Yarın80

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

16 Nisan 2013 l Salı l Sayı:80

1 TL l www.yarinhaber.net

Kanser hastası Dilek Bakan’ın verdiği parayı iade etti

Paranı da al git Kozlu raporu açıklandı Kaza değil cinayet

Dilek Özçelik, Bakan’ın ayıbına karşı gösterdiği onurlu tavrıyla herkese örnek oldu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Kozlu’da 8 madencinin ölümüyle ilgili rapor, işçilerin göz göre göre öldüğünü açıklıyor.

Cüzi cezalar verildi İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’ın raporuna bağlı olarak verilen cezalar oldukça sınırlı. Önlemler cezalardan daha pahalıya geliyor.

Denetime ceza yok Raporda dikkat çeken bir diğer husus ise, denetimle ilgili bir söz etmemesi. İş yerinde birçok hata tespit edilirken, denetimle ilgili bir ceza yok. emek 9

Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu ile görüştük

Yaptığı çıkış sonuç verdi: Kendisi gibi binlerce lenf kanseri hastası ilaç alabilecek.

Dilenci değilim

Hiç çaresiz kalmadınız

Başka hayatlar kurtardı

Kanser hastası olan üniversite öğrencisi Dilek Özçelik, Bakan Bayraktar’dan sadaka değil yardım istedi. Verdiği parayı da iade etti.

Dilek, Bakan Erdoğan Bayraktar’a verdiği parayı iade ederken “İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım” dedi.

Dilek Özçelik bu onurlu hareketiyle kendi gibilerine de umut oldu. Yurtdışından getirtilen ilaç Türkiye’de SGK tarafından karşılanacak.

Mağdur değil mağrur

Hukukçular kadınlar için toplandı

Örgütlü olmayınca Günde 4 işçinin öldüğünü ifade ediyoruz artık. İşsizlikle karşı karşıya olan toplumda, işe alınmadan önce sunulan sözleşmelerin maddeleri oldukça ağır. Ancak geçim derdi insanları bu sözleşmeleri imzalamaya zorluyor. Sendikal hareketin geriliği işçilerin de hak talepleri için üye olmak isteyecekleri cazip yerler halini alamıyor. Bu haftaki sorularımızı Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu cevaplıyor.

Melike Cınar Çınar ile Esas Mesele 12

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile Adalet Arayışında Hukukçular Platformu, 13 Şubatta istanbul, bir araya geldi. ankara, Bursa ve izmir’den de canlı bağlanılan toplantıda koruma hakkı mücadelesi tartışıldı. 6284 sayılıyasanın çıkmasını sağlayan Platform hukukçularla birlikte düzenli toplantılar yapmaya devam edecek. güncel 6

YÖK’le bilim konuşulamaz 10 Nisan’da Çankaya’da yapılan Türkiye’nin bilimsel geleceğinin konuşulduğu toplantıya Cumhurbaşkanı Gül’ün davetiyle YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altınbaşak, TÜBA Başkanı Ahmet Cevat Acar, Prof. Dr. Derya Örs ile gazeteciler katıldı. Genç-Der üyeleri YÖK ile bilimin birlikte konuşulamayacağını söyleyerek toplantıyı protesto etti. eğitim 13

Akil İnsanlar Heyeti bölge toplantılarına başladı

19 Tıpta tarihe geçtik 2

GDO her yerde

Dershaneler dönüştürülüyor

Lisenin gündemi

Forum’da bu hafta Toplumsal yas veya bellek çalışması olarak “demokratik siyaset” - 4 Cem Kaptanoğlu

Sözün doğrusu

Kanser hastası Dilek, Bakan Bayraktar’ın verdiği parayı iade etti ve insanlık dersi verdi.

16 Süreci ilerletmek Başbakan ne tam barış ve çözümü içselleştirebilmiş ne de kolaylaştırıcı bir hat tutturabilmiştir.

Akın Birdal

8 madencinin ölümüyle ilgili rapor açıklandı. İşçiler göz göre göre ölüme gönderilmişler.

5

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

4

Senden büyük Dilek var GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

7

Sağ siyasetin başkanlık telaşı SİBEL UZUN UYANIS Ş

5

Çaresizlik denen bir şey yok GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

6

Yarın artık 20 sayfa! İyi okumalar...

14

17

Yan gelip yatmıyorlar

Berfo Ana

Yani insanlar insan gibi mesai, yıllık izni, kıdem tazminatına sahip olarak çalışmak istiyor.

Berfo Ana seni yıldızlara pakrewan veriyoruz ve mücadeleni sonsuza kadar sahipleniyoruz.

Elife Kaya

Önder Çarkçı

Genç-Der “Bilimi konuşacaktınız, neden YÖK’ü çağırdınız” diyerek Köşk’te protesto gerçekleştirdi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hukukçularla buluştu, önemli kararlar aldı.


02 TOPLUM

16 Nisan 2013

Tıp tarihine geçtik

Dünyada bir ilk olarak kadavradan yapılan rahim naklinde Türkiye başarı sağladı. Genellikle bilimsel araştırma ve çalışmaların gereği gibi değerini bulmadığı Türkiye, bu kez önemli bir başarıya imza attı. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleşen kadavradan rahim nakli yapılan Derya Sert’e yapılan embriyo transferinde başarı sağladı.

Hekime şiddete X-ray önlemi

Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi, sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek için Türkiye’de ilk olan bir uygulamayı hayata geçirdi, acil servise hasta yakınları için X-Ray cihazı koydu. Güvenlik görevlilerinin yetersiz kalabileceğini düşünen yönetim, özellikle elbise içine saklanabilen kesici ve delici aletlerle ateşli silahları rahatlıkla bulabilmek için bir sistem kurdu. Uygulamayla ilgili bilgi veren DEÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Refik Mas, son dönemde hekimlere yönelik şiddetteki artışa değinerek, cihazdan hastaların değil, yakınlarının geçeceğini aktardı. YARIN toplum

ANTALYA sanem deniz kural

Göktaşına astronot indirilecek

İnsanlık tarihinde ilk kez bir göktaşına astronot indirme hedefinin planlanandan erken gerçekleşebileceği açıklandı. ABD Uzay ve Havacılık Dairesi’nin (NASA) “göktaşı yakalama” projesi netleşiyor. NASA, bütçesine 100 milyon dolar eklemesiyle, bir göktaşına insanlık tarihinde ilk kez astronot indirme hedefinin, daha önce planlanandan dört yıl erken gerçekleştirilebileceğini açıkladı. Göktaşı “elden kaçırılıp” Dünya’ya savrulsa bile, atmosferde tamamen yanacak kadar küçük olduğundan risk arz etmiyor. Projeyle, gelecekte Dünya’yı tehdit edecek daha büyük göktaşlarının nasıl bertaraf edilebileceği anlaşılacak. YARIN toplum

Bilimsel konularda çoğunlukla başarıya hasret kalan Türkiye’de son günlerde önemli bir gelişme yaşandı. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde dünyada kadavradan rahim nakli yapılan ilk kişi olan Derya Sert’e yapılan embriyo transferinde başarı sağlandı. Antalya’da dünyada ilk kadavradan rahim nakli yapılan, doğuştan rahmi olmayan 23 yaşındaki Derya Sert’in başlatılan embriyo transferinin ardından hamile kaldığı açıklandı. Sert, bu yolla hamile kalan ilk kadın olarak tıp literatürüne geçti.

TIP LİTERATÜRÜNE GİRDİLER Daha önce birçok ülke doktorlarının canlı vericiden denediği fakat başarılı olamadığı rahim naklini kadavradan alarak gerçekleştiren ve dünya tıp literatürüne giren ekip, geçen 31 Mart’ta embriyo transferi işlemini başlatmış, bunu 2 Nisan Salı günü kamuoyuna açıklamıştı. Hastane Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Ünal tarafından yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “8 Ağustos 2011 tarihinde Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde Dünyanın kadavradan rahim nakli yapılan ilk hastası Derya Sert’e embriyo transferi yapılmıştı. Yaklaşık 2 haftalık süreç içerisinde erken test

sonuçları, beklenen gebelik bulguları ile uyumludur. Hastanın şu anda sağlık durumu iyidir.” TARTIŞMALARA KONU OLMUŞLARDI Rahim naklini, Türkiye’deki ilk çift kol ameliyatını yapan ve ameliyat edilen Atilla Kavdır’ın hayatını kaybetmesi ile pek çok tartışmalara neden olan Prof. Dr. Ömer Özkan gerçekleştirdi. Atilla Kavdır, yapılan çift kol naklinden yaklaşık 5 ay sonra geçirdiği bir enfeksiyon sonucu yaşamını yitirmişti. Ölümün ardından, Atilla Kavdır’ın o dönem

tıp fakülteleri arasında yaşanan ve adeta “organ nakli yarışı”na dönüşen rekabete kurban edildiği tartışmaları yaşanmıştı. Geçtiğimiz hafta yapılan ve dünyada ilk olan rahim naklinin nasıl sonuçlanacağını ise bekleyip göreceğiz. Dünyada ilk olan rahim naklinin nasıl sonuçlanacağını ise bekleyip göreceğiz.

Kanal İstanbul yapımı başlıyor Zehir geliyor

Doğa Koruma Derneği Robin des Bois açıklamada bulunarak, kansere sebep olan asbest maddesi ile izolasyonu yapılmış eski bir kruvaziyer gemisinin parçalanmak üzere Türkiye’ye gönderildiğini duyurdu. Derneğin açıklamasında, Fransa’dan ayrılan geminin izinsiz olarak Türkiye’ye yola çıktığı belirtildi. Dernek, Fransa, İspanya ve Malta’nın Avrupa Birliği çerçevesinde imzaladıkları “zehirli maddelerin imha edilmesi” anlaşmalara uymayarak yüksek derecede zehirli bir gemiyi izinsiz bir şekilde başka bir ülkeye gönderdiklerini belirtti. Fransa’nın en güçlü sendikalarından CGT ise Fransız hükümetine zehirli geminin derhal Fransa’ya geri getirilmesi için resmen başvurduklarını belirtti.YARIN toplum

Sigara iyileşmeyi geciktiriyor

Yapılan bir araştırma, sigara içmenin kırıkların iyileşme sürecini ortalama 6 hafta uzattığını gösterdi. Sigara içmeyenlerde iyileşme süresi ortalama 24,1 hafta iken, bu ortalama sigara içenlerde 6 hafta uzuyor. Kaval kemiğinin iyileşmesi ise sigara içmeyenlerde 25,1, sigara içenlerde 32,1 hafta alıyor. 1457’si sigara içen, kaval, kalça, kol kemiği ya da ayak bileği kırılan ve farklı yöntemlerle tedavi gören 6 bin 480 hastayı kapsayan 20 kadar araştırma sonucuna göre, sigara içenlerde ameliyat sonrası komplikasyon riski de artıyor. Araştırmacılar, sigara içmenin daha fazla karbonmonoksite maruz kalmaya, bunun da dokuların yeterince oksijen alamamasına neden olduğuna dikkat çekti. YARIN toplum

İstanbul’da Karadeniz ve Marmara arasında “ikinci boğaz”ı oluşturacak dev Kanal İstanbul projesinde süreç resmen başladı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kanal İstanbul ile ilgili Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararını tamamladıklarını açıkladı. Babacan, şöyle konuştu: “Kanal İstanbul Projesi ile alakalı kanal yapıldığında bazı yolların yerinin değişmesi gerekecek. Köprüler gerekecek. Bunla ilgili Yüksek Planlama Kurulu kararı bu hafta içinde tamamlandı. Biz, bunun gerçekçi bir proje olduğuna inanıyoruz. İstanbul’u, İstanbul’un deniz trafiğini çok rahatlatacak bir proje haline gelecek. Aynı zamanda İstanbul’un daha sıhhatli, daha düzenli büyümesini de beraberinde getirecek proje olacak” Karadeniz ve Marmara’yı birleştirecek projenin uzunluğu 45-50 kilometre arasında olurken, kanalın derinliği 25 metre, genişliği 145 ile 150 metre olacak. Maliyetinin ise tahmini olarak 10 milyar dolar olacağı belirtiliyor. YARIN TOPLUM

Sanayi denetimi arttı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kanser vakalarının artmasıyla gündeme gelen Kocaeli Dilovası İlçesi’ndeki 59 ayrı sanayi kuruluşuna 2012 yılında yaklaşık 1,4 milyon lira para cezası kesti. Bakanlık, 20062012 yılları arasında, Kocaeli’nde 50 sanayi tesisine çevre denetimi, 56 tesise ise ÇED İzleme ve Kontrol çalışması yaptı. Denetimler sonucunda 20 adet işletmeye toplam 1 milyon 215 bin 2 TL idari yaptırım cezası kesildi. 5 sanayi tesisi içinde faaliyeti durdurma kararı verildi. Kocaeli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Dilovası’ndaki tesislere şehirdeki diğer bölgelerde bulunan tesislere nazaran daha yoğun denetimler yapıyor. Bakanlık denetimlerini 2013 yılında da sürdürüyor.

SORUŞTURMA KONUSUYDU Dilovası’nda sanayi bölgesindeki kirlilik, kanserin artışına dikkat çeken Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun soruşturma geçirmesiyle gündeme gelmişti. Onur Hamzaoğlu’nun ardından, TBMM Dilovası Araştırma Komisyonu’nun 2006’da hazırladığı raporda 15 bini işçi, toplam 100 bin kişinin risk altında olduğunu yazmıştı. 2006’dan sonra Kocaeli Belediyesi Çevre Komisyonu da bir rapor hazırlamış, ancak sanayi bölgesinde alınması gereken önlemlerin dışında kansere ilişkin bir tespitte bulunulmamıştı. YARIN TOPLUM

Körfezdeki tehlike nihayet gönderilecek İzmit Körfezi’nde yıllardır tehlike saçan LPG yüklü geminin gönderilmesi kararı alındı. Yargıtay, Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı’nın “Ben herkesten şahsen özür diliyorum. Ne olursa olsun, yargıya da takılmış olsa oradan da kaynaklansa Türkiye’nin yaşadığı bu ayıp bizim ayıbımız” sözleriyle yeniden gündeme gelen Panama bandıralı gemiyle ilgili kararını verdi. Karar, geminin sahibine iade edilmesi ve içindeki bin 500 ton LPG’nin satılması yönünde oldu. Yargıtay kararı, gümrük yetkililerine ulaştığında işlemlere başlanacak. TÜPRAŞ açıklarına demirlenen geminin hikayesi, 6 yıl öncesine dayanıyor. Rusya’dan LPG getiren gemiye kaçakçılığa teşebbüsten el konuldu ve kamu davası açıldı. Ancak açılan davalar bir türlü sonuçlanmadı. Gemi, içindeki LPG ile çürümeye başladı, gaz kaçağı da tehlikeli boyutlara ulaştı. Bin 800 tonluk yük, kaçak yüzünden bin 500 tona düştü. YARIN TOPLUM


03 GUNCEL

Paranı da al git

Çevre ve Şehircilik Bakan Erdoğan Bayraktar’ın Edirne ziyareti sırasında yanına gelerek, kanser hastası olduğunu söyleyen üniversite öğrencisi Dilek Özçelik, ilaçlarının temini için Bakan’dan yardım istedi. Ancak Bakan, gence para verip başından savmaya çalışınca, Dilek parasını geri iade etti. Bu onurlu duruş herkese ders verdi.

16 Nisan 2013

Sağlık yardımı isteyen kanser hastası genci rencide edilerek cebine para sıkıştırılmasını doğru buluyor musunuz? ERDOĞAN BAYRAKTAR ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI

Bir harekette bulunduk Esası bunun şifa bulmasıdır. Gerisi teferruattır. Orada geldi “ilaçlarımı alamıyorum” dedi. Biz de bir harekette bulunduk. Ama bunların hiçbiri önemli değil. Valiye talimat verdim. Bundan sonra da ilgileneceğiz. MEHMET MÜEZZİNOĞLU SAĞLIK BAKANI

Bakan battıkça batıyor

Erdoğan Bayraktar, gelen tepkilerin ardından bir açıklama yaptı. Bu konuşmasıyla ancak biraz daha battı. Bayraktar, “Yurt dışından ilaçlarımı getirteceğim imkanım yok diyen genç kıza, biz de yardımcı olduk. Vali bey ’Ben ilgileneyim’ dedi. Ama kızcağız alındı. Biz kendisine ilaçlarını alma konusunda yardımcı oluruz” diye konuştu. Yaptığı hareketin hala farkında olmadığı anlaşılan Bakan belli ki yoksul ve yoksun bıraktıkları insanları dilenci olarak görmeye devam ediyor.

Tedavisi yapılıyor İlaçlarını temin ediyoruz, herhangi bir sıkıntısı olmayacak. Tedavisi için gereken yapılıyor. Başka bir beyanat veremeyeceğim. HASAN DURUER EDİRNE VALİSİ

Çaresizlerin çaresiyiz Sayın bakanımızın ben yanlış anladığı kanaatindeyim. Hadiseye üzüldüğünü ifade etti bana. Biz devlet olarak kimsesizlerin kimsesi, çaresizlerin çaresiyiz. Her konuda Dilek’in yanındayız. Tedavisi konusunda da yardım edeceğiz. YENER YÖRÜK TRAKYA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ

EDİRNE cAN ÇOKSÖYLER

Dilek ise Bakan’ın bu tavrı karşısında şok olsa da camiden çıkaBakan Erdoğan Bayraktar, iki na kadar parayı iade etmek için günlük Trakya gezisi kapsa- bekledi. Polisler onu vazgeçirmeye mında 14 Nisan Pazar sabah saat çalışsa da o inatla durdu ve Bakan 11:30’da Tekirdağ’dan Edirne’ye Bayraktar çıktığı gibi verdiği parayı geldi. Bayraktar, Edirne Valiliği ona geri iletti. ve AKP İl Merkezi ziyaretlerinin sonrasında, Edirne Belediye Baş- Ben dilenci değilim kanı CHP’li Hamdi Sedefçi’yi Bakanın camiiden çıkmasıyla “Bamakamında ziyaret etti. Bakanın kanım bir şey diyeceğim, kimseBelediye ziyareti sonrasında, yanı- ye bir zararım yok” diye seslenen na gelerek, kanser hastası olduğunu Dilek, cebine konulan parayı iade ve kemoterapi gördüğünü söyleyen ettikten sonra ağlayarak, “Sadece Dilek’in bu onurlu çıkışı sonucu hükümet geri adım attı, Sosyal Trakya Üniversitesi öğrencisi 23 yanlış anlaşıldım. Ben dilenci deGüvenlik Kurumu, Dilek Özçelik ve benzeri hastaların kullandıkları yaşındaki Dilek Özçelik, Erdoğan ğilim. İnsanlık konusunda bir kez Blemisin adlı ilacın Türkiye’de üretilen versiyonuna provizyon verdi. Bayraktar’dan ilaçları için yardım daha ayal kırıklığına uğradım. istedi. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” dedi. Valiliği’ne davet edildi. Edirne Va- sizler gibi mevki ve makam sahibi “Al şu parayı düşürme” Dilek Özçelik’in söylediklerine ve lisi, Dilek ile birlikte kamera karşı- değiliz. Haliyle birçok şeye sizin Üniversite öğrencisi genç kadın, parayı iade etmesine şaşıran Bayrak- sına geçerken, dün bir yanlış anla- gibi kolaylıkla ulaşamıyoruz. Ben Bakanın elini tutarak yurt dışından tar, yanından ayrılmak isteyen kızı manın olduğunu ileri sürdü ve genç hastalığımı öğrendikten sonra aileilaçlarını getirtemediğini anlattı. kolundan tutarak, “Yardım edeyim kıza yardım edeceklerini söyledi. ce oturup üzülemedik dahi. Çünkü Bayraktar, cebinden çıkardığı para- kızım, ne istiyorsun?” diye sordu. Diğer taraftan Dilek’in burada bize böyle bir gerçeklikten bahsettiyı yardım isteyen öğrencinin hır- Ancak Dilek, koşarak camii bahçe- yaptığı açıklama sağlıkta dönüşü- ler. Başta inanmak istemedim ama kasının cebine koyarak, “Al işte bu sinden ayrıldı. mün geldiği nokteyı gözler önüne süreç gerçekten öyle işliyordu, her parayı. Başka ne yapacağım? Onları serdi. Dilek, “Peki ilaçlar neden başvurduğum yerde ilaç yok dendi. sen kendin al. Parayı al, cebinden Dilek’in cevabı net serbest piyasa? Neden devlet bu ko- İlaç var denen yerlerde de büyük düşürme” dedikten sonra Bu olayın a r d ı n d a n nuda elini eteğini çekmiş durumda? hayal kırıklığına uğradım” dedi. yoluna devam etti. gün Edirne Çünkü ben ve benim gibi insanlar Dilek, ertesi

Açıklamayı Bakanlar yaptı

Teşekkür ederim.

Bu konu hakkında Bakanımız gerekli açıklamayı yaptılar. Öğrencimiz hastaneye yerleştirildi. Zaten yarın da Sağlık Bakanımızın ziyareti olacağından fazla bir söze gerek yok. GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ

Burjuva ahlakı

Karşısına çıkan problemi para ile çözebileceğini düşünmesi tam bir burjuva ahlakıdır. Bu benim gözümde apaçık ahlaksızlıktır. Bakan’ın genç kardeşimizin onurlu duruşu karşısında ne kadar küçük bir duruma düştüğü aşikardır. Bakana söylenebilecek tek şeyi kardeşimiz söyledi: “Ben dilenci değilim.” FİLİZ ÜNAL İNCEKARA TABİPLER BİRLİĞİ MERKEZ KONSEY ÜYESİ

Herkese hizmet verilmeli

Sağlık Bakanı ameliyat için yurt dışına gidemeyen bir genç kızın da tüm masraflarını karşılayacağını açıkladı ve utanmadan bunun reklamını yaptı. Ama sistemdeki problemi çözmedi. Esas problem bu hastalığın sosyal güvenlik kapsamında olmamasıdır. Bu hizmet tekil kişilere değil herkese verilmelidir. YEŞİM İŞLEĞEN HEKİM

Devletin tavrı bu olamaz

Dededen anlamlı protesto Karaman’da AKP İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Başkanlık Sistemi” konulu konferansı dinlemeye gelen emekli 86 yaşındaki Kemal Bayat, ayağa kalkıp, başkanlık sistemine karşı olduğunu söyledi. Bayat, “Başkanlık sistemi gelecek, Cumhuriyet elden gidecek” dedi. AKP Karaman İl Başkanlığı, başkanlık sistemini anlatmak için Yunus Emre Kültür Merkezi’nde konferans düzenledi. Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Birol Akgün, başkanlık sistemini anlattığı sırada, dinlemeye gelenlerden Kemal Bayat, ayağa

kalkıp bu sisteme tepkisi gösterdi. Başkanlık sistemiyle Cumhuriyet’in elden gideceğini savunan Bayat, ”Yüzyıllar sonra Osmanlı Devleti’nden sonra Cumhuriyet’e kavuştuk. Bu Başkanlık sistemine ben karşıyım, karşı da duracağım. Olmaz böyle bir şey. Başkanlık sistemi gelecek, Cumhuriyet elden gidecek” dedi. Her yerde protesto Dedenin bu çıkışı hükümetin zorla yaptırmaya çalıştıklarını halkın hiçbir kademesinin istemediğini gözler önüne serdi. Bakanlar, AKP’li milletvekilleri artık nereye giderlerse gitsinler vatandaşların tepkisiyle karşılaşıyor ve her defasında daha da batıyorlar.

İnsani anlamda çok büyük ayıp. Bütün dertlerin parayla çözülebileceğini düşünüyorlar. Şahsi fikirleri sadakayı meşru kılsa bile, bir bakanın para vererek problemi çözmeye çalışmasını yanlış değerlendiriyorum. Bir devlet temsilcisinin tavrı bu olmamalı. SEFA ÇITAK ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ

Utanmadın mı?

Hiç utanmadın mı Bayraktar o kanser hastası kıza dilenci muamelesi yapmaya? Ama doğru; kameraları peşine takıp namaz kılmaya gidenin herkesi dilenci sanması normaldir. Tabi dini para olanın, Bakan olması da normaldir. GÜLDEN ÖNAL MEMUR

Şaşırtmıyorlar Kanser hastası olan kızımız esas cevabı verdi bence. Onun bakanlığının görevi değildi elbette, sorunun kaynağını bilmesini beklemiyoruz. Ama yine de, derli toplu davranabilirdi. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Şaşırtmıyorlar sağ olsunlar.

Nereye gitseler sorun

ERHAN BİLGİN DÜNYA GAZETESİ YAZARI

Piyasa çözemez

Kentsel Dönüşüm Töreni’ne katılanlar bakanlardan iş istedi

Binali Yıldırım ataması yapılmayan öğretmene ders çalışmasını söyledi.

Gaziantep’e gelen Başbakan’a “Atama yoksa oy da yok” dediler.

Bunlar her sorunu piyasa ile çözmeye alıştıkları için, piyasanın da en önemli unsuru para olduğu için, Bakan böyle insani bir meseleyi piyasa refleksiyle çözebileceğini düşündü. Orada piyasa ile toplumun gerçek ihtiyacı çatıştı ve piyasanın bu meseleyi çözemeyeceği bir kez daha görüldü.


04 GUNCEL

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Mağdur değil mağrur

Aslında ben bakana da üzüldüm. Bütün bir geleneğin, bütün bir anlayışın suçu sadece ve sadece ona yıkıldı. Ne yaptı ki bakan? Zor durumda olduğunu söyleyen bir genç kadına para verdi. Onunla konuşmadan geçip gidebilirdi. Ki genelde böyle yapardı. Arkasından bir gürültü kopsa bile, duymamazlıktan gelirdi. Korumalar hallederdi nasılsa. Normalde yapmazdı. Kızı yaşındaki o genç kadını insan yerine koymuştu. Böyle bir şey yaptığını hiç hatırlamıyordu. Belki kızıyla bir ilişkisi olmuş olabilirdi. Ona da olsa olsa akıllı ol, uslu ol, sözümden çıkma diye nasihat etmişti herhalde. Bakan genç bir kadınla ne konuşacaktı. Zaten şu an kesinlikle pişmandır. “Keşke hiç konuşmasaydım, bak ne oldu” diyordur içinden. Bakan kendisinden bir şey isteyenlere, eğer gözaltına aldırtmazsa, en fazla para verirdi. Zaten parti de makarna verirdi, kömür verirdi. Bunda garip olan bir şey görmüyordu. Üstelik para verilen herkes çok sevinirdi. Zıplaya zıplaya giderdi. Halktaki seviye buydu. Ağaca çıkıp intihara kalkışan adama “para vereceğim” deyince hemen inerdi. Parayı cebine koyup giderdi. Herkesin dini imanı para gibi gözüküyordu. Eski “dava” arkadaşlarının hepsi “dava”yı bırakmış ihalelerin peşinde koşuyordu. Bu işler böyleydi. Her şeyin en güzeli Müslümanlara layık değil miydi yani? Herkes para para diye kendini yırtarken, bu genç kadına ne oluyordu. Gerçekten kendi için değil herkes için mi bir şey istiyordu? Bu gerçek olamazdı. Böyle bir ahlakın, böyle bir içli oluşun zerresi bile kalmışmıydı AKP’cilik iktidardayken. Bu nasıl gözden kaçmıştı? Bunların kökü kurutulmamış mıydı? Ertürk Yöndem neredeydi? Yıllarca yalan mı söylemişti? Ve bu olay, nasıl bu bakana denk gelmişti? Çanakkale’de Mustafa Kemal’e mi rastlamıştı İngiliz donanması. Neden brey (Broy gibi) ya da bireyci değildi bu kadın. Doğru dürüst, efendi gibi, kuzu kuzu bir mağdur olsaydı ya hiç değilse. Bu mağrurluk, bu “ben dilenci değilim”ler nereden çıkmıştı? Neden herkes güzel güzel mağdur oluveriyorken, bu genç kadın öyle değildi? Bu kör talih değilse neydi? Bir kanser hastası arkasında dokunaklı bir müzik çalarken haber yapılabilirdi. Herkes üzülürdü. Ah vah ederdi. Sırf onun için bir para toplanmaya kalkışılırdı ya da toplanamazdı. Şimdi neden öyle olmamıştı? Neden, neden? Bir insan hiçbir günahı, hiçbir ayıbı, hiçbir suçu yokken bu dünyada ölüme mahkum edilmiş olabiliyordu kanser hastalığına yakalandığı için. Kanser hastaları terörist değildi. Kanser hastaları muhalif değildi. Kanser hastaları marjinal değildi ama yine de ölüme mahkum edilebiliyordu bu rejim tarafından. Bu güne kadar hiç sorun olmamıştı. Ne bebekler, ne çocuklar, ne körpe bedenler ölüyordu ama kimsenin kılı kıpırdamıyordu. Çünkü kanserin tedavisi pahalıydı. Bu düzen böyleydi. Format buydu. Ger gör ki bu sefer bakanın pilavından kocaman bir taş çıkmıştı. * Senin dünyandan olanlar da var kardeşim, kabul edersen. Sen hasta olmana rağmen, hepimizin iyiliğini istedin ya… Ne diyeyim, şu kalpsiz yüzyılı ayakta tutunuyorsun. Bakan zaten buna inanamadı. O çocukları değil kendi çocuklarını severdi bu hayatta. Dediğin gibi, şu ana kadar hiç çaresiz hissetmedi kendini. Ama sana yemin, sana söz onun kendisini çaresiz hissedeceği günler gelecek kardeşim. hakanozturk1871@gmail.com

Müezzinoğlu’ndan T.C açıklaması Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu bakanlık tabelalarından TC ibarelerinin kaldırılması konusunda bunun 2012 yılı Mart ayında Bakan Akdağ döneminde bir ajansın çalışması olduğunu hatırlattı, “Ekim ayında da uygulamaya geçilmiş. Benimle hiç ilgisi yok”dedi. YARIN GÜNCEL

16 Nisan 2013

Barışa muhalefet

Barış sürecine muhalif tartışmalar devam ediyor. MHP ve CHP karşı propaganda yapmaya tam hız devam ediyor. MHP sürecin tamamına karşı bir tutum alırken CHP’de barışa destek vermediği için kendi içinde eleştirilere hedef oldu ve partiden istifalar gelmeye başladı. AKP ise bundan nemalanarak barışı isteyen taraf görüntüsünü sürdürüyor.

Türk milletinden intikam alma peşinde olan insanları tutmuşlar, akil adam diye seçmişler.

Neyin karşılığında barış, neyin karşılığında huzur, neyin karşılığında analar ağlamasın, çık millete söyle! İSTANBUL SEVDA POLAT

kenin bölünmesine alet olan, Türklükten rahatsız olan ve birçoğu soy İmralı’ya giden heyetin ardın- özürlü olan kişilerin arasına girmedan hız kazanan barış süreci sine çok üzüldüm. Ermeniler var toplumun birçok kesimi tarafından listede, Akil adammış, aklını yerim olumlu karşılanırken CHP ve MHP onun. Ermeni’nin aklı bana lazım milliyetçi tutumlarıyla sürece mu- değil.” diyerek milliyetçi açıklamalahalifliğini sürdürüyor. Hem Devlet rını sürdürürken “Türk milletinden Bahçeli hem Kemal Kılıçdaroğlu intikam alma peşinde olan insanları aleyhte açıklamalarıyla tepki alıyor- tutmuşlar, akil adam diye seçmişler.” dedi lar.

konuşmuyor. Barış diyor, huzur diyor, analar ağlamasın diyor. Aksini düşünen mi var? Neyin karşılığında barış, neyin karşılığında huzur, neyin karşılığında analar ağlamasın, çık millete söyle! Kapalı kapılar altında Türkiye’nin çıkarlarını kimse pazarlayamaz. Buna asla izin vermeyeceğiz.” diye konuştu.

lemedikleri için istifa ettiğini belirterek: “Barış ve kardeşlik içerisinde hiç kimseyi ötekileştirmeden, demokrasinin hakim olacağı, Türkün ve Kürdün kardeşçe yaşadığı bir ülke hayalini destekliyoruz.’’ dedi.

Barışta şantaj var CHP İzmir Milletvekili Birgül Güler, AKP ve BDP’nin başkanlık sisCHP ‘de barış süreci istifası temi için birlikte hareket ettiklerini Barış sürecine destek vermediği için söyleyerek “Bu, AKP ve PKK anaCHP’yi eleştiren Bingöl Solhan ve yasasıdır. Barış süreci denilen süreç, Neyin karşılığında barış? Ermeniler var listede Sürece en başından beri karşı çıkan Başbakan Erdoğan’ı barış süreci ile İlçe Başkanı Ertan Turğut, 30 yılı terör şantajıyla anayasayı değiştirMHP kanadından açıklamalarda ilgili olarak eleştiren Kemal Kılıç- aşkın süredir ülkedeki zulmün son me sürecidir. Bu süreçte barış değil bulunan Devlet Bahçeli: “ Bu ül- daroğlu, “Recep Tayyip Erdoğan bulması için atılan adımları destek- Türkiye’yi çözme amacı var.” dedi.

Bakandan Tonya’ya ceza Trabzon’un Tonya İlçesi’nde yöre halkının çimento fabrikasının yapımına karşı çıkması Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ı kızdırdı. Bayraktar,”Tonya’da hayal kırıklığına uğradık. İçinizde Tonyalı arkadaşlarımız var mı bilmiyorum? Tonya’ya bir yatırım getirmek istedik, karşı çıktılar. Benim önüme bundan sonra Tonya ile ilgili bir evrak gelirse imzalamayacağım. Ona buna yalvarıyoruz,

‘Aman gel, Trabzon’a yatırım yap’ diyoruz, birileri karşı çıkıyor. Trabzon’un insanı, Tonyalı kardeşlerimiz karşı çıkanları absorbe etmeliydi, elimine etmeliydi. Vali Bey’e söyledim, ‘Eğer gelirse ben senden rica ediyorum, imzalama kalsın o iş. Toplantıda ayrıca kentleşmeden bahseden Bakan Erdoğan Bayraktar, “Dünya öyle bir konuma geldi ki, artık şehirlerin yarışı devletler kadar önem arz etmeye başladı. 7 milyarı aşan dünya nüfusunun yüzde 55’i şehirlerde yaşıyor. Ülkemizde bu oran yüzde 80’e yaklaştı” diye konuştu. YARIN GÜNCEL

İBB Meclisi’nde imar tartışması Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı

Mehdi Eker

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Mersin’de GDO’lu pirinçlerle ilgili tutuklama kararı çıkmasına rağmen yaptığı”Vatandaşlarımız pirinçleri güven içinde tüketebilirler. Çünkü ne Türkiye’de, ne dünyada GDO’lu pirinç üretimi söz konusu değil” dedi. Bakan Eker, “Bizim mevzuatımız, AB’nin mevzuatından bu konuda daha sıkı. AB’de izin verilen genlerin insan gıdası olarak tüketimi serbest ama Türkiye’de hiçbir şekilde insan gıdası olarak tüketimine izin verilmiyor.” açıklaması ile “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. Yaptığı bu gerçek dışı açıklaması ve insanların sağlıklarını hiçe saymasından dolayı Mehdi Eker’e “Oğlum Bak Git” diyoruz.

İBB Meclisi İkinci Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ’ın yönettiği ve Esenyurt Planları’nın gündeme geldiği, İBB Meclis oturumunda gergin anlar yaşandı. AKP ile CHP’li Meclis üyeleri arasında yer yer sert tartışmalar çıktı. 1/5000 Ölçekli Esenyurt TEM Güneyi Nazım İmar Planı, İBB Meclisi’nde CHP’li üyelerin ret oyuna karşılık, AKP Meclis üyelerinin oy çokluğuyla onaylandı. CHP’li Fah-

rettin Kayhan, 2012 yılında Esenyurt’la ilgili hukuka uygun olmayan bir karar alındığını ve bir yıldır tartışılan o karara itiraz ettiklerini belirtip, “Yanlış hesap döndü. Gelin aynı şeyi yapmayın. Sayın başkan, yanlış yapıyorsunuz’ diye itirazda bulundu. Oylama sonrası ayrıca, izleyicilerin olduğu bölümde bir süre arbede yaşandı. YARIN GÜNCEL

Çelik kadroya karşı çıktı Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısında sendika yöneticileri ile bir araya gelen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 4/C’lilerin kadroya alınmasına “Mali yük getirir” diyerek karşı çıktı, buna karşılık rotasyonda da ısrarcı oldu. Bakan Çelik, bütün memurlara “rotasyonda” ısrarcı oldu. Ancak üç konfederasyon da karşı çıktı. Konfederasyonlar, rotasyon

yerine hangi bölgede gereksinim varsa buraların “Cazibe merkezi” haline getirilmesi, fazla maaş gibi teşvik uygulamalarının yapılması konusunda ısrarcı oldu. YARIN GÜNCEL


05 GUNCEL

16 Nisan 2013

Akil insanlar sahada

Akil İnsanlar heyetleri çalışmalarına başladı. Muhalefetin tüm eleştirilerine rağmen hızla toplantılarını yapmaya başlayan heyetler Diyarbakır, İzmir ve Konya’da halktan birçok kesimle buluşarak “çözüm sürecini” konuştu. Konya’da düzenlenen toplantıya Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Konya temsilcisi Fikret Keskin de katıldı.

Celalettin Can, “Biz, devlete bağlı değiliz dedik. Hükümete bağlı değiliz dedik. Hiçbir harcırah almayız dedik. Devleti bu kadar abartmayın. Türkiye’de devlet yeterince abartıldı ve Türkiye toplumu çok acı çekti. Toplumsal meşruluk bir diye bir şey var. Aşağıdan hareket diye bir şey var. Kendi görüşlerimizi kendimiz ifade ederiz, bunu anlatamaya çalışıyoruz dedik ve bu kabul gördü’’ diyerek sürecin amacının silaha son vermek ve barışı getirmek olduğunu belirtti.

Kardeşlik ve barış vurgusu Katılımcıların da söz aldığı toplantıda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Konya temsilcisi aynı zamanda Konya’da öldürülen Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin konuşmasında ‘‘Ben evladını kaybetmiş bir babayım. Başka evSürecin amacı silaha son vermek latlar ölmesin, herkes barış gelsin isKonya’da gerçekleşen toplantıda ter. Silahların susması için bu süreci heyetin meşruluğuyla ilgili sorular sonuna kadar destekliyorum’’ diyeüzerine, Akil İnsanlar Heyeti’ne kar- rek acıları yoksul ailelerin çektiğini şı ön yargılı davranıldığını değinen söyledi.

İzmir heyeti de toplandı Akil İnsanlar Ege Bölge Heyeti Başkanı Tarhan Erdem, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Anadolu BirliKonya Temsilcisi Fikret Keskin ği Derneği’nde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, heyet olarak Türkiye genelinde çözüm sürecine ilişkin çalışmalar yürüteceklerini söyledi. Türkiye’de Kürt kökenli 78liler Derneği Başkanı Celalettin Can 14-15 milyon vatandaşın yaşadığını ifade eden Erdem, “Kürt- yaşadığını ifade eden Erdem, şöyle lerin 8-9 milyona yakını seçmendir. devam etti: “Türkiye’de bugünkü Türkiye nüfusunun yüzde 15-18’i, rakamlara göre 52 milyon yetişkin İstanbul’da ise yüzde 17-18’i Kürt- var. 3 milyon Kürt ile 3 milyon Türk birbiriyle birinci derece akrabalık lerden oluşuyor” diye konuştu. Türkler ile Kürtlerin birlikte içinde.”

Bakandan bayrak tepkisi Avcı, ‘Çözüm süreci’ yle ilgili ziyaret ve toplantılarına Muğla’nın Yatağan İlçesi’nde devam etti. Bakan Avcı, toplantıda MHP’li olduğunu belirtip eleştirilerde bulunan bir kişiye,“Türk devlet geleneğine aykırı, milletin, devletin geleceğini sıkıntıya sokacak ve milletin kırmızı çizgilerini ihlal edecek hiçbir şey söz konusu değildir. Bu sürecin önümüze açacağı imkanları

Belediye başkanına “w” cezası

Viranşehir Belediyesi’ne ait araçların üzerine “Şaredariya Weranşar” yazdırdığı gerekçesi ile hakkında dava açılan Belediye eski Başkan Yardımcısı Kemal Kodin tutuklandı. Urfa’nın Viranşehir Belediyesi’ne ait araçların üzerine “Şaredariya Weranşar” yazan Belediye eski Başkan Yardımcısı Kemal Kodin hakkında 2010 yılında Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Harf kanununa muhalefet” etmekten dava

Ş UYANIS

Sağ siyasetin başkanlık telaşı

İSTANBUL İBRAHİM KESKİN

Akil İnsanlar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Heyeti Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, Akil İnsanlar Halkla Buluşuyor Toplantısı’nın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Diyarbakır’da sürdürdükleri çalışmalarının son gününde olduklarını, toplantıda epeyce kalabalık bir grupla bir araya geldiklerini söyledi. “Geçmişi unutmadan daha çok geleceğe bakalım. Sorunun kalıcı bir çözüme kavuşturulması için atılması gereken adımlar, yapılması gereken çalışmalara dair önerilerini alalım istedik” diyen Ensaroğlu, insanların yaşadıkları nedeniyle çok dolu olduğunu, bazılarının acılarının tazelendiğini belirtti. Görüşmeye katılanlar içerisinde gerçekten çok somut, spesifik önerilerde bulunanların da olduğunu aktaran Ensaroğlu, “Toplantının halkın nabzını tutma, psikolojisini yakından görme açısından da çok anlamlı geçti” diye konuştu. Akil İnsanlar İç Anadolu Bölgesi Heyeti barış süreci hakkında görüşmek için kitle örgütleri temsilcileriyle Konya’da toplantı düzenledi. Akil İnsanlar İç Anadolu Bölgesi Heyeti Konya’yı ziyaret etti. Düzenlediği toplantıda heyet, demokratik kitle örgütü temsilcileriyle barış süreci hakkında konuştu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Konya temsilcisi Fikret Keskin’de toplantıya katılanlar arasındaydı.

Sibel Uzun

açılmıştı. Davada verilen 2 buçuk aylık hapis cezası temyiz edilmediği için Kodin, tutuklanarak Akçakale Cezaevi’ne konuldu. “W” harfinin Türkçe alfabede yer almadığı gerekçesi ile 2012 yılının başında verilen karar Kodin ve avukatı tarafından temyiz edilmedi. Bunun üzerine geçtiğimiz Perşembe günü polis tarafından gözaltına alınan Kodin, tutuklanarak Akçakale Cezaevi’ne gönderildi. YARIN GÜNCEL

çok net görüyorum. Sürecin kesintiye uğramaması için çok konuşulmaması, sulandırılmaması lazım” yanıtını verdi. Bakan Avcı, Yeniköy Elektrik Üretim A.Ş. Sinema Salonu’nda, AK Parti Muğla Milletvekili Yüksel Özden, İl Milli Eğitim Müdürü Zekeriya Çınar, AK Parti Muğla İl Başkanı Nihat Öztürk, Yatağan Belediye Başkanı CHP’li Hasan Haşmet Işık’la toplantı düzenledi. YARIN GÜNCEL

Çekilmeler başlamak üzere BDP heyetinin hafta sonu gerçekleştirdiği son İmralı ziyaretinin ardından Abdullah Öcalan’dan çekilme süreci mesajı beklenirken, BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’den sürece ilişkin önemli bir açıklama geldi. Meclis’te konuşan Baluken, “Yürüyen sürece baktığımızda, PKK’nın önce ateşkes sürecine geçtiğini ve bir-

kaç güne kadar geri çekilme sürecini başlatacağını, silahsızlanmaya doğru gidecek somut adımlar atılacağını görüyoruz” dedi. Abdullah Öcalan, dün İmralı’ya giden 5’inci BDP heyeti aracılığı ile çekilme sürecine ilişkin olarak bir iki güne kadar açıklama yapacağını söylemişti. YARIN GÜNCEL

Kılıçdaroğlu’ndan T.C tepkisi Sağlık Bakanlığı’na bağlı bazı kurumlardan T.C. ibaresinin kaldırılmasıyla başlayan tartışmaya katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a tepki göstererek, “O Cumhuriyet seni başba-

kan yaptı” dedi. Kentte temaslarda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kozlu beldesi sahil yolundaki Atıksu Arıtma Tesisi’nin açılışına katıldı. YARIN GÜNCEL

AKP Anayasa önerisini TBMM’ye sundu. İlk dört maddeyi değerlendirmeyi bir başka yazımıza bırakıyoruz. Diğer partilerin de paket önerileri ile referandumda halk tarafından oylanması gündemde. Bu yazıdaki konumuz AKP’nin tüm yetkileri başkanlık sistemi ile Tayyip Erdoğan’a devretme çabası, tek adam sistemi. Mecliste’ki partilerden destek göremeyen AKP büyük bir övgüyle anlatmasına rağmen ara formüllerle önerisini değiştiriyor. “Yarı” diyor, “Referanduma götürmem” diyor. Diyor da diyor. İşin içinden çıkamıyor. İş ki Tayyip Erdoğan’ın yetkisi dolambaca girmesin de nasıl olursa olsun. Birkaç madde ile toparlamaya çalışalım mı? AKP’nin başkanlık sisteminde Başkan silahlanmayı, bir başka ülkeye saldırmayı, enflasyonu, develüasyonu, zammı, atamaları, yüksek yargıyı, YÖK’ün her uygulamasını, Anayasa Mahkemesi’ni, olursa Başbakan’ı belirleyecek. Meclis’in denetim yetkisi ortadan kalkacak. Yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı’nı halk önümüzdeki sene seçecek. Tayyip Erdoğan, partisinin başkanı olarak tüzükleri nedeniyle seçilemeyecek. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı’nın şu andaki konumunu beğenmiyor. Meclisi’n de, yargının da, partisinin de, her şeyin üstünde bir makama oturmak istiyor. On yıllar boyunca hep yüzde 50 oy AKP’nin alacağına inanıyorlar. Farklı talepler, öneriler, sorunlar devlet yönetimine hiçbir biçimde yansımasın. AKP’nin kafası hiç karışmasın istiyorlar. AKP’nin hesapları şip şak. Zannediyor ki hep çoğunluğu temsil ederim. Kestirmeden otokrasi. Kestirmeden padişahlık. Yav bu kadar da olmaz diyorsunuz değil mi? Bu yüzden AKP’li olduğu anlaşılan 86 yaşında bir dedemiz Karaman’da AKP’li il başkanına feryat ederek böyle itiraz etmiş. Yine AKP’lilerin hiç beklemediği, hiç hesaplamadığı, hiç ummadığı bir anda. “Karşı çıkarım tabi ki Cumhuriyet’i zor kurduk. Yüzyıllar sonra Osmanlı Devleti’nden kurtulduk. Ben başkanlık sistemine karşıyım” demiş. Normalde bu itirazlara “Show yapıyorlar, saygısızlık yapıyorlar” diyen AKP’liler, 86 yaşındaki dedenin haklı öfkesine dil uzatamamış. Yaşına hürmeten gençlere yaptıkları saygısızlığı ve şiddeti gösteremiyorlar. Uzatsa bile boşa düşüyor. Çoğunluktan çok emin olan AKP’lilere işte cevap: Ağzına sağlık Kemal Dede! Hep başka partilerin seçmenine seslenen AKP’nin seçmenlerine asıl şimdi biz sesleniyoruz: -Karaman’daki Kemal Bayat dedemiz sizin önünüzü açsın. Hep beraber durduralım bu başkanlık denen tek adamcılığı! Hiçbir görüşü hiçbir sorunu devlet yönetimine taşımayan AKP anlayışına dur diyelim. * Başkanlık, Turgut Özal’ın da Süleyman Demirel’in de uygulamak istediği bir sistemdi. AKP’li Burhan Kuzu da Turgut Özal’ın danışmanlığını yaptığından beri başkanlık sistemi için çalıştığını anlatıyor. İkinci bir siyasete, koalisyon hükümetine bile karşı olduğunu anlatıyor. Demek ki bu sağ siyaset darbe işleyişi üzerine eklenerek, tek adamla bu işi nasıl götürürüm hesaplarını hep yapmış. Bir Tayyip Erdoğan keşfi değil. * Ne demişler AKP’liler başka bu konuda: Tayyip Erdoğan “Oligarşinin belini başkanlık sistemi kırar.” Oligarşiye yanıp tutuşan ama oligarşi eleştirisi getiren yegâne Başbakan! Bekir Bozdağ; “Başkanlık sistemine geçilirse solcular da iktidar olabilir.” Sayın Bozdağ sen sola düşman mısın yoksa soldan çok mu korkuyorsun? İkisi de, değil mi? Osman Can “Askeri vesayet başkanlık sisteminde kalkacak.” Sayın Can askeri vesayete karşı çıkacaksan Kenan Evren’i yargılamayan mahkemelerle uğraşmalısın. * AKP’liler bir de her yerde “Teferruatlara takılmayalım” diyorlar. Teferruat dedikleri bizim ekmeğimiz aşımız, yaşamımız. AKP sussun teferruat konuşsun! twitter: @sibeluzun_yarin

CHP’den sürece destek

Parti tabanlarının çözüm sürecini desteklediğini söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, “Bütün örgütlerimiz bu sürecin birer parçası da olacaktır” diye konuştu. YARIN güncel


06 GUNCEL

16 Nisan 2013

Hukukçular kadınlar için toplandı

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

“Çaresizlik denen bir şey yok” Nimet Üzüm’ün sözleri bunlar, bütün kadın kardeşlerine söylüyor. 32 yıllık hayatının yarısı, erkek şiddetine karşı direnmekle geçmiş; çok mücadele verip boşanmayı başarmış. 16 yaşında gelin olduğu ilk gün başlayan kâbus, buna rağmen bitmemiş hala. Düğündeki çiçekleri vazoya koyuyormuş, bir anda kül tablası kırılmış kafasında. İlk hamileliğinde dayak yemiş, bebeğini düşürmüş. Bir gün “şimşekler çakmış.” “Bir daha sefere ya öleceksin ya ayrılacaksın” demiş ve ayrılmak için kararlı davranmış. Şimdi boşanmış olduğu halde devam eden şiddetle ilgili, 15 tane tehdit davası var. Nimet, haklarını kullanmakta ve mücadele vermekte sonuna kadar kararlı; “Ben daha ölmedim” diyor. 6284 sayılı Koruma Kanunu, bildiğimiz üzere çok sayıda bakanlığı kadınları korumakla görevlendiriyor. Ancak hayati mesele daha çok kolluk kuvvetleriyle ilgili dönüyor. Kanunun uygulanmasındaki boşluklar da ilk buradan başlıyor. Polislerin yeni kanuna göre yetkileri var ama bundan haberleri yok. Haberleri olsa, ruhları yok kadınları korumak için. Nimet’in annesine “Bıktık senin kızından” diyorlar. Annesi ağlıyor bu sözlere. Nimet ise kurşun gibi bir yanıt veriyor: “Her defa da şikâyet edilmez ki! Ölünür, değil mi?” Türkiye’de polis, kanuna göre yetkili iken ve yetkilerini kullanmaya başka her durumda çok meraklı iken, kadınları korumak konusunda neden bu kadar sakin? Örneğin, Nimet’in kerelerce yaşadığı şikayet süreçlerinden birinde, arabada polislerin yanında “kafanı keseceğim” diyor adam. Polis dönüp de “suç işliyorsun” bile demiyor. Benzer biçimde İzmir’de koruma kararı da olan Sema Öztürk kardeşimizle polisler ilgilenmedikleri gibi; “Her gün seni mi bekleyeceğim? Git davanı geri çek. Bu yasalar çıktıktan sonra böyle rahat şikayetçi oluyorsunuz” diyor. Sema bıçaklandı ve zanlı hala yakalanmadı. Son günlerde, liselisinden sinemaseverine, her tür kesime karşı çok hareketli, yetkili olan polis, neden kadınları korumakta yetkilerini kullanmıyor? Ayrıca, korunma kararını ihlal eden erkeğe ceza tanımlandığı halde, ceza ya erteleniyor ya para cezasına çevriliyor. Her seferinde erkek, devlete o parayı ödüyor, rahatlıyor, gidiyor; aynısını bir kez daha yapıyor. Bunun sonucu nedir? Nimet cevap veriyor: “Ben dayak yiyorum, devlet benim üzerimden para alıyor”. Ya da o erkek bir türlü yakalanamıyor. Şirin kardeşimizi 8 yerinden bıçaklayan üst sınırdan ceza aldı, iyi oldu. Ama nerede bu kişi? Meçhul! Bu, Şirin’in hayatta kalmasını da meçhul hale getiriyor. Şirin de boş durmuyor, hayatta kalmak için haklarını kullanmaya sonuna kadar kararlı. Kendini güvende hissetmek için yasanın tanıdığı olanakları zorluyor ve biz her birinde nasıl boşluklar var öğreniyoruz. Şirin, Nimet, Nilgün, Sema ve bütün koruma hakkı mücadelesi veren kardeşlerimiz, kadın cinayetlerini durdurmak için nelerin yapılması gerektiğini bir bir açığa çıkarıyorlar: -Yakalama kararı olup da yakalanmayan erkekler, -Yakın koruma için istenen günlük harcırahlar ve kadınların bunu karşılayamadıkları için koruma alamamaları, -Sığınma evlerinin ve ŞÖNİM’ lerin şartları, -Adres ve kimlik değişikliğinde yaşanan sorunlar ve bunlar gibi minik ama hayat kurtaran işlemleri, bir matematik bilimi gibi çözmeliyiz. Ki, kadın kardeşlerimiz öldürülmesin. gulsumkav@gmail.com

İşe dönmedi diye öldürdü Kırıkkale’nin Karşıyaka Mahallesi’nde 15 Nisan günü Birgül Dilek, işyeri sahibinin ’İşe dön’ çağrısına olumsuz yanıt verince, işyeri sahibi Recep Pozan tarafından av tüfeğiyle vurarak öldürdü. Sanayi Mahallesi’nde köfteci dükkânı sahibi evli Recep Pozan’ın yanında çalışan Birgül Dilek, bir süre önce işten ayrıldı. Birgül Dilek çarşıda alışveriş yaptıktan sonra evine dönerken, eski patronu Recep Pozan ile karşılaştı. Pozan, Dilek’in ısrarla işe dönmek istemediğini söylemesi üzerine otomobilinde bulunan av tüfeğini alıp Birgül Dilek’e peş peşe 2 el ateş açtı. Sağ omzundan ve sol karın boşluğuna giren saçmalarla ağır yaralanan Birgül Dilek, yapılan müdahaleye rağmen yaşamını yitirdi. Recep Pozan ise işlediği cinayet sonrası otomobiliyle kaçtı. Kadınların kendi hayatlarına karar vermesine erkeklerin tahammülsüzlüğü bir kez daha gözler önüne serildi. YARIN GÜNCEL

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile Adalet Arayışında Hukukçular Platformu, 13 Şubat’ta İstanbul, Oleyis’te bir araya geldi. Ankara, Bursa ve İzmir’den de canlı bağlanılan toplantıda koruma hakkı mücadelesi tartışıldı. 6284 sayılı yasanın çıkmasını sağlayan Platform hukukçularla birlikte düzenli toplantılar yapmaya devam edecek. istanbul Elif karan

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu dört ilden avukatlar ve hukuk fakültesi öğrencileriyle bir araya gelerek, kadın cinayetlerinin önlenmesi için yürüttükleri mücadelenin hukuki kanadını nasıl ilerletilebileceğini tartıştı. 13 Şubat’ta gerçekleşen toplantıya Platform Türkiye sorumlusu Gülsüm Kav, Platform Hukuk sorumlusu Gökçesu Özgül, Adalet Arayışında Hukukçular Platformu üyeleri, avukatlar, hukuk fakültesi öğrencileri ve Platform yöneticileri katıldı. Yasanın çıkması önemli bir adım oldu 6284 sayılı kadınların korunması kanunun çıkma sürecindeki mücadeleden, verilen emeklerden bahseden Gökçesu Özgül, bu kanun ile kadınların ellerinin güçlendiğini ifade etti. Yasayla koruma hakkının genişletildiğini, ŞÖNİM’lerin kurulduğunu, bunların kadınların hayatta tutulması için oldukça önemli olduğunu belirtti. Yasanın uygulanmasının önündeki en önemli olarak alt yapı eksiklerini vurgulayan Özgül, “Uygulamaya niyeti olamayanlara uygulamıyor” diyerek Platform’un mücadelesinin bu noktada basınç yaratarak kadınların korunmasını veya ağır cezalar verilmesini sağladığını belirtti. Toplantıya Ankara’dan katılan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatı Özlem Sevinçli de 6284 Sayılı Kanun’un öneminden ve uygulatmanın gerekliliğinden

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platform Genel sözcüsü Gülsüm Kav, kadınları hayatta tutmak için koruma hakkının önemini vurguladı.

Platform Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül, 6284 sayılı yasanın çıkarılış sürecini ve TCK ek madde önerisini anlattı.

bahsetti, tüm hukukçuları kadınla- alınmasının gerekliliğinden bahsetti. rın öldürülmemesi için elinden ge- Bundan sonra da bu mücadelenin leni yapmaya çağırdı. nasıl kalıcı olacağının düşünülmesi gerektiğini söyledi. Kadınların öldürülmesine herkesin karşı olduğunu, Platform kadın cinayetlerini ancak bunun tek başına hiçbir şey toplumun hafızasına kazıdı Adalet Arayışında Hukukçular ifade etmediğini belirten Öztürk, Platformu’ndan Emre Öztürk de mücadeleye dikkat çekti. Platform’un, kadın cinayetlerini toplumun hafızasına kazıdığını be- Mücadeleyi büyütecekler lirtti. Hukukçuların birer esnaf gibi Kadın katillerine caydırıcı cezalar davranamayacaklarını belirten Öz- verilmesi için TCK değişiklik önetürk, kadın cinayetlerine karşı tavır risi hazırlayan Platform, koruma

Adalet Arayışında Hukukçular Platformu üyesi Emre Öztürk, hukukçuların da mücadeleye katılmasına dikkat çekti. hakkı mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan hukuki ve idari eksikliklerinin de giderilmesi için hukukçularla birlikte harekete geçmiş durumda. Platform Genel Sözcüsü Gülsüm Kav’ın da altını çizdiği gibi kadınları artık cenazede değil, hastanede yakalayabilen Platform, yaralanmalarını da önlemek üzere etkin koruma hakkı için mücadeleyi sürdürüyor. 21 Nisan’da hukukçular ve Platform üyeleri tekrar bir araya gelecek.

Kimler ilk 125’e girer? Newsweek dünya gündemine oturan 125 kadını ilan etti. Türkiye’den de bu listede Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray ile İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı da yer aldı. Serpil Timuray, özellikle kadının toplumdaki ve ekonomideki varlığının güçlendirilmesi adına gerçekleştirdiği projelerle bu listede yer aldığı belirtildi. Listede Hillary Clinton, Christine Lagarde, Charlize Theron gibi isimler bulunuyor.

Binlerce kadını nasıl çalıştırıyor? Newsweek’in dünyayı değiştirdiğini iddia ettiği bu kadınların, dünyayı kadınlar lehine değiştirmedikleri ortada. Örneğin ekonomik başarılarından söz edilen Serpil Timuray’ın şirketinde binlerce kadın çalışıyor. Ancak bu kadınların %70’i asgari ücret veya altında ücretlerle çalışıyor. Güvencesiz ve zor koşullarda çalışan bu kadınlar sayesinde Timuray’ın ekonomideki yerini pekiştirdiği ortada. YARIN GÜNCEL

İzmir’de kadın katiline müebbet hapis 8 Mayıs 2012 tarihinde İzmir’in Selçuk ilçesinde belediyede memur olarak çalışan Zeynep Köksal’ı (40) bıçaklayarak öldüren İlhami İlhan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Son duruşmada sanık avukatı adli tıptan gelen rapora itiraz ederek, sanığın cezai ehliyetinin olup olmadığı konusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan yeni bir rapor alınmasını talep etti. Sanık İlhami İlhan’ın, “Benim herhangi bir hastalığım yok” demesine rağmen

avukat indirim için raporda ısrarcı oldu. Mahkeme heyeti de yeni rapor talebini reddetti. Hiçbir indirim uygulanmadan sanık İlhan’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Son savunmanın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, sanık İlhami İlhan’a “planlayarak ve tasarlayarak insan öldürme” suçundan müebbet hapis cezası verdi. Heyet, sanığa herhangi bir indirim hükmü uygulamadı. YARIN GÜNCEL

Doğum izni artıyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, doğurganlık oranı ve kadın istihdamını artırmak için üzerinde çalıştıkları pakete dair açıklamalarda bulundu. Paket, doğum izni düzenlemelerinin sadece kadınları kapsaması nedeniyle, kadınları iş yaşamından uzaklaştıracağı eleştirilerini alıyor. Paketin temel düzenlemelerinden esnek çalışma koşullarına itirazlar ise güvencesiz, düşük ücretlerde çalıştırılmanın meşrulaştırılacağı yönünde gelmeye devam ediyor. Fatma Şahin, bu yasama dö-

neminde çıkarmayı hedeflediği paket ekseninde Finlandiya’daki modellerin incelendiğini kaydetti. Finlandiya Çalışma Bakanı Lauri Ihalainen ile iki ülke arasında işbirliği öngören Niyet Beyanı Anlaşması da imzalandı. Finlandiya’daki düzenlemeler: -Ebeveynlere çocuklar için gündüz bakımı ve evde bakım hizmeti. - ‘Aile izni’ adı altında anne ve babaya çocuğa bakım hakkı. -Babalık izni süresi artırılmış durumda. YARIN GÜNCEL


07 GUNCEL

16 Nisan 2013

4. yargı paketinde değişiklik Yargı sisteminde önemli değişiklikler getiren 4. Yargı Paketi AKP’nin önergeleriyle Meclis’ten geçti. İlk haliyle büyük tartışmalara yol açan pakette AKP’nin önergesiyle yeni düzenlemeler yapıldı. Düzenlemeyle pek çok durumda suç ve ceza kriterleri değişti. Örgüt üyesi olmayanlara ağır ceza kalktı.

istanbul yaşar aslan

Kamuoyunda ‘4. Yargı Paketi’ olarak bilinen, “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” TBMM’de kabul edilerek yasalaştı. Meclis Genel Kurulu’nda dün görüşülen ‘4. Yargı Paketi’yle, Kürt sorunun çözülmesi sürecine katkı sağlayacak düzenlemeler yapıldı. Şiddet kriteri geldi AKP, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlen e n “Terör , örgütlerinin bildiri ve açıklamalarını basmak ve yayımlamak” su-

çu ile aynı kanunun 7. maddesinde düzenlenen, “Terör örgütünün propagandasını yapmak ve terör örgütü propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmak” suçlarını cezalandıran maddelere ilişkin değişiklik önergesi verdi. Verilen önergede, bu suçlardan birini işleyen ancak terör örgütü üyesi olmayan kişilerin ayrıca örgüt üyesi gibi cezalandırılmaması gerektiği belirtildi. Önergenin gerekçesinde, propaganda ve yasa dışı gösteri suçlarında şiddet unsuru bulunması halinde ise kişilerin örgüt üyesi gibi cezalandırılmasına devam edileceği vurgulanarak “İşlenen suçun patlayıcı madde bulundurma, mala za-

5. Heyet İmralı’da

rar verme, kasten yaralama, görevi yaptırmamak için direnme, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma gibi cebir ve şiddet içeren suçlar olması durumunda kişi ayrıca örgüt üyeliğinden cezalandırılacaktır” denildi. Yapılan değişikliklerden cezaevlerinde tutuklu bulunan pek çok üniversite öğrencisinin yararlanması bekleniyor. KCK tutukluları yararlanamıyor Adalet Bakanı Sadullah Ergin KCK tutuklularının bu değişikliklerden yararlanamayacağını belirterek “Onlar TCK 314. (silahlı örgüt kurmak ve silahlı örgüte üyeliği düzenleyen) maddeden yargılanıyorlar. KCK dosyalarındaki iddialar TCK

314’ten. Silahlı örgütten onlar. Bu düzenlemenin kapsamında değil” yanıtını verdi. Bakan Ergin Paketin Ergenekon tutuklularını nasıl değiştireceği hakkında bilgi vermedi. 4. Yargı Paketi’yle 1980 yılından bugüne kadar geçen 33 yılın 32 yılını hapiste geçiren ve en iyi ihtimalle 2016’da tahliye olması beklenen Tahir Canan’a da özgürlük kapısı aralandı. İhale suçuna indirim CHP’nin önerisi üzerine, “ihaleye fesat karıştırma” suçunda indirime gidildi. Bu suçun 5 ila 12 yıl arasındaki hapis cezası, 3 ila 7 yıl olarak değiştirildi. İlgili davalar artık ağır ceza yerine asliye cezada görülecek.

Barış için daha umutluyum BDP Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’dan oluşan 5. heyet PKK’nin geri çekilmesi ile ilgili Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı’ya gitti. Önder ve Buldan, görüşmeden sonra yapılan basın açıklamasında Öcalan’ın barış için daha umutlu olduğunu belirtti. BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mektubu okudu. Öcalan Türkiye halkı vurgusuyla başladığı mektupta, barış ve demokratik çözüm sürecinin hassasiyetini sürdürerek çatışmasızlık sürecinin kalıcı olmasını gerektiğini belirtti. Görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamada Sırrı Süreyya Önder, “Kandil’in yazdığı mektup Öcalan’a ulaştı.

Onun üzerine son değerlendirmeyi yapıp bütün kamuoyuna birkaç gün içinde değerlendirme yapacak. Henüz Kandil’e mektup yazılmadı. Bir kaç gün içinde tüm Türkiye halkı ve Kandil ile paylaşılacak” dedi. Bizden bir heyet İmralı’ya gidebilir KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kandil’den İmralı’ya gönderilen mektuba ilişkin açıklamasında Öcalan’la kendilerinin iletişimde olmaları gerektiğini yineledi. Karayılan, “Meclis Komisyonu için başvuru oldu. Bunu hareket olarak tartışacağız. Biz, süreci tıkama değil geliştirme yanlısıyız” dedi. YARIN GÜNCEL

Savunmanı arkadaşın yazsın

Bakanlık ile barolar arasında kriz Balyoz Davası’ndaki tutum gerekçe gösterilerek İstanbul Barosu yönetimine “Yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla açılan dava, Adalet Bakanlığı ile barolar arasında krize dönüştü. İstanbul Barosu staj eğitimini tamamlayan 100 kadar genç avukatın ruhsatnamesini, İstanbul Barosu’na Balyoz Davası nedeniyle açılan davayı gerekçe göstererek, hiçbir işlem yapmadan evrakı Ba-

rolar Birliği’ne iade etti. Adalet Bakanlığı yetkilileri “Hukuki süreç” nedeniyle işlem yapılmadığını ifade etti. Barolar Birliği Başkanı Ahsen Coşar ise “Bu yönde kimi duyumlar aldığını” söylemekle yetindi. Şimdi Adalet Bakanlığı’nın usül gereği ruhsatnameleri onaylaması ve ardından da dava açması bekleniyor. Ayrıca 80 başvurunun daha hâlâ işleme konmadığı da öğrenildi. YARIN GÜNCEL

Kocaeli 2. Ağır Ceza Mah- hükümlülerin de benzer taleplerde kemesi ‘Silahlı terör örgütü bulunacağını kaydetti. üyeliği’ suçlamasıyla Kozağaçlı ret kararı cezaevinde tutuknedeniyle Kocaeli lu bulunan Çağdaş İnfaz Hâkimliği’ne Hukukçular Dernebaşvurdu. Hakimlik, ği (ÇHD) Başkanı Kozağaçlı’ya elektroSelçuk Kozağaçlı’nın nik daktilo verilmeelektronik daktilo sinde bir sakınca oltalebini reddetti. madığına karar verdi. Mahkeme kararında, Hakimliğin kararıKozağaçlı’ya savunna Kocaeli Cumhurimasını bir arkadaşıyet Başsavcılığı itiselçuk kozağaçlı na yazdırması öneraz etti. Kocaeli 2. Ağır risinde bulunurken, Ceza Mahkemesi kendisine elektronik daktilo veril- itirazı yerinde buldu. Daktilo kamesi durumunda diğer tutuklu ve rarını iptal etti. YARIN GÜNCEL

Bahçeli için komisyon kurulacak Başbakan Erdoğan, komisyon kurarak MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin koalisyon dönemini inceleteceklerini açıkladı. Erdoğan, “O dönemde bankaların 111 katrilyon kaybı var. Faiziyle beraber 246 katrilyonu buluyor. Bu gerçek ortadayken inkar ediyor” dedi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik komisyona ilişkin, “Bu sadece Bahçeli’nin şahsına karşı bir araştırma değil bu dönemdeki kayıplarımızla ilgili bir araştırmadır” dedi. YARIN GÜNCEL

Gün Çağ Aydın

Senden büyük Dilek var

PRiZMA

Edirne’de yaşayan ve kanser hastası olan genç kardeşimiz toplum adına konuşan bir insan edasıyla önünde saygı ile eğilinmesi gereken bir tavır koydu ortaya. Bakan Erdoğan Bayraktar kendi kentine gelmişken, o da hastalığında karşısına çıkan ilaç sorununu çözüme kavuşturmak için Bayraktar’dan yardım talebinde bulundu. Bu yardım talebi karşısında yaşadıkları ise aklın alacağı türden şeyler değildi. Dilek Özçelik belki de hastalığını ilk duyduğunda bu kadar üzülmemişti. Sadece kendisi için değil başkaları için de konuşurken cebine para sıkıştırılmıştı. Bir de üstüne “Düşürme o parayı” demesin mi Erdoğan Bayraktar? Bu nasıl bir ahlak? Umursamaz tavırları ilk defa bu kadar yakından gözlemlemişti belki de. Bakan’ın korumaları hırpalasa, gözaltına alsa bu kadar üzülmeyecekti. “Yaşıtlarıma yaptıklarını bana da yapıyorlar” diyecekti. Parayı cebine koyduktan sonra hızlıca namaza giden Bayraktar’ı beklemeye koyuldu. Ortada bir yanlış anlaşılma vardı ve bunu düzeltmesi gerekiyordu. Yaşamından önce, kendi onuruna sahip çıkmak öncelikliydi çünkü onun için. Bakan Erdoğan Bayraktar namazdan çıkınca yakaladı onu caminin bahçesinde. “Beni yanlış anladınız, ben dilenci değilim” dedi ve parayı tutuşturdu Bakan’ın eline. Bu hareketiyle gözümüzde bir dev oldu Dilek kardeşimiz. Tüm toplum adına konuşuyordu sanki. Haksızlık karşısında ne kadar da kahramanlaştı. Söz konusu onuru olunca Dilek kardeşimizin, koskoca Bakan çaresiz kaldı karşısında. “Siz hiç çaresiz kalmamışsınız” dedi ya genç kardeşimiz. İşte o vakit çaresizdi Bakan. Onu ne parası kurtarabilirdi artık ne de makamı. Koruma polisleri bile içinden neler demiştir bakanlarına kim bilir. Ne sanmıştın “Sayın” Bakan. Paranla her şeyi örtebileceğini mi düşünmüştün? Namaz yoluna giderken ne büyük sevap işlediğini mi getirdin aklına? Peki senin namazın kabul oldu mu acaba? Senin sevapların cüzdana sığıyor mu? Böylesine bir davranış tam anlamıyla burjuva gericiliğidir. Germinal romanında emekçi çocuklarına ekmek veren zenginden ne farkın var senin? Dilek kardeşimiz yaşanan olayın hemen ertesi gününde valinin odasında güzel duruşunu devam ettirdi yine. Bu sefer de valiye sordu; “ Siz makam sahibi insanlar her şeye bu kadar kolay ulaşabilirken biz neden ulaşamıyoruz?” Vali de cevap veremedi kendisine. Koskoca bir eşitsizliği gözler önüne serdi yine. Devam etti sözlerine, “Kendim için değil benim gibi olan herkes için konuşuyorum” dedi. İşin sonunda ölüm de olsa Bayraktar’ın yardımını kabul etmeyeceğim diyerek tam bir kahramana dönüştü benim gözümde bu genç kardeşim. Aslında Bakan kendisinden beklenilecek bir şeyi yaptı. Dilek kardeşimiz de hepimiz adına yapması gerekeni yaptı. Bu olay sadece Bakan’ı bağlar diye düşünmeyin. Bu Bakan kimin bakanıdır? Hangi hükümete bağlıdır? Yaptıkları nasıl olur da sadece kendisini bağlar? Paranın efendileri değil mi bunlar? Sırf bu nedenle kendilerini yenilmez görmüyorlar mı? Para ile her şeyi değiştirebileceklerini düşünmüyorlar mı? İşte buna birileri karşı çıkıyor. Hayatı pahasına senden yardım istemiyor. Bu kadar da mağrur olma Bakanım senden büyük Dilek var. guncagaydin@hotmail.com


08 GUNCEL

Kayıtlı işsiz sayısı: 2 milyon 100 bin

16 Nisan 2013

Kozlu raporu açıklandı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı Kozlu’da 8 işçinin ölümüne neden olan kazaya ilişkin raporu tamamladı. Raporda, ocağın gaz içeriğinin yüksek ve degaja müsait olmasının bilinmesine rağmen çalışmaların teknolojik, uzmanlık ve işçilik açısından önleyici düzeyde olmadığı, işçilerin degaj konusunda eğitimsiz olduğu belirtildi.

Mevzuata aykırı uygulamalar Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Dr. Nusret Yazıcı, kurumlarında kayıtlı 2 miyon 100 bin işsiz bulunduğunu açıkladı. Yazıcı,“Şuan itibariyle kuruma kayıtlı yaklaşık 2 milyon 100 bin işsizimiz var. 2012 yılında bu rakam 2 milyon 300 bindi. Bu sayıyı, 2 milyon 700 bine yaklaştırmak istiyoruz. Mümkünse tüm işsiz vatandaşlarımızın İşkur kayıtlarında yer almasını istiyoruz” dedi. İşkur olarak vatandaşlar ve işsizlerle bir arada olmak istediklerini söyleyen Yazıcı, “2012 yılında biliyorsunuz Türkiye İş Kurumu, Google’da en fazla aranan 8’inci kurum oldu” dedi. YARIN GÜNCEL

Patron cinayeti

Kırıkkale’de Recep Pozan’ın yanında çalışan Birgül Dilek, bir süre önce işten ayrıldı. Dilek, bugün çarşıda alışveriş yaptıktan sonra evine dönerken, eski patronu ile karşılaştı. Otomobilinden inen Pozan, eski çalışanı Dilek’in yeniden işine dönmesi için onu ikna etmeye çalıştı. Ancak Dilek işe dönmek istemediğini söyleyince sinirlerine hakim olamayan Pozan, otomobilinde bulunan av tüfeğini alıp Birgül Dilek’e 2 el ateş açtı. Ağır yaralanan Dilek sağlıkçılar tarafından yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. YARIN GÜNCEL

Böyle Atatürkçü olunmaz

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, CHP’yi eleştirdiği konuşmasında “Yakaya Atatürk rozeti, bayrağa bir Atatürk resmi, ‘Ben Atatürkçüyüm’ ah ne kolay, sevsinler senin gibi Atatürkçüyü” dedi. Türkiye siyasetinde uzun yıllar milli iradenin önünü kesen bir anlayışın hakim olduğuna işaret eden Müezzinoğlu, şunları söyledi: “Ülkemizin gençleri sıkıntı yaşadı. Üniversitelere başörtülü genç kızlar girerse ‘Laiklik elden gidecek’ dediler. Birileri seçimle geldi ‘İrtica hortladı’ dediler, yeri geldi büyük önder Atatürk’e, yeri geldi laikliğe, ‘Cumhuriyet elden gidiyor’a yaslandılar” YARIN GÜNCEL

Fazıl Say’a 10 ay hapis cezası verildi

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, attığı tweet’ler nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Fazıl Say’ın eyleminin sabit olduğunu ve suçun işleniş şekliyle, suç işlemedeki sanığın ısrar ettiğini ve bu suçunu yayın yoluyla işlediğini belirten mahkeme, cezayı önce 10 aya düşürdü, ardından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına çevirdi. Cumhuriyet Savcısı Erhan Gülcan tarafından hazırlanan iddianamede, daha önce Nedim Gürsel’in “Allah’ın Kızları” ve Richard Dawkins’in “Tanrı Yanılgısı” kitapları için de suç duyurusunda bulunan Ali Emre Bukağılı ile Turan Gümüş ve Orkun Şimşek müşteki sıfatı ile yer alıyordu. YARIN GÜNCEL

Göz göre göre ölmüşler Raporda ayrıca, degaj riskinin ön33 sayfalık raporda, ocağın lenmesi zorunluluğuna rağmen, alt gaz içeriğinin yüksek ve pat- işverenin tek sondaj ustası çalıştırlama ihtimali olduğu bilinmesine dığı, bakım işçisinin sondajda çalışrağmen önlem alınmadığı, metan tırıldığı, işin güvenliği için tam bir drenajına dair çalışma yapılmadı- ekip oluşturulmadığı, işçilerin değı kaydedildi. Patlamadan önce 3 gaj konusunda hiçbir eğitim almadegaj daha meydana geldiği, buna dığı kaydedildi. Raporda, merkezi rağmen hiçbir önlem alınmadığı gaz izleme istasyonu ile ocak arasıniçin ölümlere davetiye çıkarıldığı da telefon haricinde seri megafon, belirtildi. benzeri iletişim ve sesli uyarı siste-

İstanbul ufuk alp

mi bulunmadığı, sensörlerin sessiz olduğunun belirlendiği bildirildi. Patlamadan sonra fark edilmiş Raporda, patlama 11:19’da meydana gelmesine rağmen gaz izleme servisi elemanlarınca 11:21’de gaz yükselmesinin tespit edildiğinin yer alması dikkat çekti. Raporda ayrıca ölen işçilerin gaz maskelerinin yanlarında olduğu, ancak kullanılmadığı belirtildi.

-İş yerinde yapılan aylık iş sağlığı ve güvenliği kurul toplantılarında sondajlarla ilgili kararlar alınmış ancak bunların bir sonraki kurul toplantısında giderilip giderilmediği görüşülmemiştir. -Galerilerde işçilerin ilerlenen metre oranında ücret vererek çalıştırmaları, fazla iş yapmak ve ücret almak adına, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyma ve daha dikkatli çalışmayı zayıflatmaktadır. -Kozlu Müessese Müdürlüğü ocaklarında eksi 630 katı ve üzerindeki katlarda kesilen damarların gaz içeriği uzun süredir ölçülmemiştir. Para cezası taşerona Bakanlık, alt işverene mevzuata uymadığı gerekçesiyle 25 bin 333 lira ceza verilmesinin uygun olacağının belirtti. Ancak raporda bakanlığın denetim eksikliklerine, ana şirketin ihmallerine dair hiçbir değerlendirme yok.

Uzmanlar cezalar arttırılmalı diyor İşçi Ölümlerine Son Platformu Hukukçusu Serkan Atak

İşçi Ölümlerine Son Platformu Türkiye Temsilcisi Serdar Çarkçı

İdari para cezaları arttırılmalı

İşçi Ölümlerine Son Platformu Hukukçusu Özlem Sevinçli

Devlet de suçlu

Takipçisi olacağız

Kozlu’da gerekli tedbirlerin alınmadığı ortada. Bu ihmaller sonucunda verilen para cezaları işverenleri teşvik etmektedir. Kozlu’da olduğu gibi o kadar can kaybına neden olan ihmaller ancak 25 bin lira ile cezalandırılmaktadır. Para cezaları iş kazalarını olmadan önleyebilecek caydırıcılıkta olmalı ve işverenleri önlem almaya yönlendirmelidir.

Bizce Zonguldak Kozlu ile ilgili yayınlanan bu rapor işçi ölümlerinden, patronların sorumlu olduğunun yüzde yüz kanıtıdır. Verilen cüzi miktardaki idari cezalar işçi ölümlerinin temel sebeplerindendir. Biz bu işçilerin ölümlerinden sorumlu olanlardan hesap soracağız. Diğer işçi ölümlerinde olduğu gibi Kozlu’nun peşini bırakmayacağız.

Önlem alınsaydı ölmezlerdi

Kozlu’daki işçi kardeşlerimizi önlem alınmadığı için kaybettiğimiz, Bakanlığın raporu ile kanıtlanmış oldu. Aynı şekilde geçen sene 11 Mart’ta 11 işçi kardeşimiz de bu ihmalkarlıklar yüzünden yanarak can vermişti. Orada da çadır yerine konteynır kullanılsa idi o işçiler aramızda olabilirdi.

Emekçi Hareket Partsi Merkez Komite Üyesi Can Ersoy

Caydırıcı hapis cezaları olmalı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın raporundan taşeron firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşılıyor. Asıl ilginç olansa, devletin denetim yükümlülüğü yokmuş gibi davranarak tek sorumluluğu taşerona yüklemesi. 8 insan için 25 bin lira gibi utanç verici bir ceza kesilmesi devletin, çuvaldızı kendisine hiç batırmadığının kanıtıdır.

Kozlu’da 8 madenci kardeşimizin hayatını kaybettiği patlamayla ilgili taşeron firmaya kesilen 25 bin lira para cezası işçi ölümlerinin önlenememesinin esas nedenidir. 25 bin lira yerine 1 milyon lira para cezası keserse o firma önlemleri hemen alacaktır. İşçi kardeşlerimizin ölümüne sebep olan Star firmasının sahibine caydırıcı nitelikte bir hapis cezası verilmeli.

İşçi Ölümlerine Son Platformu Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında yanarak can veren 11 işçinin de hesabını soruyor. 19 Nisan Cuma günü saat 09.00’da Bakırköy Adliyesi’nde görülecek 6. duruşma için ölen işçilerin aileleri ile birlikte orda olacak. YARIN GÜNCEL

www.isciolumlerineson.net adresinden Esenyurt Davası ile ilgili ayrıntıları ve son gelişmeleri takip edebilir, platform ile iletişime geçebilirsiniz.

Koruyamayız, cevap veririz ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül İçişleri Bakanı Muammer Güler “Gülşah Aktürk’ün Konya’da kendisini takip eden Hakan B. tarafından tabancayla vurularak öldürüldüğü’’ iddiasıyla ile ilgili yöneltilen soruları yanıtladı. Gülşah Aktürk’ün, Hakan B. tarafından tehdit edildiğini beyan ederek, bu kişiden davacı ve şikayetçi olduğunu vurgulayan Güler, “Aynı gün yakalanarak hakkında adli işlem yapılan şahıs, Cumhuriyet Savcısı’nın talimatı ile serbest bırakılmış ve konuya ilişkin düzenlenen

tahkikat evrakı Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir’’ ifadesini kullandı. Güler, Aktürk’ün 1 Ekim 2012 tarihinde Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusuna istinaden Van Aile Mahkemesi tarafından koruma kararı verildiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Mahkeme tarafından verilen çağrı üzerine koruma kararına rağmen Gülşah Aktürk’ün, Hakan B. tarafından şahsen veya iletişim araçlarıyla tehdit, taciz, ikametine yaklaşma vb. şekilde rahatsız edildiğine dair güvenlik birimlerimize herhangi bir müracaatı bulunmamaktadır. Ayrıca, Van’dan ayrılarak Konya’ya ailesinin yanına gitmesi ve burada Hakan B. ile buluşmasıyla ilgili

olarak da güvenlik güçlerine herhangi bir bildirimde bulunmadığı anlaşılmıştır. Gülşah Aktürk’ün basına da yansıyan dilekçesinde, adı geçen ilgililer hakkında Van Valiliği’nce inceleme başlatılmıştır.” Haber gözüme ilk iliştiğinde Sayın Bakan’ın 6284 sayılı yasanın kadınlara görev veren hükümlerinden faydalanarak kolluk kuvvetlerini koruyacağını, Van’dan Konya’ya giderken haber vermediği için sorunu asayiş sorunu olarak sayacağını düşünmüştüm. Yanılmışım. O noktaya bile gelememişiz. Adı geçen kanuna göre bir kimseden şikayetçi olduğunuzda Savcılık şikayet edene koruma talep edip etmediğini sormak durumunda. Talebi Aile Mahkemesi’ne göndere-

cek. Koruma yeni kanun gereği “resen, görevi gereği” de uygulanabilen bir tedbir. Üstelik Gülşah Aktürk Valiliğe giderek Van’dan ailesinin yanına tayin edilmeyi istemiş. Yürüyen bir ceza davası var. Oraya da vasiyet gibi bir dilekçe bırakmış. Ölümünden sorumlu olanları yazıyor Gülşah Kardeşim. Ölümün ne kadar doğal olduğu, hepimizce hak edildiği, başına gelenlerin de olsa olsa , en fazla ölüme sebebiyet verebileceği söylenmiş O’na… Hem de bu devletin en yetkili ağızlarından çıkmış bu sözler. Biz hala kimin sorumsuzluğundan, üzerine düşen görevi yerine getirmesinden bahsediyoruz acaba? O hakim Gülşah’ın dilekçesini gördüğünde

nasıl bir tedbir uygulanacağına kendisi karar veremez miydi? Gülşah başvurması gereken her yere başına gelenleri ve muhtemel gelecekleri açıkça anlatarak başvurmuş, bir de yasanın uygulayıcıları gibi hangi tedbirin uygulanması gerektiğini mi bilecekti? Hangi tedbiri talep ettiğini bilmelerini de kadın kardeşlerimizden bekleyeceğiz? Vatandaşının hayatını korumak devletin görevidir. Bu kural Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde böyle, Anayasamızda böyle… Devlet yetkilileri boşuna kaçmasın, sorumluluktan kurtulmaya çalışmasın. Hem de konuyla ilgili sözlerini korunan kişi sayısını açıklamayla bitirmişken; 5746!


09 EMEK

16 Nisan 2013

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Her işi yapan bir işçi Evliyim. Yakında bir 2008’de özel bir metal sabebeğimiz olacak. nayi fabrikasında işçi olaFabrika işçisiyim. Çocuk- rak işe başladım. Aynı yıl ken simit satarak harçlığı- evlendim. mı çıkardım. Ailevi sebepFabrika işçisi olarak lerden kaynaklı ortaokula çalışmak girdiğim işlerin kadar okuyabildim. Hal arasında en iyisi. Sigortası pazarında işe başladım. var, çalışma saatleri düzenHamallık yapıyordum. li, özel, hafta sonu ve yıllık Daha sigorta girişim bile izinlerimiz var. Kötünün yoktu. Kahvehanelerde iyisi, hiç olmazsa sabit garsonluk yaptım. İnsan- aylık ücreti alabiliyorum. lar sana saygı duymuyor. Asgari ücret yeterli değil. çalışanı kendi hizmetlisi Aile geçindirmeye yetmiolarak görüyorlardı. yor. Meclistekiler biz işçiBaşka ekmek lerin aldığı 800 TL maaşa çok kapısı aramak derken kendi için Bodrum’a gittim. Bildialdıkları 16 bin ğim meslek olan TL paraya az kahvehanede işe diyebiliyorlar. Sosyal hayatıbaşladım. Yazın plajda garsonluk mız sıfır. İş ve kenan yelek ev dışında bir yapıyordum. Sıcağın altında 12-13 saat şey görmüyoruz. Fabrikaçalışıyordum. Küçük işlet- da çalışmanın zorlukları me olduğu için yine sigor- da var elbet. Fabrikadaki ta yoktu ve esnek çalışma en büyük sıkıntım işi bisaatleri uygulanıyordu. len işçilerin çıkması ya da Kışın da kahvehanelerde çıkartılması ile işi bilen çalışıyordum. Nihayet işçiye ihtiyaç duyuyorlar. bir otelde bulaşıkçı olarak Yeni işçi işi bilmiyor. Biz işe başladım ve ilk sigorta deneyimli işçileri, o magirişim yapıldı. Bana yap- kineden başka makineye tıkları sigorta için minnet verip çalışmamızı bekliduyuyordum. Aslında yorlar. Her işi yapan bir işverenin bunu yapması işçi olsun istiyorlar. Bunca zorluk içinde, zorunlu. Tatil bölgesinde sezon bitince işsiz ka- her güne yeni bir umutla lıyorsun. Memleketime başlayarak yaşamaya deEskişehir’e geri döndüm. vam ediyorum. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Kalp krizi geçiren işçi hayatını kaybetti

Devlet işçinin değil patronlarınmış

Adıyaman Güçlü İplik işçileri, taleplerini içeren 13 bin imzayı Meclis’e taşıdı. Adıyaman’dan AKP’nin 5 milletvekili çıkardığını, oy verdikleri vekillerin kendilerine sahip çıkmadığı gibi, patronun yanında yer aldığını hatırlatan işçiler, “Gördük ki oylarımızı çöpe atmışız” dedi. İstanbul Milletvekili Levent Tüzel de patronlara verilen teşviklerin akıbetini sordu.

İşçilerin talepleri işten atıldıklarını ve 250 işçinin 76 gündür, ekmek, emek ve örgütlenSendikaya üye oldukları için me mücadelesi verdiğini kaydeden işten atılan ve 2 ayı aşkın süre- Levent Tüzel, sendikalaşma hakkıdir direnişte olan Adıyaman Güçlü nın baskı altında olduğunu söyledi. İplik işçileri, İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’le birlikte Meclis’tey- Teşvikler nereye gitti? di. Yaptıkları açıklamada sendikalı Patronlara verilen teşviklerin nereolarak işe geri dönmek istediklerini lere gittiğini bakanlıklara sordukifade eden işçiler, oy verip Meclis’e larını ancak yanıt alamadıklarını taşıdıkları vekillerin kendilerinin söyleyen Tüzel, Güçlü İplik patrodeğil, patronun yanında yer aldığını nunun teşviklerle cirosunu 15 milbelirterek, “Oyları çöpe attığımızı yon dolara yükselttiğini, fabrika gördük” dedi. İşçiler taleplerini içe- sayısını da 6’ya çıkardığını aktarren 13 bin imzayı, Tüzel’le birlikte dı. Çalışma Bakanı’ndan bugüne Meclis Başkanlığı’na iletilmek üzere kadar yanıt alamadıklarını, EkoDilekçe Komisyonu’na verdi. nomi Bakanı’ndan ise eksik yanıt Adıyaman’da direnişte olan 250 aldıklarını dile getiren Tüzel, “Bu işçi adına Abuzer Akman, Yunus teşviklerin nasıl bir yağma ve haksız Akyol, Abuzer Öztürk, Yahya Ateş kazanca dönüştüğünü gördük” dedi. ve Vedat Durna Meclis’te, İstanbul Atılan 250 işçinin büyük kısmının Milletvekili Levent Tüzel’le birlikte İşsizlik Fonu’ndan yararlanamadığıtoplantı yaptı. Güçlü İplik işçileri- nı, fonun son derece dar ve amaç dınin sendikalaşmak istedikleri için şı kullanıldığını belirten Tüzel, “Bu İSTANBUL ibrahim keskin

fabrikalarda binlerce işçi bayramlarda, mesai ücreti olmadan, yıllık izin yapmadan ve kayıtsız çalıştırılıyor. Çalışma Bakanlığı ve temsilcileri de bunu çok iyi biliyor” dedi. Sendika geri adım attı Hak-İş’e bağlı Öz İplik İş’in başlangıçta işçilerle mücadele verirken, milletvekilleri ve iktidarın baskısı ile bugün geri adım attığını da söyleyen Tüzel, “Para bende, güç bende, yasa da benim, kanun da benim’ diyen bir patron var” dedi. Kârlarından kaybetmek istemeyen diğer patronların da Güçlü İplik patronunun yanında yer aldıklarını söyleyen Tüzel, sendikalaşmayı engellemenin suç olduğunu hatırlatarak, “Bu suçları önlemek valiliğin, bakanlıkların görevi olduğu halde işçinin karşısında, sermayenin yanında tutum sergiliyorlar. Biz bu işin takipçisi olacağız” dedi.

Sendikalı çalışmak Aylık maaşlarının 1000 TL’nin üzerinde olması ve zamanında ödenmesi Bir maaş tutarında, yılda üç ikramiye Bayram ve resmi tatillerde çalıştırılmaları halinde çift yevmiye verilmesi Pazar günlerinde tatil yapmak Yemekhanenin ve yemeklerin sağlığa uygun olması Sigortalarının tam ve zamanında yaptırılması Rapor alanların işten atılmaması Taziye, doğum, evlilik gibi günlerde izin verilmesi Zorunlu fazla mesai ücretlerinin ödenmesi İşyerinde sağlık kabini açılması ve işyeri hekimi bulundurulması Sendikalı oldukları için işten atılan tüm işçilerin geri alınması.

Nisan ayının ilk günlerinde 3 işçi öldü Öğrenilen bilgilere göre bir fabrika işçisi olan Havan, gece vardiyasında bayıldı. Mesai arkadaşları tarafından hastaneye kaldırılan genç ilk müdahalenin ardından yoğun bakıma alındı; fakat olumlu bir sonuç alınamadı. Necip Fazıl Şehir Has-

tanesi morgundan alınan Havan’ın cenazesi Elbistan ilçesi İğde beldesinde toprağa verildi. K a h r a m a n m a r a ş ’t a kardeşinin yanında kalan Havan’ın, 4 ay önce askerden geldiği, bir ay önce nişanlandığı öğrenildi. YARIN EMEK

4-C’lilere kötü haber

Nisan ayının ilk iki günü bitmeden 3 işçi ölümü haberi geldi. Önlem alınmayan şirketlerde meydana gelen işçi ölümleri devam ediyor. Gebze’deki Marmara Geri Dönüşümcüler Sitesi’nde çalışan Ercan Şahinduran isimli işçi, montaj için gönderilen 500 kiloluk kurşun kalıpların üzerine düşmesi sonucu yaşamını yitirdi. Sanatçı Nilüfer’in, “Meme kanserinde erken tanı” konusunda farkındalık yaratılması amacıyla Ankara’daki MEB Şura Salonu’nda düzenleyeceği konser hazırlık-

ları sırasında afiş asmak için çatıya çıkarılan Kemal Ünlü kurulan sahneye düşerek hayatını kaybetti Diğer bir işçi ölümü ise Urfa’da yaşanmıştı. Urfa’daki bir taş ocağında 20 metre yükseklikten dev kayalar iş makinalarının üzerine düştü. Kepçe operatörü Şefik Süleyman, iş makinasında sıkışarak can verdi. Suriye uyruklu Şefik Süleyman’ın kaçak çalıştırıldığı ise ölünce ortaya çıktı. Kamyonda çalışan işçininse ‘iş kazası’ndan “şans eseri” yara almadan kurtulmasıysa durumun vehametini gösteriyor. YARIN EMEK

Parasını alamayan işçi intihara kalkıştı Memurlara ve kadro bekleyen binlerce 4-C’liye, Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısından kötü haber geldi. Sendika yöneticileri ile bir araya gelen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 4-C’lilerin kadroya alınmasına “Mali yük getirir, maliye buna itiraz eder” diyerek karşı çıktı. Tüm memurların rotasyon kapsamına alınmasında da ısrarcı oldu. Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısına MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Türkiye Kamu-

Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in yanı sıra kamuda yetkili sendikaların genel başkanları da katıldı. 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda yapılması öngörülen değişikliklerin masaya yatırıldığı toplantı, yaklaşık 4 saat sürdü. Bakan Çelik, konfederasyon başkanlarına hangi unvanların rotasyon kapsamında olması gerektiğini de sordu. Konfederasyon başkanları bir kez daha rotasyona karşı olduklarını söyledi. YARIN EMEK

Ağrı’dan Eskişehir’e çalışmak için gelerek bir otel inşaatında işe başlayan Kenan Uçar (35), 45 günlük çalışmasının karşılığını alamayınca Kurtuluş Mahallesi Yunus Emre Caddesi’nde bir binanın 8. katına çıkarak intihara kalkıştı. Tedavi altına alınan işçinin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. Bayılan işçinin kardeşi Reşat Uçar, bir otel inşaatında

45 gündür çalıştıklarını ifade ederek, “Biz buraya Ağrı’dan geldik. 45 gündür çalışıyoruz. Burada 8 kişiyiz. Çalışmamızın karşılığı olan 12 bin TL’yi alamadık. Parasız kaldık. “Sigortanız yapılacak” dediler, taşeron firma sigortamızı da yapmadı. Ağabeyimin 4 çocuğu var. Onlara para gönderemeyince sinir krizi geçirdi.” ifadelerini kullandı. YARIN EMEK

Çalışma Bakanlığı’ndan taşeron kararı Çalışma Bakanlığının Üçlü Danışma Kurulu’nda dağıttığı belgeye göre, “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirme” koşulu kaldırılacak. Yerine, “Asıl işin ‘teknoloji’ veya ‘uzmanlık gerektiren’ tüm bölümleri taşerona verilebilir” düzenlemesi getirilecek. Asıl iş çoğu zaman

teknoloji ya da uzmanlık ‘gerektirdiği’nden taşeronluk yaygınlaşacak. Asıl işlerin taşerona verilebilmesi için aranan koşulu tümüyle kaldırmayı amaçlayan ancak sendikaların tepkisi üzerine geri adım atan AKP hükümeti, kelime oyunuyla Taşeron Cumhuriyeti’ne giden yolu açmayı hedefliyor. Bu düzenleme ile patronlar, tek başına teknoloji gerektiren ya da tek başına uzmanlık gerektiren tüm asıl işleri taşerona verebilecek. DİSK ise “Taşeron Cumhuriyeti”ne giden yolun açılmasına sessiz kalmayacaklarını belirtti. YARIN EMEK


10

16 Nisan 2013

Sol Köşe

Nurettin Yedigöl’ü andılar

İnsan hakları savunucuları ve Cumartesi Anneleri, Nurettin Yedigöl’ü, gözaltına alınarak kaybedilişinin 32. yılında Gayrettepe’teki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün önünde andı. “Nurettin Yedigöl 12 Eylül’ün işkence merkezi olan bu binada kaybedildi” pankartının açıldığı anmada, 12 Eylül’de Gayrettepe’de işkence görenler ve aileleri konuştu. Aileler bina önüne karanfil bıraktı. Anne Yedigöl, son olarak, “Berfo Ana ‘Oğlumun kemikleriyle birlikte gömün beni’ dedi. Beni de oğlumun kemikleriyle gömün” diyerek konuşmasını bitirdi. YARIN GÜNCEL

Parti tabelasını karaladılar

Gaziantep’teki Türkiye Komünist Partisi İl Örgütü’ndeki tabela faşistler tarafından “karalandı. Gece geç saatlerde yapıldığı tahmin edilen saldırıda faşistlerin tabela üzerine “ülkücü gençlik ” yazdıkları ve üç hilal çizdikleri tabelayı sökmek için uğraştıkları anlaşıldı. Konu hakkında bir açıklama yapan TKP Gaziantep İl Örgütü şunları söyledi: “Halkın gerici, işbirlikçi ve piyasacı bir anayasa ile boyun eğdirilmeye çalışıldığı bu günlerde TKP Gaziantep il örgütü olarak ‘Tayyip’in Değil Halkın Sözü Geçer!’ başlıklı binlerce bildiriyi Gaziantep halkına dağıttığımız günlerde yaşanan bu olayın münferit sayılamayacağı açıktır.” YARIN GÜNCEL

Babacan işini bıraksın benzinlikte çalışsın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan üniversite okuyan gençlere boş tavsiyelerde bulundu. Gençlerin üniversite bitene kadar işe girmediğini, tembellik yaptıklarını savunan Babacan, “Gençler benzinlikte gitsin araba yıkasın. Araba yıkarken bile öyle şeyler öğrenirsiniz ki hayat boyu muvaffak olursunuz” dedi. İstanbul Rıfat çapar

Türkiye’de ve dünyada ‘melek yatırımcı’ adıyla girişimcilere maddi ve manevi yol gösterenlere Hazine’den de destek geldi. Hazine, Bireysel Katılım Sistemi’ni başlatarak lisans veriyor. Düzenlenen bir toplantıda konuşan Ali Babacan, “Bu sistem dünyada aslında oldukça yaygın kullanılan, iş dünyamızın kendi inisiyafitiyle başlatmış olduğu belli ölçülerde uygulamakta olduğu bir sistem” dedi. Sanayinin üniversitede yeri yok Babacan toplantıda sanayi-üniversite işbirliğini de savundu: “Teknoparklara rağmen hâlâ bu

ilişki güçlü değil. Üniversite bitirene kadar gençlerimiz iş dünyasına pek girmiyor. Önce diplomasını alacak askerliğini yapacak arkasından evlenecek, ondan sonra iş aramaya başlayacak. İş işten geçiyor. Mutlaka genç yaşlarda okulla iş hayatının böyle irtibata girmesi gerekiyor. Hafta sonları, yazları çalışma çok önemli” Babacan, birçok devlet adamının da daha önce sık sık gündeme taşıdığı üniversitelerin sermayenin yararına dönüşümünü sağlamak yönünde düşüncelerini beyan etti. Babacan sadece bunu savunmakla kalmıyor, bunun gerçekleşmesi için üniversite öğrencilerinin geleceğini de kendisi belirliyor.

Cemaat yurdunu protesto

Batıkent halkı, mahallelerinde gericileri istemediklerini belirterek, yapımına başlanan cemaat yurduna karşı imza kampanyası başlattı. Yeni Batı Mahallesi’nde Uygar Çarşısı ile Mobil Anadolu Lisesi yanına yapımına başlanan ve yalnızca geceleri Büyükşehir Belediyesi’ne ait iş makineleriyle çalışmaları sürdürülen cemaat yurduna karşı mahalle halkının tepkileri her geçen gün daha da büyüyor. Başbakanlık Ahi Vakfı Okuma Hizmetleri Genel Müdürlüğü Batıkent Şubesi Kültür Merkezi tabelası ile yapımı devam eden inşaatın yanında, Halk Evleri basın açıklaması yaparak, mahallelerinde gericileri istemediklerini ve inşaatın derhal durdurulması gerektiğini belirtti.YARIN GÜNCEL

Akademisyen iş adamı değildir Akademisyenlerin de iş dünyasıyla ilişkili olması gerektiğini kaydeden Babacan, yeni YÖK kanun tasarısını yapılandıracaklarını söyledi. Babacan, “Yüksek öğrenimde de rekabet var. Rekabetin olmadığı yerde rehavet olur” dedi. Babacan’ın niyeti ortaya çıkıyor: Üniversiteler sanayinin ihtiyacına göre şekillendirmek. Sanayinin üniversitelere girmesi topluma değil sermayeye, patrona yarar. Sanayi kendisini yapan bilim insanlarını ve öğrencileri, doğal olarak da halkı sömürecektir. Esasında bilim toplum için vardır.

İşsizlik artmaya devam ediyor Türkiye’de işsizlik oranı, Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre 0,4 puan artarak yüzde 10,6 oldu. Ocak ayında kentsel alanlarda işsizlik oranı yıllık bazda 0,1 puanlık artışla yüzde 12,1, kırsal alanlarda ise 1 puanlık artışla yüzde 7,5 olarak belirlendi. Türkiye İstatistik Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması, ”2013 Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK)

HDP kuruldu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Merkezi, HDK bileşenlerinin de katıldığı bir kokteylle önceki akşam Ankara’da açıldı. Açılışa birçok siyasi parti, kurum, dernek temsilcileri ve akademik çevre katıldı. HDP Eş Genel Başkanı Yavuz Önen, HDK’nın geniş bir yelpazeyle kurulan bir platform, HDK kararıyla kurulan HDP’nin ise dil, din, inanç farkı gözetmeden tüm bu farklı çevrelerin oluşturduğu bir parti olduğunu söyledi. HDK’nin genç bir hareket olduğuna dikkat çeken Önen, “Bu yüzden hareketin düşüncesi yenidir, dinçtir. Şimdiye kadar gücümüzü, kaynaklarımızı, zamanımızı heba ettik. Artık daha sağlam yürüyoruz” dedi. YARIN GÜNCEL

Üniversiteli gençler iş değil bilim istiyor Üniversitelilerin tembel olduğunu savunan Babacan, gençlere benzinlikte çalışmalarını tavsiye etti: “Gençler benzinlikte gitsin araba yıkasın. ’Ben bunun için mi okuyorum?’ diye sorabilirler. Araba yıkarken bile öyle şeyler öğrenirsiniz ki hayat boyu muvaffak olursunuz.” Oysaki Babacan’ın savunduğu gibi üniversiteli gençlerin işe değil, bilime ihtiyacı var. Bilimden hiç anlamayan Babacan’ın bu tavsiyeler kendisine yapması gerekir. Yani işini bırakması, benzinlikte çalışması daha doğru olur.

Hanehalkı İşgücü Araştırması, ”2013 Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması, ”2013 Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması, ”2013ÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması, ”2013 Ocak Dönemi Sonuçları”na göre, 2012’nin ocak ayında 2 milyon 664 bin olan işsiz sayısı, 226 bin artarak 2013’ün aynı ayında 2 milyon 890 bine yükseldi. İstihdam ise 23 milyon 475 binden 24 milyon 433 bin kişiye çıktı. YARIN GÜNCEL

Çin’de ekonomi alarm verdi

Çin tarafında görünüm kötüleşmeye başladı. Bugün beklentilerin altında kalan büyüme rakamları sonrasında gelecek 10 yılın riskli olduğu belirtiliyor. İlk çeyrek için beklentilerin altında büyüme rakamı açıklayan Çin ekonomisi için görünüm kötüleşiyor. İngiliz Financial Times’ın yer verdiği makalede gelecek 10 yıllı Times’ın yer verdiği makalede gelecek 10 yıllık dönemde Çin ekonomisinin sallantıda olabileceği öngörüldü. Ülkede yavaş büyümenin kaçınılmaz olduğu kaydedilirken, tüketimin ekonomide büyük rol alamayacağı savunuldu. Çinli ekonomistlerden gelen değerlendirmelerde doğal iniş olarak nitelenen süreç 1970’lerdeki Japonya ve 1990’lardaki Güney Kore’nin yaşadığı döneme benzetildi. YARIN GÜNCEL

Bütçe 5,4 milyar TL açık verdi Merkezi Yönetim Bütçesi Mart ayında 5,4 milyar lira açık verdi, 460 milyon TL faiz dışı fazla verdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Mart ayında bütçe 5.4 milyar lira açık verdi. 2013’ün ilk çeyreğinde bütçe açığı 897 milyon lira olarak gerçekleşti” dedi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçe performansında ilk çeyrekte bir iyileşmenin söz konusu olduğunu kaydederek Mart ayında bütçenin geçtiğimiz seneye paralel bir şekilde 5,4 milyar TL açık verdiğini belirtti. Şimşek, bütçenin Mart ayında 460 milyon TL faiz dışı fazla verdiğini, Ocak-Mart döneminde faiz dışı fazlanın 14,lira olduğunu dile getirdi.YARIN GÜNCEL

Kısa mesaja indirim geliyor Kısa mesaj ara bağlantı ücretleri yüzde 75 düşecek. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), kısa mesaj arabağlantı ücretlerinde yaklaşık yüzde 75 oranında indirime gitti. Mesaj başına Avea için 1,87 kuruş olan arabağlantı ücreti 0,47 kuruşa, Vodafone için 1,73 kuruştan 0,43 kuruşa, Turkcell için ise 1,70 kuruştan 0,43 kuruşa düşürüldü. BTK internet sitesinde yer alan kurul kararında, kısa mesaj

(SMS) sonlandırma ücretlerinin değişen pazar şartları çerçevesinde gözden geçirilmesi ihtiyacı ortaya çıktığı htiyacı ortaya çıktığı htiyacı ortaya çıktığı belirtildi. Söz konusu ücretler 1 Temmuz 2013’ten tarihinden itibaren geçerli olacak.YARIN GÜNCEL


11 EKONOMI

16 Nisan 2013

Açlık sınırı bin 10 TL

Kriz AVM’leri vurdu

Ekonomideki sert düşüş, iç talepteki daralma ve artan rekabet nedeniyle ayakta durmakta zorlanan AVM’lerin bir bölümü kapanırken bazıları ise çareyi hastane, dershane ve otele dönüşmekte buldu. Belediye binasına dönüşen AVM bile var. Dev yatırımlarla peş peşe açılan alışveriş merkezleri yıkıcı rekabete dayanamayınca kepenklerini indiriyor.

Memur-Sen tarafından her ay düzenli olarak yapılan açlık ve yoksulluk araştırmasının Mart ayı sonuçları belli oldu. Araştırma sonucuna göre, Mart ayında 4 kişilik çekirdek ailenin tüketmesi zorunlu olan gıdalar için harcaması gereken tutar (açlık sınırı) bin 9 lira 78 kuruş, yine 4 kişilik ailenin asgari şartlarda geçinebilmesi için harcaması gereken tutar (yoksulluk sınırı) 3 bin 11 lira 42 kuruş olarak hesaplandı. Memur-Sen tarafından yaptırılan araştırmaya göre, Mart’ta bir önceki aya göre gıda madde fiyatlarında ortalama yüzde 1.22’lik bir artış gözlendi. YARIN GÜNCEL

İşte kapanan AVM’ler ORA Türkiye’nin en büyük AVM’lerinden Ora, 400 milyon dolar yatırımla battı.

Pirinç satışları dibe vurdu

FOX CITY 20 milyon dolarlık yatırıma kilit vuruldu. Hastane olması gündemde.

TAKSiT CENTER

Mersin Limanı’nda el konulan ve GDO bulaştığı belirlenen çeltik haberleri pirinç satışlarını yarı yarıya azalttı. Yerli üretici kampanya düzenlemeyi planlıyor. Türkiye Pirinç Değirmencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Turgay Yetiş, son iki gün içerisinde pirinç satışlarında düşüşün net yüzde 50 olduğunu öğrendiğini belirtti. “Pirinç için reklam kampanyaları düzenleyeceğiz. Pirinç sektöründeki bu gelişme diğer sektörleri de etkileyebilir” dedi. YARIN GÜNCEL

Moody’s de çözüm sürecine destek verdi

Geçtiğimiz günlerde AKP’nin ‘çözüm süreci’ne atıfta bulunarak Türkiye’nin notunu bir kademe arttıran Standard & Poor’s’tan (S&P) sonra uluslararası mali sermayenin bir diğer sözcüsü olan Moody’s de gelişmeleri olumlu değerlendirdi. Son dönemde Türkiye’nin kredi notunda artış yapmayan tek derecelendirme kuruluşu olan Moody’s’ten yeni bir açıklama geldi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, “Devam eden çözüm sürecinin kredi notu açısından pozitif bir gelişme” olduğunu açıkladı. Moody’s, çözüm sürecinin Türkiye’nin yabancı yatırımcı açısından çekiciliğini artıracağını ifade etti. YARIN GÜNCEL

16 nisan salı 2013

İstanbul Rıfat çapar

Ekonomik kriz en sonunda alışveriş merkezlerini de vurdu. AVM’lerin sayısı bir yandan artarken rekabete dayanamayan AVM’ler bir bir kapanıyor. Yapılan araştırmalara 2012 yılı ile 2013 yılının ilk çeyreğinde toplam 364 bin metrekarelik alışveriş alanı fonksiyonunu kaybettiğini gösteriyor. Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin verilerine göre 2012 sonunda 299 olan alışveriş merkezi (AVM) sayısı bugün itibarıyla 310’a yaklaştı.

AVM arttı, rekabet kızıştı Bu tablo karşısında alışveriş merkezleri ise kapılarını kapatmamak ve milyonlarca dolarlık yatırımların atıl olmaması için dönüşüm formülünü devreye soktu. En acı tablo da yine 91 alışveriş merkezi sayısı ile rekoru elinde bulunduran İstanbul’da... Raporda İstanbul’da 194 bin metrekare AVM alanının fonksiyonunu yitirdiğine dikkat çekiliyor.

AVM’lerin Anadolu’da 120 bin metrekareye çıktığını önümüzdeki 3 yılda bunun 3 kat artacağını söyledi. Yazıcı, “Türkiye’de şu anda 23 AVM kapandı. Geriye kalan birçok AVM’de de ofis, dershane ya da hastaneye dönme çabalarını görüyoruz” açıklamasını yaptı. Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği Başkanı Hulusi Belgü, İstanbul’da 20 bin metrekarenin üzerindeki 4 alışveriş merkezinde sıkıntı yaşandığını söyledi. Belgü, “Bunlardan biri finansal sıkıntı nedeni ile kaBugüne kadar 23 AVM kapandı EVA Gayrimenkul Değerleme Şir- palıyken biri belediye hizmet binası keti Genel Müdürü Cansel Tur- olarak hizmet veriyor. Diğerleri de gut Yazıcı fonksiyonunu yitiren şu anda hizmet vermiyor” dedi.

editörler

can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan

tasarım

çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ nükte özarslan rasim araz yusuf yasin yakşi

dağıtım

rıfat çapar

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

basıldığı yer

İstanbul Bayrampaşa’da bulunan Akvaryum AVM, hastane oluyor.

MALTEPE Ankara’da yaklaşık 15 milyon dolarlık yatırımla açıldı, sosyete pazarı oldu.

ASTORIA Marka karmasını sil baştan yenilemek için görüşmeler yapıyor.

Cari açık Şubat ayında 5 milyar 126 milyon dolar oldu. İki ayda açık 11 milyar dolara ulaştı.

Her 100 yeni işsizden 91’i kadın TÜİK verileri ve DİSK-AR’ın araştırmalarına göre, işsizlikte kadın oranı 11.9’a yükseldi. Aralık ayı işsizlik verileri değerlendirildiğinde, bir yıl içinde her 100 yeni işsizden 91’i kadın. Son bir yılda işsiz kalan kişilerin yüzde 53’ünü yüksekokul mezunu kadınlar oluşturuyor. Bir yılda kayıt dışı çalışan kadınların sayısı 190 bin. İstihdama yeni katılan kadınların yüzde 35’i kayıt dışı çalışıyor. Türkiye’de iş bulma umudunu yitiren 2 milyon 69 bin kişi var. Bunun yüzde 52’si kadınlardan oluşuyor. İşsiz sayılmayan umudunu yitirmiş kadınlar da eklendiğinde kadın işsizlik oranı yüzde 11.9 değil yüzde 22’ye yükseliyor. YARIN GÜNCEL

Uluslararası piyasada altının onsu 16 Mayıs 2012 tarihinden beri gördüğü en düşük seviye olan 1.527,58 dolara kadar geriledi. Morgan Stanley, Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyede notu hak ettiğini bildirdi. IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu taslak metnine göre IMF, ABD ekonomisi için 2013 yılı GSYH büyüme beklentisini yüzde 2’den yüzde 1.7’ye indirecek. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) Genel Müdürü Dr. Nusret Yazıcı, kurumlarında kayıtlı 2 miyon 100 bin işsiz bulunduğunu açıkladı.

sayı: 80

imtiyaz sahibi

Yönetim adresi

AKVARYUM

Ekonomide neler oluyor?

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

100 milyon dolar yatırımla İstanbul Beylikdüzü’nde açılan AVM, bit pazarına dönüştü.

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97

Hesaplar çarşıya uymadı Cari açığın yükse- bir kıpırdanma” olarak lişinin önüne değerlendirdi. Hageçilmediği fif bir kıpırdanma Türkiye’nin, olarak gördüğü artış, geçen Ekonomi Bayıldan bu yana kanı Zafer cari açığın 871 Çağlayan, camilyon dolar ri açıktaki bu RIFAT ÇAPAR yazdı artışı. Bir yanyükselişi “hafif

dan ekonomide büyüme yere çakılırken buna bağlı olarak cari açığın sürekli artışı hesapları bozdu. Çağlayan cari açık konusunda sabırlı olmayı tavsiye ededursun ekonominin gidişatı yeni sorunları da beraberinde getiriyor. Krizin en önemli yansımalarından biri olan işsizlik ürkütücü bir boyuta geldi. Son olarak TÜİK, kurumlarında kayıtlı 2 milyon 100 bin işsiz bulunduğunu açıkladı. Bunun yanında iş bulma umudunu kaybeden milyonlarca işsizin esamesi okunmuyor. İş bulma umudunu yitiren 2 milyon 69 bin kişinin yarısından fazlasını kadınların oluşturduğu

gerçeği de sosyal dengeyi altüst ediyor. Son 4 yıla baktığımızda, büyüme rakamları arttığında cari açık artarken, büyüme rakamları azaldığında cari açık azalıyor. Sadece son 4 yıl bile bize ekonominin iç dinamiklere değil, dış dinamiklere de bağlı olduğunu gösteriyor. İstihdamın artmadığı, buna paralel olarak işsizliğin artışa geçtiği bir ülkede büyüme oranları da kalıcı olmuyor ki büyümede çakılmayla birlikte cari açıktaki “Hafif kıpırdanma” ortalığı birbirine katacak gibi. İstihdam demek öncelikle tüketim gücü demek çünkü gelir elde eden çalışanlar

tüketici haline geliyor. İşsizliğin yüksek oranlarda kalması, başta sürekli tüketime dayanan sektörler olmak üzere birçok ekonomik faaliyet alanında talebin yetersiz kalmasına neden oluyor. Ekonomiye dair bir dizi tavsiye yağarken bir tavsiye de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan geldi. İşsiz gençlere seslenen Babacan, “Gençler benzinlikte gitsin araba yıkasın. Araba yıkarken bile öyle şeyler öğrenirsiniz ki hayat boyu muvaffak olursunuz” dedi. Genç işsizliği bu derece hafif alan Babacan’ın bu tavsiyelerinin sonu nereye varacak, hep birlikte göreceğiz.


12 ESAS MESELE

fotoğraf: SEVDA POLAT

16 Nisan 2013

Örgütlü olmayınca

Günde 4 işçinin öldüğünü ifade ediyoruz artık. İşsizlikle karşı karşıya olan toplumda, işe alınmadan önce sunulan sözleşmelerin maddeleri oldukça ağır. Ancak geçim derdi insanları bu sözleşmeleri imzalamaya zorluyor. Sendikal hareketin geriliği işçilerin hak talepleri için üye olmak isteyecekleri cazip yerler halini alamıyor. Bu haftaki sorularımızı Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu cevaplıyor. Mevsimlik işçilerin sezonu başlıyor artık. Bu durum iş gücü piyasasını nasıl etkileRÖPORTAJ yecek sizce? MELİKE ÇINAR Mevsimlik işçi problemi özellikle 90’dan sonra çok arttı. Arkasındaki temel neden Güneydoğu’daki ve Doğu Anadolu’nun bir bölümündeki köy boşaltmaları. Oradan merkezlere giden insanların tarımdan yapacakları başka bildikleri bir iş yok. Dolayısıyla mevsimlik işçi olarak çalıştılar. Önce bulundukları çevrede çalıştılar ama buralar yetmedi. Daha sonra büyük kentlere doğru fındık, soğan, üzüm toplamaya geldiler. Böylelikle mevsimlik işçiler, iş gücü piyasasının içinde kaldılar. Çünkü iş gücü piyasasının içinde kalmanın tek koşulu istihdam edilmek ya da işsiz olmaktı. Onlar işsiz olarak kabul edilmedikleri için istihdam içinde gözükmediler. Mevsimlik işçiler iş gücü dışında kalan bir kategoridir. Dolayısıyla iş gücünün dışında ama mevsimlik işçi olarak istihdamın içinde gözüktüler. Bu anlamda mevsimlik işçiler, bizim istihdam rakamlarının içinde değildirler.

TÜİK, işsizlik tanımını şöyle yapıyor: ‘Son bir hafta içinde herhangi bir işte ücretli ya da ücretsiz çalıştınız mı’ sorusuna ‘Evet’ yanıtını verenleri istihdam içinde, ‘Hayır’ yanıtını verenleri istihdam dışında sayıyor. Babasına yardım ediyorsa dahi, istihdamın içinde kabul ediliyor. Açıklanan işsizlik rakamları o halde doğru değil! Elbette. Zaten iş gücü piyasası o kadar canlı bir dinamiktir ki! İş gücü piyasası hakkında da bilgi edinebilmek için uzun bir döneme, asgari 1 yıla bakmak gerekir. Türkiye’de iş gücü piyasasıyla ilgili bilgiler 1988’den itibaren toplanmaya başlandı. Dolayısıyla çok yeni. İngiltere’de 1880’li yıllarda başlayan iş gücü

piyasası rakamları, bizde 100 sene sonra başladı. Bu rakamlar gerçeği yansıtır, yansıtmaz; bir eğilim gösterir sadece. Ya olmasaydı diye düşünüyor insan! Rakamlara yansıtılmaması, işsizlik rakamlarının da biraz aşağıya çekilmek istendiğinin göstergesi değil midir? Bu istihdam rakamları, uluslararası istatistiklere girdiği için, tabi ki de benzer bir şekilde tutulmak zorunda. Çok tasvip ettiğim anlamda değil ama; TÜİK, işsizlik tanımını şöyle yapıyor: ‘Son bir hafta içinde herhangi bir işte ücretli ya da ücretsiz çalıştınız mı’ sorusuna ‘Evet’ yanıtını verenleri istihdam içinde, ‘Hayır’ yanıtını verenleri istihdam dışında sayıyor. Babasına yardım ediyorsa dahi, istihdamın içinde kabul ediliyor. Dolayısıyla son 2 haftalık durumu yansıtan, gerçekçi olmayan belki ama, bir anlamıyla uyum açısından zorunlu olan bir durum. İşsizlik rakamlarının düşük gözükmesinin en önemli nedeni enformal istihdam. Kayıt dışılık çok yaygın olduğu için, herhangi bir şekilde kayıtlı gözükmek istemiyor. Çalışıyor ama işsizim diyor. Ev kadını, evde bir sürü işler yapıyor. Ev dışında da yapılıyor. Ama onlar iş piyasasında istihdam ediliyormuş gibi görülmüyor. İş gücü dışında bırakılıyor. Sendikal hareketin çok etkin bir yapıda olmadığını görüyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz? Sendika en genel anlamda işçilerin çıkarlarını ve haklarını korumaya çalışan bir örgüttür. İnsanların sendikadan beklentileri budur. Fakat sendika hareketinin, son zamanlarda, Türkiye açısından da dünya açısından da söylüyorum, gerilemesinin pek çok nedeni var. Genel olarak bu nedenleri düşündüğümüzde ve biraz yakından baktığımızda teknoloji bir faktör, işsizliğin artması bir faktör. Yani insanlar iş gücü piyasasının dışında kaldıkları zaman sendikalı olamıyorlar. Enformal sektörde çalıştıkları zaman sendikalı olamıyorlar. Belirli bir yaşa kadar zaten sendikalı olamıyorlar vs. Bir de bütün bunların üstüne sendikaların demokratik kurumlardan uzak olmaları ekleniyor. ‘Sendika bana ne yapacak ki? Benim ücretimi zaten patron artırıyor’ vs. deniyor. Sendikayla sadece ücret arasında bir ilişki kurarak baktığı için, genç insanlar da bu eğilimde olduğundan, sendikanın üye sayısını da düşürüyor. Tabi ki yeni sendikalı olanlar var. Sendikaların dışında güvencesizler hareketi var. Bunları görüyoruz, ama genel olarak baktığımızda

sendikaların bir üye kayıbı içinde olduğunu görüyoruz. Türkiye’de gerek DİSK’in gerek Türk-İş’in, hatta Hak-İş’in bile üye sayısı az. Son dönemlerde en büyük gelişmeyi Memur-Sen gösterdi. Yüzde 400’e varan bir büyüme var. Dünya sendikacılık hareketinde inanılmaz bir gelişme.

Bunun olabilmesi için işçi ölümlerine, iş kazalarına, iş güvenliğine, işçi sağlığına önem veren bir örgütlenme olması lazım. Bunu öne çıkaran örgütlenme de işçi sendikalarıdır. Sendikalarda böyle bir hareketliliği görmüyorum ben.

Neye bağlı bu? Sadece iktidara bağlı. Çünkü müdür diyor ki; ‘Üye olacaksın’, onlar da üye oluyorlar. Bu kadar basit. Sendika hareketinin hızla ilerleyebilmesi, genişlemesi sınıf bilincinin yaygın olmasına bağlı. Bu yaygın olmadığı zaman, sadece gündelik çıkarlar peşinde koştuğunuz zaman olmuyor. Benim dönemimde, ben 68 kuşağına daha yakınım, Türkiye’yi kurtarmak gibi bir misyonumuz vardı. Şimdiki insanlar kendimi nasıl kurtarırım diye düşünüyor. Arada o kadar büyük bir fark var ki! Bireyselleşme mi söz konusu diyorsunuz? Çok. Ben öğrencilerimden de görüyorum. Son derece apolitikler. İlgilenmiyorum ben diyor. Öyle bir eğilim var. Ve ilgilenmemeyi bir meziyet gibi sunan genç insanlar var. Ancak gençleri bekleyen bir işsizlik de söz konusu. Tunus’ta, üniversite mezunu ve işsiz olduğu için kendini yakan Buazizi kadar hissedilmedi belki Türkiye’de ama geçtiğimiz hafta işsiz olduğu için biri kendini yakmıştı. Tunus’taki gibi bir durum burada da söz konusu olabilir mi sizce? Bana biraz zor geliyor. Biz soldan dünyaya bakan insanların, ben kendimi de o grup içinde görüyorum, hayallerimiz çok geniş ve bu toplumu biraz az tanıyoruz. Bu toplum bize böyle çok büyük

kitlesel hareketleri vaadeden bir toplum değil. Bunun neresi vaad ediyor derseniz de bir cevabım yok ama ben bu anlamda radikal olmaktan çok, ılımlıya yakın eğilimlerin bu toplumda biraz ivme kazandırabileceğine inanıyorum. Radikalizm gerekli evet, zaten radikalizm toplumları ileriye götürebilir ama Türk toplumu büyük ölçüde böyle bir isyan, kalkışma hareketine çok uzak. Çünkü, çünkü deyip bir formül vermeyeceğim, imparatorluk geleneğinden gelmiş ve kul taifesinden olan insanlar bunlar. İşçi ölümlerinde Dünyada 1’inci Avrupa’da 3’üncü sıradayız. Günde 4 işçinin öldüğü ifade ediliyor. Kurulan dernekler, platformlar da var bu konuda çalışan. Bu toplumsal bir hareketliliğe yol açar mı sizce? Bunun olabilmesi için işçi ölümlerine, iş kazalarına, iş güvenliğine, işçi sağlığına önem veren bir örgütlenme olması lazım. Bunu öne çıkaran örgütlenme de işçi sendikalarıdır. Sendikalarda böyle bir hareketliliği görmüyorum ben. Kendi üyesi olursa dikkate alan, başka bir üye olursa dikkate almayan bir yapıda. Dolayısıyla ben o noktada çok umutlu değilim açıkçası. Ama bu demek değildir ki, hiçbir şey yapmayacağız. Elbette bir şeyler yapmalıyız, bu fikirleri öne çıkartmalıyız. Toplumun duyarlı kesimlerini harekete geçirmeliyiz. Etrafta gördüğümüz üç beş aydın insanın, duyarlı insanın yaptığı da genel olarak bu zaten. Ama bunun belirli bir merkeze sıkışmaması, çok daha geniş yerlere ulaşması gerekirdi. Ben bu noktada biraz umutsuzum. Taksim, Beşiktaş, Kadıköy civarına sıkışmış solcu gençliğin, Beyoğlu’nda yürüyüş yapmanın çok yeterli olmadığını düşünüyorum. Elbette önemli şeyler ama bunun daha fazla kitleselleşmesi lazım. Bunun için de toplumun farklı kesimleriyle, varoşlarla iletişimin çok daha yakın ve sıcak bir seviyede gitmesi gerekir. Aksi takdirde ben sizi anlamazsam, siz beni anlama şansına sahip değilsiniz. Hiçbir şansınız yok. Ben sizi anlamak zorundayım, ki sizden de bir karşı duyarlılık bekleyim ve benim hisstettiklerimi yaşadıklarımı anlayabilesiniz. Aksi takdirde ben sadece masturbasyon yapıyorum demektir. Toplum direnişlere ya da hak alma mücadelesine pek de yabancı değil aslında. Sınıf bilincinin olmaması konusu kendiliğinden olan bir şey değil. Bu durum sadece toplumun bireyselleşmesiyle mi açıklanır?

Hayır. Ben sadece örgütlü olmamaya bağlıyorum. Sınıf bilincinin düşük olması veya bu tür şeylerden uzak kalma, toplumun örgütlü olmamasıyla ilgili. Toplum örgütlenirse zaten, sağda da solda da olabilir insanlar, ama sınıf bilinci yerleşir. Öyle sendikalar var ki, her gruptan insan var içinde. Bütün sol ya da sağ fraksiyonlar var aynı sendikanın içinde ama beraber yürüyebiliyorlar, beraber bir grevi örgütleyebilirler. Bu bana şunu gösteriyor; demek ki insanların görüşleri farklı da olsa belirli bir eksen etrafında bir araya gelebiliyorlar. İş kazaları da öyle. İş kazaları çerçevisinde örgütlenen bir hareket, sadece farklı görüşleri ama işte bence dar grupçuluk yapıyor insanlar. Senden benden, o partiden bu partiden diye ayırdığı zaman, o zaman bir dışlanmışlık gerçekten bir zayıflık, bir çöküntü yaratıyor. Herkes o zaman bir kenara çekiliyor. Sendikal harekete baktığınız zaman hep böyle parçalanmalarla dolu. 1989-1993 toplu sözleşme döneminde reel ücretlerde yaşanan aşınma, 1994 yılında sermayenin, esnek çalışma biçimlerini çeşitlendirip yaygınlaştırdığı, özelleştirmeleri hızlandırdığı, taşeronlaşma ve fasonlaşmayı genişlettiği bir dönem oldu. 2001 krizinin ardından İş Yasası’nın gelmesiyle esnekliğin gelmesi. Son olarak da 2008 kriziyle Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında pekçok hak kaybını yaşanması durumu söz konusu. Yani krizli dönemlerin ardından ortaya atılan pekçok konunun çalışanların aleyhine şekillendiğini görüyoruz. Bu krizlerden çıkmanın yolu hep böyle mi olagelir? Krizin bedelini çalışanların ödemesini sağlamak, sanıyorum ki daha çabuk hayata geçebilen bir yol, daha hızlı örgütlenebiliyor. Yedek iş gücü ordusu genişlediği zaman çalışanların gelirleri üzerinde her zaman bir baskı yaratılacaktır, yaratılıyor da. Krizler, kapitalist sistem içinde sürekli tekrar eden bir şey. Kapitalistlerin krizlere karşı bireysel olarak yapabilecekleri şeyler çok sınırlı, yapamazlar; yapamıyorlar da nitekim. Gelirleri düşüyor, işlerini kaybediyorlar, sosyal güvenceden yoksun bir şekilde yaşamaya başlıyorlar. Bu Amerika’da da, Türkiye’de de, başka ülkelerde de böyle. Krizlere karşı dayanıklı olabilmek için bir örgütlenme, bir planlama yapmak gerekiyor. Siz o kapitalist sistem içindeyseniz krize girmek durumundasınız. Uzakta tutmak, teğet geçmek

Kuvvet Lordoğlu kimdir? 1952’de İstanbul’da doğdu. 1973 yılında İ.Ü İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra yine aynı alanda yüksek lisans yaptı. 1981 yılında asistan olarak girdiği Bursa Üniversitesi’nde 1982’de Doktor ünvanını aldı. 1986 yılında ise Çalışma Ekonomisi alanında Üniversite Doçenti oldu. 1991’de Marmara Üniversitesi’ne geçen Lordoğlu, 1994 yılında Profesör oldu. 2009 yılından beri Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde görev yapmaktadır. Ulusal ve uluslararası pek çok dergi ve kitapta makaleleri bulunmaktadır. Lordoğlu aynı zamanda AKUT’un kurucularındandır. tamamen politik şeyler yani. Özellikle son yıllarda, GSMH’dan pay alan gruplar içinde özellikle son 10 sene içinde emeğin payı azalıyor. Bu şu anlama geliyor: Ücretle çalışan kesim azalıyor. Ücretler düşmüyor ama işsizlik çok artıyor.

Krizlere karşı dayanıklı olabilmek için bir örgütlenme, bir planlama yapmak gerekiyor. Siz o kapitalist sistem içindeyseniz krize girmek durumundasınız. Uzakta tutmak, teğet geçmek tamamen politik şeyler yani. İş var ama beğenmeyen çok anlayışı doğru mudur sizce? Yok, onu her şey için söylemek kolay değil. Bazı meslekler için denebilir. Eğitim düzeyi yükseldikçe işsizlik oranı artıyor, tam tersi olması gerekirken. Yüksek eğitim mezunlarının, bu kadınlarda özellikle artıyor, bu hem ayrımcılığa işaret ediyor, iş bulmadaki sıkıntılarını gösteriyor hem de Türkiye’de özellikle, iş piyasası içinde iş seçenler daha çok yüksek eğitimlilerin olduğunu gösteriyor. Lise, ortaokul mezunu, ne iş olsa yaparım diyor. Dolayısıyla onlar düşük ücrete, asgari ücrete razılar. Üniversite bitirenler ise benim alacağım ücret bu olmamalı diyor. İş aramaya devam ediyor o yüzden.


(

13 EGITIM

16 Nisan 2013

YÖK’le bilim konuşulamaz

Açık var, atama yok

10 Nisan’da Çankaya’da yapılan Türkiye’nin bilimsel geleceğinin konuşulduğu toplantıya Cumhurbaşkanı Gül’ün davetiyle YÖK başkanı Gökhan Çetinsaya, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altınbaşak, TÜBA Başkanı Ahmet Cevat Acar, Prof. Dr. Derya Örs ile gazeteciler katıldı. Genç-Der üyeleri YÖK ile bilimin birlikte konuşulamayacağını söyleyerek toplantıyı protesto etti. İSTANBUL berna dülger

Genç-Der temsilcileri “YÖK’ü Kapatacağız” diyerek sürekli eylemlerine devam ediyor. Hacettepe’de Üniversiteler Arası Kurul’u protesto eden, YÖK binasının kapısını şeritlerle kapatarak binaya giriş çıkışı engelleyerek YÖK’ü kapatan ve en son ‘YÖK’ü Kapatacağız’ dosyalarını Nabi Avcı’ya sunarak görüşme yapan Genç-Der, YÖK’ü kapatmak için mücadele etmeye devam ediyor. Türkiye’nin bilimsel geleceğinin konuşulacağı toplantıda, konuyla ilgili görüş alışverişinde bulunulacağı söylendi. Türkiye’deki bilimin üreticisi olarak söz sahibi olmak isteyen gençler ise, öğrencisiz bilimin konuşulmasını protesto etmek için Çankaya Köşkü’ne yürüdüler. laştılar. Köşk’ün kapısına dahi gelmelerine izin verilmeyen temsilciler 10 Genç-Der temsilcisi bir süre yürüyüşüne devam etmek için direndiler ancak sonrasında çegözaltına alındı Üniversite öğrencileri bilimin üre- vik kuvvet saldırısı ile karşılaştılar. ticisi konumundayken, öğrenciler Polis barikatını aşan öğrenciler, çevik olmadan Türkiye’nin bilimsel gele- kuvvet ekiplerinin saldırısıyla durceğinin konuşulmasını kabul etme- duruldu. Öğrencilere yapılan bu sert yen Genç-Der temsilcileri, toplantı- müdahaleyi çekmek isteyen basının yı protesto etmek üzere Çankaya’da görüntü alması polis kalkanları ile toplandılar. Toplantıya katılmak is- engellenmeye çalışıldı. Kendi haklatediklerini söyleyen gençler “YÖK’ü rında yapılan toplantılara katılmak çıkarın bizimle konuşun!” dediler. isteyen Genç-Der Temsilcisi 10 öğToplantıya alınmayınca köşke renci yaka paça gözaltına alındı. doğru yürüyüşe başlayan Genç-Der Gözaltına alınan 10 Genç-Der temsilcileri polis barikatıyla karşı- temsilcisi ifadelerinin alınmasının

11. Kalite ve Başarı sempozyumunda konuşan Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer Balıbey, şunları söyledi: “Öğretmen açığımız yıllardır var. Şu anda bizim 130 bin civarında öğretmen açığımız var, ama 360 bin de öğretmen fazlalığımız var. Arz-talep ilişkisine bakıldığında öğretmenlerimizi Maliye Bakanlığı’nın verdiği bütçeye göre alıyoruz. Her sene MEB 40-50 bin öğretmen alıyor.” Fakat hala o 130 bin öğretmen açığı kapatılmıyor. 2011 yılında bir açıklama yapan eski bakan Ömer Çelik ise mevcut olan 130 bin açığın yüzde yüz eğitime geçilmesi durumda 550 bine çıktığını söylemişti. YARIN EĞİTİM

ardından serbest bırakıldı.

deki en büyük engel zaten YÖK’ün ta kendisidir. Bu sebeple cumhurbaşkanını Genç-Der’in yayınladığı YÖK’ün kapatılması için harekete açıklamanın bir kısmı Nabi Avcı gibi cumhurbaşkanı geçmeye çağırıyoruz. YÖK’ü masaAbdullah Gül’de YÖK’ün 1980’in sına oturtarak 1980’den beri üniverşartlarına göre bir model olduğunu sitelerin tepesine oturtulan 12 Eylül savunmadı mı? Çok eski değil, 27 kurumunu bilimin temsilcileri araMayıs 2011’de. Bu sözleriyle şimdi sında göstermek, meşrulaştırmak, yaptığı çelişmiyor mu? Cumhurbaş- sevimlileştirmek yanlıştır. Genç-Der kanı elbette bilimi tartışmalı ve ge- bu yanlış gidişata her an her yerde liştirilmesi için değerlendirmelerde dur diyecek. Herkesin söz verdiğini bulunmalıdır. Ama muhatabı YÖK biz gerçekleştirene kadar uğraşacağız. olamaz. Bilim ve YÖK, Galileo ile YÖK’ü Kapatacağız. ortaçağ karanlığı kadar zıt iki şeydir. Üniversitelerde bilimselliğin önün-

Şimdi sıra Nabi Avcı’da Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı 5 Nisan’da Genç-Der ile yaptığı görüşmede Orson Welles’in ‘’I Know What It Is To Be Young’’ şarkısını dinlemelerini ve Joseph Needham’ın “Doğunun Bilgisi Batının Bilimi” kitabını okumalarını önermişti. Ancak görüşmeden sonra Genç-Der’in yaptığı açıklamayı yalanlamıştı.

yaptığı işleri yapmamış gibi görünemeyeceğini, hatırlatmak için Bulutsuzluk Özlemi’nin Sözlerimi Geri Alamam şarkısını dinlemesini önerdiler. İkinci olarak ise “Bize iyi davranması, görüşlerimizi desteklemesi ya da YÖK’ün çürümüş olduğunu söylemesi, biz bunları basına duyuruncaya kadar geçerli olabildi. Sonrasında ise yalanlamalar geldi. Ya bilimden yanasındır ya Nabi Avcı’ya iki tavsiye da yöneten bir azınlığın kısa vadeli çıBir bakana özellikle de Milli Eğitim karlarından. Eğer görüşün birincisiyse Bakanı’na yakışmayan şekilde sözle- sözlerini yalanlamaz, YÖK’ü kapatmak rini yalanlamasını kınayan Genç-Der için kolları sıvarsın. Bakan Nabi Avcı üyeleri de bakana öneri sundu. İlk aslında göründüğü gibi ikinci kategoriolarak söylediği şeyleri söylememiş, de yer alıyor ve bu yüzden YÖK’ü kal-

dırmıyor. Biz yine oldukça bilindik bir sözü Bakan Avcı’ya hatırlatmak istiyoruz.” diyerek, Mevlana Celalettin Rumi’nin “Ya Olduğun Gibi Görün Ya Da Göründüğün Gibi Ol” adlı kitabını okumasını önerdi. YARIN EĞİTİM

Günlük hayatta herhangi bir alanda “Altın Oran” tamlamasını duyabilirsiniz. Sevda Yeniköylü’nün bu yazısında Altın Oranı bulacaksınız. Sevda Yeniköylü, her hafta matematiğin önündeki perdeyi kaldırıp bize içeriyi gösterecek.

BEETHOVEN’IN MATEMATİĞİ Çoğumuzun hiç olmazsa kulağına değmiştir ‘Altın Oran’... Düşünelim! Sokağa çıkıp sorsak, alacağımız cevapları tahmin edeniniz var mı? Aklıma esenlerden bir kaç tanesi: - Valla abey Kâbe’de altın oran var… - Neresinde beyefendi? - İçinde galiba abey… - Belki yanına koymuşlardır? - Yanlış da hatırlıyor olabilirim hani abey… Yanında da olabilir... - Altııınn... Oran. Yav bu altın fırladı ya... Onun oranı bu. - Neye oranı efendim? - (Arkalardan) Dolara dolaraa… - Gelin efendim kaçmayın, gelin. Size soralım. - Neyi hocam? - Altın Oran nedir? - Dolarla altının satılması, satılması doların, oranı... İşin ironisi bir yana, neyin doğru olduğunu bilmeye herkesin hakkı var. İnsan türü, ba-

şından beri, 4,5 milyar yıldır değişen ve ekonomist bir yapıya bürünen doğayı hayretle izler ve onun ‘rutin’lerini, kendi ‘mükemmel’i olarak değerlendirir. Altın Oran ne bir mükemmeldir ne de bir tasarım sonucudur. Peki, nedir bu Altın Oran? Bir doğru parçası düşünelim. Öyle iki parçaya bölelim ki; büyük parçanın küçük parçaya oranı, bütün doğrunun büyük parçaya oranına eşit olsun. İşte bu oran, Altın Oran olacaktır. Yaklaşık 1,618’e denk gelmektedir. Mısır Piramitleri: İşte size Altın Oran’ın en eski örneklerinden biri. Şimdi ne alaka Altın Oran ve milattan önce yapılan Mısır Piramitleri? Alaka şu, her bir piramidin tabanının yüksekliğine oranı evet Altın Oran’ı veriyor. Bir canlı veya doğal bir yapıda Altın Oran’a rastlanması, o canlının veya yapının ‘tasarlanmış’ ya da ‘düzenlenmiş’ olduğunu göstermez. Zira doğal sistem ekonomisttir. Canlılar, kendileri için en fazla verim sağlayan düzeni, kombinasyonu ya da yaşayış biçimini benimserler. Bünyeleri, bu kombinasyonlara ya da düzenlere karşı bazı tepkiler vererek, hangisinin daha verimli olduğunu gösterirler.

Hüseyin Çelik’in tarafı belli

Hüseyin Çelik AKP Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Dicle Üniversitesi’nde kendilerini Hizbullahçı olarak tanımlayan öğrencilerin Kürt öğrencilere 8 Nisan’da satırlar, tuğlalar, sopalarla saldırdığını görmezden gelerek, tepki gösteren Kürt öğrencileri terörü beslemekle suçladı. Konuşmasında üniversitelerde yaşanan saldırılar için “Sizce tesadüf mü?” diye sordu. Çelik, “Üniversitelerimize, gençliğimize, istikbalimize bu kötülüğü yapmaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyoruz. Herkes sorumluluk bilinciyle hareket edecek. Gençliğimizi sağduyulu olmaya, onun bunun maşası olmamaya davet ediyoruz.” dedi. YARIN EĞİTİM

Bu ÖTK’lar kimi temsil ediyor?

SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı

Canlı ise bu tepkilere karşılık olarak ‘en iyi kombinasyon’u seçer. Örnek; arıların bal peteklerini altıgen olarak seçmeleri. Bunun çok basit bir açıklaması vardır: Altıgen formun, bir çemberin içini en ekonomik şekilde dolduran form olması. Bütün bunlar, bize şunu gösterir ki; bir canlı, kendini savunabilen, beslenebilen ya da bir egoya sahip olan bir canlı, kendisi için en iyi olanı seçerken; ‘’Yahu dur bir altın oranlı organ ya da yapı geliştireyim’’ demez. Sadece kendisi için en iyi olanı seçer. Bunu, ebeveyn fillerin yavrularını hortumlarıyla çektikleri su ile yıkamalarına benzetebiliriz. İzlerken bize çok enteresan, hatta komik gelir. Ama o hayvanlar öyle evrilmişlerdir. Gayet de normal bir rutindir bu davranış onlar için. Bestecilerin de yapıtlarında kimi zaman yapıtı oluşturan daha küçük bölümlerin sürelerini, kimi zaman da yapıtın doruk noktasının konumunu altın orana uygun olarak yerleştirdikleri görülmüştür. Haendel’in ‘Hallelujah’ı, Mozart’ın çoğu piyano sonatı, Beethoven’in 5. Senfonisi… Kim bilir belki de Beethoven’ın matematiği, Pisagor’un matematiğiyle yarışır nitelikteydi...

Sütçü İmam Üniversitesi Öğrenci Konseyi üyeleri, üniversitelere siyasetin sokulmamasını isteyerek, Türkiye Öğrenci Konseyi tarafından ‘çözüm süreci’nin desteklendiğine dair açıklamasına katılmadıklarını söyledi. Öğrencilerin sözde bilinçlendirme laflarıyla siyasetin kirli girdabına sokulmaya çalışıldığını iddia ettiler. Üniversitelerin mücadele yürüterek, öğrencileri temsil etmeye çalışan kesimleri ise bu açıklamaya genel olarak katılmıyor. Her fırsatta üniversitelerden “Gençliğin siyaset yapması engellenemez” sözleri duyuluyor ekranlardan. Siyaset istemeyen gençlerin sözleri duyanlara ‘bu gençler uzayda mı yaşıyor’ dedirtiyor. YARIN EĞİTİM

Öğretmene vergi memurluğu

Maliye Bakanlığı, Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği’ndeki yeni yapılan değişiklik ile işsiz öğretmenlere vergi memuru olma yolunu açtı. Ayrıca tüm mühendislik alanları ile fen edebiyat fakültesi mezunları da vergi memuru olabilecek. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 7 bin 200 vergi müfettişi alınacağını açıkladı. Değişiklik ile müfettiş olacak adayların sözlü sınavlarında yazılı sınavda sorulan ekonomi bilgisi soruları da sorulmayacak. Yapılan değişikliğe göre, Başkanlık, Vergi Müfettiş Yardımcılığı giriş sınavının yazılı kısmını imzalayacağı protokol ile ÖSYM’ye yaptıracak. YARIN EĞİTİM


14 LISENIN GUNDEMI

16 Nisan 2013

Dönüştürülen dershaneler paralı eğitimin devamcısı

YGS’deki sıfırcı okullara soruşturma

Başbakan Erdoğan, 4+4+4 eğitim politikasıyla birlikte ‘’Dershaneleri kapatacağız’’ açıklamasının ardından yeni lise programıyla oluşturularak, özel okula dönüştürülüp üniversite sınavına hazırlayacak olan hazırlık modelinin ilk örneği Uğur Hazırlık Liseleri, İstanbul İncirli’de açılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğrenime Giriş Sınavı (YGS) sonuçlarını mercek altına aldı. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından, sıfır çeken ve barajı geçemeyen öğrencilerin okudukları okullarda inceleme başlatıldı. İncelemede, 12 yıl eğitim gören öğrencilerin, 160 sorudan bir tekini bile yapmamasının nedenlerinin araştırılacağı söylendi. Öğrencilerin YGS’deki başarısızlıklarının temelinde yatan niteliksiz eğitim incelemeye alındı. YARIN EĞİTİM

İSTANBUL Nurseli gözüaçık

AKP hükümetinin bu yıl uygulamaya koyduğu 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte, dershanelerin özel okullara dönüştürülüp, eğitimin daha da paralı bir hale getirilmesi projesi devam ediyor. Dershaneler Kapatılsın, Özel Okullar Açılsın AKP Hükümeti, iktidara geldiğinden bu yana 10 yıllık bir sürede dershane sayısı 3 bini geçerek ciddi bir şekilde artış gösteren dershaneleri kaldırılacağı yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Başbakan Erdoğan, halkın talebinin bu yönde olduğunu söyleyerek; ‘Okullar niye var? Okul varsa dershane niye var?’ diye sorduklarını dile getirmişti. Fakat dershanelerin kaldırılması, Başbakan Erdoğan’ın dile getirdiği şekilde kulağa hoş gelen bir uygulamadan ziyade dershanelerin kapatılıp, özel okullara teşvik edildiği bir sistemdir.

Liselilerin devamsızlık krizi

demik yeterliliğe ulaşmasını, hem de güçlü bir üniversite hazırlığı yapmasını sağlayacaklarını dile getirirken; okul, hafta içi ve hafta sonu normal eğitiminin yanı sıra hafta içi 16.0018.00 arası, hafta sonu da cumartesi günleri öğrencileri üniversiteye hazırlayacak. Devlet okullarına göre daha iyi bir eğitim almak isteyen öğrenEğitim Sistemindeki Adaletsizlik cilerin tercih edeceği Uğur Hazırlık Büyüyor Liseleri’nin, eğitim sistemindeki Dershanelerin özel okula dönüştürül- adaletsizliğin büyümesine yol açacamesi, 45 yıllık Uğur Dershanesi’nin ğı aşikardır. Bakırköy’deki bir şubesinin ‘’Uğur Hazırlık Liseleri’’ adıyla dönüştürül- Emekçi Çocuklarına Üniversite mesiyle birlikte hayata geçirildi. Uğur Kapıları Kapanıyor Hazırlık Liseleri, liselilerin hem aka- Başbakan Erdoğan, dershaneleri

kapatmanın gerekçesi olarak ‘’Benim parası olmayan, gücü olmayan vatandaşım tabi dershaneye yavrusunu gönderemiyordu’’ diye belirtmişti. Fakat varolan somut duruma baktığımızda AKP hükümetinin her alanda sürdürdüğü özelleştirme politikalarından, eğitim alanı da nasibini almış, dershanelerin özel okula dönüştürülmesiyle eğitim bir kademe daha paralılaşmıştır. Maddi imkanları elveren ailelerin çocukları, varolan sınav odaklı rekabetçi eğitim sisteminde ‘iyi bir üniversiteye’ yerleşip, ‘iyi bir gelecek sahibi’ olabilmek için, ücreti 12-13 bin TL civarındaki Uğur Hazırlık Liseleri’ne gidebilecekken;

emekçi ailelerin çocuklarına üniversite kapıları kapanacak, elemeci sistemde ‘başarısız’ sayılacaklardır. Nitelikli Eğitim Parayla Satılıyor Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi, eğitim sistemindeki eşitsizliği ayyuka çıkaracekken; AKP hükümeti, asıl problem olan ve dershanelere teşvik eden eğitimin niteliksizliği hakkında hiçbir söz söylemiyor. Devlet okullarındaki eğitimin niteliksizliğinin özel okullara teşvik etmesi ile, ülkede eğitim adeta satılarak, ticarete dönüştürülmüş oluyor.

Meslek lisesi derslerini sanayiciler belirledi Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri Türkiye’deki 300’den fazla Organize Sanayi Bölgesi’ni tek tek dolaşarak meslek liseleri müfredatını sil baştan yeniden yazıyor. Nitelikli eleman bulamadıkları için şikayetçi olan sanayiciler Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşerek yeni bir ders müfredatının hazırlanmasını istedi. Müfredatları sanayiciler yazıyor Milli Eğitim Bakanlığı meslek liselerinin derslerini yeniden planlarken, derslerin müfredatlarını da yeniden şekillendirmeye başladı. Bazı okulların derslerin müfredatının tamamı ise bizzat sanayiciler tarafından hazırlanıyor. Meslek liseli öğrencilerin derslerinin Milli Eğitim Bakanlığı dışında başka kurum ya da kişiler tarafından hazırlanıyor olması, liseli öğrencilere verilen eğitimin amacının sapmasına yol açıyor.

Önce eğitimde sonra elemanda nitelik Meslek liseli öğrencilere okullarında nitelikli olarak bir eğitim verilmezken öğrencilerin liseden mezun olduktan sonra nitelikli birer eleman olarak çalışmaları beklentisi yaygın olmakla beraber, liseli öğrencilerin derslerinin müfredatlarını sanayiciler belirliyor. Eğitimle ilgisi olmayan fabrika sahipleri öğrencilerin okullarında aldıkları eğitimi belirlerken, meslek liseli öğrencilere nitelikli eğitim verilmesinin dışında direkt olarak fabrikalara işçi yetiştirilmesi amaçlanıyor.

tan sonra ise fabrikalarda ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyorlar. Meslek liseli öğrencilerin bu alanda sömürülmesine son verilmesi için bir atakta bulunmayan hükümet, liseli öğrencilerini direkt olarak patronlara teslim ediyor. YARIN EĞİTİM

Meslek liselerinden “öğrenciler” mezun olmalı Organize Sanayi Bölgeleri’ne meslek liselerinden işçi yetiştirmek isteyen fabrika sahipleri Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşarak 30’dan fazla dersin müfredatını yazdı. Meslek liseli öğrenciler potansiyel işçi olarak yetiştirilip, mezun olduk-

Yurt isteyen liseli darp edildi Özel eğitim kurumları kapatılsın Biz öğrencilere okularda nitelikli eğitim verilmediği için alternatif eğitim kurumlarına yöneltilerek dershanelere gitmek zorunda bırakılıyoruz. Parası olan özel okullarda ve destek olarak dershanelerde iyi bir eğitim alırken, emekçi çocuklarına nitelikli eğitim imkanı sunulmuyor. Bu eşitsizlik ve adaletsizliğe dayalı eğitim sisteme son verilerek tüm özel okullar kapatılmalı ve eğitim, parasız olarak devlet tarafından verilmelidir. YARIN EĞİTİM

Van Gürpınar Kaymakamı Nurullah Kaya, Gürpınar Anadolu Lisesi’ni ziyaret etti. Okulun yurdu olmadığı için sıkıntı yaşayan öğrencilerin sorununu kaymakama karşı dillendiren öğrenci, “Devlet değil misiniz siz ? Neden yurt yapmıyorsunuz ? Yapmak zorundasınız.” dedi. Bunun üzerine, okul sorunlarını kaymakama ileten öğrenci kaymakamın güvenliği tarafından darp edilerek okuldan uzaklaştırıldı.

Öğrenci, kaymakamın korumasına dava açtı ancak mahkeme C.K adlı korumaya, öğrenci V.C’yi basit, tıbbi müdahele ile giderilebilir şekilde kasten yaralama suçunu işlediği gerekçesiyle 2 bin lira adli para cezası verdi ve mahkeme, hükmün açıklanmasını 5 yıl süre ile erteledi. Öğrencilere okul sorunları hakkında söz hakkı verilmezken sorunları dile getiren öğrenciler çeşitli biçimlerle darp edilerek susturulmaya çalışılıyor. YARIN EĞİTİM

Üniversite sınavına hazırlık sürecinde olan öğrencilerin aldığı raporlara ilişkin Kırşehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden uyarı geldi. Kırşehir İl Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata, en iyi eğitim alınacak yer okullardır diyerek öğrencileri rapor almamaları konusunda uyardı. Okullarda verilen eğitimin niteliksizliğinin kanıtı olarak bu yıl yapılan YGS’de 8 bin 586 öğrenci sıfır çekerken 61 bin 36 öğrencinin barajı geçemediği açıklanmıştı. YARIN EĞİTİM

Bursa’da imam hatip protestosu

Merkez Nilüfer İlçesi Konak Mahallesi’nde bulunan, çevre mahallelerden gelenlerle birlikte 1225 öğrenciye eğitim veren Fatih Lisesi’nin, imam hatip lisesine dönüştürüleceğini duyduklarını belirten 100 kadar öğrenci ve veli, 13 Nisan günü okul önünde toplandı. Öğrenciler İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü protesto etti. AKP hükümetinin 4+4+4 ile kendi politik hattına göre muhafazakarlaştırmaya çalıştığı eğitime karşı öğrenciler direnmeye ve bilimsel eğitim taleplerini dillendirmeye devam ediyorlar. YARIN EĞİTİM

Bilimselliğe karşı : e-eğitim sistemi

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı (BİDEB) tarafından lise öğrencilerine yönelik bu yıl ilk kez “Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması” başlatıldı. Üniversitelerde sanal olarak kampüs ve derslikler yaratılıp sanal sınıf ortamında derslerin sanal olarak öğrencilere sunulduğu sistem, liselileri de kapsayan bir hale getirildi. İnternet üzerinden yayılmaya çalışılan e-eğitim sistemi öğrencilere bir kazanım sağlamazken, sadece öğrencileri mezun etmeye yönelik yapılan bu çalışma eğitimi olumsuz olarak etkileyecek durumlardan biri oldu. YARIN EĞİTİM


15 DUNYA

16 Nisan 2013

Dünya Turu

Almanya

Fuar işsizlerle doldu

Başbakan istifa etti Devlet Başkanı onayladı

Filistin Başbakanı Selam Feyyad görevinden istifa ettiğini bildirerek, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a istifasını sundu. Devlet Başkanı Abbas da istifayı kabul ettiğini açıkladı. Hükümetten istifaya ilişkin herhangi bir açıklama gelmezken istifanın ABD Dışişleri Bakanı’nın Ortadoğu ziyaretinin ardından gerçekleşmesi dikkat çekti. Dış servis İBRAHİM KESKİN

Feyyad, 2007’den bu yana başbakanlık görevini yürütüyordu. Arap basınında, Feyyad’la Mahmud Abbas arasında hükümet politikalarına ilişkin anlaşmazlıklar olduğu ve istifa kararının bu görüş ayrılıkları ile ilgili olabileceği yorumları yer aldı. Selam Feyyad istifasının gerekçesini halka henüz duyurmadı. Arap Birliği ise konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Ateşkes sürecine etki etmemesi için gerekenlerin yapılacağını aktardı. Kerry’nin ziyaretinin ardından Hafta başında İsrail’e giden ABD

Dışişleri Bakanı John Kerry, Filistin lideri Mahmut Abbas, İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 2010 yılından beri donmuş olan barış sürecini yeniden canlandırmak için görüşmeler yapmıştı. Kerry, İsrail Filistin arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasına yönelik çabalar içinse “Uzun süredir donmuş olan ilişkileri hızlı bir şekilde yeniden başlatmaktansa doğru başlatmak daha iyidir” demişti.

sında 3 yıl önce duran barış süreci görüşmelerinin yeniden başlaması için Arap Birliği’nin başlattığı girişim kapsamında Katar Emiri Hamad bin Halife Al Sani başkanlığındaki Arap bakanlar heyeti de 29 Nisan’da Washington’a gidecek.

Arap Birliği’nin Filistin işlerinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Sabih, yaptığı açıklamada, Katar’ın başkenti Doha’da yapılan Arap Barış Planı Komitesi İstişare Toplantısı’nda ABD ziyareti için 29 Nisan tarihi Arap Birliği heyeti Washington’a üzerinde anlaşmaya varıldığını kaygidiyor detti. Sabih, “Söz konusu ziyaret, Öte yandan, Filistin ile İsrail ara- Arap Birliği Zirvesi’nde, İsrail’in

uzlaşmaz tavrı ve Yahudi yerleşimleri sürdürmesi nedeniyle duran barış süreci için diplomatik ve siyasi olarak harekete geçilmesi kararına dayanıyor” dedi. Açıklama bekleniyor Yıllardır süregelen İsrail’in Filistin üzerindeki baskı ve bombardımanlarını sonlandırmak için çabalanan süreçte, ateşkesin bir düzey sağlanmasının ardından ortaya çıkan bu gelişme şaşırtıcı oldu. İstifasını sunan eski Filistin Başbakan’ın açıklama yapması için gözler çevrilmiş vaziyette.

AB’den Kıbrıs Merkez Bankası’na müdahale sinyali

Şili’de “Parasız Eğitim” eyleminde 113 gözaltı Şili’de kaliteli ve parasız eğitim için sokağa çıkan lise ve üniversite öğrencilerine polis müdahale etti, 74’ü reşit olmayan 113 öğrenci gözaltına alındı. Şili’de öğrenciler iki yıldır eğitimin piyasalaştırılmasına karşı mücadele ediyor. Son gösteride de özellikle La Alameda caddesinde, polis tazyikli su ve plastik mermiyle müdahale etti. Öğrenciler de taş ve sopayla karşılık verdi. 113 öğrenci gözaltına alındı. Eyleme, resmi rakamlara göre 200bin kişi katıldı. Son iki haftada direnişin dozunu artıran öğrenciler, okul işgallerine de başladı. Geçen hafta ise üç lise işgal edildi.AFP, ACES isimli öğrenci birliği, Salı için eylem çağrısı yaptı. Santiago Üniversitesi öğrencisi Paula Levi, öğrencilerin daha kaliteli ve parasız eğitim istediğini söyleyerek devam etti, “Öğrenciler kapasitelerine göre değil, sosyoekonomik durumlarına göre okul seçebiliyorlar.” YARIN DÜNYA

Güney Kıbrıs Merkez Bankası Başkanı Demetriades, ülke merkez bankasının bağımsızlığının tehdit altında olduğunu belirtti. Güney Kıbrıs için öngörülen 10 milyar euroluk yardımın onaylanmasının ardından gerginlik sürüyor. Demetriades, Güney Kıbrıs’ın kurtarma paketi kapsamında paralarını kaybedenlerden ölüm tehditleri aldığını ve ayrıca merkez bankasının bağımsızlığının tehdit altında olduğunu söyledi. Hükümetin, merkez bankasının izni olmadan ülkenin altınları satılığa çıkarmış gibi göründüğünü kaydeden Demetriades, anlaşma kapsamındaki bankalara müdahale olduğu söyledi. Avrupa

Thatcher’ın ölümünü kutladılar İngiltere’de binlerce solcu ve anarşist 1980’li yıllara damgasını vuran “Demir Leydi” lakaplı eski muhafazakar başbakan Margareth Thatcher’ın ölümünü kutlamak için sokaklara döküldü. Polis eylem yapanlara saldırdı. Protestocularla polis arasında çıkan çatışmada en az bir kişi ciddi şekilde yaralandı. Ülkenin sanayi kentlerinden biri olan ve işçi sınıfının yoğun olduğu Liverpool’da da sokaklara dökülen işçiler ise başbakanın ölümünü havai fişeklerle kutladı. Sonuna kadar liberalizmi savunan es-

ki başkanın ölümü halkı sevindirirken, Türkiye’li bir iş adamı olan Hüseyin Özen, Thatcher’ın evinin önüne Türkiye bayrağı şeklinde karanfillerle bezeli çelenk bıraktı. Üzerinde ‘Büyük lider, mekanın cennet olsun’ yazdırdı. Özen bir açıklama yaptı. Açıklamasında “Thatcher’ı seviyorum çünkü vatanına milletine faydası olan bir insandı, KDV’yi o icat etti. Turgut Özal’da onu takip ederek çok başarılı işler yaptı.” dedi. Ayrıca cenaze törenine Türkiye’yi temsil etmek üzere Hüseyin Çelik Almanya’ya gidecek. YARIN DÜNYA

Merkez Bankası Başkanı Draghi, “Güney Kıbrıs Merkez Bankası’nın altın satışı ile öncelikle bankalara acil kredi desteği ELA’dan oluşabilecek zararlar karşılanmalı. Karar Güney Kıbrıs Merkez Bankası tarafından alınacak” dedi. Mario Draghi’nin Demetriades için parlamento tarafından soruşturma açmasını eleştiren mektubu Güney Kıbrıs Devlet Başkanı’na gönderdiğini doğruladı. YARIN DÜNYA

Avrupa’nın en büyük fuar alanlarından birine sahip olan Almanya Hannover’de düzenlenen fuarlara iş arayanlar ve işverenler damga vuruyor. Hannover Messe’de ‘Job Market’ (İş Pazarı) adı altında kurulan stantlara ilgi fazla. Yetkililer fuarlara Avrupa’nın dört bir yanından takip eden işsizlerin katıldığını belirterek, “Birçok firma Avrupa ve Çin’deki yatırımları için beyaz yakalı çalışan arıyor” diye konuştular. Fuara gelen işsiz sayısı ise oldukça fazlaydı. Son zamanlarda işsizlik maaşının yetmemesi ve iş arayan insanların dikkate değer biçimde artmasının göstergelerinden biri de bu fuara gösterilen ilgi oldu. Makine satışı yapılan fuarda, makine alıcılarının sayısı iş isteyenlerin sayısının çok altında kaldı. Rakam işverenlerin beklediğinden fazla olunca herkese iş veriliyormuş gibi davranılan fuarın rengi değişti. YARIN DÜNYA

Venezuella

Yeni başkan Maduro

Venezuella’da Devlet Başkanı Hugo Chavez’in ölümü ardından düzenlenen seçimin galibi Chavez’in halefi olarak görmek istediği Nicolas Maduro oldu. Sosyalist aday Maduro, oyların yüzde 50.7’sini alırken, muhalefetin adayı Henrique Capriles ise yüzde 49.1 oy aldı. Seçim komisyonu, sonuçların geri alınamayacağını açıkladı. Maduro, seçimin ardından başkent Caracas’ta destekçilerine seçimi “adil, yasal ve anayasal bir şekilde” kazandıklarını söyledi. 19 Nisan’da yemin edecek olan Maduro, 2019 yılı Ocak ayına kadar görev yapacak.Ülkede seçime katılımın yüzde 80 oranında olduğu belirtiliyor. Daha önce seçimlere hile karıştırılmasının amaçlandığını belirten Capriles henüz sonuçlarla ilgili bir açıklama yapmadı. Bu kez iki aday arasındaki fark çok daha az oldu. YARIN DÜNYA

Mısır

Adalet gelemiyor

Devrim sırasında göstericilerin öldürülmesi emrini vermekle suçlanan eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in yeniden görülen davasına bakan hakim, davadan çekildiğini açıkladı. Kahire’deki Polis Akademisi binasında yapılan duruşmada, mahkeme hakimi Mustafa Hasan Abdullah davadan çekildiğini belirterek, dava dosyasını İstinaf Mahkemesi’ne gönderdi. Duruşmanın yapıldığı binanın önünde Mısır eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yanlılarının olması dikkati çekti. Mısır Başsavcılığı’nın mahkemede, suçlamalara ilişkin ulaşılan yeni delilleri sunması bekleniyordu. Fakat beklenildiği gibi olmadı. Mübarek, müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor. YARIN DÜNYA


16 FORUM

16 Nisan 2013

Toplumsal yas veya bellek çalışması olarak “demokratik siyaset” - 4

yapıldığında anlam kazanır. İnsan, doğduğu andan başlayarak nasıl ancak ötekilerle ilişki içinde bireysel veya toplumsal öykülerini yazabiliyor yani kendini kurabiliyorsa, yine ötekilerin tanıklığında yaralarını onarabilir. Travma mağduru birey veya toplum, yeni öyküsünü ancak travmatik bellek izlerinin sembolize edilmeye anlamlandırılmaya direnişlerini kırarak yazabilir. Bunu başaramayan,

CANSUYU Akın Birdal Geçtiğimiz günlerde Vedat Türkali’nin yurtdışına çıkması gerekiyordu. Ama ben ne olur ne olmaz diye kaygılanıp; yardımcısına, “Sen bir daha sor gitmekte kararlı mı?” dedim. O da sorunca, “Neden kaygılanıyor, babasının uçağı mı?” demiş. Yoksa ben de biliyorum hiçbir uçağın havada kalmayacağını. İnsan iyi bir şeyi ya da yapılacak olanın kazasız belasız olmasını istiyor. Aynen, hepimizin yoğunlaştığı, barış ve demokratik çözüm diye adlandırılan sürecin umul-

duğu ya da beklenildiği gibi kazasız belasız ilerlemesinin ve sürmesinin istenildigi gibi. Sovyetler Birliği Sentrosoyus Kooperatifler Birliği Başkanı Gudgov 1979’da Türkiye’ye gelmişti. Onuruna düzenlenen bir toplantıda elindeki konyak kadehini bir dikişte bitirip, “başladığınız işi sonuna kadar götüreceksiniz yoldaş” demişti. Az sonra yemeğe geçilip önüne konan susuz rakıyı da ayni biçimde içmeye kalkışınca, her işin benzer olamayacağını anlamış ve bardağı iki yudum sonra masaya bırakmıştı. Kendisine, herkesin uygulaması ve cözümü kendine, denilişini de gidinceye kadar unutmamıştı. Yaklaşık on beş gün önce Bask Parlamentosu ikinci büyük partisi EH Bildu dan

misyonu önünde de mağdurlar ve failler bireysel öykülerini anlattılar. Bu öyküler, medya aracılığıyla bütün ülkede izlendi, dinlendi. Mağdurların acılarını komisyon üyeleri, toplum, tanıdı ve kabul etti. Faillerse yaptıklarından ötürü utançlarını dile getirip özür dilediler. Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun çerçevesi tanıklık psikoterapisinin çerçevesine kabaca benzerlik gösteriyor. Fakat toplumsal etkileri açısından karşılaştırılamayacak boyutları var. Bu ilişkide de öyküsünü anlatan ve onu yargılamadan dinleyip,

anlamaya çalışanlar vardı, ancak burada tüm ülke bir tedavi odası gibiydi ve mağdurlar, radyoda yayımlanan öykülerini toplumla paylaşıyorlardı. Bir başka deyişle, mağdurların öyküleri, kolektif belleğe kaydedilirken, mağdurla birlikte toplum da iyileşme olanağı buluyordu. İşleyen süreç, yalıtılmış topluluk belleklerinin, öykülerinin üretildiği koşulların tam tersiydi. Travmatize edilmiş topluluklara, dışarıya, ötekilere açılma, öykülerini, kolektif öyküye yerleştirme şansı veren bir süreçti. Ayrıca geçmişte mağdur-

önemli bir unsuru olan bağışlamanın koşulları nelerdir? Bağışlamak mümkün müdür? Sorularına yanıt aramak gerekiyor.

Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu’nun referans gösterdiği Rene Margritte’in tablolarından biri

Süreci ilerletmek...

Süreç başladığından bugüne hep bir tarafın ne yaptığı ve yapması gerektiği konuşulup yazılırken diğer tarafın –iktidarın, devletin bir adım atmadığı görülüyor. Üstünlük ve rencide edici dil sürdürülüyor.

Maite Ubiria’nin Türkiye’ye gelişinde; her toplum kendine en iyi uyan çözümü bulmalı deyince, üstte geçen bu söyleşiyi anımsadım. Kuşkusuz her toplumun kendine özgü tarihsel, siyasal, toplumsal ve kültürel bir

yapısı var. Ancak, sorunların çözüm sürecinde, liderlerin rolleri, muhataplarin dil ve diyaloglarında yararlanılacak yanları vardır. Sorun başlatılanın sonuna kadar götürülmesidir. Hele o sorun milyonların, halkların acılarına, sancılarına son verecek köklü ve kaçınılmaz bir ihtiyacı karşılayacaksa daha da önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken sürecin açık, doğru ve güvenli götürülüşü olmalıdır. Barışın adalet ve demokrasi üzerinde yürüyeceği unutulmamalıdır. Bazı adımlar atılmakla birlikte, barış ve çözüm adına kimi yapılanların ne bir karşılığı ne de bir kıymeti harbiyesi vardır. Süreci değerlendirmek ve araştırmak üzere özel bir

yasası ve donatılmış yetkileri yoksa Meclis’te oluşturulan komisyon ne işe yarayacak? 28 Şubat ve Darbeleri Araştırma, Hrant Dink Cinayetini, Newroz Cinayetlerini ve en son Roboski Katliamını Araştırma Komisyonları kuruldu da ne oldu? Gerçeklerin üstü örtülmedi mi? Ne oluyor? Akil İnsanlar heyetleri bölgelere gidip ne yapıyorlar? Bölgenin kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri ve halk ile görüşüyorlar. Ne anlatıyorlar? Kürt sorununu, çözümü yani barışı. Çözümsüzlüğün sonuçlarını, bilmeyen, yaşamayan mı kaldı? Bırakın ilgilisini, ilgisizini sağır sultan bile duydu. Bu coğrafyada yaşanılan acıları trajedileri, bir halkın

yok sayılmasını, dilinin, kimliğinin, varlığının inkar edilişini kim bilmiyor? Sorun bölgesel ve küresel bir nitelik kazanmıştır. Ayrıca Kürt Halkı ne istiyor? Halk ne istediği-

Başbakan ne tam barış ve çözümü içselleştirebilmiş ne de süreci kolaylaştırıcı bir hat tutturabilmiştir. Oysa aslolan ölümleri kutsamak yerine, herkesin yaşam hakkını korumak ve savunmaktır.

İnsan, doğduğu andan başlayarak nasıl ancak ötekilerle ilişki içinde bireysel veya toplumsal öykülerini yazabiliyor yani kendini kurabiliyorsa, yine ötekilerin tanıklığında yaralarını onarabilir. Travma mağduru birey veya toplum, yeni öyküsünü ancak travmatik bellek izlerinin sembolize edilmeye anlamlandırılmaya direnişlerini kırarak yazabilir.

yani travmatik olayın gerçeğine dokunmayan, hakikatini dillendiremeyen öyküler, mağdurun ayaklanmış, huzursuz belleğini yatıştıramaz. Bu anlamda toplumsal travmalara değin sanatsal ürünlerin, toplumun yaşananları anlamlandırmasına büyük katkılar sunduğunu belirtmek gerekir. Şili’de askeri diktatörlük döneminde travma mağdurlarıyla çalışan terapistlerin geliştirdiği “tanıklık psikoterapisi” (1) ile Güney Afrika’da ırkçı rejimin tasfiye sürecinde kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu’nun kullandığı yöntemlerin, ana çerçeveleri önemli benzerlikler göstermektedir. Şili’de askeri diktatörlüğün ağır baskısı altında çalışan psikoterapistler, insan hakları ihlallerine uğramış mağdurlarla çalışırken, iyi tanıklık etmeye dayalı bir tedavi yöntemi geliştirdiler. Mağdur ve görüşmeci işbirliği içinde mağdurun travmatik öyküsünü anlatmasını ve bu öykünün kayda alınmasını sağlıyorlardı. Ardından öykü ve öyküye eşlik eden duygu ve duyumlar üzerinde ayrıntılı irdeleme ve değerlendirmeler yapılıyordu. 12-20 seans arasında süren bu çalışmanın sonunda, üzerinde birlikte çalışılıp defalarca yazılıp, düzeltilmiş öykü, son haliyle tekrar yazılıyor ve tekrar ses bandına kaydediliyordu. Bunlar üç nüsha halinde hazırlanıp bir nüshası mağdura veriliyor, diğer nüshalar, ötekilerin okuması, dinlemesi için arşive ve yurt dışındaki uluslar arası insan hakları örgütlerine gönderiliyordu. Bu tedavinin diğer psikoterapilerden en önemli farkı, terapistin, mağdurun yaşadıklarının gerçekliğini onaylaması, yani mağdurun ruhsal acısını sahiplenerek tanıklık yapmasıydı. Tedavinin iki önemli aşaması vardı; önce travmatik olay her yönüyle ele alınıyor (hakikat), ardından söze dökülüp anlamlandırılarak mağdurun öyküsüyle uzlaştırılıyordu. Güney Afrika’da kurulan Hakikat ve Uzlaşma Ko-

İyi tanıklık iyileştirir Yas tutma süreci, yas tutan kişinin/topluluğun/toplumun, yitirilen şeyin zihinsel temsilini hatırlamak, gözden geçirmek ve bu ilişkiyi anlamlandırmak üzere başvurduğu zihinsel etkinliklerin tümüdür. Travmatik kayıplar ardından tutulan yas, mağdurun travmatik olayın bitmek bilmez tacizleriyle bozulan öyküsünü, söz öncesine kilitlenmiş travmatik yaşantıyı söze dökerek, sembolize ederek yeniden yazmasıdır. Hatırlama, birey veya topluluğun kendi kendine, kendi içinde yaptığı bir bellek çalışması değildir. Hatırlama ancak ötekinin varlığında ötekiyle, yani tanıklarla birlikte

Mağdur ve görüşmeci işbirliği içinde mağdurun travmatik öyküsünü anlatmasını ve bu öykünün kayda alınmasını sağlıyorlardı. Ardından öykü ve öyküye eşlik eden duygu ve duyumlar üzerinde ayrıntılı irdeleme ve değerlendirmeler yapılıyordu

CEM KAPTANOĞLU yazdı

Toplumsal uzlaşmanın koşulu nedir? Hakikate iyi tanıklık etmek yeterlimidir? Uzlaşmanın önemli bir unsuru olan bağışlamanın koşulları nelerdir? Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu’nun bu sorulara açıklık getirdiği aynı zamanda içinde bulunduğumuz barış sürecinde tartışılan konulara kendi alanından ışık tuttuğu yazısının dördüncü bölümünü yayımlıyoruz.

ların öykülerine duyarsız kalarak “kolektif suça” katılanların kendi öykülerini gözden geçirmelerinin yolunu açıyordu. Güney Afrika’daki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, toplumsal yas sürencinin hatırlama ve yeniden anlamlandırma aşaması için bilinen en iyi yöntemlerden biriydi diyebiliriz (2). Ancak komisyonun “uzlaşma” işlevi tartışmalı olarak kaldı. Zaten komisyon çalışmalarında “hakikat”in ortaya çıkarılması üzerine daha çok vurgu yapılmıştı. Yukarıda da belirtildiği gibi, bu tür komisyonların “uzlaşma” işlevi, saldırganlarla mağdurları uzlaştırma olarak anlaşılmamalı. Burada hedeflenen daha çok, mağdurun iyi tanıklar, tanıklıklar üzerinden kendisiyle uzlaşması ve bunun dolaylı etkisi olarak toplumsal uzlaşmadır. Ancak bu sınırlı anlamda bile uzlaşmanın

ni, Newroz’da bir kez daha gösterdi. Yalnız Ankara’ya,

Avrupa’ya, Dünya’ya değil, sorunu çözmek isteyen herkese. O nedenle süreci ilerletmek isteyen herkesin bunu iyi anlamasi gerekir. Sorunun çözümü belli. Müzakere ise müzakere; muhatapsa muhatap ve muhatapların doğrudan teması. Sonra da buna yasallık mı kazandırılacak? İşte TBMM, işte BDP, işte Halklar... Marks`ı analım. “Tarih, önce öldüreceklerinin gözlerini kör edermiş.” Tarih bizden yana ama, biz tarihden yana olabilecek miyiz? Sorun bu. Nazım’ın o gür sesiyle, ağız dolusu söyleyişini biz de yineleyelim; “Bu Dünya, bu korsan gemisi batacaktır, taş çatlasa batacak.”


17 FORUM

16 Nisan 2013

Yan gelip yatmıyorlar “Devlet memuru ol, yan gel uzan, para kazan. Yok öyle bir şey” diyor Çevre ve Şehircilik Bakanı sayın Erdoğan Bayraktar. Doğru tabi ki devlet dairesi öyle bir yer olmamalı. Ama gerçek şu ki; insanlar bu düşünceyle devlet memuru olmuyor. Çalışıp para kazanabilecekleri bir işe

Memur olunca her şey dört dörtlük olmuyor. Eğer tek kişi çalışıyorsa, bir düşünün ortalama bir memur maaşı 3.000,00 lira diyelim, ev kirası, elektrik, su, ısınma, mutfak masrafı, çocukların okul masrafı, bir de bunların dışında bir şey alırsanız vay halinize.

ihtiyaçları olduğundan devlet memuru oluyorlar ve olmak istiyorlar. Üstelik çok da para kazanmıyorlar. Memurun maaşını bir de milletvekili maaşı ile kıyaslayın, yapılan zam oranına bakın. Evet, her zaman memur alınacağında çok fazla başvuru olmuştur. Tabi bu başvuruları KPSS ve yaş sınırlaması azaltıyor. Yaşınız geçmiş ise işsiz olmanız başvuru hakkı tanımıyor. Gençlerde KPSS sınavına girip atanabilmek için dua ederek beklemeye başlıyor. Buna rağmen Zira-

at Bankası personel alımında 3200 kişinin alınacağı işe 535.474 kişi başvurdu. Yani 1 koltuğa 167 kişi aday oldu. Bu sınav ile elde edilen gelir ayrı bir olay. Kişi başı 45 liradan 24.096,330 toplam gelir elde edildi. Memur olunca her şey dört dörtlük olmuyor. Eğer tek kişi çalışıyorsa, bir düşünün ortalama bir memur maaşı 3.000,00 lira diyelim, ev kirası, elektrik, su, ısınma, mutfak masrafı, çocukların okul masrafı, bir de bunların dışında bir şey alırsanız vay halinize. Devletin memuru olmak çok para kazandırmaz fakat aç bırakmaz. Bunun yanında gündemde olan üç yılda bir görev yeri değişimi var. Düşünün; her üç yılda bir yer değiştiriyorsunuz. Siz kimi tanırsınız, çocuğunuz kimi tanır, nasıl arkadaşlık kurar, dost olursunuz, nasıl bir düzen kurabilirsiniz. Nasıl bir psikoloji olacak, hayatımızda insanları tanımak, güvenmek ve bu kişilerle uzun süre hayatı devam ettirmek önemlidir. Gelelim insanlar neden memur olmak istiyor. Beterin beteri var denir ya tam da bu yüzden işte. Özel sektör korkusu başta geliyor. Özel sektörün ucuz maliyet, çok iş politikası. İşe alırken tecrübeli, 2530 yaş aralığında, bekâr, çocukla ilgilenme sorunu olmayan (izin isteme ihtimali bulunmayan) yakışıklı, güzel, boy, kilo, el yüz, göz hepsi kriter. Birçok sektöre göz atın göreceksiniz. Örneğin özel banka personeli, hepsi

Yani insanlar insan gibi mesai, yıllık izni, kıdem(yıpranma) tazminatı, keyfi işten atılma riski olmadan çalışmak istiyor. İnsan yan gelip yatarak değil çalışarak, iş yaparak para kazanıldığını zaten biliyor. Fakat tüm iş güvencesi patronun iki dudağının arasında olmasın, yasal dayanağı, güvencesi olsun istediği için memur olmak istiyor.

ELİFE KAYA yazdı

İnsanların işten atılma korkusu yaşadığı ve özel sektörde düşük ücrete güvencesiz çalıştırıldığı günümüzde bir de Bakan Erdoğan Bayraktar’dan “Devlet memuru ol, yan gel uzan, para kazan” açıklaması geldi. Elife Kaya’nın Bakanın bu sözlerini eleştiren yazısını yayınlıyoruz.

tornadan çıkmış gibi genç, güzel, yakışıklı. Tesadüf olması mümkün mü? Ya da yaşı ilerleyen, kilo alan, hemen emekli olsun. Önde çalışma kriterini kaybeden hemen arka göreve alınıyor. Esnek çalışma saati zorunluluğu var, yarın garantisi yok, girdiniz, epey yıl hizmet verdiniz, kıdem tazminatı, terfi söylentisi filan ağzınızdan çıkmaya başladığı an yanınıza bir asistan veriyorlar, sana yardımcı olsun önerisi (şartı) ile. Aslında sen buna bildiklerini öğret, seni işten atınca biz ortada kalmayalım ve sana zam yerine bunu ucuz çalıştıralım politikası. Sigortanız aile bireylerine ait o

şirketten bu şirkete gezer durur, oysa siz hep aynı yerdesiniz, amaç tazminattan kurtulmak, sizde “olsun, tek sigortam yatsın” dersiniz. Çünkü günlük ihtiyacın derdinde iken, 2030 yıl sonrası için kavga edemezsiniz, hele bir de emeklilik yaşı altmışa dayanmışken. Aldığınız maaş 1.000-2.000 liradır, sigortanız asgari ücretten yatar, hele bir itiraz et, bir bahane ile işten atılır onu da bulamazsın, emekli olabilirsen 800-900 lira maaş alırsın. Yani insanlar insan gibi mesai, yıllık izni, kıdem (yıpranma) tazminatı, keyfi işten atılma riski olmadan çalışmak istiyor. İnsan yan gelip yatarak değil çalışarak, iş yaparak para kazanıldığını zaten biliyor. Fakat tüm iş güvencesi patronun iki dudağının arasında olmasın, yasal dayanağı, güvencesi olsun istediği için memur olmak istiyor. Beterin beterinden korktuğu için. Devlet de kendine özel sektörü örnek alıyor olsa gerek ki birçok insanı sözleşmeli, ücretli gibi tanımlarla diken üstünde tutarak, düşük ücretle, yarın güvencesi olmadan çalıştırmaya çalışıyor.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Mehveş Evin Milliyet

Mehveş Evin, 12 Nisan tarihli yazısında 13 yaşında 29 kişinin tecavüzüne uğrayan Ö.Y.’ye değiniyor. Evin: “Devlet, 18 yaşın altındaki çocukları koruyacaksa, işte fırsat. Kocaeli hadisesi, Mardin gibi bir utanç davasına dönüşmemeli, dönüşemez! Ancak net olan şu: Türkiye’de yargı, küçük çocuklara tecavüz ve hatta cinayet olaylarında bile sanıklara beklenen cezaları vermekten imtina ediyor. Bizlere düşen görev, hem sanıkların kimliğinin açıklanmasını talep etmek... Hem yargılamanın şeffaf ve adil yapılmasını takip etmek…”

Kötü

Mustafa Mutlu Vatan 12 Nisan’da yayımlanan yazısında eleştirilecek, mücadele yürütülecek onlarca konu varken, sosyal medyada kendine yer edinen kampanyaları zafer destanlarına dönüştürüyor. İşte yazı: “Açın bakın ‘yandaş gazetelere’, bu konuda tek satırlık haber ya da yorum bulamazsınız! Yandaş televizyonlarda her gün ahkâm kesen o ukala adamları, kadınları dinleyin; “bu ülkede sanki böyle bir şey olmamışı oynuyorlar! Her fırsatta halk iradesinin üstünlüğünden söz eden siyasetçilerin konuşmalarına kulak verin; bu 10 milyonluk eylemi yok sayıyorlar... Çünkü yenildiler... Çünkü “sazan”lar kazandı!”

Çirkin

Bekir Coşkun Milliyet

Bekir Coşkun, 13 Nisan’da Milliyet gazetesinde yer alan yazısında hafta sonu bir ağaç altında mangal yapmaktan başka lüksü olmayanları, HES’lerin, AVM inşaatlarının sorumlusu yapıveriyor. Coşkun şöyle devam ediyor: “Ona birçok şey farklı gözüküyor aslında... Ormana baktığında; mangalı düşünüyor... Ağaca baktığında; kereste... Dağa baktığında; maden ocağı... Yeşil alan; aynalı AVM... Dere; HES... Deniz; yük gemisi... Tarihi eser; otel... Güvercin; kuş dolması... Buğday tarlası gördü diyelim; bulgur pilavı aklına geliyor... Elini yelpaze yapıp sallamaya başlıyor... Kim bu derseniz... Mangalcı...”

İlker Eraslan

günlüğü

TT listesi yine günlerce futbol, faşistlerin açtığı başlıklar ve “takipleşme” odaklı başlıklarla dolu olduğundan bu hafta ilgi çekici tweetlerden bir derleme sunuyoruz: @istiklalAkarsu: Sevgili RTÜK,10 dk. reklam arasına alışmış bir milletiz, ara dört dk’ya inince bir panik olduk, tuvalete koşarken düşenlerimiz var. Bir şeyler yap.

Berfo Ana.. Önder Çarkçı Cumartesi İnsanlarının anası… Faili belli kaybedilen devrimcilerin asırlık anası… 105 yıllık ömrünün 33 yılını Cemilini/Cemillerini aramaya adayan Berfo Ana… 12 Eylül askeri faşist darbesinin “başarı” ile mahkemede yüzleşip hesap sormak için sedye ile mahkemeye gelip mahkeme heyetine, darbeci generallerin mahkemeye getirilmemesine olan kızgınlığı “o köpekleri niye getirmiyorsunuz” diye çıkışıp mahkeme heyetini haşlayan ana… “Bu yargılamadan bir sonuç çıkmaz” diyerek mahkeme önüne gelmeyen sol-sosyalist cenaha hasta haliyle bu yargılamaya her halükarda müdahil olunması gerektiği ve mahkemenin darbeci katillerin yargılan-

“Bu yargılamadan bir sonuç çıkmaz” diyerek mahkeme önüne gelmeyen sol-sosyalist cenaha hasta haliyle bu yargılamaya her halükarda müdahil olunması gerektiği ve mahkemenin darbeci katillerin yargılanması için “toplumsal bir zorlamaya tabii tutulması gerektiğini” mahkemeye katılana tavrıyla pratikleştirerek eleştiren ana…

TUTSAK POSTASI

ması için “toplumsal bir zorlamaya tabii tutulması gerektiğini” mahkemeye katılana tavrıyla pratikleştire-

rek eleştiren ana… Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın onun karşısındaki mahcubiyetini ve bu sistemim suçluluğunu “Bana Cemilimin kemiklerini verin” diyerek “kaybedenlerin

adresinden” oğlunun kemiklerini isteyen, berrak bir zihinle ‘suçlu’nun da oğlunun da kemiklerinin “nerede” olduğunu bizlere tüm açıklığı ile gösteren anamız… Sana ant olsun ki; Cemilimizi, Cemilerimizi kaybedenlerden, iki elinle yakalarına yapıştığın darbeci sistemden, senin gösterdiğin mücadele ve azimle hesap soracak olan biz kızların ve oğulların bizden sonrada bu katil düzenden hesap soracak olan binlerce Cemiller ve Cemileler yetiştireceğimize, “O büyük gün”e kadar Cemillerimizin bayrağını, bir bayrak yarışına dönüştürerek, bir direnç odağına çevireceğimize; Cemillerin katilleri ve kaybedenlerinden hesap sorma için her türlü baskı, işkence ve tehdit süreçlerinden geçerek mücadelelerini büyüten, tüm Dünya’ya “Plaza Del Mayo” anneleri ile yoldaşlaşarak “Cumartesi Anneleri/Dayiken Şemiye” olarak seslerini duyuran ve haklı mücadelelerini Türkiye Halkı-ve siyasi iktidarı- başta olmak üzere Dünya’ya kabul ettiren Cumartesi İnsanlarının sembolü olan senin vasiyetini yerine

getirecek ve Cemillerimiz evlerine dönene kadar Cumartesi Anaları ile birlikte evlerimizin, kalplerimizin ve zihinlerimizin kapılarını açık tutacağımıza söz veriyor ve o muhteşem günlerde Cemillerimizin bayrağını göndere çekerek en güzel elbiselerimizi giyip en güzel çiçeklerimizi alarak biz kızların ve oğulların seni kutlamaya geleceğiz. Onlarca Berfo Ana’nın olduğu Cumartesi Anaların ve binlerce Cemilin/Cemilen var senin gözün arkada kalmasın. Berfo Ana seni yıldızlara pakrewan veriyoruz ve mücadeleni sonsuza kadar sahipleniyoruz. Anaların öfkesi katilleri boğacak! Devrim şehitleri ölümsüzdür! Kahrolsun faşizm. Yaşasın mücadelemiz. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli

@aral Bir İngiliz kullanıcı Thatcher’in cenazesi hakkında: Engelliler için paramız yok, işsizler için paramız yok, sağlık hizmetleri için paramız yok ama cenaze için 8 milyon sterlin harcıyoruz. Bunun adı da “kemer sıkma” oluyor. @zekikayahan Suriyeli mülteciler sadece beyanda bulunarak üniversiteye girme hakkı vermiş YÖK.Vatandaşlıktan çıkın,Suriye’ye gidin,mülteci olarak gelin. @erkan_dndr YÖK KALKACAK DEDİLER. Kalkacağı yerde #KÖK SALDI kaldı farklı kök damarları çıkmaya başladı @ElaH1907 yök psikolojimi bozdu istedigin bölümü okuyamiyorsun istedigin isi yapamicaksinya ne diym. hayat guzel ya @cirkinordeek yök’e saydırdıgım saatlerdeyiz. Türk dili dersi nedir? Gsf öğrencisine neden verilir? @oozlemyldrm Gdo’lu pirincler var, haftasina tvlerde dönen reklamlar var. Ya biz reklam yapalim dedik aa denk mi geldi diyecekler:))


18 KULTUR-SANAT

16 Nisan 2013

Cemal Süreya’ya test kitabında sansür

Klasik kitaplar üzerinden tartışılan sansür konusu şiirler üzerinden tekrar başladı. Yunus Emre, Kaygusuz Abdal’ın şiirlerinin ardından Edip Cansever’in “Masa da Masaymış Ha” isimli şiiri lise 4’üncü sınıflarda okutulan ders kitabında sansürlenmişti. Bu seferde Cemal Süreya‘nın “Üvercinka” şiirinin test kitaplarında sansürlendiği ortaya çıktı. Oblivion Yönetmen: Joseph Kosinski Oyuncular: Tom Cruise, Olga Kurylenko, Morgan Freeman tür: Aksiyon, Macera Tron filmi ile tanıdığımız başarılı yönetmen Joseph Kosinski’nin yönettiği film, yönetmenin kendi çizgi romanından sinemaya uyarlandı.

Zerre Yönetmen: Erdem Tepegöz Oyuncular: Jale Arıkan, Rüçhan Çalışkur Tür: Dram İSTANBUL SERKAN ATAK

Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatında yer alan ders kitaplarında, Edip Cansever’in şiirindeki “Masa da Masaymış Ha” şiirindeki “Bir bira içmek istiyordu kaç gündür/Masaya biranın dökülüşünü koydu” dizelerinin çıkarılmasından sonra Cemal Süreya’nın “Üvercinka” şiiride sansürden nasibini aldı.

“Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil”

Sürgünde Bir Şair Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya 1931 yılında Erzincan’a Afrika Dahil Her Yerde Sansür Limit Yayınları’nın LYS edebiyat bağlı olan Pülümür ilçesinde doğdu. test kitabında yer alan bir soru- Çocukluğunu burada geçiren şair da, usta şair Cemal Süreya’nın 1938’de Dersim İsyanı sonrasında “Üvercinka” adlı şiirinin aşağıdaki ailesinin Bilecik’e sürgün edilmesi dizlerinde yer alan “Sevişmek” ke- ile buranın yolunu tuttu. Ankara limesinin yerine “Sevmek” ifadesi Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakülkullanıldı. Cemal Süreya’nın aynı tesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü biadlı kitabında yer alan Üvercinka tiren Süreya Maliye Bakanlığı’nda şiirinin sansürlenen bölümü: müfettiş yardımcılığı ve müfettiş-

ŞİVA ALİZADE yazdı

Festivalin ardından

Bu sene 32. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali 200’ü aşkın film ile sinema seyircisinin karşısına çıktı. Dünyaca ünlü oyuncuların, sinemanın dahi yönetmenlerinin katıldığı galalar, söyleşiler, sinema dersleri ve atölyeler gerçekleştirildi. 31 Mart günü Emek Sinemasına giren 50 sinemaseverin sosyal medyada yaydığı sinemanın yıkılmış halinin fotoğrafları pek çok kesimin tepkisini çekmişti. Film eleştirmeni ve İstanbul Film Festivali’nin kurucularından olan Atilla Dorsay 6 Nisan’da sinemanın son halini görmek istemiş ancak yaka paça dışarı atılmıştı. Ancak hiç kuşkusuz Film Festivaline damgasını vuran olay Emek Sinemasının yıkılmasını durdurmak isteyen sinemaseverlere ve sanatçılara yapılan polis

müdahalesiydi. Festivalin konuğu olan yönetmenler Costa-Gavras, Mike Newell, Marco Bechis, Jan Ole Gerster, Simon Brook’un yanı sıra Derya Alabora, Erden Kıral, Devin Özgür Çınar, Ahmet Mümtaz Taylan gibi ünlülerin bulunduğu kalabalık Emek Sinemasının bulunduğu sokağa girmek ve sinemanın şu anki durumunu görmek istediler. Ancak karşılarında polis barikatlarını bulan eylemciler barikatların açılmasını istediler. Eylemcilerin talepleri yerine getirilmediği gibi gaz ve tazyikli su ile dağıtılmaya çalışıldılar. Film eleştirmeni ve İstanbul Film Festivali’nin FIPRESCI jüri üyesi Berke Göl’ün de aralarında bulunduğu 4 kişi gözaltına alındı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı müdahale sırasında orantısız güç kullanıldığını belirtti. FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ise

HAFTANIN AJANDASI

lik, darphane müdürlüğü, Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu Üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği ve 25 yılı aşkın Türk Dil Kurumu Üyeliği görevlerinde bulundu. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik görevlerini yaptı. İkinci Yeni Papirüs dergisini üç kez çeşitli aralıklarla çıkaran Cemal Süreya; Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000’e doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı. İkinci yeni şiirinin en önemli isimlerinden olan şair, gelenekçi bir şiir anlayışına karşı gelerek kendine özgü ifadeleri ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin imgeleriyle ikinci yeni şiirinin en

Film, kadın olarak tek başına hayatın zorlukları ile başa çıkmaya çalışan Zeynep’in iş bulduktan sonra başından geçenleri anlatıyor.

başarılı örneklerini verdi. Şiire Tahammül Yok İçinde bira, huri vb. ifadeler geçen eserlere uygulanan sansürden sonra kendine özgü bu tarzıyla şiirlerinde erotik öğelerede yer veren ve bunu gündelik hayatın bir parçası olduğu müddetçe yer vereceğini defalarca söyleyen Cemal Süreya’nın şiirine uygulanan sansür çok şaşırtıcı olmasa gerek. Üvercinka şiiri ile aynı ismi taşıyan kitabına neden bu ismi neden koyduğunu açıklarken aslında şiirini de özetleyen şairin sözleri ile bitirelim: ‘’Günümüz şiiri ve bu arada benim şiirim kelimeyi zorlayan bir şiir. O adla şiirimi özetlemiş ya da bir parça belirtmiş oluyorum. şiirimden ufak, ama anlamlı bir kesit vermiş oluyorum galiba. işin ikinci nedeni son derece özel, salt günlük yaşama ilişkin bir şey.’’

Gazeteci Çocuk Yönetmen: Lee Daniels Oyuncular: Matthew McConaughey, Zac Efron, Nicole Kidman Tür: Gerilim

Film, önemli bir davanın haberini yapan gazeteci bir gencin diğer arkadaşları ile dava hakkındaki gerçekleri açığa çıkarmalarını anlatıyor.

Her beş kitaptan biri dijital

32.İstanbul Film Festivali’ne bu yıl Emek Sineması’nın yıkımına karşı verilen mücadele ve yabancı-yerli sinema insanlarının Emek’in yıkılması hakkındaki tutumları damgasını vurdu.

Berke Göl’ün boğazının sıkılarak gözaltına alınmasından duydukları kaygıyı dile getirdiler. Festivalin açılış töreninde oyuncu Lale Belkıs, oyuncu Ahmet Mekin, görüntü yönetmeni Aytekin Çakmakçı ve senarist Ayşe Şasa’ya festivalin Sinema Onur Ödülü verildi. Festivalin Yaşam Boyu Onur ödülü ise politik sinemanın en önemli yönetmenlerinden Costa Gavras’a verildi. Filmlerinde faşizm, insan hakkı ihlalleri temalarını sık sık kullanan Gavras’ın bu sene İstanbul Film Festivalinde Le Capital/Kapital adlı filmi de gös-

terildi. Bir Diğer Onur Ödülü ise Truman Show, Ölü Ozanlar Derneği ve Gelibolu filmlerinin yönetmeni Peter Weir’e verildi. Ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın Uykusuz Gece adlı fotoğrafı kullanılarak grafik tasarımcı Bülent Erkmen’in tasarımıyla 32. İstanbul Film Festivali’nin afiş görseli elde edildi. İstanbul Film Festivalinde bu seneden itibaren 8 Mayıs 2012’de kaybettiğimiz yönetmen- yapımcı Seyfi Teoman adına bir ödül verilmeye başlandı.

Tablet bilgisayarların yayılmasıyla basılı kitapların yerini almaya başlayan e-kitaplar, ABD’deki kitap satışları arasındaki payını yüzde 22’nin üzerine çıkardı. E-kitaplar, 2009’da ABD’deki kitap piyasasının sadece yüzde 3’ünü oluşturuyordu. ABD’deki kitap sektörünün 2012’deki toplam geliri 7.1 milyar dolara yükselirken, bu rakamın 1.54 milyar doları e-kitaplardan elde edildi. İnternetten indirilen sesli kitaplar ve ciltsiz kitapların satışında da önemli bir artış yakalandı. Maalesef zaten ülkemiz basılı kitap sayısında Amerika ve Avrupa’nın gerisindeyken dijital kitapların satışlarında da bu rakam önemli bir şekilde farklılık gösteriyor. Ülkemizde yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlayan dijital kitaplara kitapseverler yayınevlerinin internet sitelerinden ve sanal mağazalardan indirimli bir şekilde edinebiliyorlar. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Değişen İstanbul’un sergisi

Doğuş’ta tiyatro festivali

Sessizlik Devlet Tiyatrosu’nda

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde 18 Aralık’da başlayan, İtalyan mimar De Nari’nin İstanbul’un mimari değişiminin anlatıldığı “Değişen Zamanların Mimarı Edoardo De Nari 1874 – 1954“ sergisi 20 Nisan’da sona erecek. Kaçırmayın.

Doğuş Üniversitesi Tiyatro Kulübü’nün düzenlediği “Doğuş Üniversitesi Tiyatro Festivali” bu yıl 4. kez “perde” diyor. Her yıl olduğu gibi üniversitelerin buluşma noktası olan festival 15-26 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

Moira Buffini’nin yazdığı ve Mehmet Birkiye tarafından yönetilen “Sessizlik” bu yıl ilk defa Devlet Tiyatroları programında sahnelenmeye başlanıyor. 16 Mart’tan itibaren Cevahir Salon 1’de tiyatroseverler tarafından izlenebilecek.


19 TOPLUM

16 Nisan 2013

GDO skandalı büyüyor

HALKIN KÜRSÜSÜ

Türkiye’nin çeşitli yerlerinde el konulan, pirinçlerin durumu tam anlamıyla açıklığa kavuşmadı. Resmi açıklamalarda, “Ticari ölçekte üretilen, genetiği değiştirilmiş pirinç yoktur” deniliyor. Ama, yakın zamanda, ABD’de, genetiği değiştirilmiş pirinç yetişti, başka ülkelere ihraç edildi ve bunun ortaya çıkması ABD’ye çok pahalıya patladı.

baBu hafta İstanbul’da aile mesleği olan uz. lıkçılığı yapan Ata Atanur ’u konuk ediyor iş Elektirk teknisyenliğini bırakıp balıkçılığa geç lere yapan Atanur, kötü çalışma koşullarını biz anlattı. yarın TOPLUM rıfat çapar

Tarım Bakanlığı önemli bir iş yaparak Türkiye’ye sokulmak istenen genetiği değiştirilmiş binlerce ton pirinci yakaladı. Ancak, bu yakalanan GDO’lu pirinçler buzdağının sadece görünen yüzü. Türkiye’ye bundan önce de yüz binlerce ton GDO’lu pirinç başta olmak üzere farklı ürünler sokuldu. ürünler raflarda incelenmeli Peki bu ürünler nerede, hangi raflarda ve hangi markalar altın-

da satılıyor. Son olayda ismi öne çıkan üç firma: Tiryaki Agro, Tat Bakliyat ve Gözde Bakliyat. Bunların getirdiği başta pirinç olmak üzere tüm ürünler ve bakliyatların incelenmesi bir yana, bu firmaların bu ürünleri kimlere sattığı da bulunmalı ve o ürünler gerekirse raflarda incelenmeli. GDO’lu ürün tespit edilebilir Bu firmalar bu ürünleri kendi markalarıyla pazarlamıyorlar. Farklı yerlerden gelen siparişlere göre farklı markalar altında paketleyip perakendecilere veriyorlar.

Bunların arasında ‘private label’ dediğimiz türden markalar da olmalı. Bu firmaların müşterilerini tespit etmek zor değil. Bu müşteriler tespit edilmeli ve o müşterilerdeki ürünler de incelemeye tabi tutulmalı. Aksi takdirde özellikle zincir marketlerdeki raflarda GDO’lu ürünlerin satılması ve bundan kimsenin haberi olmaması mümkün. 25 milyon çiftçi GDO’lu tohum kullanıyor Dünya çapında en çok kullanılan GDO’lu ürünler mısır, soya fasul-

yesi ve şeker pancarının üretimi için 25 milyondan fazla çiftçi çalışıyor. Genetiği değiştirilmiş gıdalar, laboratuvar ortamında diğer bitkiler, hayvanlar ya da bakterilerden alınan genlerle DNA’sı değiştirilen bitki ya da et ürünleri olarak tanımlanıyor. Genetik mühendislik teknikleri, bitkilerin haşerelere ve ot öldürücülere karşı korunması, besleyici değerinin artırılması ve raf ömrünün uzatılması için kullanılıyor.

Marmaris çöplüğe dönüyor Engelli yaşlılara insanlık dışı bakım

Tekirdağ’ın Barbaros Beldesi’ndeki özel bakım evinde, bir engelli yakını tarafından cep telefonuyla çekilen görüntüler hasta ve yaşlıların sağlıksız koşullarını gözler önüne serdi. Görüntülerde yaşlılardan bir bölümünün vücutlarındaki açık yaralar olduğu görülürken Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Resul Darama, bakım evinin incelenerek uyarı yapıldığını söyledi. Tekirdağ’ın Barbaros

Beldesi’nde denetimi, Tekirdağ Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından yapılan özel bir bakım evinde çekildiği öne sürülen görüntüler büyük bir tepkiyle karşılandı. Bakım evindeki bir engelli hastanın yakını tarafından cep telefonuyla çekildiği iddia edilen görüntüler bazı yaşlıların sağlıksız koşullarda bakıldığını, açık yaralarının bile tedavi edilmediğini ortaya çıkardı. YARIN toplum

3. çocuğun 1 yıllık masrafı belediyeden

AKP hükümetinin en az üç çocuk politikası bir belediyeyi harekete geçirdi. Kocaeli’ne bağlı Çayırova Belediyesi, ailelerin 3. çocuklarının bir yıllık masraflarını karşılayacak. Başbakan Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği en az 3 çocuk tavsiyesi sonrası Çayırova Belediyesi harekete geçti. Doğacak 3’üncü bebeğin bezinden mamasına kadar 1 yıllık bakım masrafları belediye tarafından karşılanacak. Başkan Ziyaettin Akbaş, aileleri evlerinde ziyaret ederek, hediye sepetlerini teslim ediyor. Başkan Akbaş, ‘’İnşallah genç bir Çayırova olsun genç bir Türkiye olsun diye 3. çocuktan sonraki her çocuğumuza destekliyoruz. Sepet hediyemizi veriyoruz. Bir de 3. çocuklarımızın bir yılık mamasını, bezini biz karşılıyoruz.’’ dedi. Belediyenin başlattığı “Yeni Bebek” projesinden anne ve babalar da memnun. YARIN toplum

Muğla’nın Marmaris İlçesi’ndeki koylar ve ormanlık alanla Armutalan Beldesi’ndeki Seyir Tepesi çöplüğe döndü. Marmaris Turizm ve Çevre Gönüllüleri Başkanı Filiz Ersan, ilçe merkezindeki yeni sezon hazırlıklarına, koylar, ormanlık alan ve Armutalan Seyir Tepesi’ndeki çirkin görüntülerin gölge düşürdüğünü savundu. Tüm Marmarisliler’i çevreye karşı duyarlı olmaya çağıran Filiz Ersan, “Her geçen yıl ülkemize daha fazla turist gelsin diye uğraşların verildiği bir ortamda kendi ipimizi kendimiz çekiyoruz. Marmaris’e gelenler daha çok koylarımızı ve doğal güzelliklerimizi merak ediyor. Gittikleri o güzelim koylarımızda atılan çöpleri gördüklerinde ne düşünecekler?” dedi. YARIN toplum

Sosyal hayatım kalmadı

misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebilir Daha önce bir Yaklaşık 10 yıldır balıkçılık yapıyorum. trik teknisyeniysüre elektrik teknisyenliği yaptım. Elek t yeterli olmayınca ken asgari ücret alıyordum. Asgari ücre leği olan balıkmes elektrik teknisyenliğini bıraktım. Aile Akrabalarımla çılığa başladım. Halen bu işi yapıyorum. maddi anlamda birlikte bu işi yapıyoruz. Bu işe girerek gerçekten getle ücre kendimi biraz kurtardım. Asgari çinmek çok zor. İşinizin iyi tarafları nelerdir? di anlamda bir Pek iyi bir tarafı yok. Ama en azından mad a iyi kazancı var. geçim sıkıntım yok. Birçok işe göre dah İşinizin kötü tarafları neler? al hayatın diye bir Uzun çalışma saatlerinden ötürü sosy saat çalışıyorum. şey zaten hiç yok. Günde yaklaşık 12 i yasalara baktıBazen bu daha da fazla oluyor. Halbuk lirsin. Sekiz saatin ğımızda günde en fazla 8 saat çalışabi yedi günü çalıüstünde çalışmak yasak. Ayrıca haftanın a biz hafta sonu şıyoruz. Normalde hafta sonu tatil. Am çalışma da yasak. da çalışmaya mecburuz. Hafta sonu olduğunu biliyoAB standartlarında da bunların yasak da ihlal eden bir ruz. Ama her şeyde olduğu gibi bunu ülkeyiz ne yazık ki. Soğutucu sürekli Öte yandan soğuk bir yerde çalışıyoruz. Balığın içine teçalıştığı için üşüyoruz. Zahmetli bir iş. k kokusu var. balı mizlemek gerçekten bizi yoruyor. Ayrıca n dolayı. Kızlar yanına yaklaşamıyor bu kokuda Son olarak neler söylemek istersiniz? olursa olsun siÇalışanlara birkaç mesajım olacak. Ne lik artarken öte gortasız çalışmasınlar. Bir yandan işsiz or. Tabi işini beyandan çalışma şartları daha da zorlaşıy ullara tabi razı koş ğenmeyenlerin de sayısı artıyor. Bu olmayanlar çalışmıyor.

Hazırlayan Eda Derya Toper

Yüzlerce postayı atmışlar Antalya’da çalılık alana saçılan yüzlerce posta, vatandaşlar tarafından fark edildi. İçerisinde kredi kartı ekstresi, telefon faturası, hatta bir tutuklunun cezaevinden yakınlarına gönderdiği mektubu bulunan postalar, polis tarafından toplandı. Ahatlı Mahallesi, Vakıf Zeytinliği içerisinde öğle saatlerinde piknik yapan vatandaşlar çalılık alana saçılmış ka-

ğıtları fark etti. Kağıtların posta iletisi olduğunu anlayan vatandaşlar hemen polisi aradı. Zeytinlikte yapılan incelemelerde, içerisinde kredi kartı ekstresi, telefon faturası ve kişisel mektupların bulunduğu yüzlerce posta evrakı polis tarafından toplandı. 2 gün önce Antalya E Tipi Kapalı Cezaevi’nden bir tutuklunun yakınlarına gönderdiği mektubun da bulunduğu evrakların, Kepez İlçesi’ne bağlı mahallelere gönderildiği anlaşıldı. YARIN toplum

17

Nisan 1993

1989 18 Nisan 1967 21 Nisan

Turgut Özal hayatını kaybetti Türkiye Cumhuriyeti’nin sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Türkiye’nin ilk tüp bebeği doğdu Türkiye’nin ilk tüp bebeği, İzmir’de doğdu. Bebeğe Ece adı verildi. Yunanistan’da askeri darbe Yorgo Papadopulos komutasında ABD tarafından desteklenen “Albaylar Cuntası” yönetime el koydu.

22

Nisan 1924

Lenin yaşama veda etti Rusya’da sosyalist devrimin lideri ve Sovyetler Birliği’nin kurucusu Vladimir İlyiç (Ulyanov) Lenin yaşama veda etti.

22

Nisan 1994

Ruanda’da 100 bin kişi öldürüldü Ruanda’da Hutu ve Tutsi kabileleri arasındaki çatışmalarda son iki hafta içinde 100 bin kişinin öldüğü bildirildi.

23

Nisan 1975

GATT anlaşması kabul edildi. Dünyanın en geniş kapsamlı ticaret antlaşması olan GATT, 120 ülkenin imzasıyla kabul edildi.


Ralli esnasında ata çarptı Güney Amerika’da düzenlenen Argentine Rallisi’nde gerçekleşen kaza sonucunda Federico Villagra’nın sürdüğü Mitsubishi Evo yoldan geçen ata çarparak 9 m havaya

uçmasına neden oldu. Tozlu yolda dolaşan at ağır yaralandı ve iğneyle uyutulması gerekti. Villagra yara almadı ve sadece 30 saniye kaybetmiş oldu.YARIn toplum

Benfica bileti cepte

UEFA Avrupa Şampiyonası’nda çeyrek finali geride bırakan Fenerbahçe yarı finalde Benfica ile karşılaşacak. İlk maçını evinde oynayacak Türkiye takımı gruptaki en zor eşleşmeyle karşı karşıya kaldı. Benfica takımı bireysel sporcularıyla değil, takım çalışmasıyla adını yazdırmış kulüplerden birisi. 38 yıl önce de Benfica ile Fenerbahçe karşı karşıya gelmişti. istanbul berna dülger

Fenerbahçe takımı 3-0 aldığı maçın ardından deplasmanda Lazio ile tekrar karşı karşıya geldi. Deplasman maçı 1-1’lik skorla sona erdi. Fenerbahçe attığı 4 gol ile yarı finale yükseldi. S.S Lazio’nun şampiyona yolculuğu sona erdi. İtalya’da Lazio’ya golü atan Caner Erkin ise maçtan sonra şunları söyledi; ”Sonuçta birisinin bu golü atması gerekiyordu. 1-0′dan sonra

İşte Fenerbahçe’nin rakibi

BENFICA

ÜLKESİ: Portekiz KURULUŞ TARİHİ: 1904 RENKLERİ: Kırmızı-beyaz STADI: Estadio da Luz (65 bin 647) HOCASI: Jorge Jesus TAKIM DEĞERİ: 184 milyon Euro Muhtemel 11: Artur-Pereira, Garay, Luisao, Almeida-Matic, Salvio-Aimar, Gaitan, Cardozo-Lima

stres yaptık. Açıkçası geri çekildik. Skoru koruma politikası da vardı. Fenerbahçe, tarihte ilk defa böyle bir şey yaşıyor. Herkese armağan olsun.” Final yolu açık Benfica ile eşleştiğini öğrendikten sonra takım kaptanı Emre Belözoğlu eşleşme hakkında açıklamada bulundu. “Bu saatten sonra kim gelirse gelsin” cümlesini doğru bulmadığını söyleyen Emre, “Benfica iyi bir takım. İyi oyuncuları da var. En zor takım olduğunu düşünüyorum. Kolay bir kura değil. Ama biz de iyi takımları eleyerek geldik. Avrupa Kupası’nda final yolu açık diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Türkiye’ye ayrılan 9.2 milyon euroluk ödülün sahibi olan takım, ön eleme maçlarından 400 bin, gruplara kaldığı için de doğrudan 1.3 milyon euro kazandı. Galibiyete verilen 200 bin, beraberliğe verilen 100 bin euro prim çerçevesinde grubunda aldığı 13 puanın karşılığında 900 bin euro kazanç elde etti. Lider olarak son 32’ye kaldığı için 400 bin euro, Lazio’yu geçtiği için 1 milyon

daha kazandı. Toplam gelirini 14.2 milyon euroya çıkardı. Yönetim futbolcularına yarı final primi olarak ufak bir servet verecek: 2 milyon euro. Böylesi bir heyecan daha önce Galatasaray UEFA Dünya Kupası şampiyonu olduğu sezon yaşanmıştı.

Tarihler yakın Ruud Van Nistelrooy’un çektiği kuraya göre yarı finaldeki ilk karşılaşma, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda 25 Nisan’da oynanacak. Rövanş maçı ise 2 Mayıs’ta Portekiz’de. Fenerbahçe 38 yıl önce de Benfica ile bir maç oynamıştı, maç 7-0’lık Fenerbahçe galibiyeti ile sonuçlanmıştı.

Kumdan Hollywood

Hollywood yapımlarının unutulmaz karakterlerinin heykelleri kum kullanılarak heykeltıraşlar tarafından yapıldı. Pera Köyü’nde yapılan bu kum parkı 22 mayıs 2013’te açılacak. Bilinen tüm efsane karakterler bu parkta ziyaretçilerini bekliyor.

Madeni para kadar robot

Yarı final primi: 2 milyon Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi’nde yarı finale yükselmekle kalmadı kasasını da doldurdu. Avrupa Ligi’nde mücadele eden tek Türkiye takımı olduğu için

Picobot dünyadaki en küçük bağımsız robot. Şu an için masa üzerinde gezinebilmekten başka bir şey yapamıyor. Fakat Picobot’un yaratıcıları robotun bir sonraki versiyonunda, kablosuz iletişim, kamera, sensör ve GPS teknolojisi kullanmak istiyor.

18SORU oğuzhan özkan Öğrenci - İzmir

İnsansı robot Konya’da tanıtıldı 1. En sevdiğiniz erdem? Sorumluluk sahibi olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Tembel olmak 3. Mutluluk nedir? Hayal kurmak 4. Mutsuzluk nedir? Erken uyanmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Titizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sahtekarlık 7. En sevmediğiniz şey? Gerçeği söyleyememek 8. En sevmediğiniz kişiler? Çıkarcı kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Yardımcı olmak 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreya 11. En sevdiğiniz yazar? Franz Kafka 12. Kahramanınız? Goku 13. Kadın kahramanınız? Marie Cure 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Mor 16. En sevdiğiniz yemek? Çoğu yemek 17. En sevdiğiniz düstur? Herkes şansını kendi yaratır. 18. En sevdiğiniz söz? Gerçekleşen bir hayal gerçek bir hayal değildir.

Yazılım firması AKINSOFT, 1995 yılından beri yapay zeka ve insansı robotlar üzerine çalışmalar yapıyor. Akıncı-1’in ardından Akıncı-2 robotunu da tanıttı. İnsansı mobil robot Akıncı-2 ise Akıncı-1’in gerçekleştirdiği özelliklerin yanı sıra, ayakları üzerinde durabiliyor, yürüyebiliyor, odaklama yaparak birden fazla nesneyi tanımlayabiliyor, dengesini koruyabiliyor. Bulunduğu ortamı 3 boyutlu olarak algılayabiliyor, yakınında bulunan kişilere odaklanabiliyor, ellerini kullanarak cisimleri kavrayabiliyor, kendisinden araştırması istenen şeyleri interneti kullanarak ansiklopedik veri bankalarından tarayabiliyor ve anlatabiliyor. YARIn toplum

Mor 5 TL piyasaya sürüldü Merkez Bankası, 5 lira ile 50 lira arasındaki renk benzerliğine son vermek üzere değişiklik yaptı. Alışverişlerde karışıklığa sebep olduğu için 5 liralık banknotların rengi mor olarak değiştirildi. Yeni 5 liralar geçtiğimiz günlerde piyasaya sürüldü. İnsanlar hem eski hem de yeni 5 liralık kağıt paraları birlikte kullanabilecek. Merkez Bankası ayrıca 200, 50 ve 5 liralık banknotlardaki imzalarda da değişikliğe gitti. YARIn toplum

Karanlıkta parlayan kediler

Gyeongsang Üniversitesindeki Güney Koreli bilim adamları, ultraviyole ışına maruz kaldığında parlayan kediler klonladı. Bu rengarenk kediler; anne kediye, üzerinde oynanmış flüoresan proteini geni enjekte edilmesi sonucu ortaya çıktı.

Doğanın zarif anları

Müzisyen Hamsterlar

Müzikal yeteneklerinden ziyade çığlık atmaları ve yanaklarını doldurarak yemek yemeleriyle ünlüdürler. Fakat bu sevimli hamsterlar çemberlerinden çıkıp bir jazz grubunun seçmelerine katıldı. Kapıların açılmasını beklerken tüylü yaratıklar minyatür trompetler, saksafonlar, trombonlar, davullar ve hatta arplar üzerinde doğaçlama yapıyor. Televizyonda yayınlanacak bir reklam için ‘Zeki Hamsterlar’ isimli gruba dört yetenekli müzisyen arıyorlar. YARIn toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.