Güzel günlerin habercisi...
27 Mart 2013 Çarşamba Sayı:77 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
30 yıllık savaş sona eriyor
Kardeşliğe doğru büyük bir adım Platform Gülşah’a sahip çıktı Adliye önündelerdi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Gülşah Aktürk’ün ilk duruşmasında Konya Adliyesi önünde, davanın takipçisi olacaklarını söylediler.
Korumayan vali suçludur
Birinci heyetin Abdullah Öcalan’la görüşmesiyle birlikte çözüm süreci başladı.
Gülşah öğretmen korunmak için her yolu denemiş hatta Van Vali Yardımcısı Zafer Coşkun onu koruyacağına “Ölüm haktır, kaçamazsın” demişti.
Aileler Gülşah’ın yanında Kızları öldürülen aileler de platformla birlikte Gülşah’ın hesabını sormak üzere eylemdeydiler. Hepsi “Gülşah bizim de kızımız” dediler. GÜNCEl 6
Gülşah Aktürk’ün vasiyeti GÜLSÜM KAV ANA FİKİR
Öcalan’ın Kürt Hareketi’nin 3 önemli merkezine gönderdiği mektuplar ön hazırlıktı.
6
Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel ile görüştük
Sıra siyasete geldi
Peki, şimdi ne olacak
Abdullah Öcalan’ın yazdığı Newroz günü açıklanan mektupta yer alan “Silahlı unsurlar sınır dışına çekilsin” ifadeleri dikkat çekti.
PKK sınır dışına çekilirken Türkiye Devleti ne karşılık verecek? Halkar arasında kardeşlik sağlanacak mı? güncel 3
Oğullarının peşini bırakmıyorlar
Sınıfta kaldık
Türkiye’de en yüksek sıralamalara hep kötülüklerden giriyoruz. İşçi ölümleri konusunda dünyada 2. sırada yer alıyoruz örneğin. Ülkemizde günde ortalama 5 işçiyi çeşitli ihmaller sonucunda kaybediyoruz. Ölüm işçiler için hep mi erken gelir? Uyurken ölmek kaderleri midir işçilerin? Sorularımızı sosyal güvenlik uzmanı Ali Tezel yanıtlıyor.
HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU
Ayazağa Evyap Endüstri Meslek Lisesi’nin tadilatı sırasında 17 yaşındaki Güven Karakuş okula çalıştığı pimapen firması ile birlikte camları değiştirmek için gitmiş ve şüpheli bir biçimde hayatını kaybetmişti. Davadan çıkan sonuç ise “taksirli ölüm” oldu. 5 yıl önce gerçekleşen olayın karar duruşmasında karara karşı çıkan Karakuş ailesi polisler tarafından darp edildi. güncel 7
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘her kadından 3 çocuk’ talep ettiği Türkiye’de AKP’nin çalışma yaşamında açtığı yaralar en çok kadınları ve çocukları vurdu. Gelinen son tablo vahim: Doğacak 3 çocuğun 2’si çocuk işçi olaya aday. emek 9
11
Cem Kaptanoğlu Devlet sonunda barış için adım attı. 30 yıllık savaş artık sona eriyor.
SİBEL UZUN UYANIS Ş
5
Barış neye yarar? GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA
7
Çocuklar kayıt dışı
Forum’da bu hafta Toplumsal yas veya bellek çalışması olarak “demokratik siyaset” - 1
4
Başkalarının da yaşamı
Melike Ç Cınar ile Esas Mesele 12
Sözün doğrusu
Yurtta sulh denemesi
Emperyalizm barış istemez - 2 Orta Asya’yı etkileyecek sratejik projelerin çatışması kaçınılmazdır.
Önder Çarkçı
Liseli genç Güven’in ölümünün sorumlusunun cezası ertelendi, itiraz eden ailesi darp edildi.
Özürü ver Suriye’yi al
Lisenin gündemi Ölüdürlün öğretmen Gülşah Aktürk’ün katili de akli dengesi yerinde değil numarası yaptı.
Gelir farkı artıyor 8 Kıbrıs mali çöküşte 13 4
Su krizi büyüyor
16
Lise-Der sınavsız eğitim için yürüyecek 10 İsrail daha fazla katliam yapabilmek için Türkiye’den özür diledi.
02 TOPLUM
27 Mart 2013
Dünyaya meteor çarpabilir! Geçtiğimiz günlerde NASA’dan çarpıcı bir açıklama geldi. Rusya üzerinde patlayan ve hem yaralanmalara, hem de hasara neden olan meteorun yarattığı paniğin ardından NASA’dan gelen açıklama paniği azaltmak yerine arttırdı. NaSA Başkanı Charles Bolden, “New Yok üzerine büyük bir meteor geldiğini görürseniz sadece dua edin” dedi!
Heyelan yüzünden susuz kaldılar Bingöl Karlıoava İlçesi’ne bağlı Kürük Köyü’nde gerçekleşen heyelan sonucunda Bingöl’e giden su hattı zarar gördü, tüm şehir tam 7 gün susuz kaldı. Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalay, çalışmaların zor şartlar altında yapıldığını söyledi. Atalay, “Bütün imkanlarımızı zorlamamıza rağmen onarım belirli bir zaman alacaktır. Afetin boyutlarının büyüktür ve yapım imkanları da arazi ve mevsim şartlarından dolayı ne kadar zordur” dedi. Hastaneler, okullar, camiler ve pansiyonlara itfaiye araçları ile su taşındığını belirten Atalay, evlere ve sitelere tankerlerle kesinlikle su verilemediğini vurguladı. YARIN toplum
TOPLUM sanem deniz kural
Kahve içen şoförler kaza yapmıyor
Direksiyon başında uyumamak için kafeinli içecek tüketen uzun yol şoförlerinin, tüketmeyen meslektaşlarına göre kaza riskini yüzde 63 oranında azalttıkları tespit edildi. Yapılan araştırmada, yakın geçmişte kaza yapmış 530 ağır araç şoförüyle, kaza yapmamış 517 şoför karşılaştırıldı. Güvenli sürüş uzmanlarıysa, kahvenin uykunun yerini tutamayacağının altını çizdiler. Şoförlere gece uykularını iyi alması, yeterli sayıda mola vermesi ve yorgunlarsa kenara çekip, dinlenmeleri öneriliyor. YARIN toplum
Piramitleri yapanlar dayanamayıp ölmüş
Rusya’nın Çelyabinsk kenti üzerinde, 15 Şubat sabahı 10 bin metre yükseklikte patlayan 500 kiloton gücündeki meteor, binlerce kişinin yaralanmasına, sayısız binanın da hasar görmesine neden olmuştu. Olaydan yalnızca birkaç saat sonra 2012 DA14 adı verilen asteroit sadece 27 bin km öteden Dünya’nın yanından geçmişti. Yerdeki gelişmiş radar sistemlerinin bile tespit edemediği meteorun neden olduğu paniğin ardından, kozmik tehditlere karşı alınması gereken önlemler de
gündeme geldi. Bunun üzerine bu konuda en sözü geçen kurumlardan biri olan ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) bir açıklama yaptı. NASA: DUA EDİN NASA başkanı Charles Bolden’ın yaptığı açıklama ise önlemleri anlatmak yerine endişe yarattı. Bolden, Dünya’ya çarpma potansiyeli bulunan asteroitlere karşı ABD’lilerin veya dünyanın geri kalanındaki insanların yapabileceği tek şeyin “dua etmek” olduğunu ifade etti. Bolden, en son gelişmelerin,
Meteorlar daha önce de felaketlere yol açmıştı 66 milyon yıl önce Meksika’nın Yucatan Yarımadasına çarpan 10 km büyüklüğündeki meteor, dinozorların sonunu getirmişti. En yakın tarihli dev meteor çarpması ise 1908 yılında Rusya’nın Sibirya bölgesinde yaşandı. Tarihe “Tunguska olayı” olarak geçen çarpmada, 80 milyon ağaç yok oldu, 2,150 km karelik alan harabeye döndü.
İklim ve Toplum İçin Uluslararası Araştırma Enstitüsü’nün tahminlerine göre, bu yaz hava sıcaklıkları yüzde 75 mevsim normallerinin üzerinde seyredecek. Uzmanlar, 2013 yazında hava sıcaklıklarının Türkiye’nin büyük bölümünde yüzde 75 oranında, mevsim normallerinin üzerinde seyredeceğini açıkladı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 2010’un, 1998 ve 2005’in en sıcak yıl rekorunu egale ederek, en sıcak yıl olduğunu anımsattı. Kadıoğlu, Mart 2013’te güneş lekelerinin en üst seviyeye çıkmasıyla dünyada görülmemiş yüksek sıcaklıkların yaşanacağını dile getirdi. Güneş lekelerinin sayısına, plansız kentleşme de eklenince 2013 yazının çok sıcak geçmesinin beklendiğini anlatan Kadıoğlu, toplam 92 gün süren yaz aylarının en az 64 gününde sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde geçeceğinin tahmin edildiğini vurguladı. Kadıoğlu bu değerlere ozon tabakasının delinmesinin etkilerinin dahil olmadığını hatırlattı. yARIN toplum
Sigara içenler azalıyor
Depremzedelere at ve eşek eti
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arıcı, ideal tuz tüketimi konusunda önerilen miktarın 5 gram olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de tuz tüketimi, Avrupa ülkelerine göre iki kat daha fazla. Fazla tuz tansiyonun yükselmesine ve damar sertliğine yol açmaktadır. Buna bağlı olarak da beyin, kalp ve böbrekler ile birçok organımız olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca kemik erimesi, mide kanseri ve bağışıklık sistemi rahatsızlıklarına yol açtığı da düşünülmektedir” dedi. Arıcı, en etkili çözümün tüketim miktarını azaltmak olduğunu belirtti. YARIN toplum
TESPİT EDİLENDEN FAZLASI KAÇIYOR NASA, Dünya’nın yakınında bulunan ve 1 metreden daha geniş olan gök cisimlerinin yüzde 95’ini tespit edebiliyor. Dünya yakınlarında, bu
büyülükte 100 bin asteroit olabileceği düşünülüyor. Bu büyüklükteki asteroitler, ortalama her bin yılda bir Dünya’ya çarpıyor.
Bu yaz çok sıcak olacak
Mısır’ın antik Amarna kentinde yapılan araştırmalar, 3300 yıl önceki çok ağır yaşam şartlarını ortaya çıkardı. Firavun’un inşa ettirdiği kentte 150’den fazla iskelet analiz edildi. Mısırlıların dörtte üçünün ağır nesneler taşımaktan dolayı eklem bozukluğuna sahipken, üçte ikisinin en az bir tane kırık kemikle yaşadığı belirlendi. Alt sınıftan işçilere, içini hazinelerle doldurduğu görkemli tapınaklar inşa ettiren Firavun’un, işçilerinin sağlığına ve çalışma şartlarına hiç dikkat etmediği ortaya çıktı. Halkın ağır taşıma dışında yetersiz beslenmeden kaynaklı ortalama 30 yaşlarında öldüğü tahmin ediliyor. YARIN toplum
Fazla tuz tüketimi hasta ediyor
Güneş Sistemi’nde sanılandan çok daha fazla tehdit oluşturan kozmik cisim bulunduğunu gösterdiğini belirtti. Bolden çok dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. NASA’nın Başkanı, “Elimizdeki bilgilere dayanarak, ABD nüfusunu tehdit edecek bir asteroit var mı bilmiyoruz. Ancak eğer birkaç hafta içinde Dünya’ya bir tane çarpacaksa, dua edin” dedi.
Van’ın Erciş İlçesi’nde bir tarlada, karların erimesiyle çok sayıda küçük ve büyükbaş hayvana ait kafatasları ortaya çıktı. Çıkan kemikler arasında, eşek ve at kafatasları da bulunuyor. Olay yerine gelen jandarma ve zabıta ekipleri araştırmalarını sürdürürken, küçükbaş hayvanlara ait bazı kafaların üzerinde hala küpe bulunması dikkat çekti. Yetkililer, buradan yola çıkarak kesimin nerede yapıldığını veya hayvanların çalıntı olup olmadığını tespit edecek. Bilindiği gibi Van’da meydana gelen depremde özellikle Erciş İlçesi’nde ciddi hasarlar ve can kayıpları meydana gelmişti. Bu bölgede yaşamını sürdüren depremzedelerin kesilen at ve eşeklerin yediği tahmin ediliyor. YARIN TOPLUM
2008 yılında yüzde 31,2 olan 15 yaş üzerinde sigara içme oranı, 2012 yılında yüzde 27’ye düştü. Bu oran yaklaşık 2,5 milyon tiryakinin bu süre zarfında sigarayı bıraktığı anlamına geliyor. Sağlık Bakanlığının 2,5 yıl önce sigarayı bırakmak isteyenlere destek amacıyla faaliyete geçirdiği “Alo 171 Sigara Bırakma Danışma Hattı”nı ise 6 milyon kişi aradı. Sigara bırakma polikliniklerine bu hat yoluyla yönlendirilen veya doğrudan başvuranların sayısı ise 700 bini aştı. 7 gün 24 saat sabit telefonlardan ücretsiz aranabilen hat, cep telefonlarıyla arandığında ise firmanın tarifesinden ücretlendiriliyor. YARIN TOPLUM
Balık satışı başlıyor
Et ve Balık Kurumu (EBK), et ve et ürünlerinin yanı sıra artık balık satışı da yapacak. EBK Genel Müdürü Bekir Ulubaş, Et ev Balık Kurumunun özelleştirilmeden önce Fatsa’da balık işleme tesisi ve gemileri bulunduğunu, bunların devredildiğini ve satıldığını bundan dolayı da kurumun balık
satışını durdurduğunu anlattı. Özelleştirmeden çıktıktan sonra Sincan Kombinasında fileto balık ve temizlenmiş balık yapmak için balıkla ilgili teknolojik yatırım yaptıklarını bildiren Ulubaş, ayrıca özel sektörden de hizmet alımı ile balık temini etmeye başladıklarını kaydetti. YARIN TOPLUM
03 GUNCEL
27 Mart 2013
Kardeşliğe doğru büyük bir adım
Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan Diyarbakır’daki 21 Mart Perşembe günü gerçekleşen Newroz kutlamasına gönderdiği 5 sayfalık mektup Kürtçe ve Türkçe okundu. Okunan mektupta Öcalan’ın net bir çağrı yaptı: “Silahlı unsurlar sınır dışına çekilsin. Silahlı mücadele dönemi artık bitti.”
Son gelişmelerle birlikte barış sürecinin ilerlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? BÜLENT ARINÇ hükümet sözcüsü
Dikkatle gerçekleşecek Bundan sonraki süreçte, yani şu anda bir ateşkes süreci onların tabiriyle, bize göre bir çatışmasızlık ve eylemsizlik süreci de başlatılmış durumda. Bundan sonrası silahların susması ve topraklarımız dışına çıkmadır. Bu da çok büyük dikkatlerle gerçekleştirilecektir. DEMİR ÇELİK BDP MİLLETVEKİLİ
AKP karar vermeli
EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ GENEL BAŞKANI SİBEL UZUN
Milyonların yüzü güldü Ankara yaşar aslan
menleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Diyarbakır’da gerçekle- Konferansı” temelinde kendi gerşen Newroz kutlamasında çeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye Öcalan’ın gönderdiği 5 sayfalık ve kararlaşmaya çağırdı. mektup Kürtçe ve Türkçe okundu. Öcalan mektubunda net bir dille “Bayrak olmalıydı” PKK’nin sınır dışına çekilmesini Mitingde Türk bayrağı olmamaisterken, “Artık silahlar sussun, fi- sını ise eleştiren Erdoğan, “Türk kirler ve siyaset konuşsun” mesajını bayrağının orada olmayışı aslında verdi. hâlâ bu süreci olumsuz etkilemek gayreti içinde olanların bana göre provokatif yaklaşımıdır” dedi. Silahlar sussun, fikirler konuşsun Öcalan’ın Diyarbakır’daki Newroz Açık şekilde ateşkes ilan ediyoruz kutlamasında okunan mektubunda KCK Yürütme Konseyi Başkanı ‘‘Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, Murat Karayılan, Almanya’nın mezhebe veya gruba karşı değil Bonn kentindeki Newrozz kutezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, lamasına gönderdiği görüntülü geri bırakılmışlığa her türlü baskı mesajda, “21 Mart’tan bu yana ve ve ezilmeye karşı olmuştur. Bugün bundan sonra biz hareket olarak, yeni bir dönem başlıyor. Artık si- KCK, PKK ve HPG olarak resmi lahlar sussun, fikirler ve siyasetler ve açık bir şekilde ateşkes ilan edikonuşsun’’ diyerek Kürtleri, Türk- yoruz” dedi.
Akil adamlar takip edecek Hükümetin teröre çözüm arayışında gündeminde olan ‘Akil Adamlar Komisyonu’nda kimlerin yer alacağı büyük oranda belirlendi. Akil Adamlar Komisyonu, 25 ile 30 kişiden oluşacak ve yedişerli gruplar halinde 4 alt komisyonlar kurarak belli bölgeler ile konularda çalışacak. Edinilen bilgiye göre, Hasan Cemal, Oral Çalışlar, Yaşar Kemal, Kadir İnanır, Tarhan Erdem, Ali Bayramoğlu, Rıfat Hisarcıklıoğlu, Jülide Kural, Fazıl Hüsnü Erdem, Vahap Coşkun, Mithat Sancar gibi isimler, komisyonda yer alacak isimlerden bazıları. Akil Adamlar Komisyonu’nun temel işlevi çözüm sürecinin sağlıklı işleyişini temin etmek olacak. PKK’nin sınırdışına çekilme sürecini sekteye uğratacak sorunlar yaşanmaması için gözlemci statüsü olacak.
Devlet, Kürt halkının muhatap olarak gördüğü Öcalan ile görüşme sürecine uzun bir mücadelenin sonucunda adım attı. Bununla beraber seçilmiş milletvekillerinin, tutuklu Kürt siyasetçilerinin durumu değişti görevlerine döndüler. Mahkemelerde ana dil hakkı için olumlu adımlar atıldı. Bu sürecin içerde ve dışarda sayılabilecek bir çok nedeni olabilir, görüşülecek pek çok madde olabilir fakat Kürtler’in en temel talebi kabul edildi ve süreç olumlu devam ediyor. Kürtçe harflerin tutuklama sebebi olduğu ve yıllarca ne acılar çekildiği düşünülünce bu gelişmelerle milyonların yüzü güldü. Evladı doğuda olan anneler babalar rahatladı. Bu sürece yol alırken ölümler durdu ve duracak anlamına geliyor. Türkler, kardeş gibi yaşayacak anlamına geliyor.
Her şeyden önce önemsiyorum. Bu topraklara barışın gelmesi kadar zaruri bir ihtiyaç olamaz. Dün Diyarbakır’da havada savaş uçakları vardı, yine dün siyasi operasyonlarla 100’den fazla kişi gözaltına alındı. AKP karar vermelidir. Amaç barışı sağlamak mı, seçim kazanmak mı? KEMAL KILIÇDAROĞLU chp genel başkanı
Sorun toplumsal uzlaşma Sorun, bir toplumsal uzlaşma sorunudur. Toplumsal uzlaşma demek, kronik ve derinliği olan sorunu çözmek demektir. O zaman sadece siyaset kurumu değil, sivil toplum ve kanaat önderlerinin de içinde olması lazım. İSMET BÜYÜKATAMAN MHP GENEL SEKRETERİ
Müzakere olmaz “Teröristle müzakere olmaz mücadele olur.” O halde teröristlerle, hainlerle hangi konu hakkında fikir alışverişi yapılabilir? Dikkat edin bunlar açıklanmıyor. Yapılacak müzakere şehit anneleriyle, alınacak fikir ve akıl şehit annelerinden olmalıdır. Fidan ataselim EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Mücadelenin sonucu Kürt halkının 30 yıllık kendini var etme mücadelesi sonuç vermiştir. AKP hükümetinin hegemonyasını güçlendirmek için bile olsa adım atması önemlidir. Her alandaki adaletsizliklerin her geçen gün ayyuka çıkması AKP’yi bu adımı atmaya zorlamıştır. AYHAN BİLGEN MAZLUM-DER ESKİ BAŞKANI
İçi doldurulmalı
Selahattin Demirtaş
Ahmet Türk
GÜLTEN KIŞANAK
Murat Karayılan
Devlet Bahçeli
Kemal Kılıçdaroğlu
Tayyip Erdoğan
Silahlı mücadele dönemi %99 bitmiştir. Artık bu topraklara barış gelsin. ok net, çok kararlı bir çağrı, geri dönüşümü olmayan bir çağrıdır bu.
Kürt siyasi hareketini üzerine yapışmış terörist damgasını artık kaldırıyoruz. Bundan sonra sivil itaatsizlik başta çok etkili siyasi yöntemlere başvuracağız.
Şimdi bu yeni süreci daha güçlü ve yeni adımlarla yürümeye hazırız. Aslında bugün, verilmesi gereken en güçlü mesajlar verildi. Değeri bilinmeli.
Başkan Apo’nun açıklaması, tüm hareketimizi, tüm yurtsever halkımızı bağlayan bir çerçevededir. Sürecin derinleşmesini esas alacağız.
PKK’nin silah bırakacağı yalandır. Meydanlarda bağımsızlığını kazanmış Türk milleti masada paylaşılmak istenmektedir. İzin vermeyeceğiz.
Bugün belli gazetelerde manşetler var. “Silahlara veda” diye. Oysa hiç kimse biz ’silahları bırakacağız’ demiyor. Halkı aldatmaya hakkınız yok.
Doğrusu bu açıklamayı olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Daveti olumlu olarak görüyorum, Aslolan bu çağrının ötesinde uygulamadır.
Savaş
Gerekirse vuracakmış
Ben barışı başından beri savunan biri olarak, tüm mekanizmaların içinin doldurulması gerektiğini düşünüyorum. Var olan mekanizmaların içinin boşaltılıp sadece kontrol mekanizması haline getirilmesi süreci kötüye götürecektir. ERDOĞAN AYDIN YAZAR
Erdoğan barış istemiyor Türkiye Devleti’nin halkların barışı açısından bir engel olduğu kanısındayım. Türkiye Cumhuriyeti tek tipleştirmeden geriye düşmüş değil. Hala Erdoğan’dan barışa yönelik bir şey duymadık. Hala terör sorununu çözmeye yönelik bir dille konuşuluyor. KİRAZ ŞAHİN CUMARTESİ ANNELERİ’NDEN
Kimse evladını kaybetmesin Barış sürecini istiyoruz. Zaten kimse aksini istemez. Kimse evladını kaybetmesin artık. Kayıp demek zorluk demek. Biz her hafta gidiyoruz, herkes ne kadar mutlu olursa olsun kimse o meydana hevesle gitmiyor. MEHMET GÜNER ŞEHİT AİLELERİ DERNEĞİ BAŞKANI
Geçen seneki Newroz kutlamaları AKP hükümeti tarafından yasaklanmış ve barış sürecinin önemli isimlerinden Mardin Milletvekili Ahmet Türk polis tarafından hastanelik edilmişti. Çözüm sürecine geldiğimizde ise Newroz milyonların katılımıyla büyük bir coşkuyla kutlanırken Ahmet Türk ve diğer vekiller de kardeşlik mesajları verebildiler.
Barış
Şartlarımız var
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bursa mitinginde “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganına karşılık, ”Merak etmeyin onun da zamanı gelecektir” ifadesini kararlılıkla kullandığını ifade etti. Partisinin grup toplantısında bu sözleri “kararlılıkla” kullandığını söyleyen Bahçeli, “Bugün de bu sözümün sonuna kadar arkasındayım. Herkes bilsin ki yeri ve zamanı geldiğinde ne yapacağımız ve neyi göze alacağımız mutlaka görülecek, tümüyle de anlaşılacaktır’’ diye konuştu. “Kırılan milli benliğimizdir, “ diye de ekledi. YARIN güncel
Şartlı olarak destek veriyoruz. Af çıkmaması, Apo’nun tahliye edilmemesi, ev hapsine alınmaması şartlarımız var. Neticede 300 bin kişinin ölümüne sebep olmuş terörist elebaşıdır bu adam. Biz bundan daha fazlasını kabul edemeyiz. ORAL ÇALIŞLAR TARAF GAZETESİ YAZARI
Cesaret olumlu
Olumlu bakıyorum. Yıllardan beri istediğimiz şey savaşın bitmesi. Kürtlerin haklarına ve hukukuna riayet edilen yeni bir düzen kurulması. Bunun sağlanması için müzakere edilebilecek bir cesaret ve atılganlığın gösterilmesi olumlu bir gelişme var.
04 GUNCEL
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yurtta sulh denemesi
27 Mart 2013
Özürü ver Suriye’yi al
Başbakan Erdoğan, Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinin detaylarını anlattı. Erdoğan, ‘’ABD Başkanı beni İsrail’den aradı. Obama sonra telefonu Netanyahu’ya verdi” dedi. Uzun zamandır beklenen özür işte bu anda geldi. Peki biz karşılığında ne verdik sorusu ise cevabını pratikte veriyor. İsrail Suriye’yi bombalamaya başladı bile.
Barışın gerçekleştirilebilmesi için Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapılıyor. Kimileri nedense bundan memnun değil. “Vur de vuralım öl de ölelim” naraları atıyorlar. Neden vurulacak insanlar? Neden öleceğiz? “Yurtta sulh” konusu görüşüldüğü için. * Diyorlar ki: - Efendim CHP neden susuyor bu kadar kritik bir dönemde? Konuşsun. Ben Kılıçdaroğlu’nun son grup toplantısını dinledim. Size şunu açıkça söylemeliyim ki, kesinlikle CHP konuşmasın. Konuşmasa daha sosyal demokrat gözükür bu arkadaşlar. Bir politikaları yok. Bir sözleri yok. Basın-yayın kuruluşlarına kızıyorlar, “durmadan bize soru soruyorlar” diyerek. Kılıçdaroğlu “bize ne soruyorsunuz üç yüz tane AKP milletvekili var gidin onlara sorun” diye çıkışıyor. Düşünebiliyor musunuz, bir ana muhalefet partisi kendisine soru soruluyor diye rahatsız oluyor ve “bize sormayın onlara sorun” diyor. Normalde muhalif olan, bir siyasetin alternatifi olanlar yerinde duramaz. Her söze her konuya dalar. Her fırsatta konuşur ama CHP tam tersi bir durumda. CHP’li kitle de bence şu sloganı atabilir: “Sus de susalım, dur de duralım” * Ha bu arada, elbette ki aslan sosyal demokratların da Kürt sorununa ilişkin kapsamlı düşünceleri varmış. Neymiş o? 1989 yılında hazırladıkları Kürt meselesine dair rapor. Bence Allahtan Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal’in Nutuk kitabını söylemedi. Lenin Almanya’nın tehdidiyle karşı karşıya kaldığında “bizde de Kapital var” demeliydi mi acaba? Almanya’yla barış yapılıp yapılmayacağının cevabını orada bulabilir miydi? Yoksa Brest-Litovsk anlaşmasını fazla geciktirmeden imzalamalı mıydı? Eskiden yazılmış kitaplar “yurta sulh” yapılıp yapılmayacağını anlatabilir mi insana? Tanrı perdeyi kıpırdatır mı? * Abdullah Öcalan hipotezini deneyecektir. Bütün bir Öcalan hipotezi denenecektir. Denemekten başka bir seçenek söz konusu olamaz. En makul seçenek sınanmış bir insanın denemesidir. Öyle ya da böyle her şey herkesin gözleri önünde cereyan etmektedir. Çok büyük bir yanlış olursa zaten çok geçmeden gözükür. Sorun bir halkın haklarını kazanma sorunudur. Bu yapılmaya çalışılacaktır. Buna mırın kırın etmek anlamsız. Üç beş sene solculuk yaptıktan sonra Taraf gazetesi ya da Radikal gazetesi çizgisine kayabilmiş insanlar kuşku belirtecek bir hak görmesin kendinde. Yine de kendinde hak görebilen kudümsüzler şöyle bir slogan atabilirler: “İstemezük de” “İstemezük diyelim” hakanozturk1871@gmail.com
Çocuklara tarihi geçmiş aşı yaptılar
Şırnak İl Halk Sağlığı Merkezi Bulaşıcı Hastalıklar Şube Müdürlüğü, kent merkezi ve ilçelerdeki bir çok sağlık merkezine 4 Mart günü bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek amacıyla 5’li karma (difteri, tetanoz, asellüler boğmaca, ınaktive çocuk felçi, HIB) aşısı dağıtıldı. Dağıtılan aşılar birçok merkezde çocuklara uygulanırken Cizre 2 No’lu Aile Sağlık Merkezi’ndeki görevliler, aşıların kullanım tarihinin geçtiği fark etti. Bunun üzerine merkezde aşı uygulaması durdurulurken, görevliler aşıları iade edip tutanak tuttu. YARIN GÜNCEL
Başbakan’ın özür hakkındaki yorumu “Temennim odur ki bu sürece aklıselim hakim olsun’’ diyen Erdoğan İsrail’in özür dilemesiyle ilgili olarak şunları söyledi:
ANKARA CAN ÇOKSÖYLER
Eskişehir-Konya Yüksek Hızlı Tren hattının açılışında konuşan Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinin detaylarını anlattı.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’ABD Başkanı beni İsrail’den aradı. Obama sonra telefonu Netanyahu’ya verdi. İsrail Başbakanı Netanyahu bizden özür diledi. Ben de şehitlerimiz ve halkım adına bu özrü kabul ettim” dedi. “Elbette bu adımlar Mavi Marmara’da katledilen 9 şehidimizi geri getirmeyecek. Ancak gerek
şehitlerimizin hatırasına ve ailelerinin haklarına sahip çıkmak gerek Filistin’in hakkını savunmak noktasında biz üzerimize düşeni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz” diyen Başbakan Erdoğan, “İsrail tarafından verilen bu sözlerin takipçisi olacağız. Bölgede barışın tesis edilmesi için bir normalleşme sürecinin adımlarının atılabileceğinin bu gerekçelere dayandığını, bu şekilde ifade etmiş oldum’’ şeklinde konuştu. Konuşmasındaki ‘normalleşme’ ifadesi ise kısa zamanda İsrail’le eski diplomatik ilişkiler düzeyine geçeceğimize işaret ediyordu.
Özür beyanı bizim istediğimiz şekliyle gerçekleşti. Bu süreçte ambargo ile ilgili yasak da kalktı. Ben İsrail Başbakanı Netanyahu ile konuşurken ABD Başkanı Obama da oradaydı. Süreç içerisindeki uygulamaları görelim. Uygulamalar sağlıklı yürüdükten sonra biz de bu uyİsrail, Suriye’yi bombalıyor gulamalara olumlu katkı sağlarız. Tam da çözüm sürecinin üstüne Tazminatın içeriğini, yetkili kigelen bu açıklama akıllara farklı soşiler belirleyecek. rular da getirdi. Hakikaten İsrail’i Dikleşmeye gitmeden bu süreci bu özürü dilemesinde hükümetin sonlandırdık. verdiği nota mı, yoksa İsrail’in insaUygulama sağlıklı yürürse hızla fa gelmesi mi ektili oldu? Analistler yol alırız. ise durumu farklı yorumluyor. İsrail özür dilemek karşıığında Suriye’ye girmenin ittifakını sağlamlaştırmış oldu. Bir diğer deyişle özürü verdi hedef aldığı bildirildi. İsrail orduSuriye’yi aldı. sundan yapılan açıklamada, İsrail asİsrail ordusunun, Suriye sınırın- keri araçlarına ateş açılması üzerine daki Golan bölgesinde devriye gezen Suriye ordusuna ait askeri mevzinin İsrail askeri araçlarına son 24 saatte topçu ateşiyle vurulduğu belirtildi. iki kez ateş açılması üzerine, Suriye topraklarındaki bir askeri mevziyi
Operasyonlar sürece yakışmıyor BDP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada, DHKP-C’ye yönelik başlatılan operasyonda aralarında Genel-İş ve Liman-İş sendikalarının da bulunduğu 21 farklı adreste arama yapılmasıyla ilgili, “Kürt sorununun çözümünde barış ve çözüm beklentisinin yükseldiği bir ortamda bu sistemli saldırılar, ülkenin genel demokratikleşme umuduna uygun düşmemektedir” değerlendirmesinde bulunuldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise, Adalet Bakanlığı ve AKP Genel Merkezi’ne yapılan saldırıların ardından
DHKP-C’ye yönelik başlatılan operasyonda Genel-İş Sendikası’nda arama yapılmasına ilişkin olarak tepkisini dile getirdi. Tanrıkulu, Genel-İş Sendikası’nın bulunduğu işhanından ayrılırken, gazetecilere yaptığı açıklamada, 25 yıl boyunca Genel-İş Sendikası’nın avukatlığını yaptığını belirtti. Sendikanın kurulduğudan bu yana Türkiye ‘nin en köklü sendikalarından olduğunu dile getiren Tanrıkulu, 76 bin üyesi ile ülkede demokrasi mücadelesi verdiğini söyledi. YARIN GÜNCEL
Muhatap hükümettir
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İmralı’dan gönderdiği son mektubunda çözüm sürecinde parlamentonun devreye girmesini isteyen Abdullah Öcalan’ın bu çağrısının muhatabının hükümet olduğunu söyledi. Çiçek, “Muhatap hükümettir. Meclis muhatap değil” dedi. Çiçek, dışarıda Akil Adamlar Komisyonu kurulmasına ilişkin yetki verilmesi için Meclis’ten kanun çıkarılmasına ilişkin soruya “Meclis’in dışında kurulacaksa onun muhatabı Meclis değil. Kanun ayrı bir olay. O gelir, o zaman da biz ilgili komisyona sevk ederiz. Şu ana kadar bildiğimiz böyle bir komisyon yok. Bu ilk olur” karşılığını verdi. YARIN GÜNCEL
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli barış sürecine en çok sinirlenenlerden. Bahçeli’ye göre akan kan yetmiyor, daha yıllarca ölümler ve savaş devam etmeli, hiç barış olmamalı. Özellikle Bursa’da yaptığı çözüme karşı mitinglerin ilkinde “Vur de vuralım. Öl de ölelim” diyen taraftarlarına cevaben “Zamanı geldiğinde söylerim” diyen Bahçeli açıktan paramiliter kadrolarını canlandıracağını duyurmuş oldu. Bahçeli şimdiye kadar ne zaman barış veya çözüm denilse aynı tutumu almış her defasında savaşı güzellemişti. Bu tutumuyla toplumdan desteğini de yitiren MHP lideri tek bir konuşması ya da sözüyle değil de bu süreçteki düşman tutumuyla bu haftanın konusu olmayı kesinlikle hak etti.
Protokol bölündü Manisa’da bu yıl 473’üncüsü düzenlenen Mesir Macunu Festivali kortej yürüyüşü, Valilik önünde başladı. Kortejin başında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ tokalaştı ve yürüyüşe geçildi. Yürüyüş sırasında vatandaşların Bahçeli’ye ilgi göstermesi yürüyüşün yavaşlamasına neden oldu. Bunun üzerine Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz’ün talimatıyla güvenlik görevlileri protokolü ikiye böldü.Başbakan Yardımcısı Bozdağ ile AKP Milletvekilleri ve Vali Daşöz birlikte yürürken, onların 50 metre arkasından muhalefet geldi. YARIN GÜNCEL
DSP kongresinde liste kavgası Genel Başkan Masum Türker’in de katılımıyla gerçekleşen DSP Kocaeli İl Kongresi’nde Divan Başkanı Önder Aksakal toplama liste ile aday olunmayacağını söylemesi üzerine Ahmet Bahar’ı destekleyenler ile divan üyeleri arasında çıkan tartışma biranda kavgaya dönüştü. Tekme- tokat birbirine giren partililer güçlükle sakinleştirildi. Gerilim kongre boyunca devam etti. YARIN GÜNCEL
05 GUNCEL
27 Mart 2013
Daha adil bir düzenin nasıl kurulacağını teorisi ve hayatıyla bugüne anlatan Mahirleri,
Kızıldere şehitlerini anıyoruz 30 Mart 1972’de gerçekleşen Kızıldere Katliamı’nın yıldönümünde, o gün şehit düşen devrimcilerin ölümsüz mücadelesini yaşatanlar alanlarda olacak. Tokat’ın Kızıldere köyünde bulundukları evi kuşatan askerler tarafından öldürülen on devrimcinin anısının yaşatılacağı yürüyüşler yurdun dört bir yanında gerçekleşecek. ANKARA CAN ÇOKSÖYLER
Dönemin devrimci önderlerinden THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) yöneticisi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek için yapılan fedanın yıldönümü yaklaşıyor. THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) önderi Mahir Çayan ve yoldaşları THKO’lularla birlikte Maltepe Ceza İnfaz Kurumu’ndan birlikte firar etmiş ve bu tarihi eylem bu şekilde başlamıştı.
Kızıldere anması istanbul
30 Mart bir direniştir Kızıldere, 12 Mart faşizmine, emperyalizme bir karşı çıkıştır. Dönemin devrimci mücadelesinde belki de ilk defa doğrudan iktidara ve düzene karşı alternatif bir çıkış gerçekleştirmiştir. En net haliyle iktidara karşı bir devrimci duruşu, mücadeleyi ortaya koymuşlardır. Sosyalistler, devrimciler sistemle bir uzlaşmaya gitmeden, düzen içi arayışlara yönelmeden doğrudan başka bir dünya için devrim ve sosyalizm alternatifi iddiasıyla başkaldırmıştır.
Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp’in Tokat’ın Kızıldere köyünde katledilmesiyle tarihe Kızıldere Katliamı olarak geçmiştir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972 yılında Mahir Çayan önderliğinde ÜnOnlar biter mi sandın? 30 Mart 1972 yılında Mahir Çayan, ye’deki NATO üssünden iki İngiliz, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Ni- bir Kanadalı teknisyen kaçırılarak hat Yılmaz, Ertan Sarıhan, Ahmet Kızıldere köyüne getirdi. Köyün
14:00’da Galatasaray’dan Taksim ‘’Direnişin ve dayanışmanın tarihi onurumuzdur’’ ortak pankartıyla Yaşasın devrimci dayanışma vurgusunun yapıldığı eylem 16:00’da Galatasaray’dan Taksim Kızıldere son değil savaş sürüyor sloganıyla EHP, Devrimci Hareket, Emek ve Özgürlük Cephesi, Odak, Proleter Devrimci Duruş ve Kaldıraç’ın katılımıyla yapılacak. Ankara’da ise Mahir’in yoldaşları, mezarlık anmasında buluşacak.
muhtarının ihbar etmesi üzerine evleri kuşatılan devrimciler bir an bile düşünmeden hayatlarını feda ettiler. Yalnızca Ertuğrul Kürkçü şans eseri sağ olarak kurtulabilmişti. Bugünün eylemi Bu katliamı gerçekleştirenler dönemin devrimci önderlerini öldürdüklerini düşüerek rahatladılar belki ama onları örnek alanlar sonraki yıllarda yeni tarihler yazmayı bildiler.
Sevag’ın katili 3 yılda çıkacak
Oda TV’de sona doğru Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık ve Soner Yalçın’ın sanık olarak yargılandığı Oda TV davasının 16. duruşması görüldü. Kararın açıklanmasından önceki son duruşma olduğu belirtilen duruşmada mahkeme heyeti, savcının talebi üzerine Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ergenekon mütalaasının istenmesini talep etti. Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı hakkında kuvvetli suç şüphesinin devam ettiğini belirten mahkeme tahliye talebini reddetti.YARIN güncel
Batman’da askerliğini yaparken bir başka askerin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Ermeni asker Sevag Balıkçı’yla ilgili davada mahkeme ‘kazayla öldürme’ kararı verdi. 24 Nisan 2011’de, Batman Kozluk’ta zorunlu askerliğini yaparken, er Kıvanç Ağaoğlu tarafından öldürülen Ermeni er Sevag Balıkçı davasının 12. duruşması 26 Mart Salı günü görüldü. Askeri mahkeme Ağaoğlu’nun 4 yıl 5 ay hapsine hükmetti. YARIN güncel
Sibel Uzun Ş UYANIS
Başkalarının da yaşamı Kendi hayatımız için istediklerimizi başkaları için de istemek büyük bir insanlık görevi. Birçok sorun başlığında böyle hareket edince yol alıyoruz. Deneyin, sayısız kere deneyin göreceksiniz. “Hiç benim başıma gelmez diyemiyor” birçok kadın, her gün kadın kardeşlerimiz öldürülürken. Kadın cinayetlerinde evladını kaybeden aileler başka Münevverler, başka Esinler, başka Gülşahlar, başka olmasın diyor. Kadınlar, aileler başka kadınlar öldürülmesin diye yollara çıkınca çok yol alıyor. Kadınların öldürülmediği günlere adım adım ilerliyoruz. * Bugün Kürtlerle yapılan görüşmeler de başkaları için istemeye, adım atmaya gebe bir süreçtir. Artık Kürtlere kardeşlerimiz demek için çok fazla imkan açıldı. Öcalan’ın mektubu ile ilan edilen bu süreç ölümleri durduracak bir süreç. Her gün onlarca ölüm haberi alınmasından sonra ne denebilir ki? Doğu’da evladı olan annelerin yüreği rahatlıyor. * Hatırla Sevgili dizisinde solun geçmişine dair ortaya konan önemli konular izlenirliğini çok fazla artırmıştı. Diyarbakır Cezaevi sahnelerini milyonlar izlemiş ve Kürtlere dışkı yedirtilmesini lânetlemişti. Neden, nasıl, ne adına yapılabilir? Devlet neredeydi bunlar yaşanırken? 12 Eylül darbesinin faşizm koşullarıydı kardeş kavgalarını yaratan! Hiçbir Türk, hiçbir Kürt kardeşine faşizm belası ortada yoksa bu eziyeti yapamazdı. Bir insan bir insana kendi hür iradesi ile bu eziyetleri yapmazdı. Kardeşliği aklına yerleştiren insan evladı hiç aman verir mi böyle vicdansızlığa? * Gelinen aşamada Kürtler’in taleplerindeki haklılığı ve meşruiyeti yerini buluyor. Devlet neredeyse baştan sona siyasetini değiştiriyor. Kürtlerin seçtiği temsilcilerle görüşüyor. Tutuklanan seçilmiş siyasetçileri serbest bırakıyor. Yabana atılmayacak bir olumlulukta gidiyor. * Çözüm süreci ile ilgili herkesin çok büyük gerekçesi ve anlamlandırması var. Seçimler, Başbakan’ın başkanlık hırsı, Ortadoğu politikaları, Amerika unsuru. Hiç yabana atılmayacak önemli başlıklar. Fakat memleket sathını tarttığmızda aksi önerinin sonu gelmeyen bir çözümsüzlüğü önerdiğini görüyoruz. Bu nedenle CHP tarzı siyasete toplumun ikna olması daha uzun bir süre zor görünüyor. * Çok söyleyen değil çok eyleyen bilir. Elbette yıllardır bunu Kürt siyasetine emek harcayanlar bilecek ve karar verecek. Bu sürecin devamlılığı için olumlu yankılarıyla demokrasiyi inşaa etmeye bakalım. Uzanan kardeş eline o zaman sırtımızı dönmemiş oluruz. twitter: @sibeluzun_yarin
Gülşah’a sözümüz olsun ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kaybettiğimiz kadın kardeşimiz Gülşah Aktürk’ün davasını takip etmek üzere Konya’daydık. Canı yanmış, kızını kadın cinayeti sonucunda kaybetmiş ailelerimizle birlikte mahkeme önündeydik. Duruşma salonuna Platformumuzun doğal üyesi olan ailelerimizle ve tüm temsilcilerimizle girme talebimiz Konya 2. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından “show yapmak” olarak nitelendirildi. Hak aramak ne zamandan beri “show yapmak” oldu? Bizler kadın cinayeti davalarının takipçisiyiz . Türkiye’nin neresinde gerçekleşirse gerçekleşssin o dava bizim davamızdır. Kimse buna engel olamaz. Yürüttüğümüz mücadelenin hak arama şeklide mahkeme salonlarında vücut bulmasından daha doğal ne olabilir? Hepimizin ortak sorunu olan kadın cinayetlerinin ne kadar canlı, ne kadar can yakıcı olduğunu görmek ve bilmek mi sizi rahatsız edecek Sayın Hakim? Orada karşılaştıklarınnızdan sora böyle bir
sorunun farkına varacak ve görev almak zorunda kalacak olmaktan mı korkuyorsunuz yoksa? Kadın cinayetinden etkilenmediğimiz, orada işlenmiş suçlardan zarar görmediğimiz nasıl düşünülebilir? Türkiye’nin her neresinde olursa olsun, bir kadın cinayeti hhaberi aldığımızda hemen koşup gidiyoruz. Kaybettiğimiz kadın kardeşlerimizin mücadelesini onun bırakmak zorunda kaldığı yerden biz devralıyoruz. Bu mücadeleye sahip çıkabilmek için elbette ki kamu davasında taraf olmamız da gerekmektedir. Biz bu suçlardan zarar görmüyorsak kimdir bunların gerçek zarar göreni? Bir kadının sırf kadın olduğu için ölümünün
ardından o ceza davasında taraf olabilmek için o kadının biyolojik varlığına katkıda bulunmuş olmak gerekmemelidir, bu da böyle bilinsin. O kadınların hayatı kurtulsun, bu cinayetler dursun diye eylem yapan, kanun önerileri getiren, veri açıklayan bizsek, e bir zahmet bu suçların zarar göreni de biziz. Siz istediğiniz kadar “müdahale talebimizi” kabul etmeyin, bizim her cinayette içimiz yanıyor. Bu şekilde demokrasinin işleyişi bakımından da çok sakıncalı adımlar atmış oluyorsunuz. Kadınları etkin şekilde koruyun dedik. Kadının yaşam hakkını hiçe sayarak oturduğunuz koltukların hakkını veremezsiniz.
Hiçbir devlet yetkilisi kapısına gelip yaşamım tehlikede diyen kadına “en fazla ölürsün” diyemez. Evet Sayın Vali Yardımcımız, en fazlası oluyor ve ölüyoruz gerçekten. Bu mudur kanunların uygulanması, bu mudur devletin koruma yükümlülüğünü yerine getirmesi? Göz göre göre gelen ölümleri durdurmak, kadınları yaşatmak elimizde halbuki. Bir genç kadın ki korunmadığı takdirde yaşanacak kadın cinayetini ve tüm sorumlulularını tek tek söyleyerek gitmiş. O vasiyet yerine gelecek, seni korumayalar hesap verecek Gülşah!
Erdoğan: Hasan Cemal yazabilir
İmralı tutanakları krizi ile başlayıp Hasan Cemal’in Milliyet’ten ayrılmak durumunda kalmasıyla sonuçlanan sürece ilişkin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan değerlendirme yaptı. Danimarka gezisinin soruları yanıtlayan Başbakan Erdoğan, Hasan Cemal’in gazetesinden ayrılmasıyla ilgili eleştirileri değerlendirmesi istenince, “Hasan Cemal’in yazılarına son verilmesini benim istediğime dair ifade beni rencide etmiştir. Hasan Cemal olayının benimle uzaktan yakından ilgisi yok” yanıtını verdi. YARIN GÜNCEL
06 GUNCEL
27 Mart 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Gülşah Aktürk’ün vasiyeti Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadınların hayatta kalma mücadelesiyle iç içe olduğu için, Bilgi Edinme Kanunu’na dayanarak defalarca sorumlu kurumlara başvuruda bulundu. Başvurulara ya hiç yanıt alamadı ya da çelişkili yanıtlar aldı. Platform, bu yıl da iletişim araçlarından ve ailelerden elde ettiği verileri derleyip 8 Mart öncesinde kamuoyuyla paylaştı. Ölümlerin azaldığını görmek en büyük bahtiyarlık olacaktı ama ne yazık ki 2012 yılında cinayetler önceki yıla göre artmıştı. Sonra Aile Bakanlığı tuttu, daha önce elinde kayıt olmadığını söylediği halde, Platform açıklama yaptıktan sonra bu yıl daha az sayıda kadının “aile içi şiddet” olaylarında hayatını kaybettiğini açıkladı. Platformun kayıtları, kaynaklarıyla belli, diğer kurumların da kaynaklarını açıklamaları gerekir. Bakanlık, daha önce elinde olmadığını söylediği kayıtları nereden elde etti? “Aile içi şiddet” sınırlamasıyla kapsama girmeyen ama öldürülmüş olan kadın kardeşlerimizi, öldürülmemiş mi sayıyor? Örneğin dün 26 Mart’ta ilk duruşması Konya’da görülen, ölmeden önce yazdığı dilekçesinde ‘’ölümüme göz yumanlar bir kadın cinayetine daha sebebiyet vermiş olacaklar’’ sözleriyle akıllara kazınan Gülşah Öğretmen sayılmıyor mu? * Gülşah, hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapmış, yasaların ona tanıdığı hakları kullanmak için gerekli makamların hepsine başvurmuş. Onun hayatını kaybetme biçimi tam teşekküllü bir devlet skandalı olarak hafızalarımızda. Vasiyet niteliğindeki mektubunda, ölümüne sebep olanları bir bir sayıyor, görünür kılıyor. Bu iş ona düşüyor. Ve Aile Bakanlığı, Kadın Bakanlığı olmadığı sürece ve kadınları görünmez kıldığı sürece ne oluyor biliyor musunuz? O makamlarda, o koltuklara oturanlar da Gülşah’ı görmüyor. Elinde öğretmen kanı olan katil de, Gülşah’ı görmüyor. Kardeşimizin dün ilk duruşmasında, sanık mahkeme salonuna dönüp, bizlere “Gülşah nerede?” diye sordu. Duruma bakın, bizim ona soracağımız soruyu, tutmuş o bize sormaya cüret ediyor. Tasarlayarak cinayet işleyenler, şimdi tasarlayarak akıl hastası numarası yapıyor. Hakim kendisini uyardıkça da, “siz de üç ay ceza evinde yatsanız, benim gibi olursunuz” diyor. Siz sokak ortasında kadın kardeşimizi öldüreceksin, sonra ceza da yatmayacaksın öyle mi? Bir de, öldürmemiş numarası yapacaksınız. Ve yine erkekler “mağdur”. Peki bu adam bu cesareti nereden alıyor dersiniz? “En fazla ölürsün” diyen validen, milli eğitim müdüründen, kadınlara hakları olan korumayı vermekte ayak direyen kolluk kuvvetlerinden ve “aile”içinde olmayan ölümü, ölümden saymayan Bakanlık’tan olmasın? * Gülşah öğretmen, yaşarken de yaşam için ne gerekiyorsa yapmış bir kardeşimiz. Annesi, onu “hep iyi bir eser bırakmak isterdi” diye anlatıyor. Gelin onun genç ömrüne mal olan bu eseri birlikte yaratalım. Onun ölümüne seyirci kalanların yargılanması, başka Gülşah’ların hayatını kurtaracaktır. Başbakan, “bu işin üzerine gidelim” demişti. İşte tam o andayız; Gülşah öğretmenin dilekçesinde açık açık isimlerini verdiği yetkililer hakkında hala idari soruşturma açılmamış durumda. Ne duruyoruz? Kimi koruyoruz? Bu kişiler hakkında, ailenin yürüteceği davalar dışında devletin bir davası yok mu? Devlet, kendi öğretmenini - hem de deprem bölgesinde, konteynır şartlarında hizmet veren öğretmenini - korumayan yetkililerle ilgili nasıl hiç işlem yapmaz?
Ağırlaştırılmış müebbet verebilecek misiniz?
Öğretmen Gülşah Aktürk’ü öldüren Hakan Başar 26 Mart’ta ilk kez hakim karşısına çıktı. Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adliye önünde eylem gerçekleştirdi. Hakan Başar’ın müebbet hapis istemiyle yargılandığı dava 6 Haziran tarihine ertelendi. Ankara Elif karan
Hakan Başar, “tasarlayarak adam öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Sanık Başar’ın duruşma esnasındaki davranışları Mahkeme Başkanı’nın tepkisine yol açtı. Başar’ın bilgisayarında yapılan araştırmaya göre, Gülşah Aktürk’ü öldürmeden önce “kadın cinayetleri” gibi konuları araştırdığı da öğrenildi. CEZAİ EHLİYETİ ARAŞTIRILACAK Mahkeme Başkanı’nın sorularına ilginç cevaplar veren sanığın, “Bana ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verebilecek misiniz?” diye sorması sanığın akli dengesinin yerinde olmadığına dair rapor almak istemesi olarak anlaşıldı. lekçeden bahseden Platform, ölümden sorumlu olanlar yargılanmalı KIZLARI ÖLDÜRÜLEN BAŞKA AİLELER DE dedi. Eyleme Gülşah Aktürk’ün DURUŞMADAYDI ailesi ile birlikte kızlarını kaybeDuruşmanın sona ermesinin ar- den Hasan Yılmaz, Fikret Keskin dından yapılan eylemde Gülşah ve Asiye İşeri de eyleme katıldılar. Aktür’ün vasiyet niteliğindeki di- “Kadın Kardeşlerimiz Öldürülmesin”
diyen Platform adına Genel Temsilci Gülsüm Kav konuştu. Gülşah Öğretmeni korumayan Van Vali Yardımcısı bu form, katillere ağırlaştırılmış müölümden sorumludur diyen Plat- ebbet taleplerini yeniledi.
Gülşah hakkında Yarın’a konuştular Gülşah Aktürk’ün babası Haşim Aktürk İndirim uygulanmasın Katilin cinayeti planlayarak Konya’ya gelmesi, devletin hiçbir şey yapmaması göz önüne alınarak, kızımın katiline indirim uygulanmamasını istiyorum.
Sevda Sonay’ın halası Asiye Sonay Adalet istiyoruz Herkes Platform’dakiler gibi her yere koşmalı. Böyle insanlar olduğu için çok mutluyum, hepsine teşekkür ederim. Burada da adalet yok, adalet istiyoruz.
Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin
Emine Yayla’nın babası Hasan Yılmaz
Devlet korumadı Katil 40 gün kızımla evli kaldı. Kızımı hep dövermiş. Kızımın da benim de korumam olmasına rağmen kızımı öldürdü. Devlet benim kızımı korumadı.
Konya Barosu Bşkn. Av. Fevzi Kayacan
En ağır cezayı almalı Buraya Sakarya’dan geldik, mahkeme salonuna almadılar. Kadın katilleri en ağır cezayı almalı. Sakarya’da duruşmalara girebiliyoruz.
Avukat Ömer Erdoğan
Özür diliyorum Bu topraklarda bir feryat yükseliyor. Bir erkek olarak özür diliyorum. Bu cinayetler artık dursun. Yasaları ve yönetmelikleri uygulatmak gerekli.
Bakanlığın verileri gerçeği yansıtmıyor Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yoluyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yaptığı başvuru sonucunda Bakanlık’tan 2012 yılında gerçekleşen kadın cinayetleriyle ilgili cevap geldi. Bakanlığa göre; “2012 yılında 155 kadın aile içi şiddet olaylarında hayatını kaybetmiş olup kadın sığınma evinde iken öldürülen kadın bulunmamaktadır.”
YALNIZCA AILE IÇI ŞIDDET OLAYLARINI MI KAPSIYOR? Kadın cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bakanlıklardan gerekli cevabı alamadığı için kadın cinayeti haberlerinden ve platforma başvuran ailelerden topladığı bilgilerle 2012 yılında 210 kadın öldürülmüş olduğu saptadı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın elinde, basına yansımayan kadın cinayetleri verilerinin olması beklenirken, 2011 yılına oranla kadın cinayetleri azaldı diye müjdeleyerek açıkladığı verilerin gerçeği yansıtmadığı görülüyor YARIN GÜNCEL
Sevgilisini yaraladı
Gülşah Aktürk’ün katilinin en üst sınırdan ceza alması için platform çok sayıda ilden, çok sayıda aile ile Konya adliyesindeydi dün. Adalet için Aktürk ailesi, avukatlar, Konya Barosu, Platformla beraber gereğini yapıyor. Peki Van’daki yetkililerle ilgili gerekenleri ne zaman yapacak sorumlular? * Son olarak, kadın cinayetleri ile ilgili açıklama yapan her kuruma da görev düşüyor. Açıkladıkları bu kadar dehşet verici tabloyu ortadan kaldırmak için ne yaptıklarını da sormak istiyorum. Açıklamak yetmez. Açıkladığınız gerçeklere karşı, en az platform kadar seferber olunuz, mücadele ediniz. gulsumkav@gmail.com
Katile inanmadılar Bugün gördüğümüz, zor durumda kalan insanların sığındığı delilik savunmasının tipik örneğiydi, dersine çalışıp gelmişti. Hakimler katile inanmadılar.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi İzmir’de, 3 Aralık 2012 tarihinde evlilik teklifini reddettiği gerekçesiyle Pınar Ünlüer’i pompalı tüfekle öldüren ve saldırıda bir kadını da yaralayan Okan Özparıltı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 9 yıl hapsi istendi. Sanık, Ünlüer’i öldürmeden önce bir sosyal paylaşım sitesinde “Kaybedecek bir şeyim yok, en fazla senelerimi yer” ve “Ben seni pembe dünyalarımda
sevdim. Şimdi karanlık dünyamda intikam almak için pusuda sabahlıyorum. Son şovum olacak az kaldı” diye yazarak gerçekleştireceği olayı ilan etmişti. Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer, “Sadece kızımın değil 4 kişinin katili o. Çocuğu da biz de mahvolduk. Ağırlaştırılmış müebbet yetmez en az 3 kez ağırlaştırılmış müebbet almalı ” dedi. YARIN GÜNCEL
Samsun’da Murat Ö. tartıştığı kız arkadaşı 19 yaşındaki Serpil Ö.’nün boğazını ekmek bıçağıyla kesti. Genç serpil ö kadın şu an yoğun bakımda. Kaçan Murat Ö. ise bir süre sonra yakalanarak karakol ekiplerine teslim edildi. Sahilde sevgilisiyle buluşmaya giden Murat Ö’nün yanında ekmek bıçağıyla gitmesi, akıllarda tasarlanmış olabileceği sorusunu bıraktı. Kadın cinayetlerine yönelik cezaların yetersizliği, hükümetin bu konudaki tutumunun gereken karalılıktan uzak oluşu yeni ölümler ve saldırılara davetiye çıkarmaya devam ediyor. YARIN GÜNCEL
07 GUNCEL
27 Mart 2013
Trafik kazası denildi, yargıdan bir sonuç çıkmadı ama
Oğullarının peşini bırakmıyorlar
Ayazağa Evyap Endüstri Meslek Lisesi’nin tadilatı sırasında 17 yaşındaki Güven Karakuş çalıştığı pimapen firması ile birlikte camları değiştirmek için okula gitmiş ve şüpheli bir biçimde hayatını kaybetmişti. Davadan çıkan sonuç ise “taksirli ölüm” oldu. 5 yıl önce gerçekleşen olayın karar duruşmasında karara karşı çıkan Karakuş ailesi polisler tarafından darp edildi.
ankara Sevda polat
Ayazağa Evyap Endüstri Meslek Lisesi’nde 6 Eylül 2008’de meydana gelen olayda 17 yaşındaki Güven Karakuş’un cam taşıdığı sırada ağır yaralandı. Görgü tanıklarına göre boynundan yaralanan Güven Karakuş kendi imkanları ile özel bir hastaneye gitti. Burada olay hastane kayıtlarında trafik kazası olarak geçti. Güven Karakuş’un patronu olduğu öğrenilen Mehmet E.’ye “Taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi, ardından ceza ertelendi. Karar celsesinde polis dayağı Çağlayan Adalet Sarayı’nda görülen davanın karar celsesinden sonra duruşma salonunun kapısında iki polis memurunun saldırısına uğradığını iddia eden Karakuş Ailesi savcılığa başvurdu. Görüntülerde olaydan sırasında Güven Karakuş’un babası Süphi Karakuş, annesi Aysel Karakuş, ağabeyi Hakan Karakuş
güven karakuş’un annesi Aysel Karakuş
güven karakuş’un ablası handan karakuş
güven karakuş’un babası suphi karakuş
Patronları öldürdü
Adalet bu mu?
Bizi suçlu çıkardılar
Benim çocuğumu patronlar öldürüldü. Başbakanın kapısına kadar gittim. İçşleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı ile görüştüm sonuç çıkmadı. O okulda çalışırken darp edildi, öldürüldü. Sadece patronlardan Mehmet Eker’e soruşturma başlatıldı. Evyap Şirketi’nin patronları üzerini kapattılar. Bir çok kere polisler tarafından darp edildik.
Biz karara itiraz ettik, dedik ki adalet bu mu? Fatma Şahin diyor ki kadınlara şiddet olmasın. “Polisimiz koruyor, polisimiz güvenilirdir” diyor. “Herkes sırtını devlete dayasın” diyorlar. Biz sırtımızı devlete dayadık da ne oldu. Devletin polisinden dayak yine biz olduk. Adalete biz nasıl güvenelim artık. Suçlular yargılanmıyor.
Polis bize saldırdı. Yine suçlusu biz olduk. Polise mukavemetten bize dava açtılar. Parası olanlar korunuyor bu ülkede. Paran yoksa ölsen de kimse bakmıyor. Gitmediğimiz yer kalmadı ama tek bir tutuklu yok. Taksirli adam öldürmek suçu ile başlattılar davayı öylede kapandı. Avukatlarımızı bile satın aldılar davayı bıraktırdılar.
ve ablası Handan Karakuş’un güvenlik görevlileri tarafından adliyenin içindeki polis merkezine götürülüşleri bulunduğu tespit edilmesi üzerine Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli iki polis memuru A.K. ve Z.B. hakkında idari soruşturma açıldı.
Bu bir cinayettir Öte yandan Güven Karakuş’un ailesi Mehmet E.’nin 3 yıl 4 ay hapis cezası almasıyla sonuçlan dava dosyasını Yargıtay’a taşıdı. Aile Güven’in boğazından tornavida ile delinerek öldürüldüğünü iddia ediyor. Elbiselerinin dahi teslim edilmediğini
söyleyen aile, yasal prosedürün tam olarak işletilmediği için davadan bir sonuç alamadıklarını da dile getirdi. Aile davanın peşini bırakmayacağını patronu yargılatana dek tehdit edilselerde devam edeceklerini belirtti.
AKP’li Belediye Başkanı’na hapis Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Davada, 44 sanığa 5 ay ile 4 yıl 2 ay arasında hapis cezası verildi, bir sanık beraat etti. İhaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanma ve evrakta sahtecilik iddialarıyla ilgili açılan davada, belediye başkan yardımcısı Şükrü Köse, görevi kötüye kullanma suçundan 1 yıl 15 gün, eski belediye başkan yardımcısı Resul Şahin de aynı suçtan 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Elazığ Meteoroloji Müdürlüğü çalışanı Abdullah Öznay ile Özel İdare AŞ Genel Müdürü Ahmet Sezer Ünlü’ye, evrakta sahtecilik ve zincirleme görevi kötüye kullanma suçundan toplam 4 yıl 2’şer ay hapis cezası verildi. Duruşmanın öğleden önceki bölümünü CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı ve CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün izledi. Sarı, duruşmanın öğleden sonraki bölümünü izlemedi. YARIN GÜNCEL
İzmir ihmal edildi Diyanet İşleri Başkanlığı, Mehmet Görmez’in “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var” sözlerinin tartışma yaratması üzerine açıklama yaparak, Görmez’in sözlerine ilişkin haberlerin “akıl ve iz’an ölçüleri içinde” olmadığını savundu. Görmez sözlerine”Bu çeşitlilik hiçbir zaman bir kusur ya da eksiklik olarak değerlendirilemez.” devam etti. YARIN GÜNCEL
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Barış neye yarar?
En basit cevabı artık akan kanın duracağıdır. Tüfekten çıkan bir kurşunla ya da dağlara yağdırılan bombalarla insanların ölmeyeceği anlamına gelir. Artık ormanların yanmayacağı, havanın fosfor kokmayacağı anlamına gelir barış. Belki de en önemlisi geceleri artık gönül rahatlığı ile evin ışıkları yakılacaktır. Bir asker nöbetini ya uykuya dalarsam korkusuyla tutmayacaktır artık. Bir genç karakolun yanından geçerken gönül rahatlığı ile Kürtçe bir şarkı mırıldanabilecektir. İstanbul’da yaşayan bir aile Diyarbakır’daki köyüne çocuklarını rahatlıkla götürüp, bak buralar bizim doğduğumuz yerler diyebilecektir. Yoksul mahallesindeki bir anne şafak saymayacaktır artık. Ya da her telefon çalışında yüreği ağzına gelmeyecektir. Ağıt sesleri bitecek ve gülümsemeler alacaktır yerini. Yıllardır süren savaş nihayet yerini barışa bırakıyor. MHP ve CHP sürecin gerisinde kalırken, barışın tarafları doğru yolda ilerliyor. MHP son bir çare tamtamları çalmaya başladı. “Vur de vuralım öl de ölelim” diye haykıran faşistlere Devlet Bahçeli onun da zamanı gelecek diyor. Alenen suç işliyor. Sadece milliyetçilikten beslenen bir partinin böyle bir süreçte farklı bir tutum sergilemesi de beklenemezdi. Bırakın MHP’yi ve CHP’yi, gözümüzü kulağımızı sokaktaki vatandaşa çevirelim. Bakalım onlar ne diyor? Son dönem yapılan araştırmalar bile bir yana dursun, herkesin barış için işleyen süreçten memnun olduğu görülüyor. Barışa bu kadar yaklaşılmışken süreci provoke etmeye çalışacak olanların çaresizliği ise gözler önüne serilecektir. Peki barışın gelmesi neye yarar? Ekonomiyi etkiler mesela. Yeni yatırım alanları doğurur patronlara. Emekçiler ile patronlar arasındaki çelişki daha bir belirginleşir. Savaş ekonomisi için ayrılan paranın nerelere savrulacağı artık rahatlıkla görülebilecektir. Taşeronun palazlandığını, işçinin hiçe sayıldığını berrak bir şekilde görecektir herkes. Önümüzdeki süreçte tüm dikkatler sınıf hareketine çevrilecektir. Artık yoksullar ve zenginler başbaşa. Emekçinin sırtına inen her kırbacı manipüle etmeyi iyi beceriyordu bu hükümet. Her gece kurşunlar atılırken emekçinin hakkını gasp etmekte yeterince cesurlardı. Şimdi kaldık başbaşa. Halklar barıştı, patronla işçi de barışır diye ümitlenen olursa vay onun haline. İşte böyle bir barış hiçbir kitapta yazmaz. Süreç bir turnusol kağıdı işlevi görecektir. Arabanın gölgesinde yatıp kendini araba zannedenler ne yapacaktır bu sefer en çok merak ettiğim şey. Yılların mücadelesinin sonucunda pragmatik düşünenlere ne düşer? Ben söyleyeyim. Koca bir hiç. Ne o tarafta ne de bu tarafta. Şimdi gelelim bizim sofraya. Ben yolumuzu kısaca özetleyeyim. Demokratik taleplerimizi konuşacağız. Her bir sözümüzü sonuna kadar takip edeceğiz. Mücadeleden geri durmayacağız ve taviz vermeyeceğiz. Eylem kılavuzumuz bellidir. Biz iktidara ortak olmak için bir yol yürümüyoruz. Biz doğrudan iktidarı istiyoruz. Peki soruyorum siz okurlarımıza: Kadın kardeşlerimizi korumayıp ölüme terkedenlerle, İşçi kardeşlerimizi katledenlerle, Devrimcileri kaybedenlerle, Gençliğe zulmedenlerle, Halka yoksulluğu dayatanlarla barışacak mıyız? İşçilerle burjuvazi barışacak mı? Cevap veriyorum: Hayır. guncagaydin@hotmail.com
08 EKONOMI
27 Mart 2013
Sol Köşe
Hasan Ocak’ın hesabını sordular
Gelir uçurumu büyüyor Ülke genelinde giderek derinleşen gelir uçurumu SGK verilerine de yansıdı. Türkiye’de 4/A kapsamında çalışan 12 milyon kişi günlük ortalama 50 TL kazanıyor. Bu rakam içerisinde yer alan 5 milyon asgari ücretlinin ise günlük ortalama kazancı sadece 25,8 TL ile sınırlı kaldı. 433 TL alan milletvekili ise günlük asgari ücretliden 17 kat daha fazla kazanıyor. İstanbul Rıfat çapar
Cumartesi Anneleri’nin 417. oturma eyleminde, 18 yıl önce gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın dosyası açıklandı. Kayıp yakınlarının eylemine, Plaza De Mayo Anneleri’nden bir de konuk katıldı. Oturma eylemine EHP Genel Başkanı Sibel Uzun da katıldı. Oturma eyleminde ilk konuşmayı yapan Plaza De Mayo Anneleri’nden Nora Morales Cortinas Arjantin’de de benzer süreçlerden geçtiklerini söyledi. Daha sonra söz alan Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, yaptığı konuşmasında, “Hasan’ın bugün öldürüldü. Oğlumun öldürüldüğü yere çiçeklerle gittim” şeklinde yaşadıklarını anlattı. YARIN GÜNCEL
Roboski raporunu protesto ettiler
Sosyalist Gençlik Derneği üyeleri gerçekleştirdikleri eylemle TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu’nun Roboski Katliamı üzerine hazırladığı raporu protesto etti. SGD’liler Galatasaray Meydanı’nda “Roboski katliamını aklamanıza izin vermeyeceğiz!” pankartını açtı. Komisyonun raporu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunun açıklanmasından hemen bir gün sonra açıklamasına dikkat çekilen basın açıklamasında “Katilleri, yani devletin ta kendisini aklayan raporunu açıkladı” dedi. YARIN GÜNCEL
Kuruluşun 81. yılında buluştular
Halkevleri’nin kuruluşunun 81. yılı Ankara Arena Spor Salonu’ndaki şenlikte coşkuyla kutlandı. Soğuğa rağmen 15 bine yakın Ankaralı spor salonunu doldurdu. Tiyatro sanatçısı Volkan Yosunlu’nun sunuculuğunu yaptığı etkinlik, Nefes Dans ve Müzik Topluluğu’nun gösterisi ile başladı. Farklı dans ve halk oyunlarıyla ilgi toplayan grubun ardından Karmate sahne aldı. Şenlikte Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy da bir konuşma yaptı. “Ekmek yoksa, adalet yoksa, barış da yoksa; ‘isyan etmek haktır’ diyenler merhaba” diyerek konuşmasına başlayan Ersoy, hak mücadelesi verenleri selamladı. YARIN GÜNCEL
Ülkemizde yaratılan ekonomik mucizenin en güzel örneklerinden bazılarını şöyle sıralamak mümkün. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin en belirgin özelliklerinden birisi, milyoner sayımızın artması. Buna bağlı olarak işçilerin daha da yoksullaşması. Maaşla çalışanlar arasındaki uçurumun daha da derinleşmesi. Türkiye’de 4/A kapsamındaki yaklaşık 12 milyon kişi ortalama 50 TL kazanıyor. Bu rakam içerisinde yer alan 5 milyon asgari ücretlinin ise günlük ortalama kazancı sadece 25,8 TL ile sınırlı. Tablo böyle olduğu halde Sosyal Güvenlik’ten sorumlu Bakan asgari ücretin fazla olduğundan dem vurup, peynir ve zeytinin fiyatının belli olduğunu söylüyor. ANKA’nın Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerinden yaptığı belirlemelere göre, Türkiye’de 4/A kapsamındaki toplam 1 milyon 535 bin 768 işyerinde çalışan 11 milyon 996 bin 881 çalışanın prime esas ortalama günlük kazancının 50 TL olduğu belirlendi. Bu oran kamu işyerlerinde 77,5 TL iken özel sektör işyerlerinde ise 48 TL oldu. En az günlük kazanca ise 33,7 TL ile gündelikçilerin sahip olduğu belirlenirken, en fazla günlük kazanca ise 137,6 TL ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde çalışanların sahip
olduğu tespit edildi.
VEKİLE ASGARİ ÜCRETİN 17 KATI 4/A, 4/B ve 4/C kapsamında Kasım 2012 rakamlarıyla toplam 18 milyon 431 bin 764 aktif sigortalının bulunduğu Türkiye’de bu sigortalıların 4/A kapsamındaki yaklaşık 12 milyonunun ortalama günlük kazançlarının 50 TL olduğu belirlendi. 4/A’lılara oranla daha az sosyal ve mali hakkı bulunan 4/B ve 4/C’li çalışanların da bu ortalamaya dâhil edilmesi halinde ise rakamın bundan daha az çıkacağı EN DÜŞÜK GELİR GÜNDELİKÇİLERde tahmin ediliyor. Günlük kazanç üzerinden Türkiye’de 4/A kapsamında çalışan
Kriz bir mağazayı daha kapattırdı Boyner’in sıkıştırılmış kutusundan çıkarak büyük mağazacılığa geçiş yapan markası T-box sessiz sedasız piyasadan çekildi. Markanın tüm mağazaları tek bir hamlede kapatıldı. Boyner Ho l d i n g’ i n BOYNR ‘yaramaz çocuk’ olarak konumlandırdığı sıkıştırılmış küçük paketlerden doğan hızlı moda markası
T-box, havlu attı. Holding’in son 5 yılının iddialı yatırımlarından biri olan T-box’ın, fast fashion (hızlı moda) macerası kısa sürdü. Dünya gazetesinde Sibel Cingi’nin haberine göre markanın Türkiye genelinde açılan 20’ye yakın mağazası sessiz sedasız kapandı. YARIN GÜNCEL
Süreçte aktif pozisyon almalıyız Bu hafta slovenya
Sıra bu ülkeye geldi ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, barış görüşmeleri ile ilgili süreci değerlendirdi. Bu sürecin hem Türkiye hem de Kürt sorunu açısından yeni bir dönem olduğunu belirtirken Kürt sorununda demokratik kalıcı adımların atılması, Türkiye’de demokratik bir dönemin açılması için, Abdullah Öcalan’ın müzakere sürecine dair kamuoyuna aktarılan açıklamasını da değerlendiren Taş, Kürt sorununda demokratik kalıcı adımların atılması, Türkiye’de demokratik bir dönemin açılması için, devrimci-sosyalist hareketin aktif bir pozisyon alması gerektiğini vurguladı. YARIN GÜNCEL
bir hesaplamaya gidildiğinde, Türkiye’de çalışanların aylık ortalama kazançlarının bin 500 TL olduğu görülürken, bu rakamın aylık kazancı 13 bin TL olan bir milletvekilinin çok altında olduğu gözlendi. Yani bir vekilin günlük kazancı 433 TL’ye denk gelirken, ortalama kazancı olan bir çalışan vekilden günlük ortalama yaklaşık 9 kat daha az kazanıyor. Aylık 773 TL alan bir asgari ücretlinin ise günlük ortalama kazancı 25,8 TL’ye denk geliyor.
İrlanda, Slovenya Portekiz, Yuhükümetinin nanistan derartan politik ken sıradaki risk nedeniykim sorularıle bankaları nın muhatabı desteklemekte RIFAT ÇAPAR yazdı geçtiğimiz yıl zorlanabileceği İspanya ve İtalyönünde açıkya olurken bu yıl lamalar gelmeye ilk sırayı şimdilik Sloven- başladı. ya almış gibi görünüyor. Nomura analistleri-
nin hazırladığı raporda, Başbakan Alenka Brantusek Kabine’sinin, dün yaptığı açıklamada kemer sıkma karşıtı, büyüme yanlısı politikalara yönelineceği sinyaline dikkat çekildi. Peter Attard ve James Burton’ın müşterilere gönderdiği raporda, mali konsolidasyon tarafında bozulma, muhtemel bir not kırılması riskine karşı uyardı. Slovenya için risklerin arttığı ve kriz yolunda olduğu kaydedilirken, politik zorluklar, fonlamanın sınırlandırılması ve not riski ile ülkede mevcut durumun muhteşem fırtınayı destekleyen bir ortak hazırladığına değinildi. Ülkede artan sorunlu kredilerin temizlenmesinde 4 milyar euroluk bankaların yeniden sermayelendi-
12 milyon kişinin prime esas günlük ortalama kazançlarına bakıldığında, en fazla kazanca bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunanların, en az kazanca ise ev içi çalışanların sahip olduğu belirlendi. Buna göre, ev içi çalışma faaliyetlerinde bulunanların günlük ortalama 33,7 TL kazanca sahip olduğu belirlendi. Bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunanlar ise günlük ortalama 137,7 TL gelire sahipken, bu oran kamuda 176,8 TL, özel sektörde ise 99,8 TL düzeyinde gerçekleşti.
Ekonomide neler oluyor? İmalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı, Martta geçen yılın aynı ayına göre 0,4 puan azalarak yüzde 72,7 seviyesinde gerçekleşti. Fitch, Türkiye’de çözüm sürecinde riskler azalırsa ve bu da ekonomiye yansırsa nota yansıtabileceklerini söyledi. İstanbul’daki taksi, dolmuş ve minibüslerde, nakit ödemenin yanı sıra elektronik bilet ve kredi kartı da kullanılabilecek. Euro, dolar karşısında, Güney Kıbrıs sorunu ve kötü Euro Bölgesi verileri sonrası üç haftanın en hızlı düşüşünü gerçekleştirdi.
SLOVENYA
rilmesi planı gündeme gelirken, piyasaların odak noktasına ülkenin geldiği belirtildi. Montalto ve Burton analizinde Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve Güney Kıbrıs’tan sonra yeni hedefin Slovenya
olduğuna dikkat çekildi. Slovenya ve Rum Kesimi için sorunların ortak olduğu kaydedilirken bankalar üzerinde baskının büyük olduğu belirtildi. Bankacılık aktiflerinin Slovenya’da GYSH’ye oranı yüzde 135 olurken, Rum kesiminde bu oran yüzde 710 seviyesinde.
SLOVENYA’DA BÜYÜME RAKAMLARI 2008
2010
2012
0,79% 0,96% -0,6%
09 EMEK
26 Mart 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Haksız da biziz, işsiz kalan da biziz Ben iki çocuk baba- çıkarılacaz korkusu bizlere sıyım torna tesviye göz göre gelen hahsızlıkatölyesinde çalışmaktayım lara boyun eymeyecegiz hayat bizlere nezaman askeri maaş almaktayım Bundan öncede anah- gülecek devlet bizlere netar imalatında çalışıyor- zaman el atacak yoksa kadum geçim sıkıntısı çe- derdiyip sürekli tartaklankiyorum bunun maya mahkumu olacaz üzerine geceleri ve iş çıkışı kaBir hayvana ğıt toplayıp saverdiği önemi tıyorum gayri biz ve bizim gibi insanlara ne zabaşka ne yapa man verilecek bilirim bilemimustafa kabalı yorum çocukDoğru dülarım okulu evin kirası rüst ne zaman sevineceğiz. eletirik, su derken çoğu Buradan sizlere seslenmek zaman sıkıntı içindeyiz. istiyoruz bizlerde bu ülkeBazen düşünüyorum, ba- de yaşıyoruz ve bu ülke bizen derken sürekli ama işin zimde ülkemiz seslerimizi içinden çıkamıyorum ben nasıl duyura bileceğiz okumadım oğlum okusun Yetkilere bu konuda diyorum onu da becereme bizlere ne zaman destek mezliktende korkuyorum verecekler insan olduğuve buradan sesleniyorum muzu ne zaman hatırlıyane olacak ben ve benim caklar ve bizleri nezaman gibi olanlara her zaman göreceklerdiye sesleniyodüşünceli ne zaman işten rum. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Mesai saatleri değişiyor 1 Nisan 2013’den itibaren mesai sabah 08:00’da başlayıp, 17:30’da sona erecek. Öğle tatili de 12.00 ile 13.30 saatleri arasında olacak. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta saatler, 31 Mart Pazar günü 03.00’den itibaren bir saat ileri alınacak. Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla her yıl yapılan ileri saat (yaz saati) uygulaması kapsamında, bütün yurtta saatler, önümüzdeki hafta Pazar günü (31 Mart) 03.00’den itibaren bir saat ileri alınacak. YARIN EMEK
Pakmaya’da direniş başladı Pakmaya’da sendikaya üye olanlara yönelik işçi kıyımı devam edince işçiler fabrika önünde direnişe başladı. Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduğu için Kocaeli fabrikasından 3, Düzce fabrikasından 1 işçi işten çıkarılmıştı. İşten atmalara karşı geçtiğimiz cumartesi günü tepki gösteren sendika yöneticileri ve işçiler eş zamanlı olarak fabrikanın faaliyet gösterdiği İzmir, Düzce ve Kocaeli fabrikaları önünde basın açıklaması yapmıştı. İşten atılanların geri alınması talebiyle yapılan basın açıklamalarına Pakmaya patronunun yanıtı ise işten çıkarmalara devam etmek oldu. Düzce’den 3, İzmir’den 4, Kocaeli’nden 3 işçi daha işten çıkarılırken işten çıkarılan işçi sayısı 14’e ulaştı. YARIN EMEK
27 mart çarşamba 2013
editörler
tasarım
dağıtım
can çoksöyler can çoksöyler sanem deniz kural nurseli gözüaçık ELİF KARAN MELİKE ÇINAR SERKAN ATAK RIFAT ÇAPAR SEVDA POLAT berna dülger ibrahim keskin Yaşar aslan kübra usta EZGİ CEREN AĞTAŞ çağatay dirilgen yusuf yasin yakşi ibrahim keskin nükte özarslan
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘her kadından 3 çocuk’ talep ettiği Türkiye’de AKP’nin 10 yıllık iktidarının çalışma yaşamında açtığı yaralar en çok kadınları ve çocukları vurdu. Gelinen son tablo vahim: Doğacak 3 çocuğun 2’si çocuk işçi olmaya aday, yılda 34 çocuk iş cinayetlerinde ölüyor. İSTANBUL ufuk alp
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘her kadından 3 çocuk’ talep ettiği Türkiye’de, AKP’nin 10 yıllık iktidarının çalışma yaşamında açtığı yaralar en çok kadınları ve çocukları vurdu. Gelinen son tablo vahim: Doğacak 3 çocuğun 2’si çocuk işçi olmaya aday, yılda 34 çocuk iş cinayetlerinde ölüyor. Her 100 yeni işsizden 91’i kadın, kadınlar okudukça işsiz kalıyor. 100 YENİ İŞSİZDEN 91’İ Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işgücü anketleri, kadınların işsizlik ve güvencesiz çalışma oranlarının giderek yükseldiğini ortaya koyuyor. DİSK-AR’ın araştırmalarına göre, işsizlik oranının yüzde 10.1’le yeniden çift haneye çıktığı aralık ayında, kadınlarda işsizlik oranı 1.4 puan artışla yüzde 11.9’a yükseldi. Aynı dönemde erkeklerde işsizlik oranı 0.1 puan azaldı. Bir yıl içinde ortaya çıkan her 100 yeni işsizden 91’ini kadınlar oluşturdu.
plastik fabrikasında pres makinesine sıkışarak hayatını kaybetmesi, Çocuk işçiler ölüyor çocuk işçilerin dramını bir kez İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin daha hatırlattı. (İSİG) görsel ve yazılı basından Ahmet Yıldız’dan iki hafta önce edindiği bilgilere göre, geçen yıl en Bolu’da 16 yaşındaki Serkan Altuaz 34 çocuk işçi iş cinayetlerinde nay iş cinayetinde öldü. Altunay, öldü. Ölen çocuk işçilerin 15’i 14 yasak olduğu halde çalıştırıldığı KAYITDIŞI ÇALIŞIYORLAR yaş ve altındaydı. İSİG, çocuk iş- inşaatta dengesini kaybederek dörHükümetin ‘kayıtdışı çalışmanın çilerin çoğunun kayıtdışı çalıştırıl- düncü kattan düştü. giderek azaldığı’ yönündeki açık- dığına dikkat çekerek, bu sayının lamalarının da kadınlar için geçerli gerçekte daha yüksek olduğunu ev içinde de çalışıyorlar olmadığı görüldü. Bir yıllık sürede vurguladı. DİSK-AR’ın araştırmasına göre, kayıtdışı çalışan kadınların sayısı Türkiye’de 5-17 yaş arası toplam 190 bin kişi yükseldi, erkeklerde okul harçlığı için öldü çalışan çocukların oranı yüzde 49’a ise 219 bin kişilik azalma görüldü. Adana’da 13 yaşındaki Ahmet ulaştı. İstihdama yeni dahil olan kadınla- Yıldız’ın okul harçlığını çıkartİstihdam içinde değerlendirilrın yüzde 35’i kayıtdışı çalıştığını mak için 100 lira haftalıkla çalıştığı meyen ev işlerinde çalışan çocukbildirdi.
sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul
2013 yılıyla birlikte yürürlüğe gren yeni İş Güvenliği Yasası’na rağmen uygulamalarda yaşanan sorunlar çalışanlara zarar vermeye devam ediyor. Manisa’da tavuk kesimhanesi ve işleme fabrikasında çalışan 12 işçi borulardan sızan amonyak gazından zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Edinilen bilgiye göre, İzmir-Ankara karayolu üzerinde kurulu bulunan bir tavuk kesimhanesi ve işleme fabrikasının
üretim bölümünde çalışan 12 işçi, borulardan sızan amonyak gazından etkilendi. Olayda, zehirlenen İsmail Cengiz, Erdinç Durmuş ve Ayşegül Gürbüz ambulansla götürüldüğü Turgutlu Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alınırken, 8 kişinin Özel Egeumut Hastanesi’ne kaldırıldığı bildirildi. Tedavi altına alınan işçilerin, sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi. YARIN EMEK
MKE Fabrikasında patlama Ankara’nın Elmadağ ilçesinde, Makine Kimya Endüstrisi’nde bir patlama meydana geldi. Barut yakıtının ayrıştırılması sırasında meydana gelen patlamada hastanede yaşam mücadelesi veren işçilerden Hakan Akbaş hayatını kaybetti. Patlamada ikisi ağır 4 kişi yaralanmıştı. Yaralılardan Ankara Numune Hastanesi’nde tedavi gören Hakan Akbaş, hayatını kaybetti. Akbaş’ın cenazesi, memleketi Amasya’nın Merzifon ilçesinde toprağa verilecek. Akbaş için yarın Barutsan fabrikasının önünde anma töreni düzenleneceği bildirildi. YARIN EMEK
Emekli olurken de borçlanacağız
aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97
Mevsimlik işçi dönemi başladı Çocuk emeği ev içine kayarken, çalışma yaşamındaki çocuk istihdamı tarımdaki çözülmeye bağlı olarak sanayi ve ticaret alanlarına yöneldi. Çocuk istihdamında sanayiinin payı 1994’de yüzde 16 iken 2006’da yüzde 28’e yükseldi. 6-14 yaş grubu için bu oran yüzde 16. Ticaretin payı yüzde 8’den yüzde 22’ye çıktı. Tarımdaki istihdam oranı ise yüzde 67’den yüzde 41’e geriledi.
Önlem alınmayan fabrikada kaza
Kamu emekçisi geçinemiyor
rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl
ların sayısı 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, son anketin yapıldığı 2006 yılında 7 milyona ulaştı.
sayı: 77
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
Çocuklar kayıt dışı
Hükümetin doğum teşvikleriyle ilgili düzenlemesinde ayrıntılar netleşiyor. Çalışan kadınların çocuk yapmasını sağlamak için emeklilik şartları kolaylaştırılacak. 5 çocuk yapan kadına 10 yıl borçlanma hakkı verilecek. SSK’lı çalışan kadınlar için geçerli olacak bu hak, emeklilikte büyük avantaj sağlayacak. 10 yıl borçlanma hakkına kavuşan bir kadın, çalışmadan 3600 gün prim elde etmiş olacak. Böylece emeklilik için gereken primin önemli bir bölümü, borçlanma ile sağlanacak. YARIN EMEK
Yaşam şartları giderek ağırlaşıyor. Eşi çalışmayan, çocuklu ve ortalama bedelli kirada oturan bir kamu emekçisinin “İnsana yakışır bir yaşam için” yapması gereken en az harcama tutarıyla karşılaştırıldığında ücreti bu seviyenin yaklaşık yarısına denk geliyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Birimi (KESKAR) tarafından TÜİK ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri üzerinden yapılan çalışmaya göre ortalama memur maaşı ile borçlanmadan geçinmek imkansız. TÜİK verilerinden derlenen araştırmaya göre, aylık 2 bin 647 TL’ye denk düşen harcama seviyesine sahip olabilmek için ortalama ücretli, kirada oturan bir kamu emekçisinin yaklaşık 1620 TL borçlanması gerekiyor. YARIN EMEK
10 LISENIN GUNDEMI
27 Mart 2013
Lise-Der sınavsız eğitim için yürüyecek
Bir milyonu aşkın öğrencinin girdiği üniversite sınavlarının birinci aşaması olan YGS gerçekleşti. 24 Mart günü yapılan YGS’yi protesto etmek amacıyla Lise-Der, Tünel Meydanı’ndan Taksim’e “Sınavları kaldıralım, geleceğimizi alalım” sloganıyla yürüyecekler. Liseliler, ÖSYM’ye karşı sınavsız eğitim taleplerini duyurmak için 31 Mart’ta buluşacaklar. lise-der genel temsilcisi sidar can kardoğan
Tüm liselileri çağırıyoruz Bizler aylarımızı, yıllarımızı sınavlar uğruna harcarken üniversite sınavlarında ÖSYM imzalı şifre ve skandallarla karşılaşıyoruz. Liseli arkadaşlarımız, sınav stresi yüzünden kalp krizi geçirerek, intihar ederek hayatlarını kaybediyorlar. Biz, sınavların ölümlere yol açmasına seyirci kalamayız. Bu yüzden geleceğimizi ellerimizden alan elemeci sınavlara karşı tüm liselileri çağırıyoruz. Hep birlikte mücadele edelim ve sınavları kaldıralım. İSTANBUL Nurseli gözüaçık
24 Mart günü yapılan YGS’ye bir milyonu aşkın öğrenci girdi. 160 dakika boyunca ter döken öğrenciler, şimdi heyecanla sınav sonuçlarının açıklanmasını bekliyorlar. Öğrenciler, gelecekleri için zorunlu olarak aylarca, yıllarca emek vererek hazırlandıkları sınav-
NURSELİ GÖZÜAÇIK yazdı
ları protesto etmek için Taksim’de eylem yapacaklar.
soyut oluşu öğrencilere kazanım sağlamıyor.
Eğitimde temel sorun nitelik Öğrencilerin lise hayatları boyunca konsantre oldukları üniversite sınavlarında başarının anahtarı, öğrenim gördükleri okullardaki eğitimden geçiyor. Okullarda verilen eğitimin niteliksizliği, bilimsellikten uzak ve
Sınavlar elemeye yönelik Öğrencileri eğitim alanına katmanın aksine, onları elemek amacıyla yapılan sınavlarda, genel ortalamanın altında kalan öğrenciler başarısız sayılarak üniversite kapısının dışarısında bırakılıyor.
31 Mart Pazar günü saat 15.00’da Tünel Meydanı’nda bulaşacak olan Lise-Der’li öğrenciler tüm liselileri elemeci sınav sistemine karşı birlik olmaya çağırıyor.
Öğrenciler, 24 Mart Pazar günü yapılan YGS’nin ardından, yeni bir çalışma disipliniyle LYS’ye hazırlanıyor. Lise-Der üyesi Nurseli Gözüaçık, öğrencilerin yıllarca verdiği emeği dakikalara sığdıran ÖSYM’nin adaletsiz sınav sistemine dikkat çekerek 2013 YGS’yi değerlendirdi.
YGS nasıl geçti?
kritik nokta boş bırakılan sorular oldu. Geçen yılla birlikte Türkçe sorularında değişikliğe giden ÖSYM, Üniversiteye giriş sınavının YGS’de her öğrenci 120 sorudan bu yıl da paragraf sorularına ağırlık ilk aşaması olan YGS, 24 da sorumlu tutularak, her öğren- verdi. Sosyal bilimler testinde bilgi Mart Pazar günü yapıldı. Sınava 1 cinin bu 120 soruyu 160 dakika ve yorumun bir arada soruluyor milyon 851 bin 326 öğrenci girdi. içinde çözmesi beklendi fakat süre olması, yanlış şıkların işaretlenAylar, yıllar boyunca emek vererek öğrenciler için yeterli olmadı. mesine yol açtı. Bu yıl farklı olan hazırlandığımız sınav, yalnızca 160 Tam anlamıyla elemeye dönük bir başka konu ise Din Kültürü dakikada bizleri sınamış oldu. Sına- olan YGS’de bulunan “tuzak soru- ve Ahlak Bilgisi sorularının sorulva giren 2 milyona yakın öğrenci, lar” mutlaka birçok öğrenciyi yanlış masıydı. ÖSYM’nin örnek olarak heyecanla 20 Nisan’da açıklanacak şıkka sürüklemiştir. Dört yanlışın yayımladığı dört din sorusuyla pek bir doğruyu götürdüğü sınavda, en bağdaşmayan sorular, kolay olarak olan YGS sonuçlarını bekliyor.
nitelendirilemiyor. Öğrenciler, eşit ağırlık ve sayısal alanlarda da çözüm aşamasında zaman problemleri yaşadı. Sınav, birçok öğrenci için hayal kırıklığı oldu. Bütün bir yıl boyunca bin bir emek verilerek hazırlanılan sınavın kötü geçmesi, öğrencilerde geleceğe dair umutsuzluğa yol açtı. YGS’nin bitiminden itibaren LYS’ye dönük hazırlıklar başladı. Öğrenciler, önümüzdeki süreçte asıl olarak üniversite kapısını aralayacak olan sınava girecekler.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Oral Çalışlar Taraf
Oral Çalışlar: “Öteki” olarak görülen, devlet tarafından dışlanan Kürtleri, Alevileri ve cümle değişik kimlikleri kendileriyle aynı haklara sahip kabul edebilen, kendileri için hissettikleri duyguları onlar için de hissedebilen Türkler, dünyaya daha değişik kavramlarla bakabilecek, yeni renkler görebilecekler. “Başkalarını ezenler, kendileri de özgür olamazlar” deyimi, bu noktada önem kazanıyor. Türklerin de kaderlerinin değişeceği, değişik duyguların yoğunluk kazanacağı yeni bir “gelecek inşası” başlıyor.
Kötü
Mehmet Yılmaz Hürriyet Mehmet Yılmaz 23 Mart’ta Hürriyet’te yer alan yazısında, Tekirdağ’da 4 yıldır evli olduğu adamın eski sevgilisini vahşice öldürdüğünü öğrenen kadının öyküsüne yer veriyor. Ortada gerçekleşen bir kadın cinayeti varken Yılmaz katilin eşinin “aşkını” anlatmayı yeğliyor. Neredeyse kadınları, kendilerine şiddet uygulayan erkekleri açıkça affetmeye çağıyor. Şöyle devam ediyor: “Biliyor ki normal tutum artık o adamı sevmemesi. Ama kendine de engel olamıyor, sevmeye devam ediyor, onun için de özür diler gibi konuşuyor. Bu tür bir davranış daha çok kadınlara özgü! Erkek zihni böyle durumlarda kadınlara göre daha oportünist çalışıyor.”
Çirkin
Yılmaz Özdil Hürriyet
23 Mart tarihli yazısında Newroz kutlamalarını izleyen gazetecileri eleştiren Özdil: “Ana haber bülteni sunucularının, reklamlara pas atarken “biji” izlemeye devam edin diyerek sırıtmaları, günün en tatlı jestiydi. Cumhuriyet mitinglerini sansürleyen, üç-beş kendini bilmezin katıldığını belirterek hiç yayınlamayan televizyon kanalları.Üç gün üç gece kesintisiz yayın yaptıkları Apo’nun mitingine en az dokuz milyon kişinin katıldığını, uçsuz bucaksız kalabalığın uçaktan bile sayılamadığını, kesin rakamın tespiti için uydu görüntülerinin inceleneceğini açıkladı. Tek pürüz vardı. Vatan dediğin nevresim takımı değildir, gazeteden biriktirdiğin kuponla vermezler sayın seyirciler.”
Eğitimde kalite farkı
Eğitimde nitelik sorunu
Dershaneleri kapatmak yetmez İzmir Ticaret Odası tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Özel Dershaneler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Köprülü, dershaneler üzerine yapılan açıklamaları değerlendirerek ülkenin durumuna göre hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Öğrenciler okullardaki eğitimin yetersizliğinden dolayı dershanelere yönelirken, eğitim sorununun çözülmeden dershanlerin kaldırılması konusu şimdiden öğrencileri ve aileleri tedirgin etti. Özel kurumlar olan dershanelere karşı talep arttıkça eğitim ticari bir araç olarak görülüyor ve eğitim paralı hale dönüştürülüyor. Öğrencilerin en sık yineledikleri talepleri ise nitelikli ve parasız olarak devlet okullarında öğrenim görmek. YARIN EĞİTİM
Eğitim bütçesi adil dağıtılmıyor Eğitime ayrılan bütçe çok az bir miktarla kısıtlı. Giderek çoğalan imam hatip okullarının aksine diğer liseler fiziki sorunlarını çözememiş durumda. 4+4+4’ün muhafazakar ve bilim dışı tavrı, öğrenciler için olumsuz sonuçlar doğurdu. Sürekli yenilenen ve bir yenisi yapılan imam hatip okullarından biri de Ankara Sincan’a yapılıyor.İzmit Kız Lisesi’nin eskiyen binasının çatısı akarken öğrenciler kimi zaman sınıflarında şemsiye açarak oturuyorlar. Uygulamalı derslerde kullanılan makinelerin su altında kalarak zarar gördükleri belirtildi. YARIN EĞİTİM
Sınava girmenin bedeli 25 kuruş Eğitimin sorunları bitmek bilmiyor.Bakırköy Kız Meslek Lisesi’nde öğrencilerden sınav başına para alınıyor. Durumu okulun öğrencilerinden Ayşegül Satanoğlu “Sınav parası için 25 kuruş ödeyeceksiniz diye hocalar duyurdu sonra toplam para verilsin denilerek bir kişiye dönem başına 6 lira olarak hesapladılar. Aidat dediler vermedik diye herhalde böyle bir şey çıkardılar. 1 dönem için 75 TL aidat parası istediler. 3 sene önce de kayıt için 500 TL ödemiştik.” şeklinde açıkladı. YARIN EĞİTİM
Nabi Avcı’nın daha önce yaptığı SBS’nin kaldırılacağı ve liselere okul başarı puanı ile girileceği açıklaması üzerine tarihi liselerden cevap geldi. Galatasaray, Kabataş Erkek, Ankara Atatürk gibi liselerin ortak açıklamasında, bu liselerin semt okulu olamayacağı, olursa eğitimlerinin kalitesinin düşeceği belirtildi. Eğitimin nitelik açısından kademelere ayrılmışken liseler arasında eğitim kalitesi açısından büyük farklar olması, eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliğin göstergesi oluyor. Okullarda eşit kalitede eğitim almayan öğrenciler, üniversite için aynı sınava eşit koşullarda girmiyorlar.YARIN EĞİTİM
Meslek liseliler üniversite dışında İCAAD Başkanı Mehmet Emin Ağaç’ın, sanayicilerle yaptığı görüşmede ülkedeki kalifiye eleman sıkıntısının ancak yeni branş liselerinin açılması ile mümkün olacağını belirtmesi, meslek liseleri üzerindeki ticari planların sürdüğünü gösterdi. Mehmet Emin Ağaç: “Meslek liselerinden mezun olan gençlerin yaklaşık yüzde 70’i hayata atılmış olacak. Üniversite kapılarında yığılma ortadan kalkacak, birçok sektör de aradığı kalifiye elemana kavuşmuş olacak.” diyerek meslek liseli öğrencilerin yüzde 70’ine üniversite kapılarının kapanmasını normalleştirirken, meslek lisesi mezunu öğrencilerin özel sektörde olması gerektiği savunuluyor. YARIN EĞİTİM
11 FORUM
27 Mart 2013
Toplumsal yas veya bellek çalışması olarak “demokratik siyaset” - 1 “Silahlar sussun fikirler konuşsun” üzerinde uzlaşıldığı bir toplumsal ortamda verilecek en önemli siya-
“
Çünkü, toplumun her kesimi, özellikle başta Kürt halkı olmak üzere her iki tarafın mağdurları, bu savaşta neler kaybettikleriyle yüzleşip hesaplaşmadan, bir başka deyişle “toplumsal yas”/ “toplumsal bellek çalışması” tamamlanmadan gerçek bir toplumsal uzlaşma/barış imkansızdır.
“
Toplumsal barış süreci, silahların susmasıyla başlayan, geçmişte yaşanan acılarla yüzleşme-hesaplaşmayla süren ve her zaman olmasa da, karşılıklı bağışlamayla tamamlanan uzun bir süreçtir. Türkiye toplumu, 2013 Newroz’unda Diyarbakır’da bu sürecin ilk adımını attı. Abdullah Öcalan’ın “helalleşme” dediği aşamaya gelmek için ise daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Çünkü, toplumun her kesimi, özellikle başta Kürt halkı olmak üzere her iki tarafın mağdurları, bu savaşta neler kaybettikleriyle yüzleşip hesaplaşmadan, bir başka deyişle “toplumsal yas”/ “toplumsal bellek çalışması” tamamlanmadan gerçek bir toplumsal uzlaşma/ barış imkansızdır. Toplumsal hakikat arayışının yasaklandığı yani demokratik siyaset yapma özgürlüğünün tanınmadığı antidemokratik toplumlarda, devletinkine uymayan hakikatler için yas yasağı vardır. Türkiye halkları olarak bir asırdır bastırılmış, yasaklanmış toplumsal yas veya bellek çalışmamıza başlayabilmemiz için gereken güvenli ortama kavuşmamızın somut koşulları nihayet oluşmakta, bu kadarı bile umutlanmak için yeterli. PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakıp, “demokratik siyaset” alanında mücadeleye devam etme kararını vermesi ve bunun uygulamaya geçmesi, Türkiye’de sol ve sağda siyaset alanının çehresini büyük ölçüde değiştirecektir. Kısa erimde barış ve toplumsal uzlaşma getirmese bile yalnızca Kürt özgürlük hareketinin Türkiye’deki silahlı kanadını tasfiye etmesi ve silahlı mücadeleye son vermesi bile, tüm toplumsal alanlarda siyasete büyük ivme kazandıracak, demokratik talepler için verilen toplumsal mücadeleyi güçlendirecektir. Tüm siyasal örgütlenmeler bu bu süreç karşısındaki tutumları, bu süreci koruyup geliştirmek için yapıp yapmadıklarıyla toplumsal belleğimizde yerlerini alacaklar ve yargılanacaklardır.
katini kabullenen “yeterince iyi” toplumsal tanıkları çok az veya hiç olmadı, mağdurlar, kendileriyle baş başa bırakıldılar. Baskının, adaletsizliğin, inkarın, zorbalığın hüküm sürdüğü ülkemizde hep toplumsal “yas işi” bitirilemeden kaldı. Toplumsal yas, ne yalnızca acılarını ötekilere anlatmak ne de ötekilerin acılarını kabullenip anlamasıdır, “yas işi” mağdurları anlayan ötekilerin bir şeyler yapmasını da gerektirir. Yas yasaklarıyla devlet, “Ermeni tehciri”nden, “12 Eylül darbesi”ne yaşanılan pek çok toplumsal travmanın dehşet verici anılarının, kolektif veya toplumsal belleğe kaydedilmesini engelledi. Cumhuriyet tarihi boyunca, nelerin hiç unutulmaması, nelerin hiç hatırlanmaması gerektiğine hep “devlet aklı” karar verdi. Şimdi
sal mücadele, geçmişle yüzleşiphesaplaşarak toplumsal hakikat ve adalet arayışı yönünde olacaktır. Bu mücadeleye, daha çok kaybettiklerimizle, bize acı veren geçmiş yaralarımızla ilgili olduğu için “toplumsal yas” veya “bellek çalışması” adı veriliyor. Vurgulanması gereken önemli bir nokta da toplumsal yas tutmanın, zorlu bir siyasal mücadeleden başka bir şey olmadığıdır. Türkiye, devletin hiç bitmeyen “yas yasakları” nedeniyle kuşaklar boyu süren yasların yaşandığı yaslı bir ülke. Bu ülkede, devletin, her dönemde, kamusal alanda yası tutulması ve yas tutması yasak olan “düşman ötekiler”i oldu. Devletin faili olduğu toplumsal travmaların korku, dehşet ve çaresizlik içinde bıraktığı geniş kesimler, düşman ilan edildikleri için, kayıplarını, acılarını kamusal alanda değil kendi iç alanlarına kapanarak, sessizce yaşadılar. Toplumsal kimliklerinden ötürü topluca travmatize edilen topluluklardan hep acılarına “sünger çekmeleri” istendi . Kaybettiklerinin yasını, gizlenmeden, açıkça tutmak isteyenler oldu fakat mağdurların travmatik haki-
toplumda, bu “akıl” ve güdümündeki eğitim sistemi, medya tarafından şekillendirilmiş “düzmece bellek”lere sahip önemli bir kesim var. Ayrıca toplumsal kimlikleri nedeniyle kitlesel olarak travmaya uğramış mağdurlar, kolektif belleğe kaydedemedikleri travmatik olayların çevresinde şekillenen, yalıtılmış “topluluk bellekleri”, kimlikleri oluşturdular. Travmatik anılar üzerine inşa edilen bu kapalı, yalıtılmış grup kimlikleri, farklı travmalar ve hassasiyetler üzerine örülmüş öteki kimliklerden uzaklaşarak içlerine kapandılar. Kolektif bellek üzerinden toplumun demokratik, kolektif öyküsünü yazamamak, farklı öykülere, hatırlamalara eşduyum yapabilme becerimizi yıkıma uğrattı. Birbirini düşmanlaştıran anılar, öyküler ve
“
Yas yasaklarıyla devlet, “Ermeni tehciri”nden, “12 Eylül darbesi”ne yaşanılan pek çok toplumsal travmanın dehşet verici anılarının, kolektif veya toplumsal belleğe kaydedilmesini engelledi.
“
CEM KAPTANOĞLU yazdı
Bu coğrafya birçok katliama, anti-demokratik uygulamaya ve sürece tanık oldu. Ancak bunların pek azıyla ilgili bir adım atıldı, daha azıyla bir yüzleşme gerçekleştirildi. Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu içinde bulunduğumuz barış sürecine ve siyasetin ona yaklaşımına kendi alanından bir mercek tutuyor. Önemli noktaları açığa çıkardığı yazısının ilk bölümünü yayımlıyoruz.
duygulara gömülmüş topluluklar olarak bir arada yaşamamız çok zor. Öteki’ni bizim acımızın faili olarak kurduğumuz bir toplumda, hele geçmişi hala kanayan yaralarla dolu bir toplumda, bir arada yaşamanın ilk adımı, öteki’ni bizim acımızın “yeterince iyi” tanığı olarak kurabilmek olmalıdır. Bu tanıklıktır ki “ötekindeki biz”, “bizdeki öteki”ni bir başka deyişle saf mutlak kimlikler yerine, kendinde ötekini, ötekinde kendini bulan “karma kimlikleri” mümkün kılar. Özellikle milliyetçiliğin keskinleştirdiği “biz ve ötekiler”
bölünmüşlüğünden, geçişlilik gösteren “karma kimlikler”e geçiş, ancak toplumsal dokumuzu oluşturan farklı toplulukların geçmişte yaşanan travmatik olaylarda kaybettiklerinin yasını kamusal alanda ötekilerle birlikte tutabilmesiyle mümkündür. Böyle bir yas süreci ise, düşünce ve ifade özgürlüğünü, bilgiye ulaşabilme olanaklarını, özgürce geçmişi, tarihi araştırabilmeyi, tüm arşivlere ulaşabilmeyi yani demokratik bir ortamı ve özgürce siyaset yapabilmeyi gerektirdiğini vurgulamak gerekir. Bu nedenle “toplumsal yas” ancak güvenli, özgür, demokratik bir ortamda başlanıp tamamlanabilir. Çünkü yas, travmatik hakikatin ortaya çıkarılmasını, hakikatle toplumsal yüzleşmeyi, hesaplaşmayı ve belki de bağışlamayı kapsar. Hakikatten korkulan veya egemenlerin, tüm “öteki”lere kendi hakikatlerini dayattığı antidemokratik ortamlarda, bir toplumsal hakikat arayışı olan yas işine başlayıp bitirebilmek olanaksızdır.
Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu’nun referans gösterdiği Maget’nin tablolarından biri
Emperyalizm barış istemez – 2 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı 19.yy’da Orta Asya’daki egemenlik için Anglo-Sakson R.Cipling “Büyük Oyun” deyimini yakıştırmıştı. Bu sömürgeleştirme sürecine Batı Avrupa’nın ve Çarlık Rusyasının yayılmacı emellerinin çakıştığı noktalar Orta Asya, Hint ve İran coğrafyasıdır. Bu büyük oyun artık ABD ve Çin’in katılımıyla yeniden tüm bu coğrafyayı etkisi altına alıyor. Petro, doğalgaz, pamuk, ticari kazancı batından doğuya ulaştıran uluslar arası yollar( buna doğudan batıya uzanan enerji nakil yollarını da ekleyelim.)ve politik etkiyi söz konusu olunca çatışma ve çelişkilerin bu kez daha çetrafilli geçeceği aşikardır. Orta Asya’yı etkileyecek olan iki
temel stratejik projenin çatışması kaçınılmazdır. Bu projeler ABD tarafından yürütülen “ Geliştirilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi” (GOKAP) ya da daha yaygın adıyla BOP; başını Çin’in çektiği “Şangay İşbirliği Örgütü” (ŞİO) projeleridir. Süreci etkileyecek olan bir üçüncü değişken ise cılız da olsa taşıdığı potansiyel dinamikler ile emekçi hakların kendi çıkarları adına yürütecekleri politikalardır. ABD’nin Afganistan işgali ile beraber başladığı “BOP müdahaleleri” esas olarak enerji (petrol-doğalgaz) ve enerji nakil yollarına hakim olmaktır. Zira Orta Asya’da hiç işlenmemiş petrol ve doğalgaz bulunuyor. ABD Ortadoğu petrollerinden bağımsızlaşma istiyor. Diğer yandan Çin’de aşırı derecede petrole gereksinim duyuyor. Körfez ülkeleri hariç hiç kimse dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Suudi Arabistan, Kuveyt ve Irak’a dayanmak istememektedir. Bu anlamda ABD enerji stratejisi OPEC’e (Petrol İhraç Eden Ülkeler
Örgütü) olan bağımlılığın azaltılmasıdır. ABD’nin bir diğer emeli ise rakiplerinin enerji tedarikçisi olarak onların ekonomilerine hakim olmaktır. ŞİO ile Rusya ve Çin Orta Asya’daki güç dengelerinin ABD lehine değişmesini istememektedir. Rusya ABD’ye “benim arka bahçeme dadanma” sinyallerini vererek Orta Asya’daki nüfusunu yeniden kazanmak isterken Çin özellikle bölgede,enerji kaynakları ile ilgileniyor. Ayrıca Rusya ve çin arasında var olan çelişkiler uzlaşmaz nitelikte çelişkiler değildir. İlk oluşumu 1996’da Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan olmak üzere beş ülkenin bir araya gelerek oluşturduğu ve “Şangay Beşlisi” olarak adlandırılan, güvenlik ve ABD’nin bu bölgeye yönelik müdahaleleri ile bölgesel güç değişimlerinin sonucu ortaya çıkan kargaşaya karşı kuruldu. Daha sonra Özbekistan’ın dahil olması ve Türkmenistan’ın “gözlemci sıfatıyla” toplantılara katılmasıyla birlikte, Şangay
beşlisi 13-14 Haziran 2001 tarihinde Çin’de düzenlenen zirvede ŞİÖ’ye dönüştü. Önceleri güvenlik kaygısıyla başlayan “ ortaklık” sonraları ekonomiyi de kapsayan yeni bir yapılanma içine girmiştir. Denilebilir ki ŞİÖ faaliyet alanı olarak BOP’un faaliyet alanını temel almıştır. ŞİÖ’nün esas handikapı Rusya ve Çin’in bu örgüte “Koz” gözüyle bakmasından kaynaklanmaktadır. Rusya ABD ve AB emperyalizmine eklemlenmeyi gündeminden çıkarmış değil. Böylece ŞİÖ’ye yönelik niyetini beyan etmiş oluyor. Çin ise kendisi için aslen AsyPasifik bölgesini esas egemenlik alanı olarak belirlemiştir. Bu bölgeye egemen olmak için batıda Rusya ve Orta Asya’daki “Büyük Oyun”a dahil olması gerekmekteydi. Ekonomik ve sosyal gelişmelerdeki eşitsiz gelişim yasasından yola çıkacak olursak, “Kriz” zamanları ŞİÖ gibi örgütleri emperyalist bloklar içinde ciddi bir gelişim suretiyle öne çıkarabilir.
AB’nin gelişimine bakıldığında “demirçelik ortaklığından” bu güne, krizlerin aynı zamanda yeni olanaklar ve olguların ortaya çıkmasını tetiklediği gerçeği ile karşılaştırıldığında bugünkü AB’nin doğuşuna benzer bir yapı olmayacağı söylenebilir mi (ŞİÖ’nün)? Bu birlikler için (emperyalist) insan hakları, demokrasi tartışması yapmak abesle iştigaldir. Sonuç olarak emekçi haklar lehine bir sonuç vermeyecek olan böylesi emperyalist birliklerin yerine emekçi halkların kardeşliği temelinde silikleştirildiği zamanla tamamen ortadan kalktığı enternasyonel bir devrimci projeye ihtiyaç vardır. Emperyalizm Yenilecek Direnen Emekçi Halklar Kazanacak! ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli
12 ESAS MESELE
fotoğraf: sevda polat
27 Mart 2013
Sınıfta kaldık
Ali Tezel Kimdir?
Türkiye’de en yüksek sıralamalara hep kötülüklerden giriyoruz. İşçi ölümleri konusunda dünyada 2. sırada yer alıyoruz örneğin. İşçilerin sağlığının hiçe sayıldığı, çalıştıkları ortamlarda iş güvenliğinin sağlanmadığı ülkemizde günde ortalama neredeyse 5 işçiyi çeşitli ihmaller sonucunda kaybediyoruz. Ölüm işçiler için hep mi erken gelir? Uyurken ölmek kaderleri midir işçilerin? Sorularımızı sosyal güvenlik uzmanı Ali Tezel yanıtlıyor. ILO ve AB normlarına uygun olacak şekilde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda çok fazla RÖPORTAJ MELİKE ÇINAR değişiklikler yapıldı. Peki bu değişiklikler neydi, ne oldu? 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na neden ihtiyaç duyuldu, hatırlamak gerekirse; Cumhuriyet tarihinde dar kapsamlı da olsa 3008 sayılı İş Yasası ile İş Kazaları, Meslek Hastalıklarını önleyici düzenlemelere yer verilmişti. 1475 sayılı İş Kanunu ülkemizde 1971 yılından 2003 yılına kadar yürürlükte kaldı.1475 sayılı Kanunun Beşinci Bölümü’nde İşçi Sağlığı ve Güvenliği ele alınmıştır. 3 yıl sonra bu kanununa bağlı olarak iki önemli tüzük yayınlanmıştır. Her iki tüzük işlevini yitirmeden bugünlere kadar gelmiştir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği tüzüğü 520 maddesi, Yapı İşleri için hazırlanan tüzük ise 141 maddesiyle yürürlükte bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu ile İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda beşinci bölümde düzen-
Çalışma hayatında sermayedar için en önemli handikap iş kazası, meslek hastalıklarının oluşturduğu kayıp iş gücü zamanları, tazminatlar aynı zamanda devlet açısından artan sağlık harcamaları, geçici iş göremezlik ödenekleriyle kısa vadeli sigorta kollarından harcama kalemlerinin yükselmesidir. lemeye gidilmiştir. Tüzükler her ne kadar 1475 sayılı yürürlükten kalkan İş Kanunu’na göre hazırlansa da geçerliliğini 4857 sayılı Kanunu’na eklenen geçici madde ile korumuş, 4857 sayılı Kanunu’na göre yeni tüzükler hazırlanmamıştır. Nasıl hazırlanmıştır? Denetimlerde İş Müfettişleri, SSK Müfettişleri bu tüzükleri dikkate alarak raporlarını hazırlamışlardır. Son 10 yıldır iş kazalarını ve meslek hastalıklarını bırakın önlemeyi, artarak devam etmiştir. Tuzla’da tersane-
lerde ölen işçiler, yaralananlar, Zonguldak’ta meydana gelen grizu patlamaları sonucu göçük altında kalanlar, organize sanayi bölgelerinde meydana gelen patlamalar, mahalle aralarında merdiven altı dediğimiz imalat yerlerinde patlamayla ortaya çıkan yangın ve göçüklerde ölenler, yaralananlar, kot taşlama işçilerinin dramları ile meslek hastalıklarında hızla tırmanışa geçmesi artık 4857 sayılı kanun ile İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarının yetersizliği gözler önüne serilmiştir. 4857 sayılı yasada düzenleme yapılmadan hayata geçirilmeye çalışılan OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimi) gibi oluşumlar karşısında Danıştay’a açılan davalar ile İş Güvenliği, İş Hekimliği sertifika programları iptal edilmiştir.2010 yılında yapılan düzenlemeyle 6009/49 maddesiyle 4857 sayılı İş Kanunu’nda bu oluşumlara yer verilmiştir. Buna göre yönetmelikler yürürlüğe girmiştir. Çalışma hayatında sermayedar için en önemli handikap iş kazası, meslek hastalıklarının oluşturduğu kayıp iş gücü zamanları, tazminatlar aynı zamanda devlet açısından artan sağlık harcamaları, geçici iş göremezlik ödenekleriyle kısa vadeli sigorta kollarından harcama kalemlerinin yükselmesidir. Bunun için ülkemizde çalışanların bağlı olduğu İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Basın İş Kanunu, Esnaf ve Sanatkar yanında çalışanların bağlı olduğu Borçlar Kanunu içene alan, tüm çalışanları ilgilendiren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30/06/2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu kanun ile Bakkal Mehmet, Terzi Ayşe, Sanayici Hulusi Bey yanında çalışanlar, denizde, basında, madende kısaca çalışma hayatında, her kesim (özel+kamu sektörü) olmak üzere 6331 sayılı Kanun kapsamına alındı. Bu kapsama çırak ve stajyerler de dahil olarak geniş bir çalışma alanına yayıldı. Kanunun amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren, işçilere görevler yüklemektedir. Nedir bu görevler? Çalışan sayısı 1-9 arası olan ve sayısı bir milyon 210 bin olan işyerlerinde tehlikeli ve çok tehlikeli olanların aylık iş sağlığı ve güvenliği ödemelerini devlet üstlenecek ve bu işyerlerinin cebinden para çıkmayacak; giderleri de devlet (SGK) üzerinden ödeyecektir. Az tehlikeli olanlar için ise bu uygulamanın gerçekleşmesi Bakanlar Kurulu’na bağlıdır, Bakanlar Kurulu karar almazsa, az tehlikeli olanlar ceplerinden uzman ve iş yeri hekimi parası ödeyecekler. 10 ve daha işçisi olanlar
da iş sağlığı güvenliği elemanı çalıştıracak ve bu hizmeti veren şirketlerden hizmet alacaklar. 10-49 kişi arasında işçi çalıştıran yaklaşık 180 bin iş yeri ile 50 ve üzerinde işçi çalıştıran 28 bin iş yeri ve işletme bulunuyor. Bunların sınıflandırması da ‘az tehlikeli’, ‘tehlikeli’ ve ‘çok tehlikeli’ şeklinde yapılacaktır. 50 ve üzeri işçi çalıştıran yerler için geçerli olan iş sağlığı ve güvenliği kuralları artık her iş yeri için geçerli olacak. 10-49 işçi çalıştıran işletmelerin ise az tehlikeli gruptaysa işçi başına 80 lira, çok tehlikeli gruptaysa 140-150 lira aylık olarak ödeme yapılacak. Ödemeler işçi başınadır. Yasalarda yapılan değişikliklerden işçiler, emekçiler nasıl faydalandı, faydalanıyor? 6331 sayılı yasada çalışanlar lehine yapılan düzenlemeyle İş Sağlığı ve Güvenliği temsilcisi seçilmesidir. Çalışan sayısına göre temsilci sayıları artmaktadır. Bu temsilciler, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri yetersiz ise, eğitimler verilmiyorsa, koruyucu ekipmanlar sağlanmıyorsa işverenden talep edebileceklerdir. Çalışma hayatında ortaya çıkan risklere karşı işveren işçilerin önerilerini dikkate almak zorundadır. Bu öneriler dikkate alınmadığı taktirde işçi o işi yapmaktan kaçınacaktır. Yasa bu haliyle yeterli midir? Değilse, eksikleri nelerdir, ne olmalıdır? 6331 sayılı Kanun bu haliyle yeterli olup olmadığını ilerleyen günlerde göreceğiz. Örneğin yasanın çıktığı ilk günlerde hafızanızı zorlayın sınıfta kaldık. Samsun Tekkeköy’de meydana gelen patlamada 5 işçi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı. Gaziantep OSB’de meydana gelen patlamada 7 işçi öldü, bir o kadar da yaralandı. 6331 sayılı Yasa ana hatları ile 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girdi. İkincil mevzuatlar ise halen yetişmedi. 4 ay kadar süre geçmesine rağmen risk analizleri netleşmedi. A ve B sınıfı iş güvenliği uzmanları yeterince olmadığı için C sınıfı uzmanlar ile işler yürütülmeye çalışılıyor. Bakanlığın e-devlet şifresi ile giriş yapma işlemleri oturmadı. Tehlike dereceleri dediğimiz NACE kodlarında uyumsuzluklar devam ediyor. Denetimlere hızla geçildi. İşverenler İPC karşısında oldukça gerildiler. Bu da İPC karşısında işverenle devleti karşı karşıya getirecektir. 2013 yılında tüm yönetmelikleri tamamlanmalı, işçi ve işveren kesimlerini kapsayan eğitimler verilmeli, çalışanlar özellikle bu kanundaki haklarını öğrenmeli, bilinçlendirilmelidir. İşin cezalandırılması noktası 2014 yılına sarkabilirdi.
Burada asıl sıkıntı işverenden maaş alan iş güvenliği uzmanlarının, iş yeri hekimlerinin bu kanunun uygulamasında şeffaf olmaları beklenecektir. Özellikle risk analizleri yapılırken. Bugüne kadar sürekli revize edilen bir yasadan söz ediyoruz. Üzerine bu kadar düşünülen bir yasaya sahip olmamıza rağmen, nasıl oluyor da işçi ölümlerinde dünyada 2’inci olabiliyoruz? Bunun tek nedeni iş sağlığı ve güvenliği konusuna gereken özenin gösterilmemesidir. Bunun ana nedeni bana göre Türkiye’de çalışanların bulunduğu sınıf bilincinin kökleşmemesinden kay-
6331 sayılı Kanun bu haliyle yeterli olup olmadığını ilerleyen günlerde göreceğiz. Örneğin yasanın çıktığı ilk günlerde hafızanızı zorlayın sınıfta kaldık. Samsun Tekkeköy’de meydana gelen patlamada 5 işçi hayatını kaybetti,15 kişi yaralandı. Gaziantep OSB’de meydana gelen patlamada 7 işçi öldü, bir o kadar da yaralandı. naklanıyor. İş kazaları ve meslek hastalığını önleyecek kalıcı teknolojik yatırımlara yeterince bütçe ayrılmamasıdır. Onlara göre bu teknolojik yatırımlar pahalı, işgücünün ucuz olması mantığının yerleşik olmasıdır diyebiliriz. Tabi ki yeterli denetimin olmaması. İş Müfettişi sayısının az olması. Dağınık işyerleri, kayıt dışı ile etkin mücadele anlayışının oturmamasıdır. İş ve Sosyal Güvenliğin çalışma hayatında öğretilmemesidir. Günde en az 5 işçinin ölüm haberi geliyor sanıyorum. Her ay rapor yayınlayan demokratik kitle örgütleri de mevcut. İnsanlar sanki savaş koşullarında da, hep çarpışma halinde gibi. Bu kadar can kaybı yaşanırken yetkililer ne yapıyorlar? Burada dediğim gibi iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleminin tek yolu örgütlü çalışmadan geçer. Sendikalı işçi için eğitimli olmak gerekir. Sendikalar da mevcut çalışanlarını, üyelerini özellikle 6331 gelen güçlerini kullanma yönünde eğitmeleri gerekir.
Ben diyorum ki 2013 yılı 6331 sayılı Kanunu eğitim yılı olmalı idi. Çalışanların bedensel, ruhsal hasara uğramamaları için Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yoğun eğitim atağı başlatması gerekiyor. 11 Mart’ta İstanbul’da şimdi parıl parıl parlayan Marmara Park AVM’yi inşa ederken, barındıkları çadırda çıkan yangın sonucu ölen 11 işçi için anma yapıldı. Adı verilen “iş kazası” bile değil bu. İşçiler çalışırken değil, uyurlarken öldüler bu defa. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu aslında iş kazası değil, ihmaller zinciri sonunda işlenen İş Cinayeti olarak tanımlıyorum ben. Günde 70 lira yevmiye almak için gurbete çıktılar, barındıkları çadırlar mezarları oldu. Birçoğunun sigortası bile yandıkları akşam e-sigorta ile SGK bildirildi. Bu da inşaat işlerinde çalışanların aynı gün bildirilmesi denilen maddeye dayanılarak yapıldı. İşçi yanmış kül olmuş 23:59 yaşıyor gibi SGK işe giriş bildirgesi gönderiliyor kayıt altına alınıyor. Beni takip edenler hatırlayacaktır. Taşeron işçi sağlığı ve güvenliğini hiçe sayarak teknolojik yönden uygun olmayan çadırlarda işçiye yatakhane yapmış, bu sağlıksız çadırlarda 11 can hayatını kaybetmiştir. Tüzük var uygulayan yok. Tüzük bile 1974 yılında 2013 yılına göre 39 yıl öncesine dayansa bile standardı belirlemiştir. İşveren işçi sağlığını değil kesesine göre hareket ederse o üşümüş bedenler gecenin ayazında çıkan dumandan boğularak küle dönüşürler. Fransa’da gerçekleştirilen Uluslararası Gayrimenkul Fuarı’nda Marmara Park AVM’nin dünya çapında ödüle layık görülmesi hakkında sizin fikriniz nedir? Kömür olmuş bedenlerden bir ödül alınmış ise burada ödülü verenlerin kriterlerinin ne olduğunu düşünmelerini isterdim. O gayrimenkul için benim ödül kriterim, o iş sahasında iş kazası, meslek hastalıkları yönünden asıl işverenin, taşeron işverenin başarıları kaza istatistiki bilgilerinin dikkate alınması gerekir idi. Fakat bu kriterlerde sınıfta kalmış bir projeye ödül verilmesi de düşündürücüdür. İşçi ölümleriyle ilgili süren bir dizi dava var. Bu davalarda esas kişilerin yargılanmadığını görüyoruz. Nasıl bir işleyiş söz konusu buralarda? İş kazalarında davalar yıllarca sürüyor. Önce müfettiş raporları, işveren yada işveren vekillerinin ifadeleri alınıyor. İş kazası mağduru olanların ifadeleri ile birlikte, kolluk kuvvetlerinin raporları, savcılıkların soruştur-
1966 Ödemiş doğumludur. 1993 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Bir dönem sigorta müfettişi olarak çalışan Tezel, 10 yıla yakın zaman Akşam gazetesinde “Çalışma Hayatı” ile “Sosyal Güvenlik Köşesi”ni hazırlamıştır. 2003-2009 yılları arasında çeşitli kanallarda çalışma hayatı ile ilgili çeşitli programlar hazırlamıştır. Halen, Habertürk gazetesinde haftada beş gün tam sayfa çalışma hayatı ile ilgili yorumlar, değerlendirmeler okurlardan gelen sorulara yanıtlar vermekte ve sorunlarına dair çözüm getirici yazı dizileri hazırlamaktadır. ma hazırlıkları ile birlikte yargıya intikal ediyor. Kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınarak yargılama süreci başlıyor. Yargıtay aşaması gibi süreçler sonucunda 3 yıl hatta 7-8 yıla kadar yayılıyor. Maddi ve manevi tazminat davaları ile bu süreçler uzuyor. Çıkan kararlara göre işverene cezalar veriliyor. SGK işverene kusuru dikkate alınarak geri ödeme davaları açılıyor.
İş kazaları ve meslek hastalıklarını önleminin tek yolu örgütlü çalışmadan geçer. Sendikalı işçi için eğitimli olmak gerekir. Sendikalar da mevcut çalışanlarını, üyelerini özellikle 6331 gelen güçlerini kullanma yönünde eğitmeleri gerekir. İşçi ölümlerinden sonra en çok duyduğumuz şeylerden biri de firma sahiplerinin ölen işçilerin yakınlarını ziyaret ederek, şikâyetçi olmazlarsa para verecekleri. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Bunlara itibar etmesinler. İşverenin kusuru halinde belki de gidenler geri gelmese de hak sahipleri ciddi anlamda tazminatlar alabilir. Burada konusuna hakim Halkın Sosyal Güvenlik Uzmanlarına danışmaları gerekir. Zaten yargıya yansıyan davalardan feragat eden işçi, bence diğer işçi kardeşinin de hakkını ortadan kaldırıyor. Emsal yargılama kararları ile işçiler yüklü tazminat davaları açarlar. Kimsenin buna hakkı yok. O yüzden bu süreç mutlaka barışla, çözümle sonuçlanmalıdır.
13 DUNYA
27 Mart 2013
Dünya Turu
Venezuela
Chavez’in ardından
Bankalara buldozerli tepki
Güney Kıbrısta’ki Kriz yoksul insanlarla beraber milyarderleri de vurdu dolayısıyla insanlar paralarını almak için bankalara Buldozerlerle girmeye çalıştı. Öte Yandan Güney Kıbrıs Rum kesimindeki krize yönelik ABD merkez bankasından açıklama geldi. Kıbrıstaki Kriz ABD için Şuan risk oluşturmuyor. lerin aksine Güney Kıbrıs vatandaşı olmak da zorlaşıyor. ABD Merkez Bankası BaşGuardian gazetesinin haberikanı Bernanke’den işsizlik ne göre bu kişilerden bazılarının uyarısı gelirken, kendisinin de hala Ada’nın vatandaşı olabilmeleri için yüksek işsizlik oranının yükü al- servetlerinden 17 milyon Euro tında olduğunu söyleyerek, Güney Ada’daki mevduat hesaplarına yatırKıbrıs Rum kesimindeki banka mak zorunda kalacakları belirtiliyor. krizinin şu an ABD için büyük bir risk oluşturmadığını, gelişmeleri Kriterler daha zorlaştı yakından takip ettiklerini açıkladı. Güney Kıbrıs’ın aksine özellikle Güney Kıbrıs’ta yaşanan ekono- ekonomik krizin vurduğu ülkelermik kriz ülke halkıyla beraber son- de vatandaşlık, ülkeye maddi katkı radan vatandaş olan milyarderleri karşılığında kolaylaştırıldı. Örneğin de vurdu. Geçtiğimiz yıllarda vergi İspanya’da en az 160 bin euroluk ev avantajlarından yararlanabilmek alana oturma izni, 10 yıl sonra da için Güney Kıbrıs vatandaşı olan vatandaşlık veriliyor. bir grup sermayedarın gündemde Yunanistan, yabancılara 300 bin olan sürpriz mevduat vergisinden Euro’nun üzerinde gayrimenkul saen çok etkilenecek isimler olması tın almaları halinde 5 yıllık oturma bekleniyor. Krizde olan diğer ülke- izni veriliyor. ABD’de ise şehirde 1
Dış servis kübra usta
milyon dolarlık yatırım karşılığında ABD vatandaşlığının yolunu açan yeşil kart başvurusu yapılabiliyor. Öte yandan Avrupa Birliği’nin yardım karşılığında ‘banka mevduatlarında vergi artışı’ şartı koyması, Kıbrıs Rum Kesimi’nde yoğun tepkiye neden oldu. Bankalar, çok sayıda Rum’un paralarını çekmek istemesi üzerine işlemleri durdururken, Limasol kentinde bir çiftçi bankayı buldozerle bastı. Mevduat vergilerinin artırılması talebi üzerine Rumlar, paralarını çekmek için ATM ve bankalara akın etti.
me kararı alan Euro Bölgesi Maliye Bakanları, açığın kapatılması için mevduat vergilerinin artırılmasını istemişti. Buna göre, bankada 100 bin Euro ve üzerinde hesabı olan Rum vatandaşlarından en az 7 bin Euro vergi ödemesi istenecek. Bu talep halkı öfkelendirirken Rum Maliye Bakanı itidal çağırısında bulundu. Kararı “kötünün iyisi” olarak değerlendiren Rum bakan, “Ekonomik çöküşün önünü alabilmek için bu tip hamlelerin yapılması gerekli” diye konuştu. Öte yandan gece saatlerinde Başkanlık Sarayı bir protesto gösteHalk vergilerin artırılmasını istemiyor risine sahne oldu. Binanın önünde İflastan kurtulmak için 17 milyar toplanarak hükümet aleyhine sloEuro talep eden Rum yönetimine ganlar atan yaklaşık 150 kişilik bir 10 milyar Euro’luk bir destek ver- grup polisin müdahalesiyle dağıldı
5 bin 811 savaş başlığı
Nükleer güç olarak kabul edilen ülkelerin, 5 bin 811 nükleer savaş başlığı var. Dünyada nükleer güç olarak kabul edilen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, İsrail, Pakistan ve Hindistan’ın elinde, her an fırlatılmaya hazır 5 bin 811 nükleer savaş başlığı var. Cihazın bir savaş başlığına yerleştirilebilecek kadar minyatürize edilmesi ve bunu taşıyacak uzun menzilli füze ise nükleer güç kriteri durumunda. İran ise yüksek düzeyde saflaştırılmış yakıt üretme konusunda ilerleme kaydetse de bu yakıtı nükleer bomba için kullanılacak düzeye getirmek ve cihazı minyatürize etmek noktalarında eksik olduğu için nükleer güç kabul edilmiyor. Şu an ABD’de aktif olan 2 bin 468 savaş başlığının yanı sıra, bekletilen 2 bin 600 başlık ve ayrıca parçalanmayı bekleyen 3 bin 500 - 4 bin 500 savaş başlığı olduğu belirtiliyor. Rusya’nın ise kullanabileceği 2 bin 430 savaş başlığının yanı sıra, 2 bin nükleer savaş başlığı, 5 bin 500 parçalanmayı bekleyen başlığı bulunuyor. YARIN DÜNYA
Dokunulmazlıklar kalkıyor
Çek Cumhuriyeti’nde parlamento, milletvekillerine hayat boyu dokunulmazlık hakkı veren anayasa maddesinde değişiklik yapılmasına onay verdi. Parlamentonun üst kanadı Senato’daki oylamada, milletvekillerinin görev süreleri bittiğinde dokunulmazlık haklarının da kaldırılmasına ilişkin öneri, 6’ya karşı 58 oyla kabul edildi. Artık milletvekilleri suç durumu ile karşılaşıldığında yargılanabilecek. Değişiklik önerisi parlamento alt kanadında geçen ay kabul edilmişti. Şu ana dek yürürlükte olan uygulama, milletvekillerini görevdeyken
karşı karşıya kaldıkları suçlamalarla ilgili yargılanmaktan ömür boyu koruyordu. Milletvekillerinin ömür boyu dokunulmazlıklarının kaldırılması Çek Cumhuriyeti’nde gündeme gelse de, geçmişte parlamentonun bu konudaki önerileri geri çevirdiği belirtiliyor. Çek parlamentosunun alt kanadının 200 üyesinin 156’sı, milletvekillerinin dokunulmazlığının görev süreleri dolduğunda sona ermesini öngören anayasa teklifini kabul etti. Anayasa değişikliği, parlamentonun üst kanadı Senato’dan geçmesi halinde gelecek yıl yürürlüğe girecek. YARIN DÜNYA
IMF Başkanı’nın evine baskın IMF Başkanı Christine Lagarde Adidas’ın 1990’lı yıllardaki satış işleminde, kamu bankasıyla yasa dışı yollarla anlaşmasına göz yummakla suçlanıyor. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Başkanı Christine Lagarde’ın evine Adidas’la ilgili 400 milyon dolarlık bir anlaşmayla bağlantılı soruşturma kapsamında baskın düzenlendi. Evinde arama yapılan Christine Lagarde, Fransız iş adamı Bernard Tapie’nin spor markası Adidas’ın
1990’li yıllardaki satış işleminde, kamu bankasıyla yasa dışı yollarla anlaşmasına göz yumduğu için yargılanacak. Bernard Tapie’nin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin yakın arkadaşlarından birisiydi. Eski IMF Başkanı Dominique Straus-Kahn, Newyork’taki bir otelde kat görevlisine cinsel saldırıda bulunmak suçuyla yargılandığı için görevinden istifa etmiş, yerine Lagarde IMF’nin başkanı olmuştu. Lagarde hakkındaki inceleme kararına rağmen IMF Başkanlığından istifa etmeyeceğini açıklamışti. Diğer ülkelerdeki istifalar gösterilmişti. YARIN DÜNYA
Venezuela’da ölen başkan Hugo Chavez’in destekçileriyle öğrencileri arasında çatışma çıktı. Venezuela hükümetini ve seçim komisyonunu protesto eden yüzlerce öğrencinin, Chavez destekçisiyle çatışmaya girdiği, birbirlerine taş ve şişelerle saldırdığı bildirildi. Polisin göz yaşartıcı gazla müdahale ettiği çatışmada en az on öğrencinin yaralandığı belirtildi. Öğrenciler, 14 Nisan’daki devlet başkanlığı seçiminden önce hükümetin siyasete karışmamasını ve seçim komisyonunun, oylamadan önce seçmenlerin parmak izlerinin kayıt altına alınması koşulunu kaldırmasını talep ediyorlar. Hugo Chavez’in ölümünden sonra, devlet başkanı Nikolas Maduro ve muhalefet lideri Henrique Capriles adaylıklarını açıklamıştı. YARIN DÜNYA
Portekiz
Sessizliği bozdular
Avrupa’daki krizden en çok etkilenen ülkelerden olan Portekiz’de hakim olan sessizlik yerini eyleme bıraktı. Avro bölgesi içinde Yunanistan en fazla konuşulan ülkelerin başında yer alıyorsa, az konuşulan ülkesi hiç şüphesiz Portekiz’di. Son haftalarda yaşananlar bir tutum değişikliğinin belirmekte olduğunu düşündürüyor. Milyonlarca kişi Lizbon sokaklarını doldurarak eylem gerçekleştirdiler. Lizbon sokaklarını dolduranların arasında krizden en fazla yara alanlar gençler ve emekliler vardı. Emekliler önemli bir katılım göstererek işsizlikle baş etmek zorunda olan gençlerin yanında durduklarını, gençler de emeklilerle birlikte yürüyerek, gencliklerini kalkınmaya vermiş, haklarının gasp edilmesine karşı çıkarak destek verdiler. YARIN DÜNYA
Cezayir
Adalet istediler
Cezayir’deki işsiz gençler tarafından başlatılan protesto hareketleri, ülkenin güneyinde ve diğer illerde arttı. İşsizlik, konut, altyapı, kalkınma ve siyasi meseleler üzerine gösteri düzenleyen ve gelir adaletsizliğinin son bulmasını isteyen protestocular gösteri düzenlediler. Hükümet artan protestolar karşısında isteklere cevap vermek için özellikle bölgenin güneyinde protestoların yapıldıği yerlere, milletvekillerinden oluşan bir heyet gönderdi. 14 Mart’ta Vargle Belediye binası önünde toplanan binlerce kişinin eylemiyle başlayan gösteriler, Laguat, Tamanrasset, Tinduf, Oran and Mila and Konstantin şehirlerine yayıldı. El-Ağvat şehrinde protesto düzenleyeceklerini ve diğer illerde sürdürecekler. YARIN DÜNYA
14 KULTUR-SANAT
27 Mart 2013
Yeni bir uyarlama dizi Son günlerde birçok dizi projesinin yurtdışında başarılı olmuş dizilerden uyarlandığına şahit oluyoruz. En son Beren Saat ve Nejat İşler’li “İntikam” dizisinin “Revenge” adlı diziden olarak uyarlandığını bu sayfadan paylaşmıştık. Bu sefer yine bir uyarlama vakasıyla karşı karşıyayız. Bu sefer karşımızda “Monk” dizisinden uyarlanan “Galip Derviş” dizisi var.
Yolda Yönetmen: W. Salles Oyuncular: Garrett Hedlund, Sam Riley, Kristen Stewart tür: dram
Beat kuşağının önemli yazarlarından Jack Kerouac’ın, 1947 yılındaki 3 yıl süren yolculuğu “Motorsiklet Günlüğü”nin yönetmeni tarafından perdeye aktarılıyor.
İSTANBUL SERKAN ATAK
Televizyonlarımızda başarılı yapımlar görmeyi isteriz tabii ki ancak bu uyarlama furyasının bir yaratıcılık sorununun olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bundan da önemlisi büyük paraların döndüğü dizi sektöründe riskli bir işe kalkışmaktansa zaten başarısı kanıtlanmış bir projeyi uyarlamak yapımcılara daha mantıklı geliyor. Monk’tan Galip Derviş’e 2002 yılında Amerika’da yayınlanmaya başlayan ve tam 8 sezon boyunca Emmy ve Altın Küre başta olmak üzere tam 16 ödül alan “Monk” adlı diziden uyarlanan “Galip Derviş” müziğinden, senaryosuna kadar aslına sadık bir uyarlama. Monk’un son sezonunun final bölümü, yaklaşık 9 milyon 400 bin kişi tarafından izlendiği göz önüne alındığında beklentilerin ne denli yüksek olduğu ortada.
Eşinin bombayla öldürülmesinin ardından ‘obsesif kompulsif bozukluk’ (saplantılı olma ve bunları engelleme zorunluluğu hissetme) sendromuna tutulan Galip Derviş bu hastalığı nedeniyle teşkilattan uzaklaştırılmıştır. Ancak ipuçlarını birleştirerek olayları çözme yeteneği sayesinde tekrardan teşkilata döner. Resmi olarak göreve başlamadan önce de kendini kanıtlamalıdır. Galip Derviş karakteri Engin Günaydın olarak karşımıza çıkıyor. Kuşkusuz onun performansı dizinin başarısında belirleyici olacak.
Engin Günaydın Faktörü Orijinal dizinin sıkı takipçilerinin birleştiği ortak görüş Monk severlerin izlemekten zevk almayacağı ancak diziyi izlememiş Engin Günaydın ve yan karakter rolünde karşımıza çıkacak Ersin Korkut severleri tatmin edeceği yönünde. Ancak dizi ilk bölümüyle Twitter’de en çok konuşulan başlıklara girmiş durumda. Genelde ilk bölümün arTakıntılı Dedektif Hikayesi dından oluşan bu başarının devam Monk’un kuşkusuz en başarılı yanı edip etmeyeceğini önümüzdeki bir anti-kahraman olan baş karak- günlerde göreceğiz. terin başarıyla canlandırılmasıydı.
ŞİVA ALİZADE yazdı
Yolda
Jack Kerouac’ın 1940’lı yılların sonunda yaptığı yolculukta karakterlerin ismini değiştirerek yazdığı “Yolda” ( On the Road ) dönemin gençlerinin yaşam felsefesini anlatıyor. Kitabın yazarı Jack Kerouac Beat kuşağının en önemli temsilcilerinden sayılırken aynı zamanda “Yolda” Beat kuşağının manifestosu sayılıyor. Sal Paradise ( Gerçekte kitabın yazarı Jack Kerouac ) annesi ile birlikte mütevazi bir hayat süren bir gençtir. En büyük amacı ise kitap projesini hayata geçirmektir. Yakın dostu şair Carlo Marx (Gerçek hayatta Allen Ginsberg)
ile hayaller kuran Sal’in hayatı Dean Moriarty (Gerçek hayatta Neal Cassady) ile tanışmasıyla tamamen değişir. Dean, uyuşturucunun her türlüsünü kullanan ve cinselliği sonuna kadar yaşayan özgür ruhlu bir adamdır. Sal’e ilham veren bu genç adam etrafındaki bir çok kişinin ilgisini çekmekte ve etkileyebilmektedir. Buna 16 yaşındaki Marylou (Gerçek hayattaki LuAnneHenderson) ve Camille’de (Gerçek hayattaki Carolyn Cassady ) dahildir. Sal Dean ve Carlos kendilerini bulmak için çıktıkları yolculukta Amerika’nın dört bir yanını dolaşacaklardır. Filmdeki bir çok kadın karakterin sadece cinsel obje olarak kullanılması filmin rahatsız edici tarafların-
HAFTANIN AJANDASI
Vasatı Aşamamış için “Monk”’un ilk bölümüne Ülkemizde dedektiflik kurumunun bakmalarını tavsiye edelim. olmaması orjinal senaryoda zorlama değişikliklere gidilmesine neden olmuş. Komik bir karakter geçmişine sahip olan Ersin Korkut’un beklentileri karşılamayan bir oyunculuk ortaya koyması meydanın Engin Günaydın’a kalmasına neden olmuş. Bütün uyarlama projelerin düştüğü handikapın bunda payı büyük. Öyleki senaryo gereği olmayan ve oyuncuların doğaçlama yaptıkları sahneler çok iyi. Engin Günaydın’ın Okan Bayülgen’li yıllarındaki skeçlerin komikliğine yakın sahneler mevcut. Ancak dizinin yönetimi “Usta Beni Öldürsene”, “Oda Beni Seviyor” gibi filmlerin yönetmeni Barış Pirhasan’ın yönetmen koltuğunda olmasına rağmen orjialinin yanına dahi yaklaşamamış. Sonuçta eli yüzü düzgün bir iş var Amerikada yayınlanan Monk dizisinde, karşımızda. Merak edip dediktif Monk’u Tony Shalhoub canlandırmıştı. “Galip Derviş”i izleyenler
Mahmut ile Meryem Yönetmen: Mehmet a.Öztekin Oyuncular: Aras Bulut İynemli, Eva Dedova Tür: Tarihi, Dram
1500’lü yıllarda farklı dinlere mensup iki gencin efsaneye dönüşen destansı aşkını anlatan filmde “Öyle Bir Geçer Zamanki” dizisinin Mete’sini başrolde izleyeceğiz. Yedi Psikopat Yönetmen: M. McDonagh Oyuncular: Colin Farrell, Woody Harrelson Tür: Komedi, Aksiyon
“Six Shooter” filmiyle Oscar kazanan Martin McDonagh’ın yönetmenliğini yaptığı filmde Sam Rockwell, Christopher Walken, Tom Waits gibi isimleri izleyebileceğiz.
24. Ankara Film Festivali Ödülleri verildi
Jack Kerouac’ın 3 yıllık yolculuğundan sonra yazmaya başladığı romanı 3 haftada bitirmiştir. Sonucunda ortaya çıkan roman içinde onlarca hikayeyi barındıran bir yol hikayesidir.
Yönetmen: Walter Salles Oyuncular: Sam Riley, Garrett Hedlund, Kristen Stewart, Kirsten Dunst, ViggoMortensen dan. Kadın karakterlerin çok yüzeysel anlatılması en büyük problemlerden. Uzun zamandır romanın haklarını elinde tutan ünlü yönetmen Francis Ford Coppala kitabı filme uyarlamak için bir çok yönetmen ile görüşmüş. Üstelik sadece yönetmenler değil Coppala’nın teklif götürdüğü oyuncularda (Sean Penn, Brad Pitt, Johny Deep) filmde oynamayı kabul etmemişler. Ancak filmin yönetmenliği Merkez İstas-
yonu (1998) ile adını duyuran ve ardından Motosiklet Günlükleri (2004) ile başarısını perçinleyen Walter Salles’a emanet edilmiş. Kitaptan uyarlanan bir çok film gibi eksik kalmış yönleri olan bir film Yolda. Bir grup gencin özgürlük arayışının anlatıldığı kitapta karakter ne kadar derinlikli anlatılmışsa filmde de o kadar yüzeysel anlatılmış. Elbette ki bir çok hikaye barındıranromanı 137 dakikalık bir filme sığdırmak hiç kuşkusuz zor.
24. Ankara Uluslararası Film Festivali Kapanış ve Ödül Töreni 23 Mart günü gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda toplam 13 kategoride ödül dağıtıldı: En İyi Film: Tepenin Ardı, En İyi Erkek Oyuncu: Tepenin Ardı - Tamer Levent, En İyi Kadın Oyuncu: Şimdiki Zaman – Sanem Öge, En İyi Yönetmen: Tepenin Ardı – Emin Alper, Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü: Güzelliğin On Par’ Etmez – Hüseyin Tabak, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Tepenin Ardı – Banu Fotocan, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tepenin Ardı - Mehmet Özgür, Onat Kutlar En İyi Senaryo Ödülü: Tepenin Ardı – Emin Alper, En İyi Görüntü Yönetmeni: Yük - Feza Çaldıran, En İyi Sanat Yönetmeni: Evdeki Yabancılar - Işıl Çağlar Narlıer, En İyi Özgün Müzik: Evdeki Yabancılar Ulaş Güneş Kacargil YARIN KÜLTÜR-SANAT
“Aileden Tiyatrocu”lar
Piri Reis sergisi
32. İstanbul Film Festivali
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde Akatlar’da gerçekleştirilecek “Ustalara Saygı” toplantısına sahnelerimize iki-üç kuşaktır sanatçı yetiştiren ailelerin üyeleri, her biri birer usta olan büyüklerine dair anılarıyla konuk olacak.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin (MSGSÜ) himayesinde gerçekleştirilen “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” sergisi 31 Mayıs 2013’a kadar Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergilenecek.
32. İstanbul Film Festivali 30 Mart-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivalin açılış filmi Pedro Almodovar ’ın “Aklımı Oynatacağım “ olurken sinemaseverler 20’nin üzerinde bölümde 200’ü aşkın filmi izleyebilecek.
15 TOPLUM
27 Mart 2013
İşitme kaybınının erken tanısı mümkün
HALKIN KÜRSÜSÜ
Yeni doğan bebeklerde işitme kayıplarının erken tanısı hayati önem taşıyor. İlk 3 ay içerisinde tespit edilen işitme kayıplarının tedavi edilebildiğini belirten Uzman Odyolog Şerife Erdoğan, bu süre içinde müdahale edilmesi halinde işitme cihazıyla veya koklear implant ile bebeğin duymasının sağlanabileceğini söyledi. yarın TOPLUM rıfat çapar
Bebeklerdeki işitme kayıplarının erken fark edilmemesi, tedavi edilebilecek bir bebeği ömür boyu sessizliğe mahkum edebiliyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı da Ulusal Yenidoğan Tarama Programı ile her yeni doğana tarama testi yapılmasını zorunlu hale getirdi. Ancak tarama yapılması tek başına sorunu çözmüyor. Yeni doğan bebeğin en geç bir ay içinde gerekli işitme testlerinden geçirilmesi, 3 ay içinde işitme kaybının doğrulanması ve mutlaka ilk 6 ay içinde müdahale edilmesi gerekiyor. Altı aydan önce tespit edilmeli Uzman Odyolog Şerife Erdoğan, bu süre içinde müdahale edilmesi halinde işitme cihazıyla veya koklear implant ile bebeğin duymasının sağlanabileceğini söyledi. Yapılan araştırmaların, 6 aydan önce işitme kaybı olduğu tespit edilen bebeklerin işitme cihazı veya implant uygulamasıyla normal
ten Bu hafta İstanbul’da 25 yıldır manav işle 17 Emin Akbay ’ı konuk ediyoruz. Günde ı ve saat çalışan Akbay, işinin zor tarafların ı. ekonomiye dair kaygılarını bizlere anlatt
Satamazsan çöpe gidiyor
işitenlere yakın şekilde konuşabildiklerini belirtti. EBEVEYNLERE İPUÇLARI Ebeveynlerin, çocukları 2-3 yaşına gelip hala konuşmaya başlamamasının ardından hekime başvurduklarını ve işitme kaybının teşhisinde de bu yüzden geç kaldıklarını an-
latan Erdoğan, “Ebeveynler çocuklarında işitme kaybı olup olmadığını anlamak için, bebeğin uykuya dalma anında yüksek ses çıkarabilirler. Sesi duyunca anneyi emerken beslenmeyi kesiyor mu, sese karşı tepki veriyor, bakıyor, uyanıyor, emmesini kesiyor mu, buna bakılır. Bu yöntem denenir-
ken sesi çıkaran kişinin görünmemesi gerekiyor. 6’ncı ayında ismi söylendiğinde ismine ilgi gösteriyor mu, 9’uncu aydan sonra ilgisini çeken seslere bakıyor mu, birinci yaşından sonra annesinin söylediği komutu yerine getiriyor mu bunlar ipuçları olabilir” dedi.
Oyuncağa 2 milyar TL harcıyoruz ODTÜ Teknokent’te kurulu tasarım şirketinin üst yöneticisi ve üniversitenin Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Hakan Gürsu, Türkiye’de kişi başına 110 dolarlık oyuncak harcaması yapıldığını, eğitim malzemeleri ve plastik aksamlar dahil oyuncağa yılda 2 milyar dolar ödendiğini belirtti. Gürsu, Avrupa’nın en genç ve en kalabalık nüfusuna sahip Türkiye’de, oyuncak üretiminin yeterli olmadığını bunun da dışa bağımlılığı ortaya çıkardığını, satışa sunulan oyuncakların yüzde 90’ından fazlasının Uzak Doğu’dan tedarik edildiğini söyledi. YARIN toplum
Patpatta yaşıyorlar Konya’nın Akşehir İlçesi’ne bağlı Karabulut Köyü’nde 3 gün önce çıkan yangında tek katlı kerpiç evleri tamamen yanıp, yıkılan 76 yaşındaki Şükrü Kılıç, eşi 70 yaşındaki Hacer Kılıç ve 7 yaşındaki torunu Yüksel Kılıç, çadır ve naylon ile kapattıkları pappat kasasında yaşam mücadelesi veriyor. Pazarlarda sebze ve meyve satarak geçinen Şükrü Kılıç’ın tek katlı kerpiç evinde yangın çıktı. Kısa sürede itfaiye ekiplerinin müdahalesine rağmen kerpiç ev tamamen yandı. Sokakta kalan Kılıç ailesi, yük taşımada kullandıkları patpatın kasasını çadır ve naylonlarla kapatarak içinde yaşamaya başladı. YARIN toplum
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil yım. Sabah saat 25 yıldır manav tezgahının başında 21.00’de dükkanı 04.00’te hale gidiyorum, akşam saat oluyorum. İki kişi kapatıyorum. Yaklaşık 17 saat ayakta abileceğim başka çalışıyoruz. Dükkana kira ödüyoruz. Yap um. iş olmadığı için bu işi yapmaya mecbur İşinizin güzel tarafları neler? . Bu işin iyi tarafı Bizde bütün meyve ve sebzeler bulunur dimiz yiyoruz. bol bol meyve yiyoruz. Satamayınca ken İşinizin kötü tarafları neler? lı olarak, elindeki Bu işin en kötü tarafı, diğer işlerden fark kalıyor. Kasalarca malı sattın sattın, satamadın elinde dan dolayı kasebze meyvenin çöpe gittiği oluyor. Bun de kazanıyoruz. zancımız pek iyi değil. Çok kar edemesek tlerin artmasıyla Ama yeterli değil. Ayrıca süpermarke te daha paharket birlikte satışlarımız daha da düştü. Ma a cazip geliyor. lı olmasına rağmen halkımıza orası dah burada satıyoruz. Halbuki meyvenin sebzenin tazesini or. Küçük esnaf Oysaki marketlerde günlerce kaldığı oluy yor. Haksız bir her yerde olduğu gibi bu sektörde de ezili rekabet var. için kendimize Bir de çok fazla mesai harcadığımız vaktimizin büyük vakit ayıramıyoruz. 3-5 kuruş uğruna Ama bu saatten bir kısmını tezgah başında harcıyoruz. ruz ekmeğimizi sonra yapacak pek bir şey yok. Mecbu kazanmaya. Son olarak neler söylemek istersiniz? u düşünmüyoEkonominin gidişatının pek iyi olduğun Ekonomiyi şişirip rum. Hatta tam tersi, daha da vahimda. umuna baksınlar. şişirip duruyorlar. Bir de esnafın dur a da zenginleşirken Esnafın durumu içler acısı. Zengin dah biz de yoksullaşıyoruz.
Hazırlayan Eda Derya Toper
1938 29 Mart 1972 30 Mart
Sayıları 12’ye katlandı Antalya Düzlerçamı Alageyik Üretme İstasyonu’nda Antalya’ya özgü ve nesli tükenme tehlikesindeki alageyiklerin popülasyonunun artırılması için çalışmalar devam ediyor. 1966 yılında sayıları 7 olarak belirlenen alageyiklerin sayısı yapılan çalışmalarla 86’ya ulaştı. Akdeniz ormanlarında yaşayan alageyikler, Çevre ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürülüğünce 1970 yılında Düzlerçamı bölgesindeki 25 hektarlık alanda kurulan Alageyik Üretme
İstasyonu’nda koruma altına alındı. Sonraki yıllarda 521 hektara çıkartılan istasyonda bugün 37’si dişi, 37’si erkek, 12’si yavru olmak üzere toplam 86 alageyik bulunuyor. İstasyondaki alageyikler yılda ortalama 8-10 arasında yavruluyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 6. Bölge Müdürü Adnan Yılmaztürk, yaptığı açıklamada, dünyada alageyiğin ana vatanı olarak Antalya’nın kabul edildiğini, diğer ülkelere ise Antalya’dan götürüldüğünü söyledi. YARIN toplum
Adana’da arıcılar şokta!
Adana’da, portakal çiçeği balı üretimi için çalışma yapan arıcılar, kovanlarındaki toplu arı ölümleriyle şoke oldu. Bir haftalık süreçte her kovanda binlerce bal arısının esrarengiz şekilde telef olması arıcıları kaygılandırdı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Adana Arı Yetiştiricileri Birliği görevlileri, Yüreğir, Seyhan, İmamoğlu, Kozan, Yumurtalık, Ceyhan ilçelerinde faaliyet gösteren yaklaşık 100 arıcıdan gelen şikayetler üzerine kovanların önündeki ölü arılar, bal, su ve bal mumu örnekleri alarak analize gönderdi. YARIN toplum
1987 31 Mart
25
Mart 1999
Nazım hikmet’e 28 yıl hapis Harp Okulu Mahkemesi, Nazım Hikmet’i 28 yıl hapse mahkum etti. kızıldere katliamı Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) lideri Mahir Çayan ile THKO liderleri, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, THKP-C üyeleri Nihat Yılmaz, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp, Hüdai Arıkan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan ve Sabahattin Kurt Tokat’ın Niksar İlçesi’ne bağlı Kızıldere köyünde öldürüldüler. Operasyonda Çayan ve arkadaşlarınca üç gün önce kaçırılmış olan Ünye’deki radar üssünde görevli iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyen de öldü. Ertuğrul Kürkçü çatışmadan sağ olarak kurtuldu. petrol-iş greve gitti Petrol-İş sendikasının 32 işyerinde daha grev uygulamaya başlamasıyla grevdeki işçi sayısı 9 bine, işyeri sayısı 57’ye yükseldi. THY’de 10.500 işçi greve başladı Türk Hava Yolları ve Havaş’ta çalışan 10.500 işçi greve başladı.
Dünyanın en küçük midillisi Dünyanın en küçük aygırı olarak tescillenen Einstein, sadece 50 santim uzunluğunda. Einstein Amerika’yı turluyor ve insanlar bu minyatür atı görmek için sıraya giriyor.
Bu meşhur midillinin ilk doğum günü için bir kitap da yayımlanacak. Atıyla gurur duyan Rachel Wagner, herkesin Einstein’ı çok sevdiğini söylüyor. YARIn toplum
Cep telefonu olanlar tuvaleti olanlardan fazla
Bu hafta Dünya Su Haftası olarak kutlanıyor. Dünya üzerinde su kaynaklarının tükenmekte olmasından dolayı düzenlenen haftada, su kaynakları kullanımında farkındalık yaratmak için çeşitli etkinlikler düzenlendi. Açıklanan bir veriye göre de dünya genelinde tuvalet imkanına sahip olan insan sayısının cep telefonuna sahip insan sayısından daha az olduğu. istanbul berna dülger
Dünya üzerinde su kaynakları hesapsızca kullanılıyor. İçme suyu kaynakları hızla tükeniyor, bu sırada dereler kuruyor, göller yok oluyor. Su kirliliği düzeyi sürekli artıyor. Küresel ısınma ile birlikte gelen kuraklıklarda su kaynaklarına verilmesi gereken önemin çok daha fazla olması gerektiğini ortaya koydu. Hatta o kadar ki denizler içinde barındırması gereken minerallerden yoksunlaşıyor ve deniz özelliğini yitiriyor. Marmara Denizi de deniz özelliği göstermeyen denizlerden bir tanesi. Su yürüyüşü yapıldı 22 Mart’ta Bağdat Caddesi’nde WILO tarafından düzenlenen “su için bir adım” yürüyüşü de bu yürüyüşlerden biri olarak gerçekleştirildi. Fakat bu gelişmelere rağmen dünya üzerinde su kaynaklarının zarar görmesine sebep olan en önemli etken, büyük şirketler ve kapitalizm. Şirketler atıklarını doğrudan su kaynaklarına döküyor, kapitalizmin bitmez enerji ihtiyacını karşılamak için HES’ler yapılıyor. Tuvalet imkanına sahip değiller Dünya üzerinde de konferanslar, eğitimler vb etkinliklerle kutlamalar yapıldı. Bu kutlamalar sırasında Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan bir veri
18SORU Filiz Acgar
Ticaret- İstanbul
1. En sevdiğiniz erdem? İyisiyle kötüsüyle yaptığınızın arkasında durmak 2. Başlıca özelliğiniz? İyi niyet 3. Mutluluk nedir? İyi hissettiren bir duygu 4. Mutsuzluk nedir? Kaybetmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yüksek ego 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Riyakarlık 7. En sevmediğiniz şey? Sigara içmek 8. En sevmediğiniz kişiler? Konformist kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Uyku 10. En sevdiğiniz şair? Atilla İlhan 11. En sevdiğiniz yazar? Charles Bukowski 12. Kahramanınız? Doğru amaçlar uğruna mücadele veren herkes 13. Kadın kahramanınız? Nur Sürer 14. En sevdiğiniz çiçek? Erengül 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Kuru patlıcan dolması 17. En sevdiğiniz düstur? Ne ekersen onu biçersin 18. En sevdiğiniz söz? Olduğu kadar, olmadığı kader...
Kara tahta blogcusu
Alfred Sirleaf ’in analog olarak güncellediği bir bloğu var. Afrikalı adam, “Daily News”den değişik, enteresan haberleri alıp, tahtasında yayınlıyor. Adamın söylediğine göre tahtayı günde 10000 kişi takip ediyor. Tahtasına reklam da alabiliyor.
ise Dünya Su Haftası’nın en fazla konuşulan konusu oldu. Açıklamaya göre dünya üzerinde telefon sahibi olan insan sayısı sağlıklı tuvalet imkanı sahibi olan insan sayısından hemen hemen bir milyar daha fazla. BM Genel Sekreter Yardımcısı Jan Eliasson, Dünya Su Günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen basın toplantısında, temiz çevre koşullarının insan sağlığına olan etkilerinin önemini vurguladı. Dünyada yaklaşık 1 milyar 100 milyon insanın tuvalet dışında ihtiyaç giderdiğini dile getiren Eliasson, dı-
şarıda ihtiyaç gidermek zoruna kalan kadınların cinsel saldırı tehlikesiyle karşılaştıklarını da belirtti. Eliasson, yaklaşık 6 milyar kişinin cep telefonu sahibi olduğunu ancak 4,5 milyar insanın sağlıklı tuvalet olanağı bulduğunu kaydederek, “Dünya genelinde tuvalet imkanına sahip olan insan sayısı cep telefonuna sahip insan sayısından daha az. 2,5 milyar insan temel temizlik koşullarından mahrum yaşıyor” dedi. Tuvalet sorunu öldürüyor Tuvalet sorunu olan ülkelerde 5 yaş altı
çocuk ölümlerinin yaygın olduğunu da ifade eden Eliasson, her gün temizlik koşullarının yetersiz olmasından dolayı 5 yaş altı 300 bin çocuğun ishale yakalandığını, bunun en önemli nedeninin de tuvalet ihtiyacının dışarıda karşılanması olduğunu vurguladı. Her yıl 5 yaş altı 750 bin çocuğun ishal nedeniyle hayatını kaybettiğini de belirterek, her yıl öğrencilerin bu hastalık nedeniyle 272 milyon ders günü okula gidemediklerini dile getirdi.
Görmediğimiz Barbie’ler 2 Görülmeyen Barbie’lerden biri de Barbie’nin tekerlekli sandalyedeki arkadaşı Becky. Küçük yaştaki çocuklara duyarlılık kazandırmak için üretilen Becky, Barbie’nin rüya evinin asansörüne sığmadığına dair bir şikayet alınca üretimden kaldırıldı.
‘Sil Baştan’ gerçek oluyor Onlarca yıldır bilim-kurgu malzemesi oldu bu konu, artık bilim adamları acı veren hatıraları silmenin bir yolunu buldu. Bu deneyimden sonra negatif bir şeyi hatırlamaya zorlarsak kendimizi bu hatıralarımız yeni ve daha iyi anılarla değiştirilebiliyor. Temel olarak psikolojide klasik koşullanma
olarak bilinen yöntem uygulanıyor. Düşük seviyede elektrik şoku verilerek yapılan denemelerde, bir çeşit anıların değiştirilmesi ile travmatik anıların hatırlanmaması sağlanıyor. Fakat tamamen ortadan kaldırılması söz konusu değil. YARIn toplum
İlki yaşattılar
FIBA Kadınlar Avrupa Ligi yarı final maçında Fenerbahçe, Slovakya’nın Good Angels Kosice takımını 68-56 yenerek finale yükselmişti. Bu galibiyetle ev sahibi UMMC Ekaterinburg’un rakibi oldu. UMMC Finalde oynadıkları oyunu 82-56 kaybederek Fenerbahçe Avrupa ikincisi oldu. Böylece Türkiye’de daha önce basketbol alanında kazanılmamış bir başarıya da imza atmış oldu. Yorgun olduklarını ifade eden sporcular “Şampiyon da olabilirdik” dediler. YARIn toplum
Ameliyat hayatı değiştirdi
Beyin ameliyatı öncesinde yalnızca çöp adam çizebilen 49 yaşındaki Alan, ameliyattan çıktıktan sonra Mikelanjelo’ya dönüşüverdi. Worcestershire’da yaşayan Alan bu durumun beyninin yaratıcı kısmı ile oynanması sonucu ortaya çıktığını düşünüyor.
Bu ağaç sınır tanımıyor
Bu hayvanlar yok olacak İhmalkarlık, kaçak avlanma, ormanların tahrip edilmesi ve benzeri nedenlerle birçok hayvanın nesli gitgide tükenmektedir. Kısa zaman sonra nesillerinin tükeneceği, çocuklarımızın göremeyeceği hayvanların bir kısmı ise Arakan Orman Kaplumbağası, Pernambuco Cüce Baykuşu, Bodur Zeytuni, İki Hörgüçlü Deve, Brezilya Tarakdişi, Mavi Boyunlu Ara Papağanı, Sumatra Gergedanı, Hirola, Cüce Su Aygırı, Dev Panda. Nesli tükenecek hayvanların tam listesini biz bile bilemiyoruz.YARIn toplum