Güzel günlerin habercisi...
10 Temmuz 2013 Çarşamba Sayı: 90 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Mısır’da ve Türkiye’de halk demokrasi istiyor
Gezi direnişi adım adım kazanılıyor
Mısır’da darbeye Türkiye’de palaya hayır
Gezi, park olarak kalacak 15 Haziran akşamı AKP, Gezi Parkı’nı halka da kapattı. Gezi Parkı yıkılmasın diye başlayan direnişin ilk kazanımı Gezi Parkı’nın park olarak kalmasıyken, hükümet Gezi Parkı’na yeni ağaçlar dikerek birçok düzenleme yaptı.
AKM de kalacak Topçu Kışlası, AKM ve yayalaştırma çalışmaları projelerinin içinde bulunduğu plan tadilatlarının iptaline yönelik Taksim Dayanışması ve halk tarafından açılan davada “projelerin iptali” kararı alındı.
Dayanışma hedefte
Demokrasi darbeyle mi olur?
Vali çareyi ilkel silahlarda buluyor
Taksim Dayanışması üyeleri 8 Temmuz günü gözaltına alındı. Vali Dayanışma’yı hedef gösterdi. Mahkeme görülmedi ancak gözaltılar halkın Gezi’ye girmesini engelleyemedi Güncel 4
Mısır’da halk Mursi’ye karşı sokaklara döküldü. Yukarıdaki fotoğraf darbeden önce çekildi. Ancak halkın taleplerini kazanmasını beklemeden ordu yönetime el koydu.
Başbakan darbe mağduru rolü yaparken, bir yandan da güya tutamadığı yüzde 50’yi dile getiriyor. Halkın Gezi’ye girmesi ise palalılara en büyük cevap oluyor. güncel 3
Lice’nin de hesabı sorulmadı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde çözüm süreci devam ederken bölgede kalekol yapılmasını protesto eden köylülerin üzerine jandarmanın ateş açması sonucunda bir kişinin öldüğü olayın sorumluları hala açıklanmadı. İçişleri Bakanı Muammer Güler sorumluların bile açıklanmadığı olayın şeffaf soruşturulacağını söyledi.
Polis destekli palalılarmeydana çıktı
Van’ın Gevaş İlçesi’nin Koçak Köyü’nde 16 yıl önce kurulan Jandarma Karakolu, köy ve çevresinde terör ve asayiş olayları bitme noktasına geldiği için kapatıldı.
07
Kadınları kocaları öldürdü
AKP’nin kadın politikalarının haziran ayı bilançosu: 16 kadın öldürüldü. 12’sinin katili kocası. Parklarına, özgürlüklerine sahip çıkanlara saldıran, gözaltına alan, öldüren hükümet, kadınlara da halkına reva gördüğünden fazlasını vermiyor. Bir yandan aile politikaları ile kadını ev içine hapsederken, bir yandan da kadın cinayetlerine göz yummaya devam ediyor.
06
Halk Meclisleri’nde neler oluyor?
Haziran ayında 104 işçi hayatını kaybetti İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı rapora göre haziran ayında en az 104 işçi ölümü gerçekleşti. Ölümler en çok inşaat sektöründe meydana geldi
Başbakan’ın emri ile Taksim Meydan’ının ve Gezi Parkı’nın halka kapatılması ile bundan sonra ne yapılacağının ve genel siyasetin konuşulması için kurulan forumlar sürüyor. Halkın düşüncelerini açıkça söyleyebildiği, insanların siyasi fikirlerini çarpıştırabildiği, doğrudan demokrasinin en gelişmiş hali olarak karşımıza çıkan forumlarda kararlar birlikte alınıyor, kolektif zekanın üstünlüğü ortaya çıkıyor. güncel 8
10
Çare demokrasi HAKAN ÖZTÜRK
4
Herkesin var olduğu meydanlar SİBEL UZUN
5
Umudun tükenmediği yer: Göle GÜN ÇAĞ AYDIN
7
“AYAZ” ve“DİKEN”e rağmen ısınmak: siyaset CEM KAPTANOĞLU
8
Sivas’ın utancı sürüyor… AKIN BİRDAL
9
Ali İsmail Korkmaz kardeşimizi kaybettik
Üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, 2 Haziran’da Gezi Parkı eylemleri sonrası eli sopalı sivil polislerin saldırısına uğramıştı. Ağır yaralanan ve beyin kanaması geçiren Korkmaz, Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde bir ayı aşkın süredir tedavi görüyordu. Korkmaz 10 Temmuz günü saat 11:00 itibariyle hayatını kaybetti. güncel 4
02
TOPLUM 10 Temmuz 2013
Ramazan hoş geldi mi? Bir kişi daha bulundu
Zonguldak Çaycuma ilçesinde, geçtiğimiz yıl 6 Nisan’da köprünün çökmesiyle akıntıya kapılan 15 kişiden 5’inin hala bulunamadığı Filyos Çayı’nda, bir kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Ceset, kimliğinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Geçtiğimiz yılki kazada, köprünün gerekli önlemler alınmadığı için göçtüğü iddialarına rağmen soruşturma açılmasına izin verilmemesi tepki toplamıştı. Saraç, emekli madenci 57 yaşındaki Aziz Gülşen, 66 yaşındaki Tahir Özkara ve 59 yaşındaki Necati Azaklıoğlu’na ulaşılamamıştı.YARIN toplum
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayı geldi. “Hoşgörü ayı” olarak bilinen Ramazan ayında AKP hükümetinin halkın taleplerine yönelik saldırgan tutumunu devam ettirip ettirmeyeceği belirsizliğini korurken, halkın bu yıl Ramazan ayını geçtiğimiz yıllardaki gibi “huzur” içinde geçiremeyeceği de bir gerçek.
Türkiye sondan ikinci
Avrupa genelinde yapılan araştırmaya göre, Türkiye sosyal tatminin en az olduğu 2. ülke oldu. Rapora göre mutluluk listesinin ilk sırasında Danimarka var. Bulgaristan ise en mutsuz ülke. Katılımcılardan sosyal yaşantılarından memnuniyetlerini 1-10 puan arasında oylamaları istendi. 7-8 puan arasında kalan ülkelerde insanların eğlence ve sosyal ilişkilerinden mutlu olduğu, 7 puanın altında kalan ülkelerde ise mutsuz olduğu kabul edildi. Çocuksuz çiftlerin çocuklu çiftlere göre daha memnun olduğu görüldü. Hayattan en çok keyif alan yaş grubunun 16-24 yaş ve 55 yaş ve üzeri olması da dikkati çekti. YARIN toplum
toplum sanem deniz kural
zulmü durdurması için etken olamadığı açık bir gerçek. Gezi parkı Ramazan ayı gelip kapıya direnişi döneminde kandilde simit dayandı. Halk arasında “hu- ve lokma dağıtan direnişçilerin ise zur” ve “hoşgörü” gibi kavramlarla Ramazan’da da dayanışma ruhunu simgeleşmiş olan Ramazan ayı bu yaşatmaya devam edecek gibi göyıl tam da Gezi direnişi ile başla- rünüyor. yan ayaklanmanın üzerine geldi. AKP hükümetinin baskıcı uygu- PİDE VE RAMAZAN PAKETİ lamalarına karşı ayaklanan halka Ramazan başlamışken bazı pratik yönelik saldırgan politikalar hala bilgileri vermeden de geçmeyesürdüğünden, bu yıl Ramazan ayı- lim. Geçtiğimiz hafta, Ramazan nın diğer yıllara göre pek de “sakin” ayının vazgeçilmezlerinden olan geçmeyeceğini öngörmek zor değil. Ramazan pidesi ile marketlerde Ramazan ayının gelmesi, po- satışa sunulan Ramazan paketi lisin yoğun saldırıları sonucu fiyatları açıklandı. İstanbul Fırınyaşamını yitirenlerin, gözünü cılar Odası’ndan yapılan açıklamakaybedenlerin, yaralananların, tu- ya göre; geçen yıl 800 gram olan tuklananların olduğu ayaklanmayı büyük pide 600 grama düşürüldü. nasıl etkiler bilemiyoruz. Ancak 600 gramlık pidenin satış fiyatıysa ne Ramazan’ın ne de halkın haklı 3 lira olarak belirlendi. 400 gram taleplerinin AKP’nin uyguladığı olan küçük pide ise 300 gram ola-
rak üretilecek. Bu pide ise 1.5 liraya satılacak. Ankara’da ise 350 gramlık pidenin satış fiyatı 1.5 lira oldu. Perakende market zincirleri ise, Ramazan ayının yaklaşmasıyla her yıl olduğu gibi, birbirinden farklı fiyat ve içerikte ürünlerin yer aldığı erzak paketleri hazırladı. Söz konusu iftar paketlerinde hurmadan yağa, çorbadan una, çaydan reçele kadar birçok gıda bulunuyor. Paketlerin fiyatları ise 19,90 liradan başlıyor ve 89 liraya kadar çıkıyor.
karşılaşma endişesi de artıyor. Uzmanlar tarafından, sahura kalkmadan oruç tutmaya çalışmanın sakıncalarına değiniliyor. Sahurda hafif bir kahvaltı, az tuzlu sebze yemeği ya da zeytinyağlının tercih edilmesi öneriliyor. Beyaz ekmek kan şekerini hızlı yükseltip daha çabuk açlık hissine neden olacağı için, kepek ya da çavdar ekmeği de tavsiye edilenler arasında. Sıcak ve nemli havalar nedeniyle artan sıvı kaybını ise bol sıvı tüketimi ile dengelemek gerektiği belirtiliyor. Uzun süreli açlık sonrasında SAĞLIĞA DİKKAT Ayrıca, bu yıl yine yaz aylarına iftarda normalde yenilen miktardenk gelen Ramazan’ı sağlıklı bi- dan ve çeşitlilikten daha fazlasının çimde geçirebilmek için bazı bil- yenmemesine dikkat edilmesi ise gilerden de faydalanmak gerekiyor. her yıl yapılan uyarılar arasında Ramazan ayının başlaması ile bir- yerini alıyor. likte uzun ve sıcak günlerde oruç tutarken çeşitli sağlık sorunları ile
Gezi’yi insanlardan arındırıp çiçeklendirdiler! AKP hükümeti, fikren mağlup olduğu Gezi direnişi karşısında çeşitli oyunlara başvurarak kendini haklı göstermeye çalışıyor. Halk ayaklanmasının ardından polisin halka kapalı hale getirdiği Gezi Parkı’na, AKP hükümeti şimdi de “çiçekler dikiliyor” görüntüleri yayarak meşruluk kazanmaya çalışıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan açıklamada Gezi Parkı’na 202 bin adet mevsimlik çiçek, 5000 adet gül, 129 yetişkin ağaç
Yaşama elverişli 3 gezegen daha
Astronomlar, Gliese 667C yıldızının yörüngesinde, yaşama elverişli üç gezgen daha keşfetti. Gliese 667C yıldızı üzerinde daha önce yapılan çalışmalar, bu yıldızın yörüngesinde biri yaşama uygun bölgede olmak üzere üç gezegen bulunduğunu gösteriyordu. Yeni yapılan çalışmayla bu yıldızın etrafında üçü yaşanabilir kuşakta olmak üzere en az altı gezegen olduğu belirtildi. Keşif, ilk kez birbirine çok yakın mesafede, yaşama elverişli kuşakta bu kadar çok sayıda gezegen barındıran bir yıldız sisteminin ortaya çıkarılmış olması nedeniyle önem taşıyor. YARIN toplum
“Yasal uyuşturucu” kullanımı artıyor
Birleşmiş Milletler Dünya Uyuşturucu Raporu’nda internet üzerinden satılan yasal sentetik uyuşturucuların kullanımının, eroin ve kokain gibi uyuşturucuları geçtiği açıklandı. Raporda, devletlerin “yasal uyuşturucuların” kullanımının artmasıyla baş etmeye çalıştığı vurgulanırken, eroin ve kokain gibi daha bilinen uyuşturucuların tüketim miktarının ise dünya genelinde durağan olduğunu belirtildi. Raporda, yeni sentetik uyuşturucu maddelerin internet üzerinden yayılmakta olduğuna dikkat çekti. Rapor, bu uyuşturucuların yasal olmalarına rağmen ölümcül sonuçlara yol açabileceğine işaret etti.YARIN toplum
Haydarpaşa’da yangın ve sessizlik
AKP hükümeti tarafından tren seferlerine kapatılan Haydarpaşa Tren Garı’nda şimdi de yangın çıktı. Geçtiğimiz gün park halinde bulunan vagonlarda çıkan yangında 2 vagon kullanılamaz hale geldi. Yangının çıkış sebebi bilinmezken, polis olayla ilgili soruşturma başlattı. AKP’nin Yüksek Hızlı Tren çalışması bahanesiyle tren seferlerine kapatıp ranta açtığı Haydarpaşa Garı geçtiğimiz günlerde son banliyö seferlerini de yapmıştı. 2012 yılının Ocak ayında Haydarpaşa Garı’ndan son kez şehirlerarası tren seferi yapılmıştı. YHT projesi kapsamında Pendik-Haydarpaşa arasında yapılan seferlere 24 ay ara verildi. 24 ay sonra ise tren seferleri artık Haydarpaşa’dan değil yapılacak “yeni” gardan başlayacak. AKP’nin “Haydarpaşaport” projesi ile ranta açıp tren seferlerine kapatacağı Haydarpaşa Garı’nda süren sessizlik geçtiğimiz günlerde çıkan yangınla birlikte az da olsa bozulsa da, yangının söndürülmesinin ardından nostaljik gar sessizliğe geri döndü. YARIN toplum
dikildiği belirtildi. Yaşanan saldırının boyutları hakkında ağzını dahi açmayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu açıklamayı yapmaktan geri durmadı. Yapılan açıklamada, belediyenin halka kazandırdığı yeşil alanlardan bahsedilerek, adeta günah çıkarılmaya çalışıldı. Belediyenin İstanbul’a son 9 yılda 19.869.468 metrekare yeni yeşil alan kazandırdığı vurgulanarak “çevreciyiz” mesajı verilmeye çalışıldıysa da, halk bunları yutmadığını her fırsatta gösteriyor. YARIN toplum
Merkezi randevu sistemi geliyor
Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Hakkı Öztürk, Sağlık Bakanlığı’nn “Merkezi Hastane Randevu Sistemi”nin adının, “Merkezi Randevu Sistemi” olarak değiştirildiğini açıkladı. Öztürk, şöyle konuştu: “Aile hekimlerinin üst basamakta tetkik yapılmasını önerdiği hastalar, randevularını kendileri alıyordu. 1 Haziran’da başlayan uygulamayla aile hekimleri artık hastalarına yan dal uzmanlıkları için randevu alabiliyor. Ayrıca aile hekimlerinin yönlendirdikleri hastalar için geri dönüş alması, tetkik sonucunu ve reçeteyi görmesi de mümkün hale getirildi. Böylece hastalarımızın aldığı sağlık hizmetinin kalitesi daha da arttı.” Öztürk, hastaların aile hekimlerinden randevularını “Alo 182 Çağrı Merkezi” ve “www.hastanerandevu.gov.tr” adresi ile alabileceğini bildirdi. YARIN toplum
GUNCEL
03
10 Temmuz 2013
Mısır’da darbeye Türkiye’de palaya hayır İki ülkenin geçtiği süreçler birbirine oldukça benziyor. Benzer eğilimdeki iki hükümetin baskıcı ve halkın yaşam tarzını kısıtlamaya yönelik saldırıları ters tepti. Milyonlar meydanları doldururken Mısır’da darbe oldu. AKP ise eli satırlı milislerini halkın üzerine salıyor. Tarih baskıyla sonuç alınamayacağını bir kez daha herkese gösteriyor.
Mısır’da darbe ile, Türkiye’de ise satırlarla bastırılmaya çalışılan halk hareketinin benzerliği sizce nedir? AHMET DAVUTOĞLU DIŞİŞLERİ BAKANI
Demokrasiye sahip çıksınlar Provokasyonlara rağmen Mısırlı kardeşlerimizin bundan sonra da demokrasiye ve ifadelerine sahip çıkmalarını bekliyoruz. Diğer konuda ise, gerekli resmi açıklamalar ilgili kurumlarca yapılmıştır. HÜSEYİN ÇELİK AKP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Halkın silahları
Halkın parasıyla satın alınmış silahları halka doğrultursanız tarihi bir yanlış yapmış olursunuz. Mısır’da bunu kınıyorum. Türkiye’deki durumla ilgili ise yargının gereken kararı vermesini beklemeden bir açıklama yapılmasını doğru bulmuyorum.
İhvan kimdir? istanbul Can çoksöyler
ise yine Gezi Direnişi’ne çevirmeyi ihmal etmedi. Erdoğan direnişçileri darbeci olmak ve darbeyi desteklemekle suçladı. Mısır’daki durumdan istifade ederek, burada da darbe beklentisinde olduklarını da ima etti. Bir diğer anekdot da Gezi Direnişi esnasında Afrika turundan feragat etmeyen Erdoğan, Mısır’daki darbenin ardından yurt dışı görüşmelerini iptal etti. Kendi halkının taleplerini umursamayıp selefi sayılabilecek bir hükümetin devrilmesini ana gündemi yapan Başbakan bu tutumuyla da eleştirilerin hedefi olmaktan kaçamadı.
Mısır halkının mücadelesinden zemin bulan Mısır Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdel Fatih El Sisi önderliğindeki ordu ülkede yönetime el koydu. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi deviren ordu darbeyle ülkede istikrarı sağlayacağını varsaydıysa da işler öyle gelişmiyor. Halk sokaklarda olmayı sürdürürken ülke bu kez de iç savaş tehlikesi altında. İktidarı ellerinden alınan Müslüman Kardeşler (İhvan’ülMüslimin kısaca İhvan) ve onların yanında duran diğer köktenci gruplar silahlanmaya başladılar bile. Hareket gerçekten benziyor Diğer taraftan iki ülkedeki hareket AKP yine mağdur birçok yönden birbirine benziyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Mısır’da da sokağa çıkan milyonladarbe sonrası yaptığı konuşmada rın ortaklaşmış talepleri olmasa da bu kez de Mısır üzerinden mağ- Mursi rejiminin dayattığı politikadur edildikleri söyledi. İki ülke lara karşı meydanda buluşuyorlar. arasındaki benzerliğin tamamen Devletin yaptığı her saldırıya karşı farkında olan Başbakan namluyu daha kitlesel çıkışları ise bir diğer
benzerlikleri. Türkiye de AKP’nin bugüne kadar yaptığı müdahalelere karşı öfkesini sokakta gösteriyor. Bugüne kadar “Üç çocuk yapacaksın” dediği kadınlar, “İçki içmeyeceksin” dediği gençler, doğasına, ağacına, çevresine sahip çıkan, kimlikleri tanınmayan Aleviler, LGBT bireyler tepkilerini birleşerek gösterdiler. Eylemleri birleştiren ve kitleselleştiren ise AKP Hükümeti’nin tavırları oldu. Dinlemek, talepleri yerine getirmek dururken her defasında daha sert saldırmayı seçen hükümet bir nevi kendi kuyusunu kazmış görünüyor. AKP’de aynı tas aynı hamam Olanlardan hiç ders çıkarmadığı belli olan hükümet gün be gün saldırının dozunu arttırıyor. Mısır’da darbeye karşıyım, demokrasi olsun derken, eylemleri bastırmak için eli palalı milislerini halkın üzerine salıyor. Taksim’de en son yaşanan polis
Müslüman Kardeşler, 1928’de Mısır’ın İsmailiye şehrinde Hasan el-Benna adlı bir öğretmen tarafından kuruldu. Arap Baharı ve ardından Mısır’da yaşanan darbe dolayısıyla gündemimize giren Müslüman Kardeşler (İhvan’ül-Müslimin) sadece Ortadoğu’nun değil dünyanın en eski, en güçlü, en etkin, en yaygın İslamcı örgütü. Ayrıca AKP Hükümeti ile de sıkı bağları olduğu biliniyor. saldırısının ardından sokaklarda ortaya çıkan palalı saldırganlar ulu orta insanları yaraladı ve ilk aşamada hakların kısa süreli bir gözaltıdan öteye bir işlem yapılmadı. Öyle ki hükümet ve yandaş medya tarafından resmen mağdur ve haklı ilan edildiler.
Halk yönetime
Kentin merkezi meydanlarında başlayan, halkların mevcut siyasal akımlara razı olmayan arayışı benzerdir. Tahrir’de ve Taksim’de ya muhafazakar ya da darbeci siyasete mahkum edilmek isteniyoruz. Oysa halk yönetime gerçekten katılmak için ayaklanıyor. Direnişi bastırmak için palalar kullanılması Mısır’daki darbe kadar ürperticidir. DİLEK AKAGÜN YILMAZ CHP MİLLETVEKİLİ
Vatandaşları kırdırmayın Polisler hakkında görevi kötüye kullanmaktan soruşturma açılması gerek. Vatandaşları birbirine kırdırmaya çalışıyorsunuz. Böyle devam ederseniz, Mısır’daki gibi iç savaşa doğru bu ülkeyi sürüklüyorsunuz. RUHAT MENGİ VATAN GAZETESİ YAZARI
Mısır’a nasıl akıl verelim? Mısır’da elinde baltayla halka saldıran “Baltacılar”ın yerine Türkiye’de “Palacılar” türedi dense tam yeridir. Bu olaydan sonra kimsenin Mısır’daki gelişmeler hakkında konuşacak hali kalmamıştır. Biz kim oluyoruz ki Mısır’a akıl vereceğiz? EKREM DUMANLI ZAMAN GAZETESİ YAZARI
Mısır’da şeriat ilanı
İhvan’ın devrilmesinin ardından ordu sonraki en güçlü yapılanma olan Selefiler’e yetkiyi verdi. Selefiler İhvan’dan sonraki en örgütlü köktenci yapılanma. Darbeye kadar meclisteki oyların %25’ine sahiplerdi. 10 Temmuz’da yayınladıkları bildiride ilk maddenin şeriat olması dikkat çekti. Özgürlüklere de büyük kısıtlamalar getiriliyor.Halbuki Mursi’ye karşı birleşen milyonların içinde birçok
GÜLSÜM KAV EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Birebir mukayese olmaz
grup bulunuyordu. Mursi rejimi bir nevi bağ oluşturmuş her kesimi bir araya getirmişti. Mısır’da 7 milyon civarında bulunan Hristiyan Kıpti halkı kimliklerinin tanınması için meydanda.Mısır eski başkanı Cemal Abdül Nasır’ın düşüncelerine dayanan Arap milliyetçisi Nasırcılar da Tahrir’de azımsanmayacak bir topluluğu oluşturuyordu. Tahrir Meydanı’ndaki önemli bir kitle de solcular ve liberaller oldu.
Mısır’ı Türkiye ile birebir mukayese yapanlar genelde yanlış analizlere imza atıyor. Bizdeki darbelerden ders çıkarmayıp tehlikenin geçtiğini sananlar yanılıyor. YÜKSEL TAŞKIN MARMARA ÜNİV. ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER
Yaşlılar yönetimi
Binlerce benzerlik Bazı yazarlar ellerinden geldiğince Mısır ve Türkiye’deki direnişin tamamen farklı olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Oysa ki arada yüzbinlerce benzerlik var.
Darbe’nin bir anlamı da 70-80 yaş gurubundaki ihtiyarları yeniden devlet iktidarının başına getirmesidir. Mısır ve Tunus devrimlerinin en önemli nedenlerinden birisinin “yaşlılar yönetimine” isyan olduğunu unutmayalım. Türkiye’de de durum bu. BURAK DEMİRCİ ÖĞRENCİ
Afrodizma
Düş parkı güneşin en dik baharına, gölgesiz kızıl karanfiller uzattı engin ve asice. Satır satır döküldü kırmızı soluklarına tutulmuş kan kokulu perçemin ve paşa demokrasisi de keskin bıçak sırtı gibi savruldu toplumun bedeninde.
Ankara Güvenpark’ta yapılan forumda eylemlerin merkezde gerçekleşmesinin önemine vurgu yapıldı.
Ankara Güvenpark’ta yapılan forumda eylemlerin merkezde gerçekleşmesinin önemine vurgu yapıldı.
Halkın yolu
na almakta beis görmedi. AKP ise direnişi bastırmak için her defasında saldırının dozunu arttırdı. Gaz, Toma, silah yetmedi. Palalı adam devreye girdi. Kameralara bir tanesi yansısa da, ara sokaklar onlarla doluydu. AKP milisleri pala ve sopalarıyla insanlara saldırdı, birçok insanı polis nezaretinde yaraladı.
Özgürlük ışığı
Mısır’da devlet tarafından doğrudan, Türkiye’de ise dolaylı yoldan destek alınıyor gibi görünse de, özgürlüğün ışığını yakalamış her bireyin en gerici şekilde susturulmaya çalışılması darbecileri ve satırlıları ortak kılar.
İdeolojiye pala işlemez
Gezi Direnişi, mücadelesine devam etmek için her defasında yeni buluşlar yaptı. Duranadam onlardan biriydi. Her fırsatta saldıran polis bu eylemlerle şaşkına döndü. Eylemler hızla yayılarak tekrar umut oldu. Hükümet dahi tutarlı bir şey diyemedi, Bülent Arınç eylemi beğendiğini söyledi, polis duran insanları dahi gözaltı-
MEHMET BEŞİR PORDOĞAN ÖĞRENCİ
AYFER ÖZKOÇ EMEKLİ
İktidar halka darbe yapıyor
Hükümetin yolu
Bir ülkede darbe varsa o ülkede demokrasiden söz edilemez. İkisi de temel hak ve özgürlük arayışına yapılan saldırıdır. Mısır da bunu ordu darbe ile gerçekleştirdi. Ülkemizde de iktidarın izlediği politikalar. Kısacası bizde iktidar halka darbe yapıyor! Halkı birbirine kırdırmaya çalışıyor.
GUNCEL
04
10 Temmuz 2013
Halkın iradesi tutuklanamaz
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Çare demokrasi
İkna Şart Koşulamaz Siyasal bir tartışma sadece farklı düşünen tarafı ikna etmek üzere yapılmaz. Tartışma sonunda farklı düşünen her bir tarafın farklı düşünmeye devam etme hakkı vardır. Mutlaka ikna etmek ya da tam bir ortaklaşma yaratmak üzere ısrarcı olmaya kalkışılması demokratik değildir. Sadece Anlatmak Anlaşmaya Yetmeyebilir Toplumsal-siyasal tartışmalar sadece karşılıklı fikir açıklamalar veyahut bilgi vermeler üzerinden sonuca ulaşmayabilir. Her sorun bilişsel ya da pedagojik yoldan çözülemeyebilir. Büyük ve önemli tartışmaların bir sonuca ulaşabilmesi birçok kez bazı tarihsel dönemeçlerin aşılmasını gerektirir. O tarihsel dönemeç, o an bütün toplum tarafından açıkça görülmeden bir kanaat oluşmaz. Bu hayatın normal seyridir. Dengeyi Katkı Verme Düzeyi Yaratır Bir siyasal birlik bütün tarafların gücünü, emeğini ve katkısını bir hedef doğrultusunda ortaya koymasıyla oluşur. Siyasal tartışmanın ancak bununla birlikte bir anlamı vardır ve bunun sayesinde bir denge ortaya çıkar. Diğer bütün konumlar ikincildir. İnsanın emek vermesinin bütün değeri yaratan süreç olduğunu saptayanlar, bir siyasal hedef için emek sarf edenlerin kıymetini bilirler. Emek Sarf Eden Söz De Sarf Eder Bir siyasal hedefe doğru giderken, o siyasal süreç içerisinde emek veren herkesin tartışma yürütme, ağırlığını koyma hakkı doğar. O nedenle tartışma yapılırken emek vermiş ama fikirleri birbirine uzak çizgiler bir araya gelir. “Ben bu kişiyle mi tartışacağım” denilemez. Emek vermiş olan herkes, gelir tartışır. Emeğini kabul etmiş olduğunuz herkesin tartışma hakkını da otomatikman kabul etmiş olursunuz. AKP’nin Anti-demokratik ve Neo-liberal Politikalarına Karşı Koymak Hiçbir aklı başında insan AKP’nin anti-demokratik ve neo-liberal uygulamalarına karşı mücadele ederken yanı, önü ve arkası boş kalsın istemez. Bu nedenle böyle bir karşı koyma mücadelesi içinde emek verme niyetinde olan herkes yer alabilir. Karşı koyma mücadelesinin siyaseti budur. Karşı koyma mücadelesi içinde bulunan herkesle anlaşamayabilirsiniz. O nedenle sadece bir karşı koyma zemininde bir araya gelmişsinizdir. Zira tamamen anlaşıyor olsaydınız örneğin aynı parti çatısı altında olurdunuz. “Tayyip saysana kaç kişiyiz baksana” sloganı kişilerin niteliği üzerine bir şart ileri sürmez. Sürmemelidir. Tayyip’in sayacağı kişilerin Taksim’deki TOMA’nın karşısında duruyor olması yeterlidir. Ansiklopedi Gibi Olmaz Karşı koymanın meclisinde konuşuyorsak her konuyu bir ansiklopedi gibi ele almanın imkanı yoktur. Taksim Gezisi’nde insanlar ağaçlar kökünden sökülmek istenirken yaşam alanlarını savundular ve bu onları yaşam tarzlarını savunmaya kadar götürdü. Taksim’im meselesi şu an itibariyle budur. Konuşulacak konu esas olarak AKP’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarıdır. Bunun dışındaki konuların ön plana çıkması, karşı duruşun birlik gücünü azaltma tehlikesini yaratır. Önemli olan bir elmas kadar kıymetli birleşme noktalarını tespit etmektir. Halk Meclisimiz Parlamento Kadar Demokratik Olabilmeli Eğer demokrasi talebiyle AKP’ye karşı mücadele ediliyorsa kimse Gezi Direnişi’nin içinde BDP’liler yer almasın diyemez. Eğer BDP’li arkadaşlarımız ağaçların sökülmesine, yaşam tarzımıza müdahale edilmesine, AKP’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarına karşı çıkıyorsa her zeminde bulunma hakkına doğal olarak sahiptir. BDP’liler parlamentoda, MHP’lilerle bile aynı çatı altında bulunabiliyorken, Gezi Direnişi’nin meclisinde BDP’lilerin görüşlerini dinlemekten kaçınmak mümkün olamaz. Bu halk meclisi, beğenmediğimiz parlamento kadar demokratik değil midir? O nedenle hep aynı halkaya, güncel ortak hedefe, yani AKP’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarına vurmalıyız. Hiçbir Referans Kürtleri Yok Saymaz Kürtler vardır. Eğer Deniz Gezmiş’i bir kahraman olarak görüyorsak son sözleri “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” olmuştur. Eğer Lenin’i rehber kabul ediyorsak kendisi devrimden sonra yeni uluslaşmakta olan Başkırtlarla görüşme yapmaktan geri durmadı. Her ulusun bir sovyet, bir sosyalist bir cumhuriyet kurabilmesini sağladı. Eğer Mustafa Kemal’i büyük bir önder olarak görüyorsak, Mustafa Kemal TBMM’yi kurarken orada Kürtlerin de olduğunun bilincindeydi. BDP’nin görüşlerine katılmayanlar isterlerse onlara bir haklılık payı bırakabilirler, istemezlerse bunu da yapmazlar. Fakat “BDP’liler, Gezi Direnişi’nin meclisinde söz hakkına sahip olamazlar” denilemez. Bütün bu yaklaşım tarzlarını dikkate almak daha şık bir demokrasi görünümü ya da nezaket için değildir. Başka çaremiz yoktur. “Çare Drogba” değil demokratik işleyiştir. hakanozturk1871@gmail.com
Gezi Parkı’nın haftalardır halka kapatılmasının ardından Vali Hüseyin Avni Mutlu 8 Temmuz Pazar günü parkın açılacağını duyurdu. Taksim Dayanışması ise aynı gün saat 19.00’da açılmış olan Park’a gitmek isterken polis saldırısına uğradı ve bileşenlerden 35 kişi yaka paça gözaltına alındı. Bunun üzerine halka sadece birkaç saat açık kalan park kapatıldı.
İSTANBUL özge doğan
15 Haziran 2013’de polis saldırısı ile parktan boşatılan halk 23 gündür Park’a giremedi ve sadece polislerin koşullandığı karargah haline geldi. Vali’nin 8 Temmuz’da zaten halkın olan parkı, “Halka açıyoruz “ diye yaptığı şatafatlı açılışın ardından Taksim Dayanışması heyeti de parka girmek istedi. Ancak önce polis saldırısı sonrada gözaltı geldi. Bu neyin korkusu? Sadece Parka girmek isteyen heyetten 35 kişi toplamda ise cumartesi günü ile yapılanlarla birlikte 80 kişi gözaltına alındı. Her fırsatta Dayanışma’yı suçlayan hedef gösteren Hükümet amaçladığını da yapmış oldu. Gözaltının ardından Valinin yaptığı açıklama ise “Hiç kimse parklarımızı bloke edemez. Hukukun dışında olan hiçbir harekete müsaade etmeyiz” dedi. Hukuksuz bir şekilde parkı halka kapatan kim
peki? Sorusunun cevabı ise çok açık. 10 Temmuz günü adliyeye sevk edilecekti. Ancak gözaltı süreleri uzaGözaltılar da hukuksuz tılarak yeni bir hukuksuzluk daha Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götü- yaşandı. İddialar açısından ellerinde rülen gözaltılar 2 gün boyunca ifa- bir hazırlığı olmayan yandaş yardesi alınmadan yine kanunsuz bir gının geldiği aşama artık kanı donşekilde mahkemeye sevk edilmeden duruyor. bekletildi. Sadece halk ile birlikte parka girmek isteyen Dayanışma’dan Taksim OHAL Valisi bu kadar korkan Hükümet burada İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da hukuksuzluğa devam etti ve gö- tam bir OHAL Valisi gibi tutum alızaltındakilere su dahi verilmesine yor. Devletin kamu kurumu, askeri izin vermedi. bölge vesaire olamayan bir yeri bu şekilde yasaklaması eşi görülmedik Gaz maskesi delil oldu bir tutum. Park hala abluka altında. 9 Temmuz Pazartesi günü ise ev bas- Keyfi olarak açılış yapılıyor ancak kınlarına başlayan polis gaz maske- iki saat sonra tekrar kapatılıyor. Bu sini bile delil olarak kabul ederek denli hukuksuzluğun yapıldığı yerin Mücella Yapıcı’nın evinde yaptığı ise bir parktan ibaret olması, hüküaramada aldı. Birçok kişinin evine metin şuur kaybını gözler önüne hep olduğu gibi hukuksuz bir şekil- sermeye yeterli. de aramalar yapıldı. On binler sokakta Hukuksuzluk sürüyor Diğer taraftan yaşanan tutuklama8 Temmuz 2013 tarihinde Taksim’e lara karşı birçok ilde eylemler vardı. yapılan saldırının ardından gözaltına İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir alınan Taksim Dayanışması heyeti başta olmak üzere on binlerce insan
EHP genel sekreteri emre öztürk
Biz kazanacağız AKP’nin halktan korkusu bugün doruğa çıktı. Yüzde elli oy almış hükümet halktan korkusundan parkları kapatıyor. Anayasa başta olmak üzere hiçbir yasa geçerli değil. Pala sallayanlar serbest parka girmek isteyenler gözaltında. Nereye saklanırsanız saklanın, 1 Haziran’da yerinden doğrulan halk Taksim Meydanı’ndan geçerek, ayaklanmanın kalbine, Gezi Parkı’na yürüyecek, üstünüze bir bardak keyif çayı içecek. tutuklamaların serbest bırakılmasını istedi. Taksim Dayanışması ise bir bildiri yayınlayarak hükümeti uyardı. En başta gözaltıların serbest bırakılmasının vurgulandığı açıklamada, mücadelenin başta belirtilen talepler yerine getirilmediği sürece durmayacağı vurgulandı.
Darbe, Meclis’i karıştırdı
Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağ
Taksim’deki polis saldırısı sırasında halka ellerinde palalarla saldıran kişilere adeta sahip çıkan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. Bozdağ: “Emniyet güçlerimiz bu iki vatandaşımızı yakaladı, gözaltına aldılar ve aldığım bilgilere göre bunlar bizim esnaf insanlarımız, bölgenin esnafı. Birileri gösteri yaparken, birilerinin ekmeğine, aşına mani oluyorlar. O insanların çekleri, senetleri var. O insanların geçindirmek zorunda oldukları aileleri, çocukları var. İnsanların burasına gelirse, ondan sonra siz o insanlara engel olmazsınız.” sözleriyle, ellerinde satır ve palalarla insanlara saldıran kişileri neredeyse ‘az bile yapmışlar’ demeye getirerek savundu bizde Bozdağ’a bu sözlerinden dolayı bir ‘oğlum bak git’ diyoruz.
TBMM Genel Kurulu’nda “darbe” tartışması yaşandı. Birbirlerinin üzerine yürüyen AKP ve CHP’li milletvekillerini, diğer milletvekilleri araya girerek ayırdı. Genel Kurul’da, CHP’nin Çorum olaylarıyla ilgili verdiği araştırma önergesinin bugüne ele alınması önerisi görüşüldü. CHP Çorum Milletvekili Tufan Köse, bütün darbelere olduğu gibi Mısır’daki darbenin karşısında olduklarını
belirtti. Darbeye ilişkin BDP grubu adına söz alan Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Mısır’da darbe olduğunu, bazı şahsiyetlerin postal seslerinden devrim yaratmaya çalıştığını söyledi. Sakık, “Askeri darbeden devrim yaratılır mı? Biz, dünyanın neresinde olursa olsun, amasız lakinsiz şekilde darbecilere karşıyız. Her darbeci alçaktır” dedi. YARIN GÜNCEL
Demirtaş’tan ikinci aşama yorumu BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş; “Çözüm sürecinin birinci aşaması ölüm ve çatışmaların durmasıydı, bu başarıldı. Yüzdelik tartışmalara girmenin anlamı yoktur. Barışa giden yolun engebeli olduğunu biliyorduk, hükümet durup dururken adım atmayacaktır. Hükümet, somut adımlar atmak için hazırlık yaptığını söylüyor. Gençler hala dağa çıkıyorsa, bu sürece karşı bir inanç yaratılmamasından kaynaklanıyor. Eğer Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanmazsa süreç risk altına girmiş olur”dedi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
10 Temmuz 2013
Sibel Uzun Ş UYANIS
Herkesin var olduğu meydanlar Mısır’da ve Türkiye’de milyonlar meydanlara çıkmaktan vazgeçmiyor. Baskıların şiddeti ne olursa olsun. Yaşamak için yaşatmak için insanlık çabalamaktan vazgeçmiyor. Mısır’da askerin yönetime el koymasının darbelerden çok çekmiş bir halk olarak ne demek olduğunu iyi biliriz. Darbeye karşı biz de ille de sandık deriz. Ama Tayyip Erdoğan ile sandıkta da hesaplaşmasını da biliriz. Mısır’da halk meydanlara bu süreçte Türkiye halklarından daha önce çıktı. Arap Baharı ülkelerinden biriydi. Şimdi onlar da biz de meydanlardayız. Bir isyanın sürekliliği ve yeniden nasıl canlanabildiğini Mısır ile gözlemleyebilme şansımız olabildi. Türkiye’deki Gezi Direnişi için de şu öngörüyü tekrar edebiliriz; direnişimiz yine köprülerin insan dolduğu, şehilerin ayağa kalktığı sabaha yine uyanabilecek. Damarlarında durmadan biriktiren yeraltı kaynağı gibi bir yerde yeniden çağlayabilecek. AKP’liler Mısır ve Ortadoğu ayaklanmalarına benzetilmesinden hiç hazzetmiyorlar. Aman efendim bizim gibi akça pakça bir ekonomimiz varmış onlara nasıl benzermiş. Benzerlik pek çok noktada yakalanabiliyor. En başta işsizlik ve çalışma şartlarında. Uluslarası Çalışma Örgütü’nün kara listesinde ilk beşi Mısır ile paylaşıyoruz. Hiç olmadı, birbirimizi nasıl etkileyen ülkeler olduğumuzu arabanıza benzin alırken artan fiyata baktığınızda görürsünüz. * Ölümle aramızdan aldıkları kardeşlerimiz, gözlerini kaybeden arkadaşlarımız, tutuklanan yoldaşlarımız, yaralılarımız ve devam eden gözaltılardan sonra şimdi de pala ve silahlarla herkesi susturmak isteyen baskı politikasına karşı adalet arayışımızı büyütmeliyiz. Karşımızda büyümekte olup her gün yeni bir biçimle hortlayan hukuksuzluğu ayaklanan ve ayaklanacak olan milyonlar ile yenebiliriz. Büyük bir sabır ve dinamizmle yeni gelecek direniş dalgalarına güvenmeliyiz. * Milyonları Taksim Meydanı’na toplamayı başaran Taksim Dayanışmasını engelleyeceğini sanan AKP, TMMOB’nin kamu ve toplum yararına olan her türlü faaliyetini durdurmak için bir gecede özel bir yasa çıkardı. Anayasanın en temel maddesi olan yürüyüş hakkını çiğneyen hükümetin yasa ile bir yılgınlık yaratmak istemesi de ayrı bir acziyet. Mahkeme kararlarına uymayan hükümet her şeyi “ben isterim olur” kanunsuzluğu hukuksuzluğuna dökmüş olan AKP’den ancak bu beklenirdi. * Bundan sonra Taksim Dayanışması’nın her hafta düzenlediği Cumartesi eylemleri, milyonlar ile yeniden buluşmanın yollarını araması, forumlara yaklaşımı, tüm hukuksuzlukların hesabının sorulması konusunda atacağı adımların kıymetini daha da fazla bilmeliyiz. Yapılanlar, hükümet karşısında Taksim Dayanışması’nın etki gücünün ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Hepimizin dayanışmayı hele de şimdi buradan büyütmesi gerekiyor. * Büyük bir iftar ile Taksim’i yeniden fetheden halkımız varlığını göstermeye devam ediyor. Buradan herkesi var etmeni yöntemlerini değerlendirmeli ve bulmalıyız. Gün gün, ilmek ilmek, işlemeliyiz. İmkân hep var, var olmaya devam edecek. Birbirimizi direniş vesilesiyle bulduysak, gelecek güzel günlere kadar bırakmama sözünü, hiç bir tufanın yıkamayacağı yere çakmalıyız twitter: @sibeluzun_yarin
TMMOB’a gece yarısı operasyonu Gezi Parkı’nın yeniden açılmasının ardından Taksim Dayanışması’na ve TMMOB’a yönelik operasyonlar devam ediyor. AKP Meclis’te torba kanunla meslek odalarının vize ve onay yetkilerini kaldıracak bir önerge verdi. Önergede “Harita, plan, etüt ve projeler, idare ve ilgili kanunlarda açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez” ifadeleri yer aldı. YARIN GÜNCEL
Gezi direnişi adım adım kazanılıyor
28 Mayıs günü Gezi Parkı’nda başlayan direniş, 31 Mayıs günü polisin saldırıları ve AKP hükümetinin politik tutumu nedeniyle büyük bir ayaklanmaya dönüştü. Direniş sürerken halk da adım adım kazanmaya devam ediyor. Taksim’deki yayalaştırma projesi mahkeme kararıyla durdurulurken, halkın direnişi kazanımlarla sürüyor. İstanbul nurseli gözüaçık
Mahkemesi Gezi Parkı’na yönelik çalışmalara ilişkin olarak “yürütmeÇevrecilikle sınırlı kalmayan yi durdurma” kararı aldı. İstanbul 6. direniş, AKP hükümetinin İdare Mahkemesi, Kültür ve Turizm antidemokratik uygulamalarına Bakanlığı’nın Gezi Parkı’yla ilgikarşı büyük bir ayaklanmaya dö- li “yürütmeyi durdurma kararı”na nüşürken bu süreçte halk birçok karşı yaptığı itirazı da reddetti. Gezi kazanım elde etti. Gezi direnişinin Parkı’nda herhangi bir yıkım mahson bulması gerektiğini belirten keme kararıyla engellenmiş oldu. AKP hükümeti şimdi ise halkın taleplerini hayata geçiriyor. Yayalaştırma planı iptal edildi Topçu Kışlası, AKM ve yayalaştırma Gezi Parkı park olarak kalacak çalışmaları projelerinin içinde bu15 Haziran akşamı Gezi Parkı’nı po- lunduğu plan tadilatlarının iptaline lis şiddetiyle boşaltan AKP, bunun yönelik Taksim Dayanışması ve halk ardından parkı halka da kapattı. Ge- tarafından açılan davada “projelerin zi Parkı yıkılmasın diye başlayan di- iptali” kararı alındı. Halkın tepkisi renişin ilk kazanımı Gezi Parkı’nın karşısında ilkel de olsa demokrapark olarak kalmasıyken, hükümet sinin gerektirdiklerini uygulayan Gezi Parkı’na yeni ağaçlar dike- AKP hükümetinin Taksim projeleri rek birçok düzenleme yaptı. İdare iptal edilmiş oldu.
AKM 2014’te açılıyor CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in soru önergesini yanıtlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, tadilat ve onarım işlemlerine Mayıs ayında başlanılan İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin 2014 yılı içerisinde hizmete açılmasının planlandığını bildirdi. Gezi direnişinin kazanımlarından biri de Başbakan Erdoğan’ın “yıkacağız” dediği AKM’nin 2014 yılında halka açılacak olması oldu. AKM’nin yıkılması da mahkeme tarafından engellenmiş oldu
lerle bozuldu. Taksim Meydanı’nı ve İstiklal Caddesi’ni dolduran halk “Taksim bizim” diyerek AKP’nin yasakçı politikalarını yıktı.
Halk geleceğini belirliyor 12 Eylül 1980 darbesiyle her türlü antidemokratik uygulama karşısında susturulan, hakları elinden alınan ve siyaset konuşmaktan kaçınan halk, Gezi direnişiyle birlikte ülkenin gündemini ve geleceğini belirliyor. Gezi Parkı’nda yapılan forumları, semtlerdeki parklara taşıyan ve merkezi bir yapıda sürdüren halk apolitik bir tutum yerine siyaset Taksim mitingleri tarihe yazıldı konuşarak AKP’ye karşı demokrasi 1 Mayıs itibariyle Taksim’i eylem- talebiyle direnmeye devam ediyor. lere yasaklayan AKP hükümetinin yasakları Taksim Meydanı’nda on binlerin katılımıyla yapılan miting-
Mahkemeden iptal kararı halkın kazanımı
AKP AKM’yi yıkamıyor 2008 yılının Mayıs ayında kapatılan Atatürk Kültür Merkezi, hükümet tarafından yıkılmaya hazırlanıyordu. Gezi direnişiyle birlikte Taksim’i kazanan halk AKM’ye de sahip çıkarak, AKM’nin yıkılmamasını taleplerine ekledi. Bunun üzerine CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in soru önergesini yanıtlayan Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik Atatürk Kültür Merkezi’nin 2014 yılında hizmete açılacağını söyledi. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan Gezi Parkı ile ilgili yaptığı her açıklamasında AKM’nin yıkılacağını ilan ederken, halkın direnişi sonucunda geri adım atarak AKP hükümeti AKM’nin yıkılmayacağını duyurdu. Ağaçlar kesilmesin diye başlayan direnişin büyük bir halk ayaklanmasına dönüşmesi ve demokrasi talebiyle büyümesiyle birlikte halk kazanımlar elde etmeye devam ediyor. YARIN GÜNCEL
İdare Mahkemesi’ne açılan davalar sonucunda İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin, 6 Haziran 2013 tarihli kararıyla “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” iptal edildi. Bilirkişilerin yaptığı tespitler sonucunda projelerin iptal edilmesi gerektiği sonucuna varıldı. İptal işlemine itiraz eden Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da itirazı İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Karar, Taksim’de çalışmaları devam eden yayalaştırma, battı-çıktı, Gezi Parkı ve Topçu Kışlası gibi bütün projeleri kapsıyor. 28 Mayıs’tan itibaren Taksim’e sahip çıkarak Gezi Parkı’nda direnişe başlayan halk, hukuki olarak önemli bir kazanım elde etti. AKP hükümetinin yüzyıllar önce yıkılan Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etme projesi halkın açtığı davalar sonucunda “Kamu yararına uygun olmadığı” belirtilerek mahkemece iptal edilmiş oldu. YARIN GÜNCEL
Direniş kazanıyor
Ali İsmail Korkmaz’ı kaybettik
Eskişehir’de 2 Haziran 2013 tarihindeki ‘ Gezi Parkı ‘ eylemine destek için katıldığı yürüyüşe katıldığı sırada polisin biber gazlı saldırısından kaçarken eli sopalı sivil polislerce saldırıya uğrayarak beyin kanaması geçiren Anadolu Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz,tedavi gördüğü Osmangaz Üniversitesi Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Gezi eylemlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 5’e yükselmiş oldu. YARIN GÜNCEL
Topçu Kışlası Projesi mahkemece iptal edildi ve Gezi Parkı’nda yıkımlar durduruldu
Ömer Çelik yıkılması planlanan AKM’nin 2014 yılında hizmete açılacağı söylendi.
Taksim’de süren yayalaştırma çalışmaları mahkemece durduruldu.
GUNCEL
06
10 Temmuz 2013
Kadınları kocaları öldürdü Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Yazarımız bu hafta seyahat nedeniyle okurlarıyla buluşamayacak. Gülsüm Kav’ın köşe yazılarını önümüzdeki haftadan itibaren takip edebilirsiniz.
Ölüm sebebi yine şiddet
Afyonkarahisar’da, 5 çocuk annesi hamile bir kadın kocasından gördüğü şiddet sonucu, önce çocuğunu düşürdü, ardından ise hayatını kaybetti. Edinilen bilgilere göre, olay Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine bağlı Çiçektepe beldesinde meydana geldi. 20 yıllık kocasından sürekli şiddet gören 2 aylık hamile Ayşe Ç.(39) 3 Temmuz Çarşamba günü yine kocası Yusuf Ç.’den (41) şiddet gördü. Aldığı darbeler sonucu bir anda kanaması başlayan kadın,hastaneye götürülmedi. Ardından kanaması devam eden kadın, 5 Temmuz Çarşamba günü Isparta’nın Senirkent ilçesindeki devlet hastanesine götürüldü. Ardından 7 Temmuz Pazar günü eşi Ayşe Ç.’nin kanaması ağırlaştı. Hastaneye götürülen 5 çocuk annesi Ayşe Ç.’ye müdahale etmek isteyen sağlık görevlileri, Ayşe Ç.’nin yolda hayatını kaybettiğini belirledi. Katil Yusuf Ç. İse alınan ifadesinin ardından serbest bırakıldı. YARIN GÜNCEL
Vali: Cinayetler dikkat çekici
Antalya’nın Manavgat İlçesi’nde 3 ayda turizm sektöründe çalışan 4 kadının pompalı tüfekle öldürülmesinin ardından vali açıklama yaptı. Antalya Valisi Sebahattin Öztürk “İlçede güvenlik meselesini yeniden değerlendirmeye aldık. Bir değişiklik gerekiyorsa yaparız” dedi. Koruma altına alınan kadınlarla ilgili yasanın öngördüğü önlemlerin alındığını belirtti. Ancak valinin güvenlik sorunu iddiasına rağmen en son öldürülen Zübeyde Kılıç’ında kocası tarafından öldürüldüğü, kadın cinayeti olduğu ortaya çıktı. YARIN GÜNCEL
AKP’nin kadın politikalarının haziran ayı bilançosu: 16 kadın öldürüldü. 12’sinin katili kocası. Parklarına, özgürlüklerine sahip çıkanlara saldıran, gözaltına alan, öldüren hükümet, kadınlara da halkına reva gördüğünden fazlasını vermiyor. Bir yandan aile politikaları ile kadını ev içine hapsederken, bir yandan da kadın cinayetlerine göz yummaya devam ediyor. Bursa elif karan
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu haziran ayı kadın cinayeti verilerini açıkladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın aile politikalarını yaygınlaştırmaya çalıştığı ayda, kadınlar en çok aile içerisinde, kocaları tarafından öldürüldü. Haziran ayı içerisinde 16 kadından 12’sini kocaları öldürdü. Her dört kadından üçünü kocası öldürdü Haziran ayında kadınların %75’i kocaları tarafından öldürüldü. Tam da hükümetin aile paketlerini, boşanmayı önleyici tedbirleri peş peşe açıkladığı, Başbakan’ın ekranların karşısında kürtaj ve sezaryanın kadınları kısırlaştırdığını iddia ettiği ay, kadınların en çok kocaları tarafından öldürüldüğü ay olarak tarihe geçti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın haziran ayı verileri karşısında ne yapacağı merak konusu. Kadınları hayatta tutumaktansa, boşanmaları önlemek isteyen hükümetin esas hedefinin kendi erkek egemen politikalarına uygun aileler yaratmak olduğu ortada. Bunun dışında kalan talepler hükümetçe dikkate alınmıyor. Sadece halkın tepkisini çeken olaylar karşısında göstermelik takipçiyiz açıklamaları yapan bakanlık, her fırsatta kadın cinayetlerinin politik olduğunu inkâr ederek, cinayetlerin
gerekçelerini alkol kullanımına bağlıyor. AKP hükümeti toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınları hayatta tutacak politikalar uygulamamaya devem ederse daha çok kadın ölecek. Kadınlar meydanlarda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bu hafta dört ilde birden adliye önlerinde olacak. Gerçekleştireceği eylemlerle kadın cinayetlerinin önlenmesi için aileyi değil, kadınları destekleyen politikaların uygulanması gerektiğini, ağır ceza taleplerini ve korunma hakkının sağlanması gerektiğini tekrar haykıracak.
Kadın cinayeti değil iddiası 2 Ocak’ta eski eşi tarafından 8 yerinden bıçaklanarak TEM otoyoluna atılan Gülşah Sarcan’ın ikinci duruşması 5 Temmuz’da Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Sarcan ailesiyle birlikte adliye önündeydi. Sanık Sinan Seven’in avukatı, savunmasıyla Platform’un yürüttüğü mücadelenin haklılığını gözler önüne serdi. Davanın “kadın cinayeti” davası olmadığını savunarak, davanın adli vaka olarak nitelendirilmesi gerektiğini belirtti. Seven’in Gülşah Sarcan’ı kıskandığını söyleyince, hâkim evli olmadıklarını belirtip, “Neyini kıskanabilir?” dedi. Dava 5 Eylül’e ertelendi. YARIN GÜNCEL
Platform Pınar Yolver davasında müdahil
TCK talebimiz uygulanmalı Burada asıl nokta, sanık avukatının davanın “kadın cinayeti” olarak ele alınmasından duyduğu korku ve kaçmaya çalışmasıdır. ki bu bizim mücadelemizin artık Türkiye hukuk sistemine “kadın cinayeti” terimini kazandırdığımız anlamına gelir. Avukat aslında mücadelemizin sonucunu yani kadın cinayetinin ağır bir insanlık suçu olduğunu ikrar ediyor. Bu bizim TCK Ek Madde talebimizin bir an önce hayata geçmesi gerekliliğini bir kez daha doğruluyor.
SİBEL UÇKAÇ
8 Temmuz 1978 - ...
İşçi kadın kocası tarafından öldürüldü
Konya’da bir tarım işçisi kadın kazandığı yevmiye parasını kocasına vermediği için kocası tarafından öldürüldü. Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde Suriyeli tarım işçisi 20 yaşındaki Afaf A., kazandığı 40 liralık yevmiyesini vermediği için birlikte yaşadığı 22 yaşındaki İbrahim G. tarafından piknik tüpüyle dövüldü. Döverek Afaf A.’ya işkence eden İbrahim G.’nin öldürmeye yönelik şiddeti sonucunda başı ve gözünden yaralanan Afaf A., yakınları tarafından hastaneye kaldırıldı. Tedavi altına alınan kadın kurtarılamadı. İbrahim G. ise polis tarafından gözaltına alındı. YARIN GÜNCEL
Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav
İzmir Bayraklı Adliyesi’nde 9 Temmuz’da, eşi Mehmet Yolver ve kayınpederi Samet Yolver’in işkenceyle öldürdükleri Pınar Yolver’in ilk duruşması görüldü. Duruşma öncesi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve öldürülen kadınların aileleri adliye önündeydi. Platform’un davaya müdahil olma talebi haklı görülerek kabul edildi. Bir mahkeme daha kadın cinayetlerinin politikliğini ve tüm toplumu etkilediğini kabul etti. İşkence edilerek öldürüldü Pınar Yolver, 2 ay önce evlendiği Mehmet Yolver ve kayınpederi Samet Yolver tarafından ağır şekilde işkenceye maruz kalarak öldürülmüştü. Gelen raporlar, Pınar Yolver’in vücudunda çok sayıda darp izinin, sıcak ütünün basıldığını gösterdi. Duruşmada, Pınar Yolver’e yapılan işkencelere göz yuman ve delilleri karartmak suçundan tutuklu yargılanan kayınvalidesi ve eltisi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava 5 Eylül tarihine ertelendi. YARIN GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak; 12 Şubat 2012 tarihinde kaybettiğimiz Sibel Uçkaç kızkardeşimizi
doğum gününde özlemle anıyoruz.
GUNCEL
07
10 Temmuz 2013
Lice’nin de hesabı sorulmadı
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Umudun tükenmediği yer: Göle
Bundan tam 33 yıl önce umudun belini kırdığını düşünen darbeciler ne kadar da yanıldılar. İnsanların daha güzel ve yaşanabilir bir dünyaya dair olan isteklerini bir çırpıda sildiklerini düşündüler. Cemil Kırbayır ve diğer devrimcilerin yürüttüğü mücadelenin boşuna olduğunu anlatmaya çalıştılar her seferinde. En önde gidenimizi gözaltına aldılar ve kaybettiler. Onunla birlikte tüm güzelliklerin de kaybolacağını düşündüler. Bedenini aramızdan aldılar ancak düşüncelerini devam ettirmemizi engelleyemediler. Göle’de düzenlenen Kaşar Festivali sistem içinde uygun adım ilerlerken, Cemil Kırbayır Kültürevi çadırı kır çiçekleri gibi güzel gözüktü insanların gözüne. Siz varken burası anlamlı oldu dediler. Berfo Ana ve Cemil Kırbayır’ın dev fotoğrafları insanların düşlerine girdi belki de. Kendi topraklarında yetişen bu efsaneyi yeniden görmek umut oldu onlara, ara ara gözleri doldu insanların ama iyi ki yaşamış dediler. Herkesin hatıraları canlandı birden. Kimisi kendilerine ekmek getirdiğinden bahsetti Cemil Kırbayır’ın, kimisi kendisine sahip çıktığını anlattı. Köy çalışmalarında Cemil Kırbayır’ın etkili bir devrimci olduğundan bahsettiler. Darbe geldiğinde kaçmayıp direndiğini anlattılar tek bir ağızdan. Kimisi onu tanımaktan gurur duydu, hatırası önünde saygıyla eğildi. Kimisinin de başını önüne eğdi, utandırdı. Cemil Kırbayır’ın en küçük kardeşi Filiz Abla çıkardı kocaman yüreğini ev sahipliği yaptı. Sofrası genişti, sıktı dişini ve dimdik durdu. O benim abimdir ama her şeyden önemlisi ben onun yoldaşıyım dedi. İstanbul’dan gelen devrimcileri kardeşlerim diye tanıştırdı herkesle. Akrabamız değiller ama daha yakınımız görürüz biz onları dedi. Filiz Abla inanmış ya mücadeleye, onun gözlerinde ki ışığı herkes görsün isterim. Göle’nin bir de yiğit gençleri var ki sorma gitsin. Aslan gibi derler ya hani işte tam da öyleler. Bu mertlik Göle’nin suyundan mıdır diye sormadan edemiyor insan. Gençler sürekli devrime olan inançlarını anlatıyor. İyi ki geldiniz diyorlar. Gezi Direnişini soruyorlar. Bizi de İstanbul’a götürün, görsün bakalım devlet Cemil Kırbayır’ın yoldaşlarını diyorlar. Başka şehirlerde yaşayan yoldaşlarını soruyorlar, merak ediyorlar. Genel Sekreterimiz gözaltına alınmış, ah o Gezi Parkını dar etmek vardı o zalimlere diyorlar. O büyük şehirlerde ki yoldaşlarımız da bizi soruyor mu abi diyorlar. Ben de her gün sizi anlatıyorum onlara diyorum. Ufak bir toplantı yapıyoruz. Pratik çalışma yapalım diyorlar. Aralarından biri diyor ki: Bu çalısmanın getirisi ne olacak? Öbürü diyor ki: Tüm gençleri katacak bir çalışma yapmalıyız, arkadaşlar dar düşünmeyelim. Ufak bir tartışma yürüyor. En sonunda diyorlar ki: Abi biz motoruz araba değil, bizde “geri vites” yok. Bu yola girdik bir kere bundan sonra hep beraberiz. İnsan diyor ki, hey gidi Cemil Kırbayır o kısacık ömrüne neler sığdırmışsın. Sen neler yapmışsın ki bu gençler hala daha seni örnek alıyor. Öyle bir tohum serpmişsin ki bu topraklara, kök salmış her bir tarafa. Vazifemizi her gün yeniden hatırlıyoruz. Senin kaybedilmiş bedenine doğru koşar adım geliyoruz. Az kaldı hasretimizin son bulmasına. Gencecik yoldaşların sana omuz verecekler. Senin bayrağını taşıyacaklar. Göle’de sol yumruklar sıkılı artık. Umut tohumlarını her bir yana ekecekler. guncagaydin@hotmail.com
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde çözüm süreci devam ederken bölgede kalekol yapılmasını protesto eden köylülerin üzerine jandarmanın ateş açması sonucunda bir kişinin öldüğü olayın sorumluları hala açıklanmadı. İçişleri Bakanı Muammer Güler sorumluların bile açıklanmadığı olayın şeffaf soruşturulacağını söyledi. istanbul Can çoksöyler
Diyarbakır’ın Lice ilçesi’nin20 kilometre uzaklıktaki Kayacık Köyü’ndeki jandarma karakolunun ek inşaatının ve güçlendirme çalışmalarını protesto etmek için köyden karakola doğru yürüyüşe geçen köylülerin üzerine jandarma karakolundan ateş açmıştı. Medeni Yıldırım’ıngöğüsüne isabet eden mermi sonucunda hayatını kaybettiği olayla ilgili soruşturma açılmasına rağmen köylülerin üzerine ateş açanların kim olduğu açıklanmadı. Sorumlulara yine ceza yok Ülkenin batısında polis halka gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırırken doğusunda jandarma demokratik hakkını kullanan köylülerin üzerine ateş açmaktan çekinmedi. Gezi Parkı olaylarında yüzlerce kişiyi yaralayan ve Ethem Sarısülük’ün katili olan polisler ceza almazken Lice’de de halkın üzerine kurşun yağdıranlar cezasız kaldı
ken ağır silahlarla donatılan kalekolların inşaatının devam etmesi AKP hükümetinin ikiyüzlü politikasını ortaya koydu. AKP hükümeti, bölgede silah ve asker yığınağı yapılan karakolların barış isteyen bölge halkı tarafından protesto edilmesini provokatörlük olarak niteledi. Başbakan Erdoğan AKP Grup toplantısında yaptığı koAKP’nin ikiyüzlülüğü nuşmada ‘‘ Lice olayı sıradan bir olay Çözüm süreci devam ederken böl- değildir. Kalekol, karakol bunların gedeki jandarma karakolunun ek hepsi hikaye. Lice olayının da, dainşaatının ve güçlendirme çalışma- yandığı yer yine esrar olayıdır, Hint larının yapılması dikkat çekti.PKK keneviri olayıdır’’ diyerek protestogeri çekilmeye başlamışken ve çözüm ların temel sebebini görmezlikten sürecindeki çatışmazlık devam eder- geldi.
Jandarma köylülerin üzerine ateş açtı Asla böyle olmasın
Diyarbakır’ın Lice ilçesi Kayacık Köyü’nde karakol inşaatına karşı gösteri yapan köylülerin üzerine jandarma ateş açtı. Çözüm süreci devam ederken bölgede karakol yapılmasını protesto edenlerin üzerine açılan ateşte 1 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. Köylüler doğrudan kalabalığın üzerine ateş edildiğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi’nden uzun tutukluluğa red
Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda 3. yargı paketi olarak bilinen Kanunun, “devletin güvenliğine, Anayasal düzene, milli savunmaya ve devlet sırlarına karşı ve casusluk” suçlarında CMK’da öngörülen tutuklama süresinin iki kat uygulanacağına ilişkin hükmünü iptal etti. Anayasa Mahkemesi 3. yargı paketinde yer alan ve terör suçlarında tutukluluk süresinin üst sınırını 10 yıla çıkaran maddenin iptaline ve Meclis’e, maddenin yeniden düzenlenmesi için 1 yıl ek süre verilmesine karar verdi. CHP, kamuoyunda 3. yargı paketi olarak bilinen tasarının bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için Anayasa Mahkemesine başvuru yapmıştı. Anayasa Mahkemesi, CMK’nın terör suçlarından 10 yıla uzayan sürelerini “ölçüsüz” bularak iptal etti. Terörle mücadele suçlarından yargılanan kişilerin tutukluluk üst sınırının 5 yıldan 10 yıla çıkarılmasına ilişkin maddeyi iptal eden Mahkeme, Meclis’e yeni düzenleme yapması için 1 yıl süre verdi. YARIN GÜNCEL
Kalekol inşaatlarını savundu AKP Grup toplantısı devam ederkenkarakol ve kalekol inşaatlarını savunan Başbakan Erdoğan, “Biz çok karakolu kaldırıyoruz, ama şunu unutmayın ki ülkemizin güvenliği için daha güvenlikli karakolları da yapmak durumundayız. Bunun için de bazı siyasi partilerden veya örgütlerden izin alacak halimiz yok. Ülkemizin güvenliği için bunlara ihtiyacımız var. Sınır güvenliğinde de bunu yaparız, içerdeki güvenlik için de yaparız. Ülkemizde vatandaşımızın huzuru, mutluluğu için bunu yapmak zorundayız. Bu karakollar bunu sağlamak için var. Başka bir şey
için değil” dedi. Süreç şeffaf soruşturulacakmış Lice’de askerin halkın üzerine ateş açtığı olayı değerlendiren İçişleri Bakanı Muammer Güler ‘‘Gerçekler ortaya çıkacaktır. Hiç kimse olayın üstünü kapatmayacaktır. Ancak bazı gerçeklerinde izlenerek samimi protestoymuş görüntüsüyle bazı gerçeklerinde üzerini kapatmayı da kimse yeltenmezsin. Biz de bu konuda şeffaf bir anlayışla bu soruşturma sonucunda kanunen yapılması gereken neyse gerçekleştireceğiz.” şeklinde konuştu.
Van’da karakola veda yemeği Her zaman böyle olsun
Van’ın Gevaş İlçesi’nin Koçak Köyü’nde 16 yıl önce kurulan Jandarma Karakolu, köy ve çevresinde terör ve asayiş olayları bitme noktasına geldiği için kapatıldı.Köylülerin karakolda verdiği veda yemeğinde köylü ve askerler birbirlerine sarılıp, bol bol hatıra fotoğrafı çekildi.Koçak ve çevre köylerde yaşayan vatandaşlar hem üzüldü hem sevindi.
Darbelerin dayanağı 35. madde değiştirildi Meclis Milli Savunma Komisyonu’nda, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesinde değişiklik öngören Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı kabul edildi. AKP, CHP ve BDP tasarıya evet derken MHP çekimser kaldı. Tasarıya göre Askeri Darbelere yasal dayanak sağlayan ‘‘Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan TürkiyeCumhuriyetini kollamak ve korumaktır” ifadesi, “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır” olarak değiştiriliyor.Tasarıya göreaskerliğin tanımı da, “harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti” olarak değiştiriliyor. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
08
10 Temmuz 2013
Cem Kaptanoğlu
“AYAZ” ve“DİKEN”e rağmen ısınmak: siyaset Grup psikolojisi adlı eserinde S. Freud, Schopenhauer’den aktardığı aşağıdaki hikayeyle, grup olmanın dinamiklerine göndermede bulunur. “Bir yığın kirpi soğuk bir kış günü ısınmak ve ayazda donup kalmamak için birbirlerine iyice sokulmuştu. Gelgelelim, çok geçmeden biri ötekilerin dikenlerini kendi vücudunda hissetti, bu da onları yine birbirlerinden uzaklaştırdı. Isınma gereksinimiyle ne zaman birbirlerine yaklaşsalar, dikenlerinin birbirlerinin vücuduna batması gibi tatsız bir durumla karşılaşıyorlardı. Böylece bir süre, iki kötüden biriyle ötekisi arasında gidip geldiler, sonunda birbirlerinin yakınlığına en çok katlanabilecekleri bir uzaklık keşfettiler, bunun sağladığı az buçuk bir ısıyla yetindiler ister istemez.” Toplumsal mücadelelerde aynı safta yer alan farklı toplumsal grupları bir arada tutan birbiriyle çatışkılı iki etken vardır. Birincisi, bir grubu oluşturan özneler tarafından paylaşılan ortak bir duygu ve bu duyguyla iç içe geçmiş “ısınmak” gibi bir ortak talep. İkincisi ise, can yakan, batıcı okların sürekli hatırlattığı fark. Büyük grubu veya “halk”ı inşa eden bu iki mantıktan birinciye eşdeğerlik/ortaklık, ikinciyi ise fark mantığı adı verilir. Birbiriyle uyumsuz hatta birbirine düşman olan ortaklık ve fark, tüm toplumsal grupların iç dinamiğini belirler, çünkü gruplar, fark ve ortaklık arasındaki yok edilemez gerilimin üzerinde kurulurlar. “Soğuk” ve “diken acısı” gibi “İki kötüden biriyle ötekisi” arasında gidip gelen kirpiler, ortak talepleri ağır bastığı için, bir arada kalırlar. Kirpi yığınını bir arada tutan; “dikenlerinin batışına katlanabilecekleri uygun bir uzaklık” (fark) ve “ısınma gereksinimi” ortak talebi arasında, ortak olan lehine ağır basan dengedir. Bu denge nedeniyle ortak talepleri etrafında dağılmadan bir arada kalırlar. Toplum, doyurulmayan tikel talepler denizidir (“AVM değil park”, “polis defol”, “Tayyip istifa”, “Silivri’ye özgürlük”, “Diyanet tasfiye edilsin”, “Anadilde eğitim”, “cinsiyet ayrımına son” vb.). Her toplumsal grup veya özne için, “ısınma talebi” nin olduğu yerde, “öteki”nin “batıcı okları” da olacaktır. Tikel bir doyurulmamış talebin ortak/eşdeğer bir talebe dönüşebilmesi, ancak ötekilerin doyurulmamış talepleriyle bir araya gelebilmesiyle mümkündür. Bir başka deyişle, kitlesel hareketlerin dağılıp erimemeleri için, onları oluşturan farklı grupları yatay olarak kesen eşdeğer taleplerin ve bunlara eşlik eden ortak duyguların yaşanması gerekir. Bu bir araya gelişin genellikle kendiliğinden olmadığını, bir inşa sürecini gerektirdiğini vurgulamalıyız (Taksim Dayanışma, forumlar, sosyal medya, sol siyasal partiler gibi). Farklı grupların tikel yoksunlukları, toplumsal alanda eşdeğerlik ve eş duygulanımlar üretecek bir gösterene (yok edilmek üzere olan Gezi Parkı/ağaçlar) ve onun merkezinde kurulmuş bir öyküye veya söyleme dahil edilerek halk direnişi inşa edilebilir. Doyurulmamış sınıfsal, kimliksel… öfke ve talepler denizi olan toplum veya “halk”, bu doyurulmamış talepler arasında eşdeğerlilik/ortaklık ilişkisi kurduğu andan itibaren çalkalanmaya başlar. Toplumsal gruplar veya “halk” için, “Gezi Parkı” veya “ağaç” asla artık sadece ağaç veya park değildir. Grubu oluşturan farklı alt gruplar, Gezi Parkı’ndaki ağaçları, doyurulmamış taleplerinin yerine geçeni/sembolü olarak görmektedirler. Bu eşdeğerlilik zincirini kesintisiz inşa etmeye soyunanlara düşen, iktidarı karşısına alan her doyurulmamış tikel talebi eşdeğerlilik zincirine ekleme çabasına girmek değildir. Toplumsal grupları bir arada tutmanın, eşdeğerlik mantığını fark mantığı aleyhine güçlendirmekle mümkün olduğunu bilenler, eşdeğerlilik zincirine, “fark”ı derinleştirecek tikel talepleri eklemeye çalışmazlar. Bundan daha önemlisi, yalnızca daha kalabalık olmak adına eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi, barış gibi evrensel ilkelerle çelişen taleplerin ortak talepler zincirine eklenmesine, “ayazda donmak” pahasına direnirler. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Ethem Sarısülük’ün akrabalarına tehdit
Ethem Sarısülük’ün abisi Mustafa Sarısülük, Twitter’den yaptığı açıklamada “Akrabalarımızın evi polisler tarafından basılmış ve kendileri tehdit edilmiştir. Halamızın kızları polis tehdidiyle susturulmak istendi. Son günlerde Ethem’in sık sık uğradığı yerlere baskın yapan Ankara Emniyeti,en son baskınını Ethem’in çokça gittiği halasının evine yaptı. Aile fertlerini evde bulamayan polis, binanın kapıcısına aileyi sormuş ve onlara bir not bırakmış. “Onlara söyleyin, gördüğümüz yerde göz altına alacağız. Sesleri cok çıkıyor.” demişler. Sarısülük ailesi olarak, akrabalarımız da bizimle birlikte direnişlere destek vermekte ve mücadele etmektedir. İstedikleri bu davanın pesini bırakmamızdir. Bilsinler ki, bizim de kafamıza kursun sıkılsa bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Onların tehditlerinden, baskılarından korkmuyoruz. İlerleyen saatlerde avukatlarımız da şikayette bulunacaktır.” sözlerine yer verdi.. YARIN GÜNCEL
Halk Meclisleri’nde neler oluyor?
Başbakan’ın emri ile Taksim Meydan’ının ve Gezi Parkı’nın halka kapatılması ile bundan sonra ne yapılacağının ve genel siyasetin konuşulması için kurulan forumlar sürüyor. Halkın düşüncelerini açıkça söyleyebildiği, insanların siyasi fikirlerini çarpıştırabildiği, doğrudan demokrasinin en gelişmiş hali olarak karşımıza çıkan forumlarda kararlar birlikte alınıyor,
İSTANBUL ufuk alp
Gezi Parkı’nda iki hafta boyunca süren kolektif ortamın insanlara öğrettiği en önemli şeylerden biri de ‘Gezi Ruhu’ olarak da adlandırılan; beraber üretim yapmak, ürettiğini birlikte tüketmek ve tüm bu süreçlerin kararlarını ortak bir bilinç etrafında, kolektif zekanın öne çıktığı bir yöntem ile almaktı. Başbakan’ın emri ile, polisin saldırması sonucu Gezi Parkı boşaltılmış, insanlar sert şekilde parktan atılmıştı. Bu süreçten sonra, Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı’nda
topluca oturması, bu arada insanların topluluğun ortasına teker teker çıkıp fikirlerini beyan etmesi sonucu spontane olarak bir forum gerçekleşmiş ve daha sonrasında bu forumlar süreklileşmiş, önce diğer semtlere ve ilçelere daha sonra da diğer illere yayılmıştı. Doğrudan demokrasinin en ileri şekilde işlediği, insanların istediğini istediği şekilde söyleyebildiği bu forumlar hem katılımcıların fikirlerini çarpıştırıp daha öz fikirler ortaya çıkarmasında hem de insanların kültürel açıdan birbirlerini tanımasına vesile olmaya devam ediyor. Hareketin ‘duran adam’dan sonraki evresi
olarak da okunabilecek bu forumlarda önerileri halk yapıyor, yapılan öneriyi halk oyluyor ve alınan kararı da halk ya direkt olarak gerçekleştiriyor yahut bir çalışma gurubuna dahil olarak işin yürütme kısmına dahil oluyor. Bu da insanların kendi aldığı kararları uygulayabilmesinden kaynaklı bir dayanışma ve çalışkanlık isteği olarak karşımıza çıkıyor.
sı: Siyaset konuşturup örgütlenmenin önemine varılması. Forumların ilk günlerinin aksine, -ön görüldüğü üzere- forumlar belli bir olgunluğa ulaştı ve artık alınan sözlerde örgütsüzlüğün değil örgütlülüğün övülmesinin ön plana çıktığı görülmekte. Devlet gibi çok büyük bir örgütlenmenin aygıtının bireysel çabalarla lağvedilemeyeceğinin forum sırasındaki tartışmalarda öne çıktığı ve insanların örgütlenerek hareket Örgütlenmek önemliymiş Forumların yapısını küçümseyen, ettiğinde işlerinin daha kolay ve hızlı ‘Adam, sende’cilik yapanların kaçır- olacağını anlaması uzun sürmedi. dığı en önemli noktaların başında Tüm bu süreç forumların önemiise; forumların, örgütlerin yıllardır ni ve gerekliliğini kanıtlamaya yeterli isteyip de yapamadığı şeyi yaptırma- gibi gözüküyor.
Merkezler Abbasağa ve Yoğurtçu Gezi Parkı’nda iki hafta boyunca süren kolektif ortamın insanlara öğrettiği en önemli şeylerden biri de ‘Gezi Ruhu’ olarak da adlandırılan; beraber üretim yapmak, ürettiğini birlikte tüketmek ve tüm bu süreçlerin kararlarını ortak bir bilinç etrafında, kolektif zekanın öne çıktığı bir yöntem ile almaktı. Başbakan’ın emri ile, polisin saldırması sonucu Gezi Parkı boşaltılmış, insanlar sert şekilde parktan atılmıştı. Bu süreçten sonra, Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı’nda topluca oturması, bu arada insanların
Kadıköy
topluluğun ortasına teker teker çıkıp fikirlerini beyan etmesi sonucu spontane olarak bir forum gerçekleşmiş ve daha sonrasında bu forumlar süreklileşmiş, önce diğer semtlere ve ilçelere daha sonra da diğer illere yayılmıştı. Doğrudan demokrasinin en ileri şekilde işlediği, insanların istediğini istediği şekilde söyleyebildiği bu forumlar hem katılımcıların fikirlerini çarpıştırıp daha öz fikirler ortaya çıkarmasında hem de insanların kültürel açıdan birbirlerini tanımasına vesile olmaya devam ediyor. Hareketin ‘duran adam’dan sonraki evresi olarak da okunabilecek bu forumlarda önerileri halk yapıyor, yapılan öneriyi halk oyluyor ve alınan kararı da halk ya direkt olarak gerçekleştiriyor yahut bir çalışma gurubuna dahil olarak işin yürütme kısmına dahil oluyor. Bu da insanların kendi aldığı kararları uygulayabilmesinden kaynaklı bir dayanışma ve çalışkanlık isteği olarak karşımıza çıkıyor. Örgütlenmek önemliymiş Forumların yapısını küçümseyen, ‘Adam, sende’cilik yapanların kaçırdığı en önemli noktaların başında ise; forumların, örgütlerin yıllardır isteyip de yapamadığı şeyi yaptırması: Siyaset konuşturup örgütlenmenin önemine varılması.
Forumların ilk günlerinin aksine, -ön görüldüğü üzere- forumlar belli bir olgunluğa ulaştı ve artık alınan sözlerde örgütsüzlüğün değil örgütlülüğün övülmesinin ön plana çıktığı görülmekte. Devlet gibi çok büyük bir örgütlenmenin aygıtının bireysel çabalarla lağvedilemeyeceğinin forum sırasındaki tartışmalarda öne çıktığı ve insanların örgütlenerek hareket ettiğinde işlerinin daha kolay ve hızlı olacağını anlaması uzun sürmedi. Tüm bu süreç forumların önemini ve gerekliliğini kanıtlamaya yeterli gibi gözüküyor. YARIN GÜNCEL
Abbasağa
İstanbul forumlarında ne kararlar verildi? Halkın kendi önerilerini yapabildiği ve yaptığı önerileri oylayabildiği forumların İstanbul’daki iki ayağı olan Abbasağa ve Yoğurtçu parkında alınan bazı kararlar şöyle:
Abbasağa’da, halkın olan Gezi Park’ının işgalden kurtarılması ve halkın yaptığı forumlara ev sahipliği etmesi fikrinde birleşildi.
Yoğurtçu’dan bazı kararlar: Yarın (10.07.2013) Çağlayan Adliyesi’nde Abbasağa’dan bazı kararlar: Berkin Elvan’ın ailesinin kendini çok yalnız Taksim Dayanışması bileşenlerinin tutuklanhissettiği için birkaç kişi aileyi ziyaret edip so- maları adına, onlara destek olmak saat 13.00’da için toplanılacak. runları ile ilgilenecek. Yarın (10.07.2013) saat 20.00 - 21.00 saatTaksim Dayanışma’sının çağrısı ile yapılacak tüm eylemlere katılma kararı alındı. Çağlayan leri arası Yoğurtçu Parkı’nda Simurg dinletisi Adliyesi önünde 13.00’da yapılcak eyleme katı- olacak. Foruma katılımının arttırılması sağlanacak. lımın önemli olduğu vurgulandı.
GUNCEL
09
10 Temmuz 2013
Forumlar tüm Anadolu’ya yayıldı
Akın Birdal CANSUYU
Sivas’ın utancı sürüyor… Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne hep böyle sürüp gelmiş… Çünkü, İttihat Terakki’nin tekçi ideolojisi aynen cumhuriyete devredilmiştir. Bir türlü de geçmişle yüzleşme hukuku ve cesareti gösterilememiştir. Günümüzdeki acıların, trajedilerin birçoğu da kaynağını buradan alır.
Yarının ne olacağı ve ne getireceğinin belirsizliği, sadece sıradan bir yurttaş için değil, ülkeyi yönetenler için de geçerlidir. Çünkü yönetenlerin bir dedikleri diğerini tutmuyor. Bugün başka, yarın başka bir tutum içindeler. Küresel bir dünyanın ekonomi-politikaları açısından sizin dışınızda, kararlar ve sonuçlar çıkabilir. Bu anlaşılır. Ama, rejiminizi bir hukuka, insan haklarına ve demokrasiye bağlı kılmışsanız, pek bir sürprizle karşılaşmazsınız. Bizde öyle mi? “Perşembenin geleceği çarşambadan belli olur” bile denilemiyor. Çünkü olağan her şey olağandışılığa dönüştü. Yani iş şirazesinden çıktı. İçinde bulunulan Barış ve Demokratik Çözüm Süreci ne olacak, nasıl gidecek, iktidarın ikinci aşamadaki yol haritası nedir. Her şey belirsiz. Göreceğiz… Sivas’ta 2 Temmuz günü insanlığa karşı işlenen bir suçun yirminci yılı anısına, daha önce yayınlanmış bir yazımı sizinle paylaşmayı daha anlamlı buluyorum. Sivas’tan Uçuşan Pepuk Kuşları* Akşam evde haberleri izliyorum… Sivas’ta Madımak Oteli’ne sıkıştırılmış insanlar yakılıyor. Çağrılılar arasındaydım. Panellerden birine konuşmacı olarak katılacaktım. İnsanların haklarını ve özgürlüklerini konuşacaktık. Bir heyet ile görüşmemiz aynı günle çakışınca gidememiş, selamlama metni iletmiştim. Haberleri izliyorum. Alevler ekranın dışına vuruyordu. Önce elim yanıyor. Kalkıp elimi yıkıyorum. Yüzüm yanıyor, gidip yüzümü yıkıyorum. Alevler bütün bedenimi sarıyor, duşa koşuyorum. Bu kez ateş yüreğimi dağlıyor, yüreğim yanıyor. İnsanlığım, insanlığımız yanıyor. Bakıyoruz. Umarsızız… Yanıyoruz… Madımak yakılıyor. Kent habersiz. İnsanlar yakılıyor. Genç insanlar, kır saçlı insanlar, aydınlar yakılıyor, devlet habersiz, ülke habersiz. Su, ateş oluyor, alevlerle dövüşüyor, gücü yetmiyor. Su su olalı ilk kez kendinden utanıyor, kızarıyor. İnsanlarla birlikte söz yanıyor. Kalem, şiir, türkü yanıyor. Ellerindeki kitap ve saz yanıyor. Yanık kağıt parçaları pepuk kuşları gibi çığlık çığlığa uçuşuyor. Dostlarıma, tanışıklarıma ellerimi uzatıyorum. Alevlerin şavkı vuruyor. Aziz Nesin’e, Asım Bezirci’ye, Metin Altıok’a, Behçet Aysan’a elimi uzatıyorum, yetişemiyorum. Muhlis Akarsu’ya, Hasret Gültekin’e, Erdal Ayrancı’ya… Hepsine, yanan hepsine elimi uzatıyorum, yetişemiyorum. Yetişmesi gerekenler, yetişebilecekler, yetişemiyor/ yetişmiyor. Ertesi gün külleri karıyorum. Küllerin arasında kendimi arıyorum, yanık bir kenti arıyorum. Gözyaşı ile ıslanmış küllerin arasında insanlığı ve kül rengi tarihi arıyorum. Rüzgar, aydınlığın ve özgürlüğün külünü yerden kaldırıp mavi gökyüzüne savuruyor. Hepimizin, hepimizin bilincine ve yüreğine saçıyor. Edip Cansever’in sesi geliyor: “Kim ne derse desin ben bugünü yakıyorum Yeniden doğmak için çıkardığım yangından” Her 2 Temmuz’da geceleri gündüzleşen otuz yedi evin kapısını çalıyorum. Ellerimi kapı aralığından uzatıp, birer karanfil sunuyor, başım önde geri dönüyorum. akincemdal@gmail.com
Yiğit Bulut Başbakanlık Başdanışmanı oldu
Yandaş medyanın en önemli kanallarından 24 TV’nin genel yayın yönetmeni ve ekonomist olarak bilinen, “Jöle Kafa” lakaplı Yiğit Bulut, Başbakanlık Başdanışmanlığına atandı. Görev aldığı 24 TV’nin de aynı şirkete bağlı olduğu Star Gazetesi’nden yapılan açıklamada, “24 TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut Başbakanlık Başdanışmanlığı görevine atandı. 1 yılı aşkın bir süredir 24 TV Genel Yayın Yönetmenliği görevini sürdüren Yiğit Bulut Başbakanlık Başdanışmanı oldu. Star Gazetesi, 24 TV ve TV 4 olarak Yiğit Bulut’a yeni görevinde başarılar dileriz.” denildi. YARIN GÜNCEL
Gezi Parkı protestolarının devamında ne olacağının tartışılması ile başlayan, daha sonrasında siyasi tartışmaların odağı haline gelen forumlar devam ediyor. İlki Abbasağa Parkı’nda başlayan forumlar tüm Anadolu’ya yayılmıştı. Özellikle; Ankara, İzmir, Hatay ve Adana’da gerçekleştirilen forumlarda halk, bundan sonra ne olacağını tartışıyor. İSTANBUL Ufuk Alp
Gezi Parkı protestoları nasıl İstanbul’dan tüm Anadolu’ya yayıldıysa forumlar da aynı şekilde İstanbul’dan tüm illere yayıldı. Ankara’da Ethem Sarısülük, İzmir’de Gündoğdu, Hatay’da Sevgi Parkı ve Adana’da Doğa Parkı’nda süren forumlarda yaşanan son olaylar değerlendiriliyor. Güvenpark: Eylemler merkezde olsun Ankara halkı genel olarak Kızılay’daki Ethem Sarısülük Parkı, Atatürk Orman Çiftliği ve Güvenpark’ta buluşuyor. Güvenpark forumu bundan sonraki eylemleri Güvenpark’ta yapmayı, kendilerini şehir dışına uzaklaştırmaya çalışanlara karşı her zaman şehrin merkezinde olmayı konuşuyor. Kızılay Ethem Sarısülük Parkı da direniş sırasında gözaltına alınıp tutuklananlar için kolilerce kitap topladı, kartlar yazdı. Atatürk Orman Çiftliği’nde ise Gezi Parkı nasıl kazanıldı ise çiftliğin de öyle kazanılacağı belirtiliyor.
İzmir’de direniş konuşuluyor İzmir’de, Gündoğdu Meydanı’nda 20 ve 21 Haziran’da yapılmış olan forumlarda alınan karar gereği şu anda; Karşıyaka, Buca ve Bornova Büyük Park’ta forumlar düzenleniyor. Büyük Park’ta; direniş sürecinde Ethem Sarısülük’ün ölmesine sebep olan polisin serbest bırakılmasını protesto etmek ve bu süreçte tutuklanan direnişçilere destek olmak amacıyla kurulan
stantta açılan imza kampanyasına Bornova halkı yoğun destek verirken, katılımcılar tutuklulara destek ve dayanışma mektupları yazmaya davet edildi. LGBTT hem bir stand kurarak hem de serbest kürsüde katılımcılara seslenerek Dayanışma Etkinliğine destek verdi.
forum düzenlendi. Forumda, Gezi Parkı eylemleri değerlendirildi. Çimlerin üzerine oturan yaklaşık 100 kişiden bazıları söz alarak Adana’da ve Türkiye genelinde gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerini irdeledi. Eylemlerin nedeni, yapılış biçimi ve medyanın olayları ele alış şeklinin değerlendirildiği forumda, bundan sonra neler yapılması geAdana’da direniş değerlendirildi Adana’da, Gezi protestoları ile ilgi- rektiği de konuşuldu. li Çukurova’ya bağlı Doğal Park’ta
İllerden forum kareleri
Ankara
Adana Adana’da yapılan forumda; direnişin dünü, bugünü ve yarını konuşuldu, irdelemeler yapıldı.
Ankara Güvenpark’ta yapılan forumda eylemlerin merkezde gerçekleşmesinin önemine vurgu yapıldı.
İzmir
Hatay İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda yapılan forumda forumların diğer parklara yayılması kararı alındı.
Hatay’daki forumda, Gezi olayları ile Reyhanlı olaylarının ortak sorumlusunun AKP olduğu kaydedildi.
Forumlar için ne dediler? Abdullah Cömert’in abisi Adnan Cömert İnandığı yolda şehit oldu Biz ailecek çiftçiyiz. Abdullah’ın o gece eve geç saatte geleceğini düşündük. Saat ikide hala eve gelmeyince kız kardeşim ile birlikte aramaya çıktık. Direnişte olduğunu biliyorduk. Polisin karşısındakilere insan gibi davranmadığını, öldürmeye çalıştığını bildiğimiz için eve gelmesini istedik. Facebook’ta yazdığı gibi kendisi inandığı yolda şehit oldu.
Eşber Yağmurdereli
Abbasağa Parkı forumunda TÖP sözcüsü Demokrasiyi sağladık Bu direniş öncesinde biriken büyük bir enerjinin patlaması yaşandı. Örgütsüz ve plansız bir eylemdi ancak bu hiç yoktan var olduğu anlamına da gelmez. Ağaçları korumak için başlayan eylem tüm dünyadaki eylemlere ivme kazandıran bir eyleme dönüştü. Şimdilik zirve noktasından bir adım geri çekildik ancak bir kaybımız yok. Forumlarda güç biriktiriyoruz.
Ankara’dan gelen bir yurttaş:
Yeni bir tarz gelişti
Demokrasiyi sağladık
Halk polis şiddetine karşı sokağa çıktı. Bu yeni bir biçim yeni bir tarz. Bu tarzın temelinde küresel pazarın baskı ve imkanları yatıyor. Nasıl bundan 250 yıl önce -Sanayi Devrimi sırasında- aynı işi yapan kişiler ortak çıkarları için birbirlerini örgütlediyseler bundan sonraki insanlar da birbirlerini örgütleyecekler. Mücadele bu şekilde kazanılacak.
Ankara’nın başkent olması nedeni ile daha fazla güçlük yaşadık. Uzun süredir kapalı olan Kızılay Meydanı’nı açtık. Bu meydan hem devlet hem de bizim açımızdan çok kritik bir yerdi. Eylemlerin daha şiddetli olmasının sebebi buydu. Şimdi yapılan forumlarda hükümetin bize sağlamadığı demokrasiyi sağladık. Ankara’da da birçok yerde forumlar devam ediyor.
EMEK
10
10 Temmuz 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Her şeyi borç ile kurdum Ben çalışmaya çocuk rum. Çalıştığım fabrikada iken başladım. Ayak- sigortamız sendikamız var. kabı boyacılığı yaparak Benim için en büyük sokendi harçlığımı kazanı- run vardiyalı çalışmak. yordum. Lise yıllarında Bence çalışma şartları çimento, tuğla, mahsul emekçiler için uygun yaçuvallarını taşıma ve pan- şam koşullarına göre sağcar yükleme işlerinde ter lanmalı. Asgari ücret belirdöktüm. Lise 2. sınıfta staj lenirken günümüz için tezgahtarlık ve kasi- koşullarına göre düzenlenyerlik yaptım. Askerlik miyor. TUİK’ in açıkladığı görevimi yerine rakamlarına göre getirdikten sonişçilere açlık sınırının altında ra bir bakkaliye dükkanı açmaya ücret ödeniyor. karar verdim. Türkiye’nin 90 Her şeyi borç ile gençliğine güvekurdum. Kazanniyorum. AYHAN TEKİN dıkça tüm borçGezi”de direnişe ları ödedim. geçen insanların Kendi işimdi fakat zorluk- memlekete dair ümitleri ları vardı elbet. Tüm gün arttı. Şuan hükümetin 16 saat boyunca yalnız emekçiye karşı tutumunbaşına müşteri beklemek dan memnun değilim. kolay değil. Dükkanım Yırtık ayakkabı ile siyasete çevre yolu üzerindeydi ve girerek, dünyanın 8.zenmüşterim oluyordu. Çevre gin devlet adamı olan başyolu ilçe dışına alınınca bakanın bizim gibi emekişlerim çok bozuldu ve ka- çileri anlayacağını patmak zorunda kaldım. düşünmüyorum. Bi zde Daha sonra özel bir gıda çoluk çocuğumuza istedifabrikasında işçi olarak ça- ğini alabilelim, biz de inlışmaya başladım. 10 yıldır sanca yaşayalım istiyoruz. aynı fabrikada çalışıyoSen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
Haziran ayında 104 işçi hayatını kaybetti
İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin hazırladığı rapora göre haziran ayında en az 104 işçi ölümü gerçekleşti. Hazırlanan raporda en çok işçi ölümü taşeron işçilerin en fazla olduğu inşaat alanında meydana geldi. Mevsimlik tarım işçisi ölümlerinin ise ikinci sırada geldiği ortaya çıkarken beş çocuk işçinin de hayatını kaybettiği belirtildi. ahmet yağal’ın eşi selma yağal
İşçi ölümlerine ne zaman dur denilecek
İşçi ölümlerine ne zaman önlem alınacak, ne zaman dur denilecek. Daha kaç çocuk kaç Ahmet babasına değil de mezar taşına sarılacak? Daha kaç çocuk ihmaller sonucu babasız kalacak. Devletin artık buna bir dur demesi lazım. Patronlar para verip ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Faruk Çelik gerekenler neyse yapacağız diyordu hiçbir şey yapmıyor. İstanbul seda güler
İstanbul İşçi Sağlığı ve Güvenliği meclisinin hazırlamış olduğu rapora göre Haziran ayında 5’i çocuk olmak üzere en az 104 işçi ölümü gerçekleşti. Rapora göre en çok işçi ölümü taşeron işçilerin en fazla olduğu inşaat alanında meydana geldi. Temmuz ayının ilk haftası gerçekleşen işçi ölümlerinde de en fazla inşaatlarda meydana geldiği tespit edildi. Ayrıca hazırlanan raporda torba yasasının ertelediği uygulamalara da dikkat çekilirken,
haziran ayı “direniş ayı” olarak nitelendirildi. Taşeron öldürüyor Hazırlanan raporun verilerine göre Haziran ayında 21 inşaat işçisi, 20 mevsimlik tarım işçisi, 13 belediye işçisi öldü. Biri 14 yaşında olmak üzere 5 çocuk işçide hayatını kaybetti. 11 kadın, 93 Erkek işçi öldü. Verilere göre en çok işçi ölümü yine taşeron işçilerin en fazla olduğu inşaat alanında meydana geldiği ortaya çıkmış oldu.
Aydın’ın Kuşadası ilçesinde bir Kanalizasyon çukurunda çalışma yapan Veysel Turgut ve Osman Sarı ve kurtarma çalışması yapan Uğur Apaydın metan gazından etkilenerek hayatını kaybetti. Yine Aydın’ın Nazilli ilçesinde su kuyusu açan Sabri Ayran 12 metrelik kuyuda metan gazından etkilenerek hayatını kaybetti.
Patlamalara rağmen önlem alınmıyor
Taşerona 100 bin kadro Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik kamuda toplu iş sözleşmeleri kapsamında işçi ve işveren temsilcileriyle bir araya gelerek açıklamalarda bulundu. Çelik toplantıda 186 kamu kurum ve kuruluşunda çalışan 200 bini aşkın işçinin mali haklarını görüşeceklerini açıkladı. Bir gazetecinin, “Sözleşmeli personele kadro müjdesi geldi, bu ne zaman gerçekleşecek” sorusu üzerine Çelik, Meclis’te görüşülen Torba Yasa’nın bitiminin ardından yaklaşık 100 bin sözleşmeli personel kadroya geçmiş olacak şeklinde açıklamada bulundu. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda bir ertelenmenin söz konusu olmadığını yasanın 1 Ocak 2014 tarihinde yürürlüğe gireceğini belirtti. YARIN GÜNCEL
10 Temmuz çarşamba 2013
sayı: 90
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
dağıtım can çoksöyler Burak Yelken Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Fatma Çakır Melike Çınar Özge Doğan Seda Güler Serkan Atak Sevda Polat Ufuk Alp Yaşar Aslan çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ ibrahim keskin muhammed ünsal rasim araz Rıfat çapar yusuf yasin yakşi
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
basıldığı yer
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun değil Fabrikada 2011 yılında 1 işçinin ölmesine 14 işçinin ise
yaralanmasına sebep olan patlamanın ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Kocaeli Çalışma Bölge Müdürlüğü iş müfettişlerince yapılan incelemeler sonucu fabrikanın iş sağlığı ve güvenliğine uygun olmadığı tespit edilerek geçici olarak kapatılmasına karar verilmişti ancak bir ay sonra yapılan incelemeler sonucu eksiklerin giderildiği gerekçesiyle fabrika tekrar açıldı. Fakat en son gerçekleşen patlama ile eksiklerin giderilmeyip patlamaların devam ettiği görülmüş olurken patronların bu patlamalar için hiçbir önlem almayarak birçok işçinin ölmesine sebep oldukları da gözler önüne serilmiş oldu. YARIN GÜNCEL
İşçi Ölümlerine Son Platformu Temsilcisi Serdar Çarkçı
Temizlik işçileri grev yaptı
işçilerin hayatı yok sayılıyor Günümüzde işçiler ne kadar talihsiz bir şekilde ölüyor ve buna karşı devlet hiçbir şey yapmıyor. Söz konusu kendi menfatleri olduğunda her şeyi yapıyorlar. Bugün 5 patlama olmuş bir fabrikaya kapatma kararı verilip 1 ay sonra tekrar açılıyor ve ardından 6. patlama da meydana geliyorsa bu bile bile işçilerin hayatının yok sayıldığını gösteriyor bizlere. Bunun için yetkilileri göreve çağırıyoruz.
Duyuru
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
Yönetim adresi
Her gün ortalama 3 işçinin öldüğü ülkemizde işçi ölümlerine karşı hiçbir önlem alınmıyor. Geçtiğimiz yıllarda birçok patlamanın ve ölümlerin gerçekleştiği Sakarya’nın Gayve İlçesi’nde bulunan Coşkunlar Havai Fişek fabrikasında 30 Haziran 2013 tarihinde nedeni bilinmeyen bir nedenden dolayı yeni bir patlama daha meydana geldi. Patlamanın şans eseri Pazar günü gerçekleşmesiyle can kaybı yaşanmazken 15 kişi yaralandı. Patlamada çevredeki işyerleri ve evlerde büyük oranda hasar gördü.
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul
Esenyurt davası görülecek
aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Van Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde çalışan 460 taşeron işçileri grev kararı alarak sendikal örgütlenme için bir günlük iş bırakma eylemi yaparak çöpleri toplamadılar. Sabah evden çıkan vatandaşlar temizlenmeyen çöp dolu sokakları görünce tepki göstermesi üzerine Belediye Başkanı Bekir Kaya, işçilerle görüşe-
rek çalışmalarını istedi. Yapılan görüşmelerde işçiler bu isteği kabul etmeyerek eylemlerine devam etmeleri üzerine Van Milletvekili Aysel Tuğluk ile Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduğu yaklaşık 200 kişi, kentin sokaklarında temizlik yaptı. YARIN GÜNCEL
11 Mart 2012 tarihinde İstanbul Esenyurt’ta Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatı şantiyesinde gerekli önlemlerin alınmaması ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle yaklaşık 200 kişinin kaldığı naylon çadırlardan 3’ünde çıkan yangında 11 işçi yanarak hayatını kaybetti. İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun da başından beri takip ettiği Esenyurt Davası’nın 8. Duruşması 12 Temmuz 2013 tarihinde saat 10.00’da Bakırköy Adliyesi’nde görülecek. İşçi ölümlerine Son Platformu da ailelerle birlikte duruşma öncesi adliye önünde bir eylem gerçekleştirerek “işçi ölümlerine son” diyecek. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
11
10 Temmuz 2013
Sol Köşe
Abdullah Cömert 1. ayında anıldı
Euro Bölgesinde işsizlik rekor seviyede
Avrupa Birliği İstatistik Kurumu Eurostat’ın açıkladığı verilere göre Euro bölgesindeki işsizlik oranı tarihi seviyeye ulaştı. Euro bölgesinde yüzde 12.1 seviyesine ulaşan işsizlik rakamlarına göre, Avrupa Birliği üyelerinden İspanya ve Yunanistan yüzde 27’ye ulaşan işsizlik oranıyla başı çekti. AB liderleri işsizlik oranlarıyla ilgili tedbir toplantısı düzenledi. İstanbul BURAK YELKEN
Abdullah Cömert ölümünün 1. ayında Antakya’da anıldı. 3 Haziran’da Abdullah Cömert’in vurulduğu sokakta 3 Temmuz Çarşamba günü ailesi, arkadaşları ve yüzlerce Hataylı vurulduğu saat olan 23:35’te biraraya geldi. Abdullah Cömert’in vurulduğu yere ailesinin karanfiller bırakmasının ardından devrim ve demokrasi şehitleri adına saygı duruşu yapıldı. Saat tam 23:35’te aynı Abdullah gibi yüzlerce kişi annesinin ağıtları eşliğinde yere uzandı. Hataylılar Abdullah’ın katilleri yakalanana kadar mücadeleye devam edeceklerinin sözünü bir kez daha verdi. YARIN GÜNCEL
Cumartesi Anneleri 432. kez alanda
Seslerini duyurabilmek ve yönetenlerden hesap sormak için bir araya gelen Cumartesi Anneleri 6 Temmuz Cumartesi günü 432. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki eyleminin temel gündemi Gezi Direnişi sürecinde yaşanan saldırı ve cinayetlerin sorumluları ve kamu görevlilerinin hesap vermesiydi. 432. haftanın basın metnini Cumartesi İnsanları’ndan İlke Başak Baydar okudu. Kayıplarının faillerinin peşini bırakmayacağından bahsederek söze giren Baydar, Barışçıl gösterilere orantısız güç kullanıldığı ve polisin vahşi eylemlerinin ödüllendirildiği bir yerde hukuktan bahsedilemeyeceğini söyledi. YARIN GÜNCEL
Gözaltılar serbest bırakılsın
Eurostat’ın açıkladığı işsizlik rakamlarına göre; Avrupa Birliği üyelerindeki işsizlik oranları rekor seviyeye ulaştı. Euro bölgesinde işsizlik oranları yüzde 12.1 seviyesine ulaşırken, Avrupa Birliği liderleri işsizliği önlemek için tedbir toplantısı düzenledi. İspanya ve Yunanistan başı çekiyor Avrupa Birliği üyelerinden İspanya ve Yunanistan yüzde 27’ye ulaşan işsizlik oranıyla başı çekerken; Portekiz’de yüzde 18 ve Kıbrıs Rum kesiminde yüzde 16 düzeyinde bulunuyor. Eurostat, mayıs ayı itibariyle işsizlik oranlarını büyük Avrupa Birliği üyelerinden İtalya’da yüzde 12.2, Polonya’da yüzde 10.7, Fransa’da yüzde 10.4, İngiltere’de yüzde 7.7 ve Almanya’da yüzde 5.3 olarak açıkladı. Avrupa Birliği’ne yeni katılan Hırvatistan’ın işsizlik rakamlarının yüzde 17’yi aşması dikkat çekti.
26.4 milyon işsiz Mayıs itibariyle 19.2 milyonu Euro Bölgesi’nde olmak üzere Avrupa Birliği genelinde 26.4 milyon işsiz bulunurken son 12 ayda işsizler ordusuna 1 milyon 324 bin kişi eklendi. Bu artışın sebebi olarak geçen sene Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya’daki ekonomik bunalımlar gösterildi. Bu arada Eurostat, Euro Bölgesi’nde mayıs-
ta yüzde 1.4 düzeyindeki enflasyon oranının haziran ayında yüzde 1.6’ya tırmandığını duyurdu. AB liderleri tedbir için toplandı Avrupa Birliği liderleri rekor seviyelere ulaşan işsizlik oranını düşürecek tedbirler için toplandı. Zirve kararlarında AB fonlarının öncelikle genç işsizliğiyle mücadeleye yönlendirilmesi, bu amaçla AB ortak
Hasat, samanın fiyatını düşürdü
Konya Ovası’nda bereketli başlayan hasat, samanın ucuzlamasını bekleyen besiciyi de sevindirdi. Geçtiğimiz yıl yağışın az düşmesi hububat üretimini olumsuz etkilerken, besiciler için de saman sıkıntısına neden olmuştu. Bakanlık, sorunun çözümünü saman ithalatında görmüştü. Bu yıl ise Konya Ovası’nda metrekareye düşen yağış geçtiğimiz yılların üzerinde olunca, hem tahıl üretimi arttı hem de şubat ayında 1 TL’ye varan saman fiyatları 21 kuruşa kadar düştü. Konya Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nazif Karabulut, yaptığı açıklamada, ovada tahıl hasadının halen devam ettiğini söyledi. Konya Ovası’na düşen yağışların ürüne yansıdığını belirten Karabulut, “Bu yıl tahılda hasat gayet iyi. Aldığımız haberler, bu yıl saman ha-
sadının yeterli seviyelerde olduğunu gösteriyor. Senenin yağışlı geçmesi tahıl üretiminde çiftçinin yüzünü güldürdüğü gibi besiciyi de mutlu etti. Samanın fiyatı şu an 21 kuruşa kadar düştü. Bu yıl saman ithalatı olmaz” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Hepokur ise bu yıl ülke genelinde saman sıkıntısının yaşanmayacağını vurguladı. Tahıl üretiminde yüzde 5-10 oranında artış beklediklerini anlatan Hepokur; “Tüm bölgeler kendi saman ihtiyacını karşılayacak durumdadır. Saman
Bingöl’de 16 yaşındaki E.A.’ya tecavüz eden 4’ü uzman çavuş 8 kişinin serbest bırakılması üzerine 1 Temmuz Salı günü saat 19.00’da kadınlar, Kadıköy’deki Boğa Heykeli’nden Yoğurtçu Parkı’na “Devlet tecavüzcüyü koruma, aklama, yargıla” diyerek yürüdü. Eyleme; Gökkuşağı Kadın Derneği, Sosyalist Kadın Meclisleri, EMEP’li kadınlar, Halkevci Kadınlar, ÖDP’li kadınlar, EHP’li kadınlar, SDP’li kadınlar, İKD’li kadınlar, KESK’li kadınlar, İHD Kadın Komisyonu, TMMOB İKK Kadın Komisyonu, İMECE Kadın Sendikası, Yeni Demokrat Kadın, Anarşist Kadınlar ve İşçi Mücadelesinden Kadınlar katıldı.YARIN GÜNCEL
ithalatının olacağını düşünmüyorum. Hasadın başlamasıyla fiyatlar, en alt seviye geriledi. Daha da düşeceğini sanmıyorum” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Petrolün ömrü 4 yıl uzadı
İzmir’de 5 Temmuz Cumartesi günü, Gezi direnişçilerine yönelik eş zamanlı baskınlarla gözaltına alınanların serbest bırakılması için eylem yapıldı. Yapılan gözaltılara karşı Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Emek ve Özgürlük Cephesi ve Halk Cephesi tarafından örgütlenen eyleme EHP, ESP, HE, DİP gibi birçok örgüt destek verdi. Konak’tan Eski Sümerbank’a yürüyen grup basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Ayla Subaşı, taleplerin gerçekleşene kadar mücadeleye devam edileceğini söylendi.YARIN GÜNCEL
Kadınlar Kadıköy’de yürüdü
bütçesinden önümüzdeki 2 yılda 6 milyar euro ilave kaynak ayrılması, uygulamalı mesleki eğitimin teşvik edilmesi ve istihdamda vergi yükünün azaltılması talep ediliyor. AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, “Milyonları ilgilendiren meselelerde somut eylemler için toplandık. Toplumlarımız için en öncelikli endişe olan genç işsizlikle mücadele için burdayız” dedi.
Merkez Bankası ihaleleri indirdi Merkez Bankası döviz satım ihalelerinde tutarı 150 milyon dolardan 50 milyon dolara indirdi. ABD Merkez Bankası’nın tahvil alım programını azaltacağının netleşmesinin ardından doların terahi zirvesine çıkması üzerine 11 Haziran’dan bu yana 2 milyar doların üzerinde döviz satışı gerçekleştiren Merkez Bankası stratejisi değiştirdi. Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, düzenli fonlama yapılan günlerde açılacak döviz satım ihalelerinde daha önce en az 150 milyon dolar olarak belirlenen satış tutarının 50 milyon dolara düşürüldüğü belirtildi. YARIN GÜNCEL
Dünya petrol rezervi, geçen yıla göre yüzde 7.7 artışla 1,520 milyar varilden 1,637 milyar varile yükselirken, dünya petrol rezerv ömrü 48,8 yıla çıktı. İşlenmiş petrol ürünleri ticaretinin daha fazla kar getirmesi ve Avrupa’daki piyasaların karbondioksit emisyonuna yönelik uygulamaları, Avrupa’ya komşu bölgeleri işlenmiş petrol ürünleri ihraç etmeye, yüksek kapasiteli rafineri yatırımlarına sevk etti ve Avrupa’nın düşük kapasiteli, verimsiz rafinerilerinin rekabet gücünü zayıflattı. Bölgesel rafinaj artışları özellikle Asya’da Hindistan, Çin ve Rusya’dan kaynaklandı. YARIN GÜNCEL
Antalyada meyve-sebze fiyatları düştü Antalya’da meyve-sebze fiyatları, geçen haftaya göre 20 kuruş ile 1,2 lira arasında düştü. Antalya Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hali yetkililerinden alınan bilgilere göre, geçen hafta kilogramı 2,30 ile 2,80 lira arasında satılan domates bu hafta 1,20-1,60 aralığında satışa sunuldu. Antalya Büyükşehir Belediyesi Toptancı
Hali Müdürü Rıza Uysal, 10 Temmuz’dan sonra tarla ürünlerinin çıkmaya başlayacağını, fiyatların biraz daha ucuzlayacağını söyledi. Spekülatif hareketlere inanmamak gerektiğini belirten Uysal, “Olağanüstü bir durum ortaya çıkmazsa Ramazan’da daha ucuz meyve-sebze ürünleri yiyeceğiz” dedi. YARIN GÜNCEL
ESAS MESELE
12
fotoğraf: SElçuk kaygısız
10 Temmuz 2013
Gülden Demet Lüküslü kimdir?
Kırılma noktası
Şimdiye kadar farklı düşüncelere sahip olan insanların bir araya gelip tartıştığı olağan bir durum değildi ancak Gezi bu misyonu da yüklenerek, herkesi birleştirmeyi başardı. Bir arada konuşulması zor olan konular dahi Forumların gündemi olabildi. Konuşmaya susamış insanlar ama özellikle gençler, fikirlerini söyleyebilecekleri zeminleri buldu. Bu hafta Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Demet Lüküslü ile görüştük. Yetişkin kuşaklar sizce neden gençlerden umudunu yitirmişlerdi? Dediğiniz RöPORTAJ MELİKE ÇINAR nokta çok doğru, umutsuzlardı bu kuşaktan. Her ne kadar 90 kuşağı dense de, ben aralarında benzerliklerden dolayı hala 80 sonrası kuşak demeye devam ediyorum. Belki 2000 kuşağı ya da milenyum kuşağı demek daha doğru olur. Benim doktora tezim de asıl olarak 80’lerde doğmuş gençler üzerineydi. “Türkiye’de Gençlik Miti, 1980 sonrası Türkiye Gençliği” başlığındaydı. 90’larda doğmuş gençlerle ancak doktora sonrasında yeni görüşmeler yaptım. Umutsuzluk konusuna gelirsek, bu neden kaynaklanıyordu? Çünkü 80 sonrası Türkiye ve dünya bir dönüşüm yaşamıştı. Bu dönüşümden de günah keçisi olarak bir anlamda gençliği sorumlu tuttular. Türkiye açısından konuşacak olursak, 12 Eylül Darbesi geldi. O yüzden de 80 sonrası doğan kuşağı 12 Eylül’ün çocukları olarak tanımladılar. Şimdi, bütün dünyada, özellikle 90’larla beraber solun bir yenilgisi geldi.
Gençlik miti, 19. yüzyıldan 80’lere kadar çok güçlü bir şekilde devam etti. Aslında siyasal hareketlere baktığımızda bugün de devam ediyor. Her ne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları bir açıdan modernist ideolojiyle bağlantılı değilmiş gibi gözükse de aslında “imanlı bir gençlik” yaratacağı söylemi, gençlik miti düşüncesinden çıkıyor. Aslında çöken Sovyetler Birliği idi ama o da neoliberalizmin zaferi olarak dile geldi. Bununla beraber neoliberalizmin çocukları geldi ve o nedenle onlardan umudumuz kalmadı dendi. Hep söylemeye çalıştım, gençlik
sosyolojisi de bunu der ki; böyle tanımlamalar çok genel tanımlamalar ve aslında bu kuşaklara karşı önyargılı bir bakışı beraberinde getiriyor. Ama aynı zamanda bizim gelecekten umutsuz olmamıza da neden oluyor. Ülkemizin çehresini değiştirebilmek ve yeniden bir siyaset üretebilmek için umuda ihtiyacımız var. Ama bence özellikle de yetişkinlerde, bunun içindeki 78 kuşağı ama özellikle de 68 kuşağı üzerine bir mitleşme var: “Bizden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve bu yeni dönemle beraber umudumuzu kaybettik” gibi. Gençliği günah keçisi olarak seçmek ve de gençliği anlamamak beraberinde geliyor, belirli dönemi mitleştirmeyi içeriyordu. Ama gençlerle görüşmeye başladığımda, pek çok şeyden rahatsız oldukları, siyasete dair belirli bir bakış açılarının olduğunu gördüm. Karşı çıktıları ve dışında durmaya çalıştıkları geleneksel siyasetti. Bugün olanlar da 80 sonrası dönemde gördüğümüz geleneksel siyasetin gençleri çekmekte ve onlara kendini inandırmakta yaşadığı sorun gibi geliyor.
bakışı görüyoruz. O yüzden ilk başta getirilen, gençlerden umutsuz olma, onlardan bir şey olmayacağı eleştirileri yanlıştı. Bu gençler neden siyasetle ilgilenmiyorlar sorusu da yanlıştı. Sormamız gereken soru, geleneksel siyaset neden bu gençler için cazip hale getirilmiyor?
Neden böyle düşünüyorlar? Bir tanesi siyaseti kirli görmekle bağlantılı. Gençlere göre herkes kendi çıkarını savunuyor ve kendi çıkarları doğrultusunda bir şeyler yapıyor ama bu çıkarlar gayet bireysel. “Orada çok fazla rüşvet de döner, çok fazla ekonomik çıkar dürtüsü de vardır. Kirli olarak gördüğüm bu yerden kendimi soyutlamak istiyorum” düşüncesiyle ilgili. Sadece kirli olmasıyla değil aynı zamanda geleneksel siyasette bir şeylerin değiştirilmesinin de zor olarak görülmesiyle de bağlantılı. “Ne yaparsan yap çok bir şey değiştiremezsin.” Özellikle de bir genç olarak çok fazla bir şey değiştiremezsin. İşte bu neden, gençler arasında katılım mekanizmalarının ne kadar kapalı olduğunu ya da ne kadar sınırlar içerisinde olduğunu gösteriyor. Siyasi hareketlerde, hep söyledim bunu, gençlik kollarının ve hatta kadın kollarının olması bile, aslında asıl siyaseti yapanların, kararları alanların yetişkinler ve erkekler olduğunu gösteriyor. Gençlere de, kadınlara da “Sen şurada biraz da takıl” dendiğini görüyoruz. O nedenle siyasal partilerin bir kısmı, gençler de şurada kalabalık oluştursunlar, toplantılarımıza katılsınlar, bizim nasıl bir tabanımız olduğunu göstersinler, posterlerimizi assınlar”, bir anlamda “bizim ayak işlerimizi yapsınlar”anlamına gelen bir
Sözünü ettiğiniz geleneksel siyasetçiler gençleri buralarda fazla istemiyor denebilir mi? Bence her siyasal hareket, belirli bir tabana seslenmeyi, belirli bir de gençlik gücüne sahip olmayı istiyor. Benim “gençlik miti”dediğim şey de bununla ilgili biraz. Gençliği bir dinamizmin, gücün sembolü olarak görmek, bir de gençliği istediği şekilde şekillendirmek, hizaya sokmak anlayışıdır bu. Bunu bence her siyasal hareket istiyor. İstedikleri şey, kendi komutları doğrultusunda hareket eden gençler, istemedikleri ise kendisine itiraz eden gençler. O yüzden bakarsanız, istisnasız her farklı düşünen kişi, kendisi gibi olanı, kendisinin onayladığı gence olur verirken, diğerlerini çok da fazla onaylamıyor. O yüzden bir yandan “bu gençler harika” duyulurken “bu gençlerden bir şey çıkmaz”ya da “bu gençler tehlikeli gençler”gibi söylemler de duyuluyor.
İlk başta getirilen, gençlerden umutsuz olma, onlardan bir şey olmayacağı eleştirileri yanlıştı. Bu gençler neden siyasetle ilgilenmiyorlar sorusu da yanlıştı. Sormamız gereken soru, geleneksel siyaset neden bu gençler için cazip hale getirilmiyor?
Farklı fikirlere, ideolojilere sahip kişiler arasında tartışmalar dönüyor forumlarda, gerginlikler de yaşanıyor tabii. Nasıl görüyorsunuz bunları? Bundan bir ay öncesine bile bakarsak bu şekilde tartışmaların olması bile iyidir bence. Bir de akil insanlar düşüncesine göre çok daha demokratik ve çok daha katılımcı bir yöntem. Halbuki
daha önce akil insanlar, ki onun da yöntem olarak güzel yanları vardır belki ama, olayı yönetecek birkaç yetişkin adamlar, az sayıda kadınlar bakış açısına göre bunu forumlarda tartışmak çok daha iyidir. Forum olmadığı günlerde bile Park’ta bir araya gelenler forumdaymış gibi tartışmayı sürdürüyor, konuşmak istiyorlar. Bu nasıl oldu sizce? 2000 yılından beri gençlerle görüşmeler yapıyorum ve her defasında görüşme yaptığım genç görüşme sonrası bana “İçimi döktüm rahatladım, birisi beni dinledi”dedi. Bu çok önemli. Demek ki dinlenmeye dair çok ciddi bir sorun var. Kendilerinin dinlenmediğini, sözlerine saygı duyulmadığını düşünüyorlar. Bu da bize çok anlamsız gelmiyor. Çünkü yetişkin merkezli toplumlarda yaşıyoruz, asıl söz hakkı yetişkinlerde. Gençlere şimdi susmaları, dinlemeleri ve yetişkin olduklarında söz sahibi olmaları söyleniyor. Bu, oy verirken de, seçerken de seçilirkin de aynı. Eğitim sistemi içinde de gencin kendini ifade etmesini sağlayan bir sistem yok; sokakta da yok, ailede de yok. O yüzden gençlerin kendilerini ifade etmekte çok ciddi sorunları var. Bunu da dile getiriyorlardı. Forumlar bu nedenle de çok önemli. Bu bir saygı talebiydi, şimdi de söylediklerimi bir dinle, birbirimizi dinleyelim talebi olarak da okunabilir. Kırılma noktası mı oldu yani? Evet. Pek çok açıdan ciddi süreklilikler içeriyor ama yeni pek çok şeyi de içeriyor. O yüzden de anlaşılması pek kolay değil. Ne tamamen yeni ne de eskinin devamı; çok heterojen, farklı kimlikleri de içine katan bir hareket. Bir şemaya sokmak çok zor. O yüzden de ezber bozucu ve bizim ezberlerimizle de açıklanamadı. O yüzden Başbakan dış mihraklarla açıklamaya çalışıyor. Neden ağaçla gündeme geldi? Çevreci değerlerin herkesi daha kapsayıcı bir yanı olduğunu söyleyebiliriz. Hükümetin içindeki bazı isimler bile karşı çıktılar, hareketi itibarsızlaştırmaya çalıştılar ama ağaçların korunması noktasında karşı çıkamadılar. Tabii biliyorsunuz, sadece çevreyle ilgili değildi; bir kuşağın hafızasındaki kilit mekanların yok edilmesiyle de aynı zamanda kentsel dönüşümle de bağlantılıydı. O yüzden İstanbul’da ve pek çok ilde kentsel dönüşüme öfke duyan pek
çok kişiyi de içinde barındırdı. Daha önceki gençlik hareketlerine baktığımızda sistemi değiştirmeye yönelik olduğunu görüyoruz. Peki bugünkü hareketi nasıl tanımlıyorsunuz? Ben bunu “gençlik miti” kavramıyla açıklıyorum. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmpartorluğu’nun son döneminde, imparatorluğu kurtarmak için bir genç kuşak yaratılmıştı; bir anlamda gençlik ve genç kuşak icat edilmişti. Modern eğitim sistemiyle beraber bu kuşak, Batı’nın modernliğini alacak ve bizi o eski günlerimize geri götürecek. Bu tabii sadece Türkiye örneğine özgü değil, bu hikaye tüm modernliğin, modern ulus devletlerin hikayesi. Sadece Türkiye’de değil bugüne kadar çok daha güçlü bir şekilde devam ettiğini söyleyebiliriz.
Forumları, kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan yarattığı için, birbirimizi dinleyebileceğimizi gösterdiği için, başka bir siyasetin mümkün olduğunu gösterdiği için önemli olduğunu düşünüyorum. “Genç kuşak bizi ilerletecek olan, güvendiğimiz kuşak”vs. Bunun 60’larda ve 70’lerde de devam ettiğini görüyoruz. Sağ ve sol çok farklı ideolojiler belki ama ikisi de benzer bir şeyi söylüyordu: “Ben devleti koruyacağım. Ülkeyi kötü ellerden kurtaracağım ve bu gücü de kendimde buluyorum” diyordu. Bu açıdan baktığımızda gençlik miti, 19. yüzyıldan 80’lere kadar çok güçlü bir şekilde devam etti. Aslında siyasal hareketlere baktığımızda bugün de devam ediyor. Her ne kadar Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları bir açıdan modernist ideolojiyle bağlantılı değilmiş gibi gözükse de aslında “imanlı bir gençlik” yaratacağı söylemi, gençlik miti düşüncesinden çıkıyor. O açıdan gençlik miti siyasal partilerde çok daha güçlü. Ama bunu kabul etmeyen bir
1977 doğumlu olan Lüküslü,2000 yılında Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünü bitirdikten sonra, Paris’te Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales (EHESS)’e giderek Sosyoloji okur. “Türkiye’de Üniversite Gençliği: Politik Bir Gençlikten Apolitik Bir Kitleye” başlığıyla yüksek lisans tezininin ardından, “Günümüz Türkiye Gençliği: ‘Gençlik miti’nin sonu” teziyle de 2012 yılında doktor ünvanını alarak Gençlik Sosyolojisi çalışmalarını sürdürür. 2006 yılından bu yana Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yürütmektedir. kesim var; o da gençlerin kendisi. Onlar bununla dalga geçiyorlar. İşte o yüzden bir şeylerin askerleri olmayı değil; Mustafa Keser’in askerleriyiz diye slogan atıyorlar. “Ne bir şeyin kurtarıcısı olmak ne belirli bir siyasal misyonun sahibi olmak, ben kendi hayatımı bir şekilde kurmaya çalışıyorum” gibi daha bireysel bir bakış açısına sahip olan 80 sonrası kuşakta “gençlik miti”nin kırılmış olduğunu görüyoruz. Gençlik mitini 90 ya da Y Kuşağı üzerinden tekrardan yaratmaya çalışanlar var. Ama diğer taraftan sosyal medyada paylaşımlarına baktığımızda bunun pek de öyle olmadığını, daha çok ti’ye aldıklarını görüyoruz. Bu açıdan ben bunu gençlik miti içindeki bir kırılmayla açıklıyorum. Bu tabi bireyselleşmeyle, son dönemde yaşananlarla ve gençlik mitinin işlemediğini görmekle, çok daha heterojen bir toplulukla karşı karşıya olmamızla bağlantılı. Bu heterojenlik, farklılık hiç de kötü bir şey değil. Zaten sorun o kitleyi direkt bir şemaya, kalıba sokmaya çalışmakta. Ne kendi mitimizi yaratalım ve “Bu gençler harika, onlardan umudumuz var” diyelim ve omuzlarına pek çok şey yükleyip kendi mitimizi yaratalım. Gençlik mitini eleştiren biri olarak böyle yaparsam kendi gençlik mitimi yaratmış olurum. O yüzden bundan kaçınmaya çalışıyorum ama Gezi Parkı deneyimi, farklı kesimleri bir araya getirdiği için, o farklılıkların zenginlik olduğunu gösterdiği için, ötekileştirmenin karşısında bir arada olabileceğimizi düşündürttüğü için önemli bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Benzer şekilde forumların, kendimizi ifade edebileceğimiz bir alan yarattığı için, birbirimizi dinleyebileceğimizi gösterdiği için, başka bir siyasetin mümkün olduğunu gösterdiği için önemli olduğunu düşünüyorum. Ama çok büyük yükler yüklersek korkarım ki oradan da çok büyük bir umutsuzluğa gideriz.
EGITIM (
13
10 Temmuz 2013
4+4+4’ün faturası öğretmene kesildi
Gelecek kuşak sansürlenemeyecek
Birinci sınıflar sınıfta kaldı. Zaten beklenen ve çok defalar uyarısı yapılan bu durum üzerine ise ders çıkarılacak yere fatura öğretmene kesildi. 5 çocuktan 4’ü nisan ayında okumayı sökemedi. İstanbul İl Müdürlüğü’nün hazırladığı rapora göre öğretmenler yetersiz ve YÖK ile görüşmek gerekiyor. Gerçekte ise, eğitimin asıl sorunu 4+4+4 sistemi.
MEB’e göre suçlu öğretmenler
eskişehir can çoksöyler
öğretmeni ile yüzyüze yapılan görüşmeyle hazırlanan raporda, öğrencilerin yüzde 67’sinin altına işeyip ağladığını ve öğretmenlerin yüzde 72’sinin artık 1. sınıf okutmak istemediği, okulların fiziki şartlarının çocuklara uygun olmadığı saptandı. Raporda, bu durumun çocukların ilerideki eğitim hayatlarını olumsuz etkileyeceği vurgulanarak, “12 yıllık zorunlu eğitimin en küçükleri yani 1. sınıfa erken başlayanların eğitimi, 4+4+4 sistemine kurban ediliyor. Okula başlama yaşı acil gözden geçirilmelidir” denildi.
Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü’nün talimatıyla, 81 ilde geçen yıl okula başlayan 60-66 aylık toplam 98 bin çocuğun 1 yıllık başarı durumları ve uyumları incelemeye alındı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, incelemesini tamamlayarak raporunu bakanlığa sundu. Raporda, 60-66 aylıkların özellikle 40 dakika süreyle derste oturtulmalarının ve dikkat dağınıklıklarının ciddi bir sorun olduğu ifade edildi. Raporda, eksikliklerine rağmen sistemin devamı için çözüm önerileri sıralandı. MEB Amerika’yı yeniden keşfetti MEB’in raporu tabir yerindeyse bir Öğretmenler de istemiyor ‘ayma’ niteliğinde. Hali hazırda onResmi raporun yanısıra Anadolu lara söylenmiş bir dizi mesele raporEğitim Sendikası da aynı yaştaki da tespit olarak geçiyor. Dersliklerin çocuklarla ilgili benzer bir rapor az olmasından, o yaştaki çocukların hazırladı. 1867 ilkokul birinci sınıf konsantre olamamasına kadar bir di-
zi mesele Milli Eğitim Bakanlığı’nın raporunda sorun olarak ifade edilmiş. Ancak raporun nedenler bölümünde ise sorunun 4+4+4’te değil de öğretmenlerde bulunması fiyasko olarak değerlendirilebilir. 98 bin çocuk erken yaşta başladı 4+4+4 olarak bilinen yeni sistem şöyle işledi: Milli Eğitim Bakanlığı, yeni sistemde okula başlama yaşını velinin isteğine bağlı olarak 60 aya çekince 2 milyon 313 bin 888 öğrenci e-kayıt sisteminden otomatik olarak birinci sınıfa kaydedildi. Okula başlama yaşı düşürülünce 66-72 ay aralığındaki 1 milyon 600 bin çocuktan yüzde 3’ü yani 48 bininin velisi çocuğunu okula göndermemek için rapor aldı. 60-66 ay aralığında kalan 700 bin çocuktan yüzde 86’sının velisi ise çocuğunu hiç okula göndermedi. 60-66 aylık-
60-66 aylıklarla “1.sınıflarda Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı ilk resmi rapordaki bazı tespitler şöyle: Bu çocukların 40 dakikalık derste oturmaları, dikkatlerini derse vermeleri mümkün değil. Sınıflarda 60-84 ay aralığındaki çocukların bir arada bulunması ciddi sorundur. 60-84 ay aralığındaki çocukların yaş gruplarına göre ayrılarak o eğitim-öğretim yılında alacakları eğitimlerinin planlanması gerekiyor. 1.sınıf öğretmenleri yetersiz YÖK’le görüşülsün. Müfredat yenilenmeli, MEB ve YÖK işbirliği yapmalıdır. Derslik ihtiyacı sorunu var. İhtiyaç giderilerek normal eğitime geçilmeli. Okulların bodrum katları oyun alanına dönüştürülebilir. Sınıflarda mevcutların fazla olmasından dolayı yeterli oyun aktiviteleri yapılamıyor. ların yüzde 14’ünü kapsayan 98 bin çocuk 1. sınıfa kaydoldu. Ailelerinin bu yıl okula göndermediği 60-66 ay aralığındaki 650 bin çocuk da, geçtiğimiz eğitim yılı başından bu yana 72-78 ay aralığına ulaştı. Şimdi onlar da 16 Eylül’de 2013’te zorunlu olarak okula başlayacak.
Matematik öğretmeninin buluşu Matematik öğretmeni Ethem Deynek’ten yeni bir buluş. Daha önce matematikte “7, 12, 13, 14, 15 ile bölünebilme formüllerini” bulan, Denizli Acıpayam Anadolu Lisesi Matematik Öğretmeni Ethem Deynek, bu kez de 6 ile bölünebilme formülünü buldu. Deynek, yeni geliştirdiği formüle “Deynek Altılısı” adını verdiğini söyledi. Bilinen 6 ile bölünebilme kuralının “2 ve 3 ile tam bölünen sayılar 6 ile de tam bölünür” şeklinde olduğunu, şimdiye
kadar kullanılan bu kuralın 6 ile tam bölünen sayılarda kullanıldığını söyledi. Formül ile bir sayının 6 ile bölümünden elde edilen kalan rahatlıkla bulunabilecek. Matematik alanında çalışma yapabilmenin meşakkatli bir iş olmasına rağmen, formül bulma işini severek yaptığını, 6 tane formül bulmanın mutluluğunu yaşadığını söyleyen Deynek; önümüzdeki süreçte matematik bilimine yeni çalışmalarıyla katkı yapmaya devam edeceğini söyledi. YARIN GÜNCEL
Sevda Yeniköylü bu haftaki yazısında sonsuzluk ve görelilik kavramlarını ele alıyor. Günlük yaşamımızda çok defa gelişi güzel kullandığımız sonsuzluğun tanımlanması sancılı olsa da matematikte devrim niteliğindedir.
SONSUZLUK VE GÖRELİLİK Sonsuzluk kavramı ilk konuşup fikir alış verişinde bulunabilecek toplumların ortaya çıkmasından beri insanların kafasında hep var olmuştur sanıyorum. Her lisanda yaklaşık sonsuz kavramını içeren bir sürü kelime vardır. Örneğin biz “çok” deriz. Acaba neye göre çok? Günlük kullanılan dili bir kenara bırakırsak bunun cevabının sayılabilirliğe göre çok olduğudur. İşte sonsuzluğa kesin bir tanım getirmek ancak Cantor’un 1874’teki makalesinde işaret ettiği sayılabilirliğe göre çok kavramı ile mümkün olmuştur. Herşey rahatsızlık uyandıracak bir soru ile başlar. Sonsuzluk ilk başta eski Yunan medeniyetinde Zeno’nun paradoksları ile kritik bir kavram olarak karşımıza çıkmıştır. Zeno’nun iki paradoksu vardır. İlk başta size gayet makul bir olguyu kabul ettirir: Hedefe atılan bir ok önce hedefe kadar olan yolun yarısından geçecektir. Sonra kalan yolun yarısını geçmesi lazımdır, vesaire. Bu olayın sonsuz kere gerçek-
leşmesi gerekekeceğinden ok hedefe ulaşamaz! Zeno’nun ikinci paradoksunda meşhur atlet Aşil’in bir kaplumbağayı geçemeyeceği iddia edilir! Aşil kaplumbağaya bir handikap tanır, kaplumbağa yarışa biraz ileriden başlayacaktır. Yarış başlar ve Aşil tam kaplumbağanın yarışa başlladığı yere geldiğinde kaplumbağa biraz daha ilerlemiştir. Derken Aşil kaplumbağanın varmış olduğu yeni yere gelince kaplumbağa yine biraz daha öndedir, vesaire. Bu olay da sonsuz kere tekrar edilmesi lazım geleceğinden Aşil kamplumbayı geçemez. Bugün biliyoruz ki her iki paradoksun çözülebilirliği esasında karşımızda yakınsak sonsuz serilerin bulunmasında yatmaktadır. Ortada bir paradoks yoktur, çünkü bu sonsuz seriler toplanıp sonlu bir neticeye varmaktadır. Ancak sonsuz seriler nasıl toplanacaktır? Bu konunun gelmiş geçmiş en büyük ustadı, Cantor’dan bir asır önce yaşamış, Euler’dir. Sonsuz serilerin toplamında görelilik kavramı ortaya çıkar. En eski medeniyetlerde sayı sistemi 1,2, 3 ve “çok” diye ortaya çıkmıştır. Ancak orada bile bir avcının 7 hayvan yakalaması söz konusu idi ve bunu ifade edebiliyordu. Kullandığı yöntem her avladığı hayvan
SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı
için mızrağına bir çentik atmasıydı. Bu bugün bile kabadayıların kullandığı bir yöntemdir. Böylelikle sonsuzluğun tarifi bir sayı dizisinin tam sayılar, veya reel sayılar gibi diğer sonsuz setler, ile teke tek karşılaştırılarak ifade edilebilirliğidir. Cantor’un bize öğrettiği sonsuzun anlaşılmasındaki teknik de, işte bu teke tek karşılaştırma yöntemidir. Sonsuzu Zapteden Adam: Georg Cantor Georg Cantor, matematiğin temelinde yapısal ve yöntemsel önemli değişikliklere yol açacak adımlar atmıştır. En derin soruları ya sormuş ya da sorulmasına önayak olmuştur. Cantor, felsefenin uğraş alanı olan sonsuzluğu matematiğe kazandırmıştır. Aristo’nun potansiyel sonsuz kavramını gerçek sonsuzluk teorisini geliştirerek altüst etmiştir. Matematik evrim değil bir devrim geçirmektedir. Sonsuzluk artık elimizin altında, ayaklarımızın dibindedir.Çağdaşı olan birçok matematikçinin ayakları altındaki toprağı kaydırmıştır adeta. Cantor’un açtığı saha sayesinde, matematik ve temelleri metafizikle iç içe, çok daha felsefi bir konu olmuştur.
Gezi direnişi sırasında pek çok medyaya organının sansür uyguladığını söyleyen İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri mezuniyet töreninde “Medyayı maymun ettiniz evrim bizimle başlayacak” pankartı ile basını protesto ettiler. Törende İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yolladığı tebrik okunurken öğrenciler tarafından yuhalandı. Gazetecilik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Suat Gezgin “Öğrencilerimizi sansür uygulasın diye yetiştirmiyoruz. Öğrencilerimizin medyayı bu şekilde eleştirmesini takdir ediyorum. Okulda özgür basın ve özgür habercilik nasıl yapılır diye öğretiyoruz. Öğrencilerimizin arkasındayız” dedi. YARIN EĞİTİM
ODTÜ 55. oldu
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Times Higher Education tarafından ilan edilen “World Reputation Rankings 2013” listesinde dünyanın en ünlü 60 üniversitesi arasına girdi. “World Reputation Rankings 2013”, tüm dünyadan yaklaşık 17 bin akademisyenin katılımıyla Mart - Nisan 2012 aylarında yapılan Thomson Reuters’ 2012 Academic Reputation Survey anketine dayanıyor. Dünyanın en güçlü 100 üniversitesini belirleme amacıyla yapılan ankette, katılımcılardan hem eğitim hem araştırma alanında mükemmel olarak tanımladıkları en fazla 15 üniversiteyi seçmeleri istendi. Ankette katılımcılara, “En başarılı mezununuzun lisansüstü eğitim için hangi üniversiteye gitmesini önerirsiniz?” gibi sorular yöneltildi. ODTÜ bu sıralamada 55. olurken, 1. Harvard Üniversitesi oldu. YARIN EĞİTİM
Öğretmenler yine açıkta
Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı açıklamada bu yıl kadrolu öğretmen ataması yapılacağını duyurdu. 300 binden fazla öğretmen atama beklerken sadece 40 bin kişinin atanacak olması ise tepkiyle karşılandı. Yeni eğitim sistemine geçilmesiyle ortaokul ve lisede artan seçmeli ders sayısındaki öğretmen açığını kapatmak için Milli Eğitim Bakanlığı Ağustos - Eylül aylarında 40 bin kadrolu öğretmen atamasına hazırlanan Milli Eğitim Bakanlığı seçmeli dersler için ücretli öğretmen alımı da yapacak. Öğretmenlerin atanacağı seçmeli derslerden bazıları; Kur’an-ı Kerim,görsel sanatlar,matematik uygulamaları,zeka oyunları, Osmanlı Türkçesi. YARIN EĞİTİM
Tablete devam
Fatih projesi kapsamında dağıtımı yapılacak tabletlerin ihalesi için Milli Eğitim Bakanlığı düğmeye bastı. Birçok öğretmen tabletlerin dersi engellediğini söylese de yeni dağıtım kapıda. 10 milyon 600 bin öğrenciye tablet bilgisayara verilecek. Daha önce 61 bin 500 öğrenci tablet sahibi olmuştu. Toplam 11 şirket ön yeterlilikle ilgili belgelerini İhale Komisyonu’na sundu. Komisyon yaklaşık 2 ay boyunca bu belgeleri inceleyecek. İhale sürecinin sonunda yarışı kazanacak firmanın üreteceği 10 milyon 600 bin tablet bilgisayar, 2016 yılının sonuna kadar Türkiye genelinde lise ve ortaokul öğrencilerine dağıtılacak. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
10 Temmuz 2013
SBS de dersane de kalkıyor
Şili’de liseliler eğitim reformu istiyor
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2013-2014 eğitim öğretim yılı itibariyle, sürekli değiştirilen SBS’nin kaldırılacağını açıkladı. Önümüzdeki yıldan itibaren SBS’nin yerine dönem içi yapılan yazılı sınavların merkezi bir sistemde gerçekleştirileceğini belirten Avcı, paralı eğitmin açık göstergesi olan dershanelerin de özel okullara dönüşeceğini duyurdu. İSTANBUL Nurseli gözüaçık
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Başkent Öğretmenevi’nde televizyon-gazete Ankara temsilcileri ve eğitim muhabirleriyle kahvaltıda bir araya geldi. Bir gazetecinin, “SBS kalkacak mı? Dershanelerle ilgili son durum nedir?” sorusuna Bakan Avcı şu cevabı verdi; “Çocuklarımızın 4 yıllık eğitiminin bir sınava tabi tutulmasının psikolojik bir yük olduğunu biliyoruz. Bunu çözmek için belli bir mesafeye geldik.” şeklinde konuştu.
Şili’de uzun zamandır ücretsiz eğitim için mücedele eden öğrenciler, sert polis müdahalesi ile karşılaştı. Eğitim sisteminde köklü reform talebiyle çarşamba günü büyük bir protesto düzenleyen öğrenciler, pazar günü başkanlık seçiminin ilk turunun düzenleneceği okulları işgal etmişti. Türkiye ve dünya genelinde gençlik hareketleri devam ederken, Şili’de başkent Santiago’da işgal edilen 21 lise binasından zorla çıkartılan öğrencilerden 122’si gözaltına alındı. YARIN EĞİTİM
Merkezi bir sınav yine olacak Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı liseye giriş sınavı olan SBS’nin kaldırılmasıyla ilgili olarak, “Matematik, Türkçe, Fen Bilgisi gibi derslerden birer tanesini merkezden yapacağız. Bakanlık olarak biz yapacağız bu sınavları. Hazırlanışı, uygulanışı ve değerlendirilmesini biz üstenelim, böylece standart daha adil bir genel not havuzu oluşsun.” şeklinde konuştu. Avcı, SBS’nin tam anlamıyla kaldırılmayacağını ve Bakanlık tarafından denetlenen merkezi bir sınav yapısının varlığını sürdüreceğini belirtiyor.
Kontenjan adaydan çok
eğitim verilmediği için öğrencilerin Velilerimiz çocuklarını dershanelere dershanelere gitmeye mecbur bırakıl- kayıt ederken acele etmesinler.” diye konuştu. Okullardaki niteliksiz eğiması sürdürülüyor. tim yüzünden dershanelere gitmeye mecbur bırakılan liseliler, AKP’nin Dershaneler de kapanıyor Dershanelerin özel eğitim kurumla- paralı eğitim politikalarının mağduru Okul notları ön planda rına dönüştürülmesi çalışmalarının oluyorlar. Okullardaki eğitimin nite“Çocukların gerçekten sınıfta gördük- devam ettiğini belirten MEB Baka- liğini artırmaya yönelik hazırlıkların leri derslerden, sınavlardaki başarıları nı Avcı, “Yasal alt yapı çalışmaları tamamlanma aşamasında olduğunu değerlendirilecek.” diyen MEB Ba- sürüyor. Önümüzdeki ders yılından söyleyen Avcı, dershanecilik anlayıkanı Nabi Avcı, okul derslerindeki itibaren yürürlüğe girecek şekilde şının son bulacağının haberini veriyor. başarının üniversiteye girişte etkili hazırladık. Amacımız nitelikli kuolacağını söyledi. Okul başarısının ruluşların, özel eğitim kurumlarına Öğrenciler ve veliler endişeli ön plana çıkarılması dershanelere yö- dönüşmesinin önünü açmak. Çocuk- Eğitim ve sınav sisteminde sürekli denelimin önünü kesmeye yönelik bir ların dershaneye ihtiyaç duymayacak ğişiklikler yapan AKP hükümetinin, uygulama olsa da okullarda nitelikli şekilde eğitim sistemini ayarlamak. SBS ve dershaneler üzerinde yapa-
cakları değişiklik öğrenci ve velileri kaygılandırdı. Okullarda niteliksiz olarak verilen eğitimin kısa sürede toparlanmasının zor olduğunu söyleyen veliler, dershanelerin kapatılmasının da sorunlar yaratacağını belirtiyorlar. Nabi Avcı’nın açıklamaları üzerine ise 3 dershane ortak basın açıklaması yayınlayarak “Dershanelerimizde sürdürülen eğitim öğretim etkinliklerinin yararına inanan veli ve öğrencilerimizin, dershanelerimizden alacakları eğitim hizmetlerinde hiçbir aksama olmayacak.” şeklinde bilgilendirme yaptılar.
LYS bir can daha aldı YGS’nin ardından barajı geçebilen öğrencilerin girdiği LYS, Şeyhmuş Şimşek’in hayatına mal oldu. Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Söğütalan Köyü’nde yaşayan Şeyhmuş Şimşek’in sınavı kötü geçmişti. Bunun üzerine bunalıma giren lise öğrencisi, evde yalnız kaldığında babasına ait pompalı tüfekle kalbine ateş ederek intihar etti. Silah sesinin ardından eve gelen yakın çevredeki insanlar gencin olay yerinde yaşamını yitirdiğini fark etti. Oğlunun ölümüne dayanamayan anne Remziye Şimşek de ilaç içerek intihar girişiminde bulundu. Sadece Şeyhmus Şimşek değil Elemeci sınav sisteminin tek ve son kurbanı Şeyhmuş Şimşek değil. Daha önce Soner Sipahi’nin annesi dershane borcunu ödeyemediği için cezaevine girmişti. Annesinin
cezaevine girmesiyle psikolojisi bozulan 18 yaşındakı Soner Sipahi intihar etmişti. İyi bir üniversite eğitimi almak isteyen Soner’in ölümünün sebebi ise niteliksiz ve rekabetçi eğitim sistemiyle üniversite eğitimi için liselilerin önüne sınav engelini koyan hükümet oldu. Elemeci sistem çözüm değil Okullarda niteliksiz eğitim veren ve üniversite sınavında ise başarı bekleyen hükümet, elemeci sınav sisteminde sürekli reformlar yapıyor ancak sistem baki kalıyor. Bu sene yapılan LYS sorularında hem matematik hem de kimya sorularında hatalı 2’şer soru olduğu ortaya çıktı. 2010 yılında yapılan YGS’de şifreli kopya skandalı yaşanmıştı. YARIN EĞİTİM
4+4+4’te değişikliğe gidiliyor Sınavları kaldırın YGS’nin ardından önümüze çıkarılan ikinci engel LYS’yi de geride bıraktık. İki milyona yakın öğrencinin girdiği üniversite sınavlarında sürekli hatalı soru iddiaları konuşulurken, şifre skandallarının altına imzasını atan ÖSYM’ye duyduğumuz güvensizliği buradan da bir kez daha belirtiyoruz. Yeteneklerimize göre eğitim verilmezken, üniversite sınavlarında belli bir kalıba uymayanlar elenmeye devam ediyor. Elemeci sınav sistemi liselilerin geleceğine mal olurken, üniversite eğitimi ulaşılamaz bir hale geliyor. Yeteneklerimize göre verilecek eğitimle sınavsız bir eğitim mümkündür. Mümkün olanı yapın, sınavları kaldırın, önümüzü açın!
İl Milli Eğitim Müdürlüklerinden gelen raporlar eğitim sistemindeki sorunları ortaya çıkardı. En fazla sorun 60-84 aylık çocuklarda yaşandı. Anadolu Eğitim-Sen tarafından yapılan ankette 60-66 aylık çocukların okuma-yazma öğrenemedikleri, sınıfın fiziki koşullarına uyum sağlayamadıkları, altına kaçırdıkları ve 40 dakika derse odaklanamadıkları ortaya çıktı. Üstelik öğretmenlerin yüzde 65’inin yeni müfredata ilişkin eğitim almadıkları bildirildi. Bu sorunlar karşısında Bakanlık’ta komisyon oluşturulacak, komisyonun raporu doğrultusunda yeni kararlar belirlenecek ve yeni eğitim döneminde hayata geçirilecek. Bakanlık yetkilileri sistemin temelinde bir değişiklik olmadığını, geri adım atılmayacağını duyurdu. Ancak 4+4+4’te sürekli değişime gidilmesi sistemin eksiklerinin olduğunun göstergesi oluyor. Eksikleriyle uygulamaya konan sistem öğrencilerin de eğitiminde eksikliğe yol açıyor. YARIN CEDAY AVCI
Bu yıl üniversitelere 769 bini devlet, 118 bini vakıf, 18 bini KKTC üniversiteleri 2 bini de yurt dışı üniversiteler olmak üzere toplam 908 bin kontenjan ayrıldı. Oysa YGS ve LYS sınav sonuçlarına göre üniversiteye girmek isteyen aday sayısı çok daha az. Yani bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi çok sayıda kontenjan açığı bekleniyor. YÖK bu yıl bazı fakültelerde ciddi anlamda kontenjan azaltmasına gitti ancak mevcut kontenjan sayısına göre yine kontenjan açığı bekleniyor. YARIN EĞİTİM
378 okul meslek lisesi oldu
Milli Eğitim Bakanlığı, mesleki eğitime öğrenci çekmek için Türkiye genelinde 378 genel lisenin türünü değiştirerek meslek lisesine dönüştürdü. Türkiye genelindeki 378 genel lise 2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren kademeli kapatılarak, mesleki liseye dönüştürülecek. Dönüştürülen meslek liseleri arasında Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Anadolu Sağlık Meslek Lisesi, Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi ile Çok Programlı Lise türleri yer alıyor. YARIN EĞİTİM
LYS sonuçları açıklandı
1 Temmuz sabahı LYS sonuçları açıklandı. Sınavdan 7 gün sonra açıklanan sonuçlar için ÖSYM Başkanı Ali Demir, adaylara tercih yapmak için fazla süre tanımak istediklerini belirtti. YGS barajını geçip LYS’ye girmeye hak kazanan 1 milyon 232 bin 679 aday olduğu açıklandı. Sınavsız geçiş için 71 bin 476 aday başvurdu. Sınava giren toplam aday sayısı ise 831 bin 570 oldu. LYS’de 133 adayın sınavı geçersiz sayıldı. Tercihler 8-18 Temmuz tarihlerinde yapılacak. Temmuz’un son haftasında tercih sonuçları açıklanacak. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
10 Temmuz 2013
Mısır’da askeri darbe
Mısır halkı Muhammed Mursi’nin istifası ve erken seçimler için ülke çapında direniş gösterdi. Savunma Bakanı Orgeneral El Sisi’ninhükümete tanıdığı 48 saatin ardından kendi “yol haritasını” devreye geçirmesiyle 3 Temmuz’da darbe gerçekleşti. 6 ay içerisinde anayasal değişiklikler için referanduma gidilecek ve seçimler yapılacak.
Dış servis Fatma Kurt
kalmadığını belirtti.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra Muhammed Mursi’ninseçimle cumhurbaşkanı olmasının birinci yıldönümünde başlayan eylemlerle ülke genelinde milyonlar sokaklara döküldü. Mursi karşıtı hareketin taraflarından biri olan Temerrüd Hareketi, Mursi’yi istifaya çağıran ve erken seçime gidilmesini talep eden dilekçeyi 22 milyon kişinin imzaladığını bildirdi. Cumhurbaşkanı Mursi televizyonda yayınlanan konuşmasında, hızlı ve radikal reformlar yap-maya hazır olduğunu belirtip bazı konularda haklı olduğunda ısrar etti ve istifa etmeyeceğini açıkladı. Muhammed Mursi politik kutuplaşmanın yeni demokrasiyi baltaladığını ileri sürerek “Mısır’ın düşmanları”nı suçlarken, Temerrüd Hareketi 22 milyonun istifaya çağırdığı Cumhurbaşkanı’nın meşruiyetinin
karşılanmaması durumunda, silahlı kuvvetlerin bir yol haritası açıklaGÖSTERİLERDE ÇATIŞMALAR YAŞANDI yarak gerekli önlemleri alacağını Şiddetsiz başlayan eylemlerde Mur- söyledi. El Sisi: “Silahlı Kuvvetler, si karşıtı protestocular ile Mursi halkın taleplerine yanıt verilmetaraftarları arasında çıkan çatış- si çağrısını tekrarlıyor ve tarihsel malarda yaşanan can kaybı resmi koşulların sorumluluğunu yerine rakamlarla 6 kişi olarak açıklandı. getirmesi için herkese 48 saat süre Ancak ölenlerin sayısının en az tanıyor” diye konuştu. 17’ye ulaştığı uluslararası basında yer aldı. BAKANLAR İSTİFA ETTİ Müslüman Kardeşlik’in (İhvan-ı Mısır kabinesinden dört Bakan Müslimin) Kahire merkez büro- muhtıranın yapıldığı gün istifa sunda meydana gelen çatışmanın dilekçelerini verdi. Turizm, Çevre, ardından Kardeşlik, polis güçlerini İletişim ve Hukuki İşler Bakanlarıgruba müdahale etmemekle suçladı nın istifalarını Başbakan Qandil’e ve bürolarını korumak için silahlı birlikte verdikleri öğrenildi. Mısır milis kurabileceği uyarısında bu- resmi haber ajansı MENA, Mısır lundu. Dışişleri Bakanı Amr’ın da istifa ettiğini duyurdu. EL SİSİ MUHTIRA VERDİ Mısır Savunma Bakanı ve Genel- 3 TEMMUZ’DA DARBE kurmay Başkanı Abdel Fatih El Sisi Mursi’nin istifa etmemesi üzerine devlet televizyonuna yaptığı açık- ordu tarafından darbe gerçekleştilamada, halk iradesinin emsali gö- rildi ve Anayasa Mahkemesi Başkarülmemiş bir ifadesi olarak tanım- nı Adli Mansur geçici cumhurbaşladığı halk hareketinin taleplerinin kanlığı, Selefilerin başbakanlığına
itiraz ettiği Mudammed El Baradey geçici cumhurbaşkanı yardımcılığı, Sosyal Demokrat Parti’nin kurucu üyesi Ziad Bahaddin ise geçici başbakanlık görevine getirildi. ORDU ATEŞ AÇTI Darbeyi reddeden Muhammed Mursi’nin tutuklanmasının ardından Müslüman Kardeşlik’in destekçileri Adeviyye’de toplandı. Cumhuriyet Muhafızları Karargahı önünde Mursi’ye destek veren göstericilere ordunun ateş açması sonucu onlarca kişi öldü, yüzlercesi ise yaralandı. REFERANDUM VE SEÇİMLER Geçici Cumhurbaşkanı Mansur’un ofisinden yapılan açıklamada, Anayasal değişikliklerin gerçekleştirilip referandumla onaylanması için 5 aylık bir süre belirlendi. Referandumun ardından 2014 Şubat ayında parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı belirtildi.
Medya emekçileri ayaklandı Yunanistan’da Başbakan Samaras’ın devlet radyo televizyonu ERT’yi kapatma kararıyla başlayan ERT çalışanlarının mücadelesi, kapatmanın durdurulması kararıyla sonuçlandı. Mahkeme medya emekçilerinin taleplerini haklı görüp, iş akitlerinin sonlandırıldığını bildiren ihbarnamelerin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Kanalın karartıldığı gece polis elektrikleri kesip, binayı terk etmeyen çalışanların tutuklanacaklarını anons etti. Çalışanların binayı ele geçirmesiyle başlayan tepki, birkaç saatte binlerce protestocunun Atena’daki ana ERT binasına toplanmasıyla büyüdü. Uydu ve internet üzerinden yapılan protesto yayınlarını, Gsee ile Adedy sendikalarının 24 saatlik grevi takip etti. Günlerce süren direnişe toplu taşıma, demiryolu ve hava trafik çalışanları ile gazeteciler de greve katılarak destek verdi. Demokratik Sol DİMAR’ın hükümetten çekilmesiyle birlikte, kemer sıkma politikalarının bir parçası olan ERT’yi kapatma kararı, koalisyon içinde çatlaklara yol açtı. Mahkeme kararından önce “IndependentOpinion” gazetesini çıkaran protestocular manşette: “Biz Tahrir ve Taksim Meydanlarının yansımasıyız. Dünün ezilenleri, bugünün protestocuları, yarının kazananlarıyız” ifadesine yer verdi. YARIN DÜNYA
Kazakistan
Talimat almayız
Kazakistan ile İngiltere arasında 1,06 milyar dolarlık ticari anlaşmalar yapıldı. İngiltere Başbakanı Cameron ülke ekonomisinin durgunlaştığı dönemde İngiltere’nin böyle ticari bağlantılara ihtiyacı olduğunu söylemiş, ancak ekonomik kaygıları insan haklarının önüne geçirmesiyle eleştirilmişti. Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev ile anlaşmalarla ilgili ziyarette bulunan Cameron basın toplantısı yaptı. Cameron Kazakistan’da insan hakları konusuna değinerek, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün kaygılarının “İşkence iddiaları, hükümeti eleştirenlerin tutuklanması ve medya ile ifade özgürlüğü üzerindeki sıkı kontroller” yönünde olduğunu belirtti. Nazarbayevtavsiyeler için teşekkür ederek: “Nasıl yaşayacağımız konusunda kimsenin bize talimat vermeye hakkı yok” dedi. YARIN DÜNYA
ABD
Orman yangını
Arizona eyaletinde çıkan orman yangını sırasında 19 itfaiyeci hayatını kaybetti, 22 itfaiyeci ise yaralandı. Yangın nedeniyle YarnellHill kasabasında yaşayan yüzlerce kişi evlerinden tahliye edildi. Günlerce devam eden yangın, şiddetli rüzgar, yüksek sıcaklık ve düşük nem gibi hava koşullarının etkisiyle 3.400 hektarlık alana yayılarak yüzlerce evin yanmasına sebep oldu. Arizona, 1933’te en az 25 kişinin hayatını kaybettiği Griffith Park yangınından sonra en fazla can kaybına sebep olan yangın olarak kayıtlara geçti. Nevada’da bir yangının daha büyümesinin ardından, Arizona eyaletini temsil eden Senatör Mccain, yüksek yangın riski taşıyan bölgelerde yanıcı çalıların temizlenmesine ayrılan bütçenin arttırılması gerektiğini ifade etti. YARIN DÜNYA
Güney Afrika
Eski ajan sığınma istedi Eski CIA ajanı Snowden, pasaportunun iptal edilmesi üzerine ABD’ye iadesinden kurtulmak için Rusya’dan sığınma talep etti. Snowden, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın düyada milyonlarca kişinin telefon ve internet kayıtlarını izlediği bilgisini basına sızdırmıştı. Putin’in açıklaması, sığınma talebinin eski ajanın “Amerikalı ortaklara zarar vermeyi bırakması” koşuluyla kabul edileceği şeklinde oldu. Bu açıklama üzerine Kremlin’den verilen habere göre Snowden sığınma talebini geri çekti. 26 ülkeye iltica talebinde bulunan Snowden’a Venezuela, Nikaragua ve Bolivya sığınma hakkı teklif etti. Wikileaks’te yayınladığı yazıda Snowden, sığınma hakkının önde gelen savunucularından olan ABD’nin kendisiyle çelişerek, sığınma talebinin kabul edilmemesi için dünya liderlerine baskı yaptığını iddia ederek, “Obama yönetimi vatandaşlığı silah olarak kullanma stratejisini edindi.” ifadesine yer verdi. Amerika gazetesi Washington Post ise bu yazıdaki dil kullanımını bakarak bir Amerikalı değil, İngiliz tarafından yazıldığını ileri sürdü. YARIN DÜNYA
Dünya Turu
Yoğun bakımda
3.5 ton silah yolda Telegraph gazetesinin haberiyle, 27 aydır süren iç savaşta çatışmalar devam ederken CIA desteği ile Hırvatistan kanalından 1 ay içinde Özgür Suriye Ordusu’na ulaştırılmak üzere yola çıkan 3,5 ton silah gündemde. Eski demokrat lider Ashdown silahların Bosna Savaşı’ndan kalanlar olduğunu iddia etti. Rejim karşıtı ayaklanmanın merkezlerinden biri olan Humus Bölgesi’nde, Hizbullah militanlarının destek verdiği rejim güçlerinin askeri müdahale başlattığı, Reuters haber ajansı tarafından bildirildi. Esad güçlerinin bölgeyi yoğun bombardımana tuttuğu muhaliflerce ifade edildi. Ayrıca bir sinir gazı olan sarinin kullanıldığı iddia ediliyor.Muhalif güçler ise internette yayınladıkları video açıklamasında Nubul ve Zahra’da rejimi destekleyenler teslim olmazsa buraları ele geçireceklerini söyleyerek,“Nubul ve Zahra’yı rejimden, şebbihalarından ve Hizbullah ile İran unsurlarından özgürleştirme hedefimizi ilan ediyoruz” şeklinde açıklamada bulundu. YARIN DÜNYA
Güney Afrika’nın 94 yaşındaki eski Devlet Başkanı Nelson Mandela 8 Haziran’da akciğer enfeksiyonu nedeniyle kaldırıldığı hastanede yoğun bakımda. Irkçılık ve eşit haklar konusunda mücadele etmiş olan Mandela’nın hayati tehlikesinin aile içinde bölünmelere yol açtığı, yakınlarının mezar yeri ve miras paylaşımı konusunda tartışmalar yaşadığı belirtiliyor. Efsanevi liderin sağlık durumu kritik devam ederken hastanenin önü Mandela’nın sevenlerinin yoğun ziyaretleriyle doldu. Mandela’nın yanında sürekli refakatçisi olarak bulunan eşi Graça Machel: “Bu halka verdiği en iyi armağan, yine birlik armağanı oldu” diyerek liderin ziyaretçilerine, çiçek almak yerine bir çocuk hastanesinin kurulması için bağış yapmaları çağrısında bulundu. YARIN DÜNYA
FORUM
16
10 Temmuz 2013
Güler anne en ön safta itildiklerini bilmeden çalışmaya başlıyorlar. Sonrası küçük bir çocuğun bile tahmin edebileceği patlama gerçekleşiyor. Sanık olarak yargılanan Yusuf Vasfi Özalp’in ve Zafer Akansel’in mahkemede, taksirle adam öldürme suçu ile yargılandıkları için ve daha önceki mahkemede bilirkişi raporunda “patlama meydana getiremez, sakıncası yoktur “denilmesi ile serbest yargılanmalarına karar verilmiştir. Hemen akla ceza kanunları geliyor ve sorguluyoruz. Taksirle adam öldürmeye giren bu davada asıl olarak sorgulamamız gereken taksirle öldürme cezalarının yetersiz olması. Ülkemizde bu cezalar işverene önlem almaya zorunlu kılacak ve işçilerin ölümlerine sebep olamayacak şekilde düzenlenmeli. Taksirle adam öldürmeden yargılanan işverenler, ölen işçilerin sayısına göre, ihmallere göre ve işçilerin kendi dikkatsizliği ile kendi ölümüne sebep olması gibi şartlarla değişen yasa ile yargılanıyorlar. Bir işçi kendi ölümüne nasıl sebep olabilir diye hergün
bu dehşet soruyu düşünüyoruz... Düşünme sistemi bozulmuş intihar eğilimli hasta mı bu işçiler? Hasta ise, neden işe alınıyor yada hala neden çalıştırıyor? Tabiki bunlar, kamuoyunu ve yargıyı yanıltmacı söylemler. Ne acı ki kanunda böyle bir madde var. Herkesin gözü önünde gerçekleşen bu patlamada, kazanacakları paracıkları içinde yüzmeyi hayal ederken, gerekli önlemlere para harcamaya bilerek gerek duymayan bu patronlar şimdi çok mu masum? Adaletin çatlağından yararlanan binlerce patron, caydırıcı olmayan yasalarla yargılanarak, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyorlar. Teksan davasındaki 4 işçi kardeşimizin de katilleri son alınan bilirkişi raporunda patlama meydana getirir demesine rağ-
men, şuan tutuksuz yargılanarak aramızda dolaşmakta ve rahat nefes alabilmekteler. Ölen işçi kardeşlerimizin birçoğu yargıya taşınmamıştır ya da sadece tazminat bedeli ödenerek üstü örtülmüştür. Teksan davasında evlatlarını kaybeden aileler, bugün adalet arayışında... Dava bu yüzden çok önemli yer tutmaktadır. Evlatlarının ölümüne sebep olanlardan hesap soran, ölen işçi kardeşimiz UMUT KÜÇÜKARABACI’nın annesi , GÜLER KÜÇÜKARABACI’nın kararlılığı, diğer işçi evladını, babasını, annesini, kardeşini kaybeden ailelere önemli örnek oluşturmaktadır. Sanıkların tutuksuz yargılanmalarına karar verildiği gün “4 genci yaktınız birde serbest kaldınız” diyerek haykıran acılı anne en ön safta yerini tutmakta
ve hala adaletin kararına güvenmektedir. Bu haklı davasının hep takipçisidir. Güler annemizin bu kararlılığı yargı sürecinde önemli
Yargı adaletin varlığına biz emekçi halkını inandırmalıdır...
Diren tüketim!
Gezi parkını polis işgal etmeden önce ağaçları korumak isteyen, parkını korumak isteyen halk Gezi Parkı nöbetindeydi. Bu sıralarda orada oluşan dayanışma ve kardeşlik ortamı ise barikatlarda birlikte direnen insanların dayanışmasının bir devamı oldu. Mehveş Evin’in 07.07.2013 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayınlana bu konuları ele aldığı yazısını yayınlıyoruz.
“
Neden? Komünizmi istediklerinden değil. Çoğu kapitalist sistemin içinde varolmasına, iş hayatına devam etmesine ve başka bir sistemi hayal dahi etmemesine rağmen, aynı mutsuzluğu paylaşıyordu.
“
Gezi Parkı, sadece demokratik haklara sahip çıkmak için değil, hayatın her alanının alınabilir-satılabilir olmasına karşı bir çığlığın yükselişiydi. Ağaçların söküldüğü yerde kurulan Gezi bostanı da ‘kendi kendine yetme’ felsefesinin sembolüydü. Özal’lı yıllarda büyüdüm, 80 kuşağıyım. O yıllarda spor ayakkabı giymek bile lükstü. İmkanı olan yurt dışından getirirdi. Geri kalan, Mekap’a talim ederdi. Almanya’dan Türkiye’ye döndüğümüzde, Adidas’ı dolaba kaldırıp ben de Mekap almıştım. Bugün düşüncesi bile komik olan böyle binlerce örnek var. 90’larda hızla dünyaya açılan Türkiye, 2000’lerde tam anlamıyla bir tüketim krallığına dönüştü. Bu furyadan herkes nasibini aldı. Her
şey ulaşılabilir oldu, ama tabii ki parayla. Giderek artan vergi yükü ve zamlarla, hayatın her alanı pahalılaştı. 2002 krizinde yığınlar işsiz kaldı... 80 kuşağı, alışıp tadına vardığı tüketim kültüründen ve yaşam biçiminden bir süre uzaklaşmak zorunda kaldı.
Dönüş muhteşem oldu: AKP iktidarıyla birlikte büyüyen ekonomi, ‘hamdolsun’ herkesi bir tüketim canavarına dönüştürdü. Bu defa sadece beyaz yakalılar değil, muhafazakâr kesim de parayla, gösterişle, markayla kendilerini tanımlar oldu. İlişkiler sunileşti Ancak israfta sınır tanımayan bu hal, başka sorunları gündeme getirdi. Sadece tüketmekten ibaret, çocukların sokak ve park yerine AVM’lere götürüldüğü, ilişkilerin giderek sunileştiği, insanların mutsuz olduğu, borçlandığı, her şeyin paraya göre değerlendirildiği bir hayattı bu... Gezi Parkı, sadece demokratik haklar için değil, hayatın her alanının alınabilir-satılabilir olmasına karşı bir çığlığın yükselişiydi.
Antikapitalist müslümanların da, sol örgütlerin de Gezi’ye destek çıkmasının bir nedeni de buydu. Sol örgütlerin kapitalizm karşıtı sloganlarını ilk defa çok daha geniş kitleler de terennüm etti. Neden? Komünizmi istediklerinden değil. Çoğu kapitalist sistemin içinde varolmasına, iş hayatına devam etmesine ve başka bir sistemi hayal dahi etmemesine rağmen, aynı mutsuzluğu paylaşıyordu. Para kazanmak güzeldi de vahşi kapitalizm, her şeyi anlamsız kılıyordu. Karşılıksız Beyoğlu’nun son tarihi sineması Emek’in yıkımından ormanların yok edilmesine, ‘kaçacak son yer’ olan köylerin hızla insansızlaşmasından medyanın sermaye ve ikti-
“
Gezi gösterilerine katılanlar, parktan hiç ayrılmak istemiyordu. Bazıları “Gezi aşkı” diyordu buna. Çünkü Gezi’de, vazedilen yaşam biçiminden başkasının mümkün olacağını gördüler. İnsanların hiç tanımadıklarına yemek pişirdiği, el ele parkı temizlediği, güvenliği ve organizasyonu sağladığı Gezi’de, ne tatil beldesi boncukları geçiyordu, ne de para. Karşılıksızdı.
“
MEHVEŞ EVİN yazdı
rol oynamıştır ve yargının vicdanından hesap sormuştur. Adaletin gereğini yapması için her ne gerekli ise başvurmuş, davasını kamuya da taşımış, artık son kararı beklemektedir. Sessiz, derin ve yaralı... Bir o kadar da gözü kara onurlu... 17 temmuz 2013 tarihindeki 7. duruşması gerçekleşecek olan dava karar aşamasındadır. Adalete güvenerek tüm kararlılığımızla en başından bu güne ailelerin yanında olup destek vermeye çalıştık. Patlamada ölen UMUT KÜÇÜKARABACI’nın, İSMAİL TÜNEL’in, AHMET UYSAL’ın, MELİK DURAN’ın hesabını ve tüm ölen işçilerin hesabını sormak için o gün de tek yürek olmalıyız. Güler anne ölen evladının acılarıyla baş başa kalarak bu bedeli ödememeli, evladının ölümüne sebep olanlar hak ettikleri cezayı almalıdır. Patronlar Zafer Akansel ve Yusuf Vasfi Özalp, bu bedeli en ağır cezalarla yargılanarak ödemelidir .. Yargı adaletin varlığına biz emekçi halkını inandırmalıdır...
“
Adaletin çatlağından yararlanan binlerce patron, caydırıcı olmayan yasalarla yargılanarak, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşıyorlar. Teksan davasındaki 4 işçi kardeşimizin de katilleri son alınan bilirkişi raporunda patlama meydana getirir demesine rağmen, şuan tutuksuz yargılanarak aramızda dolaşmakta ve rahat nefes alabilmekteler.
“
Bugün Türkiye’de sermaye de rant sağlamak için, işçi ölümleri hızla büyüyor. İşçiler olarak, taşeron ve özel sektörde güvencesiz ve sendikasız çalıştırılmak, yapılan haksızlıklar ve adaletsizlikler hepimizin ciğerini yakarken, artık can güvenliğimizin olmayışı ve her ay onlarca işçinin ölümünü durdurabilmek için mücadele ediyoruz. Türkiye’de ayda ortalama 80 işçi ölüyor ve AKP hala bu ölümlere sessiz kalıyor. Geçen yıl 22 Haziran günü Eskişehir Teksan Sanayi Sitesi’nde, Robtech firmasında gerçekleşen patlamada 4 genç işçi kardeşimiz hayatlarını kaybetti. Cehennem gibi patlamada, yaşları sadece 22 ile 27 arasında değişen gencecik fidanlar patronlarının kar hırsı yüzünden yok oldu. Teksan davası Türkiye’de görülen iş kazası davalarından sadece bir tanesi. Teksan da ölen işçi kardeşlerimizin ölümünün nasıl gerçekleştiğini inceleyecek olursak; Yusuf Vasfi Özalp ve Zafer Akansel yeni kurdukları şirketlerinin atölyesinde kimyasal maddelerden oluşan ürünler üretmeye karar veriyorlar. O kadar fazla kazanmanın hırsındalar ki... AKP hükümetinin son dönemde yürürlüğe koyduğu işverenden yana olan tüm yasalardan güç alarak, denetimsizliklerinden de yararlanıyorlar. Faaliyete soktukları şirketlerinin atölyesine bilerek ruhsat almadan işletmeye başlıyorlar. Asgari ücretin karın doyurmadığını bilerek, sigortasız, asgari ücretin çok az üstü maaşa çalışmaya razı, işsizlik maduriyeti yaşayan genç işçilere “mukafat” gibi sunuyor. Fakat üretilen maddelerin güvenlik açısından nasıl üretileceği konusunda ne bir uzman görevlendiriyor ne de işçi kardeşlerimize eğitimini veriyorlar. Genç işsizliğin tırmanışa geçtiği ülkemizde , “sigortasız olsa da asgari ücret üstü iş bulduk” diye sevinerek, işbaşı yapan kardeşlerimiz, ölüme adım adım
“
“
MEHTAP AVCI yazdı
22 Haziran 2012 yılında Eskişehir TEKSAN Sanayi Sitesi’nde ruhsatsız bir fabrikada 4 işçinin ölümü üzerinden 1 yıl geçti. Ölüm yıldönümlerinde bir anma gerçekleştiren İşçi Ölümlerime Son Platformu geçek sorumlular yargılansın diyor. Bu hafta Yarın Gazetesi olarak Platform temsilcilerinden Mehtap Avcı’nın bu konuyu ele aldığı yazısını yayınlıyoruz.
Faaliyete soktukları şirketlerinin atölyesine bilerek ruhsat almadan işletmeye başlıyorlar. Asgari ücretin karın doyurmadığını bilerek, sigortasız, asgari ücretin çok az üstü maaşa çalışmaya razı, işsizlik maduriyeti yaşayan genç işçilere “mukafat” gibi sunuyor. Fakat üretilen maddelerin güvenlik açısından nasıl üretileceği konusunda ne bir uzman görevlendiriyor ne de işçi kardeşlerimize eğitimini veriyorlar.
darla ilişkisine, kentsel dönüşüm adı altında yapılan büyük inşaat projelerinden kamusal alanların rantsal alan haline getirilmesine, sahillerin betonla doldurulmasından giderek sağlıksız hale gelen yaşam biçimlerine... Neredeyse her gün açıklanan ‘ye-
ni’ bir projeyle, bir grubun hızla zenginleşmesinden çok, tüm ülkenin tüketim mabedi haline getirilmesine isyan edildi. Gezi gösterilerine katılanlar, parktan hiç ayrılmak istemiyordu. Bazıları “Gezi aşkı” diyordu buna. Çünkü Gezi’de, vazedilen yaşam biçiminden başkasının mümkün olacağını gördüler. İnsanların hiç tanımadıklarına yemek pişirdiği, el ele parkı temizlediği, güvenliği ve organizasyonu sağladığı Gezi’de, ne tatil beldesi boncukları geçiyordu, ne de para. Karşılıksızdı. İnsanlar bunu gördükçe birbirine daha sıkı sarıldı. Apartmanlarda, sitelerde yaşayıp birbirine değmeyenler, sokakta selamlaşmayanlar, çok korkulu ve zor anları paylaştı. Bu deneyim, sevgisiz, insansız bir ortama mahkum olmadıklarını gösterdi. Takas pazarları, boykot kararları hep bu dönüşümün bir parçası. Belki etki alanı az olur ama olduğu kadarıyla bile nelerin değişebileceğini çok hızlı görmedik mi?
FORUM
17
10 Temmuz 2013
Kanlı gezi destanı Gezi Parkı eylemlerinde 63’ü ağır olmak üzere 7 bin kişi yaralandı,35 kişi beyin travması geçirdi,12 kişi gözünü kaybetti, 1’i polis 4 kişi yaşamını yitirdi... Direnişçilerden birçoğu “düzeni bozmak, kamu malına zarar vermek ve örgüt üyesi olmak suçlamaları ile gözaltına alınarak tutuklandı.Oysa en meşru hak olan protesto hakkını kullanan halka karşı sert müdahalelerde bulunan gaz fişeklerini insanlara nişan alarak silah niyetine kullanan plastik merminin yanı sıra gerçek mermi kullanmaktan çekinmeyen polis ve iktidarın kışkırtmaları ile direnişçilere satırlarla sopalarla saldıran kimliği belirsiz kişiler aleyhinde tek bir dava bile açılmadı… Vaziyet-i ahval böyle iken Başbakan R. Tayyip Erdoğan polisin Gezi Park’ında “kahramanlık destanı” yazmış olduğunu iddia etti... Destanlar bir ulusun düşmanlarına karşı kazandığı zaferleri konu alan kahramanlık hikâyeleridir... Kimi zaman bu hikâyeler doğaüstü unsurlar ile beslenerek daha çarpıcı bir nitelik kazanır... Mesela devasa
“
Peki nasıl olur da halka şiddet gösteren, gaz fişekleriyle gençleri yaralayan, onları acımasızca öldüren polis, kahraman ilan edilebilir? Bununla yetinmeyip, alçakça senaryolar üreterek halka yapılan bu şiddet meşrulaştırılıp nasıl destansı bir nitelik kazandırılır?
“
HÜLYA SAY yazdı
canavarlar, ağzından ateş püskürten ejderhalar ve tüm bunlara karşı mücadele eden halkın arasından çıkmış olağanüstü yeteneklerle donatılmış kahramanlar... Peki nasıl olur da halka şiddet gösteren, gaz fişekleriyle gençleri yaralayan, onları acımasızca öldüren polis, kahraman ilan edilebilir? Bununla yetinmeyip, alçakça senaryolar üreterek halka yapılan bu şiddet meş-
rulaştırılıp nasıl destansı bir nitelik kazandırılır? Oysa ortada ne bir düşman ne de ağzından ateş püskürten dev bir ejderha vardı… Gezi Parkı’nda sadece kendi yaşam haklarına sahip çıkmaya çalışan özgürlükleri adına başkaldıran bir halkın çığlığı vardı… İktidar bu çığlığı duymak yerine tüm yasal silahlarını halkın üzerinde kullanma yolunu tercih etti… Ethem Sarısülük 26 yaşındaydı ... işçiydi, emekçiydi. Acımasız kapitalist sistem emeğini sürekli sömürse de o çalışmak zorundaydı... Gezi direnişi ile belki de ilk defa başkaldırıma itiraz etme şansı yakalamıştı o da öyle yaptı başkaldırdı ve devletin yasal mermisiyle başından vuruldu.... Ethem’i yaşamdan, umutlarından haklı itirazlarından koparan polis tutuklanmak yerine kahraman ilan edildi. “AKP iktidarının elinde oyuncak olan medya Ethem’in öldürülmesini haklı göstermek amacı ile gerçekle ilgisi olmayan görüntüleri servis ederek Ethem’i karalama kampanyasına girişti. Öte yandan AKP MEDYASI Gezi olaylarında çamur
“
“
Gezi Parkı direnişine destek vermek için sokaklara çıkanlar arasında yer alan Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert hayatını kaybetti. Başbakan ise polisin tüm bu şiddetine kahramanlık destanı dedi. Hülya Say’ın bu sözleri eleştiren yazısını yayımlıyoruz.
Peki nasıl olur da halka şiddet gösteren, gaz fişekleriyle gençleri yaralayan, onları acımasızca öldüren polis, kahraman ilan edilebilir? Bununla yetinmeyip, alçakça senaryolar üreterek halka yapılan bu şiddet meşrulaştırılıp nasıl destansı bir nitelik kazandırılır?
at izi kalsın siyaseti güderken ,para ve çıkarlar üzerine kurulan sistemin bekası için kendi payına düşen her türlü sahtekarlığı yaptı.” İktidarın ve medyanın tüm bu çabalarına rağmen Halk, Ethem’in katillerinin gereken cezayı alması için meydanları boş bırakmayacak sonuna kadar mücadele edecektir… İktidarın, sınıf, ırk,din, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimler üzerinden yürüttüğü baskıcı düzenin zulmün ve acımasızlığın kurbanı olan Ethem Sarısülük, genç ölerek hep genç kalacaktır tıpkı gölgesinde şiirler yazdığımız, şarkılar bestelediğimiz, her yıl filizlenen gezi ağaçları gibi… Ve Ethem Sarısülük destanı hafızalardan hiçbir zaman silinmeyecektir…
Hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz ÖMER CAN ŞANLI yazdı
Gezi Parkı Direnişi’ne Ankara’dan katılan Ömer Can Şanlı bu direnişi Yarın Gazetesi’ne değerlendirdi. Günlerce polis saldırısına karşı direnen Ankara’da yaşayan 9 yaşındaki Ömer bu yaşananları kendi gözüyle bize anlatırken bu direnişi hak ve özgürlük mücadelesi olarak değerlendirdi.
Çoğu eyleme annem gitmeme izin vermedi. Çünkü çok müdahale vardı. Öncelikle Gezi Parkı’nda direnenleri tebrik ediyorum. Manşete gelecek olursak bir sürü başlık var. Örneğin; “Faşizme karşı omuz omuza, Erdoğan’a karşı omuz omuza, Direne direne kazanacağız” dedi. Ölsek bile hakkımızı alacağız Ethem ağabeyim öldü diye çok ama çok üzüldüm. Bize karşı yapılan müdahalelere direneceğiz. Ethem ağabeyimi öldüren polisi tutuklu yargılarlarsa içimiz soğuyacak. Biz devletten sadece hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz. Bunları verseler hiçbiri olmayacak. Ama vermiyorlar. Ölsek bile hakkımızı alacağız.
Önder Çarkçı “Ucube” heykel tartışmasından beri muhtarından belediye başkanına kadar bütün “işleri ben yaparım” diyen Tayyip, orada onu, şurada şunu yaparım diyerek adeta tüm “başkanların adamları”nın iradelerini çiğneyip karizmalarını çizen bir yönetim lisanıyla hareket ediyor. İstanbul halkının oylarıyla seçilen Kadir Topbaş’ın da karizması bu Gezi Parkı-kışla/AVM projesiyle çizildi. Sormak gerekmez mi? İstanbul’da yapılan, Alevilerin fena halde öfkesini çeken adı “Yavuz Sultan Selim
ELİF KARAN
İyi
Utku Çakırözer Cumhuriyet
Utku Çakırözer, 8 Temmuz tarihli yazısına Mısır Dersleri başlığını atıyor ve Gezi direnişiyle başlayan Türkiye’deki ayaklanmayı, dünyadaki diğer ayaklanmaların bütünselliği içinde inceliyor. Çakırözer: “Hafta sonu haber kanallarımızdan yansıyan görüntüler çok düşündürücüydü. Geçen hafta darbe yapılan Mısır’ın Tahrir ve Adeviye meydanlarında halk kendi siyasi tavrına göre görüş ve protestolarını dile getirebiliyordu. En son darbenin 33 yıl önce yapıldığı, demokrasisi ile övünen Türkiye’de ise aynı saatlerde Gezi Parkı için toplanmak isteyen İstanbullular polisin gaz, cop ve tazyikli suyu ile engelleniyordu. Elinde satırla saldıranlar da cabası!”
Kötü
Okay Gönensin Vatan
Gönensin, 8 Temmuz tarihli yazısında polisin tüm şiddeti ve saldırılarına rağmen direnişçileri suçlamaya devam ediyor. Gönensin: “Bu gösterilerle, hükümet devirecek kadar büyük bir kriz ortamı yaratmak için uğraşan darbe sever çevreler Mısır’la birlikte heyecanlandılar. Son gösteride bunun izlerini görmek zor değil. Artık “yetti“ diyenler de seslerini duyurmaya başlamalı. Yetti, Gezi-Taksim davası bitti. Taksim’den Tahrir çıkarmayı umanlar ise siyasi bir mesele olarak kalacaklar. Biber gazı terörü de yetti. Gösterici olan olmayan herkesin gazdan etkilenmesini önemsemeyen, hatta evlere doğru gaz sıkılmasına göz yuman yetkililer de buna son vermenin çaresini bulsunlar”
Çirkin
olan 3. Köprü’nün açılışında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, pek çok AKP’li varken İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş neredeydi? Haber TV’lerinin de nasiplendiği bu halk öfkesinden bir ders çıkarıp çıkarmadıkları; önceki birkaç GÜN Gezi isyanını görmeyip son birkaç gündür yaptığı “Örgütfobi”li yayınlarından anlaşılmaktadır. Bu çok muhterem “haber kanallarının” çok sayın konuklarının “bencil bireyin”propagandası ve “örgütlü birey” düşmanlığını yaptığını görüyoruz. Örgütfobik olan bu bilgiç zerzevat takımı , çokça da “sivil toplum” (siz bunu burjuva toplum diye “okuyun”) propaganda yapmasına rağmen, her nedense Gezi isyanı sonrası sivil toplum propagandası bile yapmıyor. Ne de olsa artık apolitik bir “ağ-toplum”uz.
Twitter varken örgüte ne hacet. Bu çok “okuyan” örgütfobiklerin en sevdikleri destur ise “zamanın ruhunu okumaktır.” Maalesef okudukları bu zamana “kimin” ruh üflediğine ise hiç değinmek istemezler. Gezi İsyanı ile birlikte halk ve bu halkın onurlu örgütleri zamanın ruhunu okumak için “zamanın ruhunu daha iyi okuyup bu “zamana ruhunu üfleyenleri” tarihin çöp sepetine yollayacak nehirleri kendi alın terleri ile çizecektir. Devrimci öncü gücü olmayan isyanların kime hizmet ettiğini Tunus ve Mısır halkının onurlu isyanlarından öğrenilmiş olması gerekmez miydi? Hala bu isyanın bir lideri-öncüsü yok” gibi propagandaları matah bir şey sanarlar, Ortadoğu İsyancılarının şu sözüne de bakmazlar mı? “Devrimimizi çaldılar.” Ortadoğu “devrimlerini” çalanların kankaları
şimdi Türkiye’de “ ama örgüt yok ki” masumuz da masumuz” şakımaları eşliğinde öndersizlik ve örgütsüz, kolayca kapitalistler tarafından manipüle edilebilecek “cici isyan” isteklerini TV’lerden konuşuyorlar. Ortadoğu isyanlarının “çalınması”nın en büyük bedelini ise işçi sınıfı ve kadınlar ödemektedir. Bu ilk rauntta kapitalistler kazanmış olabilir ancak, ancak mücadele devam ediyor. Ayaklar baş olacak! ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
Ali Bulaç Zaman
Bulaç Mursi yandaşlarını örnek göstererek, AKP hükümetiyle özdeşleştiriyor. Bulaç: “Sandıksa sandık, sokaksa sokak! Müslüman Kardeşlerin, II. Tahrir’e karşı Adeviye’yi öne çıkarmaları bu türden yeni bir mücadele yöntemidir. Eğer yönetimi ve iktidarları sokak belirleyecekse herkes sokağa inecek. Bu anlamda ben sokağı kesinlikle küçümsemiyorum. Hatta keşke rahmetli Menderes ve Erbakan’ın arkasında da milyonlar sokağa inip şiddetten uzak durabilselerdi, diyorum. Korunması gereken tek kriter şiddetten, silahlı mücadele ve iç çatışmalardan özenle uzak durmak. Doğru olanı ise sokağın barışçı ifade ve gösteri için kullanılması, iktidar değişikliği için sandığa başvurulmasıdır.”
İlker Eraslan
Ayaklar baş olacak TUTSAK POSTASI
İyi Kötü Çirkin
günlüğü
Cumartesi günü yaşanan saldırılardan sonra olduğu gibi, Gezi Parkı’nın açıldığı, sonra tekrar kapatılıp tekrar açıldığı, aynı zamanda Taksim’de yoğun polis saldırılarının ve gözaltıların yaşandığı gün ve sonrasında bir çok farklı başlık ile direniş sürekli olarak TT’de yer aldı. Bu hafta değişik bir şey yapalım. TT başlığı çok olduğu için sadece etiketleri veriyorum altta. Siz de twitter’daki arama bölümüne bu kelimeleri yazıp aratarak kendiniz göz atın neler söylenmiş, neler paylaşılmış diye. Hem az kullananlar için de bir vesile olmuş olur... #TMMOBaDokunma #direnTMMOB #TOMA #SatırlıDemokrasi #YandasMedyaLimonSatOnurluYasa #occupygezi #direngeziparkıgeliyoruz #direngeziparkı Vali Mutlu Gezi Parkı #DirenGeziParkı
KULTUR-SANAT
18
10 Temmuz 2013
Vicdan şiirleri Maskeli Süvari Yönetmen: Gore Verbinski Oyuncular: Johnny Depp, Armie Hammer tür: Aksiyon , Macera
Şair Özgün E. Bulut’un Totem Yayınları’ndan çıkan “Kırılma Vakti” adlı şiir kitabı hakkında gazeteci Rojda Duygu Yeşilgöz’ün kaleme aldığı yazıyı Yarın gazetesi okurlarıyla buluşturuyoruz: Dizeler içini dökemeyen insanın yüzüne benziyor. Dokunsan ağlayacaklar… Her dize ayrı bir hikâye, her dize de farklı duygular selamlıyor bizi. İSTANBUL rojda duygu yeşilgöz
Özgün E. Bulut’un 5. Şiir kitabı “Kırılma Vakti” Totem Yayınları’ndan çıktı. Beş bölümden oluşan kitap, Özgün E. Bulut’un hayata ve içsel dünyasına yaptığı yolculuktan izler taşıyor. ‘kırılma vakti’, ‘hatıra defteri’, ‘serzeniş’, ‘yol’ ve ‘satır arası’ olarak gördüğü hayata öfkesini, umudunu, hüzünlerini taşıyor. Şiirler ne kadar da kişisel bir arayış olarak okunsa da toplumsal bir bellek oluşturmanın peşinde olan Bulut, çıktığı yolda ilerlemeye devam ediyor. Vicdan diyor, kana öfke değmesin diyor, barış diyor, sevda diyor. “herkes için bir vicdan takın askıya/ filmin sonuna yetiştirin bütün çığlıkları, kederleri düşleri/ sonra yola düşüp,
iyi yolculuklar görün” diyor. ‘kırılma vakti’ daha çok iç ses olarak okunabilir. Ancak o ses önümüze toplumsal bir duruşu, toplumsal bir sesi koyuyor. Kırılma anları vardır toplumsal hayatta. Erkeğin kadınla, kadının erkekle, çocuğun babayla babanın çocukla, akın karayla karanın akla, bireyin devletle devletin bireyle ilişkilerinde çok net olarak yaşanan anlar, ilişkileri belirleyen bir sürece doğru yol alır. İşte hayat bundan sonra akar. Ülkede yaşanan da tam olarak budur. Kürt meselesinde böyle anlar vardır. Sivas böyle okunabilir. Hrant Dink’in katledilişi böyle bir andır. Özgün E. Bulut, yağmurdan, fırtınadan, kopukluklardan umut açmaya çalışıyor. Vicdan ile dizeler oluşturup, sevda bahçesinden
kapılar açıyor. Kırgınlıklardan bahara uzanan gökkuşağına öncelik veriyor. Daha da önemlisi ‘ben buradayım inadına’ diyor. “acının vurduğu yer/ hatıra defteri/ hükümsüz denklem/ kana öfke değmesin/ sesin dalgaları/ şarkıdır artık” gibi başlıklar insanı hayatla buluşturuyor. Hüzün, sevda, dostluk, kırılmalar, yani hayata dair ne varsa içine çekiyor okuyucuyu. Sevda her zamankinden daha çok konuşuyor rüzgârla, kitaplar konuşuyor, gök yere dil döküyor, demir atmış bir vapur ağlıyor… An be an farklı duygular şekilleniyor ‘Kırılma Vakti’nde… Yaşam kokan mısralar, Özgün E. Bulut’un iç dünyasını dış dünyaya açan küçük bir pencere misali, yaptığı yolculuktan izler taşıyor.
Öfkesini, umudunu, hüzünlerini döküyor sözcüklere… Kafiyeye sahip olmakla birlikte serbest bir tarzda yazılan Kırılma Vakti beş bölümden oluşuyor. Şiirler kişisel bir arayış olarak okunsa da aynı zamanda toplumsal bir bellek oluşturmanın da peşinde şair… “Vicdan’’, “Barış’’ diye seslenen mısralar; “herkes için bir vicdan takın askıya/ filmin sonuna yetiştirin bütün çığlıkları, kederleri düşleri/ sonra yola düşüp, iyi yolculuklar görün” şeklinde göz kırpıyor bize. “….bana kendi suyundan bir damla getir / karışsın suyuma merhaba desin aktıkça/bana toprağından bir dağ yarat/göğsüme yastık olsun’’
NTV Tarih kapatıldı
Doğuş Yayın Grubu bünyesinde çıkarılan NTV Tarih dergisi, Gezi Parkı eylemlerini konu alan Temmuz sayısı nedeniyle çıkan krizin ardından kapatıldı. Dergi, son sayısında Gezi Parkı eylemlerini işlediği ve kapağına Gezi Parkı temalı bir görsel çıkardığı için krize neden olmuştu. T24’ün hazırladığı habere göre yönetim derginin yayın hayatına son verme kararı aldı. Karar kapsamında NTV Tarih’in Gezi Parkı eylemlerini ele alan Temmuz 2013 sayısı da yayımlanmadı. Gezi Parkı eylemlerini başta NTV haber kanalı olmak üzere yayın organlarında yeterince yansıtmamakla eleştirilen Doğuş Yayın Grubu’nun CEO’su Cem Aydın ay ortasında istifa etmiş, ardından da Doğuş Yayın Grubu Dergilerinden Sorumlu Genel Müdür Neyyire Özkan ayrılmıştı. Derginin yayınlanmayan sayısına internetten ulaşılabilecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT
ARDA İCİL yazdı
Newyork’ta 2 Gün
Julie Delpy’nin bağımsız romantik komedisi 2007 yapımı Paris’te 2 Gün’de Marion ve Jack, ilişkilerini canlandırmak için iki günlüğüne Paris’e gidiyorlardı. Newyork’ta 2 Gün’de ise Marion ile Jack ayrılmıştır. Marion, New York’ta Mingus’la mutlu bir ilişkiye sahip, önceki ilişkilerinden olan çocuklarıyla yaşamaktadır. Marion’un fazla hareketli neşeli babası, her daim azgın kız kardeşi ve onun anormal erkek arkadaşı aniden ziyarete gelir. Marion’la Mingus’un ilişkileri iki gün boyunca çok zorlu sınavlardan geçecektir, çünkü
bu Fransızların tuhaf, ırkçı yaklaşımları, sınır tanımamaktadır. Ne yalan söylüyeyim filmi izlerken çoğu kez sıkıldım fakat filmi sonuna kadar izlemek için direndim. (#DirenArda) Yönetmen Julie Deply’nin filmde Marion’u canlandırması filme eksta bir kalite ve başarı katması beklenirken filme başarı katmadığı gibi sıkıcılık ve sıradanlık hakimiyet sürmüş filmde. Verilmek istenen mesaj son 5 dakikaya sığdırılmış Deply tarafından. (Fransız yönetmenlerin tercihi her nedense) Marion’un bacağı demir çubukların arasına sıkışmış bir güvercini kurtarırken düşme tehlikesi yaşaması. Bu tehlikeyi fark eden
30’lu yıllarda ABD’de bir radyo programında ortaya çıkan Maskeli Süvari Kızılderili’de ruhani savaşçı Tonto’yu Johnny Depp canlandırıyor.
Acil Arama Üniversitesi Yönetmen: Brad Anderson Oyuncular: Halle Berry, Abigail Breslin Tür: Gerilim, Aksiyon
Televizyondaki gerilim projeleriyle tanıdığımız Brad Anderson’ın yönetmenliğini üstlendiği filmin başrolünde Halle Berry yer alıyor.
Sadece Tanrı Affeder Yönetmen: Nicolas Winding Refn Oyuncular: Ryan Gosling, Tür: Gerilim, Dram
Nicolas Winding Refn ve Ryan Gosling’in Drive filminden sonraki yeni projeleri olan filmi bir intikam hikayesi olarak nitelendiriliyor.
Spielberg Gazap Üzümleri’ni uyarlayacak
Arda İcil bu hafta Julie Deply’nin son filmi olan New york’ta 2 Gün’ü değerlendirdi. Bu haftaki yazısında filmlerde verilen mesajların zamanlamasına dikkat çekiyor.
Yönetmen: JulIe Delpy Oyuncular: Julie Delpy, Chris Rock erkek arkadaşı Mingus’un onu kurtarması bozuk olan ilişkilerini düzeltiyor. Marion’un kurtardığı kuşun ise Marion’un ilişkisinin bozulmasına sebep olanların üstünü pisletmesi ‘’Siz pisliğinizle gidin ben erkek arkadaşımla mutluyum’’ filmde verilmek istenen ana me-
sajdı. Yönetmenlerin unutmaması gereken en önemli şeylerden biri filmlerini baştan sona kadar hareketsiz sade bir çizgide götürüp son 5 dakika kala verecekleri mesajlara tutunmalarının onları ileride başarılı film yapmaya ulaştırmayacak olmasıdır.
“E.T.”, “Lincoln”, ve “Schindler’in Listesi filmlerinin yönetmeni Steven Spielberg “Gazap Üzümleri” romanını beyazperdeye uyarlayacak. DreamWorks ve Spielberg işbirliğiyle gerçekleşecek olan proje, Steinbeck’in 1939 yazdığı romana modern bir bakış kazandıracak. Günümüzde geçecek olan uyarlamada Steven Spielberg’in yönetmenliği mi yoksa prodüktörlüğü mü üstleneceği henüz açıklanmadı. “Gazap Üzümleri”nin 1940 tarihli meşhur uyarlamasında Henry Fonda, Jane Darwell ve John Carradine başrolleri üstlenirken John Ford da yönetmen koltuğuna oturmuştu. Film, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve “En İyi Yönetmen” dallarında 2 Oscar Ödülü kazanmıştı. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI SİYAD’ın seçtikleri
Kadın sanatçılardan sergi
Yakın dönem Katalan filmleri
SİYAD ’ın 2012 yılının en iyi yabancı filmleri olarak belirlediği yapımlar, 12 – 25 Temmuz tarihleri arasında Beyoğlu Sineması ’nda gösterimde olacak. Gösterilecek filmler arasında Aşk, Utanç, Sürücü, Moonrise Kingdom gibi filmler yer alacak.
Tasarımcı Neslin Dölay ve Fotoğrafçı Ceylan Atuk, ‘Perde Arkası’ isimli projeleriyle sanatseverlerle buluşuyor. “ Perde Arkası - İstanbulana – Boyut” adlı üçlemenin ilk bölümünü oluşturan sergi 15 Temmuz tarihine kadar gezilebilecek.
Akbank Sanat, Cervantes Enstitüsü ve AECID’in işbirliğiyle Temmuz ayında Katalan Sineması’ndan bi seçkiyi izleyici ile buluşturacak. Benim En İyim, Kara Ekmek filmlerinin de aralarında olduğu seçki 27 Temmuz’a kadar Akbank Sanat’ta izlenebilecek.
GUNCEL
19
10 Temmuz 2013
Hükümet hackerlarla baş edemiyor
HALKIN KÜRSÜSÜ
Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın ardından şimdide Emniyet Genel Müdürlüğü Data Polis Şubesi adında yeni bir birim kurma çalışmalarına başladı. Bir yandan da Ulaştırma Bakanlığı Twitter ve Facabooktan suç sayılabilecek durumlar için Mavi Oda adı verilen bir birim kuracağı öğrenildi. yarın TOPLUM SEDA GÜLER
Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın ardından şimdi de Emniyet Genel Müdürlüğü Data Polis Şubesi adında yeni bir birim kurmaya hazırlanıyor. Emniyet böylece Data Polis adını verdiği yeni şubesiyle internet üzerinden suç sayabilecekleri durumda devreye girecek. Ulaştırma Bakanlığı’da Mavi Oda adını verdiği kuruluş ile Facebook ve Twitterdan suç sayılabilecek durumlarda harekete geçecek. Hacker’larla bir türlü baş edemeyen hükümet bulmuş olduğu her yolu deneyerek hacker’lara karşı mücadele etmeye çalışıyor. Bu mücadelede ilk akla gene isim ise Redhack oluyor. Sanal ortamdan iz sürecek Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Data Polis Şubesi sanal ortamdan suçlu sayılabilecek durumlarda olan kişilere ve hackerlık yapan kişilere internetteki işlemlerinden şahıs aramaları esnasında sanal ortamda iz sürme ve şüphelinin açık kimliğini tespit çalışmaları yapacak.
n Bu haftaki köşemize İstanbul’da düzenlene k forumlardan Abbasağa Parkı’nda çaycılı Yılyapan Ahmet Yılmaz’ı konuk ediyoruz. ı. maz bize mesleğinin zor yanlarını aktard
mavi oda takip edecek Gezi Parkı olaylarının ardından yapılan paylaşımlar üzerine harekete geçilmesi üzerine Ulaştıma Bakanlığı’da buna karşı harekete geçerek Mavi Oda adını verdiği kuruluş ile Facabook ve Twiter üzerinden paylaşımları takip ederek. KPSS’den Siber Saldırı sorusu 6-7 Temmuz 2013 tarihlerinde ÖSYM tarından düzenlenen KPSS sınavında da Genel kültür kısmında yer alan paragraf soru-
sunda adaylara siber saldırı’nın ne olduğu, nasıl yapıldığı ve ne gibi önlemlerin alınması gerektiğine yönelik bilgiler verilen paragraf üzerinden 3 soru cevapladı. Bu sorular da akıllara sürekli siteler hackleyerek bu yol ile mücadele yürüten Redhack’i getirdi. Bütün kurumlara saldırı oldu Haberleşme ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’da Gezi Parkı olayları ardından siber saldırılar ile ilgili açıklamalarda bulunarak masum başlayan bu olayın bu kadar
büyümesi için aynı anda bütün kurumlara siber saldırı olduğunu, devletin bilgi hazinesi çöksün istenildiğini böylece insanları sokağa dökerek hükümeti sandıkta değil de sokakta elde etme hevesi sonuç alsın diye ciddi gayret gösterildiğini savundu. Yıldırım’ın açıklamalarında da hükümetin internet üzerinden verilen mücadeleden, insanların bu yollarla sokağa çıkmasından rahatsız olduğu görülüyor.
Tuzu 3 gram azalt, 3 milyar tasarruf et Türkiye’de günlük tuz tüketiminin 3 gramı azaltıldığında yılda 2-3 milyarlık tasarruf edileceği ön görülüyor. Türk Böbrek Vakfı’nın (TBV) 2 yıl önce başlatmış olduğu tuz üretiminin azaltılmasını amaçlayan kampanyaya ilk desteği İstanbul Büyük Şehir Bakanlığı’na bağlı Halk Ekmek Genel Müdürlüğü vererek üretilen tüm ekmek çeşitlerinde tuz oranının azaltılması ile başladı. TBV Başkanı Timur Ek
özellikle gazlı içecek, cips, sucuk, turşu ve benzeri yüksek tuz içeren, paketli gıdalarda tuz ve sodyum oranının, halkın rahatça anlayabileceği kırmızı, sarı ve yeşil renkli noktalarla belirtilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca tuz tüketiminin azaltılmasıyla kronik böbrek yetmezliğinin de azalacağını ve günlük tuz tüketiminin 3 gram azaltılmasıyla yılda 2-3 milyar tasarruf yapılabileceğini de belirtti. YARIN TOPLUM
2030’da 5 milyon kişi ölecek Sigaranın halk sağlığına zarar verdiğine dikkat çeken Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı Murat Apaydın sigaranın bugün dünyada yaklaşık 1 milyon kişinin gününden önce ölümüne sebep olan, madde bağımlılığı ispatlanan, kitlesel ölümlere sebep olan bir halk sağlığı problemi olduğunu belirterek bağımlılığın her geçen gün artığını ve eğer önlem alınmazsa 2030 yılında sigaranın 5 milyon kişinin ölümüne neden olacağını belirtti. Arıca Apaydın açıklamasında “Kalp hastalığı riski hiç içmemiş insana göre 20 kat artmakta olduğunu sigaranın oluşturduğu hastalıkların başında Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’nın(KOAH) gelmekte olduğunu da belirtti.Otizm Derneği üyesi de olan Başar, zaman zaman bazı gönüllü kuruluşların desteğiyle Türkiye’de konferanslar verdiğini belirterek, “En büyük hedefim Türkiye’de otizmle ilgili bir okul açmak” diyor. YARIN TOPLUM
Ramazan pidesinin fiyatı belli oldu
Hükümetin gazından nasibimizi aldık
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil ye ayrılınca çayBen memur emeklisiyim aslında. Emekli işini yapıyoruz. cılığa başladım. Ben ve kardeşim çaycılık Parkı’nda çaycılık O Yoğurtçu Parkı’nda ben ise Abbasağa a o parktaydık. yapıyorum. Gezi Parkı eylemleri boyunc izi forumların yaParkı boşaltır boşaltmaz biz de kendim pıldığı parklarda bulduk. İşinizin iyi tarafları nelerdir? maaşı yetmiyor, Ekmek paramızı çıkartıyoruz. Emekli ıyoruz. Bu yaşta mecburen çay satarak geçimimizi sağl uyor. Günde yedi yapılacak bir iş. Çok fazla masrafı olm etimiz de oluyor. saat çalışıyoruz. Ayrıca topluma bir hizm İşinizin kötü tarafları neler? mizle zorlanıyoÇok yorucu bir iş. En azından yaşlı hali büyük paralar Çok ruz. Ama yapacak başka bir iş de yok. elde mitinglerdönmüyor ama günü kurtarıyoruz. Gen likle son dönemde de, eylemlerde çay sattığımız için özel biz de nasibimizi polisin gazından, tomanın suyundan alıyoruz. Son olarak neler söylemek istersiniz? zulmü yaşatmaHükümet çok yanlış yapıyor. Halka bu varsa bu ülkede malı diye düşünüyorum. Demokrasi e yaşananlar bize herkese olmalı. Ama bu son günlerd ümetin ağzından demokrasinin olmadığını gösterdi. Hük sözde kalıyor. Bu demokrasi lafı düşmüyor. Ama sadece tür acıların yaşanhalk gerçek bir demokrasi istiyor. Bu maması için demokrasi şart bence. Şimdi bu foYıllardır insanlar bir şekilde susturuldu. ifade edebiliyor. rumlarda halk sözünü rahat bir şekilde
Hazırlayan Seda Güler
AVM’lere Atık Getirme Merkezleri Alışveriş merkezleri ve marketlere Atık Getirme Merkezleri kurulacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığını çevre kirliliğinin önüne geçebilmek ve geri dönüşü mümkün atıkları ekonomiye kazandırabilmek için “Atık Getirme Merkezleri” kuruyor. Bakanlık’tan yapılan açıklamada ömrünü tamamlayan buzdolabından mobilyaya, pillerden kullanılmayan ilaçlara kadar bütün atıklar, getirme merkezlerinde toplanacak. Şehir ve Çevrecilik Bakanı Erdoğan Bayraktar konuyla ilgili belediyelerinde Alo-Atık hatları oluşturacağını ve gerekli bilgilerin bilgilendirmelerin bulunacağını belirtti. YARIN TOPLUM
Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, Türkiye Fırıncılar Federasyonu Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, bu yıl Ankara’da 350 gram Ramazan pidesinin fiyatının 1,5 lira olarak belirlendiğini bildirdi. İstanbul’da ise 300 gram pidenin 1,5 lira olacağını açıkladı. Bu fiyatlar ise geçen seneye göre yüzde 10’luk bir artış olduğunu göstermiş oldu. Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Halil İbrahim Balcı, yaptığı açıklamada, ekmeğe 2 yıldan bu yana zam yapılmadığını da vurgulayarak maliyetlerin artmasıyla ekmeğe zam yapmak durumunda kaldıklarına belirtti. YARIN TOPLUM
10
Temmuz Amerikan Devrimi Fransa Kralı XVI. Louis, Büyük 1778
11
Temmuz Fatsa’da nokta operasyonu yapıldı Demirel “siz Çorum’u bırakın, 1980
12
Temmuz 12 Temmuz Katliamı İstanbul’un üç ayrı yerinde yapılan 1991
14
Temmuz Olağanüstü Hal Bölge Valiliği kuruldu 1987
Britanya Krallığı’ na savaş ilan etti. Bu dönemde koloniler Britanya İmparatorluğu’na karşı ayaklandı ve 1775 ile 1783 yılları arasında Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı başlattılar.
Fatsa’ya bakın!” diyerek düğmeye basmasıyla birlikte Fatsa, Erzincan ve Sarıkamış’tan getirilen askeri birlikler tarafından kuşatıldı. “Nokta” adı verilen operasyon başladı.
polis baskınlarında Dev-Sol üyesi 10 kişi öldürüldü. Örgütün eski yöneticilerinden Paşa Güven de aynı gün Paris’te öldürüldü.
Anayasaya göre seferberlik, iç savaş gibi durumlarda sıkıyönetim, silahlı şiddet ve kamu düzeni gibi olaylarda ise olağanüstü hal uygulanması kararlaştırıldı.
Kafa nakli 2 yıl içinde mümkün olabilir İtalyan nöroşirurji uzmanı Sergio Canavero 1970 yılında bir maymunun kafasını bedeninden ayırıp başka bir maymunun bedenine nakledildikten sonra maymunun
bilincini geri kazandığınıı vurguladı. İtalyan bilim adamı, yakında insanların katıldığı araştırmalarda da geliştirdiği yöntemi uygulamak istediğini anlattı. YARIn toplum
UEFA’dan Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye men 3 Temmuz’da başlayan şike operasyonlarının ardından Beşiktaş ve Fenerbahçe kulüplerini Disiplin Kurulu’na sevk eden Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) Beşiktaş’ı 1 yıl Fenerbahçe’yi 2+1 yıl Avrupa kupalarından men etti. Beşiktaş ve Fenerbahçe karara itiraz ederek kararı Tahkim kuruluna taşıdı. istanbul yaşar aslan
Kelime Oyunu’nun sunucusu Ali İhsan Varol Taksim’deki Gezi Parkı eylemlerine destek vererek yarışmacılara ‘orantısız’ ‘direniş’ ve ‘biber gazı’ gibi kelimeleri sormasıyla ilgili “Riske girerek yaptığım bir şeydi” dedi.
Türk futbolunda geçen sene patlak veren şike skandalının ardından Beşiktaş ve Fenerbahçe UEFA tarafından Disiplin Kurulu’na sevkedilmişti. Beşiktaş’ın 21 Haziran’da, Fenerbahçe’nin 22 Haziran’da yaptığı savunma sonrası UEFA Disiplin Kurulu açıkladığı kararla Beşiktaş’ı 1 yıl Fenerbahçe’yi 2+1 yıl Avrupa kupalarından men etti. Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticilerden Alaaddin Yıldırım, Mehmet Şekip Mosturoğlu, İlhan Yüksel Ekşioğlu ve Cemil Turhan’ın dosyalarını Müfettiş Palacios’a gönderen Disiplin Kurulu; Serdar Adalı ve Tayfur Havutçu örneğinde olduğu gibi ek raporu aldıktan sonra kararını verecek. kulüpler Tahkim’e gidiyor UEFA Disiplin Kurulu tarafından Avrupa’dan 1 yıl men cezası alan Beşiktaş Kulübü, 3 gün içinde Tahkim Kurulu’na başvuracak. Siyah-beyazlı kulüp Tahkim’den çıkacak karara göre Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi’ne (CAS) başvuracak. Fenerbahçe de konuyu Tahkim Kurulu’na taşıyacak. UEFA Tahkim Kurulu’nun itirazları inceledikten sonra en geç 15 Temmuz’a kadar bir sonuca varması bekleniyor.
18SORU
İbrahim Kılıçoğlu
+1 NE MANAYA GELİYOR UEFA’nın Fenerbahçe’ye verdiği 2+1 yıllık cezadaki +1’in ne olduğu merak konusu oldu. 2 yıl Avrupa kupalarına katılamayacak olan Fenerbahçe’nin sonraki 5 yılda şikeye karıştığı tespit edilirse fazladan 1 yıl daha ceza alacak. Avrupa Kupalarına hangi takımların gideceği merak konusu Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Avrupa kupalarından men edilme kararlarından sonra gözler UEFA Tahkim Kurulu’na
yapılacak itirazlara çevrildi. İtirazlardan sonra UEFA Disiplin Kurulu’nun verdiği kararlar değişmezse, TFF’nin kimleri Avrupa kupalarına göndereceği merak konusu. 2012-2013 sezonu tescil edilirken; Lig ikincisi Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne 3. Ön Eleme Turu’ndan, Lig üçüncüsü Beşiktaş’ın UEFA Avrupa Ligi’ne Play-Off aşamasından, Lig dördüncüsü Bursaspor’un UEFA Avrupa Ligi’ne 3. Ön Eleme Turu’ndan ve Ziraat Türkiye Kupası Finalisti Trabzonspor’un UEFA
Akdeniz oyunlarında madalya rekoru
öğrenci - istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Dik başlılık 3. Mutluluk nedir? Özgürlük 4. Mutsuzluk nedir? Esaret 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Cimrilik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Dedikodu 7. En sevmediğiniz şey? Tayyip 8. En sevmediğiniz kişiler? Din istismarcıları 9. En sevdiğiniz iş? Ögrencilik 10. En sevdiğiniz şair? Yahya Kemal Beyatlı 11. En sevdiğiniz yazar? Ahmet Ümit 12. Kahramanınız? Sapancı teyze 13. Kadın kahramanınız? Sapancı teyze 14. En sevdiğiniz çiçek? Kasımpatı 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Kuru-pilav 17. En sevdiğiniz düstur? Fışkıyenin önündeki belediyeyi kim soydu 18. En sevdiğiniz söz? Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayati seyredersin
Riske girerek yaptım
17. Akdeniz Oyunları’nda tamamlanan müsabakaların ardından madalya sıralamasında İtalya birinci olurken Türkiye ikinci oldu. Toplamda 186 madalya kazanan İtalyan sporcular, oyunları 70 altın, 52 gümüş ve 64 bronz madalya ile bitirdi. İtalya’yı ev sahibi olduğu oyunlarda çok başarılı müsabakalar çıkaran Türkiye takip etti. Altın rekoru kıran ay-yıldızlı sporcular oyunları 47 altın, 43 gümüş ve 36 bronz madalya ile tamamladı. YARIn toplum
Avrupa Ligi’ne 2. Ön Eleme Turu’ndan katılmalarına karar verilmişti. Bu aşamada Fenerbahçe ve Beşiktaş’a Avrupa yolu açılmadığı takdirde; ligi 4. bitiren Bursaspor’un Fenerbahçe’nin yerine Şampiyonlar Ligi’ne 3. Ön Eleme Turu’ndan, ligi 5. bitiren Kayserispor’un Avrupa Ligi’ne Play-Off aşamasından, Lig 6.’sı Kasımpaşa’nın UEFA Avrupa Ligi’ne 3. Ön Eleme Turu’ndan katılmaları söz konusu olacak.
Moskova’nın en iyisi ‘Zerre’ Erdem Tepegöz’ün yazıp yönettiği ‘Zerre’, Moskova Film Festivali’nden en iyi film ve en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. İstanbul’da iş arayan, engelli kız Zeynep’in hikâyesinin anlatıldığı yapım, jüri tarafından ödüle layık görüldü.
Sigara içmemek için başını kafesledi Sigarayı, iradesine sahip olamadığı için bırakamadığını belirten İbrahim Yücel (42), motorsiklet kaskından örnek alarak bakır tellerle yaptığı kafes ile nefsine hakim olmaya çalışacağını söyledi. 26 yıldır sigara kullandığını belirten İbrahim Yücel, özel günlerinde sigarayı bırakmak istediğini ancak başaramadığını belirterek, “Her doğum günümde, çocuklarımın yaş gününde sigarayı bırakmayı diledim. Her seferinde bir kaç günde pes ettim. Ne yazık ki irademe sahip olamadım. Bunca zamandır sigara içtiğime pişmanım ama bir türlü de bırakamadım” diyerek yaptığı kafesin sigarayı bırakmasına yardımcı olacağını söyledi. YARIn toplum
Survivor’ı Hilmi Cem kazandı
Yapımcılığını Acun’un üstlendiği 2013 Survivor final bölümü renkli sahnelerle tamamlandı. Hilmicem ve Doğukan’ın son ikiye kaldığı mücadelenin birincisi halk oylaması sonucunda yüzde 69’luk oyla Hilmi Cem oldu. Doğukan yüzde 31’de kaldı.
Hindistan’ı mason yağmurları vurdu
Twitter’ın homofobiği
Melih Gökçek İstiklal Caddesi’ndeki LGBT yürüyüşüne destek veren CHP’li Hüseyin Aygün’ü hedef alan tweetler attı. Gökçek yürüyüşe katılan CHP’li Aygün’e “Sen gay mısın? Yanlış anlama sadece merak ediyoruz. Herkesin tercihidir” yazdı.