TOPLUM
02
4 Mart 2014
Dünyada artan kanser, Türkiye’de durdu mu?
Sapanca Gölü tehlikede Sapanca Gölü’nde kuraklık, suların aşırı çekilmesi ve gölü besleyen akarsulardaki azot, fosfor gibi besleyici elementlerin aşırı artması nedeniyle göldeki oksijen miktarının azaldığı ve müdahale edilmezse Sapanca Gölü’nde canlı yaşamının tükeneceği belirtiliyor. Sapanca’dan 27 su firmasının akarsulardan su aldığı, ayrıca sanayinin de buradan su kullandığı belirtiliyor. Kocaeli ve Sakarya Belediyeleri’nin de su kullandığı gölden kaçak kullanım da olma ihtimali var. Denetleyen ise yok. Bu şekilde devam ederse tatlı su kaynağının, acı su kaynağına dönüşeceği, nihayetinde de su kıtlığının başlayacağı belirtiliyor. toplum
Güvenlik açığına dikkat
Piyasadaki tablet bilgisayarların ve akıllı telefonların sayısı hızla artıyor. Uzmanlar, bu cihazlardaki güvenlik açıklarının ciddiye alınması gerektiği görüşünde. Geçen yıl dünya genelinde yaklaşık olarak 1 milyar akıllı telefon satıldı, talepteki yükseliş ise devam ediyor. Bu bilgisayarlarla ev ortamının dışında da sosyal medya organları kullanılabiliyor. Fakat her ne kadar rahat ve pratik gibi görünse de, her sistemin bazı açıkları var. Mobil cihazların bilgisayar ve dizüstü bilgisayarlara nazaran daha güvensiz olması siber suçluların yüzünü güldürüyor. toplum
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu Türkiye’de akciğer kanserinin durduğunu iddia etti. Oysa, tüm dünyada kanser vakalarında artış yaşanıyor. Bilimsel araştırmalar, akciğer kanseri de dahil tüm kanser türlerinin dünyanın her yerinde gelecek 20 yıl çerisinde 2 kat artacağını ortaya koyuyor. Akciğer kanseri aşısını bulan Küba bile “Kanser durdu” demiyor. Bursa sanem deniz kural
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, tüm dünyada kanser vakalarında artış görüldüğünü ancak Türkiye’de akciğer kanserinin durduğunu iddia ederek, “Akciğer kanseri Türkiye’de durdu. Alçalmaya başlamadı, ama 5 yıl önceki standartta” dedi. NASIL BİR ÖNLEM ALINDI? Tüm dünyada kanser hastalarında bir artış yaşandığını ifade eden Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, şöyle konuştu: “Durmanın çok nedeni var. Bir tanesi, yaşam süresinin uzaması. İkincisi teşhis olanaklarının artması. Diğeri ise obezite, sigara, alkol, hareketsiz yaşam. O nedenle biz mücadeleyi bu sene sağlıklı beslenme ve hareket üzerine yapıyoruz. Türkiye’de sigara tüketiminde yüzde 31’lerden yüzde 27’lere inmemizin büyük bir katkısı var.” Ancak Bakan Müezzinoğlu bu açıklamayı yaparken hangi bilimsel kaynağı veri aldığını ise belirtmedi. Dünya genelinde kanser vakalarında artış yaşanırken, Türkiye’de nasıl bir önlem alınarak bunun durdurulduğunu açıklamayan Müezzinoğlu, dünya verileriyle ters düştü. Geçtiğimiz günlerde, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın hazırladığı “Dünya Kanser Raporu 2014” açıklandı. Rapora göre, 2012 yılında en fazla akciğer, meme ve kalın bağırsak kanseri tanıları konuldu. Kanserden ölüm oranlarında da birinci sırayı akciğer kanseri alıyor. Bakan Müezzinoğlu’nun açıklamaları dünya ile çelişiyor.
KÜBA KÖTÜ BİZ İYİYİZ! Özellikle Küba’da akciğer kanseri aşısının bulunmasının ardından, Türkiye’den “doğru değildir, tedavi etmiyor” gibi bilimsel verilere dayanmayan itirazlar olmuştu. Bakan Müezzinoğlu’nun açıklamalarından, adeta Küba’nın bulduğu aşıya çamur atma çabası okunuyor. Bakan Müezzinoğlu:“Kansere yönelik ilaç konusunda özellikle son 2 yılda çok farklı araştırmalar var. Önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde çok daha etkin, çok daha sonuca gidecek tedavi yöntemleri çıkacaktır. Ülkemizde de bu yönde alt yapının var olması bizi ayrıca sevindiriyor” dedi. Burada Müezzinoğlu’nun, Küba’da üretilen akciğer kanseri aşısına değinmeden, çözüm bulmuş gibi davranması ise gözlerden kaçmıyor.
Tüm dünyada kanser vakalarında artış görülürken, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, akciğer kanserinin Türkiye’de durduğunu iddia etti. Ayrıca bu “altyapı”nın ne olduğu da açıklanmıyor.
yetersiz yatak, doktor ve hemşire eksikliği sorunları gündeme geldi. Bakan Müezzinoğlu’nun bu konuHASTANELERDE YATAK YOK larla ilgili sessizliğini koruyup, yalDaha geçtiğimiz haftalarda; gazete- nızca akciğer kanserinin durduğu mizin sayfalarına da konu olan Tür- açıklamaları yapması ise gözlerden kiye genelindeki yoğun bakımlarda kaçmıyor.
Yağışlar geldi kuraklık bitmedi Uzun zamandır yağışsız geçen kış nihayet yağışla devam ediyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, bu hafta Orta Akdeniz üzerinden yeni bir yağışlı hava sistemi gelecek. Tahminlere göre, yağışlar Marmara, Kıyı Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzeyi, Batı Karadeniz, Orta ve Doğu Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun batısıyla Adıyaman ve Kahramanmaraş çevrelerinde görülecek. Hafta sonuna kadar yurdun büyük bölümünde ara-
Barınakta hayvan kıyımı
Mersin’de hayvan sever öğrenciler, kötü yaşam şartlarıyla gündeme gelen Mersin Büyükşehir Belediyesi Hayvan Barınağı’ndaki hayvanlar için mama, et, süt ve makarna satın alarak barınağa gitti. Gıdaları kendi elleriyle hayvanlara dağıtmak isteyen öğrencilere görevliler izin vermedi. Çıkan tartışmanın ardından, hayvanların tutulduğu kafeslere ulaşan öğrenciler, yerde ve poşette çürümüş iki köpek cesedi görünce tepki gösterdi. Öğrencilerle görevliler arasında gerginlik artınca barınağa jandarma çağrıldı. Jandarmanın sakinleştirdiği öğrenciler barınağı gezip buradaki hayvanları ve yaşam koşullarını görüntüledi, getirdikleri yiyeceklerle hayvanları besledi. toplum
4 Mart salı 2014
sayı: 124
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper Sara küçükgil
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz onur şeker
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
lıklarla etkisini gösterecek olan yağışlar, genellikle yağmur ve sağanak şeklinde görülecek. Hava sıcaklığı, hafta sonunda yurt genelinde artacak. Gelecek hafta başından itibaren yağışlarla birlikte iç bölgelerde hava sıcaklığı 3-6 derece azalacak ve mevsim normalleri civarında seyredecek. Günlerdir süren kuraklık tartışmaları ve yağışsız geçen kışın ardından bu yağışın etkili olacağı söylenebilir. Ancak kuraklık olmasını engelleyecek bir çözüm halen geliştirilmiş değil. GÜNCEL
Facebook Whatsapp’ı neden satın aldı?
Facebook’un Whatsapp’i satın alması daha fazla veri toplayabileceği endişesine yol açtı. Ancak analistler bundan daha fazlasının da söz konusu olduğu uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, 19 milyar dolarlık satış fiyatı değerlendirildiğinde, bu satın almanın, Facebook tarafından açıklandığı gibi sadece genç kesimi kazanmak için yapılmadığından şüphe ediyor. Analistler asıl amacın verilere ulaşım olduğu kanısında. Access adlı dijital
haklar savunucusu örgütünden Raegan MacDonald, “Bu alım Facebook’un veri havuzunu büyütecek. Firma verilerin toplanması ve değerlendirilmesiyle para kazanıyor” diyor. Whatsapp, kullanıcıların akıllı telefonlarındaki adres defterinde yer alan telefon numaralarını kaydettiği için de eleştiriliyor. “Senin hakkında bildiklerini bilmediğin pek çok şey biliyorlar” diyen analistler, sosyal ağlardan uzak durmanın zorluğuna dikkat çekiyor. TOPLUM
Nükleer santrale tepkiler dinmiyor
Mersin’de nükleere karşı tepkiler bitmiyor. 3. kez ÇED olumlu raporu verilen nükleer santrale karşı halkın tepkisi dinmiyor, eylemler sürüyor. Geçtiğimiz hafta Mersin Tabip Odası üyesi doktorlar ve çevreciler, nükleere tehlikeye dikkat çekmek için 3 günlük yürüyüş yaptı. Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Galip Kırıcı, hekimler olarak 37 yıldır yapılmak istenen nükleere karşı olduklarını söyledi. Dr. Kırıcı; “Biz hekimler, onlarca yıl sürecek yaşamımız için değil, yüzlerce binlerce yıl sonra bu topraklarda
yaşayacak olan nesillerimizin sağlığını korumak için buradayız. Dünya Sağlık Örgütü’nün, Uluslararası Kanser Enstitüsü’nün, Dünya Kanser Araştırma Enstitüsü’nün rapor olarak sunduğu başta çocuklar olmak üzere kan kanserlerinin, meme, tiroit ve akciğer kanserlerinin arttığını rapor olarak sundukları, çocuklarda zeka geriliği, genetik bozukluklar, psikolojik davranışlarda intihara giden eğilimler yarattığını bilimsel olarak bildiğimiz görüşümüzü paylaşıyoruz” şeklinde konuştu. TOPLUM
GUNCEL
03
4 Mart 2014
Halkın AKP’ye söylediğini bir kez daha yayınlıyoruz: “Hırsız vaaar!”
Halk AKP’yi tepetaklak edecek 17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla birlikte yaptıkları rezaletler ardı ardına ortaya dökülen hükümete tepkiler dinmiyor. AKP’ye karşı yapılan protestolar artık kendi mitinglerine dahi taştı. AKP’nin Osmaniye’de yaptığı mitingde “Hırsız Var” yazılı pankart açan bir kişi sivil giyimli kişiler tarafından darp edilerek alandan çıkartıldı.
Ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla hırsızlığı tescillenen, evinde paraları koyacak yeri olmayan Tayyip Erdoğan’ın sizce iktidarda yeri var mı? YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN DANIŞMANI
Gerçek dışı
Başbakanlık olarak yapılan açıklamaya yer verebilirsiniz. Açıklama: “Ses kayıtları, ahlaksızca bir montaj ürünü olup, tümüyle gerçek dışıdır. Başbakan’ı hedef alan bu kirli tezgâhı kuranlardan hukuk içinde hesap sorulacaktır.” ŞAMİL TAYYAR AKP MİLLETVEKİLİ
Aşağılık kayıt Twitter’da yeterli açıklama yapıldı. Bunu yayınlayabilirsiniz. Açıklama: “Dublaj provokatörünün acemice seslendirdiği, montaj kurgusu zayıf, aşağılık bir kayıt, inanmak için geri zekalı olmak gerekir.” GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
Hükümet istifa etmeli Halktan o kadar çok para çaldılar ki, koyacak yer bulamıyorlar. AKP’nin soyguncu, hırsız olduğu bir kez daha görüldü. Bırakın iktidarda yerinin olup olmadığını, bunların yatacak yeri bile yok. Hükümet derhal istifa etmelidir. HALUK KOÇ CHP SÖZCÜSÜ güncel can çoksöyler
çevreleyen bariyerlerin üzerinden attılar. AKP’nin demokrasisi pankart AKP hükümetinin yaptığı soy- açtı diye bir kişiyi döve döve miting gunlara tepkilere her gün bir alanından atmış oldu. Eski bir uzman yenisi daha ekleniyor. Ülkenin birçok çavuş olduğu belirtilen bu kişi, poliilinde birden kitlesel protestolar sürü- sin müdahalesi ile kalabalığın elinden yor. Yapılan her eyleme polis sorgusuz kurtarılıp yaka-paça gözaltına alındı. sualsiz saldırıyor. İstanbul’un iki yakasında birden bir saatten sonra polisin Hiçbir şey olmamış gibi attığı gazdan göz gözü görmeyecek ha- Bu arada Başbakan Erdoğan, gecikmele geliyor. Durum böyleyken hükümet li olarak katıldığı Osmaniye mitinginprotestolara kulaklarını kapatmaya ve deki konuşmasına devam etti. Gecikkendini korumaya devam ediyor. menin sebebinin ‘meteorolojik durum’ olduğunu söyleyen Erdoğan; “Zira Hırsız var Niğde’den tekrar Nevşehir’e döndük. Artık protestolar sokakları taştı Nevşehir’den Adana’ya, Adana’dan buAKP’nin kendi mitinglerine kadar raya, maalesef gecikmeli bir yolculuk. ulaştı. AKP’nin Osmaniye’deki yerel Ama inşallah 30 Mart’ta bu coşkunuz seçimlerle ilgili mitinginde bir vatan- bunu çok farklı bir yere taşıyacaktır” daş yolsuzluklarla ilgili tepkisi gösterdi. dedi. Başbakanlık Basın Merkezi’nde, Başbakan Erdoğan’ın konuşması sıra- Başbakan Erdoğan’ın Osmaniye misında “Hırsız Var” yazılı bir pankart tingi saat 15:30’da görünüyordu. Anaçan eylemci cesaretle gerçekleri her- cak miting saat 18:00 civarı başladı. kese göstermeye çalıştı. Bir süre sonra çevresindeki AKP’lilerin saldırısı so- Kendi mitinginde bile rahat yok nucunda pankartını indirmek zorun- Benzer görüntüler Başbakan da kalan vatandaşın protestosu tüm Erdoğan’ın katıldığı diğer mitinglerde kanallar tarafından da görüntülendi. de farklı şekillerde ortaya çıktı. Başbakanın Muğla’da düzenlediği miting öncesi, Yatağanlı işçilerin protestosunu Koruma saldırısı Pankartın indirilmesinden sonra ey- engellemek için olağanüstü önlemler lemciye bir de sivil giyimli kişiler sal- alındı. Muğla’ya gelen her araç durdudırdı. Koruma oldukları tahmin edi- rularak kimlik kontrolünden geçirildi. len birkaç kişi eylem yapan vatandaşı “Sakıncalı” kişiler Muğla’ya alınmadı. önce yumrukladı sonra miting alanını Diğer taraftan işçiler tepki olarak
Muğla-İzmir yolunu trafiğe kapattı. Muğla sokaklarında yürüyüş yaptı. İşçilerin yapacağı özelleştirme protestosunu engellemek için Muğla’ya gelen özel araç, minibüs, otobüs her araç durduruldu kimlik kontrolünden geçirildi. Aramalar sırasında daha önceden tespit edilen kişilerin Muğla’ya girmelerine izin verilmedi ve geri gönderildi. Özel aracıyla Muğla’ya giden işçilerden Kadir Balta Yatağan’ın 10 kilometre çıkışında Bayır beldesinde durdurulduğunu belirterek şunları anlattı: “Kimlik kontrolü yaptılar. İşçiysen dön diyorlar ya da arabanda şu eksik bu eksik diye yıldırıyorlar. AKP otobüslerinde ise arama yok. Ama AKP’ye tepki büyük. AKP’nin araçları Yatağan’ın içinden geçerken bile
halk tepki gösterdi.” Tek tek de olsa Muğla’ya varan 1000 kadar işçi Başbakanın miting yapacağı alana yakın bir yerde toplandı. Çevik kuvvet ve TOMA’larla abluka altına alınan işçiler, miting alanına gitmek isteyince kısa süreli bir arbede yaşandı. Yolsuzlukların hesabını verecekler Başbakan Tayyip Erdoğan özelinde AKP hükümeti yaptığı yolsuzlukların hesabını vermeden onlara rahat gün yok. Her gün bir yenisi ortaya çıkan konuşmalarında çok rahatça telaffuz ettikleri milyon dolarların nereden gelip nerelere gizlice peşkeş çekildiğini açıklanmadığı sürece halk tepkisini artarak vermeye devam edecek gibi gözüküyor.
Hükümet meşruiyetini yitirdi Kayıtlar tüyler ürperten gerçekleri ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ni böylesine kirli ilişkilerin odağında bulunan bir kişi artık yönetemez. Hükümet meşruiyetini kaybetmiştir. Başbakan istifa etmek durumundadır. MEVLÜT KARAKAYA MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Kaçacak hali kalmadı
Eğer bu konuşmalar tamamıyla doğru ise karşımızda çok ciddi, çok vahim bir mesele var demektir. Başbakan Erdoğan boşuna çırpınmamalıdır. Kaçacak, kendisini kurtaracak, bahane üretecek hal ve imkanı kalmamıştır. ABDÜLLATİF ŞENER ESKİ AKP’Lİ BAKANLARDAN
Başbakan meşru değil Dinlediğim Başbakanın sesidir. Gırtlağına kadar ailece yolsuzluğa batmıştır. Artık meşru bir Başbakan değildir. Başbakan konusunda temenniler safhasını çoktan geride bıraktık. Ülkeyi yönetenler hırsızlığa bulaşamaz. FATİH ALTAYLI HABERTÜRK GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Görüş belirtmeyeceğim
Bu konuda şu an için herhangi bir görüş bildirmek istemiyorum. Görüş belirtmek istemediğimi yazabilirsiniz.
Erdoğan yargıya böyle müdahale etmiş
KORAY ÇALIŞKAN RADİKAL GAZETESİ YAZARI
Twitter’daki ‘Başçalan’ hesabından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasındaki ses kayıtları yayınlandı. Ses kayıtlarında Başbakan’ın yargıya bizzat yaptığı müdahale apaçık ortaya çıkıyor. Sadullah Ergin ‘hakimin Alevi olduğunu’ söylerken, Başbakan “Biz o yasayla
Başbakanlık kaydın montaj olduğunu açıkladı. Yani demek oluyor ki, bu laflar bir şekilde ağızdan çıkmış. Burada dönen halkın paraları. Deniz Baykal ailesinden başka kimseyi ilgilendirmeyen bir “iddia” üzerine istifa etmişti.
oynamış mıydık?” diye soruyor. Ses kaydı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasındaki 2 farklı telefon konuşmasını içeriyor. Konuşmaların ilkinde Erdoğan’ın, Aydın Doğan’la ilgili bir davaya müdahale etmeye çalıştığı ve bizzat takip ettiği anlaşılıyor. Sadullah Ergin, Başbakan
Erdoğan’la konuşurken devamlı olarak “Anlaşıldı efendim”, “Peki Sayın Başbakanım”, “Buyrun efendim” gibi ifadeler kullanıyor. İlk görüşmede Sadullah Ergin “Anayasa Mahkemesi’ni sizin ve Cumhurbaşkanı’nın üstüne çıkartıyorlar” diyerek bununla ilgili çalışma yürüttüklerini söylüyor. İkinci görüşmede ise Sadullah
Ergin, bahsi geçen mahkeme hakiminin “Alevi olduğunu” ve “münferit bir direniş” sergilediğini söylüyor. Başbakan’ın “Yani son çıkardığımız kanundan sonra durum nedir, biz onunla oynamış mıydık?” sorusu üzerine Ergin “Avukatlıktan gelen yaklaşık bir 2000’e yakın arkadaşımız transfer oluyor sisteme” cevabını veriyor. GÜNCEL
Halkın paraları
NAZLI ILICAK BUGÜN GAZETESİ YAZARI
Montaj değil
Milli irade Erdoğan’ın cebinde değil. Yolsuzluk yapan hesap verir. İddialar çok ciddi. Bu konuşmaların montaj olduğunu düşünmüyorum. Yasal dinleme olmayabilir. Telefon başkası üzerine kayıtlı ise, izinli de olabilir. SEZİN ÖNEY TARAF GAZETESİ YAZARI
Kenara çekilmeli Kendini kenara çekerek, doğru düzgün bir soruşturma olmasını sağlaması lazım. Yoksa bu şaibe kendisiyle beraber hep kalacak. Ama bu şaibe kaldıkça da ülkenin bütün kurumları yıpranır. AK Parti orada varlığını sürdürdükçe.
GUNCEL
04
4 Mart 2014
Hırsızlar aramızda
Adaletin bu mu Başbakan?
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Hakan Öztürk’ün yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
Yolsuzluk iddiaları AP’nin raporuna girdi
Başbakan, 17 Aralık soruşturması kapsamında tutuklanan iş adamı Reza Zarrab, eski Bakan çocukları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan, Hikmet Tuner ve Özgür Özdemir’in tahliyeleriyle ilgili olarak “Adaletin yerini bulacağını biliyordum. Hak yerini buldu. Beklentim bu istikametteydi” dedi. HSYK yasasının Mecliste kabul edilmesinin ardından yolsuzluktan tutuklu herkes serbest bırakıldı. güncel hülya say
Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin masaya yatırıldığı Avrupa Parlamentosu (AP) Dışişleri Komisyonu’nda, Hollandalı raportör tarafından hazırlanan Türkiye raporu kabul edildi. Yolsuzluk iddialarının yer aldığı rapor, 8 “hayır” ve 5 çekimsere karşı 36 “evet” ile kabul edildi. Raporda, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla başlayan süreçte yaşanan gelişmelerden ve yargıda yapılan değişikliklerden duyulan üzüntü ifade edildi. HSYK yasasından derin endişe duyulduğunun ifade edildiği raporda, hükümete, demokratik ilkelere saygı göstermesi ve yeni müdahalelerden kaçınması çağrısı yapıldı. GÜNCEL
Kılıçdaroğlu mal varlığını güncelledi
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, mal varlığı beyannamesini güncelleyerek CHP’nin resmi internet sitesine koydu. CHP’den yapılan açıklamada; “Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu mal varlığı beyannamesini güncelledi. CHP’nin resmi internet sitesine koydu. Neden? Çünkü mal varlığı, parası, anasının ak sütü gibi helal. Peki, R.T. Erdoğan neden mal varlığını güncelleyip yayınlayamıyor? Çünkü, helal değil haram. Çünkü ne kadar eritseler, ne kadar sıfırlasalar 30 milyon euro açıkta kalıyor. Pislik sızıyor, kokuyor beyannameye de sığmıyor” ifadeleri kullanıldı. GÜNCEL
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balıkesir’de partililere seslendi. Mitingin ardından gazetecilerin 17 Aralık tahliyeleri ile ilgili sorularını yanıtlayan Erdoğan şunları söyledi:”Beklentim bu istikametteydi. Adalet yerini buldu. Bir kısım paralel yargı maalesef çok haksız mesneti olmayan adımlar attılar ve şu anda ben er geç hak yerini bulacaktır diye bir temennim vardı ve hak yerini buldu. Temenni ederim ki buna benzer birçok mağdur olan insanlar vardı o mağdur olan insanlar da hakkın tecellisiyle bu hapishanelerden bir an önce çıkma imkânı yakalasınlar”. önüne ben yatarım ya! İçişleri Bakan- nında konuyu değerlendirdi. 17 lığında, Maliyede ve MİT’te bir şe- Aralık soruşturması kapsamınSEVGİLİLER GÜNÜNDE AYAKKABI yin yok...”diyerek güvence vermişti. da tutuklu bulunanların tahliye Yolsuzluk operasyonunun kilit ismi edileceklerini daha önce söyleKUTULARINA KAVUŞTU Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin olan Reza Zarrab’ın tahliyesinin ar- diklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, 17 Aralık 2013’te yapılan operasyon- dından sadece Muammer Güler değil “Yolsuzluk dosyalarını da gözaltına alınan ve “Rüşvet almak” yasama, yürütme, yargı da Zarrab’ın kapatmaya çalışıyorlar, suçundan tutuklanan Halk Bankası önüne yatırıldı. ne zamanki kendisinin ses kayıtları çıktı başeski Genel Müdürü Süleyman Aslan, 14 Şubat ‘ta tahliye edildi. Öte yan- “YARGININ KARARINA SAYGI ladı, efendim bu dan Aslan’ın evindeki ayakkabı ku- DUYMALIYIZ” YALANI yalandır. Sen tularından çıkan 4,5 milyon doların AKP cephesinde ilk yorum yaryalan söylüda iade edildiği öğrenildi. Süleyman gının emrine bağlandığı Adalet yorsun başçaAslan’ın tahliyesi hakkında bir açık- Bakanı Bekir Bozdağ’dan geldi. lan. lama yapan Başbakan Erdoğan, “Bu- AKP iktidarını sağlamlaştırma Bir bankanın rada devletin bir kuruşu bile gitmedi. yolunda ilk olarak yargıyı Adalet genel müdüDevletin bir kuruş kaybı yok. O para Bakanlığına bağlamıştı. Yargının rünün evinde yardım parasıydı. O nedenle de para- kendilerinden bağımsız bir kuyı mahkeme iade etti” diye konuştu. rum olduğu imajını vermeye çalışan Bozdağ, “Tutuklama ve tahYARGI DA REZA’NIN ÖNÜNE YATTI liye kararlarının yargının takdirinde 17 Aralık öncesi basında hakkında olduğunu, soruşturma devam ettiği çıkan haberlerden rahatsız olan Re- için şu aşamada bir yorum yapmaza Zarrab, dönemin İçişleri Bakanı sının uygun olmayacağını” söyledi. ayakkabı kutuMuammer Güler’i arayarak konuyu sormuştu. Tapelere göre Muammmer ”YALAN SÖYLÜYORSUN BAŞÇALAN” sunda 4,5 milyon Güler, Reza Zarrab’a “Abicim sen ra- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıç- dolar serbest. Bunlar hat ol. Vallahi öyle bir şey varsa, senin daroğlu ise Çanakkale’de havaala- kapatılamaz. Dünya-
BAHÇELİ “TAHLİYELER KARA BİR LEKE” MHP lideri Devlet Bahçeli, 17 Aralık operasyonundaki tahliyeleri, yaptığı yazılı açıklamayla değerlendirdi. Bahçeli açıklamasında; “ Başbakan Erdoğan hırsız ve rüşvetçileri yargının elinden almış, milli vicdanlarda derin bir yara açmıştır” dedi.
TÜRGEV yolsuzluğun merkez üssü mü?
Hükümet ve Cemaat arasındaki kaset savaşlarına bir yenisi daha eklendi. Isparta’da Cemaat’ i hedef alan konuşma yapan Erdoğan’a ortalığı karıştıracak bir kasetle verilen yanıt gecikmedi. Bu kez ses kaydı Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la, Ciner Medya Grubu Yöneticisi Mehmet Fatih Saraç’a, halk arasında bilinen ismi ile “Alo Fatih”e ait. Konuşmada Mehmet Fatih Saraç, Bilal Erdoğan’dan
Erdoğan: Ablalara dikkat edin
Orman ve Su İşleri Bakan’ı
Veysel Eroğlu
AKP’ye oy verirseniz iki elim yakanızda diyor. Sen kimsin ya sen kimsin. Sen İstanbul’da Kağıthane’ye Kağıttepe diyecek kadar zavallısın sen. Ne oldu kendine bile oy atamadı. Kendi oy pusulasını dahi bulamayan adamdan bu ülkeye başkaban olur mu? Bunlar milletin yakasını bulamaz. Tam aksine milletin elleri bunların yakası elinde olacak. Bahçeli ise nereye oy verirseniz verin ama AK Parti’ye vermeyin diyor. Bunlar nasıl siyasetçi ya. Bunlar millet için siyaset yapamaz. Bilmezler. Bak bugün size bir şey söyleyeyim. 40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olmaz. Bunlardan bir şey olmaz. Sadece zannediyorlar ki bunu böyle yaparsak netice alırız. Alamayacaksınız. Biliyorsunuz CHP ve MHP ruh ikiziydi. Şimdi bunlara bir de Pensilvanya eklendi. Şimdi üç kafadar oldular. GÜNCEL
nın hiçbir yerinde devletini soyan bir Başbakan, başbakanlık namuslu kişilerin oturduğu koltuktur, hırsızların oturdukları koltuk değildir” dedi.
Orman ve Su İşleri Bakan’ı Veysel Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Fethullah Gülen’in bekâr ve çocuk sahibi olmamalarıyla ilgili sarf ettiği sözleri için yöneltilen bir soruya ise “Başbakanımız evlenmenin ehemmiyetini belirtmek için söylemiştir. Yoksa kimseyi rencide etmek için söylemiştir. Evlenmeyi teşvik için söylenmiş bir söz. Bekâr olanlara da bir şey dediğimiz yok. Evlenmek daha faydalı, o maksatla söylenmiş” yanıtını verdi. İstediği toplumu inşa etmek için genç yaşta evlilikleri teşvik etmek amacıyla elinden geleni yapan çocuk gelinler ve kadın cinayetlerinin artmasına neden olan AKP’nin Bakanı Veysel Eroğlu’na OĞLUM BAK GİT diyoruz.
TÜRGEV’in hesap numarasını istiyor. Ali Kibar isimli kişinin para göndereceğini söylüyor. Bilal Erdoğan “Bu zekât mı öbür türlü mü?” sorusunu soruyor.Saraç, zekât olmadığını, normal olmadığını söylüyor. İkilinin sonraki görüşmesinden yatırılacak tutarın 1 milyon lira olduğu kayıtlara geçti. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyasından sızdığı anlaşılan bu kayıtlar eğer doğruysa Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın başında olduğu TÜRGEV rüşvet işlerinin ana üssü olmuş gibi görünüyor. GÜNCEL
İşçiler Başbakan’ı protesto etti
Başbakan Erdoğan, Muğla’da enerji ve maden işçileri tarafından protesto edildi. Miting alanına girmeye çalışan bazı işçiler gözaltına alındı. Maden İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin “HSYK yasasıyla bir günde 700 kişinin nasıl görevden alındığını, ifade özgürlüğünü kısıtlayan
internet yasasının nasıl çıkarıldığını, basına, gazetecilere açılan telefonlarla nasıl ayar verildiğini, kısacası söz konusu kendi ikballeri olunca imkânsızların imkânlı hale dönüştürülebileceğini göstermiştir. Ama söz konusu işçinin ikbali olunca ihalelerin iptalinin imkânsız olduğunu söylüyorlar” dedi. GÜNCEL
GUNCEL
05
4 Mart 2014
Kırmızılı kadınlar, genç kadınlar, öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri, her yaştan, her meslekten kadın
9 Mart’ta Kadıköy’de
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurulduğu günden bu yana yürüttüğü mücadeleyi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde İstanbul Kadıköy Meydanı’na taşımaya hazırlanıyor. 9 Mart günü gerçekleşecek miting için Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar, öldürülen kadınların aileleri İstanbul’da buluşacak. “AKP’yi susturacağız, kadın cinayetlerini durduracağız” diyen Platform bu sözünü meydanlara taşıyacak.
güncel Elif karan
hükümetinin biz kadınları nesne olarak kullandığı kirli oyunlar. Cinayetleri sonlandırmak için, Kader için, rahat bir nefes almak için, AKP’yi susturmak için 9 Mart’ta liselerden meydana yürüyoruz”.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlarla İstanbul Kadıköy’e akacak. İl il, amfi amfi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde meydanlarda olmaya çağıran Platform üyeleri bu yılın kadın cinayetlerini durdurmak için diğer yıllardan farklarını ve kadınların neden meydanlarda olması gerektiğini anlattı. 8 Mart tarihsel bir gün olacak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Türkiye tarihinde görülmemiş bir dönem yaşadığımızın altını çizerek “Bu sene 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, gerçekten tarihsel olacak” diyor. Kav ekliyor: “Çünkü Gezi direnişi ile ihtiyacımız olan yeni bir sese ve militanlığa kavuştuk. AKP’nin her saldırısına mücadele ile yanıt verdiğimiz ve gerçekten gençleştiğimiz bir yılı geride bıraktık. Şimdi bu özgüven ile bu sesi, en büyük, birleşik kuvvet ile 9 Mart’ta Kadıköy alanına taşıyacağız”. Haklılığımız ortaya çıktı Kav, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile ortaya çıkan gerçeklere de değinerek şöyle devam ediyor: “Bütün sözlerimizin, mücadelemizin ne kadar haklı olduğu apaçık ortaya çıktı; kadınlar öldürülürken cinayetlere seyirci kalanlar, hırsızlık yapmakla, para saymakla meşgulmüş. O ayakkabı kutularında, halkımızın alın teri, kadınların
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Flatformu Genel temsilcisi Gülsüm Kav hayatları var. Bu yüzden kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik her tür saldırının durması, bugün AKP’yi durdurmaktan geçiyor. Bu sene hesap sormak yetmez, AKP’yi susturmak hedefiyle orada olacağız. AKP’nin aklanmasına asla izin vermeyecek olan bu toplumun sesi olmak için oradayız”. Ailelerle el ele vererek kadınlar için adalet istiyorlar Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurulduğu günden bu yana, öldürülen kadınların ailelerine verdiği “adalet” sözünü, adliye adliye yürüttüğü mücadele ile tüm Türkiye’ye gösterdi. 8 Mart’a aileler de tüm kadınları çağırıyor. Öldürülen Muhterem Göçmen’in kız kardeşi Çiğdem Evcil bu konuyu şu cümlelerle özetliyor: “Son dönemde hükümetin kadınlar üzerine yaptığı açıklamalardan
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Flatform Üyesi Oyuncu Nur Sürer dolayı, kadınlar Kadıköy’de olmalı. Ben neden Kadıköy’deyim? Ben kız kardeşimi kaybettim. Tabii ki oradaki diğer ölen kadınlar da benim kardeşim. Onlar için, kardeşim için ve bizden sonrakiler için 8 Mart’ta Kadıköy’de olacağım”. Caydırıcı cezalar verilmeli Uşak’ta kocası tarafından öldürülen Hatice Karaca’nın kız kardeşi Aysel Uçar ise kadın katillerinin hak ettikleri cezayı almaları gerektiğini haykırmak için Kadıköy’de olacağını söylüyor. Uçar: “Biz ablamın gözünün içine bakarken onların yanında zerre kadar değeri olmadı çünkü kadındı, güçsüzdü. Erkekler sadece eşlerini öldürüyorlar ve aldıkları ceza iyi halden tahrikten müebbete düşüyorsa; eşleriyle beraber anneleri, babaları kardeşleri de ölüyor. Benim yetkililerden tek istediğim en ağır cezayı vermeleri. Cezalar caydırıcı olmadığı için ca-
Gurur duyuyorlar Uludağ Üniversitesi’nden Ebru Kaya, Kadıköy’de olmanın kendine gurur verdiğini söyleyerek ekliyor: “9 Mart’ta Kadıköy’de bulunmak, ailelerle birlikte yürümek, hiçbir kadın kardeşimizin yalnız olmadığı bu mücadelenin ancak kaİstanbulda öldürülen dın birliği ile sürdürebileceğinin bir Muhterem Göçmen’in kız kardeşi göstergesi olmak nedeniyle önemli ve anlamlıdır” Anadolu ÜniversiteÇiğdem Evcil si’nden Aslıhan Tepehan ise şöyle ile her köşe başında genç kadınlar söylüyor: “9 Mart’ta Kadıköy’e gitarafından işlenmiş duvarlara rast- diyorum çünkü henüz 13 yaşında 27 lamadan ilerleyemiyorsunuz. Liseli kişi tarafından tecavüze uğradığımda Aybiçe Demirkol, her köşeyi ne- hâkim amca kendi isteğimle yaptıden bezediklerini şöyle anlatıyor: ğımı söyleyip tecavüzcüleri serbest “Bu ülkede çocuk yaşta gelin olup bırakmış olabilirdi.” öldürülen kardeşlerimiz varken herkesten çok liseli kadınların sa- Mücadele sınırlarını aştı hip çıkması gereken bir dava bu” Münire Armstrong, Kanada’da yaşaAybiçe ekliyor: “Çocuk evlilikle- yanlar olarak, uluslararası bir imza rinin masumane olduğu üzerine kampanyası ve panel düzenledikleriyapılan açıklamalar, evlendirilme ni anlatıyor. Armstrong: “İmza kamçağının lipanyamız, hedefimiz olan 25 bine selere kaulaştı. Panel, Kanada’da yaşayan çok Uşakta Öldürülen dar düşüdeğerli Türk/Kürt akademisyenlerin Hatice Karaca’nın ablası rülmesi, katılımı ile 9 Mart günü gerçekleşe4+4+4 gicek. Ayrıca, 8 Mart’ta Toronto’daki Aysel Uçar bi uygukadın kuruluşlarının katıldığı miting, lamalayürüyüş ve fuara Platform adına kazip ve basit geliyor” diyor. rın hepsi tılıp bu önemli probleme bir kez daha dikkat çekeceğiz” diyor. Kadın cinayetleri AKP DÖNEMİNDE A K P arttı Platform üyesi Oyuncu Nur sürer ise, AKP hükümetinin kadın politikalarını anlatıyor. Sürer: “AKP döneminde kadın cinayetlerinin gerçekten sayısının arttığını düşünüyoruz” diyor. Sürer tam da bu noktada tüm kadınları şu sözlerle Platform kortejine davet ediyor: “Bu anlamda hem kadın cinayetlerin haykırmak için sokağa çıkmak lazım. Gezi’den bu yana, AKP’nin kendilerinden olmayan muhalif kimselere uyguladığı şiddete karşı alanlarda olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum”. Gezi’den 8 Mart’a, liselerden meydanlara Platform’un mücadelesi her yaştan kadınları sarmış durumda. Ancak bu yıl Gezi’den de gelen gelenek
GUNCEL
06
4 Mart 2014
Sibel Uzun UYANIŞ
Geldiler yolun sonuna
Başbakan’ın neden korktuğunu ve mağdur çizgisini sürekli gündemde tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Baba oğul Erdoğanlar’ın ses kayıtları bir başka evrenin başlangıcı. Bu saatten sonra sandıkta kazanırım yoluma bakarım devri kapandı. Kapitalist sistem başa bela. Hükümet ellerinde olunca paraların bir yerlerden haksız bir şekilde aktığını görünce çoğu aynı suçu işliyor. İlla ki yolsuzluk çamuruna batmadan edemiyor. Ve tarihin çöplüğüne öyle ya da böyle fırlatılıyor. Ama herhalde Türkiye’nin görüp göreceği en aşağılık hırsızlık türü bu olacak. Ev dolusu parayı ne yapacaklarını bilemiyorlar. Başbakan oğlunun evine baskın yeme ihtimalini göz ardı edemiyor parayı sıfırlama çabasında. Oğlu da babasının kendini her koşulda kurtaracağından o kadar emin ki konuştukça konuşuyor. 17 Aralık’tan bugüne olanlar, yolsuzluk yapan bakanların istifaları, yolsuzlukların üstünün örtülmesi için hükümetin HSYK, internet, MİT yasası çabası, medyanın ağır bir denetimle idare edilmesi, kayıtların hemen ardından uyduruk açıklama ile konunun kapatılmak istenmesi, hepimize aynen bu konuşmalar olmuştur, doğrudur dedirtiyor. Ses mühendisleri bilimsel olarak doğruluğunu anlatıyor. Geriye bir Cumhurbaşkanı kalıyor. Fakat o da zaten göbekten bağlı bir imza mercii olduğu için şu anda yolun sonu diyebiliriz. Bu süreçte hükümeti istifa ettirtecek her yolun başarıya ulaşma ihtimali yükselmiştir. Meclisteki muhalefet, onu bir kenara iterek zorbalık yasalarına imza atan AKP’ye dur demenin en etkili yollarını bulmak zorundadır. Yoksa bu sürecin sonunda vebal onların da boynundadır. Bugünden sonra sokaklar başka türlü inleyecek. Sokakta uygulamak istedikleri olağanüstü baskılarını başlarına çalarak daha güçlü “Hırsız Var” diyecek. Yolsuzluğunu, hırsızlığını alıp ya gidersin ya gidersin diyecek. Halkımız her gördüğü yerde “ayakkabı kutusu” diyerek AKP’yi cümle aleme rezil edecek. *** Muhalefetin birçok kesimini hem de ne arsızlıklarla dinlemekte hiç bir sakınca görmemiş olan hükümet, dinlemelerin mesnetsiz ifadelerine dayanarak yıllarca insanları tutsak edilmesinden büyük memnuniyet içerisindeydi. Şimdi de “bakın hep beraber dinleniyoruz” diye kafasına göre bir liste ile tarafgirlik yaratmayı düşünüyor. Ey Başbakan madem somut bir şekilde dinlendiğinden şikayetçisin o zaman son çıkan ses kaydına neden hemen montaj diyorsun? Ayrıca zaten çıkan ses kayıtlarından “alo Fatih” kaydını “evet dedim ne var ki” diyerek kendin kabul etmiştin. Battıkça batıyorlar. Ve bunun için dinleyen savcıların tepesinde HSYK düzenlemesi bağdaş kurup oturmayı planlıyorlar. Zaten artık dinleme yetkisi de sınırsız bir şekilde MİT’de olacak o da doğrudan Başbakan’a bağlı olacak. *** Ortaya çıkan ses kaydı en çok da işsizlerin, emeği ile geçinenlerin damarlarında yankılandı. Nasıl yani? Bir yanda açlık sınırında olanlar bir yanda ev dolusu paraları ne yapacağını bilemeyenler. Bir ev dolusu para saymakla bitiremedikleri evlere ve kişilere dağıtılıyor da bitirilemiyor. Bu rakam da sadece Bilal Erdoğan’ın evindeki para. Acaba ne paralar nerelerde saklı? Kaçacakları ülkeler, bağlantılar bile hazırdır. İşte suçlarını bilerek evi boşaltma planı yapıyorlar, suçlarını bilerek ülkeyi terk etme planı yapmazlar mı? O kürsülere çıkıp her gün avaz avaz bağırarak oğlunun çalmadığını anlatana bakınız. Namerttir, şerefsizdir, alçaktır diyene bakınız. Halk için ne olabilirsiniz ki bu saatten sonra? Başka ne olabilirsiniz? Banka müdürlerine ayakkabı kutusu ise tabi ki Başbakan’a ev dolusu olması gerekirdi. Bundan sonra sizi ne ekonomi, ne yollar, ne belediyeler, ne de bağladığınız maaşlar kurtarabilir. Ne de zorbalık yasalarınız. Onlar gidecek, hırsızlık bitecek, defalarca bu daha başlangıç diyeceğiz, o zaman kurtulacağız. twitter: @sibeluzun_yarin
Uludağ kadınların korunmadığını itiraf etti
Uludağ Üniversitesi’nde felsefe bölümünde okuyan ve 3 sene önce vahşice katledilen Sema Karakoca’nın ölüm yıl dönümünde Rektörlüğe yürüyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi genç kadınlar taleplerini kabul ettirdi. Genç kadınlar aynı kararlılıkla 9 Mart’ta Kadıköy’de düzenlenecek mitinge hazırlanıyor. BURSA ELİF KARAN
Uludağ Üniversitesi öğrencisi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi genç kadınlar, tam da Sema’nın ölüm yıldönümünde ‘Sema ölmeyebilirdi’ diyerek hedeflerini ve çözüm önerilerini Rektörlüğe iletti. Kadınların güvenliğinin olmadığını itiraf eden Rektörlükle görüşen genç kadınların istekleri kabul edildi. Kadınların öldürülmediği bir dünya kurulana kadar Sema’nın katilleri bilindiği halde yakalanmadığı gibi bir de Sema’nın davasına takipsizlik kararı verildiği belirtildi. Eylemde tek bir kadının öldürülmediği bir dünya kurulana kadar kadınlara adalet için il il, adliye adliye gezmeye, meydanları boş bırakmamaya devam edileceği vurgulandı.
Rektörün kabul ettiği talepler rencilerin bu okula gelecek sahibi olmak için geldiklerini ve kendi gelecekleri hakkında karar vermek istedikleri için öldürüldüklerini söyledi. Genç yaşta öldürülen kadınlar için, küçük yaşta evlendirilen ve öldürülen kız çocukları için hiç bir politika üretmeyen AKP hükümetine ve çocuk yaşta evlendirilen kızlar için ‘masumanedir’ açıklaması yapan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a seslenen kadınlar: “Sizler kendi hırsızlığınızı örtmek için bir gecede HSYK’yı değiştirebilirken, MİT yasasını geçirebilirken konu kadın cinayetlerine gelince neden susuyorsunuz?” diye sordu. Okunan basın açıklamasının ardından ‘Asla yalnız yürümeyeceksin’ sloganlarıyla Rektörlük binasına giren heyetin başlıca hedefleri; genç
Kadınların GÜVENLİĞİ için Rektörlük derhal göreve Son olarak Ocak ayında öldürülen kadınların dörtte birinin 20 yaşından küçük olduğunu vurgulayan kadınlar, Sema’nın da öldürüldüğünde sadece 19 yaşında olduğuna dikkat çekti ve başka Semaların öldürülmemesi için “Tüm güvenlik birimleri ve Rektörlük derhal göreve!” denildi. AKP hırsızlığını örtmek için değil, kadınları korumak için yasa ÇIKARMALI Konuşma yapan Platform Bursa Temsilcisi Elif Karan, kadın öğ-
kadınların güvenliğinin sağlanması, okul içerisinde ışıklandırmaların sağlanması, Sema Karakoca için Rektörlüğün harekete geçmesi, ulaşım imkânlarının arttırılmasıydı. Rektörlük heyetin hedeflerini onayladı Heyet, özellikle kadın öğrenci bilinçlenmesinin çok önemli olduğunu, bu yüzden derslerde buna uygun içeriğin olması gerektiğini ve kadın örgütlenmelerinin olması gerektiğini söyledi. ÖGB’lerin eylem yaparken değil, kadınların can güvenliği için meydanlarda olması gerektiği söylediler. Üniversite içerisine turnike koyacaklarını söyleyen Rektörlüğe, okula giriş çıkışın sınırlandırılmasının çözüm olmayacağını söyleyen kadınlar, insanların yaşam alanlarına karışmakla yaşam hakkını
-Sema Karakoca’nın katillerinin hala bulunmamasını kınayan ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşırken, kadına yönelik şiddetin Türkiye’deki boyutunu anlatan bir açıklama yayınlayacak. -Kadın Araştırmaları Birimine, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi genç kadınların da girmesiyle ilgili hemen çalışma başlatacak. -Üniversite ışıklandırılacak. savunmanın farklı şeyler olduğunu söylediler. Rektör yardımcısı Müfit Parlak, heyetin isteklerini kabul ederken, Gezi direnişinde de 7 tane gencin öldürüldüğünü, Türkiye’de can güvenliğinin kalmadığını, bu bağlamda Türkiye’nin kaos ortamında bir yere sürüklendiğini, söyledi.
Yolsuzlara değil, kadınlara yasa için Kadıköy’e çağırdılar
9 Mart’ta Kadıköy’de olacaklar Eylemde konuşan Yasemin Yüksel’in annesi, katilin ağır ceza alması gerektiğini ve sonuna kadar davanın takipçisi olacaklarını söyledi. Eyleme Yüksel’in ailesinin yanında, Platform’la mücadelesini birleştiren İzmirli diğer aileler de katıldı. Basın açıklamasını okuyan Emine Sözüdoğru, “Kadınları haYargı dün haklı gördüğünü bu- İndirim için hep aynı bahane yatta tutmak için bedenlerini gün kabul etmedi Şehmuz Yüksel, her kadın ka- siper edenler, bıçaklı, silahlı Kadın Cinayetlerini Durdura- tilinin indirim almak için baş- tehditlere rağmen kadın karcağız Platformu, İzmir Bayraklı vurduğu yollardan biri olan deşlerimizin yaşam hakkına Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkeme- akıl sağlığı raporu için talepte sahip çıkanlar, 9 Mart’ta si’nde görülen davayı, kızlarını bulundu. Duruşma 28 Nisan Kadıköy’de olacak” dedi. kaybeden ailelerle birlikte takip gününe erteledi. GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İzmir’de 13 Ağustos günü boşanma davasının açılacağı yalanı ile arabaya bindirilerek eşi tarafından öldürülen 3 aylık hamile Yasemin Yüksel’in 3 Mart günü Bayraklı Adliyesi’nde görülen ilk duruşmasını takip etti. Platform, davadan sonra Adliye önünde, ailelerle birlikte bir eylem gerçekleştirdi.
etti. Platform’un davaya müdahillik talebi heyet tarafından reddedildi. Aynı heyet, daha önce Platform’un başka bir davadaki müdahillik talebini kabul etmişti. O günden bugüne değişen bir kanun olmadığı göz önüne alınırsa heyetin bu sefer niye böyle bir karar aldığı anlaşılmadı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu karara itiraz edecek.
Sevda için adalet Yargıtay’a kaldı Van’ın Erciş İlçesi’nde evlendikten 28 gün sonra 7 Kasım 2011’de silahla öldürülen 21 yaşındaki Sevda Kaya’nın davasında savcılığın talebine rağmen sadece Sevda’nın eşine ceza verildi. Sevda Kaya’nın nikâhsız eşi Alim Yıldız, Kayınvalidesi Ayfer Yıldız, Kayınpederi Abdulcabbar Yıldız, Muhammed Yıldız ve Yüksel Yıldız hakkında adam öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açılmıştı. Aile davayı temyiz edecek. Erkek olsa idi ağır ceza alırdı Sevda Kaya’nın abisi Vefa Kaya, “Sadece kadına yönelik şiddet
yönünden bakıyorlar ve kadın olduğu için adaletin yerini bulmadığını düşünüyorum. Eğer erkek olsa idi ağır ceza alacaklardı. Ama kadın erkek eşittir. Savcı dört kişiye de ağırlaştırılmış ceza istedi ama mahkeme bu kararı bozdu. Burada bırakmayacağız, elimizden ne geliyorsa yapacağız” dedi. Zoru başaran Sevda’nın ailesi Davanın Avukatı Müjde Tozbey Erden ise dava sürecindeki hukuksuzluklara değinerek, davanın bile bir yıl sonra açıldığını belirti. Erden, delillerin toplanmadığı, olay yeri incelemenin bile cinayetten günler sonra yapıldığını belirti. Tüm delil karart-
ma çabalarına rağmen, Sevda’nın yeni evlendiği eşi ve ailesi tarafından öldürdüğünü ortaya koyduklarını söyledi. Erden, şunları kaydetti: “Sevda’nın ailesi zoru başardı. Sevda’nın katillerinin yargılanmayacağını görür görmez, örgütlendiler, bizi de örgütlediler, mücadeleyi sürdürdüler. Kamuoyuna davayı mal ettiler. Kendi davalarının, vicdanı olan herkesin davası olduğunu hatırlattılar” dedi. Erden AKP hükümetinin kadın politikalarına da değinerek, bununla mücadele etmenin, kadın cinayetlerini durdurmanın temel yolunun aileler ve kadınların örgütlenmesi olduğunun altını çizdi. GÜNCEL
GUNCEL
07
4 Mart 2014
Cem Kaptanoğlu
O koştuğunu sanıyor, ya biz?
JENDİN
Marx, “devlet iktidarının havada duramayacağını” söylerken, hangi devlet tipinde olursa olsun, devlet iktidarının mutlaka bir sınıfsal temeli olacağını vurguluyordu. Sınıf mücadelelerinin yoğunlaşmış bir tezahürü olan devlet, sınıfsal ilişkiler ağı üzerine oturur. Ancak devletin salt bu ilişkiler ağından oluştuğunu ileri sürmek de yanıltıcıdır. Çünkü, kapitalist devletin kurum ve aygıtlarının (Ordu, polis, adalet, idare vs.) oluşturduğu maddi bir gerçekliği de vardır. Kapitalist devletin kurumları, ideolojik (medya, okullar, üniversite vb.) veya baskı aygıtları (adliye, MİT, polis, hapishane), devletin üzerinde oturduğu ilişkiler ağındaki güç dengelerinin basit bir yansıması olarak şekillenmezler. Devletin kurum ve aygıtlarında, iktidar bloğu içinde yer alan farklı fraksiyonların güç dağılımları, etkinlikleri farklı olabilir. Örneğin, Yakın zamana kadar MİT, polis ve yüksek yargı, büyük ölçüde bürokratik oligarşinin kontrolünde idi. Benzer şekilde son 10 yılda Fethullah Gülen Cemaatinin başta yargı ve polis olmak üzere devlet aygıtlarındaki personel içinde orantısız bir güce sahip olduğu ve bu gücünü kolayca kötüye kullanabildiği uzun süredir bilinen bir gerçek. AKP, bu durumu devlet erkine şirk koşmak olarak nitelendirip, büyük bir temizlik harekatı başlattı. Devlet erkini “bir” kılmak aşkıyla, kendisinden farklı olan her şeye herkese saldırıyor. Yasama, yürütme, yargı “bir” kılındı. Dördüncü erk olduğu söylenen medya zaten erkini çoktan yitirmişti. Erdoğan’ın dolayısıyla AKP iktidarının siyasi geleceğini kestirebilmek için, Marx’ın yukarıdaki sözünden çıkarak; yerçekimine direnebilecek sınıfsal destekleri var mı, yoksa havada mı duruyorlar ona bakmamız gerekir. AKP’nin iktidar bloğundaki müttefiklerinin önemli ölçüde azaldığını ve iktidar bloğunun egemen burjuva fraksiyonunun (tekelci sermaye) büyük ölçüde AKP’den desteğini çektiğini, söyleyebiliriz. TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın Başbakan tarafından “vatan haini” ilan edilmesi, Hürriyete röportaj veren Mustafa Koç’un “kavga etmeyiz ama kendimizi de ezdirmeyiz” efelenmeleri, TUSKON Başkanından gelen “Kim ‘in’ arayacak görürüz” meydan okuması, AKP’nin iktidar bloğunda altının hızla boşaldığının kanıtları. AKP’yi yerçekimine karşı koruyan; burjuvazinin en ilkel, sınırsız, kirli kesimleri ve “Çalmadılar, zekat topladılar”a inanan veya inanmış görünen, şimdilik tutunacak başka dalı olmadığı için, yani birlikte düşmemek için iman tazeleyen “inançlı” küçük burjuvazi. AKP bu tabanla “yukarıda” uzun süre duramayacağını çok iyi bildiği için olağanüstü bir rejim kurma çabasında. Şimdiden olağanüstü rejimlerin genel karakteristiği olan yürütmenin tüm diğer erkler aleyhine öne çıkması gerçekleşti bile. AKP, yerel seçimde aldığı sonuçlarla, havada durmadığını herkese, özellikle iktidar bloğunda kendisinin altına oyanlara ve onların destekçileri “dış güçlere” ve “Gezici” ötekilere gösterebilirse, daha da sertleşebilir. İktidar bloğundaki çatlağı, inançlı küçük burjuvaziden aldığı oylarla kapatması çok zor olsa da, blok içi çatışmayı geçici olarak kendi lehine yatıştırabilir. Büyük burjuvazinin, sınıf çıkarları, sermayesi söz konusu olduğunda en kirli sözleşmeleri imzalayabileceğini biliyoruz. Ayrıca bazıları için “tapeli” Erdoğan’ın, “Allahın vasıflarına sahip” Erdoğan’dan daha kolay yönetilebilir ve pazarlığa daha elverişli, dolayısıyla daha kullanışlı olabileceğini unutmamak gerekir. Seçim sonuçlarına fakat ondan daha çok toplumsal muhalefetin mücadele gücüne bağlı olarak, yasal zemini şimdiden hazırlanmış olağanüstü rejim kalıcılaşabilir veya yeni bir anayasa üzerinden, Kürt ulusal mücadelesini de kapsayan daha demokratik yeni bir toplumsal sözleşmenin yolu açılabilir. AKP’nin şu anki halini Zizek’ten esinlenerek, çizgi filmlerde sıkça gördüğümüz bir sahnedeki hızlı kedinin durumuna benzetiyorum. Son hızla koşan kedi uçurumun kıyısına geldiğini fark edemez ve koşmaya devam eder. Sınırı geçmiş uçuruma uçmuştur ancak hala havada koşmayı sürdürüyordur, bu havadaki koşu bir süre devam eder, bir süre sonra kedi çevresine bakıp havada olduğunun farkına varır, havadadır ve öyleyse düşmesi zorunludur, düşüş başlar. Zizek bu sahneyi, somut gerçeğin her zaman onun idrak edilmesinden önce geldiğini, gerçeği sembolize edip farkına varmanın veya gereğini yapmanın daima az veya çok geciktiğini örneklemek için kullanır. Marx’ın söylediği gibi, AKP iktidarı havada duramaz, ancak Zizek’e göre durumu kavrayıncaya kadar bir süre daha koşmayı sürdürebilir. Şimdi tam da bu havada koşma dönemindeyiz, MİT, Yeni HSK, TİB, MGK düşmemesi için yeterli olmaz ama film bu her şey olabilir, tarihsel olarak çok kısa ancak halka çok acı verecek kadar uzun havada kalabilir. Önemli bir diğer konu da, sosyalistlerin, Kürtlerin, tüm muhalif güçlerin kovaladıkları kedinin hala yerde koştuğunu sanmaları riski.
Bir başkadır AKP’nin demokrasisi “Demokratikleşme paketi” olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Onaylanan yasa ile toplantı ve gösteri yürüyüşlerine sınırlama getiriliyor. Nerede eylem yapılacağına artık Valilik karar verecek. AKP hükümetinin “demokrasi”sini bir kez daha görmüş olduk.
güncel ceday avcı
“Demokratikleşme paketi” olarak bilinen Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Demokratikleşme paketi siyasi partiler dahil birçok konuda yeni düzenlemeler içeriyor. Ancak paketin gündeme oturan konusu “bundan sonra nerede eylem yapılacağına valiliğin karar verecek olması” oldu. Toplantı, gösteri ve yürüyüşlere getirilen sınırlama ve zorunluluklarla demokrasi sadece demokrasi paketinin adında kaldı. Valilik eylem yerine karar verecek Onaylanan yasa ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılacağı yer ve güzergâhı, ilgili belediye başkanları ile siyasi partiler, meslek örgütleri ve sendikaların görüşü alınarak, mahallin en büyük mülki amiri yani Valilik tarafından belirlenecek. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı yer ve güzergâhlar, yerel gazeteler ile valilik ve kaymakamlık internet sitelerinde ilan edilecek. Bundan sonra açık yerlerdeki toplantı ve yürüyüşler, güneş batmadan önce dağılacak şekilde, kapalı yerlerdeki toplantılar ise saat 00.00’a kadar yapılabilecek. Eyleme katılanların görüntüleri kaydedilecek Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların
ses ve görüntüleri, kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebilecek. Yasada kayıtların, şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında başka bir amaç için kullanılmayacağı yer alıyor. Toplantının amacı dışına çıktığı düşünülürse düzenleme kurul başkanı, dağılma kararı alabilecek. Eğitim dilini Bakanlık tespit edecek Kanuna göre, hem yerel hem de genel seçimlerde her türlü propaganda, Türkçe’nin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yapılabilecek. Tasarıda, “terör eyleminden mahkûm olanların da aralarında bulunduğu bazı suçlardan”
mahkûm olanların, siyasi partilere üye olamayacaklarına ilişkin düzenleme yürürlükten kaldırılıyordu. Ancak AKP’nin verdiği değişiklik önergesi ile mevcut hüküm korundu. Kanunla, anayasada öngörülen temel hak ve hürriyetlerden biri olan eğitim ve öğretim hakkının kullanılmasının engellenmesi yaptırım altına alınıyor. Aynı zamanda geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerle eğitim ve öğretim yapmak amacıyla özel okullar açılabilecek. Eğitim ve öğretimin yapılacağı dil ve lehçeler ise Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilecek.
Yaşam tarzına müdahale dini inançla sınırlı Kişilerin Anayasa’da ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan dini inanç, düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün cebir veya tehdit kullanılarak engellenmesi suç olarak tanımlanıyor. Dini ibadet, ayinlerin bireysel ve toplu olarak yapılmasının cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde, fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.
MGK-Tayyip kol kola MGK’nın Şubat ayı toplantısından sonra yapılan yazılı açıklamada, “halkın huzurunu ve ulusal güvenliği tehdit eden yapılanmalar ve faaliyetlerin” görüşüldüğü belirtildi. MGK, “paralel yapıyı” ulusal güvenliğe tehdit oluşturan yapılanma olarak tanımladı. Meydanlardan kendisini ‘ordunun siyasete karışmasına’ karşı gösteren ve yükselen her muhalif kesimi darbe ve ordu yanlısı olmakla suçlayan Erdoğan, köşeye sıkıştığı anda orduya
sarılarak, darbe karşıtlığının hikaye olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, MİT ve diğer önemli üst düzey güvenlik kurumlarının yer aldığı MGK, devletin en üst düzey güvenlik kurumu olarak görev alıyor. MGK’nın masasına gelen her konu ulusal güvenliğe tehdit olarak nitelik kazanıyor. yolsuzluklarının üzerini örtmek için MGK’yı da seferber eden AKP tüm kozlarını oynuyor. GÜNCEL
“Kanunlar kadına şiddeti önlemede yetersiz”
İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölüm Başkanlığı, “Toplumsal Cinsiyet Şiddetine Karşı Kadın Hakları” isimli sergi 3 Şubat - 10 Şubat arasında meraklılarını ağırlamıştı. Sergide, 11 ülkeden kadının ‘kadına yönelik şiddet’i konu alan 70’e yakın resim ve heykel çalışmaları yer aldı. Serginin amacını ve çerçevesini Süreyya Oskay ile konuştuk. Proje Arjantinli sanatçı Alejandra Adorno Menduiña ve arkadaşları tarafından hayata geçirilmiş olup, Balkanlar’dan Refki Gollopeni, Türkiye ve Yunanistan’dan Kani Kaya ve Süreyya Oskay’ın organizasyonu ile İstanbul Üniversitesi, İstanbul Rumeli Balkan Kadınlar Derneği ve Ortak Sanat İnisiyatifi ve ortak girişimiyle gerçekleştirildi. Sergiye Arjantin Başkonsolosu ile ortak katılımcılar olan İstanbul Üniversitesi, İstanbul Rumeli Balkan Kadınlar Derneği üyeleri ve Ortak Sanat İnsiyatifi ile tüm sanatseverler ve kadına şiddete duyarlılığı hisseden kesimden ciddi bir katılım oldu. Neden toplumsal kadın şiddetine karşı bir sergi? Her 18 saniyede bir, dünyanın herhangi bir yerinde kadına şiddet içeren bir olay meydana
gelmektedir. Genellikle yerel otoriteler ve kanunlar kadınlara karşı oluşan bu şiddetleri önlemekte yetersiz kalmakta, var olan kanunlar bir işe yaramamaktadır. Tüm dünyada kadına uygulanan cinsiyete dayalı şiddetin boyutlarını irdeleyerek, cahillik ve geri kalmışlığın endişe edici bir biçimde şiddeti beslediğini göstermek ve kadın hakları konusunda insanları düşünmeye çağırmak, etkinliğin yola çıkmasındaki önemli nedenlerinden biridir. Bu sergi ile amaçlarınız nelerdir? Bu projenin ana teması kadın haklarını anlatmak ve kadına uygulanan şiddet ve cinsel istismarı dile getirerek bu konuya global çapta kamuoyunun dikkatini çekmektir. Katılımcı sanatçıların hepsi kadın sanatçı olup, bu konu ile ilgili eserleri ile katılmaktadırlar.
Çevrenin bu sergiye olan duyarlılığını nasıl buluyorsunuz? Kadınlara karşı, sırf cinsiyet ayırımından doğan bu şiddet olaylarına dikkati çekmek ve şiddet gören kadınların seslerini duyurmak için dünyanın 11 ayrı ve farklı kültürden kadın sanatçıların bu sergide bir araya gelmeleri toplumun duyarlılığını göstermektedir.
Toplumsal kadın şiddetinin sebebi nedir sizce? Bilinçsiz toplum. Gerçi kadına şiddet sadece bizim ülkemizde değil global bir sorun. Bizim ülkemizdeki gelenek ve göreneklerimizle erkek egemen bir toplum olmamız ve bilinçlenmemek için direnen bir kesimin duyarsızlığı yüzünden kadınlarımız şiddet görerek yaşıyor.
EMEK
08
4 Mart 2014
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Çalmayın demiyorum
Velhasıl memlekette gazeteciliğin de muhalifliğin de tadı kaçtı! Evvelce kıytırık bir belgeyle, ülkeyi aylarca sallayıp “basın kahramanı” olarak anılmaya hak kazanırken, artık yaptığın en sert haberin yüzüne bile bakmıyor kimse! Bir zamanlar, Deniz’in fotoğrafının altına Nazım’dan iki satır döşeyip kişisel sayfanda yayımladığında gönüllere süzülüyorken, şimdi birkaç “like”ı bile zor denkleştiriyorsun! Her canlının biber gazı tattığı, TOMA önüne yatmayana kız verilmediği güzel yurdumda çoktan değişti o işler. *** Sözün özü “tape tape” dökülen memlekette konuşulacak söz, yazılacak kelam, yapılacak eylem bırakmadınız adama! Şüphe yok ki alt metin de üst metin de apaçık belli artık. Ölümüne çalmışsınız… Ama yine de… Hem gazeteciliğin hem muhalefetin bir yanı mizah olunca, “Türkiye için belge vakitlerinde” hadiseyi zorluyor insan işte. Tekmil konuşmanın birincisi, kaydın ikincisi, mevzua dâhil oluyor böylece! *** Oy oy… Paranın bir bölümüyle alınan o konaklar… “Alo, Selamünaleyküm” “Aleykümselâm, sen mi aradın ben mi aradım babacım? “Bırak şimdi, eve gelirken iki ekmek, bir süt, bir de konak al.” “Tamam babacım, babacım, babacım…” “Lan cici kuş, kapat!” “Tamam inşallah, Aleykümselâm.” *** Ah spekülasyona meyilli, mini etekli kızlara nazır ofisten ırak o araziler… “Alo, Selamünaleyküm” “Aleykümselâm, hayırlı günler. O arazi kaç dönümdü?” “İçine bir TOKİ sığar!” “Parkeleri bitirin, kuyunun kapağını kapatın çıkın!” “Allahın izniyle…” “Tamam inşallah Aleykümselâm.” *** Eyy vakti zamanında Yunan elinden bile alınamayan o adalar… “Ve Selamünaleyküm.” “Ve Aleykümselâm. Adaları alacağım ama dalmam. Rüzgârgülü dikeceğim hayırlısıysa…” Hayırlı olsun tamam inşallah… *** Ve illa ki sıfırlanamayan paralar… Milyon milyon Avrolar. Elde kalan 30 milyon ki; yaklaşık 92 milyon Türk lirasına tekabül eder! Anla işte; En harbisinden 184 safkan Arap atı alınır. Şimdi kampanyada hepsi, en babasının seti 2.200 TL. Regülatörüyle, tüpüyle, gözlüğüyle, şnorkeliyle 41 bin küsur dalış takımı eder. Piyasada en pahalı olanı Gurkha Black Dragon’dur. İnce inci işlenir, yıllarca kutularda demlendirilir. Yakıp içine çekmeye başladığında 2.560 TL’yi de yavaş yavaş emiyorsun demektir. Küba purosu böyle bir şeydir! 92 trilyona aşağı yukarı 36 bin tane içilir! *** Çatalca’da arazi var, üzerinden düştüğünüz için at binemezsiniz! Ege’de adalar, dalamazsınız! Yahu kadın sevmiyorsunuz ki sindire sindire sevişesiniz. İşte bu yüzden purodan geçtim, ağız tadıyla cigara dahi içemezsiniz! Böyle olunca sıfırlanamıyor işte. Çalın helali hoş olsun da… Benim merak ettiğim, sıfırlayamayacağınız parayı niye evde tuttuğunuz? Amaaan, külliyen konuyu kapatıyorum. Hayırlısı olur inşallah, selamünaleyküm!
TMMOB: İş cinayetlerini durdurun
TMMOB 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’nde Galatasaray Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasıyla iş cinayetlerinin durdurulması talebini haykırdı. Galatasaray Lisesi önünde toplanan TMMOB üyeleri ve yöneticilerinin sloganlarla başladığı eylemde TMMOB’nin merkezi olarak hazırlamış olduğu açıklamayı TMMOB İKK Sekreteri Süleyman Solmaz okudu. Solmaz açıklamaya başlamadan önce “Devleti anonim şirket, kendilerini de bu şirketin kurucuları olarak görüyorlar” diyerek bu anlayışın iş cinayetlerinin temelini oluşturduğunu ifade etti. EMEK
Hırsızlar, işçilerin katillerini 2 yıldır koruyor
11 Mart 2012’de İstanbul Esenyurt’taki Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatının şantiyesinde işçilerin kaldıkları çadırlarda, önlem alınmaması ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle çıkan yangında 11 işçi hayatını kaybetmişti. 2 yıldır süren davanın 11. duruşması 7 Mart Cuma günü Bakırköy Adliyesi’nde görülecek.
istanbul koray karadere
Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında çalışan ve kaldıkları şantiye çadırında çıkan yangında yaşamını yitiren 11 işçinin davası, 10. duruşmada da bir sonuca bağlanamamış, aileler bilirkişi raporunun inşaat şirketlerini akladığını belirterek yeni rapor hazırlanmasını talep etmişti. 2 yıldır süren davanın 11. duruşması 7 Mart Cuma günü saat 10.00’da Bakırköy Adliyesi’nde görülecek.
Katiller sokakta 11 Mart 2012 günü Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında çalışan 11 işçi kaldıkları naylon çadırın alev alması sonucu yanarak hayatlarını kaybetti. İşçilerin ölümlerinin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hırsız hükümet işçilerin katillerini koruyor ve sorumlular hala ellerini kollarını sallayarak gezmeye devam ediyor. Dava sürecinin başından bu yana hayatını kaybeden işçilerin ailelerinin yanında olan İşçi Ölümlerine Son Platformu 11 işçinin ya-
dan Andreas Hoffman’dan AKP Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’ndan, hiçbir açıklama yapmayan ve tedbiri gerçekleştirmeyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik 7 Mart’ta hesap sormak için Bakanı Faruk Çelik’ten hesap sorBakırköy Adliyesi’ne mak, yanarak ölen Ahmet Yağal’ın Her gün 5 işçi kardeşimiz ölüyor, oğlu küçük Ahmet’le yine katilleri 4’ü çalışamayacak hale gelirken var duymayan kulaklara, görmeyen olan yasaların bile uygulanmadığı gözlere bir bir haykırmak için 7 memlekette, Başbakan kendisini Mart’ta Bakırköy Adliyesi’nde, ölen ve partisini aklamak için bir gece- 11 işçi kardeşimizi anmak için 11 de HSYK’da yaptıkları değişiklikle Mart’ta da Marmara Park AVM tüm hırsızları serbest bıraktı. Başta önünde olacağız. Marmara Park AVM patronların-
narak öldüğü Esenyurt davasının 11. duruşmasına destek olmak saat 09.30’da Bakırköy metro istasyonu önüne buluşma çağrısı yaptı.
Direnen Zentiva işçileri kazandı
Lüleburgaz’daki Zentiva İlaç fabrikasında işçileri işten atma kararı veren patron geri adım attı ve işçiler direnişlerinin 6. gününe girerken kazandılar. 2014 yılı sonuna kadar da iş garantisi verildiği bildirildi. İşten atılma kararından dün akşam yapılan anlaşmayla vazgeçildi. Petrol-İş Sendikası Trakya Şubesi ile Zentiva İlaç yönetimi arasında yapılan anlaşmaya göre, işten atılmak istenen 15 işçiden 5’i teşvik alarak kendi istekleri ile işi bıraktı. İşçiler işten çıkmanın sadece gönüllülük üzerinden uygulanmasını ilk günden
beri savunuyordu. Gönüllü çıkan işçilere 8 maaşlık teşvik ödendi. 10 işçiyse işe geri alınarak işbaşı yaptı. Ayrıca 2014 yılı sonuna kadar da iş garantisi verildiği bildirildi. Anlaşmanın ardından direnişe son verildi. İşçilerin üç vardiyanın tamamında uyguladıkları eylem birliği, iş yavaşlatmayla üretimin %50’ye kadar düşürülmesi patrona geri adım attırdı. İşçi kıyımını engellemek için yapılan işyerini terk etmeme eylemi 6. gününde anlaşma ile sona erdi. EMEK
Direniş fabrikadan çıkıp şehre yayılıyor
Elektronik işçileri direnişte İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan LUNA Sayaç’ta çalışan işçilerin sendikalaşma mücadelesi işveren saldırısıyla karşılaştı. Birleşik Metal’de örgütlenen işçilerden on beşi işten çıkarıldı. İşçi arkadaşlarının işten atılmasına tepki gösteren Luna Elektronik ve taşeron şirket Ar Elektronik’te çalışan yaklaşık 200 işçi ise fabrika önünde eylem yaptı. İşçilerin, sendikalaşma faaliyetlerine yönelik saldırılara karşı birleşip eylem yapması üzerine işveren “Hepinizi işten atıyorum” diyerek işçilerin fabrikaya girişini engelledi. Bunun üzerine iki vardiyadaki tüm işçiler birleşerek hep birlikte direnişe geçti. Direnişte konuşan Birleşik Metal-İş İzmir Şubesi’nden Ali Çeltek şirket patronuna işçileri işe alma ve iş barışı alma çağrısı yaptı. EMEK
İşverenle yapılan TİS görüşmelerinde, ücret ve sosyal haklara dair taleplerinin kabul edilmemesi üzerine direnişe geçen Greif işçileri, açılan imza stantlarıyla direnişi fabrikadan çıkarıp şehre yayıyor. Fabrikalarında başlattıkları işgalin 21. gününde işçiler Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İşçiler Taksim’de basın açıklamasıyla başlayan stant çalışmasını da şölen alanına çevirerek, direnişi merkeze taşımak istiyorlar. İşveren tarafından ‘yasa dışı’ ilan
edilmek istenmelerine tepki gösteren Greif işçileri ABD sermayeli şirketi ABD İstanbul Konsolosluğu önünde protesto etti. İşçiler asıl yasa dışı olanın İş Kanunu’na aykırı bir biçimde fabrika bünyesinde 44 tane taşerona üretim izni verilmesi olduğunu ifade etti. Greif işçileri 21 günlük direniş sürecinde her güne bir eylem sığdırdıklarını fakat bu süreçte başta sendikalar olmak üzere emekten yana kurum ve kişilerin desteğinin az olduğunu söyledi. EMEK
EKONOMI
09
4 Mart 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Netlik ayarı Türkiye’de kadın cinayetleri devam ediyor ve yılın ilk ayında ne yazık ki öldürülen kadınların yaş ortalamasının giderek düştüğünü gördük. Kadınlar çocuk yaşında, daha hayata yeni başlamış iken de öldürülmeye başlandı. Bir yandan bu olurken, bir yandan da toplum buna tepki verdi ve son hafta içinde üç kadının hayatını kurtardı. Samsun’da ve Düzce’de halk şiddete uğrayan kadını “asla yalnız bırakmadı”, aldı erkek egemenliğinin elinden. İstanbul’da ise, şiddet ihbarına giden iki polis memuru bıçaklandı. Ağır yaralanan polislerden Mehmet Emin Aydın, hastaneden hayatını kaybetti. Yani bir kadın cinayetini, bir polis hayatını kaybederek durdurdu. Polis memurunun ailesinin başı sağolsun. Sokakta kim ne zaman kavga etse ya da bir tür şiddete maruz kalsa, “etrafta kimse yok muydu”?” diye sorulur ilk. Umutsuzlar hep “seyrettiler” der. Demek ki seyretmiyormuş halkımız. Seyretmek ne kelime, “kadın cinayetlerini durduruyormuş” işte. İşte burada kadın cinayetlerinin durdurulmasının gerçek ip uçları var. Neden bu kadar kadın cinayeti var? sorusunun yanıtı aslında bir yandan olumlu bir gelişmede gizli. Toplumun ilerleyişi ve buna kadınların uyum sağlaması, biz de kadınların canı pahasına yaşanıyor; kadınlar kendi hayatlarına karar verme uğruna can veriyordu. Bunun böyle olmasında, AKP’nin kadınlar için eşitliği de beraberinde getiren bütün modern politikalara karşı bir savaş açmasının büyük payı var. Türkiye’de kadınların modern anlamda haklarına kavuşmasına direnen erkek egemenliği, sırtını AKP’ye yaslarken, işte şimdi kadınlar da sırtını topluma yaslıyor, önemli olan budur. Bu zaten AKP’nin büyük açmazıdır; hem sürekli AVM’ler, otoyollar yapacaksın, eğitimde modernleştik şunu getirdik, bunu götürdük diyecek, bununla övüneceksin hem de bütün bunlardan kadınların da yararlanmasının sonuçlarını istemeyeceksin. Halen modernleşme sürecini yaşayan Türkiye’de bunun hız kazandığı tarihsel dönemim AKP’ye denk gelmesi, başta kadınlar olmak üzere toplum için büyük bir şanssızlık iken, işte şimdi toplum bunu tersine çeviriyor. “Kadınlar öldürülmesin” demek, Türkiye modernleşecek demektir. Buna kadınlar dahildir, kadınlar haklarına kavuşacak demektir. Bunu sadece kadınların değil, tüm toplumun söylemesi, hatta yapmasıdır, bu hafta iki kadının hayatını halkın kurtarması, toplumun böyle düşündüğünü ve bunu “eğitim alarak” değil, somut olayın içine girip özne olarak yaptığının çok iyi birer örneğidir. * Kadınlar korunmak için polise başvurduğunda da yanıt alamıyor ve göz göre göre öldürülüyor iken bu hafta, şiddet ihbarı üzerine eve gelen polis, her zaman olduğu gibi kadını erkekle barıştırmak ve çaresiz bırakmak yerine, hayatını kaybederek hayat kurtardı, bu da çok önemli. Ama Emniyet Amiri fail için “psikopat bir şahıs” dedi. Psikopat değil o, sizin şimdiye kadar cesaret kazandırdığınız erkek şiddeti o. Politik olarak cesaret kazandığı için kadınları öldürülebilir görüyordu. Bundan vazgeçerseniz, kadınların da, polislerin de hayatı kurtulacak. Şiddet uygulayan erkeklerin psikopat olmadığı gibi ( şiddet sadece bir ruh sağlığı sorunu olsa meclisin çoğunluğunun da hastanede olması gerekirdi), Kabataş’ta şiddete uğradığını iddia eden kadın da “postpartum depresyon” nedeniyle yapmadı bunu. Her politik şeyi, tıbbı bir açıklama yaparak örtmeye çalışmayınız. Bütün bu olayların bu hatta olması da tesadüf değil. Haftaya baktığımızda, başbakanın Kabataş’ta başörtülü bir kadının saldırıya uğradığı iddiası için, bütün imkanlar seferber edilerek araştırma yapıldığı, seksene yakın kameranın izlenip, bölgedeki bütün baz istasyonlarının incelendiği, olay anında orada olan bütün insanların ifadesinin alındığını gördük. El insaf dedik; burada yapılan bu kapsamlı araştırmanın yüzde biri bile kadınlar gerçekten ölümden kaçarken yapılmadı? Farkında mısın AKP, işte sen bununla meşgul iken, artık sana bu soruyu halk soruyor, bu yüzden kendi kurtarıyor kadınları ve “kadın ve şiddetten söz ediyorsan, esas konu budur” diyor. Kabataş konusunda iş “postpartum depresyon” dediğimiz doğum sonrası ruhsal çöküntüyü tartışmaya kadar gitti. İşte halk diyor ki, “bırakınız bunları, kadınlar öldürülüyor, bunu durdurun”. Ama AKP, yine farkında değil toplumun ne istediğinin, tutmuş Malatya’da seçim için “kadına köle olma, ailene reis ol” afişi yapmış. Toplumun geldiği noktaya bakın, AKP’nin kafasına bakın. Bu kafayla değil ülke yönetmek, yaşanır mı? gulsumkav@gmail.com
Ekonomi istikrarsız gidişatını sürdürüyor
Türkiye gündemini sarsan Tayyip Erdoğan’ın ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının ortaya çıkışıyla beraber dolar ve Euro da yeni bir yükseliş süreci başladı. Bu yükselişe paralel olarak borsa ani bir düşüş yaşarken ekonominin zorlu gidişatı kendisini yeniden göstermiş oldu.
ekonomi taygun kon
Son günlerde ortaya çıkan ses kayıtları ülke ekonomisinin çalkantılarına hız kazandırmaya devam ediyor. Toplumun her kesiminde ciddi tepkilere yol açan skandallar hoşnutsuzlukları derinleştirirken, ekonomi kulislerinde de çalkantılar sürüyor. Sermaye sahipleri içerisinde istikrarsızlıktan zarar gören ve hükümet politikalarına karşı tutum alan kesimler zehir zemberek eleştirilerde bulunurken, halk muhalefeti de son aylarda iyice artan ekonomik ve siyasal baskılar dolayısıyla meydanlardan ayrılmıyor.
ken, yaşanan tartışmaların etkisi ekonomik göstergelerde kendisini gösterdi. 28 Şubat günü, 2,19 seviyesinin altında kapanan dolar, gece işlemlerinde 2,20 sınırını aştı. Sabaha karşı 2,2135’e kadar yükselen dolar, sabah erken saatlerde 2,20 seviyesinde seyretti. Euro ise aynı çalkantıdan nasibini alarak 3,05 seviyesine kadar yükseldi. Bu neticede Dolar son 3 haftanın en yüksek seviyesine ulaşmış oldu.
geler, tekrar olumsuz bir görünüm kazanmış, işlem hacmi bir miktar artış gösterse de halen ortalama değerlerinin aşağısında kalmıştır. Endeks bütün vadelerde ağırlıklı ortalamalarının aşağısında hareket etmektedir. Gün sonunda ise bankacılık endeksi yüzde 3,87, holding endeksi ise yüzde 2,52 değerinde düşüş kaydetti.
Hükümet’e tepki çığ gibi büyüyor Ekonomik göstergeler istikrarsızBorsada ani düşüş lığını sürdürürken toplumun her Dövizdeki yükseliş hareketleri ters kesiminden AKP Hükümetinin orantılı olarak Borsaya da yansı- yolsuzluğuna tepkiler yağıyor. Halk dı. Borsa İstanbul’da işlem gören Taksim başta olmak üzere urdun pay senetleri önceki kapanışa göre dört bir yanında sokaklara çıkarak Dövizde yeni yükseliş vasati yüzde 3,21 oranında değer yaşanan son gelişmeleri protesto 17 Aralık günü Bilal Erdoğan ve kaybederken toplam işlem hacmi ederken sermaye cephesinden bazı Başbakan’a ait olduğu iddia edilen 2,3 milyar lira oldu. Gelen satışların kesimlerde birçok eleştirel açıklama ses kayıtlarının akıbeti tartışılır- etkisiyle, kısa ve orta vadeli göster- yaptı. Cemaat’e yakınlığıyla bili-
nen TUSKON 5. genel kurulunda açıklama yapan Rızanur Meral, ‘’Ülkemizde siyasi karar alma mekanizmalarının güvenilirliğinin kuşkulu hale geldiğini ifade ederek, bir hükümet sorunu olan yolsuzluğun yargı organlarına yapılan müdahaleler ile bir devlet sorunu haline geldiğini’’ belirtti. Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Osman Zeki Özger ise ABD’de faiz artışı gelecek yıldan itibaren bir tehdit. Dış kaynakların maliyeti yükselecek. Banka dışı finansal sektörde borcunu geri ödemeyenlerin oranı şu anda yüzde 1. Ancak bu oran artacak. FED’in faiz artırım hesaba katıldığında ekonomide önümüzdeki 2 yıl zor geçecek’’ şeklinde açıklamada bulundu. Günlerdir rüşvet ve yolsuzluğa karşı meydanlara çıkan halka ise polis gaz cop ve Toma ile saldırdı.
Tüketimin istikrarsızlığa yansıması Yolsuzluk operasyonu ve ardından ortaya çıkan skandalları gündemi sarsmaya devam ederken TÜİK şubat ayı Tüketici güven endeksini açıkladı. Son 16 ayın en düşük seviyesinde bir değere sahip olan endeks Ocak ayında 72,4 iken şubatta yüzde 4,3 geriledi. Her ay tüketicilerin eğitim durumları ve önümüzdeki ay yapacakları harcamaların değerlendirilmesi ekseninde yapılan istatistikte 0 ile 200 arası puanlama yapılıyor. Oluşan endeks değe-
rinin 100ün üzerinde olması iyimserliği ifade ederken 100ün altındaki bir endeks değeri ise olumsuz bir gidişatı ifade ediyor. Anket sonuçlarına göre ülkemiz insanının gerek gelecek 12 ay içerisinde maddi durumunun iyileşeceğine dair beklentisi gerekse yatırım yapabilme ihtimali zayıflamış gözüküyor. Ev ve otomobil beyaz eşya ve mobilya alımlarında aynı eksi seyir devam ederken işsiz kalma düşüncesinde ise %2, 8 oranında bir artış bekleniyor. GÜNCEL
Faturasız aboneliğe BTK sınırlama getirdi
ÖİV kaldırılıyor mu? Dünya Gazetesi’nde yer alan habere göre gelecek günlerde TBMM’ye gelecek torba yasa kapsamında ÖİV’nin kaldırılması gündeme gelecek. Söz konusu verginin kaldırılmasıyla 3G bağlantıdan önceki döneme denk gelen 2009 yılında yüzde 15’ten yüzde 5’e düşürülen vergi kaldırılacak. Böylece kullanıcıların kablolu, kablosuz ve mobil internet kapsamında ödediği faturalar düşecek. Bu vergi indiriminde özellikle son dönemde hızla artan internet kullanıcılarının etkili olduğu ifade ediliyor. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı kaynaklarına dayandırılan haberlere göre, söz konusu düzenlemenin Meclis gündeminde bekleyen iki torba yasaya dâhil edilmesi, ya da ayrı bir internet torba yasasıyla gündeme getirilmesi bekleniyor. Sanal alışveriş vergileri için bir düzenlemenin de aynı tasarı çerçevesinde ele alınması bekleniyor. EKONOMİ
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), ön ödemeli bireysel hat sayısının Türk vatandaşları için on beş adet, yabancı uyruklular için üç adet ve abonelik tesis etmeye yetkili bir bayi tarafından aynı ay içerisinde bir kişi adına açılabilecek hat sayısının ise dört adet ile sınırlandırıldığını duyurdu. BTK’nın 216 sayılı kararı ile de kontör dolandırıcılığının önüne geçilmesinin hedeflendiğinin vurgulandığı açıklamada, “Transfer yoluyla elde
edilen kontör ve TL’lerin ikinci kez bir başka hatta transfer edilmesinin engellenmesine ve bir hatta yapılan kontör - TL yüklemesinin en fazla yüzde 50’sinin transfer edilebilmesine yönelik uygulamanın başlatılması hususları karara bağlanmıştır’’ denildi. Açıklamanın devamında ise, Adına açılmış tanımadığı hatlar olduğunu görüntüleyen kişiler bu hattı ilgili işletmecinin bayisine şahsen başvurmak suretiyle iptal ettirebilir” ifadeleri yer aldı. EKONOMİ
EGITIM (
10
4 Mart 2014
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Salla AKP, yalandan kim ölmüş?
Kabataş’ta Gezi direnişçilerinin başörtülü bir kadına akıl almaz bir zulüm uyguladığını iddia etti başbakan ve hükümet. Gezi Direnişi’nin barındırdığı tüm temiz düşler başbakanın diliyle, yandaş medyanın eliyle kötülenmeliydi. Kötülediler. Gezi direnişini gerçekleştiren insanları dünyaya ve tüm halka kötü insanlar olarak göstermek istediler. Bunun için ellerindeki tüm araçları kullandılar. Ama halk her şeye rağmen Ali İsmail Korkmaz’ı bir evladı gibi bağrına bastı. Tüm halka içkici ayyaşlar olarak tanıtıldık, Bezm-i Alem Cami imamı içmediler dedi, başbakan yine de sözünden dönmedi. Camide içki içip ayakkabılarıyla gezenler olarak gösterilmek istendik. Ellerinde hep görüntülerin var olduğunu iddia ettiler. Ne hikmetse o görüntüler bir türlü ortaya çıkmadı. Gezi direnişini her türden alçaklıkla kardeş yapmak istediler, beceremediler. Başbakan televizyonlara çıkıp yalanlar söyledikçe Gezi direnişinin gerçekleri onun suratına çarptı. Gezi Direnişi büyüdükçe onların pislikleri daha çok ortaya çıktı. Katiller, işkenceciler bir türlü yakayı sıyıramaz oldu. Yargılandıkları davaları hep kaçırdılar biz ise hep en uzaklara bile gittik. Direnişi yıldırmak istediler en gençlerimizi tutukladılar. Korkutmak istediler, yine beceremediler. En gençlerimize sokak ortasında işkence yapıp katlettiler. Korkarız zannettiler, yanıldılar. AKP katlettikçe, zulmettikçe sindireceğini zannetti, ancak hep kendisi geriledi. İnsanların gözünün içine baka baka yalanlar söylediler. Ama katilllerin sokaklarda kardeşlerimizi nasıl öldürdüğü gerçeği ortaya çıktı. Onlar, yalan söylediler, Her seferinde açığa çıktı. Sizce Kabataş’ta o söylenenler gerçekten yaşansaydı Tayyip Erdoğan bir dakika bekler miydi? Suriye’yi görüntülerle vuran AKP bize neler yapmazdı. Kırk farklı açıdan göstermezler mi o görüntüleri. Hele ki yüz kişi bebekli bir kadının üzerine işeyecek. İnsan anlatılana dahi inanamazken, başbakan milyonların önüne çıkıp ilahi kameralardan bahsediyor. İlahi bir kameraya gerek yok biz olanı gördük. AKP yalanlara sarılmaya çalıştıkça daha da çamura batıyor. Gezi direnişinden bu yana güzel günler hep kendini müjdeliyor. Ne mi oluyor? Fenerbahçe taraftarı sansürü tanımıyor. Ali İsmail Korkmaz kardeşimize ve onun kavgasına sahip çıkıyor, Fenerbahçe taraftarı Gezi direnişine sahip çıkıyor. Patron işçilere yoksullukla bezenmiş bir hayat veriyor. Greif işçileri ise patrona direniş bayrağını kaldırıyor. İşçi sınıfının ülkeyi değiştirecek bir güç olarak hala daha dimdik ayakta olduğunu gösteriyor. Ali İsmail’in abileri ablaları Greif fabrikasında direniyor. Şimdi onlar yeni Ali İsmaillere umut oluyor ve mücadele edenlerin elbet bir gün kazanacağını gösteriyor. Direnmenin en onurlu seçenek olduğunu gösteriyor. Ali İsmail’in onurlu ailesine, Şehidimize sahip çıkan Fenerbahçe taraftarına, Düşmana inat her fırsatta Taksim Meydanı’nı dolduran halkımıza, Yarınlarımız için direnen Greif direnişçilerine, 19 Şubat’ı bize hiç unutturmayacak olan Ulaş Bardakçı’ya, Özgür bir yarını kurmak için birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımıza hangi yalan set olabilir. AKP’nin yalanı yatsıya kadardır. guncagaydin@hotmail.com
Polis ODTÜ Yolu protestosuna saldırdı Melih Gökçek’in düşman topraklarını işgal edercesine hayata geçirdiği ve 1071 Malazgirt Bulvarı adını verdiği ODTÜ Yolu, Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açıldı. ODTÜ öğrencilerinin açılış alanına yaptığı yürüyüşe ise polis gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırdı. ODTÜ’lüler direnişe geçti. eğitim oğuzhan özkan
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin binlerce ağacı bir gecede katlederek ve ODTÜ-100. Yıl bölgesini günlerce gaza boğarak hayata geçirdiği, adını ise düşman topraklarını işgal edercesine “1071 Malazgirt Bulvarı” koyduğu ODTÜ Yolu’nun açılışı öğrencilerin protesto gösterilerinin ve çatışmaların gölgesinde Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek tarafından gerçekleşti. Polis ordusu yığıldı Polis, öğrencilerin protestosundan çok fazla korkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek’i korumak için eylem günü geniş güvenlik önlemleri aldı. ODTÜ A1 ve A4 kapılarının çevresine binlerce polis konuşlandırıldı. İki kapıda ilk bakışta görülen 10’a yakın TOMA, 3 adet akrep ve 30’ye yakın çevik kuvvet otobüsü oldu. Adeta “imparatorluk”u korumak için gelinmiş gibiydi. Öğrencilerin geldiği araçlar ve kimlikleri, ODTÜ kapılarında özel güvenlikler ve polisler tarafından arandı. Üniversiteliler 5’erli 10’arlı gruplar halinde yerleşkeye girdi. Bölgede olağanüstü hal ilan edilmiş bir hava vardı. Polis helikopteri, ODTÜ üzerinde gün boyunca uçtu.
Yolsuzluk da gündemdeydi Hazırlık binası önünde buluşan ODTÜ’lüler Başbakan Erdoğan ve ailesinin rüşvet paralarını kaçırdıkları ses kayıtlarına dövizlerinde yer verdi: “Sümeyye de geldi mi?”, “Alo babacığım”, “Eritemezsiniz”, “Sıfırlayamazsınız”. Hazırlık binası önünde bekleyen öğrenciler, bekleyişleri boyunca halaylar çekti, sloganlar attı. Saat 13.00’da hazırlık binası önünden yürüyüşe başlayan öğrenciler, ODTÜ Direnişi’ne An-
takya’da destek verirken katledilen Ahmet Atakan için fidan diktiler. Öğrenciler hep bir ağızdan Ahmet Atakan’ı unutturmayacaklarını ve hesap soracaklarını söyledi. Polis kampüsü terk etmek zorunda kaldı Polis, öğrencilere ODTÜ A4 kapısının önünde gaz bombalarıyla, plastik mermilerle ve tazyikli suyla saldırdı. Öğrenciler, polisin saldırısına karşı, havai fişeklerle ve taşlarla karşılık verdi. Polis ile öğrenciler
çatışırken, öğrenciler mizahı da elden bırakmayarak, gaz bulutlar arasından “Alo babacığım” diye seslenmeye de devam ettiler. Polis, öğrencilerin barikatlarını aşamayacaklarını anlayınca, gaz bombası atarak, plastik mermi sıkarak kampüsü terk etti. Polis, üniversiteyi koşarak ederken, öğrenciler “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları attılar ve tekrardan bir polis saldırısına önlem olarak barikatları güçlendirdiler.
Güvencesiz eğitime karşı greve çıktılar Eğitim-Sen, Milli Eğitim Bakan- dair umutlarıdır” dendi. lığı tarafından getirilecek kanuna karşı greve çıktı. Türkiye’nin birçok ilinde Atanmayan öğretmen intihar etti greve çıkan eğitimciler, protesEylemlerde, atanmayan öğretto yürüyüşü gerçekleştirdi. Eymenlerin geçirilecek yasayla bir lemlerde, MEB’in eğitimi rant kez daha güvencesizleştirilmek alanı olarak gördüğünü belirten istedikleri söylendi. Bunu doğeğitimciler, AKP’nin son çıkarularcasına ne yazık ki 12 yıldır racağı kanunla da bunun daha atanmayan bir öğretmen intifazla hissedileceğini ve keyfi har etti. Sinop’ta, 2002 yılında atamaların önünün açılacağını mezun olan kimya öğretmeni söylediler. Eğitimciler, yasayla Gamze filiz aslan Gamze Filiz Aslan, MEB taraeğitimdeki sorunların daha da fından atanmadığı için intihar derinleşeceğini söylemenin yanı sıra yol- etti. Bir süre İstanbul’da özel bir dershasuzluklara da değinerek, “en temel gü- nede kimya öğretmeni olarak görev yavenceler boşaltılmakta, sıfırlanmaktadır. pan, sonra da işten çıkarılan ve uzun bir Sıfırlanan şeyler, küçücük çocuklarımızın süredir işsiz olan Gamze Filiz Aslan, av eğitim haklarıdır, gençlerimizin geleceğe tüfeğiyle yaşamını sonlandırdı. EĞİTİM
Marmara Üniversitesi’nde faşist-ÖGB-polis işbirliği Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nde polis, özel güvenlik ve sivil faşistler, Başbakan Erdoğan ve oğlu arasında geçen ses kayıtları sonrası hükümetin yolsuzluklarını protesto eden öğrencilere sırayla saldırdı. Kampüs içerisinden gelen bilgilere göre, kampüs içerisinde öğrencilere gaz bombası ve plastik mermilerle saldıran polislerin ardından, polisten destek bulan sivil-faşistler ve ÖGB’de saldırdı. Polis, rektörlüğün izniyle okula TOMA ve
çevik kuvvet getirdi, okulda gaz bombası attı, cop kullandı. Polis, öğrencilere sert saldırısının herhangi bir şekilde görüntülenmesini engellemek için kampüse basının girmesine izin vermedi. Polis saldırısı sonucu bir kişi gaz kapsülünün bacağına isabet etmesi sonucu yaralandı. Yaralanan öğrenci hastaneye götürüldü, öğrencinin durumunun iyi olduğu belirtildi. Polis saldırısı şiddetli bir şekilde devam ederken, 4 öğrenci ise gözaltına alındı. EĞİTİM
Soruşturmalara karşı öğrenciler boykota başladı Mersin Üniversitesi’nde Rektörlük işgalinin ardından soruşturma terörüyle kurulan baskıya karşılık olarak öğrenciler ders boykotuna başladı. Tamamlanmayan yurt yolunda bir öğrencinin trafik kazasında ölmesi üzerine öğrenciler protesto eylemi gerçekleştirmiş, talepler için rektörlük işgal edilmişti. Rektörlük, soruşturma açılmayacak demesine rağmen Rektörlük tarafından soruşturmalar açılmıştı. Soruşturmalar üzerine başlayan eylemler
ders boykotuyla sürdü. Tedbir kararı verilen öğrenciler üniversite kapısı önünde beklemeye ve adına “Kapı önü fakültesi” denilen derslere devam ediyorlar. Son olarak Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından iki gün daha derslere girmeme kararı alındı. Fen- Edebiyat Fakültesi ve Psikoloji Bölümü öğrencileri de boykota destek verdiler. Perşembe günü başlayan boykotta “Sansüre ve soruşturmalara karşı boykottayız!” yazılı pankart açıldı. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
4 Mart 2014
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Pes etmeyeceğiz hep söyleyeceğiz: Hırsız Var Başbakan Erdoğan artık fizana gitse rahat yok. Her gittiği yerde, her konuştuğu platformda birileri çıkacak ve ona karşı duracak. Herkesin bildiği ama AKP’lilerin gizlemeye çalıştığı gerçekleri birileri çıkıp onların yüzüne vuracak. Başbakanın yüzü bundan sonra hep asık olacak. Acaba birileri yine beni protesto edecek mi diye rahatsız olacak. Osmaniye’de halkımızdan biri olanca cesaretiyle dikildi Başbakan’ın karşısına. O da canına tak edenlerden biriydi. O kalabalık içinde belki de linç edilmeyi göze alarak eylem yaptı. Koskocaman “hırsız var” yazdı bir de yanına dolar işareti koydu. Başbakanın tam karşısına geçti ve olanca heybetiyle gerçekleştirdi eylemini. Vatandaşın bu eylemine AKP’lilerin ve polislerin tepkisi de sert oldu. İlk önce bir güzel yumrukladılar eylem yapan kişiyi. Ardından da karga tulumba gözaltına aldılar. Hele öyle bir fotoğraf var ki bir sürü kafa ve kafaların hizasında bir çift ayak. Vatandaşı tepe taklak etmişler öyle götürüyorlar. Osmaniye gibi sağ partilerin potansiyelinin bu kadar güçlü olduğu bir yerde, hatta başbakanın hiç beklemeyeceği bir yerde böyle bir protestonun yaşanması bu ülkede bir şeylerin değiştiğinin işaretidir. O eylemi gerçekleştiren vatandaş bu toplumun sesidir, vicdanıdır ve cesaretidir. Başbakan memleketi toza dumana katarken bu kadar yaygın bir tepkiyle karşılaşacağını beklemiyordu. O hala daha sandıkta hesaplaşma derdinde. Halk senin hesabını görecek. AKP ve cemaat arasındaki kapışmada ortaya saçılan pislikleri tüm toplum izliyor. Bu güne kadar bu iki tarafla ilgili söylediğimiz her şey birer birer doğrulanıyor. AKP’nin devletin her kademesini işgal etmesi, tüm köşe başlarını kendi menfaatleri uğruna tutması gibi gerçekler artık daha net görülüyor. Herhangi bir kişinin hayatı boyunca çalışsa elde edemeyeceği miktarda paralar onlar arasında rüşvet olarak gidiyor geliyor. İnsanlar çöplerden ekmek toplarken onlar milyon dolarlık vurgun yapıyor. Halkımız elbette ki tüm bunlara tepki gösterecek. İnsanlar faturalarını ödeyemiyor, borçlanıyor, sürekli kemer sıkıyor. Diğer yanda ise memleketi yönetenler ve onların tüm sülalesi büyük bir soygunu dantel gibi işliyor. Hükümet bürokratik bir halden mafyatik bir hale geçmiş. Tüm ilişkiler para üzerine kurulu ve karanlık. Memleketin ünlü holding patronlarından tutun, gazetecilerine kadar bir çok isim bu kirli ilişkilerin içinde yer alıyor. Başbakanın tek bir sözüyle tüm yalakalar hizaya geçiyor ve hazretlerinin bir dediğini iki etmiyor. AKP istediği gibi at koştururken halkın onları melül melül seyredeceğini düşünmüştü. Ne de olsa 11 yıllık bir iktidar istediği her şeyi yapabilecek güçtedir. Ancak egemenlerin kendi aralarındaki çıkar kavgası birbirlerine karşı acımasız bir şekilde yürüyor. Cemaat bu güne kadar biriktirdiği tüm ses kayıtlarını birer birer ortaya çıkarıyor. AKP ise kapsamlı bir operasyona hazırlanıyor. Padişahlık hayali kuranlar o uykudan uyanacak artık. Öyle bir düş görmek artık mümkün değil. Halkımız AKP’yle hesaplaşmayı elbette ki sadece sandığa bırakmayacak. Bu kadar açıktan memleket soyulurken her yer direniş alanına dönecek. Dün Taksim’de bu gün Osmaniye’de ortaya çıkan eylem başbakanın tahtından inmesine işarettir. Son çırpınmalar artık fayda etmez. Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak elbette. Başbakan gittiği her yerde huzursuz olacak. Halk ona karşı olduğunu gösterdi ve her fırsatta göstermeye devam edecek. guncagaydin@hotmail.com
Dershaneler taslağı Meclisten geçti
AKP’nin dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürmesi geçtiğimiz günlerde komisyondan geçmişti. Bu kez TBMM’ye sunulan yasa tasarısı AKP’nin oy çokluğu ile kabul edildi. Yasa tasarısı sırasında birçok kavga yaşandı. AKP dershaneler konusunu gündeme getirdiği günden beridir öğrencilere sormazken bu sefer yasa taslağı yasa haline dönüştü. İSTANBUL burak kiper
Dershaneler yasa taslağı Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşüldükten sonra Meclis Genel Kurulu’na getirilen tasarının görüşülmesine önceki gün başlanmıştı. Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında yumruklu kavgalar yaşanmıştı. Geçtiğimiz günlere kadar devam eden görüşmelerde muhalefet ve öğrenciler dershanelerin kapatılmasını fakat özel okulların yapılmamasını istese de AKP yine kendi bildiğini okudu. Muhalefetin anayasaya aykırı olduğu yönünde endişelerini dile getirdiği tasarı AKP’nin oy çokluğu ile Meclisten geçti. AKP’nin dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürme projesinde dershane yöneticilerinin bile düşüncelerini dilekçe şeklinde alan MEB, öğrencilerin isteklerini görmezden geliyor. Okullardaki niteliksiz eğitimi kendileri bile kabul ederken niteliksiz eğitim konusuna yeni bir çare bulmuyor. En fazla 4 yıl görev Kabul edilen yeni kanuna göre, Milli Eğitim Bakanlığındaki müsteşar, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve Strateji Geliştirme Başkanı dışındaki tüm müsteşar yardımcıları, genel müdürler, daire başkanları, bakanlık şube müdürleri, il milli eğitim müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları ve ilçe milli eğitim müdürleri görevden alınacak. 4 yıl ve daha fazla okul müdür ve müdür yardımcılığı yapanların görevleri de eğitim öğretim yılının bitiminde sona erecek. Görev süresi dört yıldan daha az olanla-
rın görevi ise 4 yılın tamamlanmasını takip eden ilk eğitim öğretim yılının bitiminde sona erecek. 1 Eylül 2015 dershaneler için son tarih Yasaya göre dershaneler 1 Eylül 2015 tarihine kadar faaliyet gösterebilecek. Dershanelere özel okul veya açık liseye dönüşebilmesi için 4 yıl süre tanınacak. AKP’nin verdiği bir önergeyle dershanelerden Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına geçecek öğretmen sayısını azaltmak için değişiklik yapıldı. Tasarıda 01.07.2015 tarihi itibariyle dershanelerde toplam 6
yıl çalışan eğitim personelinin yapılacak sözlü sınavla Bakanlığa alınması öngörülüyordu. Yapılan değişiklikle tasarıda öngörülen tarih, 01.01.2014 olarak değiştirildi. Özel okul için teşvik parası verilecek Böylece dershanelerde çalışan öğretmenlerin son bir buçuk yıllık çalışmaları, Bakanlığa atanmada dikkate alınmayacak. Bu durumda Bakanlığa alınacak öğretmen sayısı önemli ölçüde azalacak. Tasarıya göre Bakanlıkta istihdam edilenler ayrıldıkları dershaneler-
den kıdem ve ihbar tazminatı da talep edemeyecek. Dershaneler özel okula dönüşürse Bakanlık kayıtlı öğrenci sayısına göre maddi destek verecek. Eğitim öğretim desteği verilecek toplam öğrenci sayısı her yıl Maliye Bakanlığı ve MEB tarafından birlikte belirlenecek. Etüt eğitim merkezlerine 12 yaş sınırı getirilecek. Bu kurumlarda öğrencileri sınava hazırlayamayacak. Ayrıca MEB’in izni ve denetimi olmaksızın hiçbir eğitim öğretim faaliyeti yapılamayacak.
Liseliler “Hükümet istifa” diyor Liseliler, Gezi direnişinde onlarca insanı yaralayan, 7 kişinin ölümüne sebep olan AKP’ye, onun antidemokratik politikalarına ve AKP’nin halkın parasını çalarak ayakkabı kutularına doldurmasına karşı “Rüşvetçi, hırsız hükümet istifa” diyor. 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile başlayan süreçte AKP’nin yolsuzlukları bir bir ortaya çıktı. İlk operasyonda 30’a yakın kişi gözaltına alınırken bu kişilerin aralarında bakan çocukları da vardı. AKP’nin yolsuzlukları bu kadar ortada iken, halkın paraları ayakkabı kutularından deste des-
te çıkarken, AKP, bakan çocuklarının da içinde bulunduğu 5 kişiyi serbest bırakıldı. Serbest bırakmaların ardından halk sokağa dökülürken 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile başlayan AKP’nin yolsuzluklarının ortaya dökülmesine karşı halk sokakta ‘’Hükümet istifa’’ sloganları attı. Liseliler ise AKP’nin yolsuzluklarını liselerinde tahtalara, sıralara kazıyarak teşhir etmeye devam ediyor. Lise-Der AKP’nin yolsuzluklarına karşı “Rüşvetçi, hırsız hükümet istifa” sloganlarını liselerinde tahtalarına yazıyor. EĞİTİM
Yakacık Lisesi direniyor
Okulları yıkıldığı için 6 aydır Hacı Hatice Bayraktar Lisesi’nde eğitimlerine devam eden Yakacık A.S.M.L öğrencileri, derslere girmeyerek eylem yaptı. “Yakacık Lisesi direniyor” pankartıyla okul önünde eylem yapan öğrenciler, en kısa zamanda okullarının yapılmasını istediklerini söylediler. Eylül’de atılan temelin halen aynı vaziyette durduğunu belirten öğrenciler, Yakacık Lisesi Müdürü’nün her şeyi yaptığını ancak Vali ve mühendisin hiçbir şey yapmadığını söyledi. Basın açıklamasından sonra eylem bitti. EĞİTİM
Halkı soyanlar Berkin’i vuranlar F) şıkkı Sidar Can Kardoğan Gezi direnişinde ekmek almaya giderken polisin kafasına gaz fişeği atması ile komaya soktuğu çocuktur Berkin. 200’ü aşkın gündür komada olmasına rağmen Berkin’in ailesi, arkadaşları ve Gezi direnişçileri her sabah ayrı bir umutla onun uyanmasını bekliyor. Yaşıtları liseye geçmişken o komada direniyor. Başbakan seçimlerin yaklaştı-
ğı bu dönemde her konuşmasında her mitinginde adaletten, haktan bahsediyor. Başbakan’ın adaletini 2013 1 Mayıs’ında 17 yaşında gaz kapsülüyle vurulan Dilan kardeşimizden biliyoruz, Gezi ayaklanmasında Ali İsmail’in sivil polisler tarafından demir çubuklarla dövülerek öldürülmesinden , Ethem Sarısülük’ün sokak ortasında kafasına sıkan polislere ‘’Destan yazdılar’’ açıklamasından biliyoruz. Bu gün Berkin E.’yi kafasından vuran polis hala aramızda dolaşmaktadır. Başbakan’ın adaleti; halkı soyup ayakkabı kutularında mil-
yonlar saklayanlara, yolsuzlara, 30 MİLYON doları sıfırlayamayan oğlu Bilal Erdoğan’a , milyonlarca doları hortumlayan bakan çocuklarınadır. Yolsuzluk yapanları, , hırsızları serbest bırakan AKP hükümeti 7 yoldaşımızın katili, Berkin E.’nin vurulmasının failidir. BaşÇALAN Erdoğan şunu bilsin ki Berkin E.’nin komada kaldığı her günün hesabını Gezi direnişçileri senden soracak. Sen her haktan, adaletten, kardeşlikten bahsettiğinde 14 yaşında ekmek almaya giderken vurulan Berkin E.’yi hatırlatacağız, destan yazan polislerinin katlettiği 7 yoldaşımı-
zı hatırlatacağız. Gezi’de direnen liseliler olarak Berkin E.’nin adını liselerimize, dershanelerimize direniş alanlarına kazıya kazıya yazmaya devam edeceğiz. Berkin E. bugün direnişi, umudu, mücadeleyi simgelemektedir. Berkin E. uyanacak. Kendisini vuranlardan ve Gezi’de 7 kardeşimizin canına kıyanlardan hesabı, Berkin E. ile birlikte soracağız. Berkin uyanana kadar ve failleri tutuklanana kadar her lisede, her direniş meydanında Berkin E.’nin adı haykırılacaktır. UYAN BERKİN LİSELİLER SENİNLE
FORUMLAR
12
4 Mart 2014
Ses kayıtları günbegün ortaya çıkıyor, rezaletin boyutu gittikçe artıyor
Forumlar skandal tapeler üzerine nasıl bir politik hat çizmeli? Abbasağa Parkı Forumu Cemal Uzundal Forumlar ayakta kalmalı ve asla dağılmamalı Sn. Başbakan 17 Aralık operasyonu sonrası bakanlar ve çocuklarıyla ilgili yaptığı konuşmalarından birinde “Müddei iddiasını ispatla mükelleftir” demişti. Şimdi kendisiyle ilgili ses kayıtları aslında bütününe ispat gibi çıkıyor ortaya. Neden mi? Çünkü konu tek, süre uzun ve iki kişi arasında aynı düzeyde giden ses tonlarıyla yapılıyor. Ses mühendislerinin beyanları da ayrı bir ispattır. Kendilerini AK’lamaları daha kolay olmasına rağmen, sonuç vahim olacağı için cesaret edemiyorlar. Gerçi yargıdan aklanırlarsa da şaşırmam. Hepimizin bildiği gibi yargıyı ve daha birçok devlet kurumunu kendilerine göre değiştirip yöneticilerine korku saldıkları için “TÜBİTAK” tan yapılacak bir açıklamada, “İnceleme sonunda ses kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmıştır” diye bir sonuç çıkartırlarsa şaşırmam. Yaklaşık 12 yıldır bulundukları hükümette, farkına varmadan girdikleri rutin hastalığı nedeniyle yaptıkları yanlışları ve ihanetleri göremeyecek kadar körleştikleri için kibrinden küfelik olmuş, kendilerinden olmayanların çığlıklarını ve gerçekleri göremez bir hal almışlardır. Sn. Başbakan, Kabataş iddiaları ve birçok hayali olayda, alanlarda onu dinlemek için toplananlara “Elimizde belgeleri var”, “Siz açıklamasanız biz açıklarız” gibi sözler sarf ederek, Hitler’in propaganda bakanı Gobbels gibi “çamur at izi kalsın” mantığıyla yaklaşıyor ve ne bir belge gösterebiliyorlar ne de bir ispat. 800 küsur lira asgari ücret alıp üç çocuklu ailesini geçindirmeye çalışan yurttaşa sesleniyorum. Ülke siyaseti işte bu kadar kirlenmişken ve onlar beraber yürüdükleri yollarda beraber yürütürken bizler nasıl evde otururuz? Gezi direnişinin devamı olan forumlarda bizler her zaman devam edeceğiz. Yurtta dönen iktidar kaynaklı oyunları da iyi analiz edip bunları miting ve diğer eylem yollarıyla protesto etmeliyiz. Şu unutulmamalıdır ki, 68 ve 78 kuşaklarından sonra bu ülkede yeni bir kuşak doğmuştur, o da “Gezi kuşağı”dır. Artık kentlerin anlı şanlı forumları vardır ve hırsızlığa, ranta ve talana karşı bütün forumlar ayakta kalmalı ve asla dağılmamalıdırlar. Günler geçecek bahar gelecek. Önce dallarda tomurcuklar, sonra yapraklar yerlerini alırken, bizler forumlarda onurlu mücadelelerimiz için alanlarda yerimizi alırız. Gaz yerken, cop yerken, öldürülürken asla haram yemeyip başımız dik umutla aydınlık yarınlara yürüyeceğiz.
Bornova Halk Forumu İbrahim Cangöz Halk forumlarıyla başarabiliriz Mahalle forumlarıyla ve yerel forumlarla desteklenmeli. Sorunları olan kişilerle birlikte örgütlenmemiz gerekiyor. İlk önce kendi çevremizle, kültürümüzle ilgili bir özeleştiride bulunmamız gerekiyor. Mesela benim hayata bakış açım eskiden beri böyleydi ama aktif değildim. Aktif olmak için Gezi direnişi bana bir yol gösterici oldu. Bütün insanlara da böyle oldu. Kendimize güvenimiz geldi. Ses kayıtları bunların kör döğüşü bana göre. Birbirlerini suçluyorlar. Çıkar çatışması. Ortaya çarşaf çarşaf pislikleri döküldü. Bunu önlemek için yatay örgütlenmelerle halka gitmek lazım. Halk da bizleriz. Bizim gibi yaşantısını zorluklarla geçiren insanlar. Bunu da nasıl başarabiliriz? Halk forumlarıyla yapabiliriz. Hayata bakış açısı nefes almayı kolaylaştıracak şekilde olan insanlarla forumlarda birlikte olabilmek lazım. Diren Bursa Funda Yıldız Önyargılarımızdan kurtulmalıyız Öncelikle (objektif bir bakış açısından) şunu belirtmek isterim ki bunun bir komplo olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. İktidarın rutin sisteminin verdiği küçük bir firedir bu yalnızca ve beni hiç şaşırtmadı. Halkın buna bu kadar sessiz kalması gerçekten ürkütücü. İnsanlar sokaklara çıkmalı, seslerini duyurmalı, bu çürümüş çarpık düzenin gidişine bir dur demeliler. Aksi takdirde gidişat hiç de iyi görünmüyor... Halk bilinçlendirilmeli. Birçok şeyin farkında olan kitle tabana inmeli, gerekirse insanlarla bir anketör gibi, bir iş gibi tek tek görüşmeli. İktidarın sempatizan güruhu nasıl ki bıkmadan usanmadan insanların tek tek gözlerini boyadı bizler de çevremizdekilerin gözünü açmak için gerekli konuşmaları sıkılmadan yapmalıyız diye düşünüyorum. Bunu başarabilmek için de en önemlisi ön yargılarımızdan kurtulabilmek.
Başbakan’ın, oğlu Bilal Erdoğan ile telefon görüşmelerinin yayınlanması ülkeyi ayağa kaldırdı. Uzun zamandan sonra ilk defa bu kadar net kanıtların ortaya çıkması, Başbakan’ın sadece montaj deyip, kendisine ait olmadığını söyleyememesi, her gün en az bir skandal tapenin sosyal medyadan yayılması rezaletin boyutunu her geçen gün artırıyor. Rezalet bu düzeye ulaşmışken, forumlara nasıl bir siyasi hat çizilmesi gerektiğini sorduk.
Yoğurtçu Parkı Forumu Selim Ekşi Ses kayıtlarının sokaklarda dinletilmesi önemli 17 Aralık sürecinden sonra yalpalayan hükümet ses kayıtlarının ortaya çıkmasından sonra iyice dağılma sürecine girdi ve bununla beraber devletin bütün kurumlarına karşı bir meydan okuma harekatı başlattı. Halk olarak bu gelişmelere ve meydan okumaya karşı artık tüm gündemimizi bunun üzerine kurmamız ve bunun üstesinden gelecek eylemlilikte olmamız gerektiğini düşünüyorum. Tüm ülkenin gündemi öyle kokuşmuş ki bence başka bir gündeme yer vermemeli, her anımızı bunu çözecek gelişmeleri üretmeye ayırmalıyız. Gezi direnişinin mirası olan sokaklar hala bizim ve biz bu gücümüzü gelişmeleri tüm halka anlatmak için kullanmalıyız. Hükümetin gözünden gören insanlara gerçeği gösterebilmek için çareler düşünmeliyiz. Benim için vapurda, otobüste, metroda ses kayıtlarının vatandaş tarafından dinletilmesi bunun en güzel örneklerinden biridir. Bunu çoğaltıp yaygınlaştırmalıyız. Yoğurtçu Parkı Forumu Papatya Tabak Etrafımızı bilinçlendirmeliyiz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar büyük yolsuzluk olmuş mudur gerçekten bir araştırılma yapılmasını isterdim. Alınan paraların kamuya ait olmadığını iddia eden Başbakan bu şekilde kendini aklamaya çalışıyor ama hepimiz biliyoruz ki yalnızca Recep Tayyip Erdoğan değil tüm AKP; milletvekilleriyle, belediyeleriyle, en ufak birimine kadar yolsuzluğa batmıştır. Zaten bunu bilmesi için Türk halkının ses kayıtlarına ihtiyacı yoktu. Yaşam pratiği içinde her an herhangi bir şekilde bir devlet dairesine işi düşen biri AKP’nin tüm kadrolarıyla ne kadar yolsuz olduğunu kendi deneyimleyebilir. Halkımız Haziran’dan beri yiğitçe sokaklarda, meydanlarda faşizme direniyor ve direnmeye devam etmeli. Edeceğinden de hiç şüphem yok ama sanırım bu ses kayıtlarını da mümkün olduğunca çok insana anlatmalıyız aynı zamanda. İşte tam da bu yüzden yalnızca sokaklarda direnmek yetmez etrafımızı bilinçlendirmek de bu köhnemiş hükümetin yıkılmasına hizmet edecektir bence. Gündoğdu İskele Forumu Gürkan Gökçeaslan Meclisler kurup örgütlenmemiz gerekiyor Şu an kalan kitleye olan müdahalelerin Gezi’dekine göre daha sert olmasının sebebi de, hükümetin artık kendini lağvetmesiyle kendi kendimizi yönetebilmemiz gerektiğini düşünen bir kitle olması. Bu nedenle şu an yapılması gereken şey; bu kalan az kitlenin, yani tohum olarak nitelendiriyoruz biz bunu forumlar olarak, daha fazla nasıl örgütleneceğini düşünmeliyiz. Örgütlenmek için bana kalırsa yapmamız gereken şey, sınıfsal çatışmaların, sınıfsal siyasetin daha net ve daha etkin şekilde yapılması olacaktır. Bunu siyasi kurumlar hali hazırda yapmakta. Onlardan daha farklı bir metodoloji çerçevesinde bizim hareket etmemiz gerekiyor. Bunu nasıl yapabiliriz? Mahalleler bazında meclisler kurup, mahallelilerin kendi mahalle sorunlarıyla örgütlenmesi gerekiyor.
Diren Bursa Sarp Çağlayan Kaya Halkı arkamıza almadan başaramayız Büyük bir öfke duyuyorum en başta ancak hiç şaşırmadım desem yeridir. İzlenmesi gereken yola gelince insanların can güvenliğini riske etmeden gösterebildiğimiz tepkinin gösterilmesi. Sadece sokakta, meydanlarda değil. Ufak bir sohbette dahi anlamayacağını düşündüğümüz insanlara bile bu durumu, yolsuzluğa konu olan meblağı açıklayıp anlamasını bekleyeceğiz. Evet demokrasi sokaktan geçer ancak halkı arkamıza almadan başarılı olunamıyor. Tabii ki Başbakan’ın ses kayıtlarının ardından halkın sokağa dökülmesi, 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından halkın her yere ayakkabı kutularını bırakması Gezi’nin yansımalarıdır. Şu anda karşıt grupların hepsinin hassas olduğu bir noktadayız. Yapılacak küçük bir hatanın telafisi mümkün olmayacak sonuçları doğurabileceği endişesi içerisindeyim. Ancak dediklerim ‘susmalıyız’ anlamında değil. Muhafazakar tabanın dahi karşı çıktığı çatırdamalara yol açan bir operasyon. Dikkatli adım atıldığı sürece her şey olumlu ilerleyecektir.
FORUMLAR
13
4 Mart 2014
İstanbul AKP’yi sıfırlamak için sokağa çıktı 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan Reza Zerrab ve bakan oğullarıyla birlikte 5 kişi geçtiğimiz hafta serbest bırakıldı. Hırsızların serbest bırakılmasının hemen ardından halk isyan etti. Yoğurtçu Forumu ve Abbasağa Forumu AKP’nin hırsızlıklarına ve adaleti yok saymasına karşı sokaktaydı. Halk eylemlere alkışlarla ve tencere tava çalarak destek verdi. güncel Rıfat çapar
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında tutuklanan 5 kişi Perşembe günü serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasının ardından halk isyan etti. Yoğurtçu Forumu ve Abbasağa Forumu AKP’nin hırsızlıklarına ve adaleti yok saymasına karşı sokaktaydı. Halk eylemlere alkışlarla ve tencere tava çalarak destek verdi. Halk eylemde ‘’Hırsız Tayyip Erdoğan’’, ‘’Her yer Taksim her yer direniş’’, ‘’Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’, ‘’Gaz yedik cop yedik haram yemedik’’ ve ‘’Hırsız, hukuksuz hükümet istifa’’ sloganlarını attı. Beşiktaş ve Kadıköy sokaklarını ‘’Hükümet istifa’’ sloganlarıyla inleten halk AKP’nin kendi hırsızlıklarını aklamasına karşı cevabını sokaktan verdi. Abbasağa Forumu: Hırsız, adaletsiz hükümet istifa Abbasağa Forumu 19.00’da Kartal Heykeli’nde buluşarak AKP’nin yolsuzluklarına ve hırsızları koruma politikalarına ‘’Hükümet istifa’’ sloganıyla cevap verdi. Halk eyleme trampetleri ile geldi ve AKP’nin yolsuzluklarına karşı ses çıkardı. Halk eyleme alkışlar ve evlerinden tencere tava çalarak destek verdi.
Yürüyüş sırasında halk Gezi şehitlerini de andı. Yürüyüş sonrasında Beşiktaş Kartal Heykeli’ne gelinerek “Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’ sloganı ile eylem sonlandırıldı.
sokaklarını gezen halk tencere tavasını alıp eyleme geldi. Evlerinden camlarına çıkan insanlar sloganlara eşlik etti. Halk yürüyüşe ‘’Bu pisliği halk temizler’’ diyerek süpürge getirdi. Halk Kadıköy’ü ‘’Hırsız TayKadıköy halkı hırsızların peşinde yip Erdoğan’’ sloganları ile inletti. Yoğurtçu Forumu 18.00’da Boğa’da “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk”, buluştu. Boğa Heykeli’nden Kadıköy “Hırsızlar halka hesap verecek”, “Çal
çal nereye kadar bitti butaya kadar’ “Neredesin oğlum burdayım babacığım”, “Bu pisliği ancak halk temizler”, “Hükümet istifa’ sloganları sıklıkla atıldı. Halk Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’na geldiğinde Gezi şehitlerini andı. Yürüyüşün ardındanRıhtım’a gelinerek eylem sonlandırıldı.
Ankara AKP’yi ‘sıfırlayacağız’ dedi polis saldırdı “AKP’yi sıfırlıyoruz” diyenler Ankara Dayanışması ve forumların çağrısıyla Güvenpark ve Kuğulupark’ta buluştu. Binler Kuğulupark’tan Kızılay’a yürüdü, iki grubun birleşmesiyle Kızılay Meydanı’na çıkıldı. 17 Aralık operasyonlarıyla ortalığa saçılan rüşvet ve yolsuzluk skandallarının, Tayyip Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları ve tutukluların tahliyesiyle sürerken, rüşvet ve yolsuzluklara duyulan öfke eylemlerle kendisini gösteriyor. “AKP’yi sıfırlamak için sokağa” diyen Ankara Dayanışması Güvenpark’a, Ankara forumları ise Kuğulupark’a çağrı yaptı. Ankara’da Kızılay Meydanı’nda yolsuzluklara karşı yapılan eylemde
polis iyice sınırlarını aştı. Eylemde yine halka saldıran polisler bir TOMA ile pencerelere çıkan öğrencilerin eyleme destek verdiği bir dershaneye de su sıktı. Ankara’da Kızılay Meydanı’nda Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ses kayıtlarıyla açığa çıkan ‘para saklama’ görüşmesinin protesto edilmesi sırasında polisin saldırısından dershanelerinin penceresinden eylemi izleyen öğrenciler de nasibini aldı. TOMA ile yoldaki eylemcilere saldıran polis, Kızılay’da özel bir dershanenin pencerelerinde toplanan 50 kadar öğrenciye de tazyikli su sıktı. Polisin sulu müdahalesi üzerine öğrenciler pencerelerinden sınıflarına kaçtı. GÜNCEL
Diyarbakır’da Hevsel bahçelerinde bulunan ağaçların kesilmesine karşı gençler kesimin yapıldığı yerde çadır eylemi başlattı. Ağaç kıyımının yapıldığı alanda toplanan gençler ‘Hevsel’den Gezi’ye Dicle Direniyor’ pankartı açtı. Polis ilerleyen saatlerde çadırlara izin vermemesine rağmen yer yatakları kuruldu. Dicle Üniversitesi arazisinde bulunan ağaçların kesilmesine ve Dicle Nehri üzerine yapılmak istenen HES’lere karşı gençler süresiz çadır eylemi başlattı. Gençler adına yapılan açıklamada Hevsel bahçelerinin tahrip edilmesine ve HES’lere izin verilmeyeceği bildirildi. BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt ise yaptığı konuşmada gençlerin başlattığı eylemi desteklediklerini ifade ederek, “Daha önce de Kürtlerin kimliğini, doğasını yok etmek istediler. Ormanlarımızı yaktılar. Şimdi de Dicle, Hevsel talan edilmek isteniyor. Buna izin vermeyeceğiz. Elinizi doğamızdan çekin” dedi. GÜNCEL
“Ormanlarımıza, su kaynaklarımıza, meralarımıza sahip çıkıyoruz, Çatalca için tek ses tek yürek oluyoruz” başlığıyla Çatalca Muhtarlar Derneği tarafından düzenlenen panele, Kuzey Ormanları Savunması’nın yanında çok sayıda muhtar ve yerel örgüt temsilcisi katıldı. Kuzey Ormanları Savunması sözcüsü Başar Alipaça da Kırklareli’nden Sakarya’ya kadar Marmara’nın kuzeyindeki orman alanlarının, göllerin ve sulak alanların, kumul ve kumsalların büyük ve tek bir ekosistemin parçaları olduğunu ifade etti. GÜNCEL
Denizli ve Mersin halkı tahliyeleri protesto etti “AKP’yi sıfırlayacağız” sloganı, bakan çocukları ve Rıza Sarraf ’ın tahliyesinden sonra da birçok ilde yankılandı. Mersin’de halk AKP binasına yürüdü. Denizli’de Erdoğan’ın gelmesini ve hırsızlıkları protesto eden halka polis saldırdı. Mersin halkı yolsuzluklara karşı “Hükümet İstifa” çağrısı ile Forum önünde toplandı. AKP’nin billboardları üstüne “Hırsız AKP” yazıldı. Çınar Meydanı’nda toplanan Denizliler, “şehrimizde hırsız var” sloganlarıyla yolsuzluğu ve Erdoğan’ın şehirlerine gelmesini protesto etti. GÜNCEL
Acıbadem Dayanışması: Okulumuzu vermeyeceğiz
Kartal, Maltepe, Pendik: ‘Bittin sen usta!’
Hevsel’den Gezi’ye Dicle direniyor
Kuzey Ormanlarını savunmak için birleşelim
Maltepe, Kartal ve Pendik halkı Kartal Meydanı’nda buluşarak, yaşam alanlarını yağmalayan iktidara yürüyüş gerçekleştirdi. Binlerce kişinin katıldığı eylemde halk, Cevizli Tekel Alanı’nın özel üniversite olarak yapılaşmaya açılmasına, kent merkezlerinin rant için riskli alan ilan edilmesine, kentsel dönüşümle yoksulların kent merkezinden sürülmesine, kıyıların doldurulup, halka kapatılmasına, imar yolsuzlukları ile kentlerin yaşanmaz hale getirilmesine, kamu alanlarının ayrıcalıklı imar planları ile ranta kurban edilmesine, tarihi ve kültürel değerlerin yok edilmesine karşı
ses çıkardı. Eylemde Kartal ve MaltepePendik kolları olmak üzere iki güzergahtan yüründü. Kartallı Kazım meydanında buluşan halk, “Çal, çal nereye kadar, bitti buraya kadar” sloganları ile yürüyüşe başladı. Kartal, Gülsuyu-Gülensu ve Pendik Dayanışmaları adına Esin Köymen de bir açıklama yaparak bilimsellikten uzak projeleri eleştirdi. Öymen, ”17 Aralık operasyonuyla başlayan ve devam etmekte olan süreç açıkça göstermektedir ki; iktidar ve yandaşları ayrıcalıklı imar haklarıyla yağmaladıkları kentin rantını paylaşmışlardır” dedi. GÜNCEL
Acıbadem Dayanışması, lise önünde açtığı masada imza toplarken akşam eylemleri de yapıyor. 28 Şubat akşamı, semt halkı, veliler ve öğrenciler eylemde buluştu. İstanbul Acıbadem’de rant uğruna boşaltılmaya çalışılan Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin yıkımına karşı Acıbadem Dayanışması’nın semt halkı, veliler ve öğrencilerin birlikte yürüttüğü mücadele devam ediyor. Acıbadem Dayanışması üyeleri, hafta boyunca lise önünde açılan masalarda imza toplayıp semt halkına yaşanan hukuksuzlukları anlattı. GÜNCEL
Batıkent AKP’yi sıfırlamak için sokakta
Batıkent Dayanışma Platformu’nun ve Mahalle Meclisleri’nin çağrısıyla Batıkent Metro İstasyonu’nda toplanan yüzlerce Batıkentli, yalanın, talanın, yolsuzlukların iktidarı AKP’ye, “Artık yeter, hükümet istifa” diyerek Batıkent Meydan’a yürüdü. Yürüyüş sırasında sık sık, haklarını gasp ederek ayakkabı kutularını milyon dolarlarla dolduran AKP’nin, halk düşmanı politikalarına ve yolsuzluklarına karşı, “Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek” ve “AKP mezara halk iktidara” sloganları atıldı. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: Burcu karafil
4 Mart 2014
Ülke soluk almakta zorlanıyor HSYK yasası, sansür yasası, MİT yasası, ortaya çıkan tapeler, AKP’den tehditvari açıklamalar, hukuksuz tahliyeler… Her gün yeni bir skandal haberle karşılaştığımız, hangisine odaklanacağımızı şaşırdığımız günlerden geçiyoruz. Öbür taraftan seçimler yaklaşıyor ve AKP yalanlarında ısrar etmekten başka çare bulamıyor. Bu konular üzerine yüzümüzü Prof.Dr. Gülten Sönmez Seber’e çevirdik ve bu skandalları onun ağzından dinledik. Hergün ses kayıtları ortaya çıkıyor. Başbakan montaj olduğunu söylüyor. Siz klinik psiRöPORTAJ özge uyanık kolog olarak neler söylemek istersiniz? 17 Aralık’tan bu yana Türkiye’nin görmediği kadar sıra dışı suistimal ve yolsuzluklarla karşılaştık. Mesela bizler çocuk istismarı ihtimalini konuşurken, “İstismar, aileden birilerinin ya da yakın-tanıdık kişiler tarafından yöneltilmiş bir davranış olduğu için çocuklar bunu anlamlandıramaz ve güvendikleri kişilerden böyle bir muamele gördükleri için gerçekten ruhsal olarak etkilenirler” diyoruz. Ben bütün bu yaşadıklarımıza bakarak, güvendiğimiz kişilerin, bizi yönet-
Başbakan üç çocuk diyor ama bu 3 çocuğun bakımı için hiç bir alt yapıyı sağlamıyor. Erkek egemen yaklaşımın kırılması için önlemler almıyor. meleri için oy verilmiş kişilerin, gündeme getirmiş kişilerin, 10 yıldır da iktidarı yöneten kişilerin bu şekilde taciz ve tecavüz ettiklerini düşünüyorum. Ayrıca bakanlar ve bakanların çocuklarının bu kadar pervasız, bu kadar umarsız bir durumda ülkeyi bırakmalarına çok üzgünüm. Biz buna layık bir ülke değiliz. Bunun bir an önce demokratik kurallar içinde çözülmesi lazım. Çünkü demokrasilerde olanaklar tükenmez. Önlemler alınabilir. İstifa müesseseleri vardır, özür müesseseleri vardır, belirli bir süre o kişileri işten uzaklaştırma vardır. AKP’nin 10 yıllık süreçten dolayı muhtemelen kendilerine çok güvendikleri, -zaten siyaset tek kişi üzerinden yürüdüğü için bütün iktidarın tepeden bakan, insanları küçümseyen bir tavrısüreç içerisinde özellikle 2009’dan bu yana her kesime, kendisinin gündeminin dışında olan herkese çok ağır ithamlarda bulunan
bir iktidarla karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız. Bu arada tabii psikolojik süreçlerde şöyle bir şey de vardır: Bir iktidar; kitlesini, halkını, birlikte yaşadığı kişileri, bu kadar aşağılayıp hırpalarsa, hırpalananlar da başkalarını hırpalar. O yüzden ülkemizde son zamanlarda akıl almaz şiddet olaylarıyla da karşı karşıyayız. Suç oranları attı, cinayetler arttı ve bir umursamazlık oldu. Mesela kadın cinayetlerine baktığımız zaman şimdiye kadar tanımadığımız koşullarda cinayetleri görmeye başladık. Bu bakımdan gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz. Hele ki kadın haklarının tekrar gündeme geldiği, tekrar konuşup tartışacağımız daha iyi, daha umutlu, kişilerin daha garantili yaşayabilme şansı varken çok geriye gittik kadın hakları açısından. Kadın bedeninin çok kullanıldığını, kadın hakları açısından hiç bir kazanımın yerine oturmadığını, çağdaş demokrasilerde görülen kadın haklarının kazanımıyla ilgili, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili, hiç bir önlem alınmadığını görüyoruz. Başbakan üç çocuk diyor ama bu 3 çocuğun bakımı için hiç bir alt yapıyı sağlamıyor. Erkek egemen yaklaşımın kırılması için önlemler almıyor. Serbest çalışma yöntemlerini getirmiyor. İki yılda çocuğunu kreşe teslim edebilecek hale gelen bir kadının hayatının altı yılını sadece çocuk bakımıyla geçirdiği ortada. Böyle bir istek ülkenin yaşlanmasına karşı olabilir. Ama bunun da mutlaka alt yapısını hazırlamaları lazım. Bu bakımdan kadın haklarının ileriye gitmediğini, daha karmaşık, sorunların çözülmesi için hem görülür hem görülmez şekilde bir duruma geldiğini malesef 8 Mart gelirken de iliklerimize kadar hissediyoruz. HSYK’da düzenleme yapıldı. Bu durumda artık hukuk devletinden söz edebilir miyiz? Şimdi tabii umutlarımızı kırmayalım ama iktidar şu anda tamamen yolsuzlukları önleyebilmek için kullanabileceği her alanı kullanmaktadır. Siyasi ortamı kullanmaktadır, diğer siyasi partileri zedelemektedir. Hukuksal önlemleri almak için HSYK’da ve diğer hukuksal yerlerde önlemler almaktadır. Bütün bunlar gerçekten bu yolsuzlukları kapamak için yapılan şeylerdir ama bunlar çok karanlık ve ülke böyle kalamaz. Bunun, HSYK’nın değişmesi için iç hukuk tükendiği zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ka-
dar gidilebileceğini düşünüyorum. Çünkü böyle bir taraf olarak adaletin yürümesi mümkün değildir. Buna, sanıyorum ki hukukçular da yavaş yavaş fark edip isyan edeceklerdir. HSYK’da yapılan düzenlemenin
. Bu ülkede adaletin yavaş çalışması, soruşturmaların, tutuklamaların çok uzun olması yılların sorunudur. hemen ardından Reza Zarrab ve bakan çocukları tahliye edildi. Kamu vicdanını rahatlattı mı? Tabii ki bu tahliyeler asla kabul edilemez bir şey. Üstelik bir de “Tahliye bekliyordum” tarzında konuşuldu. Bu ülkede adaletin yavaş çalışması, soruşturmaların, tutuklamaların çok uzun olması yılların sorunudur. Hatta idama giden kişinin son anda aklandığını duyduğumuz mahkeme kararları vardır. Adaletin geçmişte de sorunları vardı ancak şu an davalara baktığımız zaman, kişilerin kaçma tehlikesi olmamasına rağmen çok uzun süren tutukluluklara tanık olduk. Bu kişilerin böyle bir sürede yine bu toplumu hiçe sayarak tepeden olan, umursamazca olan bu tahliyeler gerçekten herkesin içini acıtmıştır. Kendi geçmişinde, yakınlarında, geçmişte yaşadıkları haksızlıkları görenler kim bilir ne kadar üzülmüştür? AKP elinde tüm imkanların bulunmasına rağmen ses kayıtlarını çürütemedi. Bu durum hükümetin meşruluğunu ortadan kaldırmıyor mu? Meşrutiyetin ortadan kaldırılması bir siyasi mücadele sonunda olabilecek bir şeydir. Tabii biz gerçekten demokratik bir ülke olsaydık Başbakan derhal erken seçime giderdi. Hatta 30 Mart’taki seçimlerle birleştirir ülkenin önünü açardı. Oysa şu an inkar politikaları devam ediyor. Yalanlaması mümkün değil, zaten çok sayıda tanıklar var. Muhtemelen de bu Reza Zarrab’ın çok bilgisi var. Açıklayacağı zaman çok daha
derin yaralar açılacağı için belki de bu şekilde önlem aldılar ama sonunda hiç bir zaman haksızlığın, yani bu ülkede insanları bu kadar rencide eden bir kararın uzun süreli olacağını tahmin etmiyorum. Bu karanlıktan çıkılacağına inanıyorum. Hakikaten şu gündemde verilen adli mücadelelerin bu kadar kesintiye uğraması, bizleri çaresiz hale getirmesi, hayatımıza izleyici olarak bakmamız gerçekten acı ve incitici. Erken seçime gidilmese bile bir yerel seçim sürecindeyiz. Peki bu ses kayıtları yerel seçimi nasıl etkiler sizce? Tabii bu biraz medya uzmanları tarafından söyleniyor. Bir oy verirken, oy tercihleri sırasında direk yolsuzluğun yansımasının yüzde yüz görüleceğini düşünmüyor medya araştırmacıları. Ama ben eminim ki bir azalma olacaktır. Tabii ki yüzde 51 ile iktidara gelen birinin yüzdesinin aşağı düşmesi o partide bir sarsıntı yaratacaktır. Yani biz oy verirken şunlara da dikkat ediyoruz; onun yerine kimi koyabiliriz, bunlar neler yaptı, gelecekte de bunların devamı olabilir mi? 70 milyon küsür kişiyiz, herkesin ihtiyaçları farklı çünkü. Oylarda şöyle bir şey de var; bazen oy veren kişi sadece kendisi üzerinden düşünüyor; benim kapımın önü temiz tamam diyor, bazısı ideallerini düşünerek karar veriyor, bazısı da kararsız. Şimdi benim evimin önü temiz ben rahatım diyenler kararlarında kime oy vereceklerse orada pek bir değişiklik göstermeyebilirler ama ülkenin geleceğini düşünenler, gençlerin çocukların geleceğini düşünenler yani ülkede gerçekten hem doğanın tahribatıyla ilgili hem gençlerin hayatına engel koymakla, özellikle kadınların hayatına engel koymakla, işsizliğin artmasını düşünenler sonucu değiştirecektir. Zaten ülke şu anda soluk almakta zorlanıyor diyebilirim. Ali İsmail’in öldürüldüğü şehirde yaşıyosunuz ve bu polis şiddetiyle ilgili ne düşünüyosunuz? Ali İsmail’in kaybı Eskişehir’de dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi çok hızlandırdı ama genç bir insanımızı genç bir kişiyi de kaybetmiş olduk. Tabii Gezi olaylarına geniş olarak baktığımız zaman iktidar, yapılan eylemleri kendi hükümetine bir başkaldırı olarak algıladığı için çok şiddet kullandı. Yani gençlerin yediği gaz, yediği sopa, gözünü kaybeden, hayatını
kaybeden kaç tane insanımız var. Bu bir yas dönemidir aslında. Biz Gezi’de birleştik ama yine de onun yası devam etmektedir çünkü kayıplarımız var. Hükümet Ali İsmail’in ölümünden sonra olanların üstünü kapatmak için çok çalışılıyor. Tanıklar, sanıklar bir yerde dinleniyor, esas dava başka bir yerde görülüyor, deliller karartıldı, kayıtlar yok oldu, Vali gazetecileri tehdit etti. Bütün bunlar kamunun önünde oldu ve biz o günlerde sadece Ali İsmail’e destek olmak gibi bir davranış sergileyebildik. Tabii burada Eskişehir Barosunun da çok önemli katkıları oldu. Davanın arkasında durdular. Bu tabii çok acı verici. Demokrasi yolunda bir sürü şehidimiz var. Ali İsmail’i de bu şehitlerin arasına koyabiliriz. Son olarak kadınlar için de çalışma yürütüyorsunuz. 8 Mart yaklaşırken AKP’nin kadın politikaları hakkında neler söylemek istersiniz? AKP’nin kadın politikalarını çok geriye götürdüğünü, körleştirdiğini, kadın cinayetlerinin yüzde 200 arttığını biliyoruz. Kadın haklarında iyileştirme yapılmamaktadır. Kadınların yönetimde, eğitimde geri kalmışlığı devam etmektedir. 4+4+4 ile de kız çocuklarını erkenden sürükleme gibi bir tehdit altındayız. Bunları
Tabii biz gerçekten demokratik bir ülke olsaydık Başbakan derhal erken seçime giderdi. da göreceğiz yakında. Sonuçları şu an çıkmadı ama kız çocukları okuldan alınıyor. Zaten toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı bir ülkede kız çocuklarını okumaları ve gelişmeleri açısından teşvik etmemiz gerekirken onların önü kesilen, aileleri çaresiz bırakan, korkutan, ürküten, sessizlik olsun diyen bir toplumumuz var. Hatta çok acı bir şekilde çocuk gelinlerle ilgili kadından sorumlu bakanımız bunun masumane bir şey olduğunu söyledi. Bizim kültürümüzde böyle bir şey olmuş olabilir ama
Prof. Dr. Gülten Sönmez SEBER Kimdir?
1970 yılında Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü Psikoloji kürsüsünden mezun oldu.1977 de Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalında Bilim Doktoru ünvanını aldı. 1982 yılında Anadolu Üviversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. 1991 yılında Doçent ünvanını aldı. Literatüre “Beck Umutsuzluk Ölçeğini” kazandırdı.1997 yılında Profesörlüğe yükseltildı.17.07.2010 Emekli oldu. En sevgi ve heyecanla ile andığı, anısı ESOGÜ Tıp Fakültesi öğrecileri ile kurup geliştirdiği “Gösteri Sanatları” kulubü çalışmalarıdır. Kulübün meyveleri ülkenin çeşitli yerlerinde meslek hayatını hekimlik, onur ve ilkeleriyle sürdüren öğrencileridir. Çocuk ve kadın çalışmalarına ilgisi yoğundur. biz 21. yüzyılda yaşıyoruz. Artık geçmiş görüşleri, geleneksel kalıpları kamuda, hukukta korursak bu ülke nasıl kadınlarını koruyacak çok meçhul zaten. Kadın cinayetlerinin anormal görüntüsü de çok acı bir şey. Yani artık kayınvalidesini koruyan gelinin öldürüldüğü bir vaka yaşadık. Burada beni çok düşündürüyor. Çünkü şiddet biraz da görgüseldir, şiddet uygulanan bir ülkede herkes fırsatını bulunca uygulayabilmekte bunu da görüyoruz. Her gün sokağın başında cüretkarca hiç acımadan yaptım deyip takdir toplayacak görünümüne giriyor insanlar. Bu da çok acı gerçekten. Söylediğiniz gibi, hükümetin söylemleri de cinayetlerin artmasına sebep oluyor. Mesela bahsettiğiniz masumane açıklamasından sonra geçtiğimiz ay öldürülen 27 kadının 7’si 20 yaşının altındaydı. Evet masumane açıklaması etkiledi. Mesela kürtaj, hak edilmiş bütün dünyada uygulanan bir uygulamadır. Çünkü bir çocuk sahibi olmak anne babanın ya da kadının kendi bedeni üzerine vereceği bir karardır. Şu anda kürtaj yasağı olmamasına karşılık devlet politikasından dolayı özellikle devlet hastanelerinde zorluklar çıkarılıyor. Yani çocukları doğursunlar biz bakarız gibi bir yaklaşım da mevcut.
DUNYA
15
4 Mart 2014
Rusya Kırım’a saldırmaya hazırlanıyor
Ukrayna’nın özerk bölgesi olan Kırım’da parlamento dahil birçok kamu binası silahlı gruplar tarafından işgal edildi. Rusya lideri Vladimir Putin’in isteği üzerine Rusya parlamentosu tarafından Putin’e, Kırım’a askeri saldırı yetkisi verildi. Kırım-Rusya sınırındaki gerginlik giderek artıyor.
Dünya Turu
İspanya
İspanya’ya girdiler
Kuzey Afrika’da İspanya’ya ait Melilla bölgesi’ne, Afrikalı 200’den fazla göçmen altı metre yüksekliğindeki tel örgüyü aşarak İspanya’ya ve Avrupa Birliği’ne girdi. Tel örgüyü geçenlerden bazıları yaralandı. Yetkililer ise İspanya-Fas sınırındaki Ben-Enzar geçiş noktasındaki göçmenlerin polise taşlar, sopalar ve şişeler attığını söyledi. Göçmenlerin çoğunun Kamerun ve Gine’den geldiği belirtiliyor. Göçmenlerin coşkuyla şarkılar söyleyerek Melilla’daki göçmen kabul merkezine girdikleri bildirildi. Yine de göçmenlerin çoğunun sınır dışı edilmeleri bekleniyor. Zira Melilla’daki göçmen merkezinde kapasitesinden fazla sayıda göçmen bulunuyor. Merkezi yöneten Carlos Montero 480 kişi için inşa edilen tesiste halen 1300 kişiyi barındırdıklarını söyledi. DÜNYA Dünya oğuzhan özkan
üzerine Kırım-Rusya sınırına Rusya askeri araç ve personel sevk ederek Ukrayna’nın Kırım özerk durumu gözlemeye ve askeri tehdit bölgesinde parlamento oluşturmaya başladı. işgal edildi. Parlamentoyu işgal Ukrayna yönetimi ise Rusya’nın edenlerin, Kırım’da çoğunluk bölgede günlerdir sürdürdüğü asolarak bulunan Rusların olduğu keri hareketliliğe sert tepki vermiş düşünülüyor. Parlamentoyu işgal ve Moskova’yı yeni yönetimi silahlı edenler, parlamentoya Rusya bay- çatışmaya tahrik etmeye çalışmakrağı çektiler, parlamento girişine la suçlamıştı. Ukrayna Savunma “Kırım Rusya’dır” pankartı astılar. Bakanı İhor Tenyuk ise Rusya’nın Kırım’da kilit kamu binaları Rus Kırım’a altı bin ek asker ve 30 ek olduğu tahmin edilen silahlı grup- zırhlı araç gönderdiğini söyledi. lar tarafından kontrol altına alındı. Kırım’a saldırıya onay Sınırda askeri hareketlilik Rusya lideri Vladimir Putin Ukrayna’da sağ yanlısı harekete parlamentonun üst kanadına yükselirken, Kırım’da da Rus yan- Ukrayna’da askeri güç kullanımına lısı gösteriler yükselişe geçti. Bunun ilişkin olarak, “Ukrayna’daki ola-
ğanüstü durum ve Rus vatandaşlarının yaşamlarına yönelik tehditle bağlantılı olarak bu ülkedeki siyasi durum normalleşene dek Federasyon Konseyi’nden Ukrayna topraklarındaki Rus silahlı kuvvetlerinin kullanımını talep ediyorum” dedi. Parlamento, Putin’in bu isteğini kabul ederek, Rusya tarafından Kırım’a gerçekleştirilebilecek askeri bir saldırıya onay vermiş oldu. Putin’in güç kullanma talebinde özellikle Kırım değil de “Ukrayna toprakları” ifadesi geçmesinin, Ukrayna’nın doğu ve güneyindeki Rusya yanlısı bölgelerde de asker kullanılabileceğine işaret ettiği söyleniyor. Kremlin Putin’in henüz Ukrayna’ya askeri saldırı karar
almadığını belirtirken, parlamentonun üst kanadı Putin’e ABD’deki Rus büyükelçisini geri çekme tavsiyesinde bulundu. Bu konuda da son karar Putin’in. Kırım’dan yardım isteği Kırım’ın yeni seçilen lideri Sergiy Aksiyonov’ın Rusya yanlısı olduğu biliniyor. Aksiyonov, daha önce Rusya’dan Kırım Körfezi’ndeki barış için yardım istediğini söylemiş, Kremlin de bu isteğin “karşılıksız bırakılmayacağını” açıklamıştı. Kırım’daki gelişmeler, bölgenin yeni lider kadrosunu tanımadığını açıklayan yeni Ukrayna yönetimini kızdırırken, Batılı liderleri telaşlandırdı.
İsveç’te iş bulamıyorlar
İsveç’in başkenti Stockholm’de bir işe alım fuarı için başvurabilecek kişilere gönderilen e-maillerde yapılan hata izdihama yol açtı. Gönderilen e-mail 1000 kişi yerine yapılan hata sonucu 61000 kişiye gönderilince, iş bulmak isteyenler kapıya yığıldılar. Fuar yönetimi iş bulmak isteyenleri kontrol edebilmek için polis çağırmak zorunda kalındı. İsveç polis sözcüsü Ulf Lindgren verdiği demeçte, olay yerine birkaç bin kişinin yığıldığını söyledi. Bu etkinlik işsiz insanlarla potansiyel işverenleri karşılaştırmak için bir fırsat olarak düşünülmüştü. Lindgren iş bulmak isteyen birçok kişinin sinirli tepki verdiğini ve
tutuklamalar yapıldığını söyledi.
İsveç’in gösterilmeyen yüzü Daveti göndermeden sorumlu istihdam hizmetleri genel müdürü Clas Olsson, aksilikten derin pişmanlık duyduğunu ve etkilenen herkese özürlerini göndermek istediğini söyledi. Pişmanlık ve özrün yanı sıra, dünya “refah ve mutluluk” sıralamalarında hep en üstte olan İsveç’in aslında pek o kadar “yaşanabilir” yer olmadığı bir iş için onlarca işsizin başvurmasından ortaya çıkıyor. İsveç’in toplam işsizlik oranı Ocak ayı itibariyle % 8,6 seviyesine ulaştığı bildiriliyor. DÜNYA
bölgelerinde daha fazla sorumluluk üstlenme yönündeki kararlılığını” ifade etmişlerdi. Bunun üzerine dış politikada “güçlü” olup, diğer ülkelere “barış” götürmek için hızlı bir şekilde adımlar atılmaya başlandı. Somali’ye asker göndermek, Suriye’nin kimyasal silahlarını imha etmek için yardım, Mali’ye yerel kuvvetlere silahlı eğitim vermek, Orta Afrika Cumhuriyeti’ne asker göndermek diğer ülkelere karşı “güçlü” görünmek için yapılan bazı girişimler. DÜNYA
Bakanlar istifa etti
Güney Kıbrıs Rum kesiminde beklendiği üzere hükümet istifa etti. Güney Kıbrıs Rum kesiminde olağanüstü toplanan Bakanlar Kurulu’nda, koalisyon ortağı partinin hükümetten ayrılmasının ardından bu partinin dört bakanı istifalarını sundu. Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis, Savunma Bakanı Fotis Fotiu, Eğitim ve Kültür Bakanı Kiriakos Kenevezos ile Sağlık Bakanı Petros Petridis hükümetten istifa etmiş oldu. Koalisyon ortağı parti, KKTC ile müzakerelere karşı çıktığı için hükümetten ayrılma kararı almıştı. Hükümet sözcüsü Hristos Stilyanidis, bütün bakanların da Rum lider Nikos Anastasiadis’e istifalarını sunduklarını açıkladı. Rum lider Anastasiadis’in kabine yeniden şekillenene kadar bakanlardan 15 Mart’a kadar görevlerinde kalmalarını istediği belirtildi. DÜNYA
İsrail
Camiye giremezsin
“Güçlü” Almanya
Almanya’da gerçekleşen ankete katılan vatandaşların yüzde 74’ü, “güncel uluslararası sorunların çözümünde Almanya’nın daha güçlü bir diplomatik sorumluluk üstlenmesi gerektiğini” savundu. Alman hükümetinin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ve Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz günlerde çeşitli vesilelerle yaptıkları açıklamalarda, “Almanya’nın kriz
Güney Kıbrıs
Dolandırıcılara operasyon Avrupa’nın farklı ülkelerinde insanları değersiz hisselere yatırım yapmaya yönlendirerek dolandıran çete üyelerine yönelik gerçekleştirilen kapsamlı operasyonda onlarca kişi gözaltına alındı. Operasyon kapsamından çoğunluğu İspanya ve İngiltere’de olmak üzere 110 kişi gözaltına alındı. Yalnızca İngiltere’de 850 kişinin bu çeteler nedeniyle dolandırıldığı kayıt altına alınmış durumda. Gerçekteyse sayının binlerce kişiye kadar çıkmış olabileceği düşünülüyor. İspanyol
polisinin de olduğu operasyona bazı ülkelerin istihbarat servisleri de katıldı. Operasyonda, dolandırıcılığın büyük kısmının gerçekleştirildiği düşünülen İspanya’da gerçekleştirilen baskınlarda 84 kişi gözaltına alındı. Bu baskınlara 40’ı İngiltere’den olmak üzere 300 polis katıldı. İngiltere’de 20, ABD’de iki, Sırbistan’da dört kişi gözaltına alındı. Mağdurların çoğunluğunun yaşının 40’dan fazla olduğu, aralarında 70’li ve 80’li yaşlarında olan birçok kişinin bulunduğu belirtiliyor. DÜNYA
İsrail ordusu, cuma namazı için Mescid-i Aksa’ya girmek isteyen erkeklere yaş sınırlaması getireceğini duyurdu. Yapılan yazılı açıklamada, “Kudüs’e, sadece giriş belgesi olan kadınların ve yine giriş belgesi olan 50 yaşın üstündeki erkeklerin girişine izin verilecektir. Bu nedenle Kudüs’e giriş noktalarında şiddetli sınırlama uygulanacaktır” ifadesi kullanıldı. İsrail polis sözcüsü Luba Simari de yaptığı açıklamada ordunun kararını uygulamaya hemen başlayacaklarını belirterek, 50 yaşın altındaki erkeklere sınırlama getirileceği, kadınlara ise herhangi bir sınırlama getirilmeyeceği belirtildi. İsrail yönetimi, genelde gerginlik durumları dışında İsrail içindeki Filistinliler ve doğu Kudüs’te yaşayanlara herhangi bir yaş sınırı getirmeden Mescid-i Aksa’da namaz kılmalarına izin veriyor. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
4 Mart 2014
Savaşın çocukları ve Ebru’nun psikolojisi yazdı
maya mecbur bırakılıyor. İnsanı sağır eden,vicdanı mantığı olan herkesi utandırırken bu sözler .O çocuk… O belki beş liralık
“
O çocuk… O belki beş liralık pijamasına üzülürken psikolojisi neredeydi sormak gerekirdi. Bir sizin etrafınızda dönüyor doğru ya bütün evren... Ebru GÜNDEŞ jüri üyeliği yaptığı bir programda en gerçek masumiyet olan çocuğunu belki de en çirkin oyununa alet ederken
pijamasına üzülürken psikolojisi neredeydi sormak gerekirdi. Bir sizin etrafınızda dönüyor doğru
Meclis 1 Eylül 2015’te dershanelerin kapatılıp özel eğitim kurumlarına dönüştürülmesini onayladı. AKP hükümeti ve Cemaat arasında çıkan anlaşmazlıkta AKP hükümeti cemaate tepki olarak dershaneleri özel eğitim kurumlarına dönüştürüyor. Eşit, özgür, parasız, anadilde eğitim hakkımız bizlere verilmiyor. AKP hükümeti her ne kadar parasız eğitim verdiğini iddia etse de bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Okullardaki eğitimin yetersiz olduğunun farkında olan öğrenciler mecburen dershane desteği almak zorunda kalıyor çünkü önümüzde bizi yarış atı gibi kullandıkları sınavlar var ve bu sınavlarla geleceklerimiz belirlenmeye çalışılıyor . Üniversiteyi kazanmak için dershaneyi mecbur kılan’’parası olana eğitim ‘’ anlayışı üniversite kapılarını emekçi çocuklarına kapatıyor. Bizler bu AKP - cemaatin dershaneler kavgasında son sözü liseliler söyleyecek diyoruz.Liseliler olarak dershanler ve özel okullar kapatılsın, eğitim kamulaştırılsın diyoruz. Bizler eşit,parasız,bilimsel, anadilde bir eğitim özgür-demokratik lise için bütün liselileri mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz. Lise-Der
Babam ve oğlum Diyor ‘ Az kaldı babacığım, 30 milyon avro. Sıfırlıyoruz inşallah’ Vira Bismillah. Berkin’i kafasından vurdular; çocuğu ekmek almaya giderken, gaz bombasıyla. Vira Bismillah.. ‘Hissettim. Kesin montaj’ diyor. Bilim bakanı imiş. Vira Bismillah.. Mertkt Kırlak Hissikablelvuku değil, açıktan yazdı görünüyor; Ruhu, kapı kulluğuna montajlananların kalplerinden önce gözleri başlıyor kararmaya.Vira Bismillah.. İşçi babaların kavminden benim de bir babam var misal. Vira Bismillah.. Manifesto da ezberinde Kuran-ı Kerim de Vira Bismillah.. Ruhi Suyu’da bilir, Hafız Burhanı’da. Vira Bismillah.. Dünyada ve dahi Ahirette tek bir zeytin danesine varıncaya, yediğinin hesabını verebileceklerden.Vira Bismillah.. Yakasında karanfil.. En fiyakalı giysileriyle..Eski Taksim sahnesinin önünde.. Vira Bismillah.. Sizin hiç babanızı copladılar mı? Benim copladılar, kör oldum. Vira bismillah.. Yakınmadı; Morluklara, sırtında, böğründe toplanan kana, sınıf mücadelesinin apoletleri dedi;eş dost güldük. Vira Bismillah.. Oğlum sordu dün.’Baba Ay’ı tutabilir miyim? Deniz yükselirse dedim oğlum, tutabilirsin. Vira Bismillah!! Mert Kırlak mertbulutkirlak@gmail.com
Saadet Akbulut
Gençlik Ortak Sol Aday’da birleşiyor
Dershaneler yetmez özel okulları da kapatılsın
Genç-Der, Gençlik Muhalefeti, TKP’li Öğrenciler, Öğrenci Kolektifleri, Gezi Direnişi’nin en önemli eylemlerinin Ankara’da gerçekleştiğinin altını çizerek, Haziran Direnişi’nin önemli eylemlerine imza atan bu ilin gençlerinin daha fazla Melih Gökçek’e tahammüllerinin kalmadığını belirtti. Geleceklerine sahip çıkacaklarını belirterek, Ankara Ortak Sol Aday Kaya Güvenç’i destekleyeceklerini açıkladılar. Türkiye’nin yerel seçimleri yoğun siyasi gündemle yaklaşıyor. Ve bugün yaklaşan yerel seçimlerden daha fazla, ülkenin geleceğini tartıştığımız günleri yaşıyoruz. Çünkü bu seçimleri Haziran’da AKP’ye ilk darbeyi vuran Türkiye
“
30 Mart yerel seçimlerinde ise gençlik bize sunulan kötüler arasından seçim yapmak zorunda değildir. Gençlik Ankara’da ne Gökçek’e ne de eskimiş siyasetin adaylarına mahkum değildir. Haziran’da mahkum değildi, bugün hiç değil.
“
dağıtamayan mahkemelerden de doğru bir hareket beklenemezdi. OLSUN. Her şeyiniz sizin olsun. Sizler mutluluğunuz pahasına her türlü çirkin oyunu oynarken sevgiden uzak ölüme yakın olan kimin çocuğu olduğu hangi dinin hangi ırkın mensubu olduğunun zerre kadar önemi olmayan yaralanan bir çocuğun sosyal medyada videosu yayınlandı. Bir cümle doluyordu kan damlayan dudaklarından. -Amca diyor. Basından akan kana aldırmadan yarasına bakmadan amca diyor. -Pijamamı kesme o daha yeni. Yeni aldık biz onu … Çünkü hayatındaki en değerli şey belki de o yeni alınan pijama. -Çok mutlu olduk diye mi oldu bütün bunlar diye de ekliyor. Bundan daha acı ve daha gerçek bir soru olabilir mi gülünce basına kötü bir şey geleceğine inanan bir çocuk neden bunları yasa-
“
Onlar bir savaş çocuğu dünyanın herhangi bir yerinde… Gönülsüzler acıya …. Açlığı, korkuyu ve suskunluğu çok iyi bilirler. Çoğu daha ilk rüyalarını bile göremeyen barut kokan bebekler.. Savaşın ortasında çocuk olmaktı kaderleri. Ellerinde ki bombayı oyuncak sanarken. Yasadığı şehir oyunları hayalleri kısaca her şeylerini kaybetmişlerdi. Savaş onları kimliksiz yarınsız ve plansız bırakırken yolsuzluk soruşturmasında tutuklanan Reza Zerrab ve eşi Ebru Gündeş çiftinin tek planladığı şey daha pürüzsüz bir mutluluğa sahip olmak pahasına bu taleple mahkemeden karar çıkartıyorlar. Çiftin çocuklarının psikolojisine gölge düşürecek olan her türlü eleştiriye ve açıklamaya yayın yasağı geliyor. Şaşırmamak gerekir. Nasıl olsa onların ,çiftlikleri, gökdelenleri var. Kendileri için takdim edecekleri robotlarının olmaması şüphesizdir . Adalet
halkının seçimleri belirleyecektir. Ankara ise önümüzdeki seçimlerin merkezinde duruyor. Kentimiz 20 yıldır bir derebeyi aymazlığıyla yönetiliyor. Haziran Direnişi’nde sokağa çıkan gençler olarak neredeyse Gökçek dışında belediye başkanı görmedik. Yıllardır bu kirli siyasi aklın yönettiği kentimiz, hep bu kirli siyasetle anıldı. Ancak Haziran’ın en güzel direnişleri Ankara’da verildi. Ve artık Ankara Gökçek’in kirli siyasetiyle değil Haziran’da mücadele eden halkıyla, gençleriyle anılıyor. Artık Ankara verdiği mücadeleyle ve gençlerin hayatını ortaya koyduğu yer olarak biliniyor. Her sokak başında verilen mücadeleler hepimizin hafızasına kazındı. Çünkü Haziran Direnişi bize sadece mücadele etmeyi değil aynı zamanda seçeneklerimizin olduğunu da hatırlattı. Geleceğimize karar verme seçeneğimizin olduğunu da… Bugün bu seçenek hala önümüzde duruyor. Bu ülkenin
gençliği ülkesine sahip çıkarak geleceğine sahip çıkacağı konusunda iddiasını ortaya koymuştur. Şimdi bu iddiayı yenileme zamanıdır. Şimdi geleceğimizi bugünden başlayarak kurma zamanıdır. Bugünden söyleyelim: AKP daha seçim sonuçları belli olmadan zaten kaybetmiştir. AKP’nin yıllardır büyük bir titizlikle gizlediği pislikleri ortalığa saçılmıştır. AKP kendi pisliğinde boğulmaya mahkumdur. AKP, iktidarı boyunca kapsayamadığı gençliği bugün tamamen kaybetmiştir. Halkımız kazanmıştır, gençliğin aklı ve iradesi kazanmıştır. 30 Mart yerel seçimlerinde ise gençlik bize sunulan kötüler arasından seçim yapmak zorunda değildir. Gençlik Ankara’da ne Gökçek’e ne de eskimiş siyasetin adaylarına mahkum değildir. Haziran’da mahkum değildi,
“
Ancak Haziran’ın en güzel direnişleri Ankara’da verildi. Ve artık Ankara Gökçek’in kirli siyasetiyle değil Haziran’da mücadele eden halkıyla, gençleriyle anılıyor. Artık Ankara verdiği mücadeleyle ve gençlerin hayatını ortaya koyduğu yer olarak biliniyor. Her sokak başında verilen mücadeleler hepimizin hafızasına kazındı.
“
SAADET AKBULUT
Şiddeti değil de, özlemini duyduğu yeni pijamasına zarar gelsin istemeyen, “çok mu mutlu olduk da başımıza bu geldi” diyen küçük bir çocukla, babasının ortaya çıkan yolsuzluklarından psikolojisi bozulacak diye mahkeme kararı verilen Gündeş’in çocuğunu kıyaslıyor Akbulut.
ya bütün evren... Ebru GÜNDEŞ jüri üyeliği yaptığı bir programda en gerçek masumiyet olan çocuğunu belki de en çirkin oyununa alet ederken –Çocuğumun psikolojisi bozulacak demişti. Ve bir anne olarak gözyaşlarına boğulmuştu. Bütün televizyon kanalları bunun primini elde etmeye çalışırken Konya’da Ayaz bebek penceresi olmayan bir gecekonduda soğuktan donarak ölmüştü ve simdi…. Sizler dünyayı kendi etrafınızda döndürmeye çalışırken savaşın çocuklarının payına sadece olum düşüyor. Ölüm oralarda sudan ucuz. Mutlu çift Ebru Gündeş ve Reza ikilisi haksız bir mücadeleyi kazanmasının sevincini yaşarken camları siyah filmli olan araçlarında mutluluk pozları verirlerken vicdanlarının da araçlarının kirli camları kadar kapkara olduğunu anlamak güç değil. Ve artık kaçacak yeriniz yok. Yerin dibine de girseniz çocukların gözleri hep üzerinizde olacak. O ÇOCUKLAR EN BÜYÜK ÖZRÜ HAKEDİYORLAR. sedef saadet akbulut
bugün hiç değil. Gençliğin bu tercihi sadece kendi geleceği için değil topyekün ülkenin geleceği içindir. Çünkü ülkenin geleceğine
bu tercih damgasını vuracaktır. Gençliğin tercihi, Ankara’da Ortak Sol Aday, Özcan Kaya Güvenç’tir. Çünkü Özcan Kaya Güvenç, Haziran’da uğruna mücadele ettiğimiz değerleri savunmayı tüm yaşamı boyunca sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. 68 ruhunu yaratanlardandır. O ruhu kendine yol yordam kabul eden Haziran gençliğiyle buluşturacak adaydır. Ve bu sadece bir oy çağrısı değildir. Gençlerin de yöneteceği bir
Ankara için, kendi geleceğimizi kurmak için emek verme çağrısıdır. Biz aşağıda imzası bulunan gençlik örgütleri olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Özcan Kaya Güvenç’i destekliyor ve üniversitelileri birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Genç-Der Gençlik Muhalefeti TKP’li Öğrenciler Öğrenci Kolektifleri
YAKLASIMLAR
17
4 Mart 2014
Kurabildiysek, yine kuralım
“
EMRE ÖZTÜRK yazdı
Haziran’dan sonra artık buralar aynı değil. Direniş birikimi bu nesille birlikte capcanlı yaşıyor. Direniş bir görünüp bir kaybolmadı da. Yükselebildiğine yükseldi, ağır ağır çekilirken forumlar, birlikler ve yeni bir kalkışmaya dair inançlar yüzeye çıktı. Emre Öztürk’ün Redaksiyon Dergisi’nde yayımlanan yazısına aynen yer veriyoruz.
İşte bu bölümden sonra bizim cenahta da işler biraz karışıyor. Eğer ne yapmalı diye naçizane sorduk sayılırsa en önce gereğini yapacağımız konusunda anlaşalım. Bizden gayrısına yapılacakları havale etmeden. Ne yapılacağına bizim karar verdiğimiz ama yapacak kişileri hiç kendimiz olarak düşünmediğimiz değil. Bildiğin gereğini yapmak.
“
Haziran’dan bu yana yaşadıklarımızı unutmuş gibi yapmamız, yokmuşçasına hareket etmemiz mümkün değil efendim. Acısıyla tatlısıyla ne konuşursak konuşalım Haziran ayı içerisinde ve sonrasında yaşananlara göre elbette konuşacağız. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedik. En azından ben katıldığım her toplantıda en az bir kez duydum. Böylesine bir direniş olur da herkesin bir diyeceği olmaz mı? Olur elbet. Yazılıyor, çiziliyor, talep listeleri çıkıyor, şartlar öne sürülüyor, tezler havalarda uçuşuyor, övgünün de yerginin de bini bir para. Bu da güzel. Eğer yapılan değerlendirmeler edebi eser olsun diye yapılmadıysa iş başa düşüyor artık demektir. Vakit geldi de geçiyor bile denilebilir. *** Tam siyaset mevsimi. Ne güzel de her şey üst üste denk geldi. Elinle kursan bu kadar iyisi olmaz. Ben diyeyim konjonktür, siz deyin objektif şartlar.
“Cemaat kendisine düşen payı yetersiz buluyor. ABD, AKP’yi bu şekilde istemiyor. Ergenekon derdine çare arıyor. AKP ile bunlar amansız bir kavgaya tutuşmuş durumdalar. Bizim cenahta durum nasıl? Sol, Gezi Direnişi’yle birlikte ölü toprağını üzerinden attı. Kürt hareketi, yılların mücadelesi ve deneyimiyle önemli bir aşamaya geldi. Halk, Gezi öncesi halk değil artık. Daha ne olsun!” *** Eğer gerçekten seyirci kalmayacaksak, gerçekten yazdıklarımızın hakkını vereceksek karışmış düzen cephesini alt üst etmek boynumuzun borcu. İşte bu bölümden sonra bizim cenahta da işler biraz karışıyor. Eğer ne yapmalı diye naçizane sorduk sayılırsa en önce gereğini yapacağımız konusunda anlaşalım. Bizden gayrısına yapılacakları havale etmeden. Ne yapılacağına bizim karar verdiğimiz ama yapacak kişileri hiç kendimiz olarak düşünmediğimiz değil.Bildiğin gereğini yapmak. “Durum apaçık ortada. Yapılması gerekenler de…” *** Eğer Haziran’dan geriye dönmek yok ise Haziran’dan bize ne kaldı ona biraz bakalım. Haziran’dan bize mesela forumlar kaldı. Gitmesek de görmesek de şeklinde anlatmıyorum. Orada forumlar var, o kadar uzakta da değiller. Gidiyoruz da, görüyoruz da. Her ne kadar az gitmiş olunmuş olsa da o forumlar bizim forumlarımızdır. Yani solun forumlarıdır. Biri cephe deyip de forumların semtinden geçmi-
yorsa ona cephe demek biraz zor olacaktır. Çünkü zaten cephe diye konuşabileceğimiz şey sadece bizim değil bizden gayrısıyla birlikte yaptıklarımız olsa gerek. Bizden gayrısı yok ise o cephe olabilemez ne yazık ki. O yine biz olur veya bizden hallice bir toplam olur ama cephe olamaz. Bu anlamda Gezi sonrasında forumlar herkesi bir araya getirmeyi başaran el yordamıyla oluşmuş cephelerdi. Eylemse eylediler, söylemse söylediler, birleşmekse birleştiler, birleştirdiler. Başbakan’ın deyimiyle hepimiz oradaydık ilk başta. *** Uzaklarda arama çünkü sen içimdesin diyelim ve anımsayalım. Gezi ayaklanmasının kalbi hangi platformda atıyordu? Taksim Dayanışması’nın herkesin katılımına açık toplantısında. Yine herkes oradaydı. Partilerse neredeyse hepsi, derneklerse sadece köyü için kurulmuşların dışındakilerin yine neredeyse hepsi, gençlerse gençler, kadınlarsa kadınlar, sendikalar, LGBTT’ler bugüne kadar bu memlekette iyi şeyler yapmak için aktif bir konumda olanların hepsi oradaydı. Aynı cephedeydi. Taksim ve ayaklanma konusunda anlaşıyorlardı. Ne gerekiyorsa söylüyor ve eyliyorlardı. Ne kadar biliyorsa, ne kadar görüp geçirdiyseler, ne kadar okuduysalar. Herkesin ikna olduğu yere kadar ötesine geçmeden. Herkesin söz hakkı eşitti. Kararlar alınıyor ve uygulanıyordu. Ülkenin, kentin ve ayaklanmanın kalbiyle ilgili kararlardı. Karşımızda AKP vardı, siyaset yapıyordu. Tam karşısında ne vardı Taksim Dayanışması. O da siyaset yapıyordu. Göğüs göğüse cephe cepheye siyaset yapılabiliyordu. Eksik fazla, her
neyse. Her ne kadar Taksim Dayanışması’nın siyasetle nasıl ilişki kurması gerektiğine dair rivayetler muhtelifse de Allah’ın da bildiği kulların da bildiği buydu. Dayanışma ayaklanan insanların sözünü egemenlerin karşısında söyleme hakkına sahip yegane cephemizdi. Her iki cephemiz de bizi bir noktaya taşıdı elbette. Yani forumlar da Taksim Dayanışması da. Hala da taşımaya devam ediyor. Düzenin karşısında bugün ne yapılacağına dair bize çok büyük iki deney miras bıraktılar. Düzenin en merkezi kenti, onun da kalbi olan meydanda muhaliflerin hepsini toplayabilecek söze ve söyleme iradesine sahip bir cepheysen karşındaki kağıttan kaplanları buruşturup bir kenara atabiliyordun. Olaylar ve yaptığımız bazı tercihler bizi böylesi bir cepheleşmenin öznesi haline getirmişti. Bunun sonucunda yenilmemiş bir ayaklanma düzenin kendi dengelerini alt üst etmeye yetecek kadar güçlü bir enerjiyi açığa çıkarmayı başardı. *** Gezi sonrasında ortaya çıkan cephelerimizde durum böyleyken karşı cephede kartlar yeniden karıldı. Al takke ver külah AKP, CHP, Cemaat, Ergenekon, ABD arasında yeni yan yana gelişlerin olduğu ve olacağı hepimizin malumu. Gelelim bizim tarafa. Bizim tarafta da gelişmeler karşısında yeni konumlanışlar artık netleşmiş oldu. Uzun zamandır şekillenmeye başlayan politik saflaşmalar Gezi sonrası artık kristalize olmaya başladı. “Önümüzdeki zamanlarda saflar daha fazla belli olacak. Herkes yüzünü döndüğü yere doğru ilerleyecek”. ***
Bazıları hali hazırda oluşmuş olan birleşik örgütsel yapıların geliştirilmesi tüm yaşadıklarımızın kaçınılmaz bir sonucu. Önümüze çıkan her gelişmede gereğini yapmaktan kaçınmak için titizlenen dostların “birlik tamam ama…” dediklerini duyar gibi oluyorum. Anlatılan senin de hikayen. Olaylar başka bir diyarda geçmiyor. Yeni keşiflere açık olmakla beraber zaten bir zamandır oluşmaya başlamış olan saflaşmanın mikroskoba bile gerek olmadan görülebilecek netlikte olduğu da ortada. En başta söz verdiğimiz gibi eğer eskisi gibi olunmakta kimsenin özel bir ısrarı yok ise birleşik mücadele yürütmenin imkanlarını yaratmak konusunda tereddüt etmenin ne yeri ne de zamanı. Taksim Dayanışması’nda cepheydik, forumlarda cepheydik, hakim sınıflara karşı siyasal mücadele yürüttük, eylem yapmaktan geri durmadık onları geriletebildik. Ancak şimdi o cephelerin gücünün veya işlevinin yetemediği çapta siyasal mücadeleyi örgütlemek için durup bekleyecek çok zamanımız yok. Hiçbir siyasal süreci pas geçebilecek lüksümüz de yok. AKP’nin karşısında cemaat bile siyaset yapmaya soyunmuş ise halk iktidarını kurmaya soyunanların siyasal mücadelede tereddüt etmeye hakkı da pek yok. Bugün de anlaşanların kurduğu veya kuracağı birleşik örgütsel yapılarla konjonktürü izlemenin değil müdahale etmenin imkanlarını neden oluşturmayalım? Hep birlikte anlaştığımız meselelerde elbette ki daha geniş cepheler de yaratabiliriz. Eğer derdimiz üzüm yiyip durmak değilse bağcıyı dövmemizin bir mahsuru yok. Hep birlik olalım, üzümleri bir kenara bırakalım, bağcıyı dövelim. Emre Öztürk
Devlet adamlığı ile rüşvet adamlığı… EVRENSEL Öztürk Polat Ne zaman kendisine karşı bir eylem ya da söylem çıksa: “Bu bana karşı yapılan darbe girişimidir” diyordu Başbakan… Önce Gezi direnişini kendisine karşı gerçekleştirilmek istenen darbe olarak deklare etti. Hâlbuki “Gezi”, Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi bir darbe girişimi değildi, Erdoğan’ın yarattığı tek adam diktatörlüğüne karşı kendiliğinden gelişen bir itirazdı, bir sivil itaatsizlik eylemiydi. Gezi’nin darbe girişimi olmadığını anlayan Erdoğan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrası da aynı dili kullanarak “Bir darbe girişimiyle karşı karşıyayız” diyordu. Oysa darbe; güçlünün anayasal düzeni ve hukuku askıya alması değil midir? Tayyip Erdoğan, hükümete karşı geliştirilen her itirazda kendince kurguladığı komplo teorileriyle darbe paranoyasına büründü.
Darbe olgusunun Erdoğan’ın bilinçaltına bu denli yerleşmesini şuan başında bulunduğu AKP’nin askeri darbe ürünü olmasıyla ilişkilendirirsek yanılmayız. Malumunuz; AKP’nin tohumları 12 Eylül 1980’den sonra atıldı, 20 yıllık olgunlaşma sürecini tamamlayan siyasal İslam teorisi olgunlaşan AKP adı altında iktidara getirildi. *** 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan mevcut iktidarın, boğazına kadar bulaştığı yolsuzluğu, hırsızlığı, sığındığı mağduriyet limanıyla perdelemeye kalkıştığı bugünlerde; günümüz politikacılarına devlet adamlığı dersi veren Sırrı Atalay’ın öyküsünü hatırlayalım. Bir dönem Cumhurbaşkanlığı makamına vekâleten oturan Kars eski senatörlerinden merhum Sırrı Atalay 12 Eylül darbesinin ardından zorunlu ikametgâha tabi tutulduğu Zincirbozan Cezaevinden çıktıktan sonra bazı mesai arkadaşları tarafından evinde ziyaret edilir. Darbe öncesi sağlığı bozulmaya başlayan Atalay’ın cezaevi koşullarının da etkisiyle hastalığının ilerlediğini gören arkadaşları Atalay’a : “Neden tedavi olmadığını?” sorarlar.
Sırrı Atalay: “Hastalığım iyice ilerledi şu an Türkiye’de tedavim mümkün değil ancak yurt dışında tedavi görebilirim ancak buna da maddi koşullarım müsait değil ” cevabını verir. Sırrı Atalay’ın sağlık durumu Atalay’ın arkadaşlarınca dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e iletilir. Evren emir erine: “Sırrı Bey bu ülkeye ciddi hizmetleri bulunmuş önemli bir devlet adamıdır, kendisine söyleyin derhal hazırlansın, yurt dışında tedavi olsun, bütün tedavi masrafları da devlet tarafından karşılanacak” talimatı verir. Ancak Sırrı Atalay, Kenan Evren’in kendisine gönderdiği haber üzerine: “Memlekette bu denli yoksulluk varken, ben halkın vergilerinden oluşan devlet bütçesinden para alarak hastalığıma çare arayamam. Bu devlet adamlığına yakışmaz!” yanıtını vererek, Kenan Evren’in emrine itaat etmez. (Kaynak: Ali Baransel - Bıçak Sırtında Remzi Kitapevi) *** Parlamentonun tarihi taş binası Sırrı Atalay gibi siyasetçiye ev sahipliği yaptığı için mutlu mudur? Orasını bilmem.
Fakat bildiğim odur ki: Bugün kimi siyaset akademilerinde Sırrı Atalay’ın devlet adamlığının yeni yetme siyasilere ders olarak okutulmasının nedenini iki maddeyle açıklayabiliriz. Birincisi: Siz bu ülkede Cumhurbaşkanlığı gibi devletin en üst makamına oturacaksınız ve tedavi olacak paranız olmayacak. İkincisi: Devletin kaynaklarını sağlığınız söz konusu olsa bile kendi kişisel ihtiyaçlarınız için kullanmaya tenezzül etmeyeceksiniz. *** Başı her sıkıştığında “darbe ile karşı karşıya geldiği” halüsinasyonunu gören Başbakan, şimdilerde suçunu kapatmak için 27 Mayıs darbesinde idam sehpasına gönderilen Adnan Menderes’in arkasına saklanıyor. Menderes’i kendine siper ederek telefondaki soygunu perdeleme gayretine girişti... Halbuki; yolsuzluk yapan rüşvet adamlarını değil de Sırrı Atalay gibi devlet adamlarını kendine referans alsaydı şimdilerde kendini aklamak için böylesi bir gayreti olmayacaktı.
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Can Dündar Cumhuriyet
Dündar, Başbakan’ın ODTÜ’lülere kustuğu nefrete cevap veriyor. Dündar: “Bir ODTÜ’lü olarak kendisine aynen iade ediyorum: Sensin terörist! Ağacı büyüten biziz, kesen sen... Talana “Dur” diyen biziz, yol veren sen... Hukuku müdafaa eden biziz, katleden sen... Gençleri kurşunlayan polise “Kıymayın” diye feryat eden biziz, onları “Destan yazdılar” diye öven sen... Zulmün kabardığında camiye sığınan biziz, sığınanları “İçki içtiler” yalanıyla lanetleyen sen... Hırsızı takip eden biziz, takdir eden sen... Evladımıza “Haramdan uzak dur” diyen biziz, “Evdeki dolarları sıfırla” talimatı veren sen... İnsanı insan olduğu için, ayrım gözetmeksizin seven biziz, muhaliflerine “Ateist” diye, “çocuksuz” diye hakaret eden sen... Hal böyleyken, biz “ateist”iz, mümin sen; öyle mi? Aynı şeylere inanmadığımıza şükrediyor insan...”
Kötü
Yiğit Bulut Star
Bulut hayal gücüne hâkim olamıyor. Başbakan Erdoğan’ın da danışmanlığını yapan Bulut, deri eldivenli Kabataş saldırganları iddiasının da ötesine geçerek 1071’den beri tezgâhlanan “Büyük Oyun” ile Erdoğan’ın nasıl devrilmek istendiğini anlatıyor. Bulut yazısını şöyle tamamlıyor: “Sonuç: Hedef BÜYÜK TÜRKİYE ve hayata geçirmeye çalışan lider... Saldırı içeriden dışarıdan, İHANET MALESEF İÇERİDEN! AMA ŞUNU HİÇ UNUTMAYIN; hedef, 1071’den beri yani BU TOPRAKLARDA EGEMEN OLUP AVRUPA’YA DOĞRU yayıldığımızdan bugüne COĞRAFYAMIZ ve BU COĞRAFYA’NIN halkları... Bu oyunu bozacağız ve YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”
Çirkin
Öncel Öziçer Sabah
Öziçer, sigorta şirketlerine, bankalara, kredi kartlarına ve bunlar üzerinden inanılmaz rant sağlayan kapitalistlere değiniyor. Ancak Öziçer’in antikapitalistliği kırılan abajur, eriyen dondurma, gelmeyen çilingir kadar. Öziçer: “Bu cevabı alınca benim bir an şuurum kapandı sanırım. Öfkeden tansiyon fırlamasına bağlı bilinç kaybı yaşadım. Kendime geldiğimde hem panjuru tamire gelen adama, hem de boşu boşuna çağırdığım çilingire servis ücretlerini tıkır tıkır ödüyordum. Bir market alışverişinin bana kaça patladığına inanamazsınız. Tam da ay sonu... Bu, çok fena oldu! Özetle, kahrolsun kapitalist düzenin kan emicileri! Yaşasın ilkel, basit, sadeleştirilmiş hayat! Bak yaa, insanı zorla ‘anarşik’ yapar bunlar!”
günlüğü İlker Eraslan
Başbakan ve Bilal’in görüşme kayıtları twitter gündemine bomba gibi düştü. Gece yarısı dahil tweetler inanılmaz hızda ve yoğunlukta atılmaya devam etti. Anaakım medya görüşme haberini hiç görmezken, başbakanlığın yalanlama açıklamasını yayınlayarak haberi olmayanları da haberdar etti. Sosyal medya en son 17 Aralık operasyonunda olan yoğunlukta ve yaratıcılıkta kullanıldı. @Cemil_Marki Keşke ülke toptan fake olsaydı be :( @ladderpain dolar artsa da twitter yasaklanmasa @onudemekistedim . Ses kaydını yalanlayarak ses kayıtlarını hiç dinlememiş olan AKPlileri de merak ettirdiler. Yarın herkes dinlemek isteyecek ^.^ @GencDer Yolsuzluğa karşı Kadıköy Boğa’ya! @zaytung Son Dakika - Başbakanlık’tan açıklama: ‘’Haramzadeler dışındaki ses kayıtlarına itibar etmeyiniz...’ @kutup_zencisi “biraz para arttı onunla da bir kaç villa alalım diyoruz...” cümledeki güzelliğe bakar mısın? çiçek gibi çiçek...
SPOR
19
4 Mart 2014
Fenerbahçe taraftarı isyan etti Fenerbahçe maçlarında son haftalarda verilen hakem kararlarının kasıtlı olduğunu öne süren ve Federasyonun kurullarının verdiği cezaları protesto etmek amacıyla TFF’nin İstinye’de bulunan binasına yürüyen Fenerbahçeli taraftarların bu yürüyüşlerine İstanbul Emniyeti ciddi önlemler aldı.
SPOR onur şeker
Fenerbahçe’de isyan sürüyor... Sarı-lacivertli yöneticiler, önceki gün Federasyonu ve kurullarının son dönemde verdiği ağır cezaları hedef alan çok sert bir açıklama yapmıştı. İdarecilerin geniş yankı uyandıran bu duruşu camiayı da tetikleyen etken oldu. Dün taraftarlar tarafından Türkiye Futbol Federasyonunu hedef alan bir yürüyüş organize etti. Yüzlerce futbolsever, Türkiye Futbol Federasyonunun İstinye’deki binasına yürüdü. İstinye Park’ta toplanan ve 14.30 gibi yürüyüşe başlayan yüzlerce Fenerbahçeli, yaklaşık 1.5 kilometrelik mesafe kat etti, sloganlar eşliğinde bina önüne geldi. Türkiye Futbol Federasyonu
binası önünde çevik kuvvetin yer alması dikkat çekerken, ayrıca 5 adet TOMA’nın da çevrede yer alması gözlerden kaçmadı. Bu esnada çıkan olaylarda Federasyon binasının camları kırıldı. Havai fişekler ve zaman zaman taş atarak protestolarını sürdüren Fenerbahçeli taraftarlara polis saldırdı ve binanın kapısına kadar yaklaşılmasına engel olmaya çalıştı. Çevik kuvvetin kurduğu barikat önünde protestolar bir süre daha devam etti. Eylemde bir kişi göz altına alındı. Yürüyüşün ardından futbol Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig’de Gençlerbirliği’ni tartışmalı 2 penaltı ile 2-0 yendi. Sarı-lacivertlilerin cezası nedeniyle, maçı
sadece kadın ve çocuklar tribünden izleyebildi. Lider Fenerbahçe, Kadıköy’de 90 dakika tek kale oynadığı maçta Gençlerbirliği’ni Emre Belözoğlu’nun 2 penaltı golüyle yıktı. Sarı-lacivertlilerle 4 hafta sonra buluşan Sow, Emenike ve Kuyt üçlüsü sayısız gol pozisyonundan yararlanamadı. Fenerbahçe’nin imdadına iki penaltıya sebebiyet veren Ante Kulusic yetişti. Lider, 57 ve 71. dakikalarda Emre Belözoğlu’nun attığı penaltılarla 3 puana ulaştı. Maç sonrasında Gençlerbirliği teknik direktörü Mehmet Özdilek hakeme isyan etti. Verilen penaltı pozisyonları nedeniyle de hakem Cüneyt Çakır birçok yorumcunun eleştirisine maruz kaldı.
Galatasaray ve Beşiktaş tökezledi Lidere ile en yakın konumdaki Galatasaray, Spor Toto Süper Lig’in 23. haftasında Çaykur Rizespor’la 1-1 berabere kaldı. Galatasaray’ın golü, 61. dakikada Chedjou’dan geldi. Çaykur Rizespor’un golünü ise 86. dakikada penaltıdan Kweuke attı. Aslan’ın lider Fenerbahçe’yle arasındaki puan farkı 6’ya çıktı. Üçüncü sırada bulunan Beşiktaş ise kendi sahasında Antalyaspor’la 0-0 berabere kaldı. Maçta Almeida ve Olcay ile etkili olmaya çalışan siyah-beyazlı ekip aradığını bulamadı. Lider Fenerbahçe ile arasındaki puan farkı 8’e çıkarken Galatasaray’ın da berabere kalmasıyla arasındaki puan farkı aynı kaldı.
Genç okçular dünya şampiyonu
Aslan’dan futbol dersi: 1-1 Maç başlayana kadar Chelsea favori olan taraftı. Hatta İngilizler 9. dakikada Torres’le golü buldu, avantaj da sağladı. Mancini yanlıştan döndü, Galatasaray yavaş yavaş kendine geldi. Sahada ikinci yarıda bambaşka bir Cim Bom vardı, saldırdıkça saldırdı. Sarı- kırmızılılar, Chedjou ile eşitliği yakaladı, sayısız pozisyon kaçtı, Aslan mesajı yolladı: 18 Mart’ta Ada’da görüşürüz. Hesap Londra’ya kaldı Galatasaray, Şampiyonlar Ligi 2. Tur ilk maçında Türk Telekom Arena’da
Chelsea’yi konuk etti. Hemen hemen her maça farklı bir kadroyla çıkan Mancini bu mücadelede de maç eksiği olan Eboue ve Hajrovic’i sahaya sürdü. İtalyan teknik adam, Semih’in yerine de Hakan’a stoperde görev verdi. Şampiyonlar Ligindeki diğer sonuçlar: Manchester City-Barcelona 0-2 B.Leverkusen-PSG 0-4 Arsenal-Bayern Münih 0-2 Milan-Atletico Madrid 0-1 Zenit-Dortmund 2-4 Olympiakos-M United 2-0 Schalke 04-Real Madrid 1-6 SPOR
Okçulukta Begüm Topkarcı, Ye- okluk beraberlik atışı yapıldı ve Türkiye şim Bostan ve Aleyna Akçınar’dan 30-28 üstünlük sağlayıp bronz madalyaoluşan Makaralı Yay Genç Bayan Milli nın sahibi oldu. SPOR Takımı, Dünya Salon Okçuluk Şampiyonası’nda finalde ABD’yi 225-224 yenerek dünya şampiyonluğunu elde etti. Bu dalda bronz madalyayı, Rusya kazandı. Kerem Kırsever, Orkun Ege Tokuşoğlu ve Berat Aydın’dan oluşan Olimpik Yay Genç Erkek Milli Takımı ise, 3.’lük maçında Rusya’yı 225-224 yendi. Ancak Rusya hesaplama hatası olduğu yönünde itirazda bulundu. Bunun üzerine üçer
Epsilon’a operasyon Fransa, İspanya ve Bulgaristan İçişleri Bakanlıklarının ortak yürüttüğü operasyonda, uyuşturucunun Şili çıkışlı olduğu ve İspanya’ya götürüldüğünün öğrenildiği kaydedildi. İspanya İçişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, 19 Şubat’ta Fransa’nın Le Havre Limanı’nda durdurulan araçta uyuşturucu bulunmasının ardından 5 kişinin gözaltına alındığı açıklandı. Kamyonun, Liberya bandıralı bir gemi ile Fransa’ya getirildiği ve kamyonda-
ki İspanyol vatandaşı 2 kişinin gözaltına alındığı ifade edildi. Kamyonun, İspanyol Epsilon takımına kayıtlı olduğu ve bu nedenle Epsilon’un Barcelona kentindeki merkez binasında ve direktörü David Oliveras’ın evinde arama yapıldığı bildirildi. Bu arada İspanya Ulusal Mahkemesi Hakimi İsmael Moreno, Fransa tarafından hakkında arama ve tutuklama emri çıkarılan David Oliveras’ın, kefaletsiz tutuklanıp cezaevine gönderilmesi kararını verdi. SPOR
‘3 numara’ emekli edildi NBA’de Philadelphia 76’ers’ın eski efsane oyuncusu Allen Iverson’ın 3 numaralı forması emekliye ayrıldı. NBA’de Philadelphia 76’ers’ın eski efsane oyuncusu Allen Iverson’ın 3 numaralı formasını bundan sonra kimse giyemeyecek. Sabaha karşı oynanan Wizards-Sixers mücadelesinin devre arasında düzenlenen törenle 76ers’ın unutulmaz ismi Allen Iverson’ın 3 numaralı forması salonun çatısına yükseltildi. 2001 yılında 76ers’ı NBA finaline taşıyan ve 11 kez all-star seçilen Iverson, Julius Erving (6), Maurice Cheeks
(10), Wilt Chamberlain (13), Hal Greer (15), Bobby Jones (24), Billy Cunningham (32) ve Charles Barkley’den (34) sonra forması emekliye ayrılan 8. 76ers oyuncusu oldu. Iverson, 2010-2011 sezonunda Beşiktaş ile 2 yıllık sözleşme imzalamış ancak yaşadığı sakatlık nedeniyle sadece 10 maça çıkarak ülkesine dönmüştü. Takım CEO’su Scott O’Neil, Iverson’ın takımın efsaneleşmiş oyuncularından biri olduğunu vurgularken, “O her şeyini sahada bıraktı. Kimse onun yüreğini sorgulayamaz. Bu oyuna gelmiş en iyi oyunculardan biriydi” ifadesini kullandı. SPOR
Yeni sezonda ‘Muhteşem Yüzyıl’da Geçen hafta 1071 Malazgirt Bulvarı’na verdiği adla kendisini Alparslan ilan eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bu kez de Osmanlı’ya özendi. “Kıskanıyor-
lar ve korkuyorlar, Osmanlı yeniden diriliyor Allah’ın izniyle” diyen Melih Gökçek’i yeni sezonda Muhteşem Yüzyıl dizisinde görmek dileğiyle… toplum
Sen zahmet etme biz kestik Totem yaparak ülke yöneten Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul’un sularının kesildiği durumda ‘bıyığını keseceğini’ açıklayarak gerçekten halka güven saldı(!). Ancak Bakan Eroğlu’nun bıyığıyla bahse girdiği sırada İstanbul’un pek çok yerinde sular akmıyordu. Bu sebeple Bakan Eroğlu’nun ‘kıvırma’ açıklamalarına karşı ‘traş bizden’ diyoruz.
TOPLUM özge doğan
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu İstanbul’daki su sıkıntısına değindiği açıklamasında, susuzluğa karşı bıyığını ortaya koyarak yüreklere su serpti. Su sıkıntısının olmadığını söyleyen Eroğlu, “İstanbul’da sular kesilirse bıyıklarımı keserim” dedi. Sen en iyisi Bakanlıkla ilişkini kes Demokratik ülkelerde devleti yönetenlerin, görevlerini layıkıyla yerine getiremedikleri durumda yaptıkları istifa etmektir; bıyıklarını kesmek değil. Oysa bizim ülkemizin ‘ileri demokrasi’sinde devleti yönetenler, halka 15 milyon nüfuslu bir kentin su problemine çözüm sunmak yerine; mahallenin bıçkın delikanlısı jargonuyla “Sular kesilirse bıyıklarımı keseceğim” diyor. Bakan Eroğlu’na bu durumda daha iyi bir tavsiye olarak; “Sen en iyisi Bakanlıkla ilişkini kes” denilmesi gerekiyor. Eroğlu’nun bıyığı mı yoksa susuzluk mu? Bakan Eroğlu’nun mantık bilimini yerle yeksan eden ‘denk tutma’ kafası İstanbullular için susuzluktan bile daha büyük tehlike arz ediyor. Öyle ki; Bakan Eroğlu, dünyanın metropolleri arasında yer alan, 15 milyonluk bir kentin susuz kalmasını, kendisinin bıyıksız kalmasıyla denk tutuyor. İstanbulluları ‘Eroğlu’nun bıyığı mı yoksa susuzluk mu?’ ayrımına sürük-
18SORU idil cambazoğlu Öğrenci/istanbul
Şantaj montaj Her gün bir yenisi çıkan ses kayıtları Türkiye’nin değişmez gündemi haline geldi. AKP’nin her ses kaydına ‘montaj’ demesi yeni bir furya yarattı. Ceylan’ın 1993’te yaptığı Şantaj-Montaj şarkısı da 21 yıl sonra hit oldu. Ceylan tarafından okunan şarkı bugünlerde sosyal medyanın en çok paylaşılan şarkılarından biri haline geldi.
leyen bu açıklama Eroğlu’nun bıyıklarının da önemini sorgulatıyor. Bakan Eroğlu’nun bu açıklamasıyla halkı rahatlattığını zannetmesi ise içler acısı. “Kafamda deli sorular…” Açıklama şu soruları da beraberinde getiriyor; Eroğlu’nun bıyıklarından halka ne? Koca İstanbul susuz kaldıktan sonra Eroğlu bıyıklarını kesse kaç yazar? Farz edelim İstanbul susuz kaldı ve Eroğlu da bıyıklarını kesti, bunun İstanbulluların susuzluğuna ne
gibi bir çare olması bekleniyor? Böyle adak adar gibi ülke mi yönetilir? Bakan Eroğlu’nun bıyıkları çok kutsal bir nesne mi ki, bu kadar önemli bir konunun ana öznesi ‘bıyık’ oluyor? Son olarak da Bakan bu anlamsız açıklamayla neyi kanıtlamaya çalışıyor? Hadi sıhhatler olsun… Bir nevi totem yapar gibi ülke yöneten Bakan Eroğlu’nun bu açıklamayı yaptığı sırada, Eroğlu’nun bıyıklarına veda etmesi gereken bir takım gelişme-
ler de oldu. Bakan Eroğlu’nun bıyıklarını keseceğine bahse girdiği esnada, sosyal medya kullanıcıları İstanbul’un pek çok yerinden sularının kesik olduğunu duyurdular. Zaten bu halk, AKP’lilerin ‘aslında öyle demedik böyle dedik’ minvalinde kıvırmalarına alıştı. Dolayısıyla Bakan Eroğlu’nun da yarın bir gün “Bıyıklarımı keserim demedim, kavas dedim” demesinin önüne geçmek amacıyla, biz elimizi çabuk tutarak Bakan Eroğlu’nun bıyıklarını kesmiş bulunduk. Hadi sıhhatler olsun…
İşte ‘kuzu kuzu’ itiraf ettim
Meydanlarda, “Bunlar size bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam diyor” diyerek halkı kışkırtan Başbakan’ın partilisi Burhan Kuzu, bizzat kendisi halkı ‘aptal’ yerine koyan bir tweet attı. Tweet şöyle; “İnanın bu uydurma kaset ve ses kayıtlarına doğru olsa bile inanan yok. Millet bu iktidardan memnun”. Görüldüğü üzere Kuzu’nun bir anayasa profesörü olarak, hukuka uygunluğun ‘halkın
memnuniyeti’ ile değil somut delillerle sağlandığını öğrenmesi gerekiyor. Kayıtlar doğru ise bu Başbakan’ın suçlu olduğunu gösterir ve dolayısıyla memnuniyetin bir önemi kalmaz. Ayrıca millet memnun demek; ‘halk hırsızlığa destek veriyor’ demekle aynı şeydir ki bu da halkın güvenini suiistimal etmektir. Öte yandan ‘Doğru olsa bile’ ifadesindeki gizli itiraf da gözden kaçmamaktadır. toplum
Bakanla hislerimiz karşılıklı değil 1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Heyecanlı olmak sanırım ve hayal kurmak 3. Mutluluk nedir? Birliktelik 4. Mutsuzluk nedir? Kavga 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Düşüncesizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Art niyet 7. En sevmediğiniz şey? İlkbahar 8. En sevmediğiniz kişiler? İnsanları aptal yerine koyan kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Dinlenmeyi severim 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreyya 11. En sevdiğiniz yazar? Yaşar Kemal 12. Kahramanınız? Yok 13. Kadın kahramanınız? Yok 14. En sevdiğiniz çiçek? Kaktüs 15. En sevdiğiniz renk? Mor 16. En sevdiğiniz yemek? Karbonhidratlı yemekleri severim 17. En sevdiğiniz düstur? Gülme 18. En sevdiğiniz söz? Bir sürü sevdiğim söz var aklımda tutamıyorum
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Başbakan’ın oğlu Bilal’le çıkan ses kayıtlarıyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu ses kayıtlarının montaj olduğunu hissettim” yorumunu yaptı. Bir Başbakan’ın yolsuzluğundan başka bir anlama gelmeyen bir ses kaydına, bilimden az buçuk da olsa anlaması icab eden Fikri Işık, hisleriyle yaptığı teknik analiz ile kayıtların montaj olduğunu
Yasama, yürütme, yumruk
söyledi. Bu sayede hisleri oldukça güçlü bakanımız, makamının başındaki ‘bilim’i de sıfırlamış oldu. Tamamen içine doğanlarla ülke yönetmeye çalışan hisli Fikri Işık için 6’lı oynamak, at yarışlarını takip etmek, milli piyango bileti almak daha müsait bir iş gibi görünüyor. Ayrıca kendisiyle aynı hisleri taşımadığımızı belirterek güçlü sezgileriyle bizi tatmin etmesini bekliyoruz. toplum
Ayıp be şekerim 17 Aralık hırsızları AKP’nin yargıda ve emniyetteki dizaynından sonra 74 günün ardından cezaevinden çıktı. Serbest bırakılan 5 yolsuzdan birisi iş adamı Reza Zarrab’ın avukatı, Ebru Gündeş’i arayıp: “Kocanı akşam getiriyorum. Gözün aydın şekerim” demiş. Hırsızların serbest kalmasının böyle müjdelenmesi ayıp değil mi?
Rahmetli like etti
Facebook, vefat eden bir kullanıcının hesabını “anı hesabı”na dönüştürüyordu ancak gizlilik ayarı değiştiriliyordu. Facebook ayarların kullanıcının bıraktığı şekilde korunacağını açıkladı. Ancak kimi paylaşımların sonsuza kadar görünmesi istenmeyebiliyor. Şimdilik çözüm; “rahmetlinin tercihine saygı duyalım” oldu.
Şair burada kafa karışıklığını anlatmış En son attığı ‘ıhlamur kokusu ve kuş cıvıltısı’ temalı tweetinin ardından Gezi Parkı’na saldıran Vali Avni Mutlu, geçtiğimiz gün attığı anlaşılamaz tweetiyle yine tedirgin etti. Anlaşılabildiği kadarıyla bir GalatasarayChelsea maçından söz etmeye çalışan Vali Mutlu, “bugün günlerden sarı kırmızı,chelsa için beyazlık hiç yok, her yer siyah mı siyah. tribünden binlerce kanarya sesi geliyor.gooollll goollllll” tweetini attı. Aramıza hangi gezegenden katıldığı belirlenemeyen Vali Mutlu’nun tercümanları çaresiz bırakan tweeti, sosyal medyada eğlence konusu oldu. toplum