10 Haziran 2014 Salı Sayı: 138 l
l
.
Güzel günlerin habercisi...
.
1 TL www.yarinhaber.net l
..
..
lıce’de 2 ınsan oldu
barıs, bu mu?
Ramazan Baran (24)
AKP, Kürt halkı olmadan gerçekleştirdiği çalıştay sırasında, ilçelerine yapılmak istenen kalekolu protesto eden Lice halkının üzerine ateş açtı. İki insanın kurşunlanarak ölmesine neden oldu.
AKP, kalekollarını ve yaptığı askeri yığınaklarla Kürt illerinde olağan üstü hal koşullarından farksız bir yaşamı “barış” yolunda adım olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Lice’de kalekol yapımını protesto eden halkın üzerine askerlerin açtığı ateş sonucu Ramazan Baran (26) ve Hacı Baki Akdemir (50) hayatını kaybetti. Halka kurşun sıkan AKP’nin çözüm sürecinin yaşandığı bu dönemde ‘barış’ı ağzına nasıl alacağı ve halkın yüzüne nasıl bakacağı merak konusu…
Halkların barış talebinin karşısında AKP’nin tavrının, ilçelere kalekollar inşa ederek iktidarını silahların gölgesinde sağlama almak olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Gezi direnişinde biber gazı ve plastik mermilerle kendini protesto edenlere saldırmaktan geri durmayan AKP, yıllardır övündüğü çatışmasızlık ortamının sözde olduğunu halka kurşun sıkarak bir kez daha gösterdi. Türkiye’nin dört bir yanında halklar ise Lice’deki katliamı protesto etmek sokaklara döküldü. güncel 03
AKP’yi aklama merkezi: TÜBİTAK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ses kayıtlarının incelemesini tamamlayan TÜBİTAK uzmanları, kayıtların montaj olduğunu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait olmadığını iddia etti. TÜBİTAK bilirkişi raporunda şöyle denildi: “Konuşma bütünlüğünü sağlamak için kelimelerin dahi parça hecelerden oluşturularak, istenen yeni kelimenin türetilerek ortaya çıkarıldığı ilginç bir uygulama ortaya konmuştur.”
“ilginç bir şekilde” diye bilimsel yöntem mi olur? AKP’nin düpedüz ortada olan hırsızlıklarını aklamak için ne bahane uyduracağını şaşıran TÜBİTAK, “uzmanlar” tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda bilimsellikten bir hayli uzaklaşarak “çok ilginç bir yöntem kullanılmış” yorumunu yaptı. AKP’ye köşeye sıkıştığı anda can simidi olan TÜBİTAK, bilimsellikten yandaşlığa geçiş yaptığını ilan etmiş oldu. güncel 10
İşçiler 15 Haziran’da buluşmaya çağırıyor:
Yaşamak için birlik olalım
Taşeronun yasaklanmasını isteyen emekçiler, inşaatlarda iş güvenliği alınmadan çalıştırılan işçiler, patronlara karşı sendika hakları için mücadele edenler, daha fazla işçi ölümü yaşanmasını engellemek için neler yapacaklarını konuşmak üzere Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun toplantısında buluşacaklar. Şantiyelerde çalışan işçiler açıklamalarında herkesi 15 Haziran günü saat 14:00’da toplanmaya çağırdılar. emek 09
Hangi bayrak ölen iki canı geri getirecek?
Tayyip Erdoğan sözlerinde Lice’ye saldırıd a bulundu. Uzun süredir kalekollara karşı yol kap atma eylemi yapan yöre halkına karşı kurşun sıkan dev let güçleriyle ilgili herhangi bir yorum yapmazken, halkın tepkisi sonrası yapılan bayrak indirme eylemine ise tüm konuşmasınca ateş püskürdü. “Çocuk da olsa affetmeyiz” diye n Erdoğan, bedeli neyse yerine getireceğiz, tehdidinde bulu ndu. Erdoğan’ın emri ardından illerde Lice’ye destek vermek için sokağa dökülenlere saldırı haberleri gelmeye başl adı. güncel 03
Bir dönem kapanıyor HAKAN ÖZTÜRK Lice’de vur emri SİBEL UZUN Acı analiz ve çıkış yolu
cinaAKP’nin Kadın yeti gerçeğiyasaların yeterkorkusu ni, liliğini ve AKP’nin kadınların kadın politikasını, Cinayetlerini büyük Kadın Durduracağız Platşehirlerde formu Genel TemGülsüm Kav olması silcisi ile değerlendirdik.
Kav, şehirlerin büyümesi ve modernleşmesiyle kadınların da bundan hakları olanı almak istediklerini, bu noktada kadınların artık ‘büyük şehirlerin parçası olması’nın AKP’ye uymadığını anlatıyor. esas mesele 15
04 Aklın yolu 05 Uyanış 06
AKIN BİRDAL
Cansuyu
Sapla saman ERK ACARER
08 Bağzı şeyler
Testi GÜN ÇAĞ AYDIN
11 Prizma
Brezilya’da kupanın “halk” yüzü Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Brezilya’da protestolar artıyor. Halk, futbolun kamu hizmetlerinin önüne geçmesini istemiyor. Brezilya’da birçok kesim, kupaya harcanan bütçenin ülkedeki toplumsal projelere ayrılmasını istiyor. dünya 16
TOPLUM
02
10 Haziran 2014
Amasya’nın Gezi Parkı’nda direniş kazandı Amasya halkı direnişi anlattı
Küçük adalar tehlikede
Deniz seviyesindeki yükselme dünyanın çeşitli bölgelerini tehdit ediyor. BM Çevre Programı, iklim değişimi nedeniyle özellikle 52 küçük ada devletin tehlikede olduğunu bildirdi. Bu küçük ada devletlerin küçük yüzölçümü ve büyük nüfus yoğunluğuna sahip olduğuna dikkat çekildi. Rapora göre, bazı adalarda deniz seviyesi küresel ortalamadan dört kat daha hızlı artıyor. Deniz seviyeleri 1993-2009 yılları arasında dünya genelinde yılda üç milimetre kadar yükseldi. 2030 yılına kadar iklim değişikliğinin sonucu olarak mercan kayalıklarının yüzde 90’ının, 2050 yılına kadar ise tamamının tehlike altında olacağı belirtiliyor. toplum
MERS virüsü yayılıyor Suudi Arabistan’da MERS nedeniyle 282 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Eylül 2012’den bu yana 688 kişide hastalık tespit edildiği belirtildi. Ölenlerin sayısı 282 olarak açıklanırken, 353 kişinin iyileştiği, 53 kişinin tedavisine devam edildiği kaydedildi. SARS’ın değişik türü olan MERS, akciğerleri ve böbrekleri tahrip ediyor. Bağışıklık sistemini çökerten virüsün uzun süreli yakın temasla bulaştığı belirtiliyor. Kaynağı hakkında yeterli bilgi olmayan virüsten koruyucu aşı veya ilaç tedavisi henüz bulunmuyor. toplum
Amasya’da parkın akaryakıt istasyonu yapılmak istenmesine karşı halkın direnişi kazandı. Amasya halkı Gezi direnişindeki gibi çadırlar kurarak, ağaçların kesilmesini engelledi, mahkemeden “yürütmeyi durdurma” kararı çıkmasını sağladı. amasya sanem deniz kural
Devlet Demiryolları parkı, petrol şirketine 49 yıl kiralamış. 40 yıllık ağaçları 15 dakikada kestiler. Amasya’nın ciğeri parkımızı korumak için her yolu denedik.
Ağaç büyütmek kolay mı? Gençler nerede soluyacak? Yeşili zengine peşkeş çektiler. Başımızdan defolup gitsinler. Direnin gençler, geldikleri gibi gidecekler.
Ağaçların 33’ü kesildi, 70-75’i duruyor. Ağaçlara illerin plakalarını verdik. “45 Manisa Soma” gibi. Burada halk var, hangi siyasi görüşten olursa olsun”
Amasya’da Hızırpaşa Mahallesi’nde, aynı zamanda piknik alanı olan Banklar Parkı’nın petrol istasyonu yapılmak istenmesine karşı Amasya halkı direniş başlatarak parkı savundu. Ağaçların kesilmeye başlanmasına karşı ayaklanan Amasya halkı, tıpkı Gezi direnişinde olduğu gibi parkta çadırlar kurarak başlattığı direnişi kazandı ve parkın akaryakıt istasyonu yapılması karşısında mahkemeden “yürütmeyi durdurma” kararı çıkmasını sağladı. PARKIMA DOKUNMA Amasya’nın “Türkiye’nin en çok ağaç kesilen üç ilinden biri” olduğunu belirten Amasyalılar, “Parkıma Dokunma” diyerek direnişe başladı. Amasya Belediyesi önünde toplanarak yürüyüş yapan halk, bir açıklama yaparak şunları söyledi: “Türkiye’nin en çok ağaç kesilen üç ilinden birisinden sesleniyoruz; elması, kirazı, üzümü, yeşil bağları ile ünlenmiş Amasya’nın nasıl karanlığa teslim edildiğini görüyoruz. Ama buna izin vermeyeceğiz. ‘Amasya’mızın ağacına suyuna toprağına sahip çıkmaya kararlıyız. Yeşile sevdalı olduğunu her plat-
formda seslendiren Amasya Belediyesi bu istasyonla ilgili tüm resmi izinleri, halkına danışmadan vermiştir. Biz burada yapılan ağaç katliamına ve açılacak benzin istasyonuna karşı olarak bu eylemimize başladık ve sonuna kadar da sürdüreceğiz.” GEZİ DİRENİŞİ GİBİ PARK NÖBETİ Yapılan eylemin ardından Amasya halkı, tıpkı Gezi direnişindeki gibi, piknik alanı olarak da kullanılan parkta nöbet tutmaya başladı. Yakılan mumlarla Gezi’de hayatını kaybeden şehitler anıldı. Parkta çadırlar kuruldu. Belediyenin söktüğü ağaçların yerine teker teker fidanlar dikildi. Kesilmeyen ağaçlar numaralandırılarak “Gezi”, “Ali İsmail Korkmaz”, “Soma” gibi isimler verildi. DİRENİŞ KAZANDI Halkın kararlı direnişi sonucu, park alanının akaryakıt istasyonu yapılmak istenmesi üzerine açılan iptal davasında, mahkeme geçici olarak yürütmeyi durdurma kararı verdi. “Bize petrol değil, ağaç lazım” diyerek parktan ayrılmayan halk, Gezi direnişinin hâlâ devam ettiğini herkese göstermiş oldu.
Ay’da yabancı gezegen izi
Apollo uzay aracının Ay’dan getirdiği kayalar üzerinde yapılan çalışmalarda Theia gezegeninden izler tespit edildi. Uzmanlar bu keşfin, Ay’ın büyük bir patlamayla oluştuğu teorisini doğruladığını söyledi. 1980’li yıllardan bu yana Ay’ın Dünya ve Theia’nın 4,5 milyar yıl önceki çarpışmasıyla oluştuğu teorisi kabul görüyor. Çarpışmadan sonra parçalanan gezegenin, Dünya’dan kopan parçalarla birlikte Ay’ı oluşturduğu düşünülüyor. Şimdiye dek bu teori bilgisayar modellemeleriyle doğrulanmıştı, Ay’dan alınan taş örneklerinde Theia’nın izine rastlanmamıştı. Bu kez daha gelişmiş yöntemlerle yapılan taş analizleri Dünya’da yabancı bir maddenin izlerini buldu. toplum
10 haziran SALI 2014
Boğaziçi Köprüsü kapanmayacak
sayı: 138
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan onur toper Emre başar kara Fatma çakır Gülçin Şermeti hilal adaşlık ışıl demir Burak kiper ebru kaya
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz oğuzhan türk
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Havaalanı için göller boşaltıldı En kurak yazlardan birini geçiren İstanbul’da, üçüncü havalimanı inşaatı alanındaki 70 gölün suyu, kanallarla Karadeniz’e akıtılmaya başlandı. Büyük tepki çeken uygulama, kuraklık uyarılarına rağmen geri çekilmiyor. Üçüncü havalimanı projesinin nihai Çevresel Etki Değerlendirme raporuna göre, yapılacak çalışmalarda önemli miktarda dolguya ihtiyaç olacak. Raporda, bölgedeki taş ocaklarının
doldurulmasının yanı sıra su birikintilerinin de ortadan kaldırılması gerektiği kaydediliyor. Bu çerçevede alandaki göl suları kanal açılarak Karadeniz’e boşaltılmaya başlandı. Uzmanlar, bölgedeki büyük göllerde İstanbul’un ihtiyacının yüzde 5’i kadar su kaynağının olabileceğini belirttiler. Ama İSKİ yetkilileri, alandaki göl ya da su birikintisinin içme suyu olarak kullanılmasının uygun bulunmadığını iddia etti. toplum
Boğaziçi Köprüsü’nün bakım çalışmaları bu yıl yapılacak. Geçen yıl Boğaziçi Köprüsü’nün bakım çalışmaları için çıkılan ihalede köprünün 40. yıl bakım çalışmaların 540 gün süreceği ve gece 22.00 ile sabah 06.00 saatleri arasında köprünün kapalı kalacağı belirtilmişti. Ancak Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan yaptığı açıklamada, “Köprünün 540 gün kapanması söz konusu değil” dedi. Elvan, “Biz zaten çalışmalara
alttan alta başladık. Şu anda bunu fark etmiyor bile olabilirsiniz” şeklinde konuştu. Elvan, haziranın ikinci yarısından itibaren Boğaziçi Köprüsü’ndeki 6 şeritten sadece birinde kontrollü kapatmanın yapılacağını söyledi. Bakım çalışmaları kapsamında, Boğaziçi Köprüsü’nde 236 adet askı halatı değişimi, kulelerin içten çelik levhalarla güçlendirilmesi ve üstyapı yenilemesi gibi işler yapılması öngörülüyor. toplum
GUNCEL
03
10 Haziran 2014
Lice’de iki insan öldü barış bu mu?
Lice’de kalekol yapımını protesto eden halkın üzerine askerlerin açtığı ateş sonucu ölen Ramazan Baran (26) Diyarbakır’da defnedilirken, Hacı Baki Akdemir (50) Lice’de toprağa verildi. Türkiye’nin dört bir yanında halklar Lice için sokaklara dökülürken AKP, yaptığı açıklamalarla kalekol kurup, ateş açarak “barış” getirdiğini iddia ediyor.
Diyarbakır 2 insanını katil hükümetin kurşunlarıyla kaybeden Diyarbakır’da, Lice için oturma eylemi yapılarak ölenler anıldı.
Seçim için kozları
Bu mesele ciddi şekilde çözüm yoluna girmişken yaşanan lüzumsuz gerilim olayları olarak görüyorum. Yani örgütün özellikle Cumhurbaşkanlığı sürecinde bu tür hamleleri koz olarak kullanmak istediğini anlıyoruz. Sebahat Tuncel HDP Eş Genel Başkanı bulundu. Erdoğan’ın emri ardından illerde Lice’ye destek vermek üzere sokaklara dökülen halklara ardı ardına saldırı haberleri gelmeye başladı.
göstermeye devam ediyor. Yaşı ne olursa olsun hiç kimsenin yaşam hakkının, sadece protesto ettiği, ne istediğini söylediğini için alınamayacağını söyleyen halklar bu kez de Lice için sokakta. Dolmabahçe’de camiye ayakkabı ile girildi diyen Söz konusu olan devlet eliyle öldürülen canlar AKP “sıradan faşizmine”, bayrak AKP faşizmi bu seferde halkları eylemi ile devam etmeye çalışıyor. Lice’yi bahane ederek kutuplaştır- Ancak halklar, devlet eliyle daha ne maya çalışıp bildiğini okumaya de- kadar canın katledileceğini soruyor. vam etmek istiyor. Ancak özellikle AKP’nin yaratmak istediği kutupGezi’nin ardından demokrasi, barış lar, AKP’nin çöküşünü hazırlayan, ve yaşam hakları için bir araya ge- Erdoğan’ın diktatörlük sevdasına len halklar tüm Türkiye’de Lice’de karşı birleşen halkların iradesi olahükümetin yaptıklarına tepkilerine rak geri dönüyor.
İstanbul İstanbul’da halk Galatasaray Meydanı’nda toplanarak, sloganlarla ve basın açıklamasıyla katil AKP’ye seslendi.
Eskişehir Eskişehir’de Gezi için sokaklara dökülen halk, Medeni Yıldırım’a sahip çıktığı gibi Lice için de sokaklara döküldü.
Türkiye’nin dört bir yanında Lice’de gerçekleşen katliamın ardından sokaklara döküldü. Tıpkı Gezi direnişinde adı her yerde haykırılan Medeni Yıldırım gibi Lice’de can veren yurttaşlar anıldı ve Medeni Yıldırım da unutulmayarak eylemlerde, “Gezi’den Lice’ye AKP halka hesap verecek” sloganları hep bir ağızdan atıldı. Bazı illerde El Nusra üyesi ya da faşist grupların saldırısı nedeni ile yaralanan vatandaşlar oldu. Ankara’da faşistlerin saldırısı halk tarafından geri püskürtüldü. Gezi Direnişi ile sokaklara dökülen, Gezi’de devlet şiddeti nedeniyle ölen gençlerine sahip çıkanlar, Lice için de halkına kurşun sıkan AKP hükümetine karşı sokaktaydı. GÜNCEL
İmralı görüşmesi “çatışmasızlık” dedi Lice’de jandarmaların eylem yapan halka saldırısı sonrası BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, HDP heyetinin İmralı’da Abdullah Öcalan ile yapacağı görüşmenin bölge açısından her şeyi değiştirebileceğini söylemişti. Hükümetin Lice’de karakol yapılmaması ile ilgili talepleri bugüne kadar ciddiye almadığını söyleyen Demirtaş, Başbakan Licelilerle ilgili tehditler savururken bu tavrın değiştiğini söyledi. Abdullah Öcalan ile görüşen HDP heyeti yaptığı açıklamada Öcalan’ın, “Yeni aşamanın hayata geçirilmesi için yoğunlaşmam ve umudum aynı kararlılıkla sürmektedir. Bir önceki görüşmemizde her iki tarafı da süreci zorlayıcı gelişmelerden ve provokasyonlara zemin hazırlayacak durumlardan kaçınmaları konusunda duyarlı olmaya çağırmıştım. Bu çağrımı yineleyerek her iki
Biz görevimizi yapacağız
Yalçın Akdoğan Başbakan baş danışmanı
Türkiye Lice katliamına karşı ayakta
Ankara Ankara halkı, Lice’de AKP tarafından öldürülen yurttaşlar için Güvenpark’ta bir araya gelerek hükümeti protesto etti.
Efkan Ala İçişleri Bakanı
Bize düşe pozitif bir dil kullanmak. Sabote edilmemesine izin vermemek. Her şey olabilir, uluslararası hesaplar, değişik aktörler devreye girebilir. Biz görevimizi yaptığımız sürece bunların hiçbir önemi de yok.
güncel Elif karan
AKP hükümetinin, Kürt halkı olmadan Diyarbakır’da gerçekleştirdiği çalıştayla aynı sıralarda, ilçelerine yapılmak isteyen kalekolu protesto eden Lice halkının üzerine gerçek silahlarla saldırıldı. İktidara geldiği günden bu yana Kürt halkının talepleri ile ilgili, barış için önemli adımlar attığını iddia eden AKP hükümeti “barış” tan ne anladığını bir kez daha gösterdi. Kürtlersiz “barış”ı konuşmakta hiç bir sorun görmeyen AKP, kalekollarını, yaptığı askeri yığınaklarla Kürt illerinde olağan üstü hal koşullarından farksız bir yaşamı “barış” yolunda adım olarak kabul edilsin istiyor. Çocuğu da yaşlıyı da öldüremezsin Türkiye’ye temaslarda bulunmak Halk barış istiyor AKP kalekol üzere gelen İran Cumhurbaşkanı Kürt halkının yükselttiği barış talebi Hasan Ruhani ile birlikte düzenkarşısında AKP hükümetinin tavrı- lediği basın toplantısında konuşan nın, ilçelere kalekollar inşaa ederek Tayyip Erdoğan sözlerinde Lice’ye kendi statükosunu ve iktidarını si- saldırıda bulundu. Uzun süredir kalahların gölgesinde sağlama almak lekollara karşı yol kapatma eylemi olduğu bir kez daha Lice’de yaşanan- yapan yöre halkına karşı kurşun sılarla ortaya çıktı. Gezi’de biber gazı ve kan devlet güçleriyle ilgili herhangi plastik mermilerle kendini protesto bir yorum yapmazken, halkın tepedenlere saldırmaktan geri durmayan kisi sonrası yapılan bayrak indirme AKP, yıllardır övündüğü çatışmasızlık eylemine ise tüm konuşmasınca ortamının söz de olduğunu ilçesinde ateş püskürdü. “Çocuk da olsa kalekol istemediğini söyleyen halka affetmeyiz” diyen Erdoğan, bedeli kurşun sıkarak bir kez daha gösterdi. neyse yerine getireceğiz, tehdidinde
Lice’de 2 kişi hayatını kaybetti, sizce barış süreci tehlikeye girdi mi?
Gençlerin ölmesini istemiyoruz İlk adım ateşkes, İkincisi, sürecin gerektirdiği yasal adımlarının atılmasıydı. Ne yazık ki AKP hükümeti bununla ilgili somut bir adım atmadı. Bu sürecin bozulmasını, genç fidanların toprağa düşmesini istemiyoruz. Ertuğrul Kürkçü HDP Eş Genel Başkanı
Kurşuna dizildiler Devlet ile Kürt halkı karşı karşıya geldi ve kurşuna dizildiler. Bunun üzerini hiçbir bayrakla örtemezsiniz. O bayrağın altından cinayet, kanlı bayrağı bir baskı aracı olarak kullanmaya çalışmayın. Sezgin Tanrıkulu CHP Genel Başkan Yardımcısı
Çözüm sürecini etkilemez Bu olayın çözüm sürecini etkilemeyeceğini düşünüyorum. Yeniden bir çatışmanın fitilini ateşlemeyeceğini düşünüyorum. Ateşlememesi lazım. Bunları önlemekte bizlerin görevi, siyasetçilerin görevi. Melda Onur CHP’li Vekil
Çözüm süreci makyaj Bu manzaraya baktığınızda bu barış sürecinin, çözüm sürecinin çokta başarılı yürümediği, biraz makyaj süreç olduğu temelli olmadığı çıkıyor ortaya. Onun için bir çözüm sürecinin artık bir an önce toparlanmalı. Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı
Barışınız batsın İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, barışın. Can Ersoy EHP merkez komite üyesi
Provokasyonlar son bulmalı İnsanların ölmeye devam ettiği bir barış süreci olmaz. Bunlar AKP’nin provokasyonlarıdır. AKP hükûmeti de barışın önündeki engellerden biri olduğunu açıkça beyan etmiştir. AKP’nin provokasyonları son bulmalıdır.
tarafın da anlamlı bir çatışmasızlık durumuna mutlak bir şekilde saygı göstermesini beklemekteyim” dediğini açıkladı. GÜNCEL
PKK: İmralı ziyaretleri yeterli değil PKK Yürütme Komitesi, Lice katliamının sorumlusunun AKP olduğunu belirtti. PKK, “Üç kişilik HDP heyetinin arada bir İmralı’ya gidip gelmesi artık hiçbir sorunun çözümü için yeterli olmayacaktır” dedi. Açıklama şöyle devam etti: “Kürt sorununu çözmeyen, Türkiye’yi demokratikleştirmeyen ve Lice katliamını gerçekleştiren
AKP hükümetidir. Sorumlu ve çözümsüz olan AKP’dir, dolayısıyla katliamların durmasını, barışın gelmesini ve sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesini isteyenler, gidip AKP’nin kapısını tutmalı, AKP’den polis terörünü ve katliamları durdurmasını, Kürt sorununun çözümü için gerçek proje ortaya koyup adımlar atmasını istemelidirler” GÜNCEL
Mehmet yıldırım Medeni Yıldırım’ın ağabeyi
Yorum yapmayacağım Ben bu soruya cevap vermesem, vermeyeceğim. Ben çözüm süreci ile alakalı hiçbir yorum yapmak istemiyorum. Çözüm süreci ile ilgili görüş belirtmek istemiyorum.
Gülay Göktürk Bugün yazarı
Çözümü sıfırladılar Ateşle oynuyorlar. AK Parti’nin bir buçuk yıldır o milyonları çözüm sürecine psikolojik olarak hazırlamak için yaptığı kitle çalışmalarını birkaç ayda sıfırlamak için daha iyi bir yol bulamazlardı gerçekten de!
GUNCEL
04
10 Haziran 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Bir dönem kapanıyor
Gezi Direnişi’nden önceki 1 Mayıs oldu, Gezi Direnişi oldu, forumlar oldu, AKP’nin yolsuzlukları ortaya çıktı, yerel seçimler oldu, 1 Mayıs oldu, Soma faciası yaşandı, Gezi’nin yıldönümünde anıldı, geldik bu güne. Bütün bu sürecin öncesinden başlamak kaydıyla solda bloklaşmalar da ilerleme kaydetti. Radikal Gazetesi önemini kaybetti. Ne garip değil mi? Gezi oluyor ve Radikal Gazetesi önemini kaybediyor. Çünkü ayağı bacağı kırılan ya da mağdur olan solculara “ezilenlere” çok üzülmek rolü bitiyor. İnsanlar artık ezilmiş-dövülmüş olmalarına çok yüce gönüllü birilerinin üzülmesini istemiyor. İnsanlar artık neden ezildikleri üzerine kafa yoruyorlar. Kendilerinde ezilmelerini önleyebilecek bir potansiyeli yokluyorlar. Toplum artık ezilmediği ve sömürülmediği bir geleceği tayin etmeye çalışıyor. Radikal Gazetesi ise bir insanın sadece ezilmiş olmasıyla ilgileniyor. Ezilmekten kurtulmaya çalışması onun için haber ya da köşe yazısı konusu olamıyor. Radikal, aynı Tayyip Erdoğan’ın yaradılanı yaradandan ötürü seviyor olması gibi, ezileni ezilmesinden ötürü sever. Ezilenlerin düşünmesinden, iddiada bulunmasından ve gelecek hayallerinden hoşlanmaz. Ezilen dediğin çizmeyi aşmamalıdır. Ezilensin sen ezilen kal. Gezi’de polis şiddetini yaşayan genç insanlar artık “acımadı ki” diye bağırıyor. “Sık bakalım sık bakalım” diye meydan okuyor. Aldatıcı kötü gün dostlarına alan bırakmıyor. “Çok üzülüyorsan neden yanıma gelmiyorsun?” diye soruyor. Artık uzaktan uzağa ezilenlere çok üzülmek yok. “Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli…” şarkısı yok. Ezilenlerin arasına karışmak var. Ezilme ihtimalini göze almak var. Hep birlikte ezilmek hapishanesinden kurtulma planları yapmak var. Ezilmemiz üzerine değil de nasıl ezilmeyeceğimiz üzerine yazamayan Radikal Gazetesi’nin dönemi kapanıyor. İnsanlık silkiniyor. O gazetenin çok sevdiği ve esas aldığı mağduriyet kimliğini bir kenara bırakıyor. Mağrur ve manidar olabilmek için büyük bir yolculuğa başlıyor. * HDP bir siyasal hat tartışması yürütüyor. Sol Cephe bir siyasal hat tartışması yürütüyor. Birleşik Muhalefet bir siyasal hat tartışması yürütüyor. Yıllardan sonra, yollardan sonra ne kadar güzel bir canlılık. Birçok kalem ülkemizin ve bütün insanlığın geleceğini tartışıyor. Web sayfalarında son derece derinlikli yazılar yayımlanıyor. Ben ne diyorum bu siyasal hat meselesinde? Diyorum ki, bütün satıh adına ve onun iyiliği için hattı müdafaa yapılmalıdır. Ve o hat AKP’ye karşı mücadeledir. Sathı müdafaa soyut ve kültürel kapitalizm karşıtlığı olur en iyisinden ya da ne şiş yansın ne kebap. Sathı müdafaa yerelleri kast eder. Hattı müdafaa ise Gezi’yi, Taksim’i, şehrin merkezini. Sathı müdafaa sınırlı güçlerimizi sathın her tarafına yayıp, sathın çölünde buharlaştırır. Hattı müdafaa güçlerin hepsini toplayıp tek bir hatta mücadeleye sokar. Satıh ideallerimizin genişliği olabilir. Hat ise mücadelemizi yoğunlaştıracağımız zincirin tek bir halkası. Zincirle savaşılıyorsa bütün halkalarla değil tekbir halkayla uğraşmamız lazım gelir. Buyurun bu hesaba göre Lenin’le aynı görüşte çıkıyoruz. hakanozturk17@gmail.com
Gezi’ye saldırmanın ecele faydası yok
Başbakan Erdoğan, yaptığı her konuşmada Gezi’ye saldırmadan duramıyor. Hâl böyle olunca da Gezi’nin kendisini ne kadar korkuttuğu ortada. Başbakan, yaptığı konuşmada “Gezicilerin” havalimanına karşı olmasına rağmen hayalini gerçekleştirdiğini belirterek, halkın isteklerini görmezden gelerek tek adam olma arzusunu bir kez daha gösterdi. İstanbul OĞUZHAN ÖZKAN
Başbakan Erdoğan, yaptığı her konuşmasında Gezi’ye saldırmaktan vazgeçmiyor. Hızını alamayan Erdoğan, aynı gün içerisinde 2 kez Gezi’den dem vurarak konuşma gerçekleştirdi. İlkini Türkiye İhracatçılar Meclisi 21. Olağan Genel Kurulu’nda, ikincisini de 3. Havalimanının temel atma töreninde gerçekleştirdi. Erdoğan, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacaksa eğer bu söylemleriyle ne kadar kapsayıcı bir aday olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Erdoğan, bulunduğu konumdan, Gezi’den sonra o kadar korkar bir vaziyete geçmiş ki her türlü eyleme tek tek cevap verecek duruma gelmiş. Her şeyin suçlusu Gezi mi? Erdoğan Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde gerçekleştirdiği konuşmada, hali hazırda halk için kötü olan ekonominin, patronlar lehine de kötüye gitmesinden endişelenmiş olacak ki kendi sorumluluğundan kurtulmak için suçu Gezi’ye atmakta sakınca görmedi. Ekonominin iyi olmasıyla yabancı sermayeyi çekeceğini düşünen Erdoğan, gerçekten sadece parayı düşündüğünü, temsil ettiği halkın kendisi için önem teşkil etmediğini gösterdi.
olduğunu savunmaya devam ediyor. Erdoğan, “Bundan bir yıl önce ağaç, park, çevre bahane edilerek sokağa çıktılar. Yıktılar, yaktılar, tahrip ettiler. Sonra da evlerine döndüler. Geride o kaos ortamında hayatını kaybeden gençler kaldı. Şimdi de Gezi’yi anlamamazlıktan geliyor Gezi’nin üzerinden bir yılı aşkın za- onların istismarı var. Yaralanan poman geçmesine rağmen Erdoğan’ın lislerimiz kaldı” demesi Gezi’yi nasıl halkın gücünden korkusu hâlâ de- algıladığını gösteriyor. vam ediyor. Bulduğu her fırsatta da halkı ezmek için üzerlerine git- Erdoğan’ın hayali 3. havalimanı mekten hiç çekinmiyor. Gezi’nin Erdoğan, 3. Havalimanı ile ilgili esas amacını görmezden gelerek, olarak, “ Eğer hızımızı kesebiliyorGezi’nin yakıp-yıkmaktan ibaret larsa kessinler” demesinin ardından
havalimanı temel atma töreninde de konuştuklarıyla amacının halka hizmet değil, halka karşı açtığı savaşta “zafer” olarak görüyor. Erdoğan Gezi’ye saldırısına ise devam ederek, “Gezizekâlılar türedi. Gezizekâlılar bu havalimanını hazmedemediler. Çünkü onların böyle bir havalimanının yapılmasını tahayyül etmeleri mümkün değildi. Çünkü onların hayalleri bizim fiillerimizin ulaştığı yere ulaşamaz” dedi. İstanbul halkı 3. Havalimanın ağaç katliamına sebep olacağını ve gereksiz bir uygulama olacağını yaptıkları eylemlerle söy-
lemelerine karşın Erdoğan, halkın ihtiyaçlarını görmezden gelip kendi hayalleri peşinde koştuğunu da açık etmiş oldu. Erdoğan’ın kendi hayallerini halkın önüne geçirmesi ise cumhurbaşkanı olmak isteyen birisi için ne denli uygun olmayacağı apaçık ortada. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğu vakit ise halkın iyiliği değil kendi iyiliği için çalışması tek adam olma arzuna bir adım daha yaklaşması olacak. “Geziciler” diyerek, kötüye giden her şeyi Gezi’ye bağlamaya çalışması da ne kadar çaresiz olduğunun göstergesi.
Ala: Fişleme değil kodlama CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, özellikle azınlıklara yönelik “fişleme” iddialarını soru önergesi ile Meclis gündemine taşıdı. Nüfus kayıtlarında “Rumlar 1, Ermeniler 2, Yahudiler 3, Süryaniler 4 ve ‘diğerleri’ başlığı ile 5 kodu” verildiği yönünde iddialar bulunduğunu belirten Aygün, “Azınlık statüsündeki toplumsal kesimlerin soy kodu” ile kodlanmasının ne zamandan beri yapıldığını ve “diğerleri”ni kimlerin oluşturduğunu sordu. İçişleri Bakanı Efkan Ala sorulan soruya, “Kod uygulaması sadece azınlıklar için yapılan bir uygulama değildir. MERNİS ile birlikte tüm nüfus olay bilgileri kodlarla tanımlı hale getirilmiştir. Her nüfus olay bilgisinin sayısal (Kod) karşılığı mevcuttur” şeklinde cevap verdi. YÖK aracılığıyla da yurtlarda kalan öğrencilerin isim ve kimlik numaralarının toplandığını kabul eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Fikri Işık
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Başbakan’ın ses kaydının montaj olduğunun belirlenmesine ilişkin, “Bazen hece hece montajlandığı ortaya çıktı. Mesela ‘sıfırlandı mı’ kelimesini ‘ta-ma-men sı-fır-lan-dımı’ diye keserek yapıştırmışlar. Biraz acemice de yapmışlar doğrusu. Bu, paralel yapının kendi amacına ulaşmak için hiçbir şeyden kaçınmayacağını, her türlü yola tevessül edeceğinin ciddi bir göstergesi” dedi. AKP, bilimi de paralel yapıya bağlayarak bilim üzerinden de halka yalan söylemeyi sürdürüyor. Tüm halkın gözü önünde AKP’nin hırsızlıkları ortaya dökülmüşken, AKP’nin Bilim Bakanı şimdi ise ses kayıtlarının “sözde” montaj olduğunu kanıtlamak için bilimi tamamen sıfırladığı için OĞLUM BAK GİT köşemizde yer almaya hak kazandı. “Sözde” montaj olduğunu kanıtlamak için bilimi tamamen sıfırladığı için OĞLUM BAK GİT köşemizde yer almaya hak kazandı.
Ala, bunun “Yurtlarda kalan öğrencilerin adrese kayıt sistemine dahil edilmesi amacıyla” yapıldığını savundu. Devlet, tüm kurumlarıyla herkesin fişlediği gerçeğini Bakanlık ağzıyla kabul etmiş oldu. Pişkin bir şekilde ise bunun fişleme değil “kodlama” olduğunu söyledi. GÜNCEL
Cevap veremedi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Noterler Birliği’nin 43. Olağan Kongresi’nde konuştu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bozdağ’a, Hacıbektaş’taki anma töreninde uğradığı yumruklu saldırının takipçisi olacağını açıklaması hatırlatıldı. Bozdağ’a, Soma’da gerekli önlemler alınmadığı için hayatını kaybeden yüzlerce işçiden birinin yakınının, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel tarafından tekmelenmesinin de takipçisi olup olmayacağı soruldu. Her şeye yalan yanlış cevabı olan AKP’lilerin sessiz kalması ise bir ilk. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, gazetecinin “Hacıbektaş’taki anma törenlerinde kendinize yönelik yumruklu saldırı girişiminin takipçisi olacağınızı açıklamıştınız. Soma’da Başbakanlık müşavirinin attığı tekmenin de aynı şekilde takipçisi olacak mısınız?” sorusuna cevap veremedi. GÜNCEL
GUNCEL
05
10 Haziran 2014
YSK’nın Cumhurbaşkanlığı seçiminde hazırladığı yol haritasına göre Sibel Uzun
Lice’de vur emri
UYANIŞ
Lice’deki ölümler sonucunda çözüm süreci kritik bir aşamaya geldi. Kürt siyaseti tarafından onca adım onca imkân ilan edilmişken AKP “ölüm” dedi bir kez daha vur emrini verdi. Zalimlikte eli yükseltmekten kendini alamadı. Silah tutan eller çoğalıyor tetiğe Başbakan emri ile çok rahat basılıyor. Ramazan Baran, Baki Akdemir kardeşimiz polis ve asker kurşunu ile öldürüldüler. Kalekola karşı sivil bir şekilde direnen halka ölümle yanıt verdiler. AKP 90’ların “sizi gördüğümüz yerde imha ederiz” anonsunu yapmaktan geri durmadı. “Kıymayalım şu gelinmiş olan aşamaya” demediler. Gözlerini kırpmadan mermileri yağdırdılar. Karşılarındakilerin bölgenin halkı olduklarını bilerek. Yapılan inşaatlar, birisi de kalekol açık bir savaş mesajı veriyor. Halk tabi ki ayaklanacak. Bu tarihe kadar inşaat demek bölge halkı için katliam, faili meçhul, köy boşaltmaları anlamına geldi. Dersim Katliamı da inşaatların başlamasıyla bilinir. Gereken hiçbir yerde can güvenliği sınır güvenliği sağlamayan devlet çözüm sürecinin ortasındaki yerde “güvenlik” gerekçesi ile halkın tepesine asker dikiyor. Niye halk bunu kabul etsin? Niye hesap sormasın; “çözüm sürecinde bana silah doğrultacağın betonu karşıma nasıl dikersin” diye? *** AKP’ye rağmen cenazelerin olmadığı çözüm süreci bir olgunlaşma yarattı. Kaçırılan bir uzman çavuşun eşi bile artık “aman görüşülsün de barış gelsin” diye açıkça konuşabiliyor. Buradan 90’ların katlederek çözeceğiz bölümüne geçilemez. Bu süreçte AKP istemese de Türkiye genelinde Kürt sorununa yaklaşım değişti. Çözüm dillere yerleşti. Gezi’deki Türk ve BDP bayraklı iki kişinin AKP’nin tomasından el ele kurtulmaya çalışması kucaklanan ve hafızalara kazınan bir görüntü oldu. Geçen sene kalekollara karşı direnen polis kurşunu ile öldürülen Medeni Yıldırım’ı herkes Gezi’nin şehidi olarak bağrına bastı. Sivil bir direniş gösteren halk öldürülmüş, Türk bayrağı ile üstünün örtülmesi geçmişteki gibi olamayacaktır. *** AKP bayrak tek konu ölen iki kardeşimiz tamamen unutulan bir konu olsun istiyor. Bu yüzden Tayyip Erdoğan toplumu bayrak lincine davet ediyor “Tokat’taki vatandaşın ortaya koyduğu tavrı aynı şekilde herkesin ortaya koymasını söylüyorum”. Bir kardeş kavgasını salık vermek Tayyip Erdoğan dilinde ne kadar basit görüyorsunuz. Kendi evladının açık hırsızlığı söz konusu olduğunda yerlere yatana bakınız. Yargıyı meclisi alt üst edene bakınız. Ama hiç çekinmeden halkların evlatlarını karşılıklı ateşe atıyor. İki insanın ölümü ortada olmasına rağmen hala her yerde “bakınız ölüm haberi gelmiyor” diyerek övünüyor. Çünkü gene AKP şu alçakça ve artık nefret ettiğimiz “algı” operasyonunun peşinde! Bu algı söylemi Gezi ile yerle bir edildi. Algı diye bir şey yoktur halkın ayaklanmaya karar vermiş veya verecek aklı vardır. Ölümlerin üstü örtülsün geçsin istiyor. Kürt Hareketi çözüm sürecine uyuyor, hiçbir yerde silah kullanmıyor. AKP görüşmenin “diktatör” kabul edilen tarafı olarak sözünde durmuyor, duramıyor. Yine mi Kürt kardeşlerimizin ölümü sayılmayacak? Halkların demokrasi özlemi ile birlikte gücüde büyüdü. Devleşti. Ölüm siyaseti AKP’nin sonudur. Tansu Çiller döneminin anonsunu yapıyorsa sonu da onun gibi olacaktır. %50’ler daha da gerilerde kalacaktır. twitter: @sibeluzun_yarin
Dövülerek hastanelik edildi
Yozgat’ın Yerköy İlçesinde 19 yaşındaki Yeşim Şahiner, 2 yıllık eşi 25 yaşındaki E.E.Ş tarafından dövülerek hastanelik edildi. Yeşim Şahiner iki yıldır şiddet gördüğünü belirtirken çocuğu nedeniyle katlandığını söyledi. Genç kadını yalnız bırakmayan ailesi ise “Çocuğu olduğu için sesimizi çıkarmadık. Ama bundan sonra bu evlilik yürüyecek durumda değil” dedi. Eşini döven E.E.Ş. ise gözaltına alındı. GÜNCEL
Cumhurbaşkanı olacak en son kişi Başbakan Erdoğan
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken AKP’liler Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Başbakan Erdoğan’ı, Başbakanlık koltuğunda da Cumhurbaşkanı Gül’ü görmek istese de YSK’nın genelgesi, “Hırsızdan aday olmaz” diyor. Muhalefet partileri ise ‘çatı aday’ı ön plana çıkartarak Erdoğan’a karşı güçlü bir aday arayışı içinde. güncel fatma çakır
Son olarak Hükümet kanadından Mehmet Ali Şahin; “Tayyip Erdoğan aday olur ve Cumhurbaşkanı seçilirse Gül’ün partiye yeniden geri dönmesi, genel başkanlığına gelmesi ve 2015 seçimlerinde Ak Parti iktidarının başbakanı olması isteğimdir. Benim gönlümden geçen düşüncedir bu. Çankaya’da Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlıkta Abdullah Gül” diyerek AKP’nin bu düşüncesini pekiştirdi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Cumhurbaşkanlığı seçiminde yol haritası niteliğindeki genelgelerini hazırladı. Seçim süreci boyunca yaklaşık 30 genelge parça parça yayımlanacak. Ayrıca süreçte ihtiyaç duyulabilecek konularda genelgeler hazırlanacak. Mal bildirimi zorunlu Adaylar, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, tüzel kişilerden ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek kişilerden bağış ve yardım alamayacak. Adaylar, mal bildiriminde bulunmak zorunda olacak. Seçilen adayın mal bildirimi, seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından Resmi Gazete’de yayımlanacak. Adayların, kendilerine, eşlerine ve velayetleri altındaki çocuklarına ait bulunan taşınmaz malları ile en yüksek Devlet Memuruna yapılan aylık net ödemenin (6.546,04 TL) beş katından (32.730,20 TL) fazla tutarındaki her biri için ayrı olmak üzere, para, hisse senetleri ve tahviller ile altın, mücevher ve diğer taşınır malları, hakları, alacakları ve gelirleriyle, borçları ve sebeplerini bildirmek zorunda olacak.
hesabı” olarak kendileri adına banka hesabı açtıracak adaylar için bir kişinin her bir adaya yapabileceği nakdi yardım 9 bin 82 lirayı geçemeyecek. Bağış ve yardımlar ile yapılan harcamalar Yüksek Seçim Kurulu tarafından listelere kaydedilecek.
‘Hırsızlar aday olamayacak’ Genelgede cumhurbaşkanı adayı olamayacaklar da milletvekili seçilme yeterliliği esas alınarak şöyle sıralandı: ‘Affa uğramış olsalar bile; basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma suçlaSeçim ‘havuz’u Adaylar sadece nakdi yardım alabilecek, rından biriyle mahkum olanlar, terör ayni yardım kabul edemeyecek. “Seçim eylemlerinden mahkum olanlar.’’
Muhalefet’in önerisi ‘çatı aday’ı
Kılıçdaroğlu: HDP’nin de oyuna talibiz Hem MHP’ye hem de HDP’ye bu konuda yeşil ışık yakan Kılıçdaroğlu: “Çözüm sürecinin inşası karşılıklı güvene dayanmalı. Ancak ortada iki tarafın birbirine güvenmediği bir tablo var. Sorunu kararlılıkla çözecek tek parti CHP. Bu nedenle onların da oyuna talibiz. BDP-HDP tabanı sosyal demokrat bir partinin sesine kulak vermeli” dedi. Bahçeli’den geometrik ‘çatı aday’ı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise geometrik bir formül önerdi. Formülünü çizerek anlatan Bahçeli’nin hedefi, en büyük üçgeni oluşturacak bir ‘çatı aday’ çıkarmak. Herkesin, “Bunu nereden bulmuşlar” diyeceği bir adayla kamuoyunun önüne çıkacaklarını anlatan Bahçeli, partiler ile görüşerek bu adaylarına destek isteyeceğini, daha uygun bir ‘çatı adayı’ çıkarılması halinde ona da destek vereceklerini söyledi. Böylece muhalefete ortak aday önerisi yapmış olan Bahçeli, “Nazik bir dönem, bunu tek defaya mahsus öneriyorum” dedi.
Nerde miting yapacağına halk karar verir İstanbul Valiliği, kentte yapılacak miting alanlarını “Yenikapı ve Maltepe sahil alanları” olarak belirledi. Buna göre, sadece Yenikapı ve Maltepe sahil alanlarında miting yapılabilecek. Yenikapı’daki mitinge katılanlar 900 metre, Maltepe’deki mitinge katılanlar da 1.100 metre yürüyüş yapabileceği iddia ediliyor. Valilik’ten yapılan açıklamada, İstanbul ili sınırları içerisinde ilk toplan-
Başbakanının ‘Gül’ü OHAL getirdi
Türk Konseyi Devlet Başkanları Zirve toplantısı için Bodrum’a gelen Gül, OHAL’i de yanında getirdi. Gül’ün gelişiyle otobüs, minibüs ve taksi durakları boşaltıldı ve limandaki tüm gemiler uzaklaştırıldı. Gül’ün, TOMA’sı ve çelik kuvvetiyle gelmesi ise halktan ne kadar çok korktuğunu gösterdi. Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde gerçekleştirilen 4. Türk Konseyi Zirvesi’ne katılan Gül, önce özelleştirmeye karşı direnen Yatağan ve Yeniköy termik santrali işçileri tarafından yolu kesilerek protesto edildi. Köy yolunu kullanarak, işçilerin protestosundan kaçan Gül, Muğla’da Valilik önünde bir vatandaş tarafından daha protesto edildi. 25 yaşındaki Gülşah Atasever’in, Cumhurbaşkanı Gül’e “Soma katliamında ölenlerin hesabını verin” diyerek bağırması üzerine korumalar tarafından ağzı kapatılarak alandan uzaklaştırıldı. GÜNCEL
l Türkiye’nin son bir yıl içinde tanık olduğu eylem ve teşebbüsler, bu çarkın, bu çıkar lobisinin yine ayağa kalkma, yeniden idareye el koyma hevesinden başka hiç birşey değildir. l Daha önceki Türkiye geride kaldı, milletin her vakit kaybettiği, kriz lobisinin her vakit kazandığı Türkiye artık yok. l Bu bölgede artık biz de varız. Bu dünyada artık biz de varız. Artık gündemi belirlenen bir ülke yok, gündem belirleyen bir ülke var. Hiç kimse bundan şüphe duymasın.
İşkence gören kadına 8 yıl hapis istemi İzmir’de Karabağlar Polis Merkezi’nde Fevziye Cengiz’e sistematik şekilde işkence ettikleri görüntülerle ortaya çıkan polislerin, işkence suçundan yargılandığı İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada, Savcı işkenceden yargılanan
ma alanı, yürüyüş güzergahı, toplantı alanı, dağılma güzergahları ile afiş ve pankart asılacak yerlerin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. Maddesi ve ilgili yönetmelik gereği bugün tespit edildiği vurgulandı. Buna göre, İstanbul’da, Avrupa Yakası’nda sadece Yenikapı Sahil Alanı, Anadolu Yakası’nda da Maltepe Sahil Alanı’nda miting yapılabilecek. GÜNCEL
3 polisten 2’sine 1.5 aydan 1 yıl 1 aya kadar hapis cezası isterken, bir polisin ise beraatine karar verilmesini talep etti. Savcı Er, Fevziye Cengiz hakkında ise polislere hakaret ettiği ve direndiği gerekçesiyle 2 yıl 1 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası istedi. GÜNCEL
GUNCEL
06
10 Haziran 2014
A’dan Z’ye yeni yargı paketi
Akın Birdal CANSUYU
Çıkış yolu Kürt sorununun çözümsüzlüğünün ya da çözülebileceğine ilişkin bir algı ve güven oluşmaması her gün yeni trajedilere, acılara ve belirsizliklere neden oluyor. Diyarbakır’da bir “Çözüm Çalıştayı”nın ardından iki gün sonra Lice ‘de bir katliam yapıp ardından da sus pus olunması nasıl açıklanır. İnsan biraz sıkılır biraz utanır. Bir yılı aşkındır barış ve demokratik çözüm adına bir süreç işletiliyor ama ne barışın dili var ne de yaklaşımı. Yapılmakta olan tek şey aldatıcı, yanıltıcı, oyalayıcı bir süreç. Yani YALAN. Barış ve çözüm süreci adına Kürt halkının direnişini, isyanını beklemeye alıp, ekonomik, toplumsal alanda her naneyi yiyeceksin, halkların mücadele birliğini bin bir yalan ve dolanla bozmaya çalışacaksın. Roboski, Rojova’da doğrudan ya da dolaylı insanlığa karşı suç işleyeceksin, Soma’da geliyorum diyen bir katliamın birinci derecede sorumlusu olacaksın; sonra da kalkıp çözüm yol haritası hazırlanacak deyip ardından Lice’de savaş hazırlığına ve karakol yapımına karşı, barış ve çözüm için sivil tepkilerini açığa vuran insanları kurşunlayacaksın. Ardından “yerseniz” diyeceksiniz. Artık kimse bunu “yemeyecek”. Bugüne değin de “yer gibi” görünülmüşse bu sürecin kesintiye uğramaması, çatışmasızlığın yarattığı fırsatın heba edilmemesindendir. Birkaç gündür Lice’de, çevre il ve ilçelerde yaşanılanlar, 1990 ve 93’lerin yeniden sahneye konulmak istenmesidir. 1993 yılında Lice katliamının ardından, İHD ve Derneğin oluşturduğu heyetle Lice’ye girmek istemiş ama girememiştik. Katliamın ardındaki gerçeği açığa çıkarmak ve tanıklık yapmak istemiştik. Ne var ki, Lice girişindeki askeri karakol önünde yapılan yığınak ile geçişimize izin verilmemişti. General Bahtiyar Aydın ve 20 kişinin güvenlik güçlerince nasıl katledildiği ve Lice’nin nasıl yakılıp yıkıldığı sonradan açığa çıkmıştı. Yapılan son çalıştayda, eve, hayata ve siyasete dönüş denilirken, 1993’lere dönüşün yeni provaları yapılmaktadır. Yapılacağı söylenen yol haritası, takvim v.b.leri süreci uzatmanın başka adlandırmasıdır. Ne yapılacağı, ne yapılması gerektiği ortada. Kısa, orta ve uzun vadeli bir program yapıp, açıklayıp derhal harekete geçilmelidir. •Hasta mahpuslar serbest bırakılmalıdır. •Başta KCK olmak üzere tüm siyasi tutsaklar evlerine dönmelidir. •Roboski failleri açığa çıkarılıp, bağımsız yargıya taşınmalıdır. •Rojova’da işlenen suça ortaklık yapmayarak, Rojava devrimine saygı duyulmalıdır. •Demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından uzaklaşmayı frenleyip Türkiye’nin can çekişmesi durdurulmalıdır. •Sürecin hukukunu oluşturup derhal yasal dayanak sağlanmalıdır. •Abdullah Öcalan’ın koşullarını belirsizlikten çıkarılıp, görüşme ve haberleşmesi kolaylaştırılmalıdır. •Tüm düzenlemeler anayasal ve yasal bir hatta bağlı kılınmalıdır. •Gezi, Soma ve Lice’de yakınlarını yitirenlere karşı vicdanlı ve insancıl yaklaşılıp, faillerini açığa çıkarılmalıdır. •Demokratik, barışçıl toplantılara saldırılmamalı, işçi cinayetlerini durduracak önlemler derhal alınmalıdır. Bu sıralama bitmez. Neler yapılması gerektiği artık herkesçe biliniyor. Burada aranılan ve olması gereken; samimiyet, irade, cesaret ve bu düzenlemelerin yapılmasına duyulan ihtiyacın gücü ve kararlılığıdır. Yoksa iktidarın anladığı çözüm, Kürt halkı için çözüm değildir. Tüneldeki ilerleyişin bir ışıltısı olsun, bu umudu yeşertsin yeter. Sonrası gelir. Kürt halkı yaklaşık 30 yıldır asker, polis, Jitem, korucu saldırılarını, katliamlarını savuşturmuş, direnişini ve varlığını korumuştur. Şimdi, Kürt halkının ve ezilen halkların dostlarının, demokrasi güçlerinin yapması gereken, bu direnişe topyekun sahip çıkılması, bu YALAN’ın sona erdirilmesi ve gerçek bir barış ve özgürlüğün önünün açılmasıdır.
AKP hükümetinin Mecliste tartışmaya açtığı yeni yargı paketinde yine kadınlar yok. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun tam üç kez Meclise sunduğu TCK değişikliği AKP hükümetinin verdiği tüm sözlere rağmen Meclise taşınmadı. AKP kadın düşmanlığına A’dan Z’ye devam ediyorsa, kadınlar da yasaları çıkana kadar A’dan Z’ye mücadele diyor. güncel Elif karan
4 Mayıs Çarşamba günü, AKP hükümeti aylarca her konuşmada sözünü verdiği yasa paketini Meclis gündemine taşıdı. Cinsel suçlarla önemli hükümler içeren yasa paketi, toplumun yarasına merhem olmaktan çok AKP hükümetinin kendi kadın düşmanı politikalarını pekiştirmeye devam ediyor. AKP hükümeti, bırakın ağır cezayı yeni indirim yollarını yasalaştırmaya çalışıyor. Kadınlar kendi yasalarını tam üç kez meclise sundu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yasa teklifini Meclise tam üç kez sunmasına rağmen, AKP’nin paketinde kadının adı yok. En son yeni yargı paketinin gündeme alınacağı tarihlerde Mecliste tüm siyasi partilerin vekilleri ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile görüşen platform, vekillerin desteğini ve AKP’nin sözünü almıştı. Ancak ortada ne kadına yönelik şiddeti engellemeye dair bir düzenleme ne verilen sözler var.
Almadığımız her önlem bir can
keti, özünde AKP’nin muhafazakâr politikalarını muhafaza etmeyi hedefliyor. Çocuk yaşta evlilikler ile ilgili ceza artırımı olsa bile evlilikleri engelleyecek hükümler içermiyor. Cinsel suçlarla ilgili soruşturmayı şikâyete bağlı kılma ve sadece maddi delillere göre soruşturma gibi hükümlerle aslında bu suçların yarAKP katillerin önünü açıyor gılamasının önünü kapatıyor. Bu da Peki, yeni yargı paketi nasıl hüküm- yetmezmiş gibi “fiilin ani işlenmesi” ler getiriyor? Cezaların kademeli ola- gibi muğlak ifadelerle sanıklara yeni rak arttırılacağını iddia eden yasa pa- indirim yolunu açıyor.
Yasa “yaşam” demek AKP bildiğini okumakta ne kadar ısrarcıysa, kurulduğu güden bu yana mücadele yürüten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadınların yaşam hakkını korumakta ısrarcı. Manisa, İzmir, Ankara, Eskişehir, Bursa ve İstanbul’da sokaklardan AKP’yi uyaran Platform üyeleri tam 3 kez Meclise sundukları yasa kabul edilene ve koruma kanunları uygulanana kadar AKP’nin yakasını bırakmayacak.
Platform’un çağrısına kulak veren CHP İstanbul vekili Sedef Küçük Mecliste yasa tartışılırken şunları söyledi: “Kadına şiddeti meşrulaştıran bu zihniyeti lanetlememiz gerekirken bu zihniyeti savunanlar var. Kadına şiddet hiçbir siyasi, dini, kültürel, ekonomik gerekçe ile haklı gösterilemeyecek bir insanlık suçudur. Bizler burada, bu çatı altında, bu cinayetleri durduracak önlemleri almak için varız. Çıkardığımız kanunların uygulamasını takip etmek için varız. Almadığımız her önlemin bir kadının canı olduğunun altını çiziyorum.”
Hukukçular ne diyor? Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun pek çok ilde davalarını da yürüten, kadınların yaşam hakkı ve kadın katilerinin ağır ceza alması için mücadele yürüten hukukçular yeni yargı paketini değerlendirdi. Nasıl bir yasa olması gerektiğini anlattı.
Çağla Deniz Felamur
Aysu Yazıcıoğlu
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı Çağla Deniz Felamur Hükümet görevini yapmak zorunda Yasa sanki tecavüzcüleri korumak için çıkarılmış gibidir. AKP zihniyetinde erkek mağdur, kadın ise kendi yaşamı hakkında karar vermek istediği için, bir birey olarak toplumda yer edinmek istediği içinse suçludur. Bu nedenledir ki aldattı beni, boşanmak istedi, hakaret etti ve benzeri iddialarla katledilen kadın kardeşlerimiz AKP zihniyetinin gözünde bu kaderi hak etmiştir, bu kadınların fıtratlarında vardır. Kadınların korunmasına ilişkin yasalar yeniden düzenlenmeli, uygulamadaki aksaklıklar giderilmeli, yasayı uygulamaktan kaçınan görevlilere idari ve adli yaptırımlar en ağır şekilde uygulanmalıdır. Kadın cinayeti kavramı TCK’ya girmeli, nitelikli adam öldürme suçu kapsamına alınmalıdır.
verilmeyecektir. Bu düzenleme de kanunu ileri götürmek yerine geriye götürmektedir.Yeni yargı paketinde cinsel suçlar açısından düzenlenen “fiilin ani hareketle işlenmesi” halinde cezanın miktarı düşüyor. Tasarıya, cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarında “çocuğun ve kadının beyanının esas alınması ve aksini ispat yükümlülüğünün erkekte olması” na ilişkin de hiçbir hüküm konulmadığını ve şikâyet süresinin 6 ayla sınırlandırılmasına devam edildiğini görmekteyiz. Bizim kadınlara kadın olmaları sebebiyle, kişinin cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimi sebebiyle, eşe ya da eski eşe, nişanlıya ya da eski nişanlıya ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik dışı ilişki yaşayan veya aynı çatı altında yaşayan bir kimse tarafından işlenmesi hallerinin ağırlaştırıcı neden olarak sayılması, bu durumda indirim nedenlerinin uygulanmaması, kadın örgütlerinin davalarda katılan sıfatıyla yer almasının yasal zemininin oluşturulması yönünde taleplerimiz var.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı Aysu Yazıcıoğlu Yasal düzenleme gerekiyor Ceza kanununda yapılacak değişiklik ile söz konusu yaralama durumunda, yaralama suçunun neticesi ağır değilse ayrıca kasten yaralama suçundan ceza
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı Evin Konuk Cezaları yeterli görüyorlar Özel soruşturma usullerinin geçirilmesi gerektiğini, kadının beyanını esas alınması gerektiğini söyledim. Kadınların ifadeleri için özel kavuşturma ve soruşturma usulleri geliştirilebilir dedim.
Evin Konuk
İpek Bozkurt
Bizim teklifimiz cinayetlerle ilgili olduğu için, komisyon bunu kendisine yeni bir gündem olarak almadı. Cinsel suçlar üzerinden, düzenlemeler üzerinden taslakları üzerinden gittiler. Türkiye’deki cezaların çok çok ağır olduğunu düşünüyorlar. Kadın cinayetleri gibi bir gündemleri yok. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı İpek Bozkurt Cinsel suçları düzenlemek yeterli değil Platform olarak takip ettiğimiz davalarda Türk Ceza Kanunu’ndaki ilgili hükümlerin kadınların sadece kadın oldukları için öldürüldükleri bu coğrafyada yaşam haklarının yeterince güvence altına almadığına şahitlik etmekteyiz. Türk Ceza Kanunu kapsamında “Cinsel Dokunulmazlığa” ilişkin suçlar, “Kişilere Karşı” suçların sadece sınırlı bir kısmına ilişkindir. Bu nedenle sadece bu suçlara ilişkin getirilen ağırlaştırıcı hükümler, kadınların uğradıkları şiddetin ve kadın cinayetlerinin durdurulması için yeterli değildir. Kadının “yaşam hakkının” korunabilmesi sadece cinselliğinin korunması ile mümkün olmayıp, kanun tasarısı da öngördüğü bu dar ve yetersiz hukuki içerik de erkek egemen iktidarın kadına ilişkin bakış açısının bizatihi yansımasıdır.
Yasa tartışılırken Musaybe öldürüldü 6 Haziran Cuma sabahı Beyoğlu’nda bir valiz içerisinde bir kadın cesedi bulundu. Adının Musaybe olduğu öğrenilen Suriyeli genç kadın için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Galatasaray Lisesi önündeydi. Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, “AKP neredeyse kadın cinayeti turizmi başlatacak. Suriyeli kardeşimizin ölümünden de AKP sorumludur. Savaştan kaçıp geldiği ülkemizde kadın cinayetine uğrayan Musaybe kardeşimize sahip çıkıyoruz. AKP Soma’dan da hiç ders almamış. Halkın
yaşadığı dertlerle ilgilenmiyorlar. Biz bu acı manzara değişsin diye yıllardır mücadele ediyoruz. Defalarca ek madde önerisinde bulunduk. Ama paketin içinde kadının adı yok. Yargı paketini kadınların lehine değiştirmek için ne gerekiyorsa yapacağız”dedi. Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil ise, ”AKP’nin yapacağı tek şey yasa teklifini onaylamak. Artık kadınların öldüğü yeter. Benim zaten kendi acım var. Bir de üstüne her gün başka bir kardeşimizin ölüm haberini alıyoruz” dedi. GÜNCEL
GUNCEL
07
10 Haziran 2014
Cinayette polisin ‘rızası var’
2 Çocuk annesi Mübarek Turan eşi Veysi Turan tarafından korkunç bir cinayet ile öldürüldü. Mübarek Turan ikinci kızını sağlıklı olarak dünyaya getirmişti. Ancak eşi Veysi Turan tarafından, “erkek evlat vermediği” için öldürüldü. Katil evde bulunan üçlü elektrik prizinin kablosunu kesti. Ardından, kablonun kestiği uçlarını uyuyan eşinin şakaklarına tuttu. Mübarek Turan akıma kapılıp can çekişmeye başladı. Katil Veysi Turan, eşini öldürürken polisi aradı, “katli bana helalse öldürüyorum” dedi. Polis, hiçbir şey söylemeden adresi istedi. GÜNCEL
Katilin planları davada ortaya çıktı
Yasa tartışılırken kadınlar öldü
AKP hükümeti kendi erkek egemen politikalarını meşrulaştıran yasasını toplumun yarısını oluşturan kadınların sesine kulaklarını kapatıp mecliste tartışırken, Mayıs ayı içerisinde tam 30 kadın öldü. 2013 yılında mayıs içerisinde 16 kadın öldürülürken, 2014’deki sayının iki katına çıkması tesadüf olmadığı ortada. güncel elif karan
Boşanmak istediği için, 3 aylık hamile iken bıçaklanıp işkence edilerek öldürülen Yasemin Yüksel’in 3. duruşması Bayraklı Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takipçisi olduğu davada hiçbir gizlilik kararı olmamasına rağmen izleyicilerin alınmadığı mahkemede, olay yeri incelemesi talebi bir sonraki duruşmada görüşülmek üzere dava 3 Eylül saat 10:30’a ertelendi. Davada alınan tanık ifadelerinde katilin olay yaşanmadan haftalar önce eşini öldürmekten bahsettiği ve bunu planladığı öğrenilmiş oldu. GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hazırladığı İnfografi ile Mayıs ayı kadın cinayeti gerçeklerini halkla paylaştı. Gerçekler AKP hükümetinin kadınalrın taleplerine kulak kapatmaya devam edip, kendini protesto edenleri gaz boğmaya devam ettiği sürece kadın cinayetlerinin artığını ortaya koymaya yetiyor. Geçtiğimiz yıl mayıs ayında 16 kadın erkek şiddeti tarafından hayattan koparılırken, 2014 Mayıs ayında neredeyse %100’lük bir artışla kadın cinayeti sayısı 30’a çıktı.
Kadınlar için yasa çıkarmak için daha neyi bekliyorsunuz? Kadınların %43’ü kocaları tarafından öldürüldü. Sadece %17’sinin kim tarafından öldürüldüğü bilinmiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun meclise üç kez sunduğu yasa teklifinde, kadınların tanıdıkları, birlikte yaşadıkları, akrabaları veya eşleri olan erkeler tarafından öldürüldüğü ve hükümet eğer cinayetleri engellemek istiyorsa önce bu konuda adım atması gerektiğine dair değerlendirmeler içeriyor. Platform hiçbir şekilde indirim uygulanması gerektiğini belirttiği yasa
teklifinde kadın cinayetlerinin “nitelikli halden” sayılması gerektiğinin de altını çizerek yaşam hakkının yasalarla güvence altına alınması gerektiğini belirtiyor. Ancak AKP hükümetinin cinsel suçlarla ilgili yasa paketinde ne kadının adı ne de caydırıcı cezanın emsali var. Aksine hükümet yeni indirim yollarını yasalaştırmanın peşinde.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun öldürülen kadınların aileleri ile birlikte adalet mücadelesi verdiği sonlanan 24 davadan 8 tanesinde katile iyi hal indirimi verilmiş durumda. Kadın örgütlerinin avukatlarıyla, geniş kamuoyu desteğiyle takip ettiği her dört davadan birinde indirim verilmiş. AKP hükümetinin Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun talep ettiği TCK deKadın katillerine ağır ceza ğişikliğini hayata geçirmesi, koruma kanununun etkin bir şekilde uygulanverilmeli Kadın Cinayetlerini Durduracağız ması için seferber olunması halinde Platformu hazırladığı infografi ile ta- infografi ile yansıtılan kadın cinayetkip ettiği davaları da halkla paylaşıyor. lerinin önlenebileceği ortada.
Eşini tiner döküp yakmaya çalıştı
Kadınlardan AKP’ye son uyarı
Hatay’ın Samandağ İlçesi’nde 35 yaşındaki İbrahim D., eşi 27 yaşındaki Yıldız D.’yi önce döner bıçağıyla yaraladı, ardından üzerine tiner dökerek yakmaya çalıştı. Samandağ Devlet Hastanesi acil servis önünde İbrahim D., eşi Yıldız D.’ye saldırdı. Yakındaki bir dönerciden döner bıçağı alan İbrahim D., eşini defalarca bıçakladı. İbrahim D., daha sonra yanında getirdiği tineri eşinin üzerine dökerek yakmaya çalıştı. İbrahim D.’nin çakmağı tinerden ıslanıp alev almayınca gürültü üzerine dışarı çıkan hastane polisi tarafından etkisiz hale getirildi. GÜNCEL
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Meclis’e sunduğu kadın katillerine ağır cezayı kapsayan TCK’ya ek madde önerisinin Mecliste görüşülmeyeceği bilgisi üzerine İstanbul, Eskişehir, Bursa, İzmir ve Manisa’da yeni yargı paketi tartışılmaya başlamadan önce
sokağa çıktı. Öldürülen kadın kardeşlerinin aileleriyle birlikte yürüyen kadınlar İstanbul’da AKP Şişli ilçe binası önüne hazırladıkları yargı paketini bıraktı. Kadınlar, İşçilerin ölümün kader olmadığı gibi kadınların ölümünün de kader olmadığını haykırdı. Yeni yargı paketinin tartışılmaya gün ise
öldürülen kadınların aileleri ve vekillerle birlikte meclis önünde eylem yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri yasanın “yaşam” demek olduğunu bir kez daha belirterek, “Kadın cinayetinde ağırlaştırılmış müebbeti içermeyen yargı paketi kabul edilemez” dedi. GÜNCEL
Ankara, Meclis’te ağır cezayı içermeyen bir yasanın kabul edilemez dendi.
İstanbul, Kadınlar öldürülen kadınların aileleri ile birlikte AKP’ye yürüdü
Manisa, A’dan Z’ye koruma ve yas için kadınlar sokakta
İzmir, Öldürülen kadınların aileleri yine sokaktaydı.
Eskişehir, Kadınlar AKP’yi yasa çıkarması için son kez uyardı.
Bursa, Kadınlar Yasa “Yaşam” demek için Heykel’de toplandı.
“Tacizciyi özür dilediyse affedin”
Kadınların müdahilliği kabul edildi Ankara’da yaşayan, 15 yaşındaki F.İ., iddiaya göre babasının cinsel tacizine maruz kaldı. Uzmanlar eşliğinde alınan ifadede F.İ., olayı annesine anlattığını belirterek, “Annem önce babam ile boşanmak istedi. Sonra ‘bu olayları Diyanet İşleri’nden soralım’ dedi. Diyanet’teki hoca da ‘eşiniz özür dilediyse affedin, evlilik birliğini devam ettirin’ dedi.” dedi. Tacizci babaya 6 ay boyunca kızına yaklaşmaması kararı verildi. Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri ise Alo Fetva hattına ilişkin kayıt tutulmadığını, dolayısıyla bilgilerinin olmadığını açıkladı. GÜNCEL
Manisa’nın Akhisar İlçesi’nde boşandığı kocası tarafından, koruma altında iken boğularak öldürülen Gülşah Kurban davasının ilk duruşmasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun müdahillik talebi kabul edildi. Gülşah’ın koruma altında olduğu halde öldürüldüğünü vurgulayan anne Nuray Kurban, polisin “Siz Müge Anlı’yı, Arka Sokaklar’ı izleyip geliyorsunuz. Gerçek hayatta böyle şeyler yok” dediğini anlattı. An-
ne Kurban’ın anlattıkları kadınlara ne kadar önem verildiğini(!) gösterdi. Kadınlar Birgül’ün davasına da müdahil Muğla’nın Fethiye İlçesi’nde eşi Birgül Ergen ve 7 aylık kızı Elif Beyza Ergen’i öldürülen Bayram Ergen’in yargılandığı davanın ilk duruşmasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun davaya müdahillik talebi kabul edildi. Birgül Ergen’in ailesi, katilin en ağır cezayı almasını istediklerini dile getirdi. GÜNCEL
EMEK
08
10 Haziran 2014
İşçiler, Taşerona ve İşçi Ölülerine Son Platformu’nun 15 Haziran’da yapacağı buluşma öncesi Yarın’a konuştu: Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Sapla saman
İnsan, vicdan, yaşam temeli üzerine kurgulanmayan düşünce ve eylemler kafa karışıklıklarının ötesinde yeni belaları çağırıyor. Gittikçe yozlaşan siyaset kurumunun Türkiye’yi bir batağa sapladığı kesin. Gökyüzü daralıyor. Doğusuyla batısıyla yaralı bir ülke profili seçiliyor artık. MİT ve Öcalan dışında kimsenin bilmediği barış sürecinin geldiği nokta belli. “Analar ağlamasın” argümanının spot cümleden öteye gidemediği, dahası “çok büyük acıların” bir süreliğine dondurulduğu açık. Lice’de yaşananlar ortada. “Barış” diyen devlet, aylardır kalekol yapmakta ısrar ediyor. AKP, ranttan ödün veremiyor! Kalekol inşaatı işinde davetiye usulüyle ihaleye verilen büyük bir rant var. Sadece ranta değil ölüme de davetiye çıkarılırken, son imza resmi kurşunla atılıyor. *** Karşıdakini anlamaya çalışmak üzerine inşa edilmeyen samimiyet, “ama” diye başlayan tartışmaları alevlendiriyor. Kimi “Gezi’de darbeyi” görüyor, kimi Lice’de ölümü görmüyor. Terazinin kefeleri aynı ağırlıkta ve aynı ruhsuzlukta… Oysa hep ölen benim, hep ölen benden. “Formül arayan” ve “sözde çare düşünen”, iktidarın kendisine sunduğu alternatifle yetinip, ya bir fiil ya da vicdani olarak satranç tahtasının başına çöküyor. “Sınırları çizilmiş kişisel ya da toplumsal ön yargılar”, “verildiği kadar adalete razı olma hali” ve “sadece işine geleni talep etmek”, kaypak bir itaatkârlığa dönüşürken, gerçek hamlelerden, büyük resimden gittikçe uzaklaşılıyor. Abartısız her kesimin ustalaştığı “Gerektiğinde işbirliği yapacak bir muhalifim” riyakârlığı, yaraları kapatmaktan öte içten içe derinleştiriyor. *** Yara açık, yara derin, yara görünüyor... Devlet vuruyor, hakkını vermiyor ve bunlara karşı durduğunda da öldürmekten beter ediyor. Mesele bu kadar açıkken, ölüme, haksızlığa, özgürlük arayışı karşısındaki baskıya forma giydirmeye kalkmak, teoride ezberlediğimiz kavramlardan Kaf Dağı kadar uzaklaşmamıza neden oluyor. Sapla saman karıştıkça, ideoloji de kendi kitabına göre, ucube bir meşrebe bürünerek yeniden yeniden ve yeniden her seferinde de daha fazla deforme edilerek yazılıyor. Oysa ideoloji bir kenara, basit değil mi her şey? Biz, biri eve gitmeden mahallede yensin diye iki ekmek alırdık. Biz, büyük çocukla küçük olanı kavgaya tutuştuğunda, illa ki küçükten yana tavır koyardık. Biz şiirler okurduk… “Yarısı buradaysa kalbimin yarısı Çin’dedir, doktor. Sarınehre doğru akan ordunun içindedir. Sonra, her şafak vakti, doktor, her şafak vakti kalbim Yunanistan’da kurşuna diziliyor. Sonra, bizim burada mahkûmlar uykuya varıp revirden el ayak çekilince kalbim Çamlıca’da bir harap konaktadır her gece, Doktor. Sonra, şu on yıldan bu yana benim fakir milletime ikram edebildiğim Bir tek elmam var elimde, doktor, Bir kırmızı elma: Kalbim...” Biz kısa zaman önce. “Gezizekalılar” olarak büyük bir tarih yazmıştık! *** İnsan, vicdan, yaşam temeli üzerine kurgulanmayan düşünce ve eylemler kafa karışıklıklarının ötesinde yeni belaları davet ediyor. Basit tutmalı belki de! Çünkü son derece basit aslında her şey… Koşul koymadan ezilenin yanında olacak, ölümün karşısına geçecek, eşit bir yaşam bekleyecek ve günü kurtarmak için kimselere itaat etmeyeceksin! Bilgisayar ekranında, profilinde, odanda ya da gözünün önünde duran “o resim” var ya… “O resmi” gönlüne de aynı biçimde asacaksın! Medeni bir yanda Abdullah öbür yanda olacak yani! Velhasıl adam gibi yaşamak için önce adam olacaksın. Yoksa, en iyi ihtimalle, içi boşaltılmış Gezi hikâyelerini torununa anlatıp duracaksın. Kötüsü gelirse, ona da razı olacak, gökyüzü çöküp hep birlikte batağa saplanırken ağlamayacaksın! Önüne, vicdanının durduğu yere satranç tahtaları koyacaklar. Oyuna gelme! Kim demiş, iş bitince, bütün oyuncuları aynı kutuya koyarlar diye? Hiç şüphen olmasın sadece seninle benzer olanlar kalacak nefessiz aynı yerde!
Yaşamak için birlik olalım Mehmet
Engin
Türkiye’de gün geçtikçe taşeron sistem AKP eliyle daha kalıcılaştırılıyor, işçi ölümleri hızla artıyor. Patronların, işçilere az para vererek daha fazla sömürü peşinde koşmasına göz yumulması iktidarı ve patronları daha arsızlaştırıyor. AKP ise işçilerin gönlünü almak için sözde iyi gerçekte içi boş yasa tasarılarıyla göz boyamak için adımlar atıyor. İşçiler ise “kader”lerini kendileri yazmak için bir araya gelmeye başladılar. Taşeronun yasaklanmasını isteyen emekçiler, inşaatlarda iş güvenliği alınmadan çalıştırılan işçiler, patronlara karşı sendika hakları için mücadele edenler, güvencesiz çalışmaya mahkum edilmeye çalışanlar toplanarak taşeron sistem daha da kalıcılaşmadan, daha fazla işçi ölümü yaşanmasını engellemek için neler yapacaklarını konuşmak üzere Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun toplantısında buluşacaklar. Şantiyelere çalışan işçiler neye karşı ve neden orada olacaklarını gazetemize açıkladılar. Açıklamalarında herkesi 15 Haziran günü saat 14:00’da toplanmaya çağırdılar. Mehmet İşçi ölümlerini engellemek için taşeronlar denetlenmeli Köle gibi değil de insan gibi çalışmak istiyoruz. Bu iş güvenliği için alınan emniyet tedbirlerinin denetlenmesini istiyoruz. Sadece para kazanmak için yapılan işlerde insanlık diye bir şey olmuyor zaten. Şantiyelerdeki emniyet eksiklikleri genel olarak, emniyet malzemelerinin eksikliği, işin hızlı yaptırılmaya çalışılması genelde işçilerin kaza yapmasına sebep oluyor. Sürekli olmasa da bu kazalar, mutlaka oluyorlar. Bazen ufak tefek dikkatsizlik de olsa genelde işin hızlı yaptırılmaya çalışılması, iş yetiştirme korkusu bunlara sebep oluyor. Emniyet tedbirlerinin denetlenmesini istiyorum. İş kazalarının ve işçi ölümlerinin engellenmesi için taşeronlar serbest bırakılmasın, sürekli denetlensin. “İşi verdi, işi yap değil” şeklinde olmamalı. İşi yaptırıyorsun ama işin nasıl yaptırıldığına bakılması lazım. Biz işçi olarak şantiyelerde en alttayız hiçbir şey yapamıyoruz. Nereye başvuracağımızı, kime ne diyeceğimizi bilemiyoruz. İşçi ölümlerine ve iş kazalarına son demek için 15 Haziran’da hepimiz toplanalım. Engin İş endişesiyle ses çıkaramıyoruz Hayat standartlarımızın daha yukarıya çekilmesini istiyoruz. Çalıştığımız şantiyelerde güvenlik tertibatları yetersiz ve kalınan yerler berbat durumda. Bu şantiyede yatacak yer şuanda yok, bina içerisinde yatılıyor ve yeme-içmelerimizde problemler yaşıyoruz. Para sıkıntısı yaşanılıyor. Çünkü paralarımız, taşeron olduğu için geç veriliyor. Yaptığı-
Hasan
mız hayat planlarımıza uymadığı için hesaplama yapamıyoruz. Bu yüzden parayı düşünerek, taşeron patronun söylediği her şeye boyun bükmek zorunda kalıyoruz. İş bulamayız endişesiyle, işten kovulacağız endişesiyle bize söylenen her şeyi yapmak zorunda kalıyoruz. Bazen yalnız başımıza bir insanın yapamayacağı işlere girmek zorunda kalıyoruz. Şantiyelerde yaşanan çoğu sıkıntılar ekonomi üzerine ve iş sağlığı güvenliği üzerine oluyor. Standartlarımızın daha yüksek seviyelere taşınmasını istiyoruz. Paranın sadece işverenin değil çalışanın hak ettiği bir sistemde dağıtılmasını istiyoruz. Bütün bu sıkıntıları atlatabilme adına, taşerona ve işçi ölümlerine son demek için 15 Haziran’da, bütün çalışan
kardeşlerimizi ve gönül veren herkesi toplantımıza bekliyoruz. Hasan Taşerondan dolayı kazalar oluyor Taşeronların denetlenmesini ve işçilerin parasal konudaki sıkıntılarının çözülmesini istiyoruz. Hemen hemen taşeronların hepsinde parasal sıkıntılar var. Bu durumla sıkça karşılaşıyoruz. Zaten iş kazaları çoğunlukla işçinin dalgınlığından oluşuyor. Bu dalgınlığın sebebi de hayat şartlarından. Hayat şartlarında zaten işverenden para alamadığın vakit sıkıntılar oluşuyor ve kafanda kalıyorlar. Sıkıntılardan kafan dağılıyor, dağılınca da bilinçsizce kazaya maruz kalabiliyorsun. Çalıştığımız koşullara örnek olarak, mesela bir hastane şantiyesinde biz 45 günde paramızı aldık, 45 gün
Ömer Duran
Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu, 15 Haziran’da toplanarak taşeron sistemini kaldırmak ve yaşanan işçi ölümlerini engellemek için neler yapılabileceğini konuşacak. Yarın Gazetesi olarak, yaşananların öznesi olan işçilere sorduk.
Sait Bağış
sürdü. Orada iş güvenliği desen zaten yok. İş emniyeti yok gibi bir şey, denetleyen de yok. Bu devlet işi, hastane işi. Hastanenin yapılmasına rağmen burada denetleme sıfır. Ben gelmeden iki ay önce kardeşin birisi düşmüş. İnşaatın duvarı yok, korkuluk da çekmemişler. Bir dalgınlık sonucu kendisini aşağıda buluyor ve ölüyor. Bunların son olmasını istiyoruz. İnşaatlarda, taşeronun kalkmasını, işçi ölümlerinin olmamasını ve emniyet güvenliklerinin arttırılmasını istiyoruz.
Selma Yağal
riz. Biz birlik olmadan kimse ne işçileri umursayacak ne de ölenleri umursayacak. Susarak ne hallere geldik biz. İşçilerin bir kıymeti var, sonuçta her şeyi biz yapıyoruz. Biz çalışmasak bu binaları kimse inşa edemez. Biz çalışmasak onlar rahat oturamaz evlerinde.
Sait Bağış Örgütlenmemiz engellenmesin Çalıştığım yerde düşük ücretle çok iş yapıyoruz. Maaş konusunda maaşlarımız az ama o ücrete göre yaptığımız iş çok. Çalışma saatlerimiz çok fazla, sabah saat 8’de giriyoruz Ömer Duran akşam iş ne zaman biterse o zaman Birlik olursak çıkıyoruz. Doğru dürüst herhangi kazanırız Biz inşaat işçileri olarak Meclis’e de bir güvencemiz yok. İş kazalarını gittik, “İşçiler ölüyor” dedik, “Bun- engellemek için alınan önlemler yok. Çalışma saatlerimiz yorucu, gün içersinde istirahat saatimiz de doğru düzgün yok. Bizim istirahat saatimiz olmadığı gibi her dakika çalışma, 12 saat 14 saat çalışma süremiz var. Ve buna karşı herhangi bir önlem alınmıyor. Patronlardan ücret almaya gelince de karşılığı pek alınmıyor. Mesela mesai ücretlerimiz yok. Toplantının önemi iş konusundaki haklarımız ve neler yapabiliriz, onunla ilgili olarak konuşacağız. Haklarımız nelerdir, neler yapılması gerekiyor ve nelerle mücadele etmemiz gerektiği, patronlar karşısındaki avantajlarımız konuşulacak. Örgütlenmemiz engellenmesin istiyoruz.15 Haziran’da, taşeronla ilgili, işçi ölümleriyle ilgili, Soma’da ölen kardeşlerimizle ilgili mücadele etmemiz ve kendi haklarımızı korumamız için toplanmaya çağırıyoruz.
lar dursun, bu ölümler sona ersin” dedik ama yine de bunlar çözülmedi. Ağaoğlu’nda bir işçi kardeşimiz daha öldü ki ne ilk ne de son değildi. Biz işçiler olarak taşeron sistemine karşıyız. Ve Meclis’e gittiğimizde herkese bunu dile getirdik, televizyonlara çıktık ama hiç kimse yine bunları söylemedi. Her gün işçiler ölmeye devam ediyor. Bütün işçi arkadaşlarıma buradan söylüyorum ve sesleniyorum. Gelin birlik olalım, gelin 15 Haziran’da toplanalım ve buna bir çözüm arayalım. Hepinizi davet ediyorum. Arkadaşlar sessiz kalarak bunu durduramazsınız. Biz ölmeden, akrabalarımız, kardeşlerimiz ölmeden buna bir çare bulalım. Gelin birlik olalım. Bu ölümlere dur demek istiyorum artık, siz de bunu deyin. Çünkü yarın öldüğünüzde bunu söyleyecek olan yine bizle-
Selma Yağal Ahmet Yağal’ın eşi Denetleme olmaması can alıyor Esenyurt’ta çadır yangınında eşimi kaybettim. Eşimin çalıştığı inşaat şantiyesinde büyük bir ihmal sonucu gerçekleşen yangında 11 işçi can verdi. 2 senedir sürmesine rağmen bu davada hiçbir sorumlu tutuklanmadı, yargılanmıyor. Tutuklanmamaların yanı sıra ölenleri “İsteselerdi yangından kaçabilirlerdi” diyerek suçluyorlar. Öleni suçlamak çok basit bir şey. Hiç kimse göz göre göre orada o şekilde can vermek istemez. 11 insanın hayatlarını aldıkları gibi buradan bir önlem alıp da, bir pay çıkartıp da tedbir almadılar. Soma’daki 301 insanımız da büyük bir ihmal sonucu orada çalışanlar da göz göre göre can verdi. Hala daha insanlar bu şekilde ölümlere mahkum ediliyor. Çünkü ölenler çalışmak zorunda. İşçilerin ölümlülerinden sorumlular ise ellerini sallaya sallaya günü gün etmekteler. Bizim acımızsa her gün büyümekte. 12. duruşmaya girmemize rağmen tutuklanan kimse yok. Başka işçilerin ölmemesi için, başka Ahmetler’in yetim kalmaması için tüm çalışanlarımızı 15 Haziran’da toplanmaya davet ediyorum.
EMEK
09 Polis çocuğu gözünden yaraladı
10 Haziran 2014
Adalet bekleyen ailelere bilirkişiden gelen cevap:
İsteselerdi kaçabilirlerdi Esenyurt Marmara AVM inşaatında hayatını kaybeden işçiler için adalet iki yılı aşkın süredir sağlanmıyor. Verilen bilirkişi raporlarıyla da hayatını kaybeden işçilere kursu yüklenmeye çalışılıyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu ve işçi aileleri, dava öncesi yaptıkları eylemle adaletin sağlanması için patronların yargılanması gerektiğini söylediler.
Şırnak’ta Lice’deki katliamı protesto eden vatandaşlara saldıran polisin sıktığı gaz kapsülünün isabet ettiği evde uyuyan 6 yaşındaki Furkan Avşar isimli çocuk yaralandı. Cizre İlçesi’nde eylem yapan vatandaşlara polisin sıktığı gaz bombasının kapsülü Sur Mahallesi’ndeki bir evin camına isabet etti. Camı kırarak içeri düşen gaz bombasının kapsülü evde yaşayan 6 yaşındaki Furkan Avşar isimli çocuğun sol gözüne isabet etti. Polisin attığı gaz bombasıyla gözünden yaralanan çocuk, ailesi tarafından Cizre Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı, tedavisi sürüyor. GÜNCEL
Gül’ü eleştiren akademisyene tehdit emek oğuzhan özkan
Harvard Üniversitesi’nde, Cumhurbaşkanı Gül’e yönelttiği sorularla gündeme gelen Dr. Emrah Altındiş’e, yandaş akademi camiasından utandıran tepkiler geliyor. Harvard Üniversitesi’nde katıldığı panelde, Abdullah Gül’e Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenleri anımsatarak; “Böyle bir devletin başında olmaktan utanmıyor musunuz” diye soran Dr. Emrah Altındiş’e, hükümet yanlısı akademik kadrolardan utandıran tepkiler yağdı. Twitter’da küfür ve hakaret içeren ifadelerle Altındiş’i hedef alan ve akademi mensubu bazı isimler, düzeysizlikte sınır tanımadı. GÜNCEL
Soma işletmesinin mallarına tedbir
11 Mart 2012’de Esenyurt’ta Marmara AVM inşaatının şantiyesinde çıkan yangın sonucu 11 işçi yanarak hayatını kaybetmişti. Marmara AVM’de hayatını kaybeden işçilerin davasının 12. duruşması Bakırköy Adliyesi’nde görüldü. 2 yılı aşkın süre geçmesine rağmen adalet sağlanmadı, bilirkişi raporuyla da adaletten çok uzak olduğu anlaşıldı. Davada tutuklunun olmaması da bunu ortaya koyuyor. Katiller cezalandırılmalı İşçi Ölümlerine Son Platformu ve hayatını kaybeden işçilerin aileleri Bakırköy Adliyesi önünde eylem gerçekleştirdiler. Davayı başından beri takip eden Platform, işçi ölümlerinin engellenebilir olduğu, taşeron çalıştırmanın yasaklanma-
sı gerektiği, işverenlerin yargılanması, işçilerin değil patronların menfaatlerini koruyan AKP’nin işçi ölümlerine karşı adım atması gerektiğini söyledi. Yangında hayatını kaybeden Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal, “Herşeye yas mı ilan edeceksin, biz yasımızı tutarız, sen gerekeni yap” şeklinde Başbakan’a seslenerek işçilerin katillerinin cezalandırılmasını istedi. Platform temsilcisi Gün Çağ Aydın ise, “Bu ülkede adalet yolsuzlara altın tepside sunulmuş bir hediyedir. Bu ülkede adalet sermayenin elindedir” diyerek işçi katillerinin cezalandırılması gerektiğini vurguladı. Skandal bilirkişi raporu 2 yıldır adaletten eser taşımayan dava bu duruşmada skandal gelişmelere sahne oldu. Ölen işçileri kusurlu ilan eden bilirkişi raporu-
na göre işçilere eğitim verilmişti ve sobanın koyulmaması gerekirdi. Rapor, ölen işçilerden “İsteselerdi kaçabilirlerdi” ifadeleriyle söz ederek, ölen işçileri kusurlu gösteriyor. Rapor, şantiye sorumlusunu kusurlu gösterirken, diğer sorumluları ikinci dereceden kusurlu buldu. Bilirkişilerin bu söylemleri, patronları korumak için atılmış bir adım olduğu ise aşikar. Esenyurt’ta hayatını kaybeden işçilerin avukatları bilirkişiden yeni gelen raporun tamamına itiraz etti. Dava 2 Ekim 2014’e ertelendi.
Esenyurt’ta işverenler yerine işçiler suçlandı Taşerona ve işçi ölümlerine son platformu temsilcisi selçuk kaygısız
Dava 12 duruşmadır devam ediyor. Dava 2 yıldır bir arpa boy ilerlemedi. Gelinen son durum sizin de dediğiniz gibi suç işçilere yükleniyor. Bilirkişi raporunda açık bir şekilde şöyle deniliyor: “Sünger yatakları tavana dek istifleyerek yığan kazalılar çadırdan gi-
riş çıkışı engelledikleri gibi yangın sırasında kapıyı kapatmasına da sebebiyet vermişlerdir ki, kusurludurlar.” Fakat işçilerin naylon çadırlarda kalması bu tartışmayı boşa düşürüyor. Zaten var olan yasalar bile işçilerin naylon çadırlarda kalmasına yasak diyor. Bilirkişi
Manisa’nın Soma İlçesi’nde 301 işçinin maden ocağında can vermesiyle sonuçlanan katliamın ardından madencilerden Mustafa Kocabaş’ın ailesi adına tazminat davası açan avukatları Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin mallarına tedbir konulmasını istedi. Bu talebi değerlendiren Soma Birinci Asliye mahkemesi, firmanın tüm banka hesaplarına, araçlarına ve gayrimenkullerine tedbir konulmasına karar verdi. Mahkeme kararının biran önce uygulanması için de, Türkiye Kömür İşletmeleri, tüm bankaların genel müdürlüklerine ve tapu müdürlüklerine yazı yazdı. GÜNCEL
Mevcut yaptırımlar ölümleri engellemiyor
“Gezi” operasyonu: 14 gözaltı
Sırada TKİ var
İstanbul’da “Terörle Mücadele” tarafından yapılan operasyonlarda 14 kişinin gözaltına açıklandı. Operasyonla ilgili şu bilgiler verildi: “Gezi Parkı’nda başlayan güvenlik güçlerine ve kamu malına saldırı ve zarar verme eylemlerini gerçekleştirdiği değerlendirilen 4 şüpheli, Okmeydanı’nda yaşı küçük 2 şüpheli, Gaziosmanpaşa’da 8 şüpheli yakalanarak gözaltına alınmıştır” Gözaltına alınan 14 kişiden 12’si sağlık kontrollerinin ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilirken yaşı küçük 2 çocuk ise Üsküdar’daki Çocuk Şube Müdürlüğü’ne gönderildi. GÜNCEL
raporunda işverenler kusurlu sayılması gerekirken işçiler suçlandı. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak davayı takip etmeye devam edeceğiz çünkü işverenler hak ettiği cezayı almadığı sürece işçi ölümleri artarak devam edecektir.
Soma’da yaşanan maden katliamından sonra Soma halkının öfkesi dinmiyor. Soma’da maden işçileri ve halk Türk-İş’e bağlı Maden-İş sendikasına yürüyerek sendika görevlilerini istifa ettirmişti. Sendikadaki istifalardan sonra başka bir sorumlu olan Türkiye Kömür İşletmeleri’ne yürüyüş gerçekleştirdiler. Polis tarafından yolları kesilen halk, polis barikatını aşarak yürüyüşüne devam etti. Yürüyüş boyunca “İşçiyiz haklıyız, söke söke alırız” sloganlarını atan işçiler TKİ önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. TKİ önünde yapılan açıklama-
nın ardından DİSK’e yürüyen işçiler, “İnadına sendika inadına DİSK” sloganları atarak Madenci Anıtı’na vardıklarında iki dakikalık saygı duruşunda bulundular. İşçilerin yürüyüş boyunca attıkları “Kamu gelecek dertler bitecek” sloganıyla taleplerini söylediler. Türk-İş’in önünden geçerken Türk-İş’i istifaya sloganlarla davet eden işçiler DİSK’in önüne geldiler. DİSK önünde yapılan konuşmaların ardından,” Bundan sonra bu kölelik sistemi devam etmeyecek! Soma’nın kaderini hep birlikte değiştirmek için DİSK’e üye olalım!” denerek DİSK’e kayıt olmaya devam ettiler. EMEK
Şırnak’ta Cudi Dağı eteklerinde bulunan kömür maden ocağında göçük meydana geldi. Göçük, madende 100 metre derinlikte meydana gelirken, göçük altında kalan 8 işçiden 30 yaşındaki maden işçisi İbrahim Sağnak’ın yaşamını kaybetti. Arama kurtarma ekiplerinin haber verilmesine rağmen geç gelmesi nedeniyle çalışma arkadaşları tarafından maden ocağından iki buçuk saat sonra battaniyeye sarılı bir şekilde bidon içerisine konularak çıkarılan İbrahim Sağnak’ın cenazesi
ambulans ile hastaneye götürüldü. Otopsi işlemlerinden sonra Sağnak toprağa verildi. Göçük’ün yaşandığı maden ocağına giden Şırnak Valisi Hasan İpek ise, ocağın kaçak olduğunu belirterek, alınan güvenlik tedbirlerine rağmen çalıştırıldığını ileri sürdü. İpek, maden ocağı hakkında daha önce cezai uygulamalara gidilmesine karşın ocağın kaçak olarak çalıştırıldığını ifade etti. Cezai uygulamaların patronlar için yeterli olmadığı Vali’nin açıklamalarından bir kez daha anlaşılmış oldu. EMEK
GUNCEL
10 Hükümet kalekol yapmayı sürdürecek
10 Haziran 2014
AKP’yi aklama merkezi
TÜBİTAK
AKP’nin hırsızlıklarının ortaya döküldüğü ses kayıtları hakkında bilirkişi raporu hazırlayan TÜBİTAK, kayıtların montaj olduğunu iddia etti. Raporda, sesi hecelerine göre analiz ettikleri belirtildi. Ancak, böyle bir teknoloji henüz dünyada yok. Bilimsellikten uzaklaşan TÜBİTAK’ın raporunda şu ifadeler yer alıyor: “Ses kayıtlarında ilginç bir yöntem kullanılmış.” Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AKP Grup toplantısına katılmak üzere geldiği Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yılmaz, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde Türk Bayrağı’nın indirilmesine yönelik soruları, “Kalekolların yapımına devam edilecek. Devletin ve milletin güvenliği için her türlü tedbir alınacak. Bu tedbirlerin alınması bir başkasının onayına bağlı değil. Güvenli k kriterleri neyi gerektiriyorsa o yapılacak. Güvenlik için bazı şeylere ihtiyaç duyulmaz. Güvenlikten taviz verilmez. Güvenliğin bedeli olmaz” sözleriyle yanıtladı. GÜNCEL
AKP Soma’da kazaları 1078 TL ile örtmüş
Soma’da meydana gelen ve 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliamdan aylar önce, madende yaşanan sorunların devletin resmi raporlarına girdiği ortaya çıktı. Soma Eynez’de, Soma A.Ş’ye ait ocakta Temmuz 2013’te meydana gelen göçük sonucu yaşamını yitiren işçi Süleyman Gülşen hakkında hazırlanan raporda, madendeki tavan tahkimatının yeterli olmadığı, bu durumun kazayı tetiklediği belirtilirken, saptanan eksiklikleri gidermeyen şirkete 1078 TL para cezası kesilmesi önerilmiş. Bunun dışında şirkete ciddi bir yaptırım uygulanmamış. GÜNCEL
Termik santrale durdurma kararı
Hatay, Erzin Aşağı Burnaz mevkiindeki 5 termik santral projesi biri olan Selena kömür santrali projesinin yürütmesi durduruldu. Hatay İdare Mahkemesi santralin ÇED raporu için, bölgede bulunan bütün termik santral projelerinin bölgeye vereceği toplam etkinin hesaplanmadığını ifade etti, deprem ve tsunami tehlikesine de dikkat çekti. Mahkeme termik santrallerin yaratacağı toplam zararı göz önüne alarak, “Bölgede telafisi güç zararlar doğuracağı ve bölge birinci dereceden deprem riski altında olduğu için” ÇED raporu hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. GÜNCEL
Fethiye’deki saldırıya hapis talebi
Muğla’nın Fethiye İlçesi’nde Halkların Demokratik Partisi (HDP) ilçe binasındaki tabelanın indirilmesiyle sonuçlanan olaylarda gözaltına alınan 118 kişi hakkında 2 yıldan 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 9 Mart 2014 Pazar günü HDP ilçe Binasının taş yağmuruna tutulduğu saldırı sonunda HDP tabelası Fethiye Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekipleri tarafından indirilmişti. 118 kişi hakkında siyasi hakların kullanılmasını engellemek, toplantı yürüyüş kanununa muhalefet, polise mukavemet ve mala zarar vermek gibi suçlardan dava açıldı. GÜNCEL
güncel CEday avcı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bilirkişi raporu gönderen TÜBİTAK, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait ses kayıtlarının “montaj” olduğunu iddia etti. Raporda, ses kayıtlarının “hece hece” montajlandığı belirtildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ses kayıtlarının internette yayımlanması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine TÜBİTAK uzmanları tarafından hazırlanan bilirkişi raporu, soruşturmayı yürüten anayasal düzene karşı işlenen suçlar soruşturma bürosuna gönderildi. Anayasal düzene karşı işlenen suçlar soruşturma bürosu da TÜBİTAK’tan ses kayıtlarının gerçek olup olmadığının tespit edilmesini istemişti. İncelemesini tamamlayan TÜBİTAK uzmanları, ses kayıtlarının montaj olduğunu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait olmadığını iddia etti.
TÜBİTAK, “uzmanlar” tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda bilimsellikten bir hayli uzaklaşarak “çok ilginç bir yöntem kullanılmış” yorumunu yaptı.
den alındığını, 30 üst düzey yöneticinin kurumdan atıldığını söyleyen Palaz, “Tapelerdeki konuşmaların montaj olarak yayınlayacak bir teknoloji daha dünyada yok. Olsa Holywood kullanırdı. Bunu iddia etmek çok saçma” diye konuştu.
geliştirilmemişken TÜBİTAK’ın bu var olmayan teknolojiyi nasıl kullandığı merak konusu…
Bilimden yandaşlığa… TÜBİTAK, Ergenekon ve Balyoz Çok bilimsel açıklama Raporu hazırlayanların gibi önemli davalarda, kritik raporTÜBİTAK bilirkişi raporunda şöy- uzmanlığı yok lar hazırlayan 4 bilirkişinin işine de son verdi. Edinilen bilgilere göre 4 le denildi: “Konuşma bütünlüğünü Şubat ayında görevden alınan Var olmayan teknolojiyi sağlamak için kelimelerin dahi par- TÜBİTAK’ın eski başkan yardımcısı kullanmışlar kişiye, dava açıp TÜBİTAK’a geri ça hecelerden oluşturularak, istenen Dr. Hasan Palaz, hazırlanmış olan Hazırlanan bilirkişi raporunda bazı dönmemeleri için yüklü miktarda yeni kelimenin türetilerek ortaya rapora tepki göstererek, “Raporu noktalar dikkat çekiyor. Sesin hece- tazminat da ödendi. Böylece birçıkarıldığı ilginç bir uygulama or- hazırlayan 3 kişinin de bu konuda lerine göre analiz edilmesi gibi bir kaç gün içerisinde AKP’ye köşeye taya konmuştur.” AKP’nin düpedüz uzmanlığı yok” dedi. TÜBİTAK’ta teknoloji dünyada hiçbir yerde kul- sıkıştığı konularda can simidi olan ortada olan hırsızlıklarını aklamak son 3 aydır süren “cadı avında” 90’ı lanılmıyorken, daha doğrusu yer- TÜBİTAK, bilimsellikten yandaşiçin ne bahane uyduracağını şaşıran aşkın üst düzey yöneticinin görev- yüzünde böyle bir teknoloji henüz lığa geçiş yaptığını ilan etmiş oldu.
Diyarbakır Cezaevi faillerine 5 yıl hapis Diyarbakır Cezaevi’nde 1996 yılından çıkan olaylarda 10 tutuklu hayatını kaybetmiş, 24 tutuklu ise yaralanmıştı. Aralarında asker, polis, infaz koruma memuru, cezaevi doktoru ve cezaevi müdürünün de bulunduğu toplam 72 sanık hakkında 1996 yılında açılan dava, 27 Şubat 2006’da sonuçlanmış ve 62 sanığa 5’er yıl hapis cezası verilmişti. Dava karara bağlandı. Mahkeme 62 kamu görevlisini 5’er yıl hapis cezasına çarptırdı. Duruşmaya polis, asker, infaz koruma memuru ve cezaevi doktorlarının da bulunduğu tutuksuz 89 sanık katılmadı. Esas hakkındaki
görüşünü açıklayarak 20 sanığın beraatına karar verilmesini isteyen savcı, 62 sanığın ise eyleme doğrudan katıldıklarını söyleyerek cezalandırılmasını istedi. Mütalaaya karşı savunma yapan avukat Mesut Beştaş, mütalaanın Cumhuriyet tarihi itibariyle suç işlemiş kamu görevlilerinin özel olarak korunmasına hizmet eden bir görüş olduğunu belirtti. Sanık avukatı Hakkı Kurtuluş ise “Bir infaz koruma memurunun darp edilmesinden buralara gelmiştir. Müdahale amacı isyandan vazgeçilmesi içindir. Kamu görevlileri verilen emri yerine getirmiştir. Emir bakandan gelmiştir” dedi. GÜNCEL
Makaracı Egemen bildiğimiz gibi 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda yolsuzlukları belgelenen ve yayınlanan ses kasetlerinde ‘Bakara-makara’ diyerek halkın diniyle alay eden Egemen Bağış, TÜBİTAK’ın şaibeli raporunun ardından ilk yorumu yaptı. Daha önce gazeteci Metehan Demir ile yaptığı iddia edilen görüşmenin ses kaydına ilişkin soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunda, kaydın “montaj” olduğunu iddia eden Egemen Bağış, “İmanımızı sorgulamaya kalkanlarla yargıda ve Allah huzurunda hesaplaşacağız” dedi. Yüzsüzlüğün sembolü olan Egemen Bağış, yine bildiği yerden giderek bizi şaşırtmadı. AKP’nin yargıya birebir müdahaleleri ortada iken Bağış, “Mahkemenin bağımsız
bilirkişi raporu suçsuz olduğumuzu kanıtladı.” dedi. Attığı tweetle, AKP’ye çamur atıldığını iddia eden Bağış, aklanmak zorunda olduklarını tamamen unutmuş. GÜNCEL
CNN muhabiri Türkiye’yi terk etti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, CNN International’ın İstanbul muhabiri Ivan Watson ile ilgili “CNN’in dalkavuğu orada bir şeyler yapmaya çalışıyor. CNN International, geçen yıl 8 saat aralıksız yayın yaptı, ülkemi farklı göstermek için. Şimdi de suçüstü yakalandı. Bunların basın özgürlüğü falan derdi yok. Adeta ajanlık için buradalar.” İfadelerini kullandı. Ivan Watson,
Başbakan Erdoğan’ın kendisine yönelttiği “dalkavuk ve ajan” suçlamalarına CNN ekranlarından yanıt verdi. Ivan Watson, Erdoğan’ın Türkiye’nin kendi problemleri konusunda medyayı suçladığını söyleyerek “Bana yöneltilen iddialar, gülünecek derecede absürd. Ve bu absürt iddialar bu ülkedeki en güçlü adam tarafından, başbakanlık ofisinin bizzat akredite edip sarı basın kartı verdiği bir gazeteciye, bana yöneltiliyor” dedi. GÜNCEL
EKONOMI
11
10 Haziran 2014
Gün Çağ Aydın
Acı analiz ve çıkış yolu
Mayıs ayında tam 402 işçi kardeşimizi kaybettik. Soma Holding’e bağlı madende yaşanan kazada resmi açıklamalara göre 301 işçi kardeşimiz ölmüşken ay içerisinde diğer iş kollarında 101 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Soma’da ki facianın ardından tüm toplum işçi ölümleri konusunda duyarlılık geliştirdi. Ancak AKP hükümeti “aynı tas aynı hamam” yoluna devam ediyor. Soma’da madenci katliamı yaşanmasaydı hükümet işçi ölümlerinin üzerini örtmeye devam edecekti. Türkiye ekonomisinin bel kemiği olan inşaat sektörü en çok ölümün ve iş kazasının yaşandığı sektör. İnşaat sektöründe bu kadar çok ölümün yaşanmasının nedeninin en iyi inşaat işçileri anlatıyor. Taşeronların işi hızlı bitirmeye çalışıp bir an önce hak ediş kazanmak istemeleri kazalara ve ölümlere sebebiyet veriyor. İnşaat sektöründe adeta köşe kapmaca yaşanıyor. Böylesine büyük bir telaş varken bir işi bitirip diğer işe geçmek inşaat şirketleri arasında rekabet konusu olmuş durumda. Taşeron firmalar kar oranlarını maksimumda tutmak için işçi ücretlerinde ve iş güvenliği konusunda kısıtlamalara gidiyor. İş yerlerinde çalışan iş güvenliği uzmanları ise doğrudan firmaya bağlı çalıştıkları için şantiyelerde ki eksikleri görseler bile rapor edemiyorlar. İş yerini denetleyenler de taşerona bağlı! Hızlı bir şekilde işi bitirmeye çalışan inşaat işçileri ise fazla ve hızlı çalışmanın insanı yorduğu ve dikkatini dağıttığı konusunda hem fikirler. Mayıs ayında inşaatlarda 26 inşaat işçisi yüksekten düşerek hayatını kaybetmiş. Sayının bu kadar büyük olması sektördeki ihmali gözler önüne seriyor. Şantiyelerde çok fazla inşaat işçisi çalışmasına rağmen aynı oranda taşeron firmanın bulunması nedeniyle işçiler ufak gruplar halinde çalışıyor. İşçilerin, fazla sayıda taşerona bağlı olarak küçük gruplar halinde çalıştırılmasının en önemli nedeni ise olası örgütlenmelerin ve başkaldırmaların önünü kesmek. Çünkü şantiyelerde hak ihlalleri sadece iş güvenliği konusunda yaşanmıyor. İşçiyi en çok rahatsız eden konulardan bir tanesi de ücret politikası. Ağaoğlu’nun Maslak 1453 projesinde Hakan Tek isimli işçi kardeşimizin ölümünün ardından yüzlerce işçi eylem yaparak harekete geçti. Soma’nın ardından inşaatlarda basına yansıyan ölümlerin yaşanması firmaları iş güvenliği konusunda tedbir almaya itti. Burada asıl merak ettiğim şu, firmaların aldığı tedbir ne kadar sürecek. Özellikle yüklenici firmalar yani asıl işveren sırtındaki yükü taşeronlara paylaştırarak tüm sorumluluktan kaçıyor. AKP hükümetinin hukuk politikası da asıl işvereni tedbir almaya zorlamaktan ziyade elini kolunu sallayarak iş yapmasına imkan sağlıyor. Kazalarda taşeron patronları dahi sorumlu tutulmazken asıl işverene hiç kimse dokunmuyor. Taşeron firmaların faaliyet yürüttüğü iş sahaları ölüm tarlalarına dönüşmüşken mevsimsel etkilere bağlı olarak tarım işinde de ölümler yaşanmaya başladı. Tarım sektörü de taşeron benzeri bir çalışma sistematiğine sahip. Ancak kayıt dışı ve sigortasız çalışmanın da en çok görüldüğü yerler. Mayıs ayında tam 27 tarım işçisi hayatını kaybetti. Bu işçilerden 4’ü çalışma koşullarına bağlı olarak yıldırım çarpması nedeniyle hayatını kaybetti. İşçi ölümleri istatistiklerinden de anlaşılacağı gibi zamanı geldiğinde üretimi hızlandıran sektörde işçilerin can güvenliği sağlanmıyor. Çözüm ise sebep ve sonuç ikilisine karşı mücadele etmekten geçiyor. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu bu mücadelenin hakkını veren bir yer. 15 Haziran’da DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Anadolu Yakası 1 Nolu Şube’de saat 14.00’da platformun bir toplantısı olacak. Taşeron yasaklansın diyen emekçiler, inşaatlarda ölmek istemiyoruz diyen işçiler, sendika hakkı için mücadele edenler, güvencesiz çalışanlar, iş güvenliğimiz sağlansın diyenler, güvenli gelecek isteyenler, düşük ücretle çalıştırılanlar, kayıt dışı ve sigortasız işçiler, meslek liseli öğrenciler ve genç işçiler bu toplantıya davetliler. guncagaydin@hotmail.com
İşçiler kovaladı Muharrem Yılmaz istifa etti
1971’de kurulan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nde (TÜSİAD) bir ilk yaşandı. Muharrem Yılmaz, 17 Ocak 2013 tarihinde seçildiği TÜSİAD Başkanlığı görevinden istifa etti. Yılmaz kendi hakkında çıkan haberleri gerekçe olarak gösterse de işin aslı işçilere yıllardır uyguladığı zulmün artık ayyuka çıkmasıydı. ekonomi Can çoksöyler
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, şirketi Sütaş’ta sendikalı olan işçilerin atıldığı, direnişçi işçilerin beklediği alana tezek döküldüğü ve işçilere baskı uygulandığına ilişkin haberlerin TÜSİAD’ın itibarını zedelemesine imkan vermemek için yönetim kurulu başkanlığından istifa ettiğini açıkladı. TÜSİAD Başkanı Yılmaz’ı istifaya götüren süreç ise nisanda başladı. Sütaş’ta işçilerin Türk- İş ’e bağlı Tek Gıda İş sendikasına üye oldukları ilk 27 Nisan’da sendikanın yaptığı açıklamayla gündeme geldi. Ardından Tek Gıda-İş sendikalı oldukları için 26 işçinin işten atıldığını açıkladı. Basında ve sosyal medyada Sütaş işçilerinin sendikalaşma mücadelesi yer alırken sosyal medyada “Sütaş boykotu” çağrıları yapıldı. O arada TÜSİAD Başkanı olarak Muharrem Yılmaz’ın TÜSİAD’ın yayımladığı bildiri ile işçile-
rin 1 Mayıs bayramını kutlaması da eleştiri konusu olmuştu. Sütaş’ta işten atılan işçilerin protesto alanına ‘tezek’ dökülmesi ve işçilerin konuyu gündeme getirmesi bardağı taşıran son damla oldu. İşçilerin eylemlerinin her geçen gün daha çok gündeme gelmesinin ardından Sütaş Yönetim Kurulu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz gazetecilerin karşısına çıktı. “Acil” organize edilen toplantıda Yılmaz bombayı ilk dakikalarda patlattı. Yılmaz yapılan haberlerin kasıtlı olduğunu savundu ve şunları söyledi: “Yapılan haberlerde TÜSİAD’ın adı da yer aldı. TÜSİAD Başkanlığımla birlikte haber haline getirildi. Sütaş’taki 40 yıllık çalışma hayatım sonucunda TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildim. Öyle bir emaneti aldım ki TÜSİAD Başkanlığımla 43 yıl boyunca taş taş üstüne konularak inşa edilen bir itibarı devraldım. Türkiye ’nin en saygın iş dünyası kuruluşu, Türkiye’nin en saygın
sivil toplum kuruluşlarından birinin itibarını devraldım. Maalesef bu haberlerle TÜSİAD başkanlığım üzerinden TÜSİAD’ın da yıpratılmaya veya istismar edilmesine imkan olduğunu görüyorum. Ben TÜSİAD’a zarar gelmesine izin veremem. Ben TÜSİAD’ın Başkanıyım bunu en çok gözetmesi gereken benim. TÜSİAD’ın itibarına zarar gelmesine imkan veremem.” Bu açıklamanın ardından haberlere yanıt vermesi beklenen Yılmaz, TÜSİAD tarihinde bir ilke imza attı ve istifa etti. Toplantıya gelmeden 15 dakika önce istifasını TÜSİAD Yönetim Kurulu ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu’na sunduğunu dile getiren Yılmaz istifa kararını alırken hiç kimseyle görüşmediğini de vurguladı.
nı vurgulayan Karlıkaya, “Sütaş’ın marka değerinin korunmasına adına sergilediğimiz duyarlılığın karşılığı olarak üzerimize hayvan dışkısı atıldı. Bunu kanıtlayan görüntüler elimizde mevcut” diye konuştu.
Erdoğan ‘vatan haini’ demişti TÜSİAD Başkanlığı boyunca Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın da eleştiri oklarının da hedefi olan Yılmaz ocak ayında TÜSİAD Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezası veya başka türlü cezalarla şirketler üzerinde baskı kuran, ihale yasası onlarca kez değişen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir” Sendika: Kanıtlarımız var ifadelerini kullanmıştı. Bunun üzeYılmaz yaptığı açıklamasında ger- rine Erdoğan ise, Yılmaz’ın sözleçekleri reddederken sendika da ger- rine sert tepki göstererek, “Bunun çekleri ortaya koydu. Hak arama ülkeye karşı bir ihanet” anlamına dışında bir amaçları bulunmadığı- geldiğini söylemişti.
Başbakan Merkez Bankası’na saldırmaya devam ediyor Haliç Kongre Merkezi’nde Türkiye İhracatçılar Meclisi 21. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Erdoğan yine Merkez Bankası’na
çattı. İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye İhracatçılar Meclisi 21. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Başbakan Erdoğan, şu anki faiz politikalarından memnun olmadığını belirterek Merkez Bankası’nın faiz politikasını bir kez daha eleştirdi. İstihdamı artırmak için yatırımlara ihtiyaç olduğunu, dile getiren Erdoğan, “Yatırımcı adım atacaksa düşük faizle atar” dedi.
Yeni zamlar yolda
Tüm Bostan Sebze Meyve Komisyoncu ve Tüccarlar Federasyonu (TÜMESKOM) Başkanı Burhan Er, soğuktan sonra yağışlı havaların üreticileri olumsuz etkilediğini belirterek, “Son günlerde ülke genelinde etkisini gösteren olumsuz hava nedeniyle sebze ve meyve fiyatlarında 2 gün içerisinde yüzde 20-30 arasında artış olacak” dedi. Son günlerde yine ülke genelinde yağışlı havanın etkili olduğunu hatırlatan Er, çiftçilerle sürekli koordinasyon içinde olduğunu ve yağışların ürünlere etkisi üzerine bilgi aldığını anlattı. Burhan Er, bu durumun kendilerine olumsuz yansıdığını dile getirerek, “Bu, maalesef sebze ve meyve fiyatlarına etki edecek. Son günlerde ülke genelinde etkisini gösteren olumsuz hava nedeniyle sebze ve meyve fiyatlarında 2 gün içerisinde yüzde 20-30 arasında artış olacak. Her ne kadar stoklarda mal varsa da kaçınılmaz olarak bu artış olacak çünkü belli bir bölgede değil, ülke genelinde yağış etkili” dedi. EKONOMİ
Konuşmasında uzun süre ekonomiyi öven ve sanayi atılımlarından bahseden Başbakan Erdoğan hâlâ bir illüzyonu yaşıyor gibi gözüküyor. Açıkça yatırımcının geri çekilmesinin farkında olan ancak bunun yegane sorumlusunun yüksek faizler olduğunu sanan Erdoğan yaptığı baskıyla da enflasyonun artışının da başat sorumlusu durumunda. Başbakan eğer dediğini yapıp da Merkez Bankası’nın özerkliğini ortadan kaldırırsa yürüteceği keyfe keder politikalar anlaşılan o ki ekonomiyi tepe taklak edecek. EKONOMİ
Affın da affı geliyor
Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borçluları için “affın da affı” gündemde. Meclis’te görüşmeleri başlayan torba tasarıda, GSS prim borcu bulunanlar için “borç faizinin silinmesi” öngörülüyor. Ancak kulislerde GSS prim alacaklarından ana para dahil olmak üzere tamamen vazgeçilebileceği konuşuluyor. 2012 yılında tümüyle uygulamaya giren GSS sistemi, sağlık sigortasında isteğe bağlı olma durumunu ortadan kaldırıyor. Bu kapsamda 8 milyon yeşil kartlı dışarıda bırakıldığında 5 milyon civarında kişinin primlerini kendi ödeyerek sağlık si-
gortasından yararlanması gerekiyor. Herhangi bir yerde çalışmayanların, ödeyecekleri prim düzeyinin belirlenmesi için de gelir testine girmeleri gerekiyor. Bu teste girmeyenlere, sistem otomatikman prim borcu yazmaya başlıyor. Meclis’in bu yasama yılında çıkaracağı son yasa paketi olmaya aday olan “torba tasarıya” ise tüm kurumlar talip. Af düzenlemeleri, taşeron işçiler gibi birçok tartışmalı maddeyi içeren tasarıya, kurumlar da son dakika eklemeleri yapmak için sıraya girdi. Şu an itibariyle kurumlardan ve bakanlıklardan gelen önerge teklifleri değerlendiriliyor. EKONOMİ
Öğrenciler Lice için fakülte işgal ettiler
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) dün sabah saatlerinde İletişim Fakültesi’nin işgali ile hareketlendi. Fakültede katliamı protesto sloganlar atan gençler, “Lice’de başladık, Lice’de başaracağız. Katil devlet hesap verecek”, “Roboskî, Gezi, Soma ve Lice. Edi bese. İşgaldeyiz” yazılı pankartlar açtı. Sabah 09.00 sıralarında İletişim Fakültesi’ni Lice’de yaşanan katliamı duyurmak için işgal etmek isteyen üniversite öğrencileri özel güvenlik ve çevik kuvvet polisinin şiddetine maruz kaldı. Fakülte içerisine girerek 18 üniversite öğrencisini gözaltına alan polis, Berzan Toprak isimli öğrencinin kolunu kırdı. EĞİTİM
“Ayağını denk al” diyerek dövdüler
Eskişehir’de üniversite öğrencisi Ceren Ünver’in kimliği belirsiz kişilerce kaçırılması ve bir tarlada bayılana kadar dövüldükten sonra evinin girişine bırakılması olayıyla ilgili soruşturma sürüyor. Daha önce tehditler alan Ünver, kendisini dövenlerin polis olduğunu savunarak, evinin yanındaki mobese ve güvenlik kameralarının incelenmesini ve bir nüshasının da kendilerini verilmesini istedi. Savcılık ve polis, bölgedeki kameraları incelemeye aldı. Gezi eylemlerine de katılan, DHF’li Ünver, “Beni ‘Geçmişini biliyoruz, ayağını denk al!’ diyerek dövdüler” dedi. EĞİTİM
Üniversitelerde Kürtçe bölümler açılsın kararı
Anadolu Ajansının ev sahipliğinde, Mardin Artuklu ve Muş Alparslan üniversitelerinin katılımıyla 29 Mayıs’ta düzenlenen Kürtçe Habercilikte Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştay’ının sonuç bildirgesi yayımlandı. Genel olarak Kürtçe yazı dilinin sorunları, Kürtçe yayıncılığın tarihi ve örnek yayınlarla standardizasyon konularının tartışıldığı çalıştayda, Kürtçe habercilikte karşılaşılan sorunlar ayrıntılarıyla değerlendirildi. Her iki üniversiteden akademisyenlerin ve AA’dan konuyla ilgili gazetecilerin tebliğler sunduğu çalıştayda, Kürtçe’nin temel sorunları da masaya yatırıldı. EĞİTİM
Emrullah İşler’e YÖK torpilli diploma
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Kral Suud Üniversitesi Eğitim Fakültesi İslami İlimler Bölümünde lisansını; Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Bölümü’nde yüksek lisansını ve aynı üniversitenin Tefsir Anabilim dalında doktorasını tamamladı. Ancak Kral Suud Üniversitesi Eğitim Fakültesi İslami İlimler Bölümü’ne 1998 yılına kadar Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından diploma denkliği verilmediği ortaya çıktı. İddialara göre İşler, YÖK tarafından denkliği bulunmayan üniversiteden mezun olduktan sonra Türkiye’de yüksek lisans ve doktora yapabildi. EĞİTİM
EGITIM (
12
10 Haziran 2014
Başbakan Erdoğan siyaset mi demişti?
Soma’da hayatını kaybeden 301 işçiyi üniversiteliler unutmadı. Birçok üniversitede mezuniyet törenine Soma damgasını vurdu. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezuniyetinde, Afyon Kocatepe Üniversitesi mezuniyetinde, Konya Selçuk Üniversitesi mezuniyetinde, Bülent Ecevit Üniversitesi mezuniyetinde öğrenciler Soma’da katledilen işçilere sahip çıktı. eğitim ebru kaya
Öğretmenlerin bile taşeron çalışmaya başladığı bu düzende öğrenciler taşeron çalışma sistemine, güvencesiz çalışma koşullarına, AKP hükümetinin Soma’dan ders çıkarmamasına karşı mezuniyet törenlerinde Soma’yı gündeme getirdi. Öğrenciler Soma’ya sahip çıkıyor. KEP YERİNE BARET TAKTILAR Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri Soma’da ölen 301 işçiyi mezuniyetinde andı. Kep yerine baret takarak Soma’ya dikkat çeken öğrenciler diğer üniversitelere de örnek oldu. Sinevizyon ekranına baretli ‘Soma’ yazısı yansıttılar. Twitterda da büyük ilgi gören mezuniyet birçok kişi tarafından takdir edildi. atanacağız’ pankartı ile katılan Türkçe Sınıf Öğretmenliği öğrencileri büyük alkış aldı. “İŞ KAZASI DEĞİL İŞ CİNAYETİ” dövizi Türkçe Sınıf Öğretmenliği mezunlarından Konya Selçuk Üniversitesi de Soma’yı unut- Figen Akkurt, sınıf öğretmeni olarak Soma’ya madı. Cüppeleriyle döviz açan öğrenciler atanmanın kendileri için büyük bir onur olaSoma’da taşeron sistemi yüzünden hayatını cağını söyledi. Pankartı tutarken bile tüylekaybeden işçileri mezuniyetinde andı. Sel- rinin diken diken olduğunu anlatan Akkurt, çuk Üniversitesi öğrencileri “İş kazası değil “Bu pankart Tamer hocamızın fikriydi. Soiş cinayeti” yazan döviz açtı. ma’da olan olaylar bütün Türkiye’yi etkiledi. Soma bu aralar bütün ülkemizi etkilediği için SOMA’DA ÖLENLERE DİLEK FENERLERİ karar kıldık. İnşallah atanırım da orası olur. Afyon Kocatepe Üniversitesi öğrencileri So- Çok da güzel olur benim için” dedi. ma’da hayatını kaybeden 301 işçi için dilek feneri uçurdular. Mezuniyetlerinde Soma’ya “Gençleri siyasette görmek istiyorum” vurgu yapmayı unutmayan öğrenciler kağıt Başbakan’ın “Gençleri siyasette görmek istifenerlerle Soma’ya selam gönderdiler. yorum.” söyleminden sonra birçok mezuniyette Soma’ya sahip çıkan öğrenciler başbaSOMA’YA ATANACAĞIZ kana siyasetin içinde olduklarını da göstermiş Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Ereğli oldu. Seçilme yaşını 18’e indirmeye çalışan Eğitim Fakültesi’nde 626 öğrenci için mezu- başbakan anlaşılan sokaktaki gençliğin siyaset niyet töreni düzenlendi. Törende ‘Soma’ya yaptığını düşünmüyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde öğrenciler kep yerine baret attılar.
Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde açtığı pankart
Türkiye’de memur kalmaz
Meclis’te görüşmeleri devam eden ve taşerona kapıları sonuna kadar açtığı için eleştirilen “torba yasa tasarısı”, işçilerin yanı sıra memurların çalışma alanlarını da “taşeronlaştıracak.” Tasarının yasalaşması halinde doktor, öğretmen ve hemşirelerin de “taşeron” firmalara bağlı olarak çalışacaklarına, devlette kadrolu memur kalmayacağına dikkat çekildi. “Tasarı bu haliyle yasalaşırsa, Türkiye’de memur kalmaz” diyen sendika temsilcileri ise şunları belirtti: “Bize göre, Başbakanın 17 Aralık operasyonu sonra-
sında yurtdışından dönerken gazetecilere yaptığı ‘Memurun iş güvencesinin kaldırılması gerekir’ açıklaması bu tasarı ile hayata geçirilmek istenmektedir. Kamuda yeterli personel olmadığı takdirde taşeron işçiliği yoluyla hizmet açığının kapatılabileceğine dair bir uygulama, bugün için bütün hizmet alanlarında devletin asli ve sürekli görevlerinin, taşeron işçileri eliyle gördürülmesinin önünü açacaktır. Buna göre devlet, bu alanlara memur almak yerine taşeron çalıştırarak bu hizmetleri sağlamayı planlamaktadır” EĞİTİM
Diplomasını Ali İsmail’e adadı Mustafa Kemal Üniversitesi’nde düzenlenen mezuniyet töreninde diploma alan Gezi Parkı eylemleri sırasında Eskişehir’de hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın yengesi Feryal Korkmaz, diplomasını Ali İsmail’e adadığını söyledi. Diplomasını Ali İsmail’e adadığını söyleyen Feryal Korkmaz, “İktisat bölümünden mezun oluyorum. Derslerime pek ağırlık veremedim zaten. Oğlum Ali Yusuf ’la beraber mezun oluyorum, diplomamı da Ali İsmail’e
adıyorum” dedi. Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi de oradaydı. Gürkan Korkmaz “Ali İsmail’in, diğer kardeşlerimizin üniversite hayalleri varken bunun olmayacağını bile bile bu kadar pırıl pırıl gencin içinde olmak umudun yanında hüzün de veriyor. Tabi eşim içinde zorlu bir süreçti. Eşim hem anne hem öğrenci olmasının yanında benim de kahrımı çekti. Şu anda Ali İsmail’in yokluğunun hüzün ve duygusallığını yaşıyorum” diye konuştu. EĞİTİM
Perdeler Soma’ya açıldı
Cumhuriyet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı tarafından Karma Mezuniyet Sergisi açıldı. Açılan sergide öğrenciler siyah perde asarak Soma Şehitlerini unutmadı. Soma’da kaybedilen işçiler anısına tablolara siyah perde asılmasına sergide ilgi büyüktü. Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde açılan sergiye Rektör Prof. Dr. Faruk Kocacık, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz, GSF Dekanı Prof. Dr. Mustafa Hilmi Bulut, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. İlhan Çetin, öğretim
üyeleri ve öğrenciler katıldı. Açılışta konuşan Rektör Prof. Dr. Kocacık, sergide emeği geçenleri kutlayarak serginin açılışını gerçekleştirdi. Sergiyi gezen Rektör Prof. Dr. Kocacık, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yılmaz ve beraberindekiler sergi hakkında öğrencilerinden bilgi aldı. Burada konuşan Rektör Prof. Dr. Kocacık “Soma olayı bizi gerçekten üzmüştür. Maalesef yüzlerce masum insanımızı kaybettik. Ben hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum” dedi. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
13
10 Haziran 2014
AKP otur sıfır
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencileri, bir deney kobayıymış gibi yeni sistemlerle denediği bir eğitim öğretim yılının daha sonuna gelindi. Değiştirdiği onca sınav sistemine, yeni düzenlemelere rağmen niteliksiz ve eşitsiz eğitim sistemine dair hiçbir değişiklik yapılmadı. Hatta yeni eğitim sistemleri ile öğrencilerin kafasının karışmasına sebep olundu. İSTANBUL ışıl demir
Kadın öğretmene dayak
AKP hükümeti iktidarda olduğu süre boyunca, eğitimi geliştireceği vaatleriyle eğitim sistemini değiştirip durdu. Eğitim sisteminde yapılan bu değişikliklerle sınav sistemi de değişiyor. Sınav sistemi ne kadar değişse de elemeci ve eşit olamayan sınavlarsa daimi kalıyor. Bu yıl ortaöğretime geçiş sisteminde SBS kaldırılarak yerine öğrencilerin yılda 12 sınava gireceği bir sistem geldi ama böyle olmadı. MEB’in sınavda Almanca ve İngilizce testlerinin cevap anahtarlarını karıştırmasıyla puanların yanlış hesaplanması üzerine sınav sonuçlarının iptali kararı alınmıştı. Hükümetin her hazırladığı sınavda bir skandal yaşanması ise tüm eğitim hayatlarını kısacık sınavlara sığdıran öğrencilerin ne yapacağını şaşırmasına sebep oluyor. ÖSYM HEP AYNI ÖSYM Hatalı soruları ve şifre skandallarıyla gündemden düşmeyen ÖSYM, bu yıl soruların sadece %10’unu yayınlama kararı almıştı. Karara göre soruları paylaşan kişi ve kuruluşlar hakkında ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli yasal işlemlerin başlatılacağını açıklamıştı. Alınan bu kararla birlikte öğrenciler için ÖSYM’nin daha hangi skandallara parmak basacağı ise büyük bir merak sorusu olmuştu. İyi bir üniversiteye girebilmek için zorunlu kılınan bu eşitsiz ve rekabetçi sınav sistemi ise lise öğrencilerinin stres yüzünden kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesine ve düşük puan aldıkları için intihar etmelerine sebep oluyor.
Aydın Buharkent Çok Programlı Lisesi’nde görev yapan beden eğitimi öğretmeni F.G. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gelen ve okula verilme sözünü aldığı masa tenisi masasını istemek için girdiği okul müdürünün odasından önce kovuldu ardından itildi. Gördüğü fiziksel şiddet dolayısıyla yaralanan öğretmen, 3 günlük iş göremez raporu aldı. Müdürün saldırısı savcılığa intikal etti ve soruşturma başlatıldı. Okul müdürünün daha önce de kadın öğretmenlere yönelik ayrımcı uygulamalar yaptığı ve uyguladığı psikolojik tacizin belgelendiği belirtildi. EĞİTİM
4+4+4=ÇOCUK İŞÇİ AKP’nin 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte her çocuğa okul sağlanacak iddiası pek gerçekçi olmadı. Resmi rakamlara göre, 2012-2013 eğitim öğretim yılında her 10 çocuktan 3’ünün ortaöğretime geçemediği açıklandı. Devlet okullarında niteliksiz eğitimle iyi bir üniversite pek mümkün olmuyor ve öğrenciler özel kurumlara mecbur bırakılıyor. AKP’nin paralı eğitim sistemi durumu iyi olamayan öğrencileri çocuk işçiliğe yönlendiriyor. Ortaöğretime geçemeyip çocuk işçiliğe yönelen çocuklara yapılan tüm istismarlar ise AKP
Liseliler AKP’ye karnesini verecek Bir eğitim yılının daha sonuna geldik. Daha nitelikli ve eşit bir eğitim isteyen liseliler bu yılda umduğunu pek bulamadı. MEB’in nitelikten ve bilimsellikten uzak eğitim sisteminin öğrencilere layık gördüğü karneler 13 Haziran Cuma günü alınacak. Lise-Der, “MEB’den önce, AKP’ye karnesini biz veriyoruz” diyerek 12 Haziran Perşembe günü saat 16.00’da Büyük Kartal Meydanı’nda buluşacak.
tarafından göz ardı ediliyor. Şüphesiz AKP’nin paralı eğitim sisteminin aldığı can deyince akla gelen ilk isim 19 yaşında üniversiteye girmek için dershane parası biriktiren ve inşaatlarda çalışan Erdoğan Polat. ÖĞRENCİLERE DİRENİŞTEN TAM NOT AKP’nin niteliksiz ve eşitsiz sınav sisteminin karneleri 13 Haziran Cuma günü alınacak. Öğrenciler niteliksiz eğitim sisteminin karnesinden önce halkın mücadelesini kararlılıkla okullarına taşıyarak direniş karnelerini çoktan aldılar. Haziran Direnişinde okullarını boykot edip Gezi Parkı’na giden öğrenciler, Soma katliamında derslere girmeyip okulun bahçesinde oturma eylemi yapılan öğrencilerin direniş karnesinde tüm dersleri tam not.
Sömürü emek milyonlar kazandırıyor
Şanlıurfa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, üretilen ürünlerin satışından yıllık 1,5 milyon lira ciro elde ediyor. Öğrencilerin emeklerini sömüren ve onlardan kazanç elde eden bu lise, öğrencilere sadece aylık 350-750 TL arasında ücret ödüyor. Her ne kadar öğrenciler aldıkları para sayesinde ailelerine katkıda bulunsa da sigortalı çalışmamanın ve bir güvencelerinin bile olmamasının kaygısını yaşıyorlar. “Burada asıl amaç para kazanmak değil. Öğrencilerimizin becerilerine katkı sunmak istiyoruz” diyen okul müdürü, kazanılan paraların nerede kullanıldığına dair bir açıklama yapmadı. EĞİTİM
Güner Akın Lisesi: “Okuluma dokunma”
Anadolu Sağlık Meslek Lisesi’ne dönüştürülen Güner Akın Lisesi, aradan bir yıl geçmeden yeniden dönüştürülmek, İmam Hatip Lisesi yapılmak isteniyor.
MEB’in 2010’da başlattığı genel liselerin meslek liselerine ya da Anadolu liselerine dönüşümü bu eğitim yılı başında tamamlanmıştı. Düz lise olan Güner Akın Lisesi de Anadolu Sağlık Meslek Lisesi olmuştu. 2013-2014 eğitim yılının başında, düz lise olan 10-12. sınıflar mezun olana kadar devam etmek üzere okula başlamış, 120 öğrenci alınmıştı ama altyapısı henüz sağlık meslek lisesi olarak tamamlanmamıştı. Hatta anestezi derslerini verecek doktor bulunamadığı için veliler kendi paralarını vererek hoca getirtmişlerdi. Beyoğlu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, okulun yeni eğitim yılında İmam Hatip lisesi yapılmak istenildiğini haber verdi. Veliler ve öğrenciler ellerinde ‘Okulumu bölme’, ‘Okuluma dokunma’ yazılı pankartlarla, sözlü olarak ifade edilen karara karşı okul önünde protesto eylemi yaptılar. EĞİTİM
DEDAŞ kesiyor TOMA koruyor
Katiller dışarda lise öğrencileri hapiste
Şanlıurfa’da DEDAŞ, borcu bulunan kamu kurum ve kuruluş binalarının elektriklerini kesmeye başladı. Kesintilerin uyarı amaçlı olduğunu söyleyen DEDAŞ Müdürü, 130 okulda elektrik kesintisi de yaptığını açıkladı. Halkın tepkisine karşı şirket binaları çevik kuvvet polisleri ve TOMA’larla korunuyor. EĞİTİM
2011 yılında Bingöl’de polis aracına düzenlenen, bir polisin yaralandığı silahlı saldırıda gizli tanık ifadesiyle lise öğrencisi Gülsüm Koç yargılandı. Mahkeme Koç’u, yalnızca gizli tanık ifadesine dayanarak, müebbet ve 26 yıl hapis cezasına çarptırdı. Başsavcı yardımcısı, Koç’un avukatının Yargıtay’a başvurduğu temyizi hiçbir gerekçe göstermeden reddini talep etti. Koç’un eylemden önce bir kafede okuduğu gazete üzerindeki parmak izi de deliller arasında gösterildi. Pek çok faili meçhul cinayetin katili bile dışarıda iken, yalnızca gizli tanık ifadesi sonucu 22 yaşındaki Koç cezaevinden 53 yaşında çıkacak. EĞİTİM
AKP eğitimi sıfırladı F) şıkkı Deniz Türköz AKP hükümeti her alanı muhafaza etmeye çalıştığı gibi liseleri de kendi istediği şekilde olmasını istiyor. Eğitim sistemini niteliksiz, bilimsellikten uzak bir hale getiren Tayyip Erdoğan eğitimi tamamen sıfırlamış durumda. Her sene yeni yönetmelikler yeni düzenlemeler getiren AKP hükümeti 4+4+4 eğitim sistemiyle çocuk işçilerin, çocuk gelinlerin önünü açmış durumda ve öğrenciler laboratuar testlerinde kullanılan kobay fareleri gibi sürekli üzerlerinde deneyler yapılır bir vaziyete gelmiş durumda.
Eğitimi bilimsel, nitelikli bir hale getirmesi gereken Hükümet her yeni getirdiği uygulamada durumu daha da kötüye götürmeye başladı. 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte Okulu bırakan öğrencilerin ya iş yerlerinde çalışıp para kazanıyor ya da evlendiriliyor. Eğitim sistemi öğrencilerin hayatını zora sokarken Nabi Avcı ‘4+4+4 eğitimde reform’ diyerek açıklamalar yapmıştı ve bu açıklamaları yaparken bir kez olsun yüzü bile kızarmamıştı. Eğitim sistemi aynı şekilde devam ediyor sadece isim değişlikleri oluyor. Bunlar olurken birçok sıra arkadaşımız okulu bırakıp çalışmaya zorunlu kılındı. Öğrencilerin ihtiyacı Eşit, parasız, bilimsel, nitelikli bir eğitimdir. AKP eğitim’de çözümleri değil sorunlar yaratmayı daha iyi biliyor. Kendi gibi eğitimi de muhafaza eder bir hale geldi. Düz liselerin kapatıp
yerine imam hatip liselerinin açılması bunların örneklerinden. Ezberci eğitime devam edilirken, AKP hükümeti, getirdiği yeni sistemlerle imam hatip liselerinde kendi kadrosunu güçlendirmeyi ve bilimi iyice engellemeye çalıştı . “Meslek liselerinde ara eleman yetiştiriyoruz” diyerek asıl yapmak isteğinin üstünü örtüyor. Ama Gezi direniş sırasında okulların da direniş gösteren liseliler AKP’nin anti-demokratik baskıcı politikalarına muhafaza etmeye çalıştığı eğitim sistemine de direniş gösterdi. Okulları yıkılıp yerine imam hatip lisesi yapılmak istenen liseliler okullarını yıktırmamak için de direndiler. Tayyip Erdoğan eğitim ile ilgili son açıklamaları dershaneleri kapatacağız oldu. Dershaneler kapanacak ancak yerine özel liseler getirilecek. Yoksul halk çocukları
okullarındaki niteliksiz bilimsellikten uzak bir eğitimi görmeye mahkum bir hale getirildi. Liselilerin ihtiyacı dershaneleri kapatıp özel okullar haline gelmesi değil Eşit, parasız, bilimsel, anadilde bir eğitimdir. Liseye geçiş ve üniversiteye geçiş sistemlerinin sürekli değişmesine rağmen elemeci sınavlar kaldırılmıyor. 12 yıl boyunca eğitim gören bu sure içerisinde özel okullara, dershanelere para veren öğrencilerin hayatı 3 saatlik sınavlara sığdırılmaya devam ediliyor. Öğrencilerin ihtiyacı olan yeteneklerine göre ayrıla bilecekleri bir sistemdir. AKP’nin eğitimi sıfırlamasına karşılık AKP’nin karnesi verelim 12 Haziran günü 16:00’da Beşiktaş büyük kartal heykelin de buluşalım.
Dershaneler ‘temel lise’ye dönüşüyor
Dershanelerin özel okula dönüşümünü öngören kanun taslağına göre, dershanelerden özel okula dönüşecek liselerin adı “Temel Lise’’ olacak. Temel liselerde bahçe ya da müstakil bina şartı aranmayacak. Temel liselerde, haftada 20 saat yüz yüze eğitim, kalan saatlerde de sınav yapılacak. Sabahçı-öğlenci olmak üzere ikili öğretim yapabilecek ve cumartesi günleri, kendi öğrencilerine takviye kursları düzenleyebilecek. Bir sınıfın minimum kontenjanını 12 olarak belirleyen MEB, özel okulları teşvik etmek yerine öğrencilerin eşit eğitim olanağı bulabileceği devlet okullarının niteliğinde ise, iyileştirmeye gitmiyor. EĞİTİM
FORUMLAR
14
10 Haziran 2014
3. Havalimanı katliamdır Kuzey Ormanları Savunması 3. Havalimanı projesiyle ormanların yok edilmesine karşı Tünel Meydanı’nda buluştu. AKP’nin rantçı politikaları 3. Havalimanı bölgesinde ağaçları katlediyor. Ormanların katledilmesine karşı buluşan binler AKP’nin rantçı politikalarına karşı İstiklal Caddesi’nde yürüyerek Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması yaptı.
#somaiçin kitaplar toplandı
AKP’nin sorumlu olduğu Soma katliamı sonrasında Soma’da ölen işçilerinin ailesine sahip çıkılıyor. AKP’nin taşeron ve kölece çalışma düzeninin bir parçası olan Soma maden ocaklarında meydana gelen patlamada 301 işçi hayatını kaybetti. 301 işçinin hayatını kaybetmesinin ardından ailelerine yardım kampanyaları başlatıldı. Etiler Forumu, Maçka Parkı’nda ‘’#somaiçin’’ etiketi ile çocuk kitapları toplayarak Soma’daki ailelere teslim etti. Pazar günü saat 17.00’a kadar açık olan kitap toplama etkinliği sonrasında kitaplar toplanarak Soma’daki ailelere teslim edildi. GÜNCEL
ray Lisesi’ne yaklaşıldığında pankartın arkasında binler ‘’Hırsız, katil AKP’’ AKP’nin rantçı politikaları or- sloganları ile AKP’nin rantçı politimanları katletmeye devam edi- kalarına cevabını verdi. yor. 3. Havalimanı projesi ile birlikte havalimanının içerisinde bulunduğu 3. Havalimanı katliamdır ormanın tamamiyle yok edilmesi ye- Tünel’den başlayan ve Galatasaray niden gündeme geldi. AKP’nin bu Lisesi önüne kadar olan kitlesel hukuksuz uygulaması üzerine Ku- yürüyüş polisin Galatasaray Lisesi zey Ormanları Savunması Taksim önünde halkın önünü barikatlarla Tünel’de buluşarak ‘’Doğa katliamına kesmesiyle bir süre durdu. Kuzey dur diyelim’’ dedi. Taksim Tünel’de Ormanları Savunması polisin yolu buluşulduktan sonra Galatasaray kesmesi ile birlikte barikat açılana Lisesi’ne doğru kitlesel bir şekilde yü- kadar bekleneceğini duyurdu. Halk rüyüş başladı. ‘’3. Havalimanı serma- kitlesel bir şekilde polis barikatlarıyenin yeni talanı’’ pankartıyla yürüyü- nın önünde ‘’Her yer Taksim, her yer şe geçen Kuzey Ormanları Savunması, direniş’’ sloganlarını attı. Sloganlar ‘’Temel atma boşuna yıkacağız başına’’ atıldıktan sonra oturma eylemine gesloganlarıyla yürüdü. Kuzey Orman- çildi. Oturma eylemi sırasında, ‘’Bu ları Savunması’nın eylemine bir çok daha başlangıç mücadeleye devam’’ siyasi parti ve Abbasağa Forumu da sloganları atıldı. AKP, köprü, havalikatıldı. Yürüyüş esnasında Galatasa- manı değil insanca yaşam diyenlerin forumlar burak kiper
karşısına polis ve TOMA dikti. Kuzey Ormanları Savunması polise ısrarla basın açıklamasını Fransız Konsolosluğu önünde yapacaklarını bildirerek polis barikatı açılana dek oturma eylemine devam edeceklerini duyurdu. Oturma eylemi sırasında Gezi’de sık sık atılan ‘’ Sık bakalım’’ marşı değiştirilerek “Sat bakalım, sat bakalım ormanları sat bakalım’’ marşı söylenerek Gezi ruhu tekrar yaşatıldı. Ormanı katledenlere değil halka barikat Oturma eylemi sonrasında Kuzey Ormanları Savunması polis ile görüşerek polis barikatlarının açılması gerektiğini ve halkın en demokratik hakkı olan yürüyüş ve gösteri hakkını ihlal edemeyeceklerini söyledi. Daha sonrasında halk polis barikatlarına doğru yürüyerek polis bari-
katlarının açılmasını istedi. Fakat halkın polis barikatlarına doğru yürüyüşe geçtiğini gören polisler TOMA’ları hareket ettirerek her türlü hukukuzluğu yapabileceklerini bir kez daha gösterdi. Halk polis barikatları ile karşı karşıya geldi. Daha sonrasında çevik kuvvetin önünde yapılan Kuzey Ormanları Savunması tarafından yapılan basın açıklamasında, “Üçüncü havalimanı yağmadır, talandır, katliamdır. Elini ver hep birlikte haykıralım’’ dendi. Polis barikatlarının önünde yapılan basın açıklaması sonrasında Kuzey Ormanları Savunması, eylemi sonlandırmayarak tekrar Tünel’e doğru yürüyüşe geçti. Tekrar Tünel’e doğru yürüyüşte İstiklal Caddesi’nde, “Diren orman, diren İstanbul’’ sloganları atıldı. Tünel’e gelindiğinde eylem sonlandırıldı.
Okmeydanı ‘’riskli alan’’ oldu
Okmeydanı Çevre, Koruma ve Güzelleştirme Derneği’ne bağlı bir grup, Beyoğlu Belediye Meclisi’nin Okmeydanı’nda 5 mahalle için ‘riskli alan’ kararını protesto etmek için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eyleme CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin ve Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. Galatasaray Meydanı’nda bir açıklama yapan Tekin, kentsel dönüşüm ile Okmeydanı’nda yaşayanların sosyal yaşamlarının param parça olacağını ve sürgüne tabi tutulacaklarını söyledi. Konuşmaların ardından basın açıklaması gerçekleştirilerek, siyah çelenk bırakıldı ve eylem sonlandırıldı. GÜNCEL
Gezi demokrasi örneğiydi Kadıköy Forumları, ‘’Gezi’nin Bakiyesi’’ gündemli forum düzenledi. Forumda Gezi direnişinden bu yana olanlar tartışıldı ve konuşuldu. Forumda, ilk olarak özyönetimler konusunda tartışıldı. Dayanışmalarda yaşanan sorunlarla konuşmaya başlandı. Forumun en öne çıkan kelimesi bir forum katılımcısının, “Gezi tam bir demokrasi örneğiydi. ‘’Yapıcam’’ dedi, yaptırmadık. Bu demokrasinin ta kendisiydi’’ oldu. Forumda demokrasinin dillendirilmesi tartışıldı. Forum katılımcısı “Koşullardan bağımsız bir demokrasi talebi olamaz.’’ dedi. Forumda güncel siyasete refleks göstermek adına, “Acil refleks
gerektiren durumlarda Lice, Soma gibi forumların toplanmasını bekleyip bir eylemlilik ortaya koymak gündemi kaçırmamıza sebep olabiliyor. Çünkü devlet nefes almadan, her gün öldürüyor” denildi. Forumun sonlarına doğru Gezi’nin önemi hatırlatıldı ve “Tarihin özneleri tarafından tartışılması bence çok değerli bir şey. Gezi öncesi kendimizin refleksif sadece olanlara tepki gösteren, devletin tokat attığı bir canlı organizmaydık. Şimdi ise bakiyesini tartışıyoruz. Farklı yöntemleri düşünüyoruz” denildi. Konuşmalar sonrasında bir dahaki foruma gündem belirlenerek forum sonlandırıldı. GÜNCEL
İşçiler için film gösterimi Geçtiğimiz aylarda Soma’da yaşanan katliamda 301 işçi hayatını kaybetmişti. AKP’nin sorumlu olduğu Soma katliamı sonrasında Soma halkının öfkesi ile başlayan ayaklanma forumlar ile birlikte yeniden gündeme getiriliyor. Soma halkının öfkesini bastırmak için onca yola başvuran ve zorbalıkla bu işi sindirmek isteyen AKP’ye karşı Türkiye halkları ‘’Soma halkı yalnız değildir’’ diyor. AKP’nin taşeron çalışma koşulları işçileri öldürüyor. Soma’da geçtiğimiz aylarda yüzlerce işçi hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine kitlesel
eylemler oldu. Kadıköy Forumları Soma katliamının üzerine Soma’da ölen işçilerin anısına ve AKP’nin taşeron çalışma koşullarına karşı film gösterimi düzenledi. 3 Haziran Salı günü Kadıköy Forumları’nın düzenlediği Halitağa Caddesi üzerindeki Soma için film gösterimi ve ‘’Kitabını da al gel’’ etkinliği AKP’nin taşeron, kölelik çalıştırma düzenine karşı forumların sözü oldu. Kadıköy Forumları Soma işçileri için yapılan film gösterimini sonrasında “Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’ sloganları ile sonlandırdı. GÜNCEL
Anıtpark Forumu festival düzenledi Forumlar yaz sürecinde etkinliklerine devam ediyor. Ankara’daki, Anıtpark Forumu düzenlediği festival için “Ağaçları tanıyoruz gezisi”, “Yoga”, “Nasıl kent mücadelesi kazanılır başlıklı forum” ile devam ediyor, akşam da Evreka ve Ecatar’s Express 55’in konseriyle ilk günü tamamlıyoruz. Ayrıca Anıtpark’ta buluşuyoruz ve davullarımızla, bildirilerimizle mahallede festivalimizin son duyurusunu yapıyoruz” diyerek halkı festivale çağırdı. Anıtpark forumu festivalin 1.
gününde bir çok etkinlik düzenledi. Ağaçlar için gezi düzenledikten sonra foruma geçildi. Anıtpark Forumu kent mücadelesi nasıl kazanılır gündemli forum düzenleyerek, bu konu üzerinden tartıştı. Forumda bir çok söz alındı. Tartışmanın ardından forum bölümü sonlandırılarak konser bölümüne geçildi. Konserde Evreka ve Eceatar’s grupları sahne aldı ve festivalin ilk günü tamamlandı. Festival etkinlikleri ile birlikte hala devam ediyor. GÜNCEL
Forumlardan halk pikniği
Gezi’nin yıldönümünden sonra forumlar etkinlerine ve forumlarına güçlenerek devam ediyor. Kocamustafapaşa Dayanışması, 15 Haziran Pazar günü ücretsiz halk pikniği yaparak bir etkinlik düzenledi. Kocamustafapaşa Dayanışması, halk pikniğini “Samatya halkı ile dayanışıyoruz’’ ismiyle düzenledi. Samatya Sahili’nde olan etkinlikte piknikte konser verildi. Kocamustafapaşa Dayanışması, halk pikniğinde Adalılar ve Maske grubunu sahneye çıkartarak konser bölümüne geçti.. Halkın katılımıyla düzenlenen halk pikniği forumların yazın da aktif şekilde devam ettiğinin göstergesi oldu. GÜNCEL
Gezi ruhu devam ediyor
Gezi direnişinden sonra forumların yani halkın birebir siyaset yaptığı demokratik kurumlar ortaya çıktı. Gezi direnişinden sonra Gezi’nin devamcılığını üstlenen forumlar bir çok kitlesel eylemlere ve farklı etkinlikere imza attı. Papatya Forumu ilk kez forum yaparak yeni bir forumun daha ortaya çıktığını ilan etti ve Gezi ruhunun daha çok yayıldığının göstergesi oldu. Papatya Forumu ilk forumuyla halk ile buluştu. Papatya Parkı’nda film gösterimi yaparak, forum düzenledi. Film gösterimi sonrasında Papatya Parkı’nda forumlara etkinliklere devam edileceği duyuruldu. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: osman erdem
10 Haziran 2014
AKP’nin korkusu kadının büyük şehirlerde olması
Kadın cinayetleri gerçeğini, yasaların yeterliliğini ve AKP’nin kadın politikasını, kadınların yaşam hakkı için yıllardır mücadele Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ile değerlendirdik. Kav, şehirlerin büyümesi ve modernleşmesiyle kadınların da bundan hakları olanı almak istediklerini, tam da bu noktada kadınların artık ‘büyük şehirlerin parçası olması’nın AKP’nin menfaatlerine ters geldiğini anlatıyor. Platformun da isminden yola çıkarak, nedir kadın cinayetlerinin sebebi? Özetleyebilir RöPORTAJ misiniz? onur toper Türkiye’de kadınların bugün somut sorunu, kelimenin tam anlamıyla bir “hayat” meselesi olan kadın cinayetleridir. Kadınlar, her gün, modern bir hakkını kullanmak istediğinde bir erkek tarafından o erkeğin kararıyla öldürülüyor. Töre söz konusu olmadan da cinayet işlendiğini, bunun herhangi bir adli olay değil kadınların ezilmesi ile ilgili bir politik konu olduğunu anlatmak, gerçeği ortaya çıkarmak için “kadın cinayeti” terimini özellikle ismimizde de kullandık. Bunun önemli sonuçları da oldu: artık “ihtiras”, “aşk”, “kıskançlık” cinayeti ya da bir kendini kaybetme anı olarak ele alınıp gerçeğin üzeri örtülemiyor. Ve cinayetleri durdurmak için kuvvetli bir kadın mücadelesi var. Sebepleri konusunda ise birkaç çelişik şey iç içe yürüyor; toplumsal ilerleme ve kentleşmeyle birlikte kadınlar için de olumlu değişiklikler oluyor; kadınlar modern haklarını
Kadınlar artık sadece kendi ailelerin değil, “büyük şehirlerin” bir parçası oluyor, büyük çaplı aidiyetler kuruyor. Kadın cinayetlerinde, bir tür hayatını seçme hakkı ve büyük insanlığın parçası olma uğruna ölüm söz konusudur diyebiliriz daha fazla arıyorlar. Örneğin metropollerde yaşayan kadınlarla yapılan araştırmalarda, kadınların -özellikle genç nesillerde- geleneksel evlilik yerine evlenmemeyi ya da flört ederek evlenmeyi seçtiği, en büyük hayalleri sorulduğunda “ekonomik bağımsızlık hayalinin” önde geldiği görülüyor. Kadınlar daha fazla eğitim aldıkça ve çalıştıkça, alışverişe, gezmeye gitme özgürlükleri artıyor, vazgeçilmezleri sorulduğunda “aile ve çocuklar” cevabı yanında “
özgürlük ve insan ilişkileri” cevabı yükseliyor. Giderek daha fazla kadın ve genç kuşaklar ideal kadını “iş kadını” olarak tanımlıyor, siyasete aktif katılmak ve aday olmak istiyor, partilere üye oluyor, örgütleniyor. Kadınlar artık sadece kendi ailelerin değil, “büyük şehirlerin” bir parçası oluyor, büyük çaplı aidiyetler kuruyor. Erkek egemenliğinin hakim olduğu koşullarda, bütün bunlar erkeklerin çıkarlarıyla çelişiyor. İktidarını, gücünü ve çıkarlarını kaybedeceğini düşünen erkekler, kadınların hak arayışına ayak diriyor. En sık “boşanmak ya da ayrılmak istenen ya da reddedilen erkek” cinayet işliyor. Ama kadınlar, ucunda ölüm olduğunu gördüğü halde kendi kararından, hayatını ele almaktan geri durmuyor, vazgeçmiyor. Kadın cinayetlerinde, bir tür hayatını seçme hakkı ve büyük insanlığın parçası olma uğruna ölüm söz konusudur diyebiliriz. Modernleşmenin ilerlediği, kadınlarında bundan payını alma mücadelesi verdiği bu tarihsel dönemi, kadınlar lehine politikalar uygulayan özgürleştirici bir siyaset yönetiyor olsa, kadınlar ve bütün bir toplum için çok olumlu sonuçları olacak. AKP ise kadınların varlığına ve haklarına saldıran siyasetiyle erkeklere cesaret kazandırıyor ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu birçok kez Meclis’e milletvekilleriyle görüşmeye, Meclis önünde eylem yapmaya gitti. Bir yasadan bahsediyorsunuz sürekli. Nedir bu yasa? Kadın cinayeti davalarında devreye giren Ceza Kanununda da çok önemli bir boşluk var. “Kadın Cinayeti” hala yazılı hukukta yerini almış değil, davalar “kasten adam öldürme” maddesiyle görülüyor. Biz, fiilen elde ettiğimiz “kadın cinayeti” teriminin adıyla tanımlanmasını ve “töre cinayetlerinde” olduğu gibi ağır ceza verilmesini istiyoruz. Cinsiyeti ya da cinsel yönelimi nedeniyle öldürmek, insanlık suçudur. İndirimlerin devam ediyor oluşu, bu insanlık suçunun devamına ve kadınların hayatını kaybetmesine yol açıyor. Bu noktada, Türkiye’nin dört bir yanında takip ettiğimiz onlarca dava deneyimine yaslanarak hazırladığımız TCK Ek Madde önerimiz var. Esası kadın cinayetlerinde ve cinayete giden şiddet sürecinde – tehdit, yaralama, hürriyetinden alıkoyma gibi- caydırıcı cezaya dayanıyor. İlk kez 25 Kasım 2013’te Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Meclise
Modernleşmenin ilerlediği, kadınlarında bundan payını alma mücadelesi verdiği bu tarihsel dönemi, kadınlar lehine politikalar uygulayan özgürleştirici bir siyaset yönetiyor olsa, kadınlar ve bütün bir toplum için çok olumlu sonuçları olacak. AKP ise kadınların varlığına ve haklarına saldıran siyasetiyle erkeklere cesaret kazandırıyor ve bunun sonuçlarını yaşıyoruz. götürdük, gündeme gelmesi için uğraşıyor idik. Yeni yargı paketinde çocuk ve kadına yönelik suçlarda düzenleme olacağı açıklanınca kalktık ailelerle beraber tekrar meclise gittik, teklifimizi yeniden sunduk, tüm partilerle ve konuyla ilgili iki komisyonla görüşmeler yaptık, her görüşmede ne kadar haklı olduğumuz teslim edildi, ailelere sözler verildi. Paket Adalet Komisyonunda görüşülürken de toplantıya avukat arkadaşımız katıldı, önerimizi yeniden sundu, bu kez sadece dinlediler ve hala bir cevap yok. Dolayısıyla şu anda gündemde, hem evrensel hukukun gereğini hem öldürülen kadınların ailelerine verilen sözlerin yerine getirilmesini sağlayacak bir bizim madde teklifimiz, bir de AKP’nin yeni yargı paketi var. Hedefimize ulaşana dek eylemlerimiz de devam ediyor. AKP, kadın ve çocuk cinayetlerine çözüm getirmeye göz kırptı daha önce. Sizin önerdiğiniz teklif ile bu bahsettiğimiz paket arasında ne gibi bir fark var? Mecliste görüşülmeye başlanan AKP’nin yeni yargı paketinde birbirileriyle alakasız ve torba kanun şeklinde birçok madde var ama kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve önerdiğimiz bir tek cümle bile kendine yer bulamıyor. Üstelik kapıyı çocuklarla açtılar ama kamuoyunun baskısıyla kadınları da içereceğine dair vaatlerde de bulundular. Sonra AKP yine bildiğini okudu; pakette kadının adı yok, çocuklarla ilgili
suçlarda ise muhafazakâr bir yaklaşım var. Ayrıntılı hukuki değerlendirmeyi, kadın cinayeti davalarına emek veren avukat arkadaşlarımız yaptılar, daha etraflı orada da görebilirsiniz.
dınlar için alınamıyor? Çünkü AKP, kadınları, ölümleri, aileleri, halkın dertlerini hiç önemsemiyor. Açıkça ortaya çıkmış olan başka motivasyonları var. İnsan hayatını değil, parayı ve koltuğu önemsiyorlar.
Tabii yasa önemli, ama uygulanması da aynı derecede önemli. Karşılaştığınız örneklerden de yola çıkarak, kadınlar için çıkan yasaların uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğru, yasal kazanımlardan sonra da uygulanması için mücadele başlıyor. Kadına yönelik şiddet siyasal bir mesele, biz de ancak örgütlü ve siyasal mücadele ettiğimizde haklarımızı elimize alıyoruz. Örneğin korunma konusu. 6284 sayılı yasaya göre, kadının şiddet gördüğü ve tehdit edildiği durumda, devlet gereğinde koruma memurlarıyla, gereğinde sığınma evlerinde ve çok sayıda önleyici tedbir ile korumakla yükümlü. Ama yayınlanmasında çok emeğimiz olan bu yasa uygulanmıyor, kadınlar ya evlerine geri gönderiliyorlar, ya da koruma kararı “kağıt üzerinde kalıyor”. Polis çağrıldığında gelmiyor, gelse erkek ile ahbaplık ediyor, sığınma evi bulunamıyor ya da şartlar çok kötü oluyor, kimlik bilgileri gizliliği gibi çok özel tedbirlerde bile skandal hatalar yapılabiliyor, kadınlar koruma altındayken bile öldürülebiliyor. Oysa bütün imkânlar devletin elinde ve kadınların da o kamu kaynaklarında alın teri var. Çalışmasa bile evde suyu, elektriği kullanırken bile ödediği vergiler var. Kadınların ödediği vergiler, hayatlarını kurtarmaya da elbette yetmelidir.
AKP’ye kadınların daha çok oy verdiği gibi bir istatistik de var. Bu çelişkiyi nasıl okuyorsunuz? AKP hem kapitalizmi ilerletmeye mecbur hem de bunun kadınlar için yarattığı kendi kafasına yatmayan sonuçları istemiyor. Sorunu binlerce yıllık geleneğe yaslanarak aşmaya çalışıyor. Kadınların durumlarındaki önlenemez modern değişimi, “emperyalist batının bir oyunu”, “yozlaşma” olarak suçlayıp, her şeyin alt üst olacağı korkusu yayarak kendi muhafazakarlığını avutucu bir çare olarak sunuyor. İşlerin karışması, zor bela kurulan bir “düzenin bozulması” korkusu, daha zor da olan kadını var olanı korumaya itiyor. Bu sadece bir “yanlış bilinç” değil, maddi temeli var. Kadın her istikrarsızlıkta, erkekten çok daha farklı ve ağır bir fatura ödüyor, bu yüzden güvene daha çok ihtiyaç duyuyor. Değişen şeyler karşısında, kadın için telafi edici hiçbir yeni şey olmadığı durumda eskiye sarılıp korunmaya çalışabiliyor. Arkasında yüzyılların ezileni olmak var, ekonomi var; aile bütçesinden sorumlu olmak var, enflasyon artmasın isteği var, var
Peki AKP neden kadınların haklarını vermek istemesin? Sizce niçin kadına şiddete ve kadın cinayetlerine yönelik bu önlemleri almıyor? Çünkü siyasal olarak eşitliğe de, kadın haklarına da tahammülü yok. “Aile” üzerinden siyaset yapıyor, ayrı bir özne olarak görmediği kadınlara sadece oy ve çocuk istemek için sesleniyor. Oysa kadın cinayetlerini kınamadan, aileyi de koruyamıyor. AKP döneminde kadın cinayetlerinin arttığı, ailelerin de perişan olduğu, son on yıla ve somut olgulara baktığımızda açıkça görülüyor. Halkına yumruk atan bir başbakan, tekme atan bir danışman varlığında, kadına yönelik şiddet biter mi? Soma’da olduğu gibi toplumun bir acısını çözmeyi öneren teklifleri dikkate almamanın nasıl bir açıklaması olabilir? Başka her durumda alınabilen A’dan Z’ye tedbirler neden ka-
“Kadın Cinayeti” hala yazılı hukukta yerini almış değil, davalar “kasten adam öldürme” maddesiyle görülüyor. Biz, fiilen elde ettiğimiz “kadın cinayeti” teriminin adıyla tanımlanmasını ve “töre cinayetlerinde” olduğu gibi ağır ceza verilmesini istiyoruz. da var. Burada asıl soru, kadınların umudu olan bir kadın kurtuluş hareketini ve AKP’ye karşı güçlü bir siyaseti bizim nasıl sağlayacağımız. Sadece bize benzeyen kadınlar için değil, toplumun çoğunluğunu oluşturan kadınlar için derde deva
Gülsüm Kav Kimdir?
1971 yılında doğdu. Tıp Fakültesi mezunu. Şu an Yarın Gazetesi köşe yazarı ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Genel Temsilcisi konununda olup bir güven verebilmek bizim asıl konumuzdur. 7.İktidarın yanında muhalefetin de kadına şiddeti ve kadın cinayetlerini nasıl ele aldığı önemli. Kadın cinayetleri konusu yeterince sahipleniliyor mu? Platform çalışmalarına dahil olan muhalif yapılar kimler? EHP’li kadınların yaptığı geniş çağrıya cevap verenlerle kurulan platformun “çatı” niteliğinde bir kadın örgütü olması önemliydi. Bu noktada çok değişik ittifaklar ve her kesimden bireysel katılan birçok kadın kardeşimizle bir araya gelebildik. Türkiye’nin değişik bölge ve illerinde CHP, ÖDP, BDP gibi siyasi partilerin yanı sıra, KADER, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, İMECE, Kadın Emeği Derneği ve yerel bazı kadın kurumlarıyla, Siyah Pembe Üçgen gibi LGBTİ örgütleriyle, DİSK, Eğitim Sen gibi sendikaların kadın komisyonlarıyla ortak dava takibi ve eylemler yapıyoruz. Konya’da Baro aracılığıyla muhafazakâr kesim dava eylemimize, MHP’li kadın vekiller imza çalışmamıza katılabiliyor. Herkese açık çatı niteliğinde mücadeleyi sürdürüyoruz. Buluşamadıklarımız da var, bu da kadın politikasındaki farklılıklar düşünüldüğünde olabilir bir şeydir. Önemli olan kadınların her gün can veriyor olmasının, kadın hareketinin gündeminde olabilmesiydi. Çünkü uzun süre toplumun gündeminde olan şey, kadın kurumlarının gündeminde yer almadı. Yıllardır olmayan nihayet bu sene 8 Mart’ta oldu; miting alanlarında, kürsülerde, her yerde, ortak biçimde kadın cinayetleri gerçeği dile getirildi, protesto edildi, uğruna mücadele sözü verildi. Bugün yasa tartışmalarında da kadın cinayetleri sahipleniliyor, olumlu gelişmeler var, devamının gelmesini diliyorum. Şöyle bir düşündüğümüzde AKP döneminde bile mücadele ederek haklar kazanabildik; kadınlarla ilgili bazı iyileştirmeler yapmak zorunda kaldılar. Koruma kanunu yenilendi, kadınların soyadını seçmesi düzenlendi, başörtülü kadınların kamusal alanda var olmasını kısıtlayan yasak kaldırıldı vb. Bugün ise haklarımıza kavuşabilmek için AKP’yi geriletmeye, kadın katili bir cumhurbaşkanı olmasını önlemeye mecburuz. Gezi Direnişinde bu kavrayışın en üst örneğini gördük. Ardından gelen her AKP saldırısına anında yanıt veren eylemler önemlidir. Birlikte bastırır isek, kadınların öldürülmediği bir Türkiye mümkün olacak.
DUNYA
16
10 Haziran 2014
Kupanın ‘Halk’ yüzü
Dünya Turu
Mısır
El Sisi dönemi
Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Brezilya’da protestolar artıyor. Giderek fakirleşen halk, futbolun kamu hizmetlerinin önüne geçmesini değil, harcanan bütçenin toplumsal projelere ayrılmasını istiyor. Dünya Kupası’nın açılış maçının oynanacağı Itaquera’daki stadyuma 450 milyon Dolar harcanması üzerine halk sokaklara döküldü. Dünya Gülçin Şermeti
bulamıyoruz. Fakat onlar eğitime çok düşük olduğunu ve sağlık ve sağlığa para yatırmak istemiyor” harcamalarının yetersiz kaldığını Dünya Kupası için ya- diyerek tepkilerini dile getiriyor. belirten eğitimciler, hükümetin pılan harcamalara tepki harekete geçmesini istedi. Protesgösteren Brezilya halkı sokaklara Protestolar Sürüyor toya katılan öğretmenlerden Leodöküldü. Gelir seviyesinin olduk- Brezilyalılar bir yıldır sokaklar- nardo Ceiram, “Kaliteli bir sağlık ça düşük olduğu ülkede insan- da Dünya Kupası karşıtı göste- sistemi yokken, okulların öncelikli lar, kamu yararına bu kadar para riler yapıyor. Gösteriler son ay- olmadığı, öğretmen maaşlarının harcanmamasını protesto ediyor. da iyice alevlendi. Brezilya’nın yetersiz olduğu, düşük kalitede Protestocular, geçen sene inşaası sı- en büyük kenti Sao Paulo’da eğitim varken, büyük organizasrasında bir vincin devrilmesi sonu- Çalışan Evsizler Hareketi, yonlara çok para harcandı” dedi. cu 2 kişinin öldüğü stadyum yerine Dünya Kupası’nın açılış maçının Bu Dünya Kupası sadece proteskonut yapılmasını istiyor: yapılacağı stat önünde gösteri tolarla sınırlı kalmadı. Stadyum “Bu utanç verici bir durum. yaptı. Ülkede 250 bin ailenin ev- inşalarının geç bitmesi de poStadyumun kendisi değil. Onun siz olduğunu belirten yaklaşık 4 lemik yaratan konular arasında. için harcanan para utanç verici. bin gösterici, düşük gelirliler için Bazı stadyumlar son dakikada Bu bölgedeki insanlar başlarını hükümetten ev talep etti. Rio de tamamlandı ve yetersiz iş güvensokacak yer bulamazken, sağlık ve Janeiro’da toplanan bir grup öğret- liği işçilerin hayatına mal oldu. eğitim sistemi neredeyse yok de- men, organizasyon karşıtı yürüyüş Cuiaba şehrinde bulunan Pantanecek kadar azken. Biz doktor bile yaptı. Eğitime ayrılan bütçenin nal Arena’da yaşanan son kayıpla
beraber, Brezilya’da Dünya Kupası stadyum inşaatlarının başlamasından bu yana 8 işçi hayatını kaybetti. Ulaşım Sektörü Grev Yaptı Brezilya’nın dört büyük şehrinde otobüs şoförleri grev yaptı. Grup maçlarının oynanacağı Salvador’da toplu ulaşım seferleri neredeyse tamamen dururken; Rio de Janeiro ve Sao Paolo’da da trafik büyük ölçüde aksadı. Maaşlarına zam yapılmasını isteyen Sao Paulo kenti metro çalışanları da grevde. Grevin 3. gününde metro çalışanları polis ile karşı karşıya geldi. Sendika yetkilileri çalışanların maaşlarının en az yüzde 10 artırılmasını ve yaşam koşullarının iyileştirilmesini talep ediyor.
Suriye’de ‘sağlam irade’nin zaferi Suriye’de yapılan devlet başkanlığı seçimini Beşar Esad kazandı. Oyların yüzde 88.7’sini alarak üçüncü kez devlet başkanı seçilen Esad’ın rakipleri Hasan enNuri’nin 500 bin 279 oyla yüzde 4,7, Mahir Abdulhafiz Haccar’ın ise 372 bin 301 oyla yüzde 3,2’de kaldığını aktaran meclis başkanı Muhammed Cihad el-Lahham, geçersiz oy sayısının ise yüzde 3,8’e tekabül eden 442 bin 109 olduğu kaydetti. İki isimde hükümetin onayladığı ve kamuoyunda çok da tanınmayan isimler.
Fakat 50 yıldır ilk kez Esad ailesinin dışında seçimde aday çıktı. Lahham, seçime katılımın yüzde 73,42 olduğunu belirterek, ülke içi ve dışındaki 15 milyon 845 bin 575 seçmenden 11 milyon 634 bin 412’sinin oy kullandığını ileri sürdü. Rejim karşıtlarının oluşturduğu Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ise seçimleri “düzmece” olarak nitelendiriyor. Batılı ülkelerin desteklediği SMDK Başkanı Ahmed el-Carba Suriyelilerden seçimi boykot etmelerini istemişti. DÜNYA
Dünya liderlerinden Normandiya çıkarması
Poroşenko görevde
Ukrayna’nın yeni Devlet Başkanı Petro Poroşenko, göreve gelmeden önce ülkenin doğusunda kontrolü yeniden sağlamayı vadetmiş ve ayrılıkçılar silah bırakmadıkça müzakere olmayacağı açıklamasında bulunmuştu. Ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyeti Başkanı Denis Puşlin ise taraflar arasında diyaloğun ancak Ukrayna askerlerinin Donetsk’ten çekildiği ve taraflar arasındaki esir takasının gerçekleştiği sürece mümkün olabileceğini dile getirdi. Puşlin
ayrıca, “Poroşenko kesinlikle bizim cumhurbaşkanımız değil. Onu biz seçmedik.” dedi. Yemin töreni sırasında ülkenin doğusundaki çatışmalara son vermek için planını açıklayan Poroşenko, Rusya yanlısı ayrılıkçılara silahlarını bırakma çağrısında bulundu. Poroşenko ile görüşen Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden da Kiev yönetimine 50 milyon Dolar yardım sözü verdi. Seçimlerin ardından Ukrayna’nın doğusundaki gerginlik tırmanıyor. DÜNYA
Normandiya Çıkarması’nın 70’inci yıldönümünde Nazilere karşı savaşırken hayatını kaybeden askerler için anma törenleri düzenlendi. Törenlere aralarında ABD Başkanı Barack Obama ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bulunduğu, 19 devlet ve hükümet başkanı katıldı. Obama ve Putin’in etkinlikler sırasında bir araya gelmemesi dikkat çekti. Colleville-sur-mer’de Amerikan askerleri için düzenlenen törende ABD Başkanı Barack Obama konuşma yaptı. Bayeux Katedrali’nde İngiliz askerler için
düzenlenen törene İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in yanı sıra Başbakan David Cameron da katıldı. Ev sahipliğini yaptığı törende konuşan Fransa cumhurbaşkanı François Hollande, çıkarma sırasında hayatını kaybeden genç askerlerin kendilerine büyük sorumluluk yüklediğini belirterek: “Bize bırakılan mirası en iyi şekilde korumak görevimizdir. Bu görev Avrupa halklarının birliğini sağlamak ve Birleşmiş Milletler’in rolünü güçlendirmektir. Görevimiz her yerde insan haklarını savunmaktır” dedi.DÜNYA
3 Temmuz 2013’te askerin yönetime el koyduğu Mısır’da uzun süren iç karışıklığın ardından bu Mayıs ayı sonunda yapılan seçimde, eski savunma bakanı Abdulfettah El Sisi oyların büyük çoğunluğunu alarak cumhurbaşkanı seçilmişti. Sisi’nin yemin ederek göreve başlamasının ardından, Mısır’ın özgürlük sembolü Tahrir Meydanı Sisi taraftarları ile doldu. Halkın çoğunluğu El Sisi’den umutlu. Yeni cumhurbaşkanının ilk önce ülkede istikrarı sağlaması ve ekonomiyi ayağa kaldırması bekleniyor. Mısır’da sosyal adalet ve özgürlük Tahrir Meydanı’nı dolduran binlerce kişinin istediği ve bir türlü elde edemediği değerler. Şu ana kadar da hiçbir politikacı bu hakları sağlayamadı. Bu nedenle halkın büyük çoğunluğu El Sisi’nin bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyor. DÜNYA
İspanya
Monarşi bitsin
İspanya’da 1931 yılında ilan edilen ve 8 yıl süren ikinci cumhuriyet dönemi,1939 yılında General Franco’nun zaferi ile sonuçlanan iç savaş sonrasında sona ermişti. 76 yaşındaki Juan Carlos’un krallığının 19 Haziran’da Senato’daki oylama ile resmen sona ermesi beklenirken, tahtı devralacak Prens Felipe’nin ise dönemi süresince yükselen monarşi karşıtlığıyla mücadele etmesi gerekiyor. Uzun süredir devam eden ekonomik kriz ve yolsuzluk skandalları kraliyet ailesinin popülaritesini düşürdü. El Pais gazetesinin açıkladığı son kamuoyu araştırmalarına göre halkın yüzde 62’si mevcut sistem için referanduma gidilmesini istiyor, nüfusun yüzde 49’u parlamenter monarşinin devam etmesini isterken yüzde 36’sı ise cumhuriyet rejimine geçilmesini talep ediyor. DÜNYA
İrlanda
Toplu mezar
İrlanda’nın Galway bölgesinde Katolik Kilisesi’ne bağlı bir sığınma evinin bahçesinde 800 bebek cesedinin gömülü olduğu ortaya çıktı. Foseptik çukurunda bulunan 800 bebeğin, 1925 ve 1961 yılları arasında gömüldüğü belirtildi. Bebeklerin bakımsızlıktan ve bulaşıcı hastalıklardan dolayı hayatını kaybettikleri tahmin ediliyor. Ülkede şok etkisi yaratan olayın üzerine hükümet ve Katolik Kilisesi geniş çaplı soruşturma başlattı. İrlanda Başbakanı Enda Kenny, Taum Kasabasında ortaya çıkan toplu mezarla ilgili her kurumun soruşturmaya dahil olduğu açıklamasını yaptı. Olayın ardından sığınma evlerinde kalan çocukların çok bakımsız olduğunu belirten 1944 yılına ait bir rapor ortaya çıktı. Tarihçi Catherine Corless tarafından ortaya çıkarılan olay, taciz skandalları ile sarsılan Katolik Kilisesi hakkındaki soruları artırdı. DÜNYA
YAKLASIMLAR 17 Raoni: Dünya Kupası yapılırken bile ormanlarımız yok ediliyor! 10 Haziran 2014
CEM AKBALIK yazdı
Brezilya halkı Dünya Kupası için yapılan harcamalara ve orman katliamına karşı direniyor. Sömürgeci ülkelerin Güney Amerika’yı işgalinden önce orada bulunan yerli halkın tüm yaşam alanları peyderpey talan ediliyor durumda. Amazon yerli halkları liderlerinden Raoni’nin sözünden hareket eden Cem Akbalık’ın yazısını yayımlıyoruz.
“Beyaz adam geldiğinden beri, orman tahribatı hiç durmadı ve çok insan hayatını kaybetti. Tabii ki mücadele edeceğim, ölünceye kadar bunu yapmaya devam edeceğim.” Amazon yerli halkları liderlerinden Raoni Raoni, bundan tam 25 yıl önce Amazonlarda yapılan bir baraja karşı verdiği direnişle dünyanın en tanınan yerli hakları savunucusu oldu. Amazon ormanlarını ve
yerli halkların haklarını korumak için şarkıcı Siting’le birlikte yaptığı “Amazon ormanlarını koruyalım” çağrının uluslararası bir kampanyaya dönüşmesinden sonra, dönemin Brezilya hükümeti baraj yapımını durdurmak zorunda kalmıştı. Aradan yirmi beş yıl geçmesine rağmen, Amazon halklarının durumunda bir değişiklik olmadığı gibi, çokuluslu şirketlerin yarattığı orman tahribatı, yapılan ba-
rajlar ve zehirlenen nehirler nedeniyle, yerli halklar yok olma tehlikesiyle karşıya karşıya. 84 yaşındaki Raoni, bu duruma dikkat çekmek ve Fransız şirketleri tarafından yapılan baraj inşaatının durdurulması, yerli halkların geleneklerine saygı gösterilmesini istemek için geldiği Paris’te Fransa Parlamentosu Başkanı Claude Bartolone ve parlamenterler tarafından onur konuğu olarak kabul edildi.
Raoni, yaptığı açıklamada kendi geleneklerinde Dünya Kupası diye bir şeyin olmadığını, bunun beyaz adamın bir geleneği olduğunu ama buna rağmen iptal edilmesini istemediğini açıkladı. Xingu Nehri üzerinde Fransız şirketleri tarafından yapılan Belo Monte Barajı’nın yapımına derhal son verilmesini ve yerli halkların geleneklerine saygı gösterilmesini isteyen Raoni: “Yapılacak barajdan dolayı bütün
topraklar suyun altında kalacak. Artık ne balık olacak ne de yaban hayvanları. Ne yiyecek çocuklarımız ve torunlarımız? Her yerde büyüyen ve topraklarımızı çevreleyen şehirlerden korkuyorum. Sizinle birlikte çok şey öğreniyorum. Kültürünüze ve geleneklerinize saygı duyuyorum ama karşılığında da aynı şeyi istiyorum” dedi. Raoni, beyaz adamın Amazon’da yaşayan yerli halkların ormanlarını tahrip etmesini, nehirlerini zehirlemesini engellemek için verdiği mücadeleyi uluslararası bir kampanyaya dönüştürmek için çıktığı Avrupa turuna Brüksel, Monaco ve Oslo ile devam edecek. Cem Akbalık
Taşerona ve işçi ölümlerine son! İşçi Ölümlerine Son Platformu yaptığı açıklamayla yeni ismini “Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu” olarak duyurdu. Platform, yaptığı açıklamada isim değişikliğinin sebeplerini sıraladı. Her ay onlarca işçinin öldüğü günümüzde platform hesap sormaya ve sorumluları ortaya çıkarmaya devam ediyor. Platformun yaptığı açıklamayı yayımlıyoruz. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’ndan ilk açıklama Soma’da 13 Mayıs 2014`te meydana gelen olay sonucunda 301 madencinin yaşamını yitirdiği bir katliamı yaşadık. Aslında her ay ortalama sessiz sedasız 120 işçinin öldüğü günümüzde maalesef Soma’da toplu bir katliamın yaşanması taşeron ve işçi ölümlerini gündeme getirdi. AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana taşeron çalışma biçimi hızla arttı. Şuan mecliste olan torba yasayla taşeron çalışma biçimi daha da yaygınlaşacak. Soma’daki katliamla artık taşeronun diğer bir adının “işçi ölümü” demek olduğunu herkes gördü.
Bu çalışma biçimi işçinin emeğini sömürmek bir yana canına da kastediyor. Bu nedenle işçi ölümlerini önlemek taşeronla mücadele etmekten geçiyor. Bu nedenle artık platformumuz taşerona karşı mücadeleyi de siyasi hattına dahil ediyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu artık yoluna Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak devam edecek. AKP HÜKÜMETİYLE VE İŞVERENLERLE MÜCADELEMİZ SÜRECEK İşçi Ölümlerine Son Platformu olarak 4 yıldır, işçi ölümleriyle, işverenlerle ve hükümetle mücadele ediyoruz. 2 yıl önce Eskişehir’de TEKSAN sanayi
sitesinde meydana gelen patlamada 4 işçi ölmüştü, hayatını kaybeden işçilerin aileleriyle ısrarla duruşmaları takip ettik ve işveren Zafer Tekinsoy 5 yıl ceza aldı. Takip ettiğimiz işçi ölümü davalarımız devam ediyor. Tam 12 duruşmadır Marmara AVM’de yanan işçi kardeşlerimiz için adalet sağlanmıyor. Son duruşmada işçileri suçlayan bilirkişi raporları okundu. Mahkemeler işverenler yerine işçileri suçlamayı daha meşru görüyor. Çünkü bu sistemde adalet mekanizmaları işverenlerle arayı bozmak istemiyor. İşverenler yargılanana ve hak ettikleri cezaları alana dek davaların takipçisi
olmaya her gün ölen 5 işçi kardeşimizin hesabını sormaya devam edeceğiz. TAŞERONA VE İŞÇİ ÖLÜMLERİNE İŞÇİLER SON VERECEK Bugün, sermayenin temsilcisi AKP hükümeti ekonominin büyümesinin reçetesini daha fazla taşeron şirkette buluyor. Yani taşeronla işçileri güvencesiz, örgütsüz ve daha fazla çalıştırarak köle yapmaya çalışıyor. İşçi sınıfına karşı sorumluluğumuzun arttığının bilincindeyiz. Emek sömürüsünün ve ölümün olduğu inşaatlarda, fabrikalarda ve diğer iş kollarında taşeronla ve işverenle mücadele edeceğiz. Çünkü işçiler artık ölüm kapıya gelmeden mücadele ediyor.
İnşaat işçileri platformumuzla meclis kapılarına dayanıyor. Soma’da katledilen maden işçilerine, Ağaoğlu’na ait olan Maslak 1453 şantiyesinde ölen işçiye iş arkadaşları sahip çıkıyor. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu, taşeron yasaklansın ve ölmek istemiyoruz diyen işçileri, işverene ağır ceza isteyen işçi ailelerini, iş güvenliğimiz sağlansın diyenleri, kayıt dışı ve sigortasız çalışanları, meslek liseli ve genç işçileri, işverenle ve sermayeyi koruyan hükümetle mücadele etmeye çağırıyor. İşçinin kaderinin ölüm olmadığını biliyoruz ve sorumluları yargılatacağız, taşeronla işçi ölümlerine davetiye çıkaran işçinin kanını sömüren asalaklara karşı mücadelemizi yükseltiyoruz. Herkesi platformumuzda mücadele etmeye çağırıyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki ses kayıtlarının internette yayımlanması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Yeni yapılan açıklamada da TÜBİTAK yolsuzlukla ilgili ses kayıtlarının “montaj” olduğunu açıkladı. TÜBİTAK açıklamasında “Konuşma bütünlüğünü sağlamak için kelimelerin dahi parça hecelerden oluşturularak, istenen yeni kelimenin türetilerek ortaya çıkarıldığı ilginç bir uygulama ortaya konmuştur” dedi. AKP bilimi çıkarına göre kullanıyor Peki halk başkanını hükümetin
atadığı TÜBİTAK’ın açıklamasıyla yetinmek zorunda mı ? Bizler artık araştırmacılarının büyük kısmı üniversitelerde akademisyen olan TÜBİTAK’ın bilimselliğinin kalmadığını, hükümeti aklama merkezi haline geldiğini görüyoruz. AKP’nin ortaçağ zihniyeti bilimi de kendi maşası haline getirmiş durumda. Biz aynı zihniyeti TÜBİTAK’ın anti-bilimsel söylemlerinde daha önce kerelerce gördük. Tıpkı Engizisyon mahkemelerinin “dünya dönüyor” diyen Galileo’yu yargılaması gibi TÜBİTAK başkanı Yücel Altunbaşak’da “Evri-
me inanan var inanmayan var” diyerek evrimle ilgili kitapların basımını durdurmuş ve TÜBİTAK’ın bilimselliğinin nasıl çürümüş olduğunu kanıtlamıştı. AKP’nin bilimi nasıl kullandığını Mersin Liman’nda bekleyen pirince GDO tozdan bulaşmıştır” diyen bakanlardan ve GDO’yu araştıramıyoruz diyen İTÜ Rektörlüğü’nün açıklamasından biliyoruz. 301 madencinin katledildiği Soma’da maden patronlarının üniversitelerin akademik danışma kurulunda yer alması bizlere üniversite ve katil AKP’nin işbirliğini açıkça gösteriyor.
Soma’da susan TÜBİTAK AKP’yi aklama kurumudur Bugün yine AKP bilimi kendi çıkarları için kullanıyor. Tüm Türkiye’nin dinlediği, binlerce kişinin sokaklara çıkıp yolsuzlukların,hırsızlıkların hesabını sorduğu tapeleri, TÜBİTAK’ı alet ederek aklamaya çalışıyor. Öte yandan ses mühendisleri yaptığı açıklamada hece hece montajın mümkün olmadığını söyleyerek TÜBİTAK’ın artık güvenilirliğinin kalmadığını belirtmiş oldu. Soma’da olduğu gibi AKP’nin her alana yaydığı taşeron çalışma koşullarında yok sayılan işçi sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hiçbir açıklama yapmazken
ELİF KARAN
İyi
Umur Talu Habertürk
Talu: HES direnişçisi teyzenin “Başkaları rahat etsin diye başkalarının hayatlarını yıkıyorlar iki gözüm” cümlesi ile başladığı yazısına şöyle devam ediyor: “Esenyurt’ta, AVM şantiyesinde 11 işçi yanalı iki yılı geçti. AVM çoktan bitti, şakır şukur çok şükür! Dava ise sürüyor, sürünüyor. Sadece sürmekle kalmıyor; yavaş ama kararlı adımlarla, işçilerin ruhunu da yaka yaka yürüyor. “Bilir”kişi yeni buyurmuş: İşçiler de kendi ölümlerinde kusurlu! Çadır çıkış kapısına sünger yataklar yığılmış çünkü. Tabii o yanmaya, yorgun bedenlere yapışmaya hazır ve nazır naylon çadırlar beş yıldızlı oteldi zaten; nasıl olabilir ki öyle bir şey, resepsiyona hiç sormadan! Üstelik dışarıdaki yatakları emirle içeri almak zorunda kalmış işçiler. Olsun, işte kendi kendilerinin katili ilan edilmek üzere, piyasa ateşinde “eritilmiş” 11 işçi daha”
Kötü
Gülay Göktürk Bugün
Göktürk, Lice’deki katliamın sorumlusunun “kalekollara” karşı çıkan halk olduğunu söylüyor. Ona göre sokak ortasında, ekmek almaya giden çocukları vuran polis demokratik, Licelilerin ise kirli planları var. Göktürk: “Nitekim hükümet de bunu yapmaya çalışıyor. Jandarma Genel Komutanlığı’nı tasfiye ediyor, Genel Komutanlık askeri niteliği ortadan kaldırılarak, sivil bir genel müdürlüğe dönüştürülüyor. Ama bakıyoruz, “kalekollar yapılıyor” lafını dillerinden düşürmeyenler bu büyük değişimi görmezden geliyor. Bir tanesi bile ağzını açıp da jandarma teşkilatının sivilleşmesinin ne kadar radikal bir reform olduğundan, demokrasi açısından taşıdığı önemden söz etmiyor.”
Çirkin
Engin Ardıç Sabah
Ardıç, hafta sonu 3. Köprünün yapılmasını protesto eden Kuzey Ormanları Savunması’ndan son derece rahatsız olmuş olacak ki parkına, ağacına sahip çıkan halka “kalkınma sizi süpürür” tehditleri savuruyor. Ardıç: “Kuzey Ormanı yokoluyormuş... Evet, bazı ormanlar yokolacaktır. Bu kaçınılmazdır. Artık İstanbul’un göbeğinden denize de girilemediği, çocukluğumuzun plajlarının yok olduğu gibi. (Fransızca “plage” kelimesi bayat sayıldığı için Amerikan çocukları “beach club” diyorlar.) Çünkü İstanbul, on dörde katlanmış nüfusuyla bir azmandır. Bir şehir değil bir “mega” şehirdir. Ne ucu bellidir ne bucağı. Doğudan İzmit’e, batıdan Tekirdağ’a dayanmıştır”
Taşeron ve İşçi Ölümlerine Son Platformu
EHP Gençliği: AKP Bilimi de SI-FIR-LA-DI Yurtta bilimin kurumu, odağı olması gereken TÜBİTAK, hükümeti aklayan, toplumdan yana olan araştırmaları sansürleyen, halktan yana olan akademisyenleri soruşturan bir kurum haline geldi. TÜBİTAK’ın Başbakan ve Bilal Erdoğan’ın ortaya çıkan ses kaydıyla ilgili montaj diyerek bilimi AKP’yi aklamak için kullanmasına karşı EHP Gençliği bir açıklama yayınladı.
İyi Kötü Çirkin
günlüğü İlker Eraslan
Lice’de 2 kişinin öldürülmesi haberi üzerine #LicedeKatliamVar hashtagi TT’ye girdi ve ertesi günlerde de kullanılmaya devam edildi... hükümetin tüm pisliklerini ortaya saçan ses kayıtlarına montaj diyen TÜBİTAK bilim kuruluşu değil AKP’yi aklama kuruluşudur. Hırsızlığını aklamana izin vermeyeceğiz Halkı soyan, kutu kutu milyonları nasıl sıfırlayacağını şaşıran AKP bilimi de sıfırlamaya çalışıyor. EHP Gençliği olarak TÜBİTAK’a uyarımızdır: Hükümet’in çıkarları doğrultusunda hareket etmeye devam eden bilimsel olması gereken her kurum tıpkı YÖK gibi çürümeye mahkumdur. TÜBİTAK şimdiye kadar yaptığı açıklamalarla nasıl hükümeti aklama yolunda devam ediyorsa, biz gençler de üniversitelerde, meydanlarda verdiğimiz mücadeleyle AKP’nin bilimi de arkasına alarak kendini aklamasına izin vermeyeceğiz. EHP Gençliği
jiyan ARJİN @jiyanarjin Bu nasıl bir barıştır arkadaş!!! Insanlar ölüyor hemde sivil. Bence barış süreci masumiyetini yitirdi. #LicedeKatliamVar Gürkan KORKMAZ @AvGurkanKorkmaz Ya Türkü,Kürdü ile tüm halklar faşizme karşı direnecek ya da sokak ortasında, madende,doğuda,batıda ölmeye devam edeceğiz. #LicedeKatliamVar mehves evin @mehvesevin hem akpye oy vererek öcalanla görüşmeyi onayla, hem kalekol istemeyen insanları terörist ilan et, zulüm et. bravo! #LicedeKatliamVar Sol Açık @SolAcik1907 Görmezden gelme duymazdan gelme #LicedeKatliamVar Berxwedan Yaruk @BerxwedanYARUK Lice’de halk el fenerleri ile arazide başka ölü yaralı var mı aramaya çıkmış. Diyecek başka şey yok. #LicedeKatliamVar faith @sim_rg Bayrakları bayrak yapan Zeytinburnu’ndaki atölyelerdir. #LicedeKatliamVar #1MayıstaTaksime
KULTUR-SANAT
18
10 Haziran 2014
Büyük insanlığın umudu var X-MEN: GEÇMİŞ GÜNLER GELECEK Yönetmen: Bryan Singer Oyuncular: Hugh Jackman, James McAvoy tür: Aksiyon , Bilimkurgu
Sentinel’ler tarafından avlanıp öldürüldüldüler. Mutantların soyunu kurtarabilmek için iki ezeli düşman Magneto ve Charles Xavier güçlerini birleştirirler.
Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif... Haziran ayında hayatını kaybeden ve değerli 3 şair. Mücadele hayatlarında koşulları ne olursa olsun mücadelenin kesintisizliğinin kanıtı oldular. Yazdıkları şiirlerle dönemin şartları ne olursa olsun umudun yitirilmeyeceğini gösterdiler ve herkese göstereye devam ediyorlar. İSTANBUL burak kiper
rını kullandı. Nazım, mücadele ha- tesi’nde siyasal bilimler ve iktisat ‘’Haziran’da ölmek zor’’ yatı boyunca ömrünü zindanlarda okudu. Hayatı boyunca sürgünde Haziran ayında hayatını kaybeden Haziran ayı ve edebiyat denil- geçirmesine rağmen zulme kar- olmasına rağmen mücadelenin üç değerli şairimiz Nazım Hükmet, diğinde akıllara, mavi gözlü şı dimdik durarak mücade- içerisinde yer aldı. 1921’de gittiği Ahmed Arif ve Orhan Kemal, kendi dev Nazım Hikmet’in ölüm yıldö- lenin koşulu ne olursa olsun Moskova’da devrimin ilk yıllarına dönemlerindeki baskıcı ve faşist yönümü gelir. Nazım Hikmet yazdığı kesintisizliğinin kanıtı oldu. tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. netimlere karşı duruşun en önemli bir çok şiir ile Türkiye’de edebiya- İnsanlık adına düşüncesi yü- O yıl Türkiye’ye dönerek Aydınlık simgelerinden oldular. Üç ismin de ta yeni bir şekil verdi. O dönemin zünden yaşamının büyük öl- Dergisinde çalışmaya başladı, ancak ortak noktası, sonucu ne olursa olsun, baskıcı koşullarında, Nazım Hik- çüsünü hapislerde geçiren dergide yayınlanan şiir ve yazıların- doğru bildiklerini söylemekten vazmet ilerici şairlerinden bir tanesiydi. Nazım Hikmet’in şiirleri elliden dan dolayı on beş yıl hapsi istendi. geçmemesi ve insanlık adına mücadeFaşist yönetim Nazım Hikmet’e fazla dile çevrildi. 3 Haziran 1963 tarihinde Sovyet- lelerini sürdürmeleri oldu. Üç değerli karşı kara propaganda yürüterek galer Birliği’nde Moskova’da hayatını şairin de, gerçekleri anlattıkları şiirleri, zetelere ‘’Nazım Hikmet vatan hain- Nazım’ın hayatı sürgünlerde geçti kaybetti. Geçtiğimiz yıl içerisinde günümüzde marşlar ve türküler olaliğine devam ediyor hala.’’ şeklinde Nâzım Hikmet Batum üzerin- Nazım’ın yeni görüntüleri bu- rak dilimize ilan vererek, insanlık adına mücade- den Moskova’ya giderek Doğu lunarak bir çok yerde Nazım ve aklımıle edenlere karşı bütün baskı aygıtla- Emekçileri Komünist Üniversi- Hikmet albümü oluşturuldu. za kazıldı.
Büyük insanlık
Nuri Bilge Ceylan’a halk galası teklifi
“Maraş katliamı’’ tablosuna sansür Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı Beyoğlu Sanat Galerisi’nde 3 Haziran’da açılması planlanan “Nostalji 2014” karma sergisinde yer alacak olan Nursel Sökmen Bayram’ın “Maraş Katliamı” isimli tablosunun sergiden kaldırılmak istendiği iddia edildi. Bayram, Hardan Sanat Ekibi’nden Dimitris Vogdanis Danis, Harris Louvros ve Özlem Haliloğlu tarafından düzenlenen sergide yer almasını
istediği eserlerinin fotoğraflarını önceden galeriye gönderdiğini, ancak sergi küratörlerinden Özlem Haliloğlu’nun kendisine “Maraş Katliamı” eseri yerine başka bir resim getirmesi gerektiğini söylemesi üzerine sergiden çekilme kararı aldığını belirtti. Yaşanan bu olay, bir resime bile tahammül edemeyen yasakçı ve sansürcü anlayışın varlığını sanat alanında da sürdürdüğünü kanıtlıyor. KÜLTÜR-SANAT
Dünyanın bütün orduları güç birliği ederek dünyayı istila eden uzaylılara karşı savaş açmıştır. Subay Bill Cage atıldığı yeni görevde öldürülür ve her şey yeniden başlar.
YASAK BÖLGE Yönetmen: Camille Delamarre Oyuncular: Paul Walker, David Belle, RZA Tür: Polisiye, Aksiyon
Damien Collier ise yolsuzluklarla mücadele etmeye çalışan bir gizli polistir. Eski bir mahkum olan Lino ise artık dürüst yaşamak uğruna mücadele verir.
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu, tirende üçüncü mevki, şosede yayan büyük insanlık. Büyük insanlık sekizinde işe gider yirmisinde evlenir, kırkında ölür büyük insanlık. Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter, pirinç de öyle, şeker de öyle, Kumaş da öyle, kitap da öyle, büyük insanlıktan başka herkese yeter. Büyük insanlığın toprağında gölge yok, sokağında fener, penceresinde cam Ama umudu var büyük insanlığın, umutsuz yaşanmıyor.
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazanması tüm Türkiye’de olduğu gibi, Dünyada da gündem yarattı. Yılmaz Güney’in öğrencisi Ceylan Altın Palmiye Ödülü’nü aldıktan sonra Yılmaz Güney’e saygı duruşunda bulunarak ödülü Gezi direnişinde hayatını kaybedenlere ve Soma’da ölen işçilere adadı.
YARININ SINIRINDA Yönetmen: Doug Liman Oyuncular: Tom Cruise, Emily Blunt tür: Bilimkurgu,Aksiyon
Bunun üzerine Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak Benli filmin Türkiye galasını Avcılar’da halkla birlikte yapmayı önerdi. Toprak Benli, Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’a gönderdiği mektupta; “Belediyemiz yurttaşlarımızın istek ve talepleri doğrultusunda filminizin Türkiye galasını halkımızla birlikte Avcılar da yapmayı öneriyor” dedi. KÜLTÜR-SANAT
Müziğin dönüştürücü gücü
İstanbul Müzik Festivali, Venezuela’da El Sistema’nın içinden yetişmiş yeteneklerden biri olan müzik direktörü Christian Vásquez’in yönetimindeki 240 kişilik Venezüella Teresa Carreño Gençlik Orkestrası’nı İstanbul’da ağırlıyor. Polimeks sponsorluğunda gerçekleştirilecek Venezüella Teresa Carreño Gençlik Orkestrası Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde müzikseverlerle buluşacak. Konser öncesinde Barış İçin Müzik Vakfı ve El Sistema’nın Dostluk Antlaşması ilan edilecek. Aynı zamanda El Sistema Europa Paneli ve Tricia Tunstall’ın, Türkçeye “Değişen Yaşamlar Gustavo Dudamel, El Sistema ve Müziğin Dönüştürücü Gücü” başlığıyla çevrilen kitabının tanıtımı da gerçekleştirilecek. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Soma için çalacak
Avrupa yıldızı İstanbul’da
Ankara Uluslararası Film Festivali
Genç virtüöz Begül Erhan, Bandırma Belediyesi’nin düzenlediği Kültür ve Turizm etkinliğinde Gezi direnişinde hayatını kaybedenlerin ve Soma’daki işçi katliamında hayatını kaybedenlerin anısına çalacağını söyledi. Çalacağı şarkıları onlara armağan edecek.
Avrupa sahnelerinin parlayan yıldızı İspanyol soprano Nuria Rial, Avusturya Barok Topluluğu’yla beraber Handel, Vivaldi ve Sammartini’nin yapıtlarından oluşan bir seçkiyle geçtiğimiz Cuma günü İstanbul Müzik Festivali’nde gösteri düzenledi.
Ankara Uluslararası Film Festivali, ilk kez 1988 yılında Ankara Film Şenliği adıyla gerçekleştirildikten sonra sinemaseverlerin gösterdiği ilgi, hızla çeşitlenip zenginleşen program içeriği ile 5-15 Haziran günlerinde festival düzenliyor.
SPOR
19
Kanada’da Ricciardo zaferi
Formula 1’de sezonun yedinci yarışı Kanada Grand Prix’sini, Red Bull-Renault takımından Daniel Ricciardo kazandı Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda sezonun yedinci yarışı Kanada Grand Prix’sini kazanan Red Bull-Renault takımından Daniel Ricciardo, kariyerinin ilk galibiyetini aldı. Bu sezonki 6 yarışı açık ara kazanan Mercedes takımının araçları, teknik bir sorun nedeniyle güç kaybı yaşadı. Genel klasmanda ikinci sırada yer alan Luis Hamilton, fren arızası nedeniyle 46. turda yarış dışı kaldı. Sezonun sekizinci yarışı Avusturya Grand Prix’si 22 Haziran’da koşulacak. SPOR
Fransa’da kral Rafael Nadal Fransa Açık’ın (Roland Garros) tek erkekler final maçında, Novak Djokovic’i 3-1 mağlup eden Rafael Nadal, 9. zaferini elde etti. 1 numaralı seribaşı Rafael Nadal, Fransa Açık’ı üst üste 5. kez kazanan ilk tenisçi olarak tarihe geçti. Djokovic’e karşı çıktığı 42. maçta 23. galibiyetini elde eden Nadal, tek erkekler şampiyonuna verilen “Silahşörler Kupası”nın yanı sıra 1 milyon 650 bin euro para ödülünün de sahibi oldu. Nadal, bu şampiyonluğuyla daha önce kendisi ve İsveçli unutulmaz raket Björn Borg’un elinde bulunan “Roland Garros’u peş peşe kazanma” rekorunu tarihe gömdü ve “Fransa Açık’ı üst üste 5 kez kazanan ilk erkek tenisçi” unvanını aldı. SPOR
11 Aralık 2013
2014 Dünya Kupası hazırlıkları sürüyor Merakla beklenen dünyanın en prestijli kupası olan Dünya Kupası 12 Haziran’da başlayacak. Turnuvaya sayılı günler kala Milli takımlar son hazırlık maçlarını oynadılar. Portekiz, Arjantin, İspanya rakiplerini mağlup ederken İngiltere diğer bir finalist Honduras’la golsüz berabere kaldı. SPOR emre başar kara
Brezilya’da 12 Haziran’da başlayacak olan 2014 FIFA Dünya Kupası’nın provaları devam ediyor. İtalya, kupa öncesi oynadığı iki hazırlık maçını da kazanamadı. Gök mavililer, İrlanda’nın ardından zayıf rakibi Lüksemburg’u da mağlup edemedi. Pirlo, Buffon, Balotelli ve De Rossi gibi as oyuncularından yoksun çıkan İtalya, 9. dakikada Marchisio’nun golüyle 1-0 öne geçti. Mücadelenin son dakikalarına kadar üstünlüğünü koruyan İtalya, Lüksemburg’un 85. dakikada Chanot ile bulduğu gole engel olamadı ve karşılaşma 1-1 berabere sona erdi. İtalya, ilk maçında da da İrlanda ile hazırlık maçında karşı karşıya gelmiş ve mücadele golsüz tamamlanmıştı. Portekiz’in galibiyet golü Alves’ten Dizinden ve arka adalesinden sakatlığı bulunan Cristiano Ronaldo’nun oynamadığı karşılaşmada, Portekiz, Meksika’yı son dakika golüyle yendi. Bruno Alves’in 90+3. dakikada ceza sahası dışından kafayla kaydettiği gol; Po r t e kiz’i ga-
libiyete taşıdı. Karşılaşmada Portekiz adına en çok ön plana çıkan oyuncu ise yaptığı kurtarışlarla kaleci Eduardo oldu. Dünya Kupası’nda ilk maçını Almanya ile oynayacak Portekiz, bir önceki hazırlık maçında Yunanistan ile golsüz berabere kalmıştı. İspanya rahat geçti Dünya Kupası’nın son şampiyonu İspanya, özel maçta El Salvador’u 2-0’lık skorla geçti. ABD’nin başkenti Washington D.C.’deki FedEx Field Stadı’nda oynanan maçta İspanya’ya galibiyeti getiren golleri David Villa attı. İspanyollar, B Grubu’nda Hollanda, Şili ve Avustralya ile karşılaşacağı Dünya Kupası’nın hazırlıkları kapsamında daha önce de Bolivya’yı 2-0 mağlup etmişti. Honduras, İngiltere’ye geçit vermedi Dünya Kupası’nda yer alan iki takımın
karşılaştığı hazırlık maçında, İngiltere ile Honduras sahadan 0-0 beraberlikle ayrıldı. ABD’nin Miami şehrindeki Sun Life Stadı’nda oynanan mücadelede gol sesi çıkmazken, Honduras’ta Brayan Beckeles, 66. dakikada takımını 10 kişi bıraktı. Hazırlık döneminde Peru’yu 2-0 yenen İngilizler, Ekvador ile 2-2 berabere kalmıştı. İngiltere, Dünya Kupası’nda İtalya, Uruguay ve Kosta Rika’nın bulunduğu D Grubu’nda yer alacak. Önceki hazırlık maçlarında Türkiye’ye 2-0 ve İsrail’e 4-2 kaybeden Honduras, E Grubu’nda Fransa, İsviçre ve Ekvador ile ilk ikiye girme mücadelesi verecek. Arjantin zorlanmıyor Başkent Buenos Aires’teki Monumental Antonio Vespuci Stadı’nda Slovenya’yı ağırlayan Arjantin, rakibini 2-0 yenmeyi başardı. “Tangocular”ın gollerini Ricardo Alvarez ve Lionel Messi kaydetti. Dünya Kupası’nda F Grubu’nda Nijerya, Bosna Hersek ve İran ile kozlarını paylaşacak Arjantin, bir önceki özel maçta Trinidad To b a go’yu 3-0 yenmişti.
Sivas ve Es-Es’e 1 yıl men cezası
UEFA Tahkim Kurulu, Eskişehirspor ve Sivasspor’u bir yıl Avrupa kupalarından men ettiğini duyurdu. UEFA, her iki kulübe de şike davası kapsamında soruşturma başlatmıştı. UEFA, Eskişehirspor ve Sivasspor hakkında 2011 yılındaki şike davası kapsamında, 21 Mayıs’ta soruşturma başlatmıştı. İki kulüp, hafta başında İsviçre’nin Nyon kentinde sözlü savunmalarını yaptı. UEFA Tahkim Kurulu, iki kulüp hakkındaki kararını verdi ve hem Eskişehirspor hem de Sivasspor’u kupalara katılmakdan birer yıl men etti. Kulüplerimizin 10 gün içerisinde Spor Tahkim Mahkemesi CAS’a başvurma hakları bulunuyor. Eskişehirspor, Türkiye Kupası ikincisi olarak, Sivasspor da Süper Lig’i 5. sırada bitirerek UEFA Avrupa Ligi’ne katılma hakkı elde etmişti. İki takım cezalarını 2014-2015 sezonunda çekecek. SPOR
Şampiyon Sharapova
Roland Garros tek kadınlar finalinde Rumen rakibi Halep’i 2-1 yenen Maria Sharapova şampiyonluğa uzandı. Roland Garros tek kadınlar finalinde Maria Sharapova, nefes kesen bir maçın ardından Simona Halep’i 6-4, 6-7 ve 6-4’lük setlerle 2-1 yendi. Rus raket bu şampiyonlukla Roland Garros’ta 2. kez mutlu sona ulaştı. Sharapova, bir Grand Slam’i 2 kez kazanan ilk Rus raket olarak tarih yazdı. Bu sonuç iki rakete de dünya sıralamasında basamak atlattı. Sharapova 2 sıra ilerleyerek dünya 5 numarasına, Simona Halep de bir sıra ilerleyerek dünya 3 numarasına yerleşti. SPOR
Polislerden AKM selfiesi Gezi Direnişi’nin yıldönümünde “2.sezon 1.bölüm” diyerek direnişin kalbi Gezi Parkı’na gitmek isteyen halka polis saldırdı. Polisin, halka saldırmasına şa-
şırmadık da ertesi gün yaşanan bir olay herkesi şaşırttı. Taksim’i halka saldırarak koruyan polisler AKM çatısına çıkarak selfie çekildi. toplum
Kaptan Melih Gökçek ile;
Metrolar fora!
Ankara’daki sağanak yağış sonrasında Ankara’nın hem denizi hem şelalesi hem plajı oldu. Çünkü yağış, Gökçek’in tüm rezilliklerini de “yeryüzüne” çıkardı. Yol yapan ama yol yaparken bile çalan Gökçek sayesinde vatandaşlar metroda şemsiyelerle dolaştı. Çöken yollarla oluşan şelalelerden dolayı her sokağa artık plaj yapılacak. Ne diyelim, Gökçek’le her şey mümkün… TOPLUM Ceday avcı
Uykucu ayı
Ankara’da geçtiğimiz hafta akşam saatlerinde aniden bastıran yağmur, özellikle kuzey ilçelerde etkili olmuştu. Trafikte ilerlemeye çalışan araçlar, sağanak yağışta adeta göle dönen yollarda zor anlar yaşadı. Bazı sürücüler yolda kaldı. Bazı araçlar orta refüjden geri dönmek zorunda kaldı. İş yerlerinin önleri suyla kaplandı. Park halindeki araçların yağmur suları arasında kaldığı görüldü. Vatandaşlar kadar yağmurdan etkilenen hayvanlar da otobüs duraklarına sığındı. Ankara’ya deniz getirdi(!) Melih Gökçek, seçimlerden önce tam gaz propaganda yaptığı dönemlerde “Ankara’ya deniz getirecem” diye haykırmıştı. Bizler de inanmamıştık. Başgan Gökçek, elinde olmayan imkanlardan dolayı ilk kez sözünü tuttu; yağan sağanak yağışlar sonrasında Ankara adeta sular içinde kaldı. Vali Mutlu vs. Melih Gökçek Yeryüzünde sağanak yaşandığı gün Ankara Batıkent metrosunu su bastı. Metroda yaşanan durum karşısında halk şemsiyelerini kullanmak zorunda kaldı. Aldığımız duyumlara göre; Ankara’ya yüzen metro getiren Gökçek, Vali Mutlu’nun yüzen minibüslerini kıskanmış.
18SORU Erdi Bulut Öğrenci/BURSA
Kanada’da elektrik iletim hatlarını kontrol eden görevliler, büyük bir siyah ayıyı, 10 metrelik elektrik direğinin tam tepesinde uyuyakalmış buldu. Görevliler, ayıyı uyandırıp çalışmalarına devam etmek istedi, ancak uyku sersemi ayının telaşa kapılıp yere düşebileceğini hesap ederek bundan vazgeçip aynın uyanması beklendi.
Yeni güvenlikler; Köpekbalıkları Bir diğer söylenti ise Melih Gökçek’in Marmaray’a çok özendiği… Ankara’da deniz olmadığı için Marmaray yaptıramayan Gökçek, “Madem denizin altına metro yapamıyoruz. O zaman metroya denizi getiririz” demiş. Yüzmeyi bilmeyen vatandaşın girmesinin tehlikeli olduğu Ankara Batıkent metrosunun yeni güvenlikleri de köpekbalıkları oldu. Gökçek’le her şey mümkün Metroyu su basmasının ertesi günü, Melih Gökçek’in ağaçları katlederek
yaptırdığı duble yol çöktü, tek şerite düştü. Yağmur, Gökçek’in hırsız olduğu gerçeğini tekrar gün yüzüne çıkardı. Yol yaparken bile malzemeden çalmışlar… Her sokağa bir plaj Ankara’da birçok yolun çökmesi üzerine ortaya çıktı ki Melih Gökçek, yağmur yağınca açılan asfalt yapmış. Bununla da yetinmemiş, dünyada bir ilki gerçekleştirmiş. Krater gölüne dönüşen yol yapmış. Deniz olmayan Ankara’nın yeri üstü sularla kaplanın-
ca her sokağa bir plaj şart oldu. Melih Başgan sessiz… Ankaralılar, Başkan Melih Gökçek’i beğenmezler de İstanbul’un Kadir Abi’si varsa, Ankara’nın sokağın ortasına şelale yaptıran Melih’i var. Melih Gökçek, Ankara’ya deniz getirememenin acısıyla metroya akvaryum yapacakmış. Bu da akvaryumun ilk adımı. Yaşanan olaylar sonrasında, aynı zamanda Twitter popisi olan Gökçek’ten uzunca bir süre haber alınamadı. Ya Batıkent’in çöküşünü ya da yüzünü yerden kaldıramadı…
Son durak yakındır Usta
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde, restorasyonu tamamlanan Ortaköy Mecidiye Camii’nin açılışını yapmak üzere Ortaköy’e geldi. Açılışa Erdoğan’ın yanı sıra Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de katılır-
Bolivya’da bir milyon küp tuzdan dünyanın ilk tuz oteli inşa edildi. Yataklarından restoranına kadar her yerin tuz küpleriyle kaplı olduğu otelde gerçekliğine inanmakta zorlananlar dahil duvarları yalamak kesinlikle yasak. İlk tuzdan otel, Güney Amerika ülkesi Bolivya’nın, tuz gölü yakınlarında inşa edilmiş.
ken, trafiğin aksaması çevredeki vatandaşları isyan ettirdi. Ortaköy’deki yoğun trafikte kalan sürücüleri şaşırtan bir de görüntü vardı. Erdoğan’ı karşılamak üzere Ortaköy’de oluşturulan konvoyda, otobüslerin güzergah bölümünü gösteren ekranda, “BÜYÜK USTA” yazısı yer aldı. Yazı sosyal medya kullanıcıları tarafından alay konusu yapılarak Twitter’da paylaşıldı. TOPLUM
Gelenekleri bozan elbet cezalandırılacaktır 1. En sevdiğiniz erdem? Hoşgörü 2. Başlıca özelliğiniz? Kötü durumlar karşısında pozitifligimi koruyabilmem 3. Mutluluk nedir? Farkında olmak 4. Mutsuzluk nedir? Hastalıklar 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Ufak yalanlar 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kindarlık 7. En sevmediğiniz şey? Sözümün kesilmesi 8. En sevmediğiniz kişiler? Faşistler 9. En sevdiğiniz iş? Nette gezinmek 10. En sevdiğiniz şair? Özdemir Asaf 11. En sevdiğiniz yazar? Dostoyevski 12. Kahramanınız? Sanço Panza 13. Kadın kahramanınız? Şafak Pavey 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Gri ve lacivert 16. En sevdiğiniz yemek? Patates kızartması 17. En sevdiğiniz düstur? Adaletin gecikmesi adaletsizliktir 18. En sevdiğiniz söz? Bütün insanlar eşittir ama bazıları daha eşittir
Duvarı yalamayınız
Giresun Arpacık köyünde öyle bir gelenek var ki bu geleneği bozmak isteyenlerin başına gelenler korkutuyor (!)Köyün kurucularından olduğu rivayet edilen ve türbesi bulunan Ocak Dede’nin yasaklarına uyuluyor. Zaman zaman gelenekleri ve yasakları çiğnemek isteyenlerin ise başına hastalık, kaza, sakat çocuk gibi çeşitli
hadiseler geldiği ileri sürülüyor. Ocak Dede’nin vasiyeti nedeniyle köyde acı biber, soğan, sarımsak hatta patlıcan gibi birçok sebzeler ekilemiyor. Bunun yanı sıra köyde yüzyıllardır tavuk, kaz, ördek gibi kanatlı kümes hayvanları yetiştirilmediği gibi bu gelenekleri bozmasından korkulduğu için de başka köylerden kimseyle evlenilmiyor. TOPLUM
Satılık otoyol Bursa-İzmir karayolunun yaklaşık 10 metresinin, babasına ait tapulu tarladan geçtiğini iddia eden Mehmet Sait Bademlioğlu, araziyi satılığa çıkardı. Başvurulardan sonuç alamadığını söyleyen Bademlioğlu 1040 metrekarelik arazisi için “Yasal hakkımı kullanıp satmaya niyetim var. Taliplisi olursa görüşelim” diye konuştu.
İşte dünya şehri İstanbul
Hayvanseverlerin sevgisi soyadlarında ‘Av yasaktır’ tabelaları ile donattıkları Rize’nin İkizdere ilçesi Meşeköy köyünde yıllardır yaban hayatı ile iç içe yaşayan köylülerin hayvan sevgisi soyadlarına da yansıdı. Köyde yaşayanların yüzde 80’inin soyadı Horoz, Kurt ve Tilki’den oluşuyor. Köy muhtarlığı aldığı kararla yıllardır köyde ve çevresinde av yasağı uygulaması sürdürüyor. Hayvansever olarak bilinen köyün dört bir tarafındaki av yasağı tabelalarında ‘kesinlikle her türlü kara avı yasaktır’, ‘yaban tavuğu ve horoz avı yasaktır’, ‘kesinlikle balık avlamak yasaktır’ uyarıları dikkat çekiyor. Köyün yakınlarına kadar inerek dolaşan yaban hayvanları da rahatsız edilmeden uzaktan izleniyor. toplum