Güzel günlerin habercisi...
21 Ağustos 2013 Çarşamba Sayı: 96 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Darbeciler Adeviyye’ye saldırdı, bine yakın ölü var
MISIR’DAKİ KATLİAMI VİCDANLAR KABUL ETMEZ “Buraya ne yüzle geldin?” Protestodan kaçamıyorlar Bekir Bozdağ, Hacıbektaşı Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri’nde “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları eşliğinde protesto edildi. Kendisini protesto eden Hüseyin Satı, Bozdağ’a sordu: “Buraya ne yüzle geldiniz?”
Bozdağ, hakimlere kızdı Hüseyin Satı, protestonun ardından gözaltına alındı. Karakola götürülüp ardından serbest bırakıldı. Bozdağ, Satı’nın serbest bırakılmasının ardından adalet istedi ve hakimlere yumruğun takipçisi olacağını söyledi.
Palalıyı takip edecek mi? Bozdağ, daha önce Taksim’de halka polis saldırısı esnasında ortaya çıkan palalı saldırgan hakkında kendisine gelen soruları geçiştirmişti. Daha sonra palalı saldırgan Fas’a kaçtı ve hala getirilmiyor.
07 Gezici Araştırma Başkanı Murat Gezici ile görüştük
Bine yakın ölü
Dünyanın gözü Mısır’da
Gezi katliama karşı
Mısır’da darbeciler, Adeviyye Meydanı’nda halka saldırdı. 200 kişi öldü, 5000’e yakın kişinin yaralandığı biliniyor. Darbeciler meydana yaptığı saldırıda gerçek mermi kullandı.
Keskin nişancıların görev yaptığı saldırı, darbenin gerçek yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Hafta boyunca Türkiye ve dünya basınında Mısır’daki katliamın görüntüleri yankılandı.
Katliamın yarattığı etki sürerken, Gezi direnişçilerinin bu konuya ne dediği merak konusu oldu. #GeziRuhsuzdur Twitter’da TT olurken, direnişçiler Mısır’ı Yarın’a yorumladı. güncel 03
Şapkamızın altından çıkalım
Hastane kayıtları yayınlandı
HAKAN ÖZTÜRK
04 Aklın yolu
Mısır için daha fazla Gezi SİBEL UZUN
05 Uyanış
AKP’nin “gömlek” krizi
Gençler ülkeyi yönetebilir AKP’nin oyları düşüyor mu, CHP oy oranını artıracak mı, BDP’deki durum nedir, MHP nerede kalıyor gibi parlamentodaki mevcut partilerin Gezi sonrası oy oranları nasıl olacak? Gezi Dirrenişi hangi partiyi nasıl etkiledi, etkileyecek? Halk, genel başkanların görünüşüne göre mi politikasına göre mi oyunu veriyor? Mevcut partileri ve oy oranlarını irdelemeye devam ettiğimiz bu hafta, Gezici Araştırma Başkanı Murat Gezici konuğumuz.
Doktor Ali’yi ölüme terk etti
ESAS MESELE 12 ü
güncel 05
Antakya 40. gününde Ali’yi unutmadı Antakya’da Ali’nin ölümünün 40. gününde halk direnişteydi.
Ali İsmail Korkmaz’ın darp edildiği gün gittiği Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde görüntüleri yayınlandı. Ali İsmail, önce Anadolu Üniversitesi Mavi Hastane’ye ardından Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne gitmişti. Ali’nin sağlığıya değil, eyleme katılmasıyla ilgilenen doktor ise kendisini karakola yönlendirmişti. güncel 05
Devlet zengini koruyor İşçi Ölümlerine Son Platformu, İzmir Aliağa’da “Aşk Gemisi”nin sökümü esnasında zehirlenerek hayatını kaybeden işçilerden Doğan Balcı’nın ailesinin ziyaret etti. İşverenin Doğan’ı ölüme gönderdiğinin altını çizen Balcı ailesi, ‘Bu bir cinayet’ dedi. Platform ise ailenin yanında olacağını söyledi. emek 08
güncel 06
Beyaz’ın öldürüldüğü yere gittiler Kadınlar ve Beyaz Bal’ın ailesi Beyoğlu Karakolu’ndan hesap sordu.
06 Jendin
CEM KAPTANOĞLU “Değerli” yalnız olmayış GÜLSÜM KAV
07 Ana fikir
Gezi Direnişi insanlık dersi veriyor 08 GÜN ÇAĞ AYDIN Prizma
AKP ve cemaat arasında çatlak büyüyor
04
güncel 05
Olimpiyatların suçlusu da Gezi Bağış’a göre olimpiyat yapılmazsa, sorumluluğu Gezi eyleminde.
TOPLUM
02
21 Ağustos 2013
Erdoğan’ın yeni hedefi: Kıyı şeridi
Hükümet şimdi de “çarpık yapılaşma var” dediği sahillere el atmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz hafta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından tekne ile yapılan sahil denetiminin ardından yapılan açıklamalar, her fırsatta ne kadar çevreci olduğunu dile getiren hükümetin yeni hedefini ortaya çıkardı.
3. köprü için bilirkişi raporu
Yiğit Bulut denetleyecek!
3. köprüye karşı TEMA’nın açtığı davada bilirkişi raporu temel atıldıktan 2 ay sonra çıktı. “Kırk katır mı, kırk satır mı” sözünü anımsatan raporda, 3. köprünün yapılmasının yaratacağı çevre kirliliğinin, hiç yapılmamasına göre daha az olacağı açıklandı. 3. köprüye karşı 30’a yakın dava sürüyor. Bilirkişi raporunda “Köprü etrafında yerleşimler oluşmazsa çevreye abartıldığı kadar zarar vermeyecek. Köprü yapılmazsa, sıkışan trafik nedeniyle daha büyük çevre kirliliği yaşanacak” denildi. Yapımına başlanan 3. köprünün yaratacağı tahribatlar daha çok tartışılacak gibi YARIN toplum
Trakya’dan Akkuyu’ya kadar tüm kıyılarda nükleer santral kurulabileceğini savunan ve çevre hareketlerini “Alman ajanlığı” olarak gören Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Yiğit Bulut’un, sahillerdeki çarpık yapılaşmayı denetleyecek komisyonda yer alacağı ortaya çıktı. Erdoğan’ın Yiğit Bulut’tan, Bakan Bayraktar ile birlikte çalışarak tüm sahillerdeki işgalleri tespit etmesini istediği belirtildi. Nükleere karşı çıkmayı vatan hainliği olarak niteleyen Yiğit Bulut’un kıyı denetimi görevine getirilmesi endişe yaratıyor. toplum sanem deniz kural
Uçak bekleme süresi kısalıyor
Yolcuların havaalanında bekleme süresi azaltılıyor. Yayınlanacak yeni yönetmeliğe göre, havaalanında ilk işlem noktasında yolcunun kendini tanıtması anından itibaren ilave işlem gerektirmeyen check-in, güvenlik ve pasaport kontrolü, fazla bagaj işlemleri gibi konularda zorunlu gidiş işlemleri, en geç 60 dakikada tamamlanacak. Havaalanı veya terminal işletmecisi, yolcuların bagajlarını taşımada kullanacakları yeterli sayıdaki el arabasının çalışmaya hazır, bakımlı bir şekilde ve gereken yerlerde her zaman bulunmasını sağlayacak. YARIN toplum
Geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde tekne ile denetim yaptı. Kıyı denetimi yaptıklarını ve yeni kıyı projelerini konuştuklarını açıklayan Erdoğan Bayraktar; “Çanakkale’den İskenderun’a kadar bütün sahile çekidüzen vereceğiz. Bütün sahili çirkin ve ruhsatsız yapılardan temizleyeceğiz, işgallere son vereceğiz, sahillerimizi vatandaşlarımızın faydalanmasına açacağız” dedi. Böylece, çevreyi katlederek rant elde etme politikalarının yeni bir hedefinin de sahiller olduğu anlaşıldı. GEREKİRSE GÖREVDEN ALIRIZ Başbakan Erdoğan, denetimin ardından yaptığı açıklamalarda, her
zamanki “olanlardan tamamen habersiz ve samimi çevreci” edasını sürdürdü ve şunları söyledi: “Bu kadar vicdansızlık olmaz. Yapılaşmalar denize kadar girmiş. Kıyı kenar çizgisi filan hak getire. Neredeyse denize düşecekler. Durum felaket. Belediyeler bu inşaatlar yapılırken neredeymiş, nasıl izin vermişler anlamak mümkün değil. Haklarında dava açılabilir, gerekirse de görevden almalar olabilir. Denetimler ve cezai işlemlere hemen başlıyoruz. Yıkımlara başlayacağız.”
yasalarının geri çekilmemesi, ardı ardına çıkartılan ve kıyıları betona açan torba yasalardaki düzenlemeler AKP hükümetinin uygulamalarından yalnızca birkaçı. Antalya’nın Adrasan beldesinde kaçak yapılaşmaya göz yumduğu gerekçesiyle AKP’li belediye başkanı hakkında defalarca mahkeme kararları çıkarıldı. Kaş’a bağlı Kalkan beldesinin yine AKP’li eski belediye başkanı, kıyı kenar çizgisinin de ihlal edildiği ortaya çıkan denize sıfır, tarımsal niteliği korunacak zeytinlik araziye inşa edilen KIYILARDA DURUM NEDİR? 34 lüks villaya ruhsat verdi. İmar Kıyıların bu hale geldiğini önceden planı bulunmayan villalardan birbilmiyormuş gibi konuşan hükü- kaçının, çevre komisyonunda gömetin ve Başbakan Erdoğan’ın rev yapmış AKP’li eski bir vekile sahillerin bu hale gelmesinin baş ait olduğu ortaya çıktı. Fakdere ve sorumlusu oldukları ise şimdiye İnönü Koyu’ndaki kaçak yapıların kadar yapılanlarda apaçık görü- yıkım kararı 2 yıldır uygulanmayı nüyor. Meclis’te bekletilen yıkım bekliyor. Erdoğan’ın aile ortakların-
Kültürevi’ne ziyaretler başladı
Uçan hacıya tıklanma rekoru
Ardahan’ın Göle İlçesi Okçu Köyü’nde devam eden Cemil Kırbayır Kültürevi inşaatının tamamlanma çalışmaları hızla sürüyor. 12 Eylül döneminde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın doğup büyüdüğü “Berfo Ana’nın evi” olarak bilinen evin, kültürevi haline getirilmesi amacıyla çalışmalarını sürdüren Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği, inşaatı tamamlama noktasına getirdi. Ustaların sıvayı tamamlamasının ardından, bina boya yapımına hazır halde. Bir
Rize’nin Ardeşen İlçesi’ndeki Fırtına Deresi üzerinde kurulan Laz usulü zipline ilgi odağı oldu. Zipline yapan 80 yaşındaki “Laz Hacı” lakaplı kişinin fotoğrafı internette paylaşım rekorları kırdı. Kurulan sistemde halk, çelik halatlar vasıtasıyla 20 metre yükseklik ve 75 metre uzunlukta uçmanın keyfini yaşıyor. İki tepe arasına gerilen çelik halat üzerine tırmanma kemerleri ile bağlanarak kayılıyor. Kemerle bağlanan kişi karşı yakaya geçiyor. YARIN toplum
21 AĞUSTOS çarşamba 2013
sayı: 96
editörler
tasarım
can çoksöyler Burak Yelken Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ Fatma KURT Melike Çınar muhammed ünsal nurseli gözüaçık Özge Doğan sanem deniz kural Seda Güler Serkan Atak Sevda Polat Ufuk Alp Yaşar Aslan çağatay dirilgen EMRE BAŞAR KARA EZGİ CEREN AĞTAŞ Rıfat çapar yusuf yasin yakşi
6 aylık abonelik: 30 tl sanem deniz kurAl adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: tr28 0001 0006 15577226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
yandan inşaat sürerken, bir yandan da Göle halkının Kültürevi’ne ziyaretleri başladı. Cemil Kırbayır Kültürevi’ni ve inşaat çalışmalarını sürdürenleri şimdiden yalnız bırakmayan Göle halkı ziyaretlerini sürdürüyor. Kültürevi’nin kullanıma açılan odasında ağırlanan misafirler kültürevini el birliği ile tamamlamak üzere yürütülen çalışmaları değerlendiriyor. Kültürevi inşaatı hakkındaki güncel bilgileri her hafta gazetemiz Yarın’da okuyabilirsiniz.. YARIN TOPLUM
İzmir’i sel bastı
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör
dan biri olan Cihan Kamer’in Kaş Çukurbağ Yarımadası girişindeki 118 dönümlük doğal sit alanı niteliğindeki arazisi imara açıldı. Hükümetin çevre düzeni planlarında bugün 6-7 bin nüfuslu sahil ilçelerinin 10 yıl sonra 60-70 bin nüfusu öngörüyor. Bu da, sahillerde ikinci konutun ve inşaat sektörünün özendirilmesi anlamına geliyor. Tüm bu örnekler gösteriyor ki, AKP hükümeti kıyıların betonlaşmasına karşı tek bir uygulamada bulunmadığı gibi, aksine buna zemin hazırlayan tüm düzenlemeleri teşvik etmiş bulunuyor. Yerel seçimler öncesi, çoğu AKP’li olmayan sahil belediyelerine yüklenerek “gerekirse görevden almalar olabileceği” açıklaması yapan Başbakan’ın yeni kıyı projesinin neler getireceğini önümüzdeki günler gösterecek.
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
En yaşlı dede öldü Dünyanın en yaşlı insanları arasında yer alan 1889 doğumlu Mehmet Tatar, Kahramanmaraş’ta hayatını kaybetti. 124 yaşındaki Mehmet Tatar yaklaşık iki ay önce mide kanaması geçirdi ve bir süre hastanede yattı. Yakınları Tatar’ın taburcu olduktan sonra, en son olarak bir fincan zemzem içtikten sonra gözlerini yumduğunu belirtti. Oğlu Musa Tatar’la yaşayan 12 çocuk ve 65 torun sahibi Mehmet Tatar, geçen Ramazan Bayramı’nda bir şeker firmasının reklam filminde “aile birliği” ve “aile bağları” mesajıyla hafızalarda yer etmişti. YARIN toplum
İzmir’de geçtiğimiz hafta yağan kuvvetli yağış nedeniyle sel baskını yaşandı. Çok sayıda trafik kazası meydana geldi, birçok ev ve iş yerini su bastı. Ağaçlar yola ve araçların üzerine devrildi. Kentin merkezi olan Konak’ta, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın bir bölümünü oluşturan deniz seviyesinin altındaki alt geçidi su bastı. Türkiye’nin 3. büyük kenti olan ve sağanak yağışların sık yaşandığı İzmir’de, yağış karşısında birkaç saat boyunca hayatın felç olması, sele karşı hiçbir hazırlık olmadığını ortaya koydu. Belediye ekipleri ancak 3 saat sonra trafik akışını sağlayabildi. Trafikte uzun süre beklemek zorunda kalan bazı sürücüler, araçlarının kornalarına basarak durumu protesto etti..YARIN TOPLUM
GUNCEL
03
21 Ağustos 2013
Mısır’daki katliamı vicdanlar kabul etmez
General Sisi önderliğindeki darbe yönetimi saldırının boyutunu daha da arttırarak protestoculara gerçek mermiler sıkmaya başladı. Alınan bilgilere göre 900’ün üzerinde insan cunta tarafından katledildi. Her geçen gün ölümler artarken, Gezi Direnişçileri akan kanın durması ve cuntanın gitmesi çağrısında ortaklaşıyor.
Mısır’da yaşanan katliamla ilgili sizce Gezi’nin tavrı ne olmalı? Fidan ataselim ABBASAĞA FORUMU TEMSİLCİSİ
Gezi katliama karşı
Mısır’da şu anda binlerce insan katlediliyor. Gezi bunun karşısında olduğunu ifade etmelidir. Ayrıca Başbakan, Mısır’daki darbecileri halka zulüm uyguladığı için kınarken, Türkiye halklarına uyguladığı şiddet ve 5 şehidimiz gerçeği ile, Başbakanın iki yüzlü konuşmaları açığa çıkartılmalı. hakan fatih tekeş ABBASAĞA FORUMU TEMSİLCİSİ
Eylem yapmalıyız
için çıkacağız.
Mısır için eylem yapmalıyız, çünkü Gezi Ruhu her zaman insani yaklaşır. Mısır için eylem yaparken ne Mısır’a kara bir sis gibi çöken Sisi için, ne Mursi ne de Recep Tayyip mustafa turgut TAKSİM DAYANIŞMASI
Kabul edilemez
istanbul can çoksöyler
3 Temmuz Darbesi’nden sonra ordunun ülke çapında Müslüman Kardeşler önderliğinde yürüyen protestolara yönelik saldırıları katliam boyutuna ulaştı. Mısır’daki cunta yönetiminin olağanüstü hal ilan etmesiyle, Kahire’de Adeviye ve Nahda meydanlarında toplanmalara devam eden Mursi taraftarlarına kolluk kuvvetleri tarafından yapılan operasyonda helikopter, buldozer ve zırhlı araçlar kullanılarak sivil halka yoğun ateş açıldı. Çeşitli kaynaklardan alınan verilere göre darbe sonrası cuntanın 900’ün üzerinde insanı katlettiği biliniyor. Diğer taraftan Müslüman Kardeşler 2 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
Gözaltında 38 ölüm Gözaltına alındıktan sonra cezaevine nakledilmek üzere araca bindirilen 38 kişi aracın içine atılan yoğun biber gazı ile boğularak öldürüldü. Mısır’da darbe karşıtı gösterilerde tutuklananları Kahire’nin kuzeyindeki Ebu Zabel hapishanesine taşınan Mısırlılar İçişleri Bakanlığı’nın çelişkili açıklamalarına göre kaçmak istedi ve bunun üzerine biber gazı ile müdahale edildi. Ancak görgü tanıkları küçük bir aracın içine doldurulan insanların gaz kullanımı sonucunda boğularak öldürüldüğünü söylüyor.
dırılarına ellerinde balta olan darbe yanlısı sivil grupların da destek verdiği görüldü. Baltacılar denen milisler Cuma namazı sonrasında camiden çıkan Mursi taraftarı kadın ve çocuklara dahi saldırdı. 16 Ağustos Cuma günü ülke genelinde en az 173 kişinin öldüğü, 1000’den fazla Müslüman Kardeşler taraftarının gözaltına alındığı haber veriliyor. Devlet desteğini arkasına alan baltacıların Gezi direnişinde polisin desteklediği palalılara olan benzerliği ise gözlerden kaçmıyor.
demokrasi karşıtı olmakla suçladı. Bu süreçte ise yene başlıca hedefinde Gezi Direnişçileri vardı. Ancak Gezi Direnişi başladığı günden bugüne kadar her defasında demokrasiden yana tutum almayı, darbeyle ve onun yarattığı kurumlarla hesaplaşmayı bildi.
İşte Gezi’nin cevabı Forumlarda tartışılanlar ve yapılan açıklamalar hükümetin dezenformasyonunu boşa düşürüyor. Mısır Katliamı’nın karşısında yer alan direnişçileri dilinden düşürmeyen Gezi Mısır halkının yanında AKP’nin son olarak sosyal medyada Diğer taraftan ise Türkiye’de AKP başlattığı #geziruhsuzdur kampanBaltalılar işbaşında Hükümeti’nin Mısır üzerinden yası da boş laftan öteye geçemedi. Mısır’ın güvenlik güçlerinin siyasi rant uğraşları dur durak bil- Açılan hashtagde AKP Gençliği Kahire’de Ramses Meydanı civarın- miyor. Darbe karşıtı açıklamalar tarafından direnişçiler darbeyi desdaki El-Fetih Camisi’nde mahsur yapan hükümet kendisi dışındaki- teklemekle suçlansa da, bu saldırı kalan darbe karşıtlarına yönelik sal- leri de bu sefer darbeci olmak ve da boş laftan öteye geçemedi.
AKP sadece Mısır için demokrat İki ülkede de atılan gaz aynı
Türkiye’de de kurşun sıktılar
Ben kendi fikrimi söyleyebilirim. Orada darbe oldu. Darbe kabul edilemez. Halkın sesi yok edildi. Asker ayaklanmayı katliam yaparak bastırıyor. Buna derhal son verilmeli. Gezi’nin tutumu benle aynı yönde olur. Gezi ruhu bunu gerektirir. Gezi asla darbelere onay vermez. ahmet hakan HÜRRİYET GAZETESİ YAZARI
Protesto edilmeli
Direnişe geçen sivil insanların üzerine tankla topla yürüyen alçaklar protesto edilmeli. Bunu yapmak için “İhvan” yanlısı olmaya gerek yok, insanlık yanlısı olmak kâfidir. Bunu yapmak Mursi’ye destek olmak anlamına gelmez, insanlığa destek olmak anlamına gelir. aslı aydıntaşbaş milliyet gazetesi yazarı
Tek çıkış demokrasi Mısır’a en fazla sahip çıkanlar, Gezi’de otoriteye karşı hak talep etmek için barışçıl gösteri yapanlar olmalı. İslamcısına, Sünnisine, Alevisine, bakmadan demokrasinin tek çıkış yolu olduğuna inanmamız lazım. Gezi’nin tüm bileşenleri, Mısır’daki vahşete karşı tek yumruk olsun. levent üzümcü OYUNCU
Vicdan muhasebesi Darbe yapanlar ceza almadı, darbeye teşebbüs edenler ceza aldı. Bunların samimiyetine güvenebilir miyiz? Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya “Yaptık gene yaparız” dediler ceza almadılar. Bu hukuk dışı bir uygulama. tansel kaya ALİ İSMAİL KORKMAZ parkı FORUMU’NDAN
Yaşam hakkı temeldir
Hüseyin Çelik “Halkın parasıyla alınan gazları kullanıyorlar” dedi. Taksim’e 150 bin gaz bombası atıldı.
Erdoğan, Ethem ve Medeni’nin katillerini korurken, Mısır için “Kendi halkına kurşun sıkıyorlar” demişti.
Hani ayakkabıyla girilmezdi?
Muhalifsen siyaset yasak
Yaşam hakkı politik tutumlardan çok daha önemli bir noktadadır. Gezi’nin Mısır’daki katliama yaklaşımı yaşam hakkı temelinde olmalıdır. mustafa kerem yüksel GÜVENPARK FORUMU’NDAN
Ordunun saldrısını kınamalıyız İkirciksiz şekilde Mısır’daki ordunun halka saldırısını kınamalıyız. Mısır halkının kendi kaderini belirlemesi yolundaki demokratik süreçlerin işlemesini silah zoruyla bastıran Mısır ordusu yalnızca halka değil Tahrir’e de darbe yapmıştır.
Erdoğan Mısır’da camiye sığınanlar için adalet isterken Türkiye’dekilere hakaret suçlaması yapmıştı.
Hükümet “Tribünlerde siyaset sporu bitirir” dedi, yandaşları Konyaspor maçında Mursi atkıları taktı.
Polis farklı kayıplar aynı
Devlet şiddetine siper oldular
Erdal özaslan ABBASAĞA FORMU’NDAN
Darbeler ölüm getirir Darbeye karşı olarak destek verilmeli. Darbeler halklara ölüm getiriyor. Darbenin karşısında olunmalı, Gezi ruhu bunu gerektirir. Karşıtlıklar üzerinden açıklama yapılmamalı. Bu, Gezi ruhuna zarar verir. Mısır’la ilgili olarak sadece darbe erhan keleşoğlu İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER
Gezi’den ses çıkmalı
Gezi’de atılan plastik mermilerden 11 kişi gözünden oldu. Mısır’da da birçok kişi gözünü kaybetti.
Savunmasız insanlara saldıran AKP, Mısır’da cuntayı silahsız insanlara güç kullanmakla eleştirdi.
Gezi herkesin bulunduğu bir yapıdır. Gezi’ye katılanların darbeye karşı önemli bir çoğunluğunun ses çıkarması gerekiyor. Bunun kamuoyuna yansıması önemli. Hükümetin ve siyasal İslam’ın sokağa çıkması sonucu tereddütlü davrandılar.
GUNCEL
04
21 Ağustos 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Şapkamızın altından çıkalım
Sol Gezi Direnişi’nin birleştirerek lokalliği aşan özelliğine ısınamadı. Birlik birlik deniyordu, birlik sağlandı işte. Ama yine kimse mutlu değil. Sol yine eski günlerdeki gibi olsun istiyor. İşler kapı arasında konuşulsun. Hep aynı kişiler konuşsun. Görece kuvvetli hiçbir sol akım örneğin forumların gelişmesini istemiyor. Niye kendi ellerimle kendime alternatif yaratayım diyor. Eğer gelişmesine destek çıkmazsam sönümlenir, herkes de her zaman olduğu gibi benim mevcut halime eyvallah der. Tıpış tıpış bana gelir. Çook eskiden Öztürk Serengil’in bir lafı vardı, “Şepkemin altındayım” diye. Evet herkes şapkasının altında. Hiç kimse şapkasının altından çıkmıyor. Hiç kimse forumları en büyük şemsiyemiz olarak görmüyor. Mesele bu. * Görmezse ne olur? Ne oluyor? Benim TOMA’m bana sıkıyor. Yani benim TOMA’m kendi ayağına sıkmış oluyor. Sol hepimizi ilerletecek olanı geliştirmekten geri duruyor ve kendini akamete uğratıyor. * Forumlar politika yaparak ve bunu yapabilmek için organlar yaratarak önünü açabilir. Ama en olmayacak kavramları konuşuyoruz. Organlar yaratmak için seçim yapmak istediğimizde, gönüllü olmak usulüyle bunu halledebiliriz deniyor. İyi güzel de bir görevi yürütmenin şerefine iki kişi gönüllü olduğunda ne yapacağız? Eğer akli melaikelere önem veriyorsak konunun burada aydınlanmış olması lazım ama bu tartışma sonsuza kadar yapılabiliyor. Bir görevi üstlenmek için sadece bir insanın gönüllü olması yeterli olmaz başkalarının gönlünü de yanına alması gerekir. Başkalarının gönül rızası alınmadan zorla gönüllü olunması mümkün değildir. * Forumlardaki insanlar eğitim verilmesi gereken ilkokul çocukları değildir. Forumlardaki insanlarla ancak ve ancak birlikte politika yapılabilir. Po-li-ti-ka. Politika kötü bir şey değildir. Didaktik olmak kötüdür. Politika çok solcu olanların bekleşen bir topluluğa bilgi vermesi değildir. Kimsenin örneğin Gezi Direnişi’nin gelecekte yapması gereken işlerle ilgili hazır bir reçetesi yoktur cebinde. Bu çıkartılıp da anlatılacak değildir. Bu herkesle birlikte tartışılarak bir güçler dengesinin elverdiği sonuç olarak bulunulacaktır. Böyle bir reçete ya da böyle bir ansiklopedi olsa da zaten bunun tutulup anlatılması sonuç vermez. Sıkıcı olur. Tepeden olur. Ayıp olur. Gezi Direnişi’nde herkesin o kadar hikayesi ve bilinci oluşmuştur. İnsanlar sadece koşmaz düşünürler de aynı zamanda. * Forumlar şöyle olsun, forumlar böyle olsun. Asıl sorumuz ve sorunumuz şu: Forumlar yaşayacak mı? Yüreğimiz biraz bunun için titresin. Forumlar yaşayamazsa sade bir Gezi Direnişçisi’nin gideceği bir ev yok demektir. Bu “başlangıçta forum yoktu zaten?” gibi düşünülez. Başlangıçta yoktu ama sonunda olmalıdır. Forumlar olmazsa söz, yetki, karar ve iktidar halkta olamayacaktır. hakanozturk17@gmail.com
Tencere tavaya hapis istemi Başbakan’ın tencere tava çalan komşularını ihbar edin çağrısına yanıt geldi. Hilal K. adlı kişi Gezi Parkı eylemleri sırasında aynı apartmanda oturduğu komşularının balkonda tencere-tava çalarak “gürültü yaptıkları” iddiasıyla şikâyetçi oldu. Savcılık da tencere-tava çalan anne ve iki çocuğu hakkında hapis cezası istemiyle dava açtı. YARIN GÜNCEL
AKP ve cemaat arasında çatlak büyüyor
Birbirini tamamlar açıklamalar yapmalarına alıştığımız AKP ve cemaat arasındaki gerilim, Gezi Direnişi’nin de etkisiyle gün geçtikçe artıyor. Fethullah Gülen yaptığı açıklama ile çatlağın büyüdüğünü gösterirken bir yandan da cemaate yakınlığı ile bilinen Bülent Arınç katıldığı bir düğün töreninde Başbakan’a 3 çocuk konusunda katılmadığını söyledi.
Hükümetin Gezi olayında stratejik hata yaptığı tespiti Hizmet’in bu konuya yaklaşımından farklı değildir.
Ben 3 çocuk tavsiyelerine katılmıyorum. Çok istemelerine rağmen çocukları olmayan çiftler de var.
katıldığı bir düğünde: “Ben Başbakanımızın 3 çocuk tavsiyelerine katılmıyorum. Çok istemelerine AKP ve cemaat ittifakında rağmen çocuk sahibi olamayan çiftsular kaynamaya devam ler var. Ben sadece hayırlısı olsun diediyor. Başbakan son zamanlarda yorum” diye konuştu. Başbakanın uyguladığı tek adam politikası ile her konuşmasında dilinden düşüriçinde cemaate yakınlığı ile bilinen mediği kadınların doğuracağı çoisimler arasında da gözle görülür ay- cuk sayısına Arınç’ın bu kadar net rınlar yaşamaktan kurtulamıyor. Bir bir şekilde katılmadığını belirtmesi yandan Bülent Arınç, Başbakan’a Arıç’ın yine Gezi Direnişi sırasında katılmıyorum derken bir yandan direnişçilere daha ılımlı yaklaşması da Fethullah Gülen var olan idda- akıllardaki soru işaretini büyütüyor. lara çarpıcı açıklamarda bulundu. Arada sorun olmadığını iddia aden Gülen’den Gezi’ye ılımlı yaklaşım Bekir Bozdağ ise “Arımızda sorun Cematten gelen açıklama her ne varmış gibi göstermeye çalışanlar kadar direnişe topyekün katılımın var” açıklaması yapma gereği duydu. olmadığı yönünde olsa da yapılan protestolardaki haklılık payınıda Arınç, 3 çocuğa karşı çıktı vurgular bir şekilde: “Protestoların 11 yıl önce anlı şanlı birlikteliklerini tamamen çevreci duyarlılıkla ve baaçıklayan AKP ve cemaat arasında rışçıl olduğu ilk günlerde, üstelik sular durulmuyor. Bu durumu net Hükümete yakın çevrelerden de ololarak ortaya koyan iki olay ise Bü- mak üzere toplumun her kesiminlet Arınç ve Gülen’in yaptığı açıkla- den bireylerin katıldığı bu protesmalar oldu. Bülent Arınç İzmir’de toya, Hizmet’e sempati duyan bazı İSTANBUL sevda polat
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Fatma Şahin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Uşak Üniversitesi Sosyal Tesisleri’nde yaptığı kadın cinayetlerine yönelik söylemiyle yine “Oğlum Bak Git” köşemize girmeye hak kazandı. Fatma Şahin, “Ülke genelinde yaşanan aile içi şiddet ve kadın cinayetlerinde azalma olduğunu, ancak algıda seçicilik nedeniyle fazla göründüğünü” ileri sürdü. Fatma Şahin açıklamalarının devamında ise “Daha önce kayıt dışı olan, üç maymunu oynadığımız, toplumsal olarak halının altına süpürdüğümüz bir sorunu biz AKP iktidarı olarak masanın üzerine açtık.” dedi ve geçtiğimiz günlerde koruma talep eden ve Karakola 150 metre mesafede öldürülen Beyaz Bal’dan bahsetmedi. Bizde bu sözlerinden ötürü Şahin’e Oğlum Bak Git” diyoruz.
kimselerin çevreci duyarlılıklarla ve kendi şahsi iradeleriyle ilk günlerde olumlu bakmış olmaları, topyekûn Hizmet Hareketi’nin bir tür komplo içinde olduğu anlamına gelmez.” şeklinde oldu.
jik hata yaptığı’ tespiti, Hizmet’in bu konuya yaklaşımından farklı değildir” açıklaması ile dile getirilen bu isimlerin ilerleyen günlerde AKP’nin uygulamalarına ne gibi tepki verecek merak konusu.
Hükümet hata yaptı Açıklamada geçen bir diğer çarpıcı nokta ise hükümetin Gezi Direnişi sırasıda yanlış bir politika izlediğini, AKP içindeki cemaatçi kanadın sözleri ile dile getirilmesi oldu. “Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “sandık her şey değildir”, Başbakan Vekili Bülent Arınç’ın “özür dileriz”, Kültür Bakanı Ömer Çelik‘in “mesaj alındı”, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın New York Times gazetesindeki yazısında Gezi Parkı eylemleri “çoğulculuğun ve demokrasinin bir yansıması” olarak tasvir etmesi ve son olarak AKP Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ın Gezi olaylarına ilişkin raporundaki ‘Hükümetin Gezi olayında strate-
Aramıza giriyorlar Tüm bu açıklamaların ardından arada bir sorun olmadığını dile getirme gereği duyan Bekir Bozdağ ise “Aramızdaki muhabbette bir azalma yok. Muhabbet olmasaydı Sayın Başbakanımız Türkçe Olimpiyatları finallerine gider miydi? Neredeyse bütün bakanlar finallere gitti. Yurtdışında gittiğimiz ülkelerde okulları ziyaret ediyoruz” dedi. Her yerden köşeye sıkışmış olan AKP’nin tüm bu ayrışmalar ile birlikte yerel seçimlere nasıl hazırlanacağı ve sürmekte olan Gezi Ruhu ile ilgili olarak nasıl bir çözüm geliştireceği ise gündemde yer alan sorular arasında.
Heyet İmralı’nın mesajını açıkladı 17 Ağustos pazar günü İmralı’ya giden BDP heyeti 4 saat görüştükleri Abdullah Öcalan’ın mesajını açıkladı. Öcalan, sürece katkı koyabilmek için konumunun değişmesi gerektiğini, devlet heyeti ile görüşmelerin sürdüğünü ve kendisi açısından sürecin bu
yönüyle devam ettiğini söyledi. Öcalan “Bu aşamaya kadar konumum araçsal olarak değerlendiriliyordu. Konumum araçsal olmaktan çıkıp stratejik bir konuma evrilmesi gerekmektedir. Konumum stratejik olarak ele alınmak zorundadır” dedi. YARIN GÜNCEL
CHP’ye Manisa’da Gezi soruşturması Manisa’da, Taksim Gezi Parkı eylemlerine katılan CHP Manisa İl Kadın Kolları Başkanı Fadime Özçakır ve İl Başkan Yardımcısı Fatma Ayhan, Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada ifadeye çağrıldı. CHPliler: “ Dosyaya baktığımızda bu arkadaşlarımızın suçu olarak “Tayyip şaşırma sabrımızı taşırma” sloganının mazeret gösterildiğini görüyoruz. Bu iki kişi en çok tanınan kişilerdir” dedi. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
05
21 Ağustos 2013
Yürüyerek geldiği hastaneden yaşayarak çıkabilirdi
Sibel Uzun
Mısır için daha fazla Gezi
UYANIŞ
Ali ölüme terk edildi
Gezi Parkı eylemleri sırasında sokak ortasında sopalı polisler tarafından dövüldükten sonra komaya girerek yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz’ın hastanedeki görüntüleri ortaya çıktı. Ali İsmail’in hastaneye yürüyerek gelmesi doğru müdahale yapılsaydı yaşayabileceğini gösteriyor. Dr. Ali Gülcü tomografi bile istemeyerek ‘‘Bir şeyin yok’’ demişti. İSTANBUL yaşar aslan
Darbe kâbusu Mısır’ın üzerinde dolaşıyor. Darbeci yönetim cenazelerin kaldırılmasını bile hiçbir hak istenmemesi, sorumluluğu darbe karşıtlarına yıkmak için imzaya bağlamış. Ağır sıcak altında yakınlarının cenazesini bu şekilde kaldırmak istemeyenler direnmeye çalışıyor. Binlerce can kaybının, ortaya çıkma ihtimalinden bahsedilen iç savaşın sorumlusu darbeyi yapanlar, acımasızca öldürenler, ölüm siyasetini destekleyen sömürü ülkeleri. Şeyhin kızının yalanlanan ifadelerinde yer adlığı gibi onların paraları insanları öldürüyor. * Dünyanın süper ekonomisi Amerika’nın dengeler değişirken darbeleri desteklediğini belgelemeye ne hacet. Mısır’da yine büyük anlaşmaların sahibi Amerika’nın sadece seyirci kalmadığı darbecilere binlerce doları aktardığını biliyoruz. Ve gündeme bir zamanlar İran’da 1953’de yapılan darbeyi Amerika’nın desteklediği ile ilgili bir belge geliyor. Türkiye’deki 12 Eylül’e olan desteğini hepimiz biliyoruz. Fakat bu demek değildir ki her yol Amerika her gelişme Amerika Oyunu. Tarih geçmişten belki de daha fazla şu anda ayaklanmalarla şekilleniyor. Gezi Direnişi nelere kâdir oldu ve oluyor. Mısır’da da ölüme başkaldıran kararlı bir darbe karşıtları mücadelesini görüyoruz. Bu direnişlerin başlangıcı sadece Ortadoğu ayaklanmasının değil tüm dünyanın mihenk taşıydı. 40 yıllık Diktatör Mübarek’i devirdiler. Biz de gerçekleşemeyen bir şeyi başardılar, yatalak bir şekilde bile olsa mahkemede yargılanmasını sağladılar. Ve darbeye karşı mücadelede tüm dünya ülkelerine de cesaret örneği oldular. Bu mücadeleyi bugüne kadar hem Mübarek hem Mursi’ye hem Sisi’ye karşı bir araya gelen milyonlar besledi. Meydanlar her seferinde doldu doldu taştı. Gezi’nin devam eden mücadelesi, Mısır Halkı’nın yaşadığı zulme karşı gün be gün sesini yükseltmeye devam ediyor. Onlara cesareti, AKP’nin ikiyüzlü destek siyaseti değil, Gezi’nin devam eden kararlılığı verecek. * Tayyip Erdoğan Mısır’da yaşananlara dört dörtlük darbe derken kendi memleketindeki açık saçık planlanan ve uygulanan 12 Eylül Darbecisi iki generale el sürmedi. Neden herkesin gözü önünde bu çelişkili darbe karşıtlığı çizgisini sivriltiyor? -Fazla bir seçeneği kalmadı. -Bu şekilde demokrasi yanlısı gibi görünmüş oluyor. -Ortadoğu’da Yeni Osmanlı olma hayalini sürdürüyor. -Amerika ve İsrail karşıtlığı yaparak muhafazakâr ve milliyetçi oyları dâhil etmeye çalışıyor. -Türkiye’de Gezi Ayaklanması’nda hiç bir biçimde darbe konusu olmamasına rağmen karalamak için darbeciler muamelesi yapmaya çalışıyor. Başka söz bulamıyor. -Türkiye’de 12 Eylül darbecilerini ve katliamlara imza atan darbecileri yargılamak istemiyor. Dünya çapında darbe karşıtı gözükerek üstünü örtmüş oluyor. * Beşiktaş’ta camiye can havli ile sığınan ile Mısır’da camiye sığınanlar aynıdır. Mermiler yağarken insanlık büyük meydan ve büyük yapılara sığınmak istedi. Milyonlarca Müslüman’ın olduğu yerde camiye sığınmak o kadar doğal ki. Daha fazla insan insana olmak için koştular. Mısır’da camiye sığınanları büyük bir anlayışla anlatırken, Türkiye’de sığınanlara aylarca iftira ve nefret yağdırdılar. * Tribünde, törenlerde, konserlerde protestolardan “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” in yankılanmasından kaçamayan AKP’liler nasıl da insanlık talep ediyorlar. Ve Gümüşsuyu’nda Gezi’de kaybettiklerimiz için Adalet Yürüyüşü yapan kardeşlerimizi öldüresiye yerlerde sürüklediler. Oturarak kendini ifade etmek istediklerinde sürükleyerek ölüme terk etmek istediler, durmaksızın gaz sıktılar. Sizin Mısır’da zulmedenlerden nasıl bir farkınız olabilir ki? twitter: @sibeluzun_yarin
Eskişehir’de Gezi eylemleri sırasında sivil polislerin sopalı saldırısına uğrayarak komaya giren Ali İsmail Korkmaz’ın hastaneye geldiği görüntüler ortaya çıktı. Ali İsmail’in hastaneye yürüyerek gelmesi doğru müdahale edilseydi yaşayabileceğini gösteriyor. Sopalarla dövülerek darp edildiğini söylemesine rağmen Ali’yi muayene eden Dr. Ali Gülcü tomografi bile istememiş ve “İfadeni ver öyle tetkik edelim” demişti. Ancak taburcu edildikten sonra evine gidip uyuyan Korkmaz’ın fenalaşması sonucu yapılan tetkiklerinde beyin kanaması geçirdiği belirlenmiş, 38 günlük yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybetmişti.
Görüntülerde Ali İsmail Korkmaz sopalı polislerin saldırısına uğradıktan sonra hastaneye yürüyerek geliyor. Ali İsmail’in hastaneye yürüyerek gelmesi doğru müdahale edilseydi yaşayabileceğini gösteriyor.
Hipokrat Müslüman değil yemini tutmam Ali İsmail Korkmaz’ın sopalı saldırıya uğradıktan sonra gittiği Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde muayene etmeyip “Bir şeyin yok’’ diyen ve Ali’nin darp edildiğini bildiği halde tomografi bile istemeyen Doktor Ali Gülcü’nün Twitter’a “Hipokrat zaten Allah’sızdı, ona verdiğim yemini tutmak zorunda değilim, içim rahat...” yazması Ali’nin Gezi olaylarına katıldığı için muayene etmeyerek ölümüne sebep olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. Ayrıca Gülcü’nün Gezi protestocularına hakaret eden tweetler attığı da görülüyor.
Sivil polisler yapmış olabilir ama teşkilat suçlanmamalı Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünden sonra ‘‘ Arkadaşları dövüp polisin üzerine atmak istemişler’’ açıklaması büyük tepki alan Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna faillerinin polis olduğunun ortaya çıkmasından sonra ‘‘ O gün sivil vatandaşlarımızın arasına karışmış polislerimiz olabilir tabi nitekim olduğu çıktı ve gereken de yapılıyor. Ama olayı tamamen bir teşkilata mal etmek haksızlık olur’’ diyerek Ali İsmail’in katili polisleri savundu. ‘‘Görüntülerin polis tarafından bir karartma yapılması söz konusu değil’’ diyen Tuna, Ali İsmail’in dövüldüğü görüntülerin kim tarafından silindiğine değinmedi.
Türk Tabipler Birliği Genel Sekreteri Bayazıt İlhan
Soruşturmanın takipçisiyiz Böyle tıbbi hatalar söz konusu olduğunda o ilin Tabipler Odası konuyla ilgili soruşturma açar. Nitekim Eskişehir Tabipler Odası da Ali İsmail’in gittiği iki hastane ve doktorlar hakkında soruşturma açtı. TTB tarafından soruşturmacı atandı. Görgü tanıkları dinlenerek ve bilirkişi raporu alınarak doktorlar hakkında fezleke hazırlanacak. Doktorların suçu sabit görülürse TTB en ağır cezayı almaları için konunun takipçisi olacaktır.
Antakya 40. gününde Ali’yi unutmadı Antakyalıların her pazartesi Abdullah Cömert ve yitirilen direnişçiler için düzenlediği anmaya polis saldırdı. Ali İsmail Korkmaz’ın hayatını kaybetmesinin 40. gününde Ali İsmail’in abisinin de katıldığı anma yürüyüşüne Armutlu Mahallesi girişinde polis saldırısı oldu. Evlerden barikata eşya taşındı Gezi Direnişi’ne 2 can veren Antakya, Ali İsmail Korkmaz’ı ve Abdullah Cömert’i anmak için
Uğur Mumcu Meydanı’nda toplanıp yürüyüşe geçti. Polis anmaya katılanların üzerine biber gazıyla saldırdı. Armutlu Mahallesi’nde TOMA’ları engellemek için barikat kuruldu. Armutlu halkı barikatı evlerindeki taşıdıkları eşyalarla güçlendirdi. Polisin yoğun saldırılarına rağmen dağılmayan direnişçiler “Ali İsmail ölümsüzdür”, “Abdullah Cömert ölümsüzdür” sloganlarıyla yanıt verdi. YARIN GÜNCEL
Olimpiyatları alamazsak sorumlusu Gezi Parkı Sancaktepe Belediyesi tarafından Samandıra Şölen Alanı’nda düzenlenen “20. Geleneksel Sancaktepe Yağlı Güreşleri”ne katılan Bağış, burada yaptığı konuşmada ‘‘Bakın, Gezi Parkı’nda eylem yapanlar, iki defa İstanbul’un adaylığını düşürmek için başvuru yaptılar ama başaramadılar. Bize vermezlerse bu onların yüzünden olacak’’ dedi. Muhtemel bir başarısızlığa sebep arayan Egemen Bağış, Gezi olayları sırasında polisin göstericilere gaz bombalarıyla ve TOMA’larla saldırmasının dünya kamuoyunca büyük tepki çekmesini sebep olarak görmedi. Türkiye’den giden heyetin Olimpiyat Komitesi’ne yaptığı sunum sırasında Gezi Parkı olayları sorulmuştu. Egemen Bağış’ın açıklamalarına CHP’den sert tepki geldi. CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan yazılı
bir açıklama yaparak, Bağış hakkında “Muhtemel bir başarısızlığı kamufle etmek için yine atmış tutmuş” dedi. Tarhan açıklamasında ‘‘Her başı sıkıştığında ‘şu faiz lobisi, çapulcular, gibi bahanelere sığınan ve devleti böyle yönetmeye alışmış iktidarın bir bakanı ‘Gezi yüzünden olimpiyat düzenleme hakkının alınamayacak’ açıklamasında bulunmuş. Olimpiyat oyunlarına aday olan bir şehirde gençleri çivili sopalarla döven, zehirli sularla ıslatan, palalarla kovalayan, kadınları saçlarından sürükleyen, sokakları biber-portakal gazına boğanları not etmiş olamaz mı? Irkçılıktan ceza almış birine bayrak taşıtmanın olimpiyat ruhuna aykırı olduğunu değerlendirmiş, kadın sporcularla ilgili endişe duymuş olamaz mı?” diyerek Bağış’a sert tepki gösterdi. YARIN GÜNCEL
Mısır’ı karıştıranlar Türkiye’yi de karıştırmak istedi. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in Ergenekon davasından duyduğu rahatsızlığın şahidiyim. Mısırdaki darbenin arkasında İsrail var Mısır’da olanları yanlış yansıtan uluslararası medya ile Gezi medyası aynıdır. Yapılaşma denize kadar girmiş. Neredeyse denize düşecekler. Kıyılarda durum felaket.
GUNCEL
06
21 Ağustos 2013
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
AKP’nin “gömlek” krizi
Neoliberal talanın koçbaşı, “muhafazakar demokrat” AKP, iktidara gerçek anlamda yerleşmesiyle birlikte hegemonya siyasetini terk etmek zorunda kaldı. Çünkü iktidarda olmak, somut politik kararlar vermeyi, seçimler yapmayı gerektirir; Devletlû olarak verilen her karar, yapılan her seçim, özellikle AKP gibi Sünni, milliyetçi, patriarkal, muhafazakâr… bir iktidar partisi için “halk”la karşı karşıya gelmeden olanaksızdır. Çünkü uzlaşmaz çelişkilerin taraflarını aynı safta bir araya getirmek, bir başka deyişle “öteki”si olmayan bir hegemonya siyaseti gütmek olanaksızdır. Özetle; AKP, iktidara yerleşmekle, artık demokratik taleplerin toplayıcısı değil, muhatabıdır. Söyleminin zaten gevşek olan dikişleri bu nedenle patlamıştır. Buradaki “söylem”in yalnızca konuşmak, yazmak yani “laf ” anlamının ötesinde somut ilişkileri de kapsadığını vurgulamak gerekir. Örneğin, AKP’nin Gezi Direnişi’ne değin söylemi, yalnızca “çapulcular”, “vandallar” sözel saldırılarını değil, cinayetleri, göz çıkarmaları, cinsel tacizi, işkenceyi, iftira, yalan ve hukuksuz tutuklamaları da kapsar. Başbakan, balkona çıkıp, “ileri demokrasi”, “işkenceye sıfır tolerans”, “kardeşiz” vaazları da verse artık etkisizdir. Söylemindeki bu yarılma, “muhafazakar demokrasi”nin muhafazakarlığının, “demokrasi”yi nasıl karikatürleştirdiğiyle toplumu yüzleştirmiştir. Tüm bu barbarlıkları demokrasi için, demokratlık gereği yaptığını iddia eden AKP’nin totolojik dilini artık ciddiye almak olanaksızdır. Hegemonik güç olmayı hiç başaramamış eski rejimin egemenleri, yani bürokratik oligarşi ve müttefikleri, ülkeyi yasadışı zor kullanarak yönetmek zorundaydılar, yeni egemen AKP ise, hegemonya kaybının ardından, çoğunluk despotizmiyle ülkeyi yönetmek istiyor. AKP’nin ideologlarının, bugünkü “yarı- başkanlık” la yetinmeyip, başkanlık sistemini inatla savunmalarının temel nedeni de bu. Askeri diktatörlüğün mirası olan devlet terörü, iç savaş, temel hak ve özgürlüklerin yokluğuyla soluksuz bırakılmış, sürekli hazır olda bekletilen bir topluma, “rahat” diyen ilk iktidar partisi olmanın avantajıyla AKP, uzun bir süre hegemonik güç olarak kalabildi. AKP’nin “Demokratikleşme paketleri”, demokratik kazanımlar getirse de hep yüzeysel ve eksikti. En temel demokratik haklar, çirkin pazarlıklara konu oldu. Temel insan hakları konusunda bile hak edilen her şeyi değil, hep daha azını vererek, pazarlık payı bırakmak, yani esnaf kurnazlığıyla demokrasi paketlemek, AKP’nin temel yöntemiydi. Hegemonya siyaseti yürütmek, farklı kesimlerin demokratik taleplerini toplayıp, formüle ederek, bu taleplere duyarsız kalan iktidara karşı onlarla birlikte mücadele etmek şeklinde tek yönlü bir süreç değildir. Hegemonik güç, hegemonize ettiği unsurlar karşısında dışsal olarak kalamaz. “Ötekileri”, yoksunlukları, mağduriyetleriyle anlamaya, onaylamaya çalışan hegemonik gücün, ötekilerden yansıyan kendiliğinin veya ötekilerin gözündeki kendi imgesinin, kimliğini etkilememesi yani “öteki”nden yansıyan (seçim sandığına da yansıyabilir) “iyi” kendini görüp etkilenmemesi olanaksızdır. İlişkiye giren kimliklerin, katı, dışlayıcı ve esnemez olduğu durumlarda bile bu bulaşma az da olsa mümkündür. Hegemonik güç AKP’nin tabanını oluşturan Sünni Müslüman kesimle “ötekiler”in ilişkisi, son on yılda daha önce hiç olmadığı kadar hareketlendi. Örneğin, geçen Ramazan, “yeryüzü sofraları”nda belirgin olarak meydana çıkan bu karşılıklı bulaşmanın etkileri, uzun erimde daha çok meydan(a)lara çıkacak gibi. Yine AKP’nin Gülen Cemaati ile Gezi Direnişi üzerinden süren gerilimi, yalnızca bir rant ve kadrolaşma mücadelesi olarak açıklanamaz. AKP, koyu bir pragmatizmle yürüttüğü hegemonya siyasetinin sınırlarına dayanmış olsa bile, kendi “demokrat muhafazakar” tabanının ve taleplerini toplayıp ya da yaralarını deşip, yarı yolda bıraktığı “ nankör” “ötekilerin” muhalefetiyle sürekli yeniden karşılaşacak. Hala anlamak istemediği şey, açılanın seçim sandığı değil, Pandora’nın Kutusu olduğu.
Boşanmak istediği için öldürüldü Şiddet gördüğü için ailesinin evine sığınan Yasemin Yüksel “boşanma davası açacağız” bahanesiyle eşi tarafından kaçırılarak öldürüldü. Ş. Y.’nin Yasemin Yüksel’i kiraladığı araba ile evinden aldığı, uzun süre Yüksel’den haber alamayan ailesinin karakola başyasemin yüksel vurması üzerine polisin harekete geçtiği öğrenildi. Yasemin’in cesedi defalarca bıçaklanmış bir şekilde dağlık arazide bulundu. Hamile olduğu söylenen Yasemin, kadınların kaç çocuk doğuracağına dair söylemlerde bulunan hükümetin kadın katillerine caydırıcı cezalar verilmesi için adım atmaması nedeniyle öldürülen kadınlardan sadece birisi. YARIN GÜNCEL
Gerçekleri çarpıtma kadınları koru
Bakan Fatma Şahin, kadın cinayetlerinin azaldığını söyleyerek, cinayetlere dikkat çeken basını ve kadın örgütlerini suçlamıştı. Bu açıklamaların ardından, iki aydır polis şiddetinden nasibini almayanın kalmadığı Taksim Meydanı’nda öldürülen Beyaz Bal’ın haberi geldi. Beyaz’ın hesabını soran ailesi abartıyor mu? İstanbul Elif karan
Geçtiğimiz haftaya, Beyoğlu Karakolu’na 150 metre uzaklıkta öldürülen Beyaz Bal’a dair yapılan eylemler damgasını vurdu. Devletten beklenen cevap gecikmedi. Ancak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, açıklamalarıyla yine pes dedirtti. Kadınlar öldürülmüyormuş Şahin, kadın cinayetlerinin azaldığını ancak “algıda seçicilik” nedeniyle fazla göründüğünü iddia etti. Şahin “Daha önce kayıt dışı olan, üç maymunu oynadığımız, toplumsal olarak halının altına süpürdüğümüz bir sorunu biz AKP iktidarı olarak masanın üzerine açtık” dedi. Bu sözleri sarf ederken Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yıllardır bilgi edinme hakkını kullanarak Bakanlık’tan, mevcut kadın cinayeti istatistiklerini bile alamadığı bilgisine ulaştık. Sorunu masaya yatırmış bir iktidarın halkına bilgi vermekten bile imtina duyması manidar.
lindeki en ileri hukuki düzenlemeyi yaptık” ifadelerini kullandı. Ancak kamuoyu 6284 sayılı yasanın kadın örgütlerinin hazırladığı taslak üzerinden, AKP hükümetinin ekleme değil, çıkarma yaparak hazırlandığını çok iyi biliyor. Şahin’e kalsaydı sadece evli kadınları koruyacak yasa, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesi Kendi ağzıyla süreci anlattı ile tüm kadınları kapsadı. Ayrıca Şahin: “İki yıl önce önlem için dün- hükümet altı ayda çıkarması gereyadaki örnekleri inceledik sivil top- ken yasa yönetmeliğini 10. ayda lumla beraber çok güçlü hukuki bir yine Platform’un basıncıyla hayata alt yapı oluşturduk. Dünya gene- geçirerek uygulamaya dökmekteki
samimiyetsizliğini gösterdi. Şiddetin panzeri tek bir yasa değil Şahin, “Şiddetin panzeri tek bir yasa da değil. Sevgiyi, muhabbeti, hoşgörüyü, saygıyı sorumluluğu kadın erkek eşitliğini insan odaklı bakışı güncellememiz gerekiyor” dedi. Ancak AKP hükümeti iktidarında sadece yedi yıl içerisinde kadın cinayetleri %1400 arttı. Sadece bir yıl içerisinde de Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre cinsel suçlar %45 arttı. Mayıs ayından bu yana devlet şiddetinin meşrulaşma-
Aileler adalet istiyor
Manisa 14 Ağustos Fethiye Gökçen’in katili hasta olduğunu iddia etti.
İzmir 15 Ağustos Ferdane Çöl için adalet yine ertelendi
İstanbul 16 Ağustos Beyaz Bal için öldürüldüğü yere karanfiller bırakıldı.
Gebze 19 Ağustos Mehtap Bülbül’ün katili indirim için rapor alamaya çalışıyor.
“Göndermeyin öldürecek” demiş Erzincan’da 13 Ağustos’ta eşi tarafından dövülerek öldürülen Eda A.’nın altı ay önce ailesinin yanına sığındığı ortaya çıktı. Boşanmak isteyen Eda A. aile büyüklerinin baskısıyla bayram öncesi eşinin evine geri gönderilmiş. Gitmeden “Bu sefer beni öldürecek” diyerek ağlayan Eda’nın bir hafta içinde ölüm haberi geldi. Kaçmaması için ayaklarından bağlanan genç kadının ölene kadar dövüldüğü ortaya çıktı. Katil soğukkanlılıkla akrabalarının yanına giderek eşini dövdüğünü söyledi. Olay yerine gelen akrabalar genç kadının cesediyle karşılaştı. Konya’da da son anda kurtuluş Konya’da da yakın tarihlerde S. A. isimli bir kadın sevgilisi tarafından
darp edilerek yol ortasına bırakıldı. Öldüresiye dövülen kadın hastaneye kaldırılmasaydı, Eda ile aynı kaEDA A. deri paylaşabilirdi. İller değişse bile şiddet değişmiyor. Ka-dınlar kendi hayatlarına karar vermek istedikleri her an ölümle burun buruna geliyor. Kadına yönelik şiddetle ilgili hükümetin etkin önlemler alması gerektiği ortada. Eda’nın gidecek bir yeri olsaydı şimdi yaşıyor olabilirdi. Kadına yönelik suçlarda verilen cezalar caydırıcı nitelikte olması, başka kadınların aynı şiddeti görmemesi ve kadınların öldürülmemesi demek. YARIN GÜNCEL
sı, kadına yönelik şiddette de artışa neden oldu. polis Beyaz Bal’ı korumadı Şahin, “Koruma konusunda güvenlik güçleriyle çok ciddi bir çalışmamız var. Hazırlanan yasa da polis ve jandarmanın çok ciddi sorumlulukları bulunuyor” dedi. Bakanlığın ciddi çalışmalarının sonucunda sadece bu hafta bir sığınma evinin adresi ifşa edildi, koruma altındaki Beyaz Bal öldürüldü.
Aileler öldürülen kızları için adalet istemeye devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ailelerle birlikte altı ilde meydanlardaydı. İstanbul, Ankara, Bursa ve Eskişehir’de, kadınlar Beyaz Bal için, kadınlara etkin koruma verilmesi için yürüdü. İstanbul’da Beyaz’ın öldürüldüğü yere, Beyaz’ın amcasının oğulları Ahmet Gönen ve Fahrettin Yanmaz’la birlikte karanfiller bırakıldı. Boşanmak istediği için öldürülen Fethiye Gökçen’in 14 Ağustos’ta gerçekleşen ilk duruşmasında katil indirim alabilmek için panik hastası olduğunu iddia etti. İzmir’de öldürülen kadınların aileleri bu kez Manisa’da adalet için bir araya geldi. İzmir’de koruma altındayken öldürülen Ferdane Çöl’ün 15 Ağustos’ta görülen duruşması raporlar gelmediği için yine ertelendi. Mehtap Bülbül’ün Gebze’de 19 Ağustos’ta görülen son duruşmasında da katil akli dengesinin yerinde olmadığını iddia etmeye devam etti. YARIN GÜNCEL
Tüm aileyi katletti
13 Ağustos’ta Erhan İhsan Engin, eşi Kübra Kalaycı’yı tabancayla vurduktan sonra, Kübra Kalaycı’nın annesi Yasemin Demir’i ve Yasemin Demir’in eşi Agah Demir’i de tabancayla vurarak öldürdü. Ağır yaralı 3 aylık hamile 17 yaşındaki Kübra Kalaycı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Bir yıl önce evlenen Kübra Kalaycı’nın eşinden gördüğü şiddet sebebiyle annesi Yasemin Demir’in evine sığındığı biliniyor. Erkan İhsan Engin’in “eve dön” çağrısını yanıtsız bırakıp, boşanmak isteyince öldürüldü. YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
21 Ağustos 2013
“Buraya ne yüzle geldin?” Gülsüm Kav
ANA FiKiR
“Değerli” yalnız olmayış
2003 yılında bir sabah, Bağdat bombalanıyordu. Ezanlar okunurken yapılan saldırıda, camileri gördük televizyonda. Bu görüntüler ile, vicdanlar öyle bir dalgalandı kabardı ki, deniz olduk. Kamyoncular, meclis, sokaklar, hep birlikte bütün toplum “Tezkereye hayır” dedik. Şimdi medeniyetler beşiği Mısır’da halk, kendi ordusu tarafından camilerde katledilirken de bir o kadar ve daha fazla vicdanımız kanıyor. Amerikan emperyalizmini lanetlemeye, kendi halkına karşı yapılan darbeleri lanetlemek ekleniyor çünkü şimdi. Ve hem emperyalizme karşı hem de darbelere karşı olunabilir. Mursi’yi de seçmiş olsa, bir halkın seçtiği liderin darbeyle devrilmesine, dolayısıyla o halkın iradesine kanlı biçimde el koymaya darbe denir ve buna direniş, demokrasi içindir. * Ve bunu söylemek, Mursi’nin demokrat olduğu anlamına da gelmez. Sadece onun yönetime geliş şekli demokratiktir, savunulması gereken seçimlerdir. Halkın iradesidir. Bir üçüncü politik duruş olarak sağcı muhafazakarlığa ve onun antidemokrasine de aynı anda karşı olunabilir. Tıpkı 27 Nisan Muhtırası karşısında, demokrat olmadığını bildiğimiz AKP’nin, sırf seçimle geldiği için kapatılmasına karşı durmakta olduğu gibi. * AKP, şimdi Mısır’da darbeyi lanetleyen tutum alıyor. Peki neden 1 Mart 2003 ve 27 Nisan 2007’de olduğu olduğu gibi itibar görmüyor? O vakitler dünya halklarının kalbini kazanıyor ve bölgenin yıldızı oluyorken bugün neden bu “değerli yalnızlık”? Evet yalnızlık bazen değerlidir ama burada durum farklı. Geçen hafta “değerlerden” söz etmiştik, hatırlarsanız. AKP “değerleri” Gezi direnişçilerine kaptırdı da o yüzden artık itibar görmüyor. Gezi direnişine sebep olan her türlü baskı, zulüm ve Suriye var arada. * Şimdi, Rabia, Adeviye, Taksim, yumruklar, geceler, meydanlar, marşlar, ölümüne direnmek, herşeyi göze alarak bir meydanda ayakta durmak ve bütün bunlar , bütün halklar için bir ve aynı. Şimdi Mısır’da bir camide olanları; zorda kalınca sığınabileceğimiz tek yer olan camilere saldırının ne olduğunu, En iyi Dolmabahçe Camii’ne sığınanlar bilir. * Mısır’da turizm etkilenmesin diye her şey yolunda tonunda sahilleri gösteren reklamlar yapıyormuş darbeciler. Bir fotoğraf düşmüş sonra internete: insanlar plajda denize giriyor ve uzak tepelerin ardından bombaların dumanları görünüyor. Nasıl bir insanlık ayıbı değil mi? Biraz ötede kardeşlerin bombalanırken tatil yapabilmek, bombalar yokmuş gibi davranmak ne büyük bir utanç. İşte Türkiye’de Gezi’de, AKP de bu soydan şeyler yapmayı denedi ama tam tutmadı. AKP’nin dünyasından da utanç duyanlar vardı. İşte kanıtları: “Soru şu: Faili meçhullerin, gözaltında kayıpların, yasaklı yayınların ‘özgür ortamında’ mı yaşamak istersiniz, yoksa ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın diktatörlüğü’ altında inim inim inlemek mi?” Ahmet Kekeç / Star 8 Haziran “Biz kimiz, ne yapıyoruz, nasıl yapıyoruz, yapmadıklarımız var mı, mevki makam peşinde miyiz, birilerinin bizi sarsması lazım. Birilerinin yüzümüze bakarak, ‘Yanlış yapıyorsun, Rabbimizin bize gösterdiği budur’ demesi lazım. Bize kalırsa biz bundan uzağız.” Bülent Arınç / Akabe Vakfı konuşmasından / 9 Haziran “Gezi Parkı olaylarını doğru okumadan Türkiye’yi yönetmek zor. Bireyi, toplumu, sorunları ve talepleri anlamaya çalışmak yerine komplo teorileri üretmek bir ‘kaçış’. Türkiye’yi yönetmek iddiasında olanlardan ‘yüzleşmeyi ve anlamayı’ tercih etmesini beklemek hakkımız.” İhsan Dağı / Zaman 18 Haziran * İşte bu derece haklılık yüzünden, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın vicdanı kabul edilen muhatap adres; Gezi’dir. Bu yüzden herkes Gezi’den Mısır’daki katliama tavır almasını bekliyor. Bu beklenti, onurumuzdur. Mısır halkı yalnız değildir. gulsumkav@gmail.com
Nevşehir’de Hacı Bektaş-ı Veli anmasına katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ konuşması sırasında, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla protesto edildi. Konuşmasını bitiren Bozdağ’ı, Mustafa Satı yumrukla protesto etti. Palalı saldırganı savunan Bozdağ, Mustafa Satı’nın serbest bırakılmasına tepki göstererek, mağdur edebiyatı yaptı. İstanbul BURAK YELKEN
Her yıl düzenlenen Hacı Bektaş-ı Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri’ne katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ “Sizleri Başbakanımızın selamı ile selamlıyorum” sözleriyle başladığı konuşmasında bölge halkı tarafından “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla protesto edildi. Halkın sürekli ıslıklı protestosuna ve yuhlamasına maruz kalan Bozdağ, sözlerini güçlükle tamamlayabildi. Bozdağ konuşmasını tamamlayıp protokol tribünündeki yerine giderken, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde yerel gazetecilik yaptığı belirtilen 34 yaşındaki Hüseyin Satı, ‘’Buraya ne yüzle geldiniz’’ diyerek, Bozdağ’a yumruk attı. Bakan Bozdağ’ın korumaları tarafından etkisiz hale getirilen Hüseyin Satı gözaltına alınarak sorgulanmak üzere emniyete götürüldü. Bekir Bozdağ’ın etrafı çevik kuvvet tarafından etten duvar örüldü. Hüseyin Satı emniyetteki sorgusunun ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalırken, kendisine yurtdışı yasağı ve haftanın 6 günü polis karakoluna gidip imza verme koşulu getirildi.
ki göstererek mağdur edebiyatı yaptı. Bozdağ, “Yumruğu savcılar yeseydi acaba serbest bırakırlar mıydı?” diye sordu. Tutarsız bir şekilde, suçun mağduru kim olursa olsun onlara karşı tavrın haklının ve hukukunun yanında olması gerektiğini belirten Bozdağ, “Suçu ve suçluyu himaye eden bir yaklaşım Türkiye’nin siyasetinde olanlara yakışır bir yaklaşım değildir” şeklinde konuştu.
Mağdur Edebiyatı Hüseyin Satı’nın serbest bırakılmasından sonra Rixos Otel’de kameraların karşısına geçen Bekir Bozdağ basın açıklamasında bulundu. Daha önceden Gezi Direnişi’nde halka saldıran palalının serbest bırakılmasını mecliste savunmuş olan Bozdağ, bu sefer Hüseyin Satı’nın serbest bırakılmasına tep-
Saldırıyı kınamalıydı Meydanda bir vatandaşın Bozdağ’a yönelik açtığı pankarta da müdahale edildi. İlçede güvenlik güçlerinin yanı sıra TOMA’nın da olması dikkat çekti. Vatandaşlar meydana arama noktalarından geçirtilerek alındı. Daha sonra kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, “Bu davranış kabul
Mustafa Satı’ya sarılan Umut Oran “yumruk attığını bilmiyordum” dedi. edilemez, doğru değildir.” dedi. Kılıçdaroğlu’nun Bozdağ’a yapılan saldırıyı doğru bulmadığını söylemesine rağmen Bozdağ, olaydan sonra yaptığı açıklamada ‘‘CHP’li vekillerin saldırgana sahip çıkması, yumruktan daha fazla canımı acıtmıştır. Kılıçdaroğlu saldırıyı kına-
malıydı.’’ dedi. Pişman değilim Hüseyin Satı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hüseyin Satı, adliye çıkışı gazetecilerin “Pişman mısınız?” sorusuna “Hayır pişman değilim” yanıtı verdi.
Adalet yürüyüşüne polis saldırısı Gezi Direnişi’nde katledilen 5 gencin katillerinin yargılanması için Antalya’dan yürüyüşü başlatan Adalet Yürüyüşçüleri’ni çok sayıda çevik kuvvet İstanbul Gümüşsuyu’nda ablukaya aldı. 20 Ağustos’ta İstanbul’a varan yürüyüşçüler oturma eylemi yaparken polis biber gazı ve tazyikli suyla saldırdı. Saldırıdan sonra sara krizi geçiren bir kişi ve gazdan etkilenenler Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Polis, BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’yü de doğrudan hedef alarak gaz sıktı. Gezi Parkı’na ulaşmak isteyen 8 Adalet yürüyüşçüsünü polis darp ederek alandan uzaklaştırdı. Gözaltıların olduğu belirtildi. Yürüyüşçüler, Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü sokağa, Ankara Güven Park’ta Ethem Sarısülük’ün hayatını kaybettiği yere, Ümraniye’de Mehmet Ayvalıtaş’ın hayatını kaybettiği yere karanfil bırakmışlardı. 20 Ağustos günü Okmeydanı Hastanesi’nde yatan Berkin Elvan’ı ziyaret eden yürüyüşçüler, Taksim Gezi Parkı’na ulaşmayı planlıyordu. YARIN GÜNCEL
Bu kez AKP’den ‘kapatma davası’ Topbaş’tan ‘Rabia’ açılımı 2008’de karara bağlanan AKP, kapatma davası bir farkla yeniden açılıyor. Bu kez davayı Yargıtay Başsavcılığı değil, “masumiyetinin” kayıt altına alınmasını isteyen AKP açıyor. Başbakan’ın talimatıyla davayı açmak için hazırlıklara başlandığı belirtildi. Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’nin kapatılması, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil 71 yöneticisi hakkında siyaset yasağı konulması istemiyle dava açmıştı. 11 üyeden 7 sinin oyunun yeterli olduğu kapatma karar için 6 üye oy verince dava düştü. Ancak AKP laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiği için hazine yardımı kesilmişti. YARIN GÜNCEL
Mısır’da Müslüman Kardeşlerin sembolü ‘Rabia’ işaretine, AKP de sahip çıkıyor. İBB Başkanı Topbaş, Esenler Dörtyol Meydanı’nın ismini Rabia Meydanı olarak değiştireceklerini söyledi. Açılışın gerçekleştiği Esenler Dörtyol Meydanının adının Rabia Meydanı olarak değiştirilmesi için Belediye Meclisi’ne teklif verileceğini söyleyen Topbaş, fikrin Esenler Belediye Başkanı Mehmet Teyfik Göksu’dan geldiğini belirtti. Göksu ise; “İBB Meclisi’ne buranın isminin değiştirilmesi için teklifte bulunacağız” dedi. YARIN GÜNCEL
EMEK
08
21 Ağustos 2013
Devlet zenginleri koruyor Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Gezi Direnişi insanlık dersi veriyor
Ali İsmail Korkmaz’ın hayatını kaybetmeden önce ki hastane görüntüleri ortaya çıktı. Aslında kurtulabilecekken nasıl da ölüme gönderildiği açıkça görülüyor. Görüntüleri izledikten sonra insan daha da öfkeleniyor. Onun ölmesine göz yuman doktorun acaba vicdanı rahat mı? Ali İsmail’in Mısır’da ölen kardeşlerimiz kadar kıymeti yok mu acaba? Ne diyor başbakan; ellerinde hiçbir şey bulunmayan insanlar nasıl olur da tankların karşısında öldürülebilir? Bizim Alimizin elinde ne vardı? O gencecik kardeşimizin aklında sadece özgür bir ülke özlemi vardı. O sebeple Mısır’da öldürülenlerle Ali İsmail kardeş değil midir? Hangi Gezi direnişçisi fiziksel olarak TOMA’ya karşı gelebildi ki? AKP hükümeti olayları işine geldiği gibi yorumluyor. Dümdüz sağcı bir iktidardan başka ne beklenir? Mısır’da öldürülen insanlara gözyaşı dökerken, kendi öldürdüğü insanları terörist diye adlandırıyor. Hatta utanmadan Mısır’da ki darbecilerle eşitliyor. Stadyumlarda siyasi slogan atılması yasaklanıyor ama Müslüman Kardeşler yanlılarına herşey serbest. Sizce stadyumlarda sadece 12 Eylül karşıtı sloganlar atmak istesek izin verecekler mi? Elbette ki izin vermeyecekler. Çünkü AKP hükümeti burjuva demokrasisinin pişirilip dibinin tutmuş halidir. AKP hükümeti kendine ve yandaşlarına demokrattır. Olur da olimpiyatlarda memleketimizde yapılamazsa suçlularını şimdiden ilan ettiler. Suçlu kim? Yine biz, yani Gezi Direnişi. Bakan, Hacı Bektaş’ta protesto ediliyor. Protestocu, bakana yumruk atıyor. Mahkeme de protestocuyu serbest bırakıyor. Bizim bakan nasıl da içerledi mahkeme kararına. Palalı serbest bırakıldığında hepiniz yargı kararına son derece saygılısınız da şimdi ne oldu? Bu değil midir kendine demokratlık? Ağaç kesilmesini protesto etmeyeceksin, stadyumlarda slogan atmayacaksın, içki içmeyeceksin, mahkeme kararına saygı duyacaksın, ben ne dersem itiraz etmeyeceksin. Vay arkadaş demokrasiye gel! Eğer başbakan diktatör olsaymış ona diktatör bile diyemezmişiz. Sanki başka bir şey dememizden çok hoşlanıyorsun da bir tek diktatör kalmıştı. Gezi Direnişi’ni her kılıfa sokmaya çalıştılar. Şimdi de Mısır’da ki darbecilerle bir tutuluyoruz. “3-5 ağacın” kesilmesi için bu kadar isyan eden bir halkı Mısır’da ki katliama sessiz kalmakla suçluyorlar. Kendi tuttuğumuz yasların acısı geçmeden başka yaslar tuttuğumuz bir zamanda bize dediklerine bak! Gezi Direnişi’nde öyle bir vicdan vardır ki, bu vicdan tüm dünyaya yeter. Mısır’da darbeciler halkın siyasi görüşlerini yasaklıyor. Peki bizim memlekette AKP ne yapıyor? Mısır’da darbeciler gazlarla insanları boğuyor. Peki ya AKP? Mısır’da baltacılar insanları kesiyor. Peki ya bizim palalı? Mısır’da darbeciler diyor ki camide içki içtiler. Peki ya biz de ne diyorlar? Üstelik Mısır’da da direnişçiler camiye ayakkabı ile girmişler. Orada direnişçiler tanklara karşı bedenleriyle direniyor. Bizim direnişimizde ne olmuştu? Darbecilerin medyası içki şişelerini boy boy gösteriyor. Bizim medya da aynı şeyi yapmamış mıydı? Şimdi ey güzel insanlık soruyorum size. Kimdir bu darbeciler gibi olan? Özgürlük için mücadele eden Gezi Direnişi mi yoksa yıkılmış bir Irak, Afganistan, Libya ya da yıkımdan geçen Suriye ve Mısır’da inşaat sahaları yaratan AKP hükümeti mi? Bizim literatürümüzde her şey nettir. Biz heryerde katliama karşıyız. Katledenlerse emperyalist paylaşım masasında köşe başlarını tutanlardır. Bu sandalyelerden bir tanesinde de AKP hükümeti oturuyor.
İşçi Ölümlerine Son Platformu, İzmir’in Aliağa İlçesi’ne sökümünün yapılması için getirilen “Aşk Gemisi”nde zehirlenerek hayatını kaybeden işçilerden Doğan Balcı’nın ailesinin ziyaret etti. İşverenin Doğan’ı bilerek ölüme gönderdiğinin altını çizen Balcı ailesi, yaşananın bir cinayet olduğunu ifade etti. Platform, ailenin yanında olduğunu vurguladı. İZMİR SANEM DENİZ KURAL
İzmir’in Aliağa İlçesi’nde söküm için getirilen “Aşk Gemisi”nde iki işçinin zehirlenerek hayatını kaybetmesinin ardından İşçi Ölümlerine Son Platformu, ölen işçilerden Doğan Balcı’nın ailesini ziyaret etti. İstanbul’da çadırlarda 11 işçinin yanarak can verdiği Esenyurt davası, Eskişehir’de 4 genç işçinin yaşamını yitirdiği Teksan davası gibi davaları takip etmesi ile bildiğimiz İşçi Ölümlerine Son Platformu, Doğan Balcı’nın ailesinin yaşadığı İzmir’in Aliağa İlçesi Bozköy’e giderek hem başsağlığı dileklerini iletti, hem de ailenin yanında olduğunu vurguladı. savunmak için ‘Bizim haberimiz yok, gemi su almaya başlayınca BİLE BİLE GELEN ÖLÜM bekçi çağırmış, kendileri gezmişler’ Göz göre göre gelen ölümlerin na- demişler. Yasalar düzgün olsaydı bu sıl gerçekleştiğini, Doğan Balcı’nın kazalar olmazdı.” ailesinden dinleyelim: “Doğan bayAilenin ifade ettiğine göre, önce ramın ilk günü, işten çıkıp bay- Cem-San olarak gözüken işveren, ramlaşmak için eve geldiği sırada daha sonra gemi sökülmesi işini İzarkasından telefon açıyorlar. Çağı- mir Gemi Söküm’e devretmiş. Tabi rıyorlar. Doğan gitmek istemese de bu esnada işçilerin sigortası dahi yaarabayla aldırıyorlar. Orada 2-3 kişi pılmadığından, şu an hangi şirkete motoru çalıştırmaya uğraşırken ze- bağlı gözüktükleri dahi meçhul. hirlenmişler. Yerden kalkamamışlar Doğan Balcı ve Davut Özdemir’in iki buçuk saat boyunca. Hastaneye ölümü ile sonuçlanan olay esnasıngötürmemişler, ayran içirip bırak- da, normalde yasak olan bir işlem mışlar. Sonra bayramın 3. günü yapılmaktaymış. Geminin üzerinde yine aynı yerde iş yaptırıyorlar ve işçi çalıştırma ruhsatı olmadığı gibi, bu kez ölüyor. Patronlar kendini pis suları denize dökmelerinin de
yasal olarak suç olduğu biliniyor. Ama o esnada bayram tatili olduğundan, “nasıl olsa denetim olmaz” mantığı ile pis suyu döküyorlar. Olay bu esnada meydana geliyor. Daha sonra işçiler öldüğünde ise, bu hukuk dışı uygulamalarını da örtbas etmeye çalışıyorlar. AİLE TEPKİLİ Anne Saadet Balcı olayın cinayet gibi olduğu belirterek; “Bayramın ilk günü aynı yerde zehirlenmiş. Tam 2.5 saat yatmış. Hastaneye bile götürmeden ayran içirip göndermişler. Çocuğumun hakkını arayacağız” dedi. Baba Nedim Balcı ise sorumluların ortada olmadığından
bahsetti. Ölen işçinin eşi Hatice Balcı da ekmek parası için işe gittiğini “İlk zehirlendiği gün kızlarım korktu;”Baba işten çık” dediler. “Tamam” demişti ama ekmek parası için yine de gitti” sözleriyle anlattı. Amca Kazım Balcı ise olayın kaza değil cinayet olduğunu belirtti ve ”Biz yandık başkaları da yanmasın. Hakkımızı arayacağız” dedi. İşçi Ölümlerine Son Platformu, Doğan Balcı’nın ailesinin yalnız olmadığını gösterdiği gibi, yürüttükleri mücadelede de yanlarında olmaya hazır olduklarını bir kez daha ifade etti.
Ankara’da KESK üyelerine polis saldırısı
Patron ücretini isteyen işçiye ateş açtı
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Kendi kendine çalışmak daha iyi
Eskişehir TOKİ’de taşeron olarak çalışan işçiler 15 ağustosta patronları tarafından silahla vuruldu. 1 işçi yaşamını yitirdi. Yoksulluk nedeniyle Van’ın Erciş ilçesinden gelerek inşaatlarda çalışan Kürt işçilerin payına yine ölüm düştü. 80 bin TL alacağı olan 30
işçiden Hayrettin ve Mehmet Türkoğlu kardeşler, alacaklarını istemek için patronların yanına gitti. Çıkan tartışmada ortaklardan Osman Bakır Genç, işçilere ateş etti. Eskişehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralılardan Mehmet Türkoğlu yaşamını yitirdi. YARIN GÜNCEL
12 bin tekstil işçisi grevde
TEKSİF, Şubat ayından bu yana Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ile yürüttüğü Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinden sonuç alamayınca 15 Ağustos’ta greve çıkmıştı. Son dönemdeki başarısız grev girişimlerinin aksine işçilerin büyük katılım gösterdiği tekstil grevi her geçen gün büyüyor. Grevin ikinci ayağı olan fabrikalarda 19 Ağustos günü 2.600 işçi greve çıktı. TEKSİF, toplamda 12 bin tekstil işçisinin grevde olduğunu duyurdu. YARIN GÜNCEL
1989 Elazığ do- maaş sistemi ve gelen bahğumluyum. İş haya- şişler vs. ile ilk işe girenler tıma da Elazığ da başladım. daha az maaş alıyor. Bir de Orada iş yaşamının zor- emeklilik yaşı ta 65. Ben luklarını da görmeye baş- de bütün bunlardan dolayı ladım. İlk olarak maran- birinin altında çalışmaya gozda çalıştım. son verdim. GeÇalışma saatlerirekirse dışarıda miz 12- 16 saate bir mendil satakadar çıkıyordu. rak kendi işimi yapmaya karar O kadar çalışmamıza rağmen verdim. Şu an haftalık 50-60 liçaycılık yapıyoÜMİT TEKEŞ ra alabiliyorduk. rum. İşyerleriO kadar az kazandığım nin vermiş olduğu paranın için İstanbul’a geldim. 2-3 katı daha iyi kazanıyoİstanbul’a da geldiğimde rum. Ancak şöyle bir probgördüm ki aslında bir şey lem oluyor. Sigortam yok. değişmedi. Çünkü burada O yüzden hastaneye vs. da yeni bir sistem gördüm. gidemiyorum. Ama olsun 14-15 saat çalıştırılıp 8 saat yine bu daha iyidir. Başçalışmaya imza attırılıyor. kasının yanında çalışınca Yani aslında 14 saat çalı- emeğimin çalındığını düşıyorum ancak 8 saat ça- şünüyorum kendimi daha lışıyor gibi görünüyorum. kötü hissediyorum. Bu konu olunca da bir de Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
21 Ağustos 2013
Sol Köşe
TAYAD’lı aileler eylemde
Çeyrek milyon kişi işsiz
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) istatistiklerine göre, Mayıs 2013’te işsiz sayısı 2 milyon 526 bin kişiye yükseldi. Bu rakamlar düşündürücü olurken, TUİK’in aslında işsizlerin azımsanamayacak bir bölümünü iş gücüne dahil etmemesi ve ev içi emeğinin görünmez olmasının sonucunda açığa çıkan bu durum, Türkiye’de işsizliği olduğundan düşük gösteriyor.
Gezi tutsakları aileleri’nin Galasaray Meydanı’nda yaptığı oturma eylemine Emekçi Hareket Partisi’de (EHP) katıldı. Ailelere destek olan EHP’liler onlarla beraber meydanda oturma eylemi gerçekleştirdi. Gezi Direnişi’nden 12 Temmuz’dan beri tutuklu olan ve ara duruşmayla serbest bırakılan Esra Ayyıldız yaşadıklarını anlattı. Hasan Tunç’un ailesi ise, “Hasan Tunç’a özgürlük” yazan tişörtler giydikleri için cezaevinde psikolojik baskıya maruz kaldıklarını söyledi. Yapılan basın açıklamasında: “Gezi, bizim yaşam alanımızdır, özgürlüğümüzdür.” denildi. YARIN GÜNCEL
Tekel işçileriyle omuz omuza
Ankara’da TEKEL işçilerine polis müdahalesini protesto etmek amacıyla, parti binası önünde biraraya gelen EMEP’liler, “Tekel işçilerinin mücadelesi mücadelemizdir” pankartı açarak, sloganlar eşliğinde Sanat Sokağı’na yürüdü. Grup adına, Sanat Sokağı’nda bir açıklama yapan Mustafa Taşkale, 78 günlük direnişten sonra 1 nisan günü Ankara’ya girmek isteyen TEKEL işçilerinin önüne barikatlar kurulduğunu ve onların başkente sokulmadıklarını, şehre girenlere de vahşice saldırıldığını dile getirerek, “Başbakan, her şey iyiye giderken işçilerin hak aramayı sürdürmelerini anlam verememekte, işçilere kızmaktadır. Oysa ortada emekçiler adına iyi giden hiçbir şey yok” dedi. YARIN GÜNCEL
Abdullah Cömert’in ailesine ziyaret
ESP Hatay İl Örgütü, Abdullah Cömert’in ailesini ziyaret etti. ESP’liler, ailenin yanında olduklarını belirterek, Abdullah Cömert için ailesinin hazırladığı deftere yazı yazdı. ESP’liler, politik tutuklu Mesut Çeki’nin hazırladığı hediyeyi de aileye teslim etti. Abdullah Cömert’in annesi Hatice Cömert, “Ben Abdullah’ın annesiyim. Allah’tan tek isteğim oğlumun katillerinin bulunmasıdır. Katilleri bulunmadan rahat etmeyeceğim. Ve haksız yere tutuklananların serbest bırakılmasını istiyorum. Çünkü onların bir suçu yok. Serbest bırakılsınlar.” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Hükümet İstifa Et imza kampanyası
Türkiye Komünist Partisi İstanbul il yönetimi “Hükümet istifa et!” imza kampanyası kapsamında DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu ile Haziran ayaklanması hakkında görüş alışverişinde bulundu. Görüşmede, AKP’nin siyaseti alışılmış kalıplara sığdırarak halktan uzaklaştırma çabalarına karşılık Haziran Direnişi sayesinde gerçek muhalefetin sokaklarda ortaya çıkmış olmasının değerine değinilerek, önümüzdeki döneme dair hazırlıklı olunması gerektiğine dikkat çekildi. Özellikle AKP karşıtı bir çizginin devam edeceği belirtildi. YARIN GÜNCEL
ortadadır. Umudu olmadığı için ya da diğer nedenle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve TÜİK Mayıs 2013 için Ha- işe başlamaya hazır olduğu halde ne Halkı İşgücü İstatistikleri işsiz sayılmayanlar işgücüne dahil yayınladı. Buna göre işsizlik oranı edilmiyor. Bu da gerçek işsizlik rageçen Mayıs ayına göre 0,6 puanlık kamlarına ulaşmamızı engelliyor. artış ile %8,8 seviyesinde gerçekleşti. Bu şekilde işsiz sayısı 254 bin ar- 27 milyon iş gücü sayılmıyor tarak 2 milyon 526 bin kişiye yük- 15 yaş ve üstü insanların sayısı 55 seldi. 15-24 yaş grubunu içeren milyon 485 bin. Ancak bunun 27 genç işsizlik oranı ise 0,7 puanlık milyon’u iş gücü dahi sayılmıyor. artış ile %16,6 oldu. Yani TÜİK nüfusun %51.6’sını iş gücüne dahil etmeden hesaplamaRakamlar gerçeği yansıtmıyor larını yapıyor. Açıklanan %8.8’lik TÜİK’in sunduğu yüzdeler bile işsizlik yine bu kesim içinden bedüşündürücü olurken aslında ra- lirleniyor. Kadınlar için ise iş gücü porların gerçeği yansıtmadığı da sayılmaları daha da güç. Diğer seistanbul burak yelken
beplerle birlikte ev içi emeğin görünmez olması kadınların sadece %31.8’inin işgücüne dahil edilmesine sebep oluyor.
dan çok daha fazla olduğu biliniyor. Çünkü ne ev kadınları, ne mevsimlik işçiler, ne engelliler, ne öğrenciler, ne de topraksız köylüler işsizlik oranlarına katılıyorlar. Dahil edildiğinde ise işsiz sayısındaki artış 412 genç işsizlik %29’ları buldu TÜİK genç işsizliği %16.6 oldu- bine ulaşıyor. İşsizlik oranı 14,7’ye ğunu belirtse de umudu olmadığı çıkıyor. İşsiz sayısı ise 4 milyon 501 için ya da diğer nedenle son 3 aydır bin kişi oluyor. Gizli işsiz olarak iş arama kanallarını kullanmayan görülen eksik ve yetersiz istihdam ancak işe başlamaya hazır olduğu edilenler de ilave edildiğinde işsizlik halde işsiz sayılmayan gençler dâhil oranı yüzde 18,91, işsiz sayısı 5 miledildiğinde yüzde 26’ya ulaşıyor. yon 487 bin kişi düzeyinde olmuş Eksik ve yetersiz istihdam edilen- oluyor.Ancak hükümet bunları göslerle genç işsizliği yüzde 29’lara termeyerek, üstünü örterek kendini ulaşıyor. başarılı göstermeye çalışıyor. Gerçek işsizlik tam olarak hesaplanamasa da TÜİK’in açıkladığın-
Doğalgazda indirim yok ARAS Elektrik Dağıtım AŞ (ARAS EDAŞ) ve Aras Perakende Satış AŞ’nin (ARAS EPSAŞ) ‘Hisse Devir Teslim Töreni’ne katılmak üzere Erzurum’a gelen Bakan Yıldız, Xanadu Otel’de yaptığı basın açıkması düzenledi. Bir gazeteci, ‘Kış yaklaşıyor. Erzurumlulara buradan doğalgaz ücretlerinde indirim yapılacağına dair müjdede bulunabilecek misiniz?’ sorusunu yöneltti. Doğalgaz ücretinde bu kış indirime gidil-
meyeceğini söyleyen Bakan Yıldız, “27 Avrupa ülkesi arasında en düşük ücretle doğalgaz kullanan tek ülkeyiz.” dedi. Doğalgazın mevcut enerji kaynakları arasında en ucuzu olduğunu hatırlatan Bakan Taner Yıldız, “Erzurum soğuk bir şehir. Doğalgaz ucuz ve temiz bir enerji. Ancak şehrin yüzde 30’u hala doğalgaz kullanmıyor. Halkımızın doğalgaz kullanmasını istiyoruz. Çünkü çok ekonomik ve çevreci.” diye konuştu. YARIN GÜNCEL
Sigara içilmesi azaldı, harcanan para arttı
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye’de sigara kullanımı, resim ve yazılardan oluşan birleşik uyarı sisteminin devreye girmesiyle 2010’dan itibaren miktar bazında düşüş gösterse de sigaraya harcanan para bu yıllarda yine yüksek seyretti. Türkiye’de 2003-2012 arasında sigaraya harcanan para, 183 milyar 989 milyon 425 bin lira oldu. Bu yılın ilk 6 ayında tüketilenlere ödenen tutar da dikkate alındığında son 10 yılda sigaraya yaklaşık 200 milyar lira harcandı. Son 10 yılda sigaraya ödenen para, ülkenin büyük altyapı projelerini de çok rahatlıkla finanse edebilecek bir büyüklüğe karşılık geliyor. Bu dönemde sigaraya harcanan yaklaşık 100 milyar dolarla ortalama olarak 33 BTC Boru Hattı, 29 Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 25 Atatürk Barajı, 20 Marmaray, 5 nükleer santral ve 3 Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) inşa edilebilirdi. Sigara tüketimi, 2003’ten bugüne dalgalı bir seyir izlemesine karşın, genel anlamda düşüş gösterdi. YARIN GÜNCEL
Devir 1 kuruşun bile hesabını yapma devri
TESK Başkanı Bendevi Palandöken, büyük marketlerde peşin yapılan alışverişlerde para üstü olarak kuruşların verilmediğini öne sürerek, “Kuruşlarınızı istemekten geri kalmayın” çağrısında bulundu. Palandöken, yaptığı yazılı açıklamada, enflasyonun düşük kalması ve halkın tasarruf bilincinin artması için kuruş kullanımının önemli olduğunu belirtti. Etiketlerde kuruşlu fiyatların nakit ödeyenler için geçerli olmadığına dikkati çeken Palandöken, bazı etiketlerde kuruşlu fiyatlar yazıldığı halde peşin yapılan alışverişlerin sonunda para üstü olarak kuruş ödemelerinin yapılmadığını savundu. Halkın para üstünü alma konusunda bilinçli davranması gerektiğine işaret eden Palandöken, “Devir, 1 kuruşun hesabını yapma devri” ifadesini kullandı. YARIN GÜNCEL
Kentsel dönüşümde 3. etap Kentsel dönüşümde üçüncü etap 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümünde Bursa’da başlatıldı. Türkiye genelinde 46 ilde aynı anda başlayacak projede 87 bin 628 konutun yıkımı söz konusu. Başbakan Erdoğan, “Hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz, hiç kimsenin hakkının yenmesine göz yummayacağız. Ranta, yağmaya asla
izin vermeyiz, vermeyeceğiz” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise, bu yıl sonuna kadar 200 bin, 2014’te ise 400 bin konutu yıkarak dönüşümünü başlatacaklarını söyledi. Bakan Bayraktar, “Riskli bina tespiti için 519 firmaya lisans verdik. 28 ilde 310 bin bağımsız bölümü kapsayan riskli alan belirledik” dedi. YARIN GÜNCEL
FORUMLAR
10
14 Auğstos 2013
Forumlar 1 Eylül’de Barış Zinciri olacak
Gezi Barış Günü’ne ne diyor? İstanbul Yoğurtçu parkı
Bu hafta İstanbul, Eskişehir, İzmir ve Bursa’da gerçekleşen forumların katılımcılarına “1 Eylül Dünya Barış Günü sizin için ne ifade ediyor ?” diye sorduk. Dünyada ve ülkede barış üzerine fikirlerini belirtirken, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde İstanbul’da forumlarla yapacağı insan zinciri eylemine de değindiler. İstanbul Yoğurtçu parkı
bursa Nilüfer Forumu
İstanbul İstanbul
Abbasağa Parkı
Abbasağa Parkı
Ertan tok
Seçkin Gümüştaş
Savaşın olmayacağı bir dünya
1 Eylül Dünya Barış Günü benim için dünyada savaşın olmayacağının hayalidir. Zaten 1 Eylül tarihi 2. Dünya Savaşı’nın bittiği gündür. Savaşa karşı derken hep uzaklara bakarız çünkü, kendi sorunlarından yalıtılmış bir ülkeyiz. Özellikle 12 Eylül’den sonra. Filistin’de Suriye’de savaşa karşı çıkarız ama, doğuda 30 yıldır süren bir savaş var. Biz bu savaşı duymuyoruz, görmüyoruz, bilmiyoruz. Ben 1 Eylül’e her zaman tüm bu dayatılanlara bir karşı çıkış olarak bakmışımdır. Egemenler savaş çığırtkanlığı yapar. Bir tarafta silah sanayii ve silah tüccarları vardır. Sürekli bir sirkülasyon olması gerekir. Türkiye’de 1 Eylül eylemlerini daha çok BDP ve sosyalist kesim örgütlüyor. Ama Gezi Süreciyle birlikte var olan duyarlılığın, Rojava’daki katliamda sıcaklığını korurken, artacağını düşünüyorum. Forumlar kurulduğu günden beri toplumun bir yansıması biçiminde örgütleniyor. Çok ulusalcı damarlı insanların bile 1 Eylül’de bu eyleme katılacağını düşünürsek, BDP’lilerle birlikte böyle bir eylemde olmaları çok önemli. 1 Eylül’le birlikte Kürtlerle bir yakınlaşma yakalanabilir.
Barışı halkla yükseltebiliriz
özgür balcı
Eylül yeni bir çıkış noktası olacak Barış benim için dünyadaki en çelişkili sözcüklerden bir tanesi. Çünkü benim durduğum yerden bakınca, mutlak barışın gelmesi için kafamdaki bütün çelişkilerin, toplumdaki ve tarihteki bütün çelişkilerin kalkması gerekiyor. O yüzden dünyadaki bütün barışlar benim için kısmi barışlardır. Ama bu kısmi barışları buna rağmen çok önemsiyorum. Çünkü bu kısmi barışlar bize nefes alma şansı tanıyor. Örneğin Filistin, Kürdistan nefes almadığı sürece travma üretmeye bir yandan devam edecek. Bu travmalar yaşandığı sürece hiçbirimiz sağlıklı düşünemeyeceğiz. Dolayısıyla bu göreceli barış hallerine çok ihtiyacımız var. İçinde barış geçen herhangi bir gün benim için her haliyle önemli. İnsan zinciri konusunda da ben, Yoğurtçu Forumu’nda destek verenlerden biriydim. Çünkü Eylül’ün bizim için de yeni bir çıkış noktası olacağına inanıyorum. Forumların tam da en asgari müşterekte birleştiği şey aslında zincir olma meselesi. Bu yüzden ben de o gün bu zincirin bir parçası olacağım.
Ersin Dalga
Sibel Konukman
1 Eylül Gezi için bir fırsat 1 Eylül’ü bir fırsat olarak görüyorum. 1 Eylül zaten dünyada kabul edilmiş bir olay ama ben bunu, gezi ruhundan sonra yeniden insanların el ele tutuşabileceği ve tekrar o duyguları yaşayabileceği bir eylem ve oluşum olarak görüyorum. Kiminle barışacağız ya da nasıl barışacağız diye bir şey yok. Elini tutabileceğimiz herkesle bir arada olmamız, özellikle de Gezi Direnişi’nden sonra, Gezi Ruhu’yla yaşadığımız güzel duygularla tekrardan hoş bir duygu getirecektir. Güzel bir dünyaya da, güzel bir Türkiye’ye de, güzel bir fotoğraf ortaya koyacağımıza inanıyorum. İstanbul’a yağmur yağdığında diğer illere kar yağar. Bizim artık İstanbul olarak bu noktada biraz daha organizasyonu yayabilmek durumunda olmamız gerekiyor. Bütün illerden, Türkiye’nin her yerinden katılım olabilmesi için organizasyonun İstanbul’dan çok daha ulaşılabilir bir hale dönüştürülmesi gerekiyor. Bu gibi konularda, eylemlerde organizasyonlarla ilerletebileceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum.
1 Elül’de tüm İstanbul el ele olacak 1 Eylül dünyanın her yerinde kutlanıyor ancak Suriye’de ve Mısır’da olmak üzere savaşlar devam ediyor. Bu anlamda İstanbul’da kitlesel bir barış eyleminin gerçekleşmesi çok önemli. Dünyada barış içinde yaşamamak için hiç bir neden yok. Artık kitlesel bir olayın gerçekleşmesi gerekiyor. Bu anlamda da Gezi Direnişi’nin ardından onun devamı olan forumlar artık koordinasyon adıyla bir araya gelmeye de başladılar. Buradan barış için el ele eylem fikri çıktı. Şu an bunun hazırlıklarını sürdürüyoruz. Sultanahmet’ten başlayıp Taksim’den gelip Beşiktaş üzerinden Yıldız’a olursa motorlarla bir şekilde Kadıköy ile bağlantı kurup Caddebostan üzerinden Kartal’a kadar bir barış ağı kurulmasını hedefliyoruz. 1 Eylül bir arada olmayı isteyen herkesin gelip destekleyebileceği bir etkinlik. Gezi Direnişi’nin ardından bu tür eylemlere daha bilinçlenmiş bir kitle olarak katılacağımızı düşünüyorum. İnsanları beyazları giyerek, yanındakinin diline, dinine, ırkına, siyasi görüşüne bakmadan elini tutmasını istiyoruz.
Keşke her gün 1 Eylül olsa. Abbasağa forumunda ikiz kardeşim var. Hatta Gezi’de müdahale olduğu zaman, sorun olduğu zaman Abbasağa açtı bize kapılarını diyor. Abbasağa’nın 1 Eylül ile ilgili kararı çok güzel. En azından bu konu konuşulurken, orada şu kurum bu kurum gibi temsiliyetler var, en azından bu kimliğin bırakılması güzel benim için. Bugün duran adam diye bir şey çıktı biliyorsunuz. Bence Tayyip’in en rahatsız olduğu eylemdi. Çünkü adam hiçbir şey yapmadı ve rahatsız etti. Adam hiçbir şey yapmadı ama insanların tüylerini diken diken etti. Başlı başına sivil bir ordu. AKP’ye karşı yapılabilecek en iyi hamleydi. 1 Eylülde de böyle eylemler yapılabilir. Her gün kötüye gidiyor dünya. Yahudilerin katlettiği Müslüman sayısı, Müslümanların Müslümanları katletmesinin yanında daha az. Dünyadaki bütün hükümetler birleşiyor, birleştikçe işbirliği içinde barış temsili güvercinin tüylerini kopararak yastık yapıyorlar. Eğer bu düzeni değiştirmek istiyorsak halk forumları çok önemli. Şimdilik en önemli yapmamız gereken bu. Böyle büyüyeceğiz. Barışı beraber halkla yükseltebiliriz. Dünyaya barış şart.
istanbul
Eskişehir
Bebek Forumu
Ali İsmail Korkmaz Forumu
izmir Gündoğdu Forumu
Eskişehir izmir
Ali İsmail Korkmaz Forumu
Gündoğdu Forumu
Funda Akın
Erkan Asutay
Kutuplaşmayı halk kabul etmiyor
1 Eylül Dünya Barış Günü adından da belli olduğu barış günü. Forumlar için 1 Eylül Dünya Barış günü çok önemli bir noktada. Forumların ortak bir çıkarımı var : Dil, din, ırk ayrımı yapmadan, buna maruz kalmadan sürdürülen bir yaşam. En önemlisi de barış için yaşamak. 1 Eylül’de el ele vererek de bunu göstereceğiz. İnsanların ayrıştırılmasını, öteki olmasını yani kutuplaşmayı biz halk olarak kabul etmiyoruz. 1 Eylül sadece ülkemizde değil, dünya çapında bir gün. Komşu ülkelerimiz, yakın ülkelerimizde hala insanlar ölüyor. 1 Eylül’de yapacağımız eylemle süren katliamlara, insanların yaralarına merhem olmak istiyoruz. 1 Eyül’de insan zinciri oluşturma hazırlıkları, birkaç parkın ortak düşüncesiyle başladı. Biz demokratik bir biçimde barışı anlatmaya çalıştık ama anladık ki herkesin barışı başka; bunu herkes kendisi ifade etmeli. İstanbul’da kurulacak insan zinciri ülkeye de yayılacaktır. 1 Eylül bize ortaklığı, dayanışmayı gösterecek. Birbirimize nasıl anlarız sorusunun cevabını ise barış duygusu verecek.
Tüm forumlar insan zincirine katılmalı
Cengiz Çetin
En güzel şey, dünya barışı
İnsanların ortaklaşa düşündüğü en güzel şey dünya barışı ama en zor konulardan biri. Amerika’nın Ortadoğu’dan elini çekmesi gerekir. Nemalanmayı kesmeli. Ama doğudaki ülkeler Amerika’ya tepki göstermediği sürece, bu böyle sürer. Gezi sürecine barış gündeminin dahil edilmesini çok mantıklı buluyorum. Bu direniş 3 tane ağaç için başlayabildiyse, barış için de sürdürülebilmeli. Türkiye’de insanlar Türk, Kürt, demeden milliyetçi davranmadı ve ağaçlar için birlikte savaştı. Bunu, özellikle bize “barbar” diyen Batı başta olmak üzere, tüm dünyaya gösterdik. Dünyada kapitalizm, emperyalizm olduğu sürece barış tam olarak sağlanamaz. Halk her zaman barış ister ama iktidar ve kapitalizmden nemalanan insanlar için savaş para demektir. Silah demektir. Tabi, bu bir ümitsizlik anlamına gelmesin. Gezi’de, daha sonra Brezilya’da yaşananları tüm dünya gördü. Kapitalizmin insanları ne kadar sömürdüğünü herkes görmeye başladı.
İlker Akkaya
Okan Çağlar
Ortak bir yaşam kurulabilir
Şu an kapitalist sistemde yaşadığımız için, insanlar da bencil oluyor. Böylesi bir dünyada barışın sağlanması bu nedenle zor. Barış olabilmesi için ötekileştirmenin kaldırılıp, ortak bir dünya kurulması gerekiyor. Bence ötekileştirmenin olduğu yerde barıştan söz edilemez. Önemli olan, insanların ortak ihtiyaçlarını ortak bir biçimde, karşılayabilmesidir. “Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar” diye bir söz var. Burada ifade edildiği gibi, dünya savaşları da bu yüzen çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Ülkeler uzay araştırmalarına önem vererek, Dünya dışında yaşanacak bir yer arıyorlar. Ama bu Dünya üzerinde, birlikte yaşanabilecek çok yer var. İnsanlar bir arada yaşayabilir. Gezi Ruhu da bize bunu gösteriyor. Bu nedenle Gezi’de insanların farklılıklarıyla, birbirlerini ötekileştirmeden bir arada durabileceklerini göstermeleri önemlidir. Ortak bir yaşam kurulabildi. Barış bu şekilde sağlanabilir.
Direnişte barışı yaşayacağız
Ortadoğu’da ve Dünya’nın bir çok yerinde katliamlar sürerken Dünya Barış Günü’ne hazırlanıyoruz. Direnen halklar, elbette ki emperyalistlerin samimiyetsizliklerinin farkında. Bizler dünya barışının onların kendi aralarındaki anlaşmalarla, imzalarla gelmeyeceğini biliyoruz. Haziran Ayaklanmasıyla gördük ki bizim, halkımızı yönetmek için seçtiğimiz insanların el sıkışmalarıyla ülkemize gelmeyecek olan ve özlemini duyduğumuz halklarımızın kardeşliği, omuz omuza direnerek girdiğimiz direniş alanlarında geldi. Kuşağımız halkların kardeşliğinin ve barışın tadına omuz omuza gelerek barikatların önünde devlet terörüne karşı direnerek baktı ve barışı direnişte deneyimledi. Bizler bu tadı damağımızda hep hissedeceğiz. Özlemini duyduğumuz barışın, kardeşliğin ve eşitliğin hüküm sürdüğü o büyük gün geldiğinde dönüp arkaya baktığımızda diyeceğiz ki: “barışı ve kardeşliği bize onlar vermedi, biz bu büyük duvarı tüm halklarımız el ele vererek omuz omuza ördük.”
Tüm halkların bir araya gelerek, ölümlerin olmadığı, herkesin birbirini eşit şartlarda sevebilmesidir dünyada barış. Şuan barış yok. Barışın olabilmesi için insanın ilk önce kendine iyi davranması, topluma karşı iyi davranması gerek, yaşananları kulak arkasına atmadığı zaman, dünyada barış olabilmenin yolları bulunabilir. Savaşların çıkmasının aslında hiçbir nedeni yok. Güçlü olanın elde etme , üstün ırk olma ve ülkelerin başka ülkeleri sömürmek istemesinden kaynaklı savaşlar oluyor. Savaşlarda asıl halk mağdur olur, yoksullaştırılır. Savaşan her iki taraf da acı çeker. Her savaşanın halkı ölür. Bu silahlı savaşa bir örnek ama psikolojik savaş da var. Hükümetlerin kendi halklarına yaptığı iç savaşlar vardır. Soykırım bunların başını çeker. Soykırım için her türlü psikolojik baskı uygulanır. Abbasağa Forumu’nun insan zincirine katılma kararı alması çok olumlu bir karar. İnsanların birbirine kaynaşması ve dayanışmaya güzel bir örnek. Tüm illerdeki forumlarda katılmalı bence bu insan zincirine.
11
FORUMLAR 21 Ağustos 2013
Türkiye’nin Gündemi Forumların Gündemi
Kadıköy Yoğurtçu Parkı forumlarla birlikte Rıhtım’da yapacağı büyük mitinge hazırlanırken, Beşiktaş Abbasağa Forumu temsilcilerini seçti. Halk, forumları geliştirilerek sürdürüyor.
İSTANBUL
Forumlar 17 Ağustos’u andı
İSTANBUL ufuk alp
Yoğurtçu Halk Forumu : Kadıköy Yoğurtçu Forumu, 15 Forumlar arası koordinasyo- Eylül tarihinde diğer forumlarla nun sağlanmaya başlaması ortaklaşa Kadıköy Rıhtım’da düile birlikte ileride yapılacak ortak zenleyeceği büyük miting-konsere işler için hazırlıklar başladı. Özel- hazırlanıyor. Birçok sanatçı ile gölikle İstanbul’daki forumların önce- rüşülmeye başlanan miting için Kaliği 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dıköy Belediyesi ile de görüşmelere başlandı. Yoğurtçu Forumu , Rojohazırlanmak. va’daki katliamı kınamak ve Rojova Abbasağa Halk Forumu : halkıyla dayanışmak için birtakım Beşiktaş Abbasağa Forumu, diğer ihiyaçları tırla Rojova’ya gönderdi. parklarla koordinasyonu sağlamak ve Gezi Direnişi’ni güçlü bir şekil- Kadıköy Acıbadem Halk Forumu : de sürdürmek için kendi temsilci- Acıbadem Forumu, 17 Ağustos lerini seçme kararı almıştı. Pazartesi Cumartesi günü, Yeldeğirmeni, günü yapılan seçimde, Abbasağa Hasanpaşa, Koşuyolu ve Göztepe Forumu’nun temsilcileri olarak 7 forumlarının katılımıyla bir eylem kişi seçildi. Temsilcilerin görevleri düzenledi. Kadıköy’deki Özdemi1 ay boyunca sürecek ve 1 ayın so- roğlu Ortaokulu’nun İmam Hatip nunda yeniden temsilciler seçimi Lisesi’ne dönüştürülmemesi için yapılacak. Abbasağa, alınan karar- yapılan eyleme öğrencilerin velileri la katılınacak 1 Eylül Dünya Barış ve okulun öğretmenleri de katılım Günü’nde yapılacak olan insan gösterdi. zinciri eylemine hazırlık yapılıyor.
Ethem Sarısülük Halk Forumu : Haftada bir kere düzenlenen Ankara Ethem Sarısülük Forumu’nda bu hafta Güvenpark’ta basın açıklamasına yapılan bıçaklı saldırı gündem oldu. Saldırının kınanmasının ardından Sarısülük forumu topluca saldırının yaşandığı Güvenpark’a gitme ve orada bekleyerek saldırıyı protesto etti. Eskişehir Gültepe Halk Forumu : Eskişehir Gültepe Forumu’nun bu haftaki ağırlıklı gündemi Ali İsmail Korkmaz’ın katillerine müebbet hapis cezası istemiydi. Forum ayrıca Rojava’ya destek için bir stant kurma kararı da aldı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın protesto edilmesi, Mısır’da yaşanan askeri darbe gibi konuların da konuşulduğu forumda ayrıca Yenikent Mahallesi Forumu’nun kararını aldığı mahhalleye bir ambulans alımı için de dayanışılmasına karar verildi.
Gündoğdu İskele Halk Forumu : Gündoğdu Forumu’nda önde gelen gündemlerin başında İzmir’deki tüm forumların katılacağı ortak bir forum yapmak oldu. Diğer forumlarla da konuşulup bağlanan karara göre, eylül’ün ilk haftası İzmir’deki tüm forumların katılacağı ortak bir forum yapılacak. Forumun diğer gündemleri ise; yeni anayasa, yerel seçimler ve kentsel dönüşüm oldu. Caferağa Dayanışması: 18 Ağustos’ta beşinci kez toplandı. Forumdaki gündemlerin başında bu dayanışmanın Yoğurtçu’nun bir parçası olduğu idi. Forumda haftada bir günün tüm mahalle forumları tarafından boş bırakılıp Yoğurtçu’da buluşulması, mahalle dayanışmalarının çalışmalarını birbiriyle paylaşması ve bu sayede hem Yoğurtçu’nun hareket kazanması, hem de mahalleler arası iletişimin güçlendirilmesi kabul edildi.
Abbasağa temsilcilerini seçti
Abbasağa Halk Meclisi, forumun fikirlerini taşıyacak yedi tane temsilci seçti. Farklı görüşlerden seçilen bu temsilciler Gezi Ruhu’nun yaşadığının bir göstergesi olarak göze çarpıyor. Biz de Yarın Gazetesi olarak bu yedi temsilcinin altı tanesi ile görüştük, demeç aldık. İşte onların temsilci seçimleri konusundaki düşünceleri: Mehmet emin özbey: Karar verici mekanizma değiliz Abbasağa’nın temsilcilerini seçmesi birkaç açıdan önemli. Öncelikle, forumlarda ilk defa seçim yapıldı. Bu önemli. Böylece dışarıda forum temsil edilecek. Biri de ben kendimi bir milliyetçi olarak tanımladım ancak forum beni de seçerek herkesi kapsadığını kanıtladı. Yani forum sadece bir kesimin değil tüm halkın forumu. Bizler, forumu temsil etme yetkisini alarak dışarıda yapılacak görüşmelerde oradaki fikirleri buraya taşıma, oylatma yetkisine sahip olduk. Bu anlamda üzerimizde büyük bir yük yok. Karar verici değil buradaki fikirleri taşıyıcı nitelikteyiz. Bu nedenle üzerimde herhangi bir baskı hissetmiyorum.
fidan ataselim: Seçimler iyi bir pratik Halk forumunun kendi temsilcilerini seçmesini, yürütmesini belirlemesini çok olumlu buluyorum, bir eşiği daha atladık ilerleme adına... Artık halk forumunda her gün bir gündem tartışılıyor ve bu günden yerel seçimler konuşuluyor. Nasıl bir fikirle yerel seçimlere gidilmesi gerektiği bu parklarda konuşuluyor. Yerel seçimlerin bugünden konuşulduğu bir siyasal zeminde forumun kendi temsilcilerini seçme iradesini ortaya koyması iyi bir pratiktir ve anlamlıdır. Herkesin gönül rahatlığıyla seçtiği bu 7 kişinin forumu en iyi şekilde temsil edeceğini düşünüyorum. Bu açıdan temsilcilerin seçilmesini önemli buluyorum.
hakan fatih dedeş: Temsilciler Gezi Ruhu’nun kanıtı Seçimlerde her kesimden insanın ilk yedide olması Gezi Ruhu’nu sürdürdüğümüzün kanıtı oldu. Çok farklı fikirlerden yedi kişi bir ve beraber. Örneğin kendini milliyetçi olarak tanımlayan ya da sosyalist olarak tanımlayan kişiler aynı yürütmede bulunacak. Bu çoğulculuğun bir göstergesi. Muhafazakar semtlere gittiğim zaman oradaki herkesi bu halk meclislerine gönül rahatlığıyla davet edebileceğim. Bu bize bu noktada büyük bir güç ve meşruluk kazandırdı. Abbasağa Parkı Forumu’nun temsilcilerini seçmesi diğer forumlara da örnek olacaktır. Daha güzel şeyler yapacağız, yarınlar bizim olacak.
sidar can kardoğan: Seçimler diğer parklara da örnek olacak Öncelikle; Gezi Parkı’nda başlayıp duran adam ile devam eden hareketin bu günkü devam noktası olarak forumlar önemli. Böyle bir durum varken, forumların duruşu bu kadar öndeyken, bu forumların bir yönetici mekanizmaya ihtiyaç duyduğu görüldü. Bu açıdan Abbasağa’nın temsilcilerini seçmesi çok değerli. Sonuçta bizler forumdan gayrı hareket etmeyeceğiz ve burada temsilcilerin seçilmesi diğer parklara da örnek olacaktır. Belki diğer parklar da temsilcilerini seçeceklerdir. Bu şekilde forumlar halk meclislerine dönecektir. İstanbul’daki en büyük forumlardan birinin böyle hareket ediyor olması çok değerlidir diye düşünüyorum.
elif sinirlioğlu: Seçimler gayet demokratik oldu Abbasağa Parkı Forumu’nda seçimin yapılmasını hem başka forumlarla iletişimin sağlaması hem de genel olarak alınan kararların sorumluluğunu alarak işlerin yapılmasının sağlanması, her işin bir sorumlusu bulunması açılarından çok olumlu buluyorum. Bu adım bütün forumlar için iyi bir örnek oldu. Sonuç olarak seçimi oy kullanarak yaptık. Ve ayrıca seçilenlerin geri çağrılabilmesi hakkı da saklı tutuluyor. Bu gibi çoğulcu demokrasi uygulamaları “Nasıl bir demokrasi istiyoruz?” sorununa güzel bir cevap olmuştur diye düşünüyorum. Forumların temsilci sistemini bu açıdan demokratik buluyorum.
Yılmaz Bozkurt : Koordinasyonu sağlayacağız Öncelikle belirtilmesi gerekir ki iradenin kendisi yine kesinlikle forumdur, bizler sadece ve sadece Abbasağa Parkı Forumu’nun sözcüleri olarak tanımlamalıyız kendimizi. Diğer parklarla koordinasyonu sağlayacağız, iletişimi güçlendireceğiz. Çıkan fikirler tartışılacak ve bunu diğer forumlara da taşıyacağız. Yani iletişimin sağlanmasını ve koordinasyonu sağlamak üzerine seçilmiş temsilcileriz. Meseleleri yine forum tartışacak ve kararları yine tabii ki forum verecek. Bizler sonuç olarak elbette ki örgütlü bir fikirle hareket edeceğiz. Buranın fikirlerini taşıyacak ve burayı temsil edeceğiz. Bizim tek görevimiz bu.
Gezi Parkı’ndan sonra hareketin nasıl devam edeceğinin konuşulduğu forumlar geçmişte yaşanan toplumsal olaylara da değinmeye devam ediyor. Bunun son örneği Taksim Dayanışması’nın da çağrısıyla forumların 17 Ağustos 1999’da yaşanan ve 18 bin kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan depremin anılması oldu. Depremde ölenler için birçok forumda, depremin olduğu saat olan 03:02’ye kadar beklendi. Bu saatte anma başladı. Saygı duruşuyla başlayan anmada yaşamlarını yitirenler anısına mumlar yakıldı. Anmadan sonra ise konuşmalar yapıldı. Yapılan konuşmalarda, depremin değil kapitalizmin öldürdüğü üzerinde duruldu. Adapazarı ve Avcılar’da yaşayan iki kişi yaptıkları konuşmayla, acıların kendilerini birleştirdiğini vurguladı. Konuşmanın devamında ise aynı acıların Gezi direnişinde de birleştirdiği dile getirildi. YARIN GÜNCEL
İSTANBUL
Ali 40. gününde anıldı Gezi Parkı Direnişi sürecinde polis ve sivil kişilerin saldırısıyla öldürülen Ali İsmail Korkmaz için Sarıgazi Cemevi 40. gün yemeği verdi. Anmaya Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş da katıldı. Cemevinde verilen yemekten sonra “Her yer Taksim her yer direniş”,”Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Gezi şehitleri ölümsüzdür” sloganlarıyla festival alanına yüründü. Sarıgazi festival alanında Gezi sürecinde hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük Medeni Yıldırım için bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Forumların koordinasyonunun sağlanmasıyla ortak hareket edilirken Yoğurtçu Forumu, Göztepe Forumu ve daha birçok semtten, birçok forum anmaya katılarak Gezi şehitlerini andılar. YARIN GÜNCEL
ANKARA
ODTÜ Ormanı’na sahip çıktılar Ankara’daki ODTÜ Ormanı’nın sınırları içerisinden geçirilecek Anadolu Bulvarı-Konya Yolu arasındaki bağlantı yolunun inşaatında kesilmesi planlanan ağaçlara “K” işareti konulduğunu iddia eden forum halkları ve öğrenciler Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Genel Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Anıtpark ve 100. Yıl Forumu halkı, ODTÜ Mezunları Derneği ve ODTÜ’lü öğrencilerden oluşan eylemciler, ağaçlara “KORU” yazıp, kırmızı kurdele bağladılar. Açıklama ve slogan atarak tepkilerini ortaya koyan eylemciler, Twitter ’da açtıkları #direnODTÜormanı hashtagi ile de tepkilerini dile getirdi. Gezi Direnişi’yle birlikte yaşam alanlarına sahip çıkan Türkiye halkları, karşılaştıkları her durumda tepkilerini dile getirmeye ve hesap sormaya devam ediyorlar. YARIN GÜNCEL
ESAS MESELE
12
FOTOĞRAF: EMRE BAŞAR KARA
21 Ağustos 2013
Gençler ülkeyi yönetebilir
AKP’nin oyları düşüyor mu, CHP oy oranını artıracak mı, BDP’deki durum nedir, MHP nerede kalıyor gibi parlamentodaki mevcut partilerin Gezi sonrası oy oranları nasıl olacak? Gezi Direnişi hangi partiyi nasıl etkiledi, etkileyecek? Halk, genel başkanların görünüşüne göre mi politikasına göre mi oyunu veriyor? Mevcut partileri ve oy oranlarını irdelemeye devam ettiğimiz bu hafta, Gezici Araştırma Başkanı Murat Gezici konuğumuz. Araştırmada seçmenler kimi neden seçtiğini belirtiyor mu? Araştırmalar bize ne gösteriyor? RöPORTAJ Halkın MELİKE ÇINAR yerel seçim ve genel seçim olarak iki farklı yönde tercihlerinin değiştiğini görmekteyiz. Genel seçimlerde genel başkanlara oy veriliyor. Partinin politikasına daha az ama genel anlamda genel seçimlerde genel başkanların fiziksel özelliklerine; karizmasına, ses tonuna, duruşuna hatta saç rengine kadar oy verebiliyor. Örneğin kadınların yüzde 64’ü 2011 seçimlerinde AKP’ye oy verdi. Neden? Kadınların çoğunluğu, Tayyip Erdoğan’ın imajından etkilendiğini ifade etmektedir. Ama diğer siyasi partilerin seçmenlerine baktığımızda, örneğin MHP’ye oy verenler kimler diye baktığımız zaman, genel anlamda 38-40 yaş üstü erkek seçmenlerin çoğunluğunun oy verdiğini görmekteyiz. CHP için? Genel anlamda 18 ila 34 yaş arası kesimle, 44 yaş üstü erkeklerin oy verdiği görülmektedir. Burada şu var; neden ve nasıl oy verdikleri genel seçimlerde, parti genel başkanlarına göre birinci öncelikte. İkincisi parti politikasına göre oy veriyorlar. Üçüncü olarak da siyasi düşüncesine göre oy veriyorlar. Ama esas sebepler farklı. Yerel seçimlerde ise denge değişiyor. Öncelikle şunu söyleyim, genel seçimlerde şu an milletvekili seçimi olsa yüzde 43 civarında AKP’nin oyları var, 27 civarında Cumhuriyet Halk Partisi’nin, 18,5-19 civarında ise MHP’nin oyları var. Ama yerel seçimlerde kime oy veceksiniz dediğimiz zaman denge değişiyor. İkinci sırada olan CHP, yerel seçimlerde 3’cü sıraya düşüyor. Birinci sırada, milletvekili yani genel seçimlerde yüzde 43 oy olan AKP, bir anda 33’e düşüyor. 10 puanlık bir düşüş var.
projelere göre oy vermekte. Çıkan sonuçlar bu artış ve düşüşlerde neyin etken olduğunu gösteriyor yani en önemli faktör nedir? Türk halkının yüzde 65’i gelenekçi. Muhafazakârlığın bir altındaki, dindarlığın biraz üstünde olan bir kavram var. Yani gelenek ve göreneklerine göre oy vermektedirler. AKP’nin Gezi olaylarında oyları yüzde 38,5’a kadar düştü. “Ayakkabılarla camiye girdiler, camide içki içtiler, Karaköy’de başörtülü bir kadına zarar verdiler” diyerek her gün en az 20 dakika buna değinen Tayyip Erdoğan, bu söylemleri geliştirdikten sonra oylarında büyük bir tırmanış oldu. Eğer başörtülü kadına zarar verildiği iddiasını resmi olarak ispatlasaydı, AKP’nin oy oranları şu anda yüzde 55’ti. Ama ispatlayamadı, bunu sadece söylemde tuttu. O yüzden AKP’nin oyları şu anda yüzden 43 civarında. Bu tür belirleyici olaylar olabilir. Araştırmalarınızda size gelen en çarpıcı sonuç ne oldu? Gezi olayları döneminde halkın beklentisi tam karşılanamadı. Muhalefet sahip çıkmadı. Eğer Gezi olaylarında muhalefet, direnişçilere sahip çıksaydı şu an daha demokratik bir platformda konuşulabilirdi. Bu yerel seçimlerde, Gezi eylemlerine destek veren, tencere çalan, normal bir vatandaş bile belki muhalefeti cezalandırabilir. Bu yerel seçimlerde sandıkta göreceğiz.
Genel anlamda 18 ila 34 yaş arası kesimle, 44 yaş üstü erkeklerin oy verdiği görülmektedir. Burada şu var; neden ve nasıl oy verdikleri genel seçimlerde, parti genel başkanlarına Neden? Çünkü parti başkanları, genel se- göre birinci öncelikte. İkincisi çimlerde şahsından dolayı oyları parti politikasına göre oy artırıyor. Ama yerel seçimlerde veriyorlar. Üçüncü olarak ise seçmen adaya göre, bölgedeki da siyasi düşüncesine yerel yöneticiye göre oy vermekte; o yüzden oylar düşüyor. 2’ci parti göre oy veriyorlar. olarak 27-28 civarında MHP’nin olduğunu görmekteyiz. 3’cü sırada, 24 bandı sırasında ise CHP’yi görmekteyiz. Genel anlamda şunu ifade edebiliriz; seçmen çok akıllı. Yerel seçimlerde daha mantıklı davranmakta ama genel seçimlerde tercihini genel başkanın fiziksel ve maneviyatına göre oy vermektedir. Yerel seçimlerde ise kişi daha zekice, kendisine yakın gördüğü ve partinin üretttiği
Çünkü burada “yaşam tarzına müdahale var” diyerek, halk aylar öncesinden çanları çalıyordu. Bu çan bizim için çalmıştı. Yapmış olduğumuz araştırmalar bize bunu göstermişti. Nitekim Gezi olayları olmadan yaklaşık 1-1,5 ay öncesine kadar şunu ifade ettik: “Bir gün uyandığımız zaman Taksim Meydanı’nda 100 bin kişi görebiliriz. Bu A ya da
B olayı olabilir. Sadece lokasyon bölgelerde değil, özellikle Akdeniz Bölgesi, ardından İç Anadolu, Marmara ve Ege Bölgesi’nden sesler daha yüksek çıkıyor. Gezi olaylarının başlangıcıyla birlikte ve direnişçilerin muhalefete fazla sahip çıkmamasıyla birlikte hayal kırıklığına uğramışlardır. Gezi eylemlerine destek verenlerin bu sonuçtan çok da mutlu olmadıkları görülüyor. Çünkü halen tutuklu olanları veya gözaltına alınanları veya hastanelerde yatanları görüyoruz. Yani “biz mağduruz ve buradayız” dediler. O nedenle sokaktaki vatandaş, evindeki günlük yaşantısını yaşayan sıradan vatandaş bunları görerek destek vermiştir. Peki Gezi eylemleriyle beraber toplumda daha fazla bir siyasallaşma oldu denebilir mi? Siyasallaşma demeyelim. Çünkü bu Gezi eylemlerine destek verenlerin neredeyse yüzde 20’si AKP’liydi. Yüzde 25-30’a yakını MHP’li, yüzde 45 civarında CHP’li, geri kalanın da BDP olduğunu düşünüyorum. Seçmen olarak sıradan bir vatandaş olarak yani bir parti içerisinde yer almamış, sıradan, sade, sabah okuluna giden, işine giden, bakkal olan, kasap olan da vardı; işsiz olan da; bir şirketin genel müdürü de vardı, bir holding patronu da vardı. Bu kişilerin her birinin farklı hassasiyeti vardı. Yaşam tarzına müdahale diyerek yola çıktılar. Sonrasında bu kişiler, şiyasallaşma demeyelim de ne diyelim; birbirine sahip çıktılar. Ben senle, onla bir araya gelirsem güç olurum. Bunun sonucunda belki STK’ların önemi daha da artacaktır. İslami bazı STK’ların son 4 yılda çok öne çıktığını, örgütlendiklerini görmekteyiz. “Onlar nasıl bu şekilde örgütleniyor ise biz de onlar gibi örgütlenelim, biz de sandığa gidip oy kullanalım” diyenler olabilir. Yani siyasallaşma beklemiyorum. Burada birçok soft dernek, vakıf, STK’ların kurulacağına inanıyorum. Burada yer alan insanlardan yarın öbür gün buraları yönetecek olanlar çıkabilir. Çünkü bu insanlar sıradan insanlar, halkın içinden insanlar. Şöyle bir genel başkanlara baktığınız zaman hepsi ya durumu çok iyi ailelerin çocukları ya da geçmişte çok iyi görevlerde bulunmuş kişiler. Gezi olaylarına katılanların ise çoğunluğunun ekonomik durumları iyi fakat çok sıradan insanlardı. Türk halkının neredeyse yüzde 30’u aktif olarak bilgisayar kullanıyor. Yüzde 24’ünün aktif anlamda Facebook ve Twitter hesapları var. Çok ciddi rakamlardır. Gelişmekte olan bir ülkede bu rakamlar önemli. Muhtemelen bu platformdaki gençler mutlaka bir STK kuracaklar, ardından da siyasallaşacaklar. Eğer ki siyasallaşırlarsa bu ülkeyi
Eğer Gezi olaylarında muhalefet, direnişçilere sahip çıksaydı şu an daha demokratik bir platformda konuşulabilirdi. Bu yerel seçimlerde sandıkta göreceğiz. Çünkü burada “yaşam tarzına müdahale var” diyerek, halk aylar öncesinden çanları çalıyordu. Bu çan bizim için çalmıştı. yönetirler. Çok iddialı! 18 ila 27 yaş arası gençlerin yüzde 34’ü sandığa gitmiyor. Ciddi bir rakam. Eğer bunların hepsi sandığa giderse yüzde 12 oy alır, tek başlarına bir parti kurarlar. Genç bir hareket parti kurar, o sandığa gitmeyen gençler de oylarını kullanırlarsa ve Gezi’den çıkan siyasi bir oluşum olursa bu, yüzde 12 oy alır. Açık ve net. Örneğin Çekmeköy’de 18-27 yaş aralığında bağımsız bir aday çıksa kazanır.
eylemleri sonrası CHP kendine bir çeki düzen verdi. Gezi eylemlerinin sürdüğü yerlerde CHP vekilleri, belediye başkanları ya da ilçe örgütleri, onların yanlarında olduklarının mesajını vermek istedi ama Gezi direnişçileri dur dedi ve: “Sen benim bugüne kadar hiç sorunumla ilgilenmedin, beni dikkate almadın, buradan çık” dedi ve kovdu onları. Bunu sadece CHP’ye yaptılar. Neden? Çünkü yüzde 50’si hep onlara oy veriyordu. CHP’den memnun değildi. O nedenle Gezi Direnişi’ndeki CHP’liler onlara fatura kesti. “Şimdiye kadar benim sorunlarımla ilgilenmedin. Örgütün içerisinde gençler yok. Belli bir kesim, belli bir yaş grubu var, kadın yok” dedi. Nitekim CHP bunu algıladı.Gençleri MYK’ya alacağını, kadınları ve gençleri belli yerlerde belediye başkanı adayı göstereceğini, belli yerlerde ise milletvekili adayı göstereceğine dair duyumlar aldım. Gezi Direnişi herkese yaradı yani? Çeki düzen verdi. Bu ülkede bir kültür devrimi gerçekleştirdi Gezi olayları. Birbirimizi anlamayı, birbirimize saygı göstermeyi algılattı. Ben şimdiye kadar Bir Galatasaraylı’yla Fenerbahçeli’yi yanyana durduğunu ya da beraber şarkı söylediğini görme-
Neden Çekmeköy? Nüfusa baktığımız zaman gençlerin en yoğun yaşadığı yer burası. İkincisi Sultangazi. Dindar bir yer aslında ama CHPli gençlerin yoğun olduğu bir yer; yeni göç alan bir yer. Bir de Ataşehir var. 11 yıldır iktidarını koruyan ve partisinden ziyade en çok kendisi ön plana çıktığı için ben R. T. Erdoğan diyorum. Karizması dediniz ama başka ne gibi unsurlar var bu iktidarın toplum nezdinde? Tayyip Erdoğan üslubunu bu şekilde sertleştirmeye devam ederse, artı puanlar kazanmaya devam edecektir. Çünkü Türk halkı, sevinçlerini, hüzünlerini dorukta yaşayan bir halk. Tayyip Erdoğan da bunu çok iyi bildiği için, öyle bir seçim propagandası yapıyor ki, öncelikle halkın nabzına göre; yani yüzde 70’i gelenekçi muhafazakarlığa yakın olan bir ülkeyi dini sembollerle, dini söylemlerle idare etmeye çalışabiliyor. Bunun yanında, hedef olarak karizmasını, halka hitap şeklini, dokunmasını öne çıkarıyor ve kavgacı bir siyaset sürdürüyor. Gezi olayları her partinin durumunu da etkiledi galiba. CHP de bunlardan biri. Sizce CHP kendine nasıl bir pay çıkardı? Kendine bir fatura çıkardı. Gezi
AKP’nin yerel seçimlerdeki başarısı tamamen BDP’ye bağlı. Nasıl ki CHP ve MHP ittifakı söz konusu diye konuşulmakta, BDP ile de AKP’nin ittifakı söz konusu. Zayıf halkalarda, örneğin Akdeniz’de birçok ili AKP kaybedecek. Türkiye genelinde mevcut belediyelerin yüzden 20’sini AKP kaybedecek ve yerine CHP ve MHP gelecek. miştim. Peki BDP’nin yerel seçimlerdeki başarısı nasıl olur? AKP’nin yerel seçimlerdeki başarısı tamamen BDP’ye bağlı. Nasıl ki CHP ve MHP ittifakı söz konusu diye konuşulmakta, BDP ile de AKP’nin ittifakı söz konusu. Zayıf halkalarda, örneğin Akdeniz’de birçok ili AKP kaybedecek. Türkiye
Murat Gezici kimdir? 1979 Adana/Ceyhan doğumludur. 2004’te Marmara Üniversitesi Teknoloji Mühendisliği’nden mezun olan Gezici, 2005 yılında İstanbul’da bulunan Belçika’nın Gent Üniversitesi’nin şubesinde yöneticilik üzerine eğitim aldı. Araştırma sektörüne ilk olarak 1999 yılında Tarhan Erdem yönetimindeki Konda Araştırma Şirketi’nde eleman olarak yer aldı, sonrasında Adil Gür yönetimindeki A&G Araştırma Şirketi’nde göreve başladı. A&G araştırma şirketinin birçok kademesinde profesyonel olarak 12 yıl görev yaptı. 6 yıl koordinatör müdürü görevinde iken 11 Eylül genel seçimler sonrasında kendi isteği ile görevinden ayrılarak Gezici Araştırma Şirketi’ni kurdu. Gezici Araştırma sosyal, ekonomi, medya, siyasi, yerel yönetimler ve pazar araştırmaları yapan bir kurumdur. genelinde mevcut belediyelerin yüzde 20’sini AKP kaybedecek ve yerine CHP ve MHP gelecek. Özellikle Adana, Mersin, Aydın, Antalya’yı AKP’nin alması çok zayıf. BDP’nin oy oranları buralarda yükselecek. Eğer ki siz, seçimi 0.1 ya da 0.6 ya da yüzde 1 gibi kazanma ya da kaybetme yüzdeniz varsa, sizi alternatiflere itecektir. BDP seçmeni de kendine alternatifler üretecektir. Kendi düşüncesine karşı olan partilere karşı kendisine yakın partilere yönelecektir. Yani “Ben nasıl olsa BDP’liyim ve burayı alma ihtimalim yok. O yüzden burada AKP’ye oy vereyim” diyecektir. Ya da AKP tabanı kendilerine oy verilebileceğine dair yeşil ışık yakacaktır. Yani burada BDP ve AKP’nin ittifak yapması söz konusu. Parti olarak bir politika yürütmeyebilirler, yapmazlar da muhtemelen ama seçmenlerin burada ittifak yapma ihtimali yüksek. Fırat’ın doğusunda bu ittifak söz konusu dahi olamaz. Fakat Fırat’ın batısında bu ittifak kaçınılmaz. Yani AKP’nin yerel seçimlerde BDP’ye ihtiyacı var. İstanbul’da yaklaşık 2 milyon 850 bin Kürt yaşamaktadır. Bu seçmenlerin yaklaşık yüzde 90’i AKP’ye oy veriyor. Ama kendi partilerine de oy vermek istiyorlar. Çünkü barış süreci konuşuldukça Kürt milliyetçiliğinin de arttığını görmekteyiz. Böyle bir durumda parti zaten oy kazanıyor. Çünkü “benim BDP’m beni konuştu, gündeme getirdi” diyerek, oy vermediği bu partiye yönelmesi söz konusu. Şu an bir seçim olsa, bu oran yüzde 8,5-9 civarında. Daha önce BDP’nin siyasetini agresif bulanlar bu süreçte ona daha çok yaklaştı. Türkiye’de yaşayan Kürt Alevileri’nin bu defa CHP’ye değil de BDP’ye oy verme ihtimali çok yüksek.
EGITIM (
13
21 Ağustos 2013
66 aylık çocuklar kobay mıydı?
Yeni eğitim öğretim yılının başlamasına günler kala Milli Eğitim Bakanlığı 66 ay kararından dönüş yaptı. 66 aylıkların okula alışma evresinde çektiği sıkıntılar ve okula adapte olamamaları sonucunda okula başlama yaşı yine değişti. Fakat velileri ve öğrencileri büyük sorunlar bekliyor. istanbul ELİF CENGİZ
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında 66 aylıkların okula başlamasını zorunlu kılan yeni eğitim sisteminde öğrenciler birçok sıkıntı çekti. Velilerin, üniversitelerin, sendikaların itirazlarını duymazdan gelen, hiçbir talep, görüş ve öneriyi dikkate almayan bakanlık sonunda geri adım attı. Fakat geri adım atmasına rağmen tamamen vazgeçmedi. 69-72 aylık çocuklara okul öncesi eğitime devam edebilmeleri için rapor alma zorunluluğu getirdi.
İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş ve Yard. Doç. Dr. Lyndon Way’in işlerine son verildi. Gezi Direnişi’ne destek veren Prof. Dr. Alankuş resmi tebligat olmadığını telefonla aranarak işine son verildiğini söyledi. Öğrencilerin mezuniyet törenlerinde Gezi Direnişi’ne destek olmaları İEÜ yönetimini rahatsız etti ve öğrencilerin mezuniyet töreninde Gezi’ye destek vermeleri engellendi. Alankuş “Telefonla işime son verildiği doğrudur. Ancak telefonla kimin aradığını söylemem doğru değil. Neden işime son verildiğinin gerekçesini bilmiyorum. Resmi tebligat da olmadı.”dedi. YARIN EĞİTİM
Gençler yarı zamanlı işlerde çalışıyor
la eğitim-öğretime başlaması ileriki 66 aylıklar neler yaşamıştı? yaşamlarında da birçok pedagojik Fiziksel olarak sıraya rahatça otu- soruna yol açmıştır. rabilecek boyda bile olmayan 66 aylıklar, derslere adaptasyon ve tu- Okullar zaten 66 aylıklara hazır valet sorunu gibi birçok problemle değildi karşılaştı. AKP, anne-babaların ve 2012-2013 eğitim öğretim yılında eğitimcilerin tepkisine rağmen geri 416 bin 191 çocuk okula başladı. adım atmadı ve 66 aylıklar okula Okullar kalabalık sınıfları, müfrebaşladı. Çocuklar sadece doktor datı, bina ve çok çeşitli fiziki şartları raporu alarak okula gitmekten sebebiyle çocukları fazlasıyla zorkurtulabildi. Psikologların karşı ladı. Tüm bu sebepler velileri, çoçıkmasına rağmen 66 aylıklarla 72 cukları için rapor almak zorunda aylıklar aynı sınıflarda eğitime baş- bırakmıştı. Fiziksel ve zihinsel olalatıldı. 72 aydan küçük çocukların rak eğitim hayatına hazır olmayan okul öncesi eğitim görmesi gereken çocukların geleceğiyle oynanmış ve yerde kendinden büyük çocuklar- psikolojik sorunlar yaşamalarının
temeli atılmıştır. Bakanlık yaptığı yanlışı fark etti Gelen tepkiler ve öğrencilerin yaşadığı somut problemleri görmezden gelemeyen bakanlık kısmen de olsa geri adım attı. Bakanlık “Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 66, 67 ve 68 aylık olanları, velisinin vereceği dilekçe ile 69, 70 ve 71 aylık olanları ise ilkokula başlamaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporu ile okul öncesi eğitime yönlendirebilir veya kayıtlarını bir yıl erteyebilirler.”dedi. Ancak veliler ve psikologlar 72 aylıklarının yeri-
nin okul değil, okul öncesi eğitim olduğunu söylemekte. Bilimsel olarak da yanlış olan sistemde geri adım atan bakanlık tamamen vazgeçmemiş ve 69-72 aylık çocuklara okul öncesi eğitime devam edebilmeleri için rapor alma zorunluluğu getirmiştir. Her yıl değişen eğitim sistemiyle ne yapacağını şaşıran öğrenci ve veliler AKP’nin eğitim politikalarının kurbanı olmalarına tepkili. Daha önce 1983-1985 eğitim öğretim döneminde denenmiş ve başarısız olmuş bir eğitim sistemi tekrar denenmek istemiş ve tekrar geri adım atılmıştı.
Gençler Ali İsmail için Hatay’a gitti Genç-Der ile Ankara Tuzluçayır Direniş Çadırları, Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün 40.günü için Hatay’a gitti. Otobüsle Hatay’a giden grup önce Ali İsmail’in mezarını ziyaret etti daha sonra evindeki mevlüte katıldı. Ali’nin 40’ı için Hatay halkı ve Ali’nin köyü olan Ekinci Belediyesi de, bir ilköğretim okulunda mevlüt okuttu. Ethem Sarısülük’ün annesi Safi Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş’ın ağabeyi Muharrem Ayvalıtaş da Ali İsmail’in 40’ına gelenler arasındaydı. Hatay’da öldürülen Abdullah
Gezi destekçisi dekan kovuldu
Can Cömert’i de unutmayan Genç-Der ve Ankara Tuzluçayır Direniş Çadırları, Hatay Armutlu’ya giderek Abdocan’ın ailesini de ziyaret etti. Daha sonra Ankara’ya doğru yola çıkan otobüsü 300 metre yol aldıktan sonra polis çevirdi. Evrak araması sebebiyle bekletilen otobüs ancak 1 saat sonra yoluna devam edebildi. Hatay halkı öldürülen çocuklarını unutmadı. Çok büyük bir kalabalık Ali’nin mevlütüne, daha sonra da anma etkinliklerine katıldı. YARIN EĞİTİM
Sevda Yeniköylü bu haftaki yazısında kümelerden sonsuzluk kavramına uzanan geniş bir yelpazede sayıları değerlendiriyor. Galilei, Öklid ve David Hilbert’e de değinerek farklı görüşleri Cantor üzerinden anlatıyor.
CANTOR’UN CENNETİ
Sonlu bir kümenin eleman sayısının ne demek olduğunu herkes bilir. Örneğin, {0,2,6,7,13} kümesinin 5 elemanı vardır. Şimdi sonsuz bir kümenin eleman sayısı sözlerini anlamlandırıp sonsuzluğu derecelendirelim. “Bir kümenin eleman sayısı ne demek” yerine, “bir kümenin eleman sayısı kavramını tanımlayarak yaratacağız” demek daha uygun düşerdi, çünkü sonuç olarak matematiksel kavramları biz zihnimizde yaratıyoruz. Öte yandan, yarattığımız matematiksel kavramların hissettiklerimizle, gözlemlediklerimizle ve sağduyumuzla uyumlu olmaları gerektiğinden, matematiksel kavramların bizim dışımızda belli bir nesnelliği olmalı, onları
Lise ve üniversite çağındaki gençlerin yarı zamanlı çalışma oranları son 10 yılda ikiye katlandı. 2003’te 216 bin olan yarı zamanlı çalışan öğrenci sayısı 2013 yılı verilerine göre 458 bin. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz’a göre yarı zamanlı iş arayışının artmasının sebebi artan genç nüfus. Uzun mesai saatlerinin olduğu iş kollarında ise iş yükünü azaltma amaçlı yarı zamanlı çalışma sistemi uygulanıyor. 19- 24 yaş aralığında Türkiye’de çalışan gençlerin sayısı 458 bin. Bunun 250 bin kadarını kadın istihdamı oluşturuyor. Tam zamanlı çalışma sisteminde kadınlar ağırlıkta olmasına rağmen yarı zamanlı sistemde bu oran dörtte birlere düşüyor. YARIN EĞİTİM
Öğrenci yurdu yerine AVM’mi yapılıyor?
Ankara’daki Tahsin Banguoğlu Öğrenci Yurdu’nun yıkılıp yerine AVM yapılacağı iddialarının ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a soru önergesi verdi. Soru önergesinde plan değişikliği kararlarına hangi bakanların imza verdiği, yurdun yıkılıp yıkılmayacağı, öğrencilerin nereye nakledileceği, yurdun arazisine AVM yapılıp yapılmayacağı, AVM’ye bazı siyasetçilerin ortak olup olmadığı soruldu. YARIN EĞİTİM
SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı
rastgele yaratamayız, tanımların hissettiğimiz tamsayı varken “doğal sayı kagerçeklikle uyumlu olmaları gerekir. dar tamsatı vardır” demek saçma bulunabilir. Bir kümenin sonsuz olması ne demektir? Bu “saçmalığı” ilk olarak Galile fark etmiştir. Sonlu olmaması demektir elbet! Demek ki Galile, 0,2,4,6 gibi çift sayıları ikiye bölerek sonlu kümenin anlamını bilirsek sonsuz kü- 0,1,2,3 gibi doğal sayılarla eşleştirmiş ve böymenin de anlamını biliriz: Sonlu olmayan lece çift sayılarla doğal sayıların aynı sayıda kümelere sonsuz denir! olmaları gerektiğini görmüş. Böylece, Galile Burada “sonsuz”un bir ad değil bir sıfat ola- sonsuzlukla yapılan aritmetiğin bambaşka rak kullanıldığına dikkatinizi çekerim. türden bir aritmetik olması gerektiği sonucuSonsuz bir kümenin eleman sayısının sonsuz na varmıştır. Öklid’in çok da yanlış olmayan olduğunu elbet biliyoruz. Ama biz bu küme “parça bütünden küçüktür” düşüncesinden hakkında daha fazla bilgi içeren başka bir sonra Cantor, bugün herkes tarafından değeyanıt bulacağız. Örneğin, vereceğimiz yanıt, ri ve doğruluğu kabul edilen ama zamanında doğal sayılardan çok daha fazla gerçel sayı büyük tartışmalara neden olmuş “büyüklük/ olduğunu söyleyecek. Öte yandan vereceği- küçüklük” tanımını verdi. miz yanıt, tamsayıların doğal sayılar kadar David Hilbert, Cantor’un bu çalışmalarını, olduğunu da söyleyecek, ne bir fazla ne bir “matematiksel dehanın en zarif ürünlerinden eksik! Bu biraz değil oldukça şaşırtıcı, hatta ve saf insan zekasının varabileceği en yüce rahatsız edici. Ne de olsa her doğalsayı bir noktalardan biri” olarak tasvir etmiş ve bu tamsayıdır ama her tamsayı ( örneğin -2) bir yepyeni matematiksel dünyaya “Cantor’un doğal sayı değildir. Bariz biçimde daha fazla cenneti” adını vermiş...
500 Kürtçe öğretmeni geliyor
Seçmeli Kürtçe dersleri için, Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Kürdoloji Bölümü’nde yüksek lisanslarını tamamlayan 500 öğretmenin ataması sözleşmeli olarak yapılacak. Öğrenciler seçmeli ders tercihlerini yaptıktan sonra öğretmen görevlendirmeleri de yapılacak. Mili Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan İller Enstitü Kürdoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Kadri Yıldırım, “Kesin çözüm bulunana kadar 500 mezunumuzun milli eğitim müdürlükleri emrine sözleşmeli öğretmen olarak atanacağı bize bildirildi. Kalıcı çözüm bulunana kadar bu ara formüle sıcak bakıyoruz.”dedi. Bu yıl da 500 öğrenci Kürdoloji Bölümüne alınacak. YARIN EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
14
21 Ağustos 2013
Düz liseler yapboz tahtası oldu
Genel liselerin Anadolu liselerine dönüşümü 2013’te tamamlandı. Eğitimin kalitesini arttırmak amacıyla yapılan dönüşümlerden sonra genel liselerin kaldırılmasıyla ortaya çıkan sorunlardan dolayı MEB, meslek liselerinde düz lise sınıfları açıyor. Önce genel lise eğitiminin kaldırılması sonra tekrar düz lise sınıfları açılması dönüşümlerin hatalı olduğunu gösteriyor. İSTANBUL ceday avcı
MEB 2010 yılında tüm genel liselerin Anadolu liselerine çevrileceğini açıklamıştı. Düz liselerdeki eğitim kalitesini yükseltmek adına yapılan dönüşümler 2013’te tamamlandı. Yeni öğretim yılında ise liseye başlayacak 1 milyon 259 bin öğrenciden 688 bini fen, Anadolu, Anadolu öğretmen ve Sosyal bilimler liselerine gidebilecek. SBS puanıyla Anadolu liselerine yerleşemeyen 574 bin öğrencinin de seçenekleri meslek liseleri, imam hatip liseleri, açık liseler ve özel okullarla sınırlandı. Nitelik değil zorunluluk arttı Düz liselerdeki eğitimin niteliğinin arttırılması için planlanan dönüşümler, düz lise öğrencilerini bir bakımdan etkilememiş oldu. SBS puanıyla Anadolu liselerinden birine yerleşememiş olan öğrenciler genel lise eğitimi almak istiyorlarsa düz liseleri tercih ediyordu. Ancak dönüşümler düz lise öğencilerinin nitelikli bir eğitim almasını engelleyerek genel lise eğitiminden de mahrum etti. Her Anadolu lisesinde nitelikli eğitim verilmediği gibi düz liselerin Anadolu liselerine dönüşümü de bu sorunu çözememiş oldu. Tercih edilebilecek okul çeşitliliğinin olmaması ve kontenjan sorunları ile birlikte dönüşümler de patlak verdi. MEB, özel okullara gidemeyen meslek veya imam hatip liselerini tercih etmeden genel lise eğitimi almak isteyen öğrenciler için yeni bir çalışma yürütmeye başladı. Meslek liseleri bünyesinde “düz lise sınıfları”
Acıbadem okulunu vermiyor
Acıbadem Mahallesi’ndeki Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatibe dönüştürülmesine karşı çıkan öğrenciler ve Acıbadem halkı eylem yaptı. Basın açıklamasını okuyan Nursel Özbarutçu; “Biz Acıbadem Dayanışması olarak bu haksız uygulamadan derhal vazgeçilmesini istiyoruz. Yaklaşık 7 bin imza topladık, binlerce kişiyle konuştuk. Çocuklarımıza yapılan bu haksızlık karşısında sessiz kalmayacağız” dedi. Çevrede başka ortaokul olmamısıyla birlikte 4+4+4’le yapılan dönüşümler öğrencileri mağdur etmeye devam ediyor YARIN GÜNCEL
Yeni SBS sistemi
açılacağı ve genel lise eğitimi verileceği duyuruldu. 9.sınıfı düz lise sınıflarında okuyan öğrenci 10. sınıfta mesleki eğitime yönlenebilecek veya genel lise eğitimine devam edebilecek. Ancak okulların açılmasına kısa bir süre kalmasına rağmen kontenjanlar hakkında hala bilgi verilmedi. Düz liselerin dönüşümlerle kapatılmasının ardından düz lise sınıflarının açılması öğrencilerin kafasını daha çok karıştırırken dönüşümlerin yanlış olduğu ortaya çıktı.
tı. Ancak varsayımlara göre yapılan açıklama liseye başlayacak öğrencileri tedirgin etti. “Her yıl özel okullara gidecek ortalama 40 bin öğrenci oluyor. Geçen yıl da 460 bin meslek liseli öğrenci de vardı. 50 bin özel okula gittiği zaman, kalan öğrenciden geçen yıla oranlarsak 460 bin meslek lisesine giderse, geriye 70 bin kalır. Zaten bu rakamın içinde belli bir kısım da açık liseye gidecek” açıklamaları Bakanlığın öğrencilerin sorunlarına özensiz yaklaştığını gözler önüne seriyor. Öğrenciler eğitimlerine yön Bakanlık Vurdumduymaz Davranıyor vermeye çalışırken belirsizliklerin orMEB, Anadolu lisesine yerleşemeyen tadan kaldırılmaması bir yana Bakan547 bin öğrenci için açıklama yap- lığın bu tavrı bir sorun daha olarak
yine öğrencilerin karşısına çıkıyor. Kontenjan Sorunu Devam Ediyor MEB Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, Anadolu liselerinin kontenjanlarını arttırdıklarını söyleyerek, öğrencilerin yüzde 53’ünün yerleşebileceğini, yani bu yıl daha az öğrencinin mesleki teknik okulları tercih zorunluluğu olduğunu belirtti. Ancak öğrencilerin yetersiz okul sayılarından dolayı zorunluluğunun olması kontenjan sorununun hala çözülemediğini gösteriyor. Nabi Avcı’nın ise tüm verilere rağmen liselerde, ciddi bir kontenjan sorununun olmadığını belirtmesi gerçeklikten uzak kalıyor.
Mesleki eğitim kalitesi düşüyor Milli Eğitim Bakanlığı’nın meslek liselerini özendirmesiyle birlikte meslek liselerinin sayısı da meslek liseli olacak öğrenci sayısı da gün geçtikçe artıyor. Ancak sayı arttıkça mesleki eğitimin kalitesi düşüyor. Mezunların yüzde 49,5’inin okuldaki eğitimin yeterli olmadığını düşündüğünü belirtti. MEB, düz liseleri kapatarak eğitimdeki kaliteyi arttırmayı hedeflediğini belirtmişti. Düz liseler dönüştürülürken meslek liselerindeki eğitim göz ardı edil-
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Sınıfta kalan öğrenciye sınav hakkı
di. Düz liselerin kapanmasıyla da meslek liselerine yönelen birçok öğrenci mağdur duruma düştü. “MEB, Bize Önem Vermiyor” MEB meslek liselerine teşvikine rağmen geliştirmek konusunda adım atmıyor. Meslek liseliler stajlarda nitelikli mesleki eğitim alamamaktan şikayetçi olup birçoğu da seçtiği bölüm üzerinde staj yaptırılmadığını söylüyor. YARIN EĞİTİM
Eğitim verilmiyor ticaret yapılıyor
AKP’nin eğitim sistemini istemiyoruz AKP hükümeti her geçen gün eğitim sistemi üzerinden değişiklikler yaparak daha niteliksiz bir eğitim sistemi karşımıza çıkarıyor. Sınav sisteminde değişiklik yapıyor, düz liseleri kapatıyor, öğrencilere ve velilere sormadan okulları imam hatiplere döndürüyor. AKP hükümetinin eğitim sistemine dair attığı her adım öğrencileri mağdur etmektedir. Bizler LİSE-DER’liler olarak AKP’nin eğitim sistemini niteliksizleştirmesine karşı mücadele edeceğiz. 4+4+4 eğitim sistemine, liselerimizin öğrencilere sorulmadan dönüştürmesine, eşitsizlere ve adeletsizliklere karşı bütün liseli arkadaşlarımızı bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.
SBS’nin kaldırılmasının ardından yerine getirilecek sistem kesinleşti. Türkçe, fen, matematik, inkilap tarihi, yabancı dil ve din kültürü derslerinden her dönem bir ortak sınav yapılacak. 6.sınıftaki puanlar yüzde 10, 7.sınıftaki puanlar yüzde 20, 8.sınıftaki puanlar yüzde 70 oranında etkileyecek. Yapılan tercihler, puan esasına göre değerlendirilecek ve merkezi yerleştirme gerçekleştirilecek. SBS’nin başarıyı ölçmemesine karar verilmesine rağmen öğrencilerin kaderi yine sınavlara bırakılıyor. YARIN EĞİTİM
Özel okullarda üniversite sınavı yaklaştığı dönemde, ortalaması veya sınav puanları düşük olan öğrencilerin velileri çağırılarak okul yetkilileri tarafından öğrencinin kaydının okuldan alınması istendiği ortaya çıktı. Üniversite sınavı sonrası bir okulda düşük puan alan öğrencilerin bulunması okulun başarı sırasını düşürüyor. Bu nedenle özel okullarda rekabet ortamına dönüşmüş sistemde, okulun tercih edilme oranı da düşüyor. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitime karşı parayla eğitim alarak başarılı olmak isteyen öğrenciye nitelikli eğitim vermekle yükümlü olan özel okullar, öğrencileri ticari bir kar olarak görüyor. Durumu Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenmesi üzerine bakanlık velilere böyle bir durumda şikayette bulunmaları için çağrı yaptı. “Bu işin cezası ihtar, kınama, kapatmaya kadar gider” denildi. Kimi özel okulların bir şubesinin başarısını tüm şubelerinde reklam amaçlı kullanarak velileri yanılttığı belirtildi. YARIN EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanlığı, lise son sınıf tekrarına kalan öğrencilere son bir sınav hakkı daha tanıdı. Üniversite sınavına girip kazanan ancak ortalaması düşük olduğu için sınıfta kalan öğrenciler için sınav yapılacak. Sınavına girilecek dersler, 23 Ağustos’a kadar veliler tarafından dilekçe ile okul müdürlüğüne bildirilecek. Sınav takvimi hazırlanırken 2013-ÖSYS’de herhangi bir yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan ve bu genelge kapsamında sınava girecek öğrencilerin durumları öncelikle dikkate alınacak. YARIN EĞİTİM
Çocuk işçiye açık lise
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “açık lise”lerle ilgili açıklamalar yaptı. Nabi Avcı, kırsal kesimlerde mevsimlik işçi olarak çalışan ailelerin çocuklarına açık liseyi alternatif olarak sundu. “Başka türlü okullaştıramadığımız gençleri hiç değilse açık lise üzerinden okullaştırma imkânını bulduk” dedi. Bakan Nabi Avcı, lise dönemini okullarda geçirmesi gereken gençleri, okula teşvik etmesi gerekirken çalıştırılabilmelerine imkan sağlıyor. Çocuğunu okula göndermeyip çalıştıran velilerin de önünü açıyor. YARIN EĞİTİM
DUNYA
15
21 Ağustos 2013
Ambargo kalksın
Rojava katliamının dünya basınında suskunlukla karşılanması Rojava halkınca eleştirilmişti. Bunun üzerine Mesut Barzani Rojava bölgesine Kürt Ulusal Kongresi’nin inceleme heyeti göndermesini talep etmişti. Ancak ambargonun, vahşeti arttırdığını belirten Rojava halkı heyet gönderilmeden önce ambargonun kalkmasını talep etti.
dünya Fatma kurt
Suriye iç savaşı başlangıçta yoğun olarak Özgür Suriye Ordusu’nun Esad karşıtlığı ile başlayıp ÖSO ile Esad güçleri arasında seyrederken El-Kaide’ye bağlı El-Nusra’nın ÖSO’ya destek verip PYD ile çatışmalara girmesi ve özellikle Rojava bölgesindeki sivil Kürtleri katletmesiyle farklı bir boyut kazandı. Rojava Katliamı Türkiye’den Halkların Demokratik Kongresi ve BDP’nin dahil olduğu protesto yürüyüşlerinde kınanmış, ancak yürüyüşlere sert müdahaleler gelmişti. Rojava halkından dünya basını ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Rojava’nın sivil halkına saldırılara ilgisiz kaldığına dair eleştiri gelmişti. Bunun üzerine Irak Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani, Kürt Ulusal Kogresi’nden Rojava katlimanını ve boyutlarını tespit etmek üzere bir heyet gönderilmesini talep etti. Ayrıca Barzani Kürt Ulusal Konferansı’nın göndereceği heyetten gelecek rapora göre gerekir-
se “halkımız için seferber olacağız” ulaşım zorlaşmış durumda. Rojava şeklinde açıklamada bulunmuştu. halkının “ambargoyu kaldırın” talebi, içeride yaşanan katliamın bir Rajova halkı: “önce ambargoyu heyet tarafından tespit edilmesinkaldırın” den önce çatışmalardan güvende Kürt Ulusal Kongresi adına olacakları bir ortam edinme fikRojava’ya gönderilmesi planlanan rinden kaynaklanıyor. heyetle ilgili açıklama yapan Kürt Ulusal Kongresi Hazırlık Komitesi Dünya tepki vermeye başladı üyesi Ronahi Serhat muhtemel bir Rojava Katliamı’nın komşu ülkeler ertelemeyle ilgili açıklama yaptı. ve dünya medyasında yeterince yer Serhat: “Kürdistan hükümetinin bulmaması ve hatta katliam olup Rojava üzerinde bir ambargosu olmadığına kuşkuyla yaklaşılıp vardı. Bundan dolayı da Rojava Mesut Barzani’nin ancak eleştiriler halkı bu heyetin oraya gitmesini üzerine heyet incelemesi istemesi istemiyor. dünyanın Rojava katliamına tepHeyetin gelmesinden önce bu kisizliğini göstermişti. Ankara PYD ambargo sorununun çözülmesini lideri Salih Müslim’le görüşmeleri istiyor. Bundan dolayı da Rojava’ya sürdürmesine rağmen katliamla ilgidecek olan heyetin gidişi dur- gili açıklama yapmayıp somut bir duruldu” şeklinde konuştu. Söz adım atmadı. konusu ambargo Türkiye ve Irak Bunun yanısıra El-Nusra’ya giKürt Bölgesel Yönetimi tarafından den silah ve benzeri desteğin TürEl-Nusra ile çatışmaların yaşandığı kiye sınırından geçmesine izin verKürt kentlerinde uygulanıyor. Tür- mesiyle eleştirilen Ankara’dan hala kiye ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi katliamı kınayan bir açıklama gelsınırlarına geçemeyen halk için aynı medi. Ancak Rusya, ABD ve İran’ın zamanda Kürt kentleri arasındaki hükümet yetkilileri Rojava ile ilgili geçiş yolları kesilmiş, gıda ve ilaca açıklama yaptı. Moskova, Rojava
bölgesinde Kürt sivillerin yoğun saldırılarla hedef alındığına dair açıklama yaparken Rusya basını bu yönde ifadelere yer veren haberler vermeye başladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne saldırıları kınaması için çağrıda bulundu. İran hükümeti PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i konuyla ilgili görüşmek üzere Tahran’a davet ederken İran medyası Rojava katliamını görüntüleriyle beraber kamuoyuna duyurdu. medyası da Selefi grupların Rojava’daki vahşetini kamuoyuna çeşitli haber ve görüntülerle duyurdu. İran ayrıca, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i de Tahran’a davet etti ve kendisiyle çesitli konularda görüştü. Müslim görüşmenin olumlu geçtiğini açıklarken İranlı yetkililerin PYD ile dayanışma içinde olacağını belirttiklerini ifade etti. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Dina Badawy, sivil Kürtlere yönelik saldırıları kınadı.
Lübnan’da Suriye etkisi Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta meydana gelen saldırıda en az 20 kişi hayatını kaybederken saldırının yapıldığı noktanın politik açıdan hedef alınıp alınmadığı konusu ve muhtemel gelişmeler tartışılıyor. Beyrut’un güneyinde Hizbullah’ın kalesi olarak bilinen bölgede gerçekleştirilen saldırıyı “Müminlerin Annesi Ayşe” diye bir grup üslendi. Suriye’deki iç savaşta taraf olmuş Hizbullah liderinden ise, Lübnanlı sivil-
lere yönelik saldırıdan Sünni Müslüman grupların sorumlu olduğu ve bu gruplarla savaşmak için bizzat Suriye’ye gidebileceğine dair açıklama geldi. Lübnan’ın Sünni lideri Saad El-Hariri ise Hizbullah’ın Lübnan’ı Suriye yangınına itmeye çalıştığını söyledi. Lübnanlı bir siyaset bilimleri uzmanı saldırıların eskiden politik hatları belirli siyasi figürlerce gerçekleştirildiğini, şu an ise sivil halkın hedef alındığı görüşünü bildirdi. YARIN GÜNCEL
Ucuz işgücü kullanılacak
ABD’den Erdoğan’a kınama
Başbakan Erdoğan, Mısır’da yaşanan gelişmelerin arkasında İsrail’in olduğunu iddia etti. Başbakan, ‘’Elimizde belgesi var. 2011 seçimleri öncesinde Fransa’da yapılan bir oturumda Adalet Bakanı ile bir entelektüel konuşuyor. O da Yahudi. ‘Mısır’da Müslüman Kardeşler seçimi kazansa da onlar kazanamayacaktır. Çünkü demokrasi sandık değildir’ diyor’’ ifadelerini kullandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Mısır’daki darbenin arkasında İsrail var, elimizde belgesi var” sözlerine ise ABD yanıt verdi.Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, “Başbakan Erdoğan’ın bugünkü sözlerini güçlü bir biçimde kınıyoruz. İsrail’in Mısır’daki olaylarda bir şekilde sorumluluğu olduğunu söylemek saldırgan, delilsiz ve yanlıştır” dedi. AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Başbakan Erdoğan, “Mısır’daki darbenin arkasında İsrail var, elimizde belgesi var” demişti. YARIN GÜNCEL
2004 yılında Kuzey Kore’de faaliyete başlayan Kaesong Sanayi Bölgesi, Güney Kore’nin sermayesinin Kuzey Kore’nin ucuz işgücünü kullanmasıyla iki ülkenin ortak işlettiği bir endüstri kompleksi olarak bu yıl içerisinde kapatılmıştı. İki ülke arasındaki son ortaklıklardan olan işletmenin kapanma sebebi Güney Kore’nin ABD ile ortak askeri tatbikatlarından dolayı Kuzey Kore’nin 53bin işçisini işletmeden çekerek faaliyetleri askıya alması olarak gösterildi. Yeniden açılması gündeme gelen işletmenin sigorta tazminatlarının ve işletmedeki tüm firmaların zararlarının Güney Kore tarafından ödeneceği açıklandı. Kuzey Kore’nin ilk etapta faaliyetleri başlatma çağrısına cevap vermemesi ülkelerin masaya oturarak işletmeden elde ettikleri kazançtan vazgeçmeyip sanayi bölgesini yeniden açmaya karar vermeleriyle sonuçlandı. YARIN GÜNCEL
Dünya Turu
Yunanistan
Yoksulluk öldürüyor
Yunanistan’da Thanassis Kanaoutis isimli 19 yaşındaki kişi 1.20 euro değerindeki bileti karşılayamadığı için ücretsiz bindiği belediye otobüsünde bilet kontrolü yapanların saldırgan tavrı nedeniyle düşerek öldü. Düştükten sonra kaldırıldığı hastanede acil bakıma alınmayan Thanassis Kanaoutis nakledildiği hastanede hayatını kaybetti. Yunanistan ana muhalefet partisi SYRIZA, kazayı Yunanistan hükümeti’nin kemer sıkma politikalarına bağlayarak basın açıklamasında Kanaoutis’in 1.20 euroyu karşılayamadığı için öldüğünü ve bunun Yunan toplumunun büyük bölümünün perişan durumunu yansıttığını belirtti. Syriza ve diğer sol partilerin çağrısıyla cenazenin kaldırıldığı Peristeri’de binlerce kişinin katıldığı protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. YARIN DÜNYA
Filipinler
Kaza değil katliam
Filipinler’de 800’den fazla yolcu ve mürettebatı olan MV Thomas Aquinas adlı gemi Cebu limanına 3 km yakınlıktayken bir kargo gemisiyle çarpıştı. Gemi su alıp yan yatarken mürettebat yolculara can yeleği dağıttı ve yarım saat içerisinde gemi tamamen battı. Çevredeki ticari gemilerin de arama kurtarmaya katılmasıyla 600 kadar yolcu sudan çıkarıldı. En az 30 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan kaza sonucunda kayıp 170 kişi dalgıçlar tarafından enkazda bulunmaya çalışılıyor. Filipinler takımadalarında tropik hava, gemilerin bakımsızlığı ve emniyet kurallarının uygulanmasındaki sorunlar nedeniyle sık sık bu tür kazalar meydana geliyor. Sorunların kaynağının ise gemi işletmeciliğindeki ihmallerden kaynaklanıyor olabileceği düşünülüyor. YARIN DÜNYA
İngiltere
Çocuk gelinler arttı
The Independent gazetesinin haberine göre Karma Nirvana isimli İngiltere Derby merkezli dernek, zoraki evlendirmeye maruz kalanlara yardım merkezi olarak çalışıyor. Dernek bir yılda yarısından fazlası Pakistan, Afganistan, Somali ve Türkiye gibi ülkelerden olmak üzere 1500 vakayla ilgilendi. Derneğe her ay 600 kişi yardım çağrısında bulunurken birçoğunun 16 yaşından küçük olduğu tahmin ediliyor. Karma Nirvana’nın kurucusu Jasvider Sangera, vakaların büyük kısmının kayıt dışı kaldığı endişesini açıklarken zaman, yer ve durumundan emin olamayan başvurularda kıyafete kaşık gibi metal cisimlerin saklanmasını, uçuştan önceki kontrollerde bunun güvenlikle özel görüşme sağlayacağını ve sorunu burada açıklamalarını tavsiye ediyor. YARIN DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
21 Ağustos 2013
Maçın kırılma anı Gezi ruhu, futbolda yepyeni bir sayfa açılmasını sağladı. Ligin açılış karşılaşması Beşiktaş-Trabzonspor maçına, alışık olduğumuz, goller ve kimin galip olduğu tartışmaları değil, tribünlerin “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları damga vurdu. Erk Acarer’in Beşiktaş-Trabzonspor maçı gözlemlerini kaleme aldığı yazıyı yayınlıyoruz.
yazdı
Karşılaşmanın özeti sosyal medya üzerinden hassas bir incelikle akıyor. Yazılanlar arasında kesin bir şekilde favorilere eklenecek olanlar var… “Çarşı: 2- İktidar: 0” Atatürk Olimpiyat Stadı’ndan çıkıp, muzaffer komutan edasıyla “bir kez daha allak bullak olmuş” sosyoloji taşlarına basarak geceye doğru ilerliyoruz. “Sezonun ilk derbisi, Trabzonspor’u iki farkla mağlup eden Kara Kartal’ın… Koskoca memlekete, dev bir kahvehane muamelesi yapan futbol yorumcusunun koltuğunda kaykılarak akan görüntüler eşliğinde pozisyon analizi yapacağı kesin! Oysa pozisyonun kralı zihnimizde!
“
Bambaşka renklere âşık olan taraftarın, rakipleri galipken keyif cigarası yaktıkları bir süreçten geçiyoruz. Hasta bir Fenerbahçeli’nin, siyah beyazlı takım fileleri havalandırdığında Beşiktaşlı arkadaşına “Gooool” diye mesaj çektiği bir hengâmedeyiz.
“
UĞUR VARDAN yazdı
Maçın kırılma anı birinci dakika. Karşılaşmanın özeti sosyal medya üzerinden hassas bir incelikle akıyor. Yazılanlar arasında kesin bir şekilde favorilere eklenecek olanlar var… “Çarşı: 2- İktidar: 0” Güvenilen dağlara kar yağdığının belgesi cebimizde. “Ben bu ülkeyi ‘3F’ ile yönettim, fado ve fiesta’ya futbolu da ekledim” diyenleri örnek alanların suratlarındaki geniş gülümsemenin endişeyle yer değiştirdiğini seyretmek tuhaf bir sükûnet veriyor. Sahi, hani futbol afyondu, hani meşin yuvarlak kitleleri uyutuyordu? Futbol topu, ışığın yükseldiği yer olarak adlandırılan “Anotoli”yla şaka olmayacağını anlatarak ters köşeden tıngır mıngır gol çizgisini geçip filelerle buluşuyor. Biz maçın skorunu başlamadan biliyoruz aslında… Ne tuhaf, bu arada Fenerli, Galatasaraylı hatta Trabzonlu eşe dosta da hesap veriyoruz. “Bağıracağız ulan bağıracağız, bizi biliyorsunuz. Birinci dakikada ‘Bu daha başlangıç’ diye bağıracağız!” Beşinci dakikada, ölen beş çocuk adına, Ali, Abdullah, Medeni, Ethem ve Mehmet için stadı yıkacağız. Sonra otuz dördüncü dakikada ince ince İstanbul United ruhuna meşaleleri yakacağız. Bakkala giderken vuruldu çocuk, 64 gündür uyuyor! İşte bu yüzden o saat “Sen uyan Berkin ekmeği
biz alırız diye haykıracağız! Maç biterken ‘Mücadeleye devam’ diyeceğiz.” Sözümüzü tutuyoruz… Bambaşka renklere âşık olan taraftarın, rakipleri galipken keyif ci-
“
“Elbette mesele üç ağaç değil! Mesele Uludere’de yitip gidenler, mesele Reyhanlı’da masumca ölenler. Mesele demokratik haklarını kullanmak istedikleri için öldürülenler. Mesele yaşam haklarımıza edilen müdahaleler.”
mı?” diye soranlara da siyah ve beyazın ortasında duran kalabalık vicdanıyla cevap veriyor. “Elbette mesele üç ağaç değil! Mesele Uludere’de yitip gidenler, mesele Reyhanlı’da masumca ölenler. Mesele demokratik haklarını kullanmak istedikleri için öldürülenler. Mesele yaşam haklarımıza edilen müdahaleler. Mesele, hızla taşeron hale getirilen işçiler. Me-
garası yaktıkları bir süreçten geçiyoruz. Hasta bir Fenerbahçeli’nin, siyah beyazlı takım fileleri havalandırdığında Beşiktaşlı arkadaşına “Gooool” diye mesaj çektiği bir hengâmedeyiz. Kimileri buna siyaset diyor. “Ucuz kurnazlıkla soslu korkunun”, gece yarısı, şehir dışına maç koymasının nedeni de şüphesiz siyaseti engellemek. Ne var ki evdeki hesabın “Çarşı”ya uymayacağı malum. Bir vicdan muhasebesi bu! “Futbola siyaset karıştırmayın” diye tehditler savuranlara da “Mesele ağaç değil hala anlamadınız
YÖK canım daha neler
YÖK, bugüne kadar sürdürdüğü antidemokratik tutumu Gezi direnişinde halkın karşısında yer alarak devam ettiriyor. Radikal Gazetesi yazarı Uğur Vardan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’nın bir söyleşisi üzerinden YÖK ile ilgili değerlendirmelerini anlatıyor. Vardan’ın 19 Ağustos günü Radikal Gazetesi’nde çıkan yazısını yayınlıyoruz.
YÖK’ü nasıl bilirdiniz?..” Bir imam tabutun başında bu soruyu sorsa, üniversite dönemi 12 Eylül’ün en civcivli zamanlarında geçmiş bir öğrenci olarak çok şey söyleyebilirim. Lakin ‘her türlü darbe’ye karşı bir iktidarın, ‘11. zafer yılı’nda bile bu ‘12 Eylül kurumu’nu yaşatması ve mesela rektörlerin bile ‘merkez’den (Cumhurbaşkanı tarafından yani) seçilmesi, bilime ve demokrasiye ne denli inanıldığını gösteriyor! Tabii bunlar ‘teorik’ meseleler, ya somut göstergeler? Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ‘Gençlik Spor Dergisi’ adlı dergisinin ağustos sayısında YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’yla yapılmış
beyaz yaşam! Çarşı, alayına karşı!” Skor tabelasında Beşiktaş: 2Trabzonspor: 0 yazıyor. Bir dipnot olarak maçtan hiçbir şey anlamadığımızı söylemekte yarar var. Atatürk Olimpiyat Stadı’nda yaz günü taraftar olarak biz donarken, futbolcu da rüzgârda uçan topu tutmakta zorlanıyor. Stadı yapanlara selam olsun! Eve gidip maçın tekrarını seyrediyoruz. Yayıncı kuruluşun sesimizi kısmasından, sıkı bağırdığımızı anlıyoruz. Kısanlara selam olsun! Biz buradayız önümüzdeki maçlara bakacağız!
“
ERK ACARER
sele kimliksizleştirilen kadınlar. Bunun ötesinde mesele, yandaş firmalara kar sağlamak amacıyla dağıtılan bozuk sütler nedeniyle zehirlenen çocuklar!” Atatürk Olimpiyat Stadı’ndan çıkıp, muzaffer komutan edası ve beyaz bir ruh haliyle siyah geceye doğru ilerliyoruz. Taraftarın uğultusu, zihnimizdeki cümlelere bindirme yapıyor. Okumayanlar bilmiyor… “Futbol sadece futbol değildir.” Ötesinde, hâlâ Beşiktaş’ın sadece bir takım, siyahla beyazın renk, Çarşı’nın da taraftar grubu olduğunu düşünenler var. Ne var ki duvarlara yazılanlar, tam olarak gerçeği aşikâr ediyor. “Ev kira semt bizim. Siyah ölüm,
bir söyleşi var. Bu söyleşiden bazı soruları ve cevaplarını aktararak bilim dünyamızın hal-i pürmelaline dikkat çekmek istiyorum. Söyleşinin sondan ikinci sorusu şu: “Gezi olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” Ve Çetin- saya’nın cevabı: “Üniversite ve şiddet kavramları asla ve asla bir araya gelemez. Demokratik ve akademik gelenekler içinde herkes fikrini söylemekte özgür. Ama bunun kesinlikle şiddetle yan yana gelmemesi ve hiç kimsenin şiddeti teşvik etmemesi lazım. Şiddet içeren, şiddeti öven talep ve fikirler akademik özgürlük sınırlarıyla bağdaşmaz. Akademisyenler, toplumsal, kültürel, siyasi sorun ve
gerilim alanlarına futbol taraftarlığı düzeyinde yaklaşamaz.” Şimdi akıl ve izan sahibi herkesi bir kez daha ‘düşünmeye’ davet ediyorum: ‘Gezi Parkı olayları’nı değerlendirirken aklınıza ilk olarak şiddet mi geliyor? Diyelim ki geldi, bu şiddetin sahibi kim? Malum olaylarda beş kişi öldü, birçok insan çeşitli uzuvlarını kaybetti, çok sayıda direnişçinin kafası, kolu kırıldı, kitleler sürekli biber gazı ve tazyikli suya muhatap oldu. Zaten her şey, Gezi Parkı’ndaki çadırların yakılması akabinde herkesin gözü önünde (‘Kırmızılı Kadın’ da dahil) insanların gaza boğulmasıyla baş-ladı. Sonrasında evet, polis şidde- tine
kendince ‘şiddetle’ tepki verenler de oldu ama hareketin genel karakterinin şiddetle pek bir ilgisi yoktu. Palalısından sopalısına, gerçekten de Çetinsaya’nın kastettiği şiddeti kim yarattı? Tüm bunları geçelim; İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş’un görevine son verilirken resmi bir açıklama yapılmasa da gerekçenin, Alankuş’un Gezi Parkı eylemleri ve ODTÜ’de yaşanan olaylar sırasında hükümet karşıtı tutumundan kaynaklandığı ileri sürüldü. Başka örnek: Bursa Uludağ Üniversitesi mezuniyet töreninde, üstünde ‘Diren’ yazılı tişörtle konuşma yapan Hukuk
Fakülte si’nden Yrd. Doç. Dr. Timuçin Köprülü hakkında rektörlük soruşturma açtı. Eylemlere katılan birçok sanatçıya yönelik linç kampanyalarını, işlerini kaybeden gazetecileri saymıyorum bile. İşte bu ülke tablosuna, bilimin vicdanının sesi olmaya koyulmuş eğitim sisteminin en üstünde bulunan kişinin yorumu böyle. Devam edelim ve Çetinsaya’nın bir önceki “Sizin kuşağınızla bugünün genç kuşaklarını karşılaştırdığınızda gördüğünüz temel farklılıklar nelerdir?” sorusuna cevabına bakalım: “Bizler Soğuk Savaş dönemi kuşağıyız. Bizlere tektip olmamız gerektiği düşündürülürdü. Şimdi başka bir dönem yaşıyoruz. Zihni ve fiziki sınırların kalktığı, çeşitliliklerin zenginlik olarak ifade edildiği, fikirlerin, insanların ve eşyaların rahatça dolaştığı bir çağdayız. Bu anlamda değişen Türkiye’nin ve dünyanın koşullarına ayak uydurabilecek, farklılıklardan korkma-
yan, geniş perspektifli, yeniliğe açık bir nesil olacağını düşünüyorum.” Çetinsaya ‘teorik’ olarak konuya aslında hâkim. Çeşitlilikleri zenginlik olarak görüyor, farklılıklardan korkulmaması gerektiğini söylüyor, yeniliğe açık bir nesil çağrısında bulunuyor amma velakin ‘Gezi’de bütün bu beklentilerini pratiğe çevirenleri ‘Şiddet’ parantezinde yargılıyor. Son olarak Çetinsaya’nın “YÖK, toplum tarafından olumsuz şekilde algılanıyordu. Gelinen noktada YÖK’ün durumu nedir?” sorusuna verdiği cevabın ilk cümlesi şöyle: “İlk olarak YÖK’ün vesayetçilik özelliğini gidermeye, 28 Şubat benzeri süreçlerin kalıntılarını temizlemeye yönelik atılması gereken adımları attık.” Bu noktada tablonun benim için genel tasvirini aktarayım: “28 Şubat’lar bitmez, sadece kılık değiştirir...”
Beyaz’ı korumadılar ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül 6284 Sayılı Kanun uyarınca, şiddet gören ya da görme ihtimali olan kadınlar, bu duruma karşı kendilerini korumak için haklarında tedbir uygulanmasını isteyebilirler. Çağ-
rılı Koruma denen uygulama sıklıkla karşımıza çıkmakta. Tüm tedbirlerde o tedbirin ihlalini bildirmek bakımından da kolluk kuvvetleri görevli. Zaten tedbiri idare eden de onlar. Buna göre Çağrılı Koruması olan bir kadın kendisine verilen telefon numarasını ya da 155’i arayabiliyor ve içinde bulunduğu durumu bildirebiliyor. Koruma kararının yazılı olduğu evrakta ise korunan kişi eğer korumasının devam etmesini istiyorsa yer
değiştirdiği takdirde mutlaka kolluk kuvvetlerine durumu bildirmesi gerektiği belirtiliyor. Çünkü kanuna ve uygulanmasına dair yönetmeliğe göre her koruma kararının yerine getirilmesinden sorumlu olan, korunan kadının fiilen yaşadığı yerdeki karakoldur. Yani yer değiştiren kadın durumu bildirmeli. Bildirmezse ve başına gittiği yerde birşey gelirse, sorumluluk kollukta değil kendisinde olacak. Neden mi? Çünkü dev-
let kadınların sırf kadın oldukları için öldürülmesini, kadın cinayetlerini koskoca bir asayiş problemi olarak ele alıyor. Bu sorunun üzerine gitmek, çözmeye çalışmak, kadın cinayetlerinin temelindeki nedenlere bakmak yerine asayişe dönük düzenlemelerle durumu kurtarabileceğini zannediyor. Bir de üstüne üstlük kadının hayatını kurtarabilecek birtakım müdahaleleri de imzalanması gereken
kağıtlar bütününden ibaret görüyorlar. Kurumlar arası yazışmalar, onay bekleyen belgeler, mutlaka harfi harfine izlenmesi gereken bir prosedür. Kadın kardeşlerimizin hayatını ve yaşam haklarının korunmasını teknik bir mesele, iş yükü, bürokratik bir mesele olarak ele alıyorlar. Hem hayatın tehlike altında olacak hem gittiğin her yeri haber verme sorumluluğu sana ait olacak. Hem şiddetin etkilerini ortadan kaldırmaya çalışacaksın hem
de kadının hayatını kısıtladıkça kısıtlayacaksın... Biz elbette ki çağrılı değil etkin koruma istiyoruz... Çünkü Aslında bu Çağrılı Koruma pek bir anlama da gelmiyor. Nereden mi vardım bu fikre. Beyaz Bal kardeşimizin göz göre göre öldürülmesinden. Beyaz kardeşimiz şiddet gördüğü için boşanmak istedi. Bıçaklandı. Başbakanlığa yazdı durumu, defalarca savcılığa şikayet etti. Hakkında koruma kararı çıka-
rıldı. Ölümle tehdit edildi. Şeker Bayramı’nın ikinci günü zanlı söylediğini yaptı ve Beyoğlu İlçe Emniyeti’ne 150 metre mesafede, iş yerinden çıktıktan hemen sonra Beyaz hayatını kaybetti. Hemde 27 kere bıçaklanarak. Bakanlık zanlının yakalanmasını hala yeterli görüyor. Biz ise diyoruz ki, kadınları korumayan her kim ise ondan hesap soracağız.
YAKLASIMLAR
17
21 Ağustos 2013
Türkiye’nin acı gerçeği Muhterem Göçmen 13 yıl boyunca şiddet gördüğü kocasından ayrılmak için çocuklarının büyümesini bekledi. Dört kez boşanma davası açtı. Gezi Direnişi sürecinde uzaklaştırma kararı olan kocasından gelen ölüm tehditleri üzerine korunma talep etmek için polise başvurduğunda emniyetin cevabı “Bütün polisler Gezi’de” oldu. Kocası, Muhterem’in işyerini arayarak patronuna “Senin işyerinde Muhterem’i vura-
“
Gezi direnişi sürecinde uzaklaştırma kararı olan kocasından gelen ölüm tehditleri üzerine korunma talep etmek için polise başvurduğunda emniyetin cevabı “Bütün polisler Gezi’de” oldu.
cağım. Reklamın iyisi kötüsü olmaz” dedi. İkinci kez işyerini arayınca, Muhterem kocasının buluşma teklifini kabul etti ama polise de haber verdi. Muhterem’in ailesi polise, kızlarını tehdit eden kocanın cezasının ne olacağını sordu. “Hakkında çıkarılmış kararı çiğnediği için 10 gün hapis cezası var” cevabını aldılar. Rahatladılar. Bir saat sonra telefon geldi; koca serbestti. Koca anında telefona sarıldı; “Ben yine dışarıdayım, yapacağımı yapacağım” dedi. 24 saat geçmeden Muhterem öldürüldü. Türkiye için çok sıradan bir hikaye. 2013’ün ilk üç ayında 47, nisanda 27, mayısta 16, haziranda 16 kadın öldürüldü. Sırf temmuz ayında 18 kadın cinayeti yaşandı. Çoğu kocaları, eski kocaları ya da sevgilileri tarafından öldürüldü. Katiller çoğunlukla şüpheli konumunda kalarak yakalanamadı. Türkiye’de kadın cinayet-
lerinin önünü kesmek için devlet önlem almıyor, bu cinayetler de artarak sürüyor. Bunun en bariz örneği, Manavgat’ta defalarca polise başvurmasına rağmen korunmayarak ölüme terk edilen Zübeyde Ediz. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2013’te cinsel suçlar yüzde 45 oranında arttı. Sadece temmuzda 20 kadına tecavüz edildi, 18 kadın öldürüldü, 19 kadına cinsel tacizde bulunuldu. Bingöl, İzmit, Sakarya, Siirt gibi iller, 18 yaşından küçük kız çocuklarının istismar edildiği ve ardından tecavüzcülerin adeta ödüllendirilerek salıverildiği iller olarak tarihe geçti. Nihayet Adalet Bakanı Sadullah Ergin konuştu. Ergin, cinsel suçlarda verilecek cezaları yüzde 100 artırmayı planladıklarını açıkladı. Buna göre taciz suçunda ceza 3 aydan 2 yıla, basit cinsel saldırı suçunda 2 ila 7 yıldan 4 ila 10 yıla, nitelikli cinsel saldırı suçunda 10 ila 20 yıla çıkarılacak.
Çocuklara cinsel saldırı suçunun cezası 6 ila 10 yıla çıkarılacak. Çocuklara nitelikli cinsel saldırı suçunun cezası ise 12 ila 20 yıl arasına çekilecek. Ensest tanımı TCK’ya girecek. Cezası 5 ila 12 yıl arasında değişecek. Çocuklarını zorla evlendiren ebeveynlere 1 ila 3 yıl hapis cezası gelecek. Bunların hepsi çok iyi. Ama yetmez. Bir düzenleme yapılacaksa bu kadına yönelik şiddet suçlarının tümünde yapılmalı. Bunların başında da kadın cinayetleri geliyor. Kadın cinayetleri bu ülkenin en acı gerçeklerinden. Kadın katillerine
“
Kadın cinayetleri bu ülkenin en acı gerçeklerinden. Kadın katillerine ağırlaştırıcı, caydırıcı cezalar gelmediği sürece de bu acı gerçekten kurtulmak mümkün olmayacak.
“
MELİS ALPHAN yazdı
Türkiye’de isimleri farklı, hikayeleri üç aşağı beş yukarı aynı binlerce kadın, sırf kadın oldukları için öldürülürken, hükümet kadın cinayetlerini görmezden gelmeye devam ediyor. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, cinsel suçlara verilen cezaların artacağını söyledi fakat kadın cinayetlerine karşı hala atılmış bir adım yok. Melis Alphan’ın da değindiği konuyla ilgili 9 Ağustos günü Hürriyet Gazetesi’nde yazdığı yazıyı yayınlıyoruz.
ağırlaştırıcı, caydırıcı cezalar gelmediği sürece de bu acı gerçekten kurtulmak mümkün olmayacak. Aynı şeyi söylemekten dilimizde tüy bitti.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Melih Aşık Milliyet
Âşık, 18 ağustosta “Maç başladı” diyor ve futbol sahalarında siyasetin olmasının önemini vurguluyor. Âşık: “Ligler başladı... Heyecan yeşil sahalara taşındı. Bu yıl futbol maçları daha lezzetli olacak. Çünkü futbol Gezi ile birlikte kişilik ve nitelik kazandı... Futbol artık sağcı ve solcu olmayanların anlamsız koşuşturması değil, içinde siyaseti ve sosyal duyarlığı da barındıran bir keyifli oyundur. Gelin biraz da futbol için söylenenlere göz atalım... “Futbol sadece basit bir oyun değildir, futbol devrimin silahıdır.” Che Guevara. “Futbol, ezilen halkın mutluluğudur.” Afrikalı futbolcu George Weah
Kötü
Mehmet Akarca Takvim
Akarca, köşe yazısında “devlet babanın” Ergenekoncuları affetmesini istiyor. Akarca: “Eskiye sünger çekilip, “AK” bir sayfa mı açılsa? Gönlümüzde affetmesek, hatta hakkımızı helâl etmesek de... “Yeni Türkiye”nin hatırına bunları “İlahi Yargı”ya mı havale etsek? Hem o yargı, bu yargıya benzemez... ‘Sırat Köprüsü’nün, alavere-dalavere, hamasi marş, ya da facebook-twitter sayesinde aşılabileceğine dair hiçbir emare “Kitapta” yer almamaktadır! Bir de... Şüphesiz iman sahipleri iyi bilir; Bu yandaki “müebbet” ile öbür dünyadaki “müebbet”, kıyas kabul etmez şekilde birbirinden farklıdır!
Çirkin
Rasim Ozan Kütahyalı Sabah
Cemaat AKP çekişmesine değinen Kütahyalı, halkın tepkisini çeken kadrolaşmayı övgülerle ve biat kültürüne dayalı anlatıyor. Kütahyalı: “Sonra bu bürokrat arkadaşlar devlet memuru olduklarını nasıl hemen unutup, amirleri aleyhinde tezvirata geçebiliyorlar? Eğer seçilmiş bakanlarla ve Başbakan’la bir meseleniz varsa istifa edin ve dilediğiniz muhalefeti yapın... Ama eski rejimin generalleri gibi “Hem Başbakan’ın emrindeki memuriyet kadromu korurum. Hem de Başbakan aleyhine her naneyi yerim” diyorsanız, orada yolumuz ayrılır... Ben sizlerin hakkını hep teslim etmiş bir adamım. O yüzden hükümetten kimileriyle bile kavga ettim ama demokrasiye ve hukuka aykırı böyle bir durumu ben hazmedemem”
“
günlüğü İlker Eraslan
Bu hafta yine çeşitli hashtaglerle Gezi Direnişi twitter gündemindeydi... İlk başta bir kaç gün süren #GeziRuhsuzdur tagi (teg-i ) üzerinden AKP’liler ve genel olarak Gezi karşıtları Mısır’daki katliama ses çıkartılmadığı argümanını kullanarak Gezi Ruhunu sahiplenenlere saldırdı.
Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil kızkardeşinin hesabını sormak için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte
Umut ve sosyalizm Gezi Direnişi’nde - 3 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Türkiye açısından bakıldığında, “Başka bir dünya mümkündür”ün pratik yansımasını “Gezi Komünü”nde bulmuştur. Bu nedenle nasıl bir demokrasi, özgürlük, siyaset, ekonomi vb.? sorularının nüvelerini “güncel” olarak içinde taşıyan Gezi Komünü, “Nasıl bir
sosyalizm?” sorusununda cevabını verir. Türkiye halkının önünde biri AB, diğeri siyasal İslam olan, iki kalın kadife perde mevcuttu. Bunlar sosyalizmin 90’lardaki yenilgisi sonrası geçer akçe olmaktan çıktığı ve halkın bel bağladığı “umut” odakları oldular. Her iki kadife perdenin de tüyleri iyice döküldü ve “ötesi” görünmeye başladı. Arkasında “umut” olduğu savıyla pazarlanan bu iki perdenin arkası zifiri karanlık, cehennem… Liberaller tarafından hala pazarlanan AB umudu ile 90 sonrası top-
lumun umut arayışında odak olunup siyasal İslam’ı –ki, kapitalizme alternatif olabilirmiş gibi- piyasaya sürenlerin bir kesimi açısından bile artık olarak görülmüyorlar. Eğer iyi değerlendirilirse, “Gezi” ile birlikte oluşan politik atmosfer bir fırsat olabilir. Parklarda yapılan forumlar ile yavaş yavaş siyasallaşma sağlanabilirse, gelecek için büyük bir umudu bağrında taşıyor. Unutulmaması gereken en önemli husus kazanmanın yarısı eğer değerlendirilebilirse – politik üstünlüktür. “Gezi” ile elde edilen politik üstünlük ve haklılık, kitlesel
bir siyasi harekete dönüşürse, sadece Türkiye’de değil, başta kendi bölgesinde olmak üzere sonuçları bakımından tüm yerküreyi etkiler. Söz, yetki, karar, iktidar, emekçi halklara! ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
Uzun bir süre aynı tag altında bu saldırılara cevap yetiştirilmeye çalışılırken, Pazar günü Beşiktaş maçınnda sloganların yükselmesi ile birlikte “Gezi Parkı”, #Dakika64BerkinUyan, #GeziBirRuhturRuhsuzlardaNeGezer, Taksim gibi bir çok başlık ile direniş TT listesini doldurmaya başladı ve karşı cephenin başlıkları geriledi. “Lig TV” tagi altında maçta ses kısılmasına karşı tepkiler yükselerek TT’ye girdi ve Lig TV ertesi gün açıklama yapmak zorunda kaldı. Yine Galatasaray maçında sloganlar yükseldikten sonra #ultraslangalatasaraydegildir başlığı altında hükümet yanlısı olduğu söylenen Ultra Aslan taraftar grubuna eleştiriler yağdı. Son olarak da Hatay’daki eylem sonrası gelişen çatışmalarla birlikte uzun bir aradan sonra #direnarmutlu TT’ye girdi ve yine özlenen koltuklu, çamaşır makinalı barikat görüntüleri paylaşılmaya başlandı. Genel olarak haftaya baktığımızda sosyal medya aracılığıyla iki cephe arasında yoğun bir tartışma yürüdüğünü, Mısır gündeminde Gezi tarafı zayıf ve çoğu zaman argümansız kalsa da, kendi ülkemizden yükselen gelişmelerle atak yaparak özgüvenini toparladığını gördük.
KULTUR-SANAT
18
21 Ağustos 2013
Sahipsiz şiirlerin Can Baba’sı
Can Yücel aramızdan ayrılalı tam 14 yıl oldu. Bir 12 Ağustos günü kaybettiğimiz Can Yücel yaşadığımız bir çok olayı göremedi ancak hepsi ile ilgili bir şiiri var. Bunda Can Yücel’in şiirlerini sosyal medyada paylaşan binlerce kişinin emeği mevcut. Ancak; dikkat edin! Sosyal medyada paylaştığınız şiir Can Yücel’e ait olmayabilir. metroya, vapura, otobüse bırakın mesela... Birileri daha hakiki Can Yücel’le tanışmış olur fena mı? “ çağrısında bulundu. Çağrı ne kadar yerine getirildi bilinmez ancak paylaşılan şiirler bayağı dikkate alındığı ortada.
İSTANBUL Serkan atak
Şair Can Yücel, şiirlerinde kullandığı farklı üslubu ve politik tutumuyla Türkiye şiir hayatında kendisine önemli bir yer edinmiştir. Sadece yazdığı şiirleriyle değil aynı zamanda fikirlerini eyleme geçirme açısından da sanatçıların nasıl tutum alması gerektiği ile ilgili bir rehber olmuştur. Bu nedenle Can Yücel’in sevenleri kadar sevmeyenleri de çok olmuştur. Can Yücel’in bıraktığı bu mirasa saldırmak isteyenler onun Muğla’nın Datça İlçesi’ndeki mezarına 18 Ağustos 2011 tarihinde saldırmış ve parçalamışlardı. Olayla ilgili gözaltına alınan iki kişi haklarında açılan davada delil yetersizliği nedeniyle 3 Ağustos 2012 tarihinde beraat etmişti. Can Yücel’in eşi Güler Yücel bu yıl yaptığı açıklamada iki yıl önce yapılan saldırıyı kınamak için anma töreni yapılmayacağını ve müzeye dönüştürülen Can Evi’nin ziyarete kapalı olacağını açıklamıştı. Aşk Olsun Sana Can Baba Genç kuşaklar Can Yücel’i daha çok “Mare Nostrum” adlı şiiriyle bilirler. Deniz Gezmiş ve arkadaşları için yazdığı şiirini gerçektende bilmeyen yoktur: “En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim, / O, onun en güzel yüz metresini koştu / En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak... / En hızlısıydı hepimizin, / En önce göğüsledi ipi... / Acıyorsam sana anam avradım olsun, / Ama aşk olsun sana çocuk,
ARDA İCİL yazdı
aşk olsun!”. Can Yücel toplumun içindeği bulunduğu toplumsal sorunlara şiirinde yer veren bir şairdi. Bu yüzden yaşasaydı Gezi Direnişi hakkında en güzel şiirleri de o yazardı kuşkusuz.
Prof. Dr. Çelenk, şairin ölüm yıldönümünde çağrıda bulunan kişiydi. Çelenk; ona ait olmayan şiirlerin listesini blog sayfasında ve sosyal medyada paylaşarak, “Bari bugün bu yazıları ve şiirleri paylaşmayın” dedi. Çelenk devamında “Bugün Ölüm Yıldönümünde Farklı Bir internettten yalan yanlış Can Yücel Çağrı şiirleri paylaşmak, bu bilgi kirliliğiBu yıl Can Yücel’in ölüm yıldö- ne alet olmak yerine kitapçıya gidip nümünde farklı bir çağrı yapıldı. bir Can Yücel kitabı alın, hatta iki Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel tane birini arkadaşınıza, sevdiğiSanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi nize armağan edin... Bir kafeye,
jOBS Yönetmen: Joshua michael Stern Oyuncular: Ashton ksutcher tür: Biyografik, Dram
Ders Kitabına Giren Sahte Şiir Çelenk ayrıca şaire ait olmayan şiirlerin listesini de toplayarak, “Yaklaşık son beş yıldır internette, sosyal medyada dolaşan ‘Can Yücel’ imzalı ancak Can Yücel’in ne üslubunu ne ince alayını barındırmayan sahte metinler aşağıda sıralanmıştır. Bu listeye her gün yeni bir şey daha ekleniyor. Bu listede olmayan 10-15 tane daha var. Onları da toparlayacağız. Bu sahte internet şiirleri öyle bir hale geldi ki; Milli Eğitim bir önceki yıl 10.sınıf kitaplarında bile yer vermişti” diye konuştu. İşte tespit edilen ve sosyal medyada en çok paylaşılan Can Yücel’e ait olmayan şiirlerden bazıları: 1.Bağlanmayacaksın 2.Kadın Dediğin 3.Erkek Dediğin 4.Seninle Olmanın En Güzel Yanı 5.Anladım 6.Herşey Sende Gizli 7.Eğer 8.Herkes Gitmek İstiyor 9.Sevdiğin Kadar Sevilirsin 10.Sağlık Olsun Her ne kadar Can Yücel bu şiirleri yazmamış olsada bu durum farklı bir şairin toplum tarafından sevildiğinin önemli bir göstergesi oluyor. Onun sanatına ve fikrine düşman olanlar ona iftiralar atarak mezarına saldırmaya cüret edebiliyorken Can Baba sahte ve sahipsiz şiirlerin babası olmaya devam ediyor.
Film, Apple’ın kurucusu olan ve 2011’de hayatını kaybeden Steve Jobs’un (Ashton Kutcher) hayat hikayesine odaklanıyor.
Göster Gününü 2 Yönetmen: Jeff Wadlow Oyuncular:Aaron Taylor-Johnson, Tür: Aksiyon, Komedi
Çokça beğenilen süper kahraman filmi Kick-Ass’ın devamı niteliğinde çekilen yapıtta ilk filmde yaşananların ardından bir yıl geçmiştir.
Savaşın Gölgesinde Yönetmen: Cate Shortland Oyuncular: Saskia Rosendahl, Ursina Lardi Tür: Dram, Gerilim
Rachel Seiffert’ın ‘The Dark Room’ adlı romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Somersault’la tanıdığımız Cate Shortland oturuyor.
Fikret Otyam’dan Gezi Direnişi tablosu
Arda İcil bu hafta Amerikalı yazar Henry James’in Arada Kalan adlı kitabının sinema uyarlamasında ebeveynlik kavramının nasıl ele aldığını inceliyor.
Arada kalan Bu hafta Amerikalı yazar Henry James’in Arada Kalan (What Maisie Knew) adlı kitabının sinema uyarlaması olan film izleyiciyle buluşuyor. Filmin fragmanını ilk izlediğimde aklıma şunlar gelmişti. Küçük bir kız boşanmış olan babası ile annesinin boşluğuyla yaşadığı sıkıntıların üzerinde bıraktığı kötü etkileri anlatan bir film diye. Düşündüğüm tarzda fakat senaristler biraz daha detaylandırmışlar senaryoyu. Kısaca filmi özetleyecek olursak Maisie şarkıcı bir annenin ve iş adamı bir babanın kızıdır. Küçük Maisie’nin annesiyle babasının anlaşmazlığı çiftin ayrılmasına neden olacaktır. Arada kalan Maisie’ye bakıcısı olan Margo bakar. Maisie’nin velayeti mahkeme kararıyla babasına verilir
ve babası Maisie’nin bakıcısı olan Margo ile evlenir. Aynı şekilde Maisie’nin şarkıcı annesi de barmen olan Lincoln ile evlenir. Maisie’nin annesiyle babası yoğun işlerinden dolayı Maisie’ye ayıracak zaman bulamazken üvey anne Margo ile üvey baba Lincoln Maisie’ye gerçek bir ebevenyn gibi davranır ve onu öz anne ve babasında daha çok sahiplenirler. Filmde en çok dikkatimi çeken nokta ise Maisie’nin annesiyle boşanmak üzere olan babasının gece vakti olan kavgasıydı. Maisie’nin babası gece vakti sarhoş bir şekilde evin kapısına dayanıp annesinden kapıyı açmasını istemesi ve annesinin kapıyı açmayıp babasına bağırdığı an yaşananları şaşkınlık ve üzüntüyle karşılayan Maisie’nin
o masum bakışları aslında bu tür durumlarında çocukların yaşadığı psikolojik çaresizliği tanımlar nitelikteydi. Ebeveynlerin yaşadığı her türlü anlaşmazlığın çocukları ne denli etkilediğine vurgu yapmak isteyen yönetmenler Scott Mcgehee ve David Siegel’ın mimiklerini iyi kullanan Onata Aprile’yi Maisie karakterini canlandırması için seçmeleri filme artı puan katacaktır. Ama bu tarz bir filmde verilmesi gerekilen bazı mesajlar verilmemiş durumda. Anne babası ayrılmış çocukların yaşadığı sıkıntılara değinilirken genellikle bu sıkıntılar sonucu doğan problemleri yalnız başına aşmak zorunda kalan çocukların yaşadığı zorlukların
anlatılmaması gerekirdi. Filmde verilmek istenen asıl mesaj ise özellikle anne ve baba olmanın sadece kan bağıyla olunmayacak bir duygu olması. Doğurmanın değil sevgiyle büyütmenin gerektiğine vurgu yapılıyor. Filmin yönetmenliğini Scott Mcgehee ve David Siegel yaparken başrolleri de Julianne Moore, Alexander Skarsgård, Steve Coogan, Emma Holzer, Samantha Buck ve Onata Aprile paylaşıyor. Küçük Star Onata Aprile’in bu filmdeki başarılı oyunculuğu ileride onu daha bir çok başarılı filmde görmemizi sağlayacaktır.
Ressam, gazeteci ve yazar Fikret Otyam, Taksim Gezi Parkı direnişinde yaşananların tablosunu yaptı. Otyam, bu tabloyu satmayacağını, bir yere bağışlayacağını söyledi. 88 yaşındaki sanatçı Fikret Otyam, böbrek yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle haftanın üç günü diyalize giriyor. Otyam, Gezi direnişini anlatan tablosunu da hastanede diyaliz ünitesine bağlıyken kafasında oluşturup tuvale döktüğünü söyledi. Otyam, tabloyu yaparken yaşadıklarını ise şöyle anlattı: “O zulmü yaşadım. Gençlere, insanlara yapılan işkenceyi, hainliği yaşadım. Basınçlı su, gökyüzündeki biber gazları, bir de bekleyen heyecanlı çocuklar ve onu önleyen polisler var.” YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Göğe Bakma Durağı
Kadıköy’de tiyatro festivali
Basın Fotoğrafları Sergisi
YAP İstanbul Modern’in ilk projesi “Göğe Bakma Durağı”, adını Turgut Uyar’ın aynı adlı şiirinden alan bir sergi. İstanbul Modern’de yer alan bu sergi 20 Ekim 2013 tarihine kadar her yaştan ziyaretçiyi ücretsiz olarak ağırlayacak.
Tiyatro festivali, 17 Ağustos – 4 Eylül tarihleri arasında Özgürlük Parkı’nda İstanbullulara bir kez daha yıldızlar altında tiyatro izleme keyfi sunacak. Her akşam saat 21.00’de başlayacak olan oyunlarda ücretsiz olarak izlenebilecek.
Dünyanın en prestijli basın fotoğrafları yarışmasının sergisi olan World Press Photo-Dünya Basın Fotoğrafları Sergisi başlıyor. 13 Ağustos-3 Eylül günleri arasında Forum İstanbul’un evsahipliği yapacağı sergi ücretsizgezilebilecek.
GUNCEL
19
21 Ağustos 2013
14 yılda ne değişti?
HALKIN KÜRSÜSÜ
17 Ağustos Kocaeli Depremİ’nin ardından tam 14 yıl geçti. On binlerce kişiye mezar olan Yalova, İzmit, Sakarya ve Gölcük yeniden inşa edildi. Sorumlardan hesap sormak için yüzlerce dava açıldı. Deprem vergileri alındı. Deprem yasaları çıkarıldı. Sonucu 2011 yılında yaşanan Van depreminde yeniden gördük. Her şey aynı tas aynı hamam.
17 Ağustos’ta kaybettiklerimiz
Göçer’i tanıdı bildi ama, Veli Göçer gibi yüzlerce müteahhitin adı 17 ağustos Marmara dep- bile anılmadı. Çoğu dava 7,5 yılreminin 14. Yılında saat lık zaman aşımı yüzünden düştü. 3.02’ye gelindiğinde Türkiye’nin pek çok noktasında acılarına sa- Hükümete gün doğdu hip çıkan halk meydanlarda bir Hükümet “Deprem vergisi” adı araya geldi. Yalova, İzmit, Gölcük, altında yeni bir kaynak kapısı elde Sakarya, Abbasağa Forumu depre- etti. Nereye nasıl harcandığı ortamin olduğu saatlere ölenler için ya konmayan vergilerin, deprem yaktıkları mumlarla girdi. Peki, 14 mağdurlarına, yâda deprem önyılda ne değişti? lemlerine değil, hükümetin gerekli gördüğü herhangi bir yere Sorumlular yargılanmadı harcandığı ortaya çıktı. 2011 yıDepremde on binlerce insanın lında Van depremi ile tekrar sarsılölümüne sebep olan evlerin mü- dığımızda, oraya gönderilecek tek teahhitleri, ruhsat veren yetkilileri kuruş deprem vergisi kalmamıştı. aleyhine binlerce dava açıldı. Davaların çoğu hukuki boşluklardan Deprem bahane kentsel dönüşüm dolayı düştü. Örneğin, sadece Sa- şahane karya’da açılan 695 davadan sade- Depremin 14. yılına Başbakan, ce 5 kişiye ceza verildi. Halk Veli Bursa Yıldırım mahallesinde tö-
toplum elif karan
17 Ağustos depremi yaşanan kayıplar rağmen, sırf beş yıl vergi muafiyeti olmasın kaygısıyla afet bölgesi ilan edilmedi. Ölü ver yaralı sayısı halkın gözü önünde bir iki saat içinde düşürüldü. Buna rağmen rakamlar tüyler ürpertici: Resmi kayıtlara göre 17.480 kişi, gerçekte 50 binden fazla insan öldü. 30 binden fazla kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı, gerçekte 100 binden fazla kişi yaralandı. 285.211 konut, 42.902 iş yeri yıkıldı. 147.120 kişi yıllarca prefabriklerde yaşamak zorunda kaldı.
renle ev yıkarak girdi. Çoğunluğu tek katlı binalardan oluşan mahalle, depreme dayanıksız olduğu iddiası ile yıkılıyor yerine beş katlı TOKİ binaları yapılacak. Bursa sadece deprem bahanesi ile hızla hayata geçirilmeye başlanan Kentsel Dönüşüm Projelerinin bir ayağı. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerde kentlerin merkezi yerlerinde bulunan on binlerce ev yıkılarak yerlerine AVM’ler, TOKİ’ler yapılacak. Üstelik Deprem Yasası eliyle itiraz hakkı bile de TOKİ konutlarında boğulantanınmıyor. lar, doldurulan denizin yuttuğu yüzlerce ev, Van depreminin kayYıkımları unutmadık bettirdikleri, halka Türkiye’deki 17 ağustos belediyelerin, hükü- deprem gerçeğini unutturmadı. metin yeni fırsat alanlarından biri Ve ne değişti sorusunun cevabı olarak, inşaat sektörünün miladı ise depremin rant yaratmanın yeni oldu. 17 ağustos sonrası insan bahanesi haline gelmesi. hatası nedeniyle sel felaketlerin-
Fayın üzerine ev yaptılar 17 Ağustos depreminin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen insanlar üzerinde yarattığı tepki devam ediyor. Deprem anında orada bulunmamasına rağmen tüm hayatı altüst olan Hatice Ülke yaşadıklarını Yarın’a anlattı. Yalova’ya gittiğimizde başka Yalova vardı artık. Yıkık binalar, boş arsalar, aklını yitirmiş mecnunlar, üzgün suratlar. Depremin ilk yıldönümü sayısı oldukça fazla boş arsalara mumlar yakıldı. Herkes bir eksikti en az. Anneler, babalar, evlatlar, arkadaşlar gelememişti. Ertesi sene biraz azalmıştı mum yakılacak arsa. Ölen evlat dirilmemişti elbet, yıkılan evin yerine yenisi yapılmıştı. Hacı Mehmet ovası Yalova’da en çok yıkımın, ölümün olduğu yerlerden biri. Oraya TOKİ girdi, TMMOB Jeoloji Mühendisleri odasının itirazlarına rağmen. Şimdi fay hattının üstünde oturan binlerce insan, yüzlerce aile var. Depremden sonra en çabuk toparlanan il derler Yalova’ya. Doğrudur. Enkazlar toplandı, yıkılan evlerin yerine yenileri dikildi. Fay hatlarının üstüne yeniden kibritten, kumdan evler yapıldı. Hasarlı olanların cepheleri kaplandı. Boyandı, cilalandı. Depremi yaşamamış olanlara trilyona satıldı. YARIN TOPLUM
Yolculara rağmen haciz Marmaris ilçesinden İstanbul’a gitmek üzere yola çıkan bir firmanın otobüsü, Muğla otogarında emniyet ekipleri tarafından hacizi bulunduğu gerekçesiyle bağlandı. Otobüste bulunan 54 yolcu ile firma yetkilileri arasında gergin anlar yaşandı. Yolculardan İlker Özen, aracın hacizli olduğu için bağlandığını söyledi. Özen, “Biz de aracın yürümeme sebebini sorduk. Aracın hacizli olduğunu Muğla otogarından bırakılmadığını öğrendik. Fatura kesildiğinden dolayı bize paralarımızı geri vermediler. İlgilenen bir yetkili yok” dedi. Otobüs firması yetkilileri konuyla ilgili açıklama yapmazken mağdur olan yolcuların başka bir otobüsle İstanbul’a gönderileceği öğrenildi. YARIN TOPLUM
nsı Bu hafta köşemizde, Bursa’da kendi Aja k ile organizasyonlar yapan Yağız Can Çendi i ile birlikteyiz. Organizasyon firmalarındak deartışı ve mesleğin inceliklerini birlikte ğerlendirdik.
Çok alternatif var
? Bize kendinizden bahsedebilir misiniz . 2010 seneadım başl a lard İlk organizasyon işine topluluk Yönetimi Toplusinde bölümümün topluluğuna Kamu topluluk kapandı. luğu’na üye olarak başladım. 2011 de aldık. 2011de topBiz de 30 arkadaş yeniden açma kararı nlikler yapmaya luluk başkanı oldum. Ondan sonra etki topluluklarda. başladık. Tabi planladığınız gibi gitmiyor iyor. Açık açık Bütçeniz kısıtlı, okul her şeye izin verm birçok kapı açıyor fikirlerinizi söyleyemiyorsunuz. Ama sene şenliklerde size. Aktif bir yaşantınız oluyor. Geçen sonra tanıdığım de ana sorumluluk istedim. Şenliklerden imden bahsettim. sol görüşlü bir abiye ajans kurma fikr i açtık. Bir buçuk imiz Oda uygun gördü bunu beraber ofis aydır çalışıyoruz. İşinizin sizce kötü tarafları var mı? fazla alternatif olSıkıntımız temel olarak sektörde çok a şöyle bir şey var. ması. Bunun dışında bir de ajanslard ğı işi 20 liraya Hak yemek gibi. Mesela 100 liraya aldı var. Herkes ları verip 80 lira kar koymak gibi. Çakallık çalmaya çalışıyor. birbirinin işini kapmaya ekmeğini yerle iş yapmaUyanık olmanız gerekiyor. Sonuçta bir ağzınızın laf rsa kiyo nız gerekiyorsa, iş bağlamanız gere sayı bir büyük yapması gerekiyor. İkiye ayırabiliriz piya ediyorlar. Onun firmalar var gerçekten çok büyük kar . Bu işten çok da dışında öğrenciler organizasyon yapıyor nabilirsiniz. Her para kazanabilirsiniz, harçlığınızı da kaza türlü para kazanabilirsiniz e ne? Bu sektöre olan talebin kaynağı sizc pleri da arttı. Esİnsanların artan gelirleriyle beraber tale n şimdi salonlar kiden insanlar sokak düğünü yaparke l bir ekiple çalışone kiralıyor. Bunun içinde daha profesy imizde şans çok mak istiyor. Buradan doğuyor bence. İşler la tanışıyoruz. O büyük bir faktör. Başka bir arkadaşımız mak çok önemli. başka biriyle… İnsanlarla iyi ilişkiler kur
Hazırlayan Seda Güler
Trafik cezaları için son gün 31 Ekim Son iki aydır sürücülerine aman vermeyen trafik cezalarının ödenmesi için yeni düzenleme geldi. Bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili usul ve esaslar belirlendi. 31 Aralık 2010’dan önce kesilen ve 2 Ağustos 2013 itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş ve süresi geçmemiş cezalar yeniden yapılandırılacak. 2 Ağustos’tan önce kesilmiş cezalar 31 Ekime kadar başvuru yapılarak yapılandırabilecek. Son iki aydır kesilen cezaların hükümetin yeni bir rant kapısı olduğu iddia edilse de, sürücülerin özellikle hız kurallarına dikkat etmesini sağladığı ortada. YARIN TOPLUM
20
Ağustos Bahçelievler katliamı sanıkları yargılanıyor 1979
20
Ağustos Mustafa Özenç idam edildi Devrimci Yolcu Mustafa Özenç 22 1981
21
Ağustos 1982
YÖK’ten yeni yasaklar Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) öğretim üyelerinin demeç vermelerini yasakladı. Ayrıca öğretim üyeleri parti ya da derneklere üye olabilmek için rektörlerden izin almaları kuralı getirildi.
24
Ağustos 1991
Sovyetler dağılıyor SSCB Devlet Başkanı Gorbaçov, Komünist Partisi’nin feshedilmesini istedi ve parti genel sekreterliğinden istifa etti. Aynı gün, Estonya, Letonya ve Ukrayna bağımsızlığını ilan etti. Sovyetler Birliğinin dağılma süreci başladı.
Ankara Bahçelievler’de Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 genç, Latif Can, Faruk Ersan, Efraim Ezgin, Salih Gevenci, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar ve Serdar Alten’in öldürülmelerinden sanık 8 ülkücünün yargılanmasına başlandı.
yaşında idam edildi. Son sözü “Kurtuluşa kadar savaş” oldu.
5 bin yıllık oyun seti bulundu Siirt il merkezinin 20 kilometre kuzeybatısında yer alan 250 x 150 metre boyutlarındaki Başur Höyük’te sürdürülen kazılar sırasında 49 küçük taş ve heykelcik bulun-
du. Farklı şekillerdeki olan ve yeşil, kırmızı, mavi, siyah ve beyaz renklerdeki nesneler, şimdiye kadar açığa çıkarılan en eski oyun seti niteliğinde. YARIn toplum
Boğaz’a teleferik çocuk projesiymiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Etiler ile Çamlıca arasına yapacağı İstanbul Boğazı’nın teleferikle geçilmesi projesinin, 6 yıl önce ilkokuldayken fikrini Kadir Topbaş’a gönderen bir gence ait olduğu açıklandı. Şu anda Lisesi öğrencisi olan Bekir Kurt 2007 yılında bir proje yarışması düzenlendiğini ve “İstanbul Boğazı için Teleferik Projesi” ile etkinliğe katıldığını söyledi. yarın TOPLUM Yaşar aslan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin trafik sorununu çözmek için son projesi olan İstanbul Boğazı’nı teleferikle geçme projesinin 6 yıl önce ilkokuldayken fikrini Kadir Topbaş’a gönderen bir gence ait olduğu açıklandı. Bursa’da yaşayan lise öğrencisi Bekir Kurt, 6 yıl önce ilkokuldayken hayal edip maketini yaptığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ‘a gönderdiği “İstanbul Boğazı’nın teleferikle geçilmesi projesi”nin yapımına başlanacağını öğrenince çok sevindi. Açılış törenine katılmak istiyorum Bozüyük Fen Lisesi öğrencisi Bekir Kurt, İnegöl Ticaret ve Sanayi İlköğretim Okulu’nda 4’üncü sınıfa giderken 2007 yılında bir proje yarışması düzenlendiğini ve “İstanbul Boğaz Geçidi İçin Teleferik Projesi” hazırlayıp etkinliğe katıldığını anlattı. İstanbul’a hayran olduğunu ve bundan dolayı projesini bu kente yönelik oluşturduğunu dile getiren Bekir Kurt, teleferik hattı hizmete açıldığı gün düzenlenecek törene katılmayı hayal ediyor.
18SORU
Merve Büşra Akyol öğrenci - Tokat
1. En sevdiğiniz erdem? Sabırlı olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Hayata gülümseyebilmek 3. Mutluluk nedir? Olumlu düşünmek 4. Mutsuzluk nedir? Egolarından arınamamak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bugünü yarınla karıştıranlar 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kabullenmek 7. En sevmediğiniz şey? Dünyaya ayak uydurmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Cehaleti görmezden gelenler 9. En sevdiğiniz iş? Güzellikleri keşfetmek 10. En sevdiğiniz şair? Necip Fazıl 11. En sevdiğiniz yazar? Jean Christophe Grange 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? 14- Gül 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Tokat kebabı 17. En sevdiğiniz düstur? Ne olursa olsun hayallerin yenilmesin yarınlara 18. En sevdiğiniz söz? Dünya güzel olsaydı, doğarken ağlamazdık.
Placebo direnişi
İstanbul‘da hayranlarıyla buluşan dünyaca ünlü alternatif rock müzik grubu Placebo’nun sahnede olduğu dakikalarda izleyiciler arasından, “Her yer Taksim her yer direniş ‘ sloganları yükseldi. Grubun solisti Brian Molko sloganlara, ‘Thank you’ karşılığını verdi.
Projemi Topbaş’a göndermiştim Projeyi ailesinin ve öğretmenlerinin desteğiyle hazırladığını söyleyen Bekir Kurt ‘‘Projeyi ailemle beraber hazırladık. Bir maketini hazırladık.Öğretmenlerim çok yardımcı oldu. Onların yardımlarıyla bir mektup yazdım ve bununla maketin fotoğraflarını ve proje dokümanını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına gönderdik. Sağ olsunlar kendileri cevap vermemezlik yapmadı. İki gün sonra bize geri döndüler. Kadir Topbaş aramıştı. Bana bilgisayarımın olup olmadığını sordu. Projenin uygulanabilirliğini
düşündüğünü anlatmıştı ve teşekkür etmişti. Bana dizüstü bilgisayar hediye etti. ’’ dedi. Günde 100 bin kişi taşıyacak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Etiler ile Çamlıca arasına yapacağı projeyle saatte 6 bin, günde 100 bin kişi İstanbul Boğazı’ını teleferikle geçecek. Anadolu Yakası’nda Beykoz’un iki tepesi de teleferikle bağlanacak. İstanbul’un sorununu çözmek için metrobüs, metro gibi toplu taşıma sistemlerini devreye sokan İBB bu halkayı teleferiklerle genişletmeye hazırlanıyor.
Leyla ile Mecnun’u yedirtmeyiz
TRT’nin sevilen dizisi Leyla ile Mecnun’un yayından kaldırılacağı haberleri sosyal medyada hayranları tarafından tepkiyle karşılandı. Gezi eylemlerine destek verdiği için TRT yönetimi tarafından gözden çıkarıldığı iddia edilen ve Ali Atay, Serkan Keskin ve Cengiz Bozkurt’un başrollerini üstlendiği TRT’nin popüler dizisi Leyla ile Mecnun dizisinin hayranları Twitter üzerinden kampanya başlattı. “Leyla ile Mecnun’a Cevap Ver TRT” hashtag’inin kısa süre içerisinde gündeme yerleştiği Twitter’da, hayranları dizinin geleceği ile ilgili bir açıklama beklediklerini dile getiren paylaşımlarda bulunuyor. YARIn toplum
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, Etiler-Üsküdar (Çamlıca) arasında saatte 6 bin yolcu taşıyacak projeyle ilgili çalışmaların son halinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ’a sunulduğu belirtildi. Başkan Topbaş’ın proje hakkında , “Asya’dan Avrupa’ya yani bir kıtadan diğerine teleferikle geçmek önemli ve heyecan verici olacak. İstanbul Boğazı’nı geçen bu teleferikte Altunizade’nin diğer bir aktarması da Çamlıca’ya olacak.
“Işınla bizi Scotty” gerçek oldu
Uzay Yolu dizisindeki ‘Işınla bizi Scotty’ repliğinde ünlenen ‘teleportasyon’, yani ışınlanma, ilk kez gerçeğe dönüştü. Zürih’te bulunan Feeral Teknoloji Enstitüsü’nde (ETH) yapılan deneyde, saniyede 10,000 bitlik veri, aralarında 6 milimetre mesafe bulunan A ve B noktaları arasında ışınlandı. Elde edilen başarı, Uzay Yolu’nda gördüğümüz gibi henüz insan gibi büyük kütleli canlı/nesneler için geçerli olmasa da, gelecekte kuantum bilgisayarlar ile elde edilebilecek inanılmaz işlem gücüne dair önemli bir örnek sundu. Işınlama işlemi iki bilgisayar işlemcisin -273 dereceye yakın bir sıcaklıkta birbirine veri aktarmasıyla gerçekleşti. YARIn toplum
Rizelilerin tutkusu: Formulaz
Gezi’nin resmini yaptı Ressam Fikret Otyam, Gezi Parkı eylemlerinde yaşananların resmini yaptı. Böbrek yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle haftanın üç günü diyalize giren 88 yaşındaki Otyam, tablosunu da hastanede diyaliz ünitesine bağlıyken kafasında oluşturup tuvale döktüğünü söyledi.
ABD 51. bölgeyi doğruladı
ABD birçok bilim kurgu filmine ve komplo teorilerine konu olan 51. bölgenin gerçek olduğunu açıkladı. Tarihe ‘Roswell Kazası’ olarak geçen UFO vakasıyla popüler kültürün eskimeyen konularından biri olan 51’inci Bölge’nin casus uçak üstü olduğu söylendi.
Yıkadılar, sıktılar ama akıllanamadı
İngiltere’nin Manchester çamaşır makinesinin içine atlayan minik kedi yavrusu Poppet’i fark edilmeyince yaklaşık 1 saat 50 derecede yıkandı. Kedinin sahibi Laura Gilholme Makinenin kapağını açtığında baygın haldeki 7 haftalık kedisiyle karşılaştı. Poppet’in baygın olduğunu ve veterinerin yaptığı müdahale ile hayata döndürdüğünü belirtildi. Yavru kedisinin halen dersini almamış göründüğünü söyleyen Gilholme, yaramazlığını sürdüren kedinin, veteriner dönüşü kendisini kurutma makinesine attığını söyledi.YARIn toplum