Güzel günlerin habercisi...
11 Şubat 2014 Salı Sayı: 121 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Fatih Altaylı “mağdurum” diyor ancak bu soruyu yanıtlayamıyor:
Neden İstİfa etmİyorsun? Fatih Altaylı geçtiğimiz günlerde medyaya düşen ses kayıtlarıyla ilgili konuştu. Ses kaydını doğrulayan Altaylı, Türkiye’de her gazetecinin başına gelen bir durumda kaldığını savundu. Altaylı, dört basın emekçisinin kovulmasına rağmen suçu olmadığını hatta mağdur olduğunu anlatan konuşmalar yaparken, hükümetin medya üzerinde kurduğu baskıyı da tüm çıplaklığıyla anlattı. Bize de Altaylı’ya bu soruyu sormak kalıyor: Madem namuslusun, neden istifa etmiyorsun?
Şikayet eder, gereğini asla yapmaz Fatih Altaylı, Başbakan Erdoğan, Fatih Saraç ve kendisi arasında geçen Türkiye’de basının iktidarın elinde maskara olduğunu açığa vuran ses kayıtlarını doğruladı ve bu skandalı bir bir yaptığı konuşmalarla haklı çıkarmaya çalıştı. Fatih Saraç ile kendisinin işgüzarlığıyla 4 kişinin işinden olmasından bile zerre pişmanlık duymadığı anlaşılan konuşmalarında, patronların zaman zaman bazı kişilerle çalışmak istemeyeceğini kendisinin de yapacak bir şeyi olmadığını savundu. Kendini görevsiz kıldı.
AKP’nin yalanlarına halktan izin çıkmadı Abbasağa Liseli Forumu, Beşiktaş’ta AKP’nin seçim standını protesto etti. Liseliler, AKP’den yalanlarının hesabını sorarken Abbasağa Forumu da liselilerin protestosuna destek verdi. Çok sayıda Çevik kuvvet polisi, AKP’nin standını korumak için seçim standının olduğu yere geldi. Hırsızları ifşa etmeye gelen forum katılımcılarına saldıran polis 12 kişiyi gözaltına aldı. Gerçekleşen gözaltı ve saldırıya sessiz kalmayan Abbasağa Forumu saat 20:00’da Kartal’da buluşarak “AKP elini Beşiktaş’tan çek” dedi.
07
Ankara’nın ortak sol adayı
Kaya Güvenç ile konuştuk
Bu mudur gazetecilik dediğin? Altaylı, istifa etmediğinde medyanın kirli ellere kalacağını belirterek “Medya daha ne kadar kirlenebilir?” sorusunu sordurttu. Uzun uzun iktidarın baskısından söz eden Altaylı, iktidardan gördüğü baskıyı halka anlatmak yerine giriştiği iktidarı memnun etme çabasına değinmedi. Kendisini bir nevi kahraman zannettiği anlaşılan Altaylı, güya iktidarın baskısına göğüs gererek gazeteciler için direndiğini iddia etti. Altaylı, kendisini en namuslu gazetecilerden saymayı ihmal etmedi. güncel 03
Yolsuz rektörün Kampüskart’ına izin vermiyorlar
Adalet neden bu kadar gecikiyor?
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sosyalistler yerel seçimlere Özcan Kaya Güvenç’le gidiyor. Yerel seçim çalışmalarına “Ankara’yı biz kendimiz yöneteceğiz” sloganıyla bu hafta başlandı. Çalışmalar birçok il tarafından da takip ediliyor. Peki, Ankara seçimlere hangi vaatlerle gidiyor? Kaya Güvenç’le yerel seçim çalışmalarını ve Ankara’da neler yapılacağını konuştuk.
Çağatay Dirilgen ile
ESAS MESELE Kadınlar için adalet geciktiriliyor. 13 Ekim 2011’de boşanmak istediği kocası Sedat Çöl tarafından, koruma altındayken öldürülen Ferdane Çöl’ün süren davası İzmir Bayraklı Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adliye önündeydi. Emniyet’in olayın hemen ardından göndermesi gereken olay yeri inceleme raporu 2 yıl geçmesine rağmen bu duruşmada da gelmedi ve dava ertelendi. güncel 06
Hakaret de dava da vatandaşa
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un ‘gavat’ hakaret ettiği vatandaşlar arasında bulunan bir kişiye hakaret suçundan 2 yıl, bir kişiye hem hakaret ve hem tehdit suçundan 4 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Dava, Coş’un şikayeti ile başlatılan soruşturma kapsamında açıldı. güncel 05
Reyhanlı davasında hukuk yok
155 kişinin ölümü ile sonuçlanan Reyhanlı patlamasının davası başladı. Sanıkların bir kısmı Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kapatılmasının gündemde olması gerekçesiyle ifade vermedi. Hukuk yine tanınmadı. güncel 07
ü
Güler yüzlü insanlar olsun diye
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün kampüskart dayatmasının ardından Genç-Der rektörlüğe cevabı İstanbul Üniversitesi önünde yaptığı eylemle verdi. “Kampüskart yolsuzluğuna izin vermeyeceğiz” pankartı açan Genç-Der’liler, üniversitelerinde yolsuz AKP’yi de Halkbank’ı da istemediklerini açıkladılar, “Hırsızları üniversitelerimize sokmayacağız” dediler. Daha önce de yolsuzluk yaptığı belgelenen Yunus Söylet’in Halkbank ile yapılacak kampüskart anlaşmasını da kendi çıkarları doğrultusunda imzalamak istediği öne sürüldü ve eylemde buna tepki gösterildi. eğİtİm 10
14
Gazetecilik size kalmaz SİBEL UZUN
05 Uyanış
AKP’nin “gömlek” krizi CEM KAPTANOĞLU
06 Jendin
Çocukların isimlerinin özgürce... 07 ERK ACARER Bağzı şeyler Büyük Kadın Forumu GÜLSÜM KAV Vandal kim? GÜN ÇAĞ AYDIN
09 Ana fikir 10 Prizma
güncel 04
güncel 04
güncel 05
Yolsuzluk davasında tedbirler kalkıyor
Tutmayın küçük damadı, o artık yazar
Taksim Dayanışması iddianamesi dayanaksız
Süleyman Aslan’ın mal varlığı üzerindeki tedbirler kaldırıldı.
Berat Albayrak Sabah Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı.
Mahkeme, asılsız iddianameyi savcıya iade etti.
TOPLUM
02
11 Şubat 2014
İnternete sansür yasası Taksim’de sökmedi İnternette sansür yasasının kabulünden sonra, tepkiler sürüyor. AKP interneti yasaklamadığını savunadursun, yasanın maddeleri sansürü ortaya koyuyor. Halk sokaklara dökülürken, yasanın neler getirdiğini araştırdık.
Hayvanlar haciz edilebilir mi?
Antalya ve Bodrum’da borçlarını ödemeyen hayvan sahiplerinin hayvanlarına el konması hayvanlar haczedilebilir mi tartışmasına neden oldu. Bodrum’da Mahmut Yazoğlu’nun köpeği bin liralık borç için haczedildi. Antalya’da ise Selan Kırım, apartmanda köpek beslemesi nedeniyle açılan ve kaybettiği davanın avukat ücretini ödemeyince köpeğine el kondu. Köpeği haczedilen Mahmut Yazoğlu “Köpeğim olmasa oğlumu mu haczedeceklerdi?” dedi. 5199 Sayılı Hayvan Hakları Kanunu’nda, “Ticari amaç güdülmeden, bilhassa ev ve bahçesinde bakılan süs hayvanları sahiplerinin borcundan dolayı haczedilemez” hükmü bulunuyor. toplum
toplum sanem deniz kural
Meclis’te kabul edilen internete yasak getiren yasanın ayrıntıları nihayet ortaya çıktı. Yasa ile sansür yasal hale gelirken, AKP hükümeti ise tepkileri azaltmak için “Sansüre biz de karşıyız” açıklamaları yapıyor. AKP’nin yasaklarına karşı hak sokaklara dökülerek tepkisini gösterirken, mahkeme kararı olmaksızın sadece TİB’in emriyle sitelerin kapatılabileceği yasanın detaylarını araştırdık. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onaylaması halinde gelecek sansürlere dair 12 madde halinde özet şöyle: 1-Uygunsuz içerikler anahtar kelimelerle belirlenebilecek ve sayfa kaldırılabilecek. 2-URL adresi tabanlı olarak sansür uygulanabilecek. 3-Yer sağlayıcı için yurtiçi ya da yurtdışı fark etmeyecek. DNS değiştirilerek herhangi bir siteye giriş yapılamayacak. 4-Hakimler, 24 saat içinde sansür kararı verebilecek. 5-Sitelerin kapatılma kararı verildiğinde, site sahiplerine bilgi verme zorunluluğu olmayacak. 6-Hosting firmaları her kullanıcının izini sürebilecek. 7-Her kullanıcının internette-
Müzik dinleyene ceza
Manisa çarşısında Müzik Yapımcıları Meslek Birliği (MÜYAP) avukatlarının polis eşliğinde yaptığı denetimlerde, işyerlerinde müzik dinleyen esnafa ceza yağdı. Bin beş yüz lira para cezası kesilen esnaf, daha önce uyarılmadıklarını belirterek uygulamanın adil olmadığını söyledi. MÜYAP’a telif hakkı ödemeden işyerlerinde müzik açtıkları için birçok esnaf cezayı ödemek zorunda kaldı. Esnaf, “Bizim bu yasadan hiçbir şekilde haberimiz yok. Artık müzik çalınmayacağı, ya da belli bir ücret karşılığında çalınabileceği konusunda bir uyarı gelmemişti. Uygulama adil değil” diyerek tepki gösterdi. toplum
ki faaliyeti kayda alınarak 1-2 yıl süreyle saklanacak. 8-TİB (Telekominikasyon İletişim Başkanlığı) Başkanı’na internet sitesi erişim engelleme yetkisi verilecek. 9-Birliğe gönderilecek olan “erişimin engellenmesi kararı” 4 saat içinde uygulanmak zorunda. 10-Erişim sağlayıcı şirketler, kullanıcıların hangi sitelere girdiğini kaydedip 2 yıl süresince saklayacak. 11-Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlar üzerinden internete bağlanan herkes kayıt altına alınacak. İnternetteki içerikler sayfa sayfa engellenebilecek. UTANÇ YASASI İnternet Yayıncıları Derneği Genel Başkanı Tayfun Sırman, düzenlemeye ilişkin yaptığı açıklamada yasayı “utanç yasası” olarak değerlendirirdi. Avrupa Birliği’nin bile “kaygı verici” olarak nitelendirdiği yasaya karşı, başta Taksim olmak üzere halk pek çok ilde internette sansüre karşı sokaklara döküldü. Eylemlere Taksim’de polis yine TOMA, biber gazı, plastik mermi ve coplarla saldırdı. Halk yasağa karşı sokaklarda olmaya devam edeceğini, yaptığı eylemlerle gösteriyor.
Tatvan buz tuttu
Aşırı soğuklar nedeniyle Van Gölü’nün Tatvan sahil şeridinde bulunan oturma bankları, çöp kutuları, direkler kalın buzlarla kaplandı. Son 20 yılın en soğuk günlerinin yaşandığı Bitlis’in Tatvan ilçesindeki vatandaşlar geceleri eksi 25 derecelere ulaşan soğukta dışarı çıkamaz oldu. Gündüzleri ise eksi 8 derece soğuğun yaşandığı Tatvan sahil kesimi yaklaşık 4 gündür yaşanan soğuk hava nedeniyle buz ile kaplandı. Yıllardır ilçede yaşamını sürdüren yöre halkı, Van Gölü suyunun sodalı ve tuzlu olması nedeniyle kolay kolay donmadığını fakat son 20 yılın en soğuk günlerinin yaşandığı ilçede Van Gölü suyunun bile buz tuttuğunu söyledi. toplum
11 şubat salı 2014
Şehir içi HES’e imar izni
sayı: 121
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper onur şeker Sara küçükgil
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Muharrem yaşayabilirdi Babasının, sırtındaki çuvalda cesedini taşıdığı küçük Muharrem’in öyküsü son günlerde çokça konuşuluyor. Muharrem’in ölümünden 40 saat sonra tamamlanan yol açılma çalışmalarından, gelmeyen ambulansa kadar yaşanan her şey, Muharrem’in yaşamına verilmeyen değeri bir kez daha ortaya koyuyor. Van’ın Çalık mezrasında her şey 1 Şubat günü, küçük Muharrem’in fenalaşmasıyla başladı. Baba Abdulvahap Taş,
evlerinde telefon çekmediği için bir tepeye çıktı ve Yalınca Jandarma Karakol Komutanlığı’nı arayarak, Muharrem’i hastaneye götürebilmek için helikopter istedi. Komutanın durumu bildirdiği 112’deki görevli ise; teyit için babayı geri aradı fakat telefon çekmediği için ulaşamadı. Bu nedenle ambulans gönderilmedi. Gece saat 02.00-02.30 sıralarında Muharrem anne ve babasının kollarında can verdi. toplum
Artvin’in Arhavi İlçesi’nde şehir içine kurulacak HES’le ilgili ilçe halkı tarafından açılan dava henüz sonuçlanmadan, belediye inşaata ruhsat verdi. HES projesinin tamamlanması için, Belediye Meclisi tarafından, ilçenin imar planlarında değişiklik yapılarak Cumhuriyet Mahallesi’nin bir kısmı “konut dışı kentsel çalışma alanı” ilan edilmiş ve şehir merkezinde kurulması planlanan HES projesine imar izni verilmişti. Projeye göre, Çifteköprü deresinin suları, su boruları ve su tünelleri
yoluyla taşınarak şehir merkezinde kurulacak olan HES barajında enerjiye çevrilmesi planlanmıştı. Şehir içi HES projesine karşı olan bölge halkı ise, HES projesinin iptal edilmesi için yürütmeyi durdurma talebiyle dava açmıştı. Mahkeme, bilirkişi incelemesi yönündeki kararını verdi. Bilirkişi heyeti bölgeye giderek inceleme yaptı. Ancak mahkeme sonuçlanmadan projenin tamamlanması için Arhavi Belediyesi şehir içi HES projesine inşaat ruhsatı verdi. toplum
GUNCEL
03
11 Şubat 2014
Fatih Altaylı “mağdurum” diyor ancak bu soruyu yanıtlayamıyor:
Neden istifa etmiyorsun?
Cemaat - AKP düellosu Başbakana ait ses kasetlerinin sızdırılmasıyla yepyeni bir boyuta taşındı. Erdoğan’ın, Habertürk Başkanvekili Fatih Saraç’a yayındaki haberi kaldırması için talimat verdiği ortaya çıktı. Erdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasıyla ilgili altyazıların kaldırılması için talimat verdiği ses kaydının hemen ardından yeni bir ses kaseti daha yayınlandı. güncel hülya say
DERİN NEFES ALDI YALANLARI SAYDIRDI Fatih Altaylı çıkan kayıtlara yanıt vermek için Cüneyt Özdemir’in sunup yönettiği 5N1K programına katıldı. Cüneyt Özdemir’in “İstifa etseydin” demesi üzerine derin bir nefes alan Altaylı ardı ardına yalanları sıraladı. Başbakan’ından taktikleri iyi öğrendiği belli olan Altaylı kendi dışında herkesi suçladı kendini akladı.
Tapelerdeki kayıtlara göre, Başbakan Erdoğan, CİNER Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Saraç’a Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Devlet Bahçeli ile ilgili haberlerden rahatsızlığını ilettikten sonra ve haberlerin derhal kaldırılması talimatını verdi. Ardından Saraç, Habertürk çalışanı olduğu söylenen Abdullah adlı kişiyi arayarak derhal haberin kaldırılmasını istedi. İnternete sızdırılan ikinci ses kaydında ise gazetede AKP’nin sağlıkta dönüşüm politikasını eleştiren bir haber üzerine Erdoğan’ın Fatih Saraç’ı arayarak yeniden fırçaladığı anlaşıldı. Çeşitli görüşmelerin ardından Fatih Saraç haberi yapan 4 gazeteciyi işten attırdığını Yalçın Akdoğan’a bildirdi.. FATİH ALTAYLI’DAN ANKET KIYAĞI Seçim sonuçlarını manipüle etmekten çekinmeyen AKP hükümetinin anketlere müdahale etmesi kimseyi şaşırtmadı. Habertürk’ün yaptırdığı tüm seçim anketlerinin AKP güdümünde ve Başbakan’ın onayından geçerek gerçekleştirildiği internete sızan ses kayıtlarından sonra kanıtlanmış oldu. Ses kayıtlarında Konsensüs Araştırma Şirketi’nin Habertürk için yaptığı anket, yayınlanmadan önce Fatih Saraç tarafından Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunuldu. Fatih Altaylı BDP’nin oylarının ankette düşük göründüğünü, MHP’nin oylarından alınacak 3 puanın BDP’nin oylarına yazılabileceğini söyledi. Başbakan Erdoğan, oyların kaydırılarak anket üzerinde manipülasyon yapılmasına onay verdi. MEDYA’YI BABASININ ÇİFTLİĞİ SANDI AKP hükümeti döneminde basına sansür uygulamaları artarak devam
9 SÜTUNDA ROBOSKİ Yine aynı programda Cüneyt Özdemir’in kasetlerde çıkan Fatih Saraç’ın “Gazetede Uludere’yi görmedik, Başbakan çok beğendi” ifadesini hatırlatması üzerine Ataylı defalarca 9 sütunda verdik o haberi hala gözlerimin önünde dedi. Fatih Saraç’ın ise kendini Başbakan’a savunmak için o sözleri söylediğini iddia etti.
etti. AKP hükümetine muhalefet eden gazetelerin Türk Hava Yolları uçaklarında dağıtımı yasaklandı. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra 23 Aralık 2013 tarihinden itibaren de Zaman, Bugün ve Today’s Zaman gazetelerinin dağıtımı durduruldu. Gezi direnişi ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra televizyon ve gazete yayınlarını kontrol etmek amacıyla AKP Genel Başkan Yardımcısının başkanlığında bir komisyonun kuruldu. Son olarak, Başbakan Erdoğan’ın internete sızan ses kaydında “Bunları tek tek arayıp konuşacaksın” ifadesi basın özgürlüğünde ülkenin geldiği
aşamayı özetleyen bir ifade olarak tarihe geçti. FATİH SARAÇ EFENDİSİNİN BİR SÖZÜNÜ İKİ ETMEDİ 14 Haziran 2013 günü gerçekleştiği belirtilen ses kaydında Başbakan Erdoğan, Bahçeli’nin basın toplantısının Habertürk’te canlı yayınlanması nedeniyle Fatih Saraç’a tepki gösterdi. Saraç ise o görüşmenin ardından kanal çalışanına talimat vererek yayını durdurdu. Görüşmede Fatih Saraç’ın ise adeta bir emir eri gibi, “Evet efendim, tamam efendim, emredersiniz efendim, anlaşılmıştır efendim” ifadelerini kullanması dikkat çekti.
BAŞBAKAN İSTEDİ 4 KİŞİ KOVULDU Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın medyayı nasıl denetim altına aldığını gözler önüne seren ses kayıtlarına bir yenisi daha eklendi. Bir annenin çocuğunu hastaneye götürürken karşılaştığı sorunlara ve AKP’nin sağlıktaki dönüşümüne ilişkin bir haber üzerine Fatih Saraç’ı arayan Başbakan Erdoğan “El insaf edin böyle başlık nasıl atıyorsunuz” diyerek uyardı. Fatih Saraç’ın “Haklısınız, ayıptır efendim” demesi üzerine Başbakan “Bu haberler yapılmadan önce kontrol edin, engelleyin” imasında bulundu. Ardından Fatih Saraç ve Yalçın Akdoğan’la yaptığı konuşmada bu haberi yapanların ve editörün işten atıldığını ifade ederek “Editör ve haberi yapan üç kişi toptan gitti bilgin olsun” dediği öğrenildi.
Altaylı’nın gözünden Roboski Fatih Altaylı’nın Habertürk hakkındaki ses kayıtlarına yanıt olarak “Uludere’yi manşetten gördük” sözlerinin kaynağındaki Habertürk manşetinde, katliamın sorumluluğu köylüye yükleniyor. Altaylı ise katliamdan sonra “İyi de asker ne halt etsin” başlıklı bir yazı yazmıştı. Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Başbakan’ın gazeteye doğrudan müdahale ettiğini ortaya koyan ses kayıtlarının ortaya çıkmasının ardından CNN Türk’te Cüneyt Özdemir’in sorularını yanıtladı. Özdemir’in değindiği konulardan birisi, Habertürk Gazetesinin Roboski katliamını görmezden gelmesiyle övünmesiydi. Altaylı konuyla
ilgili, “Uludere bizim gazetenin manşetinde 9 sütunda manşet yer aldı. Nasıl bu haber görülmemiş olabilir. Gazete bugün gibi gözümün önünde” dedi. Gazetede katliamın nasıl haberleştirildiği ise basını takip eden çok sayıda kişinin “bugün gibi” gözünün önündeydi. Habertürk, “Sınırda vahim hata” başlığıyla verdiği haberde, “Kaçakçılık için Kuzey Irak’a geçen köylüler, teröristlerin yolunu kullanınca F-16’ların hedefi oldu” yazıyordu. Altaylı ise katliamdan hemen sonra, “İyi de asker ne halt etsin!’ başlıklı bir yazı kaleme almış, “Vurmayıp da şehit versek askerler hedef olacaktı’ demişti. GÜNCEL
Kim bu Mehmet Fatih Saraç?
Tam adıyla Mehmet Fatih lantılardan dolayı malvarlıklarını Saraç en başta Başbakan dondurduğu, hala ABD’nin terör Erdoğan’ın en sevdiği tiplemeler- listesinde bulunan Arap işadamı den. 1960 İstanbul doğumlu olan Saraç Mekke Üniversitesi mezunudur. Bim A.Ş.,Yeni Mağazacılık A.Ş. (A101), Ak Gıda A.Ş. kurucu ortağıdır ve eski Yönetim Kurulu Üyesidir. Halihazırda UCZ Mağazacılık A.Ş./ Dogal Gıda Ürünleri A.Ş. ve Mes Yatırım Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanıdır. Mehmet Fatih Saraç ismi gündeme Ciner Medya Grubu’nu kontrol eden Ciner Yayın Holding’in de başına getirilmesiyle duyuldu. Fatih Saraç, Birleşmiş Milletler’in El Kaide ile bağ-
Yasin El Kadı’nın eski ortakların- Görsel Yayınlar A.Ş.’nin 21 Aralık dan… Saraç’ın Ciner’le medya 2012’de yapılan genel kurul topalanındaki işbirliği ise Ciner’e C lantısında yönetim kuruluna girmesiyle başladı. Saraç, yönetime girmekle kalmadı, başkan yardımcılığına getirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Mehmet Fatih Saraç hakkında kulislerdeki bilgilere göre; Saraç Habertürk’ün gizli patronu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Mehmet Fatih Saraç arasında geçtiği iddia edilen ve Erdoğan’ın Habertürk yayınına ilişkin talimatlar verdiği telefon konuşmaları ise, yine kulislerde “malumun ilanı” şeklindeki yorumlara neden oldu. GÜNCEL
Fatih Altaylı ses kayıtlarının çıkmasına rağmen istifa etmeyeceğini açıklamıştı. Sizce Fatih Altaylı neden istifa etmiyor? Fatih Altaylı HaberTürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Tarafsızım
Hangi gazeteci şahane gazetecilik yapıyorum, istediğimi de yazıyorum diyebilir. Ben hiç mutluyum dedim mi? İstifa et istifa et. Ne olsun, medyanın başında sadece havuzcular mı olsun? Ben ne cemaatçiyim ne hükümetçiyim. Mirgün Cabas Gazeteci
Baskı varsa istifa et Eğer üzerinde baskı varsa, kendini kullandırtma, ya da bize, burada bulunmam sizin için nimettir ben gidersem, kötüsü gelir deme, kötüsü gelsin, görelim. Herkes de o kuruma artık o yeni gelen adamın yönettiği kurum diye baksın. Sen bu işe paravan olma. Işıl Kurt Yarın Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Mağduru oynamasın
AKP’nin bir kalemi olarak hareket ediyor, “Mağdurum” demesine gerek yok. “Doğru bildiğim bu bende onu yapıyorum” demesi daha dürüst olur. İstifa etmek yerine var olan gücün yanında bir asalak gibi yaşamayı tercih ediyor. Alper Birdal SoL Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Garip değil
Başbakan’dan talimat alarak gazetecilik yapan bir kişinin de “Ne var hepiniz talimat alıyorsunuz. Sanki yeni mi öğreniyorsunuz?” gibi bir zeminde kendini savunması, istifa etmeyi düşünmemesi bana hiç garip gelmiyor. Barış İnce BirGün Gazetesi Yazı İşleri Müdürü
Alışkanlıkları var
İki tane nedeni var. Genel yayın yönetmenliği konumu 1980 sonrasında bir çeşit CEO’luğa dönüştü. Pastanın içersine Fatih Altaylı büyük bir yer edinmiş durumda. İkincisi iktidar alışkanlığı. Bu alışkanlıktan da vazgeçmek kolay değil. Fatih Polat Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Feda etmek istemiyor
Önemli bir medya grubunda çok etkin bir konumda. Bunu ve bunun sağladığı yaşam standartlarını feda etmek istemiyor. Bıraktığı zaman Fatih Altaylı’nın bağımsız olarak ne konuda uzman olduğuna yanıt bulamazsınız. İhsan Eliaçık Karşı Gazetesi Yazarı
Vicdanı yok
Gazetecilik vicdanı olmadığını düşünüyorum. Bu vicdan olmadığı için harekete geçmiyor ve istifa etmeyi düşünmüyor. Kendi sesiyle yapılan konuşmalar var. Herhangi bir gazetenin başında genel yayın yönetmeni olmaması lazım. Ümit Aslanbey Taraf Gazetesi Yazı işleri Müdürü
Rahatsızlığı yok
İstifa etmediğine göre kişisel bir nedeni vardır. Belki imkânlarını bırakmak istemiyordur, belki kimsenin bilmediği şeyler vardır. Bir sürü nedeni olabilir ama istifa etmemesi anlamsız. Demek ki orada rahatsız olduğu bir şey yok şuan için. Cüneyt Akman Halk TV Haber Müdürü
İktidarı bırakamıyor Birçok kişi için de aynı soru sorulabilir tabi. Şimdi Fatih Altaylı yakalandı tabi böyle bir tarafı var. İktidar denen şey öyle kolay bırakılan bir şey değil, gazetecilerin de iktidarları var demek ki koltuklarını bırakamıyorlar. Levent Üzümcü Karşı Gazetesi Yazarı
İnanmak zorundayız Biz üstüne ne dersek diyelim, neden istifa etmediğini çok net bir şekilde anlattı. Kendisinin söylediğine inanmak zorundayız. 400 çalışanın kendisi tarafından oraya yerleştirildiğine, ekmeklerinden sorumlu olduğuna.
GUNCEL
04
11 Şubat 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Hakan Öztürk’ün yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
100 liralık benzinin 62 lirası vergi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, benzin fiyatlarındaki pahalılığa ilişkin sorular karşısında: “Kullandığımız her 100 TL’lik benzin, mazotun ortalama 55-60 TL’si, yerine göre 62 TL’si vergiden kaynaklanıyor” dedi. Yıldız, her yıl 17 milyon araçtan vergi topladıklarını ve bu vergilerin ülkenin refah seviyesi için önemli olduğunu kaydetti. Yıldız: “Tabii ki (vatandaşların) kullandıkları yakıtın ben şahsen daha ucuz olmasını temenni ederim ama uluslararası borsadaki gerek doların artmış olması gerekse ham petrol fiyatlarının istediğimiz seviyeden yüksek olması tabii ki akaryakıt ürünlerini de arttırıyor” dedi. GÜNCEL
Baktı olmuyor damadını köşe yazarı yaptı Başbakan Erdoğan’ın damadı ve Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Serhat Albayrak’ın kardeşi Berat Albayrak Sabah Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Kayınpederinin damadı… Öte yandan, Albayrak ilk yazısında, AKP’nin son bir yıldır kullandığı argümanların bir özetini sundu. Gezi ve 17 Aralık ile başlayan sürecin ‘manidar’ olduğunu belirten Albayrak, “Artık siyasetçisi, bürokratı, akademisyeni vs. herkes yeni Türkiye ile uyumlu olmalı ya da ülkenin önünde takoz olmaktan çıkmalıdırlar” dedi. GÜNCEL
Bu da gol değil
CHP Merkez Yürütme Kurulu toplantısı ardından parti meclisi onayına sunulan belediye başkan adayları kesinleşti. Toplantıya katılmak üzere gelen CHP’liler, bahsi geçen bazı adaylar nedeniyle dışarıda protesto ile karşılandı. CHP, başta Ankara ve Antakya olmak üzere Gezi direnişine yönelik sözleri ile eleştiri konusu olan eski MHP’li adayları nedeniyle tepki çekmeye devam ediyor.
Aylin Kotil
Mustafa Sarıgül
güncel hülya say
Mansur Yavaş
mene yakın olan isimleri açıklaması dikkatlerden kaçmadı. CHP’nin CHP, yerel seçimlerde pek kendi siyasetini üretmeyerek, çok belediye başkanlığını ka- AKP’yi taklit eder tarzda ilerlediği, zanmak konusunda iddialı bir çıkış bu konuya dair temel tespitlerden yaparak hazırlandığı yerel seçimler sadece biri. Diğeri ise CHP’nin kenyarışına eleştiri oklarının hedefi ola- dine koltuk kazandırabilecek herkesi rak giriyor. İl ve ilçe belediye başkan- aday göstermekten imtina etmeyeları adaylarının tamamını netleştiren rek seçimlere hazırlandığı yönünde. CHP, parti içinde de tepki aldı. Parti içinden gelen tepkinin ana nedeni Ankara’ya MHP’li aday adaylığı kabul edilmeyen üyelerin- CHP’nin Ankara adayı eski MHP’li den kaynaklanmakla beraber, asıl Mansur Yavaş. Yavaş, son seçimlerde eleştiriler aday gösterilen eski AKP Devlet Bahçeli’ye mektup göndereve MHP’lilerden dolayı geliyor. rek “MHP CHP’lileşiyor” eleştirisinde bulunmuştu. Adaylığını açıkCHP’liler koltuk, halk kendinden larken de CHP’yi tercih etmesiyle yana siyaset yapan aday derdinde 12 Eylül siyasetinin son bulacağını CHP adaylarına yönelik esas tepki söyledi. Bir önceki yerel seçimlerhalktan geliyor. Parti pek çok ilde deki adaylığında ise %27 oy almıştı. daha önceki yıllarda AKP ve MHP CHP’nin Ankara’da Gökçek’i alt ile hareket etmiş kişileri aday gös- edebilmek için MHP tabanının da terdi. Gezi direnişinin yaşandığı ve oyunun peşine düştüğü saptamaları direnişin AKP iktidarını salladığı bir yapılmaya devam ediyor. dönemde yerel seçimlere giderken, Zira ODTÜ direnişine katılan, merkez sol ve ana muhalefet partisi Gezi eylemlerinde bulunan CHP’li olarak anılan CHP’nin aday belirler- vekil Aylin Nazlıaka’nın da aday ken merkez sağa ve muhafazakâr seç- olma ihtimali konuşulurken CHP
Lütfü Savaş
Yavaş’ı tercih etti.
diye Başkanı adayı ise daha önce CHP’den ihraç edilen Mustafa SaHatay adayı Gezicilere marjinal rıgül. Adaylığının netleşmesi dönedemişti minde de CHP ile sıkı bir pazarlığa CHP Hatay’da da eski AKP’li Lüt- girişen Sarıgül’e yaklaşımlarınedefü Savaş’ı aday gösterdi. Savaş, Gezi niyle CHP sık sık eleştiri konusu direnişi sırasında çocuklarını kaybet- olmuştu. miş Hatay halkının geniş tepkisiyle karşılaştı. Zira Gezi direnişini birkaç ‘Kazanalım da nasıl olursa olsun’ marjinal grubun gerçekleştirdiği yö- CHP nasıl bir belediyecilik anlayınünde açıklamalarda bulunmuştu. şı getireceği ile değil daha çok orCHP’nin Hatay’ı kazanmak için taya koyduğu seçim politikaları ile alevi oylarını yeterli görmediği, bu tartışılmaya devam ediyor. Mevcut nedenle Sünni bir aday göstererek tabanına güvendiği, AKP karşıtlarıoy oranlarını arttırmayı planladığı nın oylarını toplayabilecek bir odak söylenenler arasında. olabileceği kanaatinde olduğu ortada. Bir yandan da aday gösterdiği Beyoğlu’na Aylin Kotil MHP’li, AKP’li, medyatik adaylarla Beyoğlu adayını Gezi Forumları da nabza göre şerbet vererek oy topile belirleyeceğini söyleyen CHP lama derdinde. Ancak Gezi direniburada da Aylin Kotil’i aday gös- şinden dokuz ay sonra gerçekleşecek tererek oy toplama derdinde. Kotil yerel seçimlerde halkın da taleplerini seçim barajının düşürülmesi için karşılamayan, kentlerine sahip çıkAnkara’ya yaptığı yürüyüşle günde- mayan adaylar konusunda geçtiğime oturmuştu. miz dönemlerdeki gibi davranmayacağı ortada. İstanbul’da Sarıgül’den vazgeçmedi CHP İstanbul Büyükşehir Bele-
Porno lobisi işbaşında
Başbakan Erdoğan’ın ve yandaşlarının Gezi direnişini ve 17 Aralık yolsuzluk operasyonunu faiz lobisi ve dış mihrakların oyununa bağlamasının ardından, iktidara yakınlığı ile tanınan Star Gazetesi, internette sansür yasasına karşı duranları ‘porno lobisi’ olarak niteleyerek alay konusu oldu. CHP’nin ve TÜSİAD’ın da bu lobinin bir parçası olduğunu iddia
eden “Porno lobisi baskı yapıyor” başlıklı haberinde sosyal medyada alay konusu olan şu ifadeler yer aldı: “Yeni internet yasasını veto için Cumhurbaşkanı’na çağrı yapanların, 2011’de çocukların porno sitelere girişini engelleyen ‘güvenli internet’ uygulamasına da tepki gösteren çevreler olması dikkat çekiyor. İlk sırayı ise CHP ve TÜSİAD alıyor”. GÜNCEL
İnternet cinler alemi gibi CHP’den bir istifa daha CHP Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin ardından Kırklareli milletvekili Turgut Dibek de partisinden istifa etti. Bu istifayla birlikte CHP’nin milletvekili sayısı 133’e düştü. CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in CHP Genel Sekreterliği’ne gönderdiği istifasında CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, mevcut Belediye Başkanı Cavit Çağlayan’ı yeniden aday göstermemesi üzerine partisinden istifa ettiğini açıklayarak, “Kendinizi başka türlü anlatma fırsatı bulamıyorsanız kalan son çare odur” dedi. GÜNCEL
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan
Ben hoş bulmam da
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazete ve televizyon kuruluşunun satışıyla ilgili internette yayınlanan ses kayıtlarına ilişkin, “Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını, olabileceğini bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışında veya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam şık bulmam ama nedir, ne değildir, eğer bunlar soruşturmaya konu olacaksa gizlilik içinde yapılmalı ve sonucunda kamuoyu ya takipsizlik olarak veya iddia edilen kişilerle ilgili bir suç varsa o suç kapsamında bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz” dedi. GÜNCEL
Başbakan, Almanya’da yaptığı konuşmada “Biz yola çıkarken 3Y ile mücadele edeceğiz dedik. Bunlar yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar” ifadesini kullandı. Sözüm ona yüzyılın iyilik hareketi olan Deniz Feneri skandalında yüzyılın dolandırıcılığı yapıldı. Adı karışan tüm sanıklar ise AK’landı. Öte yandan 17 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet skandalı hala ülke gündeminde. Samsun’da açlıktan ölen 2 yaşındaki Kübra bebek, kendi payına düşen milli geliri çöplükte arayan insanlar, AKP iktidarının yoksulluktaki başarısının kanıtıdır. Yasaklara gelecek olursak, en son internet yasağı hükümetin yasaklar konusundaki hassasiyetini ortaya koydu. “Biz 3Y ile mücadele dedik” diyen Başbakan Tayip Erdoğan’a yalancısın, yüzsüzsün ve yolsuzsun cevabını verdikten sonra kendisine OĞLUM BAK GİT diyoruz.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Kahramanmaraş’ta katıldığı bir konferansta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını
yanıtladı. AKP iktidarından önce Türkiye’de yüzde 70 olan tutukluluk oranının şu anda yüzde 22 olduğunu belirterek “Tutukluluk süresini 10 yıldan 5 yıla indiriyorsunuz kendinize sıra gelince şeklinde eleştiriler alıyoruz. Böyle bir şey yok. Süre indirimi var, Anayasa Mahkemesi iptal etti süreyi” dedi. Öte yandan Kuzu, kamuoyunda ‘Torba Yasa’ olarak bilinen içerisinde özel hayatın gizliliğinin ihlali durumlarında internete erişimin TİB tarafından önlenmesinin de öngörüldüğü yasa tasarısıyla ilgili oldukça ilginç açıklamalarda bulundu. İnternet ortamını cinler ve ruhlar alemine benzeten Kuzu, “İnternet konusu denetimi zor bir alan ruhlar alemi midir, cinler alemi midir, nedir bilmiyorum? Ama bu alanı da yolgeçen hanı gibi görmemek lazım. Yani önüne gelen bir tweet attım kaçtım Maraş’a, ne güzel beni bulsunlar bulabilirlerse. Böyle bir şey yok” dedi. GÜNCEL
Şehzade Bilal’in tatil keyfi
25 Aralık’taki ikinci yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında adı geçen Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ailesi ile birlikte tatil için Abant Tabiat Parkı’nda bulunan Büyük Abant Otel’ine gitti. Kurucusu olduğu TÜRGEV ve şahsı ile ilgili yolsuzluk iddialarına aldırış etmeyen Bilal Erdoğan rahat tavırlarıyla dikkat çekti. Bilal Erdoğan, yanındakilerle bir minibüse binerek Abant’ın hemen yanında bulunan Örencik Yaylası Camii’nde Cuma namazını kıldı. Geçen hafta Bilal Erdoğan hakkındaki deliller, dosyaya yeni atanan savcılar tarafından tekrar incelemeye alınmış dosyada adı geçen 41 işadamı ise ifadeye çağrılmıştı. Bilal Erdoğan’ın ailesi ile birlikte tatile çıkması başlatılan bu yeni incelemenin formaliteden öteye geçmeyeceğinin sinyallerini verdi. GÜNCEL
GUNCEL
05
11 Şubat 2014
Sibel Uzun UYANIŞ
Gazetecilik size kalmaz
Naklen Başbakan’ın Haber Türk’ün alt yazısına nasıl müdahale ettiğini izledik. Meclisteki muhalefet partilerinden birinin genel başkanı ile ilgili alt yazı geçmemesini istiyor. Telefonun diğer ucundaki Haber Türk (Ciner Medyası) sahibi Fatih Saraç onun altında da Fatih Altaylı. Evet efendim hemen efendim sonucunda üç kişi işinden edildi.
Yolsuzluk davasında tedbirler kalkıyor 17 Aralık soruşturması kapsamında şüphelilere konulan tüm yurtdışı yasakları ve malvarlığı tedbirleri tamamen kaldırıldı. Yolsuzluk davasında gözaltına alınıp tutukalanan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın mal varlığı üzerindeki tedbirler kaldırldı. Kısa bir süre önce de Rıza Sarraf’ın mal varlığı üzerindeki tedbir de kaldırılmıştı.
Yerin yedi kat altındaki kararmış kafaları modern dünya insanının kavuşmuş olduğu sınırsız haberleşme isteğine bal gibi yenik düşmeye mahkûm. Bu müdahale de ancak mizah malzemesine dönüşüyor. Ciddiye alınır bir tarafı bile kalmıyor. Koca Başbakan yurtdışından bir alt yazının sansürü ile nasıl uğraşır? Hiç mi başka işi yok. Demek istiyor ki “siz beni sansür ile ilgili ciddiye almıyorsunuz ama bakın neler yapıyorum.” Ayakkabı kutularındaki balya balya paraları kaç tane karlı köy yolunu açtırabilecekken Muharrem bebeklerin ölüme terk edilmesi haberi yankı uyandırınca birkaç medya patronunu bağlarsak olay unutulur gider diye düşünüyorlar. “Aman yolların fatihi hükümete, sağlık sistemine hiçbir laf edilmesin olan ölen bebeklere olsun.” Düşünün meclisteki bir partiye yapılan buysa mecliste olmayan, çok önemli tespitlere ve eylemlere imza atan bir parti haber konusu olsa ne olacaktı? Herhalde anında tüm televizyonları kapatmayı isterlerdi. Zaten bilinen bir gerçek ama telefon kayıtlarının ortaya çıkması ile çok daha fazla insanın gündemine girebildi. İşte her şey bu kadar aymazca ve acımasızca sansürleniyor. En baskıcı ülke yönetimlerinin uyguladığı (uygulayamadığı) internet sansürünü Türkiye’deki milyonların milyarlarca tıklamasını kontrol altına almaya karar verecek kadar yolu şaşırmış durumdalar. Merak etmeyin Başbakan milyar tıklama için milyar telefon açacak bir Erdoğan hologramı makinesi üretimi için sipariş vermiş. *** Fatih Altaylı rezaleti ne ilk ne de son olacak. Milyonlar Gezi’ye akın ederken o hala tahttakine yerlere kadar eğilmekte hiç ama hiç bir beis görmemişti. Arkasından kendini aklama peşine düşüp açıkça ortamı yumuşatmaya çalıştığı için “gerekirse secde edeceğini” söylemişti. Kendisi o kadar para kazanmış parlak bir medya yöneticisi olarak hayatının bundan sonraki bölümünü balık tutarak geçireceğini söylüyor yani sağlam bir gelir güvencesine sahip. Kimseye güya eyvallahı yok. İşten atılan gazete çalışanlarının nasıl bir ekonomik zorluk yaşadığı onun durumu ile kıyaslanabilecek bir farka bile sahip değil. Yeni iş bulabilecekler mi söz konusu bile olamıyor. Cüneyt Özdemir gibi parlak bir medya mensubunun da herhalde Fatih Altaylı dururken programına alacağı taraf işten atılan gazeteciler değildir. AKP’ye bak Fatih Altaylı’yı gör. O olmasa gazete hatta gazetecilik olmaz. Mağdur oğlu mağdurdur. Onlar hep güçlünün her dönemde yanında kalmayı bir şekilde başaran ama tarafsız, bizim için çırpınan gazetecilerdir. Bize hep “dünya acımasız biz ne yapalım?” derler. Herkese eşit mesafedeyiz mavalını okurlar. *** Bu karanlık, umutsuz medyanın dışında tuğla tuğla döşenen gerçek ve güzel haberler var. Her gün bu haberlerin üzerine basarak gazeteciyiz diye geçiniyorlar. Bugün mesela ana haber kanallarında polisler götürürken göreceğiniz ama önemli detayları atlanan bir gelişme oldu. Liseli Gençler Beşiktaş’ta Berkin Elvan için, AKP’nin yalanlarına karşı seçim standını protesto etti. Polis her zaman olduğu gibi acımasızca saldırdı ve gözaltına aldı. Gezi direnişini büyüten sürdüren bu gençler durmaksızın memleket sorunlarını çözmenin derdindeler. İşlenecek ve üzerinde durulacak haber budur. Onları görmek, duymak, cesaret almak, nasıl başardıklarını bilmek isteyen, milyonlarca genç, yetişkin insan var. Star gazetesinin genel yayın yönetmeni demiş ya “onların medyası var da %50’nin mi olmasın?” vah zavallılar. Gelin bize biz sizi haber yapalım, bizim sorularımıza cevap verin bakalım. Ne güzel ki bizlerin de medyası var. Her gün biraz daha devleşen gazetesi, televizyonu, gazetecileri var. Toplum sizin gibilere mecbur kalmasın diye. twitter: @sibeluzun_yarin
İSTANBUL Arda İcil
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında Halkbank Dış İşlemler Daire Başkanı Hakan Aydoğan tanık olarak dinlendi. Aydoğan, tutuklu Genel Müdür Süleyman Aslan’ın talebi üzerine tanıklık yaptı. Soruşturma kapsamında tutuklu bulunan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı Ersan Şen, soruşturmayı yürüten savcı Ekrem Aydıner’e tanık dinletme talebinde bulunmuştu. Talebi değerlendiren savcı Aydıner, Halkbank Dış İşlemler Daire Başkanı Hakan Aydoğan’ın dinlenmesine karar verdi. Tanık Aydoğan sabah saatlerinde savcı Ekrem
Aydıner’in odasına girdi. Yaklaşık 3 saat ifade veren Aydoğan savcılıktan ayrıldı. Öte yandan tanık dinleme talebi değerlendirilen Halkbank’ın eski Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkındaki “mal varlığa tedbir” kararı da aynı gün içerisinde kaldırıldı. Sinpaş yönetim kurulu başkanı ifade verdi Sinpaş Yönetim Kurulu Başkanı Avni Çelik “2’nci dalga soruşturması”nı yürüten savcılara ifade verdi. Kamuoyunda “25 Aralık” ya da “2’ nci dalga” olarak bilinen soruşturma kapsamında adı geçen işadamı Avni Çelik ifade verdi. Çelik’in avukatları müvekkillerinin “bilgi sahibi” sıfatıyla ifade verdiği ileri sürdü.
Müdürün avukatları itiraz etti Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Halkbankası eski genel müdürü Süleyman Aslan’ın avukatları, İstanbul 14’üncü Sulh Ceza Mahkemesine dilekçe vererek Aslan’ın tüm mal varlığına tedbir konulamayacağını belirterek tedbir kararına itiraz ettiler. Tedbir kararını hukuki olmadığı savunulan dilekçede, tedbir konulan malların suçla alakalı olmadığı savunuldu. Aslan’ın avukatlarınca yapılan başvuruyu değerlendiren İstanbul 14’üncü Sulh Ceza Mahkemesi ise Aslan’ın maaşı, 14 Ekim 2012’den önceki mal varlığı (maaştan edindiği edinimler ile gayrimenkulleri)
üzerindeki tedbirin kaldırılmasına karar verdi. Savcı muammer Akkaş’ın başlattığı soruşturma Söz konusu soruşturma, savcı Muammer Akkaş tarafından başlatılmıştı. 41 ismin şüpheli sıfatıyla geçtiği dosya Akkaş’tan alınmış, savcı Akkaş daha sonra da Tekirdağ’a tayin edilmişti. Savcı Muammer Akkaş’tan alınan soruşturmayı 4 Terörle Mücadele Savcısı yürütüyor. İsmail Uçar, Fuzuli Aydoğdu, İrfan Fidan ve Murat Çağlak tarafından yürütülen soruşturmada kamuoyuna yansıyan ilk işlem de Çelik’in ifadesinin alınması oldu.
Mahkeme: Suçlama dayanaksız Taksim Dayanışması temsilcilerinden Ali Çerkezoğlu, Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender İmrek, Haluk Ağabeyoğlu’nun suç örgütü kurmak ile suçlandığı iddianame avukatların itirazı üzerine savcılığa iade edildi. Mücella Yapıcı’nın avukatları Turgut Kazan, Aslı Kazan ve Serdar Laçin tarafından mahkemeye sunulan itirazda dosyada sunulan delillerin şüphelilerle ilişkilendirilmediği ve iddianamenin reddi talep edildi. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu adına avukatlar Arzu Becerik, Ayhan Erdoğan ve Kazım Erkut Güzel’de aynı yönde talepte bulundu.
Deliller ve kişiler belli değil Avukatların itirazını değerlendiren mahkeme, söz konusu örgütün ne amaçla kurulduğunun belirtilmemesi, polise mukavemet suçlamasının delilleri olmaması, mala zarar veren kişilerin kimler olduğunun belirtilmemiş olması nedeniyle iddianameyi Savcı Nazmi Okumuş’a iade etti. İddianamede Taksim Dayanışması temsilcilerinden Ali Çerkezoğlu, Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender İrmek, Haluk Ağabeyoğlu suç işlemek amacıyla örgüt kurmakla, 21 kişi de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetle suçlanıyordu. GÜNCEL
l Biz internette kişilik haklarını ihlal eden yayınlara karşı bir düzenleme yapıyoruz. l Türkiye’yi büyütmek için gayret gösteriyoruz, onlar bizi de Türkiye’yi de paçasından tutup aşağı çekmeye çalışıyorlar.
Kavas değil vatandaş ceza aldı Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un ‘gavat’ diyerek tepki gösterdiği vatandaşlar arasında bulunan bir kişiye hakaret suçundan 2 yıl, bir kişiye hem hakaret ve hem tehdit suçundan 4 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Vali Hüseyin Avni Coş’un şikayeti üzerine olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında polisin çektiği görüntülerin çözümü yapıldı ve Vali’ye hareket ettiği ileri sürülen Mustafa Onur K. hakkında hakaret ve tehdit suçlamasıyla 4, Sezer Z. hakkında da 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle 8. Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldı. Savcılık iddianamesinde, sanıkların suçlamayı kabul ettikleri belirtildi. Adana’da 10 Kasım törenleri sırasında yaşanan arbede sonucu Vali Hüseyin Avni
Coş aleyhine sloganlar atılmış, Vali Coş ise gösterilere ‘Allah belanı versin diyen o gavatı al’ demişti. Vali kabul etti: Gavat dedim Tartışmalara yol açan ifadeyi dediğini kabul etti. Vali Coş “İstemeden ağzımızdan çıkmış bir kelime ama halka değil o küfürbaz şahsa yöneliktir” ifadelerini kullanmıştı. 10 kişiye para cezası Tartışmalar bununla da sınırlı kalmadı. Adana Emniyet Müdürlüğü protesto gösterilerine katılan 9 kişiye Kabahatler Kanunu’na göre 186’şar lira para cezası kesip serbest bıraktı. GÜNCEL
l Türkiye’yi hem içeride hem dışarıda karalamanın peşinde olanlar kimler? Bu ittifakı çok iyi görmeniz gerekiyor.
GUNCEL
06
11 Şubat 2014
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
AKP’nin “gömlek” krizi
Neoliberal talanın koçbaşı, “muhafazakar demokrat” AKP, iktidara gerçek anlamda yerleşmesiyle birlikte hegemonya siyasetini terk etmek zorunda kaldı. Çünkü iktidarda olmak, somut politik kararlar vermeyi, seçimler yapmayı gerektirir; Devletlû olarak verilen her karar, yapılan her seçim, özellikle AKP gibi Sünni, milliyetçi, patriarkal, muhafazakâr… bir iktidar partisi için “halk”la karşı karşıya gelmeden olanaksızdır. Çünkü uzlaşmaz çelişkilerin taraflarını aynı safta bir araya getirmek, bir başka deyişle “öteki”si olmayan bir hegemonya siyaseti gütmek olanaksızdır. Özetle; AKP, iktidara yerleşmekle, artık demokratik taleplerin toplayıcısı değil, muhatabıdır. Söyleminin zaten gevşek olan dikişleri bu nedenle patlamıştır. Buradaki “söylem”in yalnızca konuşmak, yazmak yani “laf ” anlamının ötesinde somut ilişkileri de kapsadığını vurgulamak gerekir. Örneğin, AKP’nin Gezi Direnişi’ne değin söylemi, yalnızca “çapulcular”, “vandallar” sözel saldırılarını değil, cinayetleri, göz çıkarmaları, cinsel tacizi, işkenceyi, iftira, yalan ve hukuksuz tutuklamaları da kapsar. Başbakan, balkona çıkıp, “ileri demokrasi”, “işkenceye sıfır tolerans”, “kardeşiz” vaazları da verse artık etkisizdir. Söylemindeki bu yarılma, “muhafazakar demokrasi”nin muhafazakarlığının, “demokrasi”yi nasıl karikatürleştirdiğiyle toplumu yüzleştirmiştir. Tüm bu barbarlıkları demokrasi için, demokratlık gereği yaptığını iddia eden AKP’nin totolojik dilini artık ciddiye almak olanaksızdır. Hegemonik güç olmayı hiç başaramamış eski rejimin egemenleri, yani bürokratik oligarşi ve müttefikleri, ülkeyi yasadışı zor kullanarak yönetmek zorundaydılar, yeni egemen AKP ise, hegemonya kaybının ardından, çoğunluk despotizmiyle ülkeyi yönetmek istiyor. AKP’nin ideologlarının, bugünkü “yarı- başkanlık” la yetinmeyip, başkanlık sistemini inatla savunmalarının temel nedeni de bu. Askeri diktatörlüğün mirası olan devlet terörü, iç savaş, temel hak ve özgürlüklerin yokluğuyla soluksuz bırakılmış, sürekli hazır olda bekletilen bir topluma, “rahat” diyen ilk iktidar partisi olmanın avantajıyla AKP, uzun bir süre hegemonik güç olarak kalabildi. AKP’nin “Demokratikleşme paketleri”, demokratik kazanımlar getirse de hep yüzeysel ve eksikti. En temel demokratik haklar, çirkin pazarlıklara konu oldu. Temel insan hakları konusunda bile hak edilen her şeyi değil, hep daha azını vererek, pazarlık payı bırakmak, yani esnaf kurnazlığıyla demokrasi paketlemek, AKP’nin temel yöntemiydi. Hegemonya siyaseti yürütmek, farklı kesimlerin demokratik taleplerini toplayıp, formüle ederek, bu taleplere duyarsız kalan iktidara karşı onlarla birlikte mücadele etmek şeklinde tek yönlü bir süreç değildir. Hegemonik güç, hegemonize ettiği unsurlar karşısında dışsal olarak kalamaz. “Ötekileri”, yoksunlukları, mağduriyetleriyle anlamaya, onaylamaya çalışan hegemonik gücün, ötekilerden yansıyan kendiliğinin veya ötekilerin gözündeki kendi imgesinin, kimliğini etkilememesi yani “öteki”nden yansıyan (seçim sandığına da yansıyabilir) “iyi” kendini görüp etkilenmemesi olanaksızdır. İlişkiye giren kimliklerin, katı, dışlayıcı ve esnemez olduğu durumlarda bile bu bulaşma az da olsa mümkündür. Hegemonik güç AKP’nin tabanını oluşturan Sünni Müslüman kesimle “ötekiler”in ilişkisi, son on yılda daha önce hiç olmadığı kadar hareketlendi. Örneğin, geçen Ramazan, “yeryüzü sofraları”nda belirgin olarak meydana çıkan bu karşılıklı bulaşmanın etkileri, uzun erimde daha çok meydan(a)lara çıkacak gibi. Yine AKP’nin Gülen Cemaati ile Gezi Direnişi üzerinden süren gerilimi, yalnızca bir rant ve kadrolaşma mücadelesi olarak açıklanamaz. AKP, koyu bir pragmatizmle yürüttüğü hegemonya siyasetinin sınırlarına dayanmış olsa bile, kendi “demokrat muhafazakar” tabanının ve taleplerini toplayıp ya da yaralarını deşip, yarı yolda bıraktığı “ nankör” “ötekilerin” muhalefetiyle sürekli yeniden karşılaşacak. Hala anlamak istemediği şey, açılanın seçim sandığı değil, Pandora’nın Kutusu olduğu.
Nuray ve Hasan Çelik’in ailesi Platform’la buluştu
İzmir’in Kemalpaşa İlçesi’nde 28 Ekim 2013 tarihinde Nuray Çelik’in eski nişanlısı Serdar Biberoğlu tarafından katledilen Nuray Çelik ve babası Hasan Çelik’in ailesi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile buluştu. Aile, Platform’la birlikte mücadele edeceklerini belirtti. Anne Bingül Çelik, kardeşler Canan Bilici, Ayşenur Karabacak ve Nazife Çelik ile görüşen Platform üyeleri, ailenin mücadelesinde yanlarında olduklarını belirttiler. Seslerini duyurmak istediklerini, katilin en ağır cezayı alması için uğraşacaklarını söyleyen aile, Platform’la buluşmaktan memnun olduklarını ifade etti. Nuray Çelik, ayrılmasının ardından eski nişanlısı Serdar Biberoğlu’ndan tehditler almaya başladı. Şikayetçi oldu, tehditler nedeniyle şikâyetinden vazgeçti. Serdar Biberoğlu 28 Ekim 2013 günü Nuray Çelik’in evinin camına taş atmaya başladı. Sesler üzerine evin balkonuna çıkan Nuray Çelik’in babası Hasan Çelik ve Nuray Çelik’i vurdu. GÜNCEL
Büyük Kadın Forumu’nda yüzlerce kadın buluştu
İstanbul Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla, İstanbul’da Büyük Kadın Forumu’nda yüzlerce kadın buluştu. Forumda yerel seçimler gündeminden kentlerin kadınlar için düzenlenmesine, kadın istihdamından, üniversitelerde kadınların yaşadığı zorluklara, kürtaj yasağından ve kadınların yaşam hakkını almak için AKP’ye karşı verdiği mücadeleye kadar pek çok konu konuşuldu. güncel elif karan
Şişli Kent Kültür Merkezi’nde başlayan Büyük Kadın Forumu’nda kadınlar bir araya geldi. 8 Mart’ta AKP’nin kadın düşmanlığına karşı güçlü bir sesin çıkarılması gerektiği vurgulandı. Kentlerin kadınlar için düzenlenmesine, kadın istihdamından, üniversitelerde kadınların yaşadığı zorluklara, kürtaj yasağından ve kadınların yaşam hakkını almak için AKP’ye karşı verdiği mücadeleye kadar pek çok konuya değinildi. Eğitim kadar mücadele de şart Roboskili ailelerden, muhtar ve belediye başkan adaylarına kadar pek çok kadın bir araya geldi. Boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil sözleriyle tüm kadınları kadın cinayetlerine dur demeye çağırdı. Evcil şunları söyledi: “AKP’nin zulümlerini konuşmaya geldik. Ben kız kardeşimi kaybettim. Her yerde şiddet var. Hükümet şiddetten yana. Eğitim tabii ki şart ama AKP kadın cinayetlerinin önünü açıyor”
hatırlatarak “Şimdi AKP’nin bu merkezlere saldırısına karşı, bedenlerimizi ortaya koyarak direndik, başkaldırdık. Geride bıraktığımız süre boyunca sürekli konuştukları bedenimiz var ya; biz o bedeni alıyoruz, barikatın önüne koyuyoruz dedik” dedi.
Bedenlerimizi ortaya koyarak direndik Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav konuşmasında kent ve kadın için konuşmaya gelen kadınların, AKP iktidarda olmasaydı çok daha farklı şeyler konuşabileceğini kaydetti. Kav, Gezi Direnişini
30 Mart’tan önce 8 Mart var Kav sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle altını çizmek istediğim bir nokta merkezlere saldırıydı ve bizim de merkezlerden, güçlü merkezler kurarak birleşik bir kadın mücadelesiyle yanıt vermemizdi. Bunu nasıl devam ettirelim konusunda elbette bir mücadele progra-
mı şart, birkaç köşe taşını çizmemiz şart. Bunlardan bir tanesi, merkezi, görünür, birleşik yapımızı, salonu hiç de az bulmadan ilerletmeliyiz” Kav, seçimlerin önemli gündem olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Ama 30 Mart’tan önce de 8 Mart var. O bakımdan ben buranın 8 Mart’a kadar birleşik mücadeleyi yükseltmeyi konuşması gerektiğini düşünüyorum”
bütün parçalarından; yani sokağından mahallesinden kentine ve ülkesine kadar olan bütün bölümler için kurucu misyonla siyaset üretmektir” İMECE’nin kurucusu Ayten Kargın ise kendi yaşam deneyimini paylaşarak kadınların haklarını sonuna kadar araması gerektiğini belirtti.
Talep değil hedef koyulmalı Forumda yerel seçimlerde kadınların taleplerinin neler olması gerektiğine dair sözler alınırken, bir Kurucu bir siyaset üretilmeli Halkevleri GYK Üyesi İlknur Birol yandan da kadın mücadelesinin taforumun bir araya gelişini şu söz- lepten çok hedef koyarak AKP’nin lerle özetledi: “Kadın cinayetlerine, kadın düşmanı politikalarına karşı kadına yönelik şiddete, kadının meydanlarda yükselmesi gerektiği toplumsal yaşantısını biçimleyen belirtildi.
Ocak ayında 27 kadın öldürüldü
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın ilkgörev ayı olan Ocak’ta 27 kadın öldürüldü. Bu kadınların 7’si 20 yaşının altındaydı. İslam çocuk yaşta evliliklerin “masumane” olduğunu sarf ettikten sonra genç yaşta öldürülen kadınların sayısı arttı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun derlediği verilere göre kadınların %44’ü kendi hayatına karar vermek istediği, %26’sı ayrılmak
veya boşanmak istediği için öldürüldü. Öldürülen 18 kadının ölümü şüpheli olarak kayıtlara geçti. 14’ünde ölen Kader Ertem, işyerinde öldürülen Pervil hemşire, koruma altındayken öldürülen Yadigar Taşdelen, ölümleriyle, hükümetin kadınları korumadığını bir kez daha gösterdi. GÜNCEL
2 yıldır geciktirilen adalet sağlansın
13 Ekim 2011’de boşanmak istediği kocası Sedat Çöl tarafından, koruma altındayken öldürülen Ferdane Çöl’ün süren davası 10 Şubat İzmir Bayraklı Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, iki yıllı aşkın zamandır geciktirilen adaletin sağlanması için adliye önündeydi. Emniyet’in olayın hemen ardından göndermesi gereken olay yeri inceleme raporu 2 yıl geçmesine rağmen bu duruşmada da gelmedi ve dava 2 ertelendi.
27 kadın cinayeti de mi masumane? Eylemde konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Sanem Deniz Kural, yeni Aile Bakanı Ayşenur İslam’a seslenerek: “Ocak ayında 27 kadın kardeşimizin öldürülmesi de mi masumane?” diye sordu. Normalde olayın hemen ardından hazır olması gereken olay yeri inceleme raporunun Emniyet tarafından geciktirilmesine, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri tepki göstererek bu mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizdiler. GÜNCEL
Ağlama Şahin, hesap ver Balçiçek İlter, eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’i ağırladı. Şahin’e kadına yönelik şiddet sorulana kadar, “muhtaç” olanlara yardım etmek için gecelerini gündüzlerine katıp, gözyaşlarını tutamadığını anlatmayı yeğledi. Kadınlar sorulduğunda ise bakanlığı döneminde yaptıkları ile kadınların “Arkamda devlet var” güvenini sonuna kadar duyduklarını anlattı. Şahin göreve geldiklerinde “O günün Türkiye’sinde bu rakamlar sümen altındaydı. Göremezdiniz” diyerek görünür kıldıklarını anlattı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu gerçekleri abartmakla suçlayan Şahin’in ekranlar karşısında neredeyse birebir Platform’un söylemlerine sarılması dikkatlerden kaçmadı. Şahin “Daha önce üçüncü sayfa olarak görülen bir konu şimdi manşetlerde yer alıyorsa ve toplumun vicdanına oturuyorsa bunun çözülmesi gerekir” dedi. Bu sözleri ile Şahin, Gezi Direnişi’nin ardından “Her yer metro, her yere metro” sloganıyla halka yaranmaya çalışan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni hatırlattı. Kadınların mücadelesi karşısında AKP bir kez daha gerçekleri söylemek zorunda kaldı. GÜNCEL
GUNCEL
07
11 Şubat 2014
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Çocukların isimlerinin özgürce yazılamadığı ülke
Alo “Adaş” biz de yazamıyoruz biliyor musun? Çocukları… Çocukların adlarını… Çünkü masumiyetleri zedeleniyor isimleri tam olarak kâğıda dökülünce! Ne acayip şey; oysa adlarından önce yaşamları zedelendi hepsinin. Çoğu da yitip gitti zaten! *** 40 günlük A., ailesi bir çuval odun alamadığı için Konya’da camı olmayan buz gibi bir odada soğuktan öldü. *** Yere göğe, ormana, denize yol yapmak için yanıp tutuşanlar Van’ı unutmuşlardı. Üstelik ambulans gelmedi. Evde battaniye de olmayınca… Babası üç yaşındaki M.’nin cansız bedenini bir çuvala koyup sırtına vurdu. Hiçbir şeyden haberin olmasa, film afişi zannederdin. Ama acının gerçek resmi, ta kendisiydi. En temize çekilmiş haliydi bu! *** B.’nin hikâyesi zaten içimize işleyen bir dramdı. Ekmek almaya çıkmıştı. Başından gaz kapsülüyle vuruldu. Hâlâ uyuduğu için karnesini alamadı. *** D., onunla akran sayılırdı. Biraz daha şanslıydı. O da gaz fişeğiyle kafasından vuruldu ancak toparlandı. Yaşama döndü ama bu sefer de, “nasıl şeyse” hukuk peşini bırakmadı. Vali “elinde molotofkokteyli vardı” diye açıklama yaptı. Gördük ki, devlet istediği vakit sirkeden “bomba”, hakkını arayandan “terörist” yaratabiliyor. Ve bu hengâmede çocuklar heba ediliyor. *** K. sistemin ürettiği canavarın kurbanlarından biri oldu. Sınıf yerine gerdeğe sokuldu. On iki yaşında gelinlik, On dördünde kefen giydi. İkisi de beyazdı! *** Denizli’de cinsel istismar mağduru 16 yaşındaki H.’ye tecavüz ettiği iddiasıyla yargılanan zanlı hakkındaki mütalaasını açıklayan savcı, genç kızın rıza sonucu ilişkiye girdiğini belirterek, daha hafif ceza talebinde bulundu. Savcı, “rıza”ya gerekçe olarak da birlikte bira içilmesini, mağdurla zanlının arasında güç farkının olmamasını, genç kızın mesajlara cevap vermesini ve vücudunun büyük yara almayışını gösterdi. Açıkçası bira içen bir gence tecavüz makul sayıldı. *** Alo “Adaş”, A., M., B., D., K., H. ve diğerlerinin isimlerini biz de tam olarak yazamıyoruz biliyor musun? Ne acayip şey; masumiyetleri zedeleniyor isimleri tam olarak kâğıda dökülünce! Oysa adlarından önce yaşamları zedelendi hepsinin. Çoğu da yitip gitti zaten! Alt alta koy topla onları, kötü bir kader gibi utanç coğrafyası çıkıyor ortaya… “Çocukların isimlerinin özgürce yazılamadığı ülke…” Anladın mı şimdi? Sen ve senin gibiler görmediği, gösteremediği ve anlatamadığı için biz de “tam olarak” yazamıyoruz işte! Alo “Adaş”, utanç nedir bilir misin ki? Alo, alo…”
AKP’yi protesto etmek yasak Abbasağa Liseli Forumu, Beşiktaş’ta AKP’nin seçim standını protesto etti. Liseliler, AKP’den yalanlarının hesabını sorarken Abbasağa Forumu da liselilerin protestosuna destek verdi. AKP’nin standını korumak için çok sayıda çevik kuvvet polisi standın olduğu yere gelerek, liselilerin gözaltında tutulmasına tepki gösteren halkın standa yaklaşmasına izin vermedi. Protesto sonrası: 12 gözaltı ve abluka Beşiktaş’ta hırsızları koruyan polis, hırsızları protesto eden halka saldırdı. Beşiktaş’ta AKP standını protesto eden Abbasağa Liseli Forumu ve Abbasağa Forumu’na saldıran polisler, içlerinde 5 Emekçi Hareket Partisi üyesinin de bulunduğu 12 kişiyi gözaltına aldı. Polis, protesto esnasında gerçekleştirdiği saldırının ve gözaltıların sonrasında da Beşiktaş’ı adeta abluka altına aldı. AKP’nin standının protesto edilmesi ve halkın protesto
haklarını kullananların yanında yer almasından sonra AKP standı Beşiktaş’tan götürüldü. Polis, kanunu çiğnemeye devam ediyor Polis, sağlık kontrolü sırasında da doktorun odasına girerek baskı yapmak istedi. Polisin, “18 yaşından küçüklere kelepçe takılmaz” ifadesi kanunda geçmesine rağmen kanunu görmezden gelerek liselilere kelepçe taktı. Gözaltına alınanlardan 2 kişi Beşiktaş İlçe Emniyeti’nde sabaha kadar bekletilip oradan Çağlayan Adliyesi’ne sevk edilecek. Abbasağa Forumu gözaltılar için eylemde Abbasağa Liseli Forumu’nun, Beşiktaş’ta AKP’nin seçim standını protesto edilmesinde polisin 12 kişiyi gözaltına almasının ardından Abbasağa Forumu Beşiktaş’ta gözaltına alınanların serbest bırakılması ve yaşanan polis saldırısını protesto etmek için eylem yaptı. Akşam, sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçen Abbasağa Forumu, AKP’nin stant açtığı yerde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, polisin saldırısı ve hukuk tanımazlığı eleştirilirken, gözaltına alınanların serbest bırakılması istendi. Açıklama, “Beşiktaşlılar ilçelerine sahip çıktı çıkacak da”, “AKP Beşiktaş’ta stant açamayacak, açtırtmayacağız” denilerek eylem sonlandırıldı.
Ankara’nın Ortak Sol Adayı yola çıktı Ankara’da EHP, Halkevleri, ÖDP ve TKP’nin bir araya gelmesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olan Kaya Güvenç’in seçim çalışmalarına başlangıç yapıldı. Dört örgütün çağrısıyla buluşan kalabalık bir ekip bildiri dağıtımı yaptı. Bildiri dağıtımı öncesi Kaya Güvenç bir konuşma yaptı.
Reyhanlı davasında sanıklar konuşmadı
Reyhanlı’da geçen sene 11 Mayıs’ta 52 kişinin öldüğü, 155 kişinin yaralandığı bombalı saldırı davasının ilk duruşması görüldü. 33 sanığın yargılandığı Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanıkların yanı sıra ölenlerin yakınları da katıldı. Tutuklu sanıklardan bazıları, dosyanın kapsamlı olması ve Terörle Mücadele Yasası’na göre kurulu Bölge Ağır Ceza Mahkemeleri ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kapatılmasının gündemde olması nedeni ile bu celse savunma yapmayacaklarını bildirdiler. İfade veren sanıklar ise suçlamaları kabul etmeyerek, kendilerini bir komplonun içinde bulduklarını, patlama ile ilgilerinin olmadığını iddia ettiler. 33 sanığın 17’si için ağırlaştırılmış müebbettin yanı sıra 4 bin 430’ar yıl hapis cezası isteniyor. GÜNCEL
‘Ankara’yı beraber kuracağız’ Ankara’nın temel problemlerinin çözülmediğini ve bu zihniyetle çözülemeyeceğini ifade eden Güvenç, giderek yükselen problemlerin başına trafik sorununu yerleştirdi. Ankara’da kente bakışın problemli olduğunu ve daha çok rant kaygılarıyla problem çö-
zümü yapmaya çalışıldığını da vurgulayan Güvenç, “Ben sadece sizlerin sözcüsüyüm, bizim için önemli olan solun ortak bir çalışma içinde yan yana gelişidir. Ankara’yı sağ adaylara mahkum etmeyeceğiz” diyerek Ankara’yı birlikte kuracak olan iradenin buradan filizleneceğini belirtti. Seçim çalışmalarında kullanılacak “Çare Biz Kendimiz” sloganına atıfla sözlerini “Ankaralıların yöneteceği adil ve yaşanılır bir kent olarak Ankara’da oylar ortak sol aday Kaya Güvenç’e” şeklinde bitiren Kaya Güvenç slogan ve alkışlarla seçim çalışmalarını başlatmış oldu. Konuşmanın da ardından Kızılay Meydanını ve sokakları gezerek yapılan bildiri dağıtımına devam edildi. GÜNCEL
Vali Mutlu’ya rağmen suçsuz 1 Mayıs’ta “kapatılan” Taksim’e gitmeye çalışırken başından gaz fişeğiyle vurulup ağır yaralanan ve İstanbul Valisi Avni Mutlu tarafından “marjinal grup üyesi” ilan edilen Dilan Alp ve arkadaşları hakkında savcılık, takipsizlik verdi. Verilen kararda, olaylar sırasında İstanbul Valisi ve Emniyetinin iddialarının aksine Alp’in elinde molotof kokteyli değil sirke olduğu, yanındaki bezi de gazdan korunmak için taşıdığı vurgulandı. Ayrıca katıldıkları 1 Mayıs’ın yasal olduğu, polisin uyarısına uymadıklarını göste-
ren delil olmadığı da kararda belirtiliyor. Böylece gazdan korunmak için bu tip eşyalar taşınmasının da suç oluşturmadığını kayıt altına alan savcılık, Kamu Denetçiliği Kurumunun da Alp’ten “marjinal” diye söz etmesi nedeniyle Vali Mutlu’yu hatalı bulduğu, ancak hatasını kabul etmeyerek “Vali olarak sahiplenme, acıma hissiyatı kamuoyuyla paylaşılmıştır. Elinde molotof kokteyline benzer cisim görülmektedir” yanıtını veren Mutlu’nun tezlerini de açığa düşürdü. GÜNCEL
EMEK
08
11 Şubat 2014
Agâh Aydın
Ecrits
Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Agah Aydın’ın yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
THY’nin kara listesi
Hava-İş Sendikasının Türk Hava Yolları’nda 7 aydır süren grevi, işçilerin üç temel talebinin kabul edilmesi sonlanmıştı. Ancak sendikadan tarafından yapılan açıklamada 256 işçinin işe geri alınacağını, işe dönmek istemeyen 23 işçi ile emekliliğe hak kazanan 2 işçinin de geri alınmayacağını ve işverenin 24 işçiyi de işe almayacağını duyurdu.
SGK inşaatı çöktü 1 işçi öldü, 3 işçi yaralandı
Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Bekir Kamışlı, 3 Şubat Pazartesi günü Adana’da yapımı devam eden Sosyal Güvenlik Kurumu Bölge Müdürlüğüne ait inşaatta bir işçinin ölümü ve 3 inşaat işçisinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir çökme meydana geldiğini, bu çökmenin kat betonu dökümü sırasında kalıp çakım hatasından dolayı ortaya çıkan kalıpta kayma nedeniyle yaşandığını söyledi. GÜNCEL
Cargill işçisi eylemdeydi
Bursa Orhangazi’de kurulu Amerikan sermayeli Cargill fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan işçiler, mücadelelerini sürdürüyorlar. İşçiler önceki gün Gemlik İskele Meydanı’nda bir eylem gerçekleştirdiler. Eylemde “Cargill şaşırma sabrımızı taşırma!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” gibi sloganlar atıldı. Eylemde yapılan konuşmalarda Cargill’in sendika düşmanlığı yaptığı, bir yılı bulan sendikalaşma mücadelesinde alınan mesafeyi boşa çıkarmak için öncü işçilerin işten atıldığı, ancak Cargill işçisinin bu haksızlığa karşı mücadelede kararlı olduğu anlatıldı. GÜNCEL
İşçi katliamına “ticari sır” cevabı
Maden Mühendisleri Odası Kahramanmaraş’taki göçüğe ilişkin şirketten bilgi istedi. Şirketse “ticari sır” savunmasıyla bilgileri sakladı. Afşin’deki madenci katliamına ilişkin sorulara verilen cevap sermaye algısının tipik bir örneği oldu. Şirketten hayatını kaybeden ve hala göçükten çıkarılmayan işçiler hakkında bilgi istendi. Şirketin cevabıysa “ticari sır” oldu. “Ticari sır” denerek bilgileri saklanan katliamda 11 kişi hayatını kaybetmişti. Şirketin ihmalleri işçilerin hayatlarına mal olurken aradan geçen 3 yıla rağmen 9 işçinin cenazesi hala göçük altında. GÜNCEL
Sendikalaşıncaya kadar devam
Temsa Nakış’ta hakları için örgütlenme mücadelesine giren işçiler, talepleri karşılanıncaya kadar üretim yapmamakta kararlı. Birçok hakkı gasp edilerek işten atılan işçiler, dernek olarak örgütlendiklerini ve sendikalaşana kadar da mücadelelerine devam edeceklerini söylediler. “Ben bu talepleri karşılayamam” diyerek 10 işçiyi işten atan patron, işyerine yeni işçi aldı. Yeni işçilerin mevcut haklarında da bazı iyileştirmelere gitti: Örneğin daha önce sigorta yapılmazken yeni alınan işçilere sigorta yapıldı. Asgari ücretin altında çalıştırılan kadın işçilerin maaşları asgari ücretin üzerine çıkarıldı. GÜNCEL
istanbul koray karadere
2013 yılının Mayıs ayında “greve gittikleri için” işten atılan 305 Türk Hava Yolları (THY) işçisi için işe geri alınmasıyla ilgili Hava-İş’ten açıklama geldi. 15 Mayıs’ta Türk Hava Yolları’nda başlayan işçilerin grevi, Hava-İş Sendikası ile THY arasında toplu sözleşmeyle imzalanmış, THY yönetimi her yerde sendikayla anlaştığını söyleyerek 305 kişinin işe alınacağını söylemişti. Ancak Hava İş Sendikası Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada 256 işçinin işe geri alınacağını , işe geri dönmek istemeyen 23 işçi ile emekliliğe hak kazanan 2 işçinin de geri alınmayacağını duyurdu. 305 işçiden kara listeye alınarak işe iadesi yapılmayan 24 işçiyi de işe almayacağını duyurdu. THY işçisi Deniz Eralp kara listedeki işçilerin neye göre belirlendiğini, yeni sendikanın bu süreçteki tutumunu, işe iadelerde yaşadıkları hukuksuzlukları anlattı.
Hükümet yönetimin yanında Hükümet ise bu süreçte hakkını arayan THY işçilerinin yanında olmak yerine, THY yönetiminin yanında yer aldı. “Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır” lafını dilinden düşürmeyen Başbakan, işçilerin en büyük teminatı grev hakkını yok etmek için kolları sıvadı ve kaşla göz arasında Meclis’ten geçirdiği yasa ile THY çalışanlarının grev haklarını ellerinden aldı. Ardından THY çalışanları 29 Mayıs 2012’de grevlerine başladılar.
Geri dönenlerin şartları ceza gibi Bu insanların işlerine döndüklerinde karşılaştıkları cezalandırılmış gibi maddelerden oluşan çok kötü şartlar var. Her şeyi sıfırlayan şartlar var. Bir de sendika son toplantıda “Biz imzamızı attık ama bazı konuları iyileştirmek için de söz aldık” diyor. Yani 2 buçuk aydır zaten sürekli görüşüyorlar. İmza sürecinde söz almak ne demektir? O zaman imza almazsınız. “Şartları biraz daha iyileştirin ondan sonra imza atalım” dersiniz. Zaten 2 buçuk aydır sürekli sözler alıp; İşçilerin sendika kalesi düştü “Biz söz aldık”, “Direnişçilerimiz İşe geri dönenlerin ardından gre- için her şey iyi olacak” falan diye vi sürdüren, sayıları 305’e kadar konuşuyorlar ve imza atıyorlar. düşen işçiler bu süreçte büyük mücadele verdi. Ancak son olarak Yönetim: 24 kişiyi işe almayacağız Hava-İş Sendikası’nın 27. Genel Sendika 24 kişi için şöyle bir geKurulunu AKP ve THY yönetimi- rekçeye imza attı: İşveren ve işçi nin desteklediği Ali Kemal Tatlıbal arasında iş barışı olamaz. “Disipkazanınca işçiler, sendika kaleleri- lin suçu gerektirecek davranışlarni kaybetmiş oldu. Nitekim sen- da bulunan bu kişileri ve bu 24 dikanın yeni yönetimi geçtiğimiz kişiyi asla işe almayacağız ve gün yönetimle anlaşmaya varılarak asla barışmayacağız” şeklinde 256 işçinin işe geri döndüğü açık- bir ifade yazılmış. Disiplin suçu gerektirecek hareketler lamasını yaptı.
de daha çok ahlaki davranışlar manasına geliyor. Örneğin; alkol sorunu, kavga etmek, hırsızlık yapmak gibi… Bu tür suçlardır disiplin suçunu gerektirecek olan. THY her yerde 305 ile karşılaşacak Son sözüm şudur: THY 305 ile kara bir leke, kara bir dönem geçirdi. Asla o lekeyi temizleyemezler. İşe almalar bu hukuksuzluklarla sürerse THY gittiği her yerde bu 305 ile karşılaşacak, 305 ile anılacak.
Greif’ta fabrika işgal edildi Greif bünyesindeki taşeron çalıştırmanın tamamen son bulması ve taşeronda çalışan işçilerin kadroya geçirilmesi, TİS taslağında ücret ve sosyal haklara dair taleplerin olduğu gibi kabul edilmesi talepleri konusunda ısrarcı olan işçiler bugün Greif yöneticileri ile sendika arasında süren toplantının sonucunu ise iş yavaşlatma eylemi yaparak takip ediyorlar. Greif yönetiminin talebi üzerine şirketin Dudullu’daki binasın-
da saat 14.00’te başlayan görüşme devam ederken saat 15.00’te vardiya değişimi için fabrikaya gelen işçilerle vardiyası sona eren işçiler biraraya geldi. Servisleri kalkacak olan işçiler fabrikayı terk etmezken fabrikanın tüm bölümlerinde iş yavaşlatma eylemi başlamış bulunuyor. DİSK/Tekstil üyesi yüzlerce işçi, toplu sözleşme talepleri kabul edilene kadar mücadeleyi sürdürmekte kararlı olduklarını ifade ediyorlar. GÜNCEL
8 İşçi bile bile ölüme gönderilmiş
Kozlu’da geçen yıl 8 işçinin ölümüyle sonuçlanan metan gazı patlamasıyla ilgili hazırlanan ikinci bilirkişi raporu, facianın göz göre göre geldiğini ortaya koydu. Raporda Türkiye Taş Kurumu (TTK), uzmanlığı bulunmayan şirkete birinci derecede gazlı maden ocağını teslim ettiği şirketin, iki yıldır uyarılara rağmen kurallara uyulmadığı vurgulandı.Faciadan üç ay önce yapılan “Üç kez
sondaj yapılmadan çalışılmamalı” uyarısının dikkate alınmadığı dile getirildi. Olayda Star adlı taşeron şirketin yöneticilerinin asli, TTK’nın da tali kusurlu olduğu ifade edildi. Raporda işçilerin de ifadelerine yer verildi.İşçiler sondaj yapmadan ilerlemenin tehlikeli olduğunu bildiklerini fakat “Başka bir alternatifimiz yok. Aski takdirde işten çıkarılırız. ” dedi. GÜNCEL
İşten çıkarılan elektrik işçileri açlık grevinde Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde işten çıkarılan 35 işçi, özelleştirilen Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye (EDAŞ) ait binayı işgal ederek açlık grevi başlattı. Doğubayazıt’ta elektrik arıza, kesme- bağlama işini ihale ile alan taşeron şirkette çalışan işçi sayısı 35 işçiden 20’ye düşürüldü. İşçiler bunun üzerine Enerji Sen’in geçen hafta düzenlediği protesto yürüyüşüne katılarak basın açıklaması yaptı.
Özelleştirilen Aras EDAŞ binası önünde eylem yapan işçilerin bu kez tümü işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçiler, “Bu işyerinde açlık grevi var” afişini astı. Mum yakan işçiler, işten çıkarılmaları kabul etmediklerini bildirdi. İşçilerden Abdullah Ekelik, “Arıza servisinde bakım-onarım elemanı olarak çalışıyordum. İşe dönüşümüz sağlanıncaya kadar da bu eylemimiz devam edecek” dedi. GÜNCEL
EKONOMI
09
11 Şubat 2014
Faiz artırımı ve dövizdeki düşüş
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Büyük Kadın Forumu Geçtiğimiz Pazar günü, Gezi direnişinden kadınlar, bu sefer de büyük bir forum gerçekleştirdiler. Yerel seçimler yaklaşırken, kadınların mutlu yaşayabileceği bir kentin nasıl olması gerektiğini ve bu hedefe ulaşmak için mücadele hattını konuştular. Büyük Kadın Forumunda bir araya gelmek, herkesin kendini ifade etmesi ve mücadeleye devam için öneriler getirmesi çok olumlu oldu. Sonuçta, forumda buluşmuş olan kadınlar birlikte çok önemli bir tecrübeyi edinmiş olanlardı: Türkiye’nin her ilinden ses verilen ve İstanbul’un her yerinden merkeze gelinen çok büyük bir ayaklanmayı birlikte başarmışlar olarak konuştular. Kadınlar bu mücadeleye bedenlerini ve evlatlarını verdiler. AKP’nin hiçbir hükümet döneminde görülmemiş biçimde, kadının varlığına ve haklarına saldırdığı dönemde, sürekli üzerine konuştukları bedenimiz var ya; biz o bedeni alıyoruz, barikatın önüne koyuyoruz demiştik. Bu AKP’yi yenmenin ilk adımıydı. Ve evlatlarını verdiler bu direnişe kadınlar, Fadime Ana kendi hayatını verdi. Gezi direnişinden, forumlardan kadınların oluşturduğu bu kadın dayanışma zeminleri, her şeyden önce bedenlerini ve evlatlarını ortaya koyan kadınlardan yükselen bir direnişin devamcısı olduğu için çok önemlidir. * Forum gündemi kent ve yerel yönetimler bağlamında kadın idi. Eğer normal koşularda kent konuşuyor olsaydık; kaldırımların bebek arabalarına göre düzenlenmesinden mutfağın mimarisine uzanan bir dizi konuyu rahatça konuşuyor olabilirdik. Ama biz hemen her gün kadınların öldürüldüğü, emekçi kadın kardeşlerimizin sel sularında can verdiği, kadınlara verilmeyen korumaların hırsızları koruduğu, ayakkabı kutularına para doldurmanın, yolsuzluğun serbest olduğu kentlerde yaşıyorduk. Bu şehirde her gün bir kadın öldürülüyor, her gün bir işçi ölüyor, kadınlar naçar kalıyordu. Bu yüzden AKP’ye karşı güçlü bir kadın mücadelesini nasıl kurmak gerektiğini konuşmak durumundaydık.
Merkez Bankası, hükümetin yolsuzlukları kapatmak için demokrasiyi ve hukuku ayaklar altına almasıyla piyasalarda yaşanan çalkantının ardından dün adeta kur artışlarına teslim oldu ve uzun süredir artırmamakta direndiği faizleri artırmak zorunda kaldı. Böylece ekonomide 2011’den beri yaşanan kriz resmen tescillenirken, yapılan faiz artışı da işe yaramadı. ekonomi taygun kon
Merkez Bankası uzun süredir ayak dirediği faiz artırımını gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen faiz artırımı ve ABD piyasalarındaki olumsuz hareketler dolarda ani düşüşlere neden olurken ekonomik kırılganlık ise devamlılığını koruyor. Nitekim Merkez Bankasının yaptığı müdahaleye karşın doların düşmesinin esas nedeni ABD ekonomisindeki birkaç aylık durgunluk ihtimalidir. Merkez Bankasının yaptığı faiz artırımı ise kendi içerisinde başka birçok yapısal probleme sebebiyet veriyor. Dolarda ani düşüş Tüm dünyanın yakından takip ettiği, piyasaları bu hafta etkileyecek en önemli faktör olarak görülen ABD’de Ocak ayı tarım dışı istihdam rakamları açıklandı. ABD’de Ocak ayı tarım dışı istihdamı 113 bin kişi olarak gerçekleşti. Tahminlerin oldukça altında gerçekleşen bu oran sonrasında işsizlik 6,6 seviyesine geriledi. Bu oranla ABD’de işsizlik oranı Ekim 2008’den bu yana en düşük seviyesine geriledi. ABD’deki soğuk havanın da etkisi ile düşük gelen istihdam verisi TL’nin dolar karşısında değer kazanmasına yol açtı. Veri açıklanmadan önce dolar 2.2220 TL seviyesinde seyrederken borsa da yüzde 0,22 kayıpla 64 bin 408 puandaydı. Saat 15:45’ten sonra dolar hızla geriledi ve yaklaşık 1 hafta sonra ilk kez 2.19 TL’ye kadar düştü. İşsizlik oranlarındaki azalışın yatay bir çizgiye dönüşmesinden ve
iki seferdir zayıf gelen bir istihdam verisi ve kararsız gelen diğer veriler ABD ekonomik toparlanmasının birkaç ay durgunluk yaşayabileceğinin göstergesi olarak değerlendirildi. Faiz artırımının sonuçları Öte yandan dolardaki düşüşün önemli nedenlerinden birisi de Merkez Bankasının faiz oranlarında yapmış olduğu artırım. Yaklaşan seçim süreci nedeniyle uzun süredir böyle bir adıma sıcak bakmayan hükümet yetkilileri sonunda faiz artırımına onay verdiler. Ancak dövizdeki yükselişe dur demek için atılan bu adım da kendi içerisinde birçok riski barındırıyor. Prof. Dr.
Kuru fasulye menüden çıktı
Özellikle AKP’nin merkezlere böyle bir saldırısı sürerken, kadınların da merkezlerden, birleşik bir kadın mücadelesiyle yanıt vermesi gerekiyor. Bunun için bir mücadele programı şart, birkaç köşe taşını çizmemiz şart. Bunlardan ilki elbette kadın mücadelesinde de, genel siyasette de farklı görüşlerden kadınların birleşik yapısını görünür kılan, kapsayıcı bir mücadele hattı kurmak. Bu noktada ifade özgürlüğünü koruyarak, belki sadece tek yasağın birbirimize kadın düşmanlığı yapmak olduğu, geniş bir kapsayıcılıkla davranmalıyız. Gezi direnişi sırasında ve sonrasında forumlar boyunca kapsayıcı, bütünsel ve anında politik refleksler veren bir gelenek yarattı zaten kadınlar. Bunlar önemli köşe taşlarıdır. Yaz boyunca AKP’nin kadınlara her saldırısına anında cevap veren eylemler ve en son 25 Kasım’da yapılan büyük kadın yürüyüşü de bunun somut örnekleridir. * Evet, 30 Mart’ta seçimler var. Yokmuş gibi davranamayız. Gönül isterdi ki; yaz boyu süren forumlar boyunca kadın adaylarımızı ortak bir biçimde konuşabilseydik ve kadınlar çok sayıda adayla, güçlü bir seçim çalışmasına gidebiliyor olsaydı. Ortak aday çalışmasının Ankara’da olduğu gibi iyi örnekleri oldu, kadınların da birlikte aday çıkarması olabilirdi, olmadı. Canımız sağ olsun ama bu da bize ders olsun. Fakat bir de 30 Mart’tan önce de 8 Mart var. Biz 8 Mart’ı 30 Mart’tan önce AKP’ye gücümüzü göstereceğimiz, onu geriletecek kuvvette yanıt vereceğimiz bir büyük kadın direnişi haline çevirebiliriz. Dünya Kadınlar Günü, birleşik mücadeleyi yükseltmenin çok elverişli bir zeminidir. İşte o zaman, Forum boyunca, anne olan, bakım yükü taşıyan, şiddetle mücadele deneyimlerini anlatan kadınların, şikâyet ettiği şeyler değişecektir. Hep birlikte, dışarıda kuvvetli, görünür, evlerinin içindeki binlerce kadına cesaret ve özgüven veren bir mücadeleyi var edersek, ancak o zaman değişecektir. Gezi direnişinde nasıl olduysa öyle olacaktır. gulsumkav@gmail.com
Aziz Konukman gazetemize yaptı- mek gibi bir tehlikeyle karşılaşacak. ğı değerlendirmesinde, enflasyon Bankalar kredileri geri çağıracak. tehlike altında olduğunBelki yenilemeyecek. Bu dan ve önümüzdeki durda bir yandan fiyatları gunluk riskinden söz etti arttıracak, bir yandan da Konukman değerlendirdurgunluk olacak. Ben mesinde: bu yüzden enflasyonun “Türkiye’de faizlerin tehlike altında olduğunu yükselmesiyle birlikte düşünüyorum’’ şeklinde hem enflasyon hem durkonuştu. gunluk birlikte olacak. aziz konukman Dolardaki bu ani düşüşün esas nedeni ABD Dövizi durdurmak için faizi arttırdığınızda bu da başka tür- ekonomisindeki çalkantı olması lü sorunlar ortaya çıkarabilir. Kredi nedeniyle bu düşüşün ekonomidemaliyetleri yükselirse kredi maliyet- ki bir iyileşme olarak ele alınması leri kredi kullanıcılarının üzerine yanıltıcı olacaktır. Döviz kurlarınbinecek. Kredi maliyetleri artınca daki yeniden artış riskinin en büyük da birçok insan kredileri ödeyeme- nedeni de bu durumdur.
Patates ve kuru fasulye fiyatlarında yaşanan fahiş artışlar yemek sektöründeki üreticilerin menülerini de olumsuz yönde etkiledi. Yoksul yemeği olarak tarif edilen kuru fasulye bazı üreticiler tarafından menülerden çıkartılırken, yine aynı yoksul yemeği patatesin ise yemeklerdeki oranı azaltılıyor. Patates yerine ise yemeklere daha fazla havuç ikame ediliyor. Yaşanan fahiş artışlardan en çok mağdur olan ise küçük esnaf ve lokantalar. Artan maliyetleri karşılamakta zorlanan küçük esnaf ve lokantaların
bir kısmı yaklaşık bir yıllık kazançlarına eşdeğer olan teminatlarını kaybetmiş durumda. Bu teminata sahip olmayanlar ise birer birer işyerlerini kapatmaya başladılar. Yaşanan bu durumun belki de en önemli olumsuzluklarından biri ise beslenme alışkanlıklarımıza vermiş olduğu zarar. Yemeklerin bileşimlerinde yapılan bu değişiklikler toplumun yemek yeme alışkanlıklarını olumsuz etkilerken, daha ucuz olan hazır gıda ve fastfood tüketiminin artmasına neden oluyor. EKONOMİ
Konut fiyatlarında büyük artış
Ev sahibi olabilmek herkesin kuşkusuz en büyük hayali. Ancak fahiş konut fiyatları nedeniyle özelliklede üç büyük şehirde konut sahibi olmak çokça masraflı. Peşin para ile alınması yoksul emekçiler için imkânsız olan konutları banka kredisi ile almak ise ayrı bir dert. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi Türkiye Konut Fiyat Endeksi (TKFE), 2013 Kasım ayında bir önceki aya göre şehir bazlı olarak % 5 ila % 15 ara-
sında artış gösterdi. Konut fiyatlarında yaşanan bu artışın en önemli nedeni ise döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak inşaat malzemelerindeki maliyet artışı. Konut fiyatlarındaki bu artış aynı ölçüde konut kredisi ve emlak vergileri içinde geçerli. Merkez Bankasının faiz oranlarını yükseltmesiyle beraber yükselen konut kredileri nedeniyle dar gelirli emekçiler için ev sahibi olmak artık daha uzak bir hayal olmuş durumda. EKONOMİ
Türkiye’nin kredi notu negatif Kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s Türkiye’nin görünümünü durağandan negatife çevirdi. Yolsuzluk operasyonu ve sonrasındaki gelişmeler Türkiye’nin uluslararası kredi derecesini de etkiledi. Kuruluştan yapılan açıklamada “Yurt içinden ve dışından gelen hiç bir uyarıya kulak asmayan hükümetin ekonomi politikalarının kötüye gittiği belirtilirken, BB+ olan kredi derecesi negatifleşmeye rağmen değişmedi. Bir diğer gerekçe olarak ise Türkiye’nin net dış finansman ihtiyacını kapsayan rezervlerin azalmasının kredi zayıflığı yarattığı belirtilerek, “Türkiye’de sert ekonomik iniş riskinin arttığını görüyoruz” denildi. S&P’un yaptığı bu değişime ise tepki gecikmedi. “Kuruluşun Türkiye ekonomisinin bir daralma sürecine girmeden dış dengede çok ciddi bir iyileşmeyi gerçekleştirmesini beklediğini ortaya koymaktadır. Buna rağmen böyle bir karar alınması tutarsızdır’’ eleştirisinde bulunuldu. EKONOMİ
EGITIM (
10
11 Şubat 2014
Gün Çağ Aydın
Vandal kim?
PRiZMA
Beşiktaş’ta haftanın açılışı AKP’nin seçimler için açtığı standa izin verilmeyerek yapıldı. Abbasağa Liseli Forumu, kendi yaşıtları olan Berkin Elvan’ı tanıyor musunuz diye sordu AKP’lilere. Aldıkları cevap ise sopalı, kemerli, çevik kuvvetli saldırı oldu. Yani AKP’liler Berkin Elvan’ı tanıyoruz demiş oldular. Beşiktaş gibi Gezi Direnişi’nin en aktif ilçesinde stand açan AKP kendilerine tepki gösterenleri dünyanın en vahşi insanları olarak göstermeye çalışıyor. Toplam 12 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan ikisi on sekiz yaşının altında. Prosedürlere göre on sekiz yaş altı kişiler gözaltına alınırsa kelepçe takılmaz. Peki Beşiktaş’ta yaşanan gözaltılarda ne oldu? Tabi ki polis on sekiz yaş altı gençlere kelepçe taktı. Vandal kim? AKP standının önünde gençler Ali İsmail Korkmaz’ın resimleriyle duruyorlardı sadece, bunun karşılığında ise elinde sopalı başka biri sürekli bizim gençlerimize saldırmaya çalışıyordu. Vandal kim? AKP’yi protesto etme ve kendi semtinde istememe hakkına sahip olan insanlar iki metrelik polisler tarafından kalkanlarla darp edildi. Genç üniversiteliler gırtlaklanarak gözaltına alındı. Slogan atmaya çalışanların ağzı kapatıldı. Sivil polis olduğu her halinden belli olan kişiler tekme tokat bizimkilere müdahale etti. Vandal kim? Polisin azgın saldırısı sonucu insanlar gözaltına alınırken fırsattan istifade eden faşistler de vardı. Polisin de gücünü arkalarına alarak çıktılar yine sahneye. Kadınları kemerlerle dövdüler. Liseli bir kadına 4 kişi saldırdılar. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş’ta elinde palayla sahneye çıkan şahıs yine sahnedeydi. Yine bizimkilere saldırırken boy boy fotoğraf verdi. Soruyoruz yine, Vandal kim? Bıraksın artık AKP mazlumu oynamayı. Bu numaralarınız sökmeyecek. Gezi Direnişi’nde gencecik insanlarımızı kaybettik. Recep Tayyip Erdoğan, kardeşlerimizin katillerini tüm halkın gözleri önünde kahraman ilan etti. Ali İsmail’i tekmeleyerek öldürmek insanlıksa eğer ve AKP standını protesto etmek vandallıksa yazıklar olsun böyle medyaya. ODTÜ’de protestocu bir genci dövüp ateşe atmak mı insanlık sizin düzeninizde. Eylem yapan insanların kafalarını kırmak, gözlerini çıkarmak insanlık mıdır? AKP’yi protesto eden liseli gençleri Vandal diye göstermek hangi kitapta yazar. AKP insanları Vandal ya da insan olarak yaftalayabilecek objektiflikte değildir. AKP’nin her bir yanından kan ve yolsuzluk damlamaktadır. Bu nedenledir ki günleri de sayılıdır. Varın siz Beşiktaş’tan uzak durun, üzerimize gelmeyin, stantlarınızı kurup ellerinizde sopa ile karşımızda beklemeyin, o eli palalı haysiyetsizi ikide bir karşımıza çıkarmayın. Bu kadar alçaklık yapıp bir de bizimkileri Vandal diye yaftalamayın. Siz o kadar zulüm yapacaksınız ve sizi istemeyenlere Vandal diyeceksiniz. İstemiyoruz efendiler. Sadece Beşiktaş’ta değil sizi bu memlekette istemiyoruz. Sizden yaptıklarınızın hesabını sormak istiyoruz. O kadar canilik yapıp karşımıza hiç bir şey olmamış gibi geçmenizi hiç istemiyoruz. O kadar çok şey oldu ki, bunları size her fırsatta hatırlatacağız. Biz varken size rahat yok. guncagaydin@hotmail.com
Erzincan’da Gezi davasında tüm sanıklara tahliye Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanıklar Çetin Kirsiz, Mukamet Çelik, Özcan Kaya, Özgün Kaya, Ali Sağlık, Dağlar Delen, Can Koçak ve Ahmet Doğan ile avukatları ve yakınları katılırken, tutuksuz sanık Davut Demirhan ise katılmadı. Saldırıda bulunmadık, anayasa hakkımızı kullandık Duruşmada söz alan sanıklar, polise yönelik sözlü veya fiili herhangi bir saldırıda bulunmadıklarını ve herhangi bir yerden talimat almadıklarını söyledi. Eylemlerini anayasal hak ve ifade özgürlüğü kapsamında yaptıklarını belirten sanıklar, tutuklu bulundukları 8 aylık sürede büyük mağduriyet yaşadıklarını dile getirdi. EĞİTİM
Üniversite-Halkbank işbirliğine izin yok
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, Halkbank’la anlaşarak kampüskartı öğrencilere zorunlu kıldı. Genç-Der, rektörlüğe cevabını İstanbul Üniversitesi önünde yaptığı eylemle verdi. “Kampüskart yolsuzluğuna izin vermeyeceğiz” pankartı açan Genç-Der’liler, üniversitelerinde yolsuz AKP’yi de Halkbank’ı da istemediklerini açıkladılar.
istanbul oğuzhan özkan
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, geçtiğimiz günlerde öğrencilerin cep telefonlarına attığı mesajla Halkbank’a bağlı kampüskartları almanın zorunlu hale geldiğini ve almayanların yemekhane ile kantinleri kullanamayacağını bildirmişti. İstanbul Üniversitesi’nin bu dayatmasının ardından Genç-Der’liler İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü önünde yaptıkları eylemle rektörlüğe cevap verdiler. Yolsuz Hükümet yolsuz Rektör Genç-Der’in, yolsuz Halkbank’la işbirliği yapanlardan hesap sorduğu eylemde “Yolsuz Hükümet, yolsuz
Rektör”, “Rüşvetçi, soyguncu Hükümet istifa”, “Halkı soyan Hükümet istifa” ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam sloganları atıldı. Öğrenciler İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet’e hediye olarak ayakkabı kutusunun içinde “hortum” bıraktı. Üniversite önüne bırakılan ayakkabı kutularında “Yemek paramız bu kutuya girmeyecek” yazıyordu.
şım sorunuyla ilgili hiçbir açıklama yapmayan rektörün şimdi de öğrencilere “kart olmadan çay bile içemezsiniz” diyerek kampüskartı dayattığını ifade etti. Milyonlarca üniversite öğrencisinin mezun olduğunda bile kredi borcunu ödeyemediğini belirten Aslan, bu koşullarda şimdi de AKP zihniyetinin öğrencilerin yemeklerine bile göz diktiğini belirtti. Yaşar Aslan, “İstanbul ÜniversiteYunus Söylet açıklasın: si Rektörü Yunus Söylet, 17 AraNeden Halkbank? lık’tan sonra Genel Müdürü’nün Genç-Der İstanbul Temsilcisi Yaşar kutusundan milyon dolarlar çıkan Aslan, Halkbank için “Biz yolsuz Halkbank’la, bu anlaşmayı neden bir bankanın müşterisi olmak is- yaptığını açıklamak zorundadır” temiyoruz” dedi. Aslan, şimdiye şeklinde konuştu. kadar öğrencilerin barınma ve ula-
Hırsızları üniversiteye sokmayacağız Yaşar Aslan’ın ardından söz alan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Berke Cengiz, “2 yıldır kampüskarta direniyoruz” dedi. AKP’nin İstanbul Üniversitesi’ndeki temsilcisi Yunus Söylet’in öğrencilerin yemeğine de göz diktiğini söylerken, “Yemek paramız hangi Bakan’ın ayakkabı kutusundan çıkacak?” diye sordu. Cengiz, Başbakan’ın oğlu Bilal’i koruduğunu ve AKP’nin yolsuzluklara devam ettiğini vurgularken, “Nasıl ki meydanlarda yolsuzlukların hesabını soruyorsak, hırsızları da üniversiteye sokmayacağız” şeklinde konuştu.
Okul da fişleme yetmedi evde de devam ediyorlar
Protestolar rektörü istifa ettirdi Kosova’da Hasan Priştine Üniversitesi Rektörü Gaşi’nin istifasını talep eden öğrenciler, on gündür rektörlük binası önünde ve meydanlarda protesto gösterileri düzenlediler. Eylemler sırasında binaya girmek isteyen öğrencilere yönelik saldırıda 60 kişi yaralanmış, 33 öğrenci de gözaltına alınmıştı. Öğrenciler, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle üniversite rektörünün görevine son verilmesini, yasadışı yollarla verilen tüm akademik unvanların yeniden incelenmesi için bir mekanizma kurulmasını, hükümetin üniversite üzerindeki etkisinin azaltılmasını ve üniversitenin yönetim kurulunun kaldırılmasını talep ediyorlar. Gaşi, on gündür devam eden öğrenci protestolarına gerçekleşen saldırının ardından istifa etti. Üniversitedeki durumların daha da kötüleşmemesi için istifa ettiğini söyleyen Gaşi, istifasının, üniversitenin çalışmasını normalleştireceğini umduğunu ifade etti. EĞİTİM
Jandarma, emniyet ve valiliklere gönderilen bakanlık genelgesinde, öğrenci evi, öğrenci pansiyonu, öğrenci apartları ve yurtların tek tek tespit edilerek ilgili birimlere gönderilmesi isteniyor. Hazırlanan genelge, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve 81 il valiliğine gönderildi. Apart daire ve rezidansların öğrencilere yönelik yurt veya pansiyon olarak kullanıldığının anlatıldığı İçişleri Bakanlığı’nın genelgesi, Eskişehir Valiliği’nce
Torpilin varsa atanırsın
MEB’in TBMM’ye sunduğu tasarıda, dershane düzenlemesiyle birlikte atanmayan öğretmenleri ilgilendirilen bir düzenleme daha kabul edildi. Düzenleme ile ilk defa öğretmenliğe atamada bir değişikliğe gidilmiyor. Ancak, aday öğretmen olarak atandıktan 1 yıl sonra asil öğretmen kadrosuna atanabilmek için yazılı ve/veya sözlü sınav şartı getiriliyor. Ayrıca yazılı ve/veya sözlü sınava girebilmek için hiç disiplin cezası almamış olmak şartı ve performans değerlendirmesine göre başarılı olma şartı aranacak. Sınavda başarılı olmayan başka bir il/ilçeye görevlendirilecek. Yasa ile AKP’nin daha rahat bir şekilde kadrolaşmaya gideceği ise ortada.
Torpilin varsa kadron var Düzenleme yıllardır, sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi iş güvenliği ve pek çok yasal hakkı gasp edilerek çalışan öğretmenler için kadrolu çalışmanın hayal olduğunu bir kez daha gösterdi. KPSS sınavının bile adının kopya ile anıldığı bir dönemde, sözlü sınavın adının ne ile anılacağı ise ortada. Torba yasa ile İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin görevlerine son veriliyor, valiliklere müdür, müdür yardımcılarını atama yetkisi veriliyor. Yasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 4 yıllık yöneticilik görevini tamamlayan okul müdürlerinin de görev süreleri sona eriyor. EĞİTİM
hazırlanan bir üst yazıyla 14 ilçe kaymakamlığı, büyükşehir belediyesi, emniyet, jandarma ve Milli Eğitim’in de yer aldığı 8 ayrı kuruma gönderilerek gereğinin yapılması isteniyor. Valiliklerle, jandarmayla fişlemenin yeterli olmayacağına kanaat getiren İçişleri Bakanlığı, genelgenin il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerince okul müdürlüklerine de gönderilerek, okul müdürlerinden öğrenci ev, yurt, pansiyon ve apartların tespit edilmesi talep etti. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
11 Şubat 2014
AKP susacak liseliler konuşacak
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın gündeme getirdiği dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürme projesinde neredeyse herkes sözünü söyledi. Söz sırası şimdi liselilerde. Liseliler 15 Şubat Cumartesi günü Taksim Eğitim-Sen 6 No’lu Şube saat 15.00’da ‘’AKP susacak dershaneleri liseliler konuşacak’’ başlığı altında dershaneleri tartışacak. İSTANBUL burak kiper
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren yasa tasarısını Meclisten sonraya bırakmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sunulan yasa tasarısı hakkında konuşan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Tasarı, Meclis Başkanlığına iletildi biliyorsunuz. Meclis gündemine alınması için gerekli işlem yapılmış oldu’’ dedi. AKP Hükümeti uzun süredir tartışılan ve dershanelerin kapatılmasını öngören ‘Dershane Yasa Tasarısı’nı dün gece geç saatte TBMM’ye götürdü. Ancak tasarıda dershanelerin kapatılmasının yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nın müsteşar hariç tüm üst düzey yönetiminin değişmesi de gündeme geldi. Dershaneler için son tarih 2018 Yasa tasarısında halen dershane olarak hizmet veren kurumlar, 1 Eylül 2015’e kadar faaliyetlerini sürdürebilecekler. Milli Eğitim Bakanlığı da bu kurumlardan 1 Eylül 2015’e kadar özel okula dönüşmek konusundaki talepleri toplayacak. Talepte bulunan kurumlar, bu tarih itibariyle ‘özel okul’ statüsüne kavuşacaklar ve Bakanlık tarafından belirlenen tüm şartları yerine getirmeleri için kendilerine, devlet desteğiyle birlikte süre verilecek. Bu şartları yerine getirmenin son tarihi ise 2017-2018 eğitim - öğretim yılının son günü olacak. Liseliler dershaneleri tartışacak AKP Hükümetinin dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürmeyi plan-
Özel okulda okuyana kitap bedava
Mardan Palace Otel’de düzenlenen ve “Teori, Uygulama ve Değerlendirmeleriyle Farklı Eğitim ve Öğretim Model, Yöntem, Yaklaşımları”, Türkiye Özel Okullar Birliği Sempozyumu’na katıldı. Nabi Avcı, ‘Önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren özel okullarda okuyan öğrencilerin de ders kitapları devlet tarafından ücretsiz verilecek. Böylece özel okul öğrencilerinin her yıl yaşadıkları kitap sorunlarına son verdiğimizi müjdelemek istiyorum’ dedi. Öğrenciler, devlet okullarında paralı eğitime devam ederken özel okullarda kitaplar bedava dağıtılacak. EĞİTİM
Bakanlık beden derslerini kaldırdı
ladığından itibaren gündemden düşmeyen ‘Dershane Yasa Tasarısı’ geçen hafta açıklama yapılarak seçimlerden sonraya ertelendi, denilmişti. Fakat Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı gece yarısı bu yasa tasarısını TBMM’ye sundu. ‘Dershane Yasa Tasarısı’nı dershane yöneticileri ile birlikte yaptığını söyleyen Nabi Avcı, herkesten görüş aldı, fakat işin asıl mağdurları olan liselilerden görüş almadı. Liseliler ‘’AKP susacak, dershaneleri liseliler tartışacak’’ başlığı altında toplanıyor. Toplantıda AKP’nin yapmış olduğu ‘Dershane Yasa Tasarısı’ tartışılacak. Toplantı Taksim 6. No’lu Eğitim-Sen Şubesi’nde 15 Şubat Cumartesi günü
saat 15.00’da olacak. Söz sırası şimdi liseliler de Uzun süren dershane kapatılacak ve özel okula dönüşecek tartışmasına herkes bir yorum getirmişti. Dershane yasa taslağının Bakanlar Kurulu’na gönderilişinde sadece dershane yöneticileri ile görüşen Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershaneleri kapatarak özel okula dönüştürmesi ile paralı eğitime destek olup öğrenciye hiçbir yararı olmadığını ortaya koydu. Liseliler paralı eğitim istemezken AKP hükümeti özel okulları arttırıyor. Nabi Avcı’nın dershane açıklamalarında devlet okullarındaki
niteliksiz eğitime değinmeyen Nabi Avcı, ‘’Biz son sözümüzü söyledik. Gören yasa tasarımızda görmüştür’’ dedi. Liseliler gündemdeki ‘Dershane Yasa Tasarısı’nı tartışacak ve nasıl bir eğitim istediklerini konuşacaklar. Lise-Der ‘’AKP susacak, dershaneleri liseliler konuşacak’’ başlığı altındaki toplantı yapacak. Toplantı 15 Şubat Cumartesi günü Taksim 6 Nolu Eğitim-Sen Şubesi’nde saat 15.00’da gerçekleşecek. Lise-Der toplantıya tüm liselileri paralı eğitime, dershaneler konusunda fikir yürütmeye ve niteliksiz eğitime karşı söz söylemeye, tartışmaya çağırıyor.
MEB hem suçlu hem güçlü Mersin’de Mali Müşavir Muhittin Türkkan, kızı Gizem G.’nin ilk açıklandığında sistemde 485.291 olan SBS puanının, 337.291’e düşürülmesiyle ilgili şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’ndan talep edilen bilgisayar kayıtlarının 6 aydır gönderilmemesine isyan etti. Gizem G., 8 Haziran 2013’te Seviye Belirleme Sınavı’na girdi. Sonuçların açıklandığı 12 Temmuz 2013’de bilgisayarda Gizem’in 485.291 puan aldığını gören aile, tercihler için 17 Temmuz 2013’te okula gittiğinde şoke oldu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tercih ekranında
Gizem G.’nin sınav puanı ile yılsonu başarı puanı düşmüştü. Baba Türkkan Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu hatasıyla ilgili ve sorumluların ilgilenmemesi hakkında suç duyurusunda bulundu, Ankara’da dava açtı. Gizem’in puanının 485’ten 337’ye düşürüldüğünü belirten baba Türkkan, “Savcılık bilgisayar kayıtlarını 3 kere istemesine rağmen bakanlık 7 aydır göndermedi” dedi. Türkkan, ‘’10 yıldır bu memlekette doğru dürüst bir sınav yapılamadı. Her sınavın altında mutlaka bir şaibe çıkıyor.’’ dedi. Soruşturma devam ederken MEB bir açıklamada bulunmuyor. EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg
SBS sonuçları yeniden hesaplanacak
Söz sırası şimdi liselilerde Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin kapatılması konusundaki yasa tasarısını Meclisten sonraya bırakmadı. Tasarı hakkında açıklama yapan Nabi Avcı okullardaki niteliksiz eğitim nedeniyle zor durumda kalan öğrencilere değinmedi. Bu süreçte öğrenciler ve öğrenci velileri ile masaya oturmayan Nabi Avcı dershane sahipleriyle görüşerek bu durumun öğrenciler için değil rant için olduğunu kanıtlamış oldu. Devlet dershanelerin kapatılması konusundan önce devlet okullarındaki eğitimin yetersizliğini konu edinmeli. Yine dershaneler kapatılsa bile durumu olan öğrenciler özel bir şekilde eğitim alarak devlet okullarında niteliksiz eğitim alan öğrencilere göre geleceğimizin belirlendiği sınavda başarılı olma şansı daha fazla olacak. Bizler dershanelerin kapatılmasını ve parasız eğitim verilmesini istiyoruz!
Milli Eğitim Bakanlığı, elemeci sınav sistemi olan SBS sonuçlarını yanlış hesaplamasından ve 1. 2 milyon öğrencinin mağdur olmasından sonra Ankara Bölge İdare Mahkemesi sınavın yürütmesini durdurmuştu. Ankara Bölge İdare Mahkemesi, MEB’in, SBS sonuçlarının yanlış hesaplandığı gerekçesiyle yürütmesinin durdurulmasına yaptığı itirazı reddetti. Ankara 18. İdare Mahkemesi, CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın açtığı davada, 8 Haziran 2013’te yapılan SBS sonuçlarının yanlış hesaplandığı gerekçesiyle 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin girdiği sınavın yürütmesinin durdurulmasına karar vermişti. MEB yürütmeyi durdurma kararına itiraz etmişti. İtirazı görüşen Ankara Bölge İdare Mahkemesi, itirazı reddetti. Olası bir yeniden sınav sonuçlarını değerlendirme olacaksa bundan binlerce öğrenci mağdur kalacak. EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanı her geçen gün sanat ve spor alanındaki dersleri kaldırmayı hedefliyor. Meslek liselerinde derslerin 44 saate çıkarılmasının ardından ders yoğunluğu gerekçesiyle ‘Beden Eğitimi’ ve ‘Görsel Sanatlar’ dersi kaldırıldı. Artık meslek liselerinde ‘Beden Eğitimi’ ve ‘Görsel Sanatlar’ dersi verilmeyecek. Niteliksiz eğitimin mağduru olan öğrenciler şimdi de sanattan mahrum bırakılıyor. Ders yoğunluğundan uzakta, sınavların stresini atabilecekleri derslerin kaldırılmasına birçok öğrenci forumlarda, sosyal medya da tepki gösterdi. EĞİTİM
MEB açık lisenin önünü açıyor
Milli Eğitim Bakanlığı okullara uyarı gönderdi. Milli Eğitim Bakanlığı okullara normal ve meslek lisesinden, açık liseye kayıt yaptırırken sorun çıkarmamaları için açıklama yaparak okul yönetimlerini ve okulları uyardı. Bakanlık, “Mevzuatta yeri var, açık öğretim lisesine kaydını aldırmak isteyen öğrencilerin belge taleplerini karşılayın” açıklamasını yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı görünen o ki öğrencileri örgün eğitimden uzaklaştırmak istiyor. AKP hükümetinin eğitime bu bakış açısı çocuk işçiyi ve çocuk gelini arttırıyor. EĞİTİM
Performans ödevleri kaldırıldı
Milli Eğitim Bakanlığı performans ödevlerini yürürlükten kaldırdı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’dan ilk açıklama geldi. Milli Eğitim Bakanlığı performans ödevlerinin kaldırılması için çalışmalara başladı. Performans ödevlerinin yerine ne getirileceği tartışılıyor. Sözlülerin kaldırılması konusunda yapılan çalışmalar sonrasında performans ödevi adı altında öğrencilere verilen çalışmaların zor olduğu ve çalışmaların aileleri tarafından yapıldığına yönelik şikayetler değerlendirildi. Değerlendirmenin sonucunda MEB performans ödevini kaldırdı. EĞİTİM
FORUMLAR
12
11 Şubat 2014
Ali İsmail ve Mehmet’in davaları hukuksuzdu, Ethem’in davası askıya alındı
Davalara adalet için ne yapmalı? Geçtiğimiz hafta Gezi şehitlerinden hem Ali İsmail Korkmaz’ın hem de Mehmet Ayvalıtaş’ın hukuksuz duruşmalarına tanık olduk. Uyuyan hakimlerin sorguladığı Ethem Sarısülük davasına takipsizlik kararı verildiğini öğrendik. Bu duruşmaların en olumlu özelliği Kayseri’ye binlerce kişinin gitmesi, Kadıköy’de üç bin kişinin Mehmet için yürümesi, Ethem için Twitter’da etiket oluşturulması oldu. Biz de bu hafta forumlara davaların seyrini değiştirmek için, adalet için ne yapılmalı diye sorduk.
Abbasağa Parkı Forumu Sara Kürkçügil Her mahkemede on binler olmalıyız Gezi Parkı’nda nasıl milyonlarca insan bir olup ‘Sayın’ Başbakanımıza boyun eğdirdiyse aynı kararlılık bu kez Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş ve birçok davanın da seyrini değiştirebilir. Her mahkemede her sokakta davanın olduğu her ilde binler, on binler olmalıyız. İsterlerse mahkemeleri Fizan’a taşısınlar, bizim için farketmez, bizler aynı kararlılıkla oralarda sonuna kadar desteğimizi göstermeliyiz . İllaki binlerin verdiği karar bir hakimin vereceği kararı etkileyecektir . Ali İsmail’inden Ethem’ in davasına kadar bütün davaları sonuna kadar sahiplenmeliyiz. Gezi Parkı’nda canlanan bu direniş ruhumuz aynı kararlılığıyla bu yolda canını vermiş arkadaşlarımız için de devam etmeli. Edecek de. Böylece bizim kararlılığımız ve sürekliliğimiz sonucunda davaların seyri değişecek ve katiller ve sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacaktır.
Yoğurtçu Parkı Forumu Zeki Özkorkmaz Asıl azmettirenlerin vurgusunu yapmalıyız Davaların seyri de tıpkı gezide olduğu gibi birlikte omuz omuza yarattığı güçle sonuç alacaktır. Kardeşimizi sahiplenmek için Kayseri’de binlerin olması bu daha başlangıç lafının öylesine söylenmediğini gösterdi korku imparatorluğunu kurmaya çalışanlara. Sansür eyleminde gördük ki insanlarımız insan sınırlarını aşan bir direniş geleneğine sahip olmuşlar. 3 tane TOMA aralıksız su sıkıyor ve sen bir metre gerilemiyorsun. İşte korku kültürüne en güçlü tokat atılmıştır. Korku kültürünün mahkemelere adalet vermesi mümkün degil. Ali İsmail’in mahkemesinde katillerin yargılanmasının yanı sıra katillerin asıl azmettirenlerinin vurgusunu mutlaka yapmalıyız. Halkımız şehitlerimizin katillerinden hesap sorması konusundaki duyarlılığı sürekli canlı tutmalıyız. Adaleti de barışı da ancak halk gerçekleştirir.
Abbasağa Parkı Forumu Sedef Saadet Akbulut Ortaçağ zihniyeti kalabalığı sansürleyemedi Binler sadece Kayseri’deki davalarına sahip çıkmakla kalmadı ayrıca Gezi Direnişi’nde başlayan dayanışma ruhunu Kayseri’de yeniden şekillendirdi. Ne polisin yıldırma politikaları ne de ortaçağ zihniyeti davalarina sahip çıkmak kararlılığıyla gelen kalabalığı sansürleyemedi. Faşizm artık seyahat özgürlüğünü de tanımıyor. Adalet salonlarında bir hukuk cinayeti işlendiği gerçeğiyle yüzleştik. Hukukun üstünlüğü kavramı demokrasiyle bağını adaletini kendisi sağlamalıdır. Bunun için de gereken halkın birleşik mücadelesidir. İnsanlık tarihi açısından önemli olan bu davaların seyri ayrıca adalet ve eşitlik kavramlarını netleştirecekveya yok edecektir.Adaletin kaderini yine halk belirleyecektir. Sokaklarda meydanlarda adliye önlerinde yapılan kitlesel mücadeleler rejime baski yapacağından çok önemlidir.
Güzelyalı Halk Forumu Refik Altun Birlikte olmamız lazım Öncelikle halk olarak, halk hareketi olarak örgütlenmemiz lazım. Bu yıl yeni oy kullanacak olan arkadaşlarımızı, mesela ilk defa oy kullanacak olan genç kardeşlerimizi bilgilendirmemiz lazım. Onlarla bir takım çalışmalar yaparak, yanlış taraflara sapmamaları açısından, duyarsız kalmasınlar diye onları da kazanmamız lazım. İnsanlar bakınca yaşanan hukuksuzları gözleri görüyor ama kendi menfaatleri uğruna insanlar bakıp görmeyebiliyor. Onların gözlerine bir takım şeyleri sokmamız lazım. Davaları takip etmek, sokaklara çıkmak çok önemli. İmkanlarımızı zorlayarak, dayanışma içerisinde bu davalara gidebiliriz. Birlikte olmamız lazım. Gezi direnişinde sokaklara dökülen halk yine bir şekilde bir araya gelebilir isterse. Birlikten kuvvet doğar derler. Gezi direnişinde nasıl birbirini hiç tanımayan insanlar birbiriyle kaynaştı bir anda, dayanışma içerisinde ücretsiz marketler kuruldu. Buna benzer şekilde bir araya gelip, halkla örgütlenip, ülkeyi sözüm ona yönetenlere karşı tepkisiz kalmamalıyız. Davaları da sonuna kadar takip etmeliyiz. Son nefesimize kadar bu mücadelenin içerisindeyiz. Bizi biber gazıyla korkutamazlar.
Bornova Halk Forumu Altan Köse Davaların hafızalarda canlı tutulması gerekiyor Öncelikle burada yapılması gerekenleri 2 başlık altında düşünebiliriz. Birincisi bu davaların takip edilmesi, zorlanması, her boşluktan ya da yasadan yararlanılarak mücadelenin verilmesi gerekmekte. İkinci ve daha önemli olarak da, bu davaların toplumsal bir başlık olduğunu görmek gerekiyor. Bu davaların devamlı hafızalarda canlı tutulması gerekiyor. Bu bir yargıcın ya da mahkemenin vereceği kararın çok üstüne çıkmış durumda. Gerek sosyal medya, gerek toplumsal medya, gerek eylemlerle sürekli toplumun bilincinde bunları hafızalarda tutmak gerekiyor. Çünkü bu davalar Türkiye’nin de artık tarihinin değiştiğinin bir göstergesi olarak önümüzde duruyor. 12 Eylül 1980’den beri bütün hukuksuzluklar, hak kayıpları, yargısız infazlar, faili meçhuller karşısında yürütülen mücadelenin sonucu olarak, artık toplumun gözü önünde bir hukuk mücadelesi, bir yaşam mücadelesi vererek bu eylemleri örgütlemek hepimizin topluma olan borcu. Ölen arkadaşlarımızın simgeleştirilmesinden öte, çok net biçimde bir hak talebi için yürürken hepimizin bir Ali İsmail, hepimizin bir Ethem olabileceği gerçeğiyle tüm ailelere, tüm çocuklara, tüm annelere, tüm babalara, bunların unutturulmaması gerekiyor.
Diren Bursa Güzin Bozkurt: Baro yargının bu haksızlığını sabote etmelidir Baro yargının bu haksızlığını sabote etmelidir. Baronun yapması gereken Ali İsmail Korkmaz hakkında Eskişehir’de suç duyurusunda bulunmaktır.. Karşı dava açmalıdır. Yani basit bir suç ile dava açılmalı. Bu açılan dava, mahkeme Eskişehir’de görülüyorsa bu durum teşhir edilmelidir. Çünkü Ali İsmail’in davasının Kayseri’ye alınmasının nedenlerini açacaktır bu durum. Niye bu dava da Kayseri’ye alınmadı diye teşhir edilecektir. Bu çok basit bir suç olabilir. Demek istediğim eğer Baro Ali İsmail hakkında karşı dava açarsa ve bu dava Eskişehir’de görülürse aynı kişinin diğer davası neden Kayseri’de görülüyor diye kamuoyu oluşturulmalıdır.
Ali İsmail Korkmaz Davası
Mehmet Ayvalıtaş Davası
Ali İsmail Korkmaz Parkı Forumu Şükrü Yılmaz Adalet için imza toplayabiliriz Öncelikle kitleleri birleştirdiğimiz ortada binlerin Kayseri’ye ve Kartal Adliyesi’ne gitmesi davaların unutulmadığını gösterdi. Bu durum bizi sevindirse de adaletin yerine gelmemesi yaramızı kanatmaya devam etti. Ancak bu durum adalet savaşımızın son bulacağı anlamına gelmez, binlerce insanın aynı görüşte olduğunu ve adalet istediklerini imza toplayarak daha geniş kitlelere ulaştırabiliriz veya konuyu insan hakları mahkemesine götürerek bu durumu anlatabiliriz. Ancak binlerin tek bir ortak düşünce için toplandığını resmi evrak niteliğindeki ki imzamızı hiçbir hukuki güç veya yargı kurumu görmezden gelemeyecekler. Her iki davada da gözlemlediğim bir diğer olay da biz dava çağrılarımızı yapmaya devam etmeliyiz. Diren Bursa Pınar Beyer Haklı taraf biziz, mücadele etmeliyiz Ali İsmail Kokmaz ve Mehmet Ayvalıtaş için Kayseri’de binlerce insan, Kadiköy’de yüzlerce insan birleştik ve adalet istedik. Aslında bizim bu ülkenin adaletinden bir beklentimiz kalmadı. Sabrederek, direnek haklı olduğumuzu, yılmayacağımızı, bizi yıldıramayıp adaletin tecellisi için mücadele edeceğimizi, yakalarını bırakmayacağımızı, gerek eylemlerimiz ve gerekse hukuki mücadelemizle göstermeye devam etmeliyiz. Etmeliyiz, çünkü haklı taraf biziz. Özellikle biz gençler ve genelde tüm halk mücadele etmeli. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesinde olanları yitip giden tüm evlat ve kardeşlerimizin mücadelesine yöneltmeye çalışmalıyız. Bizim kardeşlerimiz ölürken sessiz kalan zihniyetin boyunduruğu altında ezilmeye devam etmemeleri ve haklı tarafın yanında olmaları için soklara inip gerekirse birebir çabalamalıyız.
FORUMLAR
13
11 Şubat 2014
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Her hafta Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Beşiktaş Gençlik Merkezi’nde forum toplanıyor. Acıbadem Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Acıbadem Parkı’nda forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla her hafta Salı günleri saat 20.00’de Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor.
Talancı ATV’yi teşhir ettiler
Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü saat 19.30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor. Caferağa Dayanışması Forumu Her Pazar saat 17.30’da Caferağa Dayanışması Mahalleevi’nde forum toplanıyor
Kuzey Ormanları Savunması ve Beşiktaş Forumları, şaibeli bir şekilde satın alınan ATV-Sabah’ı ve 3. havalimanı projesini üstelenen Cengiz İnşaat, Kolin İnşaat, Limak İnşaat, Kalyon İnşaat ve Mapa İnşaat’ın satış sırasında adlarının geçmesi nedeniyle Sabah-ATV binası önüne yaptığı yürüyüşle protesto etti. nı, Kanal İstanbul, yeni İstanbul projeleri, halka, doğaya, adalete ve tarihe karşı işlenAbbasağa Parkı’nda toplanan Kuzey miş büyük suçlardır” denildi. Açıklamanın Ormanları Savunması ve Beşiktaş devamında şu ifadelere yer verildi: “Yolsuzlukları etrafa saçılan; marifetleri Forumları “Kuzey Ormanlarını Yağmacılara Yedirmeyeceğiz” pankartı arkasında kendi ağızlarından dökülen, “bu milletin…” yürüdü. Yürüyüşe katliama uğrayan Kuzey diye bağlayan galiz ifadelerle itiraf eden Ormanları köylerinden, Ağaçlıköy ve Ye- Limak, Kolin, Cengiz, MA-PA ve Kalyon niköy halkından katılanlar oldu. Beşiktaş Grup tarafından oluşturulan konsorsiyuhalkı eyleme pencereleri ve balkonlarından mun kendisi, katliamı planlayan yetkililerle alkışlar ve sloganlar ile destek verdi. birlikte, İstanbul’un sonunu getirecek kentYürüyüş sırasında yapılan konuşmalarda sel ve doğal yıkımın altında kalacaktır” “Hırsızlara, yolsuzlara, arsızlara “yuh artık” demek için yürüyoruz” denildi. Balbaros Yeniköy ve Ağaçlıköy halkı da katıldı bulvarı üzerinde bulunan Çevre ve Şehirci- Açıklamanın ardından Yeniköy ve Ağaçlılik İl Müdürlüğü önünde bir süre bekleyen köy halkından temsilciler konuştu. halk, “İşte burası, hırsız yuvası” sloganları Mustafa Bozkurt (Yeniköy), Selanik ile yağmacı, talancı ve soyguncu kurumu göçmeni olduğunu söyleyerek, “Hayprotesto etti. vancılık ve çiftçilik bitiriliyor, 6 köy Katılımcılar 3. köprü ve Kuzey Orman- kamulaştırılıyor” dedi. Köy halkının ları ile başlayan projelerin katliam projesi kamulaştırmalardan ve şehir hayatından olduğu belirtilerek, bu cinayet projeleri- korktuklarını ifade ederek, köylülere sani durduracaklarını ifade ettiler. Yürüyüş hip çıkan halka ve katılımcılara teşekkür boyunca “Susma sustukça dünya beton etti. olacak”, “Ormanıma, mahalleme, köyüme Sibel Ateş (Ağaçlıköy), orman katliamı dokunma” ve “Her yer Ağaçlıköy/Yeniköy, sonrası ağaçların etkilendiğini ve ekolojik her yer direniş” sloganları atıldı. dengenin bozulduğunu söyleyerek, çiftliklerinde bulunan hayvanlara artık kö3. havalimanı doğaya karşı büyük suç peklerin ve diğer hayvanların saldırdığını Sabah-ATV önünde Kuzey Ormanları Sa- belirtti. Ateş, Ağaçlı köyünü terk etmeyevunması adına Osman Erdem ve Ezgi Öz’ün ceklerini belirterek, Başbakan’a seslendi: okuduğu basın açıklamasında, iktidarı ve “Başbakan kendini Hitler gibi görüyorsa, kenti yönetenler uyarılarak, “3. havalima- biz de ölmeye hazırız” dedi. FORum rıfat çapar
Beşiktaş’ın forumları yolsuzluğa karşı yürüdü Beşiktaş Forumları Etiler’de gerçekleştirdikleri yürüyüşle yolsuzluğa karşı bir kez daha Beşiktaş halkının tepkisini ortaya koydu. Çevre evlerden ve yoldan geçenlerden büyük destek alan eylemde, yürüyüş boyunca sivil polislerin tacizi devam etti. Beşiktaş Forumları Dünya Göz Hastanesi önünde ilki geçen hafta yapılan yolsuzluğa karşı eylem için bir kez daha bir araya geldi. Abbasağa Forumu, Levent Sporcular Parkı Forumu, Bebek Forumu, Etiler Forumu bir kez daha bir araya geldi. Buradan Beşiktaş Ortak Forumu için
Talan Kongresi’ne karşı forum İstanbul forumları, Kent Hareketleri ve Kuzey Ormanları Savunması Grand Cevahir Otel’de düzenlenen “1. Her Yönüyle Kentsel Dönüşüm Kongresi – Kentsel Dönüşümde 2013 Gerçekleşmeleri ve 2014 Hedefleri” başlıklı kongreyi, otel önünde forum ve basın açıklaması yaparak protesto etti. Talan Kongresine Hayır’ yazılı pankartların açıldığı eyleme, Şişli Gülbağ Forumu, Kocamustafapaşa Dayanışması, Üsküdar Forumu ve Gaziosmanpaşa Sarıgöl Mahalle Forumu tem-
‘
silcileri katılarak söz aldı. Forum temsilcileri eylemde “Sultan Murat’ta Yıkıma Geçit Yok – Üsküdar Doğancılar Forumu”, “Sarıgöl Ranta Kurban Olmayacak – Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi” dövizleri taşıdı. Forum temsilcileri söz alarak “1. Talan Kongresine Karşı Forum” gerçekleştirdi. Üsküdar Forumu temsilcisi “Ezilen ve yoksul halkın yanında olacağız” diyerek “Üsküdarlılar Üsküdar’ı Konuşuyor – Yerel Yönetimlere Dahil Olma ve Mücadele” başlıklı foruma çağrı yaptı. GÜNCEL
Levent Kültür Merkezi’ne yürüyen halk “Birlikte Çaldılar, Birlikte Öldürdüler, Birlikte Hesap Verecekler” dedi. Eylemde yine “Hobi olarak yine çal”, “Çal çal nereye kadar” gibi dövizlerle, “Her yer rüşvet, her yolsuzluk” sloganları ile yürüyen forumlara çevreden geçenlerin yoğun desteği oldu. Halkın alkışları ile AKP’nin “Sağlam irade” yazılı reklam ilanlarının önüne gelen forumlar burada “Sağlam hırsız” sloganı atarak gerçekleri bir kez daha dile getirdi. Yürüyüşün ardından forum toplantısına geçildi. GÜNCEL
Diren Bakırköy Çamlık Parkı Forumu Forum her Çarşamba akşamı saat 21.00’de Bakırköy Çamlık Parkı’nda toplanıyor. Saraçhane Forumu Her hafta Salı ve Perşembe günleri saat 20.30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Şişli Merkez Forumu Şişli Merkez Forumu’nun düzenlediği Sokak Üniversitesi her Çarşamba 19.30’da Maden Mühendisleri Odasında gerçekleşiyor. Yeldeğirmeni Dayanışması Forumu Her Pazartesi saat 20.00’de Don Kişot Sosyal Merkezi’nde forum toplanıyor. Yoğurtçu Forumu Her hafta Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri saat 20.00’de Barış Manço Kültür Merkezi’nde (BMKM) toplanıyor.
Ali İsmail Korkmaz Parkı tahrip edildi Eskişehir’de, Ali İsmail Korkmaz Parkı saldırıya uğradı. Park, katledilen Ali İsmail Korkmaz anısına Eskişehir’de halk tarafından direnişin başladığı parkın ismi “Ali İsmail Korkmaz Parkı olarak değiştirilmişti, Defalarca üzeri karalanarak saldırıya uğrayan üzerinde Ali İsmail Korkmaz’ın silüetinin ve isminin bulunduğu tabela, her saldırıdan sonra halk tarafından onarılmış ve Ali İsmail Korkmaz silüeti üzerine yeniden işlenmişti. Saldırganlar, bu kez tabelayı söktü ve bankların bazılarını parçaladı. GÜNCEL
Kadıköy’de Mehmet Ayvalıtaş İçin yürüdüler Kadıköy’de hukuksuzluklarla dolu Mehmet Ayvalıtaş’ın davasının ardından yapılan çağrıyla biraraya gelenler adalet talebiyle yürüyüş gerçekleştirdi. Kadıköy Rıhtım’dan çarşıya ve Bahariye Caddesi’ne uzanan yürüyüş forumlar Mehmet Ayvalıtaş Meydanı adını verdiği eski havuz meydanına vardığında Ayvalıtaş ve Cömert aileleri konuşma yaptı.Volkan Ayvalıtaş “Herkese bugün bizimle birlikte karanlığa karşı durdukları için teşekkür ediyoruz” diyerek görülen duruşmaya dair bilgi verdi. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: BURCU KAREFİL
11 Şubat 2014
Güler yüzlü insanlar olsun diye
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için EHP, Halkevleri, ÖDP, TKP yerel seçimlere Özcan Kaya Güvenç’le gidiyor. Ankara Ortak Sol Aday Meclisi, yerel seçim çalışmalarına “Ankara’yı biz kendimiz yöneteceğiz” sloganıyla bu hafta başladı. Kaya Güvenç’le yerel seçim çalışmalarını ve Ankara’da neler yapacağımızı konuştuk. Ankara Ortak Aday Meclisi’nin kuruluş aşaması nasıl gelişti? Ortak sol RöPORTAJ aday düşünÇAĞATAY DİRİLGEN cesinin bir arka planı var. Aslında sosyalist örgütler çok farklı sebeplerle bir araya gelmişlerdir. Bunların en somut göstergelerinden biri 12 Eylül 2010’da yapılan Anayasa referandumudur. Bu sol için de çok önemli bir tarihti. Çünkü somut işlerde, 1 Mayıs’a gitmek, 1 Mayıs’ı düzenlemek dışında çok somut ve doğrudan siyasi bir konuda 4 örgüt bir araya gelmişti. Bunlardan ortak sol aday düşüncesini destekleyen 3’ü, Türkiye Komünist Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi ve Halkevleri, hala Meclis’in içinde. 2010’da Emek Partisi de bu ortaklıkta vardı. Emek Partisi şimdi HDP çatısı altında çalışma yürütüyor. Dolayısıyla o tarihteki bu olay önemliydi, çünkü Türkiye’deki sosyalist solun, sadece somut etkinlikler değil, bir genel siyasi tutum alma konusunda da bir araya gelebileceğini gösterdi. İkincisi, Haziran’da yaşadığımız olaylarda, düzenleyicisi olmamakla beraber katılım konusunda yine bir ortaklık söz konusudur. Dolayısıyla
Haziran isyanı birdenbire Türkiye’deki bütün dengeleri değiştirdi. Yenilmez, geriletilmez diye bilinen bir iktidarın aslında hiç de o kadar güçlü olmadığı, ciddi bir halk hareketiyle iktidarının sallandığı hatta iktidarını kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalacak kadar güçsüz olduğu ortaya çıktı. solda herkes bölünmeyi ön plana çıkarır ancak sosyalist solda ortak hareket etme geleneği de ciddi bir şekilde vardır. Haziran isyanı birdenbire Türkiye’deki bütün dengeleri değiştirdi. Yenilmez, geriletilmez diye bilinen bir iktidarın aslında hiç de o kadar güçlü olmadığı, ciddi bir halk hareke-
tiyle iktidarının sallandığı hatta iktidarını kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalacak kadar güçsüz olduğu ortaya çıktı. İkincisi çok ilginç bir olay yaşandı. İktidar bloğu kendi içinde bir bölünme yaşandı. Herkes kendi derdine düştü. AKP’yi iktidara getiren siyasi aktörler açısından veya sınıfsal olarak bakarsak; emperyalizm, yerli sermaye grupları açısından bir tereddüt doğdu AKP’yle ilgili olarak. “AKP yerine nasıl bir iktidar ikame edilecek?” tasarısı başladı. Şurası açık, AKP’siz bir iktidar olanağı mümkün görünürken aynı zamanda AKP’nin kamuoyunda yıpranan yüzlerini, kadrolarını bir şekilde değiştirme gereği ortaya çıktı. Bu durum kaçınılmaz olarak başka bir olayı daha gündeme getirdi; “AKP’nin görünen yüzünü bir şekilde devre dışı bırakalım ama bu Türkiye siyasetinin konumunda bir değişiklik yaratmasın. Türkiye’nin sağ konumunda sola bir kayma olmasın”. Bu da bütün siyasi partilerin değerlendirme yapması gerekti. Ana muhalefet partisi yöneticileri de buna “evet” dediler. Kendi konumlarına karar verdiler. Yerel seçimler gündeme geldi ve Ankara’da MHP kökenli 3 aday karşımıza çıktı. Yani sol hem görmezlikten geliniyor hem de aslında silinmeye çalışılıyor. Türkiye’nin böylesi bir seçiminde solun söz sahibi olmaması mümkün değil. Daha önce bahsettiğim bu birlikte hareket etme geleneğinin de etkisiyle Ankara’da yine dört örgütün; Halkevleri, Emekçi Hareket Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi ve Türkiye Komünist Partisi’nin ortak çalışması gündeme geldi. Bu çalışma sırasında ortak bir aday çıkarma kararı alındı. Arkadaşlar bu görevi bana vermek istediklerini söylediler, ben de acaba böyle bir çalışmaya katkım olabilir mi diye, bu görevi kabul ettim. Türkiye’nin sağa kaydırılmak istenmesiyle Ankara’da 3 MHP kökenli aday ortaya çıkabiliyor. Gezi’de de AKP karşıtı bir %50 ve AKP’nin %50’sini gördük. Anladığım kadarıyla bu durumda insanlar bir taraf seçmek zorunda kalıyor. Sizce de öylemi? Siyasi partiler son tahlilde sermaye sınıfı ve işçi sınıfı arasında net bir tercihte bulunurlar. Tabii bu kolay değildir ama mutlaka ağırlık bir tarafa kayar. Türkiye’deki sosyalist demokrasi seçimini 1989’da yaptı. 89 bahar eylemleri ve devamında gelen işçi hareketinde benim fikrim, sosyal demokrasi, emekçi sınıflara daha yakın bir konum alabilirdi. Onu tercih etmedi. Tercihini sermayeden yana yaptı.
Aslında sadece Türkiye için geçerli değil. Tüm dünyada sosyal demokrasi diye adlandırdığımız görüş tüm dünyada geriledi. Çünkü sosyal demokrasi, yeni liberal politikalara hayır diyemedi. CHP, Gezi ile beraber, iktidar olma hedefini de hesaba katarak yüzünü bir tarafa dönmüş oldu. Böylece Mansur Yavaş’ta simgelenen bir noktaya geldik. Bu durumda herkes kendi tarafını ortaya koymuş oldu.
Hükümet de tek adam tarafından yönetiliyor, partiler de tek adam tarafından yönetiliyor. Belediyeler de… Çünkü sermaye sınıfları kendi isteklerini yerine getirmek için uzun prosedürleri istemiyorlar. Ankara’da ortak aday çıkarılması çağrısını EHP, Halkevleri, ÖDP ve TKP yaptı. Bu birlikteliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu çok önemli bir olay. Bu dört örgütün Ankara’da bir ortak aday çıkarmasının öncelikle kamuoyu nezdinde, “Sol olarak biz varız” demek anlamına geliyor ki bu çok önemli bir şey. Ortak aday yerine partilerden aday çıkardı belki ama bu kadar büyük ses getirmezdi. Şu anda daha başlangıçtayız. Çok önemli gördüğüm iki olayı burada vurgulamak isterim. Bir; burada çok uyumlu bir çalışma var. İkincisi; herkesin katkı verebildiği ölçüde katkı verdiği bir ortak çalışma sürdürülüyor. Bunlar Türkiye sosyalist tarihinde önemli örnekler olarak yer alacaktır. 20 yıldır Melih Gökçek belediye başkanı, 20 yıldır seçiliyor. Buna dair görüşünüz nedir? Kabul edelim, Türkiye 12 Eylül’le birlikte bir darbe geçirdi ama bu darbe anlık bir olay değildi. Bu sadece bir hükümet değişikliği değildi. Çok uzun vadeli bir olaydı, anayasasından eğilimlerine varıncaya kadar. Zaten 12 Eylül’ün arkasında 24 Ocak kararları diye adlandırdığımız kararlar var ki bu kararlara aslında Türkiye’nin, neoliberal politikalar dönemine entegre edilmesi için alınmıştı. Bu entegrasyonun önündeki en
büyük engel işçi sınıfı olduğu için daha hareketin başında işçi sınıfına yönelik ciddi bir harekat başladı. Örgütsüzleştirildi, daha önce elde ettiği haklar tek tek elinden alındı. Gelirlerinde düşüşlere sebep oldu. Doğrudan doğruya işçi sınıfının örgütlülüğünü ve gücünü elinden almaya yönelik bir hareket olarak gelişti. 89 bahar eylemleri burada, önemli bir başkaldırıdır. Orada bazı hakların en azından geri alındığını biliyoruz. Ama genel olarak daha sonra, KESK’in kuruluş dönemi dışında işçi sınıfının her gün biraz daha gerilediği bir durum görüyoruz. Türkiye 89’dan beri sağa mahkum oldu. 89 bahar eylemlerinde sosyal demokrasinin işçiden yana olmamasının da etkisi vardır. Melih Gökçek de bundan yararlanmasını iyi bildi. Sonuç olarak 20 senedir Ankara’yı yönetiyor. Melih Gökçek aynı zamanda Ankara’yı tek adam olarak yönetiyor. Sizin öne çıkardığınız konu; ekip çalışması, hem belediyecilikte hem sol gelenekte. Bu konuda ayrıntılı görüşünüzü alabilir miyim? Biraz daha tarihsel perspektiften bakarak gidebiliriz. Demokrasi dediğimiz sistem, aslında burjuva demokrasisi. Burjuva demokrasisinin demokrasi olarak adlandırılabilmesinin temel koşulu o ülkedeki sermaye ve işçi sınıflarının güçleri arasında belli bir denge olmasıdır. Bir ülkede işçi sınıfı güçsüz, sermaye sınıfı güçlü ise buna yine bir sistem olarak demokrasi adı verilebilir ancak bu ucuz faşizmde olan bir sistemdir. Yeni liberal politikalarla beraber bu denge bütün dünyada değişti ve bütün dünyada özellikle yürütmeye sınıfı olarak hakim oldular. Dolayısıyla emekçi sınıfların o zamana kadar kazanmış olduğu; örneğin yargı denetimi gibi, hukuk devleti gibi kavramlar ortadan kalktı. İşçi sınıfının örgütlülüğü ortadan kalktı. Bütün dünyada “Bunlar lüzumsuz şeylerdir, işçi sınıfının kazandığı şeylerdir, bize engel olur” gibi, Başbakan defalarca söyledi, “Ben bir şey yapmak istiyorum yargı bana engel oluyor” diye, engel olarak görülmeye başlandı. Yargı size engel oluyorsa yargı havadan inmiş bir olay değil ki, onlar sınıf mücadelesinin emekçi sınıfının kazanmış olduğu mevzilerdendir. Hükümet de tek adam tarafından yönetiliyor, partiler de tek adam tarafından yönetiliyor. Belediyeler de… Çünkü sermaye sınıfları kendi isteklerini yerine getirmek için uzun prosedürleri istemiyorlar. Yargı onlar için lükstür, ekip çalışması, katılımcılık, hiçbiri ken-
di çıkarlarına uymaz. Yürütme ne kadar güçlü olursa onlar açısından o kadar iyidir. Bizim açımızdan ise tam tersidir. Burjuva demokrasisi sitemi içinde işçi sınıfının haklarını koruyabilmesi ancak bu mevzilerin korunmasıyla, hatta ilerletilmesiyle mümkün. Sol hep ekip çalışması geleneğine sahiptir, sermaye sınıfları da fırsatını bulduğu anda otoriter, kendi diktatörünü yaratır ve hayatını yaşar. Bu çalışmada da bunu mutlaka bir kez daha halka göstermemiz gerekiyor. Biz bir ekibiz. Bu ekipte görevler ve sorumluluklar vardır ve olay bundan ibarettir. Ortak amaç etrafında bir araya gelinir, o ortak amaç için görev ve sorumluluklar dağıtılır, herkes görevini yerine getirir. “Ankara’yı biz kendimiz yöneteceğiz” sloganında da bir katılımcılık vurgusu var. Bu katılımcılığı nasıl sağlamayı planlıyorsunuz? Deklarasyonumuzda da var, daha sonraki belgelerimizde de yer alacak. Katılımcılık, halkın karar süreçlerinde yer almasıdır. Söz sahibi olacak, birlikte belirleyeceğiz. En küçük birimlerden başlayarak meclisler oluşturacağız. Bu kararlar, belediyenin kararları olacak. Bunu yapmak zorundasınız. Belediyenin etrafını sermaye sınıflarının sarmamasının tek yolu katılımcılıktır, halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır.
Biz dünyayı değiştirmeye geliyoruz. Dünyayı, güler yüzlü insanların olması için değiştirmeye geliyoruz. Gezi’nin seçimlere etkisi olacak mı? Halkın sola etkisi artmış mıdır? Kesinlikle. Haziran’dan sonra Türkiye’de hiçbir şey Haziran öncesindeki gibi değil. Son olarak seçim programından bahsedebilir misiniz? En kısa zamanda, muhtemelen önümüzdeki hafta bildirgemiz hazırlanmış olacak. Orada da katılımcı bir sistem uyguluyoruz. Bildirgenin kadınlarla ilgili bölümünü, kadın arkadaşlarımız bir araya
Özcan Kaya Güvenç kimdir ?
1945 Osmaniye doğdu. Makina Mühendisliği öğrenimimi Fransa’da INSA-Lyon’da yaptı. TMMOB’un ve Makina Mühendisleri Odası’nın çeşitli kurullarında görev yaptı. Oda YK üyeliği, 1976-1978 yılları arasında TMMOB Genel Sekreterliği, 20002004 yılları arasında TMMOB Başkanlığı görevlerinde bulundu. 12 Mart döneminde Aydınlık Sosyalist Dergisi davasından yargılandı; on yıla mahkûm olduğu dava nedeniyle 2 yıl tutuklu kaldı; sonra beraat etti. 1980’lerin sonlarında Sosyalist Birlik Partisi kuruluş çalışmalarına katıldı. TMMOB’deki görevlerimin sona ermesinden sonra Yurtsever Cephe çalışmalarına katıldı, Türkiye Komünist Partisine üye oldu. Kamu sektöründe ve özel sektörde çalıştı. Bir oğlu ve kızı var. geldiler, geniş bir katılımla onlar hazırladılar. Üniversite gençliği ile ilgili kısmı üniversite öğrencisi arkadaşlar hazırladı. Programın bile o aşamadan itibaren katılımcılıkla başlamasını istedik. Muhtemelen önümüzdeki hafta son halini yayınlayacağız. Bugün bir bildiri dağıtımıyla ilk etkinliğimizi yapmış olduk. Güzel bir etkinlik oldu kanımca, katılan tüm arkadaşlara teşekkür ediyoruz. Solun güzelliğini yaşamak önemli. Solun heyecanını yaşamak önemli. Biz dünyayı değiştirmeye geliyoruz. Dünyayı, güler yüzlü insanların olması için değiştirmeye geliyoruz. Üç beş kişi cebine para koysun falan değil, çoluğuyla çocuğuyla emekçi halkın güzelliğini yaşamak için geliyoruz. Bugün ne kadar güzeldi, bir bildiri dağıtımı bile müthiş bir keyif oldu. Mahallelerde, ilçelerde etkinliklerimiz olacak. Televizyonlar biliyorsunuz bize çok sıcak bakmıyorlar. Onun için medya patronlarının ambargosunu kırma konusunda elimizden geleni yapacağız çünkü onlar aynı zamanda bir kamu görevi yapıyorlar. Biz bu ablukayı başka türlü kırarız. Biz halkın yanına giderek, mahallelerde çalışma yürüterek kırarız. Bu halkın kendi örgütlenmesi için önemli. Çünkü her şeyin başı halkın kendi çıkarlarını nasıl gerçekleştirebileceği hakkında bilgi sahibi olması ve örgütlenmesidir. Bunu sağlayacağız. Bizim çalışmamızın en büyük hedeflerinden biridir. Tabii ki seçimlere hazırlanıyoruz, çok oy alarak alacağız ancak bunu halkı örgütleyerek yapacağız.
DUNYA
15
11 Şubat 2014
İşsizlik başbakanları istifa ettirdi
Ekonomik kriz ve yüksek işsizlik Bosna Hersek halkını sokaklara döktü. Ülke yönetimini protesto etmek üzere Saraybosna ve Tuzla’da binlerce kişi hükümetin istifa etmesi için sokaklara çıktı. Bosna Hersek’te kamu çalışanlarının başlattığı protestolarda kanton başbakanları istifa ettiler. Dünya oğuzhan özkan
Bosna Hersek’in kuzeydoğusundaki Tuzla kentinde, sosyal haklardan mahrum bırakıldıklarını savunan kamu çalışanlarının başlattığı protestolarda çıkan olaylarda, 30 kişi yaralandı. Tuzla Kantonu hükümeti binası önünde toplanan bine yakın kamu çalışanı, ana caddeyi trafiğe kapattı ve araç lastikleri yaktı. Eylemciler, 1995’de sona eren Bosna Savaşı’nın ardından ekonomik olarak yeterli ilerleme kaydedilemediği görüşünde. Bosna Hersek, yüzde 27’yi geçen işsizlik oranıyla Balkan ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. 4 kişi gözaltında Hükümet binasını taş ve yumurta yağmuruna tutan göstericiler, binanın camlarını kırdı. Polisin, göz yaşartıcı gazla saldırması üzerine göstericiler ara sokaklara kaçtı. Polisle göstericilerin çatışması sonrası 4 kişi gözaltına alınırken; Tuzla’da gün boyu devam eden protestolarda göstericiler, hükümet binasının kapısını ve önündeki polis kulübesini ateşe verdi.Göstericiler cumhurbaşkanlığı sarayının önünde bulunan 2 arabayla bir polis kabinini de ateşe verdi. Bosna polisi, sarayın etrafındaki göstericileri tazyikli suyla saldırarak uzaklaştırmaya çalıştı. Saray Bosna’daki protesto gösterilerinde sadece 3 günde 180 kişi yaralandı.
Tuzla Kantonu Başbakanı istifa etti Bu arada, Bosna Hersek Güvenlik Bakanı Fahrudin Radonçiç’in, Tuzla’da protestocuların seçeceği bir grup temsilciyle görüşeceği öğrenildi. Protestocular, Tuzla Kantonu Başbakanı Sead Çauşeviç ve hükümetinin istifa etmesini, gözaltına alınan protestocuların da serbest bırakılmasını talep etti. İlerleyen saatlerde Tuzla Kantonu Hükümeti Başbakanı Sead Çavuşeviç’in istifa haberi geldi. Protestolar nedeniyle istifa eden Tuzla Kantonu Başbakanı Sead Çauşeviç’le birlikte protesto gösterileri düzenlenen farklı kentlerde, Zenitsa-Doboy Kantonu Başbakanı Munib Huseynagiç, Saraybosna Kantonu Suad Zelykoviç ile Hersek-Neretva Kantonu İçişleri Bakanı Mario Şulenta da istifa etti. Eylemler Bihaç ve Zenitsa’da da yapılıyor Öte yandan, Tuzla’daki kamu çalışanlarının protestolarına destek için başkent Saraybosna’nın yanı sıra Bihaç ve Zenitsa kentlerinde de yüzlerce kişinin katılımıyla eylemler düzenlendi. Saraybosna Kantonu hükümet binası önünde toplanan eylemciler de binaya yumurta atarak, binanın camlarını kırdılar. ‘’Hırsızlar’’, ‘’Devrim’’ ve ‘’Halk Katilleri’’ sloganları atılan eyleme, sinema ve müzik dünya-
Dünya Turu
Bolivya
Yağış can aldı
Bolivya’da şiddetli yağışların sebep olduğu selde 38 kişi hayatını kaybetti. Hükümetten yapılan açıklamada, sellerden en fazla başkent La Paz’ın kuzeydoğusunun etkilendiği, 38 kişinin yaşamını kaybetmesinin yanı sıra çok sayıda kişinin evsiz kaldığı belirtildi. Savunma Bakanlığı, bölgeye gıda yardımı gönderdiğini açıklarken; ordu, ülkenin kuzeyindeki Beni şehri gibi sellerden en fazla etkilenen bölgelerdeki tahliye işlemlerine başlandığını duyurdu.Yaklaşık 100 bin büyük baş hayvanın sellerden etkilendiği, 6 bin hektar ekili alanın zarar gördüğü bildirildi. Sellerden zarar gören alan, hükümet tarafından yapılan açıklamalara göre Bolivya’nın yüzde 0.2’sine denk geliyor. Ekim’den bu yana ülkede 40 binden fazla evin şiddetli yağışlar sonucu zarar gördüğü açıklandı. DÜNYA
sından bazı isimler de katıldı.
binasına girerek, Tuzla Kantonu Başbakanı Sead Çauşeviç ile görüşDaha önce eylemciler görmezden mek isteyen protestocular ile polis gelinmişti ekipleri arasında yaşanan arbedeTuzla’da, özelleştirme kapsamındaki de 17’si polis 23 kişi yaralanmış, 27 bazı kamu şirketlerinin çalışanları, kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına sosyal haklarından mahrum bıra- alınanların 24’ü serbest bırakılırkıldıkları gerekçesiyle, dün kanton ken, resmi görevliye saldırdıkları idhükümeti binası önünde gösteri diasıyla 3 kişinin halen gözaltında düzenlemişti. Kanton hükümeti tutulduğu açıklanmıştı.
Kıbrıs
Görüşmeler başlıyor
Prenses yolsuzluk listesinde İspanya Kralı Juan Carlos’un küçük kızı Prenses Cristina, “karapara aklama ve vergi kaçakçılığı” soruşturmasında bugün Palma Mahkemesi’nde beş saat ifade verdi. Prenses Cristina, eşi Palma Dükü İnaki Urdangarin’le yüzde 50 ortak olduğu bir şirkette yapıldığı öne sürülen yolsuzluklarla ilgili sorgu yargıcı Jose Castro’nun sorularını cevapladı. “Ben eşime çok güveniyordum” diyen Cristina, yolsuzlukta adı geçen Noos Enstitüsü ve Aizoon şirketlerinin faaliyetleriyle hiçbir ilgisinin olmadığını belirtti. Cristina, yargıç Castro’nun kendisine yönelttiği yüzün üzerindeki soruların çoğuna “Bilmiyorum, tanımıyorum ve hatırlamıyorum” gibi cevaplar verdi.
Kıbrıs’ta bir buçuk yıldır askıda olan barış müzakereleri tekrardan başlıyor. Rumların geri adım atarak BM çerçevesindeki müzakerelerin yeniden başlamasında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın hafta içinde adayı ziyareti ve BM’nin de paralel bir şekilde “ortak metin” masaya koymasının etkili olduğu düşünülüyor. Önce Rum Lideri Nikos Anastasiadis ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu siyasi parti liderlerini topladı. Rum lider, istedikleri ‘Kurulacak federal devletin tek vatandaşlık, tek temsiliyet ve tek egemenliğinin bulunacağı’ cümlesinin teminat altına alındığını belirterek KKTC’nin kararını beklediklerini söyledi. Eroğlu, yaptıkları değerlendirmeler sonucunda ortak metni kabul ettiklerini belirterek, müzakerelerin hafta başında başlayacağını açıkladı. DÜNYA
Malvarlığına el konuldu Noos Davası’nda sanık olarak yargılanan Kral’ın damadı İnaki Urdangarin, kar amacı gütmeyen Noos Enstitüsü aracılığıyla kamuya ait 6,1 milyon Euro’yu zimmetine geçirmekle suçlanıyor. Urdangarin için kamu malını zimmetine geçirme, kötüye kullanma, dolandırıcılık ve evrakta sahtekarlık gibi 6 ayrı suçtan sırasıyla 23 sene hapis cezası isteniyor. Geçtiğimiz Kasım ayında, 6,1 milyon Euro’luk manevi sorumluluk teminatına karşılık Urdangarin adına kayıtlı 16 adet gayrimenkule mahkeme kararıyla el konulmuştu. DÜNYA
Fırtına Ada’yı esir aldı
İrlanda’nın batı kıyılarını vuran Ruth fırtınası doğuya doğru ilerlerken meteoroloji yetkilileri ülkenin güney ve güneydoğu kısımlarında alarm vererek yerel halkı uyardı. Meteoroloji yetkilileri, hafta sonunda beklenen aşırı yağışları ve saatteki hızı 130 kilometreyi bulan rüzgarı, gelecek zamanlarda yeni fırtınaların takip edeceğini tahmin ediyor. Bu nedenle haftalardır kötü hava koşulları ile boğuşan yerel idareler, olası yeni nehir taşkınları ve seller için önlem alma çalışmalarına başladı. Diğer yandan geçtiğimiz günlerdeki fırtına ve aşırı yağışlar sonucu sular altında kalan İngiltere’nin güney batı sahillerinde yaşayan halk, yöneticileri müdahalede yetersiz kalmakla suçladı. Bölgeyi ziyaret eden Başbakan David Cameron mümkün olan her şeyin yapılacağını söylemişti ama bu halkı tatmin etmedi. Şiddetli rüzgarlar Fransa’yı da olumsuz etkiliyor. Batı sahillerinde dalga boylarının 10-11 metreye ulaştığı rapor ediliyor. DÜNYA
Yolsuzluğa geçit yok Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, resmi Twetter hesabı üzerinden rüşvete ve yolsuzluğa karşı savaş ilan ettiğini duyurdu. Aliyev, “ Azerbaycan’da korrupsiyaya ( Yolsuzluğa) ve rüşvetxorluğa ( Rüşvete) yer olmamalıdır “diyerek başladığı twetlerini sert ifadelerle devam ettirdi. Aliyev, son dönemlerde dünyaya da konu olan yolsuzluğa ve rüşvete karşı önümüzdeki yıllarda büyük cezalar uygulanacağını belirterek, 5 yıl içinde Azerbaycan’ın yolsuzlukla mücadelede örnek ülke olmasının
amaçlandığını yazdı. Aliyev Twitter’da, “Her devlet memuru dürüst çalışmalı, mütevazi, samimi vatansever olmalı, rüşvet almamalıdır. Kendini halktan üstün tutmamalıdır. Çalıştığı bölgelerde ve bölümlerde saygı kazanmalı, vatanına sadık olmalıdır” diyerek devlet görevlilerinin halka hizmet için var olduklarını, öncelikli işlerinin halka hizmet olması gerektiğini belirtti. Azerbaycan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre Azerbaycan yolsuzlukla mücadelede 175 ülke arasında 127’inci sırada yer aldı. DÜNYA
G. Afrika
Maden göçtü
Altın ve platinyum madenlerinde düzenlenen grevlerin kanlı bir şekilde bastırıldığı Güney Afrika’da bu kez bir altın madeninde deprem sonrası çıkan yangın çok sayıda maden işçisinin ölümüyle sonuçlandı. Johannesbourg yakınlarında bulunan Doornkop altın madeninde 1700 metre derinlikte hayatını kaybeden 8 işçinin cesedine ulaşıldı. Diğer yandan madencilerle işverenler arasındaki grev sonrası başlayan pazarlıklar ise kesintiye uğradı. Platinyum maden işletmesinin şirket temsilcileri, sendikaları anlaşma niyeti taşımamakla suçlarken; sendika yetkilileri ise şirketler tarafından işçilere asgari yaşam şartlarının dahi sunulmadığını savunuyor. Haftalardır devam eden grevin Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomisine maliyeti günlük yaklaşık 33 milyon doları buluyor. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
11 Şubat 2014
Ah Başbakanım hevesini alamadın “Ya da bu öldürülen insanların ailelerinin kaçına ziyarette bulunup başsağlığı dilediniz bunu da söyleyebildiniz mi? Yoksa nasılsa onlar bizden değil deyip geçtiniz mi? Ayrıca hayalinizde olan opera adı altında yapmaya çalıştığınız işlerle ilgili kimlere ne söz verdiniz, ihale sözlerini kimlere verdiniz, bu işte kim kimler ne kâr elde etmiş olacaktı?” 1: Başbakan Türkiye’de Opera binası yoktu bunu yapmakta benim hayalimdi gerçekleştirmek istedim ama izin vermediler diye Alman basınına içini dökmüş. 2: Sizde de Frankfurt’ta, Hamburg’da eylemler yaşandı. Bizim polisimizle mukayese edilemeyecek şekilde görüntüler yaşandı. Bu görüntüler benim elimde var. Bunları nereye koyacaksınız?.” dedi. Ve bir anlamda Alman basınına çıkışta bulundu. Şimdi bu iki soruya iki
cevapla karşılık vermek isterim: 1: ‘’Sayın Başbakan’’ tüm ülkeyi ilgilendiren tarihte uzun ömürlü olan projelerle ilgili alınacak kararlar, kişisel hayaller değil ülke genelindeki çoğunluğun karar ve hayalleri olmak zorundadır. 2: ‘’Sayın Başbakan’’ bir de cesaret edip keşke sorsaydınız: Almanya’da Hamburg ve Frankfurt’da yapılan eylemlerde polis şiddeti nedeniyle 7 tane gencecik canlarını kaybettiler mi? Kaç kişi gözünü kaybetti, dünyaları karardı? Kaç tane 13- 14 yaşlarında çocukları Berkin E. gibi 9 aydır uyutuluyor, anne babaları vicdan azabı çekiyor? Bunları da sordunuz mu ya da sorabildiniz mi? Ya da bu öldürülen insanların ailelerinin kaçına ziyarette bulunup başsağlığı dilediniz bunu da söyleyebildiniz mi? Yoksa nasılsa onlar bizden değil deyip geçtiniz mi?
Ayrıca hayalinizde olan opera adı altında yapmaya çalıştığınız işlerle ilgili kimlere ne söz verdiniz, ihale sözlerini kimlere verdiniz, bu işte kim kimler ne kâr elde etmiş olacaktı? Sayın Başbakan Avrupa insanı soğukkanlı, sabırlı ve çok çabuk heyecanlanıp gaza gelebilecek insanlar değildir. Heykele ucube deyip kırdırtan kaldıran, bir opera binası için altı insanın ölüm emrini veren, binlerce kişinin gözaltına alınması için emir veren, insanların kör ve sakat kalma sebebi olan bir Başbakan’a sakın ola ki inanmalarını bekleme, çünkü akl-ı selim olan hiç kimse buna inanmaz. ***insanların inanmasını istediğin bir şeyler söyleyebilirdin.*** MESELA Başbakan’ın biz Taksim Meydanı’na güzel, yandaşlarımızın çıkarlarına uyabi-
lecek görkemli bir alışveriş merkezi ya da gökdelenler, rezidanslar yapacak yanı başına da dünyanın en güzel ve en iyi mimarisine sahip bünyesinde Kur’an kurslarını da barındıracak görkemli bir camii yaptıracaktım demesi daha inandırıcı olacaktı. Başbakan’ın kendisinin dâhi inanamadığı bu olaylara bu söylem ve şovlara kimse inanamaz. Başbakan toplumu Gezi olaylarına inandırdı diyelim. Ya Suriye konusundaki yanlış tutumuna ya da daha dün yaşamış olduğumuz 17 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk olayına kimi inandıracak? Yoksa hâlen daha bunu Cemaat yaptı deyip olayların üstünü kapatmaya çalışarak, paralel devlet söylemlerine mi devam edecek? Eee insana sormazlar mı Sayın Başbakan, peki, siz bu paralel devletin neresindesiniz?
“
“
Emine Tan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’da yaptığı açıklamalarında Frankfurt/Hamburg olayları ile Gezi direnişini karşılaştırmasına bir cevap yazısı hazırlayarak gazetemize gönderdi. Emine Tan’ın yazısını sizlerle paylaşıyoruz.
Başbakan’ın biz Taksim Meydanı’na güzel, yandaşlarımızın çıkarlarına uyabilecek görkemli bir alışveriş merkezi yada gökdelenler, rezidanslar yapacak yanı başına da dünyanın en güzel ve en iyi mimarisine sahip bünyesinde Kur’an kurslarını da barındıracak görkemli bir cami yaptıracaktım demesi daha inandırıcı olacaktı.
Tuzluk dediğiniz Cemaat’in içindeki tuzun da siz olduğunuzu neden kabul etmek istemiyorsunuz? Yoksa artık tuzluktaki tuzun çok az kullanılması gerektiğini, tuzun sağlığa zararlı olduğunu siz de biliyor ama dile getiremiyor musunuz?
Bosna’daki soygunu durdurun ADEMİR HRELJA yazdı
Bosna’dan Ademir Hrelja’ın ülkesindeki ayaklanma ile ilgili haberine Arda İcil’in çevirisiyle yer veriyoruz.
14 Aralık 1995 günü Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar Deyton Barış Antlaşması imzalamıştı. Bu tarih Bosna’daki savaşın sona erdiği ve Bosna Hükümeti’nin, Bosna halkına iyi bir yaşam vaad ettiği tarih. Yani altın kaşıklarla yemeklerin yeneceğinin iddia edildiği tarih. Ama Yaklaşık 20 yıldır Bosna halkı için bu büyük bir yalan oldu. Çünkü resmi rakamlara göre Bosna halkının %27’si işsiz. (500.000’den fazla) Gayri-resmi rakamlara göre %50 civarında. Ve diğer 3,5 milyon Bosna halkı da kendi ulusal mallarının soyulduğuna tanık oldu. Politikacılar, Bosna’nın en zengin insanları oldular. O zengin politikacılar yıllar boyunca kandırmaya çalıştıkları Bosna Halkı’na yemek kırıntılarını bile vermediler. Ve Bosna halkı 7 Şuat günü o aç gözlü siyasetçilere şunu söyledi ‘Artık yeter. Yalana, halkın parasını çalmaya, çırpmaya, sömürüye son!’ Protestolar birkaç gün önce Tuzla’da başlamıştı. Tuzla’da başlayan halk direnişini gören Bosna halkı da sömürüye ‘Artık yeter’ diyerek sokaklara döküldü. Çünkü Bosna halkı şunu gayet iyi bir şekilde anladı; Barışçıl gösteriler hiçbir zaman bir sonuç vermiyor. Aksine barışçıl gösteriler insanlara açlık, depresyon ve şiddete meilli olmayı öğretti. Barışçıl gösterilerden hiçbir sonuç alamayan fakir ve işsiz halk, Bosna Hükümeti’nin anlayacağı gösteriler yapmak zorunda kaldı. Şimdi bize, hükümet binalarının alevler içinde olduğunu ve Bosnalı vatandaşların durdurmak zorunda olduğunu söylüyor. Biz de siyasetçilere şunu söylüyoruz, SOYGUNU DURDURUN!
Emine Tan
Ademir Hreljia Çeviri: Arda İcil
Çöken Adana SGK binası değil, sistem! TAYGUN KON
İşçi Ölümlerine Son Platformu Üyesi Taygun Kon, son günlerde yaşanan Adana’da SGK binasının çökmesi ve hızlı tren inşaatında yaşanan ölümler üzerine işçi ölümleriyle ilgili bir değerlendirme yazısı yazdı. Taygun Kon’un yazısını yayınlıyoruz.
yazdı
“Bugün %50’si çok basit önlemler %48’i sistemli bir çalışmayla engellenebilecek olan iş kazalarına karşı gerekli duyarlılığı göstermek başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere bütün hükümetlerin temel sorumluluklarından biridir. Esenyurt AVM inşaatında yanarak can veren, Adana’da çöken inşaatta, hızlı tren inşaatında ölen kardeşlerimizin ölümü, yaşanan bu ihmalin ve sorumsuzluğun bir ürünü olduğu için bir ölüm değil su götürmez bir cinayettir” Çöken Adana SGK binası değil, sistem! İşçi ölümleri kuşkusuz ki çok büyük bir trajedi. Ama onu trajedi yapan şey, sonunda bir ölümün olması değil. Ölümleri engelleyecek çok küçük önlemlerin, çok ucuza mal olabilecek önlemlerin sırf kar hırsı uğrun alınmamasıdır bu olayı trajedi yapan. Şöyle bir istatistik verecek olursak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre, 2013 yılında en az 1203 işçi yaşamını yitirdi. Bunlardan 59’u çocuk işçi, 101’i ise kadın işçi. Kimi zaman 50 liralık bir emniyet kemerinin olmaması, kimi zaman 30 liralık bir gözlüğün bulunmaması ve kimi zaman da bütün yasal kurallara aykırı şekilde gerçekleştirilen çalışmalardan ötürü yaşanan iş kazaları, sonucu her ne olursa olsun ortak paydasını patronların kar hırsında buluyor.
Devletin duyarsızlığı kazaya teşvik ediyor Nitekim sorunun özü tek başına işçi ölümüyle sınırlı da değil, geçirilen bir iş kazasında sakat kalınması, yaşanan ruhsal travmalar ve işçilerin bu nedenlerden ötürü yaşadığı maddi manevi, sosyal her türlü problem ölümün kendisi kadar trajik ve iğrençtir. Ancak ne yazık ki işçi ölümlerinin devletin yetkili kurumlarınca göz ardı ediliyor olması, üstüne üstlük “Büyüyen ekonomide olur böyle şeyler’’, “Ne güzel ölmüşler’’ gibi canice bir zihniyeti bu sorunları engellemesi gereken kişilerin ağzından duymak gerçekten yaşadığımız trajedinin ne boyutlarda olduğunu gösteriyor bizlere. İşçi ölümlerinin gerçekleştiği olaylardan sonra açılan davalarda mahkemelerin sergilediği ortaoyunları da iş güvenliği uğrunda verilen mücadelenin ne derece çetrefilli olduğunu gösteriyor. Örneklendirmek gerekirse; geçtiğimiz hafta Bakırköy Adliyesi’nde görülen, 11 işçi kardeşimizin yanarak can vermesine neden olan olayın görüldüğü mahkemede 10. duruşma yapılmış olmasına karşın daha bir tek kişi tutuklanmış bile değil. İşçi ölümleri ihmaller yüzünden artmaya devam ediyor Öte yandan Ocak ayında günde 3 işçinin yaşamını yitirdiği iş kazalarına (!) bir yenisi de Adana da eklenmiş durumda. Adana’da bulunan Sosyal Güvenlik (!) Kuru-
mu binasının inşaatında yaşanan çökme sonucu 1 işçi kardeşimiz yaşamını yitirirken 3 kardeşimizde yaralandı. Peki neden ? Cevabı çok basit. İhmal yüzünden! Kamusal binaların inşaat denetim sistemi mevzuatınn dışında tutuluyor olması yaşanan çökmenin denetimsizlikten kaynaklandığını,
hatta denetimsizliğin yasal mevzuatlar ile garanti altına alındığının bile ispatıdır. Ne yazıktır ki işçi kardeşlerimizin ölümüne neden olan bir binanın çökmesi değil, onları koruması gereken yasaların onları böylece ölüme sürükleyebiliyor olmasıdır. AKP iktidarının 2012 yılında yürürlüğe soktuğu İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının işlevsizliğini en acı şekilde bir kez daha gördüğümüz bu durumun en büyük nedenlerinden birisi de söz konusu yasanın hazırlanış sürecinde, bu konuyu ele alan en önemli meslek odalarının ve STK’ların sunduğu önerilerin duymazlıktan gelinmiş
olmasıdır. İşçi ölümleri kader değildi Bugün %50’si çok basit önlemler %48’i sistemli bir çalışmayla engellenebilecek olan iş kazalarına karşı gerekli duyarlılığı göstermek başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere bütün hükümetlerin temel sorumluluklarından biridir. Esenyurt AVM inşaatında yanarak can veren, Adana’da çöken inşaatta, hızlı tren inşaatında ölen kardeşlerimizin ölümü, yaşanan bu ihmalin ve sorumsuzluğun bir ürünü olduğu için bir ölüm değil su götürmez bir cinayettir.
Patronların kar hırsı ve onların temsilcileri olan iktidarların işledikleri bu cinayetlerin önlenmesi için gereken her türlü önlem alınmalı, denetimler sıklaştırılmalı, sorumlular hakkında cezai yaptırımlar ağırlaştırılmalı ve yoksul insanlarımızın önüne çekilen bürokratik engeller derhal kaldırılmalıdır. Sağlıklı huzurlu ve güvenceli çalışabilmenin birincil kuralı bu önlemlerin alınmasına ve gereken duyarlılığın işlenmesine bağlıdır. Taygun Kon İşçi Ölümlerine Son Platformu üyesi
YAKLASIMLAR
17
11 Şubat 2014
Kutudan adalet çıkmaz ULAŞ CİHAN yazdı
AKP’nin açılımındaki adalet kelimesinin bu hükümetle bir alakasının olmadığı artık ortada. Hükümetin ne attığı adımların ne vatandaşa sağladıklarının adaletle alakası var. Hukuk sistemi üzerinden yaptığı keskin değişiklikler ise insana kötü bir filmdeymiş duygusu veriyor. Genç-Der’den Ulaş Cihan’ın yazısını paylaşıyoruz.
Adalet insanın olmadığı yerde. AKP hükümeti vesayetçi yapıyı kıracağını herkesin eşit koşullarda yargılanacağı bir mekanizmayı işleteceğini iktidara geldiği ilk yıllarda çokça dillendirmişti. Ancak varolan düzen içerisinde adalet iktidarın sakızı, yürütülen politikaların ise oluşturulmak istenen gücün mayası olarak kullanılmakta. Herkesin adalete ulaşması gerekir iken iktidar bloğu talimatlar yağdıran Başbakanın isteği doğrultusunda ‘adaleti’ yürütüyor. Yakın zamanda yargı paketleri canlı yayınlarla başbakanın armağanıymışçasına karşımıza çıktı. Bizden gasp ettiği adaleti yerine getirmek yerine içi boşaltılmış maddeler bir bir sıralanıyor. Gezi Direnişi sürecinde adaletin adını anan taraf halk olmuştur ve gerçek, özgür adaleti getirecek de budur. İktidarın gücünü pekiştirecek çalışmalar yerine adaleti topluma ulaştıracak ve sahtekarca değil adil bir işleyişi oluşturacaktır. Polisin saldırıları insanları öldürürken, kör ederken adaleti susturan, üstüne polisi kahraman ilan eden açıklamalar adaleti yerle bir etmiş durumda. Gezi’de öldürülen insanların davaları başladı, katil polisler görevlerine devam ediyor, dava dörde bölünüyor. Adalet Gezi’de olanlara işlemiyor. İşlemesini de beklemiyoruz, adaleti biz yaratacağız diye Gezi’deydik. 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarında AKP’nin hırsızlıkları ortalığa saçılırken adaletin kim için, niçin uygulandığını daha net gördük. Politika simsarı Tayyip
Erdoğan savaşa silah taşıyan tırları aramak isteyen savcıları kendisinin talimatı olmadan arayamayacağını bas bas bağırdı. Adalet Kasımpaşa kabadayılığıyla yürümez. HSYK’nın yetkilerini elinden alıp Bekir Bozdağ’ın güdümünde devam edecek yargı, toplumun değil AKP’nin malına dönüşür. Gerçi HSYK yetkilileri yıllarca süregelen hukuksuzluklara ses çıkartmaz iken güç kavgası sevdasına düşüyor. 28 Şubat darbesinin mağdur ekibi olduğunu vurgulayan Erdoğan darbeciler serbest kalınca tek söz etmedi. Kenan Evren’i yargılayacağım dedi dava uzadıkça uzadı. Ergenokoncular milli iradeyi yok sayanlardır dedin şimdi tekrar yargılama yolunu açarız diyorsun. Adaletin, iktidarın güç paylaşımları kavgasında içi boşaltılıyor. Kuvvetler ay-
rılığı değil tek,sek yönetim adaleti kontrol etsin. Cemil Çiçek mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi ölmüştür diyor, Başbakan istiklal mücadelesi veriyoruz diyor. Peki gençlik bu adaletin talan edilmesine ne diyecek? Nasıl diyecek? Adalet ilkesinin ülkemizdeki talanını ahlak yönünden tartışmak bize bu kurumun niçin yaşadığını tarih içinde nasıl bir rol oynadığı konusunda hiç bir şey anlatmaz. Zeus’un ateşi vermesini beklemek büyük bir yanılgıdır. Ne bunu düşünecek iktidar mevcut ne de Meclis. Gençliğin ülkemizin temel sorunlarına üstüne üstelik vazgeçilemez toplumsal düzeni oluşturan adaletin parçalanmasına karşı gerçek, dinamik sözü söylemelidir. Üniversite gençliğinin örgütlü yapısı temel sorunlara temel çözümler getirme
noktasında muhalafettir. Gezi direnişinde öldürülen arkadaşlarımızın davalarında mahkeme kapılarındayız. AKP’nin oğlu Bilal Erdoğan’ı sorgulayacak ‘adalet’ mevcut değil. Gençlik vaziyet böyle sürer iken adaleti işletecek mücadele niteliğini formüle edecek hat oluşturmalı. Adalet toplumun eşit ilişkiler oluşturmasının kaynağıdır. Eğer adalet mekanizması iktidar olmak için hiçe sayılır ise barış ortadan kalkar. Sistemin sızdığı alanlar nasıl tahrip oluyorsa hızlıca adalet de yok olacaktır. Bizim savaşımız AKP’ye yedirmeyeceğimiz adaletin peşinden gitmek ve daha fazla üniversitede öğrenci arkadaşlarımızla mücadeleyi kuvvetlendirmek. Temel siyaset, esas mücadele yöntemi üniversitelerin göbeğinden çıkmalıdır.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Apolitik dedikleri gençlik dünyanın meselesi olan Vietnam Savaşı’na karşı çıktı. Tarihte 68 Hareketi olarak yerini aldı. Türkiye’de maden işçileri unutulmaz, belgesellere konu olan, işçi mücadelesine örnek olan mücadeleyi ortaya koydu. Gençlik en öndeydi. Gezi Direnişi gençlikle anılıyor. Tüm bunlar tesadüf olamaz. Gençlik siyasetin temel taşıdır. Gençlik yazılar yazmalı analizini ortaya koymalıdır. Çelişkileri olan bu sistemde gençlik üniversitelerine tarafını seç demelidir. Yıllardır herkes AKP’yi yenilmez yıkılmaz gördü. AKP de kendini yıkılmaz Mısır Piramitleri gibi gösterdi. “Bu kadar yıkılmaz ise neden kendine karşı yapılan en ufak hareketi bile yeni yasalarla, anında görevden almalarla ört pas etmeye çalışıyor?” sorusunu her gün kendimize hatırlatmalı ve AKP’nin bu çaresizliğini her gün derinleştirmeyi kendimize görev bilmeliyiz. Ulaş Cihan Genç-Der üyesi
Ahmet Hakan Hürriyet
Hakan “En güncel sorular ve en güncel cevaplar” başlıklı yazısında Başbakan’ın konuşmalarından yola çıkara analizlerde bulunuyor. Hakan, Başbakan’ın hedef göstermekten çekinmediği Kılıçdaroğlu’ndan da lafını esirgemiyor. Ama esas soruyu Başbakan’a, halkın düşüncelerine de tercüman olarak soruyor. Hakan sözlerini şöyle bitiriyor: “Bir de şu var tabii:Başbakan Erdoğan, kasetler ortaya çıkınca...“Gördünüz kasetlerde neler olduğunu, buna özel hayat diyorlar, ne özeli, bugeneldir genel, genel ahlaksızlıktır” demişti ya...Hâlâ aynı fikirde olup olmadığını da açıklamalıdır.Bunu da bekliyoruz Başbakanım.”
Kötü
Güngör Uras Milliyet
Uras yazısının başından sonuna Türkiye’de AVM’lerin ekonomiye katkısından, ne kadar gelişkin yerler olduğundan bahsediyor. Bu güzellemelere kendini o kadar kaptırıyor ki, Gezi Parkı’nın yerine yapılmak istenen AVM’ye karşı tüm bir Türkiye’nin ayaklandığını yok sayıyor. Uras: “AVM’ler kâr odaklı, ticari kuruluşlar ama sosyal işlevleri de önemli. Farklı kesimden farklı gelir grubundan insanları bir araya getiriyor. Açık anlatımıyla bizde AVM modeli iyi oturdu. İyi gelişti. Bize benzer başka ülkelerde ise AVM’ler sosyal huzursuzluklara kapı açabiliyor. Örneğin Brezilya’da AVM’ler gelir dağılımındaki çarpıklığın huzursuz ettiği alt gelir gruplarının eylem ve çatışma alanına dönüşmüş durumda.”
Çirkin
Mustafa Akyol Star
Mustafa Akyol eski Taraf Yazarı Yıldıray Oğur’un Ergenekon davası ilk açıldığında, darbecilere karşı yazdıklarından dolayı pişman olup sarf ettiği “kullanışlı aptallarmışız” sözünden yola çıkıyor yazısında. Akyol’un Ergenekon, Balyoz gibi darbecilerin yargılandığı davalar konusunda, işin ucunda yolsuzluk dosyalarının kapatılması olunca AKP gibi düşündüğünü söylememize gerek yok. Ancak Akyol kötü olan her şeyi yine solculukla eşdeğer göstererek şunları söylüyor: “Lenin’e ait olduğu söylenir, “kullanışlı aptallar” tabirinin. Rivayet odur ki, Bolşevik lider, komünizmi“demokrasi” sanıp savunan Avrupalı solcuları kast etmiştir bununla. Bütün kötülüklerin anasısandıkları kapitalizme karşı kalem sallarken, komünizmin totaliter niteliğini görememiştir bu saftiriklerve kendilerini ona kullandırmıştır.”
günlüğü
Kadının CHP’deki yeri EVRENSEL Öztürk Polat Teokrasinin egemen olduğu toplumlarda kadının, erkeğinin yanında olması zorunlu kılınıyor, kadına; erkeğin koyduğu kurallarla yaşama zorunluluğu getiriliyor. Bu nedenledir ki; birkaç yıl öncesine kadar sığ İslami motiflerin egemenliği altındaki Kuzey Kürdistan’da kadın cinayetleri dinin emri, törenin gereği kisvesi altında gerçekleşiyordu. Yazısız kanunların yazılı kanunlara baskın geldiği Kuzey Kürdistan’da sıkça yaşanan kadın (töre/ din) cinayetlerinin önlenmesi adına çıkarılan yasalar, teokrasinin değnekçiliğini yapan din tüccarlarınca itibar görmüyordu. *** Töresel katliamlarda her gün onlarca kadın hayatının baharında mezara giriyordu.
Bu süreçte; kadınların yaşam hakkını savunan demokratik kitle hareketleri Fırat’ın ötesinde süre gelen kadın cinayetlerinin son bulması adına yoğun bir mesai harcıyor, kadınların yaşam hakkının tahsisi için eylemler, etkinlikler yapıyordu. Ancak kadına yönelik şiddetin son bulması adına kadın örgütlerince verilen mücadele de bölgede uygulanan cinayet töresini engellemeye yetmiyordu. Onlarca kadının Kuzey Kürdistan coğrafyasında toprağa düştüğü günlerde: bölgenin siyaseten hâkim gücü DTK ve BDP’nin kadınların yaşama müdahil olmasına yönelik politikaları sonucu kadınlar pozitif ayrımcılığa tabi tutuldu. Gerek parlamentoda gerekse yerel idarelerde ciddi bir güç sahibi olan kadınlara ayrılan koltuklar, kadınların yaşam vizesi oldu. Özgürleşen kadınla birlikte töre cinayetlerinde ciddi azalma görüyoruz bu vesileyle siyaset kurumu Kuzey Kürdistanlı kadınlara yaşam hakkını tahsis etmiş oldu. *** Fırat’ın doğusunda töre adı altın-
da işlenen cinayetlerde azalma olduğunu gözlemlediğimiz günümüzde; gün geçmiyor ki Fırat’ın batısında gelenek kisvesine sığınılarak kadın cinayeti yaşanmasın. Töre terimi daha etnik argümanlı bir kavram olsa da gelenek ile aynı söylemsel dinamiklerden besleniyor. Aile içi şiddet sonucu namus (gelenek) cinayetlerine kurban giden kadınların profili ile töre adına kurban edilen kadınların profili birbirleriyle benzeşiyor. Her iki profile sahip kadınların ortak paydası politize olamamaları, erkek egemen kurumlarda güçsüz kalmaları değil midir? *** Kuzey Kürdistan’da kadının yaşam hakkı, bölgenin politik hâkimi olan BDP’nin kadın - erkek eşitliğine dayalı siyaset üretmesiyle güvence altına alındı. Peki Anadolu’da? Anadolu’da BDP halk nazarında geçerli akçe değil, BDP ve paralelinde politika yapan oluşumlara da itibar edilmiyor. Anadolu halkı solcu diye yalnızca CHP’yi bilir, CHP’den medet umar.
Devrimci söylemlerle, sosyalist motiflerle kendini halka solcu diye satan CHP’nin; itibar gördüğü coğrafyada kadına yönelik politikaları ortada. Tarlada, rençper, atölyede işçi, kamuda memur olarak üretime katkı sunan kadın, CHP’nin inkârcı politikaları sonucu yönetme yetisi olmayan yönetilmeye mahkûm bırakılan bir canlıdır. *** Daha birkaç gün önce İstanbul ilçe Belediye Başkan adaylarını halka tanıtan CHP’nin vitrini; kadına yönelik politikalarını ayan beyan ilan ediyor. İstanbul’u erkeklerle yönetmeye talip CHP’nin, İstanbul’un metropol ilçe belediyelerine sadece 3 kadın aday göstermemesinin mantığı: “Kadının siyasette yeri yoktur” dan öteye gitmez. Siyasette yeri olmayan, kadınların ölüme terk edildiğini, Kürdistan’da görmüştük. Türk kadınlarının yazgısının değişimi Kürt kadınlarında olduğu gibi erk sahibi olmaktan geçer.
İlker Eraslan
Son günlerin popüler konuları artık “Alo Fatih” diye anılan Fatih Saraç, Fatih Altaylı, tapelerle ortaya çıkan diğer kepazelikler ve sansür eylemi oldu. @evrimguvenc Fatih Hoca da durur mu, yapıştırmış cevabı: “Ben 20 onurlu gazeteciden biriyim!” ... Fıkra bitti, gülün! @suyorumcusu Zerre kadar tomurcuğa can veren yüce rabbim, Fatih Altaylı’yı bakıp da halimize şükredelim diye özel olarak yaratmış. @LeventUzumcu Kimse bu durumlara düşmesin be. @FerdiCarrefour Fatih Altaylı da mağduriyet yarattı kendine. halk olarak sadece biz kaldık şunu beceremeyen. herkes mağdur, bir biz kötüyüz. @felicissimaa fatih altaylı, CNN Türkte onurlu insan taklidi yapıyor, çok eğlenceli @AtillaTasNet Türkiye’de Apolitik kalabilmek, suya girip ıslanmamak gibi bir şey. @prometeatro O ışık ne, Ethem’in kaynak makinesi mi? (sansür eyleminde havai fişek atan gencin kıvılcımlarla dolu fotoğrafıyla paylaşılmış)
KULTUR-SANAT
18
11 Şubat 2014
Kadın olmak benim için bir ironi
İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Galerisi, 4. Kişisel sergisini açmış olan üniversitenin öğretim elemanlarından Alev Oskay’ın ‘’ironi’’ adlı karışık işler sergisi ile buluşturuyor bizi. Sergi üniversitenin Ataköy yerleşkesinde 26 Şubat’a kadar izlenebilir. Alev Oskay’a sergisindeki çalışmalarda neleri anlatmak istediğini sorduk. Herkül : Efsane Başlıyor Yönetmen: Renny Harlin Oyuncular: Kellan Lutz, Gaia Weiss, Scott Adkins tür: Macera, epik
Ünlü mitolojik kahraman Herkül, izleyicisiyle 3D formatında buluşacağı bu yapımda yabancılarla dolu bir dünyada zorlu bir maceraya atılıyor.
Lego Filmi Yönetmen: Phil Lord, Chris Miller Oyuncular: Chris Pratt, Will Arnett tür: Animasyon
İSTANBUL osman erdem
mutsuzsan değiştirmeyi, bunun için enerji harcamayı, kendimle barışık olmam gerektiğini anlatmaya çalıştığım bir iş. Bunun hepimize güç vereceğine inandığım bir şey. O zaman sırt sırta da anlattığım gibi, arkama alabiliyorum kendimi. Yüz yüze baktığımda eğer güçlü hissediyorsam, sırtımı kendime dayıyabiliyorum. Yansıma da narsizmle ilgili bir şey. Gerçekten kendimizi sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Gezi sürecinde de hep söylediğimiz gibi, herşeyin başında sevgisizlik yatıyor. Anlatmaya çalıştığım burada kendine bakabilmek ve güçlü olabilme üzerine. Aynada yerine konmaya başlanmak, aynaya bakabilmek. Aynaya bakamayan insanlar var çünkü kendinden memnun olmadığı için.
kendi zırhını taşıyan bir canlı gibi görüyorum. Biz üzerinde yaşarken ne yaparsak yapalım, ağaçlarını sökelim, bereketli topraklarına kötü çirkin binalar yaptık, adım atacak yer kalmayacak kadar doluştuk, araçlarımızdan çıkan kötü gazlar havasını bozuyor ama o hala direniyor. O öyle güzel bir zırha sahip ki bize rağmen direniyor. Ne büyüsünden ne güzelliğinden vazgeçmiş değil. Aynı zamanda bu zırh öyle bir zırh ki; burada yaşayan kadınlar için de bir zırh. Çünkü bizler burada ne kadar da zorlansak, bize yaşam alanı açması açısından bizim için de bir zırh. Her sokak olmasa bile istediklerimi yapabileceğim sokakların olması, kendi anlayışımda kadınlarla burada birlikte üretebilmem, yan yana durabilmem gibi pek çok şey için İstanbul benim için bir zırh. Başka bir şehirde bu zihniyetle yaşamam mümkün değil Trabzon’da büyümüş biri olarak bunu biliyorum. Bu iş bunu taşıyor; fiziksel anlamda kendini koruduğu gibi , bizi yani kadınları da koruyor İstanbul. Bizim için çok değerli. Gezi sürecinde de ben İstanbul’un askeriyim.
Serginizde kadın teması üzerine farklı konseptlerde seriler var. Bu serilerde neleri anlatmak istediniz? Sadece kadın olmanın tek başına ironik bir şey olduğunu düşünüyorum. Kadın olduğu için yaptıkları yada yapamadıkları üzerine bunu kendi üzerinden biçimselleştirip anlatıyorum. Sergideki pek çok iş belirli bir gruba ait, ayrı ayrı temalar var. Bunlardan bir tanesi empati. Empatide aynalı bir iş var. Görsel olarak birebir kendi biçimime koyduğum aynaya bakan izleyiciyi benim yerime, dolayısıyla bir kadının yerine kendini koyabilmesini zorladım. Burdan düşünmeye başlamasını istedim. Hep kadının anlaşılmazlığı üzerine erkekler espiri yapar. Gerçekten bizi anlamak Kadın meselesiyle ilgili ayrı olarak için pekçok farklı konuda bizim söylemek istediklerimin olduğu yerimize koymalarına ihtiyacımız Tagor’un Hava’ları diye bir seri var. var özellikle bu toplumda. Neden Bildiğimiz Tagor’un 3 maymunu; ölüyoruz, neden şiddete maruz ka- duymuyorum, görmüyorum, söylıyoruz gerçekten erkeklerin bunu lememi Hava’laştırdım ben. Eller düşünmesi ve bize yardımcı olması yerine inci yaprakları kullandım. gerekiyor. Büyük kadının küçük Kadın bazı şeyleri görmemeli bu kadına, küçük kadının genç kıza, toplumda o yüzden gözleri incir erkeğin hepimize empati kurma- yapraklarıyla kapalı çünkü kadından halledemeyeceğimizi düşünü- ların bazı şeyleri görmesi bile ayyorum. Bu serinin temelinde o var. dınlanması demek ve bu cinsellik İstanbul’un bizi koruduğu gibi, kadar tehlikeli! Ya da duymama- biz de Haziran Ayaklanması’nda Yüzyüze, sırt sırta ve yansıma se- sı gerek kadının, kulakları incir İstanbul’u, Gezi’yi koruduk. Çarisinde de insanı güçlü kılacak, yapraklarıyla kapalı . Duymazdan lışmalarınızdaki Gezi Şehitleri kendine yardımcı olacak, destek gelmesi gerekiyor pekçok şeyi ve ile ilgili de konuların işlendiği olacak ne varsa kendinde var diye söylememeli de. Eğer kadın gör- seriyi nasıl değerlendiriyorsudüşünüyorum. Eksiğini, fazlası- mezden gelirse, bazı şeyleri duy- nuz ? nı, özel olanı önce kendi bilme- mazsa ve söylemezse bu toplumli. Özellikle kadın; için bir erkek da taçlanıyor. Bir yere konuyor Çocuklarla çalışan bir seramik satarafından beğenilme arzusundan ve birşeyleri başarabiliyor. Ama natçısı olarak, Gezi’de kaybettikvazgeçip, kendi kendini beğene- tabiki ben bunu reddediş olarak lerimizin hepsi benden küçüktü bilmeyi öğrenmeli kadın. Bizim ifade ediyorum. Bunu tasvip eder ve hepsi çocuğumun yaşındaydı. kadınımız çok kompleksli. Ken- şekilde kullanmıyorum. Temelin- Tabi onları sadece kaybedilmiş bidini tanımayı ve sevmeyi öğren- de bunların yerel aldığı bir seride rer insan gibi değil, çocukları çok meli öncelikle . Kendini sevmeyi figür ve rölyeflerim var. sevdiğim içinde onlar için çok acı öğrenmenin insana güç kattığını çektim. Tabiki onlar için bir şey düşünüyorum. Yüz yüze de ör- 2009 çalışmam olan, ana dair bir söylemek istedim. Çocuklarla özneğin; aynada kendine bakmayı, zırh misali İstanbul’da da söylemek deşleştirdiğim nesne de uçurtma. bakarken kendinde mutlu olmayı, istediğim; fiziksel olarak İstanbul’u Ama bu kentte ben hep uçamayan
uçurtmalar yaptım. Bu da yine içinde bir ironi. Tele takılmış, ağa takılmış uçurtmalar Berkin için, Ahmet Atakan ve Ali için de birer uçurtmalı iş yaptım bu sergide. Ahmet Atakan için mavi uçurtmalar yaptım çünkü onu düşerken havada kaybettik ve kuş olup uçtu gibi bir duygu yarattı bende. Ali İsmail giydiklerinden dolayı mıydı bilmiyorum ama Ali hep benim için kırmızı bir renkti. Belki solun rengi ve genç olmasından dolayı. Ali daha çok kitleyi birleştirdi. Medeni’yi mesela kimisi kabul etti, kimisi etmedi. Ama Ali’de tuhaf bir şey var. Mesela Ethem daha işçilerin, çalışan kesimin sembolü oldu. Ama Ali’de onu sevmeyen, onun o gülüşüne bakıp ağlamayan yoktu ve herkesi birleştirdi. Kırmızı ona yakıştı, belki kanla özdeşleşecek bir renk olmasına rağmen itici olmadı onun için kırmızıyı seçtim. O ilk kaybettiğimiz 5 çocuktan olduğundan da 5 parçalı bir iş yaptım. Berkin için de küçük bir çocuk olduğu için renkli bir çalışma yapmak istedim. Baştan beri ben hastaneye çok gitmek istedim ama aşırı duygusal yanımdan dolayı bunu kaldıramayacağımı biliyordum. Destek olmak için gittiğimiz bir yerde insanları üzmenin bir anlamı yok. Belki orada onlarla birlikte ağlamak onlara da iyi gelebilir ama bana iyi gelmezmiş gibi geldi. Twitter’da bir arkadaş edindim o bana söz verdi. Sergiden sonra beraber götürücez bu işi de kendisine, ailesine. Aslında o uyanacak ben onu götürüp kendi odasına koyacağım diye inat etmiştim ama bu süreç çok uzadı. Bunu beklemenin bir alemi yok. Ailenin her şekilde yanında olduğumuzu hissettirmeyei borç gibi gördüğümüz için, çevremdeki insanların da bunu güzel bir şey olarak gördüğü için götürmek istiyorum sergi bitince.
Legoların dünyası zorba bir lego tarafından tehdit edilmekteyken, Emmet, bir anda dünyayı kurtaran bir kahraman olma şansını yakalar.
para avcısı Yönetmen: Martin Scorsese Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Jonah Hill Tür: Dram, Polisiye
Jordan Belfort, para kazanma arzusuyla her şeyi yapmaya hazır bir CEO ve hayatındaki her şey abartılı bir şekilde devam ederken, çöküş ise çok uzakta değildir.
Shia LeBeouf, kese kağıdıyla çıktı
Söylemleri ve yaptığı ‘garip’ hareketlerle dikkatleri üzerine çeken aktör Shia LeBeouf, bu kez kırmızı halıya kafasına kese kağıdı takarak çıktı. Nymphomaniac filminin gösterimi için Berlin Film Festivali’ne katılan LeBeouf, üzerinde ‘Artık ünlü değilim’ yazan bir kese kağıdıyla boy gösterdi. Ünlü aktör, filmin gösteriminden önce düzenlenen basın toplantısında bir gazetecinin filmdeki seks sahneleri hakkındaki sorusuna ilginç bir tepki verdi. LeBeouf, Fransız futbolcu Eric Cantano’dan alıntı yaparak “Martılar, denize balık atılacağını düşündüğü için balıkçı teknelerini takip ederler. Teşekkür ederim” diyerek toplantıyı terk etti. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI REDD İstanbul’ da
Masallar Şehri İstanbul II Sergisi
The Human Body
2012’de çıkarttıkları ‘Hayat Kaçık Bir Uykudur’ ile bir kez daha gönülleri fetheden, yaptıkları işlerle dikkatleri üstüne çekmeyi başaran REDD 15 Şubat, 22:00’da Jolly Joker İstanbul’da müzikseverlerle buluşuyor.
Ressam Ali Balkan’ın Masallar Şehri İstanbul II Sergisi, 1 Şubat – 28 Şubat tarihleri arasında Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisinde sanatseverlerle buluşuyor. Sergide 5 seri, 11 alt seriden oluşan yaklaşık 350 eser yer alıyor.
Gforce Exhibitions, gerçek insan vücutları ve örneklerinin yeni sergisini Aqua Florya Alışveriş merkezindeki, İstanbul Akvaryum Bilim Merkezi’nde 31 Ocak ve 28 Şubat tarihleri arasında, üç boyutlu görüntüyle sunuyor.
19
SPOR 11 Şubat 2014
Kupanın sahibi Pınar Karşıyaka Spor Toto Türkiye Kupası Final maçında Pınar Karşıyaka, Anadolu Efes’i 66-65 mağlup ederek kupanın sahibi oldu. Her iki takımın da yüksek şut yüz- oyunu sahaya yansıttı. Üç dakika boyundesi yakalayarak girdiği karşılaşmada ca rakibine sayı attırmayan İstanbul ekibi, Pınar Karşıyaka, Dixon ve Batista, Ana- Kerem Gönlüm ve Planinic’in basketleriyle dolu Efes ise Savanovic, Doğuş Balbay 33. dakikada farkı 5 sayıya (52-57) çıkardı. ve Kerem Gönlüm ile sayılar buldu. Bu dakikadan sonra toparlanan ve Can Pınar Karşıyaka, Diebler’ın da skora Altıntığ-Dixon ikilisiyle üst üste 3 sayılık katkı vermesiyle aradaki farkı açtı basketler bulan Pınar Karşıyaka, 35. dakika ve 13. dakikaya 26-19 üstün girdi. içinde 60-60’lık skorla beraberliği yakaladı. Gordon, Vasileiadis ve Plininic’in Her iki takımın da üst üste hücumlardan sayılarıyla 7-2’lik seri yakalayan boş döndüğü bu bölümde, son 1,5 dakikaAnadolu Efes, 16. dakika içinde far- ya 62-62 eşitlikle girilirken, aldığı ribaundu kı 2 sayıya (28-26) indirdi. Üçüncü sayıya çeviren Batista, bitime bir dakika kala çeyreğe iyi başlayan taraf Anadolu Efes takımını öne geçirdi. Batista ile serbest atış oldu. Periyodun ilk 2 dakikasında raki- çizgisinden 1 sayı daha bulan rakibi karşıbine sayı atma şansı tanımayan Anadolu sında Anadolu Efes, 3 atışı da sayıya çevirdi Efes, Kerem Gönlüm ve Dove son 15 saniyeye beraberlikle girildi: 65ğuş Balbay’ın sayılarıyla 65. Bitime 1,5 saniye kala Dixon, serbest 22. dakkaya 39-35 önatış çizgisinden 2’de 1 atarak takımını öne geçirdi ve Pınar Karşıyaka, karşılaşmadan de girdi. Dördüncü 66-65 galip ayrılarak, kupanın sahibi periyodun ilk dakikalarında Anadolu Efes, oldu. hem savunmada hem de hücumda istediği
5 6 6
6 Şampiyonluk yarışı kızışıyor Spor Toto Süper Lig’in 20. haftasında Galatasaray Türk Telekom Arena’da Eskişehirspor’u ağırladı. Sarı Kırmızılılar, Türk Telekom Arena’da Eskişehirspor’u 3-0 mağlup ederek çıkışını sürdürdü ve önemli bir 3 puanı hanesine yazdırdı. Sivasspor lider Fenerbahçe’yi 2-0 yenerek üst sıraları kızıştırdı. Egemen, kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Caner Erkin sarı kart görerek bir sonraki hafta kart cezalısı durumuna düştü. Sivas mağlubiyetinden sonra konuşan F.Bahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, şampiyonluğa olan inancını yineledi; “Sezon bittiğinde bu şampiyonluğu kutlayacak olan biziz”, dedi. Kasımpaşa ve Eskişehirspor’un puan kaybettiği haftada Sivasspor bu fırsatı değerlendirdi ve Fenerbahçe’yi yenerek hanesine kritik bir 3 puan yazdırmış oldu. Lider Fenerbahçe’nin en yakın takipçisi Galatasaray puan farkını 4’e indirdi. 21. haftada Fenerbahçe evinde Kasımpaşa’yı konuk ederken, en yakın takipçisi Galatasaray ise M.P.Antalyaspor deplasmanına çıkıyor. SPOR
Yaşlı kurt!
2014 Sochi’nin ilk gününe Ole ti. Olimpiyat tarihinin en pahalı bütçeli Einar Björndalen damgasını organizasyonu 2014 Sochi Kış Oyunları vurdu. 40 yaşındaki Norveçli biatlon- sportif yönüyle de şimdiden çok konuşucu, 10 kilometre sprintte sadece şam- lacağa benziyor. Daha ilk günden başarılı piyonlukla yetinmedi, rekorlar da kırdı. sonuçların alındığı, rekorların kırıldığı Björndalen, Kış Oyunları’nda altına olimpiyatta gözler 40 yaşındaki Noruzanan en yaşlı sporcu unvanını elde veçli biatloncu Ole Einar Björndalen’de ederken en çok madalya kazanan çevrildi. Adeta gençlere taş çıkartan sporcu rekorunu da egale etefsane isim, 10 kilometre sprintte altın madalyanın sahibi oldu. Dağ bölgesindeki Laura Biatlon Merkezi’nde yapılan yarışa toplam 87 sporcu katıldı. 24 göğüs numarasıyla yarışan Norveçli sporcu 24.33.5’lük derecesiyle, ikinci olan 26 yaşındaki Avustralyalı Landertinger’ı ve üçüncü olan 31 yaşındaki Çek sporcu Soukup’u gerisinde bırakarak birincilik kürsüsüne çıktı. SPOR
Yaprak döker bir yanımız… Türkiye’nin bir bölgesinde kara kış etkisini gösterirken, diğer bir bölgesinde ise kırlarda çiçekler açtı. Karayolları ekiplerinin, bir yandan yolları kardan temizleyip diğer yandan
buzlama olmaması için tuzlama çalışması yaptığı Kars’ta tipi ve kar yağışı sebebiyle, pek çok araç kara saplanırken Muğla’nın Bodrum ilçesi ise, kır çiçeklerine büründü. toplum
Halk istemezse yaprak düşmezmiş TOPLUM özge doğan
Almanya’da katıldığı bir konferans sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Erdoğan, “Taksim’de farklı düşüncelerim vardı. Türkiye’de opera binası yoktu. Opera binası yapma hevesim vardı. Bizim iktidarımız yapacak diye ‘yaptırmayız’ dediler” dedi. Oysa Gezi direnişi boyunca bulduğu her mikrofona haykıran Başbakan’ın tavrı hiç de ‘heves’ gibi durmuyordu. Opera için “Yaptırmadılar” diyerek gurbet ellerde ülkesine sitem eden Erdoğan’ın daha önce operaya gidip gitmediği ise merak konusu… Taksim’de hevesin değil rantın vardı En son 3. köprünün temel atma töreninde “Ne yaparsanız yapın, biz karar verdik. Taksim Topçu Kışlası’nı inşa edeceğiz” diyerek kükrediği pozuyla akıllarda kalan Erdoğan, emeline ulaşamayınca, halkı Almanyalarda şikayet etti. Hevesi kursağında kaldı Herkes şahit oldu ki; her şey Başbakan’ın Gezi Parkı’na Topçu Kışlası görünümlü AVM ve rezidans yapmak istemesiyle başladı. Takip eden süreçte kibrinden geri adım atmayıp AKM’yi de yıkacağını açıklayan Erdoğan, halkın direnişinin katlanarak
Gezi Parkı’nı yıkıp Topçu Kışlası görünümlü AVM yaptırabilmek için memleketi birbirine katan Erdoğan, amacına ulaşamayınca yaptığı onca zorbalığı ve zulmü Almanya’da ‘opera binası’ kılıfına sokup cümle aleme sundu. Halkın istemediği hiçbir şeyi yapamayacağını anlayan Erdoğan, Gezi’deki sert Başbakan’dan, mülayim ‘operasever’e dönüştü. arttığını görünce, hızını alamayarak kendisini ‘barok tarzı opera binası’ hayalinde buldu. Ancak ülkeyi ‘babasının çiftliği’ sanan Erdoğan’ın ‘hevesi kursağında kaldı’. Ölen gençlerin de hevesleri vardı Erdoğan’ın “Bir kedim bile yok” masumluğunda anlattığı olaylarda yedi tane gencecik insan canından oldu. Kim bilir ölen gençlerin ne ‘heves’leri
Hisli robot İsviçre’nin Lozan kentindeki École Polytechnique Fédérale laboratuvarlarında çalışan İtalyan bilim adamı Silvestro Micera’nın geliştirdiği biyonik el, eklemlerindeki sensörler sayesinde tutulan veya dokunulan nesnenin sertliğini, sıcaklığını, dokusunu, şeklini tespit edip eşzamanlı olarak beyne sinyal göndererek hissedebiliyor.
vardı? Erdoğan’ın bu açıklamayı Ali İsmail’in davasından bir gün sonra, Mehmet Ayvalıtaş’ın davasından bir gün önce yapması ise yaptığı onca zulümden hiç pişman olmadığını gösterdi. ‘Heves’iyle ocaklarını söndürdüğü iki ailenin adaletten eser taşımayan davalarının arasında “Heves etmiştim” demeye dili varabilen Erdoğan’ın yine mağdur olmayı başarabilmesi ise gözden kaçmadı.
Heves ettin vermedik sen yolsuzsun dedik Demokrasilerde ‘heves’ ile iş yapılamayacağını 11 yıllık ustalık döneminde kavrayamayan Erdoğan halktan sağlam tokat yedi. 7 genci öldüren, onlarca insanı kör eden, demokrasiyi ve anayasayı ayağının altına paspas eden Erdoğan’ın hevesi halkta karşılık bulmadı. Halk Gezi sürecinde Erdoğan’ın neye ‘heves’ ettiğini gayet iyi anladı.
18SORU
Anası çıktı kızım evde yok dedi vay vay
ozan araz Öğrenci/istanbul
Özel halk firmasında otobüs şoförü olarak çalışan Ercan Topçu, 5 yıl önce otobüste tanıştığı sevgilisi Güzin Kaymaz’a ilginç bir evlenme teklifinde bulundu. Geceyarısı Korubaşı Mahallesi’ndeki sevgilisinin evine 4 otobüs ve 4 otomobil ile giden Ercan Topçu, yere sprey boya ile kalp çizip, “Benimle evlenir misin?” yazdı. Ercan Topçu, cama çıkan sevgilisine elinde çiçeği ve yanan meşaleler eşliğinde evlenme teklif etti. Güzin Kaymaz’ın, ‘Evet’ demesinin ardından pencereye çıkan annesi Nimet Kaymaz, bir kova suyu damat adayının üzerine döktü. Soğuk havada ıslanan Ercan Topçu, yanına gelen sevgilisine sarılıp söz yüzüğünü takarken, üzerine su döken Nimet Kaymaz’ın da elini öptü. Çift, daha sonra dans etti. toplum
Kızlar da macera yaşasın
1. En sevdiğiniz erdem? Adalet 2. Başlıca özelliğiniz? Dürüstlük 3. Mutluluk nedir? Paranın olmasıdır 4. Mutsuzluk nedir? Gecenin köründe aranıp rahatsız edilmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Tırnak yemek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalancılık 7. En sevmediğiniz şey? Sabah erken kalkıp işe gitmek 8. En sevmediğiniz kişiler? Ölümüne Tayyipçiler 9. En sevdiğiniz iş? Alkol içmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet RAN 11. En sevdiğiniz yazar? Reşat Nuri Güntekin 12. Kahramanınız? Atatürk 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Gül 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Patates kızartması 17. En sevdiğiniz düstur? Boşver 18. En sevdiğiniz söz? Allah belanı versin
Charlotte Benjamin adında 7 yaşındaki kız çocuğu, Lego şirketine yazdığı mektubunda, şirketin cinsiyetçi tutumunu kendi üslubunca eleştirerek sadece evde oturan ya da alışveriş yapan lego kızlar yerine erkekler gibi maceralar yaşayan legolar yapılmasını istedi. Mektup şöyle; “Bugün bir mağazaya gittim, legolar kızlar için pembe erkekler için mavi diye ikiye bölünmüştü. Kızların tek yaptığı evde oturmak, plaja gitmek ve alışveriş yapmaktı.. Ama erkekler maceraya çıkıyorlar, çalışıyorlar, hayat kurtarıyorlar hatta köpekbalıklarıyla yüzüyorlardı. Sizden daha çok lego kız çocukları yapmanızı, onların da maceralar yaşamalarına ve eğlenmelerine izin vermenizi istiyorum, tamam mı? Teşekkürler” toplum
TOKİ ‘beton’luğunda yarışma
Pompa verelim Nie Yongbing isimli bir Çinli, lastik şişirmek için enteresan bir yöntem kullanıyor. Yongbing dört adet lastiği burnuyla şişirerek görenleri hayrete düşürüyor. Üstelik Yongbing’in şişirdiği lastiklerin her birinin üzerinde 2 kişi bulunuyor. Yongbing’in 4 lastiği 21 dakikada şişirdiği belirtiliyor. Yongbing burnunu hava pompasından iyi kullanıyor.
Kadınlar kızacak
Tokyo’da polise, Ginza bölgesindeki bir hostes kulübünden 14 çift topuklu ayakkabı çalındığı şikayeti geldi. Araştırmalar sonucu hırsızlığın 28 yaşındaki Sho Sato adlı bir adam tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Genç adamın yaşadığı kiralık odaya baskın yapan polis, içeride 450 çift çalıntı topuklu ayakkabı ile karşılaştı.
Tıraş olurken kalçasını kesti
Adana’nın Seyhan ilçesinde garip bir kaza yaşandı. Sakal tıraşı olmak isteyen Hacı Değer, daha iyi kesmesi için tıraş bıçağının önündeki plastik tırnakları eliyle kırmak isterken başparmağını kesti. Canı yanınca tıraş bıçağını koltuğun üzerine fırlatan Değer, parmağındaki kanı durdurmak için bezle sardı. Değer ardından da koltuğa oturunca, tıraş bıçağı bu kez kalçasını kesti. Kalçasında 3 santimetrelik kesik oluşan Hacı Değer, eve çağrılan sağlık ekiplerinin yardımıyla Adana Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Değer, parmağı ve kalçasındaki kesiğin dikilmesinin ardından taburcu edildi. toplum