Yarın91

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

16 Temmuz 2013 Salı Sayı: 91 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Abdullah ve Ali ile

Antakya direnişe can verdi

Direniş kazandı, forumlar Gezi’de

Direniş şehitlerinin aileleri Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesinde bir araya geldi.

Binlerce Eskişehirli, Ali’nin cenazesini memleketi Hatay’a sloganlarla uğurladı.

Barikat aşıldı AKP Hükümeti’nin hiçbir anayasal hakla bağdaşmayan yasakçı politikaları bir bir yıkılıyor. Uzun süredir işgal altında bulunan Gezi Parkı’na direnişçiler girmeyi başardı. Orada artık her hafta merkezi bir forum yapılacak.

Dayanışma kazandı Halk, gözaltına alınan Taksim Dayanışması üyelerini eli kanlı yargıya teslim etmedi. Çağlayan Adliyesi önünde toplanan binlerce insan arkadaşlarını emniyetin elinden geri almayı başardı. Bu kazanım tarihe geçti.

Ali İsmail’in hayatını kaybettiği haberinin ardından dört bir yanda eylemler başlatıldı.

Kaybeden belli Başbakan Erdoğan’ın tüm yıldırma politikalarına karşı hareket kendi yolunu bulmaya devam ediyor. Ne Taksim’in yasaklanması ne gözaltılar ne de eli palalı katiller direnişçileri sokaklara çıkmaktan alıkoyabiliyor.

Direniş 4. şehidini verdi

Ali’nin bayrağı ellerde

Eskişehir’de bir ara sokakta sivil polis ve milislerin sopalı saldırısına uğrayan üniversite 1. sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ı kaybettik.

Memleketi Antakya’da on binlerin defnettiği Ali İsmail Korkmaz, çaktığı kıvılcımla direniş ateşini tekrar tutuşturdu.

Güncel 5

Antakya halkı direnişe adeta öncülük ediyor, yasakları bir bir yırtıyor.

Antakya direniyor

Palalı kaçtı, Erdoğan üniversiteye çattı Gezi direnişi sırasında halka palayla saldırılmasını hatırlatan Başbakan Erdoğan ‘palalı gençlik istemiyoruz’ diyerek üniversite öğrencilerini eleştirirken üniversitelere polisin yerleştirileceğini açıkladı. Daha önce de polisin okula gireceğini söylemişti ancak bu sefer palalı saldırganı koz olarak kullanması tepkilere yol açtı.

13

Pınar’ın davasında emsal karar

Başta Antakya olmak üzere birçok ilde katillerin bulunması ve hak ettikleri cezaları almaları için yapılan eylemler her gün büyüyor. Güncel 4

TMMOB’dan Gezi’nin intikamı alınıyor

Meclis’ten gece yarısı Torba Yasa’nın içinde geçirilen 3194 sayılı yasa değişiklikliğiyle TMMOB’un yetkileri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi.

09

Asıl sorumlular yargılansın Esenyurt’ta yanarak hayatını kaybeden 11 işçinin davalarının 8. duruşması görüldü. Asıl sorumlular 8. duruşmada da yargılanmadı. İşçi Ölümlerine Son Platformu ailelerle beraber yine Adliye önündeydi.

Pınar Yolver’in 9 Temmuz’da ilk duruşması gerçekleşen davasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahillik talebi kabul edildi. Platform’un, sanık karşısında kurum olarak yer alması kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun olarak kabul edilmesi anlamına geliyor.

07

toplum 19

Yeryüzü sofraları ile dayanışma

Gezi Parkı Direnişi’ni sürdürmek amaçlı Türkiye’nin birçok yerinde “Yeryüzü Sofraları” isimli iftar sofraları kuruluyor.

10

Güncel 04

AKP 48 madde için bastırıyor

Cemil Çiçek’in meclisteki partilerin liderleriyle görüşmesiyle yeni anayasa çalışmaları ivme kazandı.

Bütün inisiyatif forumlara HAKAN ÖZTÜRK Gitmedik, gitmeyeceğiz SİBEL UZUN Anlamak ve değiştirmek GÜLSÜM KAV

4 5 6

Uyan Ali, uyan Ali GÜN ÇAĞ AYDIN 7 Gezi’nin “beş benzemezi” ve hegemonya CEM KAPTANOĞLU 8 Aziz Nesin’in ruhu Gezi Parkı’nda AKIN BİRDAL 9 dünya 15

04

Mısır’da protestolar sürüyor

Mursi taraftarları kitlesel protestolarını Adeviyye Meydanı’nda sürdürüyor


TOPLUM

02

Hava kirliliği tehdit ediyor

16 Temmuz 2013

Pardon, köprüyü yanlış yere yapmışız

Hava kirliliğinin endişe verici boyutta olduğunu gösteren bir araştırmaya göre, her yıl 2 milyondan fazla kişinin hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Hava kirliliğinin en çok akciğer hastalıkları ve kansere yol açtığı belirtildi. Her yıl yaklaşık 470 bin kişinin de yüksek ozon yoğunlaşması nedeniyle hayatını kaybettiğine işaret edildi. Araştırmayı yapan uzmanlar, en büyük çevre risklerinden birinin hava kirliliği olduğunu gösterirken, ölümlerin özellikle hava kirliliği ve nüfusun yoğun olduğu Asya’nın güneyi ve doğusunda meydana geldiğini belirtti. YARIN toplum

Müftüden ilginç açıklama

İzmir İl Müftüsü Prof. Dr. Ramazan Muslu, sıcak yaz günlerinde denize girmenin orucu bozup bozmayacağı sorusuna esprili bir yanıt vererek, “Normal zamanlardaki gibi yüzmek risktir. Bizim suya girmemiz önemli değil, önemli olan suyun bize girmesi. Su bize giriyorsa oruç bozulur” dedi. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan müftü Ramazan Muslu şöyle konuştu: “Orucu bozan şeyler bellidir. Astım spreyi, burun, kulak damlası orucu bozar mı deniyor. Vücuda dışarıdan besleyici sıvı giriyorsa orucu bozar. İlaçsa etkilemez ama besleyici ise orucu bozar.” YARIN toplum

En büyük güneş paneli Denizli’de Denizli Serinhisar’da 10 bin metrekarelik alana kurulan güneş enerjisi santrali hizmete açıldı. Ayaz köyünde tarıma elverişsiz alanda bin 818 güneş paneli kullanılarak oluşturulan santral yatırımını yapan Hüseyin Erikoğlu, santrali kurmak için 2005 yılından bu yana araştırma yaptıklarını anlattı. Erikoğlu, santralin alanında Türkiye’de yerde kurulu en büyük tesis olduğunu belirtti. Erikoğlu, “Güneş enerjisi yenilenebilir enerjiler arasında en geleceği olandır çünkü bir noktadan sonra hem maliyeti hem de bakımı bedavaya yakın düzeyde bulunuyor” dedi. YARIN toplum

Tüm hücreleri insan kromozomlu fare

Bilim insanları her hücresinde insan kromozomu olan bir fare yaratmayı başardıklarını açıkladı. Bu gelişmenin, gelecekte genetik hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği bildirildi. Araştırmalarda kullanılan insan kromozomlarının bir donörden alınmak yerine laboratuvar ortamında kimyasal yapı taşları kullanılarak üretildiği belirten bilim insanları, elde edilen sonuçların sentetik biyoloji alanında önemli gelişmelere neden olması beklendiğini açıkladı. Araştırmayı yapan ekip, sentetik insan kromozomu üretmekteki amacın, insan hücrelerine gen aktarmak için bir yöntem bulmak olduğunu belirtti. YARIN toplum

3. köprü meğer yanlış yere yapılıyormuş! İstanbul Boğazı’nda yapımına başlanan 3. köprünün ismi ve yapımının neden olacağı çevre katliamı tartışıladursun, bir skandala daha imza atıldı. Köprünün, projede belirtilen yerin dışında yanlış bir noktaya yapılmaya başlandığı belirlenerek, tüm imar planları Bakan Binali Yıldırım imzasıyla iptal edildi. toplum YAŞAR ASLAN

projenin dışına çıkarak yanlış bir noktaya yapıldığı ortaya çıktı. Tüm 3. köprü ile ilgili tartışmalar imar planları Ulaştırma, Denizcive itirazlar bitmek bilmez- lik ve Haberleşme Bakanı Binali ken, şimdi de köprünün imar pro- Yıldırım’ın imzasıyla iptal edildi. jesinde belirtilen yere değil, yanlış bir yere yapıldığı ortaya çıktı. İmar SULTAN SELİM YOLUNU ŞAŞIRDI… planı iptal edildi. Maliyeti 4.5 milyar lirayı bulan İstanbul Boğazı’na yapılacak 3. ve 2015’de bitirilmesi planlanan köprünün temeli geçtiğimiz aylar- 3. Boğaz Köprüsü projesindeki da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu hatanın, köprünün yapımında ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gecikmeye neden olacağı, projenin tarafından atılmıştı. 3. köprü, is- yapımını üstelenen Yıldırım, Cenmine Yavuz Sultan Selim’in adının giz İnşaat-Kolin İnşaat-Limak İnverilecek olması ve köprü bağlan- şaat-Makyol İnşaat-Kalyon İnşaat tı yollarının inşaatı sırasında yüz Ortak Girişim Grubu tarafından binlerce ağacın kesilecek olması belirtiliyor. 11 Haziran 2013 tarigibi pek çok tartışmayı da bera- hinde Bakan Binali Yıldırım imzaberinde getirmişti. Bu tartışmalar sıyla alınan iptal kararının, İstanbul henüz bitmeden, bir skandal da- Büyükşehir Belediyesi başta olmak ha gündeme geldi. Köprünün ya- üzere köprü güzergahının geçeceği pımı başladıktan tam 2 ay sonra, bölgede sınırları bulunan 15 ilçe-

nin belediye başkanlıklarına gön- edildiğine yönelik haberlerin sorulderildiği belirtiliyor. ması üzerine Bakan Binali Yıldırım; “Yanlış yapılan bir iş yok. Şu var; BİNLERCE AĞAÇ BOŞUNA KESİLMİŞ köprü güzergahında bazı yerlerde Tır ve kamyonların transit geçişi mecburi sapmalar oldu. Mesela için kullanılacak köprünün, İstan- kuş yollarına rastladı Riva deresinbul trafiğindeki sıkışıklığa çözüm de. Orada hafif yolu değiştirdik. olmayacağı bilindiği halde, bağlan- Kaynak sularına rastlayan bölgeler tı yollarının yapımı sırasında bin- oldu, değiştirdik. Böyle mecburi lerce ağacın kesilmesi büyük tepki ufak tefek değişikliklerin planlara çekmişti. Köprü imarının iptalinin işlenmesi lazım. Yapılan işlem buardından, binlerce ağacın da boşu- dur” şeklinde konuştu. Ulaştırma, na kesildiği de ortaya çıktı. Ayrıca, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı 3. köprüye binlerce Aleviyi katle- Yıldırım, kuş yollarına rastladığı den Yavuz Sultan Selim’in adının için küçük değişiklikler yapıldığını verilmesi Alevilerin büyük tepkisini söylemesine rağmen 4.5 milyar liçekmiş, hatta Gezi direnişinde de ralık projenin neden iptal edildiğini bu durum protesto edilmişti. açıklamadı. Ağaçların boş yere kesilmesini de değerlendiren Yıldırım, KUŞ YOLLARINA RASTLADIK “Yeşil konusunda gereken hassasiyet İstanbul’a yapılan 3. Boğaz gösteriliyor” dedi. Köprüsü’nün imar planının iptal

Gazeteciler baskılara karşı direniyor Gazeteciler Gezi direnişinde gaz, cop, plastik mermi yediler, yaralandılar, gözaltına alındılar, hatta işlerinden kovuldular. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yaptığı açıklamaya göre görevi başındayken polisin saldırılarına maruz kalan gazeteciler şunlar: Onur Erem, Evrim Kurdoğlu, Eda Sönmez, Özcan Yaman, Yunus Dalgıç, Arif Balkan, Makbule Cengiz, Şengül

Derin, Dilem Taştan, Barış Yarkadaş. Gözaltına alınanlar ise: Gökhan Biçici, Beste Gül Öneren ve Selçuk Özmen. Akşam Gazetesi’nden İsmail Küçükkaya, Tuğçe Tatari, Hüsnü Mahalli, Sevim Gözay, Nilay Örnek, Gürkan Hacır ve Özlem Akarsu Çelik işten çıkarıldı. NTV’den Çiğdem Anad, Mirgün Cabas ve Neyyire Özkan ise baskılardan kaynaklı istifa ettiler. YARIN toplum

Sigarasız konutlar geliyor TOKİ, sigaradan rahatsız olanlar için “Sigarasız Konut Projesi”ni uygulamaya koyuyor. TOKİ ile Bağımlılığa ve Sigaraya Hayır Derneği arasında imzalanan protokolle öncelikle nüfusu 40 binin altındaki yerleşim birimlerinde inşa edilecek sosyal nitelikli konut projelerinin sözleşmelerine “sigarasız blok” maddesi eklenecek. TOKİ, büyükşehirlerde de konut projelerine yeşil bloklar eklenebileceğine dair ibareleri satış duyurularına dahil edecek. İmzalanan protokolde, her iki kurum arasında yapılan görüşmelere istinaden, Sigarasız Konut Projesi konusunda işbirliği geliştirmeye karar verdikleri vurgulandı. Bu kapsamda, TOKİ’nin Türkiye genelindeki toplu konut projelerinde, uluslararası düzeyde mevcut benzer örnekler göz önünde bulundurularak uygulama yapacağı belirtildi. YARIN toplum

Saat 19:00’dan sonra matkap kullanmak yasak Emniyet tarafından, gün içerisinde saat 19.00 ile 07.00 saatleri arasında evde matkap ve motorlu aletlerin kullanımının yasak olduğu bildirildi. Asayiş Daire Başkanlığı gürültü yapılamayacak saatler konusunda bilgi verdi. Açıklamanın devamında da şunlara yer verildi: “Her ne surette olursa olsun mesken içinde ve dışında gürültü seviyesi 65 desibelden yüksek olamaz. Ev içinde motorlu aletler, matkap gibi araç ve aletler yönetmelik kapsamında gün içerisinde 19.00 ile 07.00 saatleri arasında kullanılamaz. Çok hassas ve hassas kullanımların içinde ve bu kullanımlardan itibaren en az 350 metre mesafede mekanik veya motorlu dikiş makinesi, matkap, testere, öğütücü, çim biçme makinesi, koşu bandı veya benzeri araçların 19.00-07.00 saatleri arasında çalıştırılması veya çalıştırılmasına izin verilmesi yasaktır.” YARIN toplum


GUNCEL

03

16 Temmuz 2013

Ali ve Abdullah ile

Antakya direnişe can verdi

Gezi Parkı Direnişine iki şehit veren Antakya günlerdir polis saldırısına karşı direniyor. Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi Antakya halkını ayağa kaldırdı. Kurulan barikatlarla polis geri püskürtüldü ve TOMA’ların sokaklara girmesine izin verilmedi.

Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün ardından başta Antakya olmak üzere direnişin yeniden canlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? GÜNGÖR AZİM TUNA eskişehir valisi

Soruşturma sürüyor

yapar.

Şu an soruşturma sürüyor. Yeni bir açıklama yapamam. Önceki açıklamalarda da Eskişehir’i kast etmedim, çarpıtıldı. Hatay’daki olaylarla ilgili de yorumu Ankara VAHİT HARPUTLUOĞLU HATAY VALİLİĞİ BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER

Vali dışında konuşamam

Bu konu ile ilgili valimiz gerekli basın açıklamasını gerçekleştirdi. Bunun dışında benim söyleyebilecek bir şeyim yok, doğru da olmaz. İlginizden dolayı teşekkür ederim.

kamil topraklı ARMUTLU MAHALLESİ MUHTARI

Önemli olan güvenlik Emekçi hareket partisi üyesi savaş kocakaya

göstermek için Antakya halkı tekrar sokaklara çıktı. Polis ise her eyleme Gezi Parkı direnişine destek olduğu gibi bu eyleme de saldırdı için birçok ilde halk hala ama karşısında direnen halkı bulsokaklarda. En fazla polis saldırısı- du. Halk bu polis saldırısına canla nın olduğu ve direnişin hat safhaya başla siper oldu ve polise geri adım geldiği il ise iki şehit veren Antakya attırdı. oldu. Antakya halkı varını yoğunu barikatlara taşıdı ve mücadelenin Çamaşır makineli barikat Armutlu halkı TOMA’ların saldırıkalbinin attığı yer oldu. sını engellemek için çamaşır makinesinden, elektrik süpürgesine, kolAli ve Abdullah için 14 Temmuz Pazar günü hem Ab- tuklardan arabalara varını yoğunu dullah Cömert’i, katledilişinin 40. barikatlara koydu. Polisi sokağa gününde anmak hem de Ali İsma- almadılar. Tıpkı Gezi Parkı’nda 31 il Korkmaz’ın öldürülmesine tepki Mayıs’tan sonra polisten kurtarılan istanbul sevda polat

Park ve Taksim Meydanı gibi halkın oldu. Katiller serbest direnenler tutsak Ali’nin öldürülmesinden sorumlu polise ve eli sopalı faşistlere tepkiler ülkenin dört bir yanında sürerken katil mahkeme tarafından 15 Haziran Pazartesi günü serbest bırakıldı. Hukuksuz bir şekilde direnişçilerin tutuklanmasına rağmen ne Ethem’in, ne Abdullah’ın, ne Medeni’nin ne Mehmet’in ne de Ali’nin katilleri tutuklu.

Direnişe devam Abdullah Cömert ve son olarak Ali İsmail Korkmaz’ın direnişlerde sivil polisler tarafından katledilmesi Antakya halkının öfkesini ve direncini artırmıştır. Antakya halkının direniş şehitlerini anmasına bile tahammül edemeyen devlete karşı büyüyen öfke direnişlerde büyüyor. Fakat direniş şehitlerimizin failleri bulunup cezalandırılana kadar Antakya halkı olarak genciyle yaşlısıyla sokaklarda olup direnişi büyütmeye devam edeceğiz.

Eskişehir’de Gezi Parkı eylemleri sırasında faşist saldırı sonucu hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Gürkan Korkmaz “kardeşimin katili aynı zamanda polistir” dedi. Yarın Gazetesi olarak Gürkans Korkmaz’a Ali’nin katledilmesini ve Antakya’da ki direnişi sorduk.

Ali İsmail eylem esnasında darp edildi. Girmiş olduğu ara sokakta darp edildi. Bu artık Türkiye’nin yürüme özgürlüğü, dolaşma özgürlüğünü, nefes alam özgürlüğünü, yaşama özgürlüğünün tehdit altında olduğunun göstergesidir. Bunun için bu tehdidin farkında olan insanlar, sadece bir ara sokağa giren birine bu şekilde darp edilip bu hale getirildiğini ve sonuçlarını gören insanlar bunu artık bir şahsın davası değil, Türkiye’nin davası olarak gördüler. Sonuçta o sakağa inen birisi dolaşmak için dışarıya çıkmış biri de olabilirdi, düğünden dönüp evine gitmek için o sokağa girmiş biri de olabilirdi. Sırf yürüdü diye, sırf gaz bombasından kaçtı diye bu şekilde darp edildi diye, ölesiye darp edilmesi, öldürülmesi doğal olarak vicdanlı olanların zoruna gitti. O yüzden tepkiye, zaten var

olan tepkiye ivme kazandırdı. Ali’nin ölümsüz olduğunu vurgulamak için millet tekrar ayağa kalktı. Kolay değil. Allah yardımcımız olsun. Şunu da fark ediyorum Ali İsmail’den önce vefat eden beş arkadaşımız oldu. Ama sanki Ali’nin vefatı daha farklı oldu. Artık Ali’nin 38 günlük herkesin tanıması, sahiplenmesinden, evlat gibi görmesinden mi kaynaklı, gençliğinden mi kaynaklı. Babam inşaat işçisi annem ev hanımı, belde de oturuyoruz. Ekonomik olarak, sosyal olarak, siyasi çok ciddi bir varlığımız yok. Gerçekten %50 sahiplendi, evlatları gibi oldu. Gerçekten şu an benim milyonlarca kardeşim oldu. Şu an biliyorum ki Ali İsmail gerçekten çok mutlu. Birilerinin gözündeki o ışığı aldılar ama pek çok kişinin gözüne o umut kıvılcımını yansıttı.

çiler kayabaşı EHP ESKİŞEHİR İL BAŞKANI

Direniş sürüyor

AKP en çok bu direnişin forumlarla ya da başka şekillerde devam ediyor olmasından rahatsız. Hatay halkı direnişin devam ettiğini şehitlerine sahip çıkarak gösterdi. Ali İsmail Korkmaz’ın ardından tam bir faili meçhul hikayesi yazmaya çalışan AKP bunu o kadar kolay yapamayacaktır. mustafa sarısülük ETHEM SARISÜLÜK’ÜN AĞABEYİ

Hesap soruluyor

Herkes Ali’yi sahiplendi Gürkan Korkmaz

Benim düşündüğüm mahallenin can güvenliği. Mahallede çok değişti, taşa, sopaya, vurmaya, cam kırmaya döndü. Esnaf bu durumdan şikayet ediyor. Can güvenliğini sağlamakta zorlanıyoruz. Ben ne diyebilirim ki asıl konuşacak halktır.

Hem Ali, hem de Abdullah’ın ailelerini ziyaret etmek için gittiğimizde, özellikle Armutlu’da AKP’ye ve devlete karşı çok büyük kin ve nefret vardı. Antakya 2 şehit verdi, burada hesap sorma ruhu var, çok olumlu bir mücadele var. selva oruç Antakya halkından

Herkes bir arada Aynı yerden 2 pırıl pırıl gencimiz katledildi. Bu, direniş kıvılcımını tekrar alevlendirdi. Antakya’da dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmadan herkes bir arada. Her gün forumlar düzenleniyor, herkesin yüreği bir atıyor. kazım kurt CHP ESKİŞEHİR MİLLETVEKİLİ

Polisle işbirliği

Olayla ilgili 40’a yakın görüntü var ama aradan geçen bunca zamana karşın tespit edilmiş, yakalanmış bir tek zanlı yok. En önemli kanıt yok oluyor. Olayla ilgili baş kuşkululardan biri polis. Peki, soruşturmayı yapan kim? Polis! zuhal kaygısız ankara halkından

Dikkali olmalıyız baba şahap korkmaz ve ağabeyi gürkan korkmaz

Ali için Türkiye sokakta

Türkiye’de gelinen noktada toplumsal muhalefet artıyor. Çok dikkatli olunmalı. Bunlara karşılık olarak polis faşizmi de her gün artıyor. Bu artık toplumsal özgürlük ve demokrasi mücadelesi haline geldi. özlem akarsu çelik gazeteci

İzleri siliyorlar

Gördüm ki, bazı odaklar O’nun katledilişinin izlerini de silmeye çalışıyorlar. Tıpkı Ethem’in katilini korumaya çalışan MOBESE görevlileri gibi. Onlardan olmayanın katli vacipmiş gibi davranıyorlar. Vicdanlarını gömmüşler sanki. mehmet kuru zaman gazetesi

Büyütmeyelim Eskişehir’deki Gezi Parkı direnişine destek eylemeleri sırasında polisin kullandığı aşırı biber gazından ve TOMA’dan kaçarken faşist saldırıda hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz öldürüldüğü yerde anıldı.

Ali uğruna can verdiği Gezi Parkı’nda anıldı. İzmir’de halk Ali İsmail Korkmaz için sokaklara çıktı. Polis saldırısı ve ardından faşist Gezi’nin kazanılmış olması ise Ali ve tüm Gezi şehitlerine armağan edildi. “Devrim Şehitleri saldırıya uğrayan 38 gün yaşam mücadelesi veren Ali’nin katilleri bulunsun diyen ölümsüzdür” sloganları ardından tüm Gezi İzmir’liler tüm gezi şehitlerini tek tek andı. şehitler için saygı duruşunda bulunuldu.

Korkmaz’ın ölümüyle birlikte tedavisiyle ilgili ihmaller olduğu iddiası ortaya atıldı. Sağlık Bakanlığı soruşturma başlatmıştır. Rapor Sağlık Bakanlığı’na sunacak. Olayları büyütmeden rapor beklenmeli.


GUNCEL

04

16 Temmuz 2013

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Bütün inisiyatif forumlara

Eskiden Sovyetler Birliği’ndeki bazı ressamların işçileri kocaman elli, kocaman vücutlu, kaslı fakat küçük kafalı çizmeleri büyük bir eleştiri konusu olmuştu. Bu ressamların resimlerinde işçilerin çalışması, yıkıcı bir güce sahip olmaları yüceltiliyor ama düşünsel yeteneklerinin gelişmesi önemsenmiyordu. İşçiler üretim yapsın, iyiydi. İşçiler çara karşı ayaklansın, iyiydi. İşçiler sosyalist anavatanı savunurken canını feda etsin, bu da iyiydi. Ama işçilerin “Peki biz bundan sonra ne yapacağız?” diye o güzel kafalarını yormaya gerek yoktu. Neler yapılması gerektiğini bürokrasi düşünürdü. İşte o nedenle resimlerde işçilerin kafaları küçük çizilebiliyordu. Kafa küçük olsa da sorun teşkil etmez gibi geliyordu herkese. Zaten kullanılmayan organlar küçülmez miydi? * Geldik bu güne. Gezi Direnişi patlayıverdi. Eller işledi bayrak taşındı, pankart taşındı, yumruklar sıkıldı. Ayaklar işledi yollar yüründü, gaz bombasına tekme atıldı, barikatlar kuruldu. Eylem yapıldı, ayaklanma yapıldı, protesto yapıldı. Herkesin gövdesi coplara, mermilere, kapsüllere hedef oldu. Ama hala kafalar tam anlamıyla işlemedi. Kafa kafaya verilemedi. Bu büyük hareketin eksikliği budur. Hareket büyük olmasına büyüktür ama geçmişte olduğu gibi hareketin kafası hala küçüktür. Bundan sonra hareketin küçülmesinin en büyük nedeni de kafasının küçüklüğü olacaktır. Hareketin kafası gövdesiyle orantılı bir hale gelmelidir. * Bu nasıl olabilir? Bu direnişin mevcut koşullarında ancak forumlar aracılığıyla olabilir. Forumlara herkes gelir düşüncelerini söyler ve bunun bir ağırlıklı ortalaması olarak kararlar alırız. Sürecin daha başlangıcı aşamalarında forumlara katılan insanların inisiyatiflerini temsil ettirmeleri mümkün değildir. İnsanlar için Gezi Direnişi düzeyinde bir hareket henüz yenidir. İnsanlar birbirlerini ve dikkate alınabilecek politik eğilimleri yavaş yavaş tanımaktadırlar. O nedenle al gülüm ver gülüm şeklinde bir inisiyatif devri olmaz. Gerekli de değildir. İnsanların vekil tayin edip yetki devretmesi gerekmez. Çünkü eğer beş yüz kişilik toplantı yapılıyorsa, bin beş yüz kişiyle o da yetmiyorsa iki bin beş yüz kişiyle toplantı yapılabilir. Herkes birbirini yüz yüze görür, bütün tartışmalara birebir tanık olur ve hiçbir aracı olmadan konuşabilir. Bundan ala demokrasi mi olur. İki bin beş yüz kişilik toplantı yaptık ve kararlar aldık desek anne annemizle dedemiz bile yerinden hoplar. Sadece o toplantının kendisi bile hareketi hareketlendirir. Yapmamız gereken sadece ve sadece insanları belli bir süreyle merkezi büyük forumlarda bir araya toplamaktır. Ak koyun kara koyun o forumlarda belli olacaktır. * Peki Türkiye solunun neden bu forumlara ve merkezi forumlara pek hevesi yoktur? Çünkü hazırlıklı değildir. O forumlarda ne diyeceği belli değildir. Türkiye solunun kendi örgütlerinin bir merkezi yapısı yoktur neredeyse doğru dürüst. Bu pozisyondan çıkıp Gezi Hareketi’ne merkezilik önerecek bir hali de olamamaktadır. Solun siyaset yaparak bir ilerleme yaklaşımı yetersizdir. Sol siyaset yapmak yerine pedagoji yapar. Sosyal ilişki kurarak yürümeye çalışır. Sosyal ilişki esnasında da sol kimlikçilik yapar. Forumlarda ise sosyal ilişkiler geçersizdir. Önemli olan fikirlerdir, siyasal önerilerdir. Sol forumların forumlar olarak siyaset yapmasına alışık değildir. Rusya’da sovyetlerin ne de güzel siyaset yapmış olduğunu bir masal gibi dinler ama bunu forumlar için öngöremez. Nasıl Türkiye’deki sol örgütlerin çok üstünde bir hareket ortaya çıktıysa, o hareketin o kadar üstte bir karar organı da ortaya çıkacaktır. O karar organı da şimdilik merkezi büyük forumlardır. Bütün inisiyatif forumlara. hakanozturk1871@gmail.com

Yeni anayasa çalışmaları Cemil Çiçek’in partilerin genel başkanlarıyla gerçekleştirdiği toplantılarla devam etti.

Çiçek, Devlet Bahçeli’nin ardından Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş ile görüştü.

Çiçek, yeni anayasada uzlaşmak için ilk olarak Devlet Bahçeli ile görüştü.

AKP 48 madde için bastırıyor

Uzun süredir devam eden anayasa çalışmaları Başbakan’ın Başkanlık sistemindeki ısrarı nedeniyle tıkanmıştı. Çalışmalar, 9 Temmuz günü TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in meclisteki partilerin liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmelerle yeniden ivme kazandı. AKP’nin bu süreçteki planı ise uzlaşılan 48 maddeyi meclisten geçirerek yasalaştırmak. sus, son zamanlardaki tartışma ‘masa anayasa’ meselesi. İşin özüne yoğunYeni anayasa çalışmaları Mec- laşarak biz bu işi başarıyla sonlandılis Başkanı Cemil Çiçek’in, rabiliriz. Masa, anayasanın önüne mecliste grubu bulunan partilerin geçtiği takdirde o zaman milletin genel başkanlarıyla gerçekleştirdiği beklentisi bu değildir.” diye konuştu. toplantılarla devam etti. Çiçek, önce Devlet Bahçeli, ardından Gültan ÇİÇEK: “DAHA YOĞUN ÇALIŞMALIYIZ.” Kışanak ve Kemal Kılıçdaroğlu ile Yeni anayasa için 450 gün, 449 saat görüştü. çalışıldığını hatırlatan Çiçek, bunun yeterli olmadığını, daha yoğun bir KIRMIZI ÇİZGİLERDE ISRAR EDİLMEMELİ çalışmaya girilmesi gerektiğini beCemil Çiçek, uzlaşmanın sağlana- lirtti. Çiçek: “Eğer bir ciddi sonubilmesi için partilerin kırmızı çizgi- ca ulaşacaksak, bu işi Türkiye’nin lerini esnetmesi gerektiğinden söz bunca sorunları içerisinde bir politik etti. Meclis Başkanı Çiçek “Herkes tartışmaya meydan vermeden sonkendi şerhinde ısrar ederse, kamuo- landırmak istiyorsak, daha yoğun bir yuna yazılan çizilen şekliyle, herkes çalışma içerisinde olmamız gerektiği kendi kırmızı çizgisinde ısrar ederse ortadadır. 450 gün, 449 saat çalışma ‘Bu olursa olur, bu olmazsa olmaz’ çok tatmin edici bir çalışma değildir. denildiği takdirde bu uzlaşma olmaz. Her gün bir saat zaman ayırarak anaBurada dikkat etmemiz gereken hu- yasa gibi önemli sorunu sonlandıraİSTANBUL özge doğan

mayız.” dedi ve 11 Temmuz günü saat 13.30’dan itibaren komisyonu tekrar toplantıya çağırdığını ilan etti. Komisyonun tatil yapmayacağını söyleyen Cemil Çiçek, çalışmalarla ilgili kesin bir takvim de vermedi ve bunun gidişata bağlı olduğunu belirtti. BAŞKANLIK ŞART DEĞİL Başbakan’ın ısrarlı bir şekilde savunduğu Başkanlık sistemine ilişkin olarak Çelik, “Türkiye’de bir anayasa yapılıyor. Biz Başkanlık sistemini veya Yarı Başkanlık sistemini, parlamenter demokrasiyi ne zaman konuşacağız? Orman Kanunu yapılırken mi konuşacağız? Anayasa yapılırken bunlar konuşulur. Ama biz şunu da söyledik: Bu bizim için olmazsa olmazımız değil, bu bizim için hayat memat meselesi değil”

dedi. BAŞBAKAN’DAN 48 MADDE İÇİN ÇAĞRI Başbakan Erdoğan da çalışmalar ile ilgili uzlaşılan 48 maddenin meclisten bir an önce geçirilmesi için çağrıda bulundu. Erdoğan:“ Anayasa çalışmalarında şu anda 48 maddede uzlaşı var. Arkadaşlarımdan haftanın 5 günü çalışmalarını istedim. Sabah akşam çalışalım dedik. 48 maddeyi hemen meclisten geçirelim. Bu 48 maddeyi bir haftada Meclis’ten geçirelim. Böylece ne kadar samimi olduğunuzu görürüz. Gelin hep beraber bunu yapalım.” dedi. Muhalefetin ‘Başkanlık’ tereddütüne de değinen Erdoğan, CHP’nin “Başkanlık sisteminden vazgeçsin oturup konuşalım.” çağrısına “Doğru olduğuna inansam ilk adımı ben atarım.” yanıtını verdi.

Meclis’te “Türk” tartışması

AKP Tokat Milletvekili

Zeyid Aslan

Mecliste uyurken çekilen fotoğraflarının ardından kadın gazetecilere çok çirkin sözlerle çıkışan AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. Daha önce de Kamer Genç’e ettiği küfürle gündem yaratan AKP Tokat milletvekili Zeyid Aslan yeni bir skandala daha imza attı. Meclis bahçesinde uyurken çekilen fotoğraflarının basında yer almasının ardından 4 kadın gazeteciyi, “Ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, ‘Bunların doğal hali bu’ diye… Ahlaksız olurum değil mi?” sözleriyle adeta taciz etti. Zeyid Aslan bu sözlerinin ardından disiplin kuruluna sevkedildi. Hem muhalefet partilerinin, hem de kendi partisinin kınadığı Zeyid Aslan’a biz de bu çirkin sözlerinden ötürü “Oğlum Bak Git” diyoruz.

BDP, Meclis Genel Kurulu’nda Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 27. maddesinde yer alan “milli” ve “Türk” ifadelerinin metinden çıkartılmasını talep etti. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural itiraz ederek; “Yani, Türk ibaresini çıkarmak ve bunu da ırkçı zihniyete indirgemek bizatihi ırkçılıktır.” sözleriyle önergenin ırkçı ve dışlayıcı

olduğunu söyledi. BDP’li Pervin Buldan ise partisinin önergesini; “Burada hiçbir art niyet yoktur. Toplumsal barışın sağlanması için Türk kelimesi kullanılmıştır, doğrudur ama bu Türk kelimesi yerine Türkiye kelimesi kullanılmalıdır.” sözleriyle savundu. Vural’ın; “Tamamıyla art niyettir” sözüne karşı Pervin Buldan MHP’nin tavrını kınadığını belirtti. YARIN GÜNCEL

Gökçek, Vandalizm Müzesi açacak Büyükşehir Belediye Meclisi’nde Gezi Parkı eylemleri sırasında zarar gören kamu mallarının sergileneceği, Akköprü metro istasyonunun önünde bir Vandalizm Müzesi açılması kararlaştırıldı. Tartışmaların yaşandığı toplantıda, AKP’nin önergesi, CHP ve MHP’li üyelerin ‘hayır’ oyuna karşın oy çokluğuyla Meclis’ten geçti. Gökçek, eylemler sırasında zarar verilen bir belediye otobüsünün önünde zafer işareti yapan 3 gencin fotoğrafını göstererek, “Tüküreyim böyle zaferin içine” dedi. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

05

16 Temmuz 2013

Direniş kazandı, Forumlar Gezi’de

Sibel Uzun Ş UYANIS

Gitmedik, gitmeyeceğiz Başbakan’a göre herkesin susması bir tek konuşmasının yolu kolay; polisle olmadı hukuksuz göz altılarla olmadı palalılarla olmadı silahlarla sokağa çıkanı engellerim olur biter, diye düşünüyor. Erdoğan’ı yıllarını acılar içinde otokrasi ile yönetenlerin pençesinde geçiren Ortadoğu halklarının hükümetlerini devirmesi çok ama çok korkutuyor. Önce Türkiye’de sonra da o topraklarda her şeyin üstünde tartışmasız hakkım olsun istiyor. AKP’nin asıl meselesi Mısır halkının da Türkiye halkının da ayaklanmasıdır. Birbirinden feyz almasıdır. Otokratik anlayışları püskürtmesidir. Her ne zaman bu anlayış halkın damarına basarsa her yer yangın yerine dönecek. Artık daha da mümkün hale geldi. AKP’nin darbe karşıtlığı çıkarı kadar. Mısır’da darbe sonucunda var olacak yönetimle ticaret gereği ilişkiye geçmek AKP hükümeti için hiç sorun olmayacaktır. Nitekim ilk adımı Cumhurbaşkanı atmış bulunuyor. * Kitlesel yapılan iftarlar, camideki vicdanlı imam sonucunda Erdoğan’ın istediği kindarlık iflas etti. Taksim Dayanışması’nın üyelerini, hukuksuz her yolu kullanarak, tamamen uyduruk bir fezleke ile tutuklatmak istedi ama Çağlayan’da toplanan yüzlerce insan büyük bir coşku ile arkadaşlarını aldı ve daha da kenetlenerek çıktı. Başbakan günlerdir kâbusu olan Gezi Ayaklanması’ndan uyanmak istiyor. Her konuşmasında “Gezi” demeden geçemiyor. Kendini rahatlatmak için “geldiler gittiler” diyor ve aklı sıra noktayı koyuyor. Taksim’de bulunan herkes gaza, gözaltına, palaya rağmen hiç olmadığı kadar caddesine sahip çıkıyor. Toma gölgesinde iftarını yapıyor. Gerçi geldiğimizi kabul etmesi de önemli bir seviye tabi ki. Evet geldik hem de ne geldik meydanlarımıza. Bir hareketle daha mesaj gönderdi topluma. Yiğit Bulut’u baş danışmanlığına alması “yok artık” dedirtti. Gündemde flash bir şekilde yerini aldı. Bulut’a göre “Başbakan uzaktan da olsa düşünerek etkileme yöntemi ile (telekinezi) öldürülmek isteniyor.” Eeee? “Herkes onu korumalı herkes onun yanında olmalı.” Memleket sağduyu ve demokrasi peşinde koşarken, bu tezin sahibi Başbakan baş danışmanı. * Mısır’da darbe ile gelen yönetim halkın büyük tepkisi karşısında hızla bir düzenleme yapmak ve kendini arka planda tutmak zorunda kaldı. Direniş ve meydanda canı pahasına toplanan kararlı insanlar yeni gelen yönetim için bizim ülkemizde olduğu gibi Mısır’da da kâbusları olmaya devam edecek. Onca insanını kaybetmiş Mısır ve Türkiye halkı gitmedi gitmeyecek. Ali’sini, Abdullah’ını kaybeden Antakya halkı gitmediğimizi gösterdi, tomalara geçit vermedi, sokakları polise dar etti. Yaşadıkları acı öfkelerini bileyledi. Katiller yakalanıp ceza alana kadar dinmeyecek. Milyonların Antakya ile kalbi çarparak Ali’nin yasını tutmaya devam ediyor. * Başladığımız yerde değiliz. Damla damla her adımda birikiyor. Gezi Ayaklanması’nda buluşanların en büyük telaşı kalıcı ve hedefi olan bir noktaya doğru ilerlemek. En canlı yolu forumlarda karar almak, nasıl bir yöntemle kararlar alabileceğimizi belirlemek. Meydanlarda buluşarak tüm topluma seslenmeye, kazandıklarımızı kazanacaklarımızı anlatmaya her hafta devam etmek. Birçok noktada kalbi atan direnişimiz iki ayını doldurmak üzere, çok uzun sürelere gebe demek oluyor. Gözümüz kulağımız birbirimizin üstünde olsun.

Vali Mutlu’nun geçtiğimiz hafta Pazartesi Gezi Parkı’ndaki çalışmaların bittiğini ve halka açılacağını ilan etmesinden sonra sadece iki saat açık kalan Gezi Parkı yeniden halkın. Direnişin kalbi Gezi Parkı’nda halk forumlarıyla atmaya devam ediyor. Hareket başladığı yerde, tekrar Gezi Parkı’nda, mücadeleye nasıl yön vereceğini tartışıyor, kararlar alıyor, büyüyor. İstanbul elif karan

gelip lokmalarını paylaşarak kararlılıklarını bir kez daha gösterdi. AKP Gezi Direnişi ile sadece Gezi hükümetinin bir saldırısı daha halParkı’nın değil, tüm parkla- kın direncini kırmak yerine bir araya rın, ağaçların halkın olduğunu kabul getirerek meydanlara döktü. Sonuç: etmek zorunda kalan AKP hüküme- sadece dört gün içinde halk Gezi’de, tinin tüm engelleme çabalarına rağ- Taksim Dayanışması üyeleri tekrar meydanlarda. Hareket forumlarla men Gezi Forumları başladı. 8 Temmuz’da halka açılacağı ilan büyümeye devam ediyor. Ve tekrar edilen park, Taksim Dayanışması’nın Direnişin kalbinde, Gezi’de. forum çağrısının ardından, iki saat içerisinde polis müdahalesiyle Komploları boşa çıktı kapatılmıştı. Ardından 12 Taksim Geçtiğimiz Cuma günü ilki gerDayanışması üyesi gözaltına alına- çekleşen Gezi Forumu’nun ana rak, hükümet bu sefer de direnişin gündemi, halkı burada tekrar bir merkezindeki Platformu hedef ala- araya getiren ögenin birlik ve berak, halkın iradesini kırmaya çalıştı. raberlik duygusu olduğu vurguTaksim Dayanışması üyelerinin bı- landı. Gezi Direnişi’nin bir halk rakılmasını binlerce kişi Çağlayan hareketi olduğu vurgulandı. TakAdliyesi’nde bekledi. Binler Beyoğlu sim Dayanışması’nın bileşenlerinBelediyesi’nin polis zinciri ardındaki den Emekçi Hareket Partisi Genel iftarına karşılık, İstiklal’de bir araya Sekreteri Emre Öztürk de söz ala-

Başbakan kaybetti, Dayanışma kazandı 8 Temmuzda Vali Mutlu’nun Gezi Parkı’nın yeniden halka açılacağını duyurmasının ardından, Gezi Parkı’na giden Taksim Dayanışması üyeleri gözaltına alındı. 12 kişi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Halk bu sefer de Çağlayan Adliyesi’nin önünü, direniş alanına çevirdi. Suç örgütü kurmuşlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü hazırladığı fezlekeyle, Taksim Dayanışması üyelerini 27 Mayıs

tarihinden bu yana halkı Taksim’e çağırarak, Gezi Parkı’nı işgal ettiğini, halkın kargaşaya sürüklediğini iddia etti. Çağlayan’da bu fezleke okunurken, aynı emniyet Türkiye’nin pek çok yerinde Ali İsmail Korkmaz için meydanlara dökülen halka saldırmakla meşguldü. Sırf bu tablo bile suçlamaların hukuksuzluğunu göstermeye yetti. AKP’nin bu komplosu da halkın vicdanına takıldı. YARIN GÜNCEL

Toplandık ve yürüyoruz

twitter: @sibeluzun_yarin

Bayrakçı isyana teşvikten tutuklanmış

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gezi olaylarına ilişkin gözaltına alınarak tutuklanan Ali Sarıçiçek’in bayrak satarken “Görevi yaptırmamak için direnme ve toplantı ve yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlarından tutuklandığını belirtti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ali Sarıçiçek’e ilişkin çıkan “İsyana teşvikten tutuklandı” şeklindeki haberler üzerine kamuoyunun bilgilendirilmesi ne ihtiyaç duyulmuştur denildi. YARIN GÜNCEL

Taksim 1 Mayıs meydanıdır, Gezi halkındır Forumda Taksim Dayanışması’nın 4 talebinden vazgeçilmemesinden ve taleplerin artırılmasından bahsedildi. Ayrıca halkı bu direnişe götüren önemli şeylerden birinin de Taksim’in 1Mayıs meydanı olarak akıllarda yer etmesi tarihi bir değer taşıması olduğu vurgulandı. Başbakan’ın bunu silmek için Topçu Kışlası yapmak istediğini ancak büyük bir yenilgiye uğratıldığı belirtilYine polis engeli di. Söz alan bir üniversite öğrencisi 13 Temmuz’da TMMOB’a destek de Gezi Direnişinden yola çıkarak için Galatasaray’dan Taksim’e yü- üniversitelerde de polisi sokmayarümek isteyen ve ardından da Gezi caklarını bunun için Gezi ruhu ile Parkı’nda Forum yapmak isteyen mücadele edeceklerini söyledi. halkı polis yine yürütmedi. Bunun üzerine basın açıklaması yapan halk Taksim Dayanışması’nın çağrısı ile Gezi geçerek forum yapmaya başladı. rak gözaltı süresinde yaşadıklarını paylaştı ve parklarda devam eden forumlara sahip çıkmaya davet etti. “Gezi Parkı’nı kazandık” diyen Öztürk; “Artık bazı kazanımlar elde ettik, Gezi Parkı’nı da aldık” dedi ve polisin gözaltına alırken uygulamaya çalıştıkları şiddetten, tutuklama isteminin nasıl boşa düştüğünden söz etti. “İlk defa komploları boşa çıktı” diyerek mücadelenin önemine vurgu yaptı.

ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Anayasaya göre herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahip bulunuyor.. Valilik 1 Mayıs’ta Taksim’i yasakladı. Neye göre, neden olduğu belli değil. Üstelik bir de Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlığını taşıyan 13. maddesi var: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın,

yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” diyor. Ama elbette ki hakkımızın tanınması için bu düzenleme yetmiyor. Yürüyüş yasakları 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kapatılan parlamentonun tekrar açılmasına kadar geçen sürede ülkeyi yöneten Milli Güvenlik Konseyi döneminde çıkan ve hâlâ yürürlükte olan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri

Kanunu’na dayanarak uygulansa da, Anayasa’nın 90. maddesi ile çelişiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin temel fikri devlete karşı temel hakları güvence altına alan anayasaların yasaklayıcı hükümler getiremeyeceğini söylüyor. AİHM DİSK ve KESK’in açtığı dava üzerine verdiği kararda, 2008 yılında 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının gaz ve su sıkılarak engellenmesini mahkûm etti. AİHM, polisin biber gazı kullanmasının da gösteri yapmak isteyenlere karşı “orantılı bir güç” olarak kabul edilemeyeceğine karar verdi. Mahkeme,

gösteri hakkının, gösterinin nerede yapılacağını seçebilmeyi de kapsadığını hükme bağladı. Ama hukukun delik deşik edildiği bir yer Türkiye. Her Taksim’e çıktığımızda karşımızda TOMA’ları, akrepleri, gazla, plastik mermi, tazyikli su ayrımına gitmeden bize saldıran çevik kuvveti görüyoruz. 31 Mayıs akşamından bu yana polis saldırısı giderek arttı. O kadar ki Ethem’i sokak ortasında vurabildiler. Ali İsmail’i döverek öldürenlerin polis olduğunu iddia eden var. 8 Temmuz akşamı Taksim Dayanışması’ndan arkadaşlarımız gözaltına

alındı. Üç gün süreyle gözaltında tutuldular. Hem de Vali’nin artık açıldığını televizyonlardan duyurduğu, üstelik de yıkılması mahkeme kararıyla imkansızlaşan Gezi Parkı’na girmek isterken. Bunun nesi hukuksuz ya da kanuna aykırı? Hukuk, Başbakan’ın belirlediği şeyden ibaret değil. Üstelik Taksim’de yürümek, Gezi Parkı’na girmek en doğal hakkımız. Başbakan demokrasiye, özgürlüklere daha fazla ayak diremesin!


GUNCEL

06

16 Temmuz 2013

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Anlamak ve değiştirmek Ey başbakan, Ali İsmail Korkmaz kardeşimizin hayatını kaybetme şeklini izlemiş olman lazım. Ama bir kere daha izle. Tekrar tekrar izle. Üst üste izle. Orada gördüğün “Kuzuların Sessizliği” filmindeki Hannibal gibi adamlara iyi bak. Gezi Parkı direnişinde, bütün İstanbul halkına zulmeden polise, destan yazdı dedin. Bu eli sopalı ızbandutlar da, gururlandırıyor mu seni? Bir 19 yaşındaki Ali İsmail’in yüzüne bak, bir de o karanlık geceye. Bu vebali de mi alıyorsun? Ali İsmail’in kaç gündür bir türlü tespit edilmeyen, yargı önüne çıkarılamayan faillerinden sadece bir tanesinin gözaltına alınması ve aynı gün içerisinde salıverilmesi haberiyle anladık ki, bırak vebali almayı, bu kararları sen veriyorsun. İki polisin arasındaki zanlının, o iki polisle bütünleşik halini, yüz ifadesini görünce anladık. Her seferinde senin halkı kandırılabilir görmen, sen ne söylersen yutar sanman nasılsa, aynen öyle davranan bir mahkeme, bir hakim olabildiğini bir kez daha görünce anladık. O görüntülerde hepsinin aynı standartta olan sopalarını ve aralarından gelip geçen apaçık resmi kıyafetli polisleri görünce anladık. Bir değil, iki değil, Gezi direnişi süreci boyunca halka karşı suç işlemiş olan polisi, sivili, palalıyı, sopalıyı, bütün faşistleri hiçbir biçimde yargılamamandan anladık. Eskiden faili meçhuller olurdu, benim zamanımda olmuyor diyorsun ya sen, senin zamanın da “faili serbestler” ülkesi olmamızdan anladık. Taksim Dayanışmasına hukuksuz uyguladığın gözaltı için süre üzerine süre alırken, bu insanlık suçlularını büyük bir aceleyle salıvermenden anladık. Mısır’da, gerçek bir darbe söz konusu olduğu halde, Tahrir’e ve Adeviye’ye; her iki meydana da kucak açarak konuşuyorken, Türkiye’de darbe olmayan bir ortamda halkın yarısını yok saymandan ya da düşman varsaymandan anladık. Ölenlere, yaralananlara, günleri-geceleri, geleceği çalınanlara, bayrak sattığı için tutukladığın kardeşimizin rızıksız kalan çocuklarına, bir gram acımamandan anladık. Hepsini hepimiz anlıyoruz, aptal değiliz başbakan. Ve bütün bunları çok iyi anlayan bir halk var; Antakya halkı. Bu sefer Antakya halkı “anlamayı, değiştirmeye” doğru taşıyor. Çok yüksek düzeyde bir direnişle. Yerli üretimlerini, zulmü durdurmanın silahı kılarak. Meşhur zeytinyağlarını, evrensel bir direnişe katıyorlar. Çok evladını kaybetti Antakya halkı. Gezi direnişinde ve öncesinde. Senin Suriye politikalarının yaktığı kibritin yanan ucu onlar. Çok öfke birikiyor orada da. İstanbul halkının boğaz köprüsünü yürüyen öfkesine, sınırın bir ucundan kardeş geliyor. İstanbul’da o günkü haliyle patlamalı değilse de, sanma ki bitti o öfke ve cesaret. Forumlarda başka türlü akıyor, Gezi Parkı’nda dolaşıyor, her hafta meydanlarda birikiyor, yeryüzünde bütün kardeşleriyle iftar yapıyor o su, devam ediyor. Antakya halkını aynı hararetle kucaklıyor. Şüphesiz, Gezi direnişinde daha öğreneceğimiz çok şeyler olacak. Bugün bilemediğimizi devam ettikçe anlayacağız. Mutlaka yeni yollar açılacak. Biz bunu da anlamış bulunuyoruz. Peki, bütün bu olanlardan sen şimdiye kadar ne anladın Erdoğan? gulsumkav@gmail.com

Eşi tarafından vuruldu

Batman’da genç bir kadın eşi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Edinilen bilgiye göre, iki çocuk babası Y.A.’nın (22) geçimsizlik nedeniyle eşi F.A. (23) ile sürekli tartıştığı belirtildi. 14 temmuz gecesi geç saatlerde eve gelen Y.A., eşi F.A. ile tartışmaya başladı. Y.A., silahla eşini kalbinden vurdu. Genç kadın olay yerinde hayatını kaybetti. Olayın hemen ardından izini kaybettiren koca Y.A.’nın daha önce de çeşitli suçlardan 9 ayrı dosya kaydının bulunduğu ifade edildi. Y.A. ve ona yardım ettikleri iddia edilen 3 kişinin arandığı belirtilirken, bir kişinin gözaltına alındığı ve ifadesinin devam ettiği öğrenildi. YARIN GÜNCEL

Direnişçiler taciz ediliyor, hükümet susuyor

Gezi Direnişi’nin başlangıcından bu yana mücadeleleriyle, kararlılıklarıyla, korkusuzluklarıyla direnişin simgesi haline gelen kadınlar polis şiddetinden nasipsiz kalmadı. Kolluk kuvvetlerinin gazı, copu, kimyasalının bittiği yerde taciz başladı. Ara sokaklardan, gözaltına, cezaevine kadar her yerde direnişin başından bu yana taciz haberleri geliyor, hükümet susuyor. Bursa elif karan

Taksim Dayanışma Heyeti’nden Mimarlar Odası Sekreteri Mücella Yapıcı’nın gözaltında yaşadıklarını kamuoyuyla paylaşmasının ardından, polis şiddetinin bir başka boyutu daha halkı isyan ettirdi. 31 Mayıs’tan bu yana öldürme kastıyla saldıran, 5 kişiyi öldüren, onlarca kişinin ağır yaralanmasına sebep olan polis, direnişçi kadınları taciz ediyor. Sözlü tacizin yanı sıra, elle taciz, “ince arama” diye tabir edilen yöntemle gözaltında taciz, biber gazı fişeğiyle yaralanmalar kadar olağanlaştı. Kadınları şiddetten, kadın cinayetlerinden koruması gereken polis, şiddetin baş aktörü. Revirlerde, doktorlar ve hemşireler bile taciz edildi TİHV raporlarına göre revirlerdeki sağlık çalışanlarına ve revirlere malzeme taşıyan kadınlara kadar cinsel taciz olduğu bildirildi. Cinsel taciz özellikle resmi olmayan gözaltılarda ve yakalama işlemleri sırasında gerçekleşti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyu gündemine bile almadı. 65 yaşından, 17 yaşına kadar kadınlar polisin tacizine uğrarken, Bakanlık aile teşvik paketlerini tanıtmakla, kadına yönelik şiddetin

ana nedenin alkol olduğunu açıklaAKP hükümetinin kadına politimakla meşguldü. kası kendini gösterdi. AKP hükümetin erkek egemen, Arama değil işkence kadın düşmanı politikaları Gezi Diİnce arama adı verilen yöntemle gö- renişi ile tamamen su yüzüne çıkzaltına alınan kadınların büyük bir mış durumda. Taksim Dayanışma kısmı arandı. Kadınların çırılçıplak bileşenlerinden TMMOB’un tüm soyularak elle aranmasıyla, gözaltın- yetkilerini bir gecede çıkardığı yasayda açıkça insan hakları ihlal edildi. la elinden almaya çalışan, anayasal Adalet Bakanlığı susarak gözaltıların hakkını kullanıp eylem yapanlara serbest bırakılmalarıyla ortaya çıkan saldırdığı yetmezmiş gibi şafak basolaylarla ilgili tek bir açıklama yap- kınlarıyla tutuklama yapmaya çalıma zahmetine bile girmedi. şan hükümet, direnişin başından bu

yana en ön saflarda yer alan kadınları da tacizle yıldırmaya çalışıyor. Kadına yönelik ayrımcılıkla mücadele etmesi gereken kurumlar, devlet, bizzat ayrımcılığın, şiddetin sistematik bir şekilde uygulayanı konumunda. Fatma Şahin, Gezi direnişçisi kadınlara yönelik tacize karşı ağzını bile açmayarak yapılanları onayladığını, kadınların değil, AKP’nin kadın düşmanı politikalarının bakanı olduğunu göstermeye devam ediyor.

Dora’ya sahip çıktılar Kuşadası’nda geçtiğimiz hafta Salı günü transfobik bir nefret cinayeti sonucu hayatını kaybeden Dora için İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Eskişehir, Adana, Mersin ve Berlin’de aynı anda yüzlerce kişi sokaklara döküldü. İstanbul’da İstiklal’den başlayan yürüyüşü TOMA’lar engellerken, Ankara’da vekillerde yürüyüşteydi. Dora geçtiğimiz hafta Salı günü Serdar Özdemir tarafından kendi evinde bıçaklanarak öldürüldü. Sanık kısa bir süre sonra yakalandı ancak erkek egemen yargının nefret cinayetleriyle ilgili kararları, Özdemir’in hak ettiği cezayı almayacağı konusunda endişe uyandırıyor.

Bir yılda 18 ölüm Sadece geçtiğimiz yıl 18 trans nefret cinayetine kurban gitti. 2002’den bu yana bildiğimiz rakamlara göre 70 trans kadın öldürüldü. Yargı tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle öldürülen eşcinsellerin, transseksüellerin katillerine de indirim verebilmek için her yöntemi deniyor. Geçtiğimiz yıl Diyarbakr’da eşcinsel olduğu için öldürülen R. A. davasında LGBTT örgütlerinin müdahilliğinin kabul edilmesi önemli bir mihenk taşı olmakla beraber, LGBTT örgütleri yasal değişiklik için de mücadele yürütmeye devam ediyor. YARIN GÜNCEL

Emekçi Hareket Partisi üyesi Ece Dalaman Bütünlüklü siyaset şart Gezi Direnişi’nden sonra LGBTT’liler politikleşmeye başladı. Gayet politik bir basın açıklaması yaptılar, bütünlüğü göz ardı etmediler, sadece bizim bedenimiz, cinsiyetimiz üzerinden eylem yapmadılar. Şimdiki iktidarın nefret söylemini göz ardı etmemeliyiz. Bugün sadece LGBTT bireyler değil, kadınlar da öldürülmekte. Herşeyi bir bütünlük içinde siyaset yaparak değiştireceğiz.

Hep aynı bahane

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, öldürülen kadınların aileleriyle birlikte adalet arayışına devam ediyor.

Kadriye Menkeş’in 4. Duruşması da 11 Temmuzdaydı. Geçtiğimiz duruşma mahkemeye gelen Adli Tıp Raporu kadın cinayetleri davaları açısından emsal oluşturdu. Sanık kronik ilaç kullanmaGönül için Adliye önündeydiler sına rağmen, rapor sanığın cezai ehliBoşanmak istediği eşi tarafından öldü- yetinin tam olduğunu kaydetmişti. Bu rülen Gönül Dilekçi’nin 2. Duruşması duruşma da ise mahkeme heyeti 6284 11 Temmuzda gerçekleşti. Sanık Metin sayılı yasayı hiçe sayıp Aile ve Sosyal Cihangir Gönül Dilekçi’nin kendisini Politikalar Bakanlığı avukatının müaldattığını iddia etti. Sanık avukatı- dahilliğini kabul etmedi. nın, Dilekçi’nin telefon kayıtlarının ve facebook hesaplarının incelenmesi İndirim gerekçesine Hâkim bile talebi mahkemece reddedildi. Gönül tepki gösterdi Dilekçi’nin babası Yusuf Dilekçi du- Evlenme teklifini reddettiği için öldüruşma sonrası Şirin öğretmeni örnek rülen Berna Özdemir’in 2. Duruşması göstererek, “8 yerinden bıçaklandı 12 Temmuz’da Hatay’da gerçekleşti. Save bıçaklayan 3 yıl ceza aldığı halde nık indirim alabilmek için psikolojik cezası işlenmedi. Ancak Gezi Parkı rahatsızlığı olduğunu iddia etti. İddiadirenişçileri evlerinden alınıp anında sını Mahkeme Heyeti bile gerçekçi bultutuklandı. Bir tek bu ülkede hakkını mayarak tepki gösterdi. Hatay Barosu arayanlar mı cezalandırılacak. Parkı Kadın Komisyonu’nun da müdahil olkorumak suç oldu, kadına şiddet göz duğu davaya, Kadın Cinayetlerini Durardı edildi” dedi. duracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ile Samandağ Kadın EmeBakanlığın müdahilliği reddedildi ği Derneği adına Selva Oruç da katıldı. Bursa’da kocası tarafından öldürülen YARIN GÜNCEL


GUNCEL

07

16 Temmuz 2013

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Uyan Ali, uyan Ali

Eğlenceli bir hayat yaşamış. Abisinin paylaştığı fotoğraflardan gördüm. Gezmiş, görmüş, doğayı sevmiş. Arkadaşlarıyla iyi geçinmiş belli. Yeri gelmiş sakal bırakmış, yeri gelmiş saçlarını o biçim kestirmiş. “İlginç” müzikler dinlemiş. Belli ki pek sıradan bir hayat yaşamak istememiş. Henüz on dokuz yaşındayken direniş çalmış kapısını. Eskişehir’de öğrenciymiş. Kendisi gibi diğer genç insanlarla beraber o da seçmiş tarafını ve direnişe koyulmuş. Belki de ilk eylemiydi kim bilir? Belki de onun korkusunu yaşadı ve girdi o hayatının çıkmaz sokağına. Nereden bilebilirdi ki karşısındakinin kendisi gibi mert olmayacağını. Nereden bilebilirdi ki sayıca üstün olduklarında kendisini linç edeceklerini. Saldırmışlar gecenin karanlığında Ali İsmail Korkmaz’a. Ali İsmail çok darbe yemiş o saldırı anında. Yine de iyi dayanmış vücudu. Hastaneye gitmiş, doktorlar eve göndermiş. Vicdansızlar... Sabah uyanmış, kendisini iyi hissetmemiş tekrar gitmiş hastaneye. Bu sefer de git gözaltı işlemi yaptır demiş hastanedekiler. Vay alçaklar... Gitmiş Ali İsmail karakola. Ne bilsin prosedürleri, nereden bilsin karşısındakinin bu kadar acımasız olacağını. Karakoldan karakola göndermişler Ali’yi, zor konuşuyormuş zaten. Bu sefer tekrar hastanede almış soluğu. Artık dayanamamış körpecik bedeni. Bir daha uyanmamak üzere kapamış gözlerini Ali İsmail. O gözlerini kapadı, Hataylılar gözlerini direnişe açtı. O bu direnişte can verdi, Hatay bu direnişe can verdi. Direnişin şehitleri arasına katıldı. Yaş ortalamasını iyice çekti aşağıya. Daha on dokuz yaşındaydı Ali İsmail. Abisi dedi ki “devrimin başı sağolsun”. Ali İsmail artık bir direniş şehidiydi, Ali İsmail artık daha özgür bir dünya için dövüşenlerin şehidiydi. Ali İsmail artık bir devrim şehidiydi. Ölümünü ilk duyduğumda sanki kardeşimi kaybetmiş gibi hissettim. Hani insanın burnunun direği sızlar ya, işte tam da öyle oldu. Tam da onun gibi bir devrim şehidinin mücadelesini Göle’de büyütmeye çalışırken. Bir yoldaşımızı ararken, bir diğerini kaybettik. Hele ki Ethem’in annesiyle, Ali İsmail’in annesinin o sarılma anları yok mu? İşte o an insanın aklından geçenleri anlatması çok zor. Yine devam edeceğiz elbette ki direnişe. Kaybettiklerimizin o güzel mücadelesini kuşaktan kuşağa aktaracağız. Onların neden öldüklerini duyurmadığımız insan kalmayacak. Gezi Direnişinde kaybettiklerimiz yüreklerimizi dağladı. Ama insanlık için kavga etmenin de asaletini bir kez daha yaşattılar bizlere. Siz rahat uyuyun kardeşlerim. Bayrağınız yerde kalır sanmasınlar. Siz de katıldınız unutulmayanlar kervanına. Hasretle size kavuşacağımız günü bekliyoruz. Ama şimdilik inançla özlemini duyduğunuz hayat için mücadele ediyoruz. O hayatı alıp size getireceğiz. Uğruna ölebileceğimiz bir kavga bıraktınız bizlere. Ne mutlu ki bıraktığınız mirası son nefesimizi verene kadar taşıyacağız. guncagaydin@hotmail.com

Hastane kabul etmedi, görüntüler silindi

Eskişehir’de Gezi protestosu sırasında girdiği ara sokakta eli sopalı kişilerin saldırısına uğrayan Ali İsmail Korkmaz 39 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Ali’nin ölümü olaydaki birçok skandalı da ortaya çıkardı. Saldırının hemen sonrasında gittiği hastane Ali’nin kabul edilmediği ve saldırının görüntülerinin silindiği ortaya çıktı.

Bilirkişi raporunda kamera görüntülerinde Ali İsmail Korkmaz’ın görüldüğü ancak saldırının yaşandığı 18 dakikalık bir kaydın bulunamadığı belirtildi.

Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz 2 Haziran gecesi eli sopalı kişilerin saldırısı sonucu hayatını kaybetti.

Hatay’da binlerce kişinin katıldığı cenaze törenine Abdullah Cömert ’in ve Ethem Sarısülük’ün anneleri de katılarak Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin acısını paylaştı. ESKİŞEHİR YAŞAR ASLAN

Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir’deki Gezi protestoları sırasında polisin saldırısından kaçarken ara sokakta eli sopalı kişilerin saldırısına uğramıştı. Arkadaşları tarafından Anadolu Üniversitesi Hastanesi’ne götürülen Korkmaz burada kabul edilmeyerek önce polise ifade vermesi istendi. Bunun üzerine Yunusemre Devlet Hastanesi’ne giden Korkmaz’ın burada tomografisi çekilip, ‘Bir şeyin yok’ denilerek evine gönderildi. Evine gittikten sonra fenalaşan Korkmaz’ın, götürüldüğü Osmangazi Üniversitesi’nde yapılan

tetkiklerinde beyin kanaması geçirdiği belirlendi. 39 gün yoğun bakımda kalan Ali “Darba bağlı beyin içi kanamasının olması ve kanamanın devam etmesi’’ nedeniyle hayatını kaybetti. Kamera görüntüleri kayıp Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesine dair görüntü kaydıyla ilgili bilirkişilerin savcılığa sundukları raporda, “sivil polis olduğu sanılan gaz maskeli, ellerinde cop sopa bulunan bir grubun eylemcilere sopayla vurdukları, sokakta eylemci kovaladıkları” yer aldı. Kameralarda ayrıca Korkmaz’ın bir arkadaşıyla birlikte görüldüğü, dövüldüğü anın kayıtla-

ra yansımadığı belirtildi. Bilirkişinin en kritik tespiti, “Dayak görüntüleri başladıktan sonra 18-20 dakikalık bir kaydın bulunamadığı” şeklinde oldu. Katil zanlısı serbest bırakıldı Bir kısmı silinmiş kamera kayıtlarında elinde beyzbol sopası bulunan S.K Ali’nin ölümünden 2 gün sonra gözaltına alındı. Eskişehir’deki hiçbir avukat eli sopalı saldırganın avukatlığını üstlenmeyi kabul etmediği için ifade işlemine geçilemedi. Mahkemeye sevk edilen Serkan K. tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Polis değil arkadaşları dövmüştür Aralarında polislerin de olduğu si-

vil bir grup tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için Eskişehir Valisi ‘‘Polis değil arkadaşları dövmüştür” demesinin çok tepki çekmesinin ardından yeni bir açıklama yaparak “Ali İsmail’in dövülmesine esnaf karışmış olabilir” dedi. Cenazesine binler katıldı Eskişehir’de binlerce kişinin katılımıyla Ali’nin cenazesi memleketi Hatay’a uğurlandı. Hatay’daki cenaze törenine Abdullah Cömert’in ve Ethem Sarısülük’ün anneleri de katılarak Ali İsmail Korkmaz’ın ailesinin acısını paylaştı.

Palalı saldırgan Fas’a kaçtı Gezi Parkı olayları sırasında polisin attığı gaz bombasından kaçanlara Talimhane’de palayla saldıran Sabri Çelebi’nin mahkeme tarafından serbest bırakıldığı gün Türk Hava Yolları’nın Kazablanka uçağı ile eşinin memleketi olan Fas’a kaçtığı öğrenildi. Mahkeme kaçma şüphesi yok demişti Sabri Çelebi gözaltına alınarak sevk edildiği mahkeme, şüphelinin sabit ikametgah sahibi olması ve kaçma şüphesinin bulunmaması gerekçe-

lerini göz önünde bulundurarak tutuklanma talebinin reddine karar vermişti. Savcılık itiraz etti Savcılık, serbest bırakılmasından tam 47 saat sonra Sabri Çelebi’nin serbest bırakılmasına itiraz etti. Mahkeme heyeti, savcılığın itirazını yerinde bularak, Sabri Çelebi hakkında yakalama kararı çıkartılmasına karar verdi. Ancak yakalama kararı çıkmadan 1 gün önce Sabri Çelebi Kazablanka uçağıyla Fas’a gitti. YARIN GÜNCEL

İşkenceyi yalanladı tecridi kabul etti

Adalet Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada “Gezi Tutukluları İşkencede” başlıklı haberlere ilişkin kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla açıklama yapma ihtiyacı duyulduğu belirtti. Açıklamada, görevi yaptırmamak için direnme suçundan İstanbul 13. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanarak Metris Ceza İnfaz Kurumuna gönderilen 8tutuklunun, “Tutuklular, maddi olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda barındırılırlar” hükmü uyarınca tek kişilik ayrı bölümlere alındıkları ifade edildi. Bakanlık yaptığı açıklamayla 8 kişinin diğer tutuklularla aynı koğuşta kalmasını sakıncalı görerek tutukluları tek kişilik hücrelerde barındırdığını ve açık bir şekilde bu kişilere tecrit uyguladığını kabul etmiş oldu. YARIN GÜNCEL

Pınar’ın davasında emsal karar

Eşi Mehmet Yolver ve kayınpederi Semet Yolver tarafından işkence edilerek öldürülen Pınar Yolver’in 9 Temmuz’da gerçekleşen ilk davasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahillik talebi kabul edildi. Böylece Platform, sanık karşısında Pınar’ın ailesiyle birlikte kurum olarak yer alabilecek. Bu karar aynı zamanda kadın cinayetlerinin toplumsal bir sorun olarak mahkeme tarafından da kabul edilmesi anlamına geliyor. Platform kurulduğu günden bu yana kadın cinayetlerinin politik olduğunu ifade ederek caydırıcı cezalar verilmesinin ve kadınların korunma hakkının tam olarak sağlanması gerektiğinin önemini vurgulamaya devam ediyor. Aynı zamanda TCK için gereken yasal düzenlemelerin yapılması için çalışmalar yürütüyor. YARIN GÜNCEL


GUNCEL

08

16 Temmuz 2013

Cem Kaptanoğlu

Gezi’nin “beş benzemezi” ve hegemonya

JENDİN

Gezi Direnişi’nin kahramanı, heterojen, çoğul bir kolektif özne olarak “halk”tır. Taksim Dayanışma’sının bileşenlerinin çeşitliliği, eylemlere katılan veya destek verenlerin sınıfsal, kimliksel aidiyetlerindeki farklılıklar, bu kolektif öznenin çoğulluğunun bir göstergesidir. Heterojen veya çoğul gruplar, kaçınılmaz olarak içlerinde farklılıklar barındırırlar. Bu nedenle Gezi’de “beş benzemezin nasıl bir araya geldikleri ve birlikte eyledikleri?” veya “tikel kimliklerin bu çoğulluğuna rağmen kolektif bir ‘Gezi kimliği’nin nasıl kurulduğu” sorusu Gezi’ye değin en önemli sorulardan biridir. “Beş benzemez”, onları “benzemez” kılan farklı yanları aleyhine güçlenen ortaklık veya benzerlikleri, tümünde ortak duygular yaratan bir söylem içinde eklemlenebildiği için bir aradadır. Eklemleyici söylem, önce sosyal medyada çevrimiçi olarak kurulan sonra çevrimdışına çıkıp duvarlarda, meydanlarda, parklarda yankılanan özgürlükçü, eleştirel, mizahi bir politik dil tarafından üretildi. Bu dil, alışık olduğumuz politik dilin aksine, en doğru olduğu iddiasında olan, kesin, sert bir dil değildir. Neye karşı olduğunu genel olarak tanımlayan, ancak farklı unsurların kendi atıfları çerçevesinde kolayca kendilerinin kılabildikleri, muğlak, gevşek bir dildir Gezi’nin dili. “Beş benzemez”i yatay olarak kesebilmesinde bu özelliğinin etkisi büyüktür. Diğer yandan, Gezi dili’nin muğlaklığı, uzlaşmaz farklılıkları bir araya getirmek çabasıyla daha da gevşetilirse, tutarsızlaşarak çözülme tehlikesi taşımaktadır. Bunun pratik içindeki tezahürü, “Beş benzemez”i bir arada tutan doyurulmamış ortak talepler zincirine, onlarla eşdeğerlilik kazanması olanaksız veya farklılıkları derinleştirebilecek doyurulmamış talepleri eklemeye çalışmaktır. Örneğin, “Tutsaklığa son Silivri’ye özgürlük” veya ”Mustafa Kemal’in askerleriyiz” talep ve sloganları, Gezi’nin dilinde şimdiye kadar hiç yer almadı, ancak Gezi Direnişi’ne katılan çeşitli unsurların düzenlediği “Gazdanadam” Festivalinin ana temasıydı. Bu talepler, “Gezi Dili”nin dışında seslendirildiği için Gezi Ruhu’nu veya “Gezi kimliği”ni çok yaralamadı. Ancak, Birgün gazetesinin başta düştüğü hataya Gezi’nin diğer bileşenleri de düşüp bu “festivali” destekleseydiler, “Gezi Ruhu” onarılmaz bir yara alabilirdi. Bir orada bir burada yer alma kararsızlığını “iyi niyetli” olmasıyla açıklayan Birgün’ün son anda desteğini çekmesi olumluydu. Ancak duracağı yer konusundaki bu kararsızlık hali, bir zamanlar “Yiyin Birbirinizi” manşetini attıran bulaşma-temiz kalma iç geriliminin yeni bir semptomu olarak da yorumlanabilir. Ortak/eşdeğer doyurulmamış talepler, farklı unsurları bir araya getirirken, bu talepleri karşılamayan, önemsemeyen veya bastırmaya çalışan “öteki”ni, yani hasımlarını da kurar. Gezi Direnişi, “diliyle”, “söylemiyle”, “ruhuyla” otoriteryanizme, despotizme, her türlü ayrımcılığa, neoliberal talana ve iktidardaki AKP’ye karşı bir hareket olarak kendini kurdu. Bu anlamda, direnenlere, duracakları yeri işaret eden bir sınır çizgisi var. “Ötekiler” le arasına çizdiği bu sınır çizgisi, kesinlikle yalnızca AKP zihniyeti ve ona karşı olanları ayıran bir çizgi değildir. AKP zihniyeti ve destekçileri, toplumu ikiye bölen bu sınırın öte tarafında kalan unsurlardan yalnızca bir kısmıdır, AKP dışındaki otoriteryan, totaliteryan, militarist, ayrımcı, antidemokratik… tüm zihniyet ve politik tutumlar da Gezi Ruhu’nun karşısına aldığı ötekiler veya hasımlardır. Gezi dili/ söylemi, sınırın öteki tarafındakilerin arkaik antidemokratik taleplerini dışlayarak, “Halk”ı oluşturan çoğulluğun demokratik taleplerini eklemlemeye çalışıyor. Gezi dili’nin, bu dışlama işlevini yerine getiremeyecek kadar muğlaklaşması, “Ötekiler”le arasındaki sınırın silinmesi yani özgürlükçü, eşitlikçi, devrimci kimliğini kaybederek dağılması demektir. Bu nedenle Gezi eylemlerinde daha çok “Yaşasın halkların kardeşliği!”, daha çok “Hükümet adım at!”, daha çok “İsyan, devrim, özgürlük!”, daha çok “Kadına, ibneye, orospuya küfretme!”, daha çok “Hepimiz Aleviyiz!”, daha çok “Hepimiz Ermeniyiz!”, daha çok “Yaşasın yeryüzü sofrası!” kısaca daha çok “Mustafa Keser!”. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr

Palalı saldırgan Fas’a kaçtı Gezi Parkı olayları sırasında polisin attığı gaz bombasından kaçanlara Talimhane’de palayla saldıran Sabri Çelebi’nin mahkeme tarafından serbest bırakıldığı gün Türk Hava Yolları’nın Kazablanka uçağı ile eşinin memleketi Fas’a kaçtığı öğrenildi. Sabri Çelebi, gözaltına alınarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilmişti. Mahkeme ise tutuklanma talebinin reddine karar vermişti. Savcılık, serbest bırakılmasından tam 47 saat sonra Sabri Çelebi’nin serbest bırakılmasına itiraz etmiş olsa da Çelebi şu anda Fas’ta bulunuyor. YARIN GÜNCEL

Göle’de Kültürevi yapımı devam ediyor

Ardahan Göle’de Berfo Ana’nın evi olarak bilinen Cemil Kırbayır Kültürevi’nin yapımı sürüyor. Göle halkı için yeni bir umut olacak olan Kültürevi’nin elektrik tesisatı örüldü, su tesisatı yapıldı. Sırada ise pencerelerin ve kapıların takılmasI ve ardından sıva atılması var.

Kültürevi inşaatında kurulan kardeşlik sofrası. İSTANBUL ufuk alp

Berfo Ana’nın evini Cemil Kırbayır Kültürevi adı ile yeniden inşaa 1980 öncesi dönemde Arda- ediyor. han Göle’nin örgütlenmesini sağlayan, bölgenin devrimci önderi Çalışmalar tamamlanmak üzere olan Cemil Kırbayır faşist cunta Geçen seneden beri yapımı süren tarafından bir faili meçhul cinaye- Kültürevi için Mayıs ayında “Berfo ti ile kaybedilmişti. O günden beri Ana’nın Ocağı Tütsün Diye” adlı bir Cumartesi Anneleri’nden biri olan konser düzenlenmişti. İşte hem bu ve toplumda simgeleşen Berfo Kır- konserden elde edilen gelir hem de bayır (Nam-ı diğer Berfo Ana) 33 yıl derneğin kendi öz gelirleri ile yapımı oğlunun cesedini aramış, Başbakan sürdürülen Kültürevi’nin yapımında Erdoğan da onunla görüşüp oğlu- son aşamaya gelindi. Cemil Kırbanun cenazesini bulacağının sözünü yır Kültürevi Derneği Başkanı Gün vermesine rağmen sözünde durma- Çağ Aydın’dan öğrendiğimiz üzere mıştı. Berfo Ana haklı mücadelesi- Kültürevi’nin elektrik tesisatı örüldü, ni uzun süre sürdürse de geçen yıl su tesisatı yapıldı, sırada ise pencerehayatını kaybetmişti. İşte hem bu lerin ve kapıların takılması ve ardınyaşananların unutulmasını önlemek dan da sıvanın örülmesi var. Sıvanın hem geleceğe dair umutları arttırıp örülmesi ise temel olarak inşaatın tayeni Cemil’ler yetişmesini sağlamak mamlandığı anlamına geliyor. Böyadına hem de hayatta iken işçilere lece iç dizayna geçilmiş olacak. Yani; ekmek pişirip onları Cemil’i gibi se- boya yapılacak, lavabolar takılacak, ven Berfo Ana için Cemil Kırbayır mutfak tezgahı yerleştirilecek, klozet Kültürevi Derneği Ardahan Göle’de takılacak. İç dekorasyon sona erdikCemil kırbayır kültür evi Der. bşk gün çağ aydın

Çalışmalar devam ediyor Kültürevi’nin yapımının inşaat aşamasında sona geldik. Şu andan itibaren daha ziyade iç dekorasyona yönelmiş durumdayız.

Elektrik, su tesisatı bitti. Kapı ve pencereler takılıp, alt ve üst katın sıvası yapılacak. Ondan sonra işin iç dekorasyon kısmına geçeceğiz. Boya, lavabo, klozet, tezgah gibi. Daha sonrasında da bahçe düzenlemeleri, taş duvarlara derz dolgu gibi işlemler var. 2-3 hafta içinde inşaat işini bitireceğimizi tahmin ediyorum.

Kültürevi’nin elektrik tesisatı çekiliyor. ten sonra ise bahçe çeperinin yapımı, bahçe düzenlenmesi, taş duvarlara derz dolgusu yapılması gibi işlemlere geçilecek. Bunlar önümüzdeki işlemler olarak görülse de özellikle Göle’den EHP üyesi Adem Azizoğlu

Halk dört gözle açılışı bekliyor İnşaatı bitirmek üzereyiz. Sadece arka taraf kaldı. Pencereler hazır. Elektrik, su tesisatında bitti. Hedefimiz hava şartları da göz önün-

inşaatın sona ermesinin 2-3 hafta sürmesi bekleniyor. Kültürevi tamamlandıktan sonra Göle halkı için yeni bir umut kaynağı olacak. de bulundurduğumuzda üç hafta kadar bir sürede inşaatı tamamlamak. O zamana kadar bitirmeyi planlıyoruz. Bizim kadar buradaki halk da kültürevini çok merak ediyor, dört gözle açılışı bekliyor. Buradaki herkes kültürevi inşaatı için elinden geleni yapıyor, kimse işten kaçmıyor. Çoluk çocuk da çalışıyor ustalar da.

Halk meclisleri devam ediyor Abbasağa Parkı Abbasağa Parkı’nda, hafta boyunca Gezi Parkı sürecinde yaşanan birlik ruhunun önemi vurgulandı.

Ethem Sarısülük Parkı Ankara Ethem Sarısülük Forumu’nda öne çıkan konu ise direnişin uzun bir süreç olduğu idi.

Yoğurtçu Parkı Yoğurtçu’da, Ali İsmail Korkmaz için yaklaşık 20.000 kişinin katıldığı bir eylem kararı alındı.

Eti Parkı Eskişehir Etipark forumunda meclislerin yaygınlaştırılması forumların birleştirilmesi konuşuldu.

Direnişin; dününün, bugününün ve yarınının tartışılan demokrasinin en doğrud dığı, gelişmiş örneklerinin görüldüğü halk meclisleri devam ediyor. İstanbul için Abbasağa ve Yoğurtçu Parklarında merkezileşen forumlar gün geçtikçe daha olgunlaşıyor. Abbasağa’da hafta boyunca bir çok konuşmacı Gezi direnişinin ve forumların sürekliliğinin önemini vurguladı. Öne çıkan bir başka konu ise Başbakan’ın açıklaması ile üniversitelerde artık polisin görev alacak olmasıyla ilgiliydi. Yoğurtçu’da, sivil faşistlerin katlettiği Ali İsmail Korkmaz için yaklaşık 20.000 kişinin katıldığı bir eylem düzenlendi Rıhtım’da oturma eylemi yapıldı ve tüm trafik kesildi. 12 Temmuz Cuma günü ise Direnişin Hukuku adlı atölye, gözaltına alınma, ev baskınları gibi durumlarda neler yapılmasını gerektiği, haklarımızın ne olduğu gibi konularda teatral bir sunum yaptı.


EKONOMI

09

16 Temmuz2013

Akın Birdal CANSUYU

Aziz Nesin’in ruhu Gezi Parkı’nda Mısır Darbesi ile, yine darbeler, darbeciler ve darbelere karşı direnişler, gündeme geldi. Her darbe insanlığa karşı bir suç olup, ardında büyük yıkıntılar bırakır. 12 Eylül 1980 Darbesi de bunlardan biriydi. Darbe öncesi ve de sonrası muhalif kişi ve kurumlara ağır bedeller ödetilmişti. Darbecilere ve günümüze değin süren anayasal düzene ilk başkaldırı, Aziz Nesin ve arkadaşlarınca yapılmıştı. Aziz Nesin ile birçok kişinin tanışıklık ve dostluk süreci de böyle başlamıştı. İlk itiraz, Aydınlar Dilekçesi ile başlatılmış, O’nu Ekmek ve Hak Dilekçesi, Ekin Bilar A.Ş. izlemişti. Darbe sonrası, cezaevlerine giren devrimci-demokrat muhalefetin yakınlarının direnişiyle, aydınların, “Ne Yapmalı” arayışı, İHD’nin kuruluşunda kesişmiş ve birlikte 1986 yılında 98 kişi tarafından İHD kurulmuştu. Aziz Nesin ve arkadaşlarının yürüyüşü, 1989’da Sosyalist Birlik Partisi’nin kuruluşuna uzanmıştır. Aziz Nesin ve arkadaşları, Ankara’da tüm çalışmaları, dilbilimci, şair Tahsin Saraç’ın evinde yürütmüştür. Her ne yapılacaksa, neye karar verilecekse o evde olurdu. Yine bir etkinlik için Aziz Nesin İstanbul’dan gelmişti. Ertesi gün sabahleyin Tahsin Saraç’ın evinde buluşulacaktı. Ne var ki, kronikleşen bel ağrımdan ötürü hastaneden sonra eve gidebilmiştim. Gecikme nedenimi söyledikten sonra, doktor, ameliyat olmam gerektiğini aksi takdirde bir hapşırmada sinirlerin sıkışıp kopabileceği riskini söyleyince, Tahsin Saraç, “Eee, biz de eşek gibi hapşıracak değiliz ya” deyince Aziz Nesin de, “Keşke senin hastalığına toplumca yakalansak, çünkü senin hastalıkta baş eğilmez” demişti. Katliam günü Sivas’ta birlikte olacaktık. Son anda Avrupa’dan gelen bir heyetin Ankara’da bir gün kalacaklarını ve bizimle de mutlaka görüşmek istediklerini bildirmeleri üzerine, Aziz Nesin’e durumu iletmiş ve gidememiştim. Aziz Nesin ile 1992’de İstanbul’dan Ankara’ya Düşünceye Özgürlük Yürüyüşü düzenlemiştik. 1993 yılında da Ankara’da Kürt Sorununun demokratik barışçı çözümü için Kürt Sorunu Konferansı düzenlemeyi kararlaştırmıştık. Konferans için Aziz Nesin, Tarık Ziya Ekinci ile birlikte başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan, Meclis Başkanı ve siyasi partilerin genel başkanlarını ziyaret etmiş ve toplantıya çağırmıştık. Hepsi katılacaklarını bildirmişlerdi. Toplantıya uluslararası bir boyut kazandırılmış ve tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Ne yazık ki toplantı Ankara Valiliği’nce yasaklandı. Biz de toplantının yapılacağı otelin önünde konuşmalarımızı yaparak dağılmıştık. Ardından Aziz Nesin, Vedat Türkali, Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu İHD ve TİHV başkanları olarak Yavuz Önen ve ben bir heyet oluşturarak Bekaa’ya giderek PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşerek, Öcalan’dan alınacak barış mesajını Ankara’ya taşıyacaktık. Olmadı. Aziz Nesin’le ilgili son bir anekdotla yazıyı bağlayalım. Aziz Nesin bir toplantı için Karadeniz Ereğlisi’ne gitmiş. Rastlantı bu ya, bir hafta sonra biz de bir toplantı için aynı yere gitmiştik. Orada anlatmışlardı. Aziz Nesin’e toplantı sonrası düzenlenen yemekte bir okuyucusu sormuş; “Aziz Bey, yaşınız yetmiş beş ama çok sağlıklı görünüyorsunuz, bunun için ne yapıyorsunuz” deyince Aziz Nesin tebessüm ederek, “Hiiiç” demiş. Okuyucu bu yanıttan tatmin olmayıp ısrar edince, Aziz Nesin dayanamayıp “Nane yiyorum” demiş. Nane yemenin bir tür muhalif olmak olduğunu bilmeyen o kişi “Yaş mı, kuru mu” deyivermiş. Aziz Nesin’i okumanın tam zamanı. Biraz mizah, biraz hoşgörü, biraz akıl ve birlikte iş yapma kültürü… en çok da baştakilerin buna ihtiyacı var sanırım. Evet, Aziz Nesin’in ruhu Gezi Parkı’ndaydı… akincemdal@gmail.com

Antakya’da halk, direnişe devam ediyor

Ali İsmail Korkmaz için anma yapmak isteyen Antakya halkına Pazartesi günü Armutlu’da polis saldırmaya başladı. Ali İsmail Korkmaz’ın köyü Ekinci’den de Armutlu’ya desteğe gelen halk, binalardan atılan yorganlarla barikat kurdu. Polis evlerin için gaz bombası attı. Polis saldırısı Armutlu dışında, Gazi Mahallesi ve Semt Pazarı’nda da sürdü. Armutlu Mahallesi, Gazi Mahallesi ve Semt Pazarı’na barikatlar kuran halk otomobillerini,çamaşır makinelerini, koltuklarını, kanepelerini barikata taşıdı. Özellikle Gazi Mahallesi ve Semt Pazarı’nda polisin yoğun saldırısı oldu. Polisin saldırısı sonucu hafif yaralananlar oldu. Yaralılar ilkyardımdan sonra çatışmaya devam etti. Polis TOMA’ları ve akrepler dışında askeri bir araç da saldırı için beklemesi ve Kültür Merkezi önünde de saldırı için bekleyen siviller görüldü. YARIN GÜNCEL

TMMOB’dan Gezi’nin intikamı alınıyor

Meclis’ten gece yarısı Torba Yasa’nın içinde geçirilen 3194 Sayılı yasa değişiklikliğiyle TMMOB’un yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devretti. Bunun üzerine Cumartesi günü saat 17.00’da Ankara ve İstanbul’da TMMOB tarafından eş zamanlı eylemler yapıldı. yapılarak, TMMOB‘a bağlı meslek odalarının meslektaşları üzerindeki Gece yarısı operasyonuyla denetimi tamamen ortadan kaldıMeclis’ten geçirilen Tor- rıldı. ba Yasa içindeki 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesine eklenen Ankara ve İstanbul’d eş zamanlı bir bentle; “Harita, plan, etüt ve eylem projeler, ilgili idare kanunlarında TMMOB’un çağrısıyla, Cumartesi açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar Ankara’da ve İstanbul’la eş zamanlı dışında meslek odaları dahil başka olarak Meclis’ten geçirilen Torba bir kurum veya kuruluşun vize veya Yasa’ya karşı yürüyüş gerçekleştionayına tabi tutulamaz, tutulması rildi. Ankara’da Selanik Sokak’ta istenemez. Vize veya onay yaptırıl- TMMOB’un önünden başlayan maması ve benzeri nedenlerle mü- yürüyüş, Kızılay Meydanı’nda buellifler ve bunlara ait kuruluşların lunan Güvenpark’a gidilmesi üzebüro tescilleri iptal edilemez veya re planlanmıştı. Kitle Meşrutiyet yenilenmesi hiçbir şekilde gecikti- Caddesi’ne geldiğinde, TOMA’lar rilemez. Müelliflerden bu hükmü ve çevik kuvvet barikatıyla karşılaştı. ortadan kaldıracak şekilde taahhüt- Bu esnada çevredeki halk da desname talep edilemez” düzenlemesi teklediğini göstermek için eylem-

İSTANBUL burak yelken

cilere katıldı. Konur Sokak-Yüksel Caddesi ve metro altgeçidi üzerinden YKM önüne ulaşıldı; eyleme Güvenpark’ta devam edildi.

ray Meydanı’nda basın açıklaması okundu. TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz’ın okuduğu basın açıklamasında, Solmaz hiçbir Taksim’de polis saldırısı yasal düzenlemenin TMMOB’u Taksim Dayanışması’nın ve susturamayacağını söyledi. Solmaz, TMMOB’un çağrısı üzerine saat “TMMOB halkın haklarına hizmet 17.00’da Galatasaray Meydanı’ndan etmeye devam edecek” dedi. yüzlerce kişi toplandı. Kalabalık, TMMOB yasasındaki düzenleme- Ara sokaklarda faşist saldırı yi protesto etti. Eylemciler Taksim Taksim İstiklal’deki eylemde poliMeydanı’na yürümeyi planlıyordu sin halka saldırısının yanı sıra bazı ancak İstiklal Caddesi’nde bari- faşist esnafların ellerinde sopalarla kat kuran polis gruba TOMA ve dükkanlarının önüne çıkıp eylemgaz bombalarıyla saldırdı. İstik- cilere ve gazetecilere saldırdıkları lal Caddesi’nde ve ara sokaklarda görüldü. Eylemciler bu saldırıya bulunan yurttaşlar müdahaleler tepki gösterdi. sırasında zor anlar yaşadı. Bunun üzerine gruplar adına Galatasa-

Gezi tutsaklarına özgürlük

Erdoğan: Asker gitsin sınırları korusun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Birlik Vakfı’nın iftarında Mısır’da yapılan askeri darbeyle alakalı açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin darbelerde ağır tecrübeler yaşadığını belirten Erdoğan, Mısır’ın da aynı bedeli ödemesine razı olmadıklarını belirtti. Başbakan Erdoğan, “Kalbimiz bütün Mısır halkıyla birlikte atıyor. Tahrir’e gelenlerle de birlikte atıyor, Adeviyye’ye gelenlerle de birlikte atıyor. Ben inanıyorum ki Tahrir’e gelenler bu işin gerçek

yüzünü bilmiyor. Bildikleri anda onlar da Adeviyye’deki kardeşleriyle birlikte olacak” dedi. Mısır olaylarıyla Türkiye’deki olayların pek farkı olmadığını belirten Erdoğan, “Merkez, aynı merkez. O merkezi açıklamayacağım. Zaman gelince o da açıklanır. O bizim hafıza kartımızda” dedi. Askerin bir ülkeyi yönetme işi olamayacağını söyleyen Erdoğan, “O gitsin sınırları korusun, onun görevi o. Sandık niye var? Sandıktan çıkan yönetim ülkeyi yönetir” diye konuştu.YARIN GÜNCEL

Siviller BDP’lilere saldırdı

BDP İstanbul İl Örgütü 14 Temmuz hapishane direnişinde yaşamını yitirenleri anmak için Galatasaray Lisesi önünde toplandı; ancak eylemcilerin önü TOMA’lar ve çevik kuvvet ekipleri tarafından kesildi. Önü kesilen eylemciler bulundukları yerde basın açıklaması yaptıktan sonra dağıldı. Açıklamanın ardından dağılan bir grup BDP’li sloganlarla Tarlabaşı Bulvarı’nı trafiğe kapattı. Zırhlı araçlarla gaz bombası atan polislerin saldırısıyla kısa süreli bir çatışma yaşandı. Çatışma nedeniyle Bulvar, yaklaşık 10 dakika trafiğe kapalı kaldı. Zırhlı araçların arkasında bir grup sivil eylemcilere taş fırlattı. Eylemciler daha sonra Tarlabaşı’nın arka sokaklarına çekildi. YARIN GÜNCEL

Kozakçıoğlu intihar mı etti? Hayri Kozakçıoğlu’nun ölümü üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında, valinin eli ve silahı üzerinde balistik incelemeler yapıldı. Bu konuyla ilgili savcılıkça görevlendirilen ilgili bilirkişi bir rapor hazırladı. Kilit rapor soruşturma savcısına ulaştı. Silahın dış yüzeyinin iz bırakmayan bir yapıda olduğu,

barut izinin silahın üzerine bulaşmadığı, bu nedenle silah üzerinde Kozakçıoğlu’nun el svabının çıkmadığı, Kozakçıoğlu’nun vücudunda bulunan kurşunun, yanındaki silaha ait olduğu da belirtildi. Savcılığın, ölümün intihar olduğuna kanaat getirmesi halinde dosya takipsizlikle sonuçlanacak ve kapatılacak. YARIN GÜNCEL


EMEK

10

16 Temmuz 2013

Asıl sorumlular yargılansın

Al kalemi eline

e m e kç i l e rd e n

mektuplar

Emeğe saygı duyulmuyor Ben Eskişehir’de So- ğumuz için vergiden muaf kak Ressamlığı yapı- tutuluyoruz. Fakat sokak yorum . Resim üzerine ressamlığı yapanında zorhiçbir eğitim almadım. lukları da var. Birde resMeslek lisesinde teknik samlık diplomam olmadıresim üstüne eğitim aldım. ğı için resimlerimİ, O dönemlerde meslek ola- üniversite mevzunu resrak resimi hiç düşünmedi- samlarının yaptığı resimleğim için başka meslek üze- rinden daha düşük fiyata rine kendime ait bir iş satmak zorunda kalıyoyeri kurdum. Sanayi böl- rum. Sanat ve de emek gesinde demir değerli görüldoğrama, saç işmüyor, diploma leri üzerine bir değer görüyor. Ülkemizde ekoatölyem vardı. nomi düzgün İnşaat işi gerolsa, bizimde işçekten ağır bir lerimiz de doğru meslek. Kendi aydin akçay çapımda çizdiorantıda artacak ve sanata ilgide ğim resimlerin birkaçı satılınca baktım ki değer kazanacak. Günü bunu meslek edinebilirim. birlik kazanıp günümüz İlk önce kendime küçük kurtarıyoruz. Fakat gelebir dükkan açtım işlemedi. cek kaygılarım var. Son Daha sonra resimlerimi olarak şunları vurgulayasatabilmek ve yeni müşte- rak söylemek istiyorum. riler kazanabilmek için Resim kendi ürettiğiniz bir sokak ressamlığına başla- şeydir. İçinde emek vardır. dım ve verimli oldu. Bele- Herkesin bakış tarzı farklı diyenin Zabıta Müdürlü- olabilir, fakat sanata ğünden dilekçe ile izin ,mesleğe,emeğe ve resme alarak sokakta stantımızı saygı duyulmasını istiyoaçabiliyoruz. Sanatçı oldu- rum. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net

İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun ailelerle birlikte yakından takip ettiği Esenyurt Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatı sırasında yanarak hayatını kaybeden 11 işçinin davalarının 8. Duruşması görüldü. 7 duruşma boyunca yargılanmayan asıl sorumlular 8. Duruşmada da yargılanmadı. ahmet yağal’ın eşi selma yağal

Bunlar neden yargılanmıyor Hala gerekli suçluların elini kolunu sallayarak ortalıkta geziyorlar. Bunlar neden yargılanmıyor? Cumhurbaşkanı Başbakan, Faruk Çelik neden sözünüzde durmuyorsunuz. Benim çocuğum büyük bir imal sonucu babasını kaybetti. sayın başbakanım Gezi Parkı olayları için o kadar insanı günlerce gaza tuttun o kadar insan öldü bende soruyorum sana, neden yakalatmıyorsun televizyonlarda ben dedim gazı sıkın diye diyorsun neden bunu diyemiyorsun? İstanbul seda güler

Son Platformu’da duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması gerİstanbul Esenyurt’ta 11 çekleştirdi. Ölen işçilerden Ahmet Mart 2012 tarihinde Mar- Yağal’ın eşi Selma Yağal’da duruşma mara Park Alışveriş Merkezi in- öncesi adliye önünden Başbakan’a şaatı sırasında şantiyede işçilerin seslendi. kaldıkları çadırlarda gerekli önlemlerin alınmaması ve güvencesiz Sorumlular yargılanmıyor çalıştırma koşulları nedeniyle çıkan Marmara Park Alışveriş Merkezi inyangında 11 işçi hayatını kaybetti. şaatı sırasında kaldıkları çadırlarda Sorumluların gerekli cezayı almala- gerekli önlemlerin ve iş güvenlirı talep edilen Esenyurt Davası’nın ğinin sağlanmamasından dolayı 8. Duruşması 12 Temmuz 2013 11 işçi yanarak hayatını kaybetti. tarihinde Bakırköy Adliyesi’nde 8. Duruşması görülen Esenyurt görüldü. Duruşma bilirkişi raporu Davası’nda tutuklu sanıklar tahlialınması kararı ile 1 Kasım 2013 ye edildi fakat 11 işçinin ölümüne tarihine kaldı. İşçi Ölümlerine sebep olan asıl sorumlular Marma-

ra AVM’nin sahipleri, başta Ece Şirketi ve Kayı İnşaatın sahipleri, Marmara AVM’nin temelini atan Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, AKP Esenyurt İlçe Başkanı Şenay Değer, Ece Türkiye Genel Müdürü Andreas Hohmann, Finansbank Genel Müdürü Sinan Şahinbaş, İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes, Kayı Holding Yönetim Yardımcısı Orhun Kartal hala yargılanmıyorlar. İşçiler ölmeye devam ediyor Duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirerek işçi ölümlerinin son bulmasını,

sorumluların gerekli cezaları almaları talebinde bulunuldu. İşçi Ölümlerine Son Platformu temsilcilerinden Ezgi Üçkardeşler basın açıklamasını okuyarak: “Esenyurt davası ağır aksak ilerlerken işçiler ölmeye devam ediyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında 114 işçi hayatını kaybederken, Haziran ayında ise 104 işçi kardeşimiz aramızdan ayrıldı. Başbakan’ın halktan üç çocuk istemesinin nedeni ölen işçilerin yerini doldurma çabası ve daha fazla ucuz iş gücü değil de nedir?” şeklinde açıklama yaptı.

340 bin işçi aranıyor Toplu iş sözleşmesi görüşülüyor Hükümet ile Türk-İş arasında süren kamu kesimi toplu iş sözleşmesinde hükümet teklifini sundu. 3. Görüşmede Hükümet, bin 800 liranın altındaki maaşlara 150 lira iyileştirme ve birinci altı ay için yüzde 4, ikinci altı ay için ise yüzde 3 zam önerdi. Türk-İş’in bu teklifi kabul etmedi. Türk-İş ise Bin 800 lira altındaki aylık ücretler, bin 800 liraya yükseltilmesi, Sosyal yardım ayda 250 liraya, yemek parası günde 8 liraya ve giyim yardımı yılda 125 liraya yükseltilmesi taleplerinde bulundu. Talep ile teklif arasında oluşan büyük fark üzerine Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu’nun masadan kalktığı belirtilirken Bakan Çelik’in, “Bütçe imkanları daha fazlasına izin vermiyor” dediği öğrenildi. Taraflar 19 Temmuz 2013 tarihinde yeniden bir araya gelecek. YARIN GÜNCEL

16 Temmuz salı 2013

sayı: 91

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) 2013 yılının ilk 6 aylık resmi rakamlarını açıkladı. Bu yıl İŞKUR’a başvuran işsiz sayısında %70’lik artış belirlendi. 81 yıldan gelen verilere göre yılın ilk 6 ayında İŞKUR’a iş bulmak işçin başvuranların sayısı 1 Milyon 225 bin iken işveren tarafından İŞKUR’a 700 bin kişilik açık iş ilanı verildi. İş arayan 1 Milyon 225 bin kişiden sadece 360 bini iş sahibi olurken 340 bin kişilik işçi açığı kaldı. Ancak bu rakamlara göre 865 bin kişi hala işsiz durumda yani işverenlerin işçi açığı ile işsiz oranını karşılamıyor durumda olduğu gözler önüne serilmiş oluyor.

Çalışmalar sürüyor Hükümet üç çocuk politikası ile daha fazla ucuz iş gücü yetiştirmek isterken işsizlik oranları ile ilgili hiçbir şey yapmıyor. Böylece işsizlik oranının her geçen gün daha da artmış olduğu saptanıyor. Konuyla ilgili konuşan İŞKUR Genel Müdürü Nuster Yazıcı “Karşılanamayan 340 bin kişilik açık iş talebi için ise çalışmalar sürüyor. Düzenleyeceğimiz mesleki eğitim kurslarıyla işgücü piyasasının talepleri doğrultusunda eleman da yetiştireceğiz.” Dedi. Geriye kalan işsizler için hiçbir açıklama yapmadı. YARIN GÜNCEL

İnşaat işçileri ölüyor

Duyuru

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

dağıtım can çoksöyler Burak Yelken Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Fatma Çakır Melike Çınar Özge Doğan Seda Güler Serkan Atak Sevda Polat Ufuk Alp Yaşar Aslan çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ ibrahim keskin muhammed ünsal rasim araz Rıfat çapar yusuf yasin yakşi

6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

Haziran ayı işçi ölümlerinde en çok işçi ölümünün inşaat alanında olduğu belirlenirken Temmuz ayında her gün bir inşaat işçisi ölmeye devam ediyor. Samsun’un Canik ilçesinde bir inşaatta çalışan Cemal Yılmaz 4. Katından havalandırma boşluğuna sıva yaptığı sırada 2. Katta bulunan tuğla yığınları üzerine düşerek hayatını kaybederken Antalya’nın Alanya ilçesinde de Musa Çevik isimli inşaat işçisi dengesini kaybetmesi sonucu 9. Kattan düşerek hayatını kaybetti. Yine Erzincan merkeze bağlı Kavakyolu beldesinde yapımı süren TOKİ inşaatında da vinçten kopan tonlarca ağırlıktaki inşaat demirlerinin, demir ustası olan Abdullah Erdem’in üzerine düşmesi sonucu işçi hayatını kaybetti. Karabük’te Kok Fabrikası inşaatında çalışan Mehmet Çankaya ise üzerine gaz borusu düşmesi sonucu hayatını kaybetti. YARIN GÜNCEL

TEKSAN Davası sona yaklaştı 22 Haziran 2012 tarihinde Eskişehir Teksan Sanayi Sitesi’nde, Meka Robotics’e ait ruhsatsız atölyede meydana gelen patlamada 4 genç işçi hayatını kaybetti. Artık sona doğru yaklaşan Teksan Davası’nın 7. duruşması 18 Temmuz 2013 tarihinde Eskişehir Adliyesi’nde görülecek. 6. Duruşmada bilirkişi raporunun incelenmesi ve davanın karara bağlanmasına karar verilen 7. Duruşma öncesi de İşçi Ölümlerine Son Platformu’da adliye önünde olacak. Karara bağlanacak olan duruşma öncesi platform herkesi adliye önünde yapacakları eyleme katlarak işçi ölümlerine son demeye çağırıyor. YARIN GÜNCEL


EKONOMI

11

16 Temmuz 2013

Sol Köşe

Antakya’da anmaya polis saldırısı

Merkez Bankası’ndan dolara müdahale

Merkez Bankası 1.9720 TL ile yeni rekor kıran dolara, toplamda 2 milyar 250 milyon dolarlık 7 kez müdahale etti. 2 milyar 250 milyonluk müdahaleye rağmen dolarda düşüş 2 kuruşta kaldı. Merkez Bankası’nın 2 milyar dolarlık müdahalesi bir günde yapılan en yüksek müdahale oldu. İstanbul BURAK YELKEN

Antakya Gezi direnişinde öldürülen şehitlerini anmak isterken yine polisin saldırısına uğradı. Antakya’da 12 Temmuz akşamı Ali İsmail ve Abdullah Cömert için Uğur Mumcu Parkı’nda toplanan halka polis yine yoğun biber gazı ve plastik mermilerle saldırdı. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise Armutlu’da bir çamaşır makinesini çatıdan atan halk, bir TOMA’yı imha etti. Ayrıca yine Armutlu’dan 8 el silah sesi geldiği belirtiliyor. Ara sokaklara sivillerin girdiği belirtilen Antakya’da barikatlarda ateşler yandı. YARIN GÜNCEL

Cumartesi Anneleri 433. kez alanda

Kayıpların bulunması, faillerin cezalandırılması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri, 433. kez bir araya geldi. Bu hafta İsa Efe için oturma eylemi yapıldı.Bu haftanın basın açıklamasında, Başbakan Erdoğan’ı yalnız kendi çocuklarını sevmekle, başkalarının çocuklarının yaşamı üzerinden siyaset yapmakla suçlandı. Basın açıklamasında kaybedilen İsa Efe’nin hesabı soruldu. Ardından “Devlet terörü, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar OHAL dönemlerinde kalmadı, bugün de sürüyor” denildi. YARIN GÜNCEL

Oğlu için karakol önünde durma eylemi

Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nde karakol yapımına karşı çıkan halka askerler saldırmıştı. Halkın üzerine ateş açan askerlerin öldürdüğü Medeni Yıldırım’ın annesi Fahriye Yıldırım ile Ankara’dan gelen Yonca S. olayın meydana geldiği Kayacık Köyü’ndeki karakolun önünde “duran kadın” eylemi yaptı. Yonca S. Ankara’da da Ethem’in vurulduğu yerde 30 saatlik durma eylemi yaptığını söyleyerek amacının farkındalık yaratmak olduğunu söyledi. Oğlunun faillerinin bulunmasını isteyen Fahriye Yıldırım ise: “Oğlum karakol yapımını protesto etmek için buradaydı. Dilerim oğlumun ölümü son ölüm olur. Biz barış ve çözüm istiyoruz. Bu köyde karakol yapılmasını istemiyoruz” diye konuştu.YARIN GÜNCEL

Özgür basın susturulamaz

Galatasaray Meydanı’nda toplanan gazeteciler, bazı medya organlarının tutumlarının yanı sıra sansür ve işten atılma, Gezi olayları sırasında karşılaşılan şiddet, gözaltı ve tutuklamalara yönelik protestoda bulundu. Ellerinde, “Özgür basın susturulamaz” yazılı dövizler taşıyan gruptakiler, basın açıklaması yapmak üzere Taksim Meydanı’na yürümek istedi. Ancak TOMA’larla bölgede geniş güvenlik önlemi alan polis ekipleri, grubun yürüyüşüne izin vermedi. Polislerle yaptıkları görüşmeden sonuç alamayan gazeteciler, bir süre oturma eylemi yaptı. YARIN GÜNCEL

Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası’nın tahvil alımlarını azaltmaya kısa sürede başlayabileceğine ilişkin beklentilerle 2 liraya hareketlenen dolara dün tarihi müdahalelerde bulundu. Sabah açılışla birlikte doların 1.9740 TL ile rekor kırması üzerine harekete geçen Merkez Bankası, gerek sözlü gerekse fiili müdahalelerle doların 2 TL’ye çıkmasına izin vermedi.Başkan Erdem Başçı, ekonomistlerle gerçekleştirilen toplantıya katılmadan önce, “Bugünden itibaren güçlü bir ek parasal sıkılaştırma uygulamasına başlanacaktır” şeklindeki yazılı açıklamada bulunurken, Merkez Bankası 7 döviz satım ihalesi ile 2 milyar 250 milyon dolarlık satış gerçekleştirdi. Bu rakam bugüne kadar bir gün içinde döviz satım ihaleleri ile satılan en yüksek tutar oldu.

ne çıktı. Merkez Bankası’nın 11 Haziran’dan bu yana gerçekleştirdiği döviz satım tutarı 4.9 milyar dolara ulaştı.Bankacılar, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın ekonomistlerle gerçekleştirdiği toplantıda dünkü adımların kurdan ziyade kredi büyümesi nedeBir ayda 4.9 milyar dolarlık satış niyle atıldığı mesajını verdiğini Merkez Bankası’nın gün boyu sü- söylediler. ren müdahaleleri sonrası 1.9438 TL’ye kadar gerileyen dolar, daha Merkez faizi arttırmak istemiyor sonra tekrar 1.954 TL seviyesi- Ekonomistlerle bir araya gelen

Erdem Başçı’nın, piyasaların FED’den gelen sinyali aşırı fiyatlandırdığı görüşünde olduğu ve bir düzeltme beklediği ileri sürüldü. Güçlü parasal sıkılaştırma ve döviz satım ihaleleri ile piyasaya yön vermeye çalışan Merkez Bankası’nın şu aşamada faiz artırımına sıcak bakmadığı vurgulanıyor. 1.85 TL’ye düşebilir Uzmanlar, döviz, borsa ve faizlerdeki bu durumun geçici oldu-

ğunu belirtiyorlar. Sıcak paranın Türkiye’ye girmesi için gelişmeleri yakından izlediğini belirten bir fon yöneticisi, “Faizler biraz daha yükselsin, borsa biraz daha düşsün diye bekliyorlar. Merkez’in dövizle ilgili kararlılığını gördüler. Girişler başlayınca dolar yeniden 1.85’ler seviyesine düşecek, faiz yüzde 8’’lerin altına gerileyecektir” dedi.

Sigara ve içkiye zam geliyor Tütün mamulleri ve alkollü içkilerde uygulanan maktu Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) tutarları, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından bugün açıklanan üretici fiyat endeksine (ÜFE) paralel olarak yüzde 2.46 oranında artırıldı. Konuya dair yeni vergi oranları Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde yayınlandı. TÜİK verilerine göre, ÜFE artışı bu yıl Ocak-Haziran’da yüzde 2.46 düzeyinde gerçekleşti. Geçen yıl kabul edilen ve 1 Ocak 2013’ten itibaren yürürlüğe giren yatırım ve tasarrufların teşvikini öngören yasadaki düzenlemeye göre, alkollü içecekler ve sigaradaki maktu vergi, her yıl Ocak ve Temmuz aylarında ÜFE’deki değişime bağlı olarak otomatik olarak güncelleniyor. Ocak’ta alkollü içkiler için ÖTV yüzde 2,7 oranında artmış, sigaraya 1-1,75 lira arası ÖTV zammı yansıtılmıştı. Sektör de bunu fiyatlarına uygulamıştı. YARIN GÜNCEL

Özel memurların maaşlarına kısıtlama

Erken emeklilik gündemde yok Emeklilikte yaşa takılanların beklemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’ten açıklama geldi. Bizim kamuoyuna böyle bir taahhüdümüz olmadı diyen Bakan Çelik: “Erken emeklilik diye bir ifade zaten bizim sistemimizde hiç olmaması gereken bir ifadedir” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti: “Erken emeklilik olur mu, Türkiye erken emekliliği 1999’da yaşadı. 1999’daki yasa, o erken emekliliğin neticesidir” dedi. Çelik, “Biz gelecek nesilleri üzmek için bir politika inşa etmiş değiliz” diyerek, erken emeklilikle ilgili bir ifadelerinin olmadığını, böyle bir ümit vermediklerini söyledi. YARIN GÜNCEL

Bakanlar Kurulu’nun 631 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesi Kapsamındaki Personelin Mali ve Sosyal Haklarına İlişkin Karar ile Bazı Bakanlar Kurulu Kararlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kararı üzerine söz konusu personelin 2013 yılının ikinci altı aylık dönemindeki ortalama ücret toplamı üst sınırı 7 bin 525 lira olarak tespit edildi. Bu karar gereğince ilk 6 ay bu üst sınırın aşılması yasaklandı. Sadece ikinci 6 ayda kurum içi hiyerarşi kapsamında yüzde 4 oranına kadar yetkili organlar tarafından belirlenecek oranlarda artırılabilecek. YARIN GÜNCEL

Kasko yüzde 22 zamlandı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, sigorta türlerinde son bir yılda en fazla fiyat artışı kasko ve zorunlu trafik sigortasında yaşandı. Hırsızlık ve diğer afetler sigortalarındaki fiyat artışı yüzde 5 gerçekleşti. Sağlık sigorta bedeli ise son bir yılda yaklaşık yüzde 20 yükseldi. Geçen yıl haziran ayında 606,38 lira olan ortalama sağlık sigortası bedeli, geçen ay 606,38 lira oldu. Sağlık sigortasındaki 1

yıllık artış miktarı 161,76 lira olarak gerçekleşti. Sigorta hizmetlerindeki en yüksek artış ise kasko ve zorunlu trafik sigortasında kaydedildi. Geçen yıl haziranda 994,21 lira olan ortalama kasko ve zorunlu trafik sigortası bedeli, geçen son 1 yılda yaklaşık yüzde 22 arttı. Bu artışla kasko ve zorunlu trafik sigortası için ödenen bedel 1272 lira oldu. Bu sigorta türündeki 1 yıllık fiyat artış tutarı ise 279,79 lirayı buldu. YARIN GÜNCEL


ESAS MESELE

12

fotoğraf: MUHAMMED ÜNSAL

10 Temmuz 2013

Cemal Sami Yılmaztürk kimdir?

Katılım esastır

Komplo teorisi bu defa meslek örgütlerini vurdu. Twitter ile ülkeyi yönettikleri iddia edilen Taksim Dayanışması 3 gün boyunca gözaltında tutuldu. Gözaltına sebep gelişme ise günler sonra Vali tarafından açılışı yapılan Gezi Parkı’na girmek istemeleri. Gezi Direnişi tüm ruhuyla hala sürüyor. Forum da yapılıyor. Bu haftaki konuğumuz Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi sekreteri Cemal Sami Yılmaztürk. Gezi Parkı’nda başlayan direnişte toplumda pek çok şey de gündeme geldi. Kent, RöPORTAJ MELİKE ÇINAR mimarlık, kimlik, yer, toplum, kamusal alan, demokrasi gibi kavramlar bu direnişte nasıl yer buldu, nasıl bir araya geldi? Aradaki ilişkiyi bir mimar olarak nasıl açıklıyorsunuz? Güzel bir noktaya değindiniz. Kent ve insanların düşüncelerini paylaşması, demokrasi söylemlerinin, hak taleplerinin bir araya gelmesi çok önemli. Mimari açıdan baktığımız zaman kent ve demokrasi at başı giden bir olaydır. Bu, bugünün Türkiye’sinin mimarlarının ya da meslek odasının tespiti değildir. Antik Çağ’dan beri kent ve demokrasi birlikte gelişmiştir. Atina demokrasisi diye bildiğimiz demokrasinin kuralları kentlerde oluşmuştur. Köyde demokrasi yoktur. Orada belirleyici unsur üretim ilişkileridir, farklı bir dayanışma ruhu vardır; toprak sahibinin, feodalin aldığı kararlar vardır. Kentlerde ise farklıdır. Herkes eşit olarak temsil edilmek ister. Çünkü orada herkes eşittir. Kentlerde, Antik Çağ’dan beri, halk belli merkezlerde, agoralarda toplanır; forumlar yapar, kentin geleceğine ilişkin değerlendirmeler yapar ve ortak kararlar alır. Demokrasi,

Ülkenin ekonomisi ranta dayalı olduğu için bu yönde yatırımlar yapılmaktadır. HES’ler, maden ve taş ocakları, termik santraller, kısa vadede çok hızlı bir şekilde sadece yatırımcısına ekonomik katkı sağlayan yatırımlardır. 3. Köprü ile ilgili yapılan bir planlama yok. Alelacele hazırlanmış bir güzergâh söz konusuydu. bu düşüncenin üretim biçimi ve karar alma mekanizması çağlar içinde 2004 yıllık süreç içinde gelişmiştir. Bugün parlamenter de-

mokrasi dediğimiz ya da başka ne derseniz, bir sistem oluşmuştur. Bu sistem içinde karar mekanizmaları yaratılmıştır ve katılımın esas olduğu mekanizmalardır. Bunun da geliştiği yer forumlardır. Bugün bizim park dediğimiz yerler aslında, İstanbul’da Gezi Parkı’nda ortaya çıkan meseledir. İnsanların bir araya gelip kentine, mahallesine ilişkin paylaşımda bulunacağı alanlar yok. O yüzden insanlar bugün parklarda forumlar düzenliyor. Hâlbuki belediyeler kenti planlarken bu alanları da hesap etmeliydi. Taksim Meydanı da Gezi Parkı da bu planlamanın sonucunda yapılmıştır. Mimarlık tarihi için, geçmişimiz için çok önemli bir tarihi vardır, yani sadece yeşil alan değildir. Çağdaş bir toplum yaratma düşüncesinin bir yansımasıdır da. Bu nedenle Gezi Parkı insanların buluştuğu, ortak duygularını, düşüncelerini paylaştığı bir alan olarak tasarlanmış ve bu ihtiyaca da cevap vermiştir. 1 Mayıs’larda, maç sonrası sevinçlerini dile geldiği alan oluvermiş, önemli ulusal ve uluslararası etkinliklerde insanların buluşma alanı olarak belirlenmiş. Taksim Meydanı’yla ilgili proje ne üniversitelere ne meslek odalarına ne o bölgede yaşayan ne de o kentin belediye başkanının bilgisi dâhilinde planlanıyor; direkt Başbakan tarafından planlanıyor: “Ben oraya AVM yapacağım, camii yapacağım, AKM’yi de yıkacağım” diyor. Aslında bu zihnin geri planında yatan düşünceyi de planlıyor. Çağdaş toplum yaratma düşüncesine karşı, yukarıdan aşağıya karar veren, otoriter devlet anlayışını getiriyor: Özellikle tüm Türkiye’deki AKM’lerin seçilmesi, operaların, tiyatroların bugün tek tek kapatılıyor olması; kültür varlıklarının, sinemaların desteklenmeyip özel firmalara verip oralara AVM yapılıyor olması gibi. Sözünü ettiğiniz AVM’yi yaptırmayacağını, AKM’nin yerine de opera binası yaptıracağını söylemişti. Erdoğan’ın bu sözlerini samimiyetsiz mi buluyorsunuz? Tabii ki samimiyetsiz buluyorum. Bunun kararını Başbakan veremez. Bir kentin geleceğine orada yaşayan kentliler verir. Referandum önerdi ama? Ama bakın yargı, kararı iptal etmiş. Başbakan’ın, yargı kararına karşılık referandum önermesi suçtur. Demokrasiden bihaber demektir, otoriter zihniyetin bir yansımasıdır bu. İnsan hakları referanduma götürülemez.

Tüm bu sözünü ettiğiniz durumlar, Başbakan Erdoğan’ın bir imparatorluk hevesi olarak değerlendirilebilir mi? Başbakan’ın zihninin arkasında yatan niyetleri okuyamam, o anlamda yorum yapmayı doğru bulmam ama görünen o ki kente ilişkin kanunla konulmuş bir büyükşehir belediyesi var. Onun yetkilerine kasteden bir zihniyet; “Ben yaptım, ben karar aldım, ben yapacağım vs” demesi sadece otokratik bir zihniyetin yansımasıdır. Bu anlamda bir değerlendirme yapabilirim. İmparatorluk düşüncesi var mı yok mu bilemem.

Düşünün 3. Köprü’nün kararını İstanbul halkı, İstanbul Belediyesi belirleyemiyor. Başbakan bizzat karar veriyor. Birtakım projeler açıklıyor. Hükümetin bütçesinde ya da kalkınma planlamasında böyle projeler yok ama. Bunlar sadece Başbakan’ın kendi ekibiyle kurduğu, geliştirdiği projelerdir. Otoriterleşme midir? Otoriterleşmeyi geçmiştir, otoriterdir. Düşünün 3. Köprü’nün kararını İstanbul halkı, İstanbul Belediyesi belirleyemiyor. Başbakan bizzat karar veriyor. Birtakım projeler açıklıyor. Hükümetin bütçesinde ya da kalkınma planlamasında böyle projeler yok ama. Bunlar sadece Başbakan’ın kendi ekibiyle kurduğu, geliştirdiği projelerdir. Hükümetin projesi bir ekonomik kalkınma projesini gerektirir, bir planlamayı gerektirir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bile bu projeyi Başbakan’ın açıklamasıyla öğreniyor. Biliyor olsaydı zaten plana işlerdi. Biz zaten bu projeleri çok eleştirdik, bir sürü yanlışını gördük. Ama bu planda olmayan bir 3. köprü projesini, bir 3. havaalanı gündeme getirmiştir Başbakan. Bu da otoriter anlayışın, zihniyetin sonucudur. Kendisi aldığı oya bakarak, hükümetten de bağımsız olarak, kendini her türlü karar almaya yetkili görüyor.

3. Köprü İstanbul için bir ihtiyaç mıdır yoksa yapılsa ne iyi olur dedirtiyor mu? Biz bir kentin ihtiyaçlarına birtakım etütler yaparak karar veririz. Nüfus, araç sayısı, trafik yoğunlukları gibi durumlara bakarız. Bunların hepsi sonuçta bir planlama işidir. Yapılan etütlerin sonuçları rapor edilir, raporlar birleştirilir ve plan yapılır. İstanbul’un çevre düzeni planında, anayasası kabul edilen planında 3. Köprü ihtiyacı olmadığı kesindir. Nazım İmar Çevre Planı notlarında, o bölgede 3. Köprüye ihtiyaç olmadığı; bunun İstanbul’un sonunun olduğu açıklanmaktadır. Hiçbir alt etüde dayanmadan, kişinin yatırım amacıyla, ranttan pay alma düşüncesiyle ortaya attığı ve gerçekleştirmeye çalıştığı ama aynı zamanda bu yatırımların kaynaklarının da ülke kaynaklarından sağlanması ya da ülkenin borçlandırarak yapılması durumu söz konusu. Bunun kararını veren halk değil, uzmanlar değil; Başbakan’dır. Başbakan tarafından kentle iligli kararların veriliyor olması, ne çağdaşlıkla ne de demokrasiyle alakalıdır. Zaten 3. Köprü’nün geçtiği güzergâhta, böyle bir ihtiyacı doğuracak yoğunluk da yoktur. Fakat 3. Köprü ile birlikte o bölgede bir yapılaşma talebi doğacaktır. Bu da tamamen sanayiye odaklı değil ranta odaklı bir ekonominin kendini bir adım daha ilerletmesidir. Ülkenin ekonomisi ranta dayalı olduğu için bu yönde yatırımlar yapılmaktadır. HES’ler, maden ve taş ocakları, termik santraller, kısa vadede çok hızlı bir şekilde sadece yatırımcısına ekonomik katkı sağlayan yatırımlardır. 3. Köprü ile ilgili yapılan bir planlama yok. Alelacele hazırlanmış bir güzergâh söz konusuydu. Biz diyoruz ki; İstanbul’un Kuzeyi, İstanbul’un akciğeridir. Akciğerin içine köprü yapmakla hançerliyorsunuz diyoruz. Taksim Dayanışması olarak 3 gün boyunca gözaltında tutuldunuz ve ülkeyi twitter ile yöneten bir yapı olarak lanse edildiniz. Bu süreçle ilgili ne söylemek istersiniz? Taksim Dayanışması’nın tüm bileşenlerinin listesi 1,5 senedir web sitesinde vardır. Bu partilerin daha hiçbiri yokken; barış düşüncesinin suç olduğu bir tarihte, Mimarlar Odası kaçınılmaz olarak kurulmuştur. 1954’te de bu kanunlaşmış ve meslek örgütlenmesi oluşmuştur. 1960 anayasası ile de anayasal bir kuruma dönüşmüştür. Bizler kamu kurumu ve

meslek örgütü olarak Taksim Dayanışması’nın sekreteryasını yürütüyoruz. Biz kararlarımızı, yasaların tanımladığı kanunlar içerisinde alırız ve ona göre görevlendirmeler yaparız. Twitter mı atıyoruz? Evet. Anayasal hakkımızı bu çerçevede kullanıyoruz. Başbakan adına Bülent Arınç arıyor, görüşüyoruz. Bir hafta sonra Başbakan davet ediyor, özel uçaklar yolluyor görüşme yapıyoruz da, şimdi mi meşru değiliz ki soruşturma açılıyor! Bu tuhaftır. Taksim Dayanışması bu süreçte bir bütün olarak davrandığı için, bölemedikleri için, böyle bir senaryo yazılmak zorundaydı. Bugün de yargılama sürecinde ortaya çıktı ki; biri sendika genel sekreteri, biri TTB genel sekreteri, biri mimarlar odasının sekreteri, diğeri bir parti temsilcisi; yani hepsi meşru, bu ülkenin yasalarıyla kurulmuş, bugüne kadar muhatap alınan kişiler. Niyetimiz, taleplerimiz ise açık.

Taksim Dayanışması bu süreçte bir bütün olarak davrandığı için, bölemedikleri için, böyle bir senaryo yazılmak zorundaydı. Bugün de yargılama sürecinde ortaya çıktı ki; biri sendika genel sekreteri, biri TTB genel sekreteri, biri mimarlar odasının sekreteri, diğeri bir parti temsilcisi; yani hepsi meşru, bu ülkenin yasalarıyla kurulmuş, bugüne kadar muhatap alınan kişiler. Komplolar boşa mı çıktı yani? Evet. Kaçınılmazdı. Çünkü eğer tutuklama olsaydı, örneğin Mimarlar Odası’nın, merkez dâhil tüm yöneticilerini, TMMOB’un tüm yöneticilerini sorgulamak zorunda kalacaklardı. Benim kararım şuydu, eğer tutuklama olsaydı, o örgütün, üyelerin yöneticisi benim, beni de alın diyecektim. Binlerce insanın konumu buydu. Dünyanın muhatap aldığı, kabul ettiği, yasayla kurulmuş bir meslek örgütüyüz biz; bir semt derneği değiliz. İmar mevzuatıyla ilgili, kentle ilgili her bir karar aldığı zaman karşıların-

1962 Adana doğumludur. 1981 yılında girdiği İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Yılmaztürk, mezun olduğu yıl Mimarlar Odası’na kayıt yaptırır. Öğrenciliğinden itibaren Mimarlar Odası’nın çalışmalarına aktif bir şekilde katılmıştır. Mezun olduktan sonra da yönetimde yer aldı. 2012 yılında yapılan genel kurulda Yönetim Kurulu sekreteri seçilmiş olup, görevini sürdürmektedir. da bizi görecekler tabii. Açtığımız onlarca, binlerce davayla sürekli gündemlerindeyiz. Bu tutuklama komplosu olmayınca, çıkarılan torba yasa mı gündeme gelmiş oldu? Hükümetin bu anlayışı iktidar olduğu her dönem, ranta dayalı, kent topraklarından para kazanılan zihniyeti hep gündemde vardı. Bunun karşısında da Mimarlar Odası gibi meslek odaları, ranta dayalı, halka rağmen, insan sağlığına rağmen yapılmak istenen yanlış projelerin karşısında; kentlerin, doğanın tahribatına yönelik, insanın geleceğini tehdit eden her türlü projeye; kamu yararını doğası gereği ilke edinmiş yanlış projelere hep karşı çıkmıştır. O nedenle sadece AKP döneminde değil; geçmişten bugüne rant odaklı yatırım karşısında hep meslek odalarını bulmuşlardır. Bu nedenle şimdi bunları cezalandırmak istemişlerdir. Gezi Parkı direnişiyle ortaya çıkan kitlesel hareketi sürdürmenin hammaddesi nedir sizce? Türkiye’de toplum ilk defa, örgütlü kesimler dışında direnen insanlar eyleme katılmıştır, çoğu örgütsüzdür. Türkiye’de Cumhuriyet tarihinde ilk defa böylesine kitlesel bir hareket olmuştur. Halk ilk defa ayaklanmıştır. 1516 Haziran gibi direnişler oldu ancak bunlar örgütlü kesimlerin eylemleriydi. Bu defa, örgütlü kesimlerin koyduğu ve maruz kaldığı polis şiddeti karşısında halkın sokağa dökülmesi ve eylem koyması sürecini yaşadık. Katılımcılığın forumlardan geçtiğini kendi deneyimleriyle ortaya koydu. Gezi Parkı’na yapılan büyük saldırıdan bir gün önce orada forumlar yapılmaya başlanmıştı ve bu tüm Türkiye’ye de örnek olmuştu. Bu meydandan çıkan her insan, gittiği mahallesinde örneğini yaşattı. Demokrasinin, katılımcılığın forumlardan geçeceği açık. Bugün o forumlar Türkiye’de yeni bir sürecin tanımlanmasının ilk adımı oldu. Bu forumların sürekliliği sağlanamayabilir ama bir deneyim artık insanların önünde var. Nasıl karar alınacağına, nasıl söz sahibi olunacağına dair bir deneyim kazanıldı. Dönülmez bir noktaya girdik artık.


EGITIM (

13

16 Temmuz 2013

Palalı kaçtı, Erdoğan üniversiteye çattı

Gezi direnişi sırasında halka palayla saldırılması olayını hatırlatan Başbakan Erdoğan ‘palalı gençlik istemiyoruz’ diyerek üniversite öğrencilerini eleştirirken, üniversitelere de polisin yerleştirileceğini açıkladı. Daha önce de polisin okula gireceğini söylemişti ancak bu sefer palalı saldırganı koz olarak kullanması tepkilere yol açtı. İSTANBUL Can çoksöyler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Talimhane’de bir esnafın Gezi Parkı direnişçilerine palalı saldırmasına değindi. Ancak saldırıyla ilgili bir şey söylemeyen Başbakan cezayı üniversitelere kesti. Sadece kameralara yansıyan haliyle dahi yaşanan vahşeti gözler önüne seren olayla ilgili tek kelime etmeyen Başbakan Erdoğan, asıl üniversitelerde bu tip saldırılar olduğunu savundu ve okullara polisin girmesi gerektiğini yineledi. Erdoğan, “Olayı şiddete taşımayacaksın; şiddete taşıdığın anda şiddeti görürsün. Molotof kokteyliyle palayla şununla bununla dolaşan bir gençlik biz arzu etmiyoruz” dedi. Erdoğan, üniversitelerden özel güvenliğin çekilip yerine “devletin kendi güvenlik güçlerinin” yerleştirilmesine ilişkin çalışmanın da hayata geçirileceğini yineledi. Böylece aslında kendi taraftarı olan saldırganı değil yine üniversiteleri hedef almış oldu.

saygımız var ama şiddete asla saygımız yok. Şunu herkesin bilmesini istiyorum gençlik veya gençliğin üstü bir defa fikrine, düşüncesine inanıyorsan karşı düşünceye de inanacaksın. İnancına güveniyorsan karşı Pala skandalında yeni perde inanca da bir defa saygı duyacaksın. Havaalanı açılışı için Bingöl’de Ancak olayı şiddete taşımayacaksın. olan Başbakan Erdoğan iftarını da Şiddete taşıdığın anda şiddeti görürBingöl’de açtı. İftarda bir konuşma sün. Bunu herkes böyle bilsin” dedi. yapan Erdoğan, Gezi Parkı protesErdoğan, konuşması sırasında tolarına değinerek, eylemlere tepki geçen günlerde İstanbul’da palalı gösterdi. Erdoğan, “Her düşünceye bir esnafın Gezi eylemcilerine

ÖYP kadroları açıklandı

Bin 345 ÖYP araştırma görevlisi kadrosu için 17-23 Temmuz tarihlerinde tercih işlemleri yapılacak. Yükseköğretim kurumlarının araştırma görevlisi kadrolarına atama yapılacak. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, “Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına (ÖYP) İlişkin Usul ve Esaslar” uyarınca, araştırma görevlisi alınacak. 4 bin kadrodan, bugün ilan edilen bin 345 ÖYP araştırma görevlisi kadroları için tercih işlemleri 17-23 Temmuz tarihlerinde, YÖK’ün resmi internet sitesi üzerinden yapılacak. Kalan kadroların ilan işlemleri ise yıl sonuna kadar gerçekleştirilecek. YARIN EĞİTİM

3 bin yöneticinin yeri değişti

ra devletin kendi güvenlik güçlerini üniversitelerimize yerleştireceğiz. Çünkü buralarda çok farklı şeylerin olduğunu görmek, yaşamak bizi ayrıca bir sorumluluğa itiyor. Çünkü biz hiçbir öğrencimizin hayatını tehdit altında göremeyiz, görmek ‘Palalı’ Fas’a kaçtı istemeyiz. Molotof kokteyliyle paÜniversiteye devletin güvenlik güç- layla şunla bunla dolaşan bir gençlik leri yerleşecek “Onun için de dev- biz arzu etmiyoruz. Herkes bilgisiyle let üniversitelerinde artık güvenlik düşüncesiyle bilgisayarıyla dolaşsın “ gücü olarak çok kısa zamanda artık biz özel güvenlik değil bundan sonsaldırması olayına da ‘pala’ ifadesini anarak değindi ancak palalı esnafı değil üniversite gençliğini eleştirdi. Erdoğan’ın, eylemlere katılan üniversiteli gençliğine yönelik ‘palalı’ tepkisi şöyle:

MEB’deki değişiklikten rahatsız olan Türk Eğitim-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Merih Eyyup Demir 4 Temmuz’da yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğe itiraz etti. Kararın bakanlık tarafından önce taslak halinde sendikalara gönderildiğini ancak görüşlerinin dikkate alınmayarak işleme konulduğunu söyledi. Yönetmeliğin, taşra teşkilatı yöneticilerinin hizmette etkinlik ve verimliliklerini artırmak için hazırlandığını belirten Demir, “Performans ve Yeterlilik Değerlendirme Formu’nda kıstasların karşılığı olan puanların ne kadar karşılık bulduğu tartışmalıdır.” dedi. YARIN EĞİTİM

Kontenjanlar yine arttı

Yandaş rektör istifa İTÜ’lüler mezuniyet günü adına Süleyman Bakır okudu. Bakır yaşanan saldırı ve provokasyonun açıklamasında, “İTÜ mensubu olmadığı sorumlusu Rektör Mehmet Karaca’dan bilinen bir grup, cüppesiz sahaya hesap sormak için rektörlüğe yürüdü. inmesine izin verilmeyen stadyuma Ayazağa Yerleşkesi’nde 8 Temmuz’da acil çıkış kapısından girerek, özel yapılan İTÜ lisans mezuniyet törenine güvenlik görevlilerinin kontrolünde, İTÜ mensubu olmadığı bilinen bir profesyonelce hazırlandığı belli olan grup içeri girmiş, Tayyip Erdoğan’ın dev pankartlar açarak sloganlarla fotoğrafının basılı ve sloganların yazılı sahaya girmişlerdir. Duruma müdahale olduğu görseller açmış, sloganlar atmıştı. etmeye çalışan araştırma görevlileri ve İTÜ’lülerin müdahalesiyle stadyum öğretim üyelerine, İTÜ Genel Sekreter içine giremeyen grup dışarıdan sahaya Yardımcısı Mustafa S. Yazgan tarafından taş yağdırmış, bir kişi yaralanmıştı. hakaret edilmiş ve ‘Size kim olduğumu Rektörlük önünde özel güvenlik göstereceğim’ denilerek öğretim binanın kapısında etten duvar ördü. üyelerinin fotoğrafları çekilmiştir.” dedi. Basın açıklamasını, İTÜ Gezi Forumu YARIN EĞİTİM

Bir değişiklik de atamada

Zorlu üniversite sınav maratonu, geçen haftaki son LYS sınavıyla yerini “tercih heyecanına” bıraktı. Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nden (ÖSYM), 8-18 Temmuz’da yapılacak tercihler öncesinde, doktor ve hukukçu olma hayali kuran adaylara müjde geldi. “2013- Yüksek öğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu”nda yapılan değişiklikle tıp ve hukuk fakülteleri kontenjanı yüzde 25 artırıldı. Geçen yıl tıp için 9 bin 445, hukuk fakültesi için de 12 bin 50 kontenjan ayırmıştı. Bu yıl ise yeni açılan üniversitelerle birlikte tıp fakültelerine 2 bin 491, hukuk fakültelerine de 3 bin 370 ek kontenjan getirildi. YARIN EĞİTİM

Milliler sınıfta kalmayacak

Davutoğlu fakirmiş

Her yıl, başarılı ve gelir durumu iyi olmayan beş öğrenciyi, “tam burslu” olarak okutma kararı alan TED yönetimi, 2013-2014 öğretim döneminde tam burslu okutulacak 5 öğrenci arasına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 12. sınıf öğrencisi oğlu M. Davutoğlu’nu da aldı. Ancak Davutoğlu’na bu iddiaları yalanladı. Burs listesinde Davutoğlu’nun oğlu da var TED Genel Müdürü Sevinç Atabay, 28 Haziran 2013 tarihinde okulun birimlerine bir yazı göndererek, önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında tam burslu okutulacak öğrencilerin isimlerini açıkladı. Liste, eskiden beri burs alan bazı öğrencilerin yanı sıra, bu yıl ilk ilk kez tam burs almaya hak kazanan beş öğrencinin ismi de yer aldı. YARIN EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretime geçiş sistemini değiştirmeye hazırlanırken bir başka değişikliğin de öğretmen atama sisteminde yapılması planlanıyor. Öğretmen atamaları sadece KPSS puanına göre yapılmayacak. Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretime geçiş sisteminde Seviye Belirleme Sınavı’nın kaldırılıp yerine merkezi yazılı sınav sistemini getirmeye hazırlanırken bir başka köklü değişiklik de öğretmen atama sisteminde yapılacak. Bakanlığın, YÖK ve ÖSYM ile birlikte geliştirdiği orta vadeli plana göre, bundan sonra öğretmen atamalarında KPSS puanı yetmeyecek. Bu puan, öğretmen adayının, üniversite sınavına giriş puanı, fakültedeki not ortalaması ve stajer öğretmenlikteki başarısı birlikte değerlendirilecek. YARIN EĞİTİM

Spor organizasyonlarına katıldıkları için sınıfta kalma ve burs kesimiyle karşı karşıya kalan milli sporcuların sorununa Gençlik ve Spor Bakanlığı el attı. Konuyu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ile görüşen bakanlık, yeni bir sınav hakkı tanınmasını sağladı. Ayrıca bakanlık, milli sporcuların kesilen burslarını ise kendisi karşılayacak. Akdeniz Oyunlarına katılan üniversiteli milli sporcular, organizasyona hazırlık sürecinde ve müsabakalar sebebiyle sınavlara giremediler. Oyunlara katılan üniversiteli öğrenciler, sınavlara girmemeleri nedeniyle dönem kaybı ve burslarının kesilmesiyle karşı karşıya kaldı. Bu durum krize neden oldu. YARIN EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

14

16 Temmuz 2013

SBS’de 718 hata

Liseli genç gaz bombasıyla vuruldu

Yaklaşık 1 milyon öğrencinin girdiği Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarında skandal yaşandı. Gece geç saatlerde açıklanan sınav sonuçlarından sonra dil testlerinde yanlış hesaplama yapıldığı ortaya çıktı. Şikayetler üzerine Milli Eğitim Bakanlığı sınav sonuçlarını yeniden değerlendirdi. Üst üste yaşanan sınav skandalları sınavların güvenilirliğini yok etti. İSTANBUL ceday avcı

Ortaöğretime geçiş için 1 milyon öğrencinin girdiği SBS’nin sonuçları 11 Temmuz gecesi açıklandı. Gece açıklanan sınav sonuçları adayları şaşırttı. Yabancı dil testlerinde yanlış hesaplama yapıldığına dair şikayetler alan Milli Eğitim Bakanlığı kriz masası oluşturdu.

İzmir’den İstanbul’a tatil için gelen Mustafa Ali Tombul polisin attığı gaz bombasının başına isabet etmesi nedeniyle ağır yaralandı. 8 Temmuz günü Tarlabaşı’nda çıkan çatışmalar sırasında yaralanan Mustafa Ali Tombul Taksim İlk Yardım Hastanesi’nde acilen ameliyata alındı. Durumu ciddiyetini koruyor. AKP’nin istediği gibi bir nesil yerine okuyan, sorgulayan, hesap soran ve Gezi Direnişi’nin ilk gününden itibaren meydanlarda olan liseli gençler polis şiddetinin hedefi olmaya devam ediyor. YARIN EĞİTİM

Bir skandal da MEB’den Yapılan ilk incelemede sonuçların hatalı olduğu bilgisine ulaşıldı. Sınavda Almanca ve Fransızca testlerini cevaplandıran 718 adayın puanları yanlış hesaplandı. Milli Eğitim Bakanlığı bu yanlışlığın nedeninin soruların farklı bir cevap anahtarı ile değerlendirilmekten kaynaklandığını belirtti. Sorular yeniden cevaplandırılarak 12 Temmuz’da sonuçlar tekrar açıklandı. Hataların sonu gelmiyor Üst üste ve sürekli sınav sonuçlarında hatalarla karşılaşılması adaylarda şüphe uyandırıyor. 2013 SBS’sinde 718 adayın sonuçları yanlış açıklanırken tüm sıralamanın değişmesine neden olundu. SBS’de yaşanılan bu skandal, ilk kez karşılaşılan bir hata da değil. Geçen yıl da LYS’de 200 bin adayın puanının hesaplanması unutulmuştu. Bu dikkatsizlik, tüm adayların sonuçlarını etkilemiş, puanların ve sıralamanın doğruluğu tedirgin etmişti. 2010 yılında yapılan YGS’de de ÖSYM imzalı şifreli kopya skan-

Üniversitelere kayıt eylülde dalıyla karşılaşılmıştı.

eğitiminden uzaklaştırıyor.

sistem doğru sonuç vermiyor Öğrencilerin geleceklerini belirlemek adına aşmak zorunda oldukları SBS, YGS ve LYS sonuçları yanlış hesaplanmaya devam ediyor. Adayların tüm sene boyunca çalışarak başarılı olma umuduyla girdikleri bu sınavlara gerekli özen ve dikkat gösterilmiyor. Adaylar açıklanan sonuçların tedirginliğini yaşarken elemeci sınav sistemi birçok öğrenciyi üniversite

ların ve sonuçların doğru olmaması da öğrencilerdeki gelecek kaygısını bu çıkmaz geleceksizliğin mimarı artırıyor. Geleceklerini garanti altıDevlet okullarında verilen niteliksiz na almak isteyen öğrencileri eleyerek eğitimden dolayı öğrenciler okul- eğitim vermek yerine de öğrencilerin larında eşit bir eğitim alamazken, yeteneklerine göre eğitim verilmesi gelecekleri için çalışan öğrenciler mümkünken amacı nesilleri yetişönce liseye gidebilmek, daha sonra tirmek olmayan hükümet niteliksiz, da üniversite eğitimi alabilmek için eşit olmayan eğitim politikalarını sınavlara giriyorlar. Elemeci sınavlar sürdürüyor. öğrencilerin önünde bir engelken MEB’in SBS sonuçlarını yanlış hesaplamasının sonucunda sıralama-

Eğitimde 11 yılda 13 değişiklik 2012-2013 eğitim ve öğretim yılına 4+4+4 eğitim sistemiyle başlandı. Gelecek eğitim yılında liseye geçis sistemi 4. kez değişiyor. Hızla değişen eğitim sisteminde ders içeriğinden sınavlara kadar son 11 yılda 13 temel değişiklik yaşandı. Öğrenciler, gelen yeni düzene uyum sağlayamadan yeni bir değişiklikle karşı karşıya kalıyorlar. Eğitim sisteminde ise süreklı değişim yaşanmasına rağmen öğrencileri birbiriyle yarıştıran elemeci sistem baki kalıyor. Hem müfredat hem de sınavlarda 13 temel değişiklik yapıldı. Değişen her bakanla birlikte eğitim sistemi de değişikliğe uğradı. 2005’te lise eğitimi 4 yıla çıkarılarak mesleki eğitim verileceği açıklandı. Liselere Giriş Sınavları (LGS) yerine, Ortaögretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Fakat tek sınavın başarıyı ölçemediğine karar veren MEB, öğrencilerin 3 sene boyunca sınava gireceği Seviye Belirleme

Sınavı’nı getirdi. Bu sistemin dersanelere olan ihtiyacı artırmasıyla ise sınav sayısı tekrar teke düşürüldü. Üniversiteye geçişte de uygulanan ÖSS değiştirilerek iki aşamalı sınava geçildi ve ardından üniversite katsayıları kaldırıldı. Genel liseler ise 2013 yılında tarihe karışarak Anadolu Liselerine dönüştürüldü. Şimdi ise liseye geçişte SBS kaldırılıyor ve merkezi sınav sistemi geliyor. Eğer uygulama başarılı olursa sistem üniversite geçe de uygulanabilecek. Eğitim niteliksiz, sınavlar elemeci Eğitimde sürekli değişikliğe gidilirken sınavlar kalkmıyor, sınav sistemi değiştiriliyor veya değişen sınav yeni bakanla tekrar uygulamaya konuyor. Elemeci sıstemi ürünü olan sınavlar ogrencilerın karşısında birer engel olmaya devam ediyor. YARIN EĞİTİM

Üniversiteye girişe SBS modeli geliyor

Lise kontenjanları yüzde 30 arttı

Milli Eğitim Bakanlığı, SBS sonucuna göre öğrenci alan fen ve sosyal bilimler liseleri ile anadolu liselerinin kontenjanlarını yüzde 30 artırdı. Okul kontenjanlarıyla ilgili açıklama yapan Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, merkezi sınavla öğrencı alacak liselerde eğitim görmek isteyen öğrencilerin talepleri üzerine yaptığı düzenlemelerle daha fazla öğrencinin bu okullarda öğrenim görebileceğini belirtti. Bu artışta Anadolu liselerine dönüştürülen okulların etkisinin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Türk, çok sayıda yeni lise açıldığını da söyledi. YARIN EĞİTİM

Sınavlara 18 bin kişi itiraz etmiş

Sınavların skandallar tarihi

Öğrencilerin geleceğinin belirlendiği lise ve üniversite sınavlarının tarihi skandallarla dolu. Binlerce öğrencinin geleceğinin belirlendiği sınavları doğru bir şekilde açıklayamayan kurumlardan MEB, SBS’de 718 öğrencinin puanını yanlış hesaplayarak yeni bir skandala imza atmıştır. Daha önceki yıllarda YGS’de ÖSYM imzalı şifreli kopya skandalına, geçtiğimiz yıl ise ÖSYM’nin LYS’de 200 bin öğrencinin puanını hesaplamayı unuttuğuna şahit olmuştuk. Yıllardır süregelen elemeci sınav sistemi öğrencilerin geleceğini karartırken, MEB ve ÖSYM bu gelecek katliamının baş destekçisi oluyorlar. Bizler bu skandalların peşinde olacağımızı buradan duyururken, sınavsız eğitim talebimizi de yineliyoruz.

Erken açıklanan 2013 LYS sonuçlarının ardından ÖSYM üniversitelere kayıt tarihini 12-20 Ağustos olarak belirlemişti. Erken olan kayıt tarihlerini YÖK değiştirerek 2-6 Eylül şeklinde belirledi. ÖSYM’den yapılan açıklamada, “2013 LYS sonuçlarının ÖSYM tarafından kısa sürede açıklanması nedeniyle 12-20 Ağustos 2013 olarak belirlenen 2013-2014 Öğretim Yılı Yükseköğretim Programlarına Kayıt Tarihleri, Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun kararıyla 2-6 Eylül 2013 olarak yeniden belirlenmiştir” denildi. YARIN EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM ve TÜBİTAK’ın ortak çalışmaları sonucunda liseden üniversiteye geçişte girilen YGS ve LYS’den vazgeçileceği konuşuluyor. Lisedeki temel derslerin bir sınavı MEB tarafından hazırlanacak. Üniversite adayı, 4 senenin ortalamasıyla üniversiteye kayıt yaptırabilecek. Çok tercih edilen üniversitelerde, gündeme gelen merkezi sınav sistemine göre ders dışı başarı ve beceriler de etkili olacak. Her yıl değiştirilen sınav sistemi elemeci bir şekilde sürdürülürken, ÖSYM tarafından hazırlanacak açık uclu sorular üniversiteye girişi yine daha da zorlaştırmış olacak. Yeni sistemde öğrenciler birden çok üniversiteye başvurabilecek. MEB, YÖK ve ÖSYM iş birliğiyle alınan ortak karar sonucunda öğrencilerin önü yeni sınav setleriyle kapatılırken, bu kurumlar milyonlarca öğrencinin geleceğinin kararmasının sorumlusu oluyorlar. YARIN EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 9 Temmuz 2011’den 3 Aralık 2012’ye kadar yapılan sınavlarda 18 bin 894 kişinin itirazda bulunduğunu; 96 adayın durumunun düzeltilerek güncellendiğini bildirdi. İşaretlendiği şıkları tam olarak silememe veya iyi işaretleme yapamamadan dolayı hatalı olarak okunmuş olan 96 adayın durumunun düzeltilerek güncellendiğini bildiren Avcı, bu tarihler dışında yapılan itirazların inceleme kayıtlarının bulunamadığı ifade etti. YARIN EĞİTİM


DUNYA

15

16 Temmuz 2013

Mısır’da protestolar sürüyor

Dünya Turu

Kanada

Yakıt treni patladı

Mursi taraftarları kitlesel protestolarını Adeviyye Meydanı’nda sürdürürken Mursi karşıtları ise iftar için Tahrir Meydanı’nda buluşmaya devam ediyor. Anayasa’daki düzenlemelerin, şeriatı andıran söylemi politikacılar arasında ihtilaf doğurdu. Mursi taraftarı liderlere yönelik tutuklama talepleri ise ülke ve dünya gündeminde tartışmalara neden oldu. Dış servis Fatma Kurt

Cuma günü onbinlerce Müslüman Kardeşlik yanlısı Mısır sokaklarını doldurup Tahrir Meydanı’na çok yakın olan Ramses Caddesi’ne yürüyerek ordunun Mursi’yi iktidardan düşürmesini protesto etti. Tahrir Meydanı’ndaysa Mursi karşıtlarının Ramazan nedeniyle toplanması vardı. İki karşıt grubun yakın yerlerde toplanması önceki haftada iki grup arasında geçip 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmaların yinelenmesi kaygısını doğurdu. Ordu’nun Mursi destekçilerine ateş açarak 55 can kaybına sebep olması ise iki grubu daha derinden bölmüş durumda. Kardeşlik’in Özgürlük ve Adalet Partisi liderlerinden El-Erian, Mursi destekçilerine, askeri darbeye karşı ülke çapında kitlesel eylemler yapma çağrısında bulundu.

hafta içinde yeni kabinenin oluşturulup yemin töreninin yapılacağını açıkladı. Mısırlıların oybirliği ile desteğini kazanmanın ise zor olacağını bildiğini ekledi. Eski BM diplamatı El-Baradey cumhurAnayasa’da şeriat maddeleri başkanı yardımcısı, Mısır Sosyal Geçici cumhurbaşkanının düzenle- Demokrat Parti üyesi avukat Ziad diği yeni Anayasa hükümlerindeki Baha El-Din başbakan yardımcısı İslamist söylem, politik çevrelerden adayı gösterildi. itirazlar aldı. Liberal koalisyonun karşı çıktığı maddelerin, İslamist ABD’den orduya F-16 partilere iyi niyet gösterisi olduğu Washington gelişmeler için dartartışılırken, Müslüman Kardeşlik be terimini kullanma konusunda politik süreçte yer almayı redde- geri dururken Dışişleri Bakanlığı derek Mursi’nin yeniden göreve sözcüsü Psaki Mursi hükümetinin getirilmesini talep etti. “demokratik bir yönetim olmadığını” belirtti. Kardeşlik sözcüsü HadYeni kabine kuruluyor dad ise “ABD onaylamasaydı Mısır Eski ekonomi bakanı yeni Geçici ordusunun bu darbeyi yapmasının Başbakan Hazem El-Beblavi, bir yolu yoktu.” açıklamasını yaptı.

Mursi’nin düşürülmesinin darbe olarak adlandırılması, kanun gereği Obama yönetimini Mısır ordusuna yardımı sonlandırmakla yükümlü kılar. Ancak ABD yetkilileri önümüzdeki haftalarda Mısır’a F-16 jetlerinin ulaştırılacağını açıkladılar. Körfez ülkelerinden yardım Sudi Arabistan, Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in Mısır’a teklif ettiği 12 milyar dolarlık yardım ordunun Mursi’yi darbeyle görevden almasını desteklediklerini gösterdi. Katar Dışişleri Bakanlığı ordunun halka ateş açmasını kınarken, İran, Mursi’nin görevden alınmasını ve kendisine karşı yapılan kitlesel eylemleri kaygı uyandırıcı bulduğunu açıkladı. Mısır ise İs-

lam Cumhuriyeti’nin yorumlarının “Mısır’ın şahit olduğu demokratik gelişmelerin doğasının tam bilgisinden yoksun olduğunu” yansıttığını söyledi. Tutuklama talepleri Mısır savcılığı, Müslüman Kardeşlik liderlerinin şiddeti tetikledikleri ve ekonomiye zarar verdikleri gerekçesiyle tutuklanması talebinde bulundu. Kardeşlik sözcüsü Haddad, suçlamaları, Mursi’nin göreve getirilmesini talep eden binlerce Kardeşlik destekçisinin direncini kırmak için bir girişim olarak niteledi. BM Genel Sekreteri ve ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tutuklama kararlarının başlıca parti ve gruplara yönelik olması ile ilgili kaygılarını dile getirdiler.

Karadzic yeniden yargılanacak Eski Yugoslavya’da işlenen suçlar için Lahey’de görev yapan Uluslarası Savaş Suçları Mahkemesi’nin Temyiz Dairesi, Bosnalı Sırpların eski lideri Radovan Karadzic’in soykırım suçlamasına 2012’de delil yetersizliğinden verilen beraat kararını bozdu. Bozma kararı, katliamın 18. yılının anmasında yakın zamanda teşhis edilen 409 kişinin kemiklerinin gömülmesi için toplanıldığı gün açıklandı. Karadzic iddianamedeki iki soykırım suçlamasıyla yargılanacak. Srebrenitsa katliamıyla ilgili suçlamaya ek olarak, 100.000 kişinin hayatına mal olan 19921995 arasındaki savaş sırasında çok etnikli Bosna sınırlarındaki Hırvat ve Müslümanların soykırımlarının planlayıcısı olmak temel suçlamalar olarak yer aldı. Temyiz Dairesi hakimi Thedor Meron: “Temyiz Dairesi, kayıtların, Bosnalı Müslüman ve Hırvatlara karşı işlenen soykırımla ve diğer kusurlu fiillerle ilgili kanıt içerdiği gözleminde bulunmuştur.” açıklamasını yaptı. Srenrenitsa kasabası civarında 8000 Müslümanın katline yönelik soykırım suçlaması ise davalarda görülmeye devam edecek. YARIN DÜNYA

IFOU sendika başkanına suçlamalar düştü

Turuncu yürüyüşte çatışma Kuzey İrlanda’da Krallık taraftarı Protestanların, Üçüncü William’ın Katolik Kral James’i yenip tahtı ele geçirdiği Boyne Savaşı 12 Temmuz 1690 zaferinin yıl dönümünü kutladığı Turuncu Yürüyüşlerde, polisle protestocular arasında, Krallık yönetimindeki Belfast şehrinde çatışma yaşandı. Krallık taraftarı Protestanlar ile İrlanda ile birleşme yanlısı Katolikler arasında 30 yıldır aralıklarla anlaşmazlığın baş gösterdiği Belfast’te iki grubu ayıran yolda yürüyüşün yasaklanması ve İngiltere’den 400 ek polis takviyesi üzerine Turuncu yürüyüşçüler tepki gösterdiler. Protestocular polis barikatlarını aşmaya çalışırken polis plastik mermi ve tazyikli suyla müdahale etti. İngiltere Parlamentosu’nda Kuzey Belfast’i temsil eden Krallık yanlısı Dodds’un da başından yaralandığı çatışmalarda 32 polisin yaralanıp 11 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. YARIN DÜNYA

Petrol Sendikaları Federasyonu’nun (IFOU) Başkanı Hasan Cuma Avad, South Oil Company şirketinde yürütülen sendika faaliyetlerinin ardından, Irak ekonomisine zarar verdiği iddiasıyla yargılandı. Grevler, emniyetsiz çalışma koşulları, çalışanların haklarının ihlal edilmesi nedeniyle gerçekleştirilmişti. Hükümetin Avad’ı grevlerden şahsen sorumlu tutarak sendikal çalışmaları sönümlendirmeye çalıştığı iddia edilirken, Avad’ın savunma yapmasına gerek kalmadan Savcı suçlamaların düşürülmesi talebinde bulundu ve karar bu yönde oldu. IFOU’nun bağlı olduğu IndustriALL’ın basın açıklamasında kamu sektöründe sendikal örgütlenme hakkını tanıyan bir kanun çıkarılması talebini yineledi. YARIN DÜNYA

Quebec’in Lac-Megantic kasabasında ham petrol taşıyan park halindeki yakıt treni sürücüsü yokken harekete geçti ve raydan çıkıp devrilerek 72 vagonun olduğu büyük bir patlamaya sebep oldu. İl emniyeti kayıp 50 kişiden 20’sinin cansız bedenlerinin bulunduğunu, 30’ununsa ölmüş olduğunun tahmin edildiğini söyledi. Patlama alanındaki binlerce kişi tahliye edildi ve birçok ev ile işyeri yandı. MMA şirketinin yönetim kurulu başkanı Burkhardt kasaba sakinlerince cinayetle suçlanırken, Kanada’nın Ulaştırma Emniyet Dairesi MMA’nın güvenlik prosedürünü uygulayıp uygulamadığının öğrenileceğini açıkladı ve 200 araştırmacı inceleme için yetkililerin suç yeri olarak nitelediği alandaydı. MMA şirketine, Kanada hükümetine dava açılabileceği açıklandı. YARIN DÜNYA

Şili

Tecavüzde kürtaj

Şili’de, Belen adıyla tanınan 11 yaşındaki kız çocuğu, kendisine iki yıldır cinsel istismarda bulunmakla suçlanan 32 yaşındaki üvey babasının tecavüzü sonucu hamile kaldı. Kürtajın yasak olduğu Şili’de kürtaj yasağına itirazlar gündem konusu oldu. Uluslararası Af Örgütü yetkilisi Guadalupe Marengo: “Kendisi tecavüze uğramanın ve sonucunda hamile kalmanın her türlü korkunç fiziksel ve psikolojik sonucuyla başa çıkmaya çalışırken, Şili devleti ona gereken her türlü desteği sağlamakla yükümlüdür.” diyerek, devletin operasyona izin vermesi gerektiğini belirtti. Şili’de kürtajın, Pinochet diktatörlüğünde tamamen yasaklandığı, bundan önce ise sadece gebelik sağlık için tehlike arz ettiğinde uygulandığı İnsan Hakları İzleme Örgütü’nce bildirildi. YARIN DÜNYA

Fransa

Tren kazası

Paris’ten Limoges kentine yol alırken, Bretignysur-Orge istasyonunda raydan çıkan şehirlerarası tren platforma çarparak kaza yaptı. Tren kazası sonucu en az 6 kişinin hayatını kaybettiği, 22 kişininse ağır yaralandığı İçişleri Bakanı Valls tarafından açıklandı. Teşhislerinin zaman alabileceği kayıpların ailelerine taziyelerini ileten Cumhurbaşkanı Francois Hollande geniş çaplı bir soruşturmanın yapılacağını ve istasyonun üç gün süresince kapalı kalacağını belirterek: “Bir felaket meydana gelmiştir.” dedi. Devlete ait demiryolu işletmesi SNCF, tren kazasının en yoğun saatlerde gerçekleştiğini ve trenin 385 yolcuyu taşımakta olduğunu bildirerek kesin sebebin bilinmediğini ancak soruşturmanın devam ettiğini belirtti. YARIN DÜNYA


FORUM

16

16 Temmuz 2013

Muhafazakar demokrat vicdan!

2 Haziran günü Eskişehir’de, gazdan kaçarken, ara sokakta pusu kurmuş eli sopalı sivil giyimli canilerce dakikalarca dövüldü Ali. Öldürmek için vurmuştu alçaklar. Gezi eylemleriyle tanıştığımız eli sopalı sivil polisler miydi yoksa Ali’nin canına kıyanlar?

“En çok da Ali’nin katledilişi dokundu kanıma! 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz... 2 Haziran günü Eskişehir’de, gazdan kaçarken, ara sokakta pusu kurmuş eli sopalı sivil giyimli canilerce dakikalarca dövüldü Ali. Öldürmek için vurmuştu alçaklar. Gezi eylemleriyle tanıştığımız eli sopalı sivil polisler miydi yoksa Ali’nin canına kıyanlar? Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna bu iddiayı, akla hayale sığmayacak bir başka iddiayla çürütmeye çalışırken düştüğü durumun farkında değildi. “Arkadaşları dövüp suçu polise atıyorlar” diyordu(!) Buna çocuklar bile inanmaz Sayın Vali. Çocukların neler konuştuğundan haberiniz yok belli ki! Ethem Sarısülük’ün cenazesinin olduğu gün arayan bir dostum

şöyle diyordu telefonda, “Arkadaşımın 7 yaşındaki kızı, ‘Anne Ethem Ağabey’i insan kılığına girmiş bir polis öldürmüş’ dedi...”

Çocuklar bunları konuşuyor Sayın Vali. Nasıl konuşmasınlar? Polis, silahını çekip vuruyor Ethem’i. 26 yaşındaki işçi Ethem yere düşüyor. MOBESE kamerası bir anda ağaçlara dönüyor. Çünkü o kameranın görevi yurttaşını korumak değil, “devlete karşı işlenen suçları tespit etmek!” Bu eski geleneğin dimdik ayakta olduğunun testiydi Gezi. Ali hakkında bilgilere ulaşmaya çalışırken gördüm ki bazı odaklar O’nun katledilişinin izlerini de silmeye çalışıyorlar. Tıpkı Ethem’in katilini korumaya çalışan MOBESE görevlileri gibi. Onlardan olmayanın katli vacipmiş gibi davranıyorlar. Vicdanlarını gömmüşler sanki. Eskiden birileri “ölü ele geçirilirdi”, şimdilerde kendiliğinden ölüveriyorlar!

Haberler, “Ali İsmail Korkmaz öldü” diyor. Ölmedi ya hu! Öldürüldü!!! Tıpkı 21 yaşındaki işçi Mehmet Ayvalıtaş gibi. O, 2 Haziran’da İstanbul-Ümraniye’de eylemcilerin arasına dalan bir otomobil tarafından ezildi. Tıpkı 22 yaşındaki Abdullah Cömert gibi. O, 3 Haziran’da HatayAntakya’da, başına aldığı darbelerle öldürüldü. Tıpkı işçi Ethem Sarısülük gibi. O,1 Haziran’da Ankara’da, polis tarafından başından vurularak öldürüldü. Tıpkı 18’indeki Medeni Yıldırım gibi. O, 29 Haziran’da, Diyarbakır-Lice’de karakol yapımını protesto ederken kalbini parçalayan kurşunla öldürüldü. 1994’te polis yeleği giymiş kişilerce kaçırılıp Savaş Buldan ve

ÖZLEM AKARSU ÇELİK yazdı

Akşam gazetesine TMSF tarafından el konulduktan sonra bir yazar ile daha yollar ayrıldı. Yazıları, röportajları ve yazı dizileri ile Akşam gazetesinin önemli köşe yazarlarından biri haline gelen Özlem Akarsu Çelik, Twitter’dan gazetesinin kendisini kovduğunu açıkladı. Bu hafta Özlem Akarsu Çelik’in Akşam Gazetesinde yayımlanmayan yazısına yer veriyoruz.

Tıpkı 18’indeki Medeni Yıldırım gibi. O, 29 Haziran’da, Diyarbakır-Lice’de karakol yapımını protesto ederken kalbini parçalayan kurşunla öldürüldü. 1994’te polis yeleği giymiş kişilerce kaçırılıp Savaş Buldan ve Hacı Karay ile birlikte katledilen işadamı Adnan Yıldırım’ın yeğeniymiş meğer Medeni. Ailesinin devlet tarafından katledilen son ferdi yani.

Hacı Karay ile birlikte katledilen işadamı Adnan Yıldırım’ın yeğeniymiş meğer Medeni. Ailesinin devlet tarafından katledilen son ferdi yani. Ve diğerleri... 16 Haziran’da İstanbul’da ekmek

almaya giderken başından gaz kapsülü ile vurulan 16 yaşındaki Berkin Elvan ile 8 haziran’da Taksim’deki eylemlerde gaz kapsülü ile başından vurulan 16 yaşındaki Mustafa Ali Tombul’un yaşam savaşı sürüyor. Türk Tabipleri Birliği’nin 31 Mayıs-10 Temmuz verilerine göre, 61’i ağır, 10 bine yakın yaralı. 104 kafa travması. Gözünü kaybeden 11 kişi. Dalağı alınan 1 kişi ve daha fazlası... MOBESE’ler görmese de milyonlar biliyor katillerin kimler olduğunu. Birileri “öldürüldü” yalanına sarılsa da, Adana’da göstericileri kovalarken köprüden düşerek yaşamını yitiren komiser Mustafa Sarı’nın Gezi Park’taki sembolik mezarlıkta unutulmayışı da bu yüzden. Şu saatten sonra merhum komiserin doğacak çocuğunun katillerin cezalandırıldığını görmesinden başka ne dileyebiliriz ki? Ve daha fazla ölüm olmamasından başka...

Eskişehir Valisi’nin tüyler ürperten iddiası üzerine Ali’nin mücadele arkadaşları, onu polisin öldürdüğünü söylediler.

Ethem’in katili üniversitelere giremez Başbakan Erdoğan, Bingöl’de katıldığı iftar yemeği sonrası yaptığı konuşmada üniversitelere polisin gireceğinden, hiçbir öğrenciyi hayati tehdit altında görmek istemediğinden bahsediyor ve “Molotof kokteyliyle, palayla dolaşan bir gençlik biz arzu etmiyoruz” diyor. İnan ki biz de arzu etmiyoruz Başbakan; ama o eli palalı insanlar senin devletinin polisleriyle kol kola hayati tehlike altında görmek istemediğin gençlere saldırdı. Videolar ve fotoğraflarlar her tarafta geziyor. Açıklama yapmadan önce biraz dersine çalış başbakan, böyle hiç tutarlı olmuyorsun. Polisin hedefi direnen gençlik Başbakan: “Devlet üniversitelerinde çok kısa zamanda; özel güvenlik değil, devletin kendi

güvenlik güçlerini görevlendireceğiz.” diyor. Özel Güvenliğe çok bayıldığımızdan değil ama özellikle üniversitelerde polisin hedefindekiler belli: Haklarını arayan, direnen ve sorgulayan gençler. Başbakanın unuttuğu bir şey var; Gezi direnişinde özellikle polislere karşı mücadeleyi büyüten üniversite gençliğidir. Gezi Parkı başta olmak üzere tüm ülkede polisin karşısında pes etmeyen gençlik, üniversitelere de polisi sokmayacaktır. Halk artık gençlerden umutlu Tüm dünya ve Türkiye toplumu gençliğin tam da bu halini istiyor. Şimdi herkes gençlerden umutlu. Bunun en iyi kanıtı ise önceden “sen karışma evladım” diyen annelerin şimdi eylemlere gelip kendilerini çocuklarına siper etmeleri.

Çocuklarıyla birlikte omuz omuza direnen, mücadele yürüten annelerimiz var artık. Eğer biz bunu başardıysak, bu halkın umudu var demektir. YÖK’ün kalıbına girmiş, susan gençlik yok şimdi. Direnişin devamlılığını sağlayan forumlarda artık gençler kendi sözlerini söylüyor, kendi kararlarını alıyor ve istediği hayat için mücadele ediyor. Forumlarda söz kullanan üniversite gençliği önceden çok apolitik olduğunu şimdi ise siyaset yapmak istediğini vurguluyor. Artık gençler çevrelerine karşı duyarlı, artık gençler gündemi takip ediyor ve gerçekten direniyor. Gençlerin savunduğu belli görüşleri olmasa da, konuşmak istiyor. Çünkü gençlerin ortaklaştığı en büyük nokta AKP’nin baskılarına karşı sesini yükselt-

mek, direnmek. Özellikle Gezi Parkı ile de başta gençler olmak üzere halk polisin gerçek yüzünü iyice gördü. Bir sürü kişinin “Artık evime hırsız girse dahi polisi çağırmam.” Lafı bunun en somut örneğidir. Başbakanın üniversitelere polisi sokmak istemesinin en temel sebebi Gezi direnişiyle ayaklanan, sesini yükselten gençlerden korkmasıdır. Üniversiteler birer bilim yuvası ve oralarda geleceğin bilim insanları, öğretmenleri, doktorları, yani toplumun temel taşları yetişiyor. Senin üniversitelere sokmak istediğin kişiler ise birer katil. Katillerin bilim yuvalarında işi ne? Kendi tuzağına kendin düşüyorsun Gençlerin zarar görmesini istemiyorsun. Ama 19 yaşında üniversite

YÖK’ün kalıbına girmiş, susan gençlik yok şimdi. Direnişin devamlılığını sağlayan forumlarda artık gençler kendi sözlerini söylüyor, kendi kararlarını alıyor ve istediği hayat için mücadele ediyor. Forumlarda söz kullanan üniversite gençliği önceden çok apolitik olduğunu şimdi ise siyaset yapmak istediğini vurguluyor.

FATMA ÇAKIR yazdı

Direniş Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü ile beşinci şehidini verdi. Hepsi polisin ve AKP’li milislerin tabancasıyla, gaz bombasıyla ve sopasıyla katledildi. Artık ellerinde palası, sopasıyla ara sokaklarda milisler pusuya yatmış durumda. Ölümlerin sorumlusu Başbakan ise daha fazla katili üniversitelere sokma derdinde. Genç-Der Sözcüsü Fatma Çakır’ın konuyla ilgili yazısını yayımlıyoruz.

öğrencisi Ali’yi senin koruduğun eli sopalılar işkenceyle öldürmedi mi? Ethem’i ve gencecik fidanları senin polisin vurmadı mı? Onlarca genç saldırılar sonucu gözünü kaybetmedi mi? Eli palalı dediğin senin gençlik kollarının üyeleri değil mi? Bırak artık bu komplocu ta-

vırlarını. Bu şekilde sürekli kendi tuzağına kendin düşüyorsun. İlk önce Taksim Dayanışması üyelerini kendi parklarına girmek istedikleri için gözaltına aldın. Sonra da 3 gün boyunca işkence yapıp, gerekçe bulamadığın için serbest bırakmak zorunda kaldın. Çünkü sen faşizminin dozunu arttırdıkça halk da direncini arttırıyor, senin ve şiddetinin karşısında geri adım atmıyor ve en sonunda pes eden yine sen oluyorsun. Senin ne istediğini biz de anlamadık Bugüne kadar biz YÖK’e karşı mücadele yürüten gençler yıllarca sesimizi yükseltiyoruz, ellerimizde dosyalarımızla söz hakkı istiyoruz. Ama başbakan çıkıp: “Herkes bilgisiyle, düşüncesiyle, bilgisayarıyla dolaşsın, ne yapacaksa bununla yapsın. Kimsenin kimseye şiddet uygulamaya hakkı yoktur.” diyor. Üstelik elinde bilgisayarla dolaşan gençler sosyal medyadaki mesajlarından ötürü yine gözaltına alınıyor. Senin ne istediğini biz de anlamadık başbakan.


FORUM

17

16 Temmuz 2013

Mısır’da olan biteni anlayabilmek için

İyi Kötü Çirkin

Müslüman Kardeşler hakkında özet bilgi-1 1928 yılının Martında İsmailiye kentinde Müslüman Kardeşler Cemiyeti (İhvan-ı Müslimin) kurulduğunda Mısır, karışıklıklar içinde bir ülkeydi. Mısır eskiden bir Osmanlı vilayeti idi. 1882 yılında İngilizlere karşı Urabi Paşa önderliğindeki ayaklanmadan sonra fiilen Osmanlı’dan koptu. İngiltere’nin açık işgali altında bir ülkeye dönüştü. 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı çıktığında da İngiltere Mısır’ı resmen sömürgesi ilan etti. Birinci Dünya Savaşı sonunda İngiliz işgalcilere karşı büyük ayaklanmalar meydana geldi. Bunun üzerine İngiltere 1922 yılında Mısır’a kağıt üzerinde bağımsızlık verdi. Başta tüm yetkilere sahip kral, onun altında da siyasi partiler ve parlamento vardı. İhvan kurulduğunda Mısır’da belli başlı üç siyasi güç mücadele içindeydi. Kral ve saray dizginleri elinde tutmak istiyordu. İngiltere Süveyş ve Mısır üzerindeki egemenliğinden vazgeçmek istemiyordu. Bu iki egemen güce karşı da Mısır burjuvazisi öncülüğünde, ulusal bir hareket vardı. Bu hareket 1882 ayaklanmasından sonra hızla büyümüş, partileşmiş ve kitleselleşmişti. Ayaklanmalara önderlik edenler bunlardı. Yapılan göstermelik seçimlerde bile bu parti güçlü çıkıyor, bu parti olmadan hükümet kurulamıyor, ama kral ve İngiltere bu partiyi (Vefd) hükümete getirmek istemiyorlardı. Nitekim kral 1930 yılında parlamentoyu dağıttı. Mısır, İslamcılığın en önemli merkezlerinden biriydi. Bu akımın kurucuları sayılan Afgani ve Abduh buradan seslerini duyurmuşlardı. Fakat bu akım bağımsız bir örgütsel güce dönüşemedi. Milliyetçilik bu akımı aştı. Mısır İslamcılığı Abduh ve onun ardılı Reşit Rıza’nın şahsında İngilizlerle ve Arap egemenleriyle uzlaştı. İhvan kurulduğunda Reşit Rıza’nın ve onun yayın organı Menar’ın önemli bir etkinliği kalmamıştı. İhvan

kurulduğunda Reşit Rıza daha yaşıyordu ve Menar çıkmaya devam ediyordu. Ama İhvan başkaları tarafından kuruldu ve kendi yayın organlarını çıkardı. Reşit Rıza 1935’te öldü. Hasan el-Benna Menar’ı yaşatmak için girişimlerde bulundu ama olmadı. Mısır’da yaygın biçimde tarikatler, cemaatler vardı ama dediğimiz gibi bunlar örgütlü bir siyasi güce dönüşmemişlerdi. Bunlar esnaf, tüccar ve zanaatkarlardan oluşan çevrelerdi. Bazıları el-Ezher mezunu olan din adamları, asker ve sivil bürokratlar da bu çevreler içinde yer alıyorlardı. Bu çevreler ülke ekonomisini kendine göre biçimlendiren ve Mısır’ı işgal etmiş olan İngilizlere karşı tepkiliydiler. Çünkü ekonomik gelişimleri ve siyasi iktidarda söz sahibi olmaları engelleniyordu. İslami çevreler milliyetçi harekete de sıcak bakmıyorlardı. Çünkü milliyetçi hareket laik eğilimlerle birlikte gelişiyor ve bunların varlığını tehdit ediyordu. Tarikat ve cemaat çevreleri siyasi olarak iktidardaki krala daha yakın duruyorlardı. Örneğin İhvan kurucusu Hasan el-Benna öldürülene kadar Kralla ve saray çevresiyle hep iyi ilişkiler içinde olmak, onlarla uzlaşmak istedi. Mısır kağıt üzerinde bağımsız bir ülke olunca İslami çevreler de örgütlenmeye başladılar. Önce Şazeli tarikatından bazı kişiler “Hassafiler Hayır Cemiyeti” adıyla bir örgüt kurdular. Hasan el-Benna bu örgütün sekreterliğine seçildi. Cemiyet içki

kumar, helal haram, insanları yüksek ahlaka çağırmak, erkeklerin altın takı takmaması, kadınların örtünmesi gibi, suya sabuna dokunmayan işlerle uğraşıyordu. Cemiyetin bir diğer işi de Hıristiyan misyonerlere karşı mücadeleydi. (Hasan el Benna s.39) Kral ve İngilizler kendi egemenliklerine bir zararı olmayan, milliyetçilikle birlikte gelişen laik anlayışa ve yaşam biçimine karşı mücadele veren bu cemiyete dokunmadılar ve örgüt hızla gelişti. 1927 yılında aynı çevreler Genç Müslümanlar Cemiyeti’ni kurdular ve El Feth isimli bir dergi çıkarmaya başladılar. Bu cemiyetin de Sarayla arası iyiydi. Bütün bu hazırlıklar ve birikimlerden sonra Mart 1928’de İsmailiye şehrinde Müslüman Kardeşler Cemiyeti kuruldu. Örgüt yasaldı. Tüzüğü, kurumları, hiyerarşisi vardı. İhvan siyasi bir örgüt değildi ve süreç içinde değişik aşamalardan geçerek, içinden başka akımlar çıkararak günümüze kadar geldi. İhvan ilk kurulduğunda kral ve İngilizlerle işbirliği içinde olan bir örgüttü. Milliyetçilikle birlikte gelişen laik eğilimleri ve gelişen yeni hayat biçimini en büyük tehlike olarak görüyordu. İsmailiye emniyet müdürü, hükümete yolladığı raporunda, Benna’nın krala karşı olmadığını, cemiyetin desteklenmesi, başka yerlerde şubeler açmasına yardımcı olunması gerektiği yazıyordu.( Benna s. 160) Cemiyetin İsmailiye’de yaptığı ilk mescide maddi yardımda bulunanlardan biri de İngiliz-Fransız Süveyş Kanal Ortaklığı şirketiydi. (Benna s. 166, 167, Lia s.69) “Gavur parasıyla mescit inşa ediyorlar” söylenti ve eleştirilerine karşı Benna; bu paranın mescide değil Müslüman Kardeşlerin merkezine harcandığı cevabını vermişti. (Benna s. 167). Şirket bir de işçiler için mescit açmıştı. Mescidin imamı Cemaat tarafından atanıyor ama maaşını İngiliz-Fransız şirketi ödüyordu. (Benna s. 190-194) Örgüt merkezi 1932 yılında Kahire’ye taşındı. Büyüyen örgüt özellikle 1930’ların ikinci yarılarından itibaren siyasi istemler öne sürmeye başladı. Bağımsız bir şeriat yönetiminin kurulması isteniyordu. Örgüt İngilizlerle ve sarayla arasına mesafe koyuyordu. 1936 yılında Müslüman Kardeşler, içinde 50 isteğin yer aldığı bir bildiri yayınladı. Bildiride; “Helak Edici On Husus”, arasında; Emperyalizm ve yabancı ortaklıklar da vardı. (Benna s. 382). Anti emperyalizme ve ulusalcılığa doğru kaymasına rağmen cemiyet mevcut iktidarla iyi ilişkilerini sürdürdü. Örneğin 24 Mayıs 1937’de örgüte resmi olarak hükümet yardımı yapıldı ve örgüt de bunun üzerine bir teşekkür yazısı yazdı (Benna s. 399). Örgütün bazı elemanları bürokraside görev almaya devam ediyordu. İhvan, 1936 yılında ayaklanmaya başlayan Filistinlilerle ve Arap ülkeleriyle ilişkiler geliştirdi. 1937 yılında H a m a’d a (Suriye) şubesini kur-

İyi

du. 1938 yılında da Hasan el-Benna örgütün siyasi mücadeleye başladığını resmen açıkladı. Ama Benna devrimci bir kalkışmaya karşıydı. (el-Benna’dan akt. Verdani s. 57). İhvan’ın çizgisinde meydana gelen bu değişmeler, Mısır’daki sınıflar mücadelesinde, bağımsızlık mücadelesinde meydana gelen gelişmelerin bir yansımasıydı. 1937-1938’de Vefd’le kralcılar arasındaki çatışmalar büyümüş, 1939 yılında Nasır, Hür

Mısır kağıt üzerinde bağımsız bir ülke olunca İslami çevreler de örgütlenmeye başladılar. Önce Şazeli tarikatından bazı kişiler “Hassafiler Hayır Cemiyeti” adıyla bir örgüt kurdular. Hasan elBenna bu örgütün sekreterliğine seçildi. Cemiyet içki kumar, helal haram, insanları yüksek ahlaka çağırmak, erkeklerin altın takı takmaması, kadınların örtünmesi gibi, suya sabuna dokunmayan işlerle uğraşıyordu.

OSMAN TİFTİKÇİ yazdı

Özellikle Mısır’da geçtiğimiz sene başlayan devrim niteliğindeki direnişin ardından adını sıkça duymaya başladığımız Müslüman Kardeşler hakkında pek az şey biliyoruz. Birçoğumuzun hakimiyeti medyanın bize aktardığıyla sınırlı. Kökleri eskilerde olan bu örgütü tarihçi Osman Tiftikçi bizlere anlatıyor.

ELİF KARAN

Subaylar Hareketi’ni kurmuştu. Örgütün siyasi çizgisindeki değişme, örgüt içinde bölünmelere de neden oldu. Benna, Vefd ile kralcılar arasındaki çatışmalarda kraldan yana tavır koyuyor, ayaklanmaya karşı çıkıyor, örgüt içinde krala yönelik eleştirilere muhalefet ediyordu. (Lia s. 271) Örgüt içinde ayaklanmayı savunan muhalefet 1940 yılında askeri bir kanat oluşturdu. Savaş başlayınca örgüt bir bildiri yayınlayarak Mısır’ın bağımsızlığını istedi. Cemiyetin 1941 yılının başında yapılan 6. Kongresi’nden, İngiliz aleyhtarı kararlar ve ilk defa Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi istemi çıktı. Benna bu Kongrede yaptığı konuşmada, milli şirketlerin ve fabrikaların kurulmasını, yerli sanayi korumak için gümrük duvarlarının konulmasını da istedi. (Lia s. 260). Bu istemlere rağmen Hasan elBenna savaş sürecinde Kral ve saraya karşı hep uysal, uzlaşmacı, işbirlikçi bir tavır içinde oldu. Örneğin Saray, örgütün seçimlere katılmamasını, İngiliz-Mısır sömürge anlaşmasına sadakatini ilan etmesini istedi. Cemiyet karşı çıkmasına rağmen Benna bu dayatmalara uydu. Benna ayaklanan el Ezherlileri kınadı ve İhvan’ın bu gösterilere katılmamasını istedi. Ve sonunda örgüt Benna’yı dinlememeye başladı. İhvan 1945’ten yani savaş bittikten sonra silahlı mücadeleyi başlattı. Bunun üzerine örgüt kapatıldı. Bunun sorumlusu olarak görülen Nugrasi Paşa İhvan tarafından Aralık 1928’de öldürüldü, ardından da 1949 Şubatında Benna katledildi. Örgüt mücadeleye devam etti. 1950’de tekrar yasal statüye kavuştu. 1951 yılında Süveyş’te İngilizlere karşı gerilla mücadelesi başlattı. 1952 yılından itibaren İngilizlere karşı ayaklanmalar ülkeye hızla yayıldı ve Temmuz 1952’de Kral Faruk devrildi. Müslüman Kardeşler kralı deviren harekette subaylar ve milliyetçilerle birlikte davrandılar. Hatta Seyyid Kutub Müslüman Kardeşleri temsilen ihtilal komitesinde görev aldı. S. Kutub Komitedeki tek sivil üyeydi. Ama birkaç ay sonra Komitenin İslami bir yönetim kurmayacağını gören Kutub istifa etti.

Ruhat Mengi Vatan

Mengi 12 Temmuzda Ali’nin ölümüne ve pek çok ilde direnişçilere saldıran eli palalılara değiniyor. Mengi: “Boğaz boyu haksızlıklara, yanlışlara susamayan halk kesimleri sokaklara dökülünce “demokraside halkın iradesi, seçim önemli, bekleyeceksiniz” deniyor, tamam da hükümetler “demokrasiyi, milli iradenin büyük kesimlerini, hakkı-hukuku” hiçe sayıyor, “gücü elime geçirdim, seçime kadar canımın istediğini yaparım” diyorsa o toplumdan “demokrasiye saygı” beklemeye hakkı var mıdır? Örneğin halk “palalı demokrasi”ye razı olmak ve daha yıllarca satırların gölgesinde, vahşet havasında yaşamak ve gençlerini kurban vermek zorunda mıdır?”

Kötü

Taha Akyol Hürriyet

Akyol, meydanları dolduran halkın haklı taleplerini görmezden gelip, hükümetinde halkında şiddeti tırmandırdığını iddia ediyor. Akyol: “Herkes kendini haklı sayar, “öteki”ne öfkelidir böyle kutuplaşma zamanlarında... Kutuplaşmayı yansıtan “münferit” olayları asla küçümsememek, “Geçer gider” diye bakmamak gerekir. Bu tür olaylar taraftarlarını daha da bileyerek, yeni çatışmaları körükleyerek geçer gider! …Onun için bugün “münferit” gözüken çatışmalar zamanla yaygınlaşabilir diye endişeliyim… Toplumun “yönetilebilir”, demokratik kurumların da “yönetebilir” olmaktan çıkması ihtimalinden endişeliyim… Allah korusun öyle bir durumda ekonomi ne olur? PKK ne yapar?”

Çirkin

Hasan Karakaya Yeni Akit

Karakaya, Davutoğlu’nun oğluna verildiği iddia edilen fakirlik bursuna değinirken, Lenin’den de alıntı yapıyor, Lenin’in sadece emperyalizme karşı değil aynı zamanda kapitalizme karşı da savaştığını unutarak. Karakaya: “Gördünüz işte, ne demiş Lenin;“Emperyalizm, bir öküzden iki deri çıkarır... Önce hasım saydıklarınızın derisini yüzerler, sonra da döner sizinkini yüzerler!” Ahmet Davutoğlu’nun oğlunun şahsında Hükümet’i yıpratmak isteyenler ve “askeri göreve” çağıranlar, Mısır’da olan-bitene iyi baksınlar!....”Öküz”lüğün âlemi yok! Olan-bitene; “Öküzün trene baktığı gibi” bakılmasını anlarım da, yoldan geçen “tren” değil, “emperyalizmin maşaları”dır!

İlker Eraslan

günlüğü

Antakya’daki direniş #DirenAntakya #DirenArmutlu gibi tabelalarla TT’den günlerce düşmedi. Destek mesajları, hayranlık ifadeleri ile birlikte sürekli barikat fotoğrafları ve havai fişek görselleri paylaşıldı... @cmltskrn Antakya’da yapılan barikatlar İstanbul ve Ankara’yı ziyadesiyle utandırdı #direnantakya @FAltparmak şimdi armutluda olup,ölümüne direnmek vardı affet bizi armutlu... @oyalale @mak_cen #direnantakya #direnarmutlu @cigdemsen51 #DirenAntakya direnişi sizden öğrenecek değiliz. İmza : Armutlu :-) @BURNGLL Polis: “Çekilin!” diyor Antakya ve ArmutLu halkı: “Bir adım Abdullah, bir adım Ali için; ileri!” diye yanıtlıyor. #DirenAntakya @tahirozgur Antakya’da kampanya Çmşr.Makinasını,koltuğunu barikata getirene Özgürlük veriyoruz #DirenAntakyaArmutlu #DirenAntakya @norawashere Helal! “Armutlu’da, Çekmece yokuşuna yağ döken Antakyalılar TOMA’ların ve Akreplerin kayıp çıkamamasını izliyor. #DirenArmutlu


KULTUR-SANAT

18

16 Temmuz 2013

Sinemaya Destek Fonu Açıklandı

Beyaz Saray Düştü Yönetmen: R. Emmerich Oyuncular: Channing Tatum, Jamie Foxx tür: Aksiyon, Dram

Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu yıl 1147 filmi inceleyerek, 141 projeye toplamda 10. 353. 846 TL destek verilmesini kararlaştırıldı. Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” filmi 750 bin TL ile en büyük payı alırken, son projesi “Sesime Gel” filmini hazırlıyan Hüseyin Karabey ise destek alamadığı için internetten yardım toplamaya devam ediyor. İSTANBUL Serkan atak

penin Ardı” ile bir çok uluslararası ödül kazanan Emin Alper ve ilk filKültür ve Turizm Bakanlığı mi olan “Gitmek: Benim Marlon bu yıl destek fonunu %57 ve Brandom” ile önemli bir başarı artırarak rekor düzeyde fon ayırdı. yakalayan Hüseyin Karabey için Nuri Bilge Ceylan’ın son proje- alınan bu kararlar skandal olarak si “Kış Uykusu”na 750 bin TL ile değerlendiriliyor. Her iki sinemacı en büyük payı ayırırken, Yüksel da yurtdışından filmlerinin destek Aksu’nun ‘İftarlık Gazoz’ isimli fil- bulabildiğini, ancak memlekette mine ise 624 bin TL destek çıktı. filme destek bulamadıklarını beBöylece Yüksel Aksu’nun projesi lirtiyorlar. 2013 yılının fonundan ikinci büyük payı alan isim ve proje oldu. Seyirci Desteğiyle Tamamlayacak Belgesel, kısa, animasyon ve ilk fil- Bu yönetmenlerden Hüseyin Karamini gerçekleştirecek olan yönet- bey, ikinci uzun metrajlı filmi ‘Semen projesi dahil 141 proje için sime Gel’i tamamlayabilmek için toplamda 10. 353. 846 TL destek seyircisinden destek bekliyor. Yakverilmesi kararlaştırılırken, uzun laşık 4 yıldır üzerinde çalıştığı filmi metrajlı filmler kategorisinde ikin- için defalarca Kültür Bakanlığı’na ci dönem son başvuru tarihini ise başvuran Hüseyin Karabey fon26 Temmuz 2013 olarak belirledi. dan destek alamamış. Hüseyin Karabey, destek alamamasında en önemli etkenlerden birini fonun Rekor Destek, Skandal Karar Kültür Bakanlığı Sinema Destek- karar alıcı mekanizmasının konuya leme Kurulu rekor bir bütçe ile siyasi olarak yaklaşması olduğunu sinema filmlerine katkı yaparken düşünüyor. Bir nine-torunun trabu kararı beğenenler kadar beğen- jikomik hikayesini konu alan film, meyenlerde mevcut. İlk filmi “Te- Türkiye’de yeni yeni yaygınlaşmaya

ellerinde silah yoktur. Torun ninesine “Nine silah bulalım” der. Kadın başlarına biri yaşlı, biri çocuk, önce yakın arkadaşlarına ardından akrabalarına giderek silah bulmaya çalışırlar. Çekimleri tamamlanan ve Trajikomik Bir Film: “Sesime Gel” postprodiksiyon aşamasını da seyir90’lı yıllarda Türkiye’de yaşanmış ci desteğiyle tamamlamaya çalışan filmi yakın zamanda gerçek hikayelerden oluşan kurmaca bir film olan ‘Sesime Gel’ sinemalarda izlefilmi bir nineyle torunun hikayeyebileceğiz. sini anlatıyor. Bir gün silah ihbarı alan askerler köye gelip arama yaparlar ancak bir şey bulamazlar. tan, her aileden Komubir kişiyi gözaltına alır ve der ki; “Elindeki gizli silahları getirenler, gözaltındaki yakınını k u r t a r ı r.” Bizim ailenin başlayan bir kampanya sayesinde tamamlanmaya çalışılıyor. İnternet üzerinden toplanan yardımların süresi biterken sosyal medya üzerinden filme hala destek olunabiliyor.

Babadan Oğula

Filmin yönetmenliğini Independence Day, The Day After Tomorrow ve 2012 gibi filmlere imza atan Alman yönetmen Roland Emmerich yapıyor.

Zor Kazanç Yönetmen: Michael Bay Oyuncul ar : Wahlberg, Dwayne Johnson Tür: Komedi, Aksiyon

Yönetmenliğini Michael Bay’in üstlendiği filmi Kendi Amerikan Rüyaları’nın peşinden gitmeye karar veren iki kafadarın hikayesini anlatıyor.

Bir Kadının Gözyaşı Yönetmen: Claude Miller Oyuncular: Audrey Tautou, Gilles Lellouche Tür: Dram

Yönetmen koltuğunda ünlü yönetmen Claude Miller bulunurken, başrolünde Amélie filmindeki performansıyla ünlenen Audrey Tautou bulunuyor.

Orhan Pamuk y eniden Yapı Kredi’de

ARDA İCİL yazdı

Arda İcil bu hafta Başrollerindede Ryan Gosling, Bradley Cooper ve Eva Mendes gibi tanınmış oyuncuların oynadığı Derek Cianfrance’in yönettiği “Babadan Oğula” filmi hakkında yazdı. Geçtiğimiz günlerde Türkiye sinemalarında vizyona giren Babadan Oğula filmini bir çok sinemasever gibi bende uzunca vizyona girmesini bekledim. Nihayet vizyona girdi de geçen gün sinemaya gidip izledim. Filmin müthiş bir oyuncu kadrosunun oluşu filme ekstra bir puan katıyor. Ryan Gosling, Eva Mendes ve Bradley Cooper’ın başrollerini paylaştığı film trailerda gösterilenden daha farklı maalesef. İlk 52 dakika boyunca traillerin bize gösterdiğini görebiliyoruz filmde, fakat daha sonra akış babalardan oğullara geçiş yapınca konu da biraz farklılaşıyor. Filmde Luke (Ryan Gosling), kasaba ve şehirleri gezerek gösterilere çıkan pro-

fesyonel bir motosikletçidir. New York’un kuzeyindeki Schenectady kasabasından geçerken eski sevgilisi Romina’nın (Eva Mendes) yeni doğan bebeğinin kendisinden olduğunu öğrenir. Oğluna bakabilmek için banka soygunculuğuna bulaşan Luke’un yolu yeni polis memuru Avery (Bradley Cooper) ile kesiştiğinde şiddetli bir çatışma her ikisinin de yaşamını değiştirir. Bu çatışma sonucu Luke ölür. Luke’un ölümüyle polis memuru Avery kahraman ilan edilir. Polis memuru Avery Luke ve çocuğu için vicdan azabı çeker. Ben filmi bu noktadan sonra Avery’in Luke’un çocuğu için bir şeyler yapacağı beklentisiyle izledim fakat maalesef öyle olmadı aksine

Avery Luke’un çocuğunu 15 sene boyunca unuttu. Avery’nin oğlu ile Luke’un oğlu aynı okulda tesadüfen ahbap olmaları Avery’e tekrar Luke’u hatırlatır. Aslında film başka oyuncularca canlandırılsa belki bu kadar benim gözümde başarılı olmayacak ama kendini The Notebook’ta kanıtlamış Ryan Gosling ve Limitless’in Breadly Cooper’ı başarılı oyunculukları filme izlenilebilirlik katmış. Eva Mendes’in filmde etkisiz eleman gibi karakterize edilmesi de çok talihsizce olmuş. Eva Mendes ile ilgili 2. talihsizlik ise 15 yıl sonra filmde herkes gene çok gençken Eva Mendes’in yaşlandırılması

akıllarda kalacak derecede kötüydü. Ayrıca 52. dakikadan sonra filmin konusunu babalardan oğullara devretmek biraz riskli de olsa başarılı bir şekilde sürdürülebilmiş yönetmen tarafından. Filmi başarıya taşıyan verilmek istenen mesaj. Bu mesaj ise; polis düzeni, ırkçılık, en önemlisi insanların doğduğu ve yaşadığı şartların nelere sebep olduğu. Oyuncuların başarılı olması filmde verilmek istenen mesajın izleyiciye başarılı ulaştırılmasına katkı sağlıyor. Babadan oğula bu yönleriyle izleyicinin beğenisini kazanacaktır diye düşünüyorum.

Türk edebiyatına Sessiz Ev, Beyaz Kale, Kar, Benim Adım Kırmızı, Cevdet Bey ve Oğulları, Kara Kitap gibi önemli başyapıtlar kazandıran, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları’nda. Orhan Pamuk’un daha önce 2003 yılında Yapı Kredi Yayınları’ndan İstanbul, Hatıralar ve Şehir adında bir kitabı çıkmıştı. Pamuk’un çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği, hatıralarının değişmez mekanı İstanbul’u anlattığı İstanbul, Hatıralar ve Şehir kitabı büyük ilgi görmüş, kırktan fazla dile çevrilmişti. Yazar Orhan Pamuk’un 2014 yılının ilk aylarında çıkarılması planlanan yeni kitabı Kafamda Bir Tuhaflık için de hazırlıklar sürüyor.. YARIN KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI Açıkhavada sinema Keyfi

Her yerde tiyatro

20. İstanbul Caz Festivali

Danny Boyle’nin yönetmenliğini yaptığı James McAvoy, Rosario Dawson, Vincent Cassel rol aldığı “Trans” filmi Haliç’in kıyısında yer alan Bilgi Üniversitesi Santralİstanbul Kampüsü’nde 20 Temmuz günü sinemaseverlerle açık havada buluşuyor.

Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, ‘Her Yerde Tiyatro’ projesine Ramazan ayında devam ediyor. Tiyatro’nun önemli isimlerinden Münir Canar’ın yazıp yönettiği ‘Bir Mahalle ki’ adlı ortaoyunu 19 Temmuz Cuma Karacabey’de sahnelenecek.

20. Yaşını kutlayacak İstanbul Caz Festivali’nde bu yıl “Ustalarla Buluşma” serisinde 18 Temmuz Perşembe günü Yıldız Sarayı’nda yapılacak konderde Lena Chamamyan, Tuluğ Tırpan’ın üçlüsü, Özer Arkun, Göksel Baktagir ile bir araya geliyor.


GUNCEL

19

16 Temmuz 2013

Yeryüzü sofraları ile dayanışma

HALKIN KÜRSÜSÜ

Gezi Parkı Direnişinin ardından direnişi sürdürmek amaçlı Türkiye’nin birçok yerinde “Yeryüzü Sofraları” adını verilen iftar sofraları kuruyor. İftar diğer sofralardan farklı olarak yerde oturularak yapılıyor. Taksim’de Kocamustafapaşa’da ve daha birçok yerde kurulan iftar sofraları binlerce kişinin katılımıyla büyük ilgi gördü. yarın TOPLUM seda gÜLER

Gezi Parkı direnişin ilk gününden itibaren direnişin içinde olan Anti-Kapitalist Müslümanlar, dayanışmayı sürdürmek amaçlı ramazan ayında “Yeryüzü Sofraları” adını verdiği iftar sofraları kuruyor. İlk iftar sofrasını Ramazan’ın ilk günü Galatasaray Meydanı’ndan Gezi Parkı’na ulaşan bir iftar sofrası kurmayı hedefliyordu fakat polisin tomalar ile yolu kapatarak buna izin vermemesi sonucu yerlere gazeteler serilerek diz çöküp yeryüzü iftarı gerçekleşti. Taksim’de yeryüzü sofrası Gezi Parkı direnişini ardından direnişi sürdürmek amaçlı lüks otellerde ki iftarlara, hükümetin iftar çadırlarına karşı Ramazanın ilk günü Taksim’de “Yeryüzü Sofraları” adı verilen iftar düzenledi . Galatasaray Meydanı’ndan Gezi Parkı’na kadar ulaşması hedeflenen sofra polislerin İstiklal Caddesi’ne girilmesine engel olması ile Taksim Meydanı’nda ger-

Bu hafta köşemize İstanbul’un Avcılar sem uk tinde esnaflık yapan Andan Çakar ’ı kon kar ediyoruz. Üç yıldır esnaflık yapan Ça tı. esnaflığın sıkıntılı yanlarını bizlerle paylaş

çekleşti. Yerlere gazeteler serilerek, diz çökülerek yapılan iftar birçok katılımcı ile büyük ilgi gördü. Beyoğlu Belediyesi tarafından düzenlenen iftar sofralarından farkı olarak doğal ve gösterişsiz olması ile Belediye’nin kurmuş olduğu sofralardan daha fazla katılım ile gerçekleşti. Kocamustafapa’da iftar verdi Kocamustafapaşa Dayanışması Eskişehir’de Gezi direnişi sırasında öldürülen İsmail Ali Korkmaz’ı

anarak forum gerçekleştirdikleri sırada faşist bir grup ellerinde bıçak ve sopalarla halka saldırdı. Saldırının ardından Kocamustafapaşa Dayanışması ve Anti-Kapitalist Müslümanlar dayanışmak için “Yeryüzü Sofraları” kurma kararı verdi. Diğer forumların da katılımıyla gerçekleşen iftara binlerce kişi katıldı. Dayanışma sürüyor Dayanışmayı sürdürmek amaçlı “Yeryüzü Sofraları” Türküye’nin

dört bir yanında kuruluyor. Taksim, Fatih, Kocamustafa’da kurulan iftar sofraları Selamiçeşme Özgürlük Parkı Forumu ve Yalova İskele Meydanı’nda da kuruldu. Direnişi farkı bir şekilde sürdürme haline gelen sofralar büyük ilgi görerek binlerce kişinin katılımıyla sürüyor. Takim’de kurulan Belediye’nin sofrasına katılanlar ile karşılaştırıldığında da fark ortaya çıkıyor.

Oruç kansere iyi geliyor

Konya Numune Hastanesi Başhekimi İç Hastakları uzmanı Halit Karaca, orucun kanser hastalarına iyi geldiğini iddia ederek kanser tümöründe tömör gelişimini ve yayılmasını yavaşlattığını belirtti. 16 saat aç, 8 saat yeme içmeye izin verilen yöntem olan ‘İntermittent fasting’ tedavi yönteminin birçok gelişmiş ülkede kullanıldığını söyledi. Ayrıca Karaca birçok uzmanın az ve sık yemekle kilo alımını çnlenebileceğine karşı oruç tutularak 16 saat aç 8 saat yeme işçme ile kilo alımını engellenebileceğini

belirtti. Fakat uzmanlar ramazanda kilo alımına dikkat edilmesi konusunda sürekli uyarılarda bulunuyorlar. Kronik hastalar oruç tutmalalı Karaca, orucun bu faydalarının sağlıklı bireyler için olduğunu özellikle ‘tip-1’ diyabet hastalığı gibi dörtlü insülin kullanan hastalar ya da kronik böbrek yetmezliği nedeniyle düzenli olarak diyalize giren hastalar ve diğer kronik hastalıklarda oruç tutulmaması gerektiğini belirtti. YARIN TOPLUM

Bayramda köprüler ve otoyollar ücretsiz Pazarkule- Edirne bağlantı yolunun açılışına katılmak üzere Edirne’ye gelen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Vali Hasan Duruer’i makamında ziyaret etti. Burada yaptığı konuşmada, kentte önemli bir yatırımın temelini atacaklarını söyleyerek tarihi köprülerimizin harap olmasına, eskimesine izin vermeyeceklerini trafiği tarihi köprülerden alacağız. Bu köprüleri de Edirneliler’in hizmetine sunacaklarını söyledi. Bir gazetecinin ramazanda köprüler ücretsiz olacak mı sorusu üzerine Yıldırım: “Biliyorsunuz bugüne kadar uygulama, bayram süresince ücretsiz hale getirmekti. Henüz aldığımız bir karar yok ama büyük ihtimalle bayramda köprü ve otoyollar ücretsiz olacak” şeklinde cevap vererek bayramda köprü ve otoyolların ücretsiz olacağı müjdesini vermiş oldu. YARIN TOPLUM

ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil ekli çalışmaktan Ben burada esnaflık yapıyorum. Sür zaten. Daha önce hiçbir sosyal faliyete vakit kalmıyor tba işleriyle uğbir gazetede çalışıyordum gazetenin maa ım etmek için yard raşıyordum. Sonra kardeşlerime de flık yapıyorum esnaflığa başladım ve üç yıldır burada esna bu yıl üçüncü senem olacak. İşinizin iyi tarafları nelerdir? ce tek iyi tarafı İşimizin pek iyi tarafları yok aslında sade un olmaması ama kendi işimiz olması yani patronumuz muz sayılır çünkü yinede gelen müşteriler bizim patronu onlara sürekli hizmet etmek gerekiyor. İşinizin kötü tarafları neler? n karşılığının alaSürekli çok çalışıyorsun ama emeğini dı. Zaten doğru mıyorsun sürekli büyük marketler açıl erin açılmasıyla da düzgün iş yapamıyoruz büyük marketl or ama bizde müişlerimizde daha da kötüye gitmiş oluy a açık olduğumuz cadele etmeye çalışıyoruz. Sürekli halk çalışıyoruz. Ağır için hiç tatil de yapamıyoruz sürekli yani karın tokruz vergilere, kiralara ve faturalara çalışıyo ketlere yönelmesi luğuna çalışıyoruz. Halkın büyük mar riyor. da zaten bizim işimizi sevimsiz hale geti Son olarak neler söylemek istersiniz? or bu böyle zinBiri üretiyor, birisi tüketiyor, birisi satıy ıtımını yapıyoruz cirleme gidiyor. Bizde son satıcıyız dağ nomimizde bu bir nevi. Buradan halka satıyoruz. Eko yüksek olması bişekilde ilerliyor. Faturaların kiraların lde zor dönüyor. ze hep sıkıntı yaşatıyor. Çark bu şeki kiyor biz zaten Hükümet vergileri yükseltmememsi gere ak iyi durumda kendi kendimizi idare ediyoruz. Esnaf olar zaten. değiliz bütün esnafların durumu da bu

Hazırlayan Seda Güler

Klimaya dikkat Uzmanlar klima hakkında açıklamarda bulunarak yazın gelmesiyle birlikte klimalar konusunda dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Prof.Dr. Yeşim Taşova!da klimalar hakkında açıklamalarda bulunarak klimalarda gerekli temizlik ve bakım yapılmadığı zaman bir takım viral ve bakteriyel enfeksiyonların yayılımına yol açtığını bunlardan biri zatürree hastalığı olduğunu belirti. İnsanlar dışarıda 35-40 derece iken klimalı ortamda 15-20 derece sıcaklıkta kaldığını sonra aniden dışarıya çıktığını ve bu ısı değişimi vücudun bağışıklık sistemiyle ilgili sorunlara yol açtığını bununda enfeksiyon hastalıklarına zemin hazırladığını belirterek klimalı hayata alıştıktan sonra klimasız hayata dönmenin çok zor olduğunu söyledi. YARIN TOPLUM

Ramazanla birlikte tavuğa zam geldi Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarlar Federasyonu Başkanvekili Osman Yardımcı, yaptığı açıklamada tavuk etine ramazan ayının başlamasıyla 5 günde 2 kez zam yapıldığını belirterek Haziran ayında bütün tavuğun kilosu 4.80 lirayken, Ramazan ayında yapılan zamlar ile birlikte 6.50 liraya yükseldiğini, piliç kanadın kilo fiyatının 7 liradan 13 liraya çıktığını, tavuk filetonun kilosunun ise 8 liradan 13 liraya, kalçalı but fiyatının da 5.80 liradan 7.50 liraya yükseldiğini belirtti.

Sürekli ağır vergilere çalışıyoruz

Yardımcı, en fazla artışın ise piliç kanatta yaşandığını söyleyerek tavuk etine önümüzdeki günlerde de 20 kuruş zam yapılmasının beklendiğini açıkladı. Kırmızı ete 1 yıldır zam yapılmadığını da belirten Osman Yardımcı, 1 kilo kuşbaşının 28 liradan, kıymanın ise 25 liradan satıldığını söyledi. Kurban bayramına kadar kırmızı et, sucuk, pastırma, köfte ve et ürünlerine zam yapılmasının düşünülmediğini belirten Yardımcı, bayramın ardından tavuk eti fiyatlarında düşüş yaşanmasının beklendiğini de ifade etti. YARIN TOPLUM

17

Temmuz Des kapital yayımlandı Karl Marks’ın hazırlamış olduğu 1867

18

Temmuz Petrol Rafinerisi işçileri grevi sona erdi 1864

“kapitalist toplumun en küçük hücresi” olarak gördüğü “meta”nın çözümlenmesinden başlayarak, kapitalist üretim ilşkilerini bütün boyutlarıyla inceyen ciltten oluşan Des Kapital’in ilk cildi yayımlandı.

10 gündür süren BatmanPetrol Rafinerisi işçileri grevi, Bakanlar Kurulu ve Türk-iş’in aracılığıyla 18 Temmuz 184 tarihinde sona erdi.

1979 19 Temmuz

20

Smoza hükümeti devrildi Sandinista ululsal Kurtuluş Cephesi (FSLN), Carlos Fonsesa, Tomas Borge, Silvio Mayargo önderliğinde 19 Temmuz 1979 yılında Nikaragua’da hüküm sürmekte olan Somoza diktatörlüğünü devirdi.

Temmuz Uzay aracı aya ulaştı Tarihte ilk kez insanlı bir uzay aracı 1967 Ay’a ulaştı. Apollo 11 Ay yüzeyine indi. Astronot Neil Armstrong Ay’a ilk ayak basan insan oldu.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.