Güzel günlerin habercisi...
29 Haziran 2013 Cumartesi Sayı: 89 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Direniş, hükümetin saldırılarına rağmen sürüyor
Halkın sesi forumlarda yükseliyor
Ethem’in katili serbest, tanığı tutuklu Katil dışarıda Ankara’da Ethem Sarısülük’ü yakın mesafeden başından vurarak öldüren polis Ahmet Şahbaz serbestçe aramızda dolaşıyor.
Tanık olmak da suç Adalet adeta tersine işliyor. Mahkeme katili serbest bırakırken, Ethem’i vurduğu anın tanıklarını operasyonlar kapsamında tutuklandı.
Bir kurşun da medyadan Mahkemenin vicdansızlığı, hükümetin suskunluğu derken devreye yandaş medya girdi. Malum gazeteler Ethem’le ilgili yalan haber yapıyor. güncel 5 Ethem Sarısülük 1987, Çorum doğumlu bir işçiydi. 1 çocuk babası olan Ethem vurulduğu ana kadar hep ezilenin yanında oldu
Bu daha başlangıç
Demokrasi dersi
Başbakan’ın talimatıyla Taksim’in halka yasaklanması, direnişi durdurmak bir tarafa başka bir hatta çekti. Hareket forumlarla devam ediyor.
Birçok ilde yürüyen forumlarda doğrudan demokrasinin bir örneği yaşanıyor. Mahalle parklarında toplanan binler kararlarını birlikte alıyor. güncel 3
5 bin gözaltı 88 tutuklu
Polis canavarca işkence etti 14 Haziran günü, İstanbul Sarıgazi’de 5 polisin, bir şoförü işkence
ederek öldürmeye teşebbüs ettiği ortaya çıktı. Avukatların savcılığa yaptığı suç duyurusuna göre polisler gaz bombasıyla karnından vurduğu Hakan Yaman’ı ağır şekilde darp etti, sol gözünü sert bir cisimle çıkardıktan sonra ateşin üzerine atarak öldü diye bıraktı. Yaman’ın işkence gördükten sonra ateşin üzerine atıldığı video da mahkemeye sunuldu. Yaman’ın ailesinin ulaştığı ve davayı üstlenen Avukat Elif Eylem Kınacılar, yaşanan vahşetin ayrıntılarına da yer verdi.
07
Gezi Parkı’nda başlayan ancak sonrasında tüm Türkiye’de AKP’nin baskılarına karşı bir halk isyanına dönüşen protestolarda bugüne kadar 5 binden fazla kişi hakkında adli işlem yapıldı, 88 tutuklu var. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, 79 ilde (sadece Bingöl ve Bayburt’ta yapılmadı) yapılan eylemlerde tutuklu sayısının artacağı da gelen bilgiler arasında. Halen birçok ilde gözaltıların sürdüğü biliniyor.
08
Anlatılan senin hikayendir
Hakan Öztürk, forum sürecini ’a değerlendirdi 16
AKP’ye karşı birlik HAKAN ÖZTÜRK
4
Forumlardan gelen dalga SİBEL UZUN
5
Berkin’in gülüşü gibi bir umut GÜLSÜM KAV
6
Her gün direniş GÜN ÇAĞ AYDIN
7
Toplumsal öfke sınıfsal öfkeden ayrı düşünülemez CEM KAPTANOĞLU
8
Başbakan’a kalsa Akil İnsanlar’ın da konuşması yasak
Bakanlık geri adım attı, gaz genelgesi geldi
Akil İnsanlar’ın Gezi Parkı’yla ilgili sorularını yanıtsız bırakan Erdoğan ‘‘Gezi olaylarını buraya taşımayın’’ diyerek Akil İnsanlar’ın konuşmasını engelledi. güncel 4
İçişleri Bakanlığı tarafından tüm illerin valiliklerine gönderilen genelgeye göre polis eylemlerde gaz sıkmadan önce mutlaka uyarı yapacak. güncel 7
02
TOPLUM 29 Haziran 2013
Binlerce polis İstanbul’dan kaçtı Yeşil alanlar satılıyor Yalova’da turizm alanı olarak bilinen Atatürk Aboretumu (canlı ağaç müzesi) beş yıldızlı bir otel yapılması için satıldı. Arazi beş parsele ayrıldı ve ihaleye çıkarıldı. Alanın satılmaması gerektiğini belirten TEMA Onursal Kurucu Başkanı Hayrettin Karaca konuya ilişkin açıklamada bulundu: “1960’lı 1970’li yıllarda Maliye Bakanı ile Yalova Belediyesi’nin satmak istediği bu yeri sattırmadık. Buraya bir şey yapılmasın diye Atatürk adını kullanarak arboretum yaptık. Fidanları getirip diktik. Belediye başkanının paraya ihtiyacı varmış. Şimdi yabancılara sattılar.” YARIN toplum
İstanbul polisi tayin isteyerek kenti terk ediyor. Gezi Parkı eylemleri boyunca polisin ağır biçimde uyguladığı şiddete rağmen on binlerce kişi meydanlara akmayı sürdürürken, İstanbul polisi ise bulduğu ilk fırsatta kentten kaçmaya başladı. Gezi parkı eylemleri nedeniyle durdurulan tayinler açılınca 6 saat içinde tam 1600 polis ilişiğini kesti.
Otobüste “kredi kartı” dönemi
Bursa Özel Halk Otobüsçüleri Odası üyesi 355 kişi, son dönemde belediyenin ulaşım şirketi BURULAŞ’a anlaşmazlığa düşmesi sonucu, tepki olarak kendi sistemini kurmaya hazırlanıyor. Bir belediyenin amacının kamu hizmeti yapmak olduğunu, esnafa ortak olmaya çalışmak olmadığını belirten Bursa Özel Halk Otobüsçüleri Odası Başkanı Ramazan Umur, “Bundan sonra halkımız bilet arama derdine girmeden yolculuk yapabilecek. Kredi kartı için post cihazı bulunacak. Cep telefonları için de verilen şifre girildiği takdirde vatandaşlarımız bilet alma zahmetine düşmeden çok daha rahat yolculuk yapabilecekler” diye konuştu. YARIN toplum
İstanbul sanem deniz kural
Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Gezi Parkı eylemleri nedeniyle Gezi Parkı eylemleri sıra- durdurulan şark tayinlerine isteğe sında polisin ağır biçimde bağlı izin verildiğini açıkladı. Bu uyguladığı şiddet, 3 kişinin yaşa- açıklamanın ardından, yalnızca 6 mını yitirmesine yüzlerce insanın saat içerisinde tam 1600 polis İsda yaralanmasına neden oldu. tanbul Emniyeti ile ilişiğini kesti. Meydanlarda hakkını arayan Tayini çıkan 600 polis ise henüz halka kimyasal madde içeren taz- ilişiğini kesmedi. yikli suyla, biber gazıyla, TOMA’yla, coplarla saldıran polisin uyguladığı POLİSLER DE İSYANDA! şiddet nedeniyle yaşamını yitiren- Tayinler açılmadığı için polisler lerin aileleri, gözünü kaybedenler, de internette isyan etti! 100’ü baş yaralananlar tarafından yapılan suç komiser ve komiser 2 bin 200 poduyurularının ardı arkası gelmedi. lisin şark tayinlerinin durdurulmaBu yoğun şiddeti uygulayan polis- sından sonra polisler forum sayfaler ise meğer kaçacak yer arıyormuş! larında tepki gösterdi. Kimi polis, Geçtiğimiz günlerde İstanbul evini tayini çıkan şehre taşıdığını,
kimi çocukları için okul arayışlarına girdiğini söyledi. Oluşan “mağduriyeti” dikkate aldığını söyleyen İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ise 20 Haziran Perşembe akşamı, Personel Şube Müdürlüğü’ne, isteyen polislerin tayin oldukları ile gidebilecekleri talimatını verdi. Personel Şube de “İsteyen memurlar ilişiğini keserek tayin oldukları şehirlere gidebilir” mesajı geçti. İstemeyenlerin ise İstanbul’da kalabilecekleri belirtildi. Açıklamanın geldiği sabah saat 09.00’da, polisler Personel Şube’ye akın etti. Saat 15.00’a kadar 1600 polis, İstanbul Emniyeti ile ilişiğini kesti.
KAFAMA SIKACAĞIM Polisin İstanbul’u terk etmek için neden bu kadar can attığını ise ortaya çıkan bazı görüntüler gösteriyordu. Bir görüntüde polis, kamera çekimi yapan kişiye “Polis günah keçisi mi” diyerek tepki gösteriyordu. Başka bir duyuma göre ise bazı polislerin “kafama sıkacağım” diyerek isyan ettikleri ifade ediliyordu. Halk tüm saldırılara karşı hala akın akın Taksim’e gitmesine rağmen, polislerin İstanbul’dan kaçarcasına ayrılmaları ise, yapılan “Orantılı müdahale ediyoruz” açıklamalarındaki yalanı ortaya sermeye yetiyor.
Sizin TOMA’nız hangisi?
Sedyede adliyeye getirildi Hukuk sistemindeki sorunları ortaya koyan bir uygulama örneği de, geçtiğimiz günlerde İzmir’de yaşandı. Kemoterapi tedavisi gören Güler Akçelik, hakkında açılan “Ticari defter kayıtlarında usulsüzlük” davasında ifade vermek için sedye ile adliyeye getirildi. Güler Akçelik’e “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını” isteyip istemediği soruldu. Akçelik, 45 dakika koridorda bekletilmesine tepki göstererek, “10 yıldır kanser hastasıyım, yatalağım. Mahkemeye bildirmemize rağmen bir ‘evet’ kelimesi için getiriliyorum ve bu kadar süre bekletiliyorum” dedi. YARIN toplum
Geniz kanseri riski artıyor
Geniz kanseri riskinin özellikle gençlerde arttığı ortaya çıkarıldı. Türkiye’de hastalığın 10-20 yaş grubunda görülme sıklığının arttığı belirlendi. Kanserin nedenleri arasında akraba evliliklerinin rolü olabileceği belirtiliyor. Geniz kanserinin belirtileri şöyle sıralanıyor: Burun tıkanıklığı, burun kanaması, genizden konuşma ve konuşma bozukluğu, tek ya da çift taraflı işitme kaybı, uğultu (orta kulakta sıvı birikimine bağlı), boyunda şişlik (tek ya da çift taraflı), şaşılık, çift görme, görme bozuklukları, yüzde uyuşukluk, karıncalanma, ağrı, koku alma bozuklukları, içilen sıvıların burundan gelmesi. YARIN toplum
Gezi Parkı eylemcilerinin yaratıcı zeka örneklerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Gezi Parkı’nın geleceğini halka sorma kararı alınmasının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tan da açıklamalar geldi. Topbaş’ın, “Artık her şeyi halka soracağız. Bir durağın yeri bile değişecekse o bölgenin sakinlerine soracağız” sözlerinin ardından, eylemciler tarafından “İstanbul TOMA’sını seçiyor” isimli bir afiş yapılarak internet sitelerinde yayınlandı. Şimdiye kadar duran adam eylemlerinden esprili sloganlara, parklarda düzenlenen halk forumlarından karanfil eylemlerine kadar pek çok farklı direniş yöntemi
Ormanlar yanarak yok oluyor
Yazın gelmesiyle orman yangınları da başladı. Yeşilin yok edildiği Türkiye’de ormanları, bir de önlem alınmayan orman yangınları tehdit ediyor. Geçtiğimiz hafta 2 orman yangını çıktı. Hatay’ın Amanos Dağı eteklerindeki çam ormanında yangın çıktı. Hatay Orman İşletme Müdürü Mehmet Harbi, yangını uyuşturucu ekimi yapan kişilerin çıkarmış olma ihtimali üzerinde durduklarını söyledi. Bizzat devlet yetkilisi tarafından yapılan bu açıklama, orman yangınlarına karşı önlemlerin eksikliğini gözler önüne serdi. Aydın’da ise Ilıcabaşı Mahallesi’nde zeytin ağaçlarının bulunduğu arazide yangın çıktı. Yangının 300 hektarlık bir alanda etkili olduğu belirtildi. YARIN toplum
geliştirildi. Bu afiş, Gezi Parkı direnişi boyunca en çok konuşulan konulardan biri de eylemcilerin akıl dolu esprilerinin son örneğiydi. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın konuşmaları üzerine hazırlanan afişte şu ifadelere yer verildi: “İstanbul TOMA’sını seçiyor. Toplumsal, demokratik taleplerle mücadele etkinliğini artırmak için yeni bir projeye imza atıyoruz. Proje kapsamında kullanılan orantısız güç yetersiz bulunduğu için 35 yeni TOMA güvenlik güçlerine katılıyor. Bu çerçevede alınacak TOMA’ların konseptini siz değerli İstanbul halkına soruyoruz. Sizin TOMA’nız hangisi? 1. Ottoma, 2. Green Toma, 3. Klasik Toma.” YARIN TOPLUM
Güneş çarpmasına dikkat
Yazın gelmesiyle birlikte Türkiye’de sıcaklıklar artıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nce yapılan son değerlendirmelere göre, yurt genelinde önümüzdeki günlerde yağış beklenmiyor. Sıcak havalarda dikkat etmemiz gereken sorunların en başında ise, güneş çarpması geliyor. Güneş çarpması kızgın güneş altında uzun süre kalanlarda ve daha çok çocuklarda görülen bir yaz hastalığı. Şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma ve yüksek ateşle kendini gösteriyor. Böyle bir durumda hastanın serin bir yere götürülmesi, vücudu sıkan giysilerin çıkarılması, başıma soğuk kompres veya buz torbası konulması öneriliyor. Başa ve kasıklara uygulanan soğuk kompresin de vücut sıcaklığını düşürdüğü belirtiliyor. YARIN toplum
GUNCEL
03
29 Haziran 2013
Halkın sesi forumlarda yükseliyor
AKP Hükümeti’nin Taksim’e büyük bir güçle saldırması ve polisin Gezi Parkı’nı ablukaya alması, hareketi durdurmak yerine ona yeni bir boyut kazandırdı. Hükümet daha sert olursa ve Gezi Parkı’nda kolektif bir bölge oluşturan halka alanı yasaklarsa eylemi sonlandıracağını düşündü ancak olmadı. Hareket önce “duran adam” şimdi de forumlarla sürüyor.
Gezi Parkı direnişinin devamında parklarda yapılan halk forumlarıyla hareket sürdürülüyor. Forumların önemi sizce nedir? İBRAHİM MELİH GÖKÇEK ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI
Yoğunum
Yoğun çalışmalarımızdan kaynaklı, maalesef sorularınızı yanıtlayamayacağım.
CAN ERSOY EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Çare arayışı
Forumlar, AKP’nin baskıcı uygulamaları karşısında nefes bile alamayanların, halkın çıkarları dışındaki tüm konuların konuşulduğu Meclis’te fikirleri temsil edilmeyen insanların çare arayışlarıdır. Forumlar devam etmeli, çoğalmalı ve sistematikleşmelidir. SEVİM BELLİ SOSYALİST
istanbul Can çoksöyler
İstanbul Valiliği’nin Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla 15 Haziran akşamı başlattığı saldırı öncekilerde olduğu gibi geri tepti. 15 günden fazladır bir devlet otoritesinden bahsedemediğimiz Gezi Parkı’nda öğrenilen en temel şeylerden biri birlikte karar verebilme ve gerçek anlamda bir dayanışma idi. İşte bu birikim sürecin önünü açan etkilerden biri oldu. Hükümet Taksim’i yasaklayınca ve her toplanmaya saldırınca eylemler bir süre sonra biter sandı. Yıpranan, yorulan insanlar umutsuzuğa kapılıp evlerine dönebilirlerdi gerçekten de. Tam bu noktada kareograf Erdem Gündüz tarafından başlatılan “duran adam” eylemleri devletin o kalın kaskatı barikatında bir gedik açabildi.
Bu daha başlangıç Hükümetin sağcı zihniyetinin aklına daha sert saldırmaktan başka bir alternatif gelmezken, hareket bugüne kadar biriktirdikleriyle yolunu açmaya devam ediyor. Gezi Parkı deneyiminin bıraktığı doğrudan demokrasi anlayışı kısa sürede forumları yarattı. Halk mahalle parklarında, meydanlarındai,sokaklarında toplanmaya ve hareketin gidişatını tartışmaya başladı. Bu anlayış şimdi neredeyse tüm illere yayılmış durumda. Herkes eşit söz hakkı kullanıyor ve ilk defa bu kadar geniş kitlelerle kararlar alınıyor. Bir tarafta tek bir kişinin konuşması ve alkışçıları, diğer tarafta kararları kalabalık bir toplamla alan ve hep birlikte uygulamaya koyan bir halk var. Kendilerinin işlettiği söz hakkına dayalı demokrasiyi ülkede de istemek de en doğal hakları.
Direniş sürüyor Forumlar da aslında dürenişi sürdürme adımlarından biri. Belki de en önemlisi. Bu şekilde forumlara katılan halk siyasallaşıyor. Başlarda uç veren, “Herhangi bir yere üye olmamaktan” övünme hali şimdilerde ortalıklarda görünmüyor. Halk böyleyken halka bir örgütlülük bilinci de bu toplantılarla geliyor. Organize olan kalabalıklar birlikte karar alıp harekete geçmeye başlıyor. İşte bunlar belki de hükümetin en korktuğu gerçekler. Çalışma grupları kuruluyor Toplantılarda genel kararların ötesinde alt çalışma grupları, atölyeler ve komisyonlar da oluşturuluyor. Böylece foruma katılanlar bu gruplara katılarak ve ilgilendiği çalışmanın birebir öznesi olabiliyor. İşte bu bilincin yayılması demek, hüküme-
İstanbul’daki forumlar
İstanbul’un birçok semtinde, mahallesinde birden forumlar düzenli olarak sürüyor. Burada hepsine yer veremesek de bir kısmını sizlerle yaplaşıyoruz. Beşiktaş Abbasağa Parkı Kadıköy Yoğurtçu Parkı Ümraniye Çarşı Parkı Okmeydanı Sibel Yalçın Parkı Beyoğlu Cihangir Parkı Göztepe Parkı Fatih Saraçhane Parkı Bahçelievler Egemenlik Parkı Bakırköy Meydan Maltepe Meydanı Boğaziçi Üniversitesi Sarıyoer Duatepe Parkı tin daha da fazla köşeye sıkışması demek. Bugünden yarına olamayacaksa da her yapılan forum bu yolda önemli bir adımı ifade ediyor.
Sözün eyleme dönüşmesi Yüzlerce Beşiktaşlı, forumda aldıkları kararı aynen eyleme döküp sonra toplantılarına geri döndüler. Yalan haberlerini sürdüren Takvim gazetesini Atv-Sabah binasına yürüyerek protesto eden yüzlerce kişi yandaş medyanın Ethem Sarısülük hakkındaki bitmek bilmez karalama kampanyalarını protesto etmeye karar veren Abbasağa Parkı Forumu eylemin ardından parka döndü. Hareketin eyleme dönüşmesinin en yalın örneklerinden biri de anında harekete dönüşen kararlar. Bu dinamizm sürdükçe hiçbir şey yapılamaz değildir. 26 Haziran’da Beşiktaş Balmumcu’daki ATVSabah binasına yürüyüp Takvim gazetesinin yalan haberlerini protesto eden Beşiktaş halkı ertesi gün de yalan haberlerine devam eden Takvim gazetesini protesto etmek
için ATV-Sabah binasına yürüdü. Başta Takvim gazetesi olmak üzere ATV, A Haber ve Sabah’ın Gezi Parkı protestolarına yönelik yayınları bir başka protestoya daha konu olmuş oldu. Yürüyüş sırasında ana akım medya olmasa da, Çevik Kuvvet ve TOMA eylemi yakından takip etti. Abbasağa Parkı’ndaki forumdan yola çıkan halk, Balmumcu’daki Takvim’in de içinde bulunduğu ATV-Sabah binasının önüne geldi. Burada “3 maymun” protestosu yapıldı. Eylemde herkes susup, kulaklarını ve gözlerini kapatarak ATV-Sabah grubunun tutumunu eleştirdiler. Böylece direnişçiler Beşiktaş’ta, örnek bir forum çalışmasını da göstermiş oldu.
İz bırakır Millet bu tür herkesin katıldığı toplantılara alışık değil. Bu yeni bir egzersiz. Tartışmalar kişilerin düşüncelerine yeni ve gerçeğe uygun yorumlar getirmesini sağlar. Herkesle birlikte yapılan işler daha çok iz bırakır. Katılanların beğenmedikleri görüşleri tartışmalarına olanak tanınıyor. ENVER AYSEVER GAZETECİ-TV PROGRAMCISI
Halk öğreniyor
Artık demokrasi için umutlu olma zamanıdır. Taksim Gezi Direnişi kazandı. Halk kazanmayı öğreniyor. Eylem yapmayı öğreniyor. Bu başlı başına önemlidir. Konuşmanın, anlaşmak için en iyi yöntem olduğuna inanıyorum. TUĞBA TEKEREK TARAF GAZETESİ YAZARI
Enerji tabana yayılıyor Gezi Parkı eylemleriyle çok büyük bir enerji açığa çıktı. Talepler büyük ölçüde karşılandı ama hala o enerji var. İnsanlar direnmeyi, mücadeleyi öğrendiler. Bunun mahallelere, parklara, tabana yayılmasını çok önemli buluyorum. Kararlar alınması ve uygulanması güzel. ARZU BOZAR SÖZLEŞMELİ MEMUR
Kararlar alınıyor İnsanları eylemlerden sonra bir arada tutabilmek adına, birbirimizle iletişim kurabilmemiz adına önemli. Herkes fikirler tartışıyor, kararlar alınıyor. Bunu çok önemli buluyorum. Devam etmesi gerekiyor. GÜLGÜN SAYINDAŞ ÖĞRETMEN
Eylemler sürmeli Şu an faşizm yaşanıyor. Baskı politikası var. Öğretmenlere, doktorlara soruşturmalar açılıyor. Forum yapıp, sürekli konuşarak olmaz. Ara vermeksizin eylemlerimizi sürdürmemiz, eylem ruhunu yeniden yakalamamız lazım. UTKU YAKŞİ ÖĞRENCİ
Eylemler pasif olmasın
yapılabilir.
Forumlar politik söylemlerin devam ettirilebildiği yerler. Ama genelde pasif eylemlerin kararları alınıyor. Daha farklı eylemler de olmalı. Her gün forum yerine yürüyüş DİYAR POLAT EMEKÇİ
Toplandıkça sesimiz duyulur
Direnişin üç evresi
İnsanların forumlarda toplanması çok güzel. Toplandıkça sesimizi daha çok duyarlar. Forumlarda hiç duymadığım şeyleri duymak çok güzel. Önümüzdeki günlerde yapılacakların da konuşulması gerekli. SERHAN GÜNER İŞÇİ
Seçimlerde geriletelim
Gezi Parkı 15 gün boyunca devlet otoritesini nortadan kaldırıldığı bir ‘bölge’olmuştu. Orada dayanışma ve kolektivizm öğrenildi, öğretildi.
Erdoğan’ın talimatıyla Taksim polislerce işgal edildi. Eylemler yasaklanmıştı ki “duran adam” eylemleri umudu tekrar yeşertti.
Direnişçiler belli merkezlerde toplanarak kendilerine yeni yollar açmayı konuştular. Bu bile başlı başına direnişin kendisi haline geldi.
Halk direnişinin 2014’te yapılacak yerel seçimlere yansıması gerekiyor. Özellikle gençler oylarına sahip çıkmalıdırlar. Hükümeti mutlaka seçimlerde geriletmeliyiz. Vatandaşlık hakkımızın peşinde olmalıyız. AKP’nin karşısına güçlü, dürüst bir adayın çıkması lazım.
GUNCEL
04
29 Haziran 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
AKP’ye karşı birlik
Büyük bir halk ayaklanması yaşandı ve kabaran deniz şimdi geri çekiliyor. Suların çekildiği yerde küçük bir göl ve onu besleyen dere var şimdi. Gölün ve derenin hayatta kalmasını sağlamalıyız. Birinci hedef budur. Hareketin tartışmaları parklardaki forumlarda canlı bir şekilde sürdürülmelidir. Tartışmaların çözümleri ve ortaklaşmaları bir siyasal iradeye dönüşmelidir. Bu gölü eylemli olma halimiz besleyebilir. Eylemler hepimize can veren deremizdir. Sular çekildikten sonra geriye kalan her damlayı elde tutup arttırmaya çalışmak işin bir yönüdür. Bu da halk ayaklanmasını iyi bir şekilde değerlendirmek ve istikbaldeki ayaklanmamıza bir hazırlıktır. Bu hikaye elbette ki burada bitmez. Mutlaka ve mutlaka bir rövanşı olacaktır. Park forumlarında ortaya çıkan meclisleri önemsemeliyiz. Meclisler AKP karşıtı politikaları üretmenin merkezi olmalıdır. Meclislerin karar ve faaliyet örgütleyen meclisler olarak kalabilmesi için son derece esnek bir halde kalması çok önemlidir. Kaybedecek tek bir insanımız dahi yoktur. TOMA’ların karşısında nasıl tek bir insan fazla olmaya bile seviniyorsak, meclislerde de tek bir insan dahi fazla olmaya sevinmeliyiz. AKP’ye karşı olan herkes meclislerde yer alabilmelidir. Başka bir şart konmamalıdır. Böyle bir meclisin kendisini ortaya çıkarabilmesi için farklı düşünen kesimler arasında temel politik eğilimlerle ilgili bir tartışma ya da ikna sürecine girilmesine gerek yoktur. Bu AKP’ye karşı olan bir cephedir sonuçta. AKP karşıtı politik örgüt, parti, tek insanlar diğer görüşleriyle ilgili bir suçlamaya maruz kalmamalıdır. Birliği sağlayacak şey hoş sözler değil sadece ve sadece budur. Hiçbir kesim liberal, sosyalist, sosyal demokrat, ulusalcı, İslamcı ya da Kemalist olduğu için ötede tutulmaya kalkışılmamalıdır. Şayet ulaşabileceğimiz çok somut bir başarı varsa birlik ve birlik için fedakarlık yapmak mümkündür. AKP’ye karşı bütün bir Taksim Gezisi sürecinde birlik yaptık ve kazandık. Yine kazanabiliriz. Büyük bir başarı için yeniden en geniş birlik için çalışmalıyız. Büyük balık büyük suda olur. Eğer AKP’yi eylemlerimizle gerileteceksek, eğer yerel seçimlerde büyük illerde yeneceksek, eğer seçim barajını düşürmek için mücadele edeceksek… Eğer rövanşımızı alacaksak forumlarda-meclislerde yani cephemizde bize çok uzak gelen düşünceleri soğukkanlılıkla karşılayabiliriz. AKP karşıtlığı dışındaki konularda tartışma hevesine gerek yoktur. Sadece İstanbul Belediyesi’nin dahi AKP’den alınması dahi büyük bir zaferdir. Hiç yenilmemiş olan AKP yenilmiş olacaktır ve “AKP için kabus yeni başladı” diyebiliriz o zaman. Bunun için forumlardaki, meclislerdeki arkadaşlarımızın kabul etmediğimiz görüşleriyle tartışmayı uzunca bir süre ertelemeliyiz. Meclislerimiz mümkün olan en geniş haliyle işletilmeye çalışılmasıyla birlikte, eylemlerimiz mümkün olan en geniş halk kesimlerinin kitlesel olarak katılabileceği bir şekilde tasarlanmalıdır. Önemli olan eylemlerimize kabarma dönemlerinde olduğu kadar insanı katabilmektir. Tencere tava çalanlar, yoldan geçenler, arkadaşından şöyle bir duymuş olanlar eylemlerimize katılabilmelidirler. Eylemlerde bir Köroğlu bir Ayvaz baş başa kalmamalıyız. Aya tabanca sıkmakla olmaz. Somut bir hedefi olan eylemler düşünmeliyiz. Eylem yapmak için eylem yapmaya tamamen bırakırsak kendimizi, bu imkanımızı tamamen köreltir ve karşı saldırılara çok açık hale geliriz. Eylemlerdeki riski azaltmalı ve eylemleri yönetmeliyiz. Sadece her şeyi göze alanların yapabileceği bir eylem çizgisine yakalanmamaya çalışmalıyız. AKP’ye karşı mücadele sadece bir iki haftalık “devrim süresi”nde yapılamaz. Devrimler sanıldığı gibi kısa sürmemektedir. Kısa sürmüş olanlarında dahi karşıdevrime yenilmemek çok zaman almıştır. “Yıkıyorum çıkıyorum” gibi bir devrim olmaz. Devrim başka bir yere söz verdiyseniz hafta sonuna yetişmez. O kadar kolay zafer yoktur. Sabırlı ve sebatkar olmak en iyisidir. Devrimin ağır kazanı geç kaynar. Önemli olan meclisleri ve büyük kitlesel eylemleri sürdürebilmektir. Deniz kenarında kuyu kazmaya çalışmak anlamsızdır. Herkes ve her politik çevre kendisini o denizin içinde tanımlamalıdır. Herkesi yükseltecek olan o denizdir. hakanozturk1871@gmail.com
CHP’nin TBMM Başkan adayı Korutürk CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ’nun onayı ile Grup başkanvekilleri adaylık teklifini İstanbul Milletvekili Osman Korutürk’e iletti. Korutürk, TBMM Başkanlığı görevinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Her göreve gösterilen adaylar var. Bu görevin bana devşirilmesinden ancak onur duyarım” dedi. YARIN GÜNCEL
İl il gezip mitingler yapan Başbakan’ın hedefinde sadece Gezi Parkı’nda direnen halk vardı.
Başbakan çözüm sürecinde de sınıfta kaldı. Heyetler İmralı’ya gitmeyi sürdürüyor ancak süreç belirsizliğini koruyor.
1 aydır Gezi Parkı direnişinde halk “Hükümet istifa” sloganı ile meydanları inletti.
Başbakan’ın tutunacak dalı kalmadı
Başbakan Erdoğan Gezi Parkı Direnişi’nden sonra, önce Ankara sonra İstanbul’da daha sonra ise il il gezerek mitingler yapmayı sürdürüyor. Tüm bu mitinglere ve çok güvendiği yüzde 50’ye rağmen Başbakan ne direnişçileri durdurabildi, ne çözüm sürecinde verdiği sözleri tutabildi, ne de AKP içindeki çatırdamalara bir son verebildi. met istifa” sloganlarına devam ediyor. Geri kalan yüzde 50 sokaklarda, Başbakan tüm illerde gövde parklarda, Taksim Meydanı’nda. Pogösterisi yapmayı, Gezi Parkı lis şiddeti bunu susturmaya dağıtdirenişçilerine saldırmayı sürdürür- maya yetmedi. Ellerinde karanfille ken bir yanda çözüm süreci, direniş- gelen halka bile saldırıldı. İlk olarak Ankara’da 15 çiler ve kendi içindeki farklı seslerle köşeye sıkışmış durumda. Gezi Parkı Haziran’da “Milli İradeye Saygı MiDirenişi “duran adam”la ve yapılan tingleri” adı altında yapılan AKP miforumlarla hız kesmeden sürüyor. tingleri daha sonra İstanbul KazlıçeşÇözüm sürecine dair verilen sözler me, Kayseri, Samsun ve son olarak ise hala askıda. AKP içindeki son Erzurum’da yapıldı. Tüm miting koçatırtı ise Bülent Arınç’ın istifa söy- nuşmalarında Gezi Parkı direnişçilerine saldıran ve halkı kışkırtmak için lentileri oldu. tüm yolları deneyen Başbakan’ın bu Mitingler yetmedi sıralar uyguladığı tek politika halka Başbakan’ın 15 Haziran’da başlayan sesleniş. ve Türkiye’nin her yerinde yapacağını söylediği mitingler işe yaramadı. Çözüm süreci askıda kaldı Direniş kesintisiz bir şekilde ve daha Aylardır süren çözüm sürecinde da güçlenerek forumlarla ve “duran toplamda 7 heyet İmralı’ya gitti. Bu adam” eylemleri ile sürüyor. Mey- meselenin çözümü için “serimden danlarda ve parklarda halk “hükü- geçerim” diyen Başbakan direnişi İSTANBUL özge doğan
İstanbul Valisi
Hüseyin Avni Mutlu
Taksim Meydanı’nda 22 Haziran Cumartesi günü Gezi Parkı Direnişi sırasında hayatını kaybedenler için yapılan karanfilli anmaya Vali Hüseyin Avni Mutlu “1 saat eylem mi olur” diyerek Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. Mutlu, konuşmasında “Olayın kamu düzenini bozacak noktaya gelmesi, Taksim’de akmakta olan rutin trafiğin bir saate yakın engellenmesi, toplu ulaşım, normal ulaşım, taksiler, dolmuşların erişiminin engellenmesi dolayısıyla müdahale yapılmıştır. Taksim Dayanışması’nın yaptığı çağrılar demokratik hakların kullanılmasının ötesinde kamu düzenini, bozmuştur. Bunlar yasal olarak suçtur” diyerek insanların anayasal haklarını suç olarak nitelendirdi. Bizde Mutlu’ya bu açıklamasından dolayı Oğlum Bak Git diyoruz.
görünce süreçten vazgeçti ve tüm gücüyle direnişçilere saldırmaya başladı. Şimdi ise hem BDP hem Kürt halkı “Bizi artık oyalama ve çözüm sürecinin ikinci aşamasına geçilsin” diyor. BDP Ağrı milletvekili Halil Aksoy, “Süreç geri dönerse ben de dağa çıkarım. Bu bir tehdit değil. Herkes üstüne düşeni yapmalı, değerlerine saygı göstermeli” diyerek çözüm beklentilerini açıkladı. Başbakan’ın burada savunması ise Gezi Parkı direnişçilerini süreci baltalamakla suçlamak oldu. İçeride çatırdama sürüyor AKP’nin içindeki çatırdamalar da bir yandan devam ediyor. Son çatırtı ise Bülent Arınç’ın istifa iddiaları oldu. Cemaat kanadına yakınlığı ile bilinen Arınç ise bu iddiaları yalanladı ve yine Gezi Parkı’na bağladı. Üstelik bu iddialar AKP için yeni de de-
ğil. Başbakan en yakın ittifakı olan Gül ile dahi birçok konuda ayrı düşmüş durumda. Belli ki Başbakan’ı ,çözemediği birçok konu arasında bir de içerideki ayrışmalar oldukça kızdırmış. Her konuşmasında daha da sertleşmesi düştüğü çıkmazın bir göstergesi. Başbakan her yandan köşeye sıkışmış durumda. Bu süreçte AKP yıllardır girmek için uğraştığı AB ile ve yakın ilişkisi olan ABD ile de karşı karşıya geldi. Sadece bunlar da değil birçok Avrupa ülkesi tarafından da uyguladığı polis şiddeti dolayısı ile kınamalar aldı. Sesi günlerdir olduğundan daha da yüksek çıkan Başbakan iyice köşeye sıkışmış durumda. Çözümü hiçbir sorun yokmuş gibi davranmakla ve aldığı oyun arkasına sığınmakla buluyor.
Akil İnsanlar’ın da konuşması yasak Akil İnsanlar, Türkiye genelinde çözüm sürecine yönelik raporları Başbakan Erdoğan’a sundu. Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde gerçekleşen görüşme 3,5 saat sürdü. Yapılan toplantıda Akil İnsanlar’ın Gezi Parkı’yla ilgili sorularını yanıtsız bırakan Erdoğan ‘‘Gezi olaylarını buraya taşımayın’’ diyerek Akil İnsanlar’ın konuşmasını engelledi. Gezi Parkı olaylarını buraya taşımayın Başbakan Erdoğan’ın Akil İnsanlar heyetleri ile Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde gerçekleştirdiği toplantıda İç Anadolu Bölgesi Grubu Üyesi Celalettin Can, Gezi Parkı Direnişi’ne değindi. Toplantı sonrasında görüşmeyi değerlendiren Can ‘‘Başbakanla Gezi olaylarını konuştuk ve anlattık. İstanbul’da bir parka ilişkin merkezi tasarrufa gösterilen tepki Kürt meselesinin çözümünde yerel yönetimlerin özerklik şartının ne kadar yapıcı
olduğunu ortaya koydu. Olaylar, Doğu’da yaşanan devlet şiddeti, Batı’nın meydanlarına mı taşınıyor kaygısı yarattı. Hükümetin barış sürecine ve şiddetsiz bir toplum yaratmasına yönelik hükümete karşı kuşkular arttı” dedi. Başbakan’ın bu değerlendirmeye cevabı ‘‘Celalettin Bey, Gezi Parkı ile ilgili siz ne düşünüyorsunuz biliyorum, benim düşüncemi de siz biliyorsunuz. Lütfen Gezi Parkı olayını buraya taşımayın, O başka şey, bu başka şey’’ oldu. Topluma sert konuşuruz Erdoğan, Gezi eylemlerine yönelik sert çıkışlarıyla ilgili “Burada çok yumuşak konuşuyorsunuz, her zaman böyle konuşsanız” diyen Kadir İnanır’a, “Buradaki sohbet toplantısı, biz bizeyiz. Ama dışarıda topluma konuşmak ayrı. Sen Kadir İnanır’sın, filmlerindeki rolün ile buradaki durumun aynı mı? Tabii ki sert konuşacağız” diye yanıt verdi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
29 Haziran 2013
Sibel Uzun Ş UYANIS
Forumlardan gelen dalga Duran adam, tam Gezi büyük bir saldırı sonrası boşalmışken “işte, hala karşınızdayız” demişti ve baka kalmıştı hükümet ve şaşkın polisleri. Şimdi de forumlar karşısında elleri kolları bağlı ne yapacaklarını bilemez durumdalar. Gezi Ayaklanması sonucunda her adım kendi seçimini yaptırtıyor. Canımızın istediği değil, doğru adımlar büyük alkış alıyor. Duran adam eyleminden sonra forumlar hükümete inecek dalganın çok önemli bir adımı oldu. Bugüne kadar kendisine sorulmamasının hesabını soran, memleket geleceğinin sorumluları yetişmeye devam ediyor. * Gazdan korkmayan halka iyice sinirlenen ceberrutlar, doğrudan isabet ettirerek, gözünü çıkaran polisi kahraman ilan ederek, ölümlere tek kelam etmeyip sorumlularını yargılamayarak, tıpkı 12 Eylül gibi tutuklamaları sola yönelterek, toplumda ayrışma ve yılgınlık yaratabileceğini düşünerek, daha da kaybediyor. AKP’nin işi seçimlerdeki hukuksal ve teknik düzenlemelere kalıyor. Ekonomi ciddi bir sıkıntıya sürükleniyor. Gezi Direnişi’ne faiz lobisi diyerek, defalarca zararlarını açıklayarak, çözemedikleri borçların ve cari açığı yıkacakları yeri arıyorlar. Hazırladıkları videoda büyük oyun diyerek kendi küçük oyununu oynamak istiyor. Defalarca müezzin “görmedim” demesine rağmen camide içki içme iftirasına sığınıyor. Gazetelerin televizyonların ipleri ellerinde milyonların gerçekleri öğrenmesini engelliyorlar. Sonra Tayyip Erdoğan aynı gençlere kendi çatısı altında fikirlerini açıklamaya davet ediyor. Gezi Direnişi hükümeti daha da sarsmaya uykusunu kaçırmaya devam edecek. * Çapulcu olmak, bir sınıfsal ayrım yarattı. İş bulmak konusunda geleceğinden umutlu olamayan gençlik bu mücadelede daha da öfkeli bir yerde duruyor. Sadece kısmî bir özgürlük değil bu öfke. Yönetme ve yönetilme çelişkileri ile uğraşmak istiyor. Ne ile kaygısı yükseldikçe yükseliyor. Forumlarda “hükümet istifa” yerini seçim barajı ve adayları başlıklarına bıraktı. Aceleye getirilmeyecek kadar çok bileşenleri olan çok uzun erimli başlıklar. Elbette yolumuzu uzun çizmek açısından olumlu da bakmalıyız. Ama her şeyden önce en az AKP kadar siyasete hakkımız olduğunu ve nesnel olarak siyasi mekanizmaları kullanmadan karşısına çıkamayacağımız ortaya çıkıyor. * Ne kadar oyu çöpe atarsa atsın ne kadar hazırladığı teknik donanımla seçimlerde kendi lehine düzenlemeler yaparsa yapsın AKP’ye biz sokakta kaybettirdiysek, forumlarda da kaybettirmeye devam edebiliriz. Geçmişten gelen, her yönü ile hepimizi belirleyen, bir tarihimiz var. Katliamlar yaşanmış, darbeler olmuş, yıllarca tutuklamalar yaşamış bir tarihin evlatlarıyız. Siyaset yapmamakla övünmek başka ne ile açıklanabilir ki? * Forumların kararlı devam etmesi için kolonlar örmeliyiz. Elbette sabırsız olanlarımız olacak, çabuk yorulabilecekler. Doğrudan demokrasi işlemesini herkes çok sevecek ama hemen şıp diye uygulanacak. Hem de en kısa zamanda ve koşulları tümüyle biz belirleyemiyorken. Özlediğimiz demokrasi için çok zaman ve çok bir arada durmaya ihtiyaç var. Ortadoğu ayaklanmaları çıktığında dünyada en isabetli Marksist yorumu getiren Tarihin Uyanışı adlı kitabında etraflıca anlatan Fransız düşünür Alain Badiou tam yerine parmak basıyor: “Tarihin uyanışı aynı zamanda fikrin de uyanışı olmak zorundadır.” Fikirleri zorlamanın, uzun uzun zaman zinde tutmanın işte tam zamanı. Ve hepimize hareketin iyi öğrencileri olmayı öneriyor. Devam zorunluluğuna uyan öğrenciler olalım. Biraz ezberden çıkarak anlayalım, sınavdan geçeceğimize inanalım. twitter: @sibeluzun_yarin
Başbakan Obama’ya Gezi’yi anlattı
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD başkanı Barack Obama’nın 1 saat boyunca telefonda görüştüklerini açıkladı. Arınç, “Telefon görüşmesinin çok olumlu geçtiğini ben biliyorum. Ancak bu konuda belki hükümetler arası ikili bir açıklama olabilir” dedi. Edinilen bilgiye göre, Başbakan Erdoğan, görüşmede Gezi Parkı’yla ilgili olaylar hakkında da Obama’ya bilgi verdi. Başbakan Erdoğan ve ABD Başkanı Barack Obama arasındaki telefon görüşmesiyle ilgili Başbakanlık’tan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Başbakanımız Sayın Erdoğan, görüşme vesilesiyle, Gezi Parkı’yla ilgili olaylar hakkında da ABD Başkanı Sayın Obama’ya bilgi vermiştir.” YARIN GÜNCEL
Ethem’in katili serbest tanığı tutuklu Ankara Kızılay’daki Gezi Parkı eylemlerinde, Ethem Sarısülük’ü başından vurarak öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı. Mahkeme hukuksuz bir biçimde olayı meşru müdafaa sınırları içerisinde saydı. Fakat aynı durum Ethem’in öldürülmesine tanıklık eden Ş.İ için ise daha farklı oldu. Ş.İ tutuklandı. İstanbul ibrahim keskin
Sarısülük ailesinin avukatları, yaşanan serbest bırakma olayının, iktidarın ‘Polisi yedirtmeyiz’ tavrının yargıdaki bir yansıması olduğunu belirtti. Polis memuru Ahmet Şahbaz adliyeye gelerek savcı Veli Dalgalı’ya ifade verdi. Dalgalı, ifadesini aldığı polis memurunu tutuklanması istemiyle Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk etti. Ancak sulh ceza hakimi, tutuklama talebini reddederek polis memurunun serbest bırakılmasına karar verdi. Polis memurunun tutuksuz yargılanmasına gerekçe olarak da şüphelinin ‘meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı’ kaydedildi. Sarısülük’ün ölüm anı kamera ka- gözaltı kararı verildi. Mahkemenin bu kararı üzerine yıtlarına da net bir şekilde yansımıştı. birçok ilde protestolar düzenlendi. İstanbul, Ankara, Eskişehir, Bursa Tanıklar tutuklanıyor ve Antalya düzenlenen eylemlere Yargı, Ethem Sarısülük’ün kati- binlerce kişi katıldı. Ülke çapında lini serbest bırakırken, cinayetin birçok parkta düzenlenen forumlartanıklarını ise tutukladı. Ethem da da protestolar vardı. İstanbul’da Sarısülük’ün vurulduğu sırada Yoğurtçu Parkı’nda da saat 21.00’da yanında olan ve avukatı Kazım buluşularak “Ethem’in katili Bayraktar’a tanık olarak adını yaz- AKP’nin polisi, “Katil devlet hesap dıran Ş.İ tutuklandı, keşif yerinde verecek” sloganları ile yaklaşık 8 bin dinlenen tanık M.C.T hakkında ise kişi Ethem Sarısülük için yürüdü.
Savcı ceza istememiş Bu hukuksuzluk yetmezmiş gibi, serbest bırakılan çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz’ı mahkemeye sevk eden savcılığın sevk maddesinde ceza öngörülmediği ortaya çıktı. Sarısülük’ü tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk eden savcılığın, sevk maddesinin polis için ceza öngörmediği anlaşıldı. Buna göre, tutuksuz yargılanacak olan çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz hakkında bu maddeden dava açılırsa, suçlu
bulunsa bile ceza verilmeyecek. Savcı Dalgalı, Ahmet Şahbaz hakkında, “meşru müdafaa sınırının aşılması suretiyle ölüme neden olma” suçunu yöneltti. TCK’da meşru müdaafa halinde sanığa ceza verilmeyeceği, sınırın aşılması durumunda da “mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaş” varsa sanığın cezalandırılamayacağı düzenleniyor.
Polis canavarca işkence etti 4 Haziran günü, İstanbul Sarıgazi’de 5 polisin, olaylarla ilgisi olmayan bir şoförü canavarca işkence ederek yaraladığı ortaya çıktı. Avukatların savcılığa yaptığı suç duyurusuna göre polisler gaz bombasıyla karnından vurdukları Hakan Yaman’ı ağır şekilde darp etti, sol gözünü sert bir cisimle çıkardıktan sonra ateşin üzerine atarak öldü diye bıraktı. Yaman’ın darp edildikten sonra ateşin üzerine atıldığı video da mahkemeye sunuldu. Yaman’ın ailesinin ulaştığı ve davayı üstlenen Avukat Elif Eylem Kınacılar, yaşanan vahşetin ayrıntılarına da yer verdi. İşkencenin ayrıntıları ise şöyle: “Hakan Yaman, 3 Haziran 2013 günü saat 22.30-23.00 sıralarında Sancaktepe Birgül Sokakta bulunan evine gitmek için Sancaktepe Demokrasi Caddesi’nden geçmekte iken TOMA’da görevli 5 polis tarafından ölümüne kast edercesine saldırıya uğramış, gözünü kaybetmiş, ciddi bir şekilde yaralanmıştır. Bu canavarlığın cezası verilmelidir.” YARIN TOPLUM
Soru soran gazeteciye dayak
Otoparkta gençlere dayak
Antalya Emniyet Müdürlüğü, 2 Haziran’da Gezi Parkı protestoları sırasında otoparka sığınan 3 gençten 2 erkeğin 17 polis tarafından copla dövülüp, yerde sürüklenmesiyle ilgili soruşturma başlattı. Görüntüleri elde eden Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Genel Başkan Yardımcısı Munip Ermiş ise polisler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Antalya’da 2 Haziran’da Cumhuriyet Meydanı’ndaki Gezi Parkı protestolarında, kendilerine saldıran polislerden kaçan 2’si erkek, 1’i kız 3 genç, Cumhuriyet Meydanı’ndaki otoparka sığındı. Peşlerinden gelen polisler, otoparka girerek duvar kenarında bekleyen 3 genci gördü. Genç kız dışarı çıkarılırken, diğer 2 genç, toplam 17 polis tarafından copla dövülüp yerlerde sürüklendi. Polislerin, olayın ardından gençleri gözaltına almadığı, herhangi bir tutanak da tutmadığı iddia edildi. YARIN GÜNCEL
Başbakan Erdoğan’ın 26 Haziran günü Başbakanlık Ofisi’nde Akil İnsanlar ile gerçekleştirdiği toplantının ardından heyete soru soran gazeteci Musa Ağacık, Başbakan’ın korumaları tarafından saldırıya uğradı. Aynı günün akşamı Abbasağa Parkı’ndaki foruma da katılan Ağacık, toplantıdan ilk olarak çıkan İzzettin Doğan, Hülya Koçyiğit ve Fuat Keyman’a; “Gezi Parkı’nda direnen halka saldıran polise ‘benim polisim’ destan yazdı diye sahip çıkan bir Başbakan’ın toplumsal barışı getireceğine inanıyor musunuz?” sorusunu sorması üzerine Başbakan’ın korumaları Ağacık’ı tekmeleyerek uzaklaştırmaya çalıştı. Gazeteci olduğunu belirtmesine ve kimliğini göstermesine rağmen darp edilen Ağacık’a, saldırı karşısında ne meslektaşlarından ne de Akillerden herhangi bir destek gelmemesi ise dikkat çekici başka bir nokta oldu. Ertesi gün yaşanan olayla ilgili açıklama yapan ÇGD, saldırıyı gerçekleştirenler ve amirlerinin derhal açığa alınması ve etkin bir soruşturmayla cezalandırılması gerektiğini söyledi. YARIN GÜNCEL
Hepimiz başız, iktidar olacağız BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Hükümetin şiddetinin durmadığını ifade eden Kışanak, “Hükmederek, devletin gücünü, imkanlarını kullanarak, güvenlik kuvvetlerini şiddete teşvik ederek bu saltanatı sürdürebileceklerini zannediyorlar” diye konuştu. Ankara’daki gösterilerde Ethem Sarısülük’ün ölümüne neden olan polisin serbest bırakıldığını
belirten Kışanak, olayı “cinayet” olarak niteledi. Kışanak, Başbakan Erdoğan’ın bugünkü AK Parti grup toplantısında “Ayaklar ne zaman baş oldu” dediğini anımsatarak, şunları söyledi:“Kim ayak, kim baş? Bu ülkede saltanat mı var, padişahlık mı var? Hani kayıtsız şartsız hakimiyet milletindi? Bu memlekette ayak falan yok, hepimiz başız, hepimiz iktidar olacağız. Sen sultan geriye kalan teban değil.” YARIN GÜNCEL
GUNCEL
06
29 Haziran 2013
Adli Tıp’tan emsal rapor
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Berkin’in gülüşü gibi bir umut
Meclis’te Gezi Parkı direnişi konuşulurken tartışma yükseliyor. TBMM tarihinde daha önce görülmemiş enteresan bir tablo oluşuyor: AKP vekilleri kürsüden söyleyeceklerini ancak kâğıttan okuyabiliyorlar. O kâğıtlarda kendilerinin bile inanmadığı yalanlar yazıyor çünkü. Nafile bir çabayla hala polisin savaş açtığı insanların can havliyle sığındıkları camide içki içtiklerine inandırmaya çalışıyorlar. MHP vekilleri onların bu tavrını “mehterbaşı” olmakla eleştiriyor, böyle yapmalarını kınıyor. CHP “iftiranın” Müslümanlık’ta nasıl bir günah olduğunu anlatıyor kürsüden. Enteresan değil mi? Şimdiye kadar yüksek oy oranları ve Kasımpaşalı Başbakan’ın yarattığı özgüvenle yıllarını “her şeyi ben bilirim” havasıyla geçiren AKP vekilleri şaşkın. Her şeye kadir gördükleri Erdoğan’ın, baskıcı politikalarına itiraz eden herkesi buluşturan direniş karşısında, hala ne yapacaklarını bilemiyorlar. Toplumun bütün hak arayışlarında tek bildikleri yol olan kara propagandaya sarılıyorlar ama Başbakan bu konuda da o kadar sınır tanımıyor ve o kadar tutarsız ki kendi vekilleri ve seçmeni bile şaşırıyor. Mesela bir gün direnişçileri “çobanın oy hakkına karşı” olmakla suçluyor, ertesi gün “ayaklar baş olur mu?” diyor. Kendinden önceki bütün merkez sağcılara benziyor ama hepsini fersah fersah aşıyor. Erbakan, Menderes, Özal’dan daha çok “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen Demirel’e benziyor. Onun gibi kötülükte kararlıyım diyor ama Demirel bile bir noktada dururdu, o durmuyor. Zihnindeki bütün kötülük denizini, haklarını arayan bir halkın üzerine boca ediyor. Polisin elindeki bütün silahlarla halka savaş açmasıyla aynı tutum bu. Nitekim “polisi kahraman” ilan ederken, o polisin elinde hayatını kaybeden gençleri bir kez bile anmayıp, mala mülke “canın canım” dediği seramiklere acırken, ölenlerin ailelerine bir başsağlığını bile çok görür, cenazeleri engeller, katilleri, tecavüzcüleri serbest bırakır, hakkını arayanı tutuklarken bütün bunlar için bulunan tek açıklama “camiye ayakkabıyla girdiler, içki içtiler”. Ölen arkadaşlarımızın hepsi de emekçi olduğu için mi yoksa bir başsağlığı bile göndermemek? Ölenler zengin olsa cenaze namazına koşarlardı eminim. Ne diyecek bu halk bunun karşısında? “Ha o zaman olur” mu diyecek? AKP’ye oy vermeyen bütün herkes bu direnişte aynı zamanda “Bizi aptal mı sanıyorsun?” dedi. Böyle giderse AKP’ye oy verenlerin aklı mantığı çalışanları da aynı şeyi söyleyecek. Başbakan kendi seçmenini ne kadar kolay kandırılır görüyor, ne kadar yazık. * Bütün bunları konuşan değerlendiren bir halk, forumlarda buluşuyor, direnişin sürekliliği ve birikim sağlayarak sonuçlar yaratması için çok önemli bir olanak park forumları. Olumlu anlamda TBMM’ye hiç benzemiyor; kavga olmuyor forumlarda, kanaat özgürlüğü var. Ama olumsuz anlamda da benzemiyor meclise; siyaset konuşuluyor ama “ya sonra” sorusu sorulduğu halde cevaplar üzerinde az konuşuluyor ve karar alınamıyor. Oysa AKP öyle ya da böyle siyaset yapıyor, karar alıyor, uyguluyor. Forumlarda ise anlık eylem kararları alıp yapmakta çok yetenekliyiz. Bu çok kıymetli ama hemen yollar yürüdüğümüz parçalı eylemlerimizde de görüyoruz ki, bizlere evlerinden, yollardan alkışlarla, kornalarla desteğini hala büyük bir coşkuyla sunan bir halk var. Forumlara gelmiyor ama bizden bir şey bekliyor. Biz ona doğru her yaklaştığımızda, karşılıklı umut oluyoruz. Bizim umudumuz evindeki ablalar, teyzeler, kocaman kamyonlarıyla, iş makineleriyle korna çalan ağabeyler, amcalar, emekçi kardeşler. Onların umudu biziz. Bu yüzden forumların kalıcılaşması en hayati meselemiz. Bunun için kararlar da alabilen bir düzeye ilerlemeliyiz. Karar alan, uygulayan, partisi, siyaseti ne olursa olsun birlikte bir siyasi tutum örgütleyen bir düzeye ilerler isek, halkımızla sürekli buluşabiliriz. Bu büyük kitleselliğin formu ne olursa olsun varlığını hissettirmesi, AKP’yi geriletecek yegâne şeydir. AKP sürekli gücünü gösteren siyaset yapıyor, son olarak Taksim Dayanışma’nın sözcüsü Tayfun Kahraman kardeşimize sürgün reva görmüşler. Hak arayanın değil, insanlık suçu işleyenlerin cezalandırılmasını sağlayacak olan da, bizim de gücümüzü siyaseten hissettirmelerin yollarını bulmamızdır. Forumlarda bu yolları bulma umudumuz var. Ve Berkin Elvan kardeşimizin minik bedeni iyileşiyor ya. İşte onun güzel yüzüne benziyor bu umut. gulsumkav@gmail.com
Bursa’da 3. duruşması görülen Kadriye Menkeş davasında, Adli Tıp raporu mahkemenin seyrini değiştirdi. Raporda şizofreni tedavisi gördüğü belirtilen Mehmet Menkeş’in yaptığı suçun niteliğini ve doğacak sonuçları idrak edebileceği belirtildi. Karar akli dengesi yerinde değildir iddiasıyla ceza indirimi talep edilen pek çok dava için emsal niteliğinde. Bursa Eda toper
Bursa’da 27 Haziran’da gerçekleşen Kadriye Menkeş davası, Adli Tıp’tan gelen raporla emsal niteliği kazandı. 30 yıllık eşini baltayla öldürmekten yargılanan Mehmet Menkeş, yıllardır şizofreni tedavi gördüğü için akli dengesinin yerinde olmadığını iddia etmişti. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporla sanık Mehmet Menkeş’in işlediği suçun niteliği ve sonuçlarını kavrayabilecek akli yeterlilikte olduğu vurgulanırken, cezai ehliyetinin bulunduğu da belirtildi. Bu rapor emsal Türkiye’de artan kadın cinayetleri karşısında yargı, sanıklardan yana hareket ederek sanığın mahkemelere takım elbiseyle gelmesini bile indirim nedeni olarak sayabiliyor. Kadriye Menkeş davasında da en sık başvurulan indirim yöntemlerden biri olan “akli dengesi yerinde değildir” iddiası ortaya atılmıştı. Ancak gelen rapor, Mehmet Menkeş’in yıllardır şizofreni tedavisi görmesine rağmen, ailesinin de belirttiği gibi, olayın gerçekleştiği dönem, sağlığının yerinde olduğunu belgeledi. Adli Tıp Kurumu şimdiye kadar pek çok davada kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun olduğunu göz ardı ederek, delilleri, sanıkların akıl ve ruh sağlığını nitelikli bir şekilde incelememekteydi. Kadriye Menkeş davasında gelen rapor, yaptığı tespitle, benzer şekilde indirim uygulanmak istenen pek çok dava açısından örnek teşkil edecek.
Platform adliye önündeydi Kadriye Menkeş, 6 Aralık gecesi İznik’in Kaynarca köyünde öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadriye’ye sahip çıktıklarını belirterek, Mehmet Menkeş’in gerçekten akıl sağlığı yerinde olmasa bile, Kadriye Menkeş’i yıllarca bu tehditle baş başa yaşamak zorunda bırakanların bu cinayetten sorumlu olduğunu belirtmişti. Kadınların erkek egemen toplumsal yapılanma nedeniyle, şiddetle burun buruna yaşamak zorunda kaldıklarına, boşanamadıklarına dikkat çekmişti. Platform 27 Haziran günü de Bursa Adliyesi önünde kadınlar için adalet istediklerini bir kez daha haykırdı. Kadriye Menkeş’in yeğenin de katıldığı basın açıklaması ile kadın cinayetlerini durdurana kadar mücadele edeceklerini belirttiler.
Platform Avukatı Feray Tek
Hep bir gerekçeleri var Bu duruşmada gelen adli tıp raporu bizi şaşırttı. Çünkü sanık şizofren hastasıydı ve tüm savunmaları buna yönelikti. Biz sanığın, sosyal çevresinde başka kimseye zarar vermediğini ama eşine şiddet uyguladığını biliyoruz. Bu da gösteriyor ki aslında bu bir kadın cinayeti. Türkiye’de erkekler meta olarak gördükleri için kadınları öldürüyorlar. İçki içiyordu, hastaydı, aldatıldı, ekonomik sıkıntısı vardı... Hep bir gerekçeleri vardır. Aslında tüm bunların ortak gerekçesi kadını toplumda kendileriyle eşit olarak görmemeleri.
Platform Bursa Temsilcisi Elif Karan
İndirim gerekçesi kalmadı
İndirim için ilk başvurulan yöntem, olay anında kendilerinde olmadıkları iddiası. Kadın cinayetlerinin nedeni, erkeklerin psikolojik sorunları veya madde kullanmalarına bağlanamaz. Yargı da kadın cinayetlerini engelleyecek caydırıcı cezalar vermek yerine, erkeklerin yanında yer alarak indirim uyguluyor. Bugün gelen rapor, bu konuda emsal olacak. Kronik hastalığından dolayı tedavi gören ve bunu çok rahat ceza almamak için gerekçe olarak sunan sanığın, olayı bilinçli bir şekilde gerçekleştirdiği bilimsel olarak ortaya kondu.
Deliller Emine’den yana
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu boşanmak istediği için henüz 17 yaşındayken öldürülen Emine Yayla’nın duruşması için Sakarya Adliyesi önündeydi. Emine’nin ailesiyle birlikte adalet arayışını sürdüren Platform duruşma öncesi yaptığı açıklamayla kadın cinayetlerinden sorumlu olanlardan hesap sormaya devam etti. Emine Yayla’nın amcası Turhan Yılmaz sanığın yalan söylediğini belirterek Emine’nin tasarlanarak öldürüldüğünü ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması gerektiğini belirtti. Emine Yayla, öldürülmeden
önce defalarca koruma talebinde bulunmuş ancak kendisini hayatta tutacak hiçbir önlem alınmadığı için göz göre göre öldürülmüştü. Sanık geçtiğimiz duruşmada Emine’nin kendisini aldattığını iddia etmiş ve bu yüzden cinayet işlediğini belirterek ağır tahrik indirimi istemişti. Bu talep üzerine incelenen telefon kayıtlarında sanığın ifadesini destekleyen hiçbir görüşme saptanamadı. Sanık avukatları tarafından, sanığın akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair bir rapor talep edildiği için duruşma 19 Eylül’e bırakıldı. YARIN GÜNCEL
Şahin’den ‘dindar koca’ yanıtı Kadınlar değil, tecavüzcüler korunuyor Bingöl’de 16 yaşındaki E. A.’ya tecavüz etmekle yargılanan 4 uzman çavuşun tutuklanması için, E. A.’nın avukatları tarafından yapılan başvuru önce reddedildi, ardından sanıklardan biri tutuklandı. 8 kişinin yargılanması ile ilgili gizlilik kararı ise kaldırılmadı. Yargı kararı tüm Türkiye’de tepkilere neden olduğu için bir kez daha geri adım atmak zorunda kaldılar.
nıkların tutuklanması talebini iletti. Ancak aynı bakanlık o hafta içerisinde hayata geçireceği “aile politikalarını” kamuoyuyla paylaşmakla meşguldü. Kadın cinayetlerinin durdurulmasını sağlayacak, çocuk gelinleri ortadan kaldıracak, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesini hedefleyecek tek bir düzenlemenin yer almadığı projede, ana hedef çok çocuklu yeni aileler kurmak. Kadınların yaşamları pahasına Bakanlık yine müdahil ama! boşanmaları engellemek. AKP Davanın basına yansımasının hükümetinin kadın politikalaardından Aile ve Sosyal Po- rı, kadınların yaşam haklarını litikalar Bakanlığı da hemen tehdit etmeye devam ediyor. müdahil olduğunu belirtti, sa- YARIN GÜNCEL
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, AKP mitinginde bir kız çocuğunun elinde görülen ‘Dindar koca istiyoruz’ pankartıyla ilgili, “Hiçbir şekilde çocukların ticari olarak, siyasi olarak kullanılmaması gerektiğini çok net bir şekilde söylüyoruz” dedi. Ardından, Bingöl’de davası süren 16 yaşındaki E. A. için de ellerinde ne geliyorsa yapacaklarını söyleyen Şahin, bakanlık olarak müdahil oldukları 125 davadan 6’sında en üst seviyeden ceza aldırdıklarını açıkladı. Bakanlığın takip ettiği davaların büyük bir kısmı basında yer alır almaz halkın tepkisini çeken davalarla, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği davalar. Yasa koyucu siz değil misiniz? Bakanlığın yapması gere-
ken, demokratik kitle örgütü gibi davaları takip etmek mi, yoksa kadınların mağdur olmadığı bir toplumsal yapılanma için kolları sıvamak mı? Şahin’in övünmesi gerekenin takip ettikleri dava sayıları değil, uygulamaya koydukları yasalar ve koruma tedbirleri olması gerektiği ortada. Ancak Bakanlık yeni “aile paketi” ile kadınların yaşamları pahasına, bunu yapmayacağını ortaya koyuyor. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
28 Haziran 2013
Gün Çağ Aydın
Her gün direniş
PRiZMA
Tüm illerde kent merkezlerinde ve meydanlarında sürdürülen direniş, polisin yoğun saldırılarıyla dağıtıldıktan sonra semtlerde yeni imkanları ortaya çıkardı. Direniş kimi yerlerde forumlarla, yürüyüşlerle devam ederken, kimi yerlerde de polisin sert tutumu sonucu barikatların kurulduğu bir çatışmaya dönüşüyor. Halkın büyük bir kesiminin yer aldığı direnişin ardından ortaya çıkan videolarla, fotoğraflarla ve hükümet kanadının provokatif tavırlarıyla gündem sıcaklığını korumaya devam ediyor. Medya bir yandan ortaya çıkan işkence görüntülerini kurcalarken bir yandan da polisin ne kadar zor şartlarda çalıştığını, aslında ne kadar haklı olduğunu gösterme gayreti içerisinde. Halk en demokratik talepleriyle eyleme kalkışmışken, hükümet buna karşılık olarak askeri bir tatbikat “inceliğinde” operasyon yürüttü. Hükümetin bu operasyonu tüm hızıyla devam ederken, halk kendi örgütlenmesini forumlarla sürdürüyor. Ayaklanmanın amacı bu forumlarla pekiştiriliyor ve en geniş kesime ulaşılmaya çalışılıyor. Hükümet klasik bir yöntem olarak tutuklama stratejisini devreye soktu bile. 100’e yakın insan tutuklu yargılanıyor. Ama bir yandan da işkenceci polisler yargılanmıyor. Kitlenin üzerine araba sürenler, insanlara sopalarla satırlarla saldıranlar, gaz bombası ile kafa kıran polisler, insanların gözünü kaybetmesine neden olan polisler yargılanmıyor. Hatta bunlardan da önemlisi Ethem Sarısülük kardeşimizin katili olan polis mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hükümetin bu tutumları, adaletin kim ve ne yararına işlediğinin açık bir göstergesi oldu. Adalet halk için değil, katiller, işkenceciler ve tecavüzcüler için işliyor. Ne yazık ki bu son süreçte bunun aksini gösteren bir yargı sonucuyla karşılaşmadık. Ethem’in annesinin, evladının katilinin tutuklanmasını istemekten başka ne beklentisi olabilir ki? Aldınız, kopardınız bir kere Ethem’i annesinden. Katili tutuklamayarak bir de yarasına tuz bastınız. Taştan kaçan bir polis kendisini müdafaa etmek için silahına sarıldığında haklı bulunurken, polisin saldırılarına direnen halk suçlu bulunuyor. Bu karar polisin tutumunu meşru hale getirmekten başka bir amaca hizmet etmiyor. Ama bu sürecin güzel olan yanı şu ki halkımız bunca zor kullanılmasına rağmen hala daha direnişin güzelliğini yaşatmaya çalışıyor. Halkımız deneyimlerine deneyim katıyor. Talepler konuşuluyor ve hükümet eleştiriliyor. Halkımız kazandığı bu deneyimlerle başka bir direnişe hazırlanıyor. O direniş ne zaman gerçekleşecek bilemiyoruz ama kendi deneyimli muhaliflerini daha şimdiden yetiştiriyor. Direniş, “düşman surlarını” sürekli döverek elbet bir yarık açacaktır. Hiç vakit kaybetmeden hayatı örgütlemeye devam etmeliyiz. Önümüze bir imkan geldi ve bunu iyi değerlendirmeliyiz. Ortaya çıkan asiliğin nedenlerini ortaya koymalı ve örgütlü bir toplum yaratmanın tüm imkanlarını zorlamalıyız. Kayıplar verdik, kayıplar vereceğiz. Ancak hayalini kurduğumuz düzeni ne kadar istiyorsak, karşımızda ki güçler de ellerinde ki rant düzenini kaybetmemek için ellerinden geleni yapacak. Varsın tüm güçleriyle gelsinler üstümüze. Toplu iğnenin ucu kadar bir ışık gördük ya artık, biz dağları da aşarız.
AKP’nin 12 Eylül’ü yargılamama davası
12 Eylül’ün darbeci iki generali Kenan Evren’den ve Tahsin Şahinkaya’dan hesap sormak için 12 Eylül Davası’nın 14. duruşması Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Haziran saat 10:00’da görüldü. Ankara Adliyesi önünde buluşan Emekçi Hareket Partisi, Devrimci 78’liler Derneği ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ortak bir basın açıklaması yaptı. istanbul yaşar aslan
Ankara Adliyesi’nde görülen 12 Eylül Darbesi’ne ilişkin adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamaya Emekçi Hareket Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, 78’liler Girişimi katıldı. Eşini işkencede kaybeden Aynur Hayrullahoğlu ve 12 Eylül Darbesi’nden sonra en uzun süre (35 yıl) hapis yatmış olan Tahir Canan da ordaydı. Mahkeme heyeti, dosyanın, soruşturmanın genişletilmesi yönündeki talebi olup olmadığını bildirmesi için Cumhuriyet Savcısı’na gönderilmesini kararlaştırdı. Heyet, bir
sonraki celseyi 27 Eylül Cuma günü saat 10.00’a erteledi Berfo Ana geldi darbeciler gelmedi 78’liler Girişimi sözcüsü Celalettin Can okuduğu basın açıklamasında ‘‘Evren-Şahinkaya’da cisimleşen 12 Eylül yargılaması gerektiği şekilde gelişmiyor. İkisi de mahkemeye getirilemedi. Darbeci Evren’den 10 yaş büyük olan Berfo Ana ile kıyaslandığında, bu iki darbe şefi mahkemeye rahat getirilebilirdi” dedi.
Yargılamalar engelleniyor 12 Eylül Mahkemesi’nin Müdahil avukatlardan Av. Fikret Babaoğlu ‘‘12 Eylül’ün diğer tüm sorumluları yargılanmalıydı. 2010 yılındaki refeAKP darbecileri koruyor randum sanıkların yargılanmasının Emekçi Hareket Partisi Genel Baş- önünü açtı ama daha sonra siyasi kanı Sibel Uzun yaptığı konuşmada irade bunların arkasında durmadı” ‘‘Bu mahkeme AKP’nin 12 Eylül’ü diyerek AKP’nin bu davadan kuryargılamama davasıdır. Darbecileri tulmaya çalıştığını belirtti.
Bakanlık geri adım attı
Gezi Parkı eylemlerinde öncülüğü çeken ve 120’nin üzerinde dernek, oda, siyasi parti ve kuruluşun oluşturduğu Taksim Dayanışması’nın sözcülüğünü yapan İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun Kahraman, Gaziantep’e sürgüne gönderildi. Olayı Twitter ’daki hesabından doğrulayan Kahraman, “Oda görevleri gönüllü gerçekleştirdiğimiz işler. Profesyonel olarak yaptığım iş devlet memurluğu ve 1 ay geçici görev verildi. Bir ay süreyle Antep’te geçici görevlendirildim. Twitter’a yansıyan haberler doğrudur. Bir ay süreyle Antep’te görev yapacağım”diye açıklama yaptı. YARIN GÜNCEL
fatma kırbayır
Başbakan sözünü tutmadı
Berfo Ana oğlunun kemiklerini bulmak için direndi ve 12 Eylül’de davaya geldi. Ama Evren ve Şahinkaya davaya gelmiyorlar. Darbeciler yargılansın, 30 senelik pislik ortadan temizlensin. Başbakan, Berfo Ana’ya da oğlunu bulacağım diye söz verdi ama yerine getirmedi. Bir yalan daha söyledi darbecileri yargılayacağım diyerek ama yine sözünde durmadı.
Gaz genelgesi geldi
Gezi Parkı olaylarına karşı polisin sert saldırıları başta Avrupa Birliği olmak üzere tepkiyle karşılanırken İçişleri Bakanlığı geri adım atarak gaz kullanımına ilişkin yeni genelge geldi. İçişleri Bakanlığı tarafından tüm illerin valiliklerine gönderilen genelgeye göre, polis toplumsal olaylarda gaz sıkmadan önce mutlaka uyarı yapacak.
Önce anons sonra güç meşru değil Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu genelgeyle ilgili açıklamasında ‘‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamasında polisin bir gösteriyi
güç kullanarak dağıtabilmesi için ön şart o gösterinin barışçıl olmamasıdır. Polis ‘dağılın’ uyarısı yaptıktan sonra göstericiler dağılmazsa, güç kullanmasının meşru olduğu sanılıyor. Oysa barışçıl gösteriye ‘dağılın’ uyarısı yapmak hukuka aykırı olduğu için bu uyarıya uymayana kullanılan güç hangi oranda olursa olsun orantısızdır’’ diyerek barışçıl gösterilere saldırılamayacağını söyledi. Ethem Sarısülük’ün ailesinin avukatı Kazım Bayraktar ise genelgeyi, “Bu genelge hikaye. Asıl sorun siyasal iktidarın baskısı” diye tepki gösterdi. YARIN GÜNCEL
Emniyet, tank değil TOMA alabilir Mezarları değil, toplu mezarları oldu
guncagaydin@hotmail.com
Taksim Dayanışması sözcüsü sürüldü
korudular, darbecileri devlet büyüğü saydılar. Gezi Direnişi’nde AKP’nin acımasızca saldırıları 3 kardeşimizin ölümüne neden olmuş anlayıştan 12 Eylül’ü yargılamasını beklemiyoruz’’ diyerek 2010’da yapılan referandumun gelinen noktada işlevsiz ve geçersiz olduğunu söyledi.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, TBMM İçişleri Komisyonu bünyesinde oluşturulan Silah Tasarısı Alt Komisyonu’ndan emniyet ve MİT’e ağır silah ithal etme yetkisinin verilmesi konusunu değerlendirirken ‘‘Tank değil ama TOMA ithal edebilirler’’ dedi. MİT, emniyet ve jandarmaya sınırlı ithal izni verildiğine dikkati çeken Yılmaz; tank, top, füze gibi silahların bu kurumlar tarafından ithal edilmesinin söz konusu olamayacağını belirterek “Göreviyle ilgili TOMA ise TOMA alacak, o kadar. Herkes kendi göreviyle ilgili ihtiyacı olan malzemeleri alacak” dedi. Yılmaz, “2009’da bu kurumların ithal izni almasını muhalefet eden Milli Savunma Bakanlığı, 2013’te bu itirazından neden vazgeçti?” sorusuna ise düzenleme “Herkes kendi görevi ile ilgili olarak” şeklinde sınırlanıyor. Bu cümle yeter” karşılığını verdi. Bakan Yılmaz, askeriyede artan intihar vakalarıyla ilgili olarak, ‘‘Askerin intihar oranı toplumun oranından fazla değil Bir rektör, emniyet müdürü, sanatçı, hatta bir bakan intihar ediyorsa bu bir sosyal sorundur. Toplumun her kademesinde olan bir hastalıktır. Sadece askeriyenin problemi değildir’’ dedi. YARIN GÜNCEL
Diyarbakır’da, 1994 yılında gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan, 2003 yılında Diyarbakır’ın Kulp İlçesi Bağcılar Köyü yakınlarında bulunan toplu mezara gömüldükleri ortaya çıkan 5 kişinin kemikleri aynı torba içerisinde iç içe karışarak gömüldüğü tespit edildi. Yıllarca yakınlarının bir mezarları olsun diye mücadele veren Bulut ve Orhan aileleri, kemiklerin aynı torba içerisinde gömülmesinin tespiti üzerine bir mezara değil, toplu bir mezara sahip oldu. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 1990’lı yıllarda gözaltında kaybedilenlerin mezarlarının iş makineleri ile açılması nedeniyle kimlik tespitinin zorlaştığını ve ailelerin kemiklerin karışması nedeniyle yakınlarının kemiklerini dahi alamadıklarını söyledi. Bilici, yaptıkları çalışmalar ile Türkiye’de toplu mezar haritası çıkardıklarını, şu anda Doğu ve Güneydoğuda kimi il ve ilçelerin kimsesizler mezarlıklarında kimisi arazide olmak üzere yaklaşık 300 toplu mezarda 4 bin kişinin gömüldüğünü tespit ettiklerini söyleyerek mezarlardan çıkarılan cenazelerde yalnızca kimliklendirme yapılmayıp kişilerin ölüm nedenlerinin belirlenmesi için ’Kayıplar ve Toplu Mezarlar Vakfı’ kurulacağını belirtti. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
08
29 Haziran 2013
Cem Kaptanoğlu
Toplumsal öfke sınıfsal öfkeden ayrı düşünülemez Bir toplumsal hareketin sınıf ayrımlarına göre net bir şekilde tanımlanamaması, sınıf kavramının o toplumsal hareketi açıklamaya uygun olmadığı anlamına gelmez, sınıf çıkarları veya öfkesi o toplumsal hareket içinde örtük olarak da bulunabilir. Türkiye’nin de hızla bütünleştiği küresel kapitalist sistemde hizmet sektöründe çalışan emek gücünün oranı artarken, başta merkez ülkeler olmak üzere çoğu ülkede son 20 yılda kol emeği işçilerinin ağırlığı azaldı. Kapitalist üretim tarzındaki değişimler, “eski” toplumsal hareketleri anlamada kullanılan sınıf modellerini eskitti. Yeni toplumsal hareketleri anlamak için yeni sınıf modelleri geliştirmek gerekiyor. Yeni teknolojilerin girişiyle üretim araçlarının gelişimi ve bunun üretici güçlerin kompozisyonu ve üretim ilişkilerinin dönüşümü üzerine etkileri, yeni sınıf çatışması biçimlerini, yeni eşitsizlikleri gündeme getirdi. Bu yeni eşitsizliklerin doğuşu eskileri yok etmemiş, aksine, eski sömürü ve eşitsizliklere yenilerini eklemiştir. Kapitalist üretim tarzındaki köklü küresel değişim, “işçi sınıfı” kavramının kapsamını genişlettiği gibi işçi sınıfının müttefiklerini de arttırıp çeşitlendirmiştir. Hardt ve Negri, “İmparatorluk” adlı kitaplarında bu durumu şöyle özetler: “… Silinmekte olan, sayı olarak kaybolmayan hatta sayısı da azalmayan, endüstriyel işçi sınıfının hegemonik konumudur. Ama biz ‘proletarya’yı sadece endüstriyel işçi sınıfı olarak değil; sermayenin yönetimi altında bağlı konumda olan, sömürülen ve üretim yapan herkes olarak anlıyoruz. O halde, sermaye, üretim ilişkilerini giderek daha fazla küreselleştirirken, bütün emek biçimleri proleterleşme eğilimi gösteriyor. Her toplumda ve bütün dünyada proletarya her zamankinden daha genel toplumsal emek figürüdür.” Hardt ve Negri’nin, “proletarya” kavramını daha genel bir kavram olan ‘emekçi’ ile özdeşleştirecek şekilde genişletmeleri eleştirilebilir ancak üretim sürecine “kafa emeği” ile katılan, üniversite mezunu nitelikli işgücünü (beyaz yakalılar) ve artık büyük kısmı yüksek okul mezunu olan hizmet sektörünün daha az nitelikli işgücünü, işçi sınıfının dışına atmak, işçi sınıfı kavramını salt kol emeği kullanan sanayi işçileriyle sınırlamak, geç-kapitalizme özgül sınıf mücadelelerini eksik kavramayı getirir. Gezi Direnişi’ne işçi sınıfının örgütleriyle katılmadığını biliyoruz, ancak DİSK ve KESK’in destek grevini, pek çok şehirde sokaklara çıkanların mavi yakalı endüstri işçileri, beyaz yakalı ücretli işçiler, hizmet sektörünün emekçileri, kent yoksulları, işsizler olduğu gerçeğini de unutmamamız gerekir. Orta sınıf mensubu olarak tanımlanabilecek “profesyonel meslek grupları” yani hekimler, mühendisler, avukatlar, TTB, TMMOB, Barolar gibi örgütleriyle hareketin içinde yer almışlardır. Bu meslek örgütlerine üye profesyoneller arasında “proleterleşenlerin” sayısının gittikçe arttığını, ücretleri, mesleki konum ve çalışma koşullarından hoşnut olmayan bu kesimin, meslek örgütlerinin yönetimlerinde etkin olduğunu biliyoruz. Bu özellikleriyle Gezi Direnişi’ne katılan profesyonellerin de azımsanmayacak düzeyde sınıfsal hoşnutsuzluk ve öfkeleri olduğu söylenebilir. Gezi Direnişinde kültürel kimliklerine tehdit algısı temelinde kitlesel olarak yer alan Aleviler ve Kemalist-laik çevrelerin, sınıfsal açıdan karma gruplar olduklarını belirtmek gerekir. Bu çerçevede, tüm bu grupları “orta sınıf ” parantezine almak uygun değildir. Özellikle direnişe katılan öğrencileri ailelerinin sınıfsal yapılarına göndermeyle “orta sınıf ” mensupları olarak nitelendirmek önemli bir hatadır. Gezi Direnişi, Gezi Parkı’nda başlayıp bitmedi, İstanbul’un çeşitli semtlerine, Türkiye’nin tüm kentlerine yayıldı. Direnişe katılan öğrencilerin tümüne değin sınıfsal bir niteleme elimizdeki verilerle olanaksızdır. Direnişin diline, söylemine bakarak, tüm direnişçi öğrencileri, aile terbiyesi almış, espritüel, parasal sorunu olmayan, iyi okullarda okumuş üst orta sınıf mensubu “masum” çocuklar olarak sınıflamak zorlama olur. Öğrencileri sınıfsal olarak bir yere yerleştirmek istiyorsak onlar, büyük çoğunluğu mezun olduktan sonra iş bulamayıp, yedek iş gücüne katılacak veya eğitimlerinin düzeyine göre niteliksiz ve %70 olasılıkla eğitim aldıkları alanla alakası olmayan işlerde, düşük ücretlerle çalışacak, potansiyel emekçilerdir. Başta öğrenciler olmak üzere direnişçilerin önemli bir kısmı, “mucizeler yaratan”, dünyanın 17. büyük ekonomisinden hak ettiklerini alamadıklarına veya alamayacaklarına inanmaktadır. Gelir adaletsizliği ve fırsat eşitsizliği nedeniyle mağdur edildikleri ve zenginliklerin “yandaşlara” aktarıldığı algısına sahiptirler. İktidarın, din dışı hatta Sünni İslam dışında kalan tüm yaşam biçimleri ve kimlik değerlerini aşağılayıp mağdur eden söylem ve politikalarına duyulan öfke, direnişi yaygınlaştırıp güçlendiren sınıf temelli mağduriyetleri ve sınıfsal öfkeyi göz ardı etmemize neden olmamalıdır. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
5 bin gözaltı, 88 tutuklu
Gezi Parkı’nda başlayan ancak sonrasında tüm Türkiye’de AKP’nin baskılarına karşı bir halk isyanına dönüşen protestolarda bugüne kadar 5 binden fazla kişi hakkında adli işlem yapıldı, 88 tutuklu var. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, 79 ilde (sadece Bingöl ve Bayburt’ta yapılmadı) yapılan eylemlerde tutuklu sayısının artacağı da gelen bilgiler arasında. İSTANBUL ufuk alp
Gezi Parkı protestolarına destek veren Twitter kullanıcılarından taraftar gruplarına, baret satıcılarından sağlık ekiplerine kadar şu ana kadar 5 binden fazla gözaltı yapıldı. Şu ana kadar bu gözaltılardan 88’i hakkında ise tutuklama kararı verildi. Bu tutuklamalar özellikle de protestoların yoğun şekilde gerçekleştiği İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da gerçekleşti. 85 kişi tutuklandı Protestolar sebebi ile, İstanbul’da 40,
Ankara’da 22, İzmir’de 14, Adana’da 7 ve İzmit’te 2 kişi olmak üzere toplam 88 kişi tutuklandı. Bu iller ve diğer illerde henüz bekleyen onlarca gözaltı ve davalar olduğundan tutuklu sayısının 100’ü geçeceği tahmin ediliyor. Bu da özellikle TMK’nın 10. maddesi ile yetkilendirilmiş savcılıklar ve mahkemelerin daha yoğun çalışacağı anlamına geliyor. Gözaltına alınan kişilere yönelik suçlamalar ise; kamu malına zarar vermek, halkı isyana tahrik ve örgüt üyeliği olarak öne çıkıyor. Bu konuda açıklama yapan Yargıçlar Sendikası İstanbul Temsilcisi Nuh Hüseyin Köse ise
“Örgüt gibi soyut bir kavram üzerinden ve örgüt üyeliği gibi kolay kolay ispatlanamayan suçlamalarda bulunulması bizleri endişeleniyor. Yargı hükümetin bir aracı değil, hakem olarak kalmalıdır” dedi. Ders kitabı delil sayıldı Tutuklamalar sırasında 1980 darbesindeki gözaltı ve tutuklama olaylarını aratmayan ilginç olaylar da yaşandı. Ankara’da, PTT’de memur olan ve İletişim Fakültesi mezunu olan Can Deliduman’ın evinde arama yapan polis, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders kitabı olarak
okutulan “İletişim ve Emperyalizm: Türkiye’de Telekomünikasyonunun Ekonomi-Politiği” adlı kitaba da “örgütsel doküman” olarak el koydu. İstanbul’da ise yoğun gazdan dolayı SDP il binasına sığınan Erasmus öğrencisi Elisa Couvert sınır dışı edildi. Covert “SDP üyesi değilim, ne olduğunu da bilmiyorum. Bana ajan olup olmadığımı sordular. On gündür gözaltındaydık ve çok kötü şartlarda kaldık. Temizlik ve sağlık şartları çok kötüydü” diye konuştu.
Mahkeme Gezi kararını verdi Taksim Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin tadilatların ve Koruma Kurulu kararının iptaline ilişkin davanın ilk duruşması görüldü ve mahkeme kararını verdi. Ancak mahkeme heyeti kararını yazılı olarak açıklayacak. Kararın yazılı açıklanmasının bir hafta ile bir ay arasında bir süre alabileceği belirtiliyor. İstanbul Taksim Gezi Parkı projesiyle ilgili “imar planı iptal davası”nın duruşması 26 Haziran Çarşamba günü yapıldı. Aralarında Taksim Platformu üyelerinin de bulunduğu 7 kişinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı’na açtığı ‘Taksim Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin tadilatların ve Koruma Kurulu kararının iptaline ilişkin davanın ilk duruşması görüldü.
Bu bir yayalaştırma projesi değil Davacı taraf, öncelikle bunun bir yayalaştırma projesi olmadığı savundu. Battı-çıktılar ve istinat duvarları göz önüne alınınca yayaların meydanda zor yürüyeceğini savundular. Aynı zamanda bu konuda STK’lar ve meslek örgütleriyle yapılması gereken görüşmelerin yasada belirtilmesine rağmen yapılmadığını belirttiler. Herşey yasalara uygun Büyükşehir Belediyesi avukatları ise her şeyin yasalara uygun olduğunu belirttiler. Duruşmayı kalabalık bir izleyici topluluğu takip etti. Mahkeme heyeti kararını yazılı olarak açıklayacak. Kararın açıklanmasının bir haftada sonuçlanabileceği bir aya kadar da uzayabileceği belirtiliyor. YARIN GÜNCEL
Ethem’e Adalet İstemek! ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Türkiye adalet sisteminin bize tanıdığı en temel hak; sokak ortasında ölmek... Ethem Sarısülük, Kızılay Meydanı’nda 1 Haziran günü yapılan eylemde Çevik Kuvvet polisi Ahmet Şahbaz’ın rastgele ateş açması sonucu başından aldığı tek kurşunla ağır yaralanmıştı. Bilinci kapalı olarak yoğun bakımda kalan Ethem’ in 14 gün sonra beyin ölümü gerçekleşti. Sarısülük’ün ölümüne yol açan mermi 9 mm. çapın-
da. Böylece, Sarısülük’ün darp veya kafa travması sebebiyle değil, silahla vurularak öldüğü kesinleşmiş oldu. Olaydan sonra Ethem’in vurulduğu anın görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde Ethem Sarısülük’ü vurduğu görülen polis memuru Ahmet Şahbaz ifadesinde ateş ettiğini kabul etti ancak kendisini “Müdahale devam ederken olayın çok kızıştığı bir noktada, göstericiler tarafından sıkıştırıldım. Burada 15-20 kişilik bir grup tarafından yoğun şekilde taş atışına maruz kaldım ve öleceğimi düşündüm. Ayağa kalkarak göstericinin bir tanesine tekme ile vurdum. Ancak grup üzerime doğru gelmeye devam edince kendimi korumak kastı ile silahımı
çektim. Önce namluya mermi sürmedim. Fakat saldırı devam edince silahımın ağzına mermi verdim. Ve namlusunu yere doğru tuttum. Daha sonra namluyu omuz hizamın üzerine kaldırdım ve havaya doğru 3 el ateş ettim. O sırada yoğun şekilde taş atışına maruz kalmıştım. Aldığım darbeler stabilitemi bozmuş olabilir. Bileğime gelen taş nedeniyle namlunun pozisyonu değişip maktulün kafasına doğru yönelmiş olabilir.” Memur Bey nedense günler sonra, hem de stabilitesini bozacak kadar kuvvetli bir taşı hatırlıyor. Bülent Arınç’ın andığı 37 taştan biri olsa gerek diyoruz haliyle. Soruşturmayı yürüten savcı Veli Dalgalı tarafından
ifadesi alınan katil zanlısı polis, tutuklanması istemiyle dün öğleden sonra mahkemeye sevkedildi. Ankara 13. Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkartılan polis Ahmet Şahbaz ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Polis, ifadesinde, linç edilmekten kurtulmak için havaya ateş ettiğini savundu. Polisi serbest bırakan mahkeme yargıcı Mustafa Aydın gerekçesinde, olayın meşru müdafaa sınırları içinde kaldığını bildirdi. Yargılama henüz başladı. Bir eleştiri getirmek, ne doğrultuda karar verilmesi gerektiğini söylemek doğru olmaz. Ama görüntüler çok açık. Tüm yaşananlar başından sonuna kendini gösteriyor. Türk Ceza Kanunu ola-
sı kast adı verilen düzenlemeyi getirmiş. Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâlinde olası kast vardır deniyor. Açıkçası bir polis memurunun havaya ateş açması durumunda aklımıza bu madde geliyor. Böylesi bir durumda meşru müdafaadan bahsedebilmek de pek mümkün gözükmüyor aslında. Meşru müdaafayı meşru kılan şartlar eksik. Bir kere zaten polisin ağır şekilde biber gazı ve tazyikli su ile saldırısı söz konusu. Hukuk sistemini yanlış ya da eksik işletenlere rağmen Ethem için mücadeleye devam...
EKONOMI
09
29 Haziran 2013
Ekonomiye AKP zarar veriyor
AB’den banka kurtarma operasyonu
Avrupa Birliği maliye bakanları batık bankaların nasıl kurtarılacağı konusunda anlaştı. Plana göre ekonomik istikrarı korumak için, gerekli görüldüğü takdirde bankalar kamulaştırılacak. Plan en çok bankaların kreditör ve hissedarları ile 100 bin euro üzerinde mevzuat sahiplerini etkileyecek. AB’ye üye 27 ülkenin maliye bakanlarının üzerinde anlaştıkları yeni plan çerçevesinde, 100 bin euronun üzerindeki mevduat, hisse veya tahvil sahipleri, olası bir bankacılık sektörü krizinde, batık bankaların kurtarılması için maliyeti paylaşacak ve bankalar kamulaştırılacak. YARIN EKONOMİ
Altın fiyatları 34 ayın en düşüğünü gördü
Nisan-Haziran aralığında yüzde 25 değer kaybına uğrayan altın, Reuters’ın altın fiyatlarının kaydını tutmaya başladığı 1968 yılından bu yana en kötü çeyreklik düşüşü görmüş oldu. Bloomberg’in derlediği verilere göre ise, en az 1920 yılından bu yana en büyük çaplı çeyrek dönem düşüşünü gösterdi. Gümüş yüzde 1,4 düşüşün ardından yüzde 1,9 yükseldi ve Hunt kardeşlerin piyasayı ele geçirmeyi çalıştıkları 1980’den bu yana en kötü çeyrek dönem performansına yöneldi. Platin Ekim 2009’dan bu yana en ucuz seviyesine indi. YARIN EKONOMİ
Petrol fiyatları cebi yakacak
Arap Baharı’nın bölgedeki petrol ve doğal gaz yatırımlarına olumsuz etkileri nedeniyle önümüzdeki 5 yıllık dönemde petrol fiyatlarının artması bekleniyor. Türkiye Petrolleri AO Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan raporda Avrupa Birliği’nin İran’dan ham petrol ve akaryakıt ithal edilmesini yasaklayan ambargo kararı İran üzerinde büyük etkisinin olması bekleniyor. Çünkü başta Yunanistan ve İtalya olmak üzere, Avrupa Birliği’nin 2011 yılında İran’dan ithal ettiği petrol miktarı İran’ın toplam ihracatının yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. YARIN EKONOMİ
Yunanistan’da özelleştirme krizi
Kurtarma paketinin şartları kapsamında özelleştirmelere eğilen Yunanistan, ikinci büyük özelleştirme planının da çökmesiyle karşı karşıya bulunuyor. Yunan milli piyango idaresini satın almak için teklif verenlerin geçen ayki anlaşmanın şartlarını değiştirmek için bastırmasıyla Yunanistan, ikinci büyük özelleştirmesinin de çökmesini önlemekte zorlanıyor. OPAP’ın 700 milyon euroluk satışındaki sorunlar, Yunanistan’ın, özelleştirmelerin yavaşlığının ülkenin mevcut kurtarma programında daha fazla kesinti gerektireceğinden endişe eden uluslararası kreditörleri ile arasındaki gerilimi artırmakla tehdit ediyor. YARIN EĞİTİM
Türkiye’nin gündeminden günlerce düşmeyen Gezi Direnişi’nin ekonomiye de etkileri çok ağır oldu. AKP Hükümeti’nin direnişi bastırmaya yönelik uyguladığı baskı politikaları direnişin tüm Türkiye’ye yayılmasını ve uzun sürmesini sağladı. Direniş boyunca polisin şiddeti ve saldırganlığının dozu arttıkça ekonomik maliyeti de ağır oldu. İSTANBUL Rıfat çapar
Gezi eylemlerinin Türkiye ekonomisine faturası ağır oldu. Bunun nedeni de AKP hükümetinin yinelediği gibi halkın ayaklanması değil, aksine hükümetin uzlaşmaz ve sert tutumu sonucunda direnişin haftalarca sürmesi. Gezi Direnişi önce faizi, borsayı, doları etkiledi, ama o kadarla kalmadı, içeride, dışarıda piyasayı da etkiledi. Peki ekonominin kötü gidişatından ötürü eylem yapan halkı mı suçlayacağız, yoksa eylemlerin ekonomiye zarar veren yola girmesine yol açanları mı? Tabi ikincisi daha gerçekçi bir neden olarak karşımıza çıkıyor. Polis şiddetinin faturası ağı oldu Bu tür eylemler başka ülkelerde de oluyor. Ama eylem olarak kalıyor. Bizde, gereksiz bir şekilde polisin şiddeti ile bastırılmaya çalışıldı. Şiddetin dozu arttıkça halkın direnişi daha da büyüdü. Gezi Parkı’nın park olarak kalması için yapılan bir eylemin anlayışla karşılanması yerine şiddetle bastırılması, eylemlerin şekil değiştirmesine, siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmelerden memnun olmayanların, zarar görenlerin de eylemlere katılmasını ve eylemlerin ülkeye yayılmasını sağladı. Nihayet halk, iktidarın son za-
manlarda artan yanlış politikalarına tepkisini göstermek için eylemleri desteklemeye başladı. Polisin saldırganlığı, Hükümet’in gerginliği yok edecek politikalar yerine gerginliği tırmandıracak politikaları benimsemesi sonucu, Gezi Parkı ‘nda başlayan direniş Anadolu piyasasını da vurmaya başladı. Turizmde iptaller yaşanıyor “Turizmde bu yıl hedeflenen 32 milyon turist ve 25 milyar dolar geliri artık unutabiliriz” demeye başlayan turizmciler, gelişmelerden duyduğu kaygıyı dile getirdi. Turizm sektöründe sadece İstanbul değil tüm Türkiye’de iptallerde patlama ya-
şandı. İstanbul’da hem turizmin hem alışverişin kalesi kabul edilen Kapalıçarşı da gelişmelerden nasibini aldı. 552 yıllık tarihi çarşıda esnafın ciro kaybı yüzde 80’i aştı.
layacak sigorta poliçelerinin nasıl olması gerektiğine dikkat çekti.
Bütçe Mayıs ayında 4,5 milyar TL fazla verdi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2013 yılı Mayıs ayı bütçesi hakkınEsnaf 100 milyon lira zarar etti da yazılı bir açıklama yaptı. “Bütçe Gezi Parkı eylemlerinin esnafa fa- 4,3 milyar TL fazla vermiştir” diyen turası ağır oldu. Halk, eylemlerin Bakan Şimşek, “Geçen yılın ilk 5 yapıldığı yerlere gitmeye korkunca ayında ise bütçe 432 milyon TL esnaf kepenk kapatmaya başladı. 20 açık vermişti. Yılın ilk 5 ayındaki gündür iş yapamayan esnaf “Ciro- gerçekleşmeler, bütçe performanlarımız yüzde 50 düştü” diye isyan sının bu yıl oldukça olumlu seyederken TESK Başkanı Palandöken rettiğini ve yılsonu hedeflerimizi “415 Esnaf 100 Milyon civarında rahatlıkla yakalayacağımızı gösterzarar etti” dedi. TÜSAİR Başkanı mektedir. Demirağ ise esnafın zararını karşı-
1.5 milyon esnaf kepenk kapattı
Park alanına inşaat izni Gezi Parkı direnişinden “mesaj alamayan”lar yeni bir skandala daha imza attı. Çevre Bakanlığı, İstanbul Beykoz’daki 28 dönüm park ve dinlenme alanına lüks konut izni verdi! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 22 yıldır park ve dinlenme alanı olarak kalması için direndiği Beykoz’daki 28 bin metre karelik araziye inşaat izni verdi. Bakanlığın onayladığı plana göre, arazinin büyük bölümüne 4 katlı
lüks konutlar yapılabilecek. İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Bakanlığıngeçtiğimiz şubat ayında onayladığı, Beykoz Paşabahçe mahallesi 248 ada, 9 parsele ait İmar Planlarını 19 Haziran 2013 tarihinde askıya çıkardı. w 1991’DEN BERİ UĞRAŞIYORLAR! 8. Cumşkanı emekli hakim Arif Yüksel ve hissedarlarının mülkiyetinde olduğu iddia edilen söz konusu arazi, 1991 yılından beri park alanından çıkartılarak imara açılması isteniyordu. YARIN GÜNCEL
Ekonomide neler oluyor? 28 Mayıs’tan bu yana şirketlerin piyasa değeri toplam 107 milyar TL eriyerek 20 Haziran itibariyle 528.2 milyar TL’ye (275.6 milyar dolar) geriledi. TESK’in 8,5 yıllık verileri üzerinden yaptığı araştırmaya göre bu dönemde 1 milyon 145 bin 641 esnaf kepenk kapattı. Türkiye Sebze ve Meyve Komisyoncuları Federasyonu Başkan Vekili Halil Öztürk, domatesin fiyatının 5 TL’ye kadar çıkabileceğini söyledi. Reel kesim güven endeksi, haziran ayında bir önceki aya göre 0,7 puan azalarak 111,8 seviyesinde gerçekleşti. ABD Doları yeni haftaya da yükseliş seyrini koruyarak 1,9410 liradan başladı.
O parayı ödemeyin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, vatandaşlardan kesinlikle elektrik sayaç parası vermemelerini istedi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu’nun (OSBÜK) 11. Olağan Genel Kurul toplan-
tısına katıldı. Enerji Bakanı Yıldız, burada yaptığı konuşmada, elektrik sayaçlarına değinerek, “Bu saatten sonra vatandaşımızdan sayaç parası isteyen şirket varASDASDASDASDASDASDASDASDASDASDASDsa tüketici hakları sonuna kadar haklıdır. Ben buradan çağrı yapıyorum. Asla vatandaşımız sayaç parası ödemesin.” dedi. YARIN GÜNCEL
EMEK
10
29 Haziran 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Hem öğrenci hem de işçiyim Yaşım çok genç ol- inşaatlarda sıhhi tesisat işmasına rağmen hem çiği yapmaya gidiyorum. öğrenci hem de işçiyim. Ek olarak geceleri de bir Liseye belli gerekçelerden barda barmenlik yapıyodolayı devam edemedim. rum. Barmenlik yaptığım Ben de iş bularak çalışma- işimde de sigortam yok. ya başladım. Kendi masSıhhi tesisat mesleğinin raflarımı karşılamalıydım en büyük sorunu sigortalı ve aileme destek olmam sabit iş bulamıyoruz, iş çıgerekli idi. Küçük bir iş karsa günü birlik para kayeri olan sıhhi tesisat işin- zanabiliyoruz. Sadece yaz de inşaatlarda işçi olarak mevsiminde çalışabiliyoçalışmaya başlaruz. Mevsimlik dım. İlk işim olması zor. Kışın aylarca açıktaolduğu için çıraktım ve mesleyız. Ayrıca hazır oturulan konutği ustadan öğrendim. Daha larda, arızalar olursa arada bu sonra bu alanda Oğuzhan dönmez da kendimi geişleride yaparak liştirmek için ekmek parası çıraklık ve kalfalık belgele- kazanmaya çabalıyoruz. rimi aldım. Ustalık da sıLiseden mezun oldurada, onu da alacağım... ğum bölüm yiyecek ve Tekrardan açık liseyi içecekler alanı, aşçılık. Bu bitirmeye karar verdim ve alan üzerinden ilerlemeyi mevzun oldum. Ailenin düşünüyorum. Bu alan yaşça büyük tek erkek fer- üzerine yüksek okul eğitidi benim. Aileme bakmak mi de alıp donanımlı bir için cabalıyorum. Ailem- aşçı olmayı hedefliyorum. de şu an çalışmayan yok. Mesleğim aşçı oldukAnnemden tut da 2 erkek tan sonra daha fazla kakardeşim de çalışıyor. Bu zanç elde ederek aileme hayat şartlarında başka ve kendime daha iyi yaşatürlü geçinemeyiz. nabilir bir hayat kurmak Şu an sabit maaş ve si- istiyorum. gortamın olduğu bir işim yok. İş çıktıkça gündüzleri Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Elektrik akımı bir can aldı
editörler
can çoksöyler berna dülger can çoksöyler ELİF KARAN ibrahim keskin MELİKE ÇINAR nurseli gözüaçık RIFAT ÇAPAR sanem deniz kural SERKAN ATAK SEVDA POLAT UFUK ALP Yaşar aslan
sayı: 89
tasarım
çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ rasim araz
dağıtım
rıfat çapar
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
İstanbul can çoksöyler
22 Haziran 2012’de TEKSAN sanayi sitesinde Robtech adlı firmanın kaçak atölyesinde bir patlama oldu. Atölyede kaçak şekilde patlayıcı madde üretiliyordu. Patlamada Ahmet Uysal, Umut Küçkarabacı, İsmail Tünel ve Melik Duran hayatını kaybetti. TEKSAN Davası devam ederken 6. duruşmada patronların patlamadan sorumlu olduğuna dair bilirkişi raporu kabul edilmiş durumda. Ancak patronlardan Zafer Akansel tutuksuz yargılanıyor ve sorumlular herhangi bir ceza almamış durumda.
Katillerden hesap sorulacak İşçi Ölümlerine Son Platformu, işçilerin ölüm yıldönümünde, işçilerin aileleriyle birlikte katillerden hesap sormaya devam ediyor. 22 Haziran saat 14.00’da gerçekleşen basın açıklamasında platform şu sözleri kullandı: “İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak üç kuruş fazla kazanmak için, bilinçli olarak tedbir almayan, işçilerin ölümüne sebep olan patronların en ağır cezalarla yargılanması için, işçi kardeşlerimizin aileleri ile birlikte davaları takip edeceğiz. AKP Hükümeti ve tüm ilgili kurumlar yasaları uygulayıp denetleyene kadar tüm işçi ölümlerinin takipçisi olacağız. İşçi
Havayolu emekçilerinin grevini hukuksuz ilan etmek için mahkemeye başvuran THY yönetiminin talebi reddedildi. İnternette yer alan bilgiye göre, Hava İş Sendikası’nın, 24. dönem toplu iş sözleşmesinin imzalanması için 29 Mayıs 2012 tarihinde işten çıkarılan 305 kişinin işe alınması koşulunu öne sürdüğünü ve bunun da grev için doğrudan bir sebep olmadığını öne sürerek 15 Mayıs 2013 tarihinde başlatılan grevin durdurulmasını
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
Türkiye’de ayda ortalama 60 işçi iş kazalarında, patronların almadığı önlemler nedeniyle hayatını kaybediyor. 22 Haziran 2012’de Eskişehir TEKSAN sanayi sitesinde gerçekleşen patlamada 4 işçinin hayatını kaybetmesinin üzerinden 1 yıl geçti. İşçi Ölümlerine Son Platformu işçilerin ölüm yıldönümlerinde faillerden hesap sordu.
ölümlerine sebep olanlardan hesap soracağız.”
cak patlayıcı madde ürettirerek yanarak ölmelerine sebep oldular. İki patronun da ceza almasını istiyorum. Bu ülkede adalet parası Tek suç yoksulluk mu? Basın açıklamasına katılan, ölen iş- olandan yana. Tek suçumuz yoksul çilerden Umut Küçükarabacı’nın olmamız mı? annesi Güler Küçükarabacı şunları söyledi: Benim oğlumun ölümü Dava 17 Temmuz’da üzerinden 1 yıl geçti. Tek çocuğum Davanın 6. duruşmasında yeni bir ölmüş gibi hissetmiyorum. Ölen- bilirkişi raporunun reddedilmelerin 4’ü de benim çocuğumdu. siyle beraber atölyede kullanılan Sokaklarda simit satanları tutuk- maddelerin patlamaya sebebiyet luyorlar, 4 gencin canını alanlar verebileceklerini söyleyen bilirkişi sokaklarda dolaşıyor. Bizim çocuk- raporunun esas alınması kabul görlarımıza gizlilik sözleşmesi imzalat- müş oldu. Bu durumda duruşma tırdılar. Mahkemenin bunu araştır- bilirkişi raporunun incelenmesi ve masını istiyorum. Çocuklarımızı karara bağlanması için 17 Temmuz makine üretimi için işe aldılar an- 2013 tarihine ertelendi.
THY’ye bir darbe daha
Şanlıurfa’da arızasını gidermek için çıktığı elektrik direğinde akıma kapılarak ağır yaralanan 22 yaşındaki işçi Mehmet Baz, hayatını kaybetti. Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde Olay, 24 Haziran Pazartesi öğle saatlerinde Cumhuriyet Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) işçi olarak çalışan Mehmet Baz, arızasını gidermek için direğe çıktı. Baz, çalıştığı sırada akıma kapılarak yere düştü. Ağır yaralanan işçi, vatandaşlar ve mesai arkadaşlarının çağırdığı ambulansla Suruç Devlet Hastanesine götürüldü. Burada yapılan ilk müdahale sonrası Balıklıgöl Devlet Hastanesi’ne sevk edilen Mehmet Baz, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamayarak öldü. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. YARIN GÜNCEL
28 Haziran cuma 2013
Yıldönümünde TEKSAN anıldı
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
isteyen THY, geçtiğimiz günlerde İstanbul İş Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştu. THY’nin hamlesi tutmadı İstanbul İş Mahkemesi, THY’nin gerekçelerini yetersiz buldu ve grevin sonlandırılması istemini reddetti. Böylelikle THY’nin, grevin usulsüz olduğu yönünde iddiaları ile durdurulması isteği hukuk yolu ile de kapanmış oldu. THY yönetimi bütün kozlarını yavaş yavaş bitirmek üzere.
Çocuklar için yürüdüler Gündem Çocuk Derneği, Adana’da 14 Mart 2013 tarihinde kaçak olarak çalıştırılan işyerinde çalışırken press makinesine sıkışarak yaşamını kaybeden Ahmet Yıldız davasında işyeri sahibi tahliye edildi. Dernekten yapılan açıklamada, “13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ı öldürenlerin de cezasız kalacağından endişeliyiz” denildi. Cinayetin izlerini silmişti İşyeri sahibi Ahmet’i hastaneye götürmeden önce cinayetin izlerini temizlemiş ve doktorlara çocuğun trafik kazası geçirdiğini söylemişti. Ancak olayın trafik kazası olmadığını farkeden doktorun durumu savcılığa bildirmesi ile cinayet adli mercilere yansımıştı. Bilirkişi raporunda işyeri sahibi Ali K. yüzde 100 kusurlu bulunmuştu. İşyeri sahibi Ali K.’nin aileye para yoluyla anlaşma teklif etmesiyle aile ikinci duruşmada şikayetinden vazgeçti. İlk duruşmada sanık Ali K. kick box maçı olduğunu ve maça katılmak istediğini belirterek tahliyesini talep etmişti. İkinci duruşmada bu gerçekleşti. Dava da 1 Ekim’e ertelendi. YARIN GÜNCEL
Çağrı merkezleri yalanı Amasya’da 450 kişiye istihdam sağlayacak AssistTT Amasya Çağrı Merkezi’ni açan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, “Çağrı merkezleri istihdam deposu” dedi. Binali Yıldırım, “Bilişim denilen yenilik sadece insanların işini kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda işsizliğe de çare buluyor. Bugün burada açılışını yaptığımız çağrı merkezi de bilişim teknolojilerinin bir ürünü” dedi. Genelde kayıtsız eleman çalıştırarak kısa süreli elemanlar barındıran sektör, sonrasında çalışanların hiçbir güvencesi olmadığı için çoğunlukla ücretlerini ödemeden işten çıkarma yoluna gidiyor. Bu sektörün Çalışma Bakanı tarafından övülmesi, hükümetin iş güvencesi ile ilgili fikirlerini yansıtıyor. YARIN GÜNCEL
Yasada değişiklik talebi İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent tüzel bir yasa teklifi vererek 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğüne ilişkin geçici 4. maddesinde değişiklik yapılmasını talep etti. Yasanın 30.12.2012 tarihinden bu yana yü-
rürlükte olduğuna dikkat çeken Tüzel; “Ancak, hâlâ işverenlerin ve kamu otoritesinin alması gereken önlemleri almaması nedeniyle işçiler beşer, onar iş cinayetlerine kurban gitmektedir” dedi. Tüzel İş kazalarının çoğunluğu 50’nin altında çalışanı bulunan işyerlerinde meydana geldiğini belirtti. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
11
29 Haziran 2013
Sol Köşe
Taksim şehitlerinin hesabını sordular
Ekonomiye FED darbesi
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke’nin parasal genişlemenin biteceğine ilişkin son açıklaması, AKP’nin sıcak para üzerine kurduğu vurgun ekonomisinin de sonunu getirecek. Açıklamanın ardından piyasalarda büyük bir panik havası yaşandı. Borsa 107 milyar eridi, altın çakıldı. Faiz ve dolar ise, rekor üstüne rekor kırdı. İstanbul Rıfat çapar
Eskişehir halkı Gezi Direnişi’nde şehit olan Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Ethem Sarısülük’ü anma yürüyüşü gerçekleştirdi. Espark önünde toplanan halk, ellerinde Taksim şehitlerinin fotoğraflarını tutarak, sloganlarla Üniversite Caddesi’nde yürüdü. Eyleme Emekçi Hareket Partisi Üyeleri de katıldı. Yürüyüş esnasında Sakarya Caddesi’nde bir kahvehaneden çıkan provokatörler ellerinde soda ve bira şişeleri, bıçaklarlasaldırdı. Provokatör grubun uzaklaştırılmasıyla eylem kaldığı yerden devam etti. YARIN GÜNCEL
Sivas Katliamı’nın hesabını sordular
Mayıs ayının sonu itibariyle Türkiye’yi sarsan Gezi Direnişi’nin ekonomiyi daha da tepetaklak etmesi beklenirken esas darbe bu kez dışarıdan geldi. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke yaptığı son açıklama, piyasaya ağır bir darbe indirdi. Bernanke, parasal genişlemenin bu yıl sonuna kadar azaltılabileceği ve 2014 yılında sonlanabileceğine yönelik açıklamasının ardından küresel piyasalarda görülen negatif seyir yurt içinde faizlerin ve doların yükselmesine, borsanın da sert bir şekilde düşüşe geçmesine neden oldu. Bu gelişmelerle birlikte sıcak paranın geldiği gibi hızla geri gidebileceği, Türkiye’den sıcak paranın hızla çekilmesinin kötü etkileri olacağı yönünde korkular etrafı sarmaya başladı.
Yıldız’ın haberine göre, Mayıs ayı sonunda İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve Türkiye geneline yayılan protestoların yanı sıra 21 Haziran günü ABD MerBORSA ÇÖKTÜ kez Bankası (FED) açıklamalarıBIST endeksi 73.101 puanla yılın nın etkisiyle BIST endeksi 73 binli en düşük seviyesine geriledi. Gezi seviyelere geriledi. Bu süreçte yani olayları ve FED’den gelen açıkla- 28 Mayıs’tan bu yana şirketlerin malarla şirketlerin piyasa değeri piyasa değeri toplam 107 milyar 528 milyar TL’ye (275.6 milyar TL eriyerek 20 Haziran itibariyle dolar) geriledi. 528.2 milyar TL’ye (275.6 milyar Milliyet Gazetesi’nden Ayfer dolar) geriledi.
23 Haziran Pazar İzmir’de yapılan eylemle gezi tutuklamaları protesto edildi. 20 Haziran günü İzmir’de gerçekleşen operasyonu ve tutuklama kararını protesto etmek için Kaldıraç, DHF ve Partizan yürüyüş gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan Sinem Özkan, direnişin yaygınlaşması karşısında devletin “cadı avı” başlattığını söyledi. İstanbul, Ankara, Adana ve İzmir’de gözaltı ve tutuklamalar ile direnişi bitirmeye çalıştığını ama kitlelerin bu saldırılara karşı sokağa çıkarak cevap verdiğini belirtti. YARIN GÜNCEL
DOLAR’DAN REKOR ÜSTÜNE REKOR Cari açık konusunda hassas olan Türkiye gibi ülkelerde kur yükselirken, dolar, 1.93 sınırını aştı ve yeni bir rekor kırdı. Sabah saatlerinde 1.91’den işlem gören dolar, tarihi zirve olan 1.9213 sınırını geçmesi üzerine, Merkez Bankası’ndan 350 bin dolarlık 6 müdahale geldi ancak bu müdahalelerin dolar üzerinde etkisi zayıf oldu.
Sağlık personeline zam yolda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan Torba Yasa’da, sağlıkçıların nöbet ücretlerinde yüzde 50 artış öngörülüyor. Hükümet sağlık çalışanlarının nöbet primlerine yüzde 50 zam yapmayı planlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan Torba Yasa’da, sağlıkçıların nöbet ücretleriyle ilgili düzenleme de yer aldı. Sağlık reformunda sadece vatandaşın değil personelin de memnuniyetinin gözetildiğini açıklayan Sağlık Bakanlığı, motivasyonu yükseltmek için nöbet ücretlerine yüzde 50 artış yapılacağını, uygulamadan 112, acil servisler ve yoğun bakım birimlerinde çalışan personelin yararlanacağını vurguladı. Düzenleme, sözleşmeli personeli de kapsayacak. Değişiklikle, daha önce saat başına 7 lira 30 kuruş nöbet ücreti alan uzman hekimin kazancı 11 liraya yükseltilecek. YARIN GÜNCEL
“Barış İçin Eşitlik” mitingi yapıldı Kriz işareti mi? Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Bileşenleri “Barış İçin Eşitlik” mitingi yaptı. Mitingde çözüm sürecine ilişkin hükümetin adım atması istendi. Bornova Kapalı Spor Salonu’nun önünde buluşan HDK bileşenleri ve emek demokrasi güçleri, sloganlarla Bornova Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Sloganların ana talebi Kürt sorununa demokratik çözüm getirilmesi oldu. HDK İzmir adına konuşma yapan İl Yürütme Kurulu Üyesi Cavit Uğur hükümetin çözüm süreciyle ilgili adımını geri dönülmez hale getirmek için halkın birleşik gücüne ihtiyaç olduğunu belirtti. YARIN GÜNCEL
ALTIN YERLE BİR! Son bir ayın en düşük seviyesine gerileyen altının onsu 1.300 doların da altına indi. Altın fiyatları, dün akşam kritik kararın açıklanmasının ardından güne çöküşle başladı. Altının ons fiyatı rekor dü-
şüşe geçerek, 1.298 dolara geriledi.
Gıdaya karekod uygulaması geliyor
Geçtiğimiz pazar günü Alevi örgütleri, emek ve demokrasi güçleri Sivas Katliamı’nın 20. yılında Kadıköy’de büyük bir miting düzenledi. Mitinge Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Halkevleri, HDK bileşenleri, Halkevleri, BDP, EMEP, ESP, SDP, SYKP, ÖDP, TKP, Partizan, Mücadele Birliği, Özgür Demokratik Alevi Hareketi üyeleri katıldı. Miting saygı duruşu ile başladı. Mitingde yapılan konuşmalarda Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert de anıldı. Miting sırasında on binlerce kişi yüzünü Taksim yönüne çevirerek 2 dakika boyunca durma eylemi yaptı. YARIN GÜNCEL
İzmir tutuklamaları protesto edildi
BIST endeksinin yılbaşından bu yana değer kaybı yüzde 6.5 oldu. Ancak, Gezi Parkı olaylarının başladığı 28 Mayıs’tan bu yana ise kayıp yüzde 18’i buldu.
Gezi Parkı tutukla- nı ilan eder gibi faizler de maları, kadın ve erkek- yükseldi. lerin durma eylemleri Ekonominin kötü ve kuşkusuz piyasaların gidişatı karşısında Başdurumu gündebakan her zaman yaptığı gibi bir mi uzun süre hedef tahtası meşgul edeceğe benziyor. aradı ve hedef Borsa çakıldı, olarak da faiz dolar fırlalobisini işaret etti. “Kim bu dı, Başbakan’ı RIFAT ÇAPAR yazdı Ba ş b a k a n’ ı n dinlemeye hiç hedefindeki niyeti olmadığı-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bal, zeytinyağı, bebek maması, enerji içeceği, bitkisel yağ, çay, alkollü içecekler satışında karekod uygulamasına geçecekleri yönünde çalışmaları olduğunu bildirdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, çay, bal, zeytinyağı, bebek maması, enerji içecekleri, gıda takviyeleri ve bitkisel yağlar ile alkollü içeceklerin karekod ile satışa sunulması için çalışma yapıyor. Bakanlık, tüketicinin güvenilir gıdaya ulaşabilmesi için tedbirler almaya devam ediyor. Bu kapsamda takibin ve denetimin etkin şekilde yapılmasına imkan tanıyan ve özellikle ilaçlardaki kullanımıyla bilinen karekodlar, gıda maddeleri ve alkollü içeceklerde de yer alacak. YARIN GÜNCEL
faiz lobisi” sorusunun kafaları meşgul ettiği sırada, sahneye Amerikan Merkez Bankası Başkanı Bernanke çıktı. Bir konuşmasıyla faizler birden zıpladı, borsada tarihi bi düşüş yaşandı, altın yerle bir oldu. FED’in kriz döneminde başlattığı genişletici politikaları terk etmesinin zamanının geldiği, tahvil alımlarında daraltıcı yeni bir politikaya geçebileceği son dönemde sık sık tartışılıyordu. FED aylık 85 milyar dolarlık alımları yıl sonuna kadar tedrici olarak azaltacağını, 2014 yılında sonlandıracağını açıklayınca, “Beklenen açıklama panik yarattı.” Gelişmekte olan ülkelerde faizler arttı, borsalar hızla düştü, yerel paralar değer kaybetti. Bunlar-
dan biri olan Türkiye de nasibini aldı. FED’in bu çıkışı aslında bir kriz işareti olarak görünebilir. Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısına dikkat çeken bazı ekonomistler ise, hızlı dolar çıkışının yüksek cari açık nedeniyle taşıdığı risklerin, çok daha büyük sıkıntıların habercisi olduğunu bildirdiler. 1980’lerde başlayan finans hakimiyetinin bittiğini söyleyen Ekonomist Naif Ekzen, “FED’den yapılan açıklamalar, G8 zirvesinde alınan kararlar ve ABD Başkanı Barack Obama’nın FED Başkanı Ben Bernanke’nin görev süresinin uzatılmayacağına ilişkin söylemleri yeni bir dönemin işaretini veriyor. Bütün dünya, finans üzerine kurulan bu sistemin böyle gitmeyece-
ğini gördü” değerlendirmesinde bulundu. “Artık reel ekonomiye ağırlık verilen yeni bir dönemin başladığını görüyoruz” diyen Ekzen, AKP Hükümeti’ne yarayan finansal düzenin ve sıcak para sisteminin bittiğini söyledi. Bernanke ayrıca, FED’in varlık alımlarında herhangi bir azaltmaya gidilmesini, ‘bir sürücünün frene basmak yerine, gaz pedalından yavaş yavaş ayağını çekmesine’ benzetti. Bernarke’nin bu açıklaması geçen yıl Türkiye’de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasında geçen gaz-fren polemiğini anımsattı.
ESAS MESELE
12
fotoğraf: rıfat çapar
29 Haziran 2013
Gençlik ayakta
Gezi Parkı’yla ayağa kalkan gençlik, eskiden tanımlandığı gibi apolitik, sorgulamayan, sormayan bir kategoriden çıktığını kitlesel olarak göstermiş oldu. Apolitiklikten politikliğe geçiş yaşandı. Gençlik sosyolojisi üzerine çalışan çok az sayıdaki kişilerden olan Galatasaray Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Yücel sorularımızı sizin için yanıtladı. Gezi Parkı’nda planlanan Topçu Kışlası’nın inşaası için başlayan ve ülke dışına RöPORTAJ da taşan MELİKE ÇINAR “Ağaçlara dokunmayın” diyen gençliğin “masumiyeti” gitti mi sizce? Birkaç ağacın kesilmesine karşı çıkmak aslında “masum” bir eylem değil. Çünkü bu tarz eylemler kentsel hareketler içinde değerlendirilip, ‘kent hakkı’ bağlamında ele alınmalıdır. Türkiye’de kentsel hareketler kendini daha çok gecekondu hareketler içinde gösterdi. Ancak son yıllarda kentsel dönüşüme karşı eylemler, yeşil alanların yok edilmesine karşı eylemler de
Kente bir müdahalenin yapılıp yapılmaması gerektiğine, yapılacaksa ne şekilde yapılması gerektiğine kentte yaşayanlar karar vermeli. Kent hakkı böyle bir şeydir.Dolayısıyla kent imkanlarından tüm kentlerin faydalanmasını öne sürüyor. görülmeye başlandı. Dolayısıyla aslında ülkemizde bir kentsel muhalefet geleneği var. Gezi Parkı eylemleri de bunun bir parçası. Gezi Parkı eylemleri öncesinde yapılan birçok kentsel dönüşüm ya da kentsel alanlara müdahaleyi protesto eden eylemler gördük. Kent hakkı kavramını biraz açar mısınız? Bu kavram 60’ların sonunda Marksist sosyal bilimci Henry Lefebvre’in geliştirdiği bir kavramdır. Dolayısıyla çok eski değil, yeni bir kavramdır bu. Kabaca söylersek; kent hakkı, kentte yaşayanların kente yapılan müdahalelerde söz sahibi olması, kentin sunduğu olanaklardan faydalanması gerektiğini öne sürer. Nasıl ki vatandaşın dolaylı yoldan da olsa siyasete katılımı söz konusuysa, aynı durum kente müdahale için de geçerli olmalı uzmanlık aranmamalı. Nasıl siyasi katılımdan siyasetçi olmak
akademik anlamda gerekmiyorsa, kente olan bir müdahaleye de, kentli olarak maruz kaldığınızdan, söz hakkınızın olması gerekiyor. Söz hakkı sahibi olmak, sadece öne sürülen birkaç tane haktan birini seçmek, oy vermek değil. Bu çok eksik bir kentsel katılım olur. Kente bir müdahalenin yapılıp yapılmaması gerektiğine, yapılacaksa ne şekilde yapılması gerektiğine kentte yaşayanlar karar vermeli. Kent hakkı böyle bir şeydir.Dolayısıyla kent imkanlarından kentte yaşayan herkesin faydalanmasını öne sürüyor. Ağaçların kesilmesine karşı çıkmak da böyle bir şey aslında. Kente yapılan bir müdahaleye kenti seven bir grup karşı koyuyor. Tabii buna neden olan kent rantıyla ilgili sorunlar, yönetimle ilgili sorunlar da var. Dolayısıyla bu haliyle bile son eylemler “masum” değil. Şu söylenebilir; verilen kararlar sadece siyasi otorite ya da yerel yönetimler tarafından verilmiyor. Çeşitli meslek kuruluşları, lobiler aslında kente yapılan müdahalelerde, kentsel dönüşümde etkin olabiliyorlar ama kent hakkı, bunun da ötesine geçen bir şey. Kentte yaşayan tüm kişi ve grupların kent hakkında sözü ve kararlara katılımının söz konusu olması gerektiğini söyleyen yeni ve eşitlikçi bir anlayışın ürünüdür. Bu hareketi başlatanlar daha çok gençler oldu biliyorsunuz. Ancak şimdiye kadar bu gençliğin hep sormayan, sorgulamayan, düşünmeyen, apolitik gençler olduğu söylendi. Forumlarda da ortaya çıkan tartışmalardan biri de bu neslin böyle bir direniş sergilemesi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bununla ilgili tartışılması gereken birkaç unsur var. Birincisi şu; 80’li yani kitlelerin, özellikle de gençlerin, depolitizasyonun devlet politikası olarak benimsendiği yıllardan itibaren oluşan kuşaklar, genel olarak apolitik olarak damgalandı. Burada iki sorun var: Birincisi, bu gençlik homojen olarak apolitik mi? İki, apolitikliği acaba biz doğru mu anlıyoruz! Benim düşüncem şu, 12 Eylül Darbesi sonrasında gençlik politikaları çok radikal bir şekilde değişti. Cumhuriyet’in emanet edildiği gençlikten, siyaset alanının tümüyle dışında bırakılan yani resmi ideoloji çerçevesinde bile siyaset yapması çok da istenmeyen bir gençlik tasarımı ortaya çıktı. 12 Eylül’ün gençlik hakkındaki temel politikası buydu. Daha önceki dönemlere bakarsak, özellikle tek partili
dönemde, eğitim kurumlarında yoğrulan bir organik gençlik ideali vardı, önemli ölçüde de bu başarılmıştı. 50’lilerin sonundan itibaren ama esas olarak 60’lı yılların ortalarından itibaren, gençlik özerkleşti, kendi projesiyle ortaya çıktı. Ama diğer taraftan resmi ideolojinin gençlik miti de devam ediyordu ve bu 80’li yıllara kadar sürdü. Cumhuriyet’in ilk 10 yıllarında, gençlik hareketlerine baktığımızda bunlar ender olarak
12 Eylül Darbesi sonrasında gençlik politikaları çok radikal bir şekilde değişti. Cumhuriyet’in emanet edildiği gençlikten, siyaset alanının tümüyle dışında bırakılan yani resmi ideoloji çerçevesinde bile siyaset yapması çok da istenmeyen bir gençlik tasarımı ortaya çıktı. görüldüğünü ve resmi ideolojinin içinde olan hareketler olduğunu görüyoruz. Demokrat Parti’nin son döneminden itibaren de gençlik özerkleşmeye başladı. Siyasi merkez de Cumhuriyet’i emanet ettiği gençliğin özerkleştiğini, kendine göre Cumhuriyet’i algıladığını gördüğünde de gençlikten bu emaneti aldı. Depolitizasyon süreci başladı. Ama şunu unutmayalım, 80’li yılların sonundan itibaren, gençlik tekrar siyasallaşmaya başladı, birincisi bu. İkincisi, siyaset alanı daralınca, siyasi enerji bu defa kendine başka alanlarda enerji buldu; kültür alanında, mizah alanında hatta spor alanında. Taraftar gruplarının genişlemesi de yine 80’li yılların sonrasına rastlar. Bugün en iyi örneği belki de 1980’li yıllarda kurulan Beşiktaş’ın Çarşı grubudur. Çarşı ve benzerlerinde siyasal mesajı da olan, toplumsal sorunlara tepki veren taraftarlığı anlamalıyız. Siyaset alanı gençlere kapatılınca, başka alanlarda siyasallaşma da görüldü. Apolitiklik konusunda ne düşünüyorsunuz? Apolitizme baktığımızda, çoğunlukla bir siyasi tutum olarak algılıyorum. Çünkü apolitik gençlik olarak görülen, kendini
de böyle tanımlayan gençlerin çok önemli bir bölümü aslında siyaset düşünmeyen, toplum sorunlarına duyarlı olmayan kişiler değil. Bunlar kurumsal siyasetin dışında kalmak isteyen kişiler yani siyasi partilerden uzaklaşanlardır. Bunun da birçok nedeni var. Birincisi, 80 sonrası gençlerin, siyasi partilerde siyaset yapamaz hale gelmesi önemli bir unsur. İkinci unsur, siyasetin kirlenmiş bir alan olarak görülmesi ve kendini idealist olarak gören gençlerin buradan uzak durması. Üçüncü unsur da her ne kadar birçok siyasi partinin gençlik politikası iyi, kötü olsa da ve gençlik kolları varsa da, aslında karar süreçlerine gençler ve kadınlar katılmamakta. Kadınların ve gençlerin siyasetten uzak durmasının önemli bir nedeni de budur. Kitle partileri bu şekilde işler. İdeolojik partiler gençlere daha açık. Dolayısıyla gençler, bu tür partilerde daha yoğun olarak kendilerini gösteriyorlar. Apolitiklik yanlış anlaşılıyor. Ayrıca her genç apolitik değil. Yani her ne kadar, çok olmasalar da, kurumsal siyaset yapanlar da var, STK’larda siyaset yapanlar var, sosyal medyada örgütlenenler var ve 90’lı yıllardan itibaren oluşan gençlik hareketleri de gözden kaçırılmamalı. Bugüne baktığımız zaman, gençlik sosyolojisi yapanlar, aslında bugün olacakları bir şekilde tahmin etmiş olduklarını tespit edebiliyoruz. Gezi Parkı eylemi peki? Çok açıktan sınıfsal çıkar ve sınıfsal kimlik yok. Sınıfsallık dolaylı olarak elbette ki var. Çünkü her toplumsal hareketin bileşenlerinin sınıfsal kimlikleri o harekete yansır, rengini verir. İkincisi toplumsal hareketlerin sorun ettiği konular ve hedefler sistemle ilgili olduğundan sınıfsallığın dışında olamaz. Dolayısıyla sisteme dokunmadan bu sorunların çözülmesi kolay değildir. Yani feminist hareket, dolaylı olarak kapitalist sisteme bağlanır, çevreci hareket de bağlanır. Bu anlamıyla sınıfsallık yok olmuş bir şey değil. Ama sınıfsallık yapı değiştiriyor. Sınıfsal olanla kültürel olan arasında toplumsal hareketlerde bağlantılar ve süreklilik söz konusu kopuş değil.. Bu süreklilik içinde bir değişim, bir genişleme olabiliyor. 2000’li yılların kuşağına gelirsek, 2000’li yılların gençleri büyük ölçüde apolitik diyebiliriz. Siyasi partilerin gençlik kollarına ilginin düşük olması bunun bir göstergesidir. Her zaman örgütlü bir kitle de değil. Birçok kişi eylemlere birey olarak katılıyor. Bu şekilde de bir katılım, aslında harekete hem güç veriyor hem de
harekette bir kırılganlık oluşturabiliyor. Çünkü hareketler çok çabuk dağılabilir. Ama gücünü ve meşruiyetini de büyük ölçüde bu enerjiden kaynaklanıyor. Nasıl? Kamusal alan bence Türkiye’de genişledi. Bu son örneklere de baktığımızda Türkiye’de toplumsal hareketlerde büyük olgunlaşma görüyoruz. Yan yana gelemeyecek kişiler, gruplar bir araya geliyorlar ve haftalardır yüzbinlerce kişi, heterojen bir kitle eylem yaptı. Bu eylemler önemli bir gerilime neden olmadı ve eylemciler arasında hiçbir şiddet olayı da bildiğim kadarıyla gerçekleşmedi. Bu 80 öncesinde Türkiye’de gerçekleşmesi güç bir deneyim. Badiou bu hareketleri uyanış olarak adlandırıyor. Eğer bir uyanış ise daha ne nelere götürür bizi? Belki de bir uyanış değil de var olan potansiyelin açığa çıkması demeliyiz. Uyanış daha önceden de en azından son birkaç yıldır vardı bunun bazı işaretlerini gördük. Türkiye’de toplumun özgürlükler konusunda olgunlaştığını görüyoruz. Hatta
Kamusal alan bence Türkiye’de genişledi. Türkiye’de bu son örneklere de baktığımızda toplumsal hareketlerde büyük olgunlaşma görüyoruz. Yan yana gelemeyecek kişiler, gruplar bir araya geliyorlar ve haftalardır yüzbinlerce kişi, heterojen bir kitle olarak eylem yaptı. Türkiye’de, Batı’nın 68’de ve sonrasında yaşadığı birçok değişimi biz 90’lardan itibaren yaşamaya başladık da diyebiliriz. Bu süreç belki hala da tamamlanmadı. Özgürlük talebi, özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı tepkinin güçlü olduğunu açıkça gördük. Büyük kitleler bu konuda güçlü tepkiler veriyorlar ve kendi tepkilerini oluştururken de başkalarının özgürlüklerini de savunuyorlar. Hoşgörü değil onun ötesine geçerek saygı gösteriyorlar, birlikte
Hakan Yücel kimdir? 1970 doğumludur. Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu olan Yücel, yüksek lisansını Siyaset Bilimi üzerine yine aynı okulda yapmıştır. Paris’te EHESS’te 2006 yılında Gazi Mahallesi Gençlik Kimliği üzerine doktorasını yapan Yücel, Gençlik Sosyolojisi dersleri veren çok az sayıdaki öğretim görevlilerinden biridir. Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim görevlisi olan Yücel, Sosyal Bilimlere Giriş, Türkiye’de Kentsel Kimlikler ve Hareketler, Sosyoloji Teorileri, Türkiye’nin Güncel Tarihi ve Sorunları, Yeni Toplumsal Hareketler derslerini vermektedir. de hareket ediyorlar, bunu da gördük. Türkiye’de 1990’lardan beri protesto kültürü çok olgunlaştı. Radyomu istiyorum, sürekli aydınlık için 1 dakika karanlık eylemlerini anımsayalım. Barışçıl, mizah ve sanatı kullanan, küresel dayanışma ağlarının içinde yer alabilen toplumsal hareketler ve onun özneleri artık büyük ölçüde belirleyicidir. Bazı siyasetçilerin son olayları “komplo teorileriyle” açıklamaları aynı zamanda kendilerinin de aktörleri oldukları küreselleşme sürecini tam olarak anlamadıklarını gösteriyor. Neoliberal düzenin hakim olduğu günümüzde, küresel kentimiz olan İstanbul’daki kentsel müdahale ve direnişte çok açık gördüğümüz gibi, saldırı küresellikle ilişkili olduğundan direniş de küresel esas olan budur. Sosyal medyanın rolü ise esas olarak bu iradenin kendisini göstermesini kolaylaştıran bir alan olmakla sınırlıdır. Bu neyi ifade eder? Toplumsal olgunlaşmaya. Toplumsal olguların kaynağı artık daha çok kişi tarafından yine toplumsal olgularla anlaşılıyor . Bu sosyolojinin de temel iddiasıdır. Toplumsal olguları yine toplumsal olgularla açıklayabilirsiniz, bilimsel çerçeve budur. Özgürlük arayışının ötekinin özgürlüğünü de kapsaması kayda değer bir değişimdir. Bu bağlamda dönüşümün belki de en önemli ifadelerinden biri yıllardır meydanlarda yankılanan, son eylemlerde daha da sık duyduğumuz, hem Mustafa Kemal’in hem de Mustafa Keser’in askerlerinin sahiplenebildiği “Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiçbir birimiz” slogandır. Toplumda protesto kültürünün gelişmesine koşut olarak analiz yeteneğinin geliştiğini görüyoruz. Komplo teorilerini çok seven bir toplumken artık bunu terk etmeye başlıyoruz. Tabii ki henüz hepimiz terk etmiş değiliz…
EGITIM (
13
29 Haziran 2013
Okul bitti eğitim devam ediyor
AÖF’ye tek ders sınavı geliyor
Yurt genelindeki tüm üniversitelerin bahar dönemleri bitti. Yaz okullarını saymazsak güz dönemine kadar ders yok. Peki, üniversite gençleri kampa ya da tatile mi gittiler? Hayır, hepsi değil. Üniversite öğrencileri bugün hala direnişte ön saflarda yer alıyor. İl il direnen kitlelere öncülük ediyorlar. Parklarda kurulan forumlarda demokrasi dersi veriyorlar. İSTANBUL berna dülger
Açık öğretim öğrencilerinin bu zamana kadar yaşadığı sorunlardan biri de tek ders hakkının bulunmamasıydı. YÖK müfredata yeni ders ekliyor ancak mezun durumundaki öğrencilere bir kolaylık sağlamıyordu. Tek ders yüzünden bir sene daha beklemek zorunda olan binlerce öğrenci bu durumu protesto ediyordu. Sonunda beklenen açıklama YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’dan geldi. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, bu eğitim-öğretim yılında tek dersten başarısız olan Açıköğretim Fakültesi öğrencilerinin, 28 Temmuz 2013’de tek ders sınavına alınacağını duyurdu. YARIN EĞİTİM
Neredeyse tüm illerde “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diyenlerin sesini duyabilirsiniz. Dikkat edilirse slogandan önce gelen ses genç bir kadın ya da erkeğin sesi olacaktır. İstisnai durumlar dışında elinde megafonu kitleye öncülük eden kişi bir üniversite öğrencisidir. Eylemlerin başından beri gençler eylemlerin başını çekiyor, sokak derslerini akademisyenler değil de onlar veriyor. İşçi, işsiz, liseli birçok kategoride gençler meydanlarda olsa da üniversite öğrencisi olanların pozisyonu bu eylemler açısından oldukça kritik. Üniversitede öğrendiklerini sokakta uyguluyorlar Özellikle geride bıraktığımız bu iki dönem üniversite öğrencileri açısından oldukça eğitici oldu. Hükümet sermayeye entegrasyon çalışmalarına hız verdi. Her üniversite her hafta bir grup sermayedarı ağırladı. Rektörler adete emlakçı gibi okulları gezdirdiler. ‘Eğitim sektörü’nün ne kadar karlı olabileceğini anlatıp hükümeti referans göstererek bu işe el atmaları için patronları ikna etmeye çalıştılar. Bunlara iş birliği protokolleri, kariyer çalışmaları, ARGE uygulamaları gibi adlar verdiler. Hiç öykünmeden üniversitelerde ticarileşmeyi güzellediler.
Ankara da, Allah da böyle istiyor Peki, gençlik ne yaptı? Güz ve bahar dönemleri boyunca üniversite üniversite sermayedar kovaladı. Bu eğitim ve bilimle ilgisiz buluşmaları protesto etti. Öğrenci arkadaşlarına yaklaşan tehlikeyi anlattı. Bu süre zarfında elbette TOMA da gördü, biber gazı, cop da yedi, gözaltılarla tanıştı. AKP Hükümeti’nin bir yalanı gizlemek için ne kadar saldırganlaşabileceğini mesela o zaman gördü. Şimdiki öncülüğü biraz da ondandır. Üniversite öğrencileri bu kalkışmaya diğerlerinden daha hazırlıklıydı yani. Bu eylemleri yönetmiş, katılmış ya da en azından desteklemiş ya da dinlemişti.
Forumlar, demokrasi dersi AKP Hükümeti, tam da kendisinden bekleneceği gibi baskı ve zulümle eylemleri bitirebileceğini düşündü. Psikolojik harekat uzmanlarının dedikleri gibi konuştular, türlü türlü taktik yaptılar. Evde otur, satırını al dışarı çık, mitinge gel dedikleri kontrol altında tuttukları bir yüzdelik dilim vardı belki ama kontrol edemediği, hep dediğinin tersini yapan bir kesim de vardı ve sayıları artıyordu. Hep beklenmedik anda polisi saldırttı mesela, eylem olmasın diye koskoca meydanları halka yasakladı. Her gün gelip geçtiğimiz meydanlar
askeri bölgeler gibi polislerce kuşatıldı. Hükümet net olarak demokrasi ve adalet dersinden çaktı. Bu süreçte gençler ne yaptı peki? Alana giremeseler de ayrı ayrı ‘durdular’. Yine de eylemlerini yaptılar. Şimdi ise “Parklar bizim” diyerek birçok il ve ilçede merkezi parklarda buluşup forumlar yapıyorlar. Kararlarını ortaklaşa alıp plan çıkartıyorlar. Yani, siyasallaşıyor ve bu anlamda kendi eğitimlerini kendileri veriyorlar. Peki buralara kim öncülük ediyor? Yine üniversite öğrencileri.
Bir KPSS daha yaklaşıyor
Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) sayılı günler kaldı. Bu seferkinin ise bir özelliği var. Alan sınavı olarak tabir edilen yeni eleme yöntemi ilk olarak bu sene denenecek. KPSS 7 Temmuz’da olurken, alan sınavları bir sonraki hafta yani 14 Temmuz’da yapılacak.
alamayan on binlerce öğretmen mevsimlik olarak çalıştırılıyor, ihtiyaç bitince de kapı dışarı ediliyor.
Dershaneler öğretmen dolu Her şehirde adım başı KPSS dershanesi görmek mümkün. Ataması yapılmayan öğretmenler yıllarca dershanelere devam ederek Öğretmenler işsiz tekrar tekrar bu sınava hazırlanıyorlar. ÜniHükümet daha fazla kadro açmak yerine versitelerinde eğitim bilimi gören, ölçme ve biriken öğretmenleri daha fazla eleme yolu- değerlendirme üzerine çalışan öğretmenler na gitti. 300 binden fazla oldukları bilinen hiçbir sınıflandırma değeri olmadığını bilataması yapılmayan öğretmenler her sene dikleri bu sınava ömürlerini vermek zorunda daha da artıyor. Sözleşmeli, ücretli vekil kalıyorlar. Öyle ki dershanelerde herkes birgibi farklı statülerde iş başı yaptırılan öğ- birine “Hocam” diye hitap etse de, hükümet retmenlik iyice İş-Kur’un açtığı 6-7 aylık onları öğretmenden saymıyor, ancak kurmevsimlik çalışmaya döndürüldü. Kadro siyer kadar değer atfediyor. YARIN EĞİTİM
AKP’li vekil oğlunun LYS sahtekarlığı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yansıyan sınav sahtekârlığı, 16 Haziran’da yapılan LYS sınavında gerçekleşti. 18 çocuk sahibi AKP Şanlıurfa Milletvekili Seyit Eyyüpoğlu’nun 21 yaşındaki oğlu Cenap Eyyüpoğlu, kendi yerine LYS sınavına girmesi için, arkadaşı A.Y. ile anlaştı. A.Y., sınav formunu Cenap Eyyüpoğlu’nun bilgileriyle doldurduktan sonra, kendi fotoğrafını yapıştırdı. Form daha sonra ÖSYM’nin başvuru bürosuna teslim edildi. Cenap Eyyüpoğlu, 16 Haziran sabahı, sınavın yapılacağı Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’ne A.Y. ile birlikte gitti. A.Y., sınav saatine dakikalar kala, üzerinde kendi resmi bulunan giriş belgesi ve Cenap Eyyüpoğlu’na ait nüfus cüzdanıyla, salona girdi. Sınav başladıktan 20 dakika sonra, gözetmen, A.Y.’den, nüfus cüzdanını istedi. Telaşlanan A.Y., Eyyüpoğlu’na ait nüfus cüzdanını çıkardı. Nüfus cüzdanı ile sınav belgesindeki fotoğrafların farklı olduğunu gören gözetmen, durumu sınav başkanına bildirdi. Salona gelen başkan, sınav belgesi ile nüfus cüzdanındaki fotoğrafların farklı olduğunu tespit edince polis çağırdı. Beysukent Polis Merkezi’nden gelen ekipler hem A.Y.’yi hem de “Beni kampüste bekliyor” dediği Cenap Eyyüpoğlu’nu gözaltına aldı. YARIN EĞİTİM
Rektörün orantısız saçmalığına gençlerden cevap
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tahran’ın akıl almaz tweetine gençler kendi dillerinden cevap verdi. Gezi Direnişi’ni hedef alan Tahran eylem sürenince 3 kişiyi öldüren ve on bine yakın insanımızı da yaralayan polisi korumak adına ortaya attığı iddia sonucu oldukça gülünç duruma düştü.
Afyon’un yeni Milli Eğitim Şube Müdürü İbrahim Özkul’dan din öğretmenlerine garip bir çağrı yapıldı. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri ile buluşan Özkul, “Sizler okul müdürlerinin başdanışmanısınız. Okul müdürü bir adım atacak, size soracak. Müdürler kusura bakmasın. Bundan sonra işler ve işlemler, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin kontrolünde gerçekleşecek. Bunu Ankara da böyle istiyor. Bunu valilik de böyle istiyor. Milli eğitim müdürü de böyle istiyor. Biz de böyle istiyoruz. Allah da böyle istiyor” dedi. YARIN EĞİTİM
Özel okullara Kürtçe eğitim izni geliyor
Anadilde eğitim talebine yönelik önemli bir adım atılıyor. Hükümetin önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacağı düzenleme, özel okullarda Kürtçe eğitime imkân tanıyor. Uygulama, diğer diller için de örnek teşkil edecek. Hükümet, çözüm süreci kapsamında önümüzdeki günlerde yeni bir paket açıklamaya hazırlanıyor. Son rötuşları yapılan çalışmalara göre, özel okullar Kürtçe eğitim verebilecek. Bu amaçla, Anayasa’nın 42. maddesinde “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” ifadesi yer alıyor. Bu maddeye ‘özel okullarda anadil dışında eğitim yapılabilir’ hükmü eklenecek. YARIN EĞİTİM
Engelli atamalarına askerlik şoku
MEB, 46 branşta 600 öğretmen ataması yapacak. Adaylar, başvurularını “http://mebbis.meb.gov.tr” veya ”http://ikgm.meb.gov.tr” adreslerinde yer alan Elektronik Başvuru Formu’nu doldurmak suretiyle 1 Temmuz 2013’e kadar yapacak. Ancak başvuru için sisteme giren erkek öğretmen adayları “askerlik yaptınız mı?” sorusuna karşılık olarak sadece evet ve hayır şıklarının olduğunu belirtti. Ancak, adayların tamamının engellilerden oluşması zaten çoğunun askerlikten muaf olduğunu gösteriyor. Buna rağmen MEB sistemine “askerlikten muaf ” seçeneği tanımlanmamıştır. Bu durumun nasıl düzeltileceği ise şimdilik meçhul. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
29 Haziran 2013
LYS maratonu sona erdi
Direnişçi gözaltında LYS’ye girdi
Lisans Yerleştirme Sınavları’nın sonuncusunun yapıldığı 23 Haziran’dan sonra LYS genel olarak değerlendirilmeye başlandı. YGS’nin ardından süren maratondan sonra 5 oturumda yapılan LYS’nin kimi oturumları öğrencileri zorlarken kimi oturumları zorlamadı. LYS sonuçlarına göre gelecekleri belirlenecek olan öğrenciler için heyecanlı bekleyiş sürüyor.
İSTANBUL Nurseli gözüaçık
24 Mart tarihinde yapılan YGS’nin ardından süren maraton son LYS sınavının yapılması ile sona erdi. 15-16-22-23 Haziran tarihlerinde yapılan LYS, 5 oturumla tamamlandı. Adayların çoğunluğu, kimlik ve güvenlik kontrolleriyle salona giriş işlemlerinin zamanında yapılabilmesi için sabah erken saatlerden itibaren sınav yerlerine geldi. Sınavların yapıldığı binalara girişte adayların ve sınav görevlilerinin üstleri emniyet görevlilerince arandı. LYS’ye kaç kişi girdi ? LYS’nin ilk haftasında 15 Haziran tarihinde yapılan LYS-4’e 349.721, 16 Haziran tarihinde yapılan LYS-1’e 646.193, LYS-5’e 50.93 aday girdi. LYS’nin ikinci haftasında ise 22 Haziran günü yapılan LYS-2’ye 332.285, 23 Haziran günü yapılan LYS-3’e 649.700 aday katıldı. Sınavlara topLYS’de hatalı soru iddiaları lamda 851 bin 131 aday katıldı. LYS-1’de 12. ve 18. soruların, LYS2’de 9. sorunun hatalı olduğu, dersBazı sınavlar öğrencileri zorladı İlk yapılan sosyal bilimler sınavı LYS- haneler ve uzmanlar tarafından 4’ü kolay bulan öğrenciler, LYS’nin söyleniyor. LYS-1’deki 12. ve 18. sotamamlandığı edebiyat sınavı LYS- ruların cevaplarının şıklarda olmadığı 3’te coğrafyada zorlandılar. Fen sınavı söylenirken, LYS-2’de 9. sorunun da olan LYS-2’de ise öğrencileri zorlayan cevabının doğru olarak verilmediği fizikken, kimya öğrencilerin rahat- söyleniyor. Hatalı soru iddialarıyla illamasını sağladı. Matematik sınavı gili olarak ÖSYM henüz bir açıklama LYS-1’in yapılan en zor sınavlardan yapmazken diğer sınavlara dair hatalı biri olduğu söylenirken öğrenciler soru olduğu iddiası gündemde değil. sınav sırasında süre sorunu yaşadılar. Yabancı dil sınavı LYS-5 ise öğrenci- Sonuçlar temmuz’da öğrenilecek leri fazla zorlamadı. Toplam 851 bin 131 adayın katıldığı sınavların ardından tercihler başla-
İzmir’de Taksim Gezi Parkı protestolarına destek eylemleri sırasında gözaltına alınan Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi 23 yaşındaki S.Ö., savcının talimatıyla polis kontrolünde LYS-2’ye girdi. Polis nezaretinde sınav yerine giden genç, yaklaşık 2 saat 15 dakikalık sınavın ardından adliyeye götürüldü. Üniversite öğrencisi genç, Gezi Parkı eylemleri sırasında hukuksuzca gözaltına alınan onlarca direnişçiden biriyken, LYS’ye de polis gözetiminde götürülmesi AKP hükümetinin demokrasisinin bir göstergesi oldu. YARIN EĞİTİM
Dershane eğitimi 4 yılda 88 bin tl yacak. Sınav sonuçlarının Temmuz ayının ilk 10 günü içinde açıklanması bekleniyor. Sonuçlar açıklandıktan sonra adaylar yaklaşık 10 gün içinde tercihlerini yapıp teslim edecek. Daha sonra da yerleştirme sonuçlarının açıklanmasını bekleyecek. Ağustos ayının ilk hafta sonuna kadar da yerleştirme sonuçlarının açıklanması bekleniyor.
ması olan YGS’ye giren 1.805.125 öğrenciden 8 bin 586’sı sıfır çekmiş iken, 61 bin 36 aday da barajı geçememişti. 70 bini aşkın öğrencinin elendiği YGS’nin ardından süren LYS maratonunda da başarısız olan birçok öğrenci oldu. Elemeci sınav sistemi, liseli öğrencilerin üniversiteye geçişi sırasında büyük bir engelken, yeterli kontenjanın açılmadığı üniversiteler de bu engeli destekliyor. Ancak arÜniversiteye adım adım tırılan kontenjanların ardından da Liseden mezun olan 800 bin öğren- çoğalan işsizlik genç nüfusun geleci üniversite eğitimi alabilmek için ceğini endişeyle karşılamasına sebep bir yıl boyunca emek vererek çalıştı. olurken, tutarsız eğitim politikaları Üniversite giriş sınavlarının ilk aşa- hayatın her alanını etkiliyor.
Yeni eğitim yılında dershane fiyatlarının özel okul ve üniversite fiyatlarını geçtiği belirlendi. 4.500 TL’den başlayan dershane fiyatları 22 bin TL’ye kadar çıkıyor. Böylece 4 yılda dershaneye ödenen para 88 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. Sınıf mevcudu birkaç kişiden oluşan ve üniversite kazanma garantisi veren yıllık 22 bin TL ücretli dershane ücretleri 16 bin 500 TL’den başlayan vakıf üniversitelerini solluyor. Tüm Özel Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel ise bunun çözümünün dershaneleri ve özel okulları birleştirmek olduğunu belirtti. Bununla birlikte paralı eğitim politikası ile eğitimin gittikçe paralı hale gelmiş olduğu ortaya çıkıyor. YARIN
Başka ÖSYM yok
Lise-Der “duran adam” eyleminde Gezi Parkı Direnişi’nin ilk gününden itibaren meydanlarda olan Lise-Der, direnişlerini “duran adam”la sürdürerek 26 Haziran 2013 tarihinde saat 16.00’da Taksim Meydanı’nda durma eylemi gerçekleştirdi.
Mücadele sürüyor Türkiye’nin dört bir yanında süren direniş, 31 Mart’ta başlayan mücadelenin ardından farklı bir şekilde mücadeleyi sürdürürken liseliler de “duran adam”la mücadelelerini sürdürdüklerini gösterdiler.
Kararlılıkla mücadele ediyorlar Meydanlarda AKP’nin muhazafakar eğitim politiklarına, paralı eğitim politikalarına, sınavlara ve stajlara karşı mücadele eden liseliler Gezi Parkı Direnişi’yle de yılmadan mücadele etmişlerdi.
liselileri mücadeleye çağırıyor Lise-Der AKP’nin baskı politikalarının karşısında halkla omuz omuza mücadele etmeye devam ettiğini duran adam eylemiyle de göstererek tüm liselileri mücadeleyi sürdürmeye çağırıyor. YARIN SEDA GÜLER
Genel liseler tarih oldu
Liseli mücadelesi sunumları başlıyor
Sınavları kaldırın, önümüzü açın YGS’nin ardından önümüze çıkarılan ikinci engel LYS’yi de geride bıraktık. İki milyona yakın öğrencinin girdiği üniversite sınavlarında sürekli hatalı soru iddiaları konuşulurken, şifre skandallarının altına imzasını atan ÖSYM’ye duyduğumuz güvensizliği buradan da bir kez daha belirtiyoruz. Yeteneklerimize göre eğitim verilmezken, üniversite sınavlarında belli bir kalıba uymayanlar elenmeye devam ediyor. Elemeci sınav sistemi liselilerin geleceğine mal olurken, üniversite eğitimi ulaşılamaz bir hale geliyor. Yeteneklerimize göre verilecek eğitimle sınavsız bir eğitim mümkündür. Mümkün olanı yapın, sınavları kaldırın, önümüzü açın!
23 Haziran’da Yemen’de bulunan ÖSYM Başkanı Ali Demir, LYS-4 öncesinde çeşitli açıklamalar yaptı. Üniversite sınavlarıyla ilgili olarak güvenlik tedbirlerinin en üst düzeyde olduğunu söyleyen Demir ÖSYM’nin 2010 yılında YGS’de çıkan şifre skandalının ardından kaybettiği güveni tekrar kazanmaya çalışıyor. Sudan, Nijerya, Kazakistan, Azerbaycan gibi ülkelerden heyetlerin ÖSYM’nin uygulamalarını incelemek üzere geldiğini söyleyen Demir, Türkiye’de binlerce öğrencinin geleceğini karartan sınav sisteminin dünyaya örnek olduğunu belirtti. YARIN EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanlığı, 2010 yılında başlatılan genel liselerin, anadolu liselerine dönüşüm sürecini tamamladı. MEB’in 2010’da yayınladığı genelgede okul türlerinin azaltılması ve mesleki teknik okullarına daha fazla öğrenci yönlendirilmesine dair açıklamalar bulunuyordu. Mayıs 2013’te tamamlanan dönüşüm süreciyle birlikte İstanbul’da 937 liseden 460’ı anadolu lisesine, 378’i mesleki teknik eğitime ve 49’u din öğretimine devredildi. Bugüne kadar ise toplam 1700 genel lisenin dönüşümü yapıldı. MEB Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk bu süreçte, eğitime erişimi, eğitimin niteliğinin arttırılmasını ve okullar arası kitle farklılıklarının ortadan kaldırılmasını önemsediklerini belirtti. Ancak geçen eğitim döneminde 4+4+4 ile öğrencileri okullara yerleştirebilmek için dengeler gözetilmeden birçok değişiklik yapıldı. Varolan niteliksiz eğitim sorunu çözülmezken, genel liselerin anadolu liselerine dönüştürülmesiyle sorunun üzeri kapatılıyor. YARIN CEDAY AVCI
Okuyan, bilen ve hesap soran liseli gençliğin yakın tarihimizde yürüttüğü mücadele, günümüzün liselilerine ışık tutmaya devam ediyor. Bugün de Taksim Gezi Parkı direnişiyle dinamikliğini ortaya koyan liseli gençliği, liseli gençlik mücadelesinin anlatılacağı sunumlara başlıyor. Lise-Der’in öncülüğünde gerçekleşecek sunumlar 29 Haziran gününden itibaren başlayacak. İletişim için lise.liseder@gmail.com adresine mail atılarak bilgi alınabilecek. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
29 Haziran 2013
Brezilya’da 1 milyon kişi sokakta
Dünya Turu
Rusya
Gözdağı verdi
Brezilya’da ‘1 milyonluk gösteri’ çağrıları sonuç verdi. 100 kentte düzenlenen protestolara 1 milyondan fazla kişi katılırken ilk ölüm haberi de geldi. Sao Paulo’da bir kişi aracını eylemcilerin üzerine sürünce 18 yaşındaki Marcos Delefrate öldü. Devlet Başkanı Dima Rousseff, 26-28 Haziran’daki Japonya ziyaretini iptal edip bakanlar kurulunu acilen topladı. İstanbul ibrahim keskin
Eylemleri başlamasına neden olan toplu taşıma ücretlerine yapılan zam geri çekilse de 2014 Dünya Kupası’na yapılan harcamaların kamu hizmetlerine aktarılmamasına tepkili olan eylemciler, başta başkent Brasilia, Sao Paulo ve Rio de Janeiro gibi büyük kentler olmak üzere sokakları boş bırakmadı. Ölüm haberi ise Sao Paulo’nun Ribeirao Preto kentinden geldi. Gelen bilgilere bir sürücü öfkelenip insan zincirini kırmak için cipini kalabalığın üzerine sürdü. Olayda 18 yaşındaki Delefrate ölürken, 3 kişi de yaralandı. Polis, peşine düştüğü 37 yaşındaki zanlının evinde Delefrate’ye çarptığı cipi buldu. Zanlının, aracını değiştirip kentten kaçtığı düşünülüyor. lediye binasına girmek isteyen bir grup eylemciye polis göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle saldırdı. Şiddet giderek artıyor Daha önceki en büyük eylem ise En az 40 kişinin yaralandığı olaylar 300 bin kişinin sokağa çıktığı Rio üzerine diğer resmi binalar güvende Janeiro’da gerçekleşti. Daha iyi lik kordonuna alındı. 26 yaşındaki eğitim ve sağlık hizmetleri isteyen eylemci Michele Menezes ise polieylemciler “Yolsuzlukları durdurun, sin attığı gaz bombası sonucunda Brezilya’yı değiştirin” sloganı attı. yaralandığını anlattı: “Barışcıl bir Polis, İspanya -Tahiti arasında Kon- gösteriden dönerken polis bize salfederasyon Kupası maçının yapıldı- dırdı. Açık olan bir bara sığındık. ğı Maracana Stadı’nı kordon altına Polis barın içerisine de göz yaşartıcı alırken, göstericiler Candelaria Ki- gaz attı. Otel ve barlara sığınanlar lisesi ve Belediye Meclisi binasına da saldırılara maruz kaldı.” Brasilia’da sokağa çıkan on binyürüdü. Protestolar içerisinde be-
lerce kişi ise Kongre Binası, Yüksek Mahkeme ve Dışişleri Bakanlığı’na yürüdü. Bakanlık binasına girmeye çalışan eylemcilere polis saldırdı. Göz yaşartıcı gaz ve plastik mermilerle insanlara saldıran polisin saldırı şiddeti giderek artıyor. Otoyollara da yayılan olaylarda en az 30 kişinin yaralandığı kaydedildi. Belem, Campinas ve Manaus gibi orta büyüklükteki kentlerde de ilk kez geniş katılımlı gösteriler düzenlendi. Bu arada ülkedeki sivil toplum örgütleri, geçen haftaki protestolarda ‘polisin aşırı güç kul-
landığı gerekçesiyle yetkililerden soruşturma’ talep etti. Türkiye’deki eylemlerden etkilendik BBC’nin yaptığı görüşmelerde, protesto gösterilerine katılanların çoğu, Türkiye’deki eylemlerden etkilendiklerini birçok konuda çok benzer durumlarda olduklarını belirtti. Daha önce de gösteriler esnasında Türkiye bayrağı açılmış ve artık burası da bir Türkiye sloganları atılmıştı.
Rus yapımı S-300 füze savunma sisteminin St.Petersburg’daki fabrikasını ziyaret eden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, üretici Almaz-Antei şirketinin füze tasarımcısı Igor Aşurbeili’den bilgi aldı. Rus haber ajansı RIA Novosti’nin haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, S-300 fabrikasında üretim hakkında bilgi alırken, bir soru üzerine Rusya’nın Suriye’ye füze satma hakkı bulunduğunu söyledi. S-300’lerin henüz Suriye’ye teslim edilmediğini hatırlatan Putin, “Anlaşma 2010 yılında imzalandı ancak henüz yerine getirilmedi” dedi. Bu hafta başında Kuzey İrlanda’da düzenlenen G-8 Zirvesi’nde ABD Başkanı Barack Obama ile görüşen Putin, Batı’nın Suriyeli muhaliflere silah gönderme kararını eleştirmişti. YARIN DÜNYA
Mısır
İhvan’a ağır suçlama
KKTC’de rüşvet iddiası KKTC Meclisi, rüşvet iddiasıyla çalkalandı. Koalisyon hükümetinin güven oylamasında, Milletvekili Ejder Aslanbaba kürsüye çıkarak, ‘’Beni 7700 dolara satın aldılar’’ dedi. 26 oyla ucu ucuna güvenoyu alan hükümete “evet” diyen milletvekillerinden Ejder Aslanbaba kürsüye çıkarak 7700 dolarlık para tomarını gösterdi ve “Beni 7700 dolara satın aldılar. Bu para karşılığında evet dedim. Pazarlığın CD kaydı da burada’’ dedi.
Aslanbaba, “rüşvetle güvenoyu” verdiğini açıklarken, Meclis’ten canlı yayın yapan devlet televizyonu yayınını kesti. UBP lideri İrsen Küçük ise, “Bizi yıkarak kurulan bu hükümet dolar hükümetidir, meşru değildir, daha bir çok pazarlığın da yapıldığını biliyoruz, belgeleriyle açıklayacağız” diye konuştu. Bu arada, Derviş Eroğlu tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilen Sibel Siber başkanlığındaki seçim hükümeti güvenoyu aldı. YARIN GÜNCEL
ERT ülkeyi ikiye böldü
Ortak protesto
ABD’nin New York kentinde Türk, Yunan, Brezilyalı ve Meksikalı gruplar ortak gösteri düzenledi. Ülkelerindeki protestolara destek vermek isteyen grupların eylemi Zucotti Park’ta gerçekleşti. Çoğunluğunu Brezilyalıların oluşturduğu yaklaşık 300 kişilik grup toplu halde, “Halkız, güçlüyüz, yenilmeyeceğiz”, “Bu daha başlangıç, direnmeye devam” şeklinde sloganlar attı. “Türk-Yunan dayanışması”, “Birlikte direneceğiz” yazılı pankartlar da taşıyan göstericilere bazı Amerikalılar ve turistler destek verdi. Gruplar, gösteriden sonra ayrılarak parkın farklı bölümlerinde eylemlerine devam etti. Bazı protestocular, taşıdıkları bayrak ve pankartlarla basın mensuplarına görüntü verdi. Eylem olaysız sona erdi. YARIN DÜNYA
Yunanistan’da devlet harcamalarının kısıtlanması kapsamında kapatılmasına karar verilen ERT televizyonu hükümette krize yol açtı.Hafta içinde 3 kez bir araya gelen hükümet ortakları anlaşamadı. Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras’ı kendilerine danışmadan ERT’yi kapatma kararı almakla eleştiren partiler bu durumu “kabul edilemez” olarak değerlendirdi.PASOK lideri Evangelos Venizelos, ERT konusunda Başbakan Samaras ile görüş birliği sağlanamamasına rağmen, ülkenin erken seçime gitmesini önlemek amacıyla koalisyonu bozmayacağını söyledi. Küçük ortak demokratik sol partideyse, koalisyondan çekilerek hükümete dışarıdan destek verme eğilimi ağır basıyor. Başbakan Samaras’ın hükümet krizi nedeniyle parlamentodan güvenoyu isteyebileceği de belirtiliyor. Son dönem Yunanistan’da üst üste yaşanan bu krizler ülkede endişe yaratıyor.YARIN DÜNYA
FBI’dan casusluk itirafı ABD, Ulusal Güvenlik Kurumu’nun milyonlarca kişiyi dinleme skandalını tartıştığı bir dönemde Federal Soruşturma Bürosu FBI Başkanı Robert Müller’den bir itiraf geldi. FBI, ABD topraklarında insansız hava araçlarıyla istihbarat topladığını ilk kez açıkladı. ABD Senatosu’nda dün Adalet Komisyonu’nun karşısına çıkan Müller, Se-
natör Chuck Grassley’nin, “FBI, ABD topraklarında insansız hava aracı kullandı mı?” sorusuna şu cevabı verdi: “Evet, ancak çok nadiren oldu bu. Çok özel durumlarda, böyle bir kapasiteye ihtiyaç duyulduğunda başvuruldu.” Müller, 20 FBI ajanının, gözetleme veri tabanına ulaşma hakkı bulunduğunu belirtti. YARIN GÜNCEL
Mısır’da İsmailiye İstinaf Mahkemesi, Hüsnü Mübarek rejimini sona erdiren devrim sırasında, Muhammed Mursi’nin de aralarında bulunduğu üst düzey Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) yetkililerinin, Hamas, Lübnan Hizbullahı, İhvan üyeleri ile yerel silahlı grupların ortak eylemi sonucunda hapisten kaçtıklarını belirterek, dosyayı Başsavcılığa havale etti. İsmailiye İstinaf Mahkemesi, devrim sırasında yaklaşık 12 bin kişinin kaçtığı Vadi’n-Natrun Hapishanesi’ne baskın düzenlenmesi ve aralarında şimdiki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de bulunduğu tutukluların kaçırılması hakkında yeniden görülen davanın sonucunu açıkladı.Mahkeme, soruşturmanın yeniden başlatılması için dosyanın Başsavcılığa gönderilmesine karar verdi. YARIN DÜNYA
ABD
Hırsızlıkla suçlanıyor
ABD yönetimi, dünyada milyonlarca kişinin telefon ve internet kayıtlarını izlenildiği bilgisini basına sızdıran eski CIA ajanı Edward Snowden’ı casusluk ve hükümet mülkiyetinin hırsızlığı ile suçladı. ABD Adalet Bakanlığı, halen Hong Kong’da olduğu tahmin edilen 29 yaşındaki eski CIA çalışanı Edward Snowden hakkında, Virginia eyaletindeki federal mahkemede suç duyurusunda bulundu. ABD Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) gizli izleme programlarına dair detayları The Guardian ve The Washington Post gazetelerine sızdırdığını daha önce kabul eden Snowden’a, Casusluk Yasası altında bazı suçlamalar yöneltildi. Snowden ayrıca, hükümet mülkiyetinin hırsızlığı ile suçlandı. YARIN DÜNYA
SOYLESI ( (
16
(
29 Haziran 2013
Anlatılan senin hikayendir SEVDA POLAT Söyleşi
Bu hafta yaklaşık bir aydır Türkiye’nin gündemini oluşturan Gezi Direnişi’ni Hakan Öztürk’e sorduk. Parkın boşaltılmasının ardından gelişen süreçte hareketin hala devam ettiğini gösteren “duran adam”ların ardından İstanbul’da birçok parkta gerçekleştiren forumları, bu hareketin sürdürülebilirliğini ve başka ülkelerdeki ayaklanmalara kadar birçok konu da meseleyi değerlendiren köşe yazarımız, direnişin nasıl devam etmesi gerektiğine dair perdeyi kaldırarak, metodolojik olarak kafalarda var olan sorulara da açıklık getirdi.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme mezunu olan Hakan Öztürk, Emekçi Hareket Partisi kurucularındandır. Aynı zamanda köşe yazarımız olan Hakan Öztürk, halen EHP Siyasi Büro Üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Öztürk’ün özellikle ekonomi alanında önemli çalışmaları bulunmaktadır.
Peki, bu gerileme nasıl engellenebilir ya da engellenebilir mi? Elbette ki çeşitli eylem tarzları ile sürece devam etmeliyiz. Bu anlamda duran adam da böyledir, Taksim’de her hafta eylem yapmak da böyle bir eylem biçimidir. Fakat bununla birlikte önümüzdeki süreci nasıl ele alacağımız da bir sorundur. Bu eylemlerin yapılması ile birlikte peki bu eylemleri taşıyacak örgütlülük ne olabilir diye düşündüğümüzde bunun yeri de insanların forumlarda konuşması ve bir irade ortaya çıkarmasıdır. Akıllarda örtük olarak bu eylemlerin bitebileceği korkusu var aslında. Bahsettiğiniz bu süreklilik nasıl sağlanabilir, forumlar direnişin temellerini kuvvetlendirebilir mi?
“
şehirlerde hiçbir yeşil alanın kalmıyor olması. Zaten tepki de aslında budur. AKP seçmeni de biliyor ki bu şehirde ağaçlık araziler azalıyor, park azalıyor, insanların çocuklarını götürebileceği yani birazcık nefes alabileceği yerler azalıyor. Bu sadece muhaliflerin, solcuların bildiği bir şey değil. Bu yüzden ona bağlı olarak elbette ki ağaçların kesilmesine tepki verdiler. Çünkü AKP ağaçların kendisine de marjinal, ağaçların kendisine de terörist, ağaçların kendisine de ideolojik diyemezdi. Herkes biliyordu ki hiçbir suçu olmayan dili bile olmayan ağaçlar orada kesiliyor, köklerinden sökülüyor. Gezi Parkı’nı kurtarıyor olmamız, oradaki ekosistemi kendine göre kurtarıyor olmamız, zaten çok büyük bir başarıdır. Bu zaten genel anlamda sol perspek-
Gezi Parkını kurtarıyor olmamız oradaki ekosistemi kendine göre kurtarıyor olmamız zaten çok büyük bir başarıdır. Ağaçları korumak son derece kıymetli bir şeydir. Bu zaten yani genel anlamda sol perspektif içinde bulunan bir şeydir. Ama bununla birlikte elbette ki sadece yeşil alanlarda bu politikalarla karşı karşıya gelmiyoruz meclis haline getirip onların sürekliliğini sağlamak önemli. Bunun için de forumlarda bir siyasi irade ortaya çıkıyor olması lazım. Ama bunun önünde de birtakım zorluklar var. Çünkü orası hakikaten beş benzemez bir zemin. Bunların birleşip üst seviyede bir eylem yapması zor. Ancak bunun için çaba göstermeliyiz. Bu nasıl olur? İleriye dönük bir tartışma yapacaksak elbette ki toprağın en derinine doğru kökleri uzatmak zorundayız. Hareket kendisinden önceki tüm muhalif akımların deneyimlerini özümsemelidir. Bunu özümseyerek o forumlara o meclislere hayat verebilir. Bunu yapabilirsek sürekli hale getireceğimize inanıyorum. Yakın tarihte eşine az rastlanır bir süreçten geçtik ve hala geçiyoruz. Gezi’deki ağaçlar kesilmesin diyerek başlayan bir eylemdi bu ancak o noktayı aştı. Bu eylemler denildiği gibi “Birkaç ağaç için” mi başladı, yoksa başka bir neden aramalı mıyız? Burada şöyle bir yaklaşım tarzı var. Tabi ki bu olay ağaçlarla da ilgilidir. Bir kere olayın ağaçlarla ilgili olması da ayıp bir şey değil, doğru bir şey. Çünkü diyoruz ki kapitalizmin dünyaya dayattığı şey sadece kendi bünyesindeki işçilere maaş konusunda bir zarar vermeyebilir. Bütün toplumun kendisine, bütün yeryüzünün kendisine makro zararlar veriyor. Bu zarlardan biri de
tif içinde bulunan bir şeydir. Bununla birlikte diğer birçok alanda AKP’nin topluma kendi düşündüğü tarzda şekil vermeye çalışan politikalarını görüyoruz. Buna şimdi bir ses yükseltiyor toplum da. Bu sesin yükselmesi sonucunda bu isyana tanık olmuş olduk. Fakat bunu kazanımlarımızı tek tek bilerek, tek tek hesaba katarak ve tabi en sonunda başarılabilirse hükümet gerileterek veyahut istifa etmesi sağlanarak bir sonuca götürmemiz en iyisi olur. Hükümet istifa sloganları yükseldi hep meydanlardan, forumlardan. Bunun şu anda olabilmesi mümkün mü? Sanıldığı kadar çabuk olabilecek bir şey değildir. Yani ilk o kabarmadan sonraki bir düzeyde gerilediğimiz şu aşamada olabilecek bir şey değildir. Bunun için forumların çok ciddi örgütlenmesine ihtiyaç var, ortaya çıkabilecek yeni durumlarda o örgütlülüğün sürece müdahale etmesi ve yeni büyük eylemler organize etmesi ancak hükümeti istifa etmesi durumunu gündeme getirecektir. Yani bugün konuştuğumuz kapitalizmle ilgili meseleler AKP ile ilgili, Tayyip Erdoğan ile ilgili meseleler, senelerdir konuşulan meselelerdir. Benim genelde savunduğum görüş budur. Önümüzdeki bir iki haftada olmasa da hükümetin geri çekilmesini ya da hükmet-
mekten en sonunda uzaklaştırılmasını sağlıyor olmalıyız. Gerek seçim yolu ile olabilir, gerek eylemler yolu ile olabilir ama bunun her türüne bir hazırlığımızın olması lazım. Genel harekette görülen şey bu hazırlıksızlıktır, naifliktir. Bir iki hafta da olsun bitsin yaklaşımı ile elbette ki hükümet istifa ettirilemez. Mücadele bu açıdan uzun bir süreçtir. Forumlardan kararlar nasıl çıkmalı nasıl işlemeli mekanizma orada? Öncelikle sabırlı olmalıyız. İnsanlar tarihin ciddi bir durgunluk döneminden çıkıyorlar. Tarihle bir yüzleşme yaşıyorsak geleceklerini tayin etmek istedikleri bir sürece giriyorsak bunu bir iyileşme dönemi, yeniden öğrenme dönemi, bir dili yeniden kazanma dönemi olacaktır. Bu süreçte sabırlı olmamız gerekir. Bu zaten çok çeşitli zorluklar arz etmektedir. Çok farklı düşünce kalıbından insanlar orada birlikte bir şey yapmaktadırlar. Peki, hareketin önüne koyduğu hedef nedir? Şu anki düşünülen hedef hükümeti istifa ettirmek ve geri adım attırmaktır ve de parktaki kazanımları çok altı çizilmiş bir şekilde elde etmektir. Önümüzdeki hedefler şimdilik bunlardır ama bunları çok kısa sürede hepsini netleştirip hepsinde başarılar elde edeceğiz diye kafamızı sabitlememiz lazım. Şimdilik forumlar kendini kısmen sürdürse bile bu bir kazançtır ve burada bir dere, bir ırmak akmaktadır. Bu derenin, ırmağın akmaya devam etmesi ırmağın çevresindeki herkesi mutlu edecek bir şeydir. Ama bu ırmağı, bu dereyi bırakıp da ileride bir yerde kuyu açmaya çalışmak olmaz. Bu yüzden biraz
“
topluluktur. Bu açıdan forumlarda bir meclis olarak korunursa çok iyi olur diye düşünüyorum. Ama bu meclisin daha sonra sözlerini bir siyasal iradeye dönüştürebilmesi biraz zaman alacak bir şeydir. Aynı zamanda birçok ülkede isyan var. Türkiye ile bunları karşılaştırdığımızda ne diyebiliriz? Bu sorudan yola çıkarak şöyle bir metodoloji geliştirebiliriz. İnsanlar ilk kez geçmişlerine referans yapmadan, köklerine, genlerine, kanlarına ve topraklarına referans yapmadan gelecekte nasıl yaşamak istedikleri ile ilgili, yani arkaya doğru değil öne doğru bir referansta bulundular. Mesela hükümetin böyle politikalarıyla yaşamak istemiyorum dediler. Bugüne kadar hep geçmişe referans yapan, genlerine referans yapan, değişmeyen bir şeye referans yapan, akıl yürütmeye dayanmayan bir şeylere referans yapan hareketlere oranla gelecekte nasıl yaşamak istediğini aklı ile düşünen yeni bir hareketin ortaya çıkması kategorik olarak bir farktır. Bu devrimci bir farktır. Bizim açımızdan insanlık adına çok olumlu bir hamledir yani on yıllardır böyle bir şey olmamıştır. Bu da iyi bir şey yapmak isteyen insanların genel özelliğidir. İnsanlar çünkü böyle bir ekonomide çalışmak istememektedir, ekonomi sadece kar mantığına göre işlemektedir ve en sonunda ortaya bir rezalet çıkmaktadır. Aslına bakarsanız bizim Türkiye’de yaşadığımız hareketlilik diğer ülkelerde yaşanan hareketliliğe benzer. Eğer bilimsel düşüneceksek genellemeler yapacağız. Bu bir isyan mıdır diyeceğiz, ayaklanma mıdır diyeceğiz, devrim midir diyeceğiz? Gelecekte bir şey mi talep ediyor diyeceğiz, yoksa ulusal
“
Bu seviye bir düzeyde yakalanabilmiş miydi? Biz şu ana kadar Taksim ve Gezi ilgili birtakım haklar kazandıysak bunu sadece bir kategori solcunun veya muhalif insanların çabasıyla yapmadık. Genel bir toplumun harekete geçmesi ile ayaklanır bir hale gelmesiyle, isyan eder bir hale gelmesi ile oldu bu. Hakikaten, milyonların harekete geçmesi ile oldu. İnsanların Boğaziçi Köprüsü’nü yürüyerek geçmesi ile oldu. Türkiye’nin neredeyse tüm vilayetlerinde eylem yapabilir olması ile bu süreç oluşabildi. Bu yüzden bizim için hedef olan şey genel bir kitle eylemi çizgisini yakalayabilmektir, bunu mümkün mertebe sürdürmeye çalışmaktır. Bunun gerisine düştüğümüz her durumda aslına bakılırsa ulaşmak istediğimiz hedeflerden uzaklaşırız.
Tarihsel bir gerçeklik olarak şunu bilmeliyiz ki, dünyayı değiştirmenin radikal girişimleri birçok başarısızlığa uğramış oldu geçmişte. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını böyle görebiliriz, Türkiye’de 12 Eylül Darbesi’ni böyle görebiliriz. Bundan sonra hiçbir önemli toplumsal hareketliliğin sahneye çıkmayışını böyle görebiliriz. Böylesi bir süreçten sonra ilk kez böyle bir isyanın ortaya çıkması durumunda bu isyanın sürekliliğini sağlamak, bu isyanı siyaseten yönlendirmeye çalışmak elbette ki zorluklar arz etmektedir. Çünkü böylesi bir isyana hiç hazırlığı olmayan bir toplum bunu yapmış oldu. Bu nedenle her şeyi sıfırdan tekrar tartışıyor her şeyi en baştan konuşuyor. Birçok kez Amerika’yı yeniden keşfetmek zorunda kalacak. Forumları bir
“
Gezi direnişi önce “duran adam”la hareket buldu şimdi de forumlarda ses buluyor. Belki de harekete tekrar soluk katan “duran adam” eylemleri ile başlayalım. Bu eylemlerin önemi neydi sizce? Duran adamlar genel olarak yavaşlamış olan kitle eyleminin bir parçası olarak sahneye çıktı. Bu açıdan son derece olumlu bakabileceğimiz bir eylem türüdür. Çünkü sadece belli bir militan kesimin yapabileceği değil, isyanın başındaki eğilime yakışır bir şekilde toplumda her kesimin katılabildiği bir eylem biçimidir. Bu hareketlilik içindeki en büyük aşamayı insanların tencere tava da çalar hale gelmesiyle, bundan sonra evlerinden sokaklara dökülüp sürece katılması ile yaşadık. Hep bu seviyenin arayışı içerisinde olmalıyız.
Biz başka ülkelerdeki insanlara benzeriz o ülkedeki insanlar da demokrasi talep ederler. Mesela Mısır’da Tahrir Meydanı’nda olduğu gibi veyahut Wall Street’deki insanlar da demokrasi talep ederler. derenin, ırmağın akışına uyum sağlamak olumlu olacaktır. Başlangıçta çok sert tartışmalara gerek yoktur. Sert tartışma yürütecek kadar fikri çizgiler henüz oluşmamıştır. Tartışmanın esnek olmasına bağlı olarak oradaki forumun da bir meclis tarzında işlemesini sağlamak gerekir. Orayı bir partiye dönüştürmek iyi bir sonuç vermeyebilir. Çünkü parti eninde sonunda belli bir eksende olabildiğince anlaşanlar topluluğudur. Fakat bu genel hareket belli bir eksende anlaşmak konusunda zorluk yaşayabilecek bir
temelli bir takım talepler mi var diyeceğiz? Dini bir takım ritüelleri geliştirmek üzerine talepler mi var diyeceğiz? Bu anlamı ile bir takım genellemeler yapmalıyız yapabilmeliyiz. O yüzden biricik uzaydan dünyada düşmüş taleplerdir gibi düşünmek, kategorize etmeden analiz etmekten koparmak anlamına gelir. Biz başka ülkelerdeki insanlara benzeriz. Mesela Mısır’da Tahrir Meydanı’nda olduğu gibi veyahut Wall Street’deki insanlar da demokrasi talep ederler. Bu yüzden biz bize benzeriz yaklaşı-
mından çıkmalıyız. Tabi ki biz bize sadece benzemeyiz, biz başka ülkelerdeki hareketliliklere de benzeriz. Başka ülkelerde de demokrasi talep edilmesi normaldir. Bizim ülkemizde de demokrasi talep edilmesi normaldir. Bunu AKP’nin anormal karşılamasının hiçbir gereği yok. Mesela bu direnişin Arap Baharı’na benzetilmesine çok karşılar. Neden? Oradakileri demokrasi talep ederlerken alkışlıyordunuz, şimdi niye alkışlamıyorsunuz? Evet, biz Araplara benzeriz, biz Amerikalılara benzeriz, biz Yunanlılara benzeriz, biz benzeriz. Böyle düşündüğümüzde de şuraya varırız, yani klasik Marksistçe bir şey söyleyeyim. Marks’ın Kapital kitabında şöyle bir bölüm geçer; Önsözünde “Anlatılan senin hikayendir” der. Bunu aslında İngiltere’deki ekonomik dünya için demiştir. Oradaki üretim ilişkilerini incelemiştir ama Alman işçi sınıfına demektedir ki, “Anlatılan aynı zamanda senin de hikayendir.” Bir adım sonra sen de böyle olacaksın demiştir. O açıdan Marks’ın bilimsel yöntemi de İngiltere ile Almanya arasında benzerlik kuran bir yöntemdir. O yüzden aslına bakarsanız Wall Street’te anlatılan bizim hikayemizdi, Tahrir Meydanı’nda anlatılan da bizim hikayemizdi, Yunanistan’da anlatılan hikaye de bizim hikayemizdi. Bunda gocunacak hiçbir şey yok. Bundan bir kere AKP’nin hiçbir şekilde gocunmaması gerekir. Artı solcuların şöyle bir hataya düşmemesi gerekir, “Hayır o hikayelerin bizimle bir alakası yoktur” gibi kendilerini bilimsel olarak zayıf düşüren hem de politik olarak çok zayıf düşüren bir noktaya çekilmelerinin hiçbir alemi yoktur. Bizim hareketimiz tarihteki diğer ayaklanmalara benzer. Gelecekte de yine benzer hareketler, isyanlar olacaktır. Biz de onların bir parçasıyız ama güzel bir parçasıyız. Evet, farklı farklı insanlar kendilerinin geleceği için şehirlerinin geleceği için harekete geçtiler. Bu hareket şu çıkarsamayı da yapmaktadır. Sanki kapitalizm birebir ilişkiye girdiği unsurlara zarar verir gibi bir şey düşünülürken bu hareket demiştir ki; “Hayır sadece fabrikadaki işçilere zarar vermiyor kapitalizm, koskoca bir şehrin kendisine zarar veriyor. Koskoca bir şehrin ağaçlarını yoluyor büyük bir el olarak.” Bu anlamda makro düzeyde dünyanın sorunlarına sahip çıkan aynı zamanda kendi sorunları da sahip çıkmayı bilen bir harekettir bu.
FORUM
17
29 Haziran 2013
Kökü dışarıda mihraklar ve Mehmet Ali Alabora Merak ediyorum, bu ülkede komplo kurmakla suçlanmamış kimse kalmadığında mı rahatlayacağız ancak? Belirli aralıklarla birileri sürekli komplo kurmakla suçlanıyor, bilmem farkında mısınız? Hoşumuza gitmeyen ne olup bitiyorsa, hop hemen arkasında bir “yabancı parmak”, bir “dış mihrak”, bir “birilerinin uşağı” bulup çıkarıveriyoruz: ya yabancılar bizzat yapmış oluyor, ya da yabancı güçlerce finanse ediliyor/ yabancı güçlerle ittifak yapılmış oluyor. Solcusu, sağcısı, orta yolcusu herkesin her duruma/olaya göre cebinde pat diye çıkarabileceği bir teorisi mevcut. Hatırlayalım mı biraz: Misyonerler her yıl para karşılığı binlerce kişiyi Hıristiyan yapıyorlar. 28 Şubat ve AK Parti bir “dış komplo” ürünüdür. AK Parti bazı dış güçlerin (ABD, İsrail, Masonlar vb.) “ılımlı İslam projesi”nin taşeronudur. Yabancılar, özellikle zengin madenlerin olduğu bölgelerde ve Güneydoğu’da sürekli toprak alıyorlar, yakında ülkemizi tamamen satın alacaklar. AB’nin desteğiyle İstanbul ’daki Rum ve Ermeniler önce Fener Rum Patrikhanesi Vatikanlaştırılacak hemen ardından Bizansı diriltilecekler. Arap isyanları ABD’nin “Büyük Ortadoğu
“
Yabancılar, özellikle zengin madenlerin olduğu bölgelerde ve Güneydoğu’da sürekli toprak alıyorlar, yakında ülkemizi tamamen satın alacaklar. AB’nin desteğiyle İstanbul ’daki Rum ve Ermeniler önce Fener Rum Patrikhanesi Vatikanlaştırılacak hemen ardından Bizansı diriltilecekler. Arap isyanları ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”dir.
“
IŞIN ELİÇİN yazdı
Projesi”dir. Ve şimdi de faiz lobisi, Otporcular, İngiliz oyunu, Alman dalaverası, Soros, Neo-conlar, vs. Paranoyak olmamız takip edilmediğimiz anlamına gelmez elbet. Ama aksi de geçerli, takip edilmemiz de paranoyak olmadığımızın kanıtı değil. Elbette Gezi Parkı olaylarını kendi amaçları, kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek isteyen, buna çaba gösteren yerel, bölgesel ve küresel güçler vardır. Ama bu Gezi
Parkı olaylarıyla açığa çıkan toplumsal tepkiyi açıklamaya yetiyor mu gerçekten? Sokağa çıkan, tencere tava çalan, hiç olmadı gidip bir yerlerde duran insanların hepsinin, “yabancı” ya da “yabancı”larla ittifak içinde olmadığını teslim ederiz sanırım. Peki bu insanları birilerinin komplosunun kurbanı olarak görmek, yani gaza geldiklerini (gerçi mecazi olamayan bir şekilde gazlandı çoğu, doğrudur, gaza geldiler), birilerinin peşinde sürüklendiklerini, koyunlar gibi güdüldüklerini düşünmek ne kadar gerçekçi? Bu çok kolaycı bir bakış açısı olmuyor mu? İnsanların iradesini hiçe sayan bir yaklaşım değil mi? Bir şeyi daha görmek gerekiyor. Bu komplo iddiaları, özellikle de hedef gösterme suretiyle medya üzerinden yayıldığı zaman sokağa çıkan insanlara uygulanan orantısız polis şiddetini de, sonrasında ortaya ellerinde bıçaklarla sopalarla insan avına çıkmış insanların başvurmaya niyetlendiği şiddeti de (amaç bu olmasa dahi) mazur göstermeye yarıyor. Bir kez birileri komplo ile, yabancılarla işbirliği ile suçlanmaya görsün, kanıt aranmaksızın artık kesin suçlu ve sonrasında da maruz kaldığı muameleye müstehak sayılabiliyor. Bitirirken Memet Ali Alabora’nın
“
“
Büyük halk ayaklanmasına Başbakan dış mihrakların bir oyunu diyerek meselenin büyüklüğünü görmezden geliyor. Görmezden gelen bir diğer kesim ise medya. Öyle ki direnişi anlatan köşe yazıları yayımlanmıyor. Işın Eliçin’in Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanmayan köşe yazısını yayımlıyoruz.
Sokağa çıkan, tencere tava çalan, hiç olmadı gidip bir yerlerde duran insanların hepsinin, “yabancı” ya da “yabancı”larla ittifak içinde olmadığını teslim ederiz sanırım. Peki bu insanları birilerinin komplosunun kurbanı olarak görmek, yani gaza geldiklerini, birilerinin peşinde sürüklendiklerini, koyunlar gibi güdüldüklerini düşünmek ne kadar gerçekçi? şahsında, Gezi Parkı olaylarına katılmış, protestolara destek vermiş insanlara yönelik komplo iddialarının ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum. Memet Ali Alabora önce bir tiyatro oyunu ardından da Mısır ve İngiltere’ye yapmış olduğu seyahatler gerekçe gösterilerek gazetemiz tarafından hedef gösterildi. Alabora’nın bu iddialara vermiş olduğu yanıtları ne kadar takip edebildiniz bilmiyorum. İkna olursunuz, ya da olmazsınız. Bu size kalmış; hepimizin dönüp dolaşıp vicdanlarımızla başbaşa kalacağımız gibi…
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Mutlu, 24 Haziran tarihli yazısında Cumartesi Taksim’deki anmaya yapılan polis saldırısını değerlendiriyor. Mutlu: “Tüm bu olup bitenlerin özeti şu: Polis, ortada şiddet eğilimi yokken Taksim’i ve çevresini cehenneme çevirdi... Karanfile gaz sıktı! Bu, suçtur! Bu, “kanunsuz emre” itaattir! Bu, yetkinin kötüye kullanılmasıdır. Polisin, halka ihanetidir! Ve herkes bilmelidir ki bugün “bağıran”, “oturan”, “yürüyen” ya da “duran” insanlardan korkup, onların üzerine “ezercesine” yürüyenler, gördükleri herkesi gözaltına alıp hâkim karşısına çıkaranlar; eninde sonunda o hâkimlerin karşısına çıkacak ve yaptıklarının hesabını asla veremeyecektir!”
Kötü
Çirkin
Akarca gezi direnişi atın çiftleşmesine benzeterek anlatıyor. Yetmiyor, Ergenekon’a bağlıyor. Akarca: “Yaa! Gördün işte... “Ergenekon” operasyonlarında, yurdun çeşitli yerlerine gizlenmiş tonla silah ele geçirilince, oyunun final senaryosu da bozulmuş oldu! Oysa böyle sudan bir bahaneyle gösteri başlatılıp oluk oluk kan akıtılması... Çeşitli odakların da durumdan vazife çıkararak müdahalede bulunması planlanmıştı... Plan tutmadı! Tüfek bulunamayınca, tava’nın sapı ellerinde kaldı... Duvara karşı kımıldamadan durup öylece şaşkın şaşkın bakakalmaları da şüphesiz bundandır...”
“
Gezi İsyanı ile birlikte toplumda birikmiş olan öfke açığa çıktı. İşçi ve emekçi sınıflara yönelik saldırılar, kadının yaşamına yönelik müdahaleler, “ayyaş” gençlik terine “dindar” gençlik yetiştirme mühendisliği, Alevilerin ötekileştirilmesi, ekolojik yaşamı talan eden HES, taş ve maden ocakları gibi yeni rant alanları, Kürt ulusunun hak ve özgürlüklerine yönelik sonu gelmez
günlüğü
@mesutbahtiyar cidden tarihi bir an. ilerde tarih kitaplarında “melih gökçek insanlara 15:00 da twitter’a gelin. önemli dedi ve tt kastı” yazacak mı acaba? @5Ocak1970 Dün Melih Gökçek “ Normal bir insanın ömrü ortalama 63 yıldır” dedi. O hâlde neden emeklilik yaşını 65 yaptınız?
Gezi ile açığa çıkan öfke - 1 Önder Çarkçı
Mehmet Akarca Takvim
Bu hafta en çok tartışma yaratan kişilerden biri Melih Gökçek oldu. Twitter’da başta Redhack ve direnişçiler olmak üzere insanlarla polemik yürüten Gökçek farklı TT’lerle birlikte yine uzun süre alay konusu oldu.
Gezi Parkı olaylarına katılmış, protestolara destek vermiş insanlara yönelik komplo iddialarının ne kadar tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum.
TUTSAK POSTASI
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Yeni Akit
Açıkgöz, Başbakan’ın üslubuyla Gezi Direnişçileri’ni saldırıyor: “AK Parti kitlesinin sinir uçlarına dokundu. Melül-mahzun, sakin sakin durup “Duran Adam” olan bu kitle, şimdi ayağa kalktı... Bu kitlenin damarlarına kan yürüdü... Şimdi meydanlarda onlar var; sen yoksun. (Sen muhtemelen yazlığa gittin ve plajlara sarktın.) Sen günlerce sokaklarda meydanlarda “Tayyip İstifa! Tayyip istifa! Tayyip istifa” dedin ama Tayyip Bey “istifa” etmedi; gördün, görüyorsun, göreceksin; Tayyip Bey, olaylardan “istifade” etti... Hadi gözün aydın ve hatta ayağın göl, başın pınar olsun Gezici çocuk...”
İlker Eraslan
“
Mustafa Mutlu Vatan
bir “bekletme” stratejisi, Kentsel Dönüşüm Projesi’nin rantsal dönüşüm projesinin cafcaflı adı olduğu Roman yurttaşların Sulukule’den kovulmasından anlaşıldığı… vb. politikalar AKP’nin on yılı aşkın süredir biriktirdiği öfke kaynaklarından bazılarıdır. Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine “kışla” adı altında AVM yapılmasına karşı Taksim Dayanışması’nın yaptığı oldukça barışçıl ve demokratik eylemi, polisin sinek öldürür gibi gaz sıkarak ve şiddet kullanarak dağıtmaya çalışması, öfke selinin akmaya başlamasına neden oldu. “1 Mayıs yasağından” beri Taksim’e ve İstiklal’e çıkan her
grubu gaz sıkarak dağıtan polisin bu eyleme de aynı şekilde davranması “artık yeter” denilen nokta oldu. Ancak bu eylemin 77 şehre yayılması yayılmasının başarısı Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a aittir! Bir çiftçiye yönelik “ananı da al git” demesinden beri Türkiye halkının farklı kesimlerine yönelik aşağılayıcı, tahkir edici “üslubuyla” R. Tayyip Erdoğan, Gezi eylemcilerine de “çapulcular” dedi. Halkta biriken öfkeyi göremeyen polis şiddetini durdurmak yerine eylemcilere “çapulcular” diyen Tayyip adeta yangına benzin döktü. Ahmet İnsel bu isyana “Haysiyet İsyanı” diyor. Sorun sadece Tayyip’in üslubu
değil “yönetim anlayışı”na yönelik çok daha ciddi bir tepki mevcut. Daha düne kadar “yetmez ama evet” diyen muhteremler Tayyip’e “Plebisiter Diktatör”( M.Belge) sıfatını layık görüyor; günaydın mı diyelim? ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
@zaytung Son Dakika Canlı yayında ağlayan Melih Gökçek’e Bülent Arınç’tan sert çıkış: ‘’Herkes kendi işini yapsın!’’ @RayMalifalitiko Sizin yüzünüzden Melih Gökçek’in tivitlerini okudum. Kulağımdan kan geldi. Puh! @action__man Melih Gökçek’i galiba çocukken 3 kere havaya atıp 2 kere yakalamışlar, bu kadar saçmalamanın başka mantıklı açıklamasını bulamadım. @elifilgaz Saatlerdir Twitter’a girmemiştim arada gazeteci arkadaşımızı Melih Gökçek hedef göstermiş o zaman belitmek lazım #selingiritgazetecidir @resulertas “Anneme Twitterda TT yapmaya çalıştığımı söylemeyin, o beni hala Ankara Belediye başkanı sanıyor.” - Melih Gökçek
KULTUR-SANAT
18
29 Haziran 2013
Dünya Savaşı Z Yönetmen: Marc Forster Oyuncular: Brad PItt, MIreIlle Enos tür: Bilim-kurgu, aksiyon
Brad Pitt’in hem başrolünü hem de yapımcılığını üstlendiği film, insanlar ve zombiler arasında yaşanan sıra dışı bir savaşı odağına alıyor.
Direnişten sanata
Gezi Parkı’nda başlayan ve bütün ülkeye yayılan direnişe sanat camiasından büyük destek geldi. Yerli ve yabancı birçok sanatçının desteklerinin yanı sıra direniş kendi sesini duyurabilmenin bir yolunu da şarkılar, videolar, kitaplar yoluyla sanatla buldu. Gezi Parkı direnişinden gözümüze çarpan sanat olaylarını sizler için derledik. İSTANBUL serkan atak
Gezi Parkı’nda bulunan ağaçların kesilmesini durdurmak amacıyla başlayan ve gittikçe büyüyen direnişin sanatla buluştuğu ilk yer duvarlar oldu. Henüz Gezi Parkı’na girmeye çalışırken insanlar ellerine aldıkları spreylerle duvarları yaratıcı yazılamalarla donatmışlardı bile. Barikatlar aşılıp Gezi Parkı tekrardan halkın olduğunda ise boş bir duvar kalmamıştı. Mizahın direnişle buluştuğu en geniş mecra ise karikatür dergileri oldu. Gerek polisin uyguladığı şiddet gerekse hükümet yetkililerinin akıl dışı açıklamaları karikatüristler için bir çok malzeme barındırıyordu. NTV’nin, saldırıların olduğu anlarda yayınladığı penguen belgeseli de gözden kaçmamıştı. Çok kısa sürede, sakinliği ve sevimliliği ile tanıdığımız penguenler direnen penguenlere dönüşmüşlerdi bile.
ARDA İCİL yazdı
Sahne Çapulcuların Direnişin ilk günlerinde Bandista’nın “Haydi Barikata” şarkısıyla motive olan direnişçiler için en verimli alan hiç kuşkusuz müzik oldu. Sosyal medyada yayınlanan ünlü müzik grubu Duman’ın parçası “Eyvallah”, “Çapulcumusun Vay Vay”, “Çapulcular Oldu Mu” gibi uyarlama şarkılarıyla bu zamana kadar gözden kaçırmış olduğumuz Boğaziçi Caz Korosu, Ünlü “Do you hear the people sing?” marşına yazdıkları sözlerle herkesin gönlünü fetheden Çapulcu Orkestrası, Başbakan’ın sözlerine atfen yaptıkları “Tencere Tava Havası” ile Kardeş Türküler, Nazan Öncel, Marsis, Serhat Raşa, Metin Tapkı ve diğerleri. Kuşkusuz direnişin en unutulmaz anlarından biri de Taksim Meydanı’nda İtalyan piyanist Davide Martello’ya binlerce kişinin eşlik etmesiyle söylenen şarkılar oldu.
The Hangover III
Bazı yönetmen ve yapımcıları anlamakta ya ben güçlük çekiyorum ya da onlar benim gibi insanların anlayamaması için çok çaba sarf ediyorlar. Kaliteyi elde etmiş bir yapımı uzatmanın, bazen olan kalitenin varlığına gölge düşüreceği tehlikesini ben fark edebiliyorum da yıllarca ömrünü film yapmaya adamış yönetmen ve yapımcılar fark edemiyor mu acaba? 2009 Todd Philips yapımı olan The Hangover komedi dalında gerçek anlamıyla başarıyı elde etmiş bir filmdi. Filmde arkadaşlarının düğününden
iki gün önce bekarlığa veda partisi için Las Vegas’a giden dört arkadaş, sarhoş oldukları parti gecesinin sabahında hiçbir şey hatırlamazlar ve damat da ortada yoktur. Damadı bulup zamanında Los Angeles’a düğününe yetiştirmeleri gerekiyor. The Hangover I bu yönleriyle sürükleyici ve kaliteyi elde etmiş bir komedi filmi olarak seyircisinin beğenisini kazanmıştı. İlerleyen zamanlarda aldığı olumlu eleştiriler ikinci filmi çekmesine neden oldu. The Hangover II’nin birinci seriden farkı yok gibiydi. Aynı sürükleyici etkiye sahipti ve komedi dalında başarıya ulaşmıştı der-
Devlet Sanata Karşı Direnişe katılan sanatçılardan Mehmet Ali Alabora’nın Twitter’dan attığı ileti nedeniyle yönetmenliğini yaptığı “Mi Minör” oyunu üzerinden Yeni Şafak gazetesi tarafından hedef gösterildi. Şehir Tiyatroları’nın yönetiminde yapılan değişiklik, Devlet Tiyatroları’nın kapatılması gibi nedenlerle zaten sokaklarda olan tiyatrocular için de Gezi Direnişi’nin anlamı büyüktü. Kurulan sahneler en çok onların oldu. Duran Adam’ın Filmi Bazen durmak en büyük tehdittir fikriyle hazırlanan “Duran” adlı kısa film yaşananları çok güzel anlatırken kısa zamanda sosyal medyada bir fenomene dönüşmeyi başardı. Sinema alanında önümüzdeki dönem nasıl işlenecek pek belirli olmasa da gişe rakamları sinemanın
şimdilik bu direnişten pek olumlu etkilendiğini göstermiyor. Sinemacıları üretmeyi değil bırakmayı seçen bir ülkede bu durumun kısa zamanda beyazperdeye yansıyacağını ümit ediyoruz. Emek Sineması’nın yıkılmasından sonra eleştirmenliği bırakan Atilla Dorsay’ın ardından Zeki Demirkubuz’da ‘Bu ülke için sinemayı bırakıyorum, artık çapulcuyum’ diyerek durmayı seçerek eleştiren sinemacılardan oldu. Gezi Kütüphanesi Zenginleşiyor Direnişçilerin kurduğu Gezi Kütüphanesi direnişe edebiyattan gelen en büyük destek olurken, Gezi Direnişi ile ilgili kitaplar birbiri ardına yayınlanmaya başladı. “Gezi Günlükleri”, “İsyanın Sözü”, “Çapulcunun Gezi Rehberi” edebi olmasa da görsel olarak direnişi kitap sayfalarına taşımayı başarabildi.
Sevimli Canavarlar Üniversitesi Yönetmen: Dan Scanlon Oyuncular: Billy Crystal, John Goodman Tür: Anİmasyon
Pixar klasiği Monsters, Inc. filminin öncesini anlatan filmde kahramanlarımızın üniversite yıllarında başlarından geçenleri anlatıyor.
38 Şahit Yönetmen: Lucas Belvaux Oyuncular: Yvan Attal, Sophie Quinton Tür: dram
“Bu kadın nasıl öldü” romanından uyarlanan film, cinayetin şahitlerinin cevaplarını izlerken seyirciyide kendi vicdanıyla başbaşa bırakıyor.
Sait Maden vefat etti
Arda İcil bu hafta vizyondaki filmlerden Hangover III’ü değerlendiriyor. Bir seri filmi olarak üç film peş peşe çekmenin artılarını ve eksilerini sunuyor okurlarına.
Yönetmen: TODD PHILLIPS Oyuncular: TBradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis, Justin Bartha, Ken Jeong ken Philips bu kez The Hangover III ile karşımıza çıktı. Birinci ve ikinci seride olan sürükleyiciliği ve kaliteyi maalesef üçüncü seride göremedim. Akıllarda kalacak bir komedi filmi değildi. Bu yüzden sinema yönetmen ve yapımcıları-
nın artık filmleri bir yerde bitirmeleri gerekir. Aksi takdirde diğer başarılı oldukları filmler başarıya ulaşamamış, gereksiz yere uzattıkları filmleri yüzünden gölgelenir.
Şair, illüstratör, ressam, çevirmen, yayıncı ve grafik tasarımcı Sait Maden, geçirdiği bypass ameliyatı sonrası yakalandığı akciğer pnömonisine bağlı olarak vefat etti. Sait Maden, 60 yıllık kariyerinde 8000 dolayında kitap ve dergi kapağı tasarladı; 500 dolayında logo, süreli yayın, broşür, ambalaj ve etiket tasarımları yaptı. Baudelaire’den ‘Moesta et Errabunda’ çevirisiyle Varlık dergisinin bir yarışmasını kazanan Sait Maden, Lorca’yı anadilinden çevirebilmek için İspanyolca öğrendi. Baudelaire’in ‘Kötülük Çiçekleri’, Lorca’nın bütün şiirleri, Neruda, Aragon, Paz, Mayakovski’nin şiirlerini çevirdi. Grafik tasarım çalışmalarına 1957’de yan bir uğraş olarak başlamıştı; 1960’tan sonra ağırlıklı olarak bu disipline yönelmiş ve yayın tasarımı alanında yoğunlaşmıştı. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Sezon Finali 2
Mülteciler için konser
Yaşamaya Dair
Düş Yolcusu Sanat Durağı’nda sergi açan ve açacak olan sanatçıların eserlerinden oluşan özel bir seçki sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. “Sezon Finali 2” Karma Resim Sergisi 30 Haziran’a kadar Düş Yolcusu Sanat Durağı’nda..
İçlerinde Kardeş Türküler’in de yer aldığı müzisyenler mültecilerin yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek amacıyla TOHAV’ın organize ettiği konserde buluşacak. Konser, 29 Haziran Cumartesi günü, Şişli Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek.
Nazım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği Yaşamaya Dair Bursa Cezaevi’nden Mektuplar oyununu 26-30 Haziran tarihleri arasında saat 21:00’da İstanbul Ali Paşa Han’da izleyebilirsiniz.
GUNCEL
19
29 Haziran 2013
Sağlık personeline sataşan yandı
HALKIN KÜRSÜSÜ
Sağlık alanında radikal değişiklikler geliyor. Meclis’e gönderilen yasa tasarısına gore, sağlık personeline şiddet ve sözlü tacizde bulunanlar “kamu görevlisini kasten yaralamak” suçundan tutuklanacak. Ruhsatsız ilaca5 yıla kadar hapis cezası verilecek. Mesai saati dışında çalışan sağlık personeline ek ödeme oranı artırılacak. yarın TOPLUM rıfat çapar
Tam Gün Yasası olarak bilinen Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Meclis’e sunuldu. Tasarıyla getirilen yenilikler şöyle: -Ruhsatsız İlaç: 5 yıla kadar hapis cezası verilecek. -Eczane Açma Değişiyor: Puan hesaplanmasındaki çarpma işlemi, toplama işlemi şeklinde değiştiriliyor. -Ek ödemeler artacak: Mesai saatleri dışında çalışan profesör, doçent ve eğitim görevlilerine yapılacak ek ödeme oranı artırılıyor. -GATA doktorları: Silahlı kuvvetlerin sağlık hizmetleri, ulusal sağlık mevzuatında yer alan hizmet standartlarına göre yürütülecek. -Organ nakli: Organ ve doku
siBu hafta İstanbul’un Kurtuluş semtinde emitçilik yapan Ramazan Tümer’le birlikt ğı yiz. Dört yıldır simit satan Tümer, yaşadı zorlukları bize anlattı.
Yaz aylarında işler kesat
alınması, taşınması, saklanması Sağlık Bakanlığı’nca yetkilendirilmiş gerekli uzman personel ve donanıma sahip kurumlarca yapılacak. -Kadavra ithal edilebilecek: Kadavra yurtdışından da temin edilebilecek. -Döner sermaye kapsamı genişledi: Öğretim üyesi, öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi ile üniversite yöneticilerine de ek
ödeme verilecek. -Yetkisiz sağlık hizmetine hapis cezası: Ruhsatsız hizmeti verenlere, 3 yıla kadar hapis ve yüz bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak. -Devlet hizmetinden muaf olacaklar: Yurtdışında çalışan ve okuyanlar devlet hizmetinden muaf tutuluyor. -Gemi hastane kiralanacak: Gemi hastane kiralamaları, 2023
yılına kadar 15 yıl süre ile yapılabilecek. -Doktora şiddete ceza: Kasten yaralama, tutuklama nedeni sayılacak. -Askeri doktorlar: Askeri personel vakıf üniversitelerinde çalışamayacak. -Profesörlere sözleşme: Profesör ve doçentler sözleşmeli çalışabilecek.
Renkli sebze ve meyveler göze faydalı
Türk Oftalmoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, yeşilliklerin ve renkli bitkilerin göz sağlığına son derece iyi geldiğini belirtti.Dokuz Eylül Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Kaynak, göz sağlığının püf noktalarını anlattı. Şeker hastalığı, tansiyon, sigara kullanımı ve yaşın ilerlemesinin birçok göz hastalığı için önemli risk faktörleri olduğuna dikkati çeken Kaynak, şöyle devam etti: “Düzgün, dengeli beslenme göz sağlığında çok önemli. Bitkiler içerisinde vücudu-
muzun üretemediği pek çok madde var. Bunların içerisinde göze renk veren lutein gibi, zeaksantin gibi göz sağlığına olumlu katkıları bulunan şeyler var. Bitkilerin içerisinde vücudumuza son derece yararlı ve vücudumuzun kendi üretemediği, sentez edemediği pekçok madde var. Havuç, yaban mersini, yeşillikler ve renkli bitkiler, içerisinde göz sağlığımız için son derece yararlı maddeyi barındırır.”YARIN TOPLUM
Otizmli Birsen’in hayatı belgesel oldu
Hollanda’da yaşayan otizmli Birsen Başar’ın yaşamını konu alan belgesel ülkenin 5 kentinde gösterime girdi. Kendini 6 yıldır otizm çalışmalarına veren ve seminerler düzenleyen Başar’ın en büyük hedefi Türkiye’de otizmle ilgili bir okul açmak. Breda kentinde yaşayan Başar’ın azmini ve başarılarını konu alan belgeselde, 21 yaşında otizm teşhisi konulan Türk kızının aile, arkadaş, okul ve iş hayatından kesitler sunuluyor. Hollandalı yönetmen Pauline van Tuyll tarafından çekilen ve 2 Nisan’dan bu yana ülkenin 5 kentinde gösterimde olan belgesel Hollanda’da bir televizyon kanalında da yayımlanacak. Başar, filmin Türkiye’de gösterime girmesi için çalışmalara hazırlanıyor. Kendini otistik çocuklara adayan Başar, bu alanda otorite olmak istiyor. Hollanda Otizm Derneği üyesi de olan Başar, zaman zaman bazı gönüllü kuruluşların desteğiyle Türkiye’de konferanslar verdiğini belirterek, “En büyük hedefim Türkiye’de otizmle ilgili bir okul açmak” diyor. YARIN TOPLUM
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil Daha önce simit Yaklaşık dört yıldır simitçilik yapıyorum. işi yaptığım sırada fırınında, simit imalatında çalıştım. Bu k daha zor gelby-pass ameliyatı oldum. Fırında çalışma oturuyorum. ’de köy diği için simit satmaya başladım. Feri çok fırıncı, simitçi Safranbolu’da doğdum. Oradan daha ekmekçi, kardeçıkar. Bizim aile de öyle. Benim babam ber sürdürüyoruz. şim de simitçi. Aile mesleğini hep bera İşinizin iyi tarafları nelerdir? i sağlıyorum. Çok Simitçilik yaparak en azından geçimim Günde ortalama m. kazanmasam da günümü kurtarıyoru 30-40 lira kazancım oluyor. İşinizin kötü tarafları neler? ta dikiliyorum. Saat 07.00’den saat 18.00’e kadar ayak ğunun daha çok Bu işin zor tarafı yazın sıcağı kışın soğu işler çok düşüyor. etkilemesi. Öte yandan yaz aylarında şehir dışına tatile Buranın halkı okullar tatile girer girmez sın. Kışın ama gidiyor. Sokakta insan yok ki simit sata yoluna giriyor. okullar açılır açılmaz da ona göre işlerimiz iz? Son olarak neler söylemek istersin esin kendine ait Ekonomi üzerine konuşacak olursak herk gitmediğinden bir ekonomisi var. Esnaflar işlerin yolunda olmayabilir. Bazen dert yanıyor. Herkesin işi dört dörtlük fımız her zaman yolunda gider bazen gitmez. Ama esna memnun değil. kötümser bakıyor ekonomiye. Herkes Az da olsa cebiAslında pekala ekmeğimizi kazanıyoruz. umu elvermediği mize bir şeyler giriyor. Çoğu insanın dur anın halkı biraz için cebindeki para kadar harcıyor. Bur karşılıyor. Tutup öyle. Ona göre uygun fiyata ihtiyacını namazsın. da burada pahalı satarsan elbette kaza i beğenmiyor, ya Bir şey daha var. Maalesef halkımız işin yorsun. da işsiz geziyor. İş beğenmezsen işsiz kalı
Hazırlayan Eda Derya Toper
Polis Hatıra Ormanı’nda 13 bin ağaç kesildi
Evlere 3G hizmeti geliyor
CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes’in soru önergesine Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun verdiği yanıt, Polis Hatıra Ormanı’nda 13 bin 252 adet ağacın kesildiğini ortaya koydu. Özkes’in soru önergesini yanıtlayan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Polis Hatıra Ormanı’nın bir kısmının Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy-Sancaktepe Metro Hattına ait depo sahası ve triyaj alanı olarak kullanılmak üzere, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Emlak Yönetimi Daire Başkanlığına 49 yıl süre ile bedelli olarak bırakıldığını söyledi. Bakan, izin sahasının 2 Ocak 2013 tarihinde İBB’ye teslim edildiğini, olağanüstü hasılat etası raporu gereği izin alanına denk gelen 13 bin 252 adet ağacın kesildiğini kaydetti. YARIN TOPLUM
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 3G’nin çekmediği yer bırakmayacaklarını belirterek, “Artık her evin ADSL gibi kendine özel 3G hizmeti olacak. Femtocell ile her eve, kuruma ya da siteye özel 3G bağlanabilecek. Artık vatandaşımız uygun fiyata kişiye özel 3G’ye kavuşacak” dedi. Bakan Yıldırım, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK), mobil şebekelerde kullanılan femtocell cihazlarına ilişkin düzenleme yaptığını belirterek, söz konusu cihazların devreye girmesi ile 3G’nin ulaşmadığı ya da baz istasyonlarındaki yüklenme nedeniyle 3G hizmetinin sağlıklı alınmadığı ev ve kurumlara hızlı ve uygun fiyata 3G hizmeti götürülebileceğini bildirdi. Azami çıkış gücü 100 miliwatt ve altında olan femto cihazlarının evlerdeki ADSL modemlere benzediğine işaret eden Yıldırım, “Artık her evin ADSL gibi kendine özel 3G hizmeti olacak. Artık 3G hizmetini sağlıklı alamayan evler, siteler, şirketler femto cihazı bağlatarak bu hizmeti daha kaliteli alacaklar” diye konuştu. YARIN TOPLUM
29
Haziran 1999
1993 02 Temmuz
abdullah öcalan’a idam cezası verildi Kürt hareketinin lideri Abdullah Öcalan, Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından idama mahkum edildi. Sivas Katliamı Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan sanatçıların kaldığı Madımak Oteli dinci gruplarca kundaklandı. Asım Bezirci, Hasret Gültekin, Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen, Metin Altıok ve Behçet Aysan gibi şair, yazar ve sanatçılarla birlikte 37 kişi yaşamını yitirdi.
03
Temmuz Kamuya sendika hakkı için eylemler başladı 1991
04
Temmuz derby lastik fabrikası işgal edildi 1968 Fabrikanın Lastik-İş yerine Kauçuk-
Binlerce kamu çalışanı Ankara, İstanbul ve İzmir’de sendika hakkı için eylemler yaptı.
İş ile masaya oturması sonucu DİSK’e bağlı işçiler referandum talebiyle İstanbul, Kazlıçeşme’deki Derby Lastik Fabrikası’nı işgal ettiler. İşgal 5 gün sürdü. Kazanan işçiler oldu.
Yabancı muhabire TOMA saldırısı Taksim Meydanı’nda karanfilli anma töreninden sonra Ankara’da da protesto vardı. Ankara’daki Gezi Parkı protestolarını anlatan Russia Today muhabiri Tom Barton da
Mizah kılıçlı silahşörler
TOMA’dan nasibini aldı. Olayları anlattığı sırada TOMA’nın geldiğini gören Barton, polislerin kamera ışığını görmesine rağmen yaptıkları müdahaleyi eleştirdi YARIn toplum
Bilmediğine mektup
Okan Bayülgen Taksim’de direnen gençler için mektup yazdı ve Twitter’da paylaştı. Mektubunda “Seksenli yıllarda pompalanmaya başlayan, sistemin işine yarayan bireyciliğin bugün başka bir anlama kavuştuğunu görüyorum” dedi.
Gezi Parkı direnişiyle demokratik hak ve talepleri için Türkiye’nin dört bir yanında meydanları genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, eşcinseliyle bir halk doldurdu. Ancak tarih yine tekerrür etti. En önde yine gençler vardı. Daha önceki kuşaklardan gelen ağabeylerinden, ablalarından hem farklı, hem aynı, mizahtan kılıçlı Y kuşağı meydanları zapt etti. istanbul berna dülger
28 Mayıs’ta çadırlarıyla Gezi Parkı’nda nöbet başladığında Türkiye için sıradan bir gündü. Hatta iş makineleri geldiğinde karşısında toplanan yüzlerce kişiye rağmen de sıradan olmaya devam etti. Ta ki bir sabah, sıradan gaz bombaları ve panzerleriyle polis o parka girene kadar. AKP hükümetinin karşısında bu sefer Y kuşağı vardı. “Biber gazı oley” diye bağıran, bir birlerinden çok farklı sınıflara mensup olsalar da omuz omuza olmayı çok iyi bilen gençler. Basını sansürledi hükümet ama nafile… Onlar bilişim çağının çocuklarıydı. Amiyane tabiriyle konuşmadan bilgisayarı açma-
yı öğrenmişlerdi. Hemen kuruverdiler kendi siber iletişin ağlarını. Taksim’i değil, Türkiye’nin tüm meydanlarını örgütlediler. Oyuncakları silah oldu 1981’den sonra doğan bu gençler, 80 darbesinin yasaklarına gözlerini açmışlardı. Kimi daha ilkokuldayken Sovyetler dağıldı, Berlin duvarı yıkıldı. Onlardan önceki abilerinin, ablalarının inandıkları pek çok değere darbe vurmuştu kapitalizm. Aileleri bu yılgınlıkla, onları iyi okullara gönderme, bir dediklerini iki etmeme, sınıf atlatma derdine düştü. Çocukları kendileri gibi olmamalıydı. O acıları çekmemeliydi. Politika kötü, hamburger iyiydi. Ra-
hatlarına diyecek yoktu, isyan etmelerine ne gerek vardı. Zaten hiçbir şey değiştirilemezdi. Ellerinden telefonları, bilgisayarları düşürmediler. Aileleri onarlı bekleyen işsizlik gerçeğine, baskılara karşı her gün yeni bir oyuncak aldı. İşte o oyuncaklar silah oldu Y kuşağının politikliğinden ne olur canım! Kendilerinden önce gelen devrimci kuşakların da dediği gibi, gençlik içinde yaşamak zorunda bırakıldığı toplumsal yapılanmayı sorgulayandı. Aile içindeki baskıdan kaçmak için bilgisayara sarıldı sarılmasına ama sadece hamburger yiyip, sevgili aramadı. Gençlik üretti. Ekşi sözlüklerden, Mizah dergilerine,
18SORU
kendi eleştiri biçimini ortaya koydu. Kapitalizme karşı mücadele klasiklerini okumadı belki kendinden önceki kuşaklar kadar ama o da neyin ne olduğunun hep farkına vardı. Y kuşağının isyanı Milyonarlı sokaklara dökmeyi başaran Y kuşağının da öyküsü tıpkı kendinden önceki kuşaklar gibi. Silahları farklı olsa da isyan ettiği düzen aynı. Aileleri gibi yaşamak istemiyor. Herkesin mutlu olduğu, işi, aşı, geleceği olduğu bir dünya istiyor. Bunu nasıl mı yapacak? Direnişin her aşamasında kendisini geliştirerek, yoğunlaşarak, örgütlenerek ve politik taleplerini daha da sivrilterek.
Çapulcular bekliyoruz Kemal Kılıçdaroğlu partisinden iki yöneticinin çocuklarının nikah törenine katıldı. Evlilik cüzdanını geline veren Kılıçdaroğlu, “Onlara bir ömür boyu mutluluklar dilerken, onlardan yeni çapulcular beklediğimizi de söylemek istiyorum” dedi.
Milli atlet yoğun bakımda
mehmet b. pordoğan
öğrenci - istanbul
Trans Onur Yürüyüşü Taksim’deydi 1. En sevdiğiniz erdem? Direnişçi olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Kararlı olmak 3. Mutluluk nedir? Paylaşmak 4. Mutsuzluk nedir? Kabullenmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sivri dilli olmak 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sabırlı olmak 7. En sevmediğiniz şey? Baskı 8. En sevmediğiniz kişiler? Dini kullananlar 9. En sevdiğiniz iş? Örgütlenmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Dostoyevski 12. Kahramanınız? Che Guevera 13. Kadın kahramanınız? Berfo Ana 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Kırmızı 16. En sevdiğiniz yemek? Karın doysun yeter 17. En sevdiğiniz düstur? Recop Tayik Gazdoğan 18. En sevdiğiniz söz? Tek yol devrim
İstanbul LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel, travesti, transeksüel) Dayanışma Derneği, İstiklal Caddesi’nde 4. Trans Onur Yürüyüşü’nü “Ekmek Adalet Özgürlük” sloganıyla yaptı. Saat 17.00’de Tünel’den başlayan yürüyüş Taksim Meydanı’nda sonlandıEllerinde gökkuşağı renginde bayraklar taşıyan LGBT Dayanışma Derneği üyeleri, yol boyunca “Her yer Taksim her yer direniş”, “Susma haykır eşcinseller vardır” sloganlar attılar. YARIn toplum
Avrupa Takımlar Şampiyonası için İngiltere ‘de bulunan milli atlet Binnaz Uslu’nun, rahatsızlandığı öğrenildi. İngiltere’nin doğusunda, Newcastle kenti yakınındaki Gateshead’de düzenlenen Avrupa Takımlar Şampiyonası’nda mücadele etden Binnaz Uslu, dün gece karın ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerin ardından ameliyata alınan milli atletin tedavisinin yoğun bakımda devam ettiği ifade edildi. Sağlık durumu ile verilen bilgiler sınırlı tutuluyor. YARIn toplum
Ajan dedi, TT oldu
Melih Gökçek Twitter hesabından, BBC Türkiye muhabiri Selin Girit’i ajanlıkla suçladığı hashtag’ini Trending Topic yapmak için takipçilerine çağrıda bulundu. Ancak çağrısı ters tepti #ProvokatörMelihGökçek hashtag’i tüm dünyada trending topic oldu.
İşte Gezi’nin son hali
Zehirli algler sardı
Doğu Anadolu ‘da Van Gölü’nden sonra ikinci büyük gölü konumundaki Ardahan’da bulunan Çıldır Gölü’nün yüzeyi zehirli alg yosunları ile kaplanındı. Gölün rengi yeşile döndü. Belediye Başkanı Nurettin Aygün kanalizasyon sorunu olduğunu söyledi.