TOPLUM
02
18 Haziran 2014
657 bin ağacı keserek gelen medeniyet... Çocuk felci salgını Türkiye’ye geliyor
İstanbul’a yapılmak istenen 3. havalimanı ile ilgili skandallar bitmiyor. Bu kez de 3. havalimanı projesinin resmi ÇED raporunda 657 bin 950 ağacın kesileceği ortaya çıktı. Geçtiğimiz hafta da göllerin kurutulacak olması ile gündeme gelen 3. havalimanı projesi; rant için Kuzey Ormanları’nı yok ediyor, göllerle birlikte canlıların da yok olmasına neden oluyor.
İstanbul Tabip Odası, Türkiye’nin çocuk felci salgını tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu duyurdu. Suriye’de hastalığın yeniden ortaya çıktığını belirten Tabip Odası, hastalığın görüldüğü bölgelerden gelen göçler nedeniyle hastalığın Türkiye’de de yayılma riski olduğunu vurguladı. “Hastalığın bulaşıcılığının yüksek olması nedeni ile saptanan her vaka başına 100 ila 1000 saptanamayan vaka olduğunu” hatırlatan Tabip Odası, aşılama kampanyalarında tam başarı sağlanamadığını da belirterek; hükümete, vatandaşlara ve sağlık çalışanlarına çağrıda bulundu. toplum
sitesine koyulan 3. havalimanı projesi ÇED raporu, çevre felaketinin İstanbul’da Kuzey Orman- boyutlarını ortaya koydu. ları’nın bulunduğu bölgeye yapılacak 3. havalimanı projesinde DOĞA KATLİAMI skandallar bitmek bilmiyor. Geç- ÇED raporuna göre, 3. havalimanıtiğimiz günlerde, 3. havalimanı- nın hafriyat çalışmaları doğal ekonın yapılacağı bölgedeki 70 kadar sistemi ortadan kaldıracak. Raporgölün tamamen kurutulması ile da ortaya konan diğer geçekler ise gündeme gelen projede bu kez de, şöyle: 70 adet canlı yaşamı barınresmi ÇED (Çevresel Etki Değer- dıran göller, göletler yok olacak. İslendirme) raporunda 657 bin 950 tanbul’a su sağlayan barajların suyu azalacak ve kirlenecek. Bölgedeki ağacın kesileceği ortaya çıktı. araç trafiği % 120 artacak. Çevre kirlenecek. Bu kirlilik sulara karı657 BİN 950 AĞAÇ KESİLECEK 3. havalimanı projesinin yeni ortaya şacak. Kuşların göç yolu kapanacak. çıkarılan resmi ÇED raporunun detaylarına göre; 657 bin 950 ağacın TEPKİLER DİNMEYECEK kesileceği, 1 milyon 855 bin 391 AKP’nin rant için çevre katliamı ağacın ise taşınacağı belirtildi. Çev- yarattığı projeleri bitmek bilmezre ve Şehircilik Bakanlığı’nın web ken, 3. havalimanı projesi için İstoplum sanem deniz kural
Alkol yasağı kapsamlı oluyor
Geçtiğimiz yıl başlayan ve 22:00-06:00 saatleri arasında alkol satışını yasaklayan düzenleme, alkol reklamlarının yasaklanması ve tabela düzenlemesiyle daha kapsamlı bir biçimde uygulanmaya başlıyor. Yasayla birlikte televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik kliplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek. Bu ürünlerin kullanılmasını, satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. İş yerlerinin içinde veya dışında reklam ve tanıtım içeren her türlü tabela kaldırılacak. Bu hükümlere uymayanlara ise 5 bin liradan 200 bin liraya kadar ağır cezalar verilecek. toplum
AKP’nin 3.havaalanının ağaç katliamının resmi tanbul’da Kuzey Ormanları yok ediliyor. Ancak talan projeleri sürerken, bir yandan da ağaçları kestirmemek için yürütülen mücadelelerin örnekleri artıyor. Gezi’nin ardından son olarak Amasya’da halk parklarının petrol istasyonuna dönüştürülmek istenmesine
karşı başlattığı direnişi kazanmış, mahkeme kararı ile petrol istasyonu projesini iptal ettirmişti. 3. havalimanına karşı ise şimdiden başlayan tepkiler AKP’nin bu projeyi tereyağından kıl çeker gibi hayata geçiremeyeceğini şimdiden gösteriyor.
Soğuksu Korusu’na imar izni verildi İstanbul trafik yoğunluğunda dünya 2.si Dünyada yapılan trafik yoğunluk araştırması sonuçlarına göre, Rusya’nın başkenti Moskova yüzde 65 yoğunluk ile birinci sırada yer alırken, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul yüzde 57 yoğunluk ile ikinci oldu. İstanbul’da yoğunluk oranları sabah yüzde 81’i, akşam ise yüzde 127’yi buluyor. Haftalık olarak ele alındığında ise İstanbul’da pazartesi günleri sabah, cuma günleri akşam saatlerinde yoğunluk zirve yapıyor. İstanbul’da en yoğun günlerde trafikte bekleme süresinin 64 dakikaya ulaştığı görüldü. toplum
18 haziran çarşamba 2014
AKP hükümeti eliyle sit alanlarının rant için imara açılması sürüyor. İstanbul’da Küçükçekmece Gölü’nün doğu kıyısında yer alan ve 1. derece doğal sit alanı olan Soğuksu Korusu’nun bitişiğindeki yeşil alana konut ve AVM yapmak üzere hafriyat çalışmaları başladı. “Cennet Koru” adlı lüks rezidans projesi kapsamında, top sahası olarak kullanılan ve 3. derece doğal sit alanı olan araziye 13 katlı bloklar inşa edilecek. Belediye Başkanı Temel Karadeniz’in duyurduğu düzenleme
kapsamında tarihi koru ve bitişiğindeki yeşil alan imara açılıyor. İmara açılma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir sene önce hazırladığı “Soğuksu Mevkii I ve III. Derece Doğal Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı”yla mümkün oldu. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Sami Yılmaztürk, projenin bir “kent suçu” olduğunu belirterek “Bu, koruma ilkesinin mantığına aykırıdır. İnşaat yapılmak istenen yer bölgenin bugüne kadar korunabilmiş tek yeşil alanıdır” dedi. TOPLUM
sayı: 139
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan onur toper Emre başar kara Fatma çakır Gülçin Şermeti ışıl demir Burak kiper ebru kaya
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz oğuzhan türk
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Başına mermer düşen çocuk öldü
Türkiye’nin gündemine oturan çocuk ölümleri sürüyor. Geçtiğimiz hafta, bu kez de İzmir’den bir çocuk ölümü haberi geldi. İzmir’in Çeşme ilçesinde, anaokulunun kapandığı gün götürüldüğü pasajda 5 yaşındaki Yusuf Sancak’ın üzerine süs havuzunun mermer çanağı devrildi. 16 Eylül Anaokulu öğrencisi 5 yaşındaki Yusuf Sancak, ilk karne sevincini yaşadı. Daha sonra annesi ve okul-
Elektronik atıklar ölümcül
Bahçeşehir Üniversitesi (BAÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından Dünya Çevre Günü kapsamında hazırlanan rapora göre, Türkiye, içerisinde çevre ve insan sağlığına zararlı maddeler barındıran “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyalar”ın (AEEE) toplanması ya da bertaraf edilmesi konusunda Avrupa’nın oldukça gerisinde yer alıyor. Rapora göre, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kişi başı yıllık toplanan AEEE miktarı 17 kilogram iken, Türkiye’de bu yıl toplanması planlanan AEEE miktarı, kişi başına 0,3 kilogram olarak hedeflendi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2012 verilerine göre, Türkiye’de yılda 537 bin ton e-atık ortaya çıkıyor ve bu oranın 2016’da 3 katına çıkması bekleniyor. İçerisinde kobalt, baryum, civa, berilyum, krom, kurşun ve arsenik gibi 40’tan fazla hammadde bulunduran AEEE’ler, düzgün şekilde yok edilmediğinde ya da toprağa karıştığında çevre ve insan sağlığına ölümcül olabilecek ciddi zararlar veriyor. TOPLUM
dan arkadaşları ile oyun salonuna giden Yusuf, salonun bahçesinde bulunan süs havuzu ile oynamaya başladı. Burada bir metrelik sütun üzerinde duran süs havuzunun mermer çanağına asıldı ve üzerine devrilen mermer çanağın başına çarpması sonucu ağır yaralandı. Tedaviye alınan 5 yaşındaki Yusuf Sancak, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. toplum
GUNCEL
03
18 Haziran 2014
Erdoğan’ı sakın seçme
Cumhurbaşkanlığı adayları seçimlere haftaların kalması ile birlikte tek tek açıklanmaya başladı. CHP ve MHP çatı adayları olarak Ekmeleddin İhsanoğlu olurken, AKP sessiz kalmaya çalıştı. Erdoğan’ın aday olmayabileceği söylenirken, Arınç “AKP kimi aday gösterse seçilir” dedi. Ancak toplumun büyük bir kesmi Tayyip’i seçmek için değil, sandıkta hesap sormak için birleşmiş durumda.
Lice’de 2 kişi hayatını kaybetti, sizce barış süreci tehlikeye girdi mi? Efkan Ala İçişleri Bakanı
Biz görevimizi yapacağız Bize düşe pozitif bir dil kullanmak. Sabote edilmemesine izin vermemek. Her şey olabilir, uluslararası hesaplar, değişik aktörler devreye girebilir. Biz görevimizi yaptığımız sürece bunların hiçbir önemi de yok. Yalçın Akdoğan Başbakan baş danışmanı
Seçim için kozları
Bu mesele ciddi şekilde çözüm yoluna girmişken yaşanan lüzumsuz gerilim olayları olarak görüyorum. Yani örgütün özellikle Cumhurbaşkanlığı sürecinde bu tür hamleleri koz olarak kullanmak istediğini anlıyoruz. güncel Elif karan
iflasın eşiğinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilerliyor.
Kimin Cumhurbaşkanı olamayacağı konusu çok net AKP’nin sansürle, şiddetle, tehditle baş edemediği halk, Erdoğan’a direnme noktasında bir araya gelerek Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekliyor. Mecliste grubu bulunan partiler başta olmak üzere halkın Cumhurbaşkanı’nın kim olması gerektiği konusundaki tartışmalar ülkenin gündemi. AKP henüz adayını açıklamasa da, açıklanan adaylar kimi çevrelerde hayal kırıklığı yaratsa, kimi çevrelerce kapsayıcı bulunarak olumlansa da, toplumun geniş bir kesiminde “Erdoğan’a oy yok” fikri netleşmiş durumda.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken, Başkanlık sistemi Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek de getirerek kendi diktatörlüğünü Ağustos ayında gerçekleşecek seçimsağlama almaya çalışan Erdoğan’ın lerin en önemli unsurlarından birisi adaylığı daha resmiyet kazanmadan yasa değişikliği ile bu seçimlerde ilk tepki toplamaya devam ediyor. Gezi kez Cumhurbaşkanı’nın halk taraDirenişi, kadın cinayetleri, Soma, Li- fından seçilecek olması. Sandıkla ce, polis şiddeti ile öldürülen gençler, geldiğini, 13 gencin emri ile öldüyolsuzluk ve rüşvet dosyaları üzerine rülmesinden, Soma’daki madencilere bir de MİT kontrolünde Tırlar do- tokat atacak cüretti kendisine sandılusu silah taşınan IŞİD’in Irak’taki ğın verdiğini iddia eden Erdoğan’ın ilerleyişi eklenince Erdoğan’ın siyaseti iktidarı bir kez daha halk tarafından sınanacak. Gezi Direnişi ve yolsuzluk operasyonları ardından gerçekleşen yerel seçimlerde %45’lik oy oranları ile deyim yerinde ise evde tuttuğu %50’yi sandığa götüremeyen Muhalefet el yükseltti AKP’ye bu seçimlerde halkın nasıl bir Yerel seçimlerde ortaya çıkan iki kucevap vereceği merak konusu. Ancak tupluluk cumhurbaşkanlığı seçimleyerel seçimlerde sandıklarının başın- rinde de kendini gösteriyor. Ancak da CHP, MHP, Sosyalist aday deme- yerel seçimlerde AKP’ye karşı bir araden, AKP’ye oy vermeyenlerin oluş- ya gelen partiler Cumhurbaşkanlığı turduğu koalisyon, oylarına sahip seçimlerinde daha da atak davranarak, çıkarak Cumhurbaşkanlığı seçimle- toplumun büyük bir çoğunluğunun rinin de nasıl geçeceğinin sinyalle- oy verebileceği bir adayı çıkarmak rini verdi. Seçimlere katılım için harekete geçti. CHP ve MHP oranı, Gezi’den bu yana haftalarca süren görüşmelerle, pek meydanları dolduran çok siyasi parti ve demokratik kitle halkın oranı, milyon- örgütü ile gerçekleştirilen temaslar ların kendi hayatlarına sonucunda, toplumun büyük bir ve ülkenin geleceğine kesiminin de fikrini alarak çatı adadair karar vermek yını açıkladı. Sırf bu görüşme turları, için elindeki tüm “Halkın adayı kim olmalı” sorusuimkânları seferber nun ortalarda dolaşması bile AKP ederek hareket tarafından Erdoğan’ın buyrukları ettiğini göster- altında el pençe divan durması bekmeye yetti. lenen halkın desteğini kazanmaya yetmiş görünüyor. Zira CHP ve MHP’nin çatı adayı ardından,
aylardır adaylarının “Erdoğan” olduğunu söyleyen AKP’liler geri vitese takarak, “AKP kimi aday gösterse seçilir” propagandası yapmaya başladı. AKP faşizm dedikçe, halk demokrasi diyor AKP’nin hem iç hem dış siyasette iflasın eşiğine geldiği ortada. Tır tır silah taşınan IŞİD’den tek farkı, Erdoğan’ın boğaz kesmektense, gaz bombaları ile halkı öldür emri vermesi. 301 Somalı madencinin göz göre ölüme terk edilmesinin ardından, madenci yakınlarını tokatlayacak cüreti bulan bir Başbakan’ı, bir de Cumhurbaşkanlığı koltuğunda görmek istemeyen halk, il il AKP’ye ve onun politikalarına karşı gösterdiği direnişi sandıklara taşıyacak gibi görünüyor. Adaletin, temel demokratik hakların, yaşam haklarının, AKP’nin ayakları altında ezildiği bu günlerde, geleceğine sahip çıkan halk Erdoğan’ın seçilmemesinin bile çok büyük bir başarı olduğunun farkında. Pek çok seçmen açısından, 15 yaşında çocuklara vur emri veren, IŞİD gibi terör örgütlerine MİT denetimiyle silah taşıyan, 301 işçiyi yerin altına gömüp “fıtrat” diyen bir Başbakan’ın, almayacağı her oy, demokrasi için atılmış bir adım olacak. Yerel seçimlerde sonuçlar açıklanana kadar evlerine dönmeyen, sandığını bekleyen, söz hakkına sahip çıkan halk, yerel seçimlerin ardından iktidarını kaybetme korkusuyla emin adımlar faşizm yolunda ilerleyen Erdoğan’a karşı, demokrasi demekte, “Erdoğan’a sakın seçme” demekte kararlı.
İlk adım ateşkes, İkincisi, sürecin gerektirdiği yasal adımlarının atılmasıydı. Ne yazık ki AKP hükümeti bununla ilgili somut bir adım atmadı. Bu sürecin bozulmasını, genç fidanların toprağa düşmesini istemiyoruz. Ertuğrul Kürkçü HDP Eş Genel Başkanı
Kurşuna dizildiler Devlet ile Kürt halkı karşı karşıya geldi ve kurşuna dizildiler. Bunun üzerini hiçbir bayrakla örtemezsiniz. O bayrağın altından cinayet, kanlı bayrağı bir baskı aracı olarak kullanmaya çalışmayın. Sezgin Tanrıkulu CHP Genel Başkan Yardımcısı
Çözüm sürecini etkilemez Bu olayın çözüm sürecini etkilemeyeceğini düşünüyorum. Yeniden bir çatışmanın fitilini ateşlemeyeceğini düşünüyorum. Ateşlememesi lazım. Bunları önlemekte bizlerin görevi, siyasetçilerin görevi. Melda Onur CHP’li Vekil
Çözüm süreci makyaj Bu manzaraya baktığınızda bu barış sürecinin, çözüm sürecinin çokta başarılı yürümediği, biraz makyaj süreç olduğu temelli olmadığı çıkıyor ortaya. Onun için bir çözüm sürecinin artık bir an önce toparlanmalı. Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı
İmralı canisi serbest kalırsa demokrasi güçlenecek, teröristler siyasete taşınırsa özgürlük yaygınlaşacak, silahlar değil fikirler konuşursa Türkiye’yi kimse tutamayacak; öyle mi? Batsın senin çözümün, barışın.
iddiaya inanmamış olacak ki çatı adayının çıkarılış sürecine dair ithamlarına devam etti. Arınç: “Bahçeli ve Kılıçdaroğlu kapı kapı dolaştılar, binde bir oy alan partilere bile gittiler. Sonunda iki partimiz bir isim üzerinde anlaşmış gibi görünüyor. MHP de bu şahıs ile ilgili itiraz yok ama CHP’de saygı sınırlarını da aşabilen tepkiler var. MHP tabanı bu şahsı destekleyebilir ama CHP tabanında aleyhine çalışabilecek isimler bile olacaktır. Aday olarak bu kesinleşecekse en az 20 milletvekilinin bu kişiyi aday olarak göstermesi gerekir ve kendisinin de bunu kabul etmesi gerekir. Sayın İhsanoğlu’nun bu durumdan sevinçli olduğu görülmektedir” dedi. GÜNCEL
Can Ersoy EHP merkez komite üyesi
Provokasyonlar son bulmalı İnsanların ölmeye devam ettiği bir barış süreci olmaz. Bunlar AKP’nin provokasyonlarıdır. AKP hükûmeti de barışın önündeki engellerden biri olduğunu açıkça beyan etmiştir. AKP’nin provokasyonları son bulmalıdır. Mehmet yıldırım Medeni Yıldırım’ın ağabeyi
Kadın katilinden Cumhurbaşkanı olmaz 14 Haziranda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Ankara’da dernekler ve vakıflar ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri için toplantı düzenledi. CHP’li bir aday önermeyeceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, seçimler için farklılıkların değil ortak noktaların öne çıkarılması gerektiğini söyledi. Konuşmacılar da Cumhurbaşkanının olabilecek en geniş çevreyi kucaklaması gerektiğini vurguladı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Gülsüm Kav, “Hepimiz konuşmamıza ‘Cumhurbaşkanını halk se-
Gençlerin ölmesini istemiyoruz
Barışınız batsın
Arınç buyurdu: AKP seçilecek Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında “Bizim hem konsolosluk görevlilerimizle hem de şoförlerimizle irtibatımız var” dedi. Arınç’ın “Konsolosluğumuz Irak Hükümeti tarafından korunmadı” açıklaması akıllara kaçarak Musul’u terk eden Irak askerlerini getirdi. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair konuşan Arınç, çatı adayını değerlendirirken AKP’nin saldırgan tutumunu kullanmayı ihamla etmedi. Arınç: “AK Parti Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacaktır. Ak Parti kimi aday gösterirse milletimiz onu seçecektir” dedi. Kendisi de bu
Sebahat Tuncel HDP Eş Genel Başkanı
çecek’ diye başlayıp buna önem veriyorsak, halkın adayını, “anonim” bir adayı düşünmeliyiz. Cumhurbaşkanının Tayyip Erdoğan olmaması zaten en büyük avantaj olacaktır, bütün toplum için ve kadınlar için. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız” dedi. AKP’nin ve Erdoğan’ın kadın düşmanı politikaları karşısında mücadele yürüten Platform’un Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kadınlarının adayının kim olacağı konusunda da adayların açıklanması ardından da meydanlarda olacak. GÜNCEL
Yorum yapmayacağım Ben bu soruya cevap vermesem, vermeyeceğim. Ben çözüm süreci ile alakalı hiçbir yorum yapmak istemiyorum. Çözüm süreci ile ilgili görüş belirtmek istemiyorum.
Gülay Göktürk Bugün yazarı
Çözümü sıfırladılar Ateşle oynuyorlar. AK Parti’nin bir buçuk yıldır o milyonları çözüm sürecine psikolojik olarak hazırlamak için yaptığı kitle çalışmalarını birkaç ayda sıfırlamak için daha iyi bir yol bulamazlardı gerçekten de!
GUNCEL
04
18 Haziran 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Sorunların kökü
Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı. Bu sefer muhtarlık seçimleri imkanı da yok. Mecburen Türkiye çapında bir seçimle karşı karşıyayız. Sol bu durumdan hiç hoşlanmıyor. Çünkü en başında herhangi bir meseleyi bütün ülke ölçeğinde ele almak prensibinden çok geri düşmüş durumda. Bir meseleyi bütün ülke ölçeğinde ele aşmaya başladığınızda her şey sırasıyla önünüze gelir. Kimle ittifak edeceğinizi düşünmeye başlarsınız. Bizim solun ise böyle bir problemi yoktur. Her seçimde büyük bir kibirle kendi dışındakileri ne kadar beğenmediğini anlatır. Sadece ittifak edilecek. Zaten herkes birbirini tamamen beğense aynı parti içinde olunurdu. Sonuç olarak eğer ittifakları düşünürseniz Kürt hareketiyle de ne yapacağınızı düşünürsünüz. Bu sizi sosyalistlerin yanı sıra bütün demokratlarla birlikte olabilme noktasına getirir. CHP ile olacak durumu düşünürsünüz. CHP tabanına nasıl seslenebileceğinizi düşünürsünüz. AKP tabanıyla nasıl bir temas kurabilirim diye düşünürsünüz. Çünkü bizler bir avuç sömürücü dışındaki bütün toplumla temas kurabiliriz ve kurmalıyız. Bu sorunları önümüze koyarsak politikleşebiliriz. Bu sorunları önümüze koymazsak zaten herhangi bir sorunumuz olmayacak. Yaz da gelmiş durumda. Herkes kamplarına koşacak, festivallerine koşacak, panellerine koşacak. Kendi kimliklerini ihya edecekler. Solcu olmayı bir kültürel kimlik olmaya indirgemekle gurur duyacaklar. Siyasal düşünmekten uzaklaşacaklar ve yaz bitince tam bir nihilist olarak yurda dönecekler. Seçimlerde bu kadar düşük oy aldığımıza çok üzülecekler. Herkes kendine kızacak ama bir dahaki seçimlerde yine aynı şeyi yapılacak. Şunu çok net bir şekilde söylemek istiyorum. Solu apolitikleştiren en büyük neden seçimler sürecini dikkate almamasıdır. Burada seçimleri kazanmaktan söz etmiyorum. Söz etmek istediğim seçimlerin zorluğuna göğüs gerebilmektir. Onun zorluğunu görebilmektir. El yumruğu yemediği için kendi yumruğunu balyoz zannetme psikolojisinden çıkabilmektir. İnsanları ikna etmek çok zordur ama şarttır. İkna olmadan olmaz. Zannedildiği gibi halkımız cahil falan değildir. Kandırılmamaktadır. Halkımız kandırılıyor diyenler kendini kandırmaktadır. Her şey bir yanılsama ya da bir rüya değildir. Sosyalizm düşüncesi insana bir sorunun köküne inmeyi ve ısrarla o sorunun içsel mantığını kavramayı öğretir. Bizim sol bunu yapmadığı için herkesi kandırılmış olarak görüyor. Bir süre sonra madem herkes kandırılıyor o zaman ben de birilerini kandırayım diyerek bu türden zayıf örgütlenme ilişkilerine giriyor. Hadi gelin kampa gideceğiz, pikniğe gideceğiz deyip insanlar çağırılıyor. İnsanlar da “ne kadar güzel siyaset değil kampmış, piknikmiş” deyip geliyorlar. Bizimkilerde de bu kandırılmışları daha da kandırıp solcu yapıyor. Herkesin kandırıldığını sananların sonu budur işte. O da kandırmaya kalkışır. * Bunlar bizim derdimize deva olamaz. Sosyalizm fikri saklanacak, utanılacak ya da perdelenmesi gereken bir fikir değildir. Kafa kol ilişkilerine ihtiyaç duymaz. Dibine kadar kamp-piknik-konser-festival sosuna bandırılması gerekmez. Sosyalizm siyaseti kendini açık açık ortaya koyar. Seçimlerde ortaya koyar. Taksim’i kazanma mücadelesinde ortaya koyar. Gezi Direnişi’nde ortaya koyar. Forumlar’da ortaya koyar. Eğer koymazsa apolitikleşecek ve kendisini kültürel kimlik katına düşürecek demektir. hakanozturk17@gmail.com
Çatı adayın ismi Ekmeleddin İhsanoğlu
Muhalefetin haftalardır hazırlandığı ‘çatı aday’ formülünün ismi netleşti. Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli’ye Ekmeleddin İhsanoğlu ismiyle gitti. MHP İhsanoğlu’na yeşil ışık yakarken iktidardan gelen ilk tepkilere göre AKP’liler Başbakanlarının kazanacağından emin. HDP ise İhsanoğlu ismine yakın durmayarak kendi adaylarını açıklamaya hazırlanıyor. İstanbul HÜLYA SAY
İlk defa halkın seçimiyle yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri uzun süredir iktidar ve muhalefet kanadı açısından tartışılıyordu. İktidarın adayı olarak en güçlü ihtimal -resmi bir açıklama henüz gelmese de- Başbakan Erdoğan gibi görünüyordu. AKP’liler Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin her sözü geçtiğinde Başbakanlarının Köşk’e çıkacağından emin ifadelerle konuşuyor, Başbakan Erdoğan’dan başkasına ihtimal vermiyordu. Muhalefet kanadının adayı ise netleşen ilk Cumhurbaşkanı oldu. CHP açıkladı MHP yeşil ışık yaktı Muhalefet kanadı bir süredir Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ‘çatı aday’ formülüyle gitme planında. Kemal Kılıçdaroğlu, günlerdir muhalefet partilerinin kapısını çalarak ortak bir aday için görüşmeler yapıyor. Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli ile yaptığı son görüşmede Ekmeleddin İhsanoğlu ismini sundu. Bahçeli, İhsanoğlu ismine yeşil ışık yaktı ve “Bu isim etrafında da çalışacağımızı belirtmek istiyoruz” dedi. leceğinden emin bir şekilde büyük bir özgüvenle geldi. Şamil Tayyar Ekmeleddin İhsanoğlu kimdir? Twitter’dan “Çatı aday belli oldu. Muhalefetin çatı adayı İhsanoğlu, Başbakanımızı kutluyorum, ha2005-2014 arasında İslam Konfe- yırlı olsun!” tweetiyle kendince ransı Örgütü eski genel sekreterliği Erdoğan’ın zaferini ilan ederken bir yapmış bir isim. İhsanoğlu, İslam başka kendinden emin AKP’li Hüİşbirliği Teşkilatı genel sekreterliği seyin Çelik, çatı aday eleştirisini bir görevini sürdürdüğü geçtiğimiz yıl Temel fıkrasıyla dillendirdi. MuhaleMısır’da yaşanan darbenin ardın- fetin diğer kanadı HDP ise şimdilik dan Erdoğan tarafından sert sözler- temkinli yaklaşıyor. Sabahat Tuncel le eleştirilmişti. İhsanoğlu o dönem ve Pervin Buldan yaptıkları açıklaAKP’liler tarafından Mısır’daki dar- mada İhsanoğlu ismiyle yan yana beye sessiz kalmakla suçlanmıştı. durmalarının mümkün olmadığını, kendi adaylarını çıkararak kendi deİlk gelen tepkiler mokratik hatlarını belirleyeceklerini, AKP’nin muhalefetin adayına ilk 2. turda durumu yeniden değerlentepkileri yine Başbakanlarının seçi- direceklerini belirttiler.
İhsanoğlu yarım saatte TT oldu Öte yandan İhsanoğlu isminin açıklanması sosyal medyanın da gündemine oturdu. Ekmeleddin İhsanoğlu ismi Twitter’da kısa süre içerisinde önce Türkiye’de ardından Dünya’da TT oldu. İhsanoğlu’nun ismiyle onlarca sahte hesap da oluşturuldu. Seçimler yaklaştıkça İhsanoğlu’nun muhalefet ve iktidar kanadında ne gibi gelişmelere yol açacağı ve seçimlerde nasıl bir sonuç elde edeceği ise şimdiden merak konusu.
HSYK Yaz Kararnamesi HSYK’nın yaz kararnamesi geçen hafta gece yarısı yürürlüğe girdi. HSYK’da istifa getiren kararnameyle hâkim ve savcıların beşte birinin yeri değiştirildi. 17 Aralık operasyonunda imzası olan kimi savcı ve hakimler başka yerlere atandı. Ergenekon ve Balyoz davalarında sanıkların tahliyesi yönünde oy veren hakim ile 28 Şubat davasında tahliye kararlarına imza atan hâkim ödüllendirildi. Adana’da MİT TIR’ları ile ilgili casusluk soruşturmasını yürüten Adana Başsavcıvekili Ali Doğan, İstanbul
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin Musul Konsolosluğu, kenti ele geçiren Irak Şam İslam Devleti Örgütü’nün hedefi oldu. 900’den fazla militanla düzenlenen baskında, Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu 49 konsolosluk personeli ve aileleri, rehin alındı. Bu olayın ardından konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Kimse kudretimizi sınamaya kalkmasın” dedi.Türkiye ne zaman bir dış tehditle karşı karşıya gelse aynı nakaratı tekraralayan Dışişlerinin derin stratejisti son yaptığı açıklama ile yüreklere su serpmeyi başardı. İnsanların, kurşuna dizilmelerini, 5 günde 800 bin kişi yerinden edilmesini peş peşe gelen katliam haberlerini, öte yandan Türk konsolosluğu işgal edilip 80 vatandaşımız teröristlerce rehin alınmasını kaos olarak açıklanmayacağını ısrarla savunan, AKP hükümetinin derin stratejisti Davutoğlu haftaki OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştur.
Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine atandı. 17 Aralık operasyonunu başlatan isimlerden olan İstanbul Savcısı Mehmet Yüzgeç ise Kahramanmaraş’a düz savcı olarak gönderildi. Mavi Marmara davasında İsrailli generaller hakkında tutuklama kararı veren Ümit Kaptan Bakırköy’e düz hakim olarak atandı. Hrant Dink davasında “örgüt var” diyen Hikmet Usta da tenzili rütbeyle Büyükçekmece Adliyesi’ne düz savcı olarak gönderildi. GÜNCEL
Avusturya’da Erdoğan krizi Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) tarafından düzenlenecek olan derneğin 10’uncu yıl kutlama şölenine davet edilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkeye gelişi tartışmalara neden oldu. Dernek yetkilileri şölen yapmak için yer bulmakta zorlandıklarını ve müracaat ettikleri tüm kapıların yüzlerine kapandığını söyledi.Öte yandan Avusturya İçişleri Bakanı Sebastian Kurz’un “Erdoğan’ı açıkça uyarıyorum: Avusturya toplumunu bölemez.Entegrasyon hassas bir mesele. Yanlış bir konuşma bizi geriye götürür ve iklimi zehirler.Erdoğan’ın buradaki Türklere ‘Almanca öğrenin ve Avusturya’ya sadık kalın’ gibi doğru şeyler söyleme sorumluluğu var. Ama Almanya’daki gibi bir konuşma olursa bu, buradaki Türklerin zararına olur” dediği öğrenildi. Başbakanın konuşma yapacağı gün Avusturya’da faaliyet gösteren bazı Türk sivil toplum kuruluşları protesto gösterilerine hazırlandıkları belirtildi. GÜNCEL
GUNCEL
05
18 Haziran 2014
Polis ‘kuş avlar’ gibi insan öldürüyor
Yine bir çocuk yine 15 yaşında
Sibel Uzun
AKP IŞİD testi
UYANIŞ
Musul veya Irak konusu dünya genel siyasetine bakılarak anlaşılabilir. En temelde kapitalistlerin kaynak yaratma sorununa Ortaoğu’daki pazar imkânları ile çözüm bulmak istemesi ve ortaya çıkan son durum diyebiliriz. Kaynak ararken halklar arası ayrımcılık hiç çekinmeden kullanılan bir koz oldu. Türkiye de bu zincirin en sıcak parçalarından biridir. Türkiye’de Kürtlere karşı IŞİD ile oynamaktan asla geri durmadı. Amerika hesaplarında Irak’tan alacağını alıp çıkacaktı. Ama çok büyük bir hezimete uğradı, büyük kayıplar vererek paçasını kurtarabildi. Şimdi ben iç işlerinize karışmıyorum tutumu ondandır. Mısır’da, Libya’da, Suriye’de de Irak dersini almış bir emperyalist olarak hareket etti. İçerdeki çarpışmalardan fırsatları kollayarak kendine bir yol bulmaya çalıştı. Yoksa Türkiye’nin kırmızı çizgi diye koyduğu rehine konusuna aldırmadan adımını atardı. Irak’ta Saddam’dan sonra, Suriye’de Esad ile Şiiler üzerinden Sunniler’e uyguladıkları zulüm IŞİD olarak karşılarına çıktı. Bu yüzden her şeyden önce emperyalist siyasetin yarattığı zulüm konuşulmalıdır. Halklara uygulanan ayrımcılık konuşulmalıdır. Halkları hiç çekinmeden birbirine kırdıranlar konuşulmalıdır. Bölgede bu zulüm karşısında ayaklanma bir farz haline gelmiştir. Irak’ın son model savaş mekanizması ile donatılan paralı askerleri IŞİD karşısında tuzla buz olmuştur. Söz konusu olan Amerikalı askerleri tuzla buz eden bölge güçleridir. Şimdi hepsi birbirini gösteriyor Maliki Amerika’yı, Amerika Maliki’yi, AKP hem Amerika’yı hem Maliki’yi. Hepsi payelenmekte yırtış yırtış iken şimdi birbirinden sus puslar. Dünyanın olduğu gibi Ortadoğu’nun da en büyük ihtiyacı halklar arası birliğin yakalanarak bu fırsatçı sefil emperyalistlerin Ortadoğu’dan tamamen def edilmesidir. *** Son süreçte Türkiye bölge gücü olma konusunda büyük emperyalistlerden yolunu ayrı çizebileceğini zannetti. Musul’da konsolosluk olması da bölge gücü olma hevesi. Sonuç AKP’liler için kaçınılmaz bir riskti. Dünya ekonomisi sıralamasında koşan bir güç için ufak bir risk. Üstü örtülebilecek bir risk. Son dakikaya kadar hiçbir hareket yapmaması “benim IŞİD’dan torpilim var” düşüncesinden kaynaklı. Rehineleri bir belirsizliğe itmesi ve pazarlıkların kozu olmaya terk etmesi de hala bu güçlerle işbirliğine oynamaya devam edeceğinin göstergesidir. Erdoğan bu aşamada bile Telafer’deki Türkmenlere de “yarısı Sunni yarısı Şia” diyerek en korkunç ayrımcılığı yapmış ve katledilmelerinin üstünü örtmüştür. Tayyip Erdoğan içeride Berkin Elvan’a ağız dolusu nefret saçarken IŞİD’i bölgenin makul unsurları olarak ilan ediyor. Dışarıda makul karşıladıkları bu durum içeride polisin attığı ses bombası ile 15 yaşındaki İbrahim Aras kardeşimizin korkunç bir şekilde ölümüne yol açıyor. *** Güya Ortadoğu’nun modeli olarak İsrail’e “one munite” demişti, Esad’ı durduracaktı, Mısır’da darbecileri püskürtecekti. O da Sunniliğe oynayacaktı. Aslında kılavuzu Amerika’ydı ve başı dertten kurtulmayacaktı. Çok kötü ve görgüsüz bir taklitçiydi. Her türden işbirliğine evet demişti. Sınır boylarında patlayan bombalar, ölümler, Rojava Kürtler’ine IŞİD üzerinden yaptığı katliamcı ayrımcılık ve tırlar dolusu IŞİD’e gittiği açık olan destekler. Erdoğan dilinden düşmeyen Esad düşmanlığı bitti, Mısır’ın darbecisi seçilince kutlama yolladı, şimdi de IŞİD karşısında boynu kıldan ince. Gücü içeride yayın yasağı getirmeye yetiyor. AKP Davutoğlu ağzından “kimse sabrımızı test etmesin” diye diye sonucu bu noktaya kadar taşımıştır. Ortadoğu’da ve Türkiye’deki gelişmelerin ne olacağını kimse hesap etmek istemiyor. İşte AKP’nin test sonuçları. twitter: @sibeluzun_yarin
Polis Akgan öocuğu göverek öldürdü
Iğdır’dan Türkiye’ye girerken yakalanan 17 yaşındaki Lütfullah Tacik adlı Afganistanlı çocuk iddiaya göre, yaşını yanlış söylediği gerekçesiyle Van Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi’ne bağlı Geri Gönderme Merkezi’nde S.O. adlı polis memuru tarafından dövüldü. Tacik, 31 Mayıs’ta beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti. Alınan bilgilere göre olayla ilgili polis memuru S.O.’nun hala ifadesinin alınmadığı öğrenildi. GÜNCEL
Türkiye’de AKP’nin destan yazan polisleri yine ‘kuş avlar gibi’ 15 yaşındaki çocukları katletmeye devam ediyor. Berkin’in ardından polis busefer de 15 yaşındaki İbrahim Aras’ı kafasından ses bombasıyla vurarak öldürdü. Yine polis hedefinde bir çocuk, yine 15 yaşında, yine katliam... Polisler, ‘katil polis’ sloganının hakkını çok güzel veriyor! güncel fatma çakır
len savcı, görgü tanıklarıyla konuştu. Görgü tanığı savcıya vediği ifadede polise “Burada adam öldürüyorsunuz” diyerek tepki gösterdiğini polisin buna karşılık “Biz burada kuş avlıyoruz” cevabını verdiğini söyledi.
Adana’da Seyhan ilçesinde polis, 15 yaşındaki İbrahim Aras’ı kafasından ses bombasıyla vurarak öldürdü. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre herhangi bir gösteri yürüyüşü yada protesto olmamasına karşın, polis akrep tabir edilen zırhlı araçtan kaldırımda yürüyen İbrahim’in kafasına ses bombası attı. Küçük çocuk, kafasının büyük bir bölümü parçalanarak hayatını kaybetti.
BABA FENALAŞTI Silopi Termik Santrali’nde işçi olarak çalışan baba Baki Aras, aldığı haberle sabah saatlerinde geldiği Dağlıoğlu Mahallesi’ndeki evinde oğlunun öldüğünü öğrenerek fenalık geçirdi. Aras, yakınları tarafından götürüldüğü Adana Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı.
EMNİYET ‘ELİNDE BOMBA VARDI’ DESE DE RAPOR ÖYLE DEMİYOR Aras’ın ilk olay yeri tespit ve ölü muayene tutanağı açıklandı. Adana Emniyeti’nin ve bazı yandaş medya organlarında Aras’ın elinde bulunan ses bombasının patlaması nedeniyle yaşamını yitirdiği iddialarına yanıt olan raporda, ellerinde hasar oluştuğuna dair hiçbir bulguya yer verilmedi. “SES BOMBASI SONUCU KAFASI TAMAMEN PARÇALANDI” Ailenin avukatı bu saldırının toplumsal bir olay sırasında yaşandığını ses bombası sonucu kafatası tamamen parçalanan İbrahim’in otopsisinde doktorların da beyin dokularını birleştirmekte zorlandıklarını
İbrahim Aras doktorların da bu güne dair böyle vahim bir olayla karşılaşmadıklarını söylediklerini ifade etti.
mayacaklarını belirten yurttaşlar, Aras’ın cenazesinin üzerini gazete ve bir örtü ile örterek, savcının gelmesini beklemeye geçti. Gelmesi POLİS: BİZ BURADA KUŞ AVLIYORUZ beklenen savcı olay yerine yaklaşık Cumhuriyet Savcısı gelip, inceleme 2,5 saat sonra geldi. Aras’ın cenazeyapmayana kadar cenazeyi kaldır- sini incelemek için olay yerine ge-
Halk 15 yaşındaki İbrahim’e de sahip çıktı 15 yaşındaki Berkin’e sahip çıkan halk İbrahim için de sokaklara döküldü. Bir çok ilde İbrahim için eylemler düzenlenirken İbrahim’in cenazesini Adana’da on binlerce kişi uğurladı. İbrahim Aras’ın cenazesi, öğle saatlerinde Adana Adli Tıp Kurumu’ndan alındı. Ardından yüzlerce araçlık konvoy ile Aras’ın cenazesi, önce vurulduğu yere sonra evine doğru hareket etti. Aras’ın babası oğlunu son kez görmek için kefeni açtı. Oğlunun parçalanmış kafasını gören baba kısa süreli baygınlık geçirdi.
‘Suç örgütü’ delili bulamadılar Taksim Dayanışması’ndan 26 kişinin yargılandığı ve AKP’nin suç örgütü yaratma çabasıyla sürdürülen davanın ilk duruşması Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. 13 saate yakın süren duruşmada, herhangi bir delilin olmamasına rağmen dava 21 Ekim 2014 tarihine ertelendi. Adliye önünde yapılan açıklamada “Hangi mantık Taksim Dayanışması’nı suç örgütü ilan etmiş, hangi hukuk bu kararın altına imza atmıştır. Bu davada asıl yargılanacak olan AKP’dir, Tayyip Erdoğan’dır.” denilerek Gezi’nin yargılanamayacağı vurgulandı. Mücella Yapıcı ve Ali Çerkezoğlu’nun da
bulunduğu 26 kişi “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “Halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma” suçlamalarıyla yargılandı. Yapıcı, kendisini kurtarmak isteyen arkadaşlarının polislerce darp dikkat çekerek iddianamede, gazdan etkilendiği için ‘imdat’ demesinin suç delili sayıldığını söyledi. Çerkezoğlu ise: “Son bir kaç yılımız Başbakanın tüm yeşil alanlara göz diktiği bir manzara ile geçiyor. Biz valinin “Parkı açtık” dediği gün parka gittiğimiz için gözaltına alındık” dedi. GÜNCEL
Darbecilere müebbet hapis 12 Eylül askeri darbesine ilişkin darbeciler dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Şahinkaya’nın yargılandığı davadan müebbet çıktı. Önce ağırlaştırılmış müebbete çarptırılan 2 darbecinin bu cezası mahkemedeki ‘iyi halleri’ gerekçe gösterilerek müebbete çevrildi. Böylece 2 yılı aşkın süredir Cumartesi anneleri ve davayı takip edenleri oyalayan kararlar veren mahkeme darbecilere nihayet ceza vermiş oldu. “1 Mayıs 77’de otelden ateş edenlerin görünmesine rağmen, yakalanmamaları darbecilerin suçluluğunun kanıtlarındandır” diyen savcı, “Çorum, Sivas, Fatsa operasyonu, Maraş, 1 May 1977, MSP Konya Mitingi vs; 12 Eylül için darbecilerin tezgahlarıdır” diye belirtti. GÜNCEL
l Gezi olayları çıktı bu muhalefet o olayların arkasına takıldı gitti. Pensilvanya’nın peşine takıldı taşeronluk yaptı.
Poşu ve zafer işareti suç delili oldu
Antalya’da görevli öğretmen 31 yaşındaki Mehmet Yürekli hakkında, Facebook’tan paylaştığı poşulu ve ‘Her Yer Taksim Her Yer Direniş’ yazısı önünde zafer işaretli fotoğrafları suç delili olarak gösterilerek, Gezi direnişine katıldığı gerekçesiyle soruşturma açıldı. Eğitim
l Biz çalışıyoruz, bir üretiyoruz peki diğerleri ne yapıyor? 12 yıldır ne yapıyorlarsa bugün de onu yapıyorlar. 12 yıldır ne yapmıyorlarsa bugün de onu yapmanın peşindeler.
Sen’in Gezi direnişi nedeniyle düzenlediği eylemlerin demokratik bir hak olduğuna işaret eden Eğitim Sen Şube Başkanı Kadir Öztürk, Gezi’de yaşananlara demokratik tepkisini koyan ve Gezi etkinliklerine katılan öğretmenlerin ‘cadı avı’ yapılarak cezalandırılmaya çalışıldığını kaydetti. GÜNCEL
l Diyarbakır’da bayrağımız indirildi, hiç merak etmeyin bunun hesabını soracağız. O hainin soruşturulması da devam ediyor.
GUNCEL
06 Yakmak “iyi halli” görüldü
Antalya’da Çilem Hülya Berkil’i üzerine benzin döküp yakarak öldüren kadın katili Abdurrahman Gazi Göçer “iyi hal” indiriminden faydalandı. Kadın katilinin kardeşi ise, delilleri karartmak için yalancı tanıklık ve rüşvet gibi suçlardan ceza aldı. Müdahil avukatları ise “Sanıkların takım elbise giyip gelmesi iyi hal sebebi olarak alınırsa toplumsal vicdanımız ve kadının insan hakları kavramının zedelenmesi söz konusu olacaktır” diyerek isyan etti. Sanığın iyi hal indirimi aldığı davada, sanığın babası ve jandarmalar ise rüşvet alıp vermek suçundan mahkum oldu. GÜNCEL
Merve’yi erkek arkadaşı öldürmüş
18 Haziran 2014
AKP’nin yeni paketinde kadınlar için “Yaşam hakkı”, katiller için “Ağır ceza” yine yok
10 maddede yeni Yargı Paketi
Yeni yargı paketi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülüp kabul edildi. Paket hasta tutsakların serbest bırakılmasından, “yargının etkilenmesi” nin suç kapsamından çıkarılmasına kadar pek çok düzenlemeyi yine bir torba içerisinde düzenliyor. Yasada kadının adı yokken, ağır ceza vaadinde bulunan hükümet, aksine yeni indirim imkânları yaratıyor. güncel Elif karan
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı yaklaşık bir haftadır Meclis gündemini oluşturmaya devam ediyor. Tasarı, cinsel dokunulmazlığa karşı suçların cezalarında artışlar öngörmekle birlikte, kadın cinayetlerine ilişkin hiçbir hüküm içermiyor. Yeni yargı paketinin cinsel suçlarla ilgili hükümlerini on maddede analiz ederek sizlerle paylaşıyoruz. 1-Kadının adı yok Kanun Tasarısı’nda “kadın” kelimesi sadece Genel Gerekçe’nin I. maddesinde bir kere kullanılıyor. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar her gün artan oranlarda öldürülürken, erkek egemen sistemin sistematik şiddetine maruz kalırken, AKP kadının adını “lütfen” yasada geçiriyor.
11 Nisan 2014’de İstanbul’un Eyüp ilçesi Belgrad ormanında yangın yolu içinde otların arasında cansız bir kadın bedeni bulunmuştu. Yapılan inceleme sonucunda bedenin Merve İnce’ye ait olduğu ve başına sert bir cisimle vurulduğu ve boğazı sıkılarak öldürüldüğü anlaşıldı. Merve İnce’nin öldürülmeden önce en son erkek arkadaşı M.E ile görüldüğü tespit edildi. M.E ifadesinde, ’Kendimi kaybettim. Çok sinirlenmiştim. Tam olarak ne yaptığımı hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde yerde yatıyordu. Oradan kaçtım’’ diyerek ifade verdi. GÜNCEL
Nefret suçlarına karşı sanat
İzmir’de 4. Mehmet Ulusoy Sokakta Tiyatro Festivali etkinliklerinde, “Nefret suçlarına karşı sanat” konulu söyleşi yapıldı. Söyleşide Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan, Tiyatro Nieonor’dan, Sosyalist Kadın Meclislerinden ve Feminist Sanatçılar Platformu’ndan konuşmacılar sunumlar yaptı. Platform temsilcisi Sanem Deniz Kural: “Kadın cinayetlerine karşı olduğu gibi, nefret suçlarına karşı da, her türlü mücadelede toplumun her kesiminden insanlar olarak, ortak düşmana karşı bir arada olmamız gerektiğini Gezi direnişi ile net biçimde gördük” dedi. GÜNCEL
Gizem’i öldürmeden tecavüz etmiş
Adana’da ablası ile evlenemediği için kardeşi 6 yaşındaki Gizem Akdeniz’i bıçakladıktan sonra yakarak öldürmek suçundan tutuklanan 25 yaşındaki Süleyman Akdeniz’in küçük kıza ölmeden önce cinsel tacizde bulunduğu ortaya çıktı. Gizem Akdeniz’in katil zanlısı Süleyman Akdeniz hakkında ’Kendini savunamayacak çocuğu canavarca hisle eziyet çektirerek öldürmek’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ve ’çocuğun istismarı ve hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 33 yıla kadar hapis cezası talep etti. GÜNCEL
5- Bir yandan ceza arttırıyor, bir yandan indirim veriyor Cinsel suçların çocuklara yönelik işlenmesi halinde, suçu işleyen kişi kamu görevlisi veya kan bağı olan biri olduğunda cezaların yarı oranında arttırılması öngörülüyor. Ancak bu 2- Şikâyet yoksa ceza da yok madde kapsamında kadınlar kesinCinsel suçlarda “çocuğun ve kadı- likle yer almıyor. nın beyanının esas alınması ve aksini ispat yükümlülüğünün erkek- 6- AKP için aslolan kendi te olması” na ilişkin hiçbir hüküm muhafazakarlığını dayatmak konulmadığı gibi şikâyet süresinin Muğlak bir cinsel suç tanımı yapı6 ayla sınırlandırılmasına devam larak suçun “sarkıntılık” halinde ediyor. kalması gibi bir hüküm eklenerek, sözde arttırılan cezaların 2 yıla kadar 3- cinsel suçlarda ceza düşürülmesi yasalaşıyor. değil, indirim Cinsel suçlarda ceza artırımı yapıl- 7- Mağdurun yaşına göre dığı iddia edilirken, cinsel saldırı sı- ayrı muamele rasında uygulanan şiddet konusun- Yeni tasarıya mağdurun yaşı büyüda indirim getiriliyor. Yürürlükte dükçe verilen cezaların düşürülmeolan TCK’nın 102. maddesinin 4. si öngörülüyor. Bu hükümle AKP fıkrasında “ Suçun işlenmesi sıra- hükümetinin kendi muhafazakâr sında mağdurun direncinin kırıl- politikalarını bir kez daha meşrulaşmasını sağlayacak ölçünün ötesinde tırmaya çalıştığı gözlerden kaçmıyor. cebir kullanılması durumunda kişi ayrıca kasten yaralama suçundan 8- Yeni indirim dolayı cezalandırılır” hükmü kal- olanakları kapıda kıyor. Yapılacak değişiklik ile yara- Yeni yargı paketinde cinsel suçlar lama suçunun neticesi ağır değilse açısından düzenlenen “fiilin ani haayrıca kasten yaralama suçundan reketle işlenmesi” halinde cezanın ceza verilmeyecek. miktarı düşüyor ve ayrıca ani hareket kavramı muğlak bir ifade, içe4- Eşe karşı işlenen suçlar riği belli değil. AKP, yeni indirim şikâyete bağlanıyor imkânlarını yasalarla garanti alıyor. Cinsel suçun eşe karşı işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturma- 9- Sadece “cinsellik” korunarak, nın yapılması mağdurun şikâyetine “yaşam hakkı” korunamaz bağlı olacak. Yani yeni yasa bir kez Kanun Tasarısı, Türk Ceza daha kadın örgütlerinin yıllarca Kanunu’nun sadece 4 maddesinde mücadele ederek başta evlilik içi değişiklik önermekte olup, bunlar tecavüzün suç sayılması gibi yasa da Kişilere Karşı Suçlar arasında yer hükümlerinin gerisine düşüyor. alan ve sadece “Cinsel Dokunul-
mazlık” kapsamındaki suçlara iliş- kapsamında 82. (Kasten Öldürme kin (102 ila 105. maddeler). AKP Nitelikli Haller) ve 84. (İntihara kadınların kasten öldürülmeleri Yönlendirme) maddelerinde, Vüve yaralanmaları, eziyet görmeleri cut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar veya hürriyetlerinin kısıtlanması kapsamında 86. Maddede (Kasten konusunda ağırlaştırıcı hükümler Yaralama), İşkence ve Eziyet kapönermeyerek, sadece “Cinsel Do- samında 96. maddede (Eziyet), kunulmazlık” kapsamında sınırlı bir Hürriyete Karşı Suçlar kapsamındüzenlemeye gitmekte. Boşanmak da 106. (Tehdit) ve 109. (Kişiyi istediği, kendi hayatına karar ver- hürriyetinden yoksun bırakma) mek istediği, çalışmak istediği için maddelerinde düzenlenen suçların öldürülen, yani modern toplumun kadınlara kadın olmaları sebebiyle, bir bireyi olarak yaşamını özgürce kişinin cinsiyet kimliği veya cinsel sürdürmek isteyen kadınların bu ta- yönelimi sebebiyle, eşe ya da eski lepleri karşısında uğradıkları erkek eşe, nişanlıya ya da eski nişanlıya şiddetini görmezden gelmeye devam ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik ederek, kadınların ve çocukların sa- dışı ilişki yaşayan veya aynı çatı aldece “cinselliğini” düzenleme gaye- tında yaşayan bir kimse tarafından sini sürdürmektedir. işlenmesi hallerinin ağırlaştırıcı neden olarak sayılmasını öngörecek 10- Kadınların talepleri değişiklik taleplerinde bulundu. yasada yok Ancak AKP hükümeti bu konuda Kadın Cinayetlerini Durduracağız düzenleme yapacağı sözünü vermePlatformu, 5237 Sayılı Türk Ceza sine rağmen, toplumun taleplerini Kanunu’nun Kişilere Karşı Suçlar kulaklarını kapatmakta arasında yer ısrar edip, kadınların alan; Haölümlerine göz yumyata Karmaya devam edeceğini şı Suçlar ortaya koyuyor.
Bir hafta içinde dört kadın öldürüldü AKP hükümeti yeni yargı paketi ile kendi muhafazakârlığını pekiştirecek adımlar atarken kadınlar öldürülmeye devam ediyor. Son bir hafta içerisinde dört kadın daha kadın cinayetleri nedeniyle yaşamdan kopartıldı, bir kadın ağır yaralandı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde memur olarak çalışan 27 yaşındaki genç kadın, oturduğu apartmanın içinde kendisini bekleyen ve aynı üniversitede çalışan kişi tarafından, reddettiği için silahla başından vuruldu. Leyla Karakuş’un hayati tehlikesi-
nin bulunmadığı öğrenildi. İzmir Çeşme’de Fatma Balaban, kocası tarafından göğsünden bıçaklanarak öldürüldü. Esenler’de bir adam, eşini ve çocuğunu bıçaklayarak öldürdü. İstanbul Sancaktepe’de Zeynep E. başından vurularak öldürülmüş olarak bulundu. Kendisinden en son 15 gün önce boşanmak istediği eşiyle görüşmeye gitmeden önce haber alındığı öğrenildi. İstanbul’da Hamparsun Harutunyan Sokak ortasında kimliği belirlenemeyen kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. GÜNCEL
Tunus’ta kadın cinayetleri tartışıldı İstanbul Fatih’te gece saat 01.00’da Ermenistanlı bir kadın sokak ortasında öldürüldü. Kumkapı’da öldürülen Ermenistanlı kadın Hamparsun Harutunyan (36) sokak ortasında kimliği belirlenemeyen kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Katil kaçtı. Kadının öldürüldüğünü gören kişiler sağlık ve polis ekiplerine haber verdi. Kadının bıçak-
landığı yere gelen sağlık ekipleri Hamparsun’a uzun kalp masajı yaptı. Yapılan müdahalelere rağmen kurtulamadı ve bıçaklandığı yerinde hayatını kaybetti. Polis soruşturma başlattı. Kadın Cinayetlerinin takipsiz cezasız bırakılması güç vermiş olacak ki bir kadın sokak ortasında yürürken bile öldürülebiliyor. GÜNCEL
GUNCEL
07
18 Haziran 2014
IŞİD, Musul Başkonsolosluğu’nda 80 Türkiye vatandaşını rehin aldı Cem Kaptanoğlu
“Yeteneksiz ve acayip şahsiyet”
JENDİN
I.Napoléon’un yeğeni olan Louis Bonaparte, namı diğer III. Napoléon,1848’de %75 destekle Fransa Cumhurbaşkanı olmuştu. O dönemin Fransa’sında şiddetlenen sınıf savaşlarının hazırladığı fırsatlardan yararlanarak, cumhurbaşkanıyken 1851’de darbe yaptı ve bir yıl sonra imparatorluğunu ilan ederek, 1870 yıllına kadar, son Fransa imparatoru olarak hüküm sürdü. Tüm Avrupa’yı sarsan 1848 devrimlerinden 1871 Paris Komünü’ne uzanan çalkantılı dönemde, kendi sınıf içi çatışmalarının ve işçi sınıfının yükselen devrimci mücadelesinin baskısı altında olan Fransız burjuvazisi, “hayatta kalabilmek” için Bonapart’ın cumhurbaşkanlığına hatta imparatorluğuna razı oldu. Marx, “Louis Bonaparte’ın On sekiz Brumaire’i” adlı kitabında, burjuvazinin “Bonapartizmde, genel sınıf çıkarlarını, siyasal çıkarlarını, yaşamda kalmak uğruna yani en kirli özel çıkarları uğruna feda ettiğini” söyler. Marx, “yeteneksiz ve acayip bir şahsiyet” dediği Bonaparte’ın hakemliğine burjuvazinin razı olmasında en önemli etkenlerin, burjuvazinin kendi içinde yaşadığı fraksiyon çatışması ve proleteryanın güçlenen mücadelesi olduğunu vurgular. O dönemin Fransa’sında burjuvazi, birbirleriyle iktidar mücadelesi içine düşmüş beş fraksiyona bölünmüştü ve Paris Komünü çok uzak değildi. Egemen sınıflar, ciddi bir kriz yaşamıyorlarsa, burjuva devletin parlamenter demokratik şeklini diğer devlet biçimlerine tercih ederler. Çünkü parlamenter demokratik işleyişte, burjuvazinin farklı kesimleri, çeşitli örgütlenmeler ve özellikle siyasal partiler aracılığı ile devlet içinde kendilerini temsil etme olanağını bulurlar. Burjuvazinin farklı çıkarlara sahip kesimlerinin, devletin temsili kurumlarında örneğin parlamentoda temsil olanağı bulamadıkları veya bu temsilin tek bir unsurda (tek parti) yoğunlaştığı durumlar, sınıf içi gerilimleri arttırır. Erdoğan’nın, Gezi Direnişi’nin, “Tapelerin”, 17-25 Aralık “darbe”lerinin ardında, “faiz lobisi”, “ananas”gibi kod adlarla andığı “bazı sermaye çevreleri”ni görmesi nedensiz değildi. AKP iktidarı, TÜSİAD’ta örgütlü bu “bazı sermaye çevreleri”nin sınıf çıkarlarını, başka bazı sermaye çevreleri lehine gerileten ekonomik/ ekonomi dışı düzenlemeler/müdahaleler yaptı. İktidar bloğundaki iktidar mücadelesini kızıştıran bu müdahalelere ses çıkaran sermaye örgütlerinden cemaat destekli TUSKON’un, iktidarın aldığı tedbirler(!) sonucu, toplu istifalarla güç kaybetmeye başladığını biliyoruz. Diğer yandan, birkaç ay önce Erdoğan’ın “vatan haini” ilan ettiği TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, “43 yıllık TÜSİAD tarihinde bir ilki” yapıp istifa etti. Muharrem Yılmaz, AKP politikalarını eleştirince, fabrikaları, devlet kurumlarının sipariş iptalleri, vergi denetçileri ve “bir kısım” medyanın saldırısıyla karşılaştı. Fabrikalarında çalışan işçilere oynadığı oyunların kokusu da ortaya çıkınca, Marx’ın deyişiyle “en kirli ve özel çıkarları” nın derdine düşüp, toz oldu. Oysa aynı günlerde, Mustafa ve Ali Koç, ihracattaki başarıları nedeniyle verilen ödülleri, Erdoğan’ın elinden alıyorlardı. Zaten Erdoğan’ın, Ford Otosan’ının Yeniköy fabrikasının açılışına katılması bu uzlaşmanın habercisiydi. Açılışta Ali Koç, iktidarla vizyon örtüşmelerini şu cümlelerle belirtiyordu: “…Hükümetimizin çizdiği 2023 vizyonunu sahipleniyoruz. Bu vizyon çok uzun bir yol gibi görünse de hükümetin desteğiyle bu yol kısalacak. Özel sektörün sahip olduğu inanç ve azimle başarılabilecektir.” TÜSİAD’ın yeni başkanının, iktidarla ilişkilerini baştan beri iyi tutmaya özenle dikkat eden Sabancı Grubu’ndan birinin olması tesadüf değil. Bonapartist iktidarla büyük burjuvazini yeni sözleşmesinin yeni bir kadroyla yapılması gerekiyordu. Büyük burjuvazi, Gezi Direnişi ve Cemaat-İktidar çatışması süreçlerinde canlanan, iktidar bloğundaki güç dengelerini değiştirme umudunu, yerel seçimler sonrasında büyük ölçüde yitirdi. AKP’yi Erdoğansızlaştırmak veya CHP-MHP koalisyonuyla iktidar bloğunda temsil güçlerini arttırmak yakın gelecekte onlar için zor. Burjuvazinin geçmişte, zor zamanlarında hep açıktan desteklediği, şimdi de mahcup “yan cebime koy” diyeceği askeri diktatörlük seçeneği ise her açıdan imkansız gibi görünüyor. Ayrıca Gezi Direnişi ve Soma katliamından sonra, işçi sömürmenin, öldürmenin, sarı sendikacılığın eskisi kadar kolay olmayacağının farkındalar, yani sınıf mücadelesi şiddetlenerek sürecek. Çok seçenekleri yok, “en kirli özel çıkarlarını” koruyabilmek için 1850’lerde Fransa’da sınıfdaşlarının yaptığı gibi, “yeteneksiz ve acayip” bir şahsiyetin diktatörlüğünü/ hakemliğini alkışlayacaklar. Zaten halk, “Biz de çapulcuyuz” dediklerinde hiç inanmamıştı.
IŞİD çeteleri nasıl bu kadar ilerledi?
Geçtiğimiz günlerde El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti IŞİD, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na girerek yaklaşık 80 Türkiye vatandaşını rehin aldı. Genel olarak gündeme yaptığı vahşice katliamlarla gelen eli kanlı IŞİD çetesi, Musul’u ele geçirmesinin ardından Bağdat’a doğru ilerlemeye devam ediyor. güncel fatma çakır
Irak’ın 60 kilometre kuzeydoğusundaki Diyala eyaletinin başkenti Bakuba’da çatışmalar şiddetlenirken IŞİD örgütü vahşetine karşı Şiiler, Kürtler ve Türkmenler ise ortak bir mücadele yürütüyor. Başbakanlık’tan gelen açıklama: “Musul Başkonsolosu dahil 14-15 kişi rehin alındı. Özel harekâtçılar da rehin alındı. Irak’ın en büyük ikinci kendi Musul’u dün ele geçiren El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti IŞİD, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’na girmeye çalıştı. Personelin kapıları açmaması üzerine bombalı saldırı tehdidinde bulundular. Konsolosluk görevlileri bunun üzerine kapıyı açmak zorunda kaldı.” 80 Türkiye vatandaşı rehin Dışişleri Bakanlığı, Irak’ta rehin alınan Türk konsolosluk görevlileri ve TIR şoförleriyle ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada Musul Konsolosluğu’nda 49 personel ve bazı aile fertlerinin ve Musul’un Gayera ilçesinde de 31 Türkiye vatandaşının rehin tutulduğu açıklandı. Bu açıklama ile Irak’ta rehin Türkiye vatandaşı sayısı 80 olarak açıklanmış oldu.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile toplantıya başladı.
Peşmergeler, Türkmenler ve Irak ordusu ortak mücadele veriyor Irak’ın Diyala kentinde 200’den fazla kadın IŞİD’e karşı silah kuşandı, savunma birliklerine katıldı. Kerkük’te ise Peşmergeler kentin taZırhlı araçla mamında kontrolü sağladı. IŞİD’in karargaha götürüldüler ilerlemesine karşı bölge halkı, PeşIraklı görgü tanıklarının aktardığına mergeler, Türkmenler ve Irak ordugöre, konsolosluğun Türkiye güven- su harekete geçti. Irak ordusu hava lik görevlileri silah bırakmayı reddet- kuvvetleriyle Tikrit’te Saraylar bölti. Hafif silahlarıyla konsolosluğun gesinde düzenlediği operasyonda 70 zırhlı aracına binen görevliler, IŞİD IŞİD üyesini öldürdü. güçlerinin ağır silahlarla donatılmış araçlarının eşliğinde IŞİD kararga- IŞİD kadınların hına gittiler. Iraklı görevliler, daha sokağa çıkmasını yasakladı sonra Türkiyeli personelle telefon IŞİD, Irak’ta kontrolündeki şehiriletişimi kuramadıkları bilgisini de lerde kadınların sokağa çıkmasını aktardı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı yasaklarken, Irak Türkmen Cephesi kaynakları, olayla ilgili soruları yanıt- Türkiye Temsilcisi Hicran Kazancı larken, konunun incelendiği söyledi. IŞİD’in Musul’u işgal etmesinin ardından bölgede büyük bir göç başResmi toplantı ladığını ancak Türkmenlerin büyük Gelişmeler üzerine Tayyip Erdoğan, çoğunluğunun Musul’da kaldığını MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve söyledi.
IŞİD çeteleri esir aldıkları 1700 Şii askerini Musul’da toplu idam etti. Dünya devletleri de harekete geçti Olaylara dair Türkiye’de muhalefet partileri endişe ve tepkilerini dile getirirken, ABD ve Rusya’dan da açıklamalar geldi. ABD Başkanı Obama: “Irak’a asker göndermeyeceğiz fakat Irak’ın güvenliği için yapmamız gereken ne olabilir ile alakalı görüşmeler yapıyoruz.” dedi. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, IŞİD tehdidi karşısında kontro-
lünü devraldığı Kerkük gibi yerlerde yaşayanlara tam güvence verdi. Arap Birliği, bugün Kahire’de Irak’taki değerlendirmek üzere olağanüstü toplandı. Mısır’ın başkenti Kahire’de Irak ile Fas’ın başkanlığında daimi temsilciler düzeyinde toplanan Arap Birliği, IŞİD’in Irak’taki şiddet olaylarını kınayan bir bildirge yayınladı. Türkmen Cephesi, Türkmenleri koruyabilmek için silahlı teşkilat oluşturduğunu ilan etti.
Türkmenler, Kürtler ve Şiiler IŞİD’e karşı
Basra ve Bingazi konsolosluklarına tahliye IŞİD’in Irak’ın güneyine doğru ilerleyişine karşı Türkiye’nin Basra Başkonsolosluğu tahliye edilirken Bingazi’deki Türkiye Konsolosluğunun faaliyetlerinin güvenlik endişesi nedeniyle geçici süreyle durdurulduğu belirtildi. Basra’daki Konsolosluk çalışanları Kuveyt’e geçirildi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Twitter’dan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Irak’taki gelişmeler çerçevesin-
de Basra bölgesinde güvenlik riskinin artması sonucu Basra Başkonsolosluğumuz bugün tahliye edilmiştir. Başkonsolosluğumuz personeli bugün itibariyle Kuveyt’e geçmiş bulunuyor. Vatandaşlarımızın Irak’taki riskli bölgelerden tahliyesi için kriz merkezimiz ve Bağdat büyükelçiliğimiz 24 saat görevde. Iraklı kardeşlerimizin normal düzenlerine dönmesi için Türkiye her platformda her türlü katkıyı vermeye hazırdır.” GÜNCEL
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin ardından Irakta’ki IŞİD’e karşı olan tüm güçler ortak bir mücadele vererek ilerlemeyi durduruyor. Irak ordusundan Şiilere, Türkmenlerden Peşmergelere kadar IŞİD’e karşı olan her kesim silahlanarak çoğu bölgenin kontrolünü geri aldı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Musul’un ardından Kerkük’e yönelen IŞİD militanlarını püskürterek kentte güvenliği sağlıyor. Irak ordusunun tümüyle çekildiği kent
tamamen Kürtlerin hâkimiyetinde. Türkmen Cephesi de Türkmenleri koruyabilmek için silahlı teşkilat oluşturduğunu ilan etti. Irak’ta Şiiler gönüllü milisler oluşturuyor. Ülkenin en büyük Şii otoriteleri Ayetullah Ali Sistani, Ammar El Hekim ve Mukteda Sadr, Şiileri silah başına çağıran fetvalar yayınlıyor. Irak ordusu ile Peşmerge güçleri ise Kerkük kırsalındaki Beşir köyünü geri almak için ortak operasyon başlattı. GÜNCEL
EMEK
08
18 Haziran 2014
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Ya olduğun gibi görün…
Adını duymamıştım! Hiç boşuna rol kesilmesin, kimse de tanımazdı zaten! Merak başka bir şey tabii... Bilgi dediğin şey de klavyenin ucunda. Zor isim… Varsın olsun. Yanlış yazınca Google düzeltiyor nasıl olsa. “Eklüm, Büklüm, Ettim, Büttüm” derken hoop… Birer birer açılıyor sayfalar… *** Daha kolayı da var fakat. İsme hiç takılma soy addan git. Şimdi yeni trend; on soruda külliyat! 1943 Kahire doğumlu. Babası Yozgatlı müderris, kendisi kuran hafızı... Nazım Hikmet’in şiirlerini Arapçaya çevirdiği anlatılıyor. 36 ülkenin devlet nişanına sahip. 5 dil biliyor. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Harvard ve Unesco’da görev yapacak kadar itibarlı. 10 ayrı üniversiteden, 10 ayrı fahri doktorluğu var. Olasılık, evinin salonundaki konsol her birkaç yılda bir sil baştan dizayn ediliyor… Ve yine olasılık, ister “Yenge Hanım”, ister “Teyze Hanım”, istersen de “Hanım Efendi” de, eşi tarafından artık fazlalık yapıyor diye arada birkaç ödül en arka dolaplara kıvrılıveriyor. Bir süredir başbakan ve avenesiyle Mursi meselesinden dolayı ters düştüğü söyleniyor. CHP ve MHP’nin ortak çatı adayı… *** Ekmeleddin İhsanoğlu… Bu topraklara yerleşmiş hırsızlık kültürünün talihsiz ve yok yere siyasi bir figüre dönüşecek fenomeni! Başkasının tabanından oy devşireceğim demenin tek kelimelik ve çok boyutlu bir izahı var… Ayıp! Hem de üç kere ayıp! Her ne olursa olsun, kime oy verirse versin bir seçmen ve vatandaşı yan sanayisi ile kandırmaya çalışmak kabul edilemez! İnsan hakları, eşitlik, özgürlük ve çevre mücadelesi için çok değil henüz bir yıl önce ölümü göze almış ve “ölmüş” bir halka, eliyle ehveni şer’e ya da AKP’li vekilden hallice demokrat birisine oy attıramazsın! Beğenirsin beğenmezsin ayrı konu… Biraz taratınca, lami cimi yok, görünüyor, bilim insanının ağababası… İşte bu adamı, kendisi istese bile, siyasette alet edemezsin! *** Biraz demokrasi, az buçuk muhafazakârlık, üstüne milliyetçilik ve bir miktar solculukla bu gemiyi yürütemezsin. En nihayetinde Anadolu’dur burası! Nihai tahlilde, hırsızın hiçbirisini sevmezler burada! Nasıl olsa anlaşılır günün birinde. Sonra bir bakarlar adama… Süzerler iyice… “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” diyiverirler… İşte o saatten sonra ağzınla kuş tutsan yaranamazsın kimselere!
Patronun alakası nasıl olmaz?
Soma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alp Gürkan ile patron Korkmaz Yiğit’in de aralarında bulunduğu 17 tutuksuz sanık, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kurulan örgüte üye olma, örgüt suçu kapsamında hileli iflas ve dolandırıcılık’ ile suçlanıyor. Sanıkların 21 yıla kadar hapisleri isteniyor. İlk duruşmada savunma yapan Korkmaz Yiğit hakkındaki iddiaları kabul etmedi ve beraatini istedi. Yiğit, “Alp Gürkan vergi müfettişi sorgulamış ancak yanlış ifade vermiş. Onlar dosyada sanık olan Mehmet Erdoğan’dan yer almadılar. Alp Gürkan’ın, Mehmet Erdoğan’la uzaktan yakından alakası yoktur. Benim tavsiyemle Ispartakul’de bazı araziler aldı.” diye konuştu. Alp Gürkan savcılıkta verdiği ifadesinde, suçlamaya konu gayrimenkulleri ilerde değer kazanacağını düşünerek avukatının tavsiyesi üzerine aldığını, şüphelileri tanımadığını ve olayın tamamen ticari olduğunu iddia etti. EMEK
Yatağan’a polis saldırısı eşliğinde özelleştirme Yatağan işçileri, Yatağan Termik Santrali’nin özelleştirmesine karşı eylemlerine ihalenin yapıldığı gün de devam etti. Türk-İş, yaptığı açıklamada 2 saatlik iş bırakma kararı aldığını duyurdu. Türk-İş’in 2 saatlik iş bırakma kararını da protesto eden işçiler başkanlığın önüne yürüyüşe geçti. İşçilere polis saldırdı, direnen işçiler barikatların önünde oturma eylemine geçtiler.
emek oğuzhan özkan
İhaliyi Elsan Elektrik kazandı Yatağan Termik Santrali ve maden Muğla Yatağan işçileri, Ya- sahasını özelleştiren ihale gerçekleşti. tağan Termik Santrali’nin İhaleye 6 şirket katılırken, 1 milyar özelleştirilmesine karşı ihalenin 91 milyon dolar veren Elsan Elektyapıldığı gün hem Ankara da Özel- rik ihaleyi kazandı. Elsan Elektrik leştirme İdaresi Başkanlığı(ÖİB) Proje Finansman Müdürü Özgür hem de Muğla’da direnişteydi. İş- Erol, yöre insanı ile uyum içinde çilerin Ankara’daki eylemine polis çalışacaklarını iddia etti. saldırarak, ihalenin gerçekleşmesini korudular. İhaleyi 1 milyar 91 Türk-İş 2 saatlik iş bırakma milyon dolar veren Elsan Elektrik kararı aldı kazandı. Ankara’da Türk-İş’i işgal eden işYatağan işçileri özelleştirmeye çilerin işgali sonuç verdi. Türkkarşı sendikaları Türk-İş’in tepki- İş Başkanlar Kurulu olağanüstü siz kalması üzerine Ankara Türk- olarak toplanmak zorunda kaldı. İş’i işgal etmiş, sendikayı göreve Toplantı sırasında işçiler Türk-İş çağırmıştı. Yatağan işçilerinin iş- önünde eylemlerine devam ettiler. galine farklı illerden işçiler destek İşçiler, “Yatağan Soma olmayacak” için Ankara’ya gelmişti. Yatağan sloganları attılar. Toplantı sonrası işçileri, Bodrum’a giden Cumhur- işçilerin yanına gelen Türk-İş Gebaşkanı Abdullah Gül’ün yolunu nel Başkanı Ergun Atalay, alınan keserek özelleştirmeleri protesto kararları ÖİB önünde açıklayacaketmişlerdi. larını duyurdu.
İşçiler, ÖİB önüne doğru yürüyüşe geçtiler. Yol boyunca “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganları ile yürüdüler. Açıklamada, Tes-İş ve Maden-İş’in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde bir günlük, Türk-İş’in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde iki saatlik iş bırakma eylemi yapma kararı alındığı açıklandı. 19 Haziran’da ise tüm ülkede AKP il ve ilçe başkanlıkları önünde hükümetin özelleştirme politikalarının protesto edileceği duyuruldu.
geçtiler. Polis, ÖİB önüne giden yola barikat kurarak işçilerin önünü kesti. Yürümekte kararlı olan işçiler polis barikatına doğru yürüyüşlerine devam ederken, polis gaz, cop ve tazyikli suyla saldırıya geçti. Polisin saldırısına direnen işçiler, barikatın önünde oturma eylemine geçtiler. Ankara’da işçilerin eylemi sürerken, Muğla’daki işçiler Yatağan-Milas yolunu trafiğe kapatarak arkadaşlarına destek oldular.
2 saatlik iş bırakma yetmez İşçiler, Türk-İş’in aldığı kararı yerinde bulmayarak, Türk-İş yöneticilerine “Genel grev kararı neden almıyorsunuz? 2 saatlik iş bırakmayla mı bize destek olacaksınız?” diyerek tepki gösterdiler. Kararın açıklanmasından sonra Türk-İş Konfederasyonu yöneticileri eylem alanından ayrılırken, Yatağan işçileri ÖİB önüne yürüyüşe
İşçiler mücadeleye devam ediyor Yatağan’daki iş bırakma eylemine greve katılma hakkı bulunmayan bir birim hariç tüm birimler ana kumanda binasına yürüyüşe geçerek başladı. Yapılan açıklamalarda mücadelenin daha yeni başladığı vurgulandı. Yatağan’daki iş bırakma eylemenin ertesi günü ise Türk-İş işçileri çalıştıkları her yerde 2 saatlik iş bıraktılar.
Adım adım greve Bursa’nın Yenişehir ilçesindeki Anadolu Cam ve Trakya Cam fabrikalarında çalışan yaklaşık 900 işçi, Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerindeki uyuşmazlığın devam etmesi üzerine Türkiye genelinde 5 bin 800 işçiyle birlikte 20 Haziran günü greve gidecek. Greve hazırlanan işçiler Yenişehir’de uyarı yürüyüşü yaptı. Yürüyüş sonunda açıklama yapan Kristal-İş Bursa Şube Başkanı Ali Şıracı, yılbaşında başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinden
bir sonuç alınamadığını belirterek, “Tercihimiz toplu iş sözleşmesini masada bitirmek olmasına rağmen, işverenin tutumu nedeniyle adım adım greve gidiyoruz. Eğer haklarımıza göz dikilmişse, şirket büyüdüğü halde, bu büyümeden hakkımız olanı vermemek için direniliyorsa, bizim için grevden başka yol yoktur. Hakkımızı almak, ekmeğimizi büyütmek, insanca yaşamaya yetecek bir ücret için greve çıkacağız” dedi. EMEK
Deprem unutulunca işten atıldılar
Van’da depremin ardından İŞKUR tarafından işe alınan 7 bin 286 işçi işten atıldı. İşçiler, işlerine geri dönmek için direnişe geçmeye hazırlanıyor. İşten atılan işçiler Van Valiliği önüne gelerek Vali Aydın Nezir Doğan ile görüşmek istedi. “Hafta sonu vali yok” denilmesi üzerine valilik önünde oturma eylemi yapan işçiler daha sonra parka geçtiler. İşçiler işlerine geri dönmek için direneceklerini açıkladılar.
Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında başta Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı binalarda olmak üzere şehirdeki kamu kuruluşlarında çalışan 7 bin 286 işçinin işine son verildi. 7 bin 286 işçiden 2136’sının bankalara borçlu olduğunu, 1423 işçinin ise TOKİ’de oturduğu için her ay devlete kira ödemekte olduğu, 582 işçinin kiracı, 1400 kadın işçinin ise eşleri yaşamını yitirdiği için evin tek çalışanı olduğu belirtildi. EMEK
Taşeron maden işçileri iş bıraktı Geçen yıl Ocak ayında 8 maden işçisinin hayatına mal olan işçi katliamının sorumlusu Star A.Ş. şimdi de işçi çıkarıyor. Star A.Ş., maden ocağında 2004’ten bu yana galeri açma çalışmalarını sürdürüyordu. Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü maden ocağında hazırlık işlerini yüzde 97 oranında tamamlayan Star A.Ş. işçi çıkarmaya başladı. Ay sonunda 15 işçinin daha işten çıkarılacağı söylentisi üzerine taşeron işçiler iş bıraktılar. Bugün ocağa inmeyerek iş bırakan işçiler, Genel Maden İşçileri Sendikası’na (GMİS) giderek sendikayı göreve çağırdılar. Yaklaşık 50 işçi, üye oldukları GMİS’e giderek, Genel Sekreter
Behzat Cinkılıç’a ve Genel Başkan Eyüp Alabaş’a sorunlarını anlatarak çözüm üretilmesini talep ettiler. Sendika yöneticileriyle yapılan toplantının ardından konuşan işçi temsilcisi Ayhan Gökgöz, 2004’te 473 işçi ile işe başladıklarını, şimdi 73 kişi kaldıklarını söyledi. Gökgöz, “Geçen ay 10, daha önce de 15 arkadaşımıza çıkış verildi. Şimdi 15 kişinin daha işten çıkarılacağı konuşuluyor. Bizler sendikaya üye olarak örgütlendik. Biz taşeronlaşmaya karşı eylemler yapılırken, taşeron işçilerin düşünülmesini istiyoruz. Şu saatten sonra eğer bir arkadaşımıza çıkış verilirse, 73 arkadaşımızın hiç biri ocağa inmeyecek” dedi. EMEK
EMEK
09 Klima takarken düşen işçi yaralandı
18 Haziran 2014
Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu toplandı;
Mücadelemizle taşeronu yeneceğiz
İstanbul’da Kanyon AVM’de klima takan yetkili servis işçisi 4. kattan otoparkın en alt katına düştü. Hastaneye kaldırılan işçinin durumunun kritik olduğu söylenmişti. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platform’u hastaneye kaldırılan işçiyi ziyarete gitti ve durumu hakkında bilgi aldı. Hastanedeki işçiyi ziyaret eden Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu temsilcileri, yüksekten düşerek yaralanan işçinin bilincinin açık olduğunu, vücudunda bazı kırıkların olduğunu, durumunun iyiye gittiğini söylediler. Ailesinin bekleyişte olduğunu da belirtti. EMEK
Denetlemeye gittiği iş yerinde öldü
Ankara’dan gelen 25 iş müfettişinden biri olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Güvenliği Ankara Grup Başkanlığı’nda görevli ve 1 yıllık evli 29 yaşındaki Naci Ayvalıoğlu, firmanın inşaatı mühendisi Baki Güneş ile birlikte inşaatta denetleme yaptı. İnşaatın 5’inci katındaki iskelenin çökmesi sonucu Müfettiş Ayvalıoğlu ve Güneş, 2’nci kattaki dükkanların olduğu bölümün terasına düştü. Müfettiş Naci Ayvalıoğlu ile kendisine inşaatı gezdiren inşaat firmasında görevli mühendis Baki Güneş düştükleri yerde hayatını kaybetti. EMEK
Yargıtay, sendikal hakları korudu
Yargıtay, işverenlerin çalışanı sendikal nedenlerle işten çıkarmalarını sınırlandıran ve sendikal nedenle işten çıkarmayı “haksız fiil” sayan bir karar verdi. Karara göre 6 aydan az çalışan işçi de sendikal tazminat alabilecek. Bu kararla birlikte 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın 25. maddesi ile sendikal tazminata getirilen sınırlama kaldırılmış oldu. 2012’de kabul edilen yasa ile 30’dan az işçi çalıştıran ve 6 aydan az kıdemi olan işçilerin sendikal tazminat hakkından yararlanması önlenmişti. EMEK
Başbakan’ın Gezisi 1 işçiyi yaraladı
Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu, toplantı gerçekleştirdi. İşçiler, taşerona ve işçi ölümlerine karşı neler yapılabileceğini ve örgütlenme yöntemlerini tartıştılar. Toplantıya Çerkezköy’den ve Eskişehir’den de işçiler katılırken toplantıların İstanbul, Eskişehir, Çerkezköy’de sürekli olarak devam etmesi kararı alındı. emek oğuzhan özkan
sözleri neticesinde Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun Toplantı, Taşerona ve toplantılarına İstanbul, Çerkezköy İşçi Ölümlerine Son ve Eskişehir’de sürekli devam etmePlatformu’nun kısaca tanıtılmasıy- si kararı alındı. la başladı. Toplantının açılış konuşmasında Soma’da gerçekleşen işçi İşçi ölümlerinin en önemli sebebi katliamının ardından taşeron ve ‘taşeron’ işçi ölümleri gerçeklerinin gözler Toplantıda bir inşaat işçisi “İşçiönüne serildiği ifade edildi. Bunun lerin iş güvenliği konusunda iş ardından Platform tarafından ha- güvenliği uzmanından daha fazla zırlanan toplantıya çağrı videosu bilgileri olduğunu” ancak önlem gösterildi. alınmadığı için işçilerin ölmeye deVideo gösteriminin ardından vam ettiğini söyledi. Bunun yanı işçiler işçi ölümleri ve taşerona sıra işçilerin ölümlerine sebep olan karşı neler yapılabileceği üzerine en önemli etkenin ‘taşeron’ olduğutartışmaya başladılar. Kullanılan nu vurguladı ve işçilerin taşerona
İnşaat işçisi Hasan Hezmen Taşeronu bitirmek gerek İnşaat işçisiyim, boru kaynağı yapıyorum. Toplantımız çok güzel geçti birleşmemiz adına çok güzel bir yola girdik. İlk önce savaşmamız gereken şey taşeron. Kesinlikle uğraşmamız gereken konu taşeron. Şu anki sistemde inşaatların %70-75’i taşeronun elinde. Bizim bir arada durup, sürekli toplanarak taşeronun üzerine gitmemiz gerekiyor. Taşerona insanları ezdirmememiz gerekiyor.
Eskişehir’den fabrika işçisi Erkan Asutay Başlangıç güzeldi Toplantıda bilinçlenilmesi için iyi konular işlendi. Taşerona karşı nasıl mücadele edilir, işyerlerindeki iş güvenliği uzmanlarının işini yapıp yapmadığı, bu uzmanların kime bağlı olduğu, iş güvenliği uzmanının hataları gerçekten patrona bildiriyor mu bu konuları tartıştık. Eskişehir herhangi bir toplumsal olaya, ölümlere karşı çıkarak sokakta tepkisini gösterebiliyor.
karşı mücadele etmesi gerektiği üzerinde durdu. Toplantıya Çerkezköy’den katılan bir emekli işçi de “İşçiler, ben öldüğüm zaman eşime çoluğuma çocuğuma 30-40 bin lira kalır geride kalanlar rahat ederler diye düşünüyor. Sendikaların üzerine gitmek gerekir. Soma’daki sendika başkanları sıkışınca nasıl istifa ettiyse biz de işçiler olarak sendikaları sıkıştırmalıyız.” şeklinde konuştu.
mücadele yöntemleri üzerine tartışarak, işyerlerinde, fabrikalarda, şantiyelerde nasıl örgütlenmesi gerektiği üzerine konuştular. Toplantıda bir başka inşaat işçisi de “Herkes zamanı geldiği zaman harekete geçsin. Fedakar olmalıyız, dinamik olmalıyız” şeklinde söz kullandı.
İşçiler örgütlenme yöntemleri üzerine tartıştılar İşçiler toplantıda ağırlıklı olarak işçi ölümlerine ve taşerona karşı
Toplantılara sürekli olarak devam edilecek Toplantıda kullanılan sözlerin üzerine Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun toplantılarını İstanbul, Eskişehir ve Çerkezköy’de sürekli olarak devam ettirmesi kararı alındı.
Çerkezköy’den Emekli İşçi Resul Mustafa Taşkıran Sonuna kadar çalışacağım İşçi emeklisiyim hayat şartları gereği hala çalışıyorum. Platform’u takdir ediyorum sonuna kadar Platform için çalışmayı düşünüyorum, varım diyorum elimden ne gelirse yapacağım. Gerçekten emekçilere yapılan her türlü hizmetin yanındayım. Elimden ne gelirse yapacağım. Katılım gayet iyiydi. Güzel bir gündem, güzel konuşmalar oldu. İnşallah Türkiye genelinde yayılır diyorum.
İnşaatta tesisat ustası Hasan Şahin Birlikten kuvvet doğacak Burada toplantıda gördüğüm herkes işçi, arkadaşlarla birlikte birlikten kuvvet doğar diyerekten geldik. Buralardan bir kuvvet doğacağına inanıyoruz. Artık taşerona karşı sesimizi duyuracağız. Buranın samimiyetine ve sıcak ortamını gören herkes gelecek toplantılara da katılmak isteyecek. Hedefimizi, amacımızı herkes görsün, gelsin diyorum; herkesi buraya bekliyorum.
15-16 Haziran’ın ışığı bu yıl daha güçlü Başbakan ve beraberindekileri taşıyan helikopterin inişini görüntülemek isteyen gazeteciler, Artvin Şehir Stadyumu’nun yanındaki Olimpik Yüzme Havuzu inşaat sahasına yönlendirildi. Başbakan’ı taşıyan helikopter, stadyuma inerken inşaat alanının üzerinden geçti. İnşaat sahasındaki sac parçaları ve çeşitli inşaat malzemeleri pervanenin yarattığı aşırı rüzgar nedeniyle havalanınca inşaat işçisi Cemal Doğan yaralandı. İşçiler, “İlk denemesinde inemedi. İkinci denemede inerken malzemeleri havalandırdı. Büyük tehlike atlattık” dediler. EMEK
1970 yılında AP ve CHP, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü ve sendikal haklarını elinden alan yasa tasarısını değiştirerek yürürlüğe girdi. Kanunla işçilerin sendikalara üye olmasının engellenmesinin yanı sıra Türkİş’ten DİSK’e geçişleri önlemek amacı güdülmüştü. Sonuç ise pek istedikleri gibi olmayıp, tarihin en büyük işçi direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran Direnişi ile karşılaşmışlardı. DİSK, İstanbul’un her iki noktasında tepkilerini göstererek yürüyüşe
başladılar. İstanbul Valiliği, işçilerin yürüyüşünden o kadar korkmuştu ki Haliç Köprüsü’nü kaldırarak işçileri engellemeye çalışmıştı. Resmi rakamlara göre 75.000 civarında işçi direnişe katıldı. İşçileri bastırmak isteyen Bakanlar Kurulu, 60 günlük sıkıyönetim ilan etti. İşçilerin direnişi ardından Anayasa Mahkemesi söz konusu yasayı iptal etti. 15-16 Haziran Direnişi bu sene DİSK, KESK ve TMMOB tarafından Soma’da anılarak hayatını kaybeden maden işçileri unutulmadı.EMEK
EMEK
10
18 Haziran 2014
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Cumhurbaşkanını halk seçsin diye
Yeni yargı paketi meclis genel kurulundan geçti. Türkiye’nin gündemi bu kadar yoğun iken, yanı başımızda Ortadoğu yanıyor iken bunun önemi var mı? Var, tabii ki var. Bu içinde envai çeşit düzenlemeyle torba kanun olarak düzenlenen paketin adı bile “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”. Ama çeşit çeşit şey düzenleyen bu pakette, en caydırıcı ceza gerektiren suçlardan “kadın cinayetleri” yine yok. Kadına yönelik şiddetle ilgili başka bir şey de yok, pakette kadının adı yok. Pakette her şeye yer var, yine bir kadına yer yok. Kadın öldürenler ağır ceza almalıdır. Bunu niye söylüyorsun tabi ki böyle olmalıdır demeyin. İşte ortada: AKP böyle düşünmüyor, kadın öldürenleri cezasız bırakıyor. (Şiddet sadece cezayla çözülmez konusu ise ayrı bir konu, elbette sadece cezayla çözülmez ama daha “kadın cinayeti” yasada bile yer almıyor iken önce biz asgari olarak gereğini yapalım da bir, sonra mücadeleye devam. Bu dönemde “cezayla çözülmez” yaklaşımını çok dile getiren kadın kurumları hata yapıyor; AKP ile aynı yere düşüyorlar). Bir insanı sırf kadın olduğu için çekip öldürmek, bir insanı sırf Şii olduğu için öldürmek gibi oysa. İŞİD gibi bir ilkçağ canlısı ne ise, kadın katili de odur. Ama AKP için ikisi de olur, işte oluyor. Erdoğan ile IŞİD birbirlerine benziyorlar; herkesten nefret eden ve nefret kazanan yönleriyle. Ha ama AKP oy alıyor öyle mi? Ona bakarsak İŞİD de Amerikan ordusunun ilerleyemediği Irak’ta, Sünni desteği ile tam gaz ilerliyor. Sandık kursa belki oy da alır. Bu gerçeği değiştirir mi? * Köşk, Çankaya, Cumhur… Hepsi hemen sembolize ediveriyor cumhurbaşkanlığını. Çünkü “cumhurbaşkanlığı” sembolik bir makamdır ve öyle kalmalıdır. Erdoğan bence en az on senedir bu “köşk”ü düşlüyor. Ama orada oturmak için değil, oradan her şeyi yönetmek, orayı ve ülkeyi değiştirmek için. Memlekette bir düzey demokrasi varsa onu da lağvedip başkanlık rejimi kurmak, rejimi değiştirmek için düşlüyor. AKP bunu açık açık söylüyor iken daha öyle mi, böyle mi, acaba diye sorulur mu? Bülent Arınç - bir de hukukçu olarak - AKP kimi aday gösterirse milletimiz onu seçer der iken, demokrasiyle bir alakası kalmış mı? Memleket sadece AKP’ den mi oluşuyor, geri kalan %55 nereye gitti. Ellerinden gelse tam olarak İŞİD gibi bile yapabilirler. Erdoğan’ın polise “nasıl sabrediyorsunuz” demesi bunun açık kanıtı değil mi? Bu sözden sonra doğrudan ateş açılarak iki insanımızı, başı bomba ile parçalanarak bir çocuğumuzu toprağa verdik. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması, sürekli kaldırdığımız cenazelerimiz demektir. Onun köşk düşü, toplumun bütün kesimleri için kâbus demektir. Şu anda Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleri bir bu nedenle, ikinci ve bir o kadar önemlisi halkın seçecek olması nedeniyle demokrasi mücadelesinin başlıca konusudur. İlk defa halk seçecek diyor seviniyoruz ya, Erdoğan cumhurbaşkanı olursa bunun bile garantisi yok, bu seçim son defa da olabilir. CHP, MHP ile beraber topa iyi girdi, AKP’ye beklemediği bir hamle yaptı. Yaptığı istişarelerde dile getirilen “kadın olsun”, “genç olsun” gibi kimlikçi, özcü önerileri ve ulusalcı-darbeci yaklaşımı aşarak bir isim önerdi. Önemli olan HDP. Hazırlığını yapıyor, o da düşünerek bir aday açıklayacak elbette. Biz de bu ortak aday etrafında çalışmalı, elimizden geleni yapmalıyız. HDP için aday kim olursa olsun, oyları esastan belirleyici olacak bir role sahip olacak, bu da çok iyi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını durdurmak için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız. İlk turda yıprattığımızı, 2. turda yıkabiliriz. Bu mümkün. Emek ile kararlılık ile ama her şeyden önce o yola koyulmak ile mümkün. Sol, sosyalist muhalefet ise konsere, kampa, tatile hazırlanıyor gibi. Buna da diyecek söz bulamıyorum. gulsumkav@gmail.com
Barınma koşulları patronun insafına kalmış
İşçi ölümlerinin en fazla yaşandığı ve taşeronun en yoğun olduğu sektör olan inşaatları ziyaret ettik. Levent’te ziyaret ettiğimiz plaza inşaatında çalışan işçiler çalışma, ücret, barınma koşullarında yaşadıkları sorunları paylaştılar. İş güvenliği uzmanlarının patronlardan çekindiğini belirten işçiler, denetimin patronun eline bırakılmaması gerektiğini söylüyor. güncel rasim araz
İşçiler ile öğle arasında kaldıkları yerde görüştük. İşçilerin kaldıkları yeri incelediğimizde de çok sağlıksız bir konteynır ile karşılaştık. Konteynır birçok bulaşıcı hastalığa adeta davet çıkarıyor. Taşındığı vakit bir tarafı kırıldığı için konteynırın içerisine yağmur yağdığı vakit su sızıyor. Konteynır da bulunan çarşaflar da aylardır değiştirilmeden duruyor. İşçiler rengi kirlilikten siyaha dönmüş çarşaf, battaniye ve yastık takımında uyumak zorunda bırakılıyor. İşçiler kötü koşullarda yaşamaya mecbur bırakılıyor Kaldıkları yerden memnun olmayan işçiler gurbetten gelenlerin burada kalmak dışında bir seçeneklerinin olmadığını söylüyor. Şehir dışında yaşayan ailelerine de para gönderen işçiler İstanbul’da çalıştıkları yere yakın bir ev tutmanın kolay olmadığını ve bir evin masraflarını karşılayamayacaklarını söylüyorlar. Paralarını aylarca gecikmeli şekilde alan işçiler, pat-
Yarın kamerası şantiyelerde
ronların düzensiz ödemelerinden dolayı ev tutmaya ve ya taksitle bir şey satın almaya cesaret edemediklerini belirtiyorlar.
bilgisiz olmalarından da şikayetçiler. İşçiler aynı zamanda iş güvenliği uzmanı sorunla karşılaşsa bile patron korkusuna işi durduramayacaklarını, aksi taktirde onların da işten atılacakİş güvenliği uzmanı patrondan larını söylüyorlar. İşçilerin anlattıkçekiniyor ları, denetim sisteminin patronların Şantiyelerde işçi ölümlerinin bu inisiyatifine değil devlete bırakılması kadar fazla olmasının sebebini sor- gerektiğini gözler önüne seriyor. duğumuzda işçiler, başlıca sebepler olarak taşeron ve iş güvenliğinin de- Yaralanan işçiye netlenmemesi olduğunu söylüyorlar. ücretsiz izin İşçiler inşaatlarda var olan iş güvenli- Barınma koşullarını incelediğiği uzmanlarının kendilerinden daha miz sırada genç bir inşaat işçisi
ayağındaki yırtık ayakkabıları gösterdi. Şirketten senede 1 kez ayakkabı verdiklerini söyleyen işçi, “Yaptığımız iş de sürekli eğilip ayağa kalkmak zorundayız. Ayağımızdaki ayakkabılar 3 ay bile dayanmıyor. Buna rağmen yılda sadece bir çift ayakkabı veriyorlar. Bu ayakkabının içerisine çivi girebilir. Taş ayağımızı kesebilir. Ama kimse bizi düşünmüyor. Yaralanırsak da ‘3 gün dinlen gel’ diyorlar. O arada para da vermiyorlar” dedi.
Necdet Usta: Söyledim, işten çıkardılar Levent’te ziyaret ettiğimiz şantiyede barınma koşullarından şikayetçi olduğu ve koşulların düzeltilmesi için iş güvenliği uzmanı ile görüştüğü için işten çıkarılan 25 yıllık mermer ustası Necdet ile görüştük. Anayasada var olan yasaların dahi uygulanmasının işçi ölümlerini azaltacağına değinen Necdet Usta, ana firmanın sorumluluğu üzerinden attığını söylüyor. İşçi ölümleri nasıl önlenir? Ana firmanın uyguladığı, sözleşmeye yazdığı bütün yapılması gerekenleri bire bir uygularsa taşeron firma ve artık devletin kurallarını bire bir uygularsa; ne bir iş kazası olur ne bir hastalık olur ne bir şey olur. Devlet diyor ki “Şu, şu, şunları uygulayacaksın”, adam bize bir sürü şey yaptırdı. Sağlıklı çıktık değil mi? Şuradaki mikroptan dolayı hastalık kaparsam bunun sorumlusu ana firma değil mi? Ana firma benim sorumluluğumu taşerona vermiş. Ben ana firmaya dediğim zaman bana ne diyor biliyor musun? ‘Biz senin her türlü şeyini hazırladık, geri kalan her şey taşeron firmaya ait’ diyor. Ana firmaya ‘Bana ayakkabı, baret ver’ diyo-
rum, ‘Git taşeron firmadan iste’ diyor. Kaldığınız koşullardan haberdar mıydınız? Ben çalışmaya gireceğim zaman kaldığımız yer, yemekhane ve yatakhane nasıl diye sordum. Bana çok güzel dediler. Konteynırda kalıyoruz ama bir tarafı açık. Yağmur yağdığı zaman olduğu gibi içeri girdi. İçeri giren yağmurdan iki yatak sırılsıklam kaldı, adam yerde yattı o gece. Biri sandalyede yattı biri burada yattı. Ben bunu ertesi gün söylediğim zaman da kötü oldum. İş güvenliği personeliyle kötü oldum. “Yataklar su içinde kaldı, çocuklar yerde, sandalyede yattı” dedim. Cevap olarak “İki üç gün daha sabredin öbür tarafa
alacağız” bu şekilde geçiştirip geçiştirip işi bitirtiyorlar. Sağlık yönünden, teçhizat yönünden defalarca kez söyle söyle en sonunda işten çıkışımı verdiler. İşten çıkarıldıktan sonra paranızı alabildiniz mi? İşten çıkarıldıktan sonra bir haftadır da paramı bekliyorum. Onu dahi geciktiriyorlar, üstelesem tartışsam parayı da alamayacağım. Sözde 420 lira para yatacaktı, 300 lirasını yatırmış; 120 lirasını ‘Tamam, geleceğim elden vereceğim’ dedi. Şimdi de diyor ki ‘Yok, sigorta parası yatıracağım’. İşçiyi çalıştırıyorsan sigorta bedelini kendi cebinden yatırman lazım. Benim paramdan değil.
İşçilerin kaldığı konteynerin bir tarafı açık
İşçiler yırtık ayakkabı ile çalıştırılıyor.
Soma’da patronların ve AKP’nin skandalları bitmiyor AKP madencilerin çalışma saatlerini uzatıyor AKP, Soma katliamının ardından torba yasaya koyduğu maden işçileri lehine düzenlemeleri Meclis komisyonlarından geri çekmeye başladı. Alt komisyonda AKP’li vekillerin önerisi ve oylarıyla, yeraltında çalışan işçilerin 36 saate düşürülen çalışma süresi yeniden 45 saate çıkarıldı. Değişikliğe göre, işçiler yeraltında
Soma’da işçilerin ölümü ‘geliyorum’ demiş Soma katliamı ile ilgili gerçekler işçilerin savcılığa verdiği ifadelerle ortaya çıkmaya devam ediyor. İşçiler verdikleri ifadelerde, madende dizel kepçe çalıştırılması yasak olmasına rağmen çalıştırıldığını, gün içerisinde angarya işlere gönderildiklerini, tartaklandıklarını anlattı. Bir işçi, işe girerken kendilerine bir günlük eğitim verildiğini ve gaz maskesinin nasıl
kullanıldığını “bakarak” öğrendiklerini anlattı. İşçiler, maden içerisinde sıcaklık artışının hissedilmeye başlandığını buna rağmen herhangi bir önlem alınmadan üretime devam edildiğini söylediler. İfadelerden de anlaşıldığı üzere patronlar daha fazla üretim için işçinin canını hiçe sayarak herhangi bir önlem almak için hareket etmemişler. GÜNCEL
haftada en çok 36 saat çalıştırılabilecek. Ancak patronlar, işçileri ayrıca yer üstünde haftada 9 saat daha çalıştırarak, çalışma süresini 45 saate tamamlayabilecek. İşçi günde 6 saat kömür ocağının içinde çalıştırıldıktan sonra 1,5 saatte çıkarılan kömürün ayrılması, istiflenmesi, depolanması gibi yer üstünde yapılan işlerde çalıştırılabilecek. GÜNCEL
EKONOMI
11
18 Haziran 2014
Gün Çağ Aydın
Gideceksin
Erdoğan’ın sabrına hayran kaldığı polis teşkilatı Irak’ta katliamlara imza atan IŞİD’e çok benziyor artık. Peki aralarında hiç mi fark yok? Elbette ki farklar var. En azından bizim memlekette kafa kesilmiyor. Kafa kesilmiyor ama tüfeklerden çıkan bombalarla kafalar uçuruluyor. Adana’da ölen kardeşimiz de polis tarafından kafasından vurularak öldürüldü. Bu ölümün ardından da devlet ve yetkili merciler ölen kardeşimizi suçlama telaşına girdi. Bu senaryo daha önce kaybettiğimiz kardeşlerimizde olduğu gibiydi. Nasıl ki Ethem Sarısülük terörist olarak lanse edildi, nasıl ki Berkin Elvan ufacık yaşına rağmen cebinde patlayıcı taşıyordu; işte Adana’da ki İbrahim kardeşimiz de aynı şekilde terörist ilan edilmeye çalışıldı. Ancak otopsi raporları İbrahim’in açıkça cinayete kurban gittiğini doğruluyor. Erdoğan yine sessiz, zaten o bütün ölümler karşısında soğukkanlılığını koruyor. Ya ekranlara çıkıp terör ne terörist kim propagandası yapıyor ya da tehditler savurmaya devam ediyor. Çünkü bizim başbakan gerçek bir demokrat değil, onun hayalinde gerçekten demokratik bir Türkiye yok. Onun hayalinde çocuk bile olsa solcuların öldüğü bir ülke özlemi var. Başbakan ölümler konusunda bu gazla devam ederken elbette ki polis teşkilatı da yoluna tam gaz devam edecek. Erdoğan’ın zulüm politikaları devam ederken önümüze gelen cumhurbaşkanlığı seçiminde ülke nasıl bir mecraya akacak göreceğiz. Erdoğan’ın tek adam olma hayalinin son bulması gerekiyor. Son Osmanlı gibi davranma hevesi kursağında kalmalı. Başbakan tüm bu süreçten tedirgin oluyor elbette. Her şey istediği gibi tıkırında gitmiyor. Çünkü bu ülkenin çocukları nedensiz yere ölmüyor. Ölen her bir insanımız Erdoğan’ın düşlerine giriyor ve boğazına düğümleniyor. Her konuşmasında kaybettiğimiz bir kardeşimizi konu etmek ve karalamak zorunda kalıyor. Çünkü biliyor ki taht sallandı bir kere. Hele ki o taht sallandı mı gidiş pek uzak değildir. Memlekete eylem kültürü daha çok yerleşti, doğayı savunmaktan en demokratik haklara kadar her şey için sokaklara çıkıldı. Sansüre de karşıyız, kalekol yapılmasına da. Gezi Direnişi sadece bu topraklarda değil dünyada ki tüm kalkışmalara da örnek teşkil etti. Memleketin her sorununa yönelme ve geleceğine sahip çıkma politik algısı gelişti. İşte bu nedenle yerel seçimlerde AKP tam da istediğini yapamadı. Bundan sonra da yapamayacak. Birleşik bir halk hareketinin her an kendisini alaşağı edebilme ihtimali hep masanın üzerinde duracak. Halkın AKP’ye karşı birlikte hareket etme ihtimali hiç uzak değil. Gezi Direnişi’ne en büyük anlamı katan şey bu değil miydi? Tüm farklılıklara rağmen AKP’ye karşı mücadele edilebildiği ortaya çıkmıştı. Eğer bu gün bir nebze de olsa AKP’nin gerilemesinden bahsedebiliyorsak işte bu birleşikliğin yarattığı bir başarıdır. AKP kendi geleceği konusunda korkmakta haklıdır. Çünkü diktatörlerin gidişi kimsenin gidişine benzemez. İpliği pazara çıkar, halk onu madara eder. İşte sandık önümüze geliyor. Memleketin geleceğine istediğin gibi yön vermek hele ki hırsızlıkla, cinayetle yoğrulmuş bir memleketi bu halka dayatmak haddine mi göreceğiz, görüşeceğiz. guncagaydin@hotmail.com
Durmak yok zamlara devam
İktidara gelişlerinden beri her türlü krizi kara dönüştürmeyi bilen AKP hükümeti, siyasi gündemlerden istifade üç ilde birden toplu taşımaya zam yaptı. Son dönemlere alt yapı rezaletleriyle gündeme gelen Ankara’nın yanı sıra İstanbul ve Bursa’da ardı ardına gelen zamlar yurttaşı isyan ettirdi. Gel gör ki fiyatı artan tek şey ulaşım bile değil. ekonomi Can çoksöyler
İnsanların cebine giren para değişmedi ama paranın ağırlığı gün geçtikçe düşüyor. İki haftada bir benzin fiyatları artarken, elektrik, su, doğalgaz derken şimdi de üç ilde birden ulaşım zamlandı. 10 gün önce Bursa’da başlayan zam atılımı, İstanbul ve Ankara ile devam etti. İnsanlar yokluktan kıvranırken artan fiyatlar ise hükümet tarafından düşene atılan birer tekme oldu. Her krize bir zam AKP krizleri fırsata dönüştürmekte birebir. İlk olarak barış sürecinde doğan gerilimler ve Lice’de yükselen tansiyonu fırsat bilerek Bursa’da daha netleşmeyen zamları apar topar erkene alarak yürürlüğe koydular. Ardından bayrak krizi patlak verdi AKP hükümeti bunu da kaçırmadı İstanbul’da bu sefer ulaşım bir kat daha arttı. Melih Gökçek de durur mu IŞİD Musul’a girer girmez o da toplu taşıma fiyatlarına el attı.
İBB destan yazdı 2002’de iktidara geldiğinden beri neler neler yaptığını anlatan Başbakan Erdoğan bir kere bile zamlara Bayrak krizinin faturası değinmedi. Ona da biz değinelim. İstanbulluya Sadece İstanbul’da 2002’den beri İstanbul’da, Ulaşım Koordinasyon tam Akbil’e yüzde 230 zam yapan İlk atak Bursa’dan Bursa’da Büyükşehir Belediyesinin Merkezi (UKOME) tarafından ulaşım AKP’li belediye bir anlamda destan toplu ulaşım hizmetlerine yüzde 8 ücretlerinde “yeni tarife” belirlendi. yazı. Ulaşımda elle tutulur bir iyileşila yüzde 12 oranında zam yapıldı. Buna göre 1,95 TL’lik ücrete zam yapı- tirme yapmayan belediye işkencehaZaten 1 lira 95 kuruş olan bilet fiyatı larak 2,15’e çıkarıldı. İstanbulkart ilk neyi andıran otobüslere binmek için 2 lira 20 kuruşa fırladı. 1 yıl aradan biniş ücretleri, tam 1,95 TL’den 2,15 yüzde 325’lere varan artışlarla destan sonra gelen zamlara göre Bursa TL’ye, öğrenci 1,00 TL’den 1,10 TL’ye, yazı. Geçmiş fiyatlar incelendiğinde Ulaşım A.Ş.’ye bağlı Bursa Ulaşım sosyal kart ise 1,35 TL’den 1,50 TL’ye tam Akbil yüzde 230, öğrenci AkKoordinasyon Merkezi tarafından yükseldi. Tek seferde neredeyse hiçbir bil yüzde 175, aylık tam yüzde 325, yapılan açıklamaya göre tam bilet yere gidemediğin İstanbul’da aktarma aylık öğrenci ise yüzde 285 arttığı fiyatı Bursaray’da 1 lira 75 kuruştan için ise her seferinde bu fiyatın yarısı görülüyor. Bu oranlar ise sadece İs1 lira 90 kuruşa yükseldi. Tarife 3’te kadar daha vermek zorundasınız. tanbul’a özel kalmıyor. Diğer birçok taşıma ücreti 1 lira 80 kuruştan 2 liraya, tarife 5’te 1 lira 95 kuruştan 2 lira 20 kuruşa yükselmiş oldu.
AKP’nin, Suriye’deki El Kaide kolu Nusra Cephesi’nin terör örgütleri listesinden çıkardığı iddia edildi. Dün, Ürdün’de bir cezaevinde bulunan Ebu Muhammed el-Makdisi isimli bir selefi şeyhi de serbest bırakıldı. Peki bu ikisi arasındaki bağlantı ne? AKP hükümetinin, bugün herkesi şaşırtan bir kararla, kısa bir süre önce “terör örgütü” listesine dahil ettiği Nusra Cephesi’ni bu listeden çıkardığı öne sürüldü. EKONOMİ
Melih eksik kalır mı? Duraklarda kuyruğu, otobüslerde balık istifi ulaşımı rutine dönüştüren, gece ulaşımını göstermelik devreye sokup ilgi olmadığı gerekçesiyle ortadan kaldıran Ankara Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma yüzde 14-15 oranında zam yaptı. Buna göre EGO otobüsleri ve metrolarda tam biniş 1,75 TL’den 2 TL’ye, indirimli biniş 1,30 TL’den 1,50 TL’ye yükseldi. Özel halk otobüslerinde ise tam 2,10 TL’den 2,40 TL’ye,indirimli 1,30 TL’den 1,5 TL’ye yükseldi.
Merkez Bankası’nda 5 kişi görevden alındı Merkez Bankası’nda aralarında İletişim ve Dış İlişkiler Genel Müdürü ve Ödeme Sistemleri Genel Müdürü’nün bulunduğu beş kişi görevinden alındı. Merkez bankası Banka Meclisi akşam üstü toplandı ve iki genel müdür, bir genel müdür yardımcısı ve iki müdürü görevden aldı. İletişim Dış İlişkiler Genel Müdürü Tuğrul Gürgür ile yardımcısı Cüneyt Orman ve Ödemeler Genel Müdürü Cihan Aktaş görevden alındı. Banka Meclisi Toplantısında ayrıca Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Özel Kalem Müdürü Ömer Erdoğan ile Eğitim Müdürü Mehmet Sönmez de görevden alındı. Gürgün, Aktaş ve Orman danışmanlığa getirildiler. Erdoğan ve Sönmez ise Merkez Bankası uzmanı
oldular. Haydarpaşa Garı’nda düzenlenen “Geleceğin Şehirleri Forumu: New York’tan İstanbul ’a Mega Şehirler ve Finansal Merkezler Paneli”nde konuşan Başçı, Türkiye ’de Merkez Bankası’nın maliye politikası hakkındaki görüşlerini, hükümet üyelerinin de para politikası hakkındaki görüşlerini açıkça ifade edebildiğini belirterek “Bu ifadeleri karşılıklı olarak kullanmak sorun değil hatta sağlıklı bir şeydir” dedi. EKONOMİ
Sebze ve meyveye %100 fiyat artışı
Ticaret bitince cari açık düştü AKP Nusra’yı neden yeniden tanımladı?
şehirde ulaşımın benzer zamlardan geçtiği görülüyor.
Cari işlemler açığı, dış ticaret açığının daralması ve altın ithalatındaki gerileme ile Nisan ayında 4.79 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Merkez Bankası verilerine göre Ocak-Nisan dönemini kapsayan dört aylık cari işlemler açığı 16.37 milyar dolar oldu. Geçen yılın aynı döneminde cari işlemler açığı 24.66 milyar dolar düzeyindeydi. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamasına göre, bu gerilemede, dış ticaret açığının 8.14 milyar dolar azalarak
17.4 milyar dolara düşmesi ve net hizmet gelirlerinin 621 milyon dolar artarak 3.99 milyar dolara yükselmesi etkili oldu. Bu gelişmede, altın ithalatındaki düşüş de etkili oldu. Geçen yılın ilk dört aylık döneminde 3.45 milyar dolar olan net altın ithalatı, bu yılın aynı döneminde 1.34 milyar dolara geriledi. Turizm gelirleri de 239 milyon dolar artarak 5.85 milyar dolara, turizm giderleri de 171 milyon dolar artarak 1.667 milyon dolara çıktı. EKONOMİ
Türkiye Sebze ve Meyve illerde daha yüksek fiyattan saKomisyoncuları Federas- tıldığını görmekteyiz” dedi. yonu (TÜSEMKOM) Başkan Vekili Halil Öztürk, önümüz- Meyve sebzede hastalık riski deki süreçte sebze ve meyvede Geçen yıllarda domates ve diğer yüzde 100’ün üzerinde fiyat bazı ürünlerde görülen “tuta” artışı beklendiğini söyledi. hastalığı ile ilgili bu yıl herhanRamazan öncesinde örtü altı gi bir belirtinin ortaya çıkmaüretimin sona ereceğini, bunun dığını kaydeden Halil Öztürk, yerini tarla ürünlerinin alaca- “Ana sıkıntımız önümüzdeki ğını ifade eden Öztürk, “Bazı süreçte mantar hastalığıdır. Bu ürünlerin birkaç gün içinde hastalığın da fiyatların çok yükfiyatlarının artacağını düşünü- selmesinde tetikleyici olacağını yoruz. Bugün domatesin üreti- düşünmekteyiz. Bu da tüketicideki fiyatı Antalya bölgesinde ciye yansıyacak” kilogramı 25-50 diye konuştu. kuruş arasında EKONOMİ fakat aynı domatesin farklı
EGITIM
Üniversitelerde performans izleme
(
12
17 Haziran 2014
Kaç yıl okunacağının emri de Başbakan’dan
Erdoğan üniversitelerden elini çekmiyor. 3 yıl önce kaldırılan üniversiteden atılma kanunu rektörlerin isteğiyle geri geliyor. Hükümetin Meclis’e sunduğu kanun tasarısı ile eskiden olduğu gibi üniversite öğrencilerine okumaları için süre sınırlaması getirilecek. Başbakan’ın siyaset anlayışına göre muhalefet gençlik okuldan bir an önce uzaklaştırılmalı. YÖK merkez binasındaki ‘Üniversite Kütüphanelerini Yeniden Düşünmek’ konulu programda konuşan Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya üniversitelerin kütüphaneleri hakkında yapılacak olan yenilikler hakkında bilgi verdi. Başkan Çetinsaya, bilgi toplumunun dinamikleri düşünüldüğünde üniversitelerin etkili bir altyapıya sahip olmalarını bilgi ile birlikte çalışılabilirliği sağlamalarının zorunlu olduğunu söyledi. Çetinsaya, “Eğitim, öğretim ve araştırmanın en önemli paydaşlarından biri olan kütüphanelerin basılı ve elektronik formattaki bilgiyi sağlamaları, organize etmeleri olağan hizmetler haline gelmiştir” açıklamasında bulundu. EĞİTİM
Rektörlük pankarttan korktu eğitim ebru kaya
Mezuniyet töreni için Kocaeli Üniversitesi Baki Komsuoğlu Konferans Salonu’nda bir araya gelen Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, “Roboski, Gezi, Soma, Lice katillerin gizli tanığı medya” yazılı pankart açtı. “Her yer Lice her yer direniş”, “Gezi’den Lice’ye direnene bin selam” sloganları atan öğrencilere özel güvenlik birimleri ve sivil polisler müdahale etti. Öğrencilerin açtığı pankart indirmek isteyen ÖGB’lerle öğrenciler arasındaki gerginlik sonucu açılan pankart salonda bulunan sivil polisler ve ÖGB’ler tarafından indirildi. Duruma tepki gösteren öğrenciler yaşanan müdahaleyi protesto ederek sahneyi terk etti. EĞİTİM
Gezi’yi unutmayanlar Soma’yı da sahiplendi
Başbakan, “öğrencileri siyasette görmek istiyorum”sözünden sonra, üniversitelerde eylemlere katılan öğrencileri, kendisine muhalefet eden öğrencileri biran önce okuldan göndermeye çalışıyor. Öğrenciler, iki yıllık ön lisans programları 4 yıl, dört yıllık lisans programları 7 yıl, beş yıllık lisans programları 8 yıl, altı yıllık lisans programları 9 yıl içinde bitirmek zorunda olacak. Hazırlık eğitiminin süresi azami iki yıl olacak. ÜNİVERSİTEDEN ATILMA YASASI EK SINAV PAKETİYLE GELİYOR Bu süreler sonunda mezun olamayanlara ise ek sınav hakkı verilecek. Buna göre son sınıf öğrencilerine, başarısız oldukları bütün dersler için iki ek sınav hakkı verilecek.
Sınavlarda başarısız ders sayısını beşe indirenlere yarıyıl, ek sınavları almadan beş derse kadar başarısız olanlara dört yarıyıl, bir dersten başarısız olanlara ise öğrencilik hakkından yararlanmaksızın sınırsız olarak başarısız oldukları dersin sınavlarına girme hakkı tanınacak. İzledikleri programdan mezun olmak için gerekli bütün derslerden geçer not aldıkları halde yönetmeliklerinde başarılı sayılabilmeleri için öngörülen not ortalamalarını sağlayamamaları sebebiyle ilişikleri kesilme durumuna gelen son dönem öğrencilerine not ortalamalarını yükseltmek üzere diledikleri derslerden sınırsız sınav hakkı tanınacak. Bunlardan uygulamalı, uygulaması olan ve daha önce alınmamış dersler dışındaki derslere devam şartı aranmayacak. Üniversiteden öğrencileri bir an önce uzaklaştırmaya çalışan Başba-
kan’ın yeni hedefi anlaşılacağı üzere öğrencileri bir an önce mezun edip evlendirip ekonomisini büyütmek. Eylemlere katılan öğrencileri de bir an önce okuldan uzaklaştırmak. NEDEN BAŞBAKAN ATILMAYI GERİ GETİRMEK İSTİYOR? Başbakan 3 yıl önce getirdiği afla birçok öğrenci okuluna geri dönmüştü. Rektörlerin okuldaki eylem yapan, fikirlerini meşru yollarla dile getiren, haksızlıklara söz söyleyen öğrencilerle başbakan arasında kaldığı ve bu öğrencilerin eğitimlerine bir an önce son vermek istemesi nedeniyle okuldan atılma geri getiriliyor. Çok ilginçtir ki Başbakan seçilme yaşını 18’e indirmek de istiyor. Seçilme yaşını 18’e indirmek isteyen Başbakan aynı zamanda, gençleri siyasette görmek istediğini de söylemişti. Fakat bu yeni yasayla siyasetle uğraşan öğrencileri okul-
dan ayırmaya yönelik hareket ettiği çok açık. Bu da akıllara Başbakan’ın hangi gençleri siyasette görmek istediği sorusunu getiriyor. BAŞBAKAN HANGİ GENÇLERİN SİYASET YAPMASINI İSTİYOR? Başbakan’ın Gezi’de mücadele eden gençlere tavrı ortadaydı. Gençlere tomalarla, gaz bombalarıyla, gerçek mermiyle cevap vermişti. Başbakan yeni yasayla bu tavrını daha da pekiştiriyor ve muhalefet eden gençliği okuldan uzaklaştırmaya çalışıyor. Fakat Başbakan’ın medyaya yansıyan yüzü çok farklı, gençler siyasette olsun diyor. Başbakan’ın son zamanlarda sendelediğini görmek şaşırtıcı değil. Gezi’den sonra gençlere yönelik sert tepkiler aldığı ortada. Fakat gençler en basitinden mezuniyetlerde Soma’yı Lice’yi anmaktan çekinmiyorlar.
AKP üniversite arazilerini yağmaya açıyor KTÜ Osman Turan Kültür Merkezi’nde yapılan 3. mezuniyet törenine, protokol ile üniversite yönetiminden katılım olmadı. Öğrenciler, veliler ve İletişim Fakültesi öğretim üyelerinin hazır bulunduğu mezuniyet töreninde, Halkla İlişkiler ve Reklam Bölümü’nü bitiren 42 öğrencinin mezuniyet töreninin ardından toplu olarak fotoğraf çektirildi. Bu sırada bazı öğrenciler özellikle Soma’da yaşananları konu edinen, ‘Bir torba kömür eder mi bir ömür’, ‘Yanan biz idik, siz kömür sandınız’, ‘O kadar çok kazdım ki cennete düştüm be abi’, ‘Utancımızdan yerin dibine girecektir ama orası ağzına kadar doluydu’ ve ‘31.05.2013 Gezi’yi unutmadık’, ‘Yandaş medyanın kölesi olmayacağız’ yazılı dövizleri açtı. EĞİTİM
Hacettepe, Gazi, Cerrahpaşa gibi üniversitelerde, ‘kupon arazini sat, borcunu öde’ dönemi açılıyor. Üniversite yöneticileri, “Bu bir çözüm değildir. Arsayı bir kere satar, bir kerelik borcu ödersiniz. Ama yeni borç oluşumunu önleyemezsiniz. Bunun için ya üniversite hastanelerinde hizmet bedelini artıracaksınız ya da vakıf ve özel hastanelere tanınan yüzde 200’e kadar fark alma hakkını, üniversite hastanelerine de vereceksiniz. Aksi halde üniversiteler, en kıymetli arsalarını
Üniversiteleri de meydanları da terk etmiyoruz
Antalya Üniversitesi’nde polise şikayet Kesintisiz Özge Uyanık
Kampüs içinde 6 Haziran Cuma günü, Lice’de meydana gelen olayları protesto amacıyla toplanan bir grup öğrenciyle polis arasında çıkan arbedeyi görüntüleyen Türk Dili ve Edebiyatı ikinci sınıf öğrencisi Feyyaz İmrak, 4 polisin kendisini dövdüğü iddiasıyla polis merkezine giderek şikayette bulundu. Feyyaz İmrak, Lice’deki olayları protesto etmek isteyen öğrenci grubunun eylemini görüntülediği sırada eylemcilerle polis arasında arbede çıktığını, bir polisin sırtına vurarak makinesini almaya, engel olmaya çalıştığını söyledi. EĞİTİM
sattıklarıyla kalacaklar” uyarısı yaptılar. Türkiye’nin en önemli tıp fakültelerinin, son yıllarda sağlık sistemindeki uygulamalar nedeniyle ‘borç batağına’ saplanması, hem medikal firmalarını hem de ilaç firmalarını sıkıntıya soktu. Aldıkları malzeme ve ilaçların paralarını ödeyemeyen tıp fakültelerinin tedarikçisi firmalarda da mali kriz yaşandığına dikkat çekildi. İstanbul’da Çapa ve Cerrahpaşa Hastanelerinin borcu 322 milyona, Hacettepe’nin borcu ise 250 milyona yükseldi. EĞİTİM
Başbakan’ın “üniversiteden atılma”nın geri getirileceği yönündeki açıklamasının ardından gözler yeni yapılacak yasal düzenlemeye çevrildi. Hala üzerinde çalışılan yeni YÖK Kanunu’na eklenmesi planlanan bir madde ile yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilere öğrenimlerini tamamlamak için önlisansta en fazla 4, lisansta ise en fazla 7 yıl süre tanınacak. Öğrenciler normal eğitim-öğretim süresi 5 yıl olan eczacılık, diş hekimliği gibi programları 8 yılda, 6
yıl olan tıp eğitimini ise 9 yılda tamamlamak zorunda olacak. Yani üniversite öğrencilerinin en fazla 3 yıl okulu uzatmalarına izin verilerek okuldan atma geri gelecek. Talimatı alan YÖK harekete geçti Tayyip Erdoğan 2013 yılının sonunda yaptığı açıklamada “Kardeşim 6 yılda bitireceksen bitir, 7-8-9 yıl, böyle bir şey olur mu? Öğrenci terör alanına çeviren değildir. Öğrenci öğrenciliğini bilecek. 6-7 yıl bitirdin, bitirdin. Bitiremediğin takdirde artık güle güle.” sözlerinin ardından üniversiteden atılmanın yeniden karar altına alınacağı gündeme gelmişti. Şimdi talimatı Erdoğan’dan alan YÖK’de harekete geçmiş durumda. YÖK Yasası’nda yapılması
planlanan değişiklikler, üniversite öğrencilerinden devletin çekindiğinin bir göstergesi . YÖK’e söz söylemenin yasak olduğu memlekette , zaten verilen 6 ay süreli uzaklaştırma cezalarıyla öğrencinin 1 dönemi yanıyor. Soruşturmalara protesto eden öğrencilere bile soruşturma açan üniversitelerde var olan baskılar, her alanda artıyor.
nereyi kaç yılda bitireceğimiz hakkında da nutuklar atıyor. Ayakkabı kutularımızda milyonlar olmadığı için ünivrsitede okurken aynı zamanda çalışmak zorunda olan ve burs almayı başarabilsek bile doğalında geçinemeyek olan bizlerin de hayatlarına burnunu sokuyor, gelecek ve işsizlik kaygısı yaşayan insanları okuldan atmakla tehdit ediyor.
Tayyip öğrencileri tehdit ediyor Hükümet gezi ayaklanmasıın ardından gençlerin üzerinde zaten var olan baskıları daha da arttırmaya yönelik hareket etti. Tayyip’in üniversite öğrencileri üzerinde kurmak istediği bu baskılar ne ilkti ne de son buluyor. Yine geçtiğimiz yıl kızlı erkekli evlere müdahale eden, kiminle yaşayacağımızın da emrini veren Tayyip,
Üniversiteleri de meydanları da terk etmiyoruz Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada direk hedef göstererek öğrenciler üniversiteyi terör alanına çevirdiler, bitiremezlerse güle güle diyor. Peki soruyoruz, üniversiteleri de, meydanları da terör alanına çeviren aynı Başbakan değil mi?
13
LISENIN GUNDEMI 18 Haziran 2014
İşte Milli Eğitim’den onaylı müfredat:
Ders: Cinsiyetçilik Konu: Nasıl gelin olunur? 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi ile zorunlu eğitimin 4 yıla indirilmesiyle çocuk yaşta evliliklerin önü açıldı. Çocuk yaşta evliliklerin sayısının gözle görülür bir biçimde artmasına rağmen hükümet buna karşın hiçbir şey yapmazken nasıl iyi gelin olunacağını 11 yaşındaki çocuklara ders kitaplarında öğretiyor. İSTANBUL ışıl demir
AKP’nin 2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte zorunlu eğitimin 4 yıla indirilmesiyle 4. sınıftan sonra okulu bırakan öğrencilerin sayısının artmasıyla birlikte çocuk yaşta evliliklerin ve çocuk işçiliğin önü açıldı. Resmi rakamlara göre, 2013 yılında çocuk yaşta evlendirilen 300 kadının doğum yaptığı açıklandı. Çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısı gözle görülür bir biçimde artarken hükümet bunu engellemek için tek bir adım atmazken bir de üstüne 5. sınıflara okutulan MEB’den onaylı kitaplarında nasıl iyi gelin olunabileceği öğretildiği açıklandı. “KOCANIZIN YOLUNDA KURBAN OLUNUZ” Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun 2011 tarihli kararıyla 2012-2013 öğretim yılından itibaren 5 yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilen ve Pasifik Yayınları’na ait olan 5. sınıf Sosyal Bilgiler müfredatına göre hazırlanan Öğretmen Kılavuz Kitabı’ndaki bir etkinlik dikkat çekti. Öğrencilere yaptırılmasının istediği etkinlikte, kız çocuklarının evlenmeden kına gecesi yapıldığı ve sürülen kınanın ne anlama geldiği açıklandı. Cinsiyetçiliğin ilköğre-
tim ders kitaplarına indirildiği sistemde, etkinlikte anlatılana göre; kına yakılmasının, gelinin evinin ve evlendiği kişinin yolunda “kurban olabileceği” anlamına geldiği yazıldı. 128 BİN 866 ÇOCUK YAŞTA YAPILAN EVLİLİK DE ‘MASUMANE’ Mİ? Haziran 2013’de açıklanan resmi verilere göre son 3 yılda 18 yaşın altında evlenen çocuk sayısının 134 bin 629 olarak açıklandığını belirterek,
bunun içinde kız çocukların sayısının 128 bin 866 olduğunu açıklandı. Gerçek sayının ise çok daha üstünde olduğu düşünülüyor. 12 yaşında evlendirilen, ilk çocuğunu 13 yaşında doğuran ve 14 yaşında evinde silahla vurulmuş bir şekilde ölü bulunan Kader Erten’in ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, çocuk yaşta evliliklere karşı çözüm üreteceğine Kader’in ölümünü ‘masumane’ bulduğunu açıklamıştı.
LİSE-DER: GENÇ KADINLAR KOCAYA DEĞİL OKULA Başbakan, ‘kızlı-erkekli’ açıklamalarında ayrımcı ve cinsiyetçi bir eğitim politikası izlemeye tam gaz devam ediyor. 2012’ de yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi ile çocuk yaşta evliliği öğretiyorlar. Bizler nasıl gelin olacağını öğrenmek değil; eşit, parasız, bilimsel, nitelikli ve anadilde eğitim istiyoruz. AKP’ye karşı ‘kızlıerkekli’ mücadelemize kesintisiz bir şekilde devam edeceğiz.
AKP bu yıl da sınıfta kaldı Lise-Der’in çağrısıyla liseliler, karne gününden bir gün önce AKP’ye karnesini verdiler. Liseliler slogan eşliğinde Beşiktaş Büyük Kartal’dan, liselilerin 3 ay önce Berkin Elvan öldükten sonra adını verdikleri Küçük Kartal Meydanı’na yürüdüler. “AKP eğitimi sıfırladı” yazılı pankartla yürüyen liseliler AKP’nin eğitim sisteminin notlarını açıklayarak karne verdiler. Nitelikten, bilimsellikten ve eşitlikten sınıfta kalan AKP, cinsiyetçilikten ve rekabetçilikten tam not aldı. Lise-Der adına konuşan Kemal Ulaş Duran “Yolsuzlukları ortaya çıkan AKP, paraları sıfırlayamadı ama iktidarda olduğu süre boyunca eğitim sistemini sıfırlamayı başardı. AKP’nin hırsızlıkları ortaya çıktığı sırada, katil AKP’nin katil polisi 14 yaşındaki Berkin
F) şıkkı Ceday Avcı AKP’nin eğitim sistemini tam anlamıyla sıfırlamış olduğunu her geçen gün görüyoruz. 4+4+4’le zorunlu eğitimin 4 yıla indirilmesi, çocuk işçiler, çocuk gelinler, paralı eğitim düzeni, eşitlikten uzak, niteliksiz eğitim, liselilerin hayatlarına mal olan elemeci sınavlar… Tüm bunların yanında AKP hükümetinin kadın düşmanı politikaları eğitime bütünüyle yansımış durumda. Eğitim sisteminde yapılan cinsiyetçi düzenlemelerle AKP’nin gerici zihniyeti okullara, oradan öğrencilere, genç kadınlara işlenmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz
Geçtiğimiz Cuma milyonlarca ilkokul ve ortaokul öğrencilerinde karne sevinci vardı. Tüm öğrencilerin yaşadığı karne sevinci, 15 yaşında polis tarafından atılan gaz bombasıyla yaralanan ve 269 gün komada kalan Berkin Elvan’ın ailesinin acısını bir kat daha arttırdı. Karnesini alamayan Berkin Elvan’ın ailesi ortaya çıkan delillere rağmen katilleri hala bulunamamasını protesto etmek için Şişli İlçe Eğitim Müdürlüğü’nün önüne siyah çelenk ve boş karne bıraktı. Basın açıklamasının da anne Gülsüm Elvan, “Söyleyecek bir şeyimiz yok, kalmadı. Daha halen çocuklar katlediliyor. Neden bu kadar çocuklardan korkuyor. Çocuk katili” diyerek isim vermeden tepki gösterdi. EĞİTİM
Soma’daki çocuklar karnelerine sevinemedi
Soma’da 13 Mayıs’ta yaşanan katliamda 301 kişi hayatını kaybetti, ölen işçilerin çocuklarından 130’u geçtiğimiz Cuma karne aldı. Karnesini alan çocuklar, mezarlığa giderek karnelerini bıraktı. Cumhuriyet İlkokulu öğrencilerinden Şaban İlçi’nin, annesi ve kardeşi ile babasının kabrini ziyaret eden oğlu Enis İlçi, “Babama hep söz verirdim derslerimde iyi olacağıma dair. Sözümü tuttum ve takdir belgesi aldım. Babama getirdim hemen, Konuşacak bir şey bulamıyorum” diyerek takdir belgesini babasının mezarına bırakıp gitti. EĞİTİM
Elvan’ı katletti. 15 yaşında hayatını kaybeden Berkin, liseye hiç gidemedi ve karnesini alamadı. Geleceklerimizi çalan katil AKP’ye karşı meydanlarda olmaya, fikir üretmeye, hesap sormaya devam ediyoruz” dedi. EĞİTİM
Türkiye’de ölen her 20 işçiden biri çocuk
Kız çocukları gelin olmayacak günlerde öğretmenlerin kullandığı MEB onaylı Pasifik Yayınları Öğretmen Kılavuz Kitabı’ndaki etkinlik bu anlayışı gözler önüne serdi. Etkinlikte 5.sınıf öğrencilerine nasıl gelin olunması gerektiği öğretiliyor. Rezalet denebilecek etkinlikte, gelin adayına kına yakılmasının nedeninin, kadının gerektiği yerde evine ve kocasına kurban olması gerektiği anlatılıyor. İşte AKP’nin zihniyeti, 11 yaşındaki kız çocuğuna gelinliği öğretiyor. AKP’nin zihniyeti, 5.sınıfa giden ilkokul çocuklarına okumayı teşvik etmek yerine evlendirmeye teşvik ediyor. Eşitliğin E’sini taşımayan AKP’nin daha önceki faaliyetleri de ortadadır. Okullarda da liseli kadınların hayatlarına müdahale etmeye kalkan AKP zihniyeti, etek boylarına karışmış, hatta MEB’den gönderilen mesajlarla “Kız çocuklarını kısıtlayın ama erkek çocuklarını rahat bırakın”
Berkin öldürülmeseydi karne alacaktı
mesajı verilmişti. Eğitimdeki tüm bu cinsiyetçi politikalar, AKP’nin kadına karşı tutumunun göstergesidir. Kadın cinayetleri artarak devam ederken ve kadın cinayetlerinin yaş ortalaması ilkokul çağına kadar düşerken AKP bunlarla ilgilenmek yerine kız çocuklarını eve kapatmak istiyor. Okuldan almaları için ailelere verilen cesaretle okuldan alınan Kader, 12 yaşında evlendirilmiş, 13 yaşında çocuk sahibi olmuştu. Ve eğitimde de gördüğümüz kadın kocasına kurban olmalı zihniyeti sonucunda Kader 14 yaşında evinde ölü bulunmuştu. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı sesini bile çıkarmazken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam “kader” açıklaması yaptı. Kader’in ölümünün de kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin de kader olmadığını çok iyi biliyoruz. AKP’nin eğitimdeki bu
gerici zihniyeti ve kadına düşmanlığının göstergesi cinsiyetçi politikalar, kız çocuklarının eve kapatılmasının, çocuk yaşta evlendirilmesinin önünü açıyor. Kadın cinayetlerinin işlenmesi için daha ilkokul sıralarında kocaya cesaret veriyor. Kız çocukları gelin olmayacak. AKP hükümeti kendi zihniyetini okullarımıza, liselerimize işleyemeyecek. Liselilerin, cinsiyetçi eğitime ve kadın düşmanlığına karşı mücadelesi sürecek. AKP’nin o hayal ettiği gericiliğin yaşanıyor olmasına izin vermeyeceğiz. AKP hükümeti de genç kadınları kocaya göndermeye çalışmaktan vazgeçmeli, o etkinliği ve tüm cinsiyetçi uygulamalarını müfredattan çıkarmalıdır. Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti de bir önce alışmalıdır; kız çocukları sıraları, liseli kadınlar liseleri dolduracak. Genç kadınlar ise kızlı-erkekli üniversiteye gidecek.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2013 yılı sonunda hazırladığı Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda, 6-17 yaş arasındaki 15 milyon 247 bin çocuktan 893 bininin çalıştığı belirtiliyor. 6-14 yaş arasındaki çocukların ise yasak olmasına rağmen 292 bini çalışıyor. Çocuk işçilik iş kaza ve ölümlerine de yansıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclis’inin raporuna göre 2014 yılının ilk dört ayında yaşamını yitiren 396 işçinin 5’i 14 yaş ve altı, 12’si 15-17 yaş arası çocuk işçiydi. Yani her can veren 20 işçiden birisini yoksulluktan dolayı çalışan işçi. EĞİTİM
Hani kötü not hayatın sonu değildi?
Sivas’ta 45 gün önce bir öğrencinin intihara teşebbüs ettiği Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde ikinci kez intihar girişimi yaşandı. Son sınıfta öğrenim gören 17 yaşındaki B.Y.’yi, okulun 3. katta bulunan mescit balkonundan atlamaya çalıştı. Balkon demirlerinin dış kısmına geçerek kendini sarkıtan öğrenciyi fark eden öğretmenleri olaya müdahale ederek aşağı atlamak isteyen öğrenciyi son anda belinden tutup çekerek balkon kısmına aldı. İntihar etmeye çalışan öğrencinin ders notlarının kötü olduğu gerekçesiyle intihara teşebbüs ettiği belirtildi. EĞİTİM
FORUMLAR
14
18 Haziran 2014
Soma için el ele verdiler
Gezi Forumları Dayanışması, 15 Haziran Pazar günü “Soma’nın ateşiyle yürüyoruz” sloganıyla Kadıköy’de Yoğurtçu Parkı’nda ortak forum gerçekleştirdi. Büyük İşçi Direnişi’nden Soma’da yaşananlar üzerine yapılan forumun ardından Kadıköy Rıhtım’da insan zinciri oluşturuldu. Metrelerce uzayan insan zincirinde halk “Soma’yı unutturmayacağız” dedi.
Forumlar 1. yılını dolduruyor
Gezi Direnişi’nin ardından ortaya çıkan, halkın siyaset konuştuğu forumlar birinci yılını dolduruyor. Bir yıldır devam eden forumlardan biri olan Etiler Forumu ise 17 Haziran’da birinci yıldönümünde tüm halkı, forumun yapıldığı Sanatçılar Parkı’na çağırıyor. 1 yıldır; 1 Eylül Barış İçin Elele, Forum Fest, Kent Mitingi, Kuzey Ormanları Savunması Yürüyüşleri gibi kitlesel eylemlerde ses çıkaran Etiler Forum, Gezi Şehitleri için Sanatçılar Parkı’nda fidan dikti, Berkin Elvan için nöbetteydi. Forum şimdi 17 Haziran’da dayanışmayı büyütmeye çağırıyor. GÜNCEL
yaşananları ve madende çalışma zorluklarını anlattı. Soma katliamında Gezi Forumları Dayanışması, maden altında kalan üniversite öğ15-16 Haziran 1970 büyük rencisi bir işçi “Kömür bizden daha işçi direnişlerinin ve eylemlerinin ve değerli. Orada her an ölümle burun 2013’teki Gezi direnişinin yıldönü- burunayız. Çalıştığımız yerde hiçbir münde “Soma’nın ateşiyle yürüyoruz” önlem yok” dedi. Foruma katılan sloganıyla Kadıköy’de bir araya geldi. Soma işçisi, alınmayan önlemlerden Saat 14.00’da başlayan forumun ar- ve güvencesiz çalışma koşullarından dından Soma katliamının üzerinden bahsetti. 1 ay geçmesi nedeniyle “Soma’nın ateşiyle yürüyoruz” sloganıyla 18.00’da İnsan zinciri metrelerce uzandı Kadıköy Rıhtım’da insan zinciri oluş- Forumun ardından Kadıköy Rıhtım’a geçen halk el ele tutuşarak tüm Katuruldu. Gezi Forumları Dayanışması’nın dıköy halkını “Soma için elimi tut” forumuna, Soma’daki işçiler dahil ol- diyerek insan zinciri oluşturmaya mak üzere pek çok işçi katıldı. Gezi çağırdı. Soma’da yaşanan katliamın Direnişi’ne de katılan işçi bir forum 1. ayında “Susma, haykır, taşerona katılımcısı, “Büyük İşçi Direnişi’nin başkaldır” sloganlarıyla insan zinciri bize getirdiği en büyük şey 1974’te daha da büyüdü. Metrelerce uzayan fabrika işgali gerçekleştirebilmemiz insan zincirinde “Soma’da hayatını oldu” diye konuştu. kaybeden madenci kardeşlerimizi unutmayacağız” yazılı pankart taşındı. Her an ölümle burun burunayız Soma’daki maden katliamını anmak Sonrasında, foruma katılan Soma için yapılan eylemde sık sık “Soma’nın maden işçileri söz alarak katliamda ateşi AKP’yi yakacak” sloganları atıldı. forumlar ceday avcı
Bakırköy’de İşçi Direnişi kutlandı
Kadıköy halkı Rıhtım’da “Soma için elimi tut” diyerek metrelerce uzanan insan zinciri oluşturdu.
İstanbul’da Bakırköy Çamlık Parkı Forumu, Türkiye tarihinde önemi büyük olan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni kutlamak amacıyla Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda bir etkinlik düzenledi. Etkinlik, forum katılımcılarının konuşmaları ile başladı. Ayrıca forum tarafından hazırlanan bildiri de etkinlik katılımcılarına okundu. Katılımcılar arasında yer alan ve aylardır haklarını arayan Goldaş işçileri de söz alarak, mücadelelerindeki süreçleri ve tecrübeleri aktardılar. Katılımcıların konuşmalarının ardından, etkinlik 15-16 Haziran İşçi Direnişi’ni anlatan bir belgesel ile devam etti. GÜNCEL
Gezi Forumları Dayanışması’nın Kadıköy’deki forumuna Soma Katliamı’nın 1. ayında katılan Soma maden işçileri, çalışma koşullarını anlattı.
Ranta değil, halka açın Kadıköy’de yer alan Gıda Tarım ve Hayvancılık İstanbul İl Müdürlüğü arazisi özelleştirme kapsamına alındı. Satışa çıkacak olan 21,5 dönümlük arazinin özelleştirilmesine halk tepkili. Göztepe Gezi Dayanışması’nın çağrısıyla müdürlük önünde toplanan çevre sakinleri satışın durdurulması için eylem yaptı. “Satıla satıla tükeniyoruz”, “Kamu arazileri halkındır, satılamaz” dövizlerini taşıyan çevre halkı, 2004 yılından bu yana pek çok kez yapılaşmaya açılmaya çalışılan alanın tekrar inşaat
Ataköy ağaçları için direniyor
Ataköy 7-8. kısım orman yolunda imara açılan alandaki 100 ağacı korumak isteyen vatandaşlar Ataköy’de, ‘demir perdelerin önünde piknik var’ adında bir eylem düzenledi. Bakırköy Halk Meclisi ve sivil toplum kuruluşları dışında bölge halkı eyleme yoğun katılım gösterdi. İmara açılan alanda bulunan ağaçların korunmasını isteyen Bakırköy Halk Meclisi, bir basın açıklamasıyla Kadir Topbaş ve Bakırköy Belediye Baş-
kanı Bülent Kerimoğlu’ndan taleplerini duyurdu. Basın açıklamasında bu alanın ücretli yurt ve külliye olmaması ve kesilecek 100 ağacı korumak istediklerini, bunun için 10 bin imza toplandığı ve İBB ile Bakırköy Belediyesi’ne bu imzaların verildiği belirtildi. İBB ve Bakırköy Belediyesi’nden bu alan için imar planı tadilatı yapılmasını ve Ataköy 7-8. kısımdaki orman yolunun botanik park olarak kalmasını istediklerini söylediler. GÜNCEL
riskiyle karşı karşıya kaldığını belirterek imza topladı. Eylemde okunan basın açıklamasında, “AKP hükümeti tarafından söz konusu kamusal alan 2004 yılından beri birçok kere yapılaşmaya açılmaya çalışılmış ve meslek odalarının ortak açtıkları davalarla yapılan ‘kat karşılığı inşaat ihaleleri’ 2 kez yargı tarafından iptal edilmişti. Son olarak 2008’de Danıştay tarafından verilen ‘iptal’ kararı da ‘kamusal alanın yağmalanması’ girişimlerini durdurmaya yetmemiştir” denildi. GÜNCEL
Tozkoparan halkın istediği gibi olacak Kentsel dönüşüme karşı eylem yapan Tozkoparan Mahallesi halkı “Evimize, semtimize, kentimize dokunma” diyerek ranta karşı direneceklerini belirtti. “Tozkoparan, istediğiniz gibi değil, istediğimiz gibi olacak” pankartı açan halk, Tozkoparanlıları itibarsızlaştırmaya çalışanların, mücadelelerini engellenemeyeceğini söyledi. Okunan basın açıklamasında, Danıştay’ın
“Riskli alan” kararını iptal etmesine ilişkin, “Danıştay’ın vermiş olduğu kararla asla rehavete kapılmayacağız aksine mahalledeki yaşam ve barınma haklarımız konusunda safları sıklaştırarak her engeli aşacağız. Mahallemizin sosyal dokusunu, mal sahibinden kiracısına, esnafına, ağacına, böceğine kadar değerlerimizi korumaya devam edeceğiz” denildi. GÜNCEL
Gezi’nin 48 saati izlenecek
Park forumları, Gezi’nin ve forumların oluşumunun üzerinden 1 yıl geçmesinden dolayı çeşitli etkinlikler düzenliyor. Merter Forumu da 17 Haziran günü saat 20.30’da forum gerçekleştirdiği 29 Ekim Parkı’nda Can Dündar’ın “Gözdağı” filmini izleyecek. Gezi direnişinin 48 saatinin ve o 48 saat içinde gözünü kaybeden 6 gencin anlatıldığı filmin parktaki gösterimine Can Dündar da katılacak. Film gösterimi öncesinde Gezi direnişinde gözünü kaybedenlerle kısa bir söyleşi yapılacak. Filmde ise “Gözümüzden vurdular ama gördük görmemiz gerekeni…” deniyor. GÜNCEL
Forumlar dayanışmayı büyütüyor Devam eden mahalle forumlarından biri olan Kocamustafapaşa Dayanışması, 15 Haziran günü forumu genişletmek ve devam ettiğini halka duyurmak için dayanışma sofrası kurdu. Saat 10.00’da Samatya Meydan’da buluşup Samatya sahile inen forum katılımcıları, halaylarla, türkülerle, dayanışma sofrasını kurdu. Etkinlik, daha sonra Adalılar ve Berkin Elvan için şarkı yazan Grup Maske’nin müzik dinletisiyle devam etti. Dayanışmak için gerçekleştirilen etkinliğe çağrı için halk kurdukları Berkin Elvan Meydanı’nda stant açarak etkinliğe çağrı yapmıştı. GÜNCEL
ESAS MESELE
15
fotoğraf: bura kiper
18 Haziran 2014
Sünniler karar alma süreçlerine dahil edilmeli Geçtiğimiz hafta ülkedeki bir gündemden diğer gündeme atlarken birden tüm dünyanın önüne IŞİD konusu düştü. Kim olduğunu, nereden ortaya çıktığını kimse bilmezken Musul’u işgal ettiklerini öğrendik ve bir anda tüm dünyanın gözü Irak’a döndü. Halen sürmekte olan bu işgal dalgası İran Halkı’nın ülkeden kaçmasına sebep olurken hem IŞİD’i hem de bölgedeki siyasi havayı yıllarca Ortadoğu üzerine gazetecilik yapmış olan Işın Eliçin ile değerlendirdik.
RöPORTAJ onur toper
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) nasıl oldu da bir anda tüm dünyanın gündemine oturabildi? Kısacası nereden çıktı
bu IŞİD? IŞİD yeni bir örgüt değil. Kökenleri Irak işgaline kadar uzansa da “İslam Devleti” adını alarak bugünkü yapıya dönüşmesi Ebu Ömer El Bağdadi liderliğinde 2006’da başladı. 2013 Nisan’ında halihazırdaki lideri Ebu Bekir El Bağdadi tarafından Suriye’deki El Nusra Cephesi ile birleştiğini duyurup adını Irak Şam İslam Devleti olarak değiştirene kadar da
Sayıca çok kalabalık olmasına karşın Irak Ordusunun, vatanın milletin savunuculuğu gibi misyonlar üstlenmekten ziyade maaşını almaya bakan, doğru dürüst eğitim almamış, Kalaşnikof dışında silah kullanmayı bilmeyen askerlerden oluştuğu söyleniyor. El Kaide’nin Irak kolu olarak bilindi. Nusra birleşmeyi kabul etmedi, El Kaide lideri Eyman El Zevahiri de, ağırlığını Nusra’dan yana koydu, “El Kaide’nin Suriye temsicisi Nusra’dır” dedi. Bu gelişmeden sonra Suriye’de Nusra ve IŞİD arasında da çatışmalar yaşanmaya başlandı. IŞİD, El Kaide’ye kafa tutarak, küresel cihadın tek gerçek temsilcisi olma iddiasına yöneldi. Bu bağlamda Suriye’deki icraatı küresel cihat çevrelerinde taraftar kazanmasına yaradı. Şii ve Alevi düşmanlığı zirve yapmış, Selefi ideolojiye
sahip IŞİD’in hedefi Suriye’den Irak’a geniş bir coğrafyada hilafet devleti kurmak. (İsmindeki Şam’dan kasıt Suriye’nin başkenti değil. Eski adıyla ‘Şam diyarı’ olan Filistin, Lübnan da dahil geniş bir bölge). Ve Musul’un düşmesiyle başlayan süreçte, bu hedefe dönük önemli başarılar elde etmiş görünüyor. Irak Başbakanı Maliki ve Irak ordusu IŞİD’e karşı başta hiç harekete geçmedi, Bu normal mi sizce Irak için? Irak Ordusu bu türlü bir saldırıya hazır değil miydi? Bunda birkaç farklı dinamik etkili olmuşa benziyor. İlk olarak, IŞİD’in hem Musul’da hem de Sünni nüfusun ağırlıklı olduğu bölgelerde çoktandır etkin olduğu biliniyor. Felluce kenti örneğin geçen Ocak’tan beri IŞİD denetimindeydi; militanları pek çok yerleşimde aşiretlerden, esnaftan “cihat için” vergi topluyor, muhaliflerine karşı suikastlerle gözdağı veriyordu. Irak güvenlik güçlerinin de işgal gücüymüşçesine keyfi uygulamaları, hak ihlalleri ile Sünni bölgelerinde halkın nefretini kazandıklarını eklemeliyim. Ayrıca sayıca çok kalabalık olmasına karşın Irak Ordusunun, vatanın milletin savunuculuğu gibi misyonlar üstlenmekten ziyade maaşını almaya bakan, doğru dürüst eğitim almamış, Kalaşnikof dışında silah kullanmayı bilmeyen askerlerden oluştuğu söyleniyor. Yani can korkusuyla kaçmış olabilecekleri ima ediliyor. Bir başka iddia ise, Maliki’nin Irak ordusuna çekilme emri vermiş olabileceği yönünde. Bundaki mantık ise, tıpkı Beşşar Esad gibi Maliki’nin de halkı arasında yitirmiş olduğu siyasi meşruiyetini, teröre karşı mücadele eden bir lider olarak, uluslararası toplumdan almak. Zira IŞİD’in kazanımları hem bütün bölge ülkelerini hem de ABD; Rusya, Çin gibi küresel güçleri alarma geçirmiş durumda. Kürdistan Bölge Yönetimi Başbakanı Barzani’nin buradaki konumu nasıl sizce? Peşmergelerle IŞİD arasındaki çatışma ne düzeyde ilerliyor? IŞİD Suriye’den farklı olarak
Irak’ta Kürtlerle savaşmamayı, peşmerge bölgelerinden uzak durmayı seçmiş görünüyor. Keza Kürtler de Kerkük gibi hak iddia ettikleri bölgeler dışında, kendi bölgelerinin ötesine geçmiyorlar. Bu durum danışıklı döğüş iddialarına yol açsa da, inandırıcı değil. Ayrıca Kürdistan yönetiminin, Türkiye ile petrol anlaşması meselesinden hatırlanacağı üzere, mer-
Türkiye’nin IŞİD’i hiçbir zaman doğrudan desteklediğini düşünmüyorum. Ama Beşşar Esad rejiminin devrilmesi için, Suriyeli muhaliflerin yanısıra El Kaide ve benzer tüm “cihatçı” gruplara cevaz verildiği, Türkiye’den giriş çıkış yapmalarına, lojistik açıdan Türkiye’den yararlanmalarına, dolaylı olarak silahlanmalarına göz yumulduğu da ortada. kezi hükümetle arasının açık olduğunu hatırda tutmak lazım. Kürtler bu krizde şimdilik kendi kazanımlarını maksimize etmeyi seçmiş görünüyorlar. Yani kaostan yararlanıp, Kerkük başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerde hakimiyetini güçlendirme yoluna gittiler. AKP’nin de IŞİD ile ilgili farklı dönemlerde farklı düşünceleri olmuş. AKP’nin şu anki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin IŞİD’i hiçbir zaman doğrudan desteklediğini düşünmüyorum. Ama Beşşar Esad rejiminin devrilmesi için, Suriyeli muhaliflerin yanısıra El Kaide ve benzer tüm “cihatçı” gruplara cevaz verildiği, Türkiye’den giriş çıkış yapmalarına, lojistik açıdan Türkiye’den yararlanmalarına, dolaylı olarak silahlanmalarına göz yumul-
duğu da ortada. Ayrıca Irak’ta IŞİD’le işbirliği yapmayı seçmiş Sünni gruplarla da, Türkiye’nin ilişkili olduğu biliniyor. Örneğin Irak’ta terör suçlamasıyla idama mahkum edildikten sonra Türkiye’ye sığınan eski Başbakan Yardımcısı Tarık Haşimi, Musul’un düşmesi ardından “devrim sevinci” yaşadığını gizlemedi. Türkiye şu anda tehdit altında mı? Ülke olarak büyük bir tehlike ile karşı karşıya mıyız? Endişelenmek için haklı gerekçeler var. Bu bağlamda, meslektaşım Ruşen Çakır’ın yazdıklarını hatırlatmak istiyorum. Diyordu ki, “hilafet devleti kurmak isteyenlerin hilafetin son merkezi olan İstanbul’u akıl ve gönüllerinden geçirmemeleri mümkün olabilir mi? Yine İslam dünyasının Batı’ya en yakın ülkesi olan Türkiye’de elde edilecek herhangi bir başarının El Kaide’nin en temel politik motivsyonu olan “Batı’ya meydan okuma” bağlamındaki anlamı çok açık değil mi?” Ruşen Çakır gibi ben de böyle bir şeyin gerçekleşebileceğini sanmıyorum ama bu yolda adım atmaya çalışmaları bile büyük tehlike. Şu an Irak’taki yönetimi ve demokrasiyi kurtaracak olan nedir sizce? Askeri operasyonlarla IŞİD tehdidini bertaraf etmek kolay
Türkiye’nin tüm güney sınırının istikrarsızlaşmasının doğrudan ve dolaylı pek çok olumsuz sonucu olacaktır. Tam da bu nedenle pek çok yorumcu Türkiye’nin Türkiyeli Kürtlerden başlayarak ve Suriye’de Rojova’dakileri de katarak ilişkilerini yeniden tanzim etmesi gerektiğini söylüyor görünmüyor. ABD’nin hava saldırısı olasılığından söz ediliyor ama bu da sivil ölümlere de yol açacağından aksine halkı daha çok IŞİD’le yakınlaştırabilir. Türkiye de rehineler kurtulmadan böyle bir operasyon düzenlenme-mesi için uğraşıyor. Maliki’nin ve Şiilerin önde gelen dini liderlerinden Sistani’nin halkı silahlanmaya, milis güçleri oluşturmaya çağırması ise, krizin büyük bir mezhep savaşına dönmesine yol açabilir. İran, biraz da böyle bir endişe ile olsa gerek Irak’a asker gönderdiği iddialarını yalanladı. Benim öngörebildiğim,
Işın Eliçin Kimdir?
1968 doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. 1992’den itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde, editörlük ve muhabirlik yaptı. 1997-99 arasında Londra’da BBC Dünya Servisi Türkçe bölümünde prodüktör, 1999-2002 yılları arasında CNN-Türk Dışhaberler servisinde editör olarak çalıştı. 20022009 arasında NTV’de Dış Haberler müdürü ve editör-sunucu olarak görev yaptı. 2010-2012 yılları arasındaTRTTürk’te Gazeteci Gözüyle Programını hazırlayıp sundu. Halen Kuzey haber Ajansı’nda Yayın Koordinatörü olarak çalışıyor. www.diken.com. tr’de yazıları yayınlanıyor. Sünnileri mutlaka siyasi, sosyal ve ekonomik olarak karar alma süreçlerine dahil edecek, Irak’ın işgainden bu yana maruz kaldıkları mağduriyetleri giderecek acil süreçler başlatılması. Ancak böyle bir irade gösterecek ne Şii ne de Sünni Iraklı politikacı görünüyor ufukta. Yukarıdaki Türkiye’ye yönelik tehdit bağlamındaki sorunuza, bu bakımdan da endişeli olduğumu ekleyebilirim. Çünkü Suriye’den sonra Suriye’deki’ne benzer bir savaş halinin Irak’a yayılmasının, Türkiye’nin tüm güney sınırının istikrarsızlaşmasının doğrudan ve dolaylı pek çok olumsuz sonucu olacaktır. Tam da bu nedenle pek çok yorumcu Türkiye’nin Türkiyeli Kürtlerden başlayarak ve Suriye’de Rojova’dakileri de katarak ilişkilerini yeniden tanzim etmesi gerektiğini söylüyor. Haksız değiller.
IŞİD’in Irak’ta işgal ettiği bölgelerden bir kare
DUNYA Dünya Kupası’nda “Dünya” kadar çocuk ölümü var 16
18 Haziran 2014
Brezilya’da uzun süredir Dünya Kupası’na yönelik halkın ciddi bir tepkisi var. Sık sık yapılan protestolarda organizasyona harcanan paranın sosyal yardımlara harcanması isteniyor. Protestoculara saldıran polis korkunç bir skandala daha imza attı. Brezilya’da yaşayan sokak çocukları Dünya Kupası öncesi “imaj temizliği” adına ortadan kaybedildi. Dünya gülçin şermeti
Brezilya’da başlayan Dünya Kupası için, ülkede alınan “önlemlerden” bir tanesi de, “imaj bozan” sokak çocuklarının ortadan kaybedilmesi. Kayıt tutulmadığı için asla tam olarak kanıtlanamayan olaylarda, sokakta yaşayan yüzlerce çocuğun öldürüldüğü tahmin ediliyor. Fortaleza’daki resmi yetkililere göre, kaybolan çocuk sayısı “sıfır”. Oysa kentte bulunan yardım kuruluşlarının verdiği bilgiye göre yalnızca Fortaleza’da 121 çocuk kayboldu ya da daha doğru bir ifadeyle, ortadan yok edildi. Sokak çocuğu olarak nitelenen insanlar, hiçbir resmi belge üzerinde kayıtlı olmadıkları için, hangi kentte ve
ne sayıda çocuğun kaybolduğu (ya da kaybedildiği) da kanıtlanamıyor. Doğrudan Tanıklıklar Özellikle sosyal medyada olağanüstü ilgi gören “The Price of the World Cup” adlı dökümanter filmin yaratıcısı Danimarkalı gazeteci Mikkel Keldorf, “Sokak çocuklarının Brezilya’da öldürüldüğü tartışmasız bir vakadır” dedi. Mikkel Keldorf, belgesel filminin hazırlanma sürecini ve Dünya Futbol Kupası’nın Brezilya’da oynanacak olması sürecinde ülkede yaşanan değişimi anlattı. Sokak çocuklarını kim ya da kimlerin kaçırıp, öldürttüğü sorusuna ise Danimarkalı gazeteci Keldorf ’un yanıtı şu: “Polis içindeki işbirlikçiler, zenginler, kent
kurumları, belediye başkanları... hepsi olabilir.” Sokak çocuklarının düpedüz “avlandığını” söyleyen bir başka tanık ise, Hannes Velik. Avusturyalı Hannes Velik, “Jugend Eine Welt” yardım kuruluşu adına Favela’larda (Brezilya’daki gecekondu mahalleleri) faaliyet yürütüyor. Velik, Dünya Kupası nedeniyle “çevre görüntüsü bozulmasın diye” pek çok sokak çocuğunun karakollarda gözetim altında tutulduğunu belirterek şunları ifade ediyor: “Çocuklar karakolda ıslak zeminde tutularak, kendilerine elektroşok veriliyor”.
üzere Brezilya’ya gelen Arjantinli efsane Maradona, kupa öncesindeki gerilimlere değinerek “İnsanların üzerini çimento ile örtemezsiniz” dedi. Arjantin’in ve dünyanın en iyi oyuncusu olarak kabul edilen Diego Armando Maradona, Brezilya’ya geldi. Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası’nı TeleSur kanalı için yorumlayacak olan Maradona, ayağının tozuyla geldiği Brezilya’da kupayı değerlendirdi. Efsane futbolcu, “Futbol konuşacağız, yorumlayacağız, ama Dünya Kupası’nın yarattığı problemlerden de bahsetmek durumunMaradona’dan Tepki dayız. Çok güzel bir kupa olacak Bir televizyon kanalı için Dün- ama insanların üzerini çimento ile ya Kupası’nı yorumlamak örtemezsiniz” dedi.
Pakistan’da operasyon talimatı verildi Pakistan’da ordu, hükümetin talimatı ile ülkenin Kuzey Veziristan bölgesinde aşırıcı militanlara yönelik kapsamlı operasyon başlattı. Zarb-ı Azb adı ile başlatılan operasyonlarda bölgenin bütün sınırlarının kuşatıldığı, Afganistan’dan da yardım istenildiği belirtildi. Kapsamlı operasyonunun sebebi olarak, liman şehri Karaçi’de miltanlar tarafından gerçekleştirilen ve 27 güvenlik görevlisinin öldüğü havaalanı saldırısı gösterildi. Pakistan ordusu bilgilen-
dirme merkezi, (ISPR) askerlerin yavaş yavaş bölgeye gireceğini kaydetti. Birçok kampın bulunduğu belirtilen bölgede sivil halkın başka bölgelere nakledileceği ve yerel yönetimler ile beraber çalışılacağı duyuruldu. Ayrıca bölgede teslim olmak isteyen militanlar için teslim olma noktalarının oluşturulacağı açıklandı. Yetkililerin yaptığı açıklamada, 25 bin ila 30 bin askerin katılımı ile operasyonun gerçekleştirileceği ancak tam sayının gizli tutulduğu ifade edildi. DÜNYA
“Tazminat zamanı değil”
Taliban’a rağmen seçime gidildi Afgan halkı Taliban’ın tehditlerine rağmen ilk kez demokratik yollardan bir cumhurbaşkanı seçmek için sandığa gitti. Afganistan’da ilk turu 5 Nisan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu yapıldı. Taliban’ın seçim merkezlerini hedef alan saldırılarına rağmen katılım oranı yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti. Yetkililer, Taliban’ın seçimlere engel olmak için ülke çapında 150 saldırı düzenlediğini ve 20’si sivil, toplam 46 kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı. Afganistan İçişleri Bakanı Yardımcısı Muhammed
Ajub Salangi, sosyal paylaşım sitesi Twitter’de yaptığı açıklamada, Taliban’ın Herat bölgesinde, oy kullanan birçok seçmenin boyalı parmağını kestiğini belirtti. Afgan yetkililer, en az 11 Afgan’ın oy vermeyi parmağıyla ödediğini duyurdu. Taliban tarafından parmakları kesilen seçmenler hastanelerde tedavi altına alındı. Seçim komisyonu takvimine göre ikinci turun ilk sonuçları 2 Temmuz’da açıklanacak. 15 Temmuz’a kadar şikayetler değerlendirilerek nihai sonuç ise 22 Temmuz’da açıklanacak.DÜNYA
Aradan geçen 3 aya rağmen kayıp Malezya uçağı ile ilgili hâlâ bir haber alınamıyor. MH370 sefer sayılı Boeing 777 tipi uçak, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’dan 227 yolcu ve 12 kişilik mürettebatıyla havalandıktan sonra 8 Mart’ta Güney Çin Denizi üzerindeyken kayıplara karışmıştı. Kayıp uçağın nerede olduğu merakı kadar uçakta bulunan 239 kişinin yakınlarının yası da her geçen gün büyüyor. Malezya Havayolları olaydan üç ay sonra yolcu yakınlarına taz-
minatlarını ödemeye başladı. 6 Malezyalı ve 1 Çinli yolcunun ailelerine 50‘şer bin Dolarlık ödeme yapıldı. Yolculardan 31 yaşındaki Chew Kar Moi’nın ailesi ise ‘‘Kızımızın cesedi bulunana kadar tazminat almanın bir anlamı yok, para bizim acımızı dindirmeyecek, bizim önceliğimiz maddiyat değil kızımızın sağ salim eve dönmesidir’‘ diyerek tazminat almayı reddetti. Bir çok ailenin Chew Kar Moi’nin yakınları gibi tazminatı geri çevireceği belirtiliyor. DÜNYA
Dünya Turu
Mısır
Tacize hayır
Mısır Başsavcılığı, Tahrir Meydanı’nda Abdulfettah El-Sisi’nin cumhurbaşkanlığı kutlamaları sırasında yaşanan taciz olaylarına karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan 13 kişinin acil yargılanmasına karar verdi. Kararın alındığı gün ayrıca ellerinde “tacize hayır” yazan pankartlarla yüzlerce kadın ve insan hakları eylemcisi, ülkedeki cinsel tacizlerin son bulması istemiyle sokağa indi. Kadın hakları savunucuları, son yıllarda giderek artan tacizlerin siyasi bir mesaj olduğuna da dikkat çekerek: “Mısır’da siyasi devrim yaptık ama bir de entellektüel bir devrim gerekli. Çünkü bunların nedeni cahillik” diye açıkladı. Tahrir Meydanı’ndaki cumhurbaşkanlığı kutlamaları esnasında genç bir kız tacize uğramış, Cumhurbaşkanı Sisi de kızı tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmişti. DÜNYA
Bulgaristan
‘Hükümet istifa’
Mısır Başsavcılığı, Tahrir Meydanı’nda Abdulfettah El-Sisi’nin cumhurbaşkanlığı kutlamaları sırasında yaşanan taciz olaylarına karıştıkları iddiasıyla gözaltına alınan 13 kişinin acil yargılanmasına karar verdi. Kararın alındığı gün ayrıca ellerinde “tacize hayır” yazan pankartlarla yüzlerce kadın ve insan hakları eylemcisi, ülkedeki cinsel tacizlerin son bulması istemiyle sokağa indi. Kadın hakları savunucuları, son yıllarda giderek artan tacizlerin siyasi bir mesaj olduğuna da dikkat çekerek: “Mısır’da siyasi devrim yaptık ama bir de entellektüel bir devrim gerekli. Çünkü bunların nedeni cahillik” diye açıkladı. Tahrir Meydanı’ndaki cumhurbaşkanlığı kutlamaları esnasında genç bir kız tacize uğramış, Cumhurbaşkanı Sisi de kızı tedavi gördüğü hastanede ziyaret etmişti. DÜNYA
Ukrayna
Ukrayna yasta
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından düşürülen İl-76 tipi askeri nakliye uçağında hayatını kaybeden 49 asker anısına bir günlük yas ilan etti. Cumhurbaşkanı Poroşenko taziye mesajında, “Ukrayna yasta ama biz barış için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla devam ettireceğiz. Teröristler bunun yanıtını alacaklar. Ordumuzun önceliği sınırlarımızda güveni sağlamak olacaktır” şeklinde konuştu. Ukrayna’nın doğusunda bulunan Lugansk havalimanına inişe geçen İl-76 model askeri nakliye uçağı, Rusya yanlısı isyancılar tarafından düşürülmüş; olayda 49 asker yaşamını yitirmişti. Bu sırada Ukrayna ordusu ile ayrılıkçıların çatışmalarının yoğunlaştığı bölgelerden Mariupol’de 32 Rusya yanlısı isyancı Ukrayna güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. DÜNYA
YAKLASIMLAR
17
18 Haziran 2014
El Kaide felaketi KADRİ GÜRSEL yazdı
IŞİD’in ismini bugün duymuş gibi davranmayalım. Uzun süredir bu tehlike görülüyor, söyleniyor. Ancak AKP hükümeti şimdiye kadar bundan oldukça hoşnut gözüküyordu. Şimdi IŞİD geldi kapıya dayandı. Kadri Gürsel Milliyet’teki yazısında önümüzde bizi neler beklediğini anlatıyor.
Irak’ın başta Musul olmak üzere Sünni şehirlerinin El Kaideci Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından ele geçirilmesi, Türkiye, bölge ve Dünya güvenliği için bir felakettir. Kimse bu korkunç durumu bir “Sünni ayaklanması” makyajıyla normalleştirmeye kalkışmasın. IŞİD’in Musul’daki Türkiye Başkonsolosluğu’nu basarak, Başkonsolos dahil 49 kişiyi rehin alması ise Türkiye’nin ulusal felaketidir. Bu 49 kişi El Kaideci bir örgütün elinde olduğuna göre, Türkiye’nin Suriye ve Irak’la ilgili iradesi de onlar
serbest kalana kadar El Kaide’nin rehinesi durumundadır. Bu felaketin birçok sonucu olacaktır. Ancak, sonuçlardan önce nedenlerini irdelemeliyiz ki başımıza gelen bu musibetten bir şeyler öğrenelim. “Ulusal felaket”ten başlayalım... Başkonsolosluktaki insanlar henüz vakit varken tahliye edilebilirlerdi. Ankara’daki karar alıcılarda eksik ve yanlış olan neydi ki başkonsolosluktakiler El Kaide’nin eline göz göre göre bırakıldılar? Ankara’daki zevatı tehli-
kenin adım adım yaklaştığını görmekten alıkoyan neydi? Yanlışlık, “Ortadoğu” denildiğinde, Ankara’daki kafaların içinde bir şartlı refleksmiş gibi bir anda her tür risk kaygısının kaybolup, bunun yerini ölçüsüz bir girişkenlik ve mesnetsiz bir İslam kardeşliği romantizminin alması mıdır? Yanlışlık, bizim karar vericilerin IŞİD denen El Kaide örgütünden pek de büyük bir tehdit algılamıyor oluşları mıdır? IŞİD’in Türkiye çıkarlarına bu denli zarar vermeyeceği gibi bir varsayım ile mi hareket edilmiştir? Bu, sözde değerler adı-
na ulusal güvenliği göz ardı eden yanlış bir dış politika anlayışının yerel ölçekteki yansıması mıdır? “Musul’u ne pahasına olursa olsun terk etmemek” gibi... Eksiklik, yeterince becerikli ve öngörülü olunmaması mıdır? Muhakeme kapasitesi mi sınırlıdır? Eksiklik, eski Cumhuriyet’in devletinden tevarüs ederek büyüttükleri bir güvenlik kültürü açığı mıdır? Bence bunların hepsidir. Musul felaketinde bu yanlışlık ve eksikliklerden hangisinin ne oranda rol oynadığı ve yetkililerin bunlardaki sorumluluk payı, şimdi değil belki ama ileride mutlaka ortaya çıkar. Neticede El Kaide’nin Sünni Irak’ta egemen güç haline gelmesi, Türkiye açısından, herkes için olduğundan daha özel bir felakettir. IŞİD felaketi, Ankara’dakilerin Suriye’ye attığı bumerangın Irak üzerinden dönerek Türkiye’yi vurmasıdır. Musul’un İŞID tarafından ele geçirilmesine imkan veren şartlar, biraz da AKP iktidarının Suriye politikası yüzünden oluşmuştur. Bu bumerang etkisi şöy-
le meydana geldi: AKP’nin dış politika yapıcıları Baas rejiminin çöküşünü hızlandırmak için sınır güvenliğini kasıtlı olarak ihmal edip binlerce uluslararası cihatçının Türkiye üzerinden Suriye’ye geçmesine olanak verdi. Rejim çökertilemedi ama Türkiye’yi iki yönlü bir serbest geçiş yolu ve lojistik geri üs olarak kullanan bu gruplar Suriye’nin kuzeyini bir “cihadist Mad Max”e dönüştürdüler. Suriye ve Irak arasında bir “El Kaide geçişkenliği” oluştu. Fırat Vadisi boyunca Suriye’nin kuzeyine doğru ilerlemekte olan “Irak’taki El Kaide”, operasyonlarını bu şartlarda iki ülkeye de yaydı ve nisan 2013’te “Irak Şam İslam Devleti” adını aldı. IŞİD, Suriye’de Baas rejiminin gerilemesinden, Irak’ta ise ABD işgalinin sona ermesinden doğan iktidar boşluklarından istifade etti. Bağdat’taki Şii Maliki yönetiminin mezhepçi tutum ve politikaları da Sünni aşiretleri El Kaide’nin kucağına itti. İşte, Musul’un düşmesiyle sonuçlanan El Kaide ilerleyişi, bir unsuru da Türkiye-Suriye sınırının buharlaşması olan bu “sinerji” sayesinde mümkün hale geldi. Felaketin nedenleri bunlardır. Kadri Gürsel kgursel@milliyet.com.tr
CAN DÜNDAR yazdı
“Analar ağlamasın”, “Anaların gözyaşı dinsin” deyip duruyoruz ya, savaş bitsin, dağdakiler insin, çocuklar öldürülmesin istediğimizde... Bilinsin ki, babalar da ağlar... Kimisi hüngür hüngür, kimisi sessiz sedasız, kimi gizli saklı veya katıla katıla; ama babalar da ağlar. Çoğu, “Erkek adam ağlamaz” palavrasıyla büyütüldüğünden gizler ağladığını; erkekliğine yediremez gözyaşını... Ceketinin koluna veya iç cebindeki mendile siler. Bir köşeye gizlenip hüznünün geçmesini bekler. Ama ağlar babalar da... Analar kadar... “Berkinim yaşasa karne alacaktı dün” diye ağlar babası; odasındaki öksüz bilyelerine bakarken... Soma mezarlığında Berkay, “Karnemi getirdim baba! Hepsi pekiyi” diye toprağı okşadığında başucunda dedesi ağlar. Evladı dağda savaşıyor diye dövünen sadece analar değildir; lise çağındaki kızının karnesiyle birlikte okuldan çıkışını da alan baba da, kızının mühendis olma hayallerine ağlar. Musul’dan gelecek iyi bir habere, kalan ömrünü fedaya hazırdır konsolosluktaki şoförün babası;
“Oğlum, yiğidim” diye dövünerek ağlar. Ağlamalıdır da... Kedersiz bir dünya hasretinin cansuyudur gözyaşı... Acıyı söndürmekle kalmaz, ruhu da yıkar. Yanağın yatağında akan tuzlu bir sudur. Tek damlası ile “erkeklik” denilen taş heykeli çatlatıp kırar. Babalara tavsiyeler Baba oldunuz mu, “sıfırlayın” bildik ömrünüzü; yeni birisiniz artık... Bir insan yetiştirmeyeceksiniz sadece; yeni bir insan olacaksınız. Kendinizi en baştan kuracaksınız. Kıymetini bilirseniz, vakit ayırabilirseniz, mükemmel meslektir babalık... Evladınızın her yaşında kademe alır terfi edersiniz; yanağınızda buseden madalyalar... Emekli olduğunuzda da, elinizle yaktığınız dilek fenerinin semaya süzülüşünü hüzünlü bir gururla izlersiniz. Tadına varın bu şenliğin! Çocuk büyütmek, akşamları saçını karıştırıp yanağından makas almaktan ibaret değildir; altını bağlamadan, tırnağını kesmeden, banyosunu yaptırmadan keyfini çıkaramazsınız. Bilgisayardaki oyundan
daha ilginç, televizyondaki çizgi filmden daha eğlenceli olmak zorundasınız. İlk günden itibaren günlük tutun; duygularınızı sere serpe yazmaktan çekinmeyin. Daha bebekliğinde bir ağaç dikin; hangisinin daha çabuk serpilip büyüdüğünü gözleyin, meyve vermesini seyredin, sizinkinin meyvelerini hayal edin. Ona bir kedi ya da köpek veya kuş alın; birlikte büyütün; küçük yaştan kardeşliği, merhameti, sevgiyi, üleşmeyi öğretin. Her gece bir masal veya şiir okuyup gönderin uyku ülkesine...
Bir enstrümanı birlikte çalmayı, anneler günü için yaptığınız besteyi çalmayı, onunla birlikte dans etmeyi deneyin. Onu antrenmana bırakmayın, onunla birlikte spor yapın. Birbirinizin fotoğraflarını çekip bir albümde toplayın. “Yaşım geçti” demeyin; öğrenme sürecini paylaşın. Evin bir duvarı tuvaliniz olsun; birlikte gönlünüzce boyayın. O duvara aile soyağacınızı çizin; kendi tarihini bilsin; oradan ülkesinin, evrenin tarihine geçsin. Karşı duvara bir harita
ELİF KARAN
İyi
asın; dünyayı keşfetsin. Bozuk eşyaları tamir edin; emeğin değerini bilsin. Birlikte makarna pişirin; kendi pişirdiğini yesin. Küçük deneyler yapın, bilime meyletsin. Yeterince masal okuduysanız bir de birlikte yazmayı deneyin; okurluktan yazarlığa terfi etsin. Şehrin kuytularını gezdirin; coğrafyasını öğrensin. Sonra günü geldiğinde, ışığı yeterince güçlendiğinde, salın gökyüzüne... Dilekler, dualar eşliğinde... Gururla seyredin gidişini... Hızla yükselirken, “Arkamda babam var” diye güven duysun. Övünün. En baba, Babalar Günü sizinki olsun. Can Dündar
Mehveş Evin Milliyet
Evin AKP iktidarı için “winter is comming” diyerek şöyle devam ediyor: “Türkiye’de “kış” uzun zamandır kapıda: İnsan hakları ihlallerinden yargının ayaklar altına alınmasına... Laikliğin yerine din ve ahlakın konmasından toplumun kutuplaştırılmasına... Dış politikadaki akıl almaz hatalardan neo-kapitalizmin vahşi yöntemlerinin kutsallaştırılmasına... Türkiye topraklarında bayrağın yarıya indirilmesi infiale yol açarken... Ne ironidir ki bir gün sonra, Musul’daki Türk toprakları sayılan konsoloslukta bayrak tamamen indirilince suspus olunuyor… Anlaşılan Yüce Türkiye devleti, kırmızı fularlı kızları, yayıncıları, tek bir sabıkası olmayan yurttaşları, Gülencileri, Kürtleri, Alevileri “terörist” ilan etmedeki maharetini El Kaideciler için gösterememişti!”
Kötü
Ethem Mahçupyan Zaman
Mahçupyan’a göre, AKP hükümetinin iktidara gelişi ile bir devrim olmasa bile, toplumsal bir değişim olarak, Türkiye açısından ileri bir sıçrama gerçekleşti. Erdoğan’ın diktatörlük sevdasını bile hoş gören Mahçupyan, genlerin kadınların, işçilerin katili hükümetin faşizmini bile eleştirmek yerine devrimci bir tabanı olduğu için düzeleceğini umut etmemizi istiyor. Mahçupyan: “Türkiye kendince bir geçiş modeli üretmiş durumda. Devrim yaşamadık. Ama yaşanmakta olan toplumsal dönüşümün merkez üzerinde devrimsel etkileri var. Eski yapıya geri dönüş yolu kapandığında iktidarın otoriterliği de ters tepmeye başlayacak ve çok muhtemelen farklı bir iktidar anlayışı ile karşılaşacağız. Çünkü AKP’nin ona ruhunu veren zemine aykırı konum alarak var olabilmesi mümkün gözükmüyor…”
Çirkin
Babalar da ağlar Bugünlerde nice baba evlatsız, nice evlat öksüz kaldı katliamlarda. Kısa bir süre önce 301 evlat, baba, kardeş toprak altında kaldı. Çocuklar karnelerini mezar taşlarına gösterdiler Babalar Günü’nde. Hele bu sene çok ana çok baba ağlattı, isyan ettirdi. Can Dündar Cumhuriyet’teki yazısında “babalar da ağlar” diyor.
İyi Kötü Çirkin
Emre Aköz Sabah
Aköz IŞİD’in işlediği insanlık suçlarını boş vermiş, tüm dünya da kafa keserek idam etme yönteminin nasıl kullanıldığını, “modern” bir yöntemde olabileceğini anlatıyor. Aköz: “Bilhassa medeni dünyanın hafızasına bu davranışıyla kazınmış durumda: “IŞİD eşittir baş kesen terörist örgüt...”Baş kesmek ile kurşuna dizmek veya ipe çekerek idam etmek arasında ne fark var?Sanırım baş keserek öldürme eyleminden, öldürenin zevk aldığı kabul ediliyor. Canilik, sadistlik ve ölçüsüz hınç söz konusu... Orta çağları akla getiren ilkellikte cabası.Yukarıda “medeni dünya” tabirini kullandım. Bununla medeniyet kavramının çok sayıdaki tanımından birini kastediyorum: “Şiddetin gündelik hayattan çekilmesi...”Bu açıdan medeniyet ile modernleşmeyi karıştırmamak gerekir. Kafalar gayet modern biçimde de kesilir.”
günlüğü İlker Eraslan
Adana’da 15 yaşındaki İbrahim Aras’ın katledilmesi haberinin yayılmasıyla birlikte #İbrahimAras TT’ye girdi ve binlerce tepki tweeti atıldı... Berkin Elvan @Berkin_Elvan Adana’da katledilen #İbrahimAras ın ellerinde bomba izi yokmuş. Haydi katil polisler hemen ‘cebinden patlayici cikti’ raporu düzenleyin Muharrem Ayvalıtaş @MEHMETAYVALITAS Bir sene önce(16haziran) devlet okmeydanında #BerkinElvan’ı vurdu. Bir sene sonra bugün ise #İbrahimAras’ı vurdu. Devlet aynı katil devlet.. İkrar Sarısülük @ikrarSarisuluk Artık gözyaşı dökmekten yorulduk.. Kim nası hesap verir çocukların öldürülmesıni bu nasıl bi insanlıktır... #İbrahimAras Gürkan KORKMAZ @AvGurkanKorkmaz 1 sene önce 14yaşındayken Berkin’i vuran devlet,bugün de 15yaşındaki #İbrahimAras’ı öldürdü.Çocuklarımızı vuruyorlar,umutlarımızı çalıyorlar! çArşı @1903cArsiBJK “Bir savaşta sadece insanlar ölmez, insanlık da ölür” #İbrahimAras
KULTUR-SANAT
18
18 Haziran 2014
O çocuk taşı neden attı? Nuri Bilge Ceylan’ın ülkemize bir umut ışığı gibi doğduğu, Cannes’da büyük ödülü alan filmi Kış Uykusu vizyona girdi. Ceylan’ın bir filminin bu kadar hızlı ve 132 salonda vizyona girmesi, NBC sinemasını bilmeyenlerin tanımasına fırsat oluşturacaktır. Kış Uykusu belki de Ceylan’ın topluma en yaklaşan ve en kolay temas edebileceği filmi… Yarın muhabiri Onur Toper yorumladı
Kış Uykusu Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan Oyuncular: Haluk Bilginer, Demet Akbağ tür: Dram
Aydın emekli bir tiyatrocudur; oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya’ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner.
İSTANBUL ONUR TOPER
Çehov’un hikayelerinden esinlenerek hazırlanan Kış Uykusu, bünyesinde partlar halinde bol bol ikili diyaloglar bulunduran roman gibi bir film. Hikaye, butik otel işletmenin yanı sıra yerel bir gazetede köşe yazarlığı da yapan, yıllarını tiyatro oyuncusu olarak geçirmiş, varlıklı bir aileden gelen Aydın ve onun işlettiği oteli kadar küçük çevresi üzerine kurulu. Bu ‘küçük krallık’ içinde Aydın’ın kız kardeşi Necla, kendinden epey genç olan eşi Nihal, varlıklı aile dostları Suavi, köyün duyarlı öğretmeni Levent, Aydın’ın kiracısı ve alacaklısı Hamdi Hoca, Hamdi Hoca’nın maden işçisi kardeşi İsmail ve İsmail’in oğlu ‘taş atan çocuk’ İlyas bulunuyor. İlyas’ın, Aydın’ın içinde bulunduğu bir arabaya taş
atmasıyla birlikte bu küçük krallığı en ince ayrıntısına kadar inceleme imkanı yakalıyoruz.
sebebi Aydın’ın ‘mıcır dökmediği ‘abartı’ olarak görüyoruz muhtemeyollar’dır. Sınıfsal farkın bu kadar len ve İsmail yerine naif ve steril bariz ortada olması da Aydın gibi olan Nihal’e yüzümüzü dönüyoruz. ‘iktidarların’ icraat yerine ancak Onun pasif direnişini öne çıkarıp, Gerçeklere karşı bir kalkan laf üretmelerinden kaynaklıdır. sorunun özünü kaybediyoruz yine. olarak vicdan ve ahlak Sıkıştığı noktada vicdan ve ahlak O yüzden o ‘bir avuç para yanınKış Uykusu, gerçekleri konuşmak perdesini çekerek kendilerini ajite ca’ içimiz sızlıyor. Tokat gibi iniyor isteyen bir yüzleşme filmi. Hem etmeleri, ‘mağdur’ sıfatına sığın- yüzümüze. Sorunun özü ne yardım izleyicileri için hem de filmde- maları kabul edilemez. Neyseki kampanyası, ne bir avuç para ne ki karakterlerin temsil ettiği belli İsmail ve Levent gibi bu gerçekleri de başka bir şey. Sorunun özünün başlı kesimler için… Aydın ve saklamayarak ortaya döken ve bu ‘iktidar’ olduğunu hatırlatıyor İsNecla gibi çok kültürlü, ilkeli ve iktidara dersini verecek bir taban, mail bize. aydın olarak geçinen kesim; özün- hali hazırda karşımızdadır. Kış Uykusu her ne kadar insade korkak, baskıcı, tamamen içine nın özüne ve derindeki düşüncelekapanık, mızmız ve kendini dev ay- Sorunun özü iktidarda rine dayalı bir film olsa da, aslında nasında gören, görmekten de müt- İtiraf edelim seyirci olarak biz de bir devleti tasvir ediyor. Güncel hiş keyif alan bir kesimdir. Küçük bu vicdan perdesine aldanıyoruz siyasetten uzak dursa da, filmin dünyasında, küçük hayranlarıyla film boyunca. İktidarın yanında analitik yapısı bugünün sorunlarıkalmak isterler. Dinler gibi yapar, değiliz asla ama iktidara karşı pa- na da benzeyen bir politik zemine dinlemezler. İşin özüne inmekten- sif direnişe geçmiş, vicdan bekçisi oturuyor. Bunu en basidinden filse yüzeyde kalmayı tercih ederler. bir kesme bel bağlıyoruz uzun bir min temelinin taş atan çocuğun ne‘Çamurlu çizmeler’, onlar için ka- süre. Maden işçisi İsmail’in o sert den taş attığı üzerine olması olarak bul edilemezdir ama bunların esas ve keskin tavrını ukala bir şekilde gösterebiliriz.
Yeni Yetenek Ödülleri’nde Gezi belgeseline ödül Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri’nde belgesel ödülü Gezi direnişi hakkında yapılan “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek...” adlı belgesele verildi.
Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri’nin geleneksel Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü, Gezi direnişi hakkında yapılan “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek...” adlı belgesele verildi. Reyan Tuvi’nin filmi, Deniz Akçay, Senem Aytaç, Ufuk Emiroğlu, Işıl Baysan Serim ve Hans Treffers’ ten oluşan jüri tarafından “Çok zengin bir malzemeyi, konu edindiği Gezi direnişinin yaratıcılığını yansıtan, zeki ve duygu yüklü bir biçimde kurgulaması, ilk kıvılcımından başlayarak anlattığı bu ayaklanmayla Türkiye’nin kapsamlı bir portresini sunarken tüm dünyada süregiden meselelere temas etmesi ve böylece uluslararası seyirciye de hitap etmeyi başarması” gerekçesiyle ödüle layık bulundu ve ödülü belgesel sahibine verildi. KÜLTÜR-SANAT
Tiyatro Medresesi’ne ‘’imar kirliliği’’ denildi Türkiye’nin tek performans araştırma merkezi olarak kurulan Tiyatro Medresesi, kültür-sanat hayatına önem katmıştı. İzmir Şirince’de yine bir başka yaratım mekanı Matematik Köyü’ne komşu olan Medrese, estetik ve özenli mimarisinin yıkım kararına itirazla süren dava, belli aralıklarla gelen idari para cezalarına yapılan itirazın davası, bir diğeri de ruhsatsız inşaat yapmakla yargılanmasına başlanan, tiyatrocu Erdem Şenocak’la ilgili hapis cezası istenen dava bugün görüldü. KÜLTÜR-SANAT
Muhalif tiyatrolara ceza yağıyor AKP, Gezi direnişine katılan tiyatroculara ve tiyatrolara ceza vermek için hukuksuz yollara başvuruyor. Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatroların projelerine yönelik yapacağı destek listesinde geçen yıllar destek alan birçok tiyatroya 2013-2014 sezonu için ödenek çıkmamıştı. Değerlendirme Komisyonu’ndan geçmelerine rağmen Ömer Çelik tarafından bu tiyatroların üstünün, ‘Gezi direnişini destekledikleri’ için çizildiğini söyledi. Özel tiyatrolara vergi verilmemesi hakkında Genco Erkal, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın muhalif tiyatrolara destek vermediğini söyledi. KÜLTÜR-SANAT
Karışık Aile Yönetmen: Frank CoracI Oyuncular: Adam Sandler, Bella Thorne tür: KOMEDİ
Lauren ve Jim eşlerinden ayrılmış, çocuklarıyla yaşayan yalnız ebeveynlerdir. Birbirlerinden habersiz gittikleri tatil birlikte aynı süit odayı paylaşmak durumunda kalacakları maceraya dönüşecektir!
LOCKE Yönetmen: Steven KnIght Oyuncular: Tom Hardy, Ruth Wilson Tür: Dram, Gerİlİm
Hollywood’un yükselen yıldızlarından Tom Hardy’nin başrolünde olduğu film, kariyerinin en önemli gününde hiç kimseye bir şey demeden ortadan kaybolan Ivan Locke’un hikayesini anlatıyor.
Edebiyat Ödülü Küçük İskender’e
Can Yayınları Genel Müdürü Can Öz ve Ödül Yazmanı Faruk Duman’ın konuştuğu basın toplantısında, 2014 Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nün Küçük İskender’e verildiği açıklandı. Enis Batur, Feride Çiçekoğlu, Turgay Fişekçi, Kaya Genç, Handan İnci, Asuman Kafaoğlu Büke ve Can Yayınları adına Sırma Köksal’dan oluşan Seçici Kurul, bu yıl yedincisi düzenlenen ödülün, Türk şiirine getirdiği özgün soluk ve şiir dilini geliştirmesinin yanında 30 yıl boyunca duruşundaki tutarlılık nedeniyle, Küçük İskender’e layık gördüğünü açıkladı. Ödül, 02 Nisan 2014 Çarşamba günü Pera Palas’ta düzenlenecek törenle Küçük İskender’e teslim edilecek. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI En iyiler ödüllerini aldı
Massive Atack Soma’yı unutmadı
İtalya’nın Oscar’ları belli oldu
Medyafaresi.com tarafından düzenlenen 3. Kristal Fare ödülleri MedyaFaresi’nin kurucusu Kubilay Tümen ve Hande Ertekin Tümen sunumuyla başladı. Ardından ödüllerin dağıtımına geçildi. 13 dalda halkın oylarıyla belirlenen en iyiler ödüllerine kavuştu.
İstanbul’daki festivalin son gününde sahneye çıkan ünlü rock grubu Massive Attack, Soma ve Gezi’yi unutmadı. ‘Inertia Creeps’ şarkısı esnasında sahnedeki dev ekranda, Gezi’de hayatını kaybedenlerin isimleri ve ‘’Soma’dakileri unutma’’ yazısı çıktı.
İtalya’da Oscar ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl 23 dalda dağıtılan David di Donatello’da büyük ödül, Fabrizio Bentivoglio, Valeria Bruni Tedeschi, Fabrizio Gifuni ile Valeria Golino’nun başrollerini paylaştığı Paolo Virzi’nin ‘İnsan Sermayesi’ filmine verildi.
SPOR
19
18 Haziran 2013
FIFA 2014 Dünya Kupası başladı
Portakal acı geldi 2010 Dünya Kupası’nın finalinde İspanya’ya yenilip kupayı rakibine kaptıran Hollanda, intikamını acı bir şekilde aldı. İspanya’yı 5-1 mağlup eden Portakallar, Brezilya 2014’e muhteşem bir başlangıç yaptı. Galatasaray’ın yıldızı Wesley Sneijder de yaptığı 2 asistle, bu büyük zaferin en büyük mimarlarından birisi oldu. Portakalların golleri Van Persie(2), Arjen Robben(2) ve Stefan De Vrij’den geldi. İspanya’nın tek golünü ise penaltıdan Xabi Alonso kaydetti. İspanya, tam 51 yıl sonra ilk kez, bir uluslararası maçta, kalesinde en az 5 gol gördü. Haziran 1963’te İskoçya, Matadorları 6-2 yenmişti. İspanya Teknik Direktörü Vicente del Bosque, milli takımın başında aldığı en ağır yenilgi sonrası üzüntülüydü. Deneyimli teknik adam, ağır yenilgiyi açıklayacak bir sözcük bulamadığını dile getirdi. SPOR
SPOR emre başar kara
Dünya Kupası Finalleri tarihi, rekorlarıyla da göz dolduruyor. Kupa tarihinde 4 birincilikle en fazla şampiyon olan takım Brezilya. Brezilya Dünya Kupalarına damgasını vurdu Dünya futbolunun tartışmasız en önemli ülkesi olan Brezilya, 1958, 1962, 1970, 1994 ve 2002 finallerinden zaferle ayrılan takım oldu. Brezilya, aynı zamanda 67 galibiyetle, finaller tarihinin en çok kazanan takımı unvanını da elinde bulunduruyor. Finallerde peş peşe yenilmeme rekoru 13 maçla yine Brezilya’ya ait. Brezilya, finallere en fazla katılan takım unvanına da sahip. Meksika, kaybedenler kulübü Finallerin en fazla maç kaybeden takımı ise 19 mağlubiyetle Meksika. Katıldığı her turnuvanın ilgi çeken ekiplerinden olan Meksika, 9 yenilgiyle, katıldığı finallerde (1930, 1950-58) peş peşe en fazla yenilgi alan takım unvanına da sahip bulunuyor. Finaller tarihinin en fazla gol olan karşılaşması, 1954 finallerinde oynanan ve 12 kez filelerin havalandığı 7-5 sona eren Avusturyaİsviçre maçı. 1982 finallerinde El Salvador’u 10-1 yenen Macaristan ise finaller tarihinin bir maçta en çok gol atan takım unvanını elinde bulunduruyor.
Kosta Rika sürpriz yaptı Grubun en zayıf halkası olarak gösterilen Kosta Rika, grubun açılış maçında karşılaştığı güçlü Uruguay’ı 3-1 mağlup etti. Uruguay, Cavani’nin 23. dakikada penaltıdan attığı golle 1-0 öne geçti. İlk devre böyle sona ererken Kosta Rika 2. devrede büyük bir geri dönüş yaptı. Maçın 54. dakikasında Joel Campbell kale sahasının sol çaprazında sert bir vuruşla topu ağlara göndererek skoru 1-1’lik eşitliğe getirdi. Golün şokunu üzerinden atamayan Uruguay ikinci golü de kalesinde gördü. Oscar Duarte kimsenin beklemediği bir anda arka direğe gelen ortaya kafa vurarak takımını 2-1 öne geçirdi. Marco Urena’nın golü ise skoru belirledi ve 3-1’lik galibiyetle Kosta Rika turnuvanın ilk sürprizine imza attı. Bu arada maçın son saniyelerinde Uruguay’da Maxi Pereira kırmızı kartla oyundan atıldı. Bu grubun diğer takımları ise İtalya ve İngiltere..SPOR
A GRUBU
Brezilya yine Brezilya
1930 yılından beri her dört yılda bir düzenlenen Dünya Kupası, dünyanın en çok takip edilen spor organizasyonu olma özelliğini koruyor. 84 sene boyunca 19 şahane turnuvaya sahne olan turnuva, bu koskoca tarihiyle çok ilginç bilgileri bizlere sunuyor.
En çok gol atan Macarlar Finaller tarihinin en fazla gol atan takımı da Macaristan. Macar ekibi 1954 finallerinden, rakip kalelere gönderdiği 27 golle ayrıldı. Finallerin art arda galibiyet yüzü göremeyen takım unvanını taşıyan ekibi ise Bulgaristan. Balkan ekibi, 1962-74, 1986 ve 1994 finallerinde toplam 17 maç galibiyet alamadı.
DÜNYA KUPASI
Bireysel rekorlar Finallerde bir maçta en fazla gol atan futbolcu unvanı, Oleg Salenko’ya ait. Rus futbolcu,
1994 finallerinde Kamerun kalesine 5 gol gönderdi. Bir final maçında en fazla gol atan futbolcu ise Geoff Hurst. Golcü futbolcu, 1966’da oynanan İngiltere-Batı Almanya finalinde fileleri 3 kez havalandırdı. Ronaldo gol kralı Dünya Kupası’nda en çok gol atan isim 1998–2006 arasında toplam 15 gol atan Brezilyalı Ronaldo’dur. Finallerin hat-trick kralı ise Macar Sandor Kocsis. Macar futbolcu, 1954 finallerinde Güney Kore ve Batı Almanya’ya 3’er gol atmayı başardı. Katıldıkları 4 finalde de gol atmayı başaran Brezilyalı Pele ve Batı Almanya oyuncusu Uwe Seeler (1958-70), bu alandaki rekorun da sahipleri. Finallerin en uzun süre gol yemeyen kalecisi, 1990 Dünya Kupası’nda, 517 dakika ile İtalyan Walter Zenga. Finallerde en çok oynayan futbolcu, 1986-98 yılları arasında Almanya formasını 25 kez giyen Lothar Matthaeus. En yaşlı oyuncu Milla Finallere katılan en yaşlı oyuncu unvanı ise 1994 yılındaki turnuvada 43 yaşında sahaya çıkan tecrübeli yıldız Roger Milla. Milla aynı zamanda finallerde Rusya’ya attığı golle en yaşlı gol atan futbolcu unvanına da sahip. Finallerde gol atma başarısını gösteren en genç futbolcu unvanı ise efsanevi yıldız Pele’ye ait. Brezilyalı oyuncu, 17 yaş 239 günlükken, 1958 finallerinde karşılaştıkları Galler’e gol atmayı ba-
şardı. Finallerin en erken kaydedilen golü ise 2002 finallerinde Türkiye forması giyen Hakan Şükür’e ait. Hakan, Güney Kore maçının 11. saniyesinde, meşin yuvarlağı filelerle buluşturdu. Dünya Kupası’nın bilinmeyenleri 84 senedir düzenlenen bu büyük organizasyon tarihinde bilinmeyen birçok bilgi de yer alıyor. Dünya Kupası her zaman bu Kupa olmadı. 1930’dan 1970’ye kadarki ilk 9 turnuvada, turnuva fikrini öne atan FIFA başkanının onuruna, kazanana Jules Rimet kupası verildi. Jules Rimmet kupası, 2. Dünya Savaşı’nı bir FIFA yetkilisinin yatağının altında atlatmış olsa da, 1970’de 3. kez kupayı kazanmasının ardından kalıcı olarak Brezilya’ya verilmesinden sonra uzun bir süredir kayıp. Bugün de kullanılan yeni tasarımlı kupa, 1974’ten bu yana veriliyor.
Kupanın favorisi Brezilya, 1-0 yenik duruma düştüğü maçta Hırvatistan’ı 3-1 yendi ve kendi evindeki turnuvaya galibiyetle başladı. Maça beklentilerin aksine etkili başlayan Hırvatistan oldu. Marcelo’nun maçın 11. Dakikasında ters bir vuruş yaparak kendi kalesine attığı golle 1-0 geriye düşen Brezilya, Neymar’ın 29. Dakikada attığı golle beraberliği buldu ve ilk yarı 1-1’lik eşitlikle sona erdi. Brezilya, dakikalar 69’u gösterdiğinde Fred’in Hırvatistan ceza sahası içinde yerde kalmasıyla penaltı kazandı ve penaltıyı Neymar ağlarla buluşturarak takımını 2-1 öne geçirdi. Maçın skorunu ise Oscar belirledi ve 90. dakikada topu ağlarla buluşturarak maçın sonucunu belirledi. Bu sonuçla A Grubu’ndaki ilk maçında 3 puanı hanesine yazdıran Brezilya, grup liderliği için büyük avantaj yakaladı. SPOR
Herkes Brezilya’nın 1950 Dünya Kupası’nı kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu ve hatta FIFA Başkanı, Portekizce kutlama konuşmasını bile hazırlamıştı ama Brezilya 2-1 Uruguay’a yenildi. Fransız milli takımı oyuncusu Zinedine Zidane, Dünya Kupası tarihinde en çok ceza almış oyuncu. Üç turnuvadaki 12 oyunda Zidane 4 kez sarı kart, 2 kez de kırmızı kart gördü. Oyuncuları cezalandırmak için uygulanan sarı ve kırmızı kart sistemi, İngiliz hakemin önerisi üzerine ilk kez 1970 Dünya Kupası’nda kullanıldı. Kartların rengi trafik ışıklarından esinlenildi: Sarı uyarı; kırmızı da alandan çıkarmak için kullanılıyor. Dünya Kupası’nın en şaşırtıcı anları düşünüldüğünde hep 2 maç akla geliyor. ABD’nin 1950 Dünya Kupası’nda İngiltere’yi 1-0, Kuzey Kore’nin de 1966’da İtalya’yı yenmesi. 2014’te buna benzer bir olayın olması için Costa Rica gibi bir takımın, İspanya’yı elemesi gerekiyor. Turnuvada katılım rekoru hâlen ABD’de. 1994’te ABD’de oynanan Dünya Kupası’nı 68,991 futbol fanı izledi.
Zafer İtalya’nın Dünya Kupası’nın “ölüm grubu” olarak adlandırılan D grubunda erken final niteliğindeki İngiltere-İtalya karşılaşmasını 2-1’lik skorla İtalya kazandı. İtalya, Pirlo önderliğinde son derece tecrübeli bir kadroyla sahaya çıkarken, İngilizler ise Sturridge-Sterling-Welbeck gibi genç oyuncularla bu dev maça çıktı. Maça İngiltere hızlı ve hareketli başladı. İtalya maçın 35. dakikasında Claudio Marchisio’nun ayağından bulduğu golle 1-0 öne geçti. Gole karşılık fazla gecikmedi ve 37. dakikada Daniel Sturridge İngiltere’ye beraberliği getiren golü attı. İlk yarı da bu golle birlikte 1-1’lik skorla sona erdi. Dakikalar 50’yi gösterdiğinde ceza sahası içine gelen ortaya çok iyi yükselen Mario Balotelli İtalya’yı tekrar 2-1 öne geçiren golü buldu. Maçta başka gol olmayınca grubun erken finalinde İtalya 2-1’lik skorla gülen taraf oldu. SPOR
E GRUBU
DÜNYA KUPASI
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Brazilya Meksika Kamerun Hırvatistan
2 2 1 1
1 0 1 3
4 4 0 0
2 1 -1 -2
Fransa İsviçre Ekvador Honduras
1 1 1 1
0 1 2 3
3 3 3 1 0 -1 0 -3
1 1 1 1 0 0 0 0
0 0 1 1
B GRUBU
3 1 0 1
DÜNYA KUPASI
1 1 0 0
0 0 0 0
0 0 1 1
F GRUBU
3 2 1 0
Av.
DÜNYA KUPASI
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
1.Hollanda 2.Şili 3.Avustralya 4.İspanya
1 1 1 1
1 1 3 5
3 3 0 0
4 2 -2 -4
1.Arjantin 2.İran 3.Nijerya 4.Bosna Hersek
1 1 1 1
1 0 0 2
3 1 1 0
1 0 0 -1
1 1 0 0
0 0 0 0
0 0 1 1
C GRUBU
5 3 1 1
DÜNYA KUPASI
1 0 0 1 0 1 0 0
0 0 1 1
G GRUBU
2 0 0 1
DÜNYA KUPASI
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
1.Kolombiya 2.Fildişi Sahili 3.Japonya 4.Yunanistan
1 1 1 1
0 1 2 3
3 3 0 0
3 1 -1 -3
1.Almanya 2.ABD 3.Gana 4.Portekiz
1 1 1 1
0 1 2 4
3 3 0 0
4 1 -1 -4
1 1 0 0
0 0 0 0
0 0 1 1
D GRUBU
3 2 1 0
DÜNYA KUPASI
1 1 0 0
0 0 0 0
0 0 1 1
H GRUBU
4 2 1 0
DÜNYA KUPASI
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
TAKIMLAR
O G B M A
Y
P
Av.
1.Kosta Rika 2.İtalya 3.İngiltere 4.Uruguay
1 1 1 1
1 1 2 3
3 3 0 0
2 1 -1 -2
1.Belçika 2.Güney Kore 3.Rusya 4.Cezayir
1 1 1 1
1 1 1 2
3 1 1 0
1 0 0 -1
1 1 0 0
0 0 0 0
0 0 1 1
3 2 1 1
1 0 0 1 0 1 0 0
0 0 0 0
2 1 1 1
Emniyet’in TOMA’sına halkın zekası TOMA’lar, kullanılmalarının yasak olduğu İngiltere’ye de girince Guardian Türkiye’de polis saldırılarından çekilmiş görüntüler yayınladı. Biz de direnişçi-
lere TOMA’yla mücadele örneklerini verelim: TOMA’nın önünde gitar çalan adam, kırmızılı kadın, TOMA’nın önünde moonwalk… toplum
Erdoğan’ın makam aracına kuş pisledi, korumalar seferber oldu:
Tez kellesi vurula
Tayyip Erdoğan’ın makam aracına bir kuşun pislemesiyle üç koruma birden panikle harekete geçti. Temizlenmesinden sonra panik son bulmak yerine memlekete sıçradı. Meclis olağanüstü toplanarak kuş için zorunlu göçü gündeme alacak. Erdoğan ise kuş için fermanı okudu bile: O kuş buluna, tez kellesi vurula! Kuşu bulanın ödülü ise 3 akçe altın ola! TOPLUM Ceday avcı
Geçtiğimiz günlerde bir kuş bizim Başbakan Tayyip Erdoğan’ı hedef almış olacak ki Erdoğan’ın makam aracına pisledi. Neyse ki makam aracındaki kuş pisliği, “üç” koruma görevlisinin “hızlı” müdahalesiyle bertaraf edildi. O gün, Rize Valiliği önündeki toplu açılış töreninin ardından valiliği ziyaret eden Başbakan Erdoğan, burada basına kapalı olarak çeşitli toplantılara katıldı. Daha sonra Erdoğan, İsmail Kahraman Kültür Merkezi’ne geçti ve yine basına kapalı olarak gerçekleştirilen İl Danışma Meclisi toplantısında konuşup, dışarıya çıktı. Ne olduysa tam o sırada oldu. Milli iradeye karşı gelen Gezici kuş, Tayyip Erdoğan’ın makam aracına pisledi. Kuşa su sana tuz ruhu Sadece bir kuşun pisliğinin olmasına rağmen korumalar tuhaf bir şekilde panikledi. Korumalar, aracın ön kaputunda kuş pisliği olduğunu fark edince harekete geçti. Büyük bir telaşla aracın ön kaputuna su döken ve bezlerle silen korumalar, neyse ki Başbakan binmeden aracı temizlemeyi başardı. Korumalar, bu kadar panik olup 3 kişi birden kuş pisliğini temizlemeyi başardı da Tayyip Erdoğan’a da sormuş olalım sıfırlanamayan paraların ortaya çıktığı ses kayıtlarını temizlemeye kaç koruma gerekir? Kuş
Yeşil köpekler İspanya’da doğum yapan bir köpeğin yavrularından ikisi yeşil doğdu. Köpeğin sahibi Aida Vallelado Molina, “Onları ilk gördüğüm zaman inanamadım. Önce köpeklerin kirli olduklarını sandım ve onları temizlemeye çalıştım. Ancak yeşillikleri gitmedi” diye konuştu. Köpeklerden dişi olanı ölürken erkek olanı halen hayatta.
pisliğini temizlemeye su yetti ama ses kayıtlarını temizlemeye tuz ruhu bile hafif kalır. Yeryüzünde var olmayan teknolojiyi kullanan TÜBİTAK’a güveniyorsanız o ayrı…
olacak. Başbakan Erdoğan, milli iradeye terbiyesizlik yapan densiz kuş için fermanı okudu bile: O kuş buluna, tez kellesi vurula! Kuşu bulanın ödülü ise 3 akçe altın ola!
O kuş buluna! Kimliği belirsiz kuşun, Türkiye’nin Başbakanı’nın makam aracına pislemesiyle AKP’li vekiller harekete geçti. Kuş için Meclis olağanüstü toplantı yapıp yasa çıkaracak. Başbakan’ın arabasını pisleten kuş için milli iradeyi pislemekten dava açılır mı bilinmez ama Meclis’in gündeminde ise kuşun göçe zorlanması
Hiç şansın yok Diğer bir yandan ise kuşların makam aracını pislemesindeki amaçlarının; Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek olduğu düşünülüyor. Kuşların anlamlı protestosunu ise Başbakan Erdoğan’ın tamamen yanlış anladığı düşünülüyor. Kuş pislemesinin de kendisine şans getireceğine güvenerek Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday ol-
18SORU
Kuş işini biliyor Halk bir yandan da kuşun makam aracını pislemesinden sonra korumaların tutumunu eleştirdi. Üç korumanın da bir anda yalnızca kuş pisliği için paniklemesine anlam verilemedi. Sosyal medyada “Allahtan silah çekip vurmamışlar kuşu!” diyerek yorum yapan halk, “Kuş bile nereye pisleyeceğini biliyor” dedi. Biz de diyoruz ki o Erdoğan’ın aracına pisleyen kuş, Twitter kuşudur.
İnsan derisiyle ciltlenen kitap: Ruhun Kaderi
Aylin Efe Öğrenci/istanbul
Kafadarların zekası kayığı uçurdu
1. En sevdiğiniz erdem? Empati 2. Başlıca özelliğiniz? Sakin olmak 3. Mutluluk nedir? Anı yaşamak 4. Mutsuzluk nedir? Sevdiğin birini kaybetmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Düşünmeden konuşmak 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Kibirli olmak 7. En sevmediğiniz şey? İşkembe 8. En sevmediğiniz kişiler? Yalancı insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Yaparken eğlendiğim iş 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreyya 11. En sevdiğiniz yazar? John Verdon 12. Kahramanınız? Güneş Karsel 13. Kadın kahramanınız? Mila Kunis 14. En sevdiğiniz çiçek? Orkide 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Dünyada taklit edilemeyen tek şey cesarettir. 18. En sevdiğiniz söz? Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kurmak yerine duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
ması bekleniyor. Üzülerek hatırlatmakta fayda var ki kuş pislemesi şans oyunlarında “şans” getirir.
Trabzon Sürmene’de İsmail Kılıç ve arkadaşları işlettikleri düğün salonunda geliştirdikleri sistem ile salonda balıkçı kayığını uçuruyor. Üç kafadar geliştirdikleri sistem ile gelin ve damadı 3 metre uzunluğundaki kayığa bindirerek kurdukları ray ve çelik tellerden oluşan sistem ile 6 metre yükseklik ve 15 metre uzunluktaki alanda havadan taşıyarak salona indiriyor. Çiftler, salona ilk girişlerinde davetlileri havadan selamlıyor. İcatlarından memnun olan İsmail Kılıç, “Bende hep düğün salonumuz olursa gelin ve damadı havadan indirme fikri vardı” diyor. TOPLUM
ABD’de Harvard Üniversitesi’nde insan derisiyle ciltlenmiş bir kitap bulundu. Kitap 19. yüzyılın sonlarında basılmış. ‘Ruhun kaderi’ adlı kitabın 1930’dan beri üniversitenin kütüphanesinde durduğu tahmin ediliyor. Yazar Arsen Husse, kitabı 1880’lerin ortasında arkadaşı Doktor Ludovic Bulanda’ya vermiş. Bulanda da doğal nedenlerle ölen bir kadın hastasının derisinden kitabı ciltlemiş. Kitabın üzerine de “İnsan ruhuyla ilgili bu kitap insan derisiyle ciltlenmeyi hakediyordu” diye bir not yazmış. Kitabın, Harvard Üniversitesi’nde bu formda yer alan tek kitap olduğu sanılıyor. toplum
Poppy öldü Dünya’nın en yaşlı kedisi Poppy, 24 yaşında hayata gözlerini yumdu. İngiltere’de 1990 yılının şubat ayında dünyaya gelen kedi, kedilerin ortalama ömrünün 12-20 yıl olmasına rağmen 24 yaşına kadar yaşayarak, geçtiğimiz yıl mayıs ayında Guinness Rekorlar Kitabı’na “Dünyanın en yaşlı kedisi” olarak adını yazdırmıştı.
Damlaya damlaya Trabzon’da Mehmet Ufuk Ayas 7 yıl boyunca alışveriş yaptıktan sonra para üstü olarak verilen 1 liraları biriktirerek 29 bin lira topladı. Kumbara yerine bebek maması şişelerini kullanan Ayas daha sonra madeni paraları plastik kutularda biriktirmeye başladı. Ayas, ev alacak kadar parası olana kadar 1 liraları biriktirmeye devam edeceğini söylüyor.
Kirpiğin farına değdiği zaman
İnsanları ışınlamak mümkünmüş
Bir atomu üç metre öteye gönderebilen bilim adamları, insanların ışınlanmasının da hayal olmadığını ifade ettiler. Bilim adamları uzak bir gelecekte insanların Uzay Yolu dizisindeki gibi ışınlanarak bir yerden başka yere nakledilmelerinin mümkün olduğunu dile getirdiler. Araştırmacılar da insan dahil büyük nesnelerin ışınlanmasının fizik kanunlarına göre imkânsız olmadığını söylüyor. Hollanda’da Delft Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör, “Atomları ışınlamayı başardık. Atomları ışınlayabiliyorsak prensip olarak kendimizi de ışınlayabilmemiz mümkündür. Ama yine de bu ancak uzak bir gelecekte mümkün olabilir” dedi. toplum