TOPLUM
02
6 Kasım 2013
“Asrın projesi” Marmaray’da arıza ve çile bitmiyor “Asrın projesi” olarak inşa edilen Marmaray, açıldığından bugüne, arızasız gün geçirmiyor. Hatalara rağmen, büyük reklamlar yapılarak açılan Marmaray’daki arızalar ve yolcuların boğazı yürüyerek geçmesi tepkilere yol açtı.
Tarihi kazı şaşırttı İstanbul’daki arkeolojik kazılar şaşırtmaya devam ediyor. Küçükçekmece Gölü havzası içindeki Bathonea antik kent kazılarında bulunan erken Hitit, diğer adıyla Hurri izleri, yılın en büyük keşfi olarak nitelendiriliyor. Buluntular arkeoloji dünyasını ayağa kaldıracak nitelikte. Bu keşifle, Avrupa Kıtası’nda ilk defa Hitit izlerine rastlandı. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, “İstanbul ’un aydınlanmayı bekleyen bir dönemini ortaya çıkarıyoruz” dedi. Elde edilen yeni verilerle İstanbul’un ve Anadolu’nun kültürel derinliğinde yeni bir sayfa açılmış oldu. toplum
toplum sanem deniz kural
Geçtiğimiz hafta sükseli biçimde açılışı yapılan, “asrın projesi” ismi takılan Marmaray, çalışmaya başlayalı henüz bir hafta olmasına rağmen, onlarca kez arıza yaşandı. Yolcular boğazın altındaki tüneli, elektrik tehlikesiyle burun buruna, yürüyerek geçmek zorunda kaldı. Arızalar eleştirilere neden olurken, Başbakan sorumlulara tepki göstereceğine, eleştiri yapanlara tepki göstererek, bir kez daha şaşırtmadı. ÜSTÜSTE ARIZALAR Marmaray’da daha açıldığı ilk gün, tam 3 kez yaşanan arızalar nedeniyle tren durdu. Elektrik kesintisi, yoğunluk, kapı arızası, sinyalizasyon nedenleri sıralanan arızaların hepsinde, yolcular inerek yürümek durumunda kaldılar. Yolcuların yürüyüşü esnasında elektrik kaçağı meydana gelebileceği, ölümler olabileceği bile belirtildi. Sonraki arızalarda ise, “Bazı yolcuların imdat kollarını çekmesiyle komuta sistem arızasına geçti” şeklinde açıklamalar yapıldı. Sosyal medyada çok sayıda fotoğraf paylaşılarak tepki gösterildi. Tepkinin nedenlerinin ilk sırasında, Marmaray’ın güvenlik önlemleri henüz tamamlanmadan açılması geldi.
Sigara satana örnek karar Eskişehir’de ortaokul öğrencisine sigara satan dükkan sahibine hapis ve dükkanı kapatma cezası geldi. 14 yaşındaki çocuğa sigara satan okul karşısındaki bakkal işletmecisi “sağlık için tehlikeli madde temin etmek” suçundan 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Sanığın cezası, duruşmadaki davranışları ve sicilinin temiz olması sebebiyle önce 5 aya indirildi, sonra denetimli serbestlik kapsamında 5 yıl süreyle ertelendi. Sanık, bu süre içinde herhangi bir suç işlerse söz konusu cezalarını da çekecek. Mahkeme, sanığın ticaret yapmasından yoksun bırakılmasına karar verdi. Fakat bu ceza da denetimli serbestlik kapsamında kaldırıldı. toplum
ELEKTRİK KESİLMEZ DEDİLER Marmaray’la ilgili daha önce “Elektrik kesilmeyecek” açıklaması yapılmasına rağmen yaşa-
nan aksaklıklara dair doyurucu bir açıklama ise yapılmadı. Marmaray’ın elektrik ihalesini alan Rıdvan Çelikel daha önce şöyle konuşmuştu: “Avrupa ve Anadolu yakalarının elektriğini dağıtan hatları birleştirdik. Birinde kesinti olursa öteki hat devreye girecek. Aynı anda kesilirse jeneratörler çalışacak ve elektrik kesintisi yaşanmayacak.” AÇIKLAMALAR KOMİK TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, arızaları “bedava” olmasına bağladı ve “Bedava olunca böyle oldu; yolcular git-gel yapıyor; imdat düğmesine basmışlar. Bu kadar yolcuyu açıkçası hesap etmedik” dedi. Başbakan Erdoğan ise, Marmaray’da ilk gün yaşanan arızalarla ilgili konuşacağına, sosyal medyada yaşanan eleştirilere kızdı. Erdoğan şöyle konuştu: “Birileri daha ilk günden, oradaki hassas çekilmemesi gereken imdat şeyleri var. Yahu onu çekiyor, tabi orada ister istemez maalesef Marmaray’da bir sıkıntı meydana geliyor. Hemen medya hazırlıklılar. Arkadan gelip çekimini yapıyor. Sonra hemen tweetler başlıyor. Böyle bir şey olabilir mi?” Marmaray’da yaşanan sorunlar ne zaman biter bilinmez. Ancak bilenen şu ki; İstanbul’da her gün artan trafik çilesine, kuyruklara, arızalara bir yenisi de, önlemler alınmadan, oy kaygısıyla hayata geçirilen Marmaray da eklendi.
Karbondioksit salınması azalıyor
Atmosfere salınan karbondioksit miktarının artış hızında ilk “daimi yavaşlama” işareti görüldü. Hollanda’da yapılan çalışmaya göre, karbondioksit salınımındaki artış hızı yarıdan fazla azaldı. Artış hızındaki azalmanın nedeni olarak ABD’de enerji üretiminde kaya gazının artan oranda kullanılması ve Çin’in hidroelektrik kullanımını yüzde 23 oranında yükseltmesi gösteriliyor. Ancak ucuz kömür kullanımı sorunu sürüyor. İngiltere’de ucuz kömür kullanımının dörtte bir oranında arttığı belirtiliyor. toplum
6 Kasım ÇARŞAMBA 2013
En yüksek çevre cezası kurşun fabrikasına
sayı: 107
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan ELİF CENGİZ Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık
6 aylık abonelik: 30 tl FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Tuzköy ölüm yayıyor, köylüler yokluktan taşınamıyor
Nevşehir’in köylerinde ev inşaatlarında kullanılan kayaların akciğer zarı kanseri “mezotelyoma”ya yol açması nedeniyle köyler taşınacak. Ancak yeni inşa edilen köylerdeki evlerin fiyatları köylüleri çıkmazda bırakıyor. Ölüm yayan kayalarla yapılmış evlerde kalan halk, taşınma için kendilerinden istendiğini söyledikleri 60-90 bin lira arası parayı nasıl bulacaklarını kara kara düşünüyor. Tuzköy’ün taşınması için 1980 yılında Bakanlar Kurulu kararı alındı. Ancak taşınamadı. 1983’te bu defa köyün yerinde ıslah edilmesi kararı çıktı ama bu da olmadı. Tuzköylüler “mezotelyoma”dan ölmeye devam etti, köye yeni mezarlıklar kazıldı. Sonra 2004’te yeniden köyün taşınması kararı çıkartıldı ve geçen yıllarda Tuzköy’ün yaklaşık 200-300 metre ilerisine yepyeni bir köy inşa edildi. Birçoğu hayvancılık ve çiftçilikle geçinen Tuzköylüler, inşa edilecek evler için istenen paraları ödemelerinin mümkün olmadığından yakınıyorlar. toplum
İzmir’in Çernobil’i olarak anılan Gaziemir İlçesi’ndeki kurşun fabrikasının yıllarca arazisine gömdüğü zehirli atıklarla ilgili olarak, firmaya 5.7 milyon lira ceza kesildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Gaziemir’de radyoaktif atıkları toprağa gömüldüğü anlaşılan eski kurşun geri kazanım fabrikasına kestiği 5,7 milyon liralık ceza emsal teşkil ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar, bu cezanın Türkiye’de verilmiş en yüksek çevre cezası olduğunu bildirdi. Ancak bu cezaya rağmen Türkiye’de nükleer sorunu bitmek bilmiyor. Yapılan yeni nükleer santraller, bu cezalar kesilse de, Türkiye’nin nükleer felaketlerden ders almamakta direndiğini ortaya koyar nitelikte. toplum
GUNCEL
03
6 Kasım 2013
Evlerden ırak ol Tayyip
Başbakan’ın kızlı erkekli öğrenci evlerine ve insanların yaşam şekline karışmasını doğru buluyor musunuz? BÜLENT ARINÇ BAŞBAKAN YARDIMCISI
İlgi alanımız değil Biz sokaklardaki eylemlerin yurtlara taşınmasını engelliyoruz. Özel evde kalan öğrencilere baskınlar yapılabileceği konusunda bir görüşümüz yok. Özel kiralanmış evlerde kimler kalıyor, bizim ilgi alanımızda değil. RECEP KAYMAKCAN YURTKUR GENEL MÜDÜRÜ
Yurtlar düzenleniyor
Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam’da öğrencilerin ‘yurt’ sorununa değinerek, “Kız ve erkek öğrenciler aynı evde kalıyor. Muhafazakar yapımıza bu ters’’ dedi. Meclise türbanlı vekil girilmesi için insan hakları savunucusu olan Erdoğan yaptığı açıklamayla insanların evlerine dahi karışarak en sert teokratik devletlerde görülen uygulamaları savunuyor. ankara yaşar aslan
inanç özgürlüğüne vurgu yapan Erdoğan’ın bu açıklaması işine Başbakan Recep Tayyip gelince insan hakları savunucusu Erdoğan, partisinin Kızıl- olduğunu gösteriyor. cahamam kampının son gününde öğrencilerin ‘yurt’ sorunlarına da Bu ne yaman çelişki değinirken ‘denetim’ hazırlığından İnsanların yaşam tarzları konusöz etti. Erdoğan, üniversitelerdeki sunda her şeye karışan Başbakan yurt yetersizliğinin olduğunu be- Erdoğan, kızlı- erkekli aynı evde lirterek “Denizli ilinde şahit olduk. kalınmasına denetim getirmek Yurtların yetersizliği beraberinde çe- isterken Gençlik ve Spor Bakanşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite lığı da üniversite öğrencilerini de öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile evlendirmeye teşvik etmek amaçlı aynı evde kalıyor. Bunun denetimi evlendiği takdirde kredi borçlarıyok. Muhafazakar demokrat yapı- nın silineceğini açıkladı. Üniversite mıza bu ters. Vali Bey’e bunun ta- öğrencileri yıllardır parasız eğitim limatını verdik. Bunun bir şekilde mücadelesi verirken AKP yurt ve burs sorununa kızlı-erkekli aynı evdenetimi yapılacak” dedi. de kalınca çözüm getirmek istiyor. İşine gelince insan hakları savunucusu Muhafazakar Demokrat yapısına Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam tersmiş toplantısında muhafazakar yapıya İşçi ölümlerine ve kadın cinayetleters olduğu gerekçesiyle kızlı-erkek- rine denetim getirmeyen Başbakan li aynı evde kalmaya denetim geti- Erdoğan Muhafazakar Demokrat receğini söyleyerek en sert teokratik yapıya ters olduğu gerekçesiyle devlet yapısında görülen uygulama- kızlı-erkekli aynı evde kalmaya deları savunuyor. Meclise bireysel hak netim getireceğini açıkladı. Gezi ve özgürlükler bağlamında türbanlı Direnişi’nde yaşamını yitirenlevekil girmesinin ardından ifade ve rin davalarındaki hukuksuzluklar
sürerken, ‘parasız eğitim’ talebini söylediği için öğrenciler tutuklanırken, Gezi Direnişi’ne katıldığı için öğrenciler yurttan atılırken Muhafazakar Demokrat olduğundan bahseden Erdoğan kızlı-erkekli kalınan evlerin denetlenmesi için Denizli valisine talimat verdiğini açıkladı. KYK’da ayırdık sıra evlerde Başbakan Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampında yaptığı açıklamadan 1 gün sonra yobazlıkta sınır tanımayarak yaptığı açıklamaların arkasında durduğunu söyledi. Muhafazakar Demokrat olduklarını ve yüzde 50’nin oyunu aldıklarını belirten Erdoğan valilerin bu duruma müdahale edeceğini söyleyerek ‘‘Biz kızların erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalmasına müsaade etmedik etmiyoruz. Bazı gazeteler şöyle yazmış. Ne yazarlarsa yazsınlar. Dünyada eğitim öğretim psikolojisinin içinde bile açıklaması yapılamaz. Biz buna da müdahil olduk, yurtlarımızda kızlarımızın erkek öğrencilerle ayrıştırma çabasına devam ediyoruz. Bazı yerlerde
yurtlar noktasında ihtiyacına cevap veremediğimiz için evlerde kalma noktasında sıkıntı yaşanıyor. Buralarda güvenlik güçlerimize gelen istihbarı bilgiler var. Valiliklerimiz bu durumlara müdahale ediyorlar. Bundan niye rahatsız oluyor? Çok rahatsızlar devam etsinler’’ dedi. Komşular ihbar ediyor, valiler gereğini yapıyor Bu uygulamalarla kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmediğini söyleyen Erdoğan, anne babaların da bu duruma izin vermeyeceğini belirtti. İnsanların evlerine girmeyi yaşam tarzına müdahale olarak görmeye Erdoğan ‘‘Bunlar aynı apartmanın içinde daire komşuları ihbarı yapıyor. Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karma karışık her şey olabiliyor. Anneler babalar feryad ediyor. Bu adımlar atılacaktır. Bunlara da kusura bakmasınlar muhafazakar demokrat olarak müdahil olmak zorundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir. Yorumlayanlar varsa aynen devam etsinler. Ama biz böyle bir sorumluluğun manen altına giremeyiz’’ dedi.
Özgürlüğü işine gelince savunuyor Ülke gündemini günlerce meşgul eden Kadın Vekillerin Mecliste başörtüleriyle çalışmalara katılması sorunu geçtiğimiz günlerde parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin elbirliği yapmasıyla çözüldü. Başbakan Erdoğan başörtüsünün meclise girmesiyle ilgili inanç özgürlüğünden bahsederek insan haklarına vurgu yaptı. ‘‘Başörtülü kadın kardeşimin meclise girmesini kimse engelleyemez’’ diyen Erdoğan başörtüsünün bir tercih meselesi olduğunu söyledi. Meclisteki kadın milletvekillerinin genel kurula başörtüsüyle girmesiyle yıllarca gündemi meşgul eden bir sorun çözülürken konu
başörtüsü olduğunda insan hakları savunucusu olan Erdoğan, AKP’nin Kızılcahamam toplantısında ‘’Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak” açıklaması yaptı. Meclise bireysel hak ve özgürlükler bağlamında türbanlı vekil girmesinin ardından ifade ve inanç özgürlüğüne vurgu yapan Erdoğan’ın en sert teokratik devletlerde görülebilecek insanların evlerine kadar girmeyi savunması işine gelince insan hakları savunucusu olduğunu gösteriyor.YARIN GÜNCEL
YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN SİYASİ BAŞDANIŞMANI
İstismara karşıyız
Öğrenci evlerinin hukuki durumu ve statüsü bellidir. Bunlar kayıt dışı olduğundan illegal örgütlerce istismar edilebilmektedir. Öğrenci evlerine yönelik hedef saptırmalar da çok yanlıştır. Konu izinsiz apartlardır. SUAT KILIÇ GENÇLİK VE SPOR BAKANI
Tedbir alınır
Bizim projelerimizde de bu tür uygulamalar oluyor. Örneğin Gençlik Barış Gemisi. 800 kız ve erkeği 10 günlük gemi seyahatine götürüyorsam, elbette ki tedbirini alacağım. Gemide alkolü de kaldırttım, bu da doğru. ŞENGÜL ALTAN ARSLAN AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKAN DANIŞMANI
Memurum
Ben devlet memuruyum. Bu nedenle Sayın Başbakanımızın sözleri hakkında yorum yapmam doğru olmaz. Sorunuza yanıt veremeyeceğim.
BİNNAZ TOPRAK KADIN-ERKEK FIRSAT EŞİTLİĞİ KOMİSYONU
Karışılmamalı
Bazı öğrenciler evlerde kalmayı tercih edebilir. Öğrencilerin kiminle ev arkadaşlığı yapacağına demokratik ülkelerde başbakanlar ve üniversite yönetimleri karışmaz. Nasıl bir yaşam süreceklerine de karışılamaz. İSMET YILDIZ POLAT KADININ STATÜSÜ GENEL MÜDÜRÜ
Açıklama yapamam
Genel Müdürlüğümüz kadının toplumsal hayattaki rolü kapsamında çalışmalar yürütüyor. Bu konuda bir şey diyemem. Benim değil, müsteşarımızın açıklama yapması daha doğru olur. ÇAĞDAŞ SİNAN DAĞ GENÇ-DER TEMSİLCİSİ
Geri adım attırdık
Erdoğan: Biz kimin yaşam tarzına karıştık? Başbakan Erdoğan grup toplantısında yaptığı açıklamada Kızılcahamam toplantısından sızan ‘’Kız ve erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor.. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak” açıklamasının arkasına durduğunu belirterek ‘‘Yazılı görsel ve sosyal medyada istişare toplantısında konuşulduğu söylenen bazı konular yer aldı. Ben karakteri itibariyle farklı bir siyasetçiyim. Ve bir yerde konuştuğumu inkar etme anlayışına sahip bir insan değilim. Ne yapıyorsak inanarak yaparız, ne söylüyorsak da arkasında durarak söyleriz. Öyle eğilip bükülerek omurgasız bir şekilde bir şeyi sürdürmenin hiçbir zaman hesabı içinde olmadım, olmam’’ açıklaması yaptı. ‘‘Biz kızların, erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalma-
Açıklamayı bilmiyorum. Kız ve erkek yurt binalarının yan yana bulunduğu öğrenci yurtları ya tamamen kız ya da tamamen erkek yurdu olarak düzenleniyor. Bizim Yurt-Kur olarak böyle bir uygulamamız söz konusu.
sına müsaade etmedik’’ açıklaması yapan Erdoğan ‘‘Bazı yerlerde yurtlar yetersiz olduğu için evlerde kalma noktasında sıkıntı yaşanıyor. Buralarda güvenlik güçlerimize gelen istihbarı bilgiler var. İstihbari bilgilerden hareketle de valiliklerimiz bu durumlara müdahale ediyorlar’’ dedi. Erdoğan, milyonlarca insanın AKP’nin yaşam tarzına karıştığı için meydanlara çıktığı Gezi Direnişi’ni görmezden gelerek ‘‘Yaşam tarzımız değiştiriliyor gibi ithamlarla karşılaşıyoruz. Arkadaşlar 4.5 yıl belediye başkanlığı yaptım, aynı ithamlarla hep karşı karşıya oldum. Biz o söylenenlerden dolayı değil şiirden dolayı içeri alındık. 11 yıl Türkiye’yi yönetiyoruz. Hep yine buna benzer arayışlar devam ediyor. AK Parti kimin yaşam tarzına müdahale etti?’’ sorusunu sordu. YARIN GÜNCEL
AKP toplumun asla kabul etmeyeceği, Ortaçağ fikirlerini gençliğe dayatmaya çalışıyor. Gezi Direnişi ile muhafazakar olmayan bir dünya istediğini gösteren gençlik, her alanda AKP’ye geri adım attırmayı başarıyor. UMUR TALU HABERTÜRK GAZETESİ YAZARI
Gündemle ilgilenin İlgilenmesi gereken konular dururken farklı gündemler açılıyor. Devlet çiftliğinde, taşeron, sigortasız, minicik yaşlarında koyun sağarken dereye düşürülen süt kızların hanesinden, adalet özleminden kaçıyorsunuz. CAN DÜNDAR CUMHURİYET GAZETESİ YAZARI
Hani karışmıyordunuz? Başbakan diyor ki, kızlı erkekli kalmak, muhafazakar demokrat yapılarına tersmiş. Daha beş ay önce “Kimsenin yaşam tarzına karışmıyoruz. Karışılan varsa bana gelsin” diyordu.
GUNCEL
04
6 Kasım 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Haneye tecavüz girişimi
Tayyip Erdoğan yeni bir hedef belirlemiş durumda. “Öğrenci evlerinde kızlar erkekler birlikte kalıyor buna müdahale edeceğiz” buyuruyor. Ölüsü olan bir gün delisi olan her gün ağlarmış. Bize anlatmaya çalıştığı şeyler içinde hangisi daha korkunç diye anlamaya çalışıyorum. Mesela yürüyüş yapmak isteyen insanlarla polis tartışıyor. İnsanlar “bu bizim anayasal hakkımız, yürürüz” diyorlar. Polis cevap veriyor “Anayasal hakkınız ama biliyorsunuz vali de bunu yasaklayabilir”. Tastamam AKP ruhu. Maalesef AKP’liler dahiyane bir çıkış yolu bulduklarını düşünüyorlar böyle yaparak. Muhtemelen aralarında durumu böyle ele aldıkları için, bu cümle eylemcilerle görüşen polise kadar intikal etmiş. “Evet anayasada var ama vali yasakladı.” Valiler bu anayasadan muaf. Onlar orman kanununa dayanarak icraat yapıyorlar. Anayasa sefil halkı kandırmak için mahsusçuktan hazırlandı. Anayasa maddelerini valiler ile pat diye etkisiz hale getiriyorsun. Anayasa dediğin nedir ki zaten? Gavur icadı. Şanlı Osmanlı’da anayasa mı vardı? Sadece şunu söylememe izin veriniz. AKP’lilerin bu kadar cehaletle, bu kadar kötü bir yere kadar varmalarına üzülüyorum. Bir AKP’li Osmanlı’yı kendisine örnek alsa dahi bu kadar yobaz olamaz. Bir AKP’linin, bir AKP’li kadar yobaz olabilmesi Osmanlı’yı değil Suudi Arabistan’ı esas almasıyla mümkündür. Neden mi bu kadar net düşünüyorum? Çünkü Osmanlı İmparatorluğu rejiminde bile 1876’dan itibaren anayasa vardı. AKP’liler Osmanlı’ya sempati duyduklarını söyleseler de, ne yazık ki onu hazmetmekten son derece uzaklar. Yahu adam diyor ki “ben insanların evine girerim kız erkek aynı evde bulunuyorlar mı bakarım”. E peki özel yaşamın dokunulmazlığı ne oldu? Evimde, nasıl bir şekilde yaşadığıma, hangi hakka dayanarak bakabileceksin? Sen mevcut anayasayı çiğnemeden evime parmağının ucunu dahi sokamazsın. Ne diyor bu durum karşısında AKP’liler: “Hahhaayt, yemişim anayasanı.” Bence AKP’nin en korkunç yönü bu. Bir insan muhafazakar olabilir. Kadınlarla erkeklerin aynı ortamlarda bulunmasını istemeyebilir. Öğrencilerden hiç hoşlanmayabilir ama… “Anayasa da neymiş” derse bitmiştir. * İkinci bölüm şu: AKP’lilerin özellikle Gezi Direnişi sonrasında öğrenci dediğimiz mahlukatı hiç sevmemesi. Hazret “öğrenci evleri” diyor. İnsan evleri değil “öğrenci evleri”. Öğrenci evleri anayasaların, yasaların dışında zaten. Öğrenci evleri “Tavuk Yetiştirme Çiftlikleri Yönetmeliği”ne tabi. O yönetmeliğe göre de kütürt diye girersin evlerinekümeslerine. Tavuklarla horozları ayırırsın. Ne var bunda yani? Hohooyt! Öğrenciler de diğer vatandaşlar gibi vatandaştır. Onların evlerine de girilemez. “Ne oluyor?” diye bakılamaz. Nasıl diğer vatandaşların evine girmeye kalkışmak haneye tecavüz ise öğrencilerin evine girmeye kalkışmak da haneye tecavüz olur. Buna hiçbir vali kalkışamaz. * En sevdiğim bölüm ise şu oluyor: Seri cinayetler işleyen adam son kurbanını işkence ederek öldürmektedir ama kurbanının bunu bir canilik olarak görmesini istemez. AKP’liler insanların özel hayatlarına saldırdıktan sonra diyorlar ki “hayır bu kesinlikle yaşam tarzına müdahale sayılmaz”. Küçük bir yorum farkından yararlanarak kurbanlarına her şeyi yapabileceklerini zannediyorlar. Sorarlarsa ne diyecekler? “Hayyıır bu yaşam tarzına müdahale değil? Yine bilemedin. Şimdi başka bir şeyine müdahale edeceğim. Bakalım o yaşam tarzına müdahale olacak mı? Lay lay lay…” Anayasa ve yasalar hiçe sayılacak… Vali ya da polis kararıyla öğrencilerin evlerine girelecek… Orada kadın öğrencilerle erkek öğrenciler bir arada mı diye bakılacak… Eğer bir aradaysa ayrılacak ve buna bir de ceza verilecek… Ama bu kesinlikle yaşam tarzına müdahale sayılmayacak. Ne ala memleket. Süleyman Demirel “Bana kimse sağcılar adam öldürüyor dedirtemez” diye konuşurdu. Gelenek aynen devam ediyor Tayyip Erdoğan hepimizle alay ederek şimdi şunu söylüyor: “Bana kimse ‘AKP’liler yaşam tarzına müdahale ediyor’ dedirtemez.” hakanozturk17@gmail.com
Mecliste başörtü yasağı kalktı
Peki kadınların yaşam hakkı? Yıllarca gündemden düşmeyen başörtüsü konusu yeni düzenlemelerle çözüme kavuştu. Başörtüsü yasağının meclisten kalkması ile yepyeni bir döneme girildi. Ancak AKP Hükümeti’nin alınan kararlarda yine kadınların yaşam haklarına yönelik hiçbir düzenleme yapmaması tepkileri çekiyor.
dan: “Sadece başörtüsü meselesinde değil, kadına yönelik her türlü şiddet meseleBaşörtülü vekil sorunu, grubu bu- sinde bir araya gelebilmeliyiz” sözleriyle lunan siyasi partilerin elbirliği yap- Nusaybin’de yapılan duvara karşı kadın masıyla çözüldü. Parti temsilcileri değerlen- dayanışması önerdi. dirmelerde bulunurken CHP rahatsızlığını üstü kapalı bir şekilde dile getirdi. Kadınların gerçek sorunları yine konuşulmadı… Kırmızılı kadını savunmadınız Hükümet kadınların nasıl doğuracağınCHP Grup Başkan Vekili Muharrem dan, kaç çocuk yapacağına, kadınların İnce, başörtülü vekillere, “Üzerine biber ne giyip ne giymeyeceğine karar vermeye gazı sıkılan kırmızı giysili kadını bir kez çalışıyor. Buna karşın kadınlar yaşam hakburada savunmadınız. Kıyafeti nedeniy- ları için meydanlarda. TBMM’de grubu le işten atılan sunucuyu hiçbir zaman bulunan partilerin temsilcilerinin partileri savunmadınız. Türbanla meclise gelme adına yaptığı konuşmalarında gündelik savaşını verdiniz” şeklinde yaptığı açık- politikalara, kadınların gerçek sorunlarına lamayla rahatsızlığını dile getirdi. CHP sıkça yer vermelerine rağmen, başta kadın Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, hak- cinayetleri olmak üzere, kadınların yasızlığa uğrayan bütün kesimleri başörtülü şam hakları ile ilgili düzenlemelerde aynı milletvekillerine emanet ederek: “İnanç acarlıkta olmadıkları gözlerden kaçmıyor. üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek Meclisteki karar alıcılar kadınların gerçek kimin haddi olabilir” dedi. BDP’li Bul- sorunlarıyla ne zaman yüzleşecekler? yarın güncel hülya say
Bugün var, yarın yokuz
Avrupa Birliği Bakanı
Egemen Bağış
Kurban Bayramı’nda bir gece yarısı Büyükşehir Belediyesi’nin kepçeleri ve iş makineleri polis eşliğinde ODTÜ’ye girdi. Yüzlerce kamyon, yanlarında yüzlerce iş makinesi, yüzlerce polis, biber gazı ve TOMA’lar ile ağaç katliamı yapıldı. Böylesine büyük bir orman katliamı yaşanırken Egemen bağış Gezi Parkı odaklı olayların benzerinin şimdi de Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) Türkiye’nin önüne getirilmeye çalışıldığını söylerken, “Gezi Parkı’nda meselenin ağaç olmadığını onlar da söylüyor. Ağaç sevgisine doymayanlar, şimdi de ODTÜ ormanına sarmış durumda. Gezi’de mesele nasıl ağaç değilse ODTÜ’de de değil. Mesele anarşi, mesele millet iradesini yok sayma” diye konuşarak OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır...
Erdoğan, partisinin Kızılcahamam İlçesi’nde düzenlenen 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışında konuştu. Erdoğan, “Bu ülkeyi CHP değil millet kurmuştur. Ne Cumhuriyet birilerinin tapulu malıdır, ne Marmaray birilerinin tapulu malıdır. Biz hizmetkârız. Bugün varız yakın yokuz” dedi. Ardından Marmaray’ı övmeye başlayan Başbakan Sultan Abdülmecit’in 153 yıl önceki hayalini gerçekleştirmiş olduklarını belirtti.
Başbakan Erdoğan, “Yeni Türkiye’de, siyasette, hukukta, ekonomide, sosyal hayatta, imtiyazlara yer yoktur ve olamaz. Türkiye’nin sahibi 76 milyonun tamamıdır. Hiç kimse kendini dışlanmış, ötekileştirilmiş hissetmesin. Türkiye’de yaşanan tam anlamıyla bir normalleşmedir” diye konuştu. Başbakan’ın yeni Türkiye’sinin en son Ethem Sarısülük davasında gerçekleşen polis saldırısından sonra ne kadar normalleşmiş ve kapsayıcı olduğu ortada. GÜNCEL
Kılıçdaroğlu, Sarıgül ile kahvaltıda buluştu Kılıçdaroğlu ve Sarıgül kahvaltıda buluştu. Parti Meclisi toplantısında, Sarıgül’ün partiye üyeliğinin görüşüleceği öğrenildi. CHP üyesi olduktan sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olacağı bildirilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Ülkemiz için hayırlı bir gündü. Güzel bir gündü. Bu görüşmemiz, ülkemiz ve bütün yurttaşlarımız için inşallah hayırlı ve uğurlu olur. Demokrasi, barış, özgürlükler adına önemli bir adım atıldı” diye konuştu. GÜNCEL
GUNCEL Melih Gökçek’in yolu yol değilmiş
05
6 Kasım 2013
Sibel Uzun UYANIŞ
Anneler sokaktayken çocuklar daha sağlıklı
Gezi bize direniş, ortaklaşma, siyaset konuşma geleneği kazandırdı. Her gün bir Tayyip Erdoğan sözü ve her gün bir AKP uygulaması sokağa döken bir tepki yaratıyor. * TRT deki Ramazan Sevinci programında Ömer Tuğrul İnançer’in “.... Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir.” sözü AKP’ye ait olan tipik bir kadın siyasetidir. AKP Kadın Kolları’nın açıklaması hiçbir biçimde bu gelişmeyi kadınlar lehine düzeltmemektedir. Her gün en ufak meseleye yorum yapan Başbakan’ın, Fatma Şahin’in tek söz etmemesi onayladıklarını net bir şekilde göstermektedir. Günlerce başörtüsüne saldırıldı diye Gezi Direnişi ile uğraşan Başbakan nerede? İstiyorlar ki bundan sonra hamile kadınlar evlerine kapansınlar. Hatta tüm kadınlar evden dışarı çıkmasın. Her yerden işine geldiği gibi işten çıkarma, kapatma, yasaklama, kınama, susturma uygulayan AKP elbette ki bu programları, konuşmacıları kendisi planlıyor. Bu nedenle sakın teknik değerlendirme tuzağına düşmeyelim derhal siyasi değerlendirmelere dönelim. * Kadın evinde oturacak, AKP ‘ye oy verecek, beş kere doğum yapacak, iş istemeyecek, aş istemeyecek, hak istemeyecek, boşanma hakkı demeyecek, ölümden korunmak isterse çaresiz kalacak. Özcesi nefessiz kalacak. Korkunç ölümlere terk edilmeye askeri polisi, yasası mahkemesi, meclisi elinde olan hükümet tarafından terk edilecek. Bu durumu hangi inanç, hangi hukuk, hangi siyaset, hangi toplum, kabul eder? Kadınlarla ilgili doğumuna, kürtajına, hamileliğine bu kadar dil uzatmak ayıptır ayıp! Siz önce kadınları ölümlerden kurtarma görevinizi uygulayın! Fatma Şahin koruma yasası ile övünmesini biliyor. Uygulamaya gelince ne polis ne savcı bu memlekette dersini almış durumda. Tehdit alan kadınlar ve aileleri koruma yasasına başvurmasını biliyor. Devletin kendisi korumuyor, korumak istemiyor. Beni koru diye gelen kadını itip bırakıyor. Şimdi bu sözlerden sonra hamile kadının başına bir hal gelse devletin polisi savcısı der ki “hamile halinle sokakta ne işin var”. O zaman yeniden yeniden hesaplaşacağız elbette. * Kadınlar, yüzyıllardır bedenleri ile ilgili her ne koşulda kalırsa kalsın ne yapacağını bilir ve yapar. Günümüzdeki toplumsal gelişmeler hele de Türkiye’nin büyük Gezi Direnişi kadının konuşmasını, yazmasını, haklarına kavuşmasını, iş hayatına karışmasını, direniş hayatına dâhil olmasını elzem kılıyor. Anneler en önde, hiçbir tarihsel dönemde olmadığı kadar. Direnişteki evlatları ile övünüyorlar. Biliyorlar ki gencecik insanların gerçek dinamiği ortaya çıktı. Siz daha ne konuşuyorsunuz? AKP sonunda hamile kadınları da sokağa döktü. Ağaçlarını savunarak tüm yaşama sahip çıkan milyonların size verdiği dersi hala anlamamışsınız. Bu büyük direniş hamile kadınlara dil uzatanlara da dur dedi. Bir ağaç, bir park, bir rant sistemi, bir meydan ve kadınlar direnişin konusu olarak hayat buldu. * Ömer Tuğrul İnançer sözlerinin bir yerinde hamile kadınlar sokağa çıkmak isterse ancak eşlerinin arabaları ile çıkabileceğini söylüyor. Yani bir kere arabanız yoksa insan değilsiniz! Hiç değerlendirmelere bile alınmıyorsunuz. Pekî eşinden ayrı kalmış veya annesinin karnındayken babasından ayrı kalmak zorunda olan evlatlara ne diyeceksiniz? Anne karnındayken taşeron sistemi yüzünden babasını işçi ölümünde kaybeden çocuklar ne olacak? Esenyurt’da AVM inşaatında oğlu anne karnındayken kaybettiğimiz işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın minik oğlu Ahmet’e ne cevap vereceksiniz? Reyhanlı’da ve Gezi Direniş’lerinde yayın yasağı getiren, Hayat TV’yi olmadık gerekçe ile kapatmak isteyen RTÜK bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamına alarak bir anlamda savunmuş. Nerden baksan tutarsızlık? Nerden baksan halktan değil hükümetten yana. Veremedikleri cevaplarda boğulup kalacaklar! twitter: @sibeluzun_yarin
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in, ODTÜ kampüsünden hukuk kurallarını çiğneyerek geçirdiği yol çalışmaları hızla devam ederken, ODTÜ’nün A4 kapısına yakın bir bölgede su borusunda patlama meydana geldi. Patlama nedeniyle ODTÜ Kampüsü’ne ulaşımın sağlandığı 1588. Cadde’nin bir bölümü, yeni yolun üzerine çöktü. İSTANBUL Arda İcil
Aylardır yol yapımını protesto eden öğrencilere ve vatandaşlara rağmen bayram gecesi hukuksuzca belediye ekipleriyle ODTÜ Ormanı’nda 3000 ağaç katlederek yol geçirmeye çalışan Melih Gökçek’in yolu çöktü. Bölgede bulunan Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin çalışmalarını sürdürdüğü sırada meydana gelen patlamanın ardından 100. Yıl Mahallesi’nin bir bölümünde sular kesilirken, ODTÜ A4 kapısına çıkan 1588. Cadde’de çökme meydana geldi. Yayalar, toplu taşıma araçları ve özel otomobiller tarafından kullanılan 1588. Cadde’nin bir bölümü, yapımı süren A4 viyadüğü-
nün bağlantı yolunun üzerine çöktü. Büyükşehir Belediyesi ekipleri yan yola çıkan bütün sokakların girişinde önlem aldı. Olayın ardından yapımı süren ODTÜ Yolu’nun üzeri suyla kaplandı. Öğrenciler ‘’Yolun yol değil Melih elini ODTÜ’den çek’’ diye tepki gösterdi. Çöken yol yüzünden öğrenciler kampüse yürüdü Anadolu Bulvarı’nın Konya Yolu’na bağlantısını sağlayacak olan ve bir bölümü ODTÜ kampüs alanından geçtiği için tartışmalara neden olan yolda meydana gelen göçük nedeniyle, toplu taşıma araçları ve özel otomobilleri ile derse gelen öğrenci ve akademisyenler olay nedeniyle kampüs alanına giremedi. Yol inşaatının başladığı bölgede özel halk
otobüsleri ve dolmuşlardan inen öğrenciler, dersliklerine yürüyerek gitmek zorunda kaldı. Özel otomobiller ise kampüsün diğer girişlerine yönlendirildi. Mimarlar Odası: Ağaçların ahı tuttu Mimarlar Odası Ankara Şubesi Genel Sekreteri Tezcan Karakuş Candan, ODTÜ yolundaki çökmeyle ilgili bir açıklama yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ne insan hayatını nede ağaçları önemsediğini söyleyen Candan, “ Büyükşehir Belediyesi’nin bayram gününde, bir gecede söktüğü binlerce ağacın ahı tuttu. Her şeyi hızlıca yapayım derken gerekli önlemleri almadan sürece kalkıştığı için o yolda daha çok çökme olacak gibi görünü-
yor. Hava Kuvvetleri önünde yolun çökmesi sebebiyle bir vatandaşımızı bu ülkenin başkentinde kaybettik. Melih gökçek binlerce kilometre yol reklamı yaparken, kaç yolun çöktüğünün istatistiğini de Ankaralılarla paylaşırsa seviniriz. Çöken bu kaçıncı yol, patlayan kaçıncı su borusu? Sayesinde Ankara’nın sorunlu bir altyapısı ve üstyapısı var. Gökçek’in sabırsızlığı hukuk tanımazlığı ile kent ve insan yaşamı tehlike altında, emekli olma zamanı geldi de geçiyor “ dedi. Bu üçüncü patlama Çalışmaların başladığı günden itibaren üç defa su borusunun patladığını söyleyen öğrenciler, görevlilere tepki gösterdi.
ODTÜ A4 kapısına çıkan 1588. Cadde’de çökme meydana geldi. Bir gecede yapılan yol çökünce, ODTÜ yolu gölet haline geldi.
Gül, başkanlıkta Erdoğan’a rakip olabilir Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İskoçya ziyareti sırasında gazeteye verdiği mülakatta ikinci dönem için aday olup olmayacağı sorusunu yanıtlarken henüz karar vermek için erken olduğunu belirtti. Simon Tisdall imzasını taşıyan yazıda, Erdoğan’ın üç dönem başbakanlık yaptığını, bu süre içinde Türk ekonomisini ve Türkiye’nin uluslararası konumunu dönüştürdüğünü ancak “diktatörlük eğilimleri” nedeniyle eleştirildiği belirtiliyor. AKP tüzüğüne göre Erdoğan’ın dördüncü kez milletvekili olamayacağı hatırlatılan yazıda, gelecek yıl cumhurbaşkanının ilk kez halkın oylarıyla belirleneceği ve Başbakan’ın bu göreve aday olabileceği yolundaki spekülasyonlar karşısında genellikle sessiz kaldığı kaydediliyor. GÜNCEL
Şafak Pavey’den pantolon açıklaması Kamusal alanda başörtüsü hakkının tanınmasının ardından, TBMM’de pantolon giyilmesine CHP’li Emine Ülker Tarhan’ın engel olduğu iddialarına tepki gösteren Şafak Pavey, Twitter hesabından şu açıklamaları yaptı: “2011’de partiler zarafet göstermiş, pantolonda anlaşmışlardı. Ancak bir erkek vekilin teklifiyle uzlaşma çöktü. Gerçek bundan ibarettir. Naçizane; ibreyi şaşırıp, komutla saldıranların, sahiplerini utandırmamalarını tavsiye ederim. Demokrasi kültürü için sunduğum özgürlükler özetini büyük bir takdirle karşılayan herkese teşekkür ediyorum” GÜNCEL
l Kimse kusura bakmasın bize gelen ihbarlara göre apartman sakinleri kızlı erkekli evlerden rahatsız oluyor bizde buna müdahele etmek zorundayız l Anne babaların çocukları bize emanet, Müstakil evlerinde kızlı erkekli kalması uygun değil l Bu ülkede zûlme uğrayan hep muhafazakar kesim olmuştur
06
GUNCEL 6 Kasım 2013
Döverek öldürdüler
Diyarbakır’ın Bismil İlçesi’nde 8,5 aylık Zeynep Taş, tartıştığı kayın biraderi Mehmet Taş’ın kendisine yemek hazırlama isteğini reddettiği için öldürüldü. Zeynep Taş yumruk darbeleri sonucu yere de düşerek bayıldı. Genç kadın hastanedeki tedavisinde, sezeryanla bebeğinin alınmasının ardından, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Yengesinin ölümüne neden olan Mehmet Taş, gözaltına alındı ve jandarmada sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Zeynep Taş’ın, yaşamını yitirdiği hastaneye yakınları tarafından “Damdan düştü” diye götürüldüğü ortaya çıktı. Diyarbakır’da yapılan otopside ise Zeynep Taş’ın boynunda sıkma izler olduğu belirtildi. YARIN GÜNCEL
Kadınlar “mücadele” dedi
Pek çok kadın örgütünün katılımıyla kurulan Kadın Emeği Platformu, kadın istihdamı için kolları sıvadı. AKP’nin kadınları iş yaşamından uzaklaştırıp, eve çocuk yapmaya gönderme hayallerini gerçekleştirtmeyecekler. AKP Hükümeti, evlilik kredileri, çocuk teşvik paketleri, boşanma arabulucuları gibi düzenlemelerle toplumsal yaşamda zaten ezilen kadınları desteklemek yerine, erkek egemen politikaları beslemeye, uygulamaya devam ediyor. Ancak tüm bu paket ve çocuk söylemi karşısında işlerini terk etmek istemeyen kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınların taleplerine kulaklarını tıkayamayan hükümet, aylardır “kadın istihdam paketi” hazırlıyorum diyerek, kadınların iş hayatına dair de düzenlemeler getirmenin peşine düştü. AKP’nin istihdam paketinin kadınlara getirisinden çok götürüsünün olacağı aşikâr. Başta esnek çalışma koşularına dair düzenlemeler olmak üzere paketteki pek çok maddeye kadınların itirazı var.
Başbakan’ı dinlememiş TBMM Başkanı Cemil Çiçek, kız ve erkek öğrencilerin aynı evde kalmasına ilişkin, “Bir gün evvel Sayın Arınç’ın açıklamalarını dinledim ve o açıklamalara katılıyorum. Onun dışında Sayın Başbakan ne söyledi bilmiyorum” dedi. Çiçek, “Ben bugün o konuşmaları dinlemedim. Ne söyledi bilmiyorum. Onun için bilmediğim bir konuda bir şey söylersem yanlış olur. Onu hangi bağlamda söyledi önüne sonuna bakmak lazım” dedi. Tüm ülkede Başbakan konuşur konuşulmaz en çok tartışılan konu hakkına gelen Başbakan’ın söylemleri konusunda Çiçek fikrini beyan etmekten kaçındı. YARIN GÜNCEL
Berk bebekler olmasın
Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde, açlık ve susuzluktan ölen ve cenazesi sahipsiz kalan bebek, 17 Ağustos Mezarlığı’nda defnedildi. Cenaze törenine Gölcük Kaymakamı Âdem Yazıcı ve Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş de katıldı. Anne Seçil M.D.’nin törene katılma talebi reddedildi. Ailesinin haberi olmadığı, yalnız olduğu için bebeğin bakımıyla ilgili sorunlar yaşayan anne hakkında AKP’nin kadın düşmanı politikaları doğrultusunda kamuoyunda adeta linç kampanyası başlatılmıştı. Kadın cinayetleri ile ilgili konuşmayan Fatma Şahin anneyi kınamakta bir dakika bile gecikmemişti. YARIN GÜNCEL
Kızlı erkekli yemek yok
Isparta, Ahmet Melih Doğan Anadolu Lisesi’nde, kız ve erkek öğrencilerin öğle yemeklerini ayrı yemesi yönünde uygulama başlatıldı. Kız ve erkek öğrencilerin ayrı yemek yiyeceği bildirildi. Duyuruda, kız öğrencilerin ve erkek öğrencilerin yemek yiyeceği saatler ayrıntılı bir şekilde yazılarak belirtildi. Uygulamaya sosyal medyada tepki yağdı. Okul Müdürü Kenan Köse, bu uygulamaya öğrencilerin aşırı kalabalık olması nedeniyle başlandığını ancak kısa sürede son verildiğini söyledi. Hatta Müdür önerinin öğrencilerden geldiğini iddia ederek, uygulamayı hemen kaldırdıklarını söyledi. 21 Ekimde başlayan uygulamanın velilerin şikâyeti ile sonlandırıldığı öğrenildi. YARIN GÜNCEL
Kadınlar işlerine sahip çıkıyor Kadın Emeği Platformu, DİSK, KESK, TTB ve Sendikal Güç Birliği’nin çağrısıyla 2 Kasım’da İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nda (İSMMMO) forum gerçekleştirdi. Çok tartışılan Kadın İstihdam Paketi’nin Kasım ayında meclise taşınıp yasalaşması planlanıyor.Kadın örgütleri ise paketin kadınları güvencesiz, esnek çalışma koşullarına itip kamusal alandan uzaklaştıracağını öngörüyor. Hükümetin kadınların ücretli, ücretsiz emeğine yönelttiği her türlü saldırıyı deşifre edip ortak politikalar geliştirmek üzere kurulan Kadın Emeği Platformu’nun ilk toplantısında, konuşanlar, Gezi Direnişi’nden aldıkları güçle mücadele etmeye devam edeceklerini söylediler. Kadınlar, hükümetin dayatmalarına karşı, haklarını almak için çoğalarak hükümetin karşısında olacaklarını belirttiler.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu GENEL TEMSİLCİSİ GÜLSÜM KAV
Direnerek kazanacağız
Gülsüm Kav Yarın Gazetesi’ne Kadın Emeği Platformu’nu değerlendirdi: “Kadın hareketinde, şiddet konusunda olduğu gibi, kadın emeğine saldırıya karşı da benzer biçimde mücadele ortaya koymalı, kadını eve hapseden patrondan yana bu istihdam paketini durdurmalıyız. Bu açıdan Kadın Emeği Platformu’nun kurulmuş olması çok olumludur. Önümüz çok açık çünkü arkamızda Novamed ve Desa deneyimleri var, bu sefer gecikmeden refleks gösteriyoruz, işçi direnişleri dönemindeyiz ve başta THY olmak üzere kadınlar grevde. Ama herşeyden önemlisi artık Gezi Direnişi var; kadınlar artık en önde direnerek kazanmanın çok önemli bir tecrübesine sahip.”
Ekim ayı gerçekleri açıklandı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun edindiği verilere göre 2013 yılının Ekim ayında Türkiye’de 19 kadın cinayeti gerçekleşti. Bu kadınlardan ikisi koruma altındayken öldürüldü. Kadınların işsizlik, eğitim, sağlık gibi sorunlarına çözüm üretmeyerek, kadın bedeni üzerinden politika üreten AKP Hükümeti bütün imkânlarını evlilikler için seferber ediyorken o aileler içerisinde boşanmak isteyen kadınları görmediği bir kez daha verilerce ortaya kondu. Ekim ayında öldürülen 19 kadının
%37’si kocaları tarafından öldürüldü. %21’i erkek arkadaşı, %16’sı akrabası ve %11’i eski erkek arkadaşı, %5’i tanıdığı bir erkek, %5’i eski kocası, %5’i oğlu tarafından öldürüldü. İçişleri Bakanlığı, 10 aylık dönemde aile içi şiddet olaylarında11’i koruma altında toplam 73 kadının öldüğünü açıkladı. İçişleri Bakanlığı da tıpkı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi sadece evli kadınlara dair istatistikleri açıklıyor. Platform verilerine bakıldığında Bakanlığın gerçekleri yansıtmadığı ortada. YARIN GÜNCEL
Pınar’ın katillerine ceza indirimi
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olduğu Pınar Yolver davasında katillere indirim uygulandı. Pınar, İzmir’de 19 Nisan 2013’de, 2 aydır evli olduğu Mehmet Yolver ve babası Semet Yolver tarafından işkence edilerek öldürülmüştü. Mahkeme heyeti, Mehmet Yolver’e ceza indirimiyle müebbet, Semet Yolver’e ceza indirimiyle 25 yıl, Elif ve Pelin Yolver’e 5 ay ceza verdi. Platform İz-
mir Temsilcisi Sanem Deniz Kural davayı şöyle değerlendirdi: “İsteselerdi 5. kattan atarak, bıçaklayarak ya da tornavida ile öldürebilirlerdi, ama yapmadılar şeklindeki savunma sonrası katillere “iyi hal” indirimi verilmiştir. Kadın katillerinin birbirinden örnek almalarının önüne geçebilecek yegane şey, kadın cinayetlerinde hiçbir ceza indiriminin uygulanmamasıdır. Ağır ceza mücadelemizi sürdüreceğiz.” YARIN GÜNCEL
‘Kadınlar yaşasın diye’ ekranlarda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 3 Kasım’da Yarın TV’de yayımlanmaya başlayan “Kadınlar Yaşasın Diye” adlı programla Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınlarla buluştu. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Daya-
nışma günü 25 Kasım’da nelerin yapılabileceğinin konuşulduğu programa pek çok ilden telefonlarla kadınlar ve öldürülen kadınların aileleri canlı bağlandı. Program önümüzdeki haftalarda da seyircileriyle buluşmaya devam edecek.YARIN GÜNCEL
GUNCEL
07
6 Kasım 2013
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Kent hakkı mülkiyet hakkına karşı
Sosyalistlerin, temsili veya parlamenter demokrasi ile ilişkileri hep ikircikli olmuştur. Demokrasi teriminin sıklıkla önüne konulan; “burjuva”, “radikal”, “sosyalist”, “proleter” gibi sıfatların varlığı da ilişkinin bu ikircikli özelliğinin dışa vurumudur. Bir başka deyişle “demokrasi” “yüzer göstereni”, farklı ideolojiler çerçevesinde farklı anlamlar yüklenerek benimsenir veya “oligarşik yönetim tarzı”, “örtük burjuva diktatörlüğü” olarak nitelenip reddedilir. “Serbest” seçimler ve parlamento çoğunluğunun iktidarına dayanan parlamenter demokrasinin, “burjuva” olması, mülkiyet hakkının kutsallığı temeline oturmasıyla ilişkilidir. Burjuva demokrasilerinde, demokratik yurttaşlık hakları, burjuvazinin mülkiyet haklarının başladığı yerde biter. Burjuva demokrasileri, mülk sahibi sınıflara, kendi “kutsal” mülkiyet haklarını kullanırken, halkın demokratik taleplerini sınırlama hak ve gücünü verir. Burjuva demokrasileri veya “Batı demokrasileri” dediğimiz “Liberal demokratik kapitalist” toplumlarda, yurttaşların özellikle üretim alanına yönelik demokratik talepleri, özel mülkiyetin dokunulmazlığı tabusuyla püskürtülür. Lenin ve Luxemburg’un aksine, bazı sosyalistler, burjuva demokrasilerinde parlamentoda çoğunluğu ele geçirerek, “Radikal” ya da “sosyalist” demokrasinin inşa edilebileceğini iddia ederler. Hedefleri, demokratik yurttaşlık haklarını, mülkiyet hakkının aleyhine genişleterek, özellikle üretim ve paylaşımı yani ekonomiyi demokratikleştirerek, demokrasiyi radikalleştirmektir. Bu reformist stratejinin, uygulamada, seçimler ve parlamento faaliyetlerini, sosyalist mücadelenin merkezine yerleştirip, fetişleştirmemesi kaçınılmaz gibidir. Parlamenter demokrasinin kuralları içinde verilecek bir mücadeleyi reddeden sosyalistlerin bu tutumlarının gerekçeleri kabaca şunlardır: Seçimler ve parlamento çalışmaları, sınırlı enerjilerini tüketecek ve sokaklar, işyerleri, okullar vb. alanlarda yapılan ve öncelikli olması gereken kitle çalışmaları geri planda kalacaktır. Sosyalist mücadelenin temel siyasal stratejisi olan, halkın alternatif siyasal organlarını inşa ederek, burjuva siyaset tarzlarına karşı direnmek, seçimlere büyük anlam yüklemekle çelişecektir. Bu düşünceleri savunanlar için, sosyalistler, arzu nesnesi olarak “seçim kazanmayı” veya “parlamentoya girmeyi” benimseyerek, kitlelerin dikkatini yanlış yöne çekmiş olacaklardır. Şunu itiraf etmek gerekir ki, ufku seçim kazanmak veya hasımlarına seçim kaybettirmekle sınırlı bir mücadelenin (örneğin: “Her ne pahasına olursa olsun İstanbul’u AKP’den alalım”), kısır seçim ittifak veya taktik oyunları içinde boğulmaması olanaksız gibidir. Böyle bir mücadeleye, sosyalist “başka bir dünya” idealinin “göz kulak” olması beklenemez. Bu durumda yanıtlanması gereken soru şudur: Sosyalistler, burjuva olana “bulaşarak” “kendilerini kaybetme” kaygısıyla, temsili demokrasi ve onun temel unsuru olan seçimlerden uzak mı durmalıdır? Bu soruya yanıtımız “hayır”dır. Yaklaşık bir asır öncenin siyasal ortamında dahi aynı soruyu “hayır” diye yanıtlayan Lenin’in “hayır”ının koşullu bir “hayır” olduğunu da unutmamamız gerekir. Lenin,”Sol Komünizm”de etkinliklerin ağırlıklı olarak halk meclisleri ve sokaklarda sürdürülmesi gerektiğini, seçim çalışmalarının ikincil önemde olduğunun unutulmamasını özellikle vurgular. Sosyalistler, Gezi Ruhu’nun sürdüğü siyasal organlar olarak forumların, parlamento veya yerel seçimlerde başarı kazanmak uğruna araçsallaştırılmasına, ikincil önemde görülmesine izin vermemelidirler. Yerel seçimlerde, forumların, bileşenlerinin tüm demokratik taleplerini özümsemiş ve bu yönde mücadele vermeye gönüllü kendi adaylarını göstermesi öncelikle savunulması gereken seçenektir. Forumların kendi adaylarını çıkar(a)mamaları durumunda ise, forumlarda formüle edilen demokratik yurttaşlık hakları ve “kent hakkı”nı, iktidar bloğu karşısında savunacağına inanılan ve seçim süreci ve sonrasındaki tüm icraatları konusunda forumlara karşı hesap verme yükümlülüğünü kabul eden, halk tarafından geri çağrıldığında, bu çağrıya uymaya hazır adaylar desteklenebilir. Doğal olarak bu, tüm forum bileşenlerinin bireysel, örgütsel özerkliklerine dayanan bir “eleştirel destek” olacaktır.
Haklarını vermeyen belediyeyi işgal ettiler
Bir ayı aşkın süredir sendika hakları için Beşiktaş Belediyesi önünde kurdukları çadırda direnen Beltaş işçileri, grevlerinin 32. gününde zabıta ve polislerin saldırısına uğradı. Çadırları zorla kaldırılan Beltaş işçileri CHP Beşiktaş İlçe binasını işgal etti. Binada pankart açan işçiler sloganlar eşliğinde haklarını haykırdılar. istanbul ÖZGE DOĞAN
33 gündür, grevli-toplu sözleşmeli sendika hakları için direnen Beşiktaş Belediyesi’nin BELTAŞ adlı şirketin taşeron işçileri, grevlerinin 32. gününde yaşadıkları polis ve zabıta saldırısı sonucu darp edilerek çadırları ve tüm malzemelerine el koyuldu. Beşiktaş Belediyesi önündeki çadırın kaldırılmak istenmesine karşı çıkan işçilere polisin saldırması üzerine grevdeki işçilerden 3 kişi yaralanandı. Polis saldırısı esnasında Beltaş işçilerinin avukatlarının da yerlerde sürüklendiği bildirildi. POLİS YİNE İŞ BAŞINDA! Çadırları zorla kaldırılan işçiler direnişlerini sürdürdüler ve belediye önünde oturma eylemi yapmaya başladılar. Ancak polis, oturma eylemine de zor kullanarak saldırdı ve 3 işçi bu esnada yaralandı. Polis Beşiktaş Belediyesi’ni abluka altına alırken Beltaş işçilerine destek vermek için belediyeye gelenler de işçilerle birlikte beklemeye başladı. İşçiler soğuk havaya ve polis şiddetine rağmen alandan ayrılmayarak, “Yaşasın Beltaş direnişimiz”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarıyla ve marşlarla seslerini yükselttiler. İşçilere destek vermek için gelen park forumları ve Kazova işçileri de “Beltaş işçisi yalnız değildir” sloganlarıyla direnen Beltaş işçilerine destek verdi. Halaylar çekildi, sloganlar atıldı. Polisin ve zabıtanın işçilere
saldırması sosyal medyada da büyük yankı buldu. Sosyal medya kullanıcıları #Beltaşişçisiyalnızdeğildir tabelasıyla işçilerin çadırlarının yakılmasına tepkilerini dile getirdiler.
14.30’da Beşiktaş CHP İlçe binasını işgal edip, başkan odasının camından ‘’CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı sendikal haklarımızı gasp etti! Örgütlenme hakkımız İçin direniyoruz! Direnen Beltaş işçileri’’ İŞÇİLER BELEDİYE BİNASINI İŞGAL ETTİ yazılı pankartı açtılar Beltas işçileri Tüm diyalog yollarını deneyerek CHP binasında “CHP halka hesap CHP’li yetkililerle görüştüklerini, verecek” sloganları attılar. . İşçilerin ancak sürekli oyalandıklarını söy- binayı işgal etmesinin ardından beleyen işçiler, 4 Kasım Pazartesi, saat lediye tarafından polis çağrıldı ve
belediyenin önüne iki otobüs çevik kuvvet geldi. Binada CHP ilçe yönetimi ile görüşen işçiler, polislerin bina önünden çekilmesini ve ellerinden alınan haklarının iadesini istediler. Beltaş işçileri Beşiktaş Belediyesi’nin kendilerini oyaladıklarını çözüm sağlanana kadar burada kalacaklarını belirttiler.
Gezi tutsakları adalet bekliyor Türkiye’nin dört bir yanında Gezi Direnişi’ne destek veren onlarca kişinin tutukluluğu devam ediyor. Kırmızı fular takmak, gitar çalmak, Che Guevara atkısı takmak gibi bir çok saçma suçlamalarla tutuklanan Gezi tutsaklarına yapılan hukuksuzluklar hapishanelerde de devam ediyor. Özellikle kadın direnişçilerin göz altında yaşadıkları ‘çıplak arama’ işkencesi en son Şakran Kadın Cezaevi’nde yaşananlarla yeniden gündeme geldi. 8 gardiyan tarafından çırılçıplak aranan gezi tutuklusu Elif Kaya’ya bu yapılanlar hakim Nimet Özkavalcı tarafından haklı bulundu.
İzmir’de tutuklu bulunan 7 Gezi tutsağı serbest bırakılırken, Antalya’da 12 Eylül günü Gezi ve ODTÜ direnişine destek verirken taktığı ‘kırmızı fular’ın sosyalizmi simgelediği gerekçesiyle tutuklanan Ayşe Deniz Karacagil ve 2 kişinin tutukluluğunun devamına mahkemece karar verildi. Gezi tutsaklarının aileleri ise adalet arayışlarını her hafta Galatasary’da yaptıkları oturma eylemiyle sürdürüyor. Aileler geçtiğimiz Cumartesi tutuklu direnişçilerin serbest bırakılması için 18. kez Galatasaray’da bir araya geldi. YARIN GÜNCEL
Demokrasiyi görseniz tanır mısınız? ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül ‘Kız erkek karışık yurt dönemini kapattık. Yüzde 75 düzenleme yaptık. Ev konusunda birçok şikayet aldık. Bu konuyu sizlerin takdirine bırakıyorum. Muhafazakar Demokrat iktidar olarak da ne gibi düzenlemeler yapılabilir, bu şikayetleri değerlendirip gerekeni yapacağız. Gerekirse yasal düzenleme de yaparız’ cümleleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Bu konuşmayı yaparken bir muhabirin, ‘Kişiye özel şikayetler mi var?’ sorusu üzerine Başbakan, ‘Kişilerin müstakil evlerinde kız ve erkeklerin beraber kalması ne denli uygun olabilir.’ cevabını verdi. Erdoğan çok kızmış olacak ki soruyu yönelten muhabi-
re; ‘Siz ilerde anne olduğunuzda kızınıza böyle bir şeyi uygun buluyorsanız sizin için hayırlı olsun’ ifadesini kullandı. Erdoğan’a yakınlığıyla da tanınan Meclis Sanayi Komisyonu Başkanı, Denizli Milletvekili Nihat Zeybekçi, “Sayın Başbakanımız Denizli’ye geldiklerinde, Vali Bey de bizler de şahit olduğumuz yurt ihtiyacını kendilerine ifade ettik. Büyük sıkıntılar olduğunu, öğrencilerin yurt bulamadığını, Pamukkale Üniversitesi’nin bulunduğu bölgede Kredi Yurtların, gönüllü teşekküllerin, sivil toplum kuruluşlarının seferber edilip çok daha fazla yurt yapmaları gerektiğini söyledik. Kendilerinin de Vali Bey’e ve Kredi Yurtlara bu konuya özel önem vermeleri yönünde talimatları oldu” dedi. Dedi ama durumun pek de böyle olmadığı, Başbakan’ın sözünden dönmediği Grup Toplantısı sırasında Başbakan’ın kürsüden kullandığı sözlerle de
anlaşılmış oldu. Başbakan’ın yarattığı dalga yayılmaya başladı. Isparta’da bulunan Ahmet Melih Doğan Anadolu Lisesi’nde, kız ve erkek öğrencilerin öğle yemeklerini ayrı yemesi yönünde uygulama başlatıldı. Uygulamaya sosyal medyada tepki yağdı. Okul Müdürü , bu uygulamaya öğrencilerin aşırı kalabalık olması nedeniyle başlandığını ancak kısa sürede son verildiğini savundu. Duyuruda, kız ve erkek öğrencilerin ayrı yemek yiyeceği belirtildi. Okulda uygulamanın başlaması üzerine bazı öğrenciler, durumu ailelerine bildirerek şikayet etti. Sosyal medya üzerinden gelen tepkiler ve bazı velilerin şikayeti üzerine okul yönetimi uygulamaya son verdi. Beğeniriz ya da beğenmeyiz ama Anayasa diye bir metin var. “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçi-
liğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” diyor o metin. Başbakan bu “kızlı erkekli” kalma sorununa hangi düzenleme ile çözüm bulacak? Anayasa ve Kopenhag kriterleri pek de izin vermiyor gibi. Valilikleri o inisiyatifi neye göre kullanacağı da meçhul. Üstelik Sayın Başbakan bu çabayı kadınları yaşatmak, yaşam haklarını korumak, kadın katillerine ağır cezalar verilmesini sağlayacak değişikliği yapmak için de kullanabilir. Lakin yapmıyor. Kadınları yaşatmak O’nun meselesi değil…
EMEK
08
6 Kasım 2013
Erk Acarer
Yol bitti
BAĞZI ŞEYLER
Şark kurnazları, ağızlarında sakıza dönüşen arsız cümleleri bozuk bir plak gibi döndürüyorlar... “Bunlar Birinci Köprü’ye de karşı çıkmışlardı. Medeniyet sevmiyorlar!” Aslına bakılırsa yarım yüzyıldan fazla bir zamandır aynı şeyleri, aynı tekdüzelikle söyleyip prim yapabilmek geçmişe dayalı bir “ustalık” biçimi. Ne var ki bunları yemeyenler, hatta “hâşâ huzurdan” işi eyleme dökmek “suretiyle” karşılık verenler de var. *** Sayıları birkaç yüz kişiyi geçmiyor. Kimi zaman parklarda buluşuyorlar, kimi zaman bisikletlerle dolaşıyorlar, bazen de fotoğraf çekip yolluyorlar. Amaçları, İstanbul’un son ormanlarını, su kaynaklarını, hayvanlarını ve binlerce kişinin yaşam kaynağı olan tarım alanlarını savunmak. Kuzey ormanlarını korumak için mücadele eden bu genç insanlar nereye giderlerse gitsinler peşlerine sayılarının onlarca katı polis ve jandarma takılıyor. Kendilerine çevik kuvvet otobüslerinin yanı sıra TOMAlar da eşlik ediyor. *** Peki, bu gençlerden neden bu kadar nefret ediyorlar? Çok açık, onlardan korkuyorlar! Çünkü onlar, “yaramaz çocuklar gibi” zaten aylardır bir gözü açık uyuyan kamuoyunun başında tencere tava çalıyorlar. İktidar, Kuzey ormanları için toplu bir uyanışın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri olduğunu biliyor. *** Arabesk soslu kapitalizmin, ülkenin tüm bedenine külliyen çorap ördüğünü görmek için ekonomist olmak şart değil! “IMF’ye olan borcu sıfırladık” yazan bilboard’ların karanlık arka planlarında iktidarın ülke ekonomisini bitirdiği açıkça görülüyor. IMF’ye hesap kapatmakla övünen AKP, dış borçlanma tarihinde imza attığı rekoru halktan gizlemeye çalışıyor. “Aklı başında” her iktisatçı benzer şeyler söylüyor: “Türkiye’nin toplam dış borcu, 336 milyar doların üzerinde. Yolsuzluk düzenine dayalı kurgunun yarattığı ekonomik çöküş kapıda. AKP, bu krizi ertelemek için yeni yağma alanlarına ihtiyaç duyuyor.” *** İşte Kuzey ormanlarının tamamen yok edilmeye çalışılmasının trajik öyküsü de tam burada başlıyor. Burası, AKP iktidarının krizi ertelemesine yardımcı olacak en önemli kaynak ve rant kapılarından birisi. Planlar, projeler, çizimler ortada! İstanbul’un son gerçek doğal alanının üzerine sadece “üçüncü köprünün” bacağı değil külliyen bir AVM ve toplu konutlar merkezi monte edilecek. Kamuya ait alanları parselle, biç, üzerlerine görgüsüz, şekilsiz, verimsiz binalar inşa et, sonra tümünü devredip bir kamyon tekerleği gibi savrulduğu görülen krizi ertelemeye çalış! *** Sayıları iki yüzü bile bulmayan gençlerden korkulur mu? AKP korkuyor işte. Biliyor ki, kamuoyu uyanırsa “çanak çömlek patlayacak” ve hiçbir yere saklanamadan çırılçıplak ortada kalacak. O vakit evde son kalan ve yaşam kaynağı olan eşyaları satamayacak. AKP krizi bir süre daha engellemek için ağaç kesmeye, Karadeniz’in derelerini kurutmaya ve Kuzey ormanlarını talan etmeye mecbur. Aslına bakılarsa AKP zor bir denklemin en tatsız yerinde! Korkmakta haklı! Doğayı talan etse sosyal, etmese ekonomik patlama olacak! AKP biliyor ki yol bitti, son yolları yapıyor!
Yeni anayasada hedefe ulaşılamıyor Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısının görüşmelerine başlandı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Meclisin 2012 yılı kesin hesap sonuçları ile 2013 yılı bütçesine ilişkin bilgiler verdi, 2014-2016 dönemi bütçe teklifini komisyona okudu. Yeni anayasa çalışmalarının istenilen hedefe ulaşamadığının belirten Cemil Çiçek, “Toplumsal mutabakata dayalı, öncelikleri, ilkeleri, belirlenmiş yeni ve sivil bir anayasa henüz toplum önüne konulamadı” dedi. Çiçek, “Geldiğimiz nokta bizim açımızdan tatmin edici değil. Komisyon olarak daha evvel koyduğumuz hedefinçok gerisindeyiz. Onun için ‘güneş batmak üzere’ dedim. ” dedi. YARIN GÜNCEL
AVM açacağına katilleri yargıla 11 Mart 2012’de Esenyurt’ta yanarak hayatlarını kaybeden 11 işçinin 9.duruşması öncesinde (01.11) İşçi Ölümlerine Son Platformu Bakırköy Adliyesi önünde eylem yaptı. AKP’nin işçilerin katili olduğunun belirtildiği eylemin ardından görülen duruşma bilirkişi raporunun gecikmesinden dolayı 31 Ocak 2014 tarihine ertelendi. istanbul yaşar aslan
1 Mart 2012’de İstanbul Esenyurt’taki Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatında şantiyede işçilerin kaldıkları çadırlarda, önlem alınmaması ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle çıkan yangında 11 işçinin hayatını kaybetmesine ilişkin davanın 9. duruşması bugün görüldü. Bilirkişi raporunun gecikmesinden dolayı 31 Ocak 2014 tarihine ertelenen dava öncesi İşçi Ölümlerine Son Platformu Bakırköy Adliyesi önünde eylem gerçekleştirdi. Eyleme çadırda yanarak ölen işçilerden Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal da bir buçuk yaşındaki Çalışma Bakanlığı ve hükümetten bebeğiyle birlikte katıldı. aldığına vurgu yapıldı. İşçiler ölüyor AKP susuyor Bakırköy metro durağında başlayan yürüyüşte ‘‘İşçi ölümlerine son’’, ‘‘Güvencesiz yaşam ölüm demektir’’ ve ‘‘AVM’ler yükseliyor işçiler ölüyor’’ sloganları atıldı. Geçtiğimiz ay 127 ve bu yıl içerisinde 1016 işçinin öldüğünün belirtildiği yürüyüşte sorumlular bulunmadıkça davalar uzadıkça patronların iş güvenliğini hiçe saydığını bu gücü de
Ölen işçilerin hesabını soracağız Yapılan yürüyüşte metrobüs inşaatında ölen işçilere, ‘‘Hizmet yolunda öldüler’’ diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na ve işçilerin ölümüne ‘‘Neyse’’ diyen Başbakana seslenilerek, ‘‘Hayatını kaybeden işçilerin ölümlerine güvencesiz çalışma koşulları sebep olmuştur. Güvencesiz çalışma koşulları yaratan AKP’den hesap soracağız’’ denildi.
İşçilerin hesabını Büyük halk Ayaklanması sordu İşçi Ölümlerine Son Platformu Temsilcisi Emre Öztürk 1 yıldır her duruşmada adliye önlerinde olduklarını belirterek, ‘‘Haziran ayında binler olduk. Ölen işçilerin hesabını AKP’den sorduk. AKP ya adaleti sağlayacaktır ya da kurdukları düzenin altında ezilecektir. AKP patronları koruyorsa karşısında büyük halk ayaklanması var. Biz AKP’den ve bu adalet mekanizmasından hesap soracağız’’ dedi.
AVM açılışı yapacağına AVM’de ölen işçilerin katillerini yargıla Yangında yaşamını yitiren işçi Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal da eyleme bir buçuk yaşındaki bebeğiyle birlikte katıldı. Katillerin ellerinde kelepçeyi gördüğünde acılarının hafifleyeceğini söyleyen Yağal Başbakana seslenerek, ‘‘Bizlere bunu yaşatanlar hala dışarıda ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Sen ise AVM inşaatında ölenleri yok sayarak AVM açılışları yapıyorsun’’ dedi.
2013’ün ilk 10 ayında 1017 işçi öldü
Şanlıurfa’da işçileri taşıyan minibüs devrildi
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Konservatuvardan ücretli öğretmenliğe Şanlıurfa’nın Bozova İlçesi’nde bu sabah meydana gelen trafik kazasında 3’ü Suriyeli 7 tekstil işçisi öldü. Tekstil atölyesinde çalışan işçileri taşıyan İsmail Ünal, yönetimindeki minibüsün sağ ön lastiğinin patlaması sonucu direksiyon kontrolünü yitirdi. Takla atan minibüste bulunan 6 işçi olay yerinde yaşamını yitirdi. Hastaneye kaldırılan yaralılardan
birinin daha hayatını kaybetmesiyle ölü sayısı 7’ye çıktı. Kazada yaralanan 9’u Suriyeli 14 işçinin hastanelerdeki tedavisi ise sürüyor. Kazada ölenlerden Mustafa Veysi ile Bilal adlı Suriyeli işçilerle Ayfer Toprak, Muhammet Bozantuncer’in kimlikleri belirlendi, diğer 2 işçinin kimliğinin tespitine çalışılıyor. YARIN GÜNCEL
Maden işçisi alımında kuyruklar oluştu Ege Linyitleri İşletmesi’ne alınacak olan 292 kişilik daimi maden işçisi alımları müracaatının başlamasıyla yine İşkur önünde iş bulma umuduyla toplanan binlerce insan metrelerce kuyruk oluşturdu.Türkiye Kömür İşletmeleri’ne bağlı Ege Linyitleri İşletmesi’nde açılan 292 kişilik kadroya iş bulma umuduyla gelen gençler 19 farklı branşta alım yapılacak işe kayıtlarını yaptırmak için saatlerce beklediler. YARIN GÜNCEL
Yaklaşık on yıldır verdiğim için özellikle tatiyatro ile ilgileni- til günlerinde hem sigoryorum. Bunun bir kısmı tamızın tam ödenmediği konservatuvar süreci ve hem de çalışmadığımız son dört yılında da pro- günlerin ücretleri kesildifesyonel olarak ği için ne yazık çalışıyorum. ki emeğimizin Özel tiyatroda karşılığını tam oyunculuk yaolarak alamıpıyorum ve aynı yoruz. Ayrıca gerek tiyatroda zamanda bir kugerekse eğitim rumda eğitmen olarak çalışıyo- abdullah arslan ortamında iş gürum. Anlaşılavencemiz olmacağı üzere sadece iki yerde dan çalışmanın sıkıntısını bulunma sebebim, tiyatro yaşıyoruz. oyuncusunun sadece özel Bunlar sadece benim tiyatroda çalışarak hayatını başıma gelen bir durum idame ettirmesi nerdeyse değil. Birçok arkadaşım da imkânsız olmasından. aynı dertten muzdariptir. Tiyatroya yönelik çalışDileğim hem tiyatro malarım maddi anlamda sanatının hak ettiği değehak ettiği karşılığı bulma- ri görmesi hem de eşit iş dığı gibi çalıştığım eğitim şartları altında emeğimizin kurumunda da ücretli ders karşılığını alabilmemiz. Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI
09
6 Kasım 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
AKP çok karışık
Valiler görev başına; AKP’de çok karışık şeyler oluyor. Yaşam tarzının teminatıyım diyen başbakan, öğrenci evlerinde nasıl yaşanacağına karışıyor. Hem de tam başörtüsü yasağının ayıbından kurtulduğumuz günlerde, oluyor bu. Sonra Arınç ve Akdoğan onu yalanlıyor, sonra başbakan da onları yalanlıyor, sonra Nimet Baş, onların hepsini birden yalanlıyor. Bütün bunlar bizlere çok karışık geliyor. Ayrıca yurtları ve barınmayı bu kadar önemseyen başbakan, Dicle Üniversitesi’nde yurt ve okul arasında sürekli tacize uğradıkları için öğrenciler eylem yaparken neredeydi? Bir de şu var; son günlerde başbakanın en bayıldığı yer Marmaray. Ama Marmaray’a “kızlı erkekli” biniliyor, işte biz bunu da çözemiyoruz. Galiba AKP çok karışık, çok. * Bu hafta Meclis’te kadınlar “erkekler kılık kıyafetimiz üzerinden siyaset yapmasın, bizim mahremimize girmesin” dedi, ne iyi oldu. Bu sayfa kapanınca, başbakana yeni konu mu yok, hemen buldu işte; öğrenciler. 6 Kasım’ın ön gününde, YÖK gibi bir garabeti hala kapatmamanın ayıbını böyle kapatacak aklı sıra. Yemezler. Kaset siyaseti yapma başbakan, gerçekten siyaset yap bakalım. Siyaset; 12 Eylül ile hesaplaşıyorum diyenin, YÖK’ü de kapatmasıdır. O senin kafanı taktığın öğrenci evlerinin içi, bizde “bilim adamı yetişmemesinin” başlıca müsebbibi olan YÖK eğitiminin ders notlarıyla ve yasaklarıyla doludur. Öğrenci evlerini senden öğrenecek değil öğrenciler, onlar o hayatı yaşıyorlar. Kızlı erkekli o derste çalışırlar, onları “dünyalı” olmaktan uzaklaştırarak yetiştirmek için var olmuş olan, o 12 Eylül’ün naylon profesörlerinin yönettiği YÖK’ü yıkmak için mücadele de ederler. Makarnayla beslenirler ama yine de akılları çalışır bu genç insanların. Şu seçme seçilme yaşının 18 olması çok iyi olacak hakikaten. Hani sizin evleneceği kişiyi seçmesini ama nasıl yaşayacağını seçmemesini beklediğiniz o 18 yaş var ya, işte o yaştaki başörtülü, başörtüsüz bütün bu genç insanlar seçim haklarını kullandıklarında, size güzel bir yanıt verecekler, göreceksiniz. * Başbakanın konusu zaten ya kadınlar, ya gençler. Geriye kalan genç, yaşlı erkeklerin hepsi çok düzgün ya, onlara karışmasına hiç gerek yok. Bu memlekette düzeltilmesi gereken bir tek kadınlar ve gençler var. Erkekler hiç kadın öldürmüyor, hiç şiddet uygulamıyor, hepsi sütten çıkmış ak kaşık. Bir kere de valilerine, senin toz kondurmadığın o erkeklerin zulmünden korunmak için devlete başvuran kadınları korumak için talimat verdiğini duyalım ya başbakan. Ne oldu? Burada da siyasetten kaçtın değil mi? Sen yine bu toplumun yarısını oluşturan kadınlar için siyasal bir ilerleme sağlamak yerine, talimatı Aile Bakanına “kadınların boşanmasını engelle, onlara çocuk yaptır” diye verdin değil mi? Kadınlar bir zulümden kurtulmak için boşanmaya çalışırken öldürülüyor. Fatma Şahin de utanmadan o kadınların hayatta kalanlarını, kurtulmak istedikleri belki de öldürülecekleri o aynı eve göndermeye çalışıyor şimdi. İçişleri bakanı da, kadın cinayetlerini gizliyor. Bu gün açıkladığı verilere göre son 10 ayda 73 kadın öldürülmüş. Yalan. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 1 Ocak ile 31 Ekim 2013 tarihleri arasında, ne yazık ki 189 kadın kardeşimiz hayatını kaybetmiştir. * Başbakan “gençler bize emanet” diyor ya, işte sonuç. Bu kadın kardeşlerimizin büyük bir kısmı da gençti. Bu başbakana, bu içişleri bakanına, onların polislerine emanet edilen öğrencilere gelirsek eğer; Ali İsmail Korkmaz kardeşimizin güzel gözlerinden başka bir şeye rastlanmaz ki bu devirde. Emanet; Ali İsmail, Ferit, Mehmet, Medeni, Ahmet, Abdullah’tır artık. gulsumkav@gmail.com
Kıdem Tazminatı’nda kritik günler AKP Hükümetinin Ulusal İstihdam Stratejisi çerçevesinde yürürlüğe koymak istediği bireysel Kıdem Tazminatı Fonu tasarısında sona doğru yaklaşılıyor. Ancak içerisinde halen daha birçok soru işaretini barındıran tasarı, emekçilerin lehine hiçbir şey içermiyor. İşçiler tasarının geçmesi halinde genel greve çıkacaklarını açıkladı. ekonomi taygun kon
Kıdem Tazminatı Fonu hakkında yapılacak olan düzenleme için geçtiğimiz haftalarda yapılan toplantılarda hiçbir uzlaşmaya varılamadı. Tasarının kendileri için çok önemli olduğunu belirten işveren örgütleri, “Bir yıla otuz gün’’ olan tazminatın yarıya düşürülmesi konusunda ısrarcı olurken, işçi sendikaları ise tasarıya cepheden karşı duruyorlar. Geçtiğimiz hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik yaptığı bir açıklamada, “Kıdem tazminatı fonunun yarı yarıya düşürülmesinin hak kaybına neden olacağı görüşünü dile getirenlerin huzursuzluk ortamı yaratmak istediğini’’ dile getirirken hükümetin patronlardan yana olan tutumunu bir kez daha göstermiş oldu. TASARI BİRÇOK HAKKI ELDEN ALIYOR İşçilerin tazminat hakkının fona devredilerek güvence altında tutulacağı iddiasıyla dile getirilen tasarıda birçok hak elden alınmış oluyor. Her şeyden önce işçilerin işten atılmasının önünde önemli bir engel oluşturan kıdem tazminatı, fona devri halinde işten atılmaların artması sonucuna yol açabilecek. Askerlik, emeklilik ve kadınlarınevlenmesi gibi hallerde de artık tazminat alınamayacak. Öte yandan hükümet cephesinde biçimsel bazı belirsizlikleri olmakla birlikte yeni düzenleme tazminat hakkının da
sınırlandırılmasını beraberinde getiriyor. Örneğin bir işçi tazminat hakkından faydalanabilmek için en az 10 yıl sigortalı olarak çalışmış olmak zorunda olacak. Sonrasında kıdem hakkını talep ettiğinde ise fonda biriken hakkının ancak yarısını alabilecek.
Kasım akşamları Kartal’da eylemler gerçekleştirdi. #Direnİşçi parolası ile gerçekleştirilen eylemlerde birçok fabrikadan örgütlü binlerce işçi katıldı. Yapılan açıklamalarda patronların yıllarca alınteri ile kazandıkları kıdem tazminatlarına el konulamayacağı söylendi. Bu tasarının geri çekilmesi için işçilerin DİSK’TEN TASARIYA KARŞI Türkiye’nin dört bir yanında sokakEYLEMLİ yanıt larda olacağı da bildirildi. Kıdem tazminatı, bizim kırmızı çizTürk–İş sendikası da konuyla ilgimizdir diyen DİSK 31 Ekim ve 1 gili yaptığı açıklamada bu tasarının
geçmesi halinde genel greve gidileceği ifade edildi. KRiTİK GÜN 10 KASIM Uzlaşma sağlanması için işçi ve işveren sendikalarına 10 Kasım tarihine kadar süre veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görüşleri toplayacak. Herhangi bir uzlaşı sağlanamaması halinde ise sürecin mecliste görüşülmesi ve ertelenmesi de söz konusu.
Obeziteye vergi geliyor AKP’nin Kızılcahamam kampında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, obezite vergisi konusunda fikir jimnastiği yaptıklarını belirterek, “Dünya uygulamalarına bakacağız. Ön çalışma yapıyoruz. Ama henüz somut bir şey yapmadık” diyen Şimşek, bazı Kuzey Avrupa ülkelerinde benzer eğilimlerin yaşandığını ifade etti. “Önemli olan içerik ve girdiler” diyen Maliye Bakanı, “Obeziteye yol açan bazı hammadde ve girdiler var. Belki onlar üzerinden gidilebilir. Fikir jimnastiği yapıyoruz. Yarın, öbür gün pat diye yeni vergi gelmeyecek” şeklinde konuştu. Konuşmasının devamında ise Çevreyi ve insan sağlığını
koruma konusunda vergilerin konabileceğini ve enerji verimliliğini artıracak teşvik ve vergilerin de gündeme gelebileceğini tekrarladı. Geçtiğimiz haftalarda benzer bir tasarıda Meksika Parlamentosu tarafından senatoya sunuldu. Buna göre ülkede 275 kaloriden fazla kalori içeren bütün ürünlere vergi uygulanacak. Avrupa’da ise Danimarka’nın doymuş yağ içeren tüm gıdalara yüzde 2,3’ün üzerinde vergi getirmesinin ardından diğer ülkeler de benzer kararlar almak üzere harekete geçiyor. Finlandiya ve Romanya hükümetleri yağa ek vergi planlarını incelemeye aldı. Fransa ve İrlanda da benzer çalışmalar için harekete geçti. YARIN EKONOMİ
AKP’den TOMA’ya para yağıyor
Emniyet Genel Müdürlüğü yeni TOMA alımı için anlaşma yaptı. Savunma sanayii Müsteşarlığı ile yapılan ihaleye göre alınacak TOMA’ların tanesi 250 bin Euro olarak belirlendi. Yeni TOMA’lar, el yapımı patlayıcı ve mermiden zarar görmemesi için balistik zırhla donatıldı. Su püskürtme sistemi de birden ikiye çıkarıldı. Araçlara koruyucu kalkanlar yerleştirildi. Cama atılan ve şoförün görüş açısını zorlaştı-
ran süt, ayran ve yumurtaya karşı da araçlara otomatik cam silici takıldı. Ayrıca yeni alınan TOMA’larda bundan böyle iki tane polis görev yapacak. Şimdiden 5 tanesi teslim edilen TOMA’ların geriye kalan 45 tanesi ise Ocak ayında teslim edilecek. Yeni nesil TOMA’ların 15’i Ankara’ya, 20’si İstanbul’a, geri kalanları ise diğer illere gönderilecek. YARIN EKONOMİ
THY’ye özelleştirme danışmanı Türk Hava Yolları’nın kamuya ait yüzde 49,12 hissesinin özelleştirme çalıştırmaları kapsamında, McKinsey Danışmanlık ile danışmanlık hizmet alımı sözleşmesi imzalanacak. Şirket THY’nin borsadaki hisselerini yönetecek. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Borsa İstanbul’a yaptığı açıklamada, THY ve iştiraklerinin idari,
mali, hukuki durumlarının, maliyet yapılarının analizi, operasyonel performanslarının belirlenmesi, büyüme stratejilerinin izlenmesi ve gerektiğinde özelleştirme stratejilerinin belirlenmesine yardımcı olmak amacıyla danışmanın seçildiğini belirtti. THY’nin %49.12’si kamuya aitken kalan %50.88’i özelleştirilmiş durumda.YARIN EKONOMİ
EGITIM (
10
6 Kasım 2013
Gün Çağ Aydın
Sizsiniz ahlaksız
PRiZMA
Başbakan kızlı erkekli evde kalınmasını kabul edemeyeceğini söyleyince Başbakanlık yanlış anlaşılma oldu diyerek açıklama yayınlamıştı. Tam olarak öyle bir şey söylemek istememişlerdi kendilerince. Üzerinden tam 1 gün geçti ki başbakanın külhan beyliği gecikmedi. Partisinin grup toplantısında kızlı erkekli kalmayla ilgili olarak esti gürledi. Bizim başbakanımız için gizlenecek saklanacak bir şey yok. O ne dediyse bilinçli söyler ve tüm zorluklara rağmen söylediklerinin arkasındadır. Başbakan’ın kızlı erkekli kalınmasıyla ilgili açıklamasını hiç yadırgamamıştık. AKP hükümetinin kafasında gizli kalmış bir çok geri fikrin zamanla ortalığa saçılacağının da farkındayız. Her fırsatta muhafazakar demokrat olduklarını dile getiriyorlar. Muhafazakarlığı anladıkta demokratlık denen yol nereden geçiyor? Tayyip Erdoğan herkesin yaşamına karışabileceği konusunda hiç bir problem görmüyor. Zaten hiç kimsenin özel yaşantısına karışmadığını düşünüyor. Üniversite gençliğinin okuluna, kaldığı yurda karışırken yetmedi artık evlerine de karışıyor. Acaba başbakan öğrencilerin hangi şartlarda okuduğunun farkında mı? O herkesi kendi oğlu ve kızı gibi koşullarda okuyor sanıyor. Yok öyle bir şey başbakan. Hepimiz Amerika göremedik. Üniversiteler genç işsizler ordusunun “istihdam edildiği” alanlara dönüştü. Bunun bir numaralı mimarı da sizsiniz. Öğrenciler üniversiteyi kazanır kazanmaz büyük bir mali külfetin altına giriyor. Bir çok ögrenci yurtlara yerleşemediği için uygun olmayan koşullarda ev kiralamak zorunda kalıyor. Ulaşım ücretli, barınma ücretli, yemek ücretli… Üniversite gençliğinin koşulları olumsuzluklarla doluyken bu mudur söylenecek söz. Gezi Direnişi’nde insanlar kendi yaşam tarzlarına müdahale edilmesine isyan etmişti. Bu direniş size memleketin “babanızın çiftliği” olmadığını göstermişti. Sokaklarda yaşayan insanları, yol ortasında işlenen kadın cinayetlerini engelleyememe basiretsizliği gösteren bir mülki amir işi gücü bırakıp bu konuya mı odaklanacak. O evlerin kapısından girmeniz, yaşam tarzlarına karışmanız karşısında elbtteki tavır alacağız. Neymiş! aileler ve komşular da bundan rahatsızmış. Size mi soracağız kiminle, ne zaman ve nerede yaşayacağımızı. Bu girdiğiniz konu boyunuzu aşar. Yapmak istediğiniz memleketi ortaçağ karanlığına götürmektir. Bunu yapmayın diyeceğiz de, söylediğimiz sözler örümcek ağlarını aşıp aklınıza girecek mi emin değiliz. Bize ahlak dersi vermeye kalkmayın. Fason gündemler yaratıp, kapalı kapılar ardında kanunlar yazan sizler mi ahlaklısınız? Kar eden tüm işletmeleri sermayeye ve kendi yandaşına peşkeş çeken sizler mi ahlaklısınız? Sokak ortasında gençleri kurşunlayan, uyuşturucuya yol veren sizler mi ahlaklısınız? Tecavüzcüleri ve kadın katillerini kollayan sizler mi ahlaklısınız? Hukuku kendi yörüngesine alan, tüm kamuyu kendi çiftliğine çeviren, kendi zenginlerini yaratan, savaş çığlıkları atan, müslümanlık dışında hiç bir dine saygı duymayan, kendiniz dışında herkesi Ermeni olarak gören, dekolteye karışan, mezhepler arasında ayrımcılık yapan, işçiye kabadayı patrona dost olan, ağaca düşman HES’lere sevdalı olan sizler mi ahlaklısınız? Ahlakınız yerin dibine batsın. Bizim ahlakımız gözlerde parlayan bir ışıktır. Bizim ahlakımız komşusu açken tok yatmamaktır. guncagaydin@hotmail.com
AKP’nin evlilik teklifini reddediyoruz
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, evlenen öğrencilerin kredi borçlarının silineceği yönünde yaptığı açıklamaların ardından Genç-Der üyeleri İstanbul Kredi Yurtlar Kurumu Bölge Müdürlüğü önünde toplanarak, AKP’nin, “evlilik teklifini reddediyoruz” diyerek, gerici politikalarını protesto etti.
istanbul ELİF CENGİZ
2 Kasım Cumartesi günü Çapa tramvay durağında buluşarak Fatih KYK Bölge Müdürlüğü önüne yürüyen Genç-Der üyeleri, saat 15:00’da basın açıklaması yaparak, AKP’yi ve Suat Kılıç’ı protesto etti. Gençliğin temel sorunlarıyla değil, medeni halleriyle ilgilenen Suat Kılıç istifaya davet edildi. Parasız eğitim mücadelesi sürdüren öğrencilere evlilik şartıyla hakları olan parayı vereceklerini söyleyen bakanlığa gençlerin cevabı ise “Suat Kılıç istifa et, parası neyse biz verelim” oldu.
receğini duyurmasının ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın evliliği teşvik edici yeni tasarısı akıllara hükümetin ucuz işgücüne duyduğu ihtiyacın ne kadar fazla olduğunu getirdi. Suat Kılıç ise bu durumu, “Evli üniversiteli öğrencilerin en azından aile bütçesine katkımız olur” diyerek açıkladı.
KYK mı? Evlendirme Dairesi mi? Her öğrencinin parasız eğitime hakkı varken, devletin her öğrencinin barınma sorununa el atması gerekirken, sadece şartlara uyanlara haklarını teslim edeceklerini söyleTek derdiniz devlete hibe edilecek yen bakanlığa tepki olarak öğrenciçocuklar ler KYK’nın tabelasını “Evlendirme Aile Bakanlığı’nın evlenecek olan- Dairesi’ne Hoş geldiniz” olarak delara faizsiz 10 bin liralık kredi ve- ğiştirdi.
Öğrenciler de kadınlar da haklarını alacak Her gün onlarca kadın öldürülürken, bütçe ayırmayıp kadınları korumayan devlet, gerici politikalarını yaşatabilmek için krediden vazgeçebiliyor. Hükümetin aklına kadınlar sadece 5 çocuk doğurması istendiğinde geliyor. Öğrenciler bu durumu da göz önünde bulundurarak basın açıklamasında “Paralı eğitim bütün üniversitelilerin sorunuyken AKP, üniversitelileri evlenmeye teşvik etmeye çalışıyor. Öğrencileri 5 çocuk yapmaya teşvik ediyor. Kadın-erkek yurtlarını ayırıyor. Bu ülkede sırf boşanmak istediği için öldürülen onca kadın kardeşimiz varken şimdi AKP, siz gençlere okumasanız da olur yeter ki evlenin demek istiyor” dedi.
AKP elini medeni halimden çek AKP’nin insanların yaşam tarzına müdahale etmesi Gezi Direnişi gibi bir sonuç doğurmuşken, ders almayan AKP, politikalarını aynen sürdürüyor. Genç-Der üyesi öğrenciler konuyla ilgili “Gezi Direnişi’nde meydanları doldurduğumuz gibi bu politikalar sürdüğü sürece meydanlarda olacağız” dedi. Öğrenciler “AKP’nin evlenme teklifini reddediyoruz. Suat Kılıç istifa et parası neyse biz verelim” pankartı ve “AKP elini medeni halimden çek”, “Evli, burslu, çocuklu”, “Aşklarımız satılık değil” yazılı dövizler taşıdı. Suat Kılıç için topladıklarını söyledikleri bozuk paraları kurumun önüne bıraktıktan sonra basın açıklamasının ardından eylem sonlandırıldı.
Üniversite forumları 6 Kasım’da Beyazıt’ta
Sevda Yeniköylü bu haftaki yazısında denklemlerin tarihini konu ediniyor. Dünyayı değiştiren denklemlerin tarihinden anlamına, öneminden modern zamanlarda kullanımına kadar pek çok konuya değiniyor.
DÜNYAYI DEĞİŞTİREN 17 DENKLEM 2012 yılında, matematikçi Ian Stewart “Dünya’yı Değiştiren 17 Denklem” başlıklı bir kitap yayımlamıştı ve insanlık tarihinde keşfedilen 17 matematiksel denklemi, bilimsel yoğunluğundan kurtararak, herkes tarafından anlaşılabilir bir hale getirmişti. Stewart’a bu kitabını neden yazmaya karar verdiği sorulduğunda bakın ne yanıt vermiş: “Denklemler kesinlikle sıkıcı olabilir ve çok karmaşık görünebilirler. Ancak bunun sebebi genellikle sıkıcı ve karmaşık bir şekilde sunulmalarındandır. Benim, okullarımızdaki matematik öğretmenlerine göre bir avantajım var: Size toplamayı kendi başınıza nasıl yapacağınızı göstermeye çalışmıyorum.
Denklemlerin nasıl çözüleceğini bilmeden de onların güzelliğini ve önemini takdir edebilirsiniz. Benim niyetim onları kültürel ve insani bir hale sokmak ve onları tarihimizdeki maskelerinden arındırmaktır. Denklemler, kültürümüzün önemli bir parçasıdır. Bu denklemlerin arkasındaki hikâyeler, onları keşfedenler, onların yaşadıkları dönemler ve benzerleri oldukça etkileyicidir” Prof. Stewart’ın kitabında yapmaya çalıştığının kısa bir örneğini göstermeye çalışırsam... Öğrencilik hayatımız boyunca hep karşımıza çıktı kendileri: “Pisagor Teoremi” Namı diğer; Tarihi Nedir? Her ne kadar her zaman Pisagor ile ilişkilendirilse de, bu denklemi ispatlayan ilk kişinin kim olduğu halen kesin olarak bilinmemek-
SEVDA YENİKÖYLÜ yazdı
tedir. İlk net ispat Euclid tarafından yapılmıştır ve muhtemelen bu konsept Pisagor’dan 1000 yıl kadar önce Babilliler tarafından bilinmekteydi. Öneminden bahsedersek; Bu denklem, geometrinin temelinde bulunan denklemdir, cebir ile bağlantısını kurar ve trigonometrinin temelini oluşturur. Bu denklem olmaksızın isabetli bir şekilde haritacılık ve navigasyon yapılamazdı. Modern Kullanımı Nedir? Üçgenleme (triangülasyon) yöntemi sayesinde GPS ile yapılan navigasyonda noktalamalar ve kesin yer tayinleri yapılabiliyor. Bunun haricinde mimaride, inşaat mühendisliğinde, adli bilimlerde merminin yolunun belirlenmesinde, depremlerin merkezinin tespitinde kullanılıyor.
LISENIN GUNDEMI
11
6 Kasım 2013
AKP’nin derdi liseliyi sömürmek
4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle açık liselerin önü açıldı, çocuk işçilerin sayısı arttı. Sadece Ekim ayında 4 çocuk işçi hayatını kaybetti. Çocuk işçiler ölürken sermaye yanlısı AKP Hükümeti yeni düzenlemelerle 16 yaşındaki öğrencilerin işçi olarak ağır işlerde çalıştırılmasını yasal kıldı, can güvenliği olmayan işlerde çalıştırılmasının önünü açtı. İSTANBUL ceday avcı
AKP Hükümeti’nin kendi zihniyetini eğitime uyguladığı, Nabi Avcı’nın her açıklamasında “eğitimdeki büyük reform” olarak bahsettiği 4+4+4 eğitim sistemi 12 yıllık zorunlu eğitimi değil çocuk işçileri getirdi. Ortaokulu bitiren 110 öğrenci liseye kayıt yaptırmadı. Açık liselere artan talep ile birlikte çocuk işçi sayısı arttı.
AKP Hükümeti kadın düşmanı politikalarını sürdürürken bunun okullara yansıması cinsiyetçi eğitim uygulamaları olarak görülüyor. Kağıthane İTO Meslek Lisesi kantininde kadın ve erkek öğrencilerin alışveriş yaptığı bölümler ayrıldı. Bu duruma lise öğrencileri sessiz kalmadı. Öğrenciler velilerle 31 Ekim Perşembe günü 15.25’te okulun önünde eylem yaptı. Öğrenciler “Gerici cinsiyetçi eğitime hayır” sloganıyla tepkisini gösterdi. Öğrencilerin okul içerisinde verdiği tepkiler üzerine uygulama idare tarafından kaldırıldı. CEREN AKKAYA
Liselere yerleştirme sistemi değişecek
Çocuk işçiler ağır işlerde çalışıyor Okulu bırakıp işe başlayan çocuk işçiler fabrikalarda, işyerlerinde ağır işlerde çalıştırılıyor. Can güvenliği olmadan çalıştırılan birçok çocuk işçi yaralandı, hayatını kaybetti. Verilere göre 2012 yılında 38 çocuk işçi işyerinde çalışırken hayatını kaybetti. Adana’da can güvenliği olmadan çalıştırılan 13 yaşındaki çocuk işçi Ahmet Yıldız kafasının baskı makinesine sıkışmasıyla hayatını kaybetti. Ahmet Yıldız’ı ağır işte, güvenliksiz koşullarda çalıştırarak ölümüne sebep olan patronu 24 ayda ödeyebileceği para cezası aldı.
atölyesinde, 16 yaşındaki Sarıçam Burukspor futbolcusu Fırat Sarıçam Adana’da, 16 yaşındaki Serdar Demir işe giderken Kırklareli’de ve 17 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Pınar Akbaş Ankara’da hayatını kaybetti. 4+4+4 eğitim sistemiyle öğrencilerin okuldan çıkarak, örgün eğitimden ayEkim ayında 4 çocuk işçi öldü 2013 Ekim ayında ise 4 çocuk işçi rılarak çalışması mümkün oldu. AKP hayatını kaybetti. 13 yaşındaki Emi- Hükümeti çocuk işçilerin önünü kesne Demirel okul çıkışı 10 TL karşılı- mek için hiç bir adım atmazken ağır ğında çalıştığı İstanbul’da bir tekstil işlerde çalıştırılma yaşı 16’ya indirildi.
16 yaşında maden ocağında Meslek liseli öğrenciler stajlarda ağır işlerde çalıştırılarak sömürülürken, bir önceki yönetmelikle patronlara sanayide çalıştırma izni çıktı. Meslek liselerine dair yeni düzenlemelerle, 18’den 16 yaşa düşürülen meslek liselilerin ağır işlerde çalıştırılması yasallaştırıldı. Parayı düşünen AKP Hükümeti, stajlardaki sömürünün artmasına, çocuk ve genç işçilerin sömürüsüne neden olacak.
AKP parayı düşünüyor Çocuk işçiler ve genç işçilerle ilgili yönetmelikte değişiklik yapılarak çocuk işçilerin maden ocaklarında, tünel inşaatında çalıştırılmama yasağı kaldırıldı. AKP eğitimde birçok düzenlemeyle, özel okulların önünün açılmasıyla, dershanelerin ticari işletmelere dönüşmesiyle, meslek liselerinde patronlarla işbirliği yaparak eğitimi bir ticaret aracına dönüştürdü.
Asıl adaletsizlik niteliksiz eğitim Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim sorununun çözülmesi için dershanelerin kapatılması kararı alan Milli Eğitim Bakanlığı özel okullara teşvik ediyor. Dershaneler ise MEB’den bağımsız ticari işletme olarak devam etme kararı aldı. Paralı eğitim devamcısı olan dershaneler kapatılırken MEB özel okullara dönüşümü teşvik ediyor. Dershanelerin kapatılmasına gelen itirazlar üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan açıklama yaptı. Erdoğan, “Herkes çocuğunu gönderemiyor. Dershaneler okul haline getirilsin biz destek veririz” dedi. Özel okullarda verilen eğitimle devlet okullarında verilen eğitim eşit değilken öğrencilerin devlet okullarında niteliksiz eğitime mahkum
Kantindeki ayrımcı uygulama kaldırıldı
edilmesi asıl adaletsizliğe neden oluyor. Niteliksiz eğitime çözüm aranıyor Devlet okullarındaki niteliksiz eğitim sorunuyla öğrenciler dershanelere yönlendi. Okullardaki nitelik sorununun çözülmesinin dershanelerin kapatılmasıyla olmayacağı ortaya çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı dershaneler kapandıktan sonra okuldaki eğitim açığını kapatacak çözüm arıyor. Bakanlık, okul ve halk eğitim merkezlerinde ek ders verilme yasağını kaldırdı. Ek ders yasağının kaldırılmasıyla da okullardaki kursların önü açıldı. Milli Eğitim Bakanlığı, okullardaki niteliğin arttırılması yerine dershanelerin yerini dolduracak alternatif çözüm aranıyor. EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Eskişehir’de liseli forumu başladı
Güvenli ulaşım öğrencilerin hakkı
Zonguldak Türkali İlkokulu’nda okuyan öğrenciler, eğitim almak için her gün savaş veriyor. Taşımalı eğitim yapılamadığından, öğrenciler okula yürüyerek gidip geliyor. Öğrenciler soğukta 5 km’lik yol yürüyor. Çocuklarının uzaktan geldiğini yolda yürürken hasta olduklarını söyleyen veliler ise tedirgin. Dağ yolu tehlikeli olduğu için çocuklarını her gün okula götürüp getiren ailelerin tek isteği çocukları için güvenli ulaşım. Taşımalı eğitimden çıkarılan birçok köy varken bakanlık öğrencilerin zorlu ulaşımına çözüm üretmiyor. CEREN AKKAYA
Depreme dayanıksız okulda eğitim
AKP çocuk işçiliğinin önünü açıyor 4+4+4 eğitim sistemiyle çocuk işçiliğin önünü açan AKP Hükümeti, meslek liselerinde yeni düzenlemeyle çocuk işçilerin ağır işlerde çalıştırılmasını yasallaştırdı. Sermaye yanlısı AKP okullarda nitelikli eğitim vermek yerine emeğimizi sömürerek bizim üzerimizden para kazanıyor. Eğitimi ticarete çeviriyor ancak çocuk işçilerin ölümlerinin hesabını vermiyor. Yeni düzenlemelerle çocuk ve genç işçi sömürüsünün önü açılıyor. Liseliler üzerinden para kazanmayı düşünen AKP, özel okullara teşvik ediyor, patronlarla işbirliği yapıyor. Lise-Der’liler olarak AKP’nin meslek liselerinde sömürüsüne, can güvenliği sağlanmadan liselilerin ağır işlerde çalıştırılmasına karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
Düz liseler Anadolu liselerine dönüştürülünce liseye geçecek 574 bin öğrenci açıkta kaldı. Öğrenciler yedek tercihler yaptı ancak hatalı yapılan yerleştirmelerden dolayı Anadolu liselerinde kontenjanlar boş kaldı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Önümüzdeki tercihler meselesini, tıpkı üniversitelere giriş meselesinde olduğu gibi bütün yedek listeleri, kontenjanlar dolana kadar işletilecek şekilde düzenleyeceğiz” dedi. Geçen dönemde aynı açıklama yapılmasına rağmen ortaokulu bitiren birçok öğrenci yerleştirmeden dolayı mağdur olmuştu. EĞİTİM
Okullarda liselilere siyaset yasağı ve tehditler sürerken Gezi Direniş’inden sonra liseliler parklarda buluşup forumları sürdürüyor. Abbasağa Parkı’nda ve farklı ilçelerde yapılan liseli forumlarına bir yenisi daha eklendi. Eskişehir’de liseliler kendi sorunlarını ve ülke gündemini konuşup çözüm üretebilmek için forumda bir araya geldiler. Liseliler her pazar 18.00’da bir araya gelerek Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda liseli forum’unu devam ettirme kararı aldı. Neler yapabileceklerini konuşan liseliler, ilk forumlarında 20 Kasım’da görülecek Ali İsmail Korkmaz davasının çok önemli olduğunu ve liselilerin de Ali İsmail Korkmaz’ın yakınlarını yalnız bırakmayarak davaya destek olması gerektiğini konuştu. Liseliler 13 Kasım’dan dava gününe kadar her gün stant açarak davaya çağrı yapacak. EĞİTİM
Antalya Korkuteli Sülekler İlçesi’nde öğrenciler depreme dayanıksız okulda eğitim görüyor. Binada yapılan incelemelerle okulda göçme meydana geldiği anlaşıldı. Öğrenci velileri okulun arka tarafında toprak çekerek ve beton dökerek göçüğü onarmaya çalıştı. Öğrenciler ve öğretmenler okulun yakınından ağır yük kamyonları geçtiğinde okulda sarsıntılar oluştuğunu belirterek korkarak okula gittiklerini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı, duruma çözüm üretmeyerek öğrencilerin can güvenliğinin tehlikede olmasına göz yumuyor. EĞİTİM
FORUMLAR
12
6 Kasım 2013
6 Kasım’da YÖK’ü protesto etmek için üniversite forumlarını çağrısıyla öğrenciler meydanlara çıkacak
Öğrenci hareketi için ne getirecek? YÖK’ün kuruluşunun 32. Yılında Gezi Direnişi’ni üniversitelere taşımak için devam eden üniversite forumlarının çağrısıyla binlerce öğrenci meydanlara dökülecek. Tüm üniversite bileşenlerinin ortaklaşmasıyla gerçekleşecek eylemlerin üniversite forumlarının çağrısıyla gerçekleşmesiyle ilgili 6 Kasım Öğrenci Hareketi için ne getireceğini İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Bursa’da üniversite forumları katılımcılarına sorduk.
YTÜ Yıldız Forumu Ali Kaan Uzunsoy YTÜ Yıldız Forumu Ali Kaan Uzunsoy Baskı düzeni bitecek Üniversite Forumları giderek olgunlaşıyor. Bu olgunlaşmanın en iyi göstergesi 6 Kasım gibi Öğrenci hareketi açısından büyük önem taşıyan bir gündeki eyleme çağrıcılık yapıyor olması. 6 Kasım’da tüm üniversite forumları Beyazıt’a giderek Gezi’den sonra birlik görüntüsü verecek. Bu üniversiteleri baskı altına almak için kurulan YÖK’e ve bu düzeni devam ettiren AKP’ye iyi bir cevap olacaktır. Tüm Üniversite bileşenlerinin bu ortaklıkta buluşması 12 Eylül’den bu yana devam eden baskı düzeninin bittiğini gösterecek. YÖK gibi üniversitelerde öğrencilerin varlığını yok sayan son dönemde mühendislikler için sıkıntılara yol açacak Bologna uygulamasının destekçisi bir kurum kapatılmalıdır. Üniversite Gençliğini yıllardır bunun mücadelesini veriyor ancak Gezi’den sonra bu mücadelede eskisi gibi sadece bir kısım öğrencinin katılımıyla olacak bir halden çıkacak. Gezi’de politikleşen üniversite gençliği YÖK gibi bir kurumu protesto etmek için meydanları dolduracak ve gücünü gösterecek. Galatasaray Üniversitesi Forumu Berkay Sarıoğlu Binler Beyazıt’ta olacak Galatasaray Üniversitesi’nde forumlar yeni başladı. Bu sebeple 6 Kasım’da yapılacak bu eylemin düzenlenmesinde pek etki yapamadı. Ancak Galatasaray öncesinde de 6 Kasım eylemlerine iyi bir katılım sağlayan üniversite Gezi’den sonra bu daha da artacaktır. Böylesine tüm forumların ortaklaştığı bir eyleme katılmak hem üniversite forumlarının duyulması hem de öğrencilerin birlikte YÖK’e karşı birleşmesi açısından iyi olacaktır. Çünkü 6 Kasım’da Beyazıt’a dolacak binler bu eylemin üniversite forumlarının eylemi olduğunu tüm Türkiye’ye gösterecek ve böylesine büyük bir eylemde medyada ses getirecektir. Bu eylemin yapılması Gezi Ruhu’nun üniversite gençliğiyle birlikte devam ettiğini gösteren darbe düzeninin, YÖK’ün, AKP’nin yıkılacağının habercisi niteliğinde olacaktır. Binlerce insanın doldurduğu Beyazıt’ın görüntüsü AKP’ye korku verecektir. Bunun için 6 Kasım’da tüm üniversite gençliğinin Beyazıt’ta olması büyük önem taşıyor. Uludağ Üniversitesi Forumu Gülce Mengü Üniversiteler özgürlük istiyor Yılarca benzer şeyler yaşamışız, ama bir ortak bulup konuşamamışız. Bu gezi sürecinden sonra bunu başardık. Eğer üniversite öğrencileri bir araya gelebiliyorsa çok daha fazla şeyler yapabiliriler. Çünkü farklı şeyler çıkacak. Üniversitede özgürlük, barış içinde yaşama, farklı fikirlere saygı, daha bilimsel yaklaşıma yol açacak öğrencinin ufkunu daha çok açacak. Ve üniversite için zaten gerekli bir şey. Öğrenci bilim öğrenmeye geliyor buralara ve bunu sağlayacak. Öğrenci iççin en önemli faydası bu. Öğrenci düşünmeyi öğrendi, sorgulamayı öğrendi, bu şekilde daha çok fikir sahibi olacak. Biz üniversiteliler olarak şuan 90 kuşağıyız. Ve evlerimizde 80 kuşağı olarak şu an ailelerimizin kitapları saklandı, işkenceler gördüler, ama çocuğum yapma diye bizi yetiştirdiler. O 90lardaki popüler müziğe düşkünlük, tutum ve davranış insanları evi-
Galatasaray Üniversitesi Forumu Berkay Sarıoğlu
Anadolu Üniversitesi Forumu Dilan Aslan
Hacettepe Beytepe Forumu Salih Eraslan
Uludağ Üniversitesi Forumu Gülce Mengü
ODTÜ Direniş Forumu Sıla Kurşun
Beyazıt Forumu Taner Gendial ne çekmişti. Ama gezi de artık üniversiteliler, istediğimiz kadar özgürlük istiyoruz, üniversiteme dokunma, haklarıma dokunma, iner dokunma dediler. Çünkü bunun öncesinden yaşanan çok fazla şey vardı. Ve öğrencinin en çok bulunduğu yer kampüsüydü. Bunların hepsi zamanla birikti ve öğrenciyi rahatsız etti. Üniversiteyi ticaret haneye dönüştürdü YÖK aynı zamanda. O toplulukların başkanı bir şirketin sahibi gibi davranır. Evet, bizim de bir fikrimiz var. Ve hangi şehir de olursak olalım, nerede olursak olalım ortak bir fikrimiz var. Buraya çok zor koşullarda geliyoruz ama bunun karşılığını hiçbir şekilde alamıyoruz. Bunlar için yürüyoruz. Bu kadar farklı sesten toplanıp ta tek bir şey için yürüyebilmek çok önemlidir. Sadece bir parti için değil, öğrenci bunu da istemiyor aslında. Öğrenci daha özgür düşünce istiyor ve buna kendi karar vermek istiyor. Gezi’de insanlar bunu yaşadılar. Toplanabilmek ve bir amaç için yürüyebilmek çok önemli. Gençlik bence bakış açısını geliştirdi. Bu bilinç kazanıldıysa, insanlar bir araya gelebiliyorsa, bu uyanış gerçekleştiyse, bazı şeyler değişecektir. Anadolu Üniversitesi Forumu Dilan Aslan Gençlik Hareketi büyüyecek Haziran direnişinin üniversitelere kattığı en önemli ve çarpıcı olaylardan biri de tartışmasız “ Üniversite Forumları”dır. 12 Eylül Askeri Diktatörlüğünün biz öğrencileri yakından ilgilendiren ve bu diktatörlüğün antidemokratik bir kurumu olan YÖK biz öğrencilere yaptığı dayatmalarla 32 yıldır süren macerasına devam etmektedir . YÖK’ün kuruluş yıl dönümü olan 6 kasım günü Üniversite Forumları olarak birlik ve dayanışma içerisinde bir eylemlilik çağrısında bulunuldu. Bu eylemlilik çağrısı hem uzun yıllardır yan yana durma problemleri yaşayan sol örgütlerin hem de haziran direnişi sırasında politize olup örgütlenmek istemeyen insanların birliğinin bir göstergesidir. Bu birlik ve dayanışma sadece 6 Kasım da değil 6 Kasım’dan sonrada
Anadolu Üniversitesi Forumu Süleyman Tarıncı
İTÜ Forumu Orhun Üzer
devam etmesi durumunda üniversitedeki gençlik hareketlerinin büyümesine ve ilerlemesine ön ayak olacak ve ülke çapında direnişi besleyecektir. Anadolu Üniversitesi Forumu Süleyman Tarıncı Forumlar kapsayıcılığını gösterdi Bildiğimiz gibi 6 Kasım gibi önemli bir günde partiler ve gençlik örgütleri eylemler yapıyorlardı ancak bu bilinçli ve bir şeyler yapmak isteyen kitleyi pek fazla çekmiyordu. Bir ideolojiye sahip olmak gerekiyordu politik hareketin içinde olmak için. Fakat forumlarla birlikte aynı ideolojilere sahip olmayan insanlar bile günlük sorunlara karşı, ya da genel sorunlar olan 6 Kasım gibi YÖK gibi durumlara karşı gelip forumlarda kendini ifade etme şansımız var. Forumların bu kapsayıcılığı gençliğin kendini ifade edebilmesi için bir seçenek bir umuttur. Çünkü Gezi Direnişi’nin devamı olan forumlar üniversitelerde de ortaklaştırma aklını geliştirerek YÖK gibi öğrencileri tanımayan bir kurumun protestosunu birlikte ve en güçlü şekilde yapılması sağlıyor. Bize düşen görevde bu meydanlarda bulunup gençlerin gerçek taleplerini ayrışmadan hep birlikte söylemek olacaktır. Bize gerçek kazanımı getirecek olan YÖK’ü kapattıracak olan bu birlikteliktir Beyazıt Forumu Kerim Demirçelik Öğrenciler meydanlara dolmalı 6 Kasım bir öğrenci hareketi ve mutlaka desteklenmeli fakat modern bir tartışma havasında geçmeli, fiziksel şiddet olmamalı. Bana göre YÖK yerine üniversite öğrencilerinin yönetimde söz hakkının olduğu bilimsel bir eğitimin bulunduğu başka bir sistem gelmeli, çoğunluğun söz hakimiyeti olan demokratik bir yöntem. Bu yöntemle yönetilecek üniversitelere yalnızca üniversite gençliğinin vereceği mücadeleyle ulaşılabilir. Bu mücadelede esas olan darbe zihniyetinin bize dikta-
sı olan YÖK’ün kaldırılmasından geçer. Gezi’den sonra bu mücadele yükselecektir çünkü Gezi bizlere susmamayı haklarımızı savunmayı öğretti. Bu 6 Kasım’da öğrenciler hakkını demokratik bir şekilde savunabilmeli. Üniversite forumları olarak Beyazıt’ı binlerce öğrenciyle doldurup demokratik talebimizi hep bir ağızdan söylemeliyiz.Bunun için 6 Kasım’da Beyazıt’a gelerek tüm üniversite öğrencilerinin sözlerini söylemesi bu açıdan iyi olacaktır. Hacettepe Beytepe Forumu Salih Eraslan Üniversiteler saldırılara karşı koyacak Bildiğiniz üzere birçok forum aylardır eylemsellik içerisinde, Hacettepe’nin geç açılmasından dolayı forumun sistemini daha doğru düzgün oturtabilmiş değiliz. Öğrenciler olarak nasıl yazın mahallelerimizde yerel sorunları gündeme taşıyıp bunlara çözüm aradıysak, üniversiteye geldiğimizde yerel sorunlardan daha çok özgür ve bilimsel eğitime karşı yapılan saldırılara karşı koymak durumundayız. O yüzden Hacettepe/Beytepe Forumu olarak uzun zamandır gündem olarak 6 Kasım’ı konuşuyoruz. Kurulacak AVM’ler için ODTÜ’de 5 bin ağacı kesenlerle YÖK’ü kuranların aynı kişiler olduğunu bildiğimiz için bu yıl 6 Kasım protestosunu, ODTÜ’nün çağrısına uyarak kendi üniversitemizde yapılacak büyük bir yürüşten sonra oraya geçerek gerçekleştirmek istedik. ODTÜ Direniş Forumu Sıla Kurşun Baskılar tepkimizi arttırıyor Türkiye’nin bir çok ilinde olduğu gibi forumlar burada da 6 Kasım’a birlikte hazırlanıyor. Forumlar zaten bu zamana kadar bir çok toplumsal soruna cevabını bir şekilde verdi. 6 Kasım’da da burada ODTÜ’de cevabını verecek. Özellikle ODTÜ’de yapmaya çalıştıkları yol uğ-
Beyazıt Forumu Kerim Demirçelik runa 3000 ağacı ODTÜ arazisine izinsiz girerek kestiler. Biz de tabi ki sessiz kalmayacaktık. Bizi polis baskısıyla susturabileceklerini zannettiler. Ancak onlar bu baskıyı arttırdıkça insanlar daha çok tepki duydu. 6 Kasım’da verilen bu tepkinin meydanlara yansıması olacaktır. Gezi’den gelen bu tepki öğrencileri baskı altına almaya çalışan YÖK’e karşıda devam edecektir. YÖK’ü kapatacak olan bu birliktelik ve güçlü tepkidir. Tüm forumlar Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ı anarak, “Ali İsmail Yaşıyor Üniversite Direniyor” sloganıyla 6 Kasım’da ilimizde merkezi bir eylemde bir arada olacak. Beyazıt Forumu Taner Gendial AKP’nin otoriter politikalarına karşı Beyazıt’tayız Haziran İsyanı sonrası oluşan mahalle forumları Haziran ayı boyunca sokakları birlikte kuşatan insanların bunu bir adım daha ileriye taşıma, yerel sorunlardan başlayarak AKP’ye karşı geniş bir muhalefet oluşturmak amacıyla örgütlendi. Haziran İsyanı süresince en aktif “barikat işçileri”nin başında öğrenciler geliyordu. İktidar dahil herkes yeni dönemde üniversitelerin bir yandan AKP’nin otoriter politikalarına karşı özgürlük siyasetinin gelişmesi bir yandan da üniversite dahil her alanı kuşatan piyasalaşmaya karşı mücadelenin en önemli mevzilerinden biri olacağını biliyordu. İlk olarak üniversitenin özgül sorunlarına dair ortak bir söz ve eylem örgütlemeyle ilgilenen forumlar, üniversitenin en yakıcı sorunu YÖK’e karşı mücadele günü 6 Kasım öncesi birlikte hareket etme kararı alarak bu konuda önemli bir adım attı. Bunun arka planında Forum süreci boyunca birlikte hareket eden öğrenciler arasında gelişen ortak hareket kabiliyeti yatıyor. Şimdi bize düşen bu ortak hareket kabiliyetini geliştirmek, üniversite öğrencisinin kendisini özne kılabileceği mecralar yaratmak, AKP’nin baskıcı otoriter piyasacı politikalarına karşı, gücünü öğrencilerin yaratıcılığından ilhamını Haziran ruhundan alan bir direniş hattını derinleştirmektir. Böyle bir hattın gelişmesiyledir ki, eğitim bir özgürleşme pratiğine dönüşebilir. İTÜ Forumu Orhun Üzer Öğrenci hareketi ivme kazanacak İTÜ Forumu olarak 6 Kasım’daki YÖK protestosunu biz de gündemimize aldık. Çünkü 6 Kasım YÖK’ün kurulduğu tarih olması itibariyle üniversite gençliği adına baskıcı ve darbe zihniyetini yansıtan bir yapıya sahip. Forum olarak protestoya hep birlikte katılmakta uzlaştık. Forumların 6 Kasım’da YÖK’ü protesto etmek için uzlaşması Gezi’nin etkisidir. Önceki dönemlerde birçok ayrışma yaşanırken bu 6 Kasım’da herkes ortaklaşma kararı aldı ve Beyazıt’ta en güçlü şekilde sözlerini söyleyeceği birlik olacağı ve AKP’ye cevap vereceği bir yolu seçti, 6 Kasım’a saat 12:30’da İTÜ’den otobüs kaldırarak eyleme gideceğiz. Eylemin Gezi Parkı olaylarından sonra yaşanması itibariyle öğrenci hareketlerinde bir ivme bir çıkış yaratabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden ayrıca bir önem de taşıdığını düşünüyorum. Umarım güzel olur hep birlikte destek için 6 Kasım’da Beyazıt’ta buluşuruz.
FORUMLAR
13
6 Kasım 2013
Büyükdere Forumu: “Polis defol, Büyükdere bizim”
Büyükdere forumu Gezi Direnişinde hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının bulunduğu standa polis saldırdı. AKP Sarıyer ilçe teşkilatının seçim çalışması kapsamında yürüyüş öncesinde açıldığı için kaldırılmak istenen standın önüne Çevik kuvvet gelerek stant başındakilere coplarla saldırdı.
Don Kişot Evi’yle dayanışma konseri Yeldeğirmeni Dayanışması’nın Ağustos ayından bu yana binbir emekle güzelleştirdiği Don Kişot Evi’ni daha da güçlendirmek için bir konser düzenleniyor. Yeldeğirmeni Dayanışması, 12 Kasım saat 20:00′de Babazula ve Sekerse Tehlikenin sahne alacağı Kadıköy Sahnesin’de gerçekleşecek. Aslında başka bir dünya inşa etmeye çalışıyoruz. Kapıları herkese açık olan, çıkar güdülmeyen bir dünya çağrısıyla gerçekleşecek konsere Yeldeğirmeni Dayanışması’nın Don Kişot Evi’yle dayanışmak isteyen herkes çağrılıyor. YARIN GÜNCEL
re bizim!” başlıklı açıklama yayınladı. Yayınlanan açıklamada Büyükdere AKP’nin Sarıyer’deki seçim Forumunun AKP’nin gerçekleştireirtibat bürosu açılışı kapsa- ceği Büyük Sarıyer Yürüyüşü”nü promında yaptığı yürüyüş güzergahı testo etme amacının ‘‘Seçim sürecinüzerine Gezi Direnişi’nde yaşamını de AKP’nin demokrasi nutuklarına yitirenlerin fotoğraflarının bulunduğu karnımızın tok olduğunu haykırmak stant açtı. Standın etrafında toplanan ve arkadaşlarımızı katledenlerin, yahalk, ölen gençlerin resimleriyle AKP ralayanların demokrasiden söz edearabalarının önünü kesip, seçim yürü- meyeceklerini vurgulamak’’ olduğu yüşünü protesto etti. Bunun üzerine belirtildi. çevik kuvvet forum katılımcılarına cop ve kalkanlarla sert bir biçimde Elimizdeki resimleri yırttılar müdahale etti. Ancak mahalleden Açıklamada saldırıda şöyle bahsedileyleme katılımın artması sonucunda, di: ‘‘AKP’liler yürümeye başlamadan halk protestoyu sürdürdü. AKP’liler çevik kuvvet standımızı “ziyaret etti” yürüyüşlerini ancak çevik kuvvet ko- ve hiçbir uyarı yapmadan amirlerinin ruması altında tamamlayabildi. “sürün bunları!” emriyle polisler coplarıyla üstümüze saldırdı. Stantımızı Protestoya tahammülleri yok yıktı ve ellerimizdeki resimleri yırtBüyükdere Forumu gerçekleşen polis tı. AKP’liler yürüyüşlerini polislerin saldırısının ardından “Polis defol! Bu bizleri coplaması eşliğinde gerçekleşsokak, bu park, bu mahalle; Büyükde- tirdiler. Polisler, Büyükdereliler için
Esnek çalışma eve hapsediyor
Yarın güncel yaşar aslan
Büyükdere Forumunun AKP’nin gerçekleştireceği Büyük Sarıyer Yürüyüşü”nü protesto etti. Gezi Direnişi’nin sembolü olan Çelik Gülersoy Parkı’na da girerek küfürlerle üstümüze yürüdüler ancak bir süre sonra geri çekilmek zorunda kaldılar’’
ise Büyükdereliler’in ve esnafın bizlere olan desteğiydi. Zira polis saldırısıyla geri çekilmek zorunda kaldığımızda esnaf arkamızda değil, yanımızdaydı: Esnaflar ile Büyükdereliler “Katil PoBüyükdere Halkı arkamızdaydı lis, Büyükdere’den Defol” diyerek sesiAKP’nin ve polisinin en ufak bir pro- ni yükseltti. Bu haksızlığa karşı omuz testoya tahammülünün olmadığının omuza direnen Büyükdereliler’in ve belirtildiği açıklama Büyükdere halkı- Büyükdere esnafının yüreğine sağlık’’ nın saldırıya tepki gösterdiği belirtile- denildi. rek ‘‘Bizleri bir kez daha umutlandıran
Yoğurtçu Kadın Forumu’nun çağrısıyla, İstanbul forumlarından kadınlar, kadın istihdam paketine karşı Kadıköy iskelesi önünde bildiri ve dövizleriyle eylem yaptı. Kadınlar, “Nüfus ve Aile Politikaları Mevzuat Çalışmaları” adı altındaki paketin kadınların “güvenceli” ve esnek çalışmasını teşvik etmek üzere planlandığını ifade ettiler. Eylemciler, tasarının kadınları bu tür güvencesiz ve düşük ücretli işlere mahkum edeceğini, dolayısıyla da erkeklere daha da bağımlı kılacağını vurguladılar.YARIN GÜNCEL
Şişli Forumu, Sarıgül’le ‘görüştü’ Ağustos ayında, daha fazla yeşil alan, ücretsiz kreşler, katılımcı belediye yönetimi gibi taleplerle bir imza kampanyası başlatan ve imzaları belediyeye teslim eden forum, belediye tarafından oyalandı ve aradan iki ay geçmesine rağmen görüşme tarihi verilmedi. Bunun üzerine Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’le ‘görüşme’ kararı alan forum, hodri meydan diyerek dün Şişli Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Şişli’yi beton yığınına çeviren, halkın taleplerini görmezden gelen anlayışın, bugün İstanbul’u yönetmeye aday olmasına karşı çıkıldığının belirtildiği açıklamada Şişli’yi yıllardır neredeyse hiç yeşil alana ihtiyaç duymadan yöneten Sarıgül’ün; Gezi Parkı, Kuzey Ormanları, Beşiktaş İskelesi, Haydarpaşa Tren Garı, Yedikule Bostanları
Ahmet Atakan Parkı direniyor
ve İstanbul’un dört bir yanında yok edilmek istenen diğer doğal ve tarihi alanlarla ilgili planları nedir? diye soruldu. Toplanan imzalarının ardından belediyenin görüşme talebini dikkate alınmadığını belirtilen açıklamada ‘’Şişli Belediyesi’ne sunulmak üzere kısa sürede 1000 civarı imza toplanmış ve 24 Ağustos’ta Şişli Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasıyla imza kampanyası sonlandırılmıştır. Basın açıklamasını takip eden haftada ise imzalarımız belirlemiş olduğumuz heyet tarafından bir üst yazı ile Belediye’ye verilmiştir. Ancak imzaları belediyeye sunduğumuz tarihten bu yana yaklaşık iki ay geçmesine rağmen tarafımıza herhangi bir cevap verilmemiştir. ‘’ denildi. YARIN GÜNCEL
Beykoz Forumu, Paşabahçe Parkı’nın ismini bir kez daha Ahmet Atakan Parkı olarak değiştirdi. Gezi direnişi sonrasında toplantılarına Paşabahçe Parkı’nda devam eden Beykoz Forumu, havaların soğuması nedeniyle kapalı alana geçmişti. Ancak parka asılan Ahmet Atakan Parkı tabelasının belediye tarafından kaldırılması sebebiyle, forum tekrar açık alana dönerek pankartına ve parkına sahip çıkma kararı aldı. Bu kez parka beton dayanaklı bir tabela asan Beykoz Forumu üyeleri, Diren Beykoz!, dedi. YARIN GÜNCEL
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günü saat 20’de gerçekleşiyor. Yer konusunda Beşiktaş Belediyesi adımlar attı. Forumun yerini Abbasağa Forumu’nun Twitter adresinden öğrenebilirsiniz.
Heybeliada Forumu Her Çarşamba ve Pazar günü saat 21:00’da forum gerçekleştiriyorlar.
Saraçhane Forumu Her Salı ve Perşembe saat 20:30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar.
Sporcular Parkı Her Salı ve Perşembe saat 21:00’da Spocular Parkı yakınında 4.Levent’de oluşturdukları kapalı bir mekanda forum gerçekleştiriyorlar.
Şişli Ortak Forumu 6 Kasım Çarşamba günü, saat 20.30’da Kozova Fabrikası’nda forum gerçekleştirecekler.
Yeniköy Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20:00’da forum gerçekleştiriyorlar. 8 Kasım Cuma saat 20:30’da Radikal gazetesinin deneyimli muhabiri İsmail Saymaz Yeniköy Forumu’na konuk oluyor.
Yoğurtçu Forumu 6 Kasım Çarşamba BMKM’de Ali İsmail Korkmaz ve Mehmet Ayvalıtaş’ın davalarını ve 25 Kasım Kadın gündemi konuşulacak. Perşembe 20’de BMKM’de Haydarpaşa’dan Marmaray’a neler oluyor temalı forum yapılacak. Cuma BMKM’de Yerel seçimler gündemi konuşulacak.
Her pazartesi okul protestosu Acıbadem Dayanışması, Özdemiroğlu Ortaokulu’nun imam hatipleştirilmesi kararına karşı uzun süredir verdiği mücadeleyi yükseltme kararı aldı. ‘’ İmam hatipleştirmeye hayır!’’ sloganıyla yola çıkan Acıbadem Dayanışması, her Pazartesi saat 08:45 – 09:00 arasında, okul önünde dövizlerle sessiz protesto eylemi gerçekleştirecek. İlk eylem 3 Kasım Pazartesi sabahı düzenlenecek. Dayanışma katılımcıları, tüm Acıbademlileri yaşanan adaletsizliğe karşı yan yana durmaya ve yapılan eyleme desteğe çağırdı. YARIN GÜNCEL
ESAS MESELE
14
FOTOĞRAF: AYŞEN ECE KAVAS
6 Kasım 2013
Kaya Sayın kimdir?
İşçilere bütünlüklü bir saldırı var
Eylül ayı yaklaşırken Gezi Direnişi ile meydanlara çıkan ve seslerini yükselten gençlik AKP’yi korkutuyor. Bizzat Başbakan tarafından uyarılar ile hareketin önü kesilmeye çalışılsada şimdiden ODTÜ bir direnişi başlattı bile. AKP’nin baskıcı, rekabetçi ve eleyici eğitim sistemine gençlerin karşı çıkışlarını Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal İnal ile değerlendirdik. Öncelikle grevden bahsedelim istiyorum. Şu andan bizim gazetemizin gözlemleRöPORTAJ diği ciddi ULAŞ CİHAN anlamda Türkiye işçi sınıfında direnç gösteren bir sendikasınız. Şu anki grevin önemi nedir? Yasal süreç de devam ediyor. Bizi bu konuda bilgilendirirseniz seviniriz. Aslında grev başlı başına bir süreç. Ve saatlerce anlatılacak bir konu. Gerçekten Türkiye’de sınıf hareketinin karşılaştığı en son ve en çok organize bir hareketle karşı karşıyayız. Bu konuda bir işveren ve bir işçi mücadelesi değil siyasi bir tavır söz konusu. Hükümet birinci günden itibaren müdahale etti tabi bunun öncesi var. Öncesini kısaca özetlemek gerekirse bir grev yasağı getirmek istediler Mayıs 2012’de, 29 Mayıs’ta. Bu grev yasağı getirilmek istendiğinde bizim işçi arkadaşlarımız buna bir tepki gösterdi ve o gün 29 Mayıs’ta yüzlerce uçak yerde kaldığı için BBC radyosunun dünyaya yaptığı yayınla Atatürk Havalimanı’na gelecek dört bir yandan seferler iptal edildi. Yani bu getirilen grev yasağından anından tüm dünyanın haberi oldu. Bu kadar stratejik önemi olan bir işyeri bizim işyerimiz. Dolayısıyla bu grev yasağıyla ilgili ulusal uluslararası tüm çevrelerin haberi oldu. Çalışma Bakanlığı bünyesinde getirilmesi gereken bir yasayken İçişleri Bakanlığı bünyesinde alelacele getirildi. Meclis’ten Cuma günü çıktı Cumartesi günü yurtdışından Cumhurbaşkanı geldi Pazar günü resmi gazetede yayınlandı ve yasalaştı. Bu kadar çabuk hareket edildi. Yani bu grev yasağı getirilmeden önce bir hafta önce 23 Mayıs’ta büyük çoğunluğu uçucu olan yaklaşık 4500 kişi Genel Müdürlük’te yaptığımız basın açıklamasına katıldı. Daha önceki yıllarda 2003 yılından bugüne baktığımızda yapılan bütün toplu iş sözleşmelerinde ileri hakları alabilen direten tek sendika konumundayız Türkiye’de. Şimdi birçok sendika mücadele ediyor ama hakları alınması noktasında aslında biraz sıkıntılar yaşanıyor. İşte en son tekel direnişinde gördük. Tek Gıda İş’in yaptığı ÇAYKUR sözleşmesinde gördük. Dolayısıyla hükümet kesinlikle kabul etmediği bir dirençle karşılaştı. Hava İş Sendikası’na karşı yapılanlar bu nedenledir. Yapılan bu toplu iş sözleşmelerin olumlu sonuçlar vermesinin neticesinde böyle bir grev yasağı getirdiler. Çünkü bir önceki dönem genel kurulumuza müdahale ettiler ama başarılı olamadılar. Grev yasağının getirilmesiyle her şeyi bitirebileceklerini düşündeler ama işçinin bu kadar direnç gösterebileceğini beklemiyorlardı. Dolayısıyla biz greve bu şartlarda çıktık. Önce grev yasağını elde
ettik ama bu arada 300 500 işçi arkadaşımız işten atıldı. İşten atıldıktan sonra da grevi yaşattılar bize. Aslında yaşattılar diyorum bunun alt yapısı var. Ocak ayında toplu sözleşme başladı. 1.1.2013 tarihinde başlayan sözleşme süreci ilk defa Hava İş’in tarihinde birinci ayda başladı. İşveren bunu kasıtlı olarak yaptı. Neden kasıtlı olarak yaptı? Ocak ayında başlamasaydı genel kurulumuzun tam ortasına gelecekti toplu iş sözleşmesi görüşmeleri. Ocak ayında başladı ama birinci 60 günlük görüşme süresinin daha 7. Günü görüşmeleri kesti. Ben bu teklifte bulunuyorum bir daha bulunmayacağım ya kabul edin ya da kabul etmezseniz greve çıkın. Ve ilk defa lokavt ilan etmedi. Dolayısıyla kaptanların ve kabin memurlarının çoğunluğu buna destek verdiğini diğer birimlerin destek vermediğini biliyoruz işveren yetkililerin. Kaptanların da en büyük derdi getirilecek olan yeni vergi yasasıyla maaşların vergilendirilmesiydi. İşte son gece Pilotların derneği Talpa’nın da açıklamaları da bu doğrultudadır. Biz işverenle anlaştık greve katılmıyoruz. Greve 03.00’te başlayacağız ama 01.30’da bir buçuk saat ünce öyle bir açıklama yaptı. Tabi bunun nedeni pilotların derneğinin hükümetle ve işverenle yaptığı pazarlık sonucunda bu verginin gelmeyeceği noktasındaydı. Ve bu nedenle pilotlar greve çıkmadı.
Dolayısıyla hükümet kesinlikle kabul etmediği bir dirençle karşılaştı. Hava İş Sendikası’na karşı yapılanlar bu nedenledir. 1700 civarından kabin memuru ve diğer içlemlerinden de yaklaşık 150 civarında işçiyle biz bu grevi başlattık. Tabi uçakların durması söz konusu olduğu halde durmadı. Polis müdahalesi oldu. Çıkmak isteyen arkadaşlarımızı polis müdahale etti salmadı. Orda toplanan yaklaşık 150 200 arkadaşımızı polis kordon altına aldı. Grevi fiili olarak başlatılmasını engelledi. Tabi grev alanına gelen işçi orda kimseyi göremeyince işyerine gittiğinde polis ablukası altında karşılaştı ve greve katılamadı ve birtakım söylemlerle grevin başlamadığı söylemleriyle o gün başlangıç günü biz grevi başarıyla başlatamadık. 150 arkadaşımızla başlattık ama daha sonraki günlerde bu sayı 1800’lere kadar ulaştı. Ancak işveren başka bir önlem aldı. Ne yaptı Sun Expres şirketine Ankara uçuşlarını yaptırdı. Günlük yaklaşık 250
sefer. Aynı zamanda part time çalışanları kadroya aldı. Kadroya aldığı işçi yerine de part time elemanı aldı. Yaklaşık 2000 e yakın işçi. Ve o dışarıda bulunan işçinin vereceği hizmeti bu şekilde telefi etmiş oldu. Ve kamuoyuna şu şekilde bir açıklama yaptı. Bu yasal bir grev değildir zaten bu grev yoktur. İşlerimiz devam ediyor yürüyor. Tabi hukuki süreç başladı hemen grev esnasında işçi alınması yasak bildiğiniz gibi başka işçinin çalıştırılması da yasak. Bununla ilgili açtığımız davayı kazandık. Yargıtay’a gitti Yargıtay usulen bozdu. Ve esastan bozamadı tekrar mahkemeye iade etti mahkemenin hakimi de reddettiler işveren yetkilerini sırf süre uzasın diye. Ve bugünlere geldik bugünlerde de delege seçimleri yapıyoruz. Üyenin gözünde küçük düşürülmek istenen bir Hava İş Sendikası olmasına rağmen bunun da başaramayacağını anlayan işveren bu sefer birebir ve bütün işçilere müdahale etti. Anadolu’daki delege seçimlerinde aday olan arkadaşlarımızın iş akitlerini feshederim korkutmasıyla aday olmalarını engelledi. Yine İstanbul işyerlerinde delege adayı olacak kişilerin delege olmasını engelledi çünkü biz ilk günlerde yaptığımız delege seçimlerinde 2 bin kişinin çalıştığı tektipte çalışan iş arkadaşlarımızın alıştığı iş yerlerinde delege seçimlerini kazandık. Dolayısıyla işveren büyük bir panik ve atakla tüm organlarını kullanarak genel müdür yardımcısı düzeyinde bütün müdürler başkanlar şefler işin içine girerek böyle bir organizasyon içine girdiler. Bu şartlarda seçimlere gireceğiz. Delege seçimlerimiz devam ediyor. Bu arada grevle ilgili de bu seçimlere endekslendiği için seçim sonuçlarına göre ne olacağı belli olacak. Biraz da şuan gündemde olan kıdem tazminatı hakkından konuşalım. Bu konuda ne demek istersiniz? Gerçekten bütünlüklü bir süreç yaşanıyor aslında. Aslında işçi sınıfına saldırı Türk-İş’in hükümetle yaptığı ortak bir çalışmayla su yüzüne daha açık bir biçimde çıktı. Flu noktalar vardı. Kıdem tazminatı da bunlardan biriydi. 2821-22 yasası değiştirilirken birtakım pazarlıklar yapıldı. Kıdem tazminatı için de işveren çok güçlü bir silahı eline aldı. O da şu: İş kolları birleştirildiği zaman o iş kolunda çalışan sayısının yüzde 3’ü oranında üyesi olan sendikanın toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptir dedi ama bir baktı ki hükümet Hak-İş’teki hiçbir sendika bu yetkiyi alamayacak. Türk-İş içerisinde de üç dört sendika dışında hiçbir sendika bu yetkiyi alamayacak. Hemen bunu değiştirdiler ve geçici madde koydular adı üzerinde geçici madde yani 2017 yılında yürürlüğe girecek olan bu yüzde üç oranını yüzde bire çektiler yüzde bire çektikleri halde yetki alamayan sendikalar var bu 2015 te yüzde iki ye çıkacak. Bu ciddi bir sorun sendikaların en yumu-
şak karnı bu oldu. Şimdi kıdem tazminatıyla ilgili hükümet tartışırken tabi ki demokratik örgütlerin yaptırımları düşünceleri önemlidir ama bugün toplu iş sözleşmelerini yapamayacak olan bir sendikanın o yetkiyi alabilmesini sağlayacak hükümet kıdem tazminatını da istediği şekilde geçirecektir. Kıdem tazminatı yıllardır tartışılan bir konudur ama hep gündeme getirilir. Hiçbir metin olmaz ortada herkes söylenenler üzerinden yorumlar yapar tartışırlar hemen onu geri çekerler gündemden düşer ama insanların kafasında kıdem tazminatının kaldırılacağına dair bir fikri sokarlar. Şimdi ne olacak? Kıdem tazminatının yönetimi kim tarafından yapılacak? Fona mı devredilecek? Bu fon nasıl çalıştırılacak? Ve kıdem tazminatı kaç gün üzerinden hesaplanacak ve hangi tarihten itibaren geçerli olacak. Bütün bunların alt yapısını hükümet bunlar içerisinde yaptı. Şimdi sıra ona geldi. Kıdem tazminatıyla ilgili tartışmalar dolayısıyla bugünün tartışması değil ama uygun bulduğu ilk ortamda kıdem tazminatı kaldırılacaktır diyorum
Bu sistemin getirilmesi ile birlikte zararlı olacak bir tek kesim var o da işçi sınıfı. Benim en çok dikkatimi çeken bu düzenlemeyle iş güvencesi de tamamen ortadan kalkıyor. Ama onun dışında şöyle bir durum var. Kıdem tazminatı fona devredilecek. İşveren peşin olarak ödemesini yapacak. Hangi işveren vergisini tam olarak ödemiş ki kıdem tazminatını ödesin? Veya fonda biriken paranın yönetimi nasıl yönlendirilecek bile işsizlik fonu var kim alıyor işsizlik fonundan pay? Son iki buçuk yılda çalışacaksın prim ödeyeceksin ki o fondan faydalanasın son üç yılda şimdi o fondan alınan para miktarı ne kadar? Ve ne kadar süreyle alınıyor? Bunu yöneten kim? Veya daha önce ortaya çıkan bir sürü fon var. Dolayısıyla bu fonların başına gelen akıbeti Türkiye’de herkes ne yaşadı biliyor. Zorunlu haklarını alamayan milyonlarca işçi var. Fakir fukara fonu diye ortaya çıkan bir sürü fon var. Aldığımız sigaraya bile biz fon parası ödüyoruz. Aldığımız uçak biletine otobüs biletine fon parası ödüyoruz. Maça giden insanlar fonlara para ödüyorlar. Şimdi Türkiye’de fonların nasıl yönetildiği belli olduğu içim bu kıdem tazminatı fonu da bunun kimler tarafından nasıl yönetileceği ile bir tutuyor geçmişimiz. Dolayısıyla aynı emeklilik yaşının
Kıdem tazminatı gibi sendikaların demokratik kitle örgütlerinin ve bizim sendikalarla konfederasyonlarla örgütlü olsun ya da olmasın işçiyle buna karşı çıkacak ortamları yaratmamız gerekir. ortaya çıkartılması gibi kademeli bir geçiş yapılmıştır. Emekliliği düşünmeyen bir gençlik olabilir mi? Kaldı ki emeklilikle ilgili sigorta priminin yatırılmasının da önünde olumsuzluklar var. İşte mevsimlik işçinin ayda 3 ay prim ödeyerek ya da 6 ay prim ödeyerek emekliliği hak etmeyeceği biline biline öyle bir yasa çıkartıldı ve buna onay veren Türk¬-İş’tir zamanında. Bugün hem fonlarla ilgili hem de kıdem tazminatı ile ilgili de hükümet tamamen her zaman olduğu gibi kendi çıkarları doğrultusunda bunu ortadan kaldıracak. Söylenen şuydu yılar öncesinde bundan 10 yıl önce deniyordu ki bu sistem Avrupa’da yok. Avrupa da bir iş güvencesi var biz iş güvencesini getireceğiz ama kıdem tazminatını kaldırmayacağız gerçekten Türkiye’ye getirilen iş güvencesi iş güvencesi midir yoksa bir aldatmaca mıdır? Dört ay içinde karar verir diyen kanun mahkemelerin bir yıldan önce bitmediğine şahit oluyoruz. Madem işsizlikle ilgili bir güvence istiyoruz neden süreli? Niçin 4 aylık tazminat ödüyor ve işveren işe almıyor arkadaşımızı? Bunun gibi onun karşılığına koydukları aslında doğru işlemiyor ki kıdem tazminatı kaldırmak için bir gerekçeleri olsun o da gerekçe değil. Bu sistemin getirilmesi ile birlikte zararlı olacak bir tek kesim var o da işçi sınıfı. Dolayısıyla buna karşı bir direnç göstermek gerekir. Bu direnci yaratacak az önce bahsettiğimiz forumlarda gerçekten ciddi çalışmalarla hava işin THY grevinin duyurulması ile alakalı ciddi bir çalışmadır o. Oradaki bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Büyük emek sarf ederek bir kitle oluşturuldu. Orada aynı kıdem tazminatı gibi sendikaların demokratik kitle örgütlerinin ve bizim sendikalarla konfederasyonlarla örgütlü olsun ya da olmasın işçiyle buna karşı çıkacak ortamları yaratmamız gerekir. Bu işi sadece sendikalara bırakırsak onların tavrı zaten belli. Ben Türk-İş yönetiminden beklenti içindeyim açıkça kıdem tazminatıyla ilgili bir çağrı yapsınlar bütün işçileri Ankara’ya toplasın ve bunu kabul etmediğimizi hep birlikte haykıralım.
1985 yılında THY’de işe başlayan Kaya Sayın, 10 yıl teknisyenlik yapmış. 1995 yılında Havaİş sendikasına Genel Teşkilatlandırma Sekreteri olarak seçildi. O tarihten beri bu görevi yürütüyor. Evli ve 2 çocuk babası. Genel grev, genel direnişe ne kadar yakınız? Türk-İş’ten öyle bir şey beklerim ama gerçekleşeceğini düşünmüyorum açıkçası. Türk-İş’e veya DİSK’e konfederasyonlara bırakmamak gerekiyor. İşçi tabanda örgütlenip sesini ne kadar duyuracaksa duyurmalı burada da hepimize bir görev düşüyor. Yasal süreç grevle devam ediyor. Olumlu anlamda da kazanımlar var. Son durumu bize özetler misiniz? Son durum şöyle: Yargıtay bir beklenti içerisinde bizim genel kurulumuzla alakalı Yargıtay aslında beklenti içinde olamaz Ama 22. Hukuk Dairesi bu hükümetin oluşturduğu bir hukuk dairesi olduğu için onlar hükümetin talebi doğrultusunda hareket eden Yargıtay üyeleridir bizim gözümüzde. İşverenin başvurduğu ve 8 günde çıkarttıkları Yargıtay kararını uzattıkça uzatacaklar ve çıkartmayacaklar. Ne zaman kadar genel kurul sonuçlanana kadar. Zaten öyle bir karar çıkarttığı zaman şu an Sun Expres’te görev yapan arkadaşlarımız Ankara’dan uçamaz alınan yaklaşık 1500 işçi uçamaz. Dolayısıyla fiili grev o zaman başlar. O zaman toplu sözleşmenin ivedilikle imzalanması kaçınılmaz olur. Eğer o uçuşlar yapılamazsa mevcut kadroyla grevdekilerin dışında çalışanlarla hizmetin verilmesi sağlıklı olmaz. Onun için işveren gelip imzalamak zorunda. Bu yüzden uzatıyorlar. Kimle masaya oturacak bu genel kurulda belli olacak. Zaten bizim mevcut yönetim kazanamazsa yeni gelecek kişi büyük bir ihtimalle şu anki Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ablasının oğlu. 2011’den beri şirkette çalışan ve hükümet tarafından başkan adayı olarak çıkartılan bir isim. Tabi onun başkan olması için görevlendirilenler genel müdür yardımcıları dahil bütün müdürler şefler. Böyle bir asılıyorlar genel kurula. Onlar kazanırsa zaten hemen biter ama sonuçta bu kimin kazancı kaybı olur? Yüzde yüz işçinin kaybı olur. TGS dediğimiz şirketin yönetim kurulu başkanı da Hamdi Topçu Teknik AŞ’nin de yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu THY’ninki de Hamdi Topçu. Hamdi Topçu ve ekibinin politikalarını belirleyen de hükümet. Ne diyor TGS’de çalışan işçi için günde 11 saat çalışacak öğle paydosu yarım saat fazla mesai yok ikramiye yok. Dolayısıyla işçiyi sömürebileceğin kadar sömür diyen bir zihniyet var. Aynı şekilde THY çalışanları da toplu sözleşme olduğu için günde 8 saat çalışıyor ama yönetim değiştiği anda bu da olmayacak hemen 11 saate çıkacak. Hem toplu sözleşmeyle kazanılmış haklar elden giderken hem de grevi istedikleri gibi sonlandırmış olacaklar onlar kazanırsa. Onun için Tayyip bu anlamda bu kararı geciktirir diye düşünüyorum.
DUNYA
15
6 Kasım 2013
ABD’den Mısır ziyareti
ABD’nin Ulusal Güvenlik Kurumu(NSA), tüm dünyada telefon konuşmalarını dinlediği ortaya çıktı. NSA’nın dinledikleri arasında Almanya, Fransa ve İspanya başbakanları da var. Tüm dünya, dinlemenin kabul edilemez olduğunu ve ABD’nin konu hakkında açıklama yapması gerektiğini söylüyor.
Dünya Turu
Yunanistan
Altın Şafak’a suikast
Atina’da, aşırı sağ parti Altın Şafak bürosuna silahlı saldırı düzenlendi. Düzenlenen saldırıda parti üyesi iki kişi öldü, bir kişi de yaralandı. Altın Şafak’tan yapılan açıklamada ölenlerin binayı korumakla görevli üyeler olduğu söylendi. Altın Şafak Milletvekili Georgios Germenis, saldırganların iki kişi olduğunu, motosikletle bina önünden geçerken yakın mesafeden Altın Şafak üyelerine ateş açtığını söyledi. Germenis, saldırının Atina’nın Neo Iraklio’da bulunan binalarına gerçekleştirildiğini ve kamera sisteminin saldırıyı kaydettiğini belirtti. Hükümet Sözcüsü Semis Kedikoglou, “Katiller demokrasimiz çerçevesinde incelenecektir” diyerek saldırıyla ilgili açıklamada bulundu. Saldırıdan sonra çok sayıda polis, Altın Şafak bürolarının etrafında güvenlik önlemleri aldı. YARIN DÜNYA Dünya oğuzhan özkan
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Ortadoğu gezisine çıktı. Kerry, Ortadoğu’da 9 gün bulanacak ve birçok ülkeyle görüşecek. Kerry, ilk olarak Mısır’a gitti. Mısır’dan sonra Suudi Arabistan, İsrail, Ürdün ve Fas’ı da ziyaret edecek. Kerry’nin Mısır’dan sonraki durağı Suudi Arabistan. Kerry’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı yetkililerle savunma ve ticaret meselelerini görüşecek. Bunun yanı sıra ağırlıklı gündem maddesinin Suriye olması bekleniyor. Kerry, İsrail ile Filistin arasındaki barış sürecini görüşmek üzere Filistinli ve İsrailli yetkililerle de bir araya gelecek. Dokuz günlük ziyaretin son durakları Cezayir ve Fas olacak. Habersiz ziyaret Kerry’nin Mısır ziyareti, Kahire
ve Washington arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde gerçekleşti. Kerry’nin ziyareti için önceden ABD’li yetkililer resmi bir açıklamada bulunmasa da, Mısır devlet medyası duyurmuştu. ABD’li yetkililerin resmi bir açıklama yapmaması güvenlik önlemi olarak yorumlandı. Bu önlemle, Mısır’daki istikrarsızlıktan ABD’nin kaygı duyduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda, ülkede artan Amerikan karşıtlığına da bir tepki olarak böyle bir uygulamaya gidildiği söyleniyor. Daha önce bu uygulamanın Irak ve Afganistan’a giden ABD yetkilileri için uygulandığı biliniyor.
le yönetime gelen Cumhurbaşkanı Adli Mahmud Mansur, Başbakan Hazım el Beblavi, Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi ve Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi ile görüştü. Görüşmeler sonrası açıklamalarda bulunan Kerry, ülkede yaşanan şiddettin sona ermesi ve demokrasi çağrısı yaptı. Kerry, “Tarih bize demokrasilerin, diğer tüm alternatiflerden daha istikrârlı ve uygulanabilir olduğunu gösterdi” diyerek niye demokrasi çağrısı yaptığını açıkladı. Kerry, Mısır’ı “ABD’nin hayati ortağı” olarak gördüklerini belirterek, “İstikrâr beraberinde turizm ve yatırımı, bu ikisi de Mısır halkı için iş imkânları getirir” dedi.
devirerek “demokrasiyi geri getirdiğini” söylemişti. Kerry, darbenin milyonlarca kişinin isteğiyle yapıldığını belirtmişti. Kerry, Mısır’daki ordu darbesini, “Hepsi ülkenin kaosa, şiddete sürüklenmesinden korkan milyonlarca insan ordudan müdahale etmesini istedi. Bize göre ordu şu ana dek yönetimi devralmadı. Ülkeyi yöneten sivil bir hükümet var. Pratikte demokrasiyi geri getiriyorlar” şeklinde yorumlamıştı. ABD, Mısır’da yaşananları “darbe” olarak tanımlamadı. ABD yasaları uyarınca, bu tanımlama yapıldığı takdirde Washington’ın Mısır’a verdiği yıllık 1,5 milyar dolayındaki yardımın kesilmesi gerekiyor. Her Ordu demokrasiyi getirdi ne kadar ABD, Mısır Ordu’sunun “İstikrar gelmeli” Muhammed Mursi’nin devrilme- Kerry, Mursi’nin devrilmesiyle ilgi- Mursi’yi devirmesini darbe olarak sinden sonra ülkeyi ziyaret eden li daha önce yaptığı açıklamalarda tanımasa da, ABD yasaları gereğinen üst düzey yetkili olan Kerry, Mısır Ordusu’nun seçilmiş cum- ce Mısır’a verilen yardım kesildi. Mısır’a 6 saat ayırdı. Kerry, darbey- hurbaşkanı Muhammed Mursi’yi
“Dinleme skandalı” sarsıntıları A B D , dinleme skandalının neden olduğu tepkileri dindirmeye çalışıyor. Kongre, bunun için yeni bir tasarı önerisini gündemine getirirken, Dışişleri Bakanı John Kerry’den bir açıklama geldi. Kerry, telefon dinleme ve istihbarat toplama konusunda çok ileri gittiklerini, bu kapsamda bazı uygulamalara son vereceklerini söyledi. ABD’de yapılan anketlerde, ABD halkının çoğu istihbarat kuruluşlarının izleme faaliyetlerine karşı çıkıyor. ABD’nin önde gelen teknoloji şirketleri ise hükümetin, izleme faaliyetlerinde kapsamlı bir reforma gitmesini istiyor.
Dinleme skandalı Birleşmiş Milletler’in gündeminde Öte yandan Almanya ve Brezilya, Birleşmiş Milletler gündemine yasadışı casusluğu kınayan bir karar taslağı getirdi. Karar taslağında “ulusal güvenlik ve ülkeleri tehdit eden suç faaliyetleri gibi durumların hassas bilgilerin toplanması ve korunmasına gerekçe gösterilebileceğini ancak BM üyesi ülkelerin uluslararası insan haklarıyla tam uyum içinde olmaları gerektiği” ifadesi yer alıyor. Taslakta ayrıca, ‘şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine dayanan bağımsız bir gözetim mekanizmasının kurulması’ talebinin de yer alması bekleniyor. YARIN DÜNYA
İşkenceye ceza Şili’de, Augusto Pinochet ni terk etmek zorunda kalan liderliğindeki askeri dik- 200.000 Şilili için emsal olabitatörlük döneminde sürgüne leceğini belirtiyor. gönderilen, 80 yaşındaki işkenGarcia, kendini sosyalist ce mağduru Leopoldo Garcia olarak tanımlıyor. Garcia, OrLucero, açtığı davayı kazandı. general Pinochet’yi iktidara geGarcia, 1975’te ülketiren darbeden 5 gün sini terk etmesinden sonra Eylül 1973’te Şili Hükümeti’nin siyasi görüşleri nedesorumlu olduğunu niyle tutuklanmıştı. belirtiyordu. AmeGarcia, bir buçuk rika Kıtası İnsan yıl boyunca gözalHakları Mahkemetında tutuldu ve bu si, ilk kez yaşayan süre zarfı boyunca leopoldo garcıa Pinochet dönemini işkenceye maruz görmüş bir mağdur için tazmi- kaldı. Garcia, işkence sonucu nata hükmediyor. Hukukçular, omurilik zedelenmesinden domahkemenin verdiği kararın layı sakat kaldı. YARIN DÜNYA Pinochet döneminde ülkesi-
Mısır
Mursi Davası
Mısır’da, Muhammed Mursi’nin yargılanması öncesi binlerce kişi sokaklara çıktı. Müslüman Kardeşler’in destekçileri birçok kentte eylem düzenledi. İskenderiye ve Kahire’de gerçekleştirilen protesto gösterilerinde çatışma çıktı ve birçok kişi yaralandı. Muhammed Mursi yanlıları, yargılamanın meşru olmadığını belirterek, “Mursi değil, Sisi yargılanmalıdır. Sisi işlediği katliamların hesabını vermelidir” dedi. Mısır İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim, Mursi’nin yargılanmasının gerçekleşeceği günde duruşmanın sabote edilmesi ihtimaline karşı açıklamada bulundu. İbrahim, “Güvenlik güçleri, yasal olmayan her türlü eyleme kararlılıkla ve tüm güçleriyle karşı koyacaklardır. Duruşmayı sabote etme girişiminde bulunanların kurtuluşu olmayacaktır” dedi. YARIN DÜNYA
İsrail
Sınırı ihlal ettiler
ABD’den barışa darbe
Pakistan Hükümeti, ABD’nin İslamabad Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak, Batı Veziristan’da insansız uçakla düzenlenen saldırıda, Pakistan Talibanı lideri Hekimullah Mesud’un öldürülmesi nedeniyle ABD’yi protesto etti. Pakistan İçişleri Bakanı Çaudri Nisar Ali Han, bu saldırıyla birlikte Pakistan Hükümeti’nin yıllardır süren ve binlerce kişinin yaşamını yitirmesine yol açan savaşı durdurmak için Taliban’la görüşmeye başlama planlarını yok ettiğini söyledi. Pakistan hükümetinden bir heyetin Mesud’la görüşmek için bölgeye hareketinden bir gün önce gerçekleşen saldırı nedeniyle ülkede güvenlik güçleri teyakkuza geçirildi. ABD’nin başına 5 milyon dolar ödül koyduğu Mesud, verdiği demeçle, hükümetle “ciddi görüşmelere” hazır olduğunu ama kendisine henüz bu yönde bir talep gelmediğini söylemişti. YARIN DÜNYA
İsrail askerleri, Gazze’nin güneyindeki el-Karara Beldesi’ne topçu ateşi düzenledi. Filistin güvenlik kaynaklarının verdiği bilgiye göre, İsrail askerlerinin düzenlediği saldırıda 1 kişi hayatını kaybederken, 1 kişi de hafif yaralandı. Gazze’de bulunan Filistin Hükümeti Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, yaşamını kaybeden kişinin cenazesinin Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’ne gönderildiğini söyledi. Hamas kaynakları ise, 22 yaşındaki İzzettin elKassam Tugayları mensubu Rabii Bereke’nin, açılan topçu ateşinde öldüğünü bildirdi. Bir grup İsrail askeri, Han Yunus’un kuzey doğusunda bulunan el-Karara beldesinden sınırı ihlal etmişti. Görgü tanıkları, 5 İsrail iş makinesinin, 3 İsrail tankı eşliğinde sınırdan 300 metre içeri girdiğini ifade ettiler. YARIN DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
6 Kasım 2013
Buyurun bu da başörtülünün sorunu UMUR TALU yazdı
Son günlerde kadın milletvekillerinin meclise başörtüleriyle gelmesi konusu gündemi meşgul ediyor. Tartışılan konuyla ilgili birçok konuşma yapılırken bu özgürlüklerin kapsamı ise bir diğer tartışma konusu. Habertürk Gazetesi’nde Umur Talu’nun 3 Kasım’da yazdığı yazısını aynen yayımlıyoruz.
Soruyorsun ya bana, ne demek istiyorsun, diye. Bu işte. Başı açık ya da örtülü, sıvasız hanelerin boyasız kadınların, ki çoğu başörtülüdür; bir de sınıf örtüsü vardır. Başörtüsü sorunu sadece okulda yahut Meclis’te değil ki, “eğitimli, partili” bacılarımız ve onlara bile tahakkümde beis görmeyen baylarımız! Diyeceksin ki, onların başörtüsü sorunu değil, sosyal mesele! Tam da onu diyorum zaten *** Sözde Mehmetçiği yüceltirken; başörtüsü annesini, kardeşini, eşini aşağılayan, nizamiyeye sokmayan, sicil tutan, çarpı koyan bir cumhuriyetçilik vardı ya, hoş yine vardır... Hani vefasız işçisinin,
temizlikçisinin başörtüsünü görmeyip yahut makul görüp üniversiteliyi, siyasetçiyi başörtülü görmek istemeyen ; başörtülü bir kıza, kadına kapatan! Şimdi de sizin gözleriniz kamaştı, şaşılaştı, buğulandı ona buna çarpı atmaktan. Başörtüsünü görüyorsunuz ama siz de yoksulluğun, katmerli itilmişliklerin, adaletsizliklerin başörtülü kadınlarını bile görmüyorsunuz. Şahane büyüme hızının altında büzülen, muhteşem piyasanın patlamalarında paramparça olan, AVM tapınaklarının yangınlarında kül olan haneleri ıskalıyorsunuz. Devlet çiftliğinde, taşeron için sigortasız, minicik yaşlarında koyun sağarken dereye düşürülen süt kız-
ların hanesinden, adalet özleminden kaçıyorsunuz. Sayın Bakan Almanya’da “Türk işçileri aşağılamışlardı” diye Alman piyasasına çatıyor; ama burada aşağılanan, horlanan, korlanan, alev alev yananlar yanlarında kimseyi bulamıyor. *** Buyurun Esenyurt’ta AVM şantiyesi naylon çadır yangınının kül işçilerinin, naylon gibi eriyen 11’lerin “başörtülü” eşleri. Hadi, dün kaçırmışsanız onuncu duruşmada yanlarında olun. Sadece Eylül’de 83 işçi daha böyle, işyerlerinde ölmüş. Hadi, korkmayın, ölü işçi sınıfının kadınlarının yanına varın. Buyurun Davutpaşa maytap katliamının kor
işçilerinin, düğünlere, gösterişlere, törenlere, şölenlere canını veren 21’lerin “başörtülü” eşleri, anaları, kızları. Hadi uzayan mahkemelerde ellerinden tutun. Buyurun, Başkent’te, polis mermisiyle öldürülen Ethem Sarısülük’ün de işçilik yaptığı Ostim-İvedik’in kar arsızlığına kurban edilmiş parampaça işçilerinin, devletin iş güvenliği örgütünün yanı başında katledilen 20’lerin “başörtülü” can parçaları. Hadi ruhlarına bir huzur verin. Buyurun, idarenizdeki Ceylanpınar çiftliğinde emeği ve çocukluğu günlük üç-beş liraya kiralanan minik süt kızların peşinde, suda umut arayıp ceset bulan “başı örtülü” analar, kardeşler; 40 işçi yüklü
İstanbul - Esenyurt Davası
kamyondan 11’leri yutan sudan son anda alınan “başı örtülü” kızlar, kadınlar. Hadi çocukları, işçileri, kadınları koruyan kanunlarınızı seferber edin. Buyurun, hiç merak etmediğiniz, baskı ve esaret düzenine alttaki askerleri rehin alan Disiplin Kanunu hediye ettiğiniz TSK’da, yılda yüze bile ulaşan intiharlarda yok olan sıvasız hane çocuklarının “başörtülü” anaları, nişanlıları, eşleri, kardeşleri. Kaldırdığınızı sandığınız “vesayet”in sıradan, gündelik, olağan esirleri, rehineleri. İyi bakın! *** Ne zaman ki vicdanlarımızda inmiş perdeler ayrımsız kalkar... Piyasadan askeriyeye, devletten okula ve aileye nice tahakküm, aşağılama, esaret biçimi aynı derecede önemsenir... O vakit hakkıyla gurur duyarsınız. Umur Talu Habertürk Gazetesi yazarı
Ankara - Ostim Davası
Kanla imzalanan Marmaray hayali MEHVEŞ EVİN yazdı
Mehveş Evin’in Marmaray Projesi’yle ilgili 3 Kasım’da Milliyet’te yazdığı köşe yazısını yayımlıyoruz.
Marmaray tüneli, ne yapıldı, ne edildi, 29 Ekim’de açıldı. İstanbul trafiğini rahatlatacak, toplu taşımayı raylara alıp kolaylaştıracak herhangi bir projeyi küçümsemem, karşı çıkmıyorum, aksine destekliyorum. Sorun, gösteriş merakı yüzünden tünelin aceleye getirilmesi. Elektrikler kesildi; insanlar tünelde yürütülüp canları tehlikeye atıldı, tabii ki eleştirilecek... Ama Marmaray’da yaşanan aksilikler yüzünden asla “oh olsun” demem. Niye diyeyim? Olan yine bize, yani İstanbullulara olmuyor mu? Daha pratik çözümler Evet, mega projeleri genel olarak sorunlu buluyorum. Çünkü yurttaşların asıl ihtiyaçlarını karşılamaktansa, büyük paralar harcanıp geçici çözümler yaratılıyor. Çok daha ucuz ve pratik çözümler dururken büyük şirketlere, kişisel güç ve menfaat ilişkilerine kazandıracak projeler “olmazsa olmaz” gibi sunuluyor. Sonuç aynı: Ortada bir master plan olmadığından, İstanbul harita üzerinde karar alınan, her gün altyapı sorunu büyüyen bir mega bataklığa dönüşüyor. Bu projelerin güvenliği ve çevreye verdiği zararın sorgulanması bir yana, hangi şartlarda yapıldığını öğrenince ister istemez uşkuya kapılıyorsunuz. Harakirinin şakası olmaz Marmaray’ın 29 Ekim’e yetişmesi için proje müdürlerinin, Japonlara “intihar edeceklerini belirten yazılı bir not” hazırlayıp imzalamaları
gibi... Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü Metin Tahan, metni kendi kanıyla imzalamış. Anlayacağınız Japonlar için son derecede hassas, dalgası geçilmeyecek bir konu olan harakirinin de cılkını çıkarmış olduk. Çünkü mesele harakiri yapmak ya da yapmamak değil, Başbakan’ın emirlerini zamanında yerine getirip, hışmına uğramamak! Deniz taşıması karlı değil * Marmaray’ın 13.5 kilometrelik bölümü açıldı. Üsküdar ile Sirkeci arası dört dakikaya indi deniyor, çok güzel. Özellikle şehrin güney aksında gidip gelenler için büyük rahatlık. Ancak asıl trafik yoğunluğu ve artışı kuzeyde, yani güzergah sorunlu. * Üsküdar-Kabataş’ı zaten 5 dakikada denizden geçebiliyorsunuz. Bostancı-Bakırköy arası deniz otobüsüyle 45 dakika, Marmaray’la 37 dakika sürecek. Buna rağmen ısrarla deniz taşımacılığı etkili kullanılmıyor. * Neden? Yeterince karlı değil de ondan... Oysa Marmaray’a ayrılan bütçenin (şimdilik 9.3 milyar TL) çok çok azını vapur, motor gibi hatlara ayırıp İstanbul’u acayip rahatlatabilirsiniz! * Marmaray’ın tarihi yarımadaya yapacağı baskı, denizin dibindeki konumu nedeniyle kirliliği artıracak olması gibi başka sorunlar da dile getiriliyor. Mehveş Evin Milliyet Gazetesi yazarı
Devletin vatandaşla güven polemiği SESSİZLİĞİN UĞULTUSU Filiz Aküzüm Savaşların bir türlü bitmek bilmediği, karanlığın, kaosun hüküm sürdüğü, kanın oluk oluk aktığı, demokrasinin siyasi bir proje, oyalamaca olarak sunulduğu bir coğrafyada yaşama bakış açısı her zaman kuşku doludur.Çünkü eksenini ırkçılığa, işkenceye, sekülerizme, tek bir ideolojiye kaydırıp asimilasyonu politik bir amaç haline getiren bir yapı içerisinde özüne bağlı kalarak güzel bir gelecek inşa etme ideali büyük bir lükstür böylesine bir coğrafyada yetişen insanlar için. Çünkü bireyler yetiştikleri sistem içerisinde daha doğar doğmaz kendilerini eski Hint Medeniyeti’nde uygulanan, toplumu sınıflara ayıran, her türlü özgürlüklerini kısıtlayan Kast
Sistemine benzer bir sistem içinde var oluşunu tamamlarlar ama eksik, anlamsız, kısıtlı bir şekilde. Toplum mühendislerinin inşa ettiği yaşam kurallarını öngören bu sistemin kapalılığı, bireyleri her anlamda kuşatmıştır. Tıpkı bizlerin yaşadığı 80’li ve 90’lı yılların Türkiye’sinde olduğu gibi. Nasıl mı? Çünkü doğuştan sana biçilen bir kaftan, kazandığın bir statün ve de utanç duymana, ezilmene, ayrıca tarihin dalgalı sayfalarında kaybolmana sebebiyet verecek etnik bir kimliğe sahip oluşun, içinde var olduğun toplumun, dünyanın dışına itilmende yeterli bir nedendir. Kürt’sün, Alevi’sin, Ermeni’sin şucusun bucusun. Senin kaderini belirleyen, kim olduğunu sana her demde hatırlatan bu katı kurallar hiyerarşinde önce verilenlerle yetinmeyi, susmayı belirlenen sınırları ihlal etmemeye özen göstermeyi öğrenecek sonra da kendi
dilini, ideolojini ve kültürünü hiçe sayan etnosentrik geleneğe bağlı kalmayı dikte eden var oluş sebebini, yaşamına anlam katan tüm değerlerden soyutlayan alternatif ideolojiyi, kullanılan resmi dili benimseyecek; eğer ulusal, seküler, liberal şemsiyenin altında yer alma imkanının sana tanınmasını istiyorsan geçmişinle bağını tamamıyla koparıp yeni yazılan tarihin içinde yer alma koşulunu yerine getireceksin. Aksi takdirde altına sığınmak istediğin şemsiyenin lanetine uğrarsın. Ahlaki korelasyon grafiğinin düşüklüğünü gösteren hükümetlerin politik uygulamalarına göre istenen şey aslında çok basit; çevresine, resmi tarihe, dile ve ideolojiye adapte olmuş, sorun çıkarmayan bir insan modeli yaratmak. Bu modele son şeklini verirken de birkaç küçük rötuşla ülkeyi temsil eden, herkesin korktuğu, emir aldığı ve bağlı bulunduğu gizli otoritenin efendileri kendi dilinde ağıt ya-
kıp ağlamana, kendi dilinde ibadet etmene, ibadethane açmana, farklı düşünmene, Tanrı’nın doğaya bahşettiği diğer canlılardan seni farklı kılan bir takım hususiyetlerini hiçe sayan, zevklerine en çok hitap eden, yeşil, kırmızı, sarı v.s renkleri sevmene ve bu çizgileri bir arada barındıran elbiseleri giymene ve dahası halay çekmene, müzik yapmana, mahkemede kendi dilinde savunma yapmana, memleketine eski ismiyle hitap edip; w, q, x harflerini içeren isimleri evlatlarına vermene sıcak bakmaz. Bunlardan bir veya birkaçına başvurman halinde otoritenin gizli efendileri iyi vatandaş statüsünden derhal çıkartılma emrini vererek, ensene inen şamarla adi, hain yaftasıyla kodese postalanmanla sonuçlanan maceran da böylece sona erer. Neden, niçin böyle oldu diye sorma ve düşünme fırsatı dahi verilmeden. Demokratik bir yapının içinde modern engizisyonlar kurduran, vatandaşının özel
hayatına kadar her anlamda engel koyan, bir dizi yaptırımla karşı karşıya bırakan bir ülkede yaşayan vatandaşların devlete ve yöneticilere güvenmelerini beklemek deveye hendek atlatmak gibi bir şeydir. Binlerce evladını faili meçhul cinayetlere kurban veren nice ana gibi belki bir gün çıkar gelir umuduyla 33 yıl boyunca kapısını açık tutup son nefesine kadar umudunu yitirmeyip bekleyen Berfo Ana’yı, cenazesi ellerinden zorla alındıktan sonra toprağına bile dokunmayı kendisine çok görüp karanlık bir gecede çaresiz, göz yaşları içerisinde bırakılan Mahir’in anasını kimse unutmadı ve unutmayacaktır da. Asıl mesele ise işlevini yitiren bir demokrasinin üzerine çökmüş sisli havayı ve gri bulutları dağıtmaya çalışan, parlak, coşku dolu vatanperver evlatlarını asarak gözdağı veren, şiddet ve güvenlikçi politikalarla iç sorunlarını çözme metodunu seçen bir ülkenin demokrasi savaşında evlatlarına yaşat-
tığı acıyı, işkenceyi, haksız baskıyı ve bu trajediyi normal ve haklı bir eylemmiş gibi gösterip gerçeklerin hala sumen altı ediliyor olmasıdır. Her sahnesi acı olan, kan kokan, gündüzün geceye, umudun gözyaşına karıştığı, her an yitirilişlerin, kopuşların, biraz daha yoğunlaştığı, yaşasın ölüm çığlıklarının yükseldiği, ölüm elçilerinin kol gezdiği dramatik olaylarla yüklü olan darbe dönemi ve sonrasında hüznün en metrajlısını yüreğinin derinliklerinde yaşayıp depresyona giren, uykuları kaçan, insani duyguları hırpalanan, örselenen insanların dramını görmezden gelip hiç bir şey olmamış gibi kompliman yaparak küçücük paketlerle, balyozlarla birtakım göz boyamalar, birkaç sosyal düzenlemeyle insancıklar konumuna düşürülmüş bu güzel, acı yüklü insanların yaşadığı dramı hafife aldıktan sonra şirin görünerek bir de üstüne pişkin pişkin biatlerini bekleme çabası içerisine giren
bir anlayışın komedisini yaşayan ülke olarak ortaya çıkan tuhaflıklar, çelişkiler bizler için şaşırtıcı olmaktan ziyade tarafımızdan artık normal olarak algılanmakta. “E ne de olsa burası Türkiye’’ demekten çoğu zaman kendimizi alamıyoruz doğrusu. 12 Eylül’lerin, 27 Mayıs’ların, Gezi Direnişi’nde yaşamını yitiren Abdullah’ın, Ali İsmail’in, Ethem’in faillerinden hesap sorulmadan, etnik ayrımcılık kalkmadan, ifade özgürlüğüne yer verilmeden, eşit yurttaş, hoşgörü anlayışı toplumun tüm horizonlarında egemen olmadan Türkiye’de yaşayan vatandaşların devlete olan güven ve bağlılık maratonunda bir hayli yol alması gerekir. Filiz Aküzüm Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi
YAKLASIMLAR
17
6 Kasım 2013
Kılavuzu Humeyni Olanın… daha yenilmişti hem de yine bir 12 Eylül günü… Sol karakterli, toplumsal talepler içeren Gezi direnişinde elde edilen kazanımlar Türkiye Devrimci ve Sosyalist Çevrelerinin birlikte hareket etmesi gereğini belgeler nitelikte oldu.
“
Süreç gösterdi ki; Türkiye solunun bir kısmı bir kere daha yenilmişti hem de yine bir 12 Eylül günü. Sol karakterli, toplumsal talepler içeren Gezi direnişinde elde edilen kazanımlar Türkiye Devrimci ve Sosyalist Çevrelerinin birlikte hareket etmesi gereğini belgeler nitelikte oldu.
“
Humeyni Şah’ı devirdiği 1979 İran Devrimi öncesi; topluma daha fazla özgürlük, ülkeye daha fazla demokrasi, İran’da ki Halklara daha fazla eşit yurttaşlık hakkı vaadinde bulunarak güçlü olan Şah’a karşı İran’daki solcu, aydın, reformist çevrelerle işbirliği yapmıştı. Rejim karşında örgütlenen bütün muhalif kesimlerin desteği ile Şah’ı deviren Humeyni, iktidara gelir gelmez ilk olarak etrafındaki kendisine tehlike olarak gördüğü reformist, aydın ve solcu kesimi bertaraf etti, devrim mücadelesinde işbirliği yaptığı kesimleri katliamlarla yok etti, sürgünlerle zindanlarla sindirdi. Şah’ı deviren Humeyni artık tek başına İran’ın hükümranıydı… Humeyni’nin kıvrak zekâsı ve müthiş Takkiye yeteneğiyle elde ettiği seçim kazanma taktiğini kopyalayan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 12 Eylül 2010 günü gerçekleşen Anayasa değişikliği oylama referandumunda tıpkı üstadı Humeyni gibi “Yetmez ama evet”ci sol cenahı yanına alarak girdiği referandum oylamasından galip ayrıldı. Erdoğan referandum öncesi; meydanlarda halka verdiği: “Daha fazla özgürlük, ileri demokrasi, oligarşiyi mahkûm ettirme…” Gibi vaatlerinin üzerine bir anda kalem çekti, 12 Eylül Referandumundan sonra AKP Hükümetinin aydınlara, demokratlara, devrimcilere yaklaşımı daha sert, daha keskin bir hal aldı. Süreç gösterdi ki; Türkiye solunun bir kısmı bir kere
ken olacaktı. Bu bilinçle yola çıkan Gürsel Tekin’in; CHP’nin özgünlükten öte bugün için geçerli bir akçe olmadığına kanaat getirdiği politikalarından umudu keserek Gezi Direnişine sarılması nedensiz değildi. Kitlesel çoğunluğu bir hayli fazla fakat ilkesel duruşu olmayan Statükocu CHP’nin kara yağız delikanlısı Gürsel Tekin’in yerel seçim takvimin işlediği günümüzde sol jargonla yoldaş toplama gayretinde ki amacı ülkede tam işlevsel demokratik kurumlar yaratmak değildir. Zaten Gürsel Tekinlerden böyle bir role bürünmesini beklemiyorum çünkü Gezi parkında ne onca fizyolojik işkenceye maruz kalan devrimcilerin gördüğü işkenceler, nede yaşamını ideal uğruna feda eden Ethem’in, Ali İsmail’in, Abdocan’ın idealleri CHP’nin ilgi alanına girmiyor, CHP’nin devrimci duruş kaygısı yok, ama
“
Gürsel Tekin’in Gezi üzerinden kendine çıkar sağlama politikası, 1979’da Humeyni’nin Şah’a Karşı verdiği mücadelede, 12 Eylül 2010 referandumunda Tayyip Erdoğan’ın hayırcı cepheye karşı yürüttüğü kampanyanda ki yöntemlerle birebir örtüşüyor.
“
Öztürk Polat yazdı
Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği üyesi Öztürk Polat “Sol karakterli, toplumsal talepler içeren Gezi direnişinde elde edilen kazanımlar Türkiye Devrimci ve Sosyalist Çevrelerinin birlikte hareket etmesi gereğini belgeler nitelikte oldu.” diye Gezi sürecinde oluşan ittifakları ve bunun ışığında seçim sürecini değerlendiriyor.
devrimci değerleri sömürme gibi meziyeti var. Gürsel Tekin’in Gezi üzerinden kendine çıkar sağlama politikası, 1979’da Humeyni’nin Şah’a Karşı verdiği mücadelede, 12 Eylül 2010 referandumunda Tayyip Erdoğan’ın hayırcı cepheye karşı yürüttüğü kampanyanda ki yöntemlerle birebir ör-
tüşüyor. Resim bu kadar açık ve netken Gürsel Tekingillerin Gezi Direnişine neden olan toplumsal taleplerin gerekçeleriyle ve bu direnişin doğurduğu sonuçlarla ilgilenmek yerine Gezi parkı üzerinden oy hesabı yaptığına defalarca tanıklık ettik 12 Eylül Referandumunda Tayyip Erdoğan’a inanan ve AKP’nin arka bahçesi haline gelen “Yetmez Ama Evet”çi solun düştüğü yanılgıya (yenilgiye) Gezi direnişinde bedel ödeyen devrimciler düşer mi? Devrimcilerin bu tür bir yanılgıya yeniden yelken açmayacağı kanısındayken Solun Çatı Partisi olduğunu iddia eden HDP’nin çiçeği burnunda Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in medyada yer alan: “CHP ile ortak aday çıkarabiliriz…” açıklamaları Sevgili Mihri Belli’nin: “ Tecrübe dediğin kandil sadece geçtiğin yolu aydınlatır, ileriye dönük hiçbir yarar sağlamaz…” tezinde olduğu gibi kimi solcu cenahın da Humeyni’yi kılavuz aldığına işaret ediyor. Öztürk POLAT Cemil Kırbayır Kültürevi Derneği Üyesi
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Ahmet Hakan Hürriyet
Hakan, mecliste başörtülü vekillerin bulunmasıyla ilgili CHP’nin tutumunu eleştirenlere cevap vermiş. Hakan: “KORKTUĞU MUHALEFET: Başörtüsü özgürlüğünü sonuna kadar savunan, bunu meseleetmeyen, bunu mesele etmemeyi içselleştiren muhalefetten ödü patlar iktidarın... Çünkübaşörtüsü gerilimi gündemden düşmeye başladığı andan itibaren konu Gezi’nin intikamı adıaltında yapılan zulümlere gelecektir, öldürülenlere ve öldürenlere gelecektir, Alevilerinmağduriyetine gelecektir, kibirlenerek yürümelere gelecektir, “hep kendine Müslüman”meselesine gelecektir, inanmama özgürlüğüne gelecektir, dekolte özgürlüğüne gelecektir,“istediğim gibi giyinirim, sana ne” meselesine gelecektir.”
Kötü
Cüneyt Arcayürek Cumhuriyet
Arcayürek başörtülü vekillerin meclise girmesiyle “özgürlük” tanımının değiştiğini iddia ediyor. Arcayürek: “Önce yerel, sonra genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru; kimi kavramlar ad değiştiriyor. Özgürlüğün de siyasette normalleşmenin de yeni adı başörtüsü! Meclis’te özgürlüğün simgesi, başörtüsü!550 milletvekilinin yüzde 14.42’si, 79’u kadın. 30 Ekim’de dört başı örtülü kadın vekil vardı. Bir gün sonra sayı beşe yükseldi. Yakında gazetelerde her gün çerçeve içinde şöyle bir habere rastlayabilirsiniz: Meclis’te başıörtülü vekil sayısı bugün bir arttı. Altı, yedi, sekiz... Meclis’e sanki Taksim-Sarıyer dolmuşuna müşteri arar gibi; neredeyse “Yok mu arttıran?” diyen çağrı içerikli haberler”
Çirkin
Mehmet Akarca Takvim
Akarca, sadece demokratik haklarını kullandığı için öldürülen 6 genci, kadın cinayetlerini, işçi ölümlerini, işsizliği bir kenara bırakmış Türkiye’nin ne kadar iyi bir ülke olduğunu anlatıyor. Akarca: “O günlerde ekonomik krizler, siyasibuhranlar, darbe-muhtıra, her türdenzulüm-işkence, memur maaşını bileödemekten aciz maliye, insan haklarıihlalleri, benzer ne kadar olumsuzlukvarsa yaşanan bir Türkiye mevcuttu!Aklı olan o günlere dönmek ister mi? Bugünkü Demokratik anlayışa da. Bugünkü Ekonomik gelişmişliğe de. Bugünkü Umut Ortamına gelmek deelbet kolay olmadı, ama ulaşıldı işte. Algı Zorluğu olmayanlar farkındadır!Diğerleri ise, mutlak bir doktora ya dapsikoloğa görünmelilerdir!Bir tavsiye olarak, tedavinin yanı sırabol balık yemek, bir de Marmaray ileüç kere kıtalar arasında gidip gelmekde hastaya iyi gelebilir!N’olacak, eskisi gibi değil ki,en fazla yarım saatini alır!
Amacına ulaşan Gezi direnişi; Türkiye’ de, gündelik, ranta dayalı politika yapan popülist politikacıların iştahını da kabartmış olacak ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Büyükşehir Belediye Başkanı Aday Adaylığı yarışında ki rakibi Mustafa Sarıgül’e Geziyi kendine referans gösterdi. Gezi önemli bir referanstı CHP için çünkü Gezi direnişi geldiği nokta itibariyle CHP içerisinde de Turnusol görevi üstlenmişti. Bu nedenledir ki Sarıgül ile Tekin’in adaylık yarışında Gezi Direnişi önemli bir et-
Kürt sorunu çözülmedi - 2 TUTSAK POSTASI Önder Çarkçı Kürt sorununda, AKP iktidarı, içinde barındırdığı, güçlü bir Türk-İslam sentezcisi damar nedeniyle, Kürtlerin ulusal taleplerini hazmetmekten uzaktır. Bu nedenle, Kürtlere “statü” tanıyacak herhangi bir çözümün de önüne engeldir. AKP iktidarı işi “bireysel hak ve özgürlükler” bağlamında ele alırken, “statü” yerine ise “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” zaviyesinden bakıyor. Anadilde eğitim talebi gibi “kolektif haklara” bile tahammülü yok. Başbakan R.T. Erdoğan, demokratik özerklik talebine, “Başka devlet isteyen gitsin!” derken Hükümet Sözcüsü B.Arınç’ın ise, anadilde eğitim talebine verdiği cevap, “Kuzey Irak’a gidin!” oluyor. Bu arada, bu “ya sev ya terk et!” politikasını son günlerde bolca sarf ediyor! Erdoğan, ODTÜ’lülerin ODTÜ Ormanı’na yönelik sahiplenmesine “O zaman ormana gidin yaşayın!” dedi. ODTÜ’lülerin, ormanları talan edip memleketi çorak-
laştıran bu rantiyeci anlayışa verdiği cevap, “Asıl sen çöle git” oldu. Başbakan alınmış(!). Üstelik bir de “Arabistan’da oku!” diyen bazı “başörtüsü düşmanları”nın söylemini de yanına katıp mağdurları ayırmaya çalışıyor. Memlekete “kes-yapıştır hukukunu” armağan eden bir iktidarın “sahibinden” de başka bir tavır beklenmez tabi ki… Sen Kürt’e, taleplerini karşılamak yerine kapıya gösterir, ekolojik tahribata karşı mücadele edenlere “ormanda yaşa” dersen, başkası da sana Arabistan çöllerini gösterir, gocunmayacaksın! Konumuza dönersek, Türk-İslam sentezcisi damarı güçlü olan AKP’nin “bireysel hakları” ile işi götürmek istediği, üstelik de zamana yayarak, taksit taksit bu süreci yürütmek istediği görülüyor. Kürt sorunu esasen bir Amerikan planı çerçevesinde yürütülüyor. Kürtlerin “devlet olma ve “ ulusal hakların tatmini” güdülerinin karşılanması esasına dayanıyor. Buna göre; Basür ile devlet olan Kürtlerin diğer parçalarda ise “ulusal tatmini” esas alınıyor; yani Basür’da “statü” kabul edilirken diğer parçalarda statü öngörülmüyor. Bireysel ve kolektif haklar ile çözüm istemiyor. Ancak, Suriye’deki “Proxy war” planı, Kürtler lehine geldi. Suriye
Kürtleri’nin Rojava’da oluşturdukları de facto yapı, de facto olmaktan çıkıp de jure hale gelse de gelmese de Kürtler lehine sonuçları olacaktır. Basür dışındaki Kürdistan’ın diğer 3 bölgesinde de “statülü çözüm” derinleşecektir. Kuşkusuz, Kürt Hareketi’nin “mücadele azmi” belirleyici olacaktır. Türkiye işte bu nedenle, Rojava’da dizginleri ele geçirmek için bütün gücü ile yüklenmektedir. Bir yandan ambargo uyguluyor, çetelere lojistik sağlıyor ve eğer statü olursa, bu statünün, Barzanigillerin elinde olması için var gücü ile uğraşırken öte yandan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile görüşmeyi de ihmal etmiştir. PKK’nin gerillasını Basür’a çekmeyi durdurması sonrası, Rojava’ya yönelik çete saldırıları da hız aldı. Bunun üzerine Salih Müslim, “Bir yandan bizimle görüşmeleri yapacaksın öte yandan da kendi köpeklerini, çakallarını ve tilkilerini üzerimize salacaksın” diyerek sert bir şekilde tepkisini dile getirdi. “Eğer Rojava’da statü olacaksa, Barzani bağlantılı örgütlerin denetiminde olmalıdır” ısrarının altından ideolojik bir çatışma olduğu görülebilir. AKP, KDP, El Kaide ve ABD’yi Rojava karşıtı cepheye
toplayan neden PKK’nin –ve tabi PYD’nin- “Komünalizm” anlayışıdır. Suriye petrollerini de eklemek gerekir kuşkusuz… Komünal sistem ile yönetilen bir Rojava’nın çevresine yayacağı etkiden korktuklarını görmek gerekiyor. Gezi’den korkma sebebi de dayanışmacı ve paylaşımcı ruhu değil miydi? Demokratikleşme paketlerinden ne çıkarsa çıksın, eğer “ilerleme” olursa “nisbi” olacağı kesindir. Nisbi özgürlükler ve demokrasi ile o yıllarca oyalanmak mı yoksa, devrimci demokrasi için mücadeleyi yükseltmek mi? Eğer devrimci demokrasi diyorsak Gezi ve Rojava ruhunu bir program etrafında birleştirerek örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek… Devrimin subjektif koşullarını hazırlamak evet görevdir… Emekçi Hareket’in temel görevi de devrimin kadrolarını ve örgütlülüğünü kurumsallaştırmasıdır. Subjektif şartlar kurumsal mücadele ile oluşturulacaktır. ÖNDER ÇARKÇI EHP Üyesi 1 No’ lu F Tipi Hapishane Kocaeli
günlüğü İlker Eraslan
Twitter’da hükümete karşı tepkinin yoğun olduğu bir hafta geçirdik. İlk başta Marmaray’ın açılışının ertesi günü arıza yapmasıyla beraber birbirinden komik tweetler ve görsellerle büyük bir dalga geçme furyası başladı. Başta “ÇarşıdanAldımMarmaray EveGeldimTabanvay” olmak üzere farklı tabelalar TT’ye girdi. Diğer sosyal ağlar ve sitelerle beraber bu furya günlerce devam etti. Tarafsız Bölge programına ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’ın çıkması üzerine yapılan yorumların yoğunluğuyla Alper Taş ismi TT’ye girdi. Bir sosyalist olarak samimi duruşu ile Gezi cenahından çok olumlu eleştiriler aldı ve beğeni topladı. Meclise başörtülü vekillerin girdiği gün Şafak Pavey ve Muharrem İnce yaptıkları konuşmalar üzerine TT’ye girdi. #GeziTutsaklarıİçinSesVer de yine TT’ye giren ve çok paylaşılan hashtag’ler arasında yer aldı. Sonraki günlerde #GeziyiHatırlıyoruzHatırlatıyoruz tagi uzun bir süre TT’de yer aldı ve yoğun bir şekilde direniş günlerinden fotoğraflar paylaşıldı. İşçilere polisin saldırdığı akşam #Beltaşişçisiyalnızdeğildir başlığı TT’ye girdi ve sonrasındaki gelişmeler çoğunlukla gazetemizin hesabı @yarinhaber’in tweetleri RT (retweet) edilerek paylaşıldı. Son olarak başbakanın öğrenci evleriyle ilgili açıklamalarına tepkiler #KızlıErkekliAynıEvdeKalıyoruz tagiyle TT’ye girdi. TT dışında da bu konu üzerinden onbinlerce tepki tweeti atıldı, görseller paylaşıldı, tiye alındı.
KULTUR-SANAT
18
6 Kasım 2013
İstanbul kitap fuarı kapılarını açtı
Kitapseverlerin her sene dört gözle beklediği kitap fuarı başladı. 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 650 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı, 300 etkinlik ve yüzlerce imza günüyle 10 Kasım tarihine kadar Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde kitapseverlerle buluşacak. İSTANBUL Serkan atak
TÜYAP tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, kapılarını açtı. Kitap Fuarları Danışma Kurulu tarafından alınan kararla tarihçi akademisyen Prof. Dr. Sayın Taner Timur 32. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı “Onur Yazarı” olarak belirlenirken, fuarın ana teması ise “Tarih: Geçmişteki Gelecek” olarak kararlaştırıldı.
Behzat Ç. Ankara Yanıyor Yönetmen: Serdar Akar Oyuncular: SErdal Beşikçioğlu, Fatih Artman tür: Aksiyon
Paneller ve Söyleşileri Fuar, ziyaretçilerini kitaplarla buluşturmakla kalmıyor, edebiyat ve düşünce dünyasından isimlerle de bir araya getirmeye devam ediyor. 9 Kasım Cumartesi günü Murathan Mungan ile “Aklı Yazıyla Denemek” söyleşisi gerçekleştirilecekken, Ataol Behramoğlu ile “Puşkin’den Günümüze Rus Şiiri” etkinliğine katılabilirsiniz. Ayrıca Gezi Parkı Direnişi’ni konu alan “Gezi’den Geleceğe: Büyük Halk Mücadelesinin Dersleri” söyleşisi ve “Gezi’nin Şiiri, Şiirin Gezisi” dinletisi gerçekleştirilecek.
Thor: Karanlık Dünya Yönetmen: Alan Taylor Oyuncular: Chris Hemsworth, Natalie Portman tür: Aksiyon
Konuk Ülke: Çin Halk Cumhuriyeti Çin’den 100’ün üzerinde yayınevi katılırken, fuar süresince yazarların katılımıyla etkinlikler düzenlenecek. Çin edebiyatının önemli isimleri, fuarın konuğu olacak. Çin Halk Cumhuriyeti yayın sektörü-
ARDA İCİL yazdı
Üçüncü sezonunun ardından yaptığı finalle ekranlara veda eden Behzat Ç., ikinci filmiyle tekrar sinema seyircisi ile buluşuyor.
nün önde gelen temsilcileriyle Türkiye’den yayıncılar bir araya gelerek, sektörel buluşmalar gerçekleştirecek. Çin Halk Cumhuriyeti’nin programında söyleşiler, paneller, kaligrafi atölye çalışmaları, profesyonel buluşmalar ve sergiler de yer alacak.
ve katılımcılarla buluşturmaya ha- leri arasında, hafta sonu ise geçen zırlanıyor. Salon içinde yer alacak yıllarda olduğu gibi 10.00-20.00 forum alanında ise sektördeki ge- saatlerinde ziyaret edilebilecek. lişmeler ve yenilikler katılımcılarla İstanbul Kitap Fuarı, kapanış buluşacak. Kitap Fuarı’nın bir di- günü 10 Kasım 2013 Pazar akşamı ğer yeniliği ise özellikle öğrencilere ise 19.00’da sona erecek. 32. İstanyönelik tüm kaynak kitapların bir bul Kitap fuarının detaylı programı arada yer aldığı Eğitim ve Kaynak için “www.istanbulkitapfuari.com” Kitaplarla Sınavlara Hazırlık Salo- ve “www.istanbulbookfair.com” YENİ SALONLAR: DİJİTAL VE EĞİTİM nu. Bu sene 19 sahafın katılacağı adresleri ziyaret edilebilir. Ayrıca Fuara bu yıl iki yeni salon dahil “Sahaflar Sokağı” fuarın bir başka fuarın güncel bilgilerine @kitapoldu. Uluslararası İstanbul Kitap yeniliği olacak. fuari resmi twitter hesabından ulaşılabilir. Fuarı, bu yıl da yayıncılık sektörünün gelişen yüzü dijital yayıncılık, FUAR SAATLERİ DEĞİŞTİ e-kitap ve yeni uygulamaları “Di- 32. Uluslararası İstanbul Kitap jital Yayınlar Salonu” ile okuyucu Fuarı, hafta içi 10.00-19.00 saat-
Televizyonda Mad Men, Game of Thrones gibi dizilerin yönetmeni olarak tanıdığımız Alan Taylor yönetmenliği üstleniyor.
Last Vegas Yönetmen: Jon Turteltaub Oyuncular: Michael Douglas, Robert De Niro Tür: Komedi
Morgan Freeman, Michael Dougles, Robert De Niro gibi ustaları barındıran film, Las Vegas’ta geçen başarılı bir komedi filmi.
Amerikalı yazar Henry James’in Arada Kalan (What Maisie Knew) adlı kitabının sinema uyarlaması olan film seyircilerle buluştu.
15 tiyatroya Gezi cezası
Arada Kalan Bu hafta Amerikalı yazar Henry James’in Arada Kalan (What Maisie Knew) adlı kitabının sinema uyarlaması olan film izleyiciyle buluştu. Filmin fragmanını ilk izlediğimde aklıma şunlar gelmişti. Küçük bir kızın boşanmış olan babası ile annesinin boşluğuyla yaşadığı sıkıntıların üzerinde bıraktığı kötü etkileri anlatan bir film diye. Düşündüğüm tarzda fakat senaristler biraz daha detaylandırmışlar senaryoyu. Kısaca filmi özetleyecek olursak; Maisie şarkıcı bir annenin ve iş adamı bir babanın kızıdır. Küçük Maisie’nin annesiyle babasının anlaşmazlığı çiftin ayrılmasına neden olacaktır. Arada kalan Maisie’ye bakıcısı olan Margo bakar. Maisie’nin velayeti mahkeme kararıyla babasına verilir
ve babası Maisie’nin bakıcısı olan Margo ile evlenir. Aynı şekilde Maisie’nin şarkıcı annesi de barmen olan Lincoln ile evlenir. Maisie’nin annesiyle babası yoğun işlerinden dolayı Maisie’ye ayıracak zaman bulamazken üvey anne Margo ile üvey baba Lincoln Maisie’ye gerçek bir ebeveyn gibi davranır ve onu öz anne ve babasından daha çok sahiplenirler. Filmde en çok dikkatimi çeken nokta ise Maisie’nin annesiyle boşanmak üzere olan babasının gece vakti olan kavgasıydı. Maisie’nin babasının gece vakti sarhoş bir şekilde evin kapısına dayanıp annesinden kapıyı açmasını istemesi ve annesinin kapıyı açmayıp babasına bağırdığı an yaşananları şaşkınlık ve üzüntüyle karşılayan
Maisie’nin o masum bakışları aslında bu tür durumlarda çocukların yaşadığı psikolojik çaresizliği tanımlar nitelikteydi. Ebeveynlerin yaşadığı her türlü anlaşmazlığın çocukları ne denli etkilediğine vurgu yapmak isteyen yönetmenler Scott Mcgehee ve David Siegel’ın mimiklerini iyi kullanan Onata Aprile’yi Maisie karakterini canlandırması için seçmeleri filme artı puan katacaktır. Ama bu tarz bir filmde verilmesi gereken mesajlar verilmemiş durumda. Anne babası ayrılmış çocukların yaşadığı sıkıntılara değinilirken genellikle bu sıkıntılar sonucu doğan problemleri yalnız başına aşmak zorun-
da kalan çocukların durumunun anlatılmaması gerekirdi. Filmde verilmek istenen asıl mesaj ise özellikle anne ve baba olmanın sadece kan bağıyla olmayacak bir duygu olması. Doğurmanın değil sevgiyle büyütmenin gerektiğine vurgu yapılıyor. Filmin yönetmenliğini Scott Mcgehee ve David Siegel yaparken başrolleri de Julianne Moore, Alexander Skarsgård, Steve Coogan, Emma Holzer, Samantha Buck ve Onata Aprile paylaşıyor. Küçük Star Onata Aprile’in bu filmdeki başarılı oyunculuğu ileride onu daha bir çok başarılı filmde görmemizi sağlayacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, “Gezi eylemlerine destek verdikleri ve katıldıkları” gerekçesiyle bu yıl aralarında Genco Erkal, Ferhan Şensoy ve Levent Kırca’nın da bulunduğu yaklaşık 15 özel tiyatroya ceza kesti. Cumhuriyet Gazetesi’nden Selda Güneysu’nun haberine göre, bu yıl devletten “destek yardımı” adı altında yardım alacak tiyatrolar listesinde “Gezi”ye destek veren “muhalif ” tiyatroların olmadığı ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in bu tiyatroların dosyalarına kanaat belirterek “sıfır” yazdığı öğrenildi. Söz konusu karar bakanlıkça henüz açıklanmazken edinilen bilgiye göre Genco Erkal, Ferhan Şensoy ve Levent Kırca’nın tiyatrolarının da aralarında bulunduğu tiyatrolara yardım yapılmadı.
HAFTANIN AJANDASI Sanat ve Teknoloji Festivali
Çok Fransız festival
Hitchcock Modern’de
Teknolojiyle sanatın beraberliğini alışılmadık yöntemlerle sorgulayan “amber’13 – Sanat ve Teknoloji Festivali” bu yıl 1-10 Kasım tarihleri arasında İstanbul Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu’nda düzenlenecek.
23. Akbank Caz Festivali kapsanımda düzenlenen ‘Kampüste Caz’ etkinlik serisinde Türkiye’nin birçok ilindeki üniversitelerde konserler verilecek. Koç, Galatasaray, İTÜ, Boğaziçi, Ege, KTÜ konser verilecek yerlerden bazıları.
İstanbul Modern’den yapılan yazılı açıklamaya göre, British Council işbirliğiyle, beyazperdede “gerilimin efendisi” olarak kabul edilen Alfred Hitchcock’un 9 sessiz filmi 7-17 Kasım tarihlerinde gösterilecek.
SPOR
19
6 Kasım 2013
3 Temmuz’un galibi Aziz Yıldırım Kenan Sofuoğlu’na kadın rakip Süpermoto B kategorisinde tek kadın yarışmacısı ve lideri Nazlıcan Aydın, önümüzdeki sene Kenan Sofuoğlu ile aynı pistte mücadele etmeyi hedefliyor. Süpermoto B kategorisinde şampiyonluğu hedefleyen Aydın, tüm erkek sporcuları geride bırakarak liderliğini sürdürmenin kendisini mutlu ettiğini belirtti. B kategorisinde şu anda lider durumda bulunan Aydın, “İzmir’de 6. etabı da kazanıp Türkiye şampiyonu olmak istiyorum. Şampiyon olursam Süpermoto A kategorisine çıkıp en üst grupta yarışacağım. Burada Kenan Sofuoğlu ile aynı pistte olmak beni heyecanlandırıyor.Onunla yarışmak beni daha da geliştirecek” dedi. SPOR
Vettel tarihe geçti Formula 1’de Hindistan Grand Prix’ini kazanan Red Bull’un Alman pilotu Sebastian Vettel, bitime 3 yarış kala şampiyonluğunu ilan etti. Vettel, bu şampiyonlukla 4 kez üst üste şampiyon olan en genç pilot oldu. Sezonun 16. yarışı Hindistan Grand Prix’inde damalı bayrağı ilk sırada görmeyi başaran Sebastian Vettel oldu. Vettel böylece Alonso ile olan puan farkını 115’e çıkararak sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyonluğunu ilan etti. SPOR
3 Temmuz’da başlayan Aziz Yıldırım Mehmet Ali Aydınlar gerginliğinde kazanan Aziz Yıldırım oldu. Aziz Yıldırım seçimlerde rakibi Aydınlar’ı 3’e katlayarak büyük bir zafer kazandı. Açılan 23 sandık sonuçlarına göre; Yıldırım 6821 oy, Aydınlar ise 2383 oy aldı. yarın SPOR koray karadere
Fenerbahçe’de uzun süredir araları açık olan Aziz Yıldırım ile Mehmet Ali Aydınlar sonunda yan yana geldiler. 3 Temmuz sürecinin ilk günlerinde, Aydınlar’ın Yıldırım’ı hastanede ziyaretinden sonra yan yana gelmemeye dikkat eden ikili, Fenerbahçe Kongresinde karşı karşıya geldi. Aziz Yıldırım Fark Attı Kongrede 9 bin 380 oy kullanılırken, 176 oy geçersiz sayıldı.Yıldırım 6 bin 821 oy alırken,Aydınlar ise 2 bin 383 oy aldı. Bu sonuçla Yıldırım, rekor oyla Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’na seçilmiş oldu. Rekor Oy Aldı İki adayın başkanlık için yarıştığı genel kurulda toplam 9 bin 380 oy kullanıldığı açıklanırken, bu rakam kulüp tarihine geçti. Seçimde 2383 oy alan Aydınlar karşısında, yarışı 6821 oy alan Aziz Yıldırım, 11. kongresinde en yüksek oya ulaştı. Yıldırım, “Biz bugün seçim kongresi yapmadık. Fenerbahçe ‘nin 3 Temmuz’dan bu yana yaşadıklarının hesaplaşmasıydı. Günlük yaşayanlar ile gerçek
Fenerbahçelilerin mücadelesiydi. Gerektiğinde Fenerbahçe için hapse girenler, ‘Daracığında olsak da son sözüm Fenerbahçe’ diyenler ile Fenerbahçe’ye ihanet edenlerin mücadelesiydi bu” dedi. Kongrede Yaşananlar Kongre, divan başkanlığının, oy verme işlemini bittiğini açıklamasının ardından sandıkların etrafına güvenlik şeridi çekildi. Kongrede oyunu kullandıktan sonra ekibiyle beraber salonun girişine geçerek yaklaşık 5 saat üyeleri karşılayan başkan adayı Mehmet
Ali Aydınlar, oy verme işleminin sonuna doğru da salona girip yanındakilerle beraber bir süre tribünde oturdu. Yönetim kurulu aday listesindekilerle beraber salona giren Aydınlar, bazı üyelerle ve iki sandığın kurul başkanlarıyla sohbet edip, oy sayımını izlemek için tribüne geçti. Aydınlar daha sonra Vefa Küçük’ün çağrısı üzerine kongre divan başkanlığı masasına gitti. 11. Kez Başkan Seçildi Aziz Yıldırım, Şubat 1998’de, rakibi Vefa Küçük’ü 1 farkla geçip 1469 oyla ilk kez başkan seçilmişti. 1998’de 655,2000’de 2657, 2001’de 1067; 2002’de 2175; 2004’te 3555; 2006’da 3676, 2009’da 5053, 2012’de 5296 oyla tekrar tekrar başkan seçilmişti.
4 büyüklerde bu hafta
STSL’de 10. hafta maçları geride kaldı. Beşiktaş, Kardemir Karabükspor karşısında ligde üst üste üçüncü beraberliğini aldı. Üç haftadır taraftarlarına galibiyet sevinci yaşatamayan Beşiktaş, Kardemir Karabükspor ile 0-0 berabere kalarak ligde üst üste üçüncü beraberliğini aldı. Trabzonpsor ile Elazığspor karşı karşıya geldi. Ligde galibiyet hasreti çeken bordo-mavililer bu özlemini Elazığspor karşsında dindirdi, Avni Aker’de Elazığpor’u 4-0’la geçerek nefes aldı. Fenerbahçe ile Bursaspor, Bursa Atatürk Stadı’nda karşı karşıya geldi. Bursaspor, ilk yarıyı 1-0 skorla önde tamamladı. Nefeslerin tutulduğu karşılaşmada 90+4. dakikada Egemen’in attığı golle Fenerbahçe 3-2 kazandı. Galatasaray evinde Torku Konyaspor ile karşılaştı. Torku Konyaspor’u 2-1 yenen Galatasaray, üst üste 4. resmi maçından galibiyetle ayrıldı. SPOR
Yıldırım’ın yönetim kurulu Başkan: Aziz Yıldırım Asil Üyeler: Abdullah Kiğılı, Mithat Yenigün, Mahmut Nedim Uslu, Nihat Özbağı, Ahmet Özokur, İlhan Yüksel Ekşioğlu, Ender Alkaya, Ahmet Tahir Perek, Ömer Temelli, İsfendiyar Zülfikari, Deniz Tolga Aytöre, Mehmet Şekip Mosturoğlu, Turhan Şahin, Erhan Türkoğlu
Euroleague’de son durum THY Euroleague’de 3. hafta maçları geride kaldı. Anadolu Efes ise 3. maçında Alman ekibi Brose Baskets’e 88-86’lık skorla yenilerek, gruptaki ilk mağlubiyetini aldı. Lacivert-beyazlı ekip, grupta Real Madrid’in ardından ikinci sırada bulundu. Galatasaray Liv Hospital, bu hafta da İspanyol takımı Unicaja Malaga’ya deplasmanda 84-57’lik skorla boyun eğdi. Sarı-kırmızılılar, aldıkları iki mağlubiyete rağmen C Grubu’nda 4. sırada bulunuyor. Fenerbahçe Ülker, Rus ekibi CSKA Moskova karşısında sahadan 26 sayılık farkla, 86-60 ayrılarak, 3’te 3 yaptı ve gruptaki liderliğini sürdürdü. SPOR
Hokey maçına kavga damgasını vurdu
Amerikan Profesyonel Buz Hokeyi Ligi NHL’de, Washington ile Philadelphia maçında oynanan oyundan çok oyuncuların kavgaları maça damgasını vurdu. Philadelphia, sahasındaki maçın son dakikalarına konuk Washington’dan farklı şekilde önde girmişti. Joel Ward’ın, skoru 7-0’a taşıyan golü sonrası ortalık karıştı. Bilindiği gibi NHL’de oynanan maçlarda oyuncular arasındaki kavgalarda oyunculardan biri yere düşene kadar hakem müdahale etmiyor. Hakemler ilk kavgayı ayırdığı sırada, 2 takımın kalecileri karşı karşıya geldi. Kaleciler arasındaki hesaplaşma sona erdiğinde, bu kez bir başka kavga patlak verdi. Hakemler, kavgalara karışan oyunculara toplam 114 dakika ceza verdi. SPOR
Arsenal ligde durdurulamıyor Premier Lig’de 10. haftanın en önemli maçında Arsenal, sahasında Liverpool’u konuk etti. Sahadan Cazorla ve Ramsey’in golleriyle 2-0 galip ayrılan Londra ekibi, liderliğini sürdürdü. Mücadeleye daha istekli ve coşkulu başlayan ev sahibi, henüz 19. dakikada Santi Cazorla’nın golüyle 1-0 öne geçti. İkinci yarıda da hücum bölgesinde daha üretken olan Arsenal, Mesut Özil’in pasıyla buluşan Aaron Ramsey muhteşem bir golle farkı 2’ye çıkardı. Londra ekibi, puanını 25’e çıkarıp, rakipleriyle arasındaki farkı açtı. Liverpool ise 20 puanda kaldı. SPOR
Saçmalığın yarışı TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz Fenerbahçe’nin 3 Temmuz sürecinden bu yana içinde bulunduğu kaos ortamının 2013-14 sezonuna da yansıması üzerine olağanüstü genel kurul kararı alınmıştı. 2-3 Kasım’da
gerçekleşen kurul boyunca kürsüye gelenler oldu. Kürsü, Fenerbahçe’nin tarihine gösterdikleri performansla katkıda bulunan sporculardan ziyade ensesi kalın iş adamlarının birbirlerine laf atma alanına dönüştü. Aziz Yıldırım’ın “Trabzonspor’dan şampiyonluğu ben çaldım” şovuna karşı Mehmet Ali Aydınlar’ın “Sen çaldıysan ben de korudum” salvolarıyla geride kalan bir
kongre oldu. Tüm bu atışmalar sırasında Fenerbahçe’nin tarihini bizzat yazan eski futbolcuların sahneye çıkmaması bir hayli ilginçti. Komünist teorisyen Karl Marx, Das Kapital’de üretim araçlarından bahsederken bu araçların üretimi yapanlara ait olması gerektiğini savunur. Bu durumu spora uyarlamaya kalkarsak sporu üretenlerin, spora sahip olmaları
gerektiğini görürüz. Ancak hafta sonunda Fenerbahçe kongresinde sporun sahibi olduğunu iddia edenlerin hiçbiri spor üretmemişlerdi. Tek düşündükleri futbolun üzerinden kazandıkları para olan insanların o kürsüye çıktıklarında futbol için hayırlı şeyler söylemeyecekleri gün gibi açıktı. Nitekim öyle de oldu. Kürsüye gelen herkes listesindeki adamların zenginli-
ğinden, şike soruşturmasının kulübe verdiği zarardan ve başarı için gerekli parayı nereden bulacaklarından dem vurdu. Kimse taraftarı müşteri olarak gören zihniyeti bir kenara bırakacağını vadetmedi. Kimse kulübün finansal olarak kişilere bağımlılığının ortadan kalkacağından bahsetmedi. Ayrıca kimse ırkçı bir sporcunun hâlâ futbol takımının kaptanı olmasından veya şike hü-
kümlüsü insanların kulübü yönetmeye aday olmasından rahatsızlık duyup, bunu dile getirmedi. Zaten Türk sporunu düşünmeden hareket eden bu adamların peşinden gidenleri görünce duruma dair karamsarlığımız bir kez daha arttı. Amerikalı ünlü yönetmen John Waters, “Kitapları yeniden popüler hale getirmeliyiz. Eğer kız/erkek arkadaşınızın evinde kitaplar
yoksa onunla birlikte olmayın” diyor. Biz de bu lafı spor dünyasına rahatlıkla uyarlayabiliriz: “Sporu taraftarlar gibi karşılıksız seven başkanları yeniden popüler hale getirmeliyiz. Eğer takımınızın başkanı sporu karşılıksız sevmiyorsa takımızı desteklemeyin!”
Ne kadar yaşayacağız? İngiliz bilim insanları ne kadar yaşayacağımızı tahmin edebilen bir ‘ölüm testi cihazı’ geliştirdi. Kol saati şeklindeki cihaz, vücudun ne kadar hızda yaşlanacağını hesaplamak için
kılcal damarlar içindeki en küçük kan damarlarını analiz ediyor. Lazer, bu hücrelerin işleyişini ölçerek, bir kişinin ne kadar yaşayacağını tahmin ediyor. YARIn toplum
Boğazın incisi bakımsızlıktan çürüyor
İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakalarını birbirine bağlayan, boğazın ilk asma köprüsü Boğaziçi Köprüsü’nde tehlike çanları çalıyor. Geçen sene yapılan güçlendirme çalışmaları fayda etmedi; köprü bakımsızlıktan dökülmeye başladı. Ortaköy ayağının sağ ve sol taraflarından dökülen taş parçaları köprünün altından geçen insanlar için büyük tehlike arz ediyor. yarın TOPLUM özge doğan
Fransa’da akrabalarının doğurduğu bebekten haberi olmasını istemeyen bir anne, bebeğini tam bir buçuk sene boyunca otomobilin bagajında tuttu. Arızalandığı için tamirhaneye götürülen otomobilin bagajındaki bebeği, tamirciler buldu. Gıdasızlıktan halsiz düşmüş bebeğin annesi jandarma tarafından gözaltına alındı.
Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü tarafından geçen yıl depreme karşı güçlendirme çalışmaları yapılmasına rağmen Boğaziçi Köprüsü’nün Ortaköy ayağı çürüdü. Trafiğin yoğun olduğu saatlerde çürüyen yerlerden kopan taş parçaları, köprünün altından geçen insanları tedirgin ediyor. Böyle giderse İstanbul’un bitmek bilmeyen trafik sıkıntısına bir yenisi daha eklenecek gibi. BURADA OTURURKEN BİZE TAŞ DÜŞEBİLİR Boğaziçi Köprüsü’nün çürüyen noktalarından kopan beton parçaları yaklaşık 50 metreden yere düşmeye başladı. Köprü altındaki bankların birinde oturan Doğan Özcan, durumun korku verici olduğunu belirterek, “Taşların düşmesi tehlikeli bir durum, bir an önce yaptırmaları gerekir. Burada oturuyoruz, bize taş düşebilir” dedi. Köprü ayağındaki banklara oturanlar ise zaman zaman küçük taş parçalarının düştüğünü görmeleri üzerine bölgeden uzaklaşıyor. Köprü ayağında yayaları uyaran herhangi bir işaret levhası da bulunmuyor. Bununla birlikte yağmur sularının etkisiyle köprünün korkuluk kısımları,
betonlarını çürütmesi sonucu yerinden koparak yaklaşık 50 metreden aşağıya sarktı. Yaklaşık bir hafta önce de viyadükten kopan taş parçasının köprünün altında park halinde bulunan bir aracın camına düşerek patlattığı ve şoförlerinde başlarına taş düşme tehlikesi atlattıkları haberi geldi. DAHA KAPSAMLI GÜÇLENDİRMEYE İHTİYAÇ VAR İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ku-
bilay Kaptan, Boğaziçi Köprüsü’nün olası bir depremde kullanılamaz durumda olduğunu belirtti. Köprünün yük limitinin aşılmasını eleştiren Kaptan, yakında gerçekleştirilecek Avrasya Maratonu’na da dikkat çekerek, “Köprünün üzerinde 35 bin 700 kişiden fazlasının alınmasının yasaklanması gerekiyor. Ancak önümüzdeki maraton için herhangi bir limit konulmamış durumda. Köprü artık bu yükü taşıyabilecek durumda değil” dedi. Geçen yılki güçlendirme çalışmalarının sadece köprünün ayakları için gerçekleştirildi-
18SORU
ğini söyleyen Kaptan, daha kapsamlı bir güçlendirmeye ihtiyaç olduğunu belirtti. ÇATLAYAN BETONLAR CİDDİ RİSK TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ise köprüye acil müdahale yapılması gerektiğini belirterek, “Dökülen beton parçaları aşağıya inmeyecek şekilde askıya alınmalı. Hemen bir iskele kurup o betonlar dökülmeli. Çatlayan betonlar altından geçenler için ciddi risk oluşturuyor” dedi.
İzmir’de horon rekoru
SİBEL KAHRAMAN Öğrenci/İstanbul
42 yıldır su içmiyor
1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Ciddi olmak 3. Mutluluk nedir? Dertsiz olmak 4. Mutsuzluk nedir? Dertli olmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sakarlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylemek 7. En sevmediğiniz şey? Pis olmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Düşüncesiz insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Müzik dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Ahmed Arif 11. En sevdiğiniz yazar? Leyla Erbil 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Nergis 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Anne yemeği 17. En sevdiğiniz düstur? Sen seni bil! 18. En sevdiğiniz söz? Savaşan kaybedebilir. Savaşmayan çoktan kaybetmiştir.
Bagajda bebek
İzmit’te 52 yaşındaki Erdinç Narman, 10 yaşından bu yana su içmediğini; ihtiyacını çay, meyve suları ve soda içerek karşıladığını söyledi. Erdinç Narman, çocukluğunda su içerken gördüğü böcekten tiksindiği için o günden itibaren su içmediğini belirtti. Mide kanaması, prostat ameliyatı ve kalp krizi geçiren Narman, su ihtiyacını meyve çayları, meyve suları, soda ve ayran gibi sıvılarla karşılıyor. Çevresindekilerin tüm ısrarlarına rağmen kesinlikle bir daha su içmediğini söyleyen Erdinç Narman, “Su içmediğimi öğrenenler çok şaşırıyor. Bir çok kez su içmeyi denedim ama bir türlü içemedim. Şu an da hayatımı normal olarak sürdürüyorum” dedi. YARIN toplum
Ege Karadeniz Dernekleri Federasyonu tarafından düzenlenen ‘31 Ekim Dünya Karadeniz Günü’ etkinlikleri İzmir’i iki saat boyunca coşturdu. Kordonboyu Gündoğdu Meydanı’nda ‘Haydi Egeli, İzmirli, Karadenizli; horona katıl, rekorda adın olsun’ çağrısıyla toplanan çoğu Karadenizli İzmirliler ‘En kalabalık horon folkloru’ rekoru için ter döktü. Horona katılan Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, “Dünya Karadeniz günü Karadeniz’in güzelliklerini ve insanını dünyaya duyuran çevre duyarlılığını yaygınlaştıran sürecin adıdır” dedi. Günün sonunda İzmir’de 5 bin 394 kişinin horonda yer aldığı açıklandı. Noter tespitiyle Guinnes Rekorlar Kitabı’na girmek için başvuruda bulunacak. YARIn toplum
Hırsıza teşekkür
ABD’de bir kadın, oğlunun Cadılar Bayramı için hazırladığı kabağı çalan hırsıza ilginç bir teşekkür mektubu yazdı. Kadın mektuba şunları yazdı, “Bu hayat dersi için teşekkürler. Bu onun, bazen hiçbir işe yaramayan insanların olduğunu ve bunları başından atması gerektiğini öğrenmesine yardımcı olacak”
Kurt bebek Hindistan’da 10 milyarda bir görülen ve dünyadaki en ilginç 7 deri hastalığından biri olarak tanınan kurt adam sendromuna yakalanan Savita Sambhaji Raut’un yeni dünyaya gelmiş kız çocuğu da kurt adam sendromuyla doğdu. Dünyaya gelen bebeğin özellikle kolları, omuzları ve genital bölgelerinde fazlaca tüy bulunuyor.
Suda yüzen köy
Rizeliler nöbette
Rize’de 300 bin kişinin içme suyu ihtiyacını karşılayan Andon Deresi’ne HES kurulması için yeniden çalışma başlatılması tepkilere neden oldu. Rizeliler araçları ile yola barikat kurdu. Bölgeye gelen jandarma ekipleri ile tartışan köylüler çalışmaya izin vermeyeceklerini söyledi. Araçların bölgeye getirilen çekici ile alınacağının söylenmesi üzerine köylüler kol kola girdi, kenetlenip yolu ulaşıma kapattı. Jandarma bunun üzerine çekiciyi geri çekti. Köylüler ise HES’e karşı ateş yakıp nöbete başladı. YARIn toplum