Yarın 116

Page 1


TOPLUM

02

8 Ocak 2014

Seçimlerde oy vermek için tarihlere dikkat

Sigara bırakmada Türkiye birinci

30 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimler yaklaşıyor. Seçimlerde oy kullanabilmek için seçmenlerin dikkat etmeleri gereken, kaçırmamaları gereken tarihlerden haberiniz var mı? 10 Ocak ile 23 Ocak tarihleri arasında seçmen kütükleri muhtarlıklarda askıya çıkarılacak. 3 Ocak tarihinden 7 Şubat tarihine kadar adres değişiklikleri bildirilebilecek.

Türkiye, 2008 yılında çıkardığı Tütün Kontrolleri Yasası kapsamındaki çalışmalarla dünyada bir ilke imza attı. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2013 yılı Küresel Tütün Salgını Raporu’na göre, tütün kontrolünde üst düzey başarıyla tüm kriterleri sağlayan ilk ve tek ülke Türkiye oldu. Türkiye’de, 2008-2012 yıllarında tütün ürünlerini tüketenler 2 milyon 200 bin kişi azaldı, erkeklerde yüzde 47,9’dan yüzde 41,5’e, kadınlarda ise yüzde 15,2’den yüzde 13,1’e düştü. Tütün ürünleriyle mücadelede 1995 yılına kadar dünyada adı geçmeyen Türkiye’nin başarısı bir ilk.toplum

güncelleştirme ve muhtarlık bölgesi askı listelerinin düzenlenmesi Bu yıl 30 Mart tarihinde ya- ile sandıkların numaralandırılması pılacak olan yerel seçimlerin işlemlerinin yeni durum esas alınatarihi giderek yaklaşıyor. Bir yandan rak yapılması gerektiğine de karar yolsuzluk ve rüşvet gündemi sürerken, verdi. Seçmen kütüklerinin güncelseçimlere hareketli bir siyasi zeminde lemesinin, adres kayıt sistemindeki giren Türkiye’de seçimde oy kullana- bilgiler esas alınarak, gerekli işlembilecek seçmen listeleri yakında açık- ler yapıldıktan ve seçmen kütüğüne lanacak. Yüksek Seçim Kurulu’nun dönüştürüldükten sonra ilçe seçim aldığı karara göre; 30 Mart 2014 kurulları tarafından muhtarlık Pazar günü yapılacak olan seçimler bölgesi askı listeleri SEÇSİS’ten için askı listeleri 10 Ocak 2014 Cuma alınarak ilgili muhtarlıklarda askıgünü saat 08.00’da askıya çıkarılacak ya çıkarılmak suretiyle yapılacağı ve 23 Ocak 2014 Perşembe günü saat kararlaştırıldı. 17.00’da askıdan indirilecek. Seçmenlerin bu tarihler arasında muhtarlık- LİSTEDE İSMİ OLMAYANLAR NE YAPACAK? lara giderek, isminin listede yer alıp Askı süresi içinde yerleşim yeri adrealmadığını kontrol etmeleri gerekiyor. sini değiştiren ve seçmen niteliğine sahip olduğu halde muhtarlık bölSEÇMEN KÜTÜKLERİ GÜNCELLENİYOR gesi askı listesinde ismi bulunmaYüksek Seçim Kurulu, yeni yerleşim yanların yapması gereken işlemler sebebi ile seçim çevrelerinde deği- şöyle: “İlgili nüfus müdürlüğüne şiklik olan ilçe seçim kurullarınca, adres beyan formu ile birlikte elektoplum sanem deniz kural

İhmal nedeniyle öldü

Okullarda ihmal nedeniyle yaşanan ölümler devam ediyor. Van’da Ömer Çapar adlı 10 yaşındaki ilköğretim öğrencisi arkadaşları ile teneffüste oynadığı esnada, çatıdan kopan buz sarkıtının başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti. Baba Orhan Çapar, “Önlem alınsaydı ölmezdi, başkasının başına gelmesin” diyerek isyan etti. Türkiye’de bu şekilde ihmal nedeniyle yaşanan çocuk ölümlerinde Ömer Çapar’ın ölümü ilk değil. Ancak bu ölümün son olabilmesi için Türkiye’nin ihmalleri engelleyecek önlemleri ve denetimleri derhal hayata geçirmesi gerekiyor. toplum

Bir daha dönmemek üzere Mars’ta yaşamak, kurulacak koloniye katılmak için dünya çapında 200.000 kişi başvurdu, ilk koloniye sadece 2 kadın ve 2 erkek gidecek. Kızıl Gezegen’e geri dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkmak üzere gönüllü olan 200 bini aşkın adaydan yüzde 99,5’i elendi. 2023 yılında Dünya’dan dört kişi bir daha geri dönmemek üzere Mars’a gidecek. Mars’ta tüketilecek suyun Mars toprağından çıkartılması hedefleniyor. Oksijen ise suyu bileşenlerine ayırarak sağlanacak. Yiyecekler Mars’ta üretilecek. toplum

sayı: 116

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

7 ŞUBAT SON Adres Kayıt Sistemindeki (AKS) değişikliklerin SEÇSİS’e işlenmesi konusunda ise alınan karar şu şekilde: “Muhtarlık bölgesi askı listelerinin dökümünün yapıldığı 3 Ocak 2014 tarihinden başlamak üzere ve askı süresi içinde nüfus müdürlüklerine yapılan değişiklik veya düzeltme başvuruları, SEÇSİS Merkezi Seçmen Veri Tabanına 7 Şubat 2014 Cuma günü saat 17.00’a kadar Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü’nce 7 Şubat’a kadar bildirmeniz gerekielektronik ortamda işlenir” Yani ad- yor. Aksi halde eski mahallenizde oy res değişikliği yapmak istiyorsanız, kullanmanız gerekebilir.

Sağlıkta torba yasa geldi

2023’te Mars’a gidecekler

8 ocak çarşamba 2014

trik, su, telefon, doğalgaz abonelik sözleşmesi veya faturası, noterden tasdikli kira sözleşmesi gibi belgelerden birisi ile başvururlar ve nüfus müdürlüğünden alacakları adres değişikliğinin uygunluğuna ilişkin belge ve eklerini ilçe seçim kurulu başkanlığına teslim ederler.”

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

Kamuoyunda “Tam gün yasası” olarak bilinen torba yasa, Meclis’te görüşülerek kanunlaştı. Tepkilere neden olan aile hekimlerine nöbet zorunluluğu ile toplumsal olaylarda yaralananlara müdahale edenlere verilecek cezalar da kanuna girdi. Türk Tabipler Birliği’nden Hüseyin Demirdizen, yasayı Yarın’a değerlendirdi. Demirdizen şunları belirtti: “Sağlık personeline hapis ve para cezası öngören bir madde var. Gezi düzenlemesi olarak geçiyor. Hekimliğin en temel insani yanıyla çelişen bir düzenleme

bu. Bu yasa kendi adınıza muayenede çalışamazsınız demektedir. Tam gün ile bir ilişkisi yoktur. Üniversite hastanelerinde doçent, profesör olarak çalışanlara bir hak tanırken, aynı hastanelerde alanlarında uzman olan diğer hekimlere aynı hakkı tanımaması nedeniyle ayrımcıdır. En önemli yanlarından biri, aile hekimlerinin en az 8 saat hastanede nöbet tutmasıyla ilgili düzenleme getirmesidir, çağdaş değildir. Bir sermaye, piyasa düzenleme yasası olarak bu yasa, bundan öncekileri tamamlamıştır.” TOPLUM

Soba zehirlenmelerine karşı önlemler

Kışın artan soba zehirlenmeleri ve ölümler nedeniyle, önlemlerin önemi de artıyor. İtfaiye yetkilileri soba zehirlenmesine neden olan karbonmonoksit gazı hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Karbonmonoksit zehirli bir gazdır. Tatsız, renksiz, kokusuz olması ve tahriş etme özelliğinin olmaması nedeni ile fark edilmemektedir. Aşırı doldurulan soba, duman yolunu daraltır. Baca çekişi zayıflar. Sönmekte olan sobaya asla tutuşması güç yakıtlar konulmaması gerekiyor. Yakıt yavaş yavaş ilave edilmelidir. Yatmadan önce kesinlikle sobaya yakıt atılmamalıdır. Soba tutuşturulurken yakıtın üstten yanması sağlanmalıdır. Soba borularının birleşmesinde sızdırmazlık sağlanmalıdır. Sobanın bulunduğu yer sürekli havalandı-

rılmalıdır. Bacalar düzenli olarak temizlenmelidir.” toplum

Grip salgını sürüyor Sağlık Bakanlığı yetkilileri, mevsim itibariyle grip hastalığına H3N2 virüsünün neden olduğunu bildirdiler. Bakanlıktan şu bilgiler verildi: “Elde edilen göstergelere göre, 2013-2014 grip mevsimi içinde bulunduğumuz bu günlerinde gribin yoğunluğu artıyor. Bu nedenle öncelikle hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı. Grip geçirildiğinde evde istirahat edilmeli. Hastalığı

bulaştırmamak için insanlarla temasını sınırlandırılmalı. Aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağız kağıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kağıt mendil çöp kutusuna atılmalı. Eller, sabun ve su ile sık sık yıkanmalı. Bulaşma yollarından olan ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas etmekten kaçınılmalı. Yüzeyler sık sık temizlenmeli. Risk gruplarına grip aşısı uygulanmalı.toplum


GUNCEL

03

8 Ocak 2014

AKP Ergenekon’u aklama peşinde

AKP baştan aşağıya yolsuzluk ve rüşvetin içine batmış durumda. Hükümet bu rezaletini ise ne kadar uğraşsa da kapatamayacağının farkında. Ancak adaletin işlemesine izin verilmesi yerine yargı ve yürütmenin ellerini bağlayan hükümet şimdi de çareyi darbecilerle ittifak kurmakta buldu. Ergenekon ve Balyoz tutuklularının tahliyesine yeşil ışık yaktı.

Yeniden yargılanma başka hiçbir dava için yapılmazken, neden sadece Ergenekon ve Balyoz davaları söz konusu olduğunda gündeme geliyor? YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN’IN BAŞDANIŞMANI

Cemaatin tırnağına değişmem

güncel yaşar aslan

Şahsen ben, Ergenekoncular’ın topunu herhangi bir İslami cemaatin tırnağına değişmem. Ama, kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına kumpas kuranlar, bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmaz.

Başbakan Erdoğan’ın Fetullah Gülen cemaatiyle arasının gerilmesinin ardından sular durulmuyor. Gülen’in dershanelerini kapatacağını söyleyen AKP’ye, yolsuzlukların bir kısmını ortaya çıkararak cevap veren cemaat uğraşına yeni belgeler ve kasetler piyasaya sürerek devam etmişti. Diğer taraftan Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a kadar uzanan 2. dalga operasyonu önlemek için savcıları saf dışı bırakan, onlarca ilde yüzlerce emniyet amirinin yerini değiştiren hükümet “Yasama, yargı, yürütme” denklemini tamamen lağvetmiş durumda. AKP’ye güven kalmadı Yolsuzluk yapanların üzerine gitmek bir yana dursun, bu süreci suikast girişimi olarak değerlendiren ve alenen bu işi yapanları dahi koruması altına alan Başbakan Erdoğan’a kendi seçmenleri dahi artık sahip çıkmıyor. Bir çok ilde birden bu pisliği halk temizler diyerek eylemler yapılırken AKP başkaca dönemlerden iyi tanıdığımız vurdum duymaz tavrını sürdürüyor. “Bizim ayakkabı kutularımızdan fare çıkıyor” diyen bir çok vatandaş önceki senelerde AKP’ye oy vermişse de yine cevabını Erdoğan’ın değimiyle “Sandıkta verecek” gibi duruyor. Yapılan anketlerde de hükümetin oylarında ciddi düşüşler gözlenirken, Başbakan Erdoğan liderliğindeki AKP Hükümeti taktik değişikliğine gidiyor.

AYHAN SEFER ÜSTÜN AKP MİLLETVEKİLİ

Kanunun verdiği hak Yeniden yargılama, kanundan kaynaklanan bir haktır. Barolar Birliğinin önerdiği sıfırdan yargılamadır. Demokrasiye karşı tehlike içeren, darbe suçunun da cezasız kalmasına gidebilecek bir süreçle karşı karşıyayız.

kendilerine de darbe yapılmak istendiğini söyleyen AKP tabir yerindeyse tükürdüğünü yalıyor. Her seçim döneminde Ergenekon’u yargıladığı için oyları toplayan, halkın güvenini alan AKP şimdi derdinin asla darbelerle hesaplaşma olmadığını, dönemsel olarak böyle bir adım atmış olduğunu gözler önüne sermiş olyor.

paçasını kurtarmak için on binlerce faili meçhul cinayetin, yüzlerce gözaltında kaybın sorumlularını serbest bırakacak.

Cumartesi Anneleri’ne ne diyeceksin? Demokrasi naraları attığı dönemlerde Cumartesi Anneleri’yle de görüşen Başbakan Erdoğan evlatlarının katillerini bulacağını, kaybedilen bedenlerini geri vereceğinin Çare Ergenekon sözünü vermişti. Bu sözü tutmadığı Karizmayı toparlamak için gibi on yıllardır mücadele edenlere gittiği her yerde, Gezi sürecinde gayrı meşru yollardan saldıran, onyaptığı gibi, karşılamalar düzenle- ları katleden, aydınları infaz eden, yen Başbakan Erdoğan buralarda darbeler organize eden, yargıdan, yaptığı konuşmalarda her seferin- yürütemeye, eğitime her alanı darde millet millet dese de vatandaşın be tehditleriyle hegemonyası altına cevabı sert oluyor. Kendisine olan almış bir yapılanmayı en öneli ittidesteğin büyük oranda gerilemekte fakı haline getirecek. olduğunun farkında olan AKP, çaErdoğan seçmenine ne diyecek? reyi Ergenekon’la ittifak kurmakta Katliamları aklamada bir numara Şimdiye kadar darbecilerle hesap- buldu. Ergenekon ve Baloz yargıla- Yıllarca “İnsanlık suçlarında zaman laştıklarını, bu yolda kefen giydik- malarının tekrar yapılabileceğinin aşımı kaldırılsın” diye çalışmalar lerini, sonuna kadar gideceklerini, sinyalini veren Başbakan, kendi yapılmış, bu çalışmalar sonuçsuz

Erdoğan’dan 180 derece dönüş Daha önce Ergenekon ve Balyoz’da yargılananlar hakkında zehir zemberek açıklamalar yapan Başbakan Erdoğan, şimdilerde tam tersine konuşmalar yapıyor. İşte Erdoğan’ın önceki laflarından sadece birkaçı;

08.07.2008 “Türkiye’nin mutlu ve müreffeh yarınlara emin adımlarla ilerlemesi için İtalya’da temiz eller operasyonu yapıldığı zaman ‘bizde bu ne zaman yapılacak?’ diye hayran hayran bakanlar ülkemizde bu adımlar atıldığı zaman niçin rahatsız oluyorlar?” demişti.

Adıma adım Ergenekon Kendi üzerindeki yolsuzluk soruşturmasını bertaraf etmek için Ergenekon’la anlaşma yapmaya hazır olan AKP önce “Orduya kumpas kurdular” diyerek Ergenekon’u aklamanın ilk adımını atmıştı. Ardından Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, yeniden yargılama yapılacağının sinyalini vermiş oldu. Erdoğan ise hem Dolmabahçe’deki ofisinde bazı yazar ve gazetecilerle bir araya geldiğinde, ardından da Japonya gezisi öncesinde yaptığı açıklamada Ergenekon ve Balyoz davaları konusunda gündeme gelen yeniden yargılanma konusuna olumlu baktıklarını açıkladı.

08.08.2013 Erdoğan yine manidar bir konuşmasında “Bizim kadrolarımız, çeteleri, mafyayı, hukuk dışı suç örgütlerini temsil eden, onlardan beslenen, onlarla yol arkadaşlığı yapan değil, milletle gönül birliği yapan, kader birliği yapan bir kadrodur. Siz gücünüzü milletten 18.05.2011 mi alıyorsunuz, yoksa çetelerden, 15.07.2008 Başbakan Erdoğan, memleketi mafyadan, karanlık örgütlerden Kendisine “Sen Ergenekon’un sav- Rize’de yaptığı seçim konuşmasın- mi?” sözleri bugün geldiği nokcısı mısın?” diye soran dönemin da “ CHP, MHP, BDP, terör ör- tayı özetliyor. CHP lideri Deniz Baykala “Evet gütü, çeteler, Ergenekon... Hepsi Ergenekon’un savcısıyım” demişti. bize saldırıyorlar.” demişti.

Biz baskıya girerken 13:00 Savcılar krizine HSYK incelemesi Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3’üncü Dairesi’nin çarşamba günü toplanarak ‘Büyük Rüşvet Operasyonu’ sonrasında yargıdaki karşılıklı suçlama ve iddiaları görüşeceği öğrenildi. 15:00 Müezzinoğlu’na çay yok Yeni yıla Edirne’de vatandaşlarla giren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, balkonda oturan vatandaşlara ‘Çayınız varsa gelelim’ dedi. Bakanın tepkisi ‘Evde çay yok, istemez’ cevabıyla karşılık buldu. 15:25 Hakan Şükür: Birçok vekil benim gibi düşünüyor Hakan Şükür’ün Bugün TV’ye verdiği ve teknik sebeplerden dolayı yayınlanamayan röportajı basına sızdı. ‘’Dershaneler konusu benim için futboldan sonra en iyi bildiğim konu” diyen Şükür “Benim istifa kararımla aynı fikirde olan çok sayıda arkadaşımız var.

21.04.2009 Yine Ergenekon soruşturması ile ilgili gelen bir soruya “Bırakalım yargı işlesin. Bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara belli olsun. Savcı ve hakimleri tehdit ederek kimse bir yere varamaz” demişti.

Vekillerimiz, bakanlar, benim düşüncelerime sonuna kadar katıldığını söyleyen, arayanlar var” dedi.

da faili meçhul cinayetleri savundu. Velioğlu, “Zaman zaman yaşanan faili meçhuller o ülkeye huzur getirir” derken, daha sonra tweetini sildi

16:10 Samsun’da asansör boşluğuna düşen işçi öldü Samsu’nun Belediyeevleri Mahallesi’nde bir inşaatta mermer çeken 22 yaşındaki Fatih Özsarıkaya, işi bitirdikleri sırada henüz bilinmeyen bir nedenle asansör boşluğuna düşerek yaşamını yitirdi.

20:50 Mersin Emniyet Müdürü de görevden alındı Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından Türkiye’nin birçok şehrinde emniyet müdürlüklerinde yaşanan görev değişikliğine Mersin’de eklendi. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevini yapan Cemil Uysal, görevinden alındı. 21:30 Yerel Seçime Girecek Partiler Belli Oldu İllerin en az yarısında oy verme günü olan 30 Mart 2014 tarihinden en az altı ay öncesi, (30 Eylül 2013 tarihi) itibariyle teşkilat kurmuş ve büyük kongrelerini yapmış olan ve seçimlere katılma hakkı kazanan siyasi partileri Yüksek Seçim Kurulu açıkladı.

16:30 Burhan Kuzu’dan paralel devlet raporu AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, twitter hesabında dün ilginç mesajlar yazdı. Başbakan Erdoğan’a 2 bin kişilik bir istihbarat raporunun sunulduğunu belirten Kuzu, “Devlet içindeki paralel yapının planı detaylarıyla yer aldı” dedi. 18:00 Güler, cezaevinde oğlunu ziyaret etti Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan oğlu Barış Güler’i Metris Cezaevi’nde ziyaret etti. 19:50 Faili meçhuller zaman zaman huzur getirir İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Bülent Velioğlu, Twitter hesabından gönderdiği mesajın-

23:00 İHH’nin “Yardım” tırından silah çıktı Hatay’da yakalanan İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı’nın (İHH) “yardım” TIR’ının içinden silah çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı Ekim ayında, cihatçı örgütlere yakınlığıyla bilinen İHH’ya her sınıftan 90 lira yardım toplaması için izin vermişti. Çıkan silahlar “İHH, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet okullardan cihatçılara silah parası mı topladı?” sorusunu getirdi.

GÖKÇESU ÖZGÜL ADALET ARAYIŞINDA HUKUKÇULAR PLATFORMU

Pazarlık var

Sadece belli bir grup söz konusu. Açık bir pazarlık var. DGM’ler döneminde yapılan yargılamalar sonucunda gerçekleşen mahkumiyetlere etki etmediği ve TMK uyarınca kurulan mahkemeler kapanmadığı müddetçe aksi söylenemez. CELAL ÜLGEN ERGENEKON DAVASI AVUKATI

Savcılar cumhuriyetin Eşitlik olmalıdır. Savcılar ne siyasi iktidarın, ne de cemaatindir. Türkiye Cumhuriyeti’nin savcısıdır. Polis içinde çete var iddiamız, ete kemiğe bürünmüş vaziyettedir. Tabi yeniden yargılama için somut deliller ortaya çıkmalı. ENGİN ALTAY CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ

Tüm davalarda olabilir Adaletin önüne engeller çıkarılan tüm davalarda yeniden yargılama yapılabilir. Bunu doğru buluyoruz. Ancak Türkiye’nin ana gündemi bu davalar değil. Başbakan’ın bu davaların savcılığından avukatlığına soyunmuş olması olumlu. ÖMER ERDOĞAN KONYA BAROSUNDAN AVUKAT

Hiç görmedim

Ben 17 yıldır avukatım. Meslek hayatım boyunca yargılamanın yeniden yapıldığını hiç görmedim. Birçok sebep olabilir. Ancak, neye dayanırsa dayansın yeniden yargılama çok kesin çizgilerle kanun tarafından sınırlandırılmıştır. KEMAL ŞAHİN DEMOKRATİK YARGI DERNEĞİ BAŞKANI

Günü kurtarıyorlar

Sadece Balyoz, Ergenekon değil; kamuoyuna hiç yansımamış, binlerce adaletsiz karar var. Yeniden yargılama günü kurtarır. Anayasa değişikliği ile ÖYM’ler, TMY ortadan kaldırılmalı, halkı eşitleyecek bir hukuk inşa edilmelidir. ALİ FAHİR KAYACAN ASKERİ YARGITAY ÜYESİ

Yargıya güven yok Doğru, son tartışmalar yargıya ve özellikle ÖYM’lere duyulan güveni ciddi şekilde zedeledi. Bu nedenle, bu mahkemelerin verdiği kararlar için ağır ceza mahkemelerinde yeniden yargılama yolu açılmalıdır. METE GÖKTÜRK CUMHURİYET SAVCISI

Kabul edilemez Yeniden yargılama için; ancak yeni bir delilin çıkması, tanıklardan birinin yalan beyanda bulunması gibi şartlar gerekir. Davalara hükümetin müdahale etmesi kabul edilecek bir şey değildir. Toplum bundan büyük hasar görür. OKTAY VURAL MHP GRUP BAŞKANVEKİLİ

Mesele yolsuzluğu örtmek Mesele, Ergenekon ve Balyoz’un yeniden yargılanmasının önünü açmak değil; kamu kaynaklarını talan edenlerin yargılanmasının önünü kapatmaktır. İlker Başbuğ yargıya gidebiliyor da senin oğlun, damadın niye gitmiyor?


GUNCEL

04

8 Ocak 2014

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Kazan-Kazan için Aklan-Aklan

Tayyip Erdoğan bölgesel güç olmak istiyordu. Başkanlık sistemindeki ilk başkanlık ona yakışırdı. Çok zengin olmak olmalıydı. Hiçbir yeteneği bulunmayan oğullarıyla gurur duymak istiyordu. Onlar çok önemli şeyler becermişler gibi gözüksün istiyordu. Düşünebiliyor musunuz, adamı vakfın başkanı yapmışlar? Ne önemli başarılar kaydettin ki bir vakıf ortaya çıkarabildi ey Allah’ın kulu? Ne feraset gösterdin ki seni başkan seçtiler? Ama olsundu. Babası hallederdi. Hep hallediyordu. * Herkes onun gibi olsundu. O tutucuydu. İnsanlara sandalyesini tuttururdu. Otoriterdi. Bülent Arınç’ın bile fikir belirtmesinden hoşlanmazdı. Adam “evlere girip ne oluyor diye bakılamaz” dediği için etmediğini bırakmadı. Arınç’a bunu yapabilen, kime ne yapmaz yarabbi? Eskiden nasıl yaşadıysak öyle yaşayalım istiyordu. Görücü usulü ise görücü usulü evlenilmeliydi. Evlilik öncesi tanışılmamalı, görüşülmemeli ve yakınlaşılmamalıydı. Herkes bunu böyle yapmalıydı. Böyle yapmayanlar ilk punduna getirildiğinde engellenmeye başlanmalıydı. Kovuşturulmalı, soruşturulmalı, cezalandırılmalıydı. Çok nefret ediyordu böyle hallerden. Belki de bütün kötülüklerin anası içki değil, buydu. Böylesine insanların, Kadıköy vapurundan inen insanlar gibi olduğunu düşünüyordu ve zar zor tahammül ediyordu onlara. Kendi iyi yönlerinden bahsederken bu tahammülünü anlatmıştı gazeteciye. Artık tahammül edemediği şeyleri varın siz düşünün. Bira içmeyi korkunç bir hata olarak görüyordu. Ben bunu da anlıyorum. Benim anlamadığım ve kabul edemediğim çocukları ve çevresindekiler hakkı olmayan bütün zenginlikleri içerken bunu korkunç bir hata olarak görmüyor olması. Ey Erdoğan o korkunç bir hataysa, bu nasıl birazcık bile hata olmuyor? Bütün çıkarları, bütün ayrıcalıkları ve bütün olanakları içenlere neden büyük bir kin duymuyorsun? Neden bu kine sahip çıkıp kindar nesil değilsin? Sence bir inanç böyle bir adaletsizliği emredebilir mi? Bu dümenler dönerken, sen oğluna ya da bakanlarına “dikkat edin” diye fısıldarken, bunu inançlı olmaya sığdırabiliyor musun? Sessizce fısıldadığın zaman yücelerden duyulmaz mı? * Tayyip Erdoğan böyleydi. Böyle yapmak, böyle yürümek vazifesi ona özellikle verildi sanıyordu. O sadece genel seçimlerde seçilmiş biri olarak görmüyordu kendini, ruhani olarak da seçilmiş olduğunu düşünüyordu. Seçilmişti, yolu çizilmişti, çağırılmıştı. O da gelmişti işte. Kendisinin istenmemesini, çağırılmamasını aklı havsalası almıyordu. Allah yürü ya kulum da demişti elbette ki. Oğluna da, bakanlarına da yürü ya kulum denilmişti. Buna kim karışabilirdi. Allah’la kulun arasına kimse giremezdi. İşte bu tür konularda son derece laikti Tayyip Erdoğan. Kıskançtı işte herkes kıskançtı, herkes onu kıskanıyordu. Boy desen boy, soy desen soy. Onun trajedisi sadece sandıkta seçilmiş olduğu kabul etmemesiydi. * Sandıkta değil de ruhani olarak seçilmiş olduğunu düşünme eğilimi insanda kötü sonuçlar yaratabilir. Erdoğan, çok uhrevi bir konuma sahip olduğunu düşünüyor kendisinin. Bu konumu kaybetmemek üzere Ergenekoncular’la işbirliği yapmaya başlamış durumda. Ergenekoncular’ı aklayarak ayakta kalmaya çalışacak. Aklayarak AK Parti’yi koruyacak. Kazan-kazan döneminin bekası için, aklan-aklan dönemi sahne alıyor. hakanozturk17@gmail.com

TIR dolusu yalan

Türkiye’den Suriye’ye insani yardım taşıdığı iddia edilen TIR’da yapılan aramada askeri mühimmat, hücum yelekleri, elektronik cihazlar ve bazı yaşam malzemeleri ele geçirildi. Hatay’da durdurulan Tırl’a ilgili hazırlanan savcılık tutanağına göre, TIR’da ‘devlet sırrı’ niteliğinde malzeme bulunduğu, bu nedenle arama izni verilmediği ortaya çıktı... güncel hülya say

Hatay’ın Kırıkhan İlçesi’nde ihbar üzerine alıkoyulan ve silah yüklü olduğu iddia edilen TIR’la ilgili iddialar kamuoyunun gündemine oturdu. Savcılık tutanağının internette yayımlanmasıyla olay farklı boyutlara taşındı. İnternette yer alan Kırıkhan Cumhuriyet Başsavcılığı Olay Yeri Tespit Tutanağı’na göre; söz konusu TIR’ın içindeki kişilerin MİT personeli olduğu kayda geçilirken, bu sırada aracı durduran Kırıkhan İlçe Jandarma Komutanı’nı arayan Hatay İl Jandarma Alay Komutanı’nın TIR’ın ve MİT görevlilerinin bırakılması talimatını verdiği belirtildi. İNSANİ YARDIM MİT EŞLİĞİNDE YAPILmaz CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay’daki TIR krizine ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Ayakkabı kutusundakilerden sonra TIR içinde ne olduğunu tahmin etmek zor değil. Hükümetin karanlık yüzü bu kez Hatay’da kendini gösterdi. İnsani yardım gizli kapaklı, MİT eşliğinde yapılmaz. Bir ilin mülki amiri, ne zamandır yargıya emir vermeye başladı? Yardım malzemesi taşıdığını iddia ettiğiniz TIR’a ‘Devlet sırrı’ dediniz, aratmadınız. Peki, Bilal Erdoğan da mı devlet sırrıydı?”

SİLAH SEVKİYATINI MİT organize ediyor CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz Suriye’ye her gün silah, mühimmat sevkiyatı olduğunu, El Kaide ve Özgür Suriye Ordusu’na savaşmak için gidenlerin geçiş yaptığını belirterek, “Tüm bunlar resmi makamların bilgisi dâhilinde gerçekleşiyor. Silah ve mühimmat sevkiyatını MİT organize ediyor, valilik ve diğer makamlar da göz yumuyor” iddialarında bulundu.

POLİS GÖREVDEN ALINDI Reyhanlı’dan itibaren TIR’ı takip edip Kırıkhan’da durduran polislerin görevden alındığı öğrenildi. TIR’ı takibe alan terör ve organize polislerin olay yerinde oldukları sırada gelen talimatla görevden alındıkları bildirildi. Ardından da Terör ve Organize Şube’den görevli şube müdür yardımcıları ve bazı amirlerin de görev yerleri değiştirildi.

RUMLAR TIRI AB’YE ŞİKÂYET ETTİ Kıbrıs Rum yönetiminin Avrupa Parlamentosu’ndaki Milletvekili Takis Hacıdimitriu, soru önergesi hazırlayarak Avrupa Komisyonu’na, “TIR konusunda ne yapmayı planlıyorsunuz?Türkiye’nin Suriye’de Esad yönetimine karşı mücadele eden gerillalara silah gönderdiği yönündeki iddialarla ilgili ne yapıyorsunuz?” sorularını sorarak Türkiye’yi Avrupa Komisyonu’na şikâyet etti.

Hrant davasında 2 kişi için yakalama kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından yeniden görülmeye başlanan Hrant Dink katliamı davasında avukatlar davanın esasına girilemediğinden şikayet etti. Sanıkların bozma kararına karşı beyanlarının tamamlanmadığı davanın 4. oturumunda Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında beyanlarının alınabilmesi için yakalama kararı çıkarıldı. Bir önceki celsede savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, Tuncel’in verdiği ifadenin d mahkemeye gönde-

rilmesi istenmişti. Bu kapsamda dosyaya ulaşan cevabi yazıda savcılık soruşturmasının devam ettiğini ve 2. iddianamenin hazırlanması aşamasına henüz gelinmediği bildirildi. Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin: “Başından bu yana söylediklerimizi, son dönemde yaşadıklarımız doğruluyor. Bazı kamu görevlileri, hukuksuz delil toplamanın odağındadır. Davanın esasına geçilemediğinden somut deliler yönünden beyanda bulunamıyoruz” şeklinde konuştu. GÜNCEL

HSYK’dan tartışma yaratan karar

Cumhurbaşkanı

Abdullah Gül Gül; Hatay’da durdurulan TIR ile ilgili; “Suriye’de olanlar Türkiye için de ciddi bir tehdit durumunda. Suriye’nin her yeri yıkıldı. Suriye rejiminin havadan açılan saldırılara karşı ezilen ve kış kıyamette çok zor şartlarda kalan Türkmen gruplar var. Suriye’deki Türkmen gruplara yardım yapmak bizim borcumuzdur. Bu TIR meselesinin Suriye’deki Türkmenlere yardım götürdüğünü söylediler. Çeşitli güvenlik sebeplerinden dolayı sır çerçevesine girebilir. O TIR’da ne olduğunu bilemem. Ben de sorduğumda bana bunu söylediler” dedi. Ülkenin rüşvet ve yolsuzluk skandalı ile çalkalandığı şu günlerde kayıtsız ve pasif bir tavır sergileyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kişisel kariyerini korumak adına silah yüklü TIR ile ilgili içi boş ve yalan açıklamalar yaptığı için bu haftaki OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 3. Dairesi, 4 savcı ve bir emniyet müdürü hakkında inceleme kararı verdi. HSYK 3. Daire üyeleri, son günlerde adları gündemden düşmeyen savcılar hakkında görüşmek üzere bu sabah toplandı. Savcıların durumunu görüşmek üzere sabah saat 09.30’da toplanan 3. Daire üyeleri, 3 buçuk saat süren bir görüşme yaptı. Toplantıdan Savcılar Turan Çolakkadı, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ile İstanbul Emniyet Müdürü Altınok hakkında

inceleme kararı çıktı. HSYK 1. Dairesi, yolsuzluk ve Ergenekon soruşturmalarıyla gündeme gelen İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz, Bakırköy Adliyesi’ne atandıktan sonra Ali Ağaoğlu’nun karşıladığı 80 bin liralık Dubai tatili iddialarına meydan okudu. Öz, “İspatlarlarsa istifa ederim” dedi. Ağaoğlu ise aynı gün yaptığı açıklama ile Dubai temsilciliklerinin faturaları bilgisi dâhilinde ödediğini doğruladı. GÜNCEL

Maliye de büyük operasyon

Maliye Bakanlığı haftaya büyük bir operasyonla başladı. Bakanlık üst düzey yöneticileri birer birer görevlerinden alınıyorlar. Kritik noktalardaki genel müdürler ile onlarca daire başkanı görevden alınıyor ya da emeklilikleri isteniyor. Söz konusu isimlerin, bir liste kapsamında çağrılarak görev değişikliklerinin bildirildiği öğrenildi. İsimlere tebligatlar sürüyor. Şu ana kadar aralarında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Özel Kalem Müdürü ile daha önce özel kalem müdürüyken, Devlet Malzeme Ofisi (DMO) Genel Müdürlüğü’ne atanan isimlere kadar çok sayıda üst düzey bürokrat, genel müdür, başkan yardımcıları ve daire başkanları görevden alındı. GÜNCEL


GUNCEL

05

8 Ocak 2014

Halk Ali İsmail’i yalnız bırakmadı

Sibel Uzun UYANIŞ

Anneler sokaktayken çocuklar daha sağlıklı

Gezi bize direniş, ortaklaşma, siyaset konuşma geleneği kazandırdı. Her gün bir Tayyip Erdoğan sözü ve her gün bir AKP uygulaması sokağa döken bir tepki yaratıyor. * TRT deki Ramazan Sevinci programında Ömer Tuğrul İnançer’in “.... Hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir.” sözü AKP’ye ait olan tipik bir kadın siyasetidir. AKP Kadın Kolları’nın açıklaması hiçbir biçimde bu gelişmeyi kadınlar lehine düzeltmemektedir. Her gün en ufak meseleye yorum yapan Başbakan’ın, Fatma Şahin’in tek söz etmemesi onayladıklarını net bir şekilde göstermektedir. Günlerce başörtüsüne saldırıldı diye Gezi Direnişi ile uğraşan Başbakan nerede? İstiyorlar ki bundan sonra hamile kadınlar evlerine kapansınlar. Hatta tüm kadınlar evden dışarı çıkmasın. Her yerden işine geldiği gibi işten çıkarma, kapatma, yasaklama, kınama, susturma uygulayan AKP elbette ki bu programları, konuşmacıları kendisi planlıyor. Bu nedenle sakın teknik değerlendirme tuzağına düşmeyelim derhal siyasi değerlendirmelere dönelim. * Kadın evinde oturacak, AKP ‘ye oy verecek, beş kere doğum yapacak, iş istemeyecek, aş istemeyecek, hak istemeyecek, boşanma hakkı demeyecek, ölümden korunmak isterse çaresiz kalacak. Özcesi nefessiz kalacak. Korkunç ölümlere terk edilmeye askeri polisi, yasası mahkemesi, meclisi elinde olan hükümet tarafından terk edilecek. Bu durumu hangi inanç, hangi hukuk, hangi siyaset, hangi toplum, kabul eder? Kadınlarla ilgili doğumuna, kürtajına, hamileliğine bu kadar dil uzatmak ayıptır ayıp! Siz önce kadınları ölümlerden kurtarma görevinizi uygulayın! Fatma Şahin koruma yasası ile övünmesini biliyor. Uygulamaya gelince ne polis ne savcı bu memlekette dersini almış durumda. Tehdit alan kadınlar ve aileleri koruma yasasına başvurmasını biliyor. Devletin kendisi korumuyor, korumak istemiyor. Beni koru diye gelen kadını itip bırakıyor. Şimdi bu sözlerden sonra hamile kadının başına bir hal gelse devletin polisi savcısı der ki “hamile halinle sokakta ne işin var”. O zaman yeniden yeniden hesaplaşacağız elbette. * Kadınlar, yüzyıllardır bedenleri ile ilgili her ne koşulda kalırsa kalsın ne yapacağını bilir ve yapar. Günümüzdeki toplumsal gelişmeler hele de Türkiye’nin büyük Gezi Direnişi kadının konuşmasını, yazmasını, haklarına kavuşmasını, iş hayatına karışmasını, direniş hayatına dâhil olmasını elzem kılıyor. Anneler en önde, hiçbir tarihsel dönemde olmadığı kadar. Direnişteki evlatları ile övünüyorlar. Biliyorlar ki gencecik insanların gerçek dinamiği ortaya çıktı. Siz daha ne konuşuyorsunuz? AKP sonunda hamile kadınları da sokağa döktü. Ağaçlarını savunarak tüm yaşama sahip çıkan milyonların size verdiği dersi hala anlamamışsınız. Bu büyük direniş hamile kadınlara dil uzatanlara da dur dedi. Bir ağaç, bir park, bir rant sistemi, bir meydan ve kadınlar direnişin konusu olarak hayat buldu. * Ömer Tuğrul İnançer sözlerinin bir yerinde hamile kadınlar sokağa çıkmak isterse ancak eşlerinin arabaları ile çıkabileceğini söylüyor. Yani bir kere arabanız yoksa insan değilsiniz! Hiç değerlendirmelere bile alınmıyorsunuz. Pekî eşinden ayrı kalmış veya annesinin karnındayken babasından ayrı kalmak zorunda olan evlatlara ne diyeceksiniz? Anne karnındayken taşeron sistemi yüzünden babasını işçi ölümünde kaybeden çocuklar ne olacak? Esenyurt’da AVM inşaatında oğlu anne karnındayken kaybettiğimiz işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın minik oğlu Ahmet’e ne cevap vereceksiniz? Reyhanlı’da ve Gezi Direniş’lerinde yayın yasağı getiren, Hayat TV’yi olmadık gerekçe ile kapatmak isteyen RTÜK bu konuyu ifade özgürlüğü kapsamına alarak bir anlamda savunmuş. Nerden baksan tutarsızlık? Nerden baksan halktan değil hükümetten yana. Veremedikleri cevaplarda boğulup kalacaklar! twitter: @sibeluzun_yarin

Polis tarafından sokak ortasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın davası güvenlik bahane edilerek Kayseri’ye alınmış, ardından dava bölünerek tanık dinleme de Eskişehir’e alınmıştı. Eskişehir’de tanık dinleme ve talimat duruşması görüldü. 24 tanığın dinlenmesiyle ilgili Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma ertelendi. İSTANBUL Arda İcil

Ali İsmail korkmaz davası 4’e bölünmüştü. Ana dava 3 Şubat’ta Kayseri’de görülecekken tanıkların ifadesi bugün Eskişehir’de alınacaktı. Ara karar veren mahkeme, tanıkların 28 Şubat günü dinlenmesine karar verdi. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık avukatlarının, tanıkların sanıklardan önce dinlenmesinin hukuka aykırı olduğunu söylemesi ve tanıkların da ana davada dinlenmesini istemesi üzerine mahkeme tanıkların 28 Şubat’ta dinlenmesine karar verdi. Bu sırada Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nden de görüş alınacak ve tekrar talimat gelmediği takdirde tanıkların 3 Şubat’ta, Kayseri’de dinlenme ihtimali de söz konusu. Eskişehir’de dinlenecek 25 tanığın yanı sıra tanık polis memuru Selçuk Bal’ın ise tayin edildiği Ankara’da, 29 Ocak’ta dinlenmesine karar verildi. Yine hukuksuzluk Tanıkların, sanıklardan önce dinlenmesinin, sanıkların daha sonra verecekleri ifadelerine önceden hazırlanması ihtimaline karşı hukuksuz olduğu yorumları yapılıyor ve

duruşmanın tamamının ana dava sırasında görülmesi talep ediliyordu. İfadelerin aynı anda alınması çapraz sorgulama gibi bir imkan doğurmasından dolayı tanıkların en doğru şekilde ifade vermesi anlamına geliyordu. Son karara göre ise sanıklar ifadelerine önceden hazırlanamayacak ancak bu kez de tanıkların, sanık ifadelerine göre konuşması ihtimali yer alıyor.

Halk Ali’yi yalnız bırakmadı Taksim Dayanışması ve Ankara Dayanışması’nın çağrısıyla İstanbul ve Ankara’dan da dava için özel olarak Eskişehir’e gelen halk Ali’yi yalnız bırakmadı. Dava süresince adliye önünde bekleyen halk “Ali için adalet istiyoruz”sloganı attı. Davanın ardından açıklama yapan Ali İsmail’in abisi Gürkan Korkmaz, tanıkların sanıklarla birlikte, aynı da-

vada dinlenmesinin gerektiğini, aksi halin hukuksuz bir süreç olacağını söyledi ve “Bugün davaların kalabalıktan kaçırılarak alındığı Eskişehir Adliyesi’ndeyiz. Ali’nin davası kalabalıklar yüzünden Kayseri’ye alındı. Ancak bugün görüyoruz ki kalabalıklar davaya destek veriyor olsa da hiçbir güvenlik problemi yaşanmayabiliyormuş. Dava Eskişehir’de görülse hiçbir sıkıntı olmazmış” dedi.

Ali İsmail Korkmaz davasının müdahil avukatı Kazım Bayraktar Yarın’a konuştu: Sanıklar dinlenmeden tanıklar dinlenemez Bu davanın ertelenmesi aslında usül açısından bir gereklilikti. Sanıklar dinlenmeden tanıkların dinlenmesi usüle aykırıydı. Bu nedenle biz önce sanıkların dinlenmesi gerektiğini, iddianamenin okunmasıyla davanın başlayacağını, dava başlamadan, yargılama başlamadan tanıkların dinlenemeyeceğini ifade ettik özetle ve bu nedenle de Kayseri Mahkemesi’nin göndermiş olduğu talimatın iade edilmesi gerektiğini iade edilmediği takdirde de sanıklar dinlenmeden tanıkların dinlenmemesi için duruşmanın ertelenmesini talep ettik. Mahkeme bu durumu kabul etti ve duruşmanın ertelenmesine karar verdi. Yani Kayseri’de başlayacak olan esas dava başlamadan tanıkların dinlenmesi yerine ertelemeyi tercih etti ve bu süreçte aynı zamanda esas mahkemeden yani Kayseri’deki mahkemeden görüşlerini alacak. Onunla bir yazışma yapacak. Ethem’in davasında ve Ali İsmail’in davasında yargılanan sanıklar polis. Polislerin halka karşı, insan haklarına karşı işlemiş oldukları suçlar nedeniy-

le devletin yargı kurumları tarafından korunup kollanması yeni olan birşey değildir. Eskiden de bu vardı. Fakat AKP döneminde bu durum daha da arttı. Yargı içindeki hukuksuzluk teşhir edilmeli Polis polisin peşinde, hakim yargıçın peşinde, HSYK bazı savcıların peşinde; böyle birbiri içerisine girmiş bir bataklığa dönüşmüş durumda. Bu süreç içersinde Ali İsmail Korkmaz davası olsun, Ethem Sarısülük davası olsun bu davalarda bu mahkemelerin, yargının hukuksuzluğunun daha çok teşhir edilmesine ihtiyaç var. Güç odakları yeni ittifaklar kurma sürecine giriyor AKP hükümeti ile Cemaat arasındaki çatışmada şimdi öne çıkarılan konu Ergenekon sanıklarının tahliyesi. İşte bu güç odakları arasında bazı ittifakların bozulması, yeni ittifakların kurulması gibi bir süreç yaşıyoruz. Ama bütün bu güç odaklarının ortak noktası olarak halka karşı işlenmiş, insan haklarına karşı işlenmiş suçlar konusunda bir sessizlik devam ediyor.

l Gezi eylemleri ve 17 Aralık komplosu, içerdeki piyonların kullanılarak yurtdışından oynanan bir oyun. l Üst üste büyük başarılara imza attığımız esnada ağaç, park bahane edilerek büyük saldırılar yaşandı.

“Destan yazan” polisler tek tek görevden alınıyor İzmir’de Liman İşletmesi’ne yönelik operasyonu gerçekleştiren bir emniyet müdür yardımcısı ile iki şube müdürü görevden alındı. Operasyonu yapan birimlerin başındaki Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Şevik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Taner Aydın ve Narkotik Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürü Behzat Tuzcu öğleden sonra görevlerinden alındı. Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Şevik, Organize Suçlarla Mücadele, Narkotik Suçlarıyla Mücadele, Mali Suçlarla Mücadele ve Siber Suçlarla Mücadele şubelerinden sorumluydu. Üç polis şefinin yerine jet atamalar yapıldı. Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Şevik’in yerine

Konak İlçe Emniyet Müdürü İsmail Akıntürk vekaleten Narkotik Şube Müdürü Behzat Tuzcu Basın Protokol Şube Müdürlüğü’ne getirilirken, yerine Basın Protokol Şube Müdürü Okan Özer geldi. Bayraklı İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Uğur Yıldız Konak İlçe Emniyet Müdürü oldu. Görevden alınan Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Taner Aydın’ın yerine henüz atama yapılmadı. Mehmet Ali Şevik ve Behzat Tuzcu’nun üç yıldır aynı makamda görev yaptığı, Taner Aydın’ın ise iki ay önce İstihbarat Şube Müdür Yardımcılığı’ndan Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nin başına getirildiği öğrenildi. GÜNCEL

l 11 yıllık iktidarımızda yolsuzluklara karşı dik bir duruş sergilediğimiz için 3 kat büyüdük.


GUNCEL

06

8 Ocak 2014

Sorun kızlı erkekli kalmak değilmiş

Adnan Menderes Üniversitesi’nde, Yurt-Kur’a ait kız öğrenci yurdunda kalan kadınların tacize uğradığını belirten üniversite öğrencisi kadınlar yurt önünde eylem yaptı. Yapılan açıklamada, “Minibüs şoförleri tarafından bile taciz ediliyoruz. Güvenlik kameraları dışarıyı değil içeriyi çekiyor” denildi. Gençlik ve Spor Bakanlığı bu yıl yurtları kadın öğrencilerin tacize uğraması bahanesi ile haremlik selamlık olarak ayırmıştı. Ancak yaşananlar sorunun kaynağının zihniyet olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. GÜNCEL

Cinnet değil, cinayet

Kadın cinayetlerine bir tepki de kadın gazetecilerden geldi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın Komisyonu, “Cinnet değil cinayet” başlıklı bir açıklamayla gazetecilere “Erkek şiddetini, kadın cinayetlerini meşrulaştırmaktan vazgeçin” dedi. Kadına yönelik erkek şiddetinin “delilik”le, “bir an için delilik belirtisi göstermek”le açıklanacak bir olgu olmadığına dikkat çekilen açıklamada “Bu ayrımcılığı, şiddeti, cinayetleri meşrulaştıran, olağanlaştıran ifadelere haberlerimizde ve yazılarımızda yer vermekten artık vazgeçmemiz gerekiyor” denildi. GÜNCEL

Reddettiği için öldürüldü

Ahmet Üzel, bir süre önce ayrıldığı Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde çalışan sevgilisi Yeşim Yalçıntaş ile barışmak istedi. Olumsuz yanıt alan Üzel, 80 GA 725 plakalı otomobilinde eski sevgilisini beklemeye başladı. Sabah işe gitmek için evinden ayrılan Yalçıntaş’ın yanına yaklaşan Üzel, kendine ait ruhsatlı av tüfeği ile eski sevgilisinin başına iki el ateş ettikten sonra tüfeği boğazına dayayıp tetiği çekerek kendi yaşamına da son verdi. GÜNCEL

Eski eşini bıçaklayıp acil servise bıraktı

Bursa’da Umut Asma, 7 ay önce boşandığı eski eşi Elif Heyder’i üç yerinden bıçakladı. Yaralı kadını daha sonra hastanenin acil servisine bırakıp kaçan Asma, polis tarafından yakalanıp gözaltına alındı. İddiaya göre bir arkadaşlarında doğum günü kutlamasından sonra Umut Asma, otomobiline aldığı eski eşi Elif Heyder’le kıskançlık yüzünden tartıştı. Umut Asma, ardından da eski eşi Heyder’in yakınlarını arayıp, kardeşlerine sahip çıkmasını istedi. GÜNCEL

Kadınlar polis barikatına direndi

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Bursa, Eskişehir, İstanbul, Ankara ve İzmir’de meydanlara çıktı. Taksim’de kadınların karşısına dikilen polis hırsızların, yolsuzların değil kadınların önünü kesti. Yazıklar olsun bu hükümete Öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil’in de yer aldığı eylemde Evcil barikat önünde şunları kaydetti: “Bu kadar polisi bir avuç kadının karşısında ilk defa görüyorum. Bunun ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Bir polis bir kadını koruyamazken, burada bir kadına beş polis düşüyor. Yazıklar olsun bu hükümete, bu vatana.”

güncel Elif karan

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu beş ilde birden AKP hükümetinden hesap sormak için meydanlara çıktı. Cumartesi İzmir, Pazar günü İstanbul, Ankara ve Eskişehir, Pazartesi de Bursa’da meydanlara çıkan Platformun AKP hükümetine sorduğu temel soru netti: “Yaşamak için rüşvet mi gerek?”. İstanbul’da Tünel’den Taksim’e yürümek isteyen Platform üyelerinin önüne polis barikatı kuruldu. Polis, kalkanları ile kadınları Burası valiler cumhuriyet değil sürükledi. Polis barikatı önünde konuşan Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, polis korumadığı için ölen Aynı barikatı bu kez kadınların önüne kurdular kadınların ailelerine polisin el uzatmasına izin verKadınların eyleminden hemen önce yapılan meyeceklerini belirterek şunları söyledi: “Burası eylemde polis, gazetecilerin Suriye’de kaçırılan valiler cumhuriyeti değil, anayasa cumhuriyetidir.” Milliyet Gazetesi muhabiri Bünyamin Aygün’ün EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ve CHP’li vekil serbest bırakılması için yürümeleri için barikatı Melda Onur da polis barikatı önünde Platformu açmıştı. Ancak aynı barikat bu kez kadınlar öl- yalnız bırakmadılar. dürülmesin diye sokağa çıkanların önüne kondu. Eskişehir, Ankara, Bursa, İzmir meydanlarda Yolsuzluk eylemi olduğu için yürütmemişler Platform üyeleri Eskişehir’de Espark önünde, Polis kadınların yürümesine engel olma gerekçesi Ankara’da Güvenpark’ta bir araya geldi. İzolarak ‘yolsuzlukla ilgili eylem’ olmasını gösterdi. mir’de Platform Konak Meydanı’na kadar 2013 yılında 237 kadının öldürüldüğünü belirten yürüdü. Öldürülen kadınlardan Pınar ÜnPlatform üyeleri yürüyüş yapmanın anayasal hak- lüer ve Ferdane Çöl’ün ailelerinin de yer ları olduğunu belirterek polisin barikatı açmasını aldığı eyleme, örgütleyici kurumlar olan istedi. Çok sayıdaki çevik kuvvet polisi, Taksim EHP’li Kadınlar ve Ege 78’liler DerneTünel Meydanı’nda buluşan kadınları önce geriye ği’nin yanı sıra, ÖDP’li Kadınlar ve doğru sürüklemeye çalıştı. Kadınlar, polislerin Halkevci Kadınlar da katıldı. Buranneleri, kız kardeşleri için de meydanlarda ol- sa’da ise Kent Meydanı’nda bir araduklarını anlattılar. Polisin barikatı açmama- ya gelen kadınlar, İstanbul’daki sının ardından kadınlar ayakkabı kutularını ve polis şiddetini protesto ededövizleri barikatın önüne bırakarak eylemlerini rek Fomara Meydanı’na sona erdirdiler. yürüdü.

Kadın cinayeti davasında örnek karar Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahil olarak takip ettiği Pınar Ünlüer davasında emsal karar çıktı. Okan Özparıltı ağırlaştırılmış müebbet ve 11 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, sanığın yargılamayı geciktirecek ve farklı yöne sevk edecek beyanlarda bulunduğunu ve kendi lehinde beyanda bulunan tanıkları temin ettiğinin anlaşıldığını, bu yüzden takdiri indirime yer olmadığını bildirdi. Mahkeme heyeti, tanıklar hakkında da “yalan beyanda

bulunmak” suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Platform, Pınar Ünlüer’in ve Ferdane Çöl’ün aileleri ile birlikte yaptığı açıklamada verilen cezanın mücadeleleri sonucu kazanıldığını bir kez daha belirtti. Baba Zeki Ünlüer: “Bizim acımızı hiçbir şey dindiremez ama bu ağırlaştırılmış müebbetle adaletin yerine bulduğunu düşünüyorum. Onun için bütün kadın cinayetleri davalarında aynı cezanın verilmesini temenni ediyorum” dedi. GÜNCEL

Öyleyse 237 kadın neden öldürüldü? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 25 Kasım Kadın Yönelik şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde Valilere verdiği “Kadınları koruyun” talimatlarına Eskişehir, Bursa ve İstanbul Valiliklerinden cevap geldi. Meğer valiler üzerine düşeni yapıyormuş, 2013 yılı içerisinde öldürülen 237 kadın ile ilgili hiçbir sorumluluğu yokmuş. İstanbul ve Bursa’da Platform heyetini makamında ağırlayan vali yar-

dımcıları, kadınları korumak konusundaki eksikliklerini kabul ederek, gerekeni yapacaklarına dair verdikleri sözleri sıra yazılı açıklama yapmaya gelince unuttu. Yapılan yazılı açıklamalarda, valilerin kadınları korumak için eksiksiz tüm görevlerini yerine getirdiği belirtildi. Platformun, talimatlarını dinleyip, gerçekleri açıklamayan, kadınları korumak için etkin önlemler almayan valilerin üzerlerine düşeni yapana kadar yakalarını bırakmamakta kararlı. GÜNCEL

Uluslararası kampanya başlıyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kanada üyelerinin girişimiyle, 8 Ocak 2014’te başlayacak ve iki ay sürenin sonunda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde son bulacak olan uluslararası imza kampanyasıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı görevini yapmaya çağıracak. Bakanlığın hazırladığı Kadı-

na Karşı Şiddetle Mücadele Eylem Planı’nın uygulanması için imza toplanacak. Platform şunları kaydetti: “Sadece kâğıt üzerinde kalan yasal düzenlemeler nedeni ile şiddete maruz kalan kadınlar valiliklerin, emniyetin, savcılıkların kapılarından elleri boş ve daha çaresiz olarak geri çevrilmektedirler” GÜNCEL


GUNCEL Savcı Öz’ü Ağaoğlu beslemiş

07

8 Ocak 2014

Cem Kaptanoğlu

Yalana ve yılana sarılmak

JENDİN

AKP, hegemonya siyasetini bıraktığı 2011 yılından bu yana, “muhafazakâr demokrat”, “darbe karşıtı”, “AB’ci”, “açılımcı”, “çözümcü” öğeler taşıyan “empatik” söylemini hızla terk etti. Bu strateji değişikliği, “askeri rejimin” tasfiyesi sürecinde görece özgürlükçü politikalarıyla hegemonize ettiği çeşitli kesimlerin AKP’den hızla uzaklaşmalarını getirdi. İktidar bloğunun egemen gücü konumuna yükselmiş AKP’nin, “milli görüş gömleği”ni neoliberal, emperyal tarzda yeniden tasarlayıp giymesi, Gezi Direnişi’nin fitilini ateşledi. Gezi, AKP hegemonyasının çöktüğünün ve Türkiye için yeni bir dönemin başladığının ilanıydı. Gezi sonrası yeni dönemde AKP, yalnızca Gezi Direnişi’nde sokaklara çıkan, barikatlara koşan “marjinalleri” değil, kendi yanında kararlılıkla yer almayan tüm kesimleri, ötekileştirdi, hatta düşman ilan etti. Uluslararası bir komplonun parçası olmakla suçlanan bu kesimler arasında, Koç, Boyner gibi büyük burjuvazinin bazı mensupları, onların örgütleri TÜSİAD ve “Gülen Hareketi” gibi iktidar bloğunun farklı unsurları da vardı. Erdoğan’ın “çete”, “örgüt”, “paralel yapı” olarak adlandırdığı “Gülen Hareketi”, askeri rejimi tasfiye ederken yakın müttefikiydi. AKP, devlet aygıtının tek hakimi olduğu vehmine kapılıp hegemonya siyasetini bırakınca, diğer bazı müttefikleriyle olduğu gibi “Gülen Hareketi” ile de ilişkileri bozuldu. Kısaca, “Devlet benim” sanrısına kapılan AKP, daha önce hegemonya siyaseti dolayımıyla yürütebildiği, farklı sınıflar ve burjuvazinin sınıf içi fraksiyonlarının taleplerini temsil ve düzenleme işini yapamaz hale geldi. İktidar bloğu içinde temsil edilen başlıca burjuva sınıf fraksiyonları, TÜSİAD, TÜRKONFED, MÜSİAD ve TUSKON gibi kuruluşlarda örgütlüler. Seksen ilde 202 işadamı derneğini bünyesinde barındıran TUSKON, “50.000 girişimciyi temsil ediyor”. TUSKON, Gülen Hareketi’ne yakın iş adamlarının örgütlendiği bir kuruluş, Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu arasında TUSKON üyesi olanlar MÜSİAD üyesi olanlardan daha fazla. TUSKON, Milli Görüşe yakın MÜSİAD’dan daha küreselleşmeci ve neoliberal, ABD, NATO ve AB yanlısı. Gülen Hareketi’nin kalbi, sanıldığının aksine dershanelerde değil, TUSKON’da atıyor. Kısaca “Cemaat” –hükümet çatışması, yalnızca İslami anlayış farkı veya dershaneler üzerinden tartışılamayacak kadar sınıfsal ve sınıf içi bir mücadele. Gülen Hareketi’nin taleplerinin, devlet bürokrasisinde kadrolaşma, dershaneler, parlamento ve hükümette temsille sınırlı olmadığı açık. TUSKON çatısı altında örgütlü sermaye kesimlerinin ekonomik taleplerinin, AKP tarafından, burjuvazinin diğer bazı fraksiyonları lehine görmezlikten gelinmesi sözkonusu. Yalnızca, milyarlarca dolarlık kamu harcamaları ihalelerinin paylaşımı bile burjuvazinin fraksiyon çatışmasına girmesi için yeterli. Ayrıca “Başkan” olup, Putinvari bir despotizmle ülkeyi yönetmek isteyen, AB ve ABD ile ilişkileri bozulmuş, “paralel” dış politikası El Kaide’ye, İran’la organize işler yapmaya bulaşmış, İsrail’le fıtratı gereği uzlaşması olanaksız, Osmanlı motifli, Milli Görüş çizgili neoliberal gömleği içindeki bir “AKP devleti”, yalnızca küresel sermaye için değil, onunla bütünleşmek, “iş yapmak” isteyen Türkiye burjuvazisi için de fazlasıyla riskli. TUSKON gibi, temel amacı, “İşletmeleri ve girişimcileri küresel iş dünyasının bir parçası haline getirmek” olan bir örgütün bu durumdan rahatsız olmaması olanaksızdır. TUSKON üyeleri, burjuvazi içinde küresel sermaye ile en bütünleşmiş kesimlerden biridir. Gülen Hareketi’nin 140 ülkede faaliyet gösteren okullarının yalnızca okul olmadığını biliyoruz. Bunlar aynı zamanda TUSKON üyeleri için ticari temsilcilik işlevi görmektedirler. TUSKON ve TÜSİAD başta olmak üzere burjuvazinin gittikçe genişleyen kesimleri, önümüzdeki dönemde, küresel kapitalizmin rasyonellerine saygılı bir iktidar arayışını hızlandıracaklar yani daha fazla “fitnecilik” yapacaklardır. AKP önümüzdeki yerel seçimlerde iyi bir sonuç alsa bile, bu “başarı”, devlet içinde Erdoğan’la temsil bulan fraksiyonun aşağıya doğru kayışını önleyemez. Hatta düşmemek için tutunmaya yeltendikleri neo-Ergenekoncular, umduklarının aksine düşüşlerini hızlandıracaktır, ancak çevrelerinde düşmemek için sarılacakları iki şey kalmıştır: yalan ve yılan. Mecbuur!

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının başındaki isim Savcı Zekeriya Öz’ün Dubai’de 80 bin liralık tatil yaptığı ve bu tatilin masraflarını Ağaoğlu Şirketi’nin ödediği ortaya çıktı. Öz, iddiaları yalanlarken Ağaoğlu Şirketler Grubu açıklama yaparak “Masrafları biz karşıladık” dedi. HSYK, Zekeriya Öz ve 3 savcı hakkında inceleme kararı çıkardı. istanbul ceday avcı

AKP’nin yolsuzluklarını ortaya çıkaran 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında “koordinatör” olarak yer alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz hakkında “tatil” gerçeği ortaya çıktı. Savcı Zekeriya Öz’ün yanındaki 9 kişiyle birlikte Dubai’ye bir haftalık tatil için gittiği, bu tatilin ise 77 bin liraya mal olduğu öğrenildi. Gündeme oturan asıl konu ise Öz ve arkadaşlarının tatil masraflarını Ali Ağaoğlu’nun karşılaması oldu. Çöl safarisiz tatil mi olur? Sabah ve Takvim gazetelerinde Savcı Zekeriya Öz’ün Kurban Bayramı’nda ikisi çocuk 11 kişiden oluşan bir grupla gittiği Dubai tatilinin 80 bin lira civarında tutan faturasını ünlü bir işadamı tarafından ödendiğini yazmıştı. Zekeriya Öz ve yakınları dönmeden çöl safarisine katılmayı ihmal etmedi. 11 kişinin Dubai’ye gidiş dönüş uçak bileti masrafları eklendiğinde masraflar 80 bin lirayı buldu. Böyle pahalı bir tatile çıkması ise akıllarda soru işaretleri bırakırken Öz’ün, Kurban Bayramı Dubai tatilini ünlü bir işadamına fatura ettiği öğrenildi.

Zekeriya Öz, Dubai’ye yaptığı seyahatle ilgili iddiaları yalanlayarak “Dubai’ye ailemle birlikte gittim. Masrafları kendim karşıladım. İddialar yalan” dedi. Savcı Öz, konuyla ilgili tekzip metni hazırlayacağını söyledi. Ergenekon soruşturmasını yürüterek büyük bir üne kavuşan Başsavcı Vekili Öz, 17 Aralık’ta bazı bakan çocuklarının da aralarında olduğu şüphelilere yönelik yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında yer AKP de yolsuzlukları almasıyla hükümet çevrelerinin tepkisini çekmiş, soruşturma sürerkabul etmemişti Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ken İstanbul Emniyeti’ne gitmişti. başındaki isim olan Başsavcıvekili

Ağaoğlu’ndan Öz’e 80 bin’lik tatil Ağaoğlu Şirketler Grubu ise İstanbul Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’ün Dubai seyahati konusundaki haberlere ilişkin kamuoyunu bilgilendirme gereği doğduğunu belirterek “15 yıldır bölgede yerleşik bulunan ve son 2 yıldır Körfez bölgesindeki faaliyetlerimizi yürüten temsilciliğimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Dubai temsilciliğimizin, Sayın Savcı ile çok öncelere dayanan tanışıkları çerçevesindeki bu ağırlama, temsilcimizin inisiyatifiyle gerçekleşmiş olup bilgimiz dahilindedir” açıklamasıyla masrafların ödendiğini kabul etti. Zekeriya Öz’ün yü-

rüttüğü yolsuzluk soruşturmasında, Öz’ün parasını yediği Ali Ağaoğlu da gözaltına alınmıştı. Gazeteler işaret etti, HSYK incelemeye aldı HSYK, Hakim ve Savcı Şikayet Bürosu, Savcı Zekeriya Öz’ün “Tatil masraflarını Ağaoğlu şirketi ödedi” iddialarıyla ilgili çıkan haberleri inceleyerek bir dosya açtı. Savcılar hakkında görüşmek için HSYK 3. Dairesi buluştu. Toplantıdan Savcılar Turan Çolakkadı, Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ile İstanbul Emniyet Müdürü Altınok hakkında inceleme kararı çıktı.

Askerin “görevi” katliam yapmak Roboski’de 28 Aralık 2011 gecesi düzenlenen hava operasyonunda 34 köylünün katledilmesiyle ilgili soruşturmayı yürüten Diyarbakır TMK ile görevli savcılığının 11 Haziran 2013 tarihinde görevsizlik kararı vererek dosyayı gönderdiği Genelkurmay Askeri Savcılığı da soruşturma dosyası ile ilgili takipsizlik kararı verdi. Roboski’de yapılan katliamın da üzeri bu şekilde örtülmeye çalışıldı. Roboskili ailelerin avukatlığını da yapan BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş “Bazı basın yayın organlarında haberlerin yer alması üzerine Genelkurmay’a gidip takipsizlik kararını aldık. Karar çok uzun ve kararda askerin görevini yaptığı belirtiliyor” dedi.

Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı takipsizlik kararı verdiği Roboski soruşturması ile ilgili avukatlar Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne itirazda bulunacak. Roboskili ailelerin avukatı olan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, olaydan sorumlu olan Genelkurmay’ın bünyesinde yer alan savcılıktan objektif bir karar beklemediklerini ifade ederek, “Bu karar bizim için sürpriz olmadı. Zaten askeri savcılıktan başka bir karar beklenemezdi. Askeri mahkeme nezdinde itirazda bulunacağız. Bir sonuç alınmaması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacağız” diye konuştu. GÜNCEL

Roboski katliamına çıkan takipsizlik kararını Yarın’a değerlendirdiler

AKP ve Genelkurmay elele Roboski katliamı için takipsizlik kararı çıkardılar. BDP Muş Milletvekili ve eski Genel Başkan Demir Çelik ve 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can “Asker görevini yaptı” kararını Yarın’a değerlendirdiler:

Ölüm fermanı tekrar verildi

28 Aralık 2011’de Roboski’de savaş uçaklarının bombalarıyla katledilen 34 vatandaşın mevcut verilen kararla ölüm fermanlarının bir kez daha verildiğini belirtmek isterim.

için üstü örtülebilecek, kapatılacak, unutulabilecek bir katliam değildir. Bize unutturmak isteyenlere inat unutmayacağız, unutturmayacağız.

Katliamların hesabını mücadeleKürt halkına düşmizle soracağız man ve sömürge Roboski katliamı şahsında bütün hukuku Bunun adalet ve katliamlar aydınBDP Muş milletvekili hukukla hiçbir demir çelik latılıncaya kadar, alakası olmadığını, devletin ve devlebu kararla birlikte Kürt halkına tin gizli ellerinin ulaştığı her her zaman olduğu gibi düşman türlü soykırım ve katliamı ayve sömürge hukukunun uygu- dınlatıncaya kadar mücadele lanmaya devam ettiğini belirt- azminden ve kararlılığından mek istiyorum. Roboski, bizim vazgeçmeyeceğiz.

Roboski katliamını akladılar

Bu kararı şöyle anlamak gerekir; katliamın üstünü örtme ve katilleri bir nevi aklama. Başbakan ve katliamdan sorumlu diğer insanlara ancak şu söylenebilir; bu dava bitmeyecek.

ya çıktı. Ve Kürtler söz konusu olunca, ezilen halkların hakları söz konusu olunca; devletin çıkarları söz konusu olunca, halka dair, topluma dair, Kürtlere dair her şey teferruat oldu. Esas olanın devlet olduğu, egeAdaleti Türkiye menlerin çıkarları halkının vicdanı olduğu ve adaletsağlayacaktır siz bir dünyada ya78’liler Girişimi Sözcüsü Türkiye halkının celalettin can şadığımızın da kavicdanlarında zanıtı oldu bu dava. ten mahcup olan insanlar tarih Bir adalet boşluğu ortaya çıktı. önünde de mahkum olacaktır. Bu adalet boşluğu doldurmak, Yargı, araştırma, inceleme, hu- Türkiye toplumunun, Türkiye kuk… Bunların hepsinin ‘hak devrimcilerinin önünde durugetire’ bir durum olduğu orta- yor.

Yolsuzluğa direnenler Ankara’da buluşuyor DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 11 Ocak Cumartesi günü saat 12:00’da Ankara’daki Sıhhiye Meydanı’nda merkezi bir miting düzenleyecek. Dört örgüt tarafından yapılan ortak açıklamada, iktidarın artık yolsuzluk ve kirlenmişliği gizleyemediği belirtilerek, “Aylardır “Bu daha başlangıç” diyoruz. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz, olmayacak. Önümüzdeki dönem AKP’nin hesap verme dönemi olacak. Gün, hesap sorma günüdür! Gün, isyanı hep bir ağızdan haykırma günüdür! Gün, mücadeleyi büyütme günüdür!” ifadeleri kullanıldı. Cemaat ve

AKP arasındaki iktidar savaşı sürerken halkın, emek ve demokrasi örgütlerinin sokaklarda tepkisi artarak büyüyor. 17 Aralık operasyonuyla iyice açığa çıkan soygunlar ve cemaat-AKP çekişmesine karşı “Bu pisliği halk temizler” diyen DİSK, KESK, TTB, TMMOB; eşitlik, özgürlük, demokrasi ve emekten yana bütün örgütleri, bütün kurumları; bütün inisiyatif, bütün dayanışma, bütün forumları; tek bir istisna bile bırakmadan bütün yurttaşları yan yana gelip, omuz omuza vermeye 11 Ocak’ta herkesi barış, adalet ve emek için Ankara’ya çağırıyor. GÜNCEL


EMEK

08

8 Ocak 2014

Erk Acarer

BAĞZI ŞEYLER

“Hırsızzz var, yolsuzzz var, arsızzz var, katilll var!”

Biliyorum… Gece yarısı, “Her ne olursa olsun, arsızı, yolsuzu, katili kendi haline bırakıp, bir müddet hiçbir şeyle ilgilenmeyeceğim” diyerek kafanı yastığa koyuyorsun. Fakat sabah olunca kurtlanıyorsun, telefona şöyle bir göz ucuyla bakıp, gördüğüne hayret ediyorsun. “Roboski katliamına takipsizlik kararı…” Alt alta konmuş satırlar, yan yana dizilmiş sayfalar arasından görünen özetle zıvanadan çıkıyorsun… “Her türlü ahlâksızlığın üzerine sünger çeken mahkemeler, elbette katliam emrini verip, çocukları parça parça edenleri aklayamazlar… Burası ben yaptım oldu Cumhuriyeti…” Görüyorum, dayanamayıp, telefonun yumuşak karnına uzanıyorsun… İki satır döşeniveriyorsun: “Anlamadınız mı hâlâ, biz istediğimiz gibi adam öldürür, sonra da hiçbir şey olmamış gibi üzerini kapatırız!!!” *** Öğlene doğru çalkalanıyor memleket… Telefona bakmana, bilgisayarı açmana gerek yok aslında! Çünkü yolsuzluk operasyonunda “bilmem kaçıncı dalga” doğal bir alıcıymışsın gibi zaten gelip seni bulacak. İşte bu kadar basit! Feryat figan arasında alt alta eklediklerinle bir sonuca ulaşıyorsun… “Başgan”ı, vekili, oğlu, akrabası büyük hırsız! Şimdiye kadar yapılan vurgunun bedeli 247 milyar TL!” İstemesen de ana fikri çıkarıyorsun: “Ne yemişler be kardeşim…” Kendini tutacaksın ama… Zor… Anlıyorum… Sütteki, “ak” kaşık gibi yukarı çıkıyorlar üstelik… “Operasyonun zamanlaması manidar!” Dayamıyorsun o vakit… Üç satır ilave ediyorsun pasın, kirin üzerine: “Aynı zamanda arsız olabilmektir esas meziyet!!!” *** Şalteri inse memleketin rahatlayacaksın biraz… Ama yok öyle yağma… Fırtınadan önceki sessizlik bu! Sen bilenirken, su uyuyor, su dinleniyor ancak belge, bilgi, kirlilik, operasyon dinlenmiyor. Demlenerek geliyor! Akşamüzerine doğru, beklenen sonuç gerçekleşiyor. Operasyon yapanlara operasyon yapılıyor. Tekmil amirlerin, şeflerin yerleri değiştiriliyor. Yorum yapıp üzerinde uzun uzun konuşmaya bile gerek yok. Aklın tükendiği nokta burası! Kanunsuzluğun üzerine tüy dikme, hukuksuzluğu “yandım anam” haliyle sıvama hali bu! Dilin duruyor ama elin durmuyor… Küüüt… Mesajın boşlukta… “AK-la-na-ma-ya-cak-sı-nız!” “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” diyerek polise de iki laf sokacaksın ya… Onu da pas geçiyorsun! *** Yorgunsun, yatacaksın fakat… Öfkeden, huzursuzluktan, karmaşadan uyku girmiyor ki gözüne! O son tweet’le, içine biraz soğuk su serpilir gibi olmuyor da değil hani… “Hırsızzz var, yolsuzzz var, arsızzz var, katilll var!” Artık yorma kendini, kapa gözlerini! Düğüm düğüm olmuş bir yumak gibi görünen memleket resmine de aldırma! Nasıl olsa tarih senin yerine uyanık kalıyor. Bil ki yine o, bu kadar karmaşanın ortasından sadece iki satır bulup çıkaracak olan… “Çocuklarımızı öldürüp, paralarımızı çaldılar!” Sen enerjini boş yere harcama! Umudunu, bileğini, yüreğini sağlam tut yeter! Çünkü yeni bir ülke kuracaksın daha!

Halk “asgari” yaşamak istemiyor

Madenciler ölüyor

2013 yılına Bursa’da Mehmet Işık (29) adlı işçinin ölüm haberiyle giren madenciler, 2014’e de Zonguldak’ta kaçak ocakta göçük altında kalan Yüksel Yüksel’in (42) hayatını kaybetmesinin üzüntüsüyle girdi. DİSK’e bağlı Dev MadenSen’in raporuna göre 2013 yılında madenlerde yaşanan 98 iş kazasında 95 işçi öldü, 191 işçi yaralandı.

istanbul ELİF GÜMÜŞ

Rapor, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin çıkan yasaya rağmen kazaların önüne geçilemediğini ortaya koyuyor. Rapora göre, 2012 yılı ile 2013 yılı karşılaştırıldığında madencilik sektöründe ölümlü kaza sayısındaki artış sürüyor. 2012 yılında ölümlü kazalarda 78 madenci yaşamını yitirirken, 2013 yılında bu sayının 95’e yükseldiği görülüyor. Sendika bu durumun kaygı verici olduğuna dikkat çekiyor.

4 GÜNDE BİR İŞÇİ ÖLÜYOR Rapora göre, istisnasız her ay madenlerde ölümlü iş kazaları yaşanıyor. Hem de o kadar sık ki, madenlerde 4 günde bir iş kazaları gerçekleşiyor ve 4 günde bir 1 madenci yaşamını yitiriyor. Kazalar Urfa’dan Bodrum’a Türkiye’nin her yerinde madencilerin canını aldı. Ölen işçilerden biri de Çinli. Bartın’ın Amasra ilçesi Tarlaağzı köyünde, Hema Enerji AŞ’ye ait taş kömürü ocağında meydana gelen göçükte, Tang Xiao Dong (33) adlı Çinli işçi yaşamını yitirmiş, 2 Çinli işçi de yaralanmıştı.

ARALIK’TA 10 CAN GİTTİ Raporda geçtiğimiz Aralık ayına ilişkin veriler de endişe verici. Rapora göre, Aralık ayında madenlerde 12 iş kazası yaşandı. Bu kazalarda 10 işçi can verdi. Yılın son günlerinden 30 Aralık 2013 tarihinde Zonguldak Kilimli ve Rize Çayeli’nde iş kazaları yaşandı. Kilimli’de daha önce mühürlenen bir madende yaşanan göçükte toprak altında kalan 42 yaşındaki Yüksel Yüksel adlı işçi yaşamını yitirdi. ‘ÖRGÜTSÜZLÜK ÖLDÜRÜYOR’ Dev Maden-Sen raporunda devlet

ve işverenlerin sendikaları “zararlı” gören anlayışının ölümlere davetiye çıkardığına dikkat çekti. Sendikaları dışlayan bir anlayışla çıkarılan yasa, tüzük ve yönetmeliklerin ihtiyaca yanıt vermediğinin maden ocaklarında artan iş cinayetleriyle görüldüğüne dikkat çekilen raporda, şunlar ifade edildi: “AKP hükümetinin başta özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları olmak üzere, 12 Eylül yasaları sürdükçe çalışma yaşamında sorunlar azalmayacak, iş cinayetleri çok can yakacak ve toplumsal adaletsizlik daha da artacaktır” denildi.

Direniş alanında işçi forumu: Kıdeme uzanan eller kırılsın Kıdem Tazminatı Dayanışması, Punto Deri işçilerinin direnişlerini sürdürdüğü bölgede kıdem tazminatıyla ilgili “Direniş Alanında İşçi Forumu” başlığıyla bir forum gerçekleştirdi. Forumda kıdem tazminatı başta olmak üzere asgari ücret, sendikal haklar gibi birçok sorun konuşuldu. Kıdem Tazminatı Dayanışması punto işçileri ile kıdem tazminatı üzerine bir forum gerçekleştirdi. AKP’nin kıdem tazminatına karşı saldırısına 2014 yerel seçimlerinden sonra devam edeceği öngörülüyor. Kıdem Tazminatı Dayanışması, kıdem tazminatına yapı-

lan saldırılara karşı daha önce 29 Aralık’ta Türk-İş önünde bir araya gelerek bir basın açıklaması gerçekleştirmişti. Forumda İşçiler de söz aldı Punto işçilerinden Ramazan Aygün forumdan önce yaptığı konuşmayla 156 günlük Punto Deri direnişini anlattı. Forumda söz alanlar “Ayakkabı kutularında milyon dolarları saklıyorlar, bize gelince kıdem tazminatı hakkımızı bile elimizden almaya çalışıyorlar” şeklinde düşüncelerini dile getirdiler. “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganının ardından forum sona erdi. GÜNCEL

KESK ve Türk-İş’ten yolsuzluk protestosu

Hava-İş yine işsiz bıraktı

Yeni Hava-İş yönetiminden sendika çalışanlarına yeni yıl armağanı: 8 Hava-İş çalışanı yeni yıla işsiz girdi. Sendika Genel Merkezi’nde 6, Adana Temsilciliği’nde 2 işçi işten çıkarıldı. “THY de iş barışı getireceğiz” iddiasıyla seçilen Genel Başkan Ali Kemal Tat lıbal’ın ilk icraatlarından biri, sendika çalışanlarını işten çıkararak, işçi kıyımı gerçekleştirmek oldu. AKP ve THY yönetimine yakınlığı ile bilinen yeni sendika yönetimi, ilk sınavını da kendi çalışanlarını kapıya koyarak vermiş oldu.

İşçilere yapılan açıklamada “sendika harcamalarında tasarruf edileceği” gerekçesini öne sürüldü. Ancak yeni sendika yönetimi, gelir gelmez yandaş kadrolarını yüksek ücretlerle sendikada işe başlattı. Yeni Hava-İş yönetimi, iş hukuku konusunda tanınmış hukukçuların yerine, yandaş avukatlar grubuyla anlaşarak çalışmaya başladı. Daha önce sendikanın avukatlık işlerini sürdüren hukukçular grubu, yeni yandaş yönetimle çalışmayı istemediği için sendika görevinden ayrılmıştı. GÜNCEL

KESK ve Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu üyeleri, AKP binasına yürüyerek yolsuzluk ve rüşveti protesto etti. Emek örgütleri, 17 Aralık operasyonuyla ortaya çıkan kirli ilişkileri, yolsuzluk ve rüşveti İstanbul’da protesto etti. KESK İstanbul Şubeler Platformu ve Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’ndan işçiler, Şişli Cevahir Alışveriş Merkezi önünde buluşarak, Mecidiyeköy’de bulunan AKP Şişli İlçe Başkanlığı binasına yürüdü.

TAŞERON CUMHURİYETİ Yapılan açıklamada, Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, AKP ile Cemaat arasındaki kutsal ittifakın çatırdadığına dikkat çekti. Emekçiler için en kötü koşullarda aşırı çalıştırılma, güvencesizleştirmek demek olan taşeronlaşmanın, AKP iktidarı döneminde, kamuda ve özel sektörde alabildiğine yaygınlaştığının altını çizen Gülüm, “Türkiye Cumhuriyeti, Taşeron Cumhuriyetine dönüştü” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

İşçiler patronun kapısına dayandı Devrimci Demokratik Sendikal Birliğin çağrısı ile Aksaray Belediye-İş önünde toplanan sendikalar ve siyasi partiler Unkapanı SGK’ya yürüdü. Yeni yılın gelmesiyle açıklanan asgari ücret rakamları tepki çekmeye devam ediyor. Sendikalar ve siyasi partiler Unkapanı SGK’ya yürüdü. Eylemde, “asgari yaşamak istemiyoruz” sloganları atıldı. GÜNCEL

Fen-İş Alüminyum işçileri, yine Sedat Aloğlu’nun Ulus’taki sitesinin önünde eylemdeydi. Üretimin durması üzerine alamadıkları maaş ve kıdem tazminatları için direnişte olan Fen-İş Alüminyum işçileri, “Birleşe birleşe kazanacağız” yazılı pankart açtı, “İşçiyiz haklıyız kazanacağız” şeklinde slogan attı. Basın açıklaması yapan Çelik-İş

Gebze Şube Başkanı, “Bizler üç aylık maaşlarını ve tazminatları verilmeden çalıştığımız Fen iş fabrikasından atılan işçileriz. 6 Eylül tarihinde Sedat Aloğlu üretimi durdurduğunu açıkladı ve 9 Eylül tarihinde 418 işçinin işine son verdi. O tarihten beri fabrikayı terk etmiyoruz, hakkımızı alana kadar da fabrikadan çıkmayacağız” dedi. GÜNCEL


EKONOMI

09

8 Ocak 2014

Enflasyon artışı ve zam yağmuru

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Demek kaçınılmaz

Türkiye 17 Aralık 2013 tarihinden itibaren, dünya tarihinde görülmemiş bir rejimle-sistemle yönetiliyor. Burası “muz cumhuriyeti değil” diyen başbakan, bir bu konuda doğru söylüyor; Türkiye şu anda içinde cumhuriyet geçen hiçbir yere benzemiyor. Belki de ilk çağlarda bile tolere edilemeyecek bir şey oluyor: ilk çağda bile bir toplumun, toplum olarak devamını sağlayacak olan, çok ilkel de olsa bir kural vardır hani. Bir kabile, belki bir iki tane yasa maddesi diyebileceğimiz bir şeyde, şu anda bize çok tuhaf gelen bir söz dizimi ile anlaşmıştır ve ona uyduğu sürece ayakta kalmaktadır. İşte Türkiye’de şimdi, AKP bir kabile reisinin bile yapamayacağı bir şeyi yapıyor; hiçbir yasa tanımıyor. Anayasa ayaklar altında. Yasama ve yargı, polisin ve hükümetin elinde. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Yargıtay. Danıştay. Sayıştay. Bu her biri çok kudretli adlara sahip kurumlar ne oluyor? Her biri, tek bir adamın elinde oyuncak mı? Onlar oyuncak değil, başbakanın elindeki şey, devlet denen o en büyük baskı aygıtının somut parçalarıdır. Ve onları şimdi, sadece cemaate değil, yönettiği toplumun üzerine sallıyor da sallıyor. Sallıyorsun da başbakan, o parçaların gerçek sahibi olan halk da bütün bunları görüyor. Sana o güvendiğin oyları, elinde salladığın devlet aygıtının, o en korkutucu olan, silahlı olan tarafının darbelerinden bıktığı usandığı için vermişti. Ama biz de nerde öyle lider? Tarihten tek öğrendikleri şey, o aynı silahlı kuvvetlerin eteklerine sığınmak işte. Erdoğan’ın daha öncekilerden tek farkı; bütün bunları bu kadar efelendikten sonra ve sırf para yüzünden yani hem bu kadar geniş bir açıyla ve ahlaken sadece kendisi için yapması. Ne paraymış be arkadaş, bu kadar acayip işler yaptırıyor. AKP’ye Ergenekon’u, darbecileri aklattırıyor. * Derler ki, etik hep önden gider, yasa arkadan gelir. Bizde şimdi bu da tersine çevrildi, önden ahlaksızlık, arkasından yasası geliyor. Değil sadece Türkiye halklarının, bütün peygamberlerin ve antikçağdan bu yana bütün filozofların kemikleri sızlıyor şu anda. * Ama bütün bunlar için ne diyecekler yarın; “kaçınılmaz”. İnsanlık suçlarının en büyüklerine, F-16’larla çocuk bombalamaya nasıl kaçınılmaz dedilerse bugün, her şey için böyle diyebilirler. Uludere kaçınılmaz bir hata sonucuymuş meğer duydunuz mu? Evlerinden haritaya bakarak çocuk bombalatırken kaçınamamışlar Erdoğan ve Özel. * Bu adamların elinde oyuncak gibi salladıkları şey, o devlet denilenin o parçaları, oyuncak haline getirdikleri , bizlerin gerçek hayatlarıdır. Uludere’de, Gezi’de, Zonguldak’ta madenlerde, İstiklal caddesinde eylemlerde, mecliste, mahkemede, her yerde, hayatlarımızı, bu ellerden alarak, yaşanmaya değer hale getirmeye yeminli bir toplum da var bugün Türkiye’de. Burası “muz cumhuriyeti” değil, “valiler cumhuriyeti” hiç değil. Bu günler geçecek, Cumartesi Annesi Hanife Anne’nin dediği gibi olacak; “Sen gidersin, kutun kalır AKP”. Hele ki, o güzel günler geldiğinde; halk devletin parçalarını ele geçirdiğinde, bir daha asla bu rezilliklerin tekrarlanmayacağı bir hale getirecek onu. Komünist Manifesto’dan öğrendi bir kere, onu olduğu hali ile bırakmayacak asla, sizin gibiler bir daha türeyemeyecek. * Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, geçen Pazar, o ayakkabı kutulardan polis barikatına bıraktı. 2013 yılında AKP bu işler ile meşgulken öldürülen 237 kadın kardeşinin hesabını bir de böyle sordu; hükümet ve polis karşısında direnerek. Hem hesap sormaya hem de yürüyüş hakkı ve bütün temel haklar için direnmeye devam edecek kadınlar. Kaçınılmaz biçimde. gulsumkav@gmail.com

Enerjide son gelişmeler Geçtiğimiz günlerde bir TV programına katılan Enerji Bakanı Taner Yıldız, önümüzdeki süreçte yapılacak enerji ticaretinde Halk Bankasına daha aktif bir rol yükleneceğini ifade etti. Aynı zamanda ABD’nin Türkiye’nin İran ve Irak ile yapacağı ticari faaliyetlere karışma hakkının bulunmadığını belirten Yıldız, K.Irak Kürt bölgesi ve Bağdat ile daha büyük anlaşmalara imza atılacağını belirtti. EKONOMİ

Ekonominin süregelen tablosu ağırlaşmaya devam ediyor. Enflasyondaki artış yoksulların mutfağını vururken, borsa ve dövizdeki hareketler kara bir krizin habercisi olacağa benziyor. Öte yandan giderek büyüyen istikrarsızlık, yeni zamları da beraberinde getiriyor. Para piyasalarında ise durum pek de iç açıcı değil. ekonomi taygun kon

Yeni yılın gelmesiyle birlikte beklenen zamlar da arka arkaya yağmaya başladı. Gıdadan içkiye, LPG’den faturalarımıza kadar her şeyin fiyatı artmaya devam ederken Aralık ayı enflasyon rakamları da açıklandı. Açıklanan rakamlarla geçen yılın aynı dönemine göre 1,1 puan artan enflasyon oranı yine düşük gelirli emekçilerin alım gücünü kısıtladı. Son olarak borsada devam eden düşüş ve TL’nin değer kaybetmesi ise yaşadığımız olumsuz tabloyu daha da ağırlaştıracak. ENFLASYONDA YİNE ARTIŞ Aralık ayı enflasyon oranları geçtiğimiz günlerde açıklandı. Yapılan açıklamaya göre geçen senenin aynı dönemine göre tüketici fiyat endeksinde 1,1 puanlık artış gerçekleşti. Enflasyonda, yıllık en yüksek artış yüzde 10,52 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti. Bunu, yüzde 10,05 ile eğitim, yüzde 9,86 ile lokanta ve oteller, yüzde 9,77 ile ulaştırma, yüzde 9,67 ile gıda ve alkolsüz içecekler izledi. En temel ihtiyaçlarımız sayılan gıda, ulaşım, eğitim, gibi alanlarda yaşanan artış genel artış oranının neredeyse %2 üzerinde olurken, bu durum lüks tüketim ürünlerinde ve üretici endekslerinde ise %7’nin altında kaldı. Açmak gerekirse yeni yılda daha ucuza üretip daha pahalıya satın alacağız.

YENİ YILI ZAMLARLA KARŞILADIK Enflasyon oranlarındaki artış, hem Aralık ayı sınırlarında olması, hem de son dönem yaşanan siyasal çalkantıların etkisi nedeniyle daha da büyüyecek gibi duruyor. Söylediklerimizi doğrulamanın en basit göstergeleri ise pazardan başlayarak her alanda baş gösteren zam dalgası. TÜİK verilerine göre, geçen ay yüzde 34,41’lik fiyat artışıyla patlıcan ‘’zam şampiyonu’’ olurken, bu ürünü fiyatı yüzde 26,6 oranında artan salatalık ve fiyatı yüzde 19,71 artan kuru fasulye izledi. Aralık’ta fiyatı, en çok artış gösteren diğer ürünler arasında yüzde 12,97 ile

patates, yüzde 12,14 ile LPG dolum ücreti, yüzde 9,35 ile Tüpgaz, yüzde 7,25 ile pirinç, yüzde 6,30 ile kargo gönderme ücreti, yüzde 6,19 ile tahin helvası yer aldı. PİYASALARDAKİ ÇALKALANMANIN AKIBETİ Yeni yılda son dönemki siyasal krizin giderek derinleşmesine paralel olarak borsada düşüş devam ediyor. Özellikle döviz borcu olan şirketlerin hisselerinde yaşanan büyük düşüşler önümüzdeki süreçte batışların ve buna dayalı ekonomik bunalımlarında habercisi olabilir. Öte yandan dolar yükselişine

devam ediyor. Dolardaki yükseliş ve borsadaki düşüş bir arada değerlendirildiğinde giderek kararan bir ekonomik tablo ekonominin yeni yıldaki ilk haftasına damgasını vurmuş durumda. Geçtiğimiz hafta 80 liranın altına inen altın ise yeni yılda şaşırtıcı biçimde yükselişe geçti. Geçtiğimiz haftayı 84 lira ile kapatan altının dış piyasalardaki dalgalanmalar neticesinde, önümüzdeki günlerde yükselmesi bekleniyor. Ancak yaşanan bu gelişme genel bir dalgalanma süreci olmakla birlikte önümüzdeki günlerde yükselişin tersine dönme olasılığı da bulunuyor.

Lira çöküyor mu? ABD’nin Wall Street Journal Gazetesi’nin hazırladığı ankete, önde gelen ekonomistlerden TL üzerine önemli değerlendirmeler geldi. Ankette Türk ekonomisi üzerine öne çıkan sonuçlar ise pek iç açıcı değil. CapitalEconomics’ten William Jackson’ın değerlendirmesine göre, “Siyasi durum, uzun bir süre oynak olmaya devam ederse ekonomik sonuçlar potansiyel olarak ciddi olabilir’’. Öte yandan, Türk Lirası “çökerken” Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesi

için artan baskının altında olduğu yorumları yapılırken artırılan vergilerin yıllık enflasyonu yüzde 8’e çıkaracağı öne sürülüyor. Diğer bir taraftan günlük borçlanma faizinin 9.25’e çıkartılması gerektiği şeklinde öneriler yapılırken, hükümetin seçimler nedeniyle faiz artırımına yanaşmayacağı düşünülüyor. Merkez Bankası’nın süreçteki stratejisine de değinilen ankette, Merkez Bankası’nın elden çıkarttığı 15 milyar dolarlık rezervin başarısız bir girişim olduğu ifade edildi. EKONOMİ

Kamu emekçilerine yapılan zamlar açıklandı

Maliye Bakanlığı yeni memur maaşlarını açıkladı. Söz konusu düzenlemenin ardından en düşük memur maaşı 1.887 liradan 2 bin 25 liraya yükseldi. 12’nci derecenin 1’inci kademesinden maaş almakta olan bir hizmetlinin 1.904 lira olan maaşı 2 bin 45 liraya, 13’üncü derecenin 3’üncü kademesinden maaş almakta olan bir devlet memurunun 2 bin 36 lira olan aylık maaşı 2 bin 179 liraya yükseldi. Öğretmenlerin maaşlarında ise 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan toplu sözleşme uyarınca, söz konusu artışlara ilave olarak Ocak ayında 75

lira daha artış sağlandı. Buna göre, 9’uncu derecenin 1’inci kademesinden maaş alan bir öğretmenin mevcut 2 bin 137 lira olan maaşı 2 bin 345 liraya yükseldi. Ayrıca 15 Ocak’ta yapılacak maaş ödemelerinde, 15 günlük ücret farkı da maaşlara yansıtılacak. Öte yandan 4/C statüsünde çalışanların maaşlarına da aile geçim ücreti ile birlikte %40’a varan oranda zam yapıldığı açıklandı. Devlet memurları, sözleşmeliler ve memur emeklileri 2014 yılı Temmuz-Aralık dönemi için yüzde 0.27 oranında enflasyon farkı alacak. EKONOMİ

Hükümetten geri adım

Geçtiğimiz hafta açıklanan asgari ücret zammı, beklentilerin üzerinde olurken, şaşırtıcı bir gelişme de “Kıdem tazminatı’’ konusunda yaşandı. ÇSG Bakanı Faruk Çelik geçtiğimiz hafta “Fon tasarısının’’ rafa kalktığını açıkladı. Yaptığı açıklamasında “taraflar arasında uzlaşma sağlanamaması’’ nedeniyle tasarının rafa kalktığını ifade eden Çelik, sözlerine “Tasarı başka bahara kaldı’’ ifadesi ile devam ederek söz konusu sürecin tam olarak kapanmadığının sinyalini verdi. Öte yandan taşeron işçilik

ve esnek çalışma konusunda herhangi bir geri adımdan söz edilmedi. Asgari ücretteki beklenmeyen artış ve akabindeki fon açıklaması ise son dönem yaşanan politik ve ekonomik çalkantılar neticesinde bir geri adım olarak ele alınabilir. Ancak ilerleyen toparlanma süreçlerinde ise söz konusu tasarının yeniden gündeme taşınması oldukça mümkün gözüküyor. EKONOMİ


EGITIM (

10

8 Ocak 2014

Gün Çağ Aydın

Aheste aheste

PRiZMA

AKP hükümeti kendi yaptığı yolsuzlukları örtbas etmek için ve kendisini yine mağdur olarak gösterip cemaate karşı saldırıya geçti. Hükümet olmanın verdiği avantajlardan faydalanarak emniyette ve yargıda her şeyi kontrol altında tutuyor. İlk başta emniyet personelini bastırarak kendilerine ya da yandaşlarına yönelik olası operasyonların önünü kestiler. Ardından yolsuzluk operasyonlarını yöneten savcıları da kontrol altına alarak onları da etkisizleştirdiler. Elbette ki cemaat bu saldırılar karşısında elleri tetikte AKP’nin hatasını kolluyor. Bulduğu her boşlukta AKP’ye bindiriyor. Daha düne kadar destanlar yazan kahraman Türk polisi ve onun pek “sadık” müdürleri AKP’nin göz bebeği konumundayken şimdi bir paçavra gibi kenara atıldılar. Ve tabi ki polis teşkilatı kendisine yönelik baskıya direnebilecek kadar kalibre sahibi değil. AKP’nin dilediği gibi hareket etmesinin önüne savcılar geçmeye çalışıyor. Ancak onların da kolluk kuvvetlerine sözü geçmediği için etkisiz kalıyorlar. Yolsuzluk operasyonunu devam ettirebilecek güç henüz kendilerinde mevcut değil. Özellikle Hatay’da, Suriye’ye gitmekte olan tırın durdurulması olayında gördük ki, AKP halkın gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Bizim memlekette artık devlet sırları tırlarda taşınıyor. Hükümet tırın Suriye’de bulunan Türkmenler’e yardım taşıdığını iddia etti. Ancak olayın gelişim seyrine bakacak olursak bu yardım safsatası pek inanılır gibi gözükmüyor. Kaldı ki Türkmenler kendilerine bir yardım tırı ulaşmadığını bildiren bir açıklama yaptılar ve aynı açıklamada zaten daha önce de yardım gelmemişti dediler. Afrika’ya bile yardımlar yaparken göğsünü gere gere tüm dünyaya ilan eden hükümet bu gün sözde Suriye’ye yaptığı yardımı devlet sırrı olarak gösteriyor. Peki Filistin’e giden Mavi Marmara gemisi neden bir sır olarak saklanmadı? İsrail’in gözüne soka soka gitmemiş miydi bu gemi? Filistin halkına yardım ederken bu kadar açık davranılıyor da neden şimdi her şey devlet sırrı oluyor? Tırı durduran savcının söylediklerine göre olay yerinde bulunan MİT personeli silahlı çatışmaya bile hazırmış. Düşünebiliyor musunuz, bu devletin savcısının gücü bir tırı bile aramaya yetmiyor. Yine aynı devletin kolluğu tarafından tehdit ediliyor üstelik. Osmanlı’da şehzadeler bile Kadı’ya saygı duyarmış. Bu durumda biz Osmanlı öncesi dönemlere geri dönmüş olmuyor muyuz? AKP anayasayı hiçe sayarak istediği gibi at koşturuyor. Şimdi sıra geldi kısa bir süre önce kılıç salladığı Ergenekoncular’ı serbest bırakmaya. Hükümet, cemaatle bir savaş yaşarken diğer cephelerde kendini rahatlatma çabası içerisinde. Böylelikle gündemi değiştirebiliyor ve sözüm ona demokratlık taslıyor. Bunca kavga dövüş yaşanırken bir de ne görelim Savcı Zekeriya Öz, Dubai’de tatil yapmış. Bu tatil yaklaşık 80 bin liraymış. Ali Ağaoğlu tatili ben yaptırdım diyor, savcı ise parayı ben kendi cebimden harcadım diyor. Bahsi geçen para tam 80 bin lira. Bu muhabbet tüm halkın gözü önünde yaşanıyor. Asgari ücrete bir gıdım zam yapılmışken, kıdem tazminatına göz dikilmişken, soğuktan yoksulların bebeleri ölürken, insanlar mezarda emekli olacakken yaşanıyor tüm bunlar. Savcı demiş ki ispatlasınlar istifa ederim, zaten Dubai’de de mütevazi yerlerde yemek yemeyi tercih etmişler. Hemen öfkelenmeyin, muhtemelen Dubai’de ki esnaf lokantalarında yemişlerdir. İşte her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Al birini vur ötekine. AKP halkın cebinden parasını çala dursun diğeri de Pensilvanya’dan operasyon yönetsin. Aldınız yoksulların ahını bir kere, elbet bir gün hepsi sizden aheste aheste çıkacak.

Üniversiteden “ajans”a 50 milyon lira

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Davut Aydın, görevini devrederken konuştu. Aydın, Türk Dünyası Kültür Başkenti çalışmaları için kendilerinden 500 milyon lira para talep edildiğini belirtti. Paranın “öğrenci parası” olduğunu söyleyen Aydın, 50 milyon lira verdi. Aydın, her durumda dik durduğunu iddia etti. istanbul oğuzhan özkan

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın görevini Prof Dr. Naci Gündoğan’a devretti. Devir töreninden ve yeni isimden çok Aydın’ın iddiaları dikkat çekti. Aydın, Türk Dünyası Kültür Başkentliği için kendilerinden 500 milyon lira para talep edildiğini öne sürdü. Aydın, iddiasını “Toplam bütçesi 515 milyon 600 bin lira olan ajansın bu parasının yüzde 98,5’ini bizden talep ediyorlar. Israrlara rağmen ‘Bu kaynak eğitim gideridir, bu kaynak öğrenci parasıdır, hiçbir şekilde kullanılamaz’ dedik. Bu konuda çok mücadele verdik. En son, 49 milyon 990 bin liralık kaynak aktarmak zorunda kaldık” diyerek dile getirdi. Aydın, üniversitenin kaynağından Türk Dünyası Kültür Başkenti için 70 milyon lira ayırdıklarını da belirtip teşekkür alamamaktan yakındı. Aydın, “Üniversite olarak yürüttükleri eğitim, panel, seminer ve konferanslar için de 70 milyon lira harcadık. Eskişehir’de Türk Dünyası’nın finansörü de ekonomik katkıcısı da taşıyıcısı da Anadolu Üniversitesi’dir. Ama ne yazık ki bugüne kadar bir teşekkür dahi alamadığımızı da paylaşmak istiyorum” dedi.

yı Türk Dünyası Kültür Başkentliği için “öğrenci parası” olurken, geçtiğimiz okul döneminin sonunda üniversitedeki öğretim görevlilerine aldığı Macbook’ların ve Netpost isimli yazılımın ihalelerinde yolsuzluk yaparak bunlara değerinin yaklaşık 10 katını verirken para birden “öğrenci parası” olmaktan çıkmıştı.

İsmail Korkmaz’ı hatırlamadı. Ali İsmail Korkmaz, Anadolu Üniversitesi öğrencisiydi. Aydın, rektörü olduğu üniversitenin öğrencisi olan Ali İsmail Korkmaz hakkında tek kelime etmedi. Aydın, Ali İsmail Korkmaz hakkında tek kelime dahi etmezken dalga geçer gibi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüne sebebiyet TOKİ’nin işini de Dik durmuş verenlerin polisler olduğunu unuüniversite yapacakmış Hatırlatma da fayda var ki Aydın, tup Üniversite – Emniyet İşbirliği İşine gelince “öğrenci parası” Eskişehir meydanları ve TOKİ dik durmaktan bahsederken, polis Protokolü imzaladı. Aydın, öğrenci kaynağı dediği para- üzerinden yapılacak stadyumları- tarafından dövülerek öldürülen Ali

Tacize karşı eylemdeydiler Aydın’da yurtlarının yerleşim alanının dışında olması nedeniyle gasp ve taciz olaylarına maruz kaldıklarını söyleyen üniversiteli kadınlar, güvenliklerinin sağlanması için yurdun giriş kapısı önünde eylem yaptılar. KYK Adnan Menderes Öğrenci Yurdu girişinde eylem yapan kadın öğrencileri ikna etmek için Yurt Müdür Yardımcısı uzun süre uğraş verdi. Kadın öğrencilerin “Güvenli çevre, güvenli yurt”, “Erkekler aşağı, kızlar yukarı” sloganları ve alkışlarla yaşanan olaylara tepki göstermeyi sürdürmesi üzerine jandarma ekipleri bölgede güvenlik önlemi aldı. Yurt idaresinin aldığı karar doğrultu-

sunda olayların büyümemesi için yurda giriş ve çıkışlar bir süre kapatıldı. KYK göreve Eylemcilerden Olcak, “Güvenlik bizi sadece yurdun içerisinde koruyor. Arkadaşlarımız her gün gasp ve taciz olaylarıyla karşı karşıya kalıyor. Biz tacize uğruyoruz, yurt idaresi hiçbir şey yapmıyor ve bize halledebileceklerini söylüyor. Ya yukarıdaki yurda taşınacağız ya da ücretsiz ring getirecekler” diyerek eylemi niçin gerçekleştirdiklerini belirtti. Kadın öğrenciler eylemleri sonucunda KYK Denizli Bölge Müdürü’yle görüştüler. EĞİTİM

“Erkeklere özel” eğlence

Roboski’yi anmak namertlik oldu

Roboski’yi anmak için Bilecik’te basın açıklaması düzenleyen üniversitelilere AKP Bozüyük Belediye Başkanı’nın eski danışmanı Fevzi Bubilik hakaret ve tehdit dolu bir açıklama yaptı. Bubilik, “Sadece Roboski deyip de yüzlerce baskını, binlerce şehidi görmemek asıl ihanettir, asıl namertliktir. Bu gençlerimiz ne yazık ki binlercesi gibi, kandırılmış ve ne yaptıklarını tam olarak bilmeyen gençler. Bu tip olaylar oluyorsa, mutlaka yardım ve yataklık yapanlar da vardır” diyerek eylemcileri kandırılmış ilan edip eylemin arkasında “dış mihraklar” aradı. EĞİTİM

nın finansmanının da üniversiteye yıkılmak istendiğini belirten Aydın, “TOKİ’nin yapacağı işleri de bizim üzerimize yıkmaya çalışıyorlar. Bu konuda herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Davut Aydın’ın dik durduğu gibi yeni yönetimin de bu anlamda dik durmasını bekliyorum” dedi.

Biri bizi fişliyor

Gaziantep Üniversitesi’nin İslahiye ilçesindeki Meslek Yüksekokulu’nda öğrencilerin güvenlik güçlerince fişlendikleri ortaya çıktı. Öğrenciler hakkında yapılan siyasi fişlemenin yanı sıra kimin kimle gezdiğini, kimle hangi arabada veya ağaç dibinde oturup sohbet ettiğine kadar fişlendiği ortaya çıktı. İl ve ilçedeki güvenlik birimlerince yapıldığı belirtilen fişlemelerde, öğrencilerin sadece siyasal düşünceleri değil özel hayatlarına dair bilgilerin de toplandığı görülüyor. Üstelik bu bilgiler, fişlerin “değerlendirme” bölümünde “özet” olarak nitelenen bölüme açık biçimde yazılı. Fişlerin, “özet” kısmı belgelerde açık biçimde görülürken, “detaylı” bölümler ortaya çıkmadı; burada hangi bilgilerin işlendiği de bilinmiyor. Belgelerdeki tarihler 2010’dan 2011 sonuna kadar fişleme yapıldığını gösteriyor. Ancak, fişlemelerin bu tarihten sonra da devam ettiği ve halen sürdüğü belirtiliyor. EĞİTİM

Akdeniz Üniversitesi KYK yurdunda yılbaşı kutlamaları için “erkeklere özel” etkinlik düzenlendi. AKP’nin “kızlı-erkekli” açıklamaları sonrası bazı üniversite yurtlarında kadın ve erkek öğrencileri hiçbir koşulda yan yana getirmemeye yönelik çalışmalar başladı. Akdeniz Üniversitesi’nde yurt inşaatı sürdüğü için henüz yurtlar kadınerkek ayrı değil ama uygulanan “etkinlik”lerle bunun zemini hazırlanıyor. Yeni yılın yaklaşmasıyla Akdeniz KYK yurdunda asılan afiş-

lerde “erkeklere özel” etkinlik duyurusuyla AKP’nin “kızlı-erkekli” açıklamalarına paralel bir tutum sergilendi. Kadın öğrencilerle erkek öğrencilerin bir araya gelmesinden bu denli korkanlar sadece “erkeklere özel” yılbaşı eğlenceleri düzenlemeyi bile uygun buldular. “Erkeklere özel” yılbaşı eğlencesi ise film gösterimi ardından çiğ köfte partisi. Akdeniz KYK yurdunda düzenlenen bu etkinliğin, sadece erkek öğrencilere yönelik olup kadın öğrencilerin varlığına bile tahammül edemediklerini gösteriyor. EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

11

8 Ocak 2014

Dershaneler için son günler

Kadına yönelik şiddet derslere giriyor

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gündeme gelen ve birçok ayrışma yaratan dershaneleri kapatıp özel okullara dönüştürme projesi için son görüşmeler yapılacak. MEB tarafından hazırlanan toplantıya dershane yöneticileri ve kurum başkanları katılacak. Dershane yöneticileri ile 7 Ocak Salı günü olacak toplantıda alınan karar Bakanlar Kurulu’na sunulacak.

Nüfus Bilim Derneği ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından ‘’Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Konusunda İlköğretim İkinci Kademe ve Lise Öğrencilerinin Tutumları’’ araştırması yapıldı. Yapılan araştırma toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı öğrencilerin algılarını anlamaya yönelik yapıldı. Çalışma birçok ilde yapıldı. Ülkede kadına yönelik şiddet artarken ve cinayetler günden güne devam ederken Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu kadına yönelik şiddeti durdurmaya yönelik derslere girmeli önerisi, kadına yönelik şiddeti azaltmayı hedefliyor. EĞİTİM

Özel okul sayısı artmaya devam ediyor İSTANBUL burak kiper

Bundan önce de dershaneler konusu üzerinden yasa taslağı hazırlanmış ve Bakanlar Kurulu’na gönderilmiş, fakat onay almamıştı. Bu kez Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklama getirerek, dershane yöneticileri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ve Özel Öğretim Derneği (ÖZDER), Özel Öğretim Kurumları Derneği (ÖZ-ÖĞRET DER), Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Eğitimciler Birliği Sendikası (EĞİTİM BİR-SEN), Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (TÜRK EĞİTİM-SEN), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN), Tüm Eğitim Çalışanları Sendikası (TEÇ-SEN),

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (EĞİTİM-İŞ), Tüm Eğitim ve Eğitim Müfettişleri Sendikası (TEM-SEN) gibi kurumlardan görüş isteyerek bu hafta içerisinde görüşlerini bildirmelerini ve bir karara varılmasını istedi. Dershaneler hala tartışılıyor Bir önceki yasa taslağının Bakanlar Kurulu’ndaki görüşmesi bittikten sonra Bülent Arınç açıklamalarda bulundu. Kurulda bazı kararların alındığını açıkladı. Bakanlar Kurulu’nun ardından, özel okula dönüşemeyen dershaneler için maddi kaynak veya arsa kredisi gibi imkânlar sağlanacağını açıklayan Bülent Arınç, özel okula veya açık liseye dönüşemeyen dershaneler için ise en fazla 2 yıl vereceklerini açıkladı. Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği her yıl yarı yıl tatilinde eğitimle

ilgili bir konuyu masaya yatırarak üyesi olan okul kurucuları ve yöneticilerine bir nevi hizmet içi eğitim veriyor. Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarının, kolej kurucu ve yöneticilerinin, öğretmenlerin her yıl katıldığı bu toplantıların bu yılki konusu “Teori, Uygulama ve Değerlendirmeleriyle Farklı Eğitim ve Öğretim Model / Yöntem / Yaklaşımları” 2931 Ocak-1 Şubat 2014 tarihlerinde bu yıl Antalya Mardan Palace Otel’de gerçekleşecek sempozyumun açılışını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yapması bekleniyor. Öğrenciler özel okul istemiyor Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı her açıklamasında, “Dershaneleri kapatıp, özel okul ya da açık liseye dönüştüreceğiz” diyor. Liseliler, dershaneyi okullardaki niteliksiz eğitim yüzün-

den alternatif bir yol olarak görüyor. Liseliler, yeni bir değişim yapılacaksa dershanelerin kapatılmasını istiyor fakat onu özel okula dönüştürülmesini istemiyorlar. Liseliler okullardaki eğitimin nitelikli olmasını istiyor. AKP hükümetini yaptığı her açıklamada özel okula dönüşemeyen dershaneler için maddi ve manevi yardım yapacağız deniliyor. Fakat bu yardımın var olan okullara aktarılması hakkında bir açıklama ve gelişme yapılmıyor. Birçok sendika ve dershane birliklerinin yöneticileri ile görüşen uygulama üzerinden tartışan Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim sisteminin asıl mağduru olan öğrencilerin fikrini almıyor. Liseliler dershane ve özel okul istemiyor. Liseliler okullarındaki eğitimin niteliğinin arttırılmasını istiyor. Parasız bir eğitim, ana dilde ve eşit bir eğitim istiyor.

Eskişehir’de Lise-Der Berkin’i yalnız bırakmadı 16 Haziran Gezi Direnişi sırasında evinden ekmek almak için dışarı çıkan 14 yaşındaki Berkin E., polis tarafından yakın mesafeden atılan biber gazı kapsülünün başına isabet etmesi sonucu beyin kanaması geçirdi. Okmeydanı SSK Hastanesi’nde yatan Berkin E. 200’ü aşkın gündür komada yatıyor. 5 Ocak 2014’te Berkin E. 15. yaş gününü komada geçirdi. Eskişehir’deki liseliler Berkin E.’yi doğum gününde yalnız bırakmadı ve 5 Ocak Pazar günü 15.00’da Espark önünde eylem yaptılar. Basın açıklamasını okuyan Lise-Der’li Furkan Sivrican, “AKP’nin adalet anlayışı sadece bakan çocuklarına var. Çocuklarını yolsuzluktan gö-

file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg

zaltına aldığı için Emniyet Müdürü’nü görevden alan AKP, sokakta insanlar polis tarafından dövülerek öldürülürken hiçbir şey yapmadı. Biz liseliler olarak Berkin E. 15. yaş gününde yalnız bırakmıyoruz. Berkin E. uyanacak. Kendisini vuranları ve Gezi Şehitleri’nin hesabını Berkin E. ile birlikte soracağız. Berkin uyanana kadar ve failleri tutuklanana kadar mücadelemiz devam edecek. Bütün liselileri bizimle birlikte mücadeleye çağırıyoruz” dedi. Lise-Der’liler “Uyan Berkin bugün doğum günün”, “Berkin’in faili AKP’nin polisi”, ”Uyan Berkin Tayyip gidiyor” sloganlarını atarak Espark önündeki eylemlerini sonlandırdılar. EĞİTİM

Ortak sınavda bir soru iptal

Güneydoğu’da seviye tespit sınavında rekor

Doğu’da ve Güneydoğu’da, hafta sonu yapılan dershanelerin hazırladığı Seviye Tespit Sınavı’nda katılan öğrenciler rekor kırdı. Sınava 200 binden fazla öğrenci katıldı. Sınava Gaziantep’te 51 bin, Şanlıurfa’da 35 bin, Diyarbakır’da 50 bin, Mardin’de 32 bin, Van’da 27 bin, Bingöl’de 7 bin, Siirt’te 4 bin, Şırnak’ta 23 bin 700, Bitlis’te 3 bin 500 öğrenci katıldı. Sınava bu kadar çok öğrencinin katılması eğitimdeki eşitsizliği gözler önüne seriyor. Niteliksiz eğitimde zorda kalan öğrenciler ülkenin her yerinde nitelikli ve parasız eğitim istiyor. EĞİTİM

Alevi ile evlenen Sünni’ye ceza

İstediğimiz parasız eğitim AKP, Dershaneler Birliği Federasyonu ile tekrar görüştü. Dershanelerin kapatılma konusu tekrar Meclis’te konuşulacak. AKP yine asıl amaçlarının nitelikli eğitim olmadığını gösterdi. Diğer görüşmelerde de öğrencileri umursamayıp sadece federasyonla görüşmüştü. AKP sonuç alamadığı halde bizi umursamayıp kendi menfaatleri için sadece Dershaneler Birliği Federasyonu ile görüşmeye devam ediyor. AKP’nin sürekli değişen eğitim politikaları, bizlerin fikrini almadan yaptığı uygulamalar eğitim sistemini ve başarımızı bozmaktadır. Biz dershane, özel okul değil nitelikli devlet okullarında eğitim görmek istiyoruz. Ancak; AKP öğrencilerin başarısını umursamadan yeni eğitim politikalarını bize dayatıyor. Biz bu dayatmalara boyun eğmiyoruz.

AKP hükümeti tarafından gündeme gelen dershane konusu ile birlikte AKP’nin 2014’te hedeflediği özel okul sayısı, 2013’te zirveye ulaştı. Milli Eğitim Bakanlığı Stratejik Planında, 2014 yılı sonuna kadar özel sektörün finansal gücünden faydalanmak üzere özel öğretim kurumlarının eğitim sistemi içindeki payının okul sayısına göre yüzde 9’a çıkarılması yer aldı. Bakanlık okul sayısı ile ilgili hedeflerine 2013 yılında ulaştı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın dershaneleri kapatıp, özel okullara dönüştürme projesi özel okul sayısının daha çok artacağını gösteriyor. EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni sınav sistemi olarak öğrencilere sunduğu ortak sınavda 1 soru iptal edildi. Seviye Belirleme Sınavı’nın kalkması ile beraber, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından getirilen yeni sınav sisteminin ilk sınavı bitti. Öğrenciler, 8. sınıf 1. dönem ortak sınavında matematik (A) kitapçığının 16. sorusu, (B) kitapçığının ise 18. sorusunun yanlış olduğunu söyleyerek, incelenmesi için dilekçe yazdı. Dilekçe üzerine harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı, incelenmesi için bilim kurulunu görevlendirdi. Matematik alanı soru hazırlama grubu ve matematik alanına yönelik akademik düzeyde oluşturulmuş bilim kurulunca inceleme ve değerlendirmenin ardından sorunun yanlış olduğu ortaya çıktı. İnceleme sonrasında açıklama yapan Milli Eğitim Bakanlığı matematik sorusunun hatalı olması üzerine iptal edildiğini açıkladı. EĞİTİM

Amasya’da Mehmet Paşa Ortaokulu’nda din öğretmeni olan Abdussamet Arslan’ın derste “Bir Sünni, Alevi ile evlenirse yüz kırk kırbaç , çocuk yaparsa ölür. Kurtuluş Savaşı’na yardım eden bayanların başı kapalı olduğu için biz bu savaşı kazandık” dediği ileri sürüldü. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulunan öğrenci velisi Ulaş Söylemez “O öğretmen siz şimdi eteğinizi böyle kısaltıyorsunuz, liseye gidince de en değerli şeyinizi kaybediyorsunuz’’ diye konuştu. Öğrenci velileri öğretmen hakkındaki şikayetlerini sonuna götüreceklerini söylediler. EĞİTİM


FORUMLAR

12

8 Ocak 2014

Yolsuzluk skandalı çığ gibi büyüyor, AKP komplo diyor

Yolsuzluk seçimleri nasıl etkileyecek?

Yolsuzluk skandalı her geçen gün çığ gibi büyüyor. Başbakan da bir yandan bu skandalının üzerini kapatmak için Gezi eylemlerinde olduğu gibi “dış mihrakların oyunu” ve “komplo” olarak olayı lanse ediyor. Başbakan bu söylemlerine ısrarla devam etse de, evlerde ortaya çıkan milyonlarca lira dolu ayakkabı kutularının görüntülerini halk izledi. En son gelişme İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’ün Ali Ağaoğlu’nun tahsis ettiği 80 bin TL ile Dubai’de yaptığı tatil oldu. Seçimler de bir yandan yaklaşırken bu yolsuzlukların ardı arkası kesilmeyecek gibi… Forumlara bu hafta yolsuzluk skandallarının seçimleri nasıl etkileyeceğini sorduk.

diren bursa Elif Güven

Diren Bursa Elif Güven Halkın bu sürece müdahalesi çok kıymetli AKP’nin eminyetteki görevden alma ve yer değişiklikleri ile cevap verdiği bu hamle bugünlerde cemaatten geldiği söylenen bir uzlaşı/pazarlık mektubu ile üstü örtülmeye çalışılan bir rotada ilerliyor. Tabi ki uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğini bugünden söylemek zor. Ancak AKP’nin paralel devlet yapılanması ile mücadele edeceğini söyleyerek yeniden demokrasi havariliğine soyunduğu ve yolsuzluğun üstünü komplo, “küresel bir suikast” gibi ifadeler ile örtmeye çalışdığı bir gerçek. Bizler Diren Bursa Forumu olarak yolsuzluk operasyonunun hemen ardından bunca sene birlikte yediğiniz, yağmaladığınız, çaldığınız halkın parasıdır, kentleridir, doğasıdır geleceğidir diyerek insanları yeniden sokağa, eyleme çağırarak,egemen güç blokları arasındaki çekişmeyi tenis maçı izler gibi izlemeyeceğimizi ilan ettik. Gezi direnişi ile birlikte yönetim krizine giren AKP’nin cemaat ile giriştiği bu kardeş kavgasına halkın müdahale etmediği durumda buradan kendiliğinden halkın yararına bir sonuç çıkmayacağı belli. Bu sebeple yolsuzluklar sürecine Gezi direnişi ile sokağa çıkan ve ülkesinde yaşananlara seyirci kalmadığını ilan eden en geniş halk kitlesinin bu sürece tekrar müdahalesi çok kıymetli. Doğancılar Parkı Forumu Nurettin Polat Muhaliflerin sunduğu seçenekler önemli Yolsuzluk skandalı seçimleri etkiler mi diye soruyor herkes. İktidar, özellikle RTE’nin yüzsüzlüğü bu kadar ayyuka çıkmışken yolsuzluk ne kadar etkili olur? Aslında RTE’nin söylemlerine bakarsak “komplo”, “dış güçler”, “Gezi”, “cemaat” aslında hepsi bir korkunun varlığına işaret ediyor. Peki bu seçimleri etkiler mi tabiki de etkileyecektir. Ama seçim bu düzenin değişmesine ne kadar katkı sağlar? Gelen gideni aratmayacak mı? Şimdiye kadar bu böyle sürüp geldi. Bundan sonra da böyle mi olacak? Bu bizlerin muhalif güçler olarak kitlelere sunduğumuz seçeneklerle ilgili. Bizler forumlarda, alanlarda her yerde aslında daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu söylemeye devam etmeliyiz. RTE ne söylerse söylesin bizler yolsuzluğu ve bu çürümüş sistemi deşifre edip afişe etmeye devam etmeliyiz. Evet seçimler yaklaşıyor ortaya çıkan yolsuzluk buz dağının görünen yüzü. Bundan daha fazlası var bunu biliyoruz. Çözüm şu veya bu parti değil. Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Çark değil düzen değişmeli. Etiler Forumu Sibel Çağlar Ok yaydan çıktı artık Bence hükümetin artık bir yolu kalmadı. Belki Gezi Parkı’nda AKP’nin seçmenleri “bu bir komplo” açıklamalarını inandırıcı buluyordu ama bu yolsuzluk skandalında aynı inandırıcılığı tutturduğuna inanmıyorum. Para kutuları ortaya çıktı. Bir kere insan gördüğüne inanır. Orada bir sürü parayı gördü insanlar televizyonda. Görseller yansıdı televizyona. Onun için bence bunun bir etkisi olacaktır. Ne yazık ki aslında “Gülen Cemaati AKP ile uğraşıyor” diye de bir algı var. Herkes bunun farkındaydı ama adını söylemi-

Doğancılar Parkı Forumu nurettin polat

Etiler Forumu Sibel Çağlar

Gündoğdu İskele Forumu Evrim Çakır

Gündoğdu İskele Forumu Utku Fırat

da oy kaybı yaşayacağını düşünüyorum. Sonrasında gelecek genel seçimlerde ise daha büyük hızla düşeceğini sanıyorum oylarının.

Nilüfer Halk Forumu Günay Pank

yorlardı. Ama şimdi açıkça söyleniyor bunlar, çünkü açığa çıktı. Geçen gün gördüm haberlerde, 3 tane emniyet müdürü daha görevden alınmış. Sosyal medyada şöyle haberler dönüyor. Çalınan paralarla Marmaray açıldı, 3. köprü yapılıyor, havaalanı açılıyor vs… Bu yolsuzluğun çapının hayal edilebilmesi açısından çok etkili bir şey. Ok yaydan çıktı yani. “Bilal bize akbil bassana” eylemi oldu örneğin geçtiğimiz günlerde. Oralarda insanlar bas bas bağırıyorlar yani. Bunlar insanları etkileyecektir. Umarım da etkiler. Geçtiğimiz günlerde anketlerde CHP öne çıkmış diye bir şey gördüm. Umarım doğrudur. Gündoğdu İskele Forumu Evrim Çakır AKP’yi Gezi isyanı köşeye sıkıştırmıştır. Yolsuzluk operasyonu, önce cemaat ve AKP’nin dershaneler üzerinden kavgasıyla başladı. Cemaatle AKP birbirine düştü. Aslında şöyle de değerlendirmek lazım; cemaatle AKP’nin göbekten bir bağlılığı yok. Ne zaman ki eğitim alanında rant arttı, kavgaya tutuştular. Yolsuzluk tartışmaları da o kavganın ürünüydü aslında. Cemaatle AKP her zaman dirsek dirseğe idiler ama bir bağlılıkları yoktu. O yüzden tek başına cemaat ve AKP tartışması demek de doğru değil. Bir bu. İkincisi, 11 yıldır AKP iktidarda ve bu 11 yıl boyunca hem ABD hem de cemaatin desteğiyle tüm kamu kaynaklarını talana açtı. Tüm kamu hizmetlerini, yani eğitimden sağlığa, barınmadan ulaşıma kadar sermayenin talanına açtı. Bugün açısından da içine girdikleri kavga o rantı paylaşamama kavgası. Kriz aslında böyle bir kriz. Ve bu kavganın tüm taraflarından da forumlar olarak hesap sorma günü geldi. Bugüne kadar halktan çaldıklarıyla kendi cebini dolduranlardan, halkın verdiği vergileri sermayenin talanına açanlardan hesap sormak gerekir. Tayip Erdoğan seçimler yaklaşırken diyor ki; “Buyurun hesaplaşacaksanız sandık orada”. Hiçbir muhalefet partisi, 11 yıldır iktidar partisi olan AKP’yi halkın Gezi direnişindeki isyanı gibi köşeye sıkıştıramamıştır. Attığı her adımda Gezi direnişini hesaba katmak zorunda kalmıştır AKP iktidarı. Gündoğdu İskele Forumu Utku Fırat Yolsuzluk üzerinden sokaklara çıkmak gerekiyor Bu noktada forumlar açısından ben şunu önemli görüyorum; yine aynı şekilde yolsuzluk eylemlerinde sokaklara dökülürken, yine aynı taleple çıktılar. Yani biz sizin dayatmış olduğunuz, sadece sandıktan ibaret demokrasi algısını reddediyoruz. Bunun için doğrudan demokrasiyi istiyoruz. Bunun geçmişte tarihsel örneklerini de görmek mümkün. Sovyet deneyimi mesela bir örnekti. Bugün de

Yoğurtçu Parkı Forumu Ayşe Demir

abbasağa Park forumu sibel büyük güral

halk bunu yapmaya çalışıyor. Buradan bir siyasal önderlik çıkar mı çıkmaz mı bunu çok kestiremiyorum ama var olan parlamenter rejimi reddedip, doğrudan demokrasiyi bu topraklar üzerinde var etme noktası çok önemli bence. Yolsuzluk noktasında da bunu yapmak ve sokaklara çıkmak gerekiyor. Gezi sürecinde seçim barajı kaldırılsın talebini de ben bu çerçevede görüyorum. Bunun dışında yolsuzlukla mücadele, mesela son dönemde çıkan yolsuzluk iddiaları… Yolsuzluk zaten vardı. Kimse çıkıp bu yolsuzluğu halk nezdinde teşhir etmiş falan değil. Kim bu yolsuzluktan ne pay alacak? Siyasal erkin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir yapılanma bu. Tepedekilerin, çeşitli burjuva kamplarının birbiriyle çatışması sonucu ortaya dökülen pislikler bunlar. Burada toptan bir reddiye gerekiyor. Nilüfer Halk Forumu Günay Pank Gezi’nin seçim izdüşümünü hayata geçirmeliyiz AKP süreçten kitlesini konsolide ederek çıkmaya çalışıyor. Sonuçta Gülen Cemaati ve AKP şimdiye karar Türkiye’deki tüm hukuksuzluklara, yolsuzluklara, gözaltılara, çirkinliklere ortak imza attılar. Ama ne zamanki çıkarları çakıştı, karşılıklı bir şeklide birbirlerinin kuyularını kazmaya başladılar. AKP bu süreçte kitlesini kaybetmeden çıkmaya çalışacak. Ama ok yaydan çıktı gibi görünüyor. Bunun pek mümkün olmadığı anlaşılıyor. KHalkın da bugüne kadar söylediklerinin ne kadar doğru olduğu, bizimde söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu açığa çıkmış durumda. AKP sonuçta gerçek anlamda bir demokratikleşme ile bu süreci sonlandırmayacak, yerel seçimlere de antidemokratik seçim yasalarıyla girecek. Oylarını düşürmeme hesabında. Peki, bizim açımızdan seçim ne ifade ediyor. Biz bu sürece bildiğimiz yerden devam edeceğiz. Biz öncelikle egemen sınıfların çatıştığı bu iki taraftan birini desteklemek, taraf olmak zorunda değiliz. Biz Gezi’nin açtığı yolda eşitlikçi, özgürlükçü, sömürüye karşı yoldan devam etmeliyiz. Eşitlikçi, özgürlükçü gezi yolunun seçim izdüşümünü hayata geçirmek zorundayız. Fo-

Yoğurtçu Parkı Forumu Mehmet Can Bürüngüz

rumların inisiyatifleri doğrultusunda yerel seçimlere doğru gitmeliyiz. Buralarda adaylar belirlemek mümkün olduğunca, muhtarlığından tutun da belediye başkanlığına kadar sürece nasıl erken damgamızı vurabiliriz bu olanakları tartışmamız gerekiyor. Gezi’nin dayanışmacı, militan, mücadeleci ruhuna uygun bir tarzda kendi yolumuzu açarak devam etmek zorundayız. Bunu başardığımız zaman demokrasi güçleri, ilerici güçler, devrimci güçler kazançlı çıkacaktır. Yoğurtçu Parkı Forumu Ayşe Demir AKP yüzde 10 lara varan oranda oy kaybı yaşayacaktır Aralık ayı başında dershanelerin dönüşüm süreci ile başlayan 17 Aralık’ta ‘Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonuyla’ devam eden süreç AKP dönemi ve Türkiye siyaseti için yeni bir kırılma noktası olmuştur. Yıllarca RTE ‘‘Beraber yürüdük biz bu yollarda.. ’’ derken aslında halka , Gülen Cemaati ile birlikte ‘yürüttük’ demek istemiştir anlaşılan. Bunun karşılığının her iki taraf nezdinde tüm siyaset mecrasına cevabının verilmesi gereken yer halk için sokaktı ,öyle de oldu. Bu pisliği halk temizler diyerek Gezi’den sonra yeniden kitlesel eylemlerle, talepkarlığı ve kararlılığıyla günlerce iktidarı sarsıcı çeşitli söylemler,eylemlilikler üretti. Özellikle Taksim Dayanışması’nın 27 Aralık’ta yaptığı Yolsuzluk ve Rüşvet için Taksim çağrısının karşılığını fazlasıyla bulması bundan sonra hiçbir şeyin eskiden olduğu gibi olmayacağının bir referansını daha vermiş oldu devlete .. Hükümet de karşı hamleyi yapmak için harekete geçti.Geçmişte olduğu gibi yürütme organı olarak yargıya müdahaleyi hak saydı. Seçmen tarafına bakacak olursak homojen olmayan bir kitlesi var AKP nin. AKP seçmen profili birkaç türlü yorumluyor süreci; operasyonların İsrail –Amerika oyunu Türkiye’nin ilerlemesinin engellenmesi için yapılan oyunlar olarak görüp ama yolsuzluk varsa da yapan bulunsun gereği yapılsın diyenler.Buradan fazla bir oy kaybı söz konusu olmayacaktır.Bir kısım seçmen tüm bunların polis komplosu ve dış mihraklar yoluyla olduğuna ve ortada yolsuzluk vs olmadığına inanıyor.. Bir diğer grup yolsuzluk yoksa neden bu görev değiştirmeler, istifalar, belgeler vs. diyenler. Buradan oy kaybı söz konusu olacaktır. Diğer grup da cemaatin dershane vb nedenlerle AKP’ye ayar verme operasyonu sayıp hataları olanların da yolsuzluğu vb. çıkabileceğini düşünenlerdir.. Öte yandan CHP’nin bu gruplar içinden bir kitleyi doğru hamle yaparsa kendisine kaydırabileceğini sanıyorum.Sonuç olarak şu an ki tabloya göre AKP’nin yerel seçimlerde bazı belediyeleri kaybetme tehlikesi olduğunu, yüzde 10’lara varan oranda

Yoğurtçu Parkı Forumu Mehmet Can Bürüngüz Halkın gerçekleri görmesi engellenemez Bakanların görevden alındığı ve millet vekillerinin istifa ettiği bir dönemde hayal ürünü dış mihrakları sorumlu tutmaya çalışmak hükümetin ne kadar çaresiz olduğunu kanıtlıyor. Gezi olaylarının düzenleyicisi “faiz lobisi” yalanı tutmadığı gibi “hayal ürünü dış mihraklar” saçmalığı ile de halkın gerçekleri görmesi engellenemez. Gerçekleri çok iyi gören halkın yerel seçimlerdeki alternatifleri sınırlıdır. Sebebi ise daha iyi alternatiflerin azlığıdır. Yeni alternatifler için ise halkın iradesinin olduğu uzun vadeli bir sürece ihtiyaç vardır ve Gezi olaylarıyla beraber bu süreç başlamıştır. Yargı organı, devletin diğer organlarından; yasama, yürütme ve diğer kurumlar tarafından baskı altında kaldığı sürece hukuksuzluklar ve yolsuzluklar ülkemizin bitmeyen sorunları olmaya devam edecektir. Malesef geçmişte sorunların çözümü için kişileri ve kurumları kurtarıcı olarak gördük ve değişen tek şey hukuksuzlukların ve yolsuzlukların el değiştirmiş olmasıdır. Tek bir yol vardır o da halkın adaletsizlik karşısındaki direnişidir. Abbasağa Park Forumu Sibel Büyükgüral AKP’nin yaptıklarına halk sandıkta cevap verecek Yolsuzluk, rüşvet olayları, anayasanın çiğnenmesi, en önemlisi Gezi olaylarının devamında yaşananlar AKP’yi derinden bir girdaba sürüklüyor.Cemaat ile ters düşmesi AKP’nin içinde de ruhsal bir çöküntü, huzursuzluk, çatırdamalara yol açtı. Bu da AKP’nin oylarına olumsuz olarak yansıyacak, bu bir süpriz değil artık. Çünkü hangi birinin üzerini kapatacaklar ? Halkın büyük bir çoğunluğu Gezi olaylarında uyanmıştı. Geri kalan kesim de yapılan yolsuzluklar, rüşvetler, anayasanın çiğnenmesi, AKP’nin kanlı elleri artık görmezden gelinmeyecektir. Bu yaklaşan seçimlerde de cemaat ile ters düşmesi bir oy kaybının devamında, Gezi olaylarında uyanan halkın da en son yapılan yolsuzluk ve arkasından Hatay’daki TIR olayı ile birlikte geri kalan halk da uyandı diye düşünüyorum. Özellikle İzmir, İstanbul ve Ankara gibi yerlerde %20’lik düşüş oranı olacağını düşünüyorum. 17 Aralık yolsuzluğunda bildiğimiz gibi birçok hakim, savcı, polis, emniyet müdürü görevden alındı. Zamanında Gezi Direnişi’nde emniyetin arkasındayız diyen AKP yolsuzlukla birlikte bakanların oğullarını korumak, rüşvet davasını örtbas edebilmek için birçok emniyet müdürü ve polisin, savcının yerini değiştirdi.Kendi içlerinde yaşanan deprem bunların bir kanıtı. Cemaat ile olan savaş 11 yıl önce AKP’nin nasıl iktidar olduğunu halka bir kez daha göstermiş oldu. 30 Mart’taki seçimlerde de AKP birçok yerde oy kaybedecek, bu da halkın bir kez daha uyandığını, her şeyi gördüğünü kamuoyundan belgeleriyle öğrenerek AKP’yi büyük bir girdaba sürükleyecek. Tabi bu seçimlerde de elektrikler kesilip, sandıklar kaybolmaz ise.


FORUMLAR

13

8 Ocak 2014

Ali İsmail Korkmaz davasının peşindeler

Kadıköy’de buluşan forumlar 6 Ocak günü Eskişehir’de görülen Ali İsmail Korkmaz davası öncesi yaptıkları yürüyüşle sahip çıktıklarını gösterdi. Yürüyüş boyunca sloganlar eşliğinde Gezi şehitleri anılırken öte yandan davaya çağrı bildirileri dağıtıldı. Kadıköy’de Boğa Meydanı’nda toplanan forumlar buradan Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’na doğru yürüyüşe geçerek Kadıköy halkını Ali İsmail Korkmaz davasına çağırdı. FORum rıfat çapar

Gezi Direnişi’ne sahip çıkan halk, direniş sırasında hayatını kaybeden Gezi şehitlerine de sahip çıktı. 6 Ocak’ta Eskişehir Adliyesi’nde görülen Ali İsmail Korkmaz’ın davasını duyurmak, Ali İsmail Korkmaz’a sahip çıkmak için forumlar Kadıköy Boğa’da buluştu. Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na giden forumlar, Kadıköy halkını davaya çağırıp, Gezi şehitleri ve Fadime Ana’yı andı. “Ali’ni hesabı sorulacak” sloganıyla Kadıköy Boğa Meydanı önünden Meymet Ayvalıtaş Meydanı’na doru yürüyüş başladı. “Ali İsmail Kormaz Fenerbahçe yıkılmaz” şarkısıyla yürüyüş yapıldı. Kadıköy’de Ali İsmail Korkmaz’ın davası için bildiri dağıtıldı. Yürüyüş sırasında atılan sloganlarla Gezi şehitleri anıldı. Ali’nin davasına çağrı yapıldı Ali İsmail Korkmaz’ın davasına çağrı yürüyüşünde “Sizin çocuklarınız çaldı bizim çocuklarımız öldü” denildi. Gezi direnişi sırasında öldürülen Mehmet Ayvalıtaş ve Fadime Ana anıldı. Çağrı yürüyüşü “Her yer Taksim Her yer Direniş” sloganlarıyla devam etti. Yürüyüş boyunca 6 Ocak’taki Ali İsmail’in davasına sahip çıkılması için Kadıköy halkına çağrı yapıldı. Gezi şehitleri unutulmadı Yürüyüş Kadıköy Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda sona erdi. Meydanda bir kez daha Mehmet Ayvalıtaş ve Fadime

Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Beşiktaş Gençlik Merkezi’nde forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla her hafta Salı günleri saat 20.00’de Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü saat 19.30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor. Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Forumu Salı ve Pazar günleri Özdilek Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de forum toplanıyor. Saraçhane Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20.30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Sarıyer Ortak Forumu Sarıyer ortak forumu, Bursa Nilüfer Belediyesi’nden İkbal Polat’ın sunumuyla, katılımcı yerel yönetim anlayışını tartışacak. Büyükdere Forumu, Koç Üniversitesi Dayanışma, Yeniköy Forumu ve Zekeriyaköy Forumu’nun bir araya geleceği etkinlik 8 Ocak Çarşamba 20.00’de, Büyükdere’deki Son İskele Kafe’de gerçekleşecek.

Ana’yla birlikte bütün gezi şehitleri anıldı. Mehmet Ayvalıtaş Parkı’nda Ali İsmail Korkmaz’ın davasına çağrı yapıldı ve davaya destek olmanın önemi anlatıldı. Açıklamanın ardından Ali İsmail Korkmaz’ın davasına çağrı yürüyüşü sonlandırıldı.

Şişli Merkez Forumu Şişli Merkez Forumu’nun düzenlediği Sokak Üniversitesi 8 Ocak’ta başlıyor. 8 Ocak Çarşamba 19.30’da Maden Mühendisleri Odasında gerçekleşecek ilk seminerin başlığı Kapitalizmin İşleyiş Yasaları ve Ruhu. Sunum, Volkan Yaraşır tarafından yapılacak.

DAVA ERTELENDİ Ali İsmail Korkmaz’ın Kayseri’ye kaçırılan davası, mahkeme tarafından yazılan talimat ile 25 tanık, 6 Ocak tarihinde Eskişehir’de dinlendi. Ali İsmail’in davasında ise avukatlar, tanıkların ayrı dinlenmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Dava 28 Şubat’a ertelendi.

Yoğurtçu Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde forum toplanıyor.

Bursa her hafta “Hükümet istifa” diyecek Bursa’da halk, hükümetin açığa çıkan yolsuzluklarına karşı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bursa halkı 3 Ocak günü “Yolsuzluk, yoksulluk, zulüm düzenine Hayır!” pankartıyla Setbaşı’ndan yürüyüş gerçekleştirdi. Halkın da büyük desteğini alan eylem boyunca “3 bakan yetmez hükümet istifa, yargıya dokunma halka hesap ver” sloganları atıldı. Ardından heykelde okunan basın açıklamasında “Bizler emek ve demokrasi güç-

leri olarak, yolsuzluklardan, yoksulluktan arınmış bir ülke isteyen yurttaşlar olarak diyoruz ki, üç bakanın istifa etmesi yetmez. Soruşturmanın selameti, sorumluların açığa çıkartılması ve yargılanması için hükümet istifa etmelidir. Yolsuzluk yapanların hukukun adaletin üstüne geçmeye çalışmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu hırsızlığın hesabı verilene kadar meydanlarda olmaya, hesap sormaya devam edeceğiz” denilerek eylem sonlandırıldı. Her hafta yolsuzluğa karşı eylem yapılacağı duyuruldu. GÜNCEL

‘Kapıları kapatın Tayyip kaçmasın’

Sarıgazi yolsuzlukları protesto etti 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından birçok ilde eylemler düzenlenirken forumlar da bulundukları yerlerde tepkisini dile getirmeye devam ediyor. Bunlardan biri olan Sarıgazi Dayanışması 5 Ocak’ta hem maaşa yapılan zamları hem de yolsuzluğu protesto etti. Sarıgazi Dayanışması, açığa çıkan yolsuzlukları protesto ederken sefalet ücretlerine de dikkat çekerek insanca yaşam talebini yükseltti. Yolsuzluk ve rüşvet gündemiyle birlikte Sarıgazi Dayanışması çeşitli eylemler gerçekleştiriyor. 5 ocak günü, asgari ücrete yapılan sefalet zammını protesto etmek ve yolsuz-

luğu vurgulamak için eylem yapıldı. Zamma, zulme ve yolsuzluğa karşı mücadeleyi büyütme şiarı ile örgütlenen eylemde Vatan İlköğretim Okulu’nun önünden başlayarak Sarıgazi Meydanı’na kadar yürüyüş yapıldı. “Zamma, zulma, yoksulluğa son! İnsanca yaşamak istiyoruz!” pankartının açıldığı eylemde çeşitli dövizlerle AKP’nin açığa çıkan yolsuzlukları teşhir edildi. Meydana gelindiğinde yolsuzluğu konu alan bir tiyatro gösterimi gerçekleştirildi. Sokak tiyatrosunun ardından basın açıklaması okundu. Eylem 11 Ocak günü Ankara’da yapılacak mitinge çağrı ile son buldu.GÜNCEL

İstanbul Eyüp-Alibeyköy Dayanışması, yeni yılın ilk gününde AKP’nin yağma, rüşvet ve yolsuzluk düzenini protesto etti. Karadolap Mahallesi’nde bir araya gelen dayanışma üyeleri, “Yolsuzluk ve hırsızlık düzenine son”, “Üç bakan yetmez hükümet istifa” pankartları eşliğinde yürüdü. İstanbul’da Eyüp-Alibeyköy Dayanışması yeni yılın ilk gününde AKP’nin yağma, rüşvet ve yolsuzluk düzenini protesto etti. Karadolap Mahallesi’nde bir araya gelen dayanışma üyeleri, “Yolsuzluk ve hırsızlık düzenine son”, “Üç bakan yetmez hükümet istifa” pankartları eşliğinde yürüdü. Sık sık “Hırsız vaaar”, “Ka-

pıları kapatın Tayyip kaçmasın”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam “sloganlarının atıldığı yürüyüş sonrasında bir basın açıklaması yapıldı. “11 yıldan beri tüm kirli birlikteliklerin ve ilişkilerin içinde olan, sistem partisi AKP bu pisliklerini ortaya dökmeye başlamış ve gerçek yüzünü göstermiştir” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “AKP-Cemaat ortaklığı çatlamıştır. Bu kirli ortaklığın ortaya saçılan pislikleri birbirlerinin ipliklerini ortaya çıkarmıştır. Alın terimizi, vergilerimizi, kutu kutu nerelerde sakladıkları, kimlere peşkeş çektikleri de gün yüzüne çıkmıştır.” GÜNCEL

Şirintepe Forumu parkı ‘söke söke’ aldı Güzeltepe- Şirintepe Halk Forumu’nun kararıyla açılan Berkin E. Çocuk Parkı’nın ismi resmileşti İzmir’de Güzeltepe- Şirintepe Halk Forumu’nun kararı ile Berkin E. Çocuk Parkı açılmıştı. Parkın 1 Aralık’taki açılışında Çiğli Belediye Başkanı da konuşarak forumun bu parkı söke söke aldığını belirtmiş ve Berkin E. ismini belediye meclisinden geçireceği sözünü vermişti. ”Berkin E. Çocuk Parkı” ismi 3 Ocak’ta Çiğli Belediye Meclisi’nde resmileşti. GÜNCEL

Tuzluçayır’da polis saldırısı Ankara Tuzluçayır’da Cumartesi günleri Berkin E. için düzenlenen eyleme polis son aylardaki en sert saldırısını gerçekleştirdi. Tuzluçayır Meydanı’nda toplanan halk sloganlar eşliğinde beklerken polis, üç koldan eş zamanlı saldırı gerçekleştirdi. Yüzden fazla çevik kuvvet polisi, hem Cami-Cemevi inşaat alanından, hem karakol yönünden, hem de NATO Yolu Caddesi’nin başından gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. Saldırı sırasında beyaz renkte iki minibüs de direnişçilerin üzerine plastik mermi yağdırdı. GÜNCEL


ESAS MESELE

14

fotoğraf: AYŞEN ECE KAVAS

8 0cak 2014

AKP ekonomide günü kurtarıyor 2013’ten 2014’e girerken 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla birlikte Euro’nun 3 TL’yi bulduğu zamanlar oldu. Hükümet bir yandan Gezi eylemlerinin verdiği ekonomik zarardan bahsederken diğer yandan ayakkabı kutularından milyonlarca para çıktı. Ekonomide bu kadar sarsıntı yaşadıktan sonra 2014’ü bir uzmana danışmak istedik. Hakan Mıhçı’ya 2014’te bizi ekonomi alanında ne gibi gelişmelerin bekleyeceğini sorduk. AKP döneminde 52 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. İlk altı ay boyunca 2.1 RöPORTAJ milyar dolar. ULAŞ CİHAN Peki 2014’te nasıl bir süreç bizi bekliyor? Bence çok önemli bir gösterge bu. Bir kere sadece yakın dönem değil, uzun dönemden de baktığımızda hem AKP içinde yapılan özelleştirmeler, hem de son dönemde yapılan özelleştirmeler toplam özelleştirmeler içinde neredeyse daha önce yapılanlara denk düşen genişlikte. 2002’yle 2013 arasındaki yapılan özelleştirme o tarihe kadarki yapılan özelleştirmelere neredeyse denk. Bu çok büyük bir rakam. Özelleştirmek, Türkiye ekonomisindeki en kritik uygulamalardan bir tanesiydi. Şimdi derslerimizde falan da bahsediyoruz bundan Türkiye ekonomisini tarihsel olarak incelerken. Türkiye ekonomisinin çok ciddi bir kamu iktisadi kuruluş geleneği var. 30’lu yıllarda çok sayıda kamu iktisadi kuruluşu kuruldu. Daha sonra İkinci Dünya Savaşı sonrasında da yeni kamu iktisadi kuruluşları kurulduğunu ve genişlediğini gördük. Netice itibariyle 1980 yılına gelinceye kadar baktığımızda Türkiye ekonomisi içinde kamu sektörünün payı azımsanamayacak düzeyde. Ve kamu kuruluşları da kamu mülkiyetinde olan iktisadi işletmelerin de oranı çok yüksek. Türkiye ekonomisi yeniden küresel dünya kapitalist sistemine uyum sağlayacak ve burada neo-liberal politikaların uygulanması gündeme gelecekti. Buradaki temel mantık serbestleştirme. Serbestleştirme gündeme geldiği andan itibaren, 1980’in başından itibaren 24 Ocak kararları daha sonra askeri darbe vs. sonrasında hep bu özelleştirme kavramı ülkenin gündemine geldi. Fakat ilginç bir şekilde Türkiye ekonomisinde ciddi bir dirençle karşılaşıldı. Ta ki yüzyılın sonuna gelinceye kadar. Son on yılda, son on beş yılda özelleştirmenin hızlandığını görüyoruz Türkiye’de. Özellikle AKP iktidarının olduğu dönemde çok hızlandı. Özelleştirme süreci piyasalardaki serbestleşme süreci özellikle AKP döneminde hızlanmıştır. Kamu maliyeti, kamu mülkiyeti giderek azalmıştır. Çok ucuza satılmıştır bu kurumlar. Bütçe açıklarını kapatmak için de önemli bir gelir elde etmiş olacaklar böylece. Önümüzdeki yıl açısından böyle bir rahatlaması olur. Ben bütçe dengesinden daha

çok özel mülkiyete daha fazla kapı açılması çerçevesinde bakılması gerektiğini düşünüyorum. Kamu dengesi açısından çok büyük bir etki beklemiyorum. O göstergelerde kısmi bir iyileşme var son yılarda. Dolayısıyla neo-liberal politikalarla ne kadar uyumlu politikalar güttüğünü göstermek açısından bunu ispatlaması açısından çok değerli bir bulgu olduğunu düşünüyorum. Ben bu mevcut iktidarın dünya kapitalist sistemine ne kadar eklemlenme çabasında olduğunu ve neo-liberal politikaların ülke ekonomisinde ne kadar yerleşiklik kazanması doğrultusunda adım attığının bir göstergesi olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Gezi değil yolsuzluk halka zarar verdi.Türkiye tarihinde bu kadar üst düzey makamlardaki kişiler ve aileleri yolsuzlukta hedef haline gelmemişti. Son dönemdeki yolsuzluk skandalları da Türkiye ekonomisini ciddi oranda etkiledi. Euro’nun 3 liraya ulaştığı zamanları gördük. Bu yolsuzluk skandallarının önümüzdeki süreçte etkileri ne olacaktır? Ben etkileyeceğini düşünüyorum. Yani şu var; Türkiye ekonomisi için hemen 17 Aralık’a odaklanmayıp 2007-2008’de olan kürüsel krizle ilişkendirecek olursak şu savın sorgulanması lazım: “Teğet geçti”. Yapılan çalışmalara bakıyoruz; küresel krizin Türkiye’ye yansıması 2008’in son çeyreğinde başlıyor, 2009’un ilk yarısında en üst düzeye çıkıyor ve üçüncü çeyrekten itibaren hafifçe etkisinin azaldığını görüyoruz. Dördüncü çeyrekten itibaren negatif büyüme oranlarından kurtuluyor Türkiye ekonomisi. Bunun istatistiklere yansıması 2008 yılında küçük bir büyüme, 2009’da ise negatif büyüme şeklinde oldu. Dolayısıyla o döneme baktığımızda bizim gibi gelişme yolundaki ülkeler arasında 2008-2009 arasında büyüme performansı en kötü ülkeler arasında Türkiye var. Yani Türkiye ekonomisi küresel krizden etkilendi ve

bu küresel kriz Dünya kapitalist ülkeleri içinden tamamen çekilmiş durumda değil. Artçı etkilerini görüyoruz. Türkiye ekonomisi de o etkilerden nasibini alıyor. Doğrudan dünya kapitalist sistemindeki ve dışsal etkilerdeki değişimlere çok açık bir hale geldi Türkiye ekonomisi. Türkiye ekonomisinin kendi içindeki yaşadığı krizleri de örtme çabaları söz konusuydu. Altın ihracatını olduğundan yüksek gösterme çabasıyla, iktisadi büyümeyi olduğundan yüksek gösterme çabalarıyla sanki krizin Türkiye’deki etkisinin daha düşük olduğu görüşü yayılmaya çalışılıyordu. Şimdi onlar bir miktar geriye çekilecek. Bu açık bir şekilde ortaya çıktı. Gerek yeni siyasi kriz, gerekse iktisadi olarak krizin Türkiye’yi etkileme potansiyeli, Türkiye’ye yönelik dış kaynakların da geriye çekilmesine yol açacak ve dolayısıyla 2014 yılı Türkiye açısından büyüme performansı açısından, makro gösterge açısından çok problemli geçmeye aday… Yani şu anda göreli bir siyasi istikrar varsayıldığı için bunun iktisadi hayata yansıması çok doğrudan hissedilmiyordu. Oysa şimdi siyasi istikrarsızlık da, iktisadi istikrarsızlığın önüne geçtiği için bu iktisadi yapıdaki dengesizlikler daha net bir şekilde görülecektir diye düşünüyorum. Türkiye ekonomisindeki enflasyon göstergeleri doğrudan doğruya dövizlerdeki değişimle ilişkili… Yıllık enflasyon oranları yüzde 7,4 olarak açıklandı. Hükümet enflasyonun altında kaldı. Bu konu üzerine ne diyebiliriz? Yani eğer döviz fiyatları artıyorsa, diyelim ki Euro’nun fiyatı artıyorsa akabinde Türk Lirası’nın enflasyon oranında artışlar bekliyoruz biz. Yani önümüzdeki yıl, bu yıldan daha yüksek düzeyde bir enflasyon oranıyla karşı karşıya kalabiliriz. Enflasyon özellikle emekçi sınıflar açısından, çalışan sınıflar açısından eğer ücret artış taleplerini yeterince gerçekleştiremiyorlarsa; toplu iş görüşmelerinde güçlü sendikalarla kendilerini temsil edemiyorlarsa enflasyondaki artıştan daha düşük artışla karşı karşıya kalacaklar. Yani gelir dağılımı ilişkilerinde olası bir kötüleşmeyi önümüzdeki yıl bekleyebiliriz. Mesela memurların durumu… Memurların maaş artış görüşmelerinde enflasyon artışı hiç gündemde olmadı. Bu Memur-Sen’in hükümetle yandaşlığının bir sonucu olarak, hükümetin önerdiği zammın daha düşüğünü kabul ettirdi MemurSen memurlar için. Daha kötüsü

şu; 1 yıl süreyle maaş artışları gündemdeydi. O maaş artışlarında ortaya çıkacak enflasyondan kaynaklı maaş artışlarını devre dışı bıraktılar. Önümüzdeki yıl beklenenin üstünde bir enflasyon çıkarsa, ki öyle olacağı anlaşılıyor, o zaman memurların maaşlarında da bir düşme olacak. Dolayısıyla geniş çalışan sınıflar dediğimiz kesim, memurlar, işçiler bu reel gelirlerinin düşmesi sorunuyla karşı karşıya kalacak. Bir de yüksek enflasyon finans çevrelerinin de istemeyeceği bir şey. Onlar da fiyatların genel seviyesinin istikrarlı seyretmesini beklerler ve isterler. Ona göre yatırımlarını yapıyorlar finans piyasalarında çünkü. Onlar da bu yüksek fiyatlı artışlarını kendi reel kazançları için olumsuz göreceklerdir. Onlar açısından da istenmeyen bir durumun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Siyasi ortamdaki bu çalkantılar iktisadi ortama ve toplumsal sınıflar içinde de kendisine bu şekilde bir karşılık bulacağını gösteriyor. Orada da çalkantılar olacak. Belki mesela yatırımcı sınıflarla doğrudan fiziki üretim üzerine odaklanan kapitalist girişimcilerle finans üzerine odaklanmaya çalışan kapitalist girişimcilerin de birbirleriyle çatıştığı bir 2014 yılı görebiliriz. Ama bu çatışma siyasi ortamdaki gibi çok şiddetli olmaz. Belki uzlaşı ile sonuçlanabilir ama beklenti sanki bu doğrultuda bir sonuçla karşılaşacağız gibi gözüküyor. Özetle şunu diyebilirim. Siyasi bir karşıtlık ve gerilim söz konusu.

İstihdam oranlarına bakıyoruz. Artış var. Yoksullar aynı sayıda. İnşaat sektörü ile bir büyüme yaratıyor. Ancak günü kurtarıyor. Türkiye ekonomisinde bu tür gerilimler iktisadi gerilimlerin daha da açığa çıkmasına sebep olacaktır. Enflasyonun çift haneli rakamlara gelmesi psikolojik problemler de yaratabilir. 1978’den 2005’e kadar insanlar yüksek enflasyon oranlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Son 4-5 yıllık zaman diliminde enflasyon tek haneli rakamlara düşünce AKP desteklenmiştir. AKP

2013 yılında hedeflerinin üzerinde bir enflasyon seviyesiyle karşılaşmıştır. 2014 yılında da hedefinden şaşacağı muhtemeldir. AKP ilk iktidara geldiği dönemde düşük enflasyon oranları bizi şaşırtmasın. Çünkü dünyada da düşük enflasyon oranları görülüyordu. Zaten dünya ile karşılaştırıldığında Türkiye’deki faiz oranları çok yüksek derecede. Dünya sıralamasında ilk üçte diyebiliriz. Gezi olayları esnasında faiz lobisi dediler ancak faizden beslenen AKP hükümetidir. Şimdi faiz gelirlerinin bir kat daha artması ile karşı karşıya kalabiliriz. Hükümetin enflasyon olsun, başka ekonomik politik adımlar olsun bunları faizleri yükseltme yoluna girecek, faizler daha da yükselecek. Faiz oranlarının artması ile yükselen ödeme miktarlarını hükümet daha fazla özelleştirme uygulayarak çözmeye çalışabilir. Gezi eylemleri esnasında hükümet kanadından ekonomimize zarar verdiği konusu bir çok kişi tarafından gündeme getirildi. Yolsuzluk operasyonunda da Gezi eylemlerindeki zarar miktarının katlarca fazlasını tutuklananların evlerinde gördük. Siz bu iki durum arasındaki ekonomik zararı nasıl kıyaslarsınız? Gezi direnişinde halkın ekonomiye zarar verdiğinin söylenmesi tamamen siyasi bir söylemdir. İktidar tamamen kitlelere yön vermek için böyle bir söyleme ihtiyaç duydu. İkisi de bambaşka noktalar zaten. Cumhurbaşkanı bile Gezi olaylarının ve operasyonların ayrı olaylar olduğunu söyledi. Ayrıca tabii ki Gezi değil yolsuzluk halka zarar verdi. Türkiye tarihinde bu kadar üst düzey makamlardaki kişiler ve aileleri yolsuzlukta hedef haline gelmemişti. Sürekli ahlak felsefesi yapan bir hükümetin ne kadar ahlaktan yoksun olduğu da ortaya çıkmış oldu. Hükümete büyük bir güven kaybının yaşanmasına neden oldu. 2014’e AKP hükümeti siyasi açıdan çok sarsıntılı bir şekilde girdi. AKP hükümetinin ekonomik açıdan da sarsıntıları olacak mıdır önümüzdeki yılda? Siz nasıl bir ekonomi olacağını düşünüyorsunuz 2014 için? Gezi direnişi ve 17 Aralık operasyonunu da kapsayan siyasi çalkantıların iktisadi hayata etkisi olabilir. Ancak bunun hemen görülmesini beklemek yanlış olur. Ancak hem Türkiye hem de dünya kapitalizmi iktisadi koşullar açısından bir kriz içerisindedir. Siyasi kargaşalar hem bunu görünür

Hakan Mıhçı kimdir ?

ODTÜ Ekonomi Bölümü’nü bitirdikten sonra lisansüstü eğitimini Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamlayan Hakan Mıhçı, Jean Monnet bursuyla bilimsel araştırma yapmak için İngiltere’nin Sussex Üniversitesi’ne gitti. Şu anda Hacettepe Üniversitesi’nde İktisat Bölümü’nde Profesör olarak görev yapıyor. kılar hem de hızlandırır.

AKP iktidar olduğundan bu yana ekonomik bir büyümeden bahsediyor. Bu büyümenin temelinde ne yatıyor ve nasıl bir gelecek vaat ediyor?

2002’yle 2013 arasındaki yapılan özelleştirme o tarihe kadar ki yapılan özelleştirmelere neredeyse denk. Bu çok büyük bir rakam. AKP döneminde 2002-2005 yılında büyüme görüldü. Bu büyüme de çok şaşırtıcı olmasın. Zaten dünya ölçeğinde bir büyüme söz konusuydu. AKP hükümeti Türkiye ekonomisini dış piyasaya daha bağımlı hale getirdiği için dünyadaki büyüme Türkiye ekonomisindeki büyümeyi tetikliyordu. AKP’den önce 1999’da deprem yaşandı. 2001’de ekonomik kriz yaşandı. AKP’nin gelmesi ile üretim edimleri artınca doğal olarak bir büyüme gözüktü. Bunu 1930’da da görebiliriz. Savaş sonrası üretim politikaları olunca ekonomide büyüme görülür. İktisatçılar ve siyasetçiler ekonomik büyümeyi neden iyi değerlendirirler? Çünkü büyüme, istihdamı arttırır, gelir dağılımını olumlu yönde düzenler, refah seviyesini arttırır. Ancak işsizlik oranlarına bakıyoruz. Artış var. Yoksulların sayısında artış var. İnşaat sektörü kullanılarak iktisadi büyümenin yaratılmasına çabalanıyor. Ancak bu tür bir çaba ancak günü kurtarmaya yarıyor. Anımsanacağı gibi, Amerika odaklı kriz bundan dolayı çıkmıştı. Ekonomi ne kadar büyürse büyüsün istihdam yaratmadıktan sonra bir önemi yoktur. Şu anda özellikle gençlerde görülen ciddi bir işsizlik oranı söz konusudur ve zaman geçirilmeden çözüme kavuşturulmalıdır.


DUNYA

15

8 Ocak 2014

Hamburg’ta “tehlikeli bölgeler”

Hamburg’da “Rote Flora” adlı kültür merkezinin kapatılmasına tepki gösterenler tarafından düzenlenen yürüyüşte, polis ile eylemciler arasında çatışma yaşanmış ve yüzlerce kişi yaralanmıştı. Polis, Hamburg’da bazı bölgeleri “tehlikeli bölge” ilan ederek “düzeni” sağlamaya çalışıyor.

Dünya Turu

ABD

Kar fırtınası vurdu

Dünya oğuzhan özkan

Çatışmadan sonra 40 kişi, Davidwache adlı karakolda eylem yapmış ve 3 polis memuru yaralanmıştı. Bunun ardından Hamburg polisi dün söz konusu ilçelerin bazı kesimlerinde “tehlikeli bölge” oluşturulduğu açıklamıştı. Polise, “Tehlikeli bölge” ilan edilen yerlerde kimlik tespiti yapma, kişilerin üstlerini ve çantalarını aramakla birlikte bölgeye giriş yasağı vermesine olanak sağlandı. Bu uygulamanın ne zaman sonlandırılacağı ise belli değil. Hamburg’da polis sayısının artırıldığı ve polislerin sürekli devriye gezdiği gözlendi. Eylemcileri bulana para ödülü Alman Polis Sendikası Hamburg Eyalet Teşkilatı Başkanı, Davidwache karakolunda eylem yapanların yakalanması için verilecek para ödülünün 8 bin avrodan 10 bin avroya çıkarıldığını bildirdi. Sol partilerden uygulamaya tepki Öte yandan bazı yerlerin “tehlikeli

bölge” ilan edilmesi Yeşiller Partisi, Sol Parti ve Hür Demokrat Parti tarafından eleştirildi. Sol Parti Hamburg Eyalet Meclis üyesi, polisin uygulamasını yasalara aykırı olduğunu söyleyerek buna karşı dava açıp açmayacaklarını hukuk kurmaylarına inceleteceklerini açıkladı. Yeşiller Partisinden yapılan yazılı

açıklamada da uygulamayla bin- cu, sloganlar atarak “tehlikeli böllerce kişinin şüpheli ilan edildiği ge” ilan edilen yerlerde yürüyüşe savunuldu. başladı. Polisler ise eylem yapan grubu çember içine alarak kimlik Arkadaşlarına sahip çıkanlara da kontrolü yapmak istediler. Kontrol gözaltı yaptırmak istemeyenlerden oluşan 40 solcunun polis tarafından gözal- yaklaşık 40 kişi polis tarafından tına alınmasının ardından akşam otobüse bindirilerek götürüldü. saatlerinde toplanan 60 kadar sol-

Hamburg’ta kentsel dönüşüm isyan ettirdi Hamburg’ta sığınmacıların kaldığı kültür evinin yıkılmak istenmesi, evsiz kalacak olan sığınmacıları sokağa döktü; halk sığınmacılara destek için meydanlara çıktı. Hamburg’da yaşananlar Gezi’yle benzerlik gösteriyor. Almanya’dan Mehmet Bilgetekin bildiriyor. Almanya’nın Hamburg kentinde yerlerinden çıkarılmak istenen sığınmacılar direnişe geçti. Kentsel dönüşüm adı altında yaşadıkları alanlardan olmak istemeyen sığınmacılara, otonomlar, Marksistler ve halk destek verdi. Yaşam alanlarına sahip çıkmak için Gezi’ye benzer bir direniş başladı. Şiddetli çatışmalara sahne olan Hamburg’da olağanüstü hal ilan edildi. Nasıl başladı? Bu aslında yeni bir süreç değil, çok eskiye dayanan bir süreç. İki ayrı yoldan bakarsak daha ayrıksı olarak göreceğiz olayları. Birincisi Almanya’ya gelen sığınmacılar cephesinden bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz, Libya’daki iç savaştan sonra Afrika’dan İtalya’ya gelen çok fazla sığınmacı oldu. Libya’daki iç savaştan sonra İtalya ile bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma sonucu Almanya hükümeti, bütçesi civarında sığınmacıların Hamburg’a getirilmesini kabul etti. Sığınmacılar bir süre yurtlarda kaldı. Ama daha sonra bu yurtlardan çıkmak zorunda kaldılar. Yaklaşık iki yıldır bu sığınmacılar Hamburg’da sokaklarda yaşıyor. Ne yurtlarda kalıyorlar, ne evleri

var, aynı zamanda sığınma hakları da onlara verilmedi. Sokakta yaşamak zorunda kalan sığınmacılar, Eyaletten sığınma hakkı istiyorlar. Ama eyalette onlara bu hakkı vermek istemiyor. İki yıldan beri Hamburg şehrinde sürekli olarak büyüyen bir olay. Pek çok semtte bununla ilgili eylemler yapılıyor. Rantın adı Almanya’da da “kentsel dönüşüm” İkinci olarak da kentsel dönüşüm var, İstanbul’da olduğu gibi. Şehrin belli bazı yerlerinde 60lı yıllarda yapılmış binalar var. Bu binaların değeri şuan için çok düşük ve içerisinde geliri düşük insanlar oturuyor. Ama binalar şehrin tam merkezinde olduğundan çok değerli. Bunlardan birisi, 1990’lı yılların başlarında otonomlar tarafından işgal edildi. İlk başta belediye buna pek iyimser bakmadı ama pek bir şey yapamadığı için göz yumdu. O tarihten beri Almanya’da en uzun süredir işgal edilmiş olan binayı Otonomlar ve Marksistler kültür merkezi olarak kullanıyor. Bina, Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi büyüklüğünde hatta ondan daha büyük bir bina. Onun çevresinde sürekli sorunlar çıkı-

yor. Belediye insanları çıkarmak istiyor, insanlar çıkmak istemiyor. Bu sebeple birkaç kere polis saldırısı oldu. Belediye, yaklaşık beş sene önce binayı içinde oturanların orayı kullanması şartı ile sattı. Rant doğunca, yıkım geldi Binayı satın alan kişi, orayı yıkıp yerine lüks binalar yapmak istiyor. Bina satın alındığında değeri 300 mark ederken şimdiki değeri 300 milyon euro civarında. Geçen yıllar boyunca orada bulunan otonom Marksistler ve Afrika’dan gelen sığınmacılar aynı yaşam alanını paylaştıkları için bir dayanışma kurdular. Geçen senenin yılbaşından bu yana, neredeyse her hafta bu bölgede eylemler yapıldı. Eylemler bazen 100 kişilik oldu bazen 10 bin kişilik oldu. Noel’den birkaç gün önce yine eylem gerçekleştirildi. Bu eylemden birkaç gün sonra binanın sahibi, binanın boşaltılmasıyla ilgili yazılı ültimatomda bulunuyor. Binanın sahibi oradaki insanları provoke ediyor. Gerçekleşen bu eyleme Almanya çapında büyük ilgi oluyor. Çok kalabalık bir polis de o bölgede bulunuyor. Polis, yürüyüşe izin vermiyor, eyleme katılanları gözaltına alıyor, Gezi ‘de olduğu gibi biber gazı kulla-

nıyor. Ama bu süreç Taksim’in süreci gibi değil bunu ayırmak gerekiyor. Sığınmacıların olması halkın katılımını sağladı Halkın burada yaşananlara katılımı şu şekilde; hem Yeşiller partisi hem de sol partiler tarafından destek var. Desteğin bu denli fazla olmasının sebebi sığınmacılar olduğu için. Sığınmacılar olmasaydı, normal halkın çok fazla katılımı olmaz idi. Eylemlerde daha fazla antifaşistler ve sığınmacılara destek olanlar bulunuyor. Sığınmacılar olmasaydı gerçekleştirilen eylemlerde otonomlar yalnız kalırdı. Yaşananlar bir taraftan da Gezi’ye benziyor. Çünkü şehirde kentsel dönüşüm var. Şehir merkezinde geliri düşük olan insanların kaldığı evler yıkılıyor ve yıkılan evlerin yerine geliri yüksek insanların kalabileceği evler yapılmak isteniyor. Ancak yerel bir konu olduğundan dolayı şuan itibariyle Almanya’da çok fazla gündem olmadı. Sığınmacıların vermiş olduğu mücadele olmasaydı bu kadar büyük bir destek de toplayamazdı.

Nükleer atığı evsizler temizliyor Fukuşima Nükleer Reaktörü, Mart 2011’deki deprem ve tsunamide kısmen yıkılmış, nükleer sızıntı meydana gelmişti. Açığa çıkan ölümcül atıkların evsizlere temizletildiği ortaya çıktı. Bölgeye yayılan nükleer atığın temizliğini Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi üstlenmişti. Ancak şirketin bu iş için evsiz-kimsesizleri istihdam ettiği bilinmiyordu. Şirket işgücü sorunu yaşadığını açıkladı. Aracı firmalar üzerinden yapılan istihdama mafyanın da karıştığı iddia ediliyor. Tren garları ile parklarda yatan birçok kimsesiz ve evsize

iş teklif edildiği ispatlandı. Hatta bir kısmının sadece yemek-konaklama karşılığında istihdam edildiği yazıldı. Günde yaklaşık 90 dolara çalıştırılan işçilerin kaldıkları yerin kirasını ödeyebilmek için fazladan para vermek zorunda kaldıkları bile ifade edildi. Evsizlere yardım eli uzatan rahip Yasuhiro Aoki, “Tehlikenin büyüklüğü hakkında hiçbir bilgi verilmeden birçok kişi yurt odalarına götürülüyor. Kendilerine verilen ücretten kira ve gıda masrafları otomatik olarak düşülüyor. Ay sonunda maaştan geriye fazla bir şey kalmıyor” dedi. DÜNYA

Michigan, Illinois, Kentucky ve Indiana eyaletlerinde, kar fırtınalarına bağlı olarak meydana gelen trafik kazalarında 9 kişi hayatını kaybetti. Ulusal Hava Durumu İdaresi (NWS) ABD’nin kuzey ve kuzeydoğu eyaletlerinde hava sıcaklığının hafta sonu eksi 34 dereceye düşeceğini duyurdu. Kurum tarafından yapılan açıklamada bu sıcaklığın eksi 46 ila eksi 51 olarak hissedilebileceği ve hava koşullarının “hayati tehdit” içerdiği uyarısında bulunuldu. Başladıktan sonra aralıklarla süren kar fırtınası “Herkül”, ertesi gece hiç durmadan yağdı. Tüm gece yağdıktan sonra ertesi sabah erken saatlerde duran ve yerini etkili bir soğuğa bırakan kar fırtınası yüzünden ülke genelinde 2600 uçak seferi iptal edildi, binlerce ev ve işyeri elektriksiz kaldı. DÜNYA

Lübnan

Beyrut’ta patlama

Beyrut’un güneyinde Hizbullah’ın kalesi olarak bilenen bölgede patlama meydana geldi. İlk gelen bilgilere göre patlama bomba yüklü bir aracın uzaktan patlatılması sonucu gerçekleşti. Patlamada en az 5 kişi yaşamını kaybetti, 20 kişi de yaralandı. Patlamanın gerçekleştiği yerdeki bir binanın ön yüzünde büyük hasar meydana geldi. Patlama, Hizbullah’ın siyasi bürolarının bulunduğu bölgeye yakın bir mesafede meydana geldi. Bölgede çok sayıda dükkân, restoran ve konut bulunuyor. Bölge sakinlerinden biri “Bir anda tüm bölge aydınlandı ve kaçmaya başladık” şeklinde açıklama yaptı. El-Kaide bağlantılı Mecid el Mecid, “İran ve Hizbullah Suriye’de hükümet yanlısı gruplar safında savaşmaya devam ettiği sürece Lübnan’da saldırıların devam edeceğini” söylemişti. DÜNYA

Kanada

Soğuk dinlemedi

Montreal kentinde polisin, eksi 30 derece soğukta donmak üzere olan bir evsizi tehdit ettiğine ilişkin görüntüler tepkilere neden oldu. Devriye gezerken rastladığı ve üzerinde kısa kollu tişört ve paçası kısa pantolonla gezen bir evsizi, “sinirli davranmaya devam ederse 1 saat boyunca direğe bağlamakla” tehdit eden polis memurunun konuşması, oradan geçen biri tarafından telefon kamerası ile kaydedildi. Konu ile ilgili soruşturma başlatıldığını duyuran Montreal polisi, söz konusu polis memurunun ifadesi alındıktan sonra açıklama yapılacağını duyurdu. Tepkilerin artması üzerine Twitter hesabından bir açıklama yapan Montreal Belediye Başkanı Denis Coderre de “Polis memurunun davranışı kesinlikle kabul edilemez. Ben esasen evsiz vatandaş için çok üzgünüm” dedi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

8 Ocak 2014

Operasyon AKP’yi bitirebilir mi? TAYGUN KON

Gündem bir süredir yolsuzluk operasyonu ve ardından gelen bir dizi hükümet rezaletiyle çalkalanıyor. Bu sürecin arkasında önemli ölçüde cemaat olsa da topluma bu rezaletin hesabının sorulması için önemli bir göre düşüyor. Editörlerimizden Taygun Kon, bu sürecin ardından AKP’nin akıbetinin ne olacağını tartışıyor.

yazdı

Türkiye siyasetinde üç önemli dönem vardır; Menderes, Özal ve AKP dönemi. Bugün üçüncüsünü yaşadığımız bu dönemlerin en belirgin ortaklıkları ise küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen atılımlar ve keskin bürokratik merkeziyetçi bir yapı. Dünyanın neresinde olursa olsun keskin dönüşümler yapılabilmesi için merkezi bir otoriteye ihtiyaç vardır. AKP’nin devlet aygıtı üzerinde kurduğu güçlü hâkimiyeti ve Türk burjuvazisi adına yaptığı büyük atılımları, dünya siyaseti üzerinde oynadığı rol ile ancak bu şekilde açıklayabiliriz. Hıristiyan kapitalizmin, İslami Ortadoğu coğrafyasına açılabilmesinin yolu İslami bir kapitalizmin varlığını kanıtlayabilmektir. Her ne kadar konu para olduğunda din, önemli bir faktör değilmiş gibi gözükse de her şeyin silahla yapılamayacağını Vietnam’da öğrenmiş olan emperyalizm için, kültürel aygıtlar üzerinden siyaset yapmak kaçınılmaz bir gerekliliktir. İşte Batı ile sıkı ilişkileri ve İslami kültürün hâkim olduğu bir ülke olarak Türkiye’nin dünya siyasetindeki önemi burada yatar. Ancak kapitalizmin Ortadoğu’ya açılımı anlamında bu misyonu yerine getirebilmesi içinTürkiye’nin de bazı değişimlere ihtiyacı vardı. İslami bir sermaye için, ayak bağı olan laikliğin etkisizleştirilmesi, Ergenekon süreci ile eski ideolojinin bütün direngen aktörlerinin tasfiye edilmesi, devlet aygıtı üzerinde kurulan güçlü hâkimiyet, İslami yaşam tarzının toplumda hâkim kılınması ve sonrasında ise AKP’nin Ortadoğu coğrafyası üzerinde hamilik rolüne soyunması hepsi bu değişim ihtiyacının bir ürünüdür. Ancak Burjuva siyaseti ikiyüzlü ve kaypaktır. Onu böyle yapan şey ise üzerinde yükseldiği kar güdüsüdür. Cemaatten aldığı destekle iktidar olan ve emperyalizme uşaklıkta yakın zamana kadar hep tam not alan AKP’nin, dış siyasette soyunduğu halife rolüne ve zaman zaman yaptığı sert çıkışmalara göz yumulmasının ardında iş-

te hep bu aldığı tam notlar vardır. Öte yandan Türk burjuvazisi adına bu güne kadar sağlanamamış olan güçlü bir büyüme istikrarını sağlamış olması da onun baskıcı – gerici siyaset tarzını iç politikada katlanılır hale getirmiştir. Ama burjuva siyaseti çıkarcılığını ve ikiyüzlülüğünü, bir kez daha göstermiş, kar ve iktidar güdüsü AKP’yi de vurmuştur. Uzun yıllardır sessiz sedasız, gizli kapaklı şekilde yürüyen AKP – Cemaat rekabeti, dershane tartışmaları ile çatışma noktasına ulaşmış ilk kırılmayı yaratmıştır. Öte yandan Erdoğan’ın izlediği vurdumduymaz, tek benci siyaset hem AKP içerisinde çatlaklar açmış, hem de dış siyasette yaşanan olumsuzluklara zemin hazırlamıştır. Bir süredir ABD ve AB basınından yansıyan şikâyetler Erdoğan’ın soyunduğu İslami önderlik rolünün Batı ile olan çelişkilerini dile getirmekteydi. Özellikle ABD ambargosuna rağmen İran ile yarı açık, yarı gizli yürütülen ilişkiler, öte yandan Suriye’deki El Kaideli teröristlerin TC eliyle güçlendirilmesi, emperyalizmi tedirgin etmeye başladı. Bütün bu tedirginliğe Gezi sürecinin açığa çıkardığı toplumsal tepkiye, yıpranmışlık ve en önemlisi de iktidarın kendi içerisinde yaşadığı şimdiki derin çatlak eklenince Erdoğan’a karşı Batı’dan gitgide yükselen tepki dile gelmiş oldu. İşte 17 Aralık operasyonu böyle bir siyasal rekabet ortamında gerçekleşti. Operasyonun hemen ardından, toplumda açığa çıkan tepki, muhalefet liderlerinin ABD yetkilileri ile yaptığı görüşmeler, dövizdeki ani yükseliş, yılbaşından sonra gelen ve gelecek olan zam dalgası, borsadaki şiddetli düşüş, kısacası ekonomik istikrarsızlık ve kriz tehdidi ‘’AKP’nin sonu geldi’’ izlenimini uyandırsa da henüz böyle bir iddia için oldukça erken. Operasyonun ardından adeta can çekişen yırtıcı bir hayvan misali sağa sola saldıran Erdoğan ise ardarda yaptığı atama ve değişimlerle kendisini sağlama almaya çalışırken, yargı

organlarını, burjuva hukukunun ahlak kurallarını dahi hiçe sayan bir pervasızlıkla elinde oynatarak, baskı ve bürokrasiyi artırmaktadır. Dış politikada ise İran ve Irak ile yapılacak daha büyük ölçekli ortaklıklar, hatta bu süreçlerde Halk Bankası’na yüklenecek misyonlar dillendirilirken, sözde bağımsızlık adı altında aynı vurdumduymaz siyaset izlenmektedir. Öte yandan Suriye’ye giden TIR ve Ergenekon savcısı Zekeriya Öz hakkında ortaya atılan skandallar yaşanan rekabetin ne derece kızıştığını gösterse de ilerleyen süreçlerde gerçek rengini tam olarak gösterecektir. Tabi madalyonun öteki yüzü de var. Operasyonun ardından toplumsal tepkiyi azaltmak adına asgari ücret, kıdem tazminatı gibi konularda daha yumuşak davranılmasının yanı sıra, polisin sokak gösterilerinde uyguladığı şiddet dozunun bir kademe azalması, yaşanan tepkiyi dizginleyebilme

Reza Zarrab

güdüsünün ürünüdür. Ama sahip olunan baskıcı faşist karakterden hiçbir şey eksilmemiş olup, bu düzene karşı olan devrimcilere karşı aynı ağır baskı uygulanmaktadır. Söz konusu olgulardan bir diğeri de Fetullah Gülen’in mektubudur. Gülen’in yazdığı mektup birçok çevre tarafından bir uzlaşma arayışı olarak nitelendirilmiştir. Nitekim rekabet halindeki her iki taraf, bu süreçten hem kendi çıkarlarını üstün tutma, hem de bu sürecin kendilerini tümden tasfiye edebileceği tehlikesinin yarattığı dengeler içerisinde hareket etmektedir. Böyle hassas dengelerin olduğu bir yapılanmada uzlaşma arayışında bulunmak varoluşlarının tabiatı gereğidir. Çatışma halindeki kliklerin bir arada bulunup yola devam edebilmesi, geçmişte sağlanmış olan istikrarın yeniden sağlanabilmesi açısından ne kadar mümkündür bilinmez ancak böyle bir ihtimal güçlülüğünü korumaktadır. Sonuçta 11

yılda devlet erki üzerinde kurulmuş çok güçlü bir yapılanmayı tasfiye etmenin külfeti büyük, zamanı kısıtlıdır. Dış politikada ise küresel sermayenin geleceği için Ortadoğu’da atılacak adımların en kilit noktası olan Kürt meselesinde AKP ile kat edilen yolun geçmiş zihniyetin temsilcileri ile sürdürülebilmesi konusunda ciddi riskler bulunmaktadır. Ancak AKP’nin Ergenekon davasının yeniden yargılanması adına yaptığı hamle kendisinin geçmişte sığındığı mağdur edebiyatı ile oluşturacağı çelişki neticesinde toplumun hafızasından silinmeyecek bir iz bırakacaktır. Gerek CHP ile yapılan görüşmelerde, gerekse Ergenekon davasının yeniden yargılanması konusunda gündeme gelen fikirler ise AKP’nin gidişi halinde yaşanacak otorite boşluğunu doldurabilme çabasının ürünüdür. Genelkurmay dahi AKP’nin yaşadığı bu kırılmanın etkisi ile püskürtüldüğü siyaset sahnesine geri dönebilmenin zeminini zorlamaya başlamış, Türkiye burjuvazisinin bütün klikleri yaşanan boşluktan aslan payını kapma uğraşına girmişlerdir. Ergenekon davasının yeniden yargılanma süreci ise bu duruma uygun olarak geçmişte deneyime sahip ve yeni sürece ayak uydura-

Süleyman Aslan

bilecek ‘’terbiye olmuş’’ kadroların siyasete geri döndürülebilmesi içindir. Aslan payını kapmanın yolu ise kendilerinin de parçası oldukları küresel sermayenin çıkarlarını en istikrarlı ölçüde temsil edebilmektir. Ancak bu süreç eskisi kadar kolay olmadığı gibi 11 yılda aşırı derecede kutuplaştırılmış ve Gezi süreci sonrası edindiği mücadele pratiği ile ‘’toplumun her kesiminden insanın’’ demokratik taleplerini karşılamak gibi bir yükümlülüğü de beraberinde getirmiştir. Ülkemizin bu iktidar kavgasını kimin kazanacağını bilemesek bile kimin kaybettiğini söylemek zor olmayacaktır. İktidar erkleri yine kendi yarattıkları sorunların ve pisliğin faturasını yoksullara kesmek isteyeceklerdir. Ama unutulmamalıdır ki kapitalizmi yok edecek olan şey işte bu iç çatışma ve çelişkilerdir.Onun esas gerçeği budur. Belki AKP’yi bu operasyon bitirmeyebilir. Ancak onu ve onu var eden düzeni bitirecek olan şey işte bu gerçekliğin kendisidir. Gezi sürecinde büyük bir uyanış gerçekleştiren emekçi halk bunu da görecektir.

Barış Güler

Enflasyon artmaya devam edecek mi? CÜNEYT AKMAN

Yıllık enflasyon oranları yüzde 7,4 olarak açıklandı, Hükümet enflasyonun altında kaldı. 17 Aralık operasyonunun enflasyonun yüksek çıkmasıyla ilişkisi var mı? Halk TV’den Cüneyt Akman konuyu Yarın’a değerlendirdi.

yazdı

“Fiyat artışlarının TCMB enflasyon hedefini aşmasının 17 Aralık ile fazla bir ilgisinin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü: 1. Bu enflasyon oranı bütün bir Aralık ayını ölçer. Halbuki bahsedilen operasyon ayın 17’sinde başladı ve devam etti. Yani bir etki olmuşsa ancak Aralık’ın son bir kaç gününe yansımıştır ve o da bütün ay için önemli bir etki yaratmaz. 2. Fiyatlar siyasi veya başka rahatsızlıklara belli bir gecikmeyle tepki verir. Ayrıca tüketici fiyatları ile üretici fiyatları arasında da tepki süresi açısından fark vardır. Bu yüzden 17 Aralık operasyonunun fiyatlara muhtemel etkisi eğer siyasal istikrarsızlık sürerse önümüz-

deki 1-2 ay içinde net olarak ortaya çıkar. 3. TCMB % 5,3 ilan ettiği enflasyon hedefini zaten yıl içinde 2 kez revize edip 6,8’e yükseltmişti. Yani enflasyonist gelişme bütün yıldır biliniyordu. Fakat son tahminini bile tutturamayıp 0,6 puan şaşıran bir Merkez Bankası’na ne demeli bilinmez. Bir özel sektör araştırma departmanında çalışsalar bu tahminciler belki kovulurlardı. 4. Aşağıda da görüldüğü gibi güya enflasyon hedeflemesi sistemini uygulayan TCMB’nin enflasyon hedefi sadece 2009 ve 2010’da tuttu. O da bu yılların hemen kriz sonrası oluşundan. Yani Mer-

kez daima bu hedefi yakalamakta başarısızdır. Önümüzdeki dönem ise siyasi istikrarsızlık, özellikle kurlarda yarattığı oynama nedeniyle enflasyonu 1-2 puan ileri doğru itecektir. Buna karşılık insanlar yine aynı nedenden borçlanma ve tüketimlerini azaltacak; bu ise bir sonraki aşamada enflasyonu tersine frenlerken deflasyonist (ve kriz yaratıcı) bir etkiye de neden olacaktır. Görünen o ki önümüzdeki dönem, enflasyonist bir dönem olmaktan çok, durgunluk ve enflasyonun bir arada göründüğü bir stagflasyon dönemi olacaktır”

Enflasyon hedefi ile gerçekleşme arasındaki fark


YAKLASIMLAR

17

8 Ocak 2014

İşçi Ölümlerine Son Platformu’ndan Faruk Çelik’e cevap Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in işçi ölümü verileri AKP’nin yolsuzluklarına benziyor Çalışma Bakanı Faruk Çelik kıdem tazminatı tasarısına toplumsal muhalefeti ikna edememiş olmanın üzgünlüğü ile bir açıklama yapıyor ve o açıklamada işçi ölümlerinde denetimi güçlendirdiklerini, ölümlerde azalma sağladıklarını söylüyor. “Daha önce 100 işçiden 17 işçi hayatını kaybederken, şimdi 100 işçiden 7’si hayatını kaybediyormuş”. “İş kazalarındaki ölümler azaldı ama bunu yeterli bulmuyoruz” diyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak Çalışma Bakanı’na soruyoruz Platformumuz hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na, hem Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)’na, başvuruda bulunmuş, işçi ölümleri ile ilgili ellerinde bir veri var mı sormuş, yok ise tutulması gerektiğini belirtmiş, tüm eylem ve açıklamalarında da kamuoyuna duyurmuştur. Ancak ne bakanlık ne de bu devletin istatistik kurumu işçi ölümleri ile ilgi ellerinde bir veri olmadığını, bu oranların bilinemediğini bizlere bildirmiş bulunmaktadır. Şimdi bakanımız çıkmış, işçi ölümleri önceden %17 idi, şimdi %7’ye indi diyor. Bakanlık verilere nereden ulaştığını açıklasın! Her geçen gün inşaattan düşen, elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden, kapatılmış maden ocaklarında bile hayatını kaybeden işçi ölümü haberlerini artarak

almaya devam ediyoruz. Her işçi ölümü haberi tüm kamuoyunda “Yine 1 işçi öldü” diye verilirken, Faruk Çelik hangi verilere bağlı olarak bize azaldığını açıklıyor? O veriler nerede tutuluyor? O verileri neden bizler göremiyoruz? Bizim verilerimiz Bakanlığın verileri gibi değil! Geçtiğimiz ay sonuçlanan Teksan Davası’nda ölen 4 genç işçinin katillerine 4- 6 yıl ceza verdiniz. “Gereken neyse yapılacak” diye bizzat açıklama yaptınız, ancak 1 yıldır devam eden Esenyurt’ta ölen 11 işçinin davasında bir tutuklu bile yok! Zonguldak’ta patronuna 1 yıl ceza verdiğiniz, kapatılma kararı olan ancak buna rağmen işletilmeye devam ettiği için 3 işçinin daha ölmesine sebep olan maden ocakları için hiçbir açıklama yapmadınız! O maden ocaklarından işçi ölümü haberi gelmeyen bir tek günümüz bile yok! İnşaat sektöründe dakikada ölen işçileri biz bile takip edemiyoruz. Çünkü büyük oranda gizleniyor. Siz de gizlenmesine göz yumuyorsunuz. Siz hala işçi ölümlerini önlemek için çalıştığınızı mı iddia ediyorsunuz? İşçi ölümleri önlenebilir! Peki, siz önlemek için ne yaptınız? İşçi ölümlerinin neredeyse tamamında güvenlik önlemleriyle önlemek mümkünken, bu patronlar neden bu önlemleri uygulamıyor sizce? Çünkü sizin mahke-

meleriniz önlem almayan patronları değil, ölen işçileri suçluyor. Bir tek davada bile patronlara hak ettiği cezaları vermediniz, bu mahkemeleri takip etmediniz, şimdi çok çalıştığınızı iddia ediyorsunuz! Taşeronla mücadele ettiğinizi iddia ediyorsunuz ancak, her gün taşerona devredilen binlerce kurumda ölen işçilerin haberlerini dahi alamıyoruz. Her gün işçilerin ölmesinin önünü açıyorsunuz. Taşeronla ölümleri meşrulaştırıyorsunuz, “kaza” diyorsunuz. Açıkladığınız “bildirim zorunluluğu getirdik” dediğiniz zorunluluk nerede, nasıl uygulanıyor? Bu zorunluluk kimleri kapsıyor? Kimler bu zorunluluğa uyuyor? Bu bildirimi yapmayan, önlem almayan patronlara ceza verilmiyor, bu nasıl bir zorunluluktur? Açıklayın! Yolsuzluklarınız gibi gerçek verileri de saklayamayacaksınız! Ya l a n d a n verilerinizi kabul etmiyoruz! Gerçek verileri açıklamak zorundasınız. Bu bakanlık ‘Çalışmadan ve Sosyal Güvenlik’ten sorumluysa, çıkıp işçi ölümlerinin oranlarını ve ölen işçiler için ne yaptığını açıklamalıdır. Bu verileri nereden aldığını

açıklamalıdır. Bakanlık bu verileri takip etmeli ve kamuoyu ile paylaşmalıdır. Daha bu verilere bile sahip olmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıklamasını kabul etmiyoruz. Bizim ulaşamadığımız verileri de veri olarak kabul etmiyoruz. Küçük Ahmet’in elleri yakanızda! 2012’nin Mart ayında Esenyurt’ta göz göre ölen 11 işçiyi hatırlıyor musunuz? Hani bu işçiler neden o konteynerlerde kalıyordu, elektrik kaçağı defalarca görülmüşken yangın çıkana kadar bu bakanlık, bu şirket neredeydi sorusunu cevaplamadığınız Esenyurt faciasını hatırlıyor musunuz? O yangın çıktığında daha dünyaya bile gelmemiş olan, annesinin karnında babası Ahmet Yağal’ı kaybeden bir küçük Ahmet vardı hatırlıyor musunuz? Küçük Ahmet hiç

ELİF KARAN

İyi

Her geçen gün inşaattan düşen, elektrik akımına kapılarak hayatını kaybeden, kapatılmış maden ocaklarında bile hayatını kaybeden işçi ölümü haberlerini artarak almaya devam ediyoruz. Her işçi ölümü haberi tüm kamuoyunda “yine 1 işçi öldü” diye verilirken, Faruk Çelik hangi verilere bağlı olarak bize azaldığını açıklıyor? O veriler nerede tutuluyor? O verileri neden bizler göremiyoruz?

İşçi Ölümlerine Son Platformu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in “kıdem tazminatında muhalefeti ikna edemedikleri için üzgün oldukları ve işçi ölümlerinin azaldığı” açıklamasının ardından Faruk Çelik’e cevap verdi. Çelik’in ifadelerini kimsenin inandırıcı bulmadığına değinen Platform açıkladığı verilerle gerçeği ortaya koyuyor.

İyi Kötü Çirkin

göremeden ölen babasının mahkemelerinin her birini takip ediyor şimdi, hiçbir tutuklusu olmayan o mahkemeden hesap soracak unutmayın. Küçük Ahmet’in elleri yakanızda unutmayın! Ölen işçilerin hesabını soranların elleri yakanızda unutmayın! İşçi Ölümlerine Son Platformu

ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül “Paralel yargı” tartışmaları dikkatleri, Özel Yetkili Mahkemelerde görülen önemli davalara yöneltti. Hükümet son yaşanan gelişmelerin ardından, aralarında Ergenekon, Balyoz gibi davaların da bulunduğu dosyalarda, “yeniden yargılama” yolunu açacak düzenleme için harekete geçti. Bu mahkemelerle ilgili yapılacak herhangi bir değişiklik, 2005 yılından beri görülen yaklaşık 40 bin davayı da etkileyecek. Halen 28 Şubat davası, Adapazarı-Sapanca-İzmit ölüm üçgenindeki faili meçhuller davası gibi çok sayıda dava da özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasıyla kurulan TMK 10. madde ile görevli

ma yetkisi veren geçici 2’nci madde iptal edilecek. Böylece ÖYM’ler tümüyle kaldırılmış olacak. ÖYM’ler tarafından verilen ve Yargıtay’da temyiz sürecinde olan tüm davalar, öncelikle “görev” yönünden bozulup yetkili ağır ceza mahkemelerine gönderilecek. TMK 10. madde kapsamındaki suçlarla ilgili yargılamalara bakan mahkemeler, yasa değişikliği ile kaldırılacak ve davalar, yetkili Cumhuriyet Savcılıkları veya adliye mahkemelerine gönderilecek. Özel Yetkili Mahkemeleri kapatıp, devam eden davalar yönünden varlıklarını korumak çok yerinde bir uygulama değildi. Yapılacak düzenleme ile ÖYM’lerin devam eden davalar yönünden de yargılama yetkisine son verilmesi gerekir. Böylece, bu mahkemelerde görülmekte olan davalar ile bu mahkemelerce verilip temyiz aşamasında olan veya kesin hükme bağlanmış olan tüm davaların, yetkili ağır ceza mahkemelerinde yeniden görülmesinin yolu

Tömbeki, AKP hükümetinin yolsuzluk operasyonuyla ortaya çıkan hırsızlıklarının yanı sıra, yaptığı hukuksuzlukları sıralıyor, “Ayakkabı kutusuna neler sığamadı?” diyerek. Tömbeki: “Gezi’nin üç ağacı da sığamadı. Dün iddianame okundu… Gördük ki savcılar kararlı. Üç arabanın, beş otobüsün, iki kaldırım taşının hesabını soracaklar ama ölen 6 insanın, gözü çıkan, yaralanan yüzlerce insanın hesabı hiç umurlarında olmayacak. Analar hiç sığmadı o kutuya. Berfo Ana’nın gözyaşları mesela. Binlerce kayıp, yerinden sökülen bir kaldırım taşı kadar değerli olamadı. Kaldırım taşının hesabı soruluyor da kayıpların hesabı sorulmuyor. Hala birileri “Faili meçhuller huzur getiriyor” diyebiliyor. Kürt faili meçhullerden sonra başka faili meçhuller “öneriliyor”.

Kötü

Ahmet Kekeç Star

Çirkin

Engin Ardıç Sabah

Kekeç, Hatay’da yaşanan tır skandalının ardından, gerçekleri öğrenmek isteyenlere soruyor: “Ülkenizin, “teröre destek veren ülkeler listesine” alınmasını mı istiyorsunuz?” Ve devam ediyor: “Gezi darbecileri de böyle söylüyordu... Ne ilginç.Masum çevre eylemlerinden, çıkara çıkara, uluslararası bir talepler listesi çıkarmışlardı.Diktatör Erdoğan çevreyi kirletiyordu. Gitmeliydi.Diktatör Erdoğan yatırım yapıyordu. Vazgeçmeliydi.İlginçtir, bütün bunlar olurken, Hatay’da, mühimmat (!) yüklü bir TIR ele geçirildi... Bu TIR’da ne olduğunu (Polis bilmiyordu, Jandarma bilmiyordu, MİT bilmiyordu) bir tek siz biliyordunuz ve bunu dünyaya ilan ettiniz”

Ardıç, AKP hükümetine yönelik eleştirileri “darbecilikle” suçlamaya devam ediyor: “Yeni usul darbe başarılı olacak mıdır? Seçimde göreceğiz. Şimdilik “şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid eden” vatan hainlerini izliyoruz ibretle...Çapula yumulmaya hazırlanan profesyonel soyguncular, İslam şeriatçılarıyla işbirliği yapmaktan utanmayan ve çekinmeyenKemalist bozuntuları, yabancı gizli servisler tarafından yemlenen liberalcikler, İsrail’e boyun eğilmemesine sinirlenenmasonlar, hepsi sıraya dizildi...Bugün “Tayyip yüzde 38’e düştü” diye yalan yumurtlayan bile var. “Anketini kıymetli validenize mi yaptırdınız?”diye sormak lazım. Belki de eve gelip giden amcalara danışmıştır...”

günlüğü İlker Eraslan

Yeniden yargılayamadıklarımız mahkemelerde görülüyor. 2005 yılında kurulup 2011’e kadar faaliyet gösteren ve kamuoyunda ‘özel yetkili mahkemeler’ olarak bilinen CMK 250. madde ile görevli mahkemelerde 40 bin 667 dava açıldı. 2011 yılında TMK’da yapılan düzenleme ile kaldırılan mahkemelerin yerine kurulan ‘Terörle Mücadele Mahkemeleri’nde ise geçtiğimiz iki yıl içerisinde 15 bin dava açıldı. Özel yetkili mahkemelerin görev alanına giren suçlar şöyle: Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu, çıkar amaçlı suç örgütü suçları, Türk Ceza Kanunu’nda devletin güvenliğine karşı suçlar ile anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar başlıkları altında düzenlenmiş suçlar. Mahkemelerin kaldırılarak yeniden yargılama yapılması durumunda, hakkındaki mahkûmiyet kararları kesinleşen kişiler tahliye edilecek. “Yeniden yargılama” ile yargıla-

Mutlu Tömbeki Vatan

açılmış olur. Olur da demokrasi, insan hakları, özgürlükleri tehlikeye atan darbe suçlarının cezasız kalma ihtimali yüksek. Mesela 12 Eylül davası ne olacak? Davanın akıbeti Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 120 yaşına geldiğinde mi belirlenecek? Yapılan pazarlıklar şüphesiz ki bir takım hak ihlallerine yol açacak. Elbette ki sadece işlenen suçların muhatapları, mağdurları bakımından değil. Daha önce yapılan ve ÖYM’lere temel teşkil eden DGM’lerde yapılan usulsüz yargılamalar ne olacak? TMK kapsamında kurulan mahkemeler kaldırılmaksızın yapılan bu değişiklik sadece belli bir grup insana yarayacaktır ve zaten yönelinen hedef de budur. AKP neden sadece “pazarlık” konusu yapabileceği şeylerde demokrasi, hak, hukuk gibi kavramları kullanıyor?

Twitter alemi uzun süredir ardı arkası kesilmeyen skandallar ve hükümetin geldiği yüzsüzlük seviyesi üzerine artık son günlerde yorgun düşerek yer yer gündelik muhabbetler ve “goygoya” geri dönerken, sivrilen gündemlerde yine refleks gösterip üretken tartışmalara da girdi. Gelinen skandal seviyesine genel anlamda bir alışma ve düşük tepki var. Bu tabii bir biriktirme ve fırtına öncesi sessizlik işareti de olabilir. @eksihabermas Bürokraside binlerce memurun tasfiyesi, katliam aklama, medyanın Başbakan’a,yargının Adalet Bakanı’na bağlanması. Daha nasıl darbe olacaktı? @melisalphan Anayasa Mahkemesi bunu engellemezse toplu intihar edelim @banboz Herkesin her seyi yanina kalacak, o yuzden film izleyelim bence. Fak gundem. @can_soyer Cemaart AKP’ye, AKP savcılara, savcılar tıra, tır jandarmaya, jandarma valiye, vali MİT’e, MİT polise; çok heyecanlı devlet olduk valla @onudemekistedim Normalde 6 ayda bir düşen belgeler iki üç günde bir düşmeye başlayınca önemsizleşti. Okuyup geçiyoruz @internetvekili Ooo beyler Cumhurbaşkanımız varmis? Hic söylemiyorsunuz :(


KULTUR-SANAT

18

8 Ocak 2014

Gezi belgeseline soruşturma

İstanbul’da başlayan ve tüm Türkiye geneline yayılan Gezi Direnişi’ni anlatan “Başlangıç” belgeselinin yönetmenliğini yapan ve yine Gezi eylemlerine ilişkin “Orantısız Zeka” isimli bir kitabı bulunan yönetmen Serkan Koç hakkında “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret” suçundan soruşturma açıldı. İSTANBUL Serkan atak

tarmak amacıyla “Başlangıç” isimli belgeseli hazırladım. Belgesel filmi izlendiği takdirde kesinlikle herhangi bir yorum katmaksızın, yaşanan olayları aynı şekilde yayınladım. Herhangi bir kişiye veya kuruma yönelik hakaret amacıyla hareket etmedim”

Oldboy Yönetmen: Spike Lee Oyuncular: Josh Brolin, Elizabeth Olsen tür: Gerilim

Gezi Direnişi’nin sanat alanında ortaya koyduğu ürünlerden biri de belgeseller oldu. Bu belgesellerden biri olan “Başlangıç”, aynı zamanda Gezi Direnişi ile ilgili duvar yazıları ve pankart ve afişleri “Orantısız Zeka” isimli kitapta toparlayan Serkan Koç’a “Utanç Duyuyorum” ait. 8 farklı kamerayla Haziran Filmin yönetmeni Serkan Koç, günlerinde geçen direnişin hika- ifadesinin ardından yaptığı açıkyesini anlatan belgesel 184 daki- lamada, “Bir film hükümeti kötü kadan oluşuyor. uygulamalarını teşhir ettiği için kötü şeyleri teşhir ettiği için suçBelgesel Şikayet Edilmiş lanabilir mi?” diyen Koç, “Bu belBelgesel sosyal medyada yayınlan- geseli yasakladığınız zaman heykel masının ardından Temmuz ayında yapan insanın heykelini kestiğiniz piyasaya sürülmüş ve ilgilenen her- zaman, resim, müzik yapan insanı kese ulaşması hedeflenmiş. Ancak hapse attığınız zaman bu ülkede belgesel hakkında başlayan adliye kim düşünecek? Sanat demek düsüreci bu zamandan sonra devreye şünmek demek. Bu belgesel de bu girmiş. Belgesel, Başbakan’a haka- diktatörlük anlayışından nasibini ret içerdiği gerekçesiyle savcılığa alan bir sanat eseridir. Böyle bir şikayet edilmiş. Telefon ile polisi filme dava açılmasından bir yöarayan vatandaş belgeselin Baş- netmen olarak utanç duyuyorum” bakan’a hakaret içerdiğini polise diye konuştu. bildirmesinin ardından harekete geçen polis filmi izleyerek tutanak Sanata Saldırı Devam Ediyor hazırlamış. AKP’nin toplumun tüm kesimlerini sindirmeye yönelik hareketleri Yönetmen 1 saat İfade Verdi sanat alanında da devam ediyor.İk“Başlangıç” belgeselinin yapımcısı tidar olduğu yıllar boyunca kendi ve yönetmeni Serkan Koç, açılan gibi düşünen sanatçılar isteyen soruşturma nedeniyle Çağlayan’da hükümet, Gezi Direnişi’nde ön bulunan İstanbul Adliyesi’ne ge- planda bulunan sanatçılara yönelerek soruşturmayı yürüten Savcı lik soruşturmaların ardından, yargı Hasan Bölükbaşı’na yaklaşık bir yoluyla sanat eserlerini hedef alsaat ifade verdi. Serkan Koç’un ifa- maya başladı ancak topluma mal desinde şu cümleler yer aldı:“Gezi olan sanat eserlerini yok etmeye eylemleri olarak bilinen eylem ve iktidarların gücü bu zamana kadar olaylar sırasında yaşanan olayları yetmedi. tüm çıplaklığıyla kamuoyuna ak-

Sinemada son 10 yılın rekoru

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre Bakanlık ve özel teşebbüslerin işbirliğiyle büyümesi hız kesmeyen sektörde, son 30 yılın en yüksek bilet satış rakamlarına ulaşıldı. Beyazperdedeki 52 haftayı aşan vizyon yolculuğunda sinema gişelerinde, 49 milyon 580 bin bilet kesildi. Hem yerli hem de yabancı yapımların görücüye çıktığı bu sürede, bilet satışlarından 497 milyon lira hasılat elde edildi. Sinemaseverler özellikle geçmişe kıyasla yerli yapımlara daha çok ilgi gösterirken,

yine bu yıl bir günde ortalama 138 bin kişi, zamanını sinemaya giderek değerlendirdi. 2013’te en çok izlenen yapım ise yüksek bütçeli filmlerin aksine Cem Yılmaz’ın sahne gösterilerinden derlenen “CM101MMXI Fundamentals” olurken, kısa süre önce gösterime giren “Düğün Dernek” gişede Cem Yılmaz’a yaklaştı. Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Rasim Öztekin gibi isimlerin başrolünü paylaştığı komedi türündeki yapım 24 günde, 3 milyon 700 bin seyirciyle buluştu. KÜLTÜR-SANAT

Chan-wook Park’ın 2003 tarihli orijinal filminin Amerika’da yeniden çekilen bu versiyonunun yönetmenliğini Spike Lee yürütüyor.

Kusursuzlar Yönetmen: Ramin Matin Oyuncular: İpek Türktan, Esra Bezen Bilgin tür: Dram

Film, 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen dalında verilen ödüllerin sahibi oldu.

Patron Mutlu Son İstiyor Yönetmen: Kıvanç Baruönü Oyuncular: Tolga Çevİk, Ezgİ Mola Tür: Komedİ, Romantİk

Başrolünde ünlü komedi oyuncusu Tolga Çevik’in yer aldığı Patron Mutlu Son İstiyor filmi, Yeşilçam Sineması’nın 100. yılında vizyona girdi.

Holmes artık kamu malı Edebiyat dünyasının en ikonik karakterlerinden ünlü dedektif Sherlock Holmes artık farklı yazarlar tarafıdan da kaleme alınabilecek. “The New Annotated Sherlock Holmes” kitabının yazarı Leslie Klinger’ın açtığı dava nihayet sonuçlandı. Ünlü dedektif Sherlock’un yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle’ın mirasçılarıyla davalık olan yazar Leslie Klinger, Holmes’un birçok macerasının artık kamu malı sayılmasına yetecek kadar eski olduğunu iddia etmiş, telif hakkı ödenmesi gerek-

mediğini öne sürerek dava açmıştı. Davada Klinger, Holmes’un başka yazarlar tarafından da kaleme alınabileceğini savunurken, Doyle’ın mirasçıları ünlü dedektifin farklı insanlar tarafından kaleme alınmasının karakter çatışması yaratacağını ve ikiliğe neden olacağını iddia etmişlerdi. Davanın hakimi Ruben Castillo, çoğu 1923 yılında yazılmış olan hikayelerin artık kamu malı olduğuna, 1923 yılından sonra yazılmış olanların ise telif haklarıyla koruma altında kalacağına karar verdi. KÜLTÜR-SANAT

Miro Sergisi sahte çıktı

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ev sahipliğinde açılan ‘Joan Miro Sergisi’ Miro Vakfı’nın üniversite rektörüne sergideki çoğu eserinin sahte olduğuna dair gönderdiği mektup nedeniyle 20 Aralık tarihinde apar topar ziyarete kapatılmıştı. Miro Vakfı’ndan gelen yetkili uzman Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde bulunan eserleri inceledi. Uzman, eserlerin sahte olduğunu iddia etti. Bunun üzerine Kült Sergi Organizasyonu’ndan yapılan açıklamada konunun mahkemeye taşınacağı belirtildi. Türkiye mahkemelerinden görevlendirilecek bilirkişi incelemesinin ardından eserlerin detaylı incelemesinin yapılmak üzere İspanya’ya gönderileceği ifade edildi. KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI Sudaki İzler Sergisi

Dijital konserler devam ediyor

Oscar’ın Yabancıları

İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK) 185. Dönem Proje Grubu’nun “Sudaki İzler” adlı sergisi 24 Ocak’a kadar görülebilecek. Sudaki İzler sergisi, fotoğrafseverleri suya yansıyan görüntülerle buluşturacak.

Pera Müzesi’nin, Goethe-Institut Istanbul ve Berlin Filarmoni Orkestrası işbirliğiyle düzenlediği, “Dijital Konser” serisinin dördüncü etkinliği (Mozart), Pera Müzesi Oditoryumu’nda 11 Ocak’ta gerçekleştirilecek.

İstanbul Modern Sinema, Oscar heyecanı yaklaşırken, 9-19 Ocak tarihleri arasında 10 filmden oluşan Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olan filmleri “Oscar’ın Yabancıları” başlığıyla sinemaseverlerle buluşturacak.


SPOR

19

Filenin Sultanları İtalya yolunda A Milli Bayan Voleybol Takımı, tarihinde 3. kez Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı elde etti.Ankara’da yapılan Uluslararası Voleybol Federasyonları Birliği Dünya Bayanlar Şampiyonası Avrupa Kıta elemelerinde grubunu lider tamamladı. Filenin Sultanları Dünya Şampiyonası vizesini aldı. Milliler Romanya’yı 3-0 yenerek eleme grubunu yenilgisiz lider tamamladı. Elemelerindeki üçüncü galibiyetini alarak, grubunu yenilgisiz olarak lider tamamlayan takımız, 2014 FIVB Dünya Şampiyonası’nda mücadele etme hakkı kazandı. A Milliler, şampiyonayı 2006 yılında 10, 2010 yılında ise 6. sırada tamamlamıştı. Milliler, Japonya’da yapılan 2006 organizasyonunda, Almanya ile yaptığı 10’unculuk maçında 3-1 galip gelmişti. Bu yıl 18’incisi düzenlenecek Dünya Bayanlar Şampiyonası, 23 Eylül-12 Ekim tarihlerinde, ilk kez İtalya’nın evsahipliğinde yapılacak. Asya’dan 4, Afrika’dan 2, Güney Amerika’dan 2, NORCECA’dan 6 takımın katılacağı şampiyonada, Avrupa’dan 9 takımın yanı sıra evsahibi İtalya ile birlikte toplam 24 takım yer alacak. SPOR

8 Ocak 2014

Avrupa’nın Kralları

Avrupa’da bir çok ligde ilk yarılar sona erdi. Bir takım oyunu olan futbolda bazı oyuncular var ki takımlarının gol yüklerini çekerek takımları için vazgeçilmez olurlar. Ligde takımlarını sırtlayan bu oyuncuların arasındaki rekabet de çok çekişmeli geçiyor. SPOR koray karadere

İngiltere Kralı Suarez Premier Lig’in en gol krallığı yarışında, bu sezon 19 gol atarak müthiş bir performans sergileyen Luis Suarez zirvede yer aldı. Listenin ikinci sırasında ise Manchester City’nin Arjantinli golcüsü Sergio Agüero bulunuyor. Oynadığı 15 maçta 13 gollük bir performans sergileyen milli oyuncu, bu sezonki üstün performansıyla dikkati çekti. Premier Lig’de asist krallığında ise zirvede Wayne Rooney bulunuyor. Bu sezon gol krallığı yarışında geride kalan Rooney oynadığı 20 maçta 8 asist yaptı. Listenin ikinci sırasında Arsenal’e rekor bir fiyata transfer olan Mesut Özil bulunuyor. Mesut 20 maçta 7 asist yaparak Asenal’in zirvede olmasında büyük pay sahibi oldu. La Liga’da Diego Costa Zirvede İspanya’da bu sezon gol krallığı yarışında Ronaldo Diego Costa ile yarışıyor. Messi’nin sakatlanıp uzun süre sahalardan uzak kalmasıyla gol krallığı yarışında Costa ile yarışan Ronaldo zirveyi Diego Costa’ya kaptırmış durumda. Listenin zirvesinde Atletico Madrid’in şampiyonluk yarışının içinde olmasında önemli payı bulunan , 18 maçta attığı 19 golle müthiş bir performans sergileyen Diego Costa bulunuyor. Listenin ikinci sırasında ise 16 maçta 18 golle Ronaldo bulunuyor. Ligde sakatlığı nedeniyle bir çok maçı kaçıran Lionel Messi’nin ise 8 golü bulunuyor.

Asist krallığında ise zirvede bir Barcelonalı var. Geçen sene genelde klübede başlayan Cesc Fabregas bu sezon kendine verilen şansı iyi kullanarak 18 maçta 10 asistlik performansıyla asist krallığında zirvede duruyor. Fabregas’ın ardından ise Atletico Madrid’li Koke var. Koke oynadığı 18 maçta 8 asist yaparak klübün bu seneki başarısının mimarlarından oldu. Seri A ‘da Rossi Önde Serie A’da bu sezon her maçta forma giyen Fiorentina’nın golcüsü Giuseppe Rossi, 14 golle gol krallığı yarışının zirvesinde bulunuyor. Rossi’yi, 11 golle Juventus’un Arjantinli Carlos Tevez ile ağları 10 kez sarsan Inter’in Arjantinli oyuncusu Rodrigo Palacio takip ediyor. Asist krallığında ise Torino ekibinden Alessio Cerci 8 asistle zirvede. İkinci sırayı 7’şer asistle Roma’lı Totti ve Fiorentina’dan Valero paylaşıyor. Fransa’da İbrahimoviç Fırtınası Fransa Ligi gol krallığı yarışında 15 golle Zlatan Ibrahimovic ilk sırada yer alıyor. İsveçli futbolcuyu 12 golle takım arkadaşı Edinson Cavani takip ederken, bu ikiliyi Lorient’dan 11 gole sahip Vincent Aboubakar izliyor. Asist krallğının zirvesinde ise 7 asistle bu sezon Monaco’ya transfer olan James Rodriguez var. Hemen

Açık havada hokey maçı Amerikan Buz Hokeyi Ligi NHL’de bir klasik olan açık hava maçı Michigan’daki Amerikan futbolu sahasında yapıldı. 105 bin kişinin izlediği karşılaşma en fazla seyirci çeken maçı olarak NHL tarihine geçti. Michigan Üniversitesi futbol takımının maçlarını oynadığı stadın tribünlerini tam 105 bin 491 kişi doldurdu. Böylece Maple Leafs - Red Wings karşılaşması NHL tarihinin en çok seyirci çeken maçı olarak kayıtlara geçti. SPOR

ardından 5 asistle Loirent takımından Yann Jouffre var. Bundesliga’da Eski Dortmund’lu Yeni Bayern’li Zirvede Gol krallığı yarışında Borussia Dortmund’da forma giyen ancak Bayern’le 5 senelik sözleşme imzalayan Polonyalı oyuncu Robert Lewandowski 11 golle ilk sırada yer alıyor. Bu oyuncuyu 10’ar golle Bayern Münih’ten Mario Mandzukic ve Hertha Berlin’den Adrian Ramos takip ediyor. Asist krallığında ise 8 asistle Leverkusen’den Gonzalo Castro onu 7 golle Frank Ribery izliyor. Süper Toto Süper Lig’de Zirvede 3 İsim 2013-2014 sezonunun ilk yarısında gol krallığı yarışında da büyük bir çekişme yaşandı. 10’ar golü bulunan Sivassporlu Aatif Chahechouhe, Galatasaraylı Burak Yılmaz ve Beşiktaşlı Hugo Almeida gol krallığında ilk yarıyı zirvede kapattılar. Ayrıca Hugo Almeida’nın Galatasaray maçında attığı gol sahaya inen taraftarlar nedeniyle maçın 3-0 hükmen Beşiktaş aleyhine sonuçlanmasıyla iptal edildi. Burak Yılmaz’ın golü ise geçerli oldu. Bu 3 futbolcuyu 9’ar golle Kasımpaşa’dan Oscar Scarione ve Fenerbahçe’den Moussa Sow izledi. Asistlerde eski Real Madrid’li Cicinho zirvede. Robeto Carlos’un ısrarla istediği Cicinho 8 asistle şimdiden beklentileri karşıladı. Onu 7 asistle Fenerbahçe’li Caner Erkin izledi.

Banvit liderliği bırakmadı

Beko Basketbol Ligi 14. hafta maçında Banvit, Efes’in ligdeki 11 maçlık galibiyet serisine deplasmanda Anadolu Efes’i 76-70 yenerek son verdi ve liderliğini sürdürdü. Beko Basketbol Ligi 14. hafta maçında Banvit, deplasmanda Anadolu Efes’i 76-70 yenerek liderliğini sürdürdü. Karşılıklı basketlerle başlayan karşılaşmada iki takım da savunma ağırlıklı bir mücadele ortaya koyarken ilk periyodu, Anadolu Efes önde bitirdi. Çekişmeli geçen ikinci periyotta takımlar soyunma odasına beraberlikle gitti. Karşılaşmada son dakikaya 68-68 beraberlikle girilirken, yaptığı hücumları kötü kullanan Anadolu Efes karşısında Banvit, karşılaşmadan 76-70 galip ayrıldı. Banvit’te Charles Davis 27 sayıyla maçın en skorer ismi olurken Efes’ten Lukas’ın 17 sayılık performansı mağlubiyeti engelleyemedi. Banvit’e 76-70 yenilen Efes’te antrenör Aggelou, yaşadıkları sorunları çalışarak çözeceklerini söyledi. Banvit antrenörü Itoudis ise galibiyeti hak ettiklerini dile getirerek, “Çok iyi bir takıma karşı güzel bir galibiyet aldık” dedi. SPOR

Şampiyon Lleyton Hewitt Brisbane Tenis Turnuvası Erkeklerde şampiyon Lleyton Hewitt oldu. Finalde Roger Federer’i yenen Avustralyalı tenisçi, 14 yıl aradan sonra bu turnuvada şampiyonluğa ulaştı. Hewitt, bir numaralı seri başı Federer’i yenerek evinde mutlu sona ulaştı. Hewitt ilk sette Federer’in servisini 3 kez kırmayı başardı.İkinci yarı daha çekişmeli geçti. Federer rakibinin servisini kırıp maça tutundu. Ancak Hewitt son seti almayı başararak 14 yıl aradan sonra şampiyon oldu. SPOR


Ölüme beş kala “Tikker” adı verilen saat, kullanıcılarına kolesterol, tansiyon, kilo durumları, geçmişte yaşadıkları sağlık sorunları ve yaşadıkları koşullarla ilgili sorular yöneltiliyor. Saat, bu

soruların yanıtlarından yola çıkarak geriye kalan yaşam süresini tahmini olarak hesaplıyor ve kullanıcısı koluna taktığında geri sayım başlıyor. toplum

Arınç’ın özgül ağırlığı ‘ÇIT’ladı Bülent Arınç açıklamalarında Twitter’dan dert yanarak, ‘çıt çıt çıt tweet atıyorlar’ sözleriyle bakanları ve danışmanları eleştirdi. Ancak ‘özgül ağırlığı’nı yine koruyamayan Arınç’a AKP’li Fatih Şahin tepki olarak ‘çıt çıt çıt çıt da çıt çıt’ diye tweet attı. Yine AKP’li Burhan Kuzu’da Arınç’a karşılık “Şahsıma fırça olarak kabul etmem” diye tweetledi.

1940’tan beri aç

Hindistan’da yaşayan Prahlad Jani adlı yaşlı adam 1940’tan beri hiçbir şey yiyip içmeden yaşadığını söylüyor. 1927’de doğan Jani son öğününün üzerinden tam 73 yıl geçtiğini iddia ediyor. Kendisine neyle beslendiği sorulduğunda ise tanrı Amba’nın desteği ve Prana’yla beslenerek hayatta kaldığını söylüyor.

TOPLUM özge doğan

Bülent Arınç, siyasetçilerin Twitter ile fazla ilgileniyor olmasını eleştirdi. Yalçın Akdoğan’ın Twitter’dab söylediği kumpas sözleri üzerine, “Biz tweet hesabımızdan kimseyi rencide edecek, flaş bir şeyler yazalım, trend topic olsun hevesinde değiliz. Ama bu öyle bir hastalık haline geldi ki, çıt çıt çıt, sabahtan akşama kadar bunlarla uğraşıyorlar. Bu işten vazgeçsinler öncelikle bakanlar” dedi.

18SORU Öykü Deniz Köse Öğrenci/istanbul

1. En sevdiğiniz erdem? Affedebilmek 2. Başlıca özelliğiniz? Çalışkan olmak 3. Mutluluk nedir? Hayal edebilmek 4. Mutsuzluk nedir? Amaçsız olmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Patavatsızlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bencillik 7. En sevmediğiniz şey? Aldatılmak 8. En sevmediğiniz kişiler? İkiyüzlü insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Sinemaya gitmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet RAN 11. En sevdiğiniz yazar? Nikos Kazancakis 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Clara Zetkin 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Lacivet 16. En sevdiğiniz yemek? Tavuk 17. En sevdiğiniz düstur? Hayal ettiğin kadar özgürsün 18. En sevdiğiniz söz? Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok

“Elinin körü oldu” Sözlerini şöyle sürdüren Arınç, “Danışman sıfatı taşıyan insanlar çıt çıt çıt, şu kadar tweet attım, şu kadar retweet aldı, elinin körü oldu. Bunlar iş değil. Bir başka gazetede böyle bir başlık gördüm paylaşmış oldum. E paylaşma” dedi. Yalçın sana söylüyorum Burhan sen anla Bülent Arınç’ın Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’a yüklendiği sözlerinin arasında Twitter’la fazla ilgilenen AKP

Milletvekili Burhan Kuzu da akıllara geldi. Fakat Burhan Kuzu konuyla ilgili Twitter’dan verdiği karşılıkta Bülent Arınç’ın korumaya büyük özen gösterdiği ‘özgül ağırlığı’nı hiçe sayan sözler sarfetti. Kuzu isim vermeden, “Bazılarının son tweetlerle ilgili olarak şahsıma fırça attığı yorumlarını kabul etmem” dedi. Yine isim vermeden devam eden Kuzu, “Partimize çağrım; bu sıkıntılı süreçte bir arkadaşın açıklamaları hakkında yorum yapmadan onunla ön görüşme yapmak uygun olsa

Biz burada saç yemeyenleri sevmeyiz

Bursa’da bir ortaokulda bir arkadaş grubu olan kızlar, gruba dahil olmak isteyenlere ‘saç yeme’yi şart koşuyor. Söz konusu gruptan 12 yaşındaki E.Ç, mide ağrısı, kusma ve çabuk doyma şikayetiyle hastaneye başvurdu. Ultrason ve tomografisi çekilen genç kızın midesinde 18 santimlik bir saç yumağı tespit edildi. Op. Dr. Davut Baykan, şu bilgileri verdi: “Sorguladığımızda çocuğun psikolojisinin iyi olduğunu, sadece okuldaki arkadaşlarının arasında böyle bir alışkanlığın yaygın olduğunu, kendisine de arkadaş grubuna girmek için bunun şart koşulduğundan dolayı böyle bir tavrı bir yıldır sergilediğini bize ifade etti”. Baykan aynı arkadaş grubundan 2 kişinin daha midesinde kıl yumağı tespit edildiğini söyledi. toplum

gerektir” dedi. “Çıt çıt çıt çıt çıt da çıt çıtı çıtı çıt” Arınç’ın ‘çıt çıt tweet atıyorlar’ yorumuna bir başka karşılık da AKP Ankara Milletvekili Fatih Şahin’den geldi. Arınç’ın ‘özgül ağırlığı’nı yine yerle bir eden Şahin ‘çıt çıt’ eleştirisini şaka konusu yaparak “Çıt çıt çıt çıt çıt çıt da çıt çıt çıtı çıtı çıt” diye tweet attı ve Bülent Arınç’ın AKP içindeki özgül ağırlığının sıfır olduğu görüldü.

Şener Şen’in ‘çıplak vatandaş’ı çöpte

Ankara’da çöp konteynerinin içinden çıplak bir erkek çıktı. Yasin S. isimli bir kişi, sabah namazı kılındıktan sonra yüksek sesle Kuran-ı Kerim okumaya başladı. Güvenlikçiler, Yasin S.’den alçak sesle okuma yapmasını istedi; ancak aynı şekilde devam edince Yasin S. cami dışına çıkarıldı. Bir süre sonra camiinin güvenlik ekibi, otoparkın çıkışında kapısı açık bir otomobil, çevresinde de giyisiler görerek şüphelendi. Yakındaki bir çöp konteynerinin içinde az önce camiden çıkardıkları Yasin S. ile karşılaşan görevliler şaşkına döndü. Çöp konteyneri içinde sabah ayazında çırılçıplak soğuktan titreyen S., bulunduğu yerden çıkartılarak kontrol için hastaneye götürüldü. toplum

Bir zamanlar İstanbul yeşildi

Leopara otomobil Siirt Valisi Ahmet Aydın, canlı leopar yakalayıp uzmanlara teslim edecek kişiyi sıfır otomobil ile ödüllendireceklerini söyledi. Leoparın turizm açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Aydın, “Bir leopar görüp, hocalara teslim ederek, bunların yakalanıp korunmasını sağlayan kişiye valilik olarak sıfır kilometre araba vereceğiz” dedi.

iPod silgi çıktı

ABD’de Jim Nevarde 293 dolara iPod aldı. Eve dönüp heyecanla kutuyu açtığında, içinde sadece silgi buldu. Ürünü iade etmek için mağazaya geri giden Nevarde, bu kez temkinli davranıp kutuyu yetkilinin açmasını istedi. Ancak kutunun içinden yine silgi çıktı. Birkaç denemenin ardından Nevarde, sonunda gerçek iPod’una kavuştu.

Lastik oteli

Son çıkan yasa ile otomobillerde de kar lastiğinin zorunlu hale getirilmesinin ardından vatandaşlar denetimlerde ceza yazılmaması için lastik bayilerine akın ederek araçlarına kış lastiği taktırıyor. Ancak birçok vatandaşın aracından çıkan diğer yazlık lastikleri koyabilecek yer sıkıntısına Konya Seydişehir Sanayi Sitesi’nde lastik değiştirme işi yapan Orhan Çetin çözüm buldu. Çetin dükkanına yaptırdığı raflar ile lastik değiştirtmeye gelen vatandaşların çıkan lastiklerini poşetleyerek bu raflara kaldırıyor ve bahar aylarında ise yeniden müşterilerinin lastiklerini değiştirerek bu kez raflara kışlık lastikleri kaldırarak lastiklerin deforme olmasını önlüyor. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.