TOPLUM
02
21 Ocak 2014
Hırsızlık serbest internet yasak AKP hükümetinin internette yeni yasaklar getirmesiyle, halk sokaklara döküldü. Polis saldırısına rağmen pek çok ilde “İnternetime dokunma” eylemleri yapılırken, yasakların Gezi direnişinin ardından getirilmesi çok tepki topladı.
Unkapanı Köprüsü’nde açıklık Unkapanı Köprüsü’nde bir skandal yaşandı. Köprünün gemi geçişleri için açılan kanat ile sabit parça arasındaki yaya yolunda 10 cm’lik açıklık oluştu. Tarihi Unkapanı Köprüsü’nün Taksim istikametinde meydana gelen açıklığın görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından harekete geçen belediye ekipleri, açığı demir levha ile kapattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada ise, “açıklık trafik akışı için tehlike arz etmemektedir” ifadeleri kullanılarak tehlike ört bas edilmeye çalışıldı. toplum
istenmediği net biçimde ifade edilerek, hükümete istifa AKP’li 27 milletvekili- çağrısı yapıldı. nin imzasıyla internette denetim ve yaptırımların NELER YASAK? genişletilmesine ilişkin ka- Torba yasa içinde Plan ve nun teklifi TBMM’ye sunul- Bütçe Komisyonu’nda görüdu. İnternette yasak ve sansür şülen teklifte şu düzenlemeanlamına gelen değişikliklerin ler yer alıyor: kabul edilmesi halinde hem -Yer sağlayıcı yurt dışın“zararlı” bulunan her içeriğe daysa bile erişim engellenekapatma ve para cezası gele- bilecek. DNS değiştirerek bir cek, hem de “uygunsuz içerik” siteye girilemeyecek. nedeniyle erişim yasakları ya-Sansür, URL adresi tani sansür önümüze çıkacak. banlı yapılabilecek: Anahtar kelimelerle “uygunsuz içerik” HABERLEŞME HAKKIMIZI belirlenip sayfa kaldırılabilecek. YEDİRTMEYİZ! Gezi direnişinde internetin -Hâkimler, 24 saat içinve sosyal medyanın etkin de sansür kararı verebilecek. biçimde bilgi paylaşma aracı “Zararlı” görülen içerik çıolarak kullanılmasının ardın- karılmazsa, 500-1.000 TL dan, bu haberleşme ağına bir arasında günlük para cezası darbe vurulmak için çıkarıl- kesilecek. mak istenen yasaya pek çok -Hosting firmaları her vatandaş tepki gösterdi. “18 kullanıcının izini sürebilecek. Ocak 18:00’da sokaklara” de- Her kullanıcının internetteki nilerek Taksim’den Kızılay’a, faaliyeti kayda alınarak birGündoğdu’dan Eskişehir’e iki yıl saklanacak. Türkiye’nin pek çok meyda-Bakana ve TİB başkanına nında internette yasak ve san- bizzat tek kişi olarak internet sürlere karşı halk sokaklara sitesi erişim engelleme yetkisi döküldü. verilecek. “İnternetime dokunma” -Değişiklikte Erişim Sağdiyen halkı Taksim Meyda- layıcıları Birliği öngörülüyor. nı’na sokmamak için yine Bu birliğe tüm erişim sağlapolis gaz, cop, kalkan, plas- yıcılar katılmak zorunda ve tik mermi ve TOMA’ları kul- birliğe gönderilecek olan landı. Özellikle AKP’nin yol- “erişimin engellenmesi karasuzluklarına dikkat çekilen rı” 4 saat içinde uygulanmak eylemlerde internete sansür zorunda. toplum sanem deniz kural
Kalıcı kuraklık geliyor Yağışların Türkiye genelinde mevsim normallerinin altına düşmesi ile yazın kuraklık yaşanma ihtimali baş gösterdi. Konya’da tohumlar toprak altından çıkmazken, uzmanlar iklim değişikliği nedeniyle kuraklığın geçici değil, kalıcı olduğunu belirtiyor. Önümüzdeki 15 gün yağış olmazsa hububatın çıkamayacağı belirtiliyor. Yağışlar 2013 yılında en az yüzde 10 azaldı. İstanbul’a su sağlayan 10 barajın toplam doluluk oranı, geçen yıla göre yarı yarıya azalarak yüzde 34’e indi. İklim değişikliği ile birlikte artan kuraklığa karşı geçici değil kalıcı çözümler alınması gerekiyor. toplum
Kamyon şoförleri eylemde
Gebze’de kamyoncuların mazot fiyatlarına karşı protesto eylemi başlatması, İzmir’e de sıçradı. İzmir’de, kamyon şoförleriyle sahipleri, artan komisyoncu ve yakıt giderlerini protesto etmek üzere bir TIR’ın dorsesine binip eyleme gitti. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme İl Müdürlüğü binası önünde açıklama yapan grup, geldikleri TIR’la eylem yerinden ayrıldı. Komisyoncuların aşırı fiyat istemelerinden ve mazot giderlerinden dolayı para kazanamadıklarını dile getiren eylemcilere, araç sürücüleri de korna çalarak destek verdi. toplum
21 ocak salı 2014
sayı: 118
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Gezi Parkı gitti, Beyoğlu Belediyesi rant peşinde Gezi Parkı’nın yıkılıp Topçu Kışlası ve AVM kurulmasını, Gezi direnişi durdurdu. Polis tarafından, yolsuzluk kapsamında operasyon yapılması engellenen Beyoğlu Belediyesi’nin, Gezi ile açığa çıkan imar hukuksuzluklarına göz atalım: Kentsel dönüşüm için Tarlabaşı’ndaki ihaleyi Çalık Holding kazandı. Bölgede bulunan 278 tarihi binanın yıkılacak mı, rehabilite mi edileceği ise yıllardır açıklanmadı.
Emek Sineması’nın tam karşısına yapılan Demirören AVM için de, inşaatın mühürlenmesine karar verildiği, fakat kararın uygulamaya geçirilmediği ortaya çıktı. Yetmedi, Beyoğlu Belediyesi’nin Taksim Camii projesi ve Galatasaray Katlı Otoparkı dahil bir çok projesinin dayanağı olan imar planları mahkeme tarafından iptal etti. Görünen o ki, Beyoğlu Belediyesi’nin talan politikalarından vazgeçmeye niyeti yok. toplum
Depremzedeler Ankara’ya yürüyor Vanlı depremzedeler uzun süredir karşılanmayan ihtiyaçları ve barınma hakları için Ankara’ya yürüyor. Depremin ardından 2 yılı konteyner kentte olmak üzere, 3 yıldan fazla süredir evsiz olan 50 depremzede aile, her aileden gelen temsilcilerle yürüyüşü başlattı. “Barınmak için bir ev, insanca bir yaşam istiyoruz” diyen depremzedeler, 20 Ocak Pazarte-
si sabahı Ankara’ya yürümek için yola çıktılar. Açlık grevine giren depremzedeler elektrik-su-doğalgaz kesintisi, polis baskını ve polis destekli tinerci saldırısı gibi sorunlarla boğuşmalarına karşın; sorunları çözülmeyince yürüyüş kararı aldıklarını belirtiyorlar. 20 Ocak Pazartesi günü basın açıklamasıyla başlayan yürüyüş Ankara’da sona erecek. toplum
GUNCEL
03
21 Ocak 2014
Cilvegözü’ndeki patlamada 12 kişi öldü
AKP’nin TIR’ları savaş taşıyor
AKP’nin savaş politikaları ölüm saçıyor. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nın Suriye tarafında 20 Ocak günü iki ayrı araçta beş dakika arayla patlama meydana geldi. Çok sayıda kişinin öldüğü ve yaralandığı belirtildi. MİT’in silah taşıdığı Suriye’de ölümlerin arkasında hangi örgütler olursa olsun, AKP baş sorumlu duruyor.
HÜSEYİN ÇELİK AKP SÖZCÜSÜ
Sırlar var
Uluslararası politikada bazı dengeler var, devletin kendine göre bazı sırları var. Bu MİT’e ait bir tırdır, içinde ne olduğu savcıyı ilgilendirmez. Cilvegözü’nde çok büyük bir patlama oldu. Bu arkadaş oraya gitmemiş, ama tırı incelemek istiyor.
güncel can çoksöyler
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Cilvegözü Sınır Kapısı’nın Suriye tarafındaki Babel Hava Sınır Kapısı’nda iki ayrı patlama yaşandı. Cilvegözü Sınır Kapısı’na yaklaşık 4,5 kilometre mesafede bulunan ve muhalif Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolünde bulunan Babel Hava’ya Halep yönünden gelen bir araçta patlama meydana geldi. Yaklaşık 5 dakika sonra da sınır kapısının 1 kilometre uzağında başka bir araçta ikinci bir patlama meydana geldi.
EMRULLAH İŞLER BAŞBAKAN YARDIMCISI
İlgi kurulamaz
Böyle bir ilgi kurulamaz. Biz Suriye halkına her zaman yardım etme gayret içindeyiz. Orada bir savaş, çatışma bölgesi var. Dolayısıyla siz oraya giderken, gerekli güvenlik tedbirini almak durumundasınız.
En az 12 kişi öldü İlk belirlemelere göre 12’yi aşkın kişi hayatını kaybederken, 50 kişi de yaralandı. Reyhanlı’ya getirilen 3 yaralıdan biri yolda hayatını kaybetti. Diğer iki yaralının Reyhanlı is yalanlarını gizlemek için adaleti Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı ve yine ayaklar altına almaktan bir an durumlarının ağır olduğu bildirildi. bile sakınmıyor. Önce İHH’nın yardım adı altında Suriye’ye sokAKP kışkırtıyor ölümler artıyor maya çalıştığı araçlar MİT’in ve AKP Hükümeti Ortadoğu’da savaş Başbakanlık’ın koruması altında politikalarına iyiden iyiye hız ver- savcıların talimatları hiçe sayılarak di. Suriye’ye ardı ardına gönderilen sınırdan geçirilmiş ve hiç bir işlem mühimmatlar kardeşlerimizi öldü- yapılmamıştı. Şimdi de aranmak isrüyor. Son gelişmelerden görünen tenen 7 TIR benzer şekilde koruno ki ölümler adım adım yaklaşıyor. ma altına alındı ve yoluna devam Reyhanlı’dan hiç bir ders almadığı etti. Suriye’ye geçeceği anlaşılan anlaşılan AKP ‘insanı yardım’ kis- TIR’larda neler olduğu ise halka vesi altında ÖSO’ya silah taşımaya açıklanmıyor. Adana’da durdurulan devam ediyor. Bölgede etkinliği iyi- 7 TIR’dan ancak 3’ü aranabildi. Sace azalan ÖSO’ya sağladığı destekle hibi belli olmayan TIR’lar MİT’in insan hayatlarını hiçe sayan hükü- olay yerine intikalinden sonra MİT met sınırın hemen dışında her gün tarafından sahiplendi ve soruşturölen onlarca insanın da sorumlusu. maya gizlilik şartı getirildi. Kalan 4 TIR ise hiç bir aramaya tabi tutulMİT’in TIR’ları Adana’da ne arıyor madan yoluna devam etti. AKP’nin bin bir katakulliyle aratmadığı TIR’larda ne taşındığını Tezkere vardı biz mi görmedik? tüm dünya biliyor. Alenen savaş MİT’in ülke dışında bir operasyon ve insanlık suçu işleyen hükümet izni bulunmuyor. Bazı istihbarat
ALİ NACİ KORU DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI
Örgütlere destek yok çalışmaları yaptığı aşikar olan bir birimin ülke dışına TIR’lar dolusu mühimmatı ne demeye çıkardığı ise bir soru işareti. Savaşta kendi yandaşlarına askeri destek taşıdığı belli olan TIR’ların ise evrensel hukuk ve insan hakları bağlamında bir dayanağı olmadığı ise ortada. Diğer taraftan Başbakan Erdoğan’ın konuyla ilgili tek açıklaması ise “Benim iznim olmadan kimse MİT’in TIR’ını arayamaz. Bunların hepsi paralel devletin işi” oldu. MİT’in suç işleme izni mi var? Peki, MİT’in suç işleyip işlemediğini nasıl anlayacağız? Bu soru ise herkesin kafasında. Savcı bir TIR’ı şüpheli bularak aramak istiyor. Ancak hükümet izin vermiyor. MİT jandarmayı geri gönderiyor ve TIR’lar yollarına devam ediyor. Eğer MİT silah kaçakçılığı yapıyorsa bu nasıl ortaya çıkacak? Sav-
cı araçları arayamadığı için suç ve delil ortadan kalkmış olacağından, Başbakan’dan olmayan suç ve olmayan delillerle nasıl soruşturma talep edecek? Cevap zaten belli, edemeyecek. Göz göre göre ölüm saçıyorlar 19 Ocak günü çıkartılan en azından 7 TIR’dı. Anlaşılan o ki şimdiye kadar yüzlerce TIR’lık askeri malzeme ülke dışına çıkarıldı. Onların her biri Suriye’de insanların canını alıyor. Her çıkan TIR yüzlerce insana mezar oluyor. Anlaşılan o ki ölümler Suriye ile sınırlı da kalmayacak. Geçtiğimiz iki sene içerisinde sınırda birçok defa bomba patladı. Havan mermileri, Hatay’da, Urfa’da evlerin okulların üstüne düştü. İnsanlarımız öldü. Reyhanlı’nın acısı daha tap tazeyken, yeni bir bombanın hesabını hiçbir AKP’li veremeyecek.
Polis, TIR’ların bulunduğu bölgenin 5 kilometrelik çevresini kordon altına alırken, bu çember içinde kalan DHA, AA ve Başkent TV muhabirlerini gözaltına alındı. Silah ve mühimmat bulunduğu ihbarıyla otoyolun Ceyhan Gişeleri yakınında el konulup, detayla arama için Adana’ya getirilirken Yakapınar Mevkii’ndeki güvenli bir bölgede bekletilen TIR’ları görüntüleyen
götürdüğüne bakamaz. Bu paralel yapılanmanın işte diğer bir versiyonudur” dedi. Erdoğan; “Daha kısa bir zaman önce atılan adımın bir başka devamıdır. Ne yazık ki burada jandarmamız da kullanılmıştır. Tabi burada gerek bu savcıyla ilgili, gerekse jandarmayla ilgili, komuta kademesini kast ediyorum, hepsiyle hukuki süreç başlatılmıştır. Gereği de bunlarla ilgili yapılacaktır” şeklinde konuştu. GÜNCEL
AKP sorumludur Dolaylı yollardan alakası var. AKP Suriye’deki gerici örgütlere silah sağlayarak elini kana buluyor. AKP, kardeş Suriye halkının akan her damla kanından sorumludur. Çünkü AKP, bombacı ve kafa kesen yobazlarla net bir biçimde ittifaktır. MUHARREM İNCE CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ
İddialar güçlendi
Bu patlama ve daha öncekiler, hükümetin MİT aracılığıyla Suriye’deki terör örgütlerine silah taşıdığı iddialarını güçlendiriyor. Bizim vergilerimizle bu örgütlere silah gönderiyorsanız, hepimizi o tırlardaki malzeme ilgilendirir.
Pek sanmıyorum. Patlama daha çok, oradaki silahlı gruplar arasında kendi savaş meselelerinden olabilir. Çünkü bütün her şey, çok daha başka bir operasyon. Aralarında bir ilişki olduğunu pek düşünmüyorum şu anda. HÜSNÜ MAHALLİ SURİYELİ GAZETECİ
Türkiye savaşta taraf
İşte şeffaf devlet: “Kimseyi ilgilendirmez” Hüseyin Çelik, TIR konusuyla ilgili yaptığı açıklamada; MİT’e ait bir TIR’ın içinde ne olduğunun kimseyi ilgilendirmediğini, TIR’ı durdurmanın savcının haddi olmadığını, aksi taktirde savcılardan hesap soracaklarını, Başbakan’dan izin alınması gerektiğini söyledi. “ Galiba buradaki savcı arkadaşların niyeti savcılıktan çok daha öteye bir şeydir. Devletin bir kurumu, istihbarat kurumu MİT. Burada MİT’e ait olan bir TIR’dır. İçerisinde yardım malzemesi de olabilir başka şeyler de olabilir. Ne olduğu, ne olmadığı, bunun uygun olmadığına karar verecek olan o savcı değil. Milli irade diye bir irade var. Milli irade devlet bürokrasisini yöneten iradedir yani hükümettir. Diyelim ki Suriye konusunda yaptığında hükümet yanlıştır. Bunun hesabını sandıkta halk bu hükümete sorar.
GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
Sanmıyorum
basın mensupları engellendi. Polis, TIR’ların bulunduğu bölgenin 5 kilometrelik çevresini kordon altına alırken, bu çember içinde kalan DHA, AA ve Başkent TV muhabirlerini gözaltına alındı. Gazetecilerin çektiği fotoğraf ve görüntü kayıtlarının bulunduğu hafıza kartlarını alan polis, daha sonra muhabirleri serbest bıraktı, ancak hafıza kartlarını iade etmedi GÜNCEL
Savcılar da Erdoğan’a bağlı
Türkiye, Suriye’de radikal örgütlere destek oluyormuş gibi söylemlerden uzak durulmalı. O tırlar Türkmenlere yardıma gidiyordu. Yardımın mahiyeti açıktır, yazışmalar bellidir.
FEHİM TAŞTEKİN RADİKAL DIŞ HABERLER MÜDÜRÜ
TIR’ı aramak da haber yapmak da suç
Adana’da TIR’ların aranmasıyla ilgili açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Savcı benim iznim, Adalet Bakanlığı’nın haberi olmadan böyle bir müdahalenin içine giremez” dedi. Erdoğan, Adana’da durdurulan 7 TIR’ın silah taşıdığı, MİT’in silah kaçakçılığı yaptığı iddiasına; “Savcı benim iznim olmadan kalkıp böyle bir müdahalenin içine giremez, MİT’in ne getirip ne
Sizce Cilvegözü’ndeki patlamanın aratılmayan tırlarla bir ilgisi olabilir mi?
Konuşma çelişki dolu Çelik’in yaptığı konuşmada bulunan çelişkiler dikkat çekti. Savcı TIR’ı aramadan nasıl Başbakan’dan soruşturma izni isteyecek, hem devlet sırları hem de şeffaf devlet nasıl var olacak, bir iç savaşı el altından desteklemek suç mu değil mi? gibi sorular ve daha çokları açıkta kaldı. GÜNCEL
Patlamalara savaşın bir parçası olarak bakılması gerekiyor. Türkiye’den Suriye’ye giden silahlar ne ilktir, ne de son. 3 yıldır oraya silah gidiyor, tırlar gidiyor, her türlü destek gidiyor. Yani, Türkiye o savaşta bir taraf. SELVA ORUÇ HATAY HALKINDAN
İhtimal var
Son günlerde artık neyin nereden kaynaklandığını tahmin etmekte çok zorlanıyoruz. Ama o tırlar normal değil, bir sürü sır dolu tırlardı. İster istemez insanın aklını biraz çeliyor, insan ihtimal veriyor. YÜKSEL TAŞKIN MARMARA ÜNİV. ULUSLARARASI İLİŞKİLER
Türkiye savaşı destekliyor
Türkiye’nin Cenevre-2 konferansına gidilirken, hala iç savaştaki bazı unsurların silahlı desteğini sağladığı anlaşılıyor. Bu politika yanlış. Böyle politika izlerseniz, terör ve bombalı saldırılar sizin sınırlarınıza da sıçrar. CEVDET AŞKIN YAZAR
İlgisi olmaz Bu çok net olan bir şey değil. Patlama sınırın öbür tarafında, nedenini bilmiyoruz. Ama aranmayan tırlarla ilgisi olmaz. Türkiye oradaki İslami unsurları zaten destekliyor, silah sevkiyatı yapıyor. Ama tırların aranması iç hesaplaşma.
GUNCEL
04
21 Ocak 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yenelim onları
AKP Ergenekoncularla yakınlaşıyor. Orduyla yakınlaşıyor. Aslına bakarsanız kendisini hırsızlık ve yolsuzluk yargılamasından kurtaracak herkesle yakınlaşabilir. Dün dündür, bugün bugündür. Cemaat de herkesle işbirliği yapabilir, AKP’yi devirmek için. CHP ile de görüşebilir, ABD ile de. Yani cepheleşme için gerekli bütün koşullar mevcut ve herkes cepheleşiyor. * Siyaset böyledir işte. Siyasetin böyle olmadığını sananlar gözlerini dört açıp görsün. Siyaseti sınıfsal çıkarların bir çatışması olarak değil de iyi ilişkiler kurup sürdürmek sananlar yıllarca tepemizde konuştular. Bakın sağcılar AKP çatısı altında ne kadar da anlaşıyor, deyip durdular. Solu fazla tartışma heveslisi olmakla suçladılar. Sorunların kaynağı olarak solun eleştirelliğini gösterdiler. Demek ki neymiş, sağcılar bırakınız eleştirel olmayı neredeyse birbirlerinin canını alıyor vaziyetteler. * Size şöyle söyleyeyim: Türkiye’de herhangi bir sosyalist akım yönetime gelse, her gün benim aleyhime yazı yazsa, ben de küçük bir barakada yaşasam, yolda beni gördüklerinde parmaklarıyla gösterip gülseler… En az iki yüz sene gıkımı bile çıkarmam. Yeter ki sosyalizm yürüsün. Size yemin, size söz. * Sosyalistler aslında halkın kazançlı çıkması için çok sabırlı davranabilen insanlardır. Gelin görün ki Cemaat hiç de öyle olamadı. Hani bana, hani bana deyip durdu hep. Payını az buldu. Payım azsa Roma’yı da yakarım tehdidini yaptı ve yaktı. Yakmasa mıydı? Hayır yaksaydı ama kendi payını az bulduğu için değil, adaleti ve özgürlüğü az bulduğu için yaksaydı. Yine de olmaz mı? Olur. Sen yakmasan, ben yakmasam, biz yakmasak, nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa? * Konu dağılıyor mu hocam? Dağılmıyor. Diyorum ki ben: Eğer Türkiye’de büyük bir cepheleşme varsa, biz de cepheleşmeliyiz. Önümüzdeki dönem siyaset cephelerle yapılacak. Tamam bu da güzel hocam. Tamam ama eski bir mevzu var ya: Sanat için sanat ya da toplum için sanat diye… Bizim bu cepheleşme de, cepheleşme için cepheleşme olsun istemem. Cepheleşme de toplum için yapılır. Siyaset yapmak için yapılır. Elimizde bulunsun diye olmaz. Cepheleşme ama siyaset için cepheleşme.
Yargı altüst, yolsuzluk örtbas
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun koordinatörü Zekeriya Öz’ün ardından Ergenekon ve Balyoz savcıları da farklı yerlere atanmış oldu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun “Adli Yargı Kararnamesi” sonucu 20 savcı ve hâkimin görev yerleri değiştirildi. CHP ve MHP’nin ‘Anayasa’ya aykırı’ itirazlarına rağmen HSYK kanun teklifi Adalet Komisyonu’ndan geçti. güncel hülya say
17 Aralık skandalının ardından AKP hükümetinin 1 ay içersinde yaptığı hukuk dışı uygulamalar bu kadar da olmaz denilecek boyutlara ulaştı. Devlet yolsuzluklara karşı politika üretmek yerine adaleti mahkûm etme telaşına düştü. AKP Hükümeti’nin gayri resmi bileşeni olan okyanus ötesi dini yapılanmanın emniyet ve yargıdaki gücü, iktidara karşı 17 Aralık operasyonunun startını verdi. Soruşturmada hükümetin dört bakanı, üç bakan çocuğu, bir kamu bankasının genel müdürü, bir iş adamı rüşvet ve yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. Evindeki ayakkabı kutularından 4,5 milyon dolar çıkan Halk Bankası Genel Müdürüne desteğini esirgemeyen Erdoğan, “Müdürün dürüstlüğünden en ufak bir şüphem yok. Olsa olsa saflığının kurbanı olmuştur” açıklaması ile hırsızlardan taraf olduğunu açıkça beyan etti.”Zamanlama manidar” denilerek yolsuzluğu ortaya çıkarmaya çalışan savcı ve emniyet görevlileri tek tek görevden alınmaya başlandı. İkinci dalga operasyonu adı altında gerçekleştirilecek olan soruşturmada Başbakan’ın oğlu da mercek altındaydı. “Yolsuzluğa bulaşan öz evladım olsa affetmem” diyen Başbakan, oğlunu ifade vermeye göndermediği gibi operasyonu yürüten savcı Zekeriya Öz’ü “Sen nasıl savcısın? Seninle görülecek hesabımız var” diyerek tehdit etmekten kaçınmadı. Başbakan “Yasama da biziz, yürütme de biziz” söyleminin ardından HSYK’yı iktidarına bağlamasın neticesinde“yargı da biziz” diyerek ülkedeki hukuk mekanizmasının işlemez hale geldiğini gösterdi.
BALYOZ SAVCISI DÜZ SAVCI OLARAK ATANDI Başsavcı Vekili Ali Güngör de Kartal’daki Anadolu Adliyesi’ne düz savcı olarak atandı. İzmir’deki eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bacanağının gözaltına alındığı yolsuzluk soruşturmasının koordinatörlüğünü yapan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Haydar, Karşıyaka Adliyesi’nde düz savcı olarak görevlendirildi. Ali Haydar, Balyoz soruşturmasında da görev almıştı.
3.DALGA OPERASYONU DEŞİFRE OLDU Memur suçlarına bakan İstanYOLSUZLUĞA BULAŞAN bul Cumhuriyet Savcısı İbrahim OĞLUNU YEDİRMEDİ Baytekin’in yürüttüğü öğrenilen yeİkinci dalga operasyonuyla ni bir soruşturmanın itfaiye teşkilatı Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın ağırlıklı olduğu söylenirken Beyoğlu yanı sıra 41 kişi için yakalama kararı Belediyesi’ne ilişkin imar yolsuzlukçıkarılmış, 7 kişinin ve birçok şirke- ları iddialarını da kapsadığı bildirildi. tin malvarlıklarına el konulmuştu. 3.Dalga Operasyonu adıyla başlatıBilal Erdoğan’a, ifade vermek üzere lan operasyonda polis operasyon savcılığa gelmesi için yazılı çağrı ya- için hazırlanmasına rağmen savcılık pılmasına rağmen 2 Ocak’ta ifade talimatının İstanbul Emniyet Mü-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve konuk Cumhurbaşkanı Giorgi Margvelashvili’yi Çankaya Köşkü’nde resmi törenle karşıladı. İkili, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gül’ün HSYK sorusuna cevabı ise en çok gündeme gelen konu oldu. HSYK değişikliği bilindüğü üzere kabul edilmişti. HSYK’nin yapısını değiştirecek düzenlemeyle ilgili olarak yöneltilen bir soruya Gül, “Yasanın nasıl çıkacağına bakmak lazım. Hala genel kurulda. Önce bir yasa çıksın o zaman ne yapacağımı göreceksiniz” şeklinde yanıt verdi. GÜNCEL
dürlüğü tarafından uygulanmadığı iddia edildi. Savcı İbrahim Baytekin, üçüncü yolsuzluk soruşturmasının deşifre olduğunu ve delillerin karartılabileceğini söyledi TIR GİBİ OLAYI ARAŞTIRAN SAVCI DA UÇTU 2014 yılının ilk günü Adana’da, İHH’ya ait bir TIR’da, silah taşındığı ihbarı geldi. Savcı Özcan Şişman, TIR’da arama yapılıp malzemelerin boşaltılması için talimat verdi. Yargı kararına ve savcı talimatına karşın, aramaya izin verilmedi. Hemen ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Savcı Şişman hakkında HSYK’ya hakkında suç duyurusunda bulundu ve Adana Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’ın da görev yeri değiştirilerek Mersin Cumhuriyet Savcılığı’na atandı.
Sarıgül TMSF’ye takıldı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mustafa Sarıgül’ün banka hesaplarına ve gayrimenkullerine haciz koydu. Mustafa Sarıgül ve 9 arkadaşı 1998 yılında Bank Ekspres’ten 3,5 milyon dolarlık kredi çekti. TMSF, bankanın kayıtlarını incelediğinde, Sarıgül ve arkadaşlarının aldığı krediye ilişkin herhangi bir belge ya da borç bilgisi bulamadığı için, kredi konusunda herhangi bir işlem de bugüne kadar yapılmadı. Kısa bir süre önce ise işadamı Korkmaz Yiğit, TMSF’ye bizzat giderek, Sarıgül ve arkadaşlarının aldığı kredi borcuna ilişkin belgeleri verdi. TMSF, belgelerin doğruluğunu inceledikten sonra, borcun alındığı ve ödenmediği gerekçesiyle gerekli işlemleri başlattı. Ya-
* Bir ara AKP’liler efendim Erdoğan’ı yedirtmeyiz diye bir laf çıkartmışlardı. Bu sonra yayıldı gitti. AKP’lilerin kendi yiyip yutacaklarının listesi kabarırken, başkasına yedirtmeyeceklerinin listesi uzayıp gitti. Bu esnada bizim cenah arasında; kim kimi yerse yesin, kim kimi yenerse yensin gibi bir hava oluştu. Neden böyle yapmakla kalalım? Yemeyelim ama birleşik muhalefeti yaratarak, yenelim onları. hakanozturk17@gmail.com
Gül: Ne yapacağımı göreceksiniz
vermeye gitmedi. Yolsuzluğa bulaşan öz evladım olsa affetmem” diyen Başbakan, oğlunu ifade vermeye göndermedi. Bu olayın ardından ‘İkinci dalga’ operasyonunu yürütürken “Basına bilgi sızdırdığı gerekçesiyle” soruşturmadan el çektirilen ve halen Hrant Dink soruşturmasını da yürüten savcı Muammer Akkaş’ın görev yeri değiştirilerek Tekirdağ’a gönderildiği açıklandı.
Afyonkarahisar Valisi
İrfan Bakkanlıoğlu
Afyonkarahisar Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Afyon Kız Yetiştirme Yurdu’ndaki cinsel istismar skandalına ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu. “Emniyet kayıtlarında doğru olan bilgiler var. Söz konusu olay üç ay önce olan bir hadise. İhmal ve istismara uğrayan yaşı küçük üç kızımız bulunuyor. 16 Ekim 2013 tarihinde Ö. H. adlı kızımızın istismarı nedeniyle iki kişi, A.A. isimli kızımızın istismarından da 2 kişi tutuklanmış. Abartıldığı gibi 30-40 kişi yok” ifadelerini kullandı. Vali daha önce de Afyon’da 25 askerin öldüğü patlamanın ardından kente gelen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e çeşitli hediyeler vererek kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti. Bu tutumlarından dolayı vicdani ve insani değerlerden yoksun olduğunu öğrendiğimiz İrfan Balkanlıoğlu’na iki kere OĞLUM BAK GİT diyoruz.
pılan hesaplama sonucunda, 3,5 milyon dolar olarak alınan borcun, bugün itibariyle, faiziyle birlikte 8 milyon dolara ulaştığı belirlendi. TMSF inceleme başlatmak için Sarıgül’ün mevcut banka hesaplarına haciz koydu. GÜNCEL
Müezzinoğlu halk bank’ı yedirtmedi Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, muhtarlarla bir araya geldiği toplantının ardından Mimar Sinan Kapalı Spor Salonu’ndaki Trakya Birlik Mali Genel kurulu’na katıldı. Müezzinoğlu 17 Aralık yolsuzluk operasyonu tartışmalarına değindi. Konuşma sırasında ‘Asrın yolsuzluğu dediklerinin bir belgesi var mı?’ diye soran Müezzinoğlu’na salondan ‘var’ cevabı verilince, “Evet, ayakkabı kutuları. Ayakkabı olan kutuları olan kişiyi yargılamaya kimsenin itirazı yok. Ama Halk Bankası’nın itibarını düşürme hakkı da kimsenin hakkı da değil, haddi de değil. Hırsızı bulmak, gerekli cezayı vermek görevin ama milletin iradesine tuzak kurmaya, hak ve hukukuyla oynayama hiç kimsenin gücü yetmez. Bu devlete de millete de birileri diz çöktüremeyecektir. Çünkü Atatürk, nasıl milletle beraber bir yola çıktıysa AKP’nin yolcuğu da budur” şekline konuştu. GÜNCEL
GUNCEL
05
21 Ocak 2014
Sibel Uzun
Hrant’ı kaldırmak hesap sormak
UYANIŞ
Hrant’ın ardından, 7. yılında binlerce insan yürüdü. Hepsi omuzlarında Hrant’ın hesabını sorabilmek sorumluluğunu taşıyarak yürüdü. Nasıl yapsak da katillerin yargılanmasını sağlasak sorusunu attığı her sloganda yeniden yeniden sorarak yürüdü. Büyük Gezi Ayaklanması’nı yaratanlar, hükümetin hırsızlığı ve savaş kışkırtıcılığı yaptığı şu dönemde öfkesini ve kendisini büyüterek yürüdü. Madem artık bu pisliği kendi ellerimiz temizleyecek Hrant için ne yapsak acaba diyerek yürüdü. Nasıl bir kararlılık nasıl bir yola girsek acaba. Gezi’de başarmış olan halklar Hrant’ın katillerini de yargılatabilmenin yolu ne olabilir, bunu da nasıl başarabiliriz diye her duduk çalışında derin derin düşündü. -Bir Ermeni’yi bir Hrant’ı nasıl anlasam nereden başlasam? İki adım ötesinde aramızdan aldıkları caddenin isminin Ergenekon olmasını kendine yediremiyor. Sessiz değil, öfkesi ve sesi sürekli kabaran binlerle yürüdü. Sözünü ve siyasetini sakınmadan yürüdü. Biz bitti demeden bu dava bitmez diye haykırdı. Tırlar dolusu silah taşıyanları lanetledi. Devletin halka kurşun sıkmasını lanetledi. *** Bu dava kime bağlı? Hırsızlık yaptığı anlaşılan, derin devlet ile anlaşan, cemaat ile devleti paylaşan, hukuku ortadan kaldırma çabasında olan, kadına düşman, modern dünyaya düşman AKP Hükümeti’ne. Bu kaçıncı katliamcıları affetmek, salıvermek, aklamak? Kendi partisinin kapatılma tehlikesini atlatır atlatmaz, devletin karanlık odalarını toplum aleyhine kullandı. Ergenekon da derin devlet de işine geldiği gibi hiçbir sorun görmedi. Hrant katliamcılarını yargılamamak “katliamlar devam edebilir” gözdağını vermeye çalışmaktır. AKP’ye bağlı asker, yargı, polis, MİT’in sorumlu olduğu ortada. Birbirlerinin ayağını kaydırma döneminde katliamları birbirlerinin üstüne atarak aslında faşizme göbekten bağlı olduklarını gösteriyorlar. Özellikle polislerine herkesin gözü önünde açıkça beyaz bere taktırıyorlar. Ogün Samast yakalandığında fotoğraf çektirmek için sıraya giren polisler. Tayyip Erdoğan tarafından sürülen ama halka saldırmakta ve katliamlarda anlaşık polisler. Mehmet Ağar’ın dediği Hrant’ın katilleri için de geçerli bir taş çekilse tüm duvar yıkılacak. Planlanan ve Hrant yere düşene kadar susan destek olanlar davayı kapatanlar kaskatı duruyorlar. *** 1915’den beri Ermeni halkının Hrant’a varan tarihine itiraz edenler çoğalarak ayağa kalkıyorlar. Nedir Ermeniler’in çektiği diyerek vicdanla, dikkatle ilerliyorlar. Hrant’ı yerden kaldıracak olan Hrant’ın inadı, halka inancı, ezene sömürene hep sözünü dünyaya söyleme çabasıydı. Ona en çok yakışan da bugün bu fikri yaşatmak olabilir. İnatla, dünyayla, sömürene başkaldırarak. *** Güneş yine doğarken binler katillerin birer birer affedilmesini, devletin dört köşesinden” katliama el atanların korunmasını kabul etmiyorum” dedi. O insanlık adına çok konuşma yapmıştı, çok yazı yazmıştı, çok yol yürümüştü. Dünyaya seslenip onlara da ezilenlerin yanında yer almayanlara da sözünü esirgememişti. Bu dava bitmedi. Hepimiz Hrantız. Hrant kalkacak hesap soracak. twitter: @sibeluzun_yarin
TIR’ların içinde hükümeti zora sokacak ne var?
Haftalardır ülkenin gündeminden düşmeyen TIR’lar ile ilgili hükümetten yapılan açıklamalar, TIR’ın içerisinde silah olduğu ihtimalini kuvvetlendiriyor. İlk etapta içinde yardım olduğunu belirten hükümet, daha sonra TIR’ın taşıdıklarını ‘devlet sırrı’ ilan ederek üzerini örtmeye çalışmıştı. Bir Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’den geldi. İşler: “Kriz çıkartabilir miyiz, hükümeti zora sokabilir miyiz çabası ve gayretiyle yapılan bazı aramalar oluyor. Zaten o bölgeye MİT eşlik etmeden gidemezsiniz” dedi. GÜNCEL
Madem öyle bırak savcılar işini yapsın
Başbakan Erdoğan, imam hatip liselerinin 100. kuruluş yıl dönümünde düzenlenen etkinlikte konuştu. Erdoğan, yolsuzluk iddialarıyla ilgili yargıda ve emniyette gerçekleştirdiği düzenlemeler ve görevden almalar kendisini rahatlatmış olacak ki ‘’Benim evlatlarımdan bir tanesi böyle bir yolsuzluğa karışsın, evlatlıktan reddederim” diyebildi. İSTANBUL Arda İcil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen’in basına sızdırılan telefon konuşmalarında geçen “Dostlarımıza Uganda’dan ananas falan gelmiş” ifadesine gönderme yaparak, “Bu milletin fertleri inanın sizin için gece gündüz dua ettiler. Sizin için, millet için, ülke için fedakarca mücadele ettiler. İktidar peşinde olmadılar, para peşinde hiç olmadılar, örgüt kuralım demediler, paralel devlet kuralım demediler. Saadet zinciri oluşturalım demediler. Hükümetler kurup hükümetler yıkalım demediler. Uluslararası şebekelere maşalık yapalım demediler. Devlet içinde devlet olalım demediler. Ananas cumhuriyeti kuralım demediler” dedi.
lıktan reddederim” dedi.
Reddetme adalete teslim et Başbakan Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan’ın basına yansıyan telefon görüşmelerinin ardından, yolsuzluğa karıştığına ilişkin iddialara karşı olarak da “Son zamanlarda evlatlarımla ilgili olarak ana muhalefetin yapmış olduğu çamur atma propagandalara şunu çok açık ve net söylüyorum: Benim evlatlarımdan bir tanesi böyle bir yolsuzluğa karışsın, bir saniye yanımda tutmam, evlat-
Başbakan yine yolsuzlukları inkar ediyor “Mücadelemiz yeni Türkiye, büyük Türkiye mücadelesidir. Haklı olduğumuz bir mücadelede şiddeti tercih edip, haksız yola düşemeyiz. Gayrimeşru yollara tenessül edip, haktan kopamayız. Türkiye için mücadelede şahsi hırsları öne çıkaramayız. Biz kaderi yok sayıp, hedefe giden yolu meşru kabul edemeyiz” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan ve Latif Topbaş’ın telefon kayılarından satırbaşları Latif Topbaş: Abi bu şey çıkacak mı yav 6 yüzde 6 meselesi diyordunuz. İhtimali var mı onun. Başbakan Erdoğan: Tabii, tabii. Latif Topbaş: İyi hayırlısı bakalım. Başbakan Erdoğan: Bunu yüzde 6 şeyde de irtifadan da 9.50 altında kalıyor, denizden 9.50. Latif Topbaş: Anladım, anladım Allah razı olsun abi. Başbakan Erdoğan: Şey gelmiş galiba. Latif Topbaş: Evet evet bizdeydi, 2 gündür beraberiz elhamdülillah.
Yolsuzluk yapanlardan mı halk emin olacak? Endülüs Sarayları’nda, “Allah’tan başka zafer sahibi yoktur” yazdığını söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ben bugün buradan, sizlerin huzurunda, milletime ve dünyaya sesleniyorum. Hangi makamda olursak olalım, kibiri, gururu yanımıza yaklaştırmadık, yaklaştırmayacağız. Şunu unutmayacağız; Müslüman o kimsedir ki, onun dilinden ve elinden tüm Müslümanlar emindir. Müslüman
Kendimizi hesaba çekmeliyiz diyor ama Bilal’i saklıyor “Cumhurbaşkanı’nın da hatası vardır. Tayyip Erdoğan’ın da hatası vardır. Meclis Başkanı’nın da hataları vardır” diyen Erdoğan sözlerini, “Hiçbir insan sorgulanamaz değildir. Kendimizi gözden geçirmeye mecburuz, kendimizi hesaba çekmeye mecburuz” diye sürdürdü.
Erdoğan’ı da dinlemişler
İHH’ya El Kaide baskını El-Kaide’ye yönelik 6 ilde eşzamanlı yapılan operasyonlarda çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. Operasyonlarda 3 kişinin ElKaide adına savaşmak için Suriye’ye gittiği belirlendi. Yapılan operasyonlarda çatışma riskine karşılık olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Van, İstanbul, Kilis, Adana, Gaziantep ve Kayseri’de yapılan operasyonlarda çok sayıda şüpheli gözaltına alındı. Operasyonlar sonucu El-Kaide’nin Ortadoğu’da ikinci ismi olarak anılan İbrahim Şen’in ve El-Kaide Türkiye yapılanması sorumlularından Halis Bayancuk’un da yakalandığı
Müslümana tuzak kuramaz, başka insanlara da tuzak kuramaz.”
bildirildi. İbrahim Şen’in eski El Kaide lideri Habip Akdaş’ın ABD polisi tarafından öldürülmesi sonrası, Türkiye hücrelerini toparladığı veTürk El-Kaidesi’nin başına geçtiği söyleniyor. Şen’in faaliyetlerinden dolayı, ABD makamlarınca tutuklandığı ve Guantanamo hapishanesinde yattığı, Suriye’de sınıra yakın El-Kaide kamplarından sorumlu olduğu iddia ediliyor. Gunatanamo’da yattıktan sonra, İncirlik üssünde Türk yetkililere teslim edilen İbrahim Şen’in, 2008 yılında ElKaide faaliyetlerinden tutuklanıp 6 yıl 3 ay ceza aldığı, dosyasının Yargıtay’da olduğu basına yansıyan bilgiler arasında yer alıyor. GÜNCEL
l Babamın oğlu olsa, evladım olsa biz yolsuzlukla mücadelede prim vermeyiz. l o uç örgütlerin militanları gibi çıkıp adalet sarayının önünde bildiri dağıtıyor. Bir savcı böyle bir şey yapabilir mi? l Kimin kiminle iş birliği içinde olduğunu deşifre edeceğiz. yargı süreci var.
GUNCEL Kadınların yasası meclis’te
06
21 Ocak 2014
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Kapitalizm ruh çağırıyor Martin Luther’in, Katolik Kilisesini eleştiren doksan beş maddelik bildirisini 1571 Ekim’inde Wittenberg Kilisesi’nin kapısına asmasıyla Protestanlık hareketi başlamış oldu. Protestanlar, cemaat üyelerine “Allah’ın rızasını” kazanmak için bu dünyada başarı kazanmalarının, zengin olmalarının gerekliliğini anlatıyorlardı. Dünya hayatını Tanrı’nın emrine göre yaşamak için dünya zevklerinden uzak durmalılar, böylece de tasarruf edip, sermayelerini “Allah rızası” için arttırmalıydılar. Büyük bir kazanma iştahıyla kent kent dolaşarak, sürekli alıp-satan, kar edeceği her fırsatı değerlendiren tüccar sınıfı, Avrupa’nın kentlerinde hızla güçlenmekteydi. “Cennette yer satmak” gibi hayali ticari işler yapan, kendi dünyalığı dışında dünyevi olan her şeyi küçümseyen, Katolik Kilisesi’nin zincirli dünyası, gelişen ticaret burjuvazisinin dinamizmine dar geliyordu. Luther’in ve takipçisi olan Calvin’in Hıristiyanlığı dünyevileştiren “protest” yorumları, yüzlerce yıl sonra sosyolog Max Weber’in söyleyeceği gibi “Kapitalizmin ruhuna uygundu”. Protestanlığın en gelişmiş kapitalist ülkelerde egemen inanç olmasından çıkarak, Weber, Batı kapitalizminin gelişimini Protestanlığa borçlu olduğunu ileri sürdü. Marx’a göre ise, borçlu olan kapitalizm değil Protestanlıktı, çünkü kapitalizm, gelişen bedenine dar gelen her “ruhu” çıkarıp atmakta ve yeni ruhlar çağırmakta mahirdi. Gelişen Türkiye kapitalizminin 1980’li yıllardan başlayarak dünyanın her köşesine “Allah rızası” için giden, “çalışarak ibadet eden” yeni nesil burjuvaları var. Bunlar eski nesil burjuvalarımız gibi, bürokratik oligarşinin emir ve komutasında, onların gümrük duvarlarına sırtlarını dayayarak sermaye biriktirmiyorlar. Hatta eski rejim onları “yeşil/İslami sermaye” olarak damgalayıp işlerini bitirmek bile istemişti. Bu yeni nesil burjuvalar, en az eski nesil kadar küreselleşmeciler, hatta ucuz ham madde ve emek sömürmede “Allah rızası” için onlardan daha bile kıvraklar. Uzak ülkelerde işleri o kadar iyi ki, nispet yaparcasına, eski nesil burjuvalara barış çubuğu niyetine Afrika’daki plantasyonlarından turfanda “ananas” bile getiriyorlar. “Anadolu Kaplanları” veya bazılarının “Nurjuvazi” dediği bu burjuva kesiminin, kazanç ve büyüme hırslarını, İslami kodlar çerçevesinde tanımlayıp, anlamlandıracak ve özellikle onaylayacak bir İslami ruha ihtiyaçları vardı. Bir başka deyişle, burjuvalaşan Müslümanlara, “bir hırka bir lokma”, “makine icat oldu mertlik bozuldu” diyen, ithalat-ihracata değil cihad’a çağıran bir İslami ruh dar gelirdi. Çağrılan ruh, bir söyleşisinde kendisini “Liberal bir Müslüman din adamı” olarak tanımlayan serbest piyasacı, küreselleşmeci Fethullah Gülen’le geldi. F.Gülen, din ile bilimin el ele yürüyebileceğini savunuyordu. “İman hakikatlerini pozitif bilimler temelinde açıklamak” amacıyla çıkardıkları “Sızıntı” dergisinde, “Fizik, kimya ve matematik öğrenmek Allah’a ibadettir.” diye yazmıştı. Gülen’e göre İslamiyet açısından başörtüsü bir ayrıntıydı, “ABD ile çatışmak dünyanın hiçbir yerinde iş yapamamak” demekti. Kitabında, “İslam, Hıristiyanlık ve Yahudiliğin üçü de aynı kökten gelmektedir, hemen hemen aynı esaslara sahiptir ve aynı kaynaktan çıkmışlardır” diyebiliyordu. Kendisi de yine bu anlayış çerçevesinde 1998 yılında Papa II. Jean Paul’u ziyaret etmişti. Gülen, Herkul. org’da yakında yayımlanan bir sohbetinde, Türkiyeli bir grup iş adamının kazanç hırslarını şu sözlerle teşvik ediyordu: “Tuskon’daki arkadaşlar –Allah koşularını onurlandırsın, birlerini bin etsin – o sistemi belli ölçüde Türkiye’de oturttukları gibi… inşallah bütün dünyada da uygularlar, Allahın izniyle.” Milli Görüş taraftarları ise, tesettürü zaruriyat-ı diniyeden çıkartıp ayrıntı haline getiren Gülen’i “Fıkıhsız, mezhepsiz, şeriatsız, cihadsız bir İslam, İndirilmiş, gerçek İslam yerine, uydurulmuş, türetilmiş yeni bir İslam türetmekle”, “dinler arası diyalog doktrini” ile İslamın Allah katında tek hak din olduğu inancını yıkmaya çalışmakla suçluyorlar. Yine aynı çevreler, Gülen Hareketi’nin, İslam düşmanlarının, kendilerine bağlı, kendi emirlerini uygulayan, güdümlü, fantoş, ılımlı, light bir İslami iktidar getirme projelerinin bir parçası olduğunu ileri sürüyorlar. Türkiye kapitalizminin bu iki ruhtan hangisini çağıracağını veya AKP’nin neden ruh bölünmesi yaşadığını anlamak zor olmasa gerek.
“Bu da mı masumane?”
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Kader’in ölümü ardından çocuk gelinleri “masume” bulurken, korumadığı bir kadın daha öldürüldü. Geçtiğimiz hafta, çalıştığı iş yerinde, polis eşi tarafından vurulan Pervil hemşire bir haftalık yaşam savaşını kaybetti. Bugün çalıştığı yoğun bakım servisinde hayata gözlerini yumdu. Bakanlık kadın cinayetlerine gereken önemi verseydi yaşıyor olacaktı. İki çocuk annesi hemşirenin ölümü hastanedeki çalışma arkadaşları ve ailesini yasa boğdu. Hemşire Pervil Ç. salı günü belirlenemeyen bir sebepten dolayı polis eşi tarafından başına 2 el ateş edilmesi sonucu ağır yaralanmıştı. GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırlayarak, 25 Kasım’da Melda Onur, Candan Yüceer ile görüşüp harekete geçmelerini talep ettiği Türk Ceza Kanunu değişiklik teklifi, Melda Onur tarafından meclise sunuldu. Yasa ile cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden kaynaklı işlenen cinayetlerin nitelikli hallerden sayılması isteniyor. güncel Elif karan
CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, kasten öldürme suçunun kadınlara “kadın olma” sebebiyle işlenmesi halinde kişinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması için kanun teklifi verdi. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çalışmalarını TBMM’ye taşıdık...” açıklaması ile duyurduğu yasa teklifi ile hedeflenen; kadın cinayetlerine caydırıcı cezalar verilmesini sağlayarak, cinayetlerin durdurulmasını sağlamak, “iyi hal”, “ağır tahrik” gibi gerekçelerle kadın katillerine indirim verilmesinin önüne geçmek. Kadın cinayetleri artıyor Yasa teklifinin gerekçesinde Melda Onur, artan kadın cinayetlerine dikkat çekerek Platform verilerini kaynak göstererek şu ifadelere yer verdi: “Bu cinayetlerin büyük çoğunluğu, kadının, eşinden boşanmak istemesinden dolayı işlenmektedir”
Kadın katillerine ağır ceza Kanun teklifinin yasalaşması ile son yıllarda artan kadın cinayetlerinin önlenmesi, bu tanımın hukukta terimsel olarak yer alması, cinsiyeti ve cinsel yönelimi sebebiyle işlenen Melda Onur, Platform’u Platformu cinayetlerin töre saikiyle işlenen cieylemlerinde de yalnız bırakmıyor nayetler gibi cezalandırılması, cezai Adalet gecikemez, indirim uygulanmaması ve bu suç- de harekete geçmeyen hükümetin, kadın cinayetleri politiktir ların af kapsamı dışında tutulması yarattıkları toplumsal baskı ve mücadele ile 6284 sayılı Kadının Cezai indirimler Yasa teklifinin gerekçe kısmında amaçlanıyor. Korunmasına ilişkin Yasa’nın çıkyeni kadın cinayetleri demek özellikle yargı sürecinin uzatıldımasını sağlayan Platform bu yasaKadın cinayetlerinde indirim uygu- ğı, kadın cinayetlerinin “nitelikli Yaşamak için yolsuzluk yapıp, nın da hemen hayata geçirilmesi lanmaması gerektiği belirtilen yasa halden” sayılmamasının, cinsiyeti rüşvet mi vermek gerek? teklifi şöyle devam ediyor: “Kadın nedeniyle öldürülen kadınların HSYK değişikliği için teyakkuza ge- konusunda kararlı. Platform’un cinayeti bir insanlık suçudur, bu su- hukukta resmi olarak tanınmadığı çen hükümetin, kadın cinayetlerini da mücadelesi ile 8 Mart 2014’de çun indirimi olmamalıdır. Adliye anlamına geldiği vurgulandı. önlemek için aynı hızla çalışmadığı Türk Ceza Kanunu değişikliğinin salonlarında gerçekleşen her kadın ortada. Ancak koruma kanunu için gerçekleşmesi hedefleniyor. cinayeti duruşmasında bir insanlık ayıbı yaşanmakta, sanıklar, kendini savunamaz durumda olan kadınların hakkında ve ailesinin gözü önünde iftira ve yalana başvurarak, cezasında indirim almaya çalışmaktadırlar”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav
Tek bir madde bile caydırıcı
Kadın cinayeti bir insanlık suçudur. Bu tanımın hukukta terimsel olarak yer alması, cinsiyeti ve cinsel yönelimi sebebiyle işlenen cinayetlerin töre saikiyle işlenen cinayetler gibi cezalandırılması, cezai indirim uygulanmaması ve bu suçların af kapsamı dışında tutulması
caydırıcı olabilecek. Bu amaçla hazırladığımız ek madde teklifini Melda Onur Meclise sundu, hükümet de bir an önce gereğini yapmalıdır. Yargının en üst organlarında, çok hızla çok köklü değişiklikler yaparken, sadece tek bir maddeyi değiştirmesi hiç zor olmasa gerek.
Polis katili korudu, Mehtap’ın ailesine saldırdı Geçtiğimiz sene eski kocası Volkan Civelek tarafından öldürülen Mehtap Bülbül’ün duruşmasında Polis, Mehtap’ın ailesine ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyelerine saldırdı. Polis daha önce de Mehtap’ın koruma talebine “Siz çok fazla arka sokaklar dizisi izliyorsunuz galiba” yanıtını vermiş ve Mehtap’ı korumayarak ölümüne sebep olmuştu. Katilin indirim almak amacıyla söylediği “Akli dengem yerinde değil” yalanı için istediği ikinci rapor talebi, mahkemece örnek bir tutumla reddedilmişti. Katil
Volkan Civelek, ikinci indirim yolu olarak ‘aldatıldığını’ iddia etmeyi denedi. Dava 7 Mart 2014’e ertelendi. Katili, Mehtap Bülbül’ün ailesinin gözleri önünden araca bindirmek isteyen polise aile ve Platform üyeleri tepki gösterdi. Bunun üzerine polis katili koruyarak, aileye ve Mehtap’ın davası için Gebze’ye giden kadınlara saldırdı. Görevi kadınları korumak olan polis, “Katili korumak zorundayız” diyerek ailenin gözleri önünde katile sahip çıkarak, aileye ve duruma tepki gösteren Platform üyelerine saldırdı. GÜNCEL
Kadınların Kader’i ölüm olmayacak
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İstanbul, Bursa, İzmir, Eskişehir ve Ankara’da Kader’in hesabını sordu. Gönül Dilekçi’nin annesi Sultan Dilekçi, Pınar Ünlüer’in babası Zeki
Ünlüer ve ölümü şüpheli olan Nargül Türkyılmaz’ın babası İrfan Tuzcuoğlu da eylemlerdeydiler. AKP iyi konularda liderliğe oynamıyor Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, “Türkiye çocuk gelinlikte Avrupa ikincisi durumda. Türkiye böyle konularda liderliğe oynuyor. AKP hükümeti iyi konularda liderliğe oynamıyor” dedi. Platform Ankara ve Eskişehir’de de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı önündeydi. Ankara’da milletvekilleri Melda Onur, Binnaz Toprak, Sedef Küçük, Sena Kaleli ve Faik Tünay basın açıklamasına katıldı. 31 Ağustos 2013 tarihinde, İzmir’in Bostanlı İlçesi’nde komşusu Orçun Demir tarafından bıçaklanarak katledilen Zerrin Canol’un davası için Karşıyaka Adliyesi’nde toplanan Platform, kadın katillerine ağır ceza taleplerini dile getirerek Kader’in ve öldürülen tüm kadınların hesabını sordu. GÜNCEL
Aile Bakanı’na göre çocuk evlilikleri masumane
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, “Çocuk gelinler demeyi tercih etmiyorum, çünkü bu, problemi sempatikleştirmek, biraz içselleştirmek gibi geliyor. Bunun adı çocuk yaşta evliliktir” dedi. İslam: “15 yaşın altındaki çocukların evliliği yasalara göre evlilik kabul edilmiyor. Cinsel suçlar ve çocuk yaştaki bireyi istismar kapsamına girebiliyor. Bu kanunsuz evliliğe sebep olanlar da suç işlemiş sayılıyorlar” dedi. İslam,
çocuk yaşta evliliklerin önüne geçilmesi için imam, öğretmen, muhtar gibi görevlilerin toplumsal bilinç oluşturmasını kâfi gördü. İslam: “Bu nikâhların çoğu masumane kıyılıyor. Kendi kızını çocuk yaşta evlendiren annenin de çocuk yaşta evlendiği için bunu normal sandığını görüyorsunuz. Kimse çocuğuna kötülük yapmak istemez o nedenle bilincin artırılması gerekiyor” diyerek devletin eksikliklerini yok sayan tavrını sürdürdü. GÜNCEL
GUNCEL
07
21 Ocak 2014
Ankara’da ortak sol aday belli oldu
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Beyaz da sizin olsun
Bu coğrafyada şiirin rengiydi beyaz… Cemal Süreyya’nın 1953 yılında Mülkiye dergisinin 11. sayısına verdiği ilk şiirinin ismiydi Şarkısı-beyaz… “Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz insanların büyük rüyaları vardı insanlar bir ölümle öldüler ki sevgiler arasında şaşırıp bir unuttular ki deme gitsin…” Buralarda, genç bir kadının umutlarıydı beyaz. Sonra küçük bir kız çocuğunun kâğıda çizdiği gülen yüzdü. “İnsan” gördü Anadolu. Selahaddin Eyyubi, çadırının önüne üzerinde hiçbir şey olmayan beyaz bir bayrak astırmıştı. Sordular… “Kefeni anlatır” dedi, “Önünde sonunda, elinde avucunda kalacak yegâne şeydir…” Gemisinden beyaz bir güvercin saldı Nuh Peygamber. Neden sonra geri döndü güvercin. Gagasında bir zeytin dalı vardı. Böylece, ilerlerde suların çekildiği anlaşıldı. Tanrı insanla barışmıştı. İşte bu yüzden, saf güvercin ve zeytin dalı gibi “beyaz” da barışın simgesi sayıldı. *** Fark ettirdiniz! Ve 15 dereceden daha sıcak bir kış gününde, İstanbul’da… Kalabalıklara inat olsun diye… İhale bile açılmadan, bir çırpıda alındığı belli olan beyaz bereleri taktınız… Onlar üzerinden aramızdaki son bağı da attınız! Teamüdün, ölümün, umuda çektiğiniz karanlık şeritlerin, kirlettiğiniz saflığın ve masumiyetin sağlamasını yaptınız. Tüm bunları teyit edip adeta temize çektiniz. *** Sahi bu kadar mı sevmediniz bizi, insanı? Bu kadar mı anlamadınız, şiirleri, kadınları, çocukları ve aynı toprakların üzerine bastığınız alçakgönüllü adamları? *** O kadar kırıp döktünüz ki… Barışır mıyız artık… Şimdilik zor… Beyazın rengi kaçtı, beyazın tadı kaçtı. Çünkü sizi sonunda… Alın, kirlettiğiniz beyaz da sizin olsun. “Şarkısı-beyaz” taş yürekli şehirlerde yaşayın! Çok kırıp döktünüz, yeter! “Hiç yaşlanmayacak kadınlar”, “uyurken büyümeyi bekleyen çocuklar”, kocaman rüyalar, alçakgönüllü, dingin ve delikanlı adamlar bize yeter! Biz, bize yeteriz! Barışır mıyız? Şimdilik zor!
51 yaşındaki kadın açlıktan bayıldı
Türkiye’de ayakkabı kutularından milyon dolarlar çıkarken, sokaktaki insanlar 3 gündür yiyecek bir lokma ekmek bulamadığı için bayılabiliyor. Sakarya’da kimsesi olmadığı için Akyazı Belediyesi tarafından bir otele yerleştirilen Ayten P., ilçedeki esnafın yardımıyla geçimini sağlıyordu. Börekçi dükkanına giderek 3 gündür bir şey yemediğini söyleyip yiyecek isteyen kadına esnafın börek ikram etmesi ardından ilk lokmasını alan kadın baygınlık geçirince hastaneye kaldırıldı. GÜNCEL
İşçiler özelleştirmeye karşı eylemdeler
Yatağanlı enerji ve maden işçileri özelleştirmeye karşı kararlılıklarını göstermek için bir günlük işyerini terk etmeme eylemi yapıyor. Yatağan’da kurulu termik santral ile Milas’ta kurulu Kemerköy ve Yeniköy santralinde çalışan enerji işçileri ile buralardaki kömür sahalarında çalışan maden işçilerin katılacağı eylem Pazar günü 08.00- 16.00 vardiyasıyla başladı. Özelleştirme için ihale tekliflerinin verileceği son gün olan 24 Ocak’ta Ankara’da olmak için aileleriyle birlikte 23 Ocak’ta yola çıkacak. GÜNCEL
Solun yerel seçimde adayını belirleme yolunda emek ve meslek örgütlerinin, gençlik örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin temsilcileri ile akademisyenlerin katıldığı meclis geniş toplantılar yaptı. Ankara’da tüm sağ adaylara karşı ortak sol aday için bir araya gelen ÖDP, TKP, EHP ve Halkevleri’nin adayı Kaya Güvenç olarak belirlendi. istanbul ceday avcı
Meclis 2014’ün ilk günlerinde yaptığı toplantılarda solun yerel seçim programını oluşturma ve adayını belirleme yolunda çalışmaların genişletilmesine kara vermiş emek ve meslek örgütlerinin, gençlik örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, siyasi partilerin temsilcileri ile akademisyen ve yazarlar katıldığı toplantılar gerçekleştirilmişti. Örgütler, sendika, oda, demokratik kitle örgütlerinde yer alan kişiler, akademisyenler ve bireylerin katılımı ile oluşturulan Ankara Ortak Sol Aday Meclisi, bugüne kadar üç geniş toplantı yaptı. Ortak sol aday: Kaya Güvenç Çok sayıda sendikacı, emek örgütü yöneticisi, akademisyen ve siyasi parti yöneticilerinin katıldığı toplantıda Ortak Sol Aday Meclisi’ndeki tartışma konuları; çağrı metnine son halinin verilmesi, çalışmanın yöntemi ve aday önerileri idi. 15 Ocak Çarşamba günü yapılan Meclis toplantısı sonucunda ÖDP, TKP, EHP ve Halkevleri’nin adayı TMMOB eski Başkanı Kaya Güvenç ortak sol aday olarak belirlendi.
cağı geniş katılımlı bir etkinlikle programını açıklayarak seçim çalışmalarına start verecek. Düzenlenecek olan bu etkinliğe ÖDP, EHP, TKP ve Halkevleri Genel Başkanları da katılacak.
Tek çare: Kendimiz Ankara Ortak Sol Aday Meclisi, bir deklarasyon yayımlayarak seçimlere yönelik tutumunu açıklamış, halkı dürüstlüğün, eşitliğin, adaletin ta21 Ocak’ta seçim çalışmalarına rafını seçmeye çağırmıştı: start verilecek “Vahşi kapitalizmin otuz yılı aşan Ankara Ortak Sol Aday Meclisi, 21 saltanatı sokaklara çıkan milyonlaOcak Salı günü saat 18.30’da İMO rın eylemiyle sarsılıyor. AKP’lilerin, Teoman Öztürk Salonu’nda yapa- saltanatları Taksim’e, Kızılay’a çı-
kan milyonlar tarafından lanetlendi. Bugüne kadar kaderimiz onların insafına bağlıyken şimdi onlarınki bizim birleşik mücadelemize bağlı. Gökçek’in başını çektiği, şimdi de yenilerinin aday olduğu rantçı zihniyet Ankara’yı beton, asfalt, otomobil ve AVM’den ibaret bir yığına çevirdi. Sermayesi vergilerimizden oluşan ulaşımımızı, içecek suyumuzu, başımızı sokacak evimizi, ısınacak yakacağımızı kar kaynağı olarak görenlere “Artık Yeter” deme zamanı geldi. İnsanlarımız arasında düşmanlık yaratarak kendini var eden; çaldıkça çalışabilen sağ politikacılara mecbur değiliz. Dürüstlüğün, eşitli-
ğin, kardeşliğin, adaletin sesi, soluğu soldur. Sol, muradı dünyada cennet olandır. Gökçek’e de, diğer partilerden aday olan ülküdaşlarına da mecbur değiliz. Hava döndü soldan yana esiyor rüzgâr, bu rüzgârı birlikte büyüteceğiz. Sol’u küçümseyenlere, Nemrut’un göğe ulaşan ateşini söndürmek için su taşıyan karıncanın alay edenlere verdiği, “hiç olmazsa tarafım belli olsun” yanıtını tekrar ediyoruz. Tarafımız insanlarımızı yakan, soyan, sömürenlerin yanı olamaz! Tek çare kadın, erkek, işçi, memur, genç, emekli, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, esnaf, öğrenci; sen ben o. Tek çare: Biz kendimiz!”
Beyaz bereye inat kardeşimsin Hrant 19 Ocak 2007’de devlet tarafından katledilen gazeteci Hrant Dink’in ölümünün 7.yıldönümünde onbinler Taksim’de buluşarak; 7 yıldır Hrant Dink’in katillerini cezalandırmayan devletin adalet mekanizmasına karşı tek ses olup “Hrant için adalet” istedi. Birçok siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün destek verdiği yürüyüş öncesi Gezi Parkı tekrar kapatılırken, her yıl olduğu gibi Ergenekon caddesinin adı Hrant Dink caddesi olarak değiştirildi. Karanfillerle Agos Gazetesi’nin önünde buluşan kalabalık “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” sloganları attı. Agos penceresinden konuşmayı yapan Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, Gezi şehitlerine, Cumartesi Annelerine, Berfo Ana’ya, KCK davalarına değindi. Anmanın sonunda Agos önünde mumlar
yakıldı, binanın önüne karanfiller ve dövizler bırakıldı. Hrant’ın Arkadaşları imzasını taşılan ve son dönemlerdeki rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarına vurgu yapan ‘Birlikte korudular, birlikte soyuyorlar’ yazılı pankart ise Agos binasına asıldı. Polis Samast, halk Hrant oldu Ergenekon Caddesi’nde konuşlanan polisin tüm provokasyonları geri püskürtülüp yürüyüşe devam edildi. Ayrıca alanda beyaz bereli polisler yer aldı. Katil Ogün Samast’ın Hrant’ı öldürdüğü gün beyaz bere takması sebebiyle polislerin sıcak bir günde beyaz bere takması tepki çekti. Samast olan polislere karşı on binler Hrant oldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise beyaz berelerin zorunlu olarak görev gereği takıldığını söyledi. GÜNCEL
Hesabı devrimciler soracak
Cumartesi Anneleri, 460. haftasında Galatasaray Meydanı’nda toplanarak 18 Ocak 1996’da kaybedilen Beyoğlu Belediyesi işçisi İsmail Şahin’in hesabını sordu. Ayrıca katledilen gazeteci Hrant Dink anıldı. 1980 darbesinin ardından gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Gülmez “Kardeşim halk için çalıştı, devlet onu kaybetti. Berfo Ana’ya söz vermişlerdi. Cemil’i bulun.” dedi. Fatma Gülmez, Cemil’in hesabının yoldaşları, devrimciler tarafından sorulacağını belirterek “Kendi çocuklarınız ifade vermeye bile gitmiyor” dedi. Basın açıklamasında ise gözaltında kaybetmenin hak talep edenlere karşı bir sindirme aracı olarak uygulandığını, devlet terörünün bu topraklarda bir siyaset yöntemi olarak uygulandığını unutmayacağız.” denilerek bir dahaki hafta buluşmak üzere eylem sonlandırıldı. GÜNCEL
Öldüremediklerini de gözaltına aldılar Roboski Katliamı’na verilen takipsizlik kararı ailelere teslim edilince Roboskili aileler, kararı protesto etmek için sınıra doğru yürüyüşe geçti. Köylüleri barikat kurarak durduran askerler gaz bombaları ile saldırdı. Saldırı sonucunda 16 yaşındaki Serhat Encü, gaz kapsülünün kulağının arkasına isabet etmesi sonucu ağır yaralandı. Olay sonrası 19 Ocak günü sabaha karşı asker köye baskın yaptı. Çok sayıda zırhlı araçla gerçekleşen baskında, evlerin aranması esnasında evlerdeki tüm eşyaların dağıtıldığı görüldü. Katliamda yaralı kurtulanlar ve yakınlarını kaybedenlerin olduğu 7 kişinin gözaltına alındığı baskın sırasında çok sayıda kişi darp edildi. Gözaltındaki 7 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aileler, takipsizlik kararından sonra köye baskıların arttığını belirtti. GÜNCEL
EMEK
08
21 Ocak 2014
Cerrahpaşa işçisi yalnız değildir
Agâh Aydın
İki insanın bir araya gelmesinin bir yolu var mıdır?
Ecrits
İnsan insan olmadan, ona dokunmadan, onu duymadan insanlaşamaz! İnsanın insana kavuşabildiği mekânlar; parklardır, sokaklardır, kent meydanlarıdır, internettir… Meydanları yıkmayın efendiler! İnternet büyük bir meydandır ve diğer tüm meydanlar gibi insanın insan olması için ötekine dokunabileceği en gerçek mekânlardan biridir. İnsanı ahlâk sahibi yapan öteki insanlarla olan ilişkisidir. İnternet bu ilişkinin en yoğun yaşandığı alanlardan biridir. Öteki insanlarla temas etmeyen insan yozlaşır, ‘sapık’, ‘sapkın’ olur. Eğer internette bir ahlâksızlıkla karşılaşıyorsan her girdiğinde, girip çıktığın yerlere dikkat et ve kendine bak! Herkes meşrebine göre… Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın scooter’ına binerek sinema oyuncusu Julie Gayet’in evine giderken çekilen fotoğrafları Türkiye basınında ve politik aktörlerinde büyük yankı uyandırırken, Fransızlar olaya Fransız kaldı. Güdümlü basınımız fotoğraflı haberler yaparken Fransızların olaya Fransız kalmasına daha da çok şaşırdı ama haberin haber değerinin olmayışından habersizmiş gibi yapıp Fransa’daki bu sakinliği görmezden geldi. Efendiler! Bu nasıl ahlâk diye şaşırdınız değil mi? Şaşırmayın, öğrenmek ve değişmek için gayret edin. Demek ki neymiş, ahlâklı olmak birbirini seks yaparken dikizleyip sonra da bunları internette yayınlayarak politik ve ekonomik rant sağlamak demek değilmiş. Hele hele başkalarının özel yaşamına -‘başkasının ayıbını örtmeliyiz’ diye vaazlar verirken- başkasının ayıbı demek hiç değilmiş. İyi bir ‘efendinin’, iyi bir internet kullanıcısı ‘çocuktan’ öğrenebileceği bir tek şey vardır: ahlâk. Ahlâklı olmayı hafife almayın efendiler! Gerçek ahlâk önce bedeninizi, sonra ruhunuzu özgürleştirir. Unutmayın, beden özgür değilse ruh başkalarına esir düşmüş demektir. Asrımı seviyorum; “google”u, “twitter”ı, “facebook”u ve onlarla büyüyen asrımın çocuklarını! Sığ, yavan, olgunlaşmamış olan tez zamanda kahraman olmak ister! Bu acelecilik için tek çıkar yol “büyük meseleler” uğruna can vermek ya da canını teslim edeceği narsisist kahramanlar bulmaktır… Bu yüzden çoktur 20. Yüzyılın kahramanları… Şimdilerde otuzlu, kırklı yaşların üstünde olan bu madrabazlar, kaldıramazlar örneğin Twitter’da yüz bin takipçisi olan, düşündüğünü korkmadan paylaşan, paylaştıkça çoğalan on üç yaşındaki bir çocuğu… Çünkü bir işi birlikte yapmaya, sorumluluğu ve onuru paylaşmaya değil, kahraman olmaya ya da kahramanlar yaratmaya, yarattıkları kahramanlara yaranmaya adanmıştır onların yaşamı… Yalnızca apoletlere ve titrlere inanırlar, onların kirliliğine aldırmadan! Olgunlaşmış kâmil insan küçük işlerin peşindedir… Yaşamın içindedir! Başkalarının değil kendi yaşamının kahramanıdır O! Cennet anaların ayaklarının altındadır deyip, işine gelmeyince tepelemez karısını! Sosyal demokratım deyip ırkçılık yapmaz örneğin! O’nun ‘hiçbir ahlaki kaygısı yoktur, elinden gelenin en iyisini yapmak dışında.’ XX. asrın çocuklarını ne kendi ana babaları ne de iktidarlar adam yerine koymadı. Tekler arasında ayrı bir tek, birey olduklarını hissedemedi, öğrenemediler, bundandır esirlikleri. Bundandır her yenildiklerinde, seni kötüleyip, sanki geçmişte iyi bir şeyler yapmışlar gibi “bizim zamanımızda” diye söze başlamaları! Ama sen başkasın çocuğum; sen sevildin, televizyonda istediğin kanalı seyredip, istediğin oyuncakları alabildin… Alamadıklarını istemekten, arzularını söylemekten utanmadın, utandırılmadın. Sen şimdi büyüdün adam oldun. Tek olmayı, özgürlüğü dahası bunların ne demek olduğunu biliyorsun. Tekler arasında bir tek, – hem de “çok”u oluşturan teklerden biri olduğunun gururu ve bilincindesin. Mısır’da Tahrir Meydanı, ABD’de Wall Street ya da ne Yunanistan, ne de Libya senin için bir başlangıç bile değil biliyorum. Sana inanıyor, güveniyorum çocuğum! Büyülüyorsun beni tüm dünyayı özgürleştirecek enerjinle, tıpkı özgürleşmiş bedenin gibi bir gün ruhunla! Senden yanayım “çocuk”; ayı kadar ya da ne bileyim boyu yirmi metreye kadar büyük, apoletli dinozorlardan değil! “Asrım sefil, asrım yüz kızartıcı, asrım cesur, büyük ve kahraman. Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.” Ben yirmi birinci asırlıyım ve bununla övünüyorum; en az Nazım’ın XX. Asırla övündüğü kadar!
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne bağlı hastanenin yemekhanesinde, taşeron işçi olarak çalışan 7’si kadın 10 işçi işten çıkarıldı. DİSK’e bağlı Dev Sağlık-İş üyesi işçiler 1 Hafta önce başhekimlik binası önünde işe geri alınma talebiyle çadır kurdu. istanbul hülya seyhan
İşçiler, 24 Eylül 2013’e kadar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne bağlı yemekhanede çalışıyordu. Bağlı oldukları Beyaz Saray taşeron şirket, görev dağılımındaki rotasyon nedeniyle işçile-
ri İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü’ne gönderdi. Yeni işyerlerinde yaklaşık 3,5 ay çalışan işçiler, 2014’e tam bir hafta kala yeni yerleşkelerinde yemek firmasının değişmesi sebebiyle eski yerleşkeleri olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne döndüler. Fakat ye-
mekhane yönetimi ihalenin başka bir yemek firmasına geçtiğini ileri sürerek bu işçileri tekrar işe alamayacağını söyledi. İşçiler, yemekhanenin servis ve yemek hazırlama bölümünde çalışıyordu. Taşeron firmanın gereğinden az sayıda aşçı çalıştırarak servisten sorumlu
elemanlara mesai saatleri dışında soğan ve patates soydurduklarını, 10-12 saate kadar çalıştırdıklarını ve ücretsiz zorunlu izne çıkardıklarını anlattılar. Tüm bu katlanılamaz çalışma koşullarının üzerine bir de sebep gösterilmeden işten çıkarıldıklarını söylüyorlar.
Kaybedecek bir şeyimiz yok direniyoruz Cerrahpaşa yemekhane işçileri nasıl işsiz kaldıklarını ve neden direnişe geçtiklerini gazetemize anlattılar.
hülya berktaş
yavuz direk
Cerrahpaşa işçisi Hülya Berksay Emeğimizin karşılığını istiyoruz Beyazıt Kampüsü’nde 1 hafta çalıştıktan sonra oradaki ihale sona erdi ve Cerrahpaşa’ya geri döndük ancak geri döndüğümüzde tekrar iş başı yapamadık. 10 gün boyunca Cerrahpaşa’daki yöneticilerle görüşmelerimiz devam etti. Ancak bir orta yol bulunamadı tekrar işlerimizin geri alınmak istiyoruz. Bu talebimiz gerçekleşmeyince çadırımızı kurduk bugün 8. Günümüz işlerimize geri dönene kadar biz buradayız. Biz Yargıtay’ın kararının uygulanması ve iş kanunlarının gereğinin yapılmasını istiyoruz. İşlerimize geri dönene kadar direneceğiz. Emeğimizin karşılığını alana kadar buradayız. Cerrahpaşa işçisi Yavuz Direk Ekmeğimizi istiyoruz Bu hastanede üniversite bünyesinde 7 yıldan beri çalışıyorum. Burada en azı 2 yıl olmak üzere 12 yıldır burada çalışan arkadaşlarımız var. Bizde yönetimden bize net bir cevap vermesini istedik ancak net bir cevap alamayınca direnişe geçeceğimizi belirttik yine bununla ilgili bir cevap gelmeyince Pazartesi günü itibariyle basın açıklaması yaparak çadırı kurduk. Buraya çevik kuvvet ve TOMA’lar geldi hastane güvenlik müdürü çadır kuramayacağımızı söyledi. Bizde bu konuda kararlı olduğumuzu belirttik ve kararlı bir şekilde çadırımızı kurduk. Çadırdaki 8. günümüz ekmeğimizi istiyoruz ve bize yapılan bu haksızlığa karşı direniyoruz. Yıllarca burada çalışmış insanlar emeklerinin hakkını istiyorlar.
Sakine çelik
sevim bal
Cerrahpaşa işçisi Sakine Çelik Haksız yere işten atıldık Bizim haberimiz olmadan 31 Aralık günü bizi işten çıkardılar ve 1 Ocak’ta ismini okuduklarım burada kalacak diyerek bizi işten çıkardılar. SGK’ya gittik işten çıkarıldığımızı söylediler nedenini sorduğumuzda ihale yenilenmesi yazıyordu. Neden özellikle biz seçildik dediğimizde yeni firmanın böyle istediğini söylediler. Çalıştığım 3 sene boyunca birçok taşeron geldi gitti ancak böyle bir değişiklik olmadı. Üniversite yönetimi iş verenimiz 3 aylık tatilde bizi ücretsiz izine çıkartıyorlar ara tatilde de aynı şekilde yıllık 2 hafta iznimiz var sadece. Ona da izin vermiyorlar zaten yazın 3 ay tatil yapıyorsunuz diyorlar ancak o süre içerisinde bizlere maaş ödenmiyor. Çok emek vermemize rağmen bu kadar haksız sebeplerden işten çıkarıldıktan sonra sendikayla görüştük nasıl haklarımızı ararız diye sorduk sendika bizi direnişe çadıra çağırdı bende katıldım. İşimize alınana kadar yönetim sesimizi duyana kadar buradayız. Cerrahpaşa işçisi Sevim Bal Taşeronluk köleliktir 12 yıldır burada çalışıyorum. Daha önceden hastane içerisinde rotasyon oluyordu ancak ilk defa dışarıya oldu. Cerrahpaşa’ya geri dönerek rotasyon için gönderdiniz ancak biz geldik dedik işimize dönmek istiyoruz dedik. Ancak şirket ve hastane buna sessiz kaldı bizde sendikamızla birlikte 10 gün görüşme yaptık. Ancak taşeronluğun bir kölelik olduğunu gördük. Memlketin her yerinde insanlar
Özgür Karadede
direnişte ve ortak yanımız aynı. Birbirleriyle didişeceklerine taşeronluğa dur desinler emekçinin hakkını savunsunlar. Bu direnişimizi hastane yönetimi ve tüm memleket duysun taşeronluğa son verilsin. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde hemşire Özgür Karadede Bizim kutularımızda yoksulluk var Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde hemşireyim işe başladığımdan beri hastanedeki taşeronlaşmayı görüyorum. Taşeron arkadaşların verdiği mücadele bizimde mücadelemiz sağlık emekçileri olarak AKP’nin sağlık politikalarının bizi getireceği yerde taşeronlaşmadır. Bu sebeple taşeron işçilerinin çadırına gelerek direnişe destek veriyoruz. Bir tarafta ayakkabı kutularında milyonlar saklanırken bir taraftan yoksulluk düzeninde bu insanları güvencesiz çalıştırıp işten atmalarına müsaade edemeyiz. İşçilerin mücadelesi haklıdır meşrudur sonuna kadar destek vereceğiz. Dev-Sağlık İş Sendikası EğitimÖrgütlenme Uzmanı Erdoğan Demir Direniş çadırımız mücadelenin simgesidir Cerrahpaşa’daki direnişimizin 8. Günü. SES, Eğitim-Sen ve TTB temsilcilerinin de bulunduğu ortak bir komisyon oluşturduk. Direniş çadırımızdaki bu faaliyetler bu komisyonun aldığı ortak kararla yürütüyoruz. Bu dayanışmanın önemini geçen hafta Perşembe günü yaptığımız yemekhane boykotunda gördük %80 başarı sağladık. Sendika olarak hastane
Erdoğan demir
hülya seyhan
yönetimine içeride sendikal faaliyetlerin yürütülmesini engellemesi sebebiyle suç duyurusunda bulunduk. Şu anda hastanedeki sağlık emekçilerinin çadırımıza desteği giderek büyüyor. Burada yapılan ihalenin hukuksuz ve hileli olduğuna dair yargı kararı varken hastane yönetimi bu kararı para cezası karşılığında uymamayı tercih ediyor. Bütün bu hukuksuzluklara karşı işçilerin yaşadığı ağır çalışma koşullarına karşı direniş çadırımız burada durmaya devam edecek. Bütün taşeron işçiler kadrolu güvenceli çalışma koşullarına varana kadar hem bu çadır burada kalacak hem de Dev-Sağlık-İş’in mücadelesi sürecek. Radyoloji Teknikeri Hülya Seyhan Hastane yönetimi hukuk dışı uygulamaya ortaktır Cerrahpaşa Hastanesi’ndeki taşeron işçilerinin direnişi yaklaşık 1 haftadır devam ediyor. Ülkemizin kanayan yarası olan taşeron işçiliği artık hak hukuk tanımaz bir mahiyete bürünmüştür. İşçiler rotasyona uğradıkları an işsizlik belası ile karşı karşıya kalıyorlar. Taşeron firmanın bu haksız tutumu karşısında büyük bir sessizliğe gömülen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yönetimi de bu hukuk dışı uygulamaya ortak olmuştur. Direniş çadırı kurup direnen kardeşlerimiz “ayakkabı kutularındaki milyon dolarları değil sadece işimizi geri istiyoruz“ diyorlar. Artık kaybedecek bişeyleri kalmadığından sonuna kadar direneceklerini söylüyorlar. Hukuk dışı uygulamaların meşru sayıldığı şu günlerde Cerrahpaşa çalışanları olarak direnişteki arkadaşlarımıza sonuna kadar destek vereceğiz.
EKONOMI
09
21 Ocak 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
İnsanlık onuru
Suriye’de işkencenin belgeleri ekranlarda. Tartışma muhtelif; bu fotoğrafların Cenevre 2 öncesi ortaya çıkması “manidar” bulunuyor. Tam olarak Suriye’den olup olmadığı tartışılıyor. Kesin Suriye’den ise bunu yapan Esad mı, diğer her şeyi yapabilen “yüreğini koparıp yiyerek insan öldürmek” gibi bir cinayet biçimini bile üretebilmiş kesimler mi? soruluyor. Sonra uzmanlar, insan bedenini bir harita gibi kullanarak, çok sayıda ok ile, o bedende neler olduğunu bize anlatıyor. Bütün bunlar çok soğukkanlı konuşuluyor, konuşuluyor, konuşuluyor. * Suriye’de işkencenin belgeleri ekranlarda iken böyle mi konuşmalı acaba? Bu kadar soğukanlı ve normalleştirerek mi? Neyle konuşmalı? Ekranda görünen, gerçek kimliği ne olursa olsun, bizim gibi bir insan. Türdeş varlığımızın parçası, orada, öyle yatıyor. Bedeninde, insanlık onurunun başını öne eğdiren izler taşıyarak yatıyor: Dünya savaşlarından sonra yattığı gibi, Daha yakın zamanda Guantanamo’daki gibi, Bosna’da, Balkanlar’da, Vietnam’daki gibi, Ve Kars’ta Berfo Ana’nın canından can kopartan bir eğitim enstitüsündeki Cemil Kırbayır gibi. Bütün 12 Eylül işkencehanelerinde olduğu gibi, Ve Eskişehir’in sokaklarında, Ali İsmail gibi. * Başbakan Suriye’deki işkenceye “çok sert” açıklamalar yaptı. İşkence kabul edilemez insanlık suçudur, herkesin böyle ele alması gerekir. Başbakan’dan aynı sert açıklamaları, bütün insanlık suçları için yapmalıdır ve yapmıyor. Değil sadece Eskişehir’in, Türkiye’nin bütün sokaklarından Ali İsmail’in yüzü başbakana bakacak mesela. Hep bakacak. Gaz fişekleriyle kör edilen bazı gözler, onun gördüklerini göremeyecek mesela. Söz konusu olan Suriye ise; dün Cilvegözü’nde, daha önce Reyhanlı’da hayatını kaybedenler için, sert açıklama yapmak yerine sadece “anlamlı” diyorlar(Şimdi bu manidar lafı çok dalga konusu olunca başbakan yerine “anlamlı”yı kullanıyor). AKP’de son moda şu; toplumu doğrudan ilgilendiren her konuda, tek cevap “seni ilgilendirmez”. Ortaya çıkan bütün olgular “manidar”. Soru sormak “seni biri mi gönderdi? Paralel misin?” Çok sıkışınca ya havalara bakmak, ya da gerçekten “sırıtma” düzeyinde bir gülümseyerek geçiştirmeye çalışmak. Bunları sanki karar alıp genelgeyle yaymışlar; bakanı da öyle yapıyor, polisi de. * AKP, aranamayan tırlar ile komşularına barış yerine silah taşıyarak, savaşı kışkırtarak, oradaki savaşan taraflar arasında evrensel hukuka aykırı biçimde taraf olarak, Suriye’deki insanlık suçlarına ortak oluyor. Başbakan madem sert açıklama yapıyor, ortaya çıkan insanlık suçları görüntülerinden ders çıkarmalıdır. Bu kışkırtıcı Suriye politikasından vazgeçmediği sürece, yarın kendisinin de savaş suçlusu olarak yargılanması da –hele ki bu belgeler, bilgiler çağında- muhtemeldir.
İşsizlikte korkutan büyüme 17 Aralık operasyonunun yaşandığı günden bu yana Türkiye için yapılan bütün değerlendirmelerin ortak bir paydası var. Yaşanması muhtemel ekonomik ve siyasal kriz, artan enflasyon, alım gücünün düşmesi ve zam dalgası. Nitekim bunların birçoğu çoktan gerçekleşmiş bile olsa hem ülkemiz hem de dünya genelinde tepki topluyor. ekonomi taygun kon
İşsizlik ülkemizin kanayan yarası. 2008 krizinden bu yana da iyice kronikleşmiş iyice etkisini hissettirmeye başlamış bir sorun. Sadece belirli bir süre zarfında gelir getirecek bir uğraştan yoksun olmanın ötesinde bu vasfa sahip bireylerin de çalışma yaşamlarını olumsuz etkileyen adeta kara bir buluttur işsizlik. Bu neticeden bakılırsa sadece gelir getirecek uğraştan yoksunluk olarak ele alınması da son derece yanlıştır. Son dönem yaşadığımız gelişmelerin bu sürece etkisi henüz istatistiklere yansımasa da önümüzdeki süreçte işsizlik oranını, riskini ve baskısını derinleştireceği muhtemeldir. Bunca ekonomik ve siyasi çalkantının ortasında açıklanan 2013 Ekim ayı işsizlik verileri ise aynı ortamın yarattığı tedirginliği yansıtmaya yetiyor.
İstihdam edilenlerin sayısı 2013 yılı Ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 139 bin kişi artarak 25 milyon 648 bin kişiye yükseldi. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 294 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çaYeni Rakamları ile İşsizlik lışan sayısı 433 bin kişi arttı. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2013 İstihdam edilenlerin oranı ise bir yılı Ekim döneminde geçen yılın önceki yılın aynı dönemine göre 0,5 aynı dönemine göre 202 bin kişi puanlık azalış göstererek %46,4’ten artarak 2 milyon 743 bin kişiye %45,9’a geriledi. İşgücüne katılma yükseldi. İşsizlik oranı ise 0,6 pu- oranında ise 0,2 puanlık azalış yaşaanlık artış ile %9,7 seviyesinde ger- narak işsiz sayısında artışlar yaşandı. çekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 0,5 puanlık artış ile %11,9, 15-24 yaş Kayıt dışı çalışanlar grubunu içeren genç işsizlik oranı 3,4 puan azaldı ise 1,2 puanlık artış ile %19,3 oldu. Ekim 2013 döneminde herhan-
Karaman’ın Bucakkışla Beldesi’nde bulunan Göksu Nehri üzerinde yapımı devam eden Bucakkışla Hidroelektrik Santrali inşaatında, santraldaki su tüneli kısmında toprak kayması meydana geldi. Toprak kayması sonucu 3 işçi göçük altında kaldı. Göçük altında kalan işçiler, inşaatta çalışan diğer işçiler tarafından çıkarıldı. Yaralı işçiler özel araçlarla Karaman Devlet Hastenesi’ne kaldırıldılar. Durumu ağır olan 41 yaşındaki Hassi Üstündağ yolda hayatını kaybetti. 39 yaşındaki Hasbi Üstündağ ile 26 yaşındaki Nurullah Çukadar ise tedavi altına alındı. İnşaat alanında çalışmalar durdurulurken, jandarma olayla ilgili soruşturma başlattı. GÜNCEL
Rakamlardan ötesi TÜİK rakamlarına göre veriler açıklandığı gibi. Ancak önümüz-
deki süreçte ekonominin yaşaması muhtemel girdabı Ekim ayında yaşanan sancıyı yeni yıl verilerinin açıklanması ile birlikte gösterecektir. 2014 üzerine yapılan tahminlerde ülkemiz için yapılan en iyimser değerlendirme bile küçülmeyi barındırırken bu durumun istihdamda derin sorunlar yaratması söz konusudur. Nitekim sürekli borç ve kredi alımı ile büyüyen ve 2008 krizinin etkilerinden bu yolla sıyrılma çabasında olan bir ekonominin önümüzdeki süreçte yaşaması muhtemel darbelerinin de istihdam konusunda çok yıkıcı etkilere gebe olduğu da açıktır.
Bu kış elektrik olmayabilir Havaların mevsim normalleri gözetildiğinde yağışsız ve kurak geçmesi ülkemiz için elektrik sıkıntısını gündeme getirmiş durumda. Fırat havzasındaki en önemli elektrik sağlayıcı baraj olan Keban’da su seviyesi %10’a kadar düşerken yaşanan bu durumun sıkıntılı elektrik kesintilerine yol açması muhtemel gözüküyor. Öte yandan çare olarak görülen bir başka yöntem ise doğalgazın elektrik üretiminde kullanılması. Ancak bu durumun da barındırdığı iki tip handikap mevcut. Birincisi kışın doğalgaz tüketiminin artmasından ötürü doğalgazın elektrik üretimine yönlendirilmesinde ciddi sıkıtılar oluşabilir. İkincisi ise kur
artışı ve petrol fiyatlarındaki yükselmeye bağlı olarak elektrik fiyatlarında ciddi düzeylerde artışlar yaşanması. Zaten doğalgazda önümüzdeki süreçte bir artış daha yaşanması muhtemelken elektrik üretiminde de benzer bir artışın yaşanması ciddi bir hoşnutsuzluk konusu. DSİ tarafından yapılan açıklamaya göre ülkemizin 10 15 yılda bir girilen kurak bir periyodda olduğu yönünde. Söz konusu kuraklığın yaşanabildiği gibi yağışların bol geçtiği yılların da olduğu belirtilirken DSİ tarafından barajlardaki doluluk oranının % 47 olduğu, geçen seneye oranla %10 civarı bir azalmanın söz konusu olduğu belirtildi. EKONOMİ
Yemek fiyatlarında utandıran fark
gulsumkav@gmail.com
HES inşaatında heyelan can aldı
gi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,4 puan azalarak %36,3 oldu. Bu dönemde, geçen yılın aynı dönemine göre tarım sektöründe sosyal güvenlikten yoksun çalışanların oranı %85’den %82,9’a azalırken, tarım dışı sektörlerde ise %24,8’ten %21,9’a geriledi. Sosyal güvenlik kapsamında olmayan ücretli ve yevmiyeli çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 3,1 puan azalarak %19,9 oldu.
Bu fasulye 16 lira Mutfağımızın vazgeçilmez yemeklerinden olan kuru fasulyenin kilosu 16 liraya kadar tırmandı. Kuru fasulyenin fiyatı, talebin karşılanamaması nedeniyle sürekli artıyor. İspir kuru fasulyesi 15-16, Kelkit kuru fasulyesi ise 12-15 lira arasında değişen fiyatlardan satışa sunuluyor. Trabzon pazarından bir esnaf AA’ya yaptığı bir açıklamada birçok çeşidi bulunan kuru fasulyenin fiyatının geçen yıla göre ciddi artış gösterdiğini söyledi. Geçen yıl 6 liraya sattıkları fasulyenin bu yıl 9 ile 10 liraya alıcı bulduğunu belirten Aslan, pahalılıktan dolayı satışların düştüğünü belirtti. Açıklamasının devamında kuru fasulyenin fiyatının yükselmesinde üretimin talebi karşılayamamasının etkili olduğunu ifade eden Aslan, “Bu sene ithal fasulye Türkiye’ye girmediği için fasulye pahalı. Ne barbunya ne de şeker fasulyesi Türkiye’ye girmeyince fiyatlar yükseldi’’ şeklinde konuştu. EKONOMİ
Memurların yemek fiyatlarında süren adaletsiz farklılık bu sene de sürmeye devam ediyor. Maliye Bakanlığı, 2014 yılında memurlardan alınacak asgari öğle yemeği ücretlerini belirledi. Buna göre ek göstergesi olmayan memurlardan alınan öğle yemeği ücreti 95 kuruştan 1 liraya; ek göstergesi 4800’den yüksek olan devlet memurlarından alınacak ücret ise 3 lira 60 kuruştan 3 lira 79 kuruşa yükseldi.
Aylık brüt sözleşme geliri 2.065 liraya kadar olan sözleşmeli personelin ödeyeceği yemek ücreti 1 lira 19 kuruşa; aylık brüt sözleşme ücreti 5.045 lira ve üzerinde olanların ise 4 lira 55 kuruşa çıktı. Resmi Gazete’de de yayınlanan uygulamada daha özel yemek hizmeti almak isteyen kuruluşlara fiyatlarda artış yapabilme yetkisi de tanıdı. Önümüzdeki süreçlerde yaşanan adaletsiz ayrımcılığın daha da derinleşebileceği anlamına geliyor. EKONOMİ
EGITIM (
10
21 Ocak 2014
Gün Çağ Aydın
Manidar tırlar
PRiZMA
Hemen yanı başımızda kardeşlerimiz her gün ölümle kol kola geziyor. Kafalarını hangi tarafa çevirseler zulümle karşı karşıyalar. Ya Suriye askerlerinin bombalarıyla ya da İslamcı örgütlerin kurşunlarıyla can veriyorlar. Suriye farklı güçler tarafından paylaşılmaya çalışılırken olan yine halklara oluyor. Suriye kent kent, köy köy savaş yaşıyor. Sınır kapıları bir gün bir örgütün eline geçiyor başka gün ise başka bir örgütün eline geçiyor. Başta Türkiye’nin desteklediği gerici örgütler Esad rejiminin üstesinden gelemiyor. Türkiye açısından başta kolaylıkla halledilebilecek gibi görülen mesele bir türlü gerici örgütler lehine çözüme kavuşmuyor. Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasıyla gelişecek olan yeniden inşa sürecinde en büyük pastayı yeme heveslisi olan AKP hükümeti yangını her gün körüklüyor. Mültecilerin bulunduğu kamplar büyük oranda Suriye’de ki gerici örgütlerin istirahat merkezi haline gelmiş durumda. Van depreminden mağdur olan halkımızın elinden her şeyleri alınırken Suriyeli örgütlere imkanlar sonuna kadar açılıyor. Emekçilerin her türlü hakkına göz koyuluyor ama Suriyeli örgütlerin savaşı kazanması için tüm imkanlar seferber ediliyor. Kanun üstüne kanun yazılıyor. Savcılar hiç bir şekilde dikkate alınmıyor. Adana’da durdurulan yedi tane tır ile ilgili de savcılar yine bir şey yapamadı. Bu gelişmenin hemen ardından Cilvegözü sınır kapısında bomba patladı ve on kişinin üzerinde hayatını kaybeden var. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik o tırların içinde ne olduğunun kimseyi ilgilendirmeyeceği görüşünü savunuyor. Bu pervasızlığa artık söylenecek bir şey bulamıyorum. AKP tüm kanunların üstünde davranıyor. Halkın parasını cebine indiriyor. Bu da yetmezmiş gibi yine halkın parasıyla Suriyeli gerici örgütlere mühimmat taşıyor. AKP’nin Suriye gönderdiği her silah masumların ölmesine neden oluyor. AKP dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş türden gerici örgütleri besliyor. Türkiye’de ki sözde yardım kuruluşlarını paravan olarak kullanıyor ve Suriye’ye ölüm götürüyor. AKP’nin desteklediği rejim Rakka’da akıl almaz yasaklar getirdi. Müzik dinlenmesi yasak, dükkanlara herhangi bir insanın resminin asılması yasak, tüm erkeklerin Cuma namazına gitmesi zorunluğu getirildi. Bir hoşgörü dini olarak tanımlanan İslam dini, bu türden gericiler tarafından insanlığın en geri dönemlerine taşıma aracı olarak kullanılıyor. Bu örgütler insanların kafasını kesiyor, kadınlara tecavüz ediyor. Emperyalistlerin savaşın farklı taraflarını desteklemesiyle ortaya bir vahşet çıkıyor. Suriye halkının ise kaderi ölümden başka bir şey olmuyor. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik ve bağlı bulunduğu hükümet kendi halkının tüm haklarına karışmakta hiç bir sakınca görmüyor. İşledikleri tüm suçların üstünü kapatmakta ustalaştılar. Suriye’ye kamyon kamyon silah gönderiyorlar ve bu kimseyi ilgilendirmez diyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun bir insan ölüyorsa bu bizi ilgilendirir. Hele ki bizim hükümetimiz bu değirmene daha fazla kan taşıyorsa bizi daha çok ilgilendirir. AKP’nin bırakın Türkiye’yi, Ortadoğu’ya zulüm götürmesine asla sessiz kalınamaz. İnsanlığın geriye doğru ilerlemesine izin vermeyeceğiz. İnsana dair güzel ne varsa biz savunacağız. Gerçek bir demokrasiyi sizin kanlı ellerinizle değil, bizim özgürlük rüzgarımızla getireceğiz. Sadece Türkiye halkına değil, elinize kanı bulaşan tüm halklara hesap vereceksiniz. Ve biz işlediğiniz suçların hiçbirini unutmayacağız. Halka hesap vereceğiniz günün zamanlaması da size çok manidar gelecek.
Marmara’da satırlı bıçaklı faşist saldırı
Marmara Üniversitesi’nde satır ve bıçaklarla faşist saldırılar başladı. Her final döneminde başlayan saldırılara her zamanki gibi polis de destek veriyor. Polisler faşist saldırıları yapanları gözaltına alması gerekirken solcu öğrencilere saldırdı. Üniversite yönetimi ise solcu öğrencilere gerçekleşen saldırılara göz yumuyor. istanbul oğuzhan özkan
Marmara Üniversitesi’nde faşist, polis ve ÖGB saldırısı solcu öğrencileri hedef aldı. Kampüste satır ve bıçaklarla gerçekleştirilen saldırının ertesi günü de, Göztepe Kampüsü’nde durakta bekleyen bir öğrenci sabah saatlerinde yine faşist bir grubun bıçaklı satırlı saldırısına uğradı. Çeşitli yerlerinden yaralanan öğrenci Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Faşist grup, polislerin gözetiminde saldırdı. Kadıköy faşizme karşı omuz omuza Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nde Kürt öğrencinin ülkücü bir grubun gündüz vakti satırlı saldırısında yaralanması üzerine Demokratik Öğrenci Dernekleri Federasyonu’nun çağrısı ile Kadıköy Altıyol Meydanı’nda yüzlerce öğrenci bir araya geldi. Öğrenciler, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Marmara faşizme mezar olacak”, “Kürt halkına imha dayatılamaz” sloganları ile oturma eylemi başlattı. Öğrencilerin eylemine BDP İstanbul İl Eş Başkanı Emrullah Bingül de destek verdi. Yaklaşık bir saat süren oturma eyleminin ardından öğrenciler, Kürt öğrencilere yönelik bir saldırı yaşandığı bilgisinin gelmesi üzerine, destek olmak için Haydarpaşa Kampüsü’ne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında polisin faşist saldırıları yapanları yakalamaya çalışmak yerine öğrencileri takip etmesi dikkat çekerken, öğrenciler
de yürüyüş sırasında olası bir polis saldırısına karşı barikatlar kurdu. Yürüyüş devam ettiği sırada yoldan geçen ve öğrencilere onca polise rağmen silah gösterebilen bir şahıs ise öğrenciler tarafından engellendi. Haydarpaşa Kampüsü önünde bir süre sloganlarla saldırıları protesto eden öğrenciler, Kürt öğrencilere dönük bir saldırı yaşanmadığını öğrenmeleri üzerine “Faşizme karşı omuz omuza” sloganlarıyla Kadıköy Altıyol Meydanı’na geri yürüyerek eylemlerine devam ettiler.
dır” dedi. Polisin, yurttaşların can güvenliğini sağlamak yerine solcu öğrencilere yönelik satırlı saldırılara göz yumması solcu öğrencilerin eğitim hakkını dolaylı yoldan gasp etmek anlamına gelmektedir. Yavuz Ulaş isimli Kürt öğrencinin planlı bir saldırıya uğradığını belirten Yaman, “Arkadaşımız 8 kişilik faşist grup tarafından saldıSaldırıların amacı rıya uğradı. Ve bu saldırı 3 polisin eğitim hakkını engellemek gözetiminde yaşandı. Yoldaşımızın Bu saldırıların sadece Marmara hesabını soracağız” dedi. Açıklama Üniversitesi’nde değil birçok üni- sloganlar eşliğinde sona erdi. Başından ve bacağından taş ve versitede de gerçekleştirildiğinin Üniversite yönetimi de altını çizen Yaman, “Bu saldırıların satır darbeleriyle yaralanan ve hassaldırıların ortağı amacı üniversitelerine sahip çıkan taneye kaldırılan öğrencinin sağlık Oturma eyleminin ardından öğren- demokratik öğrencilerin eğitim durumunun iyi olduğu öğrenildi. ciler açıklama yaptılar. Açıklamada, hakkını engellemektir. Marmara’daher final döneminde bu tür satırlı ki saldırılar da bunun bir parçası-
KTÜ’de internete sansür Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü Süleyman Baykal, yapılan ayarlamayla okuldan Facebook Twitter ve YouTube gibi sosyal medya sitelerine girişi engelledi. Sosyal medya sitelerinin de içinde olduğu birçok siteye ulaşımın engellenmesi akademisyenlerin tepkisini çekti. Akademisyenler kendi internet hatlarını kullanmaya başladı. İnternete sansür getirilmeye çalışıldığı şu günlerde, Süleyman Baykal hükümetten hızlı davranıp üniversiteye sansürü getirdi. Getirilen sansürü de yaptıkları açıklamada, “Ağ trafiğine getirmiş olduğu yük nedeniyle mesai saatleri içerisinde, sosyal medya sitele-
rine erişimin kaldırıldığını” söyleyerek savunmaya çalıştılar. Rektör Baykal, yaptığı açıklamada, erişimin sorunlar giderildiğinde tekrar sağlanacağını söyledi. KTÜ’nün ilk yasakçı uygulaması değil Yasak konusunda bir ilke imza atan KTÜ geçtiğimiz yıl benzer uygulamalarla yine gündeme gelmişti. KTÜ’de rektörlük kararıyla önce geleneksel yaz şenlikleri iptal edilmiş ardında da öğrencilerin şenlik alanında gitar çalmaları, top oynamaları ve piknik yapmaları yasaklanmış. KTÜ’de tartışma yaratan son yasak ise kampüse bisikletle girilememesi olmuştu. EĞİTİM
Özel öğrencilere ayrıcalık
guncagaydin@hotmail.com
Kocaeli’de faşistler öğrencinin evini bastı Ders çalışmak için sıra bekleniyor Kocaeli Üniversitesi’nde okuyan Kürt öğrenci İbrahim Halil Aydoğan, sınıfta yaşadığı bir tartışmanın ardından gittiği lavaboda 5 kişinin bıçaklı saldırısına uğradı. Yüzünden ve vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan Aydoğan, daha sonra üniversite bahçesinde toplanan yaklaşık 150 kişilik faşist grubun saldırısına maruz kaldı. Olayın duyulmasının ardından okula gelen polisler tarafından gözaltına alınan Aydoğan, polis aracına bindirilerek okuldan çıkarılmak istendiği sırada tekrar saldırıya uğradı. Aydoğan’ın gözaltına alınmasının ardından ise Arslanbey Atakent Konutları’nda bulunan evi ise faşist gruplar tarafından basılıp dağıtıldı. Saldırganlardan 3 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. EĞİTİM
saldırıların, üniversite yönetimi, polisler ve ülkücüler tarafından organize bir şekilde yapıldığını belirten Yaman, “Faşistler üniversite yönetiminin desteği ile demokrat öğrencilere saldırıyor” dedi. Polisin, satırlı saldırganları aramak yerine solcu öğrencileri abluka altına alması, durumu özetler nitelikte.
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri final haftasında ders çalışmak için kütüphanelerine geldiklerinde uzun bir kuyrukla karşılaştı. Sabah okula gelen öğrenciler, kütüphanelerinin öğlen 2’den önce açılmayacak olması nedeniyle kendilerine ders çalışacak yer bulmakta güçlük çekti. Üniversite daha önce de ders çalışma alanlarının kısıtlı olmasından dolayı gündeme gelmişti. Öğrenciler ders çalışacak yer bulamıyorken okullarında banka açılıyor olmasını protesto etmişlerdi. Açılış saati yaklaştıkça, kütüphanenin önünde oluşan uzun kuyruk trajikomik bir görüntü yarattı. Öğrenciler ise, yüksek ücretlerle okunan özel üniversitelerde böyle durumlar yaşanmıyorken, büyük emeklerle kazandıkları üniversitenin final döneminde yaşattığı bu işkenceye isyan etti. EĞİTİM
Yeni çıkacak Yükseköğretim Kanunu’yla bazı “özel” öğrencilere ayrıcalıklar sağlanıyor. Özel öğrenciler, her yıl 2 milyon gencin girmek zorunda kaldığı 2 basamaklı 6 sınav şeklinde olan üniversite sınavlarına girmeden istedikleri üniversitelere yerleşebilecekler. Bunun için ulusal ve uluslararası sınavlarda derece elde etmeleri yeterli. Gelecek uygulama, “özel” öğrencilerin neye göre belirleneceğini söylese de sınavlarla ney-
den kastedildiğinin belli olmaması akıllarda soru işaretleri bıraktı. Ayrıcalık kazanacaklar arasında genç bilim insanları, sanat ve sporda üstün başarı gösterenler, “engelli” adaylar var. Bu öğrenciler dereceye girdikleri alanlarda milyonlarca öğrencinin sınavları kazanarak girdikleri üniversitelere rahatlıkla girebilecekler. “Özel” öğrencilerin bu haklardan yararlanabilmesi için ÖSYS’ye başvurması yetiyor. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
21 Ocak 2014
MEB’den SBS sonuçları skandalı
Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS’de Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırması üzerine 718 öğrencinin puanı yanlış hesaplandı ve sınav sonuçları iptal edildi. Milli Eğitim Bakanlığı ise “Bakanlık, yürütmeyi durdurma kararına bir üst mahkemede itiraz edecek” şeklinde açıklamada bulundu. İSTANBUL burak kiper
Milli Eğitim Bakanlığı, SBS sonuçlarının iptal edilmesi üzerine yazılı bir açıklama yapmadı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ayrılırken gazetecilerin, Ankara 18. İdare Mahkemesi’nin SBS sonuçlarının yürütmesini durdurma kararına ilişkin sorularını yanıtladı. SBS’nin 8 Haziran 2013’te son defa yapıldığını anımsatan Avcı, 16 Temmuz’da CHP’li bir milletvekilinin sınavda 718 öğrencinin puanlarının yanlış hesaplandığı ve bunun da diğerlerini etkileyeceği iddiasıyla mahkemeye müracaat ettiğini belirtti. Bu karar Danıştay kararı değildir Milli Eğitim Bakanlığı’ndan çıkarken, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, SBS sonuçlarının iptal edilmesinin Danıştay kararı olmadığını söyledi. Avcı, “Bu bir Danıştay kararı değil, idare mahkemesinde. Hangi idare mahkemesinde, Ankara 18. İdare Mahkemesi’nde. Biz ne zaman itirazımızı yapmışız mahkemeye, ne zaman görüşümüzü bildirmişiz? 1 Ağustos 2013’te. Temmuz geçmiş, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık, Ocak’ın yarısı geçmiş, sömestr tatiline on gün kalmış, bu arada ne olmuş? 16 Eylül’de okullar açılmış, öğrenciler yerlerine yerleşmiş, dersler başlamış, SBS’yi kaldırıp yazılıları esas alan sınav düzeni gereğince öğrenciler yazılı sınavlarına girmişler, derslerini yap-
İlkokul ve lise aynı okulda
Batman’ın en eski okullarından olan Mehmet Akif İlkokulu’nun boşaltılmasından sonra çevre semtlerdeki ilkokul öğrencileri İluh Anadolu Lisesi’ne taşındı. Yıllardır yıkılması planlanan ancak bir türlü yıkılmayan Mehmet Akif İlkokulu 4 yıldır yıkılacak diye boşlatılmıştı. Binlerce öğrenci uzak okullarda eğitimlerini sürdürürken, okulun halen yıkılmaması velilerden tepki aldı. Ayrıca İluh Anadolu Lisesi’nin bir bölümü de ilkokul öğrencileri için ayrıldı. Sınıflarda 60’a varan sınıf mevcudu yüzünden eğitimciler ve öğrenciler büyük sıkıntı yaşadıklarını belirtti. EĞİTİM
Dershaneye teşvikte 1-5-9 formülü
mışlar ve sömestr tatiline hazırlanıyorlar. 1 milyon 120 bin öğrenci ve aileleri” açıklamasında bulundu. Sıralamayı etkileyecek bir durum yok Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, yürütmeyi durdurma kararının, “gecikmesinde sakınca olan hallerde” verildiğine işaret ederek, “Gecikmesinde sakınca olan hallerde yürütme durdurulur ve idarenin buna göre tedbir alması istenir. Bunun süresi ne zamandır? Mahkeme Temmuz ayında açılmış. Okullar 16 Eylül’de açılıyor. 16 Eylül’de açılacağı da biliniyor. Eğer mahkeme gerçekten gecikmesinde
sakınca olacak bir durum olduğu kanaatine varmış olsaydı Temmuz, Ağustos, Eylül ayında diyelim ki gerçekten sıralamayı etkileyecek bir durum varsa bunun tedbiri o tarihte alınabilirdi” dedi. Çocuklar zarar görmeyecek Avcı, bu tarihlerde karar verilmediğini, bakanlığa ulaşan tarihle 15 Ocak 2014’de yürütmeyi durdurma kararının verildiğini ifade ederek, şöyle devam etti: “Bakanlık olarak biz bir üst mahkemeye yani Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazımızı yapıyoruz. Her halükarda üst mahkemenin bunu hakkaniyetle değerlendireceğine
inanmak durumundayız. Çocuklarımız rahat olsun. Bu sınav sonucunda okullara yerleşmiş olan çocuklarımız rahat olsunlar, aileleri rahat olsun, velilerimiz, öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz endişe etmesinler. Hiçbir çocuğumuzun yerleştiği okuldan bir başka yere gönderilmesi gibi bir şey söz konusu değildir, bunlar çocuklarımızın tümü için kazanılmış haktır, bu haklarının en büyük savunucusu Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Dolayısıyla hiçbir çocuğumuzun bu süreçte zarar görmeyeceğini şimdiden söylüyorum” Öğrenciler ve veliler SBS ile ilgilili gelişmeleri heyecan içinde bekliyor.
Liseli kadınlar Kader’in hesabını sordu Abbasağa Liseli Forumu’ndan kadınlar, forumda aldıkları kararla 14 Ocak Salı günü Beşiktaş Kartal Heykeli’nde basın açıklaması gerçekleştirdi. 12 yaşında evlendirilen, 13 yaşında çocuk sahibi olan ve 14 yaşında evinde şüpheli bir şekilde ölü bulunan Kader E. için buluşan liseli kadınlar, kadın düşmanı AKP’den hesap sordu. Liseli kadınlar, 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle kız çocuklarının erken yaşta okuldan alınmasının önünü açarak eğitim hakkını ellerinden alan AKP’nin, 14 yaşındaki Kader’in hayatını da elinden aldığını söyledi. Liseli kadınlar eylemde “Çocuk gelinlere hayır” , “Kadın düşmanı hükümet
istifa”, “Kadınlar ölüyor, AKP susuyor” , “Kader’in hesabını soruyoruz” sloganlarını attılar. Liseli kadınlar, ‘’Bu ülkede eğitim sistemini kendi politikalarına göre şekillendiren, her sözü açarken eğitimin zirvesindeyiz diyen Başbakan’a, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya soruyoruz: Kader’in okul sıralarında oturmaya, tüm yaşıtları gibi eğitim görmeye hakkı yok muydu?” sorularını yönelten liseli kadınlar, başka çocuk gelinler olmasın, hiçbir çocuğun kaderi Kader’inki gibi olmasın diye erkek egemen sisteme karşı, kadın düşmanı, gerici AKP’ye karşı mücadelede edeceklerini duyurdular ve eylemi sonlandırdılar. EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg
“Okulumuzu yıktırmayız” eylemi
YGS günü seçim mitingi uyarısı
ÖSYM, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) gönderdiği yazı ile YGS 23 Mart’ta yapılacak. Yazıda, YGS sırasında seçim mitingi yapılmamasının sağlanması istendi. YSK, sınavın önemini göz önünde bulundurarak, konunun ilçe seçim kurulu başkanlıklarınca değerlendirilmesi gerektiğine karar verdi. Yazıda 23 Mart tarihinde yapılacak olan YGS’nin göz önünde bulundurularak YSK’nın, konuyu ilçe seçim kurulu başkanlıklarınca değerlendirmek üzere il, ilçe seçim kurullarının kararlarını da iletmesini istedi. EĞİTİM
Ortak sınav sonuçları pazartesi açıklanıyor
Sonuçlardan öte sistem hatalı 2013 Kasım ayında yapılan SBS’de cevap anahtarı karıştırıldığı için sonuçlar yanlış hesaplandı ve 1,2 milyon öğrencinin sonuçları tekrar hesaplanacak. AKP aylarca verilen emeği 2 saatlik sınavla belirliyor ve bunu yaparken de sürekli sınav sistemini değiştiriyor. Eğitimin zirvesindeyiz diyen AKP, dayattığı elemeci sınavları bile doğru düzgün hesaplayamıyor. Bir yandan niteliksiz eğitile bir yandan da elemeci sınavlarla gelecekleri karartılan öğrenciler, artık bu düzenin devam etmesini istemiyor. Bizler de liseliler olarak AKP’nin niteliksiz eğitimini de elemeci sınav sistemini de istemiyoruz. Nitelikli, eşit, bilimsel, anadilde eğitim hakkımız için mücadele ediyoruz. Sınavsız üniversite ve nitelikli eğitim hakkımızı alana kadar mücadelemizi devam ettireceğiz.
Milli Eğitim Bakanlığı, dershanelerin özel okula dönüşümünü teşvik için 1-5-9 formülü getiriyor. Bütün özel okulların 1, 5 ve 9’uncu sınıflarına kayıt yaptıran öğrencilerin masrafları devlet tarafından karşılanacak. . Dershanelerin dönüşümü sürecinde; 1’inci, 5’inci ve 9’uncu sınıfa başlayan tüm öğrencilerin masraflarını devlet karşılayacak. Maliye Bakanlığı her öğrenci için devlete maliyeti yaklaşık 3 bin lira ödeme yapacak. Tamamlanan tasarıyı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bu hafta içinde taslağı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunacak. EĞİTİM
Kadıköy’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkılacağını öğrenen öğrenciler duruma tepki gösterdi. Bu tepkiye veliler de destek verince liseliler, öğretmenler ve veliler okullarının yıkılmaması için eylem yaptı. Okul önünde toplanan veliler ve öğrenciler, “Okulumuza sahip çıkıyoruz” dediler. Liseliler, öğretmenler ve veliler daha sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. Basın açıklamasını okuyan Kemal Berk Bağırlar, okulları hakkında çıkan yıkım ve dönüştürme iddialarından kaygı duyduklarını belirterek, “Lisemiz öğrencilerinin ve Acıbadem halkının böyle bir talebi yoktur. Bizler öğrencisi, öğretmeni, velisi ve Acıbadem halkı olarak bu dönüşümü kabul etmiyoruz. Okulumuza ve yaşam alanımıza sahip çıkıyoruz” dedi. Açıklamanın ardından veliler, imzaladıkları dilekçeleri yetkililere verdikten sonra dağıldı. EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, SBS’yi kaldırmasının ardından bu yıl liseye geçiş için ortaokul 8’inci sınıfların girdiği Merkezi Ortak Sınav Sonuçları en geç pazartesi açıklanacak. Yetkililer, hafta sonu az da olsa sınav sonuçlarının açıklanma ihtimali olduğunu belirttiler. MEB yetkilileri, ocak ayı başında açıklanması beklenen sonuçların her öğrencinin kağıdının titizlikle incelenip, okullardaki her tutanağın tek tek okunduğu için sürenin biraz uzadığını açıkladı. Öğrenci ve veliler Merkezi Ortak Sınavı’nın bu kadar geç açıklanmasına tepkili. EĞİTİM
FORUMLAR
12
21 Ocak 2014
Hukuksuzluk her geçen gün artıyor, devlet güçler ayrılığını tanımıyor
AKP hukuksuzluk yolunda nasıl durdurulur?
Bir yandan emniyet 2. Kez savcılıktan gözaltı emrini dinlemezken, diğer yandan savcılıkta görev değişiklikleri hızla artıyor. Bilal Erdoğan’ın yolsuzluk yaptığına dair görüntüleri ve konuşmaları her yerde yayınlandığı halde, Başbakan oğlunu yanı dibinden ayırmıyor. Yargı, yürütmenin hükmü altına alınıyor, hukuksuzluk her geçen gün artıyor. Her gün ayrı bir skandalla karşılaşırken yüzümüzü forumlara çeviriyoruz. Sizce AKP’nin yargıyı ele geçirme serüvenine nasıl nokta konulabilir? Abbasağa Parkı Forumu Ahmet Kazan Çürümüş bir sistemin içindeyiz Bir hukuksuzluğun içinde yaşıyoruz. Şöyle güzel bir söz var. Suçlunun hüküm giymediği bir yerde yargıç hüküm giyer. Bu ülkede sesimizi çıkaramadığımız sürece tek adam yönetmeye devam ediyor. Bugün avukatlar, sendikacılar, işçiler herkes öğrenciler içeri giriyor. Yine bugün 31 Mayıs gibi bir başkaldırı olursa eminim bu dikta rejimi, polis sistemi eminim gidebilir. AKP, tamamen 12 Eylül’ün devamıdır. AKP yerel seçimlerde daha güçlü çıkarsa daha kötü günler bizi bekleyebilir. Her konuda, sadece adalet üzerine değil. Eğitim konusunda olsun, sağlık konusunda olsun, okullar olsun yani neresinden tutarsanız tutun. Düşünün yani AKP’nin 11 yıllık iktidarında hiçbir iktidar döneminde olmadığı kadar kadın cinayetlerinin arttığı, işçi cinayetinin arttığı bir dönem yaşıyoruz.
Diren Bursa Nilüfer Orhan Tek bir yol var: sokak ve isyan Şu anda hükümet tarafından devletin varolan bütün kurumları çökertilmiş durumdadır...Kendi yolsuzluklarını örtbas etmek yada daha rahat yolsuzluk yapabilmek yargı altüst edilmiş ,hiç sayılmıştır bütün kanunlar ve işleyiş. Halk hiçe sayıldı,kanunlar hiçe sayıldı yani diyorki ben ne istersem onu yaparım kimse karışamaz. Bütün bunlara dur demenin tek bir yolu var Sokak ve isyan... İnsanların artık apaçık ortada olan bu yolsuzluk ,hırsızlık,adaletsizlik düzenine bir dur demesi ve bunun için akın akın sokaklara dökülmesi, gerekirse TBMM’nin önünde milyonlarca insanın toplanıp isyan edip hesap sorma zamanıdır... Yoksa bu düzen böyle gider... Yani halkın hükümetlerden değil hükümetlerin halktan korkması gerekiyor... ÇÖZÜM SOKAKTIR,ÇÖZÜM İSYAN,başka türlüsü mümkün değil...
Bornova Halk Forumu Süleyman Ateş Sınıf dayanışmasıyla sokaklara çıkmalıyız Halkın kitlesel örgütlenmesi gerekiyor. Bu bir örgüt çatısı altında ya da Gezi eylemleri gibi kitlesel ayaklanmalar ancak örgütlülükle olması gerekiyor bunun. Forumlardaki halkın öncülüğüyle bu sorun çözülebilir. Ancak can alıcı bir nokta, elbette ki ülkemiz devrimlere gebedir, devrimler çözer bu işi. Ama devrimleri kucaklayacak ya da taşıyacak komünist partilerin eksikliği mevzuudur coğrafyamızda. Komünist partiler güçlendikçe elbette ki, bu tür sorunlar bu tür şeylere vakıf olur. İktidarda kendi içindeki dalaşı ve cemaat ile olan dalaşı ancak halk çözebilir. Sokakta bu şekilde tepkimizi dile dökmeliyiz. Ancak bunu sınıf dayanışmasıyla yapmalıyız mutlaka. Sendikaların, bütün ezilen yoksul kesimin katılmasıyla olması gereken bir durum bu.
Hakan Özdemir Direnbursa Toplum artık devleti gayri meşru görüyor Devletin halkın üzerinde uyguladığı baskı problemi AKP ile başlamadı. TC tüm modern ulus devletlerle beraber baskıyı uygulamaya koymuştur. Ve bunu olabilecek en sert yöntemlerle denemiştir. AKP baskıyı halk üzerinde uyguladığı gibi bizzat devlet üzerinde de uyguluyor. AKP siyasal İslam çizgisi üzerinden devleti yeniden tanımlamaktadır. 2013 yılında bu toplum tepkiyi verdi. Devletin kötücüllüğünü ve baskısını içselleştirmiş bir toplum Türkiye tarihinde olmayan bir muhalefet yakaladı. Devleti yaratan normu gayrimeşru görmediği için bu çağrıya uymuyor. Türkiye toplumun yarısı devleti artık gayrimeşru görüyor. Devlete karşı bir direnişi devam ettirmek yapmamız gereken şey bu. Bu direnişi tam da ilk çıktığı anda olduğu gibi devlet karşıtı olması gerekiyor.
Ali İsmail Korkmaz Forumu Cemre Tarakçı Herkes duyarlılığını en üst seviyede göstermeli Ortada bir yolsuzluk, rüşvet skandalı var ve devlet içindeki iki güç karşılıklı olarak birbirlerine operasyonlar düzenliyorlar. AKP bu operasyonların önüne geçmek için yargıya ve emniyete müdahele edip durumu ört pas etmeye çalışıyor. Ortada kalan ise yine halk olmuş oluyor. AKP ne güçler ayrılığı ilkesinin ne de demokrasinin tanınmadığını gösterdi bize. Yıllardır insanların çeşitliliğine karşı çıkan, demokrasiyi tanımayan uygulamalardan bıktı artık halk. Yıllardır nasıl sömürüldüğümüz bir bir ortaya en belirgin şekilde döküldü. Bunun önüne geçebilmek için, herkes duyarlılığını en üst seviyede göstermeli ve sokaklara çıkmalıdır. Skandala karşı oluşturduğumuz hareket büyümeli ve olayda adı geçen kişilerin hepsi görevlerinden teker teker ayrılmalıdırlar.
Yoğurtçu Parkı Forumu Merve Erbuğa En büyük silahımız, oylarımız Bu hukuksuzluğun önüne tabii ki en başta AKP’nin yanında olmayarak geçilebilir. Seçimlerde yaklaşırken oyumuzu doğru kullanarak bunun önüne geçebiliriz. Malum en büyük silahımız oyumuz. Oylarımızı doğru kullanmak gerektiğine inanıyorum. Önüne ancak böyle geçebiliriz çünkü karşımızda devlet var en nihayetinde. Hepimizin farklı görüş ve düşünceleri olabilir ama sonuçta şu an temel noktada birleşmemiz gerekiyor. O da AKP’nin ortadan kalkması. Karşımızda kuvvet açısından bizden daha üst seviyede bir topluluk var. Onlara sevgimizle saldırmalıyız, çünkü karşımızdakiler sevgiden yoksunlar. Bizim ortaklaştığımız noktalarda buluşmamız lazım. Forumlar da bunun yeri. Hep beraber fikirlerimizi konuştuğumuz, cebimizdeki taşları döktüğümüz bir platform orası. Bu platformda ortaklaşmamız gerekiyor.
Karşıyaka Halk Forumu Adem Kızılçay Eylemlerle teşhir etmeliyiz AKP iktidarının yapılanması bir birleşme, cephe oluşturdu. Bu da bütün halkımızın bildiği gibi, cemaat birleşimi. Kendi içlerinde çıkar çatışması var. Devletin tepe noktalarını, su başlarını paylaşım amaçlı çıkar kavgaları var. Paylaşamamalarından dolayı da aralarında bir çatlak oluştu. Dolayısıyla cemaat Erdoğan cephesine bir ikaz gönderdi. Tabi ki eninde sonunda bunlar birleşirler. İşin özeti, biz forumlar olarak, halk forumları olarak, sokaklara çıkarak eylemler yaparak bu hükümetin ve cemaatin teşhirlerine yönelik çalışmalar yapmalıyız. Bu yapılıyor da zaten. Büyük şerhlerde, İstanbul, İzmir, Ankara gibi şehirlerde bu eylemler yaklaşık bir buçuk aydır yapılıyor. Bunun devam ettirilmesi lazım. Yani teşhire yönelik sokak eylemleriyle halkımıza bu olaylar anlatılmalı.
Maçka Parkı Forumu Tuna Vargı En güzel cevabı yine halk verecektir Burada yapılabilecek tek şey bunu protesto etmek. HSYK’nın Bekir Bozdağ’a bağlanması demek Türkiye’deki yargı kavramının tamamen yürütmenin elinde olması anlamına geliyor. Türkiye’nin demokrasi kavramını yıpratan bir süreç bu. Ama tabii ki buna en güzel cevabı verecek olan yine halk olacaktır. Bu hukusuzluğun ilk adımı referandumda atıldı. Yargının yürütmeye bağlanma sürecinin ilk aşaması referandumdu. Bu ikinci aşaması ve bu aşama hükümetin yargılanmasına bir tepki olarak AKP’den geldi. Hükümete karşı en ufak bir adım atıldığı zaman yargıyı değiştirmeyi önlerine koyuyorlar. Çözümü yürütmeye yargıyı bir adım daha yaklaştırmakta buluyorlar. Türkiye’de hangi kurumda olursan ol yargılanabiliyor olman lazım. Yürütme ve yargının birbirrinden tamamen ayrı olması engellenmeye çalışılıyor.
Yoğurtçu Parkı Forumu Hakan Hopanoğlu Bu pisliği sadece halk temizler AKP hükümetinin bizzat kendi elleriyle devlet kadrolaşmasında yarattığı canavarın hedefi bu kez AKP’nin kendisi oldu.Normal demokrasilerde olması gereken savcıların yetkileri ile soruşturmanın gidebileceği yere kadar gitmesi, suçlularında yargılanması ve hakettikleri cezaları almalarıdır. Haya sahibi olmayan ve güçler ayrılığını tanımayan bu hükümet iktidarda olduğu sürece bu hukuksuzlukların önüne geçmek mümkün değildir. Şimdilik tek umut,halkımızın yılmadan sokak eylemlerine devam etmesi ve yerel seçimlerde AKP’ye ciddi bir hezimet yaşatarak genel seçimlere zorlamak ve iktidarı değiştirmektir.Ve akebinde tüm devlet kadroşarındaki islamcı faşist kadrolaşmayı temizlemektir. Son olarak atalarımızın da dediği gibi “BU PİSLİĞİ SADECE HALK TEMİZLER”
FORUMLAR
13
21 Ocak 2014
Acıbadem Dayanışması okuluna sahip çıktı
Acıbadem Dayanışması, Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını protesto etmek için 16 Ocak akşamı öğrenci, veli ve mahalleliyle birlikte yürüdü. Mahallenin ara sokaklarını dolaşarak Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin taşınmasını protesto etti. Özdemiroğlu Ortaokulu’nun tarihi binası önünde basın açıklaması yapıldı. Eylemde “Kararımız kesindir, okulumuz bizimdir” sloganları atıldı. FORum rıfat çapar
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Beşiktaş Gençlik Merkezi’nde forum toplanıyor. Acıbadem Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Acıbadem Parkı’nda forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla her hafta Salı günleri saat 20.00’de Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor.
Ahmet Sani Gezici Lisesi önünde buluşan Acıbademliler, önce okul önünde dilek balonları uçurdu. Sonra mahallenin ara sokaklarını dolaşarak lisenin taşınmasını protesto ettiler. Yürüyüş yakın zamanda İmam Hatip’e dönüştürülmüş olan, Özdemiroğlu Ortaokulu’nun tarihi binası önündeki basın açıklamasıyla son buldu.
Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü saat 19.30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor. Caferağa Dayanışması Forumu Her Pazar saat 17.30’da Caferağa Dayanışması Mahalleevi’nde forum toplanıyor
Okunan basın açıklamasında satırbaşları şu şekilde: “Daha 2012-2013 öğretim yılının başında 1.000.000 liralık tamirat geçiren bir bina şimdi “Kız Meslek Lisesi olmaya müsait değil” denerek yıkılıp, yanındaki İmam Hatip Lisesi’nin yurdu haline getirilecek. Mahallemizde erkek öğrencilerin gidebileceği hiçbir Anadolu lisesi kalmayacak!” dukça aslında mahallenin kimliğini ve yapısını dönüştürmeye dönük bir plan Acıbadem tehdit altında ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılabi“Acıbadem, kentlerimizi, mahallelerimi- liyor.” zi yaşam alanları olarak değil de bir tür servet biriktirme aracı olarak gören bir Ahmet Sani’yi vermeyeceğiz! anlayışın tehdidi altındadır. Acıbadem Eylemde, “Kararımız kesindir, okuluhem coğrafi konumu hem de çevre- muz bizimdir”, “Ahmet Sani Gezici sindeki mahallelerin yapısı itibariyle yıkılamaz”, sloganları atıldı. Bu eyledoğal yayılma alanı olarak değerlen- min gerçekleştirilmesinden hemen bir dirilebilecek bir noktadadır” “GATA gün öncesi 15 Ocak Çarşamba okulun Hastanesi’nin bahçesine siteler inşa önünden Kadıköy Altıyol’a doğru bir etmek üzere TOKİ ile anlaşma yapıldı- yürüyüş daha gerçekleştirmişti. Geçtiğı haberleri ortalıkta geziyor. Yine ben- ğimiz günlerde CHP Milletvekil Kadir zer biçimde Marmara Güzel Sanatlar Gökmen Öğüt konu ile ilgili soru önerFakültesi’nin mahallemizden taşınması gesi vererek konuyu Meclis gündemine gündemde. Bütün bunlar alt alta konul- taşımıştı.
Saraçhane Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20.30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Şişli Merkez Forumu Şişli Merkez Forumu’nun düzenlediği Sokak Üniversitesi her Çarşamba 19.30’da Maden Mühendisleri Odasında gerçekleşiyor. Yeldeğirmeni Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Don Kişot Sosyal Merkezi’nde forum toplanıyor. Yoğurtçu Forumu Bu hafta Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Barış Manço Kültür Merkezi’nde (BMKM) toplanıyor. Çarşamba günü yapılacak forumun başlıkları “İstanbul kadın Dayanışması”, “Van çalışma grubu”, Forumlar arası Koordinasyon Toplantısı’nda yapılan öneriler”. Perşembe günü yapılacak forumun başlığı ise, Hrant Dink ve Türkiye’de Ermeni olmak”
Gezi Tutsaklarının aileleri adalet istiyor
AKP’lileri halk istemiyor, polis koruyor Kocamustafapaşa Dayanışması her hafta açtığı yere AKP’lilerin seçim standı açmasına izin vermedi. Kocamustafapaşa Dayanışması’nın her hafta meydanda stant açarak mahalleliyle buluştuğu alana bu hafta AKP’liler stant açtı. Dayanışma AKP’lilerin standı kaldırmasını istedi. Standı kaldırtan Dayanışma ile AKP standının arasına çevik kuvvet ekipleri barikat kurdu. Marşlara karşılık tekbir Çevik kuvvet barikatının önünde bekleyişini sürdüren Dayanışma’nın
yanına Sol Açık taraftar grubu pankartıyla gelereye Başkanı Mustafa Demir’in istifasanışma’ya karşılık AKP’liler ara ara tekbir getirdi.
İzmir’de Gezi Tutsak Aileleri ve tutsaklarının yakınları, yaptıkları oturma eylemleriyle seslerini duyurmaya devam ediyorlar. Tutsak Aileleri Konak İş Bankası önünde imza masası açarak Gezi tutsaklarına özgürlük istediler ve akşamki oturma eylemine çağrı yaptılar. Konuşmalar eşliğinde imza toplayan tutsak yakınları dayanışma amacıyla kalem sattılar. İmza masasına çevredeki emekçilerin ilgisi de oldukça iyiydi. Gezi Tutsak Aileleri ve yakınları yürüyüşe geçti. Sloganlar eşliğinde İş Bankası önüne gelindi. İş Bankası önünde kısaca Gezi Direnişi’ne değinilerek 7 aydan fazladır Gezi direnişçilerinin tutuklu bulunduğunun dikkati çekildi. Bu
hukuksuzluğu ve adaletsizliği gündeme getirmek için ailelerin bir kez de meclise giderek süreci aktardıkları söylendi. Daha sonra basın açıklamasını Gezi tutsağı Ulaş Arslan’ın babası Musa Arslan okudu. Arslan, Gezi Direnişi’nin başladığı 31 Mayıs’tan bugüne değinerek çocuklarının hukuksuz bir şekilde tutuklandığını, asıl suçluların, katillerin sokakta dolaştığını belirtti. Çocuklarına sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Basın açıklamasından sonra Şinasi Bey Tiyatro Topluluğu bir oyun sergiledi, çevredeki emekçiler oldukça ilgiyle izledikleri oyun “Gezi şehitleri ölümsüzdür!”, “Her yer Taksim, her yer direniş!” sloganıyla bitirildi. GÜNCEL
AKP’liler meydanı terk etti Uzun süre polis korumasıyla standın başında duran AKP’liler meydanı terk etti. Kocamustafapaşa Dayanışması ise halaylarla bekleyişini sürdürüyor. Kocamustafapaşa Dayanışması, Fatih Belediyesi AKP Meclis Üyesi Gökhan Ceyhan’ın direnişçilere “şerefsiz” dediği sık sık hatırlatarak, 23 Ocak Perşembe 12.00’de Fatih Belediyesi önünde yapılacak eyleme çağrı yaptı.GÜNCEL
Mahalle evi faaliyetlerine başladı Türkiye’nin ikinci işgal evi Kadıköy’deki Caferağa Mahallesi’nde açıldı. Titiz bir çalışmayla kolların sıvandığı binanın öncelikle içi boşaltıldı. Binadaki çöpler ve molozlar toplandıktan sonra ilaçlama yapıldı. Sonrasında ise tekrar temizlik. Don Kişot İşgal Evi’nin ardından hayata geçirilen ikinci işgal evi faaliyetlerine başladı. Caferağa Dayanışması tarafından açılan, tarihi müstakil binada kurulan “Mahalle Evi”ne, binanın tarihi bir yapı
olmasından dolayı bir çivi bile çakılmamış olmasına rağmen, evde etkinlikler başladı. Bunlardan bir tanesi de “kahvaltı etkinliği” idi. Gezi eylemleriyle birlikte başlayan park forumlarının en büyüklerinden bir tanesi İstanbul’un Anadolu yakasındaki Yoğurtçu Parkı Forumu idi. Burada bir araya gelenler, mahallelerine sahip çıkmak için, mahalle dayanışmaları oluşturmuştu. Ayrıca Üsküdar Doğancılar Forumu da, semtteki boş bir alanı bostana çevirme kararı aldı. GÜNCEL
Gezi Şehitleri ve Gazileri Platformu kuruluyor Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin aileleri ve yaralanan direnişçiler Gezi Şehitleri ve Gazileri Platformu altında bir araya geliyor. “Gezi Şehitleri ve Gazileri Platformu”nun kuruluşu, Salı günü gerçekleşecek basın açıklamasıyla ilan edilecek. Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin ailelerini ve yaralananları bir araya getiren platform 21 Ocak saat 11.00’deki İstanbul Barosu Orhan Apaydın Konferans Salonu’nda basın toplantısıyla duyurulacak. Dayanışmayı birlikte büyütmek için, herkes basın toplantısına bekleniyor. GÜNCEL
Önce konser sonra söyleşi
Atakent-İkitelli Dayanışması 18 Ocak Cumartesi akşamı Halkalı Kültür Merkezi’nde bir söyleşi ve konser gerçekleştirdi. Konser, hazırlanan ortak metnin okunması ve Gezi direnişi videosu ile açıldı. Bandista Kolektifi’nden bir kişinin ve Opuz adlı müzik grubunun katılımıyla gerçekleşen etkinlikte önce Gezi Direnişi’nden sonra oluşan sanat anlayışı ve toplumun durduğu yer tartışıldı. Söyleşi, insanları hareketlendiren Bandista şarkılarıyla sona ererken hemen arkasından Opuz sahneyi aldı. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
21 0cak 2014
Durum apaçık ortada Yapılması gerekenler de AKP hukuksuzluklarına hem HSYK’yı Adalet Bakanlığı’na bağlayarak, hem yolsuzluk operasyonlarına izin vermeyerek hız kesmeden devam ediyor. Diğer taraftan bu skandallarının üstünü örtmek için Ergenekoncularla işbirliğine giriyor. Hükümet kendine ortak aramıyor, tüm güçleri kendi altında toplamaya çalışıyor. Her gün yeni bir skandalla karşı karşıya kalıyoruz. Haliyle Gezi Direnişi’nin ardından ortaya çıkan bu skandal silsilesi, yüzümüzü sol kanada çevirmemizi gerektirdi. Yıllardır devrimci mücadele içerisinde yer alan, ÖDP’nin kurucularından Oğuzhan Müftüoğlu ile son gelişmeleri değerlendirdik.
“
arasında bir egemenlik ve çıkar kavgası yaşanıyor. Bu süreçte taraflardan herhangi birine diğerine göre daha ilerici veya daha gerici bir konum ya da misyon atfetmek mümkün değil. İlkesel olarak bakarsak egemen sınıf klikleri arasındaki çatışmada emekçi sınıflar açısından en çok tercihe sayan du-
“
“Yapılabilecek tek şey halkın bilinçli ve örgütlü mucadelesinin, halk muhalefetinin geliştirilmesinde. Devrimci, ilerici muhalefet dinamiklerinin mücadele alanlarındaki birlikteliklerinin güçlendirilmesinde. ”
“
“
“Hırsızlık, yolsuzluk konuları yeraltına itilir, ama o durumda zaten hiç bir zaman aklanma imkanları kalmayacak, hırsızlık ve yosuzluk suçlamaları sonuna kadar alınlarına yapışık kalacaktır.”
rum hiç birinin tam hakimiyet kuramadığı beraberlik (pat) dir. Kim hakim durumdaysa emekçi sınıfın asıl muhatabı ve hasmı ( baş çelişki ) odur. Bu yüzden hem iktidarın iç ve dış politikalarının sonuçları karşısında hem de ortaya saçılan rezillikleri karşısında arkasında şu var bu var diyerek ikircikli tutumlar takımların doğru olmadığını düşünüyorum.
Şimdi de Erdoğan yolsuzluktan kendini aklamak için dört elle yargıya saldırıyor. Hatta Ergenekoncularla bile işbirliğine girmiş durumda. Tek adamlığını sağlamlaştırıyor mu? Tayyip Erdoğan kendisini yolsuzluktan aklayabilecek mi, doğrusu bilemiyorum. İktidarda kalabilmek uğruna yapabileceği her şeyi yapmaktan çekinmeyeceği ortada. Kendilerine yönelik hırsızlık yolsuzluk konularında her hangi bir kovuşturma yargılama yapılabilmesi hatta mümkünse yayın yapılması olanaklarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bunun sonucunda olsa olsa bu konular yeraltına itilir, ama o durumda zaten hiç bir zaman aklanma imkanları kalmayacak, hırsızlık ve yolsuzluk suçlamaları sonuna kadar alınlarına yapışık kalacaktır. Bu yüzden her zaman geçerli “dış düşmanlar” “dış kaynaklı saldırılar” gibi argümanlarla beslediği bir kaba milliyetçiliğe sarılıyor. Bu uğurda yapılanlar bir tür “Hitlerleşme” görüntüsü-
ne bürünmüş durumda. Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi burjuva demokrasilerine has kavramlar ortadan kaldırılıyor. Bunlar yeni tip bir faşizmin ayak seslerinden başka bir şey değil. Gezi Direnişini gerçekleştirenler peki bu yaşananlara nasıl bir siyaset geliştirmeli? Durum apaçık ortada. Yapılması gerekenler de… Bu güne kadar AKP iktidarına destek veren kitlelerin önemli bir bölümü hala “ bu tür yolsuzluk hırsızlık işlerini herkes yapıyordu” diyerek hükümetin arkasında durmaya devam ediyor. Her yanlarından pislik
“
“Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi burjuva demokrasilerine has kavramlar ortadan kaldırılıyor. Bunlar yeni tip bir faşizmin ayak seslerinden başka bir şey değil.”
“
Gezi Direnişi ve direnişi gerçekleştiren halk AKP içindeki çatlağı somut olarak ortaya çıkarRöPORTAJ SELÇUK KAYGISIZ dı. Şimdilerde de bu çatlak derinleşiyor. Siz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz. AKP hükümeti haziran direnişinden sonra ideolojik hegemonyayı kaybetti. Son ayrışma sürecinde bu durumun da etkisi elbette var, ama iktidar bloğu içindeki çatlamayı sadece buna bağlamak doğru olmaz. Yaşananlar, AKP içindeki bir çatlak olmanın çok ötesinde. Egemen sınıf bloğu içinde bir ayrışma giderek bir iktidar ve devlet (biçimi) krizi olarak gelişiyor. Bu yeni iktidar bloğu Emperyalizmin yeni neo liberal politikalarına paralel bir iktidarı ele geçirme ve Türkiye’yi yeniden yapılandırma sürecinde oluştuğu biliniyor. Karakteri ve bileşenlerini de bu süreç belirledi. Şimdi kaçınılmaz olarak iktidarı ele geçirme sürecinin üç ortağı
akıyor, umurlarında değil! Buna karşı şimdi ufukta hazır bir seçenek de yok. Bu durumda halk muhalefetinin güçlendirilmesi için mücadele etmekten başka bir yol yok. Ya-
pılabilecek tek şey halkın bilinçli ve örgütlü mücadelesinin, halk muhalefetinin geliştirilmesinde. Devrimci, ilerici muhalefet dinamiklerinin mücadele alanlarındaki birlikteliklerinin güçlendirilmesinde. Devrimci bir siyaset anlayışı temelinde her şeyden önce ülkenin ve emekçi sınıfların bu günü ve geleceğiyle ilgili konularda güçlü bir sorumluluk duygusuna dayanmalıdır. Bütün hayatımızı ve bütün geleceğimiz şimdi artık nasıl bir zihniyet ve ahlak anlayışına sahip oldukları apaçık ortaya çıkan, sıkıştıklarında nasıl bir demokrasi hak hukuk dinlemeyen bir faşiste dönüştük-
Oğuzhan Müftüoğlu Kimdir?
1944 yılında Mersin’in Anamur ilçesinde doğdu. 60’lı yıllarda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiyken Dev-Genç hareketine katıldı. Kızıldere öncesinde Mahir Çayan ve arkadaşlarıyla birlikte THKP-C saflarında mücadele etti. Dev-Genç ve THKP-C davalarından yargılandı, ceza aldı. 1974 affıyla birlikte tahliye edildi. 70’li yıllarda önce Devrimci Gençlik, ardından Devrimci Yol hareketinin kurulmasında öncelikli rol oynadı. 12 Eylül 1980’den sonra açılan Devrimci Yol ana davasında 1 numaralı sanık olarak yargılandı. 11 yıllık hapis cezası ardından 1991 yılında tahliye oldu. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı, Özgürlük ve Dayanışma Partisi ve BirGün gazetesinin kuruluşunda yer aldı.
lerini gördüğümüz, emek ve halk düşmanı güçler tarafından belirleyecek gelişmelere müdahale edemeyen bir siyaset tarzının da devrimciliğin de hiç bir anlamı yoktur.
Yolsuzluk sıkandalı ortaya çıktıktan sonra birçok ilde halk sokağa döküldü.
DUNYA
15
21 Ocak 2014
İspanya’da halk yaşam alanlarını savunuyor
İspanya’da, Vitoria Caddesi’nindeki park alanlarını ortadan kaldıran ve lüks mağazalar açma projesine karşı halk sokaklarda polisle çatışıyor. Eylemciler, projeye ayrılan paranın sosyal hizmetler için kullanılmasını istiyorlar. Çatışmalar son hızında devam ederken, itfaiyeciler de eylemcilere destek verdi.
Dünya Turu
Endonezya
Ülkeyi sel vurdu
Dünya oğuzhan özkan
İspanya’nın kuzeybatısındaki Kastilya özerk bölgesine bağlı Burgos kentinde eylemciler, Gezi Direnişi’ne benzer amaçlarla ve eylemlerle polisle çatışıyor. Onlar da parklarına sahip çıkarak bulvar “yenileme” adı altında mağaza açma derdine düşen belediyeye karşı mücadele yürütüyorlar. Eylemciler, belediyenin, “yenileme” çalışmaları için kullanacağı paranın sosyal servisler için kullanması gerektiği konusunda hem fikirler. Polis saldırısına karşı 15 ile 25 yaş arası olan gençler projenin gerçekleşeceği alanda toplanarak çatışmaya başladılar ve yok edilmeye çalışılan doğaya karşı bazı banka, mağaza ve telefon kulübelerini ateşe vermeye Bu düzenlemeler için yaklaşık başladılar. Burgos kentindeki eylemlere başkent Madrid’de yaşayan- 13 milyon Euroyu gözden çıkaran belediyeye karşı eylemciler ekonolar da destek için sokaklara çıktı. mik krizle mücadele ettikleri bir Ekonomik krizde 13 milyon Euro dönemde söz konusu proje için belediyenin 13 milyon Euro bütçe “yenilemeye” ayrıldı Belediye, her ne kadar projenin şe- ayırmasının kabul edilemez olduhir yaşayanların hayat standartlarını ğunu ifade ediyorlar. Binlerce Burarttıracağını savunsa da eylemciler goslunun destek verdiği eylemlerde ekonomik krizde olan ülkede bu şuana kadar 11 polis yaralanırken, paranın sosyal servisler için kul- en az 40 eylemci de gözaltına alınlanılması gerektiğini savunuyorlar. dı. Polisle eylemciler arasında çıkan Belediyenin yapacağı düzenlemeyle, çatışmada bir kadın gösterici polis 4 şerit olan yollar 2 şeride indiril- tarafından kafasından yaralandı. mesi, bedava olan park yerleri için Gözaltına alınan gençlerden ikisi hakkında tutuklama kararı verildiği de para alınması planlanıyor.
belirtiliyor. Eylemler sonucu proje askıya alındı Burgos kentindeki gösteriler devam ederken Belediye Başkanı Javier Lacalle sürpriz bir kararla projeyi geçici olarak askıya aldıklarını duyurdu. Başkan Lacalle, halkın görüşüne önem verdiklerini vurgulayarak kurulacak bir komisyonda halktan temsilcilerde bulunacağını ve geniş katılımlı bir uzlaşma sağlanmadan bölgede inşaata yeniden başlamayacaklarını söyledi. Belediye başkanının bu açıklamasına rağmen bölge-
deki isyan durmadı. Gençler AVM kararının askıya değil de tamamen rafa kaldırılmasını istiyorlar. İtfaiyeciler de destek verdi Burgos kentinde ve başkent Madrid’de Gezi Direnişi’ne benzer olayların yaşandığı kentte çatışmalar hala devam ediyor. İspanya halkı, bulvarın “yenilenmesine” gerek olmadığı için verdikleri mücadeleyi sürdürürken, itfaiyeciler de onlara destek vererek direnişi büyütüyorlar. İspanya genelinde 30 şehirde Burgos’a destek için sokaklara çıkıldı.
Endonezya’nın kuzeyinde sağanak yağışların neden olduğu heyelan ve sellerde en az 17 kişi hayatını kaybetti. Yetkililer, Kuzey Sumatra eyaletinde günlerdir devam eden yağışlar nedeniyle nehirlerin taştığını, bazı bölgelerin sel suları altında kaldığını ve heyelanların meydana geldiğini açıkladı. Sel sularının yer yer 1 metreyi aştığı gelen bilgiler arasında. Sel sularına kapılan iki kişinin kaybolduğu belirtildi. Binden fazla evin sel suları ve heyelan nedeniyle zarar görmesi üzerine yaklaşık 40 bin kişi, geçici sığınaklara yerleştirildi. Doğal afet idaresi başkanı Noldy Liow, “ günlerce yağan yağmurdan sonra nehir taşıp önüne gelen her şeyi sürükledi. Çoğu kişi ya boğularak öldü ya da toprağın altında kaldı, kaçmak için fırsatları bile olmadı” diyerek konu ile ilgili açıklama yaptı. DÜNYA
ABD
NSA az dinleyecek
Brezilya “Mensalao”yu yargılamayı bitirdi Brezilya’da en büyük yolsuzluk ve rüşvet yargılaması olarak bilinen “Mensalao” davası, yaklaşık 10 yıl süren soruşturma ve yargı sürecinin ardından geçtiğimiz günlerde karara bağlandı. Yapılan itirazlar üzerine geçtiğimiz yıl yeniden görülmesine karar verilen davada 25 sanığın cezası kesinleşti. İçlerinde bakan, milletvekilleri, banka müdürleri, bürokratlar ve işadamlarının bulunduğu 38 sanık, çete oluşturmak, kara para aklamak, görevi kötüye kullanmak ve zimmete para geçirmek gibi suçlardan yargılandı. Sanıkların çoğu hapis cezasına çarptırılırken 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü.
Hamburg’ta direnen halk kazandı
Rote Flora, kültür merkezi olarak direnen halkın elinde kalmaya devam edecek. İmar planında yapılan bir değişiklikle protestoların patlak vermesine neden olan Rote Flora, kültür merkezi olarak kullanılmaya devam edecek. Binanın sahibi Aralık ayında binanın boşaltılacağı ve restorasyon çalışmalarına başlanacağını açıklamasının ardından çıkan olaylarda yüzlerce protestocu ve polis memuru yaralanmıştı. Hamburg’un bazı bölgelerinde “tehlikeli bölge” uygulamasına geçilmiş ve polisin
sıkı kontroller yapması kamuoyunun büyük tepkisini çekmişti. Rote Flora, 20 yıldır işgal altında tutuluyor. 1989 yılının Kasım ayında solcu otonomlar tarafından kullanılan ve boşaltılan Rote Flora’yı işgal etmişti. 80’li yıllarda buranın opera evine dönüştürülmesi planlanmış, ancak daha ucuz olacağı gerekçesiyle yenisi inşa edilmişti. Binanın yıkılması ya da restorasyonu için belediye izni gerekeceği ve kültür merkezinin farklı amaçla kullanılmasının imkansız hale geleceği belirtiliyor. DÜNYA
Skandal saklanmaya çalışılmadı Partisini veya çalışma arkadaşlarını savunmak yerine halktan özür dileyerek yargıya destek veren Lula, skandalın çıktığı zaman “Kendimi bazı parti yakınlarının gerçekleştirdiği kabul edilemez eylemlerden dolayı aldatılmış hissediyorum. Ortaya çıkmasıyla ülkede şok etkisi yapan ve benim daha öncesinde bilmediğim hadiselerden dolayı kendime kızgınım. Özür dilemek zorunda olduğumuzu söylemekten herhangi bir utanç duymuyorum. İşçi Partisi halktan özür dilemek durumundadır. Çünkü hükümet, hata yaptığı yerde özür dilemeyi bilmelidir” şeklinde konuşmuştu. DÜNYA
Kanlı referandum
Mısır’da referandum için oy kullanma işlemi başlarken, Darbeyi Ret ve Meşruiyete Deste İçin Ulusal İttifak, ülke çapında boykot gösterileri yapılması çağrısı çerçevesinde başkent Kahire ve İskenderiye başta olmak üzere birçok kentte eylemler yapıldı. Referandum için yoğun güvenlik önlemleri alındı. Ülke çapında 160 bin asker ve 200 bini aşkın polis görevlendirildi. Darbe karşıtı “Ulusal İttifak” yetkilileri, gösterilere eğitimli birliklerle sert bir şekilde saldıran güvenlik güçlerinin zaman zaman gerçek mermi kullandığını, olaylarda “bölge halkı” adı altında “baltacı” denilen suç gruplarının da eylemcilere saldırdığını söylüyor. Güvenlik güçlerinin saldırdığı eylemlerde hayatını kaybedenlerin ve yaralananların olduğu belirtildi. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ülke genelinde şimdiye kadar 8 kişinin öldüğünü ve 21 kişinin yaralandığı bildirildi. Açıklamada ölenlerden 2’sinin “herhangi bir müdahale olmaksızın” hayatını kaybettiği ifade edildi.DÜNYA
ETA mahkumlarının durumlarının iyileştirilmesine yönelik girişimler yapan bir örgüte karşı düzenlenen operasyonlarda 8 kişi gözaltına alınırken, çok sayıda ev ve ofiste arama yapıldı. Operasyondan yaklaşık 1,5 saat önce İçişleri Bakanlığı’nın resmi Twitter hesabından bilgi verilmesi tartışmalara yol açtı. Savcılık, delil karartma olabileceği gerekçesiyle soruşturma başlatacağını açıklarken, İçişleri Bakanlığı “insan hatası” olduğunu savundu. İspanya İçişleri Bakanlığı, operasyonda gözaltına alınan 8 kişiden ikisinin ETA mahkumlarının avukatlarından Arantza Zulueta ve Jon Enparantza olduğunu açıkladı. Operasyonun, ETA mahkumları ile örgüt arasında arabuluculuk yapan, 2012 Temmuz ayında kurulan “Taldeo Koordinasyonu” adı verilen örgütü hedef aldığı bildirildi. DÜNYA
Afganistan
Bombalı saldırı
Başkent Kabil’de bir lokantada düzenlenen intihar saldırısında aralarında Uluslararası Para Fonu IMF’nin üst düzey bir yetkilisi ve 4 Birleşmiş Milletler görevlisinin de bulunduğu 21 kişi hayatını kaybetti. Saldırının sorumluluğunu Taliban üstlendi. Polisin açıklamasına göre kentin en popüler lokantalarından biri olan Taverna du Liban’daki saldırıda ölenlerden dördü kadın, en az beş kişinin de yaralandığı bildiriliyor. İçişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Eyüb Salangi, intihar eylemcisinin sıkı şekilde korunan lokantanın önünde patlayıcı maddeleri ateşlediğini açıkladı. Daha sonra iki silahlı saldırganın restoranın içine girerek hedef gözetmeksizin içeridekilere ateş açtığı belirtildi. Silahlı saldırganların güvenlik güçleri tarafından vurulduğu gelen bilgiler arasında. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
21 Ocak 2014
Paralel öykü yazdı
Öyküleri okunma oranlarına göre ikiye ayırırsak pek de hata yapmış sayılmayız. Akıcı olanlar çok okunurken - arz talep ilişkisine bağlı olarak çok yazılırken‘sıkıcı’ gelenler daha az okunur/ yazılır/satılır. Peki, bu akıcılığı ne belirler? Yani Matrix filminde eğer o duraksız aksiyon sahneleri olmasa, Morpheus’un yaptığı, insanların pile dönüşmesi, hayal dünyası, makineleşmeyle ilgili analojileri içeren sohbetler biraz çekilmez olurdu. Bir mesaj vermek için onun önüne fiziksel aksiyomlara dökme ihtiyacı güdüyoruz. En azından sanat dünyasında bu böyle. Diğer taraftan bir kitap alırken de benzer kaideler geçerli. Orada da sıkıcı olanlar ve akıcı olanlar elbette mevcut. Mesela Dan Brown’un Da Vinci’nin Şifresi kitabını ele alalım. Aksiyon zaten var, gizli güçler, bilmeceler, kısacası akıcı bir öykü var, alıcısı var. Belki çok alakalı gelmeyecek ama Marks’ın Kapital’ini ele alırsak işler değişir. O sıkıcıdır mesela, okuyanı da azdır. Popülerdir ama herkes ismini bilir, belki almıştır da ama okuyanı azdır. Bu durum aslında güncel politikada da böyledir. Bazı haberlerin tıklayanı çok bazılarının ise azdır. Aynı şekilde izleyicileri de ona göre belirlenir. Aslında bu durum ekonomi işin içine girince hep böyle olur. Marks da eserinde anlattıklarıyla kapitalizmi tüm iktisadi ilişkileri ile ortaya koymuş, tabir yerindeyse hareket yasalarını bir bir formüle etmişti. O nedenle hala izafiyet teorisi gibi geçerli. Birçok konuda Sherlock Holmes’un büyüteci gibi karmaşayı parça parça edip “imkansızı elediğinde tek gerçek” ortada kalıveriyor. Bir örnek Bilmiyorum kaç kişi dikkat etti ama birkaç köşe yazarı defalarca Türkiye’nin İran’la altın üzerinden alış veriş yaptığını, bunu Gayri Safi Milli Hasıla’yı fazla göstermek için de kullandığını, açıklanan büyüme oranlarının bu balondan büyümenin teşkil ettiğini ayrıca bunun hukuksuz bir ilişki biçimi olduğunu yazmışlardı. Şimdiyse bir nevi operasyon gerekçesi olarak önümüzde duruyor. Bir özet geçelim Dediğimiz gibi güncel politikada da benzer bir durum söz konusu. Şimdilerde tarihi bir kriz ortaya çıkmış durumda. Her gün yeni birkaç gelişme oluyor. Artık o kadar hakim olduk ki, bırakın açıklamayı yapılan hamleden kimin yaptığını kestiriyoruz. “ -TIR durdurulmuş -Cemaattir. -Emniyet müdürleri atanmış. -AKP’dir o. -Mr. Brown öldürülmüş. -Hizmetçi yapmıştır. Peki tüm bu olay nasıl başlamıştı desek ona da cevap hazır. Cemaat MİT’i sorgulamak istedi, AKP onu korudu. Zaten aralar gergindi. Bir de dershaneler meselesi çıkınca ortalık iyice karıştı. Tamam böyle oldu da aradaki ‘zaten gergindi’ “neyi ifade ediyor, neye bağlı olarak kanka bildiklerimiz böyle geriliyorlar, kim önce diğerinin tavuğuna kışt demiş?” gibi sorular biraz açıkta kalıyor. Aslında cevaplar yine açıkta duruyor ama sanırız okuması sıkıcı geliyor. Hep akıcılarını okuduk
bu öykünün bir de sıkıcı olanını deneyelim. Bunu yaparken olayların çok da gizli olmadığını gösterebilmek için mümkün mertebe ana akım medyanın yaptığı haberlerden yararlanacağız. Sermayenin yeşili dolardan ibaret Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki sermayenin yeşili, sarısı yoktur. Hani aynı dine bağlı olmak o kadar da belirleyici değildir. Öyle olsa bu hale gelmezdik. Hemen bir örnek verirsek, bilindiği gibi Ülker MÜSİAD’ın gözdelerindendir. Ülker 2007’de dünyaca ünlü Goldiva Çikolata’yı satın aldı. Bunda ne var demeyin. Bu markanın çoğu ürünü likörlü, viskili gibi alkollü ürünlerden oluşuyor. Bir de logosu 1924’ten beri anadan üryan bir şekilde ata binene bir kadın figürü. Hani kızlı-erkekli aynı evde bir çay içmeye tahammülü olamayan bir eğilimin yapacağı iş değil gibi duruyor ama işte ekonomiden bahsederken bu gibi konular başka bir anlam ihtiva ediyor. Bu arada kadın hala aynı şekilde ata biniyor. AKP-Cemaat gerilimindeki faz farkı Bir kafa karışıklığını geride bıraktıysak ana öyküye geri dönebiliriz. Amerikan filmlerinden aşına olduğumuz bir laf var; “Money talks”. Durum aslında bundan çok farklı değil. Burjuva siyasetinde hegemonya yaratmanın koşulu bu sözde gizli. Sermayenin hegemonyası-siyasi hegemonyanın yongası yani. Hani ABD hep bizi kısıtlıyor ya, en çok parayı da hep o alıyor sonra. İşte sermaye onda çünkü. Bu coğrafyada dönen de üç aşağı beş yukarı böyle. Önce TÜSİAD vardı, sonra imkan bulan TUSCON ve MÜSİAD da alana çıktı. Çıkmakla kalmadı önemli bir pay sahibi oldular. Pay sahibi olmakla kalmadılar birbirlerinin paylarına ve önlerindeki parsanın kendisine de göz diker oldular. Bunların hepsi bu operasyonlardan önce olmaya başladı. Aradaki faz farkı siyasetteki hamlelerin sermaye alanındaki gerilimle alakalı olarak gelişmesinden ibaret. Oyuncuların isimlerini değiştirelim Türkiye İşadamları ve Sanayiciler
Konfederasyonu’na (TUSKON) cemaat, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’ne (MÜSİAD) AKP desek kimse darılmaz muhtemelen. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ise aralarında en eskisi. Son dönemde dengeler değişse de dış ticaretin %80’i bu derneğin üyelerine ait. Bu cepheden incelediğimizde birçok şey yerli yerine oturuyor. Özellikle Suriye konusunun iyice gündem olduğu, Başbakan Erdoğan’ın “Esad’ın birkaç günü kaldı” dediği zamanlarda özellikle TUSKON ve MÜSİAD’ın arası iyice açılmaya başladı. AKP MÜSİAD’a daha çok iş paslarken, Ortadoğu pazarı birbirlerine düşmelerinin önemli bir motivasyonu oldu. Hatırlarsınız MİT geriliminde yani 7 Şubat 2012’de ortaya çıkan işte bu arka plandı. TUSKON TÜSİAD flörtü AKP kendisine yakın sermayenin (yani MÜSİAD’ın) alanını genişletmek için çok defalar farklı sermaye gruplarına incelemeler başlattı. Bu aslında elindeki en büyük kozlardan biri. Temmuz aylarında özellikle KOÇ Holding’e yaptığı incelemeleri belki hatırlıyorsunuzdur. Yine bu dönemlerde ittifak arayışındaki TUSKON’a da imkan doğmuş oldu. Kendi başına geleceklerin farkında olan Cemaat tarafının önemli simi Boydak Holding Genel Müdürü Mustafa Boydak TÜPRAŞ’a yapılan incelemeyle ilgili kınama açıklaması yapmıştı. Hatta Boydak başına gelecekleri bildiğinden KOÇ için “Gözümüz gibi koruyalım” bile demişti. Arkası sağlam olan MÜSİAD’dan ise çık çıkmamıştı. TUSKON’cular tedirgin Kendilerine yönelik bazı yaptırımların yaklaşmakta olduğunun farkında olan TUSKON farklı ortamlarda sık sık rahatsızlığını dile getirdi. Özellikle dershane krizi olarak bildiğimiz süreç anlaşılan o ki bir kırılma noktasını ifşa ediyordu. TUSKON Başkanı Rıza Nur Meral tam o dönemde “Sıra bize ne zaman gelecek?” açıklamasını yaptı. Rahatsız olmakta da haklı, sonuçta sadece Doğan Grubu’na 2009’da 4.2 milyar ceza kesildiği düşünülürse, çift taraflı yürüyecek bir savaş da kaçınılmaz gözüküyor.
TUSKON Başkanı Rıza Nur Meral
Boydak’a da inceleme Çok geçmedi, Boydak’ın korktuğu başına geldi. 2013 Kasım’ında Boydak’a vergi incelemesi başlatıldı. Bu da geri kalan TUSKON’culara da bir işaret anlıma geliyordu. Artık gerginliklerin sıklığına bakarak siyasi krizin de yaklaşmakta olduğunu anlayabiliriz. Zaten bu haberden yaklaşık 18 gün sonra operasyon da başlamış oldu Ve operasyon Bir sabah (17 Aralık) kalktığımızda gördüğümüz manzaranın arkasında aslında böyle bir hazırlık süreci vardı. Operasyondan hemen sonra çıkan bazı haberlerde Fetullah Gülen’in birkaç gün önce TUSKON yönetimiyle buluştuğu yazıyordu. Zaten bu buluşmanın ardından bir sohbet yayınlayan Gülen “Tuskon’daki arkadaşlar -Allah sa’ylerini meşkur etsin, birlerini bin etsin- o sistemi belli ölçüde Türkiye’de oturttukları gibi... İnşaallah bir gün tamamıyla oturur, en şiddetli ekonomik krizler karşısında bile sarsılmayacak kadar çok sağlam statiklerle, blokajlarla meseleyi Türkiye’nin içinde öyle oturturlarsa, o sistemi aynıyla bütün dünyada da uygularlar Allah’ın izniyle.” diyerek onları hayır duaları ile memlekete yolculamış oldu. Tabir yerindeyse “Hadi aslanlarım fethedin gelin” niteliğindeki konuşmalar ise tek değil. Gülen son dönemlerde sürekli sermaye piyasası ile ilgili konuşmalar yapmıştı Her telden operasyon Operasyonun ardından ise beklendiği gibi açıklamalar gelmeye başladı. TUSKON “Rüşvetçiler yargılansın ama evrensel hukuk çerçevesinde, şeffaf olsun” derken, MÜSİAD komplo var demeye getirdi. TÜSİAD ise pek bir şeye karışmadan, bana dokunmayın kendi aranızda halledin çizgisinde tutum aldı. Bu sırada tabi ki TUSKON üyesi şirketlere farklı yaptırımlar da sürdü. Hala daha sürmeye devam ediyor. Bir taraf savcıları ile MÜSİAD üyelerinin mal varlıklarına el koyma, hesaplarını dondurma adımları atarken, diğer taraf da incelemeler başlatıyor, ihaleleri iptal ediyor. Son bant kaydına dikkat Aslında hiçbir yazı ekonomi siyaset ilişkisini son çıkan bant kayıtları kadar özetleyemez. Her
MÜSİAD Başkanı Nail Olpak
dönemde her türlü operasyonun arkasında bu ve benzeri diyaloglar bulmak mümkündür. Aradaki Osmanlıca kelimeleri çıkartıp tekrar oynatırsan bunu vaktiyle TÜSİAD da dönem hükümet liderleriyle kurmuştur. Mühim olan olayın bu sıkıcı tarafının varlığını kabul etmek.
“
Amerikan filmlerinden aşına olduğumuz bir laf var; “Money talks”. Durum aslında bundan çok farklı değil. Burjuva siyasetinde hegemonya yaratmanın koşulu bu sözde gizli. Sermayenin hegemonyası-siyasi hegemonyanın yongası yani. Hani ABD hep bizi kısıtlıyor ya, en çok parayı da hep o alıyor sonra. İşte sermaye onda çünkü. Bu coğrafyada dönen de üç aşağı beş yukarı böyle.
“
CAN ÇOKSÖYLER
Yolsuzluk operasyonu deyince herkes Cemaat-AKP gerilimi cevabını yapıştırıveriyor. Ancak olaylar o kadar da basit değil. Yani en azından bir gerilim sonucu küslük, itiş kakış değil. Yüzeyde görülen tüm bu çarpışmanın ardında ekonomik bir rekabet, köşe kapmaca var. Elbette önemli sermaye odaklarının dövüşünde başka bir cephede söz söyleyen halk var.
Erdoğan’ın gözdelerine her şey serbest Operasyonlardan biri de hatırlarsınız 7 iş adamına yapılmıştı. Mal varlıklarına tedbir konulmuş sonra da jet hızıyla kaldırılmıştı. Rüşvet, ihaleye fesat gibi bir dizi şüphe barındıran (Diğer taraftan şüpheye yer bırakmayacak şekilde herkes tarafından bilinen) bu 7 kişinin Erdoğan tarafından şiddetle korunması ve savunulması da önemli noktalardan biri. En azından operasyonlarda gördüğümüz kadarıyla insan evladına bile güvenemezken bir sermayedara nasıl bu kadar güvenebilirsin? Tabi ki bizimkisi safça bir soru. Elbette konu suç işleyip işlemediğine yönelik bir güven değil. Eminiz ki Erdoğan hepimizden daha iyi biliyor bu kişilerin yaptıklarını. Zaten kendi eliyle sunuyor köprüleri, havaalanlarını onlara. Operasyonda 3. havalimanı konsorsiyumunda yer alan Kalyon İnşaat, Cengiz Holding yönetim kurulu başkanlarına ilişkin tedbir kararı alınmıştı. Mal varlıklarına tedbir konulan patronlar arasında BİM AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Latif Topbaş, Üsame Kutub, Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kalyoncu, Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu üyesi Ömer Faruk Kalyoncu, Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz, Türk Telekom ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Tivnikli, tekstilci işada-
mı Cengiz Aktürk vardı. Her biri Başbakan Erdoğan’ın eli, kolu, kulağı. Çılgın projelerin müteahhitleri, sermayecileri, tedarikçileri. Hal böyle olunca onlara her yol mübah. Kim demiş sermaye örgütlü değil diye? Örgüt deyince hep akla kötü bir şeyler gelir. Solcular gene iş karıştırmış falan denir. Halbuki şu linkleri sırayla bir göz gezdiren hangi örgütün daha tehlikeli olduğunu şıp diye anlar. Bir taraf tüm bir siyasetin arka planında kendi çıkarları uğruna hukuk, adalet, yasama, yürütme, yargı, insanlık vs demeden her kararı verebilir, tüm bu olguları kendisine göre eğip bükebilir. Bir de tüm bunlar dönemseldir, bir gün öne, diğer gün arkaya eğilebilir. Bugün anlaştığıyla yarın küsebilir, öbür gün can ciğer kuzu sarması oluverir. Bu sırada ise tüm dengeleri alt üst eder de gıkını çıkarmaz. Hepsi ama hepsi sermaye, sermaye ve daha fazla sermaye için, bu keskin rekabette ayakta kalabilmek içindir. Bunu söylemez, konuşmayı kendisinin burjuva siyasetindeki iz düşümüne bırakır. Okuduk, peki ya şimdi? Bu kadar yazıyı okuduk, linkleri inceledik de ne oldu denebilir. Tabi ki burada bahsettiğimiz sermaye grupları arasında gerilimler, barışmalar dediğimiz gibi olacak ve olmakta. Bu öykünün bir de okuyucu tarafı var. Bu satırlara bakanlar aynı zamanda bahsi geçen kişilerin fabrikalarında, şirketlerinde, madenlerinde, işletmelerinde çalışanlar var. Yani halk, yani asıl özne. Bir çırpıda okuyunca neler oluyor hayatta gibi düşünmesin kimse. Attıkları her adımda, takıldıkları her tümsekte ya da her düşüp kafalarını yardıklarında orada olanlar bizleriz. Halkın her tutumu onları kaçınılmaz bir yola sokuyor. Ne planlarla yeniden düzenlemek, milyar dolarlar cebe indirmek istedikleri Taksim’i bir zapt ettin mi, ne AVM kalıyor, ne oteller ne Topçu Kışlaları. Rekabet için yaptıkları kampanyalar THY işçileri greve çıktı mı kağıt üstünde kalıyor. Anlaşılan o ki bu bahsi geçen yolsuzlukları, kara para aklamalarını, rüşvetler almaları/vermeleri hepsi yapıyor. Ama o asıl özne bir hesap sordu mu o zaman ortada ne TÜSİAD kalır, ne MÜSİAD ne de TUSKON. . Can Çoksöyler Yarın gazetesi yazarı
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz
YAKLASIMLAR
17
21 Ocak 2014
Erdoğan ve Allah HAKAN AKSAY yazdı
AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan’ın, Erdoğan için sarf ettiği sözler hala bir tartışma konusu. Her şeyi herkesten iyi bildiğini tekrarlayan bir Başbakan’ın yıkılmaz fedailerinden birinin onun Tanrı’dan bile iyi bilebileceğini ima etmesi zaten an meselesiydi. Hakan Aksay T24’teki yazısında konuyu mizahi bir dille ele alıyor.
Güçlü siyasi liderlerin son rakibi Tanrı’dır. Onlar bunu kabul etseler de, etmeseler de. Bir vakitler kendi ayarında gördükleri rakiplerini - önce ülkede, sonra bölgede ve dünyada - geride bıraktıkları hissine kapıldıkları anlarda bir süre için iktidar tutkularının rengi soluklaşır. Ama hemen toparlarlar durumu. Her şey, içerdeki birkaç aciz muhalifle ve dışardaki yakından bakıldığında artık hiç de öyle eskisi gibi olağanüstü bir etki bırakmayan yabancı devlet yöneticileriyle sınırlı değildir. Gerçek anlamda tek bir büyük lider vardır ortada: Kendileri... Bu fikrin kabul görmesi için tarih kitaplarından daha ve daha fazla sayfa talep ederler. Hem de acilen. İki şeyi gerçek anlamda düşünemezler: İktidardan ve hayattan ayrılmayı. Aslında ikisi de neredeyse aynı kapıya çıkar onlar için; siyasi ölüm de bir ölümdür. Ölümsüzlüğü aradıklarında sık sık yolları Tanrı ile kesişir. O Tanrı ki, genellikle onları iktidara taşıyan ve orada tutan söylemlerin arasında özel bir yer tutar. O Tanrı ki, onların dışında, hatta onlardan da fazla toplumun sevgisini ve korkusunu kazanmıştır. Bu zor rekabette bazen Tanrı ile ittifak etmeye, bazen de onu kendi istedikleri kılığa sokmaya çalışırlar. Mesela, Adolf Hitler yetersizliklerini yetenekleri ile örtmeye çalışırken Tanrı’yı kullanmaktan kaçınmaz: “Beceri ve yetenek, eğitimin ürünü değildir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır. Yani bu Tanrı’nın bir lütfudur.” Aynı Hitler, hırsları uğruna Tanrı ile ittifaka girmekten, hatta Tanrı’ya ayar vermekten çekinmez: “Tanrı beni halkıma hizmet etmek ve onu korkunç
sefaletinden kurtarmakla vazifelendirdi. O sonradan görme aşağılık (Stalin), bir gün acı ile can verirken Tanrı onunla beraber olmayacak. Çünkü Tanrı bir komünistin yanında yer alacak kadar aptal değildir.” * * * Son günlerde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı Allah ile aynı konumda göstermeye çalışan bir söylemi ve o söylemin arkasındaki anlayışı tartışıyoruz. AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan, Erdoğan’dan söz ederken “Allah’ın bütün vasıflarını toplamış bir lider. İşte bunun için (dış mihraklar) önünü kesmek istediler” dedi. Yani Erdoğan’ın Allah’a özgü niteliklere sahip olduğunu savunarak Allah’a denk olduğunu ima etti. Bir süre sessizlikten ve muhalefetten yoğun tepkiler gelmesinden sonra, AKP’nin sözcüsü ve “yeminsiz tercümanı” Hüseyin Çelik, Twitter’dan açıklama yaptı. Beş maddelik “twit-analiz özeti” tanıdık bir üsluptaydı: “Dili sürçmüş”. Bırakın kınanması gereken bir hata olmasını, “maksadını aşma” derecesinde bile değil, çok daha masum: Dil sürçmesi. Çelik’ten paparayı yiyen Arslan da “Evet evet, sadece dilim sürçtü” türü bir şeyler söyledi. Meğer aslında, “Allah’ın hoşnut olduğu vasıfları taşıyan lider” demeye çabalıyormuş. Ne ilginç, değil mi? Türkçe söylenen cümle ve onun yine Türkçe yorumu birbirinden böylesine farklı olabiliyor. Sanırsın ki Düzce milletvekili Arslan’dan değil de, fabl yazarı La Fontaine’den bahsediliyor. Bizim de bunu yutmamız gerekiyor. Bir okurun yazdığı gibi, AKP’nin artık “Dil Sürçmelerini Düzeltme Kurumu” ve ona bağlı “Aslında Öyle Demek İstemedi Komisyonu”
kurmasının zamanı geldi. Arslan’ın “Erdoğan-Allah’ın vasıfları” övgüsüyle ilgili olarak İslamcı muhalif kesimlerden gelen bazı eleştiriler özellikle dikkat çekiciydi. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, “Başbakan’ın bunu bizzat reddetmesi ve iman tazelemesi gerek” diyerek konuya verdiği önemin altını çizdi. * * * Erdoğan, Uludere’den ve Gezi’den bu yana birbirinden tehlikeli hatalar yapmaya devam etse de, hâlâ Türkiye’nin açık ara bir numaralı lideri. Kendisine koşulsuz bağlılık duyan, neredeyse tapan bir seçmen kitlesi var. “Ustalık”, “dünya liderliği” ve “tanrısal özellikler” aşamasına doğru ve özellikle de otoriter eğilimlerinin artmasına bağlı olarak yandaşlarınca (siyasetçiler, belediye başkanları, artistler, şarkıcılar, televizyoncular, köşe yazarları, karikatüristler, işadamları vb.) onun hakkında neler söylenmedi ki! “İkinci Atatürk” ve “son Osmanlı padişahı” ilan edilmediği mi kaldı Erdoğan’ın! “Mesih” veya “mehdi” olmadığı mı! “Yunanistan’da bile seçim kazanacağı” tahmininden tutun da, adına marşlar bestelenmesine kadar, neler neler... İşte yalakalığın, ciddiyetsizliğin ve karaktersizliğin prim yaptığı ortamlarda, dinlemenin bile yüz kızart-
tığı övgülerden bazıları: “Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir.” (AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin.) “Başbakan Türkiyenin ezeli ve ebedi Başkanıdır.” (Eski DP Başkanı, şimdiki AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu.) “AK Parti’li olmak, Başbakan’a nikahla bağlanmaktır.” (AKP Gölcük Düzağaç Mahallesi Kadın Kolları Başkanı Nuran Yıldız.) “Tüm yollar önce Allah’a, sonra Başbakan’a çıkar.” (Şarkıcı Doğuş.) “Başbakanımız bizim için ikinci Peygamberdir.” (AKP eski Aydın İl Başkanı İsmail Eser.) “Erdoğan için her gün iki rekat şükür namazı kılınmalı.” (Trabzon Of eski Belediye Başkanı, bugünün AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral.) “Erdoğan’ı halife-i ru-yi zemin olarak tanıyor ve biat ediyorum.” (Gazeteci Atılgan Bayar.) “Recep Tayyip Erdoğan benim ‘Atam’dır.” (Başbakanlık Başdanışmanı Yiğit Bulut.) “Erdoğan’ın g.tünün kılıyım.” (Beyaz TV, 16 Haziran 2013’teki Kazlıçeşme mitinginden AKP’li bir kadın.) “Biatsa biat, itaatsa itaat; ölümüne arkasındayız.” (AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner.) “Başbakanımız Rabbi-
Ankara Ortak Sol Aday Meclisi imza metnine dönüştürülen açıklamasında emeğimizi sömürenlerden, yolsuzluk yapanlardan, adaleti hiçe sayanlardan hesap sorulmaya çağırılıyor. Ankara’nın yerel seçimlerdeki ortak adayı Kaya Güvenç’e destek büyüyor. insanlar bizim. Ya bize saygı duyacak, bizi dinleyeceksiniz ya da çekip gideceksiniz, diyorlar. Vahşi kapitalizmin otuz yılı aşan saltanatı sokaklara çıkan milyonların eylemiyle sarsılıyor. AKP’lilerin, saltanatları Taksim’e, Kızılay’a çıkan milyonlar tarafından lanetlendi. Bugüne kadar kaderimiz onların insafına bağlıyken şimdi onlarınki bizim birleşik mücadelemize bağlı. Gökçek’in başını çektiği, şimdi de yenilerinin aday olduğu rantçı zihniyet Ankara’yı beton, asfalt, otomobil ve AVM’den ibaret bir yığına çevirdi. Oysa Ankara bir Alışve-
ELİF KARAN
İyi
Güngör Uras Milliyet
Uras, ekonomiyi şöyle özetliyor: “Yatına mazot, limuzinine benzin alırken zamsız fiyat ödeyen varlıklı ailelerin, fabrikasında kullandığı elektriğe ve petrol ürünlerine daha az para ödeyen girişimcilerin yükü, Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcama biniyor. Onlar maydanoz alırken ödedikleri KDV ile cep telefonu alırken ödedikleri ÖTV ile kullanmadıkları petrolün, kullanmadıkları gazın, kullanmadıkları elektriğin ucuz ucuz satılmasını mümkün kılıyor. Ekonomi Bakanı eğer ülkenin ekonomisinin çok sağlam olduğunu, ülke ekonomisinin Avrupa Birliği üyesi 28 ülkenin ekonomisinden daha güçlü durumda bulunduğunu sanıyor ise, biz bu krizi çooook büyük faturalar ödeyerek atlatabileceğiz demektir”.
Kötü
Yavuz Bahadıroğlu Yeni Akit
Bahadıroğlu 17 Aralık’ta ortaya dökülen yolsuzlukları dikkat dağıtmak için ortaya atılmış bir gündemden olarak değerlendiriyor. Bahadıroğlu: “Biz al takke ver külah kavga ederken, birileri elini cebimize (bazen de yüreğimize) atıyor, ne var ne yok götürüyor: Yani kavgalarımızdan başkaları nemalanıyor. “İrtica hortladı, laiklik elden gidiyor” diye yıllar boyu yaptığımız kavgalarda nasıl soyulduğumuzu hatırlayalım… Bu yüzden artık çarpıcı, parlak, ürkütücü haberlere önem vermiyorum… Ne zaman bir damla suda fırtınalar koparılmaya başlanıyor, safi dikkat kesiliyorum: Toz-duman arasında “deveyi hamuduyla yutma” girişimlerini çözmeye çalışıyorum. Durum, tamı tamına “cambaza bak” durumu!”
Çirkin
Mustafa Karaalioğlu Star
Karaalioğlu’na göre ortaya dökülen yolsuzluk gerçeği aslında yok, 17 Aralık operasyonu AKP’ye darbe girişimi. Karaalioğlu: “Böyle olduğu için 17 Aralık darbe girişimi sadece hükümetin, sadece Tayyip Erdoğan’ın ve sadece AK Parti’nin değil herkesin ortak sorunudur. Bugün, CHP ya da MHP veyahut da Erdoğan’la kindar hesapları olan bütün irili ufaklı kesimlerin gündelik çıkarına hizmet ediyor görünebilir. Mesela, cemaatten alınacak destekle muhalefetin birkaç belediye başkanlığı kazanma ihtimali hesap edilebilir. Ya da mesele algı operasyonu olduğuna göre, 17 Aralık algısı iktidarın imajına darbe indirebilir diye hesaplar yapılabilir. Daha şimdiden bu hesapların fiyaskoya doğru koştuğu malum.”
günlüğü
BİZ KENDİMİZ
Hava döndü! Bizden yana esiyor rüzgâr. Ülkemizi, kentimizi, emeğimizi bir pasta gibi paylaşan haramilerin ittifakı parçalandı. Bizden çaldıkları para üzerinden saltanat kuranlar, şimdi fakirleşme korkusuyla evlatlarını öldüren paragözlere döndüler. Bu dünyada halka verecek bir şeyi olmayanlar öbür dünyayı daha yüksek sesle vaat etmeye başladılar. Ama nafile! Kadınlar, gençler, işçiler artık inanmıyorlar, dinlemiyorlar. Kendi hayatlarına dair söz söylüyorlar: Bu kent bizim. Bu parklar, bu meydanlar, bu ağaçlar, börtü böcek tüm canlılar ve
mizin insanlığa gönderdiği müjdedir.” (Şu sıralarda başı dertte olan eski AB Bakanı Egemen Bağış.) * * * Gördüğünüz üzere, abartılı övgülerin azımsanmayacak bir bölümü, dinsel kalıpları cömertçe kullanarak şekillendiriliyor. Bunlardan biri de birkaç yıl önce seslendirilen “Erdoğan, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir” iltifatıydı. Ancak bu konuda sadece yandaşlarının değil, Başbakan’ın kendisinin de diyecek söz bulduğunu ekleyelim. 2011 sonunda Fransa Meclisi tarafından kabul edilen Ermeni iddialarını suç sayan yasa tasarısına tepki gösteren Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı Fransuva’ya gönderdiği mektuptan bir bölüm okumuştu. Muhatabına “Sen ki, Françe Vilayeti’nin Kralı Fransuva’sın” diye hitap eden Kanuni, kendini tanıtırken de “Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi (...) Sultan Süleyman Hân’ım” diyordu. Erdoğan’ın “paraleller kurma” ustalığını vurgulamaya gerek var mı? “Çıraklık” dönemi çok geride kaldı; şimdilerde artık “ustalık” bile kesmiyor. Bazılarına göre, “büyük lider” gölgeden çıkıp iyice tapılası bir konuma geldi. Acaba iktidar merdiveninin son basamağına çıkıldı da, sıra Allah’la boy ölçüşmeye mi geldi? Eğer öyleyse, durum çok vahim. Hakan Aksay T24 yazarı @AksayHakan
İyi Kötü Çirkin
riş Merkezi, bizler müşteri değiliz. Bu kentin sahibiyiz! Sermayesi vergilerimizden oluşan ulaşımımızı, içecek suyumuzu, başımızı sokacak evimizi, ısınacak yakacağımızı kar kaynağı olarak görenlere “Artık Yeter” deme zamanı geldi. Haklarımızı alabilmek için vicdan sahibi yöneticiler beklemek zorunda değiliz; BİZ KENDİMİZ bunu yapabiliriz. Onlar, yani ayakkabı kutuları parayla dolu olanlar, bize tepeden bakanlar, bizi ancak topluca selamlayanlar yine önümüze kurtuluş reçeteleri sürmeye başladılar. Ruhsatlarını Amerika’da imzalatanlar; gizli odalardaki
pazarlıkların ardından önümüze nimet gibi adaylar sunanlar; kısacası cellâtlarımız, bizi soyanlar, sürüye sayanlar; kırk katır zamanı doldu şimdi kırk satır diyorlar. Onlara cevabımız: ne katırınızı ne de satırınızı, artık geleceğimizi istiyoruz. Maaşımızla geçinebildiğimiz, suyunu musluktan içebildiğimiz; gençliğin yaratıcılığına, insanların kardeşliğine güvendiğimiz, kadınların eşit olduğu bir kent istiyoruz. İnsanlarımız arasında düşmanlık yaratarak kendini var eden; çaldıkça çalışabilen sağ politikacılara mecbur değiliz. Dürüstlüğün, eşitliğin, kardeşliğin, adaletin sesi,
İlker Eraslan
soluğu soldur. Sol, muradı dünyada cennet olandır. Gökçek’e de, diğer partilerden aday olan ülküdaşlarına da mecbur değiliz. Hava döndü soldan yana esiyor rüzgâr, bu rüzgârı birlikte büyüteceğiz. Sol’u küçümseyenlere, Nemrut’un göğe ulaşan ateşini söndürmek için su taşıyan karıncanın alay edenlere verdiği, “hiç olmazsa tarafım belli olsun” yanıtını tekrar ediyoruz. Tarafımız insanlarımızı yakan, soyan, sömürenlerin yanı olamaz! Ne bankacılar, ne borsacılar, ne din tüccarları, ne emperyalistler derdimize çare. Tek çare kadın, erkek, işçi, memur, genç, emekli, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, esnaf, öğrenci; sen ben o. Tek çare: BİZ KENDİMİZ! Mücadele başladı ve de-
Hafta yine yoğun geçti. Twitterda da yansıması kuvvetli oldu. Zaman twitterda daha hızlı akıyor. Yeni bir gündem yarım saat içinde olabildiğince yayılıyor. Ve ardından gelen bir kaç saat içinde tespitler, espriler ve tepkiler dile geliyor. Sonra hemen soğumaya başlıyor ve yer yer tekrara düşmeye başlıyor. Bu hafta da baş döndürücü bir trafik yaşandı. Son süreçte öyle bir noktaya geldiki, twitterın eski yerlileri “biz ne zaman böyle politik olduk, geyiği özledim” benzeri serzenişlerde bulunabiliyor. @super_titiz Sandık falan hikaye :) Bunlar kaybetse de gitmez. Sandık darbesi der çıkar işin içinden. Ayık olun. @hale_akay Bilal korkma yavrum, çık dışarı. baban hepsini dövdü. @zantungtweet Mazot fiyatlarındaki artışa tepki gösteren MİT, Adana-Ceyhan yolunda kontak kapatma eylemi yaptı... @eacarer Sabah kalkıyorsun, Roboski’de terör, Gezi kapatılmış, Nejat’ın durumu aynı. Sokağa çıkacağın yokken sokakta olmakta olmak istiyorsun inadına @Begum_Birgoren şimdi adamın birini ‘matbaayı yasaklayan padişah’ diye anıyoruz işte! geliiip geçiyosun! zamanı durduramazsın, delirme. #İnternetimeDokunma
KULTUR-SANAT
18
21 Ocak 2014
86. Akademi Ödülleri adayları açıklandı Sinema dünyasının en prestijli ödüllerinden kabul edilen Oskar Ödülleri, sunuculuğunu Ellen De Generes’in üstlendiği törenle 2 Mart Pazar gecesi sahiplerini bulacak. Oskar’ın habercisi olarak kabul edilen Altın Küre Ödülleri geçtiğimiz günlerde sahiplerini bulurken, Oskar Ödülü için yarışacak adaylar kamuoyuna açıklandı. Düzenbaz Yönetmen: David Russell Oyuncular: Christian Bale, Bradley Cooper tür: Dram, Gerilim
Filmin yönetmenliğini Silver Linings Playbook filmine imza atan ve bu filmle iki dalda Oscar’a da aday gösterilen David O. Russell yürütüyor.
Sen Şarkılarını Söyle Yönetmen: E. Coen, J. Coen Oyuncular: Oscar Isaac, Carey Mulligan tür: Müzik, Dram İSTANBUL Serkan atak
Geçtiğimiz günlerde Oskar Ödüllerinin habercisi olarak kabul edilen 2014 “Golden Globe’’ (Altın Küre) ödüllerini kazananlar belli oldu. En İyi Yönetmen Ödülü’nün sahibi Gravity filmiyle Alfonso Cuaron olurken, American Hustle filmi de gecenin kazananları arasında yer aldı. Altın Küre Ödülleri’ni kazananların belli olmasının ardından 2 Mart Pazar günü sahiplerini bulacak olan Oskar heykelcikleri için yarışacak adaylar belirlendi. En İyi Film Oskar gecesinin en heyecan ile beklenen ödül katagorilerinden biri olan En İyi Film Ödülü için yarışacak 9 film, bu yıl birbirinden
ARDA İCİL yazdı
iddialı yapımlardan oluşuyor. Altın olarak ön plana çıkıyor. Son Umut Küre’de En İyi Drama Ödülü’nü filmi ile son yılların en iyi bilimkazanan 12 Years a Slave / 12 Yıllık kurgu filmlerinden birine imza atan Esaret bu yıl ödülün en büyük aday- yönetmenin diğer rakipleri ise Steve larından olacak. Bu filmin en büyük McQueen / 12 Yıllık Esaret, David takipçileri ise ülkemizde bu hafta O. Russell / Düzenbazlar, Alexander vizyona giren American Hustle / Payne / Nebraska, Martin Scorsese Düzenbazlar, Alfonso Cuaron im- / Para Avcısı olacak. zalı Gravity / Yerçekimi, Leonardo Di Caprio’nun başrolünde oynadığı En İyi Erkek/Kadın Oyuncu The Wolf of Wall Street / Para Avcısı En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın filmleri olacak. Bu ödül için yarışa- Küre sahibi olan Cate Blanchett’in cak diğer filmler Captain Phillips / / Mavi Yasemin, Oskar ödüllerinde Kaptan Phillips, Dallas Buyers Club, karar mekanizması sayılan akadeHer, Nebraska, Philomena olacak. mi üyelerini de etkilemesi gerekiyor. Bu ödül için yarışacağı isim ise En İyi Yönetmen akademi adaylarının sevdiği bir rol Altın Küre’de En İyi Yönetmen ile karşımıza çıkan Sandra Bullock Ödülü’nün sahibi olan Alfonso / Yerçekimi olacak. Diğer adaylar Cuaron (Gravity) bu yıl En İyi Yö- ise Amy Adams / Düzenbaz, Judi netmen Ödülü için en iddialı aday Dench / Philomena, Meryl Streep
/ August: Osage County olacak En İyi Erkek Oyuncu Ödülü için ise En İyi Drama dalında Altın Küre sahibi Matthew McConaughey / Dallas Buyers Club yanı sıra Christian Bale / Düzenbaz, Bruce Dern / Nebraska, Leonardo DiCaprio / Para Avcısı, Chiwetel Ejiofor / 12 Yıllık Esaret olacak. Ve Diğerleri En İyi Yabancı Film Ödülü için aday adayı filmler arasında yer alan Yılmaz Erdoğan’ın Kelebeğin Rüyası filmi ne yazık ki yarışmada yer alamayacak. En İyi Yardımcı Kadın/ Erkek Ödülü, En İyi Animasyon, En İyi Orijinal Senaryo, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Belgesel, En İyi Orijinal Şarkı katagorilerinde adaylar oskar ödülü için yarışacak.
Gregory Plotkin’in yönetmenliğini yaptığı Paranormal Activity: İşaretliler filminin oyuncuları Katie Featherston, Demi Lovato, Lauren Frandsen.
Coen Kardeşler’in müzikle dramı harmanladıkları film ünlü folk müzik sanatçısı Dave Van Ronk’un hayatından ilhamla yola çıkıyor.
Karlar Ülkesi Yönetmen: C. Buck, J. Lee Oyuncular: Kristen Bell, Idina Menzel Tür: Anİmasyon
Disney yapımı animasyon filmin yönetmenliğini Chris Buck ve Jennifer Lee yürütürken, başkarakterleri seslendiren isimler Kristen Bell ve Jonathan Groff.
İstanbul Film Festivali’nde geri sayım
Paranormal Activity 5 Sinema tarihinde insanları heyecanlandıran çok sayıda başarı hikayesi bulunuyor. Hiç yoktan var olan isimler, söz konusu hikayelerin zirvesinde yer alan baş karakterlerin ta kendileridir. Korku ve gerilim türünden bahsedecek olduğumuzda Blair Witch Project’in ve Testere’nin bu başarı hikayeleri arasında en bilinenleri olduğunu söyleyebiliriz. İlk film altı sene önce vizyona girmişti. Bunu düşünürsek serinin beşinci filmi olan Paranormal Activity: İşaretliler’in, yapımcılar tarafından yeni bir Testere faciası yaratmaya çalışmasının son ürünü olduğunu söylemek mümkün. Diğer serilerilerinin izleyici üzerinde bıraktığı olumlu etkileri maalesef
bu 5. serisi için söylemek imkansız olacak, aksine 5. serinin izleyici üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler daha çok ön plana çıkıyor durumda. Kısaca filmi özetleyecek olursak; serinin yeni filmi olan Paranormal Activity: İşaretliler, California’da yaşayan Latin kökenli bir ailenin tekinsiz evine konuk oluyor. Evin gençleri kamerayla şenlikli aileleri çekerken zamanla ilgilerini tuhaf sesler üreten yaşlı komşularına çevirmeye başlıyorlar. Bu arada küçük bir kazanın ardından, amatör filmcilerden biri süper güçlere sahip olmaya başlıyor ve komşuda başlayan tuhaf şeytani güçlerin gölgesinin kendilerine düşmeye başladığını fark ediyorlar.
Paranormal Activity kendine ait tarzıyla türünü sevenleri kendine bağlamayı başarmış bir seri halini almıştı. Fakat filmin bu serisinin izleyicileri çok sıkacağını söyleyebilirim ve dürüst olmak gerekirse ilk yarıda sinemadan çıkmamak için zor dayandım. Olayların gelişme hızı seyirciyi kendine bağlamıyor, gerçekçi olsun diye fazla kasmışlar, bu konuda biraz esnek olunabilirdi diye düşünüyorum. Aynı olaylardan sıkıldık sinema izleyicileri olarak. Zaten filmin izleyiciyi zor kazanacak bir tarzı varken bir de böyle ağır ağır ilerlemesi, gerilim beklerken seyircide beklenilen heyecanı uyandırmaması izleyicinin filmden iyice soğumasına neden olabilir.
Maalesef oyunculukları da pek beğendiğim söylenemez. Garip olaylar karşısında verilen tepkiler yetersizdi. Gerçekçi olma çabasındaki oyuncuların amatörce tepkilerinin basite kaçması, onca olayda kamerayı almaya çalışması haliyle fazla göze batıyor durumda. Ne kadar milleti sömürsem kardır mantığıyla yapılan bir devam filmi. İşin ilginç yanı hala izlenmeye de devam ediyor. Bana kalırsa sinemada izlenmeye değmez. Zaman kaybı diye nitelendirebileceğimiz bir film olmuş. Bu nedenle benim Paranormal Activty: İşaretliler için puanım 10 üzerinde 3.5 olacaktır.
İKSV tarafından düzenlenen 33. İstanbul Film Festivali bu yıl 5-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Her yıl sanat severler tarafından ilgiyle izlenen festivalin içeriği belirlenmeye başladı. 16 Ocak’ta başlayan ve bağımsız sinemanın en önemli etkinliklerinden Sundance Film Festivali programında yer alan 6 filmin, Türkiye’de ilk defa İstanbul Film Festivali’nde izleyicilerle buluşacağı açıklandı. Sundace Film Festivali başlamadan birçok uluslar arası ödülü kazanan, Polonya’da Nazi işgali ile Holokost’un acı izlerini süren bir hikaye anlatan Pawel Pawlikowski ’nin son filmi Ida bu 6 filmin arasında en öne çıkan film olarak dikkat çekiyor. KÜLTÜR-SANAT
twitter: @Thomasİcıl
HAFTANIN AJANDASI Yaşamaya Dair
Yabancı filmlerde Türkiye
Cats Müzikali
Genco Erkal’ın Nazım Hikmet tutkusunun yeni ürünü olan “Yaşamaya Dair - Bursa Cezaevi’nden Mektuplar” adlı müzikli gösterisi 26 Ocak saat 18:30’da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde tiyatro severlerle buluşacak.
TÜRVAK’ın arşivinde yer alan yaklaşık 6 bin afişten seçilen 54 film afişini içeren “İçinden Türkiye Geçen Yabancı Filmler” başlıklı sergi, sinema meraklılarının beğenisine sunuldu. TÜRVAK Sergi Salonu’nda 28 Şubat’a kadar gezilebilecek.
T.S. Eliot’un Old Possum’s Book of Practical Cats adlı eserine ve Andrew Lloyd Webber’in rekorlar kıran uyarlamasına dayanan, Broadway’in CATS müzikali 21 Ocak-9 Şubat arasında Zorlu Center’da görülebilecek.
SPOR
19
21 Ocak 2014
Eto’o şeytan’ı çarptı
Cheslea zirve takibini sürdürdü. İngiltere Premier Lig’de Manchester United’ı ağırlayan Chelsea, Eto’o’nun hat-trick yaptığı maçta United’ı 3-1 mağlup etti. Premier Lig’in 22. haftasında zirve mücadelesi veren Chelsea ile şampiyonluk yarışından uzaklaşmak istemeyen Manchester United, Stamford Bridge’de karşı karşıya geldi. Chelsea’nin yıldızı Samuel Eto’o’nun hat-trick yaptığı maçta M.United’ı 3-1 mağlup etti. Premier Lig’deki galibiyet serisini 5 maça çıkaran Chelsea, puanını 49 yaptı ve lider Arsenal ve ikinci Manchester City’nin ardından üçüncü sırada tamamladı SPOR
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Futbolda Şike Davası hakkındaki karını açıkladı!
Yargıtay şike davası kararını açıkladı
Yargıtay , Futbolda Şike Davası hakkındaki karını açıkladı. Aziz Yıldırım başta olmak üzere pek çok isme verilen cezalara onama çıktı. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım cezası onanırken Serdal Adalı ve Tayfur Havutçu’nun hakkında hükmün bozulmasına karar verdi. Davada, şike, teşvik primi, örgüt, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve diğer suçlar incelendi. spor koray karadere
Futbolda e-bilet dönemi Kulüpler Birliği Vakfı ve Gençlerbirliği Kulübü’nün başkanı İlhan Cavcav, e-bilet uygulamasının 14 Nisan’dan itibaren başlayacağını açıkladı. Klüpler Birliği toplantısında konuşan Cavcav, e-bilet uygulaması ile ilgili ; müzakereler sonucu mutabakata vardıklarını ,en geç 14 Nisan tarihine kadar kanun taslağını hazır hale getirip, kulüplerin imzalama aşamasına getirileceğini , alınacak kararların kulüplere ve Türk futboluna hayırlı olmasını, e-bilet uygulaması bu sene 14 Nisan’dan itibaren başlayacağını ve aşağı yukarı 2-2,5 milyar liralık bir yatırımın olduğunu söyledi. SPOR
‘‘Bu kararı tanımıyorum’’ Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin Futbolda Şike Davası ile ilgili kararından sonra kulübün sitesinden bir açıklama yayınlayan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım adeta ateş püskürdü. Yıldırım, Yargıtay’ın kararını hukuka aykırı ve siyasi bulduğunu belirterek, tanımadığını açıkladı.
Yargıtay, aralarında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da bulunduğu 93 sanıklı şike davasında kararını açıkladı. Kararda, ‘’Kısmen onandı, kısmen düştü, kısmen bozuldu’’ denildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, futbolda Şike Davası’nda Aziz Yıldırım’a örgüt ve şike suçlarından verilen hapis Yıldırım’ın avukatlarından itiraz cezalarını onadı. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım avukatları aracılığıyla Başkanlığı düşecek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na Aziz Yıldırım, 2 Temmuz 2012’de başvurarak ‘Karar düzeltme’ talebiymahkemenin verdiği kararla 6 yıl le itirazda bulundu. Yargıtay 5. Ceza 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Dairesi geçtiğimiz cuma günü 93 Yattığı 1 yıllık süre göz önüne alı- sanıklı “futbolda şike davasıyla ilgili” narak serbest bırakılan Yıldırım ile kararını açıklamıştı. ‘Örgüt kurmak’ ilgili karar onanınca infaz yasasın- ile ‘şike yapmak’ ve ‘teşvik primi’nden dan faydalanarak yaklaşık 3 yıl 2 ay aldığı cezaları onanan Fenerbahçe daha hapiste kalması söz konusu. Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım karaDüzenleme yapılmaz, yeniden yar- ra itiraz etti. Aziz Yıldırım’ın avukatı gılama kararı çıkmazsa Aziz Yıldı- Köksal Bayraktar Yargıtay Cumhurirım bu süreyi hapis yatacak. yet Başsavcılığı’na başvurarak “karar Bu arada cezası onanan Aziz Yıl- düzeltme” talebiyle itirazda bulundu. dırım’ın başkanlığı düşecek. Fenerbahçe Kulübü karar eline ulaşınca Erdoğan ‘’anlamlı buluyorum” yeniden seçime gitmek zorunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kalacak.45 gün içinde alınacak Brüksel’e hareketinden önce Esenolağanüstü genel kurul kararında boğa Havalimanı’nda Yargıtay’ın şike Aziz Yıldırım aday olamayacağı gibi davası kararı ile iligili ; “Zamanlaması başkan yeniden seçilecek. itibariyle bunları ben anlamlı bulu-
yorum. Niye bugüne kadar böyle bir karar açıklanmadı? Şimdi tam seçim arifesinde niye böyle bir karar açıklanır? Böyle bir kararı açıklayacaksın, şöyle ya da böyle. E bunu 30 Mart sonrasında da yapabilirdin. Bütün bunlar, zihin bulandırmaktan başka bir şey değil. İşte şu ana kadar yargıdaki o paralel yapının, çok ince hesaplar yapmak suretiyle böyle bir adım attığına inanıyorum.”dedi. Hisseler Düştü Yargıtay kararının ardından Fenerbahçe hisseleri yüzde 8,38 oranında değer kaybetti. Sarı-Lacivertli kulübün piyasa değeri 70 milyon lira birden geriledi. Buna karşın Trabzonspor hisseleri yüzde 8.20’lik artış ile 4.62 TL seviyelerini gördü. TFF : Karar Bizi Bağlamaz Türkiye Futbol Federasyonu Basın Sözcüsü Mete Düren, Yargıtay’ın verdiği karar hakkında; “Spor hukuku açısından şike dosyası Federasyon için kapanmıştır. Yeni bir karar söz konusu olamaz” dedi. Adalı ve Havutçu Hakkındaki Karara Bozma Yargıtay 5. Ceza Dairesi, futboldaki şike davasında, Beşiktaş’ın eski yö-
neticisiSerdar Adalı ve eski teknik direktörü Tayfur Havutçu’nun şike yaptıklarının sabit olduğuna ancak verilen hapis cezalarının ertelenip ertelenmeyecegˆinin tartıs¸ılması gerekirken, bu durum gözönünde bulundurulmadan karar verilmesi nedeniyle sanıklar hakkındaki hükmün bozulmasını kararlaştırdı. Beşiktaş’ın eski teknik direktörü Tayfur Havutçu, Yargıtay kararından sonra kısa bir açıklama yaptı. Havutçu, “Gerekçeli kararı gördük, herhangi bir sıkıntı yok. Adalet yerini buldu. Hocalık yapmamda zaten bir sakınca yoktu. Bu kararla birlikte şimdi önümüzü daha net görüyoruz. Karar Beşiktaş camiasına hayırlı olsun” diye konuştu. Daire ayrıca, İlhan Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu, Ali Yıldırım, Bülent Uygun, İbrahim Akın, Vederson, Mehmet Yıldız, Ümit Karan, Yusuf Turanlı, Mecnun Otyakmaz, Tamer Yelkovan, Samet Güzel’in hapis cezalarını da onadı. Havutçu, “Gerekçeli kararı gördük, herhangi bir sıkıntı yok. Adalet yerini buldu. Hocalık yapmamda zaten bir sakınca yoktu. Bu kararla birlikte şimdi önümüzü daha net görüyoruz. Karar Beşiktaş camiasına hayırlı olsun” diye konuştu.
Dakar’a İspanyol çıkarması Serena ve Sharapova erken veda etti Sezonun ilk “grand slam” tenis turnuvası Avustralya Açık’ta, tek kadınlarda Sharapova ve Serena Williams turnuvaya erken veda etti. Kadınlarda 14 numaralı seribaşı Ana Ivanovic, 1 numaralı seribaşı Serena Williams’ı dördüncü turda saf dışı bıraktı. Kariyerinin altın çağını yaşadığı 2008’de burada finale yükselen Ivanovic, 2003, 2005, 2007, 2009 ve 2010 şampiyonu Williams’ı üç set sonunda (4-6, 6-3, 6-3) yenerek adını son 8 isim arasına yazdırdı. 3 numaralı seribaşı Maria Sharapova, 20 numaralı seribaşı Dominika Cibulkova’ya yenilerek turnuvaya 4. turda veda etti. SPOR
Bu yıl 35’incisi düzenlenen Dakar Rallisi’ni otomobil sınıfında Nani Roma, motosiklet klasmanında Marc Coma kazandı. Güney Amerika ülkeleri Arjantin, Bolivya ve Şili’nin ev sahipliğinde düzenlenen 35. Dakar Rallisi’nin 13. ve son etabı, Şili’nin La Serena ile Valparaiso kentleri arasındaki 157 kilometrelik parkurda yapıldı. 35. Dakar Rallisi gerçekleşti. Otomobil kategorisinde Nani Roma, motosiklette ise Marc Coma birinciliğe ulaşan isimler oldu. Kamyon kategorisinde Rus Andrey Karginov zirvede yer alırken, ATV araçlarında birincilik Şilili Ignacio Casale’ye gitti. SPOR
Biber gazı sahaya indi Siverek Belediyespor genç takımı ile aynı kategoride mücadele veren Viranşehir Belediyespor karşılaşmasında olaylar çıktı. Maçın 70. dakikasında Siverek Belediyesporlu oyuncu 2. sarı kartın ardından kırmızı kart gördü. Hakemin kırmızı kart göstermesiyle birlikte hakemle futbolcular arasında gerginlik yaşandı. Yaşanan gerginliği gören polis ekipleri sahaya inince öfkelenen taraftar, tribünlerden sahaya yabancı madde atmaya başladı.Çıkan arbedeyi, polisler futbolculara biber gazı ile müdahale etti. Arbede sırasında biber gazından etkilenen bazı futbolcular baygınlık geçirdi. SPOR
Maaşla saadet olmaz İngiliz bilim adamları, yeşil alanların, kısa süreli mutluluk veren maaş artışı veya terfinin aksine akıl sağlığı üzerinde kalıcı olumlu etkisi olduğunu belirtti. Araştırma, şehirlerde-
ki parkların, önemini de ortaya koydu. Yeşil alanların, insanı mutlu ettiği düşünülen birçok şeyin aksine, akıl sağlığı üzerinde olumlu etkisini sürdürdüğü ifade edildi. toplum
Soytarının ömrü kralın ömrü kadardır
AKP’li vekiller, bilinen milletvekili tanımında değişiklik yapılmasını gerektirecek bir fotoğrafa imza attı. Taksim-Aksaray dolmuş sırası misali Meclis merdivenlerinde kuyruk oluşturan vekiller, Başbakanlarını hazırolda bekledi. Görülen o ki; millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya gelen Başbakan, milletin vekillerini çoktan kendine hizmetkar etmiş bile. TOPLUM özge doğan
“Anayasaya göre millet meclisine seçimle giren millet temsilcisi, mebus, parlamenter, vekil”; bu ifade ‘milletvekili’nin TDK’da yapılmış olan tanımı. Ancak fotoğraftaki vekiller hiç de halkın vekili gibi durmuyor. Başbakan Erdoğan, halkı temsilen Meclis’e giren vekilleri karşısında hizaya çekiyor. ‘Milli irade’ye pek meraklı Erdoğan aslında halkı karşısında hizaya çekiyor. Bu fotoğraf, yalnızca AKP’nin içerisindeki biat kültürünü yansıtmıyor; Erdoğan’ın yıllardır oluşmasını hayal ettiği halk profilini de gösteriyor. Geçen 12 yılda Erdoğan, “En iyisini ben bilirim” şiarıyla ne hukuk bıraktı, ne ekonomi, ne ekoloji ne de sosyal hayat. Erdoğan tüm Türkiye’yi işte tam da bu fotoğraftaki vaziyete getirmek için uğraştı. Yaşasın Führer! Sosyal medya, AKP’li vekillerin tek sıra halinde Başbakan Erdoğan’ı beklediği bu fotoğraf ile çalkalandı. Erdoğan gelecek diye Meclis’in merdivenlerinde ip gibi dizilerek hazırolda bekleyen, Hitler’in karşısında sağ elleri havada
İngiltere’de Emily Scrugham ve Peter Dunn çiftinin dört çocuğu da farklı yaşlarda olmalarına rağmen 12 Ocak’ta dünyaya geldi. Bir çiftin dört çocuğunun da aynı gün doğmasının 133 binde bir ihtimal olduğunu söyleyen baba, “Aslında doğumların hiç biri 12 Ocak’ta gerçekleşmeyecekti. Bazıları erken geldi, bazıları ise geç kaldı” dedi.
bekleyen askerleri hatırlatan, sözde halkın Meclis’teki temsilcileri vekiller, “Hani, nerede demokrasi?” dedirtti. El pençe divan demokrasi Her biri halk tarafından seçilerek Meclis’e giren vekillerin, bir adamın karşısında, görenlerin “Allah kimseyi bu hale düşürmesin” diyeceği cinsten el-pençe-divan vaziyette beklemesi, hükümet kanadının dilinden düşürmediği “ileri demokrasi” kavramının bir yalandan ibaret olduğunu gösterdi.
18SORU
Dik dur eğilme dalkavuklar seninle Söz konusu vekiller ve fotoğrafta yer almayanlar da dahil; bugüne kadar Erdoğan’ın köşeye sıkıştığı her an imdada yetişti. Erdoğan’ın hayalindeki yasaları, nicel üstünlükleri sayesinde bir gecede çıkarabilen, yaptığı gafları ‘aslında öyle demek istemedi’ diyerek derhal toparlayabilen; Erdoğan’ı kah peygamber ilan eden, kah Allah ile mukayese eden, hatta Başbakan’ın yolsuz oğlunun paçasını kurtarabilmek için Meclis’te uçan tekmeler savuran bu
vekiller var olduğu sürece Erdoğan’ın sırtı yere gelmeyecektir. Soytarının ömrü kralın ömrü kadardır Malum fotoğraf karesinin kahramanlarının bilmedikleri ise isimlerinin, Erdoğan’ın iktidarı bittiği gün unutulacak olmasıdır. Kimsenin sıraya dizilmediği, halkın omuz omuza durarak iyiyi ve güzeli birlikte yarattığı o günler yakındır.
Bitlisin sen, bitli kal
1 yıl önce markete giderken bir otomobilin çarptığı 6 yaşındaki H.K.’nin bacağı kırıldı. O dönem hastaneye götürülen küçük kızın bacağı alçıya alınıp, ameliyat geçirdi. Aradan 1 yıl geçmesine rağmen küçük kızın bacağı iyileşmedi. Daha sonra ilk ameliyatı olduğu Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürülen küçük kızın hastaneye yatışı yapılarak teda-
hazal yılmaz Öğrenci/bursa
visine başlandı. Tedavinin 14’üncü gününde anne Dilek ile kızında bit olduğu belirlendi. Özel bir odaya alınan anne, kızıyla birlikte dezenfekte edilmeyi kabul etti ancak hastanedeki görevliler saçlarının kesilmesi gerektiğini söyledi. Anne, kızının sağlığı ve tedavisinin sürmesi için saçlarının kesilmesini kabul etti. Ancak anne ve kızı saçları kesilmesine rağmen 1 gün sonra taburcu edildi. toplum
Binayı personeliyle birlikte mühürlediler 1. En sevdiğiniz erdem? Alçak gönüllülük 2. Başlıca özelliğiniz? Dürüstlük 3. Mutluluk nedir? İstediğin başarıya ulaşmak 4. Mutsuzluk nedir? Pişmanlık hissi 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Dengesizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kendini beğenmişlik 7. En sevmediğiniz şey? Israrcılık 8. En sevmediğiniz kişiler? Yüzsüz insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Kaşiflik 10. En sevdiğiniz şair? Atilla İlhan 11. En sevdiğiniz yazar? Emrah Serbes 12. Kahramanınız? Charles Bukowski 13. Kadın kahramanınız? Susan B. Anthony 14. En sevdiğiniz çiçek? Orkide 15. En sevdiğiniz renk? Bordo 16. En sevdiğiniz yemek? Sarma 17. En sevdiğiniz düstur? Ey özgürlük 18. En sevdiğiniz söz? Sahip olacağın her şey bir gün kaybedeceğin şeylerden sadece birisi
Öyle denk geldi
Batman’ın Gercüş İlçesi’nde Dicle Elektrik A.Ş. (DEDAŞ), yaklaşık 3 milyon lira borcu bulunduğu ve ödemediği gerekçesiyle Gercüş Belediyesi’nin elektriklerini kesti. Gercüş’ün BDP’li Belediye Başkanı Esat Üner, DEDAŞ sorumlusu mühendis Ömer Özdemir ile görüşerek, şefliğin işyeri açma ruhsatı bulunmadığı-
nı belirterek, mühürleyeceklerini ve binadaki personelin çıkmasını istedi. Mühendis Özdemir’in, işyerlerini terk etmeyeceklerini söylemesi üzerine belediye görevlileri 4 personelin içeride kalmasına rağmen kapıyı mühürledi. 2 saat mühürlenen işyerinde mahsur kalan DEDAŞ personelini polis kurtardı. toplum
İmalı sipariş
Isparta’da Hasan Fehmi Dikel’e, internetten cep telefonu ve bilgisayar siparişi verdi. Dikel’e, 1 hafta sonra siparişi kargoyla gönderildi. Kargoyu teslim alan Dikel’in açtığı paketten, cep telefonu ve bilgisayar yerine tüy dökücü krem çıktı. Saçlarının döküldüğünü kaydeden Dikel, “Bari başka bir şey gönderselerdi işime yarardı” dedi.
Çakallarla dost ABD’de çiftliklerinde 3 yıl önce, buldukları yabani hayvanı eve alıp besleyen bir aile, küçük kızlarına da en iyi dostu olarak bu hayvanı edindirdi. Hayvana ‘Wiley’ adını veren küçük kız, çakalı elleriyle besleyip büyüttü ve kendisiyle oynayarak arkadaş oldu. Wiley’nin, Amerika’da bu şekilde evcilleştirilen ikinci çakal olduğu sanılıyor.
Dünyanın en yeşil sokağı
Bir de baktı ki zengin olmuş
Rusya’da özel bir bankanın yaptığı hata, kısa süreliğine de olsa Rus bir gencin dünyanın en zengin kişisi olmasını sağladı. Gencin hesabına yanlışlıkla 300 milyar dolar yatırıldı. 26 yaşındaki Timur Fatkullin, internet hesabını kontrol ettiğinde, hesabında 9 999 999 999 999 Ruble 99 kopek yani yaklaşık 312.5 milyar dolar para olduğu yazıyordu. Şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra, bankayı arayan Fatkullin, daha sonra bankanın hesabını dondurduğunu söyledi. Genç, hesabı görür görmez teknik bir hata olduğunu anladığını da sözlerine ekledi. toplum