Güzel günlerin habercisi...
31 Temmuz 2013 Çarşamba Sayı: 93 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
AKP Mısır’da öldürenleri, Türkiye’de ölenleri kınıyor
MISIR’DA ÖLENLERLE TÜRKİYE’DE ÖLENLER KARDEŞTİR Gezi’de ölenlere de sahip çık
#hepimizgebeyiz yeni bir ülkeye
Başbakan Adevviye’de ölenler için darbecileri kınadı ve ölümleri tasvip etmediğini ifade etti. Mısır için demokrasi isteyen Erdoğan, Türkiye’de ölenler için herhangi bir somut adım atmıyor.
Bu nasıl konuşma? TRT ekranlarında Ömer Tuğrul İnançer’in “Hamile kadınlar sokakta gezmesin” söylemi, izleyenleri şaşkınlığa uğrattı. İnançer’in kadınların gezme sınırını “Beylerinin otomobile binmesi” olarak çizmesi ise kadınların tepkisini arttırdı.
Aileler adalet istiyor Gezi şehitlerinin aileleri ise geçtiğimiz hafta Ankara’da buluştu. Ölümlerin ardından herhangi bir adım atılmamasından ötürü Meclis’e kadar gitti. Sorumluların yargılanmasını talep etti. güncel 03
Kadınlar sokağa döküldü İnançer’e kadınlardan yanıt gecikmedi. Diren hamile etiketi açıklamanın ardından dünya TT listsine girerken, kadınlar il il karınlarında yastıklarla sokaklara döküldü. Kadınlar bu rezilliği temizlemesi için TRT önüne süpürge de bıraktı.
RTÜK: İfade özgürlüğü RTÜK İnançer’in konuşmalarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu açıklayarak TRT’ye herhangi bir ceza vermedi. İnançer’in kadın politikasını destekleyen RTÜK Gezi Direnişi’ni tarafsız olarak yayınlayan kanallara ceza vermişti.
06 Emri verenleri bulma emri ver
ESAS MESELE 12
Ötekini anlamak
Yargıya, polise, bakanlara, valilere hatta rektörlere sıkça talimat vermesiyle ünlü Başbakan ilk defa bir konuda talimat vermediğini açıklayarak şaşırttı. Şırnak’ta, Roboski’de hava saldırısı sırasında öldürülen 34 kürt sivilin yakınlarıyla görüşen Erdoğan, ailelerin “Talimatı kim verdi?” sorusuna “Ben vermedim.” yanıtını verdi. Talimatı verenin kim olduğu ise meçhul. Herkesin aklına ise “Bunca yetkiyi kendinde bulan Başbakan neden emri verenleri açığa çıkarmak üzere yetkisini kullanmıyor?” sorusu geliyor.
Gezi öncesinde ayrışan, çatışan fikirlerin Gezi sonrasında bir araya geldiğini ve birbirini anlamaya dönük konuşmaların yapıcısı olduğuna tanık olduk. Gezi Direnişi dosyasında bu hafta Gazi Üniversitesi Psikiyatri kliniğinde öğretim görevlisi Doç. Dr. Burhanettin Kaya ile genç psikiyatristlerin mesleğe uyum sağlaması için düzenlenen kurslarda “ekip içinde çalışmak” konusunu bugünün parklarda başlayan forumları üzerinden değerlendirdik.
04
İhbar yetmedi kutusu geldi Başbakan’ın geçtiğimiz hafta manşetimize de taşıdığımız ihbara teşvik politikalarına bir yenisi daha eklendi. “Sırdaş polis” adıyla kurulan yeni sisteme göre artık eylemlere katılanları ihbar etmek için mahallelere sözlü ve yazılı ihbar yapılabilmesi için kutular yerleştirilecek. Başbakan daha önce ihbar çağrısında bulundu ancak ses çıkarma eylemlerine katılanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmadı. güncel 05
TOPLUM 20
Stat serbest, slogan yasak Beşiktaş, yeni sezonda Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynayacak.
Vali bu kadar mutlu olmamalı 04 HAKAN ÖZTÜRK Aklın yolu Anneler sokaktayken çocuklar 05 daha sağlıklı SİBEL UZUN Uyanış Sandıkta da, sokakta da demokrasi 06 GÜLSÜM KAV Ana Fikir Bizden söylemesi
07 Prizma
GÜN ÇAĞ AYDIN
Hegemonyanın koşulu: “Boş gösteren” inşası 08 CEM KAPTANOĞLU Jendin
Mahkeme kararıyla KOÇ’a rutin denetim
GÜNCEL 04
Gezi bir açık bir kapalı Gezi Parkı iftar yapmak isteyenlere yine kapatıldı.
orta sayfa
07
04
Forumları Yarın’dan takip edin Bu hafta Abbasağa ve Yoğurtçu forumlarını konu ediyoruz.
02
Serbest kıyafet isteğe bağlı
Okullardaki kılık-kıyafet uygulamasına ilişkin yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlandı. Yönetmelikte yapılan değişikliğe göre, öğrenciler, okul, sınıf ve şubelerde tek tip kıyafet giymeye zorlanmayacak. Okul kıyafetleri okul yönetimi ve okul-aile birliğinin koordinatörlüğünde, yönetmelikteki “kılık kıyafet sınırlamaları” ile ilgili maddede yer alan sınırlamalara aykırı olmamak kaydıyla, velilerin yüzde 50’sinden fazlasının muvafakati alınarak ilgili eğitim-öğretim yılı için okul kıyafeti veya kıyafetleri belirlenebilecek. Önceki yönetmelikte velilerin en az yüzde 60’ından fazlasının onayının alınması hükmü yer alıyordu. YARIN toplum
Ehliyetsiz araca ceza arttı Haziran ayında çıkan Karayolları Trafik Kanunu’nda önemli değişikliklere gidildi. Değişikliğe uğrayan maddelerin başında alkollü ve ehliyetsiz araç kullanmak yer aldı. Buna göre; ehliyetsiz sürücüye 1407 lira ceza kesilirken, kullandığı aracın ruhsat sahibi farklı kişi ise araç sahibine aynı miktarda para cezası uygulanacak. Ehliyetsiz araç kullananlara ilkinde 1 aydan 2 aya kadar, ikincisinde ise 2 aydan 3 aya kadar hapis cezası verilebilecek. Alkolmetre üflemeyene 2 bin lira idari para cezası uygulanırken ehliyetine ise 2 yıl süreyle el konulacak. YARIN toplum
TOPLUM 31 Temmuz 2013
Park için gülsek mi, ağlasak mı?
Antalya’da geçtiğimiz hafta verilen iki zıt karar, çevreye bakışı bir kez daha gösterdi. Antalya Kemer’de bulunan milli parkın sahili olan Çıralı Sahili hakkındaki kiralama kararı iptal edilirken, bu kez de aynı milli parkta bulunan Kesme Boğazı Deresi’ne HES yapımına onay verildi. Bu yaman çelişki Türkiye’de neredeyse her gün yaşanıyor.
antalya sanem deniz kural
Türkiye’de çevre ile ilgili çarpık kararlar dönemi bitmedi, biteceğe de benzemiyor. Bir gün ranta açılan bir alandaki projenin iptali kararıyla sevinirken, ertesi gün, başka bir projeye onay verildiği haberi almamız artık neredeyse normalleşti. Gezi direnişi ile de tüm Türkiye’nin yakından tanık olduğu bu durumun son örneğini, Antalya’da aynı milli parkla ilgili verilen trajikomik kararlarda görmek mümkün. Antalya Kemer’de bulunan Beydağları Milli Parkı ile ilgili geçtiğimiz hafta iki zıt karar verildi. Parkın içinde bulunan Çıralı Sahili’nin kiralanması kararı iptal edilirken, bu kez de aynı parkın içindeki Kesme
Boğazı Deresi’ne HES (Hidroelekt- yıllık 55 bin liraya bir turizmciye rik Santral) yapılmasına onay verildi. “günübirlik alan” olarak işletilmek üzere kiraya verilmişti. Bölge halkı ÇIRALI SAHİLİ ARTIK HALKIN ve çevreciler konuyla ilgili pek çok Beydağları Milli Parkı sınırları içe- eylem düzenledi. Açılan iki ayrı dava risinde yer alan ve dünyanın en iyi geçtiğimiz günlerde sonuçlandı ve plajları arasında gösterilen Çıralı Sa- proje iptal edildi. Böylece Çıralı’da hili’ndeki 18 dönümlük alan, orman halk kazanmış oldu. içi dinlenme yeri olarak kiralanmıştı. Birinci derece doğal sit alanı, aynı MİLLİ PARKA HES YAPILACAK zamanda caretta caretta kaplumba- Öte yandan, “dudak uçuklatacak” ğalarının üreme alanı olan sahilin türden bir başka karar, yine aynı kiralanması işlemi mahkeme tara- milli parkla ilgili geldi. Çevre ve fından geçtiğimiz hafta iptal edildi. Şehircilik Bakanlığı, Beydağları Plajın kiralanması sırasında da Milli Parkı içinde yer alan ve 32 “kitabına uydurmak” yöntemiyle endemik türü barındıran Kesme rant elde edilmişti. Orman Genel Boğazı Deresi’nde HES yapımına Müdürlüğü’nce yıllık 5 bin lira be- onay verdi. delle Ormanspor’a kiralanan alan, HES’e karşı görüş bildiren kuaynı gün imzalanan sözleşme ile rumlardan Doğa Koruma ve Milli
Parklar Müdürlüğü’nün raporunda, yeni bir doğa katliamı yaşanacağının uyarıları yer alıyor. Raporda, projenin bölgede birçok doğal değeri geri dönülemez şekilde tahrip edeceği belirtildi. Bölgede yetişen Kemer orkidesinin, Olimpos safranı gibi çevresel durumdan etkilendiği belirtilen raporda, Kesme Boğazı’ndaki mevcut yapılaşmanın, bölgede bulunan ve kritik olarak tehlikedeki bu türler için kaygı verici olduğu kaydedildi. Kesme Boğaz’ın tamamı CITES listelerinde yer alan yumrulu orkide türlerinin doğal sığınağı konumunda olduğu ifade edilen raporda, orkidelerin tehlike atındaki olduğu bilgisi verildi.
87’lik nine uçtu
Kaçak yolcu taşıyan gemi yine battı Ordu ile Rusya’nın Soçi kenti arasında Karadeniz’i yüzerek geçmek isteyen 50 yaşındaki Rus fotoğrafçı Yuriy Burlak hazırlıklarına başladı. Karadeniz’i 25 günde geçmeyi planlayan Burlak, gerekli izinleri aldı. Yaklaşık 400 kilometrelik yolu her gün 10-12 saat yüzmeyi planlayan Burlak, hazırlıklar için Ordu’nun Perşembe İlçesi’ne bağlı Mersin Köyü Balıkçı Barınağı’nda çadır kurdu. 2011’de Krasnodar Bölgesi’nde 200 kilometre ve 2012’de de 160 kilometre yüzmüştü. YARIN toplum
BParaşüte binen 87 yaşındaki Zöhre Nine 625 metrelik Nişan Tepe’den Marmara Denizi’ne doğru uçmanın keyfini yaşadı. Zöhre Nine Tekirdağ Doğa Sporları ve Havacılık Kulübü’nden 5 kişilik ekiple uçtu. Bastonu ile 625 metrelik Nişan Tepe’ye çıkan Zöhre Nine’nin başına burada kask takıldı. Elindeki bastonu yere atan Zöhre
Nine 625 metre yüksekten havalandı. Zöhre Nine, 30 dakikalık havada süzülmenin ardından Marmara Denizi kıyısındaki Ayvasıl Plajı’na iniş yaptı. Bu yaşına kadar hiç uçmadığını ifade eden Zöhre Nine, “Paraşütçüleri uçarken görüyordum. Ben de uçmak istedim. Oğluma söyledim. O da kabul etti. Hiç korkmadım. Çok zevkliydi.” dedi.YARIN TOPLUM
Alo Fetva Hattı’na ilginç sorular Ramazan nedeniyle günde 170 kişinin aradığı 190 Alo Fetva Hattı’na ilginç sorular soruluyor. Antalya İl Müftüsü Ahmet Çelik, “İlginç soruları vatandaşlarımızın dinine sevgisi olarak değerlendiriyoruz” dedi. İlginç sorular ise şöyle açıklandı: “Balık tutmak orucu bozar mı, zekat sadece Ramazan ayında mı verilir, oruç ne zaman başlar, reflü orucu bozar mı, gazinoda çalışan kadınların servis şoförlüğünü yapmak orucu bozar mı, saç boyatmak orucu bozar mı, diş çektirmek orucu bozar mı, tetanos iğnesi orucu bozar mı, diş fırçalamak orucu bozar mı, kulak damlası orucu bozar mı, astım ilacı orucu bozar mı?” YARIN toplum
Göle’de Kültürevi ne aşamada?
Dünyada hepatit artıyor
Dünyada 240 milyon kronik Hepatit B ve 170 milyon kronik Hepatit C hastası bulunuyor. Kronik hepatitler, dünyada her yıl bir milyonun üzerinde insanın ölümüne neden oluyor. Tek korunma yolu ise aşı. Hastalık tarama yapılmazsa anlaşılamıyor. Hepatit B’nin karaciğer yetmezliğine yol açabileceği belirtiliyor. Her sarılığın hepatit olmadığı biliniyor. Hepatit A ve B’den aşı olarak korunmak mümkün. Çocuklar doğduğu anda Hepatit A ve B aşısı oluyorlar. Ama Hepatit C’ye karşı geliştirilmiş bir aşı yok. YARIN toplum
Göle’de yapımı devam eden Cemil Kırbayır Kültürevi’nin inşaatında gelinen son durumu anlatan Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Başkanı Gün Çağ Aydın inşaatın detay kısımlarına geçildiğini belirtti.
Kaba sıva işlemleri sona eren inşaatın ince sıvası yapılmaya başlandı.
İnşaatın zeminine fayanslar döşenmeye başlanacak, bu işlem 1 hafta sürecek.
Hızla devam eden inşaatta boyama işlemi bir sonraki haftaya başlayacak.
GUNCEL Mısır’da ölenlerle Türkiye’de ölenler kardeştir 03
31 Temmuz 2013
Temmuz 2013 tarihinde askeri darbe sonucu Muhammed Mursi’nin devrilmesinin ardından Mısır en kanlı günlerinden birini yaşadı ve Mursi taraftarı 210 kişi güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu hayatını kaybetti. Türkiye’de ise 5 genç Gezi direnişi sırasında yine güvenlik güçleri tarafından öldürüldü.
Mısır’da da halk ayaklanması tıpkı Türkiye’deki gibi kanla bastırılmaya çalışıldı. Aradaki benzerlik sizce nedir? AHMET DAVUTOĞLU DIŞİŞLERİ BAKANI
Demokratik süreç başlamalı Mısır’da kalıcı istikrar ancak halk iradesine dayanan yönetimlerle mümkündür. Mısır’ın derhal demokratik restorasyondan geçmesi şarttır. Türkiye her zaman Mısır’da meşruiyetin inşası ve demokratik sürecin yeniden ihyası anlamında çalışmalarda yer almaya hazırdır. GÜLSÜM KAV EHP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Demokrasi kazansın Mısır’da ölenler ile, Türkiye’de Gezi Direnişinde ölenler kardeştir. Darbe ortamından da, Türkiye’deki antidemokratik ortamdan da en çok emekçi halklar zarar görüyor. Orada ve burada halklar dirensin, demokrasi kazansın istiyoruz. Ve demokrasiyi hem sandıkta, hem sokakta istiyoruz.
Gezi direnişi sırasında sokağa çıkan 5 genç güvenlik güçleri saldırısı sonucu hayatını kaybetti. istanbul sevda polat
İktidarların muhalif halkı öldürmesi ve bunun hiç olmamış gibi davranması sürüyor. Biri darbe sonucu anti demokratik yolla iktidara gelen Mısır. Diğeri ise seçilerek iktidara gelen ve 11 yıldır bu iktidarını sürdüren AKP hükümeti. Öldürülen halkın ortak suçu ise demokratik bir hak olan protesto hakkını kullanmak ve meydanlara çıkmak; tarafları her ne olursa olsun. 210 kişinin canına maloldu Mısır’da darbeye hayır diyen Mursi taraftarları üzerlerine güvenlik güçleri tarafından açılan ateş sonucu 210 kişi hayatını kaybetti. AKP ise kendi polisi tarafından öldürülen 5 genç hakkında hiçbir şey
Mısır’da darbeden sonra halk Adeviyye Meydan’da güvenlik güçleri tarafından öldürüldü.
söylememişken yine kendisi gibi yapmaları bile polis tarafından dikta bir rejim tarafından öldürü- engelleniyor. 1 Mayıs’ta ve Gezi len halk için kınalar gönderdi. direnişi sırasında olağanüstü hal uygulamaların talimatını veren 5 Ölümlerin sebebi iktidara kişinin ölmesine 10 kişinin kör muhalefet olmasına, binlerce kişinin yaraGezi direnişinde öldürülen 5 ki- lanmasına sebep olan Başbakan şinin ve Adeviyye Meydanı’nında darbeye karşı. öldürülen 210 kişinin de farklı fikirlerde olsalar da öldürülme Bizim yüzlerce evladımız oldu nedenleri ortak. Her iki hak ta ik- Tüm bu ölümlerin ardında diretidara karşı en meşru hakkı olan nişte hayatını kaybeden Ali’nin, protesto etme hakkını kullanırken Ethem’in, Abdullah’ın Medeni’nin öldürüldü. ve Mehmed’in aileleri Ethem’nin öldürülüşünün 40. gününde Başbakan darbeye karşı ama Ankara’da bir araya geldiler. AileDarbeye karşı olduğunu defalarca lerin ortak söylemi ise hayatlarını dile getiren Başbakan Türkiye’de kaybeden evlatları gibi direnişe darbe hükümet vari uygulamala- destek vermek oldu. Tüm direra ses çıkarmıyor, aksine onaylıyor. nişçilerin ise evlatları olduğunu İnsanların meydanlara çıkması vurguladılar. engelleniyor. Hatta toplanıp iftar
ALİ AYVALITAŞ MEHMET AYVALITAŞ’IN BABASI
Zalim her yerde zalimdir Fehim Taştekin
Mursi milyonlara kulak vermeliydi
Mısır’da yaşananlar bir darbenin artçı sarsıntıları, ama aynı zamanda ülkenin geleceğini kimin nasıl şekillendireceğine ilişkin bir savaş. Bütün bu karmaşa da devrimci güçlerin Muhammed Mursi’ye duydukları öfke nedeniyle Müslüman Kardeşler’e karşı aşırı güç kullanılması, tutuklama ve karalama kampanyası yürütülmesi karşısındaki sessizliği inisiyatifin askeri güçlere kaymasına yol açıyor. Eğer Mursi milyonların sesine kulak verip erken seçime gitseydi darbe planlarını da boşa çıkarmış olacaktı.
Gezi direnişçilerinin anneleri Meclis’te
Ben bir babayım, içim yanıyor. Mısır da bizim komşu ülkemiz. Diktatör her yerde diktatör, zalim her yerde zalim. İnsanlığın olduğu yerde zulüm olmaz. İnsan da her yerde insandır. Bu vesileyle Türkiye’de yaralananlara, gözünü kaybedenlere geçmiş olsun, şehitlerin ailelerine başsağlığı diliyorum. FATOŞ KARTAL ABDULLAH CAN CÖMERT’İN ABLASI
Hepimiz bir aradayız
Burada hala eylemleri sonlandırmak istiyorlar. Ama biz sonlandırmıyoruz. Halıların üzerinde çocuklarımızla iftar açarken polisler üstümüze geliyor. Kardeşimi katlettiler. Türk, Sünni, Alevi, Kürt, hepimiz bir aradayız. MUSTAFA SARISÜLÜK ETHEM SARISÜLÜK’ÜN AĞABEYİ
Kardeşliği hiçbir şey bozamaz Mısır’daki gelişmeler Arap Baharı diye adlandırılan sürecin devamı. Siyasal iktidar, bizde halka yaşatılan vahşeti göz ardı ederek Mısır’ı işaret ediyor. Kendi meşruluğunu oraya dayandırmaya çalışıyor. Ama tabii ki Mısır halkı ve Türkiye’deki halklar kardeştir. Bu kardeşliği hiçbir şey bozamaz. MEHMET YILDIRIM MEDENİ YILDIRIM’IN AĞABEYİ
Demokratik hakkını kullandılar Mısır’la burası bambaşka. Türkiye’de demokrasiden, barıştan, çözüm sürecinden bahsediliyor. Ama öldürülen 5 kardeşimiz demokratik hakkını kullandı. Bu gençlerin hepsi kolluk kuvvetleri tarafından öldürüldü. Karakol eylemlerini farklı yansıtmak istediler. GÜRKAN KORKMAZ ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN AĞABEYİ
Anaların gözyaşları aynı Dini, dili, ırkı ne olursa olsun kanın rengi kırmızı, anaların gözyaşı aynı, ölenlerin evine düşen ateş aynı. Üzücü. Ben bu boyutuyla bakıyorum. Orada ölen 300 kişinin ailesindeki acıyı şu anda yorumluyorum. Allah kimseye yaşatmasın. DİLEK ÇÖREK ÖĞRETMEN
Faşistler yıkım yaratır Gezi direnişi sırasında ve Lice’de karakol protestosu sırasında hayatını kaybeden 5 gencin aileleri Hüseyin Aygün ile birlikte mecliste bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda tek tek konuşan ailelerin ortak talebi adaletin yerini bulması ve katillerin cezalandırılması oldu. Yaptıkları konuşmalarda Başbakan’ı eleştiren aileler, polis tarafından hedef gözetilerek öldürülen oğulları için “katilleri belli, gerekeni yapmak
ise devlete düşüyor” diyerek meclisten seslerini yükselttiler. Aileler her konuda açıklama yapan, ülke dışındaki bir çok ölümle ilgili başsağlığı dileyen ancak bu ölümlerden üç beş çapulcu diye bahseden Başbakan’ı adaletli davranmaya çağırdılar. Çocuklarının bıraktığı yerden mücadeleye devam edeceğini söyleyen aileler bizim yüzlerce evladımız oldu diyerek tüm direnişçilere sahip çıktılar. YARIn GÜNCEL
Roboski gibi bekleme çöz Gezi direnişi sırasında hayatını kaybeden 5 direnişçi ile ilgili olarak şimdiye kadar yapılan açıklamalar arasında en çok konuşulan, Başbakan’ın yapmış olduğu “Üç kişi öldü diye dünyayı ayağa kaldırdılar” açıklaması oldu. Başbakan hayatını kaybeden insanlarla ilgili böyle bir açıklama yapmışken 29 Temmuz Pazartesi Bakan Fatma Şahin Hatay’da bir basın toplantısında “Herkesin acısı bizim acımız. Biz iktidar olduğumuz zaman 72 milyon’un kardeşliği üzerine kurulan bir iktidar olduk. Gezi Parkı olaylarında hayatlarını kaybedenlerin anneleriyle aynı
acıyı paylaşıyorum” dedi. Günlerdir hiçbir açıklama yapmayan Şahin’in Hatay’da böyle bir açıklama yapıyor olması tıpkı Başbakan’ın Şırnak’ta “Roboski için talimatı ben vermedim” demesiyle eş bir durumda. Aradan yaklaşık iki yıl geçmesine rağmen hala sorumluların yargılanmadığı Roboski gibi olmaması için Gezi direnişi sırasında hayatını kaybedenlerin sorumluların yargılanmaya başlaması ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i de bu ölümlerle ilgili bir açıklama yapması kamu vicdanının bir beklentisi. YARIn GÜNCEL
Devlet faşistse hakkını arayan herkese saldırır. Kendine aykırı sesleri bastırmak için her yolu dener. Baş edemezse öldürür. Sevgi ve mutluluk yaratamayanlar, yıkım yaratarak egemen olurlar. Mutluluk yaratarak akılda kalamayan, yok ederek de akılda kalmayı dener. YÜKSEL TAŞKIN MARMARA ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Benzetmek sakıncalı
İki ülke çok farklı yerde duruyor. Mısır, toplumsal mücadelenin sokakta verildiği bir yer. Mısır, ordunun ekonomik ağrılığının daha çok olduğu, çok uzun yıllar ordu düzeni tarafından yönetilen bir yer. Gezi direnişinde yürüyen kavga ile Mısır’ı benzetmeyi çok sakıncalı buluyorum. HÜSNÜ MAHALLİ ORTADOĞU UZMANI GAZETECİ
Provokasyon var
Kimse demokrasi olan yerde darbe istemez. Ama her olayı kendi içinde değerlendirmeliyiz. Mısır Türkiye’den farklı. Her zaman askerler tarafından yönetildi. 20 milyon insan sokağa çıkınca askerler 6 ay boyunca Mursi’ye yalvardılar. Adeviye’de provokasyon nedeniyle ölümler oldu.
GUNCEL
04
31 Temmuz 2013
Emri verenleri bulma emri ver
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Vali bu kadar mutlu olmamalı
Mısır’da halka kurşun sıkıldı. İki yüzden fazla insan öldü. Kabul edilmesi mümkün değil. Ama şunu unutmayalım. Bu ülkede de bir karakolun yapılmasını protesto ettiği için insanların üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı. Bir genç kardeşimiz öldü. Tayyip Erdoğan bizim ülkede hiç böyle şeyler olmuyormuş gibi konuşuyor insan ona üzülüyor. Kendim de böylesine bir tehdit altında bulunuyorum diye üzülüyor ve korkuyorsam namerdim. Erdoğan’ın her seferinde bir gıdım dahi olsa iyi bir insan olma fırsatını hepimizi temsil ederken kaçırıyor olmasına üzülüyorum. O fırsatı hepimiz adına kaçırıyor. Medeni’nin ölmesine sebep olarak medeniyetimiz adına kaçırıyor. Başbakan yüzünden güzel ve yalnız bir ülke olamıyoruz, çirkin ve yalnız ülkeyiz artık. Diyor ki, biz sadece gaz atıyor ve su sıkıyoruz. Peki, Ethem, Abdullah, Mehmet ve Ali nasıl öldü öyleyse. Ethem ve Abdullah’ın kafasına kurşun saplandı. Ali kafasına kocaman bir odunla vurularak öldürüldü. Ondan fazla insan atılan biber gazı kapsülleriyle ve plastik mermilerle kör oldu. Kafasından kapsülle vurulmuş gencecik bir kadının titreyen halini televizyonlardan izledik. Keşke senin de için titreseydi ey Başbakan. Biraz vicdana gelseydin. Hepimiz için, hepimiz adına. Sen o biber gazı kapsüllerini bir mermi gibi kullandın maalesef Başbakan. O kapsüllerin hepsi ilkel, büyük bir mermiydi. Bizi Mısır’a sen benzettin. * Meclis, cephe, kongre, birlik, şura, platform kurduk diyen çok oldu. Genelde bu oluşumlar mevcut örgütlü yapıların yan kuruluşu gibi gözüktüler. Herkesi kapsayan bir ilerleme gerçekleşmedi. Ama sol genelde geniş bir araya gelişlerin ortaya çıkmasını anlatan bu tür oluşumları çok övgüye değer bulduğunu her zaman söyledi. Böylesine bir oluşum Gezi Direnişi’nden sonra Park Forumları olarak ortaya çıktı ama sol buna gerekli ilgiyi göstermiyor. “Neden?” derseniz. Bir Gezi Direnişi’ni belli tarihler arasında yaşanmış bilinçsiz bir eylem olarak görüyor. Hareketin devam eden bir siyaseti olması gerektiğine ve bunu da forumlarda görüşmesi gerektiğine inanmıyor. Eğer bir siyaset belirlemek gerekirse onu benim örgütüm, derneğim, partim belirler diye düşünüyor. Hatta forumun siyaset belirlemesi ihtimaline kendi iradesine ortak çıkması olarak bakıyor. Forumun siyasal tavır belirlemesini yerleşik pozisyonları haddinden fazla sarsacak bir ihtimal sola göre. Sol bir konumlanma olarak kendisini Gezi Direnişi şemsiyesinin altında görüyor ama forumların şemsiyesinin altında görmüyor. Ne diyelim? Canları sağ olsun. Kardeşlerimizle bir hata olsa bile çok münakaşa etmeyelim. Bize gadredenleri sevindirmeyelim. * Seçimler tartışmasını derinleştirelim. Seçimlerde hedefimiz AKP’nin ya seçimi kaybetmesi ya da oy kaybetmesi olmalıdır. Sandıksa sandık. Restse rest. Kontursa sür kontur. AKP’nin karşısında kimin kazanmayı hak ettiğini forumlarımızda konuşabiliriz. Birlik halinde ve güçlü olalım. Yaşanmış bunca acının cevabını vermeliyiz. Biz bu kadar mutsuz edilmişken Vali bu kadar mutlu olamamalı. hakanozturk17@gmail.com
Bingöl’deki 8 uzman çavuş tutuklandı
Bingöl’de 16 yaşındaki E.A. adlı kıza tecavüz ettikleri iddia edilen biri tutuklu 8 uzman çavuş hakkında savcılık tarafından hazırlanan iddianame, Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. 8 uzman çavuş hakkında ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve ‘müstehcenlik’ suçlamalarıyla 3 yıldan 15 yıla varan hapis cezaları istendi. İlk duruşma 3 Eylül’de görülecek. Sanıklar tutuklu yargılanacak. YARIN GÜNCEL
Yargıya, polise, bakanlara, valilere sıkça talimat vermesiyle ünlü Başbakan ilk defa bir konuda talimat vermediğini açıklayarak şaşırttı. Şırnak’ta, Roboskide hava saldırısı sırasında öldürülen 34 kürt sivilin yakınlarıyla görüşen Erdoğan, ailelerin “Talimatı kim verdi?” sorusuna “Ben vermedim.” yanıtını verdi. Talimatı verenin kim olduğu ise hala meçhul. İSTANBUL özge doğan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şerafettin Elçi Havalimanı’nın açılışı sırasında bir konuşma yaptı. Başbakan konuşmasında, Şırnak’ta ‘dört dörtlük’ bir devlet imajı çizerken, aynı Şırnak’ta devlet eliyle 34 insanın öldürülmesini unutmuş olacak ki “Bir devlet vatandaşına sahip çıkıyorsa, ayağına hizmet götürüyorsa o devlet büyük devlettir.” diyebildi. Konuşmasını şöyle sürdüren Erdoğan, “Vatandaşını öteleyen, dışlayan, tepeden bakan, vatandaşını tehdit olarak gören devlet zalimdir, ceberut devlettir. Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Yapmıyoruz da. Biz Türküyle, Lazıyla, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Arabıyla, Boşnağıyla bu ülkede bir olmaya beraber olmaya mecburuz.” ifadelerini kullandı. ERDOĞAN: TALİMATI BEN VERMEDİM Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Şırnak’ta Şerafettin Elçi Havalimanı’nın açılışını yaptıktan sonra iftarın ardından Roboski’de ölenlerin aileleriyle bir araya geldi. Adalet isteyen ailelerin, “Bombalama talimatını kim verdi?” sorusuna
Başbakan Erdoğan, “Talimatı ben vermedim” diye cevap verdi. Başbakan Erdoğan, aradan 2 yıl geçmesine rağmen hala sorumlunun tespit edilememesi ile ilgili ise hiç bir şey söylemedi. BAŞBAKAN GÜNAH ÇIKARDI Üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hala aydınlatılamayan Roboski katliamı çözüm sürecinin önünde de büyük bir soru işareti oluşturuyordu. Yeni açılan havalimanına Şerafettin
Elçi adının verilmesi ve Başbakan’ın Roboskili ailelerle görüşmesi, çözüm sürecinde yeniden inandırıcılığı sağlama ve yaklaşan seçimler sebebiyle de Kürt seçmene bir nevi selam gönderme izlenimi verdi.
gerçekleştiğinden beri tavrını hiç bir zaman ölenlerin ailelerinden yana koymamıştı. Ailelere bir özrü dahi çok görmüş, üstüne üstlük, “Yasaların belirlediği tazminatın çok çok ötesine geçmek suretiyle tazminatları açılan hesaplara yatırdık.” sözleriyYENİ SÖYLEMLER, ESKİSİNDEN le de öldürülen 34 sivilin canının FARKLIYDI değerini parayla biçmişti. Yaptığı Roboskili aileleri dinleyen Erdoğan açıklamalarda sıkça o bölgenin bir “Ben de sizin kadar üzgünüm. Olayın terör bölgesi olduğunu söyleyerek 34 takipçisi olacağız.” ifadelerini kullan- insanın devlet eliyle öldürülmesini dı. Oysa Başbakan Roboski katliamı adeta meşru kılmaya çalışmıştı.
Uzlaşılan madde sayısı 56’ya çıktı AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, tüm partilerin uzlaştıkları 48 maddenin ardından 8 madde üzerinde daha uzlaşma sağlandığını açıkladı. Şahin, “Mutabakat sağladığımız madde sayısı artık 48 değil 56’dır” dedi. Partisinin Safranbolu İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen iftara katılan ve burada bir konuşma yapan Mehmet Ali Şahin şunları söyledi; “Diğer partilerle birlikte 170 madde üzerinde çalıştık ama
mutabakat sağladığımız madde sayısı 48’dir. İki haftadır danışman arkadaşlarımız Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda üzerinde mutabakat sağlayamadığımız maddeleri çalışıyorlardı. Çalışmaları dün bitti. 8 maddede daha mutabakat sağlanmış. Pazartesi günü komisyonla bir araya geleceğiz ve danışmanlarımızın bu önerilerini değerlendireceğiz. Mutabakat sağladığımız madde sayısı artık 48 değil 56’ya çıkmıştır. İnşallah bu sayıyı daha da artırırız.” YARIN GÜNCEL
İftardan bile korkar oldular
Tasavvuf düşünürü
Ömer Tuğrul İnançer
Tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer, TRT’de katıldığı bir iftar programında hamile kadınlarla ilgili sarf ettiği “Böyle karınla sokakta gezilmez” sözleriyle Oğlum Bak Git köşemize girmeye hak kazandı. İnançer’in skandal sözleri şöyle; “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar. Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor.” Tarafsız tutumunu kaybetmeye devam eden TRT ile el ele vererek hükümetin kadın karşıtı politikalarının adeta gücüne güç katan Ömer Tuğrul İnançer’e Yarın Gazetesi olarak “oğlum bak git” diyoruz.
İstanbul’un birçok noktasında düzenlenen Yeryüzü İftarı’nın Taksim Gezi Parkı’nda düzenlenmesi için çağrı yapılması üzerine polis parkı boşaltarak girişleri kapattı. İftar için parka girişe isteyenlere izin vermeyen polis iftar yapmak için parka gelenlere kalkanlarla saldırarak 6 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltıları protesto etmek için Gezi Parkı girişinde oturma eylemi yapıldı. İki kişiye tutuklama istemi Gezi Parkı’nda düzenlenen iftar yemeğine katılmak istedikleri için gözaltına alınan 6 kişinin 2’si savcılık sorgusunun ardından ‘toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmek’ suçlamasıyla tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemede ifade veren 2 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Gözaltılar için otuma eylemi yaptılar Yaşanan arbedenin ardından Taksim Meydanı’na gelen aralarında BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in de bulunduğu grup, Gezi Parkı’na doğru yöneldi. Polis, parka girişe izin vermeyince Sebahat Tuncel ve beraberindekiler bir süre oturma eylemi yaptı. Gazetecilerin soruları üzerine Tuncel “Maalesef Vali Bey ile telefonla görüşmek istedik ama görüşemedik. Gezi Parkı direnişinden bu yana bu tutumu uyguluyorlar. Valinin bu tutumunu kınıyoruz. İnsanlar burada sadece iftar açacaklar. Hiçbir şey istemiyoruz. Halkımızla birlikte iftarımızı açacağız” dedi. Tuncel ve beraberindekiler bir süre oturma eylemi yaptıktan sonra, İstiklal Caddesi üzerinde kurulan Yeryüzü Sofrası’nda iftar açtı. YARIN GÜNCEL
GUNCEL İhbar yetmedi kutu geliyor
05
31 Temmuz 2013
Sibel Uzun UYANIŞ
Anneler sokaktayken çocuklar daha sağlıklı
Gezi bize direniş, ortaklaşma, siyaset konuşma geleneği kazandırdı. Her gün bir Tayyip Erdoğan sözü ve her gün bir AKP uygulaması sokağa döken bir tepki yaratıyor. * TRT deki Ramazan Sevinci programında Ömer Tuğrul İnançer’in “.... Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir.” sözü AKP’ye ait olan tipik bir kadın siyasetidir. AKP Kadın Kolları’nın açıklaması hiçbir biçimde bu gelişmeyi kadınlar lehine düzeltmemektedir. Her gün en ufak meseleye yorum yapan Başbakan’ın, Fatma Şahin’in tek söz etmemesi onayladıklarını net bir şekilde göstermektedir. Günlerce başörtüsüne saldırıldı diye Gezi Direnişi ile uğraşan Başbakan nerede? İstiyorlar ki bundan sonra hamile kadınlar evlerine kapansınlar. Hatta tüm kadınlar evden dışarı çıkmasın. Her yerden işine geldiği gibi işten çıkarma, kapatma, yasaklama, kınama, susturma uygulayan AKP elbette ki bu programları, konuşmacıları kendisi planlıyor. Bu nedenle sakın teknik değerlendirme tuzağına düşmeyelim derhal siyasi değerlendirmelere dönelim. * Kadın evinde oturacak, AKP ‘ye oy verecek, beş kere doğum yapacak, iş istemeyecek, aş istemeyecek, hak istemeyecek, boşanma hakkı demeyecek, ölümden korunmak isterse çaresiz kalacak. Özcesi nefessiz kalacak. Korkunç ölümlere terk edilmeye askeri polisi, yasası mahkemesi, meclisi elinde olan hükümet tarafından terk edilecek. Bu durumu hangi inanç, hangi hukuk, hangi siyaset, hangi toplum, kabul eder? Kadınlarla ilgili doğumuna, kürtajına, hamileliğine bu kadar dil uzatmak ayıptır ayıp! Siz önce kadınları ölümlerden kurtarma görevinizi uygulayın! Fatma Şahin koruma yasası ile övünmesini biliyor. Uygulamaya gelince ne polis ne savcı bu memlekette dersini almış durumda. Tehdit alan kadınlar ve aileleri koruma yasasına başvurmasını biliyor. Devletin kendisi korumuyor, korumak istemiyor. Beni koru diye gelen kadını itip bırakıyor. Şimdi bu sözlerden sonra hamile kadının başına bir hal gelse devletin polisi savcısı der ki “hamile halinle sokakta ne işin var”. O zaman yeniden yeniden hesaplaşacağız elbette. * Kadınlar, yüzyıllardır bedenleri ile ilgili her ne koşulda kalırsa kalsın ne yapacağını bilir ve yapar. Günümüzdeki toplumsal gelişmeler hele de Türkiye’nin büyük Gezi Direnişi kadının konuşmasını, yazmasını, haklarına kavuşmasını, iş hayatına karışmasını, direniş hayatına dâhil olmasını elzem kılıyor. Anneler en önde, hiçbir tarihsel dönemde olmadığı kadar. Direnişteki evlatları ile övünüyorlar. Biliyorlar ki gencecik insanların gerçek dinamiği ortaya çıktı. Siz daha ne konuşuyorsunuz? AKP sonunda hamile kadınları da sokağa döktü. Ağaçlarını savunarak tüm yaşama sahip çıkan milyonların size verdiği dersi hala anlamamışsınız. Bu büyük direniş hamile kadınlara dil uzatanlara da dur dedi. Bir ağaç, bir park, bir rant sistemi, bir meydan ve kadınlar direnişin konusu olarak hayat buldu. * Ömer Tuğrul İnançer sözlerinin bir yerinde hamile kadınlar sokağa çıkmak isterse ancak eşlerinin arabaları ile çıkabileceğini söylüyor. Yani bir kere arabanız yoksa insan değilsiniz! Hiç değerlendirmelere bile alınmıyorsunuz. Pekî eşinden ayrı kalmış veya annesinin karnındayken babasından ayrı kalmak zorunda olan evlatlara ne diyeceksiniz? Anne karnındayken taşeron sistemi yüzünden babasını işçi ölümünde kaybeden çocuklar ne olacak? Esenyurt’da AVM inşaatında oğlu anne karnındayken kaybettiğimiz işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın minik oğlu Ahmet’e ne cevap vereceksiniz? Reyhanlı’da ve Gezi Direniş’lerinde yayın yasağı getiren, Hayat TV’yi olmadık gerekçe ile kapatmak isteyen RTÜK bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamına alarak bir anlamda savunmuş. Nerden baksan tutarsızlık? Nerden baksan halktan değil hükümetten yana. Veremedikleri cevaplarda boğulup kalacaklar! twitter: @sibeluzun_yarin
Proje tepkilere yol açtı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi” büyük tepkilere yol açtı. Tencere tava çalanı ihbar edin diyerek halkı ihbara teşvik eden Başbakan bu projeye onay vererek muhbirliğe de teşvik etti. İSTANBUL YAŞAR ASLAN
Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesi Başkanlığı “Sırdaş Polis İhbar Noktası Projesi” başlatıyor. Mahallelere konulacak ihbar kutuları sayesinde vatandaş ‘kimliği belli olmadan’ ihbarda bulunabilecek. Bu kapsamda, uygun görülen sokaklara, mahallelere yazılı ve sesli ihbar kutuları yerleştirilecek Böylece halkın birbirini ihbar etmesi istenerek muhbirliğin yolu açılacak. Her mahallede muhbirlik noktası Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı açıklamada ‘‘Sırdaş polis’’ projesiyle halkın kolluk kuvvetlerine güveni-
nin artacağını ve ‘‘Acaba kimliğim belli olur mu’’ korkusunun kalmayacağını açıklayarak projenin suçla mücadeleyi etkin kılacağını belirtti. Ancak Gezi olayları sırasında 5 kişinin ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına sebep olan polise, halk tekrar güvenilecek gibi görünmüyor. Daha önceki açıklamalarında ‘‘Tencere tava çalanı ihbar edin her şeyi devletten beklemeyin’’ diyerek haklı ihbara teşvik eden Erdoğan ‘‘Sırdaş polis’’ projesini de onaylayarak İhbar kutuları sayesinde açık bir şekilde halkı muhbirliğe teşvik ediyor İhbar gizli kalacak Mahalle aralarına yerleştirilecek bu sistem sayesinde, bir suç işlendiğin-
de, insanların bu suçu rahatlıkla ihbar edebileceğini açıklayan Emniyet Genel Müdürlüğü, projede gizliliği ve kolay erişimi esas aldıklarını belirterek ‘‘ Bir kimse bir hırsızlığa şahit olduğunda ‘Benim evim değil’ diyerek duyarsızlık gösterdiğinde, bir sonraki mağdurun kendisi olmayacağını garanti edemez. İnsanlar bir suç ile ilgili e-mail, mektup veya faks yoluyla ihbarda bulunmak istediğinde kimliğinin tespit edileceği ve bundan zarar göreceği endişesini taşıyabilmekte, bizzat polis birimlerine giderek ihbarda bulunmak istediğinde ise bürokratik işlemlerin uzamasından dolayı tereddüt edebilmektedir.’’ dedi. Projenin kısa sürede başlatılması hedefleniyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan: Yurttaşları ayrıştıran, bölen, muhbirliğe özendiren bu projeden derhal vazgeçilmelidir. Ceza Hukuku Uzmanı Mustafa Ruhan Erdem: Mevcut yasalara aykırı bir proje. Vatandaşları birbirine karşı muhbir haline getirir. Eski Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen: Genel hak ve özgürlüklere aykırı, Uluslararası hukukla bağdaşmayan bir proje. İHD İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe: Haklar güvence altına alınmadan toplumun muhbirleşmesine dönük çalışmalar kabul edilebilir değildir. Avukat Ömer Kavilli: İnsanların komşuluk ilişkilerini bozacak. Özellikle de “Komşu komşunun külüne muhtaç” deyimi ortadan kalkar.
Ceylanpınar halkı: Can güvenliğimiz yok
İstanbul Belediye Başkanı HDK’lı olacak AKP’nin koyduğu yasaklara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Neyi, nasıl yapamayacağımızı söyleyen hükümetin en yeni yasaklarını her hafta bu köşemizden takip edebilirsiniz. TIMES’ın bile Erdoğan’ı eleştirmesi yasak. BDP İstanbul İl Örgütünün 2. Olağan Kongresi’nde konuşan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Gezi olaylarının gücüne değinerek yerel seçimlerde İstanbul adaylığına göz kırptı. Önder konuşmasında ‘‘Gezi’den sonra Türkiye halkları Kürt sorununu daha iyi anladılar. Gezi demek HDK demektir. Artık Türkiye’de barışın nasıl yapılacağı konusunda muazzam deneyim biriktirdik. Bu deneyimi yerel seçime taşıyacağız. İstanbul Belediye Başkanı kenti yönetemiyor. Eğer sağlam durursak önümüzdeki yıl İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı HDK’li olacaktır’’ dedi. BDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Sırrı Süreyya Önder’i aday göstermesine kesin gözüyle bakılıyor. YARIN GÜNCEL
En az 3 çocuk diyen Başbakan’ın, akıl hocalarına göre hamilelerin sokağa çıkması yasak. Başbakan’ın konvoyuna beddua etmek de yasak. Ankara’da teleferik inşaatı için ağaçların kesilmesine engel olmak yasak.
GUNCEL
06
31 Temmuz 2013
#hepimizgebeyiz yeni bir dünyaya
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Murat, Hatice, Muhterem Gurur iyidir, kibir kötüdür derler. Doğrudur. Bir de kendin ile değil, birbiriyle gururlanmak vardır hayatta. İşte Gezi Direnişi bir de bunu kazandırdı bize. Kaybettiğimiz kardeşlerimiz Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım ve Ali İsmail Korkmaz’ın o onurlu aileleri var ya, Onlar birbirlerinin ve bütün direnişçilerin yanında anıt gibi durarak, kol kola hesap sordular ya başkentte, İnsanlık onurunu ayağa kaldırdılar. Biz onlarla gurur duyuyoruz, onlar da bizimle gurur duyuyor. Ankara’nın “Cumartesi Anneleri” oldular. Artık “Gezi Aileleri” var mücadele hayatımızda. Berfo Ana gibi, yerden göklere kadar haklılar. Evlatları, polis şiddeti ile öldürüldü. Türkiye’de halk ayaklanmasına açık bir “devlet terörü” ile saldırılırken, hedefte kentlerin meydanları vardı. Meydanı boşaltmak için “esnaf rahatsız” deniliyordu. Adeviye Meydanı’nı boşaltmak için Mısır İçişleri Bakanı da aynı sözleri kullanmış biliyor musunuz? Meydan boşaltılırken Mısır halkına, çok yakından tanıdığımız gaz fişekleriyle, plastik mermilerle saldırıldı. Bununla kalmadı, halkın üzerine gerçek mermilerle ateş açıldı, tıpkı Medeni kardeşimiz gibi hayatını kaybetti Mısır’lı iki yüz kardeşimiz. Herkes bir “darbe” neye benzermiş, neden tereddütsüz “Darbeye hayır” denmeliymiş, gördü. Mısır’da ölenler ile, Türkiye’de Gezi Direnişi’nde ölenler kardeştir. * Şimdi ortada şöyle bir problem var: Mısır’da gerçek bir darbe ortamı var ve bundan en çok Mısır’ın emekçi halkı zarar görüyor. Orada halk dirensin, demokrasi kazansın istiyoruz. Ve demokrasiyi, burada da istiyoruz. Türkiye’de seçilmiş bir hükümet var. Darbe tehditlerini savuşturmuş olan AKP şimdi bir yandan kendi EMASYA protokollerini yaratmaya çalışıyor. Öte yandan elindeki polis ordusuyla aynen Mısır’da olduğu gibi halka saldırıyor. Şüphesiz arada farklar var. Ve korkarım bu farkların bazıları da Türkiye demokrasisi lehine değil: Mısır’da halk bir ay boyunca bir meydanda toplanabilmişti mesela. Biz de ise Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nda toplanmak hala yasak. Biz demokrasiye çok önem veriyoruz, sandık çok önemli ama anayasal hakkımız olan meydanlar, yürüyüşler yasak. Bir diğer fark, Mısır’da henüz gelişmekte olan ve ne yazık ki silahla boğulmaya çalışılan parlamenter sistemin bu halinde bile bir İçişleri Bakanı var. Yetkisini kullanabiliyor, karar alabiliyor. Biz de bu da yok, bütün bakanlar, valiler, belediye başkanlarının hepsinin yerine karar alan sadece bir başbakan var. Bu yüzden Türkiye halkı da demokrasi istiyor. Kardeş olan bu halklar, kendilerine ya darbeci ya da muhafazakâr bir siyaset dayatılmasına rıza göstermiyor. Bunun için ayaklanıyor. Dünya yüzünde bu iki akımdan başka bir siyaset olduğunu, bu sıkışmaya mahkûm olmadığını biliyor. Şimdi Mısır’da da zayıf da olsa bir üçüncü meydan açmaya çalışarak da yapıyor bunu. Biz de Türkiye’de demokrasiyi sandıkta da istiyoruz, sokakta da. Sandık için de meydan boş kalmamalıdır; forumlardan yükselen gücümüzü önemsemeli, önümüzdeki yerel seçimler için elimizden geleni yapmalıyız. “Gezi Aileleri”nin ve şehitlerimizin başı öne düşmesin diye, AKP’yi geriletmek ve demokrasiyi kendi ellerimizle kazanmak için.
TRT 1’de yayınlanan iftar programında Ömer Tuğrul İnançer hamile kadınların sokağa çıkmaması gerektiğini söyledi. Kadınlar ise 5 ilde “AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı #direnhamile” diyerek gereken cevabı verdi. Ardından açıklama yapmak zorunda kalan RTÜK ise ifade özgürlüğü diyerek cezaya gerek olmadığını belirtti.
Bursa: Bu açıklamaları yapanlar kadın cinayetlerinin hesabını nasıl verecek, dendi.
Ankara: Devlet kadınları eve kapatan değil, koruyan olmalı, dendi.
İstanbul: Yüzlerce kadın, öldürülen kadınların aileleriyle Kadıköy ’deydi.
İstanbul Elif karan
rum” derken Çiğdem Evcil, “Kar- rinde insanlar öldürüldü. Nerde bu deşimin ölümünden sorumlu olan devlet?” dedi. TRT 1’de yayınlanan ‘Rama- savcı yargılansın” dedi. zan Sevinci’ programı konuğu Kadınları korumak için polis yok Ömer Tuğrul İnançer, ‘’Hamileliği Temmuzda kadın cinayetleri arttı İzmir’de öldürülen Pınar Ünlüer ve davul çalarak ilan etmek bizim ter- Öldürülen Kadriye Menkeş’in yeğe- Ferdane Çöl’ün aileleri ve koruma albiyemize aykırıdır. Böyle karınla ni Gülşen Menkeş ve Antikapitalist tındaki kadınların katıldığı eylemde, sokakta gezilmez. Bunun adı terbi- Müslümanlar, Platform’la beraber “AKP, hakkını arayanların karşısına yesizliktir” dedi. Kadın cinayetleriyle Bursa’da AKP hükümetinden hesap binlerce polis dikmesini bilirken; koyaşam hakkına saldırılan, esnek çalış- sordu. Eylemde devletin şiddetinin ruma mücadelesi veren kadınlar için ma paketleriyle iş bulup çalışabilen- meşrulaştırılmasının somut bir so- polisimiz yok diyor” dendi. lerin bile iş güvenliğine göz dikilen, nucu olarak Temmuz ayında kadın kaç çocuk doğuracağından bir de cinayetlerinin arttığına dikkat çe- RTÜK kırıcı buldu nasıl doğuracağına kadar belirlenen kildi. Eskişehir’de de kadınlar kadın RTÜK’ten cevap gecikmedi. RTÜK kadınlardan tepki gecikmedi. AKP katillerine caydırıcı cezalar verilene İnançer’i biraz kırıcı buldu. Ama ifahükümetinin kadın düşmanı poli- kadar, etkin koruma sağlanıncaya de özgürlüğünü savunarak TRT’ye tikalarının bir kez daha gün yüzüne kadar mücadeleye devam edecekle- ceza vermedi. Ancak Gezi Direnişi çıktığını belirten Kadın Cinayetleri- rini belirttiler. ile AKP hükümetine karşı net tavrını ni Durduracağız Platformu’nun çağortaya koyan kadınların RTÜK’ün rısıyla beş ilde kadınlar meydanları TRT özür dilemeli açıklamasını kabul etmesi mümkün doldurdu. Ankara’da, TTB temsilcilerinden Fi- görünmüyor. Kadınlar, yeni bir dünliz İncekara’nın da katıldığı eylemde; ya için mücadele etmekteki kararlıTRT’nin özür dilemesi gerektiği söy- lıklarını sürdürüyor. Savcı yargılansın Kadıköy’de yürüyen Platform’a, Ka- lendi. Öldürülen Gönül Dilekçi’nin dınlar Çetesi, forumlardan kadınlar, yeğeni Burçin Dilekçi: “Devlet sahip Erkek egemenliğine karşı öldürülen Mehtap Bülbül’ün annesi çıkmıyor, kadına her gün yeni bir #direnhamile Yeter Bülbül ve öldürülen Muhterem baskı. 2 gün önce de hamile kadın Koruma hakkı için, çalışmak için, Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil de sokağa çıkmasın dediler. Oldu var kendi hayatına dair karar verebilmek katıldı. Yeter Bülbül, “Adalet istiyo- mı başka bir emriniz? Gezi eylemle- için, yaşamak için direnen kadınlar,
Platform genel Temsilcisi gülsüm kav
Yetkililer özür dilemeli Hükümetin, Aile Bakanı’nın ve TRT’nin bir açıklama yapması ve kadınlardan özür dilemesi gerekir. Bu kadınlar hayatlarının en üretken yaşlarında eğitim alamıyor, işsiz bile sayılmıyor, siyasette temsil edilemiyor, şiddete maruz kalıyor ve her gün öldürülüyor. İşte bu yakıcı sorunlardan bir kez bile söz etmeyip, sürekli kadın bedenine dil uzatılması asıl en büyük ayıp. Kimsenin estetik olması gerekmiyor zaten biz halkız. Gezi’de de gösterdikleri direnişi AKP hükümetinin kadın düşmanı politikalarına karşı göstermeye devam edecekler. Hamile kadınları eve hapsetmek isteyenlere verilen cevap net: “Hepimiz hamileyiz, hepimiz gebeyiz ve yeni bir dünya doğuracağız.”
Kadınlar TRT önünde Kadınlar Çetesi TRT’ye “Bu pisliği temizle” demek için 27 Temmuz Cumartesi günü İstanbul’daki TRT binası önüne süpürge bıraktı. Eylemden sonra kadınlar Galatasaray Lisesi’ne doğru yürüyüş gerçekleştirdi. Polisin Odakule’de kadınların önünü keserek yürüyüşe karşı çıkmasının üzerine kadınlar, foruma katıl-
mak için Gezi Parkı’na geçtiler. Artan kadın cinayetleri karşısında Boğazköy Forumu aldığı kararla bir kadın eylemi gerçekleştirdi. Kadın bedeni üzerinden sürekli politika yapan AKP hükümetinin kadın cinayetlerine dikkat kesilmesi gerektiği vurgulandı. YARIN GÜNCEL
Pişmanım dedi iyi halden yararlandı
gulsumkav@gmail.com
Başarıyı kelepçe de engelleyemedi Erdal Kozan, Ankara’da 18 Haziran tarihinde 26 ayrı adrese düzenlenen operasyonda, yaklaşık 30 kişi ile birlikte Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesi ile gözaltına alındı. Ailesi ile yaşadığı evden sabaha karşı düzenlenen operasyonla gözaltına alınan Kozan, gözaltına alınmadan yaklaşık bir hafta önce girdiği Yüksek Öğretim Giriş Sınavı’nda (YGS) ilk 20 bine girmişti. YGS’de başarılı bir sonuç elde eden Kozan, üniversiteye yerleşmek için girmesi gereken Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) ise tutuklandığı için elleri kelepçeli olarak getirilmişti. YARIN GÜNCEL
Kadınlar asla yalnız yürümeyecek Konya’da koruma altındayken eski kocası tarafından 11 yerinden bıçaklanarak öldürülen Dilber Keskin’in davası 25 Temmuz’da sonuçlandı. Katil Mehmet Yılmaz pişmanım dedi, iyi hal indirimi aldı. Mahkeme sadece 30 yıl hapis cezası verildi. Katil Dilber Keskin’in babasını Fikret Keskin’i daha önceki duruşmalarda, mahkeme heyetinin gözü önünde
tehdit etmesine rağmen iyi hal indiriminden yararlandı. Dava sonrası Platform tarafından yapılan açıklamada pişmanım diyen katile indirim veren mahkemenin tarafını açıkça belli ettiği ifade edildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Dilber için adalet mücadelelerin henüz bitmediğini davaya temyize götürerek itiraz edeceklerini belirtti. YARIN GÜNCEL
Burhaniye Öykü Atölyesi, 24 Temmuz günü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu ağırladı. Platform Temsilcisi Elif Karan’ın katıldığı toplantıda kadın cinayetlerine karşı yürütülmesi gereken mücadele Platform’un deneyimleri ışığında tartışıldı. Kadınların korunmadığı ve buna karşı kadınların örgütlü mücade-
lelerinin önemi olduğu vurgulandı. Kadın cinayetlerinin yerel bir sorun olmadığı, bu nedenle mücadelenin yerelleşmemesi, tüm Türkiye’yi sarmayı hedeflemesi gerektiği belirtildi. Güre, Ayvalık, Akçay ilçelerinden kadınlar, ÖVDER, Ayvalık Kadın İnisiyatifi, Körfez Bağımsız Kadın Platformu da toplantıda yerlerini aldı. YARIN GÜNCEL
EKONOMI
07
31 Temmuz 2013
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Bizden söylemesi
AKP hükümeti demokratik mücadele yürütülen tüm alanlara topyekün bir saldırı düzenliyor. Ancak bu saldırıların hepsinden başarı ile dönemeyeceğini Gezi Direnişi ile algıladıklarını umut ediyoruz. Her saldırıdan galibiyet elde emeyeceklerini bildikleri halde yine de denemeyi seviyorlar. Özellikle başbakan tam anlamıyla “dört” cephede kabadayı olmayı ihmal etmiyor. “Mısır’da öldürülen kardeşlerimizin hesabını soracağız” cüretinde hareket eden Erdoğan, Gezi’de öldürülen kardeşlerimizin adını bile ağzına almadı. Kimdi bu Gezi Direnişinde katledilen insanlar? Kimisi genç işçiydi, kimisi üniversite öğrencisiydi. Aramızdan çekip aldılar ve daha sonra hepsinin katillerinin ellerini kollarını sallaya sallaya gezmelerine izin verdiler. Katillerin bol miktarda türediği polis teşkilatı ise hayatımızın her alanına yerleştirilmeye çalışılıyor. Yargılanmayan darbeciler ve katil polisler ülkemizde cirit atıyor. Başbakan dışarda darbe karşıtıyken içerde diktatörlük heveslisi halini aldı. Son dönem politikalarından bir tanesi de polisin üniversitelere yerleştirilmesi. Hazır üniversiteler tatil dönemindeyken yumuşak bir geçiş yapmayı düşünüyor olabilirler. Peki biz sert bir geçişten yanamıyız? Hayır elbette ki değiliz. Biz hiç geçiş olmasın diye beklenti içerisindeyiz. AKP’nin her geçişi beraberinde kan getiriyor. Tescilli katillerin üniversitelere yerleştirilecek olması nasıl gerçekleşecek hep birlikte göreceğiz. Mesela Ali İsmail Korkmazı katledenleri Anadolu Üniversitesi öğrencileri kabullenebilecek mi? Her attığı adımda şiddeti getiren polisler o kampüslerde ellerini kollarını sallayarak nasıl gezecekler? Hükümetin derdi öğrencileri hırsızdan korumak değil elbette. Bu planın en büyük amacı öğrenci hareketini bastırmak. Peki neden öğrenci hareketi birden hedef tahtasına oturdu? Dikkat ederseniz özellikle Gezi Direnişi’nde gençler hep en ön saftaydı. Kaybettiklerimizin bile tamamı genç insanlardı. Hemen hemen kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünen gençlerden oluşuyordu muhalefet. Dinamik bir kesimdi ve kesintisiz direndi. Böylesi güçlü durabilen bir gençlikle başetmek hükümet için kolay olmadı. Her sınıfsal konumdan genç bir araya geldi ve direndi. Üniversiteler ise kitlesel bir gençlik hareketinin beynidir. Ve bu hareket kitlesel bir halk ayaklanmasının en önemli organlarından biridir. Bu nedenle hükümetin fikri ”yılanın başını ufakken ezmektir.” Üniversite gençliği artık sadece akademik-demokratik talepler için mücadele etmiyor. Ufku genişledi. Gençlik memleket meselelerini düşünüyor ve artık kendisini yönetenler hakkında bir fikir sahibi. Bu da gençliğin politikleştiği anlamına geliyor. Bu tip bir gençlik hareketi tıpkı önceki kuşakların deneyimlerine benziyor. Daha da ileri gidecek olursak Dev-Genç artık emekleme evresinde değil yürümeye başladı. Şimdi artık sırada kampüslere karakol kurmak var. Sınırda kalekol, kampüste karakol fikri ile hareket eden hükümet muhalif tüm kesimleri şiddet ve hile ile bastırmak telaşı içerisinde. Ama artık karşınızda nispeten deneyimli bir gençlik var. Olimpos’ta şezlongta tatil yapan değil, forumlarda siyaset üreten bir gençlikle karşı karşıya kalacaksınız. Sizi durdurmak isteyenler bırakın tatillerini yakmayı, uzun sürecek olan hayatlarından bile vaz geçtiler. Yani anlayacağın sevgili hükümet, işiniz hiç kolay değil. Bu iş tereyağından kıl çekmeye benzemez artık. Kampüslere polisleri zor sokarsınız. Bizden söylemesi. guncagaydin@hotmail.com
Mahkeme kararıyla Koç’a rutin denetim
Koç Grubu’na ait en büyük sanayi kuruluşlarından TÜPRAŞ ile Aygaz’a mahkeme kararıyla Maliye Bakanlığı tarafından baskın yapıldı. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu ekiplerinin yanı sıra 20 polisin ve akaryakıt uzmanının katıldığı baskında, bazı evraklar ve malzemelere el kondu. CHP’li Umut Oran konuyu meclise taşıdı. İstanbul BURAK YELKEN
Koç Grubu’na ait Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından TÜPRAŞ ile Aygaz’a, 10 kontrolör, 20 polis ve akaryakıt uzmanı eşliğinde dün (22.07.2013) saat 08.00 sularında mahkeme kararıyla Maliye Bakanlığı tarafından baskın yapıldı. Arama sırasında, akaryakıt sayımının incelendiği ve kaçak akaryakıt bulunup bulunmadığının araştırıldığı bahanesi sunuldu. Dün, İSO’nun 500 büyük şirket sıralamasında 2012’nin zirvesinde yer alan Koç Grubu’na ait TÜPRAŞ’ın, 40.1 milyar liralık üretimden satışla birinci olduğu açıklanmıştı. Hisseler değer kaybetti TÜPRAŞ’ın piyasa değeri dün Maliye ekiplerinin denetim ve inceleme başlatmasının duyulmasının ardından yaklaşık 900 milyon lira geriledi. Denetlemenin yapıldığı şirketlerden TÜPRAŞ ilk seansta dünkü kapanışa göre yüzde 3,52 oranında değer kaybıyla 41,10 milyar liraya, Aygaz ise yüzde 3,72 düşüşle 8,78 milyar liraya geriledi. Koç Grubu şirketlerinin çatı kuruluşu Koç Holding’in değer kaybı ilk seansta yüzde 3,22 olur-
ken, Gruba ait diğer şirketlerden Tofaş yüzde 4,28, Otokar yüzde 2,62, Arçelik ise yüzde 3 oranında düşüş kaydetti. Koç Grubu’na ait Yapı Kredi hisse senedi ise ilk seansı yüzde 2,61 kayıpla 4,10 milyar liradan tamamladı. Rahmi Koç açıklama yapmadı ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu ile Rahmi Koç Müzesi arasında gerçekleşen Hiawatha teknesinin sergilenmesi için düzenlenen protokol törenine katılan Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, gaze-
tecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtsız bıraktı. Bunun üzerine Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç’dan bir açıklama geldi. Ülkenin geleceği için çalıştıklarını belirterek, “Türkiye’nin global bir oyuncu olması dışında planımız olamaz” dedi. Tüpraş denetimi Meclis’e taşındı CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Tüpraş’ta yürütülen denetimi eleştirdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na
soru önergesi verdi. Oran, soru önergesinde , “Gezi Parkı olaylarından sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çeşitli illerde yaptığı mitinglerde hedef gösterdiği bir şirkete yönelik olarak yapılan aramalı incelemenin Gezi’yle bir bağlantısının olup olmadığını sordu. Oran, “2002-2012 yılları arasında şirketlere kaç aramalı vergi incelemesi yapılmıştır? 2006-2012 yılları arasında, Tüpraş’a yönelik olarak kaç aramalı vergi incelemesi gerçekleşmiştir?” diye sordu.
Trafikte ayrıcalık kalkıyor Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Daire Başkanlığı, trafikte milletvekili, hâkim ve savcılara ayrıcalık sağlayan trafik uygulamalarının son bulması için hazırladığı taslağı İçişleri Bakanlığı’na sundu. Buna göre, MOBESE kameralarında ve trafik uygulamalarında hız limiti veya trafik ihlali yaptığı tespit edilen milletvekili, hâkim ve savcılarla ilgili cezalar artık kural ihlali yapan kişilerin adreslerine gönderilecek. Böylece ihlal yapan kişi trafik cezasını kendi ödeyecek. Halen milletvekilleri, hâkim ve savcılar trafik ihlali yaptığında, “Trafik ihlal tutanağı” düzenleniyor. Tutanakların bir kopyası TBMM Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı’na gönderiliyor. Bazı durumlarda ise tutanaklar valilikler aracılığıyla yollanıyor. MOBESE ile trafik ihlali yapan aracın milletvekili, hâkim veya savcıya ait olduğu belirlendiğinde, “Kesin ceza yazılması gereken durum” oluştuğu halde karar gereğince sadece bildirimle yetiniliyor, sonrasında kayıttan düşülüyor. YARIN GÜNCEL
Konut fiyatları artacak
Yaz döneminde yaşanan durgunluğu kampanyalarla aşmaya çalışan inşaat şirketleri zam sinyali veriyor. Emlak sektörünün aktörlerine göre bu yaz uygun fiyatla konut almak için son şans. Yaz ayının gelmesiyle konut satışlarında durgun bir döneme giren gayrimenkul sektörü çözümü kampanya düzenlemekte buldu. Peşinatsız, “0” faizli satışlar çok sayıda yatırımcıyı satış ofislerine çekti. Sektör temsilcilerine göre düzenlenen kampanyalar zamlı fiyatlardan etkilenmemek için önemli bir fırsat. Zira sonbaharla birlikte konut fiyatlarının önemli ölçüde artması bekleniyor. İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) ve Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, yazın sona ermesi ile konut fiyatlarında yüzde 8-15 artış yaşanacağını söyledi. Yaz döneminin uygun fiyatla ev almak için son şans olduğunu söyleyen Durbakayım, “Her dönem konut almak için doğru zaman denilir. Ama bu defa gerçekten konut almak için doğru zaman” dedi. Sonbaharda bugün ki fiyatlarla ev almanın mümkün olmayacağını belirten Durbakayım, “KDV yükü, alım satım harcı, doların oynaması ile girdilerdeki yükseliş gibi faktörler şirketleri bu zammı yapmaya zorluyor” diye konuştu. Ali Ağaoğlu da , “İnşaatçılar bu yükü tek başına taşıyamaz. Yaz dönemini sona erince zamlı fiyatlar devreye girer” dedi. YARIN GÜNCEL
Karşılıksız çek tutarları arttı Merkez Bankası ve Bankalararası Takas Odaları Merkezi (BTOM) verilerinden derlenen bilgiye göre, 2008 yılının Ocak-Haziran döneminde ibraz edilen karşılıksız çek tutarı 5 milyar 603 milyon 303 bin lira iken bu rakam geçen yıl 16 milyar 217 milyon 436 bin lira olarak kayıtlara geçti. Karşılıksız çeklerin bu yılın ilk 6 ayındaki tutarı ise 7 milyar 46 milyon 315 bin lira oldu. Söz konusu dönemde ibraz edilen çeklerin toplam tutarı, 2008 yılının ilk yarısına göre yüzde 36 artışla 172 milyar 527 milyon 747 bin lira olarak gerçekleşti. Karşılıksız çek adedi azaldı. Bu yılın Ocak-Haziran döneminde karşılıksız çeklerin adedi, 2008’in aynı dönemine göre yüzde 52 azaldı. Ocak-Haziran dönemindeki karşılıksız çek adedi 305 bin 571 iken, bu sayı 2008’in aynı döneminde ise 635 bin 193 adet olarak gerçekleşti. Yani sonuç olarak; 2008’den bu yana çek adedi sadece 2011’de artmış durumda, geri kalan yıllarda hep azalmış. Fakat karşılıksız çek tutarı ise 2008’den bu yana sürekli olarak artmış durumda. YARIN GÜNCEL
EMEK
08
31 Temmuz 2013
Yangın yine can aldı
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Hegemonyanın koşulu: “Boş gösteren” inşası
Son günlerde sık kullandığımız “ağaç” sözcüğü bir “gösteren”dir, örneğin, bir parkta, kalın gövdesi, uzun dalları, yeşil yapraklarıyla göğe uzanan bir çınarı dilsel olarak gösterir. “Ağaç” göstereninin gösterdiği şey veya “gösterilen” ise, parktaki somut, gerçek bir çınar ağacıdır. “Gösterilen” yani somut, gerçek olanla, “gösteren” yani dilsel/kültürel olan arasındaki yarık, doğa-kültür, beden-ruh, altyapı-üstyapı vb. arasındaki yarıkla aynı niteliktedir. Konuşan özneler olarak bizler, kendi iç gerçeğimizi veya dışımızdaki gerçeği, dilsel/soyut gösterenlerle kavrarız. Gösterilen gerçekle, onun simgesel göstereni arasındaki yarık, bizim her bilişimizin, kavrayışımızın biraz çarpıtılmış veya “yanlış bilinç” olmasının nedenidir. “Gösterilen”le “gösteren” arasındaki bu kaygan veya gevşek ilişki, belirli bir tikel gösterenin, çok farklı gösterilenleri (yoksunluklar-talepler) sembolize edebilmesini, politik dilde söylersek, onları hegemonize ederek homojenize edebilmesini mümkün kılar. Geçen haftaki yazımda sözünü ettiğim Laclau’unun “boş gösteren”i, “gösterilen”i olmayan bir “gösteren” yani gerçek anlamda “boş” olan “gösteren” değildir. “Boş gösteren”in bir “gösterileni” yani gerçeklikte bir dayanağı vardır, ancak “boş gösteren”, kendi somut gerçekliğini aşan farklı gösterilenlerin de göstereni olabilme düzeyine yükselmiştir (Gezi’nin ağaçları gibi). “Boş gösteren”, farklı toplumsal kesimlerin, farklı yoksunluklarının doyurulması arzularını bu tikel gösterende bütünleştirmeleri, bu gösterene duygusal yatırımda bulunabilmeleriyle inşa edilebilir. “Boş gösteren”in somut anlamında ifade bulan, “parça”/ tikel talep karşılansa bile (“ağaç kesmiyoruz, aksine dikiliyoruz”), boş gösterende bütünleşen talep ve yoksunluklar çoğulluğu, büyük kısmıyla doyurulmadan kalacaktır, işte “boş gösteren”in “boş”luğu bu imkansızlığından kaynaklanır. Bu imkansızlık, “bütün olan parça”nın yani “boş gösteren”in, gerçek anlamda “bütün” olabilme başarısının imkansızlığıyla ilişkilidir. “Boş gösteren”in en önemli özelliklerinde bir diğeri de, yalıtılmış bir “parça” talep olarak, somut anlamına yapılan vurgu arttıkça “boş” olma özelliğini yitirmesidir. Örneğin, Gezi Direnişi’nde Taksim Dayanışması’nın “çevre” teması dışındaki tüm talep, slogan ve eylemleri reddeden, dışlayan bir tutum aldığını düşünelim, direnişin dili tutulur, mesele “üç beş ağaç” meselesi olarak sabitlenirdi veya direnişçiler bölünürdü. Farklı toplumsal talepleri olan farklı kesimlerin, yalıtılmış, tikel bir toplumsal taleple dayanışmaya girmeleri mümkündür, ancak güçlü bir duygusal/düşünsel yatırım ancak “boş gösteren” tarafından eklemlenerek bütünleşen, eşdeğer talepler zinciri zemininde yapılabilir. Örneğin, BDP’nin “Türkiye Partisi” olma arzusunu şimdiye kadar gerçekleştirememesinin en önemli nedeni, söylemindeki kimlik vurgusu nedeniyle, gösterenlerinin yeterince “boş” olmamasıdır. Toplumsal mücadelede “hegemonik güç” olmak, bir tikelliğin hegemonik mücadele yoluyla topluluğun “boş göstereni” olarak inşasıyla mümkündür. Bir başka deyişle “boşluk” politik bir inşadır. Örneğin, Bulgaristan’da son günlerde yaşanmakta olan halk ayaklanmasında, “Mafyaya son” talebi, farklı demokratik toplumsal talepler arasında ayrıcalık kazanmış ve diğer taleplerin de göstereni/sembolü olma düzeyine yükselmiştir. Sınıfsal ve kimliksel olarak farklı kesimler, “mafya” olarak tanımladıkları “öteki”ler karşısında birleşmişler ve ayaklanmışlardır. “Mafyaya son” tikel talebi, “boş gösteren” düzeyine yükselerek, “klientalist rejim”, “hırsız politikacılar”, “karanlık güçler” karşısında “halk”ın inşasını mümkün kılabilmiştir. Yakın bir gelecekte, Üçüncü Köprü’nün ayağında veya Sur-içi Bostanları’nda yeni bir “boş gösteren”in kendiliğinden yükselmesi düşük olasılıktır. Ancak Türkiye halklarının “Demokratik Anayasa” yoksunluğu, “halk”ın “boş gösteren”ini inşa etmeye çalışanlar için uygun bir zemin olabilir. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Toplu İş Sözleşmesi imzalandı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Hak-İş arasında görüşmeleri süren Toplu iş sözleşmesi imzalandı. Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı yaklaşık 30 bin işçiyi ilgilendiren sözleşmede 1.100 TL altında brüt ücret alan işçilerin ücretleri 1.100 TL’ye çekildi. 1.850 TL altında ücret alanların aylık ücretlerinde 200 TL seyyanen iyileştirme yapıldı. Bu iyileştirmeler yapıldıktan sonra birinci 6 ayda yüzde 4, ikinci 6 ayda yüzde 4, 2013 yılı itibariyle, 2014 yılının birinci yarısında yüzde 3, ikinci yarısında yüzde 3 olmak üzere ücret zamlarının uygulanacağı karar altına alındı. Sadece bu yılki doğalgaz zamları bile düşünülürse, işçilerin bu sene de maaşlarındaki artışın kayda değer olmayacağı ortada. YARIN GÜNCEL
İstanbul’un Bağcılar ilçesinde bulunan bir sünger fabrikasının yatak ve baza imalatı yapan atölyesinde nedeni bilinmeyen nedenden dolayı yangın çıktı. İtfaiye ekiplerinin müdahalesi ile söndürülen yangında kayıp olan iki işçi ölü olarak bulundu. Yangının çıkış sebebi için BEDAŞ yetkilileri hedef gösterildi. Fabrikadaki önlemlerden ise hiç bahsedilmedi. İstanbul seda güler
İstanbul’un Bağcılar ilçesinde bulunan 6 katlı bir sünger fabrikasında 26 Temmuz 2013 tarihinde henüz nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı yangın çıktı. Yangın, Bakırköy, Bağcılar, Kocasinan, Fatih ve Şişli itfaiye ekiplerinin müdahalesi sonucu söndürüldü. Yangın sırasında fabrikada bulunan iki işçiden haber alınamaması üzerine bu kişilerin depo kısmında olabileceklerinin belirtilmesi ile itfaiye ekipleri, içeri giremeyince camları kırıp duvarı yıkarak depoya girmeye çalıştı. Depoya giren ekipler yarım saat ara ile iki işçinin cesedine ulaştı. İşçiler yangının çıkış sebebi için BEDAŞ yetkililerini suçlarken fabrikada yangınlara ve patlamalara karşı yeterince önlem olup olmadığından hiç bahsedilmedi. Fabrika yetkilileri, iki işçinin ölümüne sebep olan yangın ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı.
ğimiz yıl Esenyurt’ta da bir AVM inşaatında 11 işçi şantiyede çıkan yangın sırasında yanarak hayatını kaybetmişti. Geçtiğimiz aylarda Gebze’de bir mobilya fabrikasında çıkan yangın sırasında işçiler dumandan etkilenirken 200 işçi ölümden dönmüştü. Şimdi de 2 işçi öldü Daha önce de birçok fabrika ve Bağcılar’da bulunan bir sünger fabatölyede tedbirsizlikler sonucu rikanın yatak ve baza imalatı yapan meydana gelen yangınlarda birçok atölyesinde çıkan yangında birçok işçi hayatını kaybetmişti. Geçti- işçi dumandan etkilendi. İşçilerden
Yakup Irmak ve Hakan Şaşmaz isimli iki işçi ise hayatını kaybetti.
ya başladı. BEDAŞ yetkilileri kaçıp gitti” şeklinde açıklama yaptı. Bir diğer işçi de dumandan etkilenen çalışma arkadaşlarını çıkardıklarını, İşçileri suçladılar Yangının çıktığı sırada Cuma na- ancak yoğun duman nedeniyle alt mazında olan işçilerden Cemalettin kata inemediklerini söyledi. Fakat Tuzla, BEDAŞ işçilerinin trafoyu yangının ardından hiçbir fabrika patlattıklarını iddia ederek “BE- yetkilisi iki işçinin ölümüne sebep DAŞ yetkilileri, atölyenin yanında olan yangın ile ilgili hiçbir açıklabulunan trafoda çalışma yapıyordu. mada bulunmadı. Trafoyu patlattılar. Bunun üzerine bizim atölyeye ait kablolar yanma-
Metro işçilere mezar olmaya devam ediyor Başakşehir metrosunda bakım çalışması sırasında yürüyen merdivene sıkışan işçi Muhammed Cinemre hayatını kaybetti. Yürüyen merdivenin basamaklarını çıkarıp bakım yapan Cinemre, merdivenin bir anda çalışmasıyla sıkıştı. Çalışma arkadaşlarının haber vermesi üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri, Cinemre’yi sıkıştığı yerden çıkardı. Ancak Başakşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Cinemre tüm müdahalelere karşı kurtarılamadı. Firma adı ölümden daha önemli Cinemre’nin çalışma arkadaşlarının ifadesine başvurularak ve olay yeri incelenerek kazanın nedenine dair soruşturma tamamlanacak. Bu arada firma
Kadınların yeni çalışma saatleri
Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanlığı’nın “Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre kadın çalışanlar ne olursa olsun 7,5 saatten fazla çalıştırılmayacak. Kadın çalışanların gece postalarında çalıştırılabilmek için işe başlamadan önce, gece postalarında çalıştırılmalarında sakınca olmadığına ilişkin sağlık raporu, işyerinde görevli işyeri hekiminden alınacak. Kadının çalıştığı saat kocasının gece postasına rastlamayacak ve hamile olan kadınlar 1 yıl süre ile gece postasında çalıştırılmayacak. Ancak bebeğini emziren anneler için bu süre 6 ay uzatılacak. YARIN GÜNCEL
İşçilerin sağlığı 4 dakikalık İşyeri hekimliği yönetmeliği, dakika işçileri muayene edecek. bütün itirazlara, açılan davalara Yeni yönetmelikle işyerinde tam rağmen 20 Temmuz 2013 tarihinde gün işyeri hekimi bulundurulması geyayımlanarak yürürlüğe girdi. 6331 reken işçi sayısı da önceki yönetmeliğe sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’na göre iki katına çıkarılarak az tehlikeli dayanılarak hazırlanan yönetmelik ile işyerlerinde 2 bin, tehlikeli işyerlerinde birlikte artık işyeri hekimleri 10’dan az bin 500, çok tehlikeli işyerlerinde de çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer bin olarak belirlendi. Yönetmelikle üç alan işyerlerinde yılda 25 dakika, diğer sayfa boyunca sıralanan işyeri hekimine işyerlerinde işyerinin tehlike derecesine yüklenen görevlerin nasıl yerine getirigöre az tehlikeli işyerlerinde işçi başına leceği ise belirsiz bırakılmış durumda. ayda 4 dakika, tehlikeli işyerlerinde 6 YARIN GÜNCEL dakika, çok tehlikeli işyerlerinde de 8
yetkililerinin basının görüntü almasını engellemek istemesi ise şirketlerin ölen işçilerinin değil, firmalarının adlarını korumayı daha çok önemsediklerini bir kez daha ortaya koydu. Metro inşatları daha önce de can almıştı. İşverenlerin, metronun bir an evvel tamamlanıp hizmete girebilmesi için, çalışmayı kontrolsüzce hızlandırması başlıca işçi ölümleri nedenleri arasında. Aynı zamanda geçtiğimiz yıl Ankara’da metro inşaatının çökmesi sonucu yoldan geçen bir kişi yaşamını yitirmişti. Metro inşaatlarında bu kadar can kaybı ve yaralının olmasına rağmen halen yeterli önlemler alınmadığı için işçiler ölmeye devam ediyor. YARIN GÜNCEL
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Çocuğuma vakit ayıramıyorum 1973 Eskişehir sürelerde çalıştırıyorlar. doğumluyum. 20 Biz de giyim mağazasınyıldır çalışmaktayım. Evli da çalışan arkadaşlarım bir çocuk annesiyim. 20 ile resmi tatillerde ve dini yılı doldurdum fakat in- bayramlarda tatil yapamısan sömürülmeye müsait yoruz. Çoğu zaman bu olduğu, buna imkanlar ve- mesai parası olarak bile rildiği için her işödenmiyor. Esveren tarafından nek çalışma sasömürüldüm ve ati uygulanıyor. sigorta güvenBen bu durumcem yapılmadı dan dolayı ikinci ve primlerimi çocuğu düşünedoldurmuş demiyorum, başGÜLBİYE CİRCİR ğilim. bakan 3 çocuk İşim tezgahtarlık, çalış- yapın diye bahsediyor. ma saatlerimiz çok uzun. Asgari ücret yoksulluk sıBu yüzden 3 yaşında olan nırının üstünde olmalı, kızıma çok vakit ayıramı- çalışma saatleri belli yasa yorum. Özel şirketlerde, şartları altında düzenlentaşeron şirketlerde, giyim meli ki bizler ikinci çocuğa satış mağazalarında, mar- düşünmeden karar vereketlerde, kafe ve lokanta- lim. Toplumu düzeltmek larda çalışanlar, işverene aileden başlıyorsa önce aibağlı olarak belirlenen lelere, işçilere, emekçilere esnek çalışma saatleri adı yeterli zamanı geçirmek altında 12 saati bile aşan için sistemi değiştirsinler. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
31 Temmuz 2013
Sol Köşe
Anaların öfkesi Ankara’da buluştu
Küçük esnafı bitiren direniş değil AKP
Gezi Direnişi’ni her iftarda başka türlü dile getiren Recep Tayyip Erdoğan, gözüne esnafları kestirdi. Direnişte onların büyük zarar gördüğüne inanıyor ve esnafı direnişçilere karşı kışkırtıyor. Esnafı kendi tabanları gibi gören AKP, aslında hayal görüyor. Açıkçası çoğu esnafın, ekonomik olarak da politik olarak da AKP’den memnun olması için bir sebep yok. İSTANBUL burak yelken
Cuma (26.07.2013) saat 18.00’da Ankara’da Ethem Sarısülük’ün polis kurşunuyla öldürüldüğü yerde direniş sırasında öldürülenlerin anneleriyle biraraya gelindi. Ethem Sarısülük’ün öldürülüşünün 40. günüydü. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganlarıyla öldürülen insanların anneleri alana geldi. Güvenpark’ta annelerle birlikte bir basın açıklaması gerçekleşti. Basın açıklamasını Ankara Emek Ve Demokrasi Güçleri adına İsmail Kaygusuz okudu. Açıklamada “ İstanbul Gezi Parkı’nda çakan direniş kıvılcımını ülkemizin dört bir yanında özgürlük ve demokarasi meşalesine dönüştüren halkımızın direnişi her türlü şiddete karşı devam etmektedir. “dedi. YARIN GÜNCEL
Bursa’da agaç katliamı protestosu
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı devam eden teleferik hattı çalışmaları sırasında kesilmek isenen 4 bin ağaç için Bursa’da, doğa katliamına karşı Setbaşı’nda toplanılıp yürüyüş gerçekleştrildi. Yapılmak istenen doğa katliamına karşı Setbaşı’nda toplanan eylemciler, Uludağ’da ‘ağaç katliamına son’, ‘diren Bursa’ yazılı pankartla yürüyüş gerçekleştirdiler. Eylemciler ‘DirenBursa Uludağ’a sahip çık’ sloganlarıyla yürüdü. ‘Sermaye elini Uludağ’dan çek’ diyen kitle, heykelde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklaması sonrasında Doğader “Bugün Uludağ’a ağaç kesimlerini durdurmak için geldik” dedi. YARIN GÜNCEL
Seyhan’ın ailesi artık rahat uyuyacak
Cumartesi Anneleri, 435. kez kayıplarını bulmak ve faillerini cezalandırma talebiyle Galatasaray’da bir araya geldi. Bu hafta 29 Ekim 1995’te kaybedilen ve geçtiğimiz günlerde kemiklerine ulaşılan 13 yaşındaki Seyhan Doğan için oturuldu. Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan söz aldı: “Savcının yanına her gittiğimizde bizi geri gönderdi. Anneme, aileme işkence ettiler. Kemiklerimizi bulduk fakat failleri de bulunana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.” dedi. Cumartesi Anneleri, haftaya tekrar meydanlarda olacaklarını belirterek eylemi sonlandırdı. YARIN GÜNCEL
Recep Tayyip Erdoğan’ın içine oturan Gezi Direnişi, Erdoğan’ı çeşitli yollar arayışı içine sürüklüyor ve bunu her iftarda dile getirmesine sebep oluyor. Erdoğan bu sefer ise esnafı halka karşı kışkırtıyor. Esnafın kendi tarafında olduğunu düşünen AKP, aslında hayal görüyor. Esnafın, küçük esnafı yerle bir eden AKP’den memnun olması için hiçbir sebep yok. Esnafın istihdamdaki payı TÜİK Hanehalkı işgücü anketi verilerinde “esnaf ” yerine , “kendi hesabına çalışan” ifadesi yer alıyor ve sayıları 2012 sonu itibariyle 4,7 milyon. Yani, toplamı 25 milyonu bulan istihdam içinde yüzde 24 paya sahipler. Ama esnafı da tarım ve tarım dışı diye ayırmak gerekiyor. Esnaf denildiğinde daha çok kentteki, tarım dışında kendi hesabına çalışan anlaşılıyor ve bunların sayıları 2,6 milyon ya da istihdamın yüzde 11’i. Esnaf, bir geçiş toplumu “sınıf ”ı. Kapitalizm hızla geliştikçe geleneksel esnafı tasfiye ediyor ve onu hızla mülksüzleştirip ücretli sınıfa katılmaya zorluyor. Gelişen kapitalizmin alan açtığı “yeni esnaf ” ya da kendi hesabına çalışanlar, büyük sermayeye bağımlı, onun eklentisi olarak tutunmaya çalışıyor.
ve ithalat karşısında tutunmakta zorlandı ve çoğu alanda yok oldu. Ticaret-hizmet alanında yer alanlar (bakkal, kasap, manav, büfeci, perakendeci) ise büyük mağazalar, büyük zincirler karşısında tutunmakta zorlanıyorlar. 2004-2012 AKP rejiminde, toplam istihdam 5,2 milyon artarken işe girenler daha çok ücretli olarak girdiler. Toplamda ücretlilerin oranı 8 puan artarak yüzde 63’e çıkarken tarım dışı esnafın sayısında sadece 200 bin artış görüldü ve payı 2 puan gerileyerek yüzde Esnafın varolma mücadelesi 10,5’e düştü. Bu, AKP’nin neolibeGeleneksel esnafın imalat sektörün- ral politikalarının küçük esnafa alan de yer alanlar (terziler, demirciler, açmadığını ortaya koyuyor. Esnaf marangozlar vb) fabrika üretimi vergi, sigorta primi, yükselen kiralar
KESK de taleplerini açıkladı 1 Ağustos’ta başlayacak memura zam pazarlığı öncesi KESK de taleplerini açıkladı. Konfederasyon yüzdelik oran ifade etmedi, “Temel maaş 2 bin 340 lira olmalı” dedi. KESK Başkanı Lami Özgen’in açıkladığı talepler 12 başlıkta sıralandı. Başlıklar arasında kamuda sözleşmeli, taşeron gibi farklı statülerde güvencesiz çalışmaya son verilmesi, tüm ek ödemelerin emekliliğe ve emekli aylı-
ğına yansıtılması da var. KESK ayrıca 0-6 yaş grubu çocuklar için belediye bünyesinde, işyerlerine yakın ücretsiz kreş açılmasını da istiyor. Bu talepler karşılık görmezse eylem mesajı verildi. Memur-Sen ve Kamu-Sen, taleplerini daha önce açıklamıştı. 2014-2015 yıllarını kapsayan dönemde, her 6 ay için Memur-Sen yüzde6, KamuSen ise yüzde 10 zam talep ediyor. YARIN GÜNCEL
Kız kulesi satılığa çıktı
Tutuklulara özgürlük
Gezi Parkı protestolarında tutuklanan direnişçilerin serbest bırakılması için, tutsakların aileleri 4 haftadır Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapıyor. Bu hafta eylem sırasında TOMA’lar da Galatasaray önünde oturma eylemi yapan ailelere dönük bir şekilde bekledi. ‘Gezi direnişi yargılanamaz’ ve ‘Gezi tutsakları onurumuzdur’ sloganları atıldı. Ankara Güvenpark’ta Gezi tutuklularının aileleri çocuklarının serbest bırakılmasını istiyorlar. Ankara’da yapılan eylemde tutuklu Hazal Hemşire’nin babası “bizi de alın” dedi. Tutuklu aileleri gelecek hafta tekrar toplanmak üzere eylemlerine son verdi. YARIN GÜNCEL
ve yıkıcı ithalatın etkisiyle zayıfladı. AKP lehine olmasını sağlamıyor. Kürt kimliği ile Alevi kimliği ile Esnafı zor günler bekliyor kendisini özgür hissetmeyen, yaşam Söz konusu 8 yılda esnaf sayısın- tarzına müdahale gören ve bu deda esaslı bir azalma olmadıysa bu, ğerlerine sabah akşam saldıran bir yabancı kaynak girişi ile gerçekleş- rejim ile bir kadro ile çoğu esnafın tirilen büyümeden esnafa ancak başka bir düzlemde rejimle hesabı birkaç damla düşmesindendir. Ama var. bu büyümenin ağır bir dış borç yüBugünün Türkiye’sinde, çoğu kü ve cari açık yarattığı gerçeğini esnaf, ekonomik olarak AKP’nin bir kez daha hatırlatalım. Bu da, kendisine muhtelif rüşvetler sunekonominin inişe geçişi ile birlikte masına aldanacak durumda değil. esnafı da çok zor günlerin bekledi- Özgürleşme talepleri, ekonomik ğinin açık ifadesi demek. 2012’de beklentilerin çok önünde. Bu, özelbüyüme hızı yüzde 2’ye düşen eko- likle esnafların yüzde 40’ına yakınınomiden en çok esnaf etkilenecek. nı barındıran İstanbul, Ankara ve Esnafın, sınıf olarak, varlığı ka- İzmir için geçerli. pitalizme bağlı ama bu, çoğu esnafın politik ve kültürel tercihlerinin
İstanbul’un en önemli simgelerinden olan 2 bin 500 yıllık Kız Kulesi’ni 49 yıllığına kiralayan Hamoğlu Holding A.Ş., geriye kalan 38 yıllık kullanım hakkını sattığı iddaa edildi. Bir süredir büyük alıcılarla görüştüğü belirtilen Hamoğlu Holding Başkanı Ahmet Hamoğlu’nun, özellikle yabancı yatırımcılardan büyük ilgi gördüğü söylendi. Kız Kulesi için 22 milyon euro isteyen Hamoğlu’na ilk ciddi teklif Körfez’in en büyük holdinglerinden birinden geldiği söylendi. Bunun üzerine Hamoğlu Holding’den bir açıklama geldi. Hamoğlu Holding A.Ş. Kız Kulesi’nin 8 yıllık kullanım hakkını satışa çıkaracağı haberlerini yalanladı. Holding’ten yapılan açıklamada şöyle denildi: “Kız Kulesi Hamoğlu Holding A.Ş. tarafından satışa çıkmadığı gibi, zaten satışa çıkartılması da mümkün değildir. Zira Hamoğlu Holding A.Ş.’ye bağlı bir şirket olan Hamoğlu Turizm Otelcilik San. ve Tic. A.Ş., Kız Kulesi’ nin mülkünün sahibi değil, irtifak hakkı sahibi ve ve işletmecisidir. Kız Kulesi’ nin sahibi ise Maliye Hazinesi - Milli Emlak Müdürlüğü’ dür. YARIN GÜNCEL
Yoksulluk sınırı 3.295 lira
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) yaptığı araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcamasının, başka bir deyişle açlık sınırının bin 11 lira 84 kuruş olduğunu açıkladı. Geçen ay bin 21 lira olan açlık sınırı bu ay 10 lira düşerken, yılbaşına göre 9 lira artış gösterdi. Dört kişilik bir ailenin gıda harcaması ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçların için yapması gereken harcamaların toplam tutarından oluşan yoksulluk sınırı ise 3 bin 295 lira 89 kuruş olduğu açıklandı. Yoksulluk sınırı ise bir önceki aya göre 32 lira düşerken, yılbaşına göre 30 lira artış gösterdi. Verilere göre mayıs ayında açlık sınırı 995,28 TL, yoksulluk sınırı 3.241,96 TL idi. Haziran ayında bu rakamlar yükselişe geçmiş açlık sınırı 1.021,67 TL’ye, yoksulluk sınırı 3.327,91 TL’ye çıkmıştı. Temmuz ayında ise TÜRK-İŞ’in verilerine göre bu rakamlar inişe geçti. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
10
31 Temmuz 2013
Forumların nabzı Yarın Gazetesi olarak siz değerli okurlarımız için hem Abbasağa Parkı’ndan hem de Yoğurtçu Parkı’ndan insanlara “Hem 2014 yerel seçimleri hem de forumların temsilcilerinin belirlenmesinde forumların yeri nedir, forumlar ne yapmalıdır?” diye sorduk. İşte aldığımız yanıtlar:
Abbasağa Parkı Forumu
Erdal Özaslan
Ceyda Şahan
Oylarımıza sandıkta sahip çıkalım
Gezi direnişinin ardından artık her şeyi daha farklı görüyoruz. Tartışıyoruz, fikir belirterek forumlarda bir araya geliyoruz. Şimdi önümüzde seçimler var. Bizim için İstanbul’un alınması çok büyük önem taşıyor. Seçimlerde sandıklarımıza sahip çıkmalıyız. Çevremizde oy kullanmayan kim varsa oy kullanmaya yönlendirmeliyiz. Politize olarak oy kullanmayanlara oy kullandırmak bize kalıyor. Abbasağa mahallesinde 16 sandık ve 4 bin küsür seçmen var, baktığımızda 800 kişi oy kullanmamış. Bu sayıyı en aza düşürmenin yolunu bulmalıyız. Her bir mahalle sandığına sahip çıkarak vereceğimiz oyları da sahiplenmelidir. Forumların yeni bir oluşum olarak devam etmesi gerekir. Bu yüzden de artık forumların temsilcilere ihtiyacı var. Forumlarda seçilecek temsilcilerin muhataplık ilişkisi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Forumların kendi aralarında sağlayacağı koordinasyon için ve genel olarak forumların siyasi bir güç olması için seçilecek temsilcilerin önemi çok fazla. Diğer parklar da bu olgunluğa gelerek temsilci seçecekse geniş bir yelpazeden seçim yapılması gerekir, her renkten insan olmalı. Bizler sonuç olarak hoşgörülü olmalıyız. Birleşeceğimiz yer yasak ve kısıtlamalar değil, özgürlükler olmalı. Hepimiz özgürlüklerimiz için birlik olmalıyız.
Mevcut adaylar desteklenebilir
Cem Kural
Tatlıhan Tuncel
Forumlar için önce temsilcilik seçimi
Forumlar günden güne hayatımızın daha da içine girerek büyüyor. Bir aydır forumlarda konuşuyoruz ancak artık harekete geçme zamanı geldi. Bir şeyler yaparken öncelik temsilciliklerde olmalı. Bunun için forumlar ilk önce temsilcilerini çıkarmalıdır. Forumların birleşmesi ve birleşip daha güçlü hareket etmesi adına temsilciler çıkarmak şarttır. Forumların birleşmesinin ardından da daha etkin olarak hareket edeceğiz. Abbasağa’nın gündemi zaman yaklaştıkça seçimler oluyor. Ben seçimlerde, mecliste yer alan bir partiye oy veriyorum ama baktığımızda hiçbir partiyi de desteklemiyorum. Oyum boşa gitmesin diye desteklemediğim bir partiye oy vermek zorunda bırakılıyoruz. Bizler forumlar olarak bir araya gelerek etkinliğimizi daha güçlü bir hale getirmeliyiz. Hükümet ve hatta muhalefete karşı baskı unsuru oluşturmalıyız. Forumlar seçimlerde kendi adayını belirlemeli. Kesinlikle seçimlere dönük olarak forumlar da bir aday çıkarmalıdır. Forumlarda herkesin desteklediği bir adayı çıkarıp, forumlar olarak da yerel seçimlerde onu desteklemeliyiz.
Parklar meclisi kurulabilir
Hakan Fatih Teker
Seçimler için aday çıkarmak kolay değil
Baktığımızda AKP bile bir aday çıkarırken ortak kararı zor alıyor. Bizler de bu durumda kolay hareket edemeyeceğiz. Odaklanmamız gereken nokta seçimler. Seçimler üzerine forum olarak yoğun emek harcamalıyız. İstanbul’un Belediye Başkanlığı için forumların içinden birinin aday çıkarılmaması gerekir. Adaylardan kendimize yakın olan kişileri seçerek buna yönelik konuşmalar gerçekleştirebiliriz. Belediye Başkanlığı seçimlerinde bir adaydan bahsederken de ve bununla ilgili ortak bir karar alırken de bizim içimizden ya da Gezi direnişine destek veren birine oy verebiliriz. Forumlarımızda temsilci seçilmesi, düzeni sağlayacaktır. Şimdi her kafadan bir ses çıkabiliyor. Forumlar dağınık bir şekilde sürdürülüyor. Şu anda dağınık olan forumları seçilecek sözcüler toparlayacaktır. Karar alma noktasında da seçilecek sözcüler etkin olacaktır diye düşünüyorum. Forumları toparlayıcı ve söz söyleme noktasında da ilgi odağı yapacak şey Abbasağa’nın sözcüleri olacak.
Şu anda yürüttüğümüz park meclisleri çok olumlu olarak sürüyor. Forumlarda her türlü tartışmaya yer veriyoruz ve buna göre yeni birçok konu konuşma fırsatını yakalıyoruz. Forumları yeni ve sağlam bir ciddiyete kavuşturmak için forumların kendi temsilcilerini seçmesi gerekiyor. Forumlardan temsilciler çıkararak parklar meclisi olarak bir oluşum sağlanabilir. Hükümet tarafından forumların direkt muhatap alınması çok önemli bir durum olacaktır. Forumlar arası iletişim üzerine de yine sözler kullanıldı. Temsilci seçimlerinin ardından forumlar arasında komisyonlar kurulması ve bu komisyonlarda kararlar çıkarılması mantıklı olur. Forumlardan komisyonlara doğru bir tartışma gündemi oluşturulabilir. Temsilcilerin seçiliyor olması da parkların iradesinin göstergesi olur. Forumlar arasındaki koordinasyonun daha güçlü olması gerekiyor. Yerel seçimlerle ilgili olarak forumlardan da bir aday çıkarabiliriz ancak bunun yerine oy verebileceğimiz adaya şartlarımızla gidebiliriz. Güvendiğimiz ve aynı zamanda da taleplerimizi dikkate alan adaya oylarımızı verebiliriz.
Forumlar eksik ve yeni katılımlarla sürüyor. Forumlarda birçok konu tartışıyoruz. Tartıştığımız konulardan biri de seçimler oluyor. Seçimlerde forumlar nasıl bir rol üstlenmeli, ne yapmalı diye seçime çok da uzun bir sürecin olmadığı bu vakitte bunlar konuşulabilir diye düşündüm. Forumlardan yeni bir parti oluşturulması önerisi vardı. Yerel seçimlere yönelik olarak forumlardan yeni bir parti oluşturulması mantıklı değil. Şimdi hep birlikte bir noktaya doğru yönelmeliyiz. Seçimlerde forumlardan aday çıkarılması yerine mevcut adayları değerlendirebiliriz. Belediye Başkanlığı’na aday olan kişilerle görüşerek birlikte neler yapabileceğimize bakabiliriz. Bununla birlikte de forumların iç düzeninin sağlanması için forumlar kesinlikle temsilcilerini çıkarmalı. Abbasağa forumu bu işin bir örneği olabilir. Abbasağa forumu kendi temsilcilerini seçimle çıkararak Türkiye’deki diğer forumlara örnek olmalıdır. Her forumda tek tek seçilecek temsilcilerin ardından da konuştuklarımızı karar aşamasına taşımak için diğer forumlarla birleşerek ne kadar büyüdüğümüzü herkese göstermeliyiz. Alınan kararların semt içinde bir süzgeçten geçirilmesi ve genel forumlarda kabul edilmesi konusu var. Tüm bu koordinasyona yönelik işleri belirlemek üzere bir an önce temsilcilerimizi seçmeliyiz.
Yoğurtçu Parkı Forumu Şengül Yüksel
Sait Tabak
Birbirimize güvenmekten asla vazgeçmeyeceğiz
Eski Fatsa deneyimini göz önünde bulundurmaya devam etmek gerekiyor.Halk meclisleri oluşturulmalı, her forumun birkaç temsilcisi olmalı. Dış ilişkiler, iç ilişkiler, sanat komisyonu, kadın komisyonu gibi ana konularda. Bu temsilciler üzerinden bütün forumlar ortak bir platformda buluşup birlikte hareket etmeli. Ben gençlerin sağduyusuna çok güveniyorum. Onların pırıl pırıl fikirleri olduğuna inanıyorum. Gençlerin hem ülke sorunlarına hem de dünyanın genel sorunlarına; ekonomi sorununa, ekoloji sorununa, insan hakları sorununa, hukuki sorunlara, halkların kardeşliğine çok fazla kafa yorduklarını ve ayrıca çözümler bulabileceklerini düşünüyorum. Alanında uzmanlaşmış avukat arkadaşlardan destek alıp birlikte karar versinler diyorum. Ortak kararlar alınabileceğine eminim. Seçimler çok önemli. Egemenler yine klasik oyunlarını oynayacaklardır. Hazırlıklı olmalıyız. Bilişsel anlamda, iletişim alanında çok yetkin olmalıyız. Hep beraber uyanık olmalıyız. Öngörülü olup tedbir almalı ve çok sıkı çalışmalıyız. Her gün yeni bir strateji ile saldırıyorlar. Bazen bilgi kirliliği ile bazen bizi birbirimize düşürmeye yönelik dedikodularla. Ama bizim birliğimiz onu yenecek. Bizim birbirimize karşı olan sevgi ve saygımız asla azalmayacak. Egemenlerin oyununa gelmeyeceğiz.
Ortak aday çıkarmak mümkün değil
Özge Karataş
Asıl amaç barajı kaldırmak olmalı
Forumlarda katılan insanların çoğunluğunun fikri AKP karşıtlığında ortaklaşıyor. Ancak bizim AKP karşıtlığı fikri ile bir partide toplanmamız çok zor. Örgütlenmemizi bu şekilde gerçekleştiremeyeceğiz gibi görünüyor. O yüzden seçimlerden ziyade seçim sistemini değiştirmeye yönelik hareket etmeliyiz. Bizde çok yüksek olan %10 seçim barajını indirmek, daha demokratik seçim sistemi getirtip seçim barajının altında kalan partilerin de meclise girmesini sağlamak gerekiyor bence. Bu şekilde çok daha eşitlikçi, çoğulcu bir sisteme doğru ilerleyebiliriz. Ayrıca halkın iradesi bu şekilde çok daha iyi temsil edilebilir. Temsilci seçiminde ise bence en önemli şey park adına tek temsilci olmaması. Tüm parklardan çeşitli komisyonlar oluşturulmalı ve bu şekilde temsil edilmeli. Böylece denetim mekanizması çok daha güçlenmiş olacak. Bu yapılmaz ise katılımı azaltacak bir hareket olur. Burada çok farklı gruplar, farklı düşünceler bir arada. Çoğunluk da örgütsüz halktan oluşuyor. O yüzden bence kişilerden ziyade komisyonlar oluşturmak demokratikleştirme adına önemli adımlar olur.
Meriç Taylan
Seda Zenginer
Forumdan biri temsilci olmalı
Temsilci seçimi olayında, ben kesinlikle direnişe katılmış, TOMA’nın önünde durmuş, biber gazını yemiş kişilerin, forumun içinden ve hepimizin tartışması ve onayı ile seçilmesini isterim. Çünkü bu şekilde kendimizden birinin bizi temsil ettiğini, bizden birinin temsilci olduğunu düşüneceğiz. İçimiz ancak bu şekilde rahat edecektir diye düşünüyorum. Yerel seçimler konusunda da; hem yerel seçimlere hem de genel seçimlere mutlaka bir partiyle, örgütlü bir halde girilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü örgütlü bir şekilde seçime girmek bize büyük kolaylıklar sağlar. Ancak bu şekilde AKP’yi yenebiliriz. Çünkü karşımızdaki iktidar da son derece örgütlü, her alanda çalışma yürüten bir örgüt. Ve bizler örgütlenemez isek, birbirimizden bağımsız şekilde hareket edersek AKP’nin tam da istediğini yapmış oluruz ve onu bu şekilde asla yenemeyiz. AKP’yi alt etmek istiyorsak, seçimlerde de, barikatta da, parkta da, evde de yani hayatımızın her anında kesinlikle örgütlü bir mücadele vermeliyiz. İşte o gün istediğimiz dünyayı kurma fırsatını bulabileceğiz.
Tabandan örgütlenmek önemli
Öncelikle yerel seçimler ile seçilecek temsilcilerin belirlenmesindeki forumun görevlerini ayrıştırmak istiyorum. İkisi ayrı konular olarak gözüküyor. Ben kendi adıma mahallelerde örgütlenmeyi önemsiyorum. Özellikle forumun zaten açık olarak bir demokrasi havasını yakaladığını düşünüyorum. Bu açıdan forumdaki insanların da bir düzey demokrasi bilincine ulaştığını, kendini geliştirdiğini düşünüyorum. Artık buradaki insanlar buranın dışındaki insanlara da mahallelere de bu bilince taşıyabilecek seviyede bence. Forum artık kendi iradesiyle hareket edebilir, bu yetkinliğe ulaştı. Artık forum mahallelere doğru yaygınlaşsa iyi olur diye düşünüyorum. Herkes mahallelerden doğru örgütlenmeli. İlçeler kendi adaylarını çıkarsın, ona oy verilsin, halk kendini yönetsin. Tabandan doğru örgütlenilmeli. Mesela muhtarlık seçimleri hedef olmalı. Çünkü insanları ancak bu şekilde örgütleyebiliriz bence. İnsanlar yerel örgütlenmelere önem veriyor. Bu tabandan yayılma yöntemiyle yerel seçimler için önemli adımlar atılabilir. Bu tabandan örgütlenme şekli ile AKP’yi yenebiliriz diye düşünüyorum.
Öncelikle burada asıl olanın süreklilik olduğunun altını çizmek istiyorum. Buradaki sayının azaldığına dair duyduğum çeşitli eleştiriler olsa da bunun pek bir önemi olmadığını düşünüyorum. O süreklilik sağlandıktan sonra hem kurumların hem de alanın örgütlenmesi de çok kolay olacaktır. O süreklilik olduktan sonra hem seçim hem temsilci konusu çok kolay aşılabilir. Ancak, yerel seçimler için buradan ortak bir aday çıkarmanın hem doğru hem de olası olmadığını düşünüyorum. Ortaya çıkması gereken şey ortak mücadeledir. Bir parti tartışması bizi kısır bir döngüye götürür. Ayrıca ben önümüzdeki seçim döneminin de çok zor geçeceğini düşünüyorum. Kuvvetle muhtemel seçim döneminde çeşitli tehlikeli durumlar, çatışmalar yaşanabilir. Çünkü AKP bu karşıtlıktan yararlanmak isteyebilir. Ayrıca forumda bile ortaklaşamayan bir topluluk varken yerel seçimler için ortak bir aday belirlenmesi zor. Ayrıca forumların temsilci çıkarması konusunda da belki forumun içinden çıkan birisi olabilir diye düşünüyorum. Bizi temsil edecek insan forumların içinden gelmeli. Bunun dışında bir diğer fikrimde diğer parklarla bir ortaklaşma kurup birleşik bir forum yapılması yönde. Bu bizim çok ilerleyebileceğimiz bir alan olur.
GUNCEL
11
31 Temmuz 2013
Forumlar İSTANBUL özge doğan
Abbasağa Parkı’nda başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan halk meclisleri devam ediyor. Doğrudan demokrasinin bu gelişmiş örnekleri; hem İstanbul’un hemen her yerinde hem de Anadolu’nun tüm şehirlerinde yaygınlaşıyor, tartışılan fikirler olgunlaşmaya başlıyor. Gazetemizin bu bölümünde sizler için, tüm Türkiye’de yapılan forumlarda konuşulan gündemleri, öne çıkan tartışmaları, alınan kararları taşıyoruz.
rı Atölyesi’nin bir sunumu olacak. Cuma günü ayrıca üçüncü köprü inşaatının getirdiği olumsuzluklar da tartışılacak bir konu. Ayrıca bu hafta cumartesi günü yapılan şenliğe de, Mabel Matiz ve Siya Siyabend katıldı ve Yoğurtçu Parkı’nı şarkılarıyla eğlendirdi. Ayrıca parkın Dış İlişkiler Komisyonu, Anadolu Yakası’ndaki diğer forumlarla yaptığı görüşmelerde perşembe günü Haydarpaşa Garı’nda yapılan eylemlerin ve forumun ortaklaştırılması önerildi.
Yoğurtçu Parkı Forumu Kadıköy Yoğurtçu Parkı Forumu’nda haftanın en önemli konusu forumun günlerine dair yapılacak planlamaydı. Forumun da onayından geçen planlamaya göre; pazartesi günleri atölye çalışmaları, salı günleri gün-
Abbasağa Parkı Forumu Forumların ilk başladığı park olan Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda, cuma günü en ön plana çıkan konu işçilerin sorunlarıydı. Parkta, işçilerin birleşerek gerçekleştirecekleri örgütlü mücadelenin ve sendikalaşmanın öneminden bahsedildi. İşçiler arasındaki sendikalılaşma oranının düşüklüğü ve ‘beyaz yakalıların’ da işçilerden ayrı düşünülmemesi gerektiğinin altı çizildi. Pazar günü ön plana çıkan konu ise Mısır’da yaşanan olaylardı. Mısır’da yaşananların demokrasiye yapılmış bir darbe olduğuna dair sözler kullanıldı. Pazartesi günkü forumun gündemi ise önümüzdeki yerel seçimlerdi. Seçimlerin en önemli tarafının İstanbul’u AKP’nin elinden almak olduğu herdem forumu, çarşamba günleri ön- kesin ortaklaştığı bir fikirdi. Belirleceki gün belirlenen gündem üzerine necek başkan adayının direnişte gazı bir forum, perşembe günleri yerel yemiş, TOMA’nın önünde durmuş eylem günü, cuma günleri etkinlikli forum, cumartesi günleri şenlik ve pazar günleri de takas pazarı ve Taksim Dayanışması’nın çağrı yaptığı eylemlere katılım kabul edildi. Perşembe günleri için karar verilen yerel eylem günü için ise her hafta Haydarpaşa Dayanışması’na destek vermek amacı ile Haydarpaşa Garı’na gitme kararı alındı. Cuma günkü etkinlikli forum için bu hafta Kuşdili Çayırı konuşulurken önümüzdeki hafta ise Kent Hakla-
biri olması gerektiği konuşuldu. Ayrıca 4 Ağustos günü saat 21:00’da Abbasağa’da Çarşı’nın ENTU konserinden dolayı forum yapılmayacağı duyuruldu. güvenpark Forumu Ankara Güvenpark Forumu’na çarşamba günü gelen bir avukat, halka gözaltına alınma vb. durumlarda neler yapması gerektiği konusunda bir hukuki eğitim verdi. 26 Temmuz Cuma günü ise Ethem’in ölümünün 40. gündönümü nedeniyle, direnişte kaybedilenlerin aileleri ile birlikte Ethem’in vurulduğu yerde
buluşuldu. Ardından Güvenpark’a geçilip polis saldırısı nedeniyle direnişte yaşanan sağlık problemleri ile ilgili uygulamalı bir forum yapıldı. Ali İsmail Korkmaz Forumu Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Forumu’nda 26 Temmuz Cuma günü, öncelikle #direnhamile ya da seçim baraj gündeminin tartışılması önerildi ve seçim barajının gündem olması kararlaştırıldı. “AKP daraltılmış bölge seçim barajı ile insanların merkezlerde bir araya gelmelerini engellemek istiyor”, “AKP yüzde 50’lik kitlesini belediyelerden kazandı.” ve “Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerde AKP’nin yerel yönetimi kaybetmesi gücünü azaltacaktır” gibi sözlerin kullanıldığı forumda barajın kaldırılmasının doğrudan demokrasinin önünü açacağında ortaklaşıldı
Yarın, orta sayfalarını artık forumlara ayırıyor. Forumlardan haberler, konuşmalarda öne çıkanlar, parklar hakkında bilmedikleriniz, Yarın’da.
ve forum saat 24.00’da sona erdi. maçka Parkı Forumu 25 Temmuz Perşembe günü yapılan Maçka Parkı Forumu’nda konuşulan gündemler ise; forum usülünün tartışılması, yapılan iftarın değerlendirmesi, forum alanının güvenliği, park içi kullanım için çalıştay önerisi, siyasal ve güncel konularda bilgisi olmayan kesimlere dair kendimizi ifade etmek için çalışma grupları önerisiydi. Ayrıca düzenlenen serbest kürsüde de, Anayasa ve seçim sistemi (baraj) üzerine tüm forumlar olarak tartışılsın önerisi çıktı. Bu öneri de forumdan alkış aldı. gezi parkı Forumu 27 Temmuz Cumartesi günü 8 forumun birleşmesiyle Taksim Gezi Parkı’nda bir forum düzenlendi. Forumda; tüm parklardan katılımın önemli olduğu, böylece forum kararlarının daha bağlayıcı olduğu konuşuldu. Ayrıca, Milas Karacahisar Köyü’nde yapılacak olan termik santral, işçi ölümleri, Boğazi-
Yoğurtçu Parkı’ndan bir konuşmacı : Zamanında Atina’da çıkan ayaklanmayla Türkiye’dekine baktığımızda aynı ama bunların çıkış sebepleri birbirinden tamamen farklı. Yunan hükümeti bütçesini düzenleyip, işçinin, memurun maaşını düzenlediğinde ve vergileri hafiflettiğinde herkes normal hayatına devam eder. Bizim olaylarımız daha derin çünkü kişisel haklarımız
yok ediliyor. AKP yaşamımıza müdahale ettikçe halk sokaklara dökülüyor. Demokrasi adına verilen bir mücadele içindeyiz.
Tüm Türkiye genelinde devam eden halk meclisleri olgunlaşmaya başladıkça, tartışmalar giderek keskinleşiyor ve belli konular üzerinde yoğunlaşmaya başlıyor. Abbasağa ve Yoğurtçu Forumları’nda ön plana çıkan iki başlık 2014 yerel seçimleri ve “Bundan sonra ne yapacağız?” gibi hareketin bundan sonraki geleceği iken nispeten daha küçük forumlarda ise tartışılan konular genellikle bölgenin yerel sorunları olarak göze çarpıyor. Ancak, her durumda dahi parklardaki öne çıkan bu konuların çizgisi çok keskin değil. Örneğin en büyük forumlardan biri olan Yoğurtçu Parkı Forumu’nda Haydarpaşa Garı’nın ya da Kuşdili Çayırı’nın geleceğinin konuşulması bunun kanıtı. Öte yandan seçimler ve geleceğe dair sorulan soruların tartışıldığı forumlarda da henüz net bir fikir yok. Ancak, doğrudan demokrasinin gelişmiş örnekleri olarak nitelendirilen bu halk meclislerinin hem seçim konusunda hem de hareketin geleceği konusunda, yakın zamanda, somut öneriler çıkarmasının önünde hiçbir engel de gözükmüyor. YARIN GÜNCEL
Forumları nereden takip ederim? Türkiye’nin dört bir yanında parklarda forumlar sürerken, forumlardan haber almanın bir yolu da sosyal medya araçları oluyor. İstanbul’un çeşitli ilçelerinde forumlar sürerken, Ankara, Eskişehir gibi illerde de forumlar akışında ilerliyor. Forumlar aldıkları kararları resmi twitter sayfalarından duyuruyorlar. Forumlardaki konuşmaları takip etmek, duyuru, etkinlik gibi çalışmalardan bilgi sahibi olmak için twitter üzerinden takip edilebilecek adresleri paylaşıyoruz. @ParklarBizim: Tüm forumlarda olan gelişmelerin takip edilebileceği sayfadır. @DirenAbbasaga: Beşiktaş Abbasağa Forumu’nun parktaki gelişmeleri aktarılıyor. @DirenKadikoy1: Kadıköy Yoğurtçu Parkı’ndaki gelişmeler aktarılıyor. @MackaParkForm: Maçka forumunun soru önerilerini ve kararları halka taşınıyor. @direnbakirkoy: Bakırköy Forumu’nun haberlerini iletiliyor. @BhclevlerDynsma: Bahçelievlerde yapılmakta olan forumun özeti aktarılıyor.
çi Üniversitesi’nde yapılacak olan üniversiteler arası forum, Abbasağa Parkı’nda yapılan gökyüzü sahuru, başörtüsü meselesi ve LGBTT hakları da konuşulan önemli meselelerdendi. Forumda söz alanların en çok değindiği konu ise foruma katılımın daha fazla olması gerektiği idi.
Haftanın konuşmacıları Abbasağa Parkı’ndan bir konuşmacı : Türkiye’de emekçi sınıfın sorunları büyüyerek sürüyor. İşçi emeğinden bahsederken yine kadın emeğine dikkat çekilmiyor. Kadınların başına esnek çalışma diye bir şey çıkardılar şimdi. Baktığımızda kadın emeği yapısal olarak sistemde iki şekilde yer alıyor. Birincisi kadının ev içinde görünmeyen emeği var. İkinci olaraksa iş hayatında kadınlar ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar. Günlük yaşamımızda hayatımızın tüm alanlarına müdahale edilirken, kadınların sokakta gezmesine dahi karışılırken kadın meselesi geniş çaplı olarak ele alınmalı ve konuşulmalı.
Forumlarda öne çıkanlar
Ali İsmail Korkmaz Parkı : Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Gürkan Korkmaz : Doğacak çocuklar daha iyi bir dünyaya doğsun diye mücadele verildi. Ali’nin katilleri hala aramızda. Suçluların yakalanmaması hukuk sisteminin ne durumda olduğunu gösteriyor. Ali’nin failinin meçhul kalması birçok anne babanın huzursuz yatması demek, Eskişehir’in üstünde leke kalması demek. ABBASAĞA parkı’nda bir konuşmacı Sırdaş polis uygulamasıyla AKP “Her yer polis her yer AKP” anlayışına evrilmeye başladı. Kimliğini açıklayan ve polisten korunma talep eden kadınları korumayan AKP’nin amacı yine halkı ihbara teşvik etmek. Her yer polis anlayışından yola çıkarak üniversitelere de polis sokmak istiyorlar. Gezi Forumu’ndan bir konuşmacı : Birçok kişi ailesine “önlerde durmuyorum” diyerek Gezi Direnişi’ne gelmiştir. Ben çevremdeki insanları azınlık zannederdim ama azınlık olmadığımızı gördük. Hepimiz yaşamayı hak ediyoruz. Benim gibi düşünen insanlar değil, iyi insanların etrafımda olduğunu görüyorum.
@direnyesilkoy: Kuzguncuk Forumu irtibatsızlağa karşı direniyor @ForumEskisehir: Eskişehir’de yapılan forumlardan haberler ve daha çok Ali İsmail Korkmaz Forumu’nun yoğunluğunu yayınlıyor. @guvenpark: Ankara’da Güvenpark’ta yapılan forumların haberleri paylaşılıyor.
Haftanın forumu
Boğazköy’ü kendinden dinleyin
Ömer Tuğrul İnançer’in TRT’de yayınlanan bir programda söylediği “hamile kadın gezmez” sözleri üzerine Boğazköy Forumu bir eylem gerçekleştirerek “AKP’ye karşı diren hamile” dedi ve İnançer’e sokaklardan yanıt verdi. Yanuriye bal pılan eylemde AKP’nin kadın düşmanı politikaları eleştirilirken, kadına karşı uygulanan şiddet de kınandı. Yarın gazetesi olarak Boğazköy Forumu’nu forumun takipçilerinden olan Nuriye Bal’a sorduk. Bal, Boğazköy Forumu’nu anlattı. Nuriye Bal: Boğazköy Forumu’nda ülkedeki kadın meselesini sık sık gündeme getiriyoruz. Hamilelikle ilgili olarak yapılan açıklamaların ardından da ne yapsak diye düşündük ve bir eylem yapmaya karar verdik. Forumdan erkek arkadaşlarımız da bize destek oldular. Boğazköy Forumu olarak dayanışma içinde bir eylem gerçekleştirdik ve biz kadınlar olarak da sesimizi duyurduk. Daha önce de Forum olarak Yeryüzü Sofrası kurmuştuk ve bu da dayanışmanın bir örneği olmuştu. Önümüzdeki günlerde, bu mahallede Belediye’nin ihale açmadan işgal ettiği yol sorununu konuşacağız. Bizler Boğazköy Forumu’na örgütlenmek için geldik ve bunun için de forumlarımızı sürdürüyoruz.
ESAS MESELE
12
fotoğraf: iPEK ERTOSUN
31 Temmuz 2013
Ötekini anlamak
Gezi öncesinde ayrışan, çatışan fikirlerin Gezi sonrasında bir araya geldiğini ve birbirini anlamaya dönük konuşmaların yapıcısı olduğuna tanık olduk. Gezi Direnişi dosyasında bu hafta Gazi Üniversitesi Psikiyatri kliniğinde öğretim görevlisi Doç. Dr. Burhanettin Kaya ile genç psikiyatristlerin mesleğe uyum sağlaması için düzenlenen kurslarda “ekip içinde çalışmak” konusunu bugünün parklarda başlayan forumları üzerinden değerlendirdik. Grup çalışması ve farklı dinamiklerin uyumundan biraz bahsedebilir misiniz? RöPORTAJ ELİF AYDIN Grup, birbirlerinin farkında olan, aidiyet duygusu yaşayan, etkileşen, ortak amaçlar ya da ortak özelliklerle bir araya gelmiş bireyleri tanımlar. Grup olmak salt bir yığın olmak değil. Bir toplamın ötesinde bir şey. Bir araya gelen her bireyin, her üyenin özellikleri, özgünlükleri, duygu ve düşünceleri, beklentileri, tarzları, değerleri grubun dinamiğini belirler. Grubun kimliğini tanımlar öncelikle. Günümüzde grup olmak artık yüz yüze etkileşimin gerekliliğini ortadan kaldırmış görünüyor. Etkileşim temel ama yüz yüze olmadan da olanaklı artık. Özellikle sosyal medya gibi yeni medyanın özgün alanlarında birbirini tanımayan bireyler süreç içinde ortaklaşan değerler, beklentiler, duygular vs. çerçevesinde hızla bir grup olabilmekte, işlevsel kılabilmekte, kimlik kazanmakta, aidiyet duygusu ile bir bütün ortaya çıkarabilmektedir. Burada grup üyeleri arasında kurulan bağ, esnek, kırılgan ya da çözülmeye yatkın olsa bile grubun ürettiği dinamik ve karşılaştığı tepkiler bu görünmez bağı güçlendirebilmektedir.
Grup oluşurken ilk aşamada farklılıklar görünürdür. Çatışmalar bu farklılıklar temelinde başlar. Çatışan grup burada ayrışır ya da netleşir bir yanıyla. Bu çatışmayı çözüp bütünleşen grupta artık farklılıklar zenginliktir. Ortaklıklar grubu etkin kılarken farklılıklar grubun kimliğini ve tarihini zenginleştirir. Farklı olanla ‘öteki’ arasında bir ayrım koyabilir miyiz? Kimi zaman örtüşen kimi zaman ayrılan iki kavram. Aynı anlama gelebildiği gibi iki düşman kavram da oluyorlar. Farklı olma bir ayrıcalık, belki de bir erdem iken egemen olandan farklı bir ötekine dönüşerek yani berikinden yani
diğer farklıdan ayrılarak değersizleştiriliyor. Bu öteki artık farklı değildir. Farklı olmanın yarattığı farkla o anı değiştirmenin gücünden yoksun bırakılmış kötüdür. Aslında bu haliyle de değiştirmesinden korkulur. Bu değiştirme gücünün yaşama bürünmemesi, onu etiketleme, öteleme ve işlevsiz kılma olacaktır. Böyle önce farklı sonra öteki olan ayrımcılığın ilk hedefi ve mağduru olur. Grup oluşurken ilk aşamada farklılıklar görünürdür. Çatışmalar bu farklılıklar temelinde başlar. Çatışan grup burada ayrışır ya da netleşir bir yanıyla. Bu çatışmayı çözüp bütünleşen grupta artık farklılıklar zenginliktir. Ortaklıklar grubu etkin kılarken farklılıklar grubun kimliğini ve tarihini zenginleştirir. Etkinliğinin, eyleminin niteliğini yükseltir. Elbette bu niteliksel değişim hem grup üyelerinin yetkinliği hem de grubun toplumsal amaçlarının toplumcu karakteri ve içtenliği ile yakından ilişkilidir. Gezi Direnişi’nin ilk aşamalarını ele alırsak, burayı farklı dinamiklerin bir arada olduğu bir grup olarak tanımlamamız mümkün mü? Aslında Gezi’nin hem başlangıcı hem de devamı, bugüne dek gelen süreç ile ilgili söylenecek çok söz var. Öyle ki Gezi Parkı Direnişi’nin özellikle 40 günlük evrimi zaman zaman birbirlerine ters düşen tartışmaları da biriktirmiştir. Her bir dönemde farklı eksenler sergilemiştir. Ama değişmeyen bir şey var ki bu ekseni kaydıran, özellikle devletin farklı kurumları ve ideolojik araçlarıyla yaptığı tüm yönlendirmelere rağmen değiştiren, devindiren, devrimci diyebileceğimiz özünü kirletememiştir. Bence başlangıçtaki tek grup etkinliği benzer grupların katılımıyla öncelikle görünür hale geldi. Ama bu direniş ya da karşı çıkışla farklı alanlarda biçimler ya da bağlamlarda sıkışmış farklı toplumsal gruplar, kendi sıkışmışlıklarını bu direnişin içine akıtmaya başlamışlardır. 3-5 ağacı koruma ile başlayan tepki giderek sağlığını koruma, kaybettiği işini geri alma, açlığa yoksulluğa direnme, kendi bedenini, doğurganlığını sahiplenme, savaşa karşı olma, barışa umut verme vb. birçok ortaklıkla bağlantılı farklı birey ve grupları geziye taşıdı. Öyle ki zaman içinde neoliberal politikalara, bunun temsili olan AKP hükümetine bir karşıtlık olarak gövde buldu. Önceleri kavga eden birçok grup yanyana durabildi. Özellikle Gezi Parkı’nda komün yaşamını çağrıştıran, ortaklaşmacı, dayanışmacı, ötekini ötekileştirmeyen, beriki ile buluşturan bir atmosfer
gökyüzüne yayıldı ve bildiğimiz süreç yaşandı. Aslında bu egemenler için önemli simgesel bir tehdit olduğunu görmek gerekir.
Gezi Parkı’nda komün yaşamını çağrıştıran, ortaklaşmacı, dayanışmacı, ötekini ötekileştirmeyen, beriki ile buluşturan bir atmosfer gökyüzüne yayıldı ve bildiğimiz süreç yaşandı. Aslında bu egemenler için önemli simgesel bir tehdit olduğunu görmek gerekir. Milyonların sokağa çıktığını biliyoruz ve bu bir süre artarak devam etti. Bu grup bir yıkım ya da dağılmayla karşılaşmadan birlikteliği sürdürdü. Yapıyı koruyan neydi sizce? Aslında tepkisindeki içtenlik ve duygudaşlık (empati). Diğerini anlama çabası. İyi, etkin, yetkin ve hayatı değiştirecek bir grup olabilmenin ön koşullarından biri, kanımca temel iletişim becerilerini iyi kullanabilmek. Bir şey denedi insanlar. Kendilerine yönelik sürdürülen şiddet, polis şiddeti, devletin farklı aygıt ve biçimler yürüttüğü şiddet, farklılıkların bütün olmayı engellemesini olanaksız kıldı. Grup bir biçimde saldırılan değerlerini korumak adına önce ötekini hazmetti. Benimsedi. Sonra artan temasla birlikte o ötekini tanımaya, insan sıcaklığını tatmaya başladı. Sonra hem yemeğini hem acısını paylaştı ötekiyle. Bu belki çok esnek, kırılgan ve değişebilir olsa da çok önemliydi. Ötekini onu dilinden ve gönlünden anlayabilmek! Bu sürecin geleceğinTürkiye’sinde büyük anlamı olacağını düşünüyorum. Yapıyı koruyan önce üzerlerine gelen şiddetin farklılıkları çatışmaya dönüştüren gücünün devre dışı bırakılması, ötekini anlama ve sonunda dayanışmayı keşfetmesi. Unutmamak gerekir ki, toplumsal travma ve sonuçlarını aşmak yine toplumsal dayanışma ile olanaklı. Hareketin çıkış noktası “Ağaçların kesilmek istenmesine karşı olmak” olsa da bu ağaçlar bir açıdan, farklı anlamlar da kazanarak genişledi ve çeşitlendi. Çeşitlendikçe de aslında
grubu oluşturan dinamikler de çoğaldı. Bu çeşitlenme ve genişleme bir sonun mu yoksa yeni bir başlangıcın mı habercisiydi? Her ikisi de doğru. Nereden baktığınızla da değişiyor. Evet, tepkisizliğin, üzerine ölü toprağı örtülmüşlüğün, belki umutsuzluğunun, kendi gücüne inanmamanın sonu ve hayatı değiştirme ve yeni bir gelecek kurma umudunun başlangıcı. İkisi bir arada… Tabi kalabalık değiştikçe grubun dinamikleri de değişiyor. Karmaşıklaşıyor. Yönetmek giderek zorlaşıyor. Grup ne kadar büyürse çatışmalar da o denli artar. Her nekadar grup büyüdükçe ortaya çıkan fikirlerin çeşitliliğinde, yaratıcılığında artış olsa da görüş ayrılıkları da artar. Görünür hale gelir. Bu süreç bu nokta da kalamaz. Zaman içinde bazı ortaklıklar ve güç ilişkileri, klikler, koalisyonlar ya da alt gruplar oluşturmaya başlar. Bu alt gruplar kendilerine özgü bir alt kültür, bir ilkeler dizgesi kurar. Bu Gezi Parkı gibi hızlı oluşan bir grupta da olanaklıdır. Bu hem avantaj hem de dezavantaj sayılır. Toplumsallaşmanın gereği demokratik bir ilişki kurma olanağı sağladığı gibi yönlendirmeye uygun bir grup dinamiği de ortaya çıkacaktır. Gezi Direnişi gibi büyük ölçekli ve hareketli bir ortamda hem devlet hem de birçok muhalif grup bu dinamikten yararlanmak için kendilerine özgü stratejiler yürüteceklerdir. Bunu akılda tutmak gerekir. Grupları doğal ve sonradan kazanılan gruplar diye ikiye ayırıyoruz genellikle. Cinsiyet, etnik, dinsel yapı, aile ve benzeri yapılar doğal grup kapsamında yer alırken; siyasi tercih, parti, spor grupları vs. yapılarda sonradan kazanılan grubun kapsamında yer alır. Gezi Parkı’nda yer alan ve aynı safta bulunan bireyler farklı, doğal ve sonradan kazanılan grup özellikleri nedeniyle son derece hareketli, uzlaşan ve çatışan grup dinamiklerin sergilerler. Bu durum bu dinamikleri yönetmeyi daha maharet isteyen bir ustalığa mahkûm eder ne yazık ki. Örneğin siyasi iktidar, biraz da stratejisi nedeniyle, bu dinamikleri yönetmekte başarısız olmuştur kanımca. Şimdi vardığımız noktada direniş birçok parkta birden yapılan forumlarla devam ediyor. Bazı yerlerde 300-500 arası, bazı yerlerde 20-40 arası insanın katılımıyla sürüyor bu toplantılar. Ancak yapı itibariyle grup olma özelliklerini koruyorlar. Bu çalışmayı gözlemleme fırsatınız oldu mu? Ankara’da gözlediğim oldu. Parklarda süren forumlar, tartışmalar çok yaşamsal bir gereksinimi gös-
terdiği gibi aslında Türkiye halklarının geleneğinde, dağarcığında olan yönetime katılma, kendi kaderini tayin etme, geleceğinde söz sahibi olma taleplerini daha tabandan gelen, daha kendiliğinden bir örgütlenme biçimine göre taşımaktadır. Örgütlü yapıların klasik yöntemlerinin de geçerliğini test eden, onların da kendilerini gözden geçirmelerine uygun bir zemin yaratan bir işlevi olduğunu söyleyebiliriz bu etkinliklerin. Bu forumlar, bu gruplar giderek büyüyecek, yeni dinamikler oluşturacak ve gelişecektir. Bu grubun gelişiminin sağlıklı olabilmesi için süreci yönlendiren, dış etkenleri de soğuran eşitlikçi bir liderlik, örgütlenme yapısı içermek zorundadır kanımca. Bu tarz toplantılarda beklenen hemen oradan bir şeyler elde etmek. Bu beklentinin olumlu ve olumsuz yönleri nedir sizce? Daha önce de vurguladığım gibi resmin bütününe bakmak yerine bir siyasal yapının kendi grup yapısının bir gereği olarak, bu büyük grup yapısından yararlanma çabasına girişmesi, kendi örgütlenme hedefleri için bir kaynak olarak görmesi, yararcı bir tutum sergilemesi son çözümlemede sürece zarar verecektir. Daha baştan beri tüm partiler bu çerçeve de bir stratejik yaklaşım sergilemişler, stratejik açıklamalar yapmışlar ve Gezi’de ne olduğunu tam olarak anlamakta zorlanmışlardır. Bu anlamda ben Meclis’te temsil edilen, başta iktidar partisi olmak üzere, dört partinin de sınıfı geçemediği, bazılarını bütünlemede ancak, o da kanaatle geçtiğini düşünüyorum. Gezi Direnişi halen anlaşılmayı bekliyor bence. Toplantılarda aslında bir gruptan beklenen her eğilim kendisini gösteriyor; baskın olanlar, çekinikler, iğneleyenler, olumlayan ve olumsuzlayanlar var. Ancak tanımlanmış bir eğitmen ya da yönetici söz konusu değil. Nihai olarak sonuç almak, bir dağılma yaşamadan gelişme eğilimi gösterebilmek için buradaki bireylere önerebilecekleriniz nelerdir? Öncelikle temel iletişim becerilerini merkeze koyan bir iletişim süreci, ötekini anlama. Empati, açıklık ve dürüstlük. Stratejik olmak yerine kendiliğindenlik. Yargılamak yerine anlamak. Çatışmayı her iki tarafından katılımını, ortaklaşmasını içeren bir uzlaşmaya çevirmek. Bunlar önemli. Daha net bir deyişle savunucu bir iletişim yerine, destekleyici bir iletişimi gerçek ve egemen kılmak. Elbette bu direnişin toplumsallaşma ve örgütlenme sürecine öncü-
Burhanettin Kaya kimdir? 2 Haziran 1965’te Muş’ta doğdu. 1988 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1996’’da psikiyatri uzmanı oldu. Halen Gazi Üniversitesi Psikiyatri Kliniğinde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Tiyatro, edebiyat (şiir), fotoğraf ve müzik ile ilgili uğraşıları var. Psikiyatri, psikoloji, ruh sağlığı ve sağlık politikaları ile ilgili çeşitli dergilerde yer alan yazıları, kitap ve kitap bölümleri var. TTB aktivisti. SES üyesi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Gönüllüsü. Türkiye Psikiyatri Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği yaptı. Temel uğraşı alanları içinde şiddet, travma ve ruhsal sonuçları, travma terapisi (EMDR), Bilişsel Davranışçı Terapiler, Sosyal Psikiyatri ve Psikoloji, Ruh Sağlığı ve Medya ilişkisi gibi konular yer alıyor. lük, önderlik edenlere grubun dinamiklerini etkin ve yetkin bir biçimde yönetmek, işlev bozucu öğeleri fark ederek, bununla baş ederek ve grubun etkinliği içinde eriterek grubun etki gücünü artırmak, üzerine düşen en önemli görevdir. Bunun için lider olan
Öncelikle temel iletişim becerilerini merkeze koyan bir iletişim süreci, ötekini anlama. Empati, açıklık ve dürüstlük. Stratejik olmak yerine kendiliğindenlik. Yargılamak yerine anlamak. Çatışmayı her iki tarafından katılımını, ortaklaşmasını içeren bir uzlaşmaya çevirmek. Bunlar önemli. Daha net bir deyişle savunucu bir iletişim yerine, destekleyici bir iletişimi gerçek ve egemen kılmak. kişilerin eşitlikçi, ortaklaşmacı ve dayanışmacı özellikleri kadar hem liderin hem de grubu yönlendiren üyelerin yetkinlikleri de çok önemli olacaktır. İnsanların bu süreçte kendilerini eğitmeleri, bilgi ve beceri düzeylerini geliştirmeleri gerekir. Bunun için cesur olmak gerekir. RolloMay’ın sözlerini burada yinelemek iyi olur bence: “Cesaret, umutsuzluğa rağmen ilerleyebilme yetisidir.” Bunu her daim akılda tutmak gerekir.
EGITIM Öğrenciler polisi üniversitelere sokmayacak (
13
31 Temmuz 2013
Danıştay’dan denklik müjdesi
Üniversitelerarası Genel Forum İTÜ Meclisi’nin çağrısıyla 26 Temmuz Cuma günü saat 18:00’da “polis” ana gündemiyle toplandı. Büyük bir katılımla gerçekleşen forum üniversitelere polis sokmaya çalışan AKP’nin adımlarına karşılık verme konusunda tartıştı. Diren üniversite diyen öğrenciler arkadaşlarının katili olan polisi kampüslere sokmayacak. Danıştay 8. Dairesi, yurt dışındaki lisans programından mezun olan kişinin, diplomasına denklik verilmesi istemini belli koşullara bağlayan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kararını iptal etti. Önceki durumda Türkiye’de denklik verilmesi için bir sene kadar daha eğitim görülmesi gerekiyordu. Hollanda Maastricht Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Z.H’nın denklik talebini bazı şartlara bağlayan YÖK’ün kararını Danıştay 8. Dairesi, “Denklik talep edilen tüm yurtdışı hukuk fakültesi diplomaları için genel bir belirleme yapılmasında hakkaniyet bulunmayacağı” gerekçesiyle yürütmeyi durdurdu. YARIN EĞİTİM
Fatih Projesi’nde yolsuzluk iddiası istanbul Emre Başar Kara
Üniversitelere “özel koruma memuru” adı altında polis sokulmaya çalışılması üniversite gençlerini harekete geçirdi. AKP’nin yaptığı saldırılara erkenden karşılık vermek ve hazırlıklı olmak açısından düzenlenen üniversiteler arası forum İTÜ Meclisi’nin yaptığı çağrıyla Ayazağa Kampüsü’nde toplandı. Konunun tüm gençliği ilgilendirmesi katılımı da artırdı. Üniversitelere polisin sokulmaya çalışılmasının nedenleri, polis üniversitelere girmeden önce ve girerse de nasıl bir tutum takınılacağı, önümüzdeki forumların işleyişinin nasıl olacağı ve kitleselleşmek amacıyla diğer üniversitelerle nasıl bağlantı kurulması gerektiği konuları alt başlıklardı.
Kampüsler ‘karakola’ çevriliyor Üniversitelerin “hareket” bağlamında nasıl bir dinamik oluşturduğunun AKP tarafından bilindiği ve barındırdığı gücün eğer patlarsa nelere yol açabileceğinin AKP’ce tahmin edilmeye çalışıldığı tartışıldı. Bu gibi birçok sebebin AKP’yi bir şeyler yapmaya ittiği ve üniversitedeki öğrenciler üzerinde korku imparatorluğu kurma fikriyle üniversitelerin ‘karakollaştırılması’ planını öne çıkardığı düşünülüyor. AKP’nin bu tür adımları hep okul bitimine denk getirmeye çalışması ve öğrencileri harekete geçirecek süre bırakmadan kanıksatma planlarının artık bilindiği de konuşuldu. Öğrencilerden korkan AKP’nin polisi üniversiteye sokma çalışmalarının öğrenciler tarafından cevapsız bırakılmayacağı ve öğrenci-
lerin kesin adımlar atacağı forumda görüldü. İlk adımlar sosyal medyadan atılacak, Twitter ve Facebook üzerinden propagandalar yapılacak ve halkı bilinçlendirici video çalışmaları yapılacak. Üniversitelere yeni gelen öğrenciler de konunun önemli bir adımını oluşturuyor. Tüm öğrencilerin ortak adım atması, çalışmalar için ekiplerin kurulması kararlaştırıldı. AKP’nin atacağı adımlardan önce eylemler düzenlenmesi ve kalabalıkların genel boykotlara katılması gerektiği üzerinde de duruldu.
Forumların devamı için de kesin bir yargı vardı. Öğrenci hareketinin, kendi gücünün farkında olması gerektiği, mücadelenin ve hareketin kesin ve kararlı bir biçimde gerçekleştirilmesi gerektiği, karakol değil bilim yuvası olması gereken üniversitelerin öğrencilerin tarafından savunulmasının ve kampüslerin her türlü saldırıya karşı direnişin kalesi olması gerektiği verilen son mesajlardandı.
Forumlar sürecek Üniversiteler arası forumların 2’inci ayağının Boğaziçi ÜniversiÖz gücümüzü bilelim tesi Güney Kampüsü’nde bugün ÖTK’ların meşruluğu da önemli yapılması kararlaştırıldı. “Polis” ana bir tartışma noktasıydı. Okul yö- gündeminde toplanacak olan forunetimlerinde daha çok söz alınması ma daha geniş katılım için çeşitli gerektiği ve bu konuda da öğrenci- yerlerde çağrılar yapıldı. lere büyük işler düştüğü tartışıldı.
Hükümetin en büyük projelerinden biri olan, her öğrenciye tablet ve sınıflarda akıllı tahta teknolojisi ile gündemde olan Fatih Projesi’nin başındaki isim görevinden alındı. Harcama kalemlerinde çeşitli usulsüzlükler olduğu iddiası üzerine projenin Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki birinci dereceden sorumlusu Grup Başkanı Mesut Küçükiba, görevinden alındı. Bakanlık kulislerinde Genel Müdür Mustafa Koç’un da birkaç gün içinde görevine son verileceği konuşuluyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında değindiği, her fırsatta övündüğü proje bir türlü tamamlanamamıştı. Yeni sistem ne kadar masraflı ve şatafatlı olsa da eğitimciler ve öğrenciler tarafından benimsenmemişti. YARIN EĞİTİM
Yurt, burs ve kredi başvuruları belli oldu
Gençler Köprülü’ye sahip çıktı
Uludağ Üniversitesi öğrencileri, #diren yazılı tişörtle mezuniyet töreninde konuşma yaptığı için hakkında soruşturma açılan Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Timuçin Köprülü’ye eylem yaparak sahip çıktı. Uludağ Üniversitesi’nde Eğitim-Sen ve Nilüfer Forumu’nun çağrısıyla tam da Timuçin Hoca’nın ifade verdiği sırada rektörlük önüne bir yürüyüş gerçekleştirildi. “Timuçin Hoca yalnız değildir” sloganlarıyla yürünerek rektörlük önünde bir basın açıklaması düzenlendi.
Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Gözler ise Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek’e açık mektup yazarak kendisi hakkında, meslektaşına destek verdiği için soruşturma açılmasını isteyerek ilk büyük desteği vermişti. Rektörlük önünde yapılan açıklamanın ardından konuşan Timuçin Köprülü “Savunmamı verdim gayet iyi geçti. Sohbet ortamında herhangi bir problem olmadı. Organize edelere, katılımcılara teşekkür ediyorum. Yanımda destekçilerin olduğunu görmek güzel şey” dedi. YARIN EĞİTİM
Herhangi bir yükseköğretim programına kayıtlı ara sınıf öğrencileri, yurt başvuruları için (ön lisans, lisans ve yüksek lisans) 12 Ağustos’a kadar “www.kyk.gov.tr” adresinden internet yoluyla müracaat edebilecek. Artık yıl öğrencileri ise yurt başvurularını 9 Eylül-22 Eylül tarihlerinde yurt müdürlüklerinden yapabilecek. Yükseköğretim kurumlarına ek kontenjanla yerleşecek öğrencilerin başvuruları ise sonuçlaraçıklandıktan sonra internet yoluyla kabul edilecek.Burs ve kredi başvuruları, 29 Temmuz-29 Eylül tarihlerinde alınacak. YARIN EĞİTİM
Öğretmen atama sonuçları açıklandı
Tercih hakkımızın 14’ünü kullandık
Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin iller arası isteğe bağlı ve zorunlu yer değiştirme sonuçlarını açıkladı. MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan duyuruda, binlerce öğretmenin merakla beklediği 2013 yılı iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirme işlemleri sonuçlarının açıklandığı duyuruldu Öğretmenler, MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü internet sitesi http://atama.meb.gov.tr’den TC kimlik numarası ile sorgulama yaparak atama sonuçlarını öğrenebilirler. YARIN EĞİTİM
ÖSYM’de alınan bilgiye göre, üniversiteye yerleşmek için tercihte bulunan 1 milyon 112 bin 447 aday, 30 tercih hakkının ortalama 14’ünü kullandı. Bu adaylardan üniversiteye yerleşenlerin ortalama 7’nci ve 8’inci sıradaki tercihlerinde yer alan bir yükseköğretim programına girmeye hak kazandıkları belirlendi. Adaylar, ÖSYM’nin 23 Mayıs’ta devreye soktuğu “Sınav Sonuç Belgesi Doğrulama” sistemiyle yerleştirme sonuçlarını doğrulayabilecek. Yerleştirme sonuç belgelerin en alt kısmında yer alan “Sonuç Belgesi Doğrulama Kodu” ve TC Kimlik Numaraları www.osym.gov.tr üzerinden doğrulama işlemi yapabilecek. YARIN EĞİTİM
KYK’da yeni uygulama AKP her alanda olduğu gibi üniversite yurtlarında da kadın ve erkekleri ayırmaya çalışarak toplumsal ayrımcılık yapıyor. EğitimSen’e göre üniversite yurtlarına dair atılan bu adımlar hızlanıyor. Eğitim-Sen Ankara Üniversiteler Şubesi Kadın Komisyonu’nun yaptığı açıklamada, “Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın verdiği gizli talimat doğrultusunda yurt yerleşimlerinin ‘kız’ ve ‘erkek’ öğrenci yurtları olarak ayrıştırılması planlanmaktadır” denildi. Yapılan açıklamada, haremlik-selamlık yurt projesinin Yurt-Kur Genel Müdürlüğü görevine getirilen Recep Kaymakcan tarafından hayata geçirildiği dile getirildi. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
31 Temmuz 2013
109 bin kontenjan boş
Kız liseleri gündeme geliyor
Üniversite adaylarının heyecanla beklediği üniversite yerleştirme sonuçları açıklandı. Sınava giren 1 milyon 69 bin adaydan 671 bini tercih yaptı, 398 bin öğrenci tercihte bulunmadı. Üniversiteye yerleşen toplam aday sayısı 876 bin oldu. 109 bin 189 kontenjan ise boş kaldı. Stresi, adayların hayatına mal olan sınav, yerleşemeyen öğrenciler için de büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye’nin eğitim sistemine dahil olan karma eğitim modelinin yanı sıra kız ve erkek okullarını da eğitime dahil ediyor. Bu konuda inceleme başlatan MEB, İngiltere’de kız ve erkek okullarının başarı oranının, karma eğitim yapan okullardan daha yüksek olduğu sonucuna vardı. Ülkemizde 28 Şubat’ta tarihe karışan kız liseleri tekrar gündeme geldi. Kız ve erkek öğrencileri ayırarak başarı sağlanabileceğini düşünen, hükümetin dindar politikasını eğitimde de uygulamaya getiriyor. YARIN EĞİTİM
“İş garanti” ilanlı okullar kapanıyor İSTANBUL ceday avcı
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından gerçekleştirilen Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavları’na (LYS) giren üniversiteye yerleşme hakkı kazanan adaylar 8-18 Temmuz tarihlerinde tercihlerini yaptı. 1 milyon 69 bin adaydan 67 bini tercih yaptı, 398 bini tercihte bulunmadı. Sınavsız tercih hakkı olan meslek lisesi öğrencileri tercih yapmayanların sayısı 688 bine yükseldi.
rencilerin 386 bini 4 yıllık, 286 bini ise iki yıllık okullara yerleşti. 205 bin öğrenci ise açık öğretim fakültelerini tercih etti. Böylece toplamda üniversiteye yerleşen öğrenci sayısı 876 bin oldu. Ancak yerleştirme sonuçlarında dikkat çeken ilk nokta üniversiteye yerleşemeyenlerin sayısı oldu. Barajı geçemeyen ve tercih yapmayan adayların yanı sıra yerleşemeyen öğrenci sayısında geçen yıla oranla ciddi bir artış oldu. Üniversitelerin lisans programlarında 36 bin 183, ön lisans programlarında 73 bin 6 olmak üzere üniversitelerde toplam 109 bin 189 kontenjan boş kaldı.
YERLEŞEMEYENLERİN SAYISI ARTTI Öğrencilerin ve velilerin merakla beklediği tercih sonuçları 25 Temmuz’da açıklandı. Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) yerleştirme sonuçlarına göre 398 BİN ADAY TERCİH YAPMADI 672 bin aday üniversiteli oldu. Öğ- Yerleştirme sonuçlarına göre tercih
hakkı bulunan 1 milyon 69 bin öğrenciden 398 bini tercih yapmadı. Bu rakama sınavsız tercih hakkı olan meslek lisesi öğrencileri eklendiğinde tercih yapmayan aday sayısı 688 bine yükseldi. Üniversiteye girmek için tercih yapmayan aday sayısı geçtiğimiz yıla göre artmış oldu. Bu da öğrencilerin istediği başarıyı elde edemediğini gösterdi. Adaylar arasında rekabet ortamı yaratan sınavlar, öğrencilerin yeteneklerini göz ardı etti. YETENEKLER GÖZ ARDI EDİLİYOR 2013-ÖSYS merkezî yerleştirme sonuçları ile bir yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri 2-6 Eylül 2013 tarihleri arasında ilgili üniversiteler tarafından yapılacak. Tercih yapıp yerleşemeyen öğren-
ciler ise hayal kırıklığı yaşadılar. Tüm sene boyunca sınavlara çalışan adaylar, 109 bin boş kontenjana rağmen üniversiteye yerleşemedi. Şanslarını Eylül’de ek yerleştirmede deneyecek olan adaylar için süreç tekrar stresli bir hal aldı. Sınavlar, başarılı olamama korkusu yaşayan öğrencilerin hayatına mal oldu. Elemeci sistem yüzünden öğrencilerin eğitim süreçleri öğrenciler için zorlu bir duruma dönüşüyor. İlk yerleştirmede yerleşemeyen öğrenciler için ek yerleştirme yapılacak. Adaylar şansını bir kez daha ek yerleştirmede deneyecek. Öğrenciler, kontenjan boşluğunu sürdürmek yerine üniversitelere kendilerinin alınmasını ümit ediyor.
Zorunlu meslek lisesi Düz liselerin Anadolu liselerine çevrilmesiyle kontenjan sıkıntısı yaşanıyor. SBS’de yeterli not alamayarak Anadolu lisesine gidemeyen öğrenciler meslek lisesine gitme mecburiyetinde kalıyor. Okul sayısı yeterli olmadığından liseye başlayacak 524 bin öğrenci meslek lisesine veya imam hatiplere yönlendirilecek. Bu okulların da mevcut altyapısının bu yoğunluğu kaldıramayacağı belirtiliyor. Dönüşümler Plansız Yapıldı Yönetim Bilimi Uzmanı Doğan Ceylan Anadolu liselerinde yönetmeliğe göre mevcudun 30’u geçemeyeceğini belirtti. Bu durumda yeni okullara
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
ihtiyaç artmış olacak. Lise eğitimi 4+4+4 ile zorunlu hale getirilince de tüm öğrenciler kontenjana eklendi. Zorunlu eğitimle okullarda sıkıntılar yaşanmaya başlanmışken kontenjan ve derslik sayısına çözüm üretilmeden düz liseler Anadolu liselerine dönüştürüldü.
Mesleki Eğitimin de Kalitesi Düşecek Çocuklarının imam hatip liselerine gitmesini istemeyen aileler alternatifi olmadan meslek liselerini tercih etmek zorunda. Aileler, çocuklarının meslek liselerinde de kaliteli eğitim almalarını istiyor. Fakat meslek liselerinde de yaşanılacak yığılma mesleki eğitimin niteliğini düşürecektir.
Cevap kağıdı skandalı
Katsayı mağduru davayı kazandı
Bekir Güven Altınay 1995’te meslek lisesinin iletişim bölümünde okumaya başladı. YÖK 1999’da katsayı uygulaması getirince Altınay genel bir liseye geçmek istedi. Ancak başvurusu reddedildi. Puanı yeterli olmasına rağmen 4 yıllık üniversiteye giremeyen Altınay AİHM’ye başvurdu. AİHM de kararında Altınay’ın lise seçimini yaptıktan yıllar sonra üniversiteye girişte beklenmeyen değişikliklere gidildiği ve geçiş süreci olmadığını belirterek Türkiye’yi 5 bin euro tazminata mahkûm etti. YARIN BERDAN BİNGÖL
LYS’de yönetmelik skandalı
Sorumlu AKP Hükümeti Her yıl bir milyonu aşkın liseli öğrenci YGS ve LYS’ye bin bir emek vererek hazırlanıyor. Bu emeklerin sonucunda ise elemeci sınav sistemi binlerce öğrencinin geleceğini karartmaya devam ediyor. YGS ve LYS’de sıfır çeken ve barajı geçemeyen öğrencilerin yanı sıra, yapılan tercihlerin ardından da tercih yapan öğrencilerin yarısı üniversitelere giremedi. Bir ay önce üniversite kontenjanlarının artırıldığı açıklanmıştı ancak açıkta kalan binlerce arkadaşımızdan bunun yeterli olmadığını görmüş olduk. AKP hükümeti üniversitelere on bin polis sokacağını açıkladı ancak üniversiteler önce öğrencilerle dolmalıdır. AKP hükümeti önce elemeci sınav sistemi yüzünden geleceğini kararttığı binlerce öğrencinin hesabını vermelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yüzde yüz iş garantisi ilanlarıyla öğrenci çekmeye çalışan özel sağlık meslek liseleri hakkında inceleme başlattı. MEB Özel Öğretim Genel Müdürü Mehmet Küçük, son zamanlarda özel sağlık meslek lisesi sayısındaki artışa dikkati çekerek, kullandıkları “4 yıl sonra işiniz hazır” ilanlarının sahte olduğunu söyledi. Bu nedenle de mevzuata aykırı öğrenci kaydetme girişiminde bulunan okul yönetimlerine yönelik gerekli incelemenin ve soruşturmanın başlatıldığını belirtti. YARIN EĞİTİM
Sapanca’da 8 Haziran’da yapılan SBS’ye giren Yunus Emre Aktaş (14)’ın soru kitapçığı ve cevap kağıdı sınavdan bir gün sonra çöp kutusunda bulundu. Durumun İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirilmesinin ardından soru kitapçığı ve cevap kağıdı tutanakla müdürlüğe teslim edildi, konuyla ilgili inceleme başlatıldı. Aktaş, sınavını tamamlayıp gözetmenin istediği gibi kağıdını sıranın üzerinde bırakıp çıktığını söyledi. Baba Hasan Aktaş ise olayın ardından savcılığa suç duyurusunda bulunarak sınav kağıdının Ankara’ya gönderilip tekrar inceleneceğini düşündüğünü ancak hiçbir şey yapılmadığını belirtti. Baba Aktaş, oğlunun mağduriyeti giderilmeden öğretmenler hakkındaki şikayetini geri almayacağını sözlerine ekledi. Öğrencilerin eğitiminde geçiş olarak görülen sınavlardaki yetkililerin sorumsuzlukları, her gün birini daha mağdur etmeye devam ederken hataların ardı arkasının kesilmemesine sebep oluyor. YARIN EĞİTİM
Üniversiteye giriş yönetmeliğinde şimdiye kadar yapılan bütün sınırlamalar kaldırıldı. Sosyal bilimler lisesinden mezun öğrencinin de mü-hendis olmasına imkan sağlandı. Ancak İTÜ ve Denizcilik fakülteleri geçen yılki uygulamaya göre devam edeceğini açıkladı. Uzun yol kaptanı olmak isteyen ve düz lisede okuyan Mustafa Altın, ilk tercihine İTÜ Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği yazdı. Puanı yetmesine rağmen kazanamadığını öğrenen Altın, hayal kırıklığı yaşadı. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
31 Temmuz 2013
Suriye restleşmesi giderek artıyor
Dünya Turu
İtalya
İlk siyahi bakan
Büyüyen Suriye iç savaşında ölü sayısı artarken çatışmalar PYD ve El-Nusra ile devam etti. Türkiye’nin sınırında yaşanan çatışmaların ardından PYD lideri Müslim Salih’le görüşmesi yeni bir gelişme olarak cereyan etti. Komşu ülkelerin iç savaşı yönlendirme amaçlı görüşmelerinin dışında Irak’tan barışın mümkün görünmediğine dair açıklama geldi. Dış servis Fatma kurt
Mart 2011’de Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’a karşı başlayan eylemlerin devamında başlayan Suriye iç savaşının son bir ayda 7 bini aşan, toplamda ise 100 bini bulan can kaybı gördüğünü açıklayan Birleşmiş Milletler, milyonlarca insanın ise mülteci olarak ülkeden ayrıldığını ve evsiz kaldığını bildirdi. Suriye devlet basın ajansı SANA “silahlı grupların” bir hafta içerisinde yüzlerce sivil ve askeri öldürdüğünü açıkladı. Hükümetin muhalifleri, muhaliflerinse hükümeti kimyasal silahlar kullanmakla suçlamasının devam etmesi üzerine Birleşmiş Milletler, Şam ile görüşme yaptı. Görüşmenin yapıcı olduğu yönünde açıklama yapan yetkililerse diplomatik meselelerden ötürü şehirlerde inceleme yapılmasına henüz izin verilmediğini bildirdi.
laştığı Suriye’nin sınır komşusu Türkiye’nin savaşa tepkileri ve yorumları ise tartışma konusu oldu. Silah yardımlarına destek verdiği söylenen Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gelişmelerle Ceylanpınar sınırında can kaybı ilgili açıklama yaptı. Açıklamasında PYD güçleri ile El-Nusra arasında muhaliflere desteğinden ötürü eleşdevam eden çatışmalar sonucunda tirilere cevaben, desteğin iddiadan Ceylanpınar’da bir kişi daha ha- ibaret olduğunu, belirli bir grubun yatını kaybetti. Suriye’den atılan desteklenmediğini ancak ilkesel bir havan topu mermisinin isabet olarak ayrım gözetmeden insani etmesi sonucu 43 yaşındaki Şükrü yardımlar yapıldığını söyledi. DaKahraman hayatını kaybetti ve iki vutoğlu ayrıca PYD’ye atfen Kürtoğlu yaralandı. Türkiye Suriye’den lerle Araplar arasında gerilim olmagelen ateşe yoğun karşılık veriyor. ması için, Kürtlerin rejimle işbirliği yapmaması gerektiğini ve mezhepDavutoğlu’ndan açıklama sel ya da etnik bir yapılanmada yer İç savaş ilerledikçe Muhalifler almamalarının, Türkiye’nin temel Batı’nın desteğini alırken, Türkiye beklentileri olduğunu söyledi. Ayrısınırı İslamist El-Kaide bağlantılı ca sınır güvenliğini tehdit edenlere El Nusra ile Kürt PYD çatışmala- karşı PYD dışı olsa da gerekli önrına tanık oldu. İç savaşın yoğun- lemlerin alınacağını ekledi.
PYD ile Ankara görüştü Mesut Barzani’nin başkanlığında toplanan Erbil’deki Kürt Konferansına katılan Suriye PYD lideri Müslim Salih, Ankara tarafından Türkiye’ye davet edilerek görüşüldü. “Esad’ın karşısında olması gereken iki grubun” çatışmasının Ankara’da rahatsızlık uyandırdığı ve Esad’ın Suriye’deki Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin önüne geçtiği mesajı Müslim Salih’e görüşmede aktarıldı.
zetesine verdiği röportajda belirtti. Ayrıca ABD ve Rusya’nın önerdiği Cenova’da muhalifler ve hükümet arasında barış görüşmesi, ateşkes ve geçici hükümet üzerine anlaşmanın en iyi yol olacağını ama buna pek ihtimal vermediğini ekledi.
El-Kaide panayırda El-Kaide Ramazan ayı nedeniyle Halep’te düzenlediği panayır organizasyonunda dini okumaların yanında çocuklar için dondurma yeme yarışı gibi eğlence aktiviteleBarış muhtemel değil rine yer verdi. Irak Dışişleri Bakanı Hoshyar ZeOrganizasyonda herkesin bari, Suriye Cumhurbaşkanı’nın Allah’ın kanunlarına tabi olup Şam ve kilit diğer şehirlerdeki güç- Müslüman olduğunu söyleyen Ellü bir ordu sayesinde muhalefete Kaide’nin, yoğun çatışma görmüş karşı iktidarı kaybetmesinin muh- şehirde insanların kalbini kazanmatemel olmadığını, ancak büyük ya çalıştığı yorumu yapıldı. çaplı bir savaşın Esad’ı görevinden edebileceğini The Independent ga-
Kahire’de mitinge ateş Mısır’da eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin protestoların ardından darbeyle devrilmesinin ardından gizli bir yerde tutuklu kalmasını protesto ederek ve seçimle geldiği için yeniden iktidara getirilmesi gerektiğini savunarak ortaya çıkan İslamist karşı protestolar devam ediyor. Müslüman Kardeşlik öncülüğünde gerçekleştirilen Kahire mitinglerinde, Mısır ordusunun ateş açması sonucu en az 120 kişini öldüğü hastane yetkililerince bildirildi, 1000’den
fazla yaralının olduğu ise tahmin ediliyor. El-Sisi, ordu mitinglere ateş açmasından iki gün önce, darbeden önce verdiği muhtıraya benzer şekilde, Müslüman Kardeşlik’e 48 saat süre tanıyarak geçici yönetimin çizdiği “yol haritasına” katılması çağrısını yaptı. El-Sisi, 48 saat sonunda herhangi bir hareket başlatmayacaklarını, ancak Müslüman Kardeşlik ve destekçilerinden yana çıkan “kara terör” ve şiddete çok sert bir şekilde tepki vereceklerinin kesin olduğunu söylemişti. YARIN GÜNCEL
Muhalefete suikast, “Hükümet istifa”
İsrail-Filistin meselesinde müzakere
Görüşmeler başlicak İsrail-Filistin meselesinin politik yollarla çözümü için İsrail ve Filistin arasında Washington’da gerçekleştirilmesi beklenen müzakereler gündemde. Üç yıl öncesine kadar doğrudan diplomasiyle çözüme karşı olan Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Benjamin Nethanyu’nun görüşmesi bekleniyor. Mahmud Abbas, müzakereye oturma koşulu olarak 20 yıldan uzun süredir tutulan 100’ü aşkın Filistinli tutsağın serbest bırakılmasını talep etti. İsrail’se bunun zor bir adım olduğunu ancak müzakereler için büyük resmi görmek gerektiğini belirtti. Gündemde müzakere varken İsrail, işgal edilen bölgelerdeki İsrail kuruluşlarına AB’den gelen mali destek yasağına misilleme olarak, Batı Şeria’da AB’den on binlerce Filistinliye yardımı engelleyecek kısıtlamalar getirdi. YARIN GÜNCEL
Tunus’ta solcu muhalif Halk Cephesi Partisi Genel Başkanı ve Kurucu Meclisi Üyesi Muhammed Brahmi evinin önünde kurşunlanarak suikaste uğradı. Cenaze konvoyuna katılan protestocular Brahmi’nin suikastından iktidar Ennahda Partisi lideri Raşid Gannuşi’yi sorumlu tutan slagonlar atarak mezarlığa yürürken, 42 muhalif Kurucu Meclis üyesi istifa etti. Protestolar Arap Baharı’nın doğduğu ve Brahmi’nin memleketi olan Sidi Bouzid ve başkent Tunus merkez olmak üzerine ülke genelinde devam etti. Parlamento önüne giderek meclisin feshini talep eden protestocular polisin orantısız müdahalesine maruz kaldılar. Polisin hükümet karşıtı gösterilere orantısız müdahalesi Gafsa’da 1 can kaybına neden olurken protestoları düzenleyen komitenin gençlik üyesi Muhammed Marufi, Ennahda iktidardan ayrılana kadar eylemlere devam edeceklerini belirtti.YARIN GÜNCEL
Parti mitinginde izleyicilerden birinin, İtalya’nın ilk siyahi bakanı Cecile Kyenge’i hedef alan muz meyveleri atması, medya ve politika camiasında ırkçı sağ uçların kınanmasına yol açtı. Göreve geldiği nisandan beri ırkçı söylemlerin hedeflerinden Kyenge, sükunetini koruyarak eylemi, ekonomik kriz dikkate alındığında “gıda israfı ve üzücü” olarak değerlendirdi. Kyenge, çalışmalarında ülkeye artan göçün neden olduğu sorunlara odaklanarak, vatandaşlık almanın kolaylaştırılması için çalışmalar yürütüyor. Bu olaydan kısa süre önce sağ kanat Forza Nuova grupları, Kyenge’in İtalya topraklarında doğan herkesin vatandaş kabul edilmesi önergesine tepki olarak, Cervia mitingi alanına kanı andıran boyalara bürünmüş cansız manken bıraktıkları ırkçı bir eylem yapmıştı. YARIN DÜNYA
Rusya
Votkayla boykot
Rusya’da yeni yasalar yabancı uyruklu vatandaşların ve turistlerin homoseksüel ya da eşcinsel hakları savunucusu olduğundan şüphelenilmesi halinde polis tarafından tutuklanmasının önünü açtı. Bunun üzerine LGBT aktivistleri sıradışı bir eylem yöntemi ile Rusya’da en çok tüketilen içkilerden votkayı boykot ediyor. Homofobi karşıtı kampanyalarıyla tanınan blog yazarı Dan Savage: “Vladimir Putin’in gittikçe faşistleşen Rusya’sında, Rus eşcinselleri ve destekçilerinin dayanışmasını göstermek ve gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüellere ve heteroseksüel destekçilere karşı zulme dikkat çekmek için: Rus votkasını bırakın.” ifadesine bloğunda yer verdi. Bir votka şirketi yetkilisi ise LGBT topluluğunun haklarını kısıtladığı için Rus hükümetini kınadı. YARIN DÜNYA
İspanya
Demiryolu kazası
İspanya tarihinin son 70 yılında gördüğü en büyük demiryolu kazası Galiçya bölgesinde meydana geldi. 13 vagonun devrildiği kaza en az 78 can kaybına ve 131 ağır yaralanmaya sebep oldu. Trenin makinisti 52 yaşındaki Francisco Garzon başındaki yaralanmalar nedeniyle gördüğü tedavinin ardından gözaltına alındı ve taksirle adam öldürme suçundan yargılanacak. Hızlı tren olarak hizmet veren trenin keskin bir virajı, yasal viraj hız sınırı 80 km yerine, 190 km hızla almaya çalıştığı iddia edilirken trendeki kara kutunun nedeni aydınlatacağı düşünülüyor. Tren şirketi yetkilisi Ferre, trenin emniyet kontrolünün yapıldığını, frenlerin kontrolü ve kazanın sorumluluğunun hız sınırını bilen sürücüde olduğunu iddia etti. YARIN DÜNYA
FORUM
16
Partiler, liderler itibarlarını yitirdi. Meşruiyetleri sallantıda. Son yüzyılların oyunu bitti. Tarihteki liderlerden örnekle Başbakan Erdoğan’ın tek adam olma çabasının nihai sonucu belirginleşmeye başladı. Yazar Gündüz Vassaf’ın 28 Temmuz 2013 tarihinde Radikal gazetesinde yayımlanan köşe yazısı bu gidişatı başarılı bir şekilde irdeliyor.
Seçildin. İktidarsın. Güçlüsün. Kim olursan ol. Rejimin adı ne olursa olsun. Siyaset psikolojisinin tarihi, iktidara gelenlerin elde ettikleri güçle birlikte, kişiliklerinin değiştiğinin, uç noktalarının sivrildiğinin örnekleriyle dolu. Güç, psikolojik olarak alışkanlık kesp eder. Bağımlılık yaratır. Megalomaniyi besler. Göz karartır. Yalnızlığı pekiştirir. Başkalarına güveni yok eder. Paranoyak eğilimleri güçlendirir. Kazandıklarıyla birlikte her şeyini son kuruşuna kadar kaybeden kumarbaz gibi, kendisiyle birlikte yakınlarının, ülkesinin badirelere sürüklenmesine neden olur. Demokrasinin beşiği diye bilinen, yazılı anayasaya bile gerek görülmeyen İngiltere’den iki örnekle yetineceğim. Birincisi, Churchill. Onun hırsının, haddini bilmezliğinin, Çanakkale yenilgisinden
“
Türkiye’nin siyasi tarihindeyse tek adam sanrısından mustarip siyasetçiler normu teşkil etmekte. Parti içi demokrasi olmaması, gücün parti liderinin şahsında toplanması, borçlu konumunda dalkavuklaşılması, bunun ifadesi.
(Churchill’s Folly) beri bilincinde olan İngiliz seçmeni, Churchill’i, “Bizi Hitler’den kurtardı” diye bağrına basmasına rağmen II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan ilk seçimlerde başından attı. Temelli olarak siyasetten uzaklaştırdı. İkincisi, Thatcher. Şili’de, tarihin ilk seçilmiş sosyalist Allende hükumetinin, CIA öncülüğünde neo-liberal ekonomi
politikalarını uygalayacak askeri darbeyle devrilmesinden sonra, aynı görüşü benimseyen ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher (ve daha sonra Türkiye’de 12 Eylül’ün iktisatçısı Özal) iktidarları geldi. ABD yasaları gereği Reagan iki dönemden sonra koltuğunu bırakırken, üst üste üç seçim kazanan Thatcher, iktidarının 10. yılında, hem de başbakanken, partisi tarafından bir köşeye atıldı. Kendi başına buyruk, çevresindekileri dinlemez olmuş, partisini, ancak kendisiyle seçim kazanabileceği megalomanisinde, hiçe saymaya başlamıştı. İngiltere gibi birçok ülke, rejimin esenliği için tek adam sultasına geçit vermiyor. Buna Stalin’den sonra Sovyetler Birliği ve gene tek parti üzerine kurulu olmasına rağmen Mao’dan sonra düzenli lider değişikliği yapan günümüz Çin’i dahil. Türkiye’nin siyasi tarihindeyse tek adam sanrısından mustarip siya-
setçiler normu teşkil etmekte. Parti içi demokrasi olmaması, gücün parti liderinin şahsında toplanması, borçlu konumunda dalkavuklaşılması, bunun ifadesi. Yukarıda yazdıklarım, beş aşağı, beş yukarı, siyasetbilim ve psikolojisinde sıradan bilgiler. Üstünde durulmayan, muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, medya ve aydınların da yıllardır şartlandıkları tek adam fetişizminden mustarip olması. Eleştirinin sisteme değil, popülist liderlere odaklanması. Atışmaların lider kişiliğiyle ona atfedilen sıfatlar üzerine yoğunlaşması. ‘Tek Adam’ın yerini alabilecek ehven-i şer kişiler üzerine ibret verici hesaplar yapılması. Oysa tek adamların, kendi rejimleri için maliyetli olduklarında lider katında yapılan imaj değişikliği, en çok mevcut düzenin, statükonun, çıkar ilişkilerinin işine yarar. İşte İngiltere’de Muhafazakâr
Thatcher yerine iktidara gelen İşçi Partili Blair’in aynı ekonomi politikaları sürdürmesine ilaveten, ABD’nin kuyruğunda ülkesini, halkın çoğunluğunun muhalefetine rağmen, savaşa, Irak işgaline sürüklemesi. Dünya kabuk değiştiriyor. Şili’de darbeden beri uygulamaya konulan Friedmancı neo-liberal sistem, beraberinde getirdiği ekonominin finanslaşmasıyla zengini zenginleştirip yoksulu yoksullaştırırken, şehirleri rant alanlarına dönüştürdü. Demokrasi dediğimiz
“
Kendi sığ muhalefetine alışık olan düzen, henüz çekirdek halde olmasına rağmen kıtadan kıtaya yayılan küresel Gezi hareketini (Türkiye ve Brezilya’dan sonra son örneği Bulgaristan’da) anlamaktan aciz. Hareketi alkışlayanlar bile çözümü lider ya da iktidar değişikliğinde, koalisyon hesaplarında arıyor.
“
yazdı
Tek adam patolojisi
“
GÜNDÜZ VASSAF
31 Temmuz 2013
rejimler, benden sonra tufan kapitalizmini denetlemiyor, denetleyemiyor. Dinler adına konuşanlar da sessizce kabulleniyor. Sosyal devleti çökerten bankaların esenliği, topluma karşı giderek şiddet kullanan, terörizmle mücadele adına insan haklarını kısıtlayan, küresel ısınmaya sessiz kalan devletin desteğiyle sürdürülüyor. Kendi sığ muhalefetine alışık olan düzen, henüz çekirdek halde olmasına rağmen kıtadan kıtaya yayılan küresel Gezi hareketini (Türkiye ve Brezilya’dan sonra son örneği Bulgaristan’da) anlamaktan aciz. Hareketi alkışlayanlar bile çözümü lider ya da iktidar değişikliğinde, koalisyon hesaplarında arıyor. Güçlü liderlerin, hatta siyasi partilerin meşruiyetlerini yitirmeye yüz tuttuğu bu tarihsel süreçte, alternatif lider çıkmazına teşne olanlar, dünya gençliğinin arayışıyla oluşmakta olan yeni siyaset dili ve biçimlerine ters düşüyorlar. Partiler, liderler itibarlarını yitirdi. Meşruiyetleri sallantıda. Son yüzyılların oyunu bitti. Uzatmaları oynuyorlar.
Margeret Thatcher, Recep Tayyip Erdoğan, Winston Churchill
Hükümete yakışacak taraftar! ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Beşiktaş’ın efsaneleşmiş taraftar grubu Çarşı, biber gazı ile ilk imtihanını İnönü Stadı’ndaki son maçın oynanacağı gün verdi. Stadları için bir araya gelmeleri, görkemli bir şekilde veda etmeleri olağan karşılanmamış olsa gerek ki polis Çarşı grubuna biber gazı ile saldırdı. Ağaçlarımıza, çay içeceğimiz parka, kaç çocuk doğuracağımıza kadar müdahale eden bir hükümetin stadlarına gitmeye çalışan taraftara yok yere saldırması garip değil elbette... Her sıkı taraftarın ciddiye aldığı, fiyatını, satışını önem-
sediği kombine bilet vardır. Beşiktaş Kulübü’nün pek de beklenmedik bir çıkışı oldu bu konuyla ilgili. Klüp kombine bilet alan taraftarlarına bir taahhütname imzalatıyor. Bu taahhütnamenin 5. maddesinde ise şu ifadeler bulunuyor; “Toplumsal, siyasi ve ideolojik olaylara sebebiyet verecek şekilde veya bir kişiyi veya grubu veya zümreyi hedef alacak şekilde hakaret etmeyeceğimi, hakaret içeren sloganlar atmayacağımı, aksi halde BJK’nin sezon kartını bedelsiz olarak geri alma ve iptal etme hakkına sahip olduğunu, böyle bir duruma itiraz etmeyeceğimi ve bu nedenle BJK’dan herhangi bir talepte bulunmayacağımı ayrıca böyle bir duruma sebebiyet vermem halinde BJK’nin uğradığı veya uğrayacağı zararlardan sorumlu olduğumu…”
Beşiktaş Spor Klubü yeni sezon kombine sözleşmesinde bulunan ve büyük tepki çeken “Toplumsal, siyasi ve ideolojik olaylara sebebiyet verecek şekilde slogan atmayacağım” maddesinin yeni olmadığını ve 10 yıldır uygulandığını açıkladı; “Kombine kart taahhütnamesi 10 yılı aşkın bir süredir yürürlükte olan bir uygulamadır. Başta 6222 Sayılı Kanun hükümleri dikkate alınarak; Futbol A Takımımız’ın maçları dolayısı ile muhatap olduğu tüm kurumlar ile ilişkiler de göz önünde bulundurularak her yıl güncellenmektedir”. Beşiktaş bu sezon maçlarını İnönü Stadı’nda oynayamayacak çünkü stad yıkılıp tekrar inşa ediliyor. 1 yıl boyunca Beşiktaş’ı Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı misafir edecek. Standın adına yaraşır olmayan sloganlara izin
verilmek istenmediği açık bir şekilde ortada. Çarşı grubu Gezi direnişinin başından beri ön saflarda yer alıyor. İsimleri direniş tarihine yazılmış oldu. 12 Eylül’den bu yana yaşadığımız büyük suskunluğun ardından “ayaklanmak” hepimizi daha çok düşünür, ve daha rahat konuşur, hakkını arar kıldı. “Herşeye karşı” Çarşı bundan sonra da hükümet cephesinden gelen tüm olumsuzluklarda , kendini belki de en iyi ifade ettiği yerde, tribünde protestosunu yapmak, sözünü söylemek isteyecek. Aslında bu durum poltize ola diğer kulüp taraftar grupları için de geçerlidir. Bizim bildiğimiz Çarşı o kombineyi almaz, sözünü de esirgemez! Ohalde Diren Çarşı!
Bu bir pipo değildir. Rene Magritte
Bunlar birkaç ağaç değildir. Halk
FORUM
17
31 Temmuz 2013
Kadınları korumayan polis üniversiteleri mi koruyacak? İş, kadınları korumaya geldiğinde ‘memur azlığı’ndan dem vuran hükümet, üniversitelere polisin sokulması söz konusu olduğunda hiçbir imkândan kaçınmıyor! Günde 5 kadının öldürüldüğü Türkiye’de, kadınları korumak adına elverişli düzenlemeler yapmayan hükümet, kadınları adeta ölüme mahkum ediyor. Her söyleminde kadınların nasıl yaşaması gerektiği konusunda emirler veren Başbakan, kadınların korunması konusu önüne geldiğinde tatmin edici bir açıklama yapamıyor. Kadınlar hayatlarına dair karar almak istedikleri için öldürülüyor! Hayatına dair en ufak bir karar alma hakkını bile kullanamayan kadın bu istekleri uğruna ölüme sürükleniyor. Kendisini korumak için devletin imkanlarını kullanmak isteyen kadın her defasında hüsranla karşılaşıyor. Yürürlükteki 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Yönelik Kanunu’na rağmen çoğu kadın koruma kararını dahi rahatça alamıyor.
tik haklarını kullanan halka tüm gücüyle saldırıyor. Ancak ne yazık ki aynı kararlılık ve duruşla katillerin karşısına çıkmıyor. “Palalı gençlik istemiyoruz. Bu nedenle üniversitelere polis sokacağız!” Gezi Direnişi’yle sokağa çıkan topluluğun büyük çoğunluğunu da öğrenciler ve kadınlar oluşturuyor. Kadınları zaten korumayan, erkek egemen sistem çerçevesinde siyaset yürüten hükümet, şimdide öğrencileri baskı altına almak amacıyla üniversitelere polisi sokma planları yapıyor. Polis, asıl görevi kadınları ve halkı korumakken, yapılmak istenen yeni düzenleme ile üniversite öğrencilerinin başına musallat edilmeye çalışılıyor. Ethem’in, Ali’nin katili polis üniversiteye giremez! Başbakan’ın büyük bir hevesle yapmak istediği düzenleme ile üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkartılıp Ethem’i öldüren, Ali’yi öldüren katillerin yuvası ha-
line getirilmeye çalışılıyor. Başbakanın “Palalı gençlik istemiyoruz buyüzden üniversitelere polisi sokacağız” şeklindeki söylemi de AKP hükümetinin üniversite öğrencilerine bakış açısını açıkça ortaya koyuyor. Kadınlar öldürülmemek için, öğrenciler özgürlük için sokaklarda! Nasıl ki kadınlar öldürülmemek için sokağa çıkıyorsa, üniversite öğrencileri de daha özgür bir üniversite, eşit hakların olduğu bir üniversite, bilim üretilen bir üniversite, iş adamlarına peşkeş çekilmeyen bir üniversite istemi ile sokaklara çıkıyor. Kadınları ölümden korumayan polis, Ali’yi öldürerek katil maskesini de iyice yerleştiriyor yüzüne. Kadınların ölümleri karşısında gözlerini kapatan polis, öğrencilerin susturulması için cinayet işlemekten geri kalmıyor. Bugünün bahanesi “Bütün polisler Taksim’de” , yarının bahanesi “Bütün polisler üniversitelerde” ! Temmuz ayında öldürü-
len kadın kardeşimiz Muhterem, koruma kararı olmasına rağmen, devlet onu korumadığı, polis onu korumadığı için kocası tarafından öldürülmüştür. Yardım istediği karakoldan “Tüm polisler Taksim’de” denerek evine gönderilen Muhterem’in ölümüne bu bahane neden olmuştur. Şimdi ise yapılmak istenen polisin tüm gücüyle üniversitelere sokulması ve öğrencilerin üzerinde bir baskı oluşturulmasıdır. Artık kadınlara gösterilecek bahane “Tüm polisler üniversitelerde” olacaktır. Akla gelen sorular! Bir kadını dahi koruyamayan polis üniversitelerde ne gibi bir faaliyet gösterecektir? Kaldı ki üniversitelerde bu tür bir oluşuma gerek var mıdır? Bugün sokakta öğrencilere var gücüyle saldıran polis yarın kampüs binasında öğrenciyle nasıl bir ilişki içine girecektir? Bu sorulara verilecek cevap üniversitelere nasıl baktığınıza bağlıdır. Üniversiteler özgürlük, eşitlik, demokra-
“
“
ECENUR ŞEKER yazdı
Gezi Direnişi’yle birlikte toplumun geniş bir kesimi polisin güvenden çok tehlike arz ettiğini görmüş oldu. Kadınlar korunacağında, teknik ve kadro yetersizlikleri gösteren polis, direnişe karşı savaş açmayı bildi. Genç-Der üyesi Ecenur Şeker’in polisin üniversiteye girmesi konusunda yazmış olduğu açıklamayı yayınlıyoruz.
Gezi direnişiyle sokağa çıkan topluluğun büyük çoğunluğunu da öğrenciler ve kadınlar oluşturuyor. Kadınları zaten korumayan, erkek egemen sistem çerçevesinde siyaset yürüten hükümet, şimdide öğrencileri baskı altına almak amacıyla üniversitelere polisi sokma planları yapıyor.
si ve bilim yuvasıdır. AKP zihniyetinin tam da ortadan kaldırmak istediği kavramlardır bunlar. Üniversiteler en özgür, en demokratik, herkesin eşit olduğu, bilim üretilen yerlerdir. İşte tam da bu sebeplerle polisin üniversitelerde işi yoktur! Üniversitelerin varlığını bu şekilde sürdürebilmeleri için YÖK kapatılmalı, polis üniversitelerden elini çekmelidir! Polis üniversitelerden elini çekecek asıl görevi olan halkı korumaya geri dönecektir, bunu ilk olarak kadınları koruyarak göstermelidir.
Polisin ise kadına karşı tutumu hep aynı! Bu sistemle başvurduğu polisten “Ölsen de kurtulsak”, Kocandır döver de sever de” gibi cevaplar alan kadın birebir koruma isteyemiyor bile. Başbakan’ın ise bu konuda yaptığı “Yeterli polis memurumuz yok” şeklindeki açıklamaları işleyen sistemin ayrı bir yüzünü gösteriyor. Gezi’ye gelince binlerce polisiyle sokağa dökülen Emniyet teşkilatı iş kadını korumaya gelince polis bulamıyor! Bizler geçtiğimiz 2 aylık süreçte gördük ki devletin yeteri kadar polisi de, maddi imkanı da var! Kadınları korumayan polis, demokra-
Önder Çarkçı Prof. Sencer Ayata bu yeni sınıfa yüzeysel bir tanımlama getirerek “Vasıflı İşçi” diyor. Ergin Yıldızoğlu, bu sınıfı şöyle tanımlıyor: “bu sınıf, en son üretim teknolojilerine en yatkın, uluslararası benzerleriyle 4 ilişki kurabilen, en yeni iletişim teknolojilerini kullanarak egemenlerin başına bela olabilen, özerkliğine sadık bireylerden oluşuyor, doğmakta olan örgütlenmeleri bu özelliklerin damgasını taşıyor.” Gerek Ortadoğu gerekse Batı’daki tüm bu isyanların ortak noktası ve itici gücü bu yeni “franksiyon”dur. Bu isyanlarda, her ülkelerin koşul-
ELİF KARAN
İyi
Ruhat Mengi Vatan
Mengi, 26 Temmuz’da İnançer’in açıklamalarını şu satırlarla eleştiriyor: “21’inci yüz yıl Türkiye’sinde taş devri olayları yaşanırken; öz babaları, amcaları tarafından tecavüze uğrayan ve annelerini bile inandıramadığı için sefillik anının videosunu çekmek zorunda kalan, devletin-Bakanlığın ağzına bile almadığı mağdur küçücük kız ve erkek çocukları, devlet hapishanelerinde kazık kadar suçluların tecavüzüne uğrayan çocukları, ülkenin her köşesindeki toplu tecavüzleri ve bütün sapıkların serbest bırakılmasını konuşun.. Bu çocukları koruması gerekenlerin “gösteri yapan gençleri kovalamak, zarar vermek, veremediğini tutuklamak”la zaman geçirdiğini konuşun”
Kötü
Etyen Maçhupyan Zaman
Maçhupyan, Gezi Parkı’yla ilgili mahkeme kararlarına atıfta bulunarak Taksim Dayanışması hakkında yeni komplolar üretiyor. Gezi’de direnen halkın iradesini yok sayıyor. İşte satır başları: “Gezi olayında hükümet vahim hatalar yaptı ve bu hatalar üzerine yapıştı. Bunların üstünü komplo türü söylemlerle kapatmak mümkün değil. Ama Gezi’de kendiliğinden tomurcuklanan melezleşme ve kendini çoğulcu bir dünyada var etme arayışını faydacılığın esiri kılan yaklaşım ve ‘siyaset’, hükümetin tutumundan da daha zararlı… Faydacılık Gezi’yi öldürüyor... Toplum nezdinde ‘Gezi’ giderek doyumsuz bir şımarıklığın timsali olarak algılanıyor.
Çirkin
Abdülkadir Selvi Yeni Şafak
Selvi, dünyayı Mısır’a sessiz kalıp, Gezi Direnişi için ortalığı ayağa kaldırmakla suçluyor. Hatta bunun dış güçlerin oyunu olduğu masalını yeniden pişirip önümüze getiriyor. Selvi: “Ey millet. Mısır’daki perde indi Türkiye’deki gerçekler ortaya çıktı. Mısır’daki kanlı darbe, Gezi’deki maskeyi indirdi. Türkiye’deki planların gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Sahi ne oldu, ‘Çiçek çocuklara?’ Y kuşağına, On-Line gençliğe. Mısır’daki katliam ilgi alanınıza girmiyor mu? Üç beş ağaç yok ama üç yüz beş yüz insanın öldürülmesi sizi cezbetmiyor mu? Mısır’da ne oluyor derseniz, kestirmeden söyleyeyim. Darbeye karşı meydanları dolduran milyonlar, canlarıyla, kanlarıyla demokrasi destanı yazıyor.
günlüğü İlker Eraslan
Dipten gelen yeni dalga - 2 TUTSAK POSTASI
İyi Kötü Çirkin
larına göre “ihtiyaç” hissedilen talepleri mücadele alanlarına taşıyarak isyana dönüştürüyor bu yeni sınıf. Türkiye ve brezilya isyanlarına bakıldığında; Brezilya’da otobüs biletlerine yapılan zammı protesto edenlere yönelik polis saldırısı ve Türkiye’deki Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kesilmesin diye, parkta yapılan oldukça barışçıl eyleme yönelik polis saldırısı, her iki isyanda da tetikleyici etmenler oldular. Kitleselleştikçe de yeni talepler ile tam anlamıyla, bir “demokratik program” ihtiyaçlarını duruşlarına yansıtıyorlar ve siyasi hareketlere bir kutup yıldızı işlevini görüyor diyebiliriz. Bu sınıfın dili, üslubu ve davranış kalıpları toplum sosyolojisine etki etmeye başladı. Türkiye’de, 31 Mayıs öncesi baz alındığında, daha çok “sanal dünya”da karşımıza çıkan bir sınıfın tavrı, 31 Mayıs sonrası “Reel dünya”ya hücum etti.
Sonuç olarak, hem iktidarın hem de muhalefetin tavrını derinden etkileyecek yeni bir “devrimci dalga”nın ayak seslerini, bu yeni proleter fraksiyondan duyabiliriz. Merkez (Emperyalist ülkeler), Çevre (sömürge ve bağımlı ülkeler) bağlamında ele alındığında Merkez’e yaklaştıkça daha da kitleselleşen bu yeni sınıf, ister kitlesel, ister ideolojik öncülüğü olsun. Tüm dünyaya ciddi “devrimsel öncülük” misyonuyla, kendi rengini verecektir. 12 Eylül Askeri faşist Darbesi’nin dehşeti ve korkularının son kalıntılarının son kırıntılarını da. Tarumar elde eden Gezi İsyanı, “Vali Mutlu 12 Eylül yavrularının, köprüne öyle bir korku saldı ki, artık iflah olmazlar. Ergin Yıldızoğlu’nun da dediği gibi: “Bastırmamın da arkasında korku yatıyor. Ya bu sınıf kendi toplumsal konumunun bilincine varırsa, ya bu “kendiliğinden var olan”
konumundan çıkarak, kendisi için “var olma” konumuna yükselirse? ya sonra sanayi işçileriyle birleşmeye başlarsa? İktidar için dipten gelen bu yeni ezberleri bozan kıble şaşırtan ve korkutan “devrimci dalga” Türkiye iktidarında ve derinden korkutuyor. Bu kadar sert, kaba, saldırgan bir yaklaşımla. İktidar kaybetme korkusu nedeniyle, kendi yüzde 50’sini “komikleştirerek” ömrünü uzatma çabası içine girdi. Korkunun ecele faydası yok Faşizm yenilecek, Direnen Emekçi Halklar kazanacak. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
Bu hafta yine direniş hareketiyle ilgili bir çok başlık TT’de yer aldı. #direngezi tabelası bazı günlerde tekrar birinci sıraya çıkarken, en çok konuşulan ve uzun süre birinci sırada kalan başlık ise #direnhamile’ydi. Ayrıca Mısır’daki darbeye karşı da bir çok TT başlığı oluştu. @ceylan_ertem karınlarda balonlar, hep birlikte bağırıp gülüştük ve hiç estetik değildik (: ay ay ay!!! @AydilgeSarp Bizim “Gezi”den anladığımız çok başka bir şey be hoca...beyimizin arabasına binip gezmek değil. Sen hiç anlamamışın olayı #direnhamile @AldincAysegul #direnhamile Kadın kıymeti bilmeli.. Ağaç yıkılırsa gölge kalmaz... @jyasemins İnsanlar neden ağlar bilir misiniz? Başka insanlar zulme sessiz kaldığı için.. #StopMassacreInEgypt #direnüniversite tabelası daha TT’ye girememiş olsa da çalışmaları devam ediyor ve gittikçe yaygınlaşıyor. @barisatay Polis Kapıda #direnüniversite @MSTanrikulu Üniversiteler’de Başbakan’ın yeni ‘polis’ eksenli güvenlik projesine seçilen bazı üniversitelerde bu yıl başlanacakmış..#DirenÜniversite
KULTUR-SANAT
18
31 Temmuz 2013
Sanatçılarla son hesaplaşma
Wolverine Yönetmen:James Mangold Oyuncular: Hugh Jackman, Tao Okamoto tür: Aksiyon, Fantastik
İngiltere’de yayımlanan The Times gazetesine ilan veren dünyaca ünlü isimler Başbakan Erdoğan’ı eleştirdi. Bu eleştirinin esas noktası Gezi Parkı eylemlerindeki polis şiddeti olurken hükümet cephesinden cevaplar gecikmeden geldi. Ünlü isimlerin imzaladığı metin hükümetin sanata bakış açısını bir kez daha gözler önüne serdi. İSTANBUL Serkan atak
Gezi Parkı eylemlerinin ardından başlatılan karalama kampanyası ve hukuken verilmeye çalışılan göz dağı sanatçılar cephesinde de yankısını buldu. Önce Okan Bayulgen’in birçok sanatçının imzalayarak gazetelerde yayınlattığı “Kaygılıyız” ilanına bilmeden destek verdiğini açıklaması ardından Şafak Sezer’in Gezi Parkı eylemlerine katıldığı için Başbakan’dan özür dileyip elini öpmek istemesi medyada geniş yer buldu. Son olarak imzalayanların arasında oskarlı oyuncuların da bulunduğu birçok ünlünün The Times Gazetesinde yayınladıkları ilan hükümetin eleştirilere karşı gösterilen tahamülsüzlüğünü birkez daha gözler önüne serdi.
imzasını taşıyan açık mektupta, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olduğu hatırlatıldı. İlanda, “Beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg’da bir davaya dayanak teşkil edebilir” denildi. Fazıl Say ve Sean Penn gibi pekçok ünlü ismin imzasıyla yayımlanan ilanda, “5 kişinin ölmesi, 11 kişinin biber gazı kullanımı nedeniyle gözünü kaybetmesi ve 8 binden gazla kişinin yaralanmasına neden olan şiddtei kınamak için bu ilanı kaleme alıyoruz” denildi.
Ünlüler Önce Ağzını Çalkalasın Yayınlanan ilanın ardından hükümet cephesinden açıklamalar gecikmedi. Daha öncesinde kendisine yakın sanatçılarla toplantılar Şiddeti İlan İle Kınadılar yaparak şiddeti meşru göstermeye İlanın sahibi dünyaca ünlü isimler, çalışan Başbakan, Necati Şaşmaz giGezi Parkı’ndaki polis şiddeti ne- bi isimlerle bunu başaramayacağını deniyle Başbakan’a tepki gösterdi. anlamış olacak ki bu sefer konuyla Sanat dünyasından 30 ünlü ismin ilgili bizzat açıklamalarda bulun-
ARDA İCİL yazdı
du. Öncesinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in metni imzalayan ünlülere yönelik “O 34 ünlü önce ağzını çalkalasın” lafı, ardından Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın “Başbakanımızı bugün bulunduğu noktaya gazete ilanları getirmedi” açıklaması ile ortam hazırlanırken esas bombayı beklendiği gibi Başbakan patlattı. İmzacılar için “Fikirlerini kiraya vermiş tipler, ahlaksızlık, dört dörtlük densizlik” ifadelerini kullanan Erdoğan, çağrı duyurusunu yayımlayan The Times gazetesi ile imza koyan sanatçılara dava açma hazırlandığı mesajını verdi.
her Shinn, David Starkey, Fazıl Say, Lady Cholmondely, Lord Monson, Lord Strachcarron, Downshire Markisi, Jeremy Corbyn, Edmund Kingsley, Igor Ustinov, Maurice Farhi, Jack Fox, Claire Berlinski, Oona Chaplin, Fuad Kavur.
Erdoğan’ın Baş Belası Ünlüler Gezi Parkı eylemlerinden önce de sanatçılarla mücadeleye önem verdiğini açtığı davalarla ve sözleriyle gösteren Başbakan, Gezi Parkı eylemlerinden sonra bu konuda ne kadar hassas olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Gelişen süreç sanat camiasında nasıl bir karşılık bulur bilinmez ama Sean Penn imzaladığı İşte Fikrini Kiraya Verenler metni okumadan imzaladığını söyGazetede yayınlanan ilanı imzala- leyerek çark etmedikçe, yönetmen yan ünlülerden bazıları şöyle: David Lynch bir yemek esnasında Andrew Mango, Hugo Page, Ro- Başbakan’ın elini öpmeye kalkışmanald Thwaıtes, Davıd Lynch, Sean dıkça Başbakanın bu tür durumlarPenn, Vanessa Redgrave, Susan la daha çok karşılaşacağı aşikar. Sarandon, Sir Ben Kingsley, James Fox, Frederic Raphael, Rachel Johnson, Edna O’Brien, Christop-
Beyaz Saray düştü gibi durumlara başvurması filmin izleyici üzerinde olumlu etkiler bırakmasına kapı aralıyor. Kısaca filmi özetlersek; Polis kuvvetlerinde görevli John Cale, (Channing Tatum) Başkan James Sawyer’ı (Jamie Foxx) korumak için Gizli Servis görevine başvurmuş ancak kabul edilmemiştir. Küçük kızını bu haber ile hayal kırıklığına uğratmak istemeyen Cole, onu Beyaz Saray turuna götürür. Baba-kız Beyaz Saray’ı gezdikleri sırada, ağır silahlarla donanımlı ordu mensubu olmayan askerler tarafından Beyaz Saray kuşatılır. Kısa sürede büyük bir kaosun hakim olduğu ortamda, küçük kızını, başkanı ve ülkeyi kurtarmak için Cale’in zamana karşı yarışması gerekmektedir. Cale verdiği mücadele
Karanlık Cinayetler Yönetmen: Scott Walker(IV) Oyuncular:Nicolas Cage, John Cusack Tür: Gerilim, Dram
Gerçek olaylara dayanan film, Alaska’da 1980’lerde 24 kadını zorla kaçırarak öldüren seri katil Robert Hansen’in hikayesini anlatıyor.
Son Konser Yönetmen: Yaron Zilberman Oyuncular: Catherine Keener, Christopher Walken Tür: Dram
Beethoven’ın eserlerinden esinlenen filmin başrollerinde Christopher Walken ve Philip Seymour Hoffman gibi usta isimler yer alıyor.
Okan Bayülgen çark etti
Arda İcil; Godzilla, Kurtuluş Günü, 2012 gibi gişe rekortmeni filmlerin yönetmeni Roland Emmerich’in aksiyon dolu son filmi Beyaz Saray Düştü’yü değerlendiriyor. Bu hafta vizyonda olan Beyaz Saray Düştü filminin fragmanını ilk izlediğimde önyargılarla yaklaştım. Filme klasik Amerikan filmleri diye kafamda tasarlamıştım. Çünkü fragmanda lanse edilen Amerika’nın klasik FBI filmleri gibiydi. Birileri ülkeyi tehlikeye sokacak davranışlarda bulunur sonra bir kahraman çıkıp bütün tehlikeyi ortadan kaldırır ve herkesin hayatını kurtarır. Tahmin ettiğim gibi film klasik bir Amerikan filmi ama biraz daha değiştirilmiş yani yeni versiyon aksiyon filmlerden. Bilindiği üzere eskisi gibi sadece aksiyon ile film izleyicileri tatmin etmiyor. Bundan dolayı yönetmenlerin sürükleyiciği devam ettirmek için aksiyonun yanında komedi de katmak
“3:10 Yuma” gibi sağlam bir filme imza atan yönetmen James Mangold’un Wolverine serisine nasıl birsoluk getireceği merakla bekleniyor.
sonucunda Başkan’ı, kendi kızını kurtarır ve milyonlarca insanın ölmesine neden olacak nükleer tehlikeyi de ortadan kaldırırlar. Kısaca film özetlenirse böyle bir sonuç çıkıyor. Ama benim ilgimi çeken asıl nokta ise “Beyaz Saray Düştü” filmin kurmaca örgüsü, yine bu yıl gösterime giren “Kod Adı: Olympus”( Olympus Has Fallen) ile benzerlikler taşıyor olması. Her iki filmde de, başkan içerideyken terörist saldırıyla bina ciddi biçimde tahrip edilerek ele geçiriliyor. Teröristlerin hedefi ise, dünyayı bir nükleer felakete sürükleyecek füzeleri ateşletebilmek. Ve biliyoruz ki, ABD Başkanları, çok dayanıklı bir aksiyon kahramanı gibi
olamasalar da, kas gücünü temsil eden kahramana destek olabilecek düzeyde dövüşçüler bu tür filmlerde. Filmin Müzikleri harika, çok uyumlu olmuş. Oyunculuklar da tartışmasız mükemmel Chaning Tattum The Vow filminden sonra aksiyon ile kitlesine kendini beğendireceğine eminim. Filmin saçma olan kısmı ise dünyanın en çok korunan yeri olan Beyaz Saray’da Başkan’ın çok kötü korunduğunu göstermeleri. Fakat yönetmen Roland Emmerich’in diğer filmleri gibi Beyaz Saray Düştü filmi de gişe rekorları kıracaktır diye düşünüyorum.
Başlangıçta Gezi Parkı eylemlerini destekleyen Okan Bayülgen’in Temmuz başında katıldığı bir panelde ‘Gezi Parkı’ ile ilgili yaptığı yorumlar sosyal medyanın gündemine yerleşti. Önce yaklaşık 150 sanatçının gazetelerde yayınlamak üzere imzaladığı “Kaygılıyız” ilanına yanlışlıkla imza attığını savunan Okan Bayülgen ardından yaptığı ilginç açıklamalarla herkesi şaşırttı. Bayülgen son olarak, “Hava güzeldi. Gençlerin gidecekleri yeteri kadar spor salonu, müsabaka, eğlenceli filmler, konserler, buluşup yarattıkları sosyal etkinlik ve heyecan yoktu. İnsanlar sokakta heyecanı ve eğlenceyi keşfetti. Aynı şey soğuk havada olmazdı.” diye konuştu. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Gördüklerimizin ötesi
Direniş sergisi
The Wall İstanbul’da
Küratörlüğünü B. Weil’in yaptığı “Datascape” adlı sergide, teknolojinin, gerçekliği nasıl dönüştürdüğü, dünyaya ve manzaralara bakışımızı nasıl değiştirdiği sorgulanıyor. Sergi, Sarıyer’de bulunan Perili Köşk’te 1 Eylül’e kadar görülebilir.
Gezi Parkı’nı anlatan yazılar, resimler, fotoğraflar ve videolar Sim-Pera’nın duvarlarında, perdesinde hayat buluyor. “Direniş Artık Sadece Gezi’de Değil, Yaşamın Her Alanında” sergisi 7 Ağustos’a kadar Pazar hariç hergün ziyaretçilerini bekliyor.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük Rock grubu kabul edilen, Pink Floyd’un efsanevi ismi Roger Waters eşi benzeri olmayan turneleri ‘The Wall’ ile 4 Ağustos Pazar günü BKM ve GNL işbirliği ile İTÜ Stadyumu’nda İstanbullular ile buluşacak.
GUNCEL
19
31 Temmuz 2013
Cayır cayır yanıyoruz
HALKIN KÜRSÜSÜ
Yaz aylarının gelişiyle orman yangınları yeniden arttı. Sadece bir hafta içinde Muğla, Bursa, Çanakkale, Çorum ve Antalya’da binlerce dönüm ormanlık alan küle dönüştü. Yangınlara müdahale edilmesi için helikopterler alan Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre, tüm bu önlemlere rağmen yangın sayısı %314 arttı.
Bu hafta köşemize İstanbul’un Avcılar sem a’yı tinde dürümcülük yapan Mehmet Tun yakonuk ediyoruz. 43 senedir lokantacılık tı. pan Tuna işinin zorluklarını bizlerle paylaş
bursa elif karan
Sadece bu hafta Çorum’un Dodurga ilçesi, Antalya’nın Kumluca ilçesi, Muğla’nın Milas ilçesi, Gelibolu Yarımadası, Bursa’nın Orhaneli ilçesi cayır cayır yandı. Özellikle Milas’ta 6 farklı noktada birden başlayan yangın, sabotaj ihtimalini düşündürüyor. Orman yangınları %37,5 arttı Yaz aylarının gelişiyle birlikte, özellikle tatil beldelerinin yoğun olduğu bölgelerden orman yangını haberleri gelmeye başladı. Sadece geçtiğimiz hafta 5 il yangınla boğuştu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre yangınların sayısı %314 arttı. Ama Bakanlık bu artışa dikkat çekmektense, yanan ormanlık alanların geçtiğimiz yıllara göre daha azaldığını ön plana çıkar-
Herkesi memnun edemiyorsun
maya çalışıyor. Bu yıl çıkan yangınlarda bin 944 hektarlık alan hasar gördü. Bakanlığa göre bu rakamın büyüklüğünün bir önemi yok çünkü hasar gören alan oranı 206 hektar azaldı. Orman yangını sayısı ise %37,5’luk bir artış oranıyla karşımızda. Üstelik bu yangınların %92’si insan kaynaklı, dikkatsizlik nedeniyle veya kasıtlı çıkarılmış durumda. 929 ilk müdahale ekibi ile 11 bini yangın işçisi olmak üzere toplam 19 bin personel, alevlerle savaşta 973 arazöz, 282 su tankeri, 504 ilk müdahale aracı, 6 idari helikopter, 26 su atar helikopter, 6 amfibik uçak yangınları önleyemiyor, ya da yayılmadan söndüremiyor. Turizm bölgeleri ilk sırada Son on yıla baktığımızda en çok orman yangını çıkan iller sıralamasında turizm bölgeleri başı
çekiyor. En çok ormanın yandığı il Antalya. Yanan ormanların, orman alanı statüsünden çıkarılmalarıyla imara açılmalarının bu bölgelerdeki orman yangınlarının en önemli nedeni olduğu düşünülüyor. Ancak ne hikmetse, bu sabotajlar ortaya çıkarılamıyor. Genellikle köylülerin tarla yakarken, yâda piknikçiler mangal yakarken sıçrayan alevler yüzlerce hektarlık alanın yanmasının başlıca nedeni olarak gösteriliyor. Listede yer alan ikinci il ise Bodrum, Marmaris, Fethiye, Datça, Köyceğiz gibi turizm beldelerini kapsayan Muğla. İzmir üç, Kaz dağı eteklerinde yer alan Balıkesir ise dördüncü sırada. Yak yak bitmez Çanakkale, Kütahya, Adana, Bursa ile devam eden listenin en
dikkat çekici özelliği tüm bu illerin yapılaşma hızlarındaki artışla, turizm sektöründeki payları arasındaki doğru orantı. Bakanlığın ormanlık alanlara çivi bile çakılamadığı iddiası ile 2B gibi yasal düzenlemelerle geçerliliğini yitirmiş durumda. Milyonlarca ağaç diktiğini iddia eden AKP hükümeti orman yangınları içinde son teknoloji helikopter aldığını söylemeye devam ediyor. Ama tıpkı direnişle karşılaşana kadar Gezi Parkı’ndaki ağaçlar kendisi için ne kadar önemliyse, milyonlarca hektarlık ormanlık alanlarda o kadar önemli. Kentsel Dönüşüm projeleri, HES projeleri, 3. Köprü, teleferik inşaatı diyerek kes kes bitiremediği ormanları, yaka yaka bitirmeye çalışıyor.
Hacı Murat’lar yeniden yollarda Antika araba tutkunlarının bir araya gelerek kurdukları derneklere bir yenisi de Ordu’dan eklendi. Kendilerine “Murat 124 Tutkunları” diyen Murat 124 Yaşatma Kulübü Derneği’nin amacı hem sosyal aktiviteler düzenlemek hem de yılların otobanlardan silemediği
Murat 124 marka otomobillere duyulan ilginin artmasını sağlamak. Onlar da tıpkı bilinen adıyla Vosvos tutkunları gibi, son teknoloji arabalardansa dedelerinin, babalarının arabalarıyla, o nostaljiyi yaşatmak istiyorlar. Yarım asırlık Hacı Muratları ile kameralar karşına çıkan dernek üyelerinin ise arabalarını bu hale getiriş öyküsü, emeğin ve azmin öyküsü. Bir kısmını kendilerinin tamir ettiği arabaları ortalama 2 bine alan sürücüler neredeyse 12 bin TL harcayarak arabaların yeniden yollara düşebilmesini sağlamış. Üstelik hepsi de arabalarının yaşından bir hayli genç. Dernek Başkanı Erkan Bayram amaçlarının ’Murat 124’ otomobillerini onarıp orjinalliğini korumak olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Bizim asıl amacımız; festivallerle Murat 124’lerin üzerinde dikkat çekmek. Bu Ordu’da başladı, tüm Türkiye’ye bunu yaymayı düşünüyoruz. Davet olursa araçlarımızla il dışına gideriz. Ordu’ya Murat 124 tutkunlarını bekliyoruz.” YARIN TOPLUM
Yüksek hızlı trenin istasyonları açıklandı
ir misiniz? Bize kısaca kendinizden bahsedebil n beri lokantacılık 1970’ten bu yana yani çocuk yaşımda dum ilkokulu biyapıyorum. Yoksul bir ailenin çocuğuy bir imalat fırında tirince İstanbul’a gelerek Beyoğlu’nda tım. Daha sonra çalıştım zor bir işti uzun zaman işçilik yap ndan kendime 15 yıl birisinin yanında çalıştım ve ardı a başladı. ufak bir dükkan açarak bu işi yapmay İşinizin iyi tarafları nelerdir? san iyi, bereketli Parası biraz bereketli. Eğer dürüst olur amlı karnın doyar, para kazanırsın. Çalıştığın sürece dev insanlarla diyalog cebinden paran eksilmez. Birde sürekli t insanlarla karhalindesin halka açık olduğu için her çeşi e insanda olabilir şılaşırsın, tanışırsın. Bu en üst düzeyd kötü bir insanda en alt düzeyde insanda olabilir. İyi veya olabilir ama bilemezsin tabi. İşinizin kötü tarafları neler? olan şeyi sen yaÇalışma şartları ağır. Dünyada en zor şmaktır. Sende parsın. Dünyada en zor iş insanlarla uğra Birde her şeyi hersürekli insanla uğraşmak zorundasın. yaparsın belki şeyi kese beğendiremezsin sen en güzel bu da usta olarak ama 10 kişi beğenir 1 kişi beğenmez hizmet vermek seni üzer halbuki sen ona en iyi şekilde ama o beğenmez, istersin, yaptığını beğendirmek istersin farkı herkes aynı aslında o güzeldir ama herkesin damak şeyi beğenmiyor. Son olarak neler söylemek istersiniz? es artık okuduğu Artık günümüzde usta yetişmiyor herk bizim gibi ustalar için usta yetişmiyor. Gün geldiğinde usta kalmayacak ra çok aranacak çok değil 10-15 sene son çlerin hepsi artık çünkü arkadan gençler yetişmiyor gen gibi aranacak bu okumaya gidiyor. Ustalar ileride mum ülke için sıkıntı her sektörde böyle durumda. Bu da bir sıkıntı çekecek. bence. İleride bu ülke bu konuda çok
Hazırlayan Seda Güler
30
şehir ve ilçe belediyeleri ile Trabzon Belediyesi’nde çalışan yaklaşık 43.000 işçi greve başladı.
1928 31 Ağustos
01 Kanser tedavisinde yeni yöntem Ankara –İstanbul arasında yapılacak olan yüksek hızlı trenin duracağı istasyonlar belli oldu. Konu ileilgili Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamadaAnkara-İstanbul yüksek hızlı treninin Gebze’de durmayacağına ilişkin bazıhaberlerin yer aldığı belirtildi. Yapılan açıklamada, söz konusu haberlerin asılsız olduğu ifade edilerek yüksek hızlı trenin Eskişehir’den itibaren Bozüyük, Bilecik, Pamukova, Arifiye (Sapanca), İzmit ve Gebze istasyonlarında duracağı ve bu istasyonlarda yolcu alıp indireceği belirtildi. Yapılacak olan hızlı tren sayesinde artık Ankara İstanbul arası 3 saate ineceği ve 29 Ekim’de seferlere başlayacağı da bildirildi. YARIN TOPLUM
Temmuz belediye işçileri greve gitti İstanbul, Ankara, Adana büyük1992
Kanser tedavisinin 4. unsuru olarak kabul edilen hipertermininTürk asıllı Alman bilim adamı Dr. Hüseyin Şahinbaş, Bursalı meslektaşı Doç. Dr. Mutlu Demiray ile hipertermide gelinen son noktayı anlattı. Hipertermi’in hem yaşam oranlarını yükselttiğini anlatan Şahinbaş; “Güvenli radyofrekans dalgaları ile tümör dokusunun spesif olarak ısıtılması, tedavi süresinde iyi sonuçlar alınmasını sağlıyor. Kanser dokusunun karakteristik özelliği olan anormal damarlı yapı, ısı etkisiyle normal dokudan farklı tepki vermesine, daha çok ısınmasına, bu da kemoterapi ve radyoterapinin kanser dokusu üzerinde daha yıkıcı hasarlar bırakmasına neden oluyor” dedi. YARIN TOPLUM
Ağustos 1933
02
Üç Kuruşluk Opera sahnelendi Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera adlı oyununun ilk gösterimi Berlin’de yapıldı. İstanbul Üniversitesi kuruldu. 18 Kasım 1833’de Türkiye’nin ilk ve tek üniversitesi olarak öğrenim hayatına başlamış olan kurum bugünkü haliyle kuruldu.
Ağustos ilk buz pisti AÇILDI Dünyanın ilk buz pateni pisti 1874 Londra’da açıldı.
03
Ağustos Harb-iş sendikası greve gitti Harb-İş Sendikası üyesi 4 bin işçi 1990
05
Ağustos ilk jet motorlu uçağı uçtu İstanbul Silahtarağa Demirdöküm 1969
26 Amerikan işyerinde greve başladı.
Fabrikası’nda işçiler fabrikayı işgal ettiler. Polis müdahale etti; 64 polis ve 14 işçi yaralandı.
Ölümü dalga dalga gördüler İngiltere’de bilim insanları bir solucanın vücudunda ölümün bir dalga gibi yayılmasını mavi floresan ışığının altında görüntülemeyi başardı. Solucanlarda hücre ölümü-
nün yayılmasını sağlayan kimyasal bir yolu görüntülemeyi başaran bilim insanları “bu yayılmayı durdurabilirsek ölümü de yavaşlatabiliriz” dedi. YARIn toplum
Stadı veririz ama siyasi küfür yasak
İnönü Stadı’nda yapılmaya başlanan tadilat sebebiyle yeni stat arayışına giren Beşiktaş, yeni sezonda Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynamak üzere Kasımpaşaspor’la anlaşmaya vardı. Ancak iki takım arasındaki yapılan anlaşmadaki bir maddeye göre taraftarlar özellikle siyasi içerikli küfürler ederse sözleşme tek taraflı feshedilecek. yarın TOPLUM Yaşar aslan
Beşiktaş, İnönü Stadı’nın yenileme çalışmaları sebebiyle yeni sezonda maçlarını Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynamak üzere Kasımpaşaspor’la ‘‘Maçlarda siyasi içerikli küfür edilmemesi şartıyla’’ anlaşmaya vardı.
Küçükçekmeçe Havzası’ndaki antik kentte yapılan kazılarda su yolu, sarnıç ve saray bulundu. Kazılarda Avcılar’dan geçen antik bir fay hattı da bulundu. Uzmanlara göre bölgenin 300 yılda bir terk edilmesinin sebebi bu fayda oluşan büyük depremler.
Çarşıya siyasi sansür İki kulüp arasındaki anlaşmaya Kasımpaşaspor tarafından böyle bir madde eklenmesine Gezi olaylarındaki tutumundan dolayı Çarşı’nın sebep olduğu belirtiliyor. Gelecek sezonda Gezi ruhunu tribünlere taşımakta kararlı olan Çarşı grubu ise Beşiktaş’ın maçlarının Kasımpaşa Stadı’nda oynanması istemiyor.Anlaşmada “normal ya da cinsel içerikli küfür” edilmesi halinde ne olacağına değinmemesi de Çarşı grubuna Gezi olayları sırasındaki tutumu sebebiyle siyasi sansür uygulandığını gösteriyor.
maya göre statta siyasi içerikli küfür edilmesi halinde anlaşmanın feshedilme ihtimali var. Anlaşma maddesinin özellikle Çarşı’nın Gezi Parkı’ndaki duruşundan sonra gündeme gelmesi de dikkat çekiyor.
Çarşıya yasak gelebilir Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, Çarşı’nın yapacağı eylemlerin kendisine mal edileceğini söylemesinin sözleşmedeki maddeyle ilgisi olduğu belirtiliyor. Çünkü Kasımpaşa kulübü ile Beşiktaş arasında imzalanan anlaş-
Kasımpaşa taraftarı tepkili Kasımpaşa taraftarı Beşiktaş’ın maçlarını Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynamasına açık bir şekilde karşı çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde bu durumu protesto etmek için yürüyüş düzenlediler. Yürüyüşte ‘‘Recep Tayyip Er-
18SORU Onur Acehan
öğrenci - ADANA
1. En sevdiğiniz erdem? Doğruluk 2. Başlıca özelliğiniz? Soğukkanlılık 3. Mutluluk nedir? Sevdiklerinle olmak 4. Mutsuzluk nedir? Umudun tükenmesi 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sigara içmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Nankörlük 7. En sevmediğiniz şey? Özgürlüğümün kısıtlanması 8. En sevmediğiniz kişiler? Önyargılı insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Futbol oynamak 10. En sevdiğiniz şair? Atilla İlhan 11. En sevdiğiniz yazar? Aziz Nesin 12. Kahramanınız? Mustafa Kemal Atatürk 13. Kadın kahramanınız? Marie Curie 14. En sevdiğiniz çiçek? Kırmızı Gül 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Mercimek Çorbası 17. En sevdiğiniz düstur? Bu daha başlangıç mücadeleye devam 18. En sevdiğiniz söz? Kaybetmekten korkma! Unutma kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.
İstanbul’da antik fay
Çarşı
Direniş tribünlerde sürecek Gezi direnişi yeni sezonda da devam edeceğini Fenerbahçe-PSV ve Beşiktaş-Shalke04 karşılaşmalarında atılan ‘‘Her yer Taksim her yer direniş’’ sloganından maçtaki gezi ile ilgili pankartlardan anlayabiliyoruz. Tribünlerde en başından beri sansür vardı. Çarşı HES’lere hayır pankartı açtığında da arkadaşlarımız gözaltına alınmıştı. Bu sansür Gezi olayları sonra herkes tarafından görülür hale geldi. Bu sansürler tribün muhalefetini engellemek içindir. Statlarda önceden de polisler vardı ancak yeni düzenlemeyle daha organize bir baskı kurulacak. Biz de yeni sezonda Çarşı olarak tribünlerde bir olay çıktığında eskisi gibi birbirimize kenetleneceğiz ve tribünleri polise vermeyeceğiz.
doğan Stadı’nda siyaset yaptırmayız’’ demeleri dikkat çekti. Kasımpaşa taraftarlarının iki hafta önce İstiklal’de Gezi protestocularına saldırması Gezi olaylarının simgesi olan Çarşı’yla farklı siyasi düşüncede olduklarını açık bir şekilde gösteriyor. Hürriyet gazetesinin haberine göre, Beşiktaş’ın maçlarını oynayacağı “Recep Tayyip Erdoğan” stadında Çarşı’ya yasak bile gelebilir. Yeni sezonda ne olacak? Birçok taraftar grubunun destek verdiği Gezi olayları sonrasında protestolar Sol açık yöneticisi Sevgi İlgezdi
Yasaklar bizi engellemez Bu anlaşmalar ve yaptırımlar aslında hayatın her alanında ki tek tipleşme yaptırımıdır. Daha önce de dediğimiz gibi “Statlarda davul ve pankart yasaklarıyla yapılmak istenen asıl şey, taraftarın sesini kısmaktır. Duymak istemedikleri slogan ve görsellere karşıdır. Taraftar gruplarının kendilerini ifade edecekleri en doğru yerler statlardır, statlarda bize dayatılan bu uygulamalar ise faşizmdir. Statlara siyaset sokulmasını istemeyenler, kendi siyasetlerine karşı çıkan sesleri yok etmeye çalışarak aslında spor ve siyasetin kitleler üzerindeki etkisini de gösteriyor. Bizim söyleyecek sözümüz ve duruşumuz varken elbet yasaklar bunu engelleyemeyecektir.
tribünlerde de devam edecek gibi görünüyor. Fenerbahçe’nin PSV ile oynadığı hazırlık karşılaşmasında ‘‘Her yer Taksim her yer direniş’’ sloganının atılması bunun sinyallerini veriyor. Başta Çarşı olmak üzere Gezi ruhunu statlara taşımak isteyen birçok taraftar grubunu engellemek için hükümetin özel düzenleeler yapacağı söyleniyor. Üniversitelerden sonra statlara da polislerin girmesi bu düzenlemelerin başında geliyor.
Tek yumruk yöneticisi Ahmet Arslan
İtalya’da duran adam İtalyan Radikal Parti yöneticileri ve üyelerinden oluşan bir grup, İçişleri Bakanlığı binası önünde, “halkın referandum hakkının engellenmeye çalışıldığı” gerekçesiyle Roma’da “Duran Adam” eylemi yaparak taleplerini sıraladı.
Gezi ruhu devam edecek
Bu yasaklar Gezi Parkı’nda taraftar gruplarının yaktığı meşalelerin futbolun egemenlerini korkutmaya devam edeceğinin belgesidir. Tribünlerde hapis cezalarıyla tehdit edildiğimiz meşaleler aslında sporda şiddetin önlenmesi bahanesiyle dayatılan ‘makul seyirci ol’ baskılarına da bir başkaldırıydı. “Seyir eden” olmak istemeyenlerin, taraf ve taraftar olanların da isyanıydı. Gezi Parkı’nda yakılan meşalelerin dumanıyla verilen bu mesaj adresine ulaştı. Gelecek sezon uygulanacak yasakları tabi ki kabul etmiyoruz. Yasaklar sözlerimizin statlarda sloganlara dönüşüp haykırılmasına mani olamayacaktır. Yüreğimiz Gezi Direnişi’nin heyecanı ve coşkusuyla gümbürdemeye devam edecektir.
‘Mevlana’ Havalimanı
2018 yılında bitirilecek olan üçüncü havalimanı projesi için isim olarak Mevlana’nın öne çıktığı belirtildi. Eğer Mevlana ismi benimsenirse, “Gel, ne olursan ol gel!” sözü, mecazi olarak dünyanın tüm uçakları için kullanılacak.
Renkli protesto: Yarn Bombing
Çinliler hücum etti mama karaborsada
Çin’de anneler ülkede üretilen bebek mamaları ölümlere neden olunca ithal markalara yöneldi. Yoğun talep yüzünden mama kaçakçılığı ve karaborsa arttı. 2008’de melaminli süt tozundan hazırlanan bebek mamasının sekiz bebeğin ölümüne, 300 bin bebeğin de hastanelik olmasına neden olduğu, ailelerin yiyeceklerin güvenli olmadığına inandığı için ithal mamaya yöneldiği belirtiliyor. Sınırda da ithal bebek mamalarının ülkeye girmemesi için görevliler yoğun önlem alıyor. YARIn toplum