TOPLUM
02
13 Mart 2014
TOKİ sit alanına göz dikti
ÇED raporu yetkisi Valilerde
İstanbul’da Hitit izlerinin bulunduğu ve 1. derece sit alanı olan Bathonea Antik Kenti’nin ören yerine dönüştürülmesi beklenirken, TOKİ konut yapmak için başvurdu. Antik kazıları yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul’un ilk ören yeri için İstanbul Üniversitesi’ne görüşünü sordu. Üniversite arazinin elinden çıkacağını anlayınca apar topar TOKİ ile anlaşma yolunu seçti. Protokole göre, TOKİ üniversitenin Çapa ve Cerrahpaşa’daki binalarını yenileyecek, Avcılar’daki kampüste sosyal tesisler yapacak, bunun karşılığında da üniversiteye ait 7 parsele konut inşa edecek. TOKİ konut yapmak için İstanbul 1 No’lu Koruma Kurulu’na geçtiğimiz hafta resmen başvurdu. Şimdi kurulun kararı bekleniyor. toplum
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, maden aramalarında ÇED raporu kararını valilere bırakıyor. Usulsüz maden aramaları kararlarını artık valiler verecek. Valilerin her tür yetki ile donatılmasının bir örneği olan uygulama, valilerin nasıl denetleneceği konusunda kafalarda soru işareti bırakırken, çevreye olumsuz etkiler de gündemde. Bursa sanem deniz kural
Kuşkonmaza talep artıyor Almanya Federal İstatistik Dairesi, kuşkonmazın 2013 yılında da artış göstererek ekimi en çok yapılan tarım ürünü olduğunu açıkladı. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 24 bin 100 hektarlık alanda kuşkonmaz ekimi yapıldığı belirtildi. Söz konusu veriler uyarınca Almanya’nın toplam sebze ekim alanının beşte birinde kuşkonmaz ekimi yapılıyor. Kuşkonmaz ekimi yapılan en geniş alan yaklaşık 5 bin 300 hektar ile Aşağı Saksonya Eyaleti’nde bulunuyor. Havuç ise kuşkonmazın ardından en geniş ekim alanına sahip ikinci tarım ürünü. Almanya’da yaklaşık 10 bin 200 hektarlık bir alan üzerinde havuç yetiştiriliyor. toplum
si, tartışmaları da beraberinde getirdi. Valilerin kendi yandaşı olanlara Çevre ve Şehircilik Bakanı raporları olumlu verip vermeyeceİdris Güllüce’nin yayınladı- ğinin nasıl denetleneceği ise genelğı genelgeyle maden aramalarında gede belirtilmiyor. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporunun gerekip gerekme- ŞİRKETE KAR, ÇEVREYE ZARAR diğine artık valilerin karar vereceği AKP hükümeti, işletmeciler tarafınbelirtildi. Türkiye genelinde maden, dan “uzun sürüyor” diye nitelendipetrol, doğalgaz, kayagazı ve jeo- rilen ÇED raporu alma sürecinin termal arama projeleri için kritik şartlarının esnetilmesi konusunda önem taşıyan “ÇED gereklidir” ya bir süredir çalışıyordu. Ancak göda “Gerekli değildir” kararlarını ar- rünen o ki, ÇED raporu alma sütık valilikler verecek. Valilerin son recinde getirilen esneklikler, çevreye dönemde her tür yetki ile donatıla- değil şirketlere yarayacak. Süreci rak adeta saltanatlarını ilan edecek kısaltma ve işletmecileri “mağdur aşamaya getirilmesi hali hazırda etmeme” adı altında, çevreye olumeleştirilere konu olurken, şimdi de suz etkileri olabilecek raporlar veriÇED raporu verme yetkisi verilme- lebilecek.
Hazırlıkları süren çalışmaya göre, ÇED başvurusu yapan şirketin bir vize süresi içinde uyarı yapmadan 60 ceza puanı dolunca iptal edilen Yeterlilik Belgesi için esneklik getirilecek. HES’ler, fabrikalar ve maden ocakları için verilen ÇED Yeterlilik belgesinin geçerlilik süresi üç yıldan dört yıla çıkarılacak. Tüm bunlar, çevrenin değil şirketlerin çıkarının gözetildiğini anlatmaya yetip artıyor. VALİLER KARAR VERECEK Uygulama 1 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe girdi. Bakan Güllüce’nin yayınladığı genelgede, valiliklerin gerekli işlemleri uygulamada birlikteliğin sağlanması
amacıyla ÇED Genel Müdürlüğü’nün talimatlarına uyulması da istendi. Talimatta ÇED Yönetmeliği uyarınca “ÇED gereklidir ya da gerekli değildir” kararı kapsamında gerçekleştirilen projeler için, tanıtım dosyasına gerek olmadığına da dikkat çekilirken “Maden arama projelerine yönelik inceleme ve değerlendirme süreci içinde ‘yer görme’ prosedürü uygulanması gerek bulunmaz. Ruhsat sahibinin aynı olması koşuluyla birbirine mücavir birden fazla ruhsat için birden fazla dosyanın hazırlanmasında sakınca olmaz” denildi. Genelgede tüm bunlara karar verme yetkisi valilere bırakıldı.
Sosyal medyada alkol yasağı Balık öldüren HES’ler mühürleniyor Tunceli’de balık ölümlerine neden olmasıyla sıkça gündeme gelen 4 baraj ve HES projesinin, imar planı olmadığı gerekçesiyle mühürlenmesi talep edildi. Dersim Kültürel ve Doğal Miras Koruma Girişimi sözcüsü avukat Barış Yıldırım, HES’lere karşı yeni bir hukuki mücadele başlattı. Tunceli İl Özel İdaresi’ne başvuran Yıldırım, 4 baraj ve HES projesinin imar planı olup olmadığını sordu. İdare konuyu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sordu. Bakanlık’tan gelen yazıda ise, projenin imar planı bulunmaması durumunda mühürlenmesi gerektiği ve sorumlularının da cezalandırılması talep edildi. toplum
13 Mart perşembe 2014
Geçen yıl Mayıs’ta alkollü içkilerin reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımının yasaklanmasından sonra alkol markaları yeni bir yöntem buldu ancak bu çözüm yakın takibe alınacak. Sosyal ağ fenomenleri ve blog siteleri üzerinden reklam vermeye başlayan alkol şirketlerinin en sıkı takipçisi Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) oldu. Eğer işin içinde ticari bir çıkar varsa 200 bin liraya kadar ceza yolda. “Haydi şerefe” pozluyla gizli reklam yapanların
paylaşım başına 15 bin liraya kadar kazandığı iddia ediliyor. Alkol markaları 2013 Mayıs’ta hayata geçen yasaklamaların ardından tüm tanıtım ve reklam bütçelerinin bir kısmını internete aktarmış durumda. Bu yüzden sosyal medya fenomenlerinin ve blog sahiplerinin kazandığı paralar özellikle son dönemde artmış durumda. Söz konusu işten en fazla geliri kapanlar blog siteleri. Söz konusu içeriklerde alkol markalarının yer alması TAPDK’nın takibi dışında kalıyor.. GÜNCEL
Fazla protein sigara kadar zararlı
sayı: 125
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil taygun kon Burak Kiper RIfat çapar onur toper Sara küçükgil Berke Cengiz
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz onur şeker
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
50 kat fazla radyasyon tehdidi Manisa’nın Köprübaşı ilçesi çevresinde Greenpeace tarafından gerçekleştirilen bağımsız radyasyon ölçümü, bölgede insan sağlığına zarar verebilecek ölçüde yüksek radyasyon bulunduğunu gösterdi. Geçtiğimiz aylarda da, bu bölgede su ve toprakta radyasyon değerlerinin normalin çok üzerinde olduğunu gösteren raporlar gündeme gelmişti. Raporlara göre bölgede, normalden 50 kat yüksek radyasyon bulunuyor. En yüksek değerlerin elde edildiği alan, bundan 30 yıl önce pilot uranyum madenciliği projesinin gerçekleştiği bölge. Radyasyon değerlerinin bölgedeki ortalamanın 50 katına ulaştığı bu alan, Köprübaşı ilçesi Kasar Köyü’nün 500 metre ilerisinde, hemen yol kenarında bulunuyor. Bu alanda gerekli temizliğin yapılmadığı ve halkın uyarılmadığı, etrafta herhangi bir uyarı levhasının bulunmadığı belirtiliyor. TOPLUM
Orta yaşta protein ağırlıklı beslenmenin ömrü kısalttığı ortaya çıktı. Bir araştırmaya göre, fazla et, süt, yumurta ve peynir tüketilmesi sağlığa sigara kadar zararlı. ABD’de yapılan araştırma, beslenme uzmanları arasında tartışma yarattı. 18 yıl boyunca 6 bin kişinin mercek altına alındığı araştırmada, orta yaşta fazla protein tüketmenin ömrü kısalttığı belirtildi. Araştırmacılar, protein bakımından zengin beslenmenin kanserden
ölme riskini 4 kat artırdığı görüşünde. Özellikle hayvansal proteinin bitkisel proteine kıyasla daha zararlı olduğu ifade ediliyor. Et, süt, yumurta ve peynir gibi gıdalarda bulunan hayvansal proteinin fazla tüketilmesi günde 20 sigara içmeye eşdeğer. Aynı araştırma, orta yaşta zararı tespit edilen protein tüketimininse ileri yaşta faydalı olduğunu gösteriyor. Bazı uzmanlar ise protein tüketiminin sigaraya benzetilmesine tepki gösteriyor. TOPLUM
GUNCEL
03
12 Mart 2014
Halk Berkin için ayaklandı
Evden ekmek almaya çıkmıştı, polis nefretle saldırıyordu Gezi direnişine, Berkin’e de öyle kıydı. 269 günlük direnişin ve umudun ardından Berkin diğer 7 ağabeyine katıldı. Halk söz verdi, hesabını sordu. Aynı inadı sokakta yaşattı. Polis saldırısını umursamadan milyonlar sokaklara döküldü.
Ses kayıtlarının ortaya çıkmasıyla hırsızlığı tescillenen, evinde paraları koyacak yeri olmayan Tayyip Erdoğan’ın sizce iktidarda yeri var mı? YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN DANIŞMANI
Gerçek dışı
Başbakanlık olarak yapılan açıklamaya yer verebilirsiniz. Açıklama: “Ses kayıtları, ahlaksızca bir montaj ürünü olup, tümüyle gerçek dışıdır. Başbakan’ı hedef alan bu kirli tezgâhı kuranlardan hukuk içinde hesap sorulacaktır.” ŞAMİL TAYYAR AKP MİLLETVEKİLİ
Aşağılık kayıt Twitter’da yeterli açıklama yapıldı. Bunu yayınlayabilirsiniz. Açıklama: “Dublaj provokatörünün acemice seslendirdiği, montaj kurgusu zayıf, aşağılık bir kayıt, inanmak için geri zekalı olmak gerekir.” GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
Hükümet istifa etmeli Halktan o kadar çok para çaldılar ki, koyacak yer bulamıyorlar. AKP’nin soyguncu, hırsız olduğu bir kez daha görüldü. Bırakın iktidarda yerinin olup olmadığını, bunların yatacak yeri bile yok. Hükümet derhal istifa etmelidir. güncel elif karan
hiç gaz kullanmadıklarını anlattı.
‘Destanı’ yazan Erdoğan 16 Haziran’da vuruldu Berkin Elvan. Ondan bir hafta sonra Başbakan Erdoğan “Soruyorlar polise talimatı kim verdi diye. Ben verdim talimatı, ben” diye bağırdı meydanlarda utanmadan. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Berkin’in ölümünden 1 gün önce arayabildi ailesini, geçmiş olsun diye. Ertesi gün Berkin’i kaybettik. 45 kiloluk bedeni 16 kiloya Yedi polis, sıfır bilgi düşmüştü. Tüm bir hükümete bedel Hükümet tüm katillerini koruduğu o 16 kilo daha fazla dayanamadı, 11 gibi Berkin Elvan’ın da katillerini Mart 2014 saat 07.00 sularında hakolluyor. Birkaç soru sorup gön- yata gözlerini yumdu. derdikleri yedi polis dışından hiçbir araştırmaya girmeyen hükümet, Bu daha başlangıç Berkin’in failini meçhul kılmaya Berkin’e söz veren on binler değil milçalışıyor. Yedi polis ifade verdi. Po- yonlar ölüm haberinin duyulmasının lislerden sadece biri Gezi direnişi ardından sokaklara döküldü. Liselerboyunca gaz bombası attığını, an- de, ortaokullarda derslere girilmedi. cak Okmeydanı’nda görev yaptığı Okulun bahçesinde Berkin’in arkasırada gaz atmadığını söyledi. Diğer daşları oturma eylemleri başlattılar. altı polis ise Gezi direnişi boyunca Üniversiteler kardeşleri Berkin için
Berkin Elvan 14 yaşındaydı polis tarafından gaz bombasıyla başından vurulduğunda. 16 Haziran günü annesi hasta diye ekmek almaya kendisi gitmişti. Kaldırıldığı hastanede onu 269 gün yalnız bırakmayan halk, ölümü ardından da Berkin’e son görevini yerine getirmek için, Berkin’in ölümünü hesabını sormak için sokaklara döküldü.
HALUK KOÇ CHP SÖZCÜSÜ
Hükümet meşruiyetini yitirdi Kayıtlar tüyler ürperten gerçekleri ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ni böylesine kirli ilişkilerin odağında bulunan bir kişi artık yönetemez. Hükümet meşruiyetini kaybetmiştir. Başbakan istifa etmek durumundadır.
dersleri boykot ettiler. Binler oldular kampüsleri doldurdular. Akşam oldu şehir ve ilçe merkezlerini zapt ettiler. Talimatı Berkin verdi milyonlara, hükümetten hesap sormak için. Tıpkı Berkin’in vurulduğu tarihler gibi, kırkın üzerinde ilden, hatta sınırları aşarak pek çok ülkeden halk ayaklandı. Milyonlar sel olup Berkin’in cenazesi için İstanbul’a aktı.
ramadı. Berkin toprağa verilene kadar zor dayanabildi polis. Ardından Berkin için karanfillerini Taksim’e bırakamayan isteyen milyonlara polis yine saldırdı. Polis gaz attıkça, azalmadı halk, artarak koştu barikata. Gezi’de fidanlarına kıydırmayanlar, 14’ün de kıyılan fidanı için tüm Türkiye’de yas tutmak için değil, hesap sormak için soGazınız, copunuz vız gelir kakta. Milyonların öfkesi tek bir Milyonların karşısında AKP’nin sloganda birleşti: “Katil hükümet, polisi, TOMA’sı, biber gazı du- İstifa!”
Berkin’e sahip çıkanlar sınırları aştı Berkin’in ölüm haberi gelir gelmez eline ekmeğini alan, bulunduğu şehrin göbeğine, lisesinin bahçesine, kampüsünde amfisinin önüne döküldü. Polisin Gezi’de saldırmaktan fersah fersah kaçındığı iller de bile, halkın karşısına TOMA’lar çıktı. Binlerce kişi yaralandı, ama yılmadı, öfke sınırları aştı. Başta polis kurşunu ile öldürülen Alexis’in Yunanistanlı kardeşli olmak üzere pek çok ülke Berkin kardeşinin hesabını sormak için sokakta idi. 12 Mart’ta, Türkiye’de ne ders zili çaldı, ne ekmek satıldı. Her köşe direnişin adresi oldu.
MEVLÜT KARAKAYA MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Kaçacak hali kalmadı
Eğer bu konuşmalar tamamıyla doğru ise karşımızda çok ciddi, çok vahim bir mesele var demektir. Başbakan Erdoğan boşuna çırpınmamalıdır. Kaçacak, kendisini kurtaracak, bahane üretecek hal ve imkanı kalmamıştır. ABDÜLLATİF ŞENER ESKİ AKP’Lİ BAKANLARDAN
Başbakan meşru değil Dinlediğim Başbakanın sesidir. Gırtlağına kadar ailece yolsuzluğa batmıştır. Artık meşru bir Başbakan değildir. Başbakan konusunda temenniler safhasını çoktan geride bıraktık. Ülkeyi yönetenler hırsızlığa bulaşamaz. FATİH ALTAYLI HABERTÜRK GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Görüş belirtmeyeceğim
Bu konuda şu an için herhangi bir görüş bildirmek istemiyorum. Görüş belirtmek istemediğimi yazabilirsiniz.
KORAY ÇALIŞKAN RADİKAL GAZETESİ YAZARI
Halkın paraları
Başbakanlık kaydın montaj olduğunu açıkladı. Yani demek oluyor ki, bu laflar bir şekilde ağızdan çıkmış. Burada dönen halkın paraları. Deniz Baykal ailesinden başka kimseyi ilgilendirmeyen bir “iddia” üzerine istifa etmişti. NAZLI ILICAK BUGÜN GAZETESİ YAZARI
Montaj değil
Başbakan, çocuğum katilini açıkla! Sami Elvan cenazenin ardından konuştu. İşte sözlerinden satırbaşları: “O Başbakana sesleniyorum. İstese benim çocuğumun katilimi 1 saat içinde getirir. Emri o verdi. Berkin’in fenalaştığı güne kadar bizi devletin en alt kademesinden en üst kademesine kadar bizi kimsenin aramadığını biliyorum. Eğer ki vicdanı varsa benim çocuğumu öldüreni ortaya çıkarsın.”
ekmek almaya gitmek suçsa benim çocuğum suçludur. Daha önceden Denizler, İbrahimler, Mahirler yaşadı bu ülkede. Berkin de onlar gibi, Berkin artık herkesin çocuğu.
Ayakkabı kutusunu doldurursam… Benim evimin önüne bir ayakkabı kutusu istiyorum. Her gün Berkin evden çıkarken benden harçlık alırdı. Berkin’in harçlığını her Gezi’ye sahip çıkanlar suçlu ise, oğlum suçlu sabah o ayakkabı kutusuna bırakacağım. O Ben demiyorum ki çocuğum Taksim’e git- zaman belki Berkin’in katilini bulup getirirler.” memiştir. Eğer oradaki insanlar suçluysa, eğer GÜNCEL
Milli irade Erdoğan’ın cebinde değil. Yolsuzluk yapan hesap verir. İddialar çok ciddi. Bu konuşmaların montaj olduğunu düşünmüyorum. Yasal dinleme olmayabilir. Telefon başkası üzerine kayıtlı ise, izinli de olabilir. SEZİN ÖNEY TARAF GAZETESİ YAZARI
Kenara çekilmeli Kendini kenara çekerek, doğru düzgün bir soruşturma olmasını sağlaması lazım. Yoksa bu şaibe kendisiyle beraber hep kalacak. Ama bu şaibe kaldıkça da ülkenin bütün kurumları yıpranır. AK Parti orada varlığını sürdürdükçe.
GUNCEL
04
13 Mart 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yazarımız seyahatinden dolayı bu hafta yazamayacak. Önümüzdeki haftadan itibaren Hakan Öztürk’ün yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
Ergenekon’da tahliye kararı verilenler arasında daha önce birçok katliama imza atmış isimlerin de bulunması tartışma yarattı.
Halk ne yapsın?
Tunceli’de halka atılan gaz bombaları nedeniyle kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılan polis memuru 30 yaşındaki Ahmet Küçüktağ’ı 2,5 saatlik yaşam mücadelesi ardından öldü. Kalp pilinin takıldığı Küçüktağ, yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Gezi Direnişinin ana taleplerinden birisi de biber gazı kullanımının insan hayatını riske attığı için yasaklanması idi. Aylardır halka gaza boğan polis, kendi silahıyla meslektaşının canını aldı. Küçüktağ’ın ölümüyle ilgili soruşturmanın akıbeti merak konusu. GÜNCEL
NTV Tayyip’ten korkmaya devam ediyor
AKP Ergenekon’u kurtardı
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tahliye edilmesinin ardından Kemal Kerinçsiz, İbrahim Şahin, Sedat Peker, Alaettin Sevim, Hasan Iğsız ve Levent Göktaş ve Veli Küçük gibi faili meçhul sanıkları da serbest kaldı. Yıllardır darbeleri ve darbecileri yargıladığını söyleyen AKP, faili meçhullerle ilgili tek kelime etmeden Ergenekon’u kurtardı. na kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlemiş Ergenekon Davası’nda tu- olduğu” sabit görülerek ömür boyu tuklu yargılananların birçoğu hapis cezasına çarptırıldığını ancak serbest bırakıldı. Fakat tahliye kararı gerekçeli kararın henüz yazılmamış verilenler arasında daha önce birçok olduğunu belirtti katliama imza atmış isimlerin de bulunması tartışma yarattı. Hrant Zirve katliamcıları aramızda Dink suikastının bir numaralı sanı- Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde ğı Erhan Tuncel de tahliye edilenler 18 Nisan 2007 tarihinde Alman arasında. uyruklu Tilman Geske’nin yanı sıra Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in İlker Başbuğ tahliye edildi boğazlarının kesilerek öldürülmesi Ergenekon davasından tutuklu eski olayı ile ilgili yakalanan Emre GüGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, naydın, Abuzer Yıldırım, Cuma ÖzSilivri Cezaevi’nden tahliye edildi. demir, Hamit Çeker ve Salih Gürler, İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkeme- Malatya E Tipi Cezaevi’ne konuldu. si, yaptığı incelemenin ardından Yeni yasal düzenlemenin yürürlüğe yazdığı kararda, Başbuğ hakkında girmesi ile birlikte avukatları aracıİstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin lığıyla nöbetçi mahkemeye başvuran, “Cebir ve Şiddet Kullanarak Türkiye 7 yıldan bu yana tutuklu bulunan 5 Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan sanık için akşam saatlerinde tahlikaldırmaya veya görevini yapması- ye kararı verildi. Kararın cezaevine güncel hülya say
Veli Küçük ve Levent Ersöz’e de tahliye İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi, dün yapılan tahliye taleplerine ‘red’ kararı vermişti. Sanıkların avukatlarının itirazı üzerine inceleme yapan bir üst mahkeme olan 4. Ağır Ceza
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin yerel seçim çalışmaları kapsamında düzenlenen mitingler kapsamında bugün Ankara Keçiören’de vatandaşlara hitap etti. MHP’nin belediye başkanlığı için aday gösterdiği isimlere destek isteyen Bahçeli, hükümete yönelik sert tutumunu da devam ettirdi.Zaman zaman dil sürçmeleriyle gündeme gelen
AKP İstanbul Milletvekili
Metin Külünk
Siirt’e Başbakan’la birlikte giden Egemen Bağış, Berkin’e sahip çıkanlara attığı iğrenç tweet’le saldırdı. Hırsızlık yapan Bakanların çocukları için ‘evlat acısı’ çektiklerini söyleyen Bağış şimdi ise 15 yaşındaki fidana sahip çıkanlara ise ‘nekrofili’ benzetmesinde bulundu. Egemen Bağış, Twitter hesabından; ‘BDP’nin hizmet zafiyetine son vermeye hazırlanan Siirt’e vardık. Siirt çok daha iyisini hak ediyor, Siirt AK Belediyeciliği hak ediyor. Siirt eniştesine sahip çıkıyor. Bu millet bugüne kadar Tayyip Erdoğan’ı yedirmedi, bundan sonra da yedirmeyecek’ dedi.GÜNCEL
Faili mechul sanıkları da serbest Serbest bırakılanlar arasında özellikle faili meçhul cinayetlerde payı olduğu iddiası yüksek olan ve cinayetlerin bizzat emir vericilerden olan Avukat Kemal Kerinçsiz , emekli tuğgeneraller Veli Küçük ve eski Jitem Komutanı Levent Ersöz ile emekli Albay Fuat Selvi ,Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, birçok suça karıştığı bilinen Sedat Peker’in tahliyelerine karar verildi.
Mahkemesi itirazları yerinde bularak 4 sanığın tahliyesine karar verdi. Öte yandan Hurşit Tolon, Mustafa Dönmez, Deniz Yıldırım, Mehmet Eröz, Tuncer Kılınç, Nusret Taşdeler, Fikret Emek, İsmail Yıldız, Kemal Alemdaroğlu ve Ergun Poyraz için de tahliye kararı çıkmıştı. Emekli Tuğgeneraller Veli Küçük ve Levent Ersöz görev yaptıkları dönemde özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde birçok faili meçhul cinayetler yaşanmıştı. Haklarında birçok şikayet ve dava sonuçsuz kaldı. Tutuklu yargılandıkları süre boyunca bu yaşanan cinayetlerden hiçbir soru yöneltilmeden tahliye edilmiş oldular. Cumartesi Anneleri hala her hafta Galatasaray Meydanı’nda kaybedilen çocuklarının hesabını sorarken; yargıyı da ele geçiren AKP, faili meçhullerin katillerini yargılamak yerine sokağa saldı.
Devlet Bahçeli’den Baykal gafı
Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ses kayıtlarında ‘dengeli yayın’ adı altında AKP propagandası yaptığı ortaya çıkan NTV, bugün de Berkin’in annesi Gülsüm Elvan’ın sözlerini sansürleyerek verdi. Haber kuşağı yayını sırasında, NTV spikeri Erhan Ertürk, Gülsim Elvan’ın dün sarf ettiği “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı” sözlerinin ikinci kısmını sansürleyerek, “Benim oğlumu Allah almadı” şeklinde aktardı. GÜNCEL
Egemen Bağış’tan iğrenç tweet
ulaştırılması ile birlikte 7 yıldan bu yana tutuklu bulunan 5 sanık gece yarısı tahliye edildi
‘Allah, insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. İnsana günahsızlık talep etme hakkı vermemiştir. Peygamberimiz de günahları açan değil örtücü olan bir geleneğin mimarıdır.İnsanların günahları üzerinden darbe girişimi yapınca Allah’ın hududuna müdahele ediyorsunuz.’ Mağduriyetler üzerine kurulu AKP ‘nin yardakçısı Külünk,yaptıkları yolsuzluklar gün yüzüne çıkmasına rağmen Başkanları gibi yine mağdur edebiyatı yaptı.Allah ve peygamberi diline pelesenk edip ayakkabı kutularındaki paraları, milyon dolarlık saatleri,ihaleleri,verilen rüşvetleri ortaya çıkarmak günahtır diyerek yaptıkları hertürlü yolsuzluğu kabul ederek bu haftaki OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır.
MHP lideri, Başbakan Erdoğan’ın siyasi yasaklı olduğu dönemlerden bahsederken ilginç bir gafa imza attı. CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Erdoğan’ın affedilmesindeki rolüne değinen Bahçeli, Baykal için ‘Sayın Deniz Balkan Bey’ ifadesini kullandı. GÜNCEL
Rüşvetçi Bakan ahlak dersi verdi
17 Aralık operasyonunun özellikle belli bakanlar üzerinde yapıldığını dile getiren Çağlayan, şunları kaydetti: ‘Operasyon yapılan bakanların hepsi vatanına, milletine, bayrağına sonuna kadar bağlı olan Kürt kökenli arkadaşlarımızdır. Barış ve kardeşliği bozma adına bizleri hedef aldılar. Ama biz dimdik durduk. Başbakanımızın arkasında da dimdik durduk ve durmaya devam edeceğiz. Onlar şehit haberleri gelsin istiyor. Çünkü onlar kandan, terörden besleniyor. Nasıl bir zihniyetle mücadele ettiğimizi bu millet çok iyi görüyor. Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize yapanlar bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun. Bir Müslüman bunları nasıl yapar? İşte bu nedenle 30 Mart yerel seçimleri seçim olmaktan çıktı. 30 Mart seçimleri istiklal mücadelesidir. Zafer AKP’nin olacak”dedi.GÜNCEL
GUNCEL
05
12 Mart 2014
Tayyip Erdoğan Eskişehir’e geldi Sibel Uzun
Berkin’in vedası direnişin bekası
UYANIŞ
Berkin Elvan adı. Adıyla 15 yıl yaşadı. O bakış bin yıl kadar zihinlere kazındı. Ömrü kısa ama tarihi çok uzun oldu. Barikatlara kondu adı. Arkasında milyonlar bir kez daha toplandı. Tomalar şaştı kaldı. Kürsüdeki hırsızın ağzı açık kaldı. “Ben lafa bakmam icraata bakarım tünele bakarım” diyordu. İcraatına bakıyoruz: Berkin Elvan Başbakan’dan kesin emir alan polislerce, hedef gözetilerek, bugün yasını tutanlara yapıldığı gibi başından gaz bombası ile öldürüldü. 15 yaşındaki Berkin’in katili olarak tarihe geçti. Onun destan olarak gördüğü bu gözü dönmüşlüktü. İşte kimse buna dayanamazdı. Yürekler kaldıramazdı. Milyonlar ayaklandı mı tam ayaklanırdı. *** Hırsızlığa doyamayanlar öldürmekten de geri durmuyorlar. Hırsızlığı yalanla örtemediklerinde ölümüne saldırmaktan geri duramıyorlar. Artık %50’yi görseniz bile sizi yıkacak kararlı yüzler var. Madem çaldınız, hükümetinizi de başınıza çalın, Berkin’i vuran polisinizi de basınıza çalın, Emri veren amirleri, müdürleri de, valinizi de başınıza çalın, Çalın çalın! Annesinin bir sözü yeter sizin yerin yedi kat altına gömülmenize. “Benim kuzumu Allah almadı Tayyip Erdoğan aldı”. Üstünüze beton dökeceğiz! *** Gezi’yi yaratanlar, Kendimi ve mücadeleyi buldum diyenler, Aylardır Gezi’yi sürdürenler, Berkin’i aylardır ayağa kaldırmaya çalışanlar, 269 gündür umuda sarılanlar, Berkin’in vedasında, celladın üstüne yürüdü. Böyle gitmesin, bu sayfa böyle kapanmasın diye. Nasıl da korkuyorlardı. Babasını arayan Cumhurbaşkanı’nı da takmadılar. Cenazeye saldırmaya hastaneden başladılar. *** Bir Gezi sonunuzu hazırladı. Bir Berkin öfkenin yeni ayaklanması oldu. Tarihi başka bir mertebeye yükseltti. Hırsız katillere aman vermeyeceğimizi gösterdi. Geriye bir Tayyip, çalanlar, alkışlayanlar, polisiniz kaldı. Bu kavga bir ekmek kavgasına dönüştü. Siz gidicisiniz. Daima var olan, Berkin ile ölümsüzleşen, Ekmek kavgası olacak. twitter: @sibeluzun_yarin
Eskişehir ‘OHAL’e geldi Seçim çalışması için Eskişehir’e gelen Tayyip Erdoğan, ayağının tozuyla Eskişehir’i ‘OHAL’e getirdi. Eskişehir halkı, “Ali’nin şehrine gelme Tayyip” diyerek yürüyüdü. Ancak polisin yanıtı; 183 gözaltı, cop, plastik mermi, işkence oldu. güncel fatma çakır
Cuma günü Eskişehir Odunpazarı’na gelen Başbakan Erdoğan’ı halk #Gelme Tayyip diyerek eylemle karşıladı. Anadolu Üniversitesi öğrencileri de sabah saatlerinde Yunusemre yerleşkesi önünde toplanarak Espark önüne yürüdü. Espark önünde “Hükümet istifa”, “Katiller halka hesap verecek” sloganlarıyla yüzlerce Eskişehirli 12.00’de toplanmaya başladı. Darp edilerek 183 gözaltı Espark önünden AKP miting alanına giden halka karşı hiçbir saldırı imkanını esirgemeyen polis çoğu kişiyi darp ederek 183 kişiyi gözaltına aldı. Cami bahçesine sıkıştırdığı eylemcileri yerlerde sürükleyerek, kadınları taciz ederek gözaltına alan polisler plastik mermi de kullandı. 8 Mart’a 1 gün kala yerde sürüklenen kadınlar Özellikle de 8 Mart Dünya Kadınlar gününden bir gün önce Emekçi Hareket Partisi üyesi Mehtap Alçı’nın da polisler tarafından yerlerde sürüklendiği karesi de tepkilere yol açtı. Emniyet önü direniş alanına dönüştü Erdoğan, mitinginde ‘Biz mazlumların yanında olacağız’ derken, darp edilerek gözaltına alınan onlarca kişi Emniyet’in bahçesinde bekletildi. Gözaltındakiler, beklemeye devam ederken ateşler yaktı ve Emniyet önünü adeta direniş alanına çevirdi. Yine yüzlerce Eskişehirliler kurdukları ‘Ali İsmail ve Berkin Elvan’ barikatlarını güçlendirerek, direnişi sürdürdü. “Hırsız var” sloganlarıyla AKP’nin seçim bürosuna yürürlerken, AKP afişlerini söktü. Gece saatlerinde ise gözaltılar serbest bırakıldı.
Askerler Rojavalı aileleleri taradı Rojava yurttaşı iki aile Cizre sınırı üzerinden Türkiye’ye geçmek istediği sırada Katran köyü civarında jandarma tarafından silahla tarandı. Ayaklarına ateş açılan biri hamile iki kadın olmak üzere üç kişi yaralandı. Yaralıların durumunun iyi olduğu öğrenildi. Olayı duyar duymaz hastaneye gelen BDP heyetinin incelemeleri devam ediyor. Katran köyü sakinleri tarafından Cizre Devlet Hastanesi’ne getirilen yaralıların durumunun iyi olduğu öğrenildi. Yaralılar
Katran köyü sakinleri tarafından hastaneye getirildikten sonra polislerin yaralıları ablukaya alması ve kimseyle görüştürmemesi dikkat çekti. Xerdal Hüseyin isimli kadının hamile olduğu öğrenildi. Ala Ali isimli kadın ile Melta Ali isimli erkeğin hastanedeki tedavileri devam ediyor. Olayın duyar duymaz hastaneye gelen BDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve BDP heyetinin incelemeleri devam ediyor. Polisin yaralılar ile kimseyi görüştürmemesi dikkat çekiyor. GÜNCEL
Yine AKP, yine hırsız var
l Sen, benim evlatlarıma helal lokma yedirmediğim halde, evlatlarıma da haramdan bahsedecek kalitede de değilsin l Bazıları Youtube ve Facebook’la ilgili bazı şeyler söylüyor. O konuda kararlılığımız var. Bu milleti Youtube’a Facebook’a yediremeyiz. l Bunlar bize az mı çektirdi? dört yavrum imam hatip mezunu. Kızlarım başörtüsünden üniversite okuyamadı. İstediğin üniversiteye girebiliyorsun. Bunu AK Parti yaptı.
Topçu Kışlası Projesi yeniden gündeme geldi
Taksim Meydanı’nı Yeniden Yapılandırma Projesi kapsamında Gezi Parkı’nın yıkılmasına ve yerine Topçu Kışlası’nın yapılmasına karar verilmişti. Parkın yıkılmaması için açılan yürütmeyi durdurma dava daha sonuçlanmadan iş makineleri parka girmiş ve ağaçlar kesilip park yıkılmış, akabinde parkı korumak için Gezi Parkı Direnişi başlamıştı. Şehrin merkezinde nefes alan son yeşil alanı korumak isteyen insanların direnişi tüm Türkiye’ye yayılmış ve parkın yıkımı durmuştu. Beyoğlu ilçesini Korumayla görevli 2. Koruma Kurulu ise üzerine Parkın yıkımını “Kamu yararına aykırı” olduğu için durdurdu. Ancak bugün (13 Mart) 6. İdare Mahkemesi kararı bozdu ve Topçu Kışlası’nın yapımını engelleyen reddi kaldırdı. Daha Gezi Direnişi’nde hayatını kaybeden masum çocuk Berkin Elvan henüz toprağa verilmişken Gezi Parkı’na yapılan bu yeni saldırı büyük tepki topladı. GÜNCEL
Hükümet’in seçim çalışması için her gittiği yerde ‘hırsız var’ pankartlı protestolar karşısına çıkmaya devam ediyor. Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Şanlıurfa’nın Birecik İlçesi’nde, katıldığı seçim bürosu açılışında bir vatandaş ‘Hırsız Var’ yazılı döviz açtı. İşsiz olduğu öğrenilen ve ‘Hırsız var’, ‘Açım aç’ diye bağıran genç, gözaltına alındı. Bakan Çelik, gittiği Birecik İlçesi’ndeMeydana Mahallesi’ndeki seçim bürosu açılışına katıldı ve toplanan kalabalığa hitap etti. Tam da AKP’nin çalışmalarını anlatıp, oy isterken yine bir Gezi sonrası Türkiye klasiği yaşandı.
‘Açım’ dedi, ‘provakatör’ dedi Çelik’in konuşma yaptığı sırada kalabalıktan bir kişi, üzerinde ‘Hırsız var’ yazılı dövizi havaya kaldırıp, ‘Hırsız var, hırsız; uyanın. Açım aç’ diye bağırdı ve hemen polisler tarafından elindeki döviz indirilerek gözaltına alındı. Çelik ise ‘Şu provakatörlüğü bakın’ diyerek bir AKP klasiğini yaptı. Çelik, daha sonra gözaltına alınan genç ile görüşmek istediğini söyledi. Bir süre gözaltına alınan H.A. ile görüşen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ilçeden ayrıldı. Bakan Çelik’e tepki gösteren H.A., Birecik İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. GÜNCEL
GUNCEL
06
13 Mart 2014
Kadın Mitingi için binlerce kadın kadıköy’de buluştu
Akın Birdal CANSUYU
Adalet arayışı Balıkların ayıklanmasını beklerken, balıkçı, diğerine, “Bu akşam nereye çıkıyoruz?” diye sordu. Ben de söze girip, “Balığa mı çıkıyorsunuz” dedim. Balıkçı, “Yok abi, ne diye saatlerce balık geldi gelecek diye bekleyelim, gece işine çıkacağız. Ne kadar çok götürürsen o kadar kıymetli ve itibarlı oluyorsun bu ülkede.” “Rasgele” deyip çıktım. Gündelik yaşama girdi. Bugün kim ne kadar çalmış, kimlerin dinleme kayıtları yayınlanacak… İş şirazesinden çıktı. Yeniden toparlanması zor görülüyor. Sınıflı toplum öncesi ve sonrası insana özgü değişmeyen bir şey var. Ayıplama ve utanma duygusu. Hukuk dışılık, yasal düzenlemelerle giderilebilir. Ama utanma-ar duygusu yine insanın kendisiyle ilgilidir. Bazen, yapılan edilen sadece insanın kendisiyle ilgilidir, bazen kendi vicdanı ve duyguları arasında kalır. Kimse de bilmeyebilir. İşte orada yine utanma-ar duygusu araya girer. O da ne yaptığınız, ne yapacağınız kendi hesaplaşmanızla ilgili. Yoksa yasa-masa hak getire. Nitekim bugün olan da budur. İşte, bir toplumda utanma-ar ve insana özgü değerler yitirilmişse, orada hukukun gücü ve üstünlüğü önem kazanır. Peki, o da kalmamışsa, işte sorun bugün de bu. Çünkü, utanma-ar ve hukuk bir adalet duygusu yaratır. Adalet de, öznesi herkes olan hak ve özgürlüklerin en başında gelir. Bir toplumda en yaralayıcı en rencide edici olanı adaletin kaybolmasıdır. Çünkü adalet gerçeğin de koruyucusudur. Ayrıca adalet ve gerçek demokrasinin ve barışın da olmazsa olmazıdır. 17 Aralık sonrası olup bitenlere bakınca zaten yerle bir olmuş adaletin dibe vurduğu görülür. Bu durumda; Özel Yetkili Mahkemelerin, Terörle Mücadele Yasası ile on binlerce insanın sadece muhalif oluşlarından ötürü özgürlüklerinden yoksun bırakılmış olmaları, olağanüstü yargılamalar ve meşruiyetini yitirmiş mahkeme kararlarıyla insanların hala içerde kalması nasıl açıklanır? Adli ve tıbbi kurumlar yerine, siyasi kurumlara dönüşmüş Adli Tıp Kurumlarının ölümcül durumlarda verdiği “yatamaz” raporlarına karşın, ağır hasta mahpusların, “toplumsal güvenlik” gerekçesiyle tahliye edilmemeleri nasıl açıklanır? Toplumun haberleşme özgürlüğüne sansür getirilmesi, yargının yürütmenin iradesine bağlı kılınması, ülkenin istihbarat devletine dönüştürülmek istenmesi, kısacası hızla bir otoriterleşmeye gidilmesi, korku ve güvensizlik yaratılması nasıl açıklanır? Görüldüğü gibi açıklanıyor. Hem de yüksek sesle, bağırıp çağırınca söylenen sözün gücü ve doğruluğu üstün kılıyormuş gibi. Yine birileri gece sokakta işbaşındaymış. Demir testereyle kepenkleri kesmeye çalışırlarken, merakla biri ne yaptıklarını sorunca, keman çalıyoruz, demişler. Eee, sesi çıkmıyor, deyince de, onun sesi yarın sabah çıkar, demişler. Bakalım bu sabah kimin keman konçertosunu dinleyeceğiz. Biz yine adalet arayışımızı sürdürelim. Dağın ardında olabilir. Ayrıca işbaşındakiler giderse, yerine ne gelir, gibi seçeneksizlik algısı da doğru değil. İnsanın, mücadelenin ve umudun olduğu her yerde, her zaman seçenek vardır.
Kadınlar gününde Iğdır’da ölüm Iğdır’ın Mürşitali Köyünde yaşayan evli ve 2 çocuk annesi 21 yaşındaki Alime Yarşi, tabanca ile vurulmuş olarak bulundu ve hastaneye kaldırılırken öldü. Eşi İstanbul’da çalışan Alime Yarşi’nin intihar mı ettiği, yoksa bir cinayete mi kurban gittiği araştırılıyor. Sağ kulağının arkasından giren kurşunla yaralanan Alime Yarşi’yi eşinin kızkardeşi Ayten Yarşı yaralı buldu. Bunun üzerine İstanbul’a çalışmaya giden eşi Mehmet Salih Yahşi’ye durum bildirildi. Evde bulunan yakınları gözaltına alındı. Alime Yarşi’nin cenazesi otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Soruşturma sürdürülüyor. GÜNCEL
Kadınlar AKP’ye karşı öfkeli ve örgütlü 8 Mart Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, 9 Mart’ta Kadıköy Meydanı’nda, şiddeti, kadın cinayetlerini ve AKP’nin kadın düşmanı politikalarını, protesto etti. güncel Elif karan
İsyandayız, dönmeyiz evlere Sosyalist Kadın Meclisleri “Bir kere gittik Gezi’ye dönmeyiz evimize” dedi. İsyan çığlıklarının çokça duyulduğu eylemde Anarşist Kadınlar da “İsyan” yazılı kadın maketleri taşıdı. SDP’li kadınlar da “Aysel Gürel’in torunlarıyız” ve “Yıldız Tilbe’nin askerleriyiz” gibi yaratıcı dövizleri ile alandaydı. DİSK ve KESK’li kadınlar arka arkaya yürürken DİSK’li kadınlar keçelerden yaptıkları mor çiçeklerle, TMMOB’li kadınlar mor kurdeleli kaskları ile dikkat çektiler.
Kadınlar, 9 Mart Kadın Mitingi için Kadıköy’de buluştu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu öldürülen kadınların isminin yazdığı ayakkabı kutularından duvarla yürüdü. Platform kortejinde Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, 1980 darbesinde gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kızkardeşi Fatma Kırbayır gibi isimler katıldı. Öldürülen kadınların aileleri de kadın cinayetlerine karşı kortejin önünde yürüdüler. Öldürülen kadınların kızları da kendi pankartlarıyla yürüyüşteydiler. Sokakları da meydanları da geceleri de terk etmeyeceğiz 30 milyon dolar kaç sığınma evi eder? Basın açıklamasında bu mitinge Gezi isyaHalkevci Kadınlar “30 milyon dolar kaç sığınma nında sokakları doldurmuş, barikatların evi eder?” yazılı kutular taşıdı. ÖDP’li kadınlar önünde direnmiş, kentine, yaşamına, kimda AKP’ye karşı tepkilerini yüksek sesle dile ge- liğine, bedenine ve haklarına sahip çıktirdi. Yöresel kıyafetleriyle mitingde yerini alan mış, iktidar karşıtı bir öfkeyi büyütmüş, Demokratik Özgür Kadın Hareketi ‘nden ka- meydanlarda bu direnişi örgütlemiş dınların ellerinde Paris’te katledilen Kürt kadın kadınlar olarak geldiklerini söyledi. Miting’de Kardeş Türküler ve birçok siyasetçilerin fotoğrafları vardı. müzik grubu sahneye çıkarak şarkı Üniversiteli kadınlar Özge’ye sahip çıktı söyledi. 9 Mart Kadın Mitingi Üniversiteli kadınlar da üç gün önce, korunma halaylar eşliğinde ‘’Haklıyız, talep etmesine rağmen, korunmadığı için sevgilisi kazanacağız’’ sloganı ile tarafından öldürülen Özge Gündoğan’ı andı. sonlandırıldı.
Kadınları korumayanlar Gezi’yi kadınlardan korudu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 8 Mart’ta Gezi Parkı merdivenlerinde buluştu. Başbakan sabahki konuşmasında ‘’Kadına şiddete 0 tolerans’’ dedi, akşamında ise polis kadınlara saldırdı. Polis kalkanları ile Gümüşsuyu’na kadar ittirilen kadınlar, “kadınlara değil,
hırsızlara barikat” sloganları atarak, yaptıkları konuşmalarla, AKP hükümetinin kadın düşmanı politikalarını bir kez daha ortaya koydu. Kadınları korumak için bir polis bile görevlendirmeyen hükümetin, kadınları engellemek için şiddet uygulanmaktan kaçınmadığını teşhir etti. GÜNCEL
Mersin’den Toronto’ya kadınlar meydanlarda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Türkiye’nin dört bir yanında ve Kanada’da meydanlara dökülerek, AKP’nin kadın düşmanı politikaları karşısından örgütlü mücadeleleri ile tek bir kadın kardeşini bile yalnız yürütmeyeceğini, kadın cinayetlerini durduracağını haykırdı. kadınların ayakkabı kutularında milyonlar değil, öldürülen kardeşlerinin resimleri vardı. İzmir
İzmir’de kadınlar AKP’yi durduracak İzmir’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü İzmir Kadın Platformu Konak YKM önünde toplanıp, miting alanı olan Alsancak Gündoğdu Meydanı’na yürüdü. Mersin
Yaşamak için rüşvet mi gerek? Mersin’de Kadın Platformu’nun düzenlemiş olduğu yürüyüşte Platform, öldürülen kadınların resimleri taşıdı.
Bursa
Bursalı kadınlar 8 Mart’ta sokaklardaydı 8 Mart Dünya Kadınlar gününde Bursa Kadın Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen yürüyüşte yüzlerce kadın bir araya geldi. Manisa
Manisa AKP’yi susturmak için sokakta Manisa’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için kadınlar Manisa Valilik önünde toplanarak, Ulupark’a yürüdüler.
Ankara
Ankara’da 8 Mart coşkuyla kutlandı Ankara’da düzenlenen mitinge 2010 yılında öldürülen kadın kardeşimiz Sevgi Aslan’ın ablası Hatice Aslan da katıldı. Toronto
Dünya’ya seslendiler Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri Kanada’da yürüyerek Türkiye’deki kadın cinayetlerine dikkat çektiler.
GUNCEL
07
13 Mart 2014
Polis Özge’nin katilini bir gün önce serbest bırakmış
Cem Kaptanoğlu
Olasılık: “Zoraki bonapartizm”
JENDİN
Başbakan Erdoğan, büyük burjuvazinin Koç’ları ile nihayet geçen hafta Ankara’da, Barzani’nin araya girmesiyle görüştü. Basının yazdığına göre görüşme “gerginlikten uzak bir atmosferde” geçmiş. Birinci vazifesi burjuvaziye hizmet olan bir iktidarın, büyük burjuvazinin baş temsilcilerine arabulucularla lütfen randevu vermesi bir çelişki gibi görülebilir. Bu çelişkiyi, iktidar bloğundaki fraksiyon çatışmasını dikkate almadan açıklamak olanaksız. TÜSİAD’da örgütlü büyük burjuvazi, iktidar bloğu içindeki çatışmada AKP ve onun “çılgın”ca desteklediği burjuva fraksiyonlarıyla çatışma içinde. Büyük burjuvalar arasında, “bertaraf ” olmamak için el etek öpüp ağlayarak saf değiştirenlerin yanı sıra, TÜSİAD Başkanı gibi “vatan haini” ilan edilenler, Doğan gibi Barzani de araya girse görüşülmeyecekler var. Gün ola harman ola. Gülen Hareketi ve yandaşı sermaye çevreleri, Erdoğan’lı bir iktidarı yıkıp, Erdoğan’sızını kurabilmelerinin ancak TÜSİAD’ı yani büyük burjuvaziyi yanlarına alarak mümkün olabileceğini çok iyi biliyorlar. Başbakan bu nedenle “Ananas” ve “Tespih”ten bu kadar korktu. Çünkü bunlar, küresel iktidarın desteğini arkasına almış büyük burjuvazi ile Gülen destekli yeni burjuvazi ittifakının kod adları. Bir başka deyişle, genellikle “Boğaza karşı viski içen” büyük burjuvaların, tespih çeken burjuvaları da yanlarına alıp boğazda, ABD’li ve AB’li dostlarıyla ananas yemeleri, Erdoğan’ın korkulu rüyası. Koç’larla yapılan, zamanlaması manidar görüşmenin amacı, bu dostlar/kurtlar sofrasını kurulmadan devirmek olabilir. Gülen Hareketi’nin polis ve yargıda örgütlediği “Hizmet’ci” personel eliyle, rüşvet ve yolsuzluğa batmış Başbakan ve çevresini tasfiye etme girişimi, en azından şimdilik başarısızlıkla sonuçlandı. Başbakan ve aile üyelerinin sanık olacakları düşünülen yolsuzluk ve rüşvet davasında yasal delil olarak dosyada yer alacak “tapeler”, şimdilik, “Haramzadeler” ve “Başçalan” sitelerinde reytingi yüksek “dizi” olabildi. AKP, “17 Aralık” saldırısının şokunu atlatıp tekrar “güç bende” demek için elindeki tüm araçları kullanıyor. Yerel seçimleri ölüm kalım meselesi yaparak, Ergenekon terör örgütü üyelerini serbest bırakarak, Koç’larla görüşerek ve MGK’ya yeni düşman konsepti dayatarak, kurduğu kirli koalisyonu güçlendirmeye çalışıyor. Erdoğanlı AKP’nin ömrünü uzatacak en önemli etken, 30 Mart seçimlerinde % 45-50 aralığında oy alması. Tüm olup bitene rağmen bu oranda oy alırsa, AKP, ülke içinde ve dışında, çoğunlukçu veya “seçimsel” meşruiyetini tazeleyebilir. Bunun verdiği cesaretle, son yasal değişiklikler, bürokrasideki tasfiyelerle temellerini attığı “ruhsatsız rejimin” inşaatını tamamlayabilir. 31 Mart günü, seçim “başarısı” kazanmış yani “inançlı” küçük burjuvazinin güçlü desteğini almış Erdoğanlı AKP’yle, başta büyük burjuvazi olmak üzere iktidar bloğundaki farklı fraksiyonlar, yeni bir sözleşme imzalamak için sıraya gireceklerdir. Erdoğanlı AKP’den beklenen ise, “organik” burjuvalarını, büyük burjuvazinin “haklarına” daha saygılı olmak konusunda dizginlemesi yani fraksiyonlar arası çekişmede daha “adil” bir hakem olması sözleşme koşulunu kabul etmesidir. Ulusalcıların darbecilik, cinayet, katliam, terör örgütü yöneticiliği vb. suçlardan yargılanan çekirdek kadroları ve onların kemikleşmiş yandaşları, “Silivri kompleksi”nden kurtulmak için, darbe fantezilerini bastırıp, “Cemaat”i ezme işinde AKP’ye hizmet vereceklerdir. Yukarıdaki koalisyonun kilit taşı, küçük burjuvazinin AKP’yle sözleşmesini sürdürme iradesinin yani AKP’nin her şeyin üstünde gördüğü “Milli irade”nin seçimlerle teyididir. AKP, iktidar bloğundaki çatışmayı, geçici bir süre için de olsa, yukarıdaki senaryo çerçevesinde tatlıya bağlayıp blok içi barışı sağlayabilirse, yani %45 civarı çoğunluk desteği sayesinde, burjuvazi adına ama egemen burjuvaziye erki tamamen teslim etmeden iktidarda kalabilirse, yeni olağanüstü rejimimize “zoraki Bonapartizm” adını verebiliriz. Zoraki çünkü, burjuva fraksiyonları arasında hakemlik yapamayacak kadar bir kısım burjuvaziyle iş ortağı, bir kısmına ise düşman olan Erdoğanlı AKP’yle ancak “zoraki Bonapartizm” mümkündür. Marx, Bonapartizmde, egemen burjuvazinin “genel sınıf çıkarlarını, siyasal çıkarlarını, yaşamda kalmak uğruna yani en kirli özel çıkarları uğruna feda ettiğini ve hakem tayin ettiği siyasal temsilcilerinden de aynı doğrultuda bir fedakarlık istediğini” söyler. AKP bu fedakarlık isteyen rolün zoraki talibi, ne kadar oynayabilir? Ya oyun bozanlar?
Özge ölmeyebilirdi
8 Mart’tan sadece iki gün önce, İETT otobüsünde öldürülen Özge Gündoğan’ın katilinin bir günde karakoldan serbest bırakıldığı ortaya çıktı. İstanbul Emniyeti, öldürülmeden 4 gün önce çağrılı koruma talep eden Gündoğan’a arayabileceği telefon numaralarının bildirildiğini açıkladı. Mehmet Ekinözü hakkında, cinayetten 1 gün önce Emniyet’in adli işlem yaptığı belirtildi.
güncel elif karan
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Öge Gündoğan’ın ölümü ardından, kadınlardan gelen tepkilerden dolayı açıklama üzerine açıklama yapmak zorunda kaldı. Yapılan açıklamada, İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 2. sınıf öğrencisi Özge Gündoğan’ın 6 Mart 2014 günü saat 15.45 sıralarında Topkapı Millet Caddesi Eresin Otel önünde İETT otobüsü içerisinde Mehmet Ekinözü tarafından silahla yaralandığı ve kaldırıldığı Çapa Tıp Fakültesi’nde öldüğü anlatıldı. Yani emniyet halkın gözüyle gördüklerini anlattı. Koruma talep etti, karakol numarası verildi Açıklamada, Özge Gündoğan’ın 2 Mart 2014 günü saat 00.50 sıralarında Eyüp ilçesi Göktürk Polis Merkezi Amirliği’ne başvurarak katilinin, reddettiği için kendisini tehdit ettiğini belirterek şikâyette bulunduğu belirtildi. Özge Gündoğan çağrı üzerine koruma talep ettiği belirtilen açıklamada, sadece ilgili telefon numaralarının verildiği açıklandı.
Kadınlar Özge’ye sahip çıktı Özge Gündoğan’ın hesabını sormak için 7 Mart gününde Siyasal Bilimler Fakültesi önünde buluşan genç kadınlar yapılacak eylem için hazırlandılar. Hazırlığın bitmesiyle yüzlerce öğrenci, akademisyen, hoca ve Özge’nin arkadaşları İstanbul Siyasal Bilimler Fakültesi Öldürülmeden niye hassasiyet önünden Hukuk Fakültesi önüne göstermediniz? bir yürüyüş gerçekleştirdi. YürüGündoğan’ı öldürdükten sonra yüşün ardından ise üniversiteden Üsküdar’da kendini asarak intihar otobüs kaldırılarak Özge’nin ceeden Mehmet Ekinözü ile ilgili nazesine gidildi. Ayrıca kadınlar, cinayet öncesinde adli işlem yürü- Özge Gündoğan için Galatasaray tüldüğü belirtilen açıklamaya göre, Lisesi önünde basın açıklaması Ekinözü’nün 5 Mart gecesi 01.40’da gerçekleştirdiler. Kadınlar polis elini kolunu sallıya sallıya karakol- tarafından korunmadığı, şikâyeti dan çıktığı ortaya çıktı. Emniyet dikkate alınmadığı için öldüihmal ve kusuru bulunanlarla ilgili rülen üniversite öğrencisi Özge soruşturma başlatıldığını ilan etti. Gündoğan’a sahip çıktı.
Bu ilk değil cak hem Özge’nin arKadın Cinayetlerini Durduracağız kadaşları hem de Platformu, Özge gibi koruma ta- Platform tüm lep etmişken ya da koruma altın- sorumluladayken öldürülen pek çok kadının rı yargıailesi ile birlikte adalet mücadelesi latmakta vermeye devam ediyor. Platform kararlı. İzmir’de öldürülen Ferdane Çöl’ü korumayan polislere idari ceza verilmelerini sağlamayı başardı. Ancak kadınları korumayan emniyet, sorumluları da aklamak için her türlü yolu deniyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise yasaların etkin uygulanmadığından, uygulatması gereken kendisi ise, sürekli şikâyetçi olarak, adeta kadınların ölümlerini olağanlaştırıyor. An-
Zerrin Canol’un katili rapor istedi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Zerrin Canol davasının ikinci duruşması için İzmir Karşıyaka Adliyesi’ndeydi. 1 Eylül 2013 tarihinde üst komşusu Orçun Demir tarafından öldürülen Zerrin Canol için adalet arayışı devam ediyor. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci duruşması görülen davada, tanıklar dinlendi. Katil Orçun Demir akli dengesinin yerinde olmadığını iddia ederek rapor istedi. Bunun üzerine mahkeme, sanık Orçun Demir’in İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek rapor alınmasına karar verdi. Duruşma öncesinde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Karşıyaka Adliyesi
önündeki eylemde, 8 Mart’ın hemen arkasından, sokaklarda olmaya devam edileceği vurgulandı. Platform temsilcisi Sanem Deniz Kural, 8 Mart’ta ve sonraki günlerde işlenen kadın cinayetlerine dikkat çekti. 8 Mart’ın hemen öncesinde öldürülen İstanbul Üniversitesi öğrencisi Özge Gündoğan’ın hesabını soracaklarını belirten Kural, ayrıca 9 Mart Pazar günü de Fethiye’de işlenen kadın cinayetinden bahsetti. Eşi Birgül Ergen ve 7 aylık kızını öldüren katilin en ağır cezayı alması için mücadele edeceklerini belirten Kural, kadın cinayetlerini durdurmak için tüm toplumu mücadeleye davet etti. GÜNCEL
Şubat ayında 15 kadın öldürüldü
Fethiye’de insanlık suçu Fethiye’de sezonluk turizm işçisi olarak çalışan 42 yaşındaki Bayram Ergen, Çatalararık Mahallesi’ndeki evinde eşi 35 yaşındaki Birgül Ergen le tartışması sonucu pompalı tüfekle tek el ateş ederek göğsünden vurarak öldürdü. Ergen daha sonra 12 yıl sonra sahip olduğu tek çocuğu henüz 7 aylık Elif Beyza’yı ayakları ile ezdikten sonra evden ayrıldı. Ama pişman değil Emniyet müdürlüğü çıkışı sırasında gazetecilerin “Cinayetleri neden
işlediniz?” sorusu üzerine Bayram Ergen, “Kayınvalidem ve kayınpederimden hakaret işittim. Olaylar bu yüzden yaşandı” dedi. Basın mensuplarının, “Çocuğunuz da hastane yaşamını yitirdi, üzgün müsünüz” demesi üzerine Ergen, “Değilim” diye yanıt verdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, konu ile ilgili hemen harekete geçerek, Birgül’ün ailesi ile görüşerek, Birgül’ün hesabını sormak için gerekeni yapacağını açıkladı. GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Şubat ayı kadın cinayetleri gerçeklerini açıkladı. Şubat ayında 15 kadın öldürüldü. Ocak ayında özellikle genç kadın ölümlerindeki artışla birlikte 27 kadın öldürülürken, Platform verilerine göre şubatta kadın cinayetleri azaldı. 15 kadının neredeyse yarısı kendi hayatına karar vermek istediği için öldürüldü. Öldü-
rülen kadınların %20’si ekonomik nedenlerle öldürülürken, %7’si ayrılmak veya boşanmak istediği için öldürüldü. Şubat ayında kadınları öldürmek isteyenlere atılan saksıları, savrulan tekmeleri bir kez daha hatırlatan Platform, bu azalıştaki en önemli etkenin yürütülen kadın mücadelesi ve halkın bu mücadeleyi sahiplenmesi olduğunun altını çizdi. GÜNCEL
GUNCEL
08
13 Mart 2014
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Bir ülkenin vicdanı
Kasvetli… Kahve gibi köpürürken memleket, buruk, acı bir tat bırakıyor damakta. Hırsızın, arsızın yepyeni numaraları gün yüzüne çıktıkça, adalet ve hukuk da git gide oyun hamuru haline dönüyor. Şiraze yok, hesap yok, standart yok! İktidar bildiğin iktidar, devlet aynı devlet! Başka izah tarzı yok, artık son kozlarını oynuyor. Ben “Bu gemileri yakarım” diyor. Gece, insan etine dalmak için dolanan provokasyon soslu zihniyet, sabaha karşı hastanede “kardeş” bekleyene saldırıyor. *** Huzursuz bir yağmur gibi çökerken karanlık, insan bir tarafında, “her an her şey olabilir” duygusuyla yaşıyor! Renkler siyah… Talan, yalan, hırsızlık, arsızlık, katliam yetmedi, iç savaş verelim! Ama tutmaz bu numara! Çünkü daha büyük bir resim, elmas gibi parlayan ışıl ışıl bir adam var karanlığın ardında! Elbette anlayana… *** Gece eğer bir bankta yatmadıysa, sabah saat çalmadan uyanıyor. Yüzünü yıkıyor, saçlarını taramıyor. Hızlı hızlı yürüyor. Soğuğu hissetmiyor. Bir tarafı umut, öbür tarafı sonsuz acı bileniyor. Gözlerinin altı morarmış, gözlerinin altı çökmüş, öylece bakıyor işte. Arada konuşuyor. Ama bakışlarında her şeye rağmen bir ümit! Kaçıyor sık sık, derin nefes alıyor. Bulmaca çözüyor bazen, biraz olsun rahatlıyor. Sonra sessiz sessiz ağlıyor bir köşede. Sırf karısına belli etmesin diye! Ufak tefek bir adam! Biri çay tutuşturmuştu eline “şu memlekete umut olan park meclislerinden” birinde. Mikrofonu bırakmış, koştura koştura köşedeki bir kutuya, cebindeki bir lirayı atmıştı. Parası var mı yok mu, karnı aç mı tok mu bilinmiyor işte bu yüzden! Zaten… 15 yaşındaki oğlu 16 kiloya düşmüşken… Zaten çocuk, ekmek almaya giderken vurulmuşken… Ne yemeği, 9 aydır ekmek yiyemiyor bu adam. Öfkeli… Ama kin yok bakışlarında görebiliyor musunuz? İnsan seviyor belli. Bir başına kalmak istemiyor. Kendini kimsesiz hissettiğinde, alçak gönüllü bir biçimde “gelin bizi yalnız bırakmayın!” diyiveriyor. *** Şiraze yok, hesap yok, standart yok! İktidar bildiğin iktidar, devlet aynı devlet! Başka izah tarzı yok, artık son kozlarını oynuyor. Ben “Bu gemileri yakarım” diyor. Gece, insan etine dalmak için dolanan provokasyon soslu zihniyet, sabaha karşı hastanede “kardeş” bekleyene saldırıyor. Sami Elvan ufak tefek bir adam… Sözleri insanın içine işliyor. “Bizim yüzümüzden sizler de mağdur oldunuz” diyor, onca acının arasında bir de özür diliyor. Omuzlarında da, gönlünde de ruhunda da oğluyla birlikte koca bir ülkenin vicdanını ve yükünü taşıyor. Kasvetli… Ama tutmaz bu numara! Çünkü siyahın ardında, elmas gibi ışıldayan adamlar duruyor!
AKP kadınları adliyede bile korumuyor
Eşinden beş yıl önce boşanan ancak aldığı tehditlerden dolayı şikayetçi olan 41 yaşındaki Hanime Arslan, eski kocasının azmettirdiği 21 yaşındaki oğlu tarafından Çağlayan Adliyesi’nde vuruldu. Silahlı saldırıda Hanime Arslan ve koruma polisi hayatını kaybetti. Yanında koruması varken işlenen cinayet kadınların korunamadığı gerçeğini bir kez daha gösterdi. istanbul ceday avcı
AKP hükümetinin kadın düşmanı politikaları sonucu kadın cinayetleri her gün artmaya devam ediyor. Eşinden beş yıl önce boşanan 41 yaşındaki Hanime Arslan, kocasından aldığı ölüm tehditleri nedeniyle mahkemeye başvurmuştu. Davayı kazanan Arslan’a tehditlerden dolayı koruma polisi verildi. Ancak dava sonuçlanıp eski kocası 11 ay ceza alınca Hanime Arslan azmettirdiği 21 yaşındaki oğlu tarafından vuruldu. Hani adliyeler çok güvenliydi 20 yaşındaki oğlu Dursun Zeyir silahıyla ateş ettiği zaman öldürülen Hanime Arslan’ın yanında koruma polisi de vardı. Zeyir, Hanime Arslan’la birlikte 24 yaşındaki koruma polisi Emrah Taşdemir’i de vurdu. Taşdemir, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Yanında koruması varken işlenen bu kadın cinayeti de ülkemizde kadınların korunamadığını bir kez daha göstermiş oldu. Bakanlar adliyelerin “büyüklüğüyle” ilgileniyor 0mak üzere bakanlar her açıklamalarında adalet saraylarının büyüklüğüyle, sözde güvenlik önlemlerinin çok olduğuyla övünüyor. Eşinden tehdit alan Hanime Arslan ise güvenlik dolu adliyede katledildi. Dursun Zeyir’in adliyeye silahla rahatlıkla girebilmesi insanları tedirgin etti. Davalara müdahil ola-
rak kadın katiline ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdirmek için çabalayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platormu’nun müdahil olma talepleri sıkça “tehlike arzettiği” nedeniyle reddedildi.
ardından Çağlayan Adliyesi’nin ana kapısı bir süreliğine giriş çıkışlara kapatıldı. Adliyede yaşanan silahlı saldırının ardından Başsavcılık’tan açıklama geldi. Başsavcılık, saldırının adliye girişinde değil, aramaların yapıldığı bölümün önünde Başsavcılık hala güvenlik meydana geldiği belirterek, “Olaytehlikesi yok diyor da herhangi bir güvenlik zaafiyeti Saldırı esnasında 3 çocuk annesi yoktur” dedi. Yaşanan güvenlik Hanime Aslan’ın eski kocası ve eksikliğini aklamaya çalışan savküçük oğlu da adliyedeydi. Katil, cılık katilin kontrol noktalarının Dursun Zeyir’in cinayeti işleme- uzağında bulunduğunu belirtti. sinin ardından geldi. saldırıdan sonra görevliler tarafından yakala- Devlet kadınları korumuyor narak emniyete götürüldü. Olayın Çok sayıda çevik kuvvet polisi
Ortak Sol aday birlikteliğin temsilcisi Ortak Sol Aday Mamak Seçim Bürosu, Tuzluçayır Meydanı’nında açıldı. Etkinlik kitlesel bir yürüyüşle başladı. Yürüyüş sırasında sıklıkla ‘Hırsız Var’, ‘Hırsız Tayyip Erdoğan’, ‘Artık Yeter, AKP Defol’, ‘Hükümet İstifa’ sloganları atıldı. Seçim bürosuna varılmasından sonra etkinlik Kaya Güvenç’in konuşma yapmasıyla devam etti. Güvenç, “Gezi’yi sahiplenenler bize oy vermelidir” diyerek ortaya çıkan birlikteliğin ve ortaklığın temsilcisi olduğunu ifade etti. Güvenç, ODTÜ’lü öğrencilerle buluştu
Ankara Büyükşehir Başkan Adayı Özcan Kaya Güvenç, ODTÜ’lü öğrencilerle toplantıda bir araya geldi. Toplantı Güven egemenler tarafından sağa kaydırılmak istendlduğda kimsenin oylar üzerine ipotek koahi alacağı yüksek bir oy oranının 30 Mart sonrasında sol siyasetin önünü açacağını vurguladı. Kaya Güvenç’in öğrencilerin sorularını yanıtlamasının ardından şimdiye kadar nasıl çalışma yürütüldasdasdasdas dasdasdasdasdasdasdasdaasdüğü ve bugünden sonra üniversitelerde nasıl çalışma yürütülebileceği konuşuldu. GÜNCEL
Gezi iddianamesi yeniden mahkemede
Polisten faşistlere müdahale yok
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Gölköy Kampüsü’nde öğrenci olmayanların alınmadığı üniversiteye, çoğu öğrenci olmayan 50 kişilik ülkücü grup girdi ve HDP seçim bürosu açtırmayacaklarını söyleyerek üniversitelilere saldırdı. Saldırı sırasında faşist gruptan bir kişi pala çıkardı, üniversiteliler palalı saldırgana müdahale ederek kendini korudu. Saldırı sonucunda bir üniversiteli yaralandı. Polis palalı saldırganı bölgeden uzaklaştırdı fakat olaya müdahale etmedi. GÜNCEL
Hanime Arslan’ın korunması için değil, katilin cinayeti işlemesinin ardından olay yerine geldi. Kadının korunması için Bakanlık tarafından alınan önlemlerin ve yapılan çalışmaların yetersiz olmasından dolayı Türkiye’de bir kadın daha korunamadı. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP hükümeti tarafından yapılan her kadın düşmanı açıklama kadın cinayetlerinin artmasına sebep olurken kadınların korunması için önlem alınmaması da kadın cinayetlerinin önünü açıyor.
HDP’ye faşist saldırılar sürüyor
HDP’nin Muğla’nın Fethiye ilçesinde yapacağı açılış öncesinde sosyal medya üzerinden saldırı örgütleyen faşistler ilçe binasına “Burası Fethiye buradan çıkış yok” sloganlarıyla saldırdı. Salı Pazarı’nda toplanan 200 kişilik grup ilçe binasına yürümek istedi. Faşist grup, “Burası Fethiye buradan çıkış yok” sloganı atarak HDP ilçe binasına doğru yürüyüşe geçti. Bunun üzerine polis ilçe binasının bulunduğu Dispanser
Caddesi’ni araç ve insan trafiğine kapatınca, faşist grubun, “Vatan hainlerini niye koruyorsunuz?” diyen grupla tartışma yaşandı. Polis barikatını geçerek ilçe binasına taş ve sopalarla saldırdı. Parti binasına küçük tüpler atıldı. Tekirdağ’da HDP’nin seçim otobüsüne taşlarla saldıran faşistler, otobüsün içindekiBDP Tekirdağ İl Başkanı Gülay Ertunç ve BDP yöneticisi Orhan Bal’ı yaraladı. GÜNCEL
Gezi Parkı’ndan dolayı Taksim Dayanışması üyelerine yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve aralarında Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu 2. Başkanı Ayşe Mücella Yapıcı ile İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da bulunduğu 26 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame ikinci kez mahkemeye sunuldu. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunu-
lan ilk iddianame, şüphelilere yönelik suçlamaların net olarak belirtilmediği ifade edilerek savcılığa iade edilmişti. İlk iddianamede ‘suç işlemek için örgüt kurmak’la suçlanan Gezi eylemcileri yeni iddianamede “suç örgütü lideri olmak”la suçlandı. Taksim Dayanışması tarafından yapılan çağrı, “kışkırtma” olarak değerlendirildi. Mahkeme, savcılıktan gelen iddianameye 15 gün içerisinde cevap vermek zorunda. GÜNCEL
09
EMEK Yanarak hayatını kaybeden 11 işçi unutulmadı 13 Mart 2014
Agâh Aydın
Ecrits
Hieronymus Boch’un tablolarında yaşamak
İnsan yavrusu için hayat ancak eksiklik duygusundan kurtulma umudu ya da hayat üstünde etkili olduğunu görme çabası ile anlamlandırılabilir! Beri yandan bu umut ve anlamlandırma çabası, ilk çağlarda doğal afetlerin doğaüstü güçlere atfedilmesi ile korkuyu, modern zamanlarda bilimin bunları kontrol etme hevesi nedeniyle insanın hayatla ilgili yanılsamalarını arttırdı. Bebeğin bedenindeki düzensizlik ve dışarıdaki karmaşa imge dünyasını o denli ürkütücü kılar ki cinler, periler, hortlaklar, bir fare tarafından ısırılan pipiler, kulağa giren böcekler, ham yapan canavarlar veya yarılarak içeriği dışarı dökülmüş beden parçalarının resmedilmiş olduğu Hieronymus Boch’un tablolarının içinde yaşamak gibidir. Çocukların sabit bir nesneye, tutulacak bir ele, sığınılacak bir limana ya da sarılmaya –bir yılana bile olsa-, hep kurtaran, kurtaracak olan kahramanlara, vaatlere, mutlu sonla biten masallara o kadar çok ihtiyaçları vardır ki yaşamlarının geri kalanında bu elleri, limanları, kucakları, yılanları ve dahası bu kurtuluş masallarını ve masalcıları hiç mi hiç unutmazlar. Öylesine zor ve karmaşa içindedir ki bu dünya, bunaltıyla başa çıkabilmek için çocuk süt veren memenin tarafında konuşlanmış “tamamen iyi olan” bizimkiler ve istediğimizde gelmeyen, kaçan, sütünü esirgeyenler yani “tamamen kötü olan” onlar diye ikiye böler (spliting) “nesne”leri ve rahatlar. Hem çocuklarda, hem de yaşam koşulları çok ağırlaştığında, sıkıntılı zamanlarda duygusal ve bilişsel olarak hayatla başa çıkmak da zorlanan kimi kişilerde ve sınırda kişilik örgütlenmesi olan yetişkinlerde “nesne”ler iyi ve kötü diye, biz ve onlar diye ikiye bölünür. Hayatın anlamı konusundaki şüphelerini bir türlü yenemeyen, bunaltısı ile başa çıkamayan ‘büyük insanlık’, her seferinde en başa dönüp kolaylıkla hükmedebileceği, üstünde etkili olabileceği hem cinslerini iyiler ve kötüler diye ikiye böldü ve kötüleri yok etmek için savaşmaya ve kendini yiyip bitirmeye devam etti; tıpkı yaşamı üzerinde söz sahibi olamayınca üstünde etkili olabileceği tek şey olan bedenine yönelip onunla uğraşan, zayıflayarak kendini öldüren ve bir şekilde kontrol etme dürtüsünü tatmin edip eksiklik duygusundan kurtulmaya çalışan anorektik bir insan gibi. Çocuklar beden bütünlüklerini kaybetme, parçalanma korkusunu yenebilmek için erişkinliklerinde de biteviye tekrar ederler senaryolarını ve hep aynı adamlar, hep aynı kadınlar, hep aynı aşklar, hep aynı kötüler, hep aynı masallar da ısrar ederler! Mesele bir “kötü nesne” yaratılabilmesinden ibarettir esasında. Çünkü içinde yaşadığı karmaşanın failinin bilinmezliğinden kaynaklanır korku yerine bunaltı yaşaması. Bir kötü ‘nesne’ yarattığında da korkusunu öfkeye dönüştürebilir, çünkü korkunun kaynağı ve öfkesinin hedef tahtası bulunmuştur. İşte bu yüzdendir bir ‘kahraman’ önlerine düşüp kötü nesne ilan ettiğinde Kürtleri, kadınları, Gezicileri vicdanı sızlamadan öldürebilmek. Öyle ki daha dün, bugünkü masalın ilk versiyonuna takılıp kalanlar Kürt gerçeğinin muktedirlik fantezilerinde açtığı gediğin bunaltısına katlanamayıp kimlik bütünlüklerini kaybettiler ve şuursuzca saldırdılar, bağırdılar… Daha da hazin olanı ise eski masalın yeni sahipleri saldırıya saldırı değil protesto dediler. Ancak başka başka masallara inanan seyircilerin sessizliği ondan da hazindi. Önleyebileceği halde bir insanın ölmesine seyirci kalmak da cinayettir! Cinayet ise utanç vericidir ve bu utanç katillerden de uzun yaşar! Son iki yüz yılda muktedirler kurtuluş masalını dört defa tamamen değiştirdi. Ancak halk H. Boch’un tablolarında yaşamaktan dördünde de kurtulamadı. Ülke hep karmakarışık, her zaman ekonomi tamtakır, hep parçalanmış vücut parçaları meydanlarda; bacaklar, çıkmış gözler, kollar, kopmuş kafalar havada uçuşuyor, yeni masala direnenler hep zindanlarda farelere yem oluyordu. Hafta boyunca muhalefet liderlerinin (CHP, MHP) konuşmasından edindiğim izlenim şu idi; halk vicdanının sesini dinlemeliydi. Sahtekârlara oy vermişlerdi. Yani suçluydular, saftılar, beceriksizdiler. Liderlerin bir kurtuluş masalı olmadığı bir yana kurtarılmayı bekliyorlar gibiydi. İktidar partisinin lideri ise; “Kardeşlerim” “Kardeşlerim” onları, düşmanlarımızı... biz başaracağız. köprüler, kanallar, ve diğer vaatler… Bir modern zaman peygamberi gibi konuşuyordu. Adeta dinleyicisine ufukta parlak bir ışığın parıldadığını, bu mağaradan çıkışın mümkün olduğunu ve gelecek güzel günleri müjdeliyordu sanki, dinleyicinin gözünde belirene, ‘opak ayna’daki silinmiş görüntüsüne bakmadan. Dinleyicinin masalın sonuna gelindiğinden, yaşanan yolsuzluklardan, içinde yaşadığı tablodan elbette haberi vardı. Ancak yeni masal gelene kadar, bir iki ay daha bununla idare etmesi gerektiğini de bilmeden biliyordu. Saldırıya protesto diyen, söyleyeceklerini bilgisi ve aklı değil, güç ve iktidar arzusunun belirlediği organik entelektüellerimizin iddia ettiği gibi halk aptal değildi yani, sadece fantezisine yeni masal bulmak, umudunu kaybetmemek için zamana ihtiyacı vardı. Miting yapılan alanda insanlar birbirleriyle konuşuyor, kürsüde bir belediye başkan adayı kuşlarla konuşuyor, bir adam seçim otobüsünün tekerleğine işiyordu… Dışarıda pırıl pırıl bir güneş ve kuşlar cıvıldıyor, kent yeni masalına gebe kalmış, yoldan geçen bir otomobilin içinde gençler Beatles dinliyordu: Imagine!
11 Mart 2012 tarihinde Esenyurt’ta Marmara Park AVM inşaatında çalışan 11 işçi, kaldıkları naylon çadırların alev alması sonucu yanarak hayatını kaybetmesinin üzerinden 2 yıl geçti ancak adalet sağlanamadı ölen 11 işçi ikinci yılında Marmara Park AVM önünde anıldı. istanbul koray karadere
Marmara Park AVM inşaatında yanarak can veren 11 işçinin 7 Mart günü 11. duruşması görülmüştü, davada hiçbir tutuklu bulunmuyor. Marmara Park AVM inşaatında kaldıkları çadırda çıkan yangın sonucu hayatını kaybeden 11 işçinin ölümünün ikinci yılında 11 Mart günü AVM önünde Emekçi Hareket Partisi, İşçi Kardeşliği Partisi, İşçi Ölümlerine Son Platformu, Kaldıraç, Özgürlük ve Dayanışma Partisi, RED, Sosyalist Demokrasi Partisi, Türkiye Komünist Partisi, TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu anma gerçekleştirdi. Anmaya hayatını kaybeden işçilerin aileleri de katıldı. Marmara AVM önünde toplanıldıktan sonra işçilerin hayatını kaybettiği alana yürüyüş gerçekleştirilerek karanfil bırakıldı Selama Yağal Başbakan’a seslendi; Esenyurt AVM inşaatında çadırda yanarak ölen 11 işçiden Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal da küçük Ahmet ile birlikte eyleme katıldı. Selma Yağal eylemde şunları söyledi: 11 işçinin katillerinden neden hesap sormuyorsun Başbakan? Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Sayın Çalışma Bakanı Fa-
ruk Çelik tam 2 sene oldu. 2 senedir mahkemelere gidip geliyoruz. Hala 11 işçinin katillerinden tutuklanan yok. Bu devletin polisi, savcısı, hakimi, istihbaratı kimin elinde? Neden 11 işçinin katili hala elini kolunu sallayarak geziyor? Yakalananlardan 1 tanesi ise parayı veriyor tutuksuz yargılanıyor. Tam 2 sene oldu. Bizim acımızı biraz da olsa hafifleteceksiniz diye her mahkemeye umutla geliyorum. Ama içimizdeki o büyük acıyı her mahkemeye geldiğimizde daha çok büyütüyorsunuz. Neden Sayın Başbakan? Katiller hala yakalanmadı. Ben çocuğumu baba kucağında değil mahkeme kapılarında büyütüyorum.
Ahmet’in gözlerindeki umuduz TMMOB İstanbul İl Koordinasyonundan Cafer Yıldız basın açıklamasını okudu. Cafer Yıldız: “Şu ışıklı AVM’yi yapmak için gece gündüz çalışan kardeşlerimiz naylon çadırlarda kalıyorlardı. İşçinin insana yaraşır koşullarda çalışması demek tüm sermaye sınıfı için kardan zarar etmek anlamına geliyor. AVM patronları prefabrik değil naylon çadır tercih ederek işçilerin hayatlarını çaldılar. Sadece Esenyurt’ta değil, her inşaatta, her fabrikada, her atölyede işçi ölümleri devam ediyor. Geçen yıl 1235 işçi kardeşimiz can
verdi.Her gün 3 işçi kardeşimiz aramızdan ayrılıyor. İşçi sınıfının bugüne kadar bedeller ödeyerek kazandığı hakları alamayacaksınız. İşçi sağlığı ve iş güvenliği patronların bir lütfu değil işçi sınıfının kazanımlarından biridir. Bizler haziran ayında sokaklara dökülen milyonlarız. Bizler haklarını almak için fabrikalarını işgal eden Grief işçileriyiz. Bizler ölen işçi kardeşimiz Ahmet Yağal’ın hiç göremediği 1 yaşındaki oğlu Ahmet’in gözlerindeki umuduz. Birkez daha haykırıyoruz gerçeği yüzünüze patronlar yenilecek, işçi sınıfı kazanacak!” dedi.
Greif direnişi Kadıköy’e taşındı Greif işçileri direnişlerinin 22. gününde Kadıköy’deydi. İşçiler sloganlar ile Rıhtım’a yürüdükten sonra basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında ‘’Patronlara karşı direnişimiz de 2 seçeneğimiz vardır: Ya kazanacağız, ya kazanacağız.’’ Dedi. Greif işçileri direnişinin 22. günün de taşeron sistemine karşı Kadıköy’deydi. Boğa Heykel’inde buluşan işçiler Rıhtım’a yürüdü. Greif işçilerinin eylemine siyasi partiler ve halk destek verdi. Rıhtım’a gelindik-
ten sonra basın açıklaması yapan işçiler, ‘’Biz Greif işçilerinin direnişlerinde 2 seçeneğimiz vardır: Patronlara, taşeron sistemin köleliğine karşı ya kazanacağız, ya kazanacağız.’’ denildi. Greif işçilerinin eylemine Feniş Aleminyum işçileri de dayanışmak için oradaydı. Basın açıklamasından sonra işçiler halay çekti. Halaydan sonra işçiler ‘’Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’ sloganları ile işgal ettikleri fabriklarına geri döndü. EMEK
Luna Elektronik işçilerine destek ziyareti
Hakan Plastik işçileri direnişe devam ediyor Sendikalaştıkları için işten atılan Georg Fisher-Hakan Plastik işçileri, Çerkezköy’de kurulu fabrikanın önünde, patronun işten atma saldırısı karşısında başlattıkları direnişi sürdürüyor. GF-Hakan Plastik işçileri, kötü çalışma koşullarını değiştirebilmek amacıyla DİSK Lastik-İş Sendikası’nda örgütlenmeye başlamış, bunu duyan patron, 16 sendikalı işçiyi işten atmıştı. İşçiler, fabrika önünde çadır kurarak açıklama yaptı. Açıklamaya Lastik-İş Sendikası’nın Çerkezköy’de örgütlü olduğu tüm fabrikalardan işçiler de destek verdi. Greif işçileri, Kazova işçileri, ÇHD’li avukatlar ve Güvenlik-Sen üyeleri de işçilere destek verdi. İşten atılan işçilerden Mustafa Öztürk, asgari ücretle günde 12 saat sağlıksız koşullarda çalıştıklarını, hiç zam almadıklarını söylebelirterek, bu koşulları değiştirmek için sendikalı olmaya karar verdiklerini söykedi. Öztürk, işe geri alınana dek direneceklerini duyurdu. EMEK
İzmir’de emek örgütleri ve siyasi partiler, işyerinde sendikal faaliyet yürüttükleri için işten çıkarılan ve işlerine geri dönmek için 10 gündür direnen Luna Elektronik işçilerine destek ziyaretinde bulundu. DİSK Ege Bölge Temsilciliğinin çağrısıyla Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bir araya gelen yüzlerce kişi, çalıştıkları iş yerinde sendikal faaliyet yürütmeleri üzerine fabrika yönetimi
İşsizlik yüzde 10’a yaklaştı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde işsizlik oranı 2013 yılında 0.5 puan artarak yüzde 9.7’ye ulaştı. İşsizlerin sayısı da bir yılda 229 bin kişi artarak, 2 milyon 747 bin oldu. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2013 yılında bir önceki yıla göre 229 bin kişi artarak 2 milyon 747 bin kişiye ulaştı.
tarafından “hırsızlık” yaptıkları bahanesiyle işten çıkarılmaları sonrası 10 gündür direnişe geçen Luna Elektronik işçilerine destek verdi. Direnişte olan işçilere yapılan ziyarette DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile HDP İzmir Büyükşehir Eş Başkan Adayı Osman Özçelik, Birleşik Metal-İş ve TÜRK-İŞ’e bağlı Basın-İş, TKP ve Karşıyaka Halk Platformu üyeleri de yer aldı. EMEK
İşsizlik oranı ise 0.5 puanlık artış ile yüzde 9,7 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’İN yıllık değerlendirmesine göre en yüksek işsizlik oranı yüzde 14,5 ile Güneydoğu Anadolu bölgesinde gerçekleşti. İşsizliğin en düşük olduğu bölge ise yüzde 6,7 ile Batı Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu bölgeleri oldu. EMEK
EKONOMI
10
12 Mart 2014
Silah üretimi hız kesmiyor
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Netlik ayarı Türkiye’de kadın cinayetleri devam ediyor ve yılın ilk ayında ne yazık ki öldürülen kadınların yaş ortalamasının giderek düştüğünü gördük. Kadınlar çocuk yaşında, daha hayata yeni başlamış iken de öldürülmeye başlandı. Bir yandan bu olurken, bir yandan da toplum buna tepki verdi ve son hafta içinde üç kadının hayatını kurtardı. Samsun’da ve Düzce’de halk şiddete uğrayan kadını “asla yalnız bırakmadı”, aldı erkek egemenliğinin elinden. İstanbul’da ise, şiddet ihbarına giden iki polis memuru bıçaklandı. Ağır yaralanan polislerden Mehmet Emin Aydın, hastaneden hayatını kaybetti. Yani bir kadın cinayetini, bir polis hayatını kaybederek durdurdu. Polis memurunun ailesinin başı sağolsun. Sokakta kim ne zaman kavga etse ya da bir tür şiddete maruz kalsa, “etrafta kimse yok muydu”?” diye sorulur ilk. Umutsuzlar hep “seyrettiler” der. Demek ki seyretmiyormuş halkımız. Seyretmek ne kelime, “kadın cinayetlerini durduruyormuş” işte. İşte burada kadın cinayetlerinin durdurulmasının gerçek ip uçları var. Neden bu kadar kadın cinayeti var? sorusunun yanıtı aslında bir yandan olumlu bir gelişmede gizli. Toplumun ilerleyişi ve buna kadınların uyum sağlaması, biz de kadınların canı pahasına yaşanıyor; kadınlar kendi hayatlarına karar verme uğruna can veriyordu. Bunun böyle olmasında, AKP’nin kadınlar için eşitliği de beraberinde getiren bütün modern politikalara karşı bir savaş açmasının büyük payı var. Türkiye’de kadınların modern anlamda haklarına kavuşmasına direnen erkek egemenliği, sırtını AKP’ye yaslarken, işte şimdi kadınlar da sırtını topluma yaslıyor, önemli olan budur. Bu zaten AKP’nin büyük açmazıdır; hem sürekli AVM’ler, otoyollar yapacaksın, eğitimde modernleştik şunu getirdik, bunu götürdük diyecek, bununla övüneceksin hem de bütün bunlardan kadınların da yararlanmasının sonuçlarını istemeyeceksin. Halen modernleşme sürecini yaşayan Türkiye’de bunun hız kazandığı tarihsel dönemim AKP’ye denk gelmesi, başta kadınlar olmak üzere toplum için büyük bir şanssızlık iken, işte şimdi toplum bunu tersine çeviriyor. “Kadınlar öldürülmesin” demek, Türkiye modernleşecek demektir. Buna kadınlar dahildir, kadınlar haklarına kavuşacak demektir. Bunu sadece kadınların değil, tüm toplumun söylemesi, hatta yapmasıdır, bu hafta iki kadının hayatını halkın kurtarması, toplumun böyle düşündüğünü ve bunu “eğitim alarak” değil, somut olayın içine girip özne olarak yaptığının çok iyi birer
Yoksulluk küresel anlamda bir sorundur, aynı ölçüde savaşta. Milyarlarca insanın yoksulluğu ve ölümü için yılda harcanan para 2 Trilyon dolar iken, küresel anlamda yoksulluğun çözülebilmesi için gereken miktar sadece 50 Milyar dolar. Maalesef ki ülkemizde bu savaş ekonomisi içerisinde önemli bir yere sahip.
ekonomi taygun kon
Silah sanayisinin kuşkusuz ki dünya ekonomisinde çok büyük bir payı var. 2008 yılı verileri baz alındığında bütün dünya ölçeğinde kişi başına düşen yıllık silah harcaması 217 dolar. Değişen koşullar, ortadoğudaki ayaklanmalar ve emperyalist güçler arasında kızışan rekabet düşünüldüğünde bu harcamaların arttığı ise su götürmez bir gerçek. Türkiye ise savaş pazarında gerek çok methedilen stratejik konumu, gerekse emperyalistlerle ABD–NATO bloğu ile kurduğu ilişkiler çerçevesinde oldukça önemli bir paya sahip. Küresel ölçüde gerginliklerin giderek arttığı şu günlerde Türk firmalarının aldığı yeni ihaleler ise bu gerginliğin kızışmasında taşeron rolünü sürdürmekte.
BM den COBRA siparişi Türkiye’nin kara sistemleri üreticisi Otokar yedek parça ve kullanıcı eğitimleri dâhil 24,6 milyon dolarlık sipariş aldığını açıkladı. Verilen siparişlerin ardından Otokar Genel müdürü Serdar Görgüç’ün açıklamaları ise Dünya Halkları için oldukça ürkütücü. ‘’Araçlarımız 5 kıtada 30’a yakın ülkede kullanılıyor. Özellikle Cobra, kendi sınıfında dünyada rakipsiz bir araç. Şu anda 15 ülkede aktif olarak hizmet veriyor.’’ ‘’ Yeni sipariş de mevcut bir kullanıcımız tarafından, BM Barış Gücü’nde kullanılmak üzere verildi.’’ Sözlerine ise şu sözlerle devam etti. “2013 yılında yüzde 40’lık rekor büyüme elde ettik ve 117 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Son 5 yıldır ciromuzun yüzde 4’e yakınını Ar-Ge’ye ayırı-
Faiz artırımında anlaşmazlık
örneğidir. * Kadınlar korunmak için polise başvurduğunda da yanıt alamıyor ve göz göre göre öldürülüyor iken bu hafta, şiddet ihbarı üzerine eve gelen polis, her zaman olduğu gibi kadını erkekle barıştırmak ve çaresiz bırakmak yerine, hayatını kaybederek hayat kurtardı, bu da çok önemli. Ama Emniyet Amiri fail için “psikopat bir şahıs” dedi. Psikopat değil o, sizin şimdiye kadar cesaret kazandırdığınız erkek şiddeti o. Politik olarak cesaret kazandığı için kadınları öldürülebilir görüyordu. Bundan vazgeçerseniz, kadınların da, polislerin de hayatı kurtulacak. Şiddet uygulayan erkeklerin psikopat olmadığı gibi ( şiddet sadece bir ruh sağlığı sorunu olsa meclisin çoğunluğunun da hastanede olması gerekirdi), Kabataş’ta şiddete uğradığını iddia eden kadın da “postpartum depresyon” nedeniyle yapmadı bunu. Her politik şeyi, tıbbı bir açıklama yaparak örtmeye çalışmayınız. Bütün bu olayların bu hatta olması da tesadüf değil. Haftaya baktığımızda, başbakanın Kabataş’ta başörtülü bir kadının saldırıya uğradığı iddiası için, bütün imkanlar seferber edilerek araştırma yapıldığı, seksene yakın kameranın izlenip, bölgedeki bütün baz istasyonlarının incelendiği, olay anında orada olan bütün insanların ifadesinin alındığını gördük. El insaf dedik; burada yapılan bu kapsamlı araştırmanın yüzde biri bile kadınlar gerçekten ölümden kaçarken yapılmadı? Farkında mısın AKP, işte sen bununla meşgul iken, artık sana bu soruyu halk soruyor, bu yüzden kendi kurtarıyor kadınları ve “kadın ve şiddetten söz ediyorsan, esas konu budur” diyor. Kabataş konusunda iş “postpartum depresyon” dediğimiz doğum sonrası ruhsal çöküntüyü tartışmaya kadar gitti. İşte halk diyor ki, “bırakınız bunları, kadınlar öldürülüyor, bunu durdurun”. Ama AKP, yine farkında değil toplumun ne istediğinin, tutmuş Malatya’da seçim için “kadına köle olma, ailene reis ol” afişi yapmış. Toplumun geldiği noktaya bakın, AKP’nin kafasına bakın. Bu kafayla değil ülke yönetmek, yaşanır mı? gulsumkav@gmail.com
yoruz. Türkiye’nin en fazla patent yanmış durumda. Küresel ölçüde başvurusu yapan ilk 20 firması ara- açlık ve yoksulluğun çözülmesi için gereken bütçe ise 50 Milyar dolar. sında yer alıyoruz.’’ Ülkemizde savaş için yapılan harcaBir silah da Roketsandan malar 19 Milyar dolar. Yani küresel Roketsan Genel Müdürü Selçuk Ya- anlamda yoksulluğun çözülebilmesi şar, sabit ve hareketli hedeflere kar- için gereken maliyetin 3’te 1’i. Silah şı yüksek hassasiyet ile sınıfının en patronlarından yapılan açıklamauzun menzilli füzesi olan CİRİT’in lara bakıldığında ise kendileri bu mayısta Almanya’da düzenlenecek çelişkilerden oldukça memnunlar. bir fuarla Avrupa’da tanıtılacağını Diğer bir taraftan Barış konferanbelirtti. Yaşar, “CİRİT’in başarısını sında savaş çağrısı yapan bir hüAvrupa ülkelerine taşımak istiyoruz. kümetimizin olduğu düşünülürse Avrupa’da görücüye çıkacak, büyük ülke olarak içinde bulunduğumuz bir lansman olacak. Geçmişte Çok durum oldukça vahim. Bilinmelibaşarılı sonuçlar alındı. 2013 başın- dir ki savaş ve yoksulluğun nedeni da 190 milyon dolarlık bir ihracatı- zenginlik ve kar hırsıdır. Bu hırsa mız olmuştu” diye konuştu. neden olan sistem var olduğu müddetçe de dünyada akan kan durmaSavaş bütçesinin gerçeği yacak açlık ve yoksulluk var olmaya Günümüzde savaş ekonomisine devam edecektir. ayrılan bütçe 2 Trilyon Dolara da-
17 Aralık sürecinin başlaması ile birlikte dövizde önü alınamayan bir yükseliş baş göstermişti. Bu durumun üzerine hazırlanan ekonomi paketinde faiz artırımının acil olarak devreye sokulması yer alıyordu. İddialara göre paketi Başbakan Erdoğan’a sunan Ali Babacan ise doların 2,30 seviyesine dayanması halinde ekonomide ciddi sorunlar yaşanacağını belirtti Başbakan ise danışmanı Yiğit Bulutun önerileri neticesinde Faiz artırımlarına
şiddetle karşı çıktığını belirterek faiz artırımlarının yürürlüğe sokulmasına izin vermediği iddia edildi. Babacan ile Yiğit Bulut arasındaki görüş ayrılığı faizlerle ilgili kararın gecikmesinde etkili oldu. İşte bu iddialar göz önüne alındığında Ali Babacan ve Yiğit Bulut arasındaki anlaşmazlığın faiz artırımlarının gecikmesine neden olduğu ve bu yüzden milyarlarca dolarlık döviz kaybına sebep olunduğu iddia edildi. EKONOMİ
Döviz kredisinde büyük mağduriyet
Kuşdili’nde rant sürüyor Sermaye düzeninin temsilcisi AKP’nin rant ve yolsuzluk ekonomisine kurban etmek istediği alanlardan birisi olan Kuşdili çayırı Kadıköy’ün en önemli SİT alanlarından birisi. Ancak uzun zamandır çayırlıktan eseri kalmayan Kuşdilinde şimdide hukuksuz bir rant projesi hayata geçiriliyor. Kuşdili Çayırı’nda yaklaşık 200.000 m2 kapalı alanı içeren ve AVM’yi öngören Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu 14/05/2012 tarihli imar planı neticesinde yapılmaya başlanan kazılara Doğal SİT alanı olması ve Kadıköy de sel riskini artırdığı gerekçesiyle 2007 yılından bu yana içerisinde birçok kurumun ve Meslek odasının yer aldığı Kuşdili Platformu karşı çıkıyor. Ancak yapılan onca itiraza rağmen herhangi bir adım atılmamış. AKP’nin rant ekonomisi her türlü hukuksuzluk çerçevesinde yaşam alanlarımızı yok etmeye devam ediyor. EKONOMİ
Geçmiş yıllarda japon yeni gibi ucuz maliyetli dövizler ile kredi kullanan vatandaşlar döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşamaktaydı. Bu nedenle açılan davalardan ötürü BDDK tarafından bir düzenleme yapıldı. Düzenlemede 250 bin TL altında kredi kullananların aldığı kredi tutarının ilk günkü kurdan TL’ye çevrilip yüzde 1,25 faiz oranıyla yeniden yapılandırılmasına karar verildi. Fakat karar kapsamında, kredinin kullandırıldığı
tarihte yurtdışında yerleşik olan veya geliri döviz cinsinden olduğu belgelenen müşterilere kullandırılan krediler ve tavsiye kararının açıklandığı tarihten önce kapatılmış veya yapılandırılmış olan krediler ve yargıya intikal etmiş olan krediler kapsam dışında bırakıldı. Yapılan düzenlemenin çok kısıtlı olduğunu belirten mağdur vatandaşlar ise düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğunu belirterek düzenlemeye itiraz edeceklerini belirttiler. EKONOMİ
EGITIM (
11
13 Mart 2014
Gün Çağ Aydın
15’inde bir fidan
PRiZMA
15 yaşında bir fidan düştü toprağa, 1 milyonun üzerinde insan sahip çıktı evladına. Gezi direnişini gerçekleştirmiş bir halka bu yakışırdı ve halk üzerine düşeni yaptı. Halk büyüdü, egemenler küçüldü. Halkımız unutulmayacak bir uğurlamayı gerçekleştirdi, egemenler ise türlü türlü rezilliklere imza attı. Yandaş medya bile cenazeden canlı yapmak zorunda kaldı ancak Recep Tayyip Erdoğan olanca coşkusuyla mitinglerine devam etti. Yas tutan halka saygı göstermedi, Berkin’in ardından göz yaşı dökenlerle adeta dalga geçti. Eski bakanı, yeni bakanı gaf üstüne gaf utanmazlık üstüne utanmazlık yaptı. Berkin Elvan’ı “terörist” olarak yaftaladılar ama tutmadı. Ekmek almaya o anda mı gidilir dediler. Tutmadı. Aile evladına sahip çıksaydı dediler. Tutmadı. Seçimlere az bir zaman kala Berkin’in hayatını kaybetmesi paralel bir manidarlık gibi duruyor dediler. Tutmadı. Berkin’in katili, şiddet eylemi yapan Gezicilerdir dediler. Tutmadı. Berkin kardeşimizin cenazesine katılanlar tüm dünyaya hükümetin yalanlarının hiç bir işe yaramadığını göstermiş oldu. Cenazedeki yüz binler polis şiddetinden zerre kadar korkmadıklarını gösterdiler. Ama yine ne oldu. Bir avuç onursuz, haysiyetsiz “emir kulu” halka yine şiddet uyguladı. Türkiye’nin bir çok yerinde eylemlere saldırıldı. Gençlerimiz gaz bombalarıyla, plastik mermilerle vuruldu. Çeteler saldırdı kardeşlerimize. Osmanbey’de ne oldu da saldırdınız bu halka. Saldırın bakalım karanlığın bekçileri. O kapısında beklediğiniz karanlığı parçalamamıza az kaldı. Marjinaller olarak yaftaladığınız o kalabalıkları gördünüz, milyonlar bu ülkede adalet istiyor, eli kanlı katillerin yargılanmasını istiyor. 14 yaşında komaya soktunuz 15 yaşında hayatını kaybetti kara gözlü Berkin. Berkin sizin çam yarması polislerinize benzemezdi. Ufacık bir bedeni vardı. Sizin tam donanımlı “bekçilerinize” benzemezdi Berkin. Ufak bir kuş sapanı vardı. Onlu onlu koşturup ortalığı kan gölüne döndüren canilerinize benzemezdi Berkin. Ama tek başına milyonları topladı kara kaşlı, kara gözlü yiğidimiz. Sen milyonları bir araya getirdin ya çocuk. Bizim de sana sözümüz olsun. Sana bunu yapanlara elbet bir gün diz çöktüreceğiz. Daha önünde nice yıllar varken hayatını alanların peşini bırakmayacağız. Failini saklayacaklar ama biz gördüğümüz her mavi üniformalının katilin olma ihtimalini unutmayacağız. Annen dedi ki, evladım daha çok küçük Ali İsmail iyi baksın ona orda. Sen hiç merak etme Anne. Daha kimler var orada bir bilsen. Berkin’den önce gidenler yani, yani bizimkiler yine. Berkin’in abileri, ablaları. Ali İsmail’de ona iyi bakar elbet ama biz tüm gençlerimizi emanet ettik önceden gidenlere. Hiç yaşlanmayacak olanlara emanet ettik onları. Kahramanlarımızın arasına gönderdik. Terzi Fikri biçecek kaftanını, Deniz çalıştıracak dersini, Mahir verecek ona en güzel kitapları, Mine ablası tutacak elinden, Ulaş öğretecek bir mavzeri keman gibi kullanmasını. Berfo Ana, Cemili gibi sahip çıkacak Berkin’e, Uğur Kaymaz’la misket oynayacaklar belki de. Berkin o dünyada ON’lara ailesi de bu dünyada bize emanettir. Ant olsun, hesabın yerde kalmayacak!
Öğrenci kenti artık Ali İsmail Kormaz’ın kenti Anadolu Üniversitesi gençlik örgütlerinin çağrısıyla okulda buluşarak Espark’a yürüdü. Espark’ta halk ile buluşarak yürüyenlerin etrafını abluka altına alan polis, çoğu gençlerden oluşan 183 kişiyi joplayarak, yerlerde sürükleyerek gözaltına alırken, gençler Ali İsmail’i unutmadığını Ali’nin katillerinden, halkı soyanlardan hesap sormaya devam edeceğini belirtti.
eğitim Berke cengiz
kendisinin katil olduğunu, hırsız olduğunu her defasında haykıracak Eskişehir’de yürüyüşü örgüt- olan bizlerin olacağını tekrar görleyen, Ali’nin katitili Eskişe- müş oldu.Gezi’den aldığımız güçle hir’e giremez diyen gençliğe, eylemi sokaklarda, meydanlarda direnenler ve polis saldırısını sorduk; olarak AKP’nin olduğu her yerde Genç-Der Eskişehir Temsilcisi karşısında olacağız ve katillerden, Özge Uyanık yürüyüşle ilgili ola- hırsızlardan hesap soracağız. ‘’ dedi. rak; ‘’Tayyip Erdoğan’ın Eskişehir de, Ali’nin kentinde, gerçekleş- Hırsızı, katili tireceği ve hırsızlıklarını aklamak Eskişehir’de istemiyoruz için yine olan gücüyle çırpınacağı Gençlik Muhalefetinden Metin mitingi protesto etmek için bir yü- Doğan; “AKP’nin yolsuzluklarına rüyüş düzenledik. Ali’nin üniversi- karşı ‘Korkmaz gençler’ Tayyip tesi olan Anadolu Üniversitesi’nden Erdoğan’ın Eskişehir’e gelip yabaşladığımız ve ‘Ali’nin katili, hırsız lanlarını, hırsızlıklarını, yolsuzTayyip Eskişehir’e gelme dediğimiz luklarını meşrulaştırmasına karşı yürüyüşte Espark önünde toplanan gençlik olarak üniversitemizde Eskişehir halkıyla birleşerek yürü- toplandık. Bizim talebimiz hırsızı, yüşe devam ettik.’’ dedi. katili Eskişehir’de istemiyoruzdu. Demokratik hakkımızı kullanmak OHAL ilan edilmiş için üniversiteden Espark Alışveriz Özge Uyanık polis saldırısıyla ilgili Merkezi önüne yürüyüşümüzü gerolarak “Tayyip Erdoğan’ın mitingi çekleştirdik. olduğu için Eskişehir sokaklarında Daha sonra da Eskişehir halkı resmen OHAL ilan edilmiş. Gör- ile birlikte buradan Odunpazarı evdük ki Tayyip Erdoğan Ali’nin şeh- lerine bir yürüyüş gerçekleştirmek rine gelmekten o kadar korkuyor- istedik. Ancak AKP’nin polisi yümuş ki binlerce polisi seferber etmiş. rüyüşe başlar başlamaz önümüze set Polis Gezi Direnişi’nin simgesi olan çekti. Hemen arkasından etrafımız Espark önünde halka saldırarak, ve ara sokaklar polis tarafından çevbiz kadınları ve gençleri yerlerde rildi. AKP’nin kolluk kuvvetleri sürükleyerek tam 186 kişiyi gözaltı- halkı sokak ortasında coplayarak, na aldı. Ancak bizler gözaltında da yere düşenlerin kafasına basarak, karakolun bahçesini direniş alanına üzerinde zıplayarak camiye sığınan çevirerek sloganlarımızla bekleyi- insanların üzerine plastik mermi sışimizi sürdürdük. Polisin bizlere karak, yerde sürükleyerek gözaltına saldırdığı yerde Eskişehir halkının aldı’’. verdiği destek, kurduğu barikatlar ve kararlı mücadeleleri, Gezi’deki ‘’Korkmaz gençler’’ dayanışma ruhunun hala devam sokaklarda olacak ettiğini bir kez daha gösterdi’’. “Halkın onurlu çocuklarına saldıran bu canavarlar Odunpazarı’nda Katillerden hesap soracağız başkatilin, başhırsızın korumalığına “Tayyip Erdoğan öyle her yere elini soyundular. Onlara en güzel cevakolunu sallayarak giremeyeceğini, bı Eskişehir halkı sokakta binlerce nereye giderse gitsin karşısında Ali İsmail Korkmaz olup yürüyerek,
Metin Doğan (Gençlik Muhalefeti)
Soner Türkyılmaz (Öğrenci Kolektifleri) Özge Doğan (Genç-Der)
barikatları elden ele kurarak verdiler. Bu ülkenin ‘Korkmaz gençleri’ olarak AKP’nin baskı, zulüm ve yolsuzluklarına karşı sokaklarda olacağız.’’ diyerek mücadelelerine devam edeceklerini bellirtti. AKP beklenildiği gibi karşılandı Öğrenci Kolektiflerinden Soner Türkyılmaz ise “Son günlerde ODTÜ yolunun açılışında verilen direniş, Muğla da yatağan işçilerinin eylemi, Osmaniye mitingindeki ‘’HIRSIZ VAR ‘’ protestosu Tayyip in ne kadar sıkıştığının ve Eskişehir de nasıl karşılanacağını göstertti. Böyle bir dönemde Eskişehir gelecek olan rüşvettin, yolsuzluğun, hırsızlığın iktidarı AKP ve Tayyip Erdoğan Ali İsmail Korkmaz’ın şehrinde tamda beklenildiği şekilde karşılandı. Gençlerin Anadolu üniversitesi Yunus Emre Kampüsünden başlattıkları yürüyüş, Espark’taki kitleyle birleşerek AKP mitinginin olduğu meydana yürümeye başladı. Ancak polis 150 metre ötede önlerini kesip sinsi bir şekilde çember içine alıp gözaltına aldı’’. Ali İsmail’den korkuyorlar “Diğer illerden çevik takviyesi ya-
pan Tayyip, Eskişehir’den Ali İsmail Korkmaz’dan korktuğunu göstermiştir.Bir çok kişinin gözaltına alınmasına rağmen kalan kitle üniversite caddesine bir barikat kurarak Tayyip’e meydan okumuşlardır. Tayyip’in gelmesi ve yaratılan bu olağanüstü durum sadece o güne özel değil yaklaşık 1 haftadır devam eden bir süreçti. AKP afişlerinin sökülmesi, köprüye asılan pankartların indirilmesi ve bunlara emniyettin sert bir şekilde müdahale etmesi olağan üstü durumun göstergesiydi. 8 Öğrenci kolektifleri üyesi gözaltına alınmıştı. Yaşanılan bu durum tek bir şey in göstergesidir o da Tayyip Erdoğan’ın Ali İsmail Korkmaz’dan çok korkuyor olmasıdır’’ diye konuştu. “Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükümet!’’ AKP gittiği her yerde baskı politikalarına devam edip halka, gençlere saldırıken gençlik Ali İsmail’in katillerinden hesap soracağını sözleriyle bir kez daha belirtti. Ali İsmail’in katili Erdoğan’a #gelmeTayyip diyerek seslenen gençler Ali İsmail’in sözlerini bir kez daha hattırlattı.
guncagaydin@hotmail.com
Mersin’de dersleri boykot ettiler
MERSİN Üniversitesi (MEÜ) İletişim Fakültesi öğrencileri, Aralık ayında rektörlük işgali ardından açılan soruşturmaları ve önlem kararlarını protesto etmek için dersleri boykot etti. Öğrenciler, İletişim Fakültesi giriş kapısına ve merkezi derslikler girişine ’Sansüre ve Soruşturmalara Karşı Boykottayız’, ’Bu Fakültede Boykot Var’ pankartlarını asarak derslere girmeme kararı aldı. Ders boykotuna başlayan İletişim Fakültesi öğrencilerine diğer öğrenciler de destek verirken, boykot süresince öğrenciler halay çekti. Grup adına açıklama yapan Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisi Nesime Karateke, 121 öğrenciye okul yönetimi tarafından soruşturma açıldığını ve 27 öğrencinin de tedbir kararı ile eğitim hakkının engellendiğini söyledi. EĞİTİM
Nitelik değil kapasite arttırımı YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen “Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi, Meslek Yüksekokullarında Kalite, Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” konulu konferansta konuştu. ‘’Ülkemizin nüfus yapısıyla bu isteğin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini söyleyebiliriz. Bizler bunu karşılayabilmek için bir yandan yükseköğretim kurumlarının sayısını artırırken bir yandan da kapasite artışını teşvik ediyoruz.’’ diyen Çetinsaya üniversitelerdeki sorunun kapasite değil nitelik olduğu konusundan ise habersiz. EĞİTİM
İstanbul Üniversitesi’nde kampüskart tepkisi büyüyor İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünce öğrencilere mesajla duyurulan ve uygulamaya konulmaya çalışılan Halkbankası Kampüskart’a tepki büyüyor. Öğrenciler kampüskart yolsuzluğuna karşı çıkmak için dilekçe kampanyası başlattı. İstanbul Üniversitesi öğrencileri adıyla yürütülen çalış-
mada “Kampüskart alma yolsuzluğa ortak olma.’’, ‘’Kampüskart alma müşteri alma’’ sloganlarıyla dilekçe toplanıyor. Öğrenciler kampüskart’ı okullarında uygulamaya sokturtmayacağını söylerken; bu yolsuzluğa, hukuksuzluğa karşı mücadelelerinin devam edeceğini söylüyor. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
12
13 Mart 2014
YGS’ye karşı eylem hazırlıkları başladı
Elemeci sınav sistemi olarak liselilere sunulan YGS liselilerin kaderini belirlemiyor. Liseliler sınavsız bir eğitim için mücadele ederken AKP Hükümeti getirdiği her yeni sınav sistemi ile liselileri adeta bir yarışa sokuyor. Liselilerin yıllarca aldı eğitimini 3 saate sığdırmaya çalışan elemeci sınav sistemine karşı liseliler YGS’yi kaldıracağız diyor. İSTANBUL burak kiper
AKP’nin eğitim politikaları çocuk gelinleri çoğaltıyor. Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de son 2 yılda küçük yaştaki kız çocuklarına yönelik taciz, tecavüz, cinsel sömürü ile ilgili 90 bin 483 dava açıldı. Son bir yılda hayati tehlike altındayken başvuran kadınlara koruma verilmiyor. Koruma verilmediği için kadın cinayetleri her geçen gün çoğalıyor. Sığınma evlerine son 2 yılda 7 bin kadın başvurdu. 3 yılda 17 bin kız çocuğu için kayıp başvurusu yapıldı. AKP’nin eğitim politikaları gerçekleri gözler önüne seriyor. GÜNCEL
Liseliler, AKP Hükümeti’nin yıllarca aldığı niteliksiz eğitim ile geleceklerini belirlemek için sunduğu elemeci sınav sistemi olan YGS’ye giriyor. AKP’nin devlet okullarındaki niteliksiz eğitim ile YGS sınavına giren öğrenciler aldığı puan ile geleceklerini belirliyor. Eğitim mücadelesinde yıllardır haykıran liseliler, geleceklerini okullardaki niteliksiz eğitim ile girdikleri elemeci sınav sistemlerinde belirlemek istemiyor. Bilimsel, nitelikli bir eğitim ile geleceklerini 3 saatlik bir sınav sisteminde belirlemek istemeyen liseliler, geleceklerini elemeci sınav sistemine değil de gerçekten bilimsel ve nitelikli bir eğitim ile belirlemek istiyor. Niteliksiz eğitim ile niteliksiz gelecek AKP Hükümeti’nin yasalaştırdığı dershaneler konusunda kendilerinin de ifade ettiği devlet okullarındaki niteliksiz ve eşitsiz eğitime müdahale etmezken, bu niteliksiz ve eşitsiz eğitim ile birlikte liselileri tüm öğrenim hayatlarını 3 saatlik elemeci sınav sistemi olan YGS’den geleceklerini belirlemek istiyorlar. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, her konuşmasında niteliksiz eğitime yer verirken elemeci sınav sistemine değinmiyor. Tam aksine Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, elemeci sınav sistemi olan YGS’yi öğrencilerin mağdur olmayacakları bir şekilde dizayn ettiklerini ve geleceklerini belirlemek için bir fırsat olduğunu
Çocuk gelinler artıyor
SBS sonuçları yeniden hesaplandı söylüyor. Fakat devlet okullarındaki niteliksiz eğitim ile YGS’de geleceklerini belirleyemeyen liseliler eğitimi alternatif yollarda arıyor. Sınavsız bir gelecek AKP Hükümeti, liselilerin önüne devlet okullarındaki niteliksiz eğitim ile elemeci sınav sistemi olan YGS’yi sunuyor. Liseliler kendi
geleceklerini kendileri belirlemek istiyorlar. Liseliler istedikleri nitelikli, eşit ve sınavsız bir eğitime karşı Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilere yeni bir elemeci sınav sistemi yürürlüğe sokuyor. Liseliler her yıl haykırdığı gibi bu yılda AKP’nin elemeci sınav sistemi olan YGS’ye karşı mücadelelerini alanlarda haykırıyor. Lise-Der
AKP’nin elemeci sınav sistemi olan YGS’yi kaldırmak ve liselilerin kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi için 21 Mart Cuma günü Beşiktaş Meydanı’nda saat 16.00’da buluşarak ‘’AKP’yi sıfırlayacağız, YGS’yi kaldıracağız ‘’ diyor. Tüm liselileri elemeci sınav sistemine karşı mücadeleye çağırıyor.
Milli Eğitim Bakanlığından , 2013 Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) sonuçlarının tekrar değerlendirilmesi neticesinde 4 öğrencinin daha üst tercihlerine, 99 öğrencinin de mevcut okullarından daha alt tercihlere yerleştirilebilecekleri sonucuna ulaşıldığı bildirildi. MEB’in elemeci sınav sistemi olan SBS skandalında yanlış hesaplama olmuştu. Sınav sonuçlarının 12 Temmuz 2013’te açıklandığı ancak aynı gün yapılan inceleme sonucunda söz konusu sınavda yanlış hesaplamanın ardından yeniden değerlendirildiğini duyurdu. GÜNCEL
Gül dershanelere onay verdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u ile kamuoyunda “Demokratikleşme Paketi” olarak bilinen “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un ları onaylayarak yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi. Gül’ün onayladığı “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Öğretim Kurumları Kanunu’ndan “dershane” tanımı çıkarılarak, ortaöğreti-
me veya yükseköğretime giriş sınavlarına veya bu sınavlar kapsamındaki derslere hazırlık niteliğinde kurs açılması da engelleniyor. Dershane ve öğrenci etüt merkezleri, eğitim öğretim faaliyetlerine 1 Eylül 2015’e kadar devam edebilecek, 2018/2019 eğitim öğretim yılı sonuna kadar özel okullara dönüşecek. Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri, müsteşar yardımcısı, genel müdür, inşaat ve emlak grup başkanı ve grup başkanı ile il müdürlerinin görevi, bu düzenlemenin yayımı tarihinde sona erecek.GÜNCEL
MEB kadrosu değişecek
Sınavsız üniversite haktır! F) şıkkı Sidar Can Kardoğan Üniversiteye giriş sınavlarını kaldırcağız söylemi uzun yıllardır iktidar partileri tarafından dillendirilen meselelerden biridir. Fakat hükümetler sınavları kaldırmak yerine isimlerini ve sınav sayılarını değiştirmekte, değişmeyen tek şey ise elemeci-ezberci sınav sistemi olmuştur. AKP hükümetide bu politikaların devamcılığını üstlenmiştir. AKP eğitimin niteliğini dağıttığı akıllı tabletlerle ölçmeye çalışırken her yıl elemeci sınav sistemi yüzünden intihar eden liselileri görmemektedir. Hükümet eğitimde büyük reform yaptık söylemlerinin altın-
dan 19 yaşında üniversite sınavını kazanmak için gittiği dershanenin parasını ödeyememiş , annesinin dershane borcundan kaynaklı cezaevinin girmesi sonucunda intihar etmiştir. Soner Sipahinin katili öğrencilerin bütün bir geleceklerini 3 saatlik sınavlara sıkıştıran eğitim sistemidir. Adana’da sınav stresi yüzünden kalp krizi geçiren Tuğba Kuyucu’nun sorumlusu eğitim sistemidir. Elemeci sınav sistemi geleceğimizi ellerimizden alıyor. Her yıl binlerce öğrencinin girdiği YGS ve LYS sınavlarında başarılı olarak iyi bir üniversiteye girebilmek için aylarca emek harcıyor. Verdiğimiz bu emeklerin karşılığında ÖSYM imzalı şifre sıkandalları ile karşılaşıyoruz. Emeklerimizi çalan, geleceğimizi ellerimizden alan ve birçok arkadaşımızın ölümüne se-
bep olan elemeci sınav sisteminin yerine yeteneklerimize göre yerleşebileceğimiz bir eğitim sistemi olmalıdır. Tüm öğrenciler bu şekilde yeteneklerine göre üniversiteye yerleşmelidir. AKP hükümetinin 11 yıllık iktidarı boyunca yaptığı yolsuzluk ve hırsızlık her geçen gün açığa çıkmaktadır.Kamu arazilerini yandaşlarına peşkeş çekişleri , basına sansür , yargıya müdahale ve oğluyla beraber o kadar uğraşıpta sıfırlayamadıkları milyon dolarlar... Hükümetin 11 yıllık icaraat tablosunu gözler önüne sermiştir. AKP’nin bu uygulamaları eğitimde de kendini göstermiştir.Okullar ticarethane,öğrenciler müşteri zihniyetiyle görmektedir . Anayasal bir hak olan parasız eğitim liselerde toplanan kayıt paralarıyla yada sosyal etkinlikler adı altında bu hak
çiğnenmektedir. AKP hükümeti kar söz konusu olduğunda defalarca kez değişiklik yaptığı anayasıyı bile uygulamamaktadır. Liseliler yıllardır gelecekelerini ellerinden alan elemeci sınav sistemine karşı yürüttüğü mücadeleyi bugün başka bir anlam ifade etmektedir.Gezi direnişinde barikat barikat, sokak sokak direnen liselililer sınavsız üniversite hakları içinde mücadeleyi , geziden aldığı güçle sınavsız üniversite mücadelesini büyütecektir. Binlerce liselinin meydanlarda sınavsız üniversite talebine AKP hükümeti kulak vermek zorundadır. Erdoğan bilsin ki gezi parkında o ağaçları yıktırmamak için direnin liseliler aynı inanç ve cesaretle sınavsız üniversite mücadelesini de aynı şekilde büyütecektir.
AKP Hükümeti yasalaştırdığı dershaneler yasası içinde dershanelerin kapatılıp özel okula dönüştürülme projesi dışında birkaç madde daha var. AKP Hükümeti dershane yasasının içindeki madde de Milli Eğitim Bakanlığı’nın üst düzey kademesi hariç bütün kadroların değişeceğini duyurmuştu. Geçtiğimiz haftalarda bu yasa Meclis’ten geçerek, bu madde de yürürlüğe girdi. MEB yasalaştırdığı dershaneleri kapatıp özel okula dönüştürme projesinde asıl soru olan niteliksiz eğitime dair bir şey yapmazken eğitim kadrosunu değiştiriyor. GÜNCEL
MEB söylüyor ama yapmıyor
Nabi Avcı, “Liselere girişte bu yıl ilk kez uyguladığımız sisteme benzer ama öğrencilerin ilgilerini, becerilerini ve bilgilerini ölçen bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Belki üniversiteler, hatta fakülteler kendi sınavlarını yapabilecek, öğrenciler şimdiki gibi ‘ne çıkarsa’ mantığıyla değil fakültelere başvurabilecek ve fakülteler de değerlendirmelerini yapabilecek. ” dedi fakat liselilerin önünde çok büyük sorun olan elemeci sınav sistemi olan YGS var. AKP bunu diyor ama elemeci sınav sistemini ortadan kaldırmıyor. GÜNCEL
13 FORUMLAR Forumlar Berkin için sokakta 13 Mart 2014
Gezi direnişi sırasında kafasından yakın mesafeden gaz kapsülü ile vurularak komaya giren Berkin 279. Gününde hayatını kaybetti. Okmeydanı SSK Devlet Hastanesi’nde sabah 07.00’da hayatını kaybettiği bilgisi alınarak Türkiye’de neredeyse bütün illerde ve üniversitelerde eylem oldu. Abbasağa Forumu ve Yoğurtçu Forumu Berkin için sokaktaydı. güncel burak kiper
Gezi direnişi sırasında kafasından yakın mesafeden gaz kapsülü ile vurularak komaya giren Berkin yaşam mücadelesinin 279. Gününde hayatını kaybetti. Sabah saatlerinde hayatını kaybeden Berkin’in ardından tüm Türkiye’de il il eylemler oldu. Üniversiteliler üniversiteleri ni, liseliler ise liselerini boykot ederek eylemlere katıldı. Berkin’in hayatını kaybetmesi ile onbinler sokağa döküldü. Halk umudun çocuğuna sahip çıktı. Berkin’in hayatını kaybetmesi ile forumlar yerellerinde eylem yaptı. Abbasağa ve Yoğurtçu Forumu olmak üzere bütün forumlar kendi bölgelerinde eylem yaptı. Beşiktaş’ta Abbasağa Forumu, Kadıköy’de ise Yoğurtçu Forumu’nun eylemine polis saldırdı. Abbasağa Berkin’e sahip çıktı Berkin’in sabah saatlerinde hayatını kaybetmesinin ardından forumlar eylem düzenledi. Abbasağa Forumu akşam 19.30’a eylem koyarak Berkin’e sahip çıktı. Saat 18.30’da Beşiktaş Büyük Kartal’da toplanan Abbasağa Forumu Büyük Kartal’a yakın olan AKP seçim bürosuna yazılama yaptı. AKP pankartlarını ve afişlerini yırtan halk ‘’Katil Tayyip Erdoğan’’ dedi. 19.30’da eyleme başlayan Abbasağa Forumu Beşiktaş içinde eylem düzergahında yürüdü. Yürüyüş sırasında AKP
seçim bürosuna yazılama yapan halk ‘’Katil AKP hesap verecek’’ sloganlarıyla yürüyüşe devam etti. Yürüyüş sırasında halk Abbasağa Forumu’nun eylemine evlerinden tencere tava çalarak destek verdi. Beşiktaş’ta onbinler Taksim’e yürümek istedi. Beşiktaş’tan başlayan yürüyüş Osmanbey’de polis tarafından kesildi. Polis halka saldırdı. Saldırının sonrasında Osmanbey sokaklarında halk barikat kurarak direndi. Geç saatlerine kadar süren çatışmalar sonrasında halk geç saatlere kadar polise direndi.
Gezi Davasında örnek beraat gerekçesi
Gezi Parkı Olayları’nı protesto etmek için adliye içinde toplanarak açıklama yapan 2 avukat 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyorlardı. Mahkeme, avukatların suç işlemediğini söyleyerek beraat kararı verdi. Hakim, “Eylemin suç olarak nitelendirilmesi veya bir ceza yaptırımına bağlanması hukuken ve vicdanen olanaksız görülmüştür” dedi. Hakim, “Yeşilin büyük ölçüde ortadan kaldırılarak yapılaşmaya yol açılacağından kaygılananların, Gezi Parkı ve çevresinde başlattıkları, oradan tüm İstanbul’a ve ülkenin yerine yayılan barışçıl gösterilerdir” dedi. GÜNCEL
Kadıköy Berkin için sokaktaydı Tüm İstanbul’da aynı saatlerde eylemler oldu. Abbasağa Forumu’nun eylemi sırasında Kadıköy’de de Yoğurtçu Forumu’nun eylemi oldu. Halk Berkin için sokaktaydı. Boğa’da buluşan halk Kadıköy’de yürüdükten sonra ‘’Katil AKP hesap verecek’’ sloganlarıyla AKP seçim bürosuna yürümek istedi. Polis Altıyol’a barikat kurarak halka gaz, toma ve plastik mermilerle saldırdı. Halka saldıran polise karşı halk ‘’Berkin Elvan ölümsüzdür’’ sloganlarıyla saatlerce direndi. Polis halkın direncine karşı saatlerce Bahariye Caddesi’ne giremedi. Polis yoğun gazla girdiği Bahariye üzerinde halka plastik mermilerle saldırdı. Saldırının üzerine halkın kurduğu barikatlara karşı polis geri çekilmek zorunda kaldı. Polis gecenin sonlarına doğru halka yoğun saldırıda bulundu. Halk gecenin sonuna doğru dağıldı.
Ankara Abdullah Cömert’in doğum gününü kutladı
Annenin isyanı dış basında
Gülsüm Elvan:”Oğlumu Tanrı değil Tayyip aldı”
Berkin Elvan’ın ölüm haberi ve sonrasında Türkiye genelinde gerçekleşen eylemler dünya medyasında da yer aldı. İngiliz The Guardian gazetesinin haberinde, Elvan’ın annesinin “Benim oğlumu Allah almadı, benim oğlumu benden Tayyip Erdoğan aldı” sözlerine yer verildi. CNN Internat,onal internet say-
fasında haberi, “Komadaki çocuğun ölümünden sonra Türkiye’de yeni protestolar patlak verdi” başlığı ile duyurdu. The Times gazetesi, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın hastanenin önünde söylediği cümlesiyle protestolar sırasında polisin ‘kahramanlığını’ öven Erdoğan’a meydan okuduğunu belirtti.GÜNCEL
Ali’nin katillerine takipsizlik kararı
Berkin Elvan’ın ölümünün ardından annesi Gülsüm Elvan yıkıldı. Berkin’in kaldırıldığı Cemevi’nde kendisini camdan aşağı atmaya kalkan Gülsüm Elvan, “Benim kuzumu Allah almadı, Tayyip Erdoğan aldı. Vay kuzum anan kurban olsun sana bu sefer de dayanacaktın. Bu acıya ben nasıl dayanırım Berkin. Bir kurşun da bana sıksınlar, yanına yollasınlar” diye Berkin’e ağıt yaktı. Anne Gülsüm Elvan oğlunun bir numaralı sorumlusu olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı tuttu. Annenin sözleri diğer Gezi şehitleri ve Cumartesi Anneleri’ne söylenen “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sözünü hatırlattı. GÜNCEL
Halk Berkin için sokakta 269 günlük direnişinin sonunda hayata gözlerini yuman Berkin Elvan katillerinden hesap sormak için 60’a yakın bölgede halk sokağa çıktı. Sayıları milyonları bulan kalabalıklar Berkin’in ölüm haberinin hemen ardından insanlar bulundukları merkezlerde oturma eylemlerine başladı. Liseli arkadaşları okul yönetimlerinin baskılarına aldırmadan derslere girmeyip okullarının bahçelerinde oturma eylemleri başlattılar. Onlarca üniversitede birden dersler boykot edildi. Kampüslerinde toplanan binlerce öğrenci şehir merkezlerine aktı. Esnaflar kepenk kapattı, programlar, tiyatrolar, konserler iptal edildi.
Halk bugün eğlenme değil direniş günüdür dedi ve alanları zapt etti. Kampüslerden, liselerden, mahallelerden meydanlara aktı. Gezi direnişinin ilk günlerindeki kalabalıklar Berkin kardeşleri için sokaktaydı. Polis ise yine aynı şiddeti daha sabahın ilk saatlerinden beri gösterdi. Okmeydanı Hastenesi’nin önünde toplananlara saldıran polis bir genci başından gaz bombasıyla vurdu. Akşam saatlerindeyse neredeyse tüm illerde gaz bombası ve cop vardı. Direnişçiler kurdukları barikatlarda gecenin ilerleyen saatlerine kadar kavgalarını sürdürdüler. Kurulan barikatlarda Berkin Elvan’ın adı yaşatıldı, polisin saldırılarına geçit verilmedi. Halk hükümeti istifaya çağırdı. İşte il il, ilçe ilçe direnişin merkezleri:
8 Mart günü Güvenpark’ta toplanan Ankaralılar dilek fenerleri uçurarak Abdullah Cömert’in doğum gününü kutladı. “Abdullah yoldaş ölümsüzdür” sloganlarıyla ba layan eylemde halk Gezi şehitlerine sahip çıkarak durumunun kötüleştiği bilinen Berkin Elvan’a selam gönderdi. Dün Eskişehir’de gerçekleşen polis saldırısını “Diren Eskişehir, Ankara seninle” sloganlarıyla kınayan ve Eskişehir’deki arkadaşlarına sahip çıkan Ankaralılar, marşlar eşliğinde Abdullah Cömert için dilek fenerlerini uçurduktan sonra eyleme son verdi. GÜNCEL
Ali İsmail Korkmaz’ın avukatları cinayete ilişkin delillerin karartılmasıyla ilgili olarak iki cinayet büro polisinin yargılanmasını talep etti. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturmaya yer olmadığını söyleyerek, takipsizlik kararı verdi. Avukatlar Sehap Korkmaz ve Pınar Çelik Arpacı’nın takipsizlik kararına itirazlarına Bilecik Ağır Ceza Mahkemesi reddetti. Avukatlar, Ali İsmail Korkmaz’ın öldüresiye dövüldüğü Kurtuluş Mahallesi Sanayi Sokak’ta bulunan Beşik Otel ve Harman Ekmek Fırını’na ait güvenlik kamera kayıtlarının polis tarafından silindiğini ifade etti. GÜNCEL
Biz uyandık Berkin İstanbul Ankara Adana Alanya Antalya Antakya Artvin Aydın Balıkesir Balıkesir Ayvalık Bolu Bursa Çanakkale Çorum Denizli Dersim Edirne Eskişehir Gaziantep
Giresun Hatay Isparta İskenderun İzmir Kayseri Kıbrıs Kırklareli Kocaeli Konya Manisa: Mersin Muğla: Niğde Safranbolu Sakarya Samsun Trabzon Uşak Zonguldak
Gezi Park’ından Hevsel Bahçeleri’ne
Hevsel Dayanışması, Diyarbakır’da bulunan Hevsel Bahçeleri’ndeki ağaç katliamını, Beşiktaş Kartal heykelinden Abbasağa Parkı’na yaptıkları yürüyüşle protesto etti. Beşiktaş Kartal heykeli önünde bir araya gelen Hevsel Dayanışması üyeleri, “Gezi Parkı’ndan Hevsel Bahçeleri’ne, bu daha başlanğıç mücadeleye devam” ve “Berkin Elvan onurumuzdur” pankartları taşındı. Eylemde ayrıca “Diren Hevsel İstanbul seninle”, “Sermayenin adı Shell, direnişin adı Hevsel”, “Hevsel’e selam direnişe devam” dövizleri taşındı. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: Emre Başer Kaya
13 Mart 2014
AKP’nin “AK”lığı gitti
Toplum her gün tapeleri konuşuyor, her gün yeni bir tape ortaya çıkıyor. Bu tapelerin çıkış kaynağı ise sosyal medya. Sosyal medya, siyasetin yönünün belirmesi için önemli bir araç haline geldi. AKP’de bunu bilerek sansür yasasını meclisten geçirdi ve Facebook ve Youtube sitelerinin kapatılabileceğini açıkça ifade etti. Madem sosyal medya bu kadar önemli dedik ve bu hafta Yrd. Dç. Dr. Erkan Saka ile röportajımızı gerçekleştirdik. Her gün yeni bir ses kaydı çıkıyor ve gündemi de sarsıyor. Sosyal medyanın gündem RöPORTAJ üzerinde ONUR TOPER uzun zamandır da bir etkisi var. Siz sosyal medyanın siyasete etkisi üzerine ne düşünüyorsunuz? Bu aslında genel olarak medyanın siyasetteki veya insanın toplumsal hayatındaki etkisiyle doğru orantılı bir şey. Medya demokratik bir toplumun önemli bir unsurudur. Yeni medya sıradan insanların da katkısının çok bulunduğu bir mecra. Dolayısıyla aktörler de oldukça fazla. Bu bağlamda medyanın ne kadar etkisi olduğu hep tartışılan bir şeydir. Aynı şekilde sosyal medyanın etkisi de tam olarak hesaplanamayabilir ancak biz “hiçbir etkisi yok” desek bile gündemi belirliyor. Birisi bunu yasaklamaya çalışıyorsa ya da bunun üzerinden sinirli sinirli konuşuyorsa bir şey var demektir. Bu süreci hızlandıran da geleneksel konvansiyonel medyanın bulunduğu hal oldu. Ben inanıyorum ki yeni medya eski medyayı da içerecek ve etkisi sürekli artacak. Ama bu süreç, medyadaki tekdüzelik ve baskılar, süreci hızlandırdı. Tek nefes alınan yer gibi şu anda.
Devlet de tabii internet üzerinden gözetim yapabiliyor ama vatandaş da devleti gözetleyebiliyor. Geçtiğimiz gün Eskişehir’de 100 - 150 arkadaş gözaltına alındı ama canlı yayın yapan vatandaş da orantısız güç kullanan polisin kask numarasını kaydediyordu. Sosyal medyanın harekete geçirici bir rolü de var aslında. İnternet sansürüne karşı eylemlerin yanında Gezi Direnişi’ndeki hareketliliğe de etkisi büyüktü. Hayat bir bütün, bazen dijital olan öne çıkıor, bazen dijital olmayan öne çıkıyor. Gezi’de de böyle oldu. Herkes kendi çapında bir katkıda bulundu. Bazıları
instagram fotoğrafıyla, bazıları barikatın başında. Ve bunlar apayrı insanlar da değildi. Birini yapan diğerini de yapıyordu. O bakımdan aslında çevrimiçiyle çevrimdışı arasında bir entegrasyon var. Hayatın parçaları bunlar. Ve sosyal medyanın penetrasyonu da güçlendikçe bu entegrasyon daha da artıyor. Öyle bakmak lazım bence. Biri diğerinden tamamen bağımsız ya da biri diğerini şekillendiren şeyler değiller. İkisi birbirine karşılıklı hareket eden şeyler. Gezi’de sosyal medya çok operasyonel bir rol oynadı ama insanlar sokağa çıkmasa da olmayacaktı.Orada çok farklı bir hareketlilik var, acayip bir laboratuvar orası. O kadar çok farklı şey yapıldı ki sosyal medya da sadece bütünleştirici bir iletişim aracı olarak meydana çıktı. Bütün içinde görmek lazım bence.
azledilme sebebidir, o ayrı zaten olağanüstü günler yaşıyoruz. Ben bunun çok başarıya ulaşabileceğini sanmıyorum. Bu onun ayıbı olarak kalır.
Bu sürecin en büyük getirilerinden biri şu oldu: AKP’nin “yolsuzluk yapmaz” imajının silinmesi. Artık AKP’ye oy verecek olanlar da “Evet, çalmıştır ama yine vereceğim” diyor. Şimdi bu, Sokaktaki ve sosyal medyadaki eskisi gibi “Hayır, çalmaz hareketliliği bir bütün olarak o” demekten başka bir şey. gördüğünüzü söylüyorsunuz. Bu Evet, yine verecekler ama etkileşim sizce nasıl ilerleyecek? bence önemli bir kategori. Bence bu bütünleşiklik daha da entegre şekilde devam edecek. Bu iki taraflı. Devlet de tabii internet üzerinden gözetim yapabiliyor ama vatandaş da devleti gözetleyebiliyor. Geçtiğimiz gün Eskişehir’de 100 - 150 arkadaş gözaltına alındı ama canlı yayın yapan vatandaş da orantısız güç kullanan polisin kask numarasını kaydediyordu. Bu böyle karşılıkı devam edecek bir süreç. Burada sadece medyanın da elinde olmayan bir şeyden bahsediyoruz. Burada bir güç dengesi de var. Bazen caps’leme falan oluyor ya Erdoğan’ın ağzından çıkmış gibi, “Şimdi Gezi gibi olsaydı” falan, burada bazı güç dengeleri de var. Ancak o beni aşıyor. Bu dengelerin nasıl evrileceğin de görmemiz önemli. Ben de yeni medya üzerinden aktivizm yapan birisi olarak baktığımda, bunlar ancak kısmen engellenebilecek. Çünkü sistem de web’e dayanıyor. Fişi çekerse devlet de zarar görecek bundan.
Başbakan’ın son açıklaması Facebook’u, Twitter’ı yasaklayacağı yönünde. Öyle diyor da nasıl yasaklayacağı belli. Youtube’u yasakladılar, kesinlikle daha sofistike yazılımlar kullanacaklar. Ama şu ortaya çıktı ki öyle demekle olmuyor. url bazlı engellemeler 2, 3 hafta devam ediyor ama tam bir başarıya ulaşamadığı için muhtemelen, topyekün kapatmayı düşünüyorlar. O bakımdan ben çok çok ciddiye almıyorum. Böyle bir laf etmek
Şu anda tam öyle bir tartışmanın içinde değiliz ancak AKP her şeyi cemaatin üstüne yıkmaya çalışıyor. Bu kayıtlar, telefon dinlemeleri de yayınlanırken bunlara karşı nasıl bir tavır takınmak gerekir, siz nasıl bakıyorsunuz konuya? Bir yandan dinlemelerden dolayı yer alan dosyalar var bir yandan da o dosyalarda çok korkunç şeyler var. Öyle görünüyor ki zaten tapelerin bir çoğu yasal dinlemeler. Zaten bir soruşturma devam ediyormuş paralel yargı tarafından. Yani zaten maddi, hukuki temelleri olan bir şeyden de bahsediyoruz. Burada tabii hukuku uygulayacak güç kalmadığı için tapeleri yayınlayanlar da başka kanal bulamadıklarından bunu yapıyorlar. Yoksa zaten mahkeme devam edecekti. Bir, belki bu tapeler bazı şeyleri teyit ediyor, ancak bunlar zaten görülen şeyler. Yani o tapeler montaj olsa bile ki bu pek kanıtlanamadı, gerçek gibi duruyorlar, bazılarını kabullendi de, ama olmasa bile benim için bir dönüm noktası Gezi’dir. Gezi’de sivil vatandaşlara bile olan muamele zaten yeterince kötü bir sicildir. Bu durumda inandıramaz bunların başka bir şey olduğuna. Orada çok ciddi hak ihlalleri var ve mesela benim 10 sene önce hiç gemiciğim yoktu şimdi 12 tane var, bunu yolsuzluk yapmadan gerçekleştirdiğini kanıtlasın, tamam. Her şey ortada, yani ben
zaten inandığımız şeylerin bir teyidi olarak görüyorum bunu. Ve adil bir yargılama süreci olsa zaten ortaya çkacak şeylerdi. “Alo Fatih” konuşmasını biliyorsunuz. Zaten Fatih Altaylı da kabul etti. En genel kullanımıyla soracağım, yandaş medya konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Medya Türkiye’de sadece AKP döneminde kirli olmadı. Gerçekten çok güzel bir kirli sicili var. Her dönem böyle oldu ama son dönem bu çok daha abartıldı. Bu işin bir raconu vardır, kendi içinde bile medyanın da bir çeşitliliği vardır. 28 Şubat’ta bile medyada daha çok çeşitlilik vardı, o eleştirdikleri, mitoloji haline getirdikleri 28 Şubat süreci bile bu kadar karanlık değildi.Bu kadar gazeteci işten atılmamıştı. O gün, Kürt sorunu ve o bağlamdakiler tabii ayrı. O günden bugüne en olumlu gelişme o tarafta oldu. Onun dışında medya zaten gayet kirli bir yapılanma içindeydi. Bunun yalnızca miktarı arttı. En az sendikalı, örgütlü olunan sektör burası. Belki biraz sektörün yapısıyla da alakalı ama şu an bazı sendikalaşma çabaları var. İşte örgütlü olmadan olmuyor. Bu iyice görmek lazım artık o sektörde. Şu süreç gerçekten çok acıklı. Çok insan medya personeli zor durumda. Bu arada dünya lideri olmamız apayrı bir olay. Bunun için en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor Türkiye medyası. Anaakım medya böyleyken alternatif medya da çok ortaya çıktı, onlar nasıl bir tavır almalı bu süreçte? Bu işin çok başındayız. Burada çeşitli iş modellerinin de ortaya çıkması lazım ki ayakta kalınabilsin. Şunun altını çizmekte de fayda var, herkes tek başına bir şey üretebilir bu mecrada. Hobi olarak yapar ama gündemi sarsacak etkiye de ulaşabilir. Bu mecra buna izin veriyor. Ayakta kalabilmeleri için de malum insanların karınlarını doyurmaları lazım, yeni, canlı iş modelleri yaratılması lazım o yüzden de. Orada bir eksiklik var. Ben onun da çözüleceğine inanıyorum ama bir geçiş dönemi bu. Profesyonel, geleneksel gazeteciler de bu alana geldiler ama onlar iş buldukları anda tekrar geri gidiyorlar. Bu çok samimiyetsiz. Yine de “Bak yazı yazmak için her zaman bir yer var” onu göstermiş oluyor yine de. Tabii şu da var, eski medyanın problemlerini yeniden beklemek lazım. Belki eski medyanın düş-
tüğü o durumlara düşmemek için daha kanıtlanabilir, daha güvenilir haber üretmek ya da daha geniş bir çeşitlilik içinde olmak gerekebilir. Seçimlere de yaklaşırken sürekli açıklamalar yapılıyor, insanlar kutuplaştırılıyor, siz bu süreci nasıl yorumluyorsunuz? Ya da tapeler nasıl etki eder? Zaten her seçimden önce bir kutuplaşma olur, bu kez ülkenin genel halinden ötürü ekstra bir kutuplaşma söz konusu. İktidar partisi de önemli bir paydaşı kaybetti. Onu asıl düşman olarak gösteriyor şu anda. Eski birlikteliklerinden dolayı da bir sürü falsosunu bilen bir düşmanı, rakibi var şu an. Onun için beklentiler son 10 – 15 gün kala iyice tapelerin çıkacağı yönünde. Bu sürecin en büyük getirilerinden biri şu oldu: AKP’nin “yolsuzluk yapmaz” imajının silinmesi. Artık AKP’ye oy verecek olanlar da “Evet, çalmıştır ama yine vereceğim” diyor. Şimdi bu, eskisi gibi “Hayır, çalmaz o” demekten başka bir şey. Evet, yine verecekler ama bence önemli bir kategori.
Gezi’de sosyal medya çok operasyonel bir rol oynadı ama insanlar sokağa çıkmasa da olmayacaktı. O kadar çok farklı şey yapıldı ki sosyal medya da sadece bütünleştirici bir iletişim aracı olarak meydana çıktı. Aynı zamanda yandaş basında da “Nasıl olsa inanmıyorlar” diye çok çıktı. O artık tam bir mantık saçmalaması. Her türden şey çıkar, o da olabilir. AKP tabanında da öyle çok çalma çırpmaya karşı, çok etik bir duruş yok zaten. “Merkez sağ genelde hep çalar, bunlar da çalıyor ama iş yapıyorlar.” Böyle bakıyorlar artık. Bu kültürel bir kod. Ama eskiden çalmazdı, etmezdi. Şimdi o “AK”lığı gitti. Bunun seçime yansımasının büyük olacağını sanmıyorum. Dediğim gibi kültürel bir kod bu. O yüzden “Neden bu kadar tape-
Erkan Saka Kimdir?
Yrd. Doç. Dr. Erkan Saka [(@sakaerka] İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi. Yeni Medya kültürü ve siber antropoloji alanında dersler veriyor. Lisans ve yüksek lisans derecelerini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden, doktora derecesini Rice University Antropoloji bölümünden aldı. 2004 Haziran’ından beri yürüttüğü bir blogu (http://erkansaka. net) ve şu andaNetD. com.tr üzerinden koordinasyonunu ve sunumunu yaptığı bir TV programı (Sosyalkafa) var.
ler çıkıyor da bir şey değişmiyor diye kızmaya gerek yok. Bu tabii eski politik mirasların da sonucu. Bir üniversite öğrencisi “Ben başörtümle okula giremiyordum, şimdi girebiliyorum” dese bu önceki dönemlerin akıl etmediği, yapmaları gereken bir şey. Böyle eski bazı şeyleri sömürmesi, bazı hakları vermesi gibi huyları da var AKP’nin. Ama şunu da unutmayalım yüzde 1, yüzde 2 gibi bir değişiklik bile bazı yerlerde etkiler. Ve o kadar da etkilenme olacaktır. Birtakım vicdanı olan, etik tercih yapan insanların dönüşeceğini düşünebiliriz. Çok büyük bir değişim beklenmesin ama böyle bir şey olabilir. Zaten anladığım kadarıyla Erdoğan’ın bir süredir stratejisi varolanı korumak, konsülte etmek yönünde. Yeni bir kitle kazanmak hedefinde olduğunu da sanmıyorum. Zaten var diye düşünüyor. Daha da artıracağız diyorlar bazen ama o da çok gerçekçi görünmüyor, artık ne kadar koruyabilir, ne kadar konsülte edebilirse gücünü. Son süreçteki açıklamalarıyla MHP seçmenine ve MİT Yasası’yla ulusalcı tarafa doğru yönelmeye başladı. İlker Başbuğ da çıkmış sanırım. Burada bir Süleyman Demirel fenomeni vardır: “Dün dündür, bugün bugündür” diye. Ama bu, onu da geçti. Aslında bir İngiliz atasözü vardır: “Siyaset değişik yatak arkadaşları yapar”gibi. Evet, öyle manevralar yapıyor ama ben bunun ne kadar oya dönüşeceğinden emin değilim. Şunu unutmayalım, önceki seçimlerde doğrudan Kürt Hareketi’ni hedefliyordu. Bayağı Türk milliyetçiliğine yakın bir söylemi vardı Erdoğan’ın. Ve hiçbir Kürt ilini kazanamadı. Aksine milliyetçilere yaradı bu olay. Mesela Balıkesir’i kaybetti. Balıkesir’de milliyetçilerin oyları yüksektir. Yani tam öyle işlemiyor. O yüzden milliyetçilik ona oy getirmiyor, Kürt seçmeni kaybetmesine sebep oluyor.
DUNYA Kırım referanduma gidiyor 15
13 Mart 2014
Ukrayna’nın Kırım özerk bölgesindeki siyasi kriz devam ederken, Kırım parlamentosundan Rusya’ya bağlanmak için 16 Mart’ta referanduma gidilmesi kararı çıktı. Rusya, Kırım parlamentosunun bu kararını destekledi. ABD ve AB kararın “hukuka aykırı” olduğunu söyleyerek Kırım halkının değil Ukrayna’nın tarafında yer aldı.
Konseyi düzenlediği olağanüstü oturumda Rusya Federasyonu şeKırım Hükümetinin Baş- hirleri arasına katılma kararı aldıbakan Yardımcısı Rustam ğını duyurdu. Konsey, Kırım’ın 16 Temirgaliyev yaptığı açıklamada, Mart’ta yapacağı referandum karaKırım Parlamentosu’nda, Kırım’ın rını destekleme ve bu referanduma Rusya Federasyonu’na dahil olma- katılma kararı verdiği belirtildi. sı için 81 milletvekilinden 78’i bu karara yönelik oy kullandı. Alınan Halka sorulacak karara göre, Kırım’ın Moskova’ya Kırım Başbakan Yardımcısı Rüstem bağlanması halinde, Rusya Temirgaliyev, referandumda halFederasyonu’nun tüm hakların- ka, Kırım’ın Ukrayna’nın parçası dan yararlanması gerektiği vurgu- olarak mı kalmasını, yoksa Rusya landı. Kırım Parlamentosu, Rusya Federasyonu’na mı bağlanmak isteFederasyonu’na bağlanmayı ya da diklerinin sorulacağını söyledi. TeUkrayna’nın bir parçası olarak kal- migaliyev, “İlk soru ‘Kırım’ın Rusmayı belirleyecek referandumun da ya Federasyonu’na katılmasından 16 Mart’ta yapılmasına karar verdi. yana mısınız?’, ikincisi ise, ‘1992 Kırım’ın referandum kararı al- Anayasası’nın yenilenmesinden masının ardından, Sivastopol Kent yana mısınız?’ olacak” dedi. 1992 Dünya oğuzhan özkan
Anayasası, Kırım’ı Ukrayna’nın par- ayrılmaya karar verirse Kırım’ı çası olarak kabul ediyor. destekleyeceklerini söyledi. Rusya Federasyon Konseyi Başkanı VaUkrayna referandumu tanımıyor lentina Matviyenko yarımadanın Kiev’de iktidara gelen yeni yönetim, Rusya’nın eşit bir parçası olarak Kırım’da yapılacak referandumu muamele göreceğini söyledi. “anayasaya aykırı” ve “gayri meşru” olarak tanımlayarak, referan- ABD ve AB Ukrayna’nın yanında dumu tanımayacaklarını açıkladı. ABD ve AB’de, geçici Ukrayna hüUkrayna’nın geçici başbakanı “Si- kümetinden yana tavır alarak, gerzin aldığınız yer türlü karar yasadışı çekleşecek referandumu “yasadışı” ve anayasaya aykırıdır. Uygar dün- olarak niteledi. AB, görüşmelerinin yada tek bir kişi bile sözde Kırım ardından Rusya’nın gerilimi düşüyetkililerinin sözde referandum recek adımlar atmadığı takdirde kararını tanımayacaktır” diyerek ciddi sonuçları olabileceğini söyuyarıda bulundu. leyedi. Obama ise, Rusya’yla krizi çözmek için diplomatik yollar olRusya destek verdi duğunu belirterek, “İhlal devam Rusya’nın iki Meclis’inin başkanları, ederse ABD ve müttefiklerinin bölge referandumda Ukrayna’dan kararlılıklarının süreceğini” söyledi.
Bulgaristan’da sağ yükselişte Bulgaristan’da, cinayet işledikten sonra ırkçı şiddetin simgesine dönüşen bir isim, ceza almaksızın kefaletle serbest bırakıldı. Petko Elenkov adlı güvenlik görevlisi, geçen yıl kaçan Roman bir genci duvardan atlayıp kaçmaya çalışırken vurarak öldürmüştü. Bir yıl boyunca dava bir türlü başlayamadı. Elenkov’un kefaletle serbest bırakılmasını protesto eden ve adalet isteğiyle sokaklara dökülen Roman gruplar ise uyarı aldılar. Sonrasında da aşırı sağcı ve Nazi yanlısı gruplar gösteriler düzenledi. Şiddeti meşr ulaştırıyorlar Sivil toplum örgütleri, Bulgaristan’da
aşırı sağcıların yükselişe geçtiğini söylediler. Aşırı sağcıların azınlıklara karşı şiddet gösterilerinin de medya tarafından “meşru”yuş gibi gösterilmesinin şiddet olaylarını arttıracağını belirttiler. Bulgaristan Yahudi Derneği Başkanı “Müslümanlar, Yahudiler, eşcinsel toplulukları ve yabancı göçmenler de bu nefretin hedefi” diyerek durumun ciddiyetini belirtiyor. AB üyesi olan Bulgaristan, halen Avrupa Birliği Komisyonu tarafından sıkı şekilde takip edilmekte. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne intikal eden sağcıların şiddet vakalarının sayısında ciddi artış gözlemleniyor. DÜNYA
Katar’dan elçiler çekildi
Fransa’da herkesin telefonu dinlenecek Fransa, vatandaşlarını daha rahat takip edebilmek için gelişmiş takip sistemi kurdu. Sistem sayesinde telefon görüşmeleri, SMS, faks, elektronik postalar, internette ziyaret edilen siteler ve seyredilen videolar çok daha hızlı biçimde adli takibe alınabilecek. Gizli şartlarda çalışacak sistemle resmi olarak adli dinleme ve takip yapılacak. Sisteme sadece Thales şirketinin “yeminli memurları” özel şifreli kartlarla giriş yapabilecek. Sistem sayesinde Fransa’da adli dinleme
ve takip talebinde bulunma yetkisine sahip 60 bin adli polis ve 2 bin yargı üyesi, elektronik imza taşıyan bir formüler sayesinde 12 saniyede iletişim takibine başlayabilecek. Adli takip isteklerinin artmasının, bu sistemin kurulmasında etkili olduğu konuşuluyor. Sistemin çalışmalarının kontrol edileceği ve sonrasında verilerin silineceği söylense de; Fransa, ABD’nin haber alma servisi NSA gibi dinleme yapmayacağı ise soru işareti. DÜNYA
Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, içişlerine karışmakla suçladıkları Katar’dan büyükelçilerini çektiler. Katar ile birlikte Körfez İşbirliği Konseyi’nin üyesi olan üç ülke bu kararlarını bugün yazılı bir açıklama ile duyurdu. Yapılan ortak açıklamada Pazartesi günü Riyad’da yapılan bir toplantıda üç ülkenin 2013 tarihli ortak güvenlik anlaşmasının hayata geçirilmesi konusunda Katar’ı ikna etmek için büyük çaba harcadıkları ama Katar’ın maalesef ikna edilemedi-
ği kaydedildi. Üç ülke bu durumda güvenlik ve istikrarı sağlamak için büyükelçilerin geri çekilmesi gerektiğini belirttiler. Petrol ve doğal gaz zengini bir ülke olan Katar bölgede diplomatik alanda da sesini giderek daha fazla duyuran bir aktör oldu. Katar, Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerini de eleştiriyor. Katar aynı zamanda Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yasaklı Müslüman Kardeşler örgütünün en büyük mali ve siyasi destekçilerinden birisi. DÜNYA
Dünya Turu
Portekiz
Polisler eylemde
Ekonomik krizdeki Portekiz’de kemer sıkma önlemlerini ve maaş kesintilerini protesto edenler bu sefer polisler oldu. Polisler, aynı taleplerle Kasım 2013’ten sonra yeniden meydanlara indi. Başkent Lizbon’da parlamento binası önünde toplanan binlerce kişi, hükümet aleyhine sloganlar attı. Gösteride çıkan arbedede en az 10 polis yaralanırken, iki kişi de gözaltına alındı. Eylemci bir polis, hayat pahalılığından dert yanıp “27 yıldır aralıksız çalışıyorum. Bu çok zor bir hayat. Her zaman işi düşünüyorsunuz. Sadece çalışıp uyuyorsunuz. Sonunda da aldığınız maaş vergilerinizi ödemeye bile yetmiyor” diye konuştu. Lizbon hükümeti, 2011’de almaya başladığı 78 milyar euro tutarındaki kurtarma paketi kapsamında kamu harcamalarında kesinti yapıyor. DÜNYA
Irak
Patlamalar bitmiyor
Irak’ın başkenti Bağdat’ta bomba yüklü araçlarla 16 farklı yerde patlamalar meydana geldi. ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından ölümler durmuyor. Irak Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre aynı gün içerisinde başkent Bağdat’ın 16 farklı noktasında gerçekleşen patlamalarda 44 kişi öldü, 114 kişi yaralandı. El Sadr semtinde, bomba yüklü aracın patlamasında 6 kişi öldü, 17 kişi yaralandı. El Gazaliye semtinin pazar yerinde uzaktan kumanda ile patlatılan bomba 2 kişiyi öldürürken, 4 kişiyi de yaraladı. El Amil bölgesinde ise namaz çıkış saatinde patlatılan bombayla 5 kişi öldü, 22 kişi yaralandı. En çok kayıp ise 5 bomba yüklü aracın patlatıldığı Babil ilinde oldu. Babil ilinde gerçekleşen saldırıda 17 kişi öldü, 36 kişi de yaralandı. Bombalı saldırıları üstlenen ise çıkmadı. DÜNYA
Çin
Çin silahlanıyor
Çin, askeri harcamalarında ciddi derecede artış meydana geldi. Çin Ulusal Halk Kongresi’nde açıklanan rakamlar, üç yıl içindeki en büyük yükselişi gözler önüne serdi. Neredeyse 96 milyar Euro. Çin askeri harcamaları dünya genelinde ABD’den sonra ikinci en büyük bütçe oldu. Pekin 2012 yılında ülkenin savunma bütçesini yüzde 11,2; 2013 yılında yüzde 10,7; bu sene ise yüzde 12’den fazla yükseltti. Ulusal Kongre’de yapılan açıklamada, savunma bütçesinin başlıca olarak silah, mühimmat ile Ar-Ge harcamalarına gideceği belirtildi. Geçen yıl 91 milyar Euro ise iç güvenlik harcamalarına gitmişti. Bu yıl iç güvenlik için ayrılan miktar bilinmiyor. Çin Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada, Çin’in “büyük” bir ülke olmasından kaynaklı harcamaların arttığını söyledi. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
13 Mart 2014
Usta’nın hikayesi - 1 UTKU ŞENTÜRK
Yakın tarihteki en bilinen diktatör tartışmasız Hitler’dir herhalde. Onu bu konuma getiren ise aslında en iyi manipülatör olmasıdır. Günümüzde ise Başbakan Erdoğan’ın dudak uçuklatan yalanları bize aynı ismi çağrıştırıyor. Erdoğan sadece baskıcı olmasıyla değil aslında daha temelden izlediği politika açısından Nazi’yi kılavuz alıyor. Utku Şentürk’ün analizini sizlerle paylaşıyoruz.
yazdı
Almanya parlamentosu “Reichstag” yangını, 5 Mart 1933’te yapılacak parlamento seçimleri için düzenlenen seçim kampanyalarının tam ortasında gerçekleşti. Yangını çıkaran Naziler suçu komünistlerin üzerine yıkarak hem DKP’yi hedef göstermenin, hem de demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldırılmasının zeminini hazırladılar. 27 Şubat’ı 28’e bağlayan gece çıkan yangın, Nazilere tam istedikleri fırsatı sağlamıştı. Hemen ertesi gün yangının iç savaş çıkarmak isteyen komünistlerin işi olduğunu yazmaya başlamışlardı. Hermann Göring, yangın gecesinde Prusya İçişleri Komiseri sıfatıyla komünist basını yasakladı. Parti büroları kapatıldı ve onlarca partili gözaltına alındı. Sadece Berlin’de Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) 1.500 üyesi tutuklandı. İlerleyen günlerde başka pek çok komünist, sosyalist ve muhalif, yangın çıkarmaya yardımcı olmak suçlamasıyla tutuklandı. Yangının çıkmasını ve sonra da suçu Komünistlere atmayı örgütleyen NAZİ Propaganda Bakanı Goebbels’in propaganda taktiği şöyleydi:“Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır. Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin. Kesinlikle kabahati ve suçu üstlenmeyin. Kendinizi savunmak yerine, karşınızdakileri sürekli savunmada bırakın!”Böyle diyen Goebbels “Yavuz hırsız olun! En iyi savunma hücumdur!” görüşünü savunuyordu… O dönemde Alman halkı, Dr. Geobbels’in tüm yalanlarına inanmış, sürü gibi Hitler’in peşinden gitmiş, sonra da felâket batağında boğulmuştu…
Faşizm ve propaganda Hitler, kitlenin “kadınsı” bir yapıya sahip olduğunu, bunun için akıllardan ziyade duygulara yönelik propaganda faaliyetini gerçekleştirmenin gerekli olduğuna işaret etmiştir. Yoğunlaşan kitlenin daha duygulu bir nitelik taşıdığını, onların duyuları üzerinde yaratılan izlenimlerin onlara yön verdiğini belirtir. Hitler’e göre, propagandanın görevi, hareketi yaymak için sempati yaratmak ve taraftar çekmektir. İyi bir propaganda, bütün insanlar üzerinde ideolojik bir etkiye sahip olmalıdır. Propagandanın iki temel işlevi olduğunu söyleyen Hitler, bunlardan ilkinin, teşkilat için insan kazanmak, ikincisinin ise mevcut durum ve düzeni itibardan düşürmek ve yeni doktrini nüfuz ettirmek olduğunu belirtir. Bu iki temel görüşe ilaveten Hitler, propagandanın anahtar fonksiyonlarından bir diğerinin ise kitlenin kaygıları içerisinde olan düşünceleri dile getirmek olduğunu ifade eder. Bu nedenlerden dolayı, Hitler’e göre, propagandada kullanılan araçlar en düşük seviyede bir zekâya hitap edecek kadar yalın olmalıdır. Propagandanın gerçekle ilişkisinin zorunlu olmadığını söyleyen Hitler, propagandacının amacına varmak adına yalan söylemekte özgür olduğunu da belirtir. Çoğunluk ve çoğunluğun faşizmi Çoğunluğun modern dönem versiyonu, yönlendirilmeye son derece müsait bir yapıya sahiptir. Ortalama İnsan, günde yaklaşık 8 saat çalışır. En az bir gazete okur. Televizyon izler. Çok (ama çok) miktarda, gerekli gereksiz malumata maruz kalır. Hakkında fikir sahibi olduğunu zannettiği konulara tam anlamıyla hâkim değildir.
Kadınlar horonu Biz bulmadık oku, yayı, silahı, tabancayı(2) Bulduk sade çapayı da sabanı da tırpanı(2) Sayemizde artı ürün oldu artı artı ürün(2) Yetecekti herkese de kardeşçe de kardeşçe(2) Avlayınca kuşları da gördüler de gördüler(2) Okun yayın karşısında hepsi güzel yemdiler(2) Fazla ürün geçti ele zoruyla da silahın(2) Bitti kardeşlik de başladı kavgası kadının(2) Geçmeliydi fazla kadın toprak gibi ellere(2) Ne de olsa üretendi toprağı ve hayatı(2) Kimdi sebep talanına cennetbahçelerinin(2) Elmayı eken Havvakızı, kesen Ademoğlu(2) Avcı sürüleri beslenir bizim etimizle(2) Herbir parçasıyla daha da şişirir karnını(2) Görünmeyen emek görünür mücadelemizle(2) Tarihimiz doludur bunun binbir örneğiyle(2) Gelmeliyiz kızkardeşlerim biraraya bizler(2) Almak için özgürlüğü kardeşliği geriye(2) Yaşasın 8 Mart Yaşasın Mücadelemiz, hihuuuuuuu Uğur Ekim (2009 yılında Kendine Ait Bir Tiyatro ekibi tarafından söylendi)
UĞUR EKİM yazdı
Bilgileri yüzeysel ve popüler seviyededir. Bu nedenle de, ülkesinde ve dünyada farklı konularda yaşanan değişimleri algılayabilmekten uzaktır. Eğer ‘özgür’ olduğu kabul edilen bir ülkede yaşıyorsa, halkın iradesinin kutsal olduğuna ve bu iradenin demokrasi ile tecelli ettiğine inanır. Bu yaklaşım neticesinde de, demokrasiyi de tartışılmaz bir tabuya dönüştürmüştür. Çoğunluk vatandaşlarıyla aynı eğitim sürecinden geçmiş, toplumda hâkim olan/kılınan değerler doğrultusunda etrafındakilerle aynı kalıba girmiş, böylelikle de topluma entegre olmuştur. Algıları, yaklaşımları, refleksleri, ait olduğu sosyal grubun niteliğini yansıtır. Çoğunlukta, mensubu olduğu sosyal grubun yapısıyla ilişkilendirilemeyecek çok az şey vardır. Çoğunluk düşünceleriyle değil, duygularıyla vardır. Reaksiyon gösterir, ancak reaksiyon gösterdiği konuları gereğince anlayabilmiş olması gerekmemektedir. Müteselsil olayları birbirine bağlaması ve analiz edebilmesi pek ihtimal dâhilinde değildir; kronikleşen unutkanlığı nedeniylede bu hepten zorlaşır. Çoğunluk propagandanın ürünüdür. Propagandanın ona öğrettikleri haricinde o hiçbir şeydir. ‘Bu yabancılaşma mekanizması, genellikle ya bir kahraman veya liderin kimliği ya da izdüşümüne, ya da yığınlar ile kaynaşmaya tekabül eder. Bu iki mekanizma arasında karşılıklı bir ilişki de vardır: Hitler yanlısı bir genç kendisini Führer’ine adadığında, bu davranışıyla propaganda tarafından kaynaştırılmış yığınlara dâhil olmuş olur. Çoğunluğun düşünceleriyle değil, duygularıyla hareket etmesi istendiğinden, propagandanın (mümkün olduğunca büyük bir)
çoğunluğu kontrol altına almak üzere gerçekleştirdiği entegrasyonun, felsefi bir alt yapıdan ziyade, duygusal, tepki merkezli bir ruh haleti üzerine bina edilmesi istenir. Propaganda, her türlü bireyselliği ve özgür düşünebilme ve karar alabilme yeteneğini kısa devreye tabi tutmayı ve insan davranışlarında duygusallığı belirleyici kılmayı amaçlar. Böylelikle, bir yandan Çoğunluğa izahı gayet zor olan politikaların felsefi temellerini halka ispat etme gerekliliği ortadan kaldırırken, diğer yandan da, ileride politikaların değişmesi durumunda kitlelerin tekrar dönüştürülebilmesini kolaylaştırmış olur.(Alıntı: Ellul, Jacques. 1969. Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes. New York) Hitler, Alman halkının desteğini almak için sosyalizmin değerlerini bile kullanmaya kalkmıştır. Kendisinin bir “Nasyonal Sosyalist” olduğunu yani ulusal sosyalizmi savunduğunu ileri sürmüştür. Buna göre Alman ulusunun tüm vatandaşları eşit haklara sahip olacak, zengin, refah içinde bir Alman toplumu yaratılacaktır. Hitler’e göre Almanlar kendi ülkelerinde köle olmuşlardır. Yahudiler ülkenin tüm zenginliğine sahiptir ve “zavallı Alman ulusu” kendi vatanında ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Hitler’in bu demagojilerine gerçekten emekçi kesimlerden, işçilerden de epeyce inanan çıkmıştır ya da o zamanın koşulları altında inanmak istemişlerdir. Yazar İngeborg Bachmann, Haziran 1973 tarihli bir söyleşisinde faşizmi şu şekilde tanımlıyor: “Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz. Her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde baslar, iki insan
arasındaki ilişkide başlar.” Sıradan faşizmin ya da başka bir ifade ile “çoğunluğun faşizmi”nin tanımıdır bu. İki insanın birbirilerinde kültürel, sosyal, ekonomik, siyasal farklılıklarına tahammül edememesi ile başlar bu süreç. Türkiye’de de AKP Hükümeti özellikle de Başbakan Erdoğan eliyle son yıllarda bu sürecin egemen ve baskın bir olgu haline geldiğini söylememiz de yanlış olmayacaktır. AKP 28 Şubat post-modern darbesi ile mağdur olan öz yurdunda garip öz vatanında parya” sayılan, imam hatiplerde okuyamayan, türban taktığı için üniversitelere alınmayan inançlı Müslüman vatandaşların sesi olduğu, “kimsesizlerin kimsesi” olduğu saikıyla 12 yıl önce iktidara geldi. 12 yıldır iktidar olmasına rağmen de hala
aynı mağdur edebiyatını daha da artırarak devam ettirdi. “Devletin asıl sahibi” olarak tanımladıkları eğitimli ve kentli sınıflara karşı büyük bir öfke duyarak, rövanşist bir duyguyla iktidara geldiler tıpkı NAZİ Partisi gibi. Ve iktidarı tam anlamıyla ele geçirdikleri 2008’den itibaren askeri vesayeti ortadan kaldırmaya çalıştıkları iddiasıyla düşmanı oldukları sınıflara, kesimlere karşı harekete geçtiler. Toptancı bir mantıkla Kürtleri, Sosyalistleri, muhalif üniversitelileri ve gazetecileri de gerçekten darbeci olan subay ve sivillerle aynı torbaya koyarak Ergenekon, Balyoz, KCK, Oda TV gibi operasyonlarla içeri attılar ve etkisiz hale getirdiler. Utku Şentürk
Toplumun vicdan rahatsızlığı Hükümetin 17 Aralık operasyonu ve sonrasında çıkan ses kayıtları ile ilgili laflarına bir grup AKP’li dışında kimse inanmıyor. Dedikleri her söz onları daha da batırıyor ve onlar da bunun farkında. En son Bülent Arınç katıldığı bir programda duygusal bir dil kullanmaya çalıştı o da olmadı. Emine Tan’ın bu açıklamalarla ilgili yazısını yayımlıyoruz. Bülent Arınç, 17 Aralık tahliyelerine ilişkin,”Vicdanları yaraladı” yorumunu yaparak uzun, uzun açıklamalarda bulundu. Yaptığı açıklamalarla kendiside çelişkilere düşen Bülent Arınç, bana göre uzun zamandan beri kendisine ait olan kişisel düşüncelerini halka aktarma yerine , tamamen önüne konulan senaryoları okuyarak halka açıklamalarda bulunuyor. Bu da açık ve net gösteriyor ki AKP Hükümeti sadece halka karşı bir baskı uygulaması içinde değil, aynı zamanda kendi içerisinde de bir baskı söz konusudur. Kimse çıkıp bu yaşanılanlarla ilgili gerçek düşüncesini açıklama cesaretini gösteremiyor. Bu nedenle parti içerisinde bir vicdan rahatsızlığı her şekilde sezinleniyor. Bülent Arınç açıklamalarda bulunuyor, Açıklamalarda bir tek şunu dile getiremiyor : “Hırsızlara verilemeyen madalya” Şimdi bir kez daha görüyoruz ki Bülent Arınç, gene iyi oyuncu rolüne bürünmüş.
Bülent Arınç, 17 Aralık vicdanları yaraladı diyor Sayın Arınç, sadece vicdanları yaraladı değil 17 Aralıkla bu hükümet, toplumun aklıyla oynamıştır, Onuruyla oynamıştır, Emeklerini hiçe saymıştır. Size vermiş oldukları oyla siz ülkeyi hortumlamışsınız Montaj dediniz, dublaj dediniz, kumpas dediniz milletle dalga geçtiniz. Sizler Allah’ın rızasını , İran’ın Reza(p)sına değiştiniz! En önemlisi toplumun adalet duygusunu o kadar yaraladınız ki adeta hiçe saydınız. ‘’Sayın Arınç insaf be insaf ’’ Bu kadar kaset çıktı, film çıktı, görüntüler apaçık ortada ,hala, yolsuzluk yok demek, bizleri en önemlisi bu halkı keriz yerine koymaktır. Sayın Arınç, biz bu montajı da, dublajı da geçelim bu Hükümetin eliyle Devletin bütün Kurumlarına sondaj vurulmuş,Devletin bütün Kurumları özelleştirme adı altında satılmış,paraları da hor-
tumlanmış. Sayın Arınç, bizde bir ata sözü vardır sizde bilirsiniz “Çok laf yalansız çok para haramsız olmaz derler…” Mademki bunların hepsi düzmece diyorsunuz, biz haram yemedik diyorsunuz, lakin bu toplumu inandırmak için ,TBMM’de kurulacak tüm partilerin içinde olduğu bir araştırma komisyonu kurun, çocuklarınız, kardeşlerinizin, kızlarınızın, eniştelerinizin amcalarınızın,damatlarınızın ve dünürlerinizin mal varlıkları araştırılısın! Eğer ki temiz çıkar ve aklanırsanız bırakın bir 5 yıl bu millet sizi daha bir 15 yıl iktidar yapar. Ama halen daha bu şekilde montaj, dublaj, kumpas derseniz İşte o zaman size oy veren halk ta dahil olmak üzere; “Artık yeter, Mızrak çuvala sığmıyor, Partimizi ne hale getirdiniz, Parti de hırsızlar cirit atar hale geldi. Başbakan yardımcımızdan ve Hükümet sözcümüzde duyduğu-
muz bu açıklamalar artık benim partime olan inancımı yitirmeme neden oldu!” deyip “Bilim adamlarının fareler üzerinde yapmış olduğu deneyler ve denemeler gibi, Başbakanda siz Bakanlar üzerinde deneyler ve denemeler yapıyor! diye rest çekip, “Müslüman zenginliğiyle değil imanıyla övünür... İmanı para olanın kıblesi şaşmış demektir.!” Diye size hatırlamalarda bulunur. Aksi taktir de “Meğer ne kadar da safmışım, Meğer nasıl aldatılmışım, Mağdur edebiyatı da sizleri kurtarmaya yetmeyecek!” der. Son günlerde radyolarda çalınması yasaklanan Grup Moğollar’ın bir şarkısı var Dinleyiverin Gari Dinlemenizi önerir Memleketin içine nasıl ediverdiniz garii görmüş olursunuz! Emine Tan
YAKLASIMLAR
17
13 Mart 2014
Yolsuzluk yapan yönetemez Artık yok hükmündedir! Yalan söylemeyeceğim. İsterseniz tarafsızlığımı yitirdiğimi düşünün. İsterseniz paralel yapının esiri olduğumu söyleyin.İsterseniz gazeteciliği bırakıp, ölümüne biat eden ekibin yazdığı çizdiği gibi paralel yapının gizli hücresi deyin... Hani biraz daha ileri gidin, isterseniz vatan haini deyiverin... AK Parti’nin tüm dürüst, çalışkan kadrosu, iktidarı destekleyen milyonlarca vatandaş kusuruma bakmasın.
“
İsterseniz tarafsızlığımı yitirdiğimi düşünün. İsterseniz paralel yapının esiri olduğumu söyleyin.İsterseniz gazeteciliği bırakıp, ölümüne biat eden ekibin yazdığı çizdiği gibi paralel yapının gizli hücresi deyin... Hani biraz daha ileri gidin, isterseniz vatan haini deyiverin... AK Parti’nin tüm dürüst, çalışkan kadrosu, iktidarı destekleyen milyonlarca vatandaş kusuruma bakmasın.
“
Bu gazetenin sahibi kusuruma bakmasın... Bu gazetenin yayın yönetmeni kusuruma bakmasın; isterse bu yazıyı kullanmasın... Bu yazımı okuyan okurlarım, kim hangi parti destekliyorsa desteklesin, onlar
da kusuruma bakmasın; isterlerse beni artık bu köşede görmek istemesinler... Çocuklarım kusura bakmasınlar, belki işsiz kalıp onları zor duruma düşüreceğim... Sevdiklerim de kusura bakmasın, isterlerse “Sana mı kaldı’’ desinler... İsterlerse “Gör başına neler gelir” desinler... Ve mesleğim... Doğru gördüğünü yaz diyen mesleğim... Kimseye hakaret etme, özel yaşamın gizliliğini ihlal etme ama halkın bilgi alma hakkına saygı duy diyen meslek ilkelerim... Kamunun bilgilenme hakkını gerekirse ülke çıkarlarının üzerinde tut diyen iç sesim... “Kalemi kır ama kalemini asla satma” diyen büyüklerim... Beni anlayacaktır... Eğer bugün haykırmazsam, eğer bugün nesnel gerçeği vurgulamazsam, yarın bu mesleği sürdürme gücünü kaybederim. Samimiyetimi yitiririm... Sandıktan çıkan her kimse saygı duydum. Ceketimi ilikledim. Milyonlarca insanın oyunu almış birini, fikri ne olursa olsun bu ülkeyi yönetme hakkı vardır diye düşündüm. İyi olanı, bu halk için doğru olanı hep alkışladım. Kimliğine, meşrebine, siyasi düşüncesine bakmadım... İster Devlet Bahçeli ülkeyi yönetsin, ister Abdullah Gül, ister Bülent Arınç, ister Kemal Kılıçdaroğlu, ister Ali Babacan, ister Mehmet Şimşek...... Beni herkes yönetir ama bir tek kişi yönetemez... Yolsuzluk yapan yönetemez...
Babamın oğlu olsa bile tek kuruşluk saygı duymam, duyamam... O yüzden diyorum ki, hakkındaki yolsuzluk kayıtlarının yalan olduğunu ispatlayamayan Tayyip Erdoğan’a artık saygı duyamıyorum. Söylediği şeylere kulaklarımı tıkıyorum. Sesini duymaktan rahatsız oluyorum. Sandığı işaret etmesini hiç önemsemiyorum. Sandıktan değil yüzde 50, yüzde 80 oy bile alsa görüşüm değişmez... Benim için Erdoğan, artık doğru şeyleri seslendirse bile yanlış kişidir... Yok hükmündedir...
Keşke bildiklerim yalan olsaydı... Keşke kandırılmış olsaydım... Keşke o baba-oğul arasındaki konuşma kaydını duymasaydım... Kusura bakmayın olur mu!.. Yazmasaydım, mesleğime ihanet ederdim... Bu halk, farkında olanı da olmayanı da, yalanı, yolsuzluğu, hele hele bir işadamının parası için önüne yatan bakanları ve onları koruyanları da hak etmiyor. Yavuz Semerci Habertürk gazetesi yazarı
“
O yüzden diyorum ki, hakkındaki yolsuzluk kayıtlarının yalan olduğunu ispatlayamayan Tayyip Erdoğan’a artık saygı duyamıyorum. Söylediği şeylere kulaklarımı tıkıyorum. Sesini duymaktan rahatsız oluyorum. Sandığı işaret etmesini hiç önemsemiyorum. Sandıktan değil yüzde 50, yüzde 80 oy bile alsa görüşüm değişmez...
“
YAVUZ SEMERCİ yazdı
Habertürk Gazetesi köşe yazarı Yavuz Semerci, AKP’nin yolsuzluklarını eleştiren bir yazı kaleme aldı. Yayınlanan yazı, Başbakan’ın Habertürk yöneticileri Fatih’lerle yaptığı “Alo Fatih” görüşmelerini ve basına nasıl talimatla iş yapıldığını akla getirdi. Biz de ‘Alo Fatih bunu da duy’ diyerek Yavuz Semerci’nin yazısını yayınlıyoruz.
Öztürk Polat Hani derler ya; “ozan yaşadığı çağın tanığıdır…” Yaşadığı çağın tanıklarından divan edebiyatı şairi Fuzuli; Kanuni tarafından beğenilen kasideleri nedeniyle saraya çağrılır, Fuzuli’ye hazineden maaş bağlanır. Saray’da maaşlı şair olarak yaşamaya başlayan Fuzuli 9 akçelik maaşını alamayınca Sarayın Şairi vazifesinden istifa ederek yazınlarını maaş alamadan yazmaya devam etmiş. Fuzuli, 16. Yüzyıl Osmanlı’sının devlet yönetimini, rüşveti ve sarayın çevresinde dönen bürokratik ayak oyunlarını yeren “Şikâyetname” isimli eserinde “Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar/Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler”. Dizeleriyle ölümsüzleştirir… *** 16. yüzyıldan günümüzü tasvir eden Fuzuli’nin dizeleri, Osmanlı devlet idaresinin yozlaşmasını ve onun devamında ki Türkiye Cum-
huriyetinin bugünkü mevcut iktidarının ahlaki durumunu kısaca özetliyor. Rüşvetin 16. Yüzyıl Osmanlısından günümüz Türkiye Cumhuriyeti Devletine kadar devlet politikası olarak benimsenmesi devletin kimi geleneklerinden taviz vermediğini belgesidir. *** Sadece günümüzün değil, tarih boyunca bütün toplumların hastalığı olan rüşvetten sonra, devlet yönetişim sisteminde değiştirilmesinin teklif edilmesi bile mümkün olmayan bir diğer devlet geleneği de; hukuk kurumlarını güçlüden yana dizayn ederek, Siyasi cinayet zanlılarını “mağdur olduğu” gerekçesiyle azat etmektir. Tıpkı rüşvet ve yolsuzluğa bulaşan AKP hükümetinin yakın zamanda Hrant Dink’in katilini azat etmesi gibi. *** Fuzuliyle uzak tarihe ettiğimiz yolculuğu yakın gerçekleştirişsek Hrant Dink cinayetinin işlenme şekli ve sonuçları itibariyle tarihin tekerrürüne ibaret ettiğini göreceğiz. Diyarbakır yöresinde Talat Pa-
ELİF KARAN
İyi
Mehveş Evin Milliyet
14 yaşında polis tarafından başından gaz bombasıyla vurulan Berkin Elvan’ı kaybettik. Elbette onunla ilgili birçok yazı yazıldı ve yazılacak da. Mehveş Evin, “Berkin çocuk ve masumiyetin ölümü” başlıklı yazısında önemli birkaç noktaya parmak basıyor. Hükümetin daha önce Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol’a yaptığı gibi Berkin Elvan’ı da karalayarak kendini aklamaya çalıştığına değiniyor mesela. Evin, polislerin yalan ifadelerinden de yazısında bahsediyor ve Gezi şehitlerini anıyor, katilleri lanetliyor yazısında. İşte yazısından bir bölüm: “Berkin’in ölümüyle ilgili haberlerde, “başına gaz fişeği isabet eden” ifadesi ısrarla kullanılıyor. Sanki kendi kendine uçuşan fişeklerden biri, kazara Berkin’in o güzel kafasına denk gelmiş gibi.”
Kötü
Süleyman Yaşar Sabah
Süleyman Yaşar tam da kalemini taşıdığı iktidarın dilinden bir ekonomi tablosu çiziyor. Aynı Erdoğan gibi nasıl olsa anlamazlar mantığıyla gerçekleri çarpıtarak kağıda döküyor. Yaşar, “Hani Türkiye’de üretim gerileyecekti?” yazısında Başbakan ne dediyse onun altını doldurmaya bir hayli çabalamış. Hatta üstü üstüne artan işsizlikten, TL’nin değer kaybetmesinden hiç bahsetmeden sanayimiz gelişmiş sonucuna ulaşıyor. Hatta “faiz lobisinin” tüm karşı saldırılarına rağmen bunu başarmış. İşte yazıdan bir bölüm “Hatırlayacaksınız, vatandaşı yanıltan faiz lobisi döviz kurları rekabetçi hale geldiği için sanayi üretiminin duracağını, bu yıl Türkiye ekonomisinin büyüyemeyeceğini ileri sürdü”
Çirkin
Hasan Celal Güzel Sabah
Bu hafta da baş yandaşlığı kimseye kaptırmayan Sabah gazetesinin güzide köşe yazarları, kötü ve çirkin statüsünü de işgal etmiş durumdalar. “Üç partinin sonucu belli olan yarışması” başlıklı yazısında Hasan Celal Güzel kendisinden beklenen performansın da üstüne çıkmayı başarıyor. Sevgili hükümetinin beklentilerini yükseltecek ve diğer yandaşları rahatsız edecek çirkinlikteki yazısında Güzel hem ırkçı, hem saldırgan, hem de konu kasetlere gelince manipülatör olabiliyor. Kimlerin kaç oy alacağını tahmin etmeye çalışan Güzel BDP için “Bir siyasî partiden ziyade terör örgütünün TBMM’deki uzantısı” derken, hükümetin durumu içinse “ AK Parti’ye ve Başbakan Erdoğan’a yapılan komplolar tersine tepmiştir.” yorumu yapıyor.
Değişmeyen devlet gelenekleri: rüşvet, soykırım, hukuksuzluk… EVRENSEL
İyi Kötü Çirkin
şa’nın emriyle 1915 yılında Süryani ve Ermenileri imha eden (1915 Ermeni ve Süryani Soykırımı) dönemin valisi Dr. Reşit, katliamdan sonra Ankara’ya, bir ödül sayılacak şekilde vali olarak atanır. Ama burada görevinden el çektirilir. Açığa alınır ve hakkında soruşturma açılır. Soruşturma nedeni, Reşit’in işlediği cinayetler değil, Ermeni mücevher ve mallarını zimmetine geçirmesidir. Yani hırsızlıkla ilgilidir. Katliam emrini veren Talat Paşa’yı ilgilendiren tek konu vardır ve bu da 1915 Ermeni ve Süryani Katliamıyla İki in civarında insanın katledilmiş olması değil, katledilen gayri müslimlerin el konulan mücevherlerine ne olduğudur. Bugüne gelelim, Hrant Dink cinayetine bulaştığı herkesçe bilinen dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler’in başına gelenler ile Dr. Reşit’in başına gelenler arasındaki benzerlik çok çarpıcıdır. Dr. Reşit gibi, Güler’den de cinayetin hesabı sorulmadı. Önce Milletvekili sonra İçişleri Bakanı yapılarak ödüllendirildi. Ama daha sonra rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle görevden azledildi.
Adı katliam ve soykırımla anılan Osmanlı Paşa’sı Talat 1921 yılında, Berlin’de evinden dışarı çıktıktan sonra, bir Ermeni komitacı tarafından suikasta uğrayarak yaşamını yitirmiştir. Aynı Hrant Dink gibi güpe gündüz sokak ortasında canına kıyılan Talat Paşa’nın katiline ne mi oldu? Çok ilginçtir Talat Paşa’nın katiliyle Hrant Dink’in katillerinden Erhan Tuncel’in serbest bırakılma yöntemleri de birbirine çok benzer. Talat Paşa cinayetini işlediğini itiraf eden zanlı soykırım boyunca geçirdiği travma nedeniyle ve cinnet geçirdiği gerekçesiyle Alman mahkemesi tarafından suçsuz bulunarak beraat etti. *** Evrensel hukukun hiçe sayıldığı, ahlak değerlerinin karanlık delhizlere gönderildiği, vicdanlarının karardığı sistemlerde değişmeyen devlet gelenekleridir; rüşvet, soykırım, hukuksuzluk…
günlüğü İlker Eraslan
Berkin’inden gelen kötü haber hızla yayıldı. Tüm gün boyunca herkes herkesi sokağa çağırdı. Tepkiler, küfürler dile getirildi. #BerkinElvanÖlümsüzdür hashtagi Dünya TT’sinde 1. sıraya yükseldi. Sonra anlık eylem bilgileri, fotoğrafları paylaşıldı. Gün içeririsinde feno diye bilinen twitter ünlülerinin çoğu tarafını hemen belli etti, eyleme çağırdı, katıldı. Sanatçılardan da bir çok insan net mesajlar verdi. Yine de bazıları sessiz kalırken, Tarkan’ın “Unutmamalı” mesajı 40 binden fazla defa RT’lendi. Berkin’in kendi yazdığı tek tweet de yeniden keşfedildi, haber yapıldı ve binlerce defa RT’lendi. @BerkinElvan (Berkin’in 29 Kasım 2012’de yazdığı ilk ve tek tweet) O ıkı gunluk kısıyı secdı sozde gecen seneden berı benı sevıyomus @NaferErmis Niye ölümü de çocukların erişemeyeceği bir yere koymazlar ki... @sarpapak81 Tertemiz bi çocuğu daha öldürdünüz..annelerin ahı sizi yakacak.!! @AylinAsLIM #BerkinElvan için okullarında saygı duruşu, oturma eylemi ve boykot yapan liseli/üniversiteli kardeşlerimiz: Varolun. @gmzby Parkı kapat parkı!!! Katiller...@Valimutlu
KULTUR-SANAT
18
13Mart 2014
Bizum Hoca hem mesaj veriyor, hem güldürüyor Geçtiğimiz hafta Trabzon, Samsun ve Rize’de galası yapılan film büyük ilgi gördü. Doğaya büyük bir sevgi ve hayranlık besleyen hoca HES projesine karşı köyün ayaklanmasını sağlayınca ortaya hem mesaj veren hemde tipik bir Karadenizli havası hakim oluyor. Gezi’ye göndermeleriyle de seyirciden film büyük alkış topluyor.
300: Bir İmparatorun Yükselişi Yönetmen: Noam Murro Oyuncular: Sullivan Stapleton, Eva Green tür: Aksiyon, Fantastik
Film, Persler ile Atinalılar’ın karşı karşıya geldiği Artemis Savaşı’na sahne olacak. Yeni filmin kahramanları ise Pers Kralı Xerxes ile Atinalı savaşçı Themistocles.
Kuşlar Şehrinde Macera Yönetmen: Wayne Thornley Oyuncular: Jeremy Suarez, Abigail Breslin tür: Animasyon, Komedi İSTANBUL sara kürkçügil
boğmaktan hiç vazgeçmiyor. insan olmayı ve çevre sevgisini ko- Hem Güldürüyor Film, Trabzon’un bir köyüne yuyor Bizum Hoca. Tabii Gezi’ye Hem Mesaj Veriyor! Geçtiğimiz hafta vizyona tayini çıkan ama geciken imam göndermelerinin de alkış aldığını Ankara’dan sonraki durak Samgiren Bizum Hoca filminin- yerine köylülerin fahri imam arayı- söylemeden geçmeyelim. Kısaca, sun’du. Samsun izleyiciside aynı Trabzon, Ankara ve Samsun’da gala- şıyla başlıyor. Bizum Hoca, köylü Bizum Hoca, dereleri için mücade- yerlerde patlattığı kahhkahalarla sı yapıldı. Yapımını Zenos Film’in, tarafından namaz kıldırmak için le eden köylüleri anlatıyor. Aslında Gezi’ye göndermelere alkışlarla senaristliğini Yılmaz Okumuş’un, ikna ediliyor. O sırada köyün orta- Gezi’nin Karadeniz halini gözler tepkilerini gösterdiler.Ee bizlereyönetmenliğini Serkan Acar ve Yıl- sına HES bombası düşüyor. Resmi önüne seriyor. Mutlaka izlemenizi de artık “Elinize sağlık” demek maz Okumuş’un üstlendiği Bizum imamın gelmesiyle de ortalık iyice öneriyorum. düşüyor. Karadeniz’de geçen ama Hoca filminin başrollerini Cezmi karışıyor. Köyü örgütleyen Bizum Gelelim üç farklı ilde yapılan ga- herkesi ilgilendiren bir meseleye Baskın, Levent Ülgen, Sabriye Hoca HES’in karşısında dururken, lalara.. İlk durak Trabzon’du. Film değinilmesi üstelikde güldürmeyi Kara ve Serhat Özcan paylaşıyor. resmi imam HES’e destek veriyor. Trabzon’da geçtiği için film ekibi ve hedeflerken bölgeciliği değil, herFilmde; Seymen Aydın, Mehmet Filmin sürprizlerini anlatarak boz- basın mensupları krallar gibi karşı- kesin hedeflenmesi takdire şayan bir Usta, Erdem Baş, Alay Cihan, Şa- mak istemiyorum ama bu Bizum landı. Galada izdiham yaşandı. Film hareket olmuş. Çünkü Bizum Homil Kafkas, Volkan Girgin, Tahsin Hoca’yı izleyip de güllünmemesi kahkahalarla izlendi. Trabzon’da Sü- ca, sadece Karadeniz’in değil, TürTaşkın, Fatih Topçuoğlu, İsmail içten bile değil. mela Manastırı’na yapılan gezinin kiye’nin sorununa parmak basıyor. Habiboğulları, Pınar Şenol, İsrafil ardından soluğu Ankara’da alan Bizum Hoca Cezmi Baskın filmde Höse, Özge Gürel de rol alıyor. Bi- Üç gala yapıldı ekip yine büyük bir ilgiyle karşı- harikalar yaratıyor. Seymen Aydın zum Hoca, Karadeniz’i ele alıyor Filmin en sevilen tarafı ise çevreci- landı. Ankara izleyicisi de Trabzon ve Mehmet Usta’ya da dikkat! Böyfakat derdi hepimizi ilgilendiriyor. nin daniskası köylüleri anlatırken seyircisiyle aynı yerlerde kahkahayı lesi mesajlar veren aynı zamanda her Çünkü ağaçlarımızın, derelerimizin ideolojik bir görüşe sığınmaması. patlattı. Ama Gezi’ye göndermele- kültürden insanı güldürmeyi başabizim olduğunu hatırlatıyor. Üstelik Örgütlenmeyi, protestoyu hep sola rin olduğu sahnelere de alkışlarla ran film onlarında emeğinin hakını bunu yaparken bizleri kahkahalara yükleyen sinemamızda merkezine destekler eksik olmadı. verir cinsten olmuş.
Türkiye’den sıradışı korku filmi! Sinemamızın 100.yılında, 2000’ler sonrası Türk korku sinemasının görmeye alışkın olmadığı sahneler ile dolu olan “Ammar” filmi vizyona girmeye hazırlanıyor. Türk korku kültürü ile evrensel korku filmlerinin dilini harmanlayarak özellikle Türk korku filmlerine ön yargılı bakan sinema izleyicilerini de salona getirmeyi hedefliyor. ‘Bazı günahların bedeli çabuk ödenir’ sloganıyla izleyicilerle buluşacak olan korku filmi Ammar Mart ayında seyircileriyle buluşacak. Türkiye’de korku filmi herkesin ön yargı ile baktığı bir hal almışken bu sıra dışı korku filmi tüm ön yargıları kırıp salonları izleyicilerle doldurmayı planlıyor. Evrensel korku filmlerinin dilinden yararlanılarak bir ileri seviyeye taşınan film herkesi şaşkına çevirecek cinsten. Filmin kadrosunda, dizilerdeki başarılı oyunculukları ile dikkat çeken Burak Sarımola, Ozan Akbaba, Duygu Paracıkoğlu, Dilşah Demir, Eylül Su Sapan gibi genç oyunculara Turan Özdemir gibi bir usta ve Halil Sezai Berke Hürcan, Selim Erdoğan gibi sürpriz isimler eşlik ediyor. Filmin müziklerinde Ercüment Vural’ın imzası bulunurken Hayko Cepkin’de sevilen parçası “Bertaraf Et”i Ammar’a hediye etti.
Aynı Anda Avrupa’da Sinemalarda Türkiye ile aynı anda Avrupa sinemalarında da vizyona girecek olan filmin yönetmeni Özgür Bakar senaryoyu Alper Kıvılcım ile birlikte yazdı. Ammar’ın yapımcılığını ise Sami Dündar üstleniyor. 21 Mart’ta sinemalarda olacak olan “Ammar” ın kısaca hikayesi ise şu şekilde: Feride, sevgilisi, ev arkadaşı ve arasını yapmayı düşündüğü Barkın ile haftasonu bir dağ evine gitmeye karar verirler. Fakat istenmeyen
Afrikanın ortasındaki kuş şehri Zambezia, yumurta avcılarına karşı savunmasıyla meşhur bir vadidir. Aeronun hayali, bir gün bu vadide uçmaktır.
Silsile Yönetmen: Ozan Açıktan Oyuncular: Nehir Erdoğan, Tardu Flordun Tür: Dram, Gerilim
Ece Amerika’dan yeni dönmüş olan Cenk’in kaldığı eve giderler. Bu sırada aralarındaki küllenmiş aşk alevlenir gibi olur. Cenk’in yakın dostu aldatılmak üzeredir.
Queen Geri Dönüyor
misafir Canan’ın gelmesiyle yolculuk gergin başlar. Bu klasik başlangıç daha önce şahit olmadığımız türden bir bulmacaya Feride’nin gözünden bizi davet eder. Ardarda gelişen korkunç olaylar başta Feride olmak üzere herkesi içinden çıkması imkansız olan, bir labirentin içine hapseder. Ruhsal bir işkenceye dönüşen iki günlük gezinin sonunda kim hayatta kalabilecek? Bu yaşananların sebebi ne? Gibi sorulara cevap ararken, korku dolu bir serüven de izleyenleri sürükleyecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT Efsanevi rock grubu Queen geri dönüyor. Milyonları kendine hayran bırakan , dinleyicilerini ilk gün ki etkileyen herkesimden insana kendini dinlettiren ‘We Will Rock You’, ‘We Are The Champions’ gibi dünyaca ünlü şarkılarda imzası bulunan grup, 19 gün sürecek bir turneye çıkmaya hazırlanıyor. ABD’yi kapsayacak turnede gruba genç şarkıcı Adam Lambert eşlik edecek. Ülkede yayınlanan bir yetenek yarışmasıyla ün kazanan Lambert, 1991’de yaşamını yitiren Freddie Mercury yerine solistliği üstlenecek. YARIN KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Zihin Ruh Beden Festivali
Caz Zamanı
Ölüm Dansı
Bu festival ile vücudunuzdaki, evinizdeki, iş yerinizdeki enerjinizi yükseltecek, nefesin gücünü kullanmayı öğrenecek ve yaşam kalitenizi arttıracaksınız 14-15-16 Mart tarihlerinde Lütfi Kırdar Rumeli Exhibition Center’da.
Şef Masis Aram Gözbek ve şef Ömer Yusuf Topçu korolarını birleştiriyorlar. Boğaziçi Caz Korosu & İKÜ Çok Sesli Korosu, “Seslerin Buluşması” konserinde, 18 Mart 2014 Salı saat 19:30’da akşamı müzikseverlere unutulmaz bir deneyim yaşatacaklar.
Dünyanın sonu, sosyal medya, aşk çıkmazı, devrim ve gündelik dertler üstüne kara mizahla eğilen bir saatlik bir performans olan Beraberce Ölmek, 17, 24, 31 Mart Saat: 20:30 SalonİKSV’de sizlerle buluşuyor.
SPOR
19
13 Mart 2014
Bu takım iş yapar A Milliler, Ankara’da Zlatan İbrahimoviç’li İsveç’i yıktı. Mevlüt ve Olcan’ın kafa golleri zaferi getirdi. Vikingler’in tek sayısı Toivonen’den geldi. Türkiye Futbol Direktörü ve A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim, milli takımı oyunun her alanında gururla seyrettiklerini söyledi. SPOR onur şeker
Tüm planlarını 2016’da Fransa’da düzenlenecek olan Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılmak için yapan Ay- Yıldızlılar, bu turnuvanın eleme maçları öncesinde çıktığı prova mücadelesinde İbrahimovic’li ve Elmander’li İsveç’i 2-1 yenmeyi başardı. Ankara 19 Mayıs Stadı’nda 20 bin futbolseverin takip ettiği oyuna hızlı başlayan Türkiye, maçın henüz 2. dakikasında Gökhan Gönül’ün mükemmel ortasına başarılı bir kafa vuruşu yapan Mevlüt Erdinç’in attığı golle skoru 1-0 yaptı. Bu golün ardından rakibi karşısında maça ağırlığını iyice koyan Kırmızı-Beyazlılar, oyunun ilerleyen dakikalarında rakibiyle beraber karşılıklı yakaladığı pozisyonlardan yararlanamayınca taraflar bu skorla soyunma odasına gitti.
1-1 yaptı. Bu golün ardından taraftarın desteğiyle rakip kaleyi abluka altına alan Ay-Yıldızlılar, 58’de Caner Erkin’in ortasına çok iyi yükselen Olcan Adın’ın attığı golle skoru 2-1 yaptı. Kalan dakikalarda tabeladaki skor değişmeyince Milli Takımımız, 10,5 yıl aradan sonra Başkent A n k a r a’d a gülen taraf oldu.
Pes etmek yok Mücadelenin ikinci yarısına hızlı başlayan konuk ekip İsveç, üst üste yakaladığı pozisyonların ardından 54’te Ola Toivonen’le skoru
Bu takım iş yapar Göreve geldiği ilk günden beri yeni bir yapılanmaya giden Fatih Terim, İsveç karşısına ideal bir kadroyla çıktı. Hazırlık maçlarına her zaman önem verdiğini dile getiren Terim, sahaya sürdüğü kadroyla bunu göstermiş oldu. Ortaya konulan futbol, istek ve ciddiyet ise gelecek için umut verdi. Terim, maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, Ankara taraftarlarına desteklerinden dolayı teşekkür ederek, statta müthiş bir taraftar gösterisi izlediklerini belirtti. Eleme maçlarını da Ankara’da oynayabileceklerini dile getiren Terim, “Puan maçında coşkulu bir taraftarla milli takım hoş olur. Ankara seyircisiyle ortaya çok güzel şeyler koyduk. Oyun ritmini yakaladık. Her anlamda gururla seyredilecek bir mili takım vardı” dedi. Terim, İsveç karşısında topun kendilerinde kaldığı anlarda mutlu olduğu-
nu belirterek, şöyle devam etti: “Taktik anlayışımızı sahaya yansıttığımız pozisyonlarda mutlu oldum. Üzüldüğüm şeyler ise gereksiz işler. Bugün beni sinirlendirecek çok az hareket oldu. Bugün güzel şeyler söylenebilecek bir gün. Oyunun kontrolünü elinde bulunduran, takım halinde defans ve hücum yapan bir milli takım vardı. Üç blok değil de tek blok halinde oynayan, bunu 90 dakika içinde 1 saat iyi yapabilen milli takım izledik.” İsveç cephesi İsveç Milli Takımı Teknik Direktörü Erik Hamren ise statta çok iyi bir atmosferin bulunduğuna işaret ederek, “Türk taraftarlarını tebrik ederim. Takımlarına inanılmaz destek verdiler. Bu akşam Türkiye’nin ne kadar iyi bir takım olduğunu gördük” diye konuştu. Hamren, maça gol yiyerek adeta mağlup başladıklarını belirterek, “İlk yarının son 20 dakikasında istediğimiz pozisyonları bulmaya başladık. Ancak 1-0 yenik durumda olduğumuz için işimiz zordu. İkinci yarıda kolay bir gol bulduk. Bu kadar basit bir gol bulmayı beklemiyorduk. Ancak biz de ardından basit bir golle 2-1 geriye düştük” ifadesini kullandı.
‘Bugün değil her gün bizim’ Akhisar deplasmanında kötü tezahürat nedeniyle ceza alan Bursaspor, Karabükspor karşısında kendi evinde kadın ve çocuk taraftarlar önünde yerini aldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelen maçta renkli görüntüler vardı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu maçta pankart açarak kadına karşı şiddete ve cinayetlere tepki gösterdi. 06.03.2014 tarihinde eski sevgilisi tarafından öldürülen Özge Gündoğan açılan pankart ile anıldı. Dünya Kadınlar Günü’nde stadyumdaki yerini alan Yeşil- Beyazlılar’ı Dişi Timsahlar coşturdu. Bursaspor’u her zaman desteklediklerini ifade eden bayanlar, “Biz her zaman tribünlerdeki yerimizi alıyoruz. Maçın bir başka önemi daha var. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, takımımızın bize bu maçta galibiyet hediye etmesini istiyoruz” diye konuştular. Maçı penaltıdan attığı golle 1-0 kazanan Bursaspor galibiyeti kadın taraftarlarına armağan etti. SPOR
4 saatlik esaret
1 2
Bülent Yıldırım maçı tatil etti ama Trabzon’daki gerilim filmi bitmedi. Stat boşaltıldı, bu kez şehir karıştı. Fenerbahçe kafilesi tam 4 saat Avni Aker’de mahsur kaldı. Sarı-Lacivertliler zırhlı araçla havalimanına taşındı Trabzon’daki derbide yaşanan olaylar nedeniyle maçın hakemi Bülent Yıldırım soyunma odasına gitti. Fenerbahçe’nin 1-0 üstünlüğüyle devam ederken tatil edilen karşılaşma sonrası ise ortalık karıştı. Hakemin arkasından soyunma odasına giden Fenerbahçe kafilesi gerilim dolu anlar yaşadı. Stadı boşaltan binlerce Trabzonsporlu taraftarın öfkesi dışarı taştı. Çıkan olaylarla yetinmeyen bir grubun protokol tribünü ve Fenerbahçe kafilesinin bulunduğu bölümün girişini zorladığı öğrenildi. Olaylar bununla da bitmedi. Stat çevresinde devam etti. Çevik kuvvet ekipleriyle taraftarlar arasında uzun süreli bir çatışma yaşandı. Çok sayıda taraftar gözaltına alındı. SPOR
8 Mart derbisi KanarAya’nın
Aydınus’tan Melo’ya şok küfür Galatasaray ligin 24. haftasında evinde Akhisar Belediyespor’u konuk etti. 6-1 biten maça skordan daha fazla maçın hakemi Fırat Aydunus’un Felipe Melo’ya küfrederken ekranlara yansıması oldu. Galatasaray-Akhisar Belediyespor karşılaşmasının 23. dakikasında şok bir olay yaşandı. G.Saray’ın Brezilyalı oyuncusu Felipe Melo ile hakemFırat Aydınus arasında yaşanan tartışmadan sonra Aydınus, Melo’ya küfür etti. Melo’nun bir pozisyonda rakibine yaptığı hareketin ardından Aydınus, düdüğünü çaldı ve faul kararı verdi. Hakemin kararına sinirlenen Melo, Aydınus’un yanına giderek itiraz etti. Aydınus ile Melo’nun yaptığı hararetli konuşmanın ardından yayıncı kuruluşun kameralarına şok bir görüntü yansıdı. Hakem Fırat
Aydınus’un arkasını dönüp gittiği sırada Melo’ya küfür ettiği görüldü. Sarı kırmızılı taraftarlar, Aydınus’un bu sözlerine sosyal medyada büyük tepki gösterdi. Tribündeki taraftarlar ise ‘küfür etsene küfür etsene Fırat Aydınus küfür etsene’ şeklinde tezahüratta bulundu. Melo’dan Aydınus yorumu! Galatasaray’da Fırat Aydınus ile yaşandığı iddia edilen küfür olayı sonrasında Felipe Melo, Twitter adresinden mesaj yolladı. Hakem Fırat Aydınus ile arasında bir probleminin olmadığını belirten Brezilyalı yıldız futbolcu, hakemlere saygı duyduğunu ve olayın büyütülmemesi gerektiğini söylerken, taraftarlara da mesaj yollamayı ihmal etmedi. SPOR
Voleybolda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelen derbide zafer Sarı-Melekler’in oldu. Fenerbahçe ezeli rakibi Galatasaray Daikin’i 3-1 yendi. Avrupa Kupası’nda finale kalan ve bu yönde hazırlıklarını südüren Fenerbahçe, Acıbadem Ligi’nde kazandığı derbi zaferiyle moral depoladı. Sarı- Melekler, 8 Mart Kadınlar Günü’ne denk gelen mücadelede ezeli rakibi Galatasaray Daikin’i konuk etti. Taraftarlar arasında çıkan olaylar nedeniyle tatilen edilen ilk yarıdaki karşılaşmayı hükmen kazanan Kanarya, bu kez de rakibini 3-1 mağlup etti. 21 blok sayısı... 21 blok sayısı elde eden Sarı-Lacivertliler’in, galibiyetini kolaylaştırdı. Savunmadaki başarılı oyunuyla direnen Galatasaray, rakibinin hücum üstünlüğüne dayanamadı ve bir setten fazlasını alamadı. Kanarya, bu sonuçla, ligdeki üst üste 16. galibiyetini aldı. Bu arada Fenerbahçe, ‘Kadınlar günü’ nedeniyle iki takımın sporcularına çiçek demeti vererek salonu dolduran voleybolseverlerin takdirini topladı. SPOR
Mizahı mizahçılara bırakın AKP Milletvekili Metin Külünk, 17 Aralık operasyonuan dair “insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edildiğini” iddia etti. Külünk, hırsızlıkları, rüşveti ortaya çıkarma-
nın günah işleme özgürlüğüne müdahale olduğunu belirtirken bu operasyonun bir darbe girişimi olduğunu savunarak da din ile devlet ilişkilerinde harmanlama yaptı. toplum
Biz lafa değil ayakkabı kutularına baktık
AKP’nin yerel seçimler için hazırladığı “Ben lafa değil icraata bakarım” konseptli reklam filmleri televizyonlarda ve billboardlarda yer almaya başladı. Tanıtımın sloganı olan “Ben lafa değil icraata bakarım” cümlesi, AKP’nin; özellikle de Erdoğan’ın halka ne mesaj vermek istediğini açık ediyor. Tanıtımın farklı farklı bölümlerinde Erdoğan’ın rüyalarını süsleyen halk profili çiziliyor.
555 TL’lik 50 TL
TOPLUM özge doğan
Özellikle slogan cümlesi aslında halka inceden mesaj verme kaygısı gütse de aslında slogan baştan fiyasko. Çünkü ‘laf ’ın önemli olmadığını bilhassa vurgulayan reklamın partisinin lideri o sabah bu akşam konuşan Erdoğan. Dolayısıyla çenesiyle milyonları illallah ettirme meziyetine sahip Erdoğan’ın ‘laf ’ıyla değil de ‘icraat’larıyla gündeme gelmesi oldukça zor. Kaldı ki o icraatların neler olduğu da ayrı bir tartışma konusu. AKP’nin büyük arzusu hırsızlıklar unutulsun Sloganın halka verdiği mesaj ise tam olarak şuna tekabül ediyor; Yol yaptık, Marmaray yaptık, canım canım seramikler yaptık, IMF’ye borç verir hale geldik, milli gelir aldı yürüdü, 3. havaalanını yaptık, 3. köprüyü diktik; velhasıl “Oyunuzu bize verin”. Halk, büyük bir çabayla yolsuzluk, hırsızlık ve ses kaydı gündeminden uzaklaştırılarak, yapılan betonarme işlerle baş başa bırakılıyor. İşte Tayyip’in istediği gençlik Tanıtımın türlü temalar işleyen bölümleri de ayrı ayrı inceleme konuları. “Ben okumama bakarım” bölü-
‘gittigidiyor.com’ isimli alışveriş sitesinde 50 TL’lik bir banknot 555 TL’ye satışa sunuldu. b 066666660 şeklinde simetrik bir seri numarası olduğu için koleksiyon değeri olan, bu yüzden hala tedavülde olmasına rağmen 555 TL’ye satışa çıktı. Fırından ekmek alacağımız 5 TL’mıza dikkat ederiz artık 505 TL’yi kimse kaçırmak istemez.
münde anlatılan ‘genç’ profili, tam da Erdoğan’ın hayalindeki türden. Anlatılan genç; yalnızca okulunu okuyan, sınavlara çalışan, dünya sallansa, ülke yıkılsa umursamayan; yani Tayyip Erdoğan’ın rüyalarını süsleyen cinsten. Kamyon başında bir amcanın, ballandıra ballandıra Van’a gidip gelen yol ve tünelleri anlatması ise daha birkaç
hafta önce Van’da eksik ulaşım ve sağlık hizmetlerinden ötürü evladının cesedini bir çuvalda sırtında taşıyan babanın manzarası geliyor gözler önüne. Nerede o metrobüsler En muhteşem bölüm ise tartışmasız ‘metrobüs’lü bölüm. “İşe metrobüsle gidiyorum rahat ediyorum” başlıklı
18SORU
Binicem üstüne vurucam kırbacı
Özlem Demirtaş Öğrenci/istanbul
Binicem üstüne vurucam kırbacı Geçtiğimiz hafta İstanbul’un susuz kalması olasılığı-
1. En sevdiğiniz erdem? Cesaretli olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Dil sürtüşmesi 3. Mutluluk nedir? Devrim 4. Mutsuzluk nedir? RTE 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Sözünü tutmamak 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İki yüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Üstelemek 8. En sevmediğiniz kişiler? Hırsızlar 9. En sevdiğiniz iş? Tiyatro 10. En sevdiğiniz şair? Can Yücel 11. En sevdiğiniz yazar? Aziz Nesin 12. Kahramanınız? Deniz Gezmiş 13. Kadın kahramanınız? Babaanne 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Keşkek 17. En sevdiğiniz düstur? Anı yaşa 18. En sevdiğiniz söz? Vatan onu parsel parsel satanların değil uğruna dar ağacına gidenlerin vatanıdır.
bu bölümde, reklamın anlattığı metrobüsün, normal Avcılar-Söğütlüçeşme hattında işleyen metrobüsle aynı konusunda şüpheye düşülüyor. Çünkü her İstanbullu gayet iyi bilir ki; metrobüste ‘rahat etmek’ diye bir mefhum yoktur. Metrobüse yaka silkerek binilir, şükrederek inilir. Metrobüste rahat eden olsa olsa bir tek kişi olabilir; o da şofördür.
na karşı bıyıklarını kesme çaresini bulan Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu, bu kez de ‘Bir gün suyu keselim, eski İstanbul buydu diye hatırlatalım’ önerisinde bulunarak, aklınca halkı ‘beterin beteri var’ konusunda ikna çabasına girişti. Her şeyi ayrıştırmaya bayılan AKP, dönemleri bile saflaştırmaya başladı. Ancak Bakan’ın bu deneye ihtiyaç olmadığının farkında olması gerekiyor. Çünkü İstanbul’da oldukça sık su kesintisi yaşıyor. Eroğlu’nun önerisi akıllara harika fikirler de getiriyor: Biz de gencecik insanları öldürelim, halkı biber gazına boğalım, memlekette hukuk, demokrasi bırakmayalım, milyon dolarlar çalalım, sonra da “AKP’nin Türkiye’si buydu” diyelim. Nasıl? toplum
Tayyip’in melekleri
“Güçleri yetiyorsa yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım, içine de girip oturacağım”. Bu cümleler bir Ajda Pekkan şarkısından alıntı değil. Başbakan Erdoğan’ın, mahkemenin Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Başbakanlık inşaatının durdurulması kararına verdiği yanıt. Mevcut bir mahkeme kararına, “Seveceğim gezeceğim görürsün sana neler edeceğim” tonunda karşılık veren Başbakan Erdoğan’ın üzerine bir ‘nanik’ yapmadığı eksikti. Sanki başka başını sokacak yeri hiç yokmuşçasına, mahkeme kararıyla inatlaşan Erdoğan’ın utanç verici açıklamaları medyada “Başbakan’dan önemli açıklamalar” başlığıyla verildi. İşte siyasi olgunluk, işte demokrasinin içselleştirilmesi, işte güçler ayrılığına duyulan hürmet, işte hendek, işte deve… toplum
Bu ne güzel kafa
Beyaz TV Spor Müdürü Ertem Şener, verdiği bir röportajda ses kayıtları hakkında, “Eşim ve annemin namusuna ne kadar güveniyorsam, Başbakan’a da o kadar güveniyorum” dedi. Tam da Başbakan’ına yakışacak jargonda, ‘kadınların namusu’ üzerinden konuşan Ertem Şener, yalakalık yapmaya çalışırken kendisini kaybetti.
Twitter imtihanı Suudi Arabistan’da bir kişi Twitter’dan hükümet aleyhine mesajlar yazdığı için 10 yıl hapis ve 27 bin dolar para cezasına çarptırıldı. Adalet Bakanlığı, sanığın Twitter’ üzerinden idareciler, din adamları ve devlet kurumları aleyhine mesajlar yazıp, gelen mesajları da kopyalayarak yaydığı için mahkum edildiğini açıkladı.