Güzel günlerin habercisi...
14 Ağustos 2013 Çarşamba Sayı: 95 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Gezi Ruhu yaşıyor
Devlete güvenmiştik
“
TRİBÜNLER “ HER YER TAKSİM HER YER DİRENİŞ DİYOR
Polis engellemedi Beyaz Bal, kocasından boşanmak isteyen genç bir kadındı. Kocasından gelen tehditler karşısında devletten koruma istedi. Çağrılı koruma sistemi olmasına rağmen Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 150 metre ilerisinde öldürüldü.
Çağrılı koruma korumuyor Son dönemde öldürülen kadınların büyük çoğunluğununa çağrılı koruma sistemi verilmiş durumda. Ancak gerek kadınların, korumasının yevmiyesini ödemesi zorunluluğu gerekse korumanın konuyu ciddiye almaması sebebiyle kadın cinayetlerini durdurmada etkisiz kalıyor.
Bal’ın ailesi adalet peşinde Beyaz’ın ölümünü ailesine sorduk. Amcasının oğlu Fahrettin Yanmaz’ın verdiği cevaplar adalet dersi niteliğinde. Yanmaz: “Beyaz yakın koruma istedi kendisine verilmedi. Biz bu karakollar hakkında dava açacağız. Biz önce Allaha sonra da devlete güvenmiştik” diyor.
06
Gezi Ruhu tribünlerde
Taraftar sorguluyor
Suat Kılıç panikledi
Gezi’nin sözü “Her yer Taksim her yer direniş”, bu hafta tribünlerden yankılandı. Taraftar, direnişi statlara taşımayı başardı. Tribünden yükselen sese AKP’nin cevabı yasaklarla geldi.
Tribünlere girerken yüz taraması geçirecek olan taraftarlara verdik sözü. Siyasi sloganı “Yaşasın Recep Tayyip Erdoğan desek de yasak olur muydu?” diye sorguluyorlar.
Tribünlere en sert yanıt Suat Kılıç’tan geldi. Kılıç, sporun yasaklanabileceğini iddia etti. Bu ifade Gezi Ruhu’nun yayılmasına karşı duyulan korkunun ifadesi olarak yorumlanıyor. güncel 03
SONAR Araştırma Müdürü Hakan Bayrakçı ile görüştük
Oyu kibir kaybettirecek Başbakan’ın “biz” den “ben”e geçişi ve Gezi Direnişi sırasında halka bu kadar çok kızmasının sebebi olan kibri ona yaklaşan yerel seçimlerde neler getirecek? Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e beş başbakanın danışmanlığını yapmış olan Hakan Bayrakçı ile Gezi Direnişi sürecini ve bu süreç ile birlikte yerel seçimlerde bizi nelerin beklediğini konuştuk.
ESAS MESELE 12 ü
Forumlar ve siyasi partiler yerel seçimlerde ne yapacak? Gezi hareketi forumlarda sürüyor. Türkiye’nin birçok yerinde Gezi direnişine destek verenler bulundukları semtlerdeki parklarda gelecekleri hakkında söz söylemeye devam ediyorlar. Forumlarda gündem yerel seçimler üzerinde şekilleniyor. Bu hafta Tek Soru On Cevap bölümümüzü yerel seçimlere hazırlanan siyasi partilere ayırdık. Siyasi partilere sorduk: Yerel seçimlerde forumlardan ortak aday çıkarsa partinizden aday gösterir miydiniz? güncel 09
Başbakan’a cevap: Evladımız eksik
Gemi sökümünde ölüm ilk değil Aşk değil ölüm gemisi Kar hırsı ve tedbirsizlik 2 işçiyi ölüme sürükledi.
HAKAN ÖZTÜRK
03 Aklın yolu
Taraftarlar da Gezi’de birleşti 04 SİBEL UZUN Uyanış AKP’nin iktidar diyeti: Hegemonya CEM KAPTANOĞLU Ama “AKP”
05 Jendin 06 Ana fikir
GÜLSÜM KAV
Renkler artık daha güzel
Başbakan’ın bayramda sorduğu “Neyiniz eksik?” sorusuna en anlamlı cevap Ayvalıtaş Ailesi’nden geldi. Aile, bayram sabahını oğullarının mezarı başında geçirdi. Baba Ali Ayvalıtaş Başbakan’a seslendi ve “Evladımız eksik” diye cevap verdi. güncel 09
emek 08
Hoş geldin düşünmek
GÜN ÇAĞ AYDIN
07 Prizma
Kamu emekçilerine zam 125 TL’de kaldı
dünya 15
Ortadoğu politikası Lübnan’dan çıkardı Türkiye ortadoğu politikasından hala ders almış değil.
GÜNCEL 06
05
04
“Üç çocuk için yasa yok ya” Başbakan üç çocuk talebini bayramda da yineledi.
TOPLUM
02
14 Ağustos 2013
Servis ücretlerini odalar belirleyecek
Uyuşturucu yasak ticareti serbest
Uyuşturucu kullanımı ve satışı hakkındaki haberlerin arttığı bir hafta geçirdik. Ünlülere uyuşturucu operasyonu haberi Türkiye için artık neredeyse sıradanlaşırken, uyuşturucu satan mahalle çeteleri gerçeği yeniden ortaya çıktı. Bırakın zengin kaçakçıları, mahalle çetelerinin bile rahatlıkla uyuşturucu madde satabildiği bir dönemdeyiz.
Bakanlık arazisinde Hint keneviri
Ankara Servis Aracı İşletmecileri Odası Başkanı Tuncay Elmadağlı, okul servislerinin ücretlerinin artık Ulaşım Koordinasyon Merkezleri (UKOME) tarafından değil, esnaf ve sanatkarların bağlı bulundukları odalarca belirleneceğini bildirdi. Elmadağlı, açıklamasında “Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği”nde değişiklikle servis fiyat tarifesinin netleştiğini kaydetti. Elmadağlı, “Değişiklik, servis ücretlerinin hangi kurumlar tarafından belirlenmesindeki ikilemi ortadan kaldırmıştır” diye konuştu. YARIN toplum
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı tarlada 1 milyon 30 bin kök Hint keneviri ele geçirildi.
Buzullar çok hızlı eriyor
bile uyuşturucu madde bağımlısı haline getirilmesi karşısında kılını Son günlerde uyuşturucu kıpırdatmayan yöneticilerin oldukullanımı ve satışı haberleri ğu Türkiye’de elbette uyuşturucu artmaya başladı. Geçtiğimiz hafta madde satışı ve kullanımı da artıpek çok ünlü isim uyuşturucu kul- yor. Türkiye İstatistik Kurumu’nca lanımı nedeniyle gözaltına alındı. yapılan araştırmada uyuşturucu Artık duymaya alışık olduğumuz madde kullanımının ve madde haberlerin yanı sıra mahallerde kullanımına bağlı ölümlerin artış uyuşturucu çeteleri gerçeği bir gösterdiğine işaret edildi. kez daha gözler önüne serildi. BM tarafından yayımlanan Dünya ÜNLÜLERE UYUŞTURUCU OPERASYONU Uyuşturucu Raporu’nda, Türkiye Geçtiğimiz hafta aralarında Kenan gibi ülkelerde uyuşturucu madde İmirzalıoğlu, Sarp Apak, Engin Gükullanımı ve satışının arttığı belirti- naydın, Nehir Erdoğan gibi isimlelirken, kokain kullanımının son on rin de bulunduğu 48 kişi, narkotik yıl içinde 2 milyondan 4,1 milyon ekipleri tarafından gözaltına alındı. kişiye çıktığına dikkat çekiliyor. Bir tarafta mahalleleri, özellikle de Bir yandan içinde “rakı” kelime- gençleri neredeyse haraca bağlar si geçen bir türküyü duymak dahi gibi kendilerine bağlayan, güpeistemeyen, öte yandan çocukların gündüz sokak ortasında insanları toplum sanem deniz kural
NOAA (Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) tarafından hazırlanan raporda kuzey kutbunda buzulların 2012 yılında beklenilenden çok daha hızlı bir şekilde eridiği açıklandı. Raporda karla kaplı alanların en düşük düzeyde olduğuna da dikkat çekildi. Raporda şunlar söylendi: “İklim değişikliği yıldırım hızıyla ilerliyor. Buzulların bu kadar hızlı erimesi hayvanlar ve tabiat için bir felaket demektir. Sel ve fırtına insanları da etkileyecek. CO2 gazlarının atmosfere salınmasında sıkı önlemler alınmalıdır.” YARIN toplum
tarayabilecek kadar ileriye gidebilen çeteler, diğer tarafta uyuşturucu kullandığı için gözaltına alınan ünlüler. Türkiye’de uyuşturucu madde kaçakçılığı, satışı ve kullanımı kolluk kuvvetleri tarafından, sadece bu işten bir çıkarı olmadığı zaman müdahale edilecek bir durum haline geldi. Yasalarda suç olarak tanımlanması, ihbar edilmesi de yetmiyor. Mahalle çeteleri her geçen gün artıyor ve polis müdahale etmiyor. SAKLAMA YÖNTEMLERİ BİLE BİLİNİYOR Uyuşturucu maddelerin hangi yöntemlerle Türkiye’ye sokulduğu ve dağıtıldığı bir sır değil. Bu haberlere her yerden ulaşmak artık mümkün. Uyuşturucu maddenin koyun kuyruklarının altında taşınmasın-
Edirne’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı bir kamu kuruluşunun tarlasında tam 1 milyon 30 bin kök Hint keneviri ele geçirildi. Bir ihbarı değerlendiren Jandarma ekipleri, Bosnaköy köyü ile Karaağaç Mahallesi arasındaki ayçiçeği ekimi için kullanılan tarlada inceleme yapıldı. İncelemede tarlada ekili halde 1 milyon 300 bin kök Hint keneviri tespit edildi. Hint kenevirleri tek tek toplanarak jandarma eşliğinde yakıldı.Ekimin nasıl yapıldığı soruşturuluyor. dan, narkotik köpeklerini yanıltmak için paket üzerine dişi köpek idrarı ya da acı biber sürülmesine; uyuşturucuya ekmek, bal ya da peynir gibi yiyecek süsü verilmesinden bozulmaması için naylon torbaya konulup koli bandıyla sarılmasına kadar daha akla gelmeyecek pek çok yöntemi narkotik polisi neredeyse ezberlemiş durumda. Zengin kaçakçıların isimleri alenen ortada olduğu gibi, mahalle çeteleri de neredeyse isim isim polis tarafından biliniyor. Ancak buna rağmen engel olunmuyor. Karakolun yan sokağında yapılan uyuşturucu ticaretine ancak polise “avantası” verilmediyse müdahale edildiği bir dönemde, mahalle çetelerinin bu kadar yaygınlaşması da şaşırılmayacak bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
Kültürevi’nde sıra boyada İlginç köy isimleri yolda
Yeni demokratikleşme paketinde gözler orijinal yer adlarında. Kimi tarihçilere göre 1921’den itibaren köy, mahalle isimleri değiştirildi. Trabzon’dan, Mardin’e, Bursa’dan Tunceli’ye kadar uygulamadan nasibini almayan yer yok. Mardin’in Eleşkirt İlçesi’ne bağlı değişiklik sonrası Güvendik olan köyün orijinal adı Azrail. Malatya’daki Söğütlü Köyü’nün ilk adı Budalauşağı, Kırklareli’nde ise Ayastafanos Köyü dikkat çekiyor. Yeni paketle hangi isimlerin değişeceği merak konusu. YARIN toplum
14 AĞUSTOS çarşamba 2013
sayı: 95
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
can çoksöyler Burak Yelken Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ Fatma KURT Melike Çınar muhammed ünsal Özge Doğan sanem deniz kural Seda Güler Serkan Atak Sevda Polat Ufuk Alp Yaşar Aslan çağatay dirilgen EMRE BAŞAR KARA EZGİ CEREN AĞTAŞ Rıfat çapar yusuf yasin yakşi
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Ardahan’ın Göle İlçesi Okçu Köyü’nde devam eden Cemil Kırbayır inşaatı tamamlanıyor. 12 Eylül darbesinin ardından gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın doğup büyüdüğü evi Kültürevi haline getirmek üzere başlayan inşaatta artık sona gelindi. Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği tarafından geçtiğimiz yaz başlatılan ve elbirliği ile yapımı süren Kültürevi’nde artık sıra boyaya geldi. Geçtiğimiz hafta iskele kurularak binanın iç ve dış sıvasının tamamlan-
masının ardından; kapıların takılması, yer döşemelerinin ve boyanın yapılması için ustalar kolları sıvadı. Kültürevi inşaatı sırasında bir yandan ihtiyaçlar artarken, bir yandan da dayanışma destek de sürüyor. Berfo Ana’nın evi olarak bilinen evin inşaatının tamamlanarak, Kültürevi’nin bir an önce hizmete açılması için, çalışmalara hız verildi. Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatı hakkındaki güncel bilgileri her hafta gazetemizden edinebilirsiniz. YARIN GÜNCEL
Alkole yeni yasaklar Yakın tarihte alkollü içkilerle ilgili çok tartışılan düzenlemelere imza atan hükümet, yeni yasaklar içeren düzenlemeler yaptı. Tıpkı sigarada olduğu gibi alkollü içkilerin ambalajlarına uyarı mesajları konulması zorunlu hale getirildi. 18 yaş sınırı, otomobil kullanımı ve hamile kadın grafiği ile “Alkol Dostunuz Değildir” uyarı yazısı ambalajlarda yer alacak. Bu uyarı mesajlarını içermeyen ambalajlardaki içkiler satılamayacak. Bu yasak ihraç edilen ürünler için geçerli olmayacak. Uyarı mesajı toplam alanı ve her mesajın ebadı da tek tek belirlendi. 10 ay içinde ambalajlar uyarıları
içerecek hale getirilecek. Bir başka düzenlemeye göre de; alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda elde edilen alkolsüz içeceklerin üzerinde; alkolün uzaklaştırıldığı hususu yazıyla belirtilecek. Ayrıca 18 yaşını doldurmamış kişiler alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda çalıştırılamayacak.YARIN TOPLUM
Laz rallisi yapıldı Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi’nde tahta arabalarla düzenlenen ve “Laz Ralli” adı verilen tahta araba yarışlarında heyecanlı anlar yaşandı. Dikkaya Köyü’nde düzenlenen Laz Ralli tahta araba yarışlarına kadın ve erkek kategorilerinde 42 yarışmacı katıldı. Binaların üzerleri, balkonlar ve tarlalardan yüzlerce kişinin izlediği mücadele öncesinde dörtlü gruplar halinde yarışacakların belirlenmesi için kura çekimi yapıldı. Uzunluğu 1 metre 70 santimetre olan tahta arabalarla 700 metrelik dik parkurda yarışan sürücüler heyecanlı anlar yaşadı. Hızlı girdikleri virajları alamayan bazı sürücüler kaza tehlikesi atlattı. Rize’nin Ardeşen İlçesi’nde ise “Formulaz” adı verilen ve yine tahta arabalarla yapılan yarış düzenleniyor. Yarışlar, çay hasat mevsimine denk gelmesi ve katılımın düşük olması ihtimali nedeni ile bu yıl 18 Ağustos’ta yapılacak. YARIN TOPLUM
03
GUNCEL Tribünler “Her yer Taksim, her yer direniş” diyor 14 Ağustos 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Hoş geldin düşünmek
Halkın Anadolu yakasından yola çıkıp Boğaziçi Köprüsü’nü geçmesi, Gezi Direnişi’ni en iyi anlatan görüntülerden biriydi. Toplum orada sorunun kaynağına doğru yürüdü. Kadıköylü, Üsküdarlı, Göztepeli hep birlikte toplanıp sadece ve sadece Taksim’e doğru yürüdüler. Bir tarihsel aşama için İstanbul’un neresinden olduklarını unuttular. Taksim’e odaklandılar. Herkes kendi evinin önünü süpürmekle uğraşmadı. Sorunun kaynağını süpürmek için evlerinin önünden uzaklaştılar bilakis. Evlerimizin önünde kalakalmak her seferinde yenilmemize neden oluyordu çünkü. 15-16 Haziran büyük işçi direnişinde, şehrin merkezine doğru yürüyen halkın gücünü kırmak için Haliç’teki Galata Köprüsü’nü ve Unkapanı Köprüsü’nü sökmüştü devlet. Ama bu kez kimsenin yapacak bir şeyi yoktu. Halk koca boğazı geçiyordu köprüden ve devlet köprüyü sökemezdi. Bu köprü sökülemez bir köprüydü çünkü. Bu köprü önceki köprülerden kat be kat büyük bir köprüydü. Halk bu kez öyle şaka değil Asya ve Avrupa’yı birleştiren köprüye yürüdü. Asya, Avrupa’yı kurtarmak için yürüdü. Halk çok büyük yürüdü ve çok büyük bir köprüden yürüdü. İnsanlar bu kez kendi bulundukları yerelde yerlerinde saymadılar. Herkes bütün barutunu arkaya topladı ve bir mermi gibi saplandı Taksim’e. Her yerin Taksim ve her yerin direniş olabilmesi için önce tek yer Taksim ve tek yerde direniş oldu. Herkes Taksim’in açtığı yoldan yürüdü. * Birkaç ağaca ideolojik denilemezdi. Birkaç ağaca politik denilemezdi. Maksatlı denilemezdi. Marjinal denilemezdi. Terörist denilemezdi. Darbeci denilemezdi. Bir ağaca hiçbir suç yüklenemezdi. AKP’nin sökmeye çalıştığı çınar ağaçları değil bir kötülüğü ve kiri, kendi kabuğunu bile üzerinde tutmazdı. O çınarlar kendi kabuğunu biraz kuruyunca, biraz büzüşünce hemen üzerinden atardı. Çınarların gelişen güzel vücudunda en ufak bir pürüz bulamazdınız. O nedenle AKP ne yapıp ettiyse de o güzelim çınar ağaçlarını lekeleyemedi. O çınar ağaçlarının lekesizliği ve leke tutmazlığı AKP’nin psikolojik harp tekniklerini parça parça etti. AKP o çınar ağaçlarının gövdesinden ölmüş bir kabuk gibi döküldü. Çınar ağaçlarının gövdesi hiçbir lekeyi üzerinde taşımayıp tertemiz olmakla kalmadı. Hiçbir kimliğin damgasını üzerinde tutmadı ve hatta hareketin bütün kimliklerini içine çekip yuttu. Hepimizi yutarak eşitledi. Hepimizi yutarak görülmemiş derecede güçlendi. Sabit bütün referanslarımızı yutarak biz dallarında yapraklarında hareketlendirdi. Ağaçlarımızın isimsizliği, ıssızlığı, sessizliğin iyiydi. Hepimizi o muhteşem gölgesinde düşüncelere dalmaya sevk etti. Geçmişten gelen kimliklerimizden çıkardı düşüncelerin dünyasına geri getirdi. Yıllardan sonra, yollardan sonra yeniden insanlık ve düşünmek ilk kez yan yanaydı. Bu insanlığın çok eski bir özelliğiydi. Ama şu an için yeniydi, görülmedik olandı. Unutulmuş olandı. Geçmişe ve değişmeyen özelliklerimize referans yaparak kendimizi çok yalancı güvende hissetmelerden sonra, düşüncelere dalmanın ürperticiliği. Tehlikeli ama güzel. Geçmişi ve bütün sabit olanları bırakıp geleceğe ve değişmeye yürümek için işimize yarayacak olan asıl şey. Düşünmek yani. hakanozturk17@gmail.com
Hükümetin hareketi bitirme uğraşları her defasında sert bir tokat olarak geri dönüyor. Son dönemde tutuklamalara ağırlık veren AKP’ye en güzel cevabı taraftalar statlarından verdiler. Artık neredeyse her maçta tribünler “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla çınlarken, Gezi Direnişi’nin vardığı bu aşamayı susturmaya yandaş medyanın gücü yetmiyor.
“Siyaset ya biter ya da biz bitiririz”
istanbul can çoksöyler
değeri bırakmamaya kararlı. Maç sonrası kavgalarını da, statta küfrü Taraftarlar Gezi Direnişi’nin de bitiren siyaset oldu, Gezi Direbaşından beri bir ilki gerçek- nişi oldu. AKP yaptığı açıklamalarla taleştiriyor. Eylemlerin en başından beri farklı taraftar grupları yan raftarları açık şekilde tehdit etmiş yana direnişe katıldı, bir zamanlar ve bir daha stada giremeyeceklerini holigan olarak adlandırılan gençler, söylemiş olmasına rağmen yasaköfkelerinin gerçek kaynağını buldu- lar sökmedi. Fenerbahçe- Salzburg lar. Artık gündeme kavgayla değil, karşılaşmasının 81’inci dakikasında, direniş ve attıkları sloganlarla gelen tribünler “Her yer Taksim, her yer taraftar grupları; yeni bir dönemin direniş” sloganıyla inledi. de en önemli göstergelerinden. Derbiyi Kayseri’ye kaçırdılar Ardı ardına gelişen protestoların Gezi ruhu statlarda Taraftar şanına yaraşır şekilde önüne geçemeyen hükümet eski yasak koyanlara gereken cevabı taktiğini devreye soktu. Zorla susveriyor. Siyaseti statlara sokma- turamadığını, izole etmeye çalışan yacağız diyenlere karşı sloganlarla AKP Galatasaray-Fenerbahçe derbikarşılık veriyor. Hükümet ise ne sini Kayseri’ye aldı. O da yetmedi, yapacağını şaşırmış durumda. Ge- Gezi Parkı direnişinin ardından zi Direnişi’nin yeni bir hamlesiyle hükümetin “potansiyel tehlike” karşılaşan AKP saptığı yasakçı yo- olarak gördüğü taraftarları Kayseri lun beklenen bir tepkisini vererek yolculuğu sırasında tam 6 denetim iyiden iyiye tepkileri üzerine çekti. noktasından geçirdi. 5 bine yakın Gezi Direnişçisi taraftarlar, tribün- polis ise sahada ve çevresinde kolerinden “Her yer Taksim, her yer nuşlandırıldı. direniş” dediler. İşte Gezi’nin cevabı AKP hareketi engellemek için ne Siyaset yasağı sökmedi İlk olarak 24 Temmuz’da oynanan yaptıysa sonuçsuz kaldı. Taksim’i Fenerbahçe, PSV karşılaşmasında ablukaya alıp yakın tarihin en an“Her yer Taksim, her yer direniş” ti-demokratik uygulamalarından sloganları atılmış ve bu da hüküme- birine imza attı, ardından duran ti iyiden iyiye ürkütmüştü. Statta adam eylemleri yeni bir yol açtı. küfrü engelleyeceğiz, gençler siyaset Direnişçileri, halk ve marjinal diye yapacak diyen hükümet 180 derece ayrıştırmaya çalıştı ancak başaramaçark ederek siyaset yasağına giriş- dı. Eylemleri saf saldırganlık olarak ti. Ancak taraftarlar yarattıkları bu göstermek istese de forumlara kar-
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Gezi Parkı olaylarının yeni futbol sezonunda statlara taşınması halinde ‘futbolun biteceğini’ iddia etti. Ardından da “Stadyumları şiddetin, siyasi gösterilerin merkezi haline getirenler hukuki bedelini öder” diyerek tehditlerini sürdürdü. Kılıç, “Stadyumları şiddetin,
şı tek laf bulamadı. Şimdi ise halk direnişçilerin arkasında değil diyor ama tribünler aksini kanıtlıyor. Gezi Direnişi’nin yeni bir aşaması diyebileceğimiz taraftar eylemlerini susturmaya ne yasaklar, ne de sansürler yetecek gibi gözüküyor. Siyaset yasaksa bu ne? AKP’nin ise siyaset yasağı başkasına getirilen yasaktan ibaret. Ülkede siyaset yapmanın tek yasak olmadığı yer ise yine AKP. Slogan atmak, pankart açmak, eylem yapmak, tweet atmak eğer AKP Hükümeti’ne karşı ise suç sayılıyor. Ancak İstanbul Kasımpaşa’da bulunan dev stadın isminin Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu olması düşündürücü. Diğer taraftan bu ülkede Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi gibi üniversiteler de varken okullarda da siyaset halen yasak.
siyasi gösterilerin merkezi haline getirenler hukuki bedelini öder. Futbol taraftarı arasına siyasi nifak sokanlar kanunda bedeli neyse onu öder. Stadyumlar siyaset yeri değil” dedi. Üçüncüde halledeceklermiş Kılıç sözlerini terörle mücadeleden açtı ve “Taraftar gruplarının arasına birileri sızmak isterlerse burası muz cumhuriyeti değil. 30 senedir terörle mücadele eden bir devletiz. Bir-iki yaşanır. Üçüncüde kontrol altına alınır” dedi. Ayrıca 24 saat içinde işi çözeceklerini söylese de, durum AKP açısından çözülmüş değil.
Eylemler ilk değil, sürecek Taraftar grupları hükümetler tarafından manipüle edilemedikleri zamanlarda gündeme dair tepkilerini koymuşlardır. Aslında yakın tarihte de hükümete yönelik protestolar olmuştu. Ocak 2011’de Galatasaraylılar Ali Sami Yen TT Arena’da Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto etmişlerdi. Aynı şekilde Ocak 2012’de ise Lefter Küçükandoyis’in cenaze töreninde bu sefer Fenerbahçeliler AKP’ye tepkilerini göstermişlerdi. Bugün ise hepsinden ayrı bir şekilde Gezi Direnişi taraftarların başından beri içinde oldukları ve beraber büyüttükleri bir hareket oldu. Hareket büyüdükçe ise toplumun her kesimi tarafından içselleştirildi. İşte şimdi hiçbir tehdit, yasak, ceza taraftarları susturamayacak gibi gözüküyor. Taraftarlar susmayınca da kimse susmaz.
Siyaset yasağına karşı #direntribün Gezi Direnişi, taraftarların ortaya koydukları iradeyle sürüyor. Ne yasaklar, ne tutuklamalar ne de tehditler halkın çocuklarını yıldıramıyor. Hal böyle olunca da AKP Hükümeti kontrolünü kaybetmiş durumda. Yasaklar getirdikçe, Gezi’nin direnişçi ruhu her defasında AKP politikalarını alt etmeyi bildi.
Beşiktaş
Adana Demirspor
Galatasaray
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
GUNCEL
04
14 Ağustos 2013
Taraftarlar da Gezi’de birleşti
UYANIŞ
Taraftarlar arasında hep bir kardeşlik olsun, hep centilmenlik içinde bir karşılaşma olsun istenir. İstenmeyen kavgalar olmasın hak eden kazansın istenir. Çok doğru! Spor ve futbol için toplanan milyonların Gezi Direnişi ile sokaklar da ülkenin geleceği için ayaklanması tribünlerin eskisi gibi olmayacağını göstermişti. “İşte budur” dedik. Gezi Direnişi’nde Çarşı önderliğinde ayaklanan taraftarlar çok önemli bir misyonu üstlendi. * Asrın gelmiş geçmiş en önemli taraftarlar arası kaynaşma örneklerinden birini son haftalardaki karşılaşmalarda gördük. Süper Kupa maçında ezeli rakiplerin Galatasaray ve Fenerbahçe’nin ortak slogan atması asıl nefesleri kesen dakikalar oldu. Bir taraftar demiş ki “Fener’in veya Galatasaray’ın kazanması değil hükümetin kaybetmesi önemli”. AKP için çok çok hazin bir durum. Onca engellemeye rağmen. Sloganlardan korkan protokol apar topar madalyaları bile yanlış takımlara takdim etmiş. Kendi korku kazanlarında boğulma anları. Önlenemez siyaset toplum spor ve taraftar ilişkisi. Taksim’de kol kola “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” sloganları atan karşı takımlarının kardeşleşmesine şahitlik edebildik. Sporda kardeşleşme işte bu slogan ile bu kadar kolay ve güzel olabildi. Hem de defalarca ve birden çok karşılaşmada. Sporda siyaset yasağı yaygarası ile AKP, bu kardeşliği durdurmak için kolları sıvadı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç sanki sıkıyönetimi temsil ediyor. Hep yasaklar konusunda insanların düşünmemesi ve konuşmaması konusunda heyecanlı. Sporda onca skandal ve büyük başarılara imza atan sporcuların zorlukları hiçbir zaman gündeminde değil. Gençliğe ve spora yasak getirme bakanı. Üniversitelere ve tribünlerdeki sloganları engellemek tek işi. Ama stadyumlara Recep Tayyip Erdoğan ismi konulmasına itirazı yok. Mesela Gezi Direnişçilerini vatan haini ilan eden sporcuya AKP’li Bakanlar tarafından korunurken hiç yorum yapmıyor. * İşte bu seri AKP’li Bakanların, İstanbul Belediye Başkanı’nın durmadan Gezi ile ilgili korkuları ve tehditleri ile devam ediyor. AKP kaybettiği gücü daha da gaddarlaşarak toplama yolunu seçtiği için çareyi yasa ve yasaklarda görüyor. Taraftarların tribünleri inletmesinden Gezi Direnişi nereye ve hangi sonuca varmalı konusunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz. AKP’nin ayağını kaydıracak en büyük seçenek Gezi’den yükselen milyonların sesi; “Hükümet İstifa” sloganları. Bu aslında AKP’nin hummalı seçim çalışmasının da yegâne maddesi. Hiç ana muhalefet partisini ve meclisteki muhalefeti kendine tehlike görüp onlar hakkında siyaset yapmıyor. AKP için ana muhalefet Gezi ve Gezi’nin devamı. Hep Gezi üzerine konuşuyorlar. Gezi’nin devamı forumlarda da seçimlere nasıl yürümeliyiz haklı bir tartışma konusu, bu konu muhalefet yapanların hepsini bağlıyor. * Muhalefet ve en geniş halka desek daha doğru olur. Gezi Direnişi Gezi Parkı içinde sürerken ilerlemek için çok yerinde bir hedef vardı; AKP’ye oy verenlere nasıl ulaşacağız? İşte seçimler bu haklı hedefin imkânlarını sunuyor. Sandığa gidecek olan AKP’ye oy verenleri de dâhil ettiğimiz de Gezi’den nasıl bir seçenek sunacağız? Herkesin bir düşüncesi ve oyu var. Çok kıymetli bu oylar sandıkta hangi siyasete akacak? Artık Gezi sonrası bir tarihi yaşıyoruz. Taraftarların da aklına yazılan bu. Geleceğimizi yasaklardan sorumlu bakanlara bırakamayız. twitter: @sibeluzun_yarin
Gezi ruhunun cisimleşmiş hali taraftarlar, AKP’yi köşeye sıkıştırdı. Direnişi, kalkışmayı ne kadar engellemeye çalışsalar da hükümetin ördüğü duvarları yıkacak bir adım her daim atılıyor. Hareketi durdurmak isteyen hükümet bu kez de statta siyaseti yasaklamak istedi. Biz de tribünlerin yasaklara aldırmayan sesleri taraftarlara siyaset yasağını sorduk. Hükümet statlarda siyaseti yasakladığını, slogan atanların, eylemlere katılanların maçlara alınmayacağını ilan etti. Tribünler ise bir süredir sloganlarla inliyor. AKP’nin bu politikasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ahmet Oygur Galatasar taraftarı dediler. Neden bu oyuna ortak oldular, milyonlara vazgeçin dediler de kendileri vazgeçmediler? Halk böyle birlik olunca korkmasalarda bir yutkundular bence. Günay Polat Galatasaray taraftarı Günay Polat: Ben bir taraftar olarak, her maçta bu konunun gündeme getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece futbol değil, basket, voleybol gibi her türlü maçta Gezi Direnişi hatırlatılmalı. Şimdiye kadar siyasetle hiçbir alakası olmayan, apolitik gençler şimdi sokaklarda. Bu çok önemli bir kazanım. Benim kızım ve eşi de her gün gaz maskesini, talcidini, güvenliğini alıp sokağa çıkmaya başladılar. Bunu çok değerli buluyorum. Samet Meriç : Ne düşünebilirim ki AKP’nin insanları sindirmesi, söyledikleri ve çıkardıkları her şeyin kabul edilmesi. Herhangi bir itiraz ve halkın yasal olarak eylem yapabilmesi dâhil özgürlük haklarını hiçe sayması dâhilinde insanları
Samet Meriç Beşiktaş taraftarı çıkarılacak kanunlara boyun eğmelerini sağlayacak diktatörlük. Peki, nasıl halk birlik olacak nasıl sesini duyuracak? İşte taraftar grupları buna öncülük yapacak. Nasıl? Her maçta adres belli statlar. İşte AKP Hükümeti de bunu başlamadan bitirmek için yani insanların haklarını aramalarının önüne geçmek için hukuklu hukuksuz her şeyi yaptıkları gibi burada da iş başındalar. Bu hükümet ve yandaşları dediler ki bu eylemlerin durması lazım bunlar provokatörlerin oyunu vazgeçsinler
Ahmet Oygur: En baştan beri herkes taraftar olarak, vatandaş olarak karşıydı. Tabii ki vatandaş yeri gelecek statta da tepkisini verecek. Her yönüyle haksızdı polisin yaptığı. Ben de Gezi’ye destek için gittim ve gördüm. Onlara tepkimi bir şekilde dile getirmek istedim, taraftar kimliğimle gitmek istedim.
Aytaç Şahin Fenerbahçe taraftarı Aytaç Şahin: Artık bir taraftarın şeyi değil hükümet hedef olduğu için herkesin elini taşın altına koyması azım. Taraftarlarda susmayacaklar. Nasıl direniş boyunca susturamadılar, çamur atmaya çalıştılar, dini kullanmaya çalıştılar olmadı, taraftarı da susturamayacaklar. Ki taraftarlar ülkenin polisle en çok mücadele eden kesimi. Biber gazını en çok yiyen kesimi. Kimse bilmezken biber gazını, bibergazının havasını onlar soludu. Polisin en çok şiddet uyguladığı kesim taraftar kesimi.
Mustafa Alp Girayhan Demirci Trabzonspor taraftarı
Onları hiçbir şekilde susturamayacaklar. Mustafa Alp Girayhan Demirci: Son zamanlarda Türk futbolunda inanılmaz şeyler oluyor yani bence çok kötüye gidiyor sürekli yasaklarla bir şeyler yapmaya çalışan bir federasyon var. Slogan yasakları hakkında diyecek hiçbir şeyim yok sadece gülüyorum. Yasak yasak. Yakında korkuyorum insanları statlara alırBerrin Arat ken ağızlarını bantlayacaklar, kelepBeşiktaş taraftarı çe vuracaklar. Sorunun kaynağını bulmadan yasaklarla üstünü örtme- o daha çok bindiriyor. Özellikle tribünlerde protestoların başlaması ye çalışıyoruz. çok iyi oldu. Türkiye’de takım tutan, maç seyreden çok. Bu tepkinin her yerde olmasının ayrı bir önemi var. Taraftarın siyaset yapması, yasakları yıkması lazım.
Hasan Alkoç Trabzonspor taraftarı Hasan Alkoç: Bu yasakla olmayacak bir şey. Bunu hangi zihniyet yasaklayabilir ki? Bu AKP’nin faşist bir düşüncesinden öteye geçemez. Gezi Direnişine herkes destek verdi. Başörtülüsü de yanımızda vardı. Bunun hakkında daha fazla konuşulacak bir şey yok. Gezi parkının nasıl değiştirilmek istendiğini de biliyor Türk milleti. Çok fazla insanın canı yandı. Taraftarlarda istedikleri sloganları çok rahat atabilirler Gülnihal Kenanoğlu: İnsanlar
Gülnihal Kenanoğlu Beşiktaş taraftarı özgürce düşüncelerini açıklayabilirler. Her platformda bunu yapabilirler. Kimse Erdoğan’ın dilediği gibi hareket etmek zorunda değil. Demokratik bir ülkeysek, taraftarlar da orada sözlerini dile getirmekte özgürdürler. Hakeme küfrediliyor, ırkçılık yapılıyor, bunlar legal de slogan atmak mı illegal? Berrin Arat: Tabi ki taraftarlar tepkisini koyacak. Her şeye bir yasak çok saçma. Biz tavrımızı koydukça
“
AKP kararını almıştı.AVM’yi de Topçu Kışlası’nı da yapacaklardı. İşte birliğin önemi burada. Şimdi onlar yapılmıyor. Erdoğan istediği kadar öyle bir şey yok desin. Resmen sindi. Her konuda böyle örgütlü olursak haklarımızı alırız. Tabi kayıplarımız oldu. Resmen cinayet işlediler. Hükümet 5 cinayet işledi, 5 şehit verdik. Bunların unutulmaması lazım.
“
Sibel Uzun
Taraftarlar siyasi slogan yasağını sorguluyor
Çağlar Akdağlı: Gezi Parkı eylemlerine taraftarlardan destek yürüyüşü geldi. İzmir kulüpleri Göztepe ve Karşıyaka taraftarları akşamüzeri Gündoğdu Meydanı’nda toplanmaya başladı. Birbirlerine rakip olan taraftarlar, Gezi parkı için omuz omuza yürüdü. Hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine sloganlar atan taraftarlar, meşale şov yaptı. Taraftarların aynı anda yaktığı meşaleler, gecenin karanlığını aydınlattı. Coşkulu geçen eylemde, hiçbir taşkınlık yaşanmazken taraftarlar gece yarısından sonra meydanları boşaltana eylemi sürdürdü.
Çağlar Akdağlı Göztepe taraftarı
EKONOMI
05
14 Ağustos 2013
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
AKP’nin iktidar diyeti: Hegemonya
12 Eylül 2010 referandumunda halk, yalnızca sınırlı bir anayasa reformuna değil, esasen “vesayet rejimi”nin tasfiyesinin sürdürülmesine “evet” dedi. Bu “evet”, AKP’nin yeni rejim inşasında yoluna devam etmesinin onaylandığının ifadesiydi. Bürokratik oligarşiye öldürücü darbeyi vurarak iktidar bloğunun egemen gücü haline gelmesini sağlayacak bu “evet”in, AKP için yaşamsal önemi vardı. Bu nedenledir ki AKP, 12 Eylül referandumu öncesinde hegemonya siyasetini doruğa çıkardı. Referandum gününün 12 Eylül olması, “12 Eylül”le hesaplaşmasını hala yapamamış halk kesimlerine, AKP’nin “gelin hesaplarını birlikte görelim” çağrısıydı. O dönemde AKP’lilerin en sık kullandığı sözcüklerden birisinin “empati” diğeri de “ötekileştirmek” olması rastlantı değildi. Başta Başbakan olmak üzere AKP’nin ileri gelenleri, her fırsatta herkesi, farklı olan her şeyle, herkesle empati yapmaya çağırıyor ve “ötekileştirmeyi” lanetliyorlardı. Referandum öncesinde, bir grup toplantısında Başbakan, 12 Eylül askeri diktatörlüğü tarafından idam edilen gençler için gözyaşı döküyor, Nevzat Çelik’in “Şafak Türküsü” şiirini okuyup partililerini de ağlatıyordu. AKP, “Öteki”lerin “12 Eylül”ü ile kendi ”12 Eylül”ünü, “vesayet rejimine son” boş göstereni üzerinden eğreti de olsa eklemleyerek hegemonik bir söylem oluşturabildi. Hegemonya siyasetinin dilinin keskin sınırları olmayan, biraz muğlak bir dil olması olağandır, çünkü farklı unsurları, eşdeğerlik kazanmış talepler çoğulluğu zemininde, ortak bir “öteki” karşısında bütünleştirirken, yalnızca tek bir muhatabı dikkate alan dikişsiz bir dil kullanmak olanaksızdır. AKP’nin “açılım” siyasetinin dilinin, sıklıkla dikiş tutturamayıp iç tutarlığını yitirmesi, çekirdek ideolojisinin, muhatap aldığı heterojen kitleyi bir arada tutacak söylemi inşa etmeye el vermeyecek katılıkta olmasıyla ilgiliydi. Örneğin Başbakan, “Alevi açılımı” yaparken, defalarca miting meydanlarında Kılıçdaroğlu için “Kendisi Alevidir ya” dedikten sonra kitlenin yuhalamalarına müdahale etmeyerek göz yummuş, Sivas katliamı davasının zamanaşımına uğraması ardından “Hayırlı olsun” demiştir. Erdoğan’ın bu dikişi patlamış söylemi bile Alevi kesimde azımsanmayacak bir yankı bulabilmiştir. Erdoğan, Kürtlere açılım yaparken ise, Diyarbakır’da polis müdahalesi sonucu 7’si çocuk 13 kişinin öldüğü 2006 yılındaki “28 Mart” olayları sırasında, “Kadın olsa da çocuk olsa da gereken yapılacaktır” diyebilmiştir. Bir TV programındaki söyleşisinde ise “Bize de zamanında neler dediler, ne Ermeniliğimiz, affedersin ne Rumluğumuz kaldı” deyiveren yine Erdoğan’dır. Azınlıklara “açılım yapan” bir politikacının zihniyet dünyasında ağza almanın bile affedilmesi gereken bir suç olduğu “ötekilerin” kimler olduğunu açığa vuran bu sürçme, affedilir gibi değildir. Fakat Kürtler de Gayrimüslim azınlıklar da, Aleviler gibi, AKP’nin açılım politikalarından ümitlerini tamamen kesemediler. Çünkü dikişi patlak, tutarsız, acemice de olsa, onlarla bu dilden daha önce konuşan bir Başbakan hiç olmamıştı. Farklılıkların düşmanlaştırılması üzerinden ülkeyi yöneten eski rejimin egemenleri, bu sarsak dilin çelişkileri ile kendilerince dalga geçtiler. Fakat yarattıkları düşman “ötekiler”le dolu dünyada, içine kapanarak hayatta kalabilmiş farklı kimlikler için, lime lime dökülse de bu dilin ne anlama geldiğini anlayamadılar. Kısaca devletin dünkü ceberutluğu, bu gün AKP hegemonyasını kolaylaştıran en önemli etken oldu. 2010 referandumundan sonra iktidar bloğunun egemen unsuru olarak iktidara iyice yerleşen AKP için hegemonya siyasetini sürdürmek artık daha da zordur. Çünkü hem bloğun egemen gücü olmanın gereklerini yapmak, hem de “açılıma” aç halk kesimlerinin taleplerini, hassasiyetlerini, iktidar olmanın gereklerine eklemleyebilmek olanaksızdır. Roboski Katliamı ve Gezi Direnişi’nde tanık olduğumuz gibi, bugünün AKP’sinin devletlû dili, saçma olmamak için dışlayıcı olmak zorundadır. Dışlamak zorunda olduğu ise her halükarda “halk”tır. cemkaptanoglu@yahoo.com.tr
Etin ağırlığını artıran kimyasal Gıda ürünlerinin imalatı sırasında kárı artırmak için yapılan hilelere kırmızı et de eklendi. Kırmızı et terbiye edilirken su ile birlikte enjekte edilen “Bradmix” adlı kimyasal etin ağırlığını artırıp parlak bir görüntü veriyor. Islatılan ete enjekte edilen bu kimyasal madde etin ağırlığını yüzde 35 oranında artırıyor. Bradmix kimyasalının yurtdışından yasal olmayan yollarla Türkiye’ye getirildiğini söyleyen Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği Başkanı Can Demir, “Bradmix kimyasalı ete enjekte edilince etin ağırlığı artıyor ve et daha canlı kırmızı bir renge dönüşüyor. İnsan sağlığını tehdit ediyor.” dedi.YARIN GÜNCEL
Kamu emekçilerine zam 125 TL’de kaldı
2013-2014 Memur zammı açıklandı. Memur zamları konusunda hükümet sadece Memur-Sen ile masaya oturdu. KESK ve Kamu-Sen’in çağırılmadığı anlaşmada Memur-Sen imza yetkisini kullanarak anlaşmayı tamamladı. Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “2014 yılında taban aylık 125 TL artacak, aylığa 2015’te yüzde 3+3 zam yapılacak.” dedi. İSTANBUL burak yelken
Yaklaşık 2.6 milyon memur ile 1.9 milyon memur emeklisini ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri sürpriz şekilde ve jet hızıyla sonlandı. Uzlaşmaya göre, 2014 yılında taban aylık vergiler kesilince net 125 lira artacak, aylığa 2015’te yüzde 3+3 zam yapılacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, dün öğlen bir araya geldiği Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ile imzaları atarken, anlaşmadan haberleri olmadığını belirten Kamu-Sen ve KESK, tepki gösterdi. Adana’da olan Kamu-Sen Başkanı İsmail Koncuk’un katılımı olmazken KESK Başkanı Lami Özgen toplantının ardından basın toplantısına çağrıldı. Sendikalarla uzlaştık Çalışma Bakanı Faruk Çelik memur zammı konusunda sadece Memur-Sen’le uzlaşmalarına rağmen sendikalarla uzlaştık dedi. Yaptığı açıklamada: “2014-2015 memur zammı görüşmeleri hükümet ve sendikaların uzlaşmasıyla 2014’ten geçerli olmak üzere taban aylığına 125 TL zam yapılacaktır. 2015’te ise birinci altı ayda yüzde 3, ikinci altı ayda yüzde 3 ve enflasyon farkı oluşursa bu fark ödenecektir.” dedi. Eğitimcileri de unutmadıklarını belirten Çelik, “Eğitimciler
için ise 2014 birinci altı ayında 75 TL, ikinci altı ayda 75 TL olmak üzere öğretmenlerimize toplam 150 TL eğitim öğretim tazminatı ödenecektir.” dedi. 4 ana konumuz vardı Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: “Biz masaya gelirken 4 ana konuyu sorunlu alan olarak belirlemiştik. Birincisi emeklilerin durumu, İkincisi memurların durumu, üçüncüsü mağdur öğretmenler, dördüncüsü ise 4C’lilerdi. Taban aylığa zam olarak 250 TL önermiştik, 125 TL’de uzlaşıldı. 4C’li
arkadaşlarımız bizim için önemli ve onların kadroya geçmesini talep ediyoruz. Bu meclis çalışmasını gerektirdiği için ilerleyen bir zamanda yapılmalıdır. 4 alanın tamamına yansıması olan bir toplu sözleşme mutabakatına imza attık.” dedi. Türkiye için yürüyoruz KESK Başkanı Lami Özgen kendisinin saat 12.05’te Devlet Personel Başkanı tarafından toplantıya çağrıldığını belirterek, “Ben de saat 12.50’de bakanlığa ulaşabildim. Oysa kendileri sabahtan toplanmışlar. Hükümet ile Memur-Sen
aralarında uzlaşmışlar. İmzaları atmışlar. Bize de deklare etmek için çağırmışlar. İmza yetkisi MemurSen’de olabilir ama yasa gereği tüm tarafların taleplerini masaya getirip, müzakere edilmesi gerekiyordu. Bu durumda KESK olarak sessiz kalmamızı kimse bizden beklemesin diyen Özgen; “İnsanca Yaşam, Güvenceli Gelecek, Eşit, Özgür Ve Demokratik Bir Türkiye İçin Yürüyoruz!” şiarı ile 4 koldan Ankara’ya yürüyen temsilcilerimiz 20 Ağustos Salı günü Ankara’da olacak” diye konuştu.
Arabalara haciz geliyor Maliye’nin Ankara’da test ettiği “E-Araç Haciz Projesi”nde sonuçlar olumlu çıktı. Kırtasiyeyi devre dışı bırakacak yeni uygulamayla vergi borcu olan araçlara e-haciz gelecek. Türkiye’de, vergi veya trafik cezası borcu bulunan araçlara internet üzerinden “şerh” konulmasını öngören “E-Araç Haciz Projesi”, önümüzdeki yıl hayata geçiyor. Maliye Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında geçmiş yıllarda imzalanan protokol ile borçlu araçlara internet üzerinden haciz uygulaması gerçekleştirilecek. Maliye Bakanlığı, borçlu araç-
ları Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bildirecek. Şerhli araçlar satılamayacak ve teminat olarak gösterilemeyecek. Bu tür işlemlerin yapılabilmesi için araçların borçlarının ödenmesi gerekecek. Maliye Bakanlığı, araçlara ehaciz uygulamasını Ankara’da dört vergi idaresinde pilot olarak uyguluyor. Borçlu araçlar üzerine yazışma yapılmadan şerh konuluyor. Yazılımın aksayan yönlerinin de giderilmesi ile birlikte sistem Türkiye geneline uygulanmaya başlayacak. Bakanlık, önümüzdeki yıldan itibaren sistemi yaygınlaştıracak. YARIN GÜNCEL
Bankalara yatırım azalıyor
Hat dolandırıcılığına dikkat Kişilerin haberi olmadan adlarına kaydettirilen cep telefonunu başkasına satan dolandırıcılar, sadece bir kişi üzerinden 274 hat satışı yaptı. Adına kayıtlı hat sorgulayan 2.5 milyon kişinin yarısından fazlasında birden fazla hat çıktı. Türkiye’de cep telefonu sayısı artarken, sektörde önemli sayıda dolandırıcılık girişimi olduğu ortaya çıktı. Kimlik fotokopisini aldıkları kişilerin bilgisi ve rızası dışında açılan hatları başka isimlere satan bazı cep telefonu bayilerinin, sadece bir vatandaşın adına 274 cep telefonu hattı kaydettirdiği ortaya çıktı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından vatandaşların haberi olmadan adlarına açılan cep telefonu hatlarının iptal edilmesini sağlamak için başlatılan ‘İnternet Üzerinden Hat Sorgulama Hizmeti’nin altı aylık sonuçlarına göre 6 aylık dönem içerisinde 2 milyon 171 bin kişi başvurarak adına açılmış başka hat olup olmadığını sorguladı. Hat sorgulama sistemi sorgulama sonuçlarında 1 milyon 579 bin 366 kişinin üzerinde birden fazla hat olduğu tespit edildi. 15 bin 172 kişi ise kendi adlarına 10’dan fazla hat açıldığı bilgisiyle karşılaştı. YARIN GÜNCEL
FED’in Amerika’ya geri çekiliş sinyalleri etkisini göstermeye başladı. Yabancı yatırımcılar paralarını Türkiye’deki bankalardan çekerek farklı alanlara doğru dümen kırdı. Borsa İstanbul ’da haziran ve temmuz aylarında 1.4 milyar dolarlık satış yapan yabancı yatırımcıların hisse senedi tercihleri değişti. Banka hisselerindeki portföylerini önemli ölçüde azaltan yabancıların, özellikle havayolu şirketlerini takibe aldığı gözlendi. Yabancı yatırımcılar, borsada endeksin yüzde 13,4 oranında değer kaybettiği haziran ve temmuz aylarında 15.8 milyar dolarlık alıma karşılık 17.2 milyar dolarlık satış yaptı. Yabancı yatırımcıların bu iki aylık dönemdeki net satışı 1.4 milyar dolar oldu. Söz konusu iki ayda yabancı yatırımcıların satışlarının büyük bir bölümü banka hisselerinde gerçekleşti. Yabancı yatırımcılar İş Bankası C, Halkbank, Garanti Bankası, Vakıfbank ve Yapı Kredi’de iki ayda 1 milyar 55 milyon dolarlık net satış yaptı. Yabancıların 1.4 milyar dolarlık net satışının yüzde 75’i bu 5 hissede gerçekleşti. Yabancıların bu iki ayda en fazla net satış yaptığı hisse senedi İş Bankası C oldu. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
06
14 Ağustos 2013
Beyaz Bal korunmadı, Taksim’de 27 kez bıçaklanarak öldürüldü
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
“Ama” AKP AKP hükümeti, halkına zulmeden Ortadoğu liderlerine akıl verdi senelerce. Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da, Avrupa’da olan ayaklanmaların, kendi başına gelmeyeceğinden o kadar emindi. Hep “ben yaparım olur” dedi. Eğitimden adalete, heykelden kürtaja, her konuda cebinden paket çıkardı, yasak çıkardı. Halkına karşı, tabir-i caiz ise “ağzına geldiği gibi” konuştu. Böyle kendinden büyülenmiş, aslına bakarsanız gerçeklikten kopmuş doludizgin giderken, sonunda gerçeklik duvarına çarptı: Gezi Ruhu. Gezi direnişi AKP için, gerçekliğe somut bir çağrıydı aslında. Direniş, katı bir gerçeklikti ama bir “ruh” ile vücut buluyordu. Yani Gezi; hem maddi gerçeğin bir sonucunu söylüyordu: “senin siyasetini beğenmiyorum”. Hem de bunu manevi dünyanın bütün moral değerlerini kuşanarak yapıyordu. Bu, her zaman ruhaniliğe sığınan AKP’yi hepten çileden çıkardı. Manevi olarak yara alıp, moral değerleri bu “çapulculara” kaptırınca, bütün değerlerini kaybetmiş, tam bir ayarsızlıkla konuşuyor şimdi. AKP’nin sözcüklerle de başı dertte. Mesela “ama” istemiyor. Elinden gelse yasaklayacak. Şu ya da bu nedenle halk için hayırlı bir iş yaptığı her durumda genelde madalyonun öbür yüzünden hayırsız bir iş çıkıyor. Ama halkın bunu görmesi, dile getirmesi yasak. Geçen hafta “Ergenekon’da ama demeyin” diyorlardı, bu hafta tribünlere yasak getirmeye çalışan Spor Bakanı “bakan iyi niyetli ama demeyin, iyi niyeti görün” diyor. Niye? Biz neden “bana güvenmiyor musun?” a güvenelim? AKP’ye güven konusunda 10 yıl boyunca yeterince öğrenmedik mi? Siyaset ayrı futbol ayrıymış ama! Gayet siyasi belediye başkanları, kulüp başkanlıkları yapıyor da, tribünler neden siyaset yapamazmış? Yukarıdakilere helal, aşağıdakilere haram mı siyaset? O tribünleri dolduran halkın aklı, fikri, beyni yok mu? 12 Eylül’den beri toplumu siyasetten uzak tutmanın yolu sandılar futbolu. Yanıldılar. Bilimsel olarak bir şeyi ne kadar bastırırsanız, bastırılmaz olan geri döner, kendini ortaya koyar işte. * Peki, AKP’nin başına bunlar niye geliyor? Çünkü AKP’nin duyunca kendini kaybettiği başka sihirli sözcükler var: “ihale”, “rant”, “AVM”, “inşaat” ve devamını siz ekleyin. Gözler kamaşıyor, her şey unutuluyor, tamah ediliyor, maneviyat kalmıyor tabi. İşte Bolu’da, kadın kardeşlerimizin yaşadığı cehennemden kaçıp, gizliliğine güvenerek sığındığı evin adresi açıkça gazetede yayınlandı. Devletin sığınma evinin adresi, kanun yasakladığı halde hangi süreçte açık edildi peki? Yemek ihalesinde oldu bu rezalet. Yiyeceği yemek boğazında kaldı kadınların. Bu basitçe bir memurun hatası mı sizce? Kadınların hayatına değil, ranta önem vermenin bir doğal sonucu mu yoksa? gulsumkav@gmail.com
Meral Tamer’e #dirensort
Milliyet yazarı Meral Tamer’in 9 Ağustos tarihli yazdığı “Bayram namazına, hastaneye, cenaze evine şortla gidilir mi?” adlı yazı, Kelebek yazarı Cengiz Semercioğlu’nun yazıyı gündeme getirmesiyle Twitter’da gündem oldu. Yazısında şort giyen kadınlardan duyduğu rahatsızlığı dile getiren Meral Tamer’e Twitter’da büyük tepki gösterilirken, açılan #dirensort tabelası TT’de birinci sıraya #MeralTamerenot tabelası da üçüncü sıraya eşzamanlı yükseldi. Ayrıca onlarca kişi Tamer’e tepki olarak #dirensort tabelası altına kendi şortlu resimlerini paylaştı. YARIN EĞİTİM
Çağrılı koruma korumuyor
Beyaz Bal, koruma altında olmasına rağmen Taksim’de boşanmak istediği eşi tarafından 27 kez bıçaklanarak öldürüldü. Gezi Direnişi’ne karşı, hükümetin deyimiyle destan yazan polis, Beyaz’ın 150 metre uzağındayken kılını bile kıpırdatmadı. Hatta Bakanlık ve Emniyet, ölümünden bile Beyaz’ı sorumlu tuttu. 155’i aramadığı için suçladı. İstanbul Elif karan
Aylardır Taksim’de kuş uçurtmayan polis, kendisine 150 metre uzaklıkta gerçekleşen saldırıya müdahale etmedi. Beyaz Bal 27 kez bıçaklanarak öldürüldü. Katil Osman Bal tesadüf eseri oradan geçen bir komiser tarafından yakalandı. Beyaz’ı korumak karakolun işi değilmiş Direnen halka karşı iki aydır olağanüstü yöntemler kullanarak saldıran polis, Beyaz ölmeden önce kendilerini aramadığı için onu korumanın görevleri arasına girmediğini iddia etti. Türkiye’de Ethem’leri, Ali’leri öldürmek polisin yetkisi dâhillinde; ancak kadınları hayatta tutmak, 155’i aramazlarsa Bir de Beyaz’ı suçluyorlar sorumlulukları değil. Beyaz’a yaklaşık 15 gün önce çağrılı koruma kararı çıkarttırılarak, Daha önce de denemiş araması için bir polis memurunun Beyaz’ın ortağı Yüksel Süsen de ça- telefonu verilmiş ve şüpheli bir dulıştığı hastaneye onu öldürmek için rumda 155 araması salık verilmişti. gelen Osman Bal’ı şikâyet etmiş. Ancak Kadın Cinayetlerini DurduAncak sadece karakola götürüp racağız Platformu’nun defalarca Aiserbest bırakmışlar. Süsen: “Çareyi le ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na Başbakan’da da aradık. Beyaz Baş- uyarısını yaptığı gibi çağrılı koruma bakan’a mektup bile yazdı. Fakat sistemi, kadınları hayatta tutmak o kadar çabasına rağmen devlet için yeterli değil. Çünkü kadınlakorumadı. Ölümünü izledi” dedi. rı öldürmek konusunda oldukça KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PlatformU İSTANBUL Temsilcisi FİKRİYE YILMAZ
Bu mu adalet? Beyaz Bal kardeşimiz çağrı üzerine koruması olmasına rağmen Taksim Karakolu’nun yanında öldürüldü. Erdoğan’ın “destan yazdılar” dediği polisler önlerinde olan kadın cinayetine seyirci kaldılar. Kadınları göz göre göre korumayan polisler çağırılınca mı koruyacak? Etkili koruma sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
planlı hareket eden erkekler her an kadınlara saldırabiliyor.Kadınların bırakın telefon etmeyi, bağıracak vakti olmuyor. İkinci olarak çoğu zaman aranan polise ulaşılmıyor, ya da gelmesi saatleri alıyor. Eğer kadın yakın koruma talep ederse de kendisinden polisin yevmiyesini karşılaması isteniyor. Bu sistemle Dilber Keskin, Ferdane Çöl, Gülşah Aktürk gibi onlarca kadın sözde korunduğu için öldürüldü. Sadece Ferdane Çöl’ün ısrarlı aramalarına
saatler sonra döndüğü için bir polis memuruna görevi ihmalden ceza verildi. beyaz bal Gülşah öğretmenin ölümüyle ilgili ise İçişleri Bakanı, haber vermediği için Gülşah’ı sorumlu tuttu. Şimdi de aylardır gaza boğdukları Taksim’de öldürülen Beyaz’ı suçluyorlar.
kadın statüsü genel müdürü özlem bozkurt gevrek
Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü
Maalesef aramamış
KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PlatformU GENEL Temsilcisi
Özel güvenlik değiliz
GÜLSÜM KAV
Rahmetli aramamış maalesef polisi. Çağrı üzerine korumanın sistematiği budur. Kişi mutlaka polisi bilgilendirir, gitmek istediği yere böylece birlikte gider. İnisiyatif kullanma söz konusu değildir. Kadına yönelik şiddetle mücadelede çok fazla yönetimimiz var. Kolluk kuvvetleri bunun sadece bir kanadı. Bizim amacımız can kaybının sıfırlanması.
Derhal yakalandı daha ne kadar refleks gösterilecek. Emniyet Müdürlüğü hazır olmadığı bir çerçeve kanununu ancak bu kadar doldurabilirdi. Özel güvelik şirketi değiliz ki biz, her talep edene bir memur verelim. Bu mesele Polisin tedbirleri bağlamında tartışılmasın. Namus cinayetleri bağlamında tartışılmalı, ceza sistemi buna yetersiz kalıyor.
Açığa çıkanlar Beyaz Bal’ın, Türkiye’nin en çok polis olan bölgesinde öldürülmesiyle açığa çıkanlar: Taksim’de kadınlar değil taşlar korunuyor ve çağrılı koruma korumuyor. Ne zaman çağıracaklar? Çağırsalar gelmeyebilir. Bu noktada “zorlama hapsi” gibi tedbirler ve sığınma evlerinin koruyan yapıya kavuşturulması etkili olacaktır.
Beyaz Bal’ın akrabası: Devlete güvenmiştik Beyaz Bal’ın amcasının oğlu, Fahrettin Yanmaz Yarın’a kız kardeşinin ölümünün esas sorumlularını açıkladı. Bunun sebebi, sorumlusu devlettir. Ölsün dediler. Kocasıyla geçinemiyordu, boşanma davası açmıştı. Beyaz Esenyurt, Taksim, Kasımpaşa karakollarına gitti. Biz bu karakollar hakkında dava açacağız. Biz önce Allah’a sonra da devlete güvenmiştik. Başka ne yapabiliriz? Bizim kardeşimiz can güvenliğim yoktur diye başka nereye gidecekti? Beyoğlu karakoluyla aralarında en fazla 50 metre var. Gelebilirlerdi. 27 tane bıçak ne demek? Bu yüz metre alanda polis yetişemezse kimse yetişemez ki. Demek ki kulak arkası yapmış. Eğer devlet bir iki sene verecekse, hiç şikâyetçi olmayalım. Bu tip insanların ömür boyu ceza yemesi
lazım ki bir daha böyle olaylar çıkmasın. Platformun da desteğiyle, biz kendimiz de avukat tutarak ne gerekiyorsa yapacağız. Hangi polis kulak arkası yapmışsa, korumamışsa, hesap vermeli. Sana şikâyete gelen canından korkmuş ki şikâyete gelmiş. Karakola başvuruyorsa, bir tane polise, komisere derdini anlatıyorsa, bu derdini dikkate almayanlardan şikâyetçiyiz. Zaten o kadın kendi başına halletseydi karakola gitmezdi. Bir yerde bin tane polis savunma yapabiliyor, copluyor haksız yere, ama bir kadını bir polis koruyamıyor. Bizim asıl şikâyetçi olacağımız yer polis karakollarıdır.
Bakanlıktan ölümcül hata
Bolu’daki Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü, yemek ihalesinde Kadın Konukevinin adres ve telefon bilgilerini yayınladı. Can güvenliği olmayan kadınların yerleştirildiği Konukevlerinin adreslerinin ve çalışanlarının kimliklerinin gizlenmesi gerekiyorken yapılan bu hata pes dedirtti. İhale iptal edildi, güvenlik önlemleri alındı. Ama nafile; Bakanlığın kadın cinayetlerine bir kez daha memur mantığıyla, kendi politikaları doğrultusunda baktığı ifşa oldu. Bolu Aile ve Sosyal Politikalar Müdürü Necdet Baytok olaya talihsizlik diyerek “Arkadaşlar dikkat etmemişler” cevabını verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise Kadın Konukevi Müdür Vekili’ni soruşturmanın niteliğini göz önünde bulundurarak görevden uzaklaştırarak soruşturma başlattı. Bir Müsteşar Yardımcısı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadın Statüsü Genel Müdürü ve Denetim Hizmetleri Başkanı olayı incelemek üzere Bolu’ya gitti. Konukevi
boşaltıldı. Pek çok kadın örgütü Konukevleri’nin yetersizliğine dikkat çekmeye devam ediyor. kadınlara kendi ayaklarının üzerinde bir yaşam kurana kadar kapılarını açan Konukevleri’ndeki şartlardan dolayı pek çok kadın ayrılmak zorunda kalıyor. Üstelik Bakanlığın Bolu’da gerçekleştirdiği skan-
dal ilk değil. Geçtiğimiz yıllarda Konukevi’ni işaret eden tabelalardan, basın eşliğinde açılışı yapılan Konukevlerine kadar pek çok skandal daha ortaya çıkmıştı. Hatta bir genç kadının babası Konukevine kabul edilmiş, kızına bizzat orada şiddet uygulayarak götürmeye çalışmıştı. YARIN GÜNCEL
07
EKONOMI Merkez Bankası’nın hesabı ekonomiye uymadı 14 Ağustos 2013
Gün Çağ Aydın
Renkler artık daha güzel
PRiZMA
80 öncesi Devrimci Yol, Beşiktaş tribününde pankart açarmış hikayesini çok dinlemişimdir. Devrimci hareketin ne kadar toplumsallaştığını bu tip örneklerden dinlediğimde hep imrenirdim. Güzel hikayelerdi ve imkansız değildi. Üniversite yıllarımız boyunca yaptığımız eylemlerde bizi dövmek üzere tam karşı kaldırımda taraftar grupları beklerdi. Hatta birçok kez bir taraftar grubunun herhangi bir eyleme saldırdığına şahit olmuşuzdur. Şimdi ise taraftar grupları el ele kol kola, hiç bir problem yaşamadan geziyor. Hatta hepimiz taraftar olduk. Gezi Direnişi toplumun mücadeleye olan inançlarını geliştirmekle birlikte inanılmaz bir dayanışma kültürünü de beraberinde getirdi. Belki de yakın zamana kadar en çılgın taraftar grubu biziz tartışması yaşanırken, şimdi ise sizin tribünde slogan atıldı ya da atılmadı tartışması yaşıyoruz. Artık bir maçta slogan atılmadıysa o takımın taraftarları ayıplanıyor. Yıllardır maç izlememiş biri olarak Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin 34. dakikasını heyecanla bekledim. Gezi Direnişi bizi futbol maçlarına ve taraftar grubu olan dostlarımıza da yakınlaştırdı. Bir mücadelenin başarıya ulaşacağını ya da ulaştığını bu tip toplumsal hadiselerden de rahatlıkla anlayabiliriz. Bir gün dünyaca ünlü bir grubun konserinde Gezi şehitlerinin resmini görüyoruz, diğer gün ise bir futbol maçında taraftarların mücadeleyi devam ettirdiğine tanıklık ediyoruz. Taksim’de sıkışacağı sanılan mücadele toplumun tüm katmanlarına yayılıyor. Bu güne kadar sporun popüler dalları bir afyon gibi kullanılırken şimdi mücadelenin dinamik noktaları haline geldi. Bir derbi maçında tüm borçlarımız unutulurdu. Zamlar genelde herhangi bir galibiyete denk gelirdi. Biz dışarıda arabalarla zafer turları atarken bir özelleştirme daha tamamlanırdı. Renklerimizin gururunu yaşardık ama memleket ayağımızın altından kayar giderdi. Lümpenler topluluğu hükümetlerin hep işine yarardı. Kanlı derbi maçları sonrası ne kadar çok üzülürdük. Şimdi ise maça pankartlar alınmıyor. Sebep “Sol Açık” ismi siyasiymiş. Yakında teknik direktörler de terminolojisini değiştirirse hiç şaşırmayın. “Sol bek kalktı yaşasın sağ bek” Hatta takımların soldan atağa kalkıp gol yollarında etkili olması yasaklanabilir. Çünkü halkımız sol açıktan gelen gollerle yanlış yola sapabilir. Taraftarlar artık alkol testinden geçerek stada girebiliyor. Ne de olsa içki değil mi bütün kötülüklerin anası? Hükümet politik bir taraftar grubunun ancak sarhoşken politik olabileceğine inanıyor belki de. Taraftarın maçlara alkollü girmesi engellenirse belki slogan atmasına da çare bulunur diye düşünüyor olabilirler. Aslında objektif durum şu, taraftar ayran bile içse o sloganı atacak. Gezi Direnişi farklı zamanlarda ve farklı eylem biçimleriyle kendini devam ettirecek. Bir parkta başlayan direniş mezuniyet törenlerini, konserleri ve tribünleri kapladı. Geniş katılımlarla forumlar hala daha devam ediyor. Halk söz söylemenin, muhalif olmanın, kendisi ve geleceği için bir şeyler yapmanın tadına vardı bir kere. O hikayeler şimdi yeniden hayat buldu. Tribünler siyasi pankartlara ve sloganlara yine ev sahipliği yapıyor. Sanki artık deplasmanda değiliz. Rakip takım taraftarları ile aynı sofradan yemek yemek ne kadar da güzelmiş. Artık bütün renkler kardeş.
guncagaydin@hotmail.com
Merkez Bankası başkanı Erdem Başcı, temmuz ayı enflasyon oranını yüzde 0.31 olarak açıkladı. Bunun üzerine yıllık enflasyon oranı ise yüzde 8.88’e yükseldi. Enflasyonun bu durumu yıllık enflasyonun 10’u bulacağını, hatta geçebileceğini gösteriyor. AKP iktidarı yılın başında 5,5,5 yapmayı hedeflemişti. Bu şekilde 3 durumun da gerçekleşmeyeceği kesinleşti. istanbul burak yelken
Merkez Bankası başkanı Erdem Başcı, temmuz ayı enflasyon oranlarını açıkladı. Temmuz ayında enflasyon yüzde 0.31 artarken yıllık bazda ise enflasyon 8.88’e yükselmiş oldu. Bu durumda enflasyon yıllık bazda 10’u bulacak, hatta geçecekmiş gibi görünüyor. AKP iktidarı yılın başında 5,5,5 yapmayı hedeflemişti. Büyüme 5,enflasyon 5, cari açık/milli gelir 5. Hiç birinin tutması mümkün değil. Yaklaşık olarak sırayla 2,10,6 gerçekleşecek. Mutfak enflasyonu yani gıda enflasyonu şimdiden yüzde 12’yi aştı bile. ÖKTG-H ve ÖKTG-I arttı Erdem Başcı, temmuz ayında ÖKTG-H ve ÖKTG-I endekslerinin yıllık artış oranı önceki aya kıyasla sırasıyla 0.38 ve 0.52 puanlık artış göstererek yüzde 6.49 ve yüzde 6.09 olarak gerçekleştiğini dile getirdi. Temmuz ayı fiyat gelişmelerine göre alt grupların yıllık tüketici enflasyonuna katkıları incelendiğinde, bir önceki aya kıyasla gıda grubunun katkısında belirgin bir değişim gözlenmezken enerji ve temel mal gruplarının katkısı sırasıyla 0.34 ve 0.24 puanlık artış gösterdi. Hizmet grubunun katkısı ise sınırlı oranda arttı.
Hizmet fiyatları arttı Hizmet fiyatları Temmuz ayında yüzde 0.79 oranında artarken grup yıllık enflasyonu yüzde 7.97’ye yükseldi. Yıllık enflasyondaki yükseliş haberleşme ve diğer hizmetler alt gruplarından kaynaklandı. Bu dönemde ulaştırma yıllık enflasyonu geriledi. Mevsimsellikten arındırılmış veriler hizmet enflasyonunda ana eğilimin yüksek seyrini koruduğuna işaret etti. Temel mal grubu yıllık enflasyonu Temmuz ayında yaklaşık 1 puanlık artışla yüzde 4.23’e yükselirken, enerji fiyatları ise yüzde 1.21 oranında bir artış sergiledi.
Geçen yıla kıyasla temmuz ayındaki enflasyonun sektörler üzerindeki etkisi gösteren tablo
Kredi kartından alınan komisyon tefecilik sayılacak Kredi kartı ile alışveriş yapılmış gibi göstererek nakit verip komisyon alan satıcılar artık tefeci muamelesi görecek. Yargıtay, aynı gün hiçbir satış yapmamasına rağmen POS cihazı üzerinden satış gerçekleştirilmiş gibi yapılan işlemde alınan komisyonla kredi kartının ait olduğu bankanın aldığı komisyonun karşılaştırılması gerektiğini, eğer fark varsa burada tefecilik suçunun oluştuğunu belirtti. Olay davayla başladı Olay, Bolu’da bir vatandaşın kuyumcu hakkında dava açmasıyla başladı. Sanığın POS cihazı tefeciliği yaptığı iddiasıyla yargılaması Bolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapıldı. Mahkeme, sanığın beraatine karar verdi.
Karara yapılan itirazı görüşen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu. Kuyumcu olan sanığın işyerinde herhangi bir alışveriş yapılmadığı halde, yapılmış gibi gösterildiğini belirtti. Yargıtay, ‘Alışveriş yapılmış gibi kendilerine para ihtiyacı nedeniyle başvuran kişilere ait kredi kartlarıyla POS cihazı aracılığıyla işlem yapıp, gerçek olmayan bu alışveriş tutarından komisyon kesintisi yapıldığı’na ve bu taktirde olayın tefecilik suçu sayılacağına karar verdi. YARIN GÜNCEL
67 milyon TL kurtarıldı
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, vatandaşların kaçakçılık ihbar hattı “ALO 136”ya yaptıkları ihbarlar sayesinde yılın ilk 6 ayında 67 milyon liralık uyuşturucu madde ve kaçak eşya ele geçirildiğini bildirdi. Kaçakçılıkla mücadeleye vatandaşın da katkısını sağlamak amacıyla oluşturulan ‘’ALO 136” hattının 2009’da faaliyete geçirildiğini anımsattı. 24 saat açık olan hatta yılın ilk yarısında ihbar nitelikli 600 çağrı bırakıldığını ifade eden Yazıcı, titizlikle değerlendirilen ihbarlar sonucunda 13,6 milyon liralık akaryakıt, 17,8 milyon liralık değerli maden, 12, 7 milyon liralık uyuşturucu başta olmak üzere toplam 67 milyon 132 bin liralık kaçakçılık olayının ortaya çıkarıldığını belirtti. Yazıcı, gümrüklerde özverili bir çalışma yürüttüklerini, vatandaşların şüphelendikleri ya da şahit oldukları konuları ‘’Alo 136” hattına bildirebileceklerini kaydetti. YARIN GÜNCEL
Dondurma tüketimi yüzde 87 arttı Türkiye’de 2008 yılında 160 bin ton olan dondurma tüketimi, son 5 yılda yüzde 87,5 artışla 300 bin tona ulaştı. Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) verilerine göre, dondurma tüketimi her yıl artarak devam ediyor. Dondurma pazarı, her yıl yüzde 20-25 büyüyor. Türkiye’de dondurma satışının önemli bir bölümü yaz aylarında gerçekleşiyor. Toplam dondurma tüketiminde yüzde 44’le Marmara Bölgesi ilk sırada, yüzde 23’le Ege Bölgesi ikinci sırda yer alıyor. Türkiye’de dondurmanın yüzde 80’ni, 6-25 yaş arasındaki vatandaş tüketiyor. ASÜD verilerine göre; halkın bilinç seviyesi arttıkça, ambalajlı dondurma tüketimi de yükseliyor. Geçen yıl Türkiye’de ortalama kişi başı 4 kg dondurma tüketildi. YARIN GÜNCEL
EMEK
08
14 Ağustos 2013
Sol Köşe
Gazi’den direnişe selam
Gemi sökümünde ölüm ilk değil
10 Ağustos günü ‘Quail Cruises’ adlı geminin makine dairesinde biriken suyun tahliyesini yapan işçiler, su motorunun egzozundan çıkan gazdan zehirlendi. Zehirlenen 9 işçinin ikisi hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden işçilerden Doğan Balcı’nın amcası Kazım Balcı, Yarın’a sorumlular yargılanana kadar mücadele edeceklerini belirtti. İstanbul MUHAMMED ÜNSAL
ESP Sultangazi İlçe Örgütü, Gezi direnişinin ikinci merkezi olan Gazi Mahallesi’nde tutuklu direnişçiler ile dayanışma etkinliği düzenledi. Etkinlikte, Gezi tutuklularıyla dayanışma amacıyla yiyecek stantları açıldı. Etkinliğe katılan sanatçılar, dayanışma amacıyla ücret almadı. Tutuklu yakınlarının yanı sıra etkinliğe geçtiğimiz günlerde Gülsuyu Mahallesi’nde çetelerin saldırısı sonucu yaralanan sosyalist gençler de katıldı. Gezi direnişinde gönüllü olarak yer alan hekimler de dayanışma etkinliğinde yerini aldı. Gezi direnişinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşu ile başlayan etkinlikte Vardiya Müzik Grubu ve Hakan Yeşilyurt sahne aldı. YARIN GÜNCEL
Halk festivali 10 yaşında
Halkevleri Hopa-Kemalpaşa Halk Festivali 10 yaşında. Halkevleri; yaşamına, doğasına, deresine, emeğine sahip çıkan herkesi 16–17–18 Ağustos 2013 tarihlerinde Kemalpaşa’da gerçekleştirilecek Halk Festivali’ne çağırıyor. Yapılan yazılı çağrıda : “31 Mayıs 2011’de Hopa sokaklarında direnişi umuda çeviren Hopa halkı, bu topraklara binlerce tohum attı. Yine bir 31 Mayıs günü, o tohumları sulayan çapulcular, bu topraklara baharı getiriyor. Bu çağrı, mücadeleyi sokağın gücüyle değerlendirenlerin, “Tek Yol Sokak” diyenlerin Hopa’dan seslenişidir.” denildi. YARIN EĞİTİM
HDK seçime girecek mi?
‘Quail Cruises’ 4 milyon Euro ileaçık arttırmaya çıkartıldı ancak teklif veren çıkmadı. Çünkü gemi sökülürken gerekli tedbirler alınmaz ise işçilerin zarar görmesi söz konusu. Oluşabilecek zararların önlenmesi için devletlerin sıkı önlemler alması gerekiyor. Bu tedbirler de yüksek maliyet ve yüksek teknoloji gerektiriyor. İşçi ölümlerinde dünyada 3 numara olarak kendini ispatlamış olan Türkiye gibi ülkeler de, işçi sağlığı açısından hiç bir caydırıcı önlem öngörmediği için bu işi yapacaklar için bulunmaz bir ülke konumunda. Aliağa Gemi Söküm tesisi de bunların en öne çıkanlarından. Devlet de,sorumluları yargılamaması ve hiç bir bakanın bu konuda açıklama yapmaya bile yapmaya tenezzül etmemesi sebebiyle tesisteki şirketler kadar sorumlu konumda.
DOĞAN BALCI’NIN AMCASI KAZIM BALCI
Olayın takipçisiyiz
ve Davut Özdemir hayatını kaybetti.Doğan Balcı’nın cenazesi Aliağa Bozköy’de, Davut Özdemir’in cenazesi ise Sivas’ın Şarkışla ilçesi Kayapınar köyünde defnedildi.Ahmet Acet, Yunus Yeşilkula, Osman Ay, Nuri Çetin, Durmuş Özdemir, Bekir Dinler, saha sorumlusu Teoman kar hırsı ve tedbirsizliK 2 işçiyi Işık, Muhsin Gedik, Salih Soysal ölüme sürükledi adlı işçiler tedavi gördükleri hastaAçık arttırmadan sonuç alınama- nelerden taburcu edildi. yınca gemi 2.5 milyon Euro’ya Türk firması İzmir Geri Dönüşüm yİne aynı yerde zehirlenme Şirketi’ne satıldı. Yolculuk sırasın- Davut Özdemir ve Doğan Balcı’nın da hasar alan geminin tamiri için ailesi ve yakınları da gemi söküm işçiler, hiç bir önlem alınmadan tesislerinde hiçbir şekilde yeterli makine dairesinde biriken suyun önlem alınmadığını belirttiler. Dotahliyesini yaparken, çıkan duman ğan Balcı’nın eşi Hatice Balcı, eşisonucu zehirlendiler. Doğan Balcı nin bekçi olarak firmada çalıştığını
ve 8 Ağustos’ta da bekçi olarak çalışmasına rağmen gemiye gönderildiğini belirterek; “İşçilerperşembe günü yine aynı yerde zehirlendiler. Ancak hastaneye bile götürülmeden ayran verilerek kendilerine getirildi” dedi. Balcı, eşinin bayramın birinci günü yaşadıkları zehirlenmenin ardından kendisine hiçbir önlem alınmadığını anlattığını belirterek, “Hiçbir önlem yoktu diye kendisi de söyledi zaten, ilk girdiğinde ölüyorduk diye söyledi” dedi. Bu işin peşini bırakmayacağız Çalışan işçiler hangi şirketlerde çalıştıklarını bile bilmeden işte çalıştırıldıkları aile yakınları tarafından belirtildi. Doğan Balcı’nın
Bu olayın takipçisi olacağız. Burada işçiler için hiç bir önlem alınmıyor. Geçenlerde aynı şirkette 2 işçi daha yanarak öldü. Biz de üzerimize düşeni yapacağız. Avukatlarımızı tuttuk, savcılığa suç duyurusunda da bulunduk. Sorumluları yargılatana kadar olayı takip edeceğiz. kayınbiraderi Ekrem Yoldaş da “Bu kaza değil, bir cinayettir. Daha kaç kişinin canı yanacak. Her olay parayla kapatılmaya çalışılıyor. Bu işin peşini sonuna kadar bırakmayacağız.”dedi. Hatice Balcı da bu olayın takipçisi olacaklarını ve sorumlular yargılanıncaya dek mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.
Sigortasız işçi çalıştıranlara ‘müjde’ AKP’nin değişiklik yaptığı “Denetimli Serbestlik Yasası” sigortasız işçi çalıştıranlara yaradı. Sakarya’da sigortasız işçi çalıştırdığı için ceza verilen okullar mahpus emeğine yöneldi. Sakarya’da sigortasız görevli çalıştırdıkları için 9 bin 500 lira ceza kesilen Yücel Balık Ortaokulu’nun eski Okul Aile Birliği Başkanı Hülya Şimşek “SGK sigortasız işçi çalıştırdığımız için 9 bin 500 lira ceza kesti. İşleri döndüremedik. Hükümlülerin gelmesi işleri rahatlattı. Şimdiye kadar 4 hükümlü gel-
di okulumuza” dedi. Benzer durumlarda okulların imdadına(!) şartlı tahliye ile cezaevinden çıkan mahkumlar yetişiyor. Kanunda yapılan değişiklikle şartlı tahliye olan mahpuslar kamu yararına çeşitli işlerde çalışarak mahkumiyetlerini tamamlıyor. Bu da sigortasız işçi çalıştırdıkları için SGK’den ceza alan işyerlerine yarıyor. Çünkü çalıştırılan mahpuslara sigorta yapılmıyor ve maaş verilmiyor. Mahpusların okullarda çalıştırılması ise yapılan protokollerle oluyor. YARIN GÜNCEL
Kocaeli’de işçi ölümü Halkların Demokratik Kongresi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) adı altında 1. Olağan Kongre çağrısında bulunuldu. Kongre 18 Ağustos’ta saat 10’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda gerçekleşecek. Kongrede ana gündemin seçimler olacağı görülüyor. Daha öncesinde HDK parti kurma kararı almıştı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) çatısı altında seçimlere girilip girilmeyeceği kongreden sonra belli olacak. Kongrede çoğunluk sağlanamaması halinde HDP I. Olağan Kongresi aynı gün
TMMOB Kesk ile omuz omuza
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
Hangi iş kolay kadın isen
Kocaeli’de bir sunta fabrikasında yangın çıktı. Patlama esnasında çöken duvar altında kalan 2 işçiden biri hayatını kaybetti. 12 Ağustos saat 02.30 sularında kızgın yağ kazanlarının bulunduğu bölümde henüz belirlenemeyen bir nedenden dolayı patlama meydana geldi. Patlamanın etkisiyle fabrika içinde bulunan duvarın bir bölümü işçilerin
üzerine devrildi. Yaklaşık 100 kişinin çalıştığı esnada meydana gelen patlama nedeniyle fabrika hemen tahliye edildi. Patlamanın meydana geldiği bölümde çalışan işçilerden Şener Furuncu ve Celal Öztürk enkaz altında kaldı. Celal Öztürk hayatını kaybetti. YARIN GÜNCEL
70 lirası yoktu, öldü TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, 16-20 Ağustos tarihleri arasında, “İnsanca Yaşam, Güvenceli Gelecek, Eşit, Özgür ve Demokratik Bir Türkiye İçin” 4 koldan Ankara’ya yürüyecek KESK`e destek vermek amacıyla 13 Ağustos 2013 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. KESK ile omuz omuza yürüyeceklerini kaydeden Soğancı: “Kamu emekçileri yok sayılarak kamu emekçilerine komik zam oranları dayatılmış yandaş sendikalarca anlaşma yapılmıştır. 20 Ağustos‘ta Ankara‘daki örgütlü yapımız KESK ile birlikte olacaktır.” YARIN EĞİTİM
mektuplar
Taşeron şirket bünyesinde çalıştırılan 540 işçi 1 Ağustos’ta kıdem tazminatları verilmeden keyfi bir biçimde işten çıkarıldı. İşten çıkarılan ve direnişe geçen işçilerden sara hastası Murat Göçmen, 6 Ağustos günü ilaç almak için eczaneye gitti. İşten çıkarıldığı için masrafı SGK tarafından karşılanmayan ilaç 70 liraydı. Temmuz maaşı verilmediği için Göçmen’in parası yoktu. Eli boş eve dönen Göçmen gece saatlerinde geçirdiği sara krizi sonucu hayatını kaybetti. YARIN GÜNCEL
1955 Eskişehir do- sigortalı olmanız çok zor. ğumluyum. Çalış- Tabi kadın da olmamız ma hayatıma 13 yaşında da sigortasız çalışmamızannemlerin yanında tar- da büyük etken. Haftalık laya giderek başladım. 18 tatilimiz, bayram tatilimiz yaşında evlenince çalışma- yok. Benim için tek olumyı bırakmıştım. lu yanı günde 8 5 yıl önce tekrar saat çalışıyor çalışmaya başlaolmam. Çündım. kü Eskişehir’de Çocuk babirçok iş yeri 12 kıcılığı yaptım, saat aynı paraya evlere temizliğe çalıştırıyor. HizHANİFE ÇELİK gittim, fabrikamet sektöründe da ya da restoranlarda aşçı çalışıyorsanız eğer; belli bir yardımcılığı olmak üzere süre sonra vücudunuzun birçok işte çalıştım. Şu belli organlarını kullanaanda özel bir restorandın mayacaksınız demek. İki mutfağında çalışıyorum. aydır çalışmama rağmen Sigortasız çalışıyorum. ellerim fazlasıyla yıprandı. Burada yıllarını vermiş Hiçbir krem yeterli derece ustaların dışında sigortalı etkili olamıyor. Şunu biçalıştırılmıyor. Çalışanlar liyorum, işçiler için hangi için, yılları vermek bile iş kolay hele bir de kadınönemli değil, günlük yev- sanız. miyen zamlanabilir ama Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
14 Ağustos 2013
Forumlar ve partiler seçimleri konuşuyor
Eğer forumlardan ortak aday çıksa, partinizden aday göstermeyebilir miydiniz?
Yaklaşan 2014 yerel seçimleri siyasi partilerin ve forumların gündemine girmeye başladı. Yerel seçimlerle ilgili forumların ortak aday belirleme fikri öne çıkıyor. Seçimlerin yaklaşması iile birçok ilde aday adayları belli oldu. Seçimlerin en çetin geçeceği yer olarak Gezi Direnişi’nin başladığı yer olan İstanbul gösteriliyor.
Gezi’de ortaklaşılmalı Hükümetin en büyük kabusunun Gezi olduğunu hepimiz biliyoruz. Sandıkta kazanmak isteyenler, önerilerini ve adaylarını Gezi’de ortaklaştırmalıdır. Forumlar seçimlere nasıl gidileceğine, adaylara karar verilmesi için ortaklaşmanın doğru adresleridir. Partimizin seçim tavrı, direnişin başından sonuna kadar bu tutarlılığı taşıyor.
İSTANBUL YAŞAR ASLAN
Yüksek Seçim Kurulu’nun yerel seçimlerin tarihini 30 Mart 2014 olarak netleştirmesinin ardından siyasi partiler seçim çalışmalarına başlamış oldu. Birçok ilde aday adaylıklarını açıklayanlar partileri tarafından aday gösterilmek için çalışmalara başladı. Yerel seçimler Gezi Direnişi’nden sonra birçok ilde devam eden forumların da gündemine girdi. Forumlarda öne çıkan fikir, forumların kendi adaylarını belirleyerek seçime gitmesi yönünde. Forumların gündemi seçim Gezi Direnişi’ne destek verenler bulundukları semtlerdeki parklarda gelecekleri hakkında söz söylemeye devam ediyorlar. Türkiye’nin dört bir yanında parklarda devam eden forumların gündeminde yaklaşan yerel seçimler var. “Yerel seçimlerde ne yapacağız*” sorusuna cevap aramak için gündemler oluşturuldu. Son olarak Abbasağa Parkı’nda konuşulan yerel seçimlerle ilgili birçok farklı fikir ortaya atılsa da Forumların ortak aday çıkarması fikri öne çıkıyor. Forumlar yerel seçimi konuşurken siyasi partiler forumlara gereken ilgiyi göstermemeye devam ediyor.
SİBEL UZUN EHP GENEL BAŞKANI
UĞUR GEDİK CHP BEŞİKTAŞ İLÇE BAŞKANI
CHP herkese açık
CHP’nin kapısı herkese açık. CHP’ye katkı sağlamak isteyen herkese açığız. Biz partinin genelgesinin dışına çıkamayız. Ortak aday konusunda ancak Genel Merkez uygun görürse böyle bir şey yapabiliriz. En çetin yarış İstanbul’da Gezi Direnişi’nin başladığı şehir olan İstanbul’un Belediye Başkanlığı için birçok adayın ismi geçiyor. Sırrı Süreyya Önder ve Mustafa Sarıgül’ün adaylıkları belirsizliğini korurken AKP’nin Gezi olayları sırasındaki tutumu yüzünden Kadir Topbaş’ı tekrar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday göstermeyeceği konuşuluyor. AKP’nin İstanbul için bir bakanı aday göstereceği konuşulurken bu konuda öne çıkan isimler Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış. Sırrı Süreyya Önder ise BDP
İstanbul İl Örgütünün 2. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı HDK’li olacak” diyerek aday olabileceğinin sinyalini vermişti Sarıgül düğümü çözülemedi CHP’nin İstanbul için aday göstereceği konuşulan Mustafa Sarıgül’ün durumu belirsizliğini koruyor. Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu, Sarıgül’ün adaylığına yeşil ışık yakarak ‘‘Partimize gelme konusunda başvurusu yok. Gelecekse, kimsenin önüne duvar örmeyiz. ‘Adayımız olun’ demek için
erken. Üyemiz olması lazım önce’’ dedi. Sarıgül ise konuyla ilgili ‘‘Bir siyasinin, ‘Ben bir yere geliyorum’ demesi doğru değil. Önemli olan yurttaşlarımız sizi nerede görmek istiyor, toplumun her kesimi sizi nerede görmek istiyor’ dedi. Forumların ortaklaştığı kişiyi partiler aday gösterecek mi? Forumların gündeminde olan yerel seçimlerde ortak aday çıkarma konusu var. Bu hafta Tek soru 10 cevap bölümünde Siyasi partilere “Yerel seçimlerde forumlardan ortak aday çıkarsa partinizden aday gösterir miydiniz?” diye sorduk.
sIRRI SÜREYYA ÖNDER BDP MİLLETVEKİLİ
Ağırlık koyulmalı Yerel seçimlerdeki deneyimi genel seçimlere taşıyacağız hep birlikte. Hükümetin bütün adayları artık hükümsüzdür. Gezi ruhu dolayısıyla Halkların Demokratik Kongresi, bu sürece isimlerden bağımsız, ölçüleriyle, devrimci tutumuyla net bir şekilde ağırlığını koymalıdır. HASAN BASRİ ÖZBEY İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANVEKİLİ
Tek de ortak da mümkün Bu büyük ayaklanmanın da sandığa yansıması kaçınılmazdır. Partimiz tek başına seçime girmeye hazırdır. Yerel seçimlerin en temel meselesi AKP’yi yıkmaktır. Birleşmek önemlidir ancak hangi aday etrafında birleşileceği de önemlidir. AKP-PKK bölücülüğüne karşı ortak bir aday mümkündür.
Evladımız eksik, ötesi var mı?
ZEHRA GÜNER TKP MERKEZ KOMİTE ÜYESİ
Böyle bir karar yok Türkiye Komünist Partisi’nin şu anda böyle bir belirlenimi yok. Böyle bir belirlenim çıkmasının da çok zor olduğunu düşünüyorum. Tabi siyaset önümüzdeki süreçte ne getirir bilemiyorum ama şuan böyle bir kararımız yok. ALPER TAŞ ÖDP EŞ GENEL BAŞKANI
Birleşik olmalı
Başbakan Erdoğan her gittiği yerde bir açıklama, her konuşmasında bir gaf yapıyor. Köşemiz elverdiğince haftalık fiyaskoları buradan takip edebilirsiniz.
Gezi’de stratejik hata yapıldı
Neyiniz eksik; A’dan Z’ye, şu 10 yıl içinde temel hak ve özgürlükler noktasında cumhuriyet tarihi boyunca verilmemiş olan hakları AK Parti iktidarı vermiştir.
Bu yan yanalığın yerel seçimlerde de ortak bir siyasete dönüşmesi gerekli. Çabalarımızı arttırmamız lazım. Taksim Dayanışması etrafında ortak bir yerel yönetim programı, ortak aday ve ortak çatıyla özellikle İstanbul’da seçimlere ortak ve birleşik girmenin imkanlarını bulmamız gerekiyor. NURİ GÜNAY HALKEVLERİ GENEL SEKRETERİ
Değerlendirilecek
cek bir konudur.
Yerel yönetimler, sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde önem taşıyor. Halkın hakları için halkçı yerel yönetim olmalıdır. Muhtarlıklar dahi önemlidir. Ortaklaşma değerlendirileHASİP KAPLAN BDP GRUP BAŞKANVEKİLİ
Ergenekon hakkında ana muhalefet partisinin genel başkanının yaptığı açıklamalar bana göre suç teşkil etmektedir.
Daha vakit var
Biz en geniş demokrasi güçleriyle birlikte olmak isteriz. Henüz vakit var, değerlendirilecektir. Yeni anayasa ve yerel seçim sürecini birlikte değerlendireceğiz.
Ben bir başbakan olarak 3 çocuğu tavsiye ediyorum. Bu benim en doğal hakkımdır. Ben bu davaya gönül vermiş hanım kardeşlerime gelin en az 3 çocuğu bu vatana hibe edin diyorum.
ENDER İMREK EMEP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Geniş birlik şart Başkanlığını AKP Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ın yaptığı Avrasya Global Araştırmalar Merkezi (AGAM) tarafından hazırlanan ‘Taksim Olayları Analizi’ başlıklı raporda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘yanlış bilgilendirilerek’ olayın tarafı haline getirildiği belirtildi. Raporda ‘stratejik hata’ yapıldığı, yerel projenin halka danışılması gerektiği vurgulandı. Raporda Gezi olaylarının çevreci bir duyarlılıkla ve az sayıda insanın katılımıyla başladığı belirtilerek “Bu az sayıda çevre duyarlılığına sahip insanlara yönelik müdahalenin şekli ve onlarla yeterince diyaloğa geçilememesi olayları büyütmüştür” denildi. En dikkat çeken ifade ise ‘‘Demokrasiler seçimlerden ibaret değildir. Hiç kimse ‘Artık bana görev verdiniz, bir dahaki seçime kadar bana karışmayın’ deme lüksüne sahip değildir’’ oldu. Ayrıca raporda “Parkın yerine kışla ve AVM yapımının demokratik bir anlayışla halka sorulmalıydı. Zira demokrasilerde meşruiyetin kaynağı halktır. Böyle bir kriz ya da kaos durumunda ise hükümetin başı olarak Sayın Başbakan halkla yöneticiler arasında ara bulucu rolü oynayabilirdi” ifadelerine yer verildi. YARIN GÜNCEL
Yerel seçimlerde tüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin birlikte hareket edeceği geniş ve esnek bir birliğe ihtiyaç var. Gezi Direnişi bu umudu büyüttü. Gecikmeden güçlü bir halk seçeneği yaratma zamanı. 1 Eylül Barış Günü’nden başlayarak atılacak adımlar gelişmeyi hızlandırabilir. UFUK GÖLLÜ SDP MERKEZ YÜRÜTME KURULU ÜYESİ
Seçimlerde birlikte olunmalı Yerel seçimlerde haksızlığa uğrayanların, ezilen sınıfların yararına çalışmalarla varız. HDK bileşenlerinden biriyiz. Gezi Direnişi seçimlerle seslerini duyuramayanların olduğu bir hareket. Bileşen sadece seçime değil her türlü politikaya müdahale etmeli. Bunu da programlı bir şekilde yapmalı.
FORUMLAR
10
14 Auğstos 2013
Parkların gündeminde bu hafta: Yerel seçimler
Ya ortak aday çıkarsa? İstanbul Yoğurtçu parkı
Bu hafta Yarın gazetesi olarak İstanbul Abbasağa ve Yoğurtçu, Eskişehir Ali İsmail Korkmaz ve İzmir Hatay forumlarının katılımcısı halktan yerel seçimlere dönük olarak görüş aldık. İstanbul, Eskişehir ve İzmir’e “Sizce forumlardan ortak aday çıkar mı ? Çıkarsa destekler misiniz ?” diye sorduk. İşte aldığımız yanıtlar : İstanbul Yoğurtçu parkı
eskişehir Ali İsmail Korkmaz Parkı
Eskişehir İstanbul
Ali İsmail Korkmaz Parkı
Yoğurtçu parkı
Babür Vina
Ozan Dinçer
Özgürlük sandıktan ibaret değil
Ben kendi adıma parlamentoya ya da seçimlere bir aday çıkarılması taraftarı değilim. Eğer aday çıkarsa da onu desteklemem diyebilirim. Aday çıksa bile, bu forumlar daha oturmadan, örgütlenme daha oturmadan, tam anlamıyla bir dayanışma sağlanmadan bir aday çıkartmamız hata olur bence. Çünkü bu sefer demokrasiyi, yani halk iradesini sadece sandığa taşımış, hapsetmiş oluruz. Olay sandıktan ibaret olunca buradaki hareket sönümlenir. Bir aday göstereceksek bile yine sokakları bırakmamamız gerekir. Diğer türlü sadece sandık başına gitmek, sokaklardaki iradeyi de bir adama bırakmak olacaktır. Zaten Recep Tayyip Erdoğan da sürekli sandıklardan bahsediyor. Türkiye’de kötü bir yanılgı var : Özgürlüğü oy olarak görmek. İnsanın özgürlüğünü elde edebileceği tek şey ne oy vermek, ne bir temsilci seçmektir. Bu 50 bin kişiyi bir insanın temsil edeceğine inanmak demek anlamına geliyor. Böyle mücadele edileceğini düşünenler varsa yapılsın. Ben desteklemesem bile destekleyenler olacaktır. Ama bunun sonunda bu sokakları bırakıyoruz demek de olmamalı diye dşünüyorum.
Forumların meşruiyeti yerel seçimlere
Yusuf Aydın
Seçeceğimiz aday halkı temsil etmeli İlk olarak şunu belirteyim, ortak bir karar alınırsa tabi ki bunu desteklerim. Burada ortak bir irade var ama benim düşünceme göre ortak aday şansımız pek yok, çünkü buraya gelen kişiler sürekli bir değişim gösteriyor. Bunun dışında genel olarak bakarsak çıkarttığımız bir aday sistemin tamamen kendisini konuşabilmeli, çünkü Gezi Direnişi’nin muhatabı olacak. Mesela Gezi eylemleri sırasında yükselen hareket, bizden belirli bir muhatap olmadığı için kaos haline geldi. Bu duruma rağmen halk kendisini aşan bir potansiyel elde etti. Süren birçok forum var ve bu forumlardan ortak aday çıkarmak, meclise girmek zor olacak. Ayrıca forumlar arasındaki iletişimin nasıl sağlanacağı da şu an hala daha belirsiz bir konu. Yine seçeceğimiz adaylar forum toplantılarında, Taksim Dayanışması’nın toplantılarında ve mecliste bulunarak bizi temsil etmeli. Seçilecek aday halkın yararına çalışacak biri olmalı, egolarını tatmin etmek uğruna meclise girmek için aday olmamalı kimse. Biz de buna göre karar vermeliyiz.
Gökcan Erus
Birol Can
Yerel seçimlerde ortaklık gerekiyor Gezi Direnişi’nde halkın siyasi görüş, ırk, din, mezhep farkı gözetmeden birlik olduğuna şahit olan biri olarak seçimlerde ortak bir adayın çıkarılmasına olumlu yaklaşıyorum. Benim de çeşitli çekincelerim var. Çok çeşitli siyasi görüşlere, yaşam tarzına sahip halkımızın ortak çıkaraılacak bir aday etrafında birleşmesinin biraz da zor olacağını düşünüyorum. Futbol takımı tutar gibi parti tutanların bu kalıplaşmış düşüncelerden nasıl çıkarılacağı, aklımda bir soru işareti olarak aklımda. Ortak adayımızın yerel seçimlerde başarısız olması durumundaysa direnişimizi olumsuz etkilemesi de söz konusu. Siyasetten uzak olan insanları ortak aday altında birleştirmemizin zor olduğunu düşünüyorum. Ben kişisel olarak Gezi Direnişi sırasında örgütlülüğün önemini anladım. Gezi Direnişimizin sonunda yerel seçimlerde ortak bir aday altında yeniden birleşmemizin olumlu sonuçlarının, olumsuz sonuçlardan daha fazla olacağını düşünüyorum. Çıkarılacak ortak adaya da destek veririm.
Yüzde 10 barajlı seçim antidemokratiktir Ortak aday çıkmaz gibi geliyor. Yalçın Küçük’ün Bülent Evecit’le bizzat görüşerek yaptığı bir öneri var. O öneri de şöyle bir teklifte bulunuyor : “Bütün sol partilerden aday CHP listesi içerisinden birisi aday gösterilsin” Bülent Ecevit 45 dakikalık bir görüşme sonrasında bunu uygun buluyor fakat sonra Rahşan Hanım çok sert çıktığı için bu kabul edilmiyor. Aslında yine aynı yöntemle, ana muhalefet partisine CHP’nin çatısı altında aday gösterilmesi sosyalist partilerden yararlı olur. Ben bunu desteklerim ama yetmez. % 10’luk seçim barajının olduğu bir seçimin reddedilmesi gerekir diye düşünüyorum. Çünkü 12 Eylül faşist darbesinin bir hediyesidir ve tamamen demokrasiye aykırıdır. 65 seçimlerimlerindeki milli bakiye sistemiyle tek oyun bile zarar ziyan edilmeyeceği bir sistem içerisinde, gerçekten halk iradesi tecelli edecektir. Sosyalistlerin, gerçek demokratların, liberallerin yapması gereken %10 barajlı bir sistemin antidemokratik olduğunu kabul edip bunun değiştirilmesi için baskı oluşturmalarıdır.
Forumlardan seçimler için ortak adaylar çıkarmalıyız. Forumlardan aday ya da adaylar çıktığı durumda ben destekleyeceğim. En azından önümüzdeki dönemdeki yerel seçimler için aday çıkmalı. Yerel seçimlerde Belediye Başkanı, Belediye Başkanlığı’yla alakası olmasa bile en azından Belediye Meclisleri’ne girecek adaylarımız olmalı. Bu yerel yönetimleri daha meşru bir hale getirebilecek hem de forumların meşruiyetini yerel yönetimlere taşıyacaktır. O yüzden forumlardan özellikle İstanbul’dan olsun, Ankara’dan, Eskişehir’den adaylarımız olmalı. En azından bu üç şehirden aday çıkması gerekir diye düşünüyorum. Halk için forumların meşru bir zemini var. Buna, Ali İsmail Korkmaz’ın katillerinin yakalanmasında bizim forum olarak yaptığımız çalışmalar katkı yaptı. Bir adayın ya da birkaç adayın farklı şehirlerden çıkarılması, forumların meşruluğunu artıracak bir etken olacaktır. Artık insanlar forumları bir merci, kendi haklarını savunabilecek bir toplumsal kesim ya da halkın asıl sözcüsü olarak görecektir. Bunun sonucunda ortak adayların çıkması da bunu güçlü bir zemine oturtacaktır diyebilirim.
İstanbul
izmir
Abbasağa Parkı
Hatay Forumu
İstanbul Abbasağa Parkı
izmir İstanbul
Hatay Forumu
Abbasağa Parkı
Ulaş Koç
Gürkan Aydın
Doğrudan demokrasi için ortak aday
Forumlardan ortak aday çıkması gerekir. Çünkü kemikleşmiş bir kitle vardı : CHP’nin kitlesi ya da BDP’nin kitlesi. Eğer bunlar kendi başlarına adaylar çıkarırlarsa oylar bölünecek. Bu gerçekliği şu anda aşamıyoruz. Bunu aşmanın yolu Gezi’den bir çapulcu aday bulabilmek. Mesele, seçimleri adayın iyi niyetine bırakmadan o adayla bizim kurduğumuz bağ. O bağı, adayla belki resmi, belki yazılı bir geri çağırabilme iradesini kullanabilecek kadar korumak önemli. Bu bağın anlamı da doğrudan demokrasidir aslında. Doğrudan demokrasi dediğimiz şey, bizim taleplerimizi netleştirmiyorsa “artık istifa et” diyebilmemiz. Bunu, forumlardan çıkaracağımız bir adayla yapabiliriz. Forumlar hedeflerini artık yazılı hale getirilerek “Forumlar bir yerel yönetimden ne bekler?” başlığı altında sıralanıp bildiri ya da manifestoda toplanabilir. Bunlar tüm forumlarda da konuşulur hale getirilmeli. Bir de forumlar arasındaki koordinasyonu sağlayacak bir ağımız hala yok. Forumlara temsilci seçilmesi, burjuva demokrasisinin bile temelidir.
Bağımsız aday çıkması zor
Irmak Baripoğlu
Seçimler için Gezi’nin adayı çıkarılmalı
Forumlardan ortak aday çıkması gerektiğini düşünüyorum ve çıkarsa tabiki desteklerim. Bu ortak aday hakkında kriterler oluşturulması gerekiyor. Bu direnişte halkın iradesini temsil etmiş olan bir aday olması gerekiyor. Adayımızın halkın adamı olmalı. Gezi iradesinin temsili olabilecek tek kişi olan isim önerimse Sırrı Süreyya Önder. Bunun sebebi de direnişin ilk gününden itibaren orada olması ve kepçe önüne atlayan olması. Bir siyasinin desteklenmesinden çok bizim içimizden çıkabilecek kişi de olan Sırrı Süreyya Önder. Önder, HDK’nin değil Gezi’nin adayı olacak. Seçtiğimiz aday kendi partisinden istifa edecek kesinlikle. Abbasağa Forumu’nda yerel seçimlerin tartışılıyor olması çok olumlu. Forum temsilciliği üzerine konuşulması önemli bir konu. Gezi bir halk hareketi ve bu harekete katılan bütün insanların fikirleri, forum temsilcileri tarafından temsil edilmeli. Forum temsilcileri de buna göre seçilmeli.
Yılmaz Göçkün
Osman Baybas
Herkesi kapsayan aday çıkarmalıyız
Yerel seçimlerde ortak aday çıkarsa ben mutlaka desteklerim. Fakat ortak aday nasıl olmalı ? Ortak aday çıkması için aday olan kişi mutlaka forumlara sürekli katılan, herkesin bildiği biri olmalı. Diğer siyasi partilerin ne yapacağı da bu durumda çok önemli. Ayrıca siyasi partiler forumları mutlaka izlemeli, bunun sonucunda da oylar bölünmemeli. Ortak aday, buraya katılan tüm herkesi kapsayacak biri olmalı. Ortak aday kürtlerin, LGBTT bireylerin, işçilerin sorunlarına duyarlı; yani aslında Gezi Parkı eylemlerine katılan tüm herkesin sorunlarını dile getiren olmalıdır. Ben sadece Tayyip’in gitmesini istiyorum. Çünkü Tayyip garibanlara destek vermiyor. Sadece ama sadece, temel derdi zenginlerden yana olmak ve onların zenginliğine zenginlik katmak. Kısacası Tayyip insanların iyiliğini düşünmüyor diyebilirim. Biz İstanbul’a garibanın iyi olması için çalışacak bir belediye başkanı kazandırabiliriz.
Aday yeni dünyayı kurmalı
Gezi’yle başlayan farklı bir dünyanın, kendi sözünü söyleyen, kendi kararlarını almada yetkin olan, kendi farkındalığını artıran bir dünyanın sözcüsü olarak çıkacaksa ve de gerçekten temsili demokraside ‘beni seçtiniz, ben sizi unuttum’un dışında ‘ben sizin sözcünüzüm, temsilciniz değilim, beni her zaman denetleyebilirsiniz ve geriye çağırabilirsiniz’ diyen bir aday mümkünse bunu canı gönülden desteklerim ama bunun her yerde mümkün olamayacağını düşünüyorum. Ancak bu şu an için mümkün olmasa bile bunun denenmesi, tartışılması, ortaklaşmaların artırılması ve mümkün olan yerlerde de denenmesi gerekiyor. Tek şartım başka bir dünyanın sözcüsü, başka bir dünyayı kurmak için başkaları yerine kendi sözünü söyleyen, kendi sorunlarını başkasına havale etmeden çözmeye çalışan ve gerçekten bu duruşu sergileyebilecek, savunabilecek, sahip çıkabilecek; herkesin de ortaklaştığı adayların olmasında yarar var.
Şimdi şöyle söyleyeyim; forumlar zaten halkın tepkisiyle oluşmuş, herkesin ortak olduğu bir alan. Forumlar güçlü bir yapıda değil şu an için açıkçası. O yüzden bağımsız bir aday çıkarma fikri ortaya atılı bile olsa iş gerçekten zor. Çünkü bulunduğumuz bölge itibariyle, İzmir’in bulunduğu hem sosyo-ekonomik durum hem de bakış açısı itibariyle bağımsız aday İzmir’den şu ana kadar çıkmamıştır. O yüzden mevcut düzen içerisinde, ben her zaman parti politikalarını okurum, adayları araştırırım ve adayların durumuna göre ben zaten oyumu veririm. Gelecek yapının güçlü olmasına bağlı, arkasının ne kadar güçlü olacağına bağlı. Ama forumlardan aday çıkarsa da desteklemem değil; ilk önce o kişinin ajandasını okumam gerekir. Ortaklaşarak bir adayın çıkması, bu yapılandırma içerisinde zor. Birden fazla farklı görüşün olduğu yerden aday çıkacağını da tahmin etmiyorum açıkçası. Eğer aday çıkarsa, dediğim gibi propagandasına bakarım, hizmetlerine bakarım, hangi kısma daha yakın ona bakarım, ona göre kararımı veririm.
FORUMLAR
11
14 Ağustos 2013
Bayram bitti, forumlara devam
Yarın, forumları takip etmeye devam ediyor. Bayram haftasında birçok forum, direniş sırasında yaralanan direnişçilerin ailelerini ziyarete gitti. Hafta içinde yapılan faaliyetleri, ön plana çıkan gelişmeleri; forum günlerini ve forumların gelecek faaliyetlerini aktarıyoruz.
ANTALTA
Ümraniye Halk Forumu
İSTANBUL ufuk alp
ailelerini ziyaret etti. Forumda Abbasağa Halk Forumu : cumartesi akşamı Entu grubu bir Abbasağa Forumu, bayram sonrası Forumlar, bayram sürecin- konser verdi. Forumda Rojava için Pazartesi günü tekrar başladı. Rade dayanışma içinde olarak insani yardım toplanırken Ethem mazan boyunca 21.30’da başlayan Gezi Direnişi şehitlerinin ailelerine Sarısülük kütüphanesi oluşturuldu. forum saati bundan sonra 21.00’a ziyaretler düzenlediler. Bunun dı- Salı, çarşamba, perşembe ve cuma alındı. Pazartesi ve salı günü forumun konusu Gezi Direnişi’nin ne şında da forum halkları, parkların- günleri forumlar sürdürülecek. da bir araya gelerek bayramlaşırken, ifade ettiği oldu. Forum, çarşambayramın ardından da forumları Ali İsmail Korkmaz Halk Forumu : ba günü yerel seçimler gündemini tekrar sürdürüyor. Eskişehirliler Ali İsmail Korkmaz konuştu. Diğer günlerin gündemi için her Cumartesi yaptığı yürü- de bir önceki günden belirlenerek Gezi Parkı: yüşü bu hafta Ali İsmail’in bayra- forum devam ettirilelecek. 16 Haziran’dan beri sürekli ola- mını kutlamak için yaptı. Her salı rak polis saldırılarıyla anılan Gezi ve pazar günü forumlar sürdürü- Fatih Halk Forumu: Parkı’nda bayramın son günü bay- lecek. Eskişehir bir hafta boyunca Perşembe günü Rojava ve Lazkiye ramlaşma vardı. Bayramlaşmaya 15.00’dan itibaren Adalar ve Dok- katliamları hakkında bir açıklagelen halk birbirlerini kolonya ve torlar Caddesi’nde Rojova için yar- ma yayınlayan Fatih Forumu, 10 şekerle karşıladı. Halk daha önce dım stantları kuracak. Ağustos Cuma günü ise Berkin Gezi Parkı’nda yapılacak düğün, Elvan ve Mustafa Ali Tombul’un iftar gibi faaliyetlere saldıran poli- Maçka Halk Forumu : ailelerini ziyaret etti. Fatih Forumu se ve sivil faşistlere atfen “Kavgaya Maçka Forumu 10 Ağustos günü her salı ve cuma günü Saraçhane değil bayramlaşmaya gel. Taş atma saat 13.00’da düzenlediği etkinlik Parkı’nda yapılmaya devam ediyor. sopa sallama” şeklinde pankart astı. ile bayramı kutladı. “Hayat BayBayramlaşmanın ardından da park- ram Olsa” çağrısı ile yapılan kut- Ümraniye Halk Forumu : ta vakit geçirildi. lamada şeker ve kolonya ikramı Ümraniye halkı, çarşamba ve cuma yapıldıktan sonra konuşmak iste- günü yapacağı forumları, bayram Yoğurtçu Halk Forumu: yenler için bir serbest kürsü yapıldı. arası nedeniyle 14 ve 16 Ağustos’a Cuma günü forumdan temsilciler Maçka Parkı’nda pazartesi, salı ve aldı. Forumlar, Elmalıkent Şehitler direniş sırasında yaralanan Musta- perşembe günleri forumlar devam Parkı’nda saat 20.30’da yapılmaya fa Ali Tombul ve Berkin Elvan’ın edecek. devam ediyor.
Gezi Parkı
Antalya’da takas pazarı kuruldu
Antalya’da, Gezi Parkı Direnişi sonrasında oluşturulan Lara Forumu’nda Antalya halkı bir araya gelerek ülkenin geleceğine dair tartışmaya devam ediyor. Lara Forumu, dayanışma amacıyla, her türlü eşyanın ihtiyaç sahiplerine ücretsiz ulaştırılmasına yönelik takas pazarı oluşturdu. Yaklaşık bir aydır faaliyette olan pazarın eşyalarını forum halkı oluşturuyor. Her hafta salı ve perşembe akşamları Muratpaşa Kent Meydanı’nda biraraya gelen halk, bu forumlarda alınan karar gereği insanlar arasındaki paylaşım, dayanışma duygularının artırılması gibi amaçlarla takas pazarı kurulmasına karar verildiğini söylüyor. Yaklaşık 1 aydır açık pazarda günlük 300’ü aşkın parça eşyanın gelip gittiği öğrenildi. Pazar, her akşam saat 20.00’dan 23.00’a kadar açık oluyor ve 10 kişi gönüllü olarak görev yapıyor. YARIN GÜNCEL
Ali İsmail Korkmaz Parkı
ESKİŞEHİR
Yoğurtçu Parkı
Park park gezip kuzey ormanlarını anlatıyorlar
Eskişehir Ali’yle Bayramlaştı Eskişehir halkı Ali İsmail Korkmaz için her Cumartesi yaptığı anmayı bu sefer Ali İsmail’in bayramını kutlamak için gerçekleştirdi. Espark’ın önünde 22.00’da toplanan Eskişehirliler, faşist saldırının gerçekleştiği Yunusemre Caddesi’ne yürüdü. Yürüyüşte, Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden gençlerin isimleri birer birer anıldı ve Gezi Şehitleri’ne sahip çıkıldı. Yürüyüş boyunca Ali İsmail’in katillerinin ısrarla polis olmadığını söyleyen Vali Güngör Azmi Tuna için “Vali İstifa” sloganları atıldı. “Ali’nin adaleti için sokaklarda olmaya devam edeceğiz.” dendi ve anma; hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapılarak sona erdi. Ali İsmail Korkmaz’a son tekmeyi atan kişinin polis olmasının açığa çıkarılmasının sağlanması da halk tarafından sürdürülen Gezi Direnişi’nin, yürütülen mücadelenin sonuçlarından biri oldu. YARIN GÜNCEL
Ali Yıldırım 1984 yılında Gaziantep’te doğdu, yaşamını İstanbul’da sürdürüyor. İTÜ İşletme Mühendisliği mezunu. Profesyonel yazılımcı olarak çalışıyor. Doğa katliamına karşı mücadele ediyor. D o ğ a’ n ı n katledilmesine karşı forumlarda bir araya gelen Kuzey OrmanNURSELİ GÖZÜAÇIK ları Savunması Söyleşi Platformu’nun üyesi Ali Yıldırım, kuzey ormanları savunmasını anlattı. Platform, 3. köprünün yapımı için kesilen iki buçuk milyon ağacın hesabını sorarken, AKP Hükümeti’nin halen devam eden doğa düşmanı projelerini durdurmak için mücadele ediyor. Kuzey Ormanları Savunması Platformu’nun kuruluş amacı nedir ? Birkaç bisikletçi aktivist olarak Garipçe’ye giderek 3. köprüye karşı “Eskiden buralar hep dutluktu” yazılı pankart açacaktık. Forumlara duyurunca çok büyük bir kalabalık oldu. Eylemle birlikte 3. köprüye
karşı olan halk, Sarıyer forumları ve diğer forumlar bir araya gelmiş oldu. Yaptığımız değerlendirme toplantılarının ardından bir inisiyatifte buluşma kararı verdik ve o gün Kuzey Ormanları Savunması kuruldu. Kuzey ormanları İstanbul’un üçte biri ve İstanbul’un son doğal yaşam alanı. Bu alanda su havzalarımız var ve önemli kuş rotalarından birisi. Platformumuzun kurulma amacı kuzey ormanlarının yok edilmek üzere olması. Platformun bugüne kadar yaptığı çalışmalar nelerdir ? Çalışma gruplarımız var; görsel, bilim grubu gibi. Bilim grubu, bilimsel verileri açıklayarak çeşitli makaleler oluşturuyor. Görsel grubumuz ise bunları sadeleştirir gibi afişlere döküyor. Bir yandan kısa film çekmeye çalışıyoruz, bir yandan da forumlarda sunumlar yapıyoruz. Birinci konu insalara anlat-
mak, ikincisi de harekete geçirmek. Burada Gezi Ruhu’nun önemi çok büyük, çünkü Kuzey Ormanları Savunması’nın en önemli bileşeni Gezi Ruhu. Biz Gezi’yle oluşan forumlardan çıkmış olduk. Bütün toplantılarımızı parkta yapıyoruz ve forumlardan, derneklerden katılım oluyor. Kuzey Ormanları Savunması ağaçların katline karşı hukuksal olarak ne yaptı ? 25 kişi topluca suç duyurusunda bulunduk. Bir dava daha açmayı düşünüyoruz. 3. köprüye karşı 17 dava devam ediyor ve 3. köprünün ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ) raporu yok. Bizim şu anda odağımız 3. köprü ama bunun dışında 3. havalimanı, Kanalistanbul Projesi var. 3. köprü trafiği en fazla %3 hafifletecek. Talancı olup Kuzey’de bir kent kurmak isteseniz, yol ve gelişim bağlantısını kurarak
halka yalan söylersiniz. 3. köprü sadece bir inşaat projesi, bilimsel olarak projenin hiçbir niteliği yok. Platformun gelecek zamanlarda yapacağı faaliyetler nelerdir ? 3. köprü için açılan 18. davayı açmayı düşünüyoruz. Aynı zamanda yurtdışı çevre örgütleriyle de iletişim kurmaya çalışıyoruz. Bir kamp etkinliği yaparak da kesilen ağaçları insanlara göstereceğiz. Eğer Gezi Direnişi’nden önce olsaydı, en fazla ‘elleri kırılsın, bu kadar da olmaz’ derdik ama şimdi insanlar yanlış bir şey gördüğünde buna karşı çıkıyor. Kesim alanını göstermek için yapacağımız kampımızın tarihi 7-8 Eylül tarihlerinde olacak. Ayrıca 1 Eylül’de barış için yapılacak olan insan zincirine katılacağız. Kuzey Ormanları Savunması olarak hukuki ve eylemsel olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
ÇORUM
Yoğurtçu Ethem için Çorum’da 10 Ağustos 2013, Ethem Sarısülük’ün Ankara’da polis kurşunuyla vuruluşunun 52. günüydü. Ethem ile Gezi Direnişi’nde omuz omuza mücadele verenler anne Sayfi Sarısülük’e birer evlat oldular. Kadıköy Yoğurtçu Forumu ve diğer forumlardan bileşenler, Sarısülük ailesini 52. gün nedeniyle Çorum Beylice Köyü’nde düzenlediği yemekte yalnız bırakmadı. Yoğurtçu Forumu halkı tutulan otobüsle Çorum’a giderek 52. gününde Ethem Sarısülük’ü andı ve aileyle birlikte oldu. Ailenin bayramın 3. gününde verdiği yemeğe katılan yaklaşık 200 kişi Ethem’in mezarını ziyaret ederek Ethem’e ve aileye destek verdi. Gezi Parkı Direnişiyle birlikte başlayan forumlarda bir araya gelen forum halkları, şehit ailelerini yalnız bırakmayarak Gezi Ruhu’nu ülkeye yayarak sürdürüyor ve halkın arasındaki dayanışmayı büyütüyor. YARIN GÜNCEL
ESAS MESELE
12
07 Ağustos 2013
Hakan Bayrakçı kimdir?
Oyu kibir kaybettirecek Başbakan’ın “biz” den “ben” e geçişi ve Gezi Direnişi sırasında halka bu kadar çok kızmasının sebebi olan kibri ona yaklaşan yerel seçimlerde neler getirecek. Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e beş Başbakan’ın danışmanlığını yapmış olan Hakan Bayrakçı ile Gezi sürecini ve bu süreç ile birlikte yerel seçimlerde bizi nelerin beklediğini konuştuk. Gezi Ruhu sizce nasıl oluştu? Gezi Ruhu değimiz şey çok masum, bir park, bir ağaç direnişiRöPORTAJ ni tamamen sevda polat Başbakan’ın tutumu nedeniyle insanların isyan eder hale gelmesi ile oluştu. Başbakan’ın burada iki büyük yanlışı var. İlki göstericilerin sabaha karşı çadırlarının yakılması ve parktan atılmasıdır. İkinci yanlış ise bu tutumun üzerine millet oraya toplandığında izlediği tutumdur. Gezi konusunda hep azarladı, kızdı, hakaret etti. Bu tutuma da insanlar giderek kızdılar. Çünkü insanlar şunu düşünüyorlardı; “ya biz haklıyız”. Başbakan’ın dışında kalan AKP’liler alttan alıp hatta özür bile diledikleri halde Başbakan inatla Gezi konusunda yanlış yaptı. İşte bu ruh böyle oluştu ve devam etti. Gezi Direnişçilerini de Ergenekoncular birlikte değerlendirerek darbeci olarak nitelendirdi bunun nedeni ne olabilir sizce? Bunun sebeplerinden birisi ki yüzde yetmiş beşi bu nedenledir. Bu insanlara bu kadar kızmasının sinirlenmesinin alttan almamasının nedeni bu olayı gururuna yediremedi, kibrine mağlup oldu. Çünkü Başbakanı son 3 yıldır şöyle alıştırdılar Hakkari’den Edirne’ye kadar her dediği olan, her yaptığı alkışlanan efsane bir adam, ne yapsa keramet gibi bir şey. O kadar alıştı ki bu övgüye, bu alkışa nitekim 3 yıldır hep ben diyor, bizi bıraktı. Üç yıl öncesine kadar hep biz diyen bir adamdı. Gezi’de insanların ona karşı gelmesini kendine yediremedi. “Kendisine ‘hayır’ denmesini, bu ağaçları buradan götüremezsin denilmesini hazmedemedi. Bunun için öteki AKP’liler onun kadar saf davranmadı. Öbür AKP’liler çok daha mülayim özür dileyen bir tavırda oldular ama Başbakan hep bağırdı hep kızdı.” İkinci sebebi ise gerçekten korkmuş olabilir. Bazı ülkelerde böyle büyüyen sokak gösterileri ile iktidarlar değişti. Mesela Mısır’da en yakını ama ondan önde Romanya’da halk sokağa döküldü ve iktidarı halk darbesi ile indirdiler. Gerçekten bundan korkmuş olabilir. Fakat Başbakan’ın bu konuda bence yanlışı şurada; burası Türkiye, başka birçok ülkede sokağa dökülen insanlarla iktidar değişebilir sokak çatışmaları çıkabilir. Türkiye’de bu olmaz. Niye olmaz? Türkler daha mı akıllı? Yok böyle bir şey. Değil tabi ki. Herkes aynıdır dünyada. Toplumların toplumlara üstünlüğünü ben şahsen kabul etmem. Ama Türkiye Devleti eski ve güçlü bir “No hav” dan geliyor. 620 yıl
imparatorluk, 90 sene cumhuriyet, ondan evvel de Selçuklu. 900 senelik bir bağımsız devlet geleneği. Kim gibi ,İngiltere gibi, Fransa gibi. Türkiye daha geri kalmış olsa bile karşılaştırılacağı ülkeler İngiltere ve Fransa gibi ülkelerdir, Afrika Ülkeleri değildir. Türkiye çeşitli sebeplerden ötürü konumu gereği 600 yıl Avrupa ile iç içe yaşadı. Rönesans, Reform Türkiye’ye gelmedi ama rüzgarı bile esse yetiyor. En azından Osmanlı 1800’lerde yenilik çabalarına girdi. Bu ülke, bu toplum sokak yürüyüşü ile gidip Başbakan’ı devirip onu bunu öldürüp asıp kesmezdi. Bu işi yanlış düşündü, korktu. Ama gereksiz korktu. Tanımıyor ülkesini tanımıyor. Zaten tarih bilmiyor Başbakan. Başbakan Malazgirt savaşı için toplar atılırken diye konuşuyor ama o zaman daha top bile icat edilmemişti. Dolayısı ile bu ülkede her şeyi Başbakan bilemeyebilir. Gezi’de toplanan insanlar on binleri asacak kesecek Başbakan’ı da devirecek; böyle bir şey olmazdı Türkiye’de. Peki Gezi’de toplanarak Başbakan’ı korkutan insanların talepleri neydi sizce? Buna isteği ve psikolojisi diyelim çünkü bir süre sonra psikolojik bir hale dönüştü. Bu ülkede on senedir bu toplumun hiç alışık olmadığı ya da en azından bir kısmının alışık olmadığı uygulamalar oluyor. Nedir peki bunlar? Eğitimde yeni uygulamalar, yok
Kendisine ‘hayır’ denmesini, bu ağaçları buradan götüremezsin denilmesini hazmedemedi. Bunun için öteki AKP’liler onun kadar saf davranmadı. Öbür AKP’liler çok daha mülayim özür dileyen bir tavırda oldular ama Başbakan hep bağırdı hep kızdı. içki yasası çıktı, yok Atatürk’ün resmi indiriliyor. Bu ülkenin laik insanları bu işlere alışık değiller. Evde başı kapalı kadına alışıklar ancak bir Başbakanın bir Cumhurbaşkanın yanında kapalı kadına alışık değiller. Şimdi bu psikoloji şu insanlar 10 senedir bir sürü yeni şeyle karşılaşıyor ve katlanıyorlar. Demokrasi var adam seçilmiş. Toplum bunu tercih ediyor. İçki yasası çıkıyor sesini çıkarmıyor, 29 Ekim’i kutlamayacaksın diyor sesini
çıkarmıyor. Ama burada ‘üç tane ağacı da kesme be kardeşim’ dedi. Buna da adam kızıyor işte. Bu bardağı taşıran son damla oldu. 100 tane insanın çadırlarını yaktı. Tüm bunlar sinirlendirdi insanları. Bu insanlar da artık seni tanımıyorum diyor. Gezi’deki psikoloji budur işte. Gezi olaylarında AKP’nin izlediği politikaları desteklemeyen AKP yöneticileri olduğu biliniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Batıda modern ülkelerde demokrasinin eski olduğu ülkelerde ‘tamam’ diyor. İnsanlar dinliyor, yapabiliyorsa yapıyor yapamıyorsa sebebini anlatıyor. Peki bizde ne oldu. Bunu yapmaya çalışıyordu tam Kadir Topbaş, Bülent Arınç. Başbakan çıkıp çapulcular, darbeciler diyince burada aklın sesini dinlediler. Aklın sesi, sesini duyurmak isteyen direnişçilerin sesini duymaktır. Başbakan bu sesi dinlemedi. Diğer AKP’liler de geri durdu tabi burada. Kendisine ters düşenlere yönelik Erdoğan’ın çalışmaları olduğunu görüyoruz. Ergenekon gibi, Mehmet Ali Alabora gibi ve işten çıkartılmaya devam eden gazeteciler gibi. Bunları hedef alan Erdoğan nasıl bir politikacı halka göre? Son 11 yılın muamma sorusu bu zaten. Cevap çok açık halkın %45-46’sına göre çok müthiş bir adam %50’sine göre de çok yanlışları olan, modern ve çağdaş Türkiye’ye yakışmayan bir Başbakan. Oylardan beli değil mi bu zaten. Oy verenler ona bayılıyorlar. Halkın seçmiş olduğu bir Cumhurbaşkanı olmayı arzulayan Erdoğan’ın hayali gerçek olur mu? Başbakan Cumhurbaşkanı olursa AKP erir gider, iktidardan düşer. Aday olunca da seçilme ihtimali var tabi. Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de yetkileri kısıtlı. Başbakan ise partinin lideri aynı zamanda. İnsanları makamlara tayin eden kişi de parti lideri. Milletvekili sıralamasını yapan parti lideri. Bir tek BDP İmralı’dan onay alıyor. Ama yine orada da bir kişi yapıyor bunu. “Diyelim ki Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. AKP’nin başına da başkası geçti. Bir süre Cumhurbaşkanı’na giderler her şey sayenizde oldu falan derler. Ama seçimde Tayyip Erdoğan’ın gücü sıfır olmuş olur. Çünkü milletvekili sıralamasını kim yapıyor yeni lider yapıyor. Yerel seçimlerde Belediye Başkanı tayin edilecek.” Kararı kim verecek peki? Genel Başkan. Yani Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu an, bir kere örgüt gücü biter, toplum lidere bakarak oy veriyor. Bu yüzden oy oranı da düşer.
AKP, zaman zaman cemaatin oy oranlarıyla ilgili bazı anketler yaptırdığı ortaya çıkıyor. AKPcemaat ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gerilimden ne çıkar sizce?
Diyelim ki Tayip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. AKP’nin başına da başkası geçti. Bir süre Cumhurbaşkanı’na giderler her şey sayenizde oldu falan derler. Ama seçimde Tayyip Erdoğan’ın gücü sıfır olmuş olur. Çünkü milletvekili sıralamasını kim yapıyor yeni lider yapıyor. Yerel seçimlerde Belediye Başkanı tayin edilecek Çok gerilimli aslında. Araları açılmış durumda, durumlar iyi değil. Ama birbirlerine açık harp açamazlar. Bundan hiçbir sonuç alamazlar. Birbirlerine de zarar verirler ayrıca. Burada açık harp ne demek? Gülen’e yakın tüm televizyonlar ve gazeteler Zaman Gazetesi de dahil olmak üzere Tayip Erdoğan’a muhalefet edecek. Okuyucu kaybeder mi? Kaybeder. İzleyici kaybeder mi? Kaybeder. Ama AKP’ye zarar verir mi? Verir. 3 4 puan kaybettirir. AKP’nin de bu savaş işine gelmez. Onlar da tabi tiraj kaybeder. İki taraf da bu yüzden açık savaşa girmiyor. Açık savaşa girmedikleri sürece bu gerilimden bir şey çıkmaz. Başbakan cemaati yavaş yavaş ayıklıyor her yerden. Güç savaşına girdiler ama henüz medyalarına yansımadı. Yaklaşan yerel seçimlerde AKP oy kaybedecek mi sizin bu konudaki araştırmalarınızın sonucu nedir? Bir miktar kaybı olacaktır. Ama bundan da önemlisi toplumun kafasında soru işaretleri oluştu. AKP seçmenini incelediğimizde bahsettiği yüzde ellinin 4 5 puanı AKP’den gitti ancak bunun yanı sıra 6 7 puanda tedirgin olmuş durumda. Yani ben AKP’ye veriyorum diğerlerini beğenmiyorum ama Recep Tayip Erdoğan’da biraz fazla sert diye düşünenler de var. Peki oy oranları nasıl olur? Bu konuda çalışmalarınız oldu mu? Bu defa değişiklik olabilir diye düşünüyorum. Ben
Güneydoğu’da bir değişiklik olabileceğini düşünüyorum. Bir kere BDP’nin oy artırmasını bekliyorum. Çünkü BDP ortaya koyduğu tezler bakımından “gördünüz mü haklıymışım” diyebiliyor. Beğenirsin beğenmezsin o ayrı. Yani sen Beşiktaşlısın ama Fenerbahçe çatır çatır top oynuyor istersen beğenme Fenerbahçe’yi ama Fenerbahçe top oynuyor. “Şimdi BDP dönüp dese ki “Ey ahali gördünüz mü ben 30 yıldır yırtınıyordum burada benimle dalga geçiyorlardı ben haklıymışım” Niye? Çünkü açılım süreci adamların her istediği oluyor. Bu BDP’ye prim yaptıracak. Ne ölçüde yansır henüz bilmiyorum. Ama bu BDP’nin oylarına yansıyacak.” Diyarbakır’ı demiyorum orayı zaten açık ara alır da, AKP’nin oy aldığı yerlerden bahsediyorum. Kürt seçmenin yoğun olduğu İzmir ve İstanbul gibi yerlerde de yine BDP oyunu artırabilir. İkinci değişim ise MHP’de oyunu artırır. Neden artar peki? Açılımı beğenen kadar beğenmeyenler de var. AKP’nin 4-5 puanı da böylece MHP’ye kaymış oluyor. MHP İç Ege’de de sürpriz birkaç yeri alır. CHP’de bir artış olur. CHP’nin oy artışı ise Anadolu’dan ziyade İstanbul’da olabilir. Ege’den olur. CHP zaten eski merkez sağ seçmeninden oy alıyor. Türkiye’de sol kalmadı. CHP seçmeni solcu falan değil. Kızıyorlar CHP doğru dürüst solculuk yapmıyor diye. Çünkü solcu seçmen yok. Öyle yapsa oy oranı %8’lere düşer. Biz anketlerde siz kendinizi neci hissediyorsunuz diye sorduğumuzda %24-26 Atatürk-
Şimdi BDP dönüp dese ki “Ey ahali gördünüz mü ben 30 yıldır yırtınıyordum burada benimle dalga geçiyorlardı ben haklıymışım” Niye? Çünkü açılım süreci adamların her istediği oluyor. Bu BDP’ye prim yaptıracak. Ne ölçüde yansır henüz bilmiyorum. Ama bu BDP’nin oylarına yansıyacak. çü, %17-16 Muhafazakar, %15 Milliyetçiyim, %12 AtatürkçüMilliyetçiyim, %7 ise solcuyum diyor. 12 Eylül 1980’den önce bu ülkenin %35’i solcuydu. İzmir’e solun kalesi derler aslında öyle değil İzmir yıllarca sağ partilere oy verdi. Ama İzmirlinin bir hassasiyeti var “Ben solcu falan
Hakan Bayrakçı, 1960 yılında İstanbul’da doğdu. Saint Benoit ve Saint Michel Fransız kolejlerinde orta ve lise öğrenimini gördü. İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdi. SONAR Araştırma şirketi’nin Başkanı olarak, meslek hayatında, 140 Belediye Başkanı, 40 Bakan, 14 Parti Genel Başkanı ve 7 Başbakana’a da profesyonel olarak benzer danışmanlık hizmeti verdi değilim, Milliyetçiyim biraz da Liberalim ama şeraite oy vermem” diyor. Atatürk olacak, biraz laiklik olacak, çağdaşlık olacak diyor. Türkiye’de de çağdaşlığın laikliğin simgesi Atatürk’tür. Simge olduğundan değil yapan da Atatürk zaten. Çağdaş laik bir ülke yaparken diktatörlükler de yaptı ama ülkeyi çok mühim bir çağ atlattı. 1milyar 300 milyon İslam ülkelerinden 1 tanesi ileri gitmiş değil bu tesadüf mü peki? Tabiî ki ben onları tutuyorum o ayrı. Aidiyet duygusundan ötürü. Ama bir sebebini araştır neden böyle ama yok ada yok. Gezi bir aday çıkarırsa CHP bunu destekler mi yoksa kendi adayında ısrarcı olur mu? Israrcı olur çünkü oyun büyük çoğunluğu CHP’de. Yani AKP’ye karşı seçim kazanacak aday çıkarma organizatörlüğü CHP’ye verilmeli. Mesela Gezi Ruhu iye konuşacağımız şeyin MHP ve BDP’nin CHP’ye gitmeli ne şunu demesi gerekir: “Bu oyun büyük çoğunlu senden geliyor. Gel önümüze düş, bu işin başını çek, senin çıkardığın bir aday da olabilir. Biz hep birlikte AKP’ye karşı bir seçim yarışı düzenleyelim” Gezi’de direnen halkın aday konusunda hiç söz hakkı olmamalı mı? Bu olaya objektif baktığımızda oy çoğunluğu CHP’de, bu oylar CHP’den geliyor ve aday gösterdiği zaman yine oyların büyük çoğunluğunu alacak. Bu durumda Gezi adayı adı altında CHP’ye gitmek yanlış. Çünkü CHP bunu ret eder ve sonuç alamaz. Gezi Süreci ile birlikte Kılıçdaroğlu bir atak yapıp iktidar olabilir mi? CHP’nin Genel Başkanı, Türkiye’de seçime gidiyor bu yüzden Kılıçdaroğlu ile ilgili bir yorum yapmayayım. Ama genel olarak başarılı buluyorum. Zaten %26 altı oy aldı. Bu 26’yı geçerse ve ilave belediye kazanırsa Kılıçdaroğlu başarılı olmuş demektir. Bu işlerde insan önemli. Bazen çok milliyetçi bir adam çok sempatik olduğu için bir BDP’liye sempatik gelebilir. Ya da bir BDP’li Türk milliyetçisi olduğunu bildiği birine sempati duyabilir. Çünkü adam sempatik. Mesela Sırrı Süreyya Önder sempatik bir adam, sevilen bir adam, MHP’liler de seviyor onu. O İstanbul’da başarılı olabilir ama ne sonuç çıkar onu bilemeyiz. CHP’nin İstanbul adayı Sarıgül mü olur? Can Ataklı mı olur? Bilemeyiz.
EGITIM (
13
14 Ağustos 2013
Bakan Kılıç’tan tehdit
Şüpheli Rektörlük
Gezi Direnişçileriyle ilgili açıklamalarına her gün bir yenisini ekleyen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç şimdi de trübünlerde siyasi gösterilerin yapılamayacağını, üniversitelerde de yapılacak herhangi bir Gezi protestosuna izin verilmeyeceğini söyledi. Her türlü topluluktan korkan hükümet ilk olarak tribünlere ve üniversitelere el attı. istanbul ELİF CENGİZ
Kılıç, “Can yanabilir, radar var” diyerek yasadaki yaptırımların işletileceğini, olaylar bitmedikçe elektronik biletin olacağını, spor savcısının göz açtırmayacağını belirtti. Kulüp yöneticilerini ise “40 gün sussunlar, sporda polemik kalmaz” sözleriyle uyardı. Stadyumda siyaset yapan bedelini ödeyecek Gezi Parkı eylemlerinin tribünlere taşınması durumunda sporun ciddi zarar göreceğini ileri süren Kılıç, “Futbol taraftarı arasına siyasi nifak sokanlar, bedelini öder. Kanunda bedeli neyse. Stadyumlar siyaset yeri değil. Kaldı ki, Kulüp Başkanı ve yöneticilerinin bilgisi dışında bu tür kitlesel eylemlerin yapılabilmesi mümkün değil. Statlarda güvenliğin sağlanması kulüplerin sorumluluğunda. Çakmak, taş, şişe nasıl girer?” dedi.
CHP milletvekili Muharrem İnce 18 Mart 2013 tarihli önergesinde Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer’in rektör olarak atandığı tarihte ve rektör olarak atandıktan sonra bir şirketin ortağı ve şirket müdürü olarak görev yaptığını söylemişti. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Tuncer’in şirket ortağı ya da şirket müdürü olduğuna ilişkin dosyasında herhangi bir bilgi bulunmadığından rektör olarak atamasının yapılmış olduğunu söyledi. Konu ile ilgili açıklama yapan Muharrem İnce, “Vermiş olduğum önergemin yanıtının aylar sonra verebilen YÖK ve bakanlık umarım soruşturmayı yıllarca sürdürmezler. Ortaya çıkan yeni belgeler ve mevzuat nettir. Hacettepe Üniversitesi Rektörünün görevine bir an önce son verilmesi gerekir”dedi. YARIN EĞİTİM
üniversitelerde de deneyebilirler. İstediğimiz, öğrencilerin karşı karşıya gelmemesi. Birisi eğitim almama hakkını kullanmak istiyorsa bahçede oturur, boykot hakkını kullanır. Ama, amfide ders yapan öğrencinin hakkını kısıtlamaya kalkarsa devlet gereğini yapar. Eylemciler, eyleme Burası muz cumhuriyeti değil; Üniversitelilere ‘Sabıka kaydı katılmayanların bu hakkını kısıtlayapan 24 saat içinde bulunur düşürmesin’ yamaz. Çağrım şu: Kimse hayatını Hükümet üniversite öğrencisi Ali Gezi Direnişi’ne katılan öğrenci- karartmasın, geçmişine sabıka kayİsmail Korkmaz’ın katillerini bul- lerin burslarının kesilmesi haberi- dı düşürmesin. mamakta direnirken bakan Suat ni kesin bir dille yalanlayan Kılıç, Kılıç “Taraftar gruplarının arası- tehditlerini taraftarla sınırlandır- Uyarıyorum statlarda radar var na birileri sızmak isterlerse burası mayarak üniversite öğrencilerine Bakan Kılıç stadyumlarla ilgili muz cumhuriyeti değil. 30 senedir de nota verdi: “Gezi eylemlerini “Uyarıyorum, radar var.” ifadeleriterörle mücadele eden bir devletiz. Bir-iki, yaşanır. Üçüncüde kontrol altına alınır. Olayların arkasında kim var, tahrik eden kim, kulüpler nereye kadar içinde? Devlet, 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar” dedi.
ni kullanırken ekledi: “Spor savcıları, müsabakaları yerinde izleyecek. Doğrudan görecek. Raporlar, görüntüler önüne gelecek. Kimin hangi koltukta oturduğunun tespiti için elektronik bilet uygulamasına geçiyoruz. Burada bir fişleme yok. Elektronik bilet tribünlerde yaşanan olaylardan çıktı. Olaysız bir sezon geçirebilirsek zannediyorum bir daha konuşulabilir. Elektronik bilet, güvenlik, suç işleyeni bulmak ve bir daha stadyuma girmesini engellemek amaçlı.”
Öğrenciye paralı polise beleş Başbakan Erdoğan’ın üniversitelerde artık özel güvenlik değil polis görev yapacak açıklamalarının ardından uygulama fiili olarak başladı. Geçtiğimiz haftalarda İTÜ kantininde görülen polisler üniversite öğrencileri tarafından protesto edilmiş ve dışarıya çıkarılmıştı. Bu hafta da Yeditepe Üniversitesinde polisler üniversite yemekhanesinde kimliklerini göstererek bedava yemek yerken görüntülendi. Daha önceki yıllarda Yeditepe Üniversitesinin alt kapısında bekleyen polislerin okulun merkezi yerlerinde konuşlandıkları görüldü. Üniversite öğrencileri Gezi olaylarında hayatını kaybeden üniversite Anadolu Üniversitesi öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın katillerini üniversiteye sokmamakta kararlı. Sosyal medyada ve üniversiteler arası forumlarda polisin üniversiteye girişinin engellenmesi konuşuluyor. Ayrıntılı bilgi ve çalışmalara katılmak için http://direnuniversite. blogspot.com adresine başvurmak yeterli. YARIN EĞİTİM
Darbelerin izlerini değil, kendisini sil yenilikler yapma peşinde olan AKP Hükümeti sorunların temeline ilişkin bir yaptırımda bulunmuyor. Yapılan değişiklik sonrasında birçok İslam Üniversitesine denklik verildi ve Kürdistan ifadesi geçen üniversiteleri de tanımaya başlandı. anadilde eğitim düzenlemesi MEB’in anadilde eğitimle ilgili çalışmalarının olduğu öğrenildi. Özel okullarda anadilde eğitimin önünün açılması MEB’in şu an üzerinde çalıştığı konulardan; ancak konu hakkında son kararı Erdoğan’ın vereceğini söylüyorlar. Ayrıca bu kapsamda anadilde eğitimin neden sadece özel okullarda serbest olduğu da cevap alınamayan sorulardan. YARIN EĞİTİM
Bakanlık, 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezası olarak memuriyetten çıkarılan öğretmenlerin bakanlığa geri dönebileceklerini duyurdu. Eski Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay, “Hukukun üstünlüğünü gözetmeden alınacak kararlar kısa vadede belli emellere hizmet etse dahi uzun vadede devletin yapısını hukuk devletinden uzaklaştırır” uyarısında bulundu. MEB İnsan Kaynakları duyurusunda, aralarında başörtüsü takarak disiplin hükümlerini ihlal eden öğretmenlerin de bulunduğu memurların 29 Ağustos’a kadar bakanlığa başvurmaları istendi. YARIN EĞİTİM
Öğrencisiz eğitim
Şikayetçiler Alevi ise onlara da soruşturma
YÖK 28 Şubat’ın izlerini silme amaçlı denklik kabul etmediği İslam Üniversiteleri’nin denkliğini kabul etti ancak hükümet 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan YÖK’ün varlığından memnun. Darbenin getirdiklerine tepkisiz. Darbelerin izlerini silmek istiyor ancak darbeye karşı herhangi bir yargılama yok. YÖK, 28 Şubat’ın izlerini siliyoruz sözüyle, mağduriyetleri giderme girişiminde. Hükümet YÖK’ün üniversite öğrencilerini mağdur ettiğinin farkında. YÖK’ün 12 Eylül sonrası üniversite öğrencilerini denetim altına almak amaçlı kurulduğunun farkında. Öğrencilerin tepkilerine cevap verebilmek için göstermelik
Başörtülü öğretmenler derslere
Bu yıl da bazı bölümleri tek bir kişi bile tercih etmedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği bölümü hiç tercih edilmedi. Son 3 yıldır rağbet görmeyen Fizik, Kimya, Biyoloji, İstatistik ve Su Ürünleri bölümleri bu yıl da boş kaldı. Aksaray Üniversitesi Maden Mühendisliği, Bülent Ecevit Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği, Cumhuriyet Üniversitesi İstatistik Bölümü, Dumlupınar Üniversitesi Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği, Fırat Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği, GOP Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği, Hakkâri Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölümü, Niğde Üniversitesi Jeoloji ve Maden Mühendislikleri bölümlerini tek bir adayın dahi tercih etmediği görüldü. YARIN EĞİTİM
Liseye kaydetmeyen veliye ceza Mamak Yunus Büyükkuşoğlu Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Tuncer Küllücek hakkında öğrencilere şiddet uyguladığı, küfür ettiği ve bazı öğrenciler arasında ayrımcılık yaptığı iddiasıyla Nisan 2012’de, aralarında Eğitim Bir-Sen, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Sen işyeri temsilcilerinin de bulunduğu öğretmenler ile öğrenci velilerinin şikâyetleri üzerine soruşturma başlatıldı. Okul müdür yardımcısı Tuncer Küllücek hakkındaki soruşturma sürerken, Küllücek kendisini şikâyet eden felsefe öğretmeni Suat Özcan ile soruşturmayı yürüten il müfettişi Cengiz Karahan’ı “Şikâyetçi öğretmen de, soruşturmayı yapan müfettiş de Alevi” diyerek bakanlığa şikâyet etti. Küllücek’in şikâyeti üzerine okula gelen 2 bakanlık müfettişi ise öğretmen ve müfettişin “Alevi olup olmadıklarını” sorguladı. Karahan’ın sorgusunda, “Ben Aleviyim, Alevilik suçsa ben bu suçu işliyorum, ömür boyu da işleyeceğim” dedi. Küllücek hakkında hazırlanan raporda öğrenci dövmek ve hakaret etmekten maaş kesim cezası, felsefe öğretmeni Suat Özcan’a yönelik sözleri nedeniyle görevin yerine getirilmesinde siyasi düşünce, din ayrımı yapmaktan kademe ilerlemesinin durdurulması ve başka okula atanması cezaları istendi. YARIN EĞİTİM
Çocuğunu herhangi bir liseye kaydettirmeyen velilere günlük 15 TL para cezası uygulanacak. Buna rağmen uzun süre kayıt yaptırılmaması halinde veliye 500 TL idari para cezası verilecek. Ailelerin çocuklarını liseye göndermeme gibi bir seçeneğinin bulunmadığına vurgu yapan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız şunları söyledi: “Böyle bir şeyi asla düşünmesinler. Puanı yeterli olmayıp herhangi bir lise türünü kazanamayan öğrenciler üzülmesin. Sınavsız öğrenci alan liselerimiz mevcut. Öte yandan açık öğretim bir seçenektir ama bütün öğrencilerimizi örgün öğretimde görmek isteriz” dedi. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
14 Ağustos 2013
Dershaneler kapatılsın paralı eğitim kaldırılsın 2012’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dershanelerin kapatılması konusunu gündeme getirmişti. Dershaneler, Nabi Avcı ve Mehmet Ali Şahin’in açıklamalarıyla tekrar tartışma konusu oldu. Mevcut sınav sistemimizle dershanelerin kaldırılamayacağını söyleyen yöneticiler, “Dershaneler kapatılırsa yerine etüt merkezleri açılır” dedi.
Artık manavlar bile meslek lisesi açıyor
Devlet meslek lisesi açılması için iş adamlarını teşvik etme amacıyla her öğrenci başına bin lira verildiğini gören müteahhit hatta manavlar özel sağlık meslek lisesi açtı. Hükümetin bu politikasıyla eğitim tamamen ticarete dönüşmüş durumda. “İş garantili” ilanıyla çoğalan okulları durduramayan MEB yeni kriterler belirledi. Özel sağlık meslek liselerine hastane yanında açılma zorunluluğu ve kontenjan sınırı getirildi. Okul sahipleri ise kriterlerin okullar açıldıktan sonra getirilmesinden dolayı dava açacaklarını duyurdu. YARIN GÜNCEL
Liselerde 35 bin kişilik kontenjan boş
İSTANBUL ceday avcı
Başbakan’ın dershanelerin kapanacağına dair yaptığı açıklamadan sonra birçok tartışma yaşanmıştı. Başbakan kapanacağını söylemesine rağmen dershanelerin kapanmasına dair bir adım atılmamıştı. Yakın zamanda da Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yaptığı açıklamayla dershanelerin kapanmasını gündeme getirdi. Bu konuda kararlı olduğunu vurgulayan Nabi Avcı’nın aksine AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin bu konunun ne bakanlar kurulunda ne de mecliste konuşulmadığını belirtti. Etüt merkezi görünümlü dershane Tüm açıklamalardın ardından ders-
hane sahipleri ve yöneticileri de dershanelerin kapatılamayacağını düşünüyor. Elemeci sınav sistemi rekabet ortamı oluşturarak her öğrenciyi birbiriyle yarıştırıyor, öğrenciler de üniversiteye girebilmek için dershanelere başvuruyor. Şimdiye kadar hiçbir dershaneye kapatılması konusunda resmi bir bilgi gelmediğini söyleyen dershane yöneticisi, sınavlar kaldırılmadan dershanelerin kapatılamayacağını, ancak kapatma durumu olduğu takdirde “etüt merkezi”ne dönüşeceğini ve bu dershane düzeninden daha pahalı olabileceğini söyledi. Bir dershanenin müdürü de dershanelerin kapatılıp kapatılmayacağı tartışmaları sürmesine rağmen kayıtların sorunsuz devam ettiğini söyledi.
Mevcut sınav sistemiyle dershaneler kapatılamaz Özel Dershaneler Birliği Derneği (ÖZ-DE-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Köprülü, 3-5 yıl içinde dershanelerin kapatılmayacağını düşündüklerini söyledi. Dershanelerin kapatılması durumunda özel okullara dönüşebileceği de konuşuluyor. Açıklama yapan birçok dershane yöneticisi tüm dershanelerin özel okul şartlarına uygun olmadığını belirtti. Dershanelerin kapatılıp özel okullara dönüştürülmesi paralı eğitimin devamı olacak, özel okula gidemeyen öğrenci niteliksiz eğitime mahkum edilecektir. Eğitim para kaynağı olarak görülürken özel okula gidemeyenlerin üniversiteye giriş kapıları kapanacaktır.
Dershane Sayısı Arttı Başbakan Erdoğan, dershaneler kapatılacak diye açıklama yaptığından beri dershane sayısında azalma beklenirken aksine artış yaşandı. Mehmet Ali Şahin, dershaneler kapatılmadan ortaya çıkabilecek sorunlara çözüm üretilmesi gerektiğini söylemişti. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim eksikliği yok edilmeden dershanelerin sonunun gelmesi mümkün değildir. Dershanelere talebin fazla olması öğrencilerin okullarda tatmin edici bir eğitim almamasından kaynaklanmaktadır. Eşit ve kaliteli eğitim verilmesi öğrenciyi kaliteli eğitim alma arayışına sürüklemeyecek, dershanelerin sonunu kendiliğinden getirecektir.
Meslek okullarında düz lise sınıfı açılıyor 4+4+4’le genel liseler Anadolu Liseleri’ne dönüştürüldü. Yeterli puan alamayan öğrenciler başka alternatifi olmadan Meslek Lisesi’ne, İmam Hatip’e veya özel okula gitmek zorundaydı. Geçen hafta alınan kararla İmam Hatip veya Meslek Lisesi’ne gitmek istemeyen öğrenciler için “düz lise sınıfları” açılacağı duyuruldu. Önce genel liseleri dönüştüren MEB, şimdi Meslek Liseleri’nde enel lise sınıfları açmasıyla şaşırtıyor. 74 Bin Öğrenci Yerleşebilecek İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, sınavla kazanamayan öğrencilere genel
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Özel okullara özel sınav
lise eğitimi seçeneğini sunmaları gerektiğini söyledi. Sadece İstanbul’da 23 bin kontenjan olduğunu, yeni sınıfların açılmasıyla öğrenci kontenjanının 74 bine yükselebileceğini ekledi. Veliler Endişeli Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Enver Önder, uygulamanın talepleri karşılayamayacağını, öğrencileri Meslek Liseleri’ne yönlendirmek için bir dayatma olduğunu söyledi. Veliler de bu uygulamanın meslek liselerine ve imam hatiplere talep artması için bilinçli yapıldığını düşünüyor. YARIN EĞİTİM
Liseli Mustafa Ali taburcu oldu
Parasız, eşit eğitim istiyoruz AKP Hükümeti iktidara geldiğinden itibaren sınav sistemi üzerine sürekli açıklamalarda bulunup isim değişiklikleri yaparak eğitimin kalitesinin arttığını vurgulamaktadır. Fakat değişen sadece sınavların isimleridir. İlkokuldan aldığımız eğitim ezberci ve sınav odaklı bir eğitim sistemidir. Bu elemeci sınav sistemi eşitsiz ve itibaren adaletsizdir. Sınavı kazanmak için öğrencileri dershaneler mecbur ederek parası olmadığı için dershaneye gidemeyen öğrencilere üniversite kapıları kapatılmaktadır. Bizler LİSE-DER’ liler olarak geleceklerimizi ellerimizden alan sınavlar kaldırılsın, dershaneler kapatılsın, okullardaki eğitimin nitelliği artsın diye mücadele ediyoruz. Bütün liseli arkadaşlarımızı eşit, parasız, sınavsız bir eğitim sistemi için mücadeleye çağırıyoruz.
8.sınıf öğrencilerinin girdiği SBS’nin tercihyerleştirme sonuçları 6 Ağustos’ta açıklandı. MEB, yerleştirme sonuçlarını sitesinden duyurdu. Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı açıklamada yerleştirme işlemlerinin öğrencilerin genel başarı sıraları ve yüzdelik dilimlerini gösteren OYP’ye göre gerçekleştirildiğini belirtti. Yerleştirme sonuçlarının ardından boş kalan kontenjan sayısı 35 bin olarak belirlendi. Asil kazanan öğrencilerin kayır döneminden sonra boş kontenjanlara kayıt hakkı kazanan öğrenciler ilan edilecek. YARIN EĞİTİM
Taksim’de 8 Temmuz’daki Gezi direnişi sırasında polisin attığı biber gazı kapsülüyle başından ağır yaralanan 17 yaşındaki lise öğrencisi Mustafa Ali Tombul, tedavi gördüğü hastaneden taburcu oldu. Mustafa Ali Tombul biber gazı kapsülüyle yaralandıktan sonra Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bakıma alınmıştı.Beyin kanaması riskine karşı uyutulan Mustafa Ali Tombul durumu kötüye gitmeyince ilaçları kesilerek uyandırılmıştı.Mustafa Ali’nin hastanede yattığı sürece babası Mehmet Tombul ve arkadaşları hastane bahçesinden bir an olsun ayrılmadı. Mustafa Ali arada hastane bahçesinde arkadaşlarıyla bile buluştu.Doktorları tamamlanan tedavisinin ardından Mustafa Ali Tombul’u taburcu etti. Mustafa Ali babası ve annesiyle birlikte hastaneden ayrıldı. Mustafa Ali kontrolleri için kısa bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra İzmir’e dönecek. YARIN EĞİTİM
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Eş Başkanı Cem Gülan, SBS’nin kaldırılacağını hatırlatarak, bu konuda MEB’in alacağı kararlarda belirsizlik olduğunu ifade etti. Nabi Avcı’nın 8.sınıfta bazı derslere ait merkezi sınav yapılacağını söylediğini ancak nasıl yapılacağı konusunda net bir karar olmadığını belirten Gülan, sınava ilişkin ayrıntıların kamuoyu ile paylaşılmaması sorunlara yol açıyor dedi. Bunun üzerine sınav yürütme komisyonuyla ayrı bir özel okullar sınavı için çalışmalara başlandığını söyledi. YARIN EĞİTİM
4+4+4’e çözüm kılavuzu
Muhtemel sorunlar göz ardı edilerek yürürlüğe koyulan 4+4+4 eğitim sistemiyle 62-66 aylık okula uyum sağlayamayan çocukların okula alışmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin ve işveren kuruluşların işbirliğiyle oluşturulacak toplum eğitim hizmetine yönelik kılavuz hazırladı. 0-66 aylar arasındaki gruplarda yer alan çocukların ücretsiz eğitim sağlanması, sosyal bir ortamda eğitici faaliyetlerde bulunmasına fırsat oluşturulması planlanıyor. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
14 Ağustos 2013
Ortadoğu politikası Lübnan’dan çıkardı
Dünya Turu
Japonya
Fukuşima uyarısı
Türk pilotlarını rehin alıp kendilerini “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri” olarak tanıtan Lübnanlı örgüt, Türkiye-Suriye sınırında tutsak edilen Lübnanlı rehineler bırakılana kadar pilotları serbest bırakmayacağını açıkladı. Lübnan’dan çekilme adımları atan Türkiye’nin Ortadoğu politikaları tartışma konusu oldu. DÜNYA Fatma kurt
Lübnan Al-Jadeed televizyonunda kendilerini “İmam Rıza’nın Ziyaretçileri” adıyla tanıtıp öncesinde bilinmeyen silahlı örgüt, THY pilotu Murat Akpınar ve pilot yardımcısı Murat Ağca’yı kaçırıp alıkoyduklarını açıkladı. Silahlı örgütün 6 üyesi, Beyrut’ta Rafik Harriri Uluslararası Havaalanı’ndan otele giden havayolu personel aracından 2 Türkiye vatandaşını rehin alıp, personelin kalanının gitmesine izi verdi. Örgüt Lübnan resmi haber ajansı NNA’ya açıklama yaparak Türkiyeli pilotları rehin alma eylemini üstlendi. Olayda Suriye’de devam eden iç savaşla ilgili Türkiye’nin tavrının önemli rol oynadığı düşünülüyor. Örgütün talebi geçen sene Türkiye-Suriye sınırında ÖSO’nun rehin aldığı dokuz Şii Lübnanlının serbest bırakılması: “Türk kaptan ve yardımcısının (Murat Akpınar ve Murat Ağca), Azaz’da rehin alı- “Suriye’de tutsak edilen Lübnanlılar nan kardeşlerimiz (Lübnanlı Şii meselesini çözmek amacı taşıyorsa, rehineler) serbest bırakılana kadar destekliyoruz” açıklamasını yaptı. misafirimiz olacağını ilan ediyoruz.” Türkiye: Geri çekiliyoruz Lübnanlı yetkililer destekledi Lübnan İçişleri Bakanı Mervan Eylemden birkaç gün önce Lüb- Şerbil kaçırma eylemini kınayıp nanlı politik bir kaynaktan Lüb- Lübnan’daki Türkleri koruyacaknanlı yetkililerin kaçırma pla- larını söylerken, Türkiye Dışişleri nından haberdar olduğu bilgisi Bakanlığı’ndan vatandaşlarının “hagelmişti. Lübnanlı rehinelerin yati zaruret arz eden bir gerekçe olaileleri, kaçırılan Türk pilotlarla madıkça” Lübnan’a gitmemesi ve Lübnanlı rehinelerin doğrudan bir oradakilerin dönmesi çağrısı geldi. bağlantısı olmadığını açıkladı, an- Ayrıca 2006 Temmuz’da İsrail ile cak NNA haberine göre Lübnan Hizbullah arasında çıkan savaşın Yüksek Şii Konseyi temsilcisi Şaik ardından BM UNIFIL güçlerine Abbas Zuğayb, rehin alma eylemi katılan Türk İstihkam ve İnşaat
Fukuşima nükleer santralinin işletmecisi TEPCO, 2 yıl önce depremde hasar gören santralden denize radyoaktif sızıntı olduğunu açıklayıp özür diledi ve santral faaliyetlerini durdurdu. Bölgeden 160 bin kişi tahliye edildi, balıkçılık ile bitki ve hayvan ürünleri satışı durduruldu. Santralin 2000 kadar çalışanı ise yüksek kanser riskiyle karşı karşıya. Başbakan Şinzo Abe sızıntının durdurulması için hükümetin ciddi önlemler alacağını açıkladı. Nükleer Santral inşaatı için görüşülen Japonya’nın gazeteciler derneği Days Japan’dan Türkiye’ye Hürriyet gazetesine verilen ilan yoluyla uyarı geldi. Nükleer teknolojiyi ihraç etmek istemediklerinin vurgusunu yapan ilan, Fukuşima örneği ile nükleerin zararlarına ve muhtemel risklerine değiniyor. YARIN DÜNYA
Bölüğü’nün eylülde geri çekileceği açıklandı. Türk bölüğü savaş sonrası Lübnan’da UNIFIL karargahı inşaatı ve birçok altyapı projesini üstlenmişti. Ankara’nın Ortadoğu politikası Suriye iç savaşının Lübnan’a yansımalarından kaynaklanan çatışmaların ve Türkiye’nin Suriye iç savaşında taraf olarak ÖSO’yu destekleyip savaş yanlısı bir tavır sergilemesinin İmam Rıza’nın Ziyaretçileri adlı örgütün rehin alma eyleminde etkisi olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin savaş yanlısı politikasından yansıyan sorunları protesto
eden Lübnanlıların Türk İstihkam ve İnşaat Bölüğü sembolü üstüne “Yalancılar, eve dönün” yazdığı görülüyor. 2006 İsrail ve Hizbullah arasındaki savaşın büyük zarar verdiği Lübnan kentlerini bir yatırım alanı olarak gören Türkiye bugün vatandaşlarına “gitmeyin, dönün!” çağrısı yapıp geri çekilme kararı almak durumunda kalıyor. Savaş yanlısı politikalar izleyip savaş yıkımlarını yatırım fırsatı olarak değerlendiren AKP’nin Ortadoğu’daki politik çizgisinin geldiği nokta bugün geri çekilmek.
Suriye’de siyasi çözüm ÖSO ve El-Nusra bileşenlerinden oluşan Suriyeli muhalifler, Halep - Türkiye sınırı yakınında stratejik öneme sahip olup Esad güçlerinin ikmalini yapan Minniğ Hava Üssü ve bazı Lazkiye köylerini ele geçirdi. Rojava katliamına gereken önemi atfetmediği için dünya ülkeleri ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin eleştirilmesi üzerine Barzani, Kürt Ulusal Konferansı’ndan Rojava’ya araştırma komisyonu gönderilmesini talep edip katliam teyit edilirse “halkımızı korumak için seferber olacağız” dedi.
ABD ve Rusya, Washington’da görüşerek Suriye iç savaşının politik hatlardan çözümü için bir ay sonra Cenevre’de barış görüşmeleri hazırlığı yapıldığını açıkladı. Esad Şam’da verdiği iftar yemeğinde Suriye’deki savaşın siyasi çözümüne ilişkin: “Terör ve politika tamamen zıt konular. Terör her yeri vururken, siyasi eylem ve siyasi çözümden bahsedilemez” dedi. YARIN GÜNCEL
Arabuluculuk sonuçsuz
Bayramda saldırı
Ramazan bayramının olduğu günlerde Irak’ın Bağdat kenti merkezli gerçekleştirilen bombalı araba ve intihar saldırıları sonucunda 80 kişi hayatını kaybetti, 250 civarında kişi ise ağır yaralandı. Saldırılar yoğun olarak Şiilerin yaşadığı bölgelerde yaşandı. Bayramın farklı günlerinde gerçekleştirilen saldırıların bağlantılı olduğu tahmin ediliyor. Bağdat, Kerkük, Kerbela, Nusiriye ve Tuz Kurmato bölgelerinde yapılan bombalı saldırılar için İçişleri Bakanlığı, ülkenin mezhep ayrılıklarından beslenmesi muhtemel bir iç savaşla karşı karşıya kalabileceğini açıkladı. Yetkililer Tuz Kurmato’daki saldırının Kürt siyasi partisinin bölge merkezini hedeflediğinin tahmin edildiğini belirtti. Irak hükümetinin Şii, Sünni ve Kürt bileşenleri arasında gerilim oluştu. YARIN DÜNYA
Hindistan
Keşmir’de çatışma
ABD elçilikleri kapatıyor Ramazan ayının bitmesiyle gerginliğin öngörüldüğü Mısır’da devrik Cumhurbaşkanı Mursi taraftarları Adeviyye’de toplanmayı sürdürürken bayram arifesinde Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur kalabalıkların protestoya devam etmesi durumunda müdahale olacağının işaretlerini vermişti. Adeviyye Meydanı etrafında ordu müdahalesi ihtimaline karşı protestocular büyük barikatlar kurdu ancak bayram çatışmasız geçti. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin oluşturduğu heyetle girişilen diplomatik arabuluculuk çabaları ise sonuç vermiyor. İsrail’e ait insansız hava araçlarının Sina Yarımadası’na roketlerle saldırarak dört İslamist militanı öldürdüğü uluslararası basına yansırken Mısır Ordusu haberleri “mantık ve gerçek dışı sağlıksız bilgi” olarak nitelendirdi. YARIN GÜNCEL
Irak
Pakistan’ın kuzeybatısında Dera İsmail Han kentindeki hapishaneden, cezaevi yetkililerince 248 olarak açıklanan Taliban militanının kaçırıldığı cezaevi baskınının ardından gelen istihbarata göre, Peşavar Merkez Cezaevi’nden üst düzey Taliban militanlarının kaçırılması planlanıyor. İstihbarat üzerine yerel yönetimin talebiyle Pakistan ordusu cezaevinde askerleri görevlendirdi. El-Kaide’nin benzer şekilde Irak ve Libya’daki militanlarının yardımcı olmasının ardından Pakistan’daki baskın ve istihbaratlar üzerine ABD Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki büyükelçilik ve konsolosluklarını kapatıp dünya çapında seyahat uyarısı yayınlama kararı aldı. Şu an 19 elçiliğinin kapalı bulunduğu ABD, Dışişlerinden açıklanan karar üzerine, güvenilir kaynaklardan tehdit istihbaratı aldığını belirterek Pakistan Lahor Konsolosluğu’ndaki personelini başkent İslamabad’a gönderdi. Lahor’da kalan diplomatik personeline ise ülke içinde seyahat sınırlama talimatı verildi. YARIN GÜNCEL
Hindistan’ın Keşmir bölesinde Ramazan bayramında Müslümanlar ile Hintliler arasında yaşanan çatışmalar 1 Müslüman ve 1 Hintli’nin hayatını kaybetmesine yol açarken onlarca kişi yaralandı. Çatışmalar Ramazan Bayramı kutlamalarına çıkan Müslümanların bağımsızlık sloganları atmasının ardından Hintli grupların karşı protestosu ile başladı. Müslümanların Keşmir’de Hindistan yönetimi karşıtı gösterilerine Hindistan askeri birliklerinin saldırıları sonucu 1989’dan beri 68 binden fazla can kaybı oldu. Keşmir bölgesi Hindistan ile Pakistan arasında paylaşılmış durumda. Bölge 1947’de Britanya sömürgesinden bağımsızlığını kazandığından bu yana, bölge yönetimi üzerine iki ülke arasında iki savaş yaşandı. YARIN DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
SELÇUK KAYGISIZ yazdı
14 Ağustos 2013
Aşk değil ölüm gemisi 6 Ağustos günü İzmir Aliağa’ya getirilen ‘Pasific’ adlı gemide zehirlenen 9 işçinin tedavi altına alınması ve 2 işçinin can vermesi, işçilerin hayatlarının kar hırsı uğruna nasıl harcandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Yazarımız Selçuk Kaygısız’ın, İzmir Aliağa Geri Dönüşüm Tesislerinde 2 işçinin canına mal olan bu acı olayı konu alan yazısını yayınlıyoruz.
İzmir Aliağa Geri Dönüşüm Tesislerinde 9 işçi zehirlendi ve 2 işçi geçtiğimiz gün hayatını kaybetti. Yaşanılan bu olay her iş ölümünde olduğu gibi ana akım medyada “iş kazası olarak” verildi. Kaza kelime anlamı “istem dışı yaşanan olay” demektir. 37 yaşındaki Doğan Balcı ve 40 yaşındaki Davut Özdemir çok masumane yani istem dışı mı öldüler? İzmir Aliağa Geri Dönüşüm Tesislerine biraz yakından bakılınca yaşanan işçi ölümlerinin hiç masumane olmadığı ortaya çıkıyor. İşçi ölümleri kaza mı kader mi? Kaza, kader gibi kelimeler işçi ölümlerinde sıkça kullanılan kelimler. Fakat bu kelimelerin bilinçli olarak kullanıldığı bir gerçek. Tıpkı kadın cinayetlerinde bundan birkaç sene öncesine kadar aşk cinayeti, kıskançlık cinayeti, cinnet cinayeti gibi kavramlar kullanıldığı gibi. Çünkü işçi ölümleri kadın cinayetleri gibi gerekli önlemler ve yasalar çıkarılmadığı konu ile ilgili var olan yasaların uygulanmadığı için hızla ölümler artmaya devam ediyor. Örneğin
gazete sayfalarında gördüğümüz küçük işçi ölümlerinin geçtiğimiz Temmuz ayında 120 kere verildiğini biliyor muyuzdunuz? Yani Temmuz ayında 120 ocağa ateş düştüğünü? Başbakan’ın ölüm madencinin kaderi dediği 17 Mayıs 2010 tarihinde 30 madencinin öldüğü grizu patlamasında geçtiğimiz günlerde bilirkişi raporu yayınlandı ve 30 madencinin ölümünün kader olmadığı, öngörülebilir-önlenebilir olduğu bir kez daha görüldü. Geçtiğimiz Temmuz ayındaki korkunç 120 işçi ölümü sayısının bir çoğunun kader olmadığı 120 sayısından da anlaşılmıyor mu? Tıpkı bu hafta İzmir Aliağa’da ölen 2 işçi kardeşimizin akıbeti gibi. Ölümler istem dışı değil! Aliağa’daki gemi söküm tesislerinde zehirlenerek yaşamını yitiren işçilerden Doğan Balcı’nın ailesi oğullarının aynı geminin sökümü sırasında bayramın ikinci günü de zehirlendiğini ancak hastaneye dahi götürülmediğini basına söyledi. Ayrıca geminin radyasyon ölçümlerinin yapılmadığı ve ge-
rekli izinlerin alınmadığı da orada çalışanlar tarafından biliniyor. Görüldüğü üzere yaşanılan olay hiç kaza gibi durmuyor. Ekonomi işçinin kanıyla büyüyor 1977-1980 yılları arasında Amerikan yapımı pembe dizi Aşk Gemisi’nin sahnesi olan gemi uzun süredir İtalya’nın Cenova kentinde San Giorgio Limanı tersanesinde bulunan Pasific Princess, 4 milyon euroluk açılış bedeliyle açık arttırmaya çıkartıldı. Ancak teklif veren olmadı. Çünkü Avrupa ülküleri insan ve çevreye verdiği zarardan dolayı gemi sökümünden vaz geçmiş durumda. Gemi söküm işlemi ağırlıklı olarak Türkiye, Hindistan, Pakistan, Çin, Bangadeş’te yapılıyor. Türkiye’nin tek gemi söküm bölgesi ise İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunuyor. Aliağa’da 21 gemi söküm firması faaliyet gösteriyor ve her yıl ortalama 200 geminin sökümü yapılıyor. 2012 yılında sökülen 282 gemiden toplam 927 bin ton hurda elde edildi. Yani yaklaşık 450 milyon dolar gelir elde edildi. İşte bu Aşk
Gemisi bu nedenle satın alındı. Gemi söküm tesislerinde her yıl çok sayıda işçi, zehirlenmeler ve patlamalar sonucu yaşamını yitiriyor. Gemi sökümünde işçi ve çevre sağlığını etkileyen faktörle-
rin başında, asbest geliyor. Asbest dünyada en fazla işçi ölümüne neden olan zehirli kimyasallar arasında yer alıyor. Ölen işçi kardeşlerimizin sorumluları kimler? Başta İzmir Geri Dönüşüm Şirketi başta olmak üzere 2013 yılının ilk altı ayında ise yağun br şekilde 100’ün üzerinde geminin sökümü gerçekleşen Aliağa’da bir çok ölüm yaşanmasına rağmen denetimleri yetirince yapmayan ve ekonomimiz büyüyor çığlık-
ları atan hükümet sorumlu değil midir? Çözüm ne? Gözünü kar bürümüş ve “benden sonra tufan” diyen şirketleri ve sorumlu herkesi yargılatana kadar mücadele etmekten başka çözüm olabilir mi? İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak hayatını kaybeden işçi kardeşlerimizin hesabını soracağız. İnsan hayatını hiçe sayan akıl ve vicdanlarla savaşmaya devam etmekten başka çözüm yolumuz yok.
Parçalanmak üzere Türkiye’ye getirilen Aşk Gemisi’nde 2 işçi öldü
Her yer stadyum her yer siyaset meydanı İHSAN ÇARALAN yazdı
Taraftarların kavgasıyla anmaya alıştığımız Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde belki de ilk defa politik bir mesele rakip takım taraftarları tarafından böylesine ortaklaşarak sahiplenildi. Suat Kılıç’ın, “Gezi’yi statlara taşıyan bedelini öder” sözleriyle taraftarları adeta tehdit edişi de bu korkuyu ispat ediyor. Bu konuyu ele alan İhsan Çaralan’ın Evrensel Gazetesi’inde yer alan yazısını yayınlıyoruz.
Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanan süper kupa maçını da çok şükür kazasız belasız atlattık! Alınan istihbarata göre, “Stadyumların Gezi eylemlerinin yeniden başlaması için kullanılacağı”na dair iddialarla başlayıp, Spor Bakanı unvanını taşıyan kişinin, kulüp taraftarlarını, tehdidine varan, bununla da yetinmeyip, her halde futbol tarihinde ilk kez, seyircilerin alkolmetreye üfletilerek stada alındığı bir kupa maçının “kazasız belasız” atlatılmasından söz ediyoruz. “Kaza bela”dan ne kastedildiğini de okuyucularımız biliyor: Tribünlerden “Hükümet istifa” ya da “Her yer Gezi her yer direniş!”
gibi sloganların atılacağı korkusuydu. Son 50 yılın en çok tekrar edilen klişelerinden birisinin de, “Aman spora siyaset sokmayalım!” olduğu ülkede spor böyle politize olurken taraftarın olmaması elbette beklenemezdi. Nitekim bunu herkes, özellikle de tribünlere çekilerek siyaset dışında tutulmaya çalışılan geçlik de görmüştür ki, spor siyasetin ve siyaset bağlantılı ticaretin en önemli bileşenlerinden biridir. Son birkaç yıl içinde sporun aslında sermaye ve burjuva siyaset için çok önemli bir rant alanı olduğu ve taraftarın da bu rantı elde etmenin aleti olarak görüldüğünün fark edilmeye başlanmasıyla tri-
bünlere yayılan huzursuzluk, Gezi ile başlayan büyük halk direnişiyle birleşince, hazretler yeniden sporu değilse de taraftarı siyasetin dışına çıkarmak için önlemler almaya başlamışlardır. Ama bu sefer lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini de görerek, polisiye önlemlere başvurmaya girişmişlerdir. Spor seyircisini “taraftarlıkla”, en büyük düşmanın rakip takım taraftarı olduğuna inandırarak uyuttukları yığınların artık öyle uyutulamayacağını gördükleri için de “kombine bilet” alanlardan stadlarda siyasi sloganlar atmayacağına dair taahhütname almaktan başlayan önlemler, stad girişlerine yüz tanıyacak kamera-
lar koymaya, stada girişte alkolmetreye üfleme zorunluluğu getirilmesine,... nihayet özel yetkili savcıları ve mahkemeleri dereye sokarak taraftara illegal örgütü üyesi muamelesi yapan, tribün liderlerini illegal terör örgütü lideri ilan etmeye varan girişimlere kadar varmıştır. Sporu, en başta da futbolu bir uyuşturucu gibi kullanarak dümenine bakan siyaset ve sermaye erbabı, şimdi “taraftar” adını taktıkları kitleyi yeniden denetime almak üzere harekete geçmişlerdir. Harekete geçen elbette en başta Hükümet ve onun spor alanındaki uzantılarıdır. Onun için de spor insanları Kayseri’deki süper kupa maçının
“GS ve FB arasında bir mücadele değil tribünlerle Hükümet arasında bir mücadele” oluğunda hemfikirdir. Tabii ki gerçek spor insanlarından söz ediyoruz. Yoksa tribünleri birbirine kışkırtmayı ekmek kapısı haline getiren sermaye basınının spor uleması Hükümetle aynı safta; barışan, Gezi eylemlerinin ateşiyle birleşen, “Faşizme karşı omuz omuza” oldukları gibi, “Tribünlerde birlikte omuz omuza maç seyredelim” çağrısından en az Hükümet kadar paniğe kapılmışlardır. Ancak alınan bütün önlemler boşunadır. “Taraftar”, bir kulübe taraf olmanın insanı Türkiye’de yaşayan bir insan, bir emekçi olmaktan çıkarmadığını, bu ülkedeki her şeyinden, ülkenin nasıl yönetildiğinden sorumlu olduğunu, iş, ekmek, özgürlük taleplerinin kendisinin de talepleri olduğunu fark etmiştir. Başka bir söyleyişle “taraftar”, demokratik bir Türkiye’de yaşamanın kendi
talebi de olduğunu, bunun için diğer kulüp taraftarlarıyla birleşerek mücadele etmesi gerektiğini görmüştür. Onun içindir ki Hükümetin, taraftarı yeniden o eski cendereye hapsetme çabası umutsuz bir çabadır. Her seyircinin başına bir polis dikseler bile bunu artık başaramazlar. Stadyumlar, maç seyredilen kafeler, kahveler, ...hatta evler artık siyasetin konuşulduğu, Hükümetin icraatlarının tartışıldığı, “siyasetin daniskası”nın yapıldığı slogan haykırılmadığında bile bunun siyasi bir tutum olarak yansıdığı mekanlardır. Onun içindir ki, GS-FB maçında slogan atılmaması Hükümetin önlemlerinin bir başarısı, bir kazanımı değildir artık. Çünkü artık “Her yer stadyum, her yer siyaset alanı”dır!”
Taraftarların sesi kısılamaz ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Aylardır oldukça hareketli günlerden geçiyoruz. Mayısın sonundan beri Gecemiz gündüzümüz belli değil. Eylem, polis saldırısı, saldırıya tepki eylemi, hükümet kanadından gelen açıklamalar... AKP Hükümeti’nin yasakçı poli-
tikaları dur durak bilmiyor. Başbakan başta olmak üzere hükümet neredeyse her gün bir açıklama yaparak demokratik haklarımızı kullanmaya engel olacağını, en temel haklarımızın önünü tıkayacağını belirtiyor. Ne zaman ne diyecekler? Gene hangi hakkı en işlerine gelen şekilde düzenlemeye çalışacaklar? Öyle ya Başbakan‘ın yetkisinde sınır yok. Canı ne isterse onu yasaklayabilir, bir kalıbına sokup adına da demokrasi der. Çocuk yapmamız gerektiğini o söylüyor, kaç tane yapılacağını o
biliyor, mahkeme kararını hiçe sayarak, biz bu ağaçları da keseriz, Gezi Parkı’nı da AVM yaparız, Taksim de eylem alanı değildir, yürüyemezsiniz diyor. Kürtaja cinayet diyor, sokak ortasında ölüm getiren polisini övdükçe övüyor. Başbakan kendisi öyle dedi diye her şey onun istediği gibi, istediği şekilde olacak zannediyor. Bunun için de en kısa ve en etkili yol karşısındakilerin sesini kısmaktan geçiyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefeti getirip her fırsatta önümüze dayayarak,
soruşturma açılmasını sağlıyor adalet mekanizması. En demokratik hakkını kullanıp, polis saldırısına rağmen yürümek istediğinde, hatta onu bile yapmayıp durduğunda, kıskıvrak kavrayıveriyor. Ve şimdi bir süredir hükümetin yasakçı politikalarının hedefinde taraftar grupları var. Hani şu Gezi Parkı ile ilgili tüm yürüyüş ve eylemlere katılan, bu süreçte politize olmuş taraftar grupları. İki hafta kadar önce Beşiktaş Spor Kulübü‘nün kombine bilet sözleşmesinde politik içerikli slogan atma-
yacağını taahhüt etmeye zorlanmasından bahsetmiştik. Politik içerikli slogan attığı belli olanın kombine bileti yanacakmış. Sonrasında maçların gece değil de gündüz oynanabileceği, bu şekilde çıkan olayların önlenebileceği ifade edildi. Yetmedi, geçtiğimiz günlerde Galatasaray-Fenerbahçe maçında taraftara alkol kontrolü yapıldığını gördük. Ömrümüzde ilk defa. Emniyet Müdürü uygulamanın 6222 Sayılı Sporda Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa uyarınca gerçekleştirildiğini
söylüyor. Oysa ki bu kanun alkol kontrolüne izin vermiyor, sadece alkollü olduğu anlaşılan kimsenin stada alınmamasından bahsediyor. Yani önünüze gelene üflettirip duruma bakın demiyor. Emniyet Müdürlüğü’nün de dahil olduğu bir grup insan, 6222 Sayılı Sporda Şiddetin Önlenmesine Dair Yasayı uygulamaların dayanağı olarak gösteriyor. Halbuki bu doğru değil. Yasa sadece alkol, uyuşturucu veya uyarıcı madde aldığı açıkça belli olanların stada alınmamasından bahsediyor.
Önünüze geleni toplayın ve üflettirin demiyor. Bu yapılan açıkça hukuksuz bir uygulamadır. Stadın kapısında çekilen fotoğraflar herşeyi gün gibi ortaya seriyor. Anlaşılan tüm eylemlerin Anayasaya aykırı şekilde de olsa yasaklanmasına sebebiyet veren 2911 Sayılı Yasa’nın yerini spor alanında 6222 almış durumda. Ne olsa ona dayanacaklar. Taraftar yılmaz, maçına da gelir, sözünü de eder. Taraftarın sesi böyle kısılamaz.
YAKLASIMLAR
17
14 Ağustos 2013
Ne demokrasinin düğünü, ne cumhuriyetin cenazesi Kimin ne kadar ceza aldığı önemli olsa da, Ergenekon davası çoktan, hatta belki de açıldıktan kısa bir süre sonra bitmişti. Kuşkusuz derin devletle, darbeler ve darbecilerle hesaplaşma anlamında sembolik önemini hep koruyacak; temyiz sürecinde bazı tartışma ve gelişmeler olacak ama Ergenekon konusunun bundan böyle gündemimizde çok fazla yer alacağını düşünmüyorum. Bunun birinci nedeni, iktidar savaşlarında bir tarafın alenen mağlup, diğerinin de galip olmasıdır. Nitekim 7
Şubat 2012’de patlak veren MİT krizi, bundan böyle ülkemizdeki yeni tür iktidar mücadelelerinin, eski iktidar sahipleriyle yeniler arasında değil, yenilerin, diğer bir deyişle, eskiyi tasfiye etmek için ittifak yapmış olanların arasında yaşandığını ve yaşanacağını gösteriyor. Her ne kadar gerek iktidar partisi, gerekse Fethullah Gülen hareketinin sözcüleri aralarında böyle bir gerilim olmadığını, üçüncü şahısların (büyük ölçüde de iktidarlarını kaybetmiş olanların) aralarına nifak sokmak istediğini söyleseler de, medyadaki
tartışmaların dozu giderek artıyor, genellikle soğukkanlı bilinen umulmadık aktörlerin devreye girmesiyle gerilim tırmanıyor. Karar açıklandığından beri sosyal medyada, bugünkü gazetelerde üç tepki türü dikkat çekiyor: Sevinenler, üzülenler ve ne çok sevinip ne de çok üzülenler. Ergenekon sürecinin ilk günlerinden itibaren “ortayolcu” bir çizgi izlemiş biri olarak (bu konuda şu iki yazımı özellikle hatırlatmak isterim: Taraf olan bertaraf oluyor ve Ne savcıyım ne avukat) tabii ki sonuncu grupta yer aldım. Çünkü Ergenekon davasından bir “demokrasi düğünü” veya bir “cumhuriyet cenazesi” çıkartmanın fazlasıyla zorlama olduğu kanısındayım.
Düğün değil Bu bir “demokrasi düğünü” değil çünkü: 1)Yakın tarihimizin karanlık onca olayının üzerine ciddi bir şekilde gidilmedi. 2)Belli bir aşamadan sonra “derin devlet” yapılanmasının tamamının çökertilmesi gibi bir hedefin olmadığı ortaya çıktı. Örneğin başlarda hep lafı edilen “Bir Numara” ya bulunamadı, ya bulunmak istenmedi. Sonuçta lideri olmayan bir “terör örgütü” mahkum edilmiş oldu. 3)Hal böyle olunca, soruşturmanın esas amacının derin devletten ziyade, AKP’nin başını çektiği yeni iktidar bloğunun en gözükara muhaliflerinin oluşturmaya çalıştığı ulusalcı bloğun tasfiye edilmek istendiği algısı hakim oldu. 4)Soruşturma ve yargılama boyunca yapılan usulsüzlükler “hukuk devleti” algısını ciddi bir şekilde zedeledi. Cenaze de değil Bu bir “cumhuriyet cenazesi” de değil çünkü haksız yere cezalandırılmış olma ihtimalindekileri bir
“
“
RUŞEN ÇAKIR yazdı
Yaklaşık 5 yıldır görülen, 275 sanıktan 252’sinin ceza aldığı ve çok sayıda müebbet hapis cezasının verildiği Ergenekon Davası’nın sonuçları çokça tartışıldı. 19 kişinin müebbet hapisle cezalandırıldığı Ergenekon Davası ile ilgili Ruşen Çakır’ın 7-8-2013 tarihinde Vatan Gazetesi’nde çıkan yazısını aynen yayınlıyoruz.
Bu bir “demokrasi düğünü” değil çünkü yakın tarihimizin karanlık onca olayının üzerine ciddi bir şekilde gidilmedi.Bu bir “cumhuriyet cenazesi” de değil çünküyargılananların ezici bir çoğunluğunun, cumhuriyetin evrensel ilkeleri olan “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” uğruna bir şey yaptıklarına tanık olmadık. kenara bırakacak olursak, yargılananların ezici bir çoğunluğunun, cumhuriyetin evrensel ilkeleri olan “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” uğruna bir şey yaptıklarına tanık olmadık. Hatta tam tersi, kendilerini cumhuriyetin, hatta tüm ülkenin “gerçek sahibi” ilan ederek, çizdikleri onca kırmızı çizgiyi ihlal ettikleri iddiasıyla bu ülke insanlarına kötülük etmiş olanları biliyor, tanıyoruz. Başa dönecek olursak: Eski iktidar sahiplerinin tasfiyesi faslı artık kapanmışa benziyor. Dolayısıyla ileriye bakmak ve yeni iktidar ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine bakmak lazım. Bunu yaparken, yine taraf olmamaya çalışmak gerekecek. Zira iktidar (ve ona ulaşmak için mücadele) insanı kirletiyor.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Oral Çalışlar Radikal
Çalışlar, 10 Ağustos tarihli yazısında, Ergenekon davasının sonuçlamasının yarattığı etkiyi değerlendirirken, darbe zihniyetinin kökenine de değiniyor. Çalışılar: “Savunma hakkına yönelik kısıtlamaları, kişisel mağduriyetleri, intikamcı dili, hukuk dışı yöntemleri eleştirdik. Eleştirmeyi sürdürmek zorundayız. Ama insaf edelim, Ergenekon bir ‘hayal ürünü’ müdür? Türkiye çok yakın bir tarihte ciddi bir iç çatışma döneminden geçmedi mi? Bu ülkenin önde gelen aydınları, devlet içindeki bu ve benzeri güçlerin tertipleriyle öldürülmedi mi? Yarın ellerine olanak geçse aynısını yapmaya yeniden kalkmazlar mı?”
Kötü
Hilal Kaplan Yeni Şafak
Kaplan’ın da 11 Ağustos tarihli yazsının ana konusu Ergenekon. Ancak Kaplan, yargılamanın AKP hükümetinin işine geldiği kadar yapıldığına dönük eleştirilerde bulunanlara yükleniyor. Kaplan: “Peki, söz konusu faili meçhul cinayetlerin işlenmesinin zeminini oluşturan darbeci düzen değil midir? Darbecilik ‘ilk günah’ değil midir? Ayrıca hangi suçtan ceza alırsa alsın, ceza alanlar yine o suçları da işleyenler, değil mi? Yani, itibar anlamında zaten mahkûm olunmuş durumdalar. Ayrıca Fırat’ın doğusunda işlenen suçlar bu kadar umurunuzdaysa, o suçların işlenmesine zemin hazırlayan ‘esas Paşa’ Evren’in yargılanmasına niye referandumda hayır dediniz?”
Çirkin
Hasan Karakaya Yeni Akit
Karakaya köşesinde İstanbul’da saldırıya uğrayan ESP üyelerine değiniyor. Ve yine Gezi Direnişçileri’ne saldıran palalıları, Ali İsmail Korkmaz’ın sivil polislerle birlikte ölümüne neden olan fırıncıları savunuyor. Karakaya: “Sen kalkar, “uyuşturucu satıcılarıyla mücadele ediyorum” diye “bomba” patlatmaya başlarsan, o zaman; “Ekmeğimi gasp eden Gezi’cilerle mücadele ediyorum” diyerek eline “pala”yı alıp, “gösterici”leri dağıtmaya çalışan “Beyoğlu esnafı”ndan Sabri Çelebi’ye söz söyleme hakkın olamaz! Öyle ya; O da “polis yetersiz kaldı” diye fırlamıştı sokağa! Aynı şekilde, Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz adlı gencin ölümüne sebep oldukları iddia edilen kişileri de suçlayamazsın!”
günlüğü İlker Eraslan
Bu hafta direnişin etkisiyle ilgili bir çok tag twiiter’da TT olarak tartışma yarattı ve diğer sosyal ağlara da sıçrayan yoğun tepkilerin açığa çıkmasına neden oldu...
Umut ve sosyalizm Gezi Direnişi’nde - 2 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı 1. Tahrir isyanında “Özgürlük, demokrasi ve ekmek” düsturu öne çıkmıştı. 2. Tahrir isyanında ise Mursi iktidarının İslamlaştırma politikalarına karşı, özgürlüğü, seküler “yaşam tarzında” arayan Mısırlıların “yaşam tarzına” yönelik İslamcı iktidarın gerici müdahaleleri, özellikle Kadın Hakları açısından Mübarek döneminden bile geriye düşmesi isyanın temelini oluşturdu. Özgürlük için ayaklananların daha azına razı olacağını düşünmek mümkün değildir. Nitekim Mısır’da, artık geri dönüşü mümkün olmayacak bir nitelikte, seküler yaşamı kanıksayıp içselleştirmiş önemlice bir nüfus bulunuyor. Türkiye’deki
Gezi isyanındaki “yaşam tarzı” tartışmaları, siyasal İslam’ın her yerde aynı tepkiyle karşılaştığını ve karşılaşacağını gösteriyor! Öte yandan, seçilmişlerin ve seçmenin çıkarlarını ön plana çıkaran sandık odaklı temsili demokrasinin, toplumun muhalif ya da azınlık paydaşlarının iradesini yansıtmadığını düşünen 2. Tahrir isyancılarının önemlice bir bölümü, Mısır’da ordunun darbe yapmadığını, 13 milyon oy ile seçilen Cumhurbaşkanı Mursi’yi iktidardan indirmek için, 22 milyon imza topladıklarını söyleyerek, ordunun halkın isteğini yerine getirdiğini ve bunun demokrasiye aykırı olmadığını tam tersine demokratik bir tavır olduğunu söylüyorlar. Özellikle, anayasanın İhvancıların anayasası olduğunu ve demokratik olmadığını, özgürlüklerin kısıtlanmasına Mısır halkının tahammülünün olmadığını söyleyerek, en son ordu tarafından atanan
yeni(darbeci) Mısır Cumhurbaşkanı Adli Mansour’un hazırladığı 33 maddelik anayasa, “30 Haziran Hareketi”nin içinde bulunan “Temerrüd Hareketi”nin çileden çıkmasına sebep oldu. Grup, bu anayasanın yeni bir diktatörlük yarattığını açıkladı. (Milliyet – 10/07) Ortadoğu’da, Tunus’ta Muhammet Bouazizi tarafından yayılan isyan ateşi; Batı’da “işgal”, “öfkeliler” vb. gibi hareketler; Türkiye, Brezilya, Bulgaristan isyanları ve en son gene “30 Haziran Hareketi” olarak ortaya çıkan 2. Tahrir isyanının en önemli zaafı, siyasal olmamalarıdır ki; siyaset olmazsa sermayenin dümen suyuna gireceği kesindir. İngiliz Guardian Gazetesi köşe yazarı ve yardımcı editörü Suamas Milne şöyle diyor: “Siyaset olmadan protestolar elitlerin merhametine kalır”. Milne, göstericilere tarihi işaret ederek özetle şöyle söylüyor: “Demokratik bahar sözü veren ve orta sınıf mensubu reformcuların liderlik ettiği 1848
devrimleri neredeyse bir yıl içinde yıkıldı. 1968 Mayıs’ında fırtınalı Paris ayaklanmasını Fransız sağının seçim zaferi izledi.1989’da Doğu Berlin’de demokratik sosyalizm için yürüyenlerin eylemi kitlesel özelleştirmeler ve işsizlikle sonuçlandı. Geçen on yılın Batı sponsorluğundaki renkli devrimleri; göstericileri, iktidarı, oligarklara ve elitlere devretmek için kullandı.” (Cumhuriyet – 04/07) Sonuç olarak Mısır bize gösterdi ki isyan hareketleri siyasal bir program etrafında birleşip düzeni kökten değiştirecek bir harekete dönüşmedikçe daha çok “devrimlerini çaldıracaklardır” isyancılar… ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
Başbakanın bir konuşmasında direnişi hedef alarak “Neyiniz eksik?” demesi üzerine #neyinizeksik tagi altında direnişçiler başbakana gerekli cevapları verdiler... @nurdanfb #neyinizeksik ‘Komsunuzu ihbar edin’ demek yerine ‘ Komsu komsunun külüne muhtactir, hoşgörülü olun ‘ diyen bir basbakanimiz eksik.. @bengiekinsari #neyinizeksik demiş. Alimiz, Ethemimiz, Medenimiz, Abdullahımız, Mehmetimiz eksik. Yeterli mi ? Bu hafta direnişin etkisiyle ilgili bir çok tag twiiter’da TT olarak tartışma yarattı ve diğer sosyal ağlara da sıçrayan yoğun tepkilerin açığa çıkmasına neden oldu... #ZAMANgazetesiKendineGel başlığı altında ise AKP-Cemaat geriliminin geldiği nokta açığa çıktı. Zaman gazetesinin İngilizce baskısında yayınlanan ve Gezi Direnişinin yarattığı dalganın etkisiyle Erdoğan’ı hedef alan bir yazı, doğurduğu bu tag ile iki cephenin herkesin gözü önünde tartışmasına yol açtı.et ile gündeme oturdu. Devamında yazar Ahmet Ümit’in de bu tagi kullanması üzerine başlatılan bir linç kampanyası, yine dayanışmak için atılan karşı tweetlerle tartışmayı alevlendirdi.
KULTUR-SANAT
18
14 Ağustos 2013
Gezi Parkı Direnişi öyküleri
Gezi Direnişi sanat dünyasını da hareketlendirirken Gezi Direnişi’ni anlatan kitaplara bir yenisi daha eklendi. Kadir Yüksel’in hazırladığı Ferit Edgü, Necati Tosuner’in de aralarında bulunduğu 28 yazarın Gezi öykülerinden oluşan “Bağzı Şeylere Öykü ler” adlı kitap, Aylak Adam Yayınları tarafından kitapseverlerin beğenisine sunuldu. İSTANBUL Serkan atak
Kitabın Gelirleri Anı Fidanlığına İçlerinde Ferit Edgü, Necati TosuGezi Direnişi’nin kendi sana- ner’in bulunduğu 28 yazarın öytını ürettiğine daha önceden külerinin bulunduğu kitap Gezi sayfalarımızda değinmiştik. Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden ve Direnişi sürecinden sonra basılan sakat kalanlara ithaf edilirken kikitaplara bir yenisi daha eklendi. taptan elde edilecek gelirlerde Gezi Bu sürecin farklı boyutlarını anlatan Direnişi ruhuna uygun bir şekilde 28 yazarın Gezi öykülerinden Kadir kullanılacak. Kitabın telif ücretleri Yüksel’in derlediği “Bağzı Şeylere ve gelirleri, Gezi Direnişi’nde yaşamÖyküler” kitabı raflardaki yerini aldı. larını yitirenler ve yaralananlar adına Bağzı Şeylere Öyküler kitabının ta- oluşturulacak bir anı fidanlığı için nıtım bülteninde yer alan şu ifadeler kullanılacak. kitabın hangi amaçla çıktığını ortaya koyuyor: “Mayıs ayının son günle- Süper Kahramanlar Taksim’e rinde kıvılcımlanan, antidemokratik Kitabın en dikkat çekici öykülerinve dayatmacı uygulamalarla felce uğ- den birine Mehmet Zaman Saçlıoğratılmış bir toplumun üzerindeki ölü lu imza atıyor. Yazar çocukluğunun toprağını kaldıran direniş, siyasal ve kahramanlarının peşine takılarak toplumsal açıdan kimsenin tahmin Taksim’e gidiyor. Hüküm Dağı’na edemeyeceği bir aşamaya ulaştı. Böy- yüzüğü yok etmeye birlikte gitmele bir sürece tarihsel olarak tanıklık den önce Taksim’de buluşacak Red edebilecek, yol gösterebilecek sanat Kit, Fredo, Don Kişot, Neo bu kahyapıtlarının varlığı her zamankinden ramanlardan sadece birkaçı. Yazarın daha fazla önem kazanıyor.” öyküsünden kısa bir alıntı yapıyoruz: “Red Kit: Eskiden bu soyguncuların
bile ahlakı vardı. Dinamiti yerleştirip kasayı patlatırlardı, sonra ben gidip yakalar getirir, şerife teslim ederdim. Şimdi öyle azıttılar ki, kasaları dinamitsiz açıyorlar. Ormanları yakıyorlar, ama başkasının üstüne atıyorlar.” Direniş Kitapları Çoğalıyor Direnişin ardından yayınlanan kitaplardan bazıları: Gezi Direnişi (Emre Kongar-Aykut Küçükkaya), Diren Gezi (Zeki Özkorkmaz), Çapulcunun Gezi Rehberi (Eylem Aydın), “Gezi” Günlükleri (Gamze Erbil), Bu Daha Başlangıç (Yalçın Çakır), Çapulcu (Bekir Öztürk), Bir Çapulcunun Hatıra Defteri (Erol Hızırcı), Çapulcunun Sosyal Medya Paylaşımları (kolektif ), Devrim Taksim’de Göz Kırptı (Melih Aytek Yıldırım), Bireysellik ve Demokrasi: Gezi Fenomeni (Nurten ve Erol Özkoray), Dünyayı Değiştiren 40 Gün (Ulaş Başar Gezgin).
Elysium : Yeni Cennet Yönetmen: Neill Blomkamp Oyuncular: Matt Damon, Jodie Foster tür: Bilimkurgu, Aksiyon
İlk filmi District 9 ile bir baş yapıt ortaya koyan yönetmen yeni projesinde 2154 yılında geçen fütüristik bir sınıf çatışması filmi çekmiş.
Jurassic Park 3D Yönetmen: Steven SpIelberg Oyuncular:Sam Neill, Laura Dern Tür: Macera
Bir kuşağı etkileyen efsanevi film 20. yaş gününü kutlayacağı 2013’te 3D versiyonuyla tüm dünyada yeniden gösterime giriyor.
BAĞZI ŞEYLERE ÖYKÜLER 28 Yazardan Gezi Parkı Öyküleri Aylak Adam Yayınları 2013, 163 sayfa 10 TL
Hayallerin Ötesinde Yönetmen: Andrzej Jakimowski Oyuncular: Alexandra Maria Lara, Edward Hogg Tür: Dram
Polonyalı sinemacı Andrzej Jakimowski’nin üçüncü filmi “Hayallerin Ötesinde” (Imagine), uluslararası oyuncu kadrosuyla göz dolduruyor.
Sadece Aşk
Orson Welles’in Kayıp Filmi Bulundu
ARDA İCİL yazdı
Arda İcil bu hafta Hollywood’un alışıldık formülünün dışına çıkan Danimarkalı yönetmen Susanne Bier imzalı “Sadece Aşk” isimli romantik-komedi filmini yazdı. Çoğu kez aşk konulu filmlerde tercih edilen şehirler Paris, Roma ve Venedik gibi yerler oluyor her nedense. Sanki diğer ülkeler ve şehirler aşkınızı yaşabilmeniz için size bir engelmiş gibi. Aşık olmak için, aşkı bulmak için mecburmuşsunuz gibi bir düşünceye iterler sizi yönetmenler. “Ama olsun en azından romantik hayaller kurmamıza yardımcı oluyorlar” dersiniz. İtalya’nın küçük sahil kasabaları sanki aşkınızı yaşamız için sizi bekliyormuş gibi filmlerde gösterilir. Tatil yapmaya gittiğiniz İtalya’nın küçük bir kasabasında hiç tanımadığınız birine hiç olmadık bir şekilde aşık olur ve hayatınızın geri kalan kısmını onunla paylaşmayı istersiniz gibi hayaller kurarsınız veya sevgilinizle solmuş
ilişkinizden dolayı o küçük sahil kasabasında sizi tekrar birleştirecek ve aşkınızı canlandıracak birşeyler olacakmış gibi hayallere kapılırsınız bu tür aşk filmlerini izlediğinizde. Sanki yönetmenler ve senaristler bu tür hayalleri kurmanız için size yardımcı oluyorlar filmleriyle. Kim bilir belki de bu tür hayalleri kurmamız için yapıyorlardır bu filmleri. Çünkü kapitalist sistemin hakim olduğu ülkelerde insanlar genellikle ticari hayallerden(ev, araba, iş, çok kazanmak) romantik hayaller kurmaya zaman bulamıyor çoğu kez. Kurabilenler de gelecek kaygısı olmayan rahat insanlar olsalar gerek. Belki bu yüzdendir senaristlerin sizleri bu tür hayaller kurmaya yönlendirecek filmleri yazma sebebi. Veya
belki de bazı senaristler bu tür hayallere ihtiyacınızın olduğunu bildiğinden iyi pirim yapma(ticari hayaller) düşüncesiyle yazıyorlardır senaryoları. Netice itibariyle bu tür aşk filmleri bazılarıma bir tür hayal kurma becerisini katıyor. Tam da bu tür hayalleri kurmamıza yardımcı olacak film olan ‘’Sadece Aşk’’ filmi izleyicisinin beğenisine sunuluyor. Filmi kısaca özetlemek gerekirse: İda sıradan bir hayat süren bir kuafördür. Kanser olduğunu öğrenince tedaviye başlar ve tedavi sırasında saçlarını kaybetmesi kocası tarafından aldatıldığını öğrenmesi onu çok sarsar. Kızının düğünü için yaptığı İtalya yolculuğunda dul olan damadın
babasıyla tanışır ve ona aşık olur. Bu aşk onun Damirka’yı bırakıp damadın babasıyla beraber İtalya’nın küçük kasabasında limon bahçelerinin olduğu bir evde yaşamasına neden olur. Ayrıca bu mutluluk onun kanser hastalığını yenmesine vesile olacaktır. Susanne Bier’in yönetmenliğini yaptığı filmin baş rollerini Pierce Brosnan, Kim Bodnia, Trine Dyrholm ve Sebastian Jessen paylaşıyor. Trine Dyrholm ve Sebastian Jessen’in başarılı oyunculukları unutulmayacak derecede iyi olması filmin başarılı olmasını sağlayacaktır.
1941 yılında vizyona girdiğinden beri halen en iyi filmler listelerinin tepesinde bulunan Yurttaş Kane (Citizen Kane) filminin yönetmeni ve aynı zamanda başrol oyuncusu olan Orson Welles’in kayıp bir filmi İtalya’da ortaya çıktı. Orson Welles’in Citizen Kane’i yönetmeden önce Too Much Johnson isimli 40 dakikalık bir filmi yönettiği biliniyordu. Kayıp olarak kabul edilen filmin bir kopyası, İtalya’nın Pordenone kasabasında bulundu. Neredeyse gösterilecek kalitede olan kopya, George Eastman House tarafından restore edilecek. Orson Welles’in bulunan Too Much Johnson filmi, William Gillette’in 1894 yılında yazdığı oyundan uyarlanmıştı.
HAFTANIN AJANDASI Placebo İstanbul’da
7 gün 24 saat sanat
7. Türkiye Tiyatro buluşması
15 yıllık kariyerlerinde 6 Grammy ödülü, 6 stüdyo albümü sahibi, 11 milyon albüm satışı ve sayısız konsere imza atmış olan alternafif rock grubu Placebo, vereceği konserle 16 Ağustos’ta müzikseverlerle Parkorman’da buluşacak.
Genç sanatçıları desteklemek amacıyla kurulan ARMAGGAN Art & Design Gallery, SANAT 7/24 sergisinin bu yıl ikincisine ev sahipliği yapıyor. Türkiye’de ilk kez fonksiyonel sanat üzerine yapılan bu sergi 31 Ekim’e kadar gezilebilecek.
İzmir Dikili Belediyesi ve İzmir Yenikapı Tiyatrosu‘nun ortaklaşa organize ettiği 7. Türkiye Tiyatro Buluşması’nda 4 sahnede 13 oyun seyirciyle buluşacak. 15-18 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek etkinlikler ücretsiz olacak.
GUNCEL
19
14 Ağustos 2013
Bayramda trafik kazaları iç savaşı geçti
HALKIN KÜRSÜSÜ
Ramazan Bayramı’nda yine korkulan oldu, trafik kazaları onlarca can aldı. Ne bayram öncesinde alınacağı söylenen tedbirler ne de medya üzerinden yapılan konuşmalar kar etti. Birinci gününden itibaren yurt genelinde meydana gelen trafik kazalarında aldığımız bilgiye göre 42 kişi öldü, 273 kişi yaralandı. yarın TOPLUM can çoksöyler
Bayram tatilinde yurt genelinde meydana gelen kazalarda 42 kişi hayatını kaybetti, yaralanan 273 kişi çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. Bayramın birinci gününde trafik kazalarında 9 kişi öldü, 94 kişi yaralandı, ikinci gününde 17 kişi hayatını kaybetti, yaralanan 93 kişi hastanelere kaldırıldı, son günü ise16 kişi öldü, 86 kişi yaralandı. Yozgat’ın Yerköy ilçesinde bayramın ilk günü meydana gelen trafik kazasında ikisi bebek 4 kişi öldü, yaralanan 3 kişi hastanede tedaviye alındı. Bilecik’in Bozüyük ilçesinde yolcu otobüsünün şarampole devrilmesi sonucu 27 kişi yaralanarak hastanelere kaldırıldı. Nerede iddialı önlemler? Bayram öncesinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, bu yıl bayram dönüşlerinde kazalar olmaması için çok iddialı önlemler alınacağı söylenmişti. Ölüm yolları ve kör noktalarının haritasının çıkartıldığını duyuran
e Bu hafta köşemize Bursa Görükle Köyünd ediesnaflık yapan Seyfettin Eğrili’yi konuk n yoruz. 27 yaşından beri esnaflıkla uğraşa tı. Seyfettin Eğrili mesleğini bizlerle paylaş
Zor ayakta duruyoruz
EGM buralarda sabit trafik polislerinin görevlendirildiğini açıklamıştı. Buralarda 24 saat denetim var. Yolcu otobüslerinin kurallara uymaları, hız limitleri aşmamaları için yolcu görünümlü “muhbir polis” kullanılıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Uygulama ve Denetleme Dairesi Başkanı Hamza Altıntaş, özellikle bayram tatillerinde artan kaza ve ölümlerin önüne geçmek için aldıkları tedbirleri anlattı: “Bu
yılki sloganımızı ‘Trafik terörüne sıfır ölüm’ olarak belirledik. Trafik terörüne kurban vermemek için havadan da denetim yapacağız. Yollar kan gölüne döndü İzmir’in Urla ilçesinde 9 Ağustos’ta iki otomobilin çarpışması sonucu 5 kişi öldü, 7 kişi yaralandı. Malatya’nın Darende ilçesinde panelvan tipi aracın Aşağıulupınar beledesi yakınlarında elektrik direğine çarpması sonucu
yaralanan 10 kişi hastanelere kaldırıldı. Antalya’da Korkuteli-Elmalı karayolunda 9 Ağustos’ta üç aracın karıştığı trafik kazasında 6 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Kazada yaralanan 2 yaşındaki çocuk ta hayatını kaybetti. Görünen o ki evdeki hesap yine çarşıya uymadı. EGM’nin trafikte güvenlikle ilgili olarak söyledikleri yine ne yazık ki tarih oldu. “Trafikte sıfır ölüm” diyerek başlatılan bayram, aynı manzaralarla son buldu.
En fazla karpuz tüketiliyor TÜİK’in hazırlamış olduğu verilere göre her yıl üretilen 3,8 milyon ton karpuzun 3,4 milyon tonu tüketiliyor. Bu da kişi başına 45,2 kilogram karpuz düştüğü anlamına geliyor. Karpuzun ardından ise en çok tüketilen meyve olarak sırasıyla üzüm, elma ve kavun geliyor. En çok tüketilen sebzelere bakıldığında ise en çok domatesin tüketildiği belirleniyor. Kişi başına yıllık 114,5 kilogram domates düşüyor , 11 milyon ton olan bir yıllık domates üretiminin 9,5 milyon tonu yurt içinde tüketiliyor. Biber ve salatalık da en çok tüketilen sebzeler arasında bulunuyor. Aynı zamanda çay üretimi de ilk sırada yer alıyor. Yılda 1,2 milyon tondan fazla çay üretilen kişi başı tüketim 13,8 kilogram çay düşüyor bu da 10 bardaktan fazlaya karşılık geliyor. En çok tüketilen mamullere bakıldığında ise ceviz, yıllık yaklaşık 3 kilogramla en çok tüketilen yemişler arasında yer alıyor. En az ise fındık tüketiliyor.YARIN TOPLUM
? Bize kendinizden bahsedebilir misiniz m, 63 yaşınuyu Adım Seyfettin Eğrili. İstanbul doğuml bakkalda değil dayım. 27 yaşımdan beri esnafım. Tek . 2007 yılından restorantta da çalıştım, şoförlükte yaptım fım. esna bir i beri bakkallık yapıyorum. Orta hall İşinizin iyi tarafları nelerdir? a yorucu bir iştir, İyi yanları kendi işimizin olması. Am şmanın zorlukları zamanı kısıtlıdır. Bir yere bağlı çalı hareket edersin. vardır. Kendi işinde kendi işlerine göre cak olursan, haMemnun musun yaptığın işten diye sora bizi bitirdi, zor er yır memnun değilim. Süper marketl ayakta duruyoruz. İşinizin sizce kötü tarafları var mı? sı. Kendimize zor İşimizin kötü yanı zamanımızın olmama uyor.Süpermarzaman ayırabiliyoruz, boş zamanımız olm a cavebım rekabet ketlerle rekabet edebilir miyiz sorusun an güçsüz insan edemeyiz. Onlar daha güçlüler. Her zam edemez. güçlüyle baş edebilir mi? Tabiki de baş Sizin söylemek istedikleriniz? ı düşüyor, vergi Eskiden daha iyiydi. Şimdi ise kar oran ğu sürece küçük yüksek. Süper marketler şehir içinde oldu şehrin göbeğinde, esnaf gittikçe yok oluyor. Şimdi bütün da oradan alışveriş her mahallede, ilçede açılıyor. İnsanlar fa yöneldiğinde yapmayı tercih ediyor. Müşteri küçük esna olabilir mi? Büde hemen veresiyeye başvuruyor. Veresiye ümetten büyük yük marketlerde bunu söyleyemiyor. Hük onlara belirli bir marketleri şehir dışına almasını veya rın çalışmadığı saat koymasını beklerim. En azından onla nır. Başbakan kaza saatlerde küçük esnafta üç beş bir şey “15 küçük esnaf bununla ilgili bir açıklama yapmış ve mümkün mü? bir araya gelsin” demişti. Böyle bir şey 15 kişiyi bir eve 2 kardeş bile bir evde yaşayamazken tıkayabilir misiniz?
Tarihteki ilk çiftçiler Anadolu’da Hazırlayan Seda Güler
Yeni-Osmanlıcılık mimariye de sindi Belediyeler, Emniyet Teşkilatı, TOKİ ya da bakanlıklar bir süredir Osmanlı-Selçuklu mimarisinden esinlenilerek yapılıyor. Yetkililer pek çok büyük projede geleneksel mimari öğelere yer verileceğini açıklarken, mimarlık çevreleri bu eğilimi tehlikeli buluyor. Türkiye ’nin pek çok yerindeki adalet sarayları bir bir yenilenirken kubbeli pencereleri, geniş saçakları ve süslemeleriyle birbirinin kopyası binalar çıktı ortaya. Aynı eğilim Milli Eğitim Bakanlığı ’nın yeni yaptırdığı okullarda, devam etti. Bu durumu ise güncel siyasetten ayırmak mümkün değil. AKP Hükümeti ve onun yeni Osmanlıcılık eğilimi kendini mimaride de iyiden iyiye göstermeye başladı. YARIN TOPLUM
Avrupa’da ilk çiftçi toplumların köklerini araştırmak üzere başlatılan ve 4 yıl sürmesi beklenen Avrupa ve Anadolu Neolitik Dönemleri Köprüsü projesinin en önemli ayağını Türkiye oluşturuyor. Bugüne kadar Bursa’daki Aktopraklık Höyüğü, Barçın Höyüğü ve Yenikapı’da bulunan 8 bin yıl öncesine ait insan kemiklerinden DNA örnekleri alındı. Projesinin başındaki isimlerden Almanya Johannes Gutenberg Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Joachim Burger, yaptıkları araştırmalar sonucunda ilk çiftçi topluluklarının Avrupa’ya, Anadolu’dan geldiğini tahmin ettiklerini belirterek, “Çiftçi toplumların çekirdek bölgesi, Anadolu’nun güneyi ve güneydoğusu. Bugüne kadar yapılan çalışmalar sonucunda çıkan izler bizi Anadolu’ya getirdi” dedi. YARIN TOPLUM
14
Ağustos İLK KEZ PLAKA TAKILDI Dünyada ilk kez Fransa’da otomo1893
15
Ağustos AÇLIK GREVİNE DESTEK Aziz Nesin, Mina Urgan, Rasih Nu1989
billere plaka takıldı.
ri İleri, Mehmet Ali Aybar ve Emil Galip Sandalcı cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıyla 48 saatlik açlık grevine başladı.
1997 16 Ağustos
17
Ağustos 1999
Türkiye’nin iklimi değişiyor İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Profosör Doktor Orhan Şen, yaptığı açıklamada Türkiye’de iklimin giderek tropikalleştiğini belirtti. Şen, Türkiye’nin tropikal iklimin özellikleri olan yaz aylarındaki aşırı sıcaklar ve gök gürültülü sağanak yağış-
lara alışması gerektiğini sıcak ve nemin gök gürültüsü ve sağanak yağışları meydana getirdiğini belirtti. Paratonerlerin önem kazandığını belirterek değişen iklim koşulları ile yıldırım düşmesi olasılığınında artacağını ve buna karşı dikkatli olunması gerektiğini, paratonelerin yerli donanıma sahip olmasının gerektiğini belirtti. YARIN TOPLUM
18
İLK ÖĞRETİM ZORUNLU OLDU İlköğretimin 8 yıl zorunlu ve kesintisiz olmasını öngören yasa tasarısı, 242’ye karşı 277 oyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. marmara depremi Kocaeli-Gölcük merkezli 7.6 şiddetindeki Marmara depreminde, 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Depremde ülkenin can damarı sanayi tesisleri de büyük hasar gördü. Hasarlı konut ve işyeri sayısı 245 bini aştı.
Ağustos helyum keşfedildi Fransız astronom Pierre Jules César 1868 Janssen helyum elementini keşfetti.
Pembe gezegen keşfedildi NASA, Güneş’e benzeyen bir yıldızın yörüngesinde “Pembe” renkte yeni bir gezegen keşfetti. ABD’nin Hawaii eyaletindeki Subaru teleskobunun görüntülediği GJ
504b isimli gezegen, Jüpiter büyüklüğünde ama kütlesi 4 kat daha fazla. Ayrıca astronomların rengini doğrudan gözlemlediği ikinci gezegen.YARIn toplum
AKP ırkçı sporcuyu “yedirtmedi”
Taksim Gezi eylemleri sırasında attığı ırkçı söylemler içeren tweetleri sebebiyle FILA, Rıza Kayaalp’e 6 ay müsabakalardan men cezası verildi. Ancak itiraz üzerine ceza, Dünya Güreş Şampiyonasından sonra görülmek üzere ertelendi. Gezi olayları sırasında Twitter’dan gösterilerin ‘Ermeni işi’ olduğunu savunan Kayaalp, Taksim’deki eylemlere katılanlara hakaretler yağdırmıştı. yarın TOPLUM Yaşar aslan
Gezi Parkı eylemleri sırasında Twitter’da paylaştığı ırkçı söylemleri sebebiyle büyük tepki çeken güreşçi Rıza Kayaalp’a Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği (FILA) tarafından 6 ay uluslararası müsabakalardan men cezası verildi. Kayaalp Gezi Parkı eylemleri sırasında Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda gösterilerin ‘Ermeni işi’ olduğunu savunarak, Taksim’deki eylemlere katılanlara hakaretler yağdıran tweetler atmıştı. Rıza Kayaalp’in cezası Türkiye Güreş Federasyonu’nun itirazı üzeri 16 Eylül’de Budapeşte’de düzenlenecek 2013 Dünya Güreş Şampiyonası’ndan sonrasına ertelendi. Ceza temyiz kararından sonra netlik kazanacak. Kayaalp, 2011 Dünya Şampiyonası’nda grekoromen stil 120 kiloda altın madalya almıştı. ‘Çapulculuk Ermeni işi’ demişti Güreşçi Rıza Kaya Taksim Gezi Parkı eylemleri sırasında attığı tweetler basında da büyük yankı bulmuştu. Özellikle olaylar sırasında eylemciler
18SORU Güven Güngör
için “Ermenilere bıraktınız meydanı, Allah belanızı versin eylemci çapulcular” diye attığı tweet sonrasında Gezi eylemcilerinin büyük tepkisini çekmişti. Avrupa ve dünya şampiyonu milli güreşçi bu durum üzerine söz konusu Twitter hesabının kendisine ait olmadığını açıklamıştı. Ancak atılan bu tweetler sonrası milli güreşçi hakkında hem Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) hem de Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği’ne (FILA) şikayetler ulaşmıştı. Akdeniz Oyunlarında bayrak taşımıştı Akdeniz Oyunları’nın açılış töreninde, Türkiye kafilesinin en önünde yürümüş ve bayrağı taşımıştı. Kayaalp’in Gezi olaylarındaki tavrı sonrası bu görevi alması da tartışma konusu olmuştu. ‘‘ Allah belanızı versin çapulcular’’ diyen bir sporcunun Türkiye kafilesinin önünde olması büyük tepki çekmişti.
le ilgili attığı tweetlerin büyük tepki çekmesinin ardından Twitter hesabının kendisine ait olmadığını söyleyen güreşçi Rıza Kayaalp yine çark etti. FILA’ya ulaşan yazıda olay çarpıtılmış diyen Kayaalp, ırkçı söylemler için; “kullanmadığım kelimeler isnat edildi” dedi. Federasyon: Oğlumuzu yedirtmeyiz Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Hamza Yerlikaya, Rıza
Yedikule Bostanları’nda İBB’nin süs havuzlu park projesi için iş makineleriyle kazı ve molozla dolgu yapmaya devam ediyor. Bostan sahipleri tek geçim kaynaklarının tahribatını protesto etmek için dozerlere karşı bostan korkuluğu kullanıyor.
Google’da ne aradık?
Kayaalp: Olay çarpıtılmış Gezi eylemleriy-
Türkiye ’deki internet kullanıcıları, son 7 ayda arama motoru Google’da en çok ‘YouTube’, ‘Facebook’, ‘radyo’, ‘Google’, ‘oyun’ kelimelerini aradı. Yükseliş gösteren kelimeler ise ‘Halk TV’, ‘Survivor’, ‘Spartacus’, ‘Cem Yılmaz’, ‘e-okul’ ve ‘hava durumu’ oldu.
Pet şişeden can simidi
öğrenci - Ankara
1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Önyargılardan sıyrılmış olmak 3. Mutluluk nedir? Görebilene her şey 4. Mutsuzluk nedir? Görmezden gelememek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Fazla sevmek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Zulmettiğinin farkında olmamak 7. En sevmediğiniz şey? İçimdeki kötülük 8. En sevmediğiniz kişiler? İslam’ı anladım sanırken Mevlana’ya ters düşenler 9. En sevdiğiniz iş? Vazifem olmayan ama yardım ettiğim iş 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? J.R.R Tolkien 12. Kahramanınız? Dayım ve abim 13. Kadın kahramanınız? Marilyn Monroe 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Kuru fasulye-pilav 17. En sevdiğiniz düstur? Asla vazgeçme 18. En sevdiğiniz söz? Her insanın bir fiyatı vardır. Ve bu da, bir dolarla bir kurşun arasında değişir.
Kayaalp’e verilen cezayı değerlendirdi. Yerlikaya “Zaten ırkçı bir söylem olsa ilk biz karşısına çıkarız. Irkçılık gerçekten varsa belgeleri bana verin, size gerek yok cezayı ben vereyim. Biz çocuğumuzu yedirtmeyiz, arkasındayız. Bu konuda gereken tüm hukuki yollara da başvuracağız” diyerek tweetlerdeki ırkçı söylemeleri görmezlikten geldi.
Dozerlere karşı korkuluk
Manilerle direnen davulcu
Muş’a bağlı Üçdere Köyü’nde yüzme bilmeyen çocuklar, Murat Nehri’nin kolu Karasu’da boğulmamak için pet şişelerden yaptıkları can simitlerini kullanıyor. Nehrin derin ve girdaplı olması nedeniyle girenlerin tehlike atlattığını belirten çocuklardan Erkan Bal, “Ailelerimiz bu yüzden yüzmemize izin vermiyordu. Pet şişelerden yaptığımız can simidini görünce izin verdiler. Boş pet şişeleri kışın biriktiriyor, yazın can simidi yapıyoruz. Suda batmamak için belimize 3-5 şişe bağlıyoruz” diye konuştu. YARIN toplum
Bakırköy sokaklarında manileriyle direnen davulcu sosyal medyada fenomen olma yolunda ilerliyor. “Orantısız davulun sesi uzaktan hoş gelir. Sahurda direniş bir başkadır...” başlığıyla paylaşılan videoda davulcunun söylediği maninin sözleri ise şöyle: Bakırköy, Meydan, Millet Konu komşu kim varsa davet et Her akşam 21-23 arasında Kartaltepe Gezi Parkı’na hücum et Senin için ordayız bilmelisin Toplayıp da gençleri gitmelisin Burada sevgi de var direniş de Bakırköy Dayanışması’na gelmelisin Gel beraber olalım Omuz omuza duralım Her akşam 21-23 arasında Kartaltepe Gezi Parkı’nda buluşalım YARIN toplum
İlk robot Astronot ‘Kirobo’
40 yıl ormanda yaşamışlar
Vietnam Savaşı’ndan kaçmak için 1960’larda balta girmemiş ormanlara saklanan ve dış dünya ile bağlantıları tamamen kesilen baba ile oğlu yıllar sonra köylüler tarafından bulundu. Konuşmayı bilmeyen baba ve oğulun topluma kazandırılması için program hazırlandı.
Ağaç başında bayramlaşma Muş’un Dilimli köylüleri cep telefonlarına sinyal alabilmek için ağaçlara tırmanıp, tepelere çıkarak yakınlarının bayramını kutladı. Köyde baz istasyonu bulunmadığı için köyde cep telefonları da kullanılamıyor. Bayram nedeniyle yakınlarıyla görüşmek isteyen köylüler, traktörlerle yüksek bir tepeye çıktı. Köylülerden bir bölümü de ağaçlara tırmanarak GSM baz istasyonlarından birinden sinyal alınca akrabalarının bayramlarını kutladı. YARIn toplum