Güzel günlerin habercisi...
28 Mayıs 2013 Salı Sayı: 86 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Başbakan patlamadan iki hafta sonra ilçeye geldi
Reyhanlı halkı Başbakan’ı istemedi Polis Akademisi değil üniversite istiyorlar Polisin okulda işi yok Başbakan Erdoğan ABD ziyareti sırasında özel güvenliklerin işe yaramadığını ve artık üniversitelerde polisin bulunması gerektiğini söylemişti. Genç-Der, açıktan üniversitelerdeki muhalefeti hedef alan bu kararı Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne yürüyerek protesto etti.
Rektörlük kapı duvar Yakın zaman önce Eskişehir Emniyet Müdürlüğü ile protokol imzalayan Rektör Davut Aydın’la görüşme için temsilci gönderen Genç-Derli’ler bina girişinde kilitli kapıyla karşılaştılar. Ne yapacağını bilemeyen rektörlük uzun süre kendi çalışanlarını da içeri almadı.
Onlar da polise karşı Eylemin devam etmesi üzerine görüşmeyi kabul eden üniversite yönetimi kritik açıklamalarda bulundu. Genç-Der temsilcileriyle görüşen Rektör Yardımcısı Naci Gündoğan, polisin okula girmesine kendisinin de karşı olduğunu ancak yasa ne derse onu yapacağını söyledi. eğİtİm 13
20 günde gelebildi
Seni parçalarım!
AKP çıkartması
52 insanımızın hayatını kaybettiği saldırının ardından Başbakan ancak iki hafta sonra Reyhanlı’ya gelebildi. Halk, Erdoğan’ı karşılamadı.
Belediye binasının önünde konuşma yapan Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek isteyen gençleri polis “Seni parçalarım” diyerek tehdit etti.
Başbakan Erdoğan’ın Reyhanlı mitingine çevre il ve ilçelerden yüzlerce servis insan taşıdı. Kalabalık ancak böyle sağlanabildi. güncel 3
Yasakçı AKP çizgiyi aştı
Kabus yeni başlıyor HAKAN ÖZTÜRK Çözüme ve topluma yaklaştıran elbirliği SİBEL UZUN Demek ki oluyormuş GÜLSÜM KAV
Getirdiği alkol yasağıyla 4. Murat dönemini aratmayan AKP hükümetine tepkiler büyüyor. Halkın her türlü özgürlüğüne el atmakta beis görmeyen hükümet hem vatandaşı hem de esnafı vurdu. Son dönemde sağcı politikalara hız veren AKP’nin yasakları yetmezmiş gibi artık gençlik kolları da satırlı saldırılara başladı. Ankara metrosunda “ahlaklı olun” anonsunu protesto etmek için öpüşme eylemi gerçekleştirenlere de bıçaklarla, satırlarla saldıra AKP Ankara Gençlik Kolları Erdoğan’ın yasayla yapamadığını saldırılarla yapmaya aday. Bir yandan alkolü yasaklayarak muhafazakar çizgisini koruyan AKP “ahlaksız” bulduklarının da canına kastediyor.
11
Berfo Ana için konserde buluştular “Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” konserinde örnek bir dayanışma sergilendi. Önemli bir katılımın olduğu konserin gelirleri ile kültürevi tamamlanacak.
05
Hayri Kozakçıoğlu itiraf etmedi intihar etti 7
Kalıcı barış dediler BDP’nin öncülük ettiği Barış ve Demokrasi Konferansı 25 Mayıs - 26 Mayıs tarihlerinde Ankara’da gerçekleşti. Çözüm sürecinin kalıcı hale getirilmesinin tartışıldığı konferansın geniş bir katılımcı yelpazesi vardı.
08
Platform kadınlar için il il adalet isteyecek 6
Polis değil özerklik istiyoruz GÜN ÇAĞ AYDIN
4 5 6 7
Reyhanlı’ya siyah beyaz bakmak CEM KAPTANOĞLU 8 Sıra yine bizde AKIN BİRDAL 9
İsveç de yangın yerine döndü 15
02
TOPLUM 28 Mayıs 2013
Depremzedeler yine sokakta kalacak MS ilaçları geri ödenecek Multipl Skleroz (MS) hastalarının geri ödeme listesine alınmasını istedikleri üç ilaçtan ikisinin listeye alınması için çalışma yürütülüyor. Türkiye’de sayıları 40 bine ulaşan MS hastalarının kullandığı ilaçların geri ödeme listesine alınması isteniyordu. Ruhsatı olan Fingolimod’un geri ödeme listesine alınması için üretici firmanın SGK’ya yaptığı başvuruyla ilgili değerlendirme sürüyor. Natalizumab etken maddeli ilaç için üretici firmanın yaptığı ruhsat başvurusu da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Farmakoloji Komisyonu’nun gündeminde. Dalfampridine etken maddeli ilaç için ise ruhsat başvurusu yapılmadı. YARIN toplum
Van depreminin ardından, depremzedelere tahsis edilen konteynerler 1 Haziran’da tamamen toplanacak. Depremzedelerden ödeme gücü olanlar TOKİ’den evlerini alsa da, ödeme gücü olmayan çoğunluk hasarlı evlerine dönmek zorunda kalıyor. Depreme kirada yakalananlar ise konteyner kentten çıkarılacakları günü bekliyor.
Binaların dışı düzenleniyor
Şehirlerin doğal görünümünü bozan baz istasyonları, çanak antenler ve reklam panolarını düzenleyecek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı taslağı tamamlandı. Yeni düzenlemeye göre, konut amacıyla kullanılan apartmanların çatısına eczane, market, lastik firması gibi ticari tabelalar konulamayacak. Meydanlardaki binaların dış cephesi tek tip olacak. Çanak antenler, çatılarda dağınık şekilde bulunmayacak. Tarihi dokuyu bozan abartılı neonlar yasak olacak. Çatılardaki reklam tabelaları ve diğer tanıtım unsurları, cephe yüzeyinin yüzde 50’sini geçemeyecek. Apartmanların bir yüzeyini kaplayan dev reklamlar tarih olacak. YARIN toplum
evlere “ağır hasarlı” raporu verilenler, iki yıla yakın zamandır kontey23 Ekim 2011 tarihinde ner kentte yaşıyor. Konteyner kent meydana gelen Van depre- kapatıldığında gidecek hiçbir yeri minin ardından geçen 2 yıla yakın olmayan bu kişiler, 1 Haziran’ı enzamana karşın yaralar hala sarıl- dişeyle bekliyor. madı. Bunca zaman kötü koşullarda yaşamak zorunda kaldıkları 1 HAZİRAN’DA KAPANACAK konteyner kentler yetmezmiş gibi Yazın çok sıcak, kışın ise çok soğuk şimdi de evleri yıkılanların yerleş- olan 21 metrekarelik konteynerlertirildiği konteyner kentlerin 1 Ha- de çocukları hastalığa yakalanan ve ziran tarihinde kapatılacak olması derslerinde başarısız olan, ama en depremzedeleri zora sokuyor. azından başlarını sokacak yerleDepremden hemen sonra Van ri olan depremzedelere şimdi de; ve Erciş’te kurulan konteyner kent- “Burası kapanıyor başınızın çaresine lerde, gidecek hiçbir yeri olmayan- bakın” denilmiş. Afet Koordinaslar barınıyor. Kirada otururken yon Merkezi Müdürü Adem Elçi, depreme yakalanan ve oturdukları kimsenin mağdur edilmeyeceğini, VAn sanem deniz kural
en son kişi yerleştirilene kadar konteynerlerin kaldırılmayacağını söylese de, konteynerlerde şimdiden toplanmaya başlanmış. Elçi’nin verdiği bilgilere göre, depremden sonra Erciş’e 2 bin 100 adet konteyner kurulmuş. Elçi, şu an Erciş’te Kışla Konteyner Kenti’nde 120, diğer konteyner kentte de 100 ailenin barındığını belirtiyor.
kurasını da yapmaya hazırlanıyor. Ancak konteyner kentte kalanlar işsiz olduklarını, 350 lira taksit veremeyeceklerini söylüyor. TOKİ’den kendisine kurada ev çıkan birçok kişi taksitleri ödeyemedikleri için haklarından feragat etmiş. Bu kişiler hasarlı evlerini onararak yeniden evlerine dönmüşler. Hasarlı evine yerleşenler, TOKİ’nin şartlarının çok ağır olduğunu belirtiyor. “SoTOKİ EVLERİ PAHALI, İŞ YOK rumluluğu kendi üstüme alıyorum” TOKİ depremden sonra Erciş’te dilekçeleri imzalatılarak hasarlı ev4 bin 880 afet konutu inşa ettir- lerine dönen depremzedelerin dudi. Bu konutlar afetzedelere iki rumu, konteynerlerde yaşayanlara yıl ödemesiz, 20 yıl vadeli olarak göre biraz daha iyi… ortalama 350 lira taksitle verildi. TOKİ son kalan 500 konutun
Muradiye Şelalesi’ne HES yapıldı Van’da doğa harikası Muradiye Şelalesi’nin 500 metre üstüne ve 200 metre altına olmak üzere 2 adet Hidroelektrik Santral (HES) kuruldu. HES’in şelaleye büyük tahribat vereceği ve inci kefali üretimini olumsuz etkileyeceği belirtiliyor. Çevre dernekleri, Muradiye Şelalesi’nin akıbetinin de, HES kurulduğu için kuruyan ve ancak mahkeme kararıyla suları akıtılabilen Erzurum Tortum Şelalesi gibi olacağını, hatta Denizli’deki Güney Şelalesi gibi çökebileceğini ifade ediyor. Bendimahi çayının sularının HES’e aktarılması halinde bu çay
Zararlı yazılımda Dünya’da üçüncüyüz
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, zararlı yazılımda Türkiye’nin dünya üçüncüsü olduğunu açıkladı. Bakan Yıldırım, “Zararlı yazılım konusunda Türkiye hatırı sayılır ülke oldu. Böyle anılmak istemiyoruz. Üçüncüymüşüz, sondan üçüncü olmalıyız. Bu konuda çok ciddi farkındalık oluşturmamız lazım” dedi. “Altyapıyı bugünün iki üç katına çıkaramazsak orta vadede bu gelişmeler tersine döner” şeklinde konuşan Yıldırım, 1980’li yıllardaki iletişim teknolojisinin birçok ürününün Türkiye’de yapıldığını belirtti. YARIN toplum
Bebekle aynı yatakta uyumayın
Ani bebek ölümü sendromunun nedenlerinden birinin, bebeklerin rüyalarında kendilerini ana rahminde görmeleri ve nefes almayı kesmeleri olduğu belirlendi. İngiltere’de yapılan araştırma, bebekle aynı yatakta uyumanın ani bebek ölümü sendromu riskini 5 kat artırabileceğini ortaya koydu. İlk 6 ay, bebeğin ebeveynle aynı odada bulanan bir beşik ya da karyolada uyumasının daha güvenli olabileceğini belirten bilim insanları, ayrıca erken ölüm riskini azaltmak için hamilelikte anne ve babanın sigarayı bırakmasını ve kanepe ya da koltukta da bebekle uyunmaması önerilerinde de bulundu. YARIN toplum
üzerinde bulunan Muradiye Şelalesi’nin debisinin azalacağı, bunun da şelaleye zarar vereceği belirtiliyor. HES’in inşaatı aşamasında, Muradiye Belediyesi kurulacak HES’in faaliyete geçmesi halinde Muradiye Şelalesi’nin olumsuz etkileneceğini belirterek dava açtı ve inşaatı mühürledi. Şirketin mühürleri sökerek inşaata devam ettiği gerekçesiyle belediye, Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Davaya rağmen HES inşaatı tamamlandı ve faaliyete geçildi. YARIN TOPLUM
Yıkımın ancak yarısı bitti
İhmal yine can aldı Türkiye’de ihmal nedeniyle yaşanan can kayıpları, insan hayatının ne kadar değersiz görüldüğünü gözler önüne seriyor. Uşak’ta belediye tarafından sökülme işlemi yarım bırakılan tonlarca ağırlıktaki su deposu, arkadaşları ile mesire alanına oynamaya giden 9 yaşındaki Mustafa Göcen’in üzerine devrilerek, hayatını kaybetmesine neden oldu. Uşak Belediyesi’nden su deposunun sökülme işini alan
taşeron firma, Atapark mesire alanı içinde bulunan, eski su deposunu kaynaklarla keserek parçaladı. Firma çalışanlarının hiçbir önlem almadan bırakıp gittiği tonlarca ağırlıktaki demir ayak parçaları Mustafa Göcen’in üzerine devrildi. Demir yığının altında kalan çocuğun başı ezildi. İhbar üzerine gelen acil yardım ekiplerinin yaptığı kontrolde, Göcen’in olay yerinde hayatını kaybettiği belirlendi. YARIN toplum
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürü Bülent Babaoğlu, kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında bilgi verdi. İstanbul’da kentsel dönüşümün, yasa çıkmadan önce başlatıldığını ve sonuçlandırıldığını hatırlatan Babaoğlu, yasa kapsamında belirlenen alanlarda kentsel dönüşüm faaliyetlerinin başladığını, bunun
yanı sıra vatandaşların dönüştürülmesini talep ettiği binalar da bulunduğunu aktardı. Bülent Babaoğlu; “Yasa çıktıktan sonra şu ana kadar İstanbul’da 40 bin konut ve iş yeri yıkıldı. Önümüzdeki 6 ay içerisinde yıkılacak birim sayısı 50 bin 57” dedi. Bakanlar Kurulu kararıyla riskli alan ilan edilen 714 milyon 23 bin metrekarelik alanda çalışmalar devam ediyor. YARIN TOPLUM
GUNCEL
03
28 Mayıs 2013
Başbakan patlamadan iki hafta sonra ilçeye geldi
Reyhanlı halkı Başbakanı istemedi
Reyhanlı’da yaşanan katliamın ardından halk Başbakan’ın düzenlediği mitinge gelmedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? BAŞBAKANLIK
Devlette işler böyle yürümez Buradan bu şekilde bilgi alamazsınız. Devlette işler böyle yürümez, resmidir. Yazılı olarak başvurun, biz de bakalım bir cevap verecek miyiz? Ona göre hareket ederiz. VAHİT HARPUTLUOĞLU HATAY VALİLİĞİ BASIN VE HALKLA İLŞ. MÜDÜRÜ
O partinin taraftarları var Miting alanını doldurmak için çevre illerden servislerle yüzlerce insan getirildi.
O eleştiriyi getirenler, işin siyasi boyutunu gündem ederek söz konusu partinin taraftarı olmadığını söylemeye çalışıyorlar. Bu doğru değildir. Bu sorunun muhatabı Valilik olarak biz değiliz, siyasi parti temsilcileridir. Paylaşılması gerekli her şeyi daha önce kamuoyu ile paylaştık. ÖZGE AKMAN EHP İSTANBUL İL BAŞKANI
Halk karşına böyle dikilir Başbakan Erdoğan patlamadan iki hafta sonra Hatay’ın Reyhanlı ilçesine gitti.
Erdoğan’ın ziyareti öncesinde yoğun güvenlik önlemleri alındı araçlarda arama yapıldı.
Başbakan Erdoğan 52 kişinin katledildiği Reyhanlı’daki patlamadan iki hafta sonra gitti. Erdoğan geç gitmesine gerekçe olarak hemen gitse istismar olarak değerlendirileceğini söyledi. Patlamanın gerçekleştiği belediye binasının önünde konuşan Erdoğan’ı dinlemeye Reyhanlı halkı gelmeyince başka illerden otobüslerle insanlar getirildi. çıkan Erdoğan ‘‘Suriye’den buraya gelmiş kardeşlerimize asla buralarBaşbakan Recep Tayyip Miting için başka illerden takviye dan çıkmaları için olumsuz şeyErdoğan, 11 Mayıs’ta meyPatlamanın gerçekleştiği belediye ler söylemeyin. Ben inanıyorum dana gelen ve 51 kişinin hayatını Erken gelsem ihmal edilirdi binasının önünde konuşma yapan Reyhanlı’lı kardeşlerim asla bunu kaybettiği bombalı saldırılardan Başbakan Erdoğan Reyhanlı’ya Erdoğan’ı dinlemeye Reyhanlı hal- yapmazlar. Sizden şu anda içinde iki hafta sonra bölgede inceleme patlamadan iki hafta sonra gitme- kının gelmemesi üzerine miting bulunduğunuz birlik ve beraberyapmak için Reyhanlı’ya gitti. Er- siyle ilgili ‘‘Başbakan olarak buraya için çevre illerden otobüslerle yüz- liğin devamını istiyoruz. Türkiye doğan patlamanın yaşandığı bele- olayın olduğu anda gelmiş olmam, lerce insan alana getirildi. Reyhanlı- güçlü bir ülkedir. Bu günler gelip diye binasının önünde konuşma bazı malum çevreler tarafından lı bir genç Erdoğan’ı protesto etmek geçecektir. İnşallah en kısa zamanyaptı. Erdoğan’ın ziyaret öncesi farklı olarak da değerlendirilebilirdi. isterken korumalar tarafından sert da ben inanıyorum ki Suriye’deki Reyhanlı’da yoğun güvenlik ön- Bu işin istismarcıları var. Bu istis- bir şekilde önlendi. muhalif güçler bu diktatörü indirelemleri alındı. Güvenlik güçleri marcılara ne siz fırsat verin ne biz cekler’’ diyerek muhaliflere destek verdiğini bir kez daha yineledi. ilçe girişinde araçları durdurarak fırsat verelim” diyerek patlamadan Benim kardeşlerim bunu yapmaz arama yaptı. Başbakana Adalet Ba- hemen sonra ABD’ye gitmesiyle Konuşmasında muhaliflere sahip
istanbul yaşar aslan
kanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu eşlik etti.
ilgili eleştirileri göz ardı etti.
Başbakan’ı protesto eden gence tehdit Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Mayıs’ta gerçekleştirdiği Reyhanlı ziyareti sırasında belediye binası önünde konuşma yaparken Erdoğan’ı protesto etmek isteyen bir genç, önce sivil polislerin, ardından Başbakanlık korumalarının saldırısına uğradı. Miting alanından yaka paça çıkarılan genç, darp edilerek yakında bulunan bir binaya sokuldu.
mesine vatandaşlar tepki gösterince miting alanında kısa süreli gerginlik yaşandı.
politikasını Obama’yla değerlendirdi. Reyhanlı’ya patlamadan iki hafta sonra giden Erdoğan yaptığı konuşmada ‘‘Olayın ardından gitseydim yanlış değerlendirildi’’ diyerek ABD’ye gitmesiyle ilgili eleştirileri geçiştirdi. YARIN GÜNCEL
Halk acılarının hesabını soruyor Bizim bulunduğumuz yer uzak ama Başbakan’dan önce gittik Reyhanlı’ya. Orada insanlar acılı ve acılarının hesabını soruyorlar, onların gözyaşları kan rengi. Biz emperyalist savaşlara karşı her zaman mücadele ettik. Mezhep çatışması istemiyoruz, bu bizim savaşımız değil. ŞÜKRAN DAĞ CABİR AVUKAT, HATAY HALKINDAN
Tehdit edip gitti
Arabalarla insanları taşıdılar oraya. Katliamı Esad’ın yaptığı iddiaları yanlıştır. Erdoğan’ın bunu, ABD’ye gitmeden önce elini güçlendirmek için yaptığını herkes biliyor. Sadece şöyle bir göründü. “Biz ÖSO’ya destek vereceğiz, siz de sesinizi çıkarmayın” diyerek halkı tehdit edip gitti. HÜSNÜ MAHALLİ AKŞAM GAZETESİ YAZARI
Tepki olması doğal
DOÇ. DR. YÜKSEL TAŞKIN MARMARA ÜNİV. ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Günü kurtardı
Oraya gitmesi Roboski’de olduğu gibi çok eleştirildiği için, hem gitmiş hem gitmemiş oldu. Günü kurtardı. Başbakan Suriye politikasına hakim olmadığı için asabi konuştu. Soğukkanlı, barışçıl ve mezhepler üstü bir dil tutturulmalı. Kürt sorununda nasıl çözüm süreci oluyorsa, burada da olmalı.
Ortadoğu’da sular durulmuyor
11 Mayıs’ta Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde 52 kişinin ölümüne neden olan patlamaların ardından Başbakan Erdoğan 14 Mayıs’ta gerçekleştireceği ABD ziyaretini iptal etmemişti. Başbakan Erdoğan ABD’ye giderek Reyhanlı’da ölenlerin sebebi olan AKP’nin Suriye
SELVA ORUÇ HATAY KADIN EMEĞİ
Doğal olarak Reyhanlı halkında hükümete tepki var. Bunun 3 sebebi var. 1-Güvenlik, 2-Dini, 3-Ekonomik. Özgür Suriye Ordusu istediği gibi cirit atıyor. Halkın can güvenliği ellerinden alındı. Savaşla beraber turizm ve ticaret de kalmadı. Halk da doğal olarak tepkili oluyor.
Protesto eylemine polis saldırmıştı Reyhanlı’da ki patlamayı ve AKP’nin Suriye politikasını protesto etmek için 18 Mayıs’ta demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla yapılan eyleme polis biber gazı ve tazyikli su ile Seni parçalarım Başbakanı protesto etmek için mitinge gelen saldırmıştı. Olaylar sırasında bazı genci darp ederek sürükleyen Başbakanlık vatandaşlarla yaralanmış ve korumasının tehdit ederek “Seni parçalarım” dört kişi gözaltına alınmıştı. demesi de dikkat çekti. Gencin darp edil- YARIN GÜNCEL
Reyhanlı’ya gitmedi, ABD’ye gitti
Başbakan katliamdan 20 gün sonra gittiği Reyhan’lıda halktan cevabını aldı. Mitingi Reyhanlı çevresinden taşınan insanlarla yapabildi. Başbakan %50 oyuna güvenip, imparatorluk hevesiyle her kesimi karşısına dikmeye hazır ancak Reyhanlı’da olduğu gibi her yerde cevabını alacaktır.
FEHİM TAŞTEKİN RADİKAL GAZETESİ DIŞ HABERLER MÜDÜRÜ
Biriken öfkenin sonucu
Hatay halkı sorumlu olarak hükümeti görüyor. Ödediği bedele kızıyor. Biriken öfkeyi mitinge katılmamaları ile gördük. Erdoğan Reyhanlı’ya çok geç gitti. Bu da zaten göreceği tepkiyi önceden bildiği anlamına gelir. ALİ ÜNAL ZAMAN GAZETESİ YAZARI
Konuşmam uygun olmaz Türkiye Reyhanlı’daki patlamanın yaralarını sarmaya çalışırken Ortadoğu’da sular durulmuyor. Lübnan Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah Beşar Esad rejimine tam destek verdiğini açıklayarak militanlarının Suriye’de rejim için mücadele vereceğini söyledi.. Esad güçlerinin, kimyasal silah kullanması sonucu gazdan zehirlenen 100 kişi hastaneye kaldırıldı. Kullanılan gazın solunum yollarını etkilediği açıklandı. AB’nin Suriye’ye uyguladığı silah ambargosu bu hafta bitiyor. İngiltere ve Fransa ambargonun kaldırılmasını isterken Almanya ve İskandinav ülkeleri ambargonun devam etmesini talep ediyor. YARIN GÜNCEL
yok zaten.
Ben bu gündemi takip edemedim. Başbakan ne dedi, Reyhanlı’da neler oldu bilemiyordum. Bu konuyla ilgili konuşmam uygun olmaz. Söyleyebileceğim bir şey de MURAT ÇETİN TARAF GAZETESİ YAZARI
Haklı bir tepki
Başbakanın bölgeye gitmemesi, üstüne üstlük Amerika seyahatini araya sıkıştırması, halkta doğal ve haklı olarak terk edilmişlik duygusu uyandırdı. Dolayısıyla halkın böyle bir tepki vermesini de normal karşılamak gerekir.
GUNCEL
04
28 Mayıs 2013
Yasaklara evet! Statükoya hayır!
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Kabus yeni başlıyor AKP Reyhanlı’da onlarca insanımız öldükten sonra, yahu ben bu Osmanlıyı yeniden kurma işinden geri durayım diyor mu? Suriye’nin ne hali varsa görsün kardeşim benim vatandaşlarım can veriyor diyor mu? Demiyor. AKP’nin bu günkü siyaseti “kabus daha yeni başlıyor” siyasetidir. Hiçbir melanetinden geri durmuyor. Neden? Çünkü toplumumuz sesini çıkarmıyor. Toplum AKP’nin her gerici ve saldırgan siyasetinde herhalde bu sondur, biraz dişimi sıkayım diyor. Hâlbuki en büyük yanılgı bu. Bitmiyor, yeni başlıyor. Ne kadar başarırsa o kadar azıtıyor. Toplum ne diyor, orta sınıflar ne diyor? Daha bana tam olarak bir şey yapmadı, diyor. Solcuları tutukladı, eylem yapanları gazladı, kadınların cinayete kurban gitmesine seyirci kaldı ama bana bir şey yapmadı, diyor. Zararsız yılan kırk yıl yaşasın. Buyurun size içki yasağı. Ey orta sınıflar, rakı masalarında solun hatalarını tespit edenler buyurun buradan yakın. Ek olarak toplu ulaşım araçlarında ahlaka uyun uyarısı. Ne oldu? Oğlan kızın elini tuttu. Vay, vay, vay. Dakikada üç mesaj atabilen gençler, on üç mesaj da atsanız da durum vahim. AKP tam gaz gidiyor. Savaşsa savaş, yasaksa yasak, dayaksa dayak. AKP Taksim meydanında inşaat olduğu için 1 Mayıs kutlamalarına veremiyorum, diyor. Ama inşaattan sonra hiç sorun değil, demiyor. Gençleri içkiden korumak için yasak getiriyorum, diyor. Ama yaşlılar için hiçbir saat engel koymayız, demiyor. Çelişkiyse çelişki, yalansa yalan, bahaneyse bahane. Bizimkiler ne yapıyor? Üye oldukları sendikalardan istifa ediyorlar. Eylemsizliğin de eylem olduğu üzerine şiirler yazıyorlar. Daha bir eve kapanıyorlar. Amirlerine gık bile demiyorlar. Politik olan her şeyin çok kötü olduğunu söylüyorlar. Devrimlerini kendilerinde olmazsa koleje yazdırarak çocuklarında yapıyorlar. Örgütlü faaliyet yürütmekten köşe bucak kaçıyorlar. Sosyalizmi maket uçak yapımı gibi bir kişisel hobi sanıyorlar. Mücadele için hiçbir yükü taşımak istemiyorlar. Böyle insanların her yeri kapladığı ülkeden AKP fışkırmasın da ne yapsın? Ne diyorum? Daha beter olun, demiyorum. Daha beter olma da gör beni, gör beni, gör beni… Selda Bağcan Ablamız şarkısında öyle söylüyor.
Başbakan Erdoğan 24 Mayıs Cuma günü Ankara’da AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında statükocu zihniyeti eleştirdi. Başbakan, “Değişim ve ilerleme tepeden değil halkın istediği gibi olmalı” derken; meydanlara çıkmaları, seslerini duyurmaları yasaklanan, biber gazına boğulan işçiler, gençler, kadınlar nasıl bir zihniyetin ürünü diye düşündürüyor. İSTANBUL Can çoksöyler
Başbakan Erdoğan 24 Mayıs Cuma günü Ankara’da AKP Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yine esti gürledi. Başbakan tek partili dönemde yaşanan antidemokratik uygulamaları eleştirirken akıllara susturulmak istenen öğrenciler alanlara alınmayan işçiler ve yine önleri kolluk kuvvetlerince kesilen kadınlar geldi. 27 Mayıs unutulmamalıdır 27 Mayıs’la ilgili konuşan Erdoğan, “Menderes ve arkadaşlarının idamıyla halka idarecilere ‘çizgiyi aşmayın çizgiyi aşanın hali böyle olur’ mesajı verilmişti. Demokrasi mücadelesi hizaya getirme çabalarına rağmen, hamdolsun bugünlere ulaştı. 27 Mayıs müdahalesi tarihte kalmış bir hadise değil. Bugünü yarını doğrudan etkileyen bir hadisedir. 27 Mayıs unutulursa, etraflıca analiz edilmezse bugünü anlamak asla mümkün değildir” dedi.
doğan şunları kaydetti: “Güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimiz son derece koordineli biçimde görevlerini yürütüyorlar. Reyhanlı’da saldırı maalesef önlenememiştir ancak onlarca eyleme gerçekleştirilmeden engel olunmuştur. Vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Muhalefetin mezhep temelli kışkırtmalarına asla prim vermeyin. Reyhanlılı kardeşlerim kucaklarını açmalı, bu provokatif eylemlere asla prim vermemelidir. Yarın inşallah Reyhanlı’ya gideceğim başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi yüz yüze ileteceğim.”
Erdoğan, diğer yandan bunun kendileri için bir şans olduğunu söyledi: “Biz böyle bir aceminin CHP’nin başında olmasını büyük bir şans olarak gördük. Bu zat orada olduğu sürece AK parti her seçimden zaferle çıkar. Ama iş öyle bir hale geldi ki bu zat sadece CHP’ye değil Türkiye’ye de zarar vermeye başladı. Avrupa Parlamentosu’nda ne hallere düştüğünü gördük. CHP’nin genel başkanı da olsa Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu hallere düşürülmüş Halkın yerine karar vermek olması üzüntü Başbakan: “Türkiye her alanda ağır vericidir.” zulümler yaşadı. İdareye nasıl bir zihniyetin hakim olduğunu tarihi okuyarak biliyoruz. Ülkeyi idare edenler milletin gayri mümeyyiz olduğunu milletin iyi ile kötüyü ayıracak kabiliyette olmadığını düşünüyor, kendileri karar veriyordu.” demesi ise AKP’nin istifasını isteyen Reyhanlı Halkına yapılan polis saldırısını ve atılan gaz bombalarını akıllara getirdi.
Reyhanlı’daki saldırı önlenememiştir Reyhanlı’da 40 kişinin hayatını kay- Böyle bir acemi bizim için şanstır bettiği olay ile ilgili de konuşan Er- Kılıçdaroğlu’nu acemilikle eleştiren
İnce: Bence biz kötüyüz CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce’den itiraf: “AKP iyi olduğu için burada değil, bence biz kötü olduğumuz için onlar burada.” ABD’nin başkenti Washington’da Amerikan Atatürk Derneği’nde konuşma yapan İnce, “Samimi değiller. Bu konuda insanların dini duygularını sömürerek oy devşirmek istiyorlar, yaşam şeklini dayatmak istiyorlar” diye konuştu. Kaygılarımız var Barış süreci ile ilgili olarak da konuşan İnce: “Biz barış isteyen bir partiyiz ama kaygılarımız var, kuşkularımız var süreçle ilgili çünkü parlamentonun bilgisi dışında yapılıyor her şey. Başbakan, Abdullah Öcalan ve birkaç yandaşı bunları biliyor. Bu pazarlıklarda Erdoğan’a başkanlık, Öcalan’a özgürlük olduğunu biliyoruz” dedi. YARIN GÜNCEL
* Benim annem cumartesi, Demlikte bir çay tanesi, dedi Bandista. “Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” şiarıyla yapılan konserde, Berfo Ana’ya yalnızlığını unutturmaya çalıştık. Demlikte yalnız bir çay tanesi değilsin, yanında biz de varız demek istedik. Asla yalnız yürümeyeceksin, demek istedik. Berfo Ana’lar çoğaldı. Cemil Kırbayır’lar çoğaldı.
ABD barışı şaşkınlıkla karşıladı
hakanozturk1871@gmail.com
Vekiller ücretli iş yapamayacak
Anayasa Uzlaşma Komisyonu AKP Milletvekili Hakan Şükür’ün televizyonda yorumculuk yapmasına son verecek olan değişikliğe imza attı. Eğer taslak yasalaşırsa milletvekilleri dolaylı ya da doğrudan üçüncü kişiler için ücretli iş yapamayacak. Muhalefetin bu konudaki ısrarını geri çekmesiyle beraber AKP de sadeleşen metine onay verdi. YARIN GÜNCEL
Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalay
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay üniversitelere ve stadyumlara polisin girecek olması üzerine yaptığı açıklamalarla bu haftaki Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. Beşir Atalay, “Üniversitelerimizde özel güvenlik yerine polislerimizin görev yapması gibi stadyumlarımız için de aynı şekilde bir düşüncemiz var” şeklinde konuştu. Atalay, konunun değerlendirmelerinin yapıldığını, önümüzdeki zaman için gereken adımların atılabileceğini ifade ederek, bu konuda yasal düzenlemeye gerek olmadığını, idari tasarruflarla düzenlemelerin yapılabileceğini de kaydetti. Bunun üzerine ise Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Eskişehir Emniyeti ile bir protokol imzaladı. Beşir Atalay’a yaptığı bu açıklamadan dolayı “Oğlum Bak Git” diyoruz.
Geçtiğimiz hafta ABD’de Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre üyeleri ile görüşen Ahmet Türk, “ABD’nin Sesi” radyosunun Kürtçe bölümüne görüşmeleri değerlendirdi. Başlatılan çözüm sürecinin çok önemli olduğunu anlatan Türk, “Hem Ortadoğu, hem Kürt ve Türk halkları için onurlu bir yaşam ve özgür ve demokratik bir birliktelik için çok
önemlidir. Sürecin amacı da halkların kardeşliği için yeni bir siyasetin artık gündeme gelmesi ve yaşama geçirilmesidir” dedi. Yaptıkları görüşmelerde Amerikalı yetkililerin bu süreçten hoşnut ve mutlu olduklarını belirten Türk, “Amerikalılar da sürecin çok acele ve hızlı gündeme gelmesinden ve adımlar atılmasına şaşırdıklarını söylediler” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Kılıçdaroğlu ile görüşmem Akil İnsanlar Akdeniz Heyeti’nde bulunan oyuncu Kadir İnanır yaptığı açıklamada Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeyeceğini söyledi. CHP’nin barış sürecine dair tavrını eleştiren İnanır, “Süreci yanlış yorumluyorlar. Böyle bir ülke meselesinde böyle bir bakış açısı olabilir mi? CHP bu kadar ulusalcı bir tavır nasıl gösteriyor? Hani sosyal demokratlardı? MHP ile bir olmuş, aynı siyaseti güdüyorlar” dedi. İnanır, “Süreçle ilgili Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüştünüz mü?” sorusuna ise “Rahatsızlığım esnasında görüştüm ama şu an görüşmem” diyerek sürecin desteklenmesinden yana tavır aldı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
28 Mayıs 2013
Sibel Uzun Ş UYANIS
Çözüme ve topluma yaklaştıran elbirliği Sorunun çözülmesi için başta Kürtler olmak üzere tüm demokrasi güçleri bu hafta sonu Ankara’da yapılan Barış Konferansı’nda çok önemli değerlendirmeler yaptı ve sorunun çözümü için adımlarını attı. Bu aşamada bile, bir kerte daha çözüm sürecinin toplumsallaştığını ifade edebiliriz. Akil insanların bir kısmı ile bir arada çalışmayı önümüze koyduğumuzu söyleyebiliriz. Bu konferansın temsiliyetini Meclis görüşmeleri önüne koydu. Hepimizin pek çok eserini doyamadan okuduğu Murathan Mungan’dan, Orhan Pamuk’tan başlayarak, Kürt siyasetinin en önemli temsilcileri, Türkiye’nin örgütlü sosyalist güçleri, meslek örgütleri, gazetecileri, Alevileri ve farklı kimliklerin temsilcileri yer alıyor konferansta. Ortak bildirgelerde görüşme sürecinin tüm sorumluluğunu Kürt siyasetine bırakmamalıyız konusunda, başlayan müzakerenin kalıcılığı konusunda birleştik. Bundan önceki çözüm süreçlerini hatırlayalım. Her seferinde barış için uzanmış ama çözümsüz bırakılmış eller. Ölümlere hızla geri dönülen zamanlar olduğunu bile bile hükümetler, topluma nefret ekerek çözümsüzlüğü Türkiye’nin kucağına yeniden koydular. Bu aşamaya gelmiş olan bir çözüm süreci durdurulursa geriye götürülmesi çok zor. İlerletmek için Kürtler’in yanında olmalıyız. Fakat PKK’nin çekilme sürecini eğer AKP hükümeti eşitsizliği artıracak bir unsur olarak kullanırsa çok büyük hata işlemiş olacak. Böyle bir hamle yaparsa sonucunda geri dönüşün gündeme kararlılıkla alınacağını da kestiriyordur. Bu işin esaslı bölümüdür diye düşünmek gerekir. Tüm topluma seslenerek hükümeti adımlar atmaya zorlamak, büyük acımasızlıklarla örülü karanlık zamanları yüzleşme çatısı altında yargılanır, sorgulanır ve cezası kesilebilir bir hale taşımak konferansla daha mümkün hale geldi. * Devletin dünyada en güçlü sömürüyü yapan ülkelerden biri olma emelleri olmaz olur mu? Hiç su katılmamış sağcılığına laf olur mu? AKP’nin bu korku salan gidişatına dört bir yandan dur demenin yollarından biri de, bu sürece elden gelen her katkıyı ve etkiyi sunmaktadır geçebilir. Dünyanın sömürü düzenini durdurma konusu sosyalistlerin görevidir. Yegane çözüme karar veren ve fikrin devamcıları onlardır. Dünyayı bu konuda sürükleyecek olanlardır. Emperyalizmle büyük mücadele görevi başta sosyalistleri olmak üzere hepimizi bekliyor. Kürtlere tüm dünya sorununu da çöz diyemeyiz. Yoldaşca bir ortaklığı kurarak çözmenin yolunu açmalıyız. Konferansta Murathan Mungan şöyle diyor ve herkesin alkışını alıyor: “Kürt kimliği, dili, mücadelesi gözetilirken sınıf gerçeği asla unutulmamalıdır.” Elbette işçileri ölümlerden kurtarmak için Kürtler’le omuz omuza mücadeleye de geleceğiz. Ama Kürtler hayatta kalmalı. Ölümlerden kurtulup siyaset hakkına kavuşmalı. Bu her tür mücadelenin fersah fersah önünü açacaktır. Neden bu uzun girizgah? Konferanstaki ayrım noktalarını çözme yaklaşımını güçlendirmek için. * Kürtler eliyle bugünlere taşınan, sınırları aşan ülkelere yayılan bir mevcudiyet söz konusu. Peki pek çok demokrasi mücadelesi veren güç “Olduğum yerden ben ne yapmalıyım?” diye düşünseydi çok daha fazla yol almış olmaz mıydık? Mesela 12 Eylül ile hesaplaşmak için daha fazla mücadele örtünmeyi? Kaybettiğimiz evlatlarımızın mücadelesini analarla bir edip hesabını sorsaydık, toplum buna alkış tutmaz mıydı? Devletin darbelerinin, faşizminin anaları ağlattığını anlatsaydık ilerlemez miydik? Mesela kayıplar mücadelesinde somut adımlar ve siyaset üretseydik. Mesela seçimlerde Kürtlerin yanında olarak barajları yıksaydık. Buralarda rolünü oynamayıp önümüze getirilen bu süreçte de görev çıkarmayanlar çok büyük hata etmiş olacak. Fırat’ın batısı bu siyaset anlayışı ile donatılsa çok yol kat etmiş olacaktık. Demokrasi adımları çok geniş adımlarla atılmış olacaktı. twitter: @sibeluzun_yarin
Berfo Ana için konserde buluştular
Şarkılarını Berfo Ana için söylediler
“Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” 22 Mayıs Çarşamba günü Suavi, İsmail Hakkı Demircioğlu, Yavuz Bingöl, Bandista ve Niyazi Koyuncu’nun katılımı ile Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde konser yapıldı. Konsere yaklaşık 500 kişi katıldı.
Yapacak olduğumuz kültür merkezi aynı zamanda 12 Eylül faşizmine bir tokat niteliği taşımakta.
Türkiye’deki kayıpların, faili meçhul cinayetlerin, karanlıkta kalmış bir çok olayın sürekli hatırlatılması ve unutulmaması lazım.
İstanbul ibrahim keskin
Berfo Ana şu an aramızda olmasa da onun mücadelesi sürüyor. Berfo Ana’nın vasiyetini gerçekleştirmeye çalışanlar, onun ocağı tütsün diye bir konser düzenledi. Konsere birçok kurum temsilcisi, gazeteci ve milletvekili katıldı. Bunun dışında Sevim Belli, Yaşatak Aslan, Kadir Tamkan ve Veysel Aktaş’ta düşüncelerini bildiren notlar gönderdiler. Ayrıca Göle’den Emekçi Hareket Partisi üyesi Adem Azizoğlu da katıldı. Konserin açılışında ilk sözü Berfo Ana’nın en büyük oğlu Mikail Kırbayır aldı. “İnsan yaşamı içinde en zor mücadele başkalarının kirlettiğini temizlemek, başkalarının kararttığını aydınlatmaktır. Bu olumsuzluklara rağmen demokrasi mücadele veren herkese teşekkür ediyor ve hoşgeldiniz diyorum” diyen Mikail Kırbayır’dan sonra sözü köşe yazarımız Akın Birdal aldı. Birdal, “Değerli dostlarım bugün sanki Nazım’ın ‘Demir dövmeye çağırıyorum’ çağrısına uymuş gibisiniz” ifadelerini kullandı. Faili meçhullere karşı İHD İstanbul Şube Başkan’ı Ümit Efe, “Ülkemizde 17 bin 500 faili
Konser konuşmalarla başladı Konser başlarken, Mikail Kırbayır, Akın Birdal, Ümit Efe, Sibel Uzun ve Orhan Alkaya birer konuşma yaparak konukları selamladılar.
Akın Birdal
Bu ülkede bunca olumsuzluk varken olumlu işler yapılmasını tebrik ediyorum.
Mikail Kırbayır
Ümit Efe Berfo Ana’nın ve Cemil Kırbayır’ın izindeyiz. İnadına birlikte olalım
Sibel Uzun
Orhan Alkaya
meçhul cinayeti inceledik. Berfo hep birlikte tüttüreceğiz” diyerek Ana da faili meçhul ve kayıplar mücadele çağrısı yaptı. Konserin mücadelesinin öncü isimlerinden sunucusu Orhan Alkaya; “Berfo biriydi” dedi. Son sözü ise Emekçi Ana çocuklarının bir gün ölecekHareket Partisi Genel Başkanı Si- lerini bile düşünebilmiştir. Ancak bel Uzun aldı. Uzun “Berfo Ana’nın asla ölen bir çocuğunun mezarının mezarının yanına bir mezar daha olamıyacağını, kemiklerinin olmakazdık. Ona verdiğimiz sözü tu- yacğını düşünememişti” sözleriyle tacağız. Berfo Ana’nın ocağını konuşmalar sona erdi.
Kültürevinin yapımı için dayanışma için buradayız. Umarız o kültürevinden nice Cemil’ler yetişir.
Konserde buluşanlar Yarın’a konuştular
Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği BAşkAnı Gün Çağ Aydın
Gurur duyuyoruz
Bu onurlu görevi bu kadar çok sayıda insanla paylaşmaktan gurur duyuyoruz.
Samsun’dan EHP üyesi Kadir Tamkan CHP eski Milletvekili Çetin Soysal
Saygı duyuyorum Hayatının 33 yılını oğlunu bulmak için harcayan Berfo Ana’ya saygı duyuyorum.
BDP İst Milletvekili Sebahat Tuncel
Yüzleşmeyle olur Yeni bir sürece başlayacaksak ancak bu yüzleşmelerle mümkün olacaktır.
Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız Hasan Ocak’ın kardeşi Hüseyin Ocak
Kamuoyu duymalı Umarım bu konserde kamuoyuna duyurulma konusunda da yardımcı olur.
Teşekkür ederim Emeği geçen, bu organizasyonda görev alan herkese teşekkür ederim.
Göle Der. Bşk. Bülent Sarıtaç
Mutlu etti
Türkiye’ye mal olmuş isimlerin sahiplenilmesi bizi mutlu etti.
Öncülük edecek Kültürevi orada yeni yeni Cemil Kırbayır’ların yetiştirilmesine öncülük edecektir.
Prof. Dr. Büşra Ersanlı ÖDP Gnl bşk. Yrd Sema Solaklı
Çok önemli Kültürevinin hayata geçmesi çok önemli. Emeği geçen herkese teşekkürler.
TTB Merkez Danışma Kurulu üyesi Hüseyin Demirdizen
Anılar yaşayacak 12 Eylül’ün kaybettiği binlerce insanın anısının yaşaması anlamına gelecek.
SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan
TKP Merkez Kurul Dönem Sözcüsü Erkan Baş
Sahip çıkıyoruz
Cemil yaşayacak
Cemil Kırbayır’ın ideallerine, kavgasına, evine, anasına sahip çıkıyoruz.
Hem Cemil Kırbayır’ı hem Berfo Ana’yı yaşatacak bir süreci başlatmış olacağız.
Gençler önemli
Özellikle gençlerin organize etmesi benim içim çok önemli ve değerli.
GUNCEL
06
28 Mayıs 2013
20 milyon kadın işsiz Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Demek ki Oluyormuş
Belinay, Baran, Atalay ve daha birçok çocuk. Annelerini kadın cinayeti ile, babalarını bir kötülük kuyusunda kaybetmiş birçok minik kardeşimiz var. Çoğu kez ölüme kadar uzanan şiddet basamaklarının çoğuna tanıklık etmiş olan gözleri, kulakları ve sıkışan küçük yürekleri çarpıyor. Yaşıyorlar onlar. Yaşamları baştan sona değişmiş olarak yaşıyorlar; hem annesiz hem babasız yaşıyorlar. Yaz geliyor yürekleri sıkışıyor; dışarı her çıktıklarında bakıyorlar ki her çocuğun yanında annesi var, hemen eve dönmek istiyorlar. Belki annem eve gelmiştir diye düşünüyor çocuk kalpleri. Okula gidiyor yürekleri sıkışıyor; ders kitapları anne, baba, çocuk resimleri gösteriyor. Kitabın o sayfasına öylece bakıp kalıyorlar. O sayfa hep açık kalıyor. Belinay diyor ki; “kötüler hep bir yana gitsin, iyiler hep bir yana”. İşte Fatma Şahin, çok sayıda çocuk “kötülüğü ve iyiliği” böyle öğreniyor hala Türkiye’de. Öldürülen kadın kardeşlerimizin geride annesiz kalan çocuklarından bahsediyorum çünkü; görüyoruz ki çocukla, anneyle, bebekle ilgili iyi şeyler de olabiliyor. Peki, kadın cinayetleri için neden aynı dikkat ve sorumluluk gösterilmiyor? Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin , “Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi” adlı programda, anne ve bebek ölüm hızı oranlarını en hızlı düşüren 10 ülke arasına girdiğimizi müjdeledi. Bu gerçekten de müjdeli bir haber, Türkiye’nin durumu bir 10 yıl önce başlıca sağlık göstergelerinden olan anne ve bebek ölümlerinde içler açısıydı. Şimdi düzelme olması ne kadar iyi bir durum. Bunun nasıl gerçekleştiğini tek tek sayıyor Bakan; “Şartlı nakit transferlerinde özellikle annenin ve bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi, anne karnında bebeğin ihtiyacı olan bütün tedavilerin bütün minerallerin, vitaminlerin ücretsiz olarak anneye verilmesi, hastanede doğum yapmaya teşvik etmek, hastanede doğum yapan anneye mali destek vermek, 15 gün onu hastanede misafir etmek gibi birçok projeyi hayata geçirerek” diyor. “Her doğan bebek sigortalı doğuyor. Annesinin babasının sosyal güvencesi ne olursa olsun, 18 yaşına kadar bütün sağlık imkânlarından ücretsiz olarak faydalanabiliyor” diyor. Diyor da diyor. Bu söylediklerinin tümünün harfiyen doğru olup olmadığı tartışması bir yana, burada görüyoruz ki bir meseleye konsantre olup, yapılması gerekenler tek tek yerine getirildiğinde durum değişebiliyormuş. Görüyoruz ki çok yönlü bir çaba gösterilmiş, kararlı davranılmış. Bakanlığa kadın cinayetleriyle ilgili görevleri hatırlatıldığında, her seferinde Fatma Şahin; kadına yönelik şiddetin çok yönlü bir sorun olduğu açıklaması yapıyor. İşte görüyoruz ki, anne ve bebek ölümleri de meselesi de tek boyutlu değildi. Demek ki neymiş? Çok yönlü sorunlar da alınması gereken temel önlemlerin uygulamasıyla çok değişebilirmiş. O zaman aynı sorumluluk, bu sağlığı korunan bebeklerin gelecekte annesiz kalmamaları için de gösterilmelidir. Ve şöyle konuşmalıdır bakan; “Kadın kardeşlerimize gerçek bir korunma sağlanması için 6284 sayılı Kanu’nu harfiyen uyguladık.” “Kadınları koruma görevini yerine getirmeleri için kamu görevlilerine eğitim verdik, uyardık, ihmal edenlere caydırıcı cezalar verdik.” “Öldürülen kadın kardeşlerimiz ve acılı aileleri için adaletin sağlanmasında görevimizi yaptık, ceza indirimlerine karşı durduk, gerekli hukuki düzenlemeler için çalıştık” ve en nihayetinde “kadına yönelik şiddeti düşüren ilk on ülke arasına girdik” diyebilmeyi neden istemiyorsunuz? Kadın cinayetlerinin insanlık suçu olduğunu kabul edin. Basına haber yapmayın demek yerine, her seferinde sadece bu cümleyi söyleyin. Sadece bunu yapsanız bile durum değişecektir, bunu bilin.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile kadın istihdamına dair çözüm önerileri suna dursun, kadın istihdam oranları düşmeye devam ediyor. Türkiye OECD ülkeleri arasında %27 ile son sırada. Sondan bir önceki Meksika’da bile kadın istihdamı %42. 26.2 milyon çalışabilir kadın nüfusunun sadece 6,2 milyonu çalışıyor. istanbul Elif karan
Türkiye’de kadınlar yaşam hakkı mücadelelerini sadece karakollarda, adliye koridorlarında değil, aynı zamanda iş yaşamında da veriyor. Dünyada kadın istihdam oranı yüzde 49,1 iken, bu oran ülkemizde yüzde 22,2’lerde kalıyor. Türkiye’de 26,2 milyon yetişkin kadından 6,2 milyonu çalışıyor. Evlilik sonrası istihdam düştü Evlilik sonrası istihdam edilme oranı ise %85’ten %73’lere geriledi. Hükümetin kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet karşısında, erkeğin tarafında yer alır şekilde hareket edip, aile kurumunu güçlendirmeye dönük politikalarının bir sonucu bu. Hatta pek çok kadın bu erkek egemen politikalara uymadığı için kadın cinayetleri gerçekleşiyor. Kadın çalışmak istiyor veya çalışıp kendi geçimini sağlayabilir halde olduğu için şiddete razı gelmiyor, sonuç ise ölüm. Hükümette kadınlara çalışma diyemiyor Hükümette son dönemde hem sermayenin basıncı hem de bilinçlenen ve çalışmak isteyen kadınların basıncıyla kadın istihdamını arttıracak iki önemli çalışmaya imza attı. Bunların ilki çocukların ve yaşlıların bakım emeği ile ilgili düzenlemeler. Ancak bu konuda da hükümetin erkek ege-
İTÜ işletme Doç.Dr. İpek İlkkaracan
men politikalarına çarpmadan geçe- dayanışabilecekleri toplumsal alanmiyoruz. Hükümet doğumları teşvik lardan uzaklaştırıyor. etmek amacıyla kreşler ve doğum izinlerinin arttırılmasının peşinde. Ek işe destek çok Son dönemde sadece kadınlara yöSermayeye göre esnek nelik pek çok meslek edindirme kurHükümetin kadın istihdamını art- su ve devlet destekli mikro krediler tırmadaki ikinci önemli çalışması ise de revaçta. Başta kadınların topesnek çalışma paketleri. Güvence- lumsal statülerini ve çalışmalarını siz, part time, evden, parça başı gibi destekler gibi gözükse de bu düzenözellikleri barındıran esnek çalışma lemelerde de “Eve anaparayı erkek koşullarının kadın istihdamını arttır- getirir, kadın destek olur” mantığınmaktan çok sermayenin işine yaraya- dan sapılmıyor. Kadınlara kurtuluş cağı ortada. hikâyesi gibi sunulan bu koşulların Üstelik esnek çalışma paketi ço- amacı özellikle krizle birlikte artan ğu zaman evden çalışmayı da teşvik yoksullukla, erkek egemenliğinden ederek kadınları yine bir araya gelip taviz vermeden savaşmak.
İzmir’de kadına cinayetleri ve kadına yönelik şiddet hız kesmeden devam ediyor. Eşi tarafından kaynar suyla yakılan ve yakıldıktan sonra da boğulmaya çalışılan Şeyda Gökçe hastanede yaşam mücadelesi veriyor. Yüzü ve boynunda ciddi yanıklar bulunuyor. Şeyda Gökçe’nin daha önce de defalarca kocası Mustafa Gökçe’nin şiddetine maruz kaldığı öğrenildi. Mustafa Gökçe hakkındaki şikâyeti nedeniyle tutuklama kararının çıktığı, ancak cezanın 5 yıl ertelendiği kaydedildi. Şeyda Gökçe’nin yakınları, yakılmadan üç gün önce maruz kaldığı şiddet nedeniyle boşanma kararı aldığını belirtti. YARIN GÜNCEL
Esnek çalışma üzerinden çözülemez sorun. Çünkü ücret uçurumu, sektörel ayrıştırma gibi bir grup yeni cinsiyet eşitsizlikleri ortaya çıkar. Bu kadınların konumunu iyileştirmez. Tam aksine bir yandan iş gücü piyasasına entegre ederken, bir yandan onların düşük ücretli işlerde, küçük kalite işlerde istihdam edilmelerini destekleyen eşitsizlik üzerine bir strateji olur.
Platform kadınlar için il il adalet isteyecek Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu hafta 28 Mayıs Salı’dan itibaren il il, adliye önlerine giderek öldürülen kadın kardeşleri için adalet arayacak. Dilber için Konya’dalar 28 Mayıs Salı günü öldürülen Dilber Keskin’in altıncı duruşması için Konya’da olarak Keskin ailesini yalnız bırakmayacaklar. Dilber Keskin 20 Mayıs 2012 tarihinde koruma altındayken eski kocası tarafından öldürülmüştü.
Emine için Sakarya’dalar 12 Kasım’da kocası tarafından öldürülen, 17 yaşındaki Emine Yayla’nın, Süleyman Yayla tarafından henüz 15 yaşında kaçırılması ile ilgili dava 30 Mayısta Sakarya’da gerçekleşecek. Dilek Sökmen için karar 5 Aralık 2012’de boşanmak istediği eşi tarafından öldürülen Dilek Sökmen’in 31 Mayısta İstanbul’da gerçekleşecek duruşmasında karar çıkması bekleniyor.
Mehtap Bülbül için Gebze’deler Boşanmak istediği için koruma altındayken öldürülen Mehtap Bülbül için Platform 31 Mayıs günü Gebze Adliye’sinde olacak. Berna Özdemir için Hatay’dalar Evlenme teklifini kabul etmediği için öldürülen Berna Özdemir için Platform, Kadın Emeği Derneği’ne destek vermek üzere 31 Mayısta Hatay’da olacak. YARIN GÜNCEL
Ferdane Çöl davası için İzmir’deydiler
gulsumkav@gmail.com
İzmir’de şiddet bitmiyor
Esnek çalışma eşitsizlik demek
Gönül Dilekçi için adalet arayışı başladı 14 Ocak 2013’de boşanmak istediği için öldürülen Gönül Dilekçi’nin davası için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 24 Mayıs Cuma günü Ankara Sincan Adliyesi önündeydi. Gönül Dilekçi’nin katili Metin Cihangir bir gece önce evin çatısına saklanıp, herkesin evden çıktığı saatte çatıdan eve girerek Gönül Dilekçi’yi öldürmüştü. Katil Metin Cihangir, avukat talebinde bulunduğu için Gönül Dilekçi’nin davası 11 Temmuz tarihine ertelendi. YARIN GÜNCEL
İzmir’de 13 Ekim 2011 tarihinde, koruma altında olduğu halde kocası Sedat Çöl tarafından öldürülen Ferdane Çöl davasının 5. duruşması 22 Mayısta görüldü. Davaya, müdahil olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Ferdane Çöl’ün ailesi, Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer, İstanbul’dan gelen Gülay Yaşar’ın babası Duran Yaşar, Manisa’dan gelen Fethiye Gökçen’in ağabeyi Aziz Tarhan ve Ayşe Selen Ayla’nın ailesi Hatice ve Sertel Ayla katıldı. Duruşma 15 Ağustos 2013 tarihine bırakıldı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
28 Mayıs 2013
İtiraf etmeden intihar etti
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Polis değil, özerklik istiyoruz
Her şeyinle bir ilktin Eskişehir. Üniversite ve polis iş birliğinde de bir ilk olmayı başardın. Tabi bu şehrin sorunu değil. Eskişehirliler’in sorunu hiç değil. Üniversitelere 10 bin polisin istihdam edileceği açıklamasından hemen sonra acaba ne olacak? Nasıl olacak? Sorularına cevap ararken Anadolu Üniversitesi hiç gecikmeden hamlesini yaptı. Anadolu Üniversitesi ve emniyet aralarında bir protokol imzaladı. Bundan sonraki süreçte uygulamanın nasıl olacağını da hep birlikte göreceğiz. Üniversitelere polisin girmesine neden kafayı taktığımızı sormak istiyorsunuz belki de. Hatta evlatlarımız artık daha güvenli olacak diye düşünüyor da olabilirsiniz. Polis amcaları, gençleri kötülüklerden korur diye düşüneceksiniz belki de. Elbette ki bunları düşünebilirsiniz. Ancak sonuçlarını hep birlikte yaşayacağız. Mesela çocuğunuzun bir gün ajan olduğunu öğrendiğinizde ne hissedersiniz? Okulu rahatlıkla bitirmesinin birinci nedeninin diğer arkadaşlarını “satmak” olduğunu öğrendiğinizde yine de evladınızla gurur duyar mısınız? Polis ve “vatandaş” işbirliğinin bir örneğini üniversitede de yaşanacağını düşünürsek, bu işin sonunda her sınıftan en az bir polis çıkacağını kesinlikle ihmal etmeyin. Mesela AKP bu uygulamayla tam olarak ne yapıyor izah edeyim. 12 Eylül ile birlikte uygulamaya giren anayasa bile bu durumun ilerisinde kalıyor. YÖK gibi anti demokratik bir kurumu kapatma basiretini bile gösterememişken, sözüm ona darbe karşıtı hükümet üniversitelere karakol kurma kararlılığı içerisinde. Öğrenci hareketi eli coplu ÖGB’lerle uğraşırken karşılarına polis dikilecek. Her eylemde rektörden izin alıp kampüs içinde öğrenciye saldıran polis böylelikle prosedürlerden kurtulmuş olacak. Ne mi yapacak? Doğrudan olaya dahil olacak. Rektörler bile kontrol sağlamakta güçlük çekecekler. Polis kampüslerde kafasına göre at koşturacak ve öğrencileri taciz edecek. Daha önceki süreçlerde sivil polislerle hazırladıkları provakatif ortamları şimdi daha rahat hazırlayabilecekler. Ancak beni en çok düşündüren şey şu, üniversiteye polisin girecek olması, karakol kurulacak olması anlamını taşır. Bu hamle sınır boylarında sık aralıklarla karakol yapılmasına benzer. AKP hükümetinin asıl amacı üniversitelerde kendisine karşı güç kazanacak olan muhalefeti daha ufakken ezmek. Öğrenci hareketi toplumsal hareketin en önemli parçalarından bir tanesidir. Ve etrafında gelişmekte olan sürece seyirci kalmaz. Taraf olur ve söz söyler. Yoksulların mücadelesinin bir parçası ve memleketin demokratikleşmesinin önemli dinamiklerinden biridir. Savaş tamtamlarının karşısında güçlü bir savaş karşıtı muhalefettir. Çünkü bilir ki emperyalistlerin savaşlarında genç oldukları için cepheye ilk sürülecek olan onlardır. Şimdi soruyorum size, 12 Eylül’den hemen sonra üniversiteye siyaseti yasaklayan darbecilerin mantığından ne farkı var AKP hükümetinin? Kampüste TOMA gezdirmekle demokrasi getirilebilir mi? Özgür düşünce böyle bir kampüste filizlenir mi? Hatta rektör böyle bir üniversitede rektör olabilir mi? Kampüsteki polis amiri rektörden daha kıdemli olmaz mı? Kampüsler, AKP’nin karakol kurduğu birer mevziye dönüşemeyecektir elbette. Tekrar söylüyorum. Öğrenci hareketini hafife almayın. 12 Eylül darbesinin ardından sokağa ilk çıkabilme iradesinin önemli bir parçası öğrenciler değil miydi? İşte o öğrenci hareketi kampüslerinin birer karakol haline dönüştürülmesine asla izin vermeyecektir. Sarp kayalıklarda bile açmayı bilen çiçeklerdir onlar. O çiçeğin özelliği mutlaka bir aralık bulup aydınlığa yönelmesidir. Üniversite gençliği aydınlığa açılan bu yolda demokrasi mücadelesinin militanlarıdır. Onlar, Siyasal’da okuyan Mahir’in, Hukuk’ta okuyan Deniz’in yoldaşlarıdır. guncagaydin@hotmail.com
Suçları
İnsan kaçırma İşkence Gözaltında kaybetme Yargısız infaz Köy boşaltma Zimmete para geçirme
Eski OHAL Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu kalbine sıktığı tek kurşunla intihar etti. Yüzlerce faili meçhulden, yargısız infazlara, köy boşaltmalara kadar birçok derin devlet uygulamasının başındaki isimlerden Kozakçıoğlu ölümüne kadar devlet tarafından korundu. Bildiği, uygulayıcısı ve ortağı olduğu suçları itiraf etmeden ve yargılanmadan ölmüş oldu. eskişehir can çoksöyler
Edinilen bilgiye göre, Hayri Kozakçıoğlu, kendini rahatsız hissettiğini belirterek gece 01.00 sularında üst kattaki odasına çıktı. Eşi Sabire Kozakçıoğlu, 23 Mayıs sabahı eşini uyandırmak üzere yattığı odaya gitti ve odanın kilitli olduğunu gördü. Bunun üzerine Sabire Kozakçıoğlu, oğlu Ferhan Kozakçıoğlu’na haber verdi. Ferhan Kozakçıoğlu, yanına çilingir de alarak eve geldi. Çilingir yardımıyla odanın kapısı açıldığında, Hayri Kozakçıoğlu yerde, kanlar içinde yüz üstü yatarken bulundu ve öldüğü anlaşıldı. Özel eğitimli derin devlet Kozakçıoğlu için çekirdekten yetişme derin devlet mensubu demek
uygun olacaktır. 1959 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitiren Hayri Kozakçıoğlu çeşitli yerlerde kaymakamlık yaptıktan sonra özel bir göreve seçildi. Soğuk savaşın süratle devam ettiği 70’lerde “Güvenlik hizmetleri ile ilgili inceleme ve araştırma” yapmak üzere Amerika’ya gitti. Geldiği gibi de İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Adana Valiliği gibi görevler yaptı. Kendisi için OHAL’in karakutusu denen Kozakçıoğlu 1987-1991 yılları arası Diyarbakır’a atandığı gibi ilk OHAL valisi oldu. Özellikle 1989-1991 yılları arasında JİTEM’in bölgede örgütlendiği, insan kaçırma ve faili meçhul cinayetlerin, köy boşaltmaların başladığı biliniyor. Bu suçların bir çoğunun karar merciinde yer alan Kozakçıoğlu gerçekleri sır olarak kaldı.
Arkadaşları da kendisi gibi Hayri Kocakçıoğlu’nun arkadaşları da kendisi gibi kişiler. 1991’de İstanbul’da Valilik yaptığı dönemde İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’di. Emniyet Genel Müdürü ise Mehmet Ağar. Bu üçlü belki de demokrasi için mücadele edenlerin en büyük düşmanları ve katilleri arasındaydı. Bugüne kadar hep böyle anıldılar, yargılanmadılar, devlet tarafından hep korundular.
öndeyse, onlardan istihbarat alınmasında bir sorun yok” diyordu.
Tüm failler cenazede Cenaze törenine AKP MKYK üyesi ve İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu, MHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Celal Adan, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, eski bakanlardan Nahit Menteşe, Mehmet Ağar, Ünal Erkan cenazede eski takım arkadaşlarını yalnız Hizbullah’a sempatiyle baktı bırakmadı. Bunların yanı sıra eski 23 Mart 2007 tarihli Zaman gaze- İstanbul Valilerinden Nevzat Ayaz, tesine, devletin Hizbullah’a sem- Saffet Arıkan Bedük ile Celal Dopatiyle baktığını, JİTEM, MİT ve ğan, Nurettin Sözen, Sezen Cumhur Emniyet’in Hizbullah ile istihba- Önal, Selami Şahin, Yılmaz Ulusoy, rat paylaşımı yaptığını itiraf eden Erdoğan Demirören’in de aralarında Kozakçıoğlu, “Bu gayet doğal bir bulunduğu siyaset, iş ve sanat dündurum. Eğer Hizbullah PKK’nın yasından bazı isimler katıldı. yerlerini tespit konusunda bir adım
Cumartesi Anneleri: Eli kanlı bilirdik Kayıp Hüseyin Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya İnsanlarımızı kaybettiler Sonuçta kaybedilen bir insan. Olaya böyle bakmak gerekir. Kaybedilenler bizim için değerliydi. Fakat devletin yaklaşımı böyle olmadı. Bizi buraya yönlendirenler olduğu söyleniyor. Evet bizi buraya Tansu Çiller, Hayri Kozakçıoğlu, Mehmet Ağar gibi sayamayacağım bir çok isim yönlendirdi, insanlarımızı kaybetti ve bir daha vermediler. Cumartesi Anneleri Galatasaray Lisesi önünde 426. oturma eylemini yaparak, gözaltında kaybedilişinin 19. yılında Piro Ay’ın akıbetini sordu. Anneler, Hayri Kozakçıoğlu’nun hesap vermeden öldüğünü ve ölenin arkasından sorarlarsa, “Katliamcı, infazcı, eli kanlı bilirdik” dediler. 426. hafta da Uluslararası Kayıplar Haftası içerisinde değerlendirildi ve Piro Ay’ın dosyası açıklandı. 164 insan hakları örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’nun yöneticileri de oturma eylemine katıldı. YARIN GÜNCEL
Kayıp Hasan Ocak’ın abisi Ali Ocak
Hasta tutsak Mete Diş serbest Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mete Diş için mahkeme, Adli Tıp Kurumu’nun sağlık raporunu beklemeksizin, tıp fakültesinin raporunu yeterli görerek tahliye kararı verdi. Adli Tıp Kurumu’nun raporunun zamanında ulaşmaması nedeniyle son olarak İrfan Eskibağ, Sincan F Tipi Cezaevi’nde hayatını kaybetmişti. Mete Diş, 2 yıl önce Hayata Dönüş Operasyonu yıldönümünde yapılan bir protesto esnasında gözaltın alındı ve DHKP/C üyeliği iddiasıyla tutuklanarak Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevine konuldu. Diş, cezaevinde bulunduğu süre içerisinde, testis kanserine yakalandı. Kanser hızla bütün vücuduna yayılmaya başladı. Kartal Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesinde alınan rapor Diş’i yar-
Asıl sorumlu devlettir Hayri Kozakçıoğlu’nun işkencelerini, katliamlarını örtenlerde en az onun kadar sorumludur. Bu mücadeleye devam edeceğiz ve bunun hesabını soracağız. Hayri Kozakçıoğlu görevdeyken Hasan Ocak kaybedildi, katledildi. Hasan Ocak’ın faillerinden biridir. Onun bu politikalarından dolayı hesap sorulması gerektiğini düşünüyorum.
Dağlıca taburunda köpek katliamı
gılayan İstanbul 12 Ağır Ceza Mahkemesine sunularak tahliye talebi bulunuldu. Ancak mahkeme talebi reddetti. Tıp Fakültesi de ‘kanser’ dedi Diş’in avukatları, müvekkillerini Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Patoloji bölümüne sevkini sağladı. Tıp Fakültesi de Mete Diş için aynı teşhis de bulundu. Mahkeme, Mete Diş’in Adli Tıp Kurumu’na sevkini kararlaştırdı. Diş için Adli Tıp Kurumu’ndan rapor beklenmeye başlanırken, avukatların tekrar tahliye talebine bu kez mahkeme olumlu yanıt verdi. Mahkeme, Adli Tıp’tan raporun gelmesini beklemeden Diş’in tahliyesini kararlaştırdı. YARIN GÜNCEL
Hakkari’nin Yüksekova İlçesi Dağlıca Taburu’nda köpek katliamı yapıldığı iddiası üzerine Hayvan Hakları Federasyonu ve hayvan hakları savunucuları konuyu başta Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere ilgili birimlere ulaştırdı Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde bir kişi, Dağlıca Taburu’nda bir rütbelinin tabur içinde köpekleri silahla katlettiğini 5 gün önce e-posta ile hayvanseverlere ve hayvan hakları savunucularına ulaştırdı. Bunun üzerine harekete geçen Hayvan Hakları Federasyonu ve hayvan hakları savunucuları, durumu Genelkurmay Başkanlığı ile Orman ve Su İşleri Hakkari Milli Parklar Müdürü Necmettin Yılmaz’a bildirdi. Kendisine ulaşan bilgi doğrultusunda inceleme yapmak için Dağlıca Taburu’na giden Yılmaz, içeri alınmadı. Yılmaz, “İddia üzerine olay mahalline gittik. Ancak yönetmelik gereği içeri alınmamızın suç olduğu söylendi. İnceleme yapmadan geri döndük. Konuyla ilgili bakanlığımıza ve Hakkari Valiliği’ne bilgi verdik. Ancak ilk fırsatta inceleme yapacağız” dedi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
08
28 Mayıs 2013
Cem Kaptanoğlu
Reyhanlı’ya siyah-beyaz bakmak Reyhanlı katliamı, Türkiye’de 1980’lerden bu yana şiddetlenerek süren kimlik savaşlarının önemli bir kavşağıdır. Böylesi kanlı kavşakları savrulmadan geçebilmek, algılamamızı bozan öfke ve nefret bulutlarına rağmen dünyayı siyah ve beyaz olarak değil de, renk çeşitliliği ve ton farklılıklarıyla görmeye çalışarak mümkündür. Toplumu bu kanlı kavşağa sürenlerin temel amacı, iki uca savrulan kitlelerin, karşılıklı olarak birbirlerine tüm kötülükleri boca etmeleri, “ötekileri” şeytanlaştırıp düşman olarak görmeleridir. Bu nefret ve şiddet kokan toplumsal iklim, ölümcül kimlikler üzerinden yürütülen iktidar mücadelelerinin vazgeçilmez zeminidir. Böylesi bir nefret ikliminin etkisiyle bölünüp uçlara savrularak dünyayı siyah-beyaz gören kitlelerin yanılsamaları üzerinden, hatta bunları derinleştirerek politika yapmak, kısa erimde kazanç vaat etse bile, sosyalist siyaset anlayışına aykırıdır. Doğru politik tutum, bu dönemlerde topluma, siyah ve beyazın dışındaki renkleri, “öteki”nin “tamamen kötü”, “biz”in “tamamen haklı ve iyi” olmayabileceğini göstermeye çalışmaktır. Dünyayı siyah ve beyaz olarak görmek, göstermek, hayatın karmaşasını basitleştirerek bazı ucuz kolaylıklar sağlayabilir, ancak hayatın gerçekleri, onun karmaşasına, çeşitliliğine kör olan bu yanılsamayı er veya geç yıkacaktır. Örneğin, Kılıçdaroğlu ile AB Sosyalist Grup Başkanı Swoboda arasındaki tartışmanın da Kılıçdaroğlu’nun “renk körlüğü” nedeniyle çıktığı söylenebilir. Dünyayı, siyah-beyaz değil de gerçek renklerine yakın bir şekilde anlamak isteyen ve hele bu anlayış üzerinden şu veya bu yönde politika yapmak isteyenlerin dinleyici olduğu bir ortamda, Erdoğan’la Beşşar Esed’in aynı renk olduğunu söylerseniz, yanıtları, sizin, renk körü olmayan herkesin görebileceği farklılıklara kör olduğunuz, bu sorununuzu düzeltip gelmeniz gerektiği olacaktır. Suriye’de yaşanan iç savaşı, emperyalizmin desteğindeki Sünni-cihatçı katillerle, emperyalizmin işgaline karşı Esed’in liderliğinde direnen Baasçı Nusayrilerin savaşı olarak görmek, gerçeklerle uyuşmayan bir yanılgıdır. Sünni olmak ve Esed’e karşı savaşmak, kimseyi otomatik olarak cihatçı terörist veya emperyalizmin maşası yapmaz. Aynı şekilde Esed’in başında olduğu Baas diktatörlüğü, Esed, Nusayri olduğu için “Nusayri diktatörlüğü” olmayacağı gibi, programında sosyalist olduğunu söylediği veya laikliği savunduğu, ABD düşmanı olduğu için “iyi” ve “bizden” de olamaz. Baba Esed, Türkiye’de pek çok darbeci askerin yapamadığını yapan, yani darbeyle iktidarı ele geçiren hava kuvvetleri komutanlığı yapmış bir askerdir. Suriye halkının gerçek hoşnutsuzluğu, isyanı, Sünni, Nusayri veya Hıristiyan kimliklerle ilgili değildir, ülkenin tüm zenginliklerini ellerinde tutan Baasçı bürokratik oligarşinin 40 yıllık acımasız, kanlı diktatörlüğüne yöneliktir. Reyhanlı katliamı sonrası bazı sol kesimler ve/veya yazarlar da Kılıçdaroğlu ile aynı görme kusurunu yaşadılar, yaşıyorlar. Takip ettiğim bir gazeteden, Birgün’den üç alıntıyla bu siyah-beyaz dünya görüşünü örneklemeye çalışacağım: “2013 Mayısında artık açık olarak görülüyor ki, Suriye’de bir özgürlük mücadelesi yok. Tam tersine yeterli işgal yeteneğine ulaşamamış bir dış güç ile Suriye arasında ateş gücü yüksek bir savaş var. Suriye işgale karşı direniyor. Batılı devletler, kestaneleri ateşten almak için kiralık katillerden oluşan bir ‘özgürlük ordusu’ oluşturdular. …” (Birgün, Nazım Alpman, 16 Mayıs 2013) “… Sınır boyuna on binlerce kişilik konteyner kentler kurup adeta zorla, parayla sığınmacı yaratmaya giriştiler, sonra gelsin yeryüzünün en profesyonel canileri; çiğ çiğ insan kalbi yiyen “dindar ve kindar” mücahidler.” (Birgün, Kadir Cangızbay, 18 Mayıs 2013) Son alıntı da Atilla Aşut’un 20 mayıs tarihli yazısından: “AP Sosyalist(!) Grup Başkanı Swoboda, ‘Tayyip Erdoğan’la Beşşar Esad aynıdır’ diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’yla randevusunu iptal etmiş… Kemal Okuyan’ın nitelemesiyle ‘pabucumun sosyalisti’!” O kim acaba? cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Polis çocuğun bacağını kırdı Giresun’da 25 Mayıs 2013 tarihinde oynanan Türkiye Basketbol İkinci Ligi yarı final maçı ardından çıkan olayda polisin coplu müdahalesi sonucu 14 yaşındaki Onur Utku Torun adlı ortaokul öğrencisinin bacağı kırıldı. Torun’un bacağına ameliyat ile platin takıldı. Olayın ardından Torun şunları söyledi: “Bazıları Çevik Kuvvetler’e taş attı. Polisler de taşları alıp onlara karşılık verdi. Polisler birden koşmaya, çevredekiler de kaçmaya başladı. Bir şey yapmadığımız için kaçmadık. Ama polisler önce yanımdaki arkadaşıma vurdular. ‘Niye vuruyorsunuz? Biz bir şey yapmadık ki’ dedim. Kavşağın içine attım kendimi, yerdeyken de vurmaya devam ettiler. O sırada bacağımdan ses geldi. Polisler hızla yanımızdan uzaklaştı.” YARIN GÜNCEL
Kalıcı barış dediler
BDP’nin düzenlenmesine öncülük ettiği Barış ve Demokrasi Konferansı, 25-26 Mayıs tarihlerinde Ankara Sürmeli Otelde gerçekleşti. Çözüm sürecinin kalıcı hale getirilmesi ve barışın toplumsallaştırılması konularının tartışıldığı konferansın katılımcıları arasında toplumun farklı kesimlerini ifade eden örgütlerin temsilcileri de yer aldı.
ankara elif aydın
Konferans kapsamında Kürt sorunun demokratik çözüm sürecinde Barış ve Demokrasi Konfe- neler yapılabileceği, çözüm süreciransı 25- 26 Mayıs tarihleri nin kalıcılaştırılması ve barış süreciarasında Ankara’da gerçekleşti. Kon- nin toplumsallaştırılması tartışıldı. feransa milletvekilleri, siyasi parti iki günün sonunda ‘Ankara Barış ve genel başkanları, sendikalar ve de- Demokrasi Konferansı Sonuç Bildimokratik kitle örgütlerinden çok risi’ yayınlandı. geniş bir katılım gerçekleşti. BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş Bu sürecin ardından yok olmaktan ve Gülten Kışanak, EHP Genel korkuyorlar Başkanı Sibel Uzun, EHP Genel Konferansta konuşan EHP Genel Sekreteri Emre Öztürk, 23. Dönem Başkanı Sibel Uzun, çözüm için esas Milletvekili Akın Birdal, DİSK Ge- meselenin Kürt halkının demokratik nel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, ÖDP taleplerinin kabul edilmesi olduğuna Eş Başkanı Alper Taş, 78’liler Girişi- dikkat çekti. Sibel Uzun, “Bazı şeylemi Celalettin Can, Yazar Murathan rin varlığı bu günlere bağlıyken, baMungan, CHP Genel Başkan Yar- zılarının bu sürecin ardında yok oldımcısı Sezgin Tanrıkulu, sanatçılar maktan korkuyor. Bugün kan ve kin Suavi ve Ferhat Tunç’un yanı sıra ile faşizm ile beslenenler, ‘Vur de vudemokratik kitle örgütlerinin tem- ralım, öl de ölelim’ diyenler, tarihin silcileri ve çok sayıda gazeteci katıldı. çöplüğünde yerlerini alacaklar” dedi.
Barış için geçmişle yüzleşmek BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in açılış konuşmasını yaptığı konferansta, BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak diğer konuşmacılar ortak olarak AKP’nin amacı eğer gerçekten barış ise toplumun tüm kesimleriyle barışması gerektiğinin altını çizdi. Önce Güncel Öfkeyle Barışılmalı Yazar Murathan Mungan, günümüzde gazetelerin birinci sayfasından spor sayfalarına kadar 3. sayfaya döndüğünü vurgulayarak, “Tehlikeli bir süreç bu. Her gün bir kadın cinayete kurban gidiyor. Öfke topluma bu kadar sinmiş” diye konuştu. “Kürtlerle nasıl barışacağız?” diye soran Mungan, güncel öfkeyle barışmadan bunun zor olacağını söyledi. Barışın gelecek tasavvuru ve
felsefesinde bir ortak dil yaratılması gerektiğine dikkat çeken Mungan, “Kendimizi anlatamıyoruz. Hakikatimizi dile getiremiyoruz. Dilsizlik, dillerde boşalma var. Egemenler de kendi dillerini benimsiyor. Bu durumda algılarda değiştirmeyi çatlaklar oluşturarak yapabiliriz. 1980’den beri algıları çarpıtılmış bir kitleye barışı anlatmak zor ama imkânsız değil” dedi. Sonuç Bildirisi Ne Getirecek? Sonuç bildirisinde barışın kalıcı olması için neler yapılması gerektiği sıralanırken, yeni anayasadan neler beklendiği konusuna da değinildi. Ortak bir sonuç olarak ise; AKP’nin barışın toplumsallaşması sürecinde kritik bir görevinin olduğu ve toplumun tüm kesimleriyle barışması gerektiğini öne çıkarıldı.
ehp genel başkanı sibel uzun
BDP milletvekili Sebahat Tuncel
ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş
Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy
Kararlılığı ilerleteceğiz
Herkes rol üstlendi
AKP’ye terk etmeyeceğiz
Gereği yapılacak
Türkiye’de herkesin merakla beklediği çözüm süreci için ihtiyaç olan kararları konferansın aldığını düşünüyorum. Müzakerenin kalıcı hale gelmesi, sürecin Kürtler ve iktidar partisi arasında geçmemesi için toplumun farklı kesimlerini ifade eden güçleri ve isimleri ile ortak bir karara vardık, bu kararlılığı ilerleteceğiz.
Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda, Türkiye demokratik güçlerinin nerede durduğunu, barışın toplumsallaşması için bize düşen görevleri tartıştık. Konferansta alınan en önemli karar, Türkiye’de gerçek anlamda demokrasinin ve barışın sağlanması için Türkiye demokratik güçlerinin rol üstlenmesi.
Konferansın en önemli yanı toplantıdan çıkan, kararlılık ve barışı AKP’nin insafına, eline terk etmemek. Barışı bir mücadele süreci olarak görmek ve bu çatışmasızlık dönemini kalıcı bir barışa dönüştürmek barışı toplumsal bir temele dayandırmak ve demokratik bir zeminde ilerletmek konusunda kararlar alındı.
AKP’nin bu süreci bütün muhalefeti, Kürtleri, sosyalistleri, Alevileri bölerek ve etkisizleştirerek yürütmeye çalışmasına karşı konferansın bu kadar geniş bir bileşenle toplanmasını oldukça önemsiyoruz. Türkiye de 30 yıldır savaşa karşı çıkanlar bu günde elini taşın altına koymuş durumdalar, gereğini yapacaklar.
Gerçek muhatap ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği olarak İzmir’de bir kısmı sona ermiş, bir kısmı da hala devam eden dört davada tarafız. Dernek olarak davalara katılma talebinde bulunduk ve mahkeme tarafından talebimiz kabul edildi. Bu davalardan bazılarında, kaybettiğimiz kadın kardeşilerimizin aileleri derneğimizin kurucu üyesi konumundaydı. Fakat örneğin geçtiğimiz günlerde müdahil olduğumuz Pınar Ünlüer kardeşimizin davasında du-
rum böyle değil. Pınar kardeşimizin ailesi derneğimizin kurucu üyesi değildir. SPOD, Ocak ayında Diyarbakır’da görülen bir nefret cinayeti davasında, 17 yaşında öldürülen R.C’nin davasında, davaya müdahillik talebinde bulundu ve talebi kabul edildi. SPOD da artık o davaya taraf. O davada da ne aile SPOD’a üyeydi ne de kaybettiğimiz genç kardeşimiz. Peki bu ne anlama geliyor ? Ceza Muhakemesi Kanunu suçtan zarar göreni tarifliyor ve sadece o davaya konu olan suçtan, doğrudan zarar görenlerin davaya katılabileceklerini söylüyor. Buna göre suçtan dolaylı olarak zarar görenlerin davaya katılmasına olanak sağlanmıyor. Yani, sadece bir suçtan fiilen
zarar görenler ve yakınları o suçun konu edildiği davada taraf olabilir, katılan sıfatını kazanabilir. Hukuk onları o suçun muhatabı, yöneldiği taraf olarak kabul ediyor. Peki ya biz ? Biz, gecesini gündüzü katıp kadın kardeşleri korunsun, kadın cinayetleri dursun diye mücadele edenler ? Biz, kaybettiği kadın kardeşlerinin aileleriyle adalet arayan, mahkeme salonlarında adaletin sesi olanlar ? Her hafta sokağa çıkıp kadın cinayetlerinin ne denli can yakan bir mesele olduğunu tüm topluma anlatanlar ? Yetinmeyip kadınlar kim tarafından, nerede, neden öldürülüyor diye araştırmasını yapanlar ? Bütün gücünü kadın cinayetlerinin toplumsal bir mesele olduğunu anlatmaya, bu
sorunu ortadan kaldırmaya harcayanlar ? Onlar hiç mi zarar görmüyorlar ? Bu coğrafyada bir kadın, sırf kadın olduğu için hayatını kaybettiğinde, biz eskisi gibi mi oluyoruz ? Hiç de öyle zannetmeyin. Ancak bazen müdahillik talebimize dair ‘nereden çıktı simdi bu talep’ diyor hakim, fazla ileri ve gereksiz bularak ve elbette bizden ve ona orada söyleyip hatırlatacaklarımızdan tedirgin... O sebeple bizim de kadın cinayeti davalarına müdahil olarak kabulümüz gerekir. Sayın hakimler önümüze sürekli olarak CMK’nin ilgili hükmünü engel olarak getirdikleri için biz de bu maddenin değişmesini ve suçtan zarar görme kavramının genişletilmesini talep ediyo-
ruz. Hem de öyle oturarak değil, kanuna değişiklik önerisi getirerek. Bu zamana kadar sadece İzmir’de kabul edildi davalara müdahillik taleplerimiz ve ilk kez derneğimize üye olmayan bir ailemiz ile birlikte takip ettiğimiz Pınar Ünlüer kardeşimizin davasında bir kadın örgütü olarak, diğer müdahil aileden farklı olarak davaya taraf olduk. SPOD aynı hakkı bizimle aynı koşullarda R.C davasında elde etti. Demokratik kitle örgütlerinin davalara taraf olması yaşadığımız toplumun da bir gereğidir. Bu gereklilik yerine getirilmeden kadın cinayetlerini adli vakadan ibaret sayanların, kadın cinayetlerinin toplumsallaşmasının önüne geçmek isteyenlerin işini zorlaştıramayız.
GUNCEL
09
28 Mayıs 2013
Akın Birdal CANSUYU
Sıra yine bizde
Bir süredir hazırlıkları sürdürülen Demokrasi ve Barış Konferansı tamamlandı. Yaklaşık 30 yıldır darbenin yarattığı yıkıntılar üzerinde yeniden demokrasi, yeniden barış üzerine birçok toplantı düzenlenmişti. Bu konferansı diğerlerinden farklı kılan, umut ve heyecan yaratan yanı, bu kez devletin de işin içinde görünüyor olması. Ama ne yazık ki işin içinde olduğuna dair henüz bir işaret yok. Yok, çünkü o işareti ortaya koyacak ne bir niyet ne de irade var. İktidar yaklaşık on yıldır demokratikleşme, sivilleşme doğrultusunda hiçbir şey yapamamasını, askeri vesayete bağlarken, şimdi de Anayasa’nın değiştirilememesine bağlıyor. Bunun hiçbir inandırıcılığı yok. Çünkü, bugünden yarına sürece bağlı olarak yapılabilecek çok şey var; yasal olarak, idari olarak. Yeter ki istenilsin ve süreç içselleşitirilebilsin. Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, TMY, TCY… Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller istenilirse kaldırılamaz mı? Yıllardır Bölge’de “düşman” hukuku uygulayan ve kendini buna göre koşullandırmış kamu görevlileri geri çekilemez mi? Irkçılığı, ayrımcılığı çağrıştıran adlar, semboller değiştirilemez mi? Özgürlükler yerine güvenlik konseptinden uzaklaşıp demokratik, barışçıl toplantılara saldırılar durdurulamaz mı? Özgürlüklerinden yoksun bırakılmış binlerce siyasetçi, gazeteci ve öğrencileri serbest bırakamaz mı? Kullandığı nefret söyleminden ve kışkırtıcı dilden kurtulamaz mı?
Yasakçı AKP çizgiyi aştı
Getirdiği alkol yasağıyla 4. Murat dönemini aratmayan AKP Hükümeti’nin gençlik kolları Ankara metrosunda “ahlaklı olun” anonsunu protesto etmek için öpüşme eylemi gerçekleştirenlere bıçaklarla, satırlarla saldırdı. Bir yandan alkolü yasaklayarak muhafazakar çizgisini koruyan AKP, “ahlaksız” diye itham ettiği insanların da can güvenliğine kastetti. Altıntaş, “Sadece 22.00’den sonra medyada “Kurtuluş Metroda Ahiçki satabiliyordum” diyerek hem laksızlığa Hayır” kampanyası başAlkole getirilen yasakla kendini hem de işyerini yaktı. lattı. AKP bir yandan ahlaklı olma birlikte büyük bir tepkiyi Birçok tekel bayi işletmecisi bu çağrısı yaparak yobaz saldırıların da üzerine çeken AKP hükümeti, öte yasağın daha çok süpermarketlerin önünü açtı. yandan halkın özgürlüklerine de işine geleceğine, küçük esnafın yok saldırmaya devam ediyor. edilmesi üzerine yapılmış bir hamle AKP’liler de yasağa tepki gösterdi Alkol yasağının ardından yasak- olduğuna dikkat çekti. Alkol yasağıa tepki gösterenlere çılığını sürdüren AKP Hükümeti, AKP’li vekiller de eklendi. Eski Ankara metrosunda “ahlaklı olun” “Bunlar ahlaksız” diyerek Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul anonsunu protesto edenlere yöne- saldırdılar Günay, Twitter hesabından yayınlik bıçaklı, satırlı saldırılara da izin Geçtiğimiz günlerde Ankara ladığı “Başkasının yediğine içtiğiverdi. Metrosu’nda yapılan “ahlak anon- ne karışmak kolay; marifet, insanın su”, “öpüşme eylemi”yle protesto kendisini haramdan, haksızlıktan edildi. Bir grup, tekbir ve slogan- sakınması” mesajıyla tepki gösteMarketini yakarak yasağı protesto etti larla eyleme saldırırken, eylemin ar- rirken, AKP Güzelbahçe İlçe eski AKP hükümetinin alkol yasaklarını dından bölgeden ayrılan eylemciler Başkanı Kerim Çetin, Facebook genişleten tasarısı geçtiğimiz gün- de yol kenarında bekleyen bir gru- hesabından yaptığı paylaşımlarla lerde TBMM’den geçti. Yeni dü- bun bıçaklı, satırlı saldırısına uğradı. karara tepki gösterdi. zenlemeye göre 22.00-06.00 arası Kendilerine “Ak Ekip” adını veren Çetin, “Kimse kusura bakalkol satışı yasaklanıyor. Son anda bir grup ise, “25 Mayıs Cumartesi masın Ak Partili’yim TBMM’den geçirilen alkol yasağı, Saat 18:30’da Kurtuluş metroda ama balıkla özellikle üretici firmalar, alkollü öpüşüyoruz” şeklinde duyurulan da ayran içkiler satan tekel bayilerin büyük eyleme karşı, AKP Genel Merkez tepkisine yol açtı. Gençlik Kolları Tanıtım Ve Alkol yasağına en büyük tepki Medya Başkan YardımAntalya’da bir market işletmecisin- cısı Celal Karaman den geldi. AKP’nin Alkol yasağına imzasıyla, sosyal dair tepkiler sürerken, Antalya’da sigara ve alkol satışı yapılan market işleten Caner İSTANBUL Rıfat çapar
gitmiyor, 22’ye kadar da olsa gitmiyor” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, 1 Haziran tarihinde Kadıköy Meydanı’nda yapılacak AKP’nin yasaklarına karşı miting düzenleyeceklerini duyurdu. Tekin, “AKP iktidarının yasaklarına, zorbalıklarına karşı bu mitingi düzenleyeceğiz” dedi. CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen toplantıda konuşan Tekin, AKP iktidarına yüklendi. AKP’nin yasaklarını yok etmek için geldiğini anlatan Tekin, “Ancak geldiğimiz noktada her şey bir kişinin karar vermesine bağlı” dedi.
Evet bu yapılabilecekleri siz de daha da genişletebilirsiniz. Ama, unutulmaması gereken bu sürecin adalet temelinde eşitliğin ve özgürlüğün inşasından başka çıkışı olmadığıdır. Konferanstan bir yol haritası çıktı. Bu haritanın bir takvime bağlanması gerekir. Neyin, ne zaman yapılacağı belirli kılınmalıdır. Sürecin kesintiye uğramaması için herkesçe gereken özen ve dikkat gösterilmelidir yoksa barışı engellemenin bahanesi çoktur. Dağların, cezaevlerinin, annelerin, sürgündekilerin ve halkların gözü konferanstaydı; şimdi süreç bu bağlamda herkese yeni görevler yüklüyor. Ancak şimdiden aç kurtlar gibi gözlerini bölgenin topraklarına diktiler. Uluslar arası tarım kapitalistleri 30 yıldır işlenmemiş o topraklarda nasıl organik tarım yapacaklarının hesabını yapıyorlar. Yani savaşta da barışta da o toprakların egemenliği bizde diyorlar. Yok öyle şey, dün dağların sahibi olan Kürt halkı yarın da o toprakların sahibi olacak. Demokratik kooperatifler aracılığıyla toprağını kendisi işleyecek, kendi üretecek, üretimden tüketime değin yönetim hakkını kendi ellerine alacak.
Borcu yüzünden intihar etti
Aydın’ın Nazilli İlçesi’nde şoförlük yapan 63 yaşındaki Kemal Mutlu, çalıştığı tarım aletleri satılan firmaya ait depoda kendini tavana iple asıp yaşamına son verdi. Mutlu’nun intihar etmeden bir süre önce, bir yakını arayıp borç para istediği öğrenildi. Bursa Hakimiyet’in haberine göre olay, Nazilli İlçesi Çapahasan Mahallesi
5 Eylül Caddesi’nde, tarım aletleri satan bir firmaya ait depoda saat 01.00 sıralarında meydana geldi. Firmada çalışan şoför Evli 2 çocuk babası Kemal Mutlu, zaman zaman vakit geçirdiği firmaya ait depoya gitti. Bir süre burada kalan Mutlu, daha sonra kendini tavandaki demire iple astı. Depoda görevli gece bekçisi Ercan Atman, şoför Mutlu’yu
ipte asılı bulup polis ve sağlık ekiplerine haber verdi, yapılan incelemede Mutlu’nun öldüğü anlaşıldı. Canına kıyan Mutlu’nun bir süre önce bir yakınını arayıp yaklaşık bin TL borç istediği öne sürüldü. Mutlu’nun daha önce de arkadaşlarıyla sohbet ettiği sırada, “Bir gün burada intihar edeceğim” dediği iddia edildi. YARIN GÜNCEL
Şimdi sıra devlette ve iktidarda deniliyor ya, sıra yine bizde. Kürt halkında ve dostlarında. Onun dostları aydın, yazar, devrimci, demokrat ve sosyalist güçlerde.
Economist: Uyanın uyurgezerler
Nasıl ki, 90 yıl sonra bu devleti müzakere masasına oturtma bilinci, kararlılığı ve cesaretini göstermişse bundan sonra da bu süreci kalıcı kılacak yine aynı güçlerdir. Yeter ki, demokrasi ve barış konferansının yarattığı sonuçları hayata geçirecek iradeyi ve birlikteliği tavsatmayalım. Bir de George Santanya’nın “Geçmişi unutanlar, geçmişi yaşamaya mahkumdurlar.” sözü unutulmamalıdır.
Derinleşmeye başlayan krizi fark eden The Economist dergisi, kriz uyarısı yaparak Avrupalı liderleri önlem almaya çağırdı. Liderleri “uyurgezer” diye tanımlayan dergi “Uyurgezerler, insanları ve Euro’yu önemsiyorlarsa, uyanmalılar” ifadelerini kullandı.
akincemdal@gmail.com
Bankalar yine çıldırttı Bankalar şimdi de arşivlerindeki dokümanları için 50 TL’den başlayan arşiv ücreti almaya başladı. En şaşırtıcı olanı ise istenilen belge sayısı arttıkça arşiv ücretinin de artması. Bankacılık sektöründe evrak çeşidi fazla olduğundan evrakları belirli başlıklar altında toplayan bankalar şimdi bu evrakları paraya döktü. Müşterisi olduğunuz banka sizin evraklarınızı saklayıp muhafaza ediyor ve bu hizmeti için de sizden ücret alıyor. Bankalar ise aldıkları ücrete ilişkin “Tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesi ile ilgili iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret isteyebilir “ açıklamasında bulundular. Size tavsiyemiz banka ile yaptığınız tüm işlemlerinizin birer kopyasını mutlaka alıp saklayın.YARIN GÜNCEL
Asgari ücret 773, açlık sınırı 995 lira
Asgari ücret 773, 01 lira... Mutfak enflasyonunda son oniki aylık artış ise yüzde 7,56 oranında. Açlık sınırı 995, yoksulluk sınırı 3 bin 242 lira... Türk-İş “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının 2013 Mayıs ayı sonuçlarını açıkladı. Buna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 995,28 lira. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3.241,96 lira oldu. Gıda harcaması tutarı, meyve-sebze hariç tutulduğunda bir önceki aya göre binde 3 oranında artış göstermesine karşın, yaş sebze-meyve hesaplamaya dahil edildiğinde bir önceki aya göre yüzde 1,69 oranında gerilediği kaydedildi. YARIN GÜNCEL
İngiliz The Economist dergisinden kriz konusunda Avrupa liderlerine uyarı geldi. Milliyet gazetesinde yer alan haberde derginin yaptığı uyarı yer aldı. Dergi, harekete geçmeyen Avrupalı liderleri “Uyurgezerler” başlığıyla kapağına taşıdı. Dergi, film afişine benzettiği kapakta Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ve Avrupa Merkez Ban-
kası Başkanı Mario Draghi başta olmak üzere Avrupa ekonomisine yön veren isimleri, uçuruma doğru yürürken gösterdi. Avrupa’daki liderlere çağrıda bulunan dergi, “Harekete geçmezlerse Euro Bölgesi durgunluk ya da dağılma, veya her ikisini de yaşayacak” diye yazdı. YARIN GÜNCEL
EMEK
10
28 Mayıs 2013
AKP hükümetinin torbaları bitmiyor
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Hayata 1-0 yenik başlıyoruz
Şu an Eskişehir’de ve düşük ücretle çalıştırözel bir su firmasının dıkları için bu işleri tercih bayiliğine sahibiyim. Ne etmedim. kadar işveren gibi gözükAncak hayatımı devam sem de şirketin genel işlet- ettirmek için özel sektörme politikasından ve mad- de günü kurtaracak kadar di açıdan başka bir şahısa ücreti olan, hiçbir geleceiş olanağı sağlayamıyo- ği olmayan işlerde çalışrum. Bu yüzden bayiliğin tım. Çalıştığım bu tür iş tüm dağıtım ve depoya yerlerinde ne sigorta, ne gelen suyun indirilmesi düzgün mesai saatleri, ne gibi işleri kendim yapıyo- de hayatımı düzene sokarum. bileceğim maaş Ben aslında olanakları vardı. 2005 yılında Bu süre boyunca hiçbir birikim meslek lisesi elektrik bölümü yapamadığım gimezunuyum. bi ihtiyaçlarımı Benim mezun karşılayabilmek olduğum za- sercan paracıkoğlu için bankaların manlarda meslek verdiği kredi lisesi mezunlarının üniver- kartlarını kullandım ve siteye girme olanakları çok sonunda hepsinden icazdı. Ona rağmen 2 yıllık ralık oldum. Daha sonra bir bölüme girdim ancak bankalara olan borcumu üniversiteyi maddi im- tekrar başka bir bankaya kansızlıklardan dolayı bı- borçlanarak kapattım. Şu rakmak zorunda kaldım. anda ise tekrar borç bulaElektrik işleri yapan firma- rak kurduğum bu bayiliği lara başvuruda bulundum işletiyorum. Sonuç olarak ancak bu firmalar meslek iş hayatına sıfırla başlayıp lisesi diplomamı hiçe sa- eksi ile devam ediyorum. yarcasına çırak statüsünde Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
THY’nin suç dosyası
AKP hükümeti daha önce de yaptığı gibi yine bir torba yasa ile halkın karşısında. Çalışma Bakanlığı 657 sayılı Yasa’da bazı değişiklikler içeren yeni bir torba yasayı geçtiğimiz hafta TBMM’ye gönderdi. Devlet memuru olma ve yükselme şartlarında yapılan değişikliklerle hükümet istediği kişileri kamu da idareci yapabilecek. İstanbul ibrahim keskin
AKP hükümetinin yasa yapma yöntemine baktığımızda “Torba yasa” olarak bilinen ve “Özel yasama yöntemi” olarak tanımlanan yöntemi sürekli kullandığı aşikar. Torba yasa düzenlemeleri ile yaptığı her yenilikte sermayenin çıkarları doğrultusunda hareket eden AKP hükümeti, birçok farklı maddeyi, mümkün mertebe muğlak ifadelerle yazmaya ve kamuoyunda tartıştırmamaya özen gösteriyor. Topla ve koy torbaya Torba yasa düzenlemelerinde ortaya çıkan en önemli sorun, birbiriyle bağlantısı olmayan farklı konuları düzenleyen birçok hükmün tek bir torba içinde oylanmak zorunda bırakılması. Torba yasa yapım süreçlerine baktığımızda özelikle komisyon aşamasında, daha önce gündeme getirilmeyen bazı hükümler kolaylıkla eklenip, çıkarılabiliyor. 2007 yılına kadar mecliste toplam 1100 yasa maddesi “Torba yasa” düzenlemesi şeklinde yasalaşmış. 2007’den 2013’e kadar son 6 yıl içinde 4 bin 800 yasa maddesinin “Torba yasa” şeklinde yasalaşması dikkat çekici.
2011 yılında yasalaşan ve kamuda esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmayı kolaylaştıran, performans değerlendirmesinin önünü açan 6111 sayılı Torba Yasa düzenlemesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerden sonra yeni bir torba yasa hazırlandı.
memurluğu” sistemi hayata geçirilmek isteniyor. 657 sayılı Yasa’ya bir madde eklenerek üst unvanlı kadrolara yapılacak atamalarda aranan 8-10 ve 12 yıllık hizmet süresi 5 yıla indiriliyor. Kıdem, kariyer ve liyakat ilkeleri yok sayılarak, özel sektörden kamuya yönetici transferinin önü açılıyor. Kamu hizmetlerinin sürekliliği ve Hükümet memurluğu dönemi düzenliliği ile temelden çelişen ve AKP’nin yeni anayasa tartışmala- kamu istihdamını önümüzdeki dörındaki en büyük dayatması olan nemde parçalı ve güvencesiz bir içebaşkanlık sistemine uygun bir rikte örgütlemeyi hedefleyen AKP “Kamu yönetimi” oluşturmayı he- hükümeti, görünen o ki adım adım defleyen torba yasa ile “Hükümet hedeflerine ulaşmak istiyor.
TBMM’ye sevk edilen yeni torba yasada kamu emekçilerinin en çok tartıştığı “İş güvencesi”, “Rotasyon”, “Disiplin affı” gibi düzenlemelerin olmaması kimseyi rahatlatmasın. AKP’nin her konuda olduğu gibi, bu konuda da “İki ileri, bir geri” taktiği izlediği çok açık. Bahsi geçen konularda, en azından şimdilik, bir geri adım atılıyormuş gibi görünse de, hükümetin uygun ortam oluştuğunda iki adım birden atmaktan asla çekinmeyeceği çok açık.
Patrona ağır ceza talebi Hava-İş Sendikası grevin 10. gününde yayınladığı grev bülteniyle ilk andan itibaren grevi kırmaya yönelik uygulanan hukuk dışı uygulamaları maddeler halinde teşhir etti. Toplam 20 maddelik bültenin pek çok maddesi adeta THY yönetiminin, hükümetin ve mülki amirlerin suç dosyası niteliğinde. Bültende THY grevcilerini yalnız bırakmak emek ve demokrasi güçlerine de teşekkür ediliyor. Bazı maddeler şöyle: “1-Sendikamız 15 Mayıs 2013 tarihinde saat 03.00’da grevi uygulamaya koydu. 2-Grevimize saatler kala TALPA ve TASSA üyelerini greve katılmamaya çağırdı. 3-Grev uygulamasının yasalara uygun ve özgürce başlatılmasını engellemek amacıyla kolluk güçleri havalimanında olağanüstü tedbirlerle üyelerimizin havalimanı önünde topluluk oluşturmasını yasakladı. Grev kırıcılığının rahatça uygulanmasını sağladı. 4-Havalimanı Devlet Konuk Evi’nde THY tarafından personel giriş sistemi kurulduğu yönündeki bilgiler üzerine Havalimanı Mülki Amirliği’ne yaptığımız denetleme başvurusu kayıt altına alınmadı.” YARIN GÜNCEL
28 Mayıs salı 2013
sayı: 86
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan
tasarım
çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz yusuf yasin yakşi
dağıtım
rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
23 yaşında ve 40 kiloya kadar düştüğünde hayatını kaybeden işçinin çalıştığı atölyenin sahibi ilk kez Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Akrabası Kemal Kaleli’nin Samandıra’da sahip olduğu kot taşlama atölyesinde 18 yaşında çalışmaya başlayan Mustafa Kaleli, askere gitti. Askerlik görevini yaparken hastalanan Kaleli, yıllarca tedavi gördüğü ve 40 kiloya kadar düştüğü hastanede 2008 yılında, 23 yaşında hayatını kaybetti. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde ilk defa bir atölye sahibi ‘İhmali Davranışla Kasten
Adam Öldürme’ suçlamasıyla yargılanmaya başladı. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapora göre maktulün ölümünün meslek hastalığı (silikozis) nedeniyle gerçekleşmiş olduğu belirtildi. İşyeri sahibi Kemal Kaleli’nin ölüme ilişkin ihmali olup olmadığı yönünde İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanı bilirkişisinden alınan rapora göre de şüphelinin asli kusurlu olduğu ifade edildi. İddianamede, ruhsatsız faaliyet gösterdiği belirtildi. YARIN GÜNCEL
Elektroşoklu zabıta saldırısı
Felaket kıl payı atlatıldı
Başakşehir’de bulunan bir tekstil fabrikasında çıkan yangın yaklaşık 6 saat sonra söndürüldü. Yangının fabrikanın yanında bulunan benzin istasyonuna sıçramaması büyük bir felaketi önlendi. Yangın Ziya Gökalp Mahallesi 16. Cadde’de bulunan TÜMSAN Sanayi Sitesi’ndeki iplik ve elyaf üreten bir fabrikada çıktı. Yangın nedeniyle olay yerine Başakşehir, Fatih, Bakırköy, Küçükçekmece, Yenibosna, Sefaköy, Esenler, Bağcılar, Avcılar, Bahçelievler,
Zeytinburnu, Sarıyer, Şişli ve Kağıthane ilçelerinden itfaiye ekibi sevk edildi. Birçok ilçeden görülen yangın rüzgar nedeniyle kısa sürede büyüyerek tüm fabrikayı kapladı. Olay yerine sevk edilen polis ekipleri de fabrikaya çıkan yolları yaya ve araç trafiğine kapattı. Sitede dükkanı olan işyeri sahipleri de olay yerine geldi. Sabah saatlerinde söndürülen yangının soğutma çalışmaları devam etti. YARIN GÜNCEL
İzmir Konak Meydanı’nda, seyyar satıcıya saldıran zabıtalar, satıcıyı hem dövdü, hem biber gazı sıktı hem de elektroşok uyguladı. Olay cep telefonu kamerasıyla görüntülendi. Meydanda satış yapan seyyar satıcılara zabıtanın müdahale etmesi üzerine çıkan kavga, o sırada olay yerinde bulunan bir vatandaşın cep telefonu kamerasınca kaydedildi. Görüntülerde, zabıtaların bir seyyar satıcıyı darp ettiği olayda başka bir seyyar satıcının zabıtalara bıçak göstermesi üzerine polisin silahını göstererek bu kişiyi etkisiz hale getirmeye çalıştığı görülüyor. Çevredeki vatandaşların tepkisi üzerine zabıta görevlilerinin, vatandaşlardan birine biber gazı ile saldırısı da görülüyor. YARIN GÜNCEL
İşsiz mühendis kendini yaraladı
İşsizlik, bunalıma ve intihar girişimine kadar sürüklüyor. En son yaşanan olayda işsiz endüstri mühendisi hem babasını hem de kendisini bıçakla yaraladı. İş bulması için kendisini uyaran babasını yatağında meyve bıçağıyla yaraladı, ardından da bıçakla kendi kol ve bacaklarını kesti.Konya’da 31
yaşındaki Endüstri Mühendisi Mehmet Ali Ö. Ve hafif yaralı baba, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Gençlerde işsizlik oranı sürekli artarken özellikle mezun işsizlerin artışı birçok yerde kendini bunalımlarla gösteriyor. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
11
28 Mayıs 2013
Sol Köşe
Taksim’de kadınlara saldırı
TÜİK’e göre gençler
Hem işsiz hem mutlu
Türkiye İstatistik Kurumu, gençlerin durumunu ortaya koyan verileri açıkladı. TÜİK’e göre, mutlu olduğunu beyan eden gençlerin oranı yüzde 64,6. Her beş gençten birinin işsiz olduğu Türkiye’de gençlerin büyük bir oranının mutlu olduğunu iddia eden TÜİK’in verileri gerçekle örtüşmüyor. Gençler nasıl hem işsiz hem mutlu olabiliyor? İstanbul Rıfat çapar
Kadın örgütlerinin Reyhanlı katliamını protesto etmek için İstiklal Caddesi’nde yapmak istediği yürüyüşe polis saldırdı. EHP’li Kadınlar, Gökkuşağı Kadın Derneği, SDP’li Kadınlar, ESP/Sosyalist Kadın Meclisleri, Sosyalist Feminist Kolektif, İlerici Kadınlar Derneği, Yeni Demokrat Kadın ve Özgür Genç Kadın, “Kadınlar savaş değil barış istiyor” şiarıyla Galatasaray’dan Taksim yürümek istedi. Ancak polis biber gazı ve kalkanlarla kadınlara saldırdı. Burada açıklama yapan Aysel Gültekin, Reyhanlı’daki katliamın sorumlusunun AKP iktidarı olduğunu söyledi. YARIN GÜNCEL
Dersim’e Sadakat için yürüdüler
Tunceli halkı gerçekleştirdiği yürüyüşle HES’lere, karakol yapımlarına, barajlara, siyanürle altın aramalara, orman yakmalara karşı ‘Dersim’e Sadakat’ını gösterdi. HES’lere, karakol yapımlarına, barajlara, siyanürle altın aramalara, orman yakmalara karşı ‘Dersim’e Sadakat’ adı altında Seyid Rıza Meydanı’ndan Kemerbel’e bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşte Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, ESP Dersim İl Başkanı Ekber Kaya, Barış Anneleri, Partizan, EMEP, DHF ve BDP temsilcileri de yer aldı. YARIN GÜNCEL
Taksim yasağı eylemine saldırı
1 Mayıs’la birlikte Taksim Meydanı’nda ve İstiklal Caddesi’nde uygulanan yürüyüş yasağını protesto etmek isteyen gruba polis biber gazı ve copla saldırdı. Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Devrimci Hareket, Emek ve Özgürlük Cephesi, Halk Cephesi, Mücadele Birliği gibi örgütlerden oluşan 20 kişilik gruba polis biber gazı ve copla saldırdı. Yoldan geçenler de biber gazından nasibini aldı. Sıkılan gazdan etkilenen vatandaşlar da cadde üzerindeki bir alışveriş merkezine sığındı. YARIN GÜNCEL
TÜİK, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle, gençlerin durumunu ortaya koyan verileri açıkladı açıklamasına ama ortaya öyle birşey attı ki gerçekle hiç bağdaşmıyor: Gençler hem işsiz hem de mutlu! TÜİK’in gençlik araştırmasına göre, bir önceki yıla göre 5 puan düşmekle birlikte mutlu olduğunu beyan eden gençlerin oranı yüzde 64,6 gibi yüksek bir oranda çıktı. Gençlerin yaklaşık yüzde 84’ü de gelecekten umutlu. Bir yandan gençlerdeki işsizlik oranının yükseldiğini açıklayan TÜİK, gençlerin mutlu olduğunu iddia ederek bir gerçeği çarpıtıyor. İşsizlik sorunu gençlerin geleceğe dair umutlarını da tüketiyor. Her 5 gençten biri işsiz! Toplam nüfusun işgücüne katılım oranı Şubat 2013 itibariyle yüzde 49.6, işsizlik oranı yüzde 10.5 olurken, gençlerde işgücüne katılım oranı yüzde 37.5’te kaldı, işsizlik oranı ise yüzde 20.4 düzeyine ulaştı. İşsizlik oranı genç erkeklerde yüzde 19.1, genç kadınlarda ise yüzde 22.8 düzeyinde bulunuyor. TÜİK’in referans döneminde iş
Grafik Zaman gazetesinden alıntıdır. arama kanallarını kullanmayanları dikkate almadığı araştırmasına göre bile ülkede her 5 gençten biri işsiz. Gençlerdeki işsizlik oranı, yetişkinlerde yüzde 8.7 olan oranın neredeyse üç katı. Her 5 işsizden biri diplomalı Buna karşılık sayıları hızla artan ve
yüzde 24.6 artışla 27.4 milyon kişiye yükselirken, üniversite mezunu iş gücü yüzde 110 artarak 5.3 milyon kişiye ulaştı. Gelinen aşamada ise artık yaklaşık her 5 işsizden biri üniversite mezunu. Bu kadar gencin işsiz olduğu bir ülkede mutlu olmak pek mümkün görünmüyor.
İşsiz mühendis kendisini yaraladı
TMSF 10 şirkete daha el koydu TMSF, Çukurova Grubu’ndan olan alacaklarının tahsili amacıyla Grup’a ait 10 şirkete daha el koydu. TMSF’nin el koyduğu şirketler arasında Digitürk, Akşam gazetesi, Güneş gazetesi, Skytürk 360 ve Alem FM de bulunuyor. TMSF tarafından yapılan yazılı açıklamada, Çukurova Grubun’dan olan alacaklarının tahsili amacıyla gruba ait 10 şirketin daha yönetiminin devir alındığı belirtildi. Açıklamada TMSF’nin Çukurova Grubu’ndan olan alacaklarının tahsilini teminen 5411 sayılı Bankacılık Kanunundan kaynaklanan yetkilerini kullandığı ifade edildi. Grubun borçları hesaplanarak tahsilat yapılacak 40 şirket 5 gerçek kişi ve bunlara ait menkul ve gayrimenkullere haciz işlemi yapıldı. YARIN GÜNCEL
Şahabettin Bakırsan kütüphanesi açıldı stockholm’de göçmenlere iş yok TKP Bakırköy İlçe Binası’nda Gelenekten Geleceğe Şahabettin Bakırsan Kütüphanesi” kuran Solcu Liseliler, Bakırsan’ın yakın dostu ve mücadele arkadaşı Avni Sevinç’in katıldığı etkinlikle kütüphaneyi açtı. Solcu Liseliler, Türkiye Komünist Partisi Bakırköy İlçe Binası’nda Gelenekten Geleceğe Şahabettin Bakırsan Kütüphanesi kurdu. Kütüphanenin açılışına yıllarca Şahabettin Bakırsan ile beraber parti içinde devrimci mücadele vermiş, aynı zamanda yakın dostu Avni Sevinç de katıldı.YARIN GÜNCEL
yerleştirmede puan düzeyini çok aşağılara çekerek sınıflarını dolduran “Tabela üniversiteleri” ilk yıllarda genç işsizliğini gizlerken, mezun vermeye başladıkça tersine, diplomalı işsizlikte çok hızlı bir artış başladı. TÜİK veri tabanına göre 20042013 döneminde toplam iş gücü
Avrupa’da işsizlik günden güne artış gösterirken bazı ülkelerde halkı sokağa döküyor. Özellikle son dönemde göçmenlerin
RIFAT ÇAPAR yazdı
işsizlikle karşı karşıya kalması büyük bir soruna dönüştü. Bunun son örneği güya sosyal adaletle anılan İsveç. Geçtiğimiz haf-
İşsizlik, bunalıma ve intihar girişimine kadar sürüklüyor. En son yaşanan olayda işsiz endüstri mühendisi hem babasını hem de kendisini bıçakla yaraladı. İş bulması için kendisini uyaran babasını yatağında meyve bıçağıyla yaraladı, ardından da bıçakla kendi kol ve bacaklarını kesti. Konya’da 31 yaşındaki Endüstri Mühendisi Mehmet Ali Ö., iddiaya göre iş bulmasını istediği için tartıştığı babası 56 yaşındaki İsa Ö.’yü, yatağında göğsünden meyve bıçağıyla yaraladı. Ardından bıçakla, kendi kol ve bacaklarını da keserek zarar verdi. Hafif yaralı baba ve oğul, ambulansla hastaneye kaldırıldı. Gençlerde işsizlik oranı sürekli artarken özellikle mezun işsizlerin artışı birçok yerde kendini bunalımlarla gösteriyor. YARIN GÜNCEL
ta İsveç’te göçmenlerin başlattığı işsizlik isyanı dalga dalga büyümeye devam ediyor. Avrupa’nın en zengin ülkelerinden biri olan, refah dağılımı örnek gösterilen İsveç bu kez işsizlik gerçeğine tosladı. Ülkede oranı % 25’e ulaşan genç işsizler başkent Stockholm’u ateşe verdi. İsveç’te Husby semtinde çıkan ve 3 gecedir devam eden olaylar Stockholm’un diğer banliyölerine de sıçradı. İsveç polisinin 69 yaşındaki bir kişiyi Husby semtinde öldürmesinden sonra patlak veren olaylarda, İsveç hükümetinin son 6 yıl içinde sınıflar arasındaki uçurumları artıran politikalara olan tepki yatıyor. Özellikle banliyölerde yaşayan
göçmenlerin ekonomik olarak en olumsuz etkilendiği ülkede halk sokağa taştı. Son 15 yıl içinde yoksulların sayısının iki kat arttığı İsveç’te 15 Mayıs günü yayımlanan OECD raporunda Avrupa’da sınıflar arası gelir uçurumunun en fazla arttığı ülke oldu. 2006’dan bu yana 4 sağ partinin birden uyguladığı yeni liberal politikalar ülkedeki insanları ekonomik sıkıntılara soksa da en fazla banliyölerde yaşayan göçmenler etkilenmiş durumda. Ülke genelinde genç işsizlik oranı % 25 olmasına karşın göçmenlerde bu oran yüzde 70-80’lere kadar çıkıyor. Kemer sıkma politikalarının uygulanması
sonucu Husny Semti’nde sağlık ocakları ve postane kapatılmıştı. Bardağı taşıran son damla ise polisin 69 yaşındaki bir kişiyi ateş ederek öldürmesi oldu. Ülkedeki Çevre Partisi Yeşiller ve Sol Parti yetkilileri ise kemer sıkma politikalarını eleştirerek hükümete ve belediyelere yüklendi. İşsizliği azaltıcı önlemlerin alınması gerektiğini ve daha fazla polis görevlendirerek değil gençlere yatırım yapılarak sorunların çözülebileceğini belirtti. Uzun yıllar refah devleti modeli uygulayan İsveç’in 90’lı yıllardan bu yana devletin rolünü geri çekmesi, gelişmiş OECD ülkeleri arasında eşitsizliğin en hızlı arttığı ülke haline gelmesine yol açtı.
ESAS MESELE
12
fotoğraf: yaşar aslan
28 Mayıs 2013
Bedel ödenmeden olmaz
Bu hafta sorularımızı CHP İstanbul eski Milletvekili Çetin Soysal yanıtlıyor. İşçi direnişlerinde, sanatçıların eylemlerinde biber gazından nasibini alan demokrasi mücadelesinde gözaltında kayıplar için Meclis’te oluşturulan komisyonda çalışmalar yapan Soysal ile 12 Eylül’ün işkenceleri ve gözaltında kayıplar üzerine, tershanelere giderek inceleme yaptığı işçi ölümleri ve Reyhanlı hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. İlk sorum Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile ilgili olacak. Milletvekilliği döRöPORTAJ neminizde ışıl kurt bu komisyonda yer almış ve gözaltında kayıplarla ilgili çok önemli bir sonuca imza atmıştınız. Komisyon, Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedildiğini açıklamıştı. Bu rapor nasıl hazırlanmıştı? Süreç nasıl gelişti biraz bahsedebilir misiniz? Hepimiz biliyoruz ki 12 Eylül ve sonrasında çok ciddi şekilde gözaltında kaybolmalar oldu. Bu kaybolanları bulma yönünde kamuoyunda çok ciddi feryatlar oldu, nice analar evlatlarını arar olmuşlardı. Berfo Ana da bu noktada direnişin, mücadelenin bir simgesi oldu. 104 yaşındaki bir insanın 33 yıllık mücadelesi. Bu tabii ki TBMM’nin, kamuoyunun dikkatini çekmek zorundaydı. 12 Eylül sonrası işkence tezgahlarında katledilen, devrimci mücadeleyi yürüten, sırf inandıkları, savundukları idealleri uğruna gördükleri işkencelerle ölümle sonuçlanan hayatların hesabını sorma ihtiyacı bu. Ve o insanların burada bulunmasına dayalı bir
Cemil Kırbayır öldürüldü, katledildi. Nerede? İşkence tezgahında. Bunun asla ve asla aksini kimse düşünemez, kimse de ifade edemez. O dönemde oralarda kimlerin görev yaptığ belli, o günün emniyet amiri kim, o günün işkencecileri kim, bunlar belli. Bunlar arşvilerde var; hatta isimleri de belli. çalışmanın yapılması da, Berfo Ana ile beraber kamuoyunda çok daha etkili bir hale gelmiştir. Bu noktada TBMM’nin de İnsan Hakları Komisyonu’nun da üzerlerine düşeni yapması gerekiyordu. O dönemde İçişleri’nin arşivlerine girmek kaydıyla, Genel Kurmay’ın
arşivlerine girmek kaydıyla gözaltında kaybolanlar, faili meçhul birçok yaşanan trajik, dramatik yaşanan gerçekler var. Özellikle, yıllarca Cumartesi Anneleri’nin de yapmış olduğu o büyük mücadelenin de getirisiyle bu çalışmalara başladık. Cemil Kırbayır öldürüldü, katledildi. Nerede? İşkence tezgahında. Bunun asla ve asla aksini kimse ifade edemez. O dönemde oralarda kimlerin görev yaptığ belli. Bunlar arşvilerde var; hatta isimleri de belli. Ama nedense sonuç alınamıyor. 12 Eylül ile hesaplaşmanın da sadece Kenan Evren’le hesaplaşma değil –elbette önemli bir hesaplaşmadır ama sadece onla değil- aynı zamanda diğer işkencecilerle de bir hesaplaşmak için gereğinin yapılması açısından TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun da müdahil olması gerektiğini düşünüyorum. Peki araştırma süreci nasıl ilerledi. Göle’ye gittiniz mi, Komisyon’da Zafer Üskül vardı mesela. O nasıl bir yerde duruyordu? Zafer Üskül son derece duyarlı idi. Siyaseten farklı olsak da, bu konuda samimi olduğunu biliyorum. O konuda hakkını yiyemem. Birlikte Göle’ye de, Kars’a da gittik. Raporda da hemfikir olduğumuz şey; Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğüdür. Kimin yaptığı bellidir. Sorguyu kim yapıyorsa, katleden de odur, mezar yerini de bilen odur. Önümüzdeki günlerde bir soruşturma başlayacak bununla ilgili. Sizce faillerin yargılanması konusunda daha olumlu gelişmeler bizi bekliyor diyebilir miyiz? Açıkçası bu işin üstüne gidecek siyasi bir irade var mı, o siyasi irade samimi mi, günü kurtarmaya çalışıp da Türkiye’deki duyarlı insanları oyalama mantığı içinde mi? Bunun sorgulanması lazım. Bu yargılama sürecine çok önceden başlasaydık şu an yol katedilmiş olabilirdi. Olamadı. Aslında sadece Cemil Kırbayır değil; o çok önemli bir sembol ama o günlerde ölen binlerce insan var. Yani bütün bunların ortaya çıkması bana göre, Türkiye’de 12 Eylül’le ve 12 Eylül sonrası uygulamalarla hesaplaşmanın önemli göstergesi olacaktır. Yani demokrasimiin gelişmesi açısından da çok önemli bir süreçtir bu. Bu yargılama süreci hayata geçerse, gerçekten olumlu bir adım olarak değerlendirmek gereklidir diye düşünüyo-
rum. Ama bu olumlu adımı gerçekten atmak gerekir.
Bu kültürevi, 12 Eylül’le mücadele etmenin kültürevidir. Türkiye’de insanların duyarlılık göstermesi ve bu duyarlılığın gereğini yerine getirmesi demokrasimiz açısından da son derece önem kazanıyor. Burada bir samimiyet testine belki de parlamentomuzu, hükümetimizi tutmuş olacağız. Biliyorsunuz Cemil Kırbayır Kültürevi kuruluyor. 12 Eylül’ün yargılanması sürecinde darbe döneminde yıkılan bir evin yeniden inşaa edilerek kültürevi yapılmasının sembolik de bir anlamı var. Sizce bu kültürevinin etkisi nasıl olacak? Bu kültürevi, 12 Eylül’le mücadele etmenin kültürevidir. Türkiye’de insanların duyarlılık göstermesi ve bu duyarlılığın gereğini yerine getirmesi demokrasimiz açısından da son derece önem kazanıyor. Burada bir samimiyet testine belki de parlamentomuzu, hükümetimizi tutmuş olacağız. Ne kadar samimiler bunu da hep beraber göreceğiz, yaşayacağız. Ama bana göre Türkiye’deki hiçbir yurtsever, hiçbir mücadele insanı bu işin peşini bırakmamalıdır. Tekel direnişinde biber gazı yiyen vekil olarak da tanınıyorsunuz. Tuzla’da işçi ölümlerine karşı eylemlere katıldığınız da biliniyor. Bu sebeple işçi sınıfının gündemi ile devam etmek istiyorum. Türkiye’de günde 4 işçinin öldüğü bilinen bir gerçek. Bu sorunu çözmek için nasıl bir önlem geliştirmek gerekir? Partinizin, sizin bu konuda bir çalışması var mı? Türkiye’deki çalışma hayatı ve çalışma koşullarının ilkel ve çağdışı, 19. yüzyıl koşullarının, uygulandığı çıplak gözlerle görülebiliyor. Örneğin Tuzla Tershaneleri içimi çok acıtan ölümlerle karşı karşıya kaldı.
21. yüzyılda, yüksekten düşen bir cismin altında kalarak veya yüksekten düşerek veya elektirk çarpması sonucu ölüm, çağdışı ve ilkel bir ölümdür. Günümüz teknolojisine uygun ölüm biçimi değildir. Bu vahşi kapitalizmdir. Adeta 19. Yüzyıl koşullarında çalıştırılmak zorunda kalan, deniz görmemiş ama bir deniz aracını üretmeye çalışan, yaşı 14’lerde, 15’lerde insanların o ilkel şartlardaki çalışma koşullarına tanık olduk. Taşeronluğun da alabildiğine yer ettiği bir durum. Taşeronluk, bir kere bir insanlık suçudur. Ölümlerin en önemli sebeplerinden birisidir. Bütün bunlar ölümlere neden olmuştur. Tabii ki sadece Tuzla’da yaşanmıyor bunlar. Maden ocaklarında 90 ila 120 insanın ölümüne tanık olarabiliyoruz. 20 lira yevmiyeyle, o ağır ve tehlikeli iş kolunda çalışan insanların ölümle pençeleşmesine tanık olmak, elbette ki bir insanın içini son derece acıtacaktır, acıtmıştır da. İçimi çok acıtanlardan bir tanesi de mevsimlik tarım işleridir. Onların hiçbir sosyal güvenliği, sosyal hakları olmadan yollarda telef olması insanın içini acıtıyor. İlkel şartlarda, römorkların üzerinde yüzlerce, binlerce yolları katedecekler, 7-10 lira yevmiyeyle, mevsimlik kadın tarım işçileri hiçbir sosyal güvenliği olmadan hayatlarını idame ettirecekler ve önemli bir bölümü de yollarda telef olacaklar. Türkiye’de kazanılmış bütün demokratik hakların bir anda ortadan kaldırılarak 19. yüzyıl koşullarına dönmüş bir çalışma hayatıyla kaşrı karşıyayız. Gerek çıkartılan sosyal güvenlik yasaları gerek çalışma hayatıyla ilgili çıkartılan yasalar, teknolojinin gelişmesiyle iş saatlerinin düşmesi gerekmesine rağmen, daha ileri düzeyde ağır ve tehlikeli iş kollarında, ileri düzeyde saat ayarlamalarına tanık oluyoruz. Bütün bunlar Türkiye’de inanılmaz vahşi bir kapitalizmin egemen olduğunu gösteriyor. İnsan yaşamını kolaylaştıran, insanın insanca yaşayabileceği toplumsal düzeyi oluşturacak politik gelişimi sağlayacak insanlar olarak vardır. Yoksa bir milletvekiline, kırmızı plakalara binenlere, Başbakan’a niye ihtiyaç olur? Siyasetin, siyasi partilerin, parlamentonun görevi ne? Çalışma hayatında insan üzerine çözümler üretmek, onların yaşamlarını kolaylaştırmak. Ancak tam aksi yapılıyor ve insan hayatı zorlaştırılıyor, rant endeksli bir siyaset anlayışını yani uluslararası sermayenin hoşuna gidecek bir siyaset anlayışı geliştiriyorlar.
Biraz da gündemi değerlendirmek isteriz sizinle. AKP, Reyhanlı’da yaşananların ardından, Amerika ziyaretini ertelemeyerek programına devam etmesiyle kendini riski atmıyor mu sizce? Daha önce AKP’yi analiz etme görevi yapmış biri olarak sizce AKP ne yapmaya çalışıyor? Sadece Türk insanını riske etmiyor. Aslında olaya biraz daha geniş bakarsak, bugün Suriye’de sanıyorum ki 100 binin üzerinde insan yaşamanı yitirdi, binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Aynı şekilde Irak’ta 2,5 milyon insan öldü. Irak’ta her çocuğun %80’i anne karnındayken ölüyor. %20’si kalıyor, onun da önemli bir bölümü engelli olarak yaşamanı idame ettirmek durumunda kalıyor. Libya bundan farklı değil . Binlerce insan orada katledildi. Baktığımız zaman AKP, Amerika’yla bu anlamda işbirliği yaparak, Müslümanların ölebileceği koşulları yaratıyor. Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Gazze’de ölenler kim? Müslümanlar. Bu bir tesadüf müdür? Bana 2 buçuk milyon insanın ölümüne malolan Irak’ın demokrasiyi getirme adına işgal edilmesi ve oradaki insanların ölümüne neden olan koşulların yaratılmasının hesabını kim verecek? Amerika’ya ne, Almanya’ya ne, Fransa’ya ne? Ben nasıl istersem öyle yaşarım. Sadece kan, göz yaşı, dramatik bir yaşam biçimi var ve orada ölen müslüman çocuklar var. Biz aslında oranın iş birlikçisiyiz. Türkiye bu anlamda emperyal dokuyla iş yaparak Müslümanların ölmesine, katledilmesine ortak oluyor. Demokratikleşmeye dayalı bir anlayışı o ülke zaman içerisinde kendisi karar verir. Ama emperyal dayatmayla nice nice genç insanların, özellikle altını çiziyorum Müslümanların ölmesine neden olan koşulların yaratılmasına, emperyal güçlerle işbirliği yaparak hep beraber sardırdılar. Libya’ya demokrasi gelmesi Fransa’yı çok mu ilgilendiriyor yani. Biz hala Amerika’nın sopası olmanın peşindeyiz. Reyhanlı halkı mitinge gitmedi biliyorsunuz. Ayrıca başbakan protesto edildi. Söz konusu savaş olunca AKP halkı yanına alamıyor diyebilir miyiz? Savaşın, hele ki o savaş kirliyse, getirdiği pislik hiçbir Türk insanının ortak olabileceği bir değer olamaz. Aslında halkımız barışçıldır. Daha barışçıl bir dokunun oluşumunu destekler. Nitekim kurtuluş mücadelesinde, emperyalizme karşı verdiğimiz mücadeleden sonra “Yurtta
Çetin Soysal kimdir? 2 Haziran 1963’de İstanbul doğumludur. Ticaret işiyle uğraştı. Yayıncılık yaptı. İstanbul Büyükşehir ve Beşiktaş Belediye Meclis Üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Yaşam Derneği Başkanlığı görevini yürüttü. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde CHP’den İstanbul Milletvekili seçilerek görev yürütmüştür. CHP’nin en eylemci vekillerinden biri olarak tanınmaktadır. barış, dünyada barış” diyen bir anlayışı temsil eden duruşumuz var. Ama maalesef, savaşın bir parçası olma anlayışıyla Ortadoğu’da Müslümanların katledilmesine göz yumuyoruz. Bu sadece sosyal demokratların, Türkiye’deki solun, merkez sağın falan değil; insanım diyen, hele ki dinsel anlamda Müslümanım diyen her insanın acısıdır. Evlat acısı çekmiş bir bakanın gözyaşlarını gördüm, Aynı bakanın Irak’ta ve Suriye’de katledien yavrular için de gözyaşı dökmesine gerektiğine inanıyorum. Çünkü orada bir insanlık suçu işleniyor.
İnsan yaşamını kolaylaştıran, insanın insanca yaşayabileceği toplumsal düzeyi oluşturacak politik gelişimi sağlayacak insanlar olarak vardır. Yoksa bir milletvekiline, kırmızı plakalara binenlere, Başbakan’a niye ihtiyaç olur? Siyasetin, siyasi partilerin, parlamentonun görevi ne? Çalışma hayatında insan üzerine çözümler üretmek, onların yaşamlarını kolaylaştırmak. Son olarak gazetemiz aracılığıyla topluma duyurmak istediklerinizi alalım... Topluma söyleyeceğim, bedel ödenmeden hiçbir demokratik hak elde edilemez. Vahşi kapitalizm koşullarında yaşıyoruz ve şimdiye kadar elde edilen çalışma yaşamına ilişkin haklar kolay elde edilmedi. Geçmişimizde 15-16 Haziran var, 1 Mayıs’lar var. Dolayısıyla haklar kolay kazanılmıyor. Kendiliğinden bizlere gelmiyor. Dolayısıyla almak için çaba göstermek lazım. Bedel ödemeden insanca yaşam olmaz. Dolayısıyla herkesi gerçek bir sosyal demokrasi için mücadeleye çağırıyorum.
EGITIM (
13
28 Mayıs 2013
Polis akademisi değil üniversite istiyorlar
Başbakan Erdoğan ABD ziyareti sırasında özel güvenliklerin işe yaramadığını artık üniversitelerde polisin bulunması gerektiğini söylemişti. Ardından da bakanlar harekete geçmişti. Açıktan, üniversitelerdeki muhalefeti hedef alan bu kararı protesto eden Genç-Der, 27 Mayıs’ta saat 13.30’da Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ile görüştü. eskişehir can çoksöyler
Emniyet ile geçtiğimiz günlerde eğitim ve işbirliğine yönelik bir protokol imzalayan Anadolu Üniversitesi’ne hem bu kararı protesto etmek hem de Erdoğan’ın Washington’dan başlattığı üniversitede polis çalışması uygulamasını yönetime sormak için Genç-Der’liler rektörlüğe doğru yürüyüşe geçti. Rektörlük kapı duvar Yürüyüşü tamamlayan GençDer’liler, içeri girmek üzere temsilcilerini gönderdiler. Temsilciler rektörlüğe gelip kapının kilitli olduğunu görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler. Bu sırada kapıya gelen rektörlük çalışanları da içeri alınmayınca geri dönmek zorunda kaldılar. yetkisinin olmadığını tekrar tekrar vurgulayan Gündoğan’dan bu konuda açıklama yapması istenince de Biz de karşıyız 20 dakika sonra içeri girebilen Genç- “Biz yasayı uygularız” diyerek akadeDer Genel Temsilcisi Ayşen Ece miyi ayaklar altına aldı. Kavas ve Eskişehir Temsilcisi Onur Keşt yarım saat süren görüşmenin Öğrenciye kaplan, hükümete kuzu ardından açıklama yaptılar. Rektör Öğrencilere hiçbir şey danışmadan Yardımcısı Naci Gündoğan kendi- kararlar alınabildiğinin hatırlatılmasinin de kişisel olarak polisin oku- sı üzerine “Her şeyi size mi soracala girmesine karşı olduğunu ancak ğız?” diye çıkışan Gündoğan, konu hükümetin karşısında boyunlarının hükümet politikalarına gelince kuzu kıldan ince olduğunu söyledi. Çıkan kesilmesi ise dikkat çekti. Eleştirmebir yasaya dair hiçbir şey söyleme den uygulamayı yerine getirmenin
bilimsellikle bağdaşmadığını söyle- YÖK kapanmadan olmaz yen temsilciler görüşmeyi bitirdiler. Söz alan Genç-Der Genel Temsilcisi Ayşen Ece Kavas da Gündoğan’ın Akademisyen değil bürokrat kendisinin de polislerin üniversiteOnur Keşt, Gündoğan’ın tutumu- ye girmesine karşı olduğunu itiraf nun akademisyenlikle bağdaşmadı- ettiğini söyledi. Kavas bu uygulağını söyledi. Üniversite yönetimini maya karşı gelinmemesinin kabul bürokratik bir biçimde ele aldığını edilemez olduğunu vurguladı. Kavurgularken, “Çıkan yasalara tek bir vas, “YÖK kapanmadıkça, bilim hep söz söylememenin, üniversitelere ge- tehdit altında olacak” dedi. Öğrencitirilen uygulamalarla ilgili bir araştır- lerin korunmaya değil bilimsel araşma yapmadan direk kabul etmenin tırmalar yapmaya, ihtiyacı olduğunu bilimle bir alakası yoktur” dedi. söyleyen Kavas uygulamanın durdurulması çağrısında bulundu.
geçti. Ödülü alan Abdülhamid torunu Osmanoğlu, 110 yıl sonra ilk defa aile büyüklerinden birisine doktora verildiğini belirterek “İnşallah diğer padişahlara da aynısı yapılır, bunların devamı gelir. Rektörümüze teşekkür ediyorum” diye konuştu. YARIN EĞİTİM
Bilim Teknoloji ve İslam Üniversitesi
Bilim üretmeyen, halkın sağlığını hiçe sayan YÖK gibi bir kurumun varlığı tartışılırken, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Konya’da katıldığı bir etkinlikte Uluslararası Bilim Teknoloji ve İslam Üniversitesi kurma kararı aldıklarını belirtti. Bakanlık kurulunda imzaya açılan proje için imzalar tamamlandığında proje meclise gidecek. Uluslararası olması planlanan üniversitenin %50’den fazlası yabancı öğrencilerden oluşacak. Üniversite Konya’da olacak YARIN EĞİTİM
Dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan sanatın, bilimin, matematik öğretiminin esas amacına değil, istenen sonuca hizmet ettiğini kendi diliyle anlatıyor bize Sevda Yeniköylü. Yine okuyucusuna farklı bir bakış açısı sunuyor.
KENDİ GUERNİCA’LARIMIZI YARATMA ZAMANI Öğrencilik yıllarımızın en meşhur kompozisyon konularından biriydi: Sanat sanat için midir, halk için midir? Ben, ‘sanat halk içindir’cilerdendim. Bugün farklı düşünüyorum. Belirli bir işlevi yerine getirmek üzere ele alındığında sanat sanat olmaktan çıkıyor çünkü. Gerçeğe ulaşmanın değil, bir grubun çıkarlarını savunmanın aracına dönüşüyor. Hem sadece sanat değil, bilim de, tarih de, matematik de öyle. Büyük Fransız Devrimi’nin fikir babalarından Jean-Jacques Rousseau, bu sebeple bilimi hor görüyordu. Ona göre bilim, belirli bir çağın, ülkenin veya topluluğun çıkarlarına uygun şeyleri, tüm zamanların gerçekleriymiş gibi gösteriyordu. Kısaca, ‘Belirli bir işlevi yerine getirmek’ amaç değil, sonuç olarak ele alınmalıdır. Örneğin, Picasso’nun, Guernica’nın bombalan-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ABD ziyareti sırasında, üniversitelerde özel güvenliklerin değil, polislerin görev yapacağını açıklamıştı. İçişleri Bakanı Muammer Güler ise 22 Mayıs’ta halktan gelen tepkilere karşı hızlıca bir toparlama açıklama yaptı. Güler açıklamasında artık güvenlik görevlilerinin yaptığı görevi koruma memurlarının yapacağını söyledi. Koruma memurunun tanımını yapmakta zorlanan Güler, “Biz de üzerinde halen çalışıyoruz” diyerek tahmini olarak 6 ay eğitim görecek olan bu kişilerin polis teşkilatına bağlı kalarak ve bu yetkilerle binaları, kişileri, tesisleri koruyacağını söyledi. YARIN EĞİTİM
YÖK’ten Mevlana Projesi
Karabük Üniversitesi’nden padişaha doktora Karabük Üniversitesi tarafından Hicaz Demiryolu projesi nedeniyle 25 Mayıs’ta 34. Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamid’e verilen onursal doktora diplomasını, Türkiye’de bulunan en yaşlı hanedan mensubu aldı. Yaşamayan birine onursal doktora verilmesi ve bu kişinin Osmanlı padişahlarından birine ait olması bilimle bağdaşmadı. Karabük Üniversitesi de bir dizi üniversite rektörü ile YÖK’ün bilimdışı uygulamalarına bir yenisini ekledi. Daha geçtiğimiz günlerde İTÜ’de GDO ile ilgili bilimsel araştırma yaptığı için üniversiteden atılan akademisyen ile ilgili bu durumun bilimdışı olduğunu ifade etmeyen akademisyenler böyle anti bilimsel bir olaya tanık olmak için sıraya
Polis gibi bir şey
masını anlatan tablosu, savaşın gerçek yüzünü gösteren en önemli yapıtlardan biridir. Savaşı yüceltmek üzere söylenebilecek herhangi bir yalan, Guernica’nın çarpıcı gerçekliği karşısında duramaz. Picasso ressamlığa, sanatın peşine düşmek yerine, bir grubun beklentilerini karşılamak üzere, örneğin savaştaki vahşeti gösterecek tablolar yapmak amacıyla başlasaydı, yine böyle bir şaheser yaratacak yetkinliğe ulaşabilir miydi? Matematik için matematik eğitimi Matematik öğretiminin de benzer bir bakış açısıyla değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Matematik öğretiminin, matematik öğretmekten başka bir hedefi olmamalıdır. Matematiksel bir beyne sahip insanlar, günü geldiğinde kendilerinden beklenen işleri görecek yetkinliğe de sahip olacaktır zaten. Oysa, matematik öğretim programları, gerçekten matematik öğretmek yerine, belirli bir zamanın beklentilerini karşılayacak beceriler kazandırmak üzere hazırlanagelmiştir. Sonuçta, matematik öğretmek yerine, öğretilene matematik demek gibi bir pratik doğmuştur. Örneğin, modernleş-
SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı
me gayretiyle yenilenmeye başlayan okullarda, uzunca bir süre matematik derslerinde sadece hesap öğretildi. Günümüzde bile, bir sürü sayıyı hızla çarpıp bölenlerin, matematiğinin iyi olduğunun söylenmesi o dönemlerden kalma bir algıdır. O dönemler çok geride kaldı. Matematik derslerinde gerçekten matematik öğretmekten başka bir yolun olmadığı bir çağa geldik. Pragmatist açıdan bakıldığında bile bu böyle. Çünkü, hızla değişen toplumsal beklentilere cevap verecek çözümler üretme esnekliğine, ancak gerçek matematik yeterliğiyle donanmış insanlar sahip olabilir. Günümüzde, bunun dışında kalan ihtiyaçlar akıllı makineler, otomasyon sistemleri, bilgisayarlar tarafından karşılanıyor zaten. Artık, öğrencilere belirli bir zamanın gerektirdiği spesifik becerileri kazandırmak yerine, öğrencilerin matematiksel bir beyne sahip olmalarını hedefleyen programların zamanıdır. Diğer bir deyişle, matematik için matematik öğretmenin zamanıdır. Böyle bir anlayışla yetişen çocuklar, günü geldiğinde kendi Guernica’larını yaratacaktır.
YÖK, Avrupa Birliği’nin en büyük öğrenci değişim programlarından Erasmus’un uygulanmadığı ülkelere öğretim üyesi ve öğrenci gönderebilmek için yeni bir proje açıkladı. Mevlana isminin verildiği projeyle üniversitelere yurt dışından daha fazla öğrenci ve öğretim görevlisinin getirilmesi planlanıyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, “Şu an 37 üniversiteden 32 farklı ülkedeki yüksek öğretim kurumları ile 228 protokol imzalandı” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Türkiye’deki üniversitelerde eğitim gören yabancı öğrenci sayısının 36 binlere ulaştığını belirterek, “Bu rakamın milyonları bulan seviyelere ulaşması gerekiyor” dedi. Hızlı olunacağını ifade etti. YARIN EĞİTİM
Dikensiz gül bahçesi
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Yalçın Karatepe üniversitelerde asayiş sorunu olmadığını söyleyerek şunları ifade etti: “İnsanların düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir tek üniversiteler kaldı. Adı ister polis olsun ister koruma memuru; bunlar sınırlamayı, yasağı, engellemeyi temsil eder. Bu imgesel bir sınırlamadır; okula geliyorsunuz 10 tane üniformalı, silahlı adam sizi bekliyor. Bir bakan geliyor, öğrenciler protesto ediyor ve televizyonlarda, gazetelerde üniversitede olay var diye görüyoruz. Öğrenci kendini ifade ediyor, bu olay değil. Üniversitelerin özerk yapılar olması gerekiyor. Ama bu düzenlemeyle ilgili üniversitelerden hiçbir görüş alındığını zannetmiyorum” YARIN EĞİTİM
Sanayiye uygulanabilirse
Patent Haklarının Korunması Hakkında değişiklik yapan yasa tasarısı 23 Mayıs’ta, TBMM’de kabul edildi. Tasarıda patent; “Yeni olan tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir olan buluşlar için sağlanan sınai mülkiyet hakkı” olarak yeniden tanımlandı. Yükseköğretim kurumlarında yapılan bilimsel çalışmalar veya araştırmalar sonucunda bir buluş gerçekleştiğinde; buluş sahibi tarafından yükseköğretim kurumuna bildirilecek. Kurum buluş üzerinde hak sahipliği talebinde bulunması durumunda, patent başvurusu yapmakla yükümlü olacak. Gelirin kurum ve buluş sahibi arasındaki paylaşımı, buluş sahibine gelirin en az üçte bir oranında verilecek şekilde yönetmeliğe uygun olarak belirlenecek. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
28 Mayıs 2013
Lise türleri de nitelik de azalıyor
Biber gazı hastanelik etti
Sayıları 78’i bulan lise türleri ilk etapta 18’e daha sonra da 4’e düşürülecek. Bakanlık bürokratlarının, Anadolu öğretmen liselerinin Anadolu liselerine dönüştürülmesi ve öğrencilerin sınavla değil de adrese dayalı sistem üzerinde alınmalarını öngören bir düzenlemeyi gündemlerine alarak tartıştığı öğrenildi. Sakarya’nın Arifiye İlçesi’nde polis Milli Egemenlik İlkokulu yakınlarında biber gazı tatbikatı yaptı. Biber gazı rüzgarın etkisiyle okula ulaşınca 20 öğrenci gazdan etkilendi. Biber gazı nedeniyle solunum sıkıntısı çeken Rümeysa (9) ve Esra Toru (12) adlı 2 öğrenci de hastaneye kaldırıldı. Polis biber gazını halka saldırılarılarının bir aracı olarak kullanırken, Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in tamamen zararsız ve organik olduğunu söylediği biber gazı insanlara zarar vermeye devam ediyor. YARIN ÇİSEL SU GÖNÜL
İSTANBUL Nurseli gözüaçık
78 olan lise türleri azaltılırken, liseler belli bir standarda indirgenmiş olacak. Fen liseleri, sanat liseleri, öğretmen liseleri gibi bir düzeyde öğrencilerin yeteneklerine göre eğitim veren liseler, yeni düzenlemeyle farklı bir statüye kavuşacak. Meslek liseleri ve anadolu liseleri olarak iki çatı altında toplanacak liseler birçok eğitim aksaklığını da beraberinde getirecek. Eğitimin niteliği düşürülecek Meslek liseleri ve anadolu liseleri olarak iki temel çatı altında toplanacak olan liseler, öğrencilerin fen, sanat, soyal bilimler liselerinde yetenek ve ilgileri yönünde eğitim almalarına engel olacak. Tüm düz liselerin anadolu lisesi adını alacak olması, eğitimin de anadolu lisesi seviyesinde eğitim vermesi gerekliliğini getiriyor. Ancak fen, anadolu, düz ya da öğretmen lisesi ayırt etmeksizin anadolu olarak eğitimi özelleştirme politikaları, paadlandırılacak liseler eşit bir eğitim rasız ve nitelikli eğitim veren anadolu verilmesinin önünde engel olacak. liselerini vurdu. Özel liseler, devlet okullarına göre daha nitelikli eğitim Anadolu liseleri özel okullara rakip verirken anadolu liseleri özel liseleAnadolu liseleri diğer liselere göre re eğitim kalitesi bakımından rakip daha nitelikli bir eğitim verilmesi ve oluyor. Tüm liselerin eğitim durumbununla birlikte anadolu liseleri var- larına bakılmaksızın anadolu olarak ken özel liselerin ikinci olarak tercih adlandırılması anadolu liselerinin edilmesi, yeni düzenlemeyle anadolu niteliğini düşürmeye yönelik bir giliselerinin niteliğinin düşürülmesine rişim oluyor. neden oluyor. AKP hükümetinin
Okullar bizimdir, vermeyeceğiz
Özel liseler artıyor Türkiye’de özel okul sayısı 5 bin 269 iken her gün bir yenisi daha açılmaya devam ediyor. AKP hükümetinin sermaye yanlısı politikaları eğitimin paralılaştırılmasını sağlarken, devlet okullarındaki eğitimin de seviyesini düşürüyor. Nitelikli bir eğitim alabilmek için ise öğrenciler özel liselere gitmeye mecbur bırakılıyor. Liseler arasında eşit bir eğitim verilmezken, eğitimi daha da eşitliksiz bir hale getiriliyor.
Azalan lise türleriyle kampüsler de geliyor 78 tür olan liselerin yeniden yapılandırılması aşamasında liseler şehir dışına taşınarak öğrencilere eğitim verilecek. Kamu-özel işbirliğiyle kurulacak olan liseler yine eğitimin paralılaştırılmasına yol açıyor. Üniversite kampüsleri gibi kampüslere taşınacak olan liselerin yarı paralı olacağı öngörülüyor.
ÖSYM’de sözde herşey şeffaf TBMM gündemindeki Torba Yasa Tasarısı ile Bilgi Edinme Kanunu’nun 2. Maddesi’ne “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevaplar bu kanun kapsamı dışındadır.” hükmü getirildi. Böylece ÖSYM, kamuoyunun denetiminden muaf tutulacak. ÖSYM’den hesap sormak yasak Düzenlediği birçok sınavda kopya skandallarıyla gündeme gelen ve halkın güvenini kaybeden ÖSYM, bu kanunla şeffaflık yerine kapalılık ilkesi ile hareket edecek. En kritik sınavlardan olan, üniversite sınavları milyonlarca öğrencinin geleceğini belirlerken, sınavlardaki hataların hesabı ÖSYM’den sorulamayacak. ÖSYM Başkanı Ali Demir geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamasında, hiçbir olayın ÖSYM’de karanlıkta gerçekleşmeyerek, tamamen şeffaf bir yapıda gerçekleş-
tirildiğini belirtmişti. Adaylar, kanundan önceki haliyle sınav sonuçlarına ÖSYM’ye dilekçe yolu ile itiraz edebilirken, kanunla Demir’in şeffaflık açıklamasıyla çelişen bir şekilde sonuçlara itiraz da edemeyecek. Yasa demokratik denetimden uzak Özellikle 2010 yılında YGS’de şifre skandallarının altına imzasını atan ÖSYM, düzenlediği adaletsiz sınavlarla birçok adayın geleceğini karartmaya devam ediyor. ÖSYM’nin düzenlediği sınavlara denetleme yapılamayacak olması ÖSYM’nin güvenilirliğini sarsarken, demokratik bir işleyişin önünü de tıkıyor. YARIN EĞİTİM
Nabi Avcı’dan sermayedarlara çağrı
AKP’nin amacı paralı eğitim AKP hükümeti iktidara geldiği günden beri eğitim sistemini düzeltmek adı altında eğitimin niteliğini ve bilimselliğini kaybetmektedir. Tüm liseleri anadolu olarak adlandırarak, eğitimin genel olarak seviyesini düşüren hükümetin asıl amacı öğrencileri özel okullara yöneltmektir. Hükümet aynı zamanda nitelikli ve bilimsel bir eğitim verilmesi yerine lise çeşitlerinin sayısını düşürerek, sınavların isimlerini değiştirirerek sadece biçimsel bir politika gütmektedir. Bizler Lise-Der’liler olarak eğitimin biçimsel olarak değil bütünsel, bilimsel ve nitelikli bir eğitim sistemi olması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bakan Avcı, Gaziantep’te düzenlenen ve 9 ilin eğitim ve okul aile birliği yöneticilerinin katıldığı 1. Bölgesel Okul Aile Çalıştayı’nın açılışında yaptığı konuşmada “Maliye Bakanlığımız derslik yapımı için 302 milyon lira ilave ödenek sağladı. Bunu öncelikle Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu bölgelerinde derslik, pansiyon, konferans ve spor salonlarının yapımında kullanıyoruz. Bir an önce özel okul açılması yönünde çalışmalara başlanması için çağrıda bulunuyorum’’ şeklinde konuştu. MEB Bakan’ı Nabi Avcı’nın son dönemde okul aidat paralarıyla ilgili yapıtığı “5-10 TL versinler’’ açıklaması öğrencilerden ve velilerden büyük tepkiler almıştı. Nabi Avcı, eğitimi paralılaştırmak amacıyla özel okul açılması için sermayedarlara çağrıda bulundu. Nabi Avcı, eğitime 302 milyon lira ek ödenek ayrıldığını söylerken de birçok okulun alt yapı eksiklikleri tamamlanmamaya devam ediyor. YARIN EĞİTİM
İstanbul Fatih’te bulunan Gazi İlköğretim Okulu velileri 4+4+4 eğitim sistemi kapsamında, okullarının imam hatip ortaokuluna dönüşümüne karşı çıkarak 23 Mayıs’ta “Susma ses çıkar, okuluna sahip çık!” sloganıyla eylem yaptılar. 4+4+4’e karşı tepkilere rağmen sadece İstanbul’da 1800 okul imam hatipe dönüştürüldü. AKP hükümetinin muhafazakâr eğitim sistemi politikaları demokratik ve bilimsel olmayan uygulamaları getirdi. Eylem sonunda patlatılan siyah balonlar öğrencilerin geleceklerinin karartılmasına izin verilmeyeceğinin göstergesi oldu.YARIN CEDAY AVCI
Sekiz şehire lise kampüsü
Milli Eğitim Bakanlığı’nın şehirlerin dışında kampüs olarak yapmayı planladığı 8 ilde yapılacak liselerin proje yarışması tamamlandı. Adana, Kocaeli, Aydın, Şanlıurfa, Erzurum, Muğla, İstanbul ve İzmir’de yapılacak yeni liselerde 10 bin öğrenci eğitim görecek. Şehir dışlarına kurulacak liseler, üniversite kampüsleri gibi hizmet verecek. Kamu-özel ortaklığıyla kurulacak kampüs liseler, hükümet-sermaye iş birliğiyle paralı eğitim için atılmış resmi bir adımın göstergesi oldu. YARIN EĞİTİM
LYS adaylarına 45 gün izin
Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü “Özürlü Devamsızlık” başlıklı bir genelge yayımladı. Genelgeye göre Lisans Yerleştirme Sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencileri, velilerinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurmaları halinde 45 günü aşmamak kaydı ile izinli sayılacak. Genelgede öğrencinin okuldaki özürlü ve özürsüz devamsızlık günlerinin 45 günü aşmayacağı belirtiliyor. Buna göre izin günleri öğrencinin yapmış olduğu toplam devamsızlık günlerinden çıkartılarak verilecek. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
28 Mayıs 2013
İsveç de yangın yerine döndü
Dünya Turu
Suriye
Bunlar provokasyon
İsveç’te Husby semtinde çıkan ve bir haftadır devam eden olaylar son olarak Stockholm’un diğer banliyölerine de sıçradı. Gençler çeşitli semtlerde bazı bina ve arabaları ateşe verdi. Avrupa’nın göbeğinde işsizlik yükselmeye başladı. Ülkede yaşanan sorunlar gün yüzüne çıkıyor. Dış servis İBRAHİM KESKİN
İsveç polisinin 69 yaşındaki bir kişiyi Husby semtinde öldürmesinden sonra meydana gelen olayların altında, İsveç hükümetinin son 6 yıl içinde sınıflar arasındaki uçurumları artıran politikalara olan tepki yatıyor. Özellikle banliyölerde yaşayan göçmenlerin ekonomik olarak en olumsuz etkilendiği ülkede halk tepkisini sokağa taşırmış durumda.
Liberal politikalar yoksulluğu 25 olmasına karşın göçmenlerde 2 katına çıkardı bu oran yüzde 70-80’lere kadar Son 15 yıl içinde yoksulların sa- çıkıyor. Kemer sıkma politikalayısının iki kat arttığı İsveç’te 15 rının uygulanması sonucu Husny Mayıs günü yayımlanan OECD Semti’nde sağlık ocakları ve posraporunda Avrupa’da sınıflar arası tane kapatılmıştı. Bardağı taşıran gelir uçurumunun en fazla arttığı son damla ise polisin 69 yaşındaki ülke oldu. 2006’dan bu yana 4 sağ bir kişiyi ateş ederek öldürmesi olpartinin birden uyguladığı yeni li- du. Semtte faaliyet yürüten gençlik beral politikalar ülkedeki insanları örgütü ‘Megafon’ düzenlediği gösekonomik sıkıntılara soksa da en terilerle olayın bağımsız bir komisfazla banliyönlerde yaşayan göç- yon tarafından araştırılmasını ve menler etkilenmiş durumda. Ülke polisin öldürülen adamın ailesinde genelinde genç işsizlik oranı yüzde özür dilemesini talep etti.
Yetkililerin ve polisin gençlerin isteklerine cevap vermemesi sonucu 19 Mayıs Pazar akşamı gençler ile polis arasında çatışmalar başladı. Sorunlar gençlere yatırım yapılarak çözülür Başbakan Fredrik Reineldt,ilk günden bu yana olaylar hakkında yorum yapmaktan kaçınmasına rağmen bir basın toplantısı yaparak sessizliğini bozdu. Reinfeldt: “Bu toplumu şiddetle inşa edemeyiz” dedi. Sosyal Demokrat Parti Lideri Stefan Löfven gençlerin şiddete başvurmaması gerektiğini; ancak hükümetin sürdürdüğü politikanın işsizliği, dışlanmayı artırdığını ve olayların çıkmasına zemin hazırladığını söyledi.
Suriye’nin Dostları toplantısında yapılan, “İran, Suriye’deki askerlerini çeksin” çağrısına Tahran’dan yanıt var. İran Dışişleri Sözcüsü Abbas Arakçı, “Bizim Suriye’de askeri gücümüz yok, bu sözler provokasyon” dedi. Dışişleri Sözcüsü, Ürdün’de Batı ülkelerinin, “Suriye’de İran ve Hizbullah güçlerinin olduğuna” yönelik sözlerini değerlendirdi. Hafta sonunda Kuseyr kasabasında yaşanan çatışmalarda Esad askerlerine Hizbullah ve İran askerlerinin destek verdiği ve Hizbullah’ın ağır kayıp verdiği iddia edilmişti. Rusya, Cenevre’de yapılması planlanan ve rejim unsurlarıyla muhalefeti bir araya getirmesi planlanan toplantıya İran’ın da davet edilmesini talep ediyor, ancak Batılı ülkeler Tahran’ın o masada olmasını istemiyor. YARIN DÜNYA
İngiltere
Satırla öldürdü
IMF Başkanı rahatladı
Uluslararası Para Fonu IMF’in Başkanı Christine Lagarde, Fransa Maliye Bakanı olduğu döneme dair “görevi kötüye kullanma” şüphesiyle Paris’te ifade verdi. 2 günün sonunda Fransız Mahkemesi, Lagarde’ı bu aşamada soruşturmaya “şüpheli” sıfatıyla dahil etmemeye karar verdi. Lagarde’a, özel tanık statüsü verildi. Bu, mahkemenin Lagarde’ın suç işlediği hakkında, “tutarlı ve ciddi kanıt görmediği” anlamına geliyor. Christine
Lagarde kararın ardından, “Benim için sürpriz olmadı. Washington’a IMF’ye dönüp, görevimin başına geçeceğim” diye konuştu. Lagarde’ın ifadesi, 2008 yılında işadamı Bernard Tapie’nin hasarının devlet tarafından tazmin edildiği dava ile ilgili olarak alınmıştı. Fransız yargısı, işadamına yapılan 400 milyon euroluk ödemenin, fazla şişkin olup olmadığını araştırıyor. YARIN DÜNYA
Savaş giderek yayılıyor Uçağı tehlikeye atmışlar Pakistan Hava Yolları’na ait bir uçak terör şüphesiyle Manchester’de İngilitere savaş uçaklarınca Stansted Havaalanı’na indirildi. Pakistan’ın Lahor kentinden kalkan Pakistan Hava Yollarına ait uçağın İngiltere’nin Manchester kentinde rotası değiştirildi. Savaş uçağının eskort ettiği uçak Stansted Havaalanı’na indi. Güvenlik kaynaklarına göre olayın terör bağlantısı yok. Uçakta 297 yolcu ve 11 mürettebat bulunuyordu. PK709 sefer sayılı uçak, Paksitan’ın Lahor kentinden kalkmıştı, Manchester Havaalanı’na inecekti. Ancak uçağın rotası değiştirildi. İngiliz savaş uçağı eşliğinde uçak Stansted Havaalanı’na indi. Essex polisine göre uçakta bir olay yaşandı. Uçaktaki iki kişi, uçağı tehlikeye attığı gerekçesiyle gözaltına alındı. YARIN DÜNYA
Suriye’deki iç savaş komşu Lübnan’ı da sarıyor. Lübnan kuzeyindeki Trablus kentinde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad taraftarları ile karşıtları arasında çatışmalar yaşandı. Lübnan emniyet kaynaklarından alınan bilgiye göre, gece başlayan ve sabaha kadar devam eden çatışmalarda 7 kişi öldü, en az 40 kişi yaralandı. Esad karşıtlarının yaşadığı Babu’t Tebbane, El-Kıbbe ve El-Menkubin ile Esad yanlılarının yaşadığı Cebel Muhsin bölgesinde çok sayıda kişinin çatışmalar nedeniyle evlerini terk ettiği belirtildi. Trablus’ta 7 kişinin öldüğü ve 40 kişinin yaralandığı çatışmalarda havan topu, el bombası ve makineli tüfek gibi silahlar kullanıldı. Trablus’ta, 2011’de başlayan Suriye devrimi nedeniyle farklı mezhepler ve karşıt gruplar arasında çatışmalar yaşanıyor. Geçen yıl meydana gelen çatışmalarda 20 kişi hayatını kaybetmişti. YARIN DÜNYA
Esad Cenevre’ye katılacak Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye hükümetinin 16 Haziran’da yapılması planlanan Cenevre Konferansına katılmayı kabul ettiğini açıkladı. Muhalifler ise katılımı görüşmek için İstanbul’da toplandı. Suriye krizinin çözümü için hem rejim hem de muhalfetin temsilcilerini biraraya getirmesi planlanan Cenevre Konferansı konusunda rejim cephe-
sinden açıklama var. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsüne göre, Şam yönetimi prensipte konferansa katılmayı kabul etti. Esad rejimi Cenevre Konferansında masaya oturacak müzakere ekibini de belirlemişti. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, gelecek hafta Paris’te bir araya gelerek Suriye’deki durumu ele alacakları bildirildi. YARIN DÜNYA
Londra’nın güneydoğusundaki Woolwich’de Kraliyet Topçu Birliği kışlası yakınlarında meydana gelen olayda, sonradan asker olduğu açıklanan bir kişi kimliği belirsiz iki kişinin saldırısına uğradı. Satırla saldırdıkları öğrenilen kişiler polis tarafından etkisiz hale getirilirken İngiliz basınına konuşan görgü tanıkları saldırganların askeri öldürdükten sonra cesedini sokağa bıraktıklarını söyledi. İngiltere Başbakanı David Cameron saldırıyı “şok edici” olarak yorumlarken, polisin olayla ilgili inceleme yaptığını, ancak büyük bir olasılıkla terörist bir saldırı olduğu yönünde işaretler olduğunu açıkladı. Sadece acil durumlarda toplanan ‘kobra’ toplantısına başkanlık eden İçişleri Bakanı Teresa May ise saldırıyı ‘barbarca’ olarak yorumladı. YARIN DÜNYA
Şili
Öğrenciler ayakta
Devlet Başkanı Sebastian Pinera’nın Kongre Binası’ndan halka seslenişi sırasında sokağa dökülen öğrenciler, bazı araçların ve iki polis motosikletinin hasar görmesine neden oldu. Polisin öğrencilerle saldırması ile çıkan arbedede, 130 kişi gözaltına alındı. Dünyanın en büyük bakır üreticisi ve Latin Amerika’nın ekonomisi güçlü ülkelerinden Şili’de öğrenciler, zengin kaynaklardan elde edilen gelirin eğitim başta olmak üzere halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılması gerektiğini savunuyor. Okul harçlarının, çoğu ailenin karşılayamayacağı kadar yüksek olduğunu ileri süren öğrenciler, 2011’de aylarca süren gösterileri düzenlemişti. YARIN DÜNYA
FORUM
16
28 Mayıs 2013
Zorunlu erkeklik hizmeti: Vur de vuralım
Kendi kaderini tayin Sanki savaş açılmış çünkü 2012’nin tamamında bile değil, ilk sekiz ayında aile içi şiddet nedeniyle yaralanan kadın sayısı tam 30 bin 254! Bakanlığın verdiği rakama göre aynı zaman diliminde hayatını kaybeden kadın sayısı ise 125. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tuttuğu başka bir çetele var. 2008-2012 yılları arasında medyaya yansıyan, kendilerine ulaşan başvurular ışığında kadın cinayetlerinin gerekçelerini listeliyorlar. 2008’den beri dikkat çekici bir ivmeyle oranı yükselen en büyük cinayet bahanesi, kadının boşanmak/ayrılmak istemesi. Öyle ki geçen yıl işlenen cinayetlerin neredeyse yarısı kadının hayatına o erkek olmadan devam etme kararı alması üzerine gerçekleşmiş. (Boşanma: Yüzde 29,2 ve kadının hayatına dair bir karar vermek istemesi: Yüzde 10,15) Platformun verdiği rakama göre geçen yıl 210 kadın, (çok yüksek
“
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tuttuğu başka bir çetele var. 2008-2012 yılları arasında medyaya yansıyan, kendilerine ulaşan başvurular ışığında kadın cinayetlerinin gerekçelerini listeliyorlar. 2008’den beri dikkat çekici bir ivmeyle oranı yükselen en büyük cinayet bahanesi, kadının boşanmak/ayrılmak istemesi.
“
Şiddet reyonunda ayrı raflarda duruyor gibi geliyor belki size. Ama aslında ne kadar benzer bir ‘sevme’, ne kadar benzer bir ‘öldürme’ biçimi… Lafı dolandırmadan, ‘kadına karşı savaş’ tamlamasının kullanıldığı oluyor artık. Dün de Sabah gazetesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in geçen yıl şiddet gören kadınlara dair verdiği taze rakamları şu başlıkla duyurdu: Sanki kadına savaş açılmış!
oranda) hayatındaki erkek tarafından, onun istediği hayatı yaşamayı artık istemediği için canından olmuş. Erkek, “Ayrılırsan vururum” demiş, vurmuş. “Barışmazsan vururum” demiş, vurmuş. “Benim istediğim gibi yaşamazsan vururum” demiş, vurmuş. Ulus devletler varlıklarını, en çok milliyetçi söylemle militarize ettiği erkekliğe dayıyor. Eğitim sisteminden erkekliğin de tescillendiği bir kurum olan zorunlu askerliğe, günlük siyaset dilinden popüler kültüre çok yolla damarlara zerk edilen erkekliğin, savaşçılığını, koruyuculuğunu vurgulamak ulus devlet için bir tür teminat. Bu vurgu, erkeklik
algısından ayrılamaz hale geldiğinde, erkeklik tastamam bu olduğunda, ‘vatan’ da güvende demek. Misal zorunlu askerliği sorgulatmaz hale getiren, ‘zorunlu erkekliğin’ tartışılamaz hale gelmesi zaten. Zorunlu erkeklik görevi, parçası olduğu o bütüne dair her tür tehdidin karşısına dikilmeyi, o bütünü muhafaza uğruna ölmeyi ve öldürmeyi gerektiriyor. ‘Vatan’, korunması gereken kadın gibi biraz. Va t a n ı öyle seviyor; kadını öyle seviyor.
“
“
PINAR ÖĞÜNÇ yazdı
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre kadınlar en çok kendi hayatlarına dair karar almak istediklerinde ölümle karşılaşıyorlar. Erkek egemen sistem içerisinde yaşamını sorgulayamayan kadından ve vatanlaştırılmış ev benzetmesinden yola çıkan Pınar Öğünç’ün 29 Mart 2012 tarihinde Radikal için kaleme aldığı yazısını yayınlıyoruz.
Eğitim sisteminden erkekliğin de tescillendiği bir kurum olan zorunlu askerliğe, günlük siyaset dilinden popüler kültüre çok yolla damarlara zerk edilen erkekliğin, savaşçılığını, koruyuculuğunu vurgulamak ulus devlet için bir tür teminat
yi icap ettiriyor. Kendi kaderini tayin etmek isteyen, boşanmak/ ayrılmak isteyen kadın, o bütünlüğü bozmanın bedelini ödemek zorunda. Karşımızdaki manzara tek başına toplumsal cinsiyet rolleriyle tahlil edilemez. Ama “Ayrılırsan vururum”un berisini düşünmeden ne kadına karşı şiddet meselesinin kökenini ne de ‘süreçte’ yükselen “Vur de vuralım”ları anlamak mümkün gibi geliyor bana. Aynı erkeklik tahayyülü, aynı sevme biçimi.
Vatanlaşan ev Net militarist mecraların dışına, hakiki hayatın içine akan toplumsal cinsiyet rolleri, evlerinin de komutanı, muhafızı, askeri yapıyor erkeği. Ev vatanlaşıyor. Vatan, korunması gereken kadın gibi biraz, evet ama zorunlu erkeklik görevi ev/vatan bütünlüğü için tehdit oluşturan kadına karşı da lüzumlu hareketi yerine getirme-
Esin Güneş boşanmak istediği kocası tarafından intihar süsü verilerek yaşamı sonlandırıldı.
Berfo Ana Anaların anası Berfo Anamız Örnek Ana 33 yıl yüreği hasretle yana yana Cemil’ini arayan Berfo Ana 12 eylül’ün zalimlerini yargılamayan bu hükümetleri sen 105 yaşında yargıladın Berfo Ana Örnek Ana Yürekli, mücadeleci ana Sen de senden korkanlar yüzlerine tüküreceksin diye karşına çıkmadılar, çıkartmadılar Senin adın tarihe yürekli, cesur ana diye geçti. Onlarsa korkaklar Berfo Ana, Örnek Ana Onlar şimdi koltuklarına gömülmüş, yataklara mahkum Senden mahşerde nasıl kurtulacaklar, korkusu kabusu içindeler. Sen rahat ol Berfo Ana, Örnek Ana Çünkü senin de bizim de bu dünyada da orada da iki elimiz yakalarında olacak Ki Başbakan şimdiden kendini oraya Başbakan olarak ilan ediyor. Dokunulmazlığı devam edecekmiş Berfo Ana sen kiminin anası, kiminin de ninesi, ama sen de senden önce gidenler de bizlere bir haber olsun salmadınız. Hepimiz bir aradayız. Cemil’ini de buldun, zalimler çatlasın diye Ne yalan söyleyeyim biraz kızgınız sizlere Berfo Ana, Örnek Ana Al benim yavrumu da koynunda yatır ana Hanife Yıldız
FORUM
17
28 Mayıs 2013
Berfo Ana’nın ölüm sonrasındaki mücadelesi Dün gece çok güzel bir geceydi. Güzel olduğu kadar günün anlam ve önemi bakımından da bir o kadar anlamlı ve onur verici bir gece oldu. “Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” adı altında düzenlenen dayanışma konseri sadece konser havasında değil aynı şekilde çok güzel mesajların söylemlerin ve söyleşilerin olduğu bir gece olması acısında da çok iyi düzenlenmiş bir etkinlik oldu. Cemil Kırbayır anısına düzenlenen etkinlik, Cemil yoldaşımızın doğup büyüdüğü serhildanlık (başkaldırı yaşamdır) yaptığı o bozuk düzene karşı koyduğu onurlu davranışından dolayı, evinden alınıp götürüldüğü o günden beri geri gelemeyen ama hep geri dönecek umutlarının beklenildiği kapısı hep acık tutulan evi ana ocağının, Cemil Kırbayır kültür merkezine dönüştürülme çabası için yapılan çalışmaların sonuçsuz kalmayacağı ve o kültür merkezinde daha çok Cemil Kırbayırların çıkacağı günlerin hep olacağı, barış, kardeşlik ve hakça halkların kardeşliği adına yapılan çalışmaların oluşturulacağı bir yer olacağına umudum ve inancım tamdır. Bundan altı ay önce yazmış olduğum bir yazıda, Cemil Kırbayır yoldaşımızı ve Berfo Anamızı anlatan
“
Berfo Ana gözü acık yüreği yaralı evlat hasretiyle yanan bir anaydı. Oğlunun ölümünü kabullenmiş ama onun bir mezar taşının olmayışına o mezar taşına el yüz süremeyişi hasreti içinde ve arzusuyla hayata göz yumdu.
“
EMİNE TAN yazdı
22 Mayıs Çarşamba günü gerçekleşen Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye konseri davetlilerden büyük beğeni aldı. Tüm gelirinin Cemil Kırbayır Kültürevi’nin tamamlanması için harcanacak olan konser sonrasında Emine Tan’ın kaleme aldığı yazısını yarın okurları için yayınlıyoruz.
bir yazı kaleme almıştım. O yazımda hemşerim ve devrimci yoldaşımız ve bütün devrimcilerin anası olan Berfo ananın kahramanlıklarından bahsederken onun elini havaya kaldırıp darbeci zihniyete dur dercesine sinirli ,kızgın ve mücadeleye her an hazırım imajı vermesi bugün de geride kalanların gene aynı kararlılıkla devam edeceği kanısında ve inancındayım. Çünkü dün gece bir daha gördüm ve yaşadım ki, Berfo Analar ve Cemil Kırbayırlar ölmedi, tam tersi onlar ölümsüzleştirildiler. 105 Yaşında aramızda ayrılan Berfo Ana daha nice 105 yıllar yaşayacaktır. Berfo Ana gözü açık yüreği yaralı evlat hasretiyle yanan bir anaydı. Oğlunun ölümünü kabullenmişti ama onun bir mezar
taşının olmayışına o mezar taşına el yüz süremeyişi hasreti içinde ve arzusuyla hayata göz yumdu. Bundan sonraki süreçte umut ederim ki Cemil Kırbayır yoldaşın şimdiye kadar bulunamayan mezarının en kısa zamanda bulunup ailesine bildirilmesi ve ailenin geri kalanların en azından bundan sonra gidip mezar taşına el sürmeleri Berfo Ana’nın da ruhunu rahat etmesi bizlerinde en büyük isteğimiz ve dileğimizdir. Berfo Ana’nın aramızdan ayrılmasının yaklaşık 5. ayına girerken dün akşamın heyecanı bize bir kez daha gösterdi ki Berfo Ana ölmemiş tam tersi kaldığı yerde yol arkadaşlarıyla mücadelesine devam ediyor. Çünkü Berfo Ana’da biliyordu ki Cemil’in yolu aydınlığın yoluydu, halkların kardeşliği zalim ve zulme karşı birleşenlerin yoluydu. Onlar bu yolda birbirlerini kucaklayacak barışa ve kardeşliğe doğru yürüyüşlerine devem edeceklerdi. **** Bir söz var ya! Ateş düştüğü yeri yakar diye Mutlaka öyledi.r Berfo Ana’nın yüreğine düşen ateşi kim söndürebildi. O doğurup büyüttüğü yedirip içirdiği oğlu için o’nun yolunda gidecek devrimci bir evladın devrimci
mücadeleci anası olacağı hayalini dahi kurmasını bilemezken o gerçeğini ve hakikatini yaşadı. Yaşadığı kadarının da hakkını vermesini bildi. Ben kendi adıma Emekçi Hareket Partisi kurucusu Hakan Öztürk şahsında başta Sibel hanıma emeği gecen herkese ve diğer sol örgütlerin dayanışmasıyla meydana çıkan bu emek paylaşımında emek veren çalışan katkı sağlayan herkese teşekkür eder bu tür etkinliklerin devamını dilerim. Ayrıca gerek sazıyla gerek sözüyle ve o güzel ezgileri bizimle paylaşan İsmail Hakkı Demircioğlu Suavi Yavuz Bingöl Niyazi Koyuncu ve Bandista gurubuna tekrar teşekkür eder, emeklerine ve yüreklerine sağlık diyorum. Evet ne doğru ve yerinde bir söz etti Cemil Kırbayır’ın abisi Başkalarının kirlettiklerini temizlemek, Başkalarının karattıklarını aydınlatmak . işte en zor olanda bu değil mi? Hayata olmayan devrimci yoldaşlarımızın , Acısını kalbimize gömeceğiz, Ruhlarını bilincimizde taşıyacağız, Tenlerini de doğdukları toprağa vereceğiz Umuduyla, başkalarının kirlettiklerini temizlemek, Başkalarının karattıklarını aydınlatmak zorunda kalmayacağımız günlerin gelmesi dileğimle.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Yalçın Bayer Hürriyet
Bayer, 26 Mayısta, üniversiteler ve stadyumlarda ÖGB’nin yerini alacak polislere değiniyor. Bayer: “Polis gibi olacak, üniforma giyecek, tabanca ve cop taşıyacak ama “polis” olmayacak, özel bir güç olacak. Sayısı da şimdilik 10 bin kişi. Kime bağlı olacağı sonra belirlenecek. Bu yaklaşım size tanıdık geliyor mu? Tarih sayfalarını biraz karıştırınca, hatta uzağa gitmeden komşulara bakınca benzerlerini hemen görürsünüz, sonrasında ne olduğunu da! Totaliter eğilime yönelen her iktidar kendi özel güvenlik gücünü kurmaya başlar. Aynen İtalya’daki ‘Kara Gömlekliler’ gibi, Nazi Almanya’sında “SA” ve “SS”ler gibi.”
Kötü
Kürşat Bumin Yeni Şafak
Bumin “Alkol yasağına” kafayı takan meclisi eleştiriyor. Ama bu sefer tersten, yani yeterli yasak getirmediği için. Bumin: “Ama bakın, komisyondan geçen alkolle ilgili yasa teklifinde ibadethanelere-okullara en az yüz metre mesafede bulunan satıcılarda alkollü içecek satışı yasak, ama bu içkileri sokakta tüketmek serbest… Demek ki bu işler ciddi işler, aceleye getirilemez… Tamam, TBMM çatısı altında bu çatı altına girdiği ilk günden itibaren günlerini gecelerini benzer yasa tekliflerini kaleme almaya çalışarak geçiren milletvekillerinin var olduğunu biliyoruz. Ama bu işler sadece alkole ‘kafayı takmak’la halledilmiyor ki…”
Çirkin
Engin Ardıç Sabah
Ardıç, Hürrem’in ağır çalışma koşullarından dolayı işi bırakmasının ardından çok para kazanıyordu diyenlere kızıyor 26 Mayıs tarihli yazısında. “Artı değer” tanımlaması yaparak sömürüyü derecelendirmeye kalkıyor. Ardıç: “Meryem’in it gibi çalışıp kazandığı para gözüne batıyor ama sen ne iş yapıyorsun ve ne kadarlık artı-değer üretiyorsun? Otur, her çalışanın sektörüne göre ve emeğinin gücüne göre ürettiği artı-değeri düşün, ona göre kim daha çok sömürülüyormuş, hesapla… Eee, ne yapalım? Patronları keselim mi? Artı-değeri ortadan kaldıracak uzaylı bir iktisatçı bulup getirebilirseniz, düşünürüz.”
İlker Eraslan
günlüğü
Erdoğan’ın Reyhanlı ziyaretiyle birlikte AbddeYalpala ReyhanlıdaVatandaşıParçala tabelası TT’ye girdi:
Sanatçılar en sevilen türkülerini Berfo Ana’nın Ocağı Tütsün Diye söylediler.
Barış sürecinde “vatandaşlık” - 5 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Farklı kimlik ve tarihsel arka planlara sahip olan Türkiye halklarına tek dil, tek tarih, tek kültür, tek, tek, tek...dayatması artık “Kimse’’ tarafından kabul edilmiyor; sırıtıyor!... Kim bu halkların, bin yıldan daha uzun ortak tarihleri yanısıra farklı tarihlerinin de kabulü olmazsa olmaz, eşit ve özgür birlikteliğin koşuludur. Bu anlamda, M. Kemal’in “Tarihi karabetinde herkes’’ Türk sayılmamalıdır; “Irka’’ akrabalık bağı aranmaktadır!... Yani, “Ne Mutlu Türküm Diyene!’’ düsturu dilini tarihini, kültürünü kısacası “kimliğini reddetmeyeni’’
“mutlu Türk’’ saymamaktadır. -”Ahlaki karabet’’ gibi oldukça soyut bir tamamlama bu tartışmaya “konu’’ bile olmamalıdır. Hele hele konu, Anadolu ve Mezopomya gibi bir uygarlıklar geçidi ise, tartışmak büsbütün abestir. Çünkü, onlarca dini ve etnik kimliğin olduğu bir yerde “akraba’’ ya da “yakın’’ olmayan pek çok ahlaki formül anlayış bulunabilir. -Güler’in Millet/Ulus tanımının M. Kemal’inkine benzemediği, çeliştiği ortadadır. “Bu anlamda’’, Gülergillerin (CHP, MHP vb.) ‘’Atatürk Milliyetçiliği’’ Mustafa Kemal Atatürk’ün Milliyetçiliğine uymuyor! Bunda ısrar ederlerse “ırkçılık’’ suçlamasını kabul etmek zorunda kalacaklardır. Atatürk’e rağmen bir Atatürk Milliyetçiliği tanımı mümkün değildir. Dolaşımdaki Atatürk Milliyetçiliği, sonradan uydurulmuştur! Esasen Atatürk’ün kendine
has bir milliyetçilik anlayışı olduğu söylenemez; “dönemin’’ milliyetçilik anlayışları ile uyumludur! Tıpkı “Kemalizm’’ gibi bir “doktrin’’ olmadığı; tıpkı bir “küçük burjuva iktidarı’’ olduğu gibi... -Esasen Güler’in tanımı CHP’nin dışında MHP ve AKP’nin de kabul ettiği bir tanımdır; kendi meşreplerince! -”Kendine Türk diyen herkes Türk’tür’’ diyen MHP de eski görüşlerini revize etmiş bulunuyor. MHP’nin milliyetçilik anlayışı tipik bir “tam reddet’’ yöntemidir. MHP yeni “kapsayıcı’’ tarifine uygun bir pratik sergilemektedir. Tanzanya’da (!) Ülkü Ocakları’nın şubesini açan MHP, şube yöneticisi olan Waziri Msangi’yi Türkiye’ye davet etmiş ve Devlet Bahçeli ile görüştürülmüştü. Bu görüşmede Bahçeli, Msangi’ye “Alp’’ ismini vererek “bundan sonra senin adın Alp Waziri olsun’’
diyerek adeta Yeşilçam repliği tadında “sıcaklık’’ göstermişti (Milliyet_22 Şubat 2013). Bu manzaraya Sinop-Samsun’da HDK heyetine saldıran grubun omuzlarda taşıdıkları Afrika’lı genci de koyarsak, MHP’nin, ırkçı olmadığını kanıtlama derdinde olduğu görülebilir. Bir yandan “uzaylı bile olsa o Türk’tür!’’ Cem Yılmazvari bir replik, öte yanda ise Türk kimliğini kabul etmeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ölüm linçleri!... Bir Afrikalı’nın Türklüğe kabul edilmesinin bedeli ise teninin renginin tesir edilmesidir. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane / Kocaeli
@selcukbakir Reyhanlı küçük bir yer,öyleyse bu araçlar kimleri taşıdı ? AbddeYalpala ReyhanlıdaVatandaşıParçala @nedenttoldu Reyhanlı’lı Ana’nın Erdoğan’a feryadı!. Buna ne cevap verilebilir ki? AbddeYalpala ReyhanlıdaVatandaşıParçala (fotoğraftaki kadın “Senin çocukların ipek çarşafta, bizim çocuklarımız kara toprakta yatıyor” yazılı dövüz taşıyor) @anti_duhring AbddeYalpala ReyhanlıdaVatandaşıParçala %70 oy aldığı yere 10 bin polis 5 skorsky, 100 tane de otobüsle gelenlerin icraatı. gelmeseymişler. Ankara’daki öpüşme eylemi ve sonrasındaki saldırı üzerine KurtuluşMetroda AhlaksızlığaHayır tabelasını kullanan gericilere karşı cevaplar da aynı tabela altında yazıldı. @super_titiz “KurtuluşMetroda AhlaksızlığaHayır” Ülkenin hırsızları, dolandırıcıları, tecavüzcüleri de şu an bu başlık altında ahlakı savunuyordur. @karaolorin KurtuluşMetroda AhlaksızlığaHayır Bu tagın altında AK Parti gençliği varmış, bunların yobazlıkta Hizbullahçılardan farkı yokmuş
KULTUR-SANAT
18
28 Mayıs 2013
Cumartesi Anneleri’nin 18. yılı anısına
18 yıldır gözaltında kaybedilen yakınlarını bulmak için mücadele eden Cumartesi Anneleri’ni anlatan “Cumartesi” isimli kısa filmi, filmin yönetmenlerinden Ahmet Akman ile birlikte izleyip keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Nur Sürer’in başrolünde oynadığı film 27 Mayıs 1995’te başlayan eylemin 18. yıl dönümünde sosyal medyada izleyicilerle buluştu. İSTANBUL SERKAN ATAK
Umudun İşkencesi “12 Eylül sonrası başlayan ve 90’lı yıllarda önüne geçilemeyen bu insanlık ayıbına sanatçı kimliğimizle bir tavır almak ve destek vermek amacıyla bu projeyi yapmaya karar verdik. Siyasi ve etnik kimlik farkı gözetmeksizin tüm annelerin en büyük acısı olan evlat acısına dikkat çekmeye çalıştık” diyen Ahmet Akman evlatlarını bulma umudunun işkencesinin yarattığı acıyı insanların görmemesi için kör olması gerektiğini vurguluyor.
Yönetmenliğini Mehmet Ferruh Yılmaz ve Ahmet Akman’ın yaptığı “Cumartesi” isimli kısa film 27 Mayıs 1995’te başlayan Cumartesi Anneleri eyleminin 18. yıl dönümünde sosyal medyada izleyicilerle buluştu. Galatasaray Meydanı’nda her Cumartesi saat 12:00’da gerçekleştirilen oturma eyleminden, kendisini görmeye alışık olduğumuz Nur Sürer’in başrolünde oynadığı filmin diğer oyuncusu aynı zamanda senaryoyuda yazan Ahmet Akman ile film hakkında Nur Sürer Başrolde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ filmindeki
unutulmaz oyuncuğuyla hafızalara kazınan Nur Sürer filmin başrolünü üstlenerek projeye dahil olmuş. Galatasaray Meydanı’nda yapılan eyleme her hafta katılan Nur Sürer’in bunu kabul etmesi hiçde zor olmamış. “Başta bir anne olmasi ve bu duruma duyarlı kişiliği ile bilinen Nur Sürer’in bu çalışmada bizlerle olmayı kabul ederek projemize gerek oyunculuğu gerek tecrübesi ile dahil olması bize büyük kolaylık sağladı.” diyen Ahmet Akman oyuncunun filme ne denli büyük bir katkısı olduğunun altını çiziyor.
duygu sömürüsü yok Yaşanılanların gerçekliği ve çekilen acıların büyüklüğünü duygu sömürüsü yapmadan anlatan filmin en büyük başarısı burada yatıyor. Kısa film için uzun sayılabilecek bir süreye sahip film kendisini sıkılmadan izlettirmeyi başarabiliyor. Akıcı kurgusu ve başarılı çekimlerin yanı sıra filmin müziklerini yapan Hakan Tuğrul’un katkısını da unutmamak gerekiyor. Nur Sürer’in usta işi oyunculuğunu özleyen seyirciler için bulunmaz anlar barındıran film, anlatmaya çalıştığı konuyu başarıyla perdeye yansıtıyor.
ARDA İCİL yazdı
ödüllendirdi. Filmde Adele kendisinden daha yaşlı bir kadına aşık olan 15 yaşındaki bir genç kızı canlandırıyor. En iyi erkek oyuncu ödülü “Nebraska” filmindeki rolüyle Bruce Dern’e; en iyi kadın oyuncu ödülü ise “The Past” filmindeki rolüyle Berenic Bejo’ya gitti. YARIN KÜLTÜR-SANAT
Ben ve Sen
Film, hayatları bir bodrum katında kesişen iki sorunlu hayatın birbiri ile dayanışması ile sorunların üstesinden gelme hikayesidir. Filmin kahramanı Lorenzo okuldan nefret eden, ailesiyle arası bozuk ergen biridir. Lorenzo okulun düzenlediği bir etkinliğe gideceği gerekçesiyle ailesine yalan söyler. Kafasını dinleyeceğini düşünerek evlerinin bodrum katına gizlenir. Fakat planları kendinden büyük yaştaki üvey ablasının yanına gelişiyle bozulur. Ablası Olivia uyuşturucu bağımlısıdır. Lorenzo başlarda
Boris Vian’ın romanından uyarlanan film, Sil Baştan filmi ile tanınan yönetmen Michel Gondry tarafından beyazperdeye taşınıyor.
Evde Yönetmen: François Ozon Oyuncular: Fabrice Luchini, Ernst Umhauer Tür: Gerilim
Film, yetenekleri itibariyle yaşıtlarından ayrılan 16 yaşındaki bir gencin Fransızca öğretmeni ile arasındaki ilişkinin yarattığı sorunları anlatıyor.
Bir Şarkının Peşinde Yönetmen: M. Bendjelloul Oyuncular: Sixto Díaz Rodríguez, Stephen Segerman Tür: Belgesel
70’li yılların başlarında bir müzik efsanesine dönüşen Detroit’li bir yerel müzisyenin hikayesini ele alan belgesel bu yıl En İyi Belgesel Oskarını kazandı.
Cannes’ta ödüller belli oldu
Cannes Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. En iyi film ödülünü iki kadın arasındaki aşk hikayesini anlatan Abdellatif Kechiche imzalı “La Vie d’Adele” (Mavi En Sıcak Renktir: Adele’in Yaşamı) kazandı. Steven Spielberg başkanlığındaki jüri filmde rol alan Adele Exarchopoulos ve Lea Seydoux’u da
Günlerin Köpüğü Yönetmen: Michel Gondry Oyuncular: Romain Duris, Audrey Tautou tür: Fantastik, Dram
Ünlü oyunun başrolü belli oldu
Düşler, Tutkular ve Suçlar’ın ardından Bernardo Bertolucci yeni bir filmle karşımıza çıktı. Bende bu hafta ‘’Ben ve Sen’’ adlı filmini kaleme alma gereği hissettim. Yönetmen: Bernardo Bertolucci Oyuncular: Tea Falco, Jacopo Olmo Antinori, Pippo Delbono Tür: Dram
Olivia’nın bodrumu terk etmesini ister ama Olivia’nın uyuşturucu bağımlısı olması ve bundan ötürü çektiği sıkıntılar Lorenzo’nun Olivia’ya yardım etmesine neden olur. Film bu yüzeysel ele alışla vasat bir film olmanın ötesine geçemez. Bu filmi ilk izlediğimde zaman kaybı diye nitelendirdim. “Acaba Bertolucci yaşlandığından artık yüklü ama anlaşılması için izlerkaliteli filmler yapacak dinamiğe, ken üzerinde düşünülmesi gerekir. güce sahip mi değildi yoksa anlam Özellikle gençlikte baş gösteren yüklü ama anlaşılması için daha “umursamama” tavrına Bertolucci çok düşünülmesi gereken bir film baş kaldırıyor durumda. Aile kumiydi?” diye sorular sorunca ceva- rumunu da hedef tahtasına oturbı ikinci kez izleyişimde buldum. tan yönetmen, gençlerin hayattan Film gösterilenden çok anlam kopmasının, sorunları umursama-
HAFTANIN AJANDASI
masının nedeni olarak aileyi görüyor. Filmde karıncaların bir arada durarak hayatta kalma çabasına gönderme yaparak bireyleri değil, bir arada durmayı önemsediğini gösteriyor. Film bu yönleri dikkate alındığında izlenmeye değer bir gençlik filmi olarak öne çıkıyor.
Ubisof tarafından gerçekleştirilerek Microsoft Windows, PlayStation 3 ve Xbox 360 platformlarında oynanabilen bir halde piyasayasürüldüğü ilk günden beri tüm dünyada oynama ve satış rekorları kıran bir intikam suikastçinin hikayesini anlatan Assassin’s Creed efsanesinin sinema filminin başrolünde oynayacak oyuncu belli oldu. Geçtiğimiz yıldan beri hakkında çokça konuşulan Assassin’s Creed filminin gösterim tarihi 2015 yılının Mayıs ayı olarak açıklanırken ‘Inglourious Basterds’ ve ‘Prometheus’ filmlerinin yıldızı Michael Fassbender filmin başrolünde oynayacak oyuncu olacak. Filmin diğer oyuncuları ve senaryo detayları henüz açıklanmazken oyunun takipçilerini tatmin eden bir seçimin yapıldığı otoriteler tarafından belirtiliyor. YARIN KÜLTÜR-SANAT
Mücella Aşkan Sergisi
Hatırlamayı Unutma Sergisi
DOCUMENTARIST 2013
Ressam Mücella Aşkan’ın “SULUBOYA” resim sergisi 1-23 Haziran 2013 tarihleri arasında Hobi Sanat Merkezi’nde açılacak. Yağlıboya resimleri ile bilinen sanatçı ilk suluboya sergisi ile çalışmalarını sanatseverlerin beğenisine sunacak.
Küratörlüğünü Emre Baykal’ın yaptığı Volkan Aslan’ın “Hatırlamayı Unutma” sergisi 2 Mayıs’tan itibaren Arter Sanat Galeri’sinde sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçının 7 yeni işinin yer aldığı sergi 11 Ağustos’a kadar görülebilecek.
90’ı aşkın belgesel, 1-6 Haziran 2013 tarihlerinde DOCUMENTARIST’te belgesel severlerle buluşacak. Bütün Türkiye yapımı filmler, belgesel klasikleri ve yan etkinliklerin ücretsiz olduğu festivalde, filmlerin gösterim ücreti ise 5 TL.
GUNCEL Obezite tehlikesi büyüyor 19
28 Mayıs 2013
HALKIN KÜRSÜSÜ
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 66’sı obezite tehlikesiyle karşı karşıya. Obezitedeki bu artışın en önemli sebebinin ise modern yaşamın getirdiği hareketsizlik, düzensiz beslenme ve fast food tüketimi olduğunu vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Emine Yüzbaşıoğlu, çağın hastalıklarından olan obeziteyle başa çıkmanın 7 yolunu sıraladı. yarın TOPLUM rıfat çapar
Beslenme ve Diyet Uzmanı Emine Yüzbaşıoğlu, 22 Mayıs Obezite Günü dolayısıyla beslenme konusunda önemli tavsiyelerde bulundu. Obezitenin, hem Türkiye hem de dünyada giderek büyüyen bir sağlık problemi olarak insanların karşısında durduğuna işaret eden Yüzbaşıoğlu, günlük alınması gereken enerjinin, harcanandan fazla olduğunda, vücutta yağ oranının artarak obezitenin ortaya çıktığını hatırlattı. Yüzbaşıoğlu, “Obezite, vücut kitle endeksinin hesaplanmasıyla belirleniyor. Vücut kitle endeksi 25-30 arasında olanlar obez, 3035 arasındakiler ise aşırı obez olarak değerlendiriliyor.” dedi. Obeziteye sebep olan etkenlerden birinin de genetik yatkınlık olduğunu anlatan Emine Yüzbaşıoğlu, “Eğer genetiğimizde obezite varsa beslenme alışkanlıklarını tek tek gözden geçirmek ve bu doğrultuda bir düzen oluşturmak şart. Genlerinizde obezite olsa bile
doğru beslenme ile ideal kiloda olmak mümkün hale geliyor.” diye belirtti. Obeziteyle nasıl başa çıkabiliriz? Yüzbaşıoğlu, kadınların iş hayatında fazla yer almasıyla kısa zamanda hazırlanabilen yüksek kalori içerikli hazır gıdaların obeziteyi tetiklediğini anlattı. Hareketsizliğin hem sağlık hem de sosyal hayat için tehlikeli olduğu uyarısını yapan Yüzbaşıoğlu, çağın hasta-
lıklarından olan obeziteyle başa çıkmanın 7 yolunu şöyle sıraladı: “Kilonuzu kabullenmeyin. Fazla kilolarınızdan sadece görüntünüz için değil, sağlığınız için kurtulmayı hedefleyin. Beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirerek yanlışlarınızı bulup onları değiştirmeye çalışın. Bu değişiklikleri yapabilmek için gerekirse uzman desteği alın. Uzmanın önereceği diyete kendinizi hazır hissettiğinizde başlayın. Kilolarınızdan
kurtulmak için acele etmeyin. Kendinize uzun bir süre verin ve kilo vereceğinize inanın. Diyet yaparken çevrenizdekilerin sizi kötü yönde etkilemesine izin vermeyin. Gerekiyorsa diyet yaptığınızı kimseyle paylaşmayın. Kilo veremediğiniz zamanlarda diyeti bırakmayı düşünmeyin, aksine bunun çözüm olmayacağını düşünüp sabırlı olmayı deneyin. Diyet yaparken fiziksel aktivitenizi de artırmaya çalışın.”
Yastıkta 5 bin bakteri yaşıyor Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi Çocuk Alerjisi ve Astım Uzmanı Prof. Dr. Fadıl Öztürk, baş koyulan temiz bir yastıkta 5 bin akar canlısının bulunduğunu söyledi. Karadeniz Bölgesi’nde sık görülen ev tozu akarları hakkında bilgi veren Öztürk, “Bunlar bizim vücudumuzdan dökülen kepekler, deri döküntüleri artıklarıyla beslenir. Karadeniz Bölgesi’nde yüzde 90 oranında akar alerjisi görülür. Akar alerjisinin Karadeniz Bölgesi’nde fazla görülmesinin nedeni akarların vücutlarının büyük bir oranda su içermesi ve nem oranın yüksek olmasıdır. Yüzde 40’ın altına düştüğü bölgelerde yaşamaları çok zordur. Karadeniz Bölgesi’nde daha fazla görülmesinin bir diğer nedeni nemin yanında ılıman bir iklime sahip olmasıdır. Bu iki özellik nedeniyle bu bölgede evlerimizde çok miktarda ev tozu akarları bulunmaktadır” dedi. YARIN TOPLUM
Otobana yakın yerde oturmayın Sigarasız Hastane projesi başladı Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yöneticisi Doç. Dr. Ahmet Emin Erbaycu, Sigarasız Hastane Projesi başlattıklarını belirterek, “Tiryakilerin de desteği ile 40 bin dönüm açık alanımızda sigara içilmesinin önüne geçerek, 5 ay içinde Türkiye’nin ilk sigarasız hastanesi olmayı hedefliyoruz” dedi. Erbaycu, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin, 100 yıldan bu yana akciğer hastalıkları konusunda vatandaşlara hizmet sunduğunu söyledi. Erbaycu, “Kapalı alanlarda sigara içme yasağı var ancak açık alanlarda sigara tüketimi devam ediyor. 40 bin dönüm açık alanımızdan yararlananların dumansız bir hava soluması amacıyla ‘Dumanı Değil Temiz Havayı Paylaşalım’ sloganı çerçevesinde Sigarasız Hastane Projesi başlattık” dedi. YARIN TOPLUM
Bilim adamlarına göre küçük yaşlarda toksik maddelere fazlasıyla maruz kalanlar ilerleyen yaşlarda bazı sorunlarla karşılaşıyor. 7 yaşındaki çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda öncelikle hiperaktivite ve ona bağlı semptomların olup olmadığı incelendi. Trafiğin yarattığı partiküller kan damarlarında ve vücutta toksiteye neden oluyor. Bu da beynin frontal korteksini etkiliyor. Cincinnati Çocuk Hastanesi’nden Dr. Nicholas Newman, günden güne artan kara trafiğinin beyinde bu kirliliğe bağlı endişe verici etkileri olduğunu söyledi. Araştırma 762 çocuk üzerinde yapılırken, sonuçlar ömrünün ilk yıllarında otoyola yakın yerlerde yaşayanlarda hiperaktivite semptomları yaşandığı ortaya çıktı. YARIN TOPLUM
de Bu hafta İstanbul’da Kurtuluş Caddesi’n birTekel bayi işleten Ramazan Altıntepe ile n likteyiz. Alkol yasağına tepkisini de belirte ini Altıntepe bu yasağın en çok tekel bayiler etkileyeceğinin altını çizdi.
Alkol yasağı işimize gelmiyor
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil i işletiyorum. Üç bay Kurtuluş Caddesi üzerinde bir tekel tekstil sektöründe yıldır bu işi yapıyorum. Daha önce l bayi işletmeye çalıştım. Orda aradığımı bulamayınca teke ve sigara satışımız karar verdim. Daha çok alkollü içki oluyor. İşinizin iyi tarafları nelerdir? e. En azından güŞimdiye kadar satışlarımız iyi düzeyd yasağının satışlarınümüzü kurtarıyoruz. Ama bu alkol ası alkollü içki ve mızı düşürmesinden korkuyorum. Bur ber bunları da sigara satışıyla dönüyor. Bu yasakla bera satamayacağız. İşinizin kötü tarafları neler? rilmişti. O zaman Alkol yasağından önce sigara yasağı geti ştı. Tekel bayileri ne olmuştu? Kaçak sigara satışı patlamı bu yasak birçok ise bu şekilde müşteri kaybetti. Halen ise önümüze alkol tepkiye rağmen devam ediyor. Şimdi 22.00’den sonra yasağı çıktı. Neymiş, bundan sonra saat klanması da yasa alkol satışı yasak. Saat 22.00’den sonra erin kapanış saabana çok manidar geldi. Süper marketl eriyor. Türkiye’de tine gelmesi bu yasaktaki niyeti de göst si alkollü içki sahep yaklaşık 185 bin tekel bayi var. Ve 0’den sonra intarak dükkanını döndürüyor. Gece 22.0 olursa kepenkler sanlar bizden alkollü içki alıyor. Böyle en mutlaka bir de kapanacaktır. O saatte içki içmek istey yolunu bulur. şının da önünü Bu yasak aynı zamanda kaçak içki satı Bu yasakla olacak açacak. İçmek isteyen her yolu dener. de yatıyor bunun şey değil. Dindar bir nesil yetiştirmek altında. Son olarak neler söylemek istersiniz? ada İngiltere’de Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırm oran %40. Demek içki içenlerin oranı %1 iken, İran’da bu yasağı tüketimi ki birçok yasak da olduğu gibi bu içki azaltmıyor, hatta arttırıyor diyebiliriz.
Hazırlayan Eda Derya Toper
29
Mayıs 1980
1975 30 Mayıs
Yangına köprülü çözüm
31
Mayıs 1971
Rize’de 7’şer katlı iki binanın çatı katları, olası bir yangında diğer binaya geçilmesini sağlamak için demir köprüyle birbirine bağlandı. Gülbahar Mahallesi’nde Emek Sitesi’ndeki iki apartmanda yaşayanlar, binalardan birinde yangın çıkması halinde ne yapılabileceğini düşündü ve ilginç bir çözüm geliştirdi. 7’şer katlı binaların çatı katları, binaların birinde yangın çıkması halinde kaçış yolunu oluşturmak için demir bir köprüyle birbirine bağlandı. Böylelikle sitede yaşayanların, binalardan birinin alt katlarında yangın çıkması halinde üstte oluşturulan demir köprüyü kullanarak diğer binaya geçip kurtulmalarının yolu oluşturuldu. Emek Kent Site yöneticisi Mehmet Kartal, çatıdaki köprünün yangında kullanılmak için tasarlandığını belirterek şunları söyledi: “Binalardan birinde yangın çıkarsa köprüden diğer binaya geçilecek. Bu köprü bu amaçla yapıldı.” YARIN TOPLUM
1964 02 Haziran 1979 04 Haziran
Çorum katliamı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın öldürülmesini protesto eden Milliyetçi Hareket Partililer Çorum’da sol görüşlülerin ve Alevilerin oturduğu Milönü mahallesine saldırdılar. 6 Temmuza kadar süren olaylarda 48 kişi katledildi. Sosyalist Parti kuruldu Mehmet Ali Aybar adını sonradan Sosyalist Devrim Partisi olarak değiştirecek olan Sosyalist Parti’yi kurdu Sinan Cemgil öldürüldü Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kurucularından Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga Nurhak dağlarında öldürüldüler. Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu Kısa adı FKÖ olan Filistin Kurtuluş Örgütü kuruldu. Maraş katliamı davası başladı 105 kişinin hayatını kaybettiği Kahramanmaraş olaylarının sanığı 885 kişinin davası başladı.
Tütün ürünlerine bilimsel araştırma TAPDK, tütün ürünlerinin bağımlılık yapıcı özellikleri, içeriğindeki katkı maddeleri üzerine bilimsel araştırılması için TÜBİTAK ile anlaşma yaptı. Araştırma için kuru-
İstanbul siluetinde kulelere yer yok
lan heyet, çalışmalara başladı. Araştırmanın sonuçları halka sunulacak. Araştırmanın ardından tütün kullanımının azalacağı düşünülüyor. YARIn toplum
Petek göz geliştirildi
Meyve sineğinden esinlenilerek, panoramik görüş sağlayan yapay “petek göz” geliştirildi. Avrupalı bilim adamları, sinekler ve benzer hayvanların farklı yönlerdeki hızlı hareketleri aynı anda “yakalama” özelliğini ilk kez yapay göze aktarmayı başardı.
İstanbul siluetini bozan, Zeytinburnu’nda inşa edilmiş olan Astay Gayrimenkul İnşaat ve Turizm A.Ş.’ye ait kulelerin yıkımına 24 Mayıs’ta İdare mahkemesi tarafından karar verildi. Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerle korumayı taahhüt ettiği Dünya Mirası Alanı üzerinde olumsuz bir durum ortaya koyduğu, benzerlerine emsal teşkil ettiği, karar sebeplerinden gösterildi. istanbul berna dülger
İstanbul 4. İdare Mahkemesi, davacı Yusuf Özden’in, Zeytinburnu Kazlıçeşme Mahallesi’nde bulunan taşınmaz için düzenlenen yapı ruhsatı ve bu ruhsatın dayanağının hukuki düzenlemelere aykırı olduğunu belirterek açtığı davayı karara bağladı. Müdahil Astay Gayrimenkul İnşaat ve Turizm A.Ş’nin dilekçesinde, taşınmaz için hazırlanan planlar ve düzenlenen inşaat ruhsatı nedeniyle açılan davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle usul ve esastan reddini istedi. Kuleler silueti bozuyor Kararında, dava konusu yerde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu dü-
zenlenen rapora yer veren mahkeme, raporda, taşınmazın Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerle korumayı taahhüt ettiği Dünya Mirası Alanı Koruma İlkeleri ve ulusal koruma ölçütleriyle uyuşmadığı, inşa edilen üçlü kulenin tarihi yarımada siluetini olumsuz etkilediği, gelecekte olacak benzer yapılar için olumsuz emsal teşkil edeceğinin belirtildiğini kaydetti. Mahkemenin vermiş olduğu karar birçok açıdan önem taşıyor. Kapitalizmin rekabet yasası doğayı bozduğu gibi, dereleri kuruttuğu gibi, tarihi öğeleri de yok etmekten geri durmuyor fakat insanlığın böylesine önemli tarihi mirasları rekabet yasasına teslim edilmiyor. İstanbul silueti insanlığın asırlardır
inşa ettiği ve tüm insanlara ait olan bir yapı olma özelliğini koruyor. Dolayısıyla her insanın böylesine güzellikleri görme hakkını da bir kule sahibi alamadı. Bu karar örnek olmalıdır Bu inşa edilen yapı silueti bozmakla birlikte estetik olarak da siluete hiçbir şey katmıyor. İnsanlığın ortak miraslarına sahip çıkılmayıp bu gibi kulelerin yapılmasına izin vermek yakın tarihte İstanbul siluetinin tamamen gökdelenlerle kaplı olmasına sebep verebilirdi. Hatta bu, estetik kaygıları önemsememe hali mimari değerleri yok etmeye de varabilir. Çünkü estetik önemli değilse Süleymaniye de önemli değildir. Ayrı bir yandan insanlık tarihi mi-
18SORU
raslarını bilme ve bundan faydalanma hakkına sahiptir. Silueti bozmak tarihi değerleri de yok saymak demektir. Oysa tarihi öğeler insanların ders aldığı unsurlardır. Örneğin Mimar Sinan, Ayasofya ile hesaplaşmadan Süleymaniye’yi bu şekilde yapamayacaktı. Başbakan kuleleri istememişti 18 Nisan’da Erdoğan da bu yapıların sahibi ile konuşup tıraşlamasını istediğini ama beklediği gibi olmayınca da sahibiyle konuşmayı kestiğini basına aktarmıştı. Siluette o kuleleri gördüğünde kahrolduğunu söylemişti. Başbakan böyle söyleyince kararın alınması da gecikmedi. Mahkeme kararı anında verdi
İşin sırrı odaklanma IQ’su yüksek kişilerin beyninin, gerekli olmayan bilgileri “filtreleyebildiği” belirlendi. Bu kişilerin geniş arka plandaki hareketleri algılamada yavaş kaldığını çünkü beyinlerinin gerekli olmayan bilgiyi filtreleyebildiğini vurguladılar.
Mangalda tuvaletten fazla bakteri var
Gamze Abay
MUHASEBECi - İSTANBUL
Yağmur yağdırma sanatı 1. En sevdiğiniz erdem? Sözünde durmak 2. Başlıca özelliğiniz? Güvenilir olmak 3. Mutluluk nedir? Bir amaca sahip olmak 4. Mutsuzluk nedir? Amaçsızlık 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bekletilmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Ukalalık 7. En sevmediğiniz şey? Kabalık 8. En sevmediğiniz kişiler? Benciller 9. En sevdiğiniz iş? Yürümek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Amin Maalauf 12. Kahramanınız? Yok 13. Kadın kahramanınız? Yok 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Karnıyarık 17. En sevdiğiniz düstur? Asla vazgeçme 18. En sevdiğiniz söz? Yaşasın halkların kardeşliği
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam, Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi’nde düzenlenen basın toplantısında, çöl toprağının bulutlarla etkileşimi ve yağış kontrolünde kullanımıyla ilgili “Çöl Kökenli Toprak ile Yağış Yöntemi” çalışmasının patentini aldığını söyledi. Yağış sonrası araba camlarında karşılaşılan izlerin Sahra kökenli çöl tozlarından kaynaklandığını belirten Saydam, yağışlarda asıl etkenin tozların içinde bulunan bakteri ve mantarlar olduğunu kaydetti. YARIn toplum
Ödül alan çeyiz fotoğrafı
Yaz aylarının geldiği şu günlerde piknik yapmak birçok insanın en büyük keyiflerinden biri. Tabii piknikleri de mangalları da… İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre mangal üzerinde oluşan bakteri oranı tuvalet klozeti üzerinde üreyen bakterilere göre 2 kat daha fazla. Yine aynı araştırmaya göre temiz mangalların da üzerinde üreyen bakteriler, koli basili (e coli), salmonella ve listeriyaya dönüşerek ciddi sağlık sorunları yaratıyor. Bu bakterilerin üzerinde pişirilen yemeklere geçmesi halinde şiddetli kusma ve ishale neden oluyor. YARIn toplum
Coşkun’dan tek günlük istifa
23.05.2013 tarihinde Cumhuriyet gazetesinden istifa eden Bekir Coşkun ertesi gün tarihinde gazeteye geri döndü. Gazetedeki gerekli değişikliğin eleman çıkarmak değil, yenilenmek olduğunu, yönetiminin heyecanını ve azmini yitirdiğini yazmıştı
AltKitap’tan öykü ödülleri
Türkiye’nin ilk elektronik kitap yayınevi olan altKitap tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen altKitap 2013 Öykü Ödülleri sahiplerine ulaştı. Hakan Bıçakcı, Hakan Günday, Ece Temelkuran, Aslı Tohumcu ve Cem Uçan’dan oluşan kurul tarafından belirlenen ödüllerde birincilik ‘Farkındalık’ adlı öyküsüyle Sanem Bozkurt’un, ikincilik ‘Bünyamin’in Düşüşü’ ile Gökhan Sarı’nın, üçüncülük ‘Pis Adam’ ile Özcan Yılmaz’ın oldu. Öyküler altKitap’ta e-kitap olarak yayımlanacak. YARIn toplum