Güzel günlerin habercisi...
8 Mayıs 2013 Çarşamba Sayı: 83 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Artık Taksim’e çıkmak için şampiyon olmak gerekiyor
Herkese Galatasaraylılara yasak serbest Polis Genç-Der ve Lise-Der’in birlikte yaptığı 6 Mayıs Yürüyüşü’ne gaz ve copla saldırdı.
Polisin attığı gaz hayatı olumsuz etkiliyor. İstiklal’e gitmek artık gaz yemeyi göze almak demek.
Hey Tekstil işçileri her hafta yaptıkları yürüyüşü Dilan’a adamışlardı, işçileri Taksim’de tazyikli su karşıladı.
TKP üyeleri polis saldırısına karşın barikatı aşarak Denizler için İstiklal’den Taksim’e yürümeyi başardı.
Meydanlar yasaklandı
Taraftara iltimas
İstanbul Valiliği merkezi yerlerde açıklama yapmayı keyfi olarak yasakladı. Taksim de resmen kuşatma altında. Polis her eyleme gaz ve suyla saldırırken bölgede gündelik hayatı durduruyor.
Galatasaray’ın, Süper Lig’in 32. haftasında Sivasspor’u 4-2 yenerek 19. şampiyonluğunu almasıyla taraftarın Taksim’e çıkması bir oldu. Polis herkese yaptığının aksine taraftara dokunmadı. güncel 3
Cem Kaptanoğlu artık Yarın’da yazıyor
Polis, kullandığı biber gazının etkisini arttırdı. Gazın kimyasal etkilerini hiçe sayarak vatandaşlara yakın mesafeden gaz sıktı.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim dalı Başkanı Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu köşe yazılarıyla Yarın okurlarıyla buluşuyor. Güncel politikayı kendi alanından tuttuğu mercekle derinlemesine analiz eden Kaptanoğlu’nun yazılarını gazetemizden okuyabilirsiniz.
8
Hakan Öztürk Aklın Yolu İşçiler Galatasaray’a eşit olacak
Sibel Uzun Uyanış Taksim Yasası
4
5
Gülsüm Kav Ana Fikir Rerere, rarara, Taksim çok yaşa
6
Gün Çağ Aydın Prizma AKP Hükümeti çukura düştü
7
02
TOPLUM 8 Mayıs 2013
Milas’ta Roma eserleri bulundu
Milas Jandarma Komutanlığı, müze yetkilileriyle toprak kapların çıkarıldığı düşünülen Damlıboğaz köyünde iş makinesi ile kazı yaptı. Kazı sonucunda 1 metre derinlikte taban mozaiğine rastlandı. Mozaiğin Roma dönemine ait olduğu anlaşıldı. Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, bulunanların Zeugma değerinde olabilecek nitelikte olduğunu söyledi. Bölgedeki kaçak tarihi eser kazılarını önlemeye çalıştıklarını vurgulayan Atçı, bu konuda istihbari ve operasyonel faaliyetleri arttırarak devam edeceklerini kaydetti. Alçı, kültürel değerlerin, kaçak kazıcılar tarafından tahrip edilmemesi için çalışacaklarını belirtti. YARIN toplum
Nükleer tehlike Sinop’ta
Başbakan Erdoğan, Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral için anlaşmayı imzaladı. Böylece Akkuyu’nun ardından ikinci nükleer santral kesinleşmiş oldu. Erdoğan Japonlarla anlaşma yapılmasını “Çevre duyarlılıkları yüksek” diyerek açıklamaya çalıştı. Nükleer santral yapımına karşı Sinop’tan tepki ise gecikmedi. Toplum sanem deniz kural
Siber suçlarda kameraya dikkat Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ekipleri, siber saldırıları önleme ve izleme çalışmaları sırasında, özellikle çocukların oynadığı bazı bilgisayar oyunlarının, siber suçlular tarafından yem olarak kullanılabildiğini belirledi. İnternet bağlantılı bazı oyunlar oynanırken, kullanıcının bilgisayar kamerası açılabiliyor. Oyun oynayan kişi farkında olmadan açılan bilgisayar kamerası, bulunduğu noktadan saldırganlara görüntü aktarımını sağlıyor. Yetkililer, gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı bilgisayarlardan internet bağlantılı oyunlar oynanmaması konusunda uyarılarda bulundu. YARIN toplum
ifadesini kullanarak, nükleer teh- tepkisinin sürdüğü biliniyor. Ayrılikenin boyutlarını bile bile bu işe ca, yaşananlar gösteriyor ki, nükleer santrallerin tehlikeli olması için Türkiye, tüm dünyada fela- girdiğini itiraf etmiş oldu. sadece deprem olması gerekmiyor. ketlere neden olan ve giderek vazgeçilme aşamasına gelinen Çernobil faciası buna bir örnek. En nükleer enerji kullanımından geri JAPONYA’YI SEÇTİK, güvenli denilen nükleer santral bile adım atmayan tavrını sürdürüyor. ÇÜNKÜ ÇEVRECİLER! risk taşıyor. İlk nükleer santral yapımına baş- Nükleer santrale karşı tepkileri lanan Mersin Akkuyu’da yıllardan de hesap eden Erdoğan; “Sinop’ta DÜNYA NÜKLEERDEN VAZGEÇİYOR beri yapılan eylemler ve defalarca nükleer santrali Japonya’yla yapa- Dünya genelinde Türkiye gibi kez alınan yürütmeyi durdurma ka- cağız. Çünkü onlar depreme karşı birkaç ülke dışında artık nükleer rarlarına rağmen nükleer santralin tecrübe sahibi. Çevre duyarlılığı da santrale yatırım yapan ülkenin çok yüksek” şeklinde konuşarak, kalmadığı biliniyor. Dünya geneyapımı şu an sürmekte. Japonlarla imzalanan anlaşma yapılacak eylemlere şimdiden hazır linde üretimde olan 435 nükleer sonrasında Türkiye’nin ikinci nük- bir yanıt verdi. Oysa Japonya’nın, güç santrali bulunuyor. Bunlar leer santralinin ise Sinop’ta yapı- henüz 2 yıl önce yaşadığı Fukuşima ağırlıklı olarak ABD’de yer alıyor. lacağı kesinleşmiş oldu. Erdoğan, nükleer felaketinin ardından nük- Bu santrallerin neredeyse tamamı, geçtiğimiz gün imzalanan anlaşma leerden vazgeçtiği, kapanmayan yarattıkları tehlike nedeniyle 2030 yaptığı konuşmada “Uçak düşebi- yalnızca 2 nükleer santral kaldığı, yılına kadar çalışmalarını durduralir diye uçağa binmeyecek miyiz?” bunların da kapanması için halkın rak tamamen kapanacak.
Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santrale karşı Sinop halkı ise tepki göstermekte gecikmedi. Sinop Çevre Platformu tarafından yapılan açıklamada şunlar ifade edildi: “Yaklaşık 22 milyar dolar maliyetle yapılacağı belirtilen nükleer santralin inşaatının da 2017 yılında başlayacağı ilan edilmiştir. Yıllardan beri enerji açığımız var yalanıyla kamuoyunu yanıltarak nükleer enerjiye mecburuz havası yaratılmaktadır. Oysa bunun kocaman bir yalan olduğunu rakamlar açıkça göstermektedir.” Tüm tepkilere ve dünyadaki bunca olumsuz örneğe rağmen nükleer santral yapımında ısrarcı olan AKP hükümetinin bu tavrı karşısında daha çok eylemler yapılacak gibi görünüyor.
Kaçağın önü alınamıyor Yaşlanma kontrol edilebilecek mi?
Yapılan yeni bir araştırma sonucunda beynin fiziksel yaşlanmayı kontrol eden bölgesini tespit edildi. Bu buluşun, yaşlanmaya engel olmak için yapılabilecek müdahalelerin önünü açabileceği söylendi. Yaşlanmanın gelişme, üretim ve metabolizmayı düzenleyen hipotalamusta gerçekleştiği ortaya koyuldu. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, hipotalamustan beyne sinyal gönderen NF-kb molekülü engellenerek yaşlanmanın yavaşlatılabildiği belirtti. NFkb molekülü uyarılarak kas güçsüzleşmesi, deri buruşması, kemik erimeleri ve hafıza zayıflıkları azaltıldı. YARIN toplum
Yamyam bakteri bulundu
Araştırmacılar, tarihin en eski “yamyam organizma” örneğine ulaştı. Kanada’nın kıyı şeridindeki kaya oluşumunda, 1.9 milyar yıllık yamyam bakteri izine rastlandı. Araştırmacılar, bakteriler arasında yaşanan kimyasal tepkimeden dolayı dünyanın 1.9 milyar yıl önce çürük yumurta gibi koktuğunu belirtti. Profesör Braiser araştırma hakkında şu açıklamayı yaptı: “Dış beslenme, yemekten sonra vücudumuzda yaşanan tepkimelerle aynıdır. Midemizdeki bakteriler besinleri çözerler. Bilimsel bulgular, bu kimyasal tepkimenin 3.5 milyar yıl öncesine uzandığını gösteriyor.” YARIN toplum
Turizm ve Çevre Gönüllüleri Başkanı Filiz Ersan, Muğla’nın Marmaris İlçesi’nde, dünyaca ünlü Kızkumu’nun bulunduğu Orhaniye Köyü ve koyunun kaçak cenneti haline geldiğini söyledi. Ersan, “Kaçak iskeleler sudaki hareketliliği engellediğinden deniz kirleniyor. Kızkumu bitmek üzere” dedi. Ersan, Orhaniye Koyu’nda yeni yapılmakta olan izinsiz iskele ile inşaatını jandarma marifetiyle durdurduğunu açıkladı.
Muğla Özel İdare Genel Sekreterliği’ne yazdığı dilekçe ile de kaçak yapıların yıkılmasını isteyen Filiz Ersan, özellikle kaçak iskele sayısının her geçen gün fazlalaştığını belirtti. Ersan, “Orhaniye Körfezi, marinanın mevcudiyetiyle kirliliğe zaten müsait durumda. İskeleler, denizin oksijeninin önünü kesiyor. Deniz dibi biyoçeşitliliğini bozuyor. Doğa için tehlike açıkça ortada. Tüm ilgili birimlerin uyarılmasını ve harekete geçirilmesini istiyoruz” dedi. YARIN TOPLUM
Mavi Kart yönetmeliği çıktı
Tıbbi cihaz denetmenliği başlıyor Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Denetim Hizmetleri Başkanı Talip Uzun, yaptığı açıklamada, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Ürün Denetmenliği Yönetmeliği” ile artık yeni bir mesleğin tanımlandığını söyledi. Yeni uygulamayla şimdiki denetçilerin 3 yıl özel bir eğitim alıp denetim üzerine ihtisaslaşacaklarını vurgulayan Uzun, “Kariyer meslek diye tanımladığımız bu meslek gruplarındaki kişi-
lerin, ‘ürün denetmeni’ adı altında yeni bir meslekleri olacak” dedi. Talip Uzun, şöyle konuştu: “Denetmenler, bu ürünlerin üretim yerleri dahil, tüketiciye ulaştığı ana kadarki tüm süreçlerle ilgili denetim yapma yetkisine sahip olacak. Bir ürünle ilgili şikayet ya da güvensizlik durumu oluştuğunda, ürün kullanımı sonrasında yan etki bildirimi yapıldığında ilgili ürün hakkında denetim yapacaklar.” YARIN TOPLUM
Yurtdışında yaşayıp, yaşadıkları ülkenin vatandaşlığına geçmek isteyenlere, yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkacak olanlara verilen Mavi Kart’la ilgili yönerge yürürlüğe girdi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Türkiye’ye geldiği zaman birçok sorunla karşılaşan Mavi Kart’lıların, yeni kimlik numaraları ile büyük kolaylık sağlanmış olacak” dedi. Yönerge ile Mernis veri tabanında kayıtlı doğumla Türkiye vatandaşı olup da, çıkma izni almak suretiyle vatandaşlığını kaybeden kişilerin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası değiştirilmeksizin Mavi Kartlılar Kütüğü oluşturulacak. Mavi Kart’lıların doğum, evlenme, boşanma, evliliğin feshi ,evlat edinme ve ölüm gibi kayıtları da Mavi Kartlılar Kütüğü’ne kaydedilecek. Mavi Kart ile ilgili bilgiler elektronik ortamda tutulurken, Mavi Kart sahiplerinin iş ve işlemleri daha hızlı yapmalarına imkan sağlanacak. Ma v i Kart Kütüğü’ne kaydedilen “Mavi Kart”lar resmi kimlik kartı olarak kullanılabilecek. Mavi Kart ile ilgili yönergenin yayınlanması ile birlikte yurtdışında yaşayan ve vatandaşlıktan çıkmış olan 1 milyonu aşkın kişinin yararlanması bekleniyor. YARIN TOPLUM
GUNCEL
03
8 Mayıs 2013
Artık Taksim’e çıkmak için şampiyon olmak gerekiyor
Herkese yasak Galatasaraylılara serbest
Yıllardır çeşitli taleplerle eylemlerin yapıldığı Taksim Meydanı’nın siyasi içerikteki tüm eylemlere kapatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Taceddin Ural Adalet Bakanlığı Basın Müşaviri
Bizi ilgilendirmez
Taksim’in kapatılması kararı valinin ve iç işleri bakanlığının konusudur. Bu konu bizim alanımızın dışında kalıyor. Eğer siz yine de bizim bu konuyla ilgili bir şey söylememizi istiyorsanız bize bildirin. Hüseyin Çapkın İstanbul Emniyet Müdürü
Önemsiz
Denizleri anmak için Galatasaray’dan Taksime yürümek isteyen Genç-Der ve Lise-Der üyelerine polis biber gazıyla saldırdı.
Biz önemli olan konular ile ilgili zaten basın açıklaması yapıyoruz. Bu konuyla ilgili de bir basın açıklaması yapmadık. Bundan sonra gerekirse açıklama yaparız. Çağdaş Sinan Dağ Genç-Der İstanbul Temsilcisi
Teslim etmeyeceğiz Galatasaray’ın şampiyon olmasının ardından binlerce taraftar gece geç saatlere kadar Taksim Meydanı’nda kutlama yaptı.
Polisin attığı gaz bombası Taksimdeki esnafı ve halkı olumsuz etkiledi. Esnaf kepenklerini kapatmak zorunda kaldı.
Başbakan Erdoğan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu yaptıkları açıklamalarda Taksim ve Kadıköy gibi meydanlarda eylem, kutlama anma yapılmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Galatasaray’ın şampiyon olmasının ardından Taksim’de kutlama yapan taraftara müsaade eden polis meydan çevresinde yapılan eylemlere tazyikli su ve biber gazıyla saldırdı. istanbul yaşar aslan
1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasının engellenmesinin ardından Başbakan Erdoğan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu yaptıkları açıklamalarda Taksim ve Kadıköy gibi meydanlarda eylem, kutlama anma yapılmasına izin verilmeyeceğini söyledi. 5 Mayıs günü Galatasaray’ın şampiyon olmasının ardından geç saatlere kadar Taksim Meydanı’nda kutlama yapan taraftarlara müsaade edilmesinden bir gün sonra 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anmak
için Taksim ve İstiklal Caddesi’nde yapılmak istenen yürüyüşlere polis tazyikli su ve biber gazıyla saldırdı.
gellemek isteyen polis Galatasaray Lisesi’nin önünde barikat kurdu. Taksim Meydanı’na doğru yürüyüşe geçen Genç-Der ve Lise-Der üyelerine polis biber gazıyla saldırdı. 17:00’da Kolektif, Gençlik Muhalefeti, Genç-Sen, Liseli Genç Umut ve Dev-Lis’in bulunduğu grup Denizleri anmak için Galatasaray Lisesi’nden Dolmabahçe’ye yürümek istemesi üzerine polis tazyikli su ve biber gazıyla saldırdı. Birçok kişinin gözaltına alındığı eylemden çevredeki esnaf ve halkta etkilendi.
Taksim’deki eylemlere polis saldırdı 1 Mayıs günü polisin attığı gaz bombasının isabet etmesi üzerine kafatası kırılan ve yoğun bakıma kaldırılan Dilan Alp için 4 Mayıs günü Taksim’de eylem yapan HEY Tekstil işçilerine polis coplarla ve biber gazıyla saldırdı. 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı 41. yılında anmak Taraftara serbest öğrenciye yasak için saat 16:00’da Genç-Der ve Lise- Vali Hüseyin Avni Mutlu Taksim’de Der’in birlikte yaptığı yürüyüşü en- Galatasaray taraftarlarının gerçek-
leştirdiği şampiyonluk kutlamalarıyla ilgili ‘‘Galatasaray’ın şampiyonluğunun ardından taraftarlar Taksim’de kutlama yaptı. Olumsuzluklar yaşanmaması için de 1000 civarında polisimizi görevlendirdik ancak aldığımız tedbirler, bölgeye bir intikal olmamıştır. Taksim’e yakın bölgelerde maçı izleyen Galatasaray seyircisi 1-2 dakikalık mesafedeki Atatürk Anıtı etrafında bu sevinci kısa süre paylaşmışlardır. Bu 1 Mayısla aynı sepete konulmamalı’’ diyerek 1 Mayıs ve sonrasındaki polis saldırılarının meşru olduğunu söylemiş oldu.
Eylem yasağını Taksim’dekilere sorduk Taksim’de kestaneci Ebubekir Sezgin
Rehber Anen Ali
Gazdan esnaf ve halkta etkileniyor
Bu durum turistlerin gelişini azaltacaktır
1 Mayıs hepimizin bayramı güzel bir şekilde kutlanmalı. Polis sadece eylemcilere değil bize de gaz atmış oldu. Atılan gazlardan gözlerimiz yaşardı. Önceden burada eylemlerini yapıyorlardı. 5 yıldır burada kestaneciyim bu durum son dönemleri başladı. Burada bir çocuk bayıldı. Bu gaz sadece eylemcileri değil esnafları ve halkı da etkiliyor
Taksim turistik açıdan çok hassas bir yer etrafta bir çok otel var. Arap ülkelerindeki çatışmalardan kaçarak buraya gelenler bu kadar polisi ve attıkları gaz bombasını görünce korkuyorlar. Çoğu bir daha gelmeyeceğini söylüyor. Turistler Türkiye’yi kötü tanımış oluyorlar. Taksim’de böyle olaylar olmamalı bu turistlerin gelişini azaltacaktır.
Dondurmacı Zekeriya Çiğdem
Bankacı Aysel Aktaş
Dükkanlarımızı kapatıyoruz
İnsanlar düşüncelerini ifade edebilmeli
Burada olaylar çıkınca dükkanları kapatıyoruz. İşlerimiz kötü etkilenmiş oluyor. Esnaf ve Taksim’de gezen insanlar gaz bombalarından etkileniyor. İstiklal Caddesi’nde eylemlere izin verilmeli. Mesela geçen sene 1 Mayıs’a izin verilmişti ve çok güzel geçmişti. Bu 1 Mayısta biz dükkanımızı açamadık çünkü Taksim’e giden tüm yollar kapalıydı.
Taksime yürüyüş yasağı gelmesi doğru değil. İnsanlar rahat bir şekilde düşünceleri ifade etmeli. Eylemler polis tarafından engellenmesi yanlış. Atılan gaz bombalarından buradaki insanlar etkileniyor. Taksim inşaat halinde olması bence eylemlerin yapılmasına için engel değil. Bu insanların düşüncelerini söylemesini engellemek için bir kaçış yolu.
AKP’ye göre şampiyon takımın taraftarlarına, yılbaşını kutlayanlara Taksim serbest, emekçilere, devrimcilere yasak. Devrimciler Taksim’i kolay kazanmadı, kolay kolay burjuvaziye, onun polisine teslim etmeyecekler. Taksim’e çıkana kadar direnmeye devam edeceğiz. Sidar Kardoğan Lise-Der Genel Temsilcisi
Teşhir oldu
AKP’nin yasakçı ve sağcı eğilimi kendini iyice 1 Mayıs günü teşhir etti. Bu gün ise meydanlarda eylem yapılmasını yasaklayarak devrimcileri toplumdan uzaklaştırmaya çalışıyor unutmasın ki o meydanlar için bedel ödemiş devrimcilere o meydanları kapatamayacak. Filiz İncekara TTB Merkez Kurul Üyesi
Cinayete teşebbüs Dilan’ın üzerine doğrudan gaz bombası ile hedef alınmış. Zaten böyle olmasaydı beyin travması geçirmezdi. Gaz bombasının insana doğrudan hedef alınması hukuken suçtur. Gaz bombasının kullanımı bile insan haklarına aykırıdır. Direk nişan alması cinayete teşebbüstür. Mehmet Gördeğir Hey Tekstil İşçileri Temsilcisi
Bizim kızımız
15 aydır direnen babasının, bizlerin ekmek davasını savunmak için 1 Mayıs alanında idi. Dilan 15 aydır evine ekmek götüremeyen, bunun için direnen bir işçinin, bizim kızımızdır. Babasının, emeğin davasını sahiplenmesinden, işçi bayramına gitmesinden daha normal ne olabilir. Tek Yumruk Galatasaray Taraftar Grubu
Muhaliflere yasak
1 Mayıs´ta binlerce kapsül gaz bombası ve tonlarca su harcayarak çukura düşmemizi engelleyen İstanbul Valiliği Galatasarayımızın 19. şampiyonluğunun ardından Taksim´i dolduran taraftarlara müdahale etmedi. Başbakanın dediği gibi “AKP karşıtları” için alan kapatılmıştır. Fatih Polat Evrensel Genel Koordinatörü
İşçilere yasak
Bu bir kentin belli kesimlere açık belli kesimlere kapalı olması durumudur. Kent herkesindir. İşçiler de bir kentin değerlerini oluşturur. Sadece eylemlere kapatılması ile can güvenliğinden değil, politik sebeplerden olduğu anlaşıldı. Neval Kösedağı Öğrenci Kolektifi Temsilcisi
Anayasa ‘‘yürüyüş haktır’’ diyor 1 Mayıs 2013 itibariyle Taksim’de eylem yapmanın yasaklanmasının temel bir insan hakkı ihlalidir. Anayasaya göre ‘‘izinsiz gösteri’’ gibi kavram yoktur ve gösteri yapmak Anayasal bir haktır. Anayasanın 34. maddesinde ‘‘Herkes önceden izin almadan, silahsız, saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bu hak ancak milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlandırılabilir’’ ifadesi yer alıyor. Başbakan Erdoğan ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Taksim’de eylem yapılmasına izin vermeyeceğiz açıklamaları sonrasında polis son bir hafta içinde Taksim’de yapılan eylemlere saldırarak Anayasal bir hakkı çiğnemiş oldu.
AKP vermedi
Taksim’i bize AKP vermediği gibi AKP alamaz da. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin katledildiği, halkın tüm kesimlerinin haklarını talep ettiği ve aldığı alandır Taksim. Ben inanıyorum ki toplumsal muhalefet Taksim’i yeniden alacaktır. Aysel Gültekin Kurtuluş Yolunda Dev-Genç MK üyesi
Devam edeceğiz
Biz eylemlerimize devam edeceğiz. Biz bedel ödedik kolayca veremeyiz. 12 Mayıs’ta Taksim Platformu ile eylemlere başlayacağız. Biz devletin gösterdiği yerde eylem yapmayız, kendi irademizle eylem yapacağımız yeri seçeriz.
GUNCEL
04
8 Mayıs 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
İşçiler Galatasaray’a eşit olacak
Şaki, eşkıya, komünist, anarşist, terörist, yıkıcı, bölücü, ideolojik, politik ve final… Marjinal. Bunlara brifing veren zırtapoz strateji uzmanları ezberletmeden önce eminim bu lafı duymamışlardı dahi. Şimdi iyice akıllarında tuttular. Hangi konu geçerse mutlaka cümle içinde kullanıyorlar. Eğer marjinal diye suçlanmışsan, marjinalsindir. Kafanda gaz bombası patlatılmayı hak ettin. Her marjinal bir gün gaz bombasını tadacaktır. Boşuna çırpınma. Yaz bunu bütün sol partilerin, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların kapısına. Vur kırmızı boyayla çarpıyı duvarlarına. Aslına bakarsanız sol şehrin merkezine ulaşmıştı. Bilakis bu merkezde yani Taksim meydanında kutluyordu 1 Mayıs’ı. Tamam, bir politik hattı yoktu. Tamam, bir toplumsal harekete dönüşememişti. Tamam, bütün toplumun iyiliği adına konuşmak üzere silkinip ayağa kalkamamıştı. Solculuğu, yani sınıf siyasetini dahi, bir sol kimlik siyaseti gibi yapıyordu, ama yapıyordu. Bütün enerjisini solun en kimliğini yansıtan güne, yani 1 Mayıs’a hasretmişti. Sadece o bir gün, koskocaman sahneye çıkıyordu. Sadece o bir gün, işçi sınıfının taleplerini yere göğe yazıyordu. Sadece o bir gün, halkın uğultulu sesi her yerden işitiliyordu. Bu bile egemen sınıfları rahatsız etti. Bir güne bile dayanamadılar. Neden dayanamadılar, dayanamaz mıydılar? Dayanamazdılar. Aslında marjda gibi göstermeye çalıştıkları solun 1 Mayıs aracılığıyla bu kadar merkeze sokulabilmiş olmasından korkuyorlardı. 1 Mayıs, 8 Mart, eylemler derken sömürülenler ve ezilenler iyice merkeze girip çıkar hale gelmişlerdi. Barıştan sonra marja itmeye çalıştıkları insanlar şehrin merkezine iyice kayabilirdi. Bu nedenle dayanamadılar. Emekçileri beş yıl sonra Taksim’de düşünmek bile istemiyorlardı. Zaten merkezin ne yapılacağı Tayyip tarafından tayin edilmişti. Taksim Parkı’nın olduğu yere kışla ve dolayısıyla AVM yapılacaktı. AVM’lerin, finans kuruluşlarının, plazaların, nezih binaların olduğu merkezlerde işçi sınıfına artık yol verilmeyecekti. Ticaret olacak, siyaset olmayacaktı. İşçi sınıfı ille de siyaset diyorsa, o zaman şehrin merkezi olan Taksim’den, şehrin marjı olan Yenikapı kıyılarına sürülecekti. Şehrin marjında “ne halin varsa gör” denilecekti. Orada da yaramazlık yapmaya devam ederse Marmara Denizi’ne dökülmesi kolay olacaktı. Kafadaki buydu ama motor gibi yalan söylediler. “Çukurlara düşersiniz, burnunuz kanamasın” dediler. “Sebep tamamen duygusal” dediler. Ama olmadı. Sol direnerek oyunu bozdu. Gazı yedi, suyu yedi, kafası kırıldı ama direndi. En sonunda solun direnişine bir de Şampiyon Galatasaray’ın desteği geldi. Ligin bitimine iki hafta kala Sivasspor’u 4-2 yenerek şampiyonluğunu ilan eden Galatasaraylılar soluğu Taksim Meydanı’nda aldı. Çukurmuş, inşaatmış, polismiş vız gelip tırıs gitti onlara. Çukurlu ama polissiz ortamda gayet mutluydular. Yalancıların mumu dört golde söndü. Şimdi eşitlik istiyoruz. Eğer o anayasada bir kere bile eşitlik diye bir kelime geçiyorsa… Eğer o anayasada bir kere bile adalet geçiyorsa. Sadece maçı kazananlar değil… Ekmeğimizi, aşımızı kazanan emekçiler de çıkacak oraya. Vali değil işçiler mutlu olacak hakanozturk1871@gmail.com
Türkiye Başkanlık Sistemi’ni konuşuyor
Bitmek bilmeyen başkanlık sistemi AKP içindeki çatırtıları da artırıyor. Tek adam olmak isteyen Başbakan’a partisinden de itirazlar yükseliyordu. Şimdi ise başkanlık sistemi birçok siyasetçi ve öğretim görevlileri tarafından akademik olarak ele alınmaya, birçok üniversitede başkanlık sistemine dair konferanslar düzenlenmeye başlandı. İSTANBUL ibrahim keskin
Başkanlık sistemine dair söylemler bitmek bilmiyor. Siyasi partilerin dışında artık üniversiteler konferans konusu olarak gayet popüler olan “başkanlık sistemi”ni seçiyor. AKP’ye yakınlığı ile bilinen üniversitelerde yine aynı yakınlıkta akademisyenler başkanlık sistemini değerlendiriyor. Tek insan tek adam BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, başkanlık sistemiyle ilgili olarak Diyarbakır’da düzenlenen panele katıldı. Panelde: “Kürt sorununu çözüp tek insan, tek adam, yani burada Tayyip Erdoğan hedeflendiği için adam diyorum, onun diktasını kabul etme noktasında asla olmadık ve olmayacağız. Türkiye’deki bütün farklı kimliklerin ve inançların anayasal koruma altına alınması gerektiğini ve bütün farklılıkların kabulünü çok net bir şekilde ilk günden bugüne kadar savunduk, hala da savunmaya devam ediyoruz” dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Başkanlık sistemini bana sordular, tercihimin parlamenter
sistemden yana olduğunu beyan Türkiye’de iki başlılık hakim ettim. ‘Bunun arızalarını gideririz. Kırşehir’de düzenlenen “Türkiye Parlamenter sistem bizim yapımıza, Başkanlık Sistemini Konuşuyor” yönetimimize uygun’ yorumunu konferansı’na Prof. Dr. Faruk Bilir yaptım” dedi. katıldı: “Görünen o ki Türkiye’de Arınç ayrıca konuşmasında, parlamenter sistem işlememektedir Anayasa Komisyonu’nda bulunan çünkü bu sistem bizim yapımıza 4 partiden 3’ünün karşı olması uygun değildir” dedi. Bilir, “Biz iki durumunda başkanlık sistemi ile başlılığı kaldıramıyoruz” diyerek ilgili önerilerini geri çekeceklerini parlemeter sistemin iki başlılık olbelirtti. duğunu iddia etti.
Başkanlık sistemini halk istiyor Karabük Üniversitesinde düzenlenen başkanlık sistemi konferansında ise, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üyesi ve Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Yavuz Atar, başkanlık sisteminin Türkiye’de çok başarılı olacağına inandığını söyledi. Atar, “Başkanlık sistemi tartışması bir hükümet modeli tartışmasıdır.” diyerek başkanlık sistemini savundu.
Böcek Komisyonu’nda kavga AKP Milletvekili Zeyid Aslan’ın başkanlığındaki Böcek Komisyonu’nda gerginlik yaşandı. 40’ın üzerinde CHP’li milletvekili Zeyid Aslan’ın küfürlerine tepki olarak TBMM Böcek Komisyonu’na gelerek “Ahlaksız başkan nerede?” diyerek tepki gösterirken Komisyon üyesi İlhan Cihaner “Özel hayat denen şey ahlalki bir şeydir. Temeli ahlaktır. Komisyon başkanı bu değerlerini yitirmiştir” dedi. CHP’liler “Ana avrat küfreden komisyon başkanı istemiyoruz” diye bağırarak istifa çağrısında bulundu. Bu kavganın ardından Zeyid Aslan komisyon başkanlığından istifa edeceğini açıkladı. Aslan buna gerekçe olarak gerginliğin daha fazla tırmanmasını istememesini gösterdi. AKP’nin de Aslan’ı parti disiplin kuruluna sevk ettiği açıklandı. YARIN GÜNCEL
BDP’li belediyeden BDP’li vekile icra
İçişleri Bakanı
Muammer Güler
1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen emekçilere polisin biber gazı ve tazyikli su ile saldırması 3 kişinin kafatasının kırılması 25 kişinin yaralanmasına karşın “orantısız güç kullanılmamıştır” diyen Muammer Güler bu haftaki “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. “Biz polisimizin kanunlar çerçevesinde zor kullanma yetkisini yine kanunun öngördüğü sınırlara göre kullanmasını talimatlandırıyoruz ve böyle de gerçekleşiyor. Sonuç ortada, yapılanlar ortada. Biz bunları, sevgili halkımıza İstanbullulara yaptığımız tespitlerle beraber önümüzdeki günlerde de açıkça ifade edeceğiz. Bayram kutlaması yapılmalı ama genel hayatı da olumsuz yönde etkilememeli” diyen Muammer Güler’e biz de “Oğlum Bak Git” diyoruz.
Hakkari Belediyesi, Cumhuriyet Caddesi’nde bulunan iki katlı iş merkezinin emlak vergisini ödemeyen Milletvekili Esat Canan’a uyarı yazısı gönderildi. Canan, gecikmeyle birlikte 10 bin TL’yi bulan cezayı ödemeyince icraya verildi. İcra Dairesi tarafından işleme konulan ceza da avukatlar aracılığıyla tahsil edildi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile birlikte ziyaret et-
tiği Hakkari Barosu’nda espiri konusu olan cezayla ilgili konuşan Canan; “Emlak vergisi borcum vardı. Beni icraya vermişler. İcra yoluyla ödeme emri geldi. Ben de ödedim” dedi. Hakkari Belediye Başkanı BDP’li Fadıl Bedirhanoğlu: “Milletvekili de olsa, yakınımız da olsa, partilimiz de olsa listeyi bozmuyoruz. Bu listeyi olduğu gibi işleme koyuyoruz.” dedi. YARIN GÜNCEL
CHP Suruç İlçe yönetimi istifa etti CHP’nin çözüm sürecine tavrı yine istifa getirdi. CHP Şanlıurfa Suruç İlçe Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, partilerinden istifa etti. İlçe Başkanı Şahin Yılmaz ve Yönetim Kurulu Üyeleri parti binasında basında basın toplantısı yaptı. Şahin Yılmaz; “Genel merkezimizin Kürt sorunu ve çözüm sürecine olan bakış açısı ve duyarsızlığı, sürece hiçbir katkı sunmaması nedeniyle istifa ediyoruz” dedi. Daha önce de Halfeti Belediye Başkanı Mahmut Özdemir ile Bingöl ‘ün Solhan ilçe teşkilatı aynı gerekçeyle partilerinden istifa etmişti. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
8 Mayıs 2013
Kapanan vakıflar açılacak
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, 1990’dan bu yana ‘baskı’ nedeniyle kapanan vakıfların yeniden açılacağını söyledi. Arınç vakıfların el konulan gayrimenkullarının da iade edileceğini belirtti. Arınç, bu konuda ayrım olmayacağını kapatılan bütün vaakıfların açılıp faaliyete geçmesini sağlayacaklarını ifade etti. İstanbul ibrahim keskin
TBMM Tören Salonu’nda Vakıf Haftası’nın açılışında konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, üzerlerinde bir sorumluluk olduğunu, kendilerine maddi manevi külfet yüklediğine inandıkları bir konu bulunduğunu belirterek, bunun belli zamanlarda mahkeme kararıyla dağıtılmasına veya dağılmasına karar verilen vakıflar konusu olduğunu ifade etti. Büyük bir mesuliyet “Azınlıkların ve farklı inanç gruplarının ellerinden bir şekilde alınmış olan gayrimenkullerinin iadesi ne kadar haklı ve doğru bir keyfiyetse, bizim için de Türkiye’nin geçirdiği zorlu süreçlerde mahkeme kararlarıyla kapatılmış vakıfların yeniden hayat bulmasını temin etmek de öylesine büyük bir mesuliyetti’’ diyen Arınç, TBMM’de bu yıl kurulan komisyonun, son yıllarda Türkiye’de yaşanan demokrasi dışı gayret ve çabaları incelediğini hatırlattı. Komisyon’un çok önemli bir çalışma yaptığını, iki cilt rapor hazırladığını kaydeden Arınç, şunları söyledi: “Bu raporun sonuç bölümünde hepimizin dikkat edeceği konular var. Biz kendimizi ilgilendiren konulardan dersimizi aldık. Onlardan birisi şudur: Darbeler, müdahaleler,
açık ve kapalı yönlendirmeler, tehdit ve şantajların geçerli olduğu eski Türkiye’de vakıflar ve derneklere büyük baskılar uygulanmış, ihbarlarla, mahkemelere yapılan baskılarla faaliyetleri engellenmiştir. Bu bir gerçektir. Meclis Araştırma Komisyonu da bunu çok açık biçimde tespit etmiş. O zaman bize düşen pay nedir? Biz şuna inanıyoruz; bir gemide, bir kayıkta 10 cani ve içlerinde de bir masum bulunuyorsa, o masumun hatırı için canilerin de hayatı bağışlanır. Yani şöyle düşünmemiz lazım: Bir insanın kendi hususiyetleri içinde bile kötü huyları da vardır ama
iyi huyları da vardır. İyi huylarına bakarak onun insan olması hasebiyle her türlü hakka sahip olduğunu düşünürüz.” Tehdit ve şantaj Ben de şahidiyim ki Türkiye’de bazı vakıfların, olağanüstü müdahale dönemlerinde yazı yazılmasına bile gerek duyulmadan bizzat tehdit ve şantajlarla kapatılması temin edilmiştir. Bunlar çok yüksek mahkemelere sirayet edecek kadar da etkili olmuştur, ilk derece mahkemelerinde bu işin başarıldığı zamanlar da olmuştur. Mahkemelere gönderi-
len belge ve bilgi olduğu söylenen bazı yazı ve kağıtlarda da kendi sübjektif kanaatleri suçlayıcı olarak mahkemeleri etki altına almıştır. Bu vakıfların geçmişte ellerinden alınan, şüphesiz Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün idaresine verilen tüm gayrimenkullerini kendilerine iade edeceğiz. Bunu kendimize vazife bildik. Şüphesiz AİHM’e gitmiş ikiyi geçmeyen vakıf dışında, Türkiye yargısından sonra kendisine başka yol seçmemiş tüm vakıflarımız da bundan istifade edeceklerdir.”
Askerlik süresi kısalabilir
Ş UYANIS
Taksim yasası Taksim’in her günü polis saldırıları ile geçiyor. Devlet 1 Mayıs’a kadar Taksim’de yapılan eylemlere açılan stantlara ağzını açmamış. Şimdi her türlü can kaybını bile göze alarak engellemeye uğraşıyor. Öyle planlamışlar ki hiçbir eylemi atlamıyorlar. Açıklama var, ama yürüyüş yok, stand yok. Yani kısa kaynaşma yeter, uzun süreli faaliyetler yasak. Hesaba bak; yürüyüşle, stantla birlikte halkımız fazla bir temasta bulunmamalı. * Kimleri engelliyor? Eyleme gelen, eylemden geçen herkesi. Ayrım yok! Emekçiler, sanatçılar, yoksullar, gençler, kadınlar, solcular, sosyalistler olmasın artık Taksim’de istiyorlar. AKP’nin kaymak olan, kaymaklaşan tabakası olsun. Önünden herkesin geçemeyeceği parlak AVM’ler parlak mağazalar dolu bir Taksim. Buz gibi taş binalar ve paralı insanlarla yükselen bir Taksim. Cebi ağzına kadar para dolu turistleri doldurmak ise başka bir hedef. Çılgın futbol kutlamalarına açık olan bir Taksim. * Galatasaray kutlamasına, Taksim’in anıta tırmanan insanlara açılmasına, vicdanı olanlar razı gelmedi. Vali Mutlu, eski Vali Güler’in yüzü bir tarafta, gözü bir tarafta kaldı açıklama yaparken. Mavi Marmara gemisine saldıran İsrail’in açıklamalarına çok benziyor Taksim’le ilgili yapılan açıklamalar. * Bayramlarda tatili fırsat bilip Taksim’e gelen halkımızı istemiyorlar. Hele halkımızın Taksim’deki sol siyaset ile buluşmasından ödleri kopuyor. Turkcell’in stantlarına açık ama İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun standlarına kapalı. OHAL’e geçiş değil midir? * Hakkını isteyecek olana sendikaları kapat, işten attır, gazeteleri kapat, televizyonu kapat. Şimdi de Taksim’i kapat. Nerede hak istenecek? Nasıl hak istenecek? Ona Başbakan karar veriyor. Hak mak yok dedi mi, dedi. Ne Kadıköy ne Taksim dedi mi, dedi. Eh o zaman şimdi sen dinle Başbakan:
AKP Kızılcahamam Kampı’nın basına kapalı bölümünde bedelli askerlik konusu gündeme geldi. Bazı milletvekilleri, “Bedelli askerlikte 400 bin talep beklenirken sınırlı kaldı, yeniden gündeme gelse iyi olur” görüşünü dile getirdi.
landı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Milli Savunma Bakanı’nın sözlerine destek verdi. Erdoğan, “Bu iş yeterince sulandırıldı, sulandırmaya yönelik bir davranış bize yakışmaz. Artık bu işi kapatalım” dedi. Askerlik süresinin de kıBunun üzerine Milli Savunma Bakanı İsmet salabileceği yönünde görüşlerin olduğu, Yılmaz, “Beklenen sonucu alamadık ama artık bu görüşlerin de değerlendirileceği ifade bu konuyu kapatmak zorundayız” ifadesini kul- edildi. YARIN GÜNCEL
Esad hesap verecek
Şehit kanlarından büyüdük
Sibel Uzun
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’da AK Parti İstişare ve Değerlendirme toplantısında milletvekillerine seslendi. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: “Siz sadece Edirne’nin sadece Iğdır’ın, Hakkari’nin, Van’ın sorumluluğunu taşımıyorsunuz. Siz Bakü’nün, Lefkoşe’nin, Kabil’in, Saraybosna’nın sorumluluğunu üzerinizde taşıyorsunuz. Bizim üzerimizde Bağdat’ın, Erbil’in, Gazze’nin, Kudüs’ün, Hama’nın,
Humus’un sorumluluğu var. Allah izin verirse bu caninin bu katilin dünyada hesaba çekildiğini görecek ve bundan dolayı da hamd edeceğiz. Yaşananlar, tahammül sınırlarını zorlar bir hale gelmiştir. Uluslararası camia, Suriye konusunda halen beklenen adımları atmamıştır. Suriye’de bugüne kadar hayatını kaybedenler, yüzbine doğru yaklaşıyor. Suriye’de Şam’da bu caniyle, bu katille fotoğraf çektiren CHP, buyursun Banyas’taki katliamı açıklasın. YARIN GÜNCEL
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ülkü Ocakları İstanbul İl Temsilciliği’nin düzenlediği 2023 Gençlik Eğitimi 7 dönem törenine katıldı. Törende yaptığı konuşmada ülkücülere seslenen Devlet Bahçeli, “Tepkilerinizi köreltmeye çalışanlara fırsat vermeyiniz. Bizim yerimiz sokakların karanlığı değil, meydanların demokratik zeminidir. Fakat sokakların da görüş açımızın kapsamında bulunduğunu hiç kimse yabana atmamalıdır. Şüphesiz bu filmi daha önce defalarca seyrettik. Bedeller ödedik, şehitler verdik canlardan olduk. Türkiye’yi kötürüm bırakmaya cüret eden komünistlerin, teröristlerin karşısına Milliyetçi ülkücü hareket geçmiştir. Yılmadık, yıkılmadık. Şehit kanlarından filizlenip büyüdük” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
* Halkın, emekçilerin de gelecek güzel günlerinin yasası var. Gülenlerin çok ağlayanın az olduğu yasa yüzyıllardır var. Yazılan, ulaşılmaya çalışılan. Bu yasa 6 Mayıs’ta Kaybettiğimiz üç fidanımızı anan gençlerle büyüyor. O günlerden bugüne taşa taşa gelen gencecik fidanlarımız dikildi sizin yamulan suratlarınızın karşısına. Taksim’in de bir yasası var. “Taksim eylemsiz olmaz” yasası. Taksim’in tarihi 77’ye dayanır. Unutulmaz günün unutulmaz yeridir Taksim. Yazın bir kenara. Bu yasa sizin feleğini şaşırmış, sıkışınca düzeltmek için açıklama üstüne açıklama yaptığınız yasalara benzemez. Taksim yasası geçmişten geleceğe herkesi kucaklar. Yasaya uyun, gazınızı alıp derhal Taksim’den çıkın. Uyarıyoruz! twitter: @sibeluzun_yarin
Üç kayıp daha bulundu
Başkan olamayacaksın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya Düzlerçamı’nda düzenlenen Yörük Şenliği’ne katıldı. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, bazı kesimlerin “T.C.”yi tabelalardan silmeye çalıştığını, son yurtsever öldürülmedikçe, susturulmadıkça kimsenin “T.C”yi tabelalardan kaldıramayacağını söyledi. Kılıçdaroğlu, daha demokratik, daha öz-
gür ve sivil bir anayasa yapılması için masaya oturduklarını belirterek, şöyle devam etti: “Her yurttaşımız düşüncesini özgürce dile getirsin, birbirimizi kaynaştıran bir anayasamız olsun elbette istiyoruz ama masaya oturduk, tam işin yarısında başkanlık sistemini getirdiler. Neymiş, birileri başkan olacakmış. Buradan, Yörük obasından sesleniyorum: Recep Tayyip
Erdoğan, hiçbir zaman sen bu ülkede başkan olamayacaksın.” Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünün asla pazarlık konusu yapılamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, hem masaya oturup pazarlıklar yapıldığını hem de “biz pazarlık yapmadık, yapan şerefsizdir” denildiğini ileri sürdü. YARIN GÜNCEL
Mardin Kızıltepe Savcılığı’nın 2008 yılında yaptığı kazıda bulunan kemiklerin, gözaltında kayıplara ait olduğu belirlendi. Savcılık kazılarda bulunan kemikleri DNA incelemesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. Adli Tıp Kurumu’ ndan gelen ilk raporda, bulunan kemiklerinden birinin gözaltında kaybolan 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu tespit edildi. Ardından Şemsettin Yalçınkaya ve Nejat Yalçınkaya’nın kimlikleri tespit edildi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
06
8 Mayıs 2013
Anneler gününü kimler kutlayacak?
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Rerere, rarara, Taksim çok yaşa Başbakan “İstanbul’un 1453’teki fethinin 600. yıldönümünü 2053’ü de AK Parti’nin hedefleri altına aldık...” diyor. Daha önce de 2071 hedefini ilan etmişti. Anlaşılan AKP, İstanbul’u kaba kuvvet ile yeniden fethetmeye karar vermiş. Fatih Sultan Mehmet kadar bile kafayı çalıştıramıyor, İstanbul’u gazla ele geçireceğini sanıyor. Bugün gazetede “esrarengiz koku bütün şehri sardı” diye bir haber var: Kocaeli’de kaynağı bilinmeyen batıdan esen rüzgarla kent merkezine ulaşan rahatsız edici gaz kokuları duyulmuş, bir türlü kaynağı tespit edilememiş. Sakın kaynağı İstanbul’a boca edilen kimyasallı gazlar olmasın? AKP 50-60 yıl sonrasına hazırlanıyor ama kendi akıl gelişimi, dünyanın toz ve gaz bulutundan oluştuğu tarih kadar geride kalmış işte. Dünya tarihi en son o zaman bu kadar gaz ve toz görmüştür. İnsanlık tarihinde ne zaman ki yerleşim ortaya çıkmış, o yerleşimin meydanı; merkezi, o toplum için buluşma noktası olmuştur. Modern öncesi dönem bile böyle. Kentleşme ve modernleşme ile beraber ise, bu neredeyse toplumun doğal kaidesi haline gelmiştir. Tüm dünyada, her şehirde insanlar bir şey kutlamak ya da bir şey ifade etmek yani protesto yapmak istediklerinde de kentin meydanına akarlar. Bu böyle gelmiş ve gezegen eğer bir ekolojik yıkım ile yok olmaz ise, böyle gidecektir. AKP bu gerçeği değiştiremez. İşi zor, boşuna uğraşıyor. İşte herkese yasaklanan Taksim’e Galatasaraylılar çıktı. İşte AKP’nin karşısına aynı gerçeğin duvarı çıktı. Duvara çarpan İçişleri Bakanı bugün “Taksim’de spontane olarak oluyor ne yapalım” şeklinde konuştu. Kendileri her şeyi tasarlayarak yapacaklar, bizden Taksim Meydanı’na spontane çıkmamızı yani aklı hiç kullanmamamızı bekleyecekler. Akla zarar bir beklenti bu ama spontane olunca sorun çıkmıyor madem “hepimiz Galatasaraylıyız, hepimiz spontaneyiz” hadi bakalım. * Kimseye göz açtırılmayan meydanda, heykelin burçlarına tırmanıp, bayrak asan, kutlama yapan Galatasaray taraftarlarının bütün bunlar elbette hakkıdır. Ve aynı zamanda bu hepimizin hakkıdır. AKP’nin de uymak zorunda olduğu toplum kanunları var. Birinci kanun şu; yasa önünde herkes eşittir. Biliyor musunuz bu, tarihin bilinen en eski ve en sert kanunu olan Hammurabi Kanunu’nda bile bu böyle. Bizim hükümet, 2071’e hazırlanıyor ama kafası M.Ö.1700’lerinde gerisinde; yasayı Galatasaray’a ayrı, geri kalan herkese ayrı uyguluyor. Bir de İstanbul Valisi böyle bir benzerlik kurulmasını “haksızlık” sayıyormuş. Ne kadar mağduriyet meraklısıymışsınız, inanılmaz bir düzey bu. Siz, bütün İstanbul halkının, Anayasanın 23. Maddesinde güvence altına alınan “Seyahat Özgürlüğü”nü ihlal ettiniz, Emekçilerin, gençlerin, kadınların hakkı için mücadele edenlerin, Anayasanın 34. Maddesinde güvence altına alınan “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını” ihlal ettiniz. Yasalarda “marjinal ve radikal olmak” gibi bir suç bulunmuyor iken Dilan kardeşimize ve Taksim’e çıkmak isteyenlere böyle dediniz. Genç insanların kafasını kırdınız, gözlerini kör ettiniz. Epeyce bir suç işlediniz ve “mağdur” sizsiniz öyle mi? Bakın; Hammurabi kanunları “Birisini suçlayan ispata mecburdur” diyor. E, bizim neredeyse bu kanuna yakın sayacağımız darbe anayasamız bile 15. maddede “Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” diyor. Bir de üstüne üstlük, bu Anayasayı değiştirecek; demokratikleştirecektiniz ya hani. Hiç değilse, mevcut olana uygun davranın da, daha fazla suça bulaşmayın “mağdur” Vali. gulsumkav@gmail.com
Geçtiğimiz haftalarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, CHP’li vekil Kamer Genç’le yürüttüğü tartışma gündeme oturmuştu. Kadın cinayetlerine dair aynı hassasiyeti göstermeyen Şahin, Genç’e “Ben önce bir anneyim” diyerek cevap verdi ve dava açtı. Anneler günü yaklaşırken biz de bir kez daha Şahin’e soruyoruz: Peki diğer anneler?
Bizim annelerimiz direnir
silikleştiren politikalarıına yönelik eleştiriler ortada. Ancak yine de biz Bir kez daha Anneler Günü Fatma Şahin’e sormadan geçemedik; geldi çattı. AKP hükümeti- peki öldürülen kadınların anneleri nin erkek egemen politikaları mev- bu Anneler Günü’nde ne yapacak? zu bahis olunca, 8 Mart Kadınlar Günü’nün, 25 Kasım Kadına yöne- Taksim meydanı’nı doldurmuşlardı lik şiddete karşı mücadele gününün Kadın Cinayetlerini Durduracağız değil; anneler gününün yılın en Platformu ile mücadelesini birleştiönemli günü olduğu ortada. Başta rerek kızları için adalet arayan onlarAile ve Sosyal Politikalar Bakanı ol- ca annenin feryadı yanıtsız kalmaya mak üzere kabinedeki pek çok baka- devam ediyor. Adliye adliye, meydan nının 13 Mayıs günü ekranlar kar- meydan adalet arayan bu anneleşısına geçerek, başta kendi anneleri rin kızları, kendi hayatlarına karar olmak üzere tüm annelere övgü ve vermek istediği için öldürüldü. Bir hürmet dolu açıklamalar yapacağını kısmı koruma altındaydı. Bir kısmı göreceğiz. Kadınları sadece “iyi eş” annesinin yanındayken öldürüldü. ya da “iyi anne” olarak tanımlaya- 9 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü’nü rak, erkek egemen toplumda kadını kutlamıyoruz diyerek Taksim istanbul Elif karan
Nisan’da da kadınlar öldürüldü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Nisan ayı içerisinde öldürülen kadınlara dair verileri açıkladı. Platform’un verileri çarpıcılığını koruyor. Başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere, devletin tüm kademelerinin halen gereğini yapmadığı ortada. Boşanmak istedikleri için öldürüldüler Platform’un verilerine göre Nisan ayı içerisinde toplam 27 kadın öldürüldü. Yani koskoca bir ay içerisinde sadece üç gün kadınlar öldürülme-
Meydanı’nı dolduran bu annelerin talebi netti: Ağır ceza. Başkalarının kızlarının öldürülmemesi için il il mücadele yürüteceklerine and içtiler. 1 Mayıs’ta da Taksim’de olacaklardı. AKP hükümeti bu sefer de panzerleriyle karşılarına dikildi. Başka bir evlatları, Dilan’ı ağır yaraladı. Devlet göreve Öldürülen kadınların anneleri anneleri, her fırsatta 3 çocuk isteyen Başbakan’a, torunlarının anneniz kalmalarına neden göz yumduklarını soruyorlar. Kadın cinayetlerini önlemek için, başka kadınlar da öldürülmesin diye mücadele yürüten bu annelerin, taleplerinin dinlenmesi gerektiği ortada. Zira Platform’un
Kaybedilen çocukları için tüm baskılara rağmen her cumartesi Galatasaray Meydan’ını dolduran Cumartesi Anneleri’nden biriydi Berfo Ana. Oğlu Cemil Kırbayır 8 Ekim 1980’de gözaltında katledildi. 105 yaşına rağmen 12 Eylül davalarında Kenan Evren’den hesap sormak için hazır bulundu. 21 Şubat’ta öldüğünde tek isteği oğlunun mezarına kavuşamadı ama oğlunun işkencecilerini yargılatmaya başlanmıştı. Bu ülkede anneler direnir, anneler gününde kutlama değil, hesap verilmesini bekler dedirtti. Nisan ayı verileri kadın cinayetlerindeki can yakıcılığı ortaya koyuyor. Caydırıcı cezalar ve koruma hakkıyla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmayan, kadınların öldürülmemeleri için görevi başında olmayan devlet erkânının bu Anneler Günü’nde de yapacağı konuşmalar ve kutlamalar yine boşa düşeceğe benziyor.
di. Kadınların 44.44’ü kocaları tarafından öldürüldü, %11,12’si ise eski kocaları tarafından öldürüldü. %3,7’si sevgilisi tarafından öldürülürken, eski sevgilileri tarafından öldürülen kadınların oranı %7,4. Kadınların %33,4’ü kendi hayatına karar vermek istediği için öldürüldü. % 25,9’u ise boşanmak istediği için öldürüldü. Veriler tüm çarpıcılığıyla kadın cinayetlerinin nedenlerini ve şiddetin kaynağının aile olduğunu göstermeye devam ediyor. Üstelik kadınların nasıl öldürüldüğüne dair yüzdeler de işkence yapılarak işlenen cinayetlerin oranlarının bir hayli yüksek olduğunu gösteriyor. Platform’un ağır ceza ve kadınların koruma hakkıyla ilgili talepleri ivedilikle hayata geçirilmezse, önümüzdeki aylarda da benzer rakamlarla karşılaşmamız kaçınılmaz. YARIN GÜNCEL
Katiller indirim talebinden vazgeçmiyor 3 Mayıs’ta Gebze Adliyesi’nde görülen Mehtap Bülbül davasında, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun Bülbül ailesini yalnız bırakmadı. Davada Mehtap’ı evine getirip götüren şoförün de sanık Volkan Civelek tarafından tehdit edildiği ortaya çıktı.
Sanık duruşma boyunca haksız tahrik hükümlerinden yararlanmaya çalıştı. Dava 31 Mayıs 2013 tarihine ertelendi. Mehtap’ın kaçırıldığı sırada emniyete başvuran ailesi “Çok fazla Arka Sokaklar dizisi izliyorsunuz” yanıtını almış, polisi harekete geçirememişlerdi. YARIN GÜNCEL
Antalya’da yönetmelik eğitimi gerçekleştirildi
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından Antalya Cam Piramit Sabancı Kongre ve Fuar Merkezi’nde “Kadın Kardeşlerimiz Öldürülmesin Diye” başlığı ile Koruma Yasası Eğitimi, Platform Genel Temsilcisi ve Platform Avukatı Gökçesu Özgül’ün sunumuyla 5 Nisanda gerçekleştirildi. Gülsüm Kav, “Bizim takip ettiğimiz davalarda artık indirimli karar alınamıyor. Mücadele ettikçe haklar kazandık, kazanmaya
devam ediyoruz. Öldürülmeyen, hayatta olan kardeşlerimizle mücadelemiz daha önemli hale geldi” diye konuştu. Platform Avukatı Gökçesu Özgül Yönetmelik Kanunu ile ilgili bilgi verdi. Kadınların gerçekten korunmaya ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle kanunun büyük önem taşıdığını söyledi. Önceki kanunun sadece evli kadınları koruduğunu şimdiki kanunun ise bütün kadınları kapsadığını belirtti. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
8 Mayıs 2013
Yeni Anayasa başka bahara kaldı
Yeni Anayasa yine olmadı. Başbakan Erdoğan birçok defa tarih verse de bir türlü anlaşma sağlanamadı. Başta ‘Başkanlık sistemi’ olmak üzere, ‘Vatandaşlık tanımı’, ‘Yerel yönetimler’ gibi temel gündemlerde çıkmaza giren süreç son tarihin de geçmesiyle birlikte ıskartaya çıktı. Şimdilik bu konuda pek bir yaygara çıkmasa da, yakında açıklamalar gelecek. Eskişehir Can çoksöyler
Yeni Anayasa’nın yeni tıkanıklığına dair henüz bir yol haritası açıklanmış değil. Daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Gerekirse kendimiz çıkarırız” demiş olsa da her defasında süreç Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na bırakılmıştı. Tekrar tekrar bitiş tarihleri belirlenmesi de bir sonuç vermedi. En son verilen son tarih de geçmiş oldu. Şimdilik tem olarak ne yapılacağına dair bir açıklama gelmese de Cumhurbaşkanı dahil bazı bakanlar konuyla alakalı serzenişlerde bulundular. Erdoğan sessiz Bu sürecin en sessizi Başbakan Erdoğan oldu. Kızılcahamam toplantısında başkanlık sistemi ve çözüm sürecinin temel gündemler olduğunu biliyoruz. Hatta Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu partililere “Başkanlık sistemi dersi” verdi. Diğer taraftan Başbakan Erdoğan sürecin tıkandığını bilse de henüz bir şey söylemedi. Ancak son zamanlardaki saldırganlığa bakılırsa AKP’nin kendi hazırladığı Anayasayı mecliste oylayıp geçirmeye çalışması da gündemde olanlarda.
bir şekilde eşit yurttaşlık, kültürel Çok üzüldüm Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni haklar, yerel yönetimlerin güçlenanayasa sürecinin başarısızlıkla so- dirilmesi gibi adımları atılması genuçlandığını söyledi. Yeni anayasa rektiğini söyledi. sürecinin başarısız olduğunu söyleyen ilk siyasi olan Gül, “Sil baştan Bozdağ da umutsuz yeni anayasa olmadı. Şansı kalmadı. Yeni anayasa çalışmaları ile ilgili soÜzücü. Mevcut anayasada değişikli- ruları yanıtlayan Başbakan Yardımğe gidilebilir” dedi. Cumhurbaşkanı cısı Bekir Bozdağ, “Meseleyi biraz Gül, anayasa yapım sürecinin başa- daha çalışalım demek yeni anayasayı rısız olmasına rağmen çalışmaların istemiyoruz demektir” dedi. Bozdağ, devam etmesi gerektiği belirtti. Gül, “Ucu açık çalışmalar zamana yayılıbu sürede çözüm sürecine paralel yor ve netice almaktan uzaklaşıyor.
Yargıtay Başkanı barış dedi ‘Ceza Yargılamasında Yasa Yolu olarak Temyiz ve İtiraz’ konulu sempozyuma katılan Yargıtay Başkanı Ali Alkan, gazetecilerin sorusu üzerine yeni bir anayasanın mutlaka bir toplumsal mutabakatla gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtti. Alkan; “Kamuoyundan öğrendiğimiz kadarıyla 1-2 partinin anlaşmasıyla yapılacağı ifade ediliyor. Şahsen böyle bir anayasanın yapılması halinde, bunun hemen ertesi gün toplumsal mutabakatı sağlamadığı için yine meşru-
iyeti tartışılır hale gelecektir” dedi. Alkan; “Yeni anayasa uluslararası sözleşmeler ve evrensel hukuk ilkelerini kapsasın, özgürlükçü olsun. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ilkelerini kapsasın” dedi. Alkan, barış süreci ile ilgili ise “Türkiye’ye acilen barışın gelmesine ihtiyaç var. Bu durum sonsuza kadar sürdürülerek varlığını devam ettirmesi mümkün değil. Barış sürecinin sonuca ulaşma mecburiyeti var. Tarafların fedakârlıklar yaparak ortak bir sonuca ulaşması lazım” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Onun için hangi işi yaparsak bunu bir zamanla sınırlamak doğru olandır. 31 Mart 2012, uzlaşma komisyonunun kendi kararlaştırdığı bir takvimdi olmadı. Daha sonra liderler belli bir süre verdiler. Bahçeli 23 Nisan demişti. Şimdi 23 Nisan’da geçti. Oradan da bir şey çıkmadı. Şimdi bugün Mayıs’tayız. Meclis Başkanı başkanlığında yeniden bir görüşme yapılacak” dedi.
Keyfi izleniyoruz
TBMM Böcek Araştırma Komisyonu üyelerinin sorularına İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından verilen cevaplar İstanbul’u gözetleyen 5 bin 549 MOBESE’nin yasal mevzuatı olmadığını ortaya koydu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü, kentin dört bir yanına yerleştirilmiş 5 bin 549 kameralı MOBESE sistemine ilişkin bir yasal mevzu-
at bulunmadığını; görüntülerin kayıt süresi, saklanması ve dağıtılması gibi konularda hukuk müşavirliğinin görüşü doğrultusunda hareket edildiğini bildirdi. İstanbul Emniyeti, görüntülerin aktarımında mevzuatta bir görüntü format standardı bulunmaması nedeniyle montajla değiştirilebileceğini de açıkladı. YARIN GÜNCEL
Biber gazı kullanılmasının hukuka uygunluğu ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül 1 Mayıs yasaklı ve gazlı geçti. Vali Bey gaz kullanımının “fevkalade orantılı” olduğunu söylüyor. Oysa... Kolluğun hukuksal standartlara aykırı şekilde biber gazı kullanması iş¬kence ve kötü muamele yasağı ihlalini anlamına gelebilir. Gereklilik, orantılılık, üçüncü kişilerin zarar görmesinin önlenmesi, ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına karşı tıbbi müdahale imkanı sağlanması gibi ilkelere tabidir biber gazı kullanımı.
Güvenlik güçleri karşılaştıkları çeşitli durumlar karşısında zor kul¬lanma yetkisine sahiptirler. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun ifa¬desiyle “polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.” şeklinde bir düzenleme söz konusudur. Bu zor kullanma araçlarından biri de göz yaşartıcı gaz ya da biber gazıdır. Dünyanın birçok yerinde polisin biber gazı kullanması insan hakları alanında çalışan hükümet¬ler-dışı örgütlerin de üzerinde durdukları bir konu haline gelmiştir.Bi¬ber gazına başvurması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de gündemi¬ne soru önergesi biçiminde gelmişti.
İşkence ve kötü muamele yasağı ve özel yaşama saygı gösterilmesi hakkı kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlüğünü koruyan haklardır. Kolluk görevlilerinin güç kullanmalarının kişinin fiziksel ve zihinsel bütünlüğüne müdahale etmesi halinde bu hakların ihlal edilmesi so-nucu ortaya çıkabilir. Kolluğun güç kullanmasına ilişkin olarak uygulanabilecek standartların başında işkence ve kötü muame¬le yasağı ve özel yaşama saygı gösterilmesi hakkı gelmektedir. İnsan hakları sözleşme organlarının içtihatları verili bir vakanın işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değer¬lendirilebilmesi için gerçekleşen olguları asgari şiddet eşiği testine tabi tutmaktadırlar. Kolluk görevlilerinin
güç kullanmasına ilişkin, başta gereklilik ve orantılılık olmak üzere, ulusalüstü insan hakları hukuku standartları hiç şüphe yok ki biber gazı kullanılması için de geçerlidir. Söz konusu standartlar normatif ve içtihadi olarak belirlenmiştir. Buna göre; Kolluk görevlileri biber gazı kullanmaya yalnızca gerekli olduğunda (daha hafif araçlarla bir çözüme ulaşamadıklarında) başvurabilirler. Kolluk görevlileri biber gazına orantılılık ilkesi çerçevesinde başvu¬rabilirler. Kullanılacak biber gazı, kolluğun karşı karşıya kaldığı du¬rumu çözmeye yetecek düzeyi aşamaz. Bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün yasal olup olmaması, şiddet içermediği sürece, kolluk görev-
lilerinin güç kullanmaktan kaçınması ilkesini uygulamadan kaldırmaz. Yasal olmayan toplantı ya da göste-ri yürüyüşlerini dağıtmak üzere kural olarak güce başvurulmamalı¬dır. Kolluk görevlileri, biber gazına başvururken çevrede bulunan üçüncü kişilerin etkilenmemeleri yahut bu mümkün değilse olabilecek en as¬gari düzeyde etkilenmeleri için tedbir almak zorundadırlar. Biber gazına başvurulduğu durumlarda, ortaya çıkabilecek sağlık so¬runlarına tıbbi müdahalede bulunabilecek sağlık görevlilerinin bu¬lundurulması gerekir. Hukuk Vali Bey’in orantısından söz etmiyor...
Gün Çağ Aydın
AKP hükümeti çukura düştü
PRiZMA
AKP hükümeti Taksim’de 1 Mayıs eyleminde gösterdiği yasakçı tutumun aslında çukurlarla hiç alakalı olmadığını Mayıs ayının ilk haftasında hemen hemen her gün ispatlamış oldu. Özellikle İstiklal Caddesi olağanüstü hal koşullarını hiç aratmıyor. İnsanlar gezerken bile tedirgin. Her an bir yerde kargaşa kopma ihtimali var. Sözüm ona huzur sağlayacağını ifade eden kolluk kuvvetleri her bir yanı terörize etmekten başka bir işe yaramıyor. Taksim gibi tüm kesimlere kucak açan bir merkez özellikle halkın emekçi kesimlerinden arındırılmaya çalışılıyor. Kentsel dönüşüm projesiyle net olarak ortaya çıkacak olan durum ise bu tezimizi destekler nitelikte. Galatasaray taraftarlarının şampiyonluk kutlamalarında gördük ki insanlar çukurlara düşmüyor. Tek bir taraftarın bile burnu kanamadı. Zaten Vali Mutlu şampiyonluğun ardından Galatasaray taraftarlarıyla eylem yapmak isteyenler arasındaki niteliksel farkı ortaya koyuyor. Aslında bu açıklama bir itiraf niteliğinde. Vali diyor ki aslında, Taksim solculara yasak! Eylem yapmak isteyen herkese yasak. 1 Mayıs’ın hemen ardından yapılan tüm açıklamalar ise yalanın yıldızlısı. Vali açıklamalarında sürekli ben ne dersem o olur şeklinde ifadelerde bulunuyor. Bunlar anayasanın bile üzerinde olduğunu düşünüyorlar. En basit kolluktan hükümet temsilcilerine kadar herkes padişah oldu. Sizler solcuları tanımamışsınız efendiler. Aslında isteseniz kolay tanırsınız. Sizden önce emekli olanlara bile sorsanız anlatabilirler. Hatta bizim “emekli olmayanlarımızın” şeceresini bile çıkarırlar. Sizde var ama bizde emeklilik yok. Siz görevinizi yaparsınız, Biz ise inandıklarımızı yaparız. Taksim ilk defa yasaklanmıyor bizlere. Ama her yasakladığınızda ise size nasıl geri kazandığımızı elbette ki hatırlatacağız. Bizler kaldırım taşlarını pek bir sevdiğimizden ısrarcı değiliz Taksim’de eylem yapmaya. O gördüğünüz meydanın her bir noktasında alınterimiz var. Aramızdan çekip aldığınız insanlarımızın kanları var. 1 Mayıs 1977’de kaybettiklerimizin umutları var. Mehmet Akif Dalcı’nın teri daha kurumadı o meydanda. Siz sadece Kazlıçeşme’yi önerdiğiniz için bile her yerde eylem yapmayı önümüze koyarız. Protesto ettiklerimiz sizsiniz bir de bize eylem alanlarımızı da dayatıyorsunuz. Dünyanın her yerinde protestolar en merkezi yerlerde yapılır. Yakında adalardan birini bize tahsis edeceksiniz diye beklemiyor değilim açıkçası. Ne de olsa denize nazır eylem alanı öneriyorsunuz bizlere. Biz önerilere açığız. Ama bilin ki istediğimizi de yaparız. Kent merkezleri bir tek burjuvalara, yılbaşı kutlamacılarına, şampiyon takımın taraftarlarına açık olacak değil. Her gün gaz atın, bomba yağdırın. Tarihinizin en güçlü ablukasını yapın. Biz kararlıyız, meydana çıkacağız. Bu ablukayı dağıtacağız. *** 22 Mayıs’ta İstanbul’da Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde “Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” sloganıyla bir konser düzenlenecek. Göle’de yapımı süren Cemil Kırbayır Kültürevi bu yaz tamamlanacak. Bu inşaata herkes bir tuğla koymalı. Berfo Ana kapısını açık bıraktı, belki evladı bir gün geri gelir diye. Berfo Ana son nefesine kadar hepiniz evlatlarımsınız dedi bizlere. Evlatları olarak onu bayrağını hep beraber taşıyalım. Berfo Ana’nın açık bıraktığı kapıdan hep beraber girelim. Konsere katılalım. guncagaydin@hotmail.com
GUNCEL
08
8 Mayıs 2013
Cem Kaptanoğlu
Taksim’e çıkmak- 1
İdamların 41. yılı
Bundan tam 41 yıl önce, üç fidan bu düzeni değiştirmek istedikleri için asılarak katledildiler. 6 Mayıs 1972 tarihinde THKO’nun kurucuları; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan son nefeslerinde dahi devrimci fikirlerini haykırmaktan vazgeçmediler. Katledilişlerinin 41. yılında da her sene olduğu gibi anma etkinlikleri düzenlendi.
Taksim Meydanı, Osmanlı’dan günümüze toplumsal mücadeleler tarihimizin mimari-kültürel bellek kayıtlarının tutulduğu hatta kazındığı en önemli kamusal alanlardan biridir. Bastırıp unuttukları, sembolize edip sahiplendikleriyle, aynen belleklerimiz gibi bir mücadele meydanıdır Taksim. Bu meydana dikilen anıtlar, yapılan binalar-yollar, kurulan barikatlar, toplumsal sınıfsal mücadelenin gösterenleri olarak okunabilir. Taksim, bu gününde dünü, gösterdiklerinde, bastırılan yanını saklar. Bugün Taksim Parkı denilen yer, Osmanlı Topçu Kışlası inşa edilmeden çok önce, büyük bir Ermeni Mezarlığıydı. O mezarlıkta yatanlar 1915’de çocuklarına, torunlarına yapılanları görmeden öldükleri için bu topraklarda yaşamış en şanslı Ermeni vatandaşlarımızdı belki de. Osmanlı Topçu Kışlası 1806’da bu mezarlığın üzerine yapıldı. Taksim’in en görkemli yapısı ise İstanbul’un en büyük Rum Ortodoks Kiliselerinden biri olan Ayia Triada Kilisesi’dir. Ayia Triada’nın görkemi meydanı ele geçirmesin diye önündeki çirkin yapılar hala özenle korunurlar. Belki karşısına bir cami yapılır ve “din elden gidiyor” korkusu yatıştırılırsa, Ayia Triada meydana “sokulabilir”. Osmanlı, gayrimüslim azınlıkların kültürel merkezi olan Taksim bölgesine, cemaati olmayacağı için cami yapmaz ama bu alanı devletin askeri yüzünün sembolleriyle tanımlar. Cumhuriyet döneminde ise, Osmanlı’yı yıkan Cumhuriyet kadrolarının, Taksim’i kendi iktidarlarının sembolleriyle donatıp ele geçirmemeleri eşyanın tabiatına aykırıdır. Dört yüzünde M. Kemal Paşa’nın dolayısıyla ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferlerinin temsil edildiği Cumhuriyet Anıtı 1928 yılında meydana yerleştirilir. Ancak çevresindeki diğer Osmanlı ve Hıristiyan yapılarına göre mütevazi sayılabilecek bu anıt, cumhuriyet elitlerince meydanı ele geçirmek, sahiplenmek için yeterli görülmez. Dönemin İstanbul valisi- Belediye Başkanı- CHP İl Başkanı (hepsi) olan Lütfi Kırdar, 1940 yılında Osmanlı Kışlası’nı yıktırır ve yerine, İkinci Adam veya Milli Şef İsmet İnönü’nün heykelinin dikileceği İnönü (Şimdiki Taksim) Gezisi’ni oluşturur. 1940’ların siyasi ortamı, toplumsal mücadeledeki güç dengesi, İnönü’nün heykelinin başka bir yere konulmasını ve İnönü Gezisi’nin isminin Taksim Gezisi olarak değiştirilmesini getirir. Cumhuriyet ideolojisinin Taksim’de cisimleştiği bir diğer yapı da 1946’da şimdiki Atatürk Kültür Merkezi’nin yerinde yapılan Opera binasıdır. Cumhuriyetin Batılılaşma ülküsünün simgesi olan bu bina, daha sonra yıkılacak ve yerine yapılan binanın solculara yıkılan yakılma öyküsü ve sonra tekrar yapılan şimdiki binanın yani AKM’nin, AKP iktidarında yıkılma girişimi öyküsüyle meydan savaşındaki yerini alır. Görüldüğü gibi bu yapı da meydandaki yerini henüz sağlamlaştıramamıştır. 1950’ler ise, Taksim çevresini alt üst edecek, özellikle Tarlabaşı’nda büyük yıkımlar yaptıracak olan popülist sağcı Menderes’in Taksim’i kuşattığı dönemdir. Taksim’e lüks bir otel yapılması projesi de Menderes’e aittir ve 1977 yılındaki adıyla Intercontinental Otel, İnönü Gezisi’nin karşısına 1975 yılında dikilir. Böylece askeri, bürokratik, dinsel, etnik vb. temsiller üzerinden yürüyen Taksim meydan savaşına, burjuvazi, çirkin ama en büyük yapıyla dahil olur. Türkiye’de 1960’larda, hızlanan toplumsal mücadele meydanına yukarıdakiler dışında yeni aktörler katılmıştır. Bunlardan en önemlileri başta işçi sınıfı olmak üzere, öğrenciler, sosyalistler gibi yerleşik düzenden hoşnutsuz olan kesimlerdir. 1970’lere gelindiğinde ise, toplumsal muhalefetin hızla güçlendiği bir süreç yaşanmaktadır. Bunun Taksim Meydanı’na yansımaması olanaksızdır. 1976 yılı 1 Mayıs’ı 400 bine yakın bir katılımla DİSK’in öncülüğünde Taksim Meydanı’nda kutlanır. “Heyhula” meydana çıkmıştır. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Yoğun bakım ünitesinde dayak Uşak’ta, 76 yaşındaki Hatice Özçay, özel bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde solunum cihazına bağlık olarak tedavi gördüğü sırada, ünitede görevli bir hemşire tarafından darp edildiğini iddia ederek hemşireden wşikayetçi oldu. Evde rahatsızlanması üzerine kaldırıldığı özel hastanede “hayati tehlikesi bulunduğu” bildirilerek yoğun bakım ünitesine yatırıldığını, solunum cihazına bağlandığını belirten Özçay yoğun bakımdaki 6. gününde üşüdüğü için hemşire F.A’dan yardım istediğini, bunun üzerine aralarında tartışma çıktığını anlattı. Özçay, hemşirenin elindeki plastik şişeyi yüzüne fırlattığını, elleriyle kollarını kavrayıp sıktığını iddia etti. YARIN GÜNCEL
istanbul ufuk alp
Tüm Türkiye ve dünyayı değiştirmek için fikirleri vardı üç fidanın. Bu amaçlarına ulaşmak için Türkiye Halk Kurtuluş Ordu’sunu kurmuşlardı. 6. Filo’yu Dolmabahçe’den denize döken de onlardı İstanbul Üniversitesi’ni işgal eden de. Onların emperyalizm karşıtı, ilerici düşüncelerinden korkan devletin çözümü üç fidanı 6 Mayıs 1972 günü, henüz yirmili yaşlarında idam etmek oldu. Bu 6 Mayıs’ta da, idamın 41. yılında çeşitli illerde anmalar düzenlendi. Anmalar, izin verilen yerlerde sorunsuz bir şekilde yapılırken İstanbul’da izin verilmese de Dolmabahçe’de bir basın açıklaması düzenlendi.
olarak düzenlediği, “Deniz, Yusuf, Hüseyin’in yolundayız, İdam edenlerden hesap soracağız” pankartlı eyleme polis saldırdı. Polisin, 20 kişilik bu eyleme yüzlerce çevik kuvvet ve bir TOMA ile saldırması ve sık sık biber gazı püskürtmesi devletin gençlik hareketinden çekincesini gözler önüne serdi. Daha sonra saat 17.00’da; Öğrenci Kollektifleri, Genç-Sen, Gençlik Muhalefeti ve HDK Gençlik Meclisi’nin örgütledği eyleme polis saldırdı. Ancak gençlik polisle çatışa çatışa Dolmabahçe’ye kadar yürüdü ve orada basın açıklaması yaptı.
miz”, “Yaşasın devrimci dayanışma” sloganları atıldı. Yürüyüş saat 18.00’da Hamamyolu’ndan başladı ve Adalar Migros önünde basın açıklaması okundu. Devrim şehitleri adına 1 dakikalık bir saygı duruşunun ardından Deniz, Hüseyin ve Yusuf ’un idam edilmeden önceki son sözleri tekrarlandı. Ardından Hürriyet Marşı ve Gündoğdu Marşı söylendi ve basın açıklaması yapıldı.
Ankara’da anmalar mezarlıkta yapıldı Ankara’da, aralarında; EMEP, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Partizan, Eskişehir’de kitlesel BDP, CHP, Halkevleri, Öğrenci Kol6 Mayıs anması lektifleri, ÖDP, Gençlik Muhalefeti, Eskişehir’de de Deniz’lerin idam HDK ve HKP’nin de bulunduğu bir edilişinin yıldönümünde kitlesel bir anma yapıldı. Emekçi Hareket Paryürüyüş ve basın açıklamasıyla hesap tisi de Deniz’leri anmak ve anlamak İstanbul’da anmaya izin yok soruldu. Siyasi partiler ve gençlik ör- için saat 12.00’de Ankara Karşıyaka İstanbul’da ilk olarak saat 16.00’da gütlerinin kitlesel katılım gösterdiği Mezarlığı’ndaydı.Anma etkinliğinin Galatasaray’dan Taksim Meyda- yürüyüşte sık sık “Yusuf, Hüseyin, örgütleyici kurumlardan biri olan na; Genç-Der ve Lise-Der’in ortak Deniz; sürüyor, sürecek mücadele- EHP, Denizleri anmanın yeterli ol-
Bir kuşağın önderi Deniz Gezmiş, Henüz 20 yaşında. Bu 68 kuşağının ilk kıvılcımının fotoğrafı. En başta Deniz Gezmiş gülerek en önde saf tutmuş arkasında Mahir Çayan, elini kaldırmış slogan atıyor, yanında Taylan Özgür var... Fotoğrafta Deniz Gezmiş, Kızıldere’deki baskında öldürülen Mahir Çayan ve polis kurşununa hedef olan Taylan Özgür ve arkadaşlarının yüzlerindeki mutluluk ifadesi açıkça görülüyor. Fotoğraf, koleksiyoner Muhammet Yüksel’in Habertürk’e açtığı özel arşivindeki 2 Haziran 1968 tarihli İstanbul Üniversitesi’nden bir fotoğraf ve daha önce bilinmeyen bir fotoğraf olmasıyla ön plana çıkıyor. madığını, önemli olanın onların ne için mücadele ettiğinin bilinciyle emperyalizme karşı istikrarlı bir mücadele yürütmek gerektiğini belirtti.
Yeni anayasa yazılmayacak Lizbon’da temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Gül, yeni anayasa süreci ile ilgili açıklamalarda bulundu. “Üzücü bir durum. Bu kadar konuştuk, ettik, olmadı. Arzulanan sil baştan tamamen yazmak şartıyla yeni bir anayasaydı. Gördüğüm kadarıyla olmuyor. Tamamen baştan yapılamazsa mevcut anayasada değişiklik yoluna gidilebilir.” diyen Gül sürece ilişkin umudunu kaybettiğini belirtti. Vatandaşların Türk olması şart değil Anayasa yapım sürecindeki Türk milleti tartışmasıyla ilgili de konuşan Gül: “Hep konuşuluyor. Aslında devlet Türk devleti-
dir. Ama Türk devletinin vatandaşlarının hepsinin Türk olması mecburi değildir. Vatandaşların bazısı ‘Bu devletin vatandaşıyım ama Türk değilim’ diyorsa ille de ‘Sen Türksün’ diyecek halimiz yok. Başka ülkelerde devletlerde de böyle. Alman devletine de bakarsan orada da vatandaşların içinde Türkler var. Modern devletlerde bu böyle. Ama devlet de Türk devletidir” dedi. YARIN GÜNCEL
Erken emeklilikte formül arayışı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 5 milyon kişiyi ilgilendiren erken emeklilik konusunda ekonomik dengeleri bozmayacak bir formül arayışında olduklarını söyledi. 5 milyon dosya üzerinde maliyet hesaplamalarının yapıldığını belirten Çelik, “Hazine’ye, Maliye’ye yük getirmiyorsa, bu çerçevede çalışıyoruz” dedi. Emeklilik şartlarını yerine getirip yaşı bekleyen vatandaşları dinlediklerini anlatan Çelik, yaşı nedeniyle iş bulamayan veya maaşını isteyenlere yardımcı olmak istediklerini belirtti. 60 milyar liralık yük 2000 yılından önce sisteme giren 5 milyon kişi bulunduğunu dile getiren Bakan Çelik şunları söyledi: “Emekli sayısı 10 milyon. ‘Beni emekli et’ diyen 500 bin ama potansiyel 5 milyon. Mevcut emeklinin maliyeti 120 milyar. Yaklaşık 5 milyon kişi 60 milyar yük getiriyor. Ayak üstü karar verilecek bir konu değil”dedi. YARIN GÜNCEL
NSU Davası başladı
Almanya’da 8’i Türk 10 kişinin ırkçı terör örgütü NSU tarafından öldürülmesiyle ilgili dava başladı. İlk duruşmada davanın baş sanığı Beate Zchaepe redd-i hakim talebinde bulundu. Zchaepe ayrıca duruşma salonuna kelepçesiz getirildi. Rahat tavırlar içerisinde olduğu gözlenen Zchaepe’nin duruşma salonunda bulunanlara sırtını döndü. Avukatlarının verdiği bilgilere göre,
Zchaepe mahkeme süresince susma hakkını kullanacak. Öte yandan mahkeme binası önünde yapılan gösteriler sırasında bir Türk kadın göstericinin gözaltına alındığı bildirildi. Gözaltına alınan kadının bir arkadaşıyla birlikte mahkeme salonuna alınmadıkları için tepki gösterdiği ve bariyerleri aşmaya çalıştığı bildirildi. YARIN GÜNCEL
EMEK
09
8 Mayıs 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Düzensiz iş saatleri var Doğma büyüme Si- şehirde hayata tutunmak vaslıyım. Sivas’tan için ha babam ha çalışman İstanbul’a 1992 yılında gerekiyor. Hemen hemen geldim. 2005 yılında yaptığım bütün işlerde emekli oldum. Fakat çalış- hep dengesiz çalışma samaya devam ediyorum o atlerim oldu. Çocuklarım vakittir. Çok sık iş değiş- büyüdüler; biri üniversite tirmek iyi bir şey değil ama okuyor, diğeri de yüksek paranı düzgün alamazsan lisans yapıyor. Hala emekli o zaman işin rengi değişir. olmama rağmen onlara iyi O yüzden birçok iş sektö- bir gelecek bırakmak için ründe çalıştım. çalışıyorum. Şu Gıda sektörünanda çalıştığım de, güvenlik sekrestorantta 2 yıltöründe, sağlık dır çalışıyorum. sektöründe, teBeraber çalıştımizlik sektörünğım iş arkadaşde çalıştım. larım nerdeyse Benim için abdullah öztürk benim çocuğum yaşında.Yoğun en yorucusu güvenlik görevlisi olarak bir tempo olmasına rağçalıştığım firmaydı.12saat men bir şekilde yetişmeye çalışıyordum ve gece nö- çalışıyorum işlere. Ayrıca betçisiydim. Doğal olarak bulaşıktan zaman kalırsa ne geceleri doğru düzgün ustalara da yardım ediyodinlenebiliyordum ve gün- rum. Onlar beni bir abidüzleri de uyumaya çalış- leri görüp saygı duyarlar. makla geçiyordu. Biz çalı- Yaşım bu arada 50’yi geçti şanlar için 8 saat çalışma ama belli bir zaman daha saati olması gerekir. Ama çalışmam gerekiyor. Müekmek parası kazanmak cadeleye devam.. İstanbul gibi büyük bir
THY’de grev başlıyor Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava-İş), Türk Hava Yolları’nda (THY) grev kararı almayı kararlaştırdığını açıkladı. Sendika yönetimi, fiili greve başlanmadığını, THY yönetiminin atacağı adıma göre hareket edileceğini açıkladı. Hava-İş sendikası genel başkanı Atilay Ayçin, grev kararını basın toplantısı ile duyurdu. İSTANBUL ibrahim keskin
elinin işverence değerlendirmeye gerek görülmemesi sonucu olarak Hava-İş’in internet sitesinde sendikamız da bu tarih itibarı ile yer alan açıklamada, “Sen- içinde 305 işçinin işe geri dönüşü dikamızın THY’deki grev kararı olmayan hiçbir teklifi tartışmayaöncesi sağduyu ile hareket ederek caktır” denildi. yarattığı çözüm fırsatı işverence değerlendirilmemiş ve sekter bir tu- ŞİMŞEK: AKSAMAYI KABUL EDEMEYİZ tumla 305 işçinin işe dönüşü dahil Konuyla ilgili gazetecilerin sorularıtüm uyuşmazlıkların çözümü için nı yanıtlayan Maliye Bakanı Mehgörüşmelerin başlatılması teklifimi- met Şimşek, “THY yalnız değildir, zin kabul edilmediği işveren yetkililerince sendikamıza sözlü olarak iletilmiştir” denildi. Gelişme üzerine toplanan sendika yönetim kurulunun, grev kararı alınmasına karar verdiği belirtildi. Hava-İş, bugün gelişmelerle ilgili ve grev kararının nedenlerini kapsayan bilgilendirme yaparak, grev kararını işyerlerinde ilan edecek. Açıklamada, “Hava-İş’in sağduyu ve iyi niyetle uzattığı uzlaşma
faaliyetlerin aksamasını kabul ede- cak görüşmeler sonuç vermemişti. meyiz” dedi. THY ile Hava İş sendikası ara- 14 BİN ÇALIŞAN SENDİKALI sında 2013 ve 2014’e dair toplu iş Hava-İş tarafından verilen bilgiye sözleşmesi görüşmelerinde daha göre, THY’nin geçen yıl sonu itiönce sonuç alınamamıştı. Bunun bariyle 15 bin 857 kişi olan çalışanardından, arabulucu heyetin ha- larının, 14 bini sendika üyesi olup zırladığı raporu takiben grev çağ- bunların 4 bin 601’i kabin ekibinde, rısı yapma hakkı bulunan sendika, 2 bin 7’si de kokpitte çalışıyor. THY görüş ayrılıklarını gidermek için bir kere daha görüşmüş an- 305 KİŞİ ÇIKARILMIŞTI Geçen yıl havacılık iş kolunda grev hakkının yasaklanmasına yönelik yasaya karşı greve çıktıkları gerekçesi ile Hava-İş sendikası mensubu 305 THY çalışanı işten çıkarılmıştı. İşten çıkarma haberini telefon mesajı ile duyuran ve benzeri hukuksuz uygulamarda bulunan yönetimin bu tavrına karşılık sendika, Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uzun bir süre eylem gerçekleştirmiş, birçok parti ve sendika da destek vermişti.
Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Patronlardan kara liste
Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Karaman’da bisküvi, gofret ve çikolata fabrikalarının patronlarının yaptığı işçi kıyımını ve işçileri kara listeye alarak birbirlerine gönderdikleri fakslarla sorun yaşadıkları işçileri işe almamaları yönünde telkinlerde bulunmalarını kınadı. Gök yaptığı yazılı açıklamada, kişilerin iş ve çalışma hürriyetlerinin Anayasa güvencesi altında olduğunu vurgulayarak, “Her ne olursa olsun bir kimsenin başka birinin çalışma hürriyetini, daha somut bir ifade ile ekmeğini engelleyemeyeceği gibi Türk Ceza Kanunu’nda söz konusu durum 6 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılmaktadır” dedi. Sektörde Türkiye’nin birçok markasının bir araya toplandığı Karaman Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçilere yönelik son günlerde yaşanan işveren kıyımının bugün adeta mantık sınırlarını zorlar boyutlara ulaştığını söyleyen Gök, “işçiler, bugün dar kapsamlı beyinlerin işten çıkarmalarıyla karşı karşıya kalmıştır. YARIN EMEK
SANKO’da iş bırakma
Sözleşmeliye kadro yolu
Tuğla işçileri hak istiyor Diyarbakır’da 2 bin tuğla işçisinin 1 Mayıs’ta başlattığı grev sürüyor. Sigortasız, düşük ücretle, kölelik koşullarında çalıştırılan tuğla işçilerinin insanca bir yaşam için başlattıkları greve Kabi bölgesinde bulunan 12 fabrikada çalışan işçilerin tam katılımı sağlandı. İşçiler, iş kazaları sonucu sakatlanmaların sıkça yaşandığı tuğla fabrikalarında koşulların düzelmesini talep ediyor. Sigorta talebinin öne çıktığı grevde işçiler ücretlerine yüzde 50 zam istiyor. 2010’daki tuğla grevinden 3 yıl sonra kötü çalışma koşullarına isyan eden işçiler dün greve çıktıktan sonra yaptıkları toplantıda grev boyunca örgütlü hareket etmenin önemine dikkat çektiler. Fabrikalardan seçtikleri temsilcilerle bir komite oluşturan işçiler, sigorta talebi üzerinde durarak, bakanlığa şikayet dilekçesi vermeyi de kararlaştırdılar. Patronun fabrikada çalışmayan akrabalarını sigortalı olarak gösterdiğini ancak asıl üretimi yapan işçilerin sigortalı olmadığını belirten işçiler, güvenli bir gelecek için sigorta hakkından vazgeçmeyeceklerini belirttiler. Sendikanın etrafında birleşmenin önemine dikkat çeken işler Diyarbakır’daki kurumları dolaşıp destek talebinde bulunacak. Konuyla ilgili Tuğla İşçisi Mahmut Cengiz, işçiler olarak tüm haklarını istediklerini belirterek, “Patronlar sorunlarımızı çözmüyor. Bir sendika etrafında toplanırsak rahat edebiliriz. Bu grevde kararlıyız. Sigorta hakkımızı istiyoruz. Arkadaşlarımız iş kazası geçiriyor” dedi. YARIN EMEK
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sözleşmeli kamu personeline kadro müjdesi verdi. Çelik, 80 bin personelin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmaları 1-2 hafta içerisinde bitirip Başbakan’a sunacaklarını söyledi. Bakan; “20 bini belediyelerde olmak üzere 80 bin sözleşmelinin kadroya geçirilmesiyle ilgili çalışma tamam. 20 bini aşkın yerel yönetim sözleşmesinde sorun yok, diğer 60 bin
Nisan ayı raporu açıklandı İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yazılı, görsel, dijital basın ve emek-meslek örgütlerinden elde ettiği bilgilere göre, Nisan ayında en az 57 işçi hayatını kaybetti. Yapılan yazılı açıklamada, Nisan ayında yaşamını yitirenlerin yarısının, “düşme” nedenli kazalarla 21 inşaat işçisinin yaşamını yitirdiği olaylardan oluştuğu belirtildi. Geri kalan can kayıplarının ise metal, madencilik, eğitim, büro, sinema, tarım, orman, gıda, enerji, tersane, çimento, taşımacılık, savunma ve belediye işleri gibi sektörlerde yaşandığı kaydedildi. Açıklamada, iş kazalarının meydana geldiği şehirlerin sanayileşmenin yoğun olduğu bölgeler olduğuna da dikkat çekildi. YARIN EMEK
1 Mayıs’ta da işçiler öldü Gaziantep Başpınar 4. Sanayi Bölgesi’nde bulunan Sanko Makina fabrikasında bir işçi Türk Metal sendikasının örgütlenme çalışmalarına katıldığı gerekçesiyle apar topar işten atıldı. Fabrika yönetimi resmi sebep olarak ise işçinin verimsizliği ve düzensizliğini gösterdi. Olayın diğer sendikalı işçiler tarafından öğrenilmesi üzerine işçiler, Türk Metal İş Hatay şube temsilcisi Çakır Varan ile görüştükten sonra aynı gün içerisinde iş bırakma kararı aldı ve fabrika bahçesine çıktı. YARIN EMEK
Manisa’da 1 Mayıs kutlamalarının yapıldığı sırada iki katlı bir binanın çatısında boya yaparken elektrik akımına kapılarak yere düşen işçi hayatını kaybetti. Muradiye Belediye Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamaları yapıldığı sırada çatıda dış cepheyi boyayan Kasım Tarhan (50), yakından geçen elektrik tellerindeki akıma kapılarak beton zemine düştü. Tarhan, 112 Acil Sağlık ekibrinin bütün müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Tarhan’ın cesedi, savcının yaptığı incelemenin andından belediyenin
için Sayın Başbakan karar verecek. 1-2 hafta içinde Sayın Başbakan’a sunacağız. Lehte veya aleyhte olsun, Haziran’a kadar bu işi bitirmek istiyoruz. Yeni yasama yılına kalmayacak” dedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sözleşmeli kamu personeline kadro müjdesi verdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, sözleşmeli kamu personeline kadro müjdesi verdi. YARIN EMEK
cenaze aracıyla otopsi yapılmak üzere Manisa Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Jandarma, olayla ilgili soruşturma başlattı. 1 işçiye daha mezar olmuştu Kasım Tarhan’ın elektrik akımına kapıldığı yerde, geçen yıl da belediye işçisi Kamil Gündoğan’ın ağaç budarken yine elektrik akımını kapılarak ağır yaralandığı, beş gün tedavi gördüğü Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi’nde 1 Mayıs 2012’de hayatını kaybettiği öğrenildi. YARIN EMEK
EKONOMI
10
8 Mayıs 2013
İşsiz öğretmen çöpçü oldu
Sol Köşe
Hükümetin yaptığı tamamen politikti
Türkiye milyonlarca işsizin olduğu gerçeğinin yanında yüz binlerce öğretmenin işsiz olduğu gerçeğiyle karşı karşıya. Yıllardır atama bekleyen öğretmenler son çareyi başka işlerde çalışmakta buluyor. Bunlardan biri olan fizik öğretmeni Ramazan Gezer, yıllardır atanamayınca çöp toplamak zorunda kaldı. İstanbul Rıfat çapar
Cumartesi Anneleri kayıpların akıbetleri açıklansın, kayıplar verilsin, failleri yargılansın talebiyle 423. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Bu haftayı 21 yıl önce 4 Mayıs’ta gözaltına alınarak kaybedilen Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’e adadılar. Eyleme EHP Genel Başkanı Sibel Uzun da katıldı. Bu haftanın basın açıklamasını Cumartesi Anneleri’nden Meltem Selvi okudu. Hüsamettin ve Soner’in failleri açıklandı. “ İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay, İşkence Tim Şefi Fikret Işınkaralar’dı” dedi.YARIN GÜNCEL
Çünkü Denizler hürriyet istiyor
TKP’li öğrenciler, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın katledilişlerinin 41. yılında “Deniz olup” Tayyip’e karşı yürüyor. TKP’li öğrenciler tarafından yapılan açıklamada “Tek adam diktatörlüğüyle yönetilen bir ülkede Denizler tek adama ve onun temsil ettiklerine karşı durur, duracak” denildi. Öğrenci hareketinin efsane olmuş üç büyük önderi Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan katledilişlerinin 41. yılında unutulmadı. Bugün onlardan aldıkları bayrağı taşımaya devam eden genç yoldaşları bir açıklama yaptılar. TKP’li öğrenciler yaptıkları açıklamada “41 yıldır süren yürüyüş devam edecek” dediler. YARIN GÜNCEL
Vali hakkında suç duyurusu
İşsizliğin giderek arttığı Türkiye’de işsiz öğretmen dalgası da büyüyor. Yüzbinlerce işsiz öğretmen bir yandan atanmak için çabalarken öte yandan bir iş bulup hayatta kalma savaşı veriyor. Yıllardır atanmak için KPSS’ye girip de atanamayan öğretmenlerden biri olan fizik öğretmeni Ramazan Gezer, rızkını çöpten çıkarıyor. Yıllarca okuyup dirsek çürüttükten sonra işsizler kervanına katılan öğretmen Ramazan Gezer, ekmeğini çöpten çıkarıyor. Malatya İnönü Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olan, ayrıca master yapan Ramazan Gezer, atanamayınca önce dershanede, sonra balıkçıda çalıştı şimdi ise çöpten ekmeğini kazanıyor. dım. Her yıl KPSS’ye giriyorum, 80 den aşağı puan almadım ama atanmıyorum. MEB okullarda fizik İyi puan alsam da atanamıyorum Ailesinin imkanı olmadığı için öğretmenine ihtiyaç yok diye alım burslu okuduğunu söyleyen Gezer, yapmıyor.” “Öğretmen olmak istedim. O zaMezun olduktan sonra memman atanmak için KPSS şartı yok- leketi Adıyaman’da bir dershanede tu” dedi. Sonra fizik öğretmenliği çalışan, evlenip çocukları olunca için formasyon getirildiğini belir- 500 TL ile geçinemeyip balıkçılık ten Gezer, şöyle konuştu: “Öğret- yapan, ardından Ankara’ya göç men olabilmek için yüksek lisans eden öğretmen Ramazan, şimdi yaparak formasyon hakkı kazan- Balgat’ta bir gecekonduda, 4 çocu-
Gözaltılar serbest bırakılsın
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, 6 Mayıs’ta idam edilen Denziler’i anmak için Taksim’de yapmak istedikleri eyleme yönelik polis saldırısını protesto etti. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde yapılan eylemde, 5 Mayıs’ta yapılan polis saldırısında gözaltına alınanların serbest bırakılması istendi. 6 Mayıs’ta idam edilen Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i anmak için eylem yapmak isteyen Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’na (BDSP) polis saldırmış ve 8 kişiyi gözaltına almıştı. Galatasaray Lisesi önünde başlayan saldırı uzun süre ara sokaklarda sürdü. Polisin attığı gaz fişeklerinden ve saldırıdan birçok kişi yaralandı, gözaltına alındı. YARIN GÜNCEL
İşsiz öğretmen sayısı artıyor Son on üç yıl öncesine kadar, Eğitim Fakültesi’nden mezun olmak, öğretmen adaylarının atanması
için yeterli olurken, atamaların bir yarışma sınavına bağlanması ile birlikte, öğretmen işsizliği yaygınlaştı. 2000’li yılların başlarından itibaren, öğretmen olarak atanabilmek için girilen KPSS, devlet okullarında sınırlı kadro açılması nedeniyle, çok sayıda öğretmenin açıkta kalmasına yol açtı.
Bu ilçelerde fiyatlar çıldırdı Başbakan’ın “Çılgın Proje” olarak tanımladığı Kanal İstanbul, gayrimenkul fiyatlarını çıldırttı. İstanbul’a ikinci bir boğaz olarak tanımlanan Kanal İstanbul’un, ilk önce, Sakarya-Karasu arasında yapılacağı söylendiğinde yatırımcılar bölgeye akın etti. Bir süre sonra kanalın Silivri’de yapılacağı ortaya atılınca, bu kez de yatırımcılar, Marmara’da Kınalı ile Karadeniz’de Karacaköy güzergahında yer alan Çeltik, Büyükçavuşlu, Danamandıra, Sayalar, Karamandere köylerindeki
arazilere hücum etti. Doğayı talan edecek olan çılgın proje olarak tanımlanan Kanal İstanbul için geriye tek bir güzergah kalıyor. Tüm gayrimenkul yatırımcıları da gözünü bu güzergaha dikmiş durumda. Başbakan Erdoğan’ın 15 Mayıs tarihinde proje için Küçükçekmece-Yeniköy güzergahını açıklaması bekleniyor. YARIN GÜNCEL
Fakir aile 80 bin, zengin 1 milyon harcıyor
Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde basın açıklaması yaparak, saldırıları ve yasakları protesto etti. HDK, ayrıca Başbakan, Vali, İçişleri Bakanı ve polis hakkında suç duyurusunda bulundu. Adliye önünde toplanan HDK’liler yaralıların resimlerini taşıdılar. HDK Yürütme Kurulu adına açıklama yapan Ender İmrek, 1 Mayıs’ta ve daha sonra Taksim’de yapılan eylemlerdeki polis saldırılarına değinerek, ölümcül müdahaleleri kınadı. Yasaklardan ve müdahaleden vazgeçilmesi için yetkililere çağrıda bulundu. YARIN GÜNCEL
ğu, anne-babası ve kardeşine çöpten topladığı kağıt-plastik atıklarla bakıyor. “Kazandığım para ile ancak kiramı, faturalarımı ödüyorum” diyen Gezer, “2 çocuğum okula gidiyor. Ben okudum bir şey olmadı onlar inşallah olurlar” diye konuştu.
Doğum, bakım, kreş, sağlık ve gıda giderleri de hesaba katıldığında üniversiteden mezun olana dek dar gelirli aileler 1 çocuğa 80 bin lira, zengin aileler ise 1 milyon liranın üzerinde para harcıyor. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO), “Türkiye’de Eğitim Harcamaları ve Ailelere Maliyeti” raporuna göre bir çocuk için üniversiteyi bitirene kadar harcanan para milyon liraya ulaşıyor. Anaokulundan başlayarak üniversiteyi bitirene kadar bir çocuk için ailelerin yaptığı harcama dar gelirlide ortalama 4 bin 500 lira olurken üst gelir grubunda bu rakam 668 bin lirayı geçiyor. Doğum, bakım, kreş, sağlık, giyim, ulaştırma ve gıda giderleri de hesaba katıldığında üniversiteden mezun olana dek bir çocuğa dar gelirli aileler 80 bin lira, zengin aileler ise 1 milyon liranın üzerinde para harcıyor.YARIN GÜNCEL
Merkez’den kira enflasyonu uyarısı
Merkez Bankası, Nisan ayında tüketici fiyatlarının yüzde 0.42 oranında artarken yıllık enflasyon yüzde 6.13’e düştüğünü belirterek, bu düşüşte enerji fiyatlarındaki baz etkisi ile işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gelişmeler etkili olduğunu bildirdi. Merkez Bankası Nisan ayı Fiyat Gelişmeleri’ni açıkladı. Buna göre Nisan ayında tüketici fiyatları yüzde 0.42 oranında artmış, yıllık enflasyon yüzde 6.13’e geriledi. Bu dönemde ÖKTG-H ve ÖKTG-I endekslerinin yıllık artış oranı önceki aya kıyasla sırasıyla yüzde 0.33 ve 0.36 puanlık düşüş kaydederek yüzde 6 ve yüzde 5.44 olarak gerçekleşti. Alt grupların yıllık tüketici enflasyonuna katkıları incelendiğinde, bir önceki aya kıyasla genele yayılan bir gerileme gözlendi. YARIN GÜNCEL
TEDAŞ özelleştirmesinde vurgun TEDAŞ’ın 10 dağıtım şirketinin, kasasında ve banka hesaplarında ‘unutulan’ paralarla satıldığı ortaya çıktı. Özelleştirme nedeni ile kamu 3 milyar 892 milyon TL zarar etti. TEDAŞ’ın 10 dağıtım şirketinin, kasasında ve banka hesaplarında ‘unutulan’ paralarla satıldığı ortaya çıktı. Özelleştirme nedeni ile kamu 3 milyar 892 milyon TL zarar etti.
Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ’de (TEDAŞ) özelleştirilen 10 dağıtım şirketinin kasasında ve banka hesaplarında “unutulan” paralarla, alacakları ve stoklarıyla birlikte satıldığı, borçlarının ise TEDAŞ’a devredildiği ortaya çıktı. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, bu yolla devletin 3 milyar 892 milyon TL zarara uğratıldığını söyledi. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
11
8 Mayıs 2013
Nisan ayında enflasyon yine arttı
Katliam için milyarlar ödeyecekler
Ekonomideki sert düşüş, iç talepteki daralma ve artan rekabet nedeniyle ayakta durmakta zorlanan AVM’lerin bir bölümü kapanırken bazıları ise çareyi hastane, dershane ve otele dönüşmekte buldu. Belediye binasına dönüşen AVM bile var. Dev yatırımlarla peş peşe açılan alışveriş merkezleri yıkıcı rekabete dayanamayınca kepenklerini indiriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Nisan ayı enflasyon rakamlarını açıklandı. Nisan ayında aylık bazda fiyatı en çok artan ürün yüzde 25,41 ile kadın ceketi oldu. Nisan ayında Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) aylık yüzde 0,42 arttı, Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE) yüzde 0,51 oranında düştü. Yıllık enflasyon ise TÜFE’de yüzde 6,13, ÜFE’de yüzde 1,70 oldu. Aylık en yüksek artış yüzde 12,75 ile giyim ve ayakkabı grubunda gerçekleşti. Enflasyon Mart ayında yeniden yükselişe geçmişti. YARIN GÜNCEL
İnşaat sektörü sıkıntılı
İnşaat sektörü, beton ve çimento fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle sıkıntılı. Çimentonun torbası 5 liradan 8,5 liraya, betonun metreküp fiyatı ise 70 liradan 90 liraya yükseldi. Bunun konut fiyatlarında en az yüzde 20 artışa neden olacağı belirtildi. Vadeler de kaldırılarak peşine dönüştürülen bu fiyatlara, Türkiye İnşaat Müteahhitleri Federasyonu’ndan tepki geldi. Federasyon Genel Başkan Vekili ve Antalya İnşaat Müteahhitleri Derneği Başkanı Deniz Karataş, fiyat artışlarının sektörü zor durumda bıraktığını söyledi. YARIN GÜNCEL
Kiraz bahçede 22, manavda 50 lira
İstanbul Rıfat çapar
İstanbul’a inşa edilecek 3. Havalimanı ihalesi Ankara’da yapıldı. En yüksek teklifi 22 milyar 152 milyon Euro ile Limak/Kolin/Mapa/Kalyon ortaklığı verdi. 658 bin ağacın kesileceği, su kaynakları yok olacağı ihale için Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, “Adil şeffaf bir yarış oldu. Bu havalimanı Türkiye’nin belki gelecek 50 yılına hitap edecek” dedi. 17 firmanın şartname aldığı
ihalede 4 firma ve ortaklık teklif verdi. Önce dış zarf belgeleri açıldı ve firmalara teknik yeterlilik onayı verildi. Ardından iç zarflar da açıldı ve dört firma açık artırma sürecine kabul edildi. Üçüncü havalimanı, İstanbul’un Avrupa yakasında Yeniköy ve Akpınar yerleşim yerleri arasında, Karadeniz sahil şeridinde yer alan yaklaşık 77 milyon metrekare büyüklüğündeki bir alana yapılacak. Havalimanının, ihaleyi kazanan şirkete yer teslimi yapıldıktan sonra 4 yıl içinde faaliyete geçmesi öngö-
rülüyor. 3. havalimanı, İstanbul’un Avrupa yakasında Yeniköy ve Akpınar yerleşim yerleri arasında, Karadeniz sahil şeridinde yer alan yaklaşık 77 milyon metrekare büyüklüğündeki bir alana yapılacak. 658 BİN AĞAÇ KESİLECEK İstanbul’da yapılacak 3. havaalanıyla ilgili ÇED raporunda, orman katliamı deniz dolgusu ve heyelan tehlikesine dikkat çekiliyor. İstanbul’un kuzeyinde, Karadeniz’in kıyısında yapılması planlanan üçüncü havalimanının Çev-
resel Etki Değerlendirme raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın internet sitesinde de yayımlanmıştı. Rapora göre 658 bin ağacın kesilmesi gerekiyor. 1 milyon 855 bin 391 ağaç ise taşınabilecek durumda. Havalimanının çevreye etkisi, alanın projeye uygunluğu ve gelecekte yol açabileceği zararların ele alındığı raporda ormanların yok olacağı, su kaynaklarının kurutulacağı belirtilirken bölgenin heyelan alanı olduğu ifade edildi. Raporda, tabiat katliamı ortaya konmasına rağmen ‘daha iyi bir yer yoktu’ denildi.
Ekonomide neler oluyor? Manisa’da sezonun ilk kirazı toplanmaya başladı. Manisa’da sezonun ilk kirazı toplanmaya başladı. Bahçeden 22 liraya alınan kirazlar manavda 50 liraya satılıyor. Manisa’nın Sancaklı Bozköy Beldesi, Türkiye’nin önemli kiraz üretim merkezlerinden. Şirin belde, erkenci kirazıyla tüm dünyada tanınıyor. Belde sakinleri, 2013 yılının ilk kirazlarını toplamaya başladı. Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, “Türkiye’de en erken, en kaliteli kirazı çıkaran bölgelerden bir tanesiyiz” dedi. YARIN GÜNCEL
8 Mayıs çarşamba 2013
editörler
can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan
tasarım
çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz yusuf yasin yakşi
dağıtım
rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
abone olmak için bize ulaşabileceğiniz telefon numarası: 0 536 698 93 97
Düşüş tüketiciye yansımıyor Geçen yıl ortalama 18 kuruş olan yumurtanın üreticiden çıkış fiyatının, bu sene 13 kuruşa düştüğü ancak marketlerin bunu tüketiciye yansıtmadığı öne sürüldü. Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Genel Sekreteri Hüseyin Sungur yaptığı açıklamada, dünya yumurta üretiminde 10. sırada yer alan, 100 bin civarında kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam sağlayan Türk yumurta sektörünün, sürekli büyüme eğiliminde olduğunu söyledi. Sungur, yumurta ürünleri sanayisinin gelişmemesi ve 21 günlük tüketim süresi nedeniyle stoklama şansı olmamasını da sektörün yüz yüze bulunduğu diğer sorunlar arasında saydı. YARIN GÜNCEL
Sosyal Güvenlik Kurumu, yanlış işlem ve ödeme yapmasına sebebiyet verenler hakkında suç duyurusunda bulunacak. Fitch Ratings, İspanya’da işsizlik oranının bu yıl ortalama yüzde 27.5 olmasını ve gelecek yılın ilk çeyreğinde yüzde 28.5 ile tepe yapmasını beklediğini bildirdi. JP Morgan, Türkiye için 2013 yılı cari işlemler açığı beklentisini aşağı yönlü revize etti. Türkiye’de 2012 yılındaki faal mükellef sayısı bir önceki yıla göre 353 bin kişi artarak 4 milyon 687 bine ulaştı.
sayı: 83
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
Portekiz hükümeti, Troyka’ya verdiği vaatleri yerine getirmek için memur ve emeklileri etkileyen 4 milyar 800 milyon avroluk yeni kesintiler açıkladı.
Ekonomiye dair sürekli iyimser açıklamalarda bulunan AKP, yine bir çıkışta bulundu ve 14 Mayıs’ı “tarihi gün” ilan etti. Kahramanmaraş’ta partisinin düzenlediği toplantıya katılan AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Türkiye’nin IMF kapısında el açıp yalvaran ülke konumundan, 14 Mayıs tarihi itibariyla bütün borçlarını silen ülTürkiye IMF’den 47 yor. Peki Türkiye’nin tek ke konumuna geleceğini” yılda 50 milyar dış borcu IMF’ye söylüyor. dolar borç aldı. mi? 10 yıllık Peki Türkiye’nin tek Borçların bedeAKP iktida- borç kalemi IMF mi? lini yıllarca varında halkın Merkez Bankası verileriborcu katlanı- ne göre Türkiye’nin brüt tandaş öderken AKP borcun yor, borç yükü dış borç stoku 2012’nin 14 Mayıs’ta bitaltında halk son çeyreğinde 336 milRIFAT ÇAPAR yazdı mesiyle övünüeziliyor. yar 863 milyon dolar ol-
Tek dış borcumuz IMF’ye mi?
du. Aynı veri, 2002’nin son çeyreğinde 129 milyar 592 milyon TL idi. Bu da son 10 yılda dış borcun yaklaşık üç kat arttığını gözler önüne seriyor. Kamunun dış borcu ise 2002-2012 döneminde yüzde 59,8 arttı ve 64,5 milyar dolardan 103,1 milyar dolara yükseldi. Kamunun kısa vadeli borcu 11 milyar 40 milyon TL, uzun vadeli borcu ise 92 milyar 77 milyon TL oldu. Kamunun iç borç stoku da katlandı. 2002’de 155,2 milyar TL olan kamu iç borç stoku, yüzde 163 artışla 2012 sonunda 408,3 milyar TL’ye ulaştı.
Merkez Bankası’nın dış borcunun 22 milyar dolardan 7,7 milyar dolara gerilerken özel sektörün dış borcu yüzde 425’le artış rekoru kırdı. AKP döneminde en hızlı artış hane halkının borçluluğunda yaşandı. AKP’nin 10 yıldır uyguladığı ekonomi politikaları nedeniyle reel alım gücü gerileyen halk, borçlanarak tüketiyor. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları ile yapılan borçlanma 20022012 döneminde tam 38 kat büyüdü. Kredi kartlarındaki borç bakiyesi 2002-2012 arasında 4.1 milyar TL’den 68,8 milyar TL’ye yükseldi.
ESAS MESELE
12
fotoğraf: SEVDA POLAT
8 Mayıs 2013
Sevim Belli kimdir?
Kuşakları yetiştiren bir yaşam 1 Mayıs’tan beri tartışma konusu haline gelen Taksim Meydanı, Erdoğan’ın son yaptığı açıklamayla herkese kapatıldı. Meydanlar, toplumların düşüncelerini ifade ettiği ortak yerlerdir ve tarihi öneme sahiptir. 77 1 Mayıs’ından beri emekçilere kapatılan Taksim, sosyalistlerin verdiği mücadeleyle kazanılmış ve meydan açılmıştı. Yıllarını devrim mücadelesine adamış ve bugüne kadar pek çok kuşaklar yetiştirmiş Sevim Belli konuğumuz. Bu yılki 1 Mayıs, son 3 senenin aksine farklı geçti. Bildiğiniz gibi Hükümet Taksim’de RöPORTAJ IŞIL KURT işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs kutlamasına izin vermedi. Oldukça çatışmalı geçti. Siz nasıl yorumluyorsunuz bu durumu? Pek alışılmadık olan bir şey değildi aslında, beklenen bir durumdu. Geçmişte çok güzel 1 Mayıs’lar yaptığımız seneler oldu. Daha öncesinde bayram olarak bile adı yoktu 1 Mayıs’ın, hatta Bahar Bayramı deniliyordu. Bizim kuşakların mücadelesi ve istemleri karşısında 1 Mayıs gelenekleşti ve İşçi Bayramı adını almış oldu. Şimdi, insanlar oraya bayram kutlamaya gidiyor, derdi sağı solu yıkmak değil ki. Korku olduğunu sanmıyorum ben. Onlar da biliyorlar bunu. Ama insanlara amiyane tabiriyle “göz açtırmayalım, şımarmasınlar, tepemize çıkmasınlar” diyorlar galiba. Emek düşmanlığıdır bu. İşin Türkçesi budur! Senelerce doğru düzgün kutlanan 1 Mayıs’lar olduktan sonra yeniden böyle maskaralık sineye çekilir bir şey değil. Taksim’i bırakın demek için. Belki daha sonra gösterdikleri yerleri de yasaklayacaklar. Mesele giderek 1 Mayıs’ları etkisiz kılmak.
Erkeklerin koruyucusu var mı kendilerinden başka? Kadının da olmamalı. Toplum o duruma getirilmeli. Korunma olduğunda, yine bir erkek polis kadını koruyacak ya da silahlı bir kadın koruyacak onu. Kadının o duruma gelmemesi yönünde ne yapmalıyız, o aranmalı bence. Yenikapı’da bir alan yapılıyor şimdi. Evet. Aslında İstanbul’un her yeri emekçilerindir. Yenikapı belki emekçilere de daha yakındır ama Anadolu yakasından gelecekler için uzak bir yer. Taksim daha
yakın buradaki insanlar için. Gidilmez değil, gidilir elbet. Ankara dense, oraya da gidilir elbette ama mesele o değil.
Her sorumlu kişi o ülkenin sorununu çözmekle mükelleftir. Kendi başarısı da, tarihe geçmesi de halk nezdinde sempati uyandırması buna bağlı. Bir yöneticinin bunu istemesi gayet normal bir şey ama bunun bir vecibesi var. Ona göre davranmak gerekir.
Sizin gözünüzden Taksim’in böyle bir merkez olmasının anlamı nedir? Bu gelenekleşmiş. İşçi sınıfı, öğrenciler, hocalar, sosyalistler 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamaya alışmışız. Bunu engellemek sırf bizim keyfimizi kaçırmaktan başka bir şey değil. Bayramı bayram olmaktan çıkarmak istemektedirler. Esas anlamı bu olduğu için itiraz ediliyor. Yoksa Harbiye olmuş, Karaköy olmuş ne fark ederdi, eğer baştan böyle başlamış olsaydı. Ayrıca en uygun yerlerden biri de yine Taksim alanıdır. Ama niye durup dururken bu geleneği bozuyorsunuz. Emekçi grubun iradesine baskı koymak için. Bundan başka bir anlamı yok, bayramları bayram olmaktan çıkarmak amaçları. 1 Mayıs’ta kadınlar da kendi pankartlarıyla yer almak için hazırlıklarını yapıyorlardı. Korunma talebinde bulundukları halde, polislerin gerekli önlemleri almamalarından dolayı kadınlar ölüme mahkûm ediliyorlar. 1 Mayıs’la birlikte şu da tartışma konularından biri oldu. Devlet 1 Mayıs’ta gönderdiği polisleri, neden kadınlar için göndermiyor? Polisler zaten göstericileri korumak için gelmemiştir. Bu belki size ters gelecek ama ben kadınların sorununun korunma değil, korunacak durumda olmamaları yönünden gidiyorum. Onu hedef alıyorum. Erkeklerin koruyucusu var mı kendilerinden başka? Kadının da olmamalı. Toplum o duruma getirilmeli. Korunma olduğunda, yine bir erkek polis kadını koruyacak ya da silahlı bir
kadın koruyacak onu. Kadının o duruma gelmemesi yönünde ne yapmalıyız, o aranmalı bence. Korunma vazifesi kadının kendisinde olmalı. Sen neysen ben de oyum diyebilmeli bir kadın. Korunmaya ihtiyacım yok diyebilmeli. Ben hep öyle oldum mesela. Hiçbir zaman da kendimi korunmaya muhtaç hissetmedim. Bir tek polise karşı korunmaya muhtaç oldum belki. O da başka bir gerçek! Hep deniyor ya, “kadın başıma geldim buralara”. Eee ne olacaktı? Ama elbette bu, bugünden yarına değişecek bir şey değil. Bilinçli bir mücadele gerek. Peki AKP’nin Taksim’deki bu tavrından sonra, Kürt sorununu çözümü konusundaki izlediği yolu nasıl değerlendiriyorsunuz? Objektif düşünmeye çalışırım ben. Birkaç sene önce de biliyorsunuz Erdoğan, dağdan indirme hareketi başlattı ama yürütemedi. Yalnız Erdoğan’ın kabahati değil tabii, geçmiş hükümetler de, Erdoğan da öyle bir PKK düşmanlığı yaptılar ki, halkların kardeşliğine sıcak bakmayan gruplarda bu harekete karşı o kadar büyük bir tepki oluşturdular. Kamuoyunda attıkları en ufak pozitif bir atılım bazı çevreleri ayağa kaldırabiliyor. Gerekli ön hazırlığı yapmadıkları için bu durumu kendileri yarattı. Ama gene de makul bir şekilde anlatılsa farklı olabilirdi. Yani ben onla görüşmem, bunla tokalaşmam vs denirken halk da ona göre bir tepki gösteriyor. Beklenmedik bir durum değil! 30 senedir o kadar büyük nefret, o kadar büyük aşağılama yaratıldı ki! Ama yükselen sesler gene de bu işin artık bir sonuca bağlanmasını isteyenlerden çok daha azınlıkta. Niye onlar abartılıyor da, bütün halkın kardeşlik mesajları dikkate alınmıyor? Cevabı yok. Var da yok! Toplumsal koşullar hazır değil diyorsunuz yani? Kısmen, karşı çıkanları kastediyorum. Baştan beri o kadar yakışıksız tabirler kullanılırdı ki! E Kürtler de bıkmışlar artık bundan. Bu memlekette yaşayan insanlar onlar da. Kardeş olmamız gerekir. Ayrıca bu memleketi kurarken beraber kurmuşuz, beraber kan dökmüşüz! Olur mu başka türlüsü? AKP’nin çözüm süreci konusuna giriyor olmasının nedenini başkanlık sistemine bağlayanlar da var. Erdoğan tek adam mı olmak istiyor? Şart değil başkanlığı istemesi. Her sorumlu kişi o ülkenin
sorununu çözmekle mükelleftir. Kendi başarısı da, tarihe geçmesi de halk nezdinde sempati uyandırması buna bağlı. Bir yöneticinin bunu istemesi gayet normal bir şey ama bunun bir vecibesi var. Ona göre davranmak gerekir. Peki, Türkiye başkanlık sistemine sizce hazır mı? Başkanlık sisteminden ne anlaşılacağına bağlı bir şey. Başkan’ın hareketleri, şahsi yönelimleri, sürekli bir kurul tarafından gözlemleniyorsa ve bunlar belli bir anlayış içerisinde yapılıp, her tarafın anlayabileceği bir program ortaya çıkarılabiliyorsa niye olmasın, olur tabii ki. Ama bunu istemek biraz tuhaf: “Ben ille başkan olacağım!” Bu kendi partisine de karşı bence. Meclis başkanının olması, bakanlar kurulunun olması, eleştiri mekanizmasının işlemesi, bizzat idare eden pozisyonundaki insanın faydasınadır. Bunu anlamayacak kadar bencil olmak doğru değildir bence. Ben yanımda “yanlış yapıyorsun” diyen biri olsun isterim mesela. Kimse kusursuz olamaz. Herkesin her konuyu çok iyi bilmesine imkân yoktur. Koskoca bir ülkeyi, 75 milyonun başkanı olarak idare etmek kolay bir iş midir? Herkesin algıları, tepkileri, ihtiyaçları var. Bütün bunları belli bir mutlu potada kaynatmak zorundasınız. Bu bir kişinin işi değil. “Ben başkan olacağım ve etrafımdakiler de benim emrime göre hareket edecekler” diyorsanız, o insan-
Ben yanımda “yanlış yapıyorsun” diyen biri olsun isterim mesela. Kimse kusursuz olamaz. Herkesin her konuyu çok iyi bilmesine imkân yoktur. Koskoca bir ülkeyi, 75 milyonun başkanı olarak idare etmek kolay bir iş midir? Herkesin algıları, tepkileri, ihtiyaçları var; hastası, delisi var! Bütün bunları belli bir mutlu potada kaynatmak zorundasınız. Bu bir kişinin işi değil. ların şevkini kırmış olursunuz. Daha başka da bir işe yaramaz.
Hükümetin yaptığı açıklamayla Taksim eylemlere kapatılmış oldu. Denizlerin idamının 41. yıldönümünde polis, gençlere yine gazla, suyla, copla saldırdı. Biz de Taksim’in kapatılmasına ilk kez şahit olmuş gençler olarak size şunu sormak isteriz; önümüzdeki 1 Mayıs’a kadar, sosyalistlere ne gibi görevler düşüyor? Siz gençliğinizde bu gibi problemleri nasıl aştınız? Benim bildiğim kadarıyla, Taksim büyük toplantılara, mitinglere yasaklandı sadece. Öyle değil mi? İstiklal’de yürümek de yasaklandı. Bir günde hayatımız değişti aslında, neredeyse sıkıyönetim ilan edilecek. Hoppala! Bu olmaz. Ülkenin sokaklarını ülke halkına yasaklamak diye bir yönelim olamaz. Kentin idaresi nedenleriyle güzergâh gösterilebilir belki ama Taksim’in toptan yasaklanması bence çok yanlış bir şey. Zannetmiyorum ki o kadar ileri gitsinler. Hafta sonu Galatasaray’dan Taksim’e yürüyerek eylem yapmak isteyenler gazlı, coplu saldırıya maruz kaldılar örneğin. Yanlış yapıyorlar. Erdoğan daha önce anlayışlıymış gibi davrandı. Eğer o tavırdan çıkarsa kendi kaybeder. Hiçbir zaman Türkiye halkı öyle kuzu gibi götürülecek bir halk değildir. Şimdiye kadar olmadığı da belli. Dindar olanı da dindar olmayanı da, aklıselimin icap ettiği yoldan çıkmamayı tercih edecektir. Sizin döneminizde oluyor muydu böyle engellemeler? Tabii. 1 Mayıs için çok mücadele verildi biliyorsunuz. İnsanlar ezildiler. Şimdi de aslında, gazlarla bir şekilde yapıyorlar bunu. Kendi ülkenin insanına nasıl hiç düşünmeden gazlar atabilirsin? Ciğerlerini parça parça eder insanın o gaz. Zehirliyorsun insanı sen. Olmaz bu. Neden? Sen ona marjinal adını takmışsın onun için. Mahkeme mi verdi bu kararı? Önümüzdeki 1 Mayıs’a kadar sosyalistler ne yapmalı sizce? Onların akil adamları var ya, bizim de kendi akil insanlarımızı bir araya getirmemiz lazım. Bu problemi en radikal bir biçimde nasıl çözeriz? Önümüzde 1 yıl var. Bütün kitleyi ikna ederek Taksim’e yönlendirmek gerekir. O yasağın kaldırılması yönünde ısrarlı ve kitlesel bir mücadele yürütmek iyi olur kanısındayım. “Benim dediğim en doğrusudur. Benim lafıma geliyorsanız iyi, gelmiyorsanız eyvallah” demek
Köklü bir ailenin kızı olan Belli, 1925 doğumludur. Tıp Fakültesi’nde öğrenim gördükten sonra Amerika’ya gider ve daha sonra Paris’te yaşamaya başlar. O dönemde Berlin’de Nazım Hikmet’le tanışma şansı yakalar. O dönemde TKP’nin Paris sorumlusu olan ve evlenene kadar Tarı soyadını kullanan Sevim Tarı, 1951 yılında, Paris’e giderken üzerinde Doktor Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat’ın öncülük ettikleri 36 sayfalık yazılı faaliyet raporu ile yakalanır. 1953’te TKP’ye yönelik yapılan operasyonlarda yakalanarak cezaevine girer, burada Mihri Belli ile tanışır ve 1957 yılında Sultanahmet Cezaevi’nde evlenirler. Sevim Tarı-Belli Sosyalist literatürün Türkçe’ye çevrilmesi ve kazandırılmasında önemli bir isimdir. Anılarını “Boşuna mı Çiğnedik?” adlı kitapta topladı.
Anılar arasında geriye doğru gezintilerim, hep aydınlık bir bahçede son bulur. Mevsim ilerlemiş bahar olsa gerek. Dalların arasından süzülen gün ışığı aydınlık ve ılık bir mutluluk gibi yağar sanki. Yaprakların hareketlerinde oynaşan maviler ve yeşiller güneşin parıltılarıyla yaldızlanarak yaşam sevininin ve doğa sevgisinin ilk ışıltılarını serper kızın üzerine. İlk kez o yüce doğa içinde birim, yaşayan bağımsız bir birim olarak onunla bütünleşmenin anıya dönüşecek algılanışıdır bu an... doğru değil. Doğa zaten bizi çeşitli yaratıyor. Toplum da böyle. Herkesin kendine göre kıymetli olan bir düşüncesi olabilir. Niye ondan yararlanmayasınız? Solculuğun esası insanları sevmektir. Sen bir insanı seviyorsan, onun görüşüne, onu sevindirecek bir harekete niye yabancı kalasın? Böyle olmaz. Kendi içimizdeki sorunu halledemezsek, başka bir sorunda da yeteri kadar faydalı olmamızın imkânı yok. Farklı fikirler olacaktır elbette. Bunları tartışmakta zarar değil; fayda
EGITIM (
13
8 Mayıs 2013
Bilgi hırsızlığımız tescillendi
Türkiye’deki beş bilim dergisi uluslararası indekslerden çıkarıldı. Son yıllarda bir sürü bilim dergisi kurulmuştu. Kurulan dergiler ilk zamanlarda az ve gerçek makaleler yayınlayarak uluslararası indekslere girmeyi başardılar, fakat geçen yıllarda bu dergilerin yayınladığı makale sayısı bir anda kendini 30’a 40’a katladı, makalelerin bilimsellik değeri kayboldu.
Bilim üretmiyoruz
Uluslararası Kafkas Multipl Skleroz Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Bünyamin Özal bilim adına bir şey yapılmadığını söyledi. Özal: “Tıp fakültesinde okutuyoruz. Sonra da bunlar arasındaki en başarılı olanları alıp 4-5 sene ihtisas yaptırıyoruz. Onları istihdam ediyoruz. Ama bilim adına hiçbir fayda elde edemiyoruz. Bu kadar masraf, emek… Zeki insanlar ama sonuç olarak bir şey yok. Bilim adına bir şey yapılamıyorsa, bu suç bilim politikalarındadır. Türkiye’de para problemi yok artık. Ama iş sadece parayla bitmiyor. Uzmanların bilim ve bilim becerilerini uygulama adına hiçbir eğitim almadıklarını fark ediyorum” diye konuştu. YARIN EĞİTİM
YÖK tehdit etti
İSTANBUL berna dülger
2 bin gibi yüksek bir atıf sayısına çabucak ulaşıveriyordu. Çünkü iki derginin tek sahibi var ve ticari amaçlı makale yayınlandığından dolayı iki dergisini birbirine rakip gösteren Sıla Bilim, birbirlerine atıf yapmalarını rahatça sağlıyordu. Bu durumu fark eden İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi akademisyeni Yrd. Doç. Dr. Atilla Çifter bir mail atarak konuyu uluslararası arenada en güvenilir indekslerden olan SSCI ve SCI-Exp’e aktardı. Bu şikayet üzerine Sıla Bilim’e ait iki derginin de arasında bulunduğu beş dergiyi indekslerden çıkardılar.
Türkiye’de üniversite denildiğinde en çok tartışılan konulardan biri bilimsellik oluyor. Sermaye için mi yoksa toplum için mi bilim üretileceği tartışılıyor. Fakat aynı zamanda, bu tartışmalar hiç olmuyormuş gibi bir sürü bilim dergisi kuruluyor. Akademik değeri olmayan veya intihal edilmiş makaleleri yayınlıyor. Yayınladığı makalelerle de bir sürü kişi de akademisyen oluyor. Akademik yayınlarda bilim insanının makalesine ne kadar çok atıfta bulunulursa makalenin o kadar iyi olduğu kabul ediliyor. Bu listeden Beş dergi çıkarıldı çıkarılan dergilerdeki makalelerde Türkiye’deki dergiler arasında en
fazla yayın yapan “Türkiye Klinikleri Tıp Bilim Dergisi”, “Energy Education Science and Technology Part B Social and Educational Studies”, Energy Education Science and Technology Part A Energy Science Research”, “Healthmed” ve “Turkish Online Jurnal Of Educational Technology” dergileri listeden çıkarıldı.
Üniversiteler sermayeden kurtulamıyor Bu anti-bilimsel makalelerin ticaDergiler çıkarıldı ama retini yaparak para kazanan şirketakademisyenler duruyor ler varken, para ödeyerek profesör Bu dergilerde yayınlanan uluslararası olanlar varken üniversite de sermamakaleler akademisyenlerin bilim- yeden yakasını kurtaramıyor. Teksel kariyerlerinde yükselmelerini de noparklar çok dahice fikirler olarak doğrudan etkiliyor. Bu dergilerin uygulanıyor. Akademisyenler bunu gerçek bilim üretmediği böylece ka- rahatça destekliyor. Bilim topluma nıtlanmış oldu fakat gerçekten bilim ulaşmıyor ama az bir kesim çok para üretmeyen, bilim insanı olmayan kazanmayı başarıyor.
Cihan Takıcı kimi temsil ediyor?
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Öğrenci Konseyi Başkanı ve Kent Konseyi Gençlik Meclisi başkanı Cihan Takıcı, 13 üniversitenin öğrencilerinin YÖK’teki temsilcisi olarak seçildi. Takıcı seçim sonrasında yaptığı, “ADIM Üniversiteleri Birliği’ne dahil olan 13 üniversitenin öğrencileri arasında koordinasyonun sağlanması, ortak projelerin geliştirilmesi gibi konular önceliğimiz olacak. ADIM Üniversiteleri rektörlerinin yaptıkları toplantılara katılıp 300 bin öğrencinin isteğini tek bir ses olarak gündeme taşıyacağız. Bu göreve beni layık gören tüm öğrenci arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” dedi. Fakat seçim sonucu bu olmasına rağmen üniversitelerde okuyanlar bilirler ki, bu seçimlerin hiç birisi okullarda yapılmıyor, öğrenciler oy kullanamıyor. YARIN EĞİTİM
akademisyenler ne olacak? Üniversitelerde bu şekilde öğretim üyesi olmuş binlerce kişi var. İntihal yaparak profesör olmuş birisi öğrencilerine bilim üretmeyi nasıl anlatacak?
Evdeki hesap çarşıya uymadı
Siirt Üniversite’si tarafından düzenlenen “Üniversite-Sanayi İşbirliği” paneline, davet edilen bin 500 kişiden 15 kişi katıldı. Panelde konuşan Vali Vekili Mustafa Pala, katılımın çok az olduğunu söylerken, Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Abdülkadir Ekmen de, “Bin 500 kişiye mail veya telefonla ulaşılarak davet ettik ancak bir kaç iş adamı ve öğrencinin katılması bizi üzdü” dedi. YARIN EĞİTİM
Nabi Avcı’nın önerileri son bulmuyor Nabi Avcı, Kadir Has Üniversitesi’nde 3 Mayıs’ta katıldığı konferansta yaptığı konuşmada bir film gösterimi projesi başlatacaklarını söyledi. Ayrıca,
Statükocu olan üniversiteler değil: AKP Beşir Atalay 2 Mayıs’ta yaptığı üniversitelerle ilgili açıklamasında, üniversitelerdeki sınıf farkına öğrencilerin sebep olduğunu öne sürdü. Zenginlerin parasına para katan, fakirlerin paralarının sürekli azalmasına sebep olan liberal politikalarına durmaksızın devam etmelerini hiç etken görmedi. Türkiye’de 11 yıldır değişmelerle birlikte herşeyin konuşulabilir hale geldiğini fakat bu gelişmelerde üniversitelerin rolünün çok sınırlı olduğunu söyleyen Beşir Atalay üniversitelerde YÖK diye bir kurum olduğunu unutmuş görünüyor. Zira YÖK üniversitelerde konuşulabilecek her türlü farklı konunun konuşulmaması için tetikte duruyor. YARIN EĞİTİM
konferansta konuşan Bakan Avcı, “Biz şimdi bir proje başlatıyoruz. Vilayetlerde uzaktan hizmet amacı ile oluşturulmuş salonlarımız var. Telif hakkı MEB’de olan bazı filmleri orada öğretmenlerimiz ile paylaşacağız. Ama ondan önce ben birkaç öneride bulunmak istiyorum. Bunlar: Jumanji, Shadowlands, Mr.Chips ve çocukluğumda sınıfça gittiğimiz bir film vardı. To Sir With Love. Daha önerebileceğim birkaç film var ama onları da öğretmenlerimizde görüştüğümde onlara söyleyeceğim” dedi. Daha önce de YÖK’ü kapatmak isteyen gençlere kitap ve şarkı önermişti. YARIN EĞİTİM
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Aydın Üniversitesi’nin 10. yıl kutlama etkinliğine katıldı. Çelik, Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde YÖK’ün üniversite kuranları tehdit ettiğini açıkladı. Bakan Çelik YÖK’ü eleştiren açıklamalarının yanında, vakıf üniversitelerinin kurulmasına verdiği desteği de anlattı. Çelik dönemin YÖK Başkan Vekili’nin, üniversite kurmak isteyenlere, ‘’Siz hükümetle iş tutmaya devam edin, biz size ne yapacağımızı gösteririz’’ dediğini söyledi. YÖK’ün hangi ideolojiye hizmet ederse etsin bir tahakküm kurumu olduğunu açıklamış olan Çelik, partisiyle birlikte bu kurumu kendi ideolojisine hizmet eder hale getirince karşı durmaktan vazgeçti. YARIN EĞİTİM
Fırat Üniversitesi sermaye işbirliği
Fırat Üniversitesi ile Organize Sanayii Bölgesi Başkanlığı’nca yapılan anlaşma ile, Elazığ Organize Sanayii Bölgesi’nde Üniversite-Sanayi Koordinasyon Birimi açıldı. Fırat Üniversitesi’nden (FÜ) yapılan yazılı açıklamaya göre, Elazığ Valisi Muammer Erol, açılışta yaptığı konuşmada, oluşturulan birlikteliğin sanayiye hayat vereceğine ve kurulan birimin faydalı işlere imza atacağına inandığını belirtti. Sanayiye hayat verecek olan bu anlaşma bilimin önünü tamamen kapatacak bir noktada bulunuyor. Çünkü sanayi için üretilen bilim kapitalizm’den başka hiç bir şeye hizmet etmiyor, öğrencileri özgür bırakmazken öğrenciler, isteneni üretmek zorunda kalıyor. YARIN EĞİTİM
Şiddet sizde Gökhan Çetinsaya
Üniversitelerarası Kurul Toplantısı için Kırıkkale’ye gelen YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, açıklama da yaptı. Bir muhabirin üniversitelerde olayların çıktığını söylemesi üzerine Çetinsaya, “İnsanların toplumsal meseleler hakkında, ülkenin meseleleri hakkında farklı görüşler taşımaları çok doğaldır. Pozitif ya da negatif tutum takınmaları doğaldır ama bu kesinlikle şiddete başvurmadan, şiddete sığınmadan tamamen akademik gelenekler içerisinde, demokratik süreçler içerisinde ifade edilmelidir. Bu bakımdan tartışmaların üniversitelerde yapılması normal ama asla şiddete başvurulmadan yapılması gerekir. O bakımdan ben bütün rektör arkadaşlarımdan hassasiyet rica ediyorum” dedi. YARIN EĞİTİM
14
LISENIN GUNDEMI 8 Mayıs 2013
Yeni sınav sistemi Kazakistan’dan
Liseliler Denizlerin yolunda
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bu yıl son kez yapılacak SBS’nin ardından yeni seçme sistemi için Kazakistan modeli üzerinde çalıştığı ortaya çıktı. Bakan Nabi Avcı’nın talimatıyla incelenen Kazakistan’ın eğitim sisteminde üniversite sınavlarında “açık uçlu” sorular sorulurken elemeci sınavların adı değiştirilerek, hükümet tarafından varlığı sürdürülmeye devam ediyor. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişinin yıldönümüne dair Lise-Der şunları söyledi: Biz Lise-Der olarak Denizlerin, Mahirlerin, Erdal Erenlerin bıraktığı bayrağı devraldık. 68 gençliği bizim için bu yolun öncüsü olmuştur. Liselerimizde demokrasi ve eşitlik adına parasız eğitim için mücadele ediyoruz. Nitelikli, bilime dayanan bir eğitim ve sınavsız olarak yeteneklerimize göre üniversiteye girmek istiyoruz. Tüm liselileri de Denizlerin yolunda mücadele etmeye çağırıyoruz.YARIN EĞİTİM
İSTANBUL Nurseli gözüaçık
MEB son olarak Kazak sistemini incelemeye alırken, çocukların sadece merkezi sınavlarla değil, 4 yıllık ders dışı performanslarının da liseye ve üniversiteye geçişte etkili olmasına karar verdi. MEB, Kazak sisteminden açık uçlu soru, öğrenci dosyası, her yıl okul tarafından genel kurallara göre sınav yapılması gibi uygulamaları dikkate alarak yeni bir model belirleyecek. Yeni sistem ne getiriyor ? Gelecek yeni sistemle üniversite öncesi 11 yıl zorunlu eğitim verilecek. Daha önce de 8 yıl’ı zorunlu, 3 yılı ise isteğe bağlı olmak üzere eğitim 11 yıldı. Her yıl sonunda sınava sokulacak olan öğrencilere 1 ve 5 arasında notlar verilecek. Öğrenciler bütün lise hayatlarını üniversiteye giriş sınavlarna odaklarken, yeni sistemle birlikte her yıl yapılacak olan sınavlar, liselilerin üniversiteye girmelerini etkileyecek. Bunun duşında ise 9. sınıfın sonunda MEB, öğrencilerin gördüğü derslerden bir sınav yapacak ve öğrencinin her yıl aldığı puan ile genel sınavdaki başarı puanı 10. ve 11. sınıfa geçmesini etkileyecek. Öğrenciler puanlarına göre de okul seçebiliyor olacak.
Teknoloji ezberci eğitime yaradı İki yılda bir değişen sınav sistemi Her yıl değiştirilen sınavlara bu yıl bir yenisi daha eklendi: Kazak sistemi. Eğitim ile ilgili olarak düzenli periyotlarla değişiklik yapan hükümet, bu yıl yine sınav sistemini değiştiriyor. MEB, son 10 yılda LGS, OKS, “3 aşamalı SBS” ve “tek aşamalı SBS” olmak üzere 4 farklı sistemi uygularken tek aşamalı SBS’den de vazgeçerek yerine yeni bir sistem arayışına girdi. Yeni sınav sisteminin BDS olacağı ve ilkokul 4. sınıftan 12. sınıfa kadar sınav olacağını açıklayan Nabi Avcı, öğrencilerin karşısına yeni bir sistemle çıkıyor. Değiştirilen sınavlar
öğrencilere artı bir yön katmazken, değiştirilen sınavlarla liseli öğrencilerin gelecek kaygıları artmaya devam ediyor.
uçlu sorulardan oluşacak sınavlar, öğrencilerin bilgi, görüş, çevre şartlarına göre verdikleri cevapları etkileyerek öğrencileri ortak bir doğruda buluşturamayacak. Hükümetin siyasetine Sınavlar başka, eleme aynı göre şekillenen eğitimde MEB, biLiselilerin geleceklerini belirleyen limsel temeli olmayan sistemlerle öğüniversiteye giriş sınavları her yıl de- rencilerin karşısına çıkmaya devam ğiştiriliyor fakat sınavlar öğrencileri ediyor. elemeye devam ediyor. 2 milyona Öğrencilere okullarda nitelikli yakın öğrencinin girdiği sınavlarda eğitim verilmezken her öğrencinin bir kısım öğrenci sıfır çekerek ya da eşit olduğu kabul edilerek yapılan barajı geçemeyerek direkt olarak ele- üniversite sınavları, öğrencilerin yetenirken, düşük puan yapan öğrenci- neklerini gözetmekten uzak düşüyor. ler tabela üniversitelerine mahkum Sürekli yenilenen sınav sistemi ise bu ediliyorlar. Yeni sınav sisteminde açık sistemin devamcısı oluyor.
Niteliksiz eğitim, açıköğretimi besliyor Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu istatistiklerde bu yıl açıköğretim liselerine giden öğrenci sayısında artış olduğu belirlendi. Hükümetin bu yıl getirmiş olduğu 4+4+4 eğitim sistemi ile eğitim 12 yıl zorunlu hale getirildi fakat öğrenciler örgün eğitimi bırakarak açıköğretim liselerinde eğitime devam etmeyi seçtiler. Meslek ortaokullarından sonra öğrencilerin örgün eğitimi bırakıp iş hayatına girmeleri de kaçınılmaz oldu. Açıköğretim lisesi öğrencileri arttı Öğrencilerin 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte örgün eğitimi bırakarak açıköğretim lisesinde okuyan öğ-
renciler, aynı zamanda iş hayatına girip ucuz iş gücü olarak kullanılırken çocuk işçi sayısında da artış olduğu belirlendi. Öğrenciler açıköğretim liselerinde, örgün eğitime göre daha niteliksiz eğitim alırken üniversite kapıları açıköğretim lisesi öğrencilerine kapatılmış oluyor. Öğrenciler dershaneye yöneliyor Yapılan istatistiklerde dershanere giden öğreci sayısında artış olduğu saptandı. Geçen yıl 1 milyon 219 bin öğrenci dershaneye giderken, bu yıl 1 milyon 280 bin öğrenci dershanelere gidiyor. Niteliksiz eğitim öğrencileri dershanelere giderek sınavlara hazırlanmak mecburiyetinde bırakmaya devam ediyor. YARIN EĞİTİM
Çağdaş ortam, bilimsel eğitim şart İsimlerini değil sınavları kaldırın İlkokuldan itibaren aldığımız eğitim sınav odaklı bir sistemdir. Sınav odaklı eğitim sitemi bizleri niteliksiz, bilimsellikten uzak, öğrencileri özel eğitim kurumlarına ve özel derslere yönlendirmektedir. Hükümet öğrencilerin geleceklerini ellerinden alan sınav sistemini kaldırmak yerini ismini, biçimini değiştirmekle yetiniyor. Bizler Lise-Der olarak sınav sisteminde yenilik ve isim değişikliği değil elemeci sınav sisteminin kalkmasını istiyoruz. Bütün liselilieri eşitsiz ve adaletsiz sınav sistemine karşı mücadeleye çağırıyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Eğitim Enstitüsü işbirliğince “Piri Reis” temasıyla Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenen 7. Uluslararası Robot Yarışması’nda konuşan Bakan Nabi Avcı, bilgi ve iletişim çağında yaşandığına işaret ederek; “Hepimizin ortak görevi, çocuklarımıza, gençlerimize bu çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandıracak ortamlar ve fırsatlar sunmak olmalıdır” diye konuştu. İlkokuldan liseye kadar verilen eğitim, ezberci ve öğrencileri rekabete iten bir sistem iken günün çağına uygun olan eğitim sistemi bilimsel ve eleştirel temelli olarak ortaya çıkıyor. Nitelikli ve bilimsel olarak verilecek olan eğitim, öğrencilerin eleştirel yönünü ortaya çıkarırken, yeteneklerine göre eğitilmesi gereken öğrenciler ezber yerine öğrenmeye dayalı bir eğitim alıp okula devam edebilecekler. YARIN EĞİTİM
Yıllardır süregelen ezberci eğitim sistemi, öğrencileri geliştirmeye yetmezken teknolojik aletlerin okullara girmesiyle birlikte öğrenciler daha zor öğrenmeye başladı. Derste tahtanın fotoğrafını çeken, öğretmenin anlattıklarını kayıt cihazına kaydeden öğrenciler için eğitim hazır bir kalıp gibi okullarında duruyor. İnternet Teknolojileri Derneği Başkanı Mustafa Akgül: “Okullarda öğrencilere copy-paste öneriliyor” derken ezberci eğitim sistemiyle öğrencilerin eleştirelliğinin önü kesiliyor. YARIN EĞİTİM
LYS’ye kaç kişi başvurdu?
2013 Lisans Yerleştirme Sınavı’na 29 Nisan 2013 tarihi itibariyle toplam 1 milyon 25 bin aday başvuru yaptı. 2013 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi’ne (ÖSYS) toplam 1 milyon 923 bin 33 aday başvurmuştu. Başvuranların 870 bin 829’unu kadın, 1 milyon 52 bin 204’ünü ise erkek adaylar oluşturdu. LYS-1’e (Matematik) 646 bin 186, LYS-2’ye (Fen Bilimleri) 332 bin 285, LYS-3’e (edebiyat-çoğrafya) 649 bin 700, LYS-4’e (Sosyal bilimler) 349 bin 714, LYS-5’e (Yabancı dil) ise 53 bin 308 aday başvuruda bulundu. YARIN EĞİTİM
Eğitim seviyesi düşürülüyor
Bursa’da Matlı Yem Sanayii tarafından yaptırılan okulun devir teslim töreninde konuşan AKP Bursa Milletvekili Önder Matlı, eğitim seviyesinin çoğunluğunun ortaokul terk olduğunu ve bu öğrencilerin okullarına devam edebilmesi için eğitim seviyesinin yükselmesi gerektiğini belirti. Öğrenciler devlet okullarında niteliksiz eğitim aldıkları için açıköğretime yönelirken hükümetin getirmiş olduğu 4+4+4 ile yaratılan çocuk işçiler okulu bırakarak çalışmak zorunda bırakılıyor. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
8 Mayıs 2013
Dünya Turu
Suriye’de kimyasal hareketlenmesi
Pakistan
Savcıya suikast
Uzun süredir süren kimyasal silah tartışmalarının üstüne, ABD’li yetkililer İsrail’in, Suriye’ye bir hava saldırısı düzenleyerek nükleer silah tesisini vurduğunu açıkladı. Saldırıda uçakların Suriye sınırına giriş yapmadan saldırı gerçekleştirdiği de belirtildi. Tüm bunlarla birlikte, muhaliflerin silahlandırılması tartışmaları yeniden gündeme geldi. Dış servis İBRAHİM KESKİN
Suriye’de devam eden çatışmalarda, Esad güçlerinin kimyasal silah kullandığı yönünde iddiaların gündeme gelmesinin ardından başlayan tartışmalar, İsrail’i yeniden harekete geçirdi. İsrail’in, Suriye’ye yönelik bir hava operasyonu düzenlediği ve operasyonda bir kimyasal silah tesisinin vurulduğu öne sürüldü. CNN’in haberine göre, adının açıklanmasını istemeyen iki ABD’li yetkili, vurulan hedefin kimyasal silah tesisi olmayabileceğini de ifade etti, öte yandan CBS News, vurulan binanın bir depo olabileceğini belirtti.
Suriye-Lübnan-İsrail üçgeni ABD veya İsrail’den konuyla ilgili resmi bir açıklama gelmezken, Suriye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Beşar Cefari, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Şu an bir saldırı düzenlendiğinden haberim yok” ifadesini kullandı. Beyaz Saray, ilk olarak CNN’de belirtilen iddianın İsrail Hükümeti tarafınan yanıtlanması gerektiğini belirtirken, Pentagon açıklama yapmayı reddetti. CNN, Suriye’ye düzenlenen operasyon esnasında ABD’nin Lübnan üzerinde uçan İsrail savaş uçaklarına dair bilgi topladığını da öne sürdü. İsrail, Ocak ayında Suriye’ye gitmekte olan bir konvo-
yu vurmuş, konvoyda Hizbullah militanlarına ulaştırılmak istenen silahlar olduğu iddia edilmişti. Muhalifleri silahlandırma hamlesi Suriye’de rejimin kimyasal silah kullanıldığı iddialarına paralel olarak muhalefetin silahlandırılması tartışması da yeniden alevlenirken ABD’den konuya dair yeni açıklamalar gelmeye devam ediyor. Başkan Barack Obama Meksika ziyareti sırasında “Sahadaki durumu sürekli olarak değerlendiriyoruz, siyasi bir geçişin önünü açacak en iyi yolu bulmak için müttefiklerimizle çalışıyoruz. Ancak bir adım
atmadan önce yaptığımız şeyin işleri daha da karıştırmayacağından ya da daha ölümcül hale getirmeyeceğinden ve duruma yardımcı olacağından emin olmamız gerekiyor. Bu yüzden tüm seçenekleri değerlendirirken temkinli hareket ediyoruz” dedi. İsrail, yaptığı açıklamada, savaş uçaklarının Hizbullah militanlarına götürüldüğü düşünülen füzeleri taşıyan bir konvoyu vurduğunu belirtti. İsrailli bir yetkili, hava operasyonunun, Perşembe günü Başbakan Binyamin Netanyahu’nun güvenlik kabinesiyle yaptığı gizli görüşmede onaylandığını ve Cuma günü gerçekleştirildiğini belirtti.
Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto’nun öldürülmesini soruşturan özel savcı Chaudhry Zulfikar, başkent Islamabad’da kalabalık bir caddede uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Savcı Zulfikar, Butto davasıyla ilgili bugün Rawalpindi kentinde görülen bir duruşmaya katılacaktı. Motosikletli iki saldırgan, evinden çıkan savcı Zulfikar’ı sokak ortasında aracında infaz etti. Pakistan polis yetkilisi Muhammed Ishaq, Zulfikar’ın aracıyla mahkemeye giderken silahlı kişi veya kişilerce uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybettiğini söyledi. Saldırı sırasında aracın kontrolünü kaybeden savcı Chaudhry Zulfikar’ın bir kadına çarparak ölümüne neden oldu. YARIN DÜNYA
Venezuela
Vekil yaralandı
Sığınmacılara olağanüstü önlem Türkiye’ye geçmeleri engellenen Suriyeli bir grubun, Akçakale Sınır Kapısı’nda araçları ve polis noktasını ateşe vermesi, silahla bir polisi öldürüp ikisi polis beşi asker toplam 11 kişiyi yaralamasının ardından sığınmacıların bulunduğu bölgelerde gerilim tırmandı. Akçakale’de halk tepkilerini işyerleri ile araçlarına Türk bayrağı asarak gösterirken sınır hattının yanı
sıra çadır kentlerde tedbirler arttırıldı. Akçakale, Harran, Ceylanpınar ve öldürülen polis memuru Ferhat Avcı’nın memleketi Gaziantep’in Islahiye ilçesindeki çadırkentlerde kalan Suriyelilerin dışarı çıkmaları ikinci bir karara kadar yasaklandı. Çadır kentlerin içinde ve çevresinde zırhlı araçlarla önlem alan güvenlik güçleri giriş ve çıkışları yasakladı. YARIN DÜNYA
Vatandaşlarını istediler
Ölü sayısı 547’ye yükseldi
Bangladeş’in başkenti Dakka’da 10 gün önce çöken iş merkezinde yaşamını yitirenlerin sayısının 547’ye yükseldiği bildirildi. Yetkililer, enkaz bölgesinde arama kurtarma çalışmalarının sürdüğünü belirtti. Hava sıcaklığının artmasıyla enkazdaki cesetlerden kokular geldiği, kurtarma ekiplerinin çalışmalara devam etmek için koku gidericiler kullandığı kaydedildi. Yasadışı yollardan 3 kat eklendiği belirlenen Rana Plaza, 24 Nisan sabahı çökmüştü. İş merkezindeki 5 konfeksiyon atölyesinde 3 binden fazla işçi çalışıyordu. İş merkezinin enkazında çok sayıda kişinin olduğu sanılıyor. YARIN GÜNCEL
ABD, Kuzey Kore’den, ması yönünde çağrıda bulunuhükümeti devirmeye ça- yoruz ve istiyoruz” dedi. Kuzey lışmakla suçlanarak 15 yıl “ağır Kore Yüksek Mahkemesi, hüküiş” cezası verilen vatandaşının meti devirmeye çalışmak suçlaaffedilerek, serbest bırakılmasını nan yargılanan Amerikan vatanistedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcü- daşı Kenneth Bae’yi 15 yıl “ağır sü Patrick Ventrell, ABD vatan- iş” cezasına çarptırılmasına karar daşı Kenneth Bae’nin durumuy- vermişti. Kuzey Kore’de “ağır iş” la ilgili halen irtibata geçtikleri cezası, hüküm giyen kişinin ceİsveç Büyükelçiği’nden bilgiler zasını ağır ve zorlu koşulların buöğrenmeye çalıştıklarını belirtti. lunduğu kamplarda çalıştırılması Yurtdışında yaşayan ABD vatan- anlamına geliyor. Kore asıllı Bae, daşlarının refah ve güvenliğinin geçen yıl kasımda Çin ve Rusya sağlanmasından daha sınırındaki özel ekonomik büyük bir öncelikbölge Rason’da tulerinin buluntuklanmıştı. Bae, madığını ifade Kuzey Kore’de eden Vent2009’dan bu rell, “Kuzey yana göKore yetkizaltına alılilerinden, nan altıncı Bae’nin Amerikalı affedilerek oldu.YARIN derhal serGÜNCEL best bırakıl-
NATO füze kalkanı görüşülecek Türkiye’ye geçmeleri engellenen Suriyeli bir grubun, Akçakale Sınır Kapısı’nda araçları ve polis noktasını ateşe vermesi, silahla bir polisi öldürüp ikisi polis beşi asker toplam 11 kişiyi yaralamasının ardından sığınmacıların bulunduğu bölgelerde gerilim tırmandı. Şanlıurfa’nın elçisi Akçakale’de vatandaşlar tepkilerini işyerleri ile araçlarına Türk bayrağı asarak gösterirken sınır hattının yanı sıra çadır kentlerde tedbirler arttırıldı. Akçakale, Harran, Ceylanpınar ve öldürülen polis memuru Ferhat Avcı’nın memleketi Gaziantep’in Islahiye İlçesi’ndeki çadırkentlerde kalan Suriyeliler’in dışarı çıkmaları ikinci bir karara kadar yasaklandı. Çadır kentlerin içinde ve çevresinde zırhlı araçlarla önlem alan
güvenlik güçleri giriş ve çıkışları yasakladı. Akçakale’de önceki günkü olayın ardından Türk bayrakları ile yürüyüş yapan bir grup, ilçe merkezine 4 km uzaklıkta 35 bin sığınmacının barındığı Süleymanşah Konaklama Tesisi’ne yürümek istemiş, polis barikatını aşamayınca dağılmıştı. Tüm Akçakalelilerin cep telefonuna bilinmeyen bir numaradan şu mesaj gönderilmişti: “Sağduyulu Akçakale halkı, provokatif eylemlere kanmayalım. Şehidimizin huzurla yatması için kışkırtmalara gelmeyelim.” YARIN DÜNYA
Venezuela’da parlamentodaki görüşmeler sırasında konuşma haklarının ellerinden alındığını ileri süren muhalefet partisi milletvekilleri ile iktidar partisi milletvekillerinin tartışması yumruklaşmaya dönüştü. Yumruklaşma sonrası bazı milletvekilleri kanlar içinde kalırken, muhalif bir vekilin kaşı açıldı. İktidar partisi milletvekilleri ise kavgayı karşı tarafın başlattığını ileri sürdü. İktidar partisinden Odalis Monzon; “Bugün arkadaşlarım ve ben, bir kez daha Hugo Chavez’in mirasını savunmak zorunda kaldık” dedi. Venezuela eski Devlet Başkanı Hugo Chavez’in kansere yenilerek yaşamını yitirmesinin ardından 15 Nisan’da yapılan seçimde yardımcısı Nicolas Maduro, yüzde 1.49 farkla devlet başkanı seçilmişti. YARIN DÜNYA
Almanya
Irkçılık protestosu
Almanya’nın İstanbul BaşKonsolosluğu önünde toplanan bir grup Avrupa’daki Türklere Destek Platformu üyesi, “Almanya derin devleti ile yüzleşmeli”, “Irkçılık bir insanlık suçudur” ve “Merkel neden sessiz” yazılı dövizleri açarak, Nasyonel Sosyalist hücresini protesto etti. Daha sonra gurup adına açıklama yapan platform üyesi Mahmut Çelik, Almanyada yaşayan Türk vatandaşlarını hedef alan cinayetleri kınadıklarını belirterek, saldırılara dur demek ve ilgililerin dikkatini çekmek için burada toplandıklarını söyledi. Yetkililerin, Türk vatandaşlarına yönelik her saldırıdan sonra yaptıkları açıklamaların Türkleri tatmin etmediğini vurgulayan Çelik, aksine tedirginliklerini hat safhaya ulaşmasına neden olduğunu söyledi. YARIN DÜNYA
FORUM
16
8 Mayıs 2013
Kapadınız da ne oldu? Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamanın sadece işçi sendikalarının basit bir inatlaşması olarak görmeyin. Türkiye’deki sol siyasal hareketleri için de önemlidir. Bunun ne anlama geldiğini İslami referanslara dayanan siyasal yapılar ve muhafazakarlar bilemez. Sol ve işçi sınıfı mücadelesi iç içe geçmiştir. Proletarya hakimiyetine dayalı bir devlet kurmaya dayalı ideolojiler çökmüş olabilir. Hayat bize serbest piyasa ekonomisi anlayışının özünü oluşturduğu devlet modellerinin ayakta kaldığını demokrasi ve özgürleşmeyi sağlayanların ise ilerleyerek ön plana çıktığını gös-
teriyor. *** Sağın ve muhafazakarların derdi olmayabilir ama sol açısından emekçilerin hakları için mücadele vermek aynı zamanda ülkedeki özgürleşme ve demokrasi açısından vazgeçilmezdir. Ve bu ülkedeki tüm işçi sınıfı eylemlerinde sol vardır. Solun mücadelesinin özünü etnik veya dini kimlik oluşturmaz. Kimlikleri kaşıyarak siyaset üretmez. Bu yüzden sol mücadele, akılcı ekonomik politikaları desteklerken, çalışan haklarına odaklanır ve geniş toplum
kesimlerin çıkarlarına uygun hareket tarzını benimser. Türkiye’de sol mücadele gereğini yapıyor mu, yapmıyor mu? Herkesin bir görüşü vardır. Yine de solu, ideolojisi çökmüş bir grup fantezi peşinde koşan, Taksim’i piknik alanı gibi gören göbekli insanlar olarak görmek küfürdür. Haksızlıktır. Başbakan’ın okuduğu bir şiir yüzünde içeri girdiği günü neredeyse ileri demokrasi yürüyüşünün başlangıcı olarak görenler, onlarca gencin öldürüldüğü Taksim’de 1 Mayıs’ı anma günü olarak kutlayan insanlara nasıl bu kadar acımasız bakabildiklerine
şaşırıyorum. *** Bu nedenle sol gelenek için o tarihte Taksim’de olmak vazgeçilmezdir. O günün provokatörlerini, katillerini açığa çıkaramamış devlet düzeninin yaptığı tek şey yasaklamaktı. Ancak yıllarca süren mücadele ile meydan tekrar kutlamalara açıldı, barış içinde olunabileceği de ispatlandı. Keşke dün milyonlarca insanı eve hapsedeceklerine, çukurların etrafına önlem alıp alana açsalardı. ***
“
“
YAVUZ SEMERCİ yazdı
1 Mayıs’ta Taksim Meydanı kutlamalara kapatıldı. İlk başta kapatma nedeni fiziki diye konuşulurken gerçek niyet belli oldu ve Başbakan hem Taksim’de hem Kadıköy’de bundan böyle miting yapılmansa izin vermemesini konu alan Yavuz Semerci’nin 2 Mayıs 2013 tarihinde Habertürk’de yayınlanan 1 Mayıs’daki polis saldırılarını konu alan yazısını yayınlıyoruz.
Şimdi birileri “nasıl engelledik” kutlamaları yapılıyor olabilir. Görüldüğü gibi her yere polis dikerek, yolları kapatarak, şehirde sıkıyönetim uygulayarak, gaz sıkarak, cop sallayarak, tazyikli su fışkırtarak Taksim’i içi boş anlamsız bir yer haline getirmek mümkün. Ama sol geleneğin ve sendikaların inadı kırılamaz. Şimdi birileri “nasıl engelledik” kutlamaları yapıyor olabilir. Görüldüğü gibi her yere polis dikerek, yolları kapatarak, şehirde sıkıyönetim uygulayarak, gaz sıka-
rak, cop sallayarak, tazyikli su fışkırtarak Taksim’i içi boş anlamsız bir yer haline getirmek mümkün. Ama sol geleneğin ve sendikaların inadı kırılamaz. Çünkü sendikacılar da iyi biliyor ki, Başbakan Tayyip Erdoğan Taksim’de 1 Mayıs kutlaması istemiyor. Niye istemiyor bilmiyorum. Ama “Biz bile Kazlıçeşme’de yapıyoruz siz de orada yapın” bile diyebildiğine göre gelecek sene için niyeti başka. Sendikalar açısından bu yıl Taksim’den vazgeçmek, hepten vazgeçmek anlamına gelecekti. Sendikalar bugün İstanbul’da gönüllerince bir kutlama yapamadı. Ama topluma şu mesajı verdi: “Seneye yine buradayız. Bu bir haktır ve asla vazgeçmeyeceğiz. Başka yerde kutla emrini kabul etmiyoruz…”
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını engellemek için her sokak başına polis barikatları kuruldu.
Kadınlar öldürülmesin diye
“
Sayın bakan söylemişti; koruma kanunu yeterli gelmiyor diye. Yetmez tabi ki. Çağrılı koruma denen bir koruma var ve katiller kadına hadi müsait olan polisi çağır, ben bekliyorum yoksa seni öldüreceğim demiyor, kadın öldürüleceği saniyeyi bilemiyor ve sözde korunuyor iken öldürülüyorlar.
“
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e Milletvekili Kamer Genç; Çanakkkale zaferi ile ilgili açıklamasında Atatürk’ten hiç bahsetmediği için, “Eğer Atatürk olmasaydı şimdi siz bilmem hangi kimin kaçıncı kimiydiniz” şeklinde söz sarf etti. Buna Bakan Fatma Şahin, bir kadın ve Bakan olarak tepki gösterdi. Tepkiden de öte sinirlendi, öfkelendi, susturulamadı, bir salonu inletti, adeta çılgına döndü. O hep gülümseyen yüzü, sessiz sakin tavırları ile tanıdığımız Fatma Şahin gitti, yerine çok sert tepki gösteren, hak arayan, savunan, karşı atağa geçen, biri geldi. Tüm yasal süreci de işleteceğini belitti. Diğer vekiller de ona destek verdi. Doğru olanı yaptılar. Çirkin bir örnekleme idi. Şimdi sormak istiyoruz: Ge-
rektiği yerde gereken tepkiyi sonuna kadar gösteren Bakan, neden bir tek gün katledilen kadınlarla ilgili tepki göstermedi, sesini yük-
seltmedi, fırtına koparmadı yumruğunu masaya vurup, neden bu ülkede her gün dört beş kadın katlediliyor demedi? Açıklamalar yapıyor, 15.000 kişinin silahını aldık, sığınma evleri açtık, 7.000 kadına koruma verdik, dünyanın en iyi paketini hazırladık diye. Dünyanın en iyi paketi bizde ise neden en iyi kadın koruması, en az şiddet gören kadın, en iyi kadın istihdamı, en az kadın cinayeti bizde değil? Neden kadınlar için en güvenli yer Türkiye değil? Kadınlar; kocaları tarafından yemek yapmadı, tuzu fazla koydu, etek giydi, rüyamda beni aldattı, zamansız banyo yaptı, çalışmak istedi, çalışmak istemedi, boşanmak istedi, boşanmak istemedi gibi daha sayılabilecek binlerce saçma sebepler gerekçe gösterilerek katlediliyorlar. Tecavüze uğradıkları
için, reddettikleri için katlediliyorlar. Yani kadın oldukları için katlediliyorlar. Sayın Bakan söylemişti; “Koruma kanunu yeterli gelmiyor” diye. Yetmez tabi ki. Çağrılı koruma denen bir koruma var ve katiller kadına hadi müsait olan polisi çağır, ben bekliyorum yoksa seni öldüreceğim demiyor, kadın öldürüleceği saniyeyi bilemiyor ve sözde korunuyor iken öldürülüyorlar. Tahsis edilen korumaya ulaşmak ayrı bir sorun, ulaştığın korumanın yol yemek masrafını karşılamak başka bir sorun. Gerçekten işe yaramadığı biliniyor iken neden gerçek çözüm tedbirleri alınmıyor. Katil öldürmeyi zaten kafasına koymuş bu yüzden yaklaşma, kadından uzak dur ricasını dinle-
“
“
ELİFE KAYA yazdı
Meclis’te Kamer Genç İle Fatma Şahin arasındaki tartışma gündemden bir türlü düşmedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin bu sözlere sinirlenip yumruğunu masaya vururken kadılar ölürken aynı hassasiyeti gösteremiyor ve yumruğunu masaya vurup yasayı çıkartmıyor. Bu hafta Elife Kaya’nın bu konuyu gündeme aldığı ve kadınlar ölmesin dediği yazısını yayınlıyoruz.
Şimdi veri var; o da gerçeklerden uzak. Sanırız sadece nikahlı kocaları tarafından öldürülen yani aile olan kadınları kapsıyor, sevgili veya reddettiği kişi tarafından, tecavüze uğradığı için öldürülenleri kadınları da kapsasa gerçek sayının bu olmadığı açık. miyor. Bazen sadece daha az ceza almak için uzaklaştırma cezasını bitmesini bekliyor ve öldürüyor. Katiller; alacağı cezayı, uygulanacak indirimleri, öldüreceği zamanı planlayarak kadın cinayetini işliyor. Kadın cinayetlerine dair kısa bir zamana kadar veri yoktu, insanların hastalığı, hangi nedenle kaç kişinin öldüğü, kullandığı ilaç, kürtaj kayıtları, çocuğun meşru, gayri meşru olduğuna kadar veri tutulurken nasıl olur da kadın cinayetine dair veri tu-
tulmaz? Yoksa veri tutmaya gerek mi görülmedi? Hepi topu günde dört beş kadın ya da ölüm haktır saymaya ne hacet mi deniyor? Şimdi veri var; o da gerçeklerden uzak. Sanırız sadece nikahlı kocaları tarafından öldürülen yani aile olan kadınları kapsıyor, sevgilisi veya reddettiği kişi tarafından, tecavüze uğradığı için öldürülen kadınları da kapsasa gerçek sayının bu olmadığı açık. Şiddet gören kadınlar her kesimden olabiliyor. Doktor, öğretmen, ev hanımı, on üç, on beş yaşında kız çocukları, hatta milletvekili, kadın olmak yetiyor şiddet görmek için. Tüm bunlar, KADINLAR ÖLDÜRÜMESİN DİYE sinirlenmeye, öfkelenmeye, sesini yükseltmeye değmez mi? Kadın katillerine indirimsiz, afsız, ağır ve caydırıcı ceza, KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ demeye, bakanlar, milletin vekillerinin el ele vermesine değmez mi?
FORUM
17
8 Mayıs 2013
Kadınların yasaları Çocukların önüne koyduğunuz oyuncaklar değildir onları en fazla şekillendiren, sizleri ne yaparken gördükleridir. Kadınları ev işlerini yapan, erkekleri de bu işlerden yararlananlar olduklarını gördükleri sürece bu durumu en baştan kanıksarlar ve aynılarını tekrara yönelirler. Toplumsallaşmalarının zorunlu bir sonucudur. Gördüklerini tekrar ettiklerinde takdir edileceklerini bilirler. Bunun içindir ki yetişkin olduklarında bunun sancılarını yaşasalar bile nedenini sogulamaz hatta bunun böyle olması gerektiğini savunurlar. Bir ev-içi hayat ve bir ev-dışı hayat vardır. Ev-dışı hayatın bugünkü organizasyonu, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan ezilenlerin ezenlere karşı verdikleri kıyasıya mücadeleler sonucunda kazandıkları haklar ve yasalar ile şekillenmiştir. Peki ya ev-içi hayat? Ev-içi hayatın organizasyonunu hangi yasalar belirler ve içinde yaşayanların hakları nelerden oluşur? Herhangi bir hak ihlali ile ev-dışı toplumun yasaları mı ilgilenir? Örgütlenmek kelimesi burada kilit noktayı oluşturur. Ev-dışındaki hayatı ilmek ilmek örenler kendi emeklerinin görünürlüğünü örgütlenerek, hayatları pahasına mücadeleler vererek, sendikalar, dernekler kurarak; gazeteler, dergiler çıkararak; eylemler, mitingler yaparak; gerektiğinde hizmet üretmeyerek kapitalist
sistemin bekasını sarsarlar. Bu sarsma gün gelip onu yıkmayla taçlanacaktır. Peki ev-içi hayatı ilmek ilmek örenler, emeklerinin görünürlüğünü hangi mücadeleler, hangi örgütlenme modelleri ile alt üst edecektir? Ev-dışı hayatın İş Yasaları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları, Sosyal Sigortalar Kurumları vardır da ev-içi hayatın hangi yasaları, kurumları ve bakanlıkları vardır? Ev-içine baka baka Aile bakanı, Diyanet İşleri bakar, bakar bakmaz da gözlerini kapar. Önüm arkam sağım solum, saklanmayan ebe, sobe! Bildiniz, kadınlar hep sobelenir, erkekler de ebeler. Ev-dışının kurumları da soba borusu kurumu gibi simsiyah örter üstünü. Şikayet yoksa cinayet; cinayet yoksa dirayet! Kadınların dirayeti dini inançları ile mi yoksa hayatta kalma güdüleri ile mi açıklanabilir? Ben söyleyeyim, hayatta kalma. Hayatta kalmak için çocuk doğurulur, yemek yapılır, ev temizlenir; çocuk bakılır, adam bakılır, yaşlı, hasta bakılır da bir kendine bakılamaz. Kendin ile ilgili kararlar alınamaz, aslında kendin diye bir şey de yoktur. Ancak adamın ve çocukların ve de akrabaların uzantısı olunabilinir. 1 Mayıs işçinin ve emekçinin bayramı. O gün tüm örgütlü yapılar hizmet üretmez de sokağa çıkarlar. Kalabalıklar birlikte akar ve yarının gelişini haykırırlar. Peki ev-içlerinde
neler olur? Hizmet üretilmeye devam edilir. Yine kahvaltılar hazırlanır, yine çocuklar giydirilir, yine yemek yapılır. Şunun adını koyalım: Ev, bir hizmet alanıdır. Burada çalışanlar kadınlardır. Evde hizmet üretilir. Çalışmanın karşılığı “ayni” olarak ödenir. Ücreti yoktur. Ancak yatacak yer ve beslenme. Herhangi bir toplu iş sözleşmesi yapmak mümkün değildir. Herhangi bir hak ihlalinde bunun hangi yö-
“
Bir ev-içi hayat ve bir ev-dışı hayat vardır. Ev-dışı hayatın bugünkü organizasyonu, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan ezilenlerin ezenlere karşı verdikleri kıyasıya mücadeleler sonucunda kazandıkları haklar ve yasalar ile şekillenmiştir. Peki ya ev-içi hayat? Ev-içi hayatın organizasyonunu hangi yasalar belirler ve içinde yaşayanların hakları nelerden oluşur? Herhangi bir hak ihlali ile ev-dışı toplumun yasaları mı ilgilenir?
“
UĞUR EKİM yazdı
Erkek egemen sistem içerisinde kadınları koruyan yasaların çıkartılmasının zorluğu aşikar. Kadınların yasalarının evin içine sıkışmış olduğunu, bunu yıkmak için bu sisteme karşı tüm kadınları örgütlü mücadeleye çağıran Uğur Ekim’in “Kadınların Yasası” adlı yazısını yayınlıyoruz.
netmelik gereğince çözüleceği belirsizdir. Çünkü böyle bir yönetmelik yoktur. Mesela kadın izin günlerini nasıl belirleyecektir? Doktora gitmek istediğinde çocuklarını nereye bırakacaktır? Peki diyelim ki artık orada yaşamak istemiyor, iş-aktinin feshini istiyor, buna “boşanmak” deniyor. O zaman hangi yasalar devreye giriyor? Erkeklerin yasaları! Öncelik bugün şudur: Kadınların hayatta kalabilmeleridir. Ancak kadınlar öldürülmediğinde birlikte yapılacaklar konuşulabilir. Devlet kolluk güçleri ile emekçileri, öğrencileri, halkları zapturapt altına alırken, erkek şiddeti de kadınları hizaya sokmaya çalışır. Hizaya girmeyi reddeden tüm kadınlar, erkek şiddetinin, erkeği koruyan yasalarının lağvedilmesi için her zaman mücadele ettiler. Bugün Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bas bas bağırıyor sorumlu bakanlara: görevinizi yapın. Görevleri “kadınları korumak”. Aynı bakanlar korumasız adım atabiliyorlar mı? Recep Tayyip Erdoğan korumasız dışarı çıkabilir mi? Kendilerine yönelmiş herhangi bir şiddet cezasız kalabilir mi? Başbakanın sözleri “haksız tahrik” indirimi olarak görülemez mi? Bir ülkenin başbakanı kadınların nasıl yaşamaları gerektiği konusunda kelam edemez. Bakanlıkları da sus pus olup, görevlerini lağvedemez. Çünkü kadın mücadelesinin de bugüne kadar oluşturduğu kendi yasaları var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu var. Yaşasın Kadınların Yaşam Mücadelesi, Yaşasın Kadınların Örgütlü Mücadelesi.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
4 Mayıs yazısına, Dilan’ı konu etmiş. İşte Hakan’ın Dilan’ı marjinal ilan edenlere cevabı: “Dilan kızımız eylem kovalayacağına Justin’i kovalasaymış. Ne Dilan kızımız kafasına o gaz bombasını yermiş, ne de babası bu acıyı yaşamak durumunda kalırmış. Dilan kızımız boyundan büyük işlere kalkışacağına 17 yaşının gerektirdiği hercailikleri yapsaymış. Babası da hakkını aramak yerine hakkının verilmesini bekleyerek emir sahiplerine itaat geleneğine uysaymış. Ne Dilan kızımız komalık olurmuş, ne de babası üzülmek zorunda kalırmış. Vicdanınız fevkalade rahat olsun ağalar, beyler, başbakanlar, bakanlar, cumhurbaşkanları, valiler...”
Kötü
Çirkin
Barış sürecinde “vatandaşlık” - 3
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına gidelim ve tartışalım:”Siyasi varlıkta birlik”var mıdır? Cumhuriyet’in kuruluşundan beri komünistler /sosyalistler Kemalist olmayan demokratlar ve laikler, şeriatçılar, liberaller, muhafazakarlar, Osmanlıcılar, Anadolucular gibi daha da çoğaltılabilecek siyasi akımların-ideolojilerin olduğu bir yerde/ dönemde “Kemalizm’in Siyasi varlığında(!) birlik” sağlanabilir mi? Evet! Cebri olarak sağlanırdı. Katliamlar yaparak sağlanırdı! Temelini “sınıfsız ve imtiyazsız halk “safsatasına dayandıran bu faşist anlayış, ancak asimilasyon, katliamlar, darbeler ile “siyasi varlıkta” birliği sağlayabilirdi. Tabi tarihin çarkı başka yöne evrilince “bu savın” ne denli ırkçı ve faşizan
“
Bu anlamda tekrar çerçeveyi Amasya Tamimi ile çizen Milli Misak; bu günkü Türkiye ve Irak ve Suriye Kürdistanları olarak tarif edilen coğrafya bile hem Doğu Kürdistan’ı(iran) kapsamadığı için Kürtler açısından yeterli gelmiyor.
“
Önder Çarkçı
Haşmet Babaoğlu Sabah
5 Mayıs tarihli yazısında, bir köşe yazısından çok, içinde bulunduğu toplumsal koşulların analizini okurlarına sunmaktan çok, umutsuzluğu yayıyor. Babaoğlu’nun anlattığı toplum sanki 1 Mayıs’ta direnmemiş, alanlarda hesap sormuyor. İşte birkaç satır: “Canı durmaksızın sıkılan yetişkinlerin, gençlerin ve çocukların sayısı hızla artıyor. Psikolojik bozukluklar (“disorders”), beyin kimyası, varoluşsal sorunlar, hepsinin bir payı var bu tabloda. Fakat söyleyin bana... İnançtan soyutlanmış ve “büyü”sünü kaybetmiş bir dünyada başka hangi duygu yakamıza yapışabilirdi? İhtiyacımız “hayret”ti. Onun yerine elimizde “sıkıntı” kaldı.”
günlüğü
İdam edilişlerinin yıldönümü olan 6 Mayıs’ta Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan TT listesinde 5 Mayıs’tan başlayarak yer aldılar... 1 Mayıs’ta “Dilan Alp” ve “AKPninSonUmudu Bibergazında” TT listesine girdi:
Yaşasın kadınların yaşam mücadelesi, yaşasın kadınların örgütlü mücadelesi.
TUTSAK POSTASI
Mahir Kaynak Star
4 Mayıs’ta yayımlanan yazısında 1 Mayıs’taki polis saldırılarına dair tek bir söz söylemiyor. Taksim’e girmek isteyen emekçilerin tek yaptığının reddetmek olduğunu iddia ediyor: “1 Mayıs’ta yaşadıklarımız bayramı kaosa çeviren güçlerin eylemine sahne oldu. Günümüzde her olay ve söz reddediliyor ve gerginliğin ortamı hazırlanıyor. Muhalefetin iktidara karşı tavrı yaptıklarıyla ilgili değil. Muhalefet iktidarla savaştığını ve onu devirmeden amacına ulaşamayacağını düşünüyor. İki taraftan biri galip gelinceye kadar savaşılacak ve sonuçta galip gelenin politikası eleştirilmeden uygulanacak.”
İlker Eraslan
olduğu anlaşılacaktı. Farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış tanışma ve geçit kapısı olmuş. Coğrafyamızda “tek dil” zorbalığına rağmen 90 yıllık bir asimilasyon sürecinin dahi tam olarak “dil/lisan birliğini” sağlayamadığı, çekilen onca acıdan sonra anlaşılmış olması gerekir. Türkiye halk(lar)ı “yurt/vatan” denilince gerçekten aynı hayali mi kurarlar? Milli Misak’ın belirlediği “Amasya Tamimi” ortak yurt/vatan hayaline en yakın belgedir. Bu belge dahi yurt birliğini sağlayamamıştır. Yurt/vatan denilince Kürtler kadim Kürdistan Coğrafyası’ndan Kürdistan artı bugünkü Türkiye’ye, Osmanlı topraklarından tüm İslam coğrafyasına kadar farklı yurt/vatan tariflerini, ideolojik duruş ve inançları doğrultusunda geniş bir yelpazede yaparlar. Aynı şey Türkler için de geçerli, bugünkü Türkiye’den hayali Turan/Türkistan coğrafyasına, Osmanlı coğrafyasından tüm İslam topraklarına kadar yayılan vatan tarifleri bulunabilir. Buna Çerkez,
Ahmet Hakan Hürriyet
Arap gibi diğer halkların yurt tahayyüllerini de katarsak, Cumhuriyet’in ortak vatan anlayışının esasen “Kemalistlerin” vatan tahayyüllerinin bugünkü Türkiye’de kristalleşmesi olduğunu görmek gerekmektedir. “Kurmacı” anlayış tepeden ulus yaratma sevdasında olduğu için o ulusa uygun vatanın neresi olacağını da aynı anlayış belirler ve herkesin kendileri gibi düşündüğü zannı ile hareket ederler. Bu anlamda tekrar çerçeveyi
Amasya Tamimi ile çizen Milli Misak; bugünkü Türkiye, Irak ve Suriye Kürdistanları olarak tarif edilen coğrafya bile hem Doğu Kürdistan’ı (İran) kapsamadığı için Kürtler açısından yeterli gelmiyor, hem de Kemalistlerin bu “sözleşmeye” riayet etmemeleri nedeniyle samimiyetten yoksun bir anlaşma olduğu söylenebilir. Çünkü Doğu Kürdistan’dan sonra, Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinin sorumluları İngiltere, Fransa, İran ve Türkiyedir; bu ülkelerin anlaşmaları sonucu Kürtler yüz yıllık bir esaret, katliam, asimilasyon sürecinden geçtiler. Kısacası Amasya Tamimi ile belirlenen yurt tarifine göre Türklerin ve Kürtlerin yaşadığı yerlerdir. Ancak bu sözleşmede Kemalist’lerin samimi olmadıkları açıktır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli
@hilmiyarayici “Ölüm çaresiz kalıp çığlıklar attı arkamızdan’’ Deniz gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan yaşıyor. @serdalgenc ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım! Hüseyin İnan @EratalaySevinc Ne hoşBİR güzelliği vardır,hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin DENİZ GEZMİŞ YUSUF ASLAN HÜSEYİN İNAN @gokcepiskin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan. Denizler’i öldürmeyi başaramadılar, başaramayacaklar! @AliGumus4646 İdam Sehpasında Kendi Taburesini Kendi Ayağıyla Vuran Hüseyin İnan’ın Canından Olmak Onurdur Bana.. #DenizYusufHüseyin Ölümsüzdür.. @AnteerG Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan... Darağacında 3 Fidan @zeynepbola 41 yıl önce bugün Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan sabaha karşı 12 Mart rejimi tarafından katledildiler!
KULTUR-SANAT
18
8 Mayıs 2013
Nail Satlıgan’ın mirası
Marksist literatüre yazdığı ve çevirisini yaptığı kitaplar ve makalelerle önemli katkısı olan Nail Satlıgan uzun süredir mücadele ettiği kansere yenik düştü. Uzun süredir tedavi gördüğü hastalığına rağmen çalışmalarına devam eden Satlıgan’ın Marksizmin izinde soluksuz geçen ömrünü ve bize miras kalan çalışmalarını saygıyla anıyoruz. İSTANBUL SERKAN ATAK
tamamlayan kişi Nail Satlıgan olmuştu. Nail Satlıgan, ömrü boyunİstanbul Üniversitesi İktisat ca kavramlar arasındaki karmaşaya Fakültesi’ndeki öğretim üye- bir son vermeye ve insanları sol liliği görevinden 2006 yılında emek- teratürün içi boşaltılmaya çalışılan li olan Satlıgan, 2008 krizi sonrası bu kavramlarını doğru kullanmaya haklılığı bir kez daha kanıtlanan yönlendirmeye çalışmıştı. Bu çabaKarl Marx’ın en büyük eseri olan nın en büyük meyveside hastalığına Kapital’in Almanca’dan çevirisini karşı verdiği amansız mücadeleye yaparak çok önemli bir eksikliğin rağmen Kapital oldu. tamamlanmasını sağlamıştı. Nail Satlıgan, Kapital’in İzinde’nin or- Marksizmin İzinde Bir Ömür tak yazarlarından ve Dünya Kapi- Kapital’in çevirisinin yanısıra Düntalizminin Bunalımı adlı kitabın ya Kapitalizminin Krizi, Marx’ın derleyenlerindendir. Kapitali, Marksist İktisat El Kitabı, Komünist Manifesto ve Hakkında 30 Yıllık İhtiyaç Yazılar, Marksist İktisat Teorisi gibi Çevirilmesine dair çalışmalar Hik- birçok eserin çevirisini yaptı. Nail met Kıvılcımlı’ya kadar uzanan Satlıgan sadece çevirileriyle değil ancak uzun yıllardır Karl Marx’ın aynı zamanda bir parçası olduğu gözden geçirme fırsatı bulamadığı mücadelenin önemli bir entellektüİngilizce çevirisinden Sol Yayınla- eli olarak önemli eserlere imza attı. rı tarafından yayınlanan metnini Marksist literatüre katkı sağlayan okuduğumuz Kapital’in Almanca çok sayıda kitap ve makaleye imaslından çevirisi 2011 yılında Yor- za atan Satlıgan, son dönemde de dam Kitap tarafından okuyuculara Sungur Savran ve Ahmet Tonak’la sunulabildi. Kapital’in Türkçe’ye birlikte “Kapital’in İzinde”yi yazçevirilmesinin uzun serüveni için- mış, “Dünya Kapitalizminin Bunade Mehmet Selik’in Almanca aslın- lımı” adlı kitabı da Sungur Savran dan başladığı yarım kalan çeviriyi ile birlikte derlemişti.
Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro Üyesi hakan öztürk
Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran
Yeri asla dolmaz
Eylem klavuzudur
Nail Satlıgan’ı kaybettiğimiz için çok üzgünüz. Nail Satlıgan hem Marksizim konusunda gösterdiği çaba ve çeviriler açısından hem de Marksizmin doğru bilgilerini açığa çıkarması açısından yeri dolmaz. Onun Marksist metodolojiye gösterdiği dikkat ile çevirdiği eserler hepimizi yetiştiren bir kaynak oldu. Çok önemli bir yoldaşımızı, çok önemli bir entellektüeli kaybettik. Onun işaret ettiği ve çevirilerini yaptığı Marksizim eserlerıni ve okumalarını biz miras olarak aldık, onun bıraktığı yerden devam edeceğiz.
Türkiye Solu için öneminden önce şunu söylemek isterim Türkiye’nin bir dönemi boyunca en önemli Marksist İktisatçılarından olmasının yanı sıra bir eylem klavuzudur. Entelektüel yanı çok bilinir ama unutulmaması gereken Nail’in pratik ile ilişkisidir. Türkiye Solunun organik hayatının bir parçasıydı. Marksist bir insan mutlaka partili olmalıdır derdi. Son zamanlarında sağlık sorunları nedeniyle bu faaliyeti yapamadıysada hayatı boyunca elinin yettiği kadar politikaya katıldı ve parti militanı olarak yaşadı.
Türkiye sosyalistlerinin önemli isimlerinden biri olan Nail Satlıgan’ın 28 Nisan’daki ölümünün ardından kendi isteği ile cenaze töreni yapılmadı. 5 Nisan’da dostları, sevenleri ve yoldaşlarının
katıldığı anma töreniyle onu sonsuzluğa uğurladık. Marksist literatüre yaptığı katkılar ve çalışmaları hiçbir zaman unutulmayacak olan Nail Satlıgan’ı sevgi ve saygıyla anıyoruz.
Berfo Ana’nın ocağı tütsün diye konser Temelleri atılan fakat henüz yapımı tamamlanmamış olan Cemil Kırbayır Kültürevi’ne katkı niteliği taşıyan dayanışma konserinde Bandista, İsmail Hakkı Demircioğlu, Niyazi Koyuncu, Suavi ve Yavuz Bingöl sahne alacak. “Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” adıyla yapılan konser 22 Mayıs 2013 Çarşamba
saat 20.00’da İstanbul Beşiktaş’taki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde olacak. Konser biletlerini 8 Mayıs’tan itibaren Taksim’de Mephisto, Kadıköy’de Seyhan Müzik’ten temin edebilirsiniz. Berfo Ana 32 yıl mücadele etti Cemil Kırbayır 12 Eylül darbesinden sonra gözaltına alındı ve bir daha haber alınamadı. Annesi Berfo Ana, yaşına rağmen Cumartesi Anneleri’yle her hafta oturma eylemine katıldı. 105 yaşındaki Berfo Kırbayır, Başbakan Erdoğan’la görüşmüş ve “Tek dileğim ölmeden oğlumun mezarını görebilmek” demişti. Oğlunu bulacağına söz veren Başbakan Berfo Ana’ya verdiği sözü hala tutmadı. Hastalıklarını bahane ederek 12 Eylül davalarına gelmeyen cuntacılardan hesap sormak için Berfo Ana mahkemeye tekerlekli sandalyeyle gitti. Berfo Ana 105 yaşında hayatını kaybetti. YARIN KÜLTÜR-SANAT
Iron Man 3 Yönetmen: Shane Black Oyuncular: Robert Downey Jr., Gwyneth Paltrow tür: Aksiyon, Bilimkurgu
Yarattığı Demir Adam karakteriyle hayran kitlesini genişleten Robert Downey Jr.’ı birkez daha Tony Stark olarak izleyeceğiz.
Neredesin Süperman? Yönetmen: Karzan Kader Oyuncular: Sarwal Fazil, Zamand Taha Tür: Dram
Yönetmenliğini Saddam teröründen kaçarak İsveç’e sığınan bir Kürt ailenin çocuğu olan Karzan Kader’in yaptığı film 90’ların Irak’ında geçiyor.
Eski Dostlar Yönetmen: Fisher Stevens Oyuncular: Al Pacino, Christopher Walken, Alan Arkin Tür: Komedi, Polisiye
Yönetmen koltuğunda Fisher Stevens’ın oturduğu filmin başrollerini usta oyuncular Al Pacino, Christopher Walken ve Alan Arkin paylaşıyor.
Spielberg’in yeni filmi belli oldu
Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı Gün Çağ Aydın
Ocağı tekrar tütecek Gerek Kırbayır ailesi gerek Berfo Ana 32 yıldır mücadele ediyor. Berfo Ana oğlum gelirde dışarda kalır diye kapısını uzun yıllar kapatmadı. Berfo Ana sizler bana oğlumdan emanetsiniz diyerek evinin bahçesinde devrimcilere ekmek pişirirdi. Bizde o ocağı yeniden tüttürmek için kültürevi haline getiriyoruz. Biz bir dayanışma konseri düzenliyoruz. Tüm duyarlı kesimleri davet ediyoruz. Konserin bitiminde kolları sıvayacak, çalışmalara devam edeceğiz. Berfo Ana’nın ocağı tekrar tütecek. Sanatçı Suavi
Kemikleri sızlamasın Proje devrimci dayanışmanın önemli örneklerinden biri olma özelliği taşıyor. Berfo ananın örnek direnci ise hepimizi yeniden ve daha da kararlı bir dayanışma bilinciyle göreve davet ediyor. “Berfo ana’nın ocağının tütmesi “; 12 Eylül faşizmi ile mücadelenin de sürmesi anlamı taşımaktadır. Cemil’in Anasına kavuşturulması ile Cemil’in doğduğu-doyduğu evin Faşizme inat tütmesi aynı zamanda mücadelemizin de bir parçası olarak görülmelidir! “Berfo Ana’nın ocağını söndürtmeyelim.” Cemil’in kemiklerini sızlatmayalım!
Steven Spielberg, bir süre bekledikten sonra yöneteceği yeni filmi seçti. En son olarak Amerika eski başkanı Lincoln’ün köleliği kaldırma mücadelesini anlatan “Lincoln” filmini yöneten Spielberg, başrolde Bradley Cooper’ın olacağı American Sniper isimli filmi yönetecek. Yönetmen, Lincoln’den sonra Robopacolypse’i çekecekti fakat o film ertelenince başka bir proje seçmek zorunda kaldı. Hollywood Reporter’a göre Jason Hall’un yazdığı senaryo 150 düşmanı öldürmüş olan bir Navy Seal askerinin hikayesini anlatıyor. Film, Chris Kyle, Scott McEwan ve Jım DeFelice’nin yazdığı American Sniper: The Autobiography of the Most Lethal Sniper in U.S. Military History kitabından uyarlanıyor. Proje, Warner Bros ve Dreamworks ortaklığı ile çekilecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI 16. İstanbul Kukla Festivali
Goran Bregoviç İstanbul’da
L’Aventura Filmi Gösterimi
Dünyanın en seçkin kuklalarını İstanbul’da buluşturan Festival bu yıl 16’ncı yılını kutluyor. 8 - 19 Mayıs tarihleri arasında farklı mekanlarda düzenlenecek festival kapsamında sergi, konferans, workshop ve film gösterimleri de yer alıyor.
Goran Bregoviç 2 yıl aradan sonra 14 Mayıs Salı günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde konser verecek. “Wedding and Funeral Band” ile beraber konserler veren Bregovic, Balkanlar’ın en sevilen besteci ve şarkı sözü yazarlarından biri.
Michelangelo Antonioni’nin yazıp yönettiği, baş rollerinde Gabriele Ferzetti ve Monica Vitti’nin oynadığı 1960 Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olan L’avventura – Macera filmi 12 Mayıs Pazar günü Pera Müzesinde gösterilecek.
GUNCEL
19
8 Mayıs 2013
Bebek ölümlerinde Avrupa birincisiyiz
HALKIN KÜRSÜSÜ
AKP en ez üç çocuk ısrarını sürdüredursun TÜİK’in yaptığı araştırma bebek ölümlerindeki acı tabloyu gözler önüne serdi. 2012 yılında Türkiye’de 14 bin 845 bebek, henüz bir yaşını doldurmadan hayatını kaybetti. Bebek ölüm hızında Avrupa birinciliğini yakalayan Türkiye, daha fazla çocuk istemeye devam ederse daha çok bebek ölecek. yarın TOPLUM rıfat çapar
Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden yaptığı derlemeye göre, Türkiye’de 2009’da dünyaya gelen bebeklerin 17 bin 388’i bir yaşına gelemeden yaşamını yitirdi. Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki farkındalık çalışmalarının da etkisiyle yaşamını yitiren bebek sayısı 2010’da 15 bin 85’e, 2011 yılında 14 bin 511’e gerilese de, bebek ölüm hızında Avrupa birinciliğimizi koruyoruz. Son yıllarda bebek ölüm sayılarında yakalanan gerileme, geçen yıl yerini yeniden artışa bıraktı. 2012’de Türkiye’de 14 bin 845 bebek, henüz bir yaşını doldurmadan hayatını kaybetti. BEBEK ÖLÜM HIZINDA AVRUPA BİRİNCİSİYİZ Türkiye’deki bebek ölümleri, Avrupa Birliği ortalamasının çok üstünde. Avrupa Birliği İstatistik Kurumunun (EUROSTAT) verilerine göre 2011 yılında AB bebek ölüm hızı ortalaması, binde 3,9 olarak gerçekleşti.
kBu hafta İstanbul’da bir pasajın içinde aya birkabı tamirciliği yapan İsmail Yılmaz ile an likteyiz. 28 yıldır ayakkabı tamirciliği yap ıkİsmail Yılmaz, müşterilerin uğradığı haksızl ları bizlerle paylaştı. Bin canlı doğum başına düşen bebek ölümü sayısı olarak ifade edilen bebek ölüm hızında Avrupa’da en düşük ülkeler binde 0,9 ile İzlanda, binde 2,1 ile İsveç, binde 2,4 ile Norveç’te gerçekleşti. Avrupa’nın en gelişmiş ekonomileri Almanya’da bebek ölüm hızı binde 3,6, Fransa’da binde 3,5, İtalya’da binde 3,2, İngiltere’de binde 4,2 oldu. Avrupa’da binde 9,4 ile Romanya, binde 8,5 ile Bulgaristan, binde 7,6 ile Makedonya, binde
6,6 ile Letonya ve binde 6,3 ile Malta, bebek ölüm hızı en yüksek ülkeler arasında yer aldı. HALA AKRABA EVLİLİĞİ VAR Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevtap Velipaşaoğlu Güney, TÜİK verilerinden yola çıkarak Türkiye’deki bebek ölüm sayılarında geçen yıl yaşanan yükselişi değerlendirdi. Akdeniz Üniversitesi Hasta-
nesinde, Bebek Dostu Hastane Programı Koordinatörü de olan Güney, bebek ölüm istatistiklerinde 2009, 2010 ve 2011 yıllarında yakalanan inişin ardından geçen yıl yaşanan artışın, uzmanları “paniğe sevk ettiğini” dile getirdi. Bebek ölümlerinde geçen yıl yaşanan artışın değerlendirilmesi için ölüm nedenlerinin de bilinmesinin önemli olduğunu vurgulayan Güney, TÜİK verilerinde buna ilişkin bir bilgi bulunmadığının altını çizdi.
Esnaf müşteriyi sahiplenmeli
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil ı semtine bu pasaYaklaşık 28 yıldır İstanbul’un Pangalt ne yapıyorum? jın içinde ayakkabı tamir ediyorum. İşte iştiriyorum. AyakAyakkabı tabanlarını, topuklarını değ Kendi dükkanım. kabı da boyuyorum. 2 çocuğum var. den beri bu işi yaTek başıma çalışıyorum. Küçüklüğüm rum. pıyorum. Günde yaklaşık 10 saat çalışıyo İşinizin iyi tarafları nelerdir? şa hizmette buBu mesleğin iyi tarafı, bir kere vatanda yor önüne. Onun lunuyorsun. 200 liralık ayakkabı geli . Müşteri senden bakımını yapıp ömrünü uzatıyorsun rir. Müşterinin memnun kalırsa ayakkabısını sürekli geti n görüntüsü çok memnuniyeti sağlayacaksın. Ayakkabını ayakkabına bakar önemli. İş görüşmesine giderken önce ayakkabının bapatron. O nedenle ayakkabı boyanmalı, kımı yapılmalı. İşinizin kötü tarafları neler? yere girdiği, tuBu işin kötü tarafı da şu: İnsanların her ığı ayakkabılarını valete falan bastığı, yerde tükürüğe bast ıyoruz. Ayakkabı ellerine alıyorsun. Elbette pis bir iş yap a bu işi yıllardır kokusundan biz de rahatsız oluyoruz. Am rum açıkçası. Bir yapıyorum. Başka bir iş de düşünmüyo ömür burada geçti. Son olarak neler söylemek istersiniz? halkı kazıklamaya Bir kere şunu belirtmek isterim. Esnaf ela değeri 40 lira çalışmamalıdır. Hele ayakkabıcılar. Mes 40 lira istersen olan ayakkabıdan bakım parası olarak ısını çöpe atar. Bu müşteri bakımdan vaz geçer, ayakkab in cebindeki son terin öyle bir iş. Ne yazık ki esnaf müş kını yedirmemeli. kuruşa bile göz dikiyor. Müşteriler hak Esnaf da müşteriyi sahiplenmeli.
Hazırlayan Eda Derya Toper
09
Mayıs 1974
Almanya’da, Kızıl Ordu Fraksiyonu liderlerinden Ulrike Meinhof ( Maynhof ) Stutgart’daki Stemmheim (Ştemhaym) cezaevindeki hücresinde ölü bulundu.
11
Mayıs 1961
Adnan Menderes idam edildi Yassıada’da “Anayasa’yı ihlal” davasında yargılamalar sonunda, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildiler.
1999 13 Mayıs
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı bombalı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi.
14
Mayıs 1946
Türkiye Sosyalist Partisi kuruldu Türkiye Sosyalist Partisi kuruldu. Başkanlığa Avukat Esat Adil Müstecaplıoğlu seçildi.
15
Mayıs 1950
CHP iktidarı sona erdi 27 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı son buldu. Demokrat Parti oyların yüzde 53’ünü alarak tek başına iktidara geldi. Türkiye’de tek parti dönemi sona erdi
Justin Bieber İstanbul’daydı Özellikle lise dönemindeki kişilere hitap etmesiyle bilinen genç şarkıcı Justin Bieber konser vermek için Türkiye’ye geldi. 3 Mayıs’ta İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
konserini verdi. Binlerce kişinin katıldığı konser hareketli geçti. Bieber ise Türkiye’ye geldiği ve hayranları ile buluştuğu için çok mutlu olduğunu ifade etti.
Milli Atlet Nevin ve Aslı’dan doping şoku Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) sözcüsü Nick Davies, milli atletler Aslı Çakır Alptekin ve Nevin Yanıt’ın doping şüphesiyle yarışlardan geçici men edildiğini açıklayarak, “Suçlu bulunurlarsa iki atletin de madalyaları ellerinden alınacak” dedi. Milli atletlerin yarış gününde yapılan testlerinde değerler olması gerekenlerden farklı görünüyor. istanbul berna dülger
“Thrash Metal” grubu Slayer’ın gitaristi Jeff Hanneman yaşamını yitirdi. Hanneman’ın 49 yaşında, karaciğer yetmezliği nedeniyle 3 Mayıs’ta öldüğünü belirtti. 2011’den bu yana örümcek (et yiyen bakteri)ısırığının yol açtığı hastalıkla savaşıyordu.
IAAF sözcüsü Davies, bayanlar 1500 metrede olimpiyat şampiyonu Aslı Çakır Alptekin ile bayanlar 60 metre engellide Avrupa şampiyonu Nevin Yanıt’ın biyolojik pasaportuna göre kanlarında anormal değerler bulunduğunu belirtti. Davies, kan değerlerinde sapmalar bulunan atletlerin, doping suçuyla karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi. Geçici olarak men edildiler Her iki davanın da Türkiye Atletizm Federasyonu’na (TAF) bildirildiğini ifade eden IAAF sözcüsü, yasal prosedür devam edene kadar iki atletin de geçici olarak yarışlardan men edildiğini, suçlu bulundukları takdirde ikisinin de madalyalarının ellerinden alınacağını kaydetti. Şu an maçlara giremeyen sporcular suçsuz bulundukları taktirde yok yere maçların dışında kalmış olacaklar. Ömür boyu men edilebilir Aslı Çakır Alptekin daha önce de doping kullandığı gerekçesi ile suçlu bulunmuştu ve iki yıl pistlerden men cezası almıştı. Bu defa da suçlu bulunursa şayet ömür boyu men cezasıyla
karşı karşıya kalabilecek. Alptekin’in madalyası elinden alınırsa, olimpiyat ikincisi milli atlet Gamze Bulut altın madalyanın sahibi olacak. Bahreynli Meryem Yusuf Cemal ikinci, Rusyalı Tatyana Tomashova ise üçüncü sıraya yükselecek. 2 yıl men cezası alabilir Bayanlar 100 metre engellide Avrupa şampiyonu Nevin Yanıt ise suçlu bulunduğu takdirde, Avrupa Salon
Atletizm Şampiyonası’nda 60 metre engellide kazandığı altın madalyasını iade edecek ve 2 yıl men cezasıyla karşı karşıya kalacak. Yanıt’ın madalyasını iade etmesi durumunda ise Belaruslu atlet Alina Talay altın, İtalyalı Veronica Borsi gümüş, İrlandalı Derval Orourke ise bronz madalyaya yükselecek. Süreyya Ayhan’ı hatırladık 2008 Olimpiyatları için hazırlıklarını ABD’de sürdüren Süreyya Ayhan’a ya-
18SORU
pılan doping kontrolü numunelerinde iki yasaklı madde tespit edilmişti. Daha önce de 2 yıl ceza almış olduğu için ömür boyu men cezası verildi. Fakat Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu, ömür boyu men cezası alan milli atlet Süreyya Ayhan’ın cezasını bozdu. Ancak uluslararası mahkeme bunu kabul etmeyerek ömür boyu men cezasını devam ettirdi. Süreyya Ayhan koşabilmek için hala AİHM’e yaptığı itirazın sonucunu bekliyor.
Şarj edilebilir bisiklet
arda icil
Öğrenci - istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Karşılıklı saygı 2. Başlıca özelliğiniz? Empati yapabilmek 3. Mutluluk nedir? Güzel olanı paylaşmaktır 4. Mutsuzluk nedir? Güzel olanı paylaşamamaktır 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Tembellik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yüksek ego 7. En sevmediğiniz şey? Hala öğrenci olmam 8. En sevmediğiniz kişiler? Egoist insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Oyunculuk 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Yaşar Kemal 12. Kahramanınız? Yılmaz Güney 13. Kadın kahramanınız? Berfo Ana 14. En sevdiğiniz çiçek? Kırmızı gül 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Bir gönül yapmak gelmiyorsa elinden bari bir gönül yıkılmasın dilinden 18. En sevdiğiniz söz? Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır
Slayer’ın gitaristi öldü
Erdoğan: O Olimpiyat benim olacak Başbakan Erdoğan, Japon Başbakanı ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada; “Tokyo olimpiyatlarda bize rakip olarak gözüküyor. Ama ben Başbakan’a dedim ki siz bir olimpiyat yaptınız, şimdi bu olimpiyattan çekilin bunu da biz yapalım. İsabetli olur dedim. İnanıyorum ki kendileri de bunu anlayışla karşılayacaklardır ve Tokyo Valisi’ne bu talimatı verirlerse isabetli olacaktır. Böyle güzel bir gelişme de inşallah olur diye düşünüyorum.” diye konuştu. Japonya Başbakanı Shinzo Abe ise Erdoğan’ın olimpiyat çıkışına diplomatik bir dille ‘hayır’ dedi. YARIn toplum
Dünyanın ilk fotomontajı
Şehir içinde elektrikle çalışan bisiklet Fransız şirketi Matra tarafından tasarlanmış. Şarj edildiği taktirde, 100 kilometrelik bir mesafe kat edebiliyor, ek olarak pedal kullanarak bu mesafeyi artırmanız da mümkün. Saatte 48 kilometre hızla gidebiliyor ancak bu motor üzerinde ayarlanmış yapay bir limit. Daha hızlı gitmeye ayarlanabilir ancak resmi olarak bu hızın üstüne çıkan bir aracı sürebilmeniz için motosiklet ehliyetiniz olması gerekiyor, çünkü 50 kilometrenin üzerinde hız yapabilen araçlar motosiklet kategorisinde değerlendiriliyor.YARIn toplum
Çocukların hayalini yaşıyor Bir şeker firmasının tat kontrolörü olarak çalışmaya başlayan Harry Willsher binlerce çocuğun hayalini gerçekleştirerek, şekerlemeleri tadıp standartlara uygunluğunu denetliyor. Harry “Daha mutlu olamazdım, dünyanın en güzel işini yapıyorum,” dedi.
Yeşilay milli içki dağıttı
Başbakan Erdoğan’ın ‘milli içeceğimiz ayran’ açıklamasının ardından Yeşilay çalışmasını sürdürüyor. ayseri Şube Başkanı Mehmet Adıgüzel, alkol değil, milli içecek ayranın içilmesi için ayran dağıttıklarını belirterek başbakana teşekkür etti.
Yeni umut portakal çiçeği
Nisan yağmurları ve havanın ısınmasıyla birlikte portakal ağaçlarının çiçek açması üreticinin yüzünü güldürdü. Ürünlerin sürekli değişmesi ile Muğla’da yeni bir gelir kaynağı olarak portakalların değil çiçeğinin satışını yapıyorlar. Portakal çiçeğinin kozmetik ürünlerinde bolca kullanılıyor olması da değerini epeyce arttırıyor. Ağaçlara zarar vermeden silkme yöntemi ile toplanan çiçekler kilosu 9 TL’den şirketlere satılabiliyor. Üstelik bu iş portakal üretim miktarını değiştirmiyor. YARIn toplum