TOPLUM
02
14 Ocak 2014
Nükleer santralden sonra nükleer silah mı geliyor? Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santral için Japonya ile resmi anlaşma imzalandı. Nükleere karşı tepkileri dikkate almayan Başbakan Erdoğan’ın imzaladığı anlaşma, ayrıca nükleer silah teminine zemin hazırlaması nedeniyle de tartışılıyor.
Ölüm sana yakışmıyor Çok değil kısa bir süre önce, bakan çocuklarının para sayabilmek için evine para sayma makinesi getirdiğinin ortaya döküldüğü günlerde, Konya’da Ayaz bebeğin, camı olmayan evde uyuduğu için zatürreeden öldüğü haberi gelmişti. Bunun üzerinden çok geçmeden bir çocuğun daha yoksulluk nedeniyle ölüm haberi aldık. Bursa’da, ağabeyleri ile birlikte, sokakta karton ve kağıt toplayan 6 yaşındaki Yücel Arı, kamyonetin altında kalarak yaşamını yitirdi. Anne Zübeyde Arı, “Yavrum ölme. Ne olur sen kalk, biz yatalım. Çok küçüksün. Ölüm sana yakışmıyor” diyerek ağıtlar yaktı. toplum
toplum sanem deniz kural
Başbakan Erdoğan’ın Tokyo ziyareti sırasında imzaladığı ve Japon Mitsubishi şirketinin Sinop’ta yapılacak nükleer enerji santralinin inşaatını üstlenmesini öngören anlaşma, tartışmalara neden olmayı sürdürüyor. Tüm tepkilere ve nükleere karşı yürütülen mücadelelere rağmen, Mersin Akkuyu’nun ardından, Sinop’a da yapılması planlanan nükleer santral için Japonya’yla yapılan anlaşma sonrası ilk nükleer reaktörün 2023’te bitirileceği açıklanmıştı. NÜKLEER SİLAH TARTIŞMASI Başbakan Erdoğan’ın Japonya’da imzaladığı nükleer anlaşmada yer alan Türkiye’ye uranyum zenginleştirme ve plütonyum çıkarma izni veren bir madde, nükleer silahlanma endişesi yarattı ve Japonya’da tartışmalara neden oldu. Uranyum ve plütonyum maddeleri, nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılabildiği gibi, belli bir yoğunluğun üzerine ulaştığında nükleer silah olarak da kullanılabiliyor. Japonya Dış İşleri Bakanlığı’ndan üst düzey bir yetkili, bu maddenin anlaşmaya Türkiye’nin isteği üzerine eklendiğini söyledi. Japonya parlamentosu tatilde olduğundan, anlaşma meclis açıldığında onaya sunulacak.
9 lira 25 kuruş için 12 yıl hapis istendi
lamaları yaptı: “Anlaşmanın metni, nükleerle alakalı bütün işlemlerin barışçıl amaçlarla kullanılmasına dönük. Bizim nükleer yakıt elde etmekle alakalı herhangi bir kaygımız endişemiz yok. Kaldı ki biz NATO ülkesiyiz, BM ülkesiyiz, uluslararası birçok anlaşmanın tarafıyız” CHP Milletvekili Aytuğ Atıcı ise Başbakan’ın yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi. Nükleer silah iddialarını gündeme getiren Atıcı, “Türkiye’nin nükleer silah üreteceği konusundaki şüpheleri gidermek için tarafınızdan herhangi bir açıklama yapılmış mıdır? Yapılmadı ise nükleer silah şüphelerini gidermek için açıklama yapmayı düşünüyor musunuz?” sorusunu yöneltti.
NÜKLEERE İNAT YAŞASIN HAYAT Nükleer santrallerde yaşanan patlama ve sızıntıların gerek çevreyi, gerekse insan sağlığını olumsuz etkilemesi ve yaşanan ölümler nedeniyle nükleer santrallerin yapılması planlanan bölgelerde yaşayan yöre halkları nükleere karşı mücadelesini sürdürüyor. Çernobil, Fukuşima gibi nükleer felaketlerin Türkiye’yi de etkilemesine aldırmayan hükümet ise nükleer santral anlaşması imzalamayı sürdürüyor. Sinop’ta yapılması planlanan termik santrale karşı yürütülen mücadeleyi AÇIKLAMALAR ŞÜPHELERİ kazanan halk, nükleer santral GİDERMEDİ Enerji ve Tabi Kaynaklar Ba- de istemediğini her fırsatta dile kanı Taner Yıldız ise şu açık- getiriyor.
Şişli’deki bir AVM’de bulunan banka çalışanı hakkında, kasa fazlası 9 lira 25 kuruşu “zimmetine geçirmek” suçlamasıyla, banka tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Bankacı R.A.’nın 12 yıl hapsi istendi. İfadesinde, çok küçük miktarlı kasa fazlalarını, ilerleyen günlerde kasa noksanlığı oluştuğu durumlarda kullanmak üzere yanına aldığını belirten gişe memuru; “Bunu zimmete geçirme ve mal edinme kastıyla yapmadım. 9 lira 25 kuruşu bankanın hesabına yatırdım. Söz konusu para, zimmete geçirilmeye değecek bir para değil. Suçsuzum” dedi. toplum
Balıklandırma yerine sazan katliamı
Marmara Denizi’nde balık türlerinin azalmasına dikkat çekmek için denize bırakılan bir kamyon balığın, sadece tatlı suda yaşayabilen sazan ve yayın olduğu ortaya çıktı. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Musa Sarı, Beylikdüzü’ndeki bir balıkçının “balıklandırma çalışması” amacıyla gerçekleştirdiği faaliyetin, “İyi niyetli, ancak bilimden uzak” olduğunu söyledi. Tatlı su balığı olan sazanın, tuzlu suda asla yaşayamayacağını söyleyen Sarı “Bu, balıklandırma değil, sazan katliamı” dedi. toplum
14 ocak salı 2014
Sansürde You Tube’a mahkeme şoku
sayı: 117
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Taksim’e AVM projesi iptal edildi Taksim’de Sıraselviler Caddesi’nin girişinde bulunan Majik Sineması ve Maksim Gazinosu’nun yerine yapılan 17 katlı otel ve AVM’nin ruhsatı mahkeme kararıyla iptal edildi. İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu’nun kültür varlığı olarak tescilli binanın yerine 9 kat yüksekliğinde binaya izin vermesi tartışmalara neden olmuştu. Binanın komşusu Metropark Oteli’nin sahibi Mehmet Ali Durucan, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beyoğlu Belediyesi aleyhine ruhsat ve imar planlarının iptali için dava açtı. Davayı görüşen İstanbul 1. İdare Mahkemesi inşaatın yapı ruhsatı, İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu’nun projeyi onayladığı 21 Temmuz 2011 tarihli kararı ve Beyoğlu imar planlarının inşaata ilişkin kısımlarını şehircilik planlama ilkeleri ve kamu yararına aykırı bularak iptal etti. toplum
Bir süre önce Vimeo’nun mahkeme kararıyla kapatılmasının ardından bu kez de YouTube’a girmeye çalışan kullanıcılar ‘Bu site mahkeme kararıyla engellenmiştir’ uyarısıyla karşılaşıyor ve siteye erişim sağlayamıyor.
Sansüre devam Günler önce Vimeo mahkeme kararıyla kapatılmış; ancak aynı günün akşamı tekrar erişime açıl-
mıştı. Çok geçmeden bu kez de kullanıcılar bir şok daha yaşadı. TurkNet ve UyduNet üzerinden YouTube’a girmeye çalışan kullanıcılar siteye erişim sağlayamadı ve karşılarında ‘Bu Siteye Erişim Mahkeme Kararı ile Engellenmiştir!!!’ uyarısını gördü. Hükümetin Meclis Başkanlığına sunduğu “torba yasa” teklifi ile İnternet’te erişim ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacak sert önlemler geliyor. toplum
GUNCEL
03
14 Ocak 2014
14’ündeki Kader ölmeyebilirdi
Türkiye’de hala binlerce çocuk daha kendilerini tanıyamadan evlendiriliyorlar. Kader Erten ise onlardan sadece biri. 11.5 yaşında evlendirildikten sonra iki çocuk dünyaya getiren Kader 14 yaşında başından tabancayla vuruldu. Kader silahı kendi tuttuysa bile tetiği çeken onu çocuk yaşta evlendirilmesi göz yuman AKP hükümetinin kendisi.
12 yaşında evlendirilip, 13 yaşında anne olan ve 14 yaşında hayatını kaybeden Kader’in ölümünde esas sorumlu sizce kim? AYŞENUR İSLAM AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
Soruşturma sürüyor
güncel can çoksöyler
14 yaşındaki Kader Erten’in ölümü Türkiye’deki önemli bir gerçeği tekrar gündeme getirdi. Çocuk yaşta evlendirilen Kader ölümü adı gibi kader değildi. Kader’in ölümü bir çok şekilde engellenebilirdi. Bunlardan ilki; kadınların 12 yaşında evlendirilmesi engellense, Kader ölmeyebilirdi. Yaklaşık 2.5 yıl önce Van’ın Çatak İlçesi’nde, ailelerin onayı üzerine Mehmet Atak ile imam nikahı evlendirilen Kader Erten, Siirt’in Pervari İlçesi’ne bağlı Yapraktepe Köyü’ne gelin geldi. Resmi nikahsız eşi Atak’ın ailesiyle yaşamaya başlayan Kader Erten, evlendikten bir yıl sonra ilk çocuğunu dünyaya getirdi. Yaklaşık bir yıl sonra ikinci bebeğine hamile kalan Kader Erten’in eşi, 2 ay önce askerlik görevini yapmak için Edirne’nin Keşan İlçesi’ndeki birliğine teslim oldu. 1.5 yaşındaki oğlu ve karnındaki 7 aylık bebeğiyle askerdeki eşinin yolunu bekleyen Kader Erten’in, erken doğumla dünyaya getirdiği ikinci kız bebeği öldü. Bu olayın ardından bunalıma girdiği belirtilen çocuk gelin, geçen cuma günü odasında tabancayla vurulmuş halde ölü bulundu. Yasalar uygulansaydı Kader yaşıyordu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun öncülüğünde çıkan Koruma Yasası uygulansaydı, Kader yaşıyor olacaktı. İlk bebeğinin doğumu sırasında hastane yetkilileri Kader’in çocuk yaşta evlendirildiğine dair savcılığa ve emniyete bilgi vermiş ve bir soruşturma başlamıştı. Ancak olayın üzerinden 1.5 yıl geçmiş olmasına rağmen gerçek yaşını belirlemeyen yetkililer Kader’i koruma altına da almadılar. Açıkça
Soruşturma sürdüğünden Bakanımız bugünkü açıklaması dışında herhangi bir yorum yapmayacak. Bakanın açıklaması: “Davaya müdahil olacağız. Biz bu konuda yerel ve ulusal siyasetle birlikte çalışmaya hazırız.” GÜLSÜM KAV KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU GENEL TEMSİLCİSİ
Devlet ve hükümet
Devlet, hükümet. İntihar kanıtlansa bile ölüme götüren, ölüme gitmesine sebebiyet veren devlet ve hükümetin politikaları başlıca sorumlu. Türkiye’de kadınların hayat hakkı mücadelesine omuz vermeyenler sorumlu. AHMET AYDIN SİİRT VALİSİ
Soruşturma tamamlanmadı görülen o ki yasa hala uygulanmı- değil kadınları yaşatmaya harcayan yor. Kader koruma altına alınsaydı Kadın Bakanlığı, Aile Bakanlığı ile yaşıyor olacaktı. değiştirilmeseydi, Kader ve onun gibi erken evlendirilen kadınlar için Baş sorumlu Başbakan politikalar üretilip uygulanabilirdi. Toplumdan gelen bu kadar basınca rağmen çocuk yaşta evlendirilme- Kadınları korumaya bütçe yok lerin sürmesinin tek açıklaması ise Bütçe görüşülürken kadınları kohükümetin bu konudaki tutumu. rumaya ayrılmayan paraların neÖzellikle Başbakan Erdoğan’ın relerden çıktığını hepimiz gördük. yaptığı konuşmalar erkekleri teşvik Ayakkabı kutularında istiflenenler eder nitelikte. Kadın düşmanı açık- Kader gibilerin korunmasına harlamaları bilinen Tayyip Erdoğan; cansaydı nice ölümlerin önüne geüniversitelileri evlenmeye teşvik çilirdi. Kader’in arkasında devlet etmeseydi, kızlı-erkekli açıklama- olsaydı “Evlenmek istemiyorum” sını yapmasaydı, “Kız mıdır kadın diyebilir ve hala yaşıyor olabilirdi. mıdır?” demeseydi, Kader ölmeyebilirdi. AKP çocuk gelin istiyor AKP’nin derdi 4+4+4 eğitim sisteKadını değil aileyi koruyorlar mi dayatmasıyla iyice ayyuka çıkKadın ve Aileden Sorumlu Bakan- mıştı zaten. Eğitim süresinin 4 yıla lık önceki senelerde isim ve içerik indirilmesi ve okurken de çocuk sadeğişimine gidilerek Aile ve Sosyal hibi olup evlenebilinmesinin önüPolitikalar Bakanlığı’na dönüştü- nün açılmasıyla hedeflenen tam da rülmüştü. AKP’nin derdi kadını Kader gibilerdi aslında. Eğer bunlar değil aileyi korumak olunca kadın olmasaydı Kader de akranları gibi cinayetleri yüzde 1400 artmış ço- şuanda lise oluyor olacaktı. Zorla cuk gelinler çoğalmıştı.Eğer aileyi evlendirildiği kişiden boşanmasının
Ölümü intihar gibi görünüyor. Ancak her türlü ihtimale karşı savcılık soruşturma başlattı. Kesin ölüm nedeni için Diyarbakır’da otopsi yapıldı, soruşturma sürdürülüyor. Soruşturma tamamlanmadan kesin bir şey söylenemez. HIFZULLAH CANPOLAT SİİRT AİLE VE SOSYAL POL. İL MÜDÜRÜ
Açıklamayı Bakanlık yapar önü tıkanmasaydı, Aile Bakanlığı boşanmayı engelleyici uygulamalar koymasaydı, Kader şu anda yaşıyor olacaktı. Bakanlık’tan göstermelik ilgi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Kader’in ölümüyle ilgili soruşturma başlattıklarını belirtti. Herhangi bir yaptırımdan bahsetmeyen bakan, aileye yardımda bulunmakla yetindi. 1.5 yaşındaki çocuğun koruma altına alınıp alınmayacağı dahi belli değilken, bakanlık hala kadından yana değil aileden yana tutumunu sürdürüyor. Bakanlığın bu tavırları yeni çocuk gelinlerin de önünü açıyor.
Kader’in ölümü aydınlatılsın Siirt’in Pervari İlçesi Yapraktepe Köyü’ndeki evinde silahla vurulmuş halde ölü bulunan Kader Erten, göz yaşları içinde toprağa verilirken, olayın şokunu üzerinden atamayan aile ise olayın cinayet olup olmadığının biran önce belirlenmesini istedi. Kızının ölüm olayının aydınlatılmasını istediğini belirten baba Musa Erten, “Kızımın tabancayla değil av
Biz baskıya girerken 22.25 7 İŞADAMININ MALLARINA KONULAN TEDBİR KARARI KALDIRILDI ‘Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun 2. Dalgasında 7 işadamı ve 2 şirketin mal varlıklarına konan tedbir kararı kaldırıldı. 02.00 ABD VE RUSYA, SURİYE KONUSUNDA UZLAŞTI Suriye konusunda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov, ateşkesin sağlanması, insani yardım koridorunun açılması, tutuklu ve tutsakların bırakılması önerisine destek açıkladı. 09.34 KİLİS İHH’DA POLİS ARAMASI Kilis’te, İHH İnsani Yardım Vakfı deposuna sabah saatlerinde polisler tarafından arama başlatıldı. İHH İnsani Yardım Vakfı Basın Koordinatörü Serkan Nergis, twitterdan yaptığı açıklamada hangi şehirden geldikleri belli olmayan emniyet görevlilerinin yaptığı arama ve malzemelere el koymasının tamamen hukuksuz olduğunu söyledi.
09.59 FACEBOOK: İNTERNET YASA TASARISINI DİKKATLE İNCELİYORUZ İnternet sitelerinin kapatılmasını kolaylaştıran ve ‘IP numarasından erişimin kısıtlanması’nın önünü açan yeni yasa tasarısına ilk yorum Facebook’tan geldi. Facebook şirketi: “Yasa önerisini dikkatle inceliyoruz. Öneriyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki süreci de dikkatle takip edeceğiz” dedi. 10.27 6 İLDE YAPILAN BÜYÜK OPERASYONDA EL KAİDE YÖNETİCİERİ YAKALANDI Van, İstanbul, Kilis, Adana, Gaziantep ve Kayseri’de yapılan operasyonlarda çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. Operasyonlarda 3 kişinin El Kaide adına savaşmak için Suriye’ye gittiği belirlendi. 10.46 MÜHİMMAT DOLU OTOBÜSLE İLGİLİ ADLİYEYE SEVK EDİLEN 3 KİŞİ SERBEST Adana’da otobüste ele geçen mühimmatla ilgili Adliyeye sevk edilen 3 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. 10.52 PAPA: KÜRTAJ KULLAN-AT KÜLTÜRÜNÜN YANSIMASI Papa, Vatikan’da yeni yıl geleneği olan ‘Dünyanın Durumu’ konuşmasında, kürtajın ‘insan yaşamına çok az değer veren kullan-at kültürünün korkunç bir yansıması’ olduğunu söyledi.
tüfeği saçmasıyla öldüğü bana Diyarbakır’daki otopsisi sonucunda belgeli olarak verildi. Kızımı acıyla toprağa verdik. Kızımın ölüm olayının aydınlatılmasını istiyorum” dedi. Anne Suna Ertan da kızının 1997 doğumlu olduğunu ve geç kaydettirildiğini söyledi. Anne Ertan, ciğerlerinin yandığını ve bu olayın bir an önce aydınlatılmasını istediklerini belirtti. GÜNCEL
11.12 EL KAİDE’DEN BARZANİYE SUİKAST İDDİASI El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti örgütünün Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ve bazı üst düzey Kürt yöneticilere yönelik suikast planladığı öne sürüldü. 12.19 Başbakan Erdoğan’dan 17 Aralık operasyonu açıklaması Başbakan Erdoğan, 17 Aralık operasyonunun Türkiye’nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçtiğini söyledi. 14.01 İstanbul’da terör operasyonu İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından PKK, MLKP ve DHKP-C terör örgütlerine yönelik operasyonlarda 10 kişi gözaltına alınırken 3 cam kavanoz içerisinde hazırlanmış parça ve basınç etkili fitil ateşlemeli el yapımı bomba ele geçirildiği belirtildi. 13.55 TCDD Daire Başkanı adliyeye sevk edildi İZMİR’de, ‘İmbat Dalgası’ olarak adlandırılan liman işletmelerine yönelik yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan TCDD Limanlar Daire Başkanı M.Y., ifadesinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi.
Soruşturma sürüyor. Tamamlandığında açıklamayı Bakanlığımız yapacaktır. Biz Müdürlük olarak aileye sosyal yardımda bulunacağız. Daha sonra da 1.5 yaşındaki çocuğun koruma altına alınmasıyla ilgili işlemi yapacağız. SELMA ACUNER AİLE VE SOSYAL pol. BAKAN DANIŞMANI
Politikalar suçlu
Doğrudan anne suçlu baba suçlu aile suçlu demeden önce, Türkiye’nin Çocuk politikaları, kadın-erkek eşitliği politikalarının eksikliği suçlu. Sen o aileyi yoksulluk içinde yaşatırsan, o aile kız çocuğunu da meta olarak görür. FAHRİYE IŞIK ÖLDÜRÜLEN ESİN GÜNEŞ’İN ANNESİ
Devlete güven kalmadı
Esas sorumlu hem ailesidir hem koca tarafıdır. İkisi de sorumludur. Devlet her şeye göz yumuyor. Devlet diye bir şey kalmamış artık, zerre kadar güvenimiz de devlete kalmamış. Eğer devlet olsaydı her gün 10 kadın ölmezdi. ZEKİ ÜNLÜER ÖLDÜRÜLEN PINAR ÜNLÜER’İN BABASI
Babası suçlu
Esas sorumlu baba. Ben tek babayı görürüm. Çünkü bir evin reisi o ve çocuğunun babası o. Babası vermese, kimse hiçbir şey yapamaz. Alan da suçlu, onu evlendiren de suçlu, onunla evlenen de suçlu. Ama esas suçlu babadır. MELDA ONUR CHP MİLLETVEKİLİ
Aile Bakanlığı’dır Ailesiyle, toplumuyla, imamıyla hepimiz bu suçu işliyoruz. Ama birinci derece sorumlusu, o çocuğun yok olup gitmesine sebebiyet veren koşulları hala ve hala ortadan kaldırmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. GÜLİSTAN ZENGİN DİYARBAKIR KADIN ARAŞTIRMA MERKEZİ
Göz yuman herkes suçlu
Esas sorumlular toplumun kendisidir, hepimizizdir. Bu durumu görüp de göz yumanlar, düğünde bulunanlar, ailesi. Bu duruma şahitlik eden herkes sorumludur diye düşünüyorum. Bu konuda bizim de bir eylememiz olacak. MEHVEŞ EVİN MİLLİYET GAZETESİ YAZARI
Yeterli politika üretilmemesi Hepimiz sorumluyuz. “Aile” bakanlığı yeterli politika üretemiyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamadığınız, dini referanslarla devlet yönettiğiniz ve kadın bedeni üzerinde tahakküm kurduğunuz sürece daha çok Kader ölecek.
GUNCEL
04
14 Ocak 2014
Savcıya tehdit, HSYK’ya ayar
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Daha ne olsun!
Cemaat kendisine düşen payı yetersiz buluyor. ABD, AKP’yi bu şekilde istemiyor. Ergenekon derdine çare arıyor. AKP ile bunlar amansız bir kavgaya tutuşmuş durumdalar. Bizim cenahta durum nasıl? Sol, Gezi Direnişi’yle birlikte ölü toprağını üzerinden attı. Kürt hareketi, yılların mücadelesi ve deneyimiyle önemli bir aşamaya geldi. Halk, Gezi öncesi halk değil artık. Daha ne olsun! Şu korkuyu çıkar at gülüm güley gülüm… * Neden böyle söylüyorum. Çünkü solcuların mızmızlığından bıktım artık. Şöyle yapalım. Yok daha anlayamadık. Böyle yapalım. Yok yetersiz durumdayız. Öteki türlü yapalım. E ama Gezi’yi tam olarak biz yapmadık ki. Yahu arkadaş Ekim Devrimi’ni de sadece Bolşevikler yapmadı ki. Sovyetler yaptı, işçiler yaptı, askerler yaptı, Narodnikler yaptı… Yaptı oğlu yaptı. Senelerdir böyle yapalım diyorduk, hep birlikte yaptık işte. Herkes bizim gibiydi, herkes bizim yaptığımızı yaptı. Halk yapmışsa biz yapmışız demektir zaten. Biz neyiz ki? * Rejim bu kadar büyük sorunlar yaşarken, boş durmayacağız. Eylem yapacağız. Yolsuzluğun, hırsızlığın üstüne gideceğiz. Seçimlere gireceğiz. Bunları yapabilmek için solun daha birleşik örgütsel yapılarını geliştireceğiz. Bu işler lafla olmaz. Örgütle olur. * Göreceksiniz. AKP, ABD, Cemaat ve Ergenokon işleri çok karışacak. Dünyayı düzenlemek kolay değil. Türkiye’yi düzenlemek kolay değil. Bir sürü açık verecekler şimdi olduğu gibi. Bizler bu esnada güçleneceğiz.
17 Aralık’ta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, hükümetin bütün kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmasına rağmen hükümet ve AKP yandaşı gazeteler bu operasyonun “iktidarı devirmek için bir komplo” olduğu iddiasından vazgeçmiyor. Emniyet, Maliye ve Milli Eğitim kurumlarının ardından şimdi de HSYK değişikliği için kollar sıvandı. güncel hülya say
AKP iktidarı; babalı oğullu, enişteli bacanaklı yolsuzluk bataklığının içinde debelenirken Başbakan Tayyip Erdoğan hala bu çürümüşlüğü “zamanlama manidar” diyerek geçiştirerek bu operasyonun paralel devlet girişimi olarak değerlendirdi. Öte yandan yargıya müdahale edilerek birçok emniyet müdürü ve polisin görev yerleri değiştirilip, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında koordinatör olan Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’ü görevinden alındı. Son olarak hükümet HSYK’daki yeni düzenlemeyi içeren kanun teklifini Meclis Başkanlığı’na sunarak yargıya açıkça meydan okudu. BAŞBAKAN BENİ TEHDİT ETTİ “Yüksek yargı kökenli olan saygı duyduğum 2 kişi bizzat Sayın Başbakan tarafından bana gönderilmiştir. Bu görüşmede, Sayın Başbakan’ın bana çok kızgın olduğunu, hakkımda ağır laflar ettiğini, bir mektup yazarak kendisinden özür dilemem gerektiğini, hükümete yönelik soruşturmaların derhal durdurulmasını, aksi takdirde zarar göreceğimi söylediler. Tehdit niteliğindeki bu haberi getiren değerli kişilere; başıma gelebilecek en kötü şeyin ölüm olduğunu, görevim nedeniyle ölmem halinde de görev şehidi olacağım için bunun benim için şeref olacağını ifade ettim” SAVCI ÖZ’DEN BAŞBAKAN’A SUÇ DUYURUSU Zekeriya Öz, Başbakan Erdoğan, Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü Şaban Arslan ile kendisiyle ilgili bilgileri yasa dışı yollardan temin eden kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusun-
da bulundu. Öz, dilekçesinde kendisi hakkındaki gerçek dışı iddiaları haberleştirdiğini iddia ettiği Sabah Gazetesi’ni ve Başbakan’ın miting alanlarında sarf ettiği sözleri delil olarak gösterdi. Kendisine yönelik suçlamaların asılsız olduğunu belirten Öz, “Görevi kötüye kullanma”, “İftira”, “Hakaret”, “Hedef gösterme” ve “Kişisel bilgileri yasa dışı yollarla elde etme ve yayınlama” suçlamalarından işlem yapılmasını istedi.
defa orada konuşma yetkin yok. Sen kimsin bir defa? Haddini bil” dedi. Erdoğan şunları söyledi: “Bunlar hukukçu filan değil. Militanı durumda. Yaptıkları durum bu. Oradaki samimi havayı engellemek provoke etmek. Bu havayı da maalesef kirletiyorlar. Olay bu. HSYK konusunda komisyon çalışmasını yaptı. Burada anayasa aykırılık olmadığı kararını verdi, komisyondaki çalışmalardaki her şey oya dayalıdır. Oylama neticesinde anayasaya aykırılığı olmadığı belirlenmiştir. Bu nereye inecek? HSYK ADALET BAKANLIĞI’NA TEKMEYİ UMURSAMADI HADDİNİ BİL! Maddeler görüşüldükten sonra da BAĞLANIYOR DEDİ Genel Kurul’a inecektir. GörüşmeHSYK’daki yeni düzenlemeyi içeren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün ler yapılacaktır. Aslolan zaten Gekanun teklifini Meclis Başkanlığı’na HSYK düzenlemesinin görüşüldü- nel Kurul’dur. Genel Kurul’dan da sunuldu. Teklife göre, HSYK üye- ğü TBMM Adalet Komisyonu’nda çıktıktan sonra Cumhurbaşkanı’na lerinin dairelerdeki görevlerine son tekme atan Zeyid Aslan’a sahip çı- gidecektir, nasıl bakar onu bilemiverilecek. Yeni görev dağılımının karken, Eminağaoğlu’na “Senin bir yoruz”.
Hataları Ergenekon’da susmakmış
* Ergenekoncu solcu olmak artık çok kolay olamayacak. Liberal solcu olmak artık kolay olamayacak. Yardımcı oyuncu solcu olmak kolay olamayacak. Gerçek devrimcilerin ne kadar temiz, cefakar ve öngörülü oldukları apaçık çıkacak ortaya. Önümüzdeki zamanlarda saflar daha fazla belli olacak. Herkes yüzünü döndüğü yere doğru ilerleyecek. Ne yapacaksak birbirimizi bilerek yapacağız. Kimse sureti haktan görünemeyecek. hakanozturk17@gmail.com
“Kumpas” iddiasına konu olan Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk gibi davalara atıfta bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Biz de hata yaptık. Soruşturma veya kovuşturmanın muhatapları farklı olduğu zaman sesimizi gür çıkarmamız lazımdı. Amacımız bir oy kullansın, kurulda her renk olsun, uzlaşma olsun istedik. Ama ortaya çıkan durum, bir mensubiyetten başka bir mensubiyete intikal oldu. Bir ideolojiden başka bir ideolojiye geçti” dedi.
Başbakan Yardımcısı
Hüseyin Çelik
Boğaziçi ve FSM’de büyük onarım başlıyor
Karayolları 1. Bölge Müdürü İsmail Kartal, Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi gibi köprülerin 40 yıl arayla bakım ve onarımdan geçirilmesi gerektiğini belirterek, “Geniş kapsamlı bir çalışma yürüteceğiz. Köprüler, halatların değişiminden, üst yapısından yaya korkuluklarına kadar büyük bir onarımdan geçecek” dedi. Köprülerden günde ortalama 430-450 bin araç geçtiğini vurgulayan Kartal, “Yaz tatili döneminde kabloların değişim çalışmaları yapılacak” şeklinde konuştu. Boya çalışmalarının önem taşıdığına kaydeden Kartal, “Boyaların temini çalışmalarına başladık. Köprüleri hemen hemen aynı renge boyayacağız” ifadesini kullandı. GÜNCEL
tamamını Adalet Bakanı yapacak. Böylece Bakan yargıda tek yetkili olacak. Teklif, Adalet Akademisi’nin başkanının Adalet Bakanı’nın önereceği isimler arasıdan Bakanlar Kurulu tarafından seçilmesini öngörüyor. Yönetmelik çıkarma yetkisi genel kuruldan alınarak bakana verildi. Savcıların adli, hâkimlerin idari görevlerini belirleme ve bu konuda genelge çıkartma yetkisi de Adalet Bakanı’na geçti.
Gezi Direnişi’nden bu yana AKP ve yandaşlarının anti demokratik uygulamalarına karşı başkaldıran herkes onlarca ‘dış mihraklar’la ilişkilendirildi. 24 TV’de yayınlanan “Doğrusu Ne” programının konuğu AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik oldu. Çelik, 17 Aralık operasyonuyla ilgili “Operasyonda mallarına tedbir konulmaya çalışılan, yahut bir şekilde bir yerlerle ilişkilendirilen kişilere bakıyorsunuz, istisnasız ya 3. Havaalanı’nı yapacak olan ekip, veya şu anda 3. Köprü’yü yapacak olan ekip” dedi. Çelik yeni yapılacak havaalanı ve köprünün yapıldığında Frankfurt’a rakip olacağına işaret ederek bu kez de hükümetine yöneltilen yolsuzluk suçlamasını Avrupa’nın üzerine attı. Hüseyin Çelik’in bu paranoyak ve saçma açıklamalarından ötürü kendisi OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır.
Bugüne kadar olanların hesabını kim verecek? CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, Bozdağ’ın sözleri üzerine, ”Bugüne kadar olanların hesabını kim verecek? Şu anda zin-
danda bir sürü insan işkence içinde. Benim 4 yıl 4 ayımın hesabını kim verecek?”dedi. CHP Milletvekili Süheyl Batum da “Bekir Bozdağ verecek,7 yılın hesabını da verecek” dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, “Millet iradesini gasp eden ideoloji grubunun ismini vereceksiniz. Kim bunlar, hangi ideoloji?” diye sordu. Bozdağ ise “Ne söylediğimi burada herkesin çok iyi anladığını ben biliyorum. Malumun ilanına gerek yok” diye konuştu. Batum ise Bozdağ’ın sözlerine, “Hiç kimse anlamadı. Yüce Divan’a gideceksin” diyerek karşılık verdi. Bozdağ’ın, “Sen de kına yakacaksın” sözüne karşılık, Batum “4 yıl, 7 yıl yatanlardan sonra sen yakmışsın” dedi. GÜNCEL
Bozdağ’dan HSYK açıklaması Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, HSYK yasa teklifini, Anayasa konusunda uzlaşılırsa geri çekebileceklerini söyledi. Adalet Komisyonu’na katılan Bozdağ, “Siyasi partilerimiz bir anlayış birliği göstererek Anayasa’da değişiklik yapma konusunda uzlaşırlarsa bundan mutlu oluruz. Dün bazı arkadaşlar bu teklifin çekilmesi halinde bunun mümkün olacağını söylediler. Siyasi partiler grupları bir araya gelirler, mutabık kalınan bir metin ortaya çıkarıp Türkiye kamuoyuna deklare ettiklerinde elbette bu teklif durabilir, onun üzerinden gidilir ve Türkiye’nin arzu ettiği konsensüs ile bu tartışılan noktadan daha ideal ve ülkemiz için yararlı bir noktaya hep beraber gidebiliriz” şeklinde konuştu. GÜNCEL
GUNCEL
05
14 Ocak 2014
Sibel Uzun
Anayasa’ya karşı tekmeye taraf
UYANIŞ
Gündem çok hızlı ilerliyor fakat AKP’nin yolsuzlukları ve üstünü örtme çabası merkezde duruyor. *** Gezi direnişinde sarsılan AKP yolsuzluk dosyalarının ortaya saçılması ile başka türlü sarsıldı. Bundan sonraki gidişatın Gezi ile alâkası hep olacak. Sonrasında devam eden forumlardan çıkan yolsuzluk eylemleri önemli bir baskı yarattı. Akabinde sendikalar ve odalar da böylesi tarihsel bir süreci isabetli bir tutumla karşıladı. 11 Ocak Ankara mitinginde kürsüden “bu pisliği halk temizler” diyerek umut oldu. Bu halkalar genişleyerek devam edecek. Artık toplumun elleri, gözleri tetikte. *** Ortaya konan anketlerden görüyoruz ki AKP’nin oy oranı ciddi şekilde gerilemiş, destek almadan sandıktan çıkamayacağı görünüyor. Gidişat o kadar depremli ki ABD’de de dahil olmak üzere her türden destek için kendini parçalıyor. Darbecileri, işkencecileri aklama çabaları da buradan kaynaklanıyor. Dün topa tuttukları Hanefi Avcı’yı bugün fikri sorulan önemli kişiye dönüştürmeye çalışıyorlar. AKP’nin işkencecilerle anlaşmakta hiçbir sakınca görmediğinin açık göstergesi. Hanefi Avcı işkencecidir. Hak hukuk mücadelesi verenlere zalimlik yapmasıyla ünlüdür, bugün hak hukuk düşmanı AKP ile yolları bu nedenle kesişiyor. 80’de Devrimci Yol masasında sorumluydu, Ali Uygur’u işkencede katletmiş, sesini duyan arkadaşlarına “sonunuz Ali gibi olur” demişti. Devletten yıllarca beslenen, bugün AKP’nin aklama çabasına girdiği işkenceciler elbet bir gün hesap verecek. *** Referandumda darbecilerle hesaplaştığını ilan eden AKP’nin Kenan Evren’i mahkemeye bile getirmeyerek aslında darbecilere nasıl yaklaştığı ortaya çıktı. Artık Bekir Bozdağ’ın ağzından darbecilere seslenerek yargılanmalarının yolunun açılması konusunda “hata ettik” demesi de bırakın aklamayı soruşturmayı bile büyük yanlış olarak gördüklerini gösteriyor. Geldik yine Süleyman Demirel zihniyetine; dündür bugün bugündür. *** AKP’liler çok rahatsızlar çok; Anayasa’nın bu kadar gündeme gelmesinden. Memleketin yasası hiç olmasa keşke, Bülent Arınç diyor ki “Anayasa’ya aykırılık konusu ağızlardan çıkmalı”. Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasından ne çıktı ise HSYK’da öyle olsun istiyorlar. Mesela milyonlarca dava Erdoğan’ın önüne getirilsin kararı versin. Oğlu yolsuzluk yapmış ise tek karar veren babası olduğu için yol verilsin. Kanatlarının altında caka satabilsin. Türkiye’de derin devlet yıllarca o kadar işlemiş ki AKP de kendinde bu hukuksuzluğu yapma hakkını bulabiliyor. Anayasa’da toplum lehine değişiklik yapılması AKP’ye o kadar ters ki herkes şu anda can havliyle var olan Anayasa’ya uymaya çağırıyor. HSYK’yı doğrudan kendine bağlamak için tekme yolu ile meclis muhalefetini susturmaya çalışıyor. Sokakta halka yaptığını mecliste de uyguluyor. *** AKP yürüyüş hakkını da Anayasa’yı çiğneyerek valinin keyfine göre engellemeye devam etmek istiyor. Taksim’de gazeteciler yürüyor beş dakika sonra yürüyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu durdurmaya kalkıyor. Beş dakikada ferman valinin keyfinden çıkıyor. Neden? Çünkü kadınlar “Kadınlar Ölüyor AKP Çalıyor” diyor. Çünkü kadınlara koruma değil hırsızlara koruma vermeye devam etmek istiyorlar. Kaderlerimiz için sizin bu lanet düzeninizi alaşağı edeceğiz. 1 Mayıs’ta yıllarca Taksim Meydanı’nı emekçilere kapatmak istediniz. Barikatlarınızı yıka yıka nasıl aldıysak bugün de yürüyüş hakkımızı alacağız. twitter: @sibeluzun_yarin
6 ilde El Kaide operasyonu Yapılan operasyonlarda çatışma riskine karşılık olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Van, İstanbul, Kilis, Adana, Gaziantep ve Kayseri’de yapılan operasyonlarda çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. Eşzamanlı operasyonlarda çatışma riskine karşılık olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Skorsky tipi helikopterler uçuşa hazır bekletildi. Yüzlerce polis ve jandarma görev aldı. Operasyon sırasında bazı şüphelilerin kaçtığı söyleniyor. Türk El Kaide’sinin başı Operasyonlar sonucu El Kaide’nin Ortadoğu’da ikinci ismi olarak anılan İbrahim Şen’in ve El Kaide Türkiye yapılanması sorumlularından Halis Bayancuk’un da yakalandığı bildirildi. İbrahim Şen’in eski El Kaide lideri Habip Akdaş’ın ABD polisi tarafından öldürülmesi sonrası, Türkiye hücrelerini toparladığı ve ‘Türk El Kaidesi’nin başına geçtiği söyleniyor. GÜNCEL
Binler yolsuzluğa karşı Ankara’da buluştu
“Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu pisliği halk temizlyecek” sloganıyla binler 11 Ocak Cumartesi saat 12:00’da Ankara Sıhhiye Meydanı’nda barış, demokrasi, adalet ve emek mitinginde buluştu. DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla Ankara’da buluşan halk, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla soygunları ve hırsızlıkları açığa çıkan hükümeti protesto etti. İSTANBUL Arda İcil
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB çağrısıyla halk, 12.00’da Ankara Sıhhiye Meydanı’nda barış, demokrasi, adalet ve emek mitinginde buluştu. Binler önce Ankara’da miting alanına yürüdü. Alanda saygı duruşundan sonra miting başladı. “Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu pisliği halk temizlyecek” sloganıyla binler Ankara’da toplandı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin çağrısıyla Ankara’da buluşan halk, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla soygunları ve hırsızlıkları açığa çıkan hükümeti protesto etti. Mitingin coşkusu otobüslerde başladı Mitingin coşkusu geceden İstanbul’dan yola çıkan otobüslerde başladı. Verilen molalarda halaylar çeken miting katılımcıları sabah erkenden Hipodrom’a giriş yaptı. Hipodromda bayraklarını ve pankartlarını açan sendikalar, platformlar ve siyasi partiler kortejlerini burada oluşturmaya başladılar. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla toplanan sendikalar, platformlar, siyasi partiler ve çağrıya destek veren binlerce insan Hipodrom’dan itibaren yolsuzlukları ve soygunları ortaya çıkan hükümeti protesto eden sloganlar attılar. Kortejin en başında sendikalar yer
alırken sendikaları, siyasi partiler, kurumlar ve platformlar takip etti. Ayakkabı kutularıyla protesto Miting alanına kadar süren yürüyüşte ‘Hükümet istifa’, ‘Hırsız Tayyip Erdoğan’, ‘Her yer rüşvet her yer yolsuzluk’ sloganları sıkça duyuldu. Bir çok kortejde ayakkabı kutuları kullanılarak hükümetin yolsuzlukları protesto edildi. Yürüyüşün ardından tüm sendikalar, kurumlar, platformlar ve siyasi partiler alkışlar ve sloganlar eşliğinde miting alanına giriş yaptı. Coşkuyla giriş yapan tüm
kurumlar sahneden selamlandı. Emekçi Hareket Partisi “Bu pisliği halk temizler. Hükümet istifa!” pankartı ile, Sosyalist Demokrasi Partisi “Hırsız AKP” pankartı ile mitinge katıldı. Mitinge Halkevleri “Yalana, talana, zorbalığa ARTIK YETER” dövizleriyle alana giriş yaparken, Özgürlük ve Dayanışma Partisi “Tek çare direniş, tek çözüm halk iktidarı” pankartıyla alanda yer aldı. Mitingde ilk sözü KESK Genel Başkanı Lami Özgen aldı. Asıl devletin de paralel devletin de kirli
yüzünün ortaya çıktığını söyleyen Özgen, “Din sömürüsü yapanların, dünya malına nasıl tamah ettiklerini gördük” dedi. Ardından mikrofonu alan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, hükümetin işçilerin kıdem tazminatına göz diktiğini ancak işçilerin kararlı mücadeleleri sayesinde geri adım atmak zorunda kaldıklarını söyledi. Beko’nun ardından TMMOB Genel Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB Genel Başkanı Özdemir Aktan konuşma yaptılar. Miting halaylarla bitti.
Berfo Ana’nın mücadelesi sürüyor 12 Eylül darbesinden hemen sonra gözaltında öldürülüp cesedi kaybedilen Cemil Kırbayır’ın katilleri hakkında üç yıldır dava açılması beklenirken, Kars Adliyesi’nin deposundan 2002 yılında verilmiş bir ‘takipsizlik kararı’ çıktı. Kars Başsavcılığı’nın 1986’da soruşturma açtığı ve 2002’de sessiz sedasız dosyayı kapattığı ortaya çıktı. Berfo Ana’nın adalet arayışını sürdürdüğü bilindiği halde savcılığın, ‘olayın şikâyetçisi olmadığından’ kimseye tebligatta bulunmadığı ve kararın kesinleştiği anlaşıldı. Kırbayır ailesinin avukatı Yaşar Kaya, 12 yıl sonra tebligat aldıklarını, karara bugün itiraz edeceğini ve takipsizlik kararı kaldırılmazsa davanın açılamayacağını belirtiyor.
Konuyla ilgili Kırbayır ailesinin Avukatı Gökçesu Özgül Yarın’a konuştu: “Savcılığın vermiş olduğu takipsizlik kararı ile ilgili olarak itiraz ediyoruz. Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin karar vermesini bekleyeceğiz. Ret kararı geldiği durumda Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacağız. Aleyhimize bir durum yok. Zaten takipsizlik kararı usulsüz. Kırbayır’ın daha önce bir suçla ilgili beraat ettiğine ilişkin karar yollanmışken bu dosyanın, takipsizlik kararının gönderilmemesi tesadüf olamaz. Türkiye işkence ile gözaltında kayıplar ile bu şekilde yüzleşemez. Failler yargılanana, Berfo Ana’ya söz verdiğimiz gibi Cemil Kırbayır’ı bulana kadar bu mücadeleye devam edeceğiz.” GÜNCEL
l Yargı millete hesap vermiyor, millete hesap veren biziz l Ana muhalefetin genel müdürünün söylemesiyle, kimse yolsuzlukların içinde değil. Kendileri rahşan affından yararlanıyor
Ali İsmail’in ailesi katillerden şikayetçi oldu Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi Hatay’da talimatla verdikleri ifadelerinde Ali İsmail’i katledenlerden şikayetçi oldu. Aile ve avukatlar, Kayseri’de görülen davayla ilgili Hatay 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde talimatla ifade verdi. Aile Ali İsmail’i katledenlerden şikayetçi oldu. Mahkeme çıkışında bir açıklama yapan Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi Avukat Gürkan Korkmaz, “Eskişehir’de görülmesi gereken dava Kayseri’ye taşınınca dava 4’e bölünmüş oldu. Ana dava Kayseri’de bir kısım tanık Eskişehir ve Ankara’da müştekiler ise Antakya’da. Aile olarak bizlere talimatla şikayetçi olup olmadığımız soruldu biz de sanıklardan şikayetçi olduğumu-
zu yeniledik” dedi. Hatay Barosu şöyle açıklama yaptı ve şöyle konuştu: “Hatay Barosu avukatları olarak bizler, bugün Ali İsmail Korkmaz davasında talimatla Hatay 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifadesi alınan Korkmaz ailesinin yanındaydık. Şikayetlerimizi iletip davayı sonuna kadar takip edeceğimizi ve davaya katılacağımızı bir kez daha beyan ettik. Tüm sanıklar, öldürme fiilinden ayrı ayrı birinci dereceden sorumludur. Yardım etme kapsamında değerlendirilerek sanıkların suçlarının hafifletilmesi kabul edilemez. Bundan sonra da yine ana davanın görüldüğü Kayseri’de olacağız” GÜNCEL
l HSYK’dakiler, bunlar hukukçu filan değil. militan durumunda l 28 Şubat post modernse, 17 Aralık dost modern darbe
GUNCEL
06 Savcı ihmaline HSYK’dan takipsizlik
14 Ocak 2014
Doğru söze ne hacet Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Diyarbakır’da takip ettiği Fatma Atagün davasında katile ağırlaştırılış müebbet hapis cezası verildi. Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hayati Karaaslan gerekçeli kararda, kadın cinayetlerinde katillerin indirim alabilmek için başvurdukları yöntemlere itibar edilmemesi gerektiğini belirtti. güncel Elif karan
M.İ. (34), ayrı yaşadığı ve kendisinden boşanmak isteyen karısı Ayşe İnce’yi (34) okul bahçesinde bıçakla tehdit etmiş, ifade verdikten sonra savcının talimatıyla serbest bırakılmış, bir hafta sonra ise aynı okul bahçesinde karısını bıçaklayarak öldürmüştü. Söz konusu savcı ve Ayşe İnce’nin şikayetleriyle ilgili soruşturmayı yapan polis memurları hakkında gerekli koruma işlemlerini yapmayarak görevi ihmal ettikleri gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı. Ancak HSYK bugün tebliğ ettiği kararla, savcı hakkında ceza tayinine yer olmadığına karar verdi. Polisler hakkında ise dava açıldı. GÜNCEL
Polis eşini vurdu
Balıkesir’de, bir polis memuru hemşire olan eşini çalıştığı hastanenin Yoğun Bakım Servisi’nde tabancayla yaraladı. İki el ateş eden polis memuru gözaltına alınırken, başından ağır yaralanan kadın ameliyata alındı. Başından yaralanan Pervil Ç. ameliyata alındı. Balıkesir Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Hasan Yılmaz, acı bir olay yaşadıklarını belirterek, “Hemşire hanım ameliyata alındı. Arkadaşlarımız gerekeni yapıyor. Başına isabet eden iki kurşun olduğu söyleniyor. Arkadaşlarımızın ifadesi bu. Durumu kritik. İnşallah iyi olur” dedi. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. GÜNCEL
Boşanmak istediği için öldürüldü
Lise öğrencisi 15 yaşındaki Fatma Atagün’ü 21 yerinden bıçaklayarak öldüren Aydın Keleş, cinayetin işlenmesinden 8 ay, yargılamanın başlamasından 2 ay sonra ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği davada örnek bir karar daha verildi. Mahkeme heyeti hazırladığı gerekçeli kararda, katilerin cezai indirim alabilmek için benzer yöntemlere başvurduğunu ve bunlara itibar edilmemesi gerektiğini belirtti. İndirim için önce “akli dengem yerinde değil” demişti Hakkında ‘Canavarca hisle ve eziyet çektirerek çocuk öldürme’ suçundan iddianame hazırlanan Keleş’in yargılanmasına 18 Eylül 2013’te Diyarbakır 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Davanın ikinci duruşmasına katılan Keleş, daha önce psikolojik tedavi gördüğünü belirterek, “cinayette kasıt yoktu” dedi. Mahkeme heyeti katilin psikolojik rahatsızlığı ile ilgili yargılamanın genişletilmesi talebini reddederek attı. Hatta mahkeme başkanı “gayet iyi görünüyorsun” diyerek kanaatini belli etmekten çekinmedi.
Bu gece rahat uyudum
Emine Yayla davasında adalet arayışında sona yaklaşılırken, katil Süleyman Yayla çocuğunun kendisine gösterilmediğini gerekçe göstererek açtığı davayı kaybetti.
İkinci strateji: “bir anlık öfkelenmişim, hatırlamıyorum” Gerekçeli kararda sanık cinayeti bir anlık öfke ile işlediğini iddia etse bile, bu savunmanın cezadan kurtulmaya yönelik olduğu belirtildi. Sanığın cezadan indirim olanağı tanıyan haksız tahrik hükümlerinin uygulanması için böyle bir savunma yaptığını belirten mahkeme, bu savunmalara itibar edilmeyerek haksız tahrik hükümlerinin uygulanmadığını ifade etti.
Heyetten çağrı: bu açıklamalara itibar edilmesin Mahkeme heyetinin kâğıda döktüğü gerekçeli karar, kadın cinayetleri davalarında indirim alabilmek için kullanılan yöntemlere itibar Emsal açıklama edilmemesi çağrısı yaparak örnek Kadın cinayeti davalarında nere- oluşturdu. Kadın Cinayetlerini deyse her sanığın aynı yöntemi Durduracağız Platformu kuruldenediği belirtilen kararda şöyle duğu günden bu yana bu konuya denildi: “Bu iddiaların yargılamayı dikkat çekerek TCK değişikliği yauzatma ve cezadan kurtulma amacı pılması ve tüm indirim yollarının dışında bir amacının bulunmadığı, kapanması için mücadele yürütüböyle bir rahatsızlığın kendilerinde yor. Diyarbakır’dan gelen bu karar Üçüncü ve son çare: “pişmanım” var olması durumunda suç öncesi da kadın cinayetlerinin önlenmesi Katile son sözü sorulduğunda “piş- hiçbir tedavi yöntemini seçmemiş, ve yargıdaki erkek egemen kanamanım” diyerek iyi hal indirimi normal hayatlarına devam etmiş atlerin değişmesi açısından emsal almaya çalıştı. Ancak bu talebi de oldukları anlaşılmıştır” olacak. Baba Hasan Yılmaz şunları söyledi: Ben zaten ölmüşüm, yavrum gitmiş. Ama torunum da giderse çok şeyler olabilir. Tek başına olmuyor bu işler. El birliği ile bu işler yürüyor. El birliği ile de yürüdüğü için Kadın Cinayetlerini Durdu-
kabul edilmedi. Savcılık görüşünde, genç kadının 18 yaşından küçük olduğu için diğer bir ağırlaştırıcı cezanın uygulanması gerektiği vurgulandı.
racağız Platformuna Cenab-ı Allah yürü ya kulum diyor. Bir mahkeme kazanmak demek çok büyük şey demek. İnşallah ağırlaştırılmış müebbet verir ki o zaman içim daha rahat olur. Dün mahkeme kararı gelince inanın deliksiz uyudum, rahat uyudum.
Heyet değişti, dava ertelendi Hatice Palta, Uşak’ta 16 Temmuz 2013’te, boşandığı Adem Kalkan tarafından öldürüldü. Davayı müdahil olarak takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu dava öncesinde, öldürülen Nermin Şen’in ailesi ve Palta ailesi ile Uşak Adliyesi önünde, öldürülen tüm kadınlar için adalet talebini yineledi.
Tarsus ilçesinde bir kişi, boşanma davası açmaya giden karısını adliye önünde bıçaklayarak öldürdü. Olayın gerçekleştiği Adliye’de çalışan Savcı Sabır Çelik kadın cinayetlerine tepkisini yazdığı “Sıradan bir kadın cinayeti daha” başlıklı yazı ile dile getirdi. Mersin’in Tarsus İlçesi’nde 37 yaşındaki Doğan D., boşanma dilekçesi vermek için adliyeye giden eşi 33 yaşındaki Hatice D.’yi 13 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Tarsus Adliyesi’ne gitmek için yola çıkan genç kadın ile eşi otobüs durağında karşılaştı. Eşinin boşanma davası açacağını öğrenen Doğan D., üzerinde taşıdığı bıçağı çekerek saldırdı. Hatice D. yapılan tüm müdahaleye karşın kurtarılamadı. GÜNCEL
30 yerinden bıçakladı
Mersin’de Bülent İmergi kendisinden ayrılmak isteyen eşi Nilüfer İmergi’yi bıçaklayarak ağır yaraladı. Mersin Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne kaldırılan Nilüfer İmergi’nin vücudunun çeşitli yerlerinde 30’a yakın bıçak yarası olduğu öğrenildi. Bülent İmergi polis tarafından gözaltına alındı. Tedavi ve sağlık kontrolü için hastaneye getirilen Bülent İmergi “Çok seviyordum, başka hiçbir şey yok” diye konuştu. GÜNCEL
Uşak’ta üç kadın daha öldürüldü Platform temsilcisi Fatma Kurt geçen haftalarda Uşak’ta öldürülen Ayşe Bulut’un, Sevim Gündoğdu’nun ve Hatice Palta’nın katilleri-
nin en ağır cezayı gerektirdiğini söyledi. Kurt ayrıca Uşak Valisi Mehmet Ufuk Erden’i ve tüm sorumluları korumadıkları kadınlarla ilgili açıklama yapmaya ve kadınları koruma görevlerini yerine getirmeye çağırdı. Heyet değişikliği nedeniyle kararın 22 Ocak’a ertelendiği davada, Platform avukatı Perihan Kayadelen, katilin cinayeti tasarlayarak işlediği halde akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair rapor almaya çalışıp mahkemeyi oyalayarak adaleti geciktirmesi nedeniyle iyi halden indirim almaması gerektiğini vurguladı. GÜNCEL
Sanık yakınlarından saldırı Kocaeli’nin Gölcük İlçesi’nde geçen yıl 13 yaşındaki Ö.Y.’ye tecavüz etmekle yargılanan 4’ü tutuklu, 8 sanığın davası Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ancak dava Ö.Y.’nin ruh salığının bozulup bozulmadığına ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan istenen raporun gelmemesi nedeniyle 20 Şubat’a ertelendi. Duruşmanın ardından adliye önünde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyelerinin de olduğu Kocaeli Kadın Platformu üyeleri eylem yaparken sanık yakınları platform üyelerinin üzerine yürüdü.
Polis araya girerek sanık yakınlarını uzaklaştırdı. Olayla ilgili tutuklu diğer sanık astsubayın dosyası ise askeri mahkemeye gönderilmişti. Platform adına konuşan Aysun Türkdönmez, geçen yıl Haziran ayında Gölcük’te cinsel istismara uğrayan 13 yaşındaki Ö.Y.’nin kokuşmuş düzenin mağdurlarından olduğunu söyleyerek, kadına yönelik şiddet ve tecavüzlerin sona ereceği güne kadar mücadele edeceklerini söyledi. Ayrıca, Ö.Y.’nin konulduğu yurttan kaçtığını ve bu süre içinde de 17 kişinin daha tacizine uğradığını belirtti. GÜNCEL
Bir günde iki kadın öldürüldü 11 Ocak günü iki farklı kentte iki farklı kadın öldürüldü. Urfa’da Z. A.’nın öldürülme nedeni olarak itiraz etmesi gösterilirken, Diyarbakır’da öldürülen Yonca’nın ise kardeşi tarafından dedikodular yüzünden öldürüldüğü iddia edildi. Şanlıurfa Sekseören Köyü’nde Ü.A., tartıştığı 4 aylık hamile eşi Z.A.’yı bıçakladı. Ağır yaralanan kadın, kaldırıl-
dığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Ü.A. ise jandarma tarafından gözaltına alındı. Diyarbakır Ergani’de Fırat Turan, hakkında “Kötü yola düştü” dedikodusu çıktığı iddiasıyla ablası Yonca Bayburan’ı tabancayla öldürdü. Yonca Bayburan’ın iki yıl önce boşanıp ailesi ile birlikte yaşamaya başladığı öğrenildi. Yonca Bayburan kurtarılamadı. GÜNCEL
GUNCEL
07
14 Ocak 2014
AKP yine silah taşıyor
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Siyaset sofraya oturmaktır
TIR dolusu roket başlığı ele geçirilip ardından TIR’ın aranmasına izin verilmemesi tartışılırken, bu kez Adana’da 2 otobüste yüklü miktarda ağır silahlarla ait mühimmat ele geçirildi. TIR skandalının üstünden çok az zaman geçmesine rağmen AKP bir skandala daha imza atmış oldu. Silah dolu otobüsün görüntülerini basına veren polisler açığa alındı.
Devleti, çelişkili bir ilişkiler yumağının maddi yoğunlaşması olarak tanımlarsak; devletin, egemen sınıfın çıkarlarını, bir güçler dengesi içinde ortaya koyduğunu ve bu dengenin, devleti, sınıf mücadelelerinin yoğunlaşmış bir ifadesi haline getirdiğini söyleyebiliriz. Poulantzas’ın deyişiyle, “sınıfsal bölünmeleri yeniden üretmeye koşullu bir kurum olarak devletin politikalarının çatlaksız, monoblok olması veya kendi içinde bölünmüş olmaması” olanaksızdır. Devlet içindeki çatışmaları “çeteler”, “derin devlet” veya “paralel devlet” gibi olgularla açıklamaya çalışmak, devletin zaten parçalı yapısı ve devlet iktidarının gerçek ve görünen olarak bölünmüşlüğü dikkate alındığında anlamsızdır. Çatışma, devletle, “derin” veya “paralel” öteki devlet içi yapılar arasında değil, bizatihi devleti oluşturan ilişkiler ağının unsurları arasındadır. Örneğin, dünün “derin devleti” veya “Ergenekon”u, cumhurbaşkanları, başbakanları, genelkurmay başkanları, bakanları ile o dönemin iktidar bloğunun egemeni bürokratik oligarşinin ta kendisi idi. Devlet içi dengelerin yeniden kurulmakta olduğu bu günlerde, dünün sabık “derin devleti”, “yenilenerek” eski gücünde olmasa da iktidar bloğunun tekrar meşru bir bileşeni olabilir. Gezi benzeri halk hareketleri, burjuva devletin yalnızca dış kabuğunu, duvarlarını sarsmaz, devleti boydan boya kat edip, iç dengelerini de etkiler. Çünkü devlet, ele geçirenin keyfince yönettiği bir araç olmadığı gibi, tümüyle tek bir sınıf ya da fraksiyonun idare ettiği edilgin, nötr bir yapı da değildir. Devlet, egemen sınıfları temsil etme ve örgütleme işlevini yerine getirirken burjuva sınıfının farklı fraksiyonları arasındaki çatışmaları ve halkın direnişini dikkate almak, bunların yarattığı “düzensizliği”, ideolojik ve baskı aygıtlarıyla “düzenlemek” durumundadır. AKP, iktidar bloğunun fraksiyonları arasındaki ilişkilerde ve halk- iktidar ilişkilerinde ortaya çıkan “düzensizlikleri” “düzenlerken” devletin ideolojik ve baskı aygıtlarını küresel kapitalizmin rasyonellerine uygun olarak kullanamadı. Burjuvazinin sınıf çıkarları zorunlu kılmadığı halde burjuva hukukunu çiğnedi, çiğnemekte. Gezi Direnişi karşısındaki tavrıyla halkla ilişkilerini, iktidar olanaklarını bazı sektörler veya burjuva fraksiyonları lehine hukuksuz ve ölçüsüz kullanarak diğer fraksiyonlarla ilişkilerini bozdu ve iktidar bloğu içindeki çatışmalar kontrolden çıktı. “Düzene sokulamayan” blok içi ve dışı çatışmaların devletin farklı aygıtları (yargı, ordu, polis, parlamento vb) içinde yankı bulmaması da olanaksızdı. Burjuvazinin iktidar bloğunda yer alan bazı fraksiyonları, AKP’nin, özellikle de Başbakanın “firavunlaşan” tavır ve politikalarından uzun süredir rahatsızdılar. “Sermayenin imamı” olmanın ancak küresel kapitalizmin şartlarına imanı gerektirdiğini hatırlatmak için fırsat kolluyorlardı. Bu kesimlerin öncelikleri, Başbakanın öncelikleriyle örtüşmüyordu. Örneğin onlar, daha demokratik, insan haklarına daha saygılı, yüzü Şanghay’a değil Batı’ya dönük, daha demokratik bir anayasası olan, en azından ihale yasası AB standartlarında olan, paraların evde kutularda değil bankalarda tutulduğu, paralel ekonomik yapılanmaların değil, sermayenin işlerine bakan “bakanların” olduğu bir burjuva devlet düzeni talep ediyorlardı. İktidar bloğunun bu ötekileştirilmiş fraksiyonları, AKP’nin kendisine direnenleri şeytanlaştırıp acımasızca ezme azim ve kararlılığını, Gezi Direnişi karşısındaki tutumu vesilesiyle görüp irkildiler. Sıra onlara gelebilirdi, nitekim şimdi Koç, Boydak, Koza İpek, Bank Asya gibi ötekileştirilmiş sermaye gruplarının üzerinde iktidarın gazabı dolaşıyor. İktidar bloğunda, devlet içi güçler dengesini yeniden kuracak bir mücadele sürüyor. Ancak halkın direnişi bu denklemin kesinlikle dışında değil. AKP, iktidar bloğundaki konumunu kaybetmemek için “eski rejimin” sabıkalılarına bile tutunma çabasında. Halkın isyan ve direnişinin, devletin yalnızca dış duvarlarını değil, içini titretip, çatlaklarını derinleştirdiğini Gezi’de bir kere daha öğrenenler, o çatlaklardan sızan ışığın, “başka bir dünya” olanağını aydınlattığını unutmamalılar. Devletlûlar, çatlaktan sızan ışık tarihi uyandırmayacaksa “birbirlerini yerler”, tarihi uyandıracak olan ise, halkın ve sosyalistlerin sofraya oturmalarıdır. “Işık ışık daha çok ışık!”
Polise misilleme
İzmir’de 7 Ocak günü, ‘İmbat Dalgası’ adıyla Liman İşletmesi’ne yönelik düzenlenen 14 kişinin tutuklandığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan bir gün sonra ilginç bir gelişme yaşandı. Halk Sigorta, operasyonu yapan Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne ait 5 aracın iki ay önce yenilenen kasko poliçelerini iptal etti. GÜNCEL
di. Yaklaşık 40 kasa biksi makineli tüfek Doçka ağır makineli tüfek ve İhbar üzerine Adana-Gazian- kanas suikast silahı mermileri ele tep otoyolunda durdurulan geçirildiği belirtildi. 2 ayrı otobüsün bagajında yüklü miktarda ağır silahlara ait mühim- Roket başlığı yakalanmıştı mat ele geçirildi. Adana Emniyet Adana’da 7 Kasım 2013’te polisin Müdürlüğü Özel Hareket Şube yüklü miktarda uyuşturucu sevk Müdürlüğü’ne götürülen otobüs- edileceği ihbarı üzerine Metal ler Savcılık kararıyla bomba imha Sanayi’ye yaptığı baskında aranan uzmanları tarafından arandı. Çok TIR’da ilk açıklamaya göre 935 adet detaylı bir arama yapıldı, ancak roket başlığı olduğu ve Suriye’ye silah miktarı açıklanmadı. Özel gönderilmek istendiği bildirilmişti. Hareket Şube Müdürlüğü’nün çevresinde geniş güvenlik önlemi MİT, savcıyı engelledi alındı. Otobüsler Terörle Mücade- Silah dolu 2 otobüs ele geçirilmişle Şube Müdürlüğü, Bomba İmha ken Hatay’da ihbar üzerine durUzmanları ve Olay Yeri İnceleme durulan TIR’da Terörle Mücadele Ekipleri tarafından didik didik edil- Kanunu’nun (TMK) 10’uncu madistanbul ceday avcı
desiyle yetkili Adana Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’a arama yaptırılmaması gündeme düştü. TIR, Kırıkhan Cumhuriyet Savcısı’nın talimatıyla Kırıkhan’da polis ve jandarma ekipleri tarafından durdurulmuştu. TIR’ın kendi kontrolleri altında bulunduğunu belirten MİT görevlileri kolluk görevlilerine arama yaptırmamıştı. Kırıkhan Cumhuriyet Savcısı, arama yetkisini Adana Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’a verdi. Kırıkhan’a giden Savcı Şişman da, MİT’in engelleri sonucunda TIR’da arama yapamadı. AKP hükümeti taşıdığı silahlar yakalanınca hukuku da tanımadı.
Polisler görevden alındı Gazetecilerin, otobüslerin bulunduğu bölgeden görüntü alması üzerine olay yerine panzer sevk edilip görüntü alınması engellendi. Otobüste ele geçirilen mermilerin görüntülerinin çekilip basına verilmesi üzerine idari soruşturma açıldı. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından görevden alınan polislerden sonra soruşturma kapsamında, fotoğrafları çeken Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Tarık Eraslan ile Teknik Büro’da görevli 2 polis memuru açığa alındı. Polisin sadece AKP’nin işini yaptığında “kahraman” olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
HSYK kavgalarına Gül müdahale etti HSYK düzenlemeleriyle ilgili Meclis’te çıkan uçan tekmeli kavgalardan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de olayın içine dahil oldu. Gül, tüm muhalefet liderlerini HSYK düzenlemeleriyle ilgili Çankaya Köşkü’ne davet etti. Abdullah Gül, ilk olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüştü. Görüşmeden sonra basın açıklaması yapan Kılıçdaroğlu, TBMM’de görüşülen HSYK yasa teklifinin geri çekilmesini ve iktidarın yolsuzluk soruşturmalarına engel olmamasını talep ettiklerini söyledi. Yargı bağımsız ve tarafsız olmalı İki talebin kabul edilmesinin ardından Anayasa değişikliği olabilir diyen Kılıçdaroğlu, Hakimler Yüksek Kurulu ile Savcılar Yüksek Kurulu’nun birbirinden ayrılması gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu’ndan sonra Gül’le gö-
rüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli açıklama yapmadan Köşk’ten ayrıldı. HSYK düzenlemesi anti-demokratik Sonrasında Gül, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüştü. Demirtaş, HSYK düzenlemesinin anti-demokratik olduğunu söyleyerek, “Anayasa değişikliği ile HSYK düzenlemesinin yeniden ele alınmasını, Anayasaya aykırı olduğunu bu haliyle desteklememizin zaten mümkün olmayacağını, Anayasal düzeyde bir değişiklikle daha demokratik bir çerçevede yapılacak bir düzenlemeye destek vereceğimizi Cumhurbaşkanı’na ilettik” dedi. Muhalefet partilerinin liderleriyle görüşmesinin ardından Başbakan Erdoğan da Köşk’e çıktı. Yaptıkları 1 saatlik görüşmenin ardından Köşk’ten ayrılan Erdoğan açıklama yapmadı. GÜNCEL
Yargılama tüm davalarda olmalı Balyoz ve Ergenekon davalarında yargılanan ve halen Silivri’de tutuklu bulunan eski Genelkurmay Başkanı, emekli Orgeneral İlker Başbuğ, KCK davası sanıklarının da yeniden yargılanması gerektiği mesajını verdi. Gündeme
gelen ‘yeniden yargılama’ konusunda emekli Orgeneral İlker Başbuğ, “Eğer yeniden yargılama olacaksa ÖYM’ler kalktığında bu antidemokratik mahkemelerin elindeki tüm dosyalar genel yargıya gitmelidir” ifadelerini kullandı. GÜNCEL
İmbat Operasyonu devam ediyor
İzmir Mali Suçlarla Mücadale Şube Müdürlüğü ekipleri, iki yıllık takibin ardından İzmir Liman İşletmesi’ne yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başlattı. İzmir, İstanbul, Hatay, Van ve Ankara’da eş zamanlı yapılan baskınlarda 28 kişi gözaltına alındı. Nöbetçi Mahkeme 7. Sulh Ceza Mahkemesine sevkedilen 14 şüphelinin tamamı tutuklandı. AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın bacanağı Cemalettin Haberdar ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Polisin telefon dinlemelerinde ihale dosyalarına ‘davetiye’, para alan kişilere de ‘covanni’ gibi çeşitli takma isimler kullanıldığı belirlendi. Hakkında yakalama kararı bulunan zanlılardan Ankara’da TCDD Limanlar Daire Başkanı M.Y. de, gözaltına alındı. GÜNCEL
“Başbakan özür dilemeli” Aykırı Sorular programına katılan Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Başbakan Erdoğan’ın “haddini bileceksin” açıklamasına yanıt verdi. Eminağaoğlu katıldığı programda: “Biz haddimizi biliyoruz, hukukun üstünlüğü olarak biliyoruz. Hukuka, adalete ve demokrasiye bir tekme atıldı. Başbakan’ın partisine mensup o milletvekili nedeniyle Türk halkından özür dilemesini beklerdim” dedi. GÜNCEL
EMEK
08
14 Ocak 2014
Denizli Valiliği: Kalıplar tutmadı
Patronun evinin önünde eylem
Fen-İş işçileri, patronları Sedat Aloğlu’nun evinin bulunduğu Ulus Savoy Sitesi önüne giden giderek, açtıkları pankartlar ve dövizlerle patronu teşhir etmeye devam ettiler. İşçiler “Maaşlarımız ve kıdem tazminatımız gasp edilemez!”, “Partilerde yatlarda dolaşırsın, sana komşu olduk Sedat alışırsın!” pankartlarını açarak “Emek hırsızı Sedat Aloğlu!” dövizleriyle eylemi sürdürdüler. Eylemlerden sitede oturanların “rahatsız olduğu” gerekçesiyle site güvenlikleri kapının önünde bekleyerek işçileri biraz daha geride tutmaya çalıştı. İşçiler, eylemlerini bir süre daha sürdürdükten sonra sonlandırdılar. GÜNCEL
Denizli’nin Güney İlçesi’ndeki Adıgüzeller Baraj inşaatında kalıpların çökmesi sonucu Emrah Öcalan olay yerinde, Serdal Aykut kaldırıldığı Buldan Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. İşçilerden Servergazi Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Doğan’ın ise hayati tehlikesinin devam ettiği belirtiliyor.
600 bin taşeron işçisi kadroya alınacak
istanbul ELİF GÜMÜŞ
Yerel seçimlere 3 aydan az bir süre kala kamu, taşeron işçilerine kapıyı açmaya hazırlanıyor. Sayıları 600 bini bulan taşeron işçilerin kamuda kadrolu olması için karar alındığı öğrenildi. Ocak sonu ya da Şubat ortasına kadar Torba Yasa’ya bir madde eklenerek ya da Bakanlar Kurulu kararı ile kadro izni çıkacak. Kamuda sayıları 600 bine yaklaşan taşeron işçilere kadro yolu açıldı. Edinilen bilgiye göre konu, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda (EKK) görüşüldü ve karara bağlandı. Ocak sonu ya da Şubat başında taşeron işçilerin kadroya alınması planlanırken bunun için gerekli olan yasal düzenlemenin ya Torba Yasa’ya konularak ya da Bakanlar Kurulu kararı ile gündeme geleceği öğrenildi. GÜNCEL
Gebze’de kamyoncular kontak kapattı
Denizli Valiliği, Güney İlçesi’ndeki Adıgüzeller Baraj inşaatında 2 işçinin ölümü, 1 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayın, beton dökümü sırasında, betonu tutan kalıpların ayrılarak kopması sonucu meydana geldiğini bildirdi. Valilik tarafından yapılan yazılı açıklamada, olayla ilgili adli soruşturmanın başlatıldığı belirtildi.
Denizli-İzmir karayolu üzerindeki Kumkısık Mahallesi’nde kurulu bulunan Zorlu Tekstil’de ‘işlerin azaldığı’ bahanesiyle 36 işçi işten atıldı. Ancak işçilerin bir süre önce TEKSİF Sendikası’na üye oldukları öğrenildi. İşten atılan işçiler, fabrika önünde çadır kurup eylem başlattı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan TEKSİF Denizli Şube Başkanı Recep Oktay, “İşveren de bundan rahatsız oldu ve işçileri işten attı. Fabrika önüne çadır kurduk, iki gündür direniyoruz ve işten çıkarılan arkadaşlarımız geri alınana kadar mücadele edeceğiz. Sendika işçinin en doğal hakkıdır” dedi. GÜNCEL
bulunan Adıgüzeller-2 Hidroelektrik Santrali’ne ait baraj inşaatında iş kazası olayı meydana geldiğini bildirmiştir. Adıgüzeller-2 Hidroelektrik Santrali baraj şantiyesinde baraj gövdesinin yapımı esnasında dökülen betonu tutan kalıpların ayrılarak kopması sonucu, bir gün önceden dökülen beton blok ve dökülmekte olan çimento 3 işçinin üzerine devrildi. Beton blok ve kalıplar altında kalan işçilerden biri ölü, diğer ikisi ise yaralı olarak çıkarıldı” denildi.
Soruşturma başlatıldı Açıklamada, baraj inşaatında çalışan işçilerden Emrah Öcalan’ın devrilen kalıpların altından öldüğü, Serdal Aykut ve Mikail Doğan’ın ise yaralı olarak çıkartıldığı da belirtilip, Aykut’un da kaldırıldığı Buldan Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdiği kaydedildi. İşçilerden Servergazi Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Doğan’ın ise hayati tehlikesinin devam ettiği ve olayla ilgili Cumhuriyet savcısının adli soruşturma başlattığı vurgulandı.
Cerrahpaşa yemekhane işçileri çadır kurdu İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yemek hizmetlerinde çalışan ve sebepsiz yere işten atılan Dev-Sağlık İş Üyesi 10 işçi bugün (13 Ocak) hastane içinde basın açıklamasıyla direnişe başladılar ve çadır kurdular. İşçiler yaptıkları basına açıklamasında işçilerin yıllardır fazla mesai, yıllık izin gibi kazanılmış haklarını kullanmasına izin verilmediği ve son ge- sevim bal len taşeron şirketle birlikte iş yüklerinin arttığı ifade edildi. Hastane yönetiminin ve taşeron şirket yönetiminin saldırgan tavırlarına karşı işçiler seslerini duyurmaya karar verdiklerini açıkladılar. İşten atılan işçilerden Sevim Bal Yarın’a konuştu: Bizi rotasyon diye İstanbul Üniversi-
Son dönemlerde artan motorin fiyatları ve hükümetin nakliye konusunda yaptığı düzenlemeler kamyoncuların tepkisine yol açtı. Gebze’de bulunan ve bölgenin en büyük nakliyatçılar garajı alan Marmara Nakliyatçılar Garajı’nda toplanan yaklaşık 1000 kamyon sahibi ve şoför kontak kapatırken, artan mazot fiyatları nedeniyle iş yapamaz duruma geldiklerini söyledi. Birçok nakliyat firmasının iş yapamadığı için kapısına kilit vurduğunu ifade eden kamyoncular, protesto sırasında hükümet aleyhine sloganlar atarken bazılarının ellerindeki ayakkabı kutularını salladığı görüldü. GÜNCEL
Sendikaya üye olmak işçinin hakkıdır
Kalıpları tuttursaydınız! Denizli Valiliği’nden, Güney İlçesi Adıgüzeller Köyü sınırlarında yapımı devam Adıgüzeller-2 Hidroelektrik Santrali’ne ait baraj inşaatında kalıp düşmesi neticesinde 2 işçinin öldüğü bir işçinin yaralandığı iş kazası ile ilgili olarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için açıklama yapıldığı belirtildi. Açıklamada, “Cuma günü saat 19.12 sıralarında 156 Jandarma İmdat Hattı’nı arayan 112 Acil Komuta Merkezi, Güney İlçesi Adıgüzeller Köyü’nde
tesi Beyazıt Kampüsü’ne gönderdiler. Üç buçuk aydır biz orada çalıştığımız halde 2014 sabahı yeni gelen bir şirket bize hiçbir gerekçe göstermeden ‘Biz sizinle başlamıyoruz’ dedi. Tekrar işimize geri geldik Cerrahpaşa’ya ve 10 gündür bütün yönetimlerin hepsinin kapısını çaldık. İşimizi istiyoruz. Ekmeğimizi istiyoruz. Bize olumsuz bir cevapla bizim şirketler sizi istemiyor dediler. Biz şu anda hepimiz işsiziz. Biz tekrar işimizin başına dönmek istiyoruz. Bizim başka bir amacımız yok. 11 kişi işten atıldık. Haksız yere. Beyazıt Kampüsü’nde bazı arkadaşlarımız da hiçbir şey öne sürülmeden işten atıldılar. Bizim arkamızda sendikamız var. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. GÜNCEL
Deri işçisi köle olmayacak 166 gündür direnişte olan Punto işçileri, dün işten atmaları protesto etmek için yürüdü. Tekstil işçilerinin köle gibi çalıştırıldığına da dikkat çeken işçiler, Çalışma Bakanı’nı istifaya çağırdı. İstanbul Zeytinburnu’nda faaliyet gösteren Punto Deri’den atılan işçi sayısı son işten atılmalarla birlikte 80’i buldu. İşten atmaları protesto etmek için eylem yapan işçiler, topladıkları 10 bin imzayı Çalışma Bakanlığı’na götüreceklerini duyur-
du. Eylemde Zeytinburnu’nda yaygın olan kaçak tekstil atölyelerinde çalışan işçilerin durumuna da dikkat çekildi. Deriteks Sendikası üyesi Punto Deri işçileri, işten atmaları protesto etmek ve sendika haklarına saygı gösterilmesi talebini bir kez daha dile getirmek için dün Zeytinburnu’nda eylem yaptı. Yurttaşların da desteğini alan işçiler, Zeytinburnu 58’inci Bulvarın başından, eski adliye binası önüne yürüdü. GÜNCEL
Eskişehir’de stadyum işçileri grevde TOKİ’nin Eskişehir Sazova Mahallesi’nde yapımına başladığı 33 bin kişilik stadyum inşaatında çalışan işçiler iş bıraktı. 23 Ağustos 2013’te Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın katılımıyla temel atma töreni gerçekleştirilen stadyumdaki 200 işçi, üç aydır maaşlarını alamadıkları için çalışmaları durdurduklarını ilan etti. İşçiler taşeron firma yetkilisinin kayıp olduğunu söylediler. Stadyumun temel atma kısmının bitmek üzere olduğunu fakat üç aydır maaşlarını alamadıklarını aktardılar. Stadyum inşaatı işçiler paralarımız ödenmediği takdirde çalışmayacağız dediler. GÜNCEL
EKONOMI
09
14 Ocak 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Bu Kader’i ancak toplum değiştirebilir
Kader kardeşimizin ölümüne, toplum büyük bir refleks verdi; 12 yaşında “gelin”, 13 yaşında “anne”, 14 yaşında “ölü” olan kardeşinin bu kısacık hayatına sahip çıktı. Türkiye toplumu kadınların kaderini değiştirmek istiyor. Yaş tartışmasına takılmıyor toplum; 14 değil 16 olsa durum değişmez ki. Ölüm biçimine de takılmıyor; intihar olduğu doğrulansa ne olacak ki; gencecik bir insanın intihar etmesi de toplumun sorunu diye düşünüyor. * Erken yaşta evlendirilen kız çocukları için “çocuk gelin” deniliyor literatürde. Bu sanki “orantısız şiddet” demek gibi. Nasıl ki, en doğal hakkını kullanan protestocuya orantılı-orantısız hiçbir biçimde şiddet uygulanamaz ise bu meşru değil ise “çocuk” ve “gelin” de öyle yan yana gelemez. El insaf; çocuktan “gelin” olur mu? Mevcut yasa da olmaz diyor. Hatta eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin bu konuda cezai yap-
1 milyon esnaf kaydını sildirdi
tırıma gideceklerini de söylemişti. Bir yerde söylemek zorundaydı çünkü Türkiye, tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi, tıpkı kadın işsizliğinde olduğu gibi bu konuda da en önlerde; “çocuk gelin” konusunda Avrupa ikincisiyiz. Evet, yasa var ama Türkiye’de yasa nedir ki? Hukuk devleti olmaktan bu kadar uzaklaştığımız AKP çağında, resmi nikâh yapamayan basıyor dini nikâhı, alıyor kuş kadar çocuğu, “gelin” diye götürüyor işte. O nikâhları kıyan imamlardan bir tanesi itiraz edip, “Bu çocuğu okula gönderin” dedi mi acaba? Ama imama gelene kadar sırada o kadar çok isim var ki. Fatma Şahin, vaat ettiklerinin gereğini yerine getirseydi, Kader hayatta olurdu; yüz değil, bin değil, binlerce kız çocuğu bu en acımasız kaderi yaşamazdı. Görevini devrederken kadınlardan helallik istemişti. Onun geride bıraktığı tablo bu olunca nasıl helallik verelim? Ama sorun sadece Fatma Şahin de değil. Unutulmaz bir sahne şudur; Başbakan’ın geçtiğimiz yıl katıldığı bir törende, çevresindekilere dikilen fidanların yaşını sorup, “14 yaş” cevabını alınca, “Evlilik çağları gelmiş” deyişi geliyor akla. AKP’nin kadınlara reva gördüğü hayat bu işte; kız çocukları 4 sene okusun, sonra evlensin ki en az beş çocuk yapabilsin, yeterince çocuk doğurduktan sonra da ne hali varsa görsün, mühim olan çocuk doğurması. Kader’in ölümüne değil, ölmeden önce sadece bir çocuk doğurmuş olmasına bile üzülüyor olabilirler. Hak-
sızlık etmek istemem ama bunları akla getiren; Bugün Kader’in köyüne giden Bakanlık yetkilisinin sadece 1.5 yaşındaki çocuktan bahsetmesi, TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Başkanı AKP Milletvekili’nin şaka gibi “4+4+4 eğitim sistemiyle bu sorunun önüne geçileceğine inandığını” söylemesi, En nihayetinde Başbakan’ın öğrenci gençlere hiddet dolu talimatlar verip, bunu da sürekli gençleri zarardan korumak istemekle açıklıyorken, çocukların ölümüne, kadın öldürenlere, ölümlerde payı olanlara bu kadar sessiz, bu kadar yumuşak oluşudur. * 2013 kadın cinayeti ile kapandı, 2014’e kadın cinayeti haberi ile girdik. Öyle sadece Pervari’de, Urfa’da, uzak illerde öldürülmüyor kadınlar. Bu yıl ilk haberi kentin merkezinden, İstanbul Şişli’den aldık. Ardından son 1 haftada beş kadın can verdi, halen hastanede yaşam mücadelesi verenler var. Kadınlar adliye önünde ve hastane yoğun bakımında bile vuruldular. Bütün bunların sorumlusu AKP’dir ve toplum sorumlulardan hesap soruyor. Ama ortada dolaşan iki tane efsane var; 1. Kader’in ölümünden dolayı hepimiz sorumluyuz, utanmalıyız deniliyor. Bir soyutlama olarak böyle denebilir ama somut olarak hayır, hepimiz sorumlu değiliz. Türkiye’de bu soruna tepki veren toplum, kadın cinayetlerini durdurmak için mücadele edenler,
AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı birleşen kadınlar sorumlu değildir. Görevini yapmayan devlet, hiçbir dönemde görülmemiş biçimde kadının varlığı ve haklarına saldıran AKP ve bütün bunlar böyle oluyorken kadınların öldürülmesine ve AKP’ye karşı mücadeleyi gündemine almayanlar sorumludur ama. 2. Kadına yönelik şiddeti, “çocuk gelinleri” ve bu gibi toplumsal sorunları önlemek çok zor, yasaya rağmen önlenemiyor da önlenemiyor, konu çok yönlü, çok karmaşık deniliyor. Evet soyut olarak konu çok yönlü, hep “eğitim şart” ama bugün bu söylem kadınların öldürülmeyi adeta bir kader gibi kabul etmelerini sağlamak için kullanılıyor. Neden önlenemesin şiddet? Tabii ki kadınların ölümleri durdurulabilir; siz hele bir acilen alınması gereken siyasi tutumu alın, sonra kadın hakları için gereğini yapın, bakın bakalım ne oluyor? Kadınların haklarına kavuşarak yaşaması hiç de zor değil, yeter ki bu ortaçağ kafasını bırakın. Ortaçağ kadınlar için, bir asır süren, geride işkenceyle öldürülmüş binlerce kadın cesedi ve bize dersler bırakan “cadı avları” demektir. O günün toplumu çalkalandıkça, güçlü olan kilise ve devletin kadın düşmanlığı, fanatizmle el ele vererek yüz binlerce kadını öldürdü. Bugünün toplumu buna izin vermiyor, bunu bir anla artık AKP. gulsumkav@gmail.com
Derinleşen yolsuzluk ve gelişen kriz
17 Aralık operasyonu yaşandığı günden bu yana Türkiye için yapılan bütün değerlendirmelerin ortak bir paydası var. Yaşanması muhtemel ekonomik ve siyasal kriz, artan enflasyon, alım gücünün düşmesi ve zam dalgası. Nitekim bunların birçoğu çoktan gerçekleşmiş bile olsa hem ülkemiz hem de dünya genelinde tepki topluyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) istatistiklerine göre 2005’ten 2013 yılının ilk altı ayına kadar olan dönemde 1 milyon 145 bin esnaf ve sanatkar kaydını sildirdi. Kaydını sildirenler arasında icil terkini yapan esnaf gruplarının başında bakkallık, bayilik, büfecilik, kahvecilik, kıraathanecilik, minibüsçülük, taksicilik, kadın ve erkek kuaförlüğü, lokantacılık, servis aracı işletmeciliği geliyor. Söz konusu durumun nedeni ise Oda tarafından haksız rekabet olarak değerlendiriliyor. Açıklamanın devamında kent merkezlerine açılan AVM’lere göz yumulmasından ötürü küçük esnafın giderek yok olduğu ifade edilirken, bir esnafın ömrünün 1 ila 3 yıla düştüğü belirtildi. EKONOMİ
Cep’te taksite başvuru ekonomi taygun kon
Yeni yıl ile birlikte Bankacılık yasasında yapılan düzenleme ile birlikte Telekomünikasyon’da yapılacak taksitli alışverişlere engel getirilmişti. Uygulama, birçok tartışmaya neden olmuştu. Tartışmalı süreç neticesinde düzenlemenin kaldırılması talebi bir mektup ile Ali Babacan’a gönderildi. MOBİSSAD tarafından gönderilen mektupta ise düzenlemenin cihaz satışlarını olumsuz etkileyeceği ve yüzlerce bayinin kapanmasına neden olacağı ifade ediliyor. Kısıtlamanın kaçakçılık ve sahtecilik anlamında birçok olumsuzluğa yol açacağı belirtilirken yeniden düzenlenmesi isteniyor. Toplum içerisinde de ciddi şikayetlere yol açan düzenlemeye yeni bir şekil verilmesi ise muhtemel gözüküyor. EKONOMİ
Askere de vergi geliyor
Türkiye ekonomisinin geleceği üzerine birçok tahminde bulunuldu 17 Aralık’tan bu yana. Ama son haftalarda öne çıkan değerlendirmelerde ise dikkati çeken en önemli unsur gelecekte yaşanacak ekonomik ve siyasal kriz. Gerek TL’nin kaybettiği değer bazında olsun gerekse hükümetin son günlerde yargıya yaptığı müdahaleler olsun birçok alanda yaşanan usulsüzlükler hem dünya hem de ülkemiz ölçüsünde tedirginliğe yol açıyor.
yargı bağımsızlığını tehlikeye soktuğunu ifade etti. Değerlendirmenin devamında yaşanan krizin çözümü olarak ise “Ekonomiyi ancak dersini almış bir başbakan rayına oturtabilir’’ ifadeleri kullanılarak siyasal anlamda da Erdoğan’a mesaj gönderilmiş oldu. Öte yandan son yaşanan gelişmelere baktığımızda ise gidişatın pek de bu yönde olduğunu söyleyemeyiz. Her geçen gün üzerine bir yenisi eklenen yolsuzluk iddiaları her türlü usulsüzlük ile kapatılmaya çalışılıyor. Bu durumun da ele alındığı makalede böyle bir durumun Türkiye’ye yabancı sermaye akışının azalmasına neden olacak bir siyasal atmosfer yarattığı, bu durumda krizi daha da derinleştirebileceği yönünde.
Ekonomi için siyasal mesajlar İngiliz The Economist dergisi, Türkiye ekonomisinin gidişatını ele aldığı ve artık maske düştü başlığı ile yayınladığı son sayısında yargıya Maske Düştü yapılan müdahalelerin Türkiye’de Makalenin başlığında yer alan
Maske Düştü terimi ise ‘’Kriz teğet geçti’’ yalanının nasıl temelsiz ve sahtekarca bir ifade olduğunu gözler önüne sermiş oldu. Derginin yaptığı değerlendirmede en vurucu öğelerden birisi Türkiye ekonomisindeki büyümenin artan borçlanma ve kredilere dayandığı tespitine yer verildi. Şayet böyle bir durumun yaratabileceği bunalım riski ise kriz sürecinden çok daha yıkıcı bir sürece neden olabilir. Öne çıkan son değerlendirmeler ile birlikte, siyasal sürecin böyle devam etmesi halinde gerek döviz kurlarındaki yükseliş gerekse de yabancı sermaye akışının zayıflamasına dayalı olarak yaşanacak bir bunalımın, borç ve kredi alımıyla büyüyen bir ekonomiye dayatacağı siyasal ve ekonomik yaptırımlar da oldukça ağır olacaktır. Yaklaşan seçimler nedeni ile faiz
Hak-İş’e yolsuzluk suçlaması Maliye Bakanlığı, sözleşmeli subay ve astsubaylara ödenecek tazminattan gelir vergisi kesintisi yapılması görüşünde olduğunu açıkladı. Sözleşmeli uzman erbaşlardan alınmayan vergi, sözleşmeli subay, astsubaylardan alınacak. Buna göre, 60 bin lira altında olan tazminatlardan yüzde 2, 60 bin tl üzerinde olan tazminatlardan da yüzde 35 gelir vergisi alınacak. Sözleşmeli subay-astsubay, sözleşme süresini bitirip ayrılmak istediğinde kendisine ödenen tazminattan gelir vergisi kesintisi yapılacak. EKONOMİ
Hak – İş Konfederasyonu’na bağlı, Öz Gıda İş Sendikası’nda geçmiş dönemde eğitim sekreterliği yapan Duran Güzelkaya 3 senedir sendika içerisinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açmaya çalışıyor. Güzelkaya’nın iddiasına göre 2007 yılında Genel Başkan seçilen Yusuf Engin’e 2009 yılında istifa etmesi için 98 bin TL tutarında koltuk rüşveti verilmiş. Paranın Vakıfbank’tan çekilip çeşitli muhasebe oyunları ile yok edildiği de iddianın devamında yer alıyor. Ancak söz konusu iddiayı güçlendiren şey
ise Güzelkaya’nın verdiği hukuk mücadelesinin ilgili makamlarca dikkate alınmaması. Güzelkaya’nın yaptığı suç duyurularına rağmen savcılık bir işlem yapmamış, bu durum HSYK’ya taşınmasına rağmen henüz ortada bir dava yok. Sendikadan yapılan açıklamaya göre iddiaların nedeni ise 2007 yılında Duran Güzelkaya’nın yapılan başkanlık seçimlerini kaybetmesinden ötürü sendikaya çamur atmaya çalışması olarak ifade edildi. EKONOMİ
oranlarının yükseltilmesine ayak direnirken, bankaların rezervlerinde belirli bir oranda döviz tutmasına izin verilerek yaşanacak darbelerin hafifletilmeye çalışıldığı belirtilirken, böyle bir durumun ancak ekonominin büyüme aşamasında yararlı olabileceği aksinin yaşandığı günümüzde ise faiz oranlarında artışa gidilmesinden başka bir seçenek olmadığı ifade ediliyor. Öte yandan süreç ne şekilde işlerse işlesin kaybeden yine emeği ile geçinmek zorunda olanlar oluyor. Yandaş ekonomistlerin bütün değerlendirmelerinde kendilerini ilgilendiren tek şey ekonomide yaşanacak büyüme ve istikrar olurken, bütün değerlerin yaratıcısı olan işçi ve emekçilerin sorunlarına ise asla değinilmiyor.
EGITIM (
10
14 Ocak 2014
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Davamızı bırakmayız
Cemil Kırbayır’ın akıbeti ile ilgili TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bir karar verdikten sonra sabırla savcılığın gerekli hazırlıkları yapıp davayı açmasını bekledik. Ancak komisyonun “Cemil Kırbayır gözaltında öldürüldü” demesinden bu yana tam üç yıl geçti. Berfo Ana’nın hayatını kaybetmesinin hemen ardından konunun sıcak olmasıyla da alakalı olarak bir takım hareketlenmeler oldu ancak bunların hiç biri davanın açılmasını sağlayacak bir durumu ortaya çıkarmadı. Tanıkların ve ailenin görüşlerine başvurulması göstermelik olarak kaldı. Cemil Kırbayır’ın hayatını kaybedişi otuz yılı aşmışken meclisten gözaltında öldürüldüğüne dair rapor çıkması son derece önemliydi. Bu rapor sadece dava açılırsa ve katiller hak ettikleri cezaları alırsa anlam kazanacaktı. Berfo Ana son nefesini verene kadar evladını bulabilmek için mücadele etti. Hükümet ise başta Cumartesi Anneleri’ne verdiği sözü hiç bir şekilde tutmadı. Bu sözü tutmak için hiç bir gayret içerisinde bulunmadı. Berfo Ana ve Kırbayır ailesi her bir saniyesini bile Cemil Kırbayır’ı bulmaya adamışken öğrendik ki 2002 yılında Cemil Kırbayır’la ilgili Kars mahkemelerinde bir takipsizlik kararı verilmiş. Bu kararın verildiği ise adliye taşınırken tozlu rafların arasından çıkan dosyayla öğreniliyor. Meğerse savcının elini kolunu bağlayan şey buymuş. Takipsizlik kararı olduğu için yeni bir dava açılamıyor. 2002 yılında bu karar verilirken “olayın şikayetçisi olmadığından” kimseye tebligat yapılması gereği duyulmamış. Bundan tam 12 yıl önce bu dava çoktan kapatılmış. Mecliste bu konu araştırılırken Cemil Kırbayır hakkında açılmış olan tüm davalarla ilgili bilgi istendiği halde bu karar 12 yıl sonra ortaya çıkıyor. Ne hikmetse tam da dosya dava açılmaya hazır hale getirilmişken. Bir aile her anını Cemil Kırbayır’ı bulmaya adamışken nasıl oluyor da adı geçen mahkeme bir tebligat yapma gereği bile duymuyor. Cemil Kırbayır hakkında 12 yıl önce verilmiş olan bu karar elbette ki ilk kez karşılaştığımız bir üstünü kapatma olayı değildir. Nice devrimcinin davaları bu memleketin mahkemeleri tarafından aynı yöntemle hasır altı edilmiştir. Ancak Cemil Kırbayır davası bir dönüm noktasıdır ve diğer kardeşlerimizle aynı kaderi paylaşmasını engelleyeceğiz. Cemil Kırbayır, 12 Eylül darbesine kahramanca direnmenin bir sembolüdür. Bu gün onun davasına sahip çıkmaksa aynı devrimci geleneği aynı kahramanlıkla sürdürme iradesidir. Berfo Ana evladını mücadeleye vermiştir ve onun ardından durmadan mücadele etmiştir. Cemil Kırbayır, Kenan Evren ve diğer darbecilerin karşısında haklılığı ve cesareti temsil eder. O, bir isyan bayrağı olmuşken davasının kapatılmasını seyretmeyeceğiz. Cemil Kırbayır’ın kaybedilmiş bedeni egemenlerin keyfi tutumlarına ve usulsüzlüklerine terk edilmeyecek. Onun layık olduğu mezara taşınması ve şanına yakışır bir cenaze töreni yapılması hiç bir şekilde engellenemeyecek. Bu dava hasır altı edilmeye çalışılmasın. Hatta bunun hayali bile kurulmasın. Bu yargı sistemi ya bu hatasından vaz geçer ya da ortaya çıkan rezillik her defasında yüzlerine çarpılır. Berfo Ana’ya verdiğimiz söz bakidir. Okçu Köyü’nde onun yanı başında duran boş mezara oğlunu getireceğiz. Bunu yargıya rağmen, hükümete rağmen, tüm yılgınlara rağmen yapacağız. Söz sana Cemil’i bulacağız.
“Üniversiteler patronlara çalışmalı” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, katıldığı bir toplantıda Ar-Ge çalışmalarının üniversiteler tarafından gerçekleştirilmesinin gerektiğini savundu. Işık, “Sanayi ile çok daha sıkı bir işbirliği yapın, biz sizi sonuna kadar destekleyeceğiz” diyerek, üniversitelerde “bilimin patronlar için” yapılması gerektiğini belirtti. istanbul oğuzhan özkan
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Bölgesel Toplantısı”nda konuştu. Toplantının adından da anlaşılacağı üzere “kamu yararı” için üniversitelerle patronların çalışmasına ortak alanlar konuşuldu. Bilim kim için? Işık, Türkiye’nin bir dönem çok kalın gümrük duvarları arkasında kaldığı, üniversitelerin sadece ”bilim bilim içindir”, kamunun da “para isteme benden buz gibi soğurum senden” mantığıyla hareket ettiği bir dönemden geçtiğini ifade etti. Işık’ın aklındaki üniversiteler, sanayi kuruluşlarının altında “bilimsel” çalışma yapan kurumlar olması. Türkiye’nin uluslararası rekabete açıldığını, şirket ve işletmelerin uluslararası rekabete kendini adapte etmeye çalıştığını ancak onların bunu yaparken üniversite ve kamudan gereken desteği göremediğini dile getiren Işık, esas niyetin rekabet ortamında patronların, üniversiteden ucuza destek alabilmesininin gerekli olduğunu düşünüyor.
KOBİ’lerimiz var. Bunların ikisinin biraya gelmesi gerekir. Bunları bir araya getirme görevini de üstlenen kamudur” şeklinde konuştu. Işık, devletin görevinin üniversitelerdeki bilimsel gelişimi arttırmak değil, üniversiteleri patronlara pazarlamak olduğunu sanıyor. Işık, Ar-Ge’yi sadece patronlara bırakmanın haksızlık olduğunu belirtti. Yapılması gereken şeyin üniversitelerle sanayiyi buluşturmak olduğunu söyleyen Işık, “Bu Üniversiteler sanayiyle birliktelik bir nikaha dönüşsün. Hem de bu nikah Katolik nikahı buluşturulmalıymış Işık, “Bu birikimlerden en önem- olsun. Yani üniversite, sanayi ve lisi üniversiteler. Bilgi birikimimiz kamu, Katolik nikahı ile birbirine çok iyi. Üreten sanayicilerimiz ve bağlansın” diyerek üniversitelerin
Disiplin yönetmeliğine iptal davası YÖK, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde değişiklik yapmıştı. Bu değişiklikle birlikte “bildiri dağıtmak” bile okuldan uzaklaştırmak için yetebiliyordu. Hatta, soruşturmalar süresi boyunca gerekirse öğrencinin üniversiteye girişi yasaklanabiliyordu. Eğitim-Sen, üyesi yüksek lisans öğrencisi İlker Akcasoy Danıştay’a, YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği için “yürütmeyi durdurma” ve “iptal” istemli dava açtı. Eğitim-Sen “Dava konusu düzenleme ile açılacak keyfi soruşturmalar nedeniyle henüz disiplin kurallarına aykırı hareket ettikleri konusunda kesin bir
karar alınmayan öğrenciler hakkında üniversiteden uzaklaştırma uygulamasının önü açılarak soruşturmanın kendisi bir cezalandırma haline getirilmiş ve masumiyet karinesi açıkça ihlal edilmiştir. Ayrıca, öğrencilerin kampüs yaşantısı içerisinde dağıtmak isteyecekleri bildiriler için önceden izin almalarının zorunlu hale gelmesi, özgür düşünceye ket vurma anlamı taşıdığı gibi kişilerin düşüncelerini yaymalarında çekingen davranmaları sonucunu doğuracağı da ortadadır” diyerek niye Disiplin Yönetmeliği’ne karşı olduklarını açıkladı. EĞİTİM
Yemek zammına protesto
guncagaydin@hotmail.com
Üniversitede çay içmeye soruşturma Araştırma görevlileri yalnız değildir
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde dayanışma amacıyla ücretsiz çay dağıtan öğrencilere, “fakültede izinsiz çay makinesi kurup öğrencilere çay dağıtmak” gerekçesiyle üç öğrenciye disiplin soruşturması açıldı. Soruşturmaya konu olan ise, öğrencilerin dört yıldır ‘dayanışma için’ ücretsiz çay dağıttığı ‘Çayhane’ oldu. Öğrenciler 30 Ocak’ta savunma yapacak. Edebiyat Fakültesi yemekhanesinde paraları olmadığı için ücretsiz yemek yiyen öğrencilere de geçtiğimiz hafta “yemekhanede zorla yemek aldıkları” gerekçesiyle soruşturma açılmıştı. GÜNCEL
Parası neyse veririz Işık, “Bakanlık olarak bu yıl ArGe’ye ayırdığımız kaynak 1 milyar Üniversiteler patronlara karşı 576 milyon liradır. İstiyoruz ki bu “hassas” olsun kaynak yıl içinde etkin bir şekilde Işık, “Sanayi ile çok daha sıkı bir harcansın, biz de gidelim ‘Bu para işbirliği yapın, biz sizi sonuna ka- yetmedi, bizim sanayimiz Ar-Ge’ye dar destekleyeceğiz. Sanayicimiz çok önem veriyor’ diyelim. Ama ge10 milyar doların üzerinde TÜ- çen yıl bu kaynağımızı harcayamaBİTAK’a bir proje getirdiğinde dık. Üniversitelerimizin bu konueğer bir üniversite ortak değilse ya daha fazla hassasiyet göstermesi reddediyoruz. Çünkü bu işin sür- gerekiyor” diyerek üniversitelere dürülebilir olması için mutlaka seslendi. Işık, üniversitelere topbilim ayağı sağlam olmalı” diyerek lum için bilim yaptıkları takdirde bilimin gerekliliğini anlamış fakat karşılıksız para veremeyeceklerini, bunun toplum için değil patronlar parayı patronlarla işbirliği yapıldığı için olması gerektiğini savunuyor. takdirde verebileceklerini söylemiş oldu. tamamen patronların kölesi olması gerektiğini söylemiş oluyor.
ODTÜ’de araştırma görevlisi olarak görev yapan Furkan Devran Sarıbaş’ın işten çıkarılmasına karşı dün Rektörlük binası önünde eylem yapıldı. Furkan’ın işe iadesi ve araştırma görevlilerinin güvencesiz çalıştırılmasına son verilmesi çağrısıyla yapılan eylemde öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlar da asistanlara destek için eylemdeydiler. Asistanlar, verilen çabalar karşısında Rektörlüğün sürekli kendilerini oyaladığını ifade ettiler. Furkan Devran Sarıbaş’ın işten çıkarılmasının hukuki bir dayanağı olmadığı, keyfi uygulamaların Furkan’la ve de asistanlarla sınırlı olmadığı vurgulandı. Basın açıklamasından sonra eylemciler forum gerçekleştirmek üzere Rektörlük binasına girdiler. EĞİTİM
Gümüşhane Üniversitesi’nde 2 liraya verilen 4 çeşit yemeğin fiyatının 25 kuruş arttırılmasına karşı öğrenciler üniversitede bulunan sosyal tesislerin önünde toplanarak yemekhane zammını protesto ettiler. Öğrenciler, taleplerinin yemek ücretlerindeki zammın geri çekilmesi olduğunu söylediler. Yemek ücretleri tekrardan eski haline dönmeden yemekhanede yemek yemeyeceklerini belirten öğrenciler “Müşteri değil öğrenciyiz”, “Direne direne kazanacağız” sloganları attı.
Yüzlerce öğrencinin katıldığı eylemde öğrenciler, ‘Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ sloganı atarak yemek için tesislere girenleri protesto etti. Öğrencilerin eylemleri sırasında üniversitenin rektör yardımcısı gelerek, “Temsilcilerinizi seçin, görüşelim. Kayıtsız kalamayız. Burası üniversite, başımızı kuma sokamayız. Öğrencinin tabi ki hakkı, hukuku var. Bu fiyat, yani 25 kuruş üzerinden gidersek yanlış zemindeyiz” diyerek görüşme yapmak istediklerini belirti. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
14 Ocak 2014
Sağlık meslek liseleri sermaye aracı oldu
Son yapılan araştırmalara göre, meslek liselerinin artışı kontrol altına alınamıyor ve bu birçok sorun yaratıyor. Meslek lisesi adayı olan öğrencilerin fazlalığıyla, parası olan okul açıyor ve devlet tarafından ise ruhsat kontrolü yapılmıyor. Açılan yeni ve ruhsatsız okullarda fiyatlar daha uygun olduğu için öğrenciler ruhsatsız okulları tercih ediyor. İSTANBUL burak kiper
AKP hükümetinin getirdiği yeni eğitim sistemi, öğrencileri ya özel okula ya da meslek lisesine yönlendiriyor. Sağlık meslek liselerinin en yoğun olduğu illerin başında İstanbul geliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre İstanbul’da sadece 24 özel sağlık meslek lisesi var. Yeni olarak açılacak pek çok okulun ilanı duvarlarda asılı. Ancak birçoğu henüz ruhsatını bile almış değil. İş garantili ilanlar öğrenci ve ailelerini cezbediyor. Yıllık 12 bin liraya kadar öğrenci bulunması da sürücü kursu sahibinden yurt sahibinden, müteahhitlere kadar birçok işadamını özel sağlık meslek liseleri açmaya yöneltiyor. Açılışı için izin alınmadan tanıtım ve ön kayıtlar yapılıyor. Özel sağlık, niteliksiz eğitim Öğrencilerin meslek lisesine ilgisi artıyor. Ağırlıklı olarak hemşirelik, anestezi teknisyenliği ve acil tıp teknisyenliği eğitimlerinin verildiği bu okullara ilginin artması sağlık uzmanlarını tedirgin ediyor. Sağlık uzmanları, “Lisans eğitimli hemşire, anestezi teknisyeni, acil tıp teknisyeni olması gerekir derken, özel sağlık meslek liseleri ile hem niteliksiz hem de ihtiyaç fazlası sağlık personeli ile kapıda. Bu şekilde giderse Türkiye’de 10 yıl sonra 100 bin hemşire ve acil tıp teknisyeni fazlası olacak” uyarısında bulunuyor. Sağlık meslek lisesi yöneticisi taleple ilgili “Öğrencinin devlet okuluna puanı yetmiyorsa, veliler “Üniversitede özel bir okulda
Okullarda yeniden süt dağıtılacak
Milli Eğitim Bakanlığı’nın seneler önce yürürlüğe koyduğu ilkokullarda süt uygulamasında birçok öğrenci zehirlenmişti. Dağıtılan sütler geri alınmış fakat bu harekete tepkiler durdurulamamıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’na yazılan binlerce dilekçe ile şikâyetlerde bulunulmuştu. Yeni eğitim, öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı her okulda ve her ilde süt dağıtımı uygulamasına yeniden geçiyor. Zehirlenenler olduğu için uygulamaya temkinli yaklaşan Milli Eğitim Bakanlığı müdürlere süt dağıtımı, takipçiliğini ve uygulamanın eğitimini veriyor. EĞİTİM
Okullarda, bağımlılığa karşı mücadele
okutacağıma şimdi özel sağlık meslek lisesinde okuturum. Lise mezunu olarak da iş bulabilir” diye düşünüyor. Sağlık meslek lisesi yöneticisi, “Bu tip eğitim sistemi sağlık alanına zarar veriyor” dedi. Parası olan okul açıyor Öğrencilerin meslek liselerine yoğun talebi okul sıkıntısına yol açıyor. Bir miktar parası olan bu işten kâr çıkarmak için özel sağlık meslek lisesi açıyor. Bu liselerde verilen eğitim de niteliksiz. Bu niteliksiz eğitimde okuyan bir öğrencinin sağlık alanına girmesinin mümkün olmadığını
birçok kurum dile getiriyor. Meslek örgütleri, lise eğitimiyle hemşireliğin, anestezi teknisyenliğinin yapılamayacağını söylüyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre ise 2012’de ÖSYM’ye, sağlık meslek liselerinden 43 bin 891 bin başvuru oldu. 2 bin öğrenci lisans, 9729 öğrenci ise ön lisans programlarını kazandı, 32 bin 612 sağlık meslek lisesi mezunu ise lise diploması ile iş aramaya koyuldu. Sağlık alanında, işsizlik kapıda Türk Hemşireler Derneği Genel Başkanı Saadet Ülker, sağlık mes-
lek liselerindeki tehlikeye dikkat çekti. “Türkiye’de resmi rakamlara göre hemşire sayısı 140 bin. 2023’te ulaşılmak istenilen hemşire sayısı 300 bin civarında. Sağlık meslek liselerine öğrenci alınmaya devam edildiğinde 2023’te 50 bin hemşire fazlalığı söz konusu olacak. Sağlık Bakanlığı’nın tahminine göre 2015 yılı hemşire ihtiyacı 160 bin. Bu yıl 15 bin, gelecek yıl 17 bin hemşire mezun olacak. Yani beklenen sayıya neredeyse bu yıl itibariyle ulaşılmıştır ve gelecek yıldan itibaren işsizlik sorununun başlayacağını söyleyebiliriz” dedi.
Üsküdar Adile Sultan Sarayı’nda gerçekleşen toplantıya Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman katıldı. “Türkiye Bağımlılıkla Mücadele” adlı projesiyle okullarda ve ulusal düzeyde bilinç oluşturulması konuşuldu. Toplantıda okullardaki bağımlılığın arttığını ve bunlarla mücadele edilmesine dikkat çekilerek bir işbirliği protokolü imzalandı. Rehberlik servisi ile derslere aktarılması düşünülen bağımlılığa karşı mücadele ülke genelinde yaygınlaştırılacak. EĞİTİM
Kız çocuklarının okuma oranı artmalı
ÖSYM’den yeniden sınav güvenliği ÖSYM’nin düzenlediği, YGS ve LGS gibi birçok sınavda her sene şifre skandalları ülkenin gündemini sarsıyordu. Öğrenciler, kendi emekleri ile girdikleri sınavda emek hırsızlarına karşı birçok eylem düzenlediler. Her sene olmasına rağmen bir türlü önüne geçilemeyen Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanı Ali Demir, her yıl olduğu gibi bu yıl da sınavda hata olmaması için güvenliğin arttırıldığını açıkladı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, yeni getirilen sistem ile sinyalle açılabilmesini sağlayan güvenlik sistemi, güvenliği sağlanılması düşünülen kitapçıkların böylece korunması düşünülüyor. Demir, kitapçıkların
birçok güvenlik önleminden geçirildikten sonra ancak sınav günü açılabileceğini açıkladı. Avcı ‘’Adayların belgeleri değiştirme gibi kabul edemeyeceğimiz bazı davranışları olduğunu görüyoruz. Bu nedenle bilişim grubundaki arkadaşlarımızın çalışmasıyla bir sonuç belgesi doğrulama sistemi gerçekleştirdik. Şu anda ÖSYM sisteminden alınmış bir belgenin altında belge doğrulama kodu diye bir kod var. Bu belgedeki T.C. kimlik numarasıyla bu kod, ÖSYM’nin sonuç doğrulama sistemine girildiğinde bu belgenin aynısının burada görülebilmesi gerekir. Eğer bir farklılık varsa asıl olan bizim kayıtlarımızdakidir’’ dedi. EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg
Dershane taslağı bu hafta hazır
Ucuz iş gücü değiliz AKP’nin yeni eğitim yasalarındaki boşluk meslek liselerinde de yaşanıyor. Son zamanlarda özel sağlık meslek liselerinin sayısı sürekli artıyor. AKP sağlık meslek liselerine öğrenci alımını keserek özel sağlık meslek liselerinin önünü açıyor. AKP iş birlikçilerine rant sağlamak için özel sağlık meslek liselerini teşvik ederken okullardaki öğretmen ihtiyacını karşılayamıyor. Sürekli yenisi açılan özel sağlık meslek liselerinde öğrencilere verilen eğitim yetersiz ve nitelikli sağlık mensubu yetişmiyor. Sadece kendilerine ucuz işgücü sağlamak için bu okulları açıyorlar. Biz liseliler olarak nitelikli eğitim ve iyi bir gelecek istiyoruz. AKP’nin öğrencileri sadece işgücü olarak görmesine izin vermiyoruz okullarda nitelikli eğitim alana kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Dershaneler konusunda son bir karar için geçtiğimiz hafta dershane yöneticileri ile bir toplantı yapıldı. Dershane yöneticilerinin fikirlerini alan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, toplantının üzerine açıklama yapmadı. Ulusal Mimari Proje Yarışma Sergisi’ne katılan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershane konusunda açıklamalarda bulundu. Dershane konusunda gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Bir iki tane eksiğimiz kaldı. Se-
çenekleri olabildiğince çoğaltmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla sahada yapılan araştırmalarda hangi dershane fiziki alt yapı olarak hangi kuruma dönüşebilir ile ilgili olarak hem kendi önerileri var hem de bizim tespitlerimiz var. Bunları paylaşıyoruz. Bir hafta içerisinde tamamlanmış olur” açıklamasında bulundu. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın gündeme getirdiği ve ülkenin gündeminden düşmeyen dershane konusunda artık son günlere yaklaşıldı. EĞİTİM
Şemsi Türkmen Anadolu Lisesi toplantı salonunda, 2013 eğitim ve öğretim yılını değerlendiren Milli Eğitim Müdürü Fatih Başak, yürüttükleri çalışmalar sonucunda bin 950’si kız olmak üzere toplam 2 bin 63 kişiyi yeniden eğitime kazandırdıklarını söyledi. AKP hükümetinin getirdiği yeni eğitim sistemi 4+4+4 ile resmi rakamlara göre çocuk işçilerin ve çocuk gelinlerin sayısı günden güne artarken, Şemsi Türkmen Anadolu Lisesi toplantı salonunda açıklamalarda bulunan Başak, kız çocukların okula kazandırılması için çalışmalar olduğunu açıkladı. EĞİTİM
Elektrik kesiğine velilerden tepki
Batman Beşiri İkiköprü Beldesi Turgut Özal İlköğretim Okulu’nda 1 haftadır elektrik kesintisi yaşanıyor. Beldedeki elektrik kesintisi eğitimi, direk vurduğunu söyleyen veliler, ‘’Havalar çok soğuk. Koca bir mahalle, okul, sağlık ocağı ve camiye küçük bir trafoyla elektrik verilmeye çalışılıyor. Mevcut trafo yükü kaldıramıyor. Trafonun değiştirilmesini istiyoruz. Bu şartlarda öğrencilerimizi okula göndermiyoruz” dedi. Elektrik kesintisi nedeniyle okulun ısıtma sistemi çalışamıyor. Okulun soğuk olması nedeniyle bazı aileler çocuklarını okula gönderemiyor. EĞİTİM
FORUMLAR
12
14 Ocak 2014
HSYK Adalet Bakanlığı’na bağlanıyor, Başbakan tek adamlığını ilan ediyor
Bu yasa ile bizi nasıl bir Türkiye bekliyor?
HSYK’nın Adalet Bakanlığı’na bağlı hareket etmesi ile ilgili yasa tasarısı Meclis’e sunuldu. Bu yasa için Adalet Komisyonu neredeyse her gün bir araya geliyor ancak tartışmalardan, kavgalardan, hukuksuzluktan konu bir türlü tartışılamıyor. AKP 12 Eylül referandumu ile birlikte değiştirdiği HSYK yapısını yine çıkarlarına göre değiştirmeye kalkıyor. Başbakan yeni yasa tasarısı ile tek adamlığını bu kez alenen ilan ediyor. Bağımsız bir yargının olmayacağı bir sistemin imzası atılıyor. Henüz yasa Meclis’ten geçmedi ama bu konu forumlarda dillendirilmeye başlandı. Biz de forumlara bu hafta bu yasayla nasıl bir Türkiye’nin bizi beklediğini sorduk.
Abbasağa Parkı Forumu Ceren D.
Abbasağa Parkı Forumu Mustafa Alandağlı
Ankara Demet Ezberci
İstanbul Av. Özge Öner
Diren Bursa Dilek Gültekin
Diren Bursa Av.Aslı EVKE YETKİN
Ali İsmail Korkmaz Parkı Forumu Kurtuluş Akçelik
Gündoğdu İskele Forumu Dilek Çörek
Yoğurtçu Parkı Forumu Günay Önalan
Yoğurtçu Parkı Forumu Selim Ekşi
Abbasağa Parkı Forumu Ceren D. Başkanlık sisteminin yolunu açıyorlar Yasama yürütmeye bağlı aslında, yargı da yürütmeye bağlanırsa; yasama, yürütme yargı hepsi aslında yürütme olacak. Sonuçta otokratik bir yönetim olacak. Demokratiklik olmayacak; kalkacak ortadan. Ve otokratik teokrasiye doğru gideceğiz. Parçalı olabilir, ülkeyi eyaletlere bölebilirler. Başkanlık sistemine geçebilirler. Onun yolunu açıyorlar. Açmaya çalışıyorlar daha doğrusu. Ama baştan HSYK’nın bir referandum sonucu tüzel bir kişilik kazanması, tekrar bağlı bir konum haline geliyor olması 12 Eylül’ün de gerisine düştüğümüzü gösterir. Bu kadar basit. 12 Mart’la 12 Eylül arasında bile bu kadar olmamıştı. Ortam kaotikti. İnsanlar kaos içindeydi. Ama yönetimde ne kadar zafiyet var derseniz koalisyonların dışında bir yönetim zaafı yoktu. Burada ne olacak? Bürokratik bir yönetim, her şey bürokrasiye değil, o bürokratların bağlı bulunduğu yürütme organına bağlı yani kabineye bağlı. Kabine kime bağlı? Başbakan’a. Güçler ayrılığı diye bir şey yok. Ama güçler ayrılığı diye bir şey kısmen vardı, olduğunu gördük. Olduğu için savcı izleme yapabildi. Polis dinleme yapabildi. Savcı ifade için insanları çağırabildi. Kısmen vardı. Eskiden de tehdit ediliyorlardı. Ama bu kadar aleni ve aşikar değildi. Abbasağa Parkı Forumu Mustafa Alandağlı Yasama aşamasındayken tepki göstermeliyiz Sanırım üç beş ay öncesi Başbakan, erkler ayrılığının ayak bağı olduğundan bahsetmişti. Bunun sinyalini vermişti. Gittikçe daha tek adam daha otoriter bir rejime doğru, yetkileri kendi elinde toplamak gibi bir düşünceyle hareket ediyor. Oldukça kötü bir durum. Bizim buna karşı henüz daha yasalaşmamışken, yasama aşamasındayken tepki göstermemiz lazım. Bunu şu mantıkla yapıyorlar. Yolsuzluk operasyonunun da etkisi oldu. Bunların üstünü daha kolay kapatacaklar. Halkın duymasını engelleyecekler. Amaçlarından biri de budur diye düşünüyorum. Cemaat üzerinden tüm halka bunu dayatıyorlar. Sonuçta cemaatle AKP’nin çekişmesi ya da savaşı diyelim, hakim sınıfların egemenlik savaşı bu. Bunu HSYK’yı da kendine bağlayarak tamamen zaten kendi oluşturduğu yargıyı, 2010’daki referandumda kendi oluşturduğu HSYK’yı işte ben tekrardan değiştiriyorum diyerek tasfiye ediyor, tekrar kendi yargısını, kendi HSYK’sını oluşturmak istiyor. Ankara Demet Ezberci Mücadele içinde alanlara çıkmalıyız Devletin,HSYK’yı elinin altında tutabilmek için,atmayı düşündüğü adımla ilgili kadınlar olarak bizlerin de söyleyecek
sözü var! AKP iktidarı, ülkedeki demokrasi dinamiklerine ve halka düşman bir işbirlikçidir.Varolan oligarşik faşist sistemi başarıyla yürütmekle beraber,devlet içinde ‘paralel’ bir devlet yaratmış,haksızlık ve sömürüye karşı kendi hukuk anlayışını dayatmıştır.Halkın hak arama mücadelesinin önü kesilmiştir.Hakimler ve savcılar,iktidarın kadrolu memuru haline gelmiştir.Başta HSYK olmak üzere,Anayasa Mahkemesi,Yargıtay ve Danıştay,kendi kadrolarıyla kurumlaştırılmıştır.Hukuki gerekçe olmadan,iktidar karşıtı olan herkes tutuklanmıştır. Masum insanlar hedef gözetilerek katledilmiştir. Yani devletin adaleti,yalnızca ‘’mülk’’ sahibi olanlar için vardır. Bugünkü duruma baktığımızda,AKP iktidarı,zaten kendisine bağlı hareket eden yargı sistemiyle yetinmemiş olacak ki,HSYK’yı tamamen kendisine bağlamak istiyor!Sunduğu yasa tasarısında amaç,üyelerini değiştiremediği HSYK’yı tırpanlayıp kendi çıkarları doğrultusunda bir yargı sistemi dizayn etmektir.Teklifin yasalaşması demek,HSYK üyelerinin tamamen Adalet Bakanı’na bağlanması,bakanın izni olmadan bağımsız yargılamanın yapılamayacak olması demektir. Teklifin yasalaşmasıyla Türkiye halklarını bekleyen,daha fazla hukuksuzluk,daha fazla sömürü,baskı ve faşizmdir. Şu anki anayasaya bile aykırı olan tasarıyla devlet,kendi suçlularını koruma altına almayı amaçlamaktadır. Yargının bağımsızlığı ilkesini ortadan kaldırmak, haklıyla haksızı ayırt etmeden, vicdanlarımızın kirletilmesi demektir. Buna dayanarak,emeği sömürülen,hakkını arayamayan halkımızı,daha karanlık günlerin beklediğini söyleyebiliriz.Öyleyse geleceğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkarak,hepimiz mücadelenin içinde olmalı,alanlara çıkmalıyız. İstanbul Av. Özge Öner Baskı politikaları içselleştirilmeye çalışılıyor Kimseden talimat almadan görevini yerine getireceği ve yetkilerini kullanacağı öngörülen “bağımsız” kurulun üstünün çizildiği ve kurula ait birçok yetkinin yine bu kurulun bir üyesi olan başkana yani Adalet Bakanı’na verileceği teklif metninde ortaya konulmuştur. Bu yetkiler; üyeler hakkında yapılan suç ve disiplin soruşturma ve kovuşturmalarını yönetme ve bu konuda karar verme, soruşturma kurulunun ilgili raporu doğrudan bakana sunması, yeni gelen üyelerin görevleri ile ilgili yahut kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma izninin bakan tarafından verilmesi, teftiş kurulu başkan, başkan yardımcısı ve genel sekreterini bakanın ataması ve bu kişilerin doğrudan bakana karşı sorumlu olması, bakana yönetmelik
ve genelge çıkarma şeklinde sıralanmaktadır. Anayasanın 159’uncu maddesi açıkça HSYK’nın “Mahkemelerin Bağımsızlığı” ve “Hakimlik Teminatı” esaslarına göre görev yapacağına hükmederek, kendisine özgü bir yapısının olduğu bu yapı nedeniyle siyasi iradeden bağımsızlığını muhafaza etmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Oysa teklifte yer alan yetkilerle; kurul, iktidarın siyasi etki ve müdahalelerine doğrudan maruz kalarak, tarafsız ve bağımsız karar alma imkanı sona erdirilecektir. Bakan ve müsteşarının birlikte HSYK yapısı içerisinde bulunması yeterince tartışmalıyken, kurulun tüm yetkilerini bakana tanıma iradesi yargı bağımsızlığını alenen engellemektir. Yargı kollarına yapılan bu müdahalelerle; iktidar keyfiliğinin denetlenmesi önlenmek istenmekte ve hukuki olmayan yasa metinleri ile yargı üzerinde baskı politikası içselleştirilmeye çalışılmaktadır. Diren Bursa Dilek Gültekin Anayasa bir paçavra gibi kenara atılıyor AKP-cemaat koalisyonunun çatlamasıyla şiddetlenen iktidar ve rant savaşı, dincigericiliğin rezaletlerini ortaya sermekle kalmadı, devletin iki dinci odak arasında paylaşıldığını emekçilere açık bir biçimde gösterdi. Koalisyon devam ederken, özel yetkilerle donatılan savcılarının eline her türlü olanağı veren iktidar yargıyı kendine yönelik muhalefete ve devrimcilere karşı bir silah olarak kullanıyordu. Hem AKP hem cemaat, gidişattan memnundu. Ne cemaat AKP şeflerinin yolsuzluk ve rüşvet bataklığı içinde yüzmelerine bir şey diyordu ne AKP “paralel devlet” diye feryat-figan ediyordu. Ancak ortaklık bozulunca her biri diğeri hakkındaki dosyalarını açmaya başladı. Ve bugün görüldü ki, çatışma şiddetlenince, burjuva hukukunun hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmıyor. Anayasa, bir paçavra gibi kenara atılıyor, belirleyici sözü, “güç” söylüyor. Bugün de HSYK ile gündeme gelen yargının bağımsızlığı üzerine yapılan tartışmalarından çıkaracağımız tek sonuç da aslında yargının hiçbir zaman bağımsız olmadığıdır. Bu sömürü ve talan üzerine kurulu sermaye iktidarı var oldukça, onun başını haramiler tuttukça hukuku kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için, işçilerin, emekçilerin, gençlerin ve kadınların mücadelesini boğmak için kullanacaklar. Diren Bursa Av.Aslı Evke Yetkin HSYK Adalet Baknlığı’nın şubesi haline getiriliyor 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ile birlikte siyasal iktidar , ‘demokratikleşme’ adı altında Adalet Bakanı ve müsteşarının varlığı ve yetkileri nedeniy-
le zaten yürütmeden tamamen bağımsız olmayan HSYK’nın yapısını değiştirerek büyük ölçüde kendine bağladı , kadrolaşmanın önünü açtı ve yargı bağımsızlığına büyük bir darbe vurdu.Bugün ise iktidar; toplumun muhalif hemen hemen her kesimine karşı sopa olarak kullandığı ve kendi eliyle yarattığı yargı egemenler arasındaki çatışma nedeniyle bu kez kendisine yönelince Anayasa ve evrensel hukuk normlarını da tamamen hiçe sayarak HSYK’yı adeta Adalet Bakanlığı’nın şubesi haline getirmeye çalışıyor. Teklif yasalaşırsa daire başkanları, teftiş kurulu başkan ve yardımcıları bakan tarafından atanacak , tüm personelin görevinin sona erdirilmesi ve şekillendirme Adalet Bakanı tarafından yapılacak. Genel kurulun neredeyse tüm yetkileri Adalet Bakanına devredilecektir. Bunun anlamı şudur: Siyasi iktidar istediği hakimi, savcıyı görevden alabilecek, beğenmediğinin yerini değiştirecek, istediği soruşturmayı kapatabilecektir.. Dolayısıyla yargıda tam bir hakimiyet sağlayacaktır. Ali İsmail Korkmaz Parkı Forumu Kurtuluş Akçelik Bu durum ancak bir diktatöre yakışır Hsyk’nın Adalet Bakanlığına bağlanmasını istemek ancak bir diktatöre yakışırdı. Tayyip Erdoğan böyle bir girişimde bulunarak kendisi hakkındaki düşüncelerimizin doğrulunu orataya koymuştur. Nasıl Hitler savaşı kaybedeceğini anladığında Yahudileri katlettiyse Tayyip Erdoğan’ın bugün kendisini korumak için yaptığı çalışmalar da aslında halk arasındaki gücünün azalmasından ve iktidarı kaybetme korkusundan kaynaklanıyor.Bu sebeple bütün diktatörler gibi en büyük zararı gitmeden önce verecektir. Gündoğdu İskele Forumu Dilek Çörek Sağduyulu AKP’lilerin dur demesi gerekiyor Yargının hükümet tarafından denetlendiği durumda zaten felaket senaryoları yazmaya hazır olduğumuz günler geliyor demektir. Avukatın, savcının ya da hakimin elinin kolunun bağlı olduğu dönemler var, üstüne bir de yönlendirildiklerini düşünürsen adalet sistemi çöker. İnsanlar bu sefer de kendi adaletlerini kurmaya başlarlar. Kaos başlar. Herkes kendi inandığı, güvendiği yol ile istediği adalete ulaşmaya çalışır. O zaman da ülkede ne barış kalır, ne huzur kalır hiçbir şey kalmaz. O yüzden çok kısa bir süre içerisinde bu mantıksızlığa dur demek gerektiğini düşünüyorum. Sağduyulu kişiler bu konularda eylemler yapıyorlar ama ben AKP camiasından da sağduyulu insanların artık dur demesi gerektiğini düşünüyorum. Herkesin adalete ihtiyacı var. Gün gelir onların da adalete ihtiyacı olduğu zaman ortada bir adalet kalmadığını görürler ve o zaman
da yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık. Yoğurtçu Parkı Forumu Günay Önalan Bu nihai bir darbedir 17 Aralık’ta yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet operasyonuna ilişkin soruşturmayı yürüten savcıların görevden alındığını gördük. Savcılar bizzat Başbakan tarafından tehdit edildiler. Yeni getirilmek istenen düzenlemeye tarafsız ve bağımsız şekilde çalışması gereken HSYK’nın Adalet Bakanlığı aracılığı ile hükümete bağlanması veya bağımlı hale getirilmesi iktidarın emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı ortaya çıkaracaktır. İçi boşaltılmış işlevsiz ve yetkisiz bir kurula dönüştürülen HSYK’ya adalet bakanlığı tarafından el konulmuştur. Bunların hepsi yargı bağımsızlığıyla hukuk devleti ve demokrasiyle bağdaşmayan bir durumdur. Türkiye giderek otoriter ve totaliter bir yönetime doğru gitmektedir. Bu nihai bir darbedir. Kuvvetler ayrılığına son verilmiştir. Bu değişiklikle birlikte yargı üzerinde resmen bir sıkı yönetim ilan edilecek ve tüm yetkiler (malesef ) Bekir Bozdağ gibi birinin elinde toplanacaktır. Buna bağlı olarak internet yasası da degişince Türkiye çok karanlık bir diktatörlüğün içine sokulacaktır. Hedef tetikçi HSYK’dır. Bağımsızlık tehlikededir. Polise soruşturma izni bakana verilmektedir. Ya bakan bu günkü gibi yolsuzluk yapmışsa... yazık! Yoğurtçu Parkı Forumu Selim Ekşi Korku imparatorluğu fiilen hayata geçer Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısında yapılacak değişiklik ile başkanlık sistemine ve dolayısıyla hükmü geçen tek adamlığa giden yolda engel çıkaracak kurumların pasifize edilmesi amaçlanıyor. En son Gezi sürecinde ve yolsuzluk operasyonlarında karşılaştığımız, hükümetin aleyhine oluşacak davaların kah etrafından dolanarak kah doğrudan müdahale edilerek engel olmaktan çıkarılması süreci, böylece bir devlet refleksi haline getirilmeye çalışılıyor. Bunun sonucunda hak arama adresi mahkemeler olmaktan çıkarak tek adamın insiyatifine geçecektir. Bu da hukuksuzluğu, dolayısıyla güvensizliği getirecektir. En nihayetinde korku imparatorluğu fiilen hayata geçmiş olacaktır. Ek olarak bu değişikliklerin son olmayacağını ve hazırlanmak istenen yeni anayasa için belirleyici bir yol yapma amacıyla hareket edildiğini düşünüyorum. Bu da yaşadığımız ülkeyi hepten hukuksuz bir yere çevirebilir. Bu tehlikenin kilometre taşlarından biri de HSYK’nın yapısının değiştirilip siyasi organa bağlanması olacaktır.
FORUMLAR
13
14 Ocak 2014
Abbasağa Forumu AKP’den hesap sordu
Beşiktaş’ta AKP standını protesto eden dört Halkevleri üyesi, “siyasi faaliyeti engellemek” gerekçesiyle gözaltına alındı. Abbasağa Forumu, Özgürlük Anıtı’nın önüne kurulan AKP standını protesto edenlerin gözaltına alınmasının ardından Beşiktaş’ta AKP standının kurulduğu yerde eylem gerçekleştirdi. FORum rıfat çapar
Beşiktaş Meydanı’nda bulunan Özgürlük Anıtı’nın olduğu yere seçim standı açan AKP’liler 8 Ocak günü Beşiktaş’ta “Hırsızların, yağmacıların, katillerin Beşiktaş’ta yeri yok” başlığıyla protesto edenler polis saldırısına uğrayarak gözaltına alındı. AKP standı ise çevik kuvvet ekipleriyle korumaya alındı. Polisin tavrına karşı Abbasağa Forumu 8 Ocak saat 19.30’da saldırının yaşandığı Özgürlük Meydanı’nda toplandı. Abbasağa Forumu, dört forum katılımcısının polis tarafından gözaltına alınmasını protesto etti. AKP standını protesto ettiler 8 Ocak günü, AKP’nin Beşiktaş’ta açtığı seçim standı, Halkevleri ve Politeknik üyeleri tarafından protesto edildi. Abbasağa Forumu’nun da üyesi olan protestocular, AKP hükümetinin bulaştığı yolsuzlukları hatırlatarak, partinin Beşiktaş’ta stant açmasını protesto etti. Bunun üzerine polis müdahale gerçekleştirerek 2 Halkevleri, 2 de Politeknik üyesini gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Beşiktaş Karakolu’na götürüldü. Ardından AKP standının yanına bir otobüs dolusu çevik kuvvet geldi. “AKP Beşiktaş’tan defol” Gözaltıların hemen ardından Abbasağa Forumu, gözaltıları kınamak için eylem yapma kararı aldı. Müdahalenin gerçekleştiği Özgürlük Anıtı’nda
Forumlarda bu hafta
Abbasağa Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’da Beşiktaş Gençlik Merkezi’nde forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla her hafta Salı günleri saat 20.00’da Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Saraçhane Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20.30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Şişli Merkez Forumu Şişli Merkez Forumu’nun düzenlediği Sokak Üniversitesi her Çarşamba 19.30’da Maden Mühendisleri Odası’nda gerçekleşiyor. Yeldeğirmeni Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’da Don Kişot Sosyal Merkezi’nde forum toplanıyor. Yoğurtçu Forumu Kadıköy bölgesi forumları Barış Manço Kültür Merkezi’nde (BMKM) Kentsel Dönüşüm paneli düzenliyor. Etkinlik 15 Ocak günü 20.00’da. Etkinliğin düzenleyicileri, Acıbadem Dayanışması, Caferağa Dayanışması, Göztepe Parkı Forumu, Göztepe Gezi Dayanışması, Özgürlük Parkı Halk Forumu, Koşuyolu Yaşam Parkı Forumu, Osmanağa Dayanışması, Yeldeğirmeni Dayanışması ve Yoğurtçu Parkı Forumu. Yoğurtçu Forumu ayrıca 17 Ocak Cuma saat 20:00’da Barış Manço Kültür Merkezi’nde “Kadıköy halkı seçimlerden ne bekliyor?” başlıklı forum düzenleyecek.
buluşan Abbasağa Forumu üyeleri “AKP Beşiktaş’tan defol: Hesap sorduk, hesap soracağız” pankartı açtı. Yapılan konuşmalarda, ”Bu meydanlar AKP’nin ve polisinin değil. Bu meydanlar Ethemlerin, Alilerin, Abdullahların…” vurgusu yapıldı. “Yalana talana AKP’ye hayır” sloganları atan forum katılımcıları, yarın tekrar AKP standı açılırsa yine burada olacaklarını ifade ettiler. Yapılan eylemde meydanların AKP’nin ve polisin değil Gezi direnişinde hayatını kaybedenlerin ve onların mücadelelerini devam ettirenlerin olduğu vurgulandı. Yapılan açıklamaların ardından eylem sona erdi.
Yoğurtçu Kadın Forumu Yoğurtçu Kadın Forumu da bu haftaki forumunu Çarşamba günü saat 19.30’da Don Kişot Evi’nde gerçekleştirecek. Kadınlar bu toplantıda şu sorunları ele alacak: Kadınların yerel seçimlerde tavırları nasıl olmalı? Kadın dostu kentlerden ne anlıyoruz? Yerel yönetimden taleplerimiz neler?
Kamu mülkünü kamu yararına kullanacağız Caferağa Dayanışması, işgal ettikleri Mahalle Evi’ni elbirliğiyle donattı. Caferağa Dayanışması üyeleri, 11 Ocak günü sabahı Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda toplanarak buradan işgal evinin bulunduğu Hacı Şükrü Sokak’a yürüdüler. Önce bina cephesine pankartlarını astılar; ancak gelen polis ekipleri pankartın indirilmesini talep etti. Ardından mahalle sakinleri evde temizlik yapmaya koyuldu. Gün boyu binadan torbalarca moloz çıkarıldı; ayrıca bina girişine Mahalle Evi tabelası asıldı. Caferağa Dayanışma-
sı işgal evinin yerini belirlemek için önce bir çalışma grubu oluşturdu: “İlk olarak bir teknik ekip kurduk. Mahallenin sosyal yapısından dolayı, Caferağa Dayanışması’nda çok sayıda mühendis ve mimar var. Dört kişilik bir mimar-mühendis ekibi bu binayı buldu, kontrol etti ve güvenli olduğunu teyit etti” Caferağa’da pek çok terk edilmiş bina var, ancak bunların önemli bir kısmı özel mülk. Hacı Şükrü Sokak’taki bina ise hazineye ait. Dayanışma üyeleri Mahalle Evi’ne ilişkin: “Biz kamu mülkünü kamu yararına kullanmak için bu binayı işgal ettik” dedi. GÜNCEL
Konuk oyuncu değil, mahallenin sahibiyiz Cihangir Forumu, Sinan Çetin’e ait binanın çatısına su deposu görünümünde yerleştirilen baz istasyonunu protesto etti. Cihangir Forumu 10 Ocak’ta baz istasyonlarına karşı sokağa çıktı. Mahallede Sinan Çetin’e ait bir binanın üzerine su deposu görünümünde takılan baz istasyonuna karşı sokağa çıkan mahalleli binanın önünde basın açıklaması yaptı. “Konuk oyuncu değil mahallenin sahibiyiz” yazılı pankartlarıyla yürüyen mahalleliler, baz istasyonunu derhal kaldırılmasını istedi. Mahalleli adına basın açıklamasını okuyan Bilgi Üniversitesi Öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Seda Kalem, 17 Aralık 2013 tarihinde Sinan Çetin’e ait binaya bin 500 litrelik su deposu görüntüsü verilmiş bir baz istasyonu yerleştirildiğini, mal sahibinin ise Sinan Çetin olduğunu, binanın giriş kısmında ise Turkcell isimli operatörün baz istasyonu kurulumu için gerekli teçhizatın yerleştirilmesi amacıyla kiraya verildiğini ifade etti. Pankartlarını Plato Stüdyo’ya asan mahalleliler basın açıklamasını sonlandırdı. GÜNCEL
‘Geziciler şerefsiz’ sözüne karşı eylem Kocamustafapaşa Dayanışması AKP Fatih Belediyesi meclis üyesi Gökhan Ceylan’ın ‘Geziciler şerefsizdir’ sözüne karşı meydana çıktı. 6 Ocak’ta, yolsuzluk operasyonunda açığa çıkan peşkeşi “Fatih TÜRGEV’in malı değildir” diyerek protesto eden yurttaşı tartaklayan AKP’li üyelerden Gökhan Ceyhan, kendini savunmak için bu kez de Gezi eylemcilerine hakaret etti. Gezi direnişçileri için “Gezici şerefsizler”, “Vatan hainleri” ifadelerini kullandı. İstanbul Fatih ilçesine bağlı Kocamustafapaşa semtinde yaşayanların oluşturduğu
Kocamustafapaşa dayanışması “Geziciler şerefsizdir” sözüne karşı meydana çıktı. Fatih Belediyesi meclis üyesi Gökhan Ceylan’ın sözüne karşı “Kim şerefsiz? Zulme başkaldıran mı? Halkın parasını çalan mı?” pankartıyla meydana çıkan dayanışma üyeleri basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması sırasında Kocamustafapaşa Dayanışması’nın sürekli stant açtığı yere AKP kampanya otobüsü yanaştırılarak stant açıldı ve yüksek ses verildi. Eylemi sabote etme çabalarına karşı “direne direne kazanacağız” “yaşasın Kocamustafapaşa” sloganları atıldı. GÜNCEL
Acıbadem Dayanışması okuluna sahip çıktı Acıbadem Dayanışması Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin İmam Hatip Lisesi’ne dönüştürülmesine karşı yürüdü. Acıbadem Dayanışması bugün Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin İmam Hatip Lisesi için mahalleleri için parkları için “BU MAHALLE, BU OKUL BİZİM!” diyerek yürüdü. Öğrenciler ve veliler Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önüne geldi. Kitle İlçe Milli Eğitim Önünde alkışlar ve sloganlarla tepkilerini gösterdiler. GÜNCEL
‘Sağlam irade’ye geceleri de rahat yok Sporcular Parkı Forumu bütün reklam panolarını donatan ‘Sağlam irade’ afişlerini düzeltti İstanbul’da STK’ların astığı “Sağlam irade” reklamları düzeltildi. Sporcular Parkı Forumu afişlerde yazan “irade” sözcüklerinin üzerini çizerek yerine “hırsız, faşist, rüşvetçi” yazdı. 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından bazı STK’lar Başbakan Erdoğan’a destek vermek için harekete geçti. STK’ların astığı “Sağlam İrade” afişleri İstanbul’un dört bir yanına asıldı. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
14 0cak 2014
Dini politikalara son verilmeli
AKP ile Cemaat arasındaki gerginlik 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla ve yüzlerce emniyet görevlisinin görevlerinden alınmasıyla tırmanmaya devam ediyor; halktan gizlenilen tüm gerçekler bir bir ortaya çıkıyor. Dolayısıyla sayfamızda bu gerilimi ve yansımalarına yer vermek istedik. Yıllarca Türkiye’de İslamcı politikalar üzerine yazılar ve kitaplar yazan Osman Tiftikçi’nin Özgür Üniversite’de yayınlanan röportajını yayınlıyoruz. Türkiye’de devlet baştan itibaren dine karıştı/bulaştı. Sana göre şimdilerde hükümet/cemaat arasındaki “meydan savaşı” karışmanın ve bulaşmanın sonucu değil mi? Karışmak/karışılmak diyalektiği diyelim... Türkiye Cumhuriyeti özellikle Atatürkçü aydınlar ve resmi tarih tarafından dünyanın ilk ve tek laik ülkesi olarak gösterilir. Gerçekte ise islam ve Türk dünyasının ilk laik ülkeleri 1917 Sovyet devrimiyle kurulan Orta Asya devletleri, Azerbaycan gibi ülkelerdir. Türkiye Cumhuriyeti laikliğe epey yaklaşmış ama gerçekten laik bir ülke olamamıştır. Örneğin 1925 yılında şeriat mahkemeleri kapatılmış, hukuktaki ikiliğe son verilmiştir. 1924 yılında Tevhidi Tedrisat kanunu çıkarılmış, medreseler önce Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmış sonra da kapatılmıştır. Yerine okullara zorunlu din dersi konulmuş ama bu dersler de sonradan kaldırılmış, yerlerine kuran kursları açılmıştır. Bu tedbirlerle eğitim dini ögelerden esas olarak arındırılmıştır. Ama bütün bunlara rağmen devlet dinden arındırılmamıştır. Sünni İslam Diyanet İşleri başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde siyasi yapıda var olmaya devam etmiştir. Din görevlisi yetiştirme ve dini eğitim verme işini devlet kendisi üslenmeye devam etmiş, başkalarına da bunları yapmayı yasaklamıştır. Şunu da belirtmek gerekir ki yukarıda saydıklarımız laiklik alanında Türkiye burjuvazisinin son söyleyebileceği sözlerdi. Ayrıca bu adımlar Tanzimat ve Meşrutiyet süreçlerinin birikimleri, deneyimleri üzerinde atılabilmişti. Devlet gerçekten laik olmamıştı. Devlet gerçek Müslümanlığı kendisinin temsil ettiği iddiasındaydı. Laikliğe gerçekten sahiplenecek, onu koruyup geliştirecek güçler yani işçi hareketi, gençlik ve kadın hareketi, sol düşünce ağır bir baskı altına alınmıştı. Yani devlet bir yandan laik adımlar atarken, demokratik güçler, Kürt ulusal hareketi, azınlıklar ve Sünni İslam dışındaki bütün inanç grupları karşısında despot ve gerici bir konumda bulunuyordu. Hatta laiklik egemen sınıfların elinde her tür muhalefete karşı kullanılan bir sopaya dönüştü. Örneğin tek parti yönetimine göre, Kürt hareketleri dinci ve gericiydi, şeriatı ve halifeliği getirmek istiyorlardı. Burjuva muhalefeti temsil eden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası dini siyasete alet ediyor, dini gericilik yapıyor bahanesiyle kapatıldı. Hatta M. Kemal 1930 yılında
kendi kurdurduğu Serbest Fırka’yı bile irticacı diye kapattı. Her tür muhalefetin irticacı diye damgalanıp mahkum edilmesi, İttihatçılardan Cumhuriyete devretmiş eski bir adetti. 31 Mart 1909 ayaklanmasından sonra ortaya çıkmıştı. Bütün bunların günümüzdeki çatışma ile nasıl bir ilgisi var? Konulan yasaklarla, uygulanan baskılarla ne dinler, ne farklı inanç grupları, ne de dini örgütler ortadan kalkmadı.Tersine bir yandan eskiden beri var olan tarikatlar varlığını sürdürürken, bugün cemaat dediğimiz yeni oluşumların da temelleri atıldı.Nurcular, Süleymancılar tek parti döneminde oluştular.Daha sonra Işıkçılar, İskenderpaşa Cemaati ortaya çıktı. Bunlar devletin resmi İslam’ına ve baskılarına karşı oluştular. Devlet cemaatleri genel olarak denetim altında tutabildi ve bunları gelişen sol harekete, sol düşünceye karşı kullanmayı başardı.Ama resmi İslam’la cemaat İslamcılığı arasında bir mesafe hep var olmaya devam etti.Hatta 1970’lerde cemaatlerin içinden tevhidi anlayış dediğimiz yeni anlayışlar ortaya çıktı.Cemaatler de siyasi güce dönüştüler.Partileştiler, gençlik ve kadın örgütlerini, mahalle örgütlerini kurdular.Gazeteler, dergiler çıkarmaya başladılar. AKP iktidarları döneminde cemaatlerin Gülen karşıtlığı genel olarak devam etti. Fakat AKP cemaatleri, yani İslami sermayeyi temsil eden bir partiye dönüştü. Arkasındaki güçlü oy desteğine ve İslami sermayenin kaba deyimle gaza getirmesine kanarak iç ve dış politikada denetim dışına çıkma eğilimleri gösterdi. Şimdi hem Tayyip Erdoğan ve AKP hem de örgütlü İslami sermaye hizaya sokulmak isteniyor.
Türkiye’de dini gericiliği ortadan kaldırabilmenin ilk şartı, cemaatleri yok etmek değil, devletin resmi dini politikalarına son vererek, gerçekten laik bir siyasi yapı kurmaktır. Editörlüğünü yaptığım “AKP, “Ilımlı İslam”, Neoliberalizm” adlı kitaba yazdığın yazıda: “Türkiye’de en güçlü cemaat devlettir” diyorsun. Bu vesileyle şimdilerde yaşanan kepazeliği nasıl özetlersin? Günümüzde Diyanet yüz binden fazla görevlisi, devasa bütçesi, binlerce camisi, Kur’an kur-
su, uluslararası çalışan anonim şirketleri olan ve köylere kadar örgütlü bulunan bir teşkilat. Diyanet sadece Türkiye’de değil neredeyse bütün İslam ülkelerinde ve Müslüman bulunan her yerde örgütlü. Diyanetin sadece Almanya’daki derneklerinin sayısı 900’e yakındır.Türkiye’de bu güçte ve bu örgütlülükte, arkasına da devletin her tür desteğini almış başka bir İslami anlayış, cemaat yok. Türkiye’de dini gericilik denilince akla hemen cemaatler, tarikatlar geliyor. Gerçekte ise günümüzde Türkiye’de dini gericiliği temsil eden en büyük güç resmi İslam’dır. Türkiye’yi bu hale esas olarak dini cemaatler getirmedi. Elbette bu durumun ortaya çıkmasında onların da önemli payı vardır. Ama mevcut durum esas olarak, 12 Eylül’le birlikte uygulanan, Türkiye’nin gerçek laik, demokratik güçlerini ezme politikalarının, toplumu aptallaştırmanın, dini gericiliği tarihte görülmemiş biçimde resmi politika haline getirmenin ürünüdür. Türkiye’de dini gericiliği ortadan kaldırabilmenin ilk şartı, cemaatleri yok etmek değil, devletin resmi dini politikalarına son vererek, gerçekten laik bir siyasi yapı kurmaktır. Bu yapıldığı takdirde cemaatler, gerçekten halkın dini ihtiyaçlarına cevap veren, siyasi örgütlere, büyük ekonomik çıkar gruplarına dönüşmeyen dini gruplar haline getirilebilirler. Din, öncelikle egemen sınıfların, siyasi, ideolojik mücadele aracı olmaktan çıkarılmalıdır. Bugün çatışmanın tarafları olarak görünen AKP de, Gülen Cemaati de devletin, emperyalizmin eliyle, onların işlerini görmek için kuruldular. Tekrar hatırlatayım: AKP’yi 2001 yılında cemaatler kurmadı ve desteklemedi. Cemaat, Gülen hareketi veya şimdilerde “hizmet” denilen İslamcı örgüt, aslında tam bir Türk-Amerikan ortak yapımıydı. Emperyalizme ve Türk mülk sahibi komprador burjuvaziyi “kızıl tehlikeden korumak, halkın uyanışını engellemek, demokratik-sosyalist hareketin önünü deşmek üzere peydahlanıp kullanılmıştı. Şimdilerde yaşanan duruma bakılırsa, hastalığı iyileştirmek amacıyla kullanılan “ilaç” hastalığın nedeni haline gelmiş gibi görünüyor. Sistemdeki çürümeyi hızlandırmış görünüyor.Bu aşamadan sonra neler bekliyorsun? Gülen hareketi sadece demokratik-sosyalist harekete karşı kurulmuş bir örgütlenme değil.
Daha karmaşık.Gülen hareketi aynı zamanda cemaat İslamcılığına ve cemaat İslamcılığından da farklı olan tevhidi anlayışa, yani antiemperyalist, dinde reformist, sola düşman olmayan, İslamı yorumunda soldan etkilenmiş anlayışlara karşı da oluşturuldu. Gülen hareketi esas olarak din adamı yetiştiren değil, devlete ve büyük sermayeye, patronlara kalifiye dini eleman yetiştiren bir hareket. Ayrıca CİA ve diğer istihbarat teşkilatlarıyla iç içe olan, İslam ülkelerinde her tür emperyalist operasyon içinde yer alan bir örgütlenme. Bunun örneğini şimdilerde Türkiye’de de yaşıyoruz.Bu özelliği yüzünden bir çok ülkede Gülen hareketi yasaklandı. Türkiye’deki hastalığın nedeni, sorun yaratan örgütlenme bence Gülen hareketi değil. Sorunu yaratan AKP ve arkasındaki İslami sermaye.Gülen emperyalizm ve işbirlikçi sermaye namına duruma müdahale ediyor.
ve diğer nimetlerinden yararlandılar.Özellikle eğitimde gayrı resmi önemli bir güç haline geldiler. Toplumda bunların ideolojik havası esmeye başladı.Müslüman kitleyi ve İslam ülkelerini kendi doğal pazarları, kendilerinden başka kimsenin giremeyeceği alanlar haline getirme yolunda önemli adımlar attılar.Şimdi kendilerine “yeter, hadi artık git” deniyor ve onlar bu emre kuzu kuzu uymak istemiyorlar. AKP’yi ve T. Erdoğan’ı sonuna kadar direnmesi için sıkıştırıyorlar. Böyle bir fırsatın bir daha ellerine geçmeyeceğini düşünüyorlar. T. Erdoğan ise sanıyorum kendi sonunun kötü olmasından da korkuyor. Çünkü çok fazla açığı var. Ama gene de İslami sermaye emperyalizme, geleneksel sermayeye ve bunların elindeki devlete direnecek güçte değil. Gülen hareketi ile başlatılan öncü saldırıda bile dağılıp, ne yaptığını bilemez bir hale düşmeleri de bunu gösteriyor.
Türkiye’deki hastalığın nedeni, sorun yaratan örgütlenme bence Gülen hareketi değil. Sorunu yaratan AKP ve arkasındaki İslami sermaye.
Mücadele Gülen-AKP çatışmasından daha farklı boyutlar alabilir demek mi istiyorsun? Emperyalizm ve geleneksel sermayenin elindeki tek güç Gülen örgütü ve medya değil. Polis teşkilatı ve yargı malum; AKP’nin denetiminde değil. Ama bu işleri çözen esas güç ordu henüz kenarda duruyor.Üstelik orduya yeniden çeki düzen verildi, kılıcı bilendi, istihbarat örgütleri yenilendi.Yani ordu yeniden darbe yapabilecek bir duruma getirildi.Ayrıca ordunun imajı da tazelendi.Mağdur edilmiş, ezilmiş, tarihte görülmemiş haksızlıklara uğramış, dolayısıyla da siyasi iktidara müdahale edip, bunların hesabını sormaya hakkı olan bir ordu görünümünde. Ordunun müdahalesi için can
Geçen ayın başında “Kaybedeni Baştan Belli Çatışma” diye bir yazı yazdın. O yazı Özgür Üniversite’de de yayınlandı. 17 Aralıktan sonra “meydan savaşı” bir ileri aşamaya taşındığına göre, O yazıda ileri sürdüğün görüşte ısrarlı mısın? Bence gelişmeler o tespiti doğruluyor. Çatışma, öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi AKP ile Gülen Cemaati arasında değil. Bu işin görünen yanı.Eğer göründüğü gibi olsaydı ABD büyükelçisinin, AB sözcülerinin, ABD ve Avrupa basınının, TÜSİAD’ın bu çatışmada ne işi vardı? Gene içlerinde MÜSİAD’ın, ASKON’un da bulunduğu, İslami sermayeyi temsil eden 90 küsur örgütün, hükümete, AKP’li bazı milletvekillerinden daha çok sahiplenmesini nasıl açıklayacağız? Çatışma özünde emperyalizm, geleneksel sermaye ve İslami sermaye arasındadır.AKP ve İslami sermaye rakibine direnecek güçte görünmüyor. Cemaatler 90’lı yıllara kadar küçük ve orta boy ticari, sınai işletmelere sahiptiler. Bunlar sonradan holdinglere dönüştü. AKP iktidarları döneminde uluslararası hale geldiler. Tarihlerinde görülmemiş biçimde siyasi iktidarın, belediyelerin ekonomik
Gülen hareketi esas olarak din adamı yetiştiren değil, devlete ve büyük sermayeye, patronlara kalifiye dini eleman yetiştiren bir hareket. atan önemli bir kamuoyu desteği de var. Ordu zaten sistem içindeki eski yerini ve ilişkilerini korumaya devam ediyor. Ordu NATO’ya bağlı, MGK duruyor, OYAK ve Türkiye silah sanayini tekelinde tutan askeri vakıflar duruyor.Fakat işi orduya bırakmadan çözmek istiyorlar.Çünkü ordu müdahalesi önemli riskler de taşıyor.En başta böyle bir müdahalenin Kürtlere sözü geçmeyecek.Kürtlere sözü geçmeyen bir müdahale de son derece riskli olur.
Osman Tiftikçi kimdir ?
“Osmanlı’dan Günümüze Ordunun Evrimi”, “İslamcılığın Doğuşu” ve “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Burjuvazinin Evrimi” kitaplarının yazarı Osman Tiftikçi, “Osmanlı’dan günümüze ordunun evrimi” isimli kitabıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni aşağıladığı iddia edilerek hakkında yakalama emri çıkarıldı. Araştırmacı, tarihçi olarak çeşitli yazılar yazmaya devam ediyor.
Osman Tiftikçi Sence gidenin yerine ne getirilmek isteniyor? AKP’nin yerine CHP etrafında yeni bir koalisyon partisi hazırlanıyor.ANAP ve AKP de başlangıçta böyle koalisyon partileri olarak kurulmuşlardı.Ama onlar yeni partilerdi.Şimdi ortada yeni bir parti görünmüyor.CHP bir yandan Gülenle ittifak içinde AKP’lileştirilmeye çalışılıyor, bir yandan da MHP ile takviye ediliyor.Diğer sağ, liberal güçler de tahminen bunlara eklenecek. Görünüşe bakılırsa ABD ve Avrupa buna onay vermiş durumda.Bu gerçekleştiğinde gidenin geleni aratacağını da şimdiden söyleyebiliriz. Örneğin 1990’larda ANAP’tan sonra gelen SHP-DYP koalisyonu Türkiye sol hareketi ve Kürt hareketi için çok kara bir dönem olmuştu. Elbette dünya, Türkiye koşulları ve Kürt hareketinin durumu o döneme göre çok farklı.Fakat emperyalizm ve işbirlikçi sermaye eliyle kurulan iktidarlardan daha fazla demokrasi, özgürlük beklemek gerçeklerle bağdaşmıyor. Hem AKP’ye karşı, hem de onun yerine getirilmek istenene karşı demokratik güçlerin kendi alternatiflerini yaratmaları gerekiyor. Bu süreçte Kürtlerin tavrı son derece önemli. Bu yazı http://www.ozguruniversite. org/ sayfasında yayınlanan Fikret Başkaya’nın, Osman Tiftikçi ile“AKP’nin yerine CHP etrafında yeni bir koalisyon partisi hazırlanıyor” başlıklı söyleşisinden alınmıştır.
DUNYA
15
14 Ocak 2014
El-Kaide devlet kurma yolunda
Irak’ta El-Kaide’ye bağlı militanlar devletlerini ilan ettiler. Irak hükümeti ise militanları şehirden atmak için yoğun saldırılara başladı. Çatışmaların yaşandığı şehirlerden binlerce insan kaçarken, ABD, Irak hükümetine silah yardımını arttıracağını açıkladı.
Dünya Turu
Pakistan
Taliban vurdu
Dünya oğuzhan özkan
Irak’ta El-Kaide’yle bağlantısı olduğu bilinen militanlar Irak’ın batısındaki iki şehir olan Ramadi ve Felluce’deki kontrolü ele geçirdiler ve hala ellerinde tutuyorlar. Ramadi ve Felluce’de bulunan, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü militanları ile onları şehirden atmaya çalışan hükümet kuvvetleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Gösteri alanını asker boşalttı Bölgede yaşayan Sünni Araplar aylardır, Şiilerin denetimindeki hükümetin mezhep ayrımcılığı yaptığını, bölgede uyguladığı terörle mücadele önlemleri yoluyla kendilerini haksız yere hedef aldığını söyleyerek protesto gösterileri düzenliyordu. Başbakan Nuri Maliki ise protestoların gerçekleştirildiği kampın El-Kaide liderliğinin merkez üssü haline geldiğini ileri sürerek kampın boşaltılmasını emretmişti. Maliki, ordu birliklerin çekilmesini Anbar eyaletindeki kent ve kasabalarda polisin güvenlik konusunda yetkiyi üstlenebilmesi durumunda kabul etti.
serbest bıraktı ve silahlara el koydu. Irak Şam İslam Devleti örgütü, Ramadi ve Felluca kentlerinde devlet ilan etti. Ramadi ve Felluca’da bazı mahallelerde örgütün bayrakları olan siyah bayraklar dalgalanmaya başladı. Irak ordusu ise bölgenin kontrolünü tekrardan kazanmak için hava ve topçu saldırılarını yoğunlaştırdı. Hava ve topçu saldırılarının başlamasının ardından binlerce insan şehirlerini terk etmeye başladı. Bağımsızlıklarını ilan ettiler Çatışmalar, Irak’ta tanık olunan Askerlerin çekilmesinin hemen ar- en şiddetli çatışmalar arasında sayıldından, Ramadi, Felluce ve Tarmi- maya başlandı. Çatışmalarda kaç ye kentlerinin sokaklarında beliren kişinin yaşamını yitirdiğini söyleEl Kaide bağlantılı militanlar polis mek çok güç. Çatışmalar boyunca karakollarını ele geçirdi, tutukluları en az 200 kişinin yaşamını yitirdiği
ise kesin. Aşiretler de çatışmalarda taraf Irak Başbakanı Maliki, ele geçirilen şehirlerin Irak Şam İslam Devleti örgütünden kurtarılması için, bölgedeki güçlü Sünni aşiretlere silah ve para teklif etmişti. Maliki’nin teklifini kabul eden Sünni aşiretler, Irak Şam İslam Devleti örgütüne karşı Irak hükümetinin askerleriyle birlikte savaşmaya başlamıştı. Ramadi aşiretleri, öteden beri Şiilerin önderliğindeki merkezi hükümetle sorunlar yaşamakla birlikte, El Kaide’nin her türlü varlığına son vermek amacıyla, önde gelen Irak askeri liderleriyle anlaşmalarını tazelemişti.
Silah gönderilecek ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Irak’ı istikrarsızlaştırmaya çalışanlarla savaşında Bağdat hükümetinin yanında yer alacağız. Mümkün olan her şeyi yapacağız. Ayrıntılara girmeyeceğim. Ama asker göndermeyi düşünmüyoruz. Bu onların savaşı” dedi. Kerry’nin açıklamasının ve Irak’taki çatışmaların şiddetini arttırmasından sonra, Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney, ek insansız hava araçlarının Irak’a sevkedileceğini, gelecek birkaç ay içinde de ülkeye daha fazla Hellfire füzesi gönderileceğini bildirdi. ABD, ülkedeki çatışmaları “silahlarla” bastırmayı düşündüğü sanılıyor.
“Kupa” fakirleri öldürür Brezilya’da, gecekondu mahalleleri yıkılıp yerine park yapılmak isteniyor. Bunun sebebi olarak da Dünya Kupası’nın Brezilya’da olacak olması ve şehrin “kötü” gösteriliyor. Polis, gecekondu mahallesinde yaşayanları, silah çekerek evlerinden atmaya çalıştı. Brezilya hükümetinin gönderdiği neredeyse askeri şekilde olan çevik kuvvet polisi, insanların kendilerine ait kişisel eşyaları almasına bile izin vermedi. Gecekondu mahallesinde yaşayanlar Brezilya hükümeti tarafından zorla göç ettirilmeye çalışılıyor, çevik kuvvet polisi ise emirleri yerine getirmek pahasına, anneleri
13 yıl önce Cenova’da yapılan G8 toplantısı sırasında düzenlenen kapitalizm karşıtı protestolarda polis 100 kadar göstericinin sığındığı bir okula girerek 5’i ağır olmak üzere yaklaşık 60 kişiyi yaralamıştı. Polislerin daha sonra okula molotof kokteylleri ve bıçaklar koyarak göstericiler aleyhinde sahte delil yarattığı ortaya çıkmıştı. Olayın sorumlusu olarak belirlenen Genel Soruşturma ve Özel Operasyonlar Merkez Ofisi Başkanı Giovanni Luperi, polis teşkilatının en rütbeli 3. yetkilisi Francesco Gratteri ve Cenova polisi özel operasyonlar sorumlusu Spataco Mortola, okul baskını nedeniyle daha önce de hapis cezasına çarptırılmıştı. Ancak 3 polis yetkilisi zaman aşımından faydalanarak hapse girmekten kurtulmuştu. Polis yetkilileri sahte delil yaratma suçlamasındansa ev hapsine mahkum edildi. Polislerin kamu hizmetinde bulunma talebini reddeden Cenova mahkemesi, Luperi ve Gratteri’yi birer yıl, Mortola’yı ise 8 ay ev hapsi cezasına çarptırdı. DÜNYA
Rüşvet alan vekil hapiste
Romanya’da rüşvet alırken suçüstü yakalanan milletvekili Gheorge Coman tutuklanarak cezaevine konuldu. Cezaevine giden milletvekili iktidardaki koalisyonun muhafazakar kanadına üyeydi. Milletvekili Gheorghe Coman, devlet dairesinde işe yerleştirme karşılığında bir vatandaştan 700 euro rüşvet alırken suçüstü yakalanmıştı. Yolsuzlukla Mücadele Kurumu savcıları milletvekilinin dokunmazlığının kaldırılmasını meclisten talep etmişlerdi. Savcıların bu talebi üzeri-
İspanya
Twitter kazası
ETA mahkumlarının durumlarının iyileştirilmesine yönelik girişimler yapan bir örgüte karşı düzenlenen operasyonlarda 8 kişi gözaltına alınırken, çok sayıda ev ve ofiste arama yapıldı. Operasyondan yaklaşık 1,5 saat önce İçişleri Bakanlığı’nın resmi Twitter hesabından bilgi verilmesi tartışmalara yol açtı. Savcılık, delil karartma olabileceği gerekçesiyle soruşturma başlatacağını açıklarken, İçişleri Bakanlığı “insan hatası” olduğunu savundu. İspanya İçişleri Bakanlığı, operasyonda gözaltına alınan 8 kişiden ikisinin ETA mahkumlarının avukatlarından Arantza Zulueta ve Jon Enparantza olduğunu açıkladı. Operasyonun, ETA mahkumları ile örgüt arasında arabuluculuk yapan, 2012 Temmuz ayında kurulan “Taldeo Koordinasyonu” adı verilen örgütü hedef aldığı bildirildi. DÜNYA
“kollarındaki çocuklarını” öldürmekle tehdit ediyor. Polis, mahallelerde yoldan geçenlere göz yaşartıcı gaz sıkarak, gaz kapsüllerini evlerin içine veya hedef alarak kişilere atarak, yerli halka sebepsiz saldırarak; mahalleleri terörize ederek savunmasız insanlara zorbalık yapıyor. Brezilya hükümeti bunları yaparken FIFA, olanlara karşı sessiz kalarak göz yummayı tercih etmiş. Rio de Janeiro’daki aktivistler, gecekondu mahallelerinde yapılmaya çalışılan kentsel dönüşüme karşı mahalle sakinlerinin yanlarında olarak destek veriyorlar. DÜNYA
Polise ev hapsi
Pakistan’da Taliban’a karşı yürüttüğü kampanyayla bilinen üst düzey emniyet yetkilisi Çaudri Aslam Han, Karaçi’de düzenlenen bombalı saldırıda öldürüldü. Karaçi’nin Essa Nagri kesiminde bir polis konvoyunu hedef alan saldırıda, kentin terörle mücadele operasyonlarının başında yer alan Çaudri Aslam Han ile birlikte en az iki kişi daha yaşamını kaybetti. Çaudri Aslam Han daha önce çeşitli suikast girişimlerinden kurtulmayı başarmıştı. Pakistan Talibanı, bugünkü saldırıyı kendilerinin düzenlediğini açıkladı. Taliban sözcüsü yaptığı açıklamada, “Han’ın, ‘Taliban üyelerini öldürdüğü, işkence ettiği ve yaraladığı için’ hedef alındığını” söyledi. Öte yandan Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif, emniyet yetkilisi Çaudri Aslam Han’a yönelik saldırıyı kınadı. DÜNYA
ne, milletvekilliği bulunan Coman’ın dokunulmazlığı parlamento tarafından kaldırıldı. Milletvekili, çıkarıldığı mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi. Ancak olayın peşini bırakmayan yolsuzlukla mücadele kurumunun savcıları karara itiraz etti. Yüksek Mahkeme, mahkemenin kararı aksine milletvekilinin tutuklanması yönünde karar verdi. Milletvekili Coman, istihbarat teşkilatının katkısıyla, trafikte durdurularak cezaevine götürüldü. DÜNYA
G. Sudan
Savaştan kaçıyorlar
Güney Sudan’ın Bentiu kentinde yaşayan binlerce kişi, hükümet güçlerinin petrol zengini bölgeyi isyancıların elinden geri almak amacıyla büyük bir harekata hazırlandığı korkusuyla bölgeden kaçıyor. Kaçanların Bentiu’daki BM kampına sığındığı bildiriliyor. Güney Sudanlılar kara yoluyla komşu ülkelere göç ederken, birçok yabancı ülke kendi vatandaşlarını tahliye ediyor. Bu arada iki taraf arasındaki ateşkes görüşmeleri, hükümetin darbe planlamakla suçladığı 11 kişiyi hapiste tutması yüzünden çıkmaza girdi. Ülkedeki çatışmalar, Aralık ayı ortasında, Cumhurbaşkanı Salva Kiir’in, eski yardımcısı Riek Machar’ı darbe hazırlığı içinde olmakla suçlaması üzerine patlak vermişti. Machar iddiayı reddetmiş ve darbe planladıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 11 kişinin, koşulsuz olarak serbest bırakılmasını istemişti. DÜNYA
YAKLASIMLAR 16 Sağlam sendikacılık yok GONGO’culuk var 14 Ocak 2014
AZİZ ÇELİK
Ülkede birçok temel unsur hala oturmamış durumda. Normalde hali hazırdaki yönetimin yanlışlarının toplum nezdinde üzerine gitmesi gereken kitle örgütlerinin bir çoğu kendini hükümeti aklamaya adamış durumda. T24’te yayımlanan yazısıyla Aziz Çelik bu konuya dikkat çekerek özellikle bazı sendikaların yandaşlıklarını inceliyor.
yazdı
“Sağlam İrade” afişleri ve ilanları günlerdir gazetelerde ve sokaklarda. Sivil Dayanışma Platformu (SDP) adlı bir kuruluşun imzasıyla Başbakan Erdoğan’a tam destek vermek amacıyla hazırlanan bu kampanya tartışmalar yarattı. Gelin bu kampanyanın zihniyetini anlamak için biraz geçmişe, DP’li yıllara gidelim. Demokrat Partili Türk-İş Başkanı Nuri Beşer, 27 Mayıs darbesinden birkaç hafta önce Başbakan Menderes’e gönderdiği telgrafta bağlılıklarını sunarak aynen şunları söylüyordu: “28 Nisan 960 tarihinde İstanbulda vuku bulan müessif hadiseler ve bir takım ayaklanma hareketi dolayisiyle hemen İstanbula hareketle işçi arkadaşlarımla iş yerlerini teker teker dolaşarak temasa geçip bu gibi hareketlerin memleketimiz ve Milletimiz için iyi neticeler vermiyeceğini izah ve ifade etmek işçi arkadaşlarım üzerinde çok müsbet karşılanmış olup bütün arkadaşlarımın duyduğu nefret hissi ve zati Devletlerine bağlılıklarını te’yit eden telgraflar İdare heyetleri tarafından çekilmiştir. Kimi teşkilatları tarafından çekilen bağlılık telgrafları dışında her birinin ayrı ayrı telgraf çekmenin mümkün olmadığından bendenizin vasitasiyle bu hissiyatlarını zatıalinize duyurmamı ısrarla istemişlerdir. Bu gün Ankaraya dönmüş bulunuyorum bu şerefli vazifeyi ifa ederken cenabı Hakkın size yardımcı olmasını niyaz ve her zaman emirlerinizde olduğumuzu arzeder ellerinizden öperim.” (Metin olduğu gibi aktarılmıştır)
GovernmentalOrganisation yani hükümet güdümlü/destekli sivil toplum kuruluşu anlamına geliyor. Bunlara “sarı” sivil toplum kuruluşu da denebilir. Güdümlü sendika, güdümlü dernek ve güdümlü vakıf gibi pek çok örnekleri var. Hükümet güdümlü “sivil” örgütler, GONGO’lar ülkemizde geçmişten bu yana hep var oldu. GONGO’lar soğuk savaş döneminde ABD hükümetinin de yoğun biçimde kullandığı araçlar oldu. ABD hükümetinin CIA aracılığı ile çeşitli ülkelerdeki sivil toplum örgütleri üzerinde oynadığı kirli oyunlar aktardığı büyük miktarda fonlar bir dönem CIA Başkanlığı yapan StansfieldTurner tarafından itirafedilmiştir: “Antikomünist sendikalar, siyasi partiler, öğrenci grupları, kültürel örgütlenmeler ve medya, varlıklarını sürdürmelerine yardım etmek için fonlandı. Onlara seçimleri nasıl kazanacaklarına ve ulusal ekonomileri zaafa düşüren grev gibi komünist esinli faaliyetlere nasıl karşı koyacaklarına dair öğütler verildi. Fransa ve İtalya’daki etki özellikle lehteydi ve bütün batılı müttefikler için son derece önemliydi. Avrupa’daki bu ilk acil çabalardan sonra örtülü siyasi destek ve propaganda programlarının sayısı arttı ve dünyanın diğer bölgelerinde yaygınlaştı. (...) 1967 itibariyle okyanus aşırı yararlı ve dost gruplar için CIA desteğinin maliyeti yılda 10 milyon dolara ulaştı. Bu paranın çoğu yurtdışındaki benzer kuruluşlara aktarmaları için ABD
Soğuk Savaş’ın GONGO’ları Bilindiği gibi NGO (NonGovernmentalOrganisation) hükümet dışı kuruluş demek. Türkçe’de Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olarak kullanılıyor. GONGO ise GovernmentOperatedNon-GovernmentalOrganisation veya GovermentOrganisedNon-
sendikalarına, öğrenci kuruluşlarına ve özel vakıflara veriliyordu. Bu sendika, öğrenci örgütü ve vakıflar CIA ile yabancı kuruluşlar [sendika, vakıf ] arasında perdeleyici ve arabulucu olarak rol oynuyordu. Bu [yöntem] yardım alan yabancı sendika, örgüt ve vakıfları CIA ile işbirliği ve ABD kuklası olma suçlamalarından koruyordu. Bu teknik zaman zaman, yardıma ihtiyaç duyan gruplara yardımın kaynağının CIA olduğunu bilmeksizin CIA tarafından kaynak aktarılmasına olanak verdi. Amerikan örgütleri [sendika, vakıf ve öğrenci örgütleri] aynı zamanda öğrenci ve sendikacı değiş tokuş programları gerçekleştirdiler. (...) Öğrenci, sendika ve kültürel organizasyonlara yardım sağlamanın yanında CIA [bazı] ülkeleri batı politik yönelimine çekmek için başka araçlar da kullandı.” ABD hükümeti ve CIA açık açık yürütemediği faaliyetleri kendi ülkesindeki veya diğer ülkelerdeki GONGO’lar üzerinden yürütmüştü. DP’den 28 Şubata GONGO’lar Türk usulü GONGO’ların bir bölümü hükümet/devlet/derin devlet tarafından gizlice desteklenirken bir bölümü ise alenen hükümetin/devletin “en çok müsaadeye mazhar” kuruluşları oldular. Bir bölümü örtülü ödeneklerle beslendi, devletin gizli servislerince eğitildi, sivil siyasetçilerden örtülü destek gördü. Bir bölümü ise dönemin hükümetinin açık desteğini alarak, serpilip gelişti. GONGO’lar dün de vardı, bugün de var. GONGO’lar bazen devlet/hükümet güdümlü şiddet ve yıldırma eylemlerinde rol aldılar, bazen muhalif toplumsal örgütlere ve hareketlere karşı ideolojik mücadele yürüttüler. Bazen sınıf eksenli, muhalif sendikacılığa
karşı iktidar tarafından korunup kollandılar. 1950 ve 60’lı yılların en bilinen GONGO’ları Kıbrıs Türktür Cemiyeti (KTC) ile Komünizmle Mücadele Dernekleri (KMD) idi. KTC, DP tarafından KMD ise AP tarafından açıkça himaye ediliyor ve destekleniyordu. KTC’nin 6-7 Eylül olaylarında oynadığı rolü “6-7 Eylül’den bu yana GONGO’lar” başlıklı yazımda ele almıştım. Türk usulü GONGO’lar hiç bitmedi. 28 Şubat döneminde GONGO’ların sahne aldığı görüyoruz. Kamuoyunda “beşli çete” olarak bilinen sivil toplum örgütleri bu kez ordudan brifing alarak harekete geçmişti. “Beşli Çete” TOBB Başkanı Fuat Miras, TESK Başkanı Derviş Günday, TÜRKİŞ Başkanı Bayram Meral, DİSK Başkanı Rıdvan Budak ve TİSK Başkanı Refik Baydur oluşturuyordu. Refik Baydur bu beşlinin 28 Şubat sürecinde yaptıklarını “Bizim Çete” adıyla kitaplaştırdı (Haziran 2000). DİSK Başkanının bu tutumunun DİSK içinde eleştiri konusu olduğunun altını çizmek gerek. Ve Zamane GONGO’ları Her devrin, her muktedirin, her devletin, her hükümetin GONGO’ları var. AKP hükümetinin de kendi GONGO yapısını oluşturmaması düşünülemez. AKP’nin kendine yakın örgütleri desteklediği, kayırdığı biliniyor. Hak-İş ve Memur-Sen’e yönelik kayırma uygulamaları ayyuka çıkmış durumda. Ancak AKP döneminin şemsiye GONGO’su olarak Sivil Dayanışma Platformu öne çıkıyor. Destekçileri arasında Hak-İş ve Memur-Sen konfederasyonlarının da yer aldığı Sivil Toplum Daya-
nışması adlı kuruluş. SDP kısaltmasıyla Başbakan Erdoğan’ı desteklemek amacıyla “sağlam irade” temalı bir destek kampanyası başlattı. Kampanya ilanı 10 büyük gazetenin arka sayfalarında tam sayfa olarak yer aldı. Ayrıca çeşitli açık hava ilan mecralarında da geniş biçimde yer aldı. Kampanya ilanları halen billboardlarda yer alamaya devam ediyor. İşin tuhaf tarafı halen SDP kısa adıyla faaliyet gösteren ve adı tescil edilmiş bir siyasi parti var. Sosyalist Demokrasi Partisi Cumhuriyet Başsavcılığı’nda kayıtlı ve yasal olarak faaliyet yürüten bir parti. Ancak bu partinin kısa adıyla bir sivil girişim hükümete destek kampanyası düzenliyor. Ayakkabı Kutusu Platformu (AKP) kısaltmasıyla bir sivil toplum girişiminin hükümeti eleştiren bir kampanya başlattığını hayal edin! Başına kim bilir neler gelir? Neden Sağlam Sendikal Faaliyet Yok? Sivil Dayanışma Platformu’nun başkanı Ayhan Oğan, proje kapsamında İstanbul genelinde 2683 billboard, 500 tane raket, 750 tane metrobüs ve İETT’lerdeki küçük ilanları astıklarını söylüyor. Oğan bu kampanya için üyelerinden destek almadıklarını, işadamlarından bağış aldıklarını söylüyor. Oğan kampanyayı “cumhuriyet tarihinin en kapsamlı darbe girişimine” karşı başlattıklarını söylüyor. Ancak kampanyanın amacının yolsuzluk soruşturmalarını önemsizleştirmek ve Başbakan Erdoğan’ın pozisyonunu koşulsuz desteklemek olduğu açık. Bir diğer ifadeyle Sivil Dayanışma Platformu AKP’nin sivil toplum kolları başkanlığı gibi hareket ediyor. Kampanyanın mali boyutu ise açıklanmıyor. Ancak bu kadar yaygın bir mecra kul-
lanan kampanyanın piyasa bedelinin hayli yüksek olacağı sır değil. Bu platformun içinde yer alan sendika konfederasyonları ister bu kampanyayı finanse etsinler ister etmesinler, platformun faaliyetlerinden onlar da sorumlular. Memur-Sen hükümeti desteklemek için cansiperane kampanyalar düzenlerken (daha önce de “başörtüsü 10 milyon imza” kampanyası düzenlemişti) neden grev hakkı için kampanya düzenlemez? Neden ülkenin dört bir yanındaki billboardları afişlerle süslemez? Neden büyük gazeteler sayfa sayfa ilan vermez? Hak-İş neden güçlü bir sendikalaşma kampanyası düzenlemez, hükümetin hazırladığı ve kiralık işçiliği yasalaştıracak ve taşeronlaşmanın yaygınlaşmasına yol açacak girişimlere karşı işçileri uyarmaz? Neden kaynaklarını işçi hakları kampanyaları için kullanmaz da “sağlam irade” kampanyasına destekçi olur? Sağlam sendikacılık yapmayanlar, GONGO faaliyetlerini destekliyor. Yolsuzlukların üstüne kayıtsız şartsız gidilmesini ve yargı üzerindeki baskılara karşı çıkması gerekenler, kamu çıkarını savunması gereken sendikalar, başbakanın şahsını savunuyor, onun PR çalışmasına destek oluyor. Kuşkusuz bu koşulsuz biat ve itaatin karşılığını fazlasıyla aldılar ve alacaklar. Meselenin özeti budur. “Sağlam irade” kampanyası tipik bir GONGO faaliyeti gibi görünüyor. Dün DP’nin, 28 Şubat’ın GONGO’ları vardı, bugün AKP’nin GONGO’ları var. Sivil Dayanışma Platformunun günümüz Türkiye’sinin şemsiye GONGO’su olduğunu söylemek mümkün. Kuşkusuz isteyen istediği gibi siyaset yapsın. Ancak kendilerini STK ve NGO olarak adlandırmaları hiç inandırıcı değil. AKP’nin sivil toplum kolları başkanlığı gibi yürüttükleri faaliyete “sivil” yakıştırması yapmasınlar. Sivil olan yurttaşa aittir. Hükümetten, devletten bağımsız olamayan, onu eleştiremeyen sivil olamaz. Olsa olsa kapıkulu olur. Aziz Çelik T24 yazarı
Az gittin uz gittin, tuzla buz oldun! yazdı
“12 Eylül harekâtından sonra hakim ve Cumhuriyet savcılarımız görevlerini huzur ve güven içinde yürütmektedirler. Bu kıvanç verici ortamı sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yargı adına en içten teşekkürlerimi sunmayı zevkli bir ödev sayarım” *** Yukarıda iki cümlesi bulunan darbesever konuşmayı 12 Eylül’den sonraki ilk “yeni adli yıl açılış konuşması”nda Yargıtay
Başkanı Derviş Turhan yapmıştı. Darbeye, darbenin yürütme gücüne, otoritesine, hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran operasyonuna ve beslemeyip asan karakterine biat ve itaatle. Buna yargı bağımsızlığı, yargıç vicdanı, hukuk felsefesi filan deniyordu. *** Sonra zaman geçti. 31 yıl Kamil! Biz 12 Eylül hukukundan çık-
mayı oyladık. İki yıl daha ekle. Geldik bugüne. Kendi kurduğu adalet düzeninin “çeteler, darbeciler” tarafından ele geçirildiğini söyleyen bir iktidarımız var. O yüzden, çare ne? Yeniden kurup bu kez tamamen kendi elinde tutmak. Yani onca yolu az gittin uz gittin; buzda kaydın, tuz oldun, toz oldun Adalet Abla.
“
“
UMUR TALU
Ülke kelimenin tam anlamıyla tarihi bir dönemden geçiyor. Hükümet eliyle yapılan bir çok uygulama 12 Eylül’ü aratmıyor. Umur Talu Habertürk Gazetesi’nde yayımlanan köşe yazısında bu iki dönemin bir karşılaştırmasını yapıyor.
Darbecilere karşı yeniden kurulmuş bir düzen, şimdi de başka darbeciler var diye, bu kez tam da darbelerin yapabileceği bir kazığa bağlanıyor. *** Özeti şu: Darbecilere karşı yeniden kurulmuş bir düzen, şimdi de başka darbeciler var diye, bu kez tam da darbelerin yapabileceği bir kazığa bağlanıyor. Hakimler, savcılar, HSYK Adalet Bakanı’na. Polis, Jandarma zaten İçişleri’nin.
Medya doğrudan Başbakanlığa. İnternet gibi bir özgürlük, çok seslilik mecrası da Ulaştırma Bakanı’na. Oradan da online Emniyet’e! Artık ister tren gibi hızlı gider, ister Messi ve Kobe ile uçar; ister konteynerlere yüklenir, ister kargoyla ister argoyla taşınır, ister bavulda ister kutuda saklanır. *** Halkının ciddi bir kısmına yabancı, daha doğrusu onları yabancı, yabani sayan bir cumhuriyetimiz var(dı). “Cumhuriyet devleti” sözünün ilk kısmının terkibinde özgürlük, eşitlik, kardeşlik-dayanışma pek bulunmadığı için geriye hep ve sadece “Devlet” kalıyordu.
“Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti”nden kalan da o. Sadece “devlet”! “Devlet”teki bu mutabakat, bu devamlılık muhteşemdir. İşte o yüzden esas 12 Eylül bin yıl sürüyor! Not: Kısa yazdım bugün. Kelimeler, fikirler de bir pazar tatili yapsın diye. Hem de… İçişleri, Ulaştırma, Adalet Bakanlıkları ile Başbakanlık takip merkezini bu tatil gününde yormamak lazım. Umur Talu Habertürk Gazetesi yazarı
YAKLASIMLAR
17
14 Ocak 2014
Ankara Ortak Sol Aday Meclisi’nden deklarasyon Ankara’da oluşturulan Ortak Sol Aday Meclisi, hafta içerisinde ikinci toplantısını yaptı. Meclis, 13 Ocak Pazartesi günü bir internet sitesi oluşturarak halka açık bir imza metni yayımlayacak. 21 Ocak Salı günü saat 18.00’da ise İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu’nda geniş katılımlı bir etkinlik düzenleyecek. Etkinlikte mücadele programı da açıklanacak. Ankara Ortak Sol Aday Meclisi tarafından yayımlanan deklarasyon metni şöyle:
“
Kadını-erkeği, genci-yaşlısı, emekçisi-esnafıyla sokağa çıkıp yenilmez görünenleri yenen, bu gerici ve işbirlikçi hükümeti dünyaya rezil eden bizlere büyük bir sorumluluk ve görev düşmektedir. Şimdi devrimci bir müdahalenin zamanı gelmiştir.
neoliberal yağmanın yürütücüsü, son zamanlardaki baskı rejiminin kurucusu, dinci gericiliğin temsilcisi, emperyalizmin bölge politikalarının uygulayıcısı ve halk düşmanı bir partidir. Rejimin kimi aktörleri böylesi bir baskı ve yağma düzenini yenileme çabası içindedir. Bu aktörler de mutlaka başarısızlığa uğratılmalıdır. Siyasi inisiyatifin sol/ sosyalist emek güçlerinin eline geçmesi, Haziran İsyanı’yla birlikte bir temenni olmaktan çıkmış ve somut bir olasılık haline gelmiştir. Haziran İsyanı, toplumda birikmiş olan öfkenin patlaması olarak kalmamış, aynı zamanda dinci gerici bloğun çatlamasına da yol açmıştır. Egemen sınıflar ittifakı içinde ekonomik ve siyasi çıkar kavgaları gün yüzüne çıkmıştır. Artık ülkemizde dahili bir güç olan emperyalizm yeni arayışlara yönelmiştir. Maalesef bu arayışın sonuçlarından biriyle Ankara’da karşı karşıyayız. Halkımıza ‘alternatif ’ diye dayatılan sağ adaylar, solun
önünü tamamıyla kapatan karanlık politikanın somut bir örneğidir. Kadını-erkeği, genciyaşlısı, emekçisi-esnafıyla sokağa çıkıp yenilmez görünenleri yenen, bu gerici ve işbirlikçi hükümeti dünyaya rezil eden bizlere büyük bir sorumluluk ve görev düşmektedir. Şimdi devrimci bir müdahalenin zamanı gelmiştir. Rejimin iktidarıyla, muhalefetiyle, yargısıyla, yasamasıyla verili tüm işleyişine itiraz eden bu halk hareketi temsili demokrasinin krizine sınırsız, yaygın, doğrudan demokrasi istemi/eylemi olarak çeşitli yerelliklerden ve kamusal alanlardan yanıt vermiştir. Söz konusu harekete kendisini sadece sandığa endekslemeyecek siyasi yönelimler kazandırabilecek çeşitli siyasi birliktelikler ve eylemlilikler üretilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ankara’da bağımsız ortak sol aday çalışması bu çerçevede oluşturduğumuz politikalardan biridir. Rejimin yeniden yapılandırılmasında Ankara’ya özel bir rol biçil-
diği bu dönemde, halkın çıkarları doğrultusunda inisiyatif alma iddiasında olanların sağ politikalara ve sağ adaylara karşı tutarlı gerçek bir sol duruşu ortaya koyması zorunluluk halini almıştır. Bu metnin altında imzası bulunan bizler, Haziran İsyanı ile yüzünü sola ve isyana dönen kitlelerin sağa çekilmesine, sağ seçeneklere mahkum kılınmasına itiraz etmek için gerçek bir sol aday çıkartıyoruz. Kenti ve kentsel hizmetleri meta yığını, kentte yaşayan insanları ise müşteri olarak gören sömürücü, rantçı neoliberal belediyecilik anlayışlarına karşı halkçı, demokratik, katılımcı, toplumcu bir yerel yönetim anlayışını kitlelere ulaştırma ve onları yöneten konumuna getirme tarihsel hedefiyle Ankara’da solun ortak adayını çıkartıyoruz. Halkçı bir yerel yönetim için ortak sol aday, aynı zamanda halk demokrasisi için mücadelenin bir parçasıdır. ‘Kaderimizi biz, kendimiz belirleyebiliriz’ diyen halk hareketini önümüzdeki yıl-
“
“
Halkevleri, ÖDP, TKP ve EHP’nin öncülüğünde Ankara’da oluşturulan Ortak Sol Aday Meclisi bir deklarasyon metni yayımlayarak “Kaderimizi biz, kendimiz belirleyebiliriz” diyen herkesi mücadeleye ortak olmaya çağırdı. Bu pisliği temizlemeye çağıran Meclis; yağmacılara, soygunculara, demagoglara karşı birleşmeye çağırdı.
Güncel politikamız AKP’nin geriletilmesidir. Çünkü AKP, Türkiye’de neoliberal yağmanın yürütücüsü, son zamanlardaki baskı rejiminin kurucusu, dinci gericiliğin temsilcisi, emperyalizmin bölge politikalarının uygulayıcısı ve halk düşmanı bir partidir. Rejimin kimi aktörleri böylesi bir baskı ve yağma düzenini yenileme çabası içindedir. Bu aktörler de mutlaka başarısızlığa uğratılmalıdır.
lara taşıyacak siyasi çabaların önemli bir uğrağı ve unsurlarından biri olarak, AKP’ye ve tüm sağa karşı Ankara’da sol aday çıkartıyor, tüm halkımızı, demokrat, sol/sosyalist ve tüm devrimci güçleri bu birlikteliği güçlendirmeye, omuz vermeye çağırıyoruz. Ankara Ortak Sol Aday Meclisi
“
Ülkemiz ilki yerel seçimler olmak üzere, üç seçimi kapsayan siyaseten yoğun bir döneme giriyor. Bu döneme siyasi krizin damgasını vurduğu ve yerel seçimlerin diğer seçimlere doğrudan etki edeceği düşünüldüğünde, 30 Mart 2014 yerel seçimleri büyük bir siyasi önem kazanmaktadır. Bu süreç aynı zamanda siyasi kriz içindeki rejimin, siyasal aktörleri yeni baştan şekillendirmeye çalışacağı bir dönem olacaktır. Güncel politikamız AKP’nin geriletilmesidir. Çünkü AKP, Türkiye’de
Av. Gökçesu Özgül Hakim ve savcıların internet sitesi adalet.org’un kurucu yöneticisi hakim tarafından kaleme alınan HSYK teklifi ile ilgili metnin TBMM’ye faksla, milletvekillerine de elektronik posta yoluyla gönderilmesine karar verildi. Metinde, kanun tasarısıyla özellikle HSYK’nın yapısında anayasanın ruhuna, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve yargı bağımsızlığı ilkesine aykırı değişiklikler yapılmak istendiği, yargı bağımsızlığının daha güçlendirilmesi gerekirken, telafisi mümkün olmayan bir geriye dönüş söz konusu olacağı ve sonuç olarak hangi siyasi görüşten olursa olsun yargının bağımsız ve tarafsız olmasını dileyen tüm milletvekillerimizden
ELİF KARAN
İyi
Orhan Bursalı Cumhuriyet
Bursalı, Başbakan Erdoğan’ın yönetimindeki AKP hükümetinin son dönemde imza attığı kararları analiz etmiş yazısında. İnternet sansüründen, HSYK ile değişikliklere kadar değinen Bursalı şöyle tamamlamış: “Her şey kâbus gibi görünüyor, değil mi? Öyle bakmayın... Tamamen yalnızlaşan ve zayıflayan bir iktidar var karşımızda. Bakmayın siz yukarıda sıraladıklarımıza... Bütün bu önlemlerin tek amacı var: 12 yıllık dönemi belirleyen yolsuzluk ve rüşvet dönemini saklamak. Bugünkü “her şeye hâkim olma” çabalarının temel içgüdüsünün bu olduğunu bilelim. Ama heyhat ki heyhat!..
Kötü
Hasan Cemal T24
Cemal, AKP-cemaat çekişmesinde, ezilenler kategorisine, 11 yıldır AKP ile işbirliği halinde tüm antidemokratik uygulamalara imza atan cemaati yerleştirivermiş: “Bugün artık komünist korkutmuyor. Bölücü de öyle. Devlet, ‘bölücü başı’yla müzakere halinde…Şimdi bir başka moda var:Fethullahçı…28 Şubat dönemindeki ‘irticacı’nın yerini şimdilerde artık Cemaatçi almış durumda. Bugün artık neredeyse her taşın altında, özellikle devletin içinde Fethullaçılar’ın parmak izleri aranıyor.Emniyette askeri darbe dönemlerinde bile rastlanmayan çapta polis kıyımı yaşanmakta.Tayyip Erdoğan, Soğuk Savaş döneminin antikomünist liderleri gibi cemaatçileri her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösteriyor.
Çirkin
Rasim Ozan Kütahyalı Sabah
Kütahyalı, savunduğu Başbakan’ın cemaati alt etmek için Ergenekon davasının bile yeniden açılmasına göz kırptığını unutmuş görünüyor: “Bütün bu hukuksuzluklardan ötürü mevcut HSYK derhal lağvedilmeli ve yerine geniş demokratik katılımlı yeni birHSYK inşa edilmelidir. Mevcut HSYK yüzünden soruşturulması gereken birçok dava soruşturulamıyor. HSYK malumyerlere dokunabilecek hiçbir soruşturmaya izin vermiyor. Bunun yanında 28 Şubat darbesinin aklanmasına isetam destek veriyor. 28 Şubatçılarla 17 Aralıkçılar kol kola girmiş sivil hükümete yeni bir kumpas kuruyorlar. Yargı imamları ve o imamlardan garanti alanlar demokrasiye olan birikmiş kin ve hınçlarını kusuyor...
günlüğü İlker Eraslan
HSYK’ya ne olacak? ADALET ARAYIŞI
İyi Kötü Çirkin
o kutsal çatı altında yargının, dolayısıyla milletin vekili olarak yargı bağımsızlığına sahip çıkmaları talebi dile getirildi. Peki ne değişecek HSYK ile ilgili kanunda? TBMM Adalet Komisyonu’nda, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile ilgili yasa teklifinin 10. maddesi kabul edildi. Kabul edilen maddelere göre, Yargıtay Birinci Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçilebilmek için gerekli olan 4 yıllık Yargıtay üyeliği şartı 8 yıla çıkarılıyor. Yargıtay Daire Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili olabilmek için gereken üyelik süresi ise 3 yıldan 6 yıla yükseltiliyor. Meslekleriyle ilgili staj ve araştırma yapacak, kurs, eğitim ve öğrenim görecek, iç veya dış burstan yararlanan hakim ve savcılar, Adalet Bakanlığı tarafından yurtdışına gönderilecek. HSYK’nın, Adalet Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatında, bağlı ve ilgili kuruluşlarında, uluslararası kuruluş veya
mahkemelerde ya da geçici yetki veya görevlendirmeyle başka kurum, kurul veya kuruluşlarda görev yapanlar dışındaki hâkim ve savcıları yurtdışına gönderme yetkisi de kaldırılacak. HSYK’nın, yurtdışına gitmek için şahsi olarak özel burs sağlayan hakim ve savcılara aylıksız izin verme yetkisi olmayacak. Hâkim ve savcıların, dış temsilciliklerde, uluslararası mahkeme veya kuruluşlarda muvafakatleri alınarak görevlendirilmesi Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak. Hakim ve savcıların hak ve ödevi olan meslek içi eğitimleri de bundan böyle HSYK yerine Türkiye Adalet Akademisi’nce yaptırılacak. Bu eğitimin usul ve esasları, HSYK’nın görüşü alınarak Türkiye Adalet Akademisi’nce hazırlanan yönetmelikte belirlenecek. Türkiye Adalet Akademisi’nde Genel Sekreterlik pozisyonu kaldırılacak. Adalet Akademisi Başkanlığı, başkan ile üç başkan yardımcısından oluşacak. Adalet Akademisi Başkanı ile baş-
kan yardımcılarının seçiminde ayrı esaslar uygulanacak. Başkanlık için 3 adayı Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulu yerine Adalet Bakanı gösterecek. Başkan, yürürlükteki kanunda olduğu gibi Bakanlar Kurulu tarafından görevlendirilecek ya da atanacak. Yürürlükteki kanun uyarınca başkanla aynı kriterlerin geçerli olduğu başkan yardımcıları ise Adalet Bakanı tarafından görevlendirilecek ya da atanacak. Süresi biten başkan ve yardımcılarının 2 dönem daha göreve devam etme imkanı bir dönemle sınırlandırılacak. Türkiye Adalet Akademisi’nde kaldırılacak genel sekreterlik yerine çeşitli daire başkanlıkları kurularak hizmet birimleri oluşturulacak. Daire başkanlıklarına Adalet Bakanı tarafından atama yapılacak. Değişiklik ile Akademi Başkanlığı’na bağlı yeni hizmet birimleri oluşturuldu.
Hafta yine yoğun geçti twitter camiasında. Başta internet sansürü ve HSYK olmak üzere bir çok gündem hakkında hızlı bir trafik yaşandı. @zaytungtweet Basbakan Erdoğan’dan Yeni HSYK Tasarısına Sert Tepki: ‘’Olm beni de Adalet Bakanı’na bağlamışsınız?!’’ @feridun_duzagac ÇOK YAŞASIN KADINLAR “@gmzby: @feridun_duzagac Kadınlar yaşasın diye uluslararası imza toplanıyor http://kadincinayetlerinidurduracagiz. net/haber/919/kadinlar-yasasin-diye-uluslararasiimza-toplaniyor … @travisandtyler Lan olm bir başbakanın, tutuklanmasın diye oğlunu yanında taşımasından daha komik ne olabilir ya hahasdhgkhagsdha @brudermartin GİDEYİM DE KAFASINA İPAD GELEN CHP’Lİ GİBİ UYUYAYIM @suyorumcusu Uçan tekme yiyip de ölmemek milli iradeye saygısızlıktır. O uçan tekmenin kararını millet sandıkta vermiş, sen kim oluyorsun da ölmüyorsun. @tarkankonar Millet o tekmeyi atma yetkisini sandıkta verdi bize herkes buna saygı göstersin..
KULTUR-SANAT
18
14 Ocak 2014
Müziğin ve masalın yolculuğu
Farklı ülkelerden 2 sanatçının ortak projesi olan “Rekrospektif”te biraraya gelen Zinnure Türe ve Yunan sanatçı George Katsanos masal ve müziğin iç içe geçtiği bir performansı 2 gün boyunca İstanbullu sanatseverlerle buluşturdular. 9 -10 Ocak’ta gerçekleştirilen “Rekrospektif” projesi farklı bir deneyim sunuyor. Gloria Yönetmen: S. Lelio Oyuncular: Paulina García, Sergio Hernandez tür: Dram,Komedi
63. Berlin Film Festivali’nde, Paulina García’ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran film, Şilili yönetmen Lelio’nun imzasını taşıyor.
Çocuk Pozu Yönetmen: C. Peter Netzer Oyuncular: Luminita Gheorghiu, Bogdan Dumitrache tür: Dram
İSTANBUL Serkan atak
Yunanistanlı müzisyen George Katsanos ile Türkiyeli tiyatro oyuncusu Zinnure Türe’nin ortak projesi olan “Rekrospektif ” Kadıköy Terminal Sahnesi ve İkinci Kat Karaköy Sahnesi’nde gerçekleştirilen 2 performansla sanatseverlerle buluştu. George Katsanos’un büyülü, sade ve sanatçının köklerine doğru giden masalsı müziğine Zinnure Türe masal anlatımıyla eşlik ediyor. İki Sanatçı, Tek Dil Atina’da doğan ve çocukluğunun ilk yıllarını Japonya’da geçiren George Katsanos, Atina Devlet Konservatuarı’nda klasik perküsyon ve Boston’da klasik piyano - jazz piyano
ARDA İCİL yazdı
ana sanat dallarında eğitim almış. Katsanos ile tanışmış. Sanatlarında Blur ve Rusty Memories adlı iki amaçladıkları şeylerin ortaklığını kişisel albümü bulunuyor. ‘’Im- farkettiklerinde ise bu proje ortaya provisation and Cinema’’ (2012) çıkmış. festivalinde ‘’Metropolis’’ (Fritz Lang) filmine doğaçlama müzikle- Modern Masallar “Retrospektif ”, sesi bir heykel gibi riyle eşlik etmiş. Zinnure Türe ise Kadir Has Üniver- yeniden biçimlendirmek olarak tasitesi Film ve Drama yüksek lisans nımlayan Katsanos’un müzikleriyprogramında oyunculuk okudu. le açılıyor. Bu ilk bölüm boyunca Yurtiçi ve yurtdışında birçok pro- gittikçe artan bir ihtişamla adım jede oyuncu olarak yer aldı. adım oluşturduğu müziğin büyülü Masal anlatımına ise 2011 yılında atmosferi ikinci bölümde anlatılaBerlin’de Nazlı Çevik ile tanışması cak hikayelere hazırlıyor seyircileri. sayesinde başlamış. Sanatçı halen Zinnure Türe’nin 3 farklı hikayeyi Nazlı Çevik yönetiminde İstan- anlattığı ikinci bölümde Katsanos bul’un ilk masal anlatıcılığı gru- bu sefer müzikleriyle masallara eşbu “Fama’nın evi” ile çalışmaya ve lik ediyor. Masallardan bildiğimiz çocuklara masal anlatmaya devam imgeler karşımıza iki sanatçının ediyor. Zinnure Türe bir atölye modern bir anlatımıyla karşımıza çalışması için gittiği Yunanistan’da çıkıyor.
İnteraktif Müzik Üretimi Retrospektif ’in üçüncü ve son bölümünde ise Katsanos seyircilerin katılımıyla aldığı ses kaydını yeniden biçimlendiriyor. Seyirciler parmaklarını şıklatarak çıkardıkları sesin, sağanak bir yağmura dönüştüğünü hayret ve hayranlıkla izliyor. Anlatılan masallara eşlik eden doğaçlama müziğin yarattığı ortak etki performansın gücünü daha fazla ortaya koyuyor. Ortaya çıkan işin bu denli güzel olmasına etki edenlerden biri de masal anlatımı ile müziğin birbiriyle uyumu olmuş. Ne yazık ki, tekrardan sahnelenmeyecek olan oyunu bir daha izleme imkanımız olamayacak ancak iki sanatçının yaptığı bu üretken birlikteliğin ilerleyen zamanlarda devam etmesini umuyoruz.
C.P. Netzer’in yönetmenliğini yaptığı film, bu festivalin en önemli ödüllerini Altın Ayı ve FIPRESCI ödülünü kazanmıştı.
Kaçış Planı Yönetmen: M. Hafstrom Oyuncular: S. Stallone, Arnold Schwarzenegger Tür: Gerilim
1408 ve Evil filmlerinin yönetmeni Mikael Håfström’ün yönetmenliğini üstlendiği filmde, usta oyuncu Jim Caviezel yan rolde eşlik ediyor.
Tiyatrocular nöbette
Stiller’ın Walter karakterini başarılı bir şekilde canlandırabilmesi sinema severlerin takdirini kazanmıştır diyebilirim.
Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı Steven Conrad’ın uyarlama senaryosu, Amerikalı yazargazeteci ve çizer James Thurber’in (1894-1961) 1939 yılında New Yorker Dergisi’nde yayımlanmış kısa öyküsünü esas almış. Öykü daha önce de, 1947 yılında sinemaya (oynayan Danny Kaye), 1960’da da sahneye uyarlanmış. Conrad, ana karakteri, günümüz dijital hız dünyasının ortasında ve kimseyle paylaşmadığı hayalleriyle ele almış. Walter (Ben Stiller), 2009 yılında online olan ve 20. yüzyılda fotoğraf gazeteciliğine damga vurmuş LIFE’ın, elinden milyonlarca kare geçmiş Film Negatifleri
Amiri. Dergi satılmış; yeni yönetici, kendini beğenmiş Ted Hendricks (Adam Scott), online olmadan son bir sayı çıkaracaklarını müjdeliyor. Efsanevi ve tüm gezegende dolaştığından adresi bilinemeyen fotoğrafçı Sean O’Connell (Sean Penn) ise Walter’a gönderdiği karelerden yirmi beşincisinin son sayı kapağı için olduğunu vurguluyor. Ancak bu kare ortada yok. Kısaca filmi özetleyelim: Büyük bir derginin fotoğraf negatif bölümünde çalışan Walter (Stiller), sessiz sakin hayatına devam etmektedir. Dergide yeni işe başlamış Cheryl’dan (Kristen Wiig)
hoşlansa da ona bunu bir türlü söyleyememektedir. Bir yandan da kendini sürekli komik ve şok eden gerçek üstü hayallerin ana kahramanı olarak görmektedir. Günün birinde dergi el değiştirir ve basılı bölümün kapanacağı duyurulur. Dergi son bir veda sayısı çıkaracaktır, bu nedenle dergiye uzun yıllardır fotoğraflarıyla destek veren Sean O’Connell (Sean Penn) çok özel bir son çalışma gönderir. Ancak çalışmasının en önemli parçası olan 25. kare kayıptır ve Walter bu kareyi bulabilmek için çok kısıtlı bir zamana sahiptir. Walter Mitty, yalnızca hayallerinde gördüğü bu
maceraya gerçek hayatta da atılmak zorundadır. Ben Stiller’ın Walter karakterini başarılı bir şekilde canlandırabilmesi sinemaseverlerin takdirini kazanmıştır diyebilirim. Filmde sorun olabilecek tek konu ise Walter’ın sıkça hayaller görmesi ve filmin ilerleyen kısımlarında hayal olmayan kısımların da izleyiciye hayalmiş gibi sunulması olmuş. Bunun dışında izleyenlere büyük bir zevk tattıracaktır. Benim Walter Mitty’nin gizli yaşamı için puanım 10 üzerinde 7 olacaktır.
Devlet Tiyatroları Atölye Sahnelerini’nin olduğu Macunköy’deki tesiste ağaç krizi yaşanıyor. Tiyatrocular, araziyle ilgili dava sürerken, bine yakın ağacın oldu bittiye getirilip kesileceğini iddia ediyor. Arazinin 4 bin 250 metrekarelik kısmının Milli Emlak tarafından bir firmaya satılmasının ardından, özel şirketin sınırlarına kadar dayandığını belirten tiyatrocular, “Bine yakın ağaç oldu bittiye gitmeden müdahale edilmeli” sözleriyle yetkilileri göreve davet etti. Hukuksuz olarak nitelendirilen uygulamaya karşılık tiyatrocular ağaçların oldu bittiye getirilmesi ihtimaline karşılık gecenin kaçı olursa olsun müdahale edeceklerini duyurdular. KÜLTÜR-SANAT
twitter: @ThomasIcil
HAFTANIN AJANDASI Ali ile Ramazan
Dünya kenti İstanbul
Ankara Kitap Fuarı
Perihan Mağden’in bilinen romanı Ali ile Ramazan’ın 90’lı yıllarda yaşadıklarını anlatan oyun, her Pazartesi Garajistanbul’da sizlerle buluşuyor. Etkinlik 20 Ocak Pazartesi saat 20:30’da seyirci ile buluşacak.
Sergi, 18 yıl aradan sonra yeniden hayat bulacak. “Değişen, dönüşen, herhangileşen İstanbul’a hafıza tazeletmeyi” amaçlayan sergi, 15 Ocak-22 Şubat tarihleri arasında Karaköy’deki Galata Rum Okulu’nda ziyaret edilebilecek.
Devlet Tiyatroları (DT), İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’i eserleriyle anacak. “Shakespeare Haftası” kapsamında çok sayıda oyun, 21-26 Ocak tarihlerinde çeşitli salonlarda Ankaralı tiyatroseverlerle buluşacak.
SPOR
19
14 Ocak 2014
Atletico Madrid fırsat tepti
La Liga’da ilk iki sırada bulunan Atletico Madrid ile Barcelona karşılaştı. Karşılaşmayı kazanması halinde liderliğe yükselecek olan Atletico, Barcelona ile 0-0 berabere kalarak liderlik fırsatını tepti. Atletico karşılaşmaya baskılı başladı
Türkiye Kupası sahibini buldu
ancak etkili olamadı ve ilk yarı golsüz eşitlikle bitti. Barcelona, ikinci yarı Messi’nin girmesiyle hücumda hareketlense de Atletico Madrid oyunda dengeyi kurdu ve maçta gol sesi çıkmadı. Bu sonuçla iki takım da puanını 50’ye yükseltirken, Barcelona averajla liderliğini sürdürdü. SPOR
Spor Toto Kadınlar Türkiye Kupası, Galatasaray Odeabank’ın oldu. Sarı-kırmızılılar, ezeli rakipleri Fenerbahçe’yi 76-70 yenerek, üst üste 5. , toplamda 11. kez kupayı müzesine
götürdü. Maçın bitimine yaklaşık 3 saniye kala çıkan olaylar nedeniyle, hakemler maçı durdurmak zorunda kaldı. Turnuvanın en değerli oyuncusu Galatasaray’dan Işıl Alben seçildi. SPOR
Yılın en iyi futbolcusu Ronaldo oldu Aylardır kimin kazanacağı merakla beklenen FIFA 2013 Altın Top ödülünün sahibi belli oldu. Real Madrid’in yıldızı Ronaldo 2. kez ödülün sahibi oldu. Portekizli oyuncu gözyaşlarını tutamadı. SPOR koray karadere
Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) ve France Football dergisi tarafından yılın en iyi futbolcusuna verilen Ballon d’Or (Altın Top) ödülü, Real Madrid’in yıldız futbolcusu Cristiano Ronaldo’nun oldu. Göz yaşlarına hakim olamadı İsviçre’nin Zürih kentinde gerçekleştirilen ödül töreninde 2013 yılının Ballon d’Or ödülü, diğer adaylardan Lionel Messi ve Franck Ribery’i geride bırakan Cristiano Ronaldo’ya verildi.
FIFA ve France Football dergisinin ortaklaşa düzenlediği törende, 2013 yılının en iyi futbolcusuna verilen Altın Top ödülünü alan Cristiano Ronaldo ödülü kazandığını duyunca gözyaşlarına hakim olamadı. Yıldız futbolcuyu ilk olarak oğlu kutlarken, Ronaldo’nun annesi ve kız arkadaşı Irina Shayk da duygu dolu anlar yaşadı. İstatistikleri alt üst etti 2013 yılında Real Madrid ve Portekiz Milli takım forması altında muhteşem bir istatistik sergileyen Ronaldo ise, Manchester United forması giydiği dönemde 2008’de FIFA tarafından dünyanın en iyi oyuncusu seçilmişti. Ronaldo, geçen yıl oynadığı 56 maçta tam 66 gol atmayı başardı. Bu istatistik Portekizli yıldızın en güçlü kozu. Ronaldo ayrıca Portekiz’in 2014 Dünya Kupası’na gitmesini sağlayan oyuncu oldu. Messi’nın Şanssızlığı Barcelona forması giyen Lionel Messi’nin sakatlanması ve sahalardan yaklaşık 2 ay uzak kalması sonrası, Cristiano Ronaldo bir adım öne geçti.13 Ocak 2014’te dünyanın en iyi futbolcusuna verilecek olan Ballon d’Or ödülü öncesi Messi’nin bu süredeki yokluğu, en çok Real Madrid’in Portekizli yıldızına yaradı.Dönem dönem yaşadığı sakatlıklar nedeniyle formasından uzak kalan son 4 yılın Altın Top sahibi Messi, 2013 senesinde çıktığı 45 maçta 42 gol kaydetti ve 15 asist yaptı. Sezonu 5 Kupayla Kapattı Fransız yıldız Franck Ribery, harika bir sezon geçiren Bayern Münih’in en önemli parçalarından biri oldu. 2013 yılı içerisinde 5 kupa kaldıran Fransız yıldız, Fransa’nın 2014 Dünya Kupası’na katılmasında da başroldeydi.
Bayern Münih’in tüm kupalara ambargo koyduğu 2013 senesinde takımın önemli kozlarından biri olan Ribery, 52 maç oynadığı sezonu 22 gol ve 18 asistle tamamladı. En iyi Kadın Futbolcu Kadınlarda yılın en iyi futbolcusu ödülünü ise, Almanya Kadın Milli Takımı Kalecisi Nadine Angerer’e verildi. Yılın Teknik Direktörleri Erkeklerde yılın teknik direktörü Bayern Münih Teknik Direktörü Jupp Heynckes, kadınlarda ise yılın teknik direktörü Almanya Kadın Milli Takımı Teknik Direktörü Silvia Neid seçildi. Puskas Ödülü İbrahimoviç’e gitti Yılın en iyi golü için verilen FIFA Puskas Ödülü ise İsveç Milli Takımı formasıyla Almanya’ya attığı golle aday gösterilen İsveçli futbolcu Zlatan İbrahimoviç ’ in oldu. FIFA Yılın Fair Play Ödülü de Afganistan Futbol Federasyonu’na verildi.Ayrıca kariyerinde 3 Dünya Kupası bulunan tek isim olan Brezilyalı efsane Pele’ye de Ballon d’Or onur ödülü verildi. Yılın en iyi ilk 11’i Manuel Neuer, Silva, Ramos, Lahm, Alves, Iniesta,Xavi, Ribery, Ronaldo, Zlatan Ibrahimovic, Messi.
Ronaldinho teklif yükseltti Beşiktaş ile Ronaldinho arasındaki pazarlıklar kötü sonla bitti. Peki 6 aydır süren transfer nasıl başladı, nasıl sonlandı. İşte transfer sürecinde yaşananlar... Beşiktaş ile Brezilyalı yıldız Ronaldinho arasındaki görüşmeler 6 ay önce başladı. Siyah-beyazlılar, Ronaldinho’nun menajeri ve aynı zamanda abisi Roberto Asiss ile ilk olarak haziran ayında temasa geçti. Ahmet Nur Çebi, Assis ile görüşerek Ronaldinho’ya yeni sezonda Beşiktaş formasını giydirmek istediklerini iletti. Asiss, 30 Aralık akşamı İstanbul’a geldi. Yılbaşı günü Çebi ile görüşen Asiss, 5 gün boyunca İstanbul’da 3 kez siyah-beyazlılarla temaslarda bulundu. 2014’e
İstanbul’da giren Asiss’in bu temasları Ronaldinho, Beşiktaş’a geliyor yorumlarını da beraberinde getirdi. Her iki tarafta bu görüşmenin dost ziyareti ve turistik bir gezi olduğunu iddia etsede, pazarlıklar sürüyordu. Brezilyalı menajer ülkesine döndükten sonra da temaslar devam etmiş ve siyah-beyazlı kulüp Ronaldinho’ya son teklifini iletmişti. Yöneticilerin geri dönüş yapacaklarını açıklamasına rağmen Assis hafta başından bu yana temaslarda bulunduğu Atletico Minerio ile 1 yıllık sözleşme imzalama konusunda anlaşmaya vardı. Bu imza ile Beşiktaş-Ronaldinho flörtü son buldu ve Brezilyalı oyuncu ülkesinde kaldı. Yöneltilen her mikrofona , kameraya hatta cep telefonuna kafa uzatan
Beşiktaş’lı yöneticiler amatör işleri içerisinden belki de en önemlisini gerçekleştirdi. Ronaldinho’nun abisi ve menejeri Beşiktaş’ı kullanarak çok güzel bir oyun sergiledi ve fiyatını arttırdı. Aylardır bu iş için uğraşan Asiss amacına ulaştı ve fiyatı arttırarak A.Minerio ile sözleşme imzaladı. Beşiktaş’lı yöneticiler ise kamera karşısında boy göstermek uğruna milyonlarca taraftarını 2 defa umutlandırıp amatör işlerinden birine daha imza attılar. SPOR
Tarihi maç tekrarlanacak!
15 Aralık 2013 tarihinde oynanan olaylı KasımpaşaBeşiktaş maçının merakla beklenen kararı açıklandı.Türkiye Futbol Federasyonu Yönetimi, 5 saat süren toplantının ardından oy çokluğu ile maçın tekrarına karar verdi. Toplantıya daha önce maçta kural hatası olmadığı yönünde görüş bildiren Merkez Hakem Kurulu Başkanı Zekeriya Alp, Merkez Hakem Kurulu Eğitim Direktörü Oğuz Sarvan ve Kasımpaşa-Beşiktaş maçının hakemleri katılıdı. Barış Şimşek başta
olmak üzere hakemlerin ve merkez hakem kurulu üyelerinin görüşleri dinlenirken, Donk’un tartışma yaratan pozisyonu farklı açılardan defalarca izlendi. Üyeler, görüntüleri izledikten sonra oy çokluğu ile hakem Barış Şimşek’in düdüğünü, Donk’un elindeki topu Almedia’nın önündeki topa fırlattıktan sonra çaldığına karar verdi. Maçın yeniden oynanması kararlaştırıldı. Maçın hangi tarihte oynanacağına ilişkin kararın ise 21 Ocak Salı günü verilmesi bekleniyor. SPOR
Belki şurada küçük bir fil vardır Tayland’da 11 yaşındaki bir fil, sulu boyayla yaptığı rengarenk fil resmiyle görenleri şaşırtıyor. Hortumuyla tuttuğu sulu boya fırçasını kullanarak resimler yapan fil, bir fil resmi
çizdi. 11 yaşındaki usta fil, en ince detayların bulunduğu resmini renklendirmeyi de ihmal etmedi. Peter isimli filin çizdiği bazı resimler 700 dolara alıcı buluyor. toplum
Sağlam işgüzarlığa sağlam cevap
Sivil Dayanışma Platformu isimli bir sivil toplum kuruluşunun, Başbakan Erdoğan’a destek için metrolardan, billboardlardan, gazetelere Erdoğan’ın büyük boy fotoğrafı altında ‘sağlam irade’ yazan afişleri asıldı. Neden Başbakan’ın afişlerini yaptırmaya ihtiyaç duyduğu belli olmayan Platform’un güzide afişlerinin eksik kalan kısımlarını halk doldurdu. TOPLUM özge doğan
Başbakan Erdoğan ve hükümetin sıkça mağdur olduğu Türkiye’de büyük ustaya, Sivil Dayanışma Platformu’ndan destek geldi. Platform’un ‘Çok ezildi, hor görüldü ancak hala dik duruyor’ mesajını verdiği ‘sağlam irade’ afişleri işgüzarlığın bu kadarına pes dedirtti. Memlekette, bir sivil toplum kuruluşunun ilgilenebileceği binlerce sorun varken, Başbakan’ın kısık gözlerle ufka daldığı fotoğrafının altına ‘sağlam irade’ yazarak dört bir yana astırmakla uğraşan Sivil Dayanışma Platformu’na en ‘sağlam’ cevabı bu afişlere her yerde maruz kalan halk verdi. Halk gerekli düzeltmeyi yaptı Metrolarda, billboardlarda, gazetelerde halkın gözüne sokulan Başbakan’ın bu iradesi, halkta afişi asanların heyecanını yaratmadı. Birçok insan posterden gözlerini kaçırıp, hızla arkasını dönerek oradan uzaklaşırken, birçok insan da afişin eksik kalanlarını ‘sağlam’ biçimle tamamladı. Dört bir yana asılan afişlerde Erdoğan’ın kafasına ve ‘sağlam irade’ yazısının üzerine yazılanlar görenlere kahkaha attırdı. Afişlerin halk tarafından düzeltilmiş halleri, sosyal
Külyutmaz uçak
Belçika’da öğretmenler öğrencilerin kopya çekmesini engellemek için kameralı uçak kullanıyor. Öğretmenler, son teknoloji ürünü kameralı uçak sayesinde öğrencileri yerinden hiç kalkmadan kontrol ediyor. Kumandayla uçağı hareket ettiren ve öğrencilerin kağıtlarını izleyen öğretmen, görüntüleri aynı anda önündeki bilgisayardan seyredebiliyor.
medyada da sıkça paylaşıldı. “Sağlam hırsız, sağlam katil, sağlam rüşvetçi” yazılamalarıyla değiştirilmiş afişler sosyal medyada ilgi odağı oldu. Sağlam irade, geniş mezhep… Peki Başbakan’ın devasa afişlerle yedi düvele ilan edilen bu iradesi ne kadar sağlam? İşte Başbakan’ın son dönemde gerçekten de çok ‘sağlam’ bir irade gerektirecek işlerinden yalnızca birkaçı: Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla açığa çıkan Türkiye’nin görüp görebileceği en büyük skandal-
lardan birinin baş aktörü olmak ve bir kez olsun ‘çalmadım’ diyememek. Kendisinin, hükümetinin ve tüm yandaşlarının kirli çamaşırları çıkmasın diye hukuku alt üst edip, tüm yargıyı eline almak. Roboski’de hava saldırısıyla 34 yakınını kaybetmiş köylülere “Tazminatsa tazminat” diyebilmek. Gezi direnişinde 7 insanın ölümüne sebep olan polisleri kahraman ilan edip yetmezmiş gibi ‘emri ben verdim’ sözünü ağzına alabilmek. Birkaç ay evveline kadar kardeşim dediği Suriye devlet başkanına savaş açıp, eleştiren herkesi ‘diktatör
18SORU
sevici’ ilan etmek. Düzenli aralıklarla söylediği sözlerle çelişmek. “Allah’tan başka kimseden korkmam” deyip yüzlerce korumayla gezmek, uğradığı her yerde sıkıyönetim ilan etmek. Örneklerle de sabit Erdoğan’ın bu iradesi bir süre daha eğlence konusu olacak gibi. Başbakan’ın ‘sağlam irade’li afişleri halkın sabrını taşıran bin bir tane işi aklayacak gibi durmuyor. Başbakan ve işgüzar destekçileri Erdoğan güzellemesi yapadursun; halk her yerde mitinglerle, eylemlerle ‘bu iradeyi yok sayıyor’.
Bu tabela satışları arttırdı
Berkin Mirakyan Öğrenci/istanbul
Çöpçüler kralı Çöplerden geri dönüşüme uygun olanları ayırıp satan bir tesise sahip Çinli milyoner Çen Guangbiao, ABD’nin en yüksek tirajlı gazetelerinden 740 milyon dolar değerindeki New York Times’ı satın alacağını iddia etti. İşadamı, şu an gazete ile müzakerelerinin devam ettiğini söyledi. New York Times’tan ise yalanlama geldi.
Hapishaneye kaçtı
1. En sevdiğiniz erdem? Yardımlaşmak 2. Başlıca özelliğiniz? İnsanları sevmek 3. Mutluluk nedir? Özgür olmak 4. Mutsuzluk nedir? Yalnız olmak 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Çok konuşmak 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Bencillik 7. En sevmediğiniz şey? İki yüzlü olmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Bencil kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Müzik dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet RAN 11. En sevdiğiniz yazar? Nietzsche 12. Kahramanınız? Ernesto Che Guevera 13. Kadın kahramanınız? Mine Bademci 14. En sevdiğiniz çiçek? Kaktüs 15. En sevdiğiniz renk? Gece mavisi 16. En sevdiğiniz yemek? Menemen 17. En sevdiğiniz düstur? “Yağmur komünisttir; çünkü herkese eşit yağar. Rüzgâr ise kapitalisttir zayıf olanı yıkar” 18. En sevdiğiniz söz? Devrim için savaşmayana devrimci denmez.
ABD’nin iç batı eyaletlerinin bazı bölgelerinde hava sıcaklığı -26 dereceye düştü. Bu seviye Güney Kutbu kıyılarında kış aylarında görülen sıcaklıklardan daha düşük. Öyle ki, Kentucky eyaletinde önceki gün hapisten firar eden bir mahkum, dondurucu hava koşullarına daha fazla dayanamayacağını anlayınca cezaevine geri döndü. Yetkililere göre 42 yaşındaki mahkum Robert Vick, bir otele girip resepsiyon görevlisinden geri dönebilmek için hapishaneyi aramasını istedi. Vick sağlık kontrolünden geçirildikten sonra hapishaneye kondu. Alabama, Georgia, Arkansas, Michigan, Maryland, Pennsylvania ve New York eyaletlerinde de soğuk hava rekorları kırıldı. toplum
Trabzon’un Vakfıkebir İlçesi’nde Karadeniz Sahil Yolu kenarında faaliyet gösteren bir restoranın bahçesinde ‘Dikkat Pide Çıkabilir’ yazılı bir tabela bulunuyor. İşletme sahibi Emrah Ayvaz, tabelayı koyduktan sonra işlerinde belirgin bir artış yaşandığını belirtirken, Karadeniz’e özgü bir üslupla müşterilerini pide yemeye davet etmeyi seçtiklerini söyledi. Ayvaz, “Genellikle yol kenarındaki tabelalarda ‘Taş düşebilir, ayı çıkabilir, kamyon çıkabilir, inek çıkabilir, geyik çıkabilir’ gibi ifadeler kullanılıyordu. Biz de tadına ve kalitesine güvendiğimiz pidelerimiz için ‘nasıl dikkat çekeriz’ diye düşündük. Karadeniz’e özgü bir üslupla daha ilgili çekici, göze hoş gelmesi açısından bir yazı hazırladık. Yaklaşık 1 aydan beri pide satışlarımızda bir artış var” dedi. toplum
60 yıldır yıkanmayan adam
Morgdan döndü
Kenya’da bir hastanede intihar girişiminde bulunduktan sonra ölü ilan edilen bir kişi ertesi gün morgda uyandı. Hastanenin morg personeli, Paul Mutora titremeye ve nefes almaya başlayınca korkarak kaçtı. Hastanenin başhekimi Dr. Joseph Mburu, tedavi için kullandıkları ilacın nabzı yavaşlattığını, hatanın bundan kaynaklanmış olabileceğini söyledi.
Şaşkın sürücünün tuhaf otomobili Osman Altun’un, otomobilini gören
trafik polisi aracın egzozunda bir gariplik olduğunu fark edip durdu. Polis memurları; egzozla ilgili sürücü Altun’dan bilgi istedi. Altun da, arabayı Karadeniz’de aldığını belirterek “Egzoz, bu şekilde takılı geldi” cevabını verdi. Polis, bu sefer aracı çalıştırmasını istedi ancak acemi sürücü aracı park ederken farları açık unuttuğundan akü basmadı. Ehliyetini de evde unutan sürücü Altun, arkadaşından yardım istedi. Trafik ekipleri, sürücü Altun’dan sonuç alamayınca otomobile uygun olmayan aparat taktığı için 172 TL para cezası keserken otomobili de trafikten men etti. toplum