Yarın85

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

21 Mayıs 2013 Salı Sayı: 85 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatı tamamlanıyor

Berfo Ana’nın ocağı tütecek Başbakan’a özel güvenlik de yetmedi Üniversiteye polis ABD gezisinde yeni şeyler öğrenen Başbakan Erdoğan, ziyaretin son gününde özel güvenliklerin yetersiz olduğunu, artık üniversitelerde polislerin bekleyeceğini açıkladı. Bu saldırılar artacak demek oluyor.

Yol gösteriyor

Hesap soruyor

Kan davası, başlık parası, orman katliamı ve süt sömürüsü gibi sorunlarla birebir ilgilenen Cemil Kırbayır hala daha Göle’de gururla anlatılır.

Kenan Evren hasta numarası yapıp mahkemeye gelmezken, Berfo Ana 12 Eylül Darbesi’ne karşı mücadelenin simgesi oldu.

Davaların dayanağı yok Hükümet her eyleme polisi saldırtarak baskıyı artırmaya çalışıyor. GençDer’e Çankaya Köşkü önünde polisin saldırması ardından açılan soruşturma savcının orantısız güç kullanıldığını kabul etmesi üzerine geri çekildi.

Genç-Der açıklıyor! Bu tip politikalarla toplumu baskılamayı hedefleyen AKP’ye gençler aman vermiyor. Üniversitelerde yapılan bilim karşıtı uygulamalara Genç-Der cevap vermeyi sürdürecek.. eğİtİm 13

Cemiller yetişecek

Dayanışma kazandı

Berfo Ana’nın evi Cemil Kırbayır Kültürevi’ne dönüştürülüyor. Bu sene yapılacak açılışla birlikte gençlere bu değerler anlatılacak.

Kültürevi inşaatı dört bir yanda yürüyen dayanışmayla tamamlanıyor. Bu birlik darbecilere en güzel cevap oldu. güncel 3

Tüm toplumun iyiliği için

Fatma Şahin gerçekleri saptırıyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Burdur’da yaptığı ziyaretler sırasında, kadın cinayetleri konusuna değinerek, medyanın kadın cinayetlerini manşet yaparak sorunu daha çok büyüttüğünü iddia etti. Şahin’e göre kadın cinayetleri azalıyor ancak medya ‘negatif manşetler‘ atarak toplumda rahatsızlık oluşturuyormuş. Diğer taraftan kadın örgülerinin mücadelesi ile çıkarılan 6284 sayılı yasanın geniş çerçevesi karşısında, yasanın uygulanıp uygulanmadığı ile değil, kadınları nasıl aile içinde tutacağının, boşanmaları nasıl engelleyeceğinin derdinde. Kadını değil aileyi koruma yasası da yolda.

06

Heyecanlı Erdoğan vs Temkinli Obama Merakla beklenen Erdoğan-Obama zirvesi Beyaz Saray’da gerçekleşti. Üst düzey tekliflerle gelen Başbakan Erdoğan, üst düzey konuk olarak ağırlandı. ABD tarafından gelişinden, gidişine kadar her türlü jest yapıldı, bunlar da medyada ballandıra ballandıra anlatıldı. Konuşmalardan anlaşılan ise Türkiye umduğunu değil, bulduğunu aldı. Suriye’de açık işgal isteyen Erdoğan tam istediğini alamasa da, Obama Suriye’deki muhalif kanadı destekleyeceğini ve Esad’ı böyle devireceklerini açıkladı. Açıklanmayan konuşmaları ise yakında öğreneceğiz.

Reyhanlı halkı istifa istiyor

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen, 51 kişinin öldüğü ve 100’ü aşkın kişinin de yaralandığı patlamaların ardından hükümet hayatı normale çevirme çabasında. Fakat Reyhanlı halkı sorumluların hesap vermesi ve hükümetin istifa etmesi için sokaklara çıktı. güncel 5

04

Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı Gün Çağ Aydın, bu çalışmayı neden yaptıklarını ve aşamalarını Yarın’la paylaştı. Aydın herkesi dayanışmaya çağırıyor. esas mesele 12

Sadede Gelelim HAKAN ÖZTÜRK 4 Berfo Ana Cemili’ne nasıl kavuşur? SİBEL UZUN 5 En büyük mutluluk GÜLSÜM KAV 6 Hükümet gaza geldi GÜN ÇAĞ AYDIN Reyhanlı’da Nusayri sınırda Suriyeli mülteciyiz CEM KAPTANOĞLU

Taksim’de saldırılar tam gaz devam ediyor

Hükümetin Taksim yasağı devam ediyor. Yıllardır verilen mücadele sonucunda kazanılan bu meydanı bırakmak istemeyenler inatla oraya çıkmaya devam ediyor. Polis ise sayı gözetmeksizin açıklamalara tüm gücüyle saldırıyor. güncel 8

7 8


02

Güneş’te 4. büyük patlama Son günlerde güneşte dördüncü büyük patlamanın meydana geldiği belirtildi. Yapılan açıklamada güneşte, aynı aktif bölgede iki günde dördüncü X derecesinde patlama meydana geldiği belirtildi ve Dünya’nın aydınlık tarafında radyo yayınlarında düşüş yaşanabileceği uyarısı yapıldı. Güneşteki patlamalar A, B, C, M ve X olarak beş kategoride sınıflandırılıyor. Güneşte en son meydana gelen güçlü patlama 23 Ekim 2012 yılında meydana gelmiş ve bu patlama X 1.8 olarak tespit edilmişti. Güneşte yaşanan patlamanın etkisi ile yeryüzündeki uydu haberleşmesinde sorunlar yaşanabileceği belirtildi. YARIN toplum

TOPLUM 21 Mayıs 2013

Yeni alkol yasası ne getiriyor? Alkol kullanımına ve tanıtımına yasaklar getiren yasa taslağı Meclis Alt Komisyonu’ndan geçti. Çok tartışma konusu olan “100 metre sınırı”ndan, alkollü mekanların bahçesindeki içki satışına kadar pek çok madde netlik kazandı. Ayrıca alkollü araç kullanmanın cezası ağırlaştırılırken, alkol reklamına da kısıtlamalar getirildi. İşte ayrıntılar….

toplum sanem deniz kural

Yıldırım düştü çobanlar öldü

Yıldırım düşmesine önlem alınmaması nedeniyle can kayıpları yaşanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde yıldırım isabet eden çobanla koyunları satın almaya gelen kişi hayatını kaybetti. Yıldırımın etkisiyle 2 kişi de yaralandı. Alınan bilgiye göre, Akbayır beldesi Hacıellez mevkisinde koyunlarını otlatan Kazın Akçadağ’ın bulunduğu bölgeye yıldırım düştü. Yıldırım isabet eden Kazın Akçadağ ile koyunları satın almak için gelen Mustafa Haydemir olay yerinde öldü. Çobanlardan Adem Çiçek ve Ali Demir ise yaralandı. Yıldırım düşmesi sırasında 19 koyun da telef oldu. YARIN toplum

AKP’nin “alkol yasağı” olarak bilinen kanun teklifi yasalaşma aşamasında. Geçtiğimiz hafta Meclis Alt Komisyonun’da kabul edilen teklifle alkol kullanımına sınırlandırmalar getiriliyor. Alkollü trafiğe çıkmanın cezası ağılaştırılırken, alkollü mekanlara da yeni düzenlemeler gelecek. İçki şişelerinin üzerine sigarada olduğu gibi “zararlıdır” ibaresinin konulması ve reklam yasağı da yeni düzenlemelerden. AKP’nin teklifi şu anki biçimiyle alkolü yasaklamıyor, ancak sermaye sahiplerini kayıran mad-

deler de gözden kaçmıyor. Okullara 100 metre yakın yerlerde içki satılmaması maddesinde çifte standart uygulanıyor ve turizm belgeli işyerleri bu maddeden muaf tutuluyor. Alkollü mekanların önünde alkol kullanılmaması konusunda da esnemeye gidiliyor. Bu örnekler, AKP’nin bu yasa ile alkol kullanımını sınırlandırmak isteğini ama sermayedarları karşısına almayı da göze alamadığını gözler önüne seriyor.

la kadar hapis cezası verilebilecek. Paraya dönüştürülen cezada her gün için 20 lira ödenecek. Alkolmetreye üflemeyi reddedenlerin de, önce ehliyetine el konulacak ve 100 promil üzerinde alkollü sayılacak. Uyuşturucu kullanarak direksiyon başına geçenlerin ehliyetlerine en az 5 yıl el konulacak. Ayrıca 3 bin 600 lira para cezası ödeyecekler. Tasarıda, içki şişelerinin üzerine “zararlıdır” uyarısının konulması için 1 yıl süre tanınıyor. Alkollü içeceklerin reklamının olduğu kaYASA NE GETİRECEK? palı ya da açık işletmelere ise taYeni düzenlemede, 100 promil ve belalarını kaldırmaları için bir yıl üstü alkollü araç kullanana mev- süre tanındı. Teklifteki “Dışarıda cut para cezasının yanı sıra, 2 yı- tüketilmek üzere alkollü içki satışı

yapılamaz” hükmü, “tesis sınırları dışında satılamaz” şeklinde değiştirilerek, işyerinin ya da lokantanın önü “tesis sınırları” içine alındı. Böylece, işyeri lokantasının bahçesinde veya belediyeden izinliyse kaldırımında içki servisi yapabilecek. Turizm belgeli içki satışı yapılan yerlerin ibadethaneler ile okullara 100 metre uzaklıkta olması şartı ise aranmayacak. Geçici bir düzenlemeyle de mevcut işletmelerde de bu şartın aranmayacağı hüküm altına alındı. Yani 100 metre şartı teklif yasalaştıktan sonra açılacak işletmeler için geçerli olacak, eski işletmelere dokunulmayacak.

Bozuk et skandalları sürüyor

İnşaat firması Maya tapınağını yıktı

Belize’de bir inşaat firması, ülkedeki en büyük ve 2300 yıllık Maya piramitlerinden biri olan Nohmul Tapınağı’nı kepçe ve buldozerlerle yıkarak, çıkan taşları yol doldurmak için kullandı. Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Jaime Awe; “Gördüğüm cehalet ve duyarsızlık karşısında dehşete kapıldım. Tarihin bu şekilde tahrip edilmesine inanamıyorum” diyerek tepkisini dile getirdi. Maya uygarlığına ait 30 metre yüksekliğindeki tapınaktan geriye küçük bir parçanın kaldığı belirtildi. Polis, inşaat şirketi yetkililerinin mahkemeye sevk edileceğini açıkladı. YARIN toplum

Atalarımız bizden zekiymiş

Yapılan araştırma, atalarımızın daha zeki olduğunu ortaya koydu. Böylece, zeka katsayısının her on yılda üç sayı arttığını savunan “Flynn etkisi” fenomeni de yalanlanmış oldu. 1800’lü yıllardan bu yana kişilerin zeka kat sayılarının azalarak, tepki sürelerinin arttığı ortaya çıktı. 1889 yılında ortalama bir zekaya sahip olan bir kişi 183 milisaniyede tepki verirken, 2004 yılında 253 milisaniyede tepki verdi. Her on yılda IQ seviyesi 1.23 sayı gerileyerek 19. yüzyıldan bu yana insan zeka seviyesinin 14 sayı gerilediği öne sürüldü. Zaman içinde yavaşlayan refleksler, atalarımızın bizden daha zeki olduğunu göstermiş oldu. YARIN toplum

Türkiye’de kaçak, bozuk veya yenilmeye uygun olmayan etlerin satılması skandalları, bitmek bilmiyor. Bozuk etler, at eti veya yasadışı yollardan Türkiye’ye denetim yapılmadan giren etler gibi haberler öylesine arttı ki, soframıza gelen etin kaynağı hakkında kuşkular uyandırıyor. Geçtiğimiz hafta 3 ayrı ilde kaçak et baskınları yapıldı. Zeytinburnu Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ve Zabıta Müdürlüğü ekipleri ihbar üzerine Telsiz Mahallesi’nde bir apartmanın bodrum

Küresel ısınma Everest’i eritiyor Son gözlemler, dünyanın en yüksek noktası olan Everest Dağı’ndaki buzulların küresel ısınma nedeniyle çok hızlı bir şekilde eridiğini ortaya koydu. Himalaya bölgesindeki buzul hareketini takip etmek için uydu görüntüleri ve topografik haritalardan yararlanan bilim insanları, sıcaklık ve kar yağışı oranlarını ölçtü. Sonuçlar, son 20 yılda Everest bölgesindeki sıcaklığın 1.8 derece arttığını, yağış-

ların ise azaldığını ortaya koydu. Çok küçük sıcaklık farklarının bile önemli değişimlere neden olabileceği belirtilirken, heyelan ve çığların ekosistemi olumsuz etkileyebileceği de ifade ediliyor. Son 50 yıl içinde Everest’teki buzullar yüzde 13 azaldı, kar örtüsü ise onlarca metre yükseldi. İnsanların neden olduğu sera gazları nedeniyle yaşanan değişimler, Himalayalar’daki su dengesini etkiliyor. Küresel ısınmanın etkileri iyice açığa çıkmaya başlıyor. YARIN toplum

katına operasyon düzenledi. Aramada kesilerek satışa hazır hale getirilmiş yaklaşık 300 kilo at eti ele geçirildi. Etler poşetlere konularak belediye araçlarıyla beraber imha edilmek üzere Kazlıçeşme Meydanı’na götürüldü. Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde ise, polis ilçeye giriş yapmak isteyen bir kamyonun kasasında, 5 ton 130 kilo kaçak ve bozuk et ele geçirdi. Suriye’den yasadışı yollarla getirildiği belirtilen etlerin otel ve restoranlara satılmak istendiği iddia edilirken, iki kişi gözaltına alındı. El konulan etler gömülerek imha edildi. Polis, benzer araçlarla çevre il ve ilçelerle Bodrum’a kaçak et getirilmiş olabileceğini bildirdi. Diyarbakır’da ise Bağlar Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, bir ihbar üzerine Mardin yolu üzerinde bulunan bir soğuk hava deposuna düzenledikleri operasyonda kullanım tarihleri geçmiş 12 ton tavuk eti buldu. Yapılan incelemede tavuk etlerinin bozuk olduğu belirlendi. Zabıta ekipleri çöp kamyonlarına yükledikleri bozuk tavuk etlerini çöplüğe götürerek imha etti. YARIN toplum

İnsan embriyosu kopyalandı

Bilim insanları, kök hücre elde etmek için ilk kez kopyalama yöntemiyle insan embriyosu üretti. Kök hücreler, hasar gören organları tamir etmekte kullanılabiliyor. Ancak embriyodan kök hücre elde etmek eleştirilere neden oluyor. Buna karşı çıkanlar, insan embriyoları ile deney yapmanın doğru olmadığı görüşünde. Halen, bağışlanan embriyolardan alınan kök hücrelerle görme güçlüğü çekenlerin tedavisine yönelik deneyler yapılıyor. Ancak hastaların vücudu bu şekilde üretilen hücreleri reddedebiliyor. Kopyalama ise bu sorunu ortadan kaldırılıyor. İnsan embriyosu üretmekte, İngiltere’de 1996 yılında Dolly adlı koyunu kopyalamak için kullanılan yöntem uygulandı. Araştırma bilim adamlarının insan kopyalayıp kopyalayamayacağını da gündeme getirdi. Çünkü araştırmacılar, ilk kez erken gelişim düzeyinde insan embriyosu üretti. YARIN TOPLUM


GUNCEL

03

21 Mayıs 2013

Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatı tamamlanyor

Berfo Ana’nın ocağı tütecek Yakın zamanda 105 yaşında aramızdan ayrılan Berfo Kırbayır’ın evinin kültürevine dönüştürülmesi tamamlanıyor. 12 Eylül Darbesi’nde gözaltında kaybedilen oğlu Cemil’i son nefesine kadar aramayı sürdüren Berfo Ana mücadelesiyle önemli bir simge haline gelmişti. Şimdi Cemil’in doğduğu ev onun değerlerinin anlatıldığı bir yer olarak yaşatılacak.

Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatı tamamlanarak yakında açılacak. Sizce Kültürevi’nin açılmasının anlamı nedir? MİKAİL KIRBAYIR CEMİL KIRBAYIR’IN AĞABEYİ

Düşüncenin yaşama geçmesi Cemil Kırbayır ve Cemil Kırbayır’ın düşüncesi yaşacak. Bir insanın düşüncesinin yaşama geçmesi için anlamlıdır bir Kültürevi yapmak. Bir ocağın sönmesi, egemen güçlere düşen sorumluluktur. Cemil Kırbayır’ın uğruna bedenini verdiği düşüncesini yaygınlaşması anlamındadır Kültürevi. SİBEL UZUN EHP GENEL BAŞKANI

Evren hasta numarası yaparken Berfo Ana 105 yaşında darbecilerden hesap sormak için oradaydı.

O günlere kavuşacağız Cemil Kırbayır Kültürevi’nin inşa edilmesi devletin 12 Eylül’de yıkmaya çalıştığı evin doğru bir mücadeleyi büyüterek ayağa dikilmesidir. Berfo Ana’nın evi varken, ocağı tüterken çok kimselerin karnı doymuştu. Elbirliği ile, daha da büyüterek o günlere yeniden kavuşacağız

istanbul Can çoksöyler

Kırbayır ailesi her hafta Cemil’in failllerinden Galatasaray Lisesi önünde hesap sordu.

Göle’de yüzlerce kişi Berfo Ana’nın cenazesini sloganlar eşliğinde Okçu Köyü’ne taşıdı.

Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği, Cemil Kırbayır’ın mücadele ettiği topraklarda, 12 Eylül faşizminin yıkımına sebep olduğu evini bir kültürevi olarak yeniden inşa ediyor. Ardahan’ın Göle ilçesinde, Berfo Ana’nın, Cemil Kırbayır’ın evi mücadelesini yaşatmak için ayağa kaldırılıyor. Geçen sene başlanan inşaat çalışmalarda evin temeli ve kaba inşaatı tamamlanmış durumda. Ardahan Göle’nin Okçu köyünde doğan Cemil Kırbayır gözaltına alındığı 13 Eylül 1980 tarihine kadar halkı soyanlara, zulmedenlere karşı mücadelesini sürdürmüştü. Bu yolda bir an bile duraksamadı. 8 Ekim’de kaybedilene kadar da sözünü söylemeye devam etti. Onunla baş edemeyen cuntacılar, o dönemlerde bir çoklarına yaptıkları gibi onu da katlettiler ve ailesine Cemil’in ellerinde olmadığını söylediler.

ÜMİT EFE İHD İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI

İşkencede ölüm kabul edildi Evin ilk hali (altta) uzun süredir kullanılamadığından çökmek üzereydi. Şu anda ise kültürevi inşaatının kabası tamamlanmış durumda. ya yurdun dört bir yanına kurulan dayanışma ağıyla geldi. Dernek üyeleri hem inşaatta çalıştılar hem her yerden bağış topladılar. Bu değeri sahiplenen herkes elinden geldiğince kattıklarıyla bugüne taşıdı inşaatı. Bu yaz tamamlanması ve ilk çalışmalarına başlaması planlanan kültürevinde birçok konuda verilecek eğitimlerin yanı sıra bölge halkının kültürel ve sosyal anlamda birçok ihtiyacını karşılayacak imkan bulunacak.

diğinden beri annesi Berfo Kırbayır başta olmak üzere tüm Kırbayır ailesi önemli çabalar göstermiş, adalet arayışından hiç vazgeçmemiş. İşte bunların sonucunda darbelerin yapmak istediklerinin tam tersi gerçekleşiyor.

Konser önemli bir adım 22 Mayıs’ta yapılacak olan Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye Dayanışma Konseri ise çok önemli bir noktada duruyor. Suavi, Yavuz Bingöl, İsmail Hakkı Demircioğlu, Niyazi Koyuncu ve Bandista’nın Cemil’in hesabı sorulacak Devletin en çok da Cemil ve onun seferber olduğu konserde toplanan gibilerin taşıdığı değerleri yok ede- tüm gelir kültürevine harcanacak. bilmek için öldürmüş ve kaybetmiş Böylece 12 Eylül 1980’le birlikte Kültürevinin duvarlarını olduğu düşünülürse kültürevinin kurulmak istenen düzene tabir yedayanışma örüyor Şimdiye kadar kaba inşaatı biten tamamlanması bu anlamda önemli rindeyse tokat niteliğinde bir dayaCemil Kırbayır Kültüevi bu nokta- bir yerde duruyor. Cemil kaybedil- nışma sergilenecek.

Berfo Ana 33 yıl mücadele etti

Devlet 2011’de hazırladığı 300 sayfalık bir raporla, Cemil Kırbayır’ı gözaltında kaybettiğini belgelemişti.

Cemil Kırbayır 12 Eylül 1980 Darbesi sonrasında gözaltına alındı ve bir daha da ondan haber alınamadı. Annesi Berfo Ana, ilerleyen yaşına rağmen Cumartesi Anneleri’yle birlikte her hafta Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemine katıldı. 105 yaşındaki Berfo Kırbayır, kayıp yakınları ile birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la da görüşmüş ve tek dileğim ölmeden oğlumun mezarını görebilmek demişti. Oğlunu

bulacağına söz veren Başbakan Berfo Ana’ya verdiği sözü hala tutmadı. Berfo Ana’nın ömrü oğlunun kemiklerini görmeye yetmedi. Hastalıklarını bahane ederek 12 Eylül davalarına gelmeyen cuntacılardan hesap sormak için Berfo Ana mahkemeye tekerlekli sandalyeyle gitti. Oğlu Cemil Kırbayır için 33 yıl mücadele veren Berfo Ana’nın ısrarı birçoklarına örnek olmaya devam edecek. YARIN GÜNCEL

Kayıpların aranması, faillerin yargı önüne çıkarılması için İHD 17 yıldır cumartesi günleri mücadele ediyor. Kayıplara dikkat çeken her çalışmayı önemsiyoruz. Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğü Meclis tarafından kabul edildi, bu nedenle faillerin yargılanması önemlidir. SEBLA ARCAN İHD GÖZALTINDA KAYIPLARA KARŞI KOMİSYON

Fikirlerin sahiplenilmesi

derdir.

Cemil Kırbayır’ın değerlerinin sahiplenilmesidir. Cemil Kırbayır’ın fikirleri ne ise, yapan kişilerin bu fikirleri sahiplenmesi anlamına gelmelidir. Cemil Kırbayır bir devrimci önSİNAN CEBECİGİL CEMİL KIRBAYIR KÜLTÜREVİ MİMARI

Toplumsal önemini biliyoruz Kültürevi herhangi bir projeden farklı. Toplumsal ve tarihi önemini bilerek adım atıyorsunuz. Cemil Abi’nin emeğini görebildiğimiz taş duvarı ve Berfo Ana’nın ekmek pişirdiği ocağı koruyarak, ‘yeni’nin ‘eski’ye saygı duruşunda bulunduğu bir restorasyon çalışması yapıldı. COŞKUN DANIŞ ist. büyükşehir bel. meclis üyesi

Topluma düşen sahip çıkmak Cemil Kırbayır 12 Eylül’ün ekol devrimcisidir. Kültürevi’ni, Türkiye devrim mücadelesi miras olarak bırakmıştır. Cemil Kırbayır’ın adını Kültürevi’nde yaşatma fikri çok önemlidir. Topluma düşen sorumluluk, toplum için canını verene sahip çıkmaktır. ALPER TAŞ ÖDP EŞ GENEL BAŞKANI

Unutturmamanın mekanı Her şeyden önce o inşaatın tamamlanması, Cemil Kırbayır’ın yaşatılması, düşüncelerinin yaşatılması, uğruna mücadele verdiği değerlerin yaşatılması açısından oldukça önemli. Hafıza özelliği de taşıyacak. Unutturmaya karşı unutturmamanın bir mekânı olacak bu merkez. BÜLEN SARITAÇ GÖLE DERNEĞİ BAŞKANI

Külümüzden doğmak

8 Ekim 2011’de Cemil’in doğduğu evin önünde anma yapılmış ve burada kültürevi fikri ortaya atılmıştı.

80 darbesinin sonrasında, bizlerin kendimizi külümüzden yeniden üretmemizdir. Biz de Göle Dernekleri olarak üzerimize düşeni yapacağız ve Cemil Kırbayır’a sahip çıkacağız.

Cemil’in fikirleri yaşatılacak

Cemil Kırbayır Ardıhan’ın Göle İlçesi’ne bağlı Okçu Köyü’nde 1956’da doğdu. Eğitim hayatını Kars’ta geçirdi. 1980 öncesinde bu bölgede faaliyet yürüttü. İlk olarak Göl-Der’i kurdu. Kan davası, başlık parası, orman katliamı ve süt sömürüsü gibi sorunlarla birebir ilgilenen Cemil Kırbayır, Devrimci Yol’un bu bölgedeki en ileri kadrolarından biri oldu. Kararlı mücadele ile Göle halkın örgütlendiği kurtarılmış bir mevziiye dönüştü. Cemil Kırbayır, Kars Eğitim Enstitüsü’nde öğrenciyken 12 Eylül faşist darbesi gerçekleşti ve darbeden 1 gün sonra devletin kolluk kuv-

vetlerince evinden gözaltına alındı. Kars İli Sıkıyönetim Komutanlığı’nda tutulan Kırbayır’la görüşmek isteyen ailesine askerin cevabı “Cemil iyi fakat gösteremeyiz.” oldu. 8 Ekim günü darbe sonrasında işkencehaneye çevrilen enstitüye götürülen Kırbayır’ın ailesi onu görmek istediklerinde “oğlunuz firar etti” cevabını aldılar. Devletin gözaltında kaybetmesinden bugüne kadar mücadelesini bir an bile bırakmayan Kırbayır ailesi, Cumartesi Anneleri ile her cumartesi “Failleri belli, kayıplar nerede?” diyerek Galatasaray Lisesi önünde oldular. En son 2011’de devlet Cemil Kırbayır’ı gözaltında kaybettiğini itiraf etse de hala mezarı gösterilmiş değil. YARIN GÜNCEL

ADEM AZİZOĞLU GÖLE HALKINDAN

Yeni Cemiller yetişecek Bizim gibi gençlerin yeni Cemiller olarak yetişmesi meselesidir, Kültürevi meselesi. Kültürevi yapılıp kalmayacak. Sadece bir bina olmayacak. Biz sahip çıkacağız devamında. Çalışmalarımızla onu ayakta tutacağız. ÖZTÜRK POLAT GÖLE HALKINDAN

Direnişin canlandırılması Biz eylemlerimize devam edeceğiz. Biz bedel ödedik kolayca veremeyiz. 12 Mayıs’ta Taksim Platformu ile eylemlere başlayacağız. Biz devletin gösterdiği yerde eylem yapmayız, kendi irademizle eylem yapacağımız yeri seçeriz.


GUNCEL

04

21 Mayıs 2013

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Sadede Gelelim

Tayyip Erdoğan daha başkan olmadan başkanlık sistemi başladı. Son düzenleme olarak, üniversitelerde artık özel güvenlik yerine tam teşekküllü devlet polislerinin devreye sokulacağı açıklandı. AKP sadede geliyor. Özel güvenlik denilen biçareler Osmanlı mirasçısı olmanın ihtişamını yeterince yansıtmıyordu. Muhteşem Süleyman’a, Muhteşem Tayyip, ona da tam teşekküllü polis yakışır. Aslında polis yerine, özel tim de düşünülebilirdi. Herhalde onun da sırası gelecek. Erdoğan solu suç işliyormuş gibi göstermek istiyor. Sola bu koşullarda saldıracak. Topluma da dönüp “ben solla değil suçla uğraşıyorum” demeye çalışacak. Taksim Meydanı’nda da, İstiklal Caddesi’nde de bu böyle. Bundan sonra üniversite kampüslerinde de durum daha fazla böyle olacak. Gaz, su, cop, TOMA her durumda kullanılacak. Ajda Pekkan’ın güzel bir şarkısı vardı: Yeniden başlasın, aşk ateşim yansın… Yani? Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Kaçınılmaz olandan kaçılmaz. Daha başka? Şöyle söyleyeyim. Sahne artık tenhalaşıyor ve bize hazırlanıyor. Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok desek yeridir. Zincir değil ama partide birkaç masa-sandalye, kuru bir inanç ve göğsümüzde halkımızın acıları. Bir sıkımlık canımız mı var yoksa “belkim yedi, belkim sekiz bela” mıyız göreceğiz. * “Böyle bir sıkıntı olabileceğini söylemiştik” diyor adam. Sıkıntı diye söylediği şey, gösteri uçağının dalış yaptıktan sonra yere çakılması. Pilotun da feci bir şekilde ölmesi. Biz ne yapıyoruz da acaba, bu korkunç faciaya “sıkıntı” diyebiliyoruz? Bu nasıl bir yumuşatma, bu nasıl bir üstünü kapatma, bu nasıl bir diplomatik dildir yarabbi. Bakkal da bu diplomatik dille konuşuyor, kaza yapan otobüs şoförü de. Hepsi ateşe, hepsi başkonsolos. Ne içiyoruz da böyle konuşuyoruz? Bizi bu kadar büyük yaralarımızın üstünü kapatmaya iten ne? Herkes bulduğu ya da olması muhtemel çelişkileri silmeye, yok göstermeye çalışıyor. “Aynen öyle” lafı almış yürümüş. “Evet” ya da “öyle” lafı kesmiyor, illa ki “aynen öyle” denilecek. Karşıdaki kişiye aynen, harfi harfine katılınacak, aman ha bir fitneye mahal verilmeyecek. İtilaf çıkarılmayacak, sol bölünmeyecek. Bir türlü beğenilemeyen sol duvarlara ne yazıyordu eskiden? Kahrolsun faşizm. Nasıl? Kötü mü? Siz ne yazmak isterdiniz efendim? “Sıkıntı yok” mu? O zaman yeni sol mu olursunuz? Şimdi ne yazıyor “kahrolsun faşizm”i iyice soluklaşmış duvarlarda? “Seni seviyorum.” Sıkıntı yok, aynen öyle, seni seviyorum. Anlatıldığı gibi değil bence. Sıkıntıdan öte büyük trajedilere doğru yürüyoruz. Reyhanlı da bombalar daha yeni patladı. Onlarca insanımız öldü. Ülkemiz tehlikelerin ötesinde yalnız ve güzel değil ne yazık ki. Ülkemiz savaşlar çıkarmak üzere ABD ile sarmaş dolaş ve duman duman. Savaşlar yalnız mı çıkarılıyor ve bu güzel mi Nuri Abi? * Peki Berfo Ana nasıl konuşuyor? Hani oğlu 12 Eylül’ün ilk günlerinde göz altına alınan kahraman kadın. Hani işkenceyle öldürülen oğlunun kemiklerini bir türlü bulamayan anne. Televizyona çıktığında ne söyledi aniden? “Ocağın söne, yuvan dağıla Kenan Evren, evin yıkıla, tuh lanet ola…” Eski devrimci yazıları artık okunmaz hale gelmiş duvara beddualarını işledi Berfo Ana. “Aynen öyle değil. İşler bildiğiniz gibi değil. Bu ülkede insanlar işkenceyle öldürüldü. Sıkıntı ne kelime, onulmaz yaralar var. Kenan Evren’i sevmiyoruz” dedi. Biz de sadede geliyoruz. Biz, Berfo Ana’nın duvarlara yazdığı bu gerçeklerle ayakta duruyoruz. Bu gerçeklerle Berfo Ana’nın evini yeniden yükselteceğiz. Söndürenlere inat, Berfo Ana’nın ocağı yeniden tütecek… hakanozturk1871@gmail.com

Heyecanlı Erdoğan ve Temkinli Obama

Merakla beklenen Erdoğan-Obama zirvesi Beyaz Saray’da gerçekleşti. Üst düzey tekliflerle gelen Başbakan Erdoğan, üst düzey konuk olarak ağırlandı. ABD tarafından gelişinden, gidişine kadar her türlü jest yapıldı, bunlar da medyada ballandırıla ballandırıla anlatıldı. Konuşmalardan anlaşılan ise Türkiye umduğunu değil, bulduğunu aldı. İSTANBUL Can çoksöyler

Kürt sorunu konuşulmadı Kürt sorunu ve Türkiye’nin bu Kritik zirveye Başbakan konudaki tutumu toplantıda koErdoğan dışında Türkiye nuşulması beklenen konulardanheyetinden 13 kişi daha katıldı. 6 dı. Türkiye’nin bölgesel güç olma bakan, 3 genel başkan yardımcısı heyecanı ile giriştiği süreçte barış ve grup başkanvekili ile 3 müs- konusu da önemli bir yer tutuyor teşar da toplantıda hazır bulun- ve bölgesel bir barışın sağlanması du. Toplantıda, MİT Müsteşarı bölgesel bir güçlenmenin de önüHakan Fidan da yer aldı. Beyaz nü açması muhtemel gözüküyor. Saray’ın Gül Bahçesi’nde Erdoğan ve Obama’nın yaptığı ortak açık- İkinci gündem ekonomi lamada ise bazı temel başlıklarda Obama gündemleri sayarken eğilimler ifade edilse de önümüz- ilk olarak nükleer tehditten deki politikayla ilgili net şeyler bahsetti. Türkiye’nin günsöylenmedi. demi olan Suriye, ABD açısından İran’dan sonra ÖSO desteklenecek geliyor. Obama’nın ikinBu sürecin en temel soru işaretle- ci olarak saydığı gündem rinin arasında Suriye’ye bir işgalin ise ticaret ve ekonomik yapılıp yapılmayacağı konusuydu. işbirliği. Çok ayrıntılara Erdoğan sözlerinde ABD’yle ortak girilmese de bölgeye yapıçalışmaları geliştireceklerinden lacak yatırımlar toplantıbahsetse de, Obama muhaliflerin da ve toplantı sonrasında bu süreçte destekleneceklerini söy- önemli yer tuttu. 100 ledi. Bu şekilde Esad’ın görevini bı- kişilik bir sermayedar rakmasının hedeflendiğini belirten topluluğuyla ABD’ye ABD Başkanı Obama anlaşılan o gelen Erdoğan onlara ki işgal konusunda AKP’nin tam görüşecekleri sermada suyuna gitmedi. Reyhanlı ko- yedarları önceden nusunda ise Obama saldırıyı kına- ayarladı. makla yetindi.

Kılıçdaroğlu endişeli Sivaslı sanayici ve iş adamları ile İstanbul’da kahvaltıda bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Sürece neden destek vermiyorsunuz?” eleştirilerine cevap verdi. Kılıçdaroğlu; “Bu ülkede barışın olmasını hepimiz isteriz. Bu toprakların mayasında insan sevgisi var. Terör örgütünün liderinin muhatabının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmasını istemeyiz,

bunu açıkça da söyleriz. Sorun çözülsün diye ben bizzat sayın başbakanı ziyaret ederek, yol yöntem önerdim kendisine. Anamuhalefet partisini görevi de budur” diye konuştu. Roboski Katliami ile ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu; “Uludere’de 34 kişi hayatını kaybetti. Hepsi vatandaşımızdı ve hiçbiri terör örgütü mensubu değildi. Bunların çoğu PKK’ya karşı mücadele eden koruculardı. Mecliste araştırma komisyonu kuruldu ve üstü kapatıldı. Şimdi biz bunun hesabını sormayacak mıyız?” dedi. YARIN GÜNCEL

AKP kıyak vekillikte kararlı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı

Fatma Şahin

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Burdur’da yaptığı ziyaretler sırasında kadın cinayetleri konusunda gelen bir soruya: “Medya, yapılan çalışmalardan çok, negatif bir haberi manşet yaparak, toplumda, sanki çok büyük şekilde olaylar büyüyormuş gibi bir algıya neden oluyor. O yüzden burada tüm fotoğrafa bakıp, neler yapılması gerektiği konusunda çalışıyoruz” cevabını vererek “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. Fatma Şahin her gün akıl almaz şekillerde öldürülen kadınların basına yansıması ve gerçeklerin görünür olmasından şikayetçi oldu. Kadın cinayetlerine ilişkin yargıda somut adımlar atmak yerine üzerinin örtülmesinden taraf olan Fatma Şahin’e bizde Yarın Gazetesi olarak “Oğlum Bak Git” diyoruz.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP , MHP ve BDP ‘nin imzalarını çektiği yeni milletvekilliği yasasını aynen çıkaracaklarını bir kez daha açıkladı. Yasaya yararlanmak istemeyen vekillerin başvuru yapmasını düzenleyen bir madde de eklenecek. Bekir Bozdağ milletvekilleriyle ilgili kanun teklifinin sonuna kadar arkasında olduklarını ve teklifi aynen çıkaracaklarını söyledi. Boz-

dağ; “Milletvekilleriyle ilgili bir kanun gündeme getirdiğimizde kıyamet koparılıyor. Bu milleti sevmeyenlerin milletin temsilcilerini parlamentoyu itibarsızlaştırmak isteyenlerin milletvekilleri üzerinden millet düşmanlığı yapmasından başka bir şey değil. Bu teklif çıkacaktır ve aynen çıkacaktır. Doğru bir tekliftir biz doğru olmayan bir şeyin altına bugüne kadar imzamızı atmadık” dedi. YARIN GÜNCEL

Gül’den uluslararası eleştiri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, memleketi Kayseri’de, Suriye konusunda uluslararası camianın kötü bir sınav verdiğini söyledi. Gül; “Devamlı bu bölgelerle ilgili brifingler alıyoruz. Bunu yapanlar, yaptıranlar net beçimde ortaya çıkacaktır. Türkiye güçlü bir ülke. Bölgede zayıf ülkeler de var. Örneğin Ürdün’de 400 bin sığınmacı var. Çok fazla uluslararası yardım da gelmiyor. Uluslararası camia kötü bir sınav veriyor. Sadece laf etmekle olmuyor. Çok geride duruyorlar. Yardım ve aksiyona gelince hep geride duruyorlar” diyerek eleştirdi. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

05

21 Mayıs 2013

Reyhanlı halkı istifa istiyor Sibel Uzun Ş UYANIS

Berfo Ana Cemili’ne nasıl kavuşur?

Berfo Ana’yı Türkiye tanıdı. O herkesi, herkes onu bağrına bastı. Sesinin tonunda, gözlerinin parıltısında, Yüzünün nurunda zalimi boğan bir öfke vardı. Anamız dedik, evlatlarım dedi. Kardeşleri, yoldaşları Cemilim’i soruyor ben ne derim dedi. Ben de devlete soruyorum evladım nerede dedi. Bana Cemilim’i verin dedi. Bana evladımı verin dedi. Onu göremeden gidersem olmaz dedi. Eli bağlı gözü bağlı Cemilim’e nasıl zulüm ettiniz dedi. * 12 Eylül’de gözaltına aldılar geri vermediler. Berfo Ana’nın evladı Cemil Kırbayır’dı. Kars Göle’de yaşayanların yiğit devrimcisiydi. Sosyalizm mücadelesinin çok kıymetli bir ismiydi. Göle’nin ve dünyanın dertlerine koşar adım çare olmaya giderdi. Cemil Kırbayır, bir değil iki değil milyonların yüzünün gülmesinden yanaydı. Ona göre tüm dünyanın karnı doymalıydı. Anası Berfo onu çok iyi anlamıştı. Evladı 12 Eylül’e nasıl direndiyse o da direnecekti. 12 Eylül’e ve Kenan Evren’e başkaldırmıştı. 33 yıl boyunca bedduası Kenan Evren’i doğduğuna pişman edecekti. Cemil’i son nefesine kadar direnmişti. O da son nefesine kadar ömrünü direnmeye vakfedecekti. * İyi ki Kırbayır ailesi vardı. Yoldaşları, ailesi ile bir araya gelince, ömrüne ömür katmıştı. Direncine direnç katmıştı. Evladı Cemil gibiler gelmişti. Cemili’nin kararlılığı büyüyecekti. Yıkılan evi yapılacaktı. Bir Cemil Kırbayır Bir Berfo Ana Devleti hizaya geçirecekti. Devletin tankı topu vız gelecekti. Bakanı da Başbakanı da söz vermek zorunda kalacaktı. Oğlunu bulacağız yargılayacağız diye defalarca tekrarlamak zorunda kalacaklardı. * Oğlun kaçmadı devletin elinde kayboldu diyerek, Suçlarını itiraf edeceklerdi. İşkenceciler yargılanmaya başlayacaktı. Herkes Cemil’i kaybedenler kimler öğrenecekti. O yıllarda Kenan Evren bu işkencecilere ödül verecekti. * Berfo Ana’nın vasiyetini herkes sahiplenecekti. Mezarında evladını beklerken izinden gidilecekti. Evladına elbet bir gün kavuşacaktı. * Berfo Ana’nın evini yıkmışlardı. O ev Cemil zamanında çok ekmek dağıtmıştı. Açlar açıkta değildi. Haksızlık fırsat bulamazdı. Kardeş kavgası olamazdı. Şimdi Berfo Ana’nın evi elbirliği ile yükseliyor. Herkesin evi Cemil Kırbayır Kültürevi oluyor. Açların kalmadığı güzel günlere varalım diye. * Berfo Ana’nın ocağı tütecek. Hepimizin yüzü gülecek.

Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde meydana gelen, 51 kişinin öldüğü ve 100’ü aşkın kişinin de yaralandığı patlamaların ardından hükümet hayatı normale çevirme çabasında. Fakat Reyhanlı halkı sorumluların hesap vermesi ve hükümetin istifa etmesi için sokaklara çıktı. AKP ise Reyhanlı halkına biber gazı ve tazyikli su ile saldırdı. İstanbul Sevda POlat

AKP hükümetinin özellikle Ortadoğu’da uygulamaya çalıştığı dış siyasetin halk üzerindeki yıkıcı etkilerinin en son ve en kanlı olanı Reyhanlı’da gerçekleşti. Yaşanan patlamaların ardından birkaç saat geçmesine rağmen hükümet saldırıların zanlılarının Suriye bağlantılı olduğunu açıklamış, farklı görüşteki haberler sonrasında da yayın yasağı getirmişti. Arı kovanına çomak Bu dış siyaset tarzı birçok kesim tarafından “Yeni Osmanlıcılık” olarak adlandırılarak eleştiriliyor durumda. Yabancı basın dahil olmak üzere birçok kesim yaşanan olayları bu siyasete bağırıyor. Hükümet tüm bu olumsuzlukların üstünü kapatmak amacıyla İlçe’de herşeyin yoluna girmeye başladığı izlenimi yaratmaya çalışıyor olsa da, halen devam eden tepkiler pek de başarılı bir çalışma olmadığını gösteriyor.

kümetini istifaya çağırmak ve saldırıları protesto etmek için yürüyüş düzenledi. Hali hazırda birçok ölümün acısını yaşayan halka polis biber gazı ve tazyikli su ile saldırdı ve yürüyüşe müsade etmedi. Birçok ilde de benzer eylemler düzenlendi ve hükümetin-polisin tepkisi yine aynı oldu. Düzenlenen protesto eylemlerinin neredeyse tamamına Reyhanlı halkı sokaklarda Patlamaların şokunu üzerinden at- saldıran hükümet, Reyhanlı saldımaya çalışan Reyhanlı halkı, olayın rılarını hızlıca kapatmanın yolunu sorumlusu olarak gördüğü AKP hü- arıyor.

DTK Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk çözüm sürecini anlatmak üzere Nazmi Gür ile birlikte ABD’ye gidiyor. BDP Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür, bugün başlayıp 24 Mayıs’ta sona erecek olan temasları kapsamında ağırlıklı olarak Washington’ta görüşmelerde bulunacaklarını belirtti. Hükümet, senatolar, STK’lar ve gazeteciler ile bir araya gelecek olan Türk ve Gür ABD’de yapacakları ziyaretlerde Fettullah Gülen ile görüşüp görüşmeyecekleri sorusuna ise gerekirse değerlendirilir yanıtını vererek: “Başlatılan çözüm süreci ile ilgili görüş alışverişinde bulunacağız. Her yıl BDP ve DTK Eş başkanları ile gerçekleştirdiğimiz bir ziyaretti. Ancak, bu yıl diğer eş başkanlarının programlarının yoğun olması nedeniyle sadece Ahmet Bey ile gidiyoruz.” YARIN GÜNCEL

Protestolara tutuklama talebi Polisin Ankara’da ve İzmir’de düzenlen yürüyüşlere saldırmasının ardından İzmir’de 28, Ankara’da ise 6 kişi tutuklanma talebiyle gözaltına alındı. Kamu görevlilerine soruştura Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı 51 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda ihmali olan kamu görevlileri hakkında soruşturma başlatacağını açıkladı.

51 kişinin ardından konuşulanlar

Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz

İçişleri Bakanı Muammer Güler

Eylemler yapılmasın

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu

Sağlık bakanlığı var

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ

Saldırılar sürecek

Emri verenler belli

51 kişinin hayatını kaybettiği saldırıdan sonra Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz’in yaptığı son açıklamada: “Sosyal medya üzerinden alelacele yayılan şok haberler dolayısıyla kışkırtıcı eylemler yapılsın isteniyor olabilir. Kaos çıkarılsın, kardeş kavgası başlasın isteyenler olabilir. Toplumsal yaşama güvensizlik duygusunun hakim olmasını isteyenler olabilir” şeklinde geldi.

Sağlık Bakanı ise verilen sağlık hizmetlerini överek: “Hangi ülkenin acil hizmetlerini örnek gösterirse gelsin, o ülkeyle yarışacak bir Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı var. O uçak ambulansın ne olduğunu hala bilmeyebilir. O denizde ambulans botların ne olduğunu bilmeyebilir. Bu milletin yüzen gemi hastaneleri olacak.” Reyhanlı’ya gönderilen uçak ambulanslardan bahsetti.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise her yerde Reyhanlı patlamasını protesto eden halka saldıran kolluk kuvvetlerini överek: “Devletimizin bütün güvenlik birimleri sadece Hatay’da değil, Türkiye’nin her yerinde terör saldırılarına karşı her zaman olduğu gibi büyük bir dikkat ve itinayla görevlerini sürdürüyor. Bundan sonra da sürdürmeye devam edecekler” şeklinde konuştu.

Bakan Güler Saldırıyı Suriye’nin yaptığı yönündeki açıklamaları sürdü: “Kesinlikle öyle. Emir veren adamlar bile belli. Hepsini biliyoruz. Elimizde çok kesin, net, detaylı bilgiler var ama bunları sizlerle, kamuoyu ile paylaşmamız, takdir edersiniz ki mümkün değil. Ama Suriye İstihbaratı bu işin tam ortasında. Hiç şüphe yok” Diyerek olayla ilgili hedefi başka yöne çekmeye çalıştı

Anayasa’da referandum sinyali

Muhaliflere TSK üniforması

twitter: @sibeluzun_yarin

Türk çözüm sürecini ABD’de anlatacak

Fırtına emniyet gücü Patlamalardan birkaç gün sonra, 9 şüpheli emniyet tarafından gözaltına alındı ve 4’ü tutuklandı. Basında çıkan haberler zanlıların suçlarını itiraf ettikleri yönünde oldu. Emniyetin birçok konuda oldukça ağır işlediği bilinen bir durum haline gelmişiken, Reyhanlı faillerinin nasıl bu kadar çabuk belirlenip yakalandığı sorusu akıllarda soru işaretleri doğurdu.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Yeni Anayasa’da eğer bir sonuca varılmazsa 3 kez sandığa gidilebileceğini açıkladı. Çelik bu düşünceyi: “Şayet sonuç alınamazsa C planı olur, biz kendi taslağımızı sunacağız. 330’u bulursak referanduma gideriz. Eğer Meclis Başkanı ‘bitti’ derse bu sene de yapabiliriz” sözleri ile dile getirdi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun beklenen sonuçlandırmayı yapamadığını belirten Çelik: Son noktayı koymuş değiliz ama sonuç pek de olumlu gözükmüyor.” diyerek referandumun Kasım’da olabileceğini belirtti. Eğer muhalefet, anayasanın diğer bütün meselelerinde anlaşırsa biz başkanlık sistemini yok sayarız’ demiştim. Yani bizim için, bu olmazsa olmaz diye bir şey yok. Diyorlar ki, ‘başkanlık sistemi niye durup dururken şimdi geldi. Bir sistem tartışmasını anayasa yapılırken konuşmayacağız da ne zaman konuşacağız? Orman Kanunu görüşülürken mi? Dolayısıyla bizim talebimiz bu. Biz idealden söz ediyoruz. Bunu dayatmıyoruz. Bu olmazsa masadan kalkarız demedik. YARIN GÜNCEL

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu Milli Savunma Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, “Güney komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası başta Özgür Suriye Ordusu olmak üzere farklı muhalif gruplara silah, mühimmat, askeri kıyafet ve teçhizat yardımı yapıldığı haberleri ulusal ve uluslararası basında yer almaktadır. Muhalif grupların açıklamalarında da Türkiye’nin yardımı vurgulanmaktadır” diyerek, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a, “TSK üniformaları başta Özgür Suriye Ordusu olmak üzere diğer Suriyeli muhalif gruplara dağıtılmış mıdır? TSK envanterinden 2012 ve 2013 yıllarında yabancı ülkelere askeri malzeme hibesi yapılmış mıdır? Yapıldı ise bu ülkeler hangileridir ve ne tür malzemeler hibe edilmiştir? Suriyeli muhaliflere askeri malzeme verme yetkisini kimden ve hangi karardan aldınız? Türk Silahlı Kuvvetlerine ait eski veya yeni askeri kıyafetlerin rütbeleri ve ordu amblemleri sökülmeden Suriyeli muhaliflere dağıtıldığına dair bilginiz var mı?” diye sordu. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

06

21 Mayıs 2013

Fatma Şahin gerçekleri saptırıyor

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

En büyük mutluluk

Gerçek bir akıl ile konuşmakla, kendini akıllı sanmak arasında dramatik bir fark vardır. AKP’nin son dönem bütün politikaları bana hep bunu düşündürüyor. Kendini ne kadar akıllı sanıyorsa, bizi de o kadar aptal sanıyor AKP. Her seferinde tabiatındaki kaba sağcılığı, ince bir ayarla geçireceğini diye düşünüyor, bir taşla çok kuş vurmak istiyor. Anlaşılmayacak sanıyor, çaktırmadan yaparım sanıyor. Bütün taşları da ben topladım diye düşünüyor zaten. Barış süreciyle oy kaybı, para kaybı gibi endişeleri hepten üzerinden attıkça, Obama ile kafa kafaya fotoğraf çektirdikçe, kredi notunu arttırdıkça, şımardıkça şımarıyor. Bu gücün yarattığı şımarıklıkla ne yapacağını, nereye saldıracağını, neyi yasaklayacağını, nereye gaz atacağını, kimi döveceğini, nereyi yıkacağını şaşırıyor. Bunu bir salgın hastalık gibi, bütün yöneticilerine bulaştırmış durumda. Yanlış anlaşılmasın; bir siyasetin gerçek bir akıl ile donanmış örnek bir tutumu tüm yöneticilerine yayması iyidir. Ama AKP’ninkinde akıl, fikir, insaniyet yok; başta andığım kendini akıllı, karşındakini aptal sanma bönlüğü var. * Başbakan giderayak Reyhanlı’dan haberi sansürledi ya, Fatma Şahin de onu örnek almış, kadın cinayeti haberlerini basında yasaklamaya çalışıyor. Kadınları korumak için seferber etmedikleri polisleri, üniversitelerde hak arayan genç insanların üzerine göndereceklermiş bir de. Özel güvenlik yetmemiş, hak arama meydanlarını gaza boğmak yetmemiş, üniversitenin içine girmeliymişler. On bin istihdam demekmiş bu. Oh, atanamayan öğretmeni de polis yapıp, bu dertten de öyle kurtulacağını san AKP. Ve bütün bu çok akıllıyım numaralarının hiç anlaşılmayacağını san, e mi? Peki, Türkiye’de kadın cinayetleri toplumun her kesiminin ortak bir dramı olarak yaşanmaya devam ederken, kadınları korumakla yükümlü Bakan neden böyle açıklamalar yapar? Çünkü kadın kardeşlerimiz öldürülmesin diye akılla donatılmış bir toplumsal mücadele var ve AKP’nin buna tahammülü yok. Çünkü mücadelenin kadınlara kazandırdığı haklar var. Yeni koruma kanunu onların istediği gibi sadece aileyi değil, bütün kadınları koruyor ya, 6284 sayılı kanun eski koruma kanununa göre kapsayıcı ve modern kazanımlara sahip ya, Cinayet davalarında artık eskisi gibi indirim uygulanamıyor, Yargıtay caydırıcı ceza uygulayacağına dair açıklamalar yapıyor ya, Yani erkekler haklar kaybediyor, kadınlar haklar kazanıyor ya, Bundan çok rahatsız oluyor AKP. Platformun alnının akıyla, mücadeleyle kazandığı hakları budamak istiyor. Tıpkı 1 Mayıs Taksim alanı politikasındaki gibi, burada da kazanılmış olanı geri almak istiyor. Bütün kadınları koruyan bir kanunu etkisizleştirmek için şimdi “Aile Kanunu” çalışıyorlar. Daha da talihsiz olanı şu; Bakan’ın “Kadın cinayetleri konusunda 3 yıldır kayıt tutuyoruz.” açıklaması gerçek değil. Platform 3 yıldır bu kayıtları elde etmek için bilgi edinme kanuna dayanarak sordu, kayıt yok dediler, bu başvurular ve yanıtları belgeleriyle kanıtlanabilir. Ya o zaman yalan söylediler, ya da şimdi söylüyorlar. Bakanlığın yapmadığını yıllardır platform yaptı ve toplumu aydınlattı, artık aylık kayıtları da açıklamaya başladı. Şimdi sıkışınca, Adalet Bakanlığı UYAP, İçişleri Bakanlığı POL-NET ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın veri sisteminden kayıt topluyoruz diyorlar. Eskiden yok, şimdi var ise bu sistem, platform sayesinde kurduklarını, ondan önce kaç kadının hayatını kaybettiği ile ilgilenmediklerini de kabul edip, itiraf etsinler. Ama açıklamaları iyi oldu. Platform bundan sonra kadın cinayetleri ile ilgili gerçekleri her ay bu adreslere soracaktır. Kadın kardeşlerimizin hayatta kaldığını gösterirse bu kayıtlar, en büyük mutluluğu da platforma emek verenler yaşayacaktır. gulsumkav@gmail.com

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Burdur’da yaptığı ziyaretler sırasında, kadın cinayetleri konusuna değinerek, medyanın kadın cinayetlerini manşet yaparak sorunu daha çok büyüttüğünü iddia etti. Açıklamaları tanıdık geldi. Başbakan Erdoğan da hükümete dönük eleştirilerin pek çoğunun ardından basını suçlamıyor mu? istanbul Elif karan

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Burdur Valisi’ni ziyareti esnasında yaptığı konuşmada kadına yönelik şiddetle ilgili çıkarılabilecek en güçlü yasalardan birini çıkarıp, tüm önlemleri aldıkları için kadın cinayetlerinin düştüğünü iddia etti. Şahin, basını kadın cinayetlerine yanlı bakmakla, hatta abartmakla suçladı. Kadın cinayeti haberlerini yapanları gerçeği büyütmekle itham etti. Kadın cinayetleri düşmüş Şahin, 177 kadın cinayetinin 155’e düştüğünü belirtti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platfomu’nun verilerine göre ise 210 kadın öldürüldü. Sadece bu fark bile Bakanlığın öldürülen boşanmış veya evli olmaMehtap Bülbül, koruma altındayken, 20 Ocak’ta boşanmak istediği için öldürüldü. yan kadınları görmezden gelmeye devam ettiğini göstermeye yetiyor. Gülşah öğretmen gibi onlarca kadın 6284 sayılı yasanın geniş çerçevesi şünüyor. Kimse yuvasını dağıtmak Bakanlık tarafından yok sayılıyor. karşısında, yasanın uygulanıp uygu- istemez çünkü” diyerek kadınların lanmadığı ile değil, kadınları nasıl karakollarda karşılaştığı zorlukları Boşanmayı zorlaştırma, koru aile içerisinde tutar, boşanmalarını yok sayıyor. Oysa kadınlar karakoKoruma hakkını erkeklerin evden engellerim derdinde. Hatta bu ko- la 36 kez düşünse de gidiyor ancak uzaklaştırılmasından ibaret değerlen- nuda bakanlığın aile kurumunu güç- orada korunmadığı için öldürülüdiren Şahin’in önceliği yine kadınlar lendirmeye dönük bir yasa hazırlığı yor. Tüm bu gerçekler karşısında değil. Etkin koruma hakkı sağlan- içerisinde olduğu da biliniyor. zaten yetersiz olan ŞÖNİM ve madığı için öldürülen kadınların Konuk Evlerinin daha da az, tüm adını bile anmayan Şahin, kadın Karakolda korunmadığı kadınların evli ve çocuklu olduğu cinayetleri bu kadar ciddi oranlarda için olmasın? bir ideoloji çerçevesinde kadınlailerlerken bile, klasik AKP hükümeti Şahin’e göre kadın cinayetlerinin ra erkek egemenliğine itaat etmek ideolojisini devam ettiriyor. Kadın nedeni alkol kullanımı. “Bir kadın yada ölmekten başka bir seçenek örgülerinin mücadelesi ile çıkarılan karakola gelmeden önce 36 defa dü- tanımamakta ısrarcı.

Ölümden gazeteci kurtardı Balıkesir’in Edremit İlçesi’nde, 18 Ağustos doğru tutup, tehditler savuran M.A.’ya çantasından 2012 tarihinde eşinin saldırısına uğrayan Asiye çıkardığı biber gazını sıkıp, etkisiz hale getirdi. GazeAltunay, muhabir Ateş Akaydın olmasaydı hayatta teci Ateş Akaydın, verdiği röportajlarda yaptığının bir olmayacaktı. Asiye Altunay, M. A.’nın barışma tek- insanlık görevi olduğunu belirtti. lifini reddettiği için buluştukları parkta tam sekiz kez Akaydın, haberleriyle gerçekleri toplumla paylabıçaklandı. Kadının acı içinde feryatlarını duyan Önce şan, yaşananlara duyarsız kalmayan yüzlerce gazeteci Körfez Gazetesi’nin muhabiri Ateş Akaydın koşarak arasında sadece bir örnek. Kendisi de saldırıya uğhemen olay yerine geldi. Önce fotoğraf çeken, ne rayan Akaydın’ın korunmadığı için ölümden dönen olduğunu anlamaya çalışan Akaydın, daha son- Asiye’nin hikâyesini hiç de abarttığını sanmıyoruz. ra olaya müdahale edip, elindeki bıçağı kendisine YARIN GÜNCEL

Marmara’da hukukçular buluştu

Marmara Üniversitesi 17 Mayıs günü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ile Platformun Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül’ü düzenlediği forumda ağırladı. Forumda kadın cinayetlerinin durdurulması için yürütülmesi gereken mücadele tartışıldı. Sokağa dökülmemizden korkuyorlar Kav, 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu ile bu eksikliğin kısmen giderildiğinden bahsetti. Kanunun içeriğinin ihtiyaçları

karşılayabilecek nitelikte olduğunu ancak asıl sorunun uygulamada yaşandığını söyledi. Uygulamada yaşanan bu problemlerin sürekli olarak takipçisi olduklarını da belirtti. Genel Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül, hukuksal mücadeledeki asıl yöntemlerinin ‘caydırıcı cezalar’ olduğunu ve eski kanunun değişmesinin yeni kanunun da bu perspektifte hazırlanmasının bir kazanım olduğunu olduğuna dikkat çekti. Yeni kanun sürecinde yaptıkları sokak eylemlerinin önemli katkısının olduğunu belirten Özgül, devletin kadın örgütlerinin sokağa dökülmesinden korktuğunu söyledi. YARIN GÜNCEL

Şikayetçi olmuştu, korunmadı

İzmir’in Buca İlçesi’ndeki ormanlık alanda, bir çocuk annesi Sibel Özkişi başı ezilmiş ve boğazı kesilerek öldürülmüş halde bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatan jandarma, cesedin Denizli’de kargoculuk yapan H.C. tarafından kiralanan bir otomobilden atıldığını belirledi. Kadının bedeninde 10’a yakın bıçak darbesi tespit edildi.

lerini Durduracağız Platformu yayınladıkları açıklamayla, öldürülen pek çok kadının karakola gittiğini, koruma talep ettiğini ama gereken yapılmadığı için birkaç ay içinde öldürüldüğünü kaydetti. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmak için elinden geleni yaptığına dikkat çeken Platform, kadınların hayatta kalmak için başta kolluk kuvvetleri olmak üzere tüm yetkili mercileİki ay önce şikâyet etmişti rin de kapılarını çaldıklarını dile Sibel Özkişi’nin, H.C.’den şiddet getirdi. “Kadınlar daha ne yapagördüğü için üç kez şikâyetçi ol- bilir?” sorusunu yöneltti. Buna duğu ve H. C.nin her defasında rağmen harekete geçmeyenlerin, serbest kaldığı öğrenildi. Koruma kadın cinayetlerinin başlıca sotedbirinin ise kısa bir süre önce rumluları olduğunun altını çizdi. bittiği kaydedildi. Kadın Cinayet- YARIN GÜNCEL


GUNCEL

07

21 Mayıs 2013

Örgüt değil çete vurmuş

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Hükümet gaza geldi

Biber gazı pazarında ciddi bir hareketlenme var. Memleket ekonomisi sadece bu kalemden bile ciddi bir kalkınma sağlayabilir. Neyse ki memleketin 3 tarafı sularla çevrili de Emniyet teşkilatı tazyikli su için para harcamıyor. Bol buldunuz, sıkın efendiler. Hitler insanlar üzerinde deneyler yapardı, bizimkiler de gaz ve kemik kıran tazyikli suyu bizim üzerimizde geliştiriyor. Taksim’de 1 Mayıs’tan bu yana yürüyüş yapmak yasak. Yürüyüş yapmak isteyen çok sayıda gruba sert müdahale yapıldı. 1 Mayıs’tan hiçbir ders çıkarmayan hükümet, insanları yaralamaya devam ediyor. AKP, sol muhalefeti şiddet yolu ile bastırmak fikrinden geri durmuyor. Biz defalarca söyledik. Buna gücünüz yetmez. Annelerin yanında evlatlarını gözaltına alıyorlar. Bebeklerin olduğu ortamlara yoğun gaz bombası atıyorlar. İstanbul polisini kendisine örnek alan diğer illerdeki polisler de aynı yöntemi uygulamaya geçti. Memleketin dört bir yanı polis ablukası altında. AKP kendince “marjinallerle” uğraşıyor. Reyhanlı halkı bu kadar büyük bir acı yaşamışken onlara dahi saldırdılar. Sorsanız onlar da marjinal diyecekler. Polislerin bunca icraatının ardından hükümet bastı gaza son sürat gidiyor. Üniversitelerden ÖGB’leri çıkartıp, yerine 10 bin polis yerleştirmeyi düşünüyorlar. Üniversitelerde “huzur ortamını” bu sayıdaki polisle sağlayacaklarmış. Tıpkı bizi 1 Mayıs’ta çukurlardan korudukları gibi. Öyle bir hale getirdiler ki memleketi insan polis görünce yolunu değiştirmek istiyor. Vatandaşa güven vereceklerine korku salıyorlar. Ne de olsa polis her şeyden üstün oldu. Sınıf hareketini Taksim’de gazlayan hükümet, öğrenci hareketini de üniversitede gazlayacak gibi görünüyor. AKP işin teorisinden anlamadığı için ne yaparsa pervasızca yapıyor. Unutulmasın ki 15-16 Haziran’da gençliğin önemli bir rolü vardı. 78 kuşağını örgütlenme konusunda bu kadar yetenekli hale getiren üniversitelilerin mücadelesiydi. Bu topraklarda Dev-Genç doğdu. Gençlik işçinin ve köylünün tüm mücadelelerinde aktif bir rol oynadı. Savaş karşıtı muhalefeti örgütledi, hapishanelerdeki direnişlerin dışarıdaki sesi oldu. Varoşlarda direnişi örgütledi. Grevlerde geceli gündüzlü nöbetler tuttu. Sizin gaz attığınız her yerde gençliğin direnişi de vardı. Mahir de gençti, Deniz de gençti, İbrahim de gençti. Bu gençlerin adları tarihe geçti. Cellatlarının ya da onları tutuklayanların adlarını hatırlayan var mıdır? Ben söyleyeyim: Yoktur. Tarihin ilerleyişinde gençlik dinamo gibidir. Aniden hareketlendirir ve yön verir. Siz kampüslere binlerce polis getirseniz de fayda etmez. Hatta TOKİ ile anlaşıp kampüslere karakol bile yaptırabilirsiniz. Seçim sizin. Mesela rektörlük binaları önemli yerler, oraların çatılarına mutlaka özel harekat yerleştirmelisiniz. Ama giriş kapılarına muhakkak mitralyöz kurmalısınız. Yahu siz üniversitelilerin mücadelesini fazla hafife aldınız. Polis, idare ve faşistler kolkola verdiniz de ne oldu bu güne kadar. YÖK’e karşı yürütülen mücadele esastır siz ise teferruatsınız. Gençliği yolundan edecek bir kudreti arasanız da bulamazsınız. Hani Dev-Genç demiştik ya! İşte o yaşıyor. YÖK’ü kapatacak olan irade yüreklerinde pır pır atıyor. Denemesi bedava. Kurun kışlalarınızı üniversitelere. Gençlik bu ablukayı dağıtacaktır. guncagaydin@hotmail.com

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Hrant Dink cinayeti davasında temyiz incelemesini tamamladı. Mahkemenin ‘yok’ dediği örgütü Yargıtay buldu ancak suçu terör saymayarak devlet bağlantılarına ulaşma yolunu kapattı. Bu kararla Dink cinayeti ‘‘Milli hassasiyeti yüksek gençlerin kurduğu suç örgütünün eylemi’’ olarak kaldı. istanbul yaşar aslan

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Hrant Dink cinayeti davasında oy birliğiyle aldığı kararı Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul açıkladı. Temyiz edilen bu kararı inceleyen 9. Ceza Dairesi, sanıklardan Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in 2004 yılında suç işlemek amacıyla bir teşekkül oluşturarak, Trabzon’daki McDonalds’ın bombalanması eylemini yaptıklarına ve bu teşekkülün 2005 yılında silahlı suç örgütüne dönüşerek, Dink eylemini gerçekleştirdiğine karar verdi. Böylece Dink cinayetindeki devlet bağlantılarına ulaşma yolu kapatılmış oldu. Daire, bu gerekçelerle sanıklardan cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal, polis muhbiri Erhan Tuncel ile Ersin Yolcu, Ahmet İskender, Zeynel Abidin Yavuz, Tuncay Uzundal hakkında “Silahlı terör örgütü yaralama suçundan verilen mahkukurmak ve üyesi olmak” suçlarından miyet kararı bozuldu. Yargıtay’ın verilen beraat kararlarını bozdu. “Örgüt vardır” kararı, Dink’in katili Ogün Samast’ı da etkileyecek ve Erhan Tuncel sadece yardım etti suç işlemek amacıyla kurulan örgüYargıtay’ın temyiz incelemesinde tün amaçları doğrultusunda Dink’i Polis muhbiri Erhan Tuncel hak- öldürdüğü iddiasıyla yeni bir dava kında, “Kasten öldürmeye azmet- açılabilecek tirme” suçundan kurulan beraat hükmü, cinayete yardım ettiği ge- Milli hassasiyeti yüksek rekçesiyle bozuldu. Tuncel hakkın- gençlerin işiymiş da, Trabzon’daki 24 Ekim 2004’te Öğrencileri, Sendikacıları, Kamu McDonalds’ın bombalanması ola- görevlilerini terör örgütü sayan Yaryında kullanılan patlayıcı maddeyi gıtay temyiz incelemesinde Hrant imal etmek suçundan verilen 10 yıl 6 Dink davasının sanıklarını sadece aylık mahkumiyet kararını onarken, suç örgütü kurduğuna hükmetti. bombalama olayı nedeniyle genel Bu kararla Dink’in öldürülmesi, güvenliği kasten tehlikeye sokmak, McDonalds’ın bombalanması ve mala zarar vermek ve 6 ayrı kasten Rahip Santoro’nun dövülmesi olay-

Dink davasının geçmişi ları Trabzon Pelitli’de ‘Milli hassasiyeti yüksek gençlerin kurduğu suç örgütünün eylemi’ olarak kaldı. Sıradan bir cinayet gibi ele alınıyor Yargıtay’ın temyiz incelemesiyle ilgili Dink Ailesi avukatı Fethiye Çetin yaptığı açıklamada ‘‘Önemli olan örgütün arka planını ortaya çıkarmak. Yargıtay, kararında buna dair bir işaret yok. Sadece mevcut sanıklarla sınırlı bir karar. Bu bir silahlı suç örgütüdür ama hangi amaçla bir araya geldiler? Bunu sıradan bir cinayet davası olarak nitelendirmek son derece yanlış’’ diyerek davaya gereken önemin verilmediğini söyledi.

Hrant Dink davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi “Örgüt yoktur” demiş, mahkeme başkanı bu kararı, “Örgüt var ama kanıt bulamadım” diye açıklamıştı. Mahkeme, sanıklara cinayetten ve cinayete yardımdan ceza vermişti. Tetikçi Samast, suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğu için ayrı yargılanmış ve Dink’i tasarlayarak öldürmek ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından 22 yıl 10 ay hapse mahkum edilmişti. Temyiz edilen bu kararı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi suç örgütünün Dink eylemini gerçekleştirdiğine karar verdi. Ancak cinayetin devlet bağlantılarına ulaşmasının önünü kapattı.

Emniyete ağır silah yetkisi

TBMM İçişleri Komisyonu bünyesinde oluşturulan Silah Tasarısı Alt Komisyonu’nda ele alınan yeni silah tasarısında, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, “tank” gibi ağır silahları ithal etme yetkisi verilirdi. Bu kararın üzerine Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı da ağır silah ithal etme istedi. Bakanlıklar da yetki istedi Bakanlıkların da ağır silah ithal etme yetkisi istemesi üzerine emniyet yetkilileri, “Biz kolluk kuvvetiyiz, kendi silahımızı kendimiz ithal etmeliyiz” şeklindeki söz kullandı.

Bunun üzerine Orman Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yetkilileri, “Kaçakçılık olaylarının takibini yapıyoruz. Genel kolluk gibi çalıştığımız için bizde silah ithal etmeliyiz” talebinde bulundu. 2009’da Silah Yasa Tasarısı Meclis’te görüşülürken Emniyet ve MİT’in ağır silah ithaline yazılı olarak karşı çıkan Genelkurmay yetkilileri bu karara itiraz etmedi. YARIN GÜNCEL

Ülkeyi partiler mezarlığına çevirdik

2014 yılında 3 sandık olabilir Başbakan ABD ziyareti sırasında 2014’te üç sandık olabileceğini söylemesi üzerine muhalefet ve iktidardan konuyla ilgili açıklamalar geldi. 2014’de yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ve yeni anayasa için referandum olmak üzere üç kez sandık başına gitme önerisine CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, “Hangi noktada hangi seçim yapılacaksa CHP buna hazır olacaktır. Biz bu konuda halkımıza, partimize, parti örgütümüze güveniyoruz. Yerel seçimler bağlamında zaten yoğun hazırlıklarımız var. Eğer Türkiye hazırsa bu seçimlere CHP’de hazırdır. Bu konuda hiçbir endişemiz yoktur’’ diyerek yeşil ışık yaktı. Başbakan yardımcısı Beşir Atalay ise konuyla ilgili ‘‘Yeni anayasayı yapmadan seçime girmesini gönlümüz arzu etmiyor. Anayasa Komisyonu’nda bir uzlaşma sağlanmasını istiyoruz. Eğer o olmazsa da başka yollar da arayacağız. Bizim teklifimiz hazır. Partide de bizim bir heyetimiz var. 2014’deki seçimler öncesi yeni anayasa için referandum yapılması bizim için hayırlı olacaktır’’ dedi. YARIN GÜNCEL

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘Temel Haklar ve Anayasa ‘ konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın açıklamaları dikkat çekti. Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili Kılıç ‘‘Anayasa, eşittir insanlık onurudur. Dünyanın ve özellikle Avrupa’nın birçok ülkesinde insanlık onuru değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler arasına girmiştir. Eğer siz değiştirilemez madde istiyorsanız işte değiştirilemez madde insanlık onurudur’’ diyerek ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve insan onuruna önem verilmesi gerektiğini belirtti. Kılıç konuşmasının devamında, Anayasa Mahkemesi’nin 2000’li yıllara kadar 25 partinin kapatma kararını onayladığını hatırlatan Haşim Kılıç, “Sicili çok parlak olmayan kurumların başında benim kurumum geliyordu. Anayasa Mahkemesi, 2000’li yıllara kadar 25 parti kapattı. Ülkeyi partiler mezarlığına çevirdik. Bu ülke seçmenini yüzde 47’sinin oy verdiği bir siyasi parti, gazete kupürleriyle kapatılmak istendi. Kapalı kapılar ardında olup bitenleri, elbet bir gün tarih yazacak. Ama şuna inanın. Bunu ancak bir tek kelimeyle ifade edebiliyorum. Bu zalimlikti başka hiçbir şey değildi” dedi. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

08

21 Mayıs 2013

Cem Kaptanoğlu

Reyhanlı’da Nusayri sınırda Suriyeli mülteciyiz Reyhanlı’da yakın tarihimizin en büyük terör eylemi gerçekleşti. Hedefi mümkün olabilecek en fazla insanı öldürmek olan bu caniyane eylemi planlayanların, eylemin ilk aşaması açısından hedeflerine ulaştıkları söylenebilir: Parçalanarak, yanarak ölmüş ellinin üzerinde insan, onlarca yaralı. Ancak bu terör eylemini planlayanlar için çok daha önemli olan, ikinci aşama, yani toplumun eyleme nasıl tepki vereceğiydi. İstedikleri, toplumun bazı kesimlerinin, dehşet ve öfke duygularıyla, insanları, “biz” ve bu felaketin başımıza gelmesine neden olan “düşman ötekiler” olarak ayırarak, “düşman ötekiler”e intikam duygularıyla saldırmalarıydı. Katliamı yapanların hedefledikleri, olmayan bir bölünmeyi yaratmak değil, Osmanlıdan bu yana devlet politikalarıyla oluşturulmuş Sünni-Alevi bölünmüşlüğünün derinleştirilmesi, toplumsal belleğimizde ateş ve kanla kazılı kaygı, öfke ve önyargıların canlandırılmasıydı. Bekledikleri, toplumun, bölünmüş-ölümcül kimlikler merkezinde, düşmanlaşmış iki uca savrulmasıydı. Bu tuzağa düşenlerin, tüm sığınmacıları, “El Nusra” üyesi veya “Selefi teröristler” gibi görüp düşmanlaştırdıklarını, hatta linç girişimleri nedeniyle, Reyhanlı’da yaşayan sığınmacılardan Suriye’ye geri dönenlerin olduğunu biliyoruz. Bazı sol gazetelerde bile, patlamada ölenler arasında Suriyeli sığınmacıların olmaması, patlamanın sığınmacılar tarafından video kaydının yapıldığı gibi doğruluğu kanıtlanmamış iddialar ileri sürerek, sığınmacıların bu patlamadan haberdar oldukları veya suç ortağı oldukları imasında bulunan yazıların yayınlanması üzücüydü. Diğer yandan başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP yetkilileri ve muhafazakar Sünni kesim için, olayın faili baştan belliydi: “Nusayri Esed yönetimi” ve onun işbirlikçisi “eski bir Marksist terör örgütü”. Bu arada, bu örgütün üyelerinin çoğunluğunun Alevi olduğunun sürekli vurgulandığını da belirtmek gerek. Katliamın, Suriye’ye askeri müdahale yanlısı hatta gönüllüsü Sünni AKP iktidarının, Alevi/Nusayri azınlığın diktatörlüğü olarak gördüğü Esed yönetimine karşı savaşçı tutumunu pekiştirmek amacıyla yapılmış olması mümkün. Hatay-Adana bölgesinde yaşayan 1 milyona yakın Nusayri başta olmak üzere Alevilerin, mezhep vurgulu Suriye politikaları nedeniyle AKP’ye karşı artmış öfkelerinin bu katliam sonrasında patlama noktasına geleceği de yine eylemin ön görülebilir sonuçlarından. Ayrıca “Askeri Cumhuriyet”leri elden giderken, “ya herrü ya merrü” ruh haline girmiş her soydan ulusalcının kimlik savaşları üzerinden baş düşman AKP’yi sıkıştırmak isteyecekleri de apaçık ortada. Reyhanlı eylemini planlamış olanlar büyük olasılıkla bunların hepsini birden hedeflediler. Sosyalistler için önemli olan, bu ölümcül savrulmalara izin vermeyen bir politik mücadele hattı tutturabilmek. Reyhanlı halkı başta olmak üzere toplumun bir kesiminin, içine itildikleri öfke ve nefret fırtınasında, dünyayı, “biz” ve huzurumuzu çalan “düşman ötekiler” olarak algılamaları anlaşılabilir. Ancak özellikle sosyalistlerin, kimlik savaşları üzerinden savaş kışkırtıcılığı yapanların tuzağına düşmemelerinin ötesinde, bu tuzağı deşifre etmek gibi bir sorumlulukları var. Baasçı Esed diktatörlüğü, iki yıldır süren savaşta 100 binden fazla sivilin ölümüne neden oldu. 1.5 milyondan fazla Suriyeli, sığınmacı olarak Ürdün, Lübnan ve Türkiye’ye iltica etti. Sosyalistler, ölümden, işkenceden kaçan bu insanlara yönelik nefret söyleminin karşısında olmalı ve onların, iktidarın tanımıyla “misafir” değil, uluslar arası sözleşmelerden doğan tüm haklarıyla “mülteci” olmaları gerektiğini savunmalılardır. Tersini düşünenleri ise, yakında toplanan 3. Büyük Alevi Kurultayı’nın yapıldığı salonda yer alan bir pankartla Aleviler şöyle uyarıyor: “Sivas’ta Alevi, Hrant’la Ermeni, Ape Musa İle Kürdüz: Halklarız biz Kardeşiz.” Bunu şöyle de söyleyebiliriz: “Reyhanlı’da Nusayri, Suriye sınırında mülteciyiz!” cemkaptanoglu@yahoo.com.tr

Taksim’de saldırılar tam gaz devam ediyor

1 Mayıs’tan itibaren eylemlere, protestolara ve hatta stantlara kapanan Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’ndeki polis saldırıları bitmek bilmiyor. Hemen her gün birilerine gaz bombası atan, gazlı su sıkan, joplayan polisin saldırıları halkın tepkisini toplamış durumda.

istanbul ufuk alp

1 Mayıs’ta başlayan Taksim Meydanı ve İstiklal Caddesi’ni işçilere, öğrencilere, emekçilere kısacası halka kapatıp; sermayedarlara açma projesi devam ediyor. Her gün bir protesto yaşanan bölgede polis ile halk arasında adeta bir savaş yaşanıyor. 1 Mayıs’tan sonra 6 Mayıs’ta da halka saldıran polis, bölgede stant açmayı dahi yasaklamış durumda.

Mardin Midyat’ın Cevat Paşa kışlasında askerlik görevini sürdüren M.S. ve E.Y öğlen nöbetinde, silah ile şakalaşırken, M.S.’nin tüfeğinden çıkan kurşun E.Y.’ye isabet etti. E.Y. olay yerinde yaşamını yitirdi. M.S’nin, ise olaydan sonra sinir krizleri geçirmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldığı belirtildi. Bu haber, ordudaki denetimsizliği gözler önüne sermiş oldu. YARIN GÜNCEL

mekten rahatsız, turistler ise kork- gelen herkese saldırırken, saldırılar muş durumda. sırasında gözaltılar yaşandı. Kaypakkaya anmasına saldırı Son olarak da; 18 Mayıs’ta, 68 kuşağının devrimci liderlerinden İbrahim Kaypakkaya’yı anmak için Tünel’de bir araya gelen kitleye polis saldırdı. İbrahim Kaypakkaya’nın fotoğraflarıyla yürümek isteyen kitle, Taksim Meydanı’na yürümek için toplandığı sırada polisin saldırısı başladı. Polis ara sokaklarda eyleme

TOMA’nın püskürttüğü su bir polisi yaraladı Bu arada Kaypakkaya anması yapılırken, TOMA’nın devrimcilere sıktığı tazyikli suyun isabet ettiği bir polis memuru yüzünden ve ayağından yaralandı. Yaralanan memur, arkadaşları tarafından polis otosuyla hastaneye kaldırıldı.

Mazot deposunda patlama: 10 ölü Hatay’ın merkeze bağlı Tanışma Köyü’nde 17.5.13 günü kaçak akaryakıt deposu bulunan inşaat halindeki evde patlama meydana geldi. Olayda 10 kişinin öldüğü, 4 kişinin yaralandığı belirtildi. İddiaya göre, jandarma ekipleri, akaryakıt bulunan eve operasyon düzenlemek isteyince, evde bulunan insanlar depoyu ateşe verdi. Evdeki akaryakıtın alev alması sonucu büyük bir patlama meydana geldi. Patlamada çok sayıda kişinin yaralandığı, ölenler olabileceği belirtilirken, köylülerin jandarmayı taşladığı ve olay yerine yaklaştırmadığı bildirildi. Hatay İl Jandarma Alay Komutanı Albay Mustafa Başoğlu da, incelemede bulunmak üzere, Tanışma Köyü’ne hareket etti. YARIN GÜNCEL

Adliyede yangın Kartal Anadolu Adalet Sarayı’nda 17.05.2013 tarihinde gece saat 03.15 civarında yangın çıktı. Yangının kazan dairesinde bulunan jenerotörden çıktığı belirlendi. Yangın kısa sürede otopark ve henüz hizmete giremiş olan kreş bölümünün ön cephesine de sıçradı. Personel tarafından fark edilen yangın hemen polis ve itfayeye bildirildi. Olay yerine gelen Kartal, Maltepe ve Pendik Belediyesine ait itfaye ekipleri tarafınfan kısa sürede söndürülen yangın da can kaybı olmadığı belirlenirken yangının birçok hasara yol açtığı belirlendi. Yangın nedeniyle duruşmalarında iptal edildiği belirtildi. Polis ve itfaye, olay ile ilgili inceleme başlattı. YARIN GÜNCEL

Kadın cinayetleri manşette kalacak! ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül

Kışlada şakalaşma ölümle sonuçlandı

istiklal “Seyyar Karakol”a dönüştü İstiklal Caddesi’nde tam anlamıyla seyyar bir karakola dönüşmüş halde. Taksim Meydanı’ndan Tünel’e kadar her sokağın başında onarlı yirmişerli polis birlikleri sürekli olarak hazır bekliyor vaziyette. Ayrıca caddenin hemen her yerinde bekleyen TOMA’lar ve polis otobüsleri mevcut. Polis tam anlamıyla bir psikolojik savaş başlatmış durumda. Halk ise şaşkın. Caddeye gelen insanlar etraflarında sürekli olarak polis gör-

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. “Biraz algıda seçicilik var. Medya, yapılan çalışmalardan çok, negatif bir haberi manşet yaparak, toplumda, sanki çok büyük şekilde olaylar büyüyormuş gibi bir algıya neden oluyor. Biz 3 yıldır kayıt altına aldıktan sonra, sayın Başbakanımızın ge-

nelgesiyle, jandarmadan, emniyetten gelen tüm bilgilerden, her yıl ciddi bir düşüş başladığını görüyoruz. 177 ölümlü vaka bugün 155’e düştü.” Bir kere açıklanan veriler gerçeği yansıtmıyor. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak Bilgi edinme Kanunu’na dayalı şekilde kadın cinayetlerine ilişkin rakamları istedik ancak bir sonuç alamadık. Hem de Jandarma’nın Ail eve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı işaret ediyor olmasına rağmen. O kadın cinayeti haberleri manşette kalacak Sayın Bakan!

Bu toplum yıllar sonra “kadın cinayeti” diyebildi. Ölümlerin aşktan, nefretten, kıskançlıktan, cinnetten, töreden değil de kadın olmaktan kaynaklandığını kabul etti. Kadınların hiçbir gerekçeyle değil sırf kadın oldukları için öldürüldüğünü herkes kabul etti. Yargıtay bile “kadın cinayeti” dedi. Açık bir şekilde erkek lehine uygulamaları olan yargı kendine görev Verdi; “kadınlaın hakkını,hukukunu korumak bize düşer, haksız tahrik indirimiyle gelen dosyaları bozarak gönderiyoruz” dedi. Kadın cinayetleri alanı politize edilmiş bir alandır.

Bunu da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yapmıştır. Kadın cinayetleri ve onu durdurma meselesi önemli bir toplumsal soruna tekabül eder. Asıl görmezden gelinmek istenen, üzeri kapatılmak istenen de kül halinde bunlardır. Kadın cinayetlerinin politik olduğunu, tüm topluma ait bir sorun olduğunu, sadece hukuk ile değil mücadele ile , toplumsal dönüşüm ile durdurulabileceğini fark eden ve söyleyen birileri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platforrmu var. Bu cinayetler dursun diye gecesini gündüzüne katan örgütlü kadınlar var.

Halbuki hükümete göre sessziz kalmalı, kadınlar neden ölüyor diye sormamalı,, devlete kadın cinayetlerini durdurmak için tüm imkanlarını seferber et dememeliydik. Ama diyoruz ve demeye de devam edeceğiz. Atılan bunca adım, bunca kazanım Sayın Bakan Fatma Şahin’in ağzından çıkacak iki çift söz ile geri gitmez, gidemez. Kaybettiğimiz kadın kardeşlerimizin haberleri manşetten verilmeyi gerektiriyorsa manşetten verilir. Buna Fatma Şahin değil halk karar verir!


EKONOMI

09 Resmi tatil çok ücretli izin az

21 Mayıs 2013

Devlet esnafı soyuyor

Borçlu sayısının giderek arttığı Türkiye’de halk ödeyemediği borcunun derdine düşerken esnaf da vergiyle, krediyle boğuşuyor. Bunlardan biri olan ayakkabı dükkanı işleten İsmail Kırış, yaşadığı onca haksızlığı Yarın Gazetesi’ne anlattı. Esnafların türlü türlü ödemelerin altında ezildiğini söyleyen Kırış, esnafın ayakta durmasının çok zor olduğunu belirtti.

Türkiye, birçok ülkeye göre resmi tatilin çok olduğu ama ücretli iznin az olduğu bir ülke konumuna geldi. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın “Türkiye’de Tatil ve Çalışma İstatistikleri” raporuna göre, 34 OECD ülkesi arasında yılda ortalama 25 gün ile tatil günü az olan üçüncü ülke Türkiye oldu. OECD ülkelerinin, resmi tatiller ve yıllık ücretli izin günleri verileri üzerinden yapılan hesaplamaya göre sıralamada en çok tatil hakkı olan birinci ülke 38 gün ile Malta olurken Fransa ve Slovenya ise 36’şar gün ile ikinci ve üçüncü sırayı paylaştı. YARIN GÜNCEL

Çok az et tüketiyoruz

İSTANBUL Rıfat çapar

Yapılan istatistiklere göre Türkiye’de geçen yıl kişi başına et tüketimi ortalama 32,6 kilogram olarak belirlendi. Türkiye’de yaşayan kişiler günlük ortalama 89,3 gram et tüketebildi Türk vatandaşları geçen yıl ağırlıklı piliç eti olmak üzere günlük ortalama 89,3 gram et tüketebildi. ABD Gıda ve Tarım Politikası Araştırma Enstitüsü’nün “Dünya Tarım Görünümü 2012” Raporu ve Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-Bir) verilerine göre, geçen yıl dünyada kişi başına et tüketimi ortalama 38,7 kilogram olarak belirlendi. YARIN GÜNCEL

En ucuz doğalgaz Türkiye’de

Esnaf olarak şikayetlerinizi söyleyebilir misiniz? Adam dokuz sene önce emekli olmuş. Bağkur’dan. Bu adam ayakkabı tamircisi. Emekli olduktan sonra devlet bundan para kesmeye başladı. Devlet bunu hiç bildirmiyor. Dokuz sene sonra bir makbuz geliyor. 18 bin TLr lira borç. Durduk yere ne borcu? Neymiş efendim, peşin ödersen 10 bin TL düşüyor, taksit yaparsan 18 bin TL lira. 10 milyarı nerden bulacak adam. 2 çocuk okutuyor. Yüzde yüz faiz uyguluyor. Bakan güya bankalara “vampir” diyor. Ya devlete ne diyorsun? Devlet daha vampir. Bankaları bu hale getiren devlet değil mi? Haksızlığa karşı tepkiniz ne oluyor? Hakkını da arayamıyorsun. 40

tane dümen yapıyorlar. Yok hakem heyetine gideceksin. Nerden bulacaksın hakem heyetini. Okuma yazması yok vatandaşın. Kime anlatacak derdini. Bağkurdan 10 bin lira borcum vardı. Onu ödeyemedim. 19 bin lira ödüyorum şimdi. Ameliyat olacak eşim, mecburen ödüyoruz. Ameliyat için 15 milyar para istediler. Nasıl ödeyelim mecbur Bağkur borcunu taksit taksit ödüyoruz. Şimdiye kadar hiçbir bakan hiçbir milletvekili vatandaşa derdini soruyor mu? Tefeci bunlardan daha iyi. Biz bu borçları kuzu kuzu ödemeye mecburuz. Ama ne olur? Seçim günü sandıkta AKP’ye oy vermem, gider başka bir partiye oy veririm. Artık sokakta hakkını da arayamıyorsun. Onun da önünü kapatmaya çalışıyorlar. Şimdi gazlar daha etkili. Sokağa her çıkana gaz. Hakkını kim

arayacak? Kuzu kuzu bize bu parayı ödetecekler. Görünen bu. Borcunuzu ödemeye devam ediyor musunuz? Tabi borcumu ödemeye devam ediyorum. Bu borç hiç biter mi? 19 bin TL borcu taksit taksit ödüyorum. Bunun yanında sigorta primlerini ödüyorum. Neredeyse yüzde yüz faiz. Ödemediysen borcunu yüzde yüz faiz geliyor sana. Devlet tefeciden daha acımasız. Borçların giderek artması “vatandaşını suçu” mu peki? Ben borcumu ödedim. Ama nerden bulacaksın dokuz sene önceki makbuzu. Parayı gittin yatırdın, ama onun içinde gözükmüyor ki. Her ay benim maşımdan 25 TL kesiyor devlet. Neden kesiyorsun? Gittim maliyeye. 19841985 yılları arasında ödenmemiş 48 lira borç çıktı. Makbuz yok.

Karamehmet’in 7 şirketine haciz Enerji Bakanı Yıldız, “En son yayınlanan ve güncellenen fiyatlarla beraber, 27 AB üyesi ülkenin en ucuz elektrik fiyatlarının oluştuğu ilk 5 ülkedeyiz, en ucuz doğal gaz fiyatlarının olduğu birinci ülkeyiz” dedi Yıldız şöyle devam etti: “En son yayınlanan ve güncellenen fiyatlarla beraber 27 AB üyesi ülkenin en ucuz elektrik fiyatlarının oluştuğu ilk 5 ülkedeyiz, en ucuz doğal gaz fiyatlarının olduğu birinci ülkeyiz. Enerji kaynakları açısından rekabet ettiğimiz Avrupa ile çok fazla bir farkımız yok ama ürettiğimiz mamuller açısından farkımız var.” YARIN GÜNCEL

İnternet borcu olana 2 ay ek süre

TMSF borsaya Mehmet Emin Karamehmet’in şirketleriyle ilgili bir haciz listesi iletti. Listede şahıs isimleri de yer alıyor. TMSF, Çukurova Holding’in borcu konusunda Borsa İstanbul’a bir liste gönderdi. Çukurova’nın patronu

Karamehmet’in 7 şirketine haciz konulmasına karar verildi. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Çukurova Holding’in TMSF’ye borçları kapsamında Borsa İstanbul’a bir liste göndererek, borç tutarı belirtilen şirket ve şahısların; mal, hak ve alacaklarının borca yetecek kısmına haciz konulmasına karar verildiğini bildirdi. Borsa İstanbul’un KAP’ta yayınladığı TMSF’nin listesinde 45 şirket ve şahıs ismi yer alırken, Çukurova Holding’in borç tutarı hanesinde gecikme zammı hariç 984.2 milyon lira görünüyor. Çelik, sözleşmeli kamu personeline kadro müjdesi verdi. YARIN GÜNCEL

Gittik mecbur borcu ödedik. Maaşımdan sürekli kesen devlet neden bu borcu kesmedi madem. Ama ben ödedim biliyorum borcumu. Meğerse ödememişim. Bundan üç sene önce borcumu kapatmıştım. Ama hiç hesapta olmayan bu borç çıktı. Faiziyle birlikte 325 lira ödedim. Esnaf olarak devlete başka ne ödemeler yapıyorsunuz? Yılda 1500 tl muhasebeci parası. Her yıl 6 bin TL stopaj parası. Ayrıca her ay 200 lira KDV ödüyoruz. Küçük esnafın ayakta kalması mümkün mü peki? Üstelik ben özürlüyüm. Özürlü haklarımdan da faydalanamıyorum. 3 yıldır hastane hastane dolaşıyorum. Bu ülkede haklarını da alamıyorsun. Devlet halkına , esnafına sahip çıkacağına göz göre göre soyuyor. Ve buna da sessiz kalıyorsun.

Ekonomide neler oluyor? BDDK verilerine göre, bankacılık sisteminin toplam kredi hacmi 10 Mayıs itibariyle 867 milyar 175 milyon liraya yükseldi. TÜİK verilerine göre, mart ayında 88 bin 397 taşıtın trafiğe kaydının yapılmasıyla, trafikteki araç sayısı 17 milyon 265 bin 567’ye ulaştı. Mütekabiliyet Yasası’nın çıkmasından sonra geçen bir yılda, 14 bin 599 yabancı Türkiye’den 13 bin 495 taşınmaz satın aldı. Dolar son 1 yılın en yüksek seviyesine çıktı, euro 2.37 TL’yi geçti. Onur Air, 250 milyon dolara Kudret Tuncel ile Dubai asıllı işadamı Mehdi Shams’a satıldı.

Apartmanlara binlerce liralık ceza yolda Borcu nedeniyle aboneliği feshedilen kullanıcılara 2 ay ek süre verilecek. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, “Yeni uygulamayla internet hizmetinin hemen sonlandırılmayacak, 2 aylık ek süre verilecek” dedi. 11 Mayıs 2013 tarihi itibariyle yürürlüğe giren kurul kararı gereğince sabit telefon aboneliğinin iptal veya feshinde internet hizmetinin sunulmaya devam ettiği 60 günlük süre içinde tüketicilerin telefonsuz internete (yalın internet) geçme tercihinde bulunabileceklerini kaydetti. YARIN GÜNCEL

İşyerleri ve binalara ‘risk değerlendirmesi’ yaptırmayanlar, mayıs ayı itibarıyla 22 bin 638 lira ceza ile karşı karşıya kalacak. Yılbaşında yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile bina, apartman, site ve işyerlerine ‘risk değerlendirmesi’ mecburiyeti getirildi. Düzenlemeye göre, apartman yöneticisi, kapıcı ve konut sakinlerinden oluşan bir ekip, kontrol listesi oluşturacak. Belirli aralıklarla güncellenecek olan

listede asansör güvenliğinden elektrikle ilgili kaçak ve benzeri durumlara, kazan dairesinden otoparka ve iç ve dış zemin etütlerine kadar birçok madde yer alıyor. Bu işlemi yaptırmayan işyerleri ve apartmanlar, ilk ay için 3 bin 234 lira ceza ödeyecek. Söz konusu ceza, takip eden aylarda 4 bin 851 lira olarak uygulanacak. Bu da mayıs ayı itibarıyla yükümlülüklerini yerine getirmeyen apartman ve işyerlerinin 22 bin 638 lira ceza ödeyeceği anlamına geliyor. YARIN GÜNCEL


EMEK

10

21 Mayıs 2013

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Sömürücü zihniyetle çalışmadım

1973 doğumluyum niyetle çalışmamamdır. ilkokulu bitirdim da- Çünkü; bu ülkede geleha çocuk yaşta iken iş ha- ceğimi garantilememin yatına atıldım.1987 yılın- tek yoluydu, bunun yanı da Eskişehir’e taşındık. sıra üzüldüğüm “sigorta 1988’de Eskişehir’de de iş istersem işimden olurum hayatına atılmış oldum. diyen” bir o kadar da arTekstil fabrikasında da kı- kadaşlarım vardı. Kiminle sa bir süre işçi olarak ça- konuşsam bir teslim olunlıştım. Konfeksiyon, satış muşluk ve sindirilmişlik personelliği ile iş yönümü vardı. Çalıştığım yerde belirlemiş oldum, birçok diğer işçi arkadaşlarımla mağazada çalıştım ve ya- hepimizin sigortalı olabilpım itibariyle emekçiliği- me mücadelesini kazanme saygısızlık edenlerin dık. Bugün ise teslim olan yanlarından hemen ayrıl- birçok kesimle beraber hedım. pimizde hayat şartlarının Yıllardır anlamaya ça- sıkıntılarını, zorluklarını lıştığım tek bir konu vardı, yaşıyoruz. Çok komik rayıllarca o soru işaretimi çö- kamlarla çalışan işçi sınıfı, zemedim. İşçilere bu ülke birilerini yaşatmak için de ayak takımı denilen yer- hala çalışıyor. den bakılıyor. Sömürülen Bir yerde yaşam hakülke olarak kalkınmak bile larını isteyen mağazada onların omuzlapersonel, işçiler rında yüktür fabaşkaldırıyor, kat emeklerinin bıçağın kemiğe karşılığını aladayandığı an dimayanlar yine yorum. Ve hep onlardır. birlikte umarak Patron zihniyaşamaya alışmış songül obay yeti her yerde ve halkın belirli bir her sektörde aynıydı. İşçi kesiminde de haykırışlarıçalıştırır fakat işçisinin nı duyuyoruz artık. sigortasını yapmaz lakin, Yaşam hakları kendi evde oturan eşinin sigor- ellerinden alınan, evlattasının yatırır. Demek ki larının da elinden alınsigorta yatıracak güce sa- masını istemeyen, yaşam hip, fakat hak edene değil. mücadelesi veren işçi anMaksimum 12 saat ayakta neler, babalar var. Bozuk çalışıyoruz,resmi tatillerde sistemin dişlileri arasında izinli olmuyoruz.Özel sek- sıkışıp kalmışız ve oturmuş tör olduğu için çoğunlukla yanlış sistemlerini değiştiyemek molalarıda veril- remiyoruz düzenin. miyor. Patronların keyfi Ve ümit ederek diyoinsaflarına bakıyor.Daha rum ki... Tüm halkların benzeri birçok zorluğu haklarıyla yaşayabileceği yaşıyoruz. hayatın tadını her haliyle Kendime yaptığım en alabileceği zamanları da büyük kazanım sigortamı görebilelim. yapmayan sömürücü zihSen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

Tuzla’da patlama Tuzla’da Tersan Tersanecilik’te çalışan bir kaynak işçisi patlama sonucu hayatını kaybetti. Tersaneler Caddesi 48 numarada bulunan Tersan Tersanecilik’te bugün sabaha karşı 04.30 sularında bir gemide yapılan çalışma sırasında kaynak makinesinden sıçrayan kıvılcım patlamaya yol açtı. İlk belirlemelere göre Ali Yakar adlı bir işçinin hayatını kaybettiği belirtildi. Sağlık ekiplerine, itfaiyeye ve polise haber verilmesi sonucu olay yerine gelen polis ekipleri inceleme başlattı. Ekipler olayın çıkış nedeniyle ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Yakar’ın cenazesi, Olay Yeri İnceleme polislerinin çalışmasının ardından, Cumhuriyet Savcısı’nın talimatı ile Tuzla Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. YARIN GÜNCEL

21 Mayıs salı 2013

sayı: 85

THY’de grev büyüyor 15 Mayıs günü saat 03:00 itibariyle başlayan Hava-İş grevi büyüyerek devam ediyor. Hava-İş yaptığı açıklamada grev başladığı günden bu yana THY’de 218 seferin iptal edildiğini yüzlerce seferin de usulsüz gerçekleştiğini belirtti. Öte yandan greve destek de giderek artıyor.

Hava-İş’in grev talepleri

İstanbul ibrahim keskin

seldiği ifade edildi. Hava-İş yetkilileri, THY yönetiminin “Grev de Hava-İş Sendikası, THY ile olsa uçuşlar devam edecek” açıkyürütülen 24. Dönem Toplu laması ve açıklamanın ardından İş Sözleşmesi görüşmelerinde uzlaşı grev yapılan bir işyerinde uçakları sağlanamadığı için 15 Mayıs günü kaldırmaya çalışmasına da tepki saat 03:00 itibariyle 14 bin üyesiyle gösterdi. Bu durumun uçuş emnibaşlattığı grevin 2. gününde yapı- yetine yönelik büyük bir tehlikeyi lan açıklamada greve katılımın gi- göze almak anlamına geldiğini bederek arttığını ve şimdiden THY’de lirten sendika yetkilileri, söz konu218 seferin iptal edildiğini çoğu su durumun daha büyük sonuçlaseferin uçuş güvenliği açısından ra yol açmaması için mahkemeye usulsüz gerçekleştiğini belirtti. başvurduklarını, yarın havaalanına gelecek mahkeme heyetinin ince218 uçuş iptal, lemelerde bulunacağını duyurdu. dünkü uçuşlar usulsüz Hava-İş, mahkeme heyetinin inGrev alanında yapılan açıklamalar- celemesinin ardından bir de basın da 16 Mayıs öğle saatleri itibariyle açıklaması düzenleyecek. iptal olan uçuş sayısının 218’e yük-

THY iptal edilen sefer sayısını açıklamıyor Hava-İş THY’de greve çıktıktan sonra THY yönetimi yoğun bir medya kampanyası yürütmeye başladı. THY’nin grevle ilgili yaptığı tüm açıklamalarda grevin uçuşları engellemediğini belirten THY yönetimi tüm personelin görev başında olduğunu iddia etti ancak göreve gelmeyen 200 uçucu personel eksiğinin nasıl giderildiğini açıklamadı. THY, ilk günden “grevin başarısız olduğu” mesajını vererek çalışanların moralini bozmayı hedeflese de Hava-İş grevin süreceğini belirtti.

Kozlu’da çarpıcı sonuçlar Yıldız Teknik Üniversitesi ve Hollanda Hükümeti Huygens Bursu tarafından desteklenen araştırmaya göre kömür madeni ocaklarının yoğun olarak bulunduğu bölge yılda 8 milimetre çöküyor. Harita Genel Komutanlığı’nın Harita Dergisi’nde yer alan makalede şu dikkat çekici sonuçlar yer aldı: Büyük tehlike altında “Sürekli ve yoğun bir şekilde düzenlenen madencilik aktiviteleri nedeniyle yer yüze-

yinde geniş alanları etkileyen yer yer çökmeler meydana gelmiştir. Bölgedeki çökmeler açısından birer risk unsuru olan yerleşimlerin varlığı bu alanlarda bulunmaları dolayısıyla büyük bir tehlike altındadır. Zonguldak ili, kömür madenlerinin işletilmesinden kaynaklı çökmelere maruz kalmaktadır. Çökmeler, belirli bir bölgede maden işletilmesi sonucu yeraltında yeteri ölçüde bir boşluk yaratılmasıyla, üstte yer alan zeminin bu boşluğu doldurması olarak tanımlanırlar. YARIN GÜNCEL

Foxconn’da işçiler intihar ediyor Çin İşçi Hakları Komitesi’nin açıklamasına göre Apple, Sony ve Nokia şirketlerini kendi bünyesinde toplayan Foxconn Fabrikası’nda geçtiğimiz üç haftada 3 işçi intihar etti. Tayvan’lı elektronik devi tarafından işletilen Zhengzhou kent merkezinde üç işçi de benzer şekilde kendilerini ölüme attılar. 24 yaşındaki bir erkek işçi ve 23 yaşındaki bir kadın işçi intihar ettikten sonra 27 Nisan’da da 30 yaşındaki evli bir erkek işçi de kendini öldürdü. 2010 yılında en az 13 Foxconn işçisi benzer şekilde intihar etti. Foxconn yaşanan intiharlarla ve güvencesiz çalışma koşullarıyla dikkatleri üzerine çekti. Uzmanlar intiharların uzun saatler boyunca çalışma koşullarından kaynaklandığını söylüyorlar. YARIN GÜNCEL

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan

tasarım

çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz yusuf yasin yakşi

dağıtım

rıfat çapar

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

Taşeron işçisi tazminat alabilecek

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çalışmalarına göre her yıl işe girdi çıktı yapılması nedeniyle kıdem tazminatı hakkı olayan işçilerin sorunları çözülecek. Taşeron işçileri yeni düzenlemeyle yıllık izin hakkı kazanabilecek. Artık alt işverenin yanında çalışan işçinin işe ilk giriş tarihi esas alınacak, işveren değişse bile yıllık izin hakkı kazanabilecek. Asıl işveren, alt işverenin işçilerinin ücretlerini kontrol edecek ve ücretlerini doğrudan işçinin hesabına yatıracak. Bu düzenlemeyle taşeron çalışanlarının hizmet alım sözleşmeleri en az 3 yıllık yapılacak. Sözleşme süresinin uzaması sonucu işçiler iş kanunundan doğan haklarını kazanacak. Bütün işçiler kıdem tazminatından yararlanacak. Kıdem tazminatı primi işçinin bireysel kıdem hesabına yatırılacak. YARIN GÜNCEL

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

Prosedürlerin işverence tek taraflı ve keyfice yayınlanması ve değiştirilmemesi için sendikanın onayının alınması, Ceza ya da aksaklıklar kesinleşmeden ücret kesintisi yapılamaması, Hastalık raporlarının işten çıkarma için bir neden oluşturamayacağı, RM görevlerinin ayda 4 tane ile sınırlandırılması, ER dinlenme sürelerinin minimum 36 saat olarak düzenlenmesi İlave ekip ve tam ekip sayılarının yeniden ve açık şekilde belirlenmesi, Dinlenme sürelerinin boş günlerden ayrılması, Azami uçuş görev sürelerinin kısıtlanması, Ev nöbetlerinin mesaiden sayılması, Art arda iki gece uçuşu planlanmasının engellenmesi, Eski part time, belirli süreli çalışanların çalıştıkları sürelerin şirket kıdemine eklenerek ücret intibaklarının yapılması.

Manisa’da direniş sürüyor

Petrol-İş Sendikası’nın Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında örgütlenerek toplu iş sözleşmesi görüşmelerine başlamasının ardından firmaya bağlı Manisa SP’de örgütlenmek isteyen işçiler işten çıkarıldı. Sendikal faaliyet yürütmeleri engellendi. 13 Mayıs’ta fabrika önünde başlayan direniş sürüyor.

İşe iade ve tazminat haklarının verilmesi talebiyle başlatılan eylemde “Baskılar bizi yıldıramaz, sendikal hakkımız engelenemez” pankartı açan işçiler, sık sık “Direne direne kazanacağız”, “İş, ekmek yoksa barış da yok” sloganlarını atttı. İşçiler talepleri yerine getirilene kadar eylemlerini sürdüreceklerini ifade etti. YARIN GÜNCEL


EKONOMI

11

21 Mayıs 2013

Sol Köşe

İbrahim Kaypakkaya anmasına saldırı

Kredi notumuz arttı ama

Türkiye’nin 21 yıl aradan sonra iki kredi derecelendirme kuruluşundan ‘Yatırım yapılabilir’ notu alması bir yandan ekonomi için olumlu karşılansa da, öte yandan bazı olumsuzluklara da yol açacak. Kredi notu artışıyla birlikte borçlanma imkanları ve maliyetleri olumlu etkilenirken, doğrudan yabancı yatırımlarında belirgin bir değişiklik yaşanmıyor. İstanbul Rıfat çapar

18 Mayıs 1973’te katledilişinin 40. yılında İbrahim Kaypakkaya’yı anmak için Tünel’den Taksim’e yürümek isteyenlere polis tazyikli su ve gaz bombasıyla saldırdı. Anma yürüyüşüne EHP, Partizan, Yeni Dünya Gençliği, Alınteri, Demokratik Haklar Federasyonu, SODAP, BDSP, SDP, PDD ve Halkın Birliği katıldı. ‘Önderimiz İbrahim Kaypakkaya’, ‘Devrim Şehitleri ölümsüzdür’, ‘Taksim kızıldır kızıl kalacak’ sloganlarıyla Tünel’den Taksime doğru yürüyüşe geçen yüzlerce kişiye polisin saldırması üzerine yürüyüştekiler Şişhane’ye doğru kaçmaya başladı. Polis ara sokaklardakilere de gaz bombası attı. YARIN GÜNCEL

Yeter artık duyun sesimizi

Cumartesi Anneleri kayıpların akıbetleri açıklansın, failleri yargılansın talebiyle 425. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Bu haftaki açıklamayı İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’dam Ümit Efe okudu. “Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, üniversite ve lise öğrencileri, insan hakları savunucuları, avukatlar, doktorlar, mühendisler, siyasetçiler, gazeteciler, köylüler, işçiler; sosyalist oldukları için, hak talep ettikleri için devletin uyguladığı özel harp teknikleriyle gözaltında kaybedildiler.” dedi. YARIN GÜNCEL

Kredi derecelendirme kuruluşlarından “Sıfırcı Hoca” olarak da bilinen Moody’s ve Fitch geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin kredi notunu artırdı. Moody’s kredi notumuzu “BB+”dan “BBB-” düzeyine yükseltti. Daha önce de Fitch notumuzu bu düzeye getirmişti. İki kuruluşun birden kredi notumuzu yükseltmesi kredi notumuzun geldiği düzeye itibar kazandırdı. Çünkü, kredi notuna bakarak yatırım yapan birçok kuruluş, en az iki kredi derecelendirme kuruluşunun aynı notu vermesini istiyor. Bunun yanından birkaç olumsuz noktaya da dikkat çekmek de fayda var. Not artışı birkaç olumsuzluğu getiriyor Türkiye’nin kredi notu artarken bir yandan olumsuz birkaç noktaya da işaret etmek gerekiyor. Herhangi bir ülkenin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesinin ardından borçlanma imkanları ve maliyetleri olumlu etkilenirken, doğrudan yabancı yatırımlarında belirgin bir değişiklik yaşanmıyor. Bu Türkiye için de değerlendirilmesi gereken bir nokta olma özelliği taşıyor. Kasım ayında yapılan ‘Kredi derecesinin yatırım düzeyine yükseltilmesi: Artışın öncesi ve sonrasındaki eğilimler’ başlıklı çalışmada şunlar dikkat çekiyor:

Not artışı sonrası yurtdışından borçlanma maliyeti düşerken, borçlanmanın vadesinde anlamlı bir değişim kaydedilmiyor. Yerel para birimleri dolar karşısında değer kazanıyor. Yatırım yapılabilir nottan sonraki 6-12 ayda para birimleri dolar karşısında yüzde 2’nin üzerinde değerleniyor. Not artışının 6-12 ay öncesinde ortalama yüzde 16’ya yakın artan borsaların performansı not artışı yaklaştıkça geriliyor. Nottan sonra 3-6 ayda borsalar düşüşe geçiyor. Yurtdışı finansmana ulaşımın kolaylaşmasıyla, not artırımı öncesinde düşüş eğiliminde olan toplam dış borç not artırımı sonrasın-

da tekrar artmakta, cari dengede ise bozulma gözleniyor. Not artışının gelmesiyle artan cari açık, 3 yıl sonra zirveye çıkıyor. Yurtdışı kredi imkanının artması yurtiçi kredi piyasalarına da yansımakta, özel sektöre açılan krediler ivmelenirken kredi faizleri düşmektedir. Not artışı sonrası mutlak büyüme hızı not artışı öncesi seviyelerin üzerinde gerçekleşirken, göreli büyüme performanslarında istatistiksel olarak anlamlı bir değişimden bahsedilemiyor.

muzu artıran kuruluşların ikisi de Hazine’nin Türkiye ekonomisini derecelendirmesi için görev verdiği kuruluşlar. Yani, bu kuruluşlar Hazine’den bir ücret alıyorlar. Para aldıkları için kredi notumuzu artırdılar demiyorum. Ama, zaten hak edilmiş bir notu, kontratı bağladıktan sonra vermeleri itibarlarını sorgulatan bir unsur. Moody’s’in kredi notumuzu artırmasının, Türkiye Başbakanı ile Amerika Başkanı’nın buluştuğu güne denk gelmesi ile ilişkili olduğu da gözden kaçmadı. Böylece, kredi Ekonomi siyasetle yürüyor notunun artması o ülkenin siyasi Not artırımında birkaç konu dik- manevrasına da bağlı olduğu ortakat çekici. Birincisi, kredi notu- ya çıkmış oldu.

Her çocuk 7 bin dolar borçlu

Reyhanlı eylemine polis saldırdı

Kredi kartlarından “nakit çekme” arttı Halkevleri’nin Reyhanlı’da ki katliamı protesto etmek için 18 Mayıs Cumartesi günü Ankara’da yaptığı eyleme polis saldırdı. Yüksel Caddesi’nde bir araya gelen Halkevi üyelerinin önü polis tarafından kesildi. Halkevlilere, polisin “Nereden yürüyeceksiniz” şeklindeki pazarlık davetine karşı, Reyhanlı’da 51 insanın canına kastedilirken biz burada pazarlık yapmayacağız, diyerek cevap veren Halkevleri üyeleri “Başbakanlığa yürüyeceğiz” diyerek yürüyüşe devam etti. Polis hiçbir uyarı yapmadan gaz bombaları ve coplarla Halkevleri üyelerine saldırdı. YARIN GÜNCEL

Bankalararası Kart Merkezi’nden alınan bilgiye göre, Türkiye’de, geçen ay “Yerli ve yabancı kredi kartları”ndan yapılan nakit çekme işlem adedi, geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 1,5 artarak, 8 milyon 382 bin 316’ya yükseldi. Kredi kartlarından Nisan ayında nakit çekme işlem tutarı ise 2012’nin aynı ayına göre, yüzde 30,8 yükselerek, 3 milyar 261 milyon lira oldu. Kredi kartlarından günde ortalama 108,7 milyon lira nakit çekildi. Geçen ay yerli kredi kartlarından nakit çekme işlem adedi, 8 milyon 4 bin 868, işlem tutarı da 3 milyar 108 milyon lira şeklinde gerçekleşirken, yabancı kredi kartlarıyla nakit çekme işlem adedi ise 377 bin 448, işlem tutarı da 153 milyon lira oldu. YARIN GÜNCEL

THY grevine destek ziyareti

THY emekçilerinin grevlerinin 5. gününde Türkiye Komünist Partisi direnişteki işçileri ziyaret etti. Havayolu işçilerine destek için grev alanına “THY işçisi kazanacak” sloganlarıyla gelen TKP adına açıklamada bulunan Merkez Komite Üyesi Kurtuluş Kılçer, “Bu ülkenin komünistleri olarak hep yanınızdaydık. Bundan sonra da yanınızda olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Kılçer, ayrıca emekçilerin yaşam alanlarının daraltıldığını ifade etti. Emekçilerin AKP hükümeti tarafından saldırıya uğradıklarını söyleyen Kılçer, emekçilerin susturulmak istendiğini kaydetti. YARIN GÜNCEL

Üç çocuk yapan aç kalıyor En az üç çocukta ısrar miz günlerde 3 ya da daeden Başbakan’ın ha fazla çocuklu aiçabaları devam lelerde yoksulluk ederken bir oranını %47,5 olarak açıkladı. gerçek ortaya çıktı: Üç çoBa ş b a k a n cuklu ailelerin Erdoğan’ın üç yoksulluk oraçocuk ısrarı RIFAT ÇAPAR yazdı nı tırmanışta. aslında yoksulluk anlamına TÜİK geçtiği-

14 Mayıs itibariyle tam 52 yıldır borçlu olduğumuz IMF’ye olan borçlarımız sona erdi. Türkiye’nin IMF’ye olan borcu sona ererken başkalarına olan borcu ise katlandı. Türkiye’nin son 10 yılda iç ve dış toplam borç stoku 221.3 milyar dolardan, 533.1 milyar dolara çıktı. 2002’de kişi başı 3 bin 352 dolar olan borç stoku, 2012 sonunda 7 bin 119 dolara kadar çıktı. Diğer bir ifadeyle, dünyaya gözlerini yeni açan her bebek, bu ülkenin bir bireyi olarak 7.119 dolar borçla hayata başlıyor. Türkiye’nin IMF’ye olan borcu sona ererken, yıllar içerisinde özel sektörün dış borç yükü giderek arttı. Özel sektörün 2002’de 43.1 milyar dolar olan borcu, 2012 sonunda 226 milyar dolara çıktı. Özel sektöre ait dış borcun yaklaşık yüzde 40’ı yani yaklaşık 90 milyar doları kısa vadeli. YARIN GÜNCEL

geliyor. Başbakan her ne kadar ekonominin derdine düşse de üç çocuğun halka zararı son derece büyük. Çocuk sayısının artmasıyla birlikte yoksulluk oranı da artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun geçen hafta içinde açıkladığı “İstatistiklerle Aile 2012” başlıklı bültende yer alan veriler, Türkiye’de aile tipi ile yoksulluk arasında önemli bir ilişki bulunduğunu ortaya koydu. TÜİK’in açıkladığı çalışmanın sonuçları üç çocuğun halkı yoksulluğa ittiğinin bir göstergesi olarak karşımızda duruyor. 2011 yılı itibarıyla Türkiye’de hanelerin yüzde 22.9’u yoksulluk

sınırının altında yaşıyor. Yoksulluk sınırının altındaki hanehalkı oranı, çocuğu olmayanlarda yüzde 9.1, tek çocuğu olanlarda yüzde 9.5 düzeyinde iken, bu oran iki yetişkinli ve iki çocuğu bulunan hanehalkında yüzde 15.2’ye, iki yetişkinli üç ya da daha fazla bağımlı çocuğu bulunan hanehalkında ise yüzde 47.5’e kadar çıkıyor. Araştırma çocuk sayısı artan aillerin ihtiyaçlarını zar zor karşıladığını da ortaya koyuyor. TÜİK araştırmasına göre, ihtiyaçları karşılama oranı hanedeki kişi sayısının artmasına paralel olarak düşüş gösteriyor. Hükümet en az üç çocuk diye bangır bangır

bağıra dursun halkın artık çocuk yapma gibi bir lüksü yok. Gittikçe artan yoksul ve işsiz sayısı nüfusun artışıyla paralellik gösteriyor. Hükümet nüfusu arttırmanın derdine düşeceğine şu an var olan işsiz nüfusu çalışma hayatına katmaya uğraşmalıdır. Keza böyle giderse ne nüfus istedikleri gibi artacak ne de ekonomi iyiye gidecek. Kötü bir senaryo ama bizi bunlar bekliyor. Ucuz iş gücü sağlamak için hükümetin derdine düştüğü nüfus artışı halk daha çok işsizlik ve daha çok yoksulluk demek. Yoksulluğun faturası yine halka mal oluyor.


ESAS MESELE

12

fotoğraf: SEVDA POLAT

21 Mayıs 2013

Tüm toplumun iyiliği için

Berfo Ana’nın Göle’deki evi, 80 darbesinde gözaltında işkenceyle öldürüldüğü devlet tarafından da kabul edilen oğul Cemil Kırbayır’ın fikirlerini yaşatmak için Kültürevine dönüştürülüyor. Cemil Kırbayır tüm toplumun iyiliği adına çalışan bir devrimciydi diyen Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı ve gazetemizin de yazarlarından Gün Çağ Aydın, kültüreviyle ilgili gelinen aşamayı anlatıyor. Cemil Kırbayır Kültürevi fikri nasıl ortaya çıktı? Cemil Kırbayır, 12 Eylül RöPORTAJ 1980 askeri MELİKE ÇINAR darbesiyle birlikte gözaltına alındı ve 8 Ekim 1980 tarihinde kaybedildi. Biz de 8 Ekim 2011 tarihinde Cemil Kırbayır’ın memleketinde, Göle’ye bağlı Okçu Köyü’nde, 31 yıl aradan sonra ilk defa onun köyünde bir anma gerçekleştirilmiş oldu. Burada Berfo Ana’nın yaşamış olduğu evi de gördük. Darbe zamanında bu ev, o bölgede gözaltı yapan askerler tarafından talan edilmiş, çatısında dolaşılmış, bertaraf

.Darbe zamanında bu ev, o bölgede gözaltı yapan askerler tarafından talan edilmiş, çatısında dolaşılmış, bertaraf edilmişti. O günden sonra Berfo Kırbayır bu evle ilgili herhangi bir tadilata da girişmemiş.

edilmişti. O günden sonra Berfo Kırbayır bu evle ilgili herhangi bir tadilata da girişmemiş, Cemil bir gün evine geri gelirse, kendisi de evde olmazsa, Cemil evin kapısını açık bulsun, rahatlıkla evine girebilsin ve evini tanıyabilsin diye. Cemil Kırbayır’ın kendisi ve yoldaşlarıyla beraber yaratmış olduğu devrimci kültürün Göle’de yeniden yaşatılabilmesi gerekir diye düşündük. Bunu yaşatabilmek için de Cemil Kırbayır’ın doğduğu, büyüdüğü evi bir kültürevi yapma kararı aldık. Böylelikle onun düşünceleri, yeniden aynı topraklarda çoğalabilecek diye düşündük. Yeni bir yapının inşası demek maliyet demek. Bunu nasıl sağladınız? Kültürevini inşa etmenin en önemli kısımlardan bir tanesi maddi planlamasıydı. Gerek kendi imkanlarımızla gerekse farklı farklı zamanlarda gerçekleştirdiğimiz dayanışma etkinlikleriyle biz bu işin altından

kalkabileceğimizi düşündük. Şu haliyle kaba inşaatın kendisi bitti artık. Bunda sadece Cemil Kırbayır Kültürevi’nin çalışanlarının değil; bu değere sahip çıkmak isteyen birçok insanın emeği var. Biz bu inşaatı temeline dayanışmayı oturtarak bu aşamaya getirmiş olduk. Peki bu yaz neler yapılacak? 22 Mayıs’ta gerçekleştireceğimiz konserden sonra elde ettiğimiz gelirle birlikte Göle’ye doğru yola çıkacağız. İlk planımız bu. Göle’ye gittikten sonra Haziran ayı içerisinde hummalı bir çalışmayla Temmuz ortasında bu kültürevini bitirmek ve bölgedeki insanların faydalanabileceği bir kültür merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz. 12 Eylül darbesinin hemen akabinde Cemil Kırbayır’ın gözaltına alınmasının nedeni nedir size göre? Konser nedeniyle İstanbul’un birçok yerini dolaştım ben. Özellikle Cemil Kırbayır’ı tanıyan, bilen insanlara Cemil’i sorma fırsatım oldu. Benim aldığım verilere göre birincisi; devrimci bir insanın taşıması gereken bütün özellikler Cemil Kırbayır’da var. Yaşına göre oldukça olgun bir insan ve gerçekten onun iki adım önde yürümesine bile insanlar hareketlenebiliyor, ondan cesaret alabiliyor ve bölgede gelişen her türlü haksızlığa kaşı Kırbayır öncülüğünde hareket edebilmeyi sağlayabilmiş bu insanlar. Bu açıdan da Cemil Kırbayır fedakar bir devrimci. Bölge halkının darbe gelene kadarki süreçte özellikle, örgütlenmesinde ve o dönemdeki baskılara, zulme karşı direnişte çok önemli bir rolü var. Gerek halkın cesatlendirilmesinde gerek kendi yoldaşlarının örgütlü bir şekilde durabilmesinde, disiplini elden bırakmamalarının çok büyük bir payı var. Bu açıdan bakarsak sadece Göle’de değil; Kars, Erzurum, Ardahan gibi yerlerde Cemil Kırbayır’ın çok ciddi bir etkisi olduğundan bahsedebiliriz. Tam da bu nedenle Cemil Kırbayır, 12 Eylül’ün gelmesiyle birlikte derhal gözaltına alınması gereken bir devrimci olarak darbecilerin listesinde yerini almış. Hükümet yapılan soruşturmanın ardından bir açıklama yaparak, Cemil Kırbayır’ın gözaltında işkencede öldürülmüş olduğunu açıkladı. Bu yaklaşık 30 yıl boyunca reddedilmişti. Meclis’i bu açıklamaya iten ne oldu sizce? Cumartesi Anneleri çok kararlı bir mücadele yürüttü. Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi sadece

ve sadece evlatlarının cenazelerini, kemiklerini istemek üzerine bir mücadeledir. Bu açıdan demokrasi mücadelesinin en önemli yollarından bir tanesi Cumartesi Anneleri’nden geçiyor. Onlar, evlatlarının mezarında dua etmek istiyor. Evlatlarının mezarına gidip çiçek bırakmak,

Cumartesi Anneleri çok kararlı bir mücadele yürüttü. Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi sadece ve sadece evlatlarının cenazelerini, kemiklerini istemek üzerine bir mücadeledir. Bu açıdan demokrasi mücadelesinin en önemli yollarından bir tanesi Cumartesi Anneleri’nden geçiyor. her yıl onları anmak, bayramlarda ziyaret etmek istiyor. Bu en doğal talepleri. Bir insan eğer evladını kaybetmişse, onu bir şekilde yaşatmak ister. O açıdan bu mücadele kimse tarafından haksız bulunabilecek bir mücadele değil. Kesinlikle birilerinin anti propaganda yapabileceği bir mücadele biçimi değil. O nedenle Cumartesi Anneleri son derece haklı bir mücadele yürüttü. Ve artık hükümet bu sessiz çığlığın karşısında bir şekilde buzları eritmek durumunda kaldı. Cemil Kırbayır dosyası incelenmeye başlandı. Cemil Kırbayır, kayıplardan sadece bir tanesi ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun onun gözaltında ve işkencede öldürüldüğünü kabul etmiş olmsı, bizim açımızdan çok önemli bir aşamaydı. Ancak verilen sözler daha tutulmuş değil. Ne Cemil Kırbayır ne de Cumartesi Anneleri’nin evlatları bulunmuş vaziyette değil. Tüm kayıplar bulunana kadar Cumartesi Anneleri mücadelelerini devam edecektir. Biz de Cemil Kırbayır Kültürevi olarak onların bu onurlu mücadelesinde onların yanında olmaya devam edeceğiz. Kamuoyu Berfo Anne’yi, oğlu 12 Eylül’de ölen, kendisi de 12 Eylül’e karşı mücadele eden biri olarak tanıdı. Bu davada ta-

raflılık ve muhataplık ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Berfo Kırbayır, darbecilere karşı yürütülen mücadelede net bir taraf olarak yerini aldı. Onun tek derdi ise, Kenan Evren ve diğer darbeciler bu mahkemeye gelirse, onlarla yüzyüze gelip hesaplaşmaktı. O sadece darbede evladını kaybedenlere evladının nerede olduğunu, bu insanları nasıl ve neden öldürdüklerini soracaktı. Berfo Ana hiçbir zaman mağdur gibi hareket etmedi. Mahkemede bile heyete karşı sözlerini ifade ederken dimdik durdu, en kararlı ses tonuyla konuştu ve dedi ki; “Bugün, ben buraya, bu yaşımda geldiysem; Kenan Evren de bu mahkemeye kalkacak ve gelecek. Onun benim karşıma çıkmaya yüzü yok mu?” gibi politik bir cesaretle hareket etti diyebiliriz. O açıdan evladı 80 Darbesi’nde kaybedilmiş bir annenin bunca zaman geçtikten sonra aynı düzeyde bir mücadele yürütüyor olması, hepimiz açısından önemli bir aşamaya diye düşünüyorum. Berfo Kırbayır, bu açıdan hiçbir şekilde 12 Eylül Darbesi’nin mağduru değil; bizzat muhatabı olarak yerini aldı ve taraf oldu. Bu açıdan bizlere düşen, darbecilere karşı yürütülen mücadelede bir muhataplık ilişkisiyle hareket etmek ve net olarak tarafımızı belirliyor olmamız gerekir. Elbet Berfo Ana gibi biz de tüm darbecilerden hesap sorma isteğiyle mücadele ediyoruz. Bunun da yolu Berfo Ana gibi mücadele etmekten geçer. İlk davada gördüğümüz kalabalıklığın kendisi yok artık davalarda! Bunun nedeni nedir size göre? Bir kere şöyle düşünmek lazım, darbeyle hesaplaşmak mahşere bırakılacak bir mücadele değildir. O açıdan önümüze çıkan şartları değerlendirdiğimizde, mademki 12 Eylül’lerin ilgili bir mahkeme başlatıldı ve Kenan Evren’ler yargılanıyordu, biz de bu aşamada olay günü bu davanın üzerine giderek aslında darbecileri bir ihtimal de olsa hal ettikleri cezayı almalarını sağlayabilirdik. İlk zamanlardaki ilgi azalmaya başladı ve çok az sayıda insan bu mahkemenin kapılarına artık gidiyor. Ama Berfo Ana bu mahkemelerde bulundu. Kendisi gelemese bile canlı yayınlarda izledi ve mesajlarını gönderdi, Kırbayır ailesi burada bulundu ve bizim hedefimiz darbecilerle bir şekilde bu hesaplaşmayı sağlayabilmek. Biz asla bu mahkemelerde mağdur olarak ve gözü yaşlı insanlar olarak durmadık. Biz her zaman orada kaybettiğimiz insanların onurlu yoldaşları olarak o mahkemelerde yerimizi

aldık ve bütün kaybettiğimiz insanların hesabını sormak üzere bu mahkemede bulunduk. Bunu daha güçlü yapabilmiş olsaydık, bugün Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın hak ettikleri cezaya çok daha çabuk ulaşmasını sağlayabilecektik. Bu imkan şu an için zayıflamış durumda gözüküyor. Mahkemenin nasıl sonuçlanacağını şu anda bilemiyoruz ama Türkiye sosyalist hareketi bu davayı kendi kaderine terk ederek, AKP’nin oynamış olduğu oyunu kendi sahasında oynamasına biraz izin vermiş oldu diye düşünüyorum. Berfo Kırbayır, ölmeden önce “Ben kazandım” demiş, neyi kazandı Berfo Ana? Berfo Ana’nın, darbeye karşı yürütülen mücadelede bütün muhatapları simgelediğini düşünürsek, Kenan Evren de darbecileri temsil eden bir isimdi ve bu hesaplaşmanın iki simge ismi arasında kıran kırana bir

Darbecilere karşı yürütülen mücadelede bir muhataplık ilişkisiyle hareket etmek ve net olarak tarafımızı belirliyor olmamız gerekir. Elbet Berfo Ana gibi biz de tüm darbecilerden hesap sorma isteğiyle mücadele ediyoruz.

mücadele gerçekleşti. Berfo Ana ilerlemiş yaşına rağmen bu mahkemeye tekerlikli sandalyeyle, ambulanslarla gitti ve yerini aldı. Kenan Evren ise onun bu cesaretinin karşısında olanca korkaklığıyla kendini geri çekebildiği kadar geri çekti. Bana göre Berfo Ana onun kendi karşısına çıkıp da gözlerinin içine bakacak cesaretinin olmadığının farkındaydı. Berfo Ana tüm toplumun sevgisini kazandı, tüm toplumun desteğini arkasına aldı. İnsanları kendi mücadelesine ve haklılığına inandırdı. Çünkü o sadece evladını istiyordu. Ve darbecilerin bunun hesabını vermesini istiyordu. Ancak Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya onun karşısına çıkacak cesareti bulamadılar. Bu nedenle Berfo Ana da “Kenan Evren’e söyleyin ben kazandım” dedi. Bu

Gün Çağ Aydın kimdir? 24 Ağustos 1980 Muğla Yatağan doğumludur. Lise öğrenimini Ankara’da tamamlamıştır. Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü mezunu olan Aydın, İstanbul’da reklam sektöründe çalışma hayatını sürdürmektedir. Lise yıllarında sosyalizm mücadelesine katılan Gün Çağ Aydın, Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro üyesi ve Yarın Gazetesi köşe yazarıdır. Ardahan’ın Göle ilçesi Okçu Köyü’nde yapımı süren Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği’nin de başkanıdır. açıdan asla pes etmedi. Pes edenler darbecilerdi. Bizler gibi insanları darbenin muhataplarının karşısına çıkmaya cesaret edemiyorken Berfo Kırbayır bir bayrak olarak öncü olarak gibi, en ön saflarda durdu ve bizlerin de haklarını savunan bir anne oldu. Berfo Ana’nın bir vasiyeti vardı. Neydi o? Cemil bulunmadan defnedilmek istemiyordu. Ancak koşullar gereği defnetmek durumunda kaldık. Biz ona söz verdik; Cemil Kırbayır’ı bulacak ve sana getireceğiz diye. Bu açıdan Berfo Ana’yı defnederken yanına bir mezar daha açtık. Şunu unutmamak lazım, gerek Cemil Kırbayır gerekse onun döneminde hayatını kaybedenler, gencecik yaşlarında bu bedeli ödediler. İşkence tezgahında hiçbir arkadaşının adını vermeyenlerdi onlar. Hayatlarından vazgeçmek gerekirse vazgeçeriz diyenlerdi. Kararlı insanlardı. Yarın her şeyin çok daha iyi olabileceğine, daha güzel olacağına inanan insanlardı. Bu topraklara umut olmayı becerebilmiş insanlardı. Cemil Kırbayır bir direniş, bir isyan bayrağıdır. Bugün darbecilerin adları unutulmuş ama Cemil Kırbayır’ın adı hiçbir zaman unutulmamıştır. O açıdan bizlere, genç insanlara düşen görev, onların yürütmüş olduğu mücadeleyi bugün daha sıkı sarılarak yürütmektir. Bizim açımızdan sadece Cemil Kırbayır’ın hemşerisi olmak yetmez, sadece onunla aynı topraklarda doğmuş olmak yetmez. Cemil Kırbayır’a sahip çıkmak demek, onun mücadelesine sahip çıkmak demektir. Cemil Kırbayır’ın yarım kalan bir iş vardı; o insanları yetiştiriyordu; onları çok düzgün ahlakla yoğuruyordu. Onları iyi birer insan haline dönüştürmek istiyordu ancak ömrü buna yetmedi. Şimdi bizler varız; onun taşımış olduğu bayrak bizler tarafından taşınmaktadır. Cemil Kırbayır isyan bayrağımızdır.. O bayrağımızı yükseklerde dalgalandırmaya devam edeceğiz.


EGITIM (

13

21 Mayıs 2013

Başbakan’a özel güvenlik de yetmedi

Kısa mesajlı üniversite eğitimi

Başbakan ve bakanlar, stadlardaki ve üniversitelerdeki özel güvenliklerin çıkartılarak yerlerine polislerin getirileceğini söyledi. Üniversitelerde az katılımlı da olsa öğrenci olaylarının olduğunu söyleyen Beşir Atalay, “Birilerinin üniversite hayatını böyle karıştırmasına meydan vermeyeceğiz” diyerek var olsan tüm muhalif sesleri baskılamak istediğini duyurdu. İSTANBUL ulaş cihan

ODTÜ’de, derslerde cep telefonu aracılığıyla öğrenmeyi daha etkili hale getiren “Anlık geri bildirim sistemi” geliştirildi. Sistemde, öğretim üyesinin hazırladığı sorular, sınıftaki öğrenciler tarafından kısa mesajla yanıtlanıyor, böylece tüm öğrencilerin derse katılımı sağlanıyor. Sistem, ODTÜ’nün pek çok bölümünde uygulanmaya başlandı. Kalabalık olan sınıflar için derse katılımı sağlasa da köklü bir çözüm gibi görünmüyor. ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kürşat Çağıltay yaptığı açıklamada, “Cevabın seyirciye sorulduğu yarışma programlarından esinlenilerek geliştirilen sistemde cevaplar, gönderenin kim olduğu belirtilmeden anında sınıftaki ekranda gösteriliyor” dedi. YARIN EĞİTİM

Başbakan gazeteciler karşısındaki konuşmasında futbolda son günlerde artan şiddet olaylarına son vermek istediklerini söyledi. Konuşmasında “Kulüpler, federasyon ve medya birlikte. Biz de hükümet olarak üstümüze düşeni yaparız. Bir de statlardan ve üniversitelerden özel güvenliği çıkartacağız. Çünkü danışıklı dövüş oluyor. Kulüp yönetimlerinin çıkarları için çalışıyorlar, güvenlik için değil. Onları artık üniversitelerden ve stadlardan çıkartacağız. Yine polis bakacak bu işe” dedi. Polis kimi koruyor? Polisin her geçen gün insanlara saldırmasına, orantısız güç kullanarak insanları yaralamasına rağmen bilim üretilen bir kurum altında varlığını göstermesini Başbakan yaptığı konuşmayla gündeme getirdi. Reyhanlı’da patlayan bombalar sebebiyle hükümeti istifaya çağıran protesto yürüyüşüne saldırmasıyla, Taksim’i hakkını arayan geniş kesimlere yasaklaması yürüyüş yapmak isteyen protestoculara biber gazıyla, coplarla karşılık vermesiyle polisin

toplum karşısında durmakta olduğu görülüyor. Nasıl olacak da böyle bir kuruluş üniversitedeki gençleri koruyacak?

o şehrin büyük meydanlarına çıkarak başlamıştır. Fakat devlet o kadar büyük bir korkuyla hareket ediyor ki insanların haklarını aramalarını engellemek için insanların kafasına biber gazı atmaktan çekinmiyor.

kileri sınırlıydı. Öğrencilere saldırırken biber gazı atamıyorlardı mesela. Başbakan’ı bu da doyurmamış ki biber gazıyla, silahıyla, copuyla polisleri üniversite içlerine alarak Asıl soru gençleri öğrencileri yıldırmayı planlıyor. 12 polisten kimin koruyacağı Eylül darbesinden sonra üniversiTürkiye’de polisin devletin en yet- Üniversitenin bilimi, telerin topluma yön verecek yapısı, kili kurumunun memurları haline polisin biber gazı YÖK ile birlikte büyük oranda ortagelmesi hükümetin toplumun hak Özel güvenlik birimlerinin üni- dan kalkmış durumdayken polisin aramasına engel olmak için gördü- versitede protesto yürüyüşü yapan üniversitede görev alması, ideolojik ğü bir çözüm davranışıdır. İnsanlar öğrencilere saldırdığını Türkiye’deki fikirlerin tamamen üniversiteden yıllar boyunca hak arama mücade- üniversitelerde görmekteydik zaten silinmek istenmesi bilime aykırıdır. lesine ya muhatabına giderek ya da fakat yine de özel güvenliklerin yet-

Üniversitelere polisin girmesine temsilciler ne diyor?

Genç-der genel temsilcisi ayşen kavas

Polis değil bilim ihtiyaç Biz zaten demokratik olanı yapıyoruz. Bunu bozan taraf polislerdir. Ayrıca üniversitelerde bilimin esamesi okunmaz iken ihtiyaç polis midir?

kurtuluş yolunda dev-genç temsilcisi eren yiğit Öğrenci Kolektifleri Temsilcisi Çağdaş Ersoy

TKP’li öğrenciler temsilcisi Özgür Savaşçıoğlu

Darbe koşullarına geri dönüş Tarihi olarak 90’ların başından beri rektörlük izni olmadan polis üniversitelere giremiyordu. Bu tekrar darbe koşullarına dönmek demektir.

Buna izin vermeyiz

Üniversitelerin susturulması mümkün değildir. Devrimcilerin biriktirmiş olduğu öğrenci hareketi buna izin vermez.

Gençlik Muhalefeti temsilcisi bedirhan şen

Laf arasında geçen bir şey Laf arasında geçen bir şey bu, büyük ölçekte düşünülmüş bir şey değil hükümet tarafından. Biz her koşulda mücadele edeceğiz.

Üniversiteleri bastırmak için

Soruşturmaya gerek yok Söz konusu olayların incelendiği dava talebinde savcılık Genç-Der’i soruşturmaya gerek duymadı. Yürüyüş özgürlüğü ve ifade hakkını temel alarak GençDer’in toplum huzurunu bozmadığını ve barışçıl bir yürüyüş gerçekleştirerek kendilerini ifade etmek istediklerini bunun da anayasal haklarla kişilere verildiği ifade edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Türkiye’den giden benzer davaları emsal göstererek uluslararası hukukta da yürüyüş yapma ve kendini ifade etme hakkının güven altına alındığı da belirtildi. YARIN EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin atama ve yer değiştirme tarihlerini belirledi. Öğretmenlerin il içi ve iller arası isteğe bağlı ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değişiklikleri Haziran ve Temmuz’da yapılacak. Alan değişikliği işlemleri Temmuz, özür durumundan yer değiştirmeler 15 Temmuz-5 Ağustos’ta, ilk atamalar ise 16-29 Ağustos’ta gerçekleştirilecek. Bu okullara yapılan atamalar sonrasında yapılacak norm kadro güncellemelerinden sonra öğretmen fazlalığı oluşması durumunda, istekli öğretmenlere norm kadro fazlası olarak ayrılma imkanı sağlanacak. Atamalar okul dönemi başladığında bitmiş olacak, yeni dönemi etkilemeyecek. YARIN EĞİTİM

Reyhanlı katliamı protestosuna saldırı

AKP üniversiteleri ÖGB ile bastıramayınca polisleri kampüse sokmak istiyor. Gençliği susturmak sermayeyi güçlü kılmak için yapılan bir uygulamadır.

Polis saldırmıştı, dava açılamadı

Çankaya Köşkü önünde GençDer temsilcilerinin yaptıkları eylemde bunlardan biri idi. Türkiye’nin bilimsel geleceğinin konuşulduğu toplantıda YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın da bulunmasını eleştirerek, “Öğrencilerin temsilcisi ile konuşulsun bu konu” demişlerdi. Fakat polis engel olmaya çalışmıştı. Polisin engel olmaya çalışması üzerine gençler köşkün kapısına doğru yürümeye başlamıştı. Bu durumda da polis orantısız güç kullanarak Genç-Der temsilcilerini gözaltına almıştı. Ardından da konu ile ilgili bir dava açmak istemişlerdi.

Bakanlık atama takvimini açıklandı

Ankara’da Reyhanlı’da yaşanan bombalı saldırıyı protesto etmek isteyen öğrencilere polis engel olmak istedi. Ahmet Davutoğlu’na istifa için 24 saat süre veren üniversiteliler, Cebeci, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi, ODTÜ ve Beytepe’den Dışişleri Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçti. Bakanlık önünde eylem yapan öğrencilerden 22’si gözaltına alındı. “Reyhanlı’nın hesabı sorulacak” sloganıyla Dış İşleri Bakanlığına yürüyen öğrenciler Bakanlık önünde açıklama yaparken polis biber gazıyla saldırdı. Birkaç metre mesafeden alnına gaz bombası isabet eden bir TKP üyesi üniversitelinin kafası yarıldı. Yaralı üniversitelinin durumunun ciddi olduğu belirtildi. YARIN EĞİTİM

YÖK protestosuna uzaklaştırma cezası

Genç-Der YÖK’ü eleştirmeye devam ediyor

Genç-Der Temsilcileri İTÜ önünde, Mersin Limanı’ndan giren pirinçlerin GDO’lu olduğunu açıklayan akademisyen Alper Tunga Akarsubaşı’nın açığa alınması üzerine bir eylem gerçekleştirdi. Yapılan bu bilim dışı uygulamayı sormak için İTÜ İnşaat Fakültesi Temsilcisi Burak Yelken, Rektör Mehmet Karaca ile görüştü. 14 Mayıs saat 13.00’da, “YÖK bilimin değil; halk sağlığını tehdit eden patronların yanında” diyen öğrenciler “GDO’yu onaylayan YÖK’ü kapatacağız” pankartıyla İTÜ’nün önüne yürüdü. Eylem sırasında İTÜ Rektörü ile görüşmek üzere Genç-Der Genel Temsilcisi

Ayşen Ece Kavas, İstanbul Temsilcisi Çağdaş Sinan Dağ ve İTÜ İnşaat Fakültesi Temsilcisi Burak Yelken rektörlüğe girdiler. Ancak Ayşen Kavas ve Çağdaş Sinan Dağ rektörün talimatı ile zorla binadan dışarıya çıkarıldı. İTÜ öğrencisi Burak Yelken ile görüşen Rektör Karaca savcılıktan aldıkları talimatla Yrd. Doç. Dr. Alper Tunga Akarsubaşı’yı araştırma görevinden aldıklarını söyledi. Yelken; “YÖK’ü kapatacağız diyoruz’ dediğimde ‘Evet, ben de YÖK’ün kapatılması gerektiğini düşünüyorum’ dedi” diyerek görüşmeyi ifade etti. YARIN EĞİTİM

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde eğitim gören 4 öğrenci, YÖK yasasını protesto etmek için düzenlenen mitingin duyurusunu yaptıkları stantta izinsiz afiş açtıkları gerekçesiyle rektörlük tarafından başlatılan soruşturma kapsamında cezalandırıldı. Öğrencilerden Zafer Altınkaya’ya 1 ay okuldan uzaklaştırma diğer 3 öğrenciye de uyarı cezası verildi. Zafer Altınkaya, karara itiraz edip yargıya taşıyacaklarını söyledi. YÖK’ün demokrasiyi bu kadar gerilettiği üniversitelerde her türlü fikri üretimin cezası verilebiliyor. YARIN EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

14

21 Mayıs 2013

Türkiye’de taşımalı eğitim çilesi sürüyor

Niteliksiz eğitimin sonu açıköğretim

Manisa’nın Tekelioğlu Köyü’nde taşımalı eğitimle başka bir köydeki okula giden öğrenciler için Gölmarmara Gölü’nün sularının yükselmesi sorun çıkardı. Öğrenciler midibüsle gittikleri yolu kayıkla geçmeye başladılar. Türkiye’nin dört bir yanında taşımalı eğitim ile öğrenciler okullara taşınırken bozuk yollar, çalışmayan servisler öğrencileri olumsuz etkilemeye devam ediyor. 12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitim sistemiyle lise öğrenimini zorunlu hale getiren Milli Eğitim Bakanlığı’nın açık liseye vize vermesinden sonra öğrenciler örgün eğitimi bırakarak yaygın eğitime geçmeye başladı. Lise 3. sınıftan sonra açık liseye geçen öğrencilerin örgün eğitimden vazgeçmelerinin sebebi, YGS ve LYS’ye daha iyi hazırlanabilmek için dershaneye daha fazla zaman ayırmak yönünde oldu. Eğitimin niteliksizliği açık ve örgün eğitim arasında fark bırakmazken okul başarı puanının kalkması açık öğretime geçişleri hızlandırdı. YARIN EĞİTİM

İSTANBUL Nurseli gözüaçık

Ege’nin en büyük barajlarından biri olan Demirköprü Barajı’nda, yağış nedeniyle doluluk oranı yüzde 100’e yaklaştı. Taşkın riskine karşı barajdan su bırakılınca Gölmarmara Gölü’nde sular yükseldi ve taştı. Bundan en çok etkilenen yerlerden biri de Tekelioğlu Köyü oldu. Yolun büyük bölümünün sular altında kalması ve yer yer çökmeler meydana gelmesi de taşımalı eğitimle komşu Karayahşi Köyü’ndeki okula giden çocukları etkiledi. Öğrenciler servis aracının gelebildiği son noktadan itibaren kayıklarla taşınmaya başlandı.

Çoğu zaman aracım yolda kaldığında köyden birilerine rica edip traktörü Taşımalı eğitim sular altında Tekelioğlu Köyü’nde okul olmadığı ile midibüsü çektiriyoruz” şeklinde için komşu Karayahşi Köyü’ne taşı- konuşarak, taşımalı eğitimin Tekelimalı eğitim sistemiyle devam eden 7 oğlu Köyü’nde büyük bir sorun olöğrenci, yolların su altında kalması duğunu anlattı. nedeniyle kayıklarla okullarına gidiyorlar. Öğrencilerin okula ulaşmak Öğrencilerin can güvenliği için gittikleri 3 kilometrelik yolun tehlikede su altında kalmadan önceki hali de Öğrencilerden 14 yaşındaki Halil İbbozuk olduğu için öğrencileri okula rahim Yıldırım, gerek servisle gerekse taşıyan midibüsün sık sık bozulduğu de kayıkla giderken sıkıntılar yaşadıköğrenildi. Öğrencileri okula taşıyan larını söyledi. Yıldırım, “Yedi arkadaş midibüsün şoförü Mehmet Toptaş, her gün okula gidip gelirken bu yolu “Yaklaşık 3 kilometrelik bir ozuk yo- kullanıyoruz. Yollar çok bozuk. Milumuz var. Hem yolun düzgün olma- dibüsle buradan geçerken araba bazen ması hem de suların yükselmesi ara- kayıyor. Sular da yükseldiği için kacın da arızalanmasına neden oluyor. yıkla karşıya geçiyoruz. Milli Eğitim

Bakanlığı’ndan yolları yapmasını istiyoruz” diye konuştu. Öğrencilerin can güvenliğinin de tehlikede olduğu okul yolunun, yapılması için öğrenciler bekliyorlar. Okul yolu güvenliksiz, eğitim bütçesiz Eğitime bütçe ayırmadığı için öğrencilerin yaşadıkları köye okul yapmayan hükümet, taşımalı eğitime de gereken yatırımı yapmıyor. Birçok köyde okul olmadığı için öğrenciler taşımalı eğitimle civar köylerdeki okullara gidiyorlar. Ancak öğrencilerin okula gitmek için kullandığı yollar bozuk olduğundan birçok sorun yaşanırken, öğrencilerin civar köylerde

gittiği okulların fiziki koşulları da eğitimi kesintisiz kılmaya yetmiyor. Taşımalı eğitim sınıfta kaldı Türkiye’nin dört bir yanında taşımalı eğitimle öğrenciler okullara taşınırken, birçok sorun meydana gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’ın Viranşehir İlçesi’nde, yağış nedeniyle çamur deryasına dönen yollar taşımalı eğitimle okula giden öğrencileri perişan etti. Yollara araç giremediği için öğrenciler okula ulaşabilmek için kilometrelerce yol yürüdüler. Yine Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nde öğrencileri taşıyan minibüs devrilmiş, 15 öğrenci yaralanmıştı.

ÖSYM’de yeni düzenleme

i Meclis’e gönderdiği torba düzenle- misyonları ÖSYM Başkanı’nın seçmes a melerle, kopya skandallarıyla gün- bekleniyor. Yeni düzenlemeyle sınavlar ası, deme gelen Ölçme, Seçme ve Yerleştirme dair yetkilerin tek bir kişide toplanm tek ’nin ÖSYM atörü koordin Merkezi’ne (ÖSYM) yeni düzenlemeler sınavların çıkıyor. na getiriliyor. Düzenlemeye göre sınav soru- bir kişiyle yönetilmesi sonucu larını hazırlamakta görevli ve komisyonlar Şifreli sınavlara çözüm artık ÖSYM tarafından belirlemeyecek, Tasarıdaki başka bir kararla birlikte ilk sınav sırasında kopya çekenlere ve kopya kez bireysel veya toplu kopya çekme suçekilmesine izin verenlere ceza uygula- çu düzenleniyor. Bu karar ile artık kopya nacak. çektiren ve bireysel veya toplu halde kopya çeken kişiler 1 yıldan 4 yıla kadar hapis ÖSYM Başkanı yetkilerle donatılıyor ini beBakanlar Kurulu tarafından meclis’e su- cezası alacak. Öğrencilerin geleceğ zadaletsi ında sınavlar ite ünivers nulan tasarı yasalaştığında ÖSYM Yöne- lirleyen güven duyula ’ye tim Kurulu artık sınav sorularını hazırla- liklerin olması, ÖSYM ve şifre makta görevli kişileri seçemeyecek ve sınav ni sarsıyor. YGS ve LYS’de kopya ’nin komisyonunu oluşturamayacak. ÖSYM skandallarına imzasını atan ÖSYM yasayla bu ise önüne larının Yönetim Kurulu sadece sınav sorularıyla kopya skandal ilgili genel ilkeleri belirleyebilecek. Bu il- geçilmesi planlanıyor. YARIN EĞİTİM keler çerçevesinde soru görevlileri ve ko-

Gül: Eğitimde köklü reformlar yapamadık Savaşa bütçe varken eğitime yok Türkiye’de eğitim, niteliğinin yanı sıra fiziki koşullardan da olumsuz etkilenerek aksıyor. Isınmayan, suyu, elektriği kesilen, sınıfı yetersiz olan birçok okul karşımıza çıkıyor. Eğitimin niteliğini arttırmayan devlet, eğitime bütçe ayırmayarak okulların fiziki koşullarını da iyileştirmiyor. AKP hükümeti savaş politikalarıyla halkları öldürmeye devam ederken, eğitim için para olmadığını söyleyip savunma sanayisine çok rahat bütçe ayırıyor. Ülkenin dört bir yanında taşımalı eğitimle öğrencilere eziyet eden AKP hükümeti, ya her köye bir okul yapmalı ya da okullara taşınan öğrencilerin okul yollarını yapmalıdır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başkanlığında Kayseri’de “Üniversiteler Kenti Kayseri” konulu toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Gül eğitime dair açıklamalar yaptı. Milli Eğitim Bakanı’nın sürekli değiştirilmesiyle ilgili olarak, “Birçok alanda çok köklü reformlar yapıldı ama maalesef eğitimde bunu gerçekleştiremedik. Çok bakan değişti. Doğru insanı bulamadınız mı, görevde uzun süre kalamıyor, kalamayınca da büyük reformlar gerçekleşemiyor” şeklinde konuştu. Eğitimde g e r e k l i kalkınmanın olmadığını söyleyen Gül, eğitimin en parlak döneminde olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan ile aynı görüşleri paylaşmadığı anlaşıldı. Niteliksiz ve bilimsellikten uzak olan eğitim sisteminin reformlarla düzeltilemeyeceği 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle kanıtlanmışken, bilimsel, öğrenmeye dayalı yeni bir eğitim sisteminin Türkiye’de eğitimi kalkındıracak bir adım olacağı öngör ülüyor. YARIN EĞİTİM

4+4+4 sistemine velilerden protesto

Kadıköy’deki Fenerbahçe Nurettin Teksen İlköğretim okulunda okuyan öğrencilerin velileri okulun, kendilerine haber verilmeden ortaokula dönüştürülecek olmasına tepki göstererek eylem yaptı. Veliler, “Bizim haberimiz olmadan çocuklarımızı başka okula göndermek istiyorlar. Fakat çocuklarımızın gideceği bir okul yok” şeklinde açıklama yaptılar. 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle belirlenen okullar ilk ve orta okullara dönüştürülürken, öğrenciler ve veliler kesintili eğitim sisteminden olumsuz olarak etkilenmeye devam ediyor. YARIN EĞİTİM

Formaya dönüş velilerin kararı

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Burdur Bucak Belediyesi’ni ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken, okullardaki kıyafet düzenlemesiyle ilgili yöneltilen soruya, “Yönetmeliğe göre, özel okullarda velilerin yüzde 60’ı (biz formayla devam edelim) derse, formayla devam edebiliyorlar. Devlet okullarında da aynı şeyin olmaması için bir neden yok.” yanıtını verdi. Avcı’nın söylediklerine göre velilerin isteğine göre forma ya da serbest kıyafetle öğrenciler okullarına devam edecek. YARIN EĞİTİM

Özel okullar artıyor

Adana’da 8 okulda hizmet veren Burç Eğitim Kurumları, önümüzdeki eğitim öğretim yılında da Burç Vural İlkokulu ve Anaokulu açacağını duyurdu. Türkiye’de yaygın olan özel liseler gibi 4+4+4 ile ortaokullar ve ilkokulların da sayısı artmaya başladı. Türkiye’de yaklaşık 2000 özel okul var. AKP’nin paralı eğitim politikalarıyla her gün bir yenisi açılan özel okullar, anaokulundan üniversiteye kadar eğitim veriyor. Devlet ve özel okullar arasındaki fark günden güne büyürken, paralı eğitim anlayışı da hükümet tarafından sürdürülüyor. YARIN EĞİTİM


DUNYA

15

21 Mayıs 2013

Suriye restleşmesi giderek artıyor

Dünya Turu

Arjantin

Diktatör öldü

Rusya, Suriye’de bulunan deniz üssü yakınına devriye için onlarca savaş gemisi gönderirken, ABD ve Avrupalı yetkililer agresif olarak değerlendirdikleri bu adımın, batıya ve İsrail’e gönderilen ‘Suriye’deki kanlı iç savaşa müdahale etmeyin’ mesajı taşıdığını söylüyor. Ayrıca Rusya’nın füze göndermesinin rejimi cesaretlendireceği de belirtiliyor. en büyük donanma intikali olma son zamanlarda tansiyonun daha bir şekilde protesto etmişti. özelliği de taşıyor. Her ne kadar da yükseldiği bir ortamda geldi. Ortadoğu’da sular durulmu- Batılı yetkililer ‘Rusya’nın eskimiş ABD’li yetkililer dün yaptıkları Esad’ı cesaretlendirir yor. Ağırlıklı olarak Suriye donanması ile bir çatışmadan kork- açıklamada İsrail’in, savaş gemile- ABD Genelkurmay Başkanı Marüzerinden şekillenen taraflaşma ge- madığını’ söylese de, Rusya’nın bu rine karşı kullanılan Yakhont fü- tin Dempsey, ABD Savunma rilimi de tırmandırıyor. Bir tarafta sulardaki varlığı patlamaya hazır zelerini etkisiz hale getirmek için Bakanlığı’nda (Pentagon) düzenleABD Suriye’deki iç dinamikleri olan bölgede yeni bir potansiyel Suriye’ye yeni bir hava saldırısı dü- diği basın toplantısında, Rusya’nın destekleyeceğini açıklarken, diğer tehlike kaynağı yaratıyor. Bu tak- zenleyebileceğini söylemişti. füze sevkiyatının rejimi cesaretlentarafta Rusya tarihinin en kapsamlı viye, Moskova’nın Suriye’nin geleBatılı ve İsrailli gizli servisler direcek ve ızdırabı artıracak talihsiz donanma hareketini gerçekleştiri- ceğiyle ilgili yürütülecek görüşme- Rusya’nın son yıllarda Suriye’ye bir karar olduğunu belirtti. yor. lerde elini güçlendirmek ve Orta sattığını düşündükleri bu gelişmiş General Martin Dempsey’in bu Akdeniz’in doDoğu’daki varlığını desteklemek füzelerin birkaç gün içinde Hiz- açıklaması, ABD hükümetinin ilk ğusunda artan için attığı bir adım olarak değer- bullah militanlarına verilebileceği kez Rusya’nın Beşşar Esad rejimine Rusya varlığı, lendiriliyor. yönünde uyarılarda bulunuyor. gelişmiş füze gönderdiğini resmen Rusya, İsrail’in geçmişte Suriye’ye doğruladığını gösteriyor. Soğuk Savaş dönemindüzenlediği hava opeTansiyon yükseliyor den bu yana Wall Street Journal Türkiye’nin rasyonlarını şiddetli bölgedeki haberine göre, bu adım Dış servis İBRAHİM KESKİN

Arjantin İnsan Hakları Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Marcos Paz hapishanesinde çeşitli davalardan aldığı ömür boyu hapis cezalarınıçekmekte olan diktatör, doğal sebeblerden 87 yaşında öldü. Jorge Videla en son geçen hafta Arjantin mahkemelerinde görülmekte olan, tüm Güney Amerikalı diktatörlerin, muhalifleri ülke içinde ve dışında yakalama, izleme ve yok etme anlaşması olarak bilinen CİA desteğiyle uygulamaya konulduğu iddia edilen Condor Planı davasında ifade vermeyi reddetmişti. Eski diktatörün ölüm haberi üzerine Mayıs Meydanı anneleri Başkanı Estela Carlotto, “Yaptıklarından hiçbir zaman pişmanlık duymayan, aşağılık bir kişilikti” yorumunda bulundu. YARIN DÜNYA

Kamboçya

Çatı çöktü: 6 ölü

Kadın Cumhurbaşkanı olamaz İran’da Anayasanın kadınların 14 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine izin vermediğine kanaat getirildi. 30 kadının cumhurbaşkanlığı adaylığı iptal edildi. İran Anayasa Muhafızları Konseyi üyesi Muhammet Yazdi, kadınların cumhurbaşkanı adayı olmasının anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçimi için 30 kadın aday olmuştu. Ama kendilerinin adaylıklarının onaylanmasına ihtimal verilmemekteydi.

Anayasa Muhafızları Konseyi adayların İslami sicillerini kontrol etmekle görevli. Gözlemciler kadınların cumhurbaşkanlığına aday olmaları konusunda İran anayasasında belirsizlik olduğunu söylüyor. Buna rağmen, bu son kararın konuyu kapatacağı düşünülüyor. Yarı resmi Mehr haber ajansı Yazdi’nin kadınların cumhurbaşkanı olmasına “izin vermediğini” ve bu yüzden kadınların aday olmasının da “yasak olduğunu” söylediğini aktarıyor. YARIN GÜNCEL

Nükleer silaha yalanlama

Sağcı vekil mecslisten atıldı

Aşırı sağcı Altın Şafak milletvekili Panayotis İliopulos, meclis genel kurulundaki konuşmasında ana muhalefet Radikal Sol Koalisyon SYRİZA lideri Aleksis Çipras ile ilgili hakaret içerikli ifadeler kullandı. Bunun üzerine oturumu yöneten Meclis Başkanı Yardımcısı Yannis Dragakis, İliopulos’u uyardı. Ancak uyarılara rağmen Panayotis İliopulos, milletvekillerine ve ülkenin demokratik kurumlarına da küfür etti. Dragakis, milletvekili sıralarından kendisini alkışlarla protesto eden milletvekillerine “reziller, keçiler, alkışlayın” diye bağıran İliopulos’un önce mikrofonunu kapattı, sonra salonu terk etmesini istedi. Tartışmanın devam etmesi üzerine salona güvenlik görevlileri çağrıldı. İliopulos, Altın Şafak üyesi diğer milletvekilleriyle birlikte salonu terk etti. YARIN GÜNCEL

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Arjantin’in resmi haber ajansı Telam ile Clarin gazetesine verdiği demeçte, Batılı kaynakların, hükümet güçlerinin kimyasal silah kullandığına ilişkin iddialarının, kamuoyunu Suriye’ye askeri müdahaleye hazırlamaya yönelik olduğunu ileri sürdü. Beşşar Esad, “Kimyasal silah kullanımı ve istifama ilişkin Suriye’yi hedef alan suçlamalar her gün değişiyor. Bu, muhtemelen ülkemize karşı bir savaşın başlangıcı” ifadesini kullandı. “Kimyasal silahların yerleşim alanlarında kullanıldığının söy-

Mali’de çatışmalar artıyor

Mali’de Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA) ile Tevhid ve Cihad Hareketi arasında meydana gelen çatışmada 22 kişinin öldüğü belirtildi. MNLA, yaptığı yazılı açıklamada, Ayn Nefis bölgesinde Tevhid ve Cihad Hareketi’yle

MNLA arasında meydana gelen çatışmada 22 kişinin öldüğünü duyurdu. Söz konusu çatışmada Tevhid ve Cihad Hareketi’nden 19, MNLA’dan ise 3 kişinin hayatını kaybettiği ve iki kişinin de yaralandığı ifade edildi. Tevhid ve Cihad Hareketi,

lendiğine” değinen Esad, “Bu silahların kentte ya da banliyöde kullanılması halinde sadece 10-20 kişinin ölmesinin inandırıcı olmadığını” aktardı. Esad, kimyasal silah kullanılmasının birkaç dakikada binlerce, on binlerce kişinin ölmesi anlamına geldiğini belirterek, böyle bir olayın gizlenemeyeceğini vurguladı. Geçiş hükümetinde Esad’ın yer almayacağına ilişkin soruya, “Kerry’nin ya da başkasının, kimin gideceği konusunda Suriye halkı adına konuşma yetkisi alıp almadığını bilmiyorum” dedi. YARIN GÜNCEL

konuyla ilgili henüz açıklama yapmadı. Öte yandan Mali’nin kuzeyindeki Enfif kentinde Azavad Arap Kurtuluş Hareketi ile MNLA arasında şiddetli çatışmaların meydana geldiği bildirildi. Bağırarak Nazi selamı verdikleri ileri sürüldü. YARIN GÜNCEL

Bangladeş’te tekstil fabrikasında yaşanan büyük facianın ardından bu kez Kamboçya’dan üzücü bir haber geldi. Bir ayakkabı imalat fabrikasının çatısı çöktü. 6 kişi öldü. Polisin verdiği bilgiye göre, Kampong Speu eyaletindeki ayakkabı fabrikasının betonarme çatısı işçilerin üzerine düştü. Bölgede arama ve kurtarma çalışmaları halen sürüyor. Binada yüzü aşkın işçinin çalıştığı bilinse de şu an enkaz altında kaç kişinin olduğu belli değil. Binanın tavanının, üst katta depolanan ağır yükler nedeniyle çöktüğü sanılıyor. Tayvan merkezli fabrikada Amerika ve Avrupa ülkelerine ihraç edilmek üzere ayakkabı imal edildiği belirlendi. YARIN DÜNYA

Suriye

Ülke sınırlarını aştı

Hizbullah güçlerinin Suriye içerisinde Esad yönetimi ile birlikte muhaliflere karşı savaştığını kaydeden Kasım, Suriye’deki silahlı muhalif grupları “tekfirci teröristler” şeklinde niteledi. Kasım, “Bekaa Vadisi’nin bir kısmı Suriye topraklarında yer almaktadır. Evet, Hizbullah kendi vatandaşlarını korumak için Suriye’nin bu topraklarında bulunarak tekfirci teröristlerin vatandaşlarımıza yönelik saldırılarını önlemektedir. Hazreti Zeyneb’in türbesini koruyan tugaylardan birisini de Hizbullah kurdu. Hizbullah’ın eylemleri ülke sınırlarını aşmıştır. Şu anda tek faaliyet alanımız Lübnan değildir” ifadesini kullandı. YARIN DÜNYA


FORUM

16

Sınıfsal cinayetlerden sınıfsal katliamlara Bagladeş’de bine yakın işçinin yıkılan binanın altında kalarak can vermesinin üzerinden pek bir zaman geçmedi. Halen daha ölüm haberleri gelirken sayının büyüklüğü katliam gerçeğini ve nedenlerini istatistiklerin ardında bırakıyor. Ali Topuz, Radikal gazetesinde yayımlanan 5 Mayıs tarihli yazısında öne çıkan bir fotoğraftan sorunun merkezine dikkatleri çekiyor.

Bangladeş’te 900’den fazla işçinin katledildiği “kaza”, sadece o ülkeye özgü değil. Bir ucunda can, para, bir ucunda mal, bir ucunda biber gazı olan küresel bir siklonun içindeyiz. “Fotoğraflar, ayrıcalıklı kesimlerin ve hayatlarını emniyet altına almış olanların görmezlikten gelmeyi tercih edeceği konuları “gerçek” (ya da “daha gerçek”) kılmanın vasıtasıdır.” Böyle diyor Susan Sontag. Gerçek, bir tane değil yani. “Daha gerçek” var. Daha dahası da var. Bangladeş’te 24 Nisan’da binlerce çalışanın üstüne yıkılan, 1000’e yakınının öldüğü o binanın enkazından tüm dünyaya yayılan fotoğraftaki gibi.

eder. Müthiş miktarda para efendilerin ellerinden çıkarak dünya üzerinde müthiş bir hızla hareket eder. O paralarla yükselen binalarda, o ürünleri üretecek emekçiler köleleştirilir. Arılara, karıncalara çevirirler. Ürünün ve paranın bu müthiş hareketleri, müthiş enformasyon hareketleriyle birliktedir. Büyük sayıların, büyük hızların yarattığı toz duman, o toz dumana bir şekil veren enformasyon örgütlenmesinin ürettiği vitrin, arkadaki büyük haksızlıkları, büyük ahlaksızlıkları, büyük suçları, büyük cinayetleri halının altına süpürür. Ne üretenin sürekli yoksullaşması, yoksulun daha da yok fiyata işe koşulması görülür-gösterilir, ne tüm kötülüklerin sistematik karakteri. Görülür de gösterilmek istenmez. Ama işte büyük hız, büyük sayı bir araya gelince, her zaman örtülemeyecek, gizleneme-

*** Küresel kapitalizm büyük sayılarla ve büyük hızla çalışır. Müthiş miktarlarda ürün dünya

cek, halının altına süpürülemeyecek büyüklükte kötülükler de tecelli eder. Bangladeş’teki işçi katliamı gibi. Bu kötülük “sayılar” üzerinden aktarıldı 24 Nisan’dan beri, “Bangladeş’teki vahim koşullar” diskurları eşliğinde. Sanki bir orası böyle kötü, ahlaksız üretim yeriymiş gibi. Dün yayılan bir fotoğrafsa, “sayı”lara bir yüz, bir duruş, bir ilişki ekledi. O vahşet mabedinin enkazında bir erkek, bir kadına sarılmış. Ölmüşler ikisi de. Sevgililer mi? Eşler mi? Kardeşler mi? Bilmiyoruz. Bilmeli de değiliz. Bir şeyi görüyoruz ama: Binlerce tonun altında birbirine sarılarak canlı kalmak istemişler, ya da öleceklerse de sarılarak ölmek. Sayılar, hız ve hazır söylemler arasında, müthiş bir cümle gibi patlayan, sayıların, hızın, hazır söylemlerin düzeneğini param-

parça eden bir görüntü. *** Sayılara yüz kazandıran fotoğraf, bakana bir af çıkarmıyor elbette, “felakete bakma”nın suçluluğunu da yüklüyor. Bakana, bize. Sadece bakmanın yükü olsa iyi. Biliyoruz ki “küreselleşme”nin büyük ve hızlı hareketinin içinde o ölüm sunağında onlar üç kuruşa çalışırken dünyanın her yerindeki diğer kalanlara, “biz”lere değen yanı var işin: Ürettiklerini, daha ucuza, hep daha ucuza ürettiklerini alıyoruz. “Biz” lafın gelişi, çünkü “biz”im ucuzluğumuz da başkasının nefsinin ağız payı. Biliyoruz ki paraya ve mala sınır yok, ama cana sınır var. Hem “ülke”lerin sınırları, hem içine tıkıldığımız mekânların. Şu “ileri Batı ülkeleri”nin ahlaksız göçmen yasaların ve sınırlarına çektikleri

Bangladeş’le örneğin Türkiye ya da Mısır ya da Londra arasındaki tek “bağ” ürün-sermaye siklonunun birleştiriciliği de değil: Sınırlarla ilgili bir başka mesele var. Devletleri, “sınırlar”ı içindeki insanları bu küresel siklonun keyfini bozmayacak biçimde tutmakla görevliler.

ALİ TOPUZ yazdı

21 Mayıs 2013

(yasalardan da ahlaksız) uygulama duvarlarını aşmak için ölümü göze alan kaçakların kırmak istedikleri sınırlar. Bangladeş’le örneğin Türkiye ya da Mısır ya da Londra arasındaki tek “bağ” ürün-sermaye siklonunun birleştiriciliği de değil: Sınırlarla ilgili bir başka mesele var. Devletleri, “sınırlar”ı içindeki insanları bu küresel siklonun keyfini bozmayacak biçimde tutmakla görevliler. Sınırların içindeki hareketler,

Dün yayılan bir fotoğrafsa, “sayı”lara bir yüz, bir duruş, bir ilişki ekledi. O vahşet mabedinin enkazında bir erkek, bir kadına sarılmış. Ölmüşler ikisi de. Sevgililer mi? Eşler mi? Kardeşler mi? Bilmiyoruz. Bilmeli de değiliz.

üzerinde müthiş bir hızla hareket

sınırların ötesine de bulaşıverirler. Bu yüzden İstanbul, Kahire ya da Londra polisi mantıksız görünen miktarlarda biber gazı stokluyor. Tabii kullanıyor, yeri gelince. Yeri de hep geliyor. “Aslında, modern hayatın (belirli bir mesafeden, fotoğraflar aracılığıyla) başkalarının acısına bakmak açısından sunduğu sayısız fırsatın çok çeşitli yararları vardır. Bir vahşeti resimleyen görüntüler kolaylıkla birbirine zıt tepkiler uyandırabilir. Bu bir barış çağrısı olabilir. Ya da sadece, fotoğrafik bilgilerin sürekli belleğe atılıp üst üste yığılması sonucunda, yaşanan korkunç şeylere dair kafa karışıklığı yaratabilir.” Susan Sontag’ın (yazıdaki iki alıntının da yer aldığı) ‘Başkalarının Acısına Bakmak’ adlı kitabında boğuştuğu mesele, fotoğrafın iki yüzlü-iki değerli karakteri, Taslima Akhter’in Bangladeş’ten geçtiği fotoğrafta da tekrar ediyor: Ya kafa karışıklığı ve yabancılaştırıcı edebiyata-sanata kullanılacak, yorulacak ya da bir çağrıya. Sontag “savaş” bağlamına oturttuğu için kitabını “barış çağrısı”ndan bahsediyor. Bu fotoğraftaki çağrıysa sınırlanmaya, kapatılmaya, köleleştirilmeyi, ucuzlaştırılmaya itiraz, isyan çağrısı. Türkiye bir “iş kazaları” şampiyonu, Bangladeş tek katliamla herkesi geçtiyse de. Türkiye’deki iş yasalarıyla sık sık oynanıyor şu aralar. Oynanması lazım çünkü çoğu berbat bu yasaların. Ama daha da berbata gidiyor işler. Şu yeni hazırlanan iş davalarına ilişkin çalışmaya dikkat etmek lazım, mesela. *** Bu dünya ayakta duruyorsa, o ölümcül toz toprağın içinde, o can köprüsü geçilirken birbirine sıkı sıkıya sarılan, birbirine doyamamış insanların yüzü suyu hürmetinedir. O mal ya da para ya da gaz ya da palavra stoklarının değil.

y e -

Üniversiteye polis değil bilim lazım Başbakan Erdoğan Washington’da gazetecilerle yaptığı toplantıda üniversitelerde Özel Güvenlik Birimleri(ÖGB)’lerin görevlerini yerine getiremediğini öne sürerek polislerin üniversitelere getirileceğini duyurdu. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da yaptığı açıklamada üniversitelerde özel güvenliğin değil polislerin görev yapacağını söyledi. Hükümetin 1 Mayıs ve sonrasında Taksim’de yapılan her eyleme saldırması, Reyhanlı’da halkın protestolarına polisin orantısızca saldırması üniversitelere neden polisin getirilmeye çalışıldığını çok iyi açıklıyor. Atalay ayrıca “Birilerinin üniversite hayatını böyle karıştırmasına meydan vermeyeceğiz.” şeklinde açıklamada bulundu ve bunu önlemenin yolunun polisin üniversitelere yığılmasıyla olacağı-

nı belirtti. Reyhanlı’da yakınlarını kaybedenlere polisin yaptıkları açık ve nettir. Polisin gençlere ve emekçilere saldırmadığı 1 Mayıs’ların ne kadar coşkulu geçtiğini biliyoruz. Taksim’de polisin saldırmadığı diğer eylemlerde çatışma ortamının olmaması, polisin anne ve bebeklere bile biber gazını tattırması ortalığı kimin karıştırdığını çok iyi göstermektedir. Polis muhatap değil Başbakan, Bakanlar çıkıp okullara polisleri getireceklerini hep bir ağızdan söylemeyi biliyorlar. Eğer kendileri o kadar çatışma ortamından rahatsız oluyorlarsa toplumsal muhalefeti gazla , copla, TOMA’larla bastırmaya çalışmasınlar. Eğer o kadar demokratlarsa, Reyhanlı’da yakınlarını kaybeden insanların yaptıkları eylemlere polisin saldırmasına karşı açıklama yapmalıdırlar.

1 Mayıs’tan sonra Taksim’de yapılan her eyleme polisin saldırmasına karşı açıklama yapmak zorundalar. Biz Genç-Der’lilerin YÖK’ü kapatma mücadelemizde yaptığımız eylemlerde polisin bize saldırmasına karşı açıklama yapmak zorundalar. Polisin bize saldırmasına karşın bizlere dava açılması hakkında açıklama yapmak zorundalar. Bizim muhatabımız polis değil. Reyhanlı halkının yaptıkları eylemlerde, 1 Mayıs’ta, 6 Mayıs’ta, 18 Mayıs’ta, Taksim’de yapılan her eylemde, YÖK’ün kapatılması için her hafta yaptığımız eylemlerde halkın, öğrencilerin karşısına polisi çıkaran AKP’dir. Amaç muhalefeti susturmak Hükümetin bu şekilde açıklama yapması özellikle 1 Mayıs’tan sonra bizi hiç şaşırtmadı. Ne Erdoğan ne Kılıç ne de Atalay polisin uyguladığı orantısız güç hakkında

Biz GençDer’lilerin YÖK’ü kapatma mücadelemizde yaptığımız eylemlerde polisin bize saldırmasına karşı açıklama yapmak zorundalar.

MUHAMMED ÜNSAL yazdı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, üniversitelerde Özel Güvenlik Birimleri yerine bundan böyle polisin görev alacağı üzerine açıklamalar yaptı. Öğrenciler özel güvenlik bile istemezken şimdi de polisler kampüse sokulmayla çalışılıyor. Genç-Der üyesi Muhammed Ünsal’ın konu ile ilgili yazdığı yazıyı paylaşıyoruz.

hiçbir açıklama yapmıyorlar. İnsanların kafalarına gaz bombaları nişanlanırken, insanların kaçtıkları yerlere bile gaz bombaları atılırken hiçbir açıklama yapmaya zahmet etmeyen AKP Hükümeti, söz konusu üniversitelere polisin getirilmesi olunca açıklama yapıyor. İnsanlar, toplumun iyiliği söz konusu olduğunda biber gazına boğulurken taraftarlar Taksim Meydanı’nda rahatça toplanabiliyorsa hükümetin amacı ortadadır. AKP’nin amacı kendisi lehine

olmayacak yeşeren her fikri baskı altına almaktır, susturmaktır. Hükümetin, polisi üniversitelerde istemesinin amacı da öğrenci hareketini bastırmak istemesindendir. Üniversiteleri de bu şekilde istedikleri kalıba sokacaklarını sanıyorlar. Ancak bu saldırgan tavırlarına karşı bilmelidirler ki bizi istedikleri kalıba sokmaya daha önce de çalıştılar. Daha önce de bizi susturmaya çalıştılar ancak susturamadılar ve susturamayacaklar. Üniversitelere polis değil bilim lazım Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gençlik Bakanı Suat Kılıç eğer üniversiteler hakkında konuşuyorsa, polisin neden üniversitelere girmesi gerektiği konusunda değil, YÖK’ün bilimselliğini konuşmalıdırlar. YÖK’ün, halka nasıl GDO’lu pirinç yedirdiğini konuşmalıdırlar. Rektörlerin nasıl savcılığın, Başbakan’ın talimatıyla hocaları görevden aldığını konuşmalıdır.”YÖK’ü kapatacağız” diyen gençlere nasıl dava açıldığı hakkında açıklama yapmalıdır.

AKP, polis gündemini kendisi oluşturdu. Üniversitelerin böyle bir gündemi yoktur. Ortalığı kimin karıştırdığı açıktır. Üniversitelerin polise değil bilimselliğe ihtiyacı vardır. YÖK’ün yasakçı zihniyetinin göstergesi YÖK kurulduğu günden beri öğrencilerin başında zebellah gibi dikilmektedir. Öğrencilere hiçbir söz hakkı tanımamıştır. Söz söyleyen öğrenciler ya okuldan uzaklaştırılmıştır ya hakkında dava açılmış ya da tutuklanmıştır. İşte YÖK’ün zihniyeti budur. Siyasal iktidar her zaman YÖK aracılığıyla üniversiteleri baskı altına almıştır. Polisin üniversitelere sokulmaya çalışılmasının da amacı budur. Zaten öğrencilere yeterince ÖGB’ler tarafından saldırılıyorken görünen o ki AKP’ye ÖGB terörü yeterli gelmemiştir. Bundandır ki gençliğe hediye olarak özel eğitimli polisleri getirmeyi planlamaktır. AKP bu tavrından vazgeçmelidir. Derhal üniversitelerden, meydanlardan çekilmelidir ve YÖK kapatılmalıdır. Eğer siz kapatmazsanız YÖK’ü kapatmaya kararlı Genç-Der bunu yapacaktır


FORUM

17

21 Mayıs 2013

İşçi ölümleri ve Berfo Ana jantin, Şili gibi ülkelerle beraber Türkiye’de de yükselen sınıf hareketine karşı sistematik olarak kurulmuştu. Sistematik kararlar, sistematik eğitimler, sistematik silahlanma ve evet sistematik işkence, faili meçhul, gözaltında kaybetme yöntemleri. 80 darbesinden hemen sonra Türkiye’de uygulanmaya başlayan politikalar neydi? Thatcher ve Reagan önderliğinde Neoliberalizmin uygulamaları. Özelleştirme, taşeronlaştırma, işçilerin haklarının sonuna kadar zayıflatılması, sosyal devletin küçültülmesi...

Bugün ayda 6070 işçi hayatını kaybediyorsa bu 70’lerde Cemil abilerin mücadelesinin kontrgerilla ve darbe aygıtlarıyla bastırılmış olmasının çok somut ve nesnel bir sonucu. Bugün ayda 60-70 işçi hayatını kaybediyorsa bu 70’lerde Cemil abilerin mücadelesinin kontrgerilla ve darbe aygıtlarıyla bastırılmış olmasının çok somut ve nesnel bir sonucu. Bunu bizim tarafımızda olanlar tam görmek, böyle analiz etmek istemeseler bile bazen, karşı taraf yani sermaye

Ama işte o son nefes, Cemil abinin verdiği... İşte o Berfo Anamızın son kızgın nefesi... Bu iki karbondioksit yumağı öyle bir kalmış ki havada, her sabah gözümüzü açtığımızda “Günaydın” diyor “mücadeleye hazır mısın?” sevecen bir abi, toprak gibi bir anne sesiyle.

Şimdi bu yazıda birbirinden çok farklı iki konunun birleştirilmeye çalışılacağı düşünülebilir. Biraz detaya inerek aslında ne kadar birleşik olduğunu görmeye çalışacağız. Berfo Ana kimdir ve onun herkes tarafından tanınan, saygı duyulan bir sembol olmasını sağlayan nedir? O bilindiği üzere Cemil Kırbayır’ın annesidir ve Cemil Kırbayır’ın annesi olduğu için simgeleşen bir Berfo Ana olmuştur. Cemil Kırbayır kimdir? O tüm hayatını işkence altında son nefesini verinceye kadar bir sınıfın mücadelesine adamış bir devrimcidir. Hangi sınıf? İşçi sınıfı. Zaten o yüzden 80 darbesi tarafından gözaltında kaybedilmiştir. Herhangi bir insan, gitar çalan, şiir yazan sempatik birisi olduğundan değil, tam da böyle bir mücadeleyi 70’lerde yükselten önemli önderlerden olduğu için. Evet 70’ler. Mesela 1 Mayıs 77, 1 Mayıs 2013. Konular yakınlaşmaya başladı mı? 80 darbesi, Taksim’deki 1 Mayıs katliamı kime karşı yapılmıştı ve bugün Taksim’e alınmak istemeyen kimlerdi? İşçiler değil mi? 70’li yıllarda oluşturulan kontrgerilla yapılanması NATO kararıyla Ar-

İLKER ERASLAN yazdı

105 yaşındayken kaybettiğimiz Berfo Ana’nın oğlunu bulmak ve katilerinden hesap sormak yolundaki israrı, işçi ölümlerine karşı mücadeleye ışık tuttuyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu temsilcilerinden İlker Eraslan’ın bu konu hakkındaki yazısını yayımlıyoruz.

sahipleri çok net olarak böyle analiz ediyorlar ki dünya çapında örgütlü baskı aygıtlarıyla yok etmeye çalışıyorlar her zaman. İşte Cemil son nefesine kadar halkını neoliberalizmin ellerine teslim etmediği için bu uğurda hayatını verdiği için Cemil’dir. Berfo Ana da böyle bir oğulun annesi olduğu ve ona layık olmaktan vazgeçmediği, ölünceye kadar parmağını sallayarak darbecilerden hesap sorduğu için Berfo Ana’dır. Düşünün Cemil abimiz çoluğa çocuğa karışsaydı, bir bakkal dükkanı açıp Göle’de sırf kendi geçim derdine düşmüş olsaydı, hafifte göbek yapmış olsaydı devletin ilk günden hemen alıp götürdüğü kişi olur muydu? Olmazdı tabii. Olmadığında da Berfo Anamızı hiç tanımamış olurduk. Ve bize örnek ve ilham kaynağı olan iki insandan mahrum kalırdık. Diğer Cemiller de öyle yapmış olsa belki hiç sorgulamaz hayatı, sistemi, “Böyle gelmiş, böyle gider” diyen insanlar olurduk hepimiz. Belki...

Ama işte o son nefes, Cemil abinin verdiği... İşte o Berfo Anamızın son kızgın nefesi... Bu iki karbondioksit yumağı öyle bir kalmış ki havada, her sabah gözümüzü açtığımızda “Günaydın” diyor “mücadeleye hazır mısın?” sevecen bir abi, toprak gibi bir anne sesiyle. Kendi aklımızın, mantığımızın yanısıra, bunun da yürekte yarattığı ağırlıkla işçilerin ölmesini kabul etmemiz mümkün olamıyor ve olamayacak...

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Ruhat Mengi 19 Mayıs tarihli yazısında Başbakan’ın ABD ziyaretine değiniyor. Bu görüşmelerden kimlerin mutlu kimlerin mutsuz ayrıldığı işte şu cümlelerle anlatıyor: “İtiraf edeyim ki ben TV’lerin verdiği ABD görüşmeleri haberlerini sadece kızarak seyrettim, “şu kararlaştırıldı, bu kararlaştırıldı, tam mutabakat” türü haberler hiç de ilgimi çekmedi, aynen AB’nin söylediği ve yaptığı hiçbir şeyin, küstahlıklarının da anlamı olmadığı gibi. Son yıllarda ABD ve AB ile ne görüşmeler yapıldı, bize bir yararı oldu mu? İnsanlarımız 50’şer 50’şer ölüyor, konuşmalar hep “ekonomi” diye başlıyor, iş adamlarının mutluluğunu dinleyip duruyoruz. Önce “hayat” efendim, “hayatları kurtarmaktan söz edin”

Kötü

Önder Çarkçı 1924 Anayasa darbesi ile Kürtler başta olmak üzere tüm farklı kimliklerin inkar edildiği bir asimilasyon ve katliamlar süreci yaşandı. Bugün bile bu anlamda en azından Kürtler açısından “sınırların silikleştirilmesi” için mücadele ediliyorken (Kürdistanlar arası de facto birlik) “yurt birliğinden” bahsetmek mümkün değildir. M. Kemal’in millet tanımının en tartışılan fıkrası ve bırakalım bugünkü Kemalistler’in CHP’lilerin bu fıkrayı savunmasını ülkücülerin bile(!) savunmayacakları “ırkçı” bir madde olduğu söylenebilir. Bunun ırkçılık dışında başka bir izahı varsa beri gelsin! Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına dönecek olursak, o yıllardan 1940’lı yılların sonuna dek Avrupa

Ermeni ve Rumlar “resmi azınlık” olup kimliklerinden “vazgeçmedikleri” için Türk ulusundan sayılmayıp “okullarına” “Türksoylu” yönetici atanmasından “varlık vergisi” gibi gayrimüslimlerin devletin resmi soygunlarına kadar her türden zulme uğradılar.

TUTSAK POSTASI

“klasik faşist yönetimleri” güdümü altına girdi. Tabi ki bu faşist rüzgar tüm dünyada farklı biçim ve oranda etkide bulundu. Irkçı-faşist olmadığı sanılan pek çok ülkenin hukuki sistemleri farklı oranda faşizmden etkilendi. Ancak Hitler Almanyası’nın yenilgisi sonrası ırkçılık “suç haline getirilerek üstü kalın kadife bir şal ile örtülürken faşizm tüm dünyaya kapitalist sistemin iki temel yönetim biçimi haline getirildi: Sömürge tipi faşizm. Mahir’in “Filipin tipi demokrasi olarak da tanımladığı bu faşizm türünün en belirgin özelliği “demokrasi yanılsamasına sebep olabilmesidir. (Bakın bizde...) komünist partisi bile var. Kuşkusuz Türkiye’yi yönetenlerin yeni bir ulus/millet yaratmak bu rüzgardan sonuna kadar yararlandıkları ortadadır. Bugün bile yasalardan ırkçı ve faşist ruh soyutlanmış değildir. Sonuç olarak “breküsefal” kafatası ölçümlerinin yapıldığı tek partili dönemin CHP’sinin 2. Paylaşım Savaşı sonrası, bu tanımlamayı (M. Kemal’in ulus tanımı) programından çıkardığı

bilinmektedir. M. Kemal’in ulus tanımındaki “tarihi karabet” Türk ırkına tarihi yakınlık akrabalık bağı olanları kapsıyor. Tarihi akrabalık bağı olduğu iddia edilen Kürt, Arap, Çerkez, Ermeni, Rum, vb. halkların kimlikleri inkar edilip asimile edilerek (Türkleştirme-islamlaştırma) Türk ulusundan/milletinden sayıldı. Ermeni ve Rumlar “resmi azınlık” olup kimlik-

lerinden “vazgeçmedikleri” için Türk ulusundan sayılmayıp “okullarına” “Türksoylu” yönetici atanmasından “varlık vergisi” gibi gayrimüslimlerin devletin resmi soygunlarına kadar her hürden zulme uğradılar. Türkler hariç Müslüman halkların (Aleviler, Hristiyan, Süryaniler, ve Ezidi Kürtler de) ise kimlikleri tamamen inkar edildi. Türkleştirildi (Hanefileştirildi)! Günümüzde ise tıpkı Ermeni ve Rumlar gibi kimliklerine sahip çıkan Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Süryani, Ezidi gibi etnik ve dini halklar tanıyarak dışlanma yöntemi ile düşmanlaştırılıyor, ötekileştiriliyor. Özellikle kimliklerinden vazgeçmeyen Kürtler ve Aleviler. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli

Bekir Hazar Takvim

Bekir Hazar 19 Mayıs tarihli yazısında Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın istifasına değiniyor. Darbecileri eleştiriyor ama yıllık biber gazı stoklarını bir haftada AKP hükümetinin halkın çıkarları için kullandığını iddia ediyor. İşte yazı: “Evet birileri şu günlerde; “Memleket elden gitti” diye bağırıyor. Ancak gerçek olan şu; Seçkinlerin, mutlu azınlığın, baronların... Ve dahi masonların sızdığı bürokraside... Artık cirit atamıyorlar. Memleket gitti zannediyorlar. Hayır, memleket yerinde duruyor. Giden bir şeyler muhakkak var tabii... O da mutlu azınlığın... Yıllardır kahrettiği büyük çoğunluğa... Kaptırdığı memleket yönetimi. Evet yiyicilerin ellerinden. Yönetim gitti.”

Çirkin

Serdar Arseven Yeni Akit

Arseven, 19 Mayıs tarihli yazısında THY grevine değiniyor, “İdeoloji bitti devir liyakat devri” diyerek hükümetin yeni havaalanı projesini övüyor “Bilmem ne adlı derin sol sendikanın mensupları, havadan sudan sebeplerle ve aslında Baasvâri niyetlerle greve başlamışlar. Grevin ilk gününde hava ulaşımı zerre aksamadı. İkinci gün de öyle. Adamlar öyle madara oldu ki, üyelere birer mesaj atıp, “Eyleme destek” çağrısında bulundu… Hem de…“Yol, yemek ve otel paraları bizden!” notuyla! Heyhat, ne yaptıysalar olmadı… Grev sözcülerini bile “dışarıdan” getirtmek zorunda kaldılar! THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu da, bu tabloyu, “İdeolojik sendikacılığın sonu!” olarak nitelendirdi”

İlker Eraslan

Barış sürecinde “vatandaşlık” - 4

Ruhat Mengi Vatan

günlüğü

Geçtiğimiz hafta #BerfoAnanınOcağıTütsünDiye tabelasıyla konserin duyurusu için yoğun bir faaliyet yürütüldü. Twitter yine TT’ye almasada 5 binin üzerinde tweet sayısı ile 3. sıraya kadar yükseldi ve birçok popüler kişi tarafından da binlerce kişiye retweet edildi: @SedaGlr61 #Berfoananınocağıtütsündiye #Berfoananınocağıtütsündiye 22 Mayıs’ta dayanışma konserinde buluşuyoruz. @ThomasIcil 22 Mayıs’ta #BerfoAnanınOcağıTütsünDiye Suavi, Yavuz Bingöl, Niyazi Koyuncu,Bandista İ.H. Demircioğlu sahnede olacaklar.. @leylaalp #BerfoAnanınOcağıTütsünDiye Cemil Kırbayır kültürevi inşaatının tamamlanması için 22 Mayıs’ta dayanışma konserinde buluşuyoruz.. @Fehim_Isik #Berfoananınocağıtütsündiye Dayanışma Konseri 22 Mayıs 2013, Saat 20 Davetiye için irtibat: 05326522277 @gagayasar #Berfoananınocağıtütsündiye BERFO ANA’ nınyaşlı küçük yüreğini bi parça serinletsin diye HADİ dayanışma konserine. @sadicece “@SedaGlr61: #Berfoananınocağıtütsündiye 22 Mayıs’ta dayanışma konserinde buluşuyoruz. Bilet satın almak için irtibat numarası:5326522277”


KULTUR-SANAT

18

21 Mayıs 2013

Muhteşem Gatsby Yönetmen: Baz Luhrmann Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire tür: Romantik, Dram

Behzat Ç. ekranlara veda etti Başlarda önyargıyla karşılanan ancak gün geçtikçe iyi işlenmiş hikayesi ve karakterleriyle fan kitlesini yaratan Behzat Ç. son bölümüyle ekrana veda etti. Emrah Serbes’in kitabından diziye uyarlanan proje adalet sistemi ve emniyet teşkilatına getirdiği eleştirel bakış açısıyla kült hale gelirken diziden bizlere geriye kalanın ne olduğunu inceledik. İSTANBUL SERKAN ATAK

yönetmenliği ve oyuncuların performansı başarının yakalanmasında Bir polisiye dizi olarak önemli bir etkendi kuşkusuz. Özel2010’da Emrah Serbes’in likle filmlerde bile yapılması cesaret kitabından uyarlanarak ekranlara isteyecek tekniklerin daha yoğun gelmeye başlayan Behzat Ç: Bir çalışılan, kısıtlı zamana sahip dizi Ankara Polisiyesi, yayınlanan 96. ortamında gerçekleştirilmesi ancak bölümüyle sona erdi. Behzat Ç. böyle bir ekip çalışmasının bir ürüprojesi ikinci filmiyle yakın zaman- nü olabilirdi. Bir bölümün sadece da sinemalara konuk olacak ancak tek bir mekanda geçmesi gibi tüketdizinin ekranlara dönmesi şimdilik meye alışan izleyiciler için zorlayıcı söz konusu değil. anlar barındırıyordu.

ağzından dökülüyordu. Dizi bu tutumuyla eleştiri dozajını yükseltiyor ve puanları toplamayı başarabiliyordu.

Tarantinovari Bir Final Dizi sürelerinin uzun olması, çalışma koşullarının ağırlığı gibi sınırlayıcı konulardan Behzat Ç’de etkileniyordu. Son bölümlerinde hissedilmeye başlayan, hikayenin gereksiz yere uzatılması, karakterlerin artık sömürülmeye başlanan Sansürlü Dizi Olur mu? Kadın Cinayetlerinden Cumartesi hikayesi sonun başlangıcının gelHikayeye ve karakterlere önem ve- Annelerine diğini bize anlatıyordu. Nihayet 96 rilmeyen dizi sektöründe Behzat Ç Dizi kendi hikayesini anlatırken bir bölüm süren maceranın sonucunda ayrı bir yerde konumlandırılmayı yandan da güncel konulara değin- Tarantinovari bir tarzda yayınlanan hak edecek bir başarıyı yakaladı. meyi unutmuyordu. Hrant Dink final bölümüyle ekranlara şık bir Öyleki sadece bir anti-kahraman suikasti, Festus Okey cinayeti, kot şekilde veda etmeyi başardı. olan Baş Komiser Behzat’ı değil taşlama işçileri, cumartesi anneleri, yan karakterlerini de izleyiciye kadın cinayetleri gibi toplumun Peki Adalet Nasıl Sağlanır sevdirmeyi başardı. Pilli Bebek’in tartıştığı konular ya bir bölümün Clint Eastwood’un kanunu bir müzikleri, Serdar Akar’ın genel konusu oluyor ya da karakterlerin kenara bırakarak kendi adaletini

sağlamanın peşinden gittiği unutulmaz “Kirli Harry” karakterini anımsatan Behzat’ın hikayesinin bittiği noktada adaletin yerini bulup bulmadığı ise meçhul. Kaldı ki Behzat Ç. basbayağı bir kanun adamıydı. Dizide adaletin peşinden gitmeye çalışan örgütlü kesimler yine marjinaldi. Behzat Ç’de hak arama mücadelesi ancak rakı sofrasında, erkekler arasında ve romantik bir tarzda yapılabiliyordu. İzleyen kesimin gerçeklikten kopuk bu hayal aleminde bu kadar kendini bulması aslında bir kaçışın ifadesiydi. Yaratıcılarının ifadesiyle kimseye eyvallah demeden geldiler, eyvallah demeden de gidiyorlar. Bu ayrılık en çok yeni bir Behzat Ç. çıkana kadar televizyon başındaki muhalifleri üzeceğe benziyor.

Dan Brown’un yeni kitabı raflarda

F. Scott Fitzgerald’ın romanından beyazperdeye 3D olarak aktarılan film 1920’nin Amerikan eğlence dünyasını anlatıyor.

Ben ve Sen Yönetmen: Bernardo Bertolucci Oyuncular: Tea Falco, Jacopo Olmo Antinori Tür: Dram

“Düşler, Tutkular ve Suçlar” ile 68 kuşağını anlatan Bertolucci bu sefer 2000’li yılların kayıp kuşak olarak anılan gençlerini anlatıyor.

Dörtlü Yönetmen: Dustin Hoffman Oyuncular: Maggie Smith, Tom Courtenay Tür: Komedi, Dram

Dustin Hoffman ilk filminde emekli müzisyenler için tahsis edilen konforlu bir evde yaşanan olayları yaşlılık teması üzerinden anlatıyor.

Tipografi’nin ustaları buluşuyor

Cannes Film Festivali olaylı başladı ABD’li yönetmen Steven Spielberg’in jüri başkanlığını yaptığı 66. Cannes Film Festivali başladı. Altın Palmiye için Ethan Coen, Joel Coen, Roman Polanski, Takashi Miike, Steven Soderbergh’in aralarında bulunduğu 20 yönetmen yarışıyor. Sinema sektöründen on bin kişinin katıldığı festivalde, yaklaşık 100 ülkeden 4000 kadar film pazarlanırken, bunlardan 1500’ü için özel gösterim düzenlenecek. Her yıl Avrupa ve Dünya sinemasının nabzını tutan organizasyon ise bu yıl olaylı başladı. İlk olarak ‘Canal +’ Fransız kanalının canlı yayını silah sesleriyle kesildi. Çekim platosunda gerçekleşen olay nedeniyle, program konukları ve izleyiciler stüdyoyu terk etti. Çekim alanına yaklaşarak iki

el ateş eden saldırganın sorgu sırasında, “Bunu Tanrı adına yapıyorum” diye bağırdığı ifade edildi. Yaşanan ikinci olay ise milyon dolarlık mücevher soygunu oldu. Mücevherlerin, festivalin resmi sponsorlarından biri olan İsviçreli bir mücevher firmasının bir çalışanının otel odasında bulunan kasadan çalındığı belirtildi. Olayın Sofia Coppla’nın “The Bling Ring” filminin gösterildiği gün yaşanması ise ilginç bir tesadüf oldu. Filmde gala gecesi sırasında ünlülerin evlerine girerek pahalı giysi, çanta ve ayakkabılarını çalmaları konu alınıyor. Festival 26 Mayıs’ta verilecek büyük ödülün ardından son bulacak. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Kayıp Sembol, Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar gibi dünya çapında satış rekorları kıran kitapların yazarı Dan Brown’ın son romanı Inferno (Cehennem) satışta sunuldu. ABD’yle birlikte 11 ülkede daha aynı anda satışa sunulacak ülkelerden biri de Türkiye olacak. Romanın kahramanı yine Harward Üniversitesi öğretim üyesi ünlü simge bilimci Robert Langdon olacak. 18 Mart 2003’te yayımlanan, yazarın Da Vinci Şifresi adlı kitabı 144 hafta boyunca New York Times’ın en çok satan kitaplar listesinde yer almış, bunun 54 haftası 1 numarada kalmıştı. 51 dile çevrilen eser şimdiye dek 81 milyon kopya satarak tüm dünyada en çok okunan 10 kitap listesine girmeyi başarmıştı. Profesör Robert Langdon’un başından vurulmuş bir halde hastane odasında gözlerini açmasıyla başlayan roman İstanbul’da geçiyor. YARIN KÜLTÜR-SANAT

Grafik tasarımın önemli bir bölümünü oluşturan yazı sanatı üzerine düzenlenen özel bir etkinlik olan İstanbul Tipografi Seminerleri, diğer bir adıyla ISType’ın bu yıl 3. düzenleniyor. 13-16 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek etkinliğin bu yılki teması “Stroke”, türkçe kullanılan anlamıyla “çizgi”. Bu yıl ISType’ın ana konuşmacısı Elements of Typographic Style yazarı Robert Bringhurst olacak. 1931 doğumlu Hollandalı tipografi üstadı Gerrit Noordzij‘nin deneyimleri ise Myfonts.com‘da editör ve danışman olarak görev alan Jan Middendorp tarafından paylaşılacak. Seminerler ve çalıştaylar Salt Galata ile Sabancı Üniversitesi İletişim Merkezi’nde gerçekleşecek. Öğrenciler indirimli biletlerden faydalanabilecekler. Konferansla ilgili tüm detaylar da istype. com adresinde görülebilir. YARIN KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI Metal Sergisi başladı

Türkiye’de Geçmişle Yüzleşme

Adolf, Bo Sahne’de

Otomobil parçalarından oluşturulan heykellerin sergilendiği sıra dışı bir iş olan Metal Sergisi 21-26 Mayıs tarihleri arasında Malatyapark’ta görülebilecek. Yeniçeri, Nasrettin Hocanın eşeği, Bankta Oturan Amazon gibi 9 eser sergilenecek.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Birimi (SEÇBİR) ve Hafıza Merkezi, 25 Mayıs’ta Santralistanbul’da ”Türkiye’de Geçmişle Yüzleşme ve Eğitim: İhtiyaçlar ve Deneyimler” Sempozyumunu düzenleyecek.

Pip Utton’un yazdığı ve Bizoyuncular’ın rejisiyle sahnelenen Adolf oyunu 23 Mayıs ve 30 Mayıs 20:30’da Bo Sahne’de oynanacak. Burak Sergen’in başrolünde oynadığı oyun pek çok ülkede sahnelenmiş ve pek çok ödül almıştı.


GUNCEL

19

21 Mayıs 2013

Tansiyonu yüksek bir ülkeyiz

HALKIN KÜRSÜSÜ

Türkiye’de 18 yaşın üstündekilerde hipertansiyon görülme oranı yüzde 31,8 iken, bu rakamın ABD ve Avrupa ülkelerinde yüzde 20 olduğu tespit edildi. Prof. Dr. Çetin Erol, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada ABD ve Avrupa ülkelerinde kan basıncı değerini bilen kişi sayısı daha fazla olmasına bağladı. yarın TOPLUM rıfat çapar

Hipertansiyonun yaygınlılığı ile ilgili bir açıklama yapan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Erol; “ABD’de obezitenin çok yüksek olmasına karşı hipertansiyon görülme sıklığının Türkiye’den düşük çıkmasının altında farkındalığın yüksek olması yatıyor. ABD ve Avrupa ülkelerinde kan basıncı değerini bilen kişi sayısı daha fazla. Bu da herhangi bir şüpheli durumda erken tanı ve tedavi imkanı sağlıyor” dedi. TANSİYON DEĞERİNİ BİLMEK GEREK Yüksek tansiyonun, yaşam biçimi, beslenme şekli ve fiziksel aktiviteyle doğrudan bağlantılı olduğunu bildiren Erol, bu nedenle ABD ve Avrupa ülkelerinde yüzde 20-25 olan görülme sıklığının Türkiye’de daha fazla çıktığını söyledi.Sağlıklı her kişinin mutlaka kendi tansiyon değerlerini bilmesi gerektiği-

Bu hafta Feriköy’de yazın başlmasıyla kar birpuz dükkanı açan Emrullah Görecek ile boş likteyiz. Yıllardır tekstil işi yapan Görecek, de zamanlarında karpuz satarak kardeşlerine yardım ediyor.

Tarladan halka arz ediyoruz

nin altını çizen Çetin Erol, “Büyük kan basıncının 140, küçük kan basıncının ise 90 milimetre civanın altında olması gerekir. Bunlar, sınır değerlerdir. Bunun takip edilmesi ve kan basıncını artırabilecek faktörlerin belirlenmesi gerekir. En ideali ise 120-80 değerleridir” diye konuştu.

OBEZİTE, HİPERTANSİYON rİSKİNİ ARTIRIYOR Prof. Dr. Çetin Erol, ayrıca obezitenin ve genetik özelliklerin de hastalık açısından önemli risk faktörleri sayıldığını vurguladı. Erol, fazla tuz tüketiminin de riski artırdığına işaret ederek, günlük tuz tüketiminin bir kişi

için 6 gramın üstüne çıkmaması gerektiğini kaydetti. Hipertansiyondan korunmak için fiziksel aktivitenin artırılması gerektiğine dikkati çekerek günde en az 20 dakika yürüyüş yapılması tavsiyesinde bulunan Erol, stresten de uzak kalınmasını önerdi.

Hazır gıda tehlikesi büyüyor Çocuklar üzerinde yapılan araştırmaya göre, 6-7 çocuktan biri her gün hamburger, sosisli, sucuklu sandviç; her 5 çocuktan biri simit, poğaça; her 10 çocuktan biri şeker içeren gazlı, kolalı içecekler tüketiyor ve her dört çocuktan biri şeker, çikolata ve gofret yiyor. Hacettepe Üniversitesi (H.Ü.) Halk Sağlığı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hilal Özcebe, Türkiye’de okul çağı çocukların (6-10 yaş) büyümesinin izlenmesi projesine ilişkin bilgi verdi. Çeşitli bölgelerdeki 135 okulda, 6 bin 382’si

erkek, 5 bin 919’u kız olmak üzere 12 bin 301 çocuk üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, çocukların yüzde 6,5’i şişman, yüzde 14,3’ü de kilolu olduğunu belirten Özcebe, her 5 çocuktan birinin kiloyla ilişkili hastalıklar açasından risk altında bulunduğunu söyledi. Özcebe, fazla kiloluk ve şişmanlığın, kan basıncı yükselmesinin, kalp ve şeker hastalığında önemli bir etken olduğuna işaret etti. YARIN TOPLUM

En çok iletişime harcıyoruz

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER), Türkiye’de bir ailenin senelik haberleşme giderinin bin 320 TL olduğunu duyurdu.Dernek, bir internet, bir cep telefonu ve bir sabit telefon aboneliği bulunan ailenin aylık ortalama haberleşme giderinin ise 110 TL olduğunu bildirdi. Çekirdek ailenin tüm bireylerinin cep telefonu kullandığı göz önünde bulundurulduğunda 110 TL olan haberleşme gideri 204 TL’ye çıkıyor. Bir internet, bir cep telefonu ve bir sabit telefon aboneliği bulunan bir ailenin senelik haberleşme gideri ortalama 2 bin 451 TL’ye dayanıyor. YARIN TOPLUM

ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil kardeşlerim bu işi Dükkanı burada yeni açtık. Aslında ra yardım ediyoyapıyor. Ben sadece hafta sonları onla stil işi yapıyorum. rum. Bitlis’ten 1999 yılında geldik. Tek Bir başka yerde var. Osmanbey’de tekstil dükkanımız attığım için keratölyemiz var. Hafta sonları dükkanı kap rak. deşlerime yardım ediyorum karpuz sata İşinizin iyi tarafları nelerdir? z. Karpuzun iyisi Karpuzu bir tek Adana’dan alıyoru ıyoruz. Bizim için çünkü Adana’da. Başka bir yerden alm ın hem iyi kalimal müşteri memnuniyeti çok önemli. Bir olması lazım. Bu tede olması lazım hem de uygun fiyatta tüketilen meyve işten kazançlı da çıkıyoruz. Yazın en çok serinlemek için karpuz oluyor. Havalar ısınınca insanlar fiyata satıyoruz. karpuz alıyor. Biz birçok yerden iyi bir ucuz değil. Kilosu 1.80 Tl. Hiçbir yerde bu kadar İşinizin kötü tarafları neler? mon kullanılıyor. Birçok meyve ve sebzede maalesef hor İnsanımız meyve Bu da insanımızın sağlığını etkiliyor. a başladı. Hatta alırken son derece temkinli yaklaşamay Biz de şöyle bir şey meyve tüketimi bile azaldı bu yüzden. adıysa iade edip var. Müşteri karpuzdan memnun kalm bir sıkıntı yok. n ızda parasını aynen alabilir. Bizim açım adan geçmiyor. Yerimiz de iyi. Gelen geçen karpuz alm çaba harcıyoruz İnsanlara kalitemizi göstermek için de iş tabi. Yakında bir yandan. Bunun yanında yorucu bir l ve mandalina 7/24 satışımız olacak. Kışın da portaka satmayı düşünüyoruz. Son olarak neler söylemek istersiniz? etmelerini öneriBiz halkımıza kalite ve ucuzluğu tercih adan halka arz riz. Bizim şöyle bir yönümüz de var: Tarl önündeki karpuz ediyoruz. Feriköy’de futbol sahasının satış merkezimize herkesi bekleriz.

Akıl hastasına gaz bombası Keyfi gaz atmasıyla bilinen polis yine pes dedirtti. Malatya’da akli dengesi yerinde olmadığı için akıl hastanesine götürülmek istenen hastanın evine polis camı kırıp gaz bombası attı! Akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilen Y.Y., kendisini götürmeye gelen ekiplere direnerek, evde bulunan kuru sıkı tabanca ile ateş açtı. Durumun bildirilmesi ile olay yerine gelen polis ekipleri, çevre güvenliği alarak kendisini eve kapatan Y.Y.’yi ikna etmek için uğraştı. Sokağın yaya ve araç trafiğine kapatılmasından sonra çelik yeleklerini giyen polis ekipleri, Y.Y.’yi etkisiz hale getirmek için camı kırarak içeriye gaz bombası attı. YARIN TOPLUM

Dünyanın bir belediye başkanı olsa

New York’ta dört yazar tarafından verilen bir konferansın adeta özeti gibi bir başlangıç sorusu: “Dünyayı biz bozduk, şimdi nasıl düzelteceğiz ve hikâyenin sonunda hangimiz ayakta kalacak?” Konferansa katılan isimlerden Daniel Brook “Gelecekteki Şehirlerin Tarihi”, Greg Lindsay “İleride Nasıl Hayatta Kalacağız?”, Benjamin Barber “Eğer Belediye Başkanları Dünyayı Yönetseydi?”, Saskia Sassen ise “Karışık Düzenler Vahşet mi Üretiyor?” kitaplarını yazmışlar ve sıkıntıları aynı. Zira 21’inci yüzyılın başındaki dertler saymakla bitmez: Tıkanan ekonomiler, nereye gideceği belli olmayan teknoloji, başedilemeyen iklim değişikliği. Yazarlara göre; eğer metropoller aklını başına devşirirse bu zincirleme kaostan çıkabileceğiz ve çözümü elinde tutanlar hükümetler değil, artık top belediye başkanlarında. YARIN TOPLUM

Hazırlayan Eda Derya Toper

22

Mayıs 1995

Rıdvan Karakoç bulundu Gözaltında iken kaybolan Rıdvan Karakoç’un cesedi Beykoz ormanlarında bulundu.

24

Mayıs 1961

İmralı’da isyan çıktı İmralı Adası’ndaki 2 bin mahkumun barındığı cezaevinde çıkan isyan bastırıldı.

24

Mayıs 1964

Peru’da futbul katliamı Peru’da bir futbol maçında kargaşa çıktı: 135 kişi öldü.

27

Mayıs 1995

Cumartesi Anneleri eylemleri başladı Cumartesi Anneleri Mayıs 1998 Cumartesi günü saat 12:00’de gözaltında kaybolan insanların bulunması, sorumluların ortaya çıkarılarak yargılanması ve artık kimsenin gözaltında kaybolmaması talebiyle İstanbul Galatasaray Lisesi önünde oturmaya başladı.

1960 27 Mayıs

27 Mayıs Darbesi Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Silahlı Kuvvetler adına ülke yönetimini Milli Birlik Komitesi üstlendi.


Çikolata tadında kitaplar Herkesin bir kitap yazabileceği anlayışından yola çıkarak tasarlanan Çikolata Tadında Kitaplar, aslında yazılmamış kitaplardan oluşuyor. Onlar bir başlık belirliyor ve tasa-

Muğla 106 kez sallandı Muğla’da bir gün içinde 106 deprem meydana geldi. Kelimenin tam anlamıyla Muğla beşik gibi sallandı. Büyüklükleri 4.6 ve 1.4 arasında değişen depremler Ula İlçesi’nde meydana geldi. Uzmanların yaptığı açıklamaya göre bu sıklıkta bir deprem olması peşinden gelecek orta büyüklükte bir depremin habercisi. istanbul berna dülger

Muğla’nın Ula İlçesi’nde dün sabah meydana gelen 4.6 büyüklüğündeki depremin ardından kentte, büyüklüğü 4.4 ile 1.4 arasında değişen toplam 106 sarsıntı meydana geldi. Meydana gelen 106 depremin çoğu hissedilmezken maddi hasar da meydana gelmedi. Avrupa Akdeniz Sismoloji Merkezi’nin verilerine göre depremlerin dizilişi şaşkınlık yaratırken, İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan, depremlerin, 5.5-6.5 gibi orta büyüklükteki bir depremin habercisi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ercan, İzmir ile ilgili de çarpıcı bilgiler verdi.

18SORU özge uçar

Öğrenci - bursa

1. En sevdiğiniz erdem? Güvenilir olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Bardağa dolu tarafından bakmak 3. Mutluluk nedir? Huzur 4. Mutsuzluk nedir? Pes etmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Düşünmeden söylenen sözler 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Saygısızlık 7. En sevmediğiniz şey? Gürültü 8. En sevmediğiniz kişiler? Egoistler 9. En sevdiğiniz iş? Keşfetmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Fredrich Nietzsche 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Orkide 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Sarma 17. En sevdiğiniz düstur? Umudunu kaybetme 18. En sevdiğiniz söz? Bize her yer kahta

ORTA BÜYÜKLÜKTEKİ DEPREMİN HABERCİSİ İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan, bölgede meydana gelen depremlerin 5.5-6.5 gibi orta büyüklükteki bir depremin habercisi olduğunu kaydetti. Depremlerin Afrika anakarasının Ege ve Batı Anadolu’nın altına kayması nedeniyle oluştuğunun altını çizen Prof. Dr. Ercan, son üç yıldır bu nedenle Ege tarafında hareketlilik olduğunu ifade etti. ARAŞTIRMA YAPILMIYOR Söz konusu orta büyüklükteki depremin ne zaman meydana geleceği ile ilgili bir tahminde bulunmanın güç olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ercan, “Bunun ne zaman olacağı konusunda bir fikrimiz yok. Bununla ilgili jeofi-

zik çalışması yok bölgede. Dolayısıyla Ula’da depremleri görmeye devam edeceğiz. Bunun ardından da bölgede orta büyüklükte bir deprem olması şaşırtıcı olmaz” dedi. OLASI DEPREM İZMİR’İ DE ETKİLEYECEK Marmara Bölgesi’ne göre Ege Bölgesi’nin dağlık olması nedeniyle avantajlı olduğuna değinen ve Maltepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi de olan Prof. Dr. Ercan, İzmir’le ilgili, “Midilli-Karaburun-Foça üçgeninde olabilecek 6.8-7.2 büyüklüğünde bir deprem İzmir’de 6.0-6.2 büyüklüğünde duyumsanır. Bu deprem de en çok Çanakkale karayolunun güneyinde etki gösterir. Ayrıca Bornova, Mersinli, Basmane ve Alsancak, Kemeraltı, Güzelyalı’nın kıyı

toplum

Kalbi boğazında doğdu

Elazığ’ın Çitli köyünde yaşayan Turan Çiçek’e ait inek, 10 gün önce buzağıladı. Buzağının doğduktan sonra boyun kısmında oluşan bir şişliğin hareket ettiğini gören Çiçek, bunu veteriner hekime bildirdi. Buzağının kalbi boynunda olduğu belirlendi.

kesimi, İnciraltı, Urla, Güzelbahçe’nin kıyı kesimleri de etkilenir. Depremin ardından yüksekliği 1.5 metreyi geçmeyecek dalgalar oluşur” diye konuştu. YALITIMA ÖNEM VERİLDİ Bostanlı, Karşıyaka, Alaybey, Bornova, Alsancak, Basmane ve Konak’ta yeraltı sularının yüzeye çok yakın olması nedeniyle binaların temellerinin kısa sürede deforme olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ercan, İzmir de yapıların buna göre şekillenerek temellerine yalıtım yapıldığını söyledi. Yalıtım yapılmamış olan özellikle eski binaların sahiplerine de binanın yanına Okaliptüs ağacı dikmeleri için uyardı. Bu ağaç yılda 300 ton su çekerek binanın temelini nemden koruyor.

Köpekbalığını yakından çekti Yeni Zellandalı Mimar Gary Porter bir köpekbalığını denizde yakından çekti. 3 arkadaşı ile birlikte tekne ile gezi yapan Porter köpekbalığını görünce fotoğrafını çekmek için denize atladı. Arkadaşlarından geç kalması durumunda yardım istedi.

Atla gezilmez

Müzeler 4,5 saat ücretsiz gezildi

Avrupa Müzeler Gecesi kapsamında Türkiye’de bulunan 146 müze 14 Mayıs’ta saat 19.00-23.30 arası ücretsiz gezildi. Türkiye’de müze ücretleri çok pahalı olması sorunu ise sadece birkaç saat bile olsa çözülmüş oldu. Herhangi bir yayın fından reklam yapılmamış olması sebebi ile var olan bir sürü müzeye rağmen bu müzeleri ziyaret eden insan sayısında çok büyük artışlar meydana gelmedi. Müzelerin tamamen ücretsiz olmasının gerektiği bu zamana kadar çokça kişi tarafından dile getirildi. Bununla ilgili herhangi bir gelişme yok fakat Avrupa’dan kaynaklanan bir gece ile bizim müzelerimiz de birkaç saat de olsa ücretsiz oldu. YARIn

rıma oturuyorlar. Kitapları satın alanlar da içini dolduruyor. Böylece herkes yazabilir ve bir kitabın kahramanı olabilir. Herkesin elyazması kitabı olabilir. YARIn toplum

Maraş’ta ilginç ceza Kahramanmaraş’ta kent merkezinde atla gezen kişiye para cezası verildi. Kıbrıs Meydanı’nda devriye görevini yapan polis ekipleri, caddede at üstünde gezen Adem Yeniçoban’ı durdurmak istedi. Yeniçoban, kendisini ekip otosuyla takip eden polisler tarafından Şekerdere Caddesi’nde durduruldu. Polis ekiplerinin çevreye rahatsızlık verdiği gerekçesiyle 88 lira para cezası verdiği Yeniçoban, vatandaşların bakışları altında atına binerek uzaklaştı. Yeniçoban, gazetecilere spor amacıyla ata bindiğini söyledi. yARIn toplum

Eğlence anlayışları değişebilir!

Balmumu heykel müzesi

Eskişehir’de Türkiye’nin ilk ve tek balmumu heykel müzesi açıldı. Müzenin adının da sahibi, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan heykeller, ünlü yüzlerden oluşuyor. Dönemin siyasetçileri de sergide yerini alıyor.

Dev asteroit çok yakında

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), “1998 QE2” adı verilen asteroitin 31 Mayıs’ta Dünya’nın 5,8 milyon kilometre uzağından geçeceğini açıkladı. Asteroitin gelecek 200 yıl içinde yeryüzüne bir daha bu kadar yaklaşması beklenmiyor. Astronomlar, asteroitin boyutları, biçimi, yüzey özellikleri ile ilgili ayrıntılı bilgi edinmek için NASA’nın California’da bulunan Derin Uzay Ağı Anteni’ni kullanarak 1998 QE2’nin geçişi sırasında yüksek çözünürlüklü görüntü almaya çalışacak. YARIn toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.