TOPLUM
02
29 Nisan 2014
Çernobil’i yeniden yaşamaya hazır mıyız?
Su israfı artık suç
Kış mevsimini ılıman ve az karlı geçiren Yalvaç’ta, bahar aylarında beklenen yağmurlar da gelmeyince, susuz kalma riski ortaya çıktı. Su seviyesindeki düşüşün yazın daha da artacağı endişesini taşıyan yetkililer belediye hoparlörlerinden sık sık uyarı anonsları yapıyor. Ayrıca içme suyunu amacı dışında kullananlara, Kabahatler Kanunu kapsamında 67 lira idari para cezası kesileceği belirtildi. Belediye Başkanı MHP’li Halil Hilmi Tütüncü, boşa akan çeşmelerin kapatılması, esnafın dükkanlarının önünü sulamaması, halıların sokakta yıkanmaması için önlemler alacaklarını belirtti. toplum
Çernobil’in yıldönümünde yayınlanan rapora göre, nükleer felaketinin etkisi 2050’de yeni hastalıklarla ortaya çıkacak. Rapor, nükleer felaketlerin etkilerini bir kez daha gözler önüne sererken, Türkiye kendi de etkilendiği felaketten ders çıkarmadığını, yeni nükleer santral projelerini sürdürmesiyle ortaya koyuyor.
Çernobil’den sonra başta gırtlak kanseri olmak üzere pek çok kanser, ölümlere yol açtı ve yol açmayı sürdürüyor.
Çocuk kayıplarına teknolojik çözüm Özel güvenlik görevlisi İbrahim Halil Boz, küçük Mert Aydın’ın Kars’ta kaçırılarak öldürülmesinin ardından tehlike anında ailelere uyarı veren bir sistem geliştirmek için akıllı ayakkabı yapmaya karar verdi. Tehlike anında ayakkabıdan GPS sistemiyle ev veya işyerindeki bilgisayara sinyal gönderen ayakkabı, aynı zamanda kullanıcısına masaj yapma özelliği taşıyor ve maliyeti sadece 100 lira. Bu ayakkabı başta çocuklar olmak üzere tüm kullanıcıların hayatını kurtarabileceği gibi kullanıcının ayaklarına masaj da yapıyor. toplum
Midesinden tam 16 yabancı cisim çıktı Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne karın ağrısı şikayeti ile getirilen 15 yaşındaki zihinsel engelli erkek çocuğun midesinden aralarında meyve bıçağı, çay kaşığı, kurşun kaleminin de bulunduğu 16 parça yabancı cisim çıkartıldı. Görenleri hayrete düşüren yabancı cisimlerin engelli çocuk tarafından nasıl yutulduğuna hekimler anlam veremedi. Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Bircan Savran şöyle konuştu: “Hastaya genel anestezi verilerek endoskopi yapıldı. Hastanın delici-kesici özellikteki yabancı cisimleri yutarak midesine nasıl indirdiğini anlamak mümkün değil” toplum
29 nisan salı 2014
kilileri ise, bugüne kadar felaketin etkileriyle ilgili bir rapor bile hazırlamadığı için 26 Nisan 1986 yılında Ukrayna Ki- araştırmada Türkiye yer almıyor. ev’de yaşanan Çernobil faciasının Raporda, Çernobil nedeniyle oluşan yıldönümünde, nükleer felaketin boyutla- genetik hasarların pek çoğunun ikinci ve rı hakkında bir rapor yayınlandı. Bugüne üçüncü nesilde ortaya çıkacağı vurgulanıkadar Çernobil’in etkilerini araştırmış irili yor. Çernobil nükleer felaketin bir benufaklı araştırmalardan derlenen raporda, zerinin yakın zamanda yaşandığı Fukuşi2050’li yıllarda Çernobil nükleer felake- ma’nın da, tıpkı Çernobil gibi etkilerinin tinin neden olduğu binlerce yeni hastalık zaman içinde ortaya çıkacağı belirtiliyor. vakasının ortaya çıkacağı belirtiliyor. Rapor, Çernobil nükleer felaketinin MERSİN VE SİNOP, ÇERNOBİL OLMASIN hem çok geniş bir alanı etkilediğini, hem Öte yandan, Çernobil’den direk etkilende neden olduğu genetik bozuklukların mesine ve yayınlanan rapora rağmen nüknesiller boyu devam edeceğini ortaya ko- leer felaketlerden ders çıkarmayan Türkiye, yuyor. Raporda, genetik mutasyon gibi Mersin Akkuyu ve Sinop’ta nükleer santral öngörülebilir etkilerin yanı sıra; erken inşaatlarını hızla sürdürüyor. Bir yandan yaşlanma, hafıza problemleri ve psikolo- da nükleere karşı tepkiler artıyor. Çernojik sorunlar gibi kanser harici hastalıkların bil felaketinin 28. yıldönümü dolayısıyla sayısının yüksekliğine dikkat çekiliyor. Mersin’de nükleer karşıtı yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşte, Çernobil’in dünyaya TÜRKİYE RAPOR BİLE HAZIRLAMADI nükleer santrallerin çok pahalı, güvensiz, Rapora göre, Çernobil nükleer felaketin- kaza riskinin çok yüksek olduğunu gösterden toplam 9 milyon kişi doğrudan etki- diği vurgulandı. Yıllardır mücadele veren lendi. Çernobil’den etkilenen ülkeler İsveç, nükleer karşıtları, başta Akkuyu ve Sinop Finlandiya, Avusturya, Norveç, Bulgaris- olmak üzere, Türkiye’nin hiçbir yerinde tan, İsviçre, Yunanistan, Slovenya, İtalya nükleer santrallerin kurulmasına izin verve Moldava olarak belirtildi. Türkiye yet- meyeceklerini belirtiyor. toplum hilal adaşlık - Sanem deniz kural
Ölüm saçan nükleer santrallerin yapım çalışmaları sürerken, nükleere karşı halkın tepkisi ve eylemleri de sürüyor.
Seçim bitti masalar gitti
sayı: 132
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan koray karadere RIfat çapar onur toper Sara kürkçügil Emre başar kara Fatma çakır Alper akın pınar beyer Gülçin Şermeti hilal adaşlık
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Berke Cengiz oğuzhan türk
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Çevreyi rahatsız ettiği gerekçesiyle Beyoğlu’ndaki eğlence mekanları olan kafe ve barların, kaldırım işgaliye bedeli ödeseler dahi, işyerlerinin dışına masa ve sandalye koymaları İstanbul Beyoğlu Belediyesi tarafından uzun zaman önce yasaklanmıştı. İşlerinin azaldığını belirten Beyoğlu esnafı, bu uygulamaya uzun süre karşı çıkmış, tepki olarak geniş çapta esnaf eylemleri düzenlemişti. Yapılan düzenlemeyle ilgili bir değişiklik olmasa da, Beyoğlu Belediyesi yerel seçimler öncesi, seçim politikası olarak kuralları esnetmiş ve mekanların dışına atılan ma-
salara müdahale etmemişti. Fakat seçimlerden sonra işin rengi değişip, eğlence mekanlarına ait masa ve sandalyeler, zabıtalar tarafından toplanmaya kalkınca, Beyoğlu esnafı zabıta ekiplerine karşı çıktı. Beyoğlu’ndaki mekanlarda bulunan vatandaşlar da esnafa sahip çıktı. Esnafla zabıta ekipleri arasında tartışma çıkınca bölgedeki vatandaşlar “Taksim bizim, İstanbul bizim” sloganlarını atarak zabıta ekiplerine tepki gösterdi. Tepkilere rağmen masa ve sandalyeleri toplamak isteyen Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı zabıtalara karşı esnaf direndi. toplum
Alo 182’de güvenlik açığı Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerdeki uzun randevu kuyruklarının önüne geçmek için uyguladığı telefonla randevu sisteminde çok önemli bir güvenlik açığı ortaya çıktı. Bazı kişilerin Sağlık Bakanlığı randevu hattı olan Alo 182’den, vatandaşlık numarasını bildikleri insanların sağlık bilgilerine ulaştıkları belirlendi. Özellikle boşanan çiftlerin eşlerinin yerini ve sağlıkla ilgili özel bilgilerini tespit etmek için bu yolu kullandıkları saptandı. toplum
Mehmet İstif’in durumu ağırlaşıyor Gezi eylemlerinde polisin yakın mesafeden yüzüne sıktığı biber gazı nedeniyle, Mehmet İstif ’in ağzında oluşan kızarıklık ve şişlikler için enfeksiyon tanısı konuldu. Ancak Mehmet İstif ’in ağzındaki yaralar daha da kötüleştiği için konuşma ve beslenme güçlüğü çekmeye başladı. Yaranın dil kökü kanserine dönüştüğü saptandı.
İstif ’in masraflarını emekli babası güçlükle karşılıyor. Kanser nedeniyle dilinin bir bölümü de alınan İstif, ölüm kalım savaşı veriyor. Konuşamadığı için kendini yazarak ifade eden İstif, hastane masraflarının karşılanmasını, zararının tazmin edilmesini ve biber gazı sıkan polisin de ona o emri veren amirinin de bulunmasını istiyor. TOPLUM
GUNCEL
03
29 Nisan 2014
Ölüm kapıyı çalmadan engellemek mümkün
İşçi Ölümlerine Son Platformu, işçi ölümleriyle mücadele gününde Meclis’teydi. Zaten oldukça sınırlı olan işçi güvenliğini ve güvencesini iktidarı boyunca neredeyse sıfıra indiren AKP iktidarının politikaları ise eylemin odak noktasıydı. Meclis’te yapılan görüşmenin ardından açıklama yapan platform yetkililer göreve çağırdı.
Nisan ayının ilk 15 gününde 31 işçi öldü. İşçi ölümlerini durdurmak için sizce ne yapılmalı? KASIM ÖZER ÇALIŞMA BAŞKANLIĞI İŞ GÜVENLİĞİ MÜDÜRÜ
Pıt diye düşmez
İş sağlığı güvenliği kültürünü, farkındalığı artırmalıyız. İş kazaları pıt diye düşmüyor. Çam ağaçları önce kök salar sonra yukarı büyürmüş. İş güvenliği de öyle. 10 yıl gibi çok kısa bir süre içinde düşmesini umut ediyorum. GÜN ÇAĞ AYDIN EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
Ölüm olmadan mücadele Patronların kar hırsı nedeniyle tedbirsizlik hakim. İş güvenliği tedbirleri denetlenmeli, uymayanlara yaptırım uygulanmalı. İşçiler kendi kaderlerini patronun eline bırakmamalı. Ölüm kapıya gelmeden mücadele etmeli. SELMA Yılmaz ÖLEN İŞÇİ AHMET YAĞAL’IN EŞİ
Denetim önemli
güncel can çoksöyler
gortasız bir şekilde en ağır işlerde çalıştırılıyor. Yetkililer her ölümUluslararası İşçi Ölümleriyle den sonra açıklama yapıyor fakat Mücadele Günü’nde, 2012 bu ölümleri durdurmaya yetmiyor’’ yılında Esenyurt’ta hayatını kay- dedi. beden Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yılmaz, Platform Temsilcisi Selçuk Selma Yağal: Hiçbir yetkili Kaygısız, inşaat işçisi Ömer Dur- kapımızı çalmadı man ve Serdar Çarkçı’nın bulundu- 2012 yılında Esenyurt’ta Marmara ğu İşçi Ölümlerine Son Platformu AVM inşaatında işçilerin kaldığı heyeti Meclis’in Dikmen kapısı çadırda çıkan yangın sonucu haönünde basın açıklaması gerçekleş- yatını kaybeden Ahmet Yağal’ın tirdi ve işçi ölümlerinin son bulması eşi Selma Yağal ise ‘’Büyük ihmal için meclisi göreve çağırdı. sonucu 2012 yılında eşimle birlikte 28 Nisan Pazartesi günü saat 11 kişi can erdi. Buna kader diyorlar 10.00’da İşçi Ölümlerine Son heye- fakat bu kader değil, bunlar ihmal. ti Meclis’te görüşme gerçekleştirdi. 2 yıl olmasına rağmen her mahkeSaat 12:00’da görüşmeden çıkan me sonucu üzülerek dönüyoruz ve heyet CHP Ankara Milletvekili hiçbir yetkili kapımızı çalmadı o Levent Gök’ünde katılımıyla eyle- zamandan beri. Çocuğum dünyame başladı. ya gözlerini babasız açtı, çocuğum baba kucağında değil mahkeme Ülkemiz bu konuda sabıkalı kapılarında büyüyor. Diğer oğluKonuyla ilgili olarak Levent Gök mu da okuldan alıp işe vermek zo‘’Ülkemiz bu konuda sabıkalı. Her runda kaldım. Oğlum bize bakıyor. gün 5 kişi ölüyor, 7 işçi iş göremez Devlet yetkililerine sesleniyorum duruma geliyor. İşçi ölümlerinde gerekli önlemler alınsın başka işçiAvrupa’da 1. Dünyada 3. sıradayız. ler ölmesin, başka çocuklar babasız Türkiye’de işçiler düşük ücretle, si- büyümesin’’ dedi.
Ömer Durman: Ölüm kapıyı çalmadan engellemek mümkün İnşaat işçisi Ömer Durman ise “İşçi ölümleri en çok bizim sektörde oluyor. Ölüm kapıyı çalmadan engellemek mümkün ve bunun için devletin önlemler alması gerekiyor. Biz ana ve babalarımızı oğulsuz, çocuklarımızı babasız bırakmak istemiyoruz. Her gün ölümle burun buruna geliyoruz, ben ve arkadaşlarım bugün de ölmedik diye şükretmektense evimize rahatça ekmek götürmek istiyoruz.’’ dedi ve yetkilileri göreve çağırdı.
yen inşaat işçileri ile ve eşini, çocuğunu çalıştığı iş yerlerinde gerekli önlemler alınmadığı için yitirenlerle birlikte işçi ölümlerine karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni göreve çağırmak için geldik. İşçiler ölüyor, AKP çalıyor.
Taşeron öldürüyor Hükümetin taşeronlaşma politikaları insanları öldürüyor. Büyüme sıfatıyla emek sömürüsüne hız veren hükümet, güvenlik ve güvence gibi temel gereklilikleri yok sayıyor. Emeğiyle çalışan milyonların canı hiçe sayılıyor. Daha çok Selçuk Kaygısız: Buraya yas kazanmak için çalışma saatlerintutmaya değil meclisle den güvenliğe kadar temel çalışma yüzleşmeye geldik haklarını toptan lağveden taşeron Heyet temsilcisi Selçuk Kaygısız düzeninin en büyük destekçisi hübasın açıklamasında ‘’28 Nisan kümet ölümlerin de aslında temel günü dünyanın birçok ülkesinde sorumlusu. işçi ölümlerine dikkat çekmek için Uluslararası İşçi Ölümleriyölen işçileri anma ve yas günü ola- le Mücadele Günü’nde TBMM rak ilan edilmiştir. Biz ise buraya önünde açıklama yapan ve içeriyas tutmaya değil işçi ölümleriyle de milletvekilleriyle görüşen İşçi yasama organının artık yüzleşmesi Ölümlerine Son Platformu eylemigerektiğini söylemeye geldik. Bu- ni ‘’Bu daha başlangıç, mücadeleye gün buraya ölmek istemiyoruz di- devam!’’ sloganlarıyla sonlandırdı.
Ölen işçilerin hesabını sormak için Taksim’e İşçi Ölümlerine Son Platformu Temsilcisi Selçuk Kaygısız sözlerine TBMM önünde yaptıkları açıklamada işçi ölümlerine son vermek için 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırdı. Kaygısız, “Platformumuzun basına yansıyan haberlerden elde ettiği verilere göre Nisan ayının ilk 15 gününde inşaat sektöründe 15 işçi toplamda 31 işçi hayatını kaybetti. Daha geçtiğimiz hafta İzmir’de inşaatta çalışan 2 işçi hayatını kaybetti, Bursa’da
16 yaşındaki İbrahim Can Duran 2 ton demirin altında can verdi. Nevşehir’de kaçak maden ocağında 1 işçi öldü, 12 işçi yaralandı. Artık inşaatlarda ikişer ikişer işçi ölüyor çünkü AKP gerekli önlemleri almıyor bunların hesabını sormak için 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz’’ dedi. Taleplerine destek olan milletvekillerine sunduklarını, işçi ölümleri son bulana kadar taleplerinin takipçisi olacaklarını açıkladı. GÜNCEL
Faruk Çelik bile taşerondan yakındı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk mayan Bakan, söz konusu Taksim Meydanı’nın Çelik geçtiğimiz günlerde bir açıklama ya- yasaklanması olunca “işçi” lafını ağzına aldı. parak yanlış zamanda da olsa ilk defa taşeron ve Çelik açıklamasında Taksim ısrarının uygun işçi ölümleri ile ilgili bir şeyler söylemişti. Çelik, olmadığını belirterek “İşçilerin birçok problemi 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyen emekçileri ta- var, taşeronlaşma var işçi ölümleri var. 1 Mayıs şerona ve işçi ölümlerine karşı olmamakla suçladı. günü bu sorunların dile getirileceği gündür.” Her gün neredeyse 5 işçinin öldüğü günümüzde diyerek sendikaları taşerona karşı mücadeleye inatla bu gerçeğin üzerini öreterek ölümlere yol çağırmış oldu. Çelik’in 1 Mayısa yaklaşırken veren hükümet kanadından bir açıklamanın gel- bir anda işçi sorunları ile ilgili bir anda duyarmiş olması aslında bu gerçeğin ne boyutlara lılık kazanmış olması dinleyenleri şaşırtırken; ulaştığını da gösteriyor. Asıl olan ise emekçi- Taksim’de ısrar edenlerin taşeronu ortadan kallerin aktüel sorununun güvenliksiz çalışma dırmanın, işçi ölümlerine son vermenin yolukoşulları olduğu kabul edilmiş oldu. nun da Taksim’den geçtiğini her seferinde ifade İşçilerin hiçbir sorunu ile açıklama yap- ettiğini ise görmezden geldi. GÜNCEL
Denetimler yapılmalı. Sağlıksız, güvencesiz koşullarda çalıştırılıyor işçiler. Buna itiraz ettiklerinde çıkışını yapıyorlar. Tazminatını vermeden çıkarmakla tehdit ediyorlar. Kazalarda caydırıcı cezaların olması önemli. NUR İHTİYAR ÖLEN İŞÇİ UMUT KÜÇÜKARABACI’NIN ABLASI
Can güvenliği yok sayılmasın
Gerekli kontroller yapılmalı. Başkalarının menfaatleri için insanların can güvenliği hiçe sayılmamalı. Caydırıcı cezalar olsa bir parça da olsun ölümlerde azalma olur. Yetkililer bu konuda gereken ilgiyi göstermiyor. Levent gök CHP MİLLETVEKİLİ
ILO standartlarına ulaşılmalı Ülkemiz bu konuda sabıkalı. Avrupa’da 1, dünyada 3. sıradayız. İşçiler düşük ücretle, sigortasız çalıştırılıyor. İşçi güvenliğinin gelişmesi, ILO standartlarına ulaşması ve emekçilerin ölmemesi için çalışmalıyız. SÜLEYMAN SOLMAZ TMMOB İSTANBUL İKK SEKRETERİ
Kamu denetimi olmalı
Kamu kurumları denetim görevini yapmalı ve güvenli çalışma koşullarını yerine getirmeli. Genellikle şantiyelerde işçi ölümleri oluyor. Aşırı kar için bütün kurallar yok sayılarak hiçbir güvenlik önlemi alınmıyor. KANİ BEKO DİSK GENEL BAŞKANI
Rant için ölmemeli Hükümet işçi ölümlerine karşı önlem almalıdır. Önlemleri denetlemelidir. Ancak rant için, ayakkabı kutularını doldurmak için işçiler ölmekte, üçüncü köprü de dahil inşaatlarda iş cinayetleri sürmektedir. ÖZLEM SEVİNÇLİ AVUKAT
Denetleme olmalı Bunların hepsi önlenebilir ölümler. Kurumların iyi işletilmemesinden kaynaklanıyor. İş güvenliğini denetlemesi gereken kurumların çok iyi çalışması gerekiyor. Kurallara uymayanlara yaptırım uygulanmalı. AZİZ ÇELİK ÇALIŞMA EKONOMİSİ ÖĞRETİM ÜYESİ
Denetim ve yaptırım
Esas olarak çalışma düzeni değiştirilmeli. Güvencesiz, örgütsüz, kuralsız, taşeron çalışma düzeninin ortadan kalkması ve işçilerin hakları için sendikalarda örgütlenebileceği bir yapının getirilmesi işçi ölümlerini azaltacaktır. ATİLLA ÖZSEVER YURT GAZETESİ EKONOMİ YAZARI
Ağır ceza gelmeli
Gerekli önlemleri almayan, denetimleri engelleyen işverenlere ağır para ve hapis cezası getirilmeli. İş sağlığı ve güvenliği kurulları tüm işyerlerinde kurulmalı, bu kuruldaki işçi temsilcisinin işten çıkarılması yasaklanmalı.
GUNCEL
04 TEKEL’den atılan işçi intihar etti
29 Nisan 2014
Korkma Mutlu Taksim’e “emekçiler” geliyor
İstanbul Valisi Mutlu, 1 Mayıs öncesi yaptığı açıklamayla, Taksim’e çıkacak olanlar için “onlar marjinal, terörist, zaten emekçi bile değiller” gibi ifadeler kullandı. Gezi olaylarını iyi yönetemediklerini de ifade eden Mutlu, “Biber gazı kullanmayı sevmiyoruz, mecbur kalıyoruz” diyerek halka uygulanan eziyeti meşru göstermeye çalıştı.
güncel emre başar kar
Diyarbakır’da TEKEL fabrikasının kapatılmasının ardından 4/C statüsünde bir okulda çalışan Refik Doğan intihar etti. Aldığı maaş geçinmeye yetersiz kalınca çevresinden borç almaya başladı. Ancak borçlarını ödeyemeyen Doğan, bunalıma girdi. Doğan’ın, gece geç saatlerde çalıştığı okulda iple kendisini tavana asarak intihar ettiği belirtildi. Doğan’ın arkadaşları, kendilerinin de borç batağında olduklarını, özelleştirmenin ardından birçok arkadaşlarının intihar ya da kalp krizinden öldüğünü belirterek, yetkililerin soruna çözüm bulmasını talep etti. GÜNCEL
Ovacık’a siyasi turizm başladı
Türkiye siyasi tarihinde komünist adıyla seçim kazanan ilk belediye başkanı olan Tunceli Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, seçim sonrası gruplar halinde Türkiye’nin her yerinden insanları ağırladıklarını belirterek, “Seçim sonrası Ovacık için siyasi turizm başladı” dedi. Seçim sonrasında Türkiye’nin birçok noktasından davet aldığını ve yoğun ziyaret oluştuğunu ve belirten Maçoğlu, bu davetlerle hem dayanışmanın büyütülmeye çalışıldığı, hem de bu süreçte bu rengin vermiş olduğu heyecandan kaynaklı insanların görmek istediğini belirtti. GÜNCEL
Afife ödüllerinde Gezi unutulmadı
Afife Tiyatro Ödülleri 2014 gecesi Gezi sloganlarıyla renklendi. Bu yıl 18. yapılan Afife Jale ödülleri sahiplerini buldu. Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan Türkiye’nin en prestijli tiyatro ödülü töreninde 11 ayrı dalda aday yarıştı. Törende yapılan “yitirdiklerimiz” bölümünde ise, Gezi direnişinde yaşamını yitirenlerin adları okunurken, tüm salon “Her yer Taksim her yer direniş” sloganlarıyla, alkışlarıyla ayaktaydı. Sunucu Korhan Obay; Gezi’de yaşamını yitirenler için; “eğer büyümelerine izin verilseydi belki de aktör olacaklardı” dedi. GÜNCEL
Suriye sınırına seyyar duvar
miz, 1 Mayıs’ın işçi, emekçi günü olarak kutlanmasıdır. Biz burada bir kısıtlama, yasaklama getirmiyoruz. ‘Hayır yapamazsınız’ gibi bir şey söylemiyoruz. Söyleyemeyiz de zaten.” dedi.
1 Mayıs hakkında konuşan Mutlu, Taksim’e çıkacak olanların emekçiler olmadığını söyledi: “Taksim Meydanı’na gelen gruplar işçi ve emekçi kardeşlerimiz olmayacaktır. Bir grup, her zaman olduğu gibi maalesef çatışma niyetiyle alana gelmek isteyecek gruplar çıkabilir. “ Taksim’i emekçilere açıp, 1 Mayıs’ın çatışma ortamından uzak ve gerçek bir bayram gibi kutlanmasına izin vermeyen Vali, Taksim’i yasak ilan etti ve günler öncesinden meydanda ve meydana çıkan yakın caddelerde önlemler alarak savaş hazırlıkları yaptığını halka gösterdi. 1 Mayıs günü yapılacak saldırıları da “Marjinal gruplar, teröristler. Zaten emekçi de değiller” sözleriyle meşrulaştırma yoluna gitti. “Çelenk bırakın gidin” Taksim’in önemini gözardı eden ve halkı Taksim’den uzaklaştırmaya çalıştığını açık eden Vali, “1977’deki 1 Mayıs olaylarında hayatını kaybedenleri analım. Karanfiller mi bırakacağız, dua mı okuyacağız, ne yapacaksak, yani bunları analım. Taksim meydanına çelenkleri-
“Ülkenin tüm polisleri! Taksim’e” 1 Mayıs’ta görev yapacak polis sayısına ilişkin de konuşan Vali Mutlu, “Bizim İstanbul’da 40 bine yakın emniyet görevlimiz var. Şimdi 1 Mayıs itibariyle de izinlerimizi kaldırdık, izinlerimiz kaldırınca herkes görev başında olacak.” dedi.
mizi koyalım. İlk kez yapacaksınız Yenikapı’da. Biz kamunun bütün imkanlarını bu konuda sizler için kullanmaya ve lojistik destek vermeye, araç binek desteği vermeye
hazırız. Bir hakkın kullanılmasını, engelleme değil bilakis bu hakkın kullanılmasında destek ve teşvik noktasında da bütün tedbirlerimizi ortaya koyuyoruz. Bizim niyeti-
“Gezi’yi yönetemedik” Konuşmasında Gezi’ye de değinen Mutlu, “Ülkemiz iyi bir süreçteyken, birden bire çok üzücü olayların içerisinde buldu kendini. Bu sıkıntıların üzüntülerin yaşanıyor olması gerçekten çok çarpıcıydı. Bunlardan hepimizin bir özeleştiri noktasında istifade etmesi elbette toplumsal hafızanın güçlü tutulması bakımından çok büyük önem arz ediyor. Kamu düzeni bir dönem oldukça ciddi sıkıntılar yaşandı. Maalesef tarafımızca çokta iyi yönetilemedi. İlk günler daha iyi yönetilebilseydi belki buralara gelinmezdi.” dedi.
1 Mayıs şehitleri için buluştular DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve siyasi partiler Taksim, Şişhane ve Kadıköy’de yaptıkları eylemlerle 1 Mayıs şehitlerini andı. Taksim’deki AKM binası karşısında toplanan sendika ve oda üyeleri buradan sloganlarla 77 1 Mayısı’nda katliamın yaşandığı Kazancı Yokuşu’na yürüyerek girişteki anıtın önüne geldiler ve burada 77 1 Mayısı’nda katledilenler için saygı duruşunda bulundular. Daha sonra söz alan Arzu Çerkezoğlu, Gezi Direnişi’nde katledilenleri anarak, 1 Mayıs’ın tarihinin toplumsal mücadeleler,
eşitlik ve özgürlük mücadelesinin tarihi olduğunu söyledi. İşçi sınıfının, emekçilerin, kadınların, gençlerin gelecek ve özgürlük taleplerini haykırdığı 1 Mayıs’ta yine Taksim’de olacaklarını ifade etti. Şişhane’de ise 1 Mayıs 1989’daki çatışmada öldürülen Mehmet Akif Dalcı anıldı. Mehmet Akif Dalcı anısına saygı duruşunda bulunulduktan sonra Arzu Çerkezoğlu ve Grup Yorum kısa konuşmalar yaptı. Söğütlüçeşme’deki 1 Mayıs çatışmalarında vurulan 3 kişi için ise Kadıköy’de bir anma gerçekleştirildi. GÜNCEL
Gökçek’in ağzından bal damlıyor Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 1 Mayıs’tan nasıl korktuğunu sözleriyle dile getirdi ve muhtemel polis saldırılarının yükümlülüğünü üzerinden atarak Cemaat’e yükledi. Yeni Şafak’tan Nil Gülsüm’e konuşan Melih Gökçek, 1 Mayıs’ın 3. Gezi olacağını bildiğini söyledi. 1 Mayıs’ta olacak olanların Haziran’daki Gezi Direnişi’nden ve 2. büyük olay olan ODTÜ Direnişi’nden sonra daha da büyük üçüncü Gezi olacağının duyumlarını aldığını söy-
ledi. 1 Mayıs’ın ilk iki dalgadan çok daha sert olacağını öne süren Gökçek, “Taksim’de ve Ankara’da 1 Mayıs günü olacak olaylarda paralel yapının devamı olan bazı polis amirlerinin polislere çok sert davranmaları için talimat verecekleri yönünde duyumlar geldi bana. Olayı önlemeden çok karşılıklı çatışmaya sürükleyecek bir tavrın olacağı bilgisini aldım” diyerek muhtemel polis saldırılarından ve şiddetinden Cemaat’i sorumlu tuttu. GÜNCEL
Arınç’ın adayı Erdoğan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, A Haber’de katıldığı programda soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Haşim Kılıç cumhurbaşkanı adayı olacak mı?” sorusu üzerine Arınç, Haşim Kılıç’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı planı olmadığını zannettiğini söyledi. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı için ise, yaptıkları tüm istişarelerde cumhurbaşkanı adayı olması yönünde çok büyük bir çoğunluğun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklediğini ve 12 yıl başbakanlıktan sonra, Gül ile konuşup aday olmasını ve birinci turda da seçilmesini istediklerini söyledi. GÜNCEL
Hükümete totaliterlik eleştirisi Askerler, Reyhanlı sınırında 3 metre yüksekliğinde beton duvar örüyor. Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde “kaçakçılık” bahane gösterilererek, 3 metre yüksekliğinde, 2.5 metre genişliğnde, 30 santimetre beton bloklardan oluşan seyyar duvar örülmeye başlandı. Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’ne bağlı Kuşaklı Köyü sınırlarında Cilvezgözü Sınır Kapısı’na paralel sınıra duvar çekilmesi için 3 metre yüksekliğinde beton bloklar hazırlattı. Sınırda yükselen duvarın ilk etapta 1200 metre olacağı, uzunluğunun 8 kilometreye kadar çıkarılacağı öğrenildi. GÜNCEL
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Ankara temasları sırasında hükümete çok sert eleştiriler yöneltti. Çankaya Köşkü’nde başladığı eleştirilerine ODTÜ’de de devam eden Gauck, “Söylediklerimi içişlerine müdahale olarak algılamayın” diyerek, yargı bağımsızlığından internetin kısıtlanmasına, medyaya uygulanan baskıdan MİT yasası ve Gezi protestolarına kadar birçok konuda mesaj verdi. Özellikle savcı ve polislerin keyfi görev
değişikliklerine dikkat çeken Gauck, yargı bağımsızlığının tehlike altında olduğunu belirtti. Türkiye’deki fikir ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik gelişmelerin onu korkuttuğunu söyleyen Gauck, eleştirel bakış açısının cezalandırılmasının büyük sonuçlar yaratacağını dile getirdi. Türkiye’deki protesto ihtiyacına değinen Gauck, protestonun uyarıcı bir sinyal olduğunu ve ülkenin refahına hizmet ettiğini söyledi. GÜNCEL
GUNCEL
05
29 Nisan 2014
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam nihayet konuştu Sibel Uzun UYANIŞ
Bizi susuz bırakanlar
Başbakan her ne kadar ana medyayı “alo” ile yönetse de gündeme bir anda İstanbul’un 120 günlük suyu kaldı haberi düşebiliyor. Hükümetin susturamadığı bir acizliği ortaya çıkmış oluyor. Bilim insanları “kar yağmadığı, yeraltı kaynakları beslenmediği için ortaya çıkacak kuraklığa karşı tedbir alınması gerektiğini” söylüyor. Hayatımızı doğrudan etkiliyor. Günlük hayatımızda hele de bugünlerde ne kadar çok hastaya rastlıyoruz. Ama herkes gayet mantıklı bir nedene dayandırmaya çabalıyor: kar yağmadı hava kendi dengesini yaşayamadı. Bu açıklama bir yerde bilim insanlarının açıklamaları ile buluşuyor. Kapitalizmin doğada yarattığı en büyük tahribatlardan biri küresel ısınma. Küresel ısınma suların bitmesine kaynakların azalmasına doğanın dengesinin yok olmasına neden oluyor. Yıllar öncesindeki sert kara kışlar ortadan kalkıyor. Kapitalizm her adımında doğaya düşman. Doğaya aldırmadan kârına kâr katmak için kurduğu büyük üretim tesisleri, nükleer santraller, ihtiyaca göre değil rekabete göre üretim sonucunda büyük bir tahribat yaratıyor. “Su hiç biter mi dibimizde deniz” diye düşünmeyin. Her seferinde rahatlamak için çok kolay bir yolu olduğunu düşünüvermek sonrasındaki daha büyük felaketlere bir perde çekiyor. Milyonlarca insan ve tonlarca ihtiyaç düşünüldüğünde başa düşen çarelere bakmak zorundayız. Mesela Bursa’daki Başköylü ablalar iş başa düştü diyerek mahkemenin durdurduğu ama devletin ruhsatını verdiği sularını kirleten mermer ocağına yürüdü. “Suyumuzu vermiyoruz sonuna kadar direneceğiz” dedi. *** Ama hükümet ve yanlıları ekonomi denince hep iyimser, hep iyimser, hep iyimser. İki kişisi ekonomiden konuşurlarken, diyelim bir an “cari açık ne olacak, işsizlik özellikle gençler de arttı, Amerika’daki gelişmeler risk yaratıyor” diye zorunlu olarak gerçekleri ifade ettikleri anda yutkunarak karamsarlık kötü diyerek anında konuyu kapatıyorlar. Elbette düzinelerce amirinden fırça yememek için. Başbakan’ın o meşhur tonlu alo sesini duymak istemediklerinden. Gerçek ekonomi her yerde AKP’li bakanların karşısına çıkıyor. Efkan Ala’nın karşısına çıkan asgari ücreti ile dört çocuk geçindirmeye çalışan kardeşimiz haykırıyor açım diye. Daha nasıl anlatılabilir ki bir ekonomi? Onların ellerinde defalarca kırpmaya ve düzenlemeye uğrayan rakamlar değildir asıl bakacağımız. Yine pişkinler, bu tablo karşısında bile yine acınacak durumdalar yine onların hazır paket cevapları var. İşsizliğin durmadan artmasına hiçbir cevapları yok. AKP için gençlerin Gezi’de ayaklanması çok büyük sorun ama gençlerin işsizliğinin artması konusu bile değil. Köprüler yapıldı, metrolar yapıldı, ekonomi büyüyor da işsizlik çift haneli rakamlara ulaşıyor. İnşaatların ve ihalelerin sadece hükümete yaradığı buradan belli. İşsizlik rakamlarını devlet açıklandığında iki ile çarpabilirsiniz. Rakamlarla AKP yalanı. twitter: @sibeluzun_yarin
Sen önce yasayı uygula İki yıl önce çıkarılan kadına şiddetle mücadele yasasının, şiddeti önlemedeki yetersizliğini gündemine alan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, yasayı yeniden ele almaya başladı. Ayşenur İslam göreve geldiğinden bu yana ilk kez kadınlar hakkında konuştu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ise Bakanlığın attığı bu adımı sonuçlandırmakta kararlı.
İstanbul elif karan
Özellikle mart ve nisan aylarında kadın cinayetlerindeki artış ve öldürülen kadınların büyük bir kısmının koruma altında olması yâda şikâyetçi olmasına rağmen korunmamasından kaynaklı ortaya çıkan tepkiler bakanlığı harekete geçirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu konuda hem ulusları imza çalışması, hem de meydanlardan koruma altındaki kadınlarla birlikte yükselttiği ses ile Bakanlığı göreve çağırmıştı. Göreve geldiğinden beri ağzını bıçak açmayan Ayşenur İslam nihayet konuştu. 8 Mart 2012’de, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun basıncı ile Meclis’ten geçirilen 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, uygulamada yaşanan sıkıntılar ve gelen tepkiler nedeniyle yeniden ele alınacak. Bakanlık hatasını arıyor Yasada bulunan eksiklikleri, “etki analizi” araştırması ile saptayacak
olan Bakanlık, bu araştırmanın ardından şiddetle mücadelede yeni önlemleri başlatacağını duyurdu. Aile Bakanı Ayşenur İslam da yaptığı açıklamada, “Doğru argümanları mı kullanıyoruz, yoksa havanda su mu dövüyoruz. Bütün bunları analiz etmek için tarama çalışması başlattık. Verilerde iyileşme yoksa yöntemi değiştireceğiz” dedi. Yasayı uygulasanız sorun çözülecek Ancak Bakanlığın nerede hata yaptığını bulması için çok uzaklara bakmasına gerek yok. Kadın cinayetlerini durdurmak için mücadele yürüten örgütler, yıllardır AKP hükümeti bu konuda adı adım atmadığı için nelerin yapılması gerektiğini meydanlardan, ekranlardan anlatmaya devam ediyor. Daha nisan ayının ortasında “Kadınların korunma talebini reddedemezsiniz” diyerek meydanlara çıkan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, platforma başvuran koruma altındaki kadınlardan da gelen mektupları okuyarak eksiklikleri
bir bir ilan etmişti. Kadınların temel talebi, yasada açık hükümler olmasına rağmen kolluğun ve adli birimlerin yasayı uygulamamalarından kaynaklı etkin korunma sağlanmaması. Başvuru var icraat yok Korunma altında iken öldürülen kadınların yaşadıklarına bile bakıldığında sonuç apaçık ortaya dökülüyor. Kadınların neredeyse tamamı başvurabilecekleri her mercie başvurup, yaşam hakkı için harekete geçmelerini talep ediyor. Ancak kadro sağlanmadığı, hızlı hareket edilmediği, yeterli alt yapı sağlanmadığı için korunama kararlarının büyük bir kısmı kâğıt üstünde kalıyor. Uzaklaştırma kararı olan erkeklerle ilgili yakalama ve kovuşturma işlemi yapması gereken yargı en son Kocaeli üniversitesinde bir kadın öğrencinin satırla yaralanmasına neden olan savcı gibi, gerekli işlemi yapmayıp saldırganları “barışıverin” diyerek salıveriyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı fazla mesai yapmak zorunda gibi görünüyor.
Yöntem değiştirmesi gereken AKP’dir Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun İslam’a verdiği cevabı paylaşıyoruz: Ayşenur İslam’ın kadınların bu tepkisine karşılık yaptığı açıklamanın ardından AKP’li “aile danışmanları” ellerinden gelse kadın koruma yasasının yürürlükten kaldırılmasını önerecekler. Yasadan dolayı erkeklerin mağdur olduğunu ve bunun şiddeti arttırdığını söyleyen “aile danışmanları”na hatırlatmak isteriz ki kadınlar bu yasa uygulanmadığı için öldürülüyor… AKP öncelikle kadınların öldürülmesini engelleyecek olan önleyici hapis cezasını uygulasın. Kanunda var olan önleyici hapis cezası birçok düzenleme gibi neredeyse hiç uygulanmıyor. Yasanın uygulanmasından sorumlu olan da bizzat bu bakanlıktır, hükümettir. “Yöntemi değiştireceğiz” diyen Ayşenur İslam’a sesleniyoruz: yöntem değiştirmesi gereken hakkımız olan yasayı uygulamayan AKP’dir.
Adaletin yerini bulmasını istiyorlar Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Yasemin Yüksel ve Nuray Çelik için 28 Nisan’da İzmir’de bir araya geldi. İzmir’de 27 Ekim’de Nuray Çelik ile babası Hasan Çelik’i öldüren ve hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istenen Serdar Büberoğlu’nun yargılanmasına başlandı. Sanık Babüroğlu, cinayetleri kendisinden ayrılan nişanlısının barışmaması nedeniyle işlediğini itiraf etti. Ancak hemen indirim alabilmek için akıl sağlığının yerinde olmadığını ekledi. 3 aylık hamile iken ayrı yaşadığı kocası tarafından öldürülen Yasemin Yüksel’in davası ise 9 Hazirana ertelendi. Yüksel ve Çelik aileleri ile birlikte ba-
sın açıklaması yapan Platform: “Ancak kadın cinayetleri Ceza Kanunu’nda ağırlaştırıcı ceza neden olarak tanımlanırsa, kadın katilleri en ağır, caydırıcı cezaları alabilir ve kadın cinayetleri durdurulabilir.” dedi. Nuray Çelik’in ablası Canan Binici ise, “Artık bir kadın olarak savunma istiyoruz, adaletin arkamızda olmasını istiyoruz. Sesimiz duyurulsun, adalet yerini bulsun. Gerçek anlamda bir ceza verilsin ki bundan sonrakilere örnek olsun. Bundan sonra işlenecek cinayetler için bir kez daha düşünsünler. Kimse ne bir silaha, bıçağa dokunarak annesi, kız kardeşi, çocuğu katletmesin” dedi. GÜNCEL
Havuz Medyası Hürriyet’i sansürletti Turkuvaz medya grubu Sabah Gazetesi’nin satışına ilişkin Hürriyet arşivlerindeki 2 yazıyı mahkeme kararıyla kaldırttı. Turkuvaz Medya Mehmet Yılmaz’ın 30 Ocak’ta “Bu davaya sonunda Yüce Divan bakacak” ve 3 Şubat’ta “Tapeleri Meclis kürsüsünde yayınlayın” başlığıyla yazdığı yazıların kaldırılması talebiyle açtığı davaya bakan Asliye Ceza Mahkemesi’nin söz konusu yazıları “basın özgürlüğü” gerekçesiyle kaldırılmasına karar verdiği belirtildi. Mah-
kemenin kararına göre Hürriyet Yılmaz’ın iki yazısını internet arşivinden çıkarmak ve bir hafta süreyle cevap metnini aynı linkte yayınlamak zorunda. Mahkeme kararı ve son gelişmelerden sonra Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici, “Mahkeme kararıyla sansür” başlığıyla yayımladığı yazıda “Yılmaz’ın 2 yazısı gazetecilerin isteği üzerine sansürlenmiş oldu” dedi. Turkuvaz Medya bir de Basın İlan Kurumu’na başvurdu. Oradan da yaptırım uygulanmasını istiyor. Bakalım Yılmaz’ın yazılarına karşı girişimleri daha hangi noktalara uzanacak?” GÜNCEL
GUNCEL
06
29 Nisan 2014
Haşim Kılıç konuştu, Başbakan bozuldu
Cem Kaptanoğlu
Arzu nesnesi olarak taksim
JENDİN
AKP iktidarı, temellerini daha önce attığı olağanüstü rejim inşaatını, yerel seçimlerde aldığı %45’lik azımsanamayacak desteğin de verdiği güvenle, Başbakanın deyişiyle “quick quick” sürdürüyor. Parlamenter demokrasinin yerleşik kuralları ve burjuvazinin önemli bir kesimi açısından da “ruhsatsız” olan bu inşa sürecinin en önemli kavşaklarından birincisi 30 Mart seçimleri ise, ikincisi işçi sınıfının, toplumsal muhalefetin 1Mayıs’ta Taksim’e ne kadar sahip çıkabildiği olacaktır. Bu nedenle 1 Mayıs 2014 gününün demokratik muhalefet açısından tarihi bir önemi var. 1 Mayıs’ta, iktidar, Taksim’e çıkmayı arzulayanların bu arzularına ne kadar sahip çıkabileceklerini test edecek. İktidarın kurmak ve korumak istediğinden “başka bir dünya” isteyen direnişçiler ise, yasaklı arzularının, bastırmaya çalışan iktidara rağmen ne kadar meydana çıkarabileceklerini görecekler. Olağanüstü rejimin inşasını sürdürenler ile bu otoriter rejimde en çok acıyı çekecek olanlar, mücadelelerinde neyi ne kadar yapabileceklerinin ipuçlarını 1 Mayıs’ta Taksim ve ona çıkan cadde ve sokaklarda bulacaklar. Başka bir deyişle, 1 Mayıs’ta Taksim’e yönelmiş karşıt arzuların karşılıklı konumu, sınıf mücadelesindeki güncel güçler dengesinin bir göstergesi olacak. 1 Mayıs’ta toplumsal muhalefetin gücünü veya güçsüzlüğünü gösterecek olan biricik şey Taksim’e çıkmak veya çıkamamak değildir. Taksim’e çıkmak Taksim direnişçileri için tabii ki önemlidir ancak “Taksim’e çıkma arzusuna sahip çıkmak” yani Taksim’e çıkma arzusunu, İstiklal, Osmanbey, Beşiktaş ve Kazancı Yokuşu’nda meydana çıkarmak da en az Taksim Meydanı’na çıkmak kadar önemlidir. Bu yasaklı arzu, hedefine ulaşamasa da, onu bastırmaya çalışan iktidarın Taksim’e çıkardığı her polis, her bariyer, her TOMA, direnişçilerin bariyerleri aşan arzusunun Taksim’deki işareti olacaktır. Devlet çevik kuvvetleriyle Taksim’i işgal edebilir, ona çıkan bütün yolları TOMA’larıyla tutabilir, tutulan her sokak, kapatılan her köprü, bir yandan direnişçilerin arzusunun gücünü gösterirken diğer yandan devletin bu arzudan duyduğu korkunun şiddetini açığa vurur, kısacası “bastırılan karşıtında geri gelir”. Başbakan, Bonapart’ı olmaya soyunduğu yeni rejimine en sert ve kararlı bir şekilde muhalefet edecek güçlerin, 1 Mayıs’ta her şeye rağmen Taksim’e çıkmak için direneceklerini çok iyi biliyor. Bu “çapulcuları” önce yalnızlaştırıp sonra da korkutup sindirebilirse, ince işleri kalmış rejim inşaatını kolayca tamamlayabileceğini düşünüyor. 1 Mayıs için meydan teşrifatçılığına soyunan başbakanın gösterdiği yere (Son kez Kadıköy, Maltepe, Yenikapı vb. ) oturanların, Başbakan veya Başkan yeni rejimini kurarken de usluca yerlerinde oturacakları açık. Başbakan, Gezi Direnişi’nde olduğu gibi, “iyi niyetli masumlar”a, “bizi marjinallerle baş başa bırakınız” çağrısında bulunuyor. Bu çağrıya uyanlar, halkı 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çağıranları, “provakatör”, “bölücü” olmakla suçlamaya başladılar bile. Taksim ve diğer meydanlar üzerinden yürüyen bu ayrışma, gerçekte iktidar yardakçıları ve halk güçleri arasındaki ideolojik, politik farklılaşmayı ortaya koyuyor. Önümüzdeki günlerde bu önlenemez ayrışma çeşitli alanlarda derinleşerek sürecek ve “yeni dönemde” çok önem kazanacak sosyalist dayanışma ve ortak mücadele sürecinin gerçek öznelerinin, Gezi’de olduğundan çok daha net bir şekilde halkın huzuruna çıkmasını sağlayacak. Türkiye 2Mayıs’ta önemli bir kavşağı dönmüş olacak. En azından, halk güçlerinin, olağanüstü bir rejimin yerleşiklik kazanmasına direncinin ne düzeyde olabileceğini 2 Mayıs’ta daha kolay görebileceğiz. Mücadeleyi merakla izleyen bir diğer kesim de, iktidarı kerhen destekleyen ve özellikle yerel seçimler sonrasında iktidar karşısındaki direnci önemli ölçüde kırılan büyük burjuvazi ve yörüngesindeki sermaye çevreleridir. Bunlar Gezi’de olduğu gibi halkın direnişinin açtığı yoldan kendi sınıf çıkarlarının mücadelesini vermeye girişebilirler ancak güçler dengesini açıkça lehlerine görmezlerse iktidarla sözleşmelerini yenileyecekleri de açıktır. Bu mücadele sürecinde sanıldığının aksine kimin Cumhurbaşkanı olduğunun merkezi bir önemi yok. HSYK değişiklikleri, TİB ve MİT yasası ve %45 ile kabası bitirilmiş, ince işlerine başlamak için fırsat kollanan yeni rejim inşaatı, Erdoğan’ın Başbakan, Başkan, Yarı Başkan veya Cumhurbaşkanı olmasından bağımsız olarak zaten olağanüstü bir rejimdir. Böylesi rejimlerin ne kadar “olağanüstü” olduklarını ve süreceklerini belirleyen halkın direnişidir. Bu nedenle futbolcu başbakan Gül’e pas verip bizi “ters köşe” yaparsa hiç şaşırmayalım.
Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararı için ‘uygularız ama saygı duymak zorunda değiliz’ diyen Başbakan Erdoğan, Mahkeme’nin kuruluş yıldönümü toplantısı esnasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın hukukun üstünlüğüne vurgu yaptığı sert konuşmasının ardından resepsiyona katılmadan binayı terk etti. İstanbul hülya say
Anayasa Mahkemesi’nin 52. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonu’nda tören düzenlendi. Açılış konuşmasını yapan AYM Başkanı Haşim Kılıç, hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak AKP hükümetini sert bir dille eleştirdi. Bağlı olduğu Gülen Hareketi’nin çıkarları zedelenmeye başladıktan sonra birden insan hakları savunuculuğuna soyunan Kılıç, uzun tutukluluk süreleri ve internet erişimindeki engeller konusunda AKP hükümetini hukuk düşmanlığı yapmakla suçladı. 2007’de AKP’ye açılan kapatma davasında ‘hayır’ oyu veren Kılıç’ın açıklamalarına AKP vekillerden çok sert tepkiler geldi. AKP’li vekiller Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı adeta topa tuttu. SORUN ÜRETEN DEĞİL SORUN ÇÖZEN YARGI Konuşmasında, hukukun üstünlüğü anlayışı ve demokratik değerlerle beslenen bir devletin yolunun her zaman açık olduğunu belirten Kılıç “Esasen anayasa yargısının varlık nedeni insan olma ortak paydasına sahip olan herkesin var olan onurunu korumaktır. Sorun üreten değil sorun çözen yargı anlayışına destek vereceğine, hukuk devletin tam bir tarafsızlık içerisinde korucuyu olacağına inancımı tekrar belirtmek istiyorum” dedi. HAK İHLALLERİ ŞİMDİ AKLINA GELDİ Hukuk devletinin temel bireyi olan yargının aynı zamanda devletin vicdanı olarak da tanımlandığını söyleyen Kılıç, “İşgal devam ettiği sürece bunları yaşamaya devam edeceğiz. Yargının vicdanını işgal edenlerin kimliği, düşüncesi, kutsalları ne
olursa olsun bu sonuç değişmeyecektir. Dün hak ihlallerine uğramış mağdurlarla, bugünkü mağdurların kimliğinin farklı olması bakışımızı değiştirmeyecektir” dedi.
“HAŞİM KILIÇ KENDİNİ BİTİRDİ” Kılıç’ın “Bizler gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız” sözlerine de cevap veren İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Gömlek değiştirmekle itham ettiğiniz kişilerin karşısında, siz, gömleğin içindeki değişmiş. Bırakın gömleği, gömleğin içindeki tamamen değişmiş sizin zaviyenizde” dedi. Sürecin cumhurbaşkanlığı seçimiyle irtibatlandırılmasını da de- Gül, Haşim Kılıç’ı dinlerken kendini gülümsemekten alıkoyamadı. ğerlendiren Ala, “Eğer böyle bir şey varsa, bu ikinci Çevik Bir vakasıdır. Başlamadan bitti ve kendisi bitirdi” tığı konuşmanın ne kadar siyasi olduğunun gerçek delilidir.” dedi.
“AYM’Yİ MİLLİ OLMAMAKLA SUÇLAMAK SIĞ” “Amacımız sorun üretmek değil sorun çözmek olmalıdır. Bir eylemin işlemin, siyasi bir belge olan anayasaya göre denetlenmesi nedeniyle ortaya çıkan AYM kararının siyasi sonuçlar doğurması doğaldır. Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket olduğunu söylemek ya da milli olmamakla suçlamak sığ” “KILIç’IN İÇİNE CHP RUHU GİRMİŞ” TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, “Güç zehirlenmesi GÜL, YİNE ÜZGÜN VE YİNE HAYRET EDİYOR ve yetki şımarıklığı gördüm” dediği Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Ta- Kılıç’a, “Senden büyük Allah var” bi devletin kurumları arasında bu tip diye seslendi. Kuzu özetle şunlamesajların, bu tip ortamın çıkma- rı söyledi: “Haşim Kılıç’ın içine sına, üzüldüm doğrusu” dedi. Gül, CHP’li birinin ruhu girmiş olmasa sosyal medyada konuşulan, Kılıç asla böyle konuşmaz. Bu tam bir konuştuğu sırada yüzündeki ifade mutasyon halidir. Başkanlar değişiçin “Ben de hayret ediyorum doğru- se de bakış değişmiyor. Kendisine su, bunları hiç hoş karşılamıyorum” senelerce kızan muhalefetin Haşim dedi. Kılıç’a bu kadar sahip çıkması, yap-
YAKIŞIKSIZ SIĞ DEĞERLENDİRMELER AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, Haşim Kılıç’ın konuşmasına ilişkin “Yakışıksız sığ değerlendirmeler. Bu işler cübbe ile olmaz. Cübbesini çıkartsın öyle gelsin” dedi. “O DA TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNDEDİR” Kılıç’ın hükümeti hedef alan eleştirilerine ateş püsküren AKP milletvekili Şamil Tayyar Twitter’da yaptığı açıklamada “Artık o da tarihin çöplüğündedir” dedi.
Hem beni çağırmadı hem de başbakanı dövdü Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Sayın Başbakanımızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin Haşim Kılıç eliyle dövülmesine tahammül edemeyiz, örselenmesine tahammül edemeyiz, bu yanlışlığı yaptığı için kendilerini kınıyorum, umarım bundan sonra tekrarı olmaz” dedi. Arınç, “Dün ne hikmetse ben bu toplantıya davet edilmedim. Oturduğum yerden izleme imkânı buldum ama orada Sayın Başbakanımızla bazı bakanların da bulunduğunu gördüİstanbul Valisi
Hüseyin Avni Mutlu
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanıp kutlanmayacağı ile ilgili yaptığı son açıklamada Taksim’de 1 Mayıs kutlaması için yine bir müracaat olmadığını söyledi. Oysa 2010, 2011 ve 2012 yıllarında Taksim meydanı çevresinde doğru düzgün polis olmadığı ve polis saldırısı olmadığı için sorunsuz geçen 1 Mayıs kutlaması Taksim’de yapılmış tek bir kişinin burnu dahi kanamamıştı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre her türlü barışçıl eylem ve etkinlikler için önceden izin almaksızın her vatandaşın gösteri ve yürüyüş yapma hakkı vardır. Vali Mutlu’nun “Bize müracaat olmadı, dilekçe vermediler” beyanı yasal olmayan bir beyandır. Sendikaların, siyasi partilerin günlerdir duyurduğu Taksim’e çıkma kararını görmezden gelen, yasakçı tutumlarını her fırsatta sürdürmeye çalışan AKP hükümetinin Valisi Avni Mutlu’ya OĞLUM BAK GİT diyoruz.
ğüm için hem kendi özel kalemimden hem de Anayasa Mahkemesi’nden soruşturdum. Bize bir davetiye geldi mi, gelmedi mi, ortaya çıkan sonuç şudur; şahsıma, Bakanlığıma, Başbakan Yardımcılığıma bu törenle ilgili bir davetiye gönderilmemiştir” dedi. Son dönemde Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararını eleştirdiği için toplantıya davet edilmemiş olabileceğini ifade eden Arınç, bu konunun AYM Başkanı’na sorulması gerektiğini kaydetti. GÜNCEL
Yalova’da AKP’den 40 istifa
30 Mart’ta yapılan seçimlerde Yalova’da önce kıl payı bir oyla kazanan, ardından 6 oyla kaybeden AKP, seçim sonuçları sonrası il örgütünde büyük bir istifa dalgası yaşıyor. AKP Yalova il başkanı, yönetim kurulu ve teşkilattan toplamda 40 kişi istifa etti. Parti binasında basın toplantısı düzenleyen Pehlivan, “1 Haziran’da yenilenecek olan seçimlerde hem partimizin hem Yalova’mızın önünü açmak adı-
na il başkanı ve yönetim kurulu olarak istifa etmenin doğru olacağına inanarak istifa ettik. 2 yıllık süreç bizim için uzun bir süreçti. Yeni bir sinerji yaratılıyor. Bu kadrolar Yalova’da başarılı bir grafik ortaya koymuştur, merkez hariç. Ben siyasi hayatım boyunca yaşayabileceğim en büyük onuru yaşadım. Bu anlamda çok mutluyum. Çocuklarıma bırakacağım en büyük mirastır benim. GÜNCEL
GUNCEL
07
29 Nisan 2014
Savcılık Cemil Kırbayır davasını “ceset yok” gerekçesiyle açmadı
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Hepimiz Mazlumuz!
Ne zaman? Malum tarihte, 1 Mayıs’ta! Neden? En demokratik hakkımız olduğu için. Başka yer mi yok? Burası öteden beri, anma ve kutlamanın yapıldığı yer. Gelenek böyle. Kimle? Kalabalık, çok kalabalık, cümbür cemaat. Nasıl? Şimdi şöyle… Bilumum bayrak ve flamalarla, yanımıza talcid’lerimizi alarak… Pek çok absürd soruya makul cevap yetmiyorsa… Demokrasiye, evde yalnız kalacak ergene, ebeveyni tarafından, “Canın isterse ısıtıp yersin” diye dolaptan çıkarılan pilav muamelesi yapılıyorsa… *** Dev bir bedende, yumuşak bir gönül taşırdı. İşini çok severdi, herkesten önce çağrıldığı yerde olurdu. Emekçi olduğu ve emeğe inandığı için, “Kanlı 1 Mayıs” diye anılır orada da vardı. Sendikasına ait bayrağın hemen önündeydi. Coşkuyla ve inançla kutladı bayramını. Hayır, o gün orada başına bir şey gelmedi. Hep sokaklardaydı ve 20 yıl önce bir kış günü yine sokakta, bir parkta öldü. Gezi Parkı’nda buldular donmuş bedenini. Bin küsur filmde oynamıştı. Yekten hatırlanır mı, ipucu vermeden bilinmez. Misal, filmlerinden birinin adı Beyoğlu’nun Arka Sokakları’ydı! Hep dayak yedi. Adı Mazlum’du bir filmde, öteki figüran can sıkıldıkça onu çağırıyordu vurmak için… “Bana Mazlum’u getirin!” *** Soyadına benziyordu, kişiliği. Kuzu gibiydi yani. Ama yapımcı beğenmedi bu ismi. Bin filmde, azami iki tokattan, toplamda en az yirmi bin yumruk yemesi hesaplanan bir figürana bu soy isim uygun düşmezdi. Yadigar Kuzu, Yadigar Ejder oldu böylece! Taksim’den ender çıkardı. Bin filmde oynadı ve 45 yaşında, Gezi Parkı’nda öldüğünde cebinden bir lira çıkmadı. *** Pek çok absürd soruya makul cevap yetmiyorsa… İşte sırf bu yüzden… Siyah Beyaz filmlere gönül verdiğimiz, kötü karakterlerin aslında nasıl pırlanta gibi bir yürek taşıdığına inandığımız, “Beyoğlu’nun arka Sokakları’nı” çok sevdiğimiz için 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz! Çünkü hepimiz Mazlumuz!
Berkin’i anmak yıkıcı bulundu
Gezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan için düzenlenen yürüyüşe katılan öğrenciye disiplin cezası verildi. Soruşturmada “Bölücü ve yıkıcı eylem düzenleme ve katılma” suçunu kapsayan 164/c maddesince öğrenciyle ilgili işlem yapıldı. Okul müdürünün, babaya okul yönetimi ile işbirliği yapmasını aksi halde cezayı daha da artacağı tehdidinde bulunduğu iddia edildi. GÜNCEL
Önder Aytaç’a hapis cezası
Dava açılmadan Kırbayır nasıl bulunacak?
Cemil Kırbayır, 12 Eylül darbesinden sonra devlet tarafından gözaltında kaybedilmişti. Kırbayır’ı kaybeden devlet şimdi de “Ortada ceset yok” diye dava açmadı. Kırbayır davasında süre aşımı dolduğu gerekçe gösterilmeyip, “insan hakları ihlali” sebebiyle davanın devam etmesi talebi, askeri yazışmalar ve tutanaklar dikkate alınarak kapatıldı. güncel Fatma çakır
Savcılık Cemil Kırbayır’ın cesedinin devlet tarafından kaybedilip aile tarafından arandığına dikkat etmeyerek, “Ortada ceset yok” diyerek dava açmadı. Dosyanın kapatıldığı ailelere haber bile verilmedi. Madem “ceset yok”, bulun o zaman Kars’ta, 12 Eylül askeri darbesinden sonra gözaltına alınan Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürülerek cesedinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmada, 2002 yılında verilen takipsizlik kararı Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırıldı. Mahkeme, hem Cemil Kırbayır’ın, hem de Kırbayır’dan iki ay sonra aynı şekilde öldürülen Mahmut Kaya’nın kaybedilmesinin bir insanlık suçu olduğunu ve 20 yıllık zaman aşımının etkilemeyeceğini belirterek soruşturmaya devam edilmesini istedi. Fakat şimdi de Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Ortada ceset yok, nasıl dava açalım?” gerekçesiyle dava açmadığı öğrenildi.
katliamının hesabı sorulacak” yazı- unutulmuş bir Kırbayır dosyası bulı pankart asan Mahmut Kaya da lundu. gözaltında kaybedildi. İnsanlık suçunda Arşivde unutulmuş bir Kırbayır zamanaşımı işlemez dosyası Avukat Yaşar Kaya, bu dosyanın Kırbayır 1980’de kaybedilmişti Meclis İnsan Hakları Komisyo- açığa çıkması üzerine takipsizlik Göleli Cemil Kırbayır, 13 Ey- nu 2011’de hazırladığı raporda kararının bozulması için Ardahan lül 1980’de gözaltına alınmış ve Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğü- Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. sorgu için Dede Korkut Eğitim nü ve cesedinin ortadan kaldırıldı- Mahkeme, işkence ve insanlık suçEnstitüsü’ne götürülmüştü. 8 ğını saptayarak, Kars Başsavcılığı’na larında zamanaşımı süresi olmadığı Ekim’de polis ve MİT’in katıldığı suç duyurusunda bulundu. Aradan gerekçesiyle 2002 yılındaki kararı sorguda hayatını kaybedince cesedi geçen dört yıla rağmen Kars Başsav- kaldırıp soruşturmaya devam edilcılığı dava açmadı. ortadan kaldırıldı. mesini hükme bağladı. Polis, Kırbayır’ın sorgu merKırbayır ailesinin avukatı Yaşar Ayrıca 2002 yılında kapatıkezinden kaçtığını iddia etti. Kaya’nın verdiği bilgiye göre Kars lan soruşturma dosyası ile 2011 Kırbayır’dan üç ay sonra “Maraş Adliyesi taşınırken depoda, arşivde yılında açılan ikinci Cemil Kır-
“Davayı açacak yürekli bir savcılık arıyoruz” Ankara’da görülen 12 Eylül Davası’nda Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünün kabul edildiğini ve ailesinin müdahil sıfatıyla dosyaya katıldığını, TBMM’nin aynı yönde bir rapor hazırladığını hatırlatan Avukat Kaya, “TBMM ve devletin eski özel yetkili mahkemesi Kırbayır’ın öldürüldüğünü kabul ederken, Kars’ta dava açılamıyor. Bu büyük bir çelişkidir ve cesaretsizliktir. Davayı açacak yürekli bir savcılık arıyoruz” dedi.
Kırbayır’ın ailesi ve yoldaşları ne diyor? Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır
Cemil Kırbayır Kültürevi Başkanı Gün Çağ Aydın
Başlık gelecek
Başlık gelecek
Bu 12 Eylül geleneği, korumacılık devam ediyor. Neyi arıyoruz? ‘Bizim kemiğimizi ver’ diyoruz. Bu Türkiye’nin tapusunu versen bana ne! Ben kardeşimin kemiğini arıyorum. Benim derdim bu. Devlet aldı, götürdü, şimdi ‘Yok’ diyor. O yok olanı arıyoruz. O da diyor ki, ‘Kemiği bul getir, dava açacağım’ Biz de zaten onu arıyoruz. Senin benden istediğini, ben senden istiyorum.
Bu davanın açılmamasıyla konunun kapanacağını zannetmesinler. Cemil Kırbayır’dan alınan bir mücadele bayrağı var. Bu mücadele sürdürülecek ta ki Cemil Kırbayır’ın cenazesi bulunup, annesi Berfo Kırbayır’ın yanına defnedilene kadar. Ta ki Cemil Kırbayır’ı işkencede öldürenler yargılanana ve hak ettikleri cezayı alana kadar bu mücadele devam edecek.
Ali İsmail davasına katılan avukatlara soruşturma Ali İsmail Korkmaz davasına katılan bazı avukatlar hakkında soruşturma yürütüldüğü yönündeki iddiaların altından, duruşmaya silahlı olarak girdiği söylenen sanık yakını İbrahim Karaman’ın şikayetinin olduğu ortaya çıktı. Duruşmaya silahla girmesi hakkında hiçbir soruşturma yürütülmeyen Karaman, sanatçı Pınar Aydınlar ve bazı avukatlar tarafından darp edildiğini ileri sürdü. Avukatlara ancak Adalet Bakanlığı’nın izniyle soruşturma açılabildiği için savcılık önce bu kişilerin vekaletlerini talep etti. Davaya bakan Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nden dosyaya vekalet sunan avukatların listesi istendi. Listenin savcılığa ulaşmasının ardından ilgili evrakların soruşturma izni istenmesi için Adalet Bakanlığı’na gönderilmesi bekleniyor. GÜNCEL
Deniz Feneri Davası şüphelileri aklandı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, 20 Eylül 2012’de Twitter’dan hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan yazar Önder Aytaç, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanık Aytaç’ın avukatı Gürcan Kale ve Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya katıldı. Avukatların son beyanları alındıktan sonra hakim, Aytaç’ı, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırdığını bildirdi. GÜNCEL
bayır dosyasının birleştirilmesini istedi.
Almanya’daki Deniz Feneri Davası’nda 8 sanık ve soruşturmada takipsizlik kararı verilen bazı şüpheliler hakkında mal varlıklarına konulan tedbir kararı kaldırıldı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma sonunda mahkeme ara kararı açıkladı. Zekeriya Karaman, Zahit Akman, Mehmet Gürhan’ın da aralarında bulunduğu 14 sanık ile soruşturma neticesinde haklarında takipsizlik kararı verilen 4 şüphelinin mal varlıkları üzerindeki tedbirin kaldırılmasına karar verdi. Duruşma 28 Kasım Cuma gününe ertelendi. GÜNCEL
l Dedim ya inlerine gireceğiz, inlerine. Ama akşamdan sabaha olmuyor, ama olacak. Sabırla yavaş yavaş bunları da yapacağız. l Ülkem için, ulusal güvenliği tehdit eden kim olursa olsun. Babamız dahi olsa acımayız. Yolsuzluk noktasında kim olursa olsun asla affetmeyiz. l Cumhur halktır, başkan da onun başkanıdır, bunu bilmeyecek kadar cahiller var.
GUNCEL
08
29 Nisan 2014
Düşündüğü için öldürmüş
“Katil indirim peşinde” Kocaeli’nin Gebze İlçesi’nde geçen Ağustos ayında gördüğü şiddet nedeniyle boşanma davası açan Mehtap Bülbül, 20 Ocak 2013’te öldürülmesinin ardından 10 celsedir adalet arayan Bülbül ailesi ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Gebze’deydi. Mehtap, polise şikayetçi olmuş ve koruma altına alınmıştı. Önceki duruşmalarda uzun uzun savunma yapan ve ceza indirimi isteyen katil zanlısı, öldürdüğü eşinin kendisini aldattı-
ğını iddia ederek boşanma davası açmış olduğunu söyledi. Eşinin kendisini aldattığına dair inancını gerekçe göstererek cezasını hafifletmeye çalışan zanlı, Barış Dilek adlı bir şahsın eşinin kendisini aldattığı kişi olduğunu öne sürdü. Ancak iddia ettiği kişi aylardır kayıp. Aldatma iddiası üzerine söz alan ölen genç kadının ablası Meryem Bülbül, “Madem aldatıyordu, boşansaydın, niye öldürdün?” dedi. Duruşma sonunda dava 20 Haziran’a ertelendi. GÜNCEL
Adana’da Yüreğir’de, Kışla Mahallesi’nde kuaförlük yapan ve 3 yıl önce iflas eden Hakan Ş.’nin (44) eşi Nazan Ş. ile kızı L.Ş. (15) başlarına bir el ateş edilerek öldürülmüş halde bulundu. Polis bunun üzerine yaptığı araştırmada cinayeti Hakan Ş.’nin işlediğini belirleyerek zanlıyı olay günü gece Beyazevler Mahallesi’nde çamlık denilen alanda alkol alırken yakaladı. Adana Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro Amirliği ekipleri zanlıyı sorguya aldı. Zanlı sorgusunun ardından adliyeye sevk edilerek çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. GÜNCEL
Diyarbakır’da örnek imza Bakanlığın yapması gerekeni kadınlar yapıyor
“Yasa” senin işin değil mi?
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile DİSK ve Genel İş Sendikası arasında, 617 geçici ve kadrolu işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi imzalandı. Bir yıllık imzalanan ve işçilere yüzde 7 zam yapılmasını içeren sözleşmeye, kadına şiddetin önüne geçilmesi için de bir madde konuldu. Buna göre eşine şiddet uygulayan işçilerin ücretleri eşlerine ödenecek. Sözleşmede ayrıca resmi tatil olarak kabul edilen 1 Mayıs için işçiye 53 lira ödenecek, 21 Mart Nevruz günü tüm işçilere, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile 25 Kasım da tüm kadın çalışanlara idari izin verilecek. GÜNCEL
Adli tıp sustu sanık tahliye oldu
Sakarya’da 2008 yılında, 55 yaşındaki komşusunun cinsel istismarına uğradığı iddia edilen,13 yaşındaki B.A.’nın ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin verilen çelişkili raporlarla ilgili olarak Adli Tıp Genel Kurulu 3 yıldır görüş bildirmedi. Bu nedenle sanık tahliye edilirken, küçük kız ise bileklerini keserek ve hap içerek intihara kalkıştı. Dava altı yıldır sürüyor, 40’ın üzerinde duruşma gerçekleşti. Sakarya Kadın Platformu adliye önünde gerçekleştirdiği eylem ile adaletsizliği protesto etti. GÜNCEL
Gizem için adalet arayışı başladı
Murat Erdoğan ve Gizem Tunç, geçen yıl 7 Eylül’de Erdoğan’ın dedesine ait Uzunmehmet Mahallesi’ndeki bağ evinde öldürülmüş halde bulundu. Gizem’in eski sevgilisi Deniz Boyraz ve babası Ali Boyraz Zonguldak 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikişer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle açılan davada ilk kez hakim karşısına çıktı. Gizem’in ellerinin öldürüldükten önce kesilip kesilmediğinin saptanması için dosyanın Zonguldak Adli Tıp Şube Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verdi. Duruşma ertelendi. GÜNCEL
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, BDP’li milletvekili Ayla Akat Ata’nın soru önergesine, bu kadarına da pes dedirtecek bir cevap verdi. Bozdağ, “Türkiye’de gerçekleşen kadın cinayetlerine dair verilerin istendiği, kaç davanın sürdüğü ve kaç davada katile indirim uygulandığına” ilişkin verilen soru önergesine: Yasa yok, veri yok” cevabını verdi. İstanbul elif karan
Sultan Dilekçi, Bozdağ açıklamalarına dair şunları söyledi: “Ben adalet Adalet Bakanlığı, kadın ci- Bakanlığına söyledim, “benim kızım nayetlerine ilişkin gerçekleri onun kızı olsaydı bu cezayı kabul eder görmezden gelmeye devam ediyor. miydi?” diye. Niye değiştirmemişler En son mecliste BDP’li vekil Ayla yasayı? Bu hükümet kadın cinayetleAkat Ata’nın kadın cinayetlerine rini durdurmak için her türlü tedbiri ilişkin verdiği soru önergesini ya- almak zorunda.” nıtlayan Bozdağ’ın cevabı: kadın cinayetleri için TCK’da özel düzen- Şikâyet etmesinler, yapsınlar leme bulunmadığı ve ellerinde veri Vekil Melda Onur ise TCK’nın deolmadığını belirtti. ğiştirilmesi için Platformla birlikte mecliste yaptıkları mesaiden bahsetYasa çıkarmak kimin işi? ti. Onur şunları kaydetti: “Kanunları Kadın Cinayetlerini Durduracağız onlar çıkarıyorlar. Şimdi şikâyet etmePlatformu, Bozdağ gibi yakınmak ye gerek var mı? Tüm partilerin grup yerine çözüm önerileri ile kadın ci- başkanvekillerine gittiğimizde, Belma nayetleri gerçeklerini meclis günde- Satırla da görüştük. Baksınlar, kanun mine taşımayı sürdürdü. Mecliste teklifi verilmiş, hemen harekete geçsinvekili bulunan partilerin imzaları ile ler. Aile ve sosyal politikalar bakanlığı Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik ile kendi bakanlığı başka bir ülkenin önerilerin AKP’ye sundu. Yasa tekli- bakanı mı?” fini meclise taşımak için temaslarda bulunan Platform üyeleri ve CHP’li Bakanın yaptığı “şımarıklık” vekil Melda Onur ile Adalet Bakanı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Bozdağ’ın soru önergesine verdiği Platformu Genel Temsilcisi Kav ise cevabı değerlendirdik. Bakan Bozdağ’ın görevini yerine getirmediğinin altını çiziyor. Kav: Onun kızı olsa ne yapardı? “Onun tutmaya gerek görmediği o kuBoşanmak istediği eşi tarafından öl- ru rakamlar var ya; onlar daha dün dürülen Gönül Dilekçi’nin Annesi aramızda olan ve Bakan görevini
Not al Bozdağ: 1 haftada 6 kadın öldürüldü
yapsaydı halen aramızda olacak olan öldürülen kadın kardeşlerimizin gerçek hayatları. Bakanın “bilmiyorum” demeye hakkı yoktur, işte asıl “şımarıklık” budur.”
Bugünkü açıklaması kendi suçlarının ikrarıdır. Ve en hafif deyimle ayıptır.” Yasa AKP yapmadığı için yok Kav yasanın neden olmadığı şu sözlerle özetliyor: “AKP yapmadığı için yok. Bir gecede yasalarda köklü değişikler yapanlar, HSYK’yı değiştirenler bir tek cümleyi yasaya eklemez ise bu rezil duruma düşerler elbet. AKP’nin kendini kurtarmak için yaptıklarıyla, toplum için hiç yapmadıkları arasında o kadar büyük bir uçurum var ki, bu toplumun elbette bunları görenleri var ve izin vermeyecek.”
Bakanlığın yapması gerekeni biz yaptık Kav: “Adalet Bakanlığı’nın ve Meclis’in yapması gerekip de yapmadığı çalışmayı; “TCK Ek Madde Teklifini”, biz hukukçularımızla titizlikle hazırladık, 25 Kasım 2013 tarihinde Meclis’e Milletvekili Melda Onur’un desteğiyle ve ailelerimizle götürdük. AKP Grup Başkanvekili ile de görüştük. Ardından Uluslararası bir imza çalışması ile imza da topladık ve her milletvekiline mektup gönderdik. Do- AKP yapmazsa kadınlar örgütlü layısıyla Bozdağ’ın bunlardan haberi mücadeleleri ile yapacak olmamasına imkân yok. Bozdağ açsın Kav sözlerini şöyle tamamlıyor: mail kutusuna baksın, orada yasa tek- “AKP artık şunları anlamak zorunlifimizi görecek.” da; cinayet işleyen erkeği kınamadan, o çok korumaya çalıştığı aileyi Bozdağ’ın bugünkü açıklaması de koruyamaz, sonuçlar ortada. O suçunun ikrarı sağlamaz ise kadınların kendi emeKav, kadın cinayetlerine dair ğiyle yaratılmış bütün bu kamusal AKP’nin uyguladığı politikaları da kaynakların “yüzme havuzlu villa eleştiriyor. Kav: “Kadın cinayeti bir için” değil, hayatta kalmak için insanlık suçudur ve AKP bu konuda kullanmalarını, kadınların örgütlü sessiz kalmakla bu suça ortak oluyor. mücadelesi elbette sağlayacak.”
Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sayılarını tespit etme zahmetine bile girmediği 6 kadını bu hafta kaybettik. Semiha K. Gaziantep Boğazı kesilmiş halde yatağında eşi buldu. Eşi ölümün acısı ile kendi kolunu kestiğini ve çocukları korkmasın diye kanı temizlediğini iddia etti. Nazan ve Ladin Şimşek, Adana Anne kızın battaniyeye sarılı cesetleri bulundu. Baba tarafından silahla
vuruldukları ortaya çıktı. Nuray Yıldız, Eskişehir Kadına yönelik şiddetle mücadele eden Nuray Yıldız, eski erkek arkadaşı tarafından öldürüldü. Şerife Şen, Tokat Erkek arkadaşı tarafından tabancayla öldürüldü. Henüz 18 yaşındaydı. Özlem Işık, Konya İki çocuk annesi, bir süre önce boşandığı eşi tarafından öldürülüp yol kenarına atıldı. GÜNCEL
EMEK
09
29 Nisan 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Adalet Bakanlığı’na açık mektup
Türkiye’li kadınların can meselesi; kadın cinayetlerinin durması için görevli bakanlıklar içinde üç tanesi daha esastan işin içinde; Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı. Geçen hafta iyi bir şey oldu; bunlardan ikisi konuyu gündemine almak zorunda kaldı. Adalet Bakanlığı kadın cinayetleriyle ilgili soru önergesine kabaca “bilmiyorum” yanıtı vererek bir skandala daha imza attı. Ama neden cevap veremediğini açıklar iken, istemeden de olsa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yıllardır söylediklerinin ne kadar haklı olduğu ortaya konulmuş oldu. Bozdağ diyor ki; “Türk Ceza Kanununda kadına yönelik kasten öldürme eylemleri için özel düzenleme bulunmaması…” Platformun aynen bu ihtiyacı karşılamak için hazırlayıp sunduğu TCK Ek Madde Önerisi TBMM’de halen bekliyor. Yani bu özel düzenleme, AKP yapmadığı için yok. Ama bu, can yakan bir konuda açıklama yapmamak için geçerli neden de değildir. Aslına bakarsanız önergeyi veren milletvekili Ata, soruyu Sadullah Ergin’e yöneltmiş ve isabet etmiş. Çünkü önceki yıllarda kadın cinayetlerinde ürkütücü artışı ilk o açıklamıştı. 3 Kasım 2009′da DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın aile içi şiddetle ilgili soru önergesine “Son yedi yılda kadın cinayetlerinin %1400 arttığı” cevabı verilmişti, kaynağı da bellidir: www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem23/yil4/ bas/b012m.htm Ancak o dönemde kadın cinayetlerine özel bir kayıt vardı da bakan bunu açıkladı sanılmasın. Adalete intikal etmiş genel cinayet davaları verilerine bakılmış, maktul/ ölen kadın oranının artışı dikkat çekmiş. Ergin de bunu boş bulunup söylemiş olmalı çünkü arkasından gelen yıllar boyunca AKP bu kadar özel bir artışa karşı, bugün Bakan Bozdağ’ın yakındığı gibi hiçbir özel önlem almadı. Yani ellerinde genel olarak cinayet davalarının verileri var ve daha önce Sadullah Ergin’in yaptığı, bunlar içinde kadın maktül/ölenler kolaylıkla çıkarılabilir. Ama bunu bile yapmıyor, yalan söylüyorlar. Kadınların öldürülmesini önemsemiyorlar. Oysa burada gözümüzün önünden geçen rakamlar, Bakan görevini yapsaydı aramızda olacak olan öldürülen kadın kardeşlerimizin gerçek hayatları. Yani can meselesinden söz ediyoruz ve muhatap bakanlık “bilmiyorum” diyor. Bu Bakanlık hangi ülkenin bakanlığı, bu kadınlar her gün hangi ülkede öldürülüyor? Gazete okumuyor, haber dinlemiyor mu Bozdağ? Ya da nasıl dinliyor? Bakanın “bilmiyorum” demeye hakkı yoktur, işte asıl “şımarıklık” budur. Bugünkü gibi zelil bir duruma düşmek istemiyorsa, bir an önce harekeye geçmeli, mecliste önünde olan Ceza Kanunu Teklifini yasalaştırmalıdır. Yetmez, kadınların artık öldürülmemesini sağlamalıdır. Bütün imkânlar elinde, bütün toplum bunu apaçık görüyor. O sağlamaz ise kadınların kendi emeğiyle yaratılmış bütün bu kamusal kaynakların “yüzme havuzlu villa için” değil, hayatta kalmak için kullanmalarını, kadınların örgütlü mücadelesi elbette sağlayacaktır. * Buradan asıl meseleye kadınların hayatta kalmasına gelelim. Son dönemde Korunma Kanunu’nun uygulanması için bir mücadelenin yükselmesi sonuç verdi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı “verilerde düzelme olmuyor ise yasayı etkili hale getirmeliyiz” diyerek korunma konusunu gündemine aldı. Bu olumludur ve mücadelenin bir kazanımıdır. Ancak asıl iş bundan sonra başlıyor; AKP’ye güvenmemek için yeterince sebebimiz var; kadınların 6284 ile kazandıkları hakları da geriye çekmeye çalışabilirler. Baştan söylemek lazım; bunu denemesinler. Korunma ile ilgili başlıca mesele, kanunun uygulanmıyor oluşudur. Önümüzde, kanunun gerçekten uygulanması ve bazı maddelerin de kadınlar lehine daha fazla güçlendirilmesi gereği duruyor. Ne yapılmalı sorusunun cevabına, bu kez Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na açık mektuplarla önümüzdeki haftalarda devam etmek üzere, hoşça kalın.
Bir günde 6 işçi hayatını kaybetti İşçi ölümlerinde dünya 3.’sü, Avrupa 1.’si olan Türkiye’nin bu hafta birçok şehrinde işçiler, ekmek paralarını kazanmaya çalışırken öldü. Gaziantep, Antalya, İzmir ve Çanakkale ve ülkenin birçok şehirde hükümetin vurdumduymazlığı, iş sahalarının denetlenmemesi ve patronların kar hırsları bu hafta onlarca işçinin canını aldı.
türdü. Burada yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayan Ölen işçiler ağırlıklı olarak İdris K. hayatını kaybetti. Diğer inşaatlarda çalışan işçiler işçi ise Gaziantep’te iş makinesinin oldu. Taşeron sistemi ile boğuşan altında kalarak hayatını kaybetti. işçiler, patronların iş güvenliğine Edinilen bilgiye göre, Küsget Sanadair iş maliyetlerinin %1’i ni bile yi Sitesi’nde kanalizasyon onarım tutmayan masraflarını yapmamala- işinde çalışan Adem Bademoğlu rının bedelini ödediler. (41), manevra yapan iş makinesinin altında kaldı. Bademoğlu, 112 Acil Gaziantep’te 2 işçi can verdi Servis ekipleri tarafından kaldırıldıGaziantep iki farklı noktada birisi ğı Şehitkamil Devlet Hastanesi’nde inşaat işçisi 2 işçi can verdi. İlk işçi, yapılan tüm müdahalelere rağmen inşaatın 11. katında dış cephe ya- hayatını kaybetti. lıtımında çalışan işçi İdris K., (25) dengesini kaybederek yere düştü. İzmir’de denetimsizlik Diğer arkadaşları tarafından fark 2 işçinin canını aldı edilen İdris K. için olay yerine sağ- İzmir’in Çiğli ilçesinde 7. kattan lık ekipleri çağrıldı. Kısa sürede inşaat iskelesinde düşen 2 işçi öldü. olay yerine gelen sağlık ekipleri ağır Saat 15.00 sıralarında inşaatta çayaralanan işçiyi ambulansla Dr. Er- lışan işçiler asansörlü iskelenin bir sin Arslan Devlet Hastanesi’ne gö- tarafındaki tahtaların düşmesiyle
istanbul koray karadere
Greif, Karşı gazetesi, Feniş ve Kazova işçileri 1 Mayıs’ta direnişçi işçiler olarak birlikte Taksim’e yürüyeceklerini açıkladı. Direnişçi işçiler Taksim’de ortak basın açıkaması gerçekleştirdi. Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamsı yapan direnişçiler, “Direniyoruz... 1 Mayıs’ta Taksim’e birlikte yürüyoruz! - Direnişçi Karşı Gazetesi, Greif, Kazova, Feniş işçileri!” yazılı pankart açarak, “Yaşasın 1 Mayıs!, Biji 1 Gulan!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganlarını haykırdılar. GÜNCEL
Çanakkale’de de bir işçi denetimsizlikten öldü Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde, başına sondaj makinesinden 2 kilo ağırlığında demir parçası düşen işçi 45 yaşındaki Bahattin Bilgiç, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Başında kask bulunma-
dığı belirtilen Bilgiç, yaklaşık 10 metre yükseklikten düşen 2 kiloluk demir parçasının çarpmasıyla ağır yaralandı. Mesai arkadaşlarının haber vermesi üzerine gelen 112 Acil Servis ambulansı ile Bayramiç Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Bilgiç, tedaviye alındı. Bilgiç, inşaattaki çalışma koşullarının denetlenmemesinden dolayı yaşamını yitirdi. Antalya’da iskele can aldı Antalya’nın Alanya ilçesinde otel inşaatında çalışan işçi, dengesini kaybederek altıncı kattan düştü. Seyit Kazak olay yerinde hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, Türkler Mahallesi’nde otel inşaatında çalışan 30 yaşındaki Seyit Sazak, altıncı kat iskelesinde çalıştığı sırada dengesini kaybederek beton zemine düştü.
İşçiler oyalanmak istemiyor Mefar işçileri Galatasaray Lisesi önün- bu kanunların, itirazlarda bulunma hakkını den; Mefar işyerinde, işçiler üzerindeki engellediğine ve toplu sözleşme hakkının da Gezi direnişinin sürdüğü kent merkezinden uzak ilçelerdeki baskılara ve toplu sözleşme hakkını engelle- kullanılmasını ertelediğine vurgu yapılarak, günlerde 4-5 Haziran 2013 şantiyelere sürgün edildi. me girişimine son diyerek, İngiliz Konsolos- Uluslararası Çalışma Örgütü’ne aykırı, sentarihlerinde KESK’in grev çağrıKESK, greve çıkan 14 kişiye luğu’na yürüyüş gerçekleştirdi. Galatasaay dikal hakları kısıtlayıcı ve işçileri ezmeye yösıyla greve çıkan Tüm Bel-Sen memuriyetten çıkarma cezası veLisesi önünde topanan Petrol-İş Sendikası nelik bir mekanizma olduğu söylendi. İşten üyesi 15 kamu emekçisi hakkında rilmesini Güvenpark’ta protesto mensubu işçiler, Mefar Şirketler Grubu’nun atılan emekçi kardeşlerinin hemen işe geri belediye soruşturma başlatmış, 14 etti, sürgünlere son verilmesini işverenleri ile toplu sözleşme yapılmasını alınması gerektiğini söyleyen işçiler, darbe emekçiye memuriyetten çıkarma istedi. KESK MYK Üyesi Baki Çıistediklerini fakat işverenin toplu sözleşme anayasasının anti-demokratik yetkilerini cezası verilmişti. Geçtiğimiz gün- nar, AKP Hükümetinin KESK’likanununun verdiği fırsatı kullanarak işçileri devam ettirmekte olan işverenlerinin uluslerde de, tamamına yakını Tüm lere yönelik saldırısını her alanda oyalama yolunu seçtiğini söylediler. İşveren- lararası kararları dikkate alarak o kararları Bel-Sen üyesi 51 kamu emekçisi sürdüğünü belirterek, bu saldırılalerce hukuksal bir suistimal olarak kullanılan uygulaması gerektiğini vurguladı. GÜNCEL
Punto Deri işçilerine mahkemeden iyi haber
gulsumkav@gmail.com
Direnen işçiler 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırdı
işçilerden biri zemine diğeri de 2. kata düşerek hayatlarını kaybettiler. İnşaatta çalışan diğer işçilerin haber vermesinden sonra olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralanan işçilere hemen olay yerinde müdahale etti. Her ikisi de evli ve 3 çocuk babası olan Kaptan ve Kocatepe’nin yakınları olay yerinde sinir krizleri geçirdi. Binanın dış cephe sıvasını yaptıkları belirtilirken işçilerin güvenlik halatı kullanmadığı öğrenildi.
DERİTEKS’te örgütlendikleri bahane edilerek işten atılan ve 265 gündür direnişte olan Punto Deri işçilerine Bakırköy 25. İş Mahkemesi, işe iade kararı verdi. İşten atılan 81 işçiden 17’sinin davasına bakan Bakırköy 25. İş Mahkemesi, işe iade kararı verdi. Direnen işçiler kazandı. Patronun avukatlarının davayı erteletmek için duruşmaya
gelmemesini mazeret olarak kabul etmeyen mahkeme heyeti, her bir işçiye 16 aylık brüt ücreti tutarında ek tazminat verilmesini de hükmetti. İşten ilk atılan 2 işçinin duruşması, bilirkişinin mahkemeye gelmemesi nedeniyle 30 Nisan’a ertelenirken, mahkemenin verdiği bu kararın kalan 62 işçinin davası için de emsal olabileceğı belirtildi. GÜNCEL
Gökçek’e mücadeleyle cevap verecekler Gezi direnişinin sürdüğü günlerde 4-5 Haziran 2013 tarihlerinde KESK’in grev çağrısıyla greve çıkan Tüm Bel-Sen üyesi 15 kamu emekçisi hakkında belediye soruşturma başlatmış, 14 emekçiye memuriyetten çıkarma cezası verilmişti. Geçtiğimiz günlerde de, tamamına yakını Tüm Bel-Sen üyesi 51 kamu emekçisi kent merkezinden uzak ilçelerdeki
şantiyelere sürgün edildi. KESK, greve çıkan 14 kişiye memuriyetten çıkarma cezası verilmesini Güvenpark’ta protesto etti, sürgünlere son verilmesini istedi. KESK MYK Üyesi Baki Çınar, AKP hükümetinin KESK’lilere yönelik saldırılarının her alanda sürdüğünü belirterek, bu saldırılara karşı geri adım atmayacaklarını söyledi. GÜNCEL
EKONOMI
10
29 Nisan 2014
Gün Çağ Aydın
Bizimdir 1 Mayıs
PRiZMA
Kimindir 1 Mayıs, kimin hakkıdır Taksim’de kutlamak? Onu en çok sevenin midir? Yoksa yılda bir kez uğruna ter dökenin midir? Devrimcilerin midir, herkesin mi? Yoksa sadece işçilerin mi? Bu kadar karmaşık değildir aslında 1 Mayıs. En başta işçilerin, emekçilerindir. Valiye inat; kadınların, gençlerin, tüm halkındır tabi ki. Taksim’e gelecek olanlar emekçi değildir diyen valinin kategorize etmesine bağlı değildir her şey. Taksim’e gelecek olanlarının tamamının emekçi olmasına da gerek yoktur zaten. Geçmişte işçi, öğrenci, memur birlikte kazandı yine birlikte gelecek Taksim Meydanı’na. Bölücüler dolduracak meydanı diyor Doğu Perinçek. AKP’yle işbirliği yapacak kadar alçalanlar doğru tahlil yapabilirler mi? AKP’nin suyuna dümen kıranlar başını yerden kaldırabilir mi yarın ya da öbür gün. Taksim’i en çok isteyenlere neden hep bölücü ya da provokatör denir? Meydanı vermemek için daha iyi bir argüman bulamaz mıydı bu egemenler ve onun ekmeğine yağ sürenler. 1977’de ölenler emekçiydi de, bu sene ölenler neydi? Yoksa tüm ölenler aynı asil kandan mı gelir. Mesela Berkin Elvan, Mehmet Akif Dalcı’nın bayrağını taşıyan bir emekçi çocuğu olamaz mı? Emekçi çocukları Taksim Meydanı’na çıkma hakkına sahip midir “sayın” vali? Başbakan diyor ki; “Kabir ziyareti dahi yapacak olsan yönetim kurulunla gelirsin, anıtı ziyaret edersin.” Oldu olacak sendika yöneticileri de AKP tarafından belirlensin bundan sonra. Sendika derken sınıfını satmayanlardan bahsediyorum. Daha ilk virajda dümeni Kadıköy’e kırıp hükümetle ters düşemeyenleri saymıyorum. Olay merkezlerde yaşanırken “sanayi kenti” Kayseri’ye gidenlere diyecek hiç bir şey bulamıyorum. Taksim Meydanı’nı bu kadar çok isteyenler şımarıklar mıdır? Mesela, Gezi Parkı’nda yaşayan ve eski yılların 1 Mayıslarında hep yer alan Yeşilçam’ın sevdiğimiz yıldızı Yadigar abimiz açlıktan ölürken şımarık mıydı? Mehmet Ayvalıtaş, Taksim’e doğru gelirken o hain arabanın altında kaldığında çok mu şımarıktı? Daha şımaracak yaşta olan Dilan Alp kafasına gaz kapsülü yerken Hey Tekstil işçisi babasının hakkı için ciddiyet kuşanmamış mıydı? Taksim Meydanı’nı bu kadar ısrarla savunmak bir devrim çizgisidir. Taksim’i istemek tüm toplumun iyiliği adına konuşmak ve ateşten bir gömlek giymektir. Uğruna verilen şehitleri hiç bir zaman unutmamaktır. Işıltılı yüksek binaların inşaatında can veren işçilerin sesini tüm dünyaya duyurmaktır. Taksim Meydanı’na çıkmak istemek 39 bin polisi toplamaya yeltenecek kadar egemenleri korkutmaktır. Taksim başbakanın uydurduğu gibi şımarıkların hayali değil elleri nasırlı olanların her gün üzerinden geçtiği bir meydandır. 1 Mayıs devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramıdır. Bu günleri göremeden yıldızlara gidenlere, İstanbul’da devleşen Nizamettin Orhangazi’ye armağan edeceğimiz bayramdır. En zor koşullarda dahi bulunduğu mevziyi asla terk etmeyen Cemil Kırbayır’ın taşıdığı cesarettir 1 Mayıs. Ertuğrul Karakaya’nın genç bedeni kadar taze, Ali Başpınar kadar devrimcidir 1 Mayıs. Sabahın ilk ışıklarıyla zulme ilk meydan okuyacak olanla, akşamın karanlığında alınterini kırmızı bir fulara silecek olana şimdiden selam olsun. Gaz bulutunun ortasında onuruyla bayrağını yukarıda tutana, yere düşüp bayrağını asla düşürmeyene şimdiden selam olsun. Gelecek günlerin müjdecisi işçi sınıfına bir kez daha selam olsun. 1 Mayıs şimdiden hepimize kutlu olsun. guncagaydin@hotmail.com
Yüzde 14 azaldı Beyaz eşyada geçen yılın ilk 3 ayında 1 milyon 501 bin 608 adet olan 6 ana ürün grubundaki iç pazar satışı, bu yılın aynı döneminde yüzde 14 azalarak 1 milyon 295 bin 277 adede geriledi. Bu rakamlara göre iç pazar satışları Ocak-Mart döneminde son 4 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Bu dönemde, en fazla satılan ürün çamaşır makinesi olurken, bunu sırayla buzdolabı ve bulaşık makinesi izledi. EKONOMİ
Asgari ücretliye simit ile çay reva görüldü
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücrete verilecek zammın yüzde 6 olacağını verdiği kararla açıkladı. Yüzde 6’lık zam ise 45 TL’ye denk geliyor. Yani işçiler, her güne bir simit ve çay eklemiş oluyorlar. 45 TL’nin yetmeyeceği zaten ortadayken, enflasyonun yükselecek olması ise zammı daha erken eritecek gibi duruyor. iktisatçı aziz çelik
Asıl sorun asgari ücretin yetersizliği Asgari ücretin saptanmasında kullanılan yöntem sorunlu. İşçinin ailesini dışarıda bırakan bir yöntemle asgari ücret saptanıyor. TÜİK’in öngörmüş olduğu harcamalar dikkate alınmadan; asgari ücret komisyonuna vermiş olduğu rakamlar dikkate alınmadan hesaplanıyor. Sorun asgari ücretin kendisinin yetersiz olması. Miktar düşük olunca üzerine ne kadar zam yaparsanız yapın o etkili olmuyor. Ücret düşük olunca üzerine ne kadar zam yaparsanız yapın olmuyor. Enflasyon sebebiyle bu 2. aradaki artışta yetersiz kalacak. Bu asgari ücretteki yetersizlik, enflasyondaki beklenenden fazla artış nedeniyle de asgari ücretin daha erken erimesine yol açıyor. EKONOMİ Oğuzhan özkan
hoş gözükse de, asgari ücret değerli tanımla bir o kadar zıt. Türkiye’de Asgari Ücret Tespit Komisyo- asgari ücretle çalışan yaklaşık 15 nu’nun Aralık ayında verdiği milyon kişi var. Verilen 45 TL’lik kararı çerçevesinde, 2. dönem olan zammın, kredi kuruluşlarının rapor1 Temmuz 2014’te asgari ücrete yüz- ları ve TÜİK’in açıklamaları dikkate de 6 oranında zam yapılacak, asgari alındığında yükselecek enflasyona ücret net 846 TL’den net 891,03 TL, karşı dayanmasının pek mümkün brüt 1071 TL’den ise 1134 TL’ye çı- olmadığı ise ortada. kacak. 15 milyon kişinin asgari ücretle çalıştığı Türkiye’de asgari ücret, 45 TL “zam” verildi “işçinin günün ekonomik ve sosyal Net 846 TL olarak uygulanan asgaşartlarına göre yaşamasını mümkün ri ücret, 1 Temmuz’da yapılacak 45 TL’lik artışla sadece 891 TL’ye yüksekılan” ücret olarak tanımlanıyor. Asgari ücretin tanımı ne kadar lecek. 1071 TL olan brüt asgari ücret
ise 1134 TL’ye çıkacak. 45 TL’yle asgari ücrete her gün bir simit bir çay daha eklenmiş olacak. Bu yıl yapılan düzenleme ile 16 yaşından küçükler için ayrı 16 yaşından büyükler için daha önce ayrı belirlenen asgari ücret düzenine son verildi. Bu uygulama sona erdiği için de asgari ücret tek tip olarak uygulanmaya başlayacak. 45 TL’lik zammın, yükselmesi beklenen enflasyon karşısında eriyeceği ise gün gibi ortadayken, hükümetin hala düşük zamlarda ısrarcı olması ise şaşırtıcı değil. Türkiye’de işçilerinin canlarının hükümetin
umurunda olmadığı gibi, aldıkları ücrette pek umurlarında değil. Maaşın yüzde 15’i SGK’ya Brüt asgari ücretten yüzde 14 SGK primi işçi payı, yüzde 1 İşsizlik Fonu primi, yüzde 15 Gelir Vergisi ve Damga Vergisi kesiliyor. 1 Temmuz’dan itibaren asgari ücretin işverene 1332 TL olacak olan maliyetinin ise yüzde 15,5’lik kısmını SGK primi işveren payı ile yüzde 2’lik kısmını İşsizlik Fonu işveren payı oluşturuyor. Asgari ücretin işverene maliyeti yaklaşık 1332 TL’yi bulacak.
TÜPRAŞ’a 412 milyon TL ceza kesildi Rekabet Kurulu, TÜPRAŞ ilişkin kararının gerekçesini açıkladı. Kurul, TÜPRAŞ’a, fiyatlandırma ve sözleşmelere ilişkin uygulamaları yoluyla hakim durumunu kötüye kullandığı, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a aykırı davrandığı gerekçesiyle, 2013 mali yılı sonunda oluşan ve belirlenen yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde 1’i oranında olmak üzere 412 milyon 15 bin 81 lira idari para cezası verilmesine oy çokluğu ile karar vermişti. Gerekçeli kararda, ilgili pazarlarda hakim durumda olan TÜPRAŞ’ın, 11 Ekim 20081 Ocak 2009 arasında benzin ve motorin
ürünlerine dair fiyatlandırma davranışları ve 2008 yılında ALPET’e, 2009 yılında ise POAŞ’a karşı bir ürünün satışını, bir başka ürünün de TÜPRAŞ tarafından yeterli görülen miktar ve/veya oranlarda TÜPRAŞ’tan temin edilmesi şartına bağlamak ve bunun temini için arzı kısmak şeklindeki sözleşmelere ilişkin uygulamaları yoluyla hakim durumunu kötüye kullandığının tespit edildiği belirtildi. TÜPRAŞ’ın bu şekilde Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal ettiği sonucuna ulaşıldığı ifade edilen kararda, bu çerçevede TÜPRAŞ’a idari para cezası verilmesine karar verildi. EKONOMİ
Haşim konuştu borsa düştü
SPK’da 17 Aralık değişikliği Sermaye Piyasası Kurulu’nun gerçekleştirdiği kurul toplantısında dört başkan yardımcısından üçünün ve 12 daire başkanından 11’inin görevlerinden alınmasına karar vererek yerlerine yeni atamalar gerçekleştirildi. Sermaye Piyasası Kurulu’ndan yapılan resmi açıklamada, değişikliklerin “yönetimde görülen lüzum üzerine” yapıldığı kaydedildi. Yeni gelen başkan yardımcıları ise Tevfik Kınık, Ayşegül Ekşit, Bora Oruç ve İbrahim Ömer Gönül oldu. Konuya yakın bir kaynak ise, geçen yıl gerçekleştirilen üst yönetim değişikliğinin ardından, SPK başkanının önerisi üzeri ne kurul toplantısında gerçekleştirildiğini, burada da 17 Aralık sürecinde yaşanan siyasi gelişmelerin de etkisiyle kurumun önemli pozisyonlarında değişikliğe gidildiğini kaydetti. AKP, polis ve savcıların yerlerinin değiştirilmesiyle yeteri kadar korunamayacağını düşünmüş olacak ki, çevresindeki her yere kendisinin kontrol edebileceği kişileri getirmeye kararlı. EKONOMİ
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıl dönümünde yaptığı ve hükümeti sert sözlerle eleştirdiği konuşma en küçük siyasi reaksiyona tepki vermeye hazır olan piyasaları da etkiledi. Ekonominin, siyasi ortamdan her defasında etkilenmesi ise ne kadar “sağlam” bir ekonominin olduğunu gösterdi.
Kılıç’ın konuşmasından önce güne 72.700 seviyesinde başlayan borsa, konuşmanın ardından yaklaşık bin puan düşerek 71.700’e geriledi. Borsa, kapanışı öncesi az da olsa toparlanabildi. TL karşısında 2,1312 seviyesinde başlayan dolar, konuşma sırasında hızla yükselerek 2,1416 TL’yi gördü. Gün içinde düşen dolar 2,1370 seviyelerine gerileyerek günü kapattı. EKONOMİ
EGITIM
Duran adamları polis darp etti
Okmeydanı’nda 29 Mayıs 2013 tarihinde gözaltına alınıp 31 Mayıs tarihinde tutuklanan ODTÜ öğrencisi Egemen Akkuş’un 29 Nisan Salı günü Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşmasına çağrıda bulunmak isteyen mimar ve mühendisler, saat 15.00 sıralarında Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde üzerlerinde “Egemen Akkuş’a özgürlük” yazılı tişörtler ve başlarında kasklarla oturarak “duran adam” eylemine başladı. Ancak olay yerine gelen polis, duran adam eylemi yapan 8 kişiyi yerlerde sürükleyip ve darp ederek gözaltına aldı. Arbede sırasında 65 yaşındaki mühendis Mehmet Göçebe, fenalık geçirerek hastaneye kaldırıldı. EĞİTİM
Öğrencilerin önündeki en büyük engel: ÖSYM
Balkar Sümer Cantürk, KPSS’ye giremedi. Yetkililer engelli gence, talebi üzerine sınavda kendisine yardımcı olması için okutman verildi bu yüzden sınav yeri E.C.A Elginkan İlkokulu yerine, E.C.A Elginkan Anadolu Lisesi olarak değiştirildi. Ancak bu değişiklik sınava girecek olan gence önceden bildirilmedi. Cantürk, sınav saati başladığı için diğer okula da gidemeyince 2 yıldır beklediği sınavı kaçırmış oldu. Cantürk: “Memur olmak istedik fakat geldiğimizde sınava giremedik. Engelli KPSS’si denilen bir sınava sistemine geçiyorsunuz ama engellileri engelli sınavına almıyorsunuz” diye yakındı. EĞİTİM
Gezi’ye katıldığı için sürgün edildi
(
11
29 Nisan 2014
Rektörün yandaşlığı belgelenmiş oldu MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’nun, “Erdoğan Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı adayı olamaz” açıklamasına, okulundaki faşist saldırılara ses çıkartmayan, üniversite arazisini peşkeş çektiren Marmara Üniversitesi Rektörü Zafer Gül’den açıklama geldi. Öğrenciye duyarsızlığıyla bininen rektörün, işine gelince ne kadar da atik olduğunu öğrendik. eğitim Pınar beyer
MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu: “Cumhurbaşkanı olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmak gerekir, Sultanahmet’teki İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 3 yıllıktı. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı adayı olamaz” demişti. Bu sözlerin üzerine Marmara Üniversitesi Rektörü Zafer Gül var gücüyle Erdoğan’ı savunup bu iddianın yalan olduğunu kendince açıklamak maksadıyla Erdoğan’ın mezuniyet diplomasını dahi yayınladı. Erdoğan’dan önce davrandı Okulun 1980’den sonra fakülte haline geldiğini ifade eden Halaçoğlu, “4 yıllıksa Başbakan açıklasın, diplomasını göstersin” diye meydan okumasına anlaşılan en çok içerleyen Zafer Gül olmuş ki başbakandan önce davranarak, kendince vazifesini yerine getirdi. Rektör Gül: “Sayın Başbakanımız T.C. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ticari Bilimler Fakültesi’nden 1980-1981 öğretim yılı şubat döneminde mezun olmuştur. Kendisine, isteği üzerine 3 Nisan 1981 tarihinde geçici mezuniyet belgesi verilmiştir” diyerek söz konusu çıkarları olunca nasıl da atak ve girişken olduğunu göstermiş oldu.
düşmanı politikalar hakim. Her türlü hak ve hukuktan uzak olan rektörlük kararları, basında geniş çaplı yer bulan Marmara Üniversitesi, öğrencilerin fişlemesi, polisin eylem yapan öğrencilere saldırmasına göz yumması, sendika eylemlerine katılan araştırma görevlilerini dahi işten atabilmesi ile biliniyor.
Rektörün TOKİ’den çıkarı mı yok acaba Başbakan için, başbakandan daha başbakan gibi haraket eden Rekrör Peki ya biz nasıl bilirdik rektörü Zafer Gül, Marmara Üniversitesi Marmara üniversitesi rektörü, Er- arazilerinin, kamu arazileri olduğudoğan’ı aklama çabalarından ziyade, nu ve bu yüzden TOKİ tarafından üniversitesindeki kötü uygulama ve satılmamasının gerektiği ile ilgili öğrenci düşmanı politikalara ses- pek de cengaver davranmadı. Başsiz olma hakkını hemen her alanda bakanın Cumhurbaşkanı olamamakullanan kişiliği ile bilinir. Basında sıyla ile ilgili aslan kesilen rektör, çıkan haberlerin çoğunda Marmara belki de üniversite arazilerinin satıÜniversitesin’de yürütülen öğrenci labilmesinin, rant kapısı olmasının,
kendisi için pek de önemli olmadığından, elinde belgelerle gezmeyip, bu konu hakkındaki tek sözü: “Üniversite olarak bizim ihaleye vermemiz, para işlerine girmemiz söz konusu olamaz. Araziler bize ait değil. Kamu arazileri. TOKİ eliyle satışa çıkarılmasını sağlayan Milli Emlak’ın bağlı bulunduğu Maliye Bakanlığı. Üniversitemizin satışla bir ilgisi yok” oldu.
zarar verdiğiniz için ÖGB de size saldırıya uğramak neymiş diyerek, elinde dövizi olan size gayet orantılı bir cop ile kendince müdahale de bulunur. Marmara Üniversitesi, misyon edindiği bu yeni uygulama ile daha pek çok rezalete imza atacağa benziyor. Marmara Üniversitesi’nde açılan bunca hukuk dışı soruşturmalara, fişlemelere, sebepsiz işten atmalara, üniversite arazilerinin Yere düşüne rant kapısı olmasına, polisin bibir tekme de bizden politikası lim yuvalarına girip çıkmasının bu Marmara Üniversite’sinde ilginç bir denli rahat olmasına hiçbir şekilde uygulama daha var. Eğer Marmara yorumda bulunmayan rektörün Üniversitesi’nde eylem yapma hak- konu başbakanı aklamaya gelince kınızı kullanıyorsanız, önce faşist bir anda aslan kesilmesine ne denir. saldırıya uğrar ardından da, ne diye Rektörün rektörlük dışında yapabisaldırıya uğruyorsun denilircesine leceği bir mesleği daha olduğunu bir de polis tarafından saldırıya keşfetmemiz, acaba rektör üniveruğrarsınız. Sopalı, şişeli saldırılara siteyi rahat bırakıp siyasete mi atılsa uğradığınız ve kendinizden daha fikrini doğurdu. önemli olan(!) kamu malına da
KPSS kaldırılıyor ama
Gezi direnişine katıldığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Küçükçekmece Atakent İMKB Teknik Endüstri Meslek Lisesi’nde teknik öğretmen ve Eğitim-Sen üyesi Ersan Karababa, bu kez de Sultangazi Endüstri Meslek Lisesi’ne sürgün edildi. Kadrosu evine 2 saat uzaklıkta olan Sultangazi’ye alınan Karababa, mahkemeye başvurdu. Karababa, “Bu tür cezalarla, muhalif kesimleri korkutma ve gözdağı vermeyi amaçlıyorlar. Özellikle sendikalı öğretmenler üzerinde baskılar kuruluyor” dedi. MEB’in Gezi direnişinin ardından canavara dönüştüğü ve kendince cadı avına başlayıp öğrenci ve öğretmen avına çıktığı görüldü. EĞİTİM
Devlet, KPSS’yi kaldırmaya hazırlanıyor. Erdoğan’ın talimatı ile yapılan çalışma kapsamında, merkezi sınav sistemi yerine bakanlıklara kendi sınavlarını yapma hakkı verilecek. KPSS yerine gelen sistemin belki sınavda yaşanan kopya rezaletleri önleyeceği söylenebilir fakat daha büyük bir sorun olan kadrolaşmayı arttıracağı da bir gerçek. KPSS kaldırıyor ama yeni sistem çok mu sağlıklı olacak? Üzerinde çalışılan sisteme göre, her kurum alacağı personel için kendi sınavını açıklaya-
cak. Alınacak personel için duyuru yapılacak. Başvuranlar, kurumun ihtiyaç duyduğu kadroya uygun soruların yer aldığı yazılı veya sözlü sınava girecek. Sınavın sözlü olması, alınacak personellerin fişlenmesine sebep olabilecek. Kurumlar kendi görüşlerine yakın olan personelleri işe alıp, sorgu esnasında kendi hatlarına yakın bulmadıkları personel adayları fişleyeceği gerçeği; kopyalar, hileler sınavı olan KPSS’nin yerini daha da kötü bir sınav sistemine mi bırakıyor sorularının doğmasını sağladı. EĞİTİM
1 Mayıs masası Rektörlüğü korkuttu
Oturma eylemine faşist saldırı
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi önünde Rojava’daki hendekleri protesto etmek için toplanan devrimci demokrat solcu üniversite öğrencilerine; polis, özel güvenlik ve özel güvenlik birliklerince okula alınmaması gereken sivil faşistler tarafından saldırı düzenlendi. Elleri sopalı faşist grup, oturma eylemi yapan öğrencilerin müdahalesi sonucu geri çekildi ancak kalabalık bir şekilde geri gelerek eylemci öğrencileri çembere aldılar. Sivil faşistler öğrencilere taşlarla saldırırken, polis de copla saldırarak standı dağıttı. 50’ye yakın sol görüşlü öğrenci gözaltına alınırken Faşistlere herhangi bir işlem yapılmadı. EĞİTİM
Polisler yargılanmalıydı
Gezi direnişinde, çoğu üniversite öğrencisi 56 kişinin, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet etmek” gerekçesiyle yargılanmasına başlandı. İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, 42 tutuksuz sanık katıldı. Adliye önünde basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis saldırdı. Sanıklardan Cengiz Han Cora: “Savcılar soruşturmayı doğru yapsaydı bugün burada biz değil polisler olacaktı. Biz de 1 Mayıs’ı rahat rahat kutlayacaktık. 1 Mayıs’ta aynı manzaraları yine göreceğiz.” diyerek hukuk sistemimizin ne doğrultuda işlediğine bir kez daha dikkat çekti. EĞİTİM
24 Nisan Perşembe günü Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde 1 Mayıs için masa açıldı. Öğrenci kimliklerine bakılmaksızın, öğrencilerin fakültenin öğrencisi olmadıkları söylendi. Öğrencilerin üniversite içerisine girmesini istemeyen Rektörlük, bu dileğinde başarılı olamadı. Kan-
tinin girişinde masalar açıldı. Faşist, işbirlikçi Özel Güvenlik Amiri gelerek öğrencileri tehdit ederek öğrencilerin gitmesini istedi. Öğrenciler, 1 Mayıs çağrısını dahi bu denli korkuyla karşılayan üniversitede ÖGB baskılarına rağmen masa açıp, öğrencileri 1 Mayıs’a çağırdı. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
12
29 Nisan 2014
Vali ‘çocuklar gibi şen’
Peki ya çocuklar?
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı etkinliğinde “Berkin Elvan ölümsüzdür“ pankartı açarak 14 yaşında polisler tarafından öldürülen Berkin Elvan’ı anmak isteyen 3 öğrenci yaka paça gözaltına alındı. Çocukların sürüklenerek gözaltına alındığı ‘Çocuk Bayramı’nda Vali Hüseyin Avni Mutlu ise ‘çocuk’ gibi eğlendiği anlarını Twitter’dan paylaştı.
Siyaset yasağına diren lise Lise öğrencilerini siyasetten uzaklaştırmak isteyen MEB, 81 ilde okul, yurt ve dershanelerde 17 Aralık döneminde siyasi propaganda yapıldığı gerekçesiyle soruşturma başlattı. 55 öğrenci hakkında devam eden soruşturma kapsamında 14 öğrenciye disiplin cezası verildi. Halen 37 ilde soruşturmalar devam ediyor. Liselerde öğrencileri siyasetten uzak tutmaya çalışan AKP hükümeti baskı uygulamaya devam ediyor. Ancak ülke gündemine söz söyleyen liseliler, ne AKP’nin hırsızlıklarına ne de antidemokratik uygulamalara karşı sessiz kalıyor. GÜNCEL
Berkin’i anmak isteyen çocuklar ise yaka paça gözaltına alındı.
Vali Mutlu ise ‘çocuk’ gibi eğlendiği anlarını Twitter’dan paylaştı. polis tarafından sert bir şekilde gözaltına alındı. Yaka paça götürülen 2 çocuk Feshane’de kapalı alana alındı. Berkin’i de çocuk yaşında hayattan kopartan polisler burada da Vali’ye Berkin Elvan’ı hatırlatan çocukları gözaltına aldı ve kapıları kapatarak gazetecilerin görüntü almasını engelledi.
İSTANBUL Alper Akın
2014 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı, çocuklar için hiç de bayram gibi geçmedi. İstanbul’da Eyüp Feshane’de gerçekleştirilen resmi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliğinde “Berkin Elvan Ölümsüzdür” pankartı açan ve slogan atan 2 çocuk yaka paça gözaltına alındı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, öğrencilere ödül vermek için sahneye çıktığı sırada, 14 yaşında polisin attığı gaz fişeği ile hayattan koparılan Berkin Elvan’ı anmak için slogan atıp pankart açan biri erkek biri kız iki çocuk
Polis kameramanlara da saldırdı 2 çocuğun gözaltına alınmasının ardından tören devam ederken 1 çocuk daha “Berkin Elvan ölümsüzdür” sloganı atmaya başladı. 3’üncü çocuk da gözaltına alınırken olayı görüntülemeye çalışan kameramanlar bir sivil
polisin saldırısına uğradı. Slogan atan çocukları dövercesine gözaltına alıp götürmeye çalışan polislerden biri yere düştü. Yere düşmesinin ardından ayağa kalkan polis olayı görüntüleyen kameramanlara saldırdı. Yaka paça kontrole götürüldüler Yaşları 18’den küçük olduğu belirtilen 2 çocuk, tutuldukları Eyüp Polis Merkezi Amirliği’nden çıkarılarak sağlık kontrolü için Eyüp Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Polis ekipleri burada da çocukları sürüklemeye devam etti. Sağlık kontrolüne gitmek istemeyen çocuklar polis tarafından yaka paça götürüldü.
Çocuklar gibi şen Vali 3 çocuğun gözaltına alındığı Çocuk Bayramın’da İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ise ‘çocuklar gibi’ eğlendi. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu 23 Nisan’da yaşadığı coşkuyu Twitter’da paylaşmayı da ihmal etmedi. Eğlence trenine binerken çekilen fotoğrafını paylaşan Mutlu, ‘Çocuklarımızla eğlendik’ yazdı ama fotoğrafta çocuk görülmemesi, Vialand’ta düzenlenen festivale gelen çocukların Feshane’deki 4 çocuk gibi ‘Berkin Elvan ölümsüzdür’ dedikleri için gözaltına alındığından mı bu trende hiç çocuk yok, dedirtti.
Polonya’da Berkin Elvan protestosu Polonya Büyükelçiliği’nin Varşova’da düzenlediği 23 Nisan töreni Türkiyeli öğrenciler tarafından protesto edildi. Öğrenciler tören esnasında “Türkiye’de Erdoğan hükümetinin yönetiminde 181 çocuğun güvenlik güçlerince katledildiği” yazılı bir pankart açtı. Öğrenciler 14’ünde vurulup 15’inde 16 kilo toprağa verilen Berkin Elvan’ı unutmadıklarını söyledi. Açtıkları pankarta tepki gösteren görevlilere “Biz Berkin’den emir alacağız. Siz Berkin’in fotoğraflarını her gördüğünüzde başınızı önünüze eğeceksiniz.” yanıtını verdi. GÜNCEL
Berkin’i yaşatacağız 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacağız Lise-Der, Gezi Direnişi sırasında polisin yakın mesafeden attığı gaz fişeğinin başına gelmesi ile 269 gün hayata tutunabilen Berkin Elvan’ı yaşatacağını, bu yüzden 1 Mayıs günü Taksim Meydanı’nda olacağını duyurmuştu. 1 Mayıs öncesi son toplantısında liseliler, AKP hükümetinin 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyen halka karşı tutumunu ve halkın kararlılığını değerlendirdi. AKP hükümeti korkusundan bir hafta önceden polis bariyerlerini Taksim Meydanı’na dizerken halk 1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı’ndan
vazgeçmyeceğini haftalar öncesinden göstermişti. Vali Mutlu mutsuz olacak Vali Mutlu’nun açıklamalarını değerlendiren liseliler, “31 Mayıs’ta Taksim’e çıkıldığı gibi 1 Mayıs’ta da çıkılacak” dedi. 1 Mayıs günü yaşlısı, genci, emekçisi nasıl meydanlarda olacak ise liselilerde o gün Taksim Meydanı’na çıkacak. Lise-Der toplantıda aldığı kararla “Berkin Elvan’ı yaşatacağız, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacağız’’ diyerek tüm liselileri 1 Mayıs’ta saat 09.00’da Beşiktaş’ta buluşmaya çağırdı.EĞİTİM
Paralı değil nitelikli eğitim
Memleketimden çocuk manzaraları F) şıkkı Sidar Can Kardoğan Bir 23 Nisan’ı daha geride bıraktık. Bu yıl ki 23 Nisan Çocuk Bayramı geçmiş yıllardan çok farklı değildi. Okul bahçelerinde ki törenler , belediyelerin parklarda düzenledikleri şenlikler, anıtkabir ziyaretleri, her dönemin Başbakan’ının şov amaçlı kendi yerine bir çocuğu bir günlük kendi makamına koyması ve basına poz vermesiyle bir 23 Nisan’ı daha geçirmiş olduk. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün bakanlar ve milletvekilleri çocukların çok değerli olduklarını her zaman mutluluğu hakettiklerinden bahsettiler. Ama somut durum hiç
bunu göstermiyor. AKP hükümeti döneminde sözde eğitimde ki en büyük reform olarak sunduğu 4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçilik ve çocuk gelinlerin önünü açmıştır. Devlet okullarında ki eğitimin niteliksizliği bu sistemle beraber öğrencilere özel okullara yönlendirmiştir. 4+4+4’le beraber meslek liselerinin sayısında 3 kat artış gözükmektedir. Bunun sebebi AKP hükümetinin sermayeyle işbirliği yaparak liselilerin emeklerini daha iyi sömürebilmek için OSB ( Organize Sanayİ Bölgelesi) içlerinde meslek liseleri açmıştır. Esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının sonucu olarak çocuk işçi ölümleride bu sene devam etmiştir. Resmi istatisliklere göre 460 bin çocuk işçi bulunmaktadır. AKP’nin cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemi ve uygulamaları çocuk gelinlerde
de artış sağladı. 12 yılda resmi kayıtlara göre 871 genç kızın dedesi yaşındaki erkeklerle evlendirildiği ortaya çıktı .Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2013 yılında yaşam hakkı ihlallerine uğrayan çocuklarla ilgili alınan 3 kararla mahkum ettiği bir ülkede çocuk bayramı kutlayan devletin adıdır Türkiye. Dünyada ilk çocuklar için bir günü bayrak olarak ayıran ülkemizde kendi anadillerinde eğitim göremiyor. Çocuklar için bayram edilen ülkemizde 14 yaşında üzerlerine asker tarafından gönderilen havan topu düşmesi sonucunda vücudu paramparça oluyor , 12 yaşında vücündan devletin resmi silahlarından çıkan 13 kurşun çıkıyor, geçimini sağlamak için kaçakçılık yaparken askeri helikopterler tarafından üzerlerine füze atılarak
Roboski’de 33 kişiyle daha katledildiğinde 11 yaşındaydı. Devletin çocuk anlayışı 17 yaşında devrimci düşüncesinden dolayı idam edilen Erdal Eren’e işlemezken Ermeni yazar Hrant Dink’i katleden Ogün Samast’ı kemik yaşı testine sokarak çocuk gösterip cezasını düşürmüştür. Çocukların katledildiği, her 4 çocuktan birinin açlık sınırında yaşadığı, emeklerinin sömürüldüğü, ezberici ve niteliksiz bir eğitime mahkum bırakan bir ülkede çocuk bayramı sırdan bir günden ibarettir. Çocukların gerçek bayramı ekmek almaya giderken gaz fişeğiyle katledilmekdikleri , sömürülmeden, insanca yaşaya bildikleri sınıfsız,sömürüsüz bir düzene kavuştukları gün bayram olacaktır.
MEB’in son kararına göre dershaneler, özel okula dönüşümlerini 1 Eylül 2015’e kadar tamamlamak zorunda. Yasanın yürürlüğe girdiği 14 Mart 2014 tarihinde, en az 3 yıldır dershane sahibi olan kişiler, kurumlarını özel okula dönüştürebilecek. Başvurular 1 Eylül 2015’te sona erecek. Dönüşemeyecek durumda olan dershanelere 2015’ten itibaren 4 yıl “özel açık liseye” dönüşüm olanağı tanınacak. Dershaneleri kapatmak yerine özel okullara dönüştüren AKP eğitimdeki niteliği daha da düşürmüş olacak. GÜNCEL
Peki hayatını kaybeden liseliler? Sürekli değişiklik yapılan sınav sisteminde yeniden düzenleme yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün ortaklaşa hazırladığı sisteme göre 30 yaş ve üstündeki kişilere sınavsız üniversite fırsatı tanınacak. Liseli öğrenciler, yıllarca elemeci sınavlara çalışıp emeğinin karşılığını alamazken, üniversiteye girebilmek için sınav stresinden dolayı hayatını kaybederken sınavsız üniversite talepleri karşılanmıyor. Eşitsiz yeni sistemin ayrıntıları ise 12 Mayıs’ta açıklanacak. GÜNCEL
FORUMLAR
13
29 Nisan 2014
Forumlar Taksim’e çağırdı, polis panik yaptı İstanbul Forumları, 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını duyurmak için 26 Nisan Cumartesi günü 17.00’da Galatasaray Meydanı’nda buluştu. AKP’nin yasaklamaları halkın Taksim kararını etkilemiyor. Gezi Direnişi’nden beri devam eden İstanbul Forumları da 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını Galatasaray Meydanı’nda yaptığı basın açıklamasıyla duyurdu. forumlar rıfat çapar
AKP, 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nı halka kapattığını resmen açıkladı. Taksim’e çıkmak isteyen halka ‘’şımarık’’ diyerek hakaret eden Başbakan’a İstanbul Forumları, ‘’1 Mayıs’ta halk ile birlikte Taksim’e çıkacağız. Yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabını sormak için 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız.’’ şeklinde cevap verdi. İstanbul Forumları, Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması yaptı. İstanbul forumları 1 Mayıs’ta Taksim alanında olmaya çağıran bir basın açıklaması yaptı. 18 İstanbul forumunun imzasının bulunduğu açıklamada Gezi’nin tüm unsurlarının Taksim’de olacağı vurgulanırken, direnişte hayatını kaybedenler hatırlatıldı ve 31 Mayıs 2013′te olduğu gibi yine sokakların doldurulacağı vurgulandı. Eylemde yapılan açıklamada, “31 Mayıs’ta caddeleri doldurup Taksim’i nasıl kazandıysak, şimdi de 1 Mayıs işçi sınıfının uluslar arası birlik, mücadele ve dayanışma gününde tüm yasaklamaların karşısında, AKP’nin karşısında yine, yeniden Taksime çıkacağız!“ ifadesi yer aldı. Galatasaray Lisesi önünde 17’de başlayan basın açıklamasında sık sık “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı. Eylem başlangıcında kısa mesafede yürüyüşe geçildi. Halkın kısa mesafede bile yürüyüşüne izin vermeyen, halkın sloganlarından korkan AKP’nin polisleri neye uğradığını şaşırdı.
İstanbul Forumlarının 1 Mayıs adresi Taksim İstanbul Forumları, basın açıklaması öncesinde ‘’her yer Taksim, her yer direniş’’ sloganları ile 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını ilan etti. İstanbul Forumları, ‘’1 Mayıs’ta, 1 Mayıs alanındayız’’ sloganları ile eylemi devam ettirdi. Daha sonrasında basın açıklaması yapan Beşiktaş Abbasağa Forumu katılımcısı Çağla Aydın, ‘’31 Mayıs’ta caddeleri doldurup Taksim’i nasıl kazandıysak, şimdi de 1 Mayıs
işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününde tüm yasaklamaların karşısında, AKP’nin karşısında yine, yeniden Taksim’e çıkacağız.’’ dedi.
mu, Şişli Gülbağ Forumu, Bakırköy Halk Meclisi, Tatavla Dayanışması, Şişli Merkez Mahallesi Forumu, Levent Sporcular Parkı Forumu, Yeniköy Forumu, Kocamustafapaşa Dayanışması, Etiler Forumu, Büyük20 forum Taksim’de olacak dere Forumu, Diren Bakırköy Çamlık Basın açıklamasından sonra eylem, ‘’ Forumu, Göztepe Gezi Dayanışması, Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’ Özgürlük Parkı Halk Forumu, Cihansloganı ile sonlandırıldı. gir Park Forumu, İkitelli Atakent DaBasın açıklamasına imzacı olan fo- yanışması, İcadiye Forumu, Maltepe rumlar; Abbasağa Forumu, Yoğurtçu Gezi Forumu, Maçka Forumu. Forumu, Üsküdar Doğancılar Foru-
Ataköylüler ağaçları için yürüdü Bakırköy Halk Meclisi, Ataköy’de halkın elleriyle diktiği ağaçların kesilmek istemesine karşı yürüdü. İstanbul Ataköy halkı, Ataköy 7-8. kısım orman yolunda imara açılan alandaki 100 ağacı korumak için yürüdü. Bakırköy Halk Meclisi’nin çağrısıyla Ataköy 9. kısımda buluşan bölge halkı, ağaçların kesilmek istendiği alana yürüdü. Yürüyüşün ardından bir basın açıklaması yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne seslenen Bakırköylüler, ağaçların bulunduğu alanın külliye gerekçesiyle imar değişikliğine uğramasına ve inşaat ruhsatı verilmesine tepki gösterdi. GÜNCEL
Sarıyer Forumları Bülbül Korusu’nu savundu
Sarıyer Tarabya Mahallesi’ndeki Bülbül Korusu imara açıldı. Bunun üzerine Sarıyer Ortak Forumlar, koruyu savunmak için bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Boğazın etrafındaki son yeşil alanlardan ve 1. derece SİT alanı olan Tarabya Bülbül Korusu’nun içinde olduğu 22 dönümlük bölge, koruyu satın alan İlbank tarafından sahte raporla SİT alanı olmaktan çıkartılıp imara açıldı. Sarıyer Ortak Forumları, koruyu savunmak için 18 Nisan günü Tarabyaüstü Halkevi’nde avukat Can Atalay’ın ve Kuzey Ormanları Savunması’nın katıldığı bir toplantı düzenledi. GÜNCEL
Kuzguncuk halkı geri adım attırdı İstanbul Kuzguncuk’ta İlia’nın Bostanı olarak bilinen yeşil alanda geçtiğimiz günlerde yapılan ağaç kesimi ve budama işlemlerine direnen Kuzguncuklular kazandı: Belediye Kuzguncuk halkına sormadan bostana giremeyecek. Kuzguncuklular Derneği üyeleri ve Kuzguncuk Mahallesi Muhtarı Ali Faik Kaptan’ın da aralarında bulunduğu 20 kişilik grup Üsküdar Belediyesi yetkilileri ile görüştü. Bostan’da herhangi bir ticari faaliyet planlamadıklarını dile getiren yetkililer kesilen nar ağacı için üzgün olduklarını ifade etti, ancak halk müdahale etmeseydi bostanın tamamı belediye tarafından yok edilecekti.
Kuzguncuk Derneği üyeleri ise bostanın doğal dokusunun korunması gerektiğini vurgulayarak, bostanda yapılacak faaliyetlerin öncelikle “kağıt üstünde” tanımlanmasını talep etti. Üsküdar Belediyesi’nin bundan böyle Kuzguncuk Bostanı ile ilgili karar alma ve düzenleme konularında Kuzguncuk Derneği önderliğinde oluşturulacak bir komite ile birlikte hareket edeceği belirtildi. Geçtiğimiz günlerde Üsküdar Belediyesi, hobi bahçesi yapmak için Bostan’da kesim işlemlerine başlamış, testere seslerini duyan halkın engel olmasıyla kesim durdurulmuştu. GÜNCEL
Ormanları savunmak için bir araya geldiler Kuzey Ormanları Savunması ve çevre platformları sermayenin doğa üzerindeki hırsına ve ranta dur demek için Marmara Bölge Forumu düzenledi. Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Dış Karakol Binası’nda gerçekleşen forumda hem sunumlar ile hem de yapılan konuşmalar ile Istanbul ve Marmara Bölgesi’nin yeşil alanlarının karşı karşıya olduğu tehlikeler ile mücadele yolları tartışıldı. Forum iki oturum halinde gerçekleşirken ilk oturumda sunumlar yapıldı. İlk sunumu Ziraat Mühendisleri Odası’ndan Ahmet Atalak gerçekleştirdi. Atalak, İstanbul Çevre Düzeni Planı üzerine konuşurken İstanbul’da az sayıda bulunan su havzalarının korunmak yerine işgal edildiğini dile getirdi. Şu anda su havzaları içinde yaşayan 2 milyon insanın olduğunu aktaran Atalak, sanayi tesislerinin de su havzalarını yoğun olarak işgal ettiğine dikkat çekti. GÜNCEL
1 Mayıs kürsüsü forumda kuruldu 1 Mayıs’a giderken Kadıköy forum alanında işçi forumu düzenlenerek direnen işçiler, yeni örgütlenen işçi ve emekçiler yan yana geldi. Direnişçi işçiler Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda düzenlenen işçi forumunda buluştu. Sahnenin arkasına “söz işçilerde’ ve ‘1 Mayıs’ta Taksim’deyiz’ pankartlarının asıldığı forumun açılış konuşmasında, 1 Mayıs’ta devletin engellemesi sonucu bir kürsünün kurulamayacağı bu
sebeple forumla direnişçilerin seslerini duyurabilmesinin amaçlandığı ifade edildi. Açılış konuşmasının ardından ilk sözü Karşı gazetesinden Işık Kıribrahim aldı. Kıribrahim’in direnişe başlama sürecini aktardı ve direniş sürdürdükleri sırada yaratıcı işler yapmaya çalıştıklarını ve direniş gazetesini çıkarttıklarını söyledi. Kıribrahim 1 Mayıs’ta özel bir sayı çıkaracaklarını dile getirdi. GÜNCEL
Biber gazı ölümcüldür, yasaklansın
Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi bugün Beşiktaş’ta açıklama yaparak, Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılmasının siyasi bir karar olduğunu belirtti. İşçi direnişlerine ve Taksim’e çağrı için yapılacak eyleme saldırının ise uygulanacak polis şiddetinin göstergesi olduğu vurgulandı. Beşiktaş Meydan’da bir araya gelen inisiyatif bileşenleri, güvencesiz, esnek çalışmanın yerleştiği, kazanılmış hakların kaybedildiği, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, insan hayatına müdahalenin arttığı bir dönemden geçildiğine dikkat çekilen açıklamada, 1 Mayıs’ın önemi vurgulandı. GÜNCEL
Acıbadem Dayanışması çocuk şenliği düzenledi Acıbadem Parkı’nın halkın kullanımına açan Acıbadem Dayanışması ‘Kendi Parkımızı Kendimiz Yaparız’ kararıyla 2. Çocuk Şenliğini düzenledi. Acıbadem Dayanışması’nın organize ettiği Çocuk Şenliği’nde Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu konser verdi. Acıbadem Dayanışması, yaptığı etkinlikle ilgili basın metni yayınladı. Bu alanın kentsel dönüşüm tuzaklarına malzeme yapılmaması için mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Acıbadem Dayanışması “İlk diktiğimiz fidanımız olan Berkin Elvan fidanının burada büyüyüp koca bir ağaç olmasını sağlayacağız” dedi. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: osman erdem
29 Mart 2014
Gezi, grevlere ilham veriyor
Geçtiğimiz ayın en önemli gündemlerinden biri işçi ölümleri ve işçilerin yaptığı grevler oldu. Bir yandan felaketlerle karşı karşıya gelirken diğer yandan güçlü bir işçi örgütlenmesinden bahsediyoruz. 1 Mayıs yaklaşırken, Gezi direnişini yaşamış bir toplum olarak bu konuyu bir uzmana danışmak istedik. Bu haftaki röportajımızı işçi sağlığı ve güvenliği konusuyla yakından ilgilenen Hasan Şevki Çifçi ile gerçekleştirdik. İşçi ölümleri özellikle son dönemde artışa geçti. Altı işçinin öldüğü günlere şahit olduk. AKP RöPORTAJ özge doğan bununla ilgili hiçbir açıklama yapmıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? AKP’nin bugüne kadar işçiler üzerine olan politikalarını düşündüğümüz zaman iş sağlığı konusunda, işçilerin çalışma şartlarındaki düşünceleri kesinlikle rant odaklıdır. Rantın olduğu her yerde de çalışanlar daha fazla çalıştırılır; daha maliyetli olacak önlemlerden kaçınılmaya çalışılan bir iş politikası izlenir. Bu en somut örneği de 6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. Türkiye 2012 yılında ilk defa bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile karşılaştı. Avrupa’da, İngiltere’de 1398’lerden bu yana uygulanan iş sağlığı kanunu nihayet 2012’de Türkiye’ye de geldi. İş hukukunun birçok boşluğu yıllardır söz konusuydu, iş kazaları üzerine, işçilerin güvenliği ve sağlıklarını nasıl koruyacakları üzerine çok ciddi boşluklar vardı. 2012’de çıkan kanun bunları gidermek adına bir milat oldu aslında. Bu kanunda da işçilerin eğitiminden tutun alınacak önlemlere, kimlerin sorumluluk taşıdığına, işçilerin ne kadar sorumlulukları olduğuna, işverenlerin ne kadar sorumlulukları olduğuna dair birçok tanım vardı. Ancak kanunu yazanlar kendi mantıkla-
Kanunu yazanlar kendi mantıklarıyla yazıyorlar bu kanunu ve ‘işçi sağlığı ve güvenliği’ kavramı değil ‘iş sağlığı ve güvenliği’ kavramları üzerinden yazıyorlar. rıyla yazıyorlar bu kanunu ve ‘işçi sağlığı ve güvenliği’ kavramı değil ‘iş sağlığı ve güvenliği’ kavramları üzerinden yazıyorlar. İkisi arasındaki fark ne? Aslında işçi sağlığı adı üzerinde, çalışanların sağlığı ve güvenliğini düşünerek oluşturulan
bir kavramdır. İş sağlığı dersek bu sefer işin nasıl korunacağı, nasıl devam edeceği ve sürekliliği konuşulmaya başlanır. İş kazalarında insanların hayatlarını kaybettikleri alan bir sorun olarak değil, işin aksadığı, üretimin aksadığı ya da faaliyetlerin aksadığı bir algıyla bakmaya başlar. 6331 aslında bu koşullarda böyle bir mantıkla yazıldı. Bir yandan da Avrupa’nın ve dünyanın, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)’nun, işçi çalışan örgütlerinin baskısıyla Türkiye’de bu kanun yazıldı. Sadece baskısıyla değil, ayrıca maddi destekleriyle ve gelecek olan fonlar sayesinde yazıldı 6331 ve denildi ki bir an önce uygulamaya geçilecek. Türkiye’deki bütün çalışanların iş sağlığı ve güvenliği ile önlemleri alma ve bunlarla ilgili hizmetleri bir şekilde edinme ve bunların düzenlenmesine dair birçok kural getirildi. İş yeri hekimliğine yeni bir bakış açısı getirildi. İş sağlığı güvenliği uzmanlığı ilk defa tanımlandı kanunlarda ve bir yandan da yeni piyasalar açmaya başladı. İş sağlığı güvenliği sektörü yeni bir boyut kazandı. Çalışanlara eğitim zorunlulukları, iş güvenliği uzmanlıklarını nasıl yapacaklarına dair standartlar, iş güvenliği kurulları ve bunların idari yapılanmaları, işverenin sorumluluğunun nerede başlayıp nerede bittiği, bunların resmi prosedürleri ve bakanlığın buradaki rolü tanımlandı. Aslında bakıldığında devletin her zaman savunması gereken, TMMOB’un da, demokratik bütün kuruluşların da savunduğu, devletin hiçbir zaman denetleme mekanizmasını kaybetmemesi bunu başka birisine, bir özel şirkete ya da kamunun çıkarlarını koruyamayacak olan bir kuruluşa verilmesinden yana değildir bugüne kadar demokratik bakış açısı. Devlet denetler, sistem çalıştığı hâlde devlet denetlemeye devam eder. Mantık bunun üzerine kuruludur. 6331 ile artık yavaş yavaş denetlemenin de özelleştiği görülüyor. Bakanlığın birçok nedenden yapamadığı denetlemeleri, cezaları, uygulamaları ve ikna metotlarını özel sektöre hatta özel sektör üzerinden görevlendirilmiş olan iş sağlığı güvenliği uzmanlarına gidiyor. Bakıldığı zaman kanun içinde çok ciddi cezalar var; ama uygulaması? Biz bu konuda şu eleştiriyi yaptık. Devlet, mekanizmasını hiçbir zaman bırakmasın. İş güvenliği uygulaması önemli bir uygulama, çalışanlara eğitim şartı getirilmesi önemli bir uygulama. Bir an önce de yürürlüğe girmeli; ama devlet bunun denetlenmesini hiçbir
İş güvenliği ile ilgili soru soran basın mensuplarına, size reklam verelim, gereği neyse yapalım haberimizi yapmayın deniliyor ve bunların hiçbir şekilde medyaya yansımadığını görüyoruz. zaman başka bir yere vermemeli. Bizzat kendisi yapmalı. Hep bunu savunduk. Mesela az önce bir ertelemeden bahsetmiştim. 2013’te kısmen yürürlüğe girmiş olan kanun 2013’ün daha 6’ıncı ayı dolmadan ertelendi. Ertelendiği zaman peki ne oluyordu Türkiye’de? Esenyurt’ta yangın. 7 kişinin öldüğü bir facia ile karşı karşıyaydık. Adana’da baraj kapaklarının patlaması sonunda 7 kişi öldü. Günlerce cesetleri bulunamadı. OSTİM’de patlamalar, Elbistan’daki maden işçileri. Bu koşullarda iş güvenliği kanunu daha da ertelendi. Bu koşullar altında erteleyen bir iktidarın bir hükümetin iş güvenliğini ve iş sağlığını Türkiye’de bir an önce uygulamak istemediği açık. Aynı zamanda Türkiye’de 3 milyonu bulan kamu çalışanları. Tehlike sınıfı ne olursa olsun ne iş yapıyorlarsa yapsınlar, 30 milyon insan 2016’ya kadar iş güvenliği zorunluluklarından muaf. İşçi ölümleriyle ilgili Avrupa’da birinci olduğumuzu biliyoruz. Bu konunun üzerine gidilebilmesi için hükümete nasıl bir basınç uygulanabilir? Bir istatistik var. Bu istatistiklere göre dünyada en düşük iş kazaları ve meslek hastalığı Türkiye’de görülüyor. Çünkü hiçbir şeyin kaydını tutmazsanız rakamlar düşük çıkar. Avrupa bunun farkında. Türkiye’nin gelişmişlik oranlarına bakılıp eşdeğer kaza oranlarına bakıldığı zaman tamamıyla bir mantıksızlık söz konusu. Bunun da Uluslararası Çalışma Örgütü farkında ve diyor ki Türkiye’ye; “Artık meslek hastalığı ve iş kazaları kayıtlarını tut. Sen bugüne kadar tutmadın. Bununla ilgili çalışmalarına başla. Öbür türlü ben sana yaptırım uygulayacağım”.
Yıllardır Türkiye’nin de özellikle 1989’da imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler var, 89’dan beri uygulanmayan. Tabi burada işçi örgütlerine çok önemli bir rol düşüyor. Bu güvensizlik ortamında işçi örgütlerinin devletin yapamadığı şeyleri ortaya koymak, bunları kamuoyu ile paylaşmak gibi bir görevi var. Çünkü insanlar kendi hayatlarını günübirlik yaşadığı için, tabi iktidar bunu yaratıyor ve işçilerde de böyle bir akıl oluşmaya başlıyor. Ne zaman ki bir işçi onuru, işçilerin yaşamlarına sahip çıkma kararı oluştuğu zaman ya da en azından buna bir farkındalık oluşmaya başladığı zaman itirazlar yükselecektir. Birçok kanuni hak var, işçilerin kullanabildiği. Çalışmama hakkı, iş güvenliğiyle ilgili ya da meslek hastalığı oluşması durumuna karşı çalışmama hakkını kullanma durumları var ya da mesela iş güvenliği önlemleri alma gibi hakları var. Bunlardan haberdar olmaları ve nasıl kullanacaklarına dair bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Bunu kullanabilmek için örgütlülük gerekiyor. Bunu bir işçi talep edebilir, işveren işine son verebilir. Hakkını hukuksuz bir devlette yargıda arayabilir o insanlar. Ne zaman hukuk, adalet gerçek olabilir bilmiyorum. Örgütlülük olduğu sürece bir işverene bunları yapmamak mümkün değil. İşçilerin örgütlülüğü ve mücadelesiyle ilgili mesala Greif direnişine değinelim. Saray işçileri, Yatağan işçileri... Son dönemde işçiler haklarını yüksek sesle haykırmaya başladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? İstanbul’un çok dışında bir sanayi bölgesinde; Greif, Hadımköy, Beylikdüzü, Esenyurt, Arnavutköy. Buralarda kurulan çok güçlü sanayi bölgeleri var artık. Buralarda yavaş yavaş kaybolan varoşlar yeniden oluşmaya başlıyor ve burada da yeni bir işçi mücadelesi oluşuyor. Greif de bunun tam göbeğinde olan bir yer. Bu yüzden de iktidar çok acımasız. Bu sanayi bölgesinde böyle bir mücadelenin oluşmuş olmasından rahatsızlık duyuyor. Aynı durum Tuzla’da gerçekleşti. Tuzla’daki işçi kazaları üzerinden çok ciddi bir sendikal mücadele başlamıştı öncesinde. Hatta Tuzla’daki işçi ölümlerini devamlı kamuoyuna taşıyan ve bu tartışmaları sıcak tutan çok başarılı bir sendika vardı. Aynı mücadele burada olduğu sürece -mesela Greif ’te örnek oluyor- bu bölgeyi tekrar ayaklandırabilecek. Tabi bu mücadele yine örgütlülükten geçi-
yor. Artık bu bölgelerde çalışmaya başlayan sendikaların oluşmuş olması gerekiyor. AKP’nin işçilerin hayatına verdiği değeri, işçi ölümleriyle ilgili aldığı tutumu uzun uzun konuştuk. Hükümet işçilerin ölmesine bu kadar ketum yaklaşırken toplum sizce nasıl bakıyor meseleye? Toplum çok ciddi bir şekilde medya aygıtı tarafından çevrilmiş hâlde. Onların bilgilendirilmesi doğrultusunda hareket ediyor. Mesela ben yine iş sağlığı güvenliği kanununun ertelenmesi sürecindeki talepleri dikkate almak gerektiğini, yani örnek olabileceğini düşünüyorum. Çok ilginçtir, o ertelenme sürecinde, yani son 10-15 gün esnaf odalarının, TÜSİAD’ın ya da diğer sanayi örgütlerinin burada çok güçlü bir baskısının olduğunu gördüm. Türkiye’ye çok ciddi yaptırımlar olacağına dair birçok haber çıkartarak iş sağlığı güvenliği kanununu ertelemeye yönelik bir kamuoyu yarattılar. Türkiye’de esnaf örgütlerinin herhangi bir temsilcisi çıkıp konuştuğu zaman Olay oluyor. Türkiye’de sermaye örgütlerinin bir sözü çıktığı
Greif gibi mücadeleler çoğaltılamazsa başka mecralarda yeşeremezse onlar da güçsüz kalabilirler. Bu yüzden toplumun bütün demokrat ve mücadele edenleri greve bir şekilde sahip çıkmalı. zaman hükümet onları dinliyor ve dikkate alıyor. Yakın zamanda çok ciddi bir şiddete maruz kalan emekçilerin de kesinlikle sözü dikkate alınmıyor. İş kazaları 3’üncü sayfa haberi olarak geçiyor. Yakın zamanda bakıldığında dershane parasını çıkarmak için rezidanslarda çalışan on yedi yaşında Vanlı bir çocuğu görüyoruz. Bir çocuğun çok tehlikeli bir sınıfta yer alan bir yerde çalıştırılmasını görüyoruz. İş güvenliği yürürlükte olmasına rağmen uygulanmadığı
Hasan Şevki Çifçi Kimdir?
1985 yılı İstanbul Çatalca doğumlu. 2009 yılında ODTÜ Çevre Mühendisliği bölümünden mezun oldu. 2010 - 2014 yılları arasında TMMOB Çevre Mühendisliği Odası Genel Sekreteliği yaptı. ÇED Çevre Danışmanlığı üzerine çalıştı. Şu anda B sınıfı iş güvenliği uzmanlığı yapmaktadır. ÇMO İstanbul Şubesi İSG Komisyonu üyesidir.
bir iş yeri görüyoruz. İş güvenliği ile ilgili soru soran basın mensuplarına, size reklam verelim, gereği neyse yapalım haberimizi yapmayın deniliyor ve bunların hiçbir şekilde medyaya yansımadığını görüyoruz. Aynı zamanda inşaatlarda ölen mühendisleri de görüyoruz. Muğla’daki 7 kişinin öldüğü faciayı görüyoruz ki tam ibret alınacak faciadır. O 7 kişi bir anda ölmüyor. Bir tane tanka girecekler, arıtma tesisinde çalışıyorlar, 2 kişi tanka giriyor temizleme amaçlı çıkmıyorlar. Bunun üzerine merak edip 2 kişi daha giriyor, onlar da çıkmıyor. Bunun üzerine 3 kişi daha giriyor tanka onlar da çıkmıyorlar. Sonrasında 2 kişi daha girecekmiş, birisi durmalarını ve burada bir garipliğin olduğunu söylemiş. İçeride metan gazı dolmuş ve her giren ölüyormuş ve hiçbir şekilde bir güvenlik önlemi yok. Peki, hemen hemen 1 yıl oldu. Bir Gezi direnişi yaşadı bu halk. Sizce bu grevlerin bu kadar kuvvetli geçmesi buna da ciddi bir desteğin olması. Sizce Gezi’nin bir etkisi var mıdır? Kesinlikle. Gezi zaten dünyada örnek gösterilen bir direniştir. Tabi ki ilham veriyor, mücadelenin ortaklaşması, yeni metotlar bulunması, yeni alanlar yaratması buna örnek. Elbette üretkenliğin tüm topluma yayılması gerekiyor. Nasıl bir işçi örgütlü olmadığı sürece kendi fabrikasında çalışma yapamazsa Greif gibi mücadeleler çoğaltılamazsa başka mecralarda yeşeremezse onlar da güçsüz kalabilirler. Bu yüzden toplumun bütün demokrat mücadele edenler greve bir şekilde sahip çıkmalı. Bugüne en güzel örnek, Kazova işçilerinin yapmış olduğu mücadeledir. Yavaş yavaş bir işçi mücadelesinin ötesinde yeni bir üretim modeli iddiasına doğru gidiyor. Belki de Greif ’i böyle değerlendirmek gerekiyor. Gezi de sadece bir direnişten öte alternatif bir yaşamın ütopik bir alanda yaşatılmasıydı. Bu yüzden tüm Türkiye toplumu tarafından değerli bulundu, sahiplenildi. Bunun için insanlar canlarını verdiler. Greif ’te de bu yaratıldığı sürece başarılı olunacaktır. Türkiye’deki herkes destek verdiği sürece.
DUNYA
15
29 Nisan 2014
Rusya’ya ek yaptırımlar kapıda
Dünya Turu
Filistin
Filistin’de uzlaşı
AB, ABD, Ukrayna ve Rusya dışişleri temsilcilerinin Ukrayna konusunda vardıkları anlaşma kısa sürdü. Slavyansk’ta yeniden başlayan çatışmaların ardından G7 ülkeleri, Ukrayna’daki kriz üzerine yapılan uluslararası anlaşma maddelerine uymayan Rusya’ya ek yaptırımlar uygulama konusunda anlaştı. ABD’nin yeni önlemler açıklaması bekleniyor.
Yatsenyuk: Rusya 3.Dünya Savaşı Çıkarmaya Çalışıyor Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, Rusya’yı Ukrayna sınırlarına askeri güç konuşlandırmakla suçladı. Yatsenyuk, Rusya’nın Ukrayna’yı askeri ve siyasi açıdan işgal etmek istediğini söyleyerek: “Putin resmen intikam alıyor. SıMerkel: AB, Rusya’ya Yapılan Yaptırımları Ele Alacak nır bölgesinde tatbikat başlatmasının Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB amacı ise Batı’yı bizden uzaklaştırmak. Dışişleri Bakanları ile birlikte Ukray- Putin’in başlattığı bu tehlikeli oyun, na’daki durumu değerlendirmek üzere tüm Avrupa güvenliğini tehdit ediyor.
Dünya hâlâ 2. Dünya Savaşı’nı unutmadı. Ancak Rusya şu anda 3. Dünya Savaşı’nı başlatmak istiyor. Rus ordusunun Ukrayna topraklarındaki agresif çabaları, Avrupa topraklarında bir çatışmaya dönüşecek. Rusya’nın Ukrayna topraklarındaki teröristlere destek vermesi uluslararası bir suç ve uluslararası kamuoyunu bu konuda birlik olmaya çağırıyoruz” dedi. MOSKOVA’dan yalanlama Moskova ise Kiev yönetimin iddialarını yalanladı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’nın doğusunda Rus askerlerinin görüldüğü iddiasının çocukça olduğunu ifade ederek: “Onlar kendi halklarıyla savaşıyor. Bu kanlı bir suç ve orduyu kışkırtanlar bunun bedelini ödeyecek. Buna eminim ve onlar adaletin karşısına çıkacak” dedi.
Facia istifayı getirdi Güney Kore’de yaşanan feribot faciasında çoğunluğu öğrenci olmak üzere 200 civarı yolcu hayatını kaybetmişti. Feribotun yan yatarak sular altında kalmasından sonra 100’den fazla kayıp yolcuya halen ulaşılamamış olması, kayıp yakınlarının tepkisini topladı. Yaşanan bu talihsiz kazanın ardından arama kurtarma çalışmaları ve kriz yönetimi konusunda ağır eleştiriler alan Başbakan Chung Hong-won istifasını açıkladı. Hong-
İtalya
Azizlik töreni
Yatsenyuk
Anlaşma maddelerinden biri olan, eylemcilerin silahsızlandırılmasına yönelik başlayan sürece uymayan Rusya’ya ek yaptırımlar uygulanmasına karar verildi. Ateşkesin bitmesi ile Rusya yanlılarının kontrolündeki Slavyansk’ta iki kişinin öldürülmesinin ardından Ukrayna Devlet Başkanı Alexsandr Turçinov harekete geçti. Askerler kente giden güzergahtaki kontrol noktalarına müdahale etti. ABD’den yapılan açıklamada, G7 ülkeleri Ukrayna krizini çözmek için yapılan uluslararası anlaşmaya uymamakla suçladıkları Rusya’yı cezalandırmayı amaçlıyor.
toplanıp, Rusya’ya uygulanacak ek yaptırımları ele alacaklarını söyledi. Polonya Başbakanı Donald Tusk ile ortak basın toplantısı düzenleyen Merkel ayrıca, “Şuna kesinlikle eminim ki Rusya’nın Ukrayna’daki ayrılıkçıları barışçıl bir yola sevk etme, anayasal çerçevede tartışma ve seçimlere hazırlığa sevk etme imkanı var veya vardı. Ancak şu ana kadar bu yönde hiçbir işaret göremedik” ifadelerini kullandı.
Lavrov
Dünya gülçin şermeti
Merkel
Filistin’de Batı Şeria yönetimini elinde bulunduran El Fetih ve Gazze Şeridi’nin yönetimini elinde bulunduran Hamas, birlik hükümeti için uzlaşıya vardı. Filistin’in 2007’de bölünmesinin ardından yeniden bir araya gelen Hamas ve El Fetih yetkilileri, ortak basın toplantısında, anlaşmanın önümüzdeki beş hafta içinde ortak bir geçiş hükümeti kurmayı, altı ay içinde de genel seçim düzenlemeyi öngördüğünü açıkladı. El Fetih, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın liderliğinde Batı Şeria’yı kontrol ediyor. Militan İslamcı Hamas örgütüyse, 2006 seçimlerini kazanmış, bir yıl sonra da El Fetih’le anlaşmazlığa düşerek Gazze’yi ele geçirmişti. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu anlaşmaya tepki göstererek, “Mahmud Abbas, Hamas ile barışı seçti” dedi. DÜNYA
won istifasını açıklarken, kazayı önleyemediği ve hükümeti kaza sonrası yeterince hızlı hareket etmediği için, feribottaki yolcuların ailelerinden özür diledi. Türkiye’de AKP hükümetinin karıştığı iddia edilen onca yolsuzluk haberinden sonra istifayı gündemine dahi almayan Başbakan Erdoğan’a kıyasla Chung’un, “Kayıp ailelerinin çığlıkları yüzünden hala geceleri uyuyamıyorum” şeklinde açıklama yapması dikkat çekici oldu. DÜNYA
Katolikler, Vatikan’a akın etti. Papa 23. Ioannes ile Papa 2. Ioannes Paulus’un azizlik mertebesine yükseltildiği törene Emerit Papa 16. Benediktus katıldı. Yüz binlerce kişinin katıldığı tören, Katolik Kilisesi’ne mensup bazı papazların çocukları hedef alan cinsel taciz ve tecavüz skandallarının gölgesinde yapıldı. Bazı Vatikan uzmanları ise azizlik mertebesine yükseltilmenin bu skandallardan bağımsız olduğu görüşünde birleşip “Azizlik mertebesine yükselmek papalık için bir aklanma göstergesi değil, çünkü bu şeyler insanların denetiminde” açıklamasında bulundular. Tören boyunca 3 bin gönüllü çalışıp, 4 bin 400 güvenlik görevlisinin görev yaptığı bildirildi. Vatikan ile komşu Roma’daki oteller ve konaklama yerlerinde de yoğunluğun en üst seviyede olduğu kaydedildi. DÜNYA
Arjantin
Arjantin’de grev
Rusya NATO’ya gözdağı verdi Rus bombardıman uçağı “Tupolew Tu-95” Kuzey Denizi’nde NATO üyesi Hollanda ve Büyük Britanya’nın hava sahasını ihlal etti. NATO Rusya’nın iki bombardıman uçağına F-16’larla karşılık verdi. Hollandalı komutan Wilko Ter Horst, Rus bombardıman uçağı “Tupolew Tu95”in dün Kuzey Denizi’nde Hollanda hava sahasını yarım mil ihlal ettiğini söyledi. Horst, “Rus bombardıman uçakları hava sahamızı terk edene kadar,
F-16’larımız eşlik etti” dedi. İhlal sonrası İngiliz ordusuna ait iki savaş uçağı askeri üssünden havalanarak, Rus savaş uçaklarına eşlik etti. İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Rusya’ya ait iki savaş uçağı uzun süre uluslararası hava sahasında kaldıktan sonra üslerine döndü” denildi. Savunma uzmanları, Rusya’nın son dönemdeki hava sahası ihlalleriyle NATO’nun hava savunma sistemini test ettiğini ileri sürdü. DÜNYA
Erdoğan’ın taziyesi yeterli görülmedi Ermenistan’ın başkenti Erivan’da düzenlenen 1915 olaylarını anma törenlerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları damgasını vurdu. Başbakan, 1915 olaylarının 99’uncu yıldönümü vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınladı. Erdoğan, hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına taziye dilekleri iletti. Olayların yıldönümü nedeniyle konuşan Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Ankara’nın tarihi açıklamasını yeterli bulmadığını ifade etti. DÜNYA
Latin Amerika ülkelerinden Arjantin’de halk daha iyi yaşam koşulları talebi ile açlık grevi yapıyor. Kenar mahallelerde yaşayan 17 temsilci açlık grevine başladıklarını açıkladı. Sosyalist düşüncenin hakim olduğu Latin Amerika’da halkların düşük yaşam koşullarında yaşamak durumunda kaldığı belirtiliyor. Başkent Buenos Aires’in merkezinde kurulan çadırda günlerdir eyleme devam eden Arjantinliler, hükumetten yaşam koşullarının iyileştirilmesini ve kendilerine konut verilmesini talep ediyor. Bunun yanısıra, eylemciler yaşadıkları bölgelerdeki; sokak ışıklandırmaları, kanalizasyon sistemi ve asfaltlama çalışmaları gibi kentsel alt ve üst yapı çalışmalarında gelişmeler bekliyor. Eylemciler ayrıca sürdürdükleri imza kampanyaları ile mücadelelerine destekçi topluyor. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
29 Nisan 2014
AHMET HAKAN
Her iktidarın şüphesiz en korktuğu şey karşısında siyaset yapanlardır. Gerçek anlamda yağcılığı, yandaşlığı bırakıp siyaset yapmaya başlayanlar baskıcı rejimlerin foyasını da en fazla gören ve gösterenler olacaktır. Tarih boyunca da siyaset yayılırsa demokrasi kazanmıştır. Hürriyet’ten Ahmet Hakan siyaset yapmaya yasak koyan iktidarı anlatıyor.
yazdı
12 Eylül’de de böyleydi: Siyaset “cıs” ilan edilmişti. *** Siyaset gence yasaktı, işçiye yasaktı, üniversiteye yasaktı, İslamcıya yasaktı, aşırıya yasaktı, solcuya yasaktı. Siyasete girme izni sadece 12 Eylül egemenlerinin “münasip gördüğü” tipler için mubahtı. *** “İleri demokrasi” döneminde de buraya doğru bir gidiş var. *** Bugünkü egemenler de siyasete girme hakkını, sadece parti kurup karşılarına çıkanlara tanıyorlar. Onlara da ne kadar tanıdıkları tartışılır ya... Neyse... Neyse... *** Üniversite siyasete girmeyecek, sendika siyasete girmeyecek, yüksek yargı siyasete girmeyecek, dini gruplar siyase-
te girmeyecek. Daha doğrusu: Girerlerse egemenlerimizin doğrultusunda girecekler. Öyle girerlerse sorun yok. *** Mesela... Diyanet İşleri Başkanı, hükümete can suyu olacak açıklamalar yapınca... Başbakan Erdoğan asla ve kata “Hop! Sarığını çıkar da gel birader” demez. ***
Bugünün egemenlerinin siyasetten anladıkları dar anlamda parti siyaseti... Daha da kötüsü sadece çoğunluğu alan partinin siyaseti... Yani kendi partilerinin siyaseti... *** Oysa siyaset hayatın her alanını kapsar: Bir yüksek yargı organı başkanının “Hukuk, demokrasi ve özgürlük açısından Türkiye iyiye gitmiyor” demesi de siyasettir ve bunu demek için o mahkeme başkanının ille de cübbesini çıkarıp sandıkta yarışması gerekmez. *** Demokrasilerde siyasete salâvatla girilmez. Demokrasilerde siyasete herkes elini kolunu sallayarak girer. Üniversite de girer, dernek de girer, gazeteci de girer, sendika da girer, azınlık da girer, çoğunluk da girer, partili de girer, partisiz de girer. Demokrasilerde siyaset yapmak herkese anasının ak sütü kadar helaldir. Siyasete girmek ya da siyaset yapmak için ille de parti kurup sandıktan çıkmak gerekmez. *** Demokrasilerde sadece ve sadece... “Sandıktan çıkanı
demokrasi dışı yöntemlerle cebren alaşağı etmeye çalışan” tipler için tüm yollar kapatılır. O tiplere “Hop! Sen gelme ulan ayı” diye çıkışılır. Onun dışındaki herkese ise kapılar sonuna kadar açıktır. Mağduriyet BAZILARI diyorlar ki: Başbakan Erdoğan, Haşim Kılıç’ın konuşmasından da bir mağduriyet çıkarabilir. *** Size bir şey söyleyeyim mi? Eğer Başbakan Erdoğan, buradan da bir mağduriyet çıkarırsa... Ve ondan daha önemlisi: Başbakan Erdoğan’ın buradan çıkardığı mağduriyeti de bu toplumda satın alanlar çıkarsa... Yapacak bir şey yoktur. Bu hükümet hava durumundan bile muhalefet çıkarabilir. Üniversite diploması şartının mantığı nedir CUMHURBAŞKANI olmak için üniversite mezunu olmak şart. Bu şart, Bülent Ecevit’in cumhurbaşkanı olmasının önünü kesmişti. Şimdi de aynı saçma şarta dayanılarak yalan yanlış iddialarla “Erdoğan’ın üniversite diploması” konusu gündeme getiriliyor. *** Ancak hiç kimse “bu şartın mantığı nedir” meselesine girmiyor. Başbakan
olmak için üniversite diploması gerekmiyor, bakan olmak için gerekmiyor, milletvekili olmak için gerekmiyor ama cumhurbaşkanı olmak için gerekiyor. Neden? *** Biri bana bunun nedenini izah edebilir mi? Ama mantıklı ve ikna edici bir biçimde... Haşim Kılıç’ın şeref ve onur tarihi -Refah Partisi’nin kapatılma davasında çoğunluğa karşı ret oyu kullandı. -Fazilet Partisi’nin kapatılma davasında çoğunluğa karşı ret oyu kullandı. -Üniversitelerde türbanın yasaklanması kararında çoğunluğa karşı ret oyu kullandı. -2001’de Tayyip Erdoğan ve diğer bazı isimlerin AK Parti Kurucular Kurulu’nda yer almasından dolayı verilen ihtara muhalefet etti. -Merve Kavakçı’nın başörtüsüyle milletvekili yemini etmesini “bunun önünde yasal bir engel yoktur” diyerek yorumladı. -Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyen 367 kararını benimsemedi, karşı oy kullandı. *** Kişisel tarihinin son döneminde... -Verdiği Twitter özgürlüğü kararıyla... -Verdiği HSYK Yasası’nın bazı maddelerini iptal kararıyla... -Yaptığı son demokrasi ve özgürlük çıkışıyla... Bu şerefli ve onurlu tarihiyle uyumlu bir tutum sergiledi. *** Kısacası... Değişen Haşim Kılıç değildir. Değişen Haşim Kılıç’a gösterilen tepkilerdir. Hadi Burhan Kuzu BURHAN Kuzu demiş ki: “Gerçek soykırımı ABD yaptı. Kızılderililere kıyameti yaşattılar. Gerçek soykırım bu”. ***
“
Oysa siyaset hayatın her alanını kapsar: Bir yüksek yargı organı başkanının “Hukuk, demokrasi ve özgürlük açısından Türkiye iyiye gitmiyor” demesi de siyasettir ve bunu demek için o mahkeme başkanının ille de cübbesini çıkarıp sandıkta yarışması gerekmez.
“
Siyasete salâvatla mı girilecek kardeşim
Burhan Kuzu’ya sesleniyorum: Hadi ver Meclis’e “Kızılderili Soykırımı Tasarısı”nı. “ABD soykırım yapmıştır” diye bir Meclis kararının çıkmasına önayak ol. Hadi. Hadi ama... Cemil Bey için empati fırsatı HAŞİM Kılıç’ın konuşmasında... -Azar yoktu. -Düzeysizlik yoktu. -Üslupsuzluk yoktu. Bu nedenle Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in... “Üslup yargı makamına yakışan üslup değildi. Kimse oraya haşlanmak, tokat yemek ve azarlanmak için gitmedi” demesini anlayamadım. *** Sonra düşündüm: Cemil Çiçek belki de o konuşmada benim fark edemediğim azarları, tokatları, haşlamaları fark etmiş olabilir. Daha doğrusu: Bana azar, tokat ve haşlama olarak gelmeyen hususlar, Cemil Çiçek’e azar, haşlama ve tokat olarak gelmiş olabilir. Tıpkı toplumun önemli bir bölümünün Başbakan Erdoğan’ın yaptığı bazı konuşmaları azar, haşlama ve tokat olarak algılaması gibi. *** Cemil Bey! Siz ayda yılda bir kere size azar, haşlama ve tokat gibi gelen bir konuşmaya maruz kalıyorsunuz. Toplumun bir kesimi ise kendilerine azar, haşlama ve tokat gibi gelen konuşmalara yılın her günü en az iki kere maruz kalıyor. Biraz empati lütfen! Ahmet Hakan Hürriyet gazetesi yazarı
Türkiye Dünya’da mı? GÜNDÜZ VASSAF
Dünyada insanlık tarihi oldukça kısa aslında. Konu demokrasi olunca ise bu süre on binde birine iniyor. Hele ki Türkiye’den konuşuyorsak bazen dünyadan ayrı bir yerden bahsediyormuş izlenimine kapılabiliriz. Burada demokrasi tarihi ise henüz yazılıyor denebilir. Radikal’den Gündüz Vassaf küçük bir çocuk olan demokrasimizi anlatıyor bizlere.
yazdı
Çocuğun, dünü, yarını yoktur. Anı yaşar. Türkiye gibi. Çocuk ağaca tırmanır. ‘Düşeceksin! Dur! Dön geri!’ Buyruklarla yaşayan çocuk büyüyemez. Türkiye gibi... Dizi kanayınca ağlayan, elma şekeri verilince sevinen bir Türkiye. Yarını düşünmeyen. Günün acısıyla sevincini, çakılakaldığı çocukluğunda yaşayan. Çocuğun, dünü, yarını yoktur. Anı yaşar. Türkiye gibi. Bencildir. Kendisini düşünür.
Dünya ondan bahsediyorsa vardır. Türkiye gibi. Çocuk ağaca tırmanır. ‘Düşeceksin! Dur! Dön geri!’ Buyruklarla yaşayan çocuk büyüyemez. Türkiye gibi. Top oynayan çocuklar, oynamaktan çok oyunun kuralları üzerine kavga eder. Pas vermez, gol atmak ister. Türkiye gibi. Çocuklar kahraman peşinde koşar. Biri gider. Başkası gelir.
Hep bir kahraman, kahraman özlemi vardır. Türkiye gibi. Ülkenin felakete sürüklendiğini söyleyenler var. Felaketten kurtulduğunu da. “Demokrasi bir tramvaydır işime geldiğinde inerim” diyor. Sözlerini geri almıyor. Yanlış anlaşıldım demiyor. Eskiden başkalarının, başka ideolojilerin temsilcilerinin arkasından gidenler, geçmişlerine mesafe alıp kendilerini eleştireme-
yenler, bu sefer de onun peşinden gider. Sonuçta, çocuk gibi hayal kırıklığına uğrayanlar, ‘Diktatör!’ haykırışında. Beklentileri gerçekleşenler ‘kahraman’ tapınmasında. Kendilerini olgunlaşmış sayanlar? Ergenlik çağının bağımsızlık görüntüsünde. Eleştirir gibi durur, onsuz yapamaz. Liderlerden biri gidiyor. Ötekisi geliyor. Etrafınıza göz gezdirin. Kahraman saplantısında ülkelerde koalisyonlara yer yok. Dünyayla birlikte Türkiye de de-
ğişiyor. Geçen hafta, 22 Nisan, 1975’ten beri kutlanan ‘Dünya Günü’ydü. Türümüz tarihinin en büyük küresel kitle hareketine bir milyardan çok insan katıldı. Gezi gibi lidersiz. Gezi gibi egemen düzenin hazmedemediği, sahiplenemediği. ‘Çevre’, ‘barış’, ‘insan hakları’ gibi içini doldurmaya niyetleri olmadığı kelimelerle geçiştirmek istediği. Yeryüzünde tek eşitlik, küresel felakete mahkûm dünyamızda hepimizin hedef olduğu. Sürü halinde balıklar, kuşlar ölüyorsa, biz de aynı nedenlerle ölüyoruz. Öleceğiz. Bu düzen iflas etti. Dünyanın kanıyla besleniyor. Sınırsız hırsının gözleri, okyanuslarda, ayda,
meteorlarda, başka gezegenlerde. Kapitalizmin ülkeler bazında böl ve yönet sistemi miadını doldurdu. Her yerde rekabet aldatmacasında sermayenin tahakkümü. Düzen bizi bir krizden ötekine sürüklerken uzatmalara oynuyor. Dünyada özlenen, ihtiyaç duyulan, ülke değil, gezegen yönetimi. Kurallarını birlikte oluşturacağımız gezegen demokrasisi. Tüm canlıların gözetildiği bir dünya. Zaman alacak. Olacak. Oluyor da. ‘Her yer Gezi’ dünya çapında geçerli. Dünya çapında gelişmeye, örgütlenmeye gebe. Gündüz Vassaf Radikal gazetesi yazarı
YAKLASIMLAR
17
29 Nisan 2014
Öteki çocukların bayramları ERGÜR ALTAN yazdı
23 Nisan geçti geçmesine çocuklar bile ayrıldı. Berkin Elvan ölümsüzdür, diyen çocuklar coplandı. Evsizler evsiz kaldı. Kurşunlanan kardeşlerimizin katilleri aklandı. Yine inşaatlarda dershane parası biriktiren çocuklar tonlarca demirin altında kaldı. Devlet yine sessiz kaldı. Ergür Altan’ın kaleminden ötekilerin bayramı...
Ah Berkin Elvan, çocuk bayramında temsili olarak dahi olsa cumhurbaşkanı göreydik seni keşke. Yurdumuza sulh geleydi temsili olarak; senin bir gülüşünle meydanlar çocukların, emekçilerin, kadınların, LGBT`lerin olaydı. Ah Ceylan Önkol, 23 Nisan`da temsili olarak dahi olsa başbakan göreydik seni keşke. Irkçılıklar, nefret suçları nihayetleneydi temsili olarak; yanı başında kuzucuklarınla tabiat ananın dilinden konuşaydın da HES`ler duraydı, mayınlı araziler ekinli topraklara dönüşüvereydi. Ah Uğur Kaymaz, bugün temsili olarak dahi olsa meclis başkanı göreydik seni keşke. Cümle yasalar özgürlüğe süzülüvereydi temsili olarak; bir bakışınla kavuşaydı hasta mahpuslar çocuklarına, çocuk mahpuslar baba evine ana kucağına doluşuvereydi. Ah Serap Eser, bu nisan sabahı temsili olarak dahi olsa milletvekili göreydik seni keşke. Bir önergenle işçi cinayetlerinin, emek sömürülerinin, katliamların önüne geçileydi temsili olarak;
UMUR TALU yazdı
cümle diller, cümle kültürler, cümle halklar kardeşliğe büyüyüvereydi. Ah evsiz çocuklarımız, sokaklardaki yavrucaklarımız, çocuk işçilerimiz… Temsili olarak dahi olsa mecliste siz bulunaydınız keşke, vicdanın hükmü geçeydi temsili olarak; bir dayanışmayı dirilteydiniz de ne zenginlik kalaydı bizim ellerde ne de yoksulluk. Ah mahpus körpeciklerimiz! Siz ki tacizlerden, öteki-
leştirmelerden, kıyımlardan geçensiniz; temsili olarak dahi olsa sizin bayramınız olaydı keşke bu bayram… Ölü çocuklarımızın yürecikleri yerde kalmayaydı keşke temsili olarak dahi olsa! Temsili olarak dahi olsa bugünün yoksul çocukları, yarının fişlenen, işsiz kalan, ucuz iş gücü olmaları reva görülen, yok sayılan yetişkinleri olarak yaşamak zorunda kalmayaydı. Ah bizim çocukları-
mız, can şenliklerimiz, can garipliklerimiz! Ankara Kalesi`nde uçurtma uçurandır onlar yoksul ve namuslu, tramvaya asılı giden bir buruk ıslıktırlar İstiklal`de, Diyarbakır surlarında bir ölgün oyun, Hakkari sokaklarında taş kesilen bir oyuncak, Çukurova`da mevsimlik bir solgun düş pamuklar içine sarılı… Yoksulluklar, ayrımcılıklar, sömürüler ayan beyandır yurdumuzda; sulh, vicdan ve
Ergür Altan erguraltan@gmail.com
ELİF KARAN
İyi
*** Yılda ortalama 1000 çalışanın inşaatlarda, madenlerde, şantiyelerde, tersanelerde, atölyelerde, kamyon kasalarında, fabrikalarda, makinelerin başında, 3. Köprü’de, AVM önünde, direksiyonda, askeriyede, yüksekte, yerin altında, havada yahut havasız, düşerek, yanarak, boğularak, ezilerek, parçalanarak, paramparça olarak, cereyana kapılarak, altta kalarak, bazen kendi hayatına kıyarak can vermesidir… Sermayenin, otoritenin, hiyerarşinin, köleliğin, yabancılaşmanın değirmenine kan vermesidir! *** Mithat Kocatepe ile Metin Kaptan 7 katlı inşaatın dış cephesinde sıva yapıyor-
du.
“Ecel” denen iskele tahtası kırıldı. Güvenlik halatı olmadan çalıştırılanlar yere çakıldı. İşte, Kocatepe’nin daha işe başladığı gün ölebilmesidir sınıf meselesi! Kalan iki kadın ile altı çocuktur sınıf meselesi! Aynı gün başka bir şehirde başka bir inşaatta, aynı sınıftan Seyit Sazak’ın bir otelin 15 metresinden; aynı sınıftan İdris Kayna’nın yine aynı gün bambaşka bir şehirde, bambaşka bir inşaatta 11’inci kattan aynı şekilde düşebilmesidir sınıf meselesi! Tavuk kesimhanesinde rende makinesine bakım yapan Cuma Cılır’ın paramparça olmasıdır; tam o sırada başka bir şehirde, sondaj iş-
Nihal Bengisu Karaca Habertürk
Karaca, Haşim Kılıç’ın konuşması karşısında Başbakan’ı savunacağım diyerek AKP’nin yasama, yargı ve yürütmeyi zaten kontrolü altında tuttuğunu itiraf edip, top yekûn muhalefete saldırıyor. Karaca: “Haşim Kılıç’ın hükümete ayar verme konuşmasının en çok muhalefeti memnun ettiği gözlerdenkaçmadı. Oysa AYM ve Haşim Kılıç’ın böyle bir konuşmada karar kılmasının en temel nedeni, yasamaorganında da, yürütme organında da güçlü olan bir parti ve başkanına karşı tatmin edici birmuhalefetin sergilenememesi.Muhalefet muhalefet edemeyince iş sokak hareketlerine ve ülke sokaktan yönetilebilir yanılsamasınagidiyor ya da siyaset yapmaması gereken bir devlet organı kendisini muhalefet partilerinin yerinekoyarak muhalefetin taleplerini ve itirazlarını dillendirme misyonu varmış gibi davranıyor.”
‘Para’lel ecel! isen de… Sivil isen de asker isen de… Devlette, özel sektörde, tarlada, madende veya gazeteci isen de! Diri isen de ve hele ölü isen de! *** “Köleleştirme” ve “yabancılaşma” insanın en önemli varlığını, haysiyetini her gün ezer. Bir de “ezilmiş, horlanmış bir etnik-dini kimlik” sahibi isen, bir de kadınsan, elbet daha da katmerli ama özü değişmez. Bir ücretin, bir işin, iş umudunun çengelinde hep asılı duranlardır sınıf meselesi! Kimliği bir yana, kişiliğini bir fabrikanın, gazetenin, tersanenin, devlet dairesinin, banka şubesinin, plazanın, atölyenin, çiftliğin, kışlanın dış kapısına asıp sadece bedenini değil, “otorite, mesai şartları ile geçim tehdidi”ne adeta ruhunu teslim edenlerdir “sınıf meselesi! Yaşayıp gitmek yine de bir şeydir ya… Etnik-dini kimliğin, aidiyetlerin, TV dizilerin, erkek muhabbetlerin, kadın tedirginliklerin, ev telaşı, çocuk koşuşturmacası, maçlar kaçkaçlar, en çok kendine benzeyenlere nefret, haset ve fesat insanı oyalar, ovalar ya… En özet, en mutlak, en açık haliyle, günde 6 işçinin birden işyerlerinde ölmesidir sınıf meselesi!
Ruşen Çakır Vatan
Çakır Başbakan’ın 23 Nisan’da Ermeni soykırımı ile yayınladığı açıklamanın halklar nezdinde ne zaman samimi algılanacağını belirtiyor. Çakır: “Bu noktada onun “affedersiniz Ermeni, Rum...” gibi sözleri, Uludere/ Roboski katliamı hakkında özür; Gezi direnişinde hayatını kaybetmiş gençlere rahmet, ailelerine başsağlığı dilememiş olması. Üstelik 15 yaşındaki Berkin Elvan’ı bir terörist gibi gösterip miting meydanında annesinin yuhalanmasına zemin hazırlamış olması gibi örnekler hatırlatıldı. Bu hatırlatmalar son derece yerindedir. 100 yıllık bir insanlık dramıyla yüzleşme konusunda olumlu bir adım atmış olan Başbakan’ın kendi ülkesinde yeni dramların yaşanmaması konusunda da hassasiyet göstermesini beklemek herkesin hakkıdır.
Kötü
1 Mayıs’a günler kala ve her zaman, bu sistem oldukça en yakıcı gündem tartışmasız sınıf meselesi. Hele ki Türkiye koşullarında, her gün fabrikada, inşaatta, madende veya atölyede düşen, yanan, parçalanan sonunda ölen işçiler. Habertürk’ten Umur Talu asıl noktaya dikkat çekiyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı ve karşısında birlik beraberlik içinde oturan Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan “paralel yargı” üzerine konuşurken… ‘Para’lel ecel bir günde 6 can daha almıştı. *** Memleket her tür bölünme-bölünmezlik meselesini konuşuyor… Pek konuşamadığı tek şey “sınıf tahakkümü”! Lanetli bir mirasmış gibi, muhafazakârları, sağları bırakın, kendine “sol” diyen nicesinin defterinde de böyle bir şey yok yahut silinmiş. “Sınıf meselesi” 1 Mayıs meselesi değildir ki sadece. “Sınıf meselesi” sadece toplu sözleşme yahut ücret de değildir. “Sınıf meselesi” kölelik şartlarına ve yabancılaşmaya dairdir. İyi ücretle de kötü ücretle de… İşin varken de işsizken de… Takımın şampiyonken de küme düşerken de… Allah yardım ederken de etmezken de… AKP’ye oy verirken de, CHP’ye, MHP’ye, BDP’ye, ötekilere verirken de… Türk isen de, Kürt isen de, Ermeni isen de… Dini-etnik kimliğin hakim kimlik ise de, tarih boyunca hırpalanmış, aşağılanmış, ezilmiş ise de… Sünni, Alevi, Hıristiyan, Yahudi, Budist yahut ateist
emek ise temsili… Talanlar, katliamlar, ötekileştirmeler gözümüzün önünde, canımızın içindedir vatanımızda; eşitlik, dayanışma ve empati ise temsili… Berkin`in bayram diye duyumsadığı özgür zamanlara bayram deriz biz; ötekileştirilen çocuklarımızın huzurlu olduğu günlerde bayram ederiz. Öteki çocuklarımız bayram etsinler diyedir alın terimiz, bilincimiz ve emeğimiz. Ah can parçalarımız, biriciklerimiz…Bayramlar size ne de yaraşır; bayram hazırlığı belleyin e mi isyanımızı, direnişimizi, mücadelemizi!
İyi Kötü Çirkin
Çirkin çisi Bahattin Bilgiç’in başına düşen demir parçasıdır. *** Sınıf meselesi; aynı sınıftan oldukları ve aynı sınıfta ve hep aynı şekillerde öldükleri halde, bunca insanın, yaşarken kendilerini başka başka sınıflarda sanabilmesidir! *** Hukuk sadece Başbakan ile Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın çekiştirdiği kanunlar değil… Sadece “paralel yargı” diye üzerinde kapışılan cüppeler, makamlar, kürsüler değil… Hepsinin birden, patronlarla, ağalarla, beylerle, hocalarla, paşalarla birlikte, “Bir sınıfın bir başka sınıf üzerinde ekonomik, siyasi, sosyal tahakkümü” için üzerinde hep uzlaştığı; kölelikyabancılaştırma şartları ile katliam gibi iş cinayetlerine tek laf etmedikleri “Ecel hukuku”dur bir de! Umur Talu Habertürk gazetesi yazarı
İbrahim Karagül Yeni Akit
Karagül’ünde konusu AYM töreninde konuşan Kılıç. Anlattığı mağdur da ayakkabı kutularından milyonlar çıkan, tapelerinde yalanları yolsuzlukları ortaya çıkan AKP. Karagül: “Bir taraftan özgürlükler kapsamında Twitter yasağına müdahale ediyorsun ama bu ülkede binlerce insanın dinlenip fişlenmesi, haklarında suç ihdas edilmesi, sanal örgütler icat edilip örgüt üyesi yapılması, haklarında dosyalar tutulması hakkında tek söz söylemiyorsun. Bu insanların bireysel özgürlükleri ne olacak? Bunlardan daha büyük özgürlük ihlali olur mu? Yoksa bunlar Anayasa ile teminat altına alınmış değil mi? Hangi vesayetçi yapı bu kişilerin özgürlüklerini tehdit ediyor? Bunlar Türkiye’nin esaslı meseleleri değil mi?”
günlüğü İlker Eraslan
Başka gündemlerin yanı sıra Taksim’de 1 Mayıs gündemi bu hafta da yine devam etti. Çağrılar yapıldı, tepkiler dile getirildi... @BhclevlerDynsma DAYANIŞMA FORUMLARI OLARAK 1 MAYIS’TA TAKSİM’DEYİZ.. @ilberhocaniz Ülkesinde 960 bin çocuğun çalıştırılmasını sorgulamayanlar, 1 Mayıs’ta neden Taksim’de olduklarını sorgulamasınlar çok rica ediyorum! @asliaydintasbas Yeni model TOMA’lar gelmiş. 1 Mayıs’ta ilk kez Taksim’de görücüye çıkacaklarmış. Ne güzel! TOMOKRASİMİZE hayırlı olsun!! @zaytungtv Başbakan Erdoğan: ‘’1 Mayıs’ta Taksim’e gireceğiz!’’ diyenlere: ‘’I. Viyana Kuşatması’nda nerdeydiniz!..’’ @kaansezyum 1 mayıs günü Taksim ve Kadıköy başta olmak üzere meydanlarda hava sağanak gazlı olacak gibi görünüyor. @AlperTurgut01 Doğu Perinçek, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmayın çağrısı yapmış, tam AKP’ye bakan olacak insan aslında, harbiden kıymetini bilen yok.
KULTUR-SANAT
18
29 Nisan 2014
+18’e ‘İtirazım Var’
Geçtiğimiz hafta vizyona giren ve Kültür Bakanlığı tarafından 18 yaş altına yasaklanan Onur Ünlü’nün ‘İtirazım Var’ isimli filminin yapımcı şirketi, karara itiraz etmişti. ‘İtirazım Var’ filmine getirilen +18 yaş sınırı, sanatçılar, sinemacılar ve filmi izleyen herkes tarafından eleştirilmişti. Bakanlık itirazın sonucunda filmi yasağını +15’e çekti.
İnanılmaz Örümcek-Adam 2 Yönetmen: Marc Webb Oyuncular: Andrew Garfield, Emma Stone tür: Aksiyon , Fantastik
Kahramanlığın sorumluluk isteyen zorlu yanlarına şahit olmaya başlayan Parker’ın her günü daha karmaşık, daha yoğun geçiyor…
İSTANBUL sara kürkçügil
ve şiddet içermesi nedeniyle 18 yaş ve üzeri izleyici kitlesi içindir. ‘İtirazım var’ filmine Kültür Televizyonda gösterilmesi haBakanlığı’nın 18 yaş sınırı linde 24.00-06.00 saatleri arası getirmesi büyük tartışma yaratırken uygundur” kararı alınmıştır. filmin senaristi ve yönetmeni Onur “Filmin içeriğine bakıldığında Ünlü, Kültür Bakanlığı’na konu ile şiddet içeren sahnelerin son derece ilgili olarak itiraz dilekçesini sun- sınırlı olduğu, küfür ve kötü söz muştu. küfür ve kötü söz kullanımının yaş Bugün karar alan Kültür Bakan- sınırlaması getirilmeyen diğer filmlığı, filme getirilen +18 yaş sınırını lere oranla kısıtlı olduğu, filmin hiç +15’e düşürdü. Açıklamayı filmin bir planında cinsel istismar işaret yönetmeni Ünlü twitter hesabından edecek bir kullanım bulunmadığı, duyurdu. korku öğelerinin hiç yer almadığı bütün bunlara bağlı olarak ahlaka 18 yaş sınırının gerekçesi... mugayir, dini değerleri suistimal “Yapımını gerçekleştirdiğimiz ‘İtira- eden ve insan onurunu rencide zım Var’ adlı eser 17 Nisan tarihin- edecek bir unsurun olmamasına de ‘Değerlendirme ve Sınıflandırma özellikle itina gösterildiği için yuAlt Kurulu Başkanlığı tarafından karıdaki karara itiraz ediyor, ‘De‘Yönetmeliğin 11. maddesi gereğin- ğerlendirme ve Sınıflandırma Alt ce film çocukların ve gençlerin ruh Kurulu Başkanlığı’ tarafınca yenive beden sağlığını etkileyici unsurlar, den incelenmesini saygılarımızla arz genel ahlak, insan onuruna aykırılık ederiz.” şeklinde açıklanmıştı.
Film hakkında Selman Bulut, bir zamanlar antropolojiyle ilgilenmiş eski bir boksör, şimdilerdeyse bir camide görev yapan sıra dışı bir imamdır. Bir gün camide namaz kıldırdığı sırada caminin içi silah sesleriyle yankılanır. İçeride bulunan kişilerden biri yere yığılır ve hayatını kaybeder. Olay yerine gelen polis ilk delilleri toplar ve araştırma süreci başlar. Selman Bulut bu olay sonrasında harekete geçer ve şüphelendiği kimi kişi ve durumların üzerinden davayı çözmeye karar verir. Her ipucu işleri beklemediği
bir noktaya götürür ve olaylar gittikçe daha gizemli bir hal almaya başlar… ‘İtirazım Var’, beyaz perdede en son ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ filmiyle kamera arkasına geçen, televizyondaysa ‘Ben de Özledim’ izleyiciyle buluşan Onur Ünlü ‘nün son sinema filmi. Başrolünde Serkan Keskin’in yer aldığı polisiye türündeki filmin senaryosu ve yönetmenliği Onur Ünlü ‘ye ait. Diğer rollerde ise Hazal Kaya, Büşra Pekin, Öner Erkan ve Osman Sonant gibi isimler bulunuyor. KÜLTÜR-SANAT
Esmeralda’ya büyük aşk
Bir ömürlük başarı Bu yıl 19. kez gerçekleşecek olan Londra Türk Film Festivali’nde, ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü, açılış gecesi usta oyuncu Serra Yılmaz’a verilecek. 22 Mayıs-1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival, Birleşik Krallık’ın simge binalarından 02 Millennium Dome’da açılışını yapacak. Festival’in açılış gecesi verilecek ödülü, geçtiğimiz yıllarda Türk sinemasının dev isimleri Türkan Şoray, Şener Şen, Hülya Koçyiğit ve Kadir İnanır almıştı. Her yıl festival izleyicilerinin oylarıyla belirlenen ‘GoldenWings İzleyici Ödülü’ ise festivalde yer alan uzun metrajlı
filmler arasından yine Londra’daki izleyicilerin oylarıyla belirlenecek. Türk sinemasının usta isimlerinin imza attığı filmlerin yanı sıra, yeni nesil yönetmenlere de kapısını açık tutan festival, ilk filmler, kısa film seçkisi ve sinemacılarla yapılacak söyleşilerle festival süresince Londra’da Türk sineması rüzgârı estirecek. Türk sinemasının usta isimlerinin imza attığı filmlerin yanı sıra, yeni nesil yönetmenlere de kapısını açık tutan festival, ilk filmler, kısa film seçkisi ve sinemacılarla yapılacak söyleşilerle festival süresince Londra’da Türk sineması rüzgârı estirecek. KÜLTÜR-SANAT
Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Notre Dame’ın Kamburu şimdi de Türkiye’de. Fransız yazar Luc Plamondo ile müzisyen ve söz yazarı Richard Cocciante’nin sahneye aktarımı ile 22 Nisan tarihinde ilk gösterimini gerçekleştirdi. Yoğun ilgi gören oyun ilk gecesinde 2 bin 2 yüz kişi ile açılışını yaptı. Gerek müzik ve ses efektleri gerekse görselleri ile seyirciden tam not aldı. İlk kez oynanan Notre Dame de Paris yoğun ilgi görmesinin yanı sıra biletlerinin şimdiden tükenmesiyle de hayal kırıklığına uğrattı. Notre Dame de Paris’nin Çingeneler tarafından katedrale bırakılan kambur, çirkin, sağır bir
çocuk ve en sevdiği yer olan katedralin çan kulesi. Ta ki kalbinde bir şeyler hissetmesini sağlayan o güzel çingene kızı Esmeralda’yı görene kadar… Bu dramatik yapıt sizleri 1800’lü yıllara götürüyor ve insanların değer verdikleri şeyleri nasıl ayakta tutabileceğini büyülü atmosferiyle gösteriyor. Oyunun efsane şarkısı Belle ise Fransız televizyon izleyicileri tarafından 20. yüzyılın en iyi şarkısı, Rus izleyiciler tarafından ise on yılın şarkısı seçildi. 15 farklı ülkede düzenlenen turnenin ardından İstanbul’a gelen Notre Dame de Paris 4 Mayıs tarihine kadar Zorlu Center PSM ve Ana Tiyatro’da izleyicisiyle buluşmaya devam edecek. KÜLTÜR-SANAT
Dom Hemingway Yönetmen: Richard Shepard Oyuncular: Jude Law, Richard E. Grant tür: Komedi , Polisiye
Suç dünyasının Nirvana’sı için 12 yıllık hapisin ardından Londra sokaklarından kurtulmak ve kızıyla arasını düzeltmek hiç de kolay olmayacak.
Lal Yönetmen: Semir Aslanyürek Oyuncular: Erkan Can, Erdal Sarı Tür: Dramatik komedi
1970’lerde küçük bir köyde yaşayan iki arkadaş Adana’ya gidip “Endişe” filmini çeken Yılmaz Güney’in fotoğrafını çekmeyi hedeflerler !
Karanlık İşler Atölyesi
Öncü-özgür sanat tartışmalarına katkı sağlamayı amaçlayan, sanatın düşünüldüğü, öğreniminin yapıldığı ve sanatsal üretimin gerçekleştirildiği bir ortamı katılımcılara sunan Karanlık İşler Atölyesi, İstanbul’un 100 yıllık semti Balat’ta kapılarını açıyor. Kendini bir sanat inisiyatifi olarak temellendiren atölye ile üretim ihtiyacını karşılayacak bir mekanı hayata geçirmiş oldu. Atölye bünyesinde gerçekleşecek olan haftalık çalışmalar, geniş çaplı paneller ve etkinlikler sanat-kültür alanında kişisel ve kolektif üretim amacını taşıyanların bir araya geldiği alternatif bir alan olacak. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Kulakların Pasını Silecekler
Caz yeniden yorumlanıyor
İç Ses
Sevilen üç güzel sanatçı… Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu kulaklarınızın pasını silmek ve müziğe doyurmak için buluşuyorlar. 25 Nisan 20:30’da verecekleri konserde Garaj İstanbul sahnesinde müzikseverleri bekliyorlar.
Bir kadının hayat mücadelesindeki zorluklarını bütün gerçekliği ile başarılı bir şekilde konu alan “Sürpriz ”adlı tiyatro, 2a Caz standartlarının çok sesli aranjmanlarını orkestra eşliğinde yorumlayan Dolce Caz Vokal Grubu, Merve Erdal, Duygu Yücesoy ve Damla Güneş ile sahneye çıkıyor.
Modern bir Adem ile Havva hikayesi... Oyuncuların konuşamadığı, kişilerin iç seslerinin konuştuğu bir performans. Geleneksel tiyatro anlayışına meydan okuyan İÇ SES, 25 Nisan günü saat 20:30 Sahne Cihangir’de iç sesinizle buluşmayı bekliyor.
SPOR
19
29 Nisan 2014
Galatasaray kupaya koşuyor
Şampiyonluğa bir adım daha
La Liga’da Atletico Madrid, ligin 35. haftasında Valencia karşısına çıktığı zorlu karşılaşmadan 1-0’lık üstünlükle ayrıldı ve galibiyet serisini 9 maça çıkardı. Bu galibiyetle şampiyonluğa bir adım daha yaklaşırken puanını 88’e çıkardı ve gerisindeki Real Madrid ve Barcelona’ya yaklaşmak için fırsat vermedi. Hafta içinde Şampiyonlar Ligi’nde Chealsea ile 0-0 berabere kalan Atletico Madrid, ligdeki bu önemli maçtan Raul Garcia’nın 43. dakikadaki kafa golüyle galip ayrıldı. 90. dakikada ise Juanfran kırmızı kart görerek Madrid ekibini 10 kişi bıraktı. Üst üste 9. maçını kazanıp ligde bir devrim yaratmaya hazırlanan Atletico Madrid, gelecek haftalardaki Levante ve Malaga sınavlarından da zaferle çıkması halinde, son maç olan Barcelona ile Nou Camp’ta karşılaşmadan önce şampiyonluğunu ilan edecek. SPOR
Euroleague’de Fenerbahçe’yi yenerek Avrupa Şampiyonu olan Galatasaray Odeabank, Türkiye şampiyonluğuna da bir o kadar yakın. Kadınlar Basketbol Ligi final serisindeki rakibi Fenerbahçe’yi 69-59 mağlup eden sarı kırmızılı ekip, serideki 2. galibiyetini alarak 2-0’lık üstünlük yakaladı ve şampiyonluğa yürümeye devam etti. Abdi İpekçi’de oynanan serinin 2. maçında Fenerbahçe’yi ağırlayan Galatasaray büyük taraftar desteğiyle maça başladı. İlk çeyrekte savunmada geçit vermeyen Galatasaray, Sancho Lyttle’ın yüksek yüzdeleriyle çeyreği 19-8 önde kapattı. 2. çeyrekte etkili olan Fenerbahçe aradaki farkı eritti ve çeyrek 32-31’lik Galatasaray üstünlüğü ile sona erdi. Büyük çekişmelere sahne olan 3. çeyrekte ise üstünlük devamlı el değiştirdi ve 48-48’lik skorla devre kapandı. Son çeyrekte hatalarını büyük oranda düşüren Galatasaray, Kelsey Bone ve Torrens ile farka gitti ve maçı da 69-59’luk skorla kazandı. SPOR
Şampiyon Fener Fenerbahçe, ligi 3 hafta kala bitirdi, 19. şampiyonluğunu resmen ilan etti... 50 bin kadın taraftar Saracoğlu’nu doldurdu, dışarda ise milyonlar son düdükle coştu. Futbolcular ve teknik heyet, bu zaferi Başkan Aziz Yıldırım’a armağan etti, Türkiye Sarı-Lacivert’e boyandı. Saçlar gitti Fenerbahçe’nin şampiyonluk kutlaŞampiyonluk maçı lig tarihi ması renkli görüntülere sahne oldu. açısından bir ilkti... Fener- Bunlardan biri de Alper Potuk’un bahçe’nin cezası nedeniyle Şükrü saçlarının saha ortasında kesilmesi sıSaracoğlu Stadı’nda sadece kadınlar rasında yaşandı. Sezon başında Fenerve çocuklar vardı. Fenerbahçe’nin bahçe’ye transfer olan ve ilk senesinde şampiyonluğu daha maç bitmeden şampiyonluk yaşayan Alper Potuk, ilkesinleşti. Beşiktaş’ın Sivas’ta 3-0 ginç bir kutlamanın kahramanı oldu. geriye düşmesiyle Kadıköy’de coşku Takım arkadaşları, genç futbolcunun iyice yükseldi. uzun saçlarını saha ortasında kesti. Hakem Tolga Özkalfa’nın son düdüğü ise şampiyonu resmileştirdi. Fenerbahçe bitime 3 hafta kala en yakın rakibi Galatasaray’ın 12 puan önünde tarihinin 19. zaferini ilan etti SPOR emre başar kara
İlk tebrik Galatasaray’dan! Galatasaray’dan centilmenlik örneği! Sarı kırmızılılar, ezeli rakepleri Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu jet hızıyla kutladı! Galatasaray’ın resmi internet sitesinden yayınlanan mesajda “2013-2014 Spor Toto Süper Lig Şampiyonluğu’nu kazanan Fenerbahçe Futbol Takımı’nı kutluyor, ezeli rakibimiz, ebedi dostumuz Fenerbahçe camiasına sevgilerimizi yolluyoruz” denildi.
Yanal, şampiyonluk yaşayan 3. Türk teknik adam Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, Mustafa Denizli ve Aykut Kocaman’ın ardından sarı-lacivertli takımla şampiyonluk yaşayan üçüncü Türk teknik adam oldu. 5 oyuncu ilk kez şampiyonluk sevinci yaşıyor Fenerbahçe’nin kadrosundaki 15 oyuncu, sarı-lacivertli formayla ilk kez şampiyonluk sevincini yaşıyor. Ligde en son 2010-2011 sezonunda şampiyon olan Fenerbahçe’nin bu sezon kadrosunda bulunan 24 futbolcudan 15’i ilk kez sarı-lacivertli formayla şampiyonluk gördü. Yanal kariyerinde ilki yaşadı Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal Süper Lig’de kariyerinin ilk şampiyonluğunu yaşadı. Teknik adamlık yaşamında ilk kez bu sezon “Üç Büyükler”den birini çalıştıran Yanal, tecrübesini Süper Lig şampiyonluğuyla taçlandırdı.
El yapımı otomobil! Bursa İnegöl’de yaşayan 33 yaşındaki Münür Bali aslında traktör tamircisiydi. Traktör tamirciliğini bırakıp 2 yıl önce çalışmalara başlayan Bali, profil, ön takım, aks, motosiklet, plastik,
sac, buzdolabı parçaları kullanarak kendi başına otomobil üretti. Bali, otomobille çocukları mahallede gezdirdiğini söyledi. El yapımı otomobil alıcısı olursa ise 2 bin TL. toplum
Bak Burhan bu, meydan:
1 Mayıs’a günler kala AKP hükümeti halkı Taksim’den uzaklaştırmak için türlü türlü uğraşlarına devam ederken Burhan Kuzu da son açıklamasında “Taksim Meydanı diye bir meydan yok” dedi. Ondan mıdır, bir hafta önceden Taksim Meydanı’nı polis bariyerleriyle doldurmanız? Korktuğunuz gibi olacak, halk, 1 Mayıs’ta Taksim’e yeniden sahip çıkacak. TOPLUM Ceday avcı
Anayasa Mahkemesi’nin ‘Kuruluş Yıldönümü Töreni’ne katılan Burhan Kuzu, mahkeme başkan ve üyelerinin resimlerinin sergilendiği alanı gezerken gazetecilere “Yuh” dedirten açıklamalarda bulundu. Gazeteciler, Kuzu’ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1 Mayıs kutlaması için aldığı kararın bağlayıcı olup olmadığını sorunca “AİHM’in bu gibi konularda karar alma yetkisi yok. Esasen siyasi bir karardır eğer böyle bir karar almışsa” cevabını verdi. İyice şaşırdınız... Kuzu, bunların üstüne 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkacak halk için “Biz onların özgürlüklerini kullanmasını engellemiyoruz ki. ‘Şurada değil de şurada kullan’ diyoruz” diye konuştu. İşçiyi, emekçiyi Taksim Meydanı’dan uzaklaştırmak için Yenikapı’yı adres gösterenler bir de “Özgürlük kısıtlamıyoruz” diyerek üste çıkmaya çalışıyor. Kuzu da çelişkili konuşmalarıyla iyice kendini şaşırmış durumda. Hoş, AKP kabilesi zaten 1 Mayıs korkusuyla ne yapacağını bilemiyor. Sesini yükselten halkın alanı Taksim Meydanı Asıl “Yuh” dedirten kısım ise Kuzu’nun Taksim Meydanı için “Taksim Meydanı diye bir meydan yok” demesi.
18SORU Ali Murat Akdemir Öğrenci/istanbul
İnsan boyu ekmek Ordu’nun Fatsa ilçesinde bir fırında üretilen dev ekmek görenleri şaşkına çeviriyor. İnsan boyundaki ekmek, 10 kilo ve 2 saatte pişiyor. Ustaların rekabetinden dolayı yapıldığı anlaşılan ekmekten önce 4 metre boyunda pide yapılmış. Antalya’dan Tekirdağ’a sipariş aldıklarını söyleyen ustalar, ekmeklerin doğal olduğunu belirtti.
Yıllardır 1 Mayıs alanı olan Taksim Meydanı, solcuların, emekçilerin, hükümete karşı sesini yükselten halkın alanı olan Taksim Meydanı bir anda yok oluverdi. Gerçi, Taksim Meydanı sizin için yalnızca korkulardan ibaret olsa gerek. Kuzu’nun da meydanı kabul etmemesi ondandır.
Kuzu’nun son açıklaması dahil emekçinin 1 Mayıs mitingini küçültmeye çalıştılar. Ancak yaptıkları her saçma açıklamayla kendileri daha da düştüler. Biz, AKP daha ne kadar düşebilir diye düşündük ama halk 1 Mayıs’a da Taksim’e de bir kez daha sahip çıktı, siz çok düştünüz...
Daha da düşmezler dedik ama çok düştünüz 1 Mayıs’ta halk Taksim’e çıkmakta kararlı olduğunu her vurguladığında AKP’den, Vali Mutlu’dan, Tayyip Erdoğan’a, Kuzu’dan Arınç’a yasakçı açıklamalar gelmeye devam etti.
Korkunun ecele faydası yok Halkı Taksim’den uzaklaştırmaya çalışan hükümetin korkusu iyice gün yüzüne çıktı. 1 Mayıs’ın tam bir hafta öncesinde kamyonlarla Taksim Meydanı’na polis bariyerleri getirildi. Bariyerler, meydana çıkan Divan
Kavşağı, Mete Caddesi ve Taşkışla Caddesi’ne bırakıldı. Bariyerlerin Taksim’e çekilmesinin ardından polis Kazlıçeşme’de TOMA tatbikatı yaptı. Halk Taksim’den MEYDAN okuyacak Bizlere Emniyet’in ve AKP’nin korkusunu 1 Mayıs’a kadar eğlenerek izlemek düşüyor. 1 Mayıs’ta ise halk AKP’ye Taksim’den meydan okuyacak. Kuzu’nun da zihnine silinmeyecek bir şekilde Taksim Meydanı kazınmış olacak. Dubalarla yaptıkları tatbikatlar bir işe yaramayacak, 1 Mayıs’ta halkın coşkun akan selini durduramayacaklar…
Uydurma habercilikte çağ açtılar Her sene 1 Mayıs öncesi komplolarını sıralayan yandaş medya yine rahat durmuyor. Akıl sınırlarını zorlayan yandaş medya bu 1 Mayıs’ı da paralellere bağladı. Gazetenin manşetinde herhangi bir kaynak ya da mahreç belirtilmeden “Paralel yapının polisleri, 1 Mayıs günü ‘hastane raporu’ alınması konusunda örgütlendi. Bazı emniyet
Hindistan’da yaşayan Mahashta Murasi, tam 179 yaşında. Üstelik yaşını kanıtlayacak her türlü belgeye de sahip. 6 Haziran 1835 doğumlu Hintli Murasi, 1957’ye kadar ayakkabıcılık yapmış. 122 yaşında emekli olmuş. Sağlık sorunlarıyla ilgili geçmişte bir kaydı bulunmayan
Vız gelir bariyeriniz
Hindistan’da 63 yaşındaki kişinin iş adamı 33 gramlık altın külçelerini Singapur’da satın alarak yuttuktan sonra Hindistan’a giriş yaptı. Dışkı yoluyla altınları çıkarmayı planlayan işadamı küçük altın külçelerinin ince bağırsaklarında takılı kalmasıyla ameliyat oldu. Altın yuttuğunun ortaya çıkmaması için ise doktorlara “Pet şişe kapağı yuttum” dedi.
müdürleri, ‘Rapor alan polisler hakkında inceleme başlatılacağı’ uyarısı yaptı. Bunun üzerine derin örgütün memurları, ‘Taksim’deki 1 Mayıs’ta görev alsak bile, herhangi bir taşkınlığa karşın ‘müdahale’ çağrısına uyulmayacak’ dedi. ” Şeklinde haber yaptı. Biz yandaş medyanın haberini yapmaktan bıkıyoruz, onlar saçmalamaktan hala sıkılmadılar. toplum
Hadi ateistler bunu da açıklayın 1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Bencillik 3. Mutluluk nedir? Sevdiğin insanın sana olan sevgisidir 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiğin insanın seni sevmemesi 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Bencillik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan söylemek 7. En sevmediğiniz şey? İki yüzlü insanlar 8. En sevmediğiniz kişiler? İki yüzlü insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Fikirlere saygılı olan insanlarla konuşmak 10. En sevdiğiniz şair? Turgut Uyar 11. En sevdiğiniz yazar? Albert Camus 12. Kahramanınız? Che 13. Kadın kahramanınız? Emilia Clarke 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Etli her yemek 17. En sevdiğiniz düstur? Taht oyunları oynarken ya kazanırsın, ya ölürsün. Ortası yoktur. öleceğimizi kabul etmeliyiz 18. En sevdiğiniz söz? Güzel günler göreceğiz güneşli günler…
Altın bisküvi
Murasi’nin son doktoru 1971’de vefat etmiş. Hintli adam insanlık tarihinin en yaşlı kişisi olarak Guienness Rekorlar Kitabı’na girdi. Azrail’in kendisini unuttuğunu söyleyen Murasi, 150 yıldan fazla yaşayan insanın olmadığını söyleyerek “ölümsüz” olduğunu iddia ediyor. toplum
2001’in tableti Tablet bilgisayar dendiğinde akla ilk gelen isim olan Apple’ın iPad’inden çok önce, 2001 yılında Nokia’nın kendi markasıyla bir tablet geliştirdiği; ancak ölü doğduğu ortaya çıktı. Çok düşük özellikleriyle birlikte satılmadığı için şirketin imha ettiği tabletlerden geriye sadece fotoğrafları kaldı. Nokia’nın tablet hevesi ise kursağında kalmış oldu.
Dede ile torun rekora koşuyor
Eskişehir’de dede Halit Aydoğan ve 12 yaşındaki torunu 11 ayda 800 kilogramdan fazla atık pili toplayarak kendi rekorlarını kırdı. “Çevre gözbebeğimiz” diyen Aydoğan, her yıl çevreci okul kampanyalarına katıldığını söyledi. Çevreyi korumak için engel tanımayan ve herkese örnek olan ikili, kış aylarında arabayla, yaz aylarında ise bisikletle gezerek atık pilleri toplamış. Daha evvel 160 kilo, 110 kilo, 55 kilo ve 30 kilo atık pil toplayan dede ile torunun istekleri herkesin çevre kirliliğine karşı duyarlı olması. Dede ile torun 3 ay önce de 1,5 milyon mavi kapak toplamıştı. toplum