Yarın82

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

3 Mayıs 2013 Cuma Sayı: 82 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

AKP Taksim’i işçilere kapattı

İstanbul OHAL’e geldi Tarihi 15-16 Haziran Direnişi’nden bu yana ilk defa Galata Köprüsü tedbir amaçlı kaldırıldı.

Polis insanları dağıtmak için değil insanlara zarar vermek için saldırdı.

Olağanüstü güvenlik önlemlerinden biri de Sahil Güvenlik’in deniz trafiğini engellemesiydi.

1 Mayıs günü boyunca Taksim’e girmek isteyenlere 2 bin adet gaz bombası atıldı.

37 TOMA yetmedi, Jandarma devreye girdi. Vatandaşa 370 bin tondan fazla su sıkıldı.

Şişli’de yürümek isteyen işçilere polis hiçbir uyarı yapmadan tüm gücüyle saldırdı.

Böyle önlem olmaz

Başından vurdular

Tarihi 15-16 Haziran Direnişi’nden bu yana bu denli kapsamlı bir önlem görülmedi. İstanbul Valiliği vatandaşın güvenliğini geçti, tüm şehirde hayatı durdurdu. güncel 3

Polisin yakın mesafeden gaz bombasıyla başından vurduğu Dilan Alp’in kafatası kırıldı. Polis saldırısının bilançosu: 5’i ağır olmak üzere 28 kişi yaralı. güncel 4

Fevkalade sağcılar

Kadınları korusunlar

AKP 1 Mayıs’la birlikte demokrasi söylemlerini geride bırakıp gerçek yüzünü gösterdi. Ağır yaralılar marjinal, işçiler radikal ilan edilirken polis ise mazlum oldu. güncel 5

30 bin polisle İstanbul’da kuş uçurtmayan hükümet defalarca başvuran kadınları korumuyor. Taksim’e karşı harcadığı milyonlar birçok kadını kurtarabilir. güncel 6

Polis gaz bombası atarken doğrudan insanları hedef aldı.

Yoğun biber gazından birçok kişi fenalık geçirdi. Durumu kötüleşenler hastaneye kaldırıldı.

Sen bize layıksın Taksim

Marjinal kaldı AKP

İstanbul’da 1 Mayıs

Taksim sana yine geliriz

HAKAN ÖZTÜRK AKLIN YOLU

SİBEL UZUN UYANIS Ş

GÜLSÜM KAV ANA FİKİR

GÜN CAĞ ÇAĞ AYDIN PRİZMA

4

Yazar Haluk Yurtsever ile görüştük

5

Silahımız eleştiri Kürt sorununun çözümü konusunda şimdiye kadarkinden daha farklı bir süreç olduğunu hepimiz gözlemliyor ve gelişmeleri merakla bekliyoruz. 21 Mart’ta Öcalan’ın mektubu çözüm sürecinde bir nevi milat oldu. AKP Hükümeti’nin stratejisi nedir, BDP nasıl bir ilerleme güdüyor? Bu süreç sol siyaset tarafından nasıl okunuyor? Bu hafta sorularımızı Marksist yazar ve siyaset insanı Haluk Yurtsever yanıtlıyor.

Sanem Kural ile Esas Mesele 12 Sözün doğrusu

Taksim yasağına can güvenliğini bahane eden Vali Mutlu 3 kişiyi komaya soktu.

AKP’li vekil Şamil Tayyar sonunda kukladan farkı olmadığını itiraf etti.

6

7

Forum’da bu hafta

16

Vurma, kırma, öldürme

Dağların acısını almak

“Vur, kır, parçala, bu maçı kazan!” bir tezahürattır. Çirkindir ama oyuncuları havaya sokar.

Kandil’de Karayılanca yapılan açıklama bir anlamda sürecin yol haritası oldu.

Sultan Komut

Akın Birdal

17 Dünya’nın bütün köprüleri birleşin

Barış sürecinde “vatandaşlık” - 2

Köprüler insanlık tarihi boyunca çok önemli anlara tanık olmuştur.

Ulus nedir? Millet nedir? Milliyet nedir?

Mert Bulut Kırlak

İşsize iş bulmayan hükümet, işverene işten çıkarma taktikleri öğretti.

Dünya genelinde de genç işsizlik tırmanıyor. Şimdiden 300 milyon oldu.

Önder Çarkçı


02 TOPLUM

3 Mayıs 2013

Otistik çocuklar ateist mi?

Geçtiğimiz hafta otistik çocukların ateist oldukları hakkında bir tartışma alıp başını yürüdü. Adana Otistik Çocuklar Derneği Başkanı tarafından başlatılan ve Bakan Fatma Şahin’den otizm derneklerine kadar, yetkililerin bu tartışmada, otistik çocuklar hakkında “ateist” olup olmamaları dışındaki konular tartışmaya değer görülmedi.

Şeker hastalığında günlük iğneye son Milyonlarca şeker hastasını günlük iğne yapmaktan kurtaracak bir keşif yapıldı. Uzmanlar günde birkaç kez iğne vurmak yerine yılda bir kere alınacak bir ilaçla bu sorunu çözebileceklerini iddia etti. Bir hormon keşfeden bilim insanları, bu hormonun insülin yapan hücreleri 30 kata kadar çoğalttığını ifade etti. Uzmanlar bu hormonun Tip-2 diyabetli hastalarına önemli kolaylık sağlayacağını düşünüyor. Günlük insülin iğnesi yaparak yaşayan diyabet hastaları, eğer hormon yöntemi işe yararsa ilaçla tedavilerini sürdürebilecek. Yeni yöntemin piyasaya çıkma süresinin 10 yılı bulabileceği ifade edildi. YARIN toplum

Toplum sanem deniz kural

Yapışık balıklar şaşırttı Ankara Altındağ’da Bayram Uğurlu’ya ait pet shop’ta bulunan yapışık balıklar görenleri hayrete düşürüyor. 2 ay önce doğan bu balıklara gözü gibi baktığını ifade eden Uğurlu, çok talibi olmasına rağmen balıkları satmadığını ifade etti. Vücutlarının bir kısmını paylaşan, gövdeden yapışık balıkların, nadir olarak dünyaya geliyor ve bu balıkların yaşamaları sürpriz olarak nitelendiriliyor. Çoğunlukla böyle doğan hayvanlar doğduktan sonra öldükleri belirtiliyor. İnsanlarda da görülen “Siyam ikizleri”ne benzeyen balıkların 2 ay yaşamasının ender rastlanan bir olay olduğu belirtiliyor. YARIN toplum

Geçtiğimiz hafta Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya, bütün otistik çocukların ateist olduğunu öne sürerek; “Otistik çocukların beyinlerinde inanç alanı olmadığı için Allah’a inanmayı bilmiyorlar” dedi. Bununla da yetinmeyen Kaya, çocukların ateist olmaktan “kurtulabileceklerini” müjdelemekten de kaçınmadı. Kaya şöyle konuştu: “Otistik çocuklara uygulanacak farklı terapi yöntemleriyle, bir yaratan olduğunu insanların buna inanıp ibadet ettiğini anlaması, kavraması, içselleştirmesi

gerekiyor.” Kaya, otistik çocuklara ücretsiz terapi merkezleri açılacağını, burada otistik çocukları inançlı çocuklar haline getireceklerini sözlerine ekledi.

dolayı kendisini kınıyoruz” denildi. Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Usta ise, daha öteye giderek “Ateizm, tanrı ve diğer metafizik inançları reddetme yönündeki TARTIŞMAYA DERNEKLER DE KATILDI bilinçli bir tercihtir. Dolayısıyla Sosyolog Kaya’nın bu akıllara za- otizmli dahi olsa bir insan ateist rar açıklamalarının ardından, otizm doğamaz” değerlendirmesinde budernekleri de tartışmaya süratle lundu. dahil oldu. Otizm Platformu’nun yaptığı açıklamada; “Fehmi FATMA ŞAHİN BOŞ DURMADI Kaya’nın bu açıklamaları kendi ki- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı şisel görüşleri olup, hiçbir bilimsel Fatma Şahin ise twitter’dan şu yaveriye dayanmamaktadır. Otizmli nıtı verdi: “Otizmli çocuklarımızla çocuklarımızla ilgili hali hazırdaki ilgili bir şahsın ifadeleri ne bilimsel yanlış önyargılara bir yenisini ekle- gerçeklere, ne vicdana, ne de inmekten öteye gidemeyeceğini dü- sanlığa sığıyor. Aileler bu sözlerden şündüğümüz bu açıklamalarından incinmiştir. Haklılar. Sonuna dek

onların yanındayız” Memlekette yetkili şahıslardan herhangi birinden, bu tür bilimsel yönü olmayan açıklamalar duymaya alıştık. Ancak tüm bu tartışmalar bir yana, Türkiye’de otistik çocuklar konusunda imkanların ne denli yetersiz olduğu, var olan son derece sınırlı sayıdaki eğitim kurumlarına ailelerin otistik çocuklarını gönderebilmek için ciddi maddi kaynak yaratması gerektiği gerçekleri çıplak biçimde ortada duruyor. Otistik çocukların “ateist” olması ya da olmaması ekseninden çıkamayan bu tartışma, Bakan Şahin’in sözlerine rağmen, otistik çocukların ailelerine gerçekten sahip çıkılmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kirlilik yaratan işletmelere ceza

Memleket havasını satışa sundular

Karabüklü iki üniversite öğrencisi, ilin tarihi evleriyle ünlü turistik ilçesi Safranbolu’nun havasını konserve kutulara doldurup, Ankara’da satmaya başladı. Grafik tasarımı okuyan Özkan Karagöz ve Cem Akyürek isimli gençler, Karabük’ün temiz havasını ilk etapta 200 adet konserve kutusuna doldurup, 5 liradan vatandaşların ilgisine sundu. Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Karabük Günleri etkinliğinde stant açan öğrenciler, doğduğu yerlere özlem çekenlere memleket havası teneffüs ettirmek amacıyla böyle bir iş yaptıklarını söyledi. YARIN toplum

Sahte liposuction yapanı dava etti Gittiği güzellik merkezinde yaptırdığı sahte liposuction sonucu yüzünde kalıcı hasar meydana gelen Kıymet Kaya, Banu Altıntaş’a dava açtı. Kıymet Kaya, “Doktorum diyerek beni kandırdı. Yüzüme enjekte etmek için karnımdan aldığı yağları makarna süzgecinde yıkayıp, çay kaşığıyla enjektöre doldurmuş. Çalışanlarından öğrendim. Bu işlemden sonra yüzüm korkunç bir hal aldı. Yaralar büyüdü, morardı” dedi. İşyerine astığı diplomaların sahte olduğu, tıp mezunu olmadığı ortaya çıkan Banu Altıntaş hakkında dolandırıcılık suçundan 5 yıla kadar, taksirle yaralama suçundan da 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. YARIN toplum

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul’da çevre mevzuatına uygun üretim yapmayan 53 firmaya bir milyon lira ceza kesti. Bakanlık, en çok şikayet gelen Sultangazi’deki Cebeci taş ocaklarını ve Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki firmaları denetledi. Yapılan denetimler sonucunda, bölgedeki 16 taş ocağının hava kirliliğine neden olduğunu tespit etti. Uyarılara karşın, bu koşulları yerine getirmeyen işletmeler hak-

kında resmi işlemler başlatan Bakanlık, eksiklikleri tamamlayana kadar firmaların faaliyetlerinin durdurulduğunu açıkladı. Tuzla’da ise 13 tersanenin denetimleri tamamlandı. Bakanlık yetkilileri, tersanelerin ticari işlem düşüşü nedeniyle çevre kirliliğini önlemeye yönelik yatırımları ertelediklerini tespit etti. Bakanlık, bu işletmeleri, yükümlülüklerini yerine getirmeleri konusunda yakın takibe alınacaklarını açıkladı. YARIN TOPLUM

Ağaoğlu haber vermeden mezarları taşıdı Ali Ağaoğlu inşaatlarında skandallar bitmiyor. Ağaoğlu’nun My World Europe sitesine giden yolun inşası için 48 mezarın ailelere haber verilmeden taşındığı ortaya çıktı. Başakşehir’e bağlı Ayazma bölgesinde sitenin arkasında yer alan mezarlık Gülbahçe mezarlığına taşındı. Taşınan mezarlar arasında 2001 ölüm orucunda yaşamını yitiren Sibel Sürücü’nün de mezarı bulunuyordu. Haber verilmeden mezarın taşındığını öğrenen Sürücü ailesi

hukuki yollara başvuracaklarını açıkladı. Anne Sakine Sürücü şöyle konuştu: “Ben nereden bileyim, kızımın kemiklerini alıp gerçekten oraya mı koydular. Başka kemiklerle karıştırdılar mı. Ben nasıl güveneyim ki?” Küçükçekmece Mezarlık Müdür Yardımcısı Süleyman Edin ise; “Doktorla, imamla naklettik. Beş ay oldu nakil olalı, bu aileler ne kadar ilgisizler ki ziyarete gelmiyorlar” diyerek aileyi suçladı. YARIN TOPLUM

Alerjiye dikkat

Baharın geldiği bugünlerde alerjik hastalıklar da kendini hissettirmeye başladı. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Şendur, dünyada en fazla alerji yaptığı bilinen 34 farklı maddenin günlük yaşamdaki birçok kullanım eşyası ve üründe bulunabildiğine dikkati çekerek, alerjik bünyeye sahip hastaları bu eşyalarla temaslarını keserek iyileştirebildiklerini söyledi. Şendur, alerji şikayetiyle kendilerine başvuran hastalara duyarlı oldukları alerjen maddeyi tespit amacıyla deri yama testi uyguladıklarını belirterek, şunları kaydetti: “Hastaların duyarlı oldukları maddeyi belirledikten sonra sürekli temas halinde oldukları şeyleri belirlemeye çalışıyoruz. Hastanın hangi alışkanlıkları var, neleri daha fazla kullanır, şikayetleri hangi durumlarda daha fazla artar gibi konuları birlikte sorguluyoruz. Alerjiye neden olan eşyaları tespit edip hastalara bunları hayatlarından çıkarmaları gerektiğini söylüyoruz.” YARIN TOPLUM


03 GUNCEL

3 Mayıs 2013

İstanbul OHAL’e geldi

1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasının Valilik tarafından engellenmesinin ardından emekçiler Taksim’e çıkmak için, saat 7.00’den itibaren DİSK’in önünde ve Beşiktaş Meydanı’nda toplanmaya başladı. Polis meydana ilerlemeye çalışan insanlara savaş açtı; gaz bombası, biber gazı, tazyikli su ile saldırdı.

Bu yıl Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmemesi hakkında ne düşünüyorsunuz? MUAMMER GÜLER İÇİŞLERİ BAKANI

Gruplar marjinal Biz 1 Mayıs’ın amacına uygun kutlanmasını istedik. Bazı yerlerde gerçekleşmedi. Müdahale edilen grupların tamamı 8 bin kişi civarındadır. Bunlar marjinal gruplardır. HÜSEYİN AVNİ MUTLU İSTANBUL VALİSİ

Acı olaylara izin verilmedi

Emekçilerin Taksim Meydan’ına çıkışını önlemek için Unkapanı ve Galata Köprüleri kapatıldı.

Taksim’de inşaat çalışmaları nedeniyle güvenli şekilde 1 Mayıs mitingi olamayacağını sendika temsilcilerine söylemiştik. Kazlıçeşme’yi önerdik ama her ne hikmetse kabul etmediler. Riskli bir alanda yapılacak bir miting sonucu yaşanacak acı olaylara izin verilmemiştir. ARZU ÇERKEZOĞLU DİSK GENEL SEKRETERİ

Savaş ilanı Kafasına biber gazı kapsülü gelen Dilan ALP’in durumu iyiye doğru gitse de hayati tehlikesi sürüyor.

Polisin yoğun gaz saldırısı olsa da devrimciler alandan kolay kolay çıkmayacaklarını gösterdi. İstanbul Ufuk alp

1 Mayıs kutlamaları 1977 yılında onlarca devrimcinin Kazancı Yokuşu’nda ezilerek katledilmesinin ardından Taksim devrimciler açısından ayrı bir önem arz etmeye başlamıştı. Yıllarca 1 Mayıs’larda Taksim Meydanı’na girilememişti... Ta ki 2009 yılına kadar. 2009 yılında barikatın aşılması ile ondan sonraki seneler Taksim devrimcilere ve işçilere açılmış, coşkulu 1 Mayıs’lar kutlanmaya başlanmıştı. Bu sene ise Valilik alandaki çalışmaları bahane edip emekçilerin alana girişini yasaklamışdı. Ancak emekçiler Beşiktaş ve Şişli olmak olmak üzere iki koldan Taksim Meydanı’na girmeye çalıştı. Şişli’de yoğun çatışma oldu Saat 06.30’da DİSK’in binasının bulunduğu yerde yaklaşık 200 kişi

toplanmıştı. Caddedeki tüm ara sokaklarda onlarca polis bulunuyordu. Saat 09:00 sularında DİSK’in binasının önünde buluşan Emekçi Hareket Partisi (EHP), Gençlik Muhalefeti, Kaldıraç, Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Genç-Sen, Halkevleri, Halk Cephesi, BDSP, Alınteri, Proleter Devrimci Duruş (PDD) ve Yol-İş ile yaklaşık 1000 kişiye ulaşıldı, kortejler yapıldı, Halaskargazi Caddesi’ne doğru ilerlenmeye başlandı. Sendika temsilcileri ile polis görüşme yaptıkları sırada polis saldırıya başlamışt bile. Biber gazları, tayzikli biberli su ile ses, sis ve gaz bombalarını Taksim’den atan polis Şişli tarafından da toplu bir saldırıya geçip halkı ortada sıkıştırdı. Kafelere, binalara ve hatta hastahanelere bombalar atmaktan çekinmeyen polis binlerce kişiyi ölümle burun buruna getirdi. Çevredeki halk evlerinde okururken bi-

le gazdan yoğun şekilde etkilendi. Çatışmalar ara sokaklarda devam etti. Kimi ara sokaklarda devrimciler çöp konteynerlerini yatırıp ateşler yakarak barikatlar kurdu. Beşiktaş savaş alanına döndü Beşiktaş’ta da saat 06:30 sırasında Emekçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi, TKP 1920, Halkevleri, Öğrenci Kollektifleri, ÖDP, Devrimci İşçi Partisi (DİP) olmak üzere yaklaşık 250 kişi toplandı. Henüz saat 07:30’da polis saldırıya başladı. Yoğun gaz bombalarının atıldığı Barboros Caddesi adeta savaş alanına döndü. Duman bulutları diğer ilçelerden dahi görüldü. Bu örgütlere daha sonra Emek Partisi (EMEP) ile Kamu Emekçileri Sendikası (KESK) katıldı. Yoğun saldırı nedeni ile emekçiler ölüm tehlikesi geçirdi. Polisin saldırısı yaklaşık 7 saat

sürdü. Caddede ve ara sokaklarda bekleyen emekçilere durdukları yerde sürekli saldırılar gerçlekleşmesi Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun “orantılı güç” kullanıldığı hakkındaki söylemlerinin gerçek dışı olduğunu gösterdi. Bu neyin korkusu? Sendika temsilcilerinin ve örgütlerin Taksim’e yürüyeceklerini duyurması üzerine İstanbul Valiliği dün aldığı bir kararla emekçilerin Taksim’e ulaşmalarını engellemek için metrobüs, tramvay, metro, vapur, İDO seferleri ile Taksim’e sefer yapan İETT otobüslerini durdurdu. İstanbul Valiliği bayram sabahı aldığı bir kararla da Unkapanı’nı Taksim’e bağlayan Unkapanı Köprüsü’nü ve Eminönü’nü Karaköy’e bağlayan Galata Köprüsü’nü kapattı.

Mayıs kutlamalarına kapattıklarını ilan ettiler. Sendikaların tüm başvurularına ve görüşmelerine karşın red cevabı veren Vali ve Emniyet Müdürü, bütün haftayı 1 Mayıs gününde yapılacakları anlatarak geçirdiler. AKP ve onun kurmayları her gün öldürülen kadınlar için, her gün ölen işçiler için hiçbir koruyucu önlem almazken kazanılmış hakların temsili olan Taksim Meydanı’nı yasaklaması, işçilerin can güvenliği için değil, burjuvazinin ve zenginlerin güçlerini korumak için olduğu gün gibi ortadadır.

Ancak Taksim emekçilerindir. Taksim kararlılığın ve kesintisiz mücadelenin eseridir. Bu yüzden Emekçi Hareket Partisi olarak 2 Mayıs’tan itibaren 2014 1 Mayısı’nı örgütlemeye koyulduk. Taksim’i emekçilere kapatan burjuvaziye ve onun temsilcisi AKP’ye Emekçi Hareket Partisi Merkez Komite Üyesi karşı halkın öfkesini seneye Can Ersoy Taksim’e taşıyacağız.

Kutlayanlar nasıl kutladı?

İspanya

Küba Küba’da 1 Mayıs kutlamaları Devrim Meydan’ında coşku ile yapıldı.

İspanya’da Sol Meydanı 1 Masyıs kutlamalarının merkeziydi.

Rusya

İzmir İzmir’de de kutlamaların adresi şehrin en işlek meydanı olan Gündoğdu’daydı.

Rusya’da da emekçiler Kızılmeydan’da, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı coşkuyla kutladılar.

HAKAN ÖZTÜRK EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ

AKP bu gücü kabul edemiyor Bu, AKP’nin tüm sosyalist harekete bir tavrıdır. Bir türlü kafasına yerleştiremiyor. Nasıl oluyor da sosyalistler hala Taksim’de eylem yapabiliyorlar? O, bu gücü kabul edemiyor ve sosyalist hareketi geriletmek üzere Taksim alanını sosyalistlere yasaklıyor. UFUK GÖLLÜ SDP MYK ÜYESİ

Demokrasi söylemi taktiksel Taksim’in inşaat alanı olduğunu, can güvenliği olmadığını söyleyerek 1 Mayıs alanını yasakladılar ama sonucu 10’u ağır 200 yaralı. Polisler insanları hedef alarak, yakın mesafeden saldırdı. Hükümetin demokrasi söylemi taktikseldir. 1 Mayıs’ta yaşananları parti olarak kınıyoruz. ZEHRA GÜNER KADIKÖY’DE EYLEM YAPAN TKP MK ÜYESİ

Protesto ediyoruz

Taksim’i kazandık, tekrar kazanacağız İşçi sınıfının örgütlenmesinden korkan AKP, 1 Mayıs sabahı deniz seferleri dahil tüm ulaşımı iptal etti. Galata Köprüsü kaldırıldı, Unkapanı Köprüsü ise kaldırıldı. Her sokak başına polisler dizildi. Yetmedi diğer illerden polis takviyesi yapıldı. Karadan, denizden ve havadan 30 binden fazla polis işçilere, emekçilere ve devrimcilere karşı hazır edildi. AKP Hükümeti işçi sınıfına karşı yürüttüğü savaşta yine Taksim Meydanı’na gözünü dikti. İşçilerin zarar görmemesi için Taksim’i 1

1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olma kararlılığımızı günler öncesinde ifade ettik. İçişleri Bakanlığı, Valilik ve Başbakan Taksim Meydanı’nı işçilere ve emekçilere yasakladı. Hükümetin yaptığı bir savaş ilanıdır.

Rusya’da Kızılmeydan’da, İspanya’da Sol Meydan’ında, Küba’da Devrim kutlanan 1 Meydanı’nda l’daki İstanbu için Mayıs emekçilere Kazlıçeşme veya Yenikapı’nın gösterilmesi tepki doğurdu. Tüm dünyada 1 Mayıs’lar insanların en yoğun olduğu meydanlarda kutlanrken, burada insanlara denize karşı slogan attırmak istendi. Vali yaptığı açıklamasında da “Kazlıçeşme’yi önerdik, ne hikmetse kabul etmediler” diyerek her şeyden habersiz rolü oynasa da, emekçiler 1 Mayıs’ı sesini en çok duyurabilecekleri yer olan Taksim Meydanı’na çıkmak isteyince suçlu onlar oldu. Ancak, insanlar emekçilerin haklılığını gördü. Tüm İstanbul halkı “Taksim emekçilere verilseydi ne olurdu, onlar insan mı yiyor?” diyerek emekçilerin arkasında durdu. AKP’nin bu uğraşlarının temeli insanları meydanlardan uzaklaştırmak olsa da emekçiler bu haklarını kolay kolay vermeyecek. YARIN GÜNCEL

Emekçilerin bayram gününü zehir etmek için elindeki olanakları seferber eden devlet görevlilerini şiddetle protesto ediyoruz. Siyasi iktidara karşı milyonlarca emekçinin 1 Mayıs’ta ortak ses vermesi için arayışımız boşa çıkmıştır. LAMİ ÖZGEN KESK GENEL BAŞKANI

Hükümet de ideolojik İnsani anlamda çok büyük ayıp. Bütün dertlerin parayla çözülebileceğini düşünüyorlar. Şahsi fikirleri sadakayı meşru kılsa bile, bir bakanın para vererek problemi çözmeye çalışmasını yanlış değerlendiriyorum. Bir devlet temsilcisinin tavrı bu olmamalı. BAYRAM ÖZTÜRK TAKSİM’DE 1 MAYIS’A KATILAN BİR İŞÇİ

Kutlama yapacaktık

İstanbul’u açık hava hapishanesine çevirmek pahasına binlerce polisi işçilere, emekçilere saldırı için seferber eden AKP hükümeti 1 Mayıs’ı yasaklayamayacağını bir kez daha gördü. Emekçiler tüm İstanbul’u 1 Mayıs alanına çevirdi. Hükümetin tavrı da ideolojiktir. ŞİRİN ŞANLI KORUMA MÜCADELESİ VEREN ÖĞRETMEN

Hazmedememenin göstergesi Alanın kapatılması kesinlikle politiktir. Taksim’in kazanılmasının hazmedilemediğinin göstergesidir. Taksim kana kan, dişe diş kazanıldı. AKP bunu tersine çevirmeye çalışıyor. Biz Taksim’i yeniden alana kadar direneceğiz. FARUK SEZER EMNİYET-SEN GENEL BAŞKANI

Seneye Taksim’de olmalı Taksim fiziki olarak uygun değildi. Bunu diğer konfederasyonlara da söyledik ama onlar marjinal gruplarla birleştiler. Orantılı bir güç kullanıldı. Seneye 1 Mayıs Taksim’de olmalı. Gerçekten 1 Mayıs’ın bayram havasında kutlandığı yıl biz de Taksim’de olacağız.


04 GUNCEL

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Sen bize layıksın Taksim

Çok kapsamlı bir durum değerlendirmesi yapılmış olduğu anlaşılıyor. AKP bu kadar güçsüz bir solun Taksim Meydanı’nı hak etmediğini düşünüyor. Kim ki bunlar? Seçimlerde yüzde sıfır virgül bilmem kaç oy alıyorlar. Fikirlerinin modası geçmiş. Siyasal partileri güçsüz. Sendikaları zayıf. Kimi temsil ediyorlar? İnşaatlarda çalışıp temel kazarken ölenleri, asgari ücretle talim ederken işten atılanları, emek verdiği halde ücretini alamayanları, AVM şantiyelerindeki çadırlarda yanarak ölenleri, üniversitedeki kıtipiyoz güvenlik görevlilerinin bile dövdüğü üniversitelileri, önü aşılmaz sınavlarla kapalı liselileri, boşanmak istediği için öldürülen kadınları, kömür için yerin altına inenleri, gözaltında kaybedilebilecek kadar gözden çıkarılmış olanları, yolları süpürenleri, apartman merdivenlerini silenleri, Tophane’nin karanlık sokaklarında koyun koyuna yatan kirli çocukları… İşte AKP’li haramiler bu insanlarını küçümsüyor. Ona göre, ayaklar baş olamaz. Ayaklara pek fazla değer de verilmez. Simitçi, kahveci, gazozcu… Ahmet, Mehmet, Süreyya… Amele, ırgat, maraba… Bunlar mı gelip de Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlayacak? “O kadar da değil” AKP’ye göre. Yeter artık söz faşizmin. * AKP uzun vadede Taksim Meydanı’nın işçilerin taleplerinin koskocaman ifade edileceği bir yer olacağını tahmin ediyor. Bütün hesaplarını bunu dikkate alarak yapıyor. AKP’nin fikrince, Taksim Meydanı’nın sola kaptırılması büyük bir hatadır. Bu hatadan dönmek gerekir. Taksim Meydanı’nın soldan geri alınması pekala mümkündür. Sol güçsüzken bastırmak gerekir. Nasıl olmuşsa bu baldırı çıplaklar, hiç kimsenin resmen alamadığı, şehrin gözbebeği bir meydanı alabilmişlerdir? Çünkü sol toplumun yüzde doksan dokuzunun iyiliğini temsin eden ve onun adına konuşandır. Toplumun bağrından çıkmıştır ve ona hizmet eder. O nedenle onu yenemezsiniz. Devrimciler bu ülkenin direniş geleneğinin gerçek, büyük mirasçılarıdır. Onların direniş düzeyleri başka hiçbir “hareketlenme” durumuyla kıyaslanamaz. İdealleri için işkenceler görmüş, gözaltında kaybedilmiş, açlık grevlerinde bedenlerini damla damla eritmiş, idam edilmiş, yargısız infazlara kurban gitmiş ve en imkansız koşullarda örgütlü mücadeleye devam etmişlerdir. O nedenle toplumsal muhalefetin erişilmez dumanlı zirvesidirler. O nedenle Taksim’i gülen çehre ve cesaretleriyle onlar alabilmişlerdir. Boşuna çekilmemiştir bunca acılar. Sana yüzde elli oy alamazsın demedik AKP. Biz sana insan olamazsın dedik. Bütün fırsatları kullanarak yüzde elli oy alsan da, sen Taksim’i hak edecek bir insani yücelik seviyesine sahip değilsin. Taksim, sadece bize layıktır biz de ona. * İnsanları tepeden tırnağa kan içinde bırakanlar, “bunu kimsenin burnunun kanamaması için yaptık” diyorlar. Tam bir “Hayata Dönüş” operasyonu alaycılığı. Devlet oradaki gibi alay ediyor ve oradaki gibi düğümü kesip atmak istiyor. Kullandığı yöntem oradaki gibi eli en yükseğe çıkarma yöntemi. Orada mimari düzenleme yaparak insanları F tipi cezaevlerine sürmüştü. Burada da mimari düzenleme yaparak 1 Mayıs’ı Yenikapı sahilinin ıssızlığına sürmek istiyor. İşçi sınıfı taleplerini dalgalara fısıldasın. AKP’li haramiler solu durdurmak için binbir direkli Haliç’in üzerindeki köprüleri söküyor. Sadece polis değil, sahil güvenlik de kervana katılıyor. Metro, metrobüs ve otobüs seferleri iptal ediliyor. Bütün cadde ve sokakların giriş-çıkışına demirler konuluyor. Neredeyse direnenler geri çekildiklerinde diğer bir grubun çatışma alanına giriyorlar. Devrimciler hastaneye doğru koşsa hastaneye, evlere doğru koşsa evlere gaz bombaları atılıyor. Solu felç etmeye çalışan AKP koca bir İstanbul’u felç ediyor. Çünkü halkını yüreğinde taşıyan solu hançerlerseniz halk da kanar. Sol Anadolu’dur, sol Trakya’dır, sol Mezopotamya’dır. Solculardan biri kafasından vurulursa, liseli genç bir kız kafasından vurulmuş olur. Solculardan birine gaz bombasını atılırsa, ataması yapılmayan bir öğretmenin bedeni solar. Bir solcuya duvarın dibinde boğacak gibi su sıkılırsa, bir annenin gözünden yaşlar akar. Ama vurulanlar, kanayanlar, ağlayanlar ölmez. Çünkü iyi şeyler ölmez. Karşınıza çıkarlar daima.

hakanozturk1871@gmail.com

3 Mayıs 2013

Çukura düşmediler polis vurdu

İstanbul Valiliği’nin 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına izin vermemesinin gerekçesi, alanda bulunan inşaat yüzünden birilerinin yaralanmasının önüne geçmekti. Devletin kutlamayı engellemesinin sonucu ise 6’sı ağır 28 yaralı. Asıl tartışılması gereken ise her gün kadın cinayetlerine, işçi ölümlerine adeta göz yuman hükümet iş 1 Mayıs’a gelince hayatı durdurması. İSTANBUL berna dülger

Hükümetin 1 Mayıs’ı tekrar yasaklamasının ardından yaşananlar önemli bir çelişkiyi de ortaya serdi. AKP hükümeti, 1 Mayıs’ta Taksim’de yapılmaya çalışılan kutlamayı engellemek için İstanbul gibi bir şehirde hayatı durdurabildi. Bir OHAL uygulamasını andıran günde otobüsler çalışmadı, metro ve metrobüs seferleri durduruldu, vapurların Avrupa yakasına gelişi yasaklandı. Kimse, hiçbir sebeple gideceği yere ulaşım sağlayamadı. Avrupa yakasında gaz bombasının tadına bakmayan bir tek vatandaş kalmadı. Kaş yaparken göz mü? Vali Avni Mutlu’nun 1 Mayıs öncesi açıklamalarında, Taksim’de süren çalışmalardan dolayı çukurların bulunduğunu, insanların buralara düşüp yaralanabileceklerini söylemişti. Şimdi ise “Fevkalade orantılı” bir şekilde bunun önüne geçtiklerini açıklıyor. Kimse çukura düşmedi ama 6’sı ağır 28 kişi yaralandı. Bir k i - şi görme yetisini kaybederken, komaya giren iki kişide kalıcı hasar olabile-

Devlet halkı düşünürse

AİHM: Taksim 1 Mayıs alanıdır ceği belirtiliyor. Buradan hükümetin birilerinin korumaktan ziyade başka dertleri olduğu ortaya çıkıyor.

emekçilerin ve sosyalistlerin eylemlerini yapması gerektiğini söyleyerek Taksim’i AKP’ye vermeyi reddedenleri marjinal ilan ettiler. Tüm basın organlarını da uyardılar. Günün Fiziki değil siyasi sorunlar 1 Mayıs sonrası açıklamalarında yet- ilk saatlerinde alanda bulunanların kililer, Taksim’in fiziki durumunu emekçiler olduğunu ifade eden spibahane olarak anlatmayı bırakıp, kerlerde bir anda dilini değiştirerek Taksim’in gösteri ve eylem yeri ol- alanda marjinallerin bulunduğunu madığını söylediler. Yenikapı’da söylemeye başladılar.

Hayata dönüş dediler 32 kişiyi öldürdüler

19 Aralık 2000 tarihinde devlet hücre sistemine karşı çıkarak ölüm orucuna başlayan siyasi tutuklulara 10000 polis ile saldırmıştı. Adını “Hayata Dönüş Operasyonu” koymuşlardı ancak 30 siyasi tutuklu yakılarak öldürüldü. 20 F tipi cezaevine yapılan katliam sonucu açılan davalar ise herhangi bir sonuca ulaşmadı. Daha iyi şartları olacak diye tanıtılan, sürekli haberlerde temiz odalarla reklam edilen F Tiplerinde mahkümlar çok daha ağır şartlarla karşılaştı.

2008 yılında 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyenlere polis yine orantısız güç uygulamıştı. 2008 yılında yaşananların ardından durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı ve AİHM Türkiye’yi mahkum etti. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılabileceğini söyledi.

Kimsenin burnu kanamasın dediler 3 kişinin kafatasını kırdılar

2013 1 Mayıs’ında yaşananlar ise yine 2000’li yılları aratmadı. 30 bin polisi emekçilerin üzerine salan devlet kimsenin burnu kanamasın dedi ancak 3 kişinin kafatası polisin attığı gaz ile kırıldı. Şimdi de emekçilere Yenikapı’da gözlerden uzak bir alan yaparak Taksim Meydanı’nından uzaklaştırma fikrinde. Yenikapı’da oluşturduğu alan ile ilgili de deniz kenarında diye reklamları yapılırken aslında sosyalistler insansız alanlara mahkum edilmeye çalışılıyor.

Marjinallik bu mu? 1 Mayıs’ta Taksim alanına ulaşmaya çalışan emekçi ve sosyalistler hükümet tarafından marjinal gruplar olarak yansıtılmaya çalışıldı. Hükümet yetkilileri ve vali yaptığı açıklamalarda alanda olanlar arasında işçilerin olmadığını veya çok az olduğunu, marjinal grupların etrafı yakıp yıkmak için sokaklarda olduğunu söylediler. Fakat sadece yaralananlar bile alanda işçilerin yoğunlukta olduğunu kanıtlamaya yetiyor. Marjinallerin çoğu hayatı pahasına Taksim alanını işçilerin elinden alınmasına izin vermeyen işçilerden oluşuyor. İşte o marjinaller.

Söz Dergisi okuru Dilan Alp Söz Dergisi okuru Dilan Alp’in(17) Dolapdere’de kaçmak isterken, yakın mesafeden kafasına gaz bombası atıldı. Kafa tasında kırık oluştu ve komaya girdi. Babası olan, 1.5 yıldır direnişini sürdüren Hey Tekstil işçisi Ali Ekber Alp, davayı sonuna kadar takip edeceğini açıkladı.

Yürüyüş dergisi muhabiri Meral Dönmez Yürüyüş dergisi muhabiri Meral Dönmez’in polisin kafasına attığı gaz bombası sebebi ile kafa tasında parçalı kırıklar oluştu. Hayati tehlikesi süren Meral, ataması yapılmayan bir öğretmen. Okulunu bitirmiş, öğretmenlik diplomasını almış biri olarak hakkını almak için mücadele ediyor.

Yürüyüş Dergisi okuru İbrahim Akal Yürüyüş Dergisi okurlarından İbrahim Akal polisin attığı gaz bombası nedeniyle sağ gözünü kaybetti. 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Akal, sağ gözünü kaybetmesinin ardından sol gözünü de kaybetme tehlikesi altında. Akal’ın hayati tehlikesi devam ediyor.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği üyesi Zafer Yolcu Hayati tehlikeleri süren Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) üyesi Zafer Yolcu da başına isabet eden gaz bombası nedeniyle yaralandı. Kafatasında göçükler meydana gelen Yolcu’nun durumu iyiye gidiyor. Telekom işçisi olan Yolcu, bir emekçi olarak çalışmaya devam

Enerji-Sen Genel Başkanı Ali Duman Enerji-Sen Genel Başkanı Ali Duman da DİSK binasına atılan bombalardan birinin başına isabet etmesi sonucu yaralandı. Yaralanan sendikacı, ambulansla hastaneye sevk edildi. Ambulansa bindirilmesi sırasında da polisin gaz atarak saldırısı devam etti. Sağlık durumu iyiye gidiyor.

Kaldıraç Dergisi Yazı İşleri Müdürü Zeynal Sabaz Polisin attığı gaz bombasının başına gelmesi sebebiyle yaralanan Kaldıraç Dergisi yazı işleri müdürü Zeynal Sabaz halen hastanede tutuluyor. Sağlık durumu ile ilgili açıklama yapılmadı. Zeynal Sabaz da yaralanan diğer isimler gibi alınteri ile para kazanmaya çalışan bir işçiydi.

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi üyesi Serdar Gül Polisin attığı gaz bombasının kafasına gelmesi sebebiyle travma geçiren ve bilinci kapanan, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi üyesi Serdar Gül’ün ise bilincinin açıldığı öğrenildi. Serdar Gül’ün yaralanması ile ilgili olarak da ÇHD dava açacak ve takipçisi olacak.


05 GUNCEL

3 Mayıs 2013

Taksim kararı ideolojik

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu olaylı 1 Mayıs kutlamalarının ardından açıklama yaparak polisin güç kullanımının fevkalade orantılı olduğunu söyledi. Mutlu yaralanan kişileri ise kendi arkadaşlarının yaraladığını iddia etti. Yaralılar marjinal örgüt üyeleridir dedi. Yetkililerden benzer asılsız ve saçmama açıklamalar geldi.

Sibel Uzun Ş UYANIS

Marjinal kaldı AKP

Recep Tayyip Erdoğan

Bülent Arınç

Muammer Güler

molotoflu taşlı, sapanlı grup emniyet güçlerimizi yıldırmaya çalışVali Hüseyin Avni Mutlu, 1 mıştır, ancak emniyet güçlerimizi Mayısı Taksim’de kutlamak mükemmel bir direnç göstermiştir.” isteyen sendikalara ve siyasi partilere Vali ayrıca 22 polisin yaralandığını yapılan müdahalelere dair kamera- belirtti. lar karşısına geçerek açıklama yaptı. Mutlu 1 Mayıs’ta yaşananları şöyle Fevkalade orantılı güç kullandık özetledi: “Netice itibariyle eme- Mutlu: “Geçmiş yıllarda da kısa zağin sesinin yükseltilmesi yönünde mana kadar polislerin copları, yeryapmış olduğumuz daha önceki lerde düşmüş olan yurttaşlarımızın çağrılarda Kazlıçeşme’de bir kutla- mağduriyetlerini sizler kamuoyu ma yerine, ağırlıklı olarak marjinal ile paylaşıyordunuz. Bugün böygrupların kendini gösterdiği bir gün le bir kareyi görmedim. Sabahtan yaşadık.” Mutlu, Taksim’e çıkmak beri tüm TV kanallarını izliyorum. isteyen tüm sendika ve siyasi parti- Kaçarken yere düşenler oldu. Memurlarımız da düştü. Ama kaçarken leri “marjinal” ilan etti. müdahale olmadı. Gerekirse olur. Polisimizin o yetkisi var ama olmaEmniyet mükemmel bir direnç göstermiş dı” dedi. Mutlu “Fevkalade orantılı Mutlu şunları söyledi: “Sayıları 3 müdahale gerçekleştirdik” diye de bin, 3 bin 500 olduğunu düşündü- ekledi. Ancak ağır yaralıların dışınğümüz, küçük marjinal gruplar Tak- da, yüzlerce kişi atılan yoğun gaz sim civarında güvenlik güçlerimizin bombaları ve gazlı sudan olumsuz oluşturduğu yoğun barikatlara karşı etkilendi. İstanbul’da görev yapan direnç göstermişler, yüzleri maskeli, toplam 40 bin polisin 22 bininin 1 İSTANBUL İBRAHİM KESKİN

Hüseyin Avni Mutlu

Mayıs günü Taksim’de görev yapması, 20 binden fazla gaz bombasının atılmasının makul bir güç kullanımı olmadığı ortada. Hükümet sözcüsü Bülent Arınç da hiç şaşırtmayarak Vali Mutlu’yu destekleyen açıklamalarda bulunda. Arınç’ın açıklaması ise şöyle: “1 Mayıs’ta bu kutlamaların yapılması gerekmezdi çünkü kanun gereğince burası toplantı, gösteri yürüyüşleri yapılacak yerlerden değildi. Kadıköy’de, Kazlıçeşme’de veya bir başka yerde bu toplantının yapılmasına izin ve imkan veriliyordu. Ancak maalesef sonunda polis görevini yapmak zorunda kalmıştır. Güvenlik güçleri görevini yapıyor, bundan sonra da yapmaya devam edecek.

Tuğrul Özşengül

Sekreteri Arzu Çerkezoğlu’nun sorularına anlamsız cevaplar verdi. Çerkezoğlu, yanında getirdiği ve Disk binasında 80 tane olduğunu belirttiği gaz bombalarını gösterince; “Bir kere onlar atılında silahta kalan kısım. Siz onları bir yerden bulup getirmişsiniz” şeklinde geçiştirmeye çalıştı.

Devlet oyaladı, saldırıyı planladı Günlerce süren Taksim belirsizliği süresince net açıklamalar yapmaktan kaçınan hükümet yetkilileri, bir yandan emekçilere yapılacak saldırının planını yapıyordu. Bu saldırıda kullanılacak biber gazlarının siparişini, sendikalarla Taksim görüşmeleri daha sonuçlanmadan vermiş olan yetkililerin tek amacı halkı oyalamakmış. Hükümet işçilerin günü Polis Akademisi eğitmeninden üzerine yapılan tartışmalarda işçiden gaflar değil de patronlardan yana olduğuCnnturk’te “Tarafsız Bölge” proğra- nu, onların siyasetini benimsediğini mına katılan Polis Akademisi eğit- bir kez daha göstermiş oldu. meni Tuğrul Özşengül, Disk Genel

Taşeron yanıltması

Hak-iş soytarılığı Taksim’de 1 Mayıs kutlaması yapmak isteyen sendika ve partilere yoğun saldırılar gerçekleştiren, birçok kişinin yaralanmasına, atılan gaz bombalarından bayılmasına neden olan, hastanelere ve evlere bile gaz bombası ile saldıran hükümet, kendine yakın olan Hak-iş sendikasının Taksim’de anma yapmasına müsaade etti. İnsanlar yoğun bakımdayken halay çektiler Hükümetin bu saldırıları sürerken bir grup sendika yetkilisiyle ellerinde çelenk, Taksim’e gelen Hak-iş

heyeti, işçilerden ziyade sendika yönetimlerinden oluşan temsilcisi olduğu işçi sınıfı yoğun bir saldırıya maruz kalmış durumda iken davul-zurna eşliğinde halay çektiler ve zeybek oynadılar. Bu duruma tepki gösteren eski DİSK başkanı CHP milletvekili Süleyman Çelebi, “Herkes tazyikli su altında, herkes. Faşizm’i görüyorsunuz. Böyle davul ve zurna ile anma yapmayın. Bırakın milletvekili kimliğimi, bunu eski bir sendikacı, emekçi olarak rica ediyorum!” ifadelerini kullandı. YARIN GÜNCEL

Taksim tartışmalarına bir garip açıklama da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten geldi. 1 Mayıs 1977’de yaşanan katliama vurgu yaparak tarihsel olarak konunun önemini bildiği yönünde vurgu yapan ve bunu önemsediğini belirten bakan, “Dilerdim ki 1 milyon işçi Kazlıçeşme’de taşerona karşı toplansınlar” dedi. Sendikacıların emekçilerin asıl sorunlarının değil de meydan tartışmalarının peşinde olduğu eleştirisi yaparak asılsız suçlama-

larda bulunan bakan, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmak isteyenlerin taleplerini ve neler için mücadele ettiklerini manipüle etmeye çalışan bu açıklamaları pek de yerini bulmadı. Aksine “Madem taşeron diyorsun, bununla ilgili ne yaptın, ne yapacaksın?” sorularını peşinden getirdi. Taşeron sisteminin en yaygın kullanıldığı dönem olan kendi hükümetleri dönemi boyunca, hak gaspetmekten başka bir şey yapmayan yetkililer, patronlardan yana siyasete devam ediyor. YARIN GÜNCEL

Devletin polisi varmış 1 Mayıs kutlamalarını engelleyebilmek için hükümet 30 binden fazla polisi görevlendirdi. Birçok konuda polis sayısının yetersiz olduğu bahanesini kullanan hükümet ve emniyetin bu gerekçelerinin çok da gerçekçi olmadığı belli.

Koruma talep eden kadınların korunmamasına karşı yeterli polisin olmadığı yönünde açıklamalar yapan emniyet, 1 Mayıs Taksim’de kutlanmasın diye 30 bini aşkın polisi görevlendirebiliyor.

Emniyet bu kadar polisle saldırmak yerine, Taksim’de kutlamaların yasaklanmasına gerekçe gösterilen “çukurların” bir sorun yaratmaması için önlem alabilirdi ve Taksim’de kutlamalar yapılabilirdi.

Devletin 1 Mayıs’ı kutlatmamak için yaptığı bu büyük organizasyonu için harcadığı eforu, ortalama günde 4 olan işçi ölümlerini durdurmak için harcayabilir, gerekli denetimleri ve önlemleri planlayabilir.

Taksim’in çukurunu bahane ederek, binlerce insana, öldürme amacı ile saldırdılar. AKP’li Başbakan’ın, İçişleri Bakanı’nın, Çalışma Bakanı’nın, Vali’nin, Emniyet Müdürü’nün Taksim’deki hak mücadelesini bitirmek en büyük gayeleriydi. Hani televizyonlara ve gazetelere “marjinal deyin” diye bastırıyorlar ya bu saldırı onları marjinalleştirdi. Gencecik liseli Dilan’ı öldürücü gazlarıyla ölümcül bir noktaya getiren hükümet marjinal kaldı. Kamu-Sen, Memur-Sen bile tabanına seslenebilmek için bu siyasetten kendini ayırmaya çalışıyor. Sağcı bazı yazarlarla, birçok liberal yazarla ters düştü AKP. Sol ve sosyalistlerin büyük öfkesine hele de 2014 1 Mayısı’nda mazhar oldu AKP. Hak-İş, Taksim Meydanı’na kendi işçi kardeşleri gaza boğulurken, göbek atarak girince gerçek bir marjinallik örneği olarak ortaya çıktı. Toplumdan %20 üzerinde oy alan CHP’lileri bile marjinal göstermeye çalışan, tüm topluma zarar bir sağcılıkla karşı karşıyayız bilelim. Bu topluma zarar, şehre zarar, İstanbul’a zarar sağcılığa karşı doğru bir sol siyaset yaparak kurtulacağız. * 1 Mayıs sabahı ev emekçisi ablanın dört çocuğuna bakmak için işine gidemeyerek gündeliğini alamayınca, ulaşımı durduranlara kızmasını hesaplamadılar. AKP zannediyordu ki ablamız 1 Mayıs’ta Taksim’i isteyenlere kızar. Taksici kardeşimiz de, kilometrelerce işine yürüyen de Taksim’i 1 Mayıs’a kapatanlara kızdı. Onlar üç senedir gelemeseler de imrenerek, övünerek, güvenerek, yaklaşmaya çabalayarak 1 Mayıs’ı her yıl Taksim’de kutlayanları takip ediyorlardı. Toplumumuzun hafızasına güvenelim, AKP’nin bırakınız 1 Mayıs için gelenlerii Taksim Gezi Parkı’nın yeşilliğinde soluklananlara Taksim’i zehir edeceğini artık çok iyi biliyoruz. Bilmeyenlere bildirmekten sorumlu olmaya doğru yol alalım. Durmadan sadece halka kızanlardan kendimizi ayıralım. * 1 Mayıs resmi tatilini artık Taksim Meydanı’ndaki kutlamalarda geçirmek isteyen binlerce insan var. 1 Mayıs’ta işçisine ücretli izin vermeyen patronlar düşünsünler. Her yıl işçi sınıfını biraz daha kuvvetlendiren 1 Mayıs kutlamalarının en azılı düşmanıydı AKP. Kadınların, gençlerin, liselilerin, emekçinin her geçen sene 1 Mayıs’ta birbirine kenetlendiğini görüyordu. 2002’den beri hükümet olan AKP’nin elinden yıllarca söke söke alınmıştı. Taksim kazanılmıştı. Taksim’i kazananlar Taksim’i yine kazanacak. Bu olgu çıldırtıyor AKP’yi. * Miting alanlarını şehrin uzağına taşıyacaklarmış. Tayyip Erdoğan oralarda %50 aldığı milyonlara konuşma yapıyormuş. Siz gidin deniz kenarında sağcı nutuklarınızı atmaya. Siyasetiniz paraya tapanlara! Topluma, emekçiye değil ki, ha denize olmuş ha havaya. Biz gelmeyiz bu alçakça oyuna! Tüm meydanlar gibi Taksim Meydanı da hakkın mücadelesini verenlerde kalacak. Bizim birbirimize söyleyecek çok sözümüz var. Buluşacağımız çok insanımız var. Sorulacak hesabımız var. 1977’den beri unutamadığımız 1 Mayıs Şehitlerimiz var. Ne onların ne de işçilerin hakkını bırakırız Taksim Meydanı’nda! * Yetmedi trilyonlarca para yatırdığınız biber gazınız kararlılığımızı engellemeye. Haram olsun halkımızın oyları sizlere. Bu ülkeyi yönetmek ne harcınız ne de hakkınız. Sultan Süleyman’a kalmadı böyle. twitter: @sibeluzun_yarin

Valinin istifasını istediler 1 Mayıs günü emekçilere yönelik polis saldırısını protesto etmek için yüzlerce kişi Perşembe saat 19.00’da İstiklal Caddesi boyunca yürüdü. Yürüyüş sırasında “Vali istifa” sloganıyla İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun istifasını isteyen emekçiler, ayrıca sık sık “Yaşasın Taksim direnişimiz”, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarını attı. Eyleme Emekçi Hareket Partisi’nin de olduğu birçok demokratik kitle örgütü katıldı. Taksim Meydanı’na ulaşan yüzlerce kişi, 1977, 1989 ve 1996 1 Mayıslarında yaşamını yitiren emekçileri andı. Polis şiddeti nedeniyle ağır yaralanan Dilan Alp’e de selamlarını gönderdi. SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, dün Taksim’de yaşananların yoğun devlet terörü olduğuna dikkat çekti. YARIN GÜNCEL


06 GUNCEL

3 Mayıs 2013

Taksim’i değil, kadınları koruyun

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

İstanbul’da 1 Mayıs

İstanbul, bir şehre değil, ülkeye benzer. Bu yüzden tarih, 1 Mayıs 2013 gününü, bir ülkenin halkı kadar çok olan İstanbul halkına uygulanan zulüm ile yazacak. Sayı konuşmaya hiç gerek yok. Somut gerçek, bu şehrin işgal altındaki 1920’lerde ve 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ndeki kadar sıkıyönetim altında oluşuydu o gün. AKP, Türkiye’nin dört yanından otuz bin polis getirdi. Neden? Taksim’deki inşaat çukurlarına düşmemizi önlemek, İstanbul halkını zarardan korumak için. Sonuçta olan ise; hastanelere atılan gaz bombaları, kapatılan köprüler, anayollar, çalışmayan ulaşım araçları, bütün bir şehir halkının en temel haklarının gasp edilmesi oldu. Hastanelerde gencecik insanlar, kafası kırılmış, gözleri kör edilmiş. Bir halkın çocuklarına bunu yapmak, o halkın kafasını kırmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Halkın ödediği vergiler ile alınan, havada asılı kalması için güçlendirilen, içinde ne olduğunu bilmediğimiz gazın bütün bir şehrin üstüne boca edilmesi de, bundan başka bir şey değildir. Bu bir kimyasal silah denemesidir. Emin olun, faturası da çok ağır olacak AKP’ye. * Dilan kardeşimiz şükürler olsun ki, gözlerini açtı. Ve asla kapamadan önceki gibi bakmayacak bir daha dünyaya ve size, bunları bil AKP. Onun nezdinde bütün bir İstanbul halkı da öyle bakacak size, bunu unutmayacak. Bütün bunlardan sonra, bu şehri yöneten valinin, çıkıp tebessümle konuşabilmesi hele, İstanbul halkının asla affetmemesi gereken bir rezilliktir. Ortadoğu’nun tiranlarına laf söyleyen AKP’ye bakınız. Bundan ala tiranlık yapmaya çalışmak olabilir mi? “Yapmaya çalışmak” diyorum çünkü o bile olamaz bu vali. Bakın ne diyor; “Kurşun sıkacak değildik galiba. Elbette su ve gazımızı kullandık. Sudan ve gazdan ölen var mı”? Var, İstanbul valisi var; Metin Lokumcu’yu duydun mu sen? Memleketinin derelerini savunurken, gaz nedeniyle aramızdan ayrılan Metin Abi’miz yaşasaydı, Taksim mücadelesinde de yerini alırdı. İşte onun ruhuyla seneye görüşecek sizinle Taksim’i savunanlar. Taksim’i savunanlar, 77’de ezilerek can verenlerin, Mehmet Akif Dalcı’ların ve bütün 1 Mayıs şehitlerinin ruhuyla hazırlanacak gelecek 1 Mayıs’lara. * Canı pahasına bir hakkı savunanlar arasında, bir de kadınlar var Türkiye’de. Her gün kendi hayatına karar vermek isterken, erkek şiddetiyle, yani önlenebilir ölümlerle can veren kadın kardeşlerimiz için bir kere bile böyle bir seferberlik yaptınız mı hiç? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, her gün devleti göreve çağırırken tam da bunu kastediyordu işte. Olanaklar devletin elindedir, bu olanaklar kadınları korumak için seferber edilmelidir diyordu. Ne kadar açık görüldü; ne çok güvenlik olanağı varmış değil mi devletin. Platform ülkenin dört bir yanında adliyelere koşarken, dört yandan polis, Taksim’e getirilebiliyormuş demek. Bunu öğrendiğimiz çok iyi oldu. Her seferinde bu seferberliği kadınlar için talep edeceğiz, bunu bilin. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, siz de gördünüz değil mi? Bundan böyle göreviniz tehlike. Kabinenizdeki Güler’den, bu imkânları aynen kadınlar için istemek görevinizdir, siz de bunu bilin. gulsumkav@gmail.com

Engelli kadını dövdüler Polis zihinsel engelli Hamiyet Ağaoğlu ve kardeşi Hatice Özer’i darp ettikten sonra demir korkuluklara kelepçeledi. İki kadın 1 saat, acılar içinde yerde kıvrandı. Basit bir aile münakaşasını çözmek için görevlendirilen Avcılar Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polis memurları tartıştığı iddiası ile Yüzde 65 oranında zihinsel engelli olduğu öğrenilen Hamiyet Ağaoğlu’nun evine girerek önce orada darp etti. Ardından kadını evin girişindeki korkuluklara kelepçeleyerek bir saat kadar orada tuttular. Polisler tepki gösteren kardeşi Hatice Özer’i de darp ederek aynı şekilde korkuluk demirlerine kelepçelendi. Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü kendilerine bir şikâyet olmadığını, ama konuya dair şikâyet olmasa bile inceleme yapacaklarını belirtti. YARIN GÜNCEL

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun da yer aldığı, Taksim Meydanı’nda yapılmak istenen 1 Mayıs kutlamalarına, geçtiğimiz yıllardan aşina olduğumuz görüntüler damgasını vurdu. KXXadınları korumak için gerekli kadrosu ve bütçesi bulunmayan Emniyet Müdürlüğü, Taksim Meydanı’na yürümek isteyenleri durdurmak için hiçbir masraftan kaçınmadı.

istanbul Elif karan

Kadın cinayetlerinin durdurulması için Türkiye’nin dört bir yanında mücadele yürüten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu da 1 Mayıs kutlamaları için Taksim’e gelecekti. AKP hükümetinin yasakçı politikaları nedeniyle yine geçtiğimiz yıllardan aşina olduğumuz görüntüler yaşandı. Kızlarını kaybeden ailelerle, koruma altındaki kadınlarla, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlarla “Kadınlar öldürülmesin diye devlet göreve” sözüyle meydana çıkmak isteyen Platform üyeleri, polisin, gazlı, tazyikli sulu, ses bombalı saldırısına maruz kaldı.

“AKP Hükümeti toplumun her kesiminin ortak sorunlarını örgütlenerek 1 Mayıs Meydanı’ndan dile getirmesini, Taksim Meydanı’nın bir mücadele meydanı olmasını ve toplumun bunu benimsemesini hazmedemiyor” diyen Platform üyeleri 1 Mayıs’ta tam da bu gerekçe ile Taksim Meydanı’nda olduğunu ifade etti

Taksim Meydanı’na ulaşmak isteyen sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerine saldırdı. 2 bin kapsül gaz bombası, tonlarca tazyikli su kullanıldı.

Kadınları korumak için polis yok Taksim’de daha önceki yılarda olduğu gibi 1 Mayısı İşçi Bayramı’nı kutlamak dışında hiçbir amacı olmayanların karşısına 22 bin polis Valilik hiçbir masraftan diken Emniyet Müdürlüğü kadınkaçınmamış ları korumak konusunda 1 polisi İstanbul Valiliği 1 Mayıs’ın bilan- bile görevlendirmekten kaçınmayı çosuna dair şunları kaydetti: 26 gö- sürdürüyor. 1 Mayıs’tan sadece 2 zaltı. 3’ü ağır olmak üzere toplam gün önce yine İstanbul’da, İstanbul 28 yaralı. 2600’ü başka kentlerden Emniyet Müdürlüğü’nün korumakla gelmek üzere toplam 22 bin polis yükümlü olduğu Hatice Çıvkınoğlu

Hatice’yi koruyacak 1 polis bile yoktu öldürüldü. Çıvkınoğlu yaklaşık üç ay önce kendisini rahatsız eden Ziyaettin Kaya hakkında şikâyetçi olmuştu. Emniyet Müdürlüğü Kaya’nın sadece ifadesini alıp serbest bıraktı, hiçbir koruma önlemi alma gereği duymadı. Ancak aynı emniyetin, bir kadını hayatta tutmaktan çok daha fazla maliyetli bir organizasyon için çok daha fazla bütçe ayırabildiği ortada.

Platform Londra’da

CHP İngiltere Derneği tarafından 28 Nisan’da düzenlenen panelde kadın cinayetleri tartışıldı. Londra’da gerçekleştirilen panele, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur ve Umut Vakfı’ndan Dr. Ayhan Akcan konuşmacı olarak katıldı. “Türkiye’de Kadın Olmak” başlıklı panele Londra’da yaşayan Türkler büyük ilgi gösterdi. Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Platform’un mücadelesini, özellikle 1 Mayıs arefesinde yurtdışında dile getirmekten memnun

olduklarını söyledi. Kadınların “yaşam hakkı” mücadelesini, 1 Mayıs alanında dile getirmeye hazırlanırken Taksim Meydanı’yla ilgili yasaklama getirilmesini ise kınadı. Caydırıcı ceza sonuçlarının alındığı davalardan, Başbakan’ın ve Yargıtay’ın açıklamalarından söz eden Gülsüm Kav, devlet yetkililerini Platform’un önündeki davalar ve korunma mücadelesi veren kadınlar için göreve çağırdı. İktidar ve ana muhalefet partisine seslenen Gülsüm Kav, kadın cinayetlerini durdurmak için gerekenin yapılmasına dair çağrı yaptı. YARIN GÜNCEL

Boşandığı eşi tarafından öldürüldü Nevşehir’in Ürgüp İlçesi’nde boşandığı eşi tarafından bıçaklanan Hatice Sarıkaya hayatını kaybetti. 10 yıllık hapis cezasını yaklaşık bir ay önce tamamlayarak cezaevinden tahliye edilen D.A, barışmak istediği eski eşi Hatice Sarıkaya’nın evine gitti. Başlayan tartışmanın ardından D. A., Hatice Sarıkaya’yı boğazından bıçaklayarak öldürdü. D. A. halen kayıp. Bir kapıdan girip, bir kapıdan çıkıyorlar Başbakan Erdoğan kadın cinayetleri üzerine 8 Mart öncesi yaptığı açıklamada, Şirin öğretmeni öldürmeye çalışan eski eşinin saldırısına ve ardından

emniyet görevlerinin tutumuna atıfta bulunarak karakolun bir kapısından girip, bir kapısından çıktığını belirtererek gereğinin yapılacağını belirtmişti. Neredeyse her hafta bir kadının sokak ortasında bıçaklandığı haberlerini almaya devam ediyoruz. Başta başbakan olmak üzere, sorumlularının gereğini halen yapmadığını görmek zor değil. YARIN GÜNCEL

Dava yine ertelendi 20 Mayıs 2012 tarihinde koruma altındayken, eski kocası tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürülen Dilber Keskin’in 5. duruşması 30 Nisan günü Konya Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takipçisi olduğu dava da Keskin ailesini Ankara’da öldürülen Sevda Sonay’ın halası Asiye İşeri de yalnız bırakmadı. Davaya ilişkin Baro Kadın Hakları Komisyonu’nun müdahale talebi reddedildi.

Adli Tıp raporu gelmedi 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde kasten adam öldürme suçundan tutuklu olan Mehmet Yılmaz’ın mahkeme heyetine akıl sağlığının yerinde olmağını iddia etmesi üzerine Adli Tıp Kurumu’ndan sağlık raporu alınması istenmişti ama Adli Tıp Kurum’dan rapor gelmemesiyle dava ertelendi. Keskin ailesi bir an evvel adaletin sağlanmasını talep etmeye devam ediyor. YARIN GÜNCEL


07 GUNCEL

3 Mayıs 2013

Ağar bir yıl yattı çıktı

Susurluk davasında 5 yıl hapis cezasına mahkum edilen ve bir yıldır Aydın’ın Yenipazar Cezaevi’nde hapiste olan eski İçişleri Bakanı ve 90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin sorumlusu Mehmet Ağar tahliye oldu. Ağar cezasının kalan 1 yılı için ‘‘denetimli serbestlik’’ yasası gereğince serbest bırakıldı.

istanbul yaşar aslan

serbest bırakıldı. Ağar’ın Denetimli Serbestlik Yasası’ndan nasıl yararlaAnkara 11. Ağır Ceza Mahke- nacağının ise bir hafta içinde belli mesi Mehmet Ağar’ı “Susur- olacağı öğrenildi. Edinilen bilgiye luk Davası” kapsamında Emniyet göre Ağar ikametgah olarak göstereGenel Müdürü olduğu dönemle ceği yerde haftada veya ayda bir en ilgili “cürüm işlemek için silahlı te- yakın karakola giderek imza verecek. şekkül oluşturduğu” iddiasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırmış ve bu ce- Devlet gel dedi geldik, za onanmıştı. Ağar’ın infaz kanunu git dedi gittik gereği 1 yıl daha hapis yatması ge- Binlerce faili meçhul cinayetin işrekiyordu. Ağar’ın son çıkan 4. Yar- lendiği 90’lı yıllarda Emniyet Genel gı Paketi kapsamında tahliye olup Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı, İçişolmayacağı tartışılıyordu. Aydın’ın leri Bakanlığı yapan Mehmet Ağar Yenipazar Cezaevi’nde 1 yıldır yatan önceki yıllarda yaptığı açıklamasınAğar “denetimli serbestlik” şartıyla da on bin kişiyi öldürdüğünü itiraf

etmişti. Cezaevinden çıkmasının ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada Ağar “Bunu bir devlet görevi olarak gördüm, tamamladım. Devlet ‘gel’ dedi geldik, ‘git’ dedi gittik’’ ifadelerini kullanarak kendisine verilen her görevi devlet için yaptığını binlerce insanın faili meçhul cinayetlere kurban gitmesinin de bir devlet görevi olduğunu söylemiş oldu. Her Cumartesi fail olduğu söyleniyor 90’lı yıllarda Türkiye’deki birçok

faili meçhul cinayetten sorumlu olan Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele’nin (JİTEM) kurucularından Mehmet Ağar dönemin kontgerilla yöneticilerindendi. Her Cumartesi günü saat 12’de kayıplarının akıbetini sormak ve failleri yargılatmak isteyen Cumartesi Anneleri kaybedilen evlatlarının faillerinin başında dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın geldiğini 422 haftadır Galatasaray Meydanı’ndan söylemesine rağmen Ağar,kendi talebiyle Aydın’da yapılan Yenipazar Cezaevi’nde sadece 1 yıl kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Seçim barajı düşebilir

Çekilme 8 Mayıs’ta 25 Nisan’da Kandil’de tarihi bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Yerli ve yabancı birçok basın mensubu PKK’nin düzenlediği basın toplantısına katılmak üzere Kandil kasabasına gitti. Burada PKK’nin geniş güvenlik önlemleri altında yeri bilinmeyen bir alana getirilen yüzlerce basın mensubu bu tarihi ana şahitlik etti. PKK’nin iki numaralı KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın baş-

kanlığında yapılan basın açıklamasında kadroların nasıl ve ne zaman geri çekilecekleri açıklandı. Bir eylem planı sunularak beklentiler dile getirildi. Bugün gelinen noktayı “Önder Apo’nun Türk devleti ile beraber” geliştirdiğini söyleyen Murat Karayılan “Çekilmenin başlangıç tarihi 8 Mayıs 2013’tür. Çekilme kademeli gruplar halinde, gerillanın gizliliği ve disiplini korunarak en kısa sürede gerçekleşecektir” dedi. YARIN GÜNCEL

12 Eylül Darbesi’nin ürünü yüzde 10 seçim barajını düşürülmesine ilişkin açıklama AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’dan geldi. Yeni Anayasa çalışmaları ve çözüm süreciyle bağlantılı görülen yüzde 10 barajı için iki seçenek var. Anayasa değişikliğiyle AKP başkanlık sistemini hayata geçirirse baraj otomatik olarak kalkacak. Mevcut durumda ise Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu değişikliği gündeme gelecek. AK Parti’nin eğilimi yüzde 10’luk barajı 7 veya 8’e indirmek. Daraltıl-

mış bölge ve ‘Türkiye milletvekilliği’ iktidarın ajandasına girecek konular arasında. Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi de olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, başkanlık sistemi önerilerini hatırlatırken, “Başkanlık sistemine geçiş olursa zaten baraj diye bir sorun kalmaz. Baraj istikrar için getirildi. Başkanlık sisteminde istikrar sorunu kalmıyor” dedi. YARIN GÜNCEL

Biber gazı kullanılmasının hukuka uygunluğu ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül 1 Mayıs yasaklı ve gazlı geçti. Vali Bey gaz kullanımının “fevkalade orantılı” olduğunu söylüyor. Oysa... Kolluğun hukuksal standartlara aykırı şekilde biber gazı kullanması iş¬kence ve kötü muamele yasağı ihlalini anlamına gelebilir. Gereklilik, orantılılık, üçüncü kişilerin zarar görmesinin önlenmesi, ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına karşı tıbbi müdahale imkanı sağlanması gibi ilkelere tabidir biber gazı kullanımı.

Güvenlik güçleri karşılaştıkları çeşitli durumlar karşısında zor kul¬lanma yetkisine sahiptirler. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun ifa¬desiyle “polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.” şeklinde bir düzenleme söz konusudur. Bu zor kullanma araçlarından biri de göz yaşartıcı gaz ya da biber gazıdır. Dünyanın birçok yerinde polisin biber gazı kullanması insan hakları alanında çalışan hükümet¬lerdışı örgütlerin de üzerinde durdukları bir konu haline gelmiştir.Bi¬ber gazına başvurması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de gündemi¬ne soru önergesi biçiminde gelmişti.

İşkence ve kötü muamele yasağı ve özel yaşama saygı gösterilmesi hakkı kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlüğünü koruyan haklardır. Kolluk görevlilerinin güç kullanmalarının kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlüğüne müdahale etmesi halinde bu hakların ihlal edilmesi so-nucu ortaya çıkabilir. Kolluğun güç kullanmasına ilişkin olarak uygulanabilecek standartların başında işkence ve kötü muame¬le yasağı ve özel yaşama saygı gösterilmesi hakkı gelmektedir. İnsan hakları sözleşme organlarının içtihatları verili bir vakanın işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değer¬lendirilebilmesi için gerçekleşen olguları asgari şiddet eşiği testine tabi tutmaktadırlar. Kolluk görevlilerinin

güç kullanmasına ilişkin, başta gereklilik ve orantılılık olmak üzere, ulusalüstü insan hakları hukuku standartları hiç şüphe yok ki biber gazı kullanılması için de geçerlidir. Söz konusu standartlar normatif ve içtihadi olarak belirlenmiştir. Buna göre; Kolluk görevlileri biber gazı kullanmaya yalnızca gerekli olduğunda (daha hafif araçlarla bir çözüme ulaşamadıklarında) başvurabilirler. Kolluk görevlileri biber gazına orantılılık ilkesi çerçevesinde başvu¬rabilirler. Kullanılacak biber gazı, kolluğun karşı karşıya kaldığı du¬rumu çözmeye yetecek düzeyi aşamaz. Bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün yasal olup olmaması, şiddet içermediği sürece, kolluk görevlilerinin güç kullan-

maktan kaçınması ilkesini uygulamadan kaldırmaz. Yasal olmayan toplantı ya da göste-ri yürüyüşlerini dağıtmak üzere kural olarak güce başvurulmamalı¬dır. Kolluk görevlileri, biber gazına başvururken çevrede bulunan üçüncü kişilerin etkilenmemeleri yahut bu mümkün değilse olabilecek en as¬gari düzeyde etkilenmeleri için tedbir almak zorundadırlar. Biber gazına başvurulduğu durumlarda, ortaya çıkabilecek sağlık so¬runlarına tıbbi müdahalede bulunabilecek sağlık görevlilerinin bu¬lundurulması gerekir. Hukuk Vali Bey’in orantısından söz etmiyor...

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Taksim sana yine geliriz İşçiler ve emekçiler bu topraklarda direniş geleneğinin bitmediğini gösterdiler bir kez daha. Her türlü korkutma çabasına rağmen hazırlandılar 1 Mayıs’ı kutlamak için. Hep birlikte denedik Taksim’e çıkmayı ama bu sefer olmadı. İstanbul Valisi ne kadar muzafferdi 1 Mayıs sonrası yaptığı açıklamalarda. Önemli bir savaşı kazanmış bir komutan gibiydi sanki. 33 bin polisle yürüttü bu savaşı. Osmanlı ordusu Viyana’yı 60 bin askerle kuşatmıştı. İstanbul Valisi de İstanbul’u 33 bin polisle kuşattı. Savunmasını geniş bir alanda yürüttü bu sefer. Hilal taktiği yapıp tek bir alanı boş bırakmadılar, şimdiki taktik ise çember gibiydi. Her bir taraftan kapatılan bir alanda yürüttüler saldırılarını. O çemberin içinde eli sopalı sivil faşistleri bile devreye soktular. 1 Mayıs öncesi topluma babacan açıklamalar yaptılar. Dediler ki bir tek vatandaşın burnu kanarsa biz nasıl hesap veririz. Vatandaşın Taksim’deki inşaat çukurlarına düşmesinden çok korktular. Peki şimdi ne diyeceksiniz? Tazyikli suyu insanların böğrüne böğrüne sıktılar, nefeslerini kestiler. Gaz bombasıyla başından vurduğunuz Dilan’ın hesabını nasıl vereceksiniz? Yaptıklarını meşrulaştırmak için Dilan’ın marjinal örgüt üyesi olduğu söyleniyor. Bu kadarına pes doğrusu. Onlara göre bir tek AKP marjinal değil. Toplumun yarısının oyunu almak mı gerekir marjinal olmamak için? Her siyaset yapmak isteyen illa sağcı ve AKP’li mi olmalıdır? Eylemciler sapan kullanmış, taş atmış polise. Bir de utanmadan yüzlerini kapatmışlar. Sonuçta gazdan ve sudan korunabilmek için derin bir nefes almak yetiyorken neden yüzlerini kapattılar ki eylemciler? Bu kadar şefkatli polise yapılır mı bunlar? Saatler süren saldırıda 3 vatandaş yaralanmış sadece. Vali bu yaralı 3 kişinin hakettiğini düşünüyor alttan alta. Ben de eylemdeydim ve çevremde gaz bombası ile vurularak yaralananları sayamadım doğrusu. Düşen üç bombadan ikisi bir arkadaşımıza çarptı. Ve hepsinde de yara izi bıraktı. Bu sefer coplamadı polis pek fazla. Bizde böyle Sezar’ın hakkı Sezar’a. Ama ölümü gösterip sıtmaya razı etti desem yanılmış olmam sanırım. Yakın tarihimizdeki en kuvvetli gaz atışlarını yaptılar. Sayısız bomba yağdırdılar. Peki böylesi bir saldırıdan sonra sizce vazgeçecek miyiz Taksim’den? Ben şöyle özetleyeyim. Sizce Mahir Çayan, Kızıldere’ye giderken ne ile karşılaşacağını hiç bilmiyor muydu? Ya da Hüseyin Cevahir pusuya düştüğü evde sonunun ne olacağını hiç mi tahmin etmedi? Cemil Kırbayır ne yaptıysa saflığından ve iyiliğinden bilinçsizce mi yaptı? Nizamettin Orhangazi gencecik yaşında İstanbul’a turistik gezi için mi gelmişti? Terzi Fikri, kumaş keserken sıkıldı da belediye başkanı olsam mı dedi? Yahu arkadaş bu yıldız yumruk sizce iyi bir ressamın bir araya getirdiği çizgiler mi? Tam bir yılımız var Taksim’e yeniden gelmek için. İşte o gün göreceğiz Taksim Meydanı kiminmiş. Etrafına hendek bile kazsanız, köprü kurar yine geçeriz. Gaz bombalarını varillerle atsanız fayda etmez. Derin bir nefes alır yine gireriz. Şehitlerimizin anısı o meydanda var oldukça, Umutlarımızı kuşanıp, Taksim sana yine geliriz. guncagaydin@hotmail.com


08 GUNCEL AKP ile ittifak yok

BDP Tunceli İl Örgütü, daha önce istifa eden BDP Tunceli İl Başkanı Şerafettin Halis’in il genel meclisinde parti üyelerini AKP lehine oy kullanmaya yönlendirdiğini bildirirken, “AKP ile hiçbir ittifak ve işbirliğine girme durumumuz söz konusu olmamıştır. Bu çerçevede hareket eden Halis’in tutumu partimizce mahkum edilmiştir” denildi. BDP Tunceli İl Örgütü, daha önce istifa eden BDP eski Tunceli Milletvekili ve İl Başkanı Şerafettin Halis ile basın açıklaması yaparken, 26 Nisan günü partinin merkez yürütme kurulu ve il ve ilçe örgütlerinin ortak karar aldığı belirtildi. YARIN GÜNCEL

BDP’de çözüm komisyonu

Barış ve Demokrasi Partisi ( BDP ) çözüm sürecine ilişkin bilgilendirme yapmak üzere, 5’er kişilik komisyonlar kurarak 45 ilde halk toplantıları düzenleyecek. BDP’nin yazılı açıklamasında, 22 Nisan’da yapılan MYK toplantısında, yeni bir örgütlenme hamlesi başlatma kararı alındığı belirtildi. Açıklamada, “Bu karar gereği süreci örgütleyecek, halkı sağlıklı ve yeterli derecede bilgilendirecek, halkın etkin katılımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması planlanmıştır. Bu eksende, yaygın ve kesintisiz halk toplantıları düzenlenecektir. Toplantıların odağında, başlatılan bu büyük özgürlük hamlesini halkla paylaşmakla halkın sürece büyük bir dikkat ve coşkuyla katılmasını sağlamak yer almaktadır” ifadeleri kullanıldı. YARIN GÜNCEL

Devletten mektuba karalama kararı

3 Mayıs 2013

El kaldırmaktan başka misyonum yok AKP’nin biz çok sesli demokratik bir partiyiz iddiaları kendi vekili tarafından çürütüldü. AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, ‘Yeni Anayasa ve Sürecin Değerlendirilmesi’ konulu konferansta yaptığı konuşmada kendilerine dayatılan statükoya sonunda isyan etti ve parti içerisinde “Milletvekili olarak el kaldırıp indirmekten öte misyonum yok” dedi. İSTANBUL SEVDA POLAT

AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Şehitkamil Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Yeni Anayasa ve Sürecin Değerlendirilmesi” konulu konferansta yaptığı konuşmada. “İktidar partisi isterse parlamentoyu çalıştırır, isterse çalıştırmaz. Parlamentonun sade bir üyesi olarak, bir milletvekili olarak el kaldırıp indirmekten öte hiçbir misyonum yok” dedi. Sistem eleştirisi Geleceği kuşatacak şekilde sistemin yenilenmesi gerektiğini belirten Tayyar, “Bu sistemle Türkiye’nin geleceği kuşatması, Türkiye’yi geleceğe taşıması asla mümkün değil” diyerek sistemine yönelik eleştiride bulundu. Genel olarak sisteme yönelik eleştirilerini sürdüren Tayyar, “Cumhuriyetin ilk yıllarında meclis hükümeti vardı. Şimdi Türkiye’de bir hükümet meclisi var. Yani bu sadece AKP’nin oluşturduğu bir süreç değil. Sistem Türkiye’yi buraya doğru getirdi. Sistem içerisinde parlamentonun zerre kadar ağırlığı yok” dedi. Ot yolmaya benzetti Bir Milletvekili olarak kendisine oy veren iradeyi temsiliyetinin sadece el kaldırmaktan ibaret olduğunun

yani sıra düşünmelerine bile izin verilmediğini söyleyen vekil, “Ben bunu biraz da ot yolmaya benzetiyorum. Askerlik yapanlar bilirler. Askerler çok düşünmesin, kafayı da meselelere yormasınlar diye boş zamanlarında ot yoldururlar. Bizin aslında milletvekili olarak yaptığımız da parlamentoda biraz ot yolmanın dışında fazla anlam taşımıyor” dedi.

vetli bir Anayasanın bu sorunu çözebileceğini iddia eden Tayyar, “Türkiye en kısa zamanda kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha etkili olduğu bir başkanlık modeline geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer Türkiye yeni anayasayla beraber başkanlık modeli ve Kürt meselesi gibi ayak bağı olan meseleleri de çözerse inanıyorum ki; Türkiye, güçlü yapıyı oluşturacak” diyerek bir yandan da başkanlık Başkanlık sistemi bunu çözer sisteminin bu sorunu çözebileceğini Daha güçlü ve denetimi daha kuv- belirtti.

Başbakan muhalefete yüklendi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde MÜSİAD Genel Kurulu’nda CHP ve MHP’ye yüklendi, “Gün artık tribünlerden seyretme ya da tribünlere oynama günü değildir. Çözümün parçası olmayanlar sorunun parçası olurlar” dedi. Süreç ilgili olarak CHP’nin söylediği ‘biz bilmiyoruz’ sözlerini hatırlatan Başbakan, “CHP hiçbir şey bilmiyoruz, anlamıyoruz diyor. Türkiye’de herkesin gördüğünü anladığını maalesef CHP Genel Başkan’ı duymuyor görmüyor anlamıyor. Bir zahmet MHP Genel Başkanı CHP Genel Başkanı’na olup biteni anlatsın. Zaten ikisi de aynı yolun yolcusu tek yumurtanın ikizleri… Ha yine de anlamazlarsa biz Akil İnsanlar Heyeti’nden rica ederiz CHP Genel Başkanı’na anlatırlar” diyerek eleştirilerini sürdürdü. YARIN GÜNCEL

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kalan Ozan Kanar, ‘Mart 2013 Hak İhlalleri’ başlığı altında kaleme aldığı bir mektup yazdı. Zarftan çıkan dört sayfalık mektubun, “Fiziki Saldırı ve İşkence” başlığı altındaki sayfasının bütünüyle yok edildiği, ikinci sayfanın yarısının da silindiği ortaya çıktı. Silinen bölüme ise Mektup Okuma Komisyonu tarafından “Görüldü” damgası vurularak, el yazısıyla “2013/320 Karalama kararı alınmıştır” diye yazıldı. Mektubun kalan bölümlerinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış hükümlülerin günde bir saatlik havalandırma haklarını kullanırken diğer mahkumlarla görüştürülmedikleri, kimi ziyaretçilerin de şüpheli bulunarak görüşme hakkının engellendiğini belirtiyor. YARIN GÜNCEL

w

Akdoğan: Karayılan yanlış anlamış Erdoğan’ın Başdanışmanı AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, barış süreci ile ilgili “normalleşmeyi biz yapalım, ondan sonra olursa silah bırakılacak” gibi bir yaklaşım mantık olarak doğru bir yaklaşım değil. Karayılan, o kısmını bence çok doğru anlamamış sürecin” dedi. Akdoğan konuşmasını, “Öcalan’ın durumu, cezaevi şartları vesaire gibi konular bu süreçte konuşulmuş konular değil. Bunların çekilmesini de görmek lazım. Birinci aşamanın tamamlanması için bunların Türkiye’yi terk ettiğinin görülmesi önem taşıyor” dedi. PKK’nin hükmet ile pazarlık yapması konusuna ise “Süreç içerisinde vatandaşımızın kaygı duyacağı bir şey söz konusu değil. Böyle bir pazarlık üzerine verilmiş birtakım sözler söz konusu değil” diyerek kendince açıklık getirdi. YARIN GÜNCEL

Meçlis’te CHP ve AKP gerginliği İstanbul Valisi

Hüseyin Avni Mutlu

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, TBMM Genel Kurul’unda, ‘özürlü’, ‘sakat’ gibi ifadelerin ‘engelli’ olarak değiştirilmesini öngören kanun görüşmeleri sırasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e yönelik ağır ifadeler kullandı. Kamer Genç, Şahin’e, “Atatürk cumhuriyeti kurmasaydı siz şimdi hangi devletin vatandaşıydınız ve o makamda oturacak mıydınız? Eğer zaten otursaydınız hangi tarikat mensubu bir kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz?” diye bağırdı. CHP’li Başkanvekili Güldal Mumcu’nun yönettiği oturumda yakışıksız sözler nedeniyle CHP’den ‘özür’ gelirken tartışmalar sürdü. YARIN GÜNCEL

Bu serzeniş ilk değil Tek rollerinin yasalar oylanırken el kaldırmak olduğunu söylen başka AKP vekilleri de olmuştu. AKP Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen “neye evet dediğimizi bilmiyoruz”, AKP Samsun Milletvekili Tülay Bakır ise, “yasalarda iktidar milletvekili olarak hiçbir rolüm yok, sadece elimi kaldırmaktan başka” demişti şimdi de benzer sözler AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dan geldi.

1 Mayıs’ta Taksim’de yapılacak yürüyüşe ve 1977 1 Mayıs’ının anılmasına engel olmaya çalışan Vali Hüseyin Avni Mutlu bu hafta “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama konusunda yeni bir karar alabilirim. Bu net olarak söylüyorum. Buna yönelik bir yanlış hareketi görürsem, bir saygısızlığı görürsem, küçük grupların dahi, münferit kişilerin dahi saygısızlık yaptığını görürsem bundan sonrasıyla ilgili bu tedbirlerini almayan ve bana müracaat eden ilgililer nezdinden hem işlem yaparım, hem de bir daha 1 Mayıs’ta anıtın çevresinde oluşacak olumsuzluklardan dolayı bu konuyla ilgili iznimi fevkalade dikkatli bir şekilde kullandırırım.” sözlerinden dolayı “Oğlum Bak Git” diyoruz.

Fazıl Say hak etmişti TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, piyanist Fazıl Say’a hapis cezası verilmesine ilişkin, “Fazıl Say, verilen cezayla bu hakaretinin karşılığını almıştır” dedi. İfade özgürlüğünün toplumun huzuruna zarar vermemesi gerektiğini belirten Üstün, “Daha önce yapılan mitinglerde hakaret içeren pankartlar açılmıştı. Burada nefret söylemi olduğu için suç duyurusunda bulunmuştuk. Bunun ardından da davalar açıldı ve yargılamaların ardından sanıklara ceza tayin edildi” diye konuştu. “Say, doğru bir şey yapmadı ve bir an önce toplumdan özür dilemelidir. Bu cezayı pek arzu etmeyiz ama barış ve huzuru sağlayacaksak bu hakaretlerin yapılmaması lazım” diyen üstün bu hakaretin karşılığını aldığını da belirtti. YARIN GÜNCEL


09 EMEK Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Hem para vermiyor hemde elinde tutuyor Liseyi bitirdikten verdi. Fabrikada çalışan essonra çalışma hayatı- ki işçiler olarak maaşımızna girdim. Kendi işimiz dan memnun değiliz. İşiolan masa sandalye kirala- mizi sevsekte emeğimizin ma dükkanında çalıştım. karşılığını alamadığımız Vergilerin yüksek olmasın- için herkes zor durumda. dan kaynaklı vergileri öde- başka fabrikalarda aynı sayemedik ve kapattık. ate daha fazla maaş veren Dükkan’a haciz geldi. yerler var. Askerliği yapıp geldikTek umudumuz senten sonra iş ararken birkaç dikanın iş vereni zorlayageçici işte çalıştım. En son rak alacağı zam. Alamazşu an çalşmakta olduğum sa hepimiz işten çıkmayı bir metal fabrikasında işçi istiyoruz. İşten kendileri çıkarması gerek olarak çalışmaya başladım. Düzki tazminatlarıgün vardiya ve mızı alalım. Biz sigortam oldu. deneyimli işçi7 yıldır aynı işte leri kaybetmek çalışmaktayım. istemediği için Fabrikamızda hem para versendika var fakat miyor hem de ÖZGÜR YILDIZ bize yıllardır fayelinde tutuyor. dası yok. Kazanılmış olan Çıkartsalar biz de yoluhaklarımız bile iş veren muza bakacağız. tarafından bir bir elimizİşveren devletin yasaden alındı. Kıdem farkı laştırdığı tüm iş kanunlahiç yok. Sadece 20 sene- rından faydalanıyor. Biz nin üstü kişler 3 ikramiye işçiyi savunan yasa yok. alıyor. Biz ise işe yeni baş- sadece iş verene yarayan layanlarla hemen hemen yasalar var. Biz de fabrikaaynı maaş ücreti alıyoruz. da kendi birliğimizi oluş1 buçuk yıllık işçi benim- turarak birşeyler kazanmale aynı maaşı, 2 ikramiye ya çabalıyoruz. alıyor. Sendikamız bu yıl Şu an çalıştığım fabrikıdemlerimizi ve sosyal kadan kurtulmak, anneme hak olan ikramiyelerimizi en iyi şekilde bakmak istisözleşmede artırma sözü yorum. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Atık işçileri dernekleşiyor

Atık kağıt işçileri dernekleşmeye gidiyor. Atık Kağıt İşçileri Koordinasyonluğu’nu yapan Dinçer Mendillioğlu, Mayıs ayı içerisinde Geri Dönüşüm İşçileri Derneği’ni faaliyete koyacaklarını belirterek, “Biz bunu bir dizi etkinlikle duyurmak istiyoruz. Maddi olanaklar yeterse Türközü ve İskitler Mahallelerinde konser ve söyleşi ile dernek açılışımızı gerçekleştireceğiz” dedi. Daha öncesinde atık kağıt işçileri belediyelerin saldırılarına da uğramıştı. YARIN EMEK

İşçi ölümlerini yasaklayın

Türk Hava Yolları (THY), yasaklar listesine kırmızı ruju da ekledi. THY yönetimi, kabin memurlarının “kızıl kırmızı ve platin sarısı saç kullanılması” yasağının ardından şimdi de “kırmızı ruj” kullanımına karşı tedbir almaya hazırlanıyor. “Yolculardan da gelen tepkiler” üzerine bu kararı aldığını belirten THY yönetimi, “Kabin Memuru Üniforma Yönetmeliği”nde bazı değişikliklere gitmeye karar verdi. Basına yansıyan haberlere göre; kabin ekiplerinin, kılık-kıyafet ve makyaj kriterlerinin dışına çıkması üzerine hazırlanan yönetmelikte, geçen yıl 12 Temmuz’da da değişikliğe gidilmiş, frapan ve simli makyaj, pastel renklerde makyaj malzemesi kullanımı, kızıl kırmızı ve platin sarısı renkli saçlar yasaklanmıştı. Konu ile ilgili görüş belirten bir kabin memuru Işındeniz İpek Başaralp; “Bizim kılık kıyafetimizin rengiyle bu kadar uğraşacaklarına, madem kırmızıya karşılar, işçi ölümlerini durdurmakla uğraşsınlar. Onlarınkanı da kırmızı.” ifadelerini kullandı.YARIN EMEK

3 Mayıs 2013

Bakanlığın eğitimine emekçilerden tepki

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 27 Nisan’da patronlara, “İşten Çıkarma Stratejileri” adıyla vereceği panel DİSK’in protestosu sayesinde yapılmadı. İşçileri daha düşük maliyetle işten çıkarmanın yollarını arayan patronlara, Çalışma Bakanlığı’nın iki bürokratı akıl öğretecekti. Yani Bakanlık çalışandan değil, çalıştırandan yana.

İSTANBUL ibrahim keskin

Sheraton Maslak Oteli’nde yapılması planlanan İşten Çıkarma Stratejileri paneli, işçilerin protestosu sonucu iptal edildi. DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İş, Genel İş, Sosyal İş, Enerji Sen, Birleşik Metal İş üyesi Bosch direnişçileri ve Nakliyat İş üyesi Yurtiçi Kargo direnişçileri 27 Nisan’da Çalışma Bakanlığı yetkililerinin katılımı ile örgütlenen İşten Çıkarma Stratejileri panelini protesto etti. Eyleme Politeknik üyesi mühendisler, Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği, Plaza Eylem Platformu, BİÇDA ve DİP

üyeleri de destek verdi.

lanan işçiler, “Çalışma Bakanı işçi düşmanı”, “Kahrolsun işçi düşmanNasıl hak gaspedersiniz ları” ve “Atılan işçiler geri alınsın” Çalışma Bakanlığı bürokratları 27 sloganları atarak Sheraton Maslak Nisan’da patronlara 650 lira karşı- Oteli önüne yürüdü. Otelin önüne lığında “İşten çıkarma stratejileri” sendikalar adına DİSK Genel Sekeğitimi verecekti. Program akışında, reteri Arzu Atabek Çerkezoğlu bir işten çıkarmada “Yargıtay kararla- basın açıklaması yaptı. rı doğrultusundaki uygulamadaki sorunlar ve çözümler” ve “Sosyal Emekçilerin tepkileri güvenlik hukukuna ilişkin sorunlar geri adım attırdı ve çözümler” konuları var. Burada Çerkezoğlu konuşmasına, İşten Çı‘sorun’ diye nitelenenin işçi lehine karma Stratejileri panelini protesolan yargı kararları ve sosyal güven- to edeceklerini günler öncesinden lik düzenlemeleri olduğu anlaşılıyor. açıkladıklarını belirterek başladı. İTÜ Maslak Kampusü girişinde Çerkezoğlu, işçilerin tepkisi 27 Nisan günü saat 10:00’da top- sonucunda çalışmadan sorumlu

Ahmet’in davası ertelendi

Adana’da plastik üretim atölyesinde başının sıkışması sonucu yaşamını yitiren 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın ilk duruşması dün görüldü. Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Ahmet Yıldız’ın babası ve avukatları ile tutuklu bulunan Ali Koç’un gösterdiği tanıklar ve avukatları katıldı.

Mahkeme yetkisiz Davaya müdahil olan Aile ve Sosyal Poltikalar İl Müdürlüğü ile DİSK’in taleplerini yazılı verdiği duruşmada tanıklar dinlendi. İşyeri sahibi Ali Koç’un avukatı ise müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını talep ederken Ahmet Yıldız’ın avukatları ölümün bilinçli meydana geldiğini, tutukluluk halinin devam etmesi gerektiğini ve mahkemenin görevsizlik kararı vererek dosyayı Ağır Ceza Mahkmesi’ne göndermesini talep etti.

2. duruşma 23 Mayıs’ta Mahkeme heyeti, bir hafta sonra olay yerinde keşif yapılmasına karar vererek duruşmayı 23 Mayıs tarihine erteledi. Bir makine mühendisinin eşlik edeceği keşifte Ahmet Yıldız’ın kafasının sıkışarak ölmesine neden olan makineyle ilgili rapor hazırlanacak. Hazırlanacak rapora göre sanık Ali Koç’un yargılanması yön değiştirebilecek. Adil yargılanma istiyoruz Ahmet Yıldız’ın aynı zamanda dayısı olan avukat Ahmet Çiftçi, bilinçli taksirle adam öldürmeye sebebiyet vermekten yargılama talep ettiklerini belirtti. Adil yargılama için sonuna kadar çaba sarfedeceklerini kaydeden avukat Çiftçi, “Adalet talebimiz sürecek” diye konuştu. YARIN EMEK

Emekçilerin grev zamanı

DİSK’e bağlı Sosyal-İş, Türk Eczacıları Birliği ile yürütülen toplu iş sözleşme sürecinde sonuç alınamadığı için grev kararı aldı.Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin 60 günlük sürecinde ve arabulucu döneminde uzlaşma sağlanamadı. Gübretaş’ta grev kararı Petrol-İş’in Kocaeli’de yetkili olduğu Gübretaş Fabrikası’nda toplu iş sözleş-

mesi görüşmelerinde sendika ve işveren arasında anlaşma sağlanamadı. Gübretaş’taki görüşmelerde sendika maaşlara 400 lira, sosyal haklarda da yüzde 25 zam talep etmiş, işveren ise maaşlarda 160 lira ile sosyal haklarda yüzde 6,5 zam önerisinde bulunmuştu. Arabulucu sürecinde de sonuç alınamaması üzerine sendika, 220 işçinin bulunduğu fabrikada grev kararı aldı. YARIN EMEK

genel müdür ve sosyal güvenlikten sorumlu genel müdürün panelin konuşmacı listesinden çıkarıldığını belirtti. Ardından panelin isminin “İş İlişkilerinin Sonlanması- Fesih” olarak değiştirildiğini belirten Çerkezoğlu, tepkiler karşısında toplantının iptal edildiğini ifade etti. Konuşmanın sonunda, işçilerin kıdem tazminatını ve kazanılmış tüm haklarını ortadan kaldırmaya çalışan AKP yandaşlarının işçileri işten atarak gözdağı vermeye çalıştığını ifade eden Çerkezoğlu, işçilerin de 1 Mayıs günü yüzbinlerce kişiyle Taksim’e çıkıp AKP’ye gözdağı vereceğini belirtmişti.

Fark ücretine %100 zam

Sermayelerini Türkiye’ye getirenlerden sınırlı vergi alınması gibi düzenlemeler içeren ve basında daha çok bu yönüyle işlenen kanun tasarısında sağlık hizmetlerinin de zamlanmasının önünü açan maddeler yer aldığı öğrenildi. Radikal gazetesinde yer alan habere göre özel hastaneler şu an Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun belirlediği ücretin %90 fazlasını belirleyebiliyor. Yeni yasa ise bu oranı iki katına çıkarıyor. Torba Kanun’da yer alan maddeye göre Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nda bundan böyle özel sektörden de katılımcı yer alacak. Özel hastaneler ile üniversite hastanelerini temsilen birer üye atanacak. Ağırlık halen daha kamuda olmasına rağmen bu düzenleme özel hastanelerin kamu sağlığı üzerinde doğrudan söz sahibi olması anlamı taşıyor. Bir başka önemli madde ise özel hastanelerin fark ücreti üst sınırının yeniden belirlenmesi. Mevcut uygulamaya göre özel hastaneler fark ücretini Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu’nun belirlediği ücrete göre tespit ediyor. Geçmişte %70’i aşamayan fark ücreti, Bakanlar Kurulu tarafından %90’a çıkarılmıştı. Yeni yapılması planlanan değişikle ‘bir kat’ ifadesinin yerine ‘iki kat’ ifadesi geliyor. Bu da fark ücretinin %200’ü bulması anlamına geliyor. YARIN EMEK


10 EKONOMI

3 Mart 2013

Sol Köşe

Ermenilerin failleri yargılanmalı

Dünyada 300 milyon genç işsiz Dünyada 15 - 24 yaş arası 300 milyona yakın genç insan işsiz. İngiliz The Economist dergisi, bu hafta genç işsizleri “İşsiz Nesil” başlığıyla kapağına taşıdı. Dergi, genç işsizliğin en büyük nedenleri arasında dünyayı saran ekonomik krizi ve genç nüfusun yoğun olduğu gelişmekte olan ülkelerde iş piyasalarının düzensiz işlemesini gösterdi. İstanbul Rıfat çapar

Cumartesi Anneleri 422. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Bu haftayı 24 Nisan 1915 gecesi İttihak ve Terakki Hükümeti tarafından gözaltına alınan 220 Ermeni aydına adadılar. Bu aydınlar gözaltına alındıktan sonra Anadolu’nun içlerine sürüklendiler ve birçoğundan bir daha haber alınamadı. Bu haftaki basın açıklamasını 1993’te Siverek’te kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya okudu: “Unutmamız üzerine kurulan inkar politikalarına inat gerçeği yaşatacağız; sizi unutmadık unutmayacağız” dedi. YARIN GÜNCEL

Soruşturma başlatılmalı

Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde devam eden açlık grevi eylemine dikkat çekti. HDK Yürütme Kurulu, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde 25 Mart’ta başlatılan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine dikkat çekmek amacıyla yaptığı yazılı açıklamada, grevdeki tutsaklarda kilo kayıpları, baş dönmeleri, mide bulantıları gibi sağlık problemlerinin baş göstermeye başladığına dikkat çekildi. Sorunların çözümü için tutsaklarla idare ve Adalet Bakanlığı arasında diyalog geliştirilmesi önerildi. YARIN GÜNCEL

1 Mayıs stadına saldırdılar

ESP Zeytinburnu İlçe Örgütü’nün 1 Mayıs’a çağrı için açtığı standa ülkücüler saldırı girişiminde bulundu. ESP İlçe örgütü önünde açılan standa gelen birkaç ülkücü “Dinsiz komünistlere bu ülkeyi bırakmayacağız” diyerek standı tekmelemeye başladı. Karşıda bulunan AKP binası önünde bekleyen polis, müdahale etmeyerek sadece izledi. ESP’liler saldırıya, “Kahrolsun faşizm” sloganıyla yanıt verdi. Ülkücüler, çevrede bulunan bazı gençleri etkilemeye çalışarak, saldırıya etme girişiminde bulundu, ancak başarılı olamadı. Çevrede bulunan halk saldırıya karşılık ESP’lilerin yanında yer alarak, saldırıya karşı standın etrafını sardı. Ülkücüler bunun üzerine olay yerinden ayrıldı. YARIN GÜNCEL

1 Mayıs videosuna tahammül yok

“Sömürünün, savaşın, gericiliğin karşısında Halkevleri var” diyerek 1 Mayıs’ta Sıhhiye Meydanı’nda olma çağrısı yapan Ankara Halkevleri’nin Ankara Metrosu’nun ekranlarında dönen sessiz tanıtım videolarına Melih Gökçek müdahalesi geldi. Ankaralıların 1 Mayıs’a davet edildiği videonun döndüğü Outdoor TV şirketi yetkilileri, Büyükşehir Belediyesi’nin baskıları üzerine videonun yayından kaldırıldığını aktardı.Bunun üzerine Halkevleri Kültür Sekreteri Mustafa Ebeliköse, “12 Eylül faşizminin ayak izlerini takip eden AKP’lilerin işçi sınıfının mücadele bayramı olan 1 Mayıs’a tahammülsüzlüğü, Taksim yasağından sonra tanıtım yasağında da kendini gösterdi” dedi. YARIN GÜNCEL

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) rakamlarına göre, dünyada 15-24 yaş arası 75 milyon gencin işsiz durumda gözüktüğünü belirten The Economist, gerçek rakamının ise bunun çok üzerinde olduğunu yazdı. Dergideki haberde, zengin ülkelerde ‘eğitim, öğretim veya iş dışı’ 26 milyon genç bulunduğu, bu gençlerin sayısının gelişmekte olan ülkelerde ise 260 milyona yaklaştığı kaydedildi. Türkiye Komşu’yu geçti! Bu durumda, dünyadaki 15 - 24 yaş arası genç nüfusun dörtte birine denk gelen 300 milyon kişinin ‘aktif olmadığını’ belirten The Economist, “İş sahibi birçok genç de geçici işlere sahip. Toplamda dünya genç nüfusunun yarıya yakını ya kayıtdışı ekonomide ya da potansiyel üretkenliklerinin altında çalışıyor” diye yazdı. Özellikle dünyadaki ekonomik krizin genç işsizliği tetiklediğini belirten dergi, işverenlerin ilk olarak en tecrübesiz çalışanlarını işten çıkardığını hatırlattı. Genç nüfusun en yoğun olduğu

gelişmekte olan ülkelerde, iş piyasalarının kötü işlemesi de sorunun en büyük kaynakları arasında gösteriliyor. İş hayatına katılma yaşına gelince iş bulamayan gençlerin ileriki yaşamlarında yüzde 20’ye varan düşük maaşla karşı karşıya kalması söz konusu. The Economist’in rakamlarına göre, Türkiye’de ‘eğitim, öğretim veya iş dışı’ 15-24 yaş gençlerin nü-

fusa oranı 2012’nin ilk çeyreğinde yüzde 30’a yakın. Türkiye bu oranla Yunanistan, İtalya, İspanya’nın yüzde 20-25 arası genç işsizliğinin önünde.

mezun oldukları bölümün mesleğini icra edemiyor. Çalışma Bakanı, İŞKUR’un sunduğu hizmetlerden faydalanmak amacıyla 2012 yılında toplam 2 milyon 296 bin 325 kişinin kuruma başvuruda bulunduÜniversite mezunlarına iş yok ğunu, bunların 192 bin 184’ünün 2012 yılında İŞKUR’a lisans ve üs- lisans ve üstü eğitime sahip kişilertü eğitime sahip 192 bin 184 kişi den oluştuğunu açıkladı. başvurdu, sadece 22 bin 76’sı işe yerleştirildi. Üniversite öğrencileri

Bütçe ayran değil alkol-sigara seviyor! Başbakan Erdoğan’ın milli içkinin ‘ayran’ olduğunu söylemesine rağmen zam paketlerinin vazgeçilmezi ayran değil alkol oldu. Bütçe açıklarını kapatmakta zorlanan AKP hükümetinin ilk zam yaptığı içki ve sigaradan bu yıl 27 milyar lira gelir elde etmeyi planlıyor. Alkollü içkilerden bu yıl sonunda 5,9 milyar lira, sigaradan ise 21,3 milyar lira gelir elde edilecek. Bu doğrudan gelen Özel Tüketim Vergisi gelirlerinin yüzde 32,5’ine denk geliyor. İçki üzerinden alınan Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) bu yılın Mart ayında 336,9 milyon lira gelir elde edildi. 3 ayda gelen gelir 1 milyar 155 milyon lira. Ge-

çen yıl Mart ayında elde edilen gelir 291,5 milyon liraydı. Geçen yıl yani 2012 yılının Ocak-Mart döneminde gelen ÖTV tutarı 948,3 milyon lira olarak gerçekleşmişti. Geçen yılın tamamında 4,6 milyar lira gelir elde edilen içki ÖTV’sinden bu yıl 5,9 milyar lira gelir geleceği tahmin ediliyor. Ocak ayında sigaradan 2,1 milyar lira ÖTV gelirken, Şubat’ta 1,2 milyar lira, Mart’ta ise 911 milyon lira gelir elde edildi. YARIN GÜNCEL

Başbakan Erdoğan’ın oğlu holdingleşiyor

Parası olana dokunulmazlık Var­lık Ba­rı­şı ola­rak ad­lan­dı­rı­lan dü­zen­le­me­ye gö­re, yurt­dı­şın­dan pa­ra ge­ti­ren­ler, “bir taş­la bir kaç ku­ş” vu­ra­cak­lar. 1. Ge­ti­ri­len pa­ra ile il­gi­li ola­rak, “bu­nun kay­na­ğı ne, geç­miş yı­la­ra ait ver­gi­si öden­di mi­” di­ye sor­gu­la­ma ve­ya ver­gi in­ce­le­me­si ya­pıl­ma­ya­cak. 2. Mil­yon­lar­ca do­la­rı, Tür­ki­ye­’ye ge­ti­rip ya­sal­laş­tır­mış ola­cak­lar. 3. Ge­ti­ri­len pa­ra, “ka­çı­rı­lan ver­gi­nin si­gor­ta­sı­” ola­cak. Ör­ne­ğin, 1 mil­ yon do­lar (1 mil­yon 800 bin li­ra) ge­ti­ren ve bu­nun “yüz­de iki­si ora­nın­da­” ver­gi öde­yen bir iş ada­mı ve­ya şir­ke­tin, 2012 ya da ön­ce­ki yıl­lar­da top­lam 1 mil­yon 500 bin li­ra ge­li­ri­ni giz­le­di­ği tes­pit edil­di­ğin­de, bu iş ada­mı ve­ya şir­ket­ten 1 TL da­hi ver­gi (Ge­lir Ver­gi­si, KDV) is­ten­me­ye­ce­ği gi­bi, ce­za ve fa­iz de is­ten­me­ye­cek. YARIN GÜNCEL

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın küçük oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan ortağı olduğu şirket sayısını dörtledi. Erdoğan’ın yeni şirketinin denizcilik alanında olması, ‘İBB’ye deniz otobüsü ve vapur mu satacak?’ sorusunu akla getiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın küçük oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan, denizci olarak bilinen ağabeyi Ahmet Burak Erdoğan’ın iş sahasına girdi. Ticaret Sicil Gazetesi’nin, 2 Nisan 2013 tarihli sayısında yayımlanan ilama göre Erdoğan’ın yeni şirketinin adı, “BMZ Group Denizcilik ve İnşaat Sanayi Anonim Şirketi” Necmeddin Bilal Erdoğan, Mustafa Erdoğan ve Ziya İlgen yeni şirketin eşit hissedarları. Ortakların isimlerinin baş harflerinden oluşan BMZ’nin kuruluş sermayesi 3 milyon TL. YARIN GÜNCEL

Herkes Çin’e çalışıyor

‘Dünyanın fabrikası’ konumundaki Çin devasa hammadde ve ara malı alımları yapıyor. Çin, doğal kaynaklara erişme çabasıyla, sermaye ihracatı sıralamasında da en ön sıralarda yer alıyor Dünyanın imalat fabrikası olan bu ülkeye muazzam para ödüyoruz. Ayakkabıdan bilgisayara oyuncaktan petrol tankerine otomobilden elektroniğe her şeyimizi, kalitesi Batı’daki kadar yüksek

olmasa da, ehven fiyatlarla Çin’den alıyoruz. Bu imalatı sürdürebilmek için de Çin dünyanın dört bir tarafından hammadde ve aramalı alımları yapıyor. Bu ülkenin fiziki pazarları, nereden bakarsanız bakın, inanılmaz boyutlarda. Dünya demir cevheri üretiminin yüzde 27’den fazlasını alıyor. Bakırda 1990 yılında dünya üretiminin yüzde 6’sını kullanırken, bugün ise yüzde 22’ye ulaştı. Alüminyum ve çimento üretiminde de dünya birincisi oldu. YARIN GÜNCEL


11 EKONOMI

3 Mayıs 2013

Yoğun bakımdayken işten attılar

İstihdam yok, kuyruk var ‘Kamu İstihdamı Hizmetlerinin Geliştirilmesi Operasyonu’ kapsamında illeri dolaşan Türkiye İş Kurumu Kampanya Otobüsü’nün 6’ncı durağı Hakkari’ydi. Kurum aracının Hakkari’ye geldiğini duyan işsizler, işsizlik kaydı yapabilmek için araç önünde uzun kuyruklar oluşturunca işsizliğin hiç de hafife alınacak kadar olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.

Avrupa’daki ekonomik kriz nedeniyle üretimine 5 gün ara veren Goodyear Adapazarı Fabrikası’nda çalışan 5 yıllık işçi Okan Aydın, hastanede yoğun bakım servisinde tedavisi sürerken 21 arkadaşı ile birlikte işten çıkarıldı. 560 işçinin çalıştığı Goodyear Adapazarı Lastik Fabrikası, geçen hafta Avrupa’daki satışların düşmesi ve stokların artmasını gerekçe göstererek 5 gün üretimi durdurma kararı aldı. Fabrika yönetimi çeşitli bölümlerinde çalışan 21 işçiyi de kıdem tazminatlarını banka hesaplarına yatırarak işten çıkardı. YARIN EKONOMİ

Kamuda 3 kişiden biri kadın

Devlet Personel Başkanlığı verilerine göre, kamuda çalışan her üç kişiden birinin kadın olmasına rağmen, yöneticilikte ise her 10 yöneticiden birinin kadın olduğu görüldü. Başbakanlık, bakanlıklar, üniversiteler, müsteşarlıklar, genel müdürlükler, üst kurullar ve diğer statü kurumlar ve KİT’ler de çalışan bu 2 milyon 548 bin kişinin 1 milyon 633 bin 324’ü erkeklerden oluşurken, 914 bin 732’si ise kadınlardan oluşuyor. Yani kamuda çalışan kadınların oranı yüzde 35.9 iken, erkeklerin oranı yüzde 64.1 oldu. YARIN EKONOMİ

İstanbul Rıfat çapar

Yetiştirme Kursları, Girişimcilik Programları, İş Başı Eğitim Progİşsizlik bu kez kuyruklar ha- ramları, Toplum Yararına Çalışma linde kendini gösterdi. İşsiz- Programları, İş ve Meslek Danışliğin gittikçe yükseldiği Türkiye’de manlığı Hizmetleri, İşsizlik Sigorbir kriz manzarası daha bu kez tası, Kısa Çalışma Ödeneği gibi Hakkari’den geldi. çeşitli hizmetlerin tanıtılacağı beAvrupa Birliği ve Türkiye Cum- lirtildi. huriyeti ortak finansmanı ile yürütülen “Kamu İstihdam Hizmet- İşsizlik göç ettiriyor lerinin Geliştirilmesi Operasyonu” İş-Kur hizmetlerinden faydalankapsamında Doğu ve Güneydoğu mak isteyen Hakkari’li vatandaşlar Anadolu Bölgelerindeki 22 ili zi- sabah saatlerinden itibaren belediye yaret edecek ve her ilde ikişer gün binası önünde bulunan otobüsün kalacak olan özel tasarlanmış İş- önünde uzun kuyruklar oluşturaKur kampanya otobüsü Hakkari’ye rak iş kayıtlarını yaptırdı. İlgili kurumun bazı çalışanları ise dışarıda geldi. Otobüste görevli İş-Kur görevli- kuyruklarda bekleyen vatandaşlarla lerinin iki gün süre ile Hakkari’nin görüşerek iş anketleri yaptı. tüm bölgelerinde vatandaşlarla Kuyrukta kadınların olmaması yüz yüze görüşme yapacakları, iş dikkatlerden kaçmazken, gençler arayanlar ve işverenlere sunulan ve yaşı ilerlemiş olan vatandaşlar hizmetlerin ötesinde, İş Gücü sıraya girerek kampanya otobü-

sünde kayıt yenileyip yeni kayıtlar yaptırdı. Kürtçe ve Türkçe olarak açıklamalarda bulunan vatandaşlar ise, köylerinden göç ederek merkeze yerleştiklerini, iş sahaları olmadığı için de aile bütçelerine katkıda bulunamadıklarını söyledi. Göç veren bir il olan Hakkari’den bu kadar işsizin çıkması başka bir boyutu daha taşıdı: İşsizlik istihdam paketleri dinlemiyor, artmaya devam ediyor.

kampanya aracının 6’ncı durağının Hakkari olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Her ilde 2’şer gün kalacak şekilde özel tasarlanmış İş-Kur kampanya otobüsü ile bu hizmetimizi sunuyoruz. Kampanyamızın 6’ncı durağı Hakkari oldu. Otobüste görevli tanıtım görevlileri 2 gün süre ile Hakkari’nin tüm bölgelerinde kişilerle yüz yüze görüşmeler yapacak. Görevliler, iş arayanlar ve işverenlere sunulan hizmetlerin 5 ilde 4 bin 500 vatandaşla yüz ötesinde, iş gücü yetiştirme kursları, yüze görüşüldü girişimcilik programları, işbaşı eğiİş-Kur Ağ Geliştirme ve İletişim tim programları, toplum yararına uzmanı Bülent Kılınç, Doğu ve programlar, iş ve meslek danışmanGüneydoğu’da şu ana kadar do- lığı hizmetleri, işsizlik sigortası ile laştıkları illerde 4 bin 500 işsiz ile ilgili hizmetleri anlatacaklar. Hakyüz yüze görüşmeler yaptıklarını kari öncesinde ziyaret edilen 5 ilde söyledi. yaklaşık 4 bin 500 kişi ile yüz yüze Kılınç, Doğu ve Güneydoğu’da görüşmer yapıldı. 22 ili dolaşacak Türkiye İş Kurumu

Bakmak bile parayla!

Hesaplarından para kesildiğini görenler Sikayetvar. com’a gönderdikleri şikayetlerle “Bankalar bakma parası kesiyor. Hesap özeti çıktısını dahi almadan ücret kestiler” diyerek bankaları topa tuttular. ATM’lerden bilgilendirme fişleri için makbuz bedeli almaya başlayan bankalar daha sonra hesap ve kart ekstrelerini ücretli yaptı hesap özeti ücreti aldı. Şimdi de bankalar bakiye sorgulama, hesap hareketlerini izleme, kredi borcu görüntüleme gibi işlemlerini de paralı hale getirdi. YARIN EKONOMİ

3 MAYIS CUMA 2013

Ekonomide neler oluyor? Açlık sınırı bin 12 TL TÜRK-İŞ’in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre 2013 Nisan ayı sonuçlarında 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı bin 12 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise 3 bin 298 TL oldu. TÜRK-İŞ tarafından, çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yapılan “Açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının 2013 Nisan ayı sonuçlarına göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 12,41 TL oldu. YARIN EKONOMİ

editörler

can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan

tasarım

çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz yusuf yasin yakşi

dağıtım

rıfat çapar

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

Kanada’nın en büyük altın şirketlerinden Alamos Gold, Çanakkale’de altın arayacak. City’s Alışveriş Merkezi, kiracıları arasında yer alan Limonata ve Yanar Döner adlı restoranlarla yollarını ayırma kararı aldı. Türk-İş’in Nisan ayı araştırmasına göre, açlık sınırı bin 12 lira, yoksulluk sınırı ise 3 bin 297 lira. Avrupa’daki ekonomik kriz nedeniyle üretimine 5 gün ara veren Goodyear Adapazarı Fabrikası’nda çalışan 5 yıllık işçi Okan Aydın, hastanede yoğun bakım servisinde tedavisi sürerken 21 arkadaşı ile birlikte işten çıkarıldı.

sayı: 82

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör

Ünlü aktör Ben Affleck dünyadaki yoksulluğa dikkat çekmek için beş gün boyunca günde 1,5 dolarla geçinmeye çalışacak.

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97

Kamu sektöründe kadının adı Devlet Personel Baş- sektörde istihdamı çok kanlığı kadın az olan kadınların istihdamına kamu kuruluşlayönelik verirında da benzer leri paylaştı. bir tablo çizmeBuna göre si hiç de şaşırtıcı kamuda her 3 olmasa gerek. çalışandan biDevletin de kaRIFAT ÇAPAR yazdı ri kadın. Özel dını eve hapse-

den anlayışı bir kez daha bu verilerle ortaya çıkardı. Türkiye’de ekonomiden yargıya, bürokrasiden eğitime kadar tüm yöneticiliklerde erkeklerin hakimiyeti söz konusu. Buna göre, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan toplam 2 milyon 548 bin çalışanın yüzde 35.9’unu kadınlar oluştururken, kamudaki kadın yönetici sayısı ise sadece yüzde 10’da kaldı. Kamuda çalışanların yüzde 64.1’i ve yöneticiliklerin ise yüzde 89.7’si erkeklerden oluşuyor. Devlet Personel Başkanlığı verilerinden yapılan belirlemelere göre, kamuda çalışan her üç kişiden birinin kadın ol-

masına rağmen, yöneticilikte ise her 10 yöneticiden birinin kadın olduğu görüldü. Kamuda 2013 yılı rakamlarına göre çalışan toplam 2 milyon 548 bin 56 çalışanın, 2 milyon 70 bin 929’u memur, 204 bin 513’ü işçi ve geçici personel, 148 bin 78’i sözleşmeli personel, 110 bin 633’ü öğretim elemanı ve 13 bin 903’ü ise hakim ve savcılardan oluşuyor. Memuriyette kadın çalışanların oranı yüzde 38.7 olurken, bu oran erkeklerde ise yüzde 61.3 seviyesinde. Kadınların erkeklere en fazla yaklaştığı statü ise öğretim elemanlarında görüldü.

Türkiye’de çalışan toplam 110 bin 633 öğretim elemanının yüzde 41’i kadınlardan oluşuyor. Türkiye ekonomisini yöneten kuruluşlar arasında da kadın yönetici sayısı yok denecek kadar az. Buna göre, Hazine Müsteşarlığı’nda birim yöneticileri arasında sadece bir kadın bürokrat yer alıyor, Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürü Gülsüm Yazganarıkan. BDDK’da ve SPK’da ise kadın yönetici bulunmuyor. Kabinede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin tek kadın bakan olarak yer alıyor.


12 ESAS MESELE

fotoğraf: OĞUZHAN ÖZKAN

3 Mayıs 2013

Haluk Yurtsever kimdir?

Silahımız eleştiri

Kürt sorununun çözümü konusunda şimdiye kadarkinden daha farklı bir süreç olduğunu hepimiz gözlemliyor ve gelişmeleri merakla bekliyoruz. 21 Mart’ta Öcalan’ın mektubu çözüm sürecinde bir nevi milat oldu. AKP hükümetinin stratejisi nedir, BDP nasıl bir ilerleme güdüyor? Bu süreç sol siyaset tarafından nasıl okunuyor? Bu hafta sorularımızı Markist yazar ve siyaset insanı Haluk Yurtsever yanıtlıyor. Oslo sürecinden bu yana gelinen durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? RöPORTAJ Şu anki sanem deniz kural süreci değerlendirmekle başlamak, bence şu anda Türkiye’de hemen hemen herkesin yaptığı bir yanlışa katılmak olur. Çünkü bunun dünü var, bugünü var ve yarını olacak. Çok fazla konjonktürel, çok fazla günü birlik düşünüyoruz. Öyle olunca da, aslında AKP hükümetinin de söylemine uygun bir biçimde “barış süreci” ya da “terörün silahsızlanması” denilen süreç, öncesi ve sonrası çok fazla düşünülmeden, kendi başına bir olguymuş gibi ele alınıp tartışılıyor. Bence orada bir sorun var.

Ortadoğu’da daha az sayıda nüfusa sahip olan çeşitli uluslar ve milliyetler devletleşmişken, Kürtlerin bir devleti yok. Bu tarihin bu günlere devrettiği bir sorundur ve burada Kürtlerin de kendi siyasal örgütlenme biçimini seçme, istiyorlarsa devletleşme hakları var. Dört ülkeye bölünmüş Kürtlerin bu yoldaki istemleri meşrudur. Tarihin getirdiği bir sonuçtur. Yine de oradan başlayalım, silahların susmasının toplum vicdanı açısından haklı bir gerekçesi var. Sonuç olarak bu toplumda yaşayan bütün insanlar, ırkçılığın büyüsüne kapılmış olmayanlar, bu 30 yıldır süren ve birçok genç insanın ölümüne mal olan,başta Kürt aileleri olmak üzere, aileleri yasa, acıya boğan, üstelik de bizim açımızdan Marksistler ve solcular açısından da, sermaye-emek mücadelesinin, sınıf mücadelesinin olanca duruluğuyla öne gelmesini engelleyen bu savaşın sona ermesi her bakımdan iyi olacaktır. Hangi gerekçelerle ve hangi anlaşma kalemlerinde olursa olsun, bu sürecin silahların susmasıyla; silahların eleştirisinin yerine eleştiri silahının geçmesiyle sonuçlanması iyi olacaktır.

Baştan bunu bir söyleyelim ki yanlış anlaşılmaları önleyelim. Çözüm yolu sizce nedir? Hangi çözüm? Barış ise hangi barış? Barış mı savaş mı? Bu soruların hepsi haklı, çünkü sadece barış demek aslında hiçbir şeyi de çözmüyor. Barışı istiyoruz, arkasında duruyoruz. Silahların susmasını sonuna kadar savunuyoruz; ama bu sorular da gerçek sorular. Ortadoğu’da daha az sayıda nüfusa sahip olan çeşitli uluslar ve milliyetler devletleşmişken, Kürtlerin bir devleti yok. Bu tarihin bu günlere devrettiği bir sorundur ve burada Kürtlerin de kendi siyasal örgütlenme biçimini seçme, istiyorlarsa devletleşme hakları var. Dört ülkeye bölünmüş Kürtlerin bu yoldaki istemleri meşrudur. Tarihin getirdiği bir sonuçtur. Birinci nokta bu. İkinci nokta? İkinci nokta, dünyanın bugün geçmekte olduğu dönemi doğru değerlendiremezsek bu sorunun başka bir boyutunu anlayamayız. Çünkü Kürt sorunu, çok uzunca bir zamandır, sadece Kürtlerin sorunu olmaktan çıkmış ve uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Bugünkü dünya durumuna ve dünyadaki, özellikle de Ortadoğu’da yoğunlaşan ilişkilere baktığımız zaman tuhaf bir manzara var: Bir yandan ABD, Ortadoğu’daki hegemonyasını elde tutabilmek için, diyelim ki Irak Savaşı döneminden, Afganistan işgali döneminden farklı bir strateji izliyor. Libya bunun başlangıcı oldu. Arkadan yönetim, uzaktan yönetim, taşeronlar aracılığıyla bir müdahale diyebileceğimiz tarza geçiş yapılıyor. Jeostratejik açıdan bakarsak, ABD’nin dünyadaki stratejik hedefi Çin’i kuşatmak, taktik hedefi de İran sorununu çözmek. İran sorununu çözmenin bir yöntemi olarak da İran’ı soyutlamak, Suriye halkasını düşürmek, Hizbullah’ı halletmek, Irak’taki İran etkisini sınırlandırmak ve böylece İran’ı çözmek istiyor. Ortadoğu’da bu işin taşeronluğuna soyunan ve ABD’nin güvenebileceği iki tane müttefiki var. Bunların birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri İsrail. Buna tabii bir yarım ittifakı daha eklemek gerekiyor, Kuzey Irak’taki Barzani yönetimindeki özerk Kürt yönetimi de, Amerika’nın Ortadoğu’daki politikalarına yatkın. Suriye’deki gelişmelerle birlikte ABD, bütün parçalardaki Kürtleri bu cepheye ve ittifaka çekmek için de bir taktik adımı atıyor. 21 Mart’ta Abdulah Öcalan’ın mesajının Diyarbakır Meydanı’ndan okunmasın-

dan bir gün sonra, İsrail’ in Türkiye’den özür dilemesi arasındaki ilişkiyi görmek gerekiyor. Türkiye açısından nasıl ele alınabilir peki? Bence özellikle solcuların, sosyalistlerin dikkatten kaçırmaması gereken bir nokta var. AKP’nin barış sürecinde inisiyatif sahibi, öznesi ve tabii aynı zamanda devletin kendisi olmasından kaynaklanan bir yanılgı var: Sanki bu süreçle birlikte Türkiye’deki Kürt hareketinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ama aynı zamanda Türkiye’ye egemen olan sistemle yani kapitalizmle, onun Türkiye Kürdistanı’ndaki sonuçlarıyla ilgili tepkilerinin ve bu kadar yıl süren mücadelesinin sınıfsal ve siyasal özünün ortadan kalktığı ya da buharlaştığı gibi bir sonuca varmamak gerekiyor. Şunu da söylemek istiyorum; Türkiye’deki Kürt hareketi çeşitli bakımlardan geleneksel ulusal hareketlerden ve geleneksel Kürt ulusal hareketinden farklı ve yeni özellikler taşıyor. Aslında görülmesi gereken bence bu. Açıklar mısınız? Bir defa doğuşu itibariyle geleneksel aşiret önderliğinde yürütülen bir mücadele olmaktan çok, yoksul, köylü kökenli aydınlar tarafından öncülük edilen, sonra da yoksul kır ve kent emekçilerinin ana gövdesini oluşturduğu, sonuç olarak sınıfsal bakımdan emekçi, proleter niteliği ağır basan bir harekettir. Kürt hareketinin Türkiye’deki birinci özelliği budur.

AKP, şimdiye kadarki bütün sağ iktidarlardan farklı olarak, toplumun bütün dokularına, bütün hücrelerine nüfuz eden, hepsini kontrolü altına alan, sadece siyasi iktidarı değil; toplumun günlük yaşamını da denetleyen, yönlendiren totaliter bir rejim kuruyor. Başka? Bugün Ortadoğu’da, genellikle Amerika’ya da karşı olan ya da farklı biçimlerde siyaset yürüten belli bir halk desteği kazanan, Hizbullah’ından Hamas’ına, aklınıza gelen bütün kitlesel

hareketler İslamcı hareketlerdir. Bu bölgede, bu büyüklükte, bu kitlesellikte olup ve seküler özellik taşıyan tek hareket budur. AKP’nin karşı hamlesini Kürtİslam senteziyle yapmasının ve aslında Kürdistan’daki bütün dinci güçleri de Kürt hareketini kuşatmak için seferber etmesinin temel nedenlerinden biri budur. Dolayısıyla ben şunu söylüyorum: Şu an gündemde olan “barış söylemi” ya da “Yeni Anayasa ile bu sorun çözülecektir” klişesini mutlaklaştırmamak gerekir. Sınıfsal bakımdan emekçi aynı zamanda seküler, köken olarak Türkiye sol, sosyalist hareketinden çıkan bu hareketin kimyası çok kolay değişmeyecektir. Kaldı ki, “AKP barışının” sınırlarının çok geçmeden katılaşıp görüleceği daha şimdiden bellidir. Mücadele çeşitli biçimlerde devam edecektir. Bu hamur, daha çok su kaldıracaktır. Peki AKP bir sıkışıklık mı yaşıyor? Neden bunu şimdi gündeme getirdi sizce? Kürt hareketinin son 30 yılın bütün iktidarlarını olduğu gibi AKP’yi de sıkıştırdığı doğru. Ölüm haberleri geldikçe, AKP iktidarının Türkiye’deki egemenliği, otoritesi de sarsılıyor. Ama aynı zamanda iki önemli faktör daha var. Bir tanesi, görmemiz gerekiyor: Türkiye sermayesi gerçekten emperyal hedefler peşinde. En azından bölgede ciddi bir çekim merkezi, sermaye gücü olarak yayılmak istiyor. Buralardan artık değer çekmek istiyor. Bütün bunlar için de kendi içindeki sorunu çözmenin gerekli olduğunu düşünüyor. Şöyle bir boyutu daha var; AKP, şimdiye kadarki bütün sağ iktidarlardan farklı olarak, toplumun bütün dokularına, bütün hücrelerine nüfuz eden, hepsini kontrolü altına alan, sadece siyasi iktidarı değil; toplumun günlük yaşamını da denetleyen, yönlendiren totaliter bir rejim kuruyor. Kürt illerindeki durum onun bu totaliter iradesi ve otoritesi karşısında ciddi bir halk desteğine dayanan başka bir siyasi otoritenin meydan okumasıdır. Öyle algılıyorlar. Dolayısıyla temel siyasetleri bu hareketin tasfiyesidir. Dolayısıyla, AKP açısından Kürt sorununun çözümü, silahların susturulması demiyorum; Kürt sorununun çözümü aynı zamanda bu Kürt hareketinin bütün bileşenleriyle, şu ya da bu yolla tasfiyesidir. Bana sorarsanız Kürt hareketi bunun farkındadır. Onun için bu mücadelenin devam edeceğini düşünüyorum. Silahların susması siyasal mücadelenin sona ermesi anlamına gelmeyecektir.

Peki Öcalan’a özgürlük talebi sizce karşılığını bulabilecek bir talep midir? Bu tabii çok gerilim yaratacak bir nokta. Bence karşılığını bulmazsa mücadele, silah da dahil olmak üzere yeniden yükselecektir. Çünkü Karayılan’ın son açıklamaları benim görebildiğim kadarıyla şunu gösteriyor: Birinci aşama silahlar susacak, gerillalar Türkiye dışına çıkacaktır. Hiçbir koşul ileri sürmeden bunu yaptık, diyor Karayılan. İkinci aşama Anayasal düzenlemelerdir, bunu görelim, diyor. Üçüncü aşama da herkesin özgür bırakılmasıdır, Abdullah Öcalan başta olmak üzere. Bunlar olmadan silah bırakılmaz. Özeti budur. Peki silah bırakılmaz ne anlama geliyor? Aslında bunu iki taraf da gayet iyi biliyor. Ama AKP bunu şu anda dillendirmiyor. Çünkü Başbakan açıkça dedi ki; “Böyle silahla olmaz, silahı bırakın.” Onlar da dedi ki; “Kusura bakma biz silahla gideceğiz.” Peki Abdullah Öcalan, Milliyet gazetesinde patlattıkları demecinde ne diyor; “Gerillayı Kuzey Irak’a çektiğimiz zaman orada elli bin kişilik silahlı güç yaratılır. Bu, şimdi sözü edilen barış, Ortadoğu’daki büyük savaşın yeni biçimlerine açılacaktır anlamına gelir. Bu bizim dileğimiz değil ama gerçek bu. Çünkü ABD, bu İran meselesini çözmeden, dünyadaki sarsılan hegemonyasını yeniden geri getiremeyecektir. Dolayısıyla burada çok ciddi bir problem var. Burada şom ağızlı olmak istemiyorum ama bunları Türkiye’deki solcuların görmesi ve göstermesi gerekiyor. Çünkü öbür türlü böyle kervana katılıp her şey ne kadar güzel demek doğru değil. Ben AKP’nin de PKK’nin de bunun farkında olduğunu düşünüyorum. Ama aradaki akil insanlar kanalı ile yaratılan hava başka bir havadır. Anayasa konusunda oluşturulan “Uzlaşma Komisyonu” 150 madde üzerinden sadece 29’unda bir uzlaşma sağlayabildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bunun öyle komisyonla bir uzlaşmayla sonuçlanmayacağı açık. Ama buna karşı AKP’nin B, C planı var. CHP gibi diğer muhalefetlerin ikinci bir planı olduğunu sanmıyorum. AKP açıkça, burada olmazsa, BDP’yi işaret ederek, Meclis’te bir destek bulabilmeyi ümit ediyor. Yani bunu referanduma çıkartacak bir durum ortaya çıkarsa da halkımıza güveniyoruz, onların dediği olur diyor. BDP’nin burada ne kadar esneyeceği bence belirsiz. Çok hassas noktalardan bir ta-

Kiğı 1948 doğumludur. 1970’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1968 İstanbul Üniversitesi işgali, 6. Filoyu ve Vedat Demircioğlu’nun ölümünü protesto eylemleriyle siyasi faaliyetlerine başladı. Bir yıl Moskova’da Lenin okulunda eğitim görmüş marksist bir yazar ve siyaset insanıdır. Yordam Kitap’tan çıkan ‘‘Kapitalizmin Sınırları ve Toplumsal Proletarya’ yazarın son kitabıdır. nesi bu bence, açıkça görüşümü söyleyim. Eğer BDP, AKP’nin Türkiye’de kurmak istediği totaliter rejimi, Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığını, başkanlığını kolaylaştıran bir yola girerse, bugün yaptığım bütün analizlerden farklı bir analiz yapmak gerekecektir. Çünkü bu Türkiye’ye giydirilecek bir deli gömleğidir, Türkiye’deki bütün süreçlerin ki, emek, sermaye dahil buna, en başta o var, hukuksal bir kaosa götürecektir bu anayasayla. AKP’nin bu stratejisini destekleyecek herhangi bir yaklaşım bence kesin olarak yanlış olacaktır.

Eğer BDP, AKP’nin Türkiye’de kurmak istediği totaliter rejimi, Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığını, başkanlığını kolaylaştıran bir yola girerse, bugün yaptığım bütün analizlerden farklı bir analiz yapmak gerekecektir. Çünkü bu Türkiye’ye giydirilecek bir deli gömleğidir, Türkiye’deki bütün süreçlerin ki, emek, sermaye dahil buna, en başta o var, hukuksal bir kaosa götürecektir bu anayasayla. Sosyalistlerin, solun tabii ki genel etkimizin sınırlı olmasından kaynaklanan bir durum var ama burada ben başka bir eksiğimizin de olduğunu düşünüyorum. AKP’nin dayattığı bu Anayasa yapma sürecinin ve Anayasa nasıl olacak tartışma sürecinin kendisini gayrı meşru ilan etmek gerektiğini düşünüyorum. Bu meşru değil. Bu parlamento %10 barajıyla oluşturulan, siyasi partiler yasası koşullarında oluşturulan ve sonunda da AKP’nin kesin çoğunluğa sahip olduğu bu Meclis’i, anayasa yapmanın meşru organı olarak saymamak gerektiğini düşünüyorum.


(

13 EGITIM

3 Mayıs 2013

4+4+4 ne oldu?

ÖSYM sınav ihraç edecek

Türkiye’de eğitim sisteminde hemen hemen her hafta bir değişiklik yapılıyor. 4+4+4 ise bu değişiklerin en köklülerinden olarak geçtiğimiz yaz karşımıza çıkıverdi. Tartışmalara itirazlara rağmen ortaya çıktığı gibi uygulamaya konuldu. Yeterli olmayan alt yapının sağlanacağı söylendi. Peki tüm bu değişiklikler yapılabildi mi ? İSTANBUL berna dülger

4+4+4 yaklaşık 7 aydır uygulanıyor. Fakat hala çok temelli aksaklıklar söz konusu. Çeşitli konulardaki aksaklıkların tamamlanmaması hem 4+4+4 sisteminin de uygulanmamasına sebep oluyor hemde zaten beğenilmeyen sistemi iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor. Okulların fiziki koşulları bile hala 60-72 aylık çocuklar için uygun değil. Tuvaletlerin düzenlenmesi, sıraların değiştirilmesi bu fiziki düzenlenmenin başında geliyor. Hali hazırda çocuklara büyük gelen tuvalet yerleşimi çocuklara kazandırılması amaçlanan temizlik eğitimini namümkün bir hale getiriyor. Çocukların temizlik yapamaması has- yerlerde hazırlanmış olan müfredat talıklara davetiye oluyor. çok zorlayıcı olurken maddi durumu iyi olan bölgelerin çocukları Sınıflar karma karışık için müfredat çocuklara hiçbir şey Sınıflarda her yaş grubundan çocuk katmıyor. var. Bu çocukların alacakları eğitime hazır bulnuşlukları da farklı düzey- Oyun bunun neresinde? lerde. Öğretmenin ders anlatırken Hazırlanan müfredat çocukların hangi seviyeyi göz önüne alacağı be- oynarken(yaşarken) öğrenmesi üzelirsizleşiyor. Kimine göre çok basit rine. Fakat etkinliklerin az kişiyle algılanabilen konular kimi çocuklar yapılması gerekmesine rağmen sınıf için içinden çıkılamaz biz hal alıyor. mevcutları çok yüksek. Sınıf mevKeza ders kitapları da bu karmaşa- cutlarının en yakın zamanda 10-20 nın tam ortasında yer alıyor. kişi dolaylarına indirilmesi gerekBir de bu farklılıklar bölgelere mektedir. göre de değişiklik gösteriyor. Kimi Ayrıca müfredatta serbest zaman

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, ÖSYM’nin Türkiye’de sosyal adalet sağlayan bir kurum olduğunu bunun için de yıpratılmaması gerektiğini söyledi.Uluslararası bazda sınav yapmak arzusunda olduklarını vurgulayan Demir, bazı ülkelerin ÖSYM’yi örnek alır hale geldiklerini ve birkaç ülkeden sınav yapılması için teklif aldıklarını söyledi. ÖSYM’nin sınavlarda yaptığı tüm hatalara rağmen Demir, “Kötü niyetlilerin görüş ve dile getirdikleri dışarıda bırakılırsa sistemin güvenli ve adil bir sınav sistemi oluşturduğumuz algısı toplumda yeniden yeşermektedir. Bizi asıl mutlu eden ise sistemin gerçekten her geçen gün daha güvenilir bir sınav sistemine dönüşmesidir” şeklinde konuştu. YARIN EĞİTİM etkinlikleri öğretmen tarafından uygulanmıyor. Çocukların serbest bırakıldığı bir zaman haline geliyor. Çocukların başıboş geçirdikleri bu zaman okulda boşuna geçirilen fazladan zaman olarak karşımızda duruyor. Okul öncesi ne olacak? Okul öncesi ile ilgili var olan belirsizilik hala ortadan kaldırılamadı. Temel eğitimin neresinde yer alacağı belirsiz. Şu an sanki çocukların okula başlamadan önce gittikleri oyun oynama merkezi gibi görülüyor.

Rehabilitasyon takipsiz Rehabilitasyon merkezlerinde eğitim görmesi gereken öğrencilerin devam takibi yapılamıyor. Bu duruma önlem olarak avuç içi okuma sistemi getirileceği söyleniyordu ama bununda tamamlanmış olması gerekmesine rağmen erteleneceği duyuruldu. Öğretmenler hala işsiz Geçtiğimiz yıl öğretmen atamaları özellikle sınıf öğretmenliğinde iyice azaldı. Öyleki ortalama 6-7 bin civarında olan sınıf öğretmendi araması 550’lere kadar düştü.

TUS ve DUS sonuçları açıklandı

SBS sınavı kalkacak

Seviye Belirleme Sınavı’nın kalkacağı açıklandı. Fakat bunun üzerine ne bir gelişme oldu ne de bir açıklama geldi. Haliyle aileler tedirgin. Bir yandan çocukların her yıl sınava girip test kitaplarıyla boğuşmasını istemeyen aileler bir yandan da sınav olacaksa çocuklarını dersaneye yazdırma peşindeler. Öğretmenler ise şu an için ne olacağının belirsiz olduğunu ifade ediyorlar. Bu belirsizlik bir an evvel çözüme kavuşması gereken bir sorun olarak sistemin başucunda yer alıyor. Gelecek açıklama çocukların bir sonraki yılını belirleyecek. YARIN EĞİTİM

Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (DUS) ilkbahar dönemi sonuçları açıklandı. ÖSYM’den yapılan açıklamaya göre, 2013TUS ve 2013-DUS ilkbahar dönemi değerlendirme işlemleri tamamlandı. Adaylar sınav sonuçlarını ÖSYM’nin internet adresinden T.C. kimlik numaraları ve şifreleri ile öğrenebilecek.Sınav sonuç belgesi basılmayacak ve adayların adreslerine gönderilmeyecek. Yurtdışı Yükseköğretim Diploma Denkliği için sınav sonuçları da açıklandı. YARIN EĞİTİM

Günlük hayatta herhangi bir alanda “Altın Oran” tamlamasını duyabilirsiniz. Sevda Yeniköylü’nün bu yazısında Altın Oranı bulacaksınız. Sevda Yeniköylü, her hafta matematiğin önündeki perdeyi kaldırıp bize içeriyi gösterecek.

MÜZİĞİN DERİNLİĞİNDEKİ MATEMATİK Migren hastalığından muzdarip olanlar bilirler: kriz başladığında eğer fazlaca efor sarfetmeniz gereken bir durumdaysanız (uzunca bir merdivenin ortasındaysanız mesela), kanın, kulağınızın içinde hissettiğiniz basıncı, derin uğultular duymanıza sebep olur. Daha da ilginci, merdivenin her basamağında, bu uğultunun şiddeti biraz daha artar. Bu bana hep müzikte kreşendo diye geçen ve ses şiddetinin kademe kademe artırılması anlamına gelen olguyu hatırlatmıştır. Deneyimlediğim kadarıyla, 3 yıl boyunca, yılın büyük bir bölümünde en az bir kez kullandığım merdivenin 2. basamağından 4. basamağına kadar, krizin bir atağı; 4. basamağından 16. basamağına kadar da krizin iki atağı harekete geçiyor. Krizin merdivende yakaladığı her hamlede aynı örüntüyü göstermesi, sizce de ilginç değil mi? 2² = 4 4² = 16

Emin olun, basamaklar 256 adet olsaydı, 16² = 256 işlemini doğrulayacak deneyi de yapacaktım. Her ne kadar fizyolojik ve matematiksel gibi görünse de, işin içinde ilginç bir ses düzeni yatıyor. Kulaktaki seslerin belirli bir örüntüye entegre biçimde giderek şiddetlenmesi, onca ağrı ve sızı içerisinde, sizi müzikal bir motif aramaya itebiliyor. Bu motifi bulduğunuzda ise, bunun, ağrılarınıza bir parça deva olabilecek nitelikte olduğunu fark ediyorsunuz. Bana göre müziğin matematikten farkı, bazı göz kamaştırıcı tuzaklar kullanarak, insanları büyüleyebilmesidir. Halbuki matematik bunu yapmaz. Russell bunu şöyle özetliyor: “İyi bakıldığı zaman matematik sadece doğruyu değil yüksek bir güzelliği de içerir. Matematik bu güzelliklere bürünmek için insan doğasındaki zayıflıklara başvurmaz; resim ve müziğin göz kamaştırıcı tuzaklarını da kullanmaz.” Bilimin Önünü Açalım Nota frekansları logaritmiktir; ama bu biz logaritmayı bilip müzikte kullandığımızdan değil, doğada (ve müzikte) gördüğümüz ölçeğe logaritma diye ad taktığımızdandır.Evet, ölçüler ikinin kuvveti olmaya meyillidir; ama bu biz iki sayısını sevdiğimizden değil, do-

SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı

ğanın (ve zihnimizin) sevdiği sayıya iki dememizdendir. Müzik ve matematik ya da genel hâliyle doğa ve matematik arasındaki ilişkiyi şaşırtıcı bulmayanlar ne yazık ki bilime at gözlüğü ile bakan ve matematiği de gözlediğimiz ve analiz etmeye çalıştığımız şeylerin ortaya çıkardığı araç gereç kutusu olarak gören zihinlerdir. Matematiğin bu evrenden yani fiziksel gerçeklikten farklı bir yanı vardır. Gözlediğimiz şeylerin ötesine geçer. Evrende asla gözlenemeyeceğini bildiğimiz kavramlardan ve yapılardan bahsetme gücü vardır.Yani, evet ‘doğadaki herşey matematik’tir ama hayır ‘matematik doğadaki herşey’ değildir.Onun da ötesindedir. Tüm bu bilgiler ışığında müziğin sık kullandığımız matematiksel yapılar ile açıklanabiliyor olması, doğada gördüğümüz benzeri bir çok yapıyla ortak özelliklere sahip olması insan ürünü olan bir sistemin yani müziğin evrimsel bir süreç sonucu ortaya çıktığını gösterir bize.İşin ilginci bu evrimsel süreç papatyayı,sümüklüböceği de ortaya çıkaran evrimsel süreçle inanılmaz bir benzerlik taşımaktadır.Bu da kendi başına gayet şaşırtıcı ve ilhâm vericidir.Eğer sizin için bu zaten kaçınılmaz bir gerçek ise ne mutlu size.

Hüseyin Çelik patladı

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Aydın Üniversite’sinin 10. yıl kutlama etkinliğinde Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemlerde Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ile yaşadığı bazı sıkıntıları paylaştı. Çelik, Dönemin YÖK Başkan Vekili, üniversite kurmaya çalışanları kenara çekerek, ‘Siz hükümetle iş tutmaya devam edin, biz size ne yapacağımızı gösteririz!’ şeklinde tehdit ettiğini söyledi. Çelik, hazırlanan önerge neticesinde muhalefetin kendilerine “YÖK’ten onay aldınız mı?” diye sorduğunu, muhalefete YÖK’ün kendileri için onay mercisi ve noter olmadığını söylediklerini ifade etti. YARIN EĞİTİM

Tescilli sanayi işbirliği

İbrahim Burkay, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası aracılığı ile Bursa’ya yeni bir üniversite daha kazandıracaklarını açıkladı. Açıklamayı yapan İbrahim Burkay, “Bu çalışmalar, üniversite-sanayi-devlet üçgenini harekete geçirecek bir yaklaşımdır. Üniversitelerden beklediğimiz, teknoloji üretmeleri ve ilgili sektörleri yeni gelişimlere göre yönlendirmeleridir. Bugüne kadar sektörler teknolojiyi transfer ettiler ve teknolojik açıdan üniversitelerin önündeler. Bugünden sonra, teknolojiyi Türkiye üniversitelerinden transfer etmek istiyoruz” dedi. Doğrudan üniversite sanayi işbirliği için üniversite kurulacak. YARIN EĞİTİM

Hacettepe’den rekor

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) öğrencileri, 3 bin 34 kişiyle oluşturdukları DNA zinciriyle dünya rekoru kırdı. Üniversitenin Beytepe yerleşkesinde, HÜ Biyoloji Bölümü’nün organizasyonluğunda, DNA’nın keşfinin 60. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen rekor denemesi başarıyla sonuçlandı. Hacettepeliler, 3 bin 34 kişilik DNA zinciri oluşturarak, ABD ‘nin 2011 yılında 2 bin 640 kişiyle elde ettiği dünya rekorunu kırdı. DNA zincirinde öğrencilerin yanı sıra öğretim üyeleri, aşçılar, güvenlik görevlileri de yer aldı. Rekorun ardından üniversiteye başarı sertifikası verildi. ABD’ye ait DNA sarmalı rekorunu Hacettepe Üniversitesi, ABD’den buraya getirdi. YARIN EĞİTİM


14 LISENIN GUNDEMI

3 Mayıs 2013

Liseliler için ÖSYM ne kadar güvenilir ?

Liselilerin geleceklerini belirleyen YGS ve LYS’nin her yıl yapılmasının ve sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından öğrenciler, “Sınav sonuçları yeteri kadar güvenilir mi ?” sorusunu soruyorlar. Bu yıl yapılan YGS’de bir öğrencinin kitapçığının ve cevap anahtarının kaybolması, ÖSYM’nin güvenirliliği konusunu tekrar gündeme getirdi. İSTANBUL Nurseli gözüaçık

Şimdiki adıyla ÖSYM, ilk olarak 22 Kasım 1974 tarihinde, Üniversitelerarası Kurul tarafından, 1750 sayılı Üniversiteler Kanununun 52. Maddesine göre, “Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM)” adıyla kurulmuştur. Kurum, 1981 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Yüksek Öğretim Kurulu’na (YÖK) bağlanarak “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)” adını almıştır. Kaybedilen kitapçığın hesabı öğrenciye kesildi Bu yıl yapılan YGS’de Mevlüt Çetinkaya adlı öğrencinin, soru kitapçığı ve cevap anahtarının ÖSYM’de kaybolduğu iddiası gündeme geldi. Konuyla ilgili ÖSYM’ye başvuran Mevlüt’ün ailesi, Sınav Hizmetleri Daire Başkanı’ndan “Yapacak bir şey yok, oğlunuz 1 yıl sonra yeniden sınava girsin” cevabını aldı. Bu durum üzerine görüş bildiren Mevlüt Çetinkaya’nın annesi, oğlunun okulunda en başarılı 5 öğrenciden biri olduğunu söyleyerek oğlunun boşuna 1 yılının harcandığını belirtti. Liselilerin geleceklerinin kırılma noktası olan üniversite sınavlarının liseliler

Eğitime muhafazakar bütçe

Adana Büyükşehir Belediyesi, Hakkı Polat Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin fiziki koşullarını iyileştirmeye başladı. Bahçeye asfalt dökülmesinin ardından Belediye, okul bahçesinde öğrencilerin spor yapabilmeleri için voleybol ve basketbol sahaları oluşturacak. Hükümet birçok okulun fiziki sorunlar yaşamasını göz ardı ederken, imam hatip liselerinin tüm eksiklerini gidererek fiziki koşullarını iyileştiriyor. 4+4+4 muhafazakar eğitim sisteminin devamcısı olan bu uygulama, AKP’nin eğitimde dahi yaptığı ayrımı gözler önüne seriyor. YARIN EĞİTİM

Okul yerine rezidans üzerindeki etkisini ve emek dolu bir yılı değersizleştirerek “1 yıl daha” önerisini yapan ÖSYM, adaletsiz bir kurum olarak varlığını sürdürüyor.

ÖSYM, bu yıl YGS’de kaybedilen kitapçıkla ilgili mağdur olan liseli gencin ailesine “1 öğrencinin cevap kağıdı da de bize gelmemiş, seneye hazırlansın.” diyerek liseli gencin geSkandallar kurumu ÖSYM leceğini hiçe sayıyor. Elemeci sınav 2010 yılında yapılan YGS’de orta- sistemiyle niteliksiz eğitime mahkum ya çıkan şifre skandalının ardından edilen gençlerin geleceklerini saatleÖSYM’ye duyulan güven ciddi oran- re sığdıran ÖSYM, öğrencilerin hak da azalmıştı. 2012 yılında yapılan aramalarının da önünü keserek antiLYS’de 200 bin öğrencinin puanını demokratik ve bilim dışı bir şekilde hesaplamayı unutan ÖSYM, bu yıl liselilerin hayatlarını şansa bırakmaya ise YGS’de kayıp kitapçıkla öğren- devam ediyor. cilerin güvenini bir kez daha sarstı. Liselilerin geleceğinin belirlendiği ÖSYM’nin demokrasisi YGS ve LYS sınavlarında skandal- YÖK’ün ki kadar lara imzasını atan ÖSYM, skandal- 1980 darbesinden sonra 1981 yılında ların kurumu olmak için yarışıyor. YÖK’e bağlanan ÖSYM, liselilerin

geleceklerini belirleyen bir kurum olarak işlev görüyor. Sınav sonuçlarının yanlış olduğunu bildiren ya da kaybolan kitapçığının hesabını soran liseliler, antidemokratik bir şekilde geri çevriliyor. YÖK, üniversiteleri denetim altına alarak gençleri bir kalıba sokmak isterken, ÖSYM de üniversite sınavlarıyla liselilerin hayatını yalnızca bir noktaya bağlıyor. Lise hayatları boyunca yalnızca üniversiteye giriş sınavına odaklanarak, toplumsal sorunlardan ve siyasetten koparılan liseli gençlik, ÖSYM’nin bu girişimine karşı okuyan, bilen ve ÖSYM’nin bilim karşıtı elemeci sınavlarında yılmayan bir çizgide yetişmeye devam ediyor.

Liselerde paralı eğitim sürüyor Lise öğrencisi Ayşenur Satanoğlu

Burası okul ticarethane değil

İstanbul Şişli Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin yerine rezidans yapılacağının duyurulmasının ardından okulun öğrencileri bu duruma tepkiyle yanıt vermişti. Okul önünde eylem yapan öğrenci, öğretmen ve veliler, okullarını sermayeye teslim etmeyeceklerini belirtirken, hükümet, eğitim veren kurumlar yerine kar sağlayan rezidanslar kurulmasını desteklemeye devam ediyor. Eğitimi ülke için amaç değil kar için araç olarak gören hükümet, sermaye yanlısı politiklarıyla daha birçok okul yerine, rezidans yaratacağa benziyor. YARIN EĞİTİM

Sevinç Dershaneleri de kolej oluyor

Okulumda toplanan paraların hukuksuz olduğunu düşünüyorum. Öğretmenlerimiz baskıyla birçok bizden para topluyorlar. Eğer bu paraları vermezsek, ‘Bu parayı vermeyeni geçirmem’, ‘Parayı vermezseniz okuyamazsınız’ gibi sözler işitiyoruz. Ben bu parayı verebilecek maddi yeterliliği olmayan arkadaşlarım adına konuşuyorum. Bu konu çözüme ulaşsın. Burası okul, ticarethane değil. Bakırköy Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nde 1 ay öncesine kadar öğrencilerden sınav başı para toplanıyordu. Bu kez ise öğrencilerden “iş dosyası” adlı mesleki bilgiler içeren kitabı 70 liraya almaları söylendi. Fakat bu kitabın fiyatı piyasadaki fiyatından daha fazla olup, fazla

olan miktar okula bağış adı altında toplandı ve her öğrencinin bu parayı vermek zorunda olduğu söylendi. Para yoksa staj da yok 70 lira parayı ödemeyen öğrenciler ‘’Bu fiyat çok yüksek. Ben bu kadar para vermem’’ diyerek olaya tepki

gösterdi. Bunun üzerine okulda eğitim veren bir öğretmen: ‘’Bu parayı vermek zorundasınız. Vermezseniz staja gidemezsiniz’’ şeklinde ifadeler kullandı. Öğretmen, hiçbir öğrencinin bu parayı ödemediği taktirde eğitim göremeyeceğini ve staja gidemeyeceğini söyledi.

Bilim dışı ÖSYM kapatılsın Öğrencilerin geleceklerini ellerinden alan, bizlerin hayatlarını 160 dakikalık sınavlara sığdırmaya çalışan sınav sisteminin baş mimarı ÖSYM öğrencilerin geleceklerini ellerinden alıyor. Bununla beraber

ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda, iktidar yandaşlarına verdiği şifre, skandallarla ortaya çıkmıştır. Biz Lise-Der olarak bilim dışı ve rekabetçi olan ÖSYM’ye ve onun sınav sistemine karşı bütün liselileri mücadele etmeye çağırıyoruz.

Okula zorunlu bağış Yasal olmamasına karşın birçok lisede okul yönetimlerinin inisiyatifine göre toplanan çeşitli paralar, öğrencilerden zorla temin edilirken dahi okula yardım ve bağış gibi başlıklarla meşru gösterilmeye çalışılıyor. YARIN EĞİTİM

Maliyet de nitelik de sıfır

Devlet okullarındaki niteliksiz eğitime karşı dershanelerin destekleyici kurumlar olarak ortaya çıkmaları ve özel okulların kurularak öğrencilere devlet okullarından daha nitelikli bir eğitim veriliyor olması, öğrenciler arasında eşitsizliklere neden oldu. Başarının birebir eğitimden geçtiğini belirten yatırımcı Cemal Şahin, internet üzerinden özel ders niteliğinde ders işlenebileceği iddiasını taşıyan bir proje geliştirdi. Dershanelerin ve özel okulların ücretlerinden şikayetçi olarak, öğrencileri bilgisayar başında eğitime mahkum eden ve bu şekilde nitelikli bir eğitim verilebileceğini ileri süren yatırımcıların hedefinin, eğitimi ticarileştirerek kar elde etmek olduğu gözler önüne seriliyor. Birebir sınıf ortamında bulunmadan, öğretmenin pratiği ve tecrübesinden faydalanmadan bilgisayar üzerinden verilecek sözde maliyetsiz eğitim, bilimsellikten ve nitelikten uzak olarak öğrencilere sunulacak. YARIN EĞİTİM

Başbakan yaptığı bir konuşmada “Dershaneleri okullara dönüştürün” demişti. Başbakanın söylediği bu sözden sonra harekete geçen Sevinç dershaneleri, koleje dönüştürülerek İstanbul’un 3 bölgesinde eğitim vermeye başlayacak. AKP’nin eğitimi bir rant alanı gibi kullanmaya çalışması, eğitimi paralı hale getirmesinin en güncel örneklerinden biri oldu. Dershanelerin kapatılıp yerine özel okullar açılacak olması emekçi çocuklarını devlet okullarında niteliksiz eğitime mahkum edecek. YARIN EĞİTİM

4+4+4 sistemi ile çile devam ediyor

Bu yıl uygulamaya konan 4+4+4 kesintili eğitim sisteminin yarattığı mağduriyetlere bir yenisi daha eklendi. Kadıköy’deki Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu, yılbaşında hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitime başladı. Velilere 4+4+4’e, var olan öğrenciler mezun olduktan sonra okulun tamamen ilkokul ya da ortaokul olacağı söylendiği için çocuklarının kaydını o okula yaptırdılar Aradan 6 ay geçtikten sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okulun ortaokul yapılacağı söylenince yüzlerce öğrenci mağdur oldu. YARIN EĞİTİM


15 DUNYA

Yüzlerce kişi ihmal yüzünden öldü

3 Mayıs 2013

Dünya Turu

Bosna Hersek

Özür dilediler

Bangladeş’in başkenti Dakka yakınlarındaki Savar bölgesinde 8 katlı binanın çökmesiyle yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Her gün ölü sayısı artarken ölümlerinin sebebinin ihmal olduğu iddiaları da gündeme geldi. Binada kalanların kısa bir süre önce duvarlardaki çatlaklardan şikayetçi olduğu öğrenildi. Dış servis İBRAHİM KESKİN

Bangladeş’in başkenti Dakka yakınlarındaki Savar bölgesinde çöken 8 katlı binada yaşamını yitirenlerin sayısının 324’e yükseldiği bildirildi. Devlet Bakanı Shamsul Haque yaptığı açıklamada, dünden beri iki bin kişiyi kurtardıklarını belirtti. Haque, ölü sayısının 324’e yükseldiğini açıkladı. Tekstil sektöründe çalışan işçilerin bulunduğu binanın enkazı altında kalanları kurtarmak için arama çalışmalarının devam ettiği ifade ediliyor. Kaza, ülkede hazır giyim sektöründe çalışanların içerisinde bulunduğu olumsuz koşulların yeniden sorgulanmasına neden oldu. Bu arada, binada kalan işçilerin kısa süre önce duvarlardaki çatlaklardan şikayetçi olduğu bildirildi.

belirtti. Polisin, kazadan bir gün önce duvarlarında derin çatlaklar bulunan yaklaşık 2 bin kişinin çalıştığı Rana Plaza’nın boşaltılmasını istediği, binada ofisi bulunan bir 50 kişi kurtarıldı bankanın personelini tahliye etmeİş merkezinin 3. katında 50 kadar sine karşın konfeksiyon fabrikalakişinin sağ olduğu anlaşıldı. Kur- rının işçileri çalıştırmaya devam tarma ekiplerinden Şeyh Mizanur ettiği belirlendi. Rahman, tünel kazdıktan sonra 3. katta yaklaşık 50 kişinin tespit Patronlar tutuklandı edildiğini, kurtarma işleminin sa- Devlet Bakanı Şamsul Hakue Tubaha tamamlanmasını umduklarını ku, gazetecilere yaptığı açıklamada,

polisin, olayla ilgili iş merkezindeki giyim atölyelerinin sahibi New Wave Apparels şirketinin yöneticileri Bazlus Samad ve Mahmudur Rahman Tapaş’ı tutukladığını söyledi. Tuku, çöken 8 katlı binanın sahibi Muhammed Sohel Rana’nın karısının da sorgulanmak üzere göz altına alındığını ifade etti. Kayıplara karışan Rana ise hala aranıyor. Başkent Dakka’nın banliyösü Savar’daki binada bulunan fabrikalarda 3 bin 122 işçinin çalıştığı

belirtilirken, olay sırasında binada kaç kişinin olduğu bilinmiyordu. Kurtarma görevlilerine göre, çöken binadan 2 bin 400’den fazla kişi kurtarıldı veya çıkmayı başardı. Polisle enkaz altında kalanların yakınları arasında çıkan çatışmalarda da 50 kişi yaralandı. 26 Mayıs’ta binlerce işçi ülkedeki yetersiz güvenlik standartlarını protesto etmek için yürüyüş düzenlemişti.

Bosna Hersek devlet televizyonu BHT’ye konuk olan Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç, Srebrenitsa’da yaşanan olaylarla ilgili, “Diz çöküyorum ve Srebrenitsa’da yaşanan zulümden dolayı Sırbistan adına af diliyorum. Devletim ve halkım adına bazı kişilerin yaptığı zulümden dolayı özür diliyorum” dedi. Nikoliç ayırca, Bosna Hersek’i oluşturan iki bölümden biri olan Bosna Sırp Cumhuriyeti’nde yaşayan Sırplar’ın da kendisinin gözünde “Bosnalı” olduğunu söyledi. Sırbistan Cumhurbaşkanı, daha önce yaptığı bir açıklamada da 1995 yılı Temmuz ayında, Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da Sırp askerlerinin soykırım suçu işlemediğini, sadece bazı Sırplar’ın savaş suçu işlediğini öne sürmüştü. YARIN DÜNYA

Hollanda

Silah tüccarına ceza

Kriz bitti, hükümet kuruldu İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano, hükümeti kurma görevi verdiği Enrico Letta’nın, bakanlar kurulu listesini kabul etti. Ülkede geçen Şubat ayında yapılan genel seçimlerden sonra bir türlü kurulamayan hükümet, Cumhurbaşkanı Napolitano’nun, Demokrat Partili Enrico Letta’nın kabine listesini kabul etmesiyle oluştu. Letta başbakanlığında, merkez solun çatı partisi Demokrat Parti (PD), merkez sağda aynı pozisyondaki Özgürlükçü Halk Partisi (PDL), Mario Monti’nin merkez hareketi ve

teknokrat isimlerden oluşan yeni kabinenin, yarın Cumhurbaşkanı Napolitano huzurunda yemin edeceği açıklandı. Hükümetin çalışmalarına başlaması için parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi ile üst kanat olan Cumhuriyet Senatosu’ndan güven oyu alması gerekiyor. Güven oylamalarının hafta içi yapılması bekleniyor. YARIN DÜNYA

Maliki seçimi kazandı Irak’ta Kürt bölgesi dışında yapılan yerel seçimlerde nihai olmayan sonuçlara göre, Başbakan Nuri el-Maliki’nin partisi Kanun Devleti Koalisyonu birinci oldu. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, 12 ilde 20 Nisan’da yapılan il meclisleri seçimlerinin ilk sonuçlarını açıkladı. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, nihai olmayan sonuçlara göre, Başbakan Nuri elMaliki’nin başkanlığını yaptığı Kanun Devleti Koalisyonu’nun, Bağdat, El-Kadsiye, Basra, El-Musenne, Vasıt, Zikar, Babil ve Kerbela illerinde birinci olduğunu açıkladı. Gazetecilere bilgi veren Kurul üyesi Gülşen Kamil Ali, oyların yüzde 87’sinin sayıldığını, nihai sonuçların, kalan oyların sayılması ve yapılan itirazların görüşülmesinden sonra, gelecek günlerde açıklanacağını belirtti. YARIN DÜNYA

İnsansız aracını vurdular

İsrail ordusu, “İsrail savaş uçağı Akdeniz üzerinde Lübnan’dan gelen bir insansız hava aracını vurarak düşürdü” açıklaması yaptı. İsrail ordu sözcüsü yaptığı açıklamada, “İnsansız bir hava aracı hava savunmamız tarafından Lübnan hava sahasında tespit edildi. İsrail hava sahasını ihlal etme girişiminde bulununca vuruldu” dedi. İsrail radyosu da insansız hava aracının Hayfa limanının batısında 8 kilometre mesafeden vurulduğunu duyurdu. Associated Press ise, insansız hava aracının Hizbullah’a ait olduğunu belirtti. Hizbullah’tan yapılan açıklamada ise iddia yalanlandı. Geçen yıl kasım ayında da Negev Çölü üzerinde bir hava aracı İsrail tarafından düşürülmüştü. Hizbullah, söz konusu aracın kendilerine ait olduğunu açıklamıştı. Lübnan’daki BM Barış Gücü Sözcüsü Andrea Tinanti ise uçağın Lübnan’dan havalandığına dair bir bilginin olmadığını söyledi. YARIN DÜNYA

Enkazdan uçak parçası çıktı ABD’nin New York şehrinde, 11 Eylül saldırılarının gerçekleştirildiği bölgede, kulelere çarpan uçaklardan birine ait olduğu tahmin edilen iniş takımı parçaları bulundu. İsrail ordu sözcüsü yaptığı açıklamada, “İnsansız bir hava aracı hava savunmamız tarafından Lübnan hava sahasında tespit edildi. İsrail hava sahasını ihlagirişiminde

bulununca vuruldu” dedi. amada ise iddia yalanlandı. Geçen yıl kasım ayında da Negev Çölü üzerinde bir hava aracı İsratı.aret Merkezi’ne 3 blok mesafede yer alan uvarları arasında buluaylaştığı fotoğraflarda iki duvar arasındaki dar alanda uçak iniş takımı parçaları görülebiliyor.Polis, enkazın sağlıklı bir şekilde incelenmesi amacıyla bölgede önlem aldı. YARIN DÜNYA

Hollanda mahkemesi, Saddam Hüseyin rejimine kimyasal madde satmakla suçlanan Hollandalı tüccar Frans Van Anraat’ın kurbanların ailelerine toplamda 400 bin euro tazminat ödemesine karar verdi. Mahkemede Hollandalı tüccarın 1985 ve 1989 yılları arasında Saddam Hüseyin rejimine kimyasal silah yapımda kullanması için ham madde sattığı belirtildi. Daha önce 17 yıl hapis cezasına çarptırılan Van Araat’ın Irak’ta kimyasal silahlardan zarar görmüş 16 davacının her birine 25 bin toplamda 400 bin euro vermesine hükmedildi. Avukatı müvekkilinin bu miktarı ödeyecek parası olmadığını söyledi. Van Anraat önceki savunmalarında yaptığı işin illegal olduğunu bilmediğini, silah yapımında kullanılacağından haberi olmadığını iddia etmişti. YARIN DÜNYA

Hounduras

Polisler grev yaptı

Honduras’ta yaklaşık bin 800 polis, maaşlarında ve çalışma koşullarında iyileştirme talepleriyle greve gitti. Üniformalarını giymeden başkent Tegucigalpa sokaklarına çıkan polisler, başkente ataması yapılan yaklaşık 2 bin 500 polisin aylık 150 dolar maaş aldığına işaret ettiler. Grev sırasında, her polis memurunun üniforması için belli bir ücret ödemek zorunda olduğu, ayrıca her çalıştığı 26 gün için tek gün izin yapabildiği ifade edildi. Polisler, polis merkezlerinde ekipman eksikliği bulunduğundan, hatta bazılarında tuvalet bile olmadığından yakındılar. Honduras’ta yaşanan toplumsal olayların yanı sıra bu açıklamalar ise merak uyandırdı. YARIN DÜNYA


16 FORUM

3 Mayıs 2013

Vurma, kırma, öldürme lar.

Dediğim gibi psikoloji biliminden çok anlamam okuduğum birkaç Freud, Jung ve Adler kitabı birkaç James, Skinner, Gestalt makalesi, ha bir de Pavlov’un köpekleri dışında. Ama insan davranışlarının psikolojiyle bağlantısı olduğunu bilmek için okumak kadar insanları gözlemlemek de gerekli. Sosyolog da olmak gerekmiyor okuduğum birkaç Freud, Jung ve Adler kitabı birkaç James, Skinner, Gestalt makalesi, ha bir de Pavlov’un köpekleri dışında. Ama insan davranışlarının psikolojiyle bağlantısı olduğunu bilmek için

okumak kadar insanları gözlemlemek de gerekli. Sosyolog da olmak gerekmiyor. Bazen sadece gazete okumak, televizyon seyretmek, sosyal medyayı takip etmek ve halk otobüsünde konuşulanlara kulak misafiri olmak yeterli olabiliyor. Yanına düşünme eylemi eklendiğinde elbette. “Vur, kır, parçala” oyuncularda pozitif bir etki yaratabilirken, insan doğasındaki etkisi günlük hayatta oldukça kötü sonuçlar doğuruyor. Ben kadına yönelik şiddet diyeyim, siz içine tecavüzü de, psikolojik şiddeti de, cinayeti de ekleyin. Daha N.Ç davasının izleri alınlarda koca bir lekeyken, Gölcük’ten başka bir çocuğun onlarca kişi tarafından tecavüze uğradığını öğrendik. Güvenecek ne bir kişi ne de kurum olmadığından on üç yaşındaki bir kız çocuğuna yapılanlar da yapanların yanına kalır mı endişesi birçoğumuzda hâkim. Kötümserlik değil bu, iyimserimdir esasen. Sadece realite. “Vur, kır, parçala” geleneği-

nin en vahim hali ise şüphesiz ki cinayetler. Neredeyse her gün bir kadın cinayete kurban gidiyor bu ülkede. Gerçi Aile Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Kahramanmaraş’ta katıldığı ‘Kadınlar İçin İş Fırsatları’ panelinde devletin verilerine göre bu sayının düşmekte olduğunu söyledi. Devletin nesine güvenebiliyoruz ki verilerine güvenelim. Hadi güvendik diyelim, tamam. Her gün değil de, gün aşırı bir kadın cinayeti işleniyor memlekette. Gelinlerimizi döverek öldürüyoruz, eşlerimizi, sevgililerimizi severek öldürüyoruz, kızlarımızı namus için öldürüyoruz. Ne için olduğu çok da önemli olmuyor, öldürüyoruz işte. “Vur, kır, parçala” zihinlerde nasıl bir yer ettiyse! Fatma Şahin kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda da şöyle bir yorum yapmış; “Hukuk devletinde yapılması gereken çok şeyi yaptık. Çıkardığımız paket dünyanın en güçlü paketi oldu.” “Paket ne oldu” diye soramamışlardır muhtemelen katılımcı-

Ne güzel değil mi? Kadın cinayetlerini engellemek için dünyanın en güçlü paketine sahibiz. Sonuç? Paket boş çıktı. Dışı çok güzeldi ama? Paketin dışı sizi yakarken, içi kadınları yakıyor hep. Cafcaflı, içi boş cümlelerle hazırladığınız paketleriniz ölümleri engellemeye yetmiyor. Kadınları korunmaya muhtaç hale getirdiğiniz ahlak sisteminiz, toplum yapınız, sistemin “canavar” haline getirdiği insanlarınız “dünyanın en güçlü paketi” tarafından bile durdurulamıyorsa suç

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. Platform yakın geçmişimizin en trajik cinayetlerinden olan Münevver Karabulut cinayetinin ardından kurulmuş ve o tarihten bu yana, Platform’un üyeleri birçok davaya müdahil olmuş ve kadın katillerinin ağır cezalar almaları yönünde mücadele vermiş, hiç yılmamışlar.

1 Mayıs’a sayılı günler kala İçişleri Bakanı Muammer Güler, Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs için kullanılamayacağı haberini verdi. Kendisi, İstanbul Valiliği döneminden alışkın olduğumuz “yasaklı Taksim” geleneğine de bağlılığını göstermiş oldu böylece. Ama bu başka bir yazının konusu elbette. (“dayanamamış yazmış, manyak” diyerek bir alt satıra geçebilirsiniz. Ben öyle yapıyorum şimdilik, 1 Mayıs’a bağlamadan bitirmeyeceğim, sözüm söz) “Vur, kır, parçala, bu maçı kazan!” bir tezahürattır. Çirkindir, ama oyuncuları havaya sokar ve başarı getirebilir. Bir psikolog değilim ama geçen hafta bir liseler arası basketbol maçını izlerken, öğrencilerin bu tezahüratı yaptıklarını ve oyuncuların gerçekten “vura kıra” maçı almaya çalıştıklarını gördüğümde bir kez daha insan psikolojisinin ne kadar güçlü olduğunu düşündüm. Güçlü olduğu kadar, dahası güçlü olduğu için tehlikeli. Dediğim gibi psikoloji biliminden çok anlamam

SULTAN KOMUT yazdı

1 Mayıs öncesinde “Vurma,kırma, öldürme” başlıklı yazısı itaatsiz.com’da yayınlanan Sultan Komut, kadınların devletin koruması altındayken dahi öldürüldüğü sistemi eleştiriyor. 1 Mayıs’ta “yüzde yüz doğal biber gazı, tazyikli su, yeni düzen coplar ve elbette gözaltılara” rağmen yine de “yaşam hakkını” savunan kadınları alanlara davet ettiği yazısını yayımlıyoruz.

kimde? Vurup, kırıp, parçalayanda mı sadece? Eğer 1 Mayıs’ta her şeyi göze alıp -her şey derken yüzde yüz doğal biber gazı, tazyikli su, yeni düzen coplar ve elbette gözaltına alınmayı kastediyorum- bu konuya dikkat çekmek için alanlarda olacak bir grup var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu. Platform yakın geçmişimizin en trajik cinayetlerinden olan Münevver Karabulut cinayetinin ardından kurulmuş ve o tarihten bu yana, Platformun üyeleri birçok davaya müdahil olmuş ve kadın katillerinin ağır cezalar almaları yönünde mücadele vermiş, hiç yılmamışlar. “Bizler kaybettiğimiz her kadının öldürüldüğü yere karanfil bırakarak ailesine sesleniyoruz. Kadınların öldürüldükleri yerden mücadelelerini başlatıyoruz. Kadın katillerine ağır ceza verilmesini sağlayarak kadınların yaşam haklarının sağlanması için adaletin sesi olmaya devam edeceğiz.” diyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, desteklenmesi gereken bir oluşum. Bunun için kadın olmanıza da gerek yok, zengin olmanıza da. Seslerinin daha gür çıkması için, sesleri olun yeter. “Kadın kardeşlerimiz öldürülmesin diye 1 Mayıs’a !”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 9 Mart’ta “Kadın Kardeşlerimiz Öldürülmesin Diye” sloganı ile yürümüştü.

Dağların acısını almak Akın Birdal Sonunda beklenen oldu. Kandil’de Karayılan’ca yapılan açıklama bir anlamda sürecin yol haritası oldu. Devletin ne yapması gerektiğini, kendilerinin izleyeceği yolu ortaya koydu. Üç aşamalı yürütülecek sürecin kesintiye uğramaması için herkese önemli iş düşüyor. Seyircilikten çıkıp, rol alma zamanı. Kant’ın o güçlü yol gösterici sözünü anımsamanın tam zamanı: “Ne yapabilirim? Ne yapabiliriz?”. Her ne olursa olsun neden, niçin, şimdi? Evet, bu soruları sürecin başlaması ile artık ne, nasıl, ne zamana dönüşmüştür.

çekilmesini bekliyorlar. Gerillaların geri çekilmesi ile oluşacak boşlukların başka silahlı güçlerce doldurulacağı kaygısının taşınmaması gerektiğini belirtiyorlar. Son günlerde yeni kadro açılan koruculuğa dikkat çekiyorlar. Koruculuk bilindiği gibi, Osmanlı Dönemi’nin son günlerinde oluşturulan Hamidiye alaylarının bir benzeridir. Korucuların yasadışı işlere giriştiği devletçe de bilindiğinden çok sayıda korucunun işine son verilmiştir. İş de, ekmek adına, insanlık adına en utanç verici yapılandır. Köylüsünü, komşusunu ihbar eden, suç işleyip gerillanın üstüne yıkan, ev, köy, işyeri demeden yakan… Yakmak deyince, doğayı da yerle bir etmişlerdir. İki yüz yılda form kazanan meşe ormanlarını yakmışlardır. Ormanlarla birlikte Kürdistan-i diye başlayan ve sadece o bölgede yetişen yüzü aşkın bitki türü ve onu aşkın hayvan türüne son vermişlerdir.

İş de, ekmek adına, insanlık adına en utanç verici yapılandır. Köylüsünü, komşusunu ihbar eden, suç işleyip gerillanın üstüne yıkan, ev, köy, işyeri demeden yakan… Yakmak deyince, doğayı da yerle bir etmişlerdir. İki yüz yılda form kazanan meşe ormanlarını yakmışlardır.

CANSUYU

Başta devlet, hükümet bir yol haritası hazırlayıp açıklamalıdır. Bunu yaparken de kimin, nasıl tepki göstereceğinden çok, başlayan sürecin ve halkların beklentilerini dikkate almalıdır. Süreçle başlayan umut ve heyecanı belirsizlikten kurtarmalıdır. Oluşturulacak ve süreci başından sonuna dek götürecek kurullara, komisyonlara yasallık kazandırılmalıdır. Hukukun, medyanın, demokratik kamuoyunun gücünü ardına almış bir siyasal kararlılığın üstesinden gelemeyeceği iş yoktur. Bu, halkların eşit ve özgür yaşayacağı toplumsal bir barış projesi ise, daha önemli ve kaçınılmazdır. Birkaç gün önce Diyarbakır ve Bingöl’deydim. İzlenimlerim şu: Önce belirteyim, son aylarda cenazelerin gelmemesinden herkes memnun. Bölgede birtakım yasadışı uygulamaları alışkanlık haline getirmiş kamu görevlilerinin derhal geri

Dün Diyarbakır’dan gelirken dağlarda yetişen ve halkın bu mevsimde sofrasından eksik olmayan Kenger almıştım. Temizlerken aradan çıkan bir böceğin de o dağlardan geldiğini düşünerek kâğıt ile özenle tutup bahçeye bıraktım.

Peki koruculuk tasfiye mi edilecek? Evet. İşsiz mi kalacaklar? Hayır. Onlara yaşadıkları utançtan kurtulma fırsatı yaratılmalı ve üretime katmalı. Nasıl mı? Yaktıkları dağların, ormanların inşasında; yeniden yeşermesinde geçici görevlendirerek. Arkadaşlarla konuştuk Bölgede bir kampanya açmaya hazırız. Nasıl ki, Rojava’ya dayanışma araçları gidiyor peş peşe… şimdi de fidan kampanyası açalım. Korucular diksinler. Belediyeler can suyu versinler. “İnsanın acısını insan” halkların acısını halklar alırmış. Gün o gün! Dağların acısını da hep birlikte alalım. Otuz yıldır baş eğmeyen, direnişin, isyanın o şanlı dağların… yazılacak hikayelerinin, türkülerinin şimdiden esintisi geliyor. Acıların ve trajedilerin kanlı sargı bezleri ile değil; sevgi, güven ve adaletle iyileşeceği unutulmamalıdır.


17 FORUM

3 Mayıs 2013

Dünya’nın bütün köprüleri birleşin yazdı

Köprülerin dünü, yarını, insanlığı ve onun büyük düşüncelerini, bireysel ve toplumsal hafızayı, aşkı, şiiri ve sınıf savaşlarını birbirine bulayan, tuhaf fakat kudretli bir zaman dışılığı

Demir ellerin; köprüleri ayırırken, lise öğrencisi Dilan’ın başında gaz bombası patlatırken, İstanbul’u güzelim saçlarından sürüklerken taşıdıkları tarihi korkuları, fevkalade orantılı güçlerini, yarınsızlıklarını ve sınıf alışkanlıklarını, geride kalanların geride kalmış olduklarını, ayrılan köprülerin üzerinden sıçramak isteyenlerin acil ihtiyaçlarını anlatmaya devam ediyor

vardır.Sınıfların deneyimlerine, yenilgilerine ve yengilerine, taktiklerine ve reflekslerine tanıktırlar. Her toplumsal dalgalanmada ak ve kara koyunu ayırabilirler; Şahittirler. 15 haziran 1970 sabahı gasp yasasına karşı Türk-iş’den gelen işçi kalabalıklarının da katılımıyla kadın-erkek 150 bin Derby, Rabak, Kavel, Çelik endüstrisi, Otosan, Arçelik, Sungurlar, Türk Demirdöküm, Auer, Vita, DMO işçisi, polis ve asker barikatlarını bir bir yararak, Gebze’den, Kartal’dan, Anadolu yakasından, ayrı kollar halinde Beykoz’a Üsküdar’a, Paşabahçe’ye, Aksaray’dan Sultanahmet’e, Kadıköy İskele Meydanı’na, Eminönü’ne akmış; birçok polis, üniformalarını çıkartmış, çevre apartmanlara sığınmıştı. Valilik, Haliç üzerindeki köprüleri açtırarak işçilerin Taksim’e geçişini engellemeye çalışmış, buna rağmen sandallarla karşıya geçenler olmuştu, Beyoğlu-Levent taraflarında yeni işçi gurupları birleşmeye başladığı sıralarda Mecidiyeköy’de polis, kortejin önündeki kadın işçileri coplamış, Anadolu yakasında

işçileri kurşunlayarak üç işçiyi katletmişti. Sendika yöneticilerinin ‘iş yerlerinize dönün’ çağrılarını işçiler duymadılar! Bellerinden çıkarttıkları kemerleri, taşları ve tırnaklarıyla, papatya tarlası başörtüleri ve sanki hep beraber, tek bir gözbebeğine dönüşmüş olarak birbirlerine sarılan çıplak kolları, patlamış ayakkabıları ve kusursuz inançlarıyla, adaletten ekmekten ve yarından ne anlıyorlarsa hepsiyle birlikte bütün barikatların üzerinden zıplayarak, iki uzun gün boyunca İstanbul’u zaptetmişlerdi. Ak koyunla kara koyunun Haliç ve Galata köprülerinin üzerinde belli olduğu günlerdi. Köprüleri kavramaya başlamakla başlayabilir her şey. Demir ellerin; köprüleri ayırırken, lise öğrencisi Dilan’ın başında gaz bombası patlatırken, İstanbul’u güzelim saçlarından sürüklerken taşıdıkları tarihi korkuları, fevkalade orantılı güçlerini, yarınsızlıklarını ve sınıf alışkanlıklarını, geride kalanların geride kalmış olduklarını, ayrılan köprülerin üzerinden sıçramak isteyenlerin

MERT BULUT KIRLAK

1 Mayıs’a kutlamalar değil polisin saldırıları damgasını vurdu. Hükümet bir yandan taksimi tüm işçilere kapatırken diğer yandan da 30 bin polisi 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçilerin üzerine saldı. Bu hafta Mert Bulut Kırlak’ın 1 Mayıs saldırılarını konu alan yazısını yayınlıyoruz.

Valilik, Haliç üzerindeki köprüleri açtırarak işçilerin Taksim’e geçişini engellemeye çalışmış, buna rağmen sandallarla karşıya geçenler olmuştu, Beyoğlu-Levent taraflarında yeni işçi gurupları birleşmeye başladığı sıralarda Mecidiyeköy’de polis, kortejin önündeki kadın işçileri coplamış, Anadolu yakasında işçileri kurşunlayarak üç işçiyi katletmişti. Sendika yöneticilerinin ‘iş yerlerinize dönün’ çağrılarını işçiler duymadılar! acil ihtiyaçlarını anlatmaya devam ediyor Galata Köprüsü; dünyanın bütün bahçelerini, Paşabahçe’ye, Dolmabahçe’ye bağlamak, Taksim’in alnındaki kesiği güneşle silmek için, Dilan’ın genç gözlerine bakabilme bahtiyarlığına yeniden kavuşabilmek için.

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Ahmet Kekeç Star

Yavuz Semerci 2 Mayıs Perşembe günü yayınlanan yazısında 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlama yapılmasına izin verilmeyen emekçilere yapılan saldırı konu aldı. Emekçilerin haklarını savunanların hep sol olduğunu söyleyen Semerci’nin yazısından birkaç cümle ise şöyle: “Sağın ve muhafazakarların derdi olmayabilir ama sol için emekçilerle mücadele vermek, aynı zamanda ülkedeki özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından vazgeçilmezdir. Ve bu ülkedeki tüm işçi sınıfı eylemlerinde sol vardır.solun mücadelesini etnik veya dini kimlik oluşturmaz. Kimlikleri kaşıyarak siyaset üretmez.” cümlelerinin bulunduğu yazısıyla haftanın iyisi oldu.

Kötü

Ersoy Dede Yeni Akit

Çirkin

Faruk Köse Yeni Akit

28 Nisan tarihli yazısında Başbakan’ın ayranı milli içki ilan etmesine değiniyor. “Bugün yeniden gündeme gelmesine sebep, Başbakan’ın, “milli içki” olarak “ayran” demiş olmasıdır. İnternet ortamında lobilerin işbirlikçilerinin feryadını izliyorum iki gündür. Kuyruklarına basıldığından avaz avaz bağırıyorlar. Ne diye bağırıyorlar? “milli içkimiz rakıdır” diye. Sanırsın babalarının üzüm bağları vardı da gece-gündüz rakı damıtıyorlardı. Şöyle arz edeyim, kimseyi kırmadan-dökmeden; “bizim” dediğimiz rakı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Olsaydı “milli içki” ilan etmeye utanırdık.”

Köse 28 nisan tarihli yazısın Fatmagül’ün Suçu Ne dizisini yayınlayacak kanal 7’yi “Allah’ım, günah yazma... ister yaz, ister yazma” başlığıyla eleştirerek başlıyor. Köse dizinin tecavüz sahneleriyle meşhur olduğunu iddia ederek sözlerine şöyle devam ediyor: “Şimdi sormak lazım: Acaba o diziyi hangi “toplumsal sorumluluk” gereği transfer ettiler? Dizinin, “dini, ahlaki ve manevi değerlere saygılı” hangi yönleri var? Reyting ya da para için bu da yapılır mı? “. Köse, kadına yönelik şiddettin sorumlusu olarak kadınların ahlaksızlığını görüyor olacak ki dizinin asıl önemli noktasını teşkil eden, Fatmagül’ün politik mücadelesine değinmiyor bile.

İlker Eraslan

günlüğü

Bu hafta Tekirdağ Çorlu’da görme ve zihinsel engelli 16 yaşındaki kız çocuğu ile 20 yaşındaki ağabeyine tecavüz edilmesi üzerine TT olan başlıklar arasında #TecavüzüGizlemeSusma vardı: @meriicnazz #TecavüzüGizlemeSusma Kızına kapalı giyinmeyi öğretme oğluna tecavüz etmemeyi öğret

1 Mayıs’ta Taksime Emekçilerin girişini engellemk için Galata Köprüsü’nü kaldırarak, trafiğe kapadılar.

Barış sürecinde “vatandaşlık” - 2 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Türk’e “ulus” Kürt’e milliyet bahşeden Güler’in sosyolojik(!) belirlemelerine bir göz atalım. Ulus nedir? Millet nedir? Milliyet nedir? İlk baskısı 1945’te yapılan Türk Dil Kurumu’nun(TDK) dokuzuncu baskısında “ulus”un tanımı olarak “millet” kavramını karşımızda buluyoruz. Arapça kökenli millet kavramının tanımı şöyle yapılmaktadır.:”1. Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan; aralarında dil, tarih,duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus: (…) Her ne kadar “ulus” kavramı “millet” ile eşanlamlı olsa da ulus

ve millet kavramları arasında şöyle bir farklılık vardır: Ulus daha çok burjuva devrimleriyle ortaya çıkan “toplulukların merkezileşmesi”ne koşut olarak doğmuştur ve “action” kavramının Türkçe karşılığı olarak kullanılmaktadır ve bağrında “seküler” bir anlam taşır. Esasen millet kavramı da aynı anlama gelmekle beraber, bir anlamda bu kavramın içindeki sır, doğu toplumlarının sekülerleşememişliğini bağrında taşır ve temelini de “ümmet” kavramından alır. Bu nedenle “millet” kavramı yerine “ulus” kavramı “nation” kavramının ruhuna daha uygundur. Bu ayrım TDK sözlüğünde yoktur. Sözlükteki “milliyet” kavramının tanımına gelince “1. Millete özgü olma durumu veya milli olma durumu, ulusallık: (…)2. Bağlı bulunan millet, tabiiyet: (…) Görüldüğü üzere Güler Türk’ü “ulus” , Kürdü bu ulusa tabii olan “milliyet” olarak tanımlamaktadır.

Dil duygu ve ülkü birliği olmayan ortak tarihlerinin yanı sıra farklı tarihlere sahip olan, gelenek görenek birliği değil fakat benzeriği ve ortaklığı olan iki( ve daha fazla) ayrı topluluk nasıl oluyor da aynı ulus/ millet kavramına sığdırılabiliyor? Üstelik birine Türk Ulusu ötekine Kürt “alt-kültür” kimliği bahşederek milliyet derecesini layık görüp kategorileştirmeye dolayısı ile “etnik kast” sistemi oluşturmaya yelteniyor Güler… Güler’in bu çok bilimsel kastı tanımlamasına göre “etnik türk” dahil kürt, arap Pomak, laz, Çerkez, ermeni, rum, Çingene vb. “herkes” türk ulusundanadır türk ulusunun bir parçasıdır. Ancak nasıl parça iseler “resmi azınlıklar” hariç, hiçbir “hakları” yok, “hukukları” yoktur. Gülergillerin tanımına göre bu “Atatürk Milliyetçiliği”dir! Öylemi gerçekten. İyisimi Mustafa Kemal’in “millet” tanımını Güler yerine bizzat

kendisinden öğrenelim. Afet İnan, M. Kemal Atatürk’ün notlarını içeren “vatandaş için medeni bilgiler” kitabında M. Kemal ulus/milleti şöyle tarif ediyor: türk milletinin oluşumunda etkili olan “tabii ve tarihi vakialar” arasında siyasi varlıkta brlik dil birliği, yurt birliği, ırk ve menşe birliği tarihi karabet (yakınlık, hısımlık, akrabalık) ahlaki karabet sayılmaktadır. Açıkaması bu tarife bakınca, Güler’in kendine iftira ettiği kendi tanımından daha “demokrat” olduğunu söylemek gereliyor insanın içinden. En azından Güler(ler)’in tanımında “ırk ve menşe” garabeti(!) aranmamaktadır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli

@cArsi_1982 #TecavüzüGizlemeSusma SUSMA SUÇA ORTAK OLMA @cehennem1980 #TecavüzüGizlemeSusma “HAYIR” her dilde olumsuz bir cevaptır...” Kendisi de İstiyordu diye bir savunma yoktur! @QueenFB1907 Türkiye ve Dünyada yasanan bu rezillige lütfen sessiz kalmayn hukuk sistemi bu konuda Rezalet ve Adaletsiz zaten #TecavüzüGizlemeSusma “Bugün 24 Nisan” da bu hafta TT’de yer alan başlıklar arsındaydı: @mesutbahtiyar denilecek çok bir şey yok ama maksat safımız belli olsun. zalimin küfründen korkmamak lazım. bugün #24nisan ne doluyorsunuz? @ferhatttunc Pari louys / Sodıro Xer / Rojbaş / Günaydın herkese. Bugün 24 Nisan, İttihatçı çetelerin Ermeni soykırımını başlattıkları karagünün yıldönümü @HuseyinAygun62 Bugün 24 Nisan. Ermeni halkının başına gelen Büyük Felaket’in 98. yıldönümü. Onlar öldürüldü, sürüldü, yok oldu.


18 KULTUR-SANAT

3 Mayıs 2013

Bu sefer oyunu bozabilecek mi?

Uzun bir süredir merakla beklenen Tatar Ramazan dizisi 26 Nisan Cuma günü yayınlanan ilk bölümüyle seyirciyle buluştu. Dizi, 1990 yılında 2 bölüm halinde yayınlanan ve başrolündeki Kadir İnanır’ın performansıyla unutulmaz klasikler arasına giren “Tatar Ramazan” filminin serbest bir uyarlaması olarak karşımıza geliyor. Çocuklar Yönetmen: Aida Begic Oyuncular: Bojan Navojec, Mario Knezovic tür: Dram

90’lı yıllarda BosnaHersek’te yaşanan savaşın izinden giden film, anne ve babasını savaşta kaybetmiş iki kardeşin hikayesini anlatıyor.

Yük Yönetmen: Erden Kıral Oyuncular: Tülin Özen, Nadir Sarıbacak Tür: Dram İSTANBUL SERKAN ATAK

ve mazlumların hakkını yiyenlere karşı bu mücadelesini devam ettirTatar Ramazan “Benim mesini konu alır. Sevdiği kadınla adım Tatar Ramazan, ben evlenme hayali kuran, beladan uzak bu oyunu bozarım” ve bunun gibi durmaya çalışan Ramazan’ı 700 bir çok unutulmaz repliğiyle sine- kasaba, 70 vilayet, 7 düvelde nam ma tarihine geçmiş bir film olarak salan kahraman haline getiren şeyhatırlanıyor. Ancak filmin sine- de her koşulda bu ilkeli ve ahlaklı maseverler açısından önemi daha tutumu olur. derin. Çünkü Tatar Ramazan’ı özellikle sansürsüz izleyenler açısından Müzikler Ahmet Kaya’dan önemli yapan; haksızlığa, adaletsiz- Film aynı zamanda Ahmet Kaya’nın liğe ve zorbalığa karşı devleti karşı- unutulmaz müzikleri ile de hafızasına almayı göze alarak mücadele lara kazınır. İdam edilen Hüseyin’in eden bir anti- kahraman olması. ardından kendi sesinden “Hüseyin kurban olam kara kaşına, düşman Tatar Ramazan Efsanesi bakmadı ki gözüm yaşına” ağıtı filKerim Korcan’ın 9 hikayesinden min en duygusal anlarından birini uyarlanan Tatar Ramazan filmi, oluşturur. Dönemin önemli oyuntoprak ağasına karşı geldiği için cularından oluşan güçlü kadrosu ve bir cinayet işlemek durumunda Kadir İnanır’ın unutulmaz oyuncukalan Tatar Ramazan’ın hapisha- luğu filmin hikayesinin etkisini artnede kumar oynatan, esrar satan rtıran en önemli etken olur. Filmin

büyük kısmının hapishanede geçmesine rağmen 2. Dünya savaşının yokluk yıllarının ve dönemin politik atmosferinin etkisi her zaman hissedilir. Duygusal Tatar Ramazan Tatar Ramazan filminde aynı zamanda unutulmaz bir aşk hikayeside vardır. Birbirleri için bir çok fedakarlık yapmayı göze alan iki sevgilinin hikayesi Tatar Ramazan’ı daha çok sevmemizi sağlar. Orjinalinden uyarlanan dizi karşımıza biraz bu hikayenin parlatıldığı bir anlatımla geliyor. 2 saatlik bir filmin en az 13 bölüm halinde ekrana aktarılması bunu zorunlu hale getirsede asıl hikayenin törpülendiğini farketmemek elde değil. Tatar Ramazan olarak karşımıza çıkan Bülent İnal oyunculuk olarak Kadir İnanır’ın performansına yaklaşama-

sa bile Ahmet Mekin, Nur Sürer gibi usta oyuncuların performansı ile çok da sırıtmıyor. Keşanlı Ali’den Ders Alınmalı Çağan Irmak faktörüne rağmen bir başka anti-kahraman Keşanlı Ali dizisinin başına gelenler umarız yapımcılar açısından bir ders olmuştur. Çünkü asıl hikayenin törpülenip içine duygusal bir sos katılması dizinin tutmasında fazla bir etken olmuyor. Tatar Ramazan filmi Cumhuriyet gazetesinin manşetleri ile açılırken, dizi samanlıktaki kahramanlarımızın evlilik planları ile açılmayı ihmal etmiyor. Ancak Tatar Ramazan efsaneleştiren “İnsan bunca zulüm, bunca haksızlık görürde rahat yatabilir mi? O zaman ben de ortaya fırlarım ve adama dur derim” mantığıydı. Umarız dizi de bu mantığı sürdürmeyi başarabilir.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi açılıyor

Öykü Günleri Chavez anısına yapılıyor

Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen “Uluslararası Ankara Öykü Günleri” Venezuela’nın Mart ayında vefat eden sosyalist devlet başkanı Hugo Chavez anısına gerçekleştirilecek. Farklı ülkelerden 50’yi aşkın yazar, eleştirmen ve yayıncının kitapseverlerle buluşacağı Uluslararası Ankara Öykü Günlerinde, yazarlar tarafından 30’un üzerinde öykü seslendirilecek, çeşitli panel ve söyleşiler gerçekleştirilecek. Öykü günlerinin “onur ödülü” ise ‘Bitmeyen Aşk’ ve ‘Sonuncu Sonbahar’ kitaplarının yazarı Pınar Kür’e

HAFTANIN AJANDASI

verilecek. Etkinliğe, onur konuğu olarak ise Venezuela’dan Maria Alejandra Sanchez ile Juan Manuel Parada Serrano, Bulgaristan’dan Kristin Dimitrova, Rusya’dan Yelena Tverdislova ile Chingiz Guseyinov, KKTC’den Mehmet Kansu katılacak.Panel, söyleşi ve öykü saatlerinde yer alacak isimler arasında Füruzan, Pınar Kür, Özcan Karabulut, Mustafa Şerif Onaran, Ömer Türkeş, Emin Özdemir, Doğan Hızlan bulunuyor. 3 Mayıs’ta başlayan Uluslararası Ankara Öykü Günleri 5 Mayıs’a kadar Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, CerModern, Cafe Soul, Sanat Sokağı ve SUDEM olmak üzere beş ayrı mekanda öyküseverlerle buluşacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Hayata veda edişinin 59. yılı olan Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’da bulunan evi müze olarak hizmet vermeye başlıyor. Hayatı boyunca “Züğürt Yazar”, “Müflis Tacir” gibi sıfatlarla anılan ancak bu görüşün aksine tüm mal varlığını ve eserlerinin telif haklarını kimsesiz çocuklar adına Darüşşafaka’ya bırakan Sait Faik Abasıyanık’ın Burgazada’da bulunan evi Sait Faik Abasıyanık’ın sevenlerine açılacak. Darüşşafaka Cemiyeti’nin 2010 yılından bu yana sürdürdüğü restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından, ziyaretçilerine kapılarını açacak olan müzede: Türk hikâyeciliğinin önde gelen isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın pek çok hikâyesini kaleme aldığı evde, yazarın el yazması öyküleri ve fotoğraflarının da içinde bulunduğu kişisel eşyaları da yer alacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Senaristliğini ve yönetmenliğini Erden Kıral’ın üstlendiği film, zamanlar arasında geçiş yapan kurgusuyla üç insanın yaşadıklarını anlatıyor.

Acı Reçete Yönetmen: Steven Soderbergh Oyuncular: Rooney Mara, Channing Tatum Tür: Animasyon, Macera

Steven Soderbergh tarafından yönetilen film, mutlu hayatları bir yolsuzluk nedeniyle parçalanan bir aileyi merkezine alıyor.

Karadeniz Tiyatro Festivali başlıyor

Devlet Tiyatroları 14.Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali, Trabzon’da tiyatroseverlerle buluşacak. 7 ülkeden Tiyatro kumpanyalarının katılacağı festival 2 Mayıs - 15 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Çin, Yunanistan, Lübnan, Bulgaristan, Makedonya, Gürcistan ve Romanya’nın birer oyun sahneleyeceği, ev sahibi Devlet Tiyatroları’nın ise biri çocuk 3’ü yetişkin toplam 4 oyunla perde açacağı festival boyunca, çeşitli atölye çalışmaları, seminer ve belgesel gösterimleri gerçekleşecek. Ayrıca, festival boyunca, Atapark Haluk Ongan Sahnesi’nde “Devlet Tiyatrolarının 60. Yılında 60 Yerli Oyunun Dünya Prömiyeri “ isimli afiş sergisi tiyatroseverler tarafından gezilebilecek. 2 Mayıs Perşembe günü saat 14.00’te Meydan Parkındaki Açılış Töreni ile başlayacak festivalin açılışı “Bu da geçer ya hu” adlı oyunu ile yapılacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Kapital filminin galası

Cinayeti Gördüm – Blow Up

“We Will Rock You” Müzikali

İlk gösterimi İstanbul Film Festivali’nde yapılan Costa Gavras’ın son filmi Kapital’i gösterime girmeden önce izlemek isteyenler Nişantaşı City’s de yapılacak galayı 06 Nisan 2013 Cumartesi günü 21:30’da izleyebilecekler.

Büyük beğeni kazanan ilk Avrupa sanat filmi olma özelliği de taşıyan Cinayeti Gördüm, Antonioni’nin metafiziksel bir bilmeceyi andıran modern Londra hikayesi 4 Mayıs ve 22 Mayıs’ta Pera Müzesi’nde sinamaseverlerle buluşacak.

İngiltere ’de aralıksız 12 yıldır kapalı gişe oynayan ve bugüne kadar 13 milyondan fazla seyirciye ulaşan efsane rock grubu Queen müzikali ‘We Will Rock You’, 3-12 Mayıs tarihleri arasında Ülker Sport Arena’da gerçekleşecek.


19 TOPLUM

3 Mayıs 2013

GDO’lu ürünlere izin yok

HALKIN KÜRSÜSÜ

Bu hafta İstanbul’un Beyoğlu semtinde cam birsanatları atölyesi işleten Emrah Evin ile rını likteyiz. Baba mesleği olan cam sanatla tercih eden Emrah Evin, bizlere cam sanatla rının inceliklerini anlattı.

‘GDO’lu pirinç skandalı tartışıladursun, Biyogüvenlik Kurulu’ndan kritik bir karar geldi. Kurulduğu 2010 yılından beri 19 GDO’lu ürüne izin veren kurul, bu kez toplam 26 GDO’lu ürünün Türkiye’ye giriş yapmasına yönelik izin taleplerini oybirliği ile reddetti. Bu karar GDO’lu ürün tüketimi konusunda Türkiye’nin net tavrını gösterdi. yarın TOPLUM rıfat çapar

GDO’lu pirinç skandalının ardından Biyogüvenlik Kurulu kritik bir karara imza attı. 26 çeşit mısır ve şekerpancarının Türkiye’ye ithaline izin verilmedi. Reddedilen ürünler arasında Avrupa Birliği’nde kullanımı serbest olan yem amaçlı GDO’lu kolza ve şeker pancarı ile GDO’lu 22 mısır çeşidinin yakıt olarak kullanılmasına yönelik talep var. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi ve Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği

İktisadi İşletmesi’nin GDO’lu 3 kolza çeşidi ve Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi’nin genetiği değiştirilmiş 1 şekerpancarı çeşidinin yemlerde kullanılması talepleri, konuyla ilgili hazırlanan raporlar ve kamuoyu tepkileri dikkate alınarak reddedildi. Oybirliğiyle ret kararı çıktı Aynı toplantıda, Biyoetanol Üreticileri Derneği İktisadi İşletmesi’nin GDO’lu 22 mısır çeşidinin yakıt olarak kullanılmasına yönelik talebi de değerlendirildi. Söz konusu talep de konuyla ilgili

hazırlanan raporlar ve kamuoyu görüşleri dikkate alınarak oybirliği ile reddedildi. Böylece kurul, toplam 26 GDO’lu ürün çeşidinin Türkiye pazarına girmesine ‘onay vermemiş’ oldu. Kurulun aldığı bu kararlarla birlikte Türkiye pazarına girişine izin verilen ürün sayısı da 19’la sınırlı kaldı. Kurulun 26 GDO’lu ürünün kullanımına ret kararı verdiği toplantıda, GDO konusunda üniversite ve TÜBİTAK’a çalışma yapması için çağrıda bulunma kararı da alındı.

GDO’lu yem niye önemli? GDO’nun yoğun olarak kullanıldığı mısır ve soya yem olarak et ve yumurta tavuklarında, balıklarda ve ineklerde kullanılıyor. Mısır, süt ineklerinin yemlerinde yüzde 10-20 oranında yer alırken, soya ise inek yemlerinde yüzde 10’dan daha az bulunuyor. GDO’lu ürünlerin yem olarak kullanılması, insan sağlığı açısından da önem arz ediyor.

Alzheimer hastalığına çare aranıyor Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Cansev’in de dahil olduğu TÜBİTAKSlovenya Araştırma Kurumu (ARRS) ortak araştırma projesiyle, Alzheimer hastalığına çare aranıyor. Projede TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nden Dr. Ahmet Baykal yürütücü, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Mehmet Cansev ve University of Ljubljana’dan Prof. Dr. Damjan Glavac araştırmacı, Acıba-

dem Üniversitesi’nden Prof. Dr. İsmail Hakkı Ulus’un danışman olarak yer alıyor. Proje kapsamında, Amerika’daki bir deney hayvanı merkezinde, genetiği değiştirilmek suretiyle Alzheimer hastası yapılmış 5XFAD fare modeli kullanılarak beyindeki genetik ve proteomik değişikliklerin incelenmesine başlandı. Bu sayede Alzheimer hastalığının beyinde oluşturduğu patoloji daha iyi anlaşılarak hastalığa yönelik tedavi geliştirme çabalarına yeni bir boyut eklenmesinin mümkün olacağı savunuldu. YARIN TOPLUM

Özel hastane ücreti katlandı Meclis’e sunulan Varlık Barışı Tasarısı özel hastaneler ve üniversite hastanelerinde tedavi olan hastadan iki katı fark ücreti alınmasının da yolunu açıyor Özel ve üniversite hastanelerinde tedavi olan hastalardan iki katı fark ücreti alınmasının yolu açılıyor. Meclis’e sunulan torba tasarıda 18 yaşını doldurmayan çocuklar da genel sağlık sigortası kapsamına alınıyor. Meclis’e sunulan Varlık

Barışı Tasarısı özel hastaneler ve üniversite hastanelerinde tedavi olan hastadan iki katı fark ücreti alınmasının da yolunu açıyor. Hükümetin bir süredir hazırlıklarını sürdürdüğü Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hastaları üzecek düzenlemeleri de beraberinde getiriyor. YARIN TOPLUM

Sokak çocuklarına çürük bina Ankara’da Milli Piyango İdaresi, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliği ile sokak çocukları için yapılmak istenen ve 6 yıldır bitirilmeyen binanın depreme dayanıksız olduğu ortaya çıktı. Sokak çocukları için yapılacak bina 6 yılda bitirilemedi ve Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Devir işleminin ardından ise binanın depreme dayanıksız olduğu ortaya çıktı. Milli Piyango İdaresi (MPİ), Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliği ile sokakta yaşayan çocuklarla madde bağımlısı çocuklar için 2006’da rehabilitasyon merkezi inşaatına başlandı. Sözleşmeye göre 2007 yazında çocuklar merkeze kaydedilecekti. Ancak 5 yıl boyunca açılamayan bina Maliye Bakanı, Sağlık Bakanı ve Ankara Belediye Başkanı tarafından imzalanan protokolle Numune Hastanesi’ne devredildi. Binayı devralan hastane depreme dayanıklılık testi yaptırınca daha kurdelesi kesilmeyen binanın çürük olduğu ortaya çıktı. Dayanıklılık testi raporunda, yapılan tetkiklerde 2007 yılı Deprem Yönetmeliği hükümlerine uygun olmadığı” tespit edildi. YARIN TOPLUM

İnsanların hayallerini yaratıyorum

ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil rı Atölyesi. Cam atla Atölyemizin adı Cam Adam Cam San dan kolye, yüzük, sanatları ile ilgili ürünler satıyoruz. Cam birçok şeyi kenditabak, süs eşyaları, bardak, biblo vb. bu işi yapıyorum. miz imal edip satıyoruz. Ben 15 yıldır du. Şimdi ben ve Benden önceki üç kuşak bu işi yapıyor İlk önce mağaza kardeşim devraldık. Aile mesleği sonuçta. ra anladım ki bu sektöründe bir süre çalıştım. Daha son mesleği olan cam işe ait değilim. Bunu anlayınca aile çalışıyoruz. Biri sanatlarına geçtim. Bu dükkanda üç kişi de kardeşim olur. Üç şubemiz var. İşinizin iyi tarafları nelerdir? seviyorum. Bir Sevdiğim işi yapıyorum. Yaptığım işi çok para kazanıyorum. bakıma hizmet de yapıyorum. Hem de kendim bir şeyler Ailemden aldığım bilgilerin üzerine iş aynı zamanda. koyup paylaşıyorum. İncelik isteyen bir Hassasiyet ister, sabır ister. İşinizin kötü tarafları neler? gerekiyor. İş sıHassas bir iş olduğu için dikkat etmek l bir tasarım Öze var. rasında elini, gözünü yakma riskin m. oru İnsanların istendiği zaman daha çok emek sarf ediy n bir çalışma temkafasındaki hayalleri yaratıyorum. Uzu um. Profesyonel posu var. Günde yaklaşık 12 saat çalışıyor yaparken amatör bir iş yapıyoruz aynı zamanda. Bu işi z. ruhumuzu korumaya özen gösteriyoru değil. İstiklal işlek çok k Dükkanın bulunduğu soka İleride bu da k. Caddesi’nde olsaydı daha çok iş yapardı olur belki. Sermaye istiyor biraz da. Son olarak neler söylemek istersiniz? işi yapmak isteBu iş sanıldığı gibi kolay bir iş değil. Bu arı gerekiyor. yenler bu işle bütünleşmeleri, yaşamal

Hazırlayan Eda Derya Toper

01

Mayıs 1889

1977 01 Mayıs

1962 03 Mayıs 1985 04 Mayıs

İşçilerin birlik ve mücadele günü II. Enternasyonal, 1 Mayıs’ın, bütün dünyada işçilerin birlik ve mücadele günü olmasını kararlaştırdı. 1 Mayıs Katliamı DİSK tarafından Taksim Meydanı’nda düzenlenen 1 Mayıs mitingine 500 bine yakın işçi, emekçi katılmıştı. Intercontinental Oteli’nden kalabalığın üzerine ateş açıldı. Silah sesleri dinmeden polis panzerleri sirenlerini çalarak topluluğun üzerine yürüdü. Birkaç kişi kurşun yarasıyla ya da panzer altında kalarak, ama çoğu çıkan panik sırasında ezilerek 37 kişi hayatını kaybetti. İşsizler Başbakanlık’a yürüdü Ankara’da çıplak ayakla yürüyen işsizler Başbakan İsmet İnönü’nün istifasını istediler. Fikri Sönmez hayatını kaybetti Fatsa eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez, Fatsa Devrimci Yol davası’ndan tutuklu olarak kaldığı Amasya askeri cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucunda öldü.


Silinebilir dövme mürekkebi Bu mürekkep, suda çözünür pigmentlerin suda çözünmeyen polimerlerin içine konularak üretiliyor. Küçük polimer boncuk bozulmadığı sürece mürekkep görünür halde

kalıyor. Dövmenin silinmesi sürecinde lazer eğer bu küçük boncukları kırarsa çözünür mürekkep, vücut tarafından tekrar işleniyor ve kayboluyor. YARIn toplum

Mars’a yerleşecek gönüllüler aranıyor

Mars One örgütünün projesi ile Mars’ta bir koloni kurulacak. Gidecek kişilere 8 yıl eğitim verilcek. Ve ilk ekip yerleştikten sonra iki yılda bir insan gönderilecek. Mars’a giden kişilerin ailesine düzenli olarak maddi yardım yapılacak. Mars’a giden kişiler ise tekrar Dünya’ya geri dönemeyecek. Şu ana kadar 20 bin başvuru yapıldı. istanbul ufuk alp

Koreli bir bilgisayar şirketi 70 inçlik tam fonksiyonel bir PC yaptı ve bu bilgisayar dünyanın en büyük bilgisayarı oldu. Bu monitör, ticari amaçla kullanılmak üzere yapıldı. Hem dokunmatik ekran hem de standart LCD modeli olarak satışa sunulacak.

Merkezi Hollanda’da bulunan “Mars One” örgütünün, 2023’te Mars’ta kurmayı planladığı kolonide yaşamak için şimdiye kadar 20 binden fazla kişinin başvuruda bulunduğu bildirildi. Kar amacı gütmeyen örgüt tarafından yapılan açıklamada, bir hafta gibi kısa bir süre içinde 100 farklı ülkeden astronot adaylarının projeye katılmak için başvurduğu belirtildi Geri dönüş olmayacak Mars’a yerleşmek isteyen adayların 68 TL’ye tekabül eden bir ücret ödemesi gerekiyor. Mars’a gidilmesi için gereken trilyonların başvuru için ödenen ücret ile karşılanması bekleniyor. Ayrıca Mars’a gidecek kişilere herhangi bir ücret ödenmeyecek. Yaşaması gereken herşey örgüt tarafından sağlanacak ve Mars’a yerleşen kişilerin ailelerine Dünya’da maddi yardım yapılacak. Hal böyle olunca işsizliğin iyice kavurduğu kişiler çok ağırlıkta olarak bir hafta içinde 20 bin başvuru gerçekleşti. Umudunu yitirmiş kişiler için bir umut oldu. Şimdiden bu kadar yüksek kişinin başvurması insanların ne kadar zor durumda olduğunn bir göstergesi oluyor.

Televizyon programı olarak yayınlanacak Örgüt yetkilileri, sadece Çin’den 600 kişinin projeye katılmak istediğini söyledi. Önce başvuru ücretini ödeyen astronot adayları, daha sonra kendilerini tanıtmak için hazırladıkları 1 dakikalık videoyu Mars One örgütünün internet sitesine yüklüyor. Örgütün 24 astronot adayının seçileceği 2 yıllık eleme süreci, reality şov olarak televizyondan yayınlanacak. İsteyenler, geleceğin Marslıları için oy verebilecek.

8 yıl eğitim alacaklar Seçilmeyi başaran adaylar, dörder kişilik gruplara ayrılacak ve Mars’taki yaşam koşullarına alışmaları için 8 yıllık bir eğitimden geçirilecek. Kısıtlı hareket alanında yaşamayı öğrenecek astronotlar, elektronik araçların tamiri ve tıbbi müdahaleler konusunda da eğitim görecek. 2023’de gidecekler Kızıl gezegene Nisan 2023’te gidecek ilk ekip, yine halk oylaması ile belirlenecek. Diğer 5 grubun da 2 yıl arayla

18SORU

Mars’a gidip yerleşmesi öngörülüyor. Mars One, 2016’dan itibaren Mars’a uydular, yaşam üniteleri, araçlar, yedek parçalar göndermeye başlayacak. Sadece ilk ekibin Mars’a gönderilmesi 6 milyar dolara mal olacak. Örgüt, 18 yaşından büyük, en az 1,57 metre boyunda, meraklı, yaratıcı, güçlüklerin üstesinden gelebilecek, çevresindekilerle sağlıklı ilişkiler kurabilen herkesin başvurabileceğini açıklamıştı. Başvuru için en önemli koşul ise astronotların dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmayı kabul etmesi.

15 cm’lik insan iskeleti

yakup teker

Öğrenci - bursa

Fenerbahçe kupaya veda etti 1. En sevdiğiniz erdem? Kendin olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Anlayışlı olmak 3. Mutluluk nedir? Sevdiklerinle birlikte olmak 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiklerinden ayrı düşmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Ani çıkışlar 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İkiyüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Dedikodu 8. En sevmediğiniz kişiler? Irkçı ve homofobikler 9. En sevdiğiniz iş? Radyo dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Neyzen teyfik 11. En sevdiğiniz yazar? Emile Zola 12. Kahramanınız? Erhan Abim 13. Kadın kahramanınız? Benazir Butto 14. En sevdiğiniz çiçek? Leylak 15. En sevdiğiniz renk? Kırmızı 16. En sevdiğiniz yemek? Kuzu çevirme 17. En sevdiğiniz düstur? Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol 18. En sevdiğiniz söz? Aşkın cinsiyeti olmaz, tanrının bir cinsiyete sahip olmadığı gibi

70 inçlik LCD monitör

Fenerbahçe, Lizbon’da UEFA Avrupa Kupası’nın yarı finalinde rövanş maçını Benfica ile oynadı. 2 Mayıs’ta oynanan maç 3-1 Benfica galibiyeti ile sona erdi. Eğer bir gol daha az atmış olsaydı Benfica, Fenerbahçe finale yükselebilecekti. Yarı final de dahil olmak üzere Fenerbahçe tüm varlığını ortaya koyarak kupayı almak için mücadele etti. Tarihinde ilk kez Avrupa Kupası’na bu kadar yaklaşmış olan sarı lacivertliler finale çok yaklaşmışlardı. Fakat yarı finalden öteye gitmeyi bu sefer başaramadılar. YARIn toplum

10 yıl önce bulunan “Ata” adındaki 15 cm’lik iskeletin önceleri maymun olabileceği düşünülüyordu fakat şimdi bilim adamları, bu esrarengiz iskeletin mutasyona uğramış bir insan iskeleti olabileceği üzerinde duruyor. Yıllar öncesinde mumyalanarak saklanmış olan bu iskeletin insan iskeleti olduğu üzerinde emin olan bilim adamları da bulunuyor. Oscar Munoz bulduğu iskelette 9 kaburga kemiği olduğunu ifade etti. Bir bez parçasının içinde bulduğu iskeletin ne olduğu konusunda o da oldukça meraklı. Konuyla ilgili açıklama yapan Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Kök Hücre Biyolojisi Bölümü Yöneticisi Gary Nolan ise açıklamasında, ‘Bu iskeletin kesinlikle maymun olmadığını söyleyebilirim. Bu bir insan. 6 ya da 8 yaşına kadar yaşamış olmalı’ dedi. YARIn toplum

Döndürülebilen lambalar Tasarımcı Joel Hesselgren; odanızın içeriğine göre herhangi bir yöne döndürülebilen ışıklandırma konsepti tasarladı. Bu iki konseptte de lambalar birbirinden farklı yönlere doğru çevrilerek değişik ve ilginç ışıklandırma şekilleri elde edilebiliyor.

Kedinin kanatları çıktı

Çin’de bir kedinin kanatları çıktı. Gelişmiş kemiklere sahip olan kanatlar iki küçük çıkıntı olarak başlamalarına rağmen çabucak büyüdüler. Şimdi 10 cm boyundalar. Doktorlar, bu kanatların bir gen mutasyonundan dolayı oluştuğunu düşünüyorlar.

Ördeklerin tesadüfü

Marmara turuncu oldu

Kadir Aksoy, yamaç paraşütüyle uçarken Marmara’da denizin renginin turuncu hale dönmüş halini görüp bunu görüntüledi. Bunun ’Red Tide’ olarak adlandırılan mevsimsel bir reaksiyon olayı olduğu ve yılda birkaç kez yaşandığı öğrenildi. Red Tide genellikle ilkbahar ayları sonu veya yaz aylarında görülüyor. Çoğunlukla bazı canlı türlerinin zaman zaman oluşturduğu sürüler tarafından oluşuyor. Bu sürüler suya kırmızı bir renk veren toksin salgılıyorlar. Bu toksinlerin yoğunluğuna göre su renk değiştiriyor. YARIn toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.