Güzel günlerin habercisi...
24 Temmuz 2013 Çarşamba Sayı: 92 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Başbakan’ın suçu:
HALKI İHBARA TEŞVİK Devrimci Karargah’ta hapis cezası Tarihi komplo Buram buram komplo kokan Devrimci Karargah davasında hedef devrimcilerdi. Sosyalistler düzmece delillerle tutuklandı.
Eldeki son kozlar Hükümet elinde ne varsa ortaya sürüyor. Tamamen kurmaca iddialarla başlayan davada 45 kişi cezaevine gönderildi.
Katiller serbest
Kontrolü kaybetti
Ne cop ne pala
En kötü örnek
AKP’nin 5 Gezi direnişçisini öldüren tetikçileri hükümetin koruması altında serbestken, halkın gerçek dostları içeride.
İyice afallayan Başbakan’da ahlak, eşitlik, komşuluk gibi değerler kalmadı. Erdoğan için balkondan tencere çalmak da yasak.
Polisiyle halkının karşısına çıkamayan her defasında daha da batan Başbakan çareyi vatandaşı birbirine saldırtmakta buldu.
Adalet, özgürlük, kapsayıcılık ve istikrar diyerek seçilen Başbakan Erdoğan’da artık bu değerlerin esamesi okunmuyor. Güncel 3
05
Esnaf Beyoğlu Belediyesi’ne yürüdü Başbakan Erdoğan’ın, Gezi Parkı eylemlerinden zarar gördüğünü iddia ettiği Beyoğlu Esnafı, Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) imzasıyla Beyoğlu Belediyesi’ne yürüdü. Gezi Parkı eylemcilerinin müşterileri olduğunu belirten esnaflar asıl zararı iki sene öncesinde sokaklarından masalarının ve sandalyelerinin kaldırılmasıyla gördüklerini belirttiler. BEYDER yaptığı yürüyüşte ayrıca bu süreçte yaşanan zararların hükümetin politikaları sonucu yaşandığını da belirtti. Eylem yapanların ağacına, çevresine, halkına sahip çıktığını belirten esnaflar hükümetin uzlaşmaz tutumunun süreci buraya kadar getirdiğini söylüyorlar. Vatandaşın dükkanlardan uzak durmasının nedeninin yapılan eylemler değil polisin sert tutumu olduğunu vurgulayan BEYDER , insanların gazdan, coptan, TOMA’dan çekinerek Taksim’den uzak durduğunu söyledi.
08
Suriye iç savaşının dünyada yankıları
Suriye’deki iç savaş büyüyerek devam ederken Ceylanpınar sınırındaki çatışmada bir kişi öldü, biri ağır yaralandı.
Katilin eline o bıçağı savcı verdi
Antakya’da gözaltı operasyonu
Direniş için Sevgi Parkı’na çadır kuran Antakyalılar güne baskınla uyandılar.
Murat, Hatice, Muhterem GÜLSÜM KAV Bizden misin? GÜN ÇAĞ AYDIN “Boş gösteren” olarak Gezi’nin ağaçları CEM KAPTANOĞLU Antikapitalist Müslümanlar’dan İhsan Eliaçık
Ceberruh devlet ve AKP 12 Esas Mesele Avukat Gökçesu Özgül değerlendirdi:
Temmuz ayı ile birlikte kadın cinayetleri yeniden artmaya başladı. Öldürülen Muhterem Göçmen’in ailesiyle kadın cinayetlerini ve Muhterem için başlattıkları adalet arayışını konuştuk. GÜNCEL 6
güncel 05
“Ne Yapmalı?” sorusuna geldik HAKAN ÖZTÜRK İçeride dışarıda AKP muhafazakarlığı SİBEL UZUN
Gezi’de inşaat başlayabilir mi? Güncel 05
Kemikleri 18 yıl sonra bulundu Ulaşılan
kemiklerin Seyhan Doğan’a ait olduğu belirlendi.
05
güncel 08
04
Forumlardan kısa kısa
Gelecek günlerin planlaması olan forumlar devam ediyor.
4 5 6 7 8
02
Metrobüs yerine metro geliyor
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Beylikdüzü’ne ulaşacak metro çalışmalarının yapıldığını söyledi. Topbaş, “Artık metrobüsü metroya çevirme zamanı geldi. Şu anda da metro projelerini yapıyoruz” dedi. Yoğunluk, sayıca yetersiz olma, yurt dışından getirilen ve Türkiye’deki karayolları şartlarına uyum sağlayamayan araçların devamlı arızalanması gibi eleştirilerin sıkça yöneltildiği metrobüsler hakkında konuşan Topbaş, “Metrobüs hattı yaptık. Buradan binip Kadıköy’e kadar gidebiliyorsunuz. Şu anda da metro projelerini yapıyoruz. Esas sıkıntıyı giderecek olan metrodur” ifadelerini kullandı. YARIN toplum
Ağaç dikmeyene elektrik ve su yok
Çeşme’de yeni yapılan evlere oturma raporu için ağaç dikme şartı getirildi. Süs ağacı ve çalılar ağaç sayılmayacak. Çeşme’deki her ev sahibi, oturma raporu alabilmek için evin inşaat alanında kalan bölümün dışındaki arsasının her 40 metrekaresi için bir ağaç dikmek zorunda olduğunu belirten Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu, “Ağaç şartı yerine getirilmediği takdirde konutun oturma raporu alınamayacak ve eve elektrik ve su bağlanmayacak” dedi. Tütüncüoğlu, “Sakız ağacından çiftçimizin kar sağlaması için böyle bir uygulama yaptık” dedi. YARIN toplum
TOPLUM 24 Temmuz 2013
Arkeolojik kazılar durduruldu
Kültür ve Turizm Bakanlığı kararıyla Türkiye’deki tüm arkeolojik kazılar durduruldu. Bakanlığın arkeolojik kazılarla ilgili yönetmeliğine itiraz amaçlı açılan dava sonucunda Danıştay’ın kararıyla yönetmelik iptal edildi. Bunun üzerine Bakanlık, yeni yönetmelik hazırlanana kadar tüm arkeolojik kazıların durdurulmasına karar verdi.
toplum sanem deniz kural
Türkiye’de yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesinde sık sık sorunlar oluşuyor. Toplumun görüşü alınmak şöyle dursun, kimseye bilgi dahi verilmeden hazırlanan yasa ve yönetmeliklerde karşılaşılan sorunlara itiraz edildiğinde ise, mahkemeler bozma kararı verebiliyor. Bu durumda ortaya büyük bir boşluk çıkıyor. Bunun son örneğini ise arkeolojik kazılarla ilgili gördük. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından arkeolojik kazılar hakkında düzenlenen yönetmelikte yer alan adaletsizlikler nedeniyle açılan dava kazanılınca, kazılar bu kez tamamen durduruldu. Arkeolojik kazıları düzenleyen yönetmelikte, 2009’da değişiklik yapıldı. TMMOB Mimarlar Odası
ise, restorasyon ihalelerinde şeffaf olunmaması ve uzman kişiler yerine farklı kişilerin ellerine restorasyonun bırakılması gibi sonuçlar doğuran yönetmeliğin bazı maddelerine itiraz ederek dava açtı. Mahkeme yönetmelikteki bazı maddeler için ret kararı verince Mimarlar Odası, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na itiraz etti. Kurul, yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Bunun üzerine Bakanlık da tüm kazıları durdurma kararı aldı. Bakanlığın “ivedi” notuyla bütün kazı başkanlarına yolladığı yazıda, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kazılardaki yapım, hizmet ve mal alımlarını düzenleyen yönetmeliğin yürütmesini durdurduğu bildirildi. Yeni bir yönetmelik kabul edilinceye kadar kazı faaliyetlerine başlanamayacak. Kazı başkanları ise; “Yazın
ortasına gelindi, yönetmelik çıkarılamazsa bu yaz boşa geçer” diyor. MİMARLAR ODASI TAKİP EDİYOR Mimarlar Odası’ndan Avukat Berna Çelik Yeşilkaya yönetmeliğe neden itiraz ettiklerini şöyle açıkladı: “Dava konusu yönetmelikte röleve restorasyon işleri uzman olmayan kişilerin sorumluluğuna bırakılmakta, isteklilerin mesleki yeterliliklerinin belirlenmesinde bilimsel ve teknik kriterler ile koruma mevzuatı gözetilmemekteydi. Ayrıca ilan yapılmaksızın ihale yapılmasının öngörülmüş olmasının, ihalelerde açıklık, şeffaflık, güvenilirlik, rekabet gibi ilkelere aykırı olduğunu belirttik. Danıştay talebimizi kabul etti ve çoğu madde hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Süreci takip ediyoruz.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı izinleriyle 2012 yılında, 116 Türk, 39 yabancı kazı, 84 Türk, 18 yabancı yüzey araştırması, 47 müze kazısı, 151 kurtarma kazısı, 28 kamu yatırım alanı kurtarma kazısı, olmak üzere toplam 483 arkeolojik çalışma vardı. Çalışmaların tekrar ne zaman başlayacağı şu an belirsizliğini koruyor.
5. yüz nakli gerçekleştirildi Karadeniz’i yüzerek geçecek Ordu ile Rusya’nın Soçi kenti arasında Karadeniz’i yüzerek geçmek isteyen 50 yaşındaki Rus fotoğrafçı Yuriy Burlak hazırlıklarına başladı. Karadeniz’i 25 günde geçmeyi planlayan Burlak, gerekli izinleri aldı. Yaklaşık 400 kilometrelik yolu her gün 10-12 saat yüzmeyi planlayan Burlak, hazırlıklar için Ordu’nun Perşembe İlçesi’ne bağlı Mersin Köyü Balıkçı Barınağı’nda çadır kurdu. 2011’de Krasnodar Bölgesi’nde 200 kilometre ve 2012’de de 160 kilometre yüzmüştü. YARIN toplum
Türkiye’nin 5. yüz nakli geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. Muğla’da beyin ölümü gerçekleşen Andrzej Kucza’nın yüzü, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirilen operasyonla Recep Sert’e nakledildi. 2007 yılında silahını temizlerken av tüfeğinin ateş alması sonucu yüzünden yaralanan 27 yaşındaki Recep Sert’e yüz nakli Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip tarafından
yapıldı. Recep Sert’e tam yüz nakli yapıldığı, göz kapakları ile kulakları hariç, kaşları, burnu ve alt çenesi ile üst çenesinin değiştirildiği kaydedildi. Çene nakil işleminin ise Türkiye’de ilk olduğu bildirildi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ise yaptığı açıklamada, Türkiye’nin organ nakli konusunda kat etmesi gereken yol olduğunu belirtti. YARIN GÜNCEL
Forumlardan kısa kısa Abbasağa Parkı
Çevreyi kirletene ceza
Ergene Havzası’nda denetimlerini sürdüren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, nehir ve çevresini kirlettikleri belirlenen 17 fabrikaya toplam 979 bin Lira ceza kesti. Mobil atık su laboratuarı bulunan iki araçla yapılan denetimlerde çevre kirliliğine sebep olduğu belirlenen 17 işletme hakkında uyarı ve para cezası uygulandı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı ziyaret sonrası yoğunlaşan denetimler sonucunda 2 işletmeye 122 bin lira, 3 işletmeye 81 bin lira ve 12 işletmeye de 41 biner lira olmak üzere toplamda 979 bin lira idari para cezası kesildi. YARIN toplum
Abbasağa Forumu, forumların birleştirilip merkezi bir forum yapılması üzerine tartışmalar yapıyor.
Ethem Sarısülük Parkı Ankara Ethem Sarısülük parkı diğer bütün forumlara merkezi forum yapmayı önerme kararı aldı.
Yoğurtçu Parkı Yoğurtçu, forumun bundan sonraki zamanlar için nasıl işleyeceğini tartışıyor.
Ali İsmail Korkmaz Parkı Ali İsmail Korkmaz Parkı, yargıyı tartıştı ve bağımsız yargının halkın iktidarında olabileceği sonucuna vardı.
Hareketin devamını sağlayan, gelecek günlerin planlaması olan halk meclisleri devam ediyor. İstanbul için Abbasağa ve Yoğurtçu’da merkezileşen forumlar günden güne olgunlaşarak sürüyor. Ankara, Eskişehir, İzmir, Bursa gibi pek çok ilde de direniş forumlarla sürüyor. Abbasağa’da merkezi bir forum yapılması tartışması var. Hareketin gelişmesini sağlamada önemli bir aşama olarak görülen merkezi forum tartışmaları, alınan kararları ileri taşımakta da bir adım olacak. Yoğurtçu’da ise bir süredir tartışılan “Forumun geleceği nasıl şekillenecek?” sorusu cevaplanarak, forumun çeşitli günlere bölündüğü bir şema çıkarıldı. Eskişehir’de düzenlenen forumda alınan Ali İsmail Korkmaz’ın adının Anadolu Üniversitesi’ndeki kütüphaneye verilmesi kararı eyleme dökülürken, Ankara’da ise Ethem Sarısülük Parkı’nda merkezi forum tartışmaları sürüyor.
GUNCEL
03
24 Temmuz 2013
Başbakan’ ın suçu
Halkı ihbara teşvik Başbakan Erdoğan Kastamonu Havaalanı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada tencere tava kullanıp komşuyu rahatsız etmek suçtur diyerek “ Bu tencere tavacıları sizler yargıya taşıyacaksınız” dedi. Demokratik haklarını kullanarak hükümeti protesto eden halkın tencere tava çalmasına bile tahammülü olmayan Başbakan halkı ihbara teşvik etti.
Sizce Erdoğan tencere-tava çalanları halka ihbar ettirmeye çalışarak ne yapmak istiyor? HASAN DOĞAN BAŞBAKANLIK ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ
Açıklamayı Başbakan yapar Açıklamalar sayın Başbakanımız tarafından yapılmaktadır. Bizler bize söyleneni iletmekle yükümlüyüz. Bu hususta herhangi bir talimat yoktur. FADİK TEMİZYÜREK EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Politik hasımlık
Bir ülkenin Başbakanı o ülkedeki tüm insanların Başbakanı’dır. Sadece kendisine oy veren insanları tencere tava çalmayanlar ve oy vermeyenleri tencere tava çalanlar olarak nitelendiriyor olması zaten başlı başına bir ayrımcılıktır. Çok ağır bir politik hasımlılıktır. Başbakan Gezi direnişinde sürekli olarak halkları karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. BÜLENT KUŞOĞLU CHP MİLLETVEKİLİ
Tayyip sıkıştı
istanbul sevda polat
‘‘Yüzde elliyi zor tutuyoruz’’ açıklamasından vazgeçerek tabanına seslendi. Her şeyi devletten beklemeyin gerekeni yapın” diyen Erdoğan, Gezi direnişçilerini açık bir şekilde hedef gösterdi. “Her şeyi devletten beklemeyin. Müracatınızı yapıp yargıya bildirin. Herkes haddini bilsin’’ diyerek demokratik protestolara tahammülü olmadığını da göstermiş oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kastamonu Havaalanı’nın resmi açılış töreninde yaptığı konuşmasında Kanal İstanbul’dan palalı saldırılara kadar birçok konuya değindi. Tencere tava çalanları da hedef alan Erdoğan Tencere tava çalanların komşularına seslenerek ; “Bu tencere tavacıları sizler yargıya taşıyacaksınız” dedi. Yargı da gereğini yapacak ve Öldürmek suç değil cezalandıracak diyerek halkı kom- Başbakan tence tava çalmayı suç şusunu ihbara teşvik etti. olarak değerlendirip halkı şikayete teşvik ederken bir yandan da 5 Gezi Yüzde elliyi tutmaktan vazgeçti direnişçisinin hayatını kaybetmeGezi direnişi başladığından beri sinden sorumlu polisleri kahraman provokatif söylemlerine devam olarak ilan etti. 5 kişinin ölümüneden Erdoğan son konuşmasında den sorumlu, destan yazan çevik
kuvvetle Başbakan iftar yemeği yiyecek. Böylece sadece demokratik hakkını kullanarak tencere tava çalanları cezalandırmayı düşünürken halka saldıranları da ödüllendiriyor. Manidar şikayet Konuşmasında iktidarlığı dönemindeki imarlaşma başarılarından da bahseden Başbakan tüm bu yapılanların 10-15 yıl önce akıllara bile gelmeyeceğini de söylemeyi ihmal etmedi. Hal böyle olunca da ağaçların kesilmesine karşı meydanlara sokaklara çıkan halkı evlerinden hadi olsun desteklemek isteyen çoğu orta yaşın üzerindeki insanlara karşı bir cephe alması, bunu da halkın kendisine, bizzat komşusuna yaptırıyor olması baş-
bakanın kendi deyimi ile “manidar” gibi gözüküyor. Palalı gençlik istemiyoruz Erdoğan konuşmasının devamında, üniversite sayısının artmasına dikkat çekerek “Tinerci değil dindar gençlik istiyoruz’’ söylemini Gezi direnişinden sonra ‘‘Palalı gençlik istemiyoruz’’ diyerek değiştirdi. Direnişçilere saldıran ve hükümet yandaşı olduğu bilinen palalıları Başbakan direnişçilerle birlikte değerlendirdi. Erdoğan, ‘‘Elinde molotof kokteyliyle şiddet yanlısı bir gençlik istemiyoruz” diyerek direnişe katılan ve eşit demokratik özgür üniversite isteyen gençliğin taleplerini de yine görmezden geldi.
Demokratik hakkımı kullandım Antalya’da Gezi Parkı eylemelerine destek için tencere tava çalan 86 yaşındaki Sevim Uysal’a Kabahatler Kanunu’na göre idari para cezası kesildi. Biz de Yarın gazetesi olarak Başbakan’ın yapmış olduğu “Tencere tava çalanları şikayet edin” açıklamanın da ardından Sevim Uysal’a sorduk. Neden tencere tava eylemine katıl-
dığını ve Başbakan’ın söylediklerini değerlendirdi. Uysal. “Başbakan ne derse desin ben 86 yaşındayım ve demokratik hakkımı kullandım. Sokağa çıkacak durumda olsaydım zaten sokakta olurdum. benim saat 21.00’de tencere tava çalmam gürültü sayılıyor. Yapılan uygulama kesinlikle hukuka aykırı. Bu nedenle itirazda bulundum” diye konuştu. YARIn
GÜNCEL
Başbakan kimlerin yaşam tarzına karıştı?
Erdoğan çok sıkıştı. Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanı seçimi Tayyip Bey’i sıkıştırıyor. İktidar elinin altından kayıyor. Yapacağı tek şey halkı kutuplaştırmak. Halkı düşman ederse beceriksizlikleri görülmeyebilir ve fanatik seçmen kendisine oy vermeye devam eder sanıyor. Allah ıslah etsin. KORAY AYDIN MHP MİLLETVEKİLİ
Trajikomik bir durum Güneydoğu’da vatanın birliğine atılan bomba ve top sesine uyanmayanların, tencere tava sesinden rahatsız olmaları, trajikomik bir durumdur. RIDVAN AKAR CNN TÜRK HABER MÜDÜRÜ
Komşularla birbirine düşme Buradan toplumsal barış çıkmaz. Devamında “Her şeyi devletten beklemeyin” diyor. Birtakım şeylerin devletten beklenmemesi banan 12 Eylül öncesini hatırlatıyor. Sorunlu bir viraj. Kendi komşularıyla birbirine düşme hali hakikaten sıkıntılı. FERAY TEK AVUKAT
Tüm vatandaşların Başbakanı Başbakan’ın görev ve yetkileri kanunlarla düzenlenmiştir. Kendi seçmeni olmayan vatandaşların da Başbakanı’dır ve tüm halkın birbirleriyle ilişkilerinin eşit ve adaletli yürütülmesinden sorumludur. Bu tavrıyla sadece kendi seçmeninin temsilcisi olan herhangi bir grup başkanı gibi davranmaktadır. LEVENT ÜZÜMCÜ OYUNCU
Komşularla sorunlar Komşularınızla sıfır sorun diye bir dış işleri politikamız vardı. Şu an o ortada. Herhalde her ailenin ve her komşulukta da böyle bir ilişki kurulmaya başlanacak. ÖZLEM ÜNAL MUHASEBECİ
Düşman etmeye çalışıyor “Komşu komşunun külüne muhtaçtır denilerek yetiştiriliyoruz.” Şimdi komşuyu komşuya düşman etmeye çalışıyor. Bu şekilde çekinmeden konuşursa, insanlar bir şekilde inanıyor ve o, düşman etmeye çalışıyor. MUSTAFA AKYOL STAR GAZETESİ
Hoşgörüsüzler ötekiler Türkiye kurallarına devam. Hemen hiç kimse, kendi mahallesinde hoşgörüsüzlük olduğuna inanmaz. Hoşgörüsüzler, hep ötekilerdir. “Sabırla bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Farklılıklarımızı koruyacağız” diyen Başbakan bir de sitemde bulundu: “Biz kimin yaşam tarzına karıştık” diye. Başbakan kimlerin yaşam tarzına karışmış olabilir diye baktığımızda akıllara ilk gelenler şöyle oldu.
5 çocuk doğurun, kürtaj yapmayın, sezaryan olmayın dediği kadınların. Kendi kimlikleri ile yaşamak isteyen ancak hala birçok hakkı iade edilmeyen Kürt halkının. Parasız, bilimsel ve eşit eğitim isterken tüm bunlar yerine okullarına polis sokulmak istenen, seslerini çıkarmalarına izin verilmeyen öğrencilerin, gençlerin.
Şimdi ise tepkilerini evlerinin penceresinden tencere tava çalarak gösteren halkın. Meydanları yasaklayarak seslerini duyurmak isteyen muhaliflerin. Alkolü yasaklayarak içmek isteyen halkın. Cemevlerinde ibadet etmek isteyen Alevilerin. Hala daha toplumda dışlanan LGBT bireylerinin. YARIn GÜNCEL
GÜLER KÖMÜRCÜ GAZETECİ-YAZAR
Ayrıştırıcı söylem Başbakan’ın söylemi ne kadar ayrıştırıcı bir söylem. Tencere-tava çalanları “onlar” diye nitelendiriyor. Bir de karşısına “onlar”ı ihbar edecekleri koyuyor. Onlar kim? Aklınızda “o”nun karşısına yerleştirdiğiniz “bu” kim?
GUNCEL
04
24 Temmuz 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
“Ne yapmalı? sorusuna geldik
Forumlar Gezi Hareketinin söz söyleme, tartışma ve karar alma yeri. Bu güzel. Forumların bütün bunları yapabilme hakkını elinde tutabiliyoruz. Sorun artık bu olmaktan çıktı. Şimdi söz söyleme hakkı üzerine değil, ne söyleyeceğimiz üzerine kafa yorma safhasına geldik. Zor olanda bu. Neden zor? Çünkü hareket zaten kendiliğinden bir hareket. Şimdi bu kendiliğinden bir hareket devam etsin isteniyor fakat bunu bilinçli ve düzenli olarak devam ettirebilmek çok zor iş. Hiç kimsenin doğal olarak cebinde hazır bir reçete yok. Sol hareketin ne yapması gerektiği konusuna odaklanamıyor ve çok çetrefil sorunlarla karşı karşıya. Ayrıca sol ilginç bir şekilde hareketi yeterince önemsemiyor. Forumlarda gözlemlenebildiği kadarıyla ilkokul çocuklarına bilgi verme derekesinde pedagojik bir ilişki kuruyor. Çok didaktik kalıyor. Kendini sendikada eğitim verir gibi, parti teşkilatlarına seslenir gibi sunuyor. Sola göre ilgilendiği alan ya sendika, ya parti, ya dernek, ya da mahalle çalışması gibi olmalı. Önüne Gezi Hareketi gibi bir leylek çıkarsa onun gagasını ve ayaklarını keserek kuşa çevirmeye çalışıyor. Sol hareketi bildiği bir şeye benzetmeye çalışıyor ama bu hareket bildiklerinden farklı. Aslına bakarsanız kitaplardan bildiği sovyetlere benziyor ama bu konuda Direniş Komiteleri dışında deneyimi yok. * Neyse de ki hareketi çok anladık, çok kavradık ne yapacağız? En başta hareket aklına gelen anlamlı her eylemi yapmalı. Yaptığı eylemler onun el yordamıyla gideceği yolu bulmaya çalışması olmalı. Çünkü şu anki yaz ve Ramazan Ayı durgunluğu dikkate alabileceği verileri azaltıyor. Hareket AKP’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarına karşı olma pozisyonunu sürdürmelidir. Sadece özgürlüklerden yana ve kapitalizme karşı olmak çok genel ve soyut kalır. O nedenle hem hattı müdafaa hem de sathı müdafaa yapmak gerekir. O satıh bütün kapitalizm karşıtlığıdır ama somut hattı müdafaamız ise AKP’ye karşı mücadeledir. Yöntemsel yaklaşımımız bu olabilir. Şu anda çok net bir şekilde gündeme gelmemiş olsa da önümüzdeki zamanlarda tartışmamız gereken konu yerel seçimlerdir. Eğer yerel seçimlerde AKP yeniden seçilmemeli bu mücadelemizin bir işareti olacaktır diyorsak, durumu ele almalıyız. O zaman da adayın kim olacağı tartışmasına geliriz. CHP aday göstermez ise bir ortak aday çıkabilir. Aday konusunda ilerleyebilmek CHP’nin tutumuna bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Hareketin bir mücadele alanı da şehit verdiği insanların davalarını sonuna kadar takip etmek olacaktır. Tutuklanan ya da daha sonraları hüküm giyecek olan direnişçilerine sahip çıkmak da bu alanın içindedir. * Diyelim ki çok geriledik. Olsun. 1905’de yapamadıysak 1917’de yaparız. Ümitsizliğe kapılmaya elbette ki gerek yok. İnsanlar onlarca yıl sonra aslına bakarsanız sanılanın aksine duyguların değil aklın yükseltildiği bir hareket ortaya koydular. Yükseltilen şey kan, gen, toprak değil insan aklıydı. Geçmişte nasıl yaşamış olduğu değil gelecekte nasıl yaşamak istediğiydi. İnsanlar geleceği üzerine başını ellerinin arasına alarak düşündü ve bazı kararlar verdi. Şunları kabul edebilirim ama şunları kabul edemem dedi. Tek referansı düşünmesiydi bu sefer. Referans sadece düşünmek olunca çok fazla insan kendisine yer bulabildi bu hareketin içinde. Çünkü düşünüyor olmak kimseyi dışlamıyor, bilakis herkesi kucaklıyordu. hakanozturk17@gmail.com
AKP’den seçimlerde daraltılmış bölge taktiği
Yıllardır süregelen seçim barajının düşürülmesi tartışmasını AKP yeniden masaya yatırdı. Ancak bu defa barajla birlikte “daraltılmış bölge” uygulamasını da gündemine aldı. Böylece yüzde elli oy üstünlüğüne güvenen Başbakan genel seçimlerde her bölgede üstünlüğü ele almanın da bir metodunu oluşturmuş oldu.
Birkaç milletvekili bir bölge de sayılabilecek. Seçim bölgelerinin tekrar Temsil açısından her yönü ile bir bölünmeye gitmesi ve oluşturudemokratik olmayan seçim lan her bölgeden tek milletvekilinin barajının düşürülmesi ileri demok- çıkartılması şeklinde açıklanabilecek rasi açısından yıllardır süren bir tar- olan bu yöntem demokratik olarak tışma. AKP, iktidar olduğu 11 yıllık ileri görülse de aynı zamanda çosüre boyunca da hep gündemde olan ğunluğun iktidarlığını sağlayacak bir ama düşürmeye korktuğu barajı yeni yöntem. Böylece seçmen sayısı fazla bir taktikle ele aldı ve “daraltılmış olan partinin daha genelde tamama bölge” uygulamasını gündeme taşı- yakın milletvekillerini çıkarabileceği mış oldu. anlamına da geliyor.
İstanbul 3 ayrı seçim bölgesine sahipken, yapılacak değişiklik sonrası İstanbul 18 seçim bölgesine ayrılacak. Sistem hayata geçerse AKP’nin en az 30 vekil daha çıkarabileceği belirtilirken, muhalefetin vekil sayılarında ise bu sisteme göre ciddi bir düşüş olası. 12 Haziran 2011 seçimlerinde alınan oylara uyarlayarak tasarladığında şu an çıkardığı 326 milletvekilinden daha fazla vekil çıkarabiliDemokrasi bahane yor. 12 Haziran’da daraltılmış bölge “Daraltılmış bölge” ne demek? AKP yüzde elliyi kullanacak Halkın iradesini yok saymak ve de- sisteminin uygulanması durumunda Siyaset gündeminin bugün itibariy- Başbakan’nın her zaman övündüğü mokratik olmamakla eleştirilen Baş- AKP’nin 326 olan milletvekili sayıle tanıştığı Daraltılmış Bölge Seçim yüzde elli seçmen böylece kullanıl- bakan yıllardır düşürülemeyen seçim sının 360’lara kadar tırmanabileceği, Modeli’ne göre başta küçük iller mış olacak ve bir bölgeden birkaç barajını düşürecek ancak tabiki yine CHP, MHP ve seçimlere bağımsız birleştirilmek suretiyle iller seçim milletvekili verine bölge daha da da- kendini garantiye almanın yolları- adaylarla giren BDP’nin milletvekili bölgelerine ayrılacak ve her seçim raltılarak tek vekil çıkacak. Bunun nı da düşünmüş durumda. Şimdiki sayısının ise düşeceği hesabı yapılıbölgesi 5 milletvekilinden oluşacak. getirilmesindeki bahane ise barajın uygulamayla 90 milletvekiline sahip yor. İSTANBUL sevda polat
düşürülmesinin istikrarsızlık getireceği.AKP Grup Başkan Vekili Mustafa Elitaş: “Benim kanaatime göre en iyi sistem ‘dar bölge’ sistemidir. Dar bölgede her bölgeden bir milletvekili çıkıyor, 150-160 bin kişi bir vekil seçiyor. Daraltılmış bölgede ise belli sayıda vekil için bir bölge oluşturuluyor. Yalnız unutulan şey, bu sistemlerde işin doğası gereği kendiliğinden bir baraj oluşuyor” dedi.
Başbakan Mayıs’ı manidar buldu
Oyuncu
Şafak Sezer
Oyuncu Şafak Sezer, Gezi Parkı direnişine katıldığı için AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda verilen yemekte Başbakan Erdoğan’dan diz çökerek özür dilediği için Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. Başbakan Erdoğan’ın önünde diz çökmüş vaziyette yaklaşık 5-10 dakika sohbet eden Şafak Sezer ve arkadaşları Gezi Parkı olaylarına destek verdikleri için Erdoğan’dan özür dilediler. Emine Erdoğan’ın da dâhil olduğu kısa sohbette Şafak Sezer Başbakan Erdoğan’ın elini öpmeye çalıştı. Gezi Parkı olaylarında en önde yer almış ve 21 Temmuz gecesi meydana gelen olaylarda Barbaros Bulvarı’nda yönlendirdiği grupla yolu trafiğe kapatmıştı. Halk tarafından birçok övgü alan Sezer’e dilediği bu özürden dolayı Yarın Gazetesi olarak “oğlum bak git” diyoruz
Başbakan Kastamonu Stadyumu’nda Valilik tarafından düzenlenen iftar programında çözüm sürecine ilişkin değerlendirmede bulundu. Sürecin sabote edilmek istendiğini ileri sürerek, “Millet düşmanları tarafından engellenmezse, daha doğrusu geciktirilmezse meseleyi suhuletle çözüme kavuştururuz” dedi. Ayrıca yine dış politikalarına övgüler yağdırarak: “Biz kimsenin iç işlerine, iç politikasına, hukukuna karışmayız ve karışmıyoruz ama biz, kardeşlerimizin, dostlarımızın, ezilenlerin ade-
ta dili oluyoruz, onların dünyaya açılan sesleri oluyoruz.” şeklinde konuştu. Gezi direnişi ile ilgili konuşmadan duramayan Başbakan : “Mayıs ayı içerisinde Gezi Parkı olayının çıkması manidardır. Bizim gençliğimiz hiçbir zaman şiddete bulaşmamıştır. AKP gençlerin eline molotof kokteyli vermez. Ülkede molotoflu gençlerin karşısında bilgisayarlı gençler olarak siz yerinizi alacaksınız. 7 aydır şehit haberleri gelmiyor, ocaklara yeni ateşler düşmüyor” dedi. YARIN GÜNCEL
Demirtaş süreçten umutlu değil BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, “Biz BDP olarak müzakere sürecini halkımızla birlikte nasıl derinleştirebiliriz diye mücadele içerisindeyiz. Geldiğimiz nokta umut vadeden nokta değil, ama biz her şeye hazırlıklı şekilde bu sürece girdik” dedi. Toplumsal muhalefetten de bahseden Demirtaş: “Hepimiz çok iyi biliyoruz ki şu anda AKPhükümeti üzerinde bir darbe tehdidi yoktur. AKP hükümeti şu anda olası bir darbe kaygısı üzerine bu baskı sistemini kurmuyor. Bir halk muhalefeti yükseliyor.” diyerek AKP’yi eleştirdi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
24 Temmuz 2013
Sibel Uzun Ş UYANIS
İçeride dışarıda AKP muhafazakarlığı AKP muhafazakârlığı her yerde tepemizde dolaşmaya devam ediyor. Gezi Direnişi ile milyonların ayaklanması en çok bu nedene dayanıyor ve hala anlamını AKP’ye karşı demokrasi talebinde buluyor. AKP bu siyaset tarzını sınır boylarında komşu ülkeler için de işletmek istiyor. İmparatorluk hevesi kılcal damarlarında dolaşmaya devam ediyor. Biri de bölgenin fatihi olabilmek. * Başbakan’ın çapulcular, faiz lobisi gibi birçok lafı başına geçmeye devam ediyor. Metin Lokumcu’yu kaybettiğimizde de eşkiya demişti. Biz de “hepimiz eşkiyayız” diye ayağa kalkmıştık. Şimdi de esnaf ile el ele yürüyen yüzlerce Gezi Direnişçisi’ne kemirgen diyor. Niye? Esnafın malına zarar vermişiz, kemirmişiz. Onlar esnafın dükkânına gaz bombası değil çiçek yağdırmış. Gezi Direnişi Başbakan’ın kâbusu, onunla yatıyor kalkıyor. Bir kere bile polisin mermisi ile ölen gencecik insanlara ağzını açmadı, vicdanı sızlamadı. Aynısını Uludere yaşandığında da yapmıştı. Kürt siyasetçilere ölü sevici anlamına gelen nekrofili lafını kullanmıştı. Vatandaşlarının ölmesi hiç bir biçimde konu değil. Dua etsinler daha fazla öldürmedik mesajını ulaştırmak istiyorlar. Sandıkta Erdoğan’a oy verecekler, oy verdirtecekler dışında toplumun geneline seslenme derdi tamamen ortadan kalktı. Kürtlerin milletvekili sayısını azaltmak ve etkisizleştirmek en büyük amacı. Çünkü Kürt sorununda demokratik siyasal bir çözüm formülü kafasına yatmıyor, yatamıyor. Muhafazakâr, faşizan, tekçi karakteri izin vermiyor. Kürtlerin siyasallaşması başka bir kâbusu haline geliyor. * Türk Halkı ve Kürt Halkı nazarında, çözüm sürecinde aylardır ölüm olmaması, dağdan çekilmelerin gerçekleşmesi çok önemli ve belirleyici bir gelişme. Ama biz biliyoruz ki Kürtlerin adım atmak konusundaki özeni hükümette asla yok. Toplumun belli bir kesimine demokrasi adına somut verdiği hiç bir sözü hiç bir zaman yerine getirmediğinden hiç bir güven telkin etmiyor. Mesela Gezi Direnişi’ndeki görüşmeler sonucunda halk oylaması ile “AVM yapılsın mı?” diye soracaktı. Ama halka sormaya ne hacet mahkemeden AVM kararı çıkarmaya çabalıyorlar. Zaten bu nedenlerle BDP, çözüm için “adım at” kampanyasını yürütüyor. * Bugün Kürtler dört coğrafyada bir güç halindeler ve önemli bir tarihsel süreçten geçiyorlar. Türkiye, Suriye, İran ve Irak. Bu bölgelerden gelen Kürt siyasetinin temsilcileri uluslararası bir konferansta buluştu. Kürtler bir değil birçok parçanın birleşebilecek siyasal gücü olduklarının farkındalar. Artık yaşadıkları ayrımcılığın yakıcılığı, yıllardır süren mücadeleleri sonucu dört bir tarafta Kürtleri bir noktaya taşıdı. Fakat hâlâ inkâr siyaseti ile saf dışı bırakacağına inanan AKP bu gelişmeyi kabul etmek istemiyor. İşine gelmiyor. Yıllarca Irak’taki Kürtlere yapılan da buydu. * Şimdi herkes için olumlu anılan, Türkiye’de Kürtlerle çözüm ve anlama süreci olarak ele alınması gerekirken AKP tam tersi bir noktaya yürüyor. Suriye’deki Kürtlerin özerk olarak kazanılmış bölgesine karşı saldırgan bir siyaset izliyor. Çatışmalarda Kürtlere karşı olan silahlı grupları destekler durumda kalmaya devam ediyor. Esad karşıtlığını yükseltmek için sınırda yarattığı gerilim yetmezmiş gibi bir de bir başka gerilim ağı örülüyor. Sınır bölgelerindeki çatışmalı görüntülerin kaynağının özeti bu gelişmeler. Tesadüfen yolda giderken, evde televizyon izlerken kurşun gelmesi, bomba düşmesi sınır köylerinde yaşayan halkımız için rutin bir gelişme haline gelmiş. Reyhanlı’da yaşanan patlama da aslında bu gerilimin hepimizin yanı başında olabileceğinin bir göstergesiydi. Daha başka türlü nasıl bir felaket yaşayabilirdik? twitter: @sibeluzun_yarin
Ali’yi öldüren polisler saklanıyor
Gezi Parkı protestolarında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada Eskişehir İl Jandarma Komutanlığı’nda 6 polis memuruna tanık teşhisi yaptırıldı. İki tanık, teşhis ettikleri dört kişinin Ali İsmail’i döven sekiz-on kişilik sopalı grup içindeki sivil polislere benzediğini ancak vurup vurmadıklarını bilemediklerini söyledi. YARIN GÜNCEL
Devrimci Karargah’ta 45 kişiye hapis cezası Devrimci Karargah örgütü üyesi oldukları iddiasıyla 21 Eylül 2010 sabahı evleri basılarak tutuklamaların yapıldığı ve dava sürecinde gözaltıların sürdüğü Çağlayan’daki İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Devrimci Karargah davasında karar açıklandı. Skandallarla dolu yargılamanın sonunda 24 kişi beraat etti, 15 kişi ise örgüt üyeliğinden ceza aldı. İstanbul nurseli gözüaçık
Davada Devrimci Karargah örgütü ile ilişkisi olmadığı bilinen 2 yasal partinin lideri ve farklı sosyalist düşüncelerden çok sayıda kişi de ceza aldı. Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan’a altı yıl üç ay ceza verilirken Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eşsözcüsü Tuncay Yılmaz’a da dokuz yıl iki ay ceza verildi. İşkenceci de ceza aldı Davanın en ilginç kararı da sol örgütlere yönelik operasyonlarda yer almış olmasıyla bilinen Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya verilen ceza oldu. Avcı’ya, yardım ve yataklık etmekten 5 sene 7 ay 15 gün, silah bulundurmaktan 5 yıl, yargıyı etkilemekten 2 yıl 6 ay ve görevi ihmalden 2 yıl 2 ay olmak üzere toplam 15 sene 2 ay 15 gün ceza verildi.
Bugünün iktidarı örgütlü AKP AKP hükümeti sağcı politikalarıyla sürekli olarak sol muhalefete saldırırken, hukuk dışı yargılamalarla onlarca devrimciyi gözaltına alarak tutukladı. AKP hükümeti kişileri suçlarken ve tutuklarken “örgüt üyeliği” argümanını sıkı tutmaya çalışarak halka da örgütlülüğü yasa dışı bir olgu olarak yansıtmaya devam ediyor. Oyların %50’sini alarak iktidar olan ve mitinglerinde binleri
hapis cezası aldı. Cemal Bozkurt’a 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, 230 yıl 2 ay hapis ve 45 bin para cezası, Fatih Aydın’a ağırlaştırılmış müebbet, 45 yıl 10 ay hapis ve 315 bin para cezası, SDP MK üyesi Ulaş Bayraktaroğlu’na altı yıl sekiz ay, Günay Kubilay’a altı yıl Cezalar örgüt üyeliğinden İstanbul’da yaşadığı iki yıl boyun- üç ay, Sultan Seçik’e altı yıl üç ay, ca “klonlanarak” Kuzey Irak’ta Necdet Öztürk’e 19 yıl beş ay hapis PKK’den eğitim aldığı iddia edilen ve 25 bin para cezası verildi. Baha Okar, bu “delille” 6 yıl 3 ay
karşılayan AKP hükümeti de sağ bir siyasetle örgütlenmesini sürdürüyor. Gezi direnişiyle meydanlara çıkan eli palalı ve satırlılar, üniversitelerde solcu gençlere saldıranlar AKP hükümetinin politikalarına uygun hareket ettikleri için hukuka da uygun davranırken, toplumun iyiliği için mücadele eden “sol” muhalefet AKP hükümeti tarafından bastırılmaya çalışılıyor.
Kemikleri 18 yıl sonra bulundu Dargeçit’teki toplu mezar kazısında ulaşılan kemiklerin bazılarının, 1995’te, 13 yaşındayken gözaltında kaybedilen Seyhan Doğan’a ait olduğu belirlendi. Ailelerin ve İHD Mardin Şubesi’nin
takibi sonucu 17 Şubat 2012’de, Dargeçit’in Bağözü Köyü’nde kazı çalışması yapılmıştı. Bu kemiklerin, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’a ve Seyhan Doğan’a ait olduğu saptandı. YARIN GÜNCEL
Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan Mücadelemiz bitmeyecek
Bir iki yıl önce Dargeçit’te kazı yapılmıştı. Avukat haber verdi ki Seyhan’ın kemikleri bulunmuş. Daha Seyhan’ın kemiklerini almadık. Kemikleri alınca Seyhan’ın gözaltına alındığı eve götüreceğiz. Ben annemi yada babamı Galatasay Meydanı’na bırakıp işe giderdim. Hiçbir şey mücadele etmeden kazanılamaz ama Seyhan’ı bulduk diye mücadelemiz bitmeyecek.
Başbakan Erdoğan her gittiği yerde bir açıklama, her konuşmasında bir gaf yapıyor. Köşemiz elverdiğince haftalık fiyaskoları buradan takip edebilirsiniz. Eğer Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse, ben dört dörtlük bir Aleviyim. Azınlık elindeki güçlere güvenerek, çoğunluğa dayatmalarda bulunamaz. Bunların zavallı kemirgenlerden hiçbir farkı yok. Gezi’de Evlendirme Dairesi vardı. 3-4 nikah kıydım orada. Fidanla ağaçları karıştırıyorlar, bu fidanlar yarın ağaç olacak. ‘Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor’ diyorlar. Biz kimin yaşam tarzına karıştık?
Antakya’da gözaltı operasyonu Antakya’da Taksim Gezi Parkı eylemlerine destek amacıyla Sevgi Parkı’nda kurulan çadırlar, polisin 22 Temmuz’da sabaha karşı düzenlediği operasyonla kaldırıldı. Operasyonda 29 kişi gözaltına alındı. 13 kişinin çadırlarda, 15 kişinin ise evlerde gözaltına alındığı öğrenildi. Ali İsmail Korkmaz ve Abdullah Cömert’in ağabeyleri, Gürkan Korkmaz ile Zafert Cömert gözaltına alınanlara destek olmak için Emniyet Müdürlüğü binasının önüne gitti. Gezi eylemleri sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz için
Hatay’da on binler sokağa dökülmüş ve polisin yine saldırıları karşısında Gezi direnişi ruhunu canlandırarak Türkiye’deki harekete de can vermişti. Başbakan’ın “Antakya’da hala olaylar sürüyor” demesinden bir sonraki gün Antakya’da operasyonların başlaması da hükümetin açıktan verdiği talimatların göstergesi oldu. Antakya halkı düzenlenen polis operasyonlarında gözaltına alınan 32 direnişçiye sahip çıkarak yine 22 Temmuz akşamı Armutlu Mahallesi’nde toplanmaya başladı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
06
24 Temmuz 2013
Bıçağı katilin eline savcı verdi
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Murat, Hatice, Muhterem Türkiye’de şampiyon olabilirsiniz. Koşuda ülke birincilikleriniz olabilir. Ama bütün bunlar, değil iyi yaşamanıza, hayatta kalmanıza bile yetmez. Bir göçükte hayatınız son bulabilir. Bu, meclisin bahçesinde bile olur, TBMM çatısı altında dahi işçi ölür bizim memlekette. Depremde standart olarak böyle olur, kerelerce böyle olur. Türkiye’de göçük altında kalmamanız için gerçekten tam olarak ne gerekir bilinmez? Ve en son, AKP’nin olimpiyatlar için hırs yaptığı, sporcu yetiştirmek için oraya buraya komut yağdırdığı bir zamanda, milli atlet Murat Karabaş, bir okulun inşaat çukurunda can verir. İşçi ölümlerinde Avrupa birincisi Türkiye, koşuda Türkiye birincisini yener. İşte AKP’nin spora verdiği büyük önem. Böyle bir sporcusunu, şampiyonu bile esirgemeyen AKP, şampiyon olmayan işçiye neleri reva görüyor varın siz düşünün. Şampiyon Murat, bir okulda öğretmen olmak için bekleyen Murat, ekmek parası için ağabeyi ile inşaatta çalışan Murat, okulda öğretmen olmak yerine can veren işçi kardeşimiz Murat. Hepimizin başı sağolsun. İşçi ölümlerine son vermek için yürütülen mücadelede Murat’ın adı ahdimiz olsun. * Türkiye’de anne olabilirsiniz. Bebeğiniz daha anne sütü döneminde olabilir. AKP çok önemser bunları, bilirsiniz. Kürtaja karşı ceninin haklarını bile savunan AKP için, doğmuş olan, süt emen minik bebekler ve anneleri ne kadar kıymetlidir, ne kadar kutsaldır değil mi? Ama bütün bunlar, değil iyi yaşamanıza, hayatta kalmanıza bile yetmez. İşte, bir sahur vakti, kan uykunuzdan uyanıp bebeğinizi kucaklayıp emzirdiğiniz bir anda, yani bu gerçekten de kutsal olan anda, camınıza bir taş atılır. Ne oluyor diye pencereden uzandığınızda, av tüfeğiyle başınızdan vurulursunuz Türkiye’de. Tasarlanmış kadın cinayetleri ülkesidir burası. Kocaları, eski kocaları ve tanıdıkları diğer erkekler tarafından her gün kadın kardeşlerimiz öldürülür. Hatice Palta’nın ölümü gibi kalleş kurşunlarla ölürken kadınlar, anneliği, bebekleri, emzirmeyi, doğal doğumu ve benzeri ne varsa hepsini çok önemseyen AKP suskundur. Bütün bu konuların muhatabı olan bakan; Fatma Şahin uzun bir zamandır suskun. Her konuda pek yakında başbakanın sunacağı “Aile paketi” ni referans veriyor, susuyor. AKP’nin diğer bütün bakanları gibi, her şeyi “ başbakanına” havale etmiş. Aile bakanı değil, “Aile paketinin bakanı” sanki. * Türkiye’de ayrıca aile olmak isteyebilirsiniz ama düğününüzü tanıştığınız yerde, Gezi Parkında yapmak isterseniz, düğün bile yasaklanır. Gezi Parkı varsa içinde, cenaze de yasaklanır, düğün de. Her zaman kız istemeye koşa koşa giden, aile kurulsun diye çırpınan yetkililer de gelmez bu düğüne. Ama halk gelir. Hayırlı olsun. Başbakan, hiç haddi olmadığı halde her ağzını açtığında, kadınların nasıl yaşayacaklarına karışır, aile konusunda hiç susmaz iken, yasaklanan düğünler, kadın cinayetleri, işçi ölümleri konusunda hiç konuşmaz. Paramparça aileler konusunda suskundurlar hepsi. Sadece yeni yasaklar için konuşur. Hiç ara vermeden konuşur, bir dediği bir dediğini tutmaz, yine konuşur. En son işi halkı ihbara teşvik etmeye kadar vardırır. * Ve bütün bunların sonucunda Temmuz ayında kadın cinayetleri artar. Bir gün içinde dört acı haber alırız. Tam son aylarda bir gerileme var derken, bu ay çok kanlı başladı ve bunun bir sebebi var: Devlet şiddetinin, erkek polisin uyguladığı kör saldırının “destan” addedildiği bir ortam, her tür şiddete zemin hazırlıyor. Koruma kararı olmasına rağmen, öldürülen Muhterem kardeşimizin ailesine, yardım istedikleri karakolda “bütün polisler Taksim’de” denildi. Savcı, 10 gün zorlama hapsi olan kocayı serbest bıraktı. Ertesi gün Muhterem’in cenazesi geldi anne evine. Kadınları korumayan polisler ve savcılar ile, halkı öldüren, yaralayan, gözaltına alan, tutuklayan polis ve savcılar ama işçi ölümlerinin faillerini yakalamayan, yargılamayan polis ve savcılar arasında fark görebiliyor musunuz? gulsumkav@gmail.com
Temmuz ayı ile birlikte kadın cinayetleri yeniden artmaya başladı. Aynı gün içerisinde 4 farklı ilden 4 farklı kadının öldürüldüğü haberleri gelirken, AKP’de hız kesmeden meydanları dolduran halka saldırıyor. Öldürülen Muhterem Göçmen’in ailesiyle kadın cinayetlerini ve Muhterem için başlattıkları adalet arayışını konuştuk. röportaj: nurseli gözüaçık - ceren dilekçi
İstanbul Elif karan
Temmuz ayında kadın cinayetlerinin yeniden artış göstermesi kaygı uyandırıyor. Hükümet Gezi Direnişi ile birlikte kendine muhalefet eden halka gösterdiği şiddetle aylardır tartışma konusu. Şiddetin uygulayanı ve söylemleriyle meşruluğunu savunanı hale gelmiş hükümetin açtığı cepheden kadına yönelik şiddette aynı şekilde meşrulaşıyor. Parkına sahip çıkan halka öldüresiye saldıran polisin kahraman ilan edildiği bir ülkede, kadınları öldüren erkeklerin cezai indirim alması kadar olağan bir şey yok. Yarın Gazetesi olarak, yıllardır mücadele yürüten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bir toplantısına konuk olduk. Toplantıya katılan, 28 Haziran’da öldürülen Muhterem Göçmen’in ailesi kadın cinayetleri konusunda devletin bakış açısına dair net söylemleriyle gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya döktü.
delesini anlattı. Muhterem’in koruma aldığını belirten Çiğdem, “Olaydan 2 gün önce kız kardeşim işyerini arayıp görüşmek istediğini söyledi. Polis geldi görevini yaptı, karakola gidildi” dedi. Serdar Göçmen ertesi gün de iş yerini arayarak; ‘’Senin işyerinde Muhterem’i vuracağım, senin reklamını yapacağım. Reklamın iyisi kötüsü olmaz’’ diyince, patronda şikayetçi oluyor. Serdar’ın ikinci araması üzerine Muhterem buluşma teklifini kabul ederek, polise haber veriyor, Serdar bir kez daha karakola götürülüyor.
dü. Saat 13:30-14:00 civarı bu şahsı dışarı salan savcı, ertesi gün 14.00 civarı kız kardeşimin cenazesinin bizim önümüze koyulmasına sebep oldu” dedi.
O savcı ceza almalı Çiğdem sözlerine devam ederken devletin, adaletin kimin yanında olduğunu çok net ortaya koyuyor. Çiğdem: “Benim kardeşimi öldüren Serdar ama azmettirici olarak savcıyı görüyorum. Söylenen gerekçe de şu: “Sana bir zarar vermesi gerekiyor.” Bu mu olacaktı? Onu öldürdü diye 3-5 sene yatırıp çıkaracak mı? O savKatilin eline bıçağı savcı verdi cı da ceza alsın ki bundan sonraki İkinci şikayettin üzerinden bir gün Muhterem’leri yakmasın, illa bir yara bile geçmeden Muhterem Göçmen almasını beklemesin.” iş yerinde öldürüldü. Çiğdem: “Polise, yakalanırsa cezasının ne olacağını Sonuna kadar mücadele edeceğiz sorduk. Hakkında çıkarılmış kararı Çiğdem Platformun en acılı günçiğnediği için 10 gün hapis cezası lerinde yanlarında yer aldıklarını olduğunu söylediler. Rahatladık. belirterek, şunları kaydediyor: “Bu Aradan 1 saat geçmedi kız kardeşim cezalar yükselsin, bu insanlar can alağlayarak aradı ve savcının Serdar’ı masın, mücadeleler çoğalsın, çocukserbest bıraktığını söyledi. lar yetim kalmasın diye söz verdim. 10 gün hapis cezası vardı, polisler Kardeşim öldü, toprağa girdi ama de avukat da bize bunu söyledi. Bı- ben onun hala arkasındayım. Son Muhterem her yere başvurdu rakıldığı an arayıp ‘’Ben yine dışarı- nefesime kadar da bu Platformumun Muhterem Göçmen’in kız kar- dayım, yapacağımı yapacağım’’ dedi. yanında olacağım.” Çiğdem ve annedeşi Çiğdem Evcil, adım adım Savcı bıçağı katilin eline verdi ve 24 si Binnur, Muhterem’in 13 yıl boMuhterem’in hayatta kalma müca- saat bile tanımadan kardeşimi öldür- yunca gördüğü şiddeti de anlatıyor
Platform İstanbul Temsilcisi Fikriye Yılmaz
Neden devlet şiddeti? Geçtiğimiz hafta sadece bir günde dört kadın kardeşimizi kaybettik. Kadın Cinayetlerindeki bu artışın en önemli nedeni devlet şiddetidir. Gezi direnişinde genç arkadaşlarımız polis eliyle öldürüldü ve katilleri yargılanmadı. Bu katillere hak ettikleri cezayı vermeyen adalet sistemi kadın katillerine indirim uyguluyor. Toplumda genel olarak adaletin tesis edilmemesi kadın cinayetlerinin önünü açıyor. Bu nedenle Temmuz ayında kadın cinayetlerinde yaşadığımız patlamayı şiddet şiddeti doğurur şeklinde açıklayabiliriz. gazetemize. Dört kez boşanma davası açtığını, pek çok kadın gibi, çocuklarının büyümesini beklediğini belirtiyorlar. Anne kızın, Serdar Göçmen’in ailesine atıfta bulunarak kaydettikleri son cümlesi ise kadın cinayetlerinin neden halen sürdüğünün en net ifadesi: “Annesi ve ablası azmettirdi, savcı da destek oldu”
Platform Hatice Palta’ya sahip çıktı İzmir’den Uşak’ın Paçacıoğlu Köyü’ne giden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri Hatice Palta’nın annesi Dudu, babası Ahmet ve kız kardeşi Nursel ile görüşerek başsağlığı diledi. Kızları öldürülmeden önce Fatma Şahin’e bile mektup yazdıklarını ancak Hatice’nin korunmadığını belirten aile, başka canların yanmaması için mücadelesini Platform ile birleştirdi. Münevver gibi mi olalım? Bir buçuk yaşındaki çocuğunu emzirdiği sırada 3 ay önce boşandığı eski kocası Adem Kalkan tarafından öldürülen Hatice Palta da korunmadığı için öldürülen kadınlardan biri.
Boşanma davası açtığı sırada Adem Palta tarafından darp edilen Hatice Palta şikayetçi oldu ve koruma istedi. Şikâyeti üzerine dava açılmayınca, çareyi Bakan Fatma Şahin’e mektup yazmakta buldu, ardından davayı açtırabildi. Ancak Hatice’ye yönelik tehditlerin sürmesi üzerine anne Dudu ve baba Ahmet Palta durumu jandarmaya bildirdi. Anne Dudu Palta “Münevver gibi mi olalım dedim, bizi koruyun dedim, korumadılar” diyerek tepkisini gösterdi. Hatice Palta’nın yaşam mücadelesi onu, evine kadar gelerek pusu kuran Adem Kalkan tarafından öldürülmekten kurtaramadı. 16 Temmuz günü eski eşi tarafından evinde öldürüldü. YARIN GÜNCEL
Tepki gösterilmese serbestler Balıkesir’de 16 yaşındaki zihinsel engelli G.H., birlikte yaşadığı babasının ihbarı sonucu jandarma ekipleri tarafından 44 gündür alı konulduğu Narlı köyü yakınlarındaki evde bulundu. Tecavüze uğradığı kaydedilen G. H. ifadesinde baba-
sının da tecavüzüne uğradığı ve para karşılığı cinsel ilişkiye zorlandığını belirtmesi üzerine, baba da gözaltına alındı. Halk tepki gösterene kadar sanıklar yine serbestti. Yapılan itiraz üzerine iki kez gözaltına alınıp her defasında salıverilen 3 şüpheli ve G.H.’nin babası
İ.H. tutuklandı. G.H.’nin ablasının da kendi evinde odasına kilitlenip 3 kez tecavüze uğradığı ortaya çıktı. 5 yıl önce evlenerek kendini kurtardığını belirten abla N.H. kardeşi için oldukça kaygılı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
24 Temmuz 2013
Gün Çağ Aydın
Bizden misin?
PRiZMA
Gezi direnişi, hükümetin yürüttüğü siyasete muhalif olmak açısından bir çok imkanı beraberinde getirdi. Sokaklara çıkan onbinlerce insan birlikte durabilmeyi, birbirine kardeşlik edebilmeyi hatta her şeyden önemlisi zulme karşı ayakta durmayı ögrendi ve öğretti. AKP hükümetini en çok tedirgin eden konulardan birisi de dirençli bir muhalefetle karşı karşıya gelmesiydi. Şiddetli polis saldırıları sonucunda sokakta güçlü bir direniş gösteremeyen halk hareketi artık öyle değildi. Şehitler vermesine ve ağır yaralıları olmasına rağmen hatta 100’ün üzerinde insanın tutuklanmasına rağmen direniş soluk kesmedi. Direnişimiz yer yer durum değiştirdi. Kimi şehirlerde barikatlar kurdu, kimi şehirlerde forumlarda örgütlendi. Onbinlerce insanın sokakta direniyor olması evinde oturan bir çok kişinin de aklını karıştırdı. İnsanlar evinde oturmak yerine en güçlü gürültüyü kopartarak aldı eline tencere tavasını. Halkımız direnişçilere pencereden limon ve sirke atmanın dışında, direnişin bir parçası olmayı tercih etti. Bu sebeple pencere ve balkonlardan tıngırdatılan tencere tavalar devrimci bir eylem şeklini aldı. Tencere ve tava çalanlar da artık bu direnişin bir parçasıydı ve oldukça başarılı bir eylemi ortaya çıkardılar. Tencere ve tava gürültüsünde başarıyı nasıl ortaya çıkardın diye soracak olanlara bir cevabım var. Memleketin başbakanı bu eylem biçiminden oldukça rahatsız oldu. İlk başta “tencere tava hep aynı hava” diyerek halkın tepkisini hafife aldı. Hemen ardından tencere tava çalanları gürültü kirliliği yaratıyorsunuz diyerek suçladı. En son aşamada ise halkı halka kırdırmanın bir yöntemi olarak komşuluk ilişkilerinin ortasına ihbarcılık tohumlarını serpti. Direnişi bastırmak ve kitlelerin gözünde korku yaratmak için türlü yöntemler denendi. Karşımıza eli sopalılar, eli palalılar çıktı. Yılmadık. Esnaf köşe başlarını tuttu, gelene vurdu gidene vurdu. Yılmadık. “Kahraman” Kasımpaşa Sporlular karşımıza çıktı. Yine yılmadık. Başbakan %50’yi zor tutuyorum dedi. Hadi ordan dedik. Şimdi ise son moda ihbarcılık karşımıza çıktı. Göreceğiz hep birlikte ne olacağını. Biz daha çocuk denecek yaşta arkadaşlarımızı ispiyonlamamayı öğrenerek büyüdük. Arkadaşımız kopya çekti biz adını vermedik, yeri geldi bir tokat yedik. Saklambaç oynarken arkadaşımızın yerini göz ucuyla bile işaret etmedik. Mahallenin bakkalı sakızlardan kim çaldı diye bizi köşeye sıkıştırdığında hiç isim vermedik. Sadece ben değil, belki de çoğumuz böyle büyüdük. Şimdi ise başbakan tencere tava çalanları ihbar etmemizi istiyor. Bu halk darbeler yaşadı ve o darbelerde çok fazla işbirlikçi gördü. Hiç birini sevmedi, hiç birini bağrına basmadı. “O hain muhtar” hep bir ispiyoncu olarak kaldı. Arkadaşını ihbar edenler bir daha insan içine çıkıp kimsenin yüzüne bakamadı. Memleketimizin insanları korucuları hiç sevmedi mesela. İşkencede ölen devrimciler hep bir kahraman olarak anıldı, ama arkadaşının adını verenler gözyaşlarıyla yaşamaya belki de alıştı. 12 Eylül döneminde, Fatsa’da komşusunu ihbar edenler yüzlerine maske takarak dolaşabildi sokaklarda, çünkü onlar Fatsa’nın en onursuzlarıydı. Biz sınıf başkanı tahtaya konuşanları yazdığında hep huzursuz olanlardık. Konuşanlar listesinde adı geçen bizler onurla yolumuzda yürüdük. Bizi tahtaya yazıp yanımıza da çarpı işareti koyan sınıf başkanının adını hiç hatırlamadık. İşte bu nedenlerle boşuna debelenme başbakan. Bu topraklarda tutmaz senin ihbarcılık tohumların. Sonuçta bizler villalarda büyüyen bir nesil değil, daracık sokaklarda komşusuyla çay içen bir halkın çocuklarıyız. Komşumuzu ihbar etmeyiz, edeni de sevmeyiz. Sonuçta komşusu açken tok yatan bizden değildir.
JİTEM devletin kurduğu bir örgüttür
Kızıltepe Savcısı, emekli Albay Uğur hakkında hazırladığı fezlekede, JİTEM’in devletle bağlantılı bir yapı olduğuna, siyasilerle ilişkisi bulunduğu belirtildi. Fezlekede, o dönemde yaşanan faili meçhul cinayetlerin, köy boşaltmalarının JİTEM tarafından gerçekleştiğine değinildi. İSTANBUL YAŞAR ASLAN
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan dönemin Kızıltepe Komutanı Hasan Atilla Uğur’un, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yaşanan faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalara ilişkin sürdürdüğü soruşturmasını tamamladı. Köy yakmaların ve fail meçhul cinayetlerin ‘sistematik’ şekilde JİTEM faaliyeti olduğu, bu yapının da devlet ve siyasilerle bağlantısı bulunduğu vurgulandı. JİTEM faili meçhullerin sorumlusu Savcılık hazırladığı fezlekede, JİTEM tarafından sistematik şekilde gerçekleştirildiğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu vurgulanarak şöyle denildi: “Fail meçhul cinayetlerin, gözaltına alınıp kaybettirilme, köy boşaltma ve işkence olaylarının da genel itibariyle 1993-1996 arasında gerçekleştiğinin sabit olduğu, bu suretle JİTEM adlı yasadışı oluşumun varlığının sabit olduğu ve iddia edildiğinin aksine 1990’dan sonra da faaliyetlerine devam ettiği anlaşılmıştır” Terörle mücadele kisvesi ALTINDA TSK başta olmak üzere devletin birçok kurumundan lojistik destek al-
dığına dikkat çekilen JİTEM’le ilgili fezlekede“JİTEM içerisinde TSK personeli dışında sivil kişilerin de görev yaptığı bir örgüttür.İnsanların adli makamlara çıkarılmaksızın sorgulanıp öldürülerek su kuyularına atılması gibi vahşi eylemler ‘terörle mücadele’ gerekçesiyle izah edilemez, aksine bizzat terör suçu teşkil etmiştir.JİTEM yöneticilerin aynı zamanda silahlı kolluk görevlisi olmalarının bu yapının hareket kabiliyetini arttırdığı, yönetici kadronun
devlette bulunan irtibatı sayesinde araç, silah ve maddi kaynak sıkıntısı yaşanmadığı devlete ait silah otomobil vb araçlar JİTEM faaliyetleri kapsamında rahatlıkla kullanılabilmiştir” ifadelerine yer verilerek ilk defa JİTEM’in devletle bağlantısı olduğu bir savcılık tarafından söylenmiş oldu. Siyasilerin iradesi vardı JİTEM’in sadece hukuk dışı faaliyetlerde bulunmadığı, haksız menfa-
at sağladığına da işaret edilen fezlekede, “Devlet bütçesinden harcama yapan, cinayet ve işkence gibi ağır ceza gerektiren suçları sistematik işleyen, faaliyet alanı çok geniş olan bu örgütün dönemin yüksek rütbeli kamu görevlilerinin ya da siyasilerin iradesiyle kurulup yönlendirilme ihtimali çok yüksek ve araştırmaya değerdir” denildi.
Tutuklu vekiller için 48 madde geçmeli AKP’nin koyduğu yasaklara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Neyi, nasıl yapamayacağımızı söyleyen hükümetin en yeni yasaklarını her hafta bu köşemizden takip edebilirsiniz. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, üzerinde mutabakata varılan 48 maddenin Meclis’ten geçmesi durumunda tutuklu milletvekili sorununun çözülebileceğini söyledi. . Şahin, söz konusu 48 madde içinde yer alan 14. Madde’yle ilgili düzenlemenin tutuklu vekiller sorununu da çözebileceğini ifade etti. Şahin, şöyle konuştu: “83. Madde’de mutabakat sağlayamadık ama 14. Madde’yi muhafaza etmedik, çıkardık. Ben şu haliyle tutuklu vekiller sorununun, 48 madde Meclis’ten çıkarsa çözüleceği kanaatindeyim. 83. Madde ‘Milletvekilleri Meclis’in kararı olmadan sorguya çekilemez, tutuklanamaz’ der ” diyerek muhalefeti 48 maddeyi meclisten geçirmeye çağırdı. CHP lideri Kılıçdaroğlu konuyla olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun anlaştığı 48 maddenin tutuklu vekilleri serbest bırakıp bırakmayacağı tartışmasının Anayasa çalışmalarına gölge düşüreceğini söyledi. YARIN GÜNCEL
AVM’leri boykot etmek yasak Düğün yapmak, evlenmek yasak Balkona çıkıp tencere tava çalmak yasak Dükkanının önüne masa koymak yasak Yenimahalle’de ağaçları korumak yasak Taksim’de eylem yapmak hala yasak
Göle’de Kültürevi ne aşamada? Ardahan Göle’nin Okçu Köyü’nde yapımı devam eden Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatı elbirliğiyle devam ediyor. Son gelişmeleri hafta hafta köşemizden takip edebilirsiniz.
guncagaydin@hotmail.com
Tuğlaları döşenen inşaata hafta boyunca kaba sıva yapıldı.
Kültürevi’nin iç merdivenine tuğlalarla güçlendirme işlemi yapılıyor.
Su ve elektrik tesisatı döşenen inşaatın pencereleri de takıldı.
GUNCEL
08
24 Temmuz 2013
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
“Boş gösteren” olarak Gezi’nin ağaçları
G.Rudé, “Tarihte Kalabalık” adlı kitabında, halk ayaklanmalarının dinamikleriyle ilgili şunları söyler: “Kalabalık ayaklanabilir, çünkü açtır veya öyle olmaktan korkmaktadır, çünkü derin bir toplumsal hoşnutsuzluk içindedir, çünkü acil bir reform veya bir dönüm noktası aramaktadır, çünkü bir düşmanı alt etmek veya bir kahramanı alkışlamak istemektedir. Fakat bu nedenlerden biri nadiren tek başınadır.” E.Laclau’ya göre, bu doyurulmamış talepler çoğulluğu (açlık, reform, zafer kazanmak veya yeşili korumak…), birbirlerinden yalıtılmış olarak kalmayıp, aralarında bir eşdeğerlilik ilişkisi kurulabilir. Bir başka deyişle, tikel bir talep doyurulmadığında, diğer doyurulmamış taleplerle bir dayanışmaya girecektir, işte bu dayanışma, halk ayaklanmasının kıvılcımını çakar. Halkın demokratik taleplerini sunduğu iktidardakiler, bu talepleri karşılamadıkları için öfke, nefret ve isyanın hedefi olurlar. Ayaklananların, bir kimlik inşa edebilmeleri, kendilerinden uzlaşmaz şekilde farklı olan “ötekiler”le aralarına bir sınır çizebilmeleriyle mümkündür. Çünkü hiçbir kimlik, dışladığı bir “öteki” olmadan kurulamaz. Ağaçları katletmeye çalışanlarla, onları yaşatmak için mücadele edenlerin kimlikleri uzlaşmazdır. Gezi’de olduğu gibi, bu çekirdek uzlaşmaz zıtlık üzerine eklenen farklı karşıtlıklar (sınıfsal, kimliksel vb.), isyancıların ve baskıcı iktidarın zıt kimlik kurgularını keskinleştirir, pekiştirir. İktidarlar, hasımlarının, yalıtılmış taleplerle karşılarına çıkmalarını isterler. Örneğin, Gezi direnişini başlatanların “çevreci” kimliğini, “iyi niyetli”, “masum” ilan ederek, “mesaj alınmıştır artık evlerinize dönün” denilmesi, iktidarın, tikel kimlik ve taleplerle karşıtlığının uzlaşmaz olmadığını, “duyarlı”, “çevreci” gençlerin taleplerini dinlemeye, müzakere etmeye hazır olduğunu gösterme çabasıdır. İktidarın “kötü niyetli marjinaller” olarak kodladıkları ise, ağaçların mağduriyetine başka mağduriyetleri eklemlemek, ağaçları, ağaçlardan öte şeylerin göstereni kılmak isteyenlerdir. İktidarın arzusu, tikel toplumsal kimlik ve taleplerle teke tek hesaplaşmak veya müzakere etmektir. Çünkü iktidarın doyurmayı, çözmeyi vaat ettiği tikel toplumsal talepler, yalıtıldıkları için, eşdeğerlilik kazanmış diğer toplumsal taleplerden oluşan büyük zincire eklenemezler. Çözüm sürecine kilitlenmiş Kürt özgürlük hareketinin, Gezi İsyanı’na mesafeli durmasının veya İsyan sürecinde Başbakanın deyişiyle “sokaklara dökülen” Alevilerin önüne, “Alevi açılımı”nın tekrar pişirilip sürülmesinin, iktidarın “birlikte değil, tek tek gelsinler” arzusunun kanıtları olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda “Ya hep beraber ya hiçbirimiz!” in direnişçiler için önemini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Halkın eşdeğerlilik kazanmış toplumsal taleplerinin bazıları, Gezi’de olduğu gibi ayrıcalık kazanarak, özel bir rol üstlenirler. Bir başka deyişle aç kalmaktan korkan bir işsiz, “Diyanet kapatılsın” diyen bir Alevi, “Kahrolsun bazı şeyler” diyen bir üniversite öğrencisi, Gezi Parkı’ndaki ağaçları söktürmemek için ölümü göze alarak polisle çatışmaya girebilir. Bu durumda, sökülmeyi bekleyen ağaçlar artık asla yalnızca ”birkaç tane ağaç” değildir. “Mağdur ağaçlar” ve onları iktidara karşı savunmak, farklı yoksunlukların doyurulması taleplerinin yerine geçeni, metaforu olarak, somut kendiliğini aşan farklı bir anlam yüklenmiştir. E.Laclau, bu aşkın gösterene “boş gösteren” adını verir. Boş gösteren, kendini aşan bir bütünü temsil etmeyi üstlenen parçadır, J.Copjec’in deyişiyle, artık o “bütün olan parçadır”, başka bir deyişle: “Her yer Taksim her yer direniş!” tir. Bu anlamda, Gezi Parkı’ındaki ağaçların önem ve etkileri, “bütün olan parça” olmalarından kaynaklanmaktadır. “Boş gösteren”e hangi toplumsal taleplerin yansıyacağı ve bununla doğrudan bağlantılı olarak, “boş gösteren” in hangi söyleme (ulusalcı, liberal, sosyalist vb.) eklemleneceği ise, siyasal mücadelenin temel sorunsalıdır. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Eylemcilere ‘Kemirgen’ benzetmesi Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı eylemcilerine yönelik yaptığı benzetmelere bir yenisini ekledi ve bu kez ‘“kemirgenler” dedi. Erdoğan’ın eylemcileri kemirgen olarak nitelediği konuşmasından bir bölüm ise şöyle: “ Son olaylarda da esnaf, büyük Türkiye’nin hedef alındığını görmüş bu eylemlere karşı net şekilde tavrını belirlemiştir. Hükümetle olan meselesini Türkiye ekonomisini çökertmek suretiyle halletmek isteyenlerin 76 milyonun içinde bulunduğu geminin tabanına delik açmaya çalışan zavallı kemirgenlerden hiçbir farkı yoktur.” YARIN GÜNCEL
Esnaf Beyoğlu Belediyesi’ne yürüdü
Başbakan Erdoğan’ın, Gezi Parkı eylemlerinden zarar gördüğünü iddia ettiği Beyoğlu Esnafı, Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER) imzasıyla Beyoğlu Belediyesi’ne yürüdü. Gezi Parkı eylemcilerinin müşterileri olduğunu belirten esnaflar asıl zararı iki sene öncesinde sokaklarından masalarının ve sandalyelerinin kaldırılmasıyla gördüklerini belirttiler.
İSTANBUL ufuk alp
Beyoğlu Belediyesi’nin 2011 yılında esnafın dükkanlarına yönelik yaptığı masa ve sandalye düzenlemesiyle ilgili olarak bir protesto eylemi düzenledi. Beyoğlu Eğlence Merkezleri Derneği’nin (BEYDER) organize ettiği eylem, 21 Temmuz Pazar günü saat 17.00’de gerçekleşti. “Esnaf 2 senedir mağdur. Yeter” pankartının taşındığı eylemde Mis Sokak önünde buluşulup Beyoğlu Belediyesi’ne yüründü ve geçen sene olduğu gibi masalar ve sandalyeler ellerde taşındı. Yürüyüşe Taksim Dayanışması’nın
da destek vermesi ile yaklaşık beş bin kişi belediyeye yürüdü.
biçimde müdahale ederek’ yasağı sürdürmektedir.” dedi.
Polis barikat kurdu İstiklal Caddesi Mis Sokak’ta bir araya gelen BEYDER üyeleri ve yurttaşlar, sloganlarla Beyoğlu Belediyesi’nin Tünel’de bulunan yeni ek hizmet binası önüne kadar yürüdü. Belediye önünde polis barikat kurarak grubun geçmesine izin vermedi. Burada grup adına açıklama yapan BEYDER Başkanı Tarkan Konar, yasağın gerçek sebebinin gayrimenkuller olduğunu belirterek, “Belediye bu yüzden ‘ticari hayata haksız rekabet yaratacak
Masa ve sandalyeli eylem Beyoğlu Belediyesi’nin 800 adet olan yeme-içme, eğlence ruhsatlı mekan sayısını kimseye danışmadan, alt yapı ve denetim mekanizmasını kurmadan 3000 e çıkararak kaos ortamı yarattığını kaydeden Konar, “Başta Asmalımescit bölgesi olmak üzere tüm Beyoğlu da yayılan bu mekanlarla hem ‘eğlence sektörü ile alkolle sorunum yok’ propagandası yapılmış hem de asıl olarak giriş katlarına işletme ruhsatı verilen binaların üst katlarının atıl kalması
sağlanmıştır. Üst katları atıl kalıp değer yitiren binaların kapı önündeki tek değer olan masalarını da kaldırdığınız an 10 lira olan dükkanın değeri 2 liraya düşmüş ve eli çantalı dolaşan fırsatçılara yem edilmiştir. İşte bu yüzden, masalar geri verilirse gayrimenkullerin değeri de yeniden artacağı için masalara bir düzenleme getirilmiyor. Talebimiz derhal bir proje ile Beyoğlu esnafına makul bir ölçü içinde masaların iade edilmesidir” diye konuştu. Açıklamanın ardından BEYDER üyeleri, yanlarında getirdikleri masa ve sandalyeleri polis barikatının önüne bıraktı.
Gezi Parkı düğüne de kapalı
Gezi Parkı Direnişi sırasında, beraber çalıştıkları revirde tanışan Nuray ve Özgür adlı bir çiftin evlenmeye karar vermesi ve düğün yeri olarak da tanışmalarına vesile olan Taksim Gezi Parkı’nı seçmeleri sosyal medyada büyük yankı bulmuş ve cuma günüden itibaren Cumartesi akşam parkta buluşarak düğünü birlikte kutlamak için çağrılar yapılmıştı. Ancak Gezi Parkı’nda herhangi bir etkinliğin yapılmasına katlanamayan hükümet, polisini devreye sokarak hem düğünü iptal etti hem de Cumartesi gecesini savaş alanına çevirdi. Öncelikle parkı halka kapan polis, çiftin de
parka girmesine izin vermedi. Çift Şişli Nikah Dairesi’ne gidip nikahlarını gerçekleştirdi ve ardından 10 dakikalığına da olsa parka girdi. Bu sırada parkta yaklaşık bin kişi vardı ve içeride halaylar çekildi. Ancak polis başta gelin ve damat olmak üzere herkesi içeri aldıktan 10 dakika sonra dışarı çıkardı ve parkı kapattı. Polisin gerekçesi ise “Caddeyi kapatıyorsunuz, vatandaşa engel oluyorsunuz” oldu. Bu dakikadan sonra ise işler karıştı. Polis halkı kalkanlarla meydandan İstiklal Caddesi’ne kadar itti. Polisin TOMA’lı akrepli saldırısı gece boyunca sürdü. YARIN GÜNCEL
Ne olacak Gezi Parkı’nın durumu? ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Aylardır Gezi Parkı’nı ve parkımızı yıkarak yerine yapılması tasarlanan Topçu Kışlası’nı konuşuyoruz. Sürekli mahkemelerden ve verdikleri birtakım kararlardan bahsediliyor. Bir sürü karar var ortada. Peki, acaba tam olarak durum nedir? İstanbul 1.İdare Mahkemesi Gezi Parkı’nda yapılaşmanın önünü açan imar planını iptal etti. Hal böyle olunca da Topçu Kışlası’yla da başka herhangi bir proje hakkında verilecek kararlar hukuken
geçerli olmayacak. Plan olmadan proje varlığını sürdüremiyor. Peki, bu süreç nasıl ilerledi? İstanbul 1. İdare Mahkemesi Taksim Meydanı’yla ilgili bütün projeleri iptal etti. Mahkemenin kararında, Topçu Kışlası’nın yeniden yapılmasıyla ilgili projeye dayanak teşkil eden 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planların 6 Haziran 2013 tarihinde iptal edildiği belirtildi. Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşası ile ilgili projenin Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’nin plan notlarında yer aldığı ifade edilerek, “Projeye dayanak teşkil eden imar planları yargı kararıyla iptal edilen bu dava da hukuka uygunluk görülmemiştir.” denildi.
Öte yandan bu karar hala Danıştay’da olduğu için henüz kesinleşmedi,. Bir diğer dava ise geçtiğimiz günlerde gündeme gelen Gezi Parkı’nı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine açtığı dava. Davaile Taksim Gezi Parkı’na ‘Topçu Kışlası süsü verilen AVM yapılmasına olanak tanıdığı öne sürülen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu kararının iptali amaçlandı. Dernek,“Topçu Kışlası süsü verilen alış veriş merkezi” yapılmasına olanak tanıdığı öne sürülen 27/02/2013 tarihli Koruma Yüksek Kurulu kararının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istedi. Bu dava ile ilgili olarak 6. İda-
re Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Davalı bakanlığın bu karara yaptığı itiraz sonucunda 22 Temmuz günü Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararını oy birliği ile kaldırdı. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararının kaldırma gerekçesinde “Koruma Yüksek Kurulu kararını iptal gerekçesinin mevcut imar planlarına ilişkin olmayıp, bölge kurulunun kararına ve gerekçesine yönelik olması, imarplanınıniptaledilmişolmasınıntescileilişkinkurulunsebepişlemniteliğindeolankarar, kararının da iptal sonucunu doğurmaması uyuşmazlığı ne sas itibariyle bu kararın uygulamasına ilişkin olması kar-
şısında mahkemenin yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararı usul veya yasaya uygun bulunmamıştır. Kararın oybirliğiyle kaldırılmasına, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiştir” dendi. Peki, tüm bunlardan ne anlamamız gerekiyor? Yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasının hukuken etkili bir sonucunun olmadığını, zira o bölgede yapılaşma için gereken imar planı iptal edildiğini,Gezi Parkı’na dokunulması hukuken mümkün olmadığını. Bir de kendi yarattığı tüm hukuksuzluklara karşı AKP’nin bile hukuka ihtiyaç duyduğunu. Ve her mücadelenin er ya da geç sonuç verdiğini…
EKONOMI
09 Bayramda otoyollar ücretsiz
24 Temmuz 2013
AKP’ye güvenen şirketler borçlu çıktı
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, bir basın toplantısı düzenledi. Ramazan Bayramı’ndan önce bir başka Bakanlar Kurulu toplantısı düzenlenmeme ihtimali olduğunu söyleyen Arınç, Bayram’da köprülerin yine Bakanlar Kurulu kararı ile ücretsiz olacağını haber verdi. Arınç, Bakanlar Kurulu’nun, Ramazan Bayramı’nını ilk günü olan 8 Ağustos Çarşamba saat 00.00’dan 11 Ağustos Pazar günü saat 24.00’e kadar oto yollarının ücretsiz olması, bayram süresince de belediyelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinin ücretsiz veya indirimli olması yönünde karar verdiğini aktardı. YARIN GÜNCEL
TESK’ten hasar tespit yazısı
ABD’de, FED’in büyümeye geçme sinyali ile dışarı yönelen yabancı sermaye ve beraberinde yaşanan döviz şokuyla, Gezi sürecinin de etkisiyle birçok denge bozuldu. Orta Vadeli Program’da örtülü biçimde 1,83 TL dolar kuru öngören AKP hükümeti, dış kaynak kullanmış şirketleri birden bire 1,97 TL’yi bulan bir dolar kuru ile yüz yüze bırakınca panik yaşandı. İSTANBUL burak yelken
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Türkiye çapında kayıtlı 2 milyon esnafa “Gezi Parkı eylemlerinde uğradığınız zararı tespit edin” yazısı gönderdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eylemler nedeniyle Türkiye genelinde esnafın ne kadar zarar ettiğinin tespit edilmesi için talimat vermişti. İlk etapta hesaplanan zararın 75 milyon lirayı bulduğu savunulurken, iş kayıpları nedeniyle zararın 100 milyon liranın üzerine çıkabileceği ileri sürüldü. TESK’e de bu çalışma doğrultusunda ‘hasar tespit’ yazısı gönderildi. Bunun üzerine TESK Başkanı Bendevi Palandöken Türkiye genelindeki tüm birliklere 19 Temmuz’da “Gezi Parkı yazısı” gönderdi. YARIN GÜNCEL
İstanbul’a yeni metro geliyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamaya göre, “her yere metro, her yerde metro” hedefiyle Avrupa yakasında büyük bir metro yatırımına daha başlanacak. İş ve yerleşim bakımından yoğun alanları tarayan hattın daha sonra Mecidiyeköy’den Kabataş’a uzatılması da planlanıyor. Yaklaşık 17,5 km uzunluğundaki MecidiyeköyMahmutbey Metro Hattı, saatte tek yönde 70 bin kişi taşıyacak. Tünellerin yanı sıra viyadüklerin de yer alacağı proje, delme, aç-kapa ve viyadük tipinde toplam 15 istasyondan oluşacak. Metro hattı tamamlandığında Mecidiyeköy’den Mahmutbey’e 26 dakikada ulaşılacak. Mecidiyeköy-Mahmutbey arasındaki metro hattının ihalesi, 18 Eylül 2013 Çarşamba günü saat 11.00’da belediyenin Merter Ek Hizmet Binası İhale Salonu’nda yapılacak. YARIN GÜNCEL
Beyaz eşya satışları yüzde 6.2 düştü
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği’nin (TÜRKBESD) verilerine göre, Haziran ayında buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, kurutucu, bulaşık makinesi ve fırından oluşan 6 ana ürün grubunda 575.814 adet satış yapıldı. 2012 Haziran ayında 614.518 adet satış yapılmıştı. Yılın ilk yarısında yurtiçi satışlar yüzde 3.8 artışla 3.2 milyon adet olarak gerçekleşirken, ihracat ise yüzde 0.8 artışla 7.5 milyon adet oldu. YARIN GÜNCEL
gözetiminde bütçe ve finans sistemi bakımdan geçmiş, özelleştirme AKP rejimini kuru düşük programının pürüzleri giderilmişti. tuttuğunu ve yabancı kaynak Özelleştirme ihalelerine girenler, girişinin bir şekilde devam ettiğini çekinmeden dışarıdan borçlandı. gören birçok firma, adeta risk aldı Yatırımcılar dışarıdaki bol paradan ve borçlandıkça borçlandı. faydalanmak istedi ve 2008 yılına Özel şirketlerin 2003’te yani gelindiğinde özel şirketlerin dışaAKP döneminin ilk yılında dışarı- rıdaki döviz varlıkları 80 milyar daki döviz varlıkları 30 milyar dolar doları bulurken borçlar 153 milyar kadardı ve buna karşılık borçlan- dolara çıkmıştı. Açık 72,5 milyar maları 49 milyar dolara yakındı. So- dolara ulaşmış. Bu eldeki varlıknuçta alınan risk ya da döviz açığı la borçların sadece yüzde 53’ünü 18,5 milyar dolar civarıydı. Eldeki karşılayabilmek anlamına geliyordu. varlıklarla yüklerin yüzde 62’sini 2003’e göre bir zorlanma vardı ama karşılamak mümkündü. yine de alarm verici bulunmuyordu. Günümüze baktığımızda öyle bir Şirketler büyük risk aldı yere gelindi ki, iktidarın nasılsa kur Türkiye’de 2001 krizi sonrası, IMF şoklarına izin vermeyeceğine kanaat
getirildi ve borçlar epey birikti. Bununla birlikte dış varlıklar da değer kazandı. 2013 Nisan ayı itibariyle Merkez Bankası özel firmaların dış varlıklarının 89,5 milyar dolar olduğunu ama yükümlülük ya da borçlarının 242 milyar dolara kadar çıktığını bildiriyordu. Bu, 152,5 milyar dolara yakın bir net açık demekti. Bu özel şirketler en ufak bir kur atışından iflas edebileceği anlamına geliyor. Kim bu şirketler? Dolar kuru 1.83’ten 1.97’ye çıkınca dış borç döviz açığı arttı. Bu Kurdaki bu yükselişten en olumsuz etkilenecek şirket ise Tüpraş. Yaklaşık 6 milyar TL karşılığı döviz açığı olan
Tüpraş’ın ikinci çeyrekte tahminen bu açığının 6,3 milyar liraya çıkması bekleniyor. Türk Telekom’un da 5,4 milyar lira olan açık pozisyonunun 5,8 milyar liraya, THY’nın 3 milyar lira olan açık döviz pozisyonunun da 3,3 milyar liraya çıkacağı tahmin ediliyor. Anadolu Efes (2,3 milyar TL), Migros (2 milyar TL) ve Ak Enerji (1,5 milyar TL) yüksek döviz borcu olan diğer firmalar olarak sıralanıyor. Başta bu firmalar olmak üzere kur riski olanlar, rejimin faizleri artırarak kuru aşağı çekmesini dört gözle bekliyor.
Damacananın azami fiyatı 5,5 TL
Hayvancılığa teşvik ödemesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyen organik hayvancılığın geliştirilmesi, doğal kaynakların korunması, hayvan refahının, gıda güvenliğinin ve sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik organik hayvancılık yapan yetiştiricilerin desteklenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemek amacıyla hazırlandığı “Organik Hayvancılık Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Organik hayvancılığı
destekleme kapsamında, destek almaya uygun görülen yetiştiricilere anaç sığır ve manda başına 150, buzağı başına 50, anaç koyun ve keçi başına 10, arılı kovan başına da 5 lira ödeme yapılacağını belirtti. Hükümleri, 1 Ocak 2013’ten geçerli olacak tebliğe göre, Organik Hayvancılık Destekleme Ödemesi (OHD) çalışmaları Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü (BÜGEM) ve il/ ilçe müdürlükleri ile yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından yürütülecek. YARIN GÜNCEL
Uçak yakıtına da ÖTV geldi Resmi Gazete’nin sayısında yayımlanan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Genel Tebliği ile bundan böyle uçak yakıtlarına litre başına 2,5 TL ÖTV alınacağı açıklandı. Buna göre, daha önce litrede sıfır lira olan 2710.11.31.00.00 G.T.İ.P. numaralı uçak benzini, 2710.11.70.00.00 G.T.İ.P. numaralı benzin tipi jet yakıtı ve 2710.19.21.00.00 G.T.İ.P. numaralı jet yakıtının (kerosen) ÖTV tutarları 2,5 TL/Litre olarak belirlendi. Petrol dağıtıcıları, rafinericilerden satın aldıkları hava yakıtlarının teslimlerine ilişkin, “Rafinericiden Satın Alınan Hava Yakıtlarının Teslimine İlişkin Bildirim Formu”nu Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde hizmet veren İnternet Vergi Dairesi/KurumlarGelir Vergi Dairesine gönderecekler. Süresinde gönderilmeyen bildirim formları hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca özel usulsüzlük cezası uygulanacak. YARIN GÜNCEL
EMEK
10
24 Temmuz 2013
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Her an ölümle yan yanayız Merhaba ben le burun buruna gelebiliriz İzmir’den Musta- ve o anların düşmanımın fa Çakırca. 21 yaşında başına bile gelmesini isolmama rağmen 7 sene- temem. Birde güvencesiz dir şantiyelerde elektrik- çalışma koşulları var. Bu çi olarak çalışmaktayım. şartlarda çalışmak zorunŞantiye hayatının çok zor da kalındığında görüyoruz olduğunu görüyorum. Bu ki kazalar, yaralanmalar en zorluklara bir de hasret- çok o zaman vardır. Her lik eklenince daha da bir zaman yaşanan bu olaylarzorlandığımı görüyorum. dan devletimizin tedbirsizÇünkü aileden liği, güvencesizuzak şehirlerde, liği çoktur. Bu hiç tanımadığım son zamanlarda insanların arada görüyoruz sında, hayatını okuyoruz. Ölen çalışma zorlukölür işe devam. ları ile mücadele Oysa kaldıkları ederek buluyor- MUSTAFA ÇAKIRCA evlerde çalışsun. Şantiyede tıkları yerlere en zor olan şeylerden bi- de bizim alınterimizden risi de koğuşlardır. Akşam ustalığımızdan geçmiştir. yorgun dönüyorsun bazen. Ama sağ ola ki Başbakan, Yıkanacak su kuyruğu, ye- “Son cenaze çıktı bu iş bitti” mek kuyruğu bir de sağlık- diyerek kalan yerde diyor sız çıkan yemekler... Ama ve bizlerde sessiz kalıyoruz. en zor olanı da yanında Buradan devlet yetkilileçalışan arkadaşlarının kaza rine seslenmek ve bizleri geçirme tehlikesi. Çünkü duymalarını istiyorum. her an ölümle yan yanayız. Biraz işlerini yapmalarını Özellikle ölüme dokun- görevlerini yerine getirmak kadar kolay olan bir melerini istiyorum ve tedmeslek bizimkisi. Elektrik- birsizliğe son demelerini çiyiz her an bir saniyelik istiyorum. dikkatsizliğimizden ölümSen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
TEKSAN’da yine tutuklama kararı yok
Eskişehir Teksan Oto Tamirciler Sitesi’nde bir atölyede 4 işçinin hayatını kaybettiği patlamanın davasının 7. duruşması 18 Temmuz 2013 Eskişehir Adliyesi’nde görüldü. Bilirkişi raporunda, “İşyeri sahipleri birinci dereceden kusurludur” açıklaması olmasına rağmen yeni bir bilirkişi raporu istemiyle patronlar tutuksuz yargılanmaya devam ediyor. İstanbul seda güler
İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun da takip ettiği Eskişehir Teksan Oto Tamirciler Sitesi’nde meydana gelen patlamada ölen 4 işçinin davalarının 7. Duruşması 18 Temmuz 2013 tarihinde Eskişehir Adliyesi’nde görüldü. İşçi Ölümlerine Son Platformu’da dava öncesi ailelerle birlikte adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirerek işçi ölümlerine son dedi. Dava yeni bir bilirkişi raporu istemiyle 26 Eylül 2013 tarihine bırakıldı. Patlama değil, kimyasal tepkime Davaya bilirkişi olarak katılan ODTÜ kimya bölümünden Teoman Dinçer patlama olmadığını kimyasal tepkime ile açığa çıkan bir gaz olduğunu, maddenin patlayıcı olmadığını, 15 ton maddenin yakılarak imha edildiğini söyledi. Müdahil Avukat Dinçer’e patlamanın neden kaynaklandığını sorusu üzerine savunma avukatlarından Adem Sözüer İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı’ndan gelen raporu mahkemeye sundu.
sı gerçekleştirdi. Platform adına basın açıklamasını okuyan Can Ersoy: “Robotics firmasına ait ruhsatsız atölyenin baş patronu Yusuf Vasfi Özalp ve Teksan Sanayi Sitesindeki atölyeyi işleten patron Zafer Akansel, ruhsatsız olarak çalıştırdığı Meka Robotics atölyesinde, göz göre göre genç işçi kardeşlerimizin ölümüne sebep oldular. Hala devam eden davada bilirkişi raporunda “İşyeri sahipleri Göz göre göre ölüme sebebiyet İşçi Ölümlerine Son Platformu birinci dereceden kusurludur” diye ölen işçilerin aileleriyle birlikte belirtilmesine rağmen patronlar tuadliye öününde basın açıklama- tuksuz olarak yargılanmaya devam
ediliyor. Bizler bu davanın peşini bırakmadık, bırakmayacağız. 4 işçi kardeşimizin ölümünden sorumlu olan patronlar Zafer Akansel ve Yusuf Vasfi Özalp hakettikleri cezayı alana kadar Eskişehir Adliyesi önünde olmaya devam edeceğiz. Artık uyanan Türkiye halklarının gücünü de arkamıza alarak daha güçlü hesap soracağız” dedi. İşçiler hükümet politikaları yüzünden ölüyor Patlamada hayatını kaybeden İsmail Tünel 22 yaşındaydı, Ahmet
Uysal ve Umut Küçükarabacı 23, Melik Duran 27 yaşındaydı. Tıpkı Gezi direnişi boyunca şehit verdiğimiz Ali İsmail, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve Medeni Yıldırım gibi. Bu kadar genç canın bizzat hükümet politikalarıyla hayatını kaybettiği bu topraklarda Başbakan Erdoğan’ın, hala çıkıp, “Gençlerin ölmediği güzel günlerden geçiyoruz” şeklinde açıklamalar yapması ise oldukça ilginç karşılanıyor.
İşçiler sigaradan ölüyormuş
Elektrik akımına kapılan işçi öldü İzmir’in Bornova ilçesinde Çamdibi Semti Muratreis Caddesi 19 numarada ki bir birahane tadilatında çalışan Öner Kavaklı isimli işçi, çalıştığı sırada ucu açık olan kabloya dokununca elektrik akınıma kapıldı. Ağır yaralanan işçi, diğer işçilerin ihbarı üzerine olay yerine gelen ambulans ile Ege Üniversite Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. Evli ve iki çocuk babası olan 33 yaşındaki Öner Kavaklı burada yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Polis olay ile ilgili soruşturma başlattı. YARIN GÜNCEL
24 Temmuz ÇARŞAMBA 2013
Karabük’te bulunan Marzinc bağlayan Delbeler konuşmasında, adlı firmada 130 işçisinin ra- “Ağır metallerle çalışılan fabrikada hatsızlanarak hastaneye başvurması problem yok, işçiler sigara içtikleri üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı için hastalanıyorlar. Eğer sigara içme tarafından soruşturma yapıldı. İn- alışkanlığınız varsa, biz yasakladık celemeler sonucu işçilerin vücutla- bunu, burada belli yerlerde sigara rında ağır metal oranlarının yüksek içilebiliyor, siz hala uymayıp herhançıkması nedeniyle geri dönüşüm gi bir yerde sigara içmeyi sürdürürsefabrikasında üretim durduruldu. niz ortamdaki tozu buharlaştırıp neBunun üzerine Marzinc Yönetim fes alırken ciğerlerinize atıyorsunuz Kurulu Başkanı Uğur Delbeler, dü- demektir. Cephaneye ateşle girer mizenlemiş olduğu basın toplantısında siniz? Arkadaşlarımız bize her olayı işçileri suçladı. kurşuna bağlar bir noktaya getirdiler. Ama bakıyorum birçoğu sigara içisigara içtikleri için hastalandılar yor. Sigarayı gündeme getirdiğinde İşçilerin vücutlarında ağır metal o konu bir anda kapanıyor” dedi. oranlarının fazla olmasını sigaraya YARIN GÜNCEL
Marzinc Tesisi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Dalbeler
İSDEMİR’de 4 bin işçi grevde
sayı: 92
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
dağıtım can çoksöyler Burak Yelken Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Fatma Çakır Melike Çınar Özge Doğan Seda Güler Serkan Atak Sevda Polat Ufuk Alp Yaşar Aslan çağatay dirilgen EZGİ CEREN AĞTAŞ ibrahim keskin muhammed ünsal rasim araz Rıfat çapar yusuf yasin yakşi
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
Meslek standardı açıklandı
Rıfat çapar
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Türkiye’nin en büyük demir çelik fabrikası olan İSDEMİR’de, Çelik-İş ile fabrika yönetimi arasında ocak ayında başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yürütülüyordu. Toplam 6 bin işçiden 4 binini kapsayan görüşmelerden sonuç alınamayınca 15 Temmuz 2013 tarihinde aileleriyle birlikte fabrika önünde toplanan 4 bin işçi, sendikalarında aldıkları kararla iş bıraktı. İşçiler kendilerine verilen sözlerin tutulma zamanının geldiğini ifade ettiler. Ereğli ile olan ücret farkının ortalama
48.76 olduğunu vurgulayan işçiler, “Yeni sözleşmeyle en az yüzde 56 olacak. Bu farkın bu sözleşme de kapanmasını istiyoruz. Bu fabrikada en büyük hedeflerimizden bir tanesi de bozulan teamüllerin düzeltilerek toplu sözleşmeden elde edilen tüm imkanlardan herkesin faydalanmasıdır” dediler. Çelik-İş Sendikası Genel başkanı Cengiz Gül açıklamada bulunarak işçilere yüzde 6 oranında ücret zammı önerildiğini, greve katılmayan işçilere ise yüzde 30 zam öneriliğini belirtti. YARIN GÜNCEL
Merkezi Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Türkiye’de ihtiyaç duyulan meslek standardı sayısının 750 olduğunu belirterek, hazırlıkları tamamlanan 676 meslek standardı olduğunu, ayrıca bugünlerde kadın ve erkek terziler ile sayacıların da içinde olduğu birkaç mesleğe de standart getirileceğini açıkladı. Meslek standartları arasında kadın ve erkek terzisi, ayakkabı imalatçısı, sayacı, yüksek fırın hammadde hazırlama işçisi, flekso kalıp, baskı ve baskı öncesi hazırlık operatörü, flekso baskı birim sorumlusu, flekso baskı öncesi birim sorumlusu gibi mesleklerin de olduğunu vurgulandı. Akbaş, Bugüne kadar işçi ve işveren kuruluşları ve bir çok kurumda 741 meslek standardının hazırlanmasına yönelik 68 işbirliği protokolü imzaladıklarını, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş meslek standardı sayısının da 416 olduğunu, meslek standardı olmadan yeterliliğin sağlanamayacağını da söyledi. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
11
24 Temmuz 2013
Sol Köşe
Cumartesi Anneleri 434. kez alanda
Ekonomik büyüme aşağı yönlü olabilir
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, katıldığı NTV/CNBC-e ortak yayınında Ahmet Ergen’in sorularını yanıtladı. Türkiye’nin ikinci çeyrek büyümesiyle ilgili olarak Babacan, bütün dünyada büyüme revizyonlarının aşağı yönlü olduğunu, bizde de olursa sürpriz olmaması gerektiğini söyleyerek olayı normalleştirmeye çalıştı. İstanbul BURAK YELKEN
Kayıpların bulunması ve faillerinin cezalandırılması talebiyle bir araya gelen Cumartesi Anneleri Meydan’daydı. Bu hafta 20 Temmuz 1992 günü kaybedilen Hasan Gülünay için oturuldu. Basın metnini Cumartesi İnsanları’ndan Yasemin Çelik okudu. İnsanlığa karşı suç işleme durumlarında zaman aşımı uygulamasının kaldırılmasını, suç işleyen devlet görevlilerinin cezasız kalmamasını, hakkını arayan insanlara düşman gibi bakılmaması gerektiğini söyledi. Dosya için tüm mercilere başvurulduğunu, aileye devletin cevabının ise: “iddialarınız gerçek dışı, başvurularınız ise emniyet teşkilatını karalamaya yönelik” olduğunu açıkladı. YARIN GÜNCEL
Gözaltındaki öğrenciler serbest
16 Temmuz Salı şafak operasyonu ile polisin gözaltına aldığı 30 öğrenci 19 Temmuz günü serbest bırakıldı. Liseli ve üniversiteli gençlerin 16 Temmuz akşamı Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları basın açıklamasında Gezi direnişine katıldıkları gerekçesiyle gözaltında bulunan 30 öğrencinin derhal serbest bırakılması istendi. Gözaltındaki öğrencilerin babaları da basın açıklamasından sonra konuşma yaptı ve çocuklarının hiçbir suç işlemediklerini söyledi. 4 kişinin tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildiği gözaltında 30 öğrenci de serbest bırakılarak “AKP’yi bir kez daha yendik, bir kez daha kazandık” açıklaması yaptılar. YARIN GÜNCEL
Evde oturmak yok, artık sokaktayız
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan NTV/CNBC-e ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Babacan, geçen yıl Finansal İstikrar Komitesi’nde, önümüzdeki dönemde nelerle karşılaşılabileceğine ilişkin senaryo analizleri yaptıklarını belirterek, “8-10 değişik senaryonun hepsini çalıştık. Tüm kurumlarımız bu senaryolar karşısında her biri ne yapar, nasıl tepki gösterir bunlar yazılı hale getirildi, aynı milli güvenlik belgeleri gibi. Bu yazılı belgeler herkesin çekmecesine, kasasına kondu. Olur da hani ani, bir gecede bir şey olursa dünya ekonomisiyle ilgili, sabaha hangi kurumumuzun ne yapacağı belli olsun diye” şeklinde konuştu.
PROF. DR. AZİZ KONUKMAN
Durumu iyi gösterme çabaları
Diğer Ülkelerin de risk primleri artıyor Türkiye’nin risk priminin Mayıs’tan bu yana iki katına çıkmasıyla ilgili olarak Babacan, bu Faizdeki yükseliş küresel kaynaklı durumun Türkiye’ye özel olmadıFaiz ve dövizdeki yükselişin temel ğını, Rusya, Çin, Endonezya gibi sebebiyle ilgili olarak Babacan, ülkelerin de risk primlerinde aynı “Piyasalardaki hareketliliğin temel süreçte artışlar olduğunu belirttesebebi küresel konjonktürdür. rek olayı normalleştirmeye çalıştı. Bunu da tetikleyen ABD Merkez Babacan, “Tüm piyasalarda yeni Bankası’nın para politikasındaki ortama göre bir fiyatlama ve denge duruş değişikliğidir.” dedi. Borsa oluşacak” dedi. endekslerinde 22 Mayıs’tan düne kadar kaybın yüzde 18,8 olduğu- Enflasyon 1-2 ay daha yükselecek nu kaydeden Babacan, TL’nin ay- Babacan, Türkiye’nin 2013 yılı nı dönemde dolara karşı yüzde 3,9 için belirlediği 158 milyar dolardeğer kaybettiğini söyledi. Borsa- lık ihracat hedefinin halen geçerli nın daha fazla değer kaybetmesinin olduğunu, fakat bu hedefi gerçeknedeninin iç gelişmeler ve cari açık leştirmenin giderek zorlaştığını beolduğunu ifade etti. lirtti. Babacan, şu anki ekonomik
Taksim Gezi Parkı’nda bir araya gelen bir grup ressam, Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşananları tuvallerine çizdikleri resimlerle protesto ettiler. Ressamlara ilham kaynağı olan konular ise gaz maskesi, biber gazı yiyen eylemciler, TOMA, ağaç ve parklar oldu. Yaklaşık 2 saat boyunca resim yapan ressamlar protestolarına siyah bir bez üzerinde boyadıkları ayaklarıyla yürüyerek devam ettiler. Bez üzerindeki ayak izleriyle “karanlıktan aydınlığa yürüyoruz” mesajının verildiği belirtildi. Müzisyenlerle birlikte şarkılar söyleyen ressamlar yaptıkları basın açıklamasının ardından parktan ayrıldılar. YARIN GÜNCEL
Döviz kuru benzini etkilemekte Benzin fiyatlarının sekiz gün içerisinde iki kez zamlanarak 5 liranın üzerine çıkmasını değerlendiren Babacan, petrol fiyatları ve döviz kurunun benzin fiyatları üzerinde etkili olduğunu belirtti. “Son bir buçuk aydır tüm gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında hareketlilik var. Gelişmekte olan tüm ülkelerin para birimleri dolara karşı değer kaybetmekte” diyen Babacan diğer ülkelerde de aynı olayın olduğunu öne sürerek durumu normalleştirme çabalarına devam etti.
Bernanke 7 Haziran’da yaptığı açıklamada Amerikan ekonomisinde iyileşme olursa, biz tahlil alımını azaltacağız dedi. Bu, ben piyasaya daha az para süreceğim demek. Bu da Amerikan parasının azalacağı, Amerika’da faizlerin artacağı anlamına geliyor. Bu Avrupa’yı Türkiye’yi etkileyecek. Orda işler kötüleşince paralar bize geçiyordu. Dövizin 1,83 durumuna göre hazırlanan ve TBMM’de kabul edilen 10 maddelik kalkınma planı suya düştü. Ekonomik büyümenin 4’te kalmayacağı kesin. Sıcak para çıkışı aşırı olursa Türkiye Ekonomisi küçülür. Ali Babacan diğer ülkeleri örnek gösteriyor, normalleştirmeye çalışıyor. Bu, durumu iyi gösterme çabasıdır.
Fındık rekoltesi düştü Ordu Ziraat Odası Başkanı Uğur Cörüt, makamında düzenlediği basın toplantısında, fındık rekoltesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bölgede rekoltenin olumsuz hava koşulları nedeniyle günden güne düştüğünü belirten Cörüt, “Temennimiz rekoltenin daha da düşmemesi” diye konuştu. Sıcak hava nedeniyle bahçelerin adeta harap olduğunu ifade eden Cörüt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son zamanlarda havalar kurak gitti, daha önce açıklamış olduğumuz 484 bin ton rekolte de yüzde 15-20 arasında kuraklıktan zarar görerek 400 bin tona kadar düştü. Her yıl olduğu gibi bu yılda üniversitelerle birlikte rekolte çalışması yürüttük. Üniversitenin yapmış olduğu bu çalışmaya inanmamak mümkün değil.” Cörüt, her zaman üreticilerin yanında olduklarını vurgulayarak, üreticiden ürününe sahip çıkmasını istedi. YARIN GÜNCEL
Haziran Direnişi’nde katledilen, yaralanan, tutuklanan ve gözaltına alınan direnişçilerin aileleri Kızılay’da, Ethem Sarısülük’ün katledildiği yerde buluştu ve AKP’ye meydan okudu. 20 Temmuz günü buluşmada ilk olarak Ethem’in vurulduğu noktadaki anma ve dayanışma alanına gidildi. Çok sayıda kişi Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük’e sarıldı. Basın açıklamasında Gezi Direnişi Tutuklu Aileleri’nin çocukları gibi evden sokağa çıktıkları, artık sokakları terk etmeyecekleri ve her cumartesi Ethem’in vurulduğu yerde bir araya gelecekleri duyuruldu. YARIN GÜNCEL
Tuvalli protesto
şartların aynı kalması halinde enflasyonun 1-2 ay yükselmeye devam ettikten sonra düşüş trendine gireceğini söyledi.
İnşaat denetimleri artıyor Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, inşaatların mevzuata uygun yapılmasını sağlamak amacıyla “zabıta” gibi çalışacak denetçiler görevlendirecek. İnşaat denetçileri, imar planlarından ruhsatlandırmaya kadar inşaatla ilgili tüm faaliyetleri denetleyecek. Gerekli görülürse bakanlık adına işlem yapma yetkisine sahip olacak. İnşaat işlerini usulüne uygun yapmayan projeci, müteahhit, taşeron, şantiye şefi, usta veya diğer ilgililere ağır idari yaptırımlar uygulanacak. Halen sadece yapı denetim firmalarının yaptığı kontrollere, bakanlığın uzman personelle gerçekleştireceği denetimler de eklenecek. Yeni uygulama için bakanlık kendi bünyesinde denetçi pozisyonları oluşturacak. Denetçiler, ağır para cezası kesmenin yanı sıra inşaatın yıkılması da dahil yaptırımlar isteyebilecek. Bakanlık, mevzuata aykırı binaların yıkılması konusunda belediyeleri uyaracak. Belediyelerin yapmaması halinde bina, bakanlık tarafından yıkılacak. Yıkım masrafları ise yapı sahibinden alınacak. Bakanlık, usulsüzlükte sorumluluğu bulunan idari yetkilileri de İçişleri Bakanlığı’na bildirecek. YARIN GÜNCEL
El değmeden para üretilecek Merkez Bankası 2014 yılı itibariyle para basımında “elle kontrol” dönemini kapatacak. MB, Banknot Matbaası’ndaki kontrol sistemini yenileyecek, dijital sisteme geçecek. Para, hiç el değmeden basılacak. Banknot matbaasındaki mevcut sistemde para basımı makinelerde yapılıyor. Ancak banknotun basımı sonrasındaki kontrolleri, çalışanlar yapıyor. Uzun yıllardır devam eden ve “nefaset” olarak adlandırılan elle kontrol, yerini “optik okuyucu” ile kontrole bırakıyor. Makineleri temin etmeye başlayan Merkez Bankası, yeni sistemi yılsonuna kadar tamamlayacak. Sistem kurulunca para basımı süreci el değmeden tamamlanır hale gelecek. Merkez Bankası verilerine göre piyasada halen 1 milyar 34 milyon adet banknot var. 5, 10, 20, 50, 100 ve 200 liralık banknotların yüzde 45’inden fazlasını, 50 ve 100 liralık banknotlar oluşturuyor. 294 milyon adet 100 liralık banknotun yanısıra piyasada 140 milyon adet de 5 liralık banknot bulunuyor. Piyasadaki madeni paraların tutarı ise 90 milyon lira. YARIN GÜNCEL
ESAS MESELE
12
fotoğraf: BURAK YELKEN
24 Temmuz 2013
Recep İhsan Eliaçık kimdir?
Ceberrut devlet AKP
Gezi Direnişi dosyamızda bu haftaki konuğumuz Antikapitalist Müslümanlar’dan İhsan Eliaçık. Eliaçık, tüm samimiyetiyle AKP’ye olan eleştirilerini dile getiriyor. Gezi Ruhu’nu yalanları ve iftiralarıyla dağıtmak isteyenlere inat, halkın bir araya gelmekten vazgeçmediğini söylüyor. Bugüne kadar AKP’nin izlediği politikalarla kendine nasıl rant sağladığından bahsederken, halkın yoksulluğunun konu dahi edilmediğini ifade ediyor.
RöPORTAJ MELİKE ÇINAR
Gezi Direnişi’ne Antikapitalist Müslümanlar’ın katılımı nasıl oldu?
Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla, oranın bir bileşeni olduk, toplantılara katıldık. 20 gün boyunca Gezi Parkı’nda yer aldık. Gezi Parkı’nda Miraç Kandili kutlandı, ilk defa Cuma namazı kılındı, mescit açıldı. Şimdi Yeryüzü İftarları’yla devam ediyoruz. İftarın ilk gününde, Galatasaray Lisesi önünde başlayarak İstiklal Caddesi’ne kadar uzayan bir sofra kuruldu. Nereden bakarsanız 15 bin kişi katıldı ve muhteşem bir iftar oldu. Yeryüzü İftarları Türkiye’nin her yerinde bedenini arayan bir ruh gibi devam ediyor.
Bunlar ancak Suriye’de falan olan şeylerdir. Dışarıdan kimsenin hayatına dokunmuyoruz falan diyorlar ama bütün İslamcı aydınları, İslamcı Cemaatlerde yetişmiş ağzı laf yapan, iktidara eleştirebilecek ne kadar kişi varsa, bunları ya Bakanlık’lardan ya yandaş medyadan ya TRT’den ya belediyelerden, ihalelerden işler vererek; bunları maaşa, ranta ve nemaya bağlayarak susturdular. Şu anda hiçbiri konuşamıyor.
lizme abdest aldırıyorlar. Alternatif üretim ve paylaşım düzeni üretmiyorlar. Bir fabrikada mescit açmanın, işçilere iftar ve sahur yemeği vermenin İslami bir iş düzeni, çalışma alanı olduğunu zannediyorlar. Emek sömürüsü meselesine hiç gelmiyorlar. Zenginlik neden hiç tartışılmıyor? Herkes tartışıldı, askerler bile
Sizin durumunuz? Benim böyle konuşabilmemin sebebi bunlar iktidara geldiklerinden bu yana hükümetten hiç maaş almamam ve hiçbir ihale ilişkisine girmememdir. İktidardan uzak durdum, muhalif bir yolu seçtim. Bundan dolayı rahat rahat konuşuyorum. Diğerleri istese de konuşamazlar. Çünkü konuştukları an üzerleri çiziliyor.
Müslüman kökenli bir iktidarda ilk tartışılması gereken mesele zenginlikyoksulluk meselesidir. AKP’ye olan eleştirileriniz Çıkar ilişkisi mi söz konusu? Bana göre bir başbakanın nedir? Evet. Bir çıkar birliği söz konusubirinci görevi, koltuğa oturur Başta 3 alanda sürekli eleştiri yadur. Türkiye büyüyor, dış güçler oturmaz; “Bana memlekeyin pıyoruz. Bir, siyasi olarak devletin bizi istemiyor, Türkiye Osmanlı davranışlarını değiştirmiyor, ken- misyonunu üstleniyor gibi laflarla açlarını, yoksullarını ve di davranışlarını devlet yapıyorsüslüyor ve kendilerini kandırıevsizlerin listelerini getirin” lar. Yani AKP hükümeti, mevcut yorlar. Büyüyen Türkiye değil; demek olmalıdır. Bunun ceberrut devletin temel davranış- kendileri. Nerede büyüyor? Bakın dışındaki her şey devlet larını değiştirmiyor. Mesela 204 Ramazan’dayız ve Silvan’da bir mantığı açısından teferruattır. tane darbe döneminden kalma genç, iftarda eve ekmek götüreyasa var şu anda. Bu konuda kendi menfaatlerine uygun olanı yapıyorlar. O nedenle bu hususta kendilerini samimi bulmuyorum. Devletin vesayetini kaldırdık diyorlar ama kendileri bir vesayet kuruyorlar. Bir bakıyorsunuz,
Büyüyen Türkiye değil; kendileri. Nerede büyüyor? Bakın Ramazan’dayız ve Silvan’da bir genç, iftarda eve ekmek götüremediği için kendini asarak intihar ediyor. 5.5 milyon asgari ücretli var, 13.5 milyon yoksul var. İstanbul halkının yüzde 61’i kira ödüyor. İnsanların büyük bir çoğunluğu borçlanmış vaziyette, yardımlarla ayakta kalıyor. Başbakan’ın konuşması 27 kanaldan birden canlı yayınla veriliyor. Havaalanında bir konuşma yapıyor, ertesi gün 7 gazetede birden aynı manşetle çıkıyor.
mediği için kendini asarak intihar ediyor. 5.5 milyon asgari ücretli var, 13.5 milyon yoksul var. İstanbul halkının yüzde 61’i kira ödüyor. İnsanların büyük bir çoğunluğu borçlanmış vaziyette, yardımlarla ayakta kalıyor. Kriz teğet geçti dedi ama 99’daki gibi bir kriz olduğu zaman millet sarsılacak. Bir makara ipliğiyle ekonomi ayakta kalıyor. Doğru dürüst bir üretim yok. Bakın tarlalara, bağlara, bahçelere bomboş duruyorlar. Ne tarım var ne üretim. Habire AVM yapıyorlar. Politik olarak siyasi gidişatları yanlış. Şöyle bir ilkeyi benimsemiş vaziyetteler: Her mahallede milyoner yaratacağız! Ama kendilerini milyoner yapıyorlar. Sosyal adaletten ise sadece makarna dağıtmayı anlıyorlar. Fakat yoksulluğu ortadan kaldıracak, açlığı ortadan kaldıracak hiçbir proje ortaya koymuyorlar. “Çılgın proje” diyorlar, 3. Köprü, kanal projelerini açıyorlar ama onun etrafındaki tarlaları da ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde habire kapatıyorlar. Öyle bir noktaya geldi ki, bir yerden rant kokusu almasalar, 3 km yol yapamazlar. Şu anda AKP içerisinde tek bir coşku var; o da rant coşkusudur. Biz bunu siyaseten temelden eleştiriyoruz. İkincisi neydi? İkincisi iktisadi eleştiriler. Kapita-
tartışıldı, kozmik odalara girildi, paşalar cezaevlerini boyladı ama Türkiye’de milyonlarca insanın kanını emen faiz lobisidir dendi durdu. Niçin faiz lobisinden hiçbir insan soruşturmaya tabii tutulmuyor? Niçin onların kazançları tartışma konusu yapılmıyor? Mülkiyet, para, servet niçin tartışılmıyor? Çünkü onlar da mülkiyet, para ve servet sahibi olmak istiyor. Onların gözü orda. Böyle olmaz. Ne olmalıydı peki? Müslüman kökenli bir iktidarda ilk tartışılması gereken mesele zenginlik-yoksulluk meselesidir. Bana göre bir Başbakan’ın birinci görevi, koltuğa oturur oturmaz; “Bana memleketin açlarını, yoksullarını ve evsizlerin listelerini getirin” demek olmalıdır. Bunun dışındaki her şey devlet mantığı açısından teferruattır. Yani AK Parti, isminde barındırdığı adaleti sağlamıyor mu? Evet sağlamıyor. Sosyal adalet konusunda bayağı geri çıktı. Üçüncü eleştirdiğimiz konu da dış politika. Bunlar dünyanın çakallarıyla, kurtlarıyla beraber olup saldırıyorlar. Sonra da kuzuların yanlarına geçip onlarla me’leşiyorlar. Böyle iki tarafı birden idare eder durumdadır. Eğer siz, Gezi olaylarının
arkasında faiz lobisi olduğunu, Amerika’nın, CNN’nin kışkırttığını düşünüyorsanız, Kürecik’teki füze rampalarının, tamamını demesek bile iki tanesini; “İbretlik olsun diye iptal ediyorum” demesi gerekir. Desin de görelim. Ne yapıyor AKP sizce? Sadece ekranlarda ve miting meydanlarında tribünlere oynuyor, millete gelince nutuk atıyorlar. Bizde bir söz vardır, “Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz”. Ben senin lafına mı bakacağım, 10.5 yıllık işine mi bakacağım. Sen Amerika’larda Beyaz Saraylar’da ağırlanmışsın, “yağmurlar altında” diyerek manşetler atıldı Obama ile olan görüşmesine. O zaman hiçbir şey olmuyor. Ama şurada 3-5 tane genç, Gezi’de isyan etti diye çıkıştı, bunu da gitti dış güçlere bağladı. Dış güçlerle 10.5 yıldır beraber iş yapan asıl sensin. Bu sadece Gezi Parkı’yla kalmayacak göreceksiniz. Bu giderek yayılacak. Bundan sonra geri dönüş de mümkün değil. AK Parti’nin bu şekilde endişelenmesi kendilerini gayet yaşlanmış ve eskimiş hissetmeleridir. Panik bundan dolayıdır. Çünkü 2002 yılında yenilikçinin temsilcisi olarak kendilerini görüyorlardı. Ama şimdi bu Gezi olaylarında muhafazakar, hantal, kendisini eleştirene hemen ‘dış güç’ diyen pragmatist bir devlet adamına dönüştü. Gençleri anlamadı. Bir de başörtülü bir kadının darp edilmesi ve camide içilen içki meselesi var. Gezi’deki olayları engellemenin bir yoluydu dini kullanarak yalanlara başvurmak. “Camide içki içtiler, elmizde görüntü var, Cuma günü açıklayacağım” dedi. Yedi Cuma geçti hala açıklayamadı. “Üzeri çıplak adamlar, başörtülü bir kadını ve bebeğini dövdü, kadının üzerine idrar boşalttılar dedi, kayıt bulunamadı.” Orası MOBESE kameralarıyla dolu bir yer halbuki. Cep telefonuyla bile çekilmiş bir fotoğraf yok. Artık öyle bir çağdayız ki, herkes kendi gazeteciliğini kendi yapıyor. Twitter çağında yaşıyoruz. O kadar adam, başörtülü bir kadını hem de Kabataş’ta dövecek, kimse de bu anı cep telefonuna dahi çekmeyecek. Camide toplu seks bile yaptıklarını yazdılar. Kardeşim, bütün bunlardan bir tanesi bile olduysa biz ne güne duruyoruz? Derhal tepkimizi gösterir, devamı halinde orayı terk ederiz. Biz, büyük yalanlar söyleyip kalabalıkların peşimizden gelmesini sağlamaktansa, adaletin yanında yer alıp yalnız kalmayı tercih ettik.
Dinin bu kadar istismar ediliyor olması, dindar bir gençlik isterken üstelik, müslümanlıkla ne kadar bağdaşan bir durum? Gezi Parkı olaylarına kadar AK Parti’nin , Milli Görüş hareketinin (biz de oralardan geliyoruz) dini istismar ettiğini söylemedim. Adalet diyen adaleti, Kürt diyen Kürd’ü, Atatürk diyen Atatürk’ü istismar ediyor dememiz lazım o zaman. İnsanlar bunlara inanıyor. Ama bu Gezi Parkı olaylarında Başbakan’ın dini istismar ettiğini, bile bile dini kullandığını artık söylüyorum. İktidarın kendine özgü bir ontolojisi vardır. Yalan söylemek sana güç getirecekse o yalanı söylemelisin; iktidarın mantığı budur. Gezi Direnişi Anti-kapitalist Müslümanlara neler kattı? Gezi’de her şeyin yenisi vardı, dindarlığın bile. Gezi’de bulunanların solcusu, sağcısı, çevrecisi, feministi, bunlar da öncekilere benzemiyor. Gezi’de her şeyin daha iyisi, daha yenisi var. Bana göre, Gezi Ruhu dediğimiz şey, 4 kavramdan oluşuyor: Özgürlük, saygı, çoğulculuk ve dayanışma. Bunu benimseyemenler Gezi Ruhu’na sahip olamazlar. Özgürlüğe saygı göstermeniz gerekiyor, mini etekiye de, başörtülüyede, ateistede, dindarada. İnsanların siyasal sosyal tercihlerine, kimliklerine, flamalarına, kendi başlarına oluşturdukları iradelerine, giyim kuşamlarına saygılı olmayı öğrenmemiz gerekiyor. Çoğulculuğu bozmamamız gerekiyor. Herkesin özne olması gerekiyor, tek bir liderin dediğinin olmaması gerekiyor. Anonim bir güzelliğin olması gerekiyor. İlkelerin etrafında toplanmak ve ayağa dikmek gerekiyor, bir adamın etrafında değil. Bir anti-kapitalist ruh ile dayanışma ile bu işleri yapmak gerekiyor. Simgesel olarak şöyle görüyorum, başta AKM’nin oraya asılan flamalar çoğulculuğu temsil ediyordu. AKP geldi ama hepsini kaldırarak, devletin soğuk yüzlü iki tane bayrağını ve Atatürk resmini astı. Bu bildiğiniz devlet işte. AKP, Kemalist vesayete karşı çıkmıyor, Kemalist vesayetin sopası olarak karşımıza çıkıyor. Halbuki, o Atatürk resmi ve Türk bayrağı, önceki renk cümbüşünün içinde zaten vardı ve orada daha güzeldi. Türkiye’nin bütün renklerini temsil ediyordu. Çoğulculuğu yıktı. Halk bir araya gelmiş ama iktidar bunu istemiyor. İçeri girdiğinizde önemi azalan ilk şey paraydı. 18 tane dayanışma masası vardı ve orada temel ihityaçlar ücretsiz veriliyordu. Ve insnalar barınmak için, yemek için para vermek zorunda
23 Aralık 1961’de Kayseri’de doğdu. Kayseri ve Kırşehir’deki değişik okullarda ilk, orta ve lise öğrenimi tamamladı (1980). 1990 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. İlahiyat Fakültesi’nden ayrılarak bağımsız yazarlık hayatına başladı. 30 yılı aşkın süredir düşünce ve yazı hayatına devam ediyor. En son Yarın Dergisi’nde kapanana kadar 4 yıl, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Söz ve Adalet Dergisi’nde kapanana kadar 8 ay, Gerçek Hayat Dergisi’nde iki yıl yazdı. Kitapları İnşa Yayınlarından çıkıyor. Şu ana kadar 20 kitabı yayınlandı. değildiler. Dayanışma içerisinde imece usulüydü her şey. Bunlar da Türkiye’ye çok kuvvetli sosyal adalet mesajları veriyordu. Demek istiyor ki, memleket de böyle olmalıdır.
Gezi’de her şeyin yenisi vardı, dindarlığın bile. Gezi’de bulunanların solcusu, sağcısı, çevrecisi, feministi, bunlar da öncekilere benzemiyor. Gezi’de her şeyin daha iyisi, daha yenisi var. Bana göre, Gezi ruhu dediğimiz şey, 4 kavramdan oluşuyor: Özgürlük, saygı, çoğulculuk ve dayanışma. Umutlu musunuz bu hareketten? Evet. Türkiye toplumu dipten gelen yeni bir dalgayla, bir değişim sancısı çekiyor ve Gezi bu sancının dışa vurumudur. Geleceği belirlemek adına, zamanın akışına ve oradaki gençlerin duyarlılğına bırakmak gerekiyor. Onlar yaratıcı gençler. Kendi oluşumlarını, kendi bedenlerini bulacaklardır. Kendine beden arayan bir ruh gibi gösteriyor. Çarşı’nın sloganı vardı: “Çarşı bir ruhtur, bedene indirgenemez” diye. Gezi buna fazlaca uyuyor. Şu an bir bedene indirgediğin zaman şu parti bizim temsilcimiz, bu partiye oy verelim, parti oluşturalım, dediğiniz zaman, bu bedene dönüşecektir, o zaman da ruh kaybolacaktır. Bunun bir müddet daha ruh olarak kalması gereliyor. Nasıl bir bedene kavuşacağına da, bu ruha katılanlar beraber karar verecektir.
EGITIM (
13
24 Temmuz 2013
Bilim insanları AKP’yi hukuka uymaya çağırdı
Doğuya giden öğretmene teşvik
Türkiye’deki üniversiteler Gezi Direnişi’yle ilgili suspusken dünya genelinde 70’e yakın ülkeden 4 binin üzerinde bilim insanından AKP’ye tepki geldi. Ülkede yürüyen hukuksuz politikaları adım adım ele alan bildiriyi oluşturan 21 akademisyen arasında 4 Nobel Ödüllü bilim insanı da bulunuyor. Son dönemde 7 bin öğretmen bir anda tayin isteğinde bulununca Doğu’da inanılmaz bir öğretmen açığı oluştu. Bunun üzerine hükümet, Doğu ve Güneydoğu’daki öğretmen açığını kapatmak için formül arayışına girdi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve bölge milletvekilleri bir toplantı yaparak öğretmen problemini masaya yatırdı. AKP Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu, “7 bin öğretmen bir anda tayinini isteyince sıkıntı çıktı. Eş durumundan tayinlerde bile öğretmenler eşleri ile Doğu’ya gitmiyor” dedi. Yavilioğlu, “Doğu’ya giden öğretmenlere daha fazla maaş ve çeşitli yan ödenekler gibi imkanlar sağlanacak” dedi. YARIN EĞİTİM
Hocalarımız yalnız değildir eskişehir can çoksöyler
Nobel ödüllü Robert F. Curl (Kimya, 1996), Paul Greengard (Tıp, 2000), Roald Hoffmann (Kimya, 1981) ve Richard R. Schrock (Kimya, 2005) dünyanın farklı üniversitelerinden 21 bilim insanının hazırladığı bildiri, bilim dünyasının en saygın yayın organlarından biri olan ‘Science’ dergisinin 19 Temmuz tarihli sayısında yayınlandı. hukuka uygun davranın çağrısı Dördü Nobel ödüllü 25 bilim insanı, AKP’ye, barışçıl göstericilere ulusla-
rarası hukuka uygun şekilde davranma çağrısında bulundu. Türkiye’de insan hakları ihlallerine dikkat çekmek için hazırlanan bildiride, direnişçilere ve sağlık görevlilerine uygulanan orantısız ve yasadışı şiddetin önceden görülmemiş boyutlarda yaralanmalara ve ölümlere yol açtığına değinildi. Böyle bir bildirinin bilim insanları ve tıp uzmanlarının kaleminden ortaklaşa çıkmış olmasının, Türkiye’de işlenen insan hakları ihlallerinin boyutunun ve duruma müdahalenin gerekliliğinin göstergesi olduğu vurgulandı. Bildiride şu görüşlere yer verildi: ‘Barışçıl göstericilerin 31 Mayıs 2013
günü orantısız bir şiddete başvurularak dağıtılması üzerine, Haziran ayında Türkiye’nin 79 ayrı şehrinde resmi rakamlara göre toplam 2,5 milyon kişi gösterilere katıldı. Son bilgilere göre gösterilerde 63’ü ağır olmak üzere 8163 kişi yaralandı, 3 kişi henüz hayati tehlikeyi atlatamadı. 106 kişi kafa travması geçirdi, 11 kişi gözünü kaybetti. Olaylarda 5 kişi hayatını kaybetti. Bu çabalara ek olarak 70’e yakın ülkeden 500’ün üzerinde eğitim ve bilim kuruluşuna üye 4000’den fazla akademisyenin imzalarıyla desteklediği, barışçıl göstericilere uygulanan aşırı polis şiddetini kınayan ve gös-
tericilerin temel anayasal haklarını özgürce kullanmalarını destekleyen bir bildiri yayınlandı. Kimyasal maddeye kınama Metinde ayrıca “Bu vesileyle biz akademisyenler, bilim insanları ve aydınlar olarak Türkiye’deki barışçıl göstericilerle sağlık görevlilerine uygulanan pervasız ve orantısız şiddeti ve bu esnada kimyasal maddeler kullanılmış olmasını bir kez daha kınıyoruz ve AKP’nin kimyasal madde kullanımına derhal son vermesini talep ediyoruz” denildi.
Direnen akademisyene soruşturma Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Timuçin Köprülü’ye, ‘#diren’ yazılı tişörtü nedeniyle hakkında soruşturma açıldı. Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yrd.Doç.Dr. Timuçin Köprülü hakkında, ‘Diren’ yazılı tişörtle konuşma yaptığı için, Üniversite rektörlüğünce soruşturma açıldığı ortaya çıktı. Timuçin Köprülü, hakkında soruşturma açıldığını Twitter hesabından duyurdu. Köprülü ‘’#diren yazılı tişörtle
konuşma yaptığım için Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü hakkımda soruşturma açtı” dedi. Timuçin Köprülü, konu ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı. “Şaşkın değilim. Bugüne kadar rektörlükle ile herhangi bir problemim olmadı. Ancak Hacettepe Üniversitesi’nde hocalara soruşturma açılınca bana da açılacağını tahmin ediyordum. Haklı olduğum için üzgün değilim. Şimdi soruşturmacıya birazdan e-mail atacağım, ne zaman nereye geleceğim diye soracağım”. YARIN GÜNCEL
Sevda Yeniköylü bu haftaki yazısında matematikte aksiyom olarak adlandırılan belirtileri ele alıyor. Aksiyomlar ve çıkarımlar arasındaki geçişi ve gereksinimlerini, daha doğrusu bir çıkarsama yapabilmeyi değerlendiriyor.
NE DURUYORSUN, HELVA YAPSANA Hiçten var etmek insanoğluna özgü bir nitelik değildir. Örneğin; un, şeker ve yağ olmadan helva yapılmaz. Yeni bir şey elde etmek için var olan başka şeylerden hareket etmek gerekir. Bir şeyi başka bir şeye dönüştürebiliriz belki ama yokluktan varlık yaratamayız. Nasıl yoktan bir şey var edemezsek, hiçbir şey bilmeden de yeni bir şey bilemeyiz. Belli bir temele dayanmadan bir gerçeğe ulaşamayız. Mesela çok verilen şu örneği ele alalım: Hiç Macarca bilmediğimizi varsayalım, ama tek kelime bile bilmiyoruz. Anlamını bilmek istediğimiz Macarca bir sözcük var. Elimizde sadece Macarcadan Macarcaya bir sözlük var. Bu sözlüğe bakarak Macarca bir sözcüğün anlamını öğreneceğiz. Başka hiçbir seçeneğimiz olmadığından Macarca sözlükte o sözcüğü bulup tanımına bakalım. Tanım da Macarca tabii. Ama tek kelime Macarca bilmediğimizden tanımı anlamıyoruz. Bu sefer tanımdaki sözcükleri arıyoruz sözlükte. Bunların da ta-
nımları Macarca... Çünkü sözlük Macarcadan Macarcaya... Bu sefer bu tanımlardaki sözcükleri arıyoruz sözlükte. Bu böyle sürekli sürer gider. Sözlük sonlu olduğundan, bir zaman sonra ikinci kez aynı sözcüğe rastlarız, yani bir sözcüğün anlamını bilmek için o sözcüğün anlamını bilmemiz gerektiğini anlarız... Macarca bir sözcüğün anlamını Macarcadan Macarcaya bir sözlüğe bakarak anlayabilmemiz için en azından birkaç Macarca sözcük bilmeliyiz. Macarcayı bu sözlüğe bakarak sökebilmek için bilmemiz gereken sözcüklere -bir anlamda - Macarcanın aksiyomları (belitleri) adını verebiliriz. Matematik benzer nedenden aksiyomatik bir uğraş dalıdır, başka türlü olamaz. Matematikçi bazı sözcükleri anlamadan ve bazı önermeleri kanıtlamadan kabul etmeli, yoksa tümce kuramaz ve hiçbir gerçeğe dayanmadığından yeni teoremler elde edemez. Matematikte doğru kabul edilen -Dikkat! Doğru kabul edilen diyorum. Doğru olan demiyorum!- önermelere matematiğin aksiyomları denir. Herkes aynı aksiyomları kabul etmek zorunda değildir elbet. Değişik aksiyomlarla değişik matematikler elde edilebilir. Ancak matematikçilerin çoğunluğunun
SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı
kabul ettiği bir aksiyom sistemi vardır ve birkaç mantıkçı dışında herkes bu aksiyom sisteminde çalışır. Diyelim elimizde bir dizi aksiyom var. Bu aksiyomlardan yola çıkarak matematik yapacağız, yani teoremler elde edeceğiz... Elimizde de sonlu ya da sonsuz aksiyomlarımız olsa mesela. Bu aksiyomları kullanarak teorem elde edeceğiz... Peki nasıl yapacağız ? Doğru olduğunu kabul ettiğimiz (bildiğimiz demedim! Bir kez daha vurguluyorum.) önermelerden yeni bir önerme nasıl elde edilir? Bunun bir kuralı var mıdır mesela? Vardır elbet. Un, şeker ve yağdan helva yapmak için bile “ unu yağda kavuracaksın ” gibi bazı komutlar gerekiyor... İşte, eski önermelerden yeni önerme elde etme yöntemlerine matematikte çıkarım kuralları deniliyor. Hiç çıkarım kuralı olmadan hiçbir yere gidemeyiz, aksiyomlardan öteye geçemeyiz, en az bir çıkarım kuralı bilmemiz gerekir. Çıkarım kurallarının hepsini aksiyomlara ekleyebiliriz, ama en az bir çıkarım kuralı elimizde bulunmalı, yoksa sadece aksiyomlarla yetinmek zorunda kalırdık, Kısacası helvasız kalırdık...
Hacettepe Üniversitesi’nde “Yetiştirdiğimiz Çapulcularla Gurur Duyuyoruz’’ pankartı öğretim üyelerine dönük saldırılara mezunlar ve öğrenciler ortak bir açıklama yayınlayarak cevap verdi. Hacettepe Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde de gençler birbirinden yaratıcı pankartlar ve dövizler taşıyarak AKP iktidarına dönük tepkilerini dile getirmişlerdi. Üniversitenin Biyoloji Bölümü’nde görevli öğretim üyeleri de “Yetiştirdiğimiz Çapulcularla Gurur Duyuyoruz’’ pankartıyla öğrencilere destek vermişti. Ancak öğretim üyeleri açtıkları bu pankart nedeniyle adeta hedef tahtasına oturtuldu. Biyoloji bölümü öğrencileri ve mezunları ise “Hocalarımız yalnız değildir” dedi. YARIN EĞİTİM
Kürtçe öğretmenleri hazır
Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Yaşayan Diller Enstitüsü Kürdoloji Bölümü’nde tezsiz yüksek lisans programından mezun olan 500 öğretmen adayı, atama bekliyor. MAÜ’de eğitimlerini tamamlayarak bu yıl mezun olan 500 öğretmen adayı, Türkiye’nin ilk Kürtçe öğretmenleri olarak atanmayı umut ediyor. Mezunlardan Fatma Çeliktepe, bölüme alım için yapılan ilanda atamaların yapılacağının belirtildiğini, şimdi ise durumlarının ne olacağının merak konusu olduğunu söyledi. Çeliktepe, en kısa sürede öğretmenlerin atanmasını umut ettiklerini kaydetti. YARIN EĞİTİM
Yer değiştirme tarihleri açıklandı
Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin zorunlu yer değiştirme süresinde 31 Aralık 2013’ün esas alınacağını kararlaştırdı. Bu tarih itibarıyla bulundukları ilde en az 3 yıl çalışma süresini tamamlayanlar iller arasında yer değiştirme isteğinde bulunabilecek. Bakanlığın yer değiştirme esaslarına göre, zorunlu çalışma yükümlülüğünü tamamlayan, zorunlu çalışma yükümlülüğü olmayan veya bundan muaf tutulan öğretmenlerden, 31 Aralık 2013 itibarıyla bulundukları ilde en az 3 yıllık çalışma süresini tamamlayacaklar, iller arasında yer değiştirme isteğinde bulunabilecek. Başvurular 24 Temmuz 2013’e kadar yapılabilecek.YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
24 Temmuz 2013
4+4+4 kpsamında öğrenciler açıkta kaldı
Üniversite hayali inşaata gömüldü
Türkiye’de üstün yeteneklilerin öğrenim gördüğü tek devlet okulu da 4+4+4 kurbanı oldu. Üstün yeteneklilere eğitim veren Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu 4+4+4 kapsamında dönüştürülerek eğitime ilkokul olarak devam edecek. 5.sınıfa geçen 48 çocuk ise açıkta kaldı. 4+4+4 kapsamında yapılan okul dönüşümleriyle öğrenciler mağdur olmaya devam ediyor. İSTANBUL ceday avcı
İlköğretimde 340 bin üstün zekalı çocuğun olduğu Türkiye’de, üstün zekalı öğrencilere eğitim veren tek devlet okulu Beyazıt Ford Otosan İlköğretim Okulu 4+4+4 ile dönüşüme uğruyor. Normal ve üstün yetenekli öğrencilerin bir arada olduğu okul, 4+4+4 kapsamında ilkokul olarak eğitime devam edecek, 5.sınıfa kayıt almayacak. Bu nedenle 4.sınıftan 5.sınıfa geçen 48 öğrenci açıkta kaldı. Öğrenciler ve aileleri 15 gün önce öğrendiği bu kararla büyük şok yaşadı. Öğrencinin geleceği ve okul yeterliliği düşünülmeksizin, 4+4+4 ile yapılan tüm dönüşümler öğrencileri ve ailelerini mağdur etmeye devam ediyor. Açıkta kalan öğrenciler eğitimde niteliksiz okullara yönlendirilirken adrese bağlı öğrenci alımı aileleri daha fazla sıkın- lu hak etmiş olmaları bir yana üstün yetenekli çocukların niteliksiz eğititıya sokuyor. me sürüklenmesi onları mutsuz ve anlaşılmaz yapıyor” diyerek isyan etti. Niteliksiz eğitim mutsuz ediyor Üstün zekalı çocuklara eğitim veren tek devlet okulunun da yitirilmesi “Proje iyi değilse kaldırılır” aileleri endişelendirdi. MEB, 2002 Gelen şikayetler üzerine İstanbul yılında İstanbul Üniversitesi Hasan Milli Eğitim Müdürü Muammer Ali Yücel Eğitim Fakültesi ile bir pro- Yıldız okuldaki eğitime, öğrencilerin tokol imzalamıştı. Öğrencilere özel kazanmış olduğu hakkı diyen velilere eğitim veren okul dönüşümle birlik- İstanbul Üniversitesi ile yapılmış bir te eğitim niteliği düşürülünce Okul protokolün kanuni bir dayanağının Aile Birliği Başkanı Ebru Üstüncan olmadığını söyledi. Okulun ömür bo“Öğrencilerin sınavla girdikleri oku- yu proje aşamasında olamayacağını
Üniversite sınavına giren, kendisine harçlık biriktirmek için Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin Sarıgöl Mahallesi’ndeki kentsel dönüşüm inşaatında çalışan 18 yaşındaki lise mezunu Sabri Kuran, inşaattan düşerek öldü. Sabri Kuran, vinç halatı bağlanmadan çalıştırılınca altıncı kattan düştü. Baba Şükrü Kuran, oğluyla birlikte inşaatta sigortasız çalıştıklarını, oğlunun üniversite sınavına yeni girdiğini ve harçlık biriktirmek için Samsun’dan çalışmaya geldiğini, inşaat firmasından davacı olacağını belirtti. YARIN EĞİTİM
ÖSYM Sınavlarında Değişiklik ekleyerek, proje iyi değilse kaldırılması gerektiğini söyledi. Okul, proje iptali ile eğitim niteliği yok edilerek adrese bağlı öğrenci alımı yapan ilkokula dönüştürüldü. Mağdur durumda olan öğrenciler, geleceklerini birinci dereceden etkileyen eğitimleri tehlikeye atılarak diğer 4+4+4 mağduru öğrenciler topluluğuna eklendi. 4+4+4 kapsamında, okulların eğitim niteliği ve kalitesi göz ardı ediliyor. Öğrenciler okul ararken şube yetersizliğiyle karşılaşıyor. MEB dönüşümü durdurmayarak nitelikli
eğitim veren okullarında eğitim seviyesini aşağı çekmeye devam ediyor. Dönüşüme karşı eylem yaptılar Okul öğrencileri ve veliler okullarındaki 4+4+4 kapsamındaki dönüşümü engellemek amacıyla Galatasaray Meydanı’nda eylem yaptı. “Zekamdan korkma, okulumu kapatma” yazılı afişlerle toplanan 40 veli ve öğrenci basın açıklamasının ardından eylemi sonlandırdı.
Okul dönüşümleri devam ediyor 4+4+4 eğitim sistemi okulların dönüşümünü mecburi kılıyor. 12 senelik zorunlu eğitim, okulların ilkokul ve ortaokul olarak bölünmesiyle öğrenciler için zorlu bir süreç haline dönüştü. Çocuğu 4.sınıftan mezun olan aileler ortaokul ararken kontenjan eksikliğiyle yüz yüze kalıyor. Yetkililer ise öğrencileri 4+4+4 kapsamında avantaj sağlayan tek okullara imam hatiplere yönlendiriyor. Dindar Nesil İsteniyor Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir, “500 bin öğrenciyi ya imam hatiplere kayıt yaptırarak dindar ve kindar bir nesle potansiyel kaynak yaratmak, ya da meslek liselerine göndererek ucuz iş gücü oluşturmaktır.” dedi.
Eğitimin Niteliği Arttırılsın 2010 yılında başlatılan genel liselerin Anadolu liselerine dönüşümü ile İstanbul’da 937 liseden 460’ı Anadolu lisesine, 378’i mesleki teknik eğitime, 49’u din öğretimine devredildi. Anadolu liselerindeki nitelik bu dönüşümlerle düşürülürken, öğrenciler meslek okullarına ve imam hatiplere yöneltildi. Sistem demokratik değil Genel liselerin dönüştürülmesiyle Anadolu liselerinin kontenjanları yüzde otuz arttırıldığında bile 500 bin öğrencinin gidebileceği okullar meslek liseleri, imam hatipler ve açık liselerdir. Dönüşümlerle AKP’nin dindar politikasını öğrencilere uyguluyor. YARIN EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Mahkeme, MEB’den Savunma İstedi
SBS tercih süresi ertelendi
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, veli ve öğrencilerden gelen talepler üzerine mağduriyet olmaması amacıyla SBS tercihlerinin 29 Temmuz’a kadar uzatıldığını duyurdu. Yapılan duyuruda 2013 yılında yer değiştirme takviminde iller arası yer değiştirme talebinde bulunan, çocuğu SBS tercihi yapacak öğretmenlerin mağduriyeti söz konusu olduğunu belirtildi. Sınav ve yer değiştirme takviminde başka bir çakışma ve aksaklık durumu yaşanmaması için SBS tercihleri ile ilgili son başvuru tarihi 29 Temmuz 2013 tarihine uzatılmıştır. YARIN EĞİTİM
SBS’nin İptalini İstedi
Eğitim sistemimiz bilimsel değil AKP hükümeti her yıl sınav sisteminde değişiklik yapıyor. Ancak yapılan değişiklikler sürekli olarak rekabetçi eğitim sisteminin devamını sağlıyor. Rekabetçi ve niteliksiz eğitim sistemi öğrencilere kazanım sağlamazken her getirilen yeni eğitim sistemi öğrencileri olumsuz etkiliyor. 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle muhafazakar, bilimden uzak, niteliksiz ve yine rekabete dayalı sisteminin devamcısı AKP, öğrencilere uygun eğitimi vermemektedir. Herkesin yeteneğine göre eğitim alabileceği bir sistem mümkündür. Ne gençleri geleceksizliğe hapseden AKP hükümetini ne de AKP’nin eğitim sistemini istemiyoruz. Ne 4+4+4, ne de rekabetçi eğitim bizlerin geleceğini kurabilir. Talebimiz eşit, bilimsel ve nitelikli bir eğitim sistemidir.
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi, TBMM’de kabul edilen Torba Kanunu’na göre elektronik sınav hazırlıkları kapsamında geniş kitleli sınavlar dışında sınavlarda sorulan soruları yayımlamayacak. Ancak, adayların cevap kağıtları ve cevap anahtarlarını görmeleri sağlanacak. ÖSYM Sınav Hizmetleri Daire Başkanı Yasin Bulduklu büyük kapsamlı YGS, LYS gibi sınavların Yönetim Kurulu kararı ile yayınlanmaya devam edebileceğini belirterek “Elektronik sistem için bu şart.” dedi. YARIN EĞİTİM
SBS sonuçlarının değerlendirilmesi sırasında yabancı dil testlerinin cevap anahtarı karıştırılmış, 718 öğrencinin puanı yanlış hesaplanmıştı. Daha sonra MEB yaptığı incelemede hatayı fark etmiş, cevapları yeniden değerlendirmişti. Hata düzeltildi derken, yeni bir hataya imza atıldı. Tüm adayların puanlarının yeniden hesaplanması yerine sadece yabancı dil testini çözen adayların puanı değiştirildi. Bu nedenle CHP Milletvekili Aydın Ayaydın SBS’nin iptali için dava açtı. Ankara İdare Mahkemesi de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan savunma istedi. Milli Eğitim Bakanlığı üst üste yaptığı hatalarla öğrenci aday ve velilerin güvenini yok etti. MEB’in sıralamadaki ve sınav sonuçlarındaki dikkatsizliği ve özensizliği adaletsizliğe yol açtı. Milli Eğitim Bakanlığı bu savunmayı hem mahkemeye hem de mağdur sınav adaylarına yapmış olacak. YARIN EĞİTİM
CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, Ankara İdare Mahkemesi’ne Seviye Belirleme Sınavı (SBS)’nın sonuçlarının iptali için başvuruda bulundu. Ayaydın, yaptığı başvuruda ilköğretim 8.sınıf öğrencilerinin girdiği, 12 Temmuz 2013’te bakanlık tarafından açıklanan SBS sınavının sonuçlarına göre 15-21 Temmuz arasında yapılacak tercihlerin esas alınmamasını, tercih döneminin durdurulmasını ve sınavın tüm öğrenciler açısından yeniden değerlendirilmesini talep etti. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
24 Temmuz 2013
Suriye iç savaşının dünyada yankıları
Dünya Turu
Irak
Bombalı saldırı
Suriye’deki iç savaş büyüyerek devam ederken Ceylanpınar sınırındaki çatışmada bir kişi öldü, biri ağır yaralandı. Türkiye’nin keşif için savaş uşağı gönderdiği ülkeyle ilgili dünyada silah yardımı ve müdahaleler tartışılıyor. Esad güçleri Özgür Suriye Ordusu’yla çatışmaya devam ederken, çatışmalarda yer almayan muhalif eleştirmenleri tutuklattı. Dış servis Fatma Kurt
Suriye içinde çatışmalar büyürken, Türkiye’nin Ceylanpınar sınırında can kaybı ve yaralanmalara sebep oldu. Şanlıurfa Ceylanpınar’da ÖSO ile PKK kolu PYD güçleri arasında çıkan çatışma sırasında, Ceylanpınar’da göğsüne kurşun isabet eden 17 yaşındaki Mahsun Ertuğrul yaşamını yitirdi ve 15 yaşındaki Ahmet Gündüz’ün tedavisi sürüyor. Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’ndan havalanan savaş uçakları, Suriye sınır hattında keşif uçuşu yaptı. Silah yardımı Türkiye bir yandan Kürt sorununu barış süreciyle çözme söylemini sürdürürken, dış ülkelerden gelen silahların Suriye’ye sevkiyatlarını sağlamanın yanında, çatışmaları körükleyecek silah yardımı yapmaya devam etmekle eleştiriliyor. İngiltere hükümeti, Esad karşıtı muhalif güçleri silahlandırmaya yönelik kararı rafa kaldırarak 650 bin Euro değerinde “ölümcül olmayan” yardım yapacağını ilan etti. ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey ise açıklamasında Obama’ya Suriye’ye askeri müdahaleye yönelik seçenekler sunduğunu belirtirken Obama yönetimi, muhaliflere küçük çapta silah yardımı yapılacağını ancak müdahalenin henüz söz konusu olmadığını açıkladı.
Savaş uçağı düşürüldü Esad karşıtı muhalifler Halep’te Esad karşıtı güçlerin savaş uçağını düşürdüklerine dair açıklama yaptılar. Düşürülen uçağın Rus yapımı MİG savaş uçağı olduğu ve ısıya duyarlı füze ile vurulduğu belirtilirken yayınlanan görüntülerde muhaliflerin uçaksavar füzesi ile MİG savaş uçağını hedef alıp ateş ettikleri görülüyor.
sıkıştığını açıkladı. İran ve Irak’taki Şii Müslümanların arasında ise taraftarlarını Esad’a destek olarak gönderip göndermemek konusunda ihtilaf mevcut. Lübnan’da ise Esad destekçisi Suriyeli gazeteci Muhammed Darrar Jammo öldürüldü.
Esad’ı eleştirenler gözaltında Suriye hükümeti çatışmadaki muhalif gruplar dışında, Esad muhalifi Komşularda iç savaş yansımaları eleştirmenleri de tehdit olarak göİnsan Hakları İzleme Örgütü, rerek gözaltına almaya başladı. BeSuriye komşuları Irak, Ürdün ve şar Esad’ı ve Suriye’yi 30 yıl boyunTürkiye’nin iç savaştan kaçmaya ca yöneten Hafız Esad’ı eleştiren çalışan insanların girişleri konusun- Yusuf Abdelki, yasaklı komünist da sınırlandırdığını ve on binlerce partinin üyeleri Tevkif Amran ve insanın tehlikeli sınır bölgelerinde Adnan Abbas gözaltına alındılar ve
açıklanmayan bir yerde tutulmaktalar. Gözaltına alınan üç kişinin daha önceden politik muhalefet nedeniyle hapis cezası aldıkları biliniyor. Pentagon’dan açıklama: İç savaş büyür ABD Askeri İstihbarat Başkan Yardımcısı David Shedd, ABD ya da müttefikleri tarafından gelebilecek bir müdahalenin avukatlığını yapmadığını ve bunun politikacıların işi olduğunu ifade ettiği açıklamasında, radikal İslamist muhaliflerin kontrol edilmediği takdirde birçok apayrı hiziplere ayrılabileceği ve iç savaşın yıllar boyunca sürebileceği ifadelerine yer verdi.
Mısır’da darbe sonrası gelişmeler Mısır Geçici Başbakanı Beblavi politik partileri görüşmeye çağırdı ve güvenlik ile ekonomi için önlemler alınması gerektiğini ifade etti. Hazırlandıktan sonra referandumla onaylanacak Anayasa’nın son taslağı için 10 hukuk ve anayasa uzmanıyla bir komite oluşturuldu. Beblavi, Arap dünyasının en büyük nüfuslu devletindeki sorunların açıklanması için bakanlarına talimat verdiğini ekleyerek değişiklerin sağlam bir zemine oturtulacağını belirtti. Geçici Dışişleri Bakanı Fehmi, Mısır’ın uluslararası rolünü etkinleştireceğini belirterek, Suriye’de değişim gerektiğini söyledi. AB Dışilişkiler Temsilcisi Ashton, Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur ve Müslüman Kardeşlik temsilcileriyle Kahire’de görüştü. Politik gelişmeler devam ederken, Mursi taraftar ve karşıtlarının çatışmalarında can kayıpları yaşandı. Mısır emniyet güçleri Kahire’de bulunan İran Al Alam uydu kanalına baskın yaparak kanal müdürünü gözaltına aldı ve kanal cihazlarına açıklama yapmaksızın el koydu. YARIN DÜNYA
Reform yasası işten çıkaracak
Rusya
Navalny’e ceza
Rusya Devlet Başkanı Putin’e muhalif gösterilerin öncülerinden avukat Alexey Navalny, Kirov eyalet valisi danışmanlığı döneminde yolsuzluğa bulaştığı gerekçesiyle 5 yıl hapis cezası aldı ve 15 günün ardından kefaletle serbest kaldı. 2011 Rusya seçimlerinde usulsüzlük yapıldığının öne sürülmesiyle Moskova’da büyük bir miting gerçekleştirilmiş ve 50 bini aşkın çevik kuvvet ve asker mitinge müdahale etmişti. Yeni nesil Rus muhalefeti öncülerinden Navalny’nin çarptırıldığı ceza, Putin’in muhalefetle savaşının Moskava sokaklarından mahkeme salonuna taşınması olarak tanımlandı. Moskova Belediye Başkanlığına aday olmak istediğini belirten Navalny: “Bizler sürü ya da köle değiliz. Bizler söz sahibiyiz ve bunu savunacak gücümüz var.” dedi. YARIN DÜNYA
İngiltere
Irkçılığa tutuklama
Detroit iflas etti Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu 6,8 milyar Euro’luk bir kurtarma fonunu daha onaylarken, Atina’nın kamu sektörü reform yasasıyla verdiği sözü tutmasını şart koştu. Reform yasasına göre dört binden fazla kamu çalışanı işten çıkartılacak. Yunanistan, 6 senelik ekonomik daralmayla birlikte, Euro bölgesindeki oranın iki katından fazla olan yüzde 27 rekor işsizlik oranına ulaşmış durumda. Ekonomik krizi atlatmaya çalışırken dört yılda dört hükümet değiştiren Yunanistan’da halk, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den alınan borçların yol açtığı ağır kesintiler ve işsizlikle mücadele etmeye çalışıyor. Binlerce kişinin Parlamento önünde protesto ettiği reform yasası için Başbakan Antonis Samaras, Thema gazetesine verdiği demeçte, ekonomik döngünün işlemesi ve IMF’den gelen fonların akışının devam etmesi şeklindeki gerekçelerle kesintileri savundu. YARIN DÜNYA
Irak’ta 2008’den beri devam eden ve sadece bu ay 520 kişinin öldüğü bombalı saldırılardan sonuncuları Bağdat’tın çeşitli bölgelerinde gerçekleşti. 65 can kaybının ve 190 yaralanmanın yaşandığı bombalı saldırılar iftardan sonra araba ve yol kenarı bombalamaları şeklinde gerçekleştirildi. Saldırıların sebepleri tartışılırken geçen aylarda Sünni ve Şii camilerini hedef alan saldırıların olması, geçen yıllarda yaşanan mezhep çatışmasını şiddetlendirebileceği kaygısını doğurdu. Hükümeti hukuki dayanağı olmayan tutuklamalar yaptırmakla suçlayan Sünni azınlığın 2012’nin sonunda başlayan protestoları saldırılara paralel olarak devam ediyor. Emniyetin sağlanamadığı ülkede Iraklılar, ayrıca elektrik ve temiz su gibi temel ihtiyaçlarından büyük ölçüde yoksun kalmaya devam ediyor. YARIN DÜNYA
ABD Michigan Eyaleti’ne bağlı Detroit şehrinin 18.5 milyar dolarlık borç nedeniyle bulunduğu iflas koruma talebi, Michigan Valisi Rick Snyder tarafından onaylandı ve geçerli olması için hakim onayını bekliyor. Detroit iflası kayıtlara ABD tarihinin en büyük iflası olarak geçti. Otomotiv sektöründeki üretimleriyle bir zamanlar ABD’nin sanayi motoru olarak görülen Detroit şehrindeki 78 binanın yaşam koşullarının başa çıkılamaz derecede zorlaşması nedeniyle terk edilmesi, şehrin hayalet şehir olarak anılmaya başlanmasına neden olmuştu. Michigan Valisi Rick Snyder Detroit’in iflastan başka şansının kalmadığını ve şehrin karşı karşıya olduğu mali krizin uzun süre ihmal edildiğini belirtti. Snyder, Reuters’a verdiği röportajda “Bu eylem gerçekleştirilmemiş olsaydı, Detroit her geçen gün daha da batmaya devam edecekti.” açıklamasında bulundu. YARIN DÜNYA
Birmingham şehrindeki iki caminin biri Haziran diğeri Temmuz olmak üzere bombalı saldırıya uğramasının ardından, 22 ve 25 yaşında iki Ukraynalı tutuklandı. 25 yaşında olanı, Muhammed Salem’i (75) akşam namazından sonra camiden çıktığında bıçaklayarak öldürmekle de suçlanıyor. Salem’in öldürülmesi terörle mücadele kapsamında soruşturuluyor. İngiltere’de İslami binalara yapılan saldırılar bir süredir devam ederken, İngiltere’nin en büyük Müslüman nüfuslu ikinci şehri Birmingham saldırıların süreceği kaygısı açısından ön planda. Birmingham’da sağcı anti-islamist İngiliz Savunma Ligi (EDL)’nin ırkçı gösterileri ve anti-faşist grupların düzenlediği karşı gösteriler arasındaki çatışmada 4 kişi gözaltına alındı. YARIN DÜNYA
FORUM
16
24 Temmuz 2013
Mısır’da olan biteni anlayabilmek için
Müslüman Kardeşler hakkında özet bilgi-2
yazdı
Nasırlı Yıllar ve İhvan Devrimden sonra Necip ile Nasır arasında başlayan mücadelede Müslüman Kardeşler Necip’in yanında saf tuttular. Bu tavır örgütün dağılma, erime sürecinin de başlangıcı oldu. İktidarı ele geçiren Nasır, muhalif gösterileri bastırdı ve Vefd’li, solcu, İhvancı elemanları ordudan attı. Cemiyet yasadışı ilan edildi, dergileri kapatıldı ve liderleriyle birlikte binlerce üye tutuklandı. Kutub da tutuklananlar arasındaydı. Ama 1954 Martı’nda tutuklananların tümü serbest bırakıldı. Ardından 26 Temmuz 1954’te Nasır’a suikast girişiminden sonra örgütle Nasır arasındaki köprüler tamamen atıldı. İhvan liderleri ve örgütün 4000’den fazla üyesi tutuklandı. İdam edilenler oldu. Bu süreç sonunda İhvan etkisizleşti, kitlesel gücünü yitirdi. Bu durum sadece baskı ve yasakların bir sonucu değildi. Nasır’ın uyguladığı ve Sovyetler tarafından da desteklenen ekonomik politikalar bu sonucun ortaya çıkmasında önemli rol oynadı. Bunun yanı sıra Nasır izlediği emperyalizme karşı kişilikli duran Pan Arapçı politikalarla Mısır’ı Arap dünyasının lideri haline getirdi. Daha düne kadar İngiliz İmparatorluğu’nun elinde basit bir oyuncak olan Mısır’ın, İslam dünyasında ve dünya çapında, kendisinden söz edilen, dikkate alınmak zorunda olan bir ülke haline gelmesi, Mısır halkını Nasır’a bağladı. Bu dönemde Arap milliyetçiliği, Pan Arapçılık Mısır halkındaki İslamcılığı ezdi geçti.
“
1960’larda Nasır İhvan’ın çalışmalarını tekrar serbest bıraktı. Nasır’ın amacı komünistlere karşı bu gücü kullanabilmekti. Ama İhvan rejime karşı bir komploya karıştı ve aralarında Seyyid Kutub’un da bulunduğu üç İhvan lideri asıldı.
“
1960’lı yıllarda İhvan ve Mısır İslamcılığı tekrar kendisinden söz ettirdi. 1960’larda Nasır İhvan’ın çalışmalarını tekrar serbest bıraktı. Nasır’ın amacı komünistlere karşı bu gücü kullanabilmekti. Ama İhvan rejime karşı bir komploya karıştı ve aralarında Seyyid Kutub’un da bulunduğu üç İhvan lideri asıldı. Seyyid Kutub her ne kadar İhvan’cı olarak bilinse de, Mısır’da İslamcı hareketin gelişiminde yeni bir aşamayı temsil eder. Kutub’un görüşleri ve tavırları ile Benna’nın ve Benna’dan sonra İhvan’ın ba-
şına gelenlerin görüşleri, tavırları arasında çok önemli farklar vardır. Ama bunlar ayrıca tartışılmalıdır. Kutub’un asılmasından sonra Müslüman Kardeşler içinden yeni örgütler çıktı. Daha çok Seyyid Kutub’un fikir ve eyleminden etkilenen ve silahlı mücadeleye eğilimli bu gruplar ciddi bir güç olamadılar. Müslüman Kardeşler ise, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde uygulanan iç ve dış politikalar sayesinde Mısır’ın en büyük düzen içi muhalif gücü haline geldiler. Enver Sedat ve İhvan 1970 yılında Nasır’ın ölüp yerine Enver Sedat’ın geçmesiyle İhvan’ın da önü açıldı. Müslüman Kardeşler, el-Ezher ve Başmüftü ile birlikte Mısır’daki yönetimin önemli dayanaklarından biri oldu. Enver Sedat İhvan’a Nasırcıları temizleme işini verdi. “1970’lerin başlarında (…) İhvan’ın eski muhafızları, Nasırcılara ve solculara karşı cezaevinden çıkarılmışlardı” (Dökmeciyan s. 128). Enver Sedat’ın Nasırcılığı tasfiye girişimleri ve Amerikancılığı Türkiye’deki dindar kesim tarafından da coşkuyla karşılandı. 30 Eylül 1970 tarihli Nurcu Yeni Asya gazetesinde, Nasır’ın ölümü üzerine yapılan yorumlar vardı. Bu yorumlarda Nasır, Mısır’daki hatta diğer Arap ülkelerindeki Müslümanları ezen biri olarak tanıtılıyordu. Yazıda, Nasır’ın başlangıçta ABD ile de iyi ilişkiler içinde olduğu ve Müslüman Kardeşler tarafından desteklendiği belirtiliyordu. “Müstebit Nasır’ın Arap alemine yaptığı kötülükler sayılıp tüketilemez” diyen yazı: “’Gebertilecek ölü’ hakkında şimdilik bu kadarla iktifa ediyoruz” cümlesiyle bitiyordu. Enver Sedat’ın Nasırcılığı tasfiyesi ve sola saldırıları da, aynı gazetede şu coşkulu başlıklarla duyurulacaktı: “E. Sedat, Aşırı Sola Karşı Savaş Açtı” (5 Mayıs 71) “Nasır’cı İdarecilerin Başları Uçuruluyor/ Mısır’da Komünistler Temizleniyor.” (15 Mayıs 71) Enver Sedat sadece Müslüman Kardeşleri değil, dini de kullandı. Örneğin Sedat, 1971 Anayasasına, Mısırın resmi dininin İslam olduğu hükmünü koydurdu. 1977 Ocak ayaklanmalarından sonra tefecilik, hırsızlık, zina, içki gibi suçlara İslami cezalar getirdi. Mart 1980 yılında şeriat halk oylamasıyla anayasanın temel kaynağı kabul edildi (Dökmeciyan s. 120). Resmi binalara İslami sloganlar asıldı. Sedat konuşmalarına besmeleyle başlayıp, Kur’an’dan ayetlerle bitirmeye başladı. Onun döneminde İslami gruplar üniversite, bürokrasi ve ordu içinde güçlendiler. Sedat’ın bu tavırları doğal olarak Kıpti ve
liberal Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılandı. Enver Sedat dönemi toplumsal muhalefetin yükseldiği bir dönem oldu. Toplumsal muhalefet, Enver Sedat’la birlikte değişen ekonomik ve sosyal iç politikaların, Amerika ve İsrail’le işbirliğine dayanan dış politikaların bir ürünüydü. Uluslararası sermaye ile bütünleşerek daha da gelişmek isteyen Mısır burjuvazisine, emperyalizm de kendi şartlarını dayatmıştı. İsrail’in tanınması ve Sovyetler’e karşı tavır alınması bu dayatmaların başta gelenleriydi. Ekonomik alandan devletin çekilmesi, emperyalist sermayenin önünün tümüyle açılması, sosyal devlet politikalarına son verilmesi de bu dayatmalar arasındaydı. Uygulanan ekonomik ve sosyal politikalara karşı 1977 yılında Nasırcı ayaklanmalar meydana geldi. İhvan da bu ayaklanmalar sırasında Enver Sedat’a eleştiriler yöneltmeye başladı. Ama İhvan’ın eleştirileri, İsraille yakınlaşma, kadına batılı bakış, Kıpti Hıristiyan azınlığı destekleme gibi düzene zarar vermeyen konular üzerinde toplanıyordu (Dökmeciyan s. 119). 1979 Martında Mısır, İsrail’le Amerika’nın gözetiminde Camp David barış anlaşmasını imzaladı. İslam dünyasında büyük tepkilere neden olan bu anlaşmaya, İhvan sessiz kaldı yani sessizce destekledi. Bu nedenle örgüt hem kendi tabanının hem de diğer ülkelerdeki kardeş örgütlerin tepkisini çekti. Enver Sedat 1981’de, İhvan’dan ayrılan ve İhvan çizgisine karşı olan el–Cemaatü’lİslamiyye isimli bir örgüt tarafından öldürüldü. Müslüman Kardeşler, Sedat’ın ardından gelen Hüsnü Mübarek’le de uyum içinde çalıştılar. Hatta Örgüt, Mübarek döneminde, onun göz yummasıyla başka bir partiden aday gösterip birkaç milletvekilini meclise soktu. Örgütün lideri Ömer et-Tilmesani 1984 yılında şöyle diyordu: “Teşkilatın kurucusu Hasan el-Benna ve halefi el-Hudeybi de şiddet olaylarını tasvib etmemekteydiler. Ben de bu iki başkan gibi şiddet hareketlerine karşıyım. Bu ülkede veya herhangi bir İslam coğrafyasında yönetenler ile yönetilenler arasında meydana gelebilecek şiddet olaylarından hiç birini onaylamıyorum” (akt Verdani s. 65). Tilmesani Papa’yı tebrik için ziyaretine de gitti. İhvan İran devrimini başlangıçta sempatiyle karşıladı. Ama Mübarek döneminde bu tavrını da değiştirdi. İhvan yöneticileri Mübarek döneminde emperyalizmle bütünleşmiş büyük burjuvalar
haline geldiler. Bunlar büyük ticari şirketlere, otel ve bankalara anonim şirketlere sahip oldular. İhvan mensupları zenginlikte birinci sırayı tutarken, ikinci sırada ise Selefiler geliyordu.
“
Mursi 13 milyon oy almıştı. Mursi ordunun ve akıl hocalarının uzlaşma hükümeti kurma önerilerini reddetti. Muhalefetin erken seçim çağrılarını da reddetti. Mursi’ye karşı ikinci kez sokağa çıkanlar ilkinden çok daha kalabalık ve istemler olarak da çok daha ileriydiler. Polisin rakamlarına göre 16 milyon Mısırlı Mursi’ye karşı sokaklara dökülmüş, imzalarına sahip çıktıklarını göstermişlerdi.
“
OSMAN TİFTİKÇİ
Özellikle Mısır’da geçtiğimiz sene başlayan devrim niteliğindeki direnişin ardından adını sıkça duymaya başladığımız Müslüman Kardeşler hakkında pek az şey biliyoruz. Daha çok ana akım medyadan duyduklarımızla bildiğimiz örgütün gerçekleri ise daha farklı.Tarihçi Osman Tiftikçi’nin kökleri eskilerde olan bu örgütü anlattığı yazısının ikinci bölümünü yayınlıyoruz.
Devrim ve İhvan Emperyalizmle ve Mısır yönetimiyle sürekli işbirliği içinde bulunmuş, bu sayede büyük bir ekonomik güce ve sosyal örgütlenme ağına kavuşmuş olan Müslüman Kardeşler, 25 Ocak 2011’deki devrime başlangıçta tepkiyle yaklaştılar. Sokağa çıkmadılar. Ne zamanki sokaktaki gücün iktidarı devireceğini gördüler o zaman meydanlara döküldüler. İhvan’ın sürece katılmasının emperyalizmin ve Mısır egemenlerinin onayıyla meydana geldiği daha sonraki gelişmelerle anlaşıldı. Halkın pek itibar etmediği göstermelik ve hileli seçimlerde egemenler İhvan’ı iktidara getirebilmek için her yola başvurdular. Yoksulları seçim sandığına
götürebilmek için gıda paketleri dağıttılar. (Kimden öğrendiler acaba?) Bunlara rağmen katılımın yüzde 40’lar düzeyinde kaldığı bir seçimlerde oyların yarısın alabilen Mursi iktidara geldi. Bunun içinde Selefilerin de desteği vardı. Yani Müslüman Kardeşler abartıldığı kadar toplumsal desteğe sahip bir örgütlenme değildi. Mursi başa geldikten sonra Mübarek döneminde uygulanan emperyalizme bağımlı ekonomik ve siyasi politikalarda hiçbir değişiklik yapmadı. Yapamazdı da. Çünkü kendileri de bu politikaların ve işbirliğinin bir ürünüydüler. Sokaktaki demokratik hareketi ekarte edip kendilerini iktidara taşıyanların kim olduğunu herkesten iyi biliyorlardı. Camp David anlaşmasına dokunmadılar. Ama Filistinlilerin tünellerini lağımla doldurmayı ihmal etmediler. Bu arada yedek lastik Selefiler de Camp David anlaşmasına saygılı olduklarını ilan ettiler. Dış ve iç politikada Mübarek’ten farklı tek adım atmayan, ortaya bir program bile koymayan İhvan yönetimi, eskisinden farklı olarak tek adamlığa oynamaya, her yere kendi yandaşlarını doldurmaya, devleti ve toplumu kendi kafasındaki İslama göre zorla biçimlendirmeye kalktı. Karşılığını da gördü. Mursi’ye karşı 22 milyon imza toplandı. Mursi 13 milyon oy almıştı. Mursi ordunun ve akıl hocalarının uzlaşma hükümeti kurma önerilerini reddetti. Muhalefetin erken seçim çağrılarını da reddetti. Mursi’ye karşı ikinci kez sokağa çıkanlar ilkinden çok daha kalabalık ve istemler olarak da çok daha ileriydiler. Polisin rakamlarına göre 16 milyon Mısırlı Mursi’ye karşı sokaklara dökülmüş, imzalarına sahip çıktıklarını göstermişlerdi. Durumun vehametini gören emperyalizm ve Mısır egemenleri orduyu devreye sokup, hem rejimi hem de Mursi’yi kurtarmaya çalışıyorlar. Selefiler de onlara yardım ediyor. Mursi ve İhvan bu satırların yazıldığı sırada darbeye direnmeye devam ediyordu. Fakat İhvan, emperyalizme ve Mısır’lı egemen güçlere uzun süre direnebilecek, hele de silahlı doğrudan bir ça-
tışmayı göze alabilecek bir yapı değildir. İhvan darbenin kendisine karşı değil, sokaktaki Mısır halkına karşı yapıldığını, darbecilerin ve onların arkasındaki güçlerin İhvan’la bir alıp veremediklerinin olmadığını çok iyi biliyor. Ayrıca İhvan eğer emperyalizme doğrudan karşı koymaya, onunla savaşmaya kalkarsa çok şey kaybedeceğinin de bilincinde. Böyle bir durumda İhvan ve burjuva destekçileri sadece ekonomik güçlerinden değil, sahip oldukları siyasi sosyal imkanlardan, yasal örgütlenmelerden, basından da yoksun kalacaklar. Ve İhvan’ın sokaktaki kitleyi ardına alması mümkün değil. Recep Tayyip Erdoğan dışında ciddi bir destek de ortada yok. Sonuç olarak aklı başında düşündüğünde İhvan’ın efendileriyle uzlaşmaktan, zarar gören köprüleri tamir etmekten başka bir şansı yok. Belki 1960’larda ve 70’lerde olduğu gibi İhvan’dan, silahlı mücadeleyi savunan küçük grupların kopması söz konusu olabilir. Türkiye’deki Haziran ayaklanmasıyla ve Mısır’da tarihin en büyük kitle eylemiyle birlikte, 1990’lardan beri İslam ülkelerinin üzerinde esmekte olan dindar hava kırıldı. Emperyalizmin ılımlı İslam projeleri de, Büyük Ortadoğu Projeleri de fena halde duvarlara tosladılar. Dünyada ve İslam ülkelerinde uzunca bir aradan sonra yeniden bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm rüzgarları esecek. Kaynaklar: Dökmeciyan R. Hrair / Arap Dünyasında Köktencilik/ çev. Muhammed Karahanoğlu İlke Yayıncılık 2. baskı 2003; Hasan el-Benna/ Hatıralarım (Müslüman Kardeşler)/ Beka Yayınları çeviren: M. Beşir Eryarsoy, Osman Arpaçukuru 3. baskı 2007; Lia Brynjar/ Müslüman Kardeşlerin Doğuşu 1928-1942/ Yöneliş yayınları, çev: İhsan Toker, Ocak 2000; Reşid Rıza/ İttihad-ı Osmani’den Arap isyanına/ Klasik yayınları çev:Özgür Kavak Eylül 2007; Salih el-Verdani/ Mısır’da İslami Akımlar/ Fecr Yayınları 1998 çev. H. Acar-Ş. Duman
Enver Sedat’ın en güvendiği isimlerden biri dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hüsnü Mübarek’ti.
1. Selefiler Mısır’daki İslamcı hareketin Suudi Krallığı ile girdiği ilişkilerin bir ürünüydü. 1950’li yıllarda “Ansaru’s-Sünneti’l-Muhammediye Cemaatı” adıyla önemsiz bir cemaat olarak çıkmışlardı. Bunlar Suudi Arabistan tarafından destekleniyor, mescitler açıyor ve Selefi düşünceyi yayan kitaplar yayınlıyorlardı. 1970’lere doğru üniversitelerde geliştiler ve eski örgütten kopan gençler Selefi bir örgüt yarattılar. Bu örgüt İhvanla ortak çalışıyordu ama İhvan’dan daha uzlaşıcı ve daha demagojik bir örgüttü. Lafız olarak İslamcılarla birçok konuda aynı şeyleri söylüyorlardı. Ama siyasete ilgisiz görünüyorlar, sisteme yöneticilere isyana karşı çıkıyorlar, Suud yönetimini kıble olarak görüyorlar, Emperyalizme tek laf etmiyorlardı. Mısır’da Şiilik önemsiz olduğu halde Şiiliğe karşı büyük bir savaş içindeydiler. Öyle ki Cuma namazlarında bile Şia’ya hücum ediyorlardı (Verdani s.157). Selefiler Mısır’daki en uzlaşmacı, en işbirlikçi örgüt durumundaydılar. Suudi Kralları, emperyalizm ve Mısır yönetimleri tarafından desteklenen bu akım İhvan’dan sonra ikinci dindar akım haline gelirken, aynı zamanda önemli bir ekonomik güç haline de geldi.
FORUM
17
24 Temmuz 2013
Başbakan’ın “Bilgisayarlı gençler” açıklamasına cevabımızdır SERTAÇ DENİZ yazdı
mücadele eden, büyük direnişlerle polisi üniversiteden kovan öğrenci gençlik, arkadaşlarımızın katili olan polisi üniversiteye sokmamak için sonuna kadar direnecek.
Başbakan Kastamonu Havalimanı’nın açılışında gençliğe yüklendi. Başbakan’ın “Palalı gençler istemiyoruz, bilgisayarlı gençler istiyoruz” açıklamasına cevap veren Genç-Der üyesi Sertaç Deniz bilimle ilgilenen ve bunun önündeki engelleri aşmaya çalışan geçlerin asıl düşmanının AKP iktidarı olduğunu söylüyor.
Başbakan elinde pala değil bilgisayar olan bir gençlik istediğini söylediği açıklamasıyla, sık sık gündeme getirdiği gibi polisin üniversitelere girmesini meşrulaştırmak için yeni bir adım attı. Bu tip gelişmelerin gençliğin yolunu açacağını savundu. ‘Bilgisayarlı gençleri’ gözaltına aldınız Gezi Parkı sürecinde, twitter ve facebook gibi sosyal paylaşım ağlarını kullanarak paylaşım ve propaganda yapan birçok arkadaşımız, nedenini anlamadığımız şekilde elinde pala olmamasına rağmen gözaltına alındılar. Başbakan bir yandan elinde bilgisayar olan genci gözaltına alırken öte yandan elinde bilgisayar olan gençlik istiyor. Polisin üniversitelere girme nedeni de bu olsa gerek. İstenileni yap, yapmazsan gaz, su, gözaltı, cop.
Üniversiteye sokacağınız polis yurtlarımıza saldırdı En temel haklarından biri olan eylem hakkını kullanarak Gezi Parkı eylemlerine katılan 30 üniversiteli arkadaşımız sudan sebepler ve delillerle gözaltına alındı. Palalılar ise hala serbest. Gözaltına alınan elleri bilgisayar ve kitaplı arkadaşımız İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde 72 saat gözaltında tutuldu. İTÜ Ayazağa kampüsünde bulunan Vadi Yurdu’ndan gözaltına alınan bir arkadaşımız ise gözaltına alınırken, diğer öğrencilerin tepkisini çekmemek amacı ile “hırsızlık varmış” denilerek gözaltına alındı. Toplum nezdinde meşru mücadelemizle arkadaşlarımızı gözaltından çıkardık. Şimdi soruyoruz: ‘Bilgisayarlı gençleri’ gözaltına alan, evlerini, yurtlarını ba-
san, binlercesinin yaralanmasına sebep olan, 5 tanesini Haziran direnişinde öldüren, onlarcasının gözünü kör eden polisi mi üniversitelerimize sokacaksın Başbakan? Ak Mayıs, Kara Mayıs Başbakan: “Bütün bu olayların zamanlamasına dikkatinizi çekiyorum. Mayıs ayının başında Türkiye çok güzel gelişmeler yaşadı. 10.5 yıl boyunca olmaz denilenler oldu, siz bunları baltalamaya çalışıyorsunuz” diyor. Neyi doğru yaptın, biz neyi baltaladık Başbakan? 3. köprüyü yapacağım dedin, doğayı katlettin, yeri yanlış çıktı elinde patladı. Eylemcilerle esnafı karşı karşıya getirmeye çalıştın, esnaf direnişçilere sahip çıktı. Faiz lobisi, dış mihrak uydurmalarınla halkı kandırmaya çalıştın. Halk artık senin palavralarından sıkıldı, hakkını arıyor.
Ethem’in, Ali’nin katili üniversiteye giremez Başbakan Bingöl’de yaptığı açıklama gibi Kastamonu’da yaptığı açıklamada da polisin üniversiteye girmesi konusunda toplumun nabzını yoklamaya çalışmaktadır. Polisin Gezi direnişi sürecinde maskesi düşmüş ve halkın değil faşizmin savunucusu olduğu ortaya çıkmıştır. Başbakan’a sesleniyoruz: Gezi direnişi boyunca en ön saflarda mücadele eden, üniversitelerde 32 yıldır YÖK’ü kapatmak için
MERT BULUT KIRLAK
yazdı
Polisin üniversitelerde işi ne? Eğer AKP Hükümeti, Ethem’in, Ali’nin katillerini üniversiteye sokmaya çalışırsa üniversitelerde sıkışan gaz misali bir patlama oluşur ve tüpün ağzındaki polis sokağa savrulur. Kaybettikçe hırçınlaşan AKP hükümeti, polisini okullarımıza sokamayacak, bu süreçten kaybederek ayrılacaktır. Ethem’in katili üniversiteye giremez! Ali’nin katili üniversiteye giremez!
Direnişin beşinci şehidi 19 yaşındaki Ali İsmail’in ardından mücadeleye yeni evlatlar katılıyor...
ALİYONİ sen gülümsediğin vakit kıpırdanıp çatlıyor vişneler büsbütün vücutlarıyla kelimeler bahçelere açılıyor gülümsediğin vakit sen ören yerlerine gidiyoruz limonlu dondurmalara bayılıyor çocuklar öğle uykularında geriniyor kedi yavruları lacivert kedi yavruları sen gülümsediğin vakit devlete ve tabiata davranıyor şakayıklar tornalar bir tuhaf çalkalanıyor kuşların kanatları dağlı rüzgarlar çıtırdayıp halk oluyor inşaatlara kum çekiyor beyaz dişleriyle körpe delikanlılar sen gülümsediğin vakit sulara doğruluyoruz hep sulara durmuyor düştüğü yerden Ali kaldığı yerden devam ediyor adımlarına kokusu leylakların çıkageliyor çay makaslarıyla terziler ve kağnılar diri bir nefesi ve tayların hünerlerini yüreklerimize uydurmak için gülümsediğin vakit sen nur topu bir bulut ağrıyor toprakta bir oğul ayaklanıyor Mert Bulut Kırlak
Dipten gelen yeni dalga - 1 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Taksim Gezi Parkı isyanıyla ile birlikte Türkiye’de siyasetin dili ve tarzındaki nobranlık, otoriterlik, manist, patriarkal heller ciddi bir tartışma konusu haline geldi. Söze, Sürekli Gezi Parkı isyanının Ortadoğu’daki isyanlar ile aynı olmadığı, daha çok Batı’daki öfkeliler hareketi gibi kolluşmalarla aynı sudan içtiğine dair oldukça oryantalist bakış açılarının doğru olmadığını belirterek başlayalım. Gerek Ortadoğu-Arap isyanları, Batı-ABD ve Avrupa isyanları gerekse Türkiye ve Brezilya isyanlarının aynı kaynaktan beslendiğine şüphe
olmayan birer nehirdirler. Tüm bu isyanlar, ayaklanmalar beklenen toplumsal tepkilerdir. Hatırlanacak olursa, 2000 yılı başında yapılan “Milenyum Toplantıları”nın temel tespitlerinden biri de yeni yüzyılın bir “Ayaklanmalar Yüzyılı” olacağı idi. “Ayaklanmalar Yüzyılı” öngörüsü ; “3. Genel Bunalım”a çözüm bulunmaması ve kronik bir hal olması ile birlikte, 1990 sonrası kapitalizm ilk kez hem coğrafik sermayenin merkezileşmesi bağlamında uluslararasılaşması nedeniyle, hacmini giderek büyütmesi gereken sermayenin, halkları isyana sevk edecek boyutta vahşi bir sömürü sürecini, düzenini getireceği öngörüsüyle yapılmıştı. O tarihten beri de “devletin işlevi” de dahil olmak üzere pek çok alanda, sistem kendini yeniden yapılanma sürecine soktu.
İçinde bulunduğumuz bu “geçiş evresi” henüz bitmemiş ve yeni “toplumsal sınıfların” karakterize edileceği dolayısıyla da henüz “ham” haldeki bu sınıfların şekillenmesi sürecini de bağrında taşımaktadır. Kuşkusuz yeni bir sınıf kepfinden ziyade, burada vurgulanmak istenen, proletarya içinde yeni bir işçi fraksiyonunun şekillenmekte olduğudur. İlk iki “teknolojik devrim” buhar ve elektrik “enerjilerinin” bulunmasıydı. Fakat 3. teknolojik devrim, enerji alanında değil, “bilginin üretilmesi ve dağıtılması” ile ilgilidir. Bu “devrim” beraberinde paranın da hızlı dolaşımını getirdi. Tüm dünyayı sanal ağlarla birbirine bağlayan bir “küresel köye” çevirdi. Bu yeni durum, yerel kültürlerin küreselleşmesi ya da tersi bir kültürleşme sürecine yol açarak, yeni nesillerin “benzeşmesine” sebep oldu.
Öte yandan Fordist üretimin gerekli kıldığı “bireye dış disiplin”ine dayalı “disiplin toplumu” içerisinde ortaya çıkan “fabrika işçisi”nin yerini, Post-Fordist üretimin gerekliliği ile “bireyin iç disiplinine” dayanan “kontrol toplumu” içerisinde boy veren yeni bir işçi franksiyonu” almaktadır. Henüz oluşum sürecini tamamlamamış, “ham” olan bu yeni sınıfın karakteri de tam olarak oturmamıştır. Henüz işçi sınıfının üyesi olduğunu kabullenemeyen bilmeyen bu “sınıf tavrı” açısından henüz olgunlaşmamıştır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Mehmet Yılmaz Hürriyet
Yılmaz, Başbakan’ın bu haftaki konuşmalarına cevap veriyor, 20 Temmuz’da: “Türkiye’de bir, iki, üç, dört kişi polise şiddet uygularken ölüyor” diyor… Ethem Sarısülük’ün polisin açtığı ateş sonucunda öldürülmesine ilişkin görüntüleri inceleyen bilirkişilerin raporu açıklandı. Göstericilerin önünde havaya ateş açan polis, savcı ne kadar aksini iddia etse de silahını daha göstericiler üzerine gelmeden çekmiş. Eskişehir’de sivil mi, polis mi oldukları bile henüz ortaya çıkmamış kişilerin sopayla döverek öldürdükleri Ali İsmail Korkmaz da Başbakan’a bakılırsa “polise karşı şiddet” uyguluyormuş! Hatay’da öldürülen Abdullah Cömert de, İstanbul’da öldürülen Mehmet Ayvalıtaş da!”
Kötü
Fehmi Koru Star
Çirkin
Yiğit Bulut Star
Koru, 20 Temmuz’da döneminde Sivas Katliamı davasını düşüren, Alevilerin evlerini yakanların serbest, saldırıya uğrayanların soruşturulduğu Başbakan’ın dört dörtlük Alevi olduğunu iddia ediyor. Koru: “Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu, iktidarda 11. yılını sürdüren hükümet ile Ak Parti, Cumhuriyet tarihimizde hiçbir siyasi kadronun yapmadığını Alevilik ve Aleviler konusunda da yaptı: Böyle bir kesimin varlığını kabul etti. Sorunlarının farkında olduğunu da gösterdi ve çözüm için bir ‘açılım’ başlattı. Unutmayalım ki, Ak Parti ve onun öncüsü sayılabilecek başka siyasi partiler, Aleviler tarafından ‘sorun’ olarak görülen dikenli konuların sorumlusu değiller.”
Bulut telekinezi açıklamalarından sonra ikinci bombasını patlatıyor, 21 Temmuz’da Gezi direnişinin ardında yatan bağımlılık lobisini anlatıyor: “Amaç çok açık; yanlış bir algılama oluşturarak “hayat tarzı müdahalesi” varmış gösterisi yapmak ve Devlet-Hükümet engeline takılmadan SINIRSIZ-SORUMSUZ zehirlemeye devam etmek! Sonuç: Dünya genelinde ALKOL, SİGARA, ŞEKER, İLAÇ lobileri Hükümetleri sarsacak hatta devirecek kadar güçlüdür! Bizler, Türk vatandaşları olarak o kadar şanslıyız ki; BU ŞER ODAKLARINA karşı, ne pahasına olursa olsunhangi noktaya giderse gitsin, sonuna kadar savaş verme kararlılığında olan bir Başbakanımız var.”
günlüğü İlker Eraslan
Geçtiğimiz hafta yine direnişinçilerin gündemleri bir çok farklı başlıkla TT’de yer aldı... @tribunvedat Sınavın ortasında öğrenciyi gözaltına almak ne demek? #UniversitelileriOzgurBırak ! Gidip palalıyı bulun önce @Bitliiiiii Bugün susarsanız, bugün benim için gelenler, yarın sizin kapınızda olacak ! #UniversitelileriOzgurBırak @semihguvenn AKP, Güngören’deki esnafa Taksim’de açıklama yaptırtıyor. Eylemcilerden rahatsızız diye. E haliyle tutmuyor. #EsnafımızınYanındayız @isyanveislam Adaletten dem vurup, adaletsizliğin ve vesayetin gölgesinden nemalanmaktır seçim barajı. #SeçimBarajıFaşizmdir @ysfnng Gerçek demokrasi ve temsiliyet hakkı için seçim barajı kaldırılsın... #SeçimBarajıFaşizmdir @barisatay Armutlu’da 7 toma,1000e yakın çevik kuvvet olduğu söyleniyor.Savaşa mı girdiniz mahalleliyle? #DirenArmutlu @DevSanat Armutlu halkı çok CÖMERT’tir.Kimseden de KORKMAZ..#DirenArmutlu
KULTUR-SANAT
18
24 Temmuz 2013
Haber Odasında İsyan Var
Pasifik Savaşı Yönetmen:Guillermo del Toro Oyuncular: Charlie Hunnam, Idris Elba tür: Aksiyon, Macera
Aaron Sorkin tarafından yazılan ve ilk gösterimi Amerikan HBO kanalında 24 Haziran 2012 tarihinde yapılan dizi 2. sezonuyla takipçileriyle buluştu. Toplumsal olayların karşısında medyanın takınması gereken tavrı eleştiren dizi yeni sezonda Wall Street eylemlerini konu alıyor. Yaşananları nasıl ekranlara yansıtacak izleyip göreceğiz. İSTANBUL Serkan atak
politik engellemelere karşı ekibi ile birlikte haberleri ekrana getirme hiAaron Sorkin tarafından yazılan ve kayesini konu alıyor. 2. Sezonun ilk gösterimi Amerikan HBO kana- ilk sezondan farkı ise artık haber lında 24 Haziran 2012 tarihinde kanalı ACN’i ve kahramanımız yapılan dizi 2. sezonuyla takipçile- Will McAvoy’u daha zor bir sürecin riyle buluştu. Toplumsal olayların bekliyor olması. karşısında medyanın takınması gereken tavrı eleştiren dizi yeni se- Usta işi oyunculuklar zonda Wall Street eylemlerini konu “Salak ile Avanak” filminden tanıdıalıyor. Yaşananları nasıl ekranlara ğımız Jeff Daniels’ın kariyeri filmyansıtacak izleyip göreceğiz. deki partneri Jim Carrey gibi parlak İlk sezonu Türkiye’de CNBC-e ka- olmasada bir çok filmin kadrosunnalında izleyicilerle buluşan dizinin dan tanıyabiliyoruz. Yan rollerde yeni sezonunun ne zaman televiz- yıllardır sürdürdüğü başarılı perforyonda izlenebileceği henüz açık- mansı herkes tarafından takdir edilanmadı. Ancak meraklıları sosyal len oyuncu dizideki performansıyla medyada dizi filmleri yayınlayan tek başına projeyi sürükleyebiliyor. sitelerden izleme imkanına sahip- Dizinin en büyük artılarından bir ler. Daha önce televizyon prog- diğeri de yönetmen koltuğunda ramlarının hazırlanış süreçlerini oturan Sorkin’in politik-dram kokonu alan projeleriyle tanıdığımız nusuna çok hakim olması. Dizinin Aaron Sorkin’in bu projesinde de süprizlerinden birisi de “Slumdog Atlantis Cable News (ACN) adlı Milyoner” filmiyle çıkış yapan Hint kurgusal haber kanalının sahne ar- asıllı İngiliz oyuncu Dev Patel’i karkasında geçen olayları anlatmaya şımıza getiriyor olması. devam ediyor. Dizi, usta oyuncu Jeff Daniels’ın canlandırdığı ‘anc- Medyayı eleştiren dizi horman’ Will McAvoy’un ticari ve Yayınlanmaya başladığı dönem sı-
ARDA İCİL yazdı
radan ve bildik bir konuyu işlediği için pek tutmayacağı düşünülen dizi, efsanevi bir ilk bölümün ardından herkesi yanıltmıştı. 20 Nisan 2010’nda geçen ilk bölümde McAvoy ve haber ekibi, ünlü petrol şirketi BP’nin neden olduğu deepwater horizon faciasını tüm kanallardan farklı bir şekilde ekrana taşımış, medyanın içinden bir tabirle haberi patlatmıştı. Bu ilk bölümün ardından sağlam bir politik dram ile karşılaşan seyirciler ilk sezon boyunca ekranda medyanın gücü ve sorumluluğunu sorgulama şansına sahip olmuşlardı.
Newsroom” dizisi bu tür toplumsal olaylar karşısında televizyoncuların nasıl davranmaları gerektiğini iç yüzüyle beraber anlatıyor. Medyaya getirdiği bu eleştirel tutumu ile ön plana çıkan dizi, yayınlandığı sezon boyunca bir çok toplumsal olayı ekrana taşıdı. Geçtiğimiz sezon Mısır’daki halk ayaklanmasını ekrana taşıyan dizi bu yıl da ülkemizde olduğu gibi Amerika’da ayaklanan gençlerin eylemlerini konu alıyor. Occupy Wall Street eylemleri henüz başlamadan gençlerin parklarda yaptıkları tartışmalara dahil olan ekibimiz bu sezonda Wall Street’te gerçekleşen eylem haberlerini patlaWall Street eylemleri başrolde tacağa benziyor. Dizinin gündemi 2 Ülkemizde gerçekleşen gezi parkı yıl geriden takip ettiğini düşündüeylemlerinin ardından medyanın ğümüzde 3. ya da 4. sezonda gezi gün yüzüne çıkan taraflı tutumu, parkı eylemlerini konu edinmemesi özellikle insanların yaralandığı, için hiçbir sebep bulunmuyor. “The saldırılara ve şiddete maruz kaldığı Newsroom” dizi severler için bu yıldönemde penguen belgeselleri ya- da göz atılması gereken bir proje yınlaması bir çok insanın tepkisine olmaya devam ediyor. neden oldu. Haber kanalları, yaptıkları haberlerin içeriği nedeniyle protestolarla karşılaştı. Bu olayların ardından hemen akla gelen “The
Sadece Tanrı Affeder
2006 yapımı Pan’s Labirenti filminden hatırladığımız Meksikalı yönetmen yılın en başarılı gişe filmlerinden birine imza atıyor.
Geceyarısından Önce Yönetmen: Richard Linklater Oyuncular:Julie Delpy, Ethan Hawke Tür: Romantik, Dram
Before Sunrise ve Before Sunset filmlerinin ardından aynı kadro tekrar bir araya geliyor ve bu film ile birlikte seriye son nokta koyuyor.
Ceset Yönetmen: Oriol Paulo Oyuncular: Belén Rueda, Hugo Silva Tür: Gerilim
Oriol Paulo’nun ilk uzun metrajlı sinema filminde bir cinayetin ardındaki sır perdesi aralanmadan kaybolan cesetin hikayesi anlatılıyor.
‘The Wall’ İstanbul’a Geliyor
Arda İcil yönetmen Nicolas Winding Refn ile son zamanlarda çıkış yapan oyuncu Ryan Gosling’in “Driv”e filminden sonra tekrar biraraya geldiği filmi değerlendirdi. Drive filminden sonra yönetmen Nicolas Winding Refn ile Ryan Gosling tekrar bir araya geliyor ve Drive filmine benzer fakat aksiyonu biraz daha düşük olan ‘’Sadece Tanrı Affeder’’ filmini izleyicilerine sunuyor. Nicolas Winding Refn, filmin yönetmenliğini yapmanın yanı sıra filmin senaryosunu da yazdı. Başrolde Ryan Gosling, Kristin Scott Thomas, Yayaying Rhatha Phongam ve Vithaya Pansringarm eşlik ediyor. Bangkok’da geçen filmde cinayetten suçlanan ve bu yüzden Bangkok’da kardeşinin yanına yerleşen bir adamın kardeşinin ölümü ile tekrardan intikam peşinde koşması anlatılıyor. Yönetmen fil-
mi; “Drive” filminde olduğu gibi içi boş, sıkıcı ve basit bir senaryo üzerine kurmuş. Sanki senarist ilk başta işkence sahnelerini düşünüp sonra buna nasıl bir konu uydurabilrim diye hareket etmiş. Çünkü işkence sahneleri dışında ilgileri çekecek bir sahne mevcut değil filmde. Ayrıca diyalog neredeyse hiç yok gibi. Ağır çekimlerin bol olduğu, mimiklerin bol kullanılıp bir anlam kazandırılamadığı film yönetmenin başarısızlığını kanıtlar nitelikte. Filmin anlatım dili çok ağır ve kötü. Nicolas Winding Refn tarzı bilindiğinden zaten çok fazla hareketli bir film beklenmiyordu. Ama dürüst olmak gerekirse bu kadar da kötü bir
teknik beklemiyordum. Filmde en çok ilgimi çeken nokta ise Ryan Gosling’in filmdeki abisinin sebepsiz yere bir kadını öldürmesiydi. İşte filmi başarısızlığa iten temel nedenler biri de ‘’neden öldürdü, öldürdükten sonra neden kaçmadı, madem kaçmadı öldürdüğü kadının babasına karşı ölmemek için neden direnmedi?’’ gibi izleyicilerin sorularılarına yönetmenin cevap vermemesi. En büyük hatalardan biri de özgünlüğü yakalayayım derken filmi berbat etmek. Filmin geneli durgun, aksiyonlu sahneler yok denecek kadar az olmasına rağmen filmin en dikkat
çekici yanı anne rolü için yazılmış sağlam karakter oluyor. O yüzden bazı noktalarda acaba nasıl ilerleyecek dediğinizde bile tuttuğunuz yerden kopuyor. Ryan Gosling’in başarılı oyunculuğu maalesef bu filmdeki kötü senaryoyu kurtarabilecek nitelikte değil. Buna rağmen Ryan Gosling’in performansı takdire şayan. Aynı şekilde sözde adaleti sağlayan polis rolündeki Vithaya Pansringarm ve anne rolündeki Kristin Scott Thomas’ın performansları takdiri hak ediyor. Her ne kadar oyunculuklar iyi olsa da senaryonun anlmasızlığı filmin anlatmak istediklerini çürütüyor.
Dünyanın en büyük prodüksiyonlarından kabul edilen ‘The Wall’ İstanbul’da hayranlarıyla buluşacak. BKM Organizasyonu ile 4 Ağustos akşamı İTÜ Arena’da gerçekleşecek konserde Roger Waters sevilen parçaları seslendirecek. Görsel bir şölen ile gerçekleşecek konser için dev sahne ve 110 metrelik duvar kurulacak. Roger Waters sahnede bu turne için özel olarak yapılan 110 metrelik Berlin duvarını temsil eden ve turneye adını veren o meşhur duvarı İstanbul’da sahnede 199. kez yıkacak. Daha önce benzeri görülmemiş özel efektlerle donatılmış duvarın gölgesinde ise “Another Brick in The Wall” parçasını sürpriz bir ekip Roger Waters ile seslendirecek.. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Açık Havada Sinema Keyfi
“Gezi Parkı” Sergisi
Geziden Direnişe Sergi
Bu yıl 5.’si düzenlenen ve artık gelenekselleşen Açıkhava Sinema Festivali ile yazın açıkhavada film izleme nostaljisini, eğlenceli oyun ve yarışmalarla birleştiriyor. Festival, KüçükÇiftlik Park’ta 13 Ağustos’a kadar gerçekleştirilecek.
Fotoğrafçı Rahmi Kurun’un Gezi Parkı eylemleri sırasında çektiği fotoğraflardan oluşan sergi açıldı. “Gezi Parkı” sergisi, İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği Lokal ve İbrahim Zaman Sergi Salonları’nda 7 Ağustos’a kadar görülebilecek.
Direnişle başlayan süreçten bu yana sanatçıların atölyelerinde tek tek ürettiği yapıtlar “Kırmızı Haziran” başlığıyla Ürün Sanat Galerisi’nde sergilenecek. Kırmızı Haziran 30 Ağustos’a dek Kadıköy Ürün Sanat Galerisi’nde izlenebilecek.
GUNCEL
19
24 Temmuz 2013
Adım Ali İsmail Korkmaz, beni unutmayın!
HALKIN KÜRSÜSÜ
Eskişehir halkı, Ali İsmail Korkmaz’ı unutmuyor ve adını her yerde yaşatmaya devam ediyor. Öğrenciler kafelerde ve tramvaylarda Flash Mod eylemleriyle Ali İsmail Korkmaz’ın hikayesi anlatıldı. Yapılan okumalarda Ali’nin ölümündeki ihmalleri ve yargılama sürecindeki hukuksuzluklar anlatılıyor. Son olarak Ali İsmail Korkmaz’ın adını istanbul berna dülger
Eskişehir’de Gezi protestosu sırasında girdiği ara sokakta eli sopalı kişilerin saldırısına uğrayan Ali İsmail Korkmaz 38 günlük yaşam mücadelesini kaybetmesinin ardından direnişin sembol ismi oldu. Eskişehir halkı, cenazesine binlerce kişinin katıldığı Ali İsmail Korkmaz’ın adını her yerde yaşatmaya devam ediyor. Öğrencilerden Flash Mod eylemleri Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda yapılan forumda sanat grubunun önerdiği Flash Mod eylemleri Eskişehir’in birçok yerinde yapılmaya başlandı. Tramvaylarda ve kafelerde yapılan eylemler sosyal medyada büyük ilgi görüyor ve Eskişehir halkının desteğini alıyor. Çoğunluğu öğrencilerden oluşan eylemciler önceden belirlenmiş bir yere giderek Ali İsmail Korkmaz’ın ağzından ölümündeki ihmalleri anlatıyor ve Eskişehir halkını yargı sürecindeki hukuksuzluklar konusunda bilinçlendiriyor. Flash Mod eylemlerinde okunan metnin bir bölümü şöyle: ‘ Benim adım Ali İsmail Korkmaz. 19 yaşındayım. Sivil
‘
Bu hafta köşemize İstanbul’un Avcılar sem a’yı tinde dürümcülük yapan İbrahim Alabac an konuk ediyoruz. 24 yıldır dürümcülük yap ı. Alabaca bizlere işinin zorluklarını anlatt
Yaz kış demeden çalışıyoruz
görünümlü bazı insanlar üzerime sopalarla saldırıp başıma ve vücuduma vurdular. Hastaneye gittim. ‘‘Önce karakola git ifade ver’’ dediler. Olaydan 20 saat sonra fenalaşarak hastaneye kaldırıldım. Beyin kanaması geçiriyordum. Çok geç kalınmıştı. 38 gün komada kaldım. Kurtulamadım. Saldırının görüntüleri polise verildi. Ama bu görüntülerde saldırıya uğradığım dakikalar birileri tarafından silinmişti. Katillerim aranızda dolaşıyor. Benim adım Ali İsmail Korkmaz’’
Moderatör Atilla Savumlu
Parka Ali İsmail Korkmaz adı verildi Ölümünün ardından direnişin sembolü olan Ali İsmail Korkmaz’ın ismini yaşatmak için direnişçiler tarafından Etiler Parkı’nın ismi değiştirilerek Ali İsmail Korkmaz Parkı yapıldı. Eskişehir’de forumların da yapıldığı park olan Ali İsmail Korkmaz Parkı’nın isminin resmileşmesi için birçok yerde stantlar açılarak imza toplandı ve belediyeye başvuruldu. Ayrıca Eskişehir halkı her Cumartesi Ali İsmail Korkmaz’ı
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil ası ile Bostancı Ben 1989’da seyyar satıcı olarak el arab . Oradan BahçeSahil’de dürümcülük yapmaya başladım işi yaptım. Sonra şehir, Bayrampaşa daha bir çok yerde bu adım. da bir dükkan açarak bu işi yapmaya başl
Ali İsmail Korkmaz adını taşıyan parkta gezi protestosuna katılmıştı. anmak için darp edildiği yer olan Yunus Emre Caddesi’ne karanfil bırakarak anacak. Ayrıca Eskişehir halkı her Cumartesi Ali İsmail Korkmaz’ı anmak için darp edildiği yer olan Yunus Emre Caddesi’ne karanfil bırakarak anacak.
Önerinin sahibi İmren Yaman
İnandığı yolda şehit oldu
Eskişehir Direniş Forumu’ndan çıkan bir sanat grunbumuz var. Sanat grubu toplandığı zaman Ali’nin hikayesini anlatmalıyız dedik. Cafelerde ve tramvaylarda yaptık. Açıkçası aldığımız tepkiler gayet güzeldi. Çünkü Ali’nin hikayesini hala duymamış insanlar olduğunu gördük. Biz sadece Ali’nin değil, Ethemin, Abdulllah’ın Medeni’nin hepsinin hikayelerini anlatmaya devam edeceğiz.
Demokrasiyi sağladık
Ali için bir şeyler yapmak gerekiyordu. İstanbul’da metroda yapılan video çekimleri gibi. Eskişehir Direniş Forumu sanat grubuyla bu fikrimi paylaştım. Eylemi yaptıktan sonra tepki gösteren, destekleyen, aferin çocuklar diyen teyzeler gördük. Biz sosyal medyada da bunu paylaşarak yandaş medyanın yapmadığını yaptık. Direniş sürecince bizde yeni fikirler üretip çalışmalarımız sürdüreceğiz.
En çok avlanan balık hamsi
Sahur zamanı programı Uzmanlar sahurla birlikte öğün sayısının ikiye düşmesiyle sağlığın korunması ve beslenme açısından iftarda olduğu gibi sahurda da dikkat edilmesi gereken hususlar olduğunu belirtti. Diyet Uzmanı Elif Çakırca Avcu öncelikle oruçlu geçen süreyi sağlıklı ve rahat bir şekilde geçirebilmek için öncelikle mutlaka sahura kalkılması gerektiğini, sahura kalkılmadan niyetlenmenin öğün arasının iyice azalması ya da teke düşmesi nedeniyle metabolizmanın yavaşlamasına yol açacağını, sahura kadar bir şeyler yeyip yatmak yerine sahuru 30-40 dakikaya yaymanın çok daha sağlıklı olacağını ve sahurun ardından hemen uyumanın, sağlık açısından sorun yaratabileceğini belirtti. YARIN TOPLUM
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıklamış olduğu su ürünleri verilerine göre geçtiğimiz yıl toplamda 315 636,5 ton deniz balığının avlandığı belirlendi. En çok avlanan deniz balığının ise 163 981,9 ton ile her yıl olduğu gibi hamsi olduğu testit edildi. Ardından ise palamut 35 764,2 ton, sardalya 28 248,0 ton, istavrit 24 625,3 ton , çaça 12 091,7 ton, lüfer balığı 7 389,5 ton ve mezgit balığının 7 367,1 ton ile en çok avlanan balık türleri arasında olduğu tespit edilirken en az avlanan deniz balığı olarak ise iskorpit balığı 367,3 ton ile sonuncu sırada yer aldığı açıklanan veriler arasında. YARIN TOPLUM
Akıllı telefonlarda tehlike Çin’de akıllı telefon pilinin patlamasının ardından cep telefonlarındaki tehlike tekrardan gündeme geldi. Patlamaların ilk nedeninin yan sanayi pil ve kullanıcı hataları olduğu belirtiliyor. Yan sanayi ürünlerin patlamayacağı savunulsa da bu bataryaların ömrünün orijinallere oranla daha kısa olduğunu belirtiliyor. Çin ağırlılıklı olara uzak doğudan ithal edilen bu ürünlerin fiyatları ise orijinallerine kıyasla yarı yarıya ucuz. Yan sanayi bataryaların yanı sıra sahte şarj cihazları kullanımı da da cep telefonu bataryasına zarar veriyor. Yanlış şarj etmek ise hem cihazların ömrünü kısaltıyor hem de bataryaları patlama noktasına biraz daha yaklaştırıyor. Kullanım hatalarının başında cihazları uzun süre şarj etmek bulunuyor. Özelikle geceden sabaha kadar şarjda kalan telefonların tehlike-
li olabileceği söyleniyor. Farklı Volt değerlerine sahip olan adaptörler direkt olarak cihazların normalden daha fazla ısınmasını sağlıyor. Cep telefonlarının yarım şarj edilip kullanılmasının da tehlikeli olduğu belirtiliyor. Diğer bir yanlış kullanım ise tabletlerin şarj cihazlarının cep telefonlarında kullanılması olduğu bununda pile zarar verdiği belirtiliyor. YARIN TOPLUM
İşinizin iyi tarafları nelerdir? la karşılaşırsın. Bir çok insan tanırsın. Değişik insanlar kazanmışsın ne Zengini fakiri herkesi tanırsın. Günlük in olmaz. Gerçi iş bilirsin, zarar yapacağım diye bir derd n zarar etmezsin. yapmazsan zarar edersin ama iş yaparsa İşinizin kötü tarafları neler? k. Herkes her şeyi, Birilerine bir şeyler beğendirmen gere tekrar yeniden aynı şeyi beğenmez. Damak farkı olur şmak. Gece çalışhazırlarsın. En kötü tarafı ise gece çalı onlarla uğraşmak tığımız için sarhoş insanlarda geliyor or. Yaz, kış, bayzorunda kalıyorsun, uğraşmakta zor oluy Müşteri her un. ram, cenaze demeden tatil yapamıyors gelip bulamazsa, gün gelip seni bulmak zorunda. Bir gün gün işinin ba“Diğer gün geldik de yoktun” diyor. Her ta çalışmak uzak den şında olmak zorundasın. Birde ailem m, gurbette gibi zorunda kaldığım için de zorluk çekiyoru ki? yaşıyorsun bundan daha zor ne olabilir Son olarak neler söylemek istersiniz? işi yapıyor. Bilen Bilende bu işi yapıyor bilmeyende bu ine daha iyi hitap bu işi yaparsa insanların damak zevk ip geçiyor. Etin de eder ama bilmeyen yapınca boş ver dey başka bir yerden kasaptan alınması şart. Marketten veya nomik açıdan da et alınırsa o dürüm güzel olmaz. Eko gibi gözüküyor yok zorlukları oluyor. İşimizin maliyeti olursa daha çok ama maliyeti daha fazla oluyor. Sürümün , işin de zevkli para kazanırsın daha iyi hizmet verirsin sin eğer sürümün olur, damak zevkine daha iyi hitap eder yoksa bu işi yapmayacaksın.
Hazırlayan Seda Güler
23
Temmuz Enternasyonel Marşı ilk kez söylendi 1888
Fransızca orijinali 1870 yılında Eugène Pottier tarafından yazılmışır ve Pierre Degeyter tarafından 1888 yılında bestelendi ve ilk kez Fransa’nın Lille kentinde işçiler tarafından söylendi.
1963 24 Temmuz
25
Grev kanunu çıktı Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu çıktı.
Temmuz Sosyalizmin anayasaya aykırı olmadığı kararı veridi 1967
1953 26 Temmuz
1949 27 Temmuz
Anayasa Mahkemesi sosyalizmin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar verdi. Küba Devrimi başladı Yaklaşık yüz kişilik gerilla grubu ile Moncada kışlası baskınıyla Küba devrimi başladı. Devrimcilerin lideri Fidel Castro tutuklandı. ilk jet motorlu uçağı uçtu Dünyanın ilk jet motorlu yolcu uçağı de Havilland Comet, ilk uçuşunu yaptı. İlk ticari uçuşunu ise Mayıs 1952’de yapacaktır.
Rusya’da 6 ayaklı buzağı şaşırttı Rusya’nın İrkutks bölgesinde doğan 6 ayaklı buzağı, görenleri şaşırtıyor.Milka isimli buzağın sırtının sol üst kısmında 2 ayak bulunuyor. Uzmanlara göre, buzağının 6
ayaklı doğmasının nedeni bölgeye yerleşen fabrikaların oluşturduğu çevre kirliliği. 6 ayaklı hayvanı ameliyat etmek için veterinerler devreye girdi. YARIn toplum
Kentsel Dönüşüm’de yıkım alanları belirlendi
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 2013 yılı kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında depreme dayanıksız, risk altında olduğu tespit edilen 200 bin binanın yıkılması planlanıyor. Kentsel Dönüşüm kapsamında yıkımlar başlamışken risk oranı en fazla olan yerlerde tespit edildi. Bu illerin başında ise İstanbul, İzmir, ve Ankara olduğu belirlendi. yarın TOPLUM Seda güler
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca 2013 yılı Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında yıkımlar başlatıldı. Depreme dayanıksız ve risk altında olan 200 bin binanın yıkımı yıkımı hedeflenirken 2014‘te bu sayının 500 bin olması hedefleniyor. Yıl sonuna kadar ise 100 bin kişiye de kira yardımında bulunulacağı belirtiliyor. Kentsel Dönüşüm için 22 ilde risk altında olan mahalleler tespit edilirken risk altındaki binaların en kısa zamanda yıkımına başlanacağı da bildirildi. Ev sahipleriyle anlaşmaya varılamadığında ise 60 gün süre verildikten sonra yıkımların gerçekleşeceği açıklandı. Ev sahiplerine 2 ay süre verilecek Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında depreme dayanıksız ve risk altında olduğu tespit edilen binaların yıkım işlemi için ev sahipleriyle anlaşma yapılacak. Eğer anlaşmaya varılamazsa ev sahiplerine 60 günlük süre verilecek ve 60 günün ardından binanın yıkımı gerçekleştirilecek. 22 ilde mahalleler tespit edildi Belediyelerden gelen talepler sonrası 22 ilde Kentsel Dönüşüm Projrsi
Bütün Ödüller ‘Çöp’e
Fransa’da düzenlenen 17. Uluslararası Akdeniz Belgesel Film Festivali’nde ‘En İyi Belgesel’ ödülünü Burak Türten’in yaptığı ‘Çöp’ belgeseli kazandı. Belgesel yiyeceklerini çöpten toplayan bir ailenin yaşadıkları travmaları anlatıyor.
kapsamına giren depreme dayanıksız ve risk altında olan mahalleler tespit edildi. En çok risk altında olan bölgelerin ise İstanbul, İzmir ve Ankara’da olduğu belirlendi. Kentel Dönüşüm Projesi kapsamında şuana kadar Ankara’da 25 bin gecekondu yıkılırken İstanbul, Iğdır ve daha birçok ilde de yıkım çalışmaları başladı. Böylece 2013 yılının sonuna
kadar risk altında olan 200 binanın yıkılması planlanıyor. Kimse mağdur edilmeyecek AKP İzmir Milletvekili Aydın Şengül ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada, sürecin insanların rızası ile yürütüleceğini, kimsenin mağdur edilmeyeceğini, konut ve hakkının sosyal devlet anlayışının olmazsa olmazı olduğunu
18SORU
belirtti. Şengül ayrıca “ Devletin dönüşümden tek beklentisi, insanların daha güzel yaşam alanlarına kavuşması. Bakanlığa belediye tarafından getirilen bir teklif var. Planlama bittiğinde ve anlaşma yapıldığında binanızın yıkım ve yapım aşamasında da devlet size kira yardımında bulunacak.” şeklinde açıklamada bulundu.
Eylem varken balkona niye çıktın?
Halit Açıcı
Cenk Akyol’a gezi vetosu Galatasaray’da başarılı bir sezon geçiren basketbolcu Cenk Akyol’un milli takım aday kadrosuna alınmadı. Akyol’un kadroya alınamamasıyla ilgili “Gezi protestolarına destek vermesi nedeniyle kadro dışı kaldı” iddiası ortaya atıldı.
öğrenci - ADANA
Fenerbahçe ve Beşiktaş Avrupa’da 1. En sevdiğiniz erdem? Saygılı olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Farkındalık 3. Mutluluk nedir? Başarmak 4. Mutsuzluk nedir? Hedefinin olmaması 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yaramazlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Dedikodu 7. En sevmediğiniz şey? Özgürlüğün kısıtlanması 8. En sevmediğiniz kişiler? Özgürlüğün kısıtlanmasında ön ayak olan kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Öğrencilik 10. En sevdiğiniz şair? Ömer Hayyam 11. En sevdiğiniz yazar? Jrr Tolkien 12. Kahramanınız? Atatürk 13. Kadın kahramanınız? Berfo ana 14. En sevdiğiniz çiçek? Portakal çiçeği 15. En sevdiğiniz renk? Beyaz 16. En sevdiğiniz yemek? Yenilebilir herhangi bir şey 17. En sevdiğiniz düstur? hayatta hiç başarısız olmayanlar hayalleri olmayanlardır 18. En sevdiğiniz söz? Çiçeği öldürebilirsin ama baharı bitiremezsin
Şike yaptıkları gerekçesiyle UEFA Tahkim Kurulu’nun Fenerbahçe’ye 2 yıl süreyle ve Beşiktaş’a 1 yıl süreyle UEFA müsabakalarından men kararının yürütmesi, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) tarafından durduruldu. CAS’ın internet sitesinden yapılan açıklamada, Avrupa Futbol Federasğı ve iki kulübe mahkeme kararına kadar herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı kaydedildi. Böylece Fenerbahçe, UEFA Şampiyonlar Ligi, Beşiktaş ise UEFA Avrupa Ligi’nde yapılacak kura çekimlerine katılabilecek. YARIN toplum
Diyarbakır’da bir gösteri sırasında isabet eden gaz bombası nedeniyle evi yanan Sönmez Atagün’ün Diyarbakır Valiliği aleyhine açtığı dava, İçişleri Bakanlığı’nın skandal bir savunmasına tanıklık etti. Bakanlık, olayları 3. kattaki evinin balkonunda izleyen vatandaşı kusurlu bularak, “Eylemcilere gazlı müdahale başlamışken bunu gören davacının hem balkona çıkması hem salonun camını açık bırakması doğru bir davranış değil. Her sıradan vatandaşın bu durumda yapacağı şey içeri girip olaylar bitinceye kadar cam ve kapıları kapamak olacaktır” şeklinde savunma yaptı. YARIn toplum
Düğün arabası kepçe
Aydın’ın Çine ilçesinde hafriyatçılık yapan bir genç, gelinini de kepçe ile getirdi.Oldukça ilgi çeken düğünde gelinin ekmek teknesi kepçe ile getiren damat ‘‘En büyük hayalimden biri gelinimi ekmek teknemle evime getirmekti’’ dedi.
Gezi aşıkları evlendi
Güvenlikçi kazlar Çin’in Sincan Özerk Bölgesi’nde polisin güvenliği sağlamak için kazları kullanıyor. Çince yayın yapan People’s Daily gazetesine konuşan polis Zhang Quansheng, kazların çok iyi duyularının olduğunu ve her zaman tetikte beklediklerini açıkladı. Quansheng, “Kazlar çok cesur. Birinin evine giren bir hırsızı sezerek ona saldırabilir. Suçlarla mücadelede köpeklerden daha başarılılar. Bölgenin güvenliğini sağlamamız için onlara ihtiyacımız var” dedi. YARIn toplum