Yarın 140 2406

Page 1


02 Ütopyalar toplantısı 2-6 Temmuz arası Karaburun’da

Ütopyalar bu yıl Savaş Emek’siz

Türkiye yeşil hareketinin önemli ismi Savaş Emek’in de kurucusu olduğu Ütopyalar toplantısı, bu yıl ilk defa Savaş Emek’siz gerçekleşecek.

Ütopyalar toplantısı, ilkini 1994 yılında aralarında yakın zamanda hayatını kaybeden Savaş Emek’in de olduğu, çevre ve toplumsal duyarlılığı olan çevrelerin bir araya gelerek düzenledikleri bir platformu olarak ortaya çıktı. 20 yıldır süren toplantılar bu yıl önemli bir eksikle yapılacak. Ütopyalar toplantısı bu yıl ilk defa Savaş Emek’siz sürecek. Ancak Karaburun’da 2-6 Temmuz arasında sürecek toplantıların hemen her gün bir Savaş Emek programı olacak. “Savaş Emek” anısına düzenlenen bu yılki ütopya toplantılarında 5 Temmuz günü Savaş Emek’in mezarı ziyaret edilerek adına bir forum da düzenlenecek. Ekoloji gündemine emek vermiş önemli isimler 5 gün boyunca Karaburun’da olacak. Savaş Emek kimdir? Türkiye yeşil hareketinin kurucularından Savaş Emek hayatını kaybetti. Orman mühendisi olan Emek, Türkiye’nin ilk Yeşiller Partisi’nin kurucuları arasında yer aldıktan sonra uzun süre partinin İzmir İl Başkanlığı’nı yürüttü. Yusuf Savaş Emek, 90’lı yıllarda SOS Akdeniz’i kurdu, 10 yıla yakın bir süre Ağaçkakan Dergisi’ni yayınladı ve Akkuyu Nükleer Santrali’ne karşı verilen mücadelenin öncülüğünü yaptı. yARIN Yeşil SAYFA

Yeşil eylem

Taş ocağına karşı oturmaya devam Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Yeniceşıhlar köyünde taş ocağı yapılmasını istemeyen köylülerin eylemleri iki ayı aşkın zamandır sürüyor. İş makinelerini inşaat alanına sokmayan köylüler son olarak dönüşümlü açlık grevine başladı. Köylüler, herkesi oturma eylemlerine destek olmaya davet ediyor. yARIN Yeşil SAYFA

YESiL SAYFA 24 Haziran 2014

İklim değişikliğinde bu daha başlangıç

Yaz başından beri yaşanan hava olayları “iklim değişikliği” tartışmalarını gündeme getirdi. İklim değişikliğinin etkileri kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Yağışların artması ve son olarak hortum görülmesi ile iklim değişikliği tartışmaları uzun süre gündemde kalacağa benziyor. yeşil sayfa sanem deniz kural

Yaz mevsiminin başladığı bugünlerde, özellikle bu yıl, daha önce görmeye alışık olmadığımız türden hava olaylarına tanık oluyoruz. Haziran yağmurlarına hortum da eklendi. İstanbul’da bundan önce en son hortum olayı 2000’li yılların başında görülmüştü. Yaz mevsimini ilkbahara çeviren şiddetli yağmurların ve hortumun nedeni ne? Meteoroloji uzmanları “İklim değişiyor. Türkiye’nin iklimi artık ‘yarı tropik’ iklim oldu” yorumu yapıyor. Peki, iklimler gerçekten değişiyor mu? DÜNYADA İKLİMLER DEĞİŞİYOR Atmosfer bilimcilerine göre, bir iklim değişikliğinden söz edilebilmesi için belirli hava şartlarının uzun yıllar, en az 80-100 yıl kadar, sıklıkla gözlenmesi gerekiyor. Buna dayanarak, 1980’li yıllarda iklim değişikliği tartışması ortaya atıldı. Bilim insanları, insan etkinlikleri sonucu oluşan sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğine yol açacağına yönelik bilimsel kanıtlarda uzlaştı. Bunu yaparken, şu işaretlerden yola çıktılar: Buzulların gitgide eriyerek kutuplara doğru çekilmesi ve yüksek dağlardaki kar örtüsünün azalması, Deniz suyu seviyesinin yükselmesi, bitki ve balık türlerinin göçleri, Havadaki kirleticilere karşı hassas kuş türlerinin azalması, Ağaçlardaki yaş halkalarının daha hızlı büyüme göstermesi, 1990’lı yıllarda son 1400 yılın en sıcak yıllarının art arda gelmesi.

Bunun üzerine, 1990 yılında Birleşmiş Milletler bu konuda komisyon oluşturdu ve 1992’de bir sözleşme imzaya açıldı. İklim değişikliğinin Türkiye’deki olası sonuçları üzerine ise 1995 yılından 2030 yılına kadar Türkiye’nin büyük bir kısmının oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine gireceği değerlendirmesi yapıldı. Türkiye’de bu değerlendirmelerin doğruluğu kanıtlanmaya başlandı bile. BU DAHA BAŞLANGIÇ… Bu yıl yaz başlarında barajlardaki su seviyesinde azalma ve kuraklık tartışmaları ile gündeme gelen iklim değişikliği, özellikle son günlerde yaşanan hava olayları ile yeniden konuşulmaya başlandı. Bilim insanlarının değerlendirmeleri, bunun henüz başlangıç olduğunu ortaya koyuyor. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen şunları söylüyor: “Dünyanın ortalama sıcaklık artışı 2 dereceyi bulunca Türkiye de artık yarı tropik bir iklime girdi. Yaz aylarında yaşanan yağmur ve hortumlar artık olağan hale gelecek. Yerel yönetimlerin buna göre tedbir alması gerekiyor” Ancak, yönetimin tedbir alması şöyle dursun, doğanın talanı daha da hızlanıyor. Artan özelleştirmeler ile derelerin kurutularak HES’lerin yapılması; yeşil alanların, sahillerin, doğanın yok edilerek imara açılması; üçüncü köprü, üçüncü havalimanı gibi projelerle son yaşanan çevre katliamları da değerlendirildiğinde ise; Türkiye’de önlem almak yerine iklim değişikliğinin etkilerini daha da artıracak uygulamalara gidildiği görülüyor.

İklim değişikliği nedeniyle, buzulların eriyerek yılda 10-15 metre alçaldığı biliniyor.

Atmosfere salınan zararlı gazlar nedeniyle hava kirleniyor, iklim değişikliği hızlanıyor.

Rant için her yıl yüzbinlerce ağaç kesiliyor. Yeşilin yok olması doğal dengeyi bozuyor.

Suyumuzu da sattılar

Manisa Alaşehir’in Horzumalayaka Mahallesi Domuzderesi mevkiinde bulunan doğal kaynak suları Manisa İl Özel İdaresi tarafından su dolum tesisi kuracak olan bir firmaya ihale edildi. Mahalle sakinleri ise suların kendilerinden habersiz ihale edilmesine tepki göstererek meşaleli bir yürüyüş düzenledi. yARIN Yeşil SAYFA

Haftanın Duyuruları

28-30 Haziran Düş Yola Ekibi - Bozcaada’da kamp

2-6 Temmuz İzmir Karaburun Ütopyalar Toplantısı 5-6 Temmuz İğneada Kuzey Ormanları Savunması Kampı

AKP çanak tutuyor

İztuzu Plajı’nın satılmasına durdurma Caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanlarından olan İztuzu Plajı’nın, özel şirkete kiralanmasına tepkiler çığ gibi büyümüştü. Muğla’daki dünyaca ünlü plajı Dalyan Belediyesi işletiyordu. 30 Mart seçimleriyle Dalyan, Ortaca Belediyesi’ne bağlandı. Ortaca da, plaj için Çevre Bakanlığı’na başvurdu. Ancak plaj özel bir şahsa verildi. Plajın satılmasına karşı yöre halkı İztuzu Kumsalını Kurtarma Platformu kurdu. Dünyaca ünlü İztuzu Plajı’nın belediyeden alınarak özel bir şirkete verilmesine karşı açılan davada mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. yARIN Yeşil SAYFA

Saray Muhallebicisi doğayı öldürüyor

Silivri’de Kula Deresi tehlike saçıyor. Dereye hayvan dışkıları bırakan manda çiftliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da ortaklarından olduğu Saray Gıda’ya ait Saray Muhallebicisi’nin süt ihtiyacını karşılıyor. Çiftlikte arıtma tesisi bulunmasına rağmen çalıştırılmadığı ve manda pisliklerinin direk olarak köyün içinden geçen dereye bırakıldığı belirtiliyor. Kula Deresi’nin üstünde oluşan tabaka kirliliğin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyor. yARIN Yeşil SAYFA


02

YESiL SAYFA 24 Haziran 2014

İklim değişikliğinde bu daha başlangıç

Yaz başından beri yaşanan hava olayları “iklim değişikliği” tartışmalarını gündeme getirdi. İklim değişikliğinin etkileri kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Yağışların artması ve son olarak hortum görülmesi ile iklim değişikliği tartışmaları uzun süre gündemde kalacağa benziyor. yeşil sayfa sanem deniz kural

Savaş Emek’e veda

Türkiye yeşil hareketinin kurucularından ve nükleere karşı mücadelede simgeleşen isimlerden Savaş Emek hayatını kaybetti. Orman mühendisi olan ve Türkiye’nin ilk Yeşiller Partisi’nin kurucuları arasında yer aldıktan sonra uzun süre partinin İzmir İl Başkanlığı’nı yürüten Yusuf Savaş Emek, Türkiye’de çevre hareketine katkılarıyla tanınıyor. Yusuf Savaş Emek, 90’lı yıllarda SOS Akdeniz’i kurdu, 10 yıla yakın bir süre Ağaçkakan Dergisi’ni yayınladı ve Akkuyu Nükleer Santrali’ne karşı verilen nükleer karşıtı mücadelenin öncülüğünü yaptı. İzmir’in Karaburun ilçesi’nde yaşayan Savaş Emek 1994’te başlattığı Ütopyalar toplantısını her yıl Karaburun’da devam ettiriyordu. Savaş Emek’in tüm dostlarına, yakınlarına ve yeşil harekete başsağlığı diliyoruz. yARIN Yeşil SAYFA

Yeşil Eylem

Taş ocağına karşı oturmaya devam

Bolu’nun Mudurnu ilçesine bağlı Yeniceşıhlar köyünde taş ocağı yapılmasını istemeyen köylülerin eylemleri iki ayı aşkın zamandır sürüyor. İş makinelerini inşaat alanına sokmayan köylüler son olarak dönüşümlü açlık grevine başladı. Yeniceşıhlar köyü halkı, hem ormanlarına ve ağaçlara hem de yetiştirdikleri, geçim kaynakları olan bazı ürünlere zarar vereceğini söyleyerek taş ocağını köylerinde istemediklerini söylediler. “Yetkililer çözüm bulmazsa eylemlerimiz devam edecek” diyen köylüler, herkesi oturma eylemlerine destek olmaya davet ediyor. yARIN Yeşil SAYFA

Suyumuzu da sattılar

Manisa Alaşehir’in Horzumalayaka Mahallesi Domuzderesi mevkiinde bulunan doğal kaynak suları Manisa İl Özel İdaresi tarafından su dolum tesisi kuracak olan bir firmaya 30 yıllığına ihale edildi. Mahalle sakinleri ise tarımsal sulama ile evlerinde kullandıkları suların kendilerinden habersiz ihale edilmesine tepki göstererek meşaleli bir yürüyüş düzenledi. “Sonuç alana kadar mücadelemiz sürecek” diyen yöre halkı, doğal kaynak sularının kendi ihtiyaçlarını zor karşıladığını belirterek, eylemlerine bu hafta da devam edeceklerini açıkladı. yARIN Yeşil SAYFA

Yaz mevsiminin başladığı bugünlerde, özellikle bu yıl, daha önce görmeye alışık olmadığımız türden hava olaylarına tanık oluyoruz. Haziran yağmurlarına hortum da eklendi. İstanbul’da bundan önce en son hortum olayı 2000’li yılların başında görülmüştü. Yaz mevsimini ilkbahara çeviren şiddetli yağmurların ve hortumun nedeni ne? Meteoroloji uzmanları “İklim değişiyor. Türkiye’nin iklimi artık ‘yarı tropik’ iklim oldu” yorumu yapıyor. Peki, iklimler gerçekten değişiyor mu? DÜNYADA İKLİMLER DEĞİŞİYOR Atmosfer bilimcilerine göre, bir iklim değişikliğinden söz edilebilmesi için belirli hava şartlarının uzun yıllar, en az 80-100 yıl kadar, sıklıkla gözlenmesi gerekiyor. Buna dayanarak, 1980’li yıllarda iklim değişikliği tartışması ortaya atıldı. Bilim insanları, insan etkinlikleri sonucu oluşan sera gazı emisyonlarının iklim değişikliğine yol açacağına yönelik bilimsel kanıtlarda uzlaştı. Bunu yaparken, şu işaretlerden yola çıktılar: Buzulların gitgide eriyerek kutuplara doğru çekilmesi ve yüksek dağlardaki kar örtüsünün azalması, Deniz suyu seviyesinin yükselmesi, bitki ve balık türlerinin göçleri, Havadaki kirleticilere karşı hassas kuş türlerinin azalması, Ağaçlardaki yaş halkalarının daha hızlı büyüme göstermesi, 1990’lı yıllarda son 1400 yılın en sıcak yıllarının art arda gelmesi.

Bunun üzerine, 1990 yılında Birleşmiş Milletler bu konuda komisyon oluşturdu ve 1992’de bir sözleşme imzaya açıldı. İklim değişikliğinin Türkiye’deki olası sonuçları üzerine ise 1995 yılından 2030 yılına kadar Türkiye’nin büyük bir kısmının oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine gireceği değerlendirmesi yapıldı. Türkiye’de bu değerlendirmelerin doğruluğu kanıtlanmaya başlandı bile. BU DAHA BAŞLANGIÇ… Bu yıl yaz başlarında barajlardaki su seviyesinde azalma ve kuraklık tartışmaları ile gündeme gelen iklim değişikliği, özellikle son günlerde yaşanan hava olayları ile yeniden konuşulmaya başlandı. Bilim insanlarının değerlendirmeleri, bunun henüz başlangıç olduğunu ortaya koyuyor. İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen şunları söylüyor: “Dünyanın ortalama sıcaklık artışı 2 dereceyi bulunca Türkiye de artık yarı tropik bir iklime girdi. Yaz aylarında yaşanan yağmur ve hortumlar artık olağan hale gelecek. Yerel yönetimlerin buna göre tedbir alması gerekiyor” Ancak, yönetimin tedbir alması şöyle dursun, doğanın talanı daha da hızlanıyor. Artan özelleştirmeler ile derelerin kurutularak HES’lerin yapılması; yeşil alanların, sahillerin, doğanın yok edilerek imara açılması; üçüncü köprü, üçüncü havalimanı gibi projelerle son yaşanan çevre katliamları da değerlendirildiğinde ise; Türkiye’de önlem almak yerine iklim değişikliğinin etkilerini daha da artıracak uygulamalara gidildiği görülüyor.

İklim değişikliği nedeniyle, buzulların eriyerek yılda 10-15 metre alçaldığı biliniyor.

Atmosfere salınan zararlı gazlar nedeniyle hava kirleniyor, iklim değişikliği hızlanıyor.

Rant için her yıl yüzbinlerce ağaç kesiliyor. Yeşilin yok olması doğal dengeyi bozuyor.

AKP çanak tutuyor

Dünyaca ünlü İztuzu Plajı satıldı Caretta caretta kaplumbağalarının üreme alanlarından olan İztuzu Plajı’nın, özel şirkete kiralanmasına tepkiler sürüyor. Muğla’daki dünyaca ünlü plajı Dalyan Belediyesi işletiyordu. 30 Mart seçimleriyle Dalyan, Ortaca Belediyesi’ne bağlandı. Ortaca da, plaj için Çevre Bakanlığı’na başvurdu. Ancak plaj özel bir şahsa verildi. Plajın satılmasına karşı yöre halkı İztuzu Kumsalını Kurtarma Platformu kurdu. Platform adına Binnaz Ceylan, “Bu plaj halka aittir. Birkaç kişi zengin olsun diye özelleştirilemez” dedi. Plaj için devir alınmasına karşı eylemler sürüyor. yeşil yARIN Yeşil SAYFA

Saray Muhallebicisi doğayı öldürüyor

Silivri’de Kula Deresi tehlike saçıyor. Dereye hayvan dışkıları bırakan manda çiftliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da ortaklarından olduğu Saray Gıda’ya ait Saray Muhallebicisi’nin süt ihtiyacını karşılıyor. Çiftlikte arıtma tesisi bulunmasına rağmen çalıştırılmadığı ve manda pisliklerinin direk olarak köyün içinden geçen dereye bırakıldığı belirtiliyor. Kula Deresi’nin üstünde oluşan tabaka kirliliğin boyutunu gözler önüne sermeye yetiyor. yARIN Yeşil SAYFA


GUNCEL 03 Dikkat Kenan Evren mahkum Veli Küçük serbest 24 Haziran 2014

Türkiye birer hafta arayla, 12 Eylül davası ve balyoz davasından çıkan kararlarla iktidarın “Darbeyle hesaplaşacağız” derken neyi kastettiğini bir kez daha gördü. 12 Eylül davasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, müebbet hapse mahkum edilirken aralarında JİTEM’in kurucusu Veli Küçük’ün de bulunduğu onlarca darbe teşşebbüsçüsü salıverildi.

Kenan Evren mahkum olurken Veli Küçük neden serbest bırakıldı? Hüseyin Çelik AKP Genel Başkan Yardımcısı

Darbe zihniyeti cezalandırılır Temyiz açık ama adaletin tecellisi olarak görüyoruz. Darbe zihniyetinin ceza almış olması önemli. Balyoz’u yok saymak kendimizi kandırmak ve halkımızın aklıyla alay etmektir. Balyoz Eylem Planı bal gibi darbe teşebbüsüdür. *NTV’deki röportajından alınmıştır. Emrullah İşler Başbakan Yardımcısı

Referandumun sonucu Karar mağduriyetleri gidermesi açısından önemli bir karar, bu kararın arkasında yatan güç 2010 referandumu. 2010 referandumu sayesinde böyle bir yargılama oldu ve iki darbeci paşa müebbet hapis cezasına mahkum oldu. Hasip Kaplan HDP Şırnak Milletvekili

Uygulayanlar da sorumludur güncel Elif karan

Yıllardır, halkın iradesine yapılan her türlü darbe, darbe girişimi ve zulmün karşısında olduğunu iddia ederek kendi iktidarını perçinlenemeye çalışan AKP’nin gölgesinde 12 Eylül davası sonuçlandı. 12 Eylül darbesinin halen yaşan son iki generali Tahsin Şahinkaya ve Kenan Evren müebbet hapis cezasına çarptırıldı.Darbeci komutanlar, halkın iradesi karşısında işkence tezgâhları kurmaktan, sıkıyönetim komutanlıkları aracılığı ile binlerce insanı sakat bırakıp,, onlarcasını öldürmekten yargılanmadı. İnsanlığa karşı işlenen suçlar, mahkemeye müdahillik talebinde bulunan onlarca aile ve işkenceye uğramış devrimcilerin müdahillik talebine rağmen görülmedi. Evren ve Şahinkaya sadece ‘anayasayı tebdil ve ilga etme’ maddesinden yargılandı. Buna rağmen sanıklara verilen ceza ile Türkiye iki darbeci generalin yargılandığını görmüş oldu.

12 Eylül’e ceza, Ergenekon’a beraat 12 Eylülcülerin yargılanmasını kolaylaştıran anayasal değişikliklerin öncesinde AKP hükümeti darbecilerle hesaplaşacağını söyleyerek, darbeye teşebbüsten Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile yüzlerce kişiyi daha tutuklamıştı. Aralarında muvazzaf askerlerin, generallerin olduğu soruşturma süreçleri, binlerce gözaltında kaybın faili JİTEM’in ortaya çıkartılması, Susurluk kazası gibi olaylarla gözler önüne saçılan derin devlet bağlantılarının yargılanması açısından olumlu bir adımdı. Ancak yargılama başta Cumartesi Anneleri olmak üzere gözaltında kaybedilenlerin yakınlarının soruşturmanın genişletilmesi taleplerini dikkate almayarak ilerlemeye devam etti. Türkiye’de devrimci tutsakların uzun tutukluluk süreleri, hasta tutsakların cezaevi koşullarında ölüme terk edilmesi görmezden gelinirken, darbe teşşebbüsçüleri

sık sık bu tür bahanelerle gündeme gelerek beraatlarını istedi. Evren’e müebbet, Küçük’e beraat AKP’nin 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ardından cemaati, Gezi direnişçilerini “darbeci” ilan etmesi ile yeni ittifakının Ergenekoncular olduğu ortaya çıkmıştı. AKP halka verdiği sözü değil, Ergenekonculara verdiği sözü tutarak, Anayasa Mahkemesi’nin “haklarının ihlal edildiği” yönünde karar verdiği Balyoz Davası ve Ergenekon Davası sanığı pek çok kişinin tahliyesini kararlaştırdı.

şiddeti ile öldürülmesi emrini veren Başbakan’ın kimlerle işbirliği yaparak halkın karşısına çıkacağını göstermeye yetti.

Gün ola harman ola Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Balyoz tahliyelerini “Gün ola harman ola güzel bir atasözümüz” diyerek yorumladı. AKP’li bakanlar ise yeniden yargılama sürecinin başlamış olmasının darbecileri aklamadığını söyleyerek ikiyüzlü siyasetlerini aklamaya çalışsalar da da sadece son bir yıl içerisinde Roboski katliamının üstünü kapatma çabaları, başta KCK davaları olmak üzeİçişleri bakanından belli değil mi? re haklarında somut bir delili buAKP yolsuzluk operasyonu ar- lunmadan uzun tutukluluk süreleri dından Muammer Güler’i göre- ile halen yargılaması süren tutsaklar, vinden alarak İçişleri Bakanlığı Gezi’nin ardından açılan yüzlerce görevine de döneminde pek çok dava gerçekleri ortaya koymaya faili meçhulün yaşandığı Efkan yetiyor. AKP artık ittifak kuramaAla’yı getirmişti. Eski Diyarbakır yacağı katil ve işkencecilerin ceza Valisi Ala’nın gelişi, Gezi Direnişi almasına ses çıkarmazken, birlikte ile birlikte 14 kişinin bizzat polis hareket edebileceklerini salıveriyor.

İki darbeci arasındaki tek farkı bulun Halkın iradesine karşı gelmek, binlerce faili meçhul cinayet, binlerce gözaltında kayıp… Halka karşı işledikleri benzer suçlara rağmen Kenan Evren ve Veli Küçük’ün yargılanmaları ‘nedense’ birbirlerinden oldukça farklı…

12 Eylül darbesini yapan ve uygulayanların hepsi sorumludur. Çakma bir davada 2 yaşlı generale müebbet hapis cezası vermekle bu iş bitmiyor. Binlerce suç duyurusu var bu suç duyurularının hepsinin işlem görmesi gerekiyor. Celaleddin Can 78’liler Girişimi Sözcüsü

12 Eylül sistemi devam ediyor Darbecilerin yargılanması demokrasiyi getirmedi. Yargı boyutuyla sınırlı kaldı, Türkiye geçmişiyle yüzleşmedi. 12 Eylül sistemi devam ediyor, bu sistemin devam ettiği bir ortamda Veli Küçük’ün de bırakılması gayet anlaşılır. Tuna Atalay ADAM-DER Genel Başkanı

Darbeciler yargılanmalı Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanması 12 Eylül’ün yargılanmasına yönelik talebin sonucu oldu. Fakat günümüzün darbecileri, derin devlet uygulayıcıları, faili meçhullerin sorumlularında yargılanması gerekir. Mikail Kırbayır Cemil Kırbayır’ın ağabeyi

Veli Küçük’ü 12 Eylül doğurdu Veli Küçük’ü doğuran Kenan Evren’in yapmış olduğu iş ve eylemlerdir. 12 Eylül olmasaydı, Veli Küçük de olmazdı. Bunun anası ceza yediğine göre Veli Küçük’ün serbest bırakılmasından endişelerim var. Ulaş Cihan EHP Ankara İl yönetimi

Sistem içi hesaplaşma

Kenan Evren 1- Emekli general 2- Erdal Eren’in yaşının büyütülüp idam edilmesinin ardından “Asmayalım da besleyelim mi?” dedi. 3- 18 kişi idam edildi, 171 kişinin işkencede öldürüldüğü belgelendi, yüzlerce kişi gözaltında kaybedildi, cezaevlerinde 299 kişi öldürüldü, 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi açlık grevinde öldü, 16 kişi “kaçarken” vuruldu , 95 kişi “çatışmada” öldü, 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi, 43 kişinin “intihar ettiği” söylendi. 4- Bizzat “öldür”, “işkence yap” emri verdi. 5- Darbe yaptı. 6- 12 Eylül Davası sonucunda müebbet hapse mahkum edildi.

Veli Küçük 1- Emekli general 2- Sabah Gazetesi’ne “Devletim dedi ki, şu görevi yap! ‘Emredersin’ dedim, yaptım” dedi. 3- 5000’e yakın faili meçhul cinayet, gözaltında kaybın sorumlusu. Susurluk, Şemdinli araştırma komisyonlarında defalarca adı geçmesine, JİTEM’in kurucusu olarak anılmasına, Cumartesi Anneleri’nin on yıllardır süren direnişine rağmen kayıpların sadece bir kısmının kemiklerine ulaşılabildi. 4- Ergenekon Davası’nda silahlı terör örgütü kurmak, cinayete azmettirmekten yargılandı. 5- Darbeye teşebbüs etti. 6- İki kez müebbet hapsi istendi ama yeniden yargılanacak.

Darbecilere “8 yıllık” müebbet hapis cezası Sadece ‘anayasayı tebdil ve ilga etme’ maddesinden yargılanan, Evren ve Şahinkaya’nın rütbeleri sökülmüş ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Ancak 1991 yılında Turgut Özal tarafından çıkarılan af kapsamına alınacak dosyayla, “iyi hal indirimi”nden de faydalanan iki sanığın hapis süresi en fazla 8 yıl olacak. 12 Eylül darbesiyle 17 yaşın-

daki Erdal Eren’in yaşını büyütüp de asanlar, insanlığa karşı suçlardan yargılanması gerekirken mahkemeye gelme zahmetinde bile bulunmadılar. Darbecilerle hesaplaşacağını söyleyen AKP ise 12 Eylül’ü yargılamak bir tarafa özellikle de Gezi Direnişi’nden bu yana 12 Eylül faşizmini hiç aratmadı. GÜNCEL

12 Eylül Davası müdahil avukatlarından Fikret Babaoğlu İnsanlığa karşı suçtan’ yargılanmalıydılar

Sanıkların asıl suçu işkenceye azmettirmek, adam öldürmek. 170 kişi gözaltı veya gözaltı dışında ölmüş, öldürmüş, binlerce kişi işkence mağduru olmuş. Sanıkların tek tek adam öldürmek ve işkence suçundan yargılanması gerekiyor. Zaten kurucu iktidarları bu şekilde yargılayamazsın. Hukuki bir şekilde gelmiş, anayasa yapmış ama kullandığı yöntemler meşru değil.

Veli Küçük sistem içi hesaplaşmanın sonucunda dışarıya çıktı. Dava faili meçhullerin hesabı verilmeden ilerledi. AKP’nin adaletinden bahsetmiyoruz. Adaleti uygulatacak bir toplumsal muhalefet söz konusu. AKP’ye borcumuz yok. İkbal Eren Hayrettin Eren’in kardeşi

Tutuklu kalmalıydı

Kenan Evren hasta tutuklu bana göre, tutuklu olması gereken yerde olmalı. Hasta tutuklular var çünkü cezaevlerinde. Veli Küçük’ün tutuklanma nedeni farklıydı, Kenan Evren doğrudan faildir. Ama Veli Küçük serbest kalmasın. Engin Aydın T24 Yazarı

Destek arayan AKP bıraktı Veli Küçük’te sembolleşen, tepeden tırnağa suça bulaşmış olanların serbest bırakılması öyle sanıyorum ki AKP, Cemaatle olan kavgasında destek arıyordu; desteği de Ergenekon dediğimiz darbecilerle zoraki nikahta buldular. Metin Feyzioğlu TBB Genel Başkanı

Yeniden yargılama gerek 12 Eylül’le hesaplaşmakta samimi olanlar, 12 Eylül’ün ürünlerini değiştirmek için adım atmalı. Balyoz’da sahtecilik raporlarla sabitti; kilit tanıkların dinlenmemiş olması ihlal olarak görüldü. Yeniden yargılanma gerekiyordu.


GUNCEL

04

24 Haziran 2014

AKP sayesinde ilk defa bir komisyonun çalışması geciktiriliyor

Meclis’te örneği olmayan aklama

Hakan Öztürk

Hep ve hiç

AKLIN YOLU

Türkiye solunu 12 Eylül mahkemesi de ilgilendirmedi. Tertemiz sicillerine en ufak bir leke düşmedi yine. Mahkeme olurken, sürerken onlar çok meşguldü. Kampları vardı, piknikleri vardı, konserleri vardı… En has solculuğu konuştular oralarda. Konuştular ama siyaset düşünmediler bu esnada. Kenan Evren mahkum olurken Veli Küçük serbest bırakılmış durumda. Gel gör ki sol için ikisi de fark etmez. Bizim sol öyle rölatif bir ilerleme için uğraşmaz. Ya hep ya hiççidir. Son zamanlarda hepçi yanı iyice köreldi. Daha çok hiççi yanına tanık oluyoruz. * Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme gelmiş. Bize ne? Dünya kapitalizmini nasıl yeneceğimizi düşünmekten gözümüze bir damla uyku girmiyor. Durup, duraksayıp küçücük ülkemizin cumhurbaşkanlığı seçimine mi kafa yoracağız? Bunlar bize konu mu? Biz bunların çook ötesine gitmişiz, uzanmışız icabında. Zaten aday gösterecek milletvekillerimiz de yok. Kürt hareketinin var ama onlarla da çok görüşmesek daha iyi değil mi? * Biz Kürt hareketiyle yeterince görüşmedik ama Kürt hareketi gitti Rıza Türmen’le görüştü. Gel cumhurbaşkanı adayımız ol, dedi. En sevilen Kürdü ya da en sevilen solcuyu aday göstermeyebildi. Bütün Türkiye toplumunun iyiliği adına yaptı bunu. Hepimizi kapsadı. Hepimiz oldu. Hepimizin oldu. Hiççi değil, hepçi oldu. Çok iyi yaptı. Siyaset budur işte. * CHP’li zihniyet çok yakın zamanlara kadar seçimle süçümle pek uğraşmaz. Başı sıkıştı mı hemen “ordu göreve” pankartını açıverirdi. Hep ordunun görevi vardı. Onun görevi hiç yoktu. Onun görevi rakı masalarında ilericilik üzerine nutuklar atmaktı. Bu tablo yerine şimdi cumhurbaşkanlığı adaylığı için kafa yoran bir CHP görüyoruz. Seçimlere hazırlanan bir CHP görüyoruz. Çatı aday ortaya çıktığından beri Erdoğan’ın sesi soluğu kesildi. İyi oldu. * Kürt hareketiyle birlikte siyaset yaparsak, bütün demokrasi güçlerinin toplam oyu gibi gözüken yüzde altıyı belki yüzde sekize çıkarabiliriz. O iki puan bile çok şeyi değiştirebilir önümüzdeki zamanlarda. Halklar arasında köprü kurar. Şeytanın bacağını kırar. Erdoğan’ın seçilemediği bir seçim sonucunu düşününüz. Sokağa bile çıkamaz. İnsanların alaycı gülümseyişi bitirir onu. Unvan maçını kaybetmiş olan Erdoğan unvanını da kaybeder. Çıkarları tehlikeye düşmüş AKP’liler çil yavrusu gibi dağılırlar. Daha sonra Erdoğan’ın seçilmemesine kimin sebep olduğunun hiçbir önemi kalmaz. Yapılmış olan hayır ürkütülmüş kurbağaya değer.

AKP rüşvet ve yolsuzlukta adı geçen 4 eski bakanının soruşturulması için komisyona isim önermeyince bakanların soruşturulma işlemi 2015’e kaldı. Komisyonun çalışmasını tamamlamadan ertelenmiş olması Meclis tarihinde ilk kez yaşandı. AKP hükümetinin nin bu tutumu Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde oyalama taktiği olarak yorumlandı. İstanbul HÜLYA SAY

5 Mayıs’ta TBMM Genel Kurulu’nda dört eski bakan hakkında verilen fezlekenin görüşmesi yapılmış , eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için verilen önerge 9 ret oyuna karşılık 459 oyla kabul edilmişti. Ancak AKP aradan geçen zamana rağmen hala soruşturma için üye bildirmedi. Meclis’in bu ay sonunda tatile girecek olması nedeniyle komisyon çalışmalarının ancak ekim ayında başlayabileceği açıklandı. OYALAMA TAKTİĞİ DEVREDE Meclis’e kendi adaylarını bildirmeyen AKP, muhalefetin adaylarına da itirazda bulundu. Öte yandan TBMM’nin 1 Temmuz’da başlayacak tatiline kadar soruşturma komisyonunun göreve başlamasını engelleyerek, konunun Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde gündeme gelmesini engelledi.Soruşturma Komisyonu çalışmaları gizli de olsa muhalefet milletvekillerinin ulaşacağı bu bilgiler üzerinden yolsuzluk konusunun Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde sıcak tutulmasından endişe eden AKP, bu nedenle soruşturma sürecinin ekim ayında başlayacak yeni yasama dönemine bırakıp oyalama taktiği ile sürecin yolunu tıkamayı başardı.

bir hafta içinde isim bildirilmezse o zaman bir kasıttan söz edilebilir, o zaman sorumlu AKP grubu olur” demişti. Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir gazetecinin konuya ilişkin sorusuna “Söylediğim sözleri dün gibi hatırlıyorum. Böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini muhalefet partileri çok iyi bilirler, sizler de gazeteci olarak yazarsınız, kamuoyu duyarlılığını her gün göz önüne getirirsiniz. Benim kendi grubumla ilgili olarak bundan fazla söyleyebileceğim ne olabilir. Mademki bildirilmemiştir, onlara soracaksınız. Ben artık devrede değilim”diye cevap verdi.

tarihlerinde başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından toplumun dini duygularının sömürüldüğünü ve İslam dininin rüşvet ve yolsuzluk ile ilgili emirlerinin “adeta sansüre uğratıldığını” kaydetti.

ULUDERE DOSYASI DA YALAN OLDU Şırnak’ın Uludere ilçesinde TSK’nın bombardımanı sonucu ölen 34 Roboski köylüsüyle ilgili Soruşturma Komisyonu kuruldu. Ancak soruşturmayı yürüten koHIRSIZLIK GÜNAH DEMEK YASAKLANDI misyon, askerlerin bir kusurunun CHP İstanbul Milletvekili İhsan olmadığı sonucuna vararak soruşÖzkes, 17 Aralık rüşvet ve yolsuz- turma dosyası ile ilgili takipsizlik luk operasyonu sonrası daha önce kararı verdi.Komisyon bu skandal “YOLSUZLUK ERDOĞAN’A KADAR planlanmış olmasına rağmen, rüş- kararla dosyayı kapattı. AKP’nin ARINÇ “KASIT VARSA AKP GRUBU UZANIYOR” vet ve yolsuzlukla ilgili bazı ayet yolsuzluk soruşturması sürecini CHP Grup Başkanvekili Akif Ham- ve hadislerin yer aldığı hutbelerin bulandırarak Uludere komisyoSORUMLUDUR” Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, zaçebi: Haklı gerekçeleri olmadığını sansürlendiğini belirterek, Meclis nundaki gibi dosyayı kapatma AKP’nin üyelerini bildirmemesiy- düşünsek de TBMM Başkanlığı’nın Araştırması istedi.Özkes, öner- çabasına giriştiği dikkatlerden le ilgili olarak iki hafta önce “Eğer itirazları doğrultusunda biz üyele- gesinde, 17 ve 25 Aralık 2013 kaçmadı.

Balyoz davasında tutuklu kalmadı

hakanozturk17@gmail.com

TİB internet korsanı oluyor Başbakan

Recep Tayyip Erdoğan

Twitter’ı kanuni olarak yasaklayamayan ve atılan mesajların kaynağını bir türlü şirketten alamayan iktidar, korsan yollarla kişisel bilgileri ele geçirmek ve gerektiğinde içerikleri kapsamlı bir şekilde engellemek için harekete geçti. TİB Türkiye’deki internet servis sağlayıcısı şirketlere gizli bir mail gönderip, Twitter ve diğer sosyal medya sitelerine giren kullanıcıların neler yazdığını öğrenmek amacıyla gerekli yazılım ve donanımları hazır hale getirmelerini istedi. Yazılanlar, “gerekirse” sitenin ve kişinin haberi olmadan kaldırılacak. GÜNCEL

rimizde değişikliğe gittik. Ancak AKP’den buna rağmen hala ses yok. AKP, komisyonun çalışmaya başlamasını engelliyor çünkü dosyadaki bilgilere ulaşılmasını istemiyor. AKP, bu tavrıyla aslında bakanların suç işlediğini de kabul etmiş olmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde komisyonun çalışmaya başlamasını istemiyorlar çünkü sorumluluğun Erdoğan’a kadar uzandığını biliyorlar. Önergeyi verdiklerine pişman oldular” dedi.

Başbakan Erdoğan, Fransa’nın Lyon şehrinde düzenlenen Avrupalı Türk Demokratlar Birliği toplantısında, ses kayıtlarıyla kanıtlanan yolsuzluklarını bu kez de “darbe girişimi” olarak nitelendirdi. CHP ve MHP’nin bu “darbe”yi desteklediğini söyleyen Erdoğan “17-25 Aralık’ta milletin seçilmiş iktidarına darbe yapmak isteyenlerden de bunun hesabı sorulacak. 34 yıl bekleyerek değil hemen hesabı sorulacak”dedi.Erdoğan bu konuşması ile Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 17 Aralık skandalının üzerini örtmek için yine darbe yalanına sığındı.Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu 12 Eylül darbesi ile özdeşleştirerek mağdur edebiyatı söylemlerini sürdürdü.Yolsuzluklara batmış bir hükümetin başı olan Erdoğan,her türlü iftira ve yalana sığınarak kendi oğlunun da adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandalını aklamaya çalıştığı için bu haftaki OĞLUM BAK GİT köşemize girmeye hak kazanmıştır.

Anayasa Mahkemesi, Balyoz Davası’yla ilgili kararını İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Hükümlü avukatlarının taleplerini alan mahkeme de savcıdan mütalaa istedi. Savcı Can Şükrü Gençkan, hükümlülerin infazının durdurulması ve yeniden yargılanmanın yapılması yönünde mütalaa verdi, ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. 230 hükümlü hakkında, infazın durdurularak tahliyelerine karar veren mahkeme, Balyoz yargılamasının da yeniden yapılmasına oybirliğiyle

karar verdi. Mahkeme, haklarında yakalama kararı bulunan 6 hükümlü hakkındaki bu kararın da kaldırılmasına hükmetti.Mahkeme, sadece bir kısım hükümlünün Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu, ancak Anayasa Mahkemesi’nce verilen kararın içeriği dikkate alındığında, ihlalin tüm hükümlüleri etkilemesi nedeniyle, ölmüş olan Murat Özenalp dışındaki bütün hükümlülerin yeniden yargılanmasına karar verdi. Mahkemenin verdiği tahliye kararı ile Balyoz davasından tutuklu kalmadı. GÜNCEL

“Değiştik yüzleşmeye hazırız” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’a gitti. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, Kürt sorununu geniş bir pencereden değerlendirdi. Çözüm sürecinin yasal zemine kavuşturulması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, Diyarbakır Cezaevi’nin müze olmasını, Halepçe katliamının tanınmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu Kürt’lerin CHP’ye oy vermemesini ise “1930’ların CHP’si algısından kaynaklı olduğunu” söyleyerek “Değiştik ve yüzleşmeye hazırız” dedi.Kılıçdaroğlu: “Yeni bir sürecin içindeyiz. Herkesi kucaklayan, güzel bir dil kullanan birini cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtalım. Bizim sözlerimiz bu

bölgede yeteri kadar yankı bulmuyor. Bizi hâlâ 1930’ların CHP’si gibi görmeyin”dedi. Ardından belediyeyi ziyaret eden Kılıçdaroğlu Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile görüştü. Basına kapalı olan görüşmeye HDP Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreya Önder de katıldı. GÜNCEL


GUNCEL

05

24 Haziran 2014

Sibel Uzun UYANIŞ

Bir başlangıç daha

Tarihe bir kayıt daha düştük. 12 Eylül Davası ile darbeciler ceza aldı. Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın mahkemeye getirilmemesi, davanın seyri, hükümetin bu davaya ve iki darbeciye yaklaşımı, insanlık suçlarının kapsam dışında bırakılması davanın önemli ve takip edilecek başlıkları. Berfo Ana hayatta iken yaşına ve sağlık durumuna rağmen mahkemenin karşısına “neden Kenan Evren’i buraya getirmediniz?” diye dikilmişti. Mahkemeye gelmeyen bir darbecinin iyi hali de Türkiye’de olur ancak sanırım. Toplum nezdinde yargılama böyle başlamıştı. Dava açıldığından beri başvurularla kendisini hem müdahil hem de siyasal muhatabı ilan eden kesimler için bu çok önemli bir başlangıç. Kapı duvar değil artık. Bir kapıyı bu yolda açmış olduk. Darbe öncesi, darbe döneminin katilleri, darbe ile palazlananlar, darbe ile yapılan yasa ve kurulan kurumların ortadan kaldırılması için mücadele etme fikri içerisinde olanlar için bir basamak olacak. İdamlar, gözaltında kaybetmeler, işkenceler ve birçok zalimlik kapsama alınmadı. Devletin karanlık odalarında bulunan belgeler mahkemeye sunulmadı. Darbecilerin mahkeme başlarken boşalttıkları hesapları ve mal varlıkları ele alınmadı. Davada anayasayı değiştirmek ve ortadan kaldırmak suçlarından yargılandılar. En temel anayasa hakkını “yürüyüş hakkını” çiğneyen AKP Hükümeti döneminde. Kenan Evren’i savunanlar da 82 Anayasası’na yaslanarak darbecileri hâlâ muktedir görebilme cesareti içinde oldular. Bugün her dönemin darbecilerinde buldukları her fırsatta böyle bir kalıp gözlemleyebilirsiniz. Sanki hala memleketi onlar yönetiyor. Darbelerle hesaplaşma mücadelesi bu kalıbın tamamen ortadan kaldırılması için büyümek ve güncel kalmak zorundadır. Davayı AKP’nin bir oyunu olarak görenlerden davanın tartışmalı tarafları nedeniyle “biz demiştik” ya da “iki darbeci ile olmaz” sesleri yükseliyor olabilir. Bir kere darbeciler ceza aldı, itibarları sallandı, apoletlerin söküleceği kararı alındı. Bir de tartışmalı durumlardan davayı sonuna kadar takip edenler mi, yoksa peşini baştan bırakanlar mı daha çok sorumlu tutulabilir? Bu tartışmaları yapanların da dâhil olmak üzere darbecileri desteklemiyorsa yüreklerine su serpildiği kesin. Şu sorularla bu bahsi kapatalım; darbecilerle ilgili davalar gündeme geldiğinden beri “AKP darbeyi yargılamazdı bu bir oyun” denildi ya “tamam peki darbeyi yargılamak için ne yapmak gerekti, siz ne yapıyorsunuz, davanın peşini bırakırsak o zaman gerçekten AKP’ye kalmaz mıydı, davanın karşısına çıkmayı sadece Berfo Ana’ya veya ailelere bırakmak olacak iş miydi?”. Hilafsız, gerçek ve keskin bir AKP karşıtlığına ihtiyaç olan bir dönemdeyiz. Bir dönem önce partisini kapatmaya çalışanlara karşı Ergenekon’a Balyoz’a savaş açmış bir AKP var iken şimdi hırsızlığını kapatmak “Erdoğan Düzeni” ni kurmak için darbecilerle el sıkışan bir AKP var. Katliamcıları ve darbecileri aklayan bir AKP var. İki darbecinin yargılandığı dava karşısında Tayyip Erdoğan çok temkinli, darbecilerin müebbetlik olduğu ile övünmeyi bırakınız ağzına bile almıyor. “Bana sağcılar adam vurdu dedirtemezsiniz” çizgisinden, sokakta ölenler için polise “nasıl dayanıyorsunuz” kışkırtıcılığı yapan bir tehlike ile karşı karşıyayız. Erdoğan, 82 Anayasası’nı bile toplumumuza çok çok fazla görüyor. AKP hiçbir davada olmadığı gibi bu davanın da uzağında değildir. 34 yıldır darbeye karşı mücadele edenler sayesinde ulaşılan müebbetlik darbeciler sonucundan hiç de memnun değildir. Demokrasiyi kerte kerte kazanan halkın elinden toptan almak gibi bir özlem içindedir. Hiç kolay değil! Bunun kendisine nelere mal olacağını çok az da olsa kestirmektedir. Bu kadarı bile onun korkularının esas kaynağıdır. twitter: @sibeluzun_yarin

CHP, MİT Yasası’nın iptali için AYM’de

CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş, MİT Yasası olarak bilinen, MİT’e geniş yetkiler ve dokunulmazlık sağlayan, 6532 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapacak. Toptaş, bugün (24.06.2014) saat 15:30’da, MİT Kanunu’nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle, Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. MİT’e verilen geniş yetkilerin kısıtlanması talep ediliyor. GÜNCEL

İnsan hiç yaptığı işten utanır mı Sarraf?

Daha düne kadar halktan çaldıkları paralarla, yedikleri rüşvetlerle gündeme gelen hırsızlar şimdi de Hükümet’ten aldıkları güçle gençleri darp etmeye başladı. 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nda adı geçen Rıza Sarraf, kendisine ‘hırsız var’ diyen iki genci korumalarıyla birlikte hastanelik etti. Sarraf üstüne bir de dövdürdüğü gençlerden şikayetçi olmadığını açıklayarak lütfetmiş oldu. rinin de korumalar tarafından yüzüne vurularak yere düşüDoğruyu söyleyen üni- rüldüğünü, bir arkadaşlarının versite öğrencisi gençler feci şekilde dövüldüğünü ve dokuz köyden kovulmasa da Rıza Sarraf ’ın olay yerinden Rıza Sarraf ve korumalarınca zor uzaklaştırıldığını söyledi. kovulmaktan beter edildi. Bugüne kadar yaptığı yolsuzluk- Dövdürdüm ama şikayetçi ları hiç ‘gücenmeden’ sürdü- değilim ren Sarraf, Bodrum’da gençleri Üniversiteli gençlerin dövüldövdürtmesi üzerine Emniyet’e mesiyle ilgili yaklaşık 3 saat verdiği ifadede, “Eşimin ve ço- Emniyet’de kalan Sarraf ile 3 cuğumun, sanatçı arkadaşları- kişinin ifadeleri alındı. Sarraf’ın mın yanında gençlerin sürekli ifadesinde “Tatil için gözden ‘Hırsız var’ diye bağırmaları uzak bir koya gittik ancak yanıgücüme gitti” dedi. mıza gelen teknedeki gençler bizi tanıyınca yüzerken, laf atmaya Soru sordular, başladılar. Eşimin ve çocuğusaldırıya uğradılar mun, sanatçı arkadaşlarımın yaBodrum’da Karaada’nın Poyraz nında gençlerin sürekli ‘Hırsız Koyu’na tekne ile günlük tura var’ diye bağırmaları gücüme gitgiden 2 İstanbul Teknik Üni- ti. Karaya çıkışta onları uyarmak versitesi öğrencisi, aynı koyda istedim, itişme oldu. Üzgünüm karşılaştıkları Rıza Sarraf ’ın ve şikayetçi değilim. Bunlara geyatını görünce ‘Bu yatı hangi rek yoktu. Zaten gergin günler parayla aldın?’ ve ‘Hırsız var’ yaşıyoruz” dediği öğrenildi. diye bağırarak adı yolsuzluğa karışan Sarraf ’ı protesto En demokratik hakkımızı etmişti. Tur bitiminde ilçede kullandık Bodrum Belediye Meydanı’nda B.B.’nin ifadesinde, “Doğal gezen 2 genç, otomobille ge- olarak herkesin tanıdığı birine len kişiler tarafından dövüldü. en demokratik hakkımız olan İki gence saldıranların Rıza tepki gösterme hakkımızı kulSarraf ’ın kaptanı, şoförü ve landık. Hakaret etmedik, basit koruması olduğunu ortaya çık- birkaç soru sorduk. Bize hakaret tı. Sağlık ekiplerince Bodrum ettiler. Tehdit ettiler. Ardından Devlet Hastanesi’ne kaldırılan tekneden indiğimizde saldırıya öğrenciler tedavinin ardından uğradık. Emniyette birbirimiztaburcu edildi. den özür diledik. Şikayetçi olTeknede bulunan bir vatan- maktan vazgeçtik. Zaten olsak daş; teknedeki kadınlardan bi- ne olacak ki?” dedi. güncel fatma çakır

Tanrıkulu: Sarraf bu cesareti nereden almaktadır? CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu duruma dair İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yanıtlaması isteğiyle soru önergesi verdi. Tanrıkulu Bakan Ala’ya “Rıza Sarraf ve korumaları gündüz vakti Bodrum’da vatandaşlarımıza saldıracak cesareti nereden almaktadır? İçişleri Eski Bakanı’nın ’Vallahi öyle bir şey olursa senin önüne yatarım ya!’ söyleminden cesaret alarak mı vatandaşları darp etmektedir?” diye sordu.

Jandarma’dan yalan dolu tutanak Diyarbakır Lice’de, Ramazan Baran ve Baki Akverdi adlı yurttaşların vurularak öldürüldüğü yol kesme eylemi sonrasında hazırlanmış tutanakta, jandarmanın havaya uyarı ateşi açtığı, öldürülen Baran’ın ise ‘göstericiler tarafından açılmış ateşle vurulmuş olabileceği’ iddia edildi İfadeleri alınan Tim Komutanı E.Ç, “Ramazan Baran’ın arkadan gelen silahla vurulmuş olabileceğini düşünüyorum. Ben ve emrimdeki askerler kesinlikle hedef gözeterek ateş etmedik. Kendimizi korumak maksatlı havaya ateş ettik” dedi. Tim Komutanı A.Ç de

“Karşıdan gelen uzun namlulu silah atışını susturmak için havaya doğru G-3 tüfeği ile yaklaşık 50-55 el ateş ettim. Göstericileri hedef almadım” dedi. 1. Unsur Komutanı C.K de “Bana ait G-3 tüfeğiyle yaklaşık 30 el havaya ateş açtım. Kesinlikle herhangi bir hedef almadım” dedi. Komutan verdiği ifadede eylem yapan grubun birbirlerine vurabileceğini iddia etti. Avukat Rehşan Bataray Saman, “Ramazan Baran’ın sırtından öldürücü nitelikte iki ateşli silah mermisi ile vurulması, hedef alınmak sureti ile vurulduğuna işaret ediyor” dedi. GÜNCEL

Başbakan’ın yıkıl(a)mayan villaları

İzmir’İn Urla ilçesi Hacılar koyu mevkiinde Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen villalar hakkında açılan davalar devam ederken İzmir İl Özel İdaresi’nin verdiği villaları yıkım kararı, uygulamayı bekliyor. İl Özel İdaresi’nin kapatılmasının ardından yıkım kararını uygulayacak kurum olan Urla Belediyesi’nin ise kararla ilgi ortaya koyduğu bir faaliyet henüz bulunmamakta. 18 Nisan 2014 tarihinde

TMMOB’ye bağlı 4 oda, villaları yargı sürecine taşıdı. Bölgeyi 1. Derece SİT alanından 3. Derece Sit Alanına düşürerek yapılaşmanın önünü açan İzmir 1 No’lu Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun bu kararının durdurulması ve iptali talebiyle dava açan ve takipçisi olan Şehir Plancıları, Çevre Mühendisleri, Peyzaj Mimarları ve Jeoloji Mühendisleri odaları davanın bir an önce sonuçlanmasını bekliyorlar. GÜNCEL

Roboski kararına itiraz edildi

Roboski’de 34 kişinin katledilmesine ilişkin yürütülen soruşturma hakkında daha önce takipsizlik kararı veren Genelkurmay Askeri Savcılığı, verdiği kararda katliama ilişkin “kaçınılmaz hata” tanımında bulunmuştu.

Askeri Savcılığın soruşturmaya dair bu kararından sonra avukatlar ise itirazda bulunmuştu. Avukatların itirazı, Genelkurmay tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilirken, yapılan itiraz reddedildi. GÜNCEL

Avusturya’ya “hoş gelmedin” Erdoğan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son dönemlerde yurt dışında gittiği birçok yerde protestoyla karşılanıyor. Erdoğan’ın dün gerçekleştirdiği Viyana ziyareti hakkındaki tartışmalar da Avusturya’da zirveye tırmandı. Erdoğan’ın Köln mi-

tingi için Alman Bild gazetesinin attığı “Hoş gelmediniz” manşetinin bir benzerini Avusturya’da Kurier gazetesi kullandı. Kurier, “Seçim konuşmacısı olarak hoş gelmediniz” anlamındaki manşetini internet sitesinde yaptığı ankete dayandırdı. GÜNCEL


GUNCEL

06

24 Haziran 2014

Kadının adı bile geçmeyen yargı paketine Cumhurbaşkanı’ndan önce tepki geldi

Cem Kaptanoğlu

Geçmişi geçmiş yapmak

JENDİN

“12 Eylül”, toplum olarak yaşadığımız “27 Mayıs”, “12 Mart” gibi askeri diktatörlük dönemlerinin en acımasızı, kolektif belleğimizde en derin izler bırakanı oldu. Türkiye’de açık askeri diktatörlük dönemlerini her zaman askeri vesayet dönemleri izlemiştir, 12 Eylül sonrasındakinin etkilerini 34 yıl sonra bile hala yaşıyoruz. “12 Eylül”ün faillerinden iki general 34 yıl sonra yargılanıp ceza almış olsa bile, onların hazırlatıp topluma dayattıkları anayasa, temel maddeleriyle hala yürürlükte. Yaşadıklarımızdan ve dünya örneklerinden de biliyoruz ki, askeri diktatörlükler kısa ömürlü olsalar da arkalarında bıraktıkları siyasal, hukuki, idari, ideolojik, ahlaki miras, çok uzun ömürlü olabiliyor. Bu, bir türlü geçmiş olmayan geçmişle, kirli mirasla yüzleşip hesaplaşmadan, geleceğe yönelmek, gelecekle ilgili hayaller kurmak olanaksız. Askeri diktatörlüklerin topluma verdikleri en büyük zarar, halkın tahayyül gücünü, gelecek hayallerini elinden almalarıdır diyebiliriz. Türkiye topumu, askeri diktatörlüğün ve onun miras bıraktığı askeri vesayet rejiminin ürettiği toplumsal travmaların yükünü 34 yıldır taşıyor. Onlarca yıldır geçmiş travmalarıyla uğraşan bir toplumun kaybettiği geleceği tekrar kazanması kolay olmuyor. Geleceği çağıranlar, toplumu, dünyayı değiştirmek isteyenlerdir. Yerleşik düzenin muhafızları, her şey eskisi gibi kalsın isteyenler, toplumun “başka bir şey” hayal etmesinden, dolayısıyla gelecekten korkarlar. Türkiye’de 13 Eylül 1980’den bu yana, sosyalistler, komünistler, toplumun kaybettiği geleceğe kavuşması için özveriyle mücadele ediyorlar. İki “12 Eylül” failinin yargılanması bu mücadelenin önemli bir dönemeci. Öncelikle ordunun “12 Eylül”le topluma büyük bir kötülük yaptığı artık genel kabul görüyor başka bir deyişle 12 Eylül’e direnenlerin haklılıkları toplum tarafından onaylandı. Ayrıca askeri diktatörlük hayalleri kuranlar görüyorlar ki, toplum geçmişten çok daha güçlü bir şekilde “bir daha asla!” diye haykırıyor. “12 Eylül” zihniyetinin hortlaklarından olan “Balyoz darbe planı”nı yapanların, iki generale müebbet hapis cezası verildiği gün tahliye edilmeleri ise ironik bir durum. Postal tutkunu bazı çevreler, dava sürmesine rağmen, umarsızca “iadeyi itibar” çığlıkları atmaya başladılar, ancak zanlılar, halka vurdukları darbeler nedeniyle halkın gözünde kaybettikleri itibarlarının iadesini devletten değil, yine halktan istemek zorundalar. AKP iktidarı ise kendisine darbe yapmaya tövbe eden darbecilere “iadeyi itibar” açılımını başlattı bile. AKP, “12 Eylül” zihniyetinin yeni muhafızı olarak muhafazakarlığına stratejik derinlik kazandırıyor. Halk, askeri diktatörlüğün kirli, acıtıcı mirasıyla ve “Balyoz”, “Sarıkız” gibi hortlaklarıyla hesaplaşırken, Türkiye solunun önemli bir kesimi, “bu hesaplaşmaya AKP eli değdi, bundan bir şey çıkmaz” diyerek geride durdu. Sol bile diyemeyeceğimiz bir diğer kesim ise, gönüllü askere yazıldı. Emekçi Hareket Partisi ve bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki sol parti ve örgüt, 12 Eylül 1980’den bu yana yılmadan sürdürdükleri yüzleşip hesaplaşarak “12 Eylül”ü aşma mücadelelerine, AKP’nin eli değse de inatla devam ettiler. Çünkü kendi ellerinin, onlarla el ele Ankara Adliyesinin önüne gelen “Berfo Ana”ların ellerinin gücüne inandılar. Şimdi bu hesaplaşmadan AKP elini çekti ve saf değiştirdi. Aralarında artık AKP’nin de olduğu geçmiş ve güncel tüm “12 Eylülcülerin” yakasında, adalet ve hakikat arayışlarını her şeye rağmen bırakmayan sosyalistlerin ve halkın elleri var. Gasp edilen hayal kurma gücümüzü, umut ve geleceği o eller getirecek. Geçmişi geçmiş yapmadan gelecek hayali kurmak çok zor, geçmişe saplanmak ise başka bir dünya umudunun hırsızı.

AKP’ye kadınlardan veto

Cinsel suçlarla ilgili düzenlemeleri de içeren torba kanunu Meclis’ten geçti. Uygulamaya girebilmesi için Cumhurbaşkanı’nın onaylaması gereken yasaya tepki gösteren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yine eylemdeydi. Kadın cinayetlerinde alınması gereken tavrın ağır ceza ile caydırıcılık olması gerektiğini söyleyen platform üyeleri, yasayı “veto” etti. güncel Elif karan

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, AKP hükümetinin topluma verdiği sözleri tutmayarak, kadın katillerine ve tecavüzcülere yeni indirme imkânı yaratan yasa paketini Meclis’ten, muhalefetin ve kadınların itirazına rağmen geçirdi. Önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanı Gül’ün onayına sunulacak yargı paketinin yasalaşması Gül’ün tavrı ile netleşecek. Yasayı veto et Yeni yargı paketinin her aşamasında gerek sokaktan, gerek Meclis’e giderek müdahil olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yasanın Meclis’te onaylanması ardından, cumartesi günü İstanbul Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları eylemle “AKP’nin yeni yargı paketini veto ettiklerini” haykırdı. hükümetine cevap vererek yasayı “veto” ettiklerini açıkladı. Kadınları yaşatmayan bir yasa ancak veto edilir Kadın katilinden cumhurbaşkanı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platfor- seçtirtmeyeceğiz mu yasayı neden veto etiklerini açıkladı. Ka- Gül, kadınların lehine karar verip yeni dınları korumayan, kadına yönelik suçlarda yargı paketini “veto” edecek mi önümüzdeki caydırıcı ağır ceza düzenlemeleri içermeyen günlerde ortaya çıkacak. Ancak Kadın Cinayargı paketinde kadının adı bile sadece bir yetlerini Durduracağız Platformu Cumhurkez geçiyor. Kadınlar ağır ceza derken, AKP başkanlığı seçimlerinde de, meydanlarda kadın düşmanlığını yine ortaya koyarak yeni olmakta kararlı. Kadın düşmanlığını her indirim imkânları yarattı. Kadın Cinayet- icraatıyla ortaya koyan Erdoğan’ın aday lerini Durduracağız Platformu tam da bu olması durumunda onu seçtirtmemekte noktada Soma’dan ders çıkarmayan AKP kararlı kadınlar karşısında olacak. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav Erdoğan’ı seçtirtmeyeceğiz

Yeni yargı paketinde kadının adı yok. Çocuklarla ilgili düzenlemelerde AKP’nin kafasındaki çocuğu kadını evden çıkarmak isteyen muhafazakâr bir mantığın üstüne kurulu. Mevcut hükümet bunu bilinçli bir şekilde böyle yürütüyor. Nasıl Hitler Alman ırkının üstün olduğunu savunup hareket ediyorsa, AKP de kadın düşmanı otoriter rejimlerinin

öyle olması gerektiğine inanıyorlar. Kadın cinayetlerini durdurmak için Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını durdurmak zorundayız. Bu kadar kadınları gözetmeyen bir yasaya karşı Vumhurbaşkanı’ndan beklenen veto etmesidir. Yasaları veto edecek cumhurbaşkanları için de mücadele edelim. Bu vetoyu biz bugün buradan yapıyoruz.

Deliller incelenecek 15 Aralık 2013 tarihinde İzmir’de koruma altında olduğu halde eski kocası Vedat Atik tarafından öldürülen Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Serpil Erfındık davasının ikinci duruşması İzmir Bayraklı Adliyesi’nde görüldü. Platformun müdahil olarak takip ettiği davada, katil Vedat Atik, cinayeti kendi canını kurtarmak için işlediğini iddia ederek ceza indirimi almaya çalıştı. Mahkeme heyeti, Serpil Erfındık’ın ailesinin avukatlarının Vedat Atik’in cinayeti

tasarlayarak işlediğine dair sunduğu yeni delillerin incelenmesine karar verdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Serpil Erfındık’ın ailesinin yanı sıra İzmir’de öldürülen Pınar Ünlüer’in ve Zerrin Canol’un aileleri ile birlikte adliye önündeydiler. Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer şunlara değindi: “Biz Meclis’e gittik. Ben Başbakan’a sesleniyorum: Yasaları neden ağırlaştırmıyorsun? Kadın katilleri 3-5 yıl yatıp çıkmanın hesabını yapıyor. Her gün kadınlar ölüyor. Daha neyi bekliyorsun?” GÜNCEL

Adalet yerini bulsun

Aile intihar ettiğine inanmıyor

Van’ın Saray ilçesine bağlı Demirgöl (İngêz) köyünde sabah saatlerinde ahırın tavanına asılı halde bulunan 6 çocuk annesi Hanife Yüksel’in cenazesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’nde yapılan otopsinin ardından doğduğu köy olan Kapıköy’e (Heretel) götürülerek defnedildi. Eşinden ve eşinin ailesinden şiddet gördüğü belirtilen Yüksel’in cenazesi ailesi tarafından alınırken, ağabey Musa Gözüpek, kardeşinin sürekli şiddete maruz kaldığını, 4 yıl önce eşi, kayınbabası ve kaynanası tarafın-

dan darp edildiği için psikolojisinin bozulduğunu anlattı. Gözüpek, “Sürekli şiddet görüyordu. Geçenlerde yine kardeşim, eşinin ailesiyle kavga etmişti. 15 gün gelip bizim birlikte kaldı. Ben gitmesini istemedim. Ama büyükler araya girerek eşinin evine gitmesini istedi ve aralarını düzelttiler” diye konuştu. Aile Yüksel intihar etmiş bile olsa, sorumlunun gördüğü şiddet olduğunu düşünüyor. Konu ile ilgili hukuki süreç işleteceklerini ilan eden aile, kızları için adalet isteyecek. GÜNCEL

İzmir’in Buca ilçesinde yaşayan Semra Ecerel 15 yıllık kocası tarafından işkence gördü. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altında olan, burnu ve yüzü kesilerek işkenceye uğrayan Semra Ecerel (27) daha önce gördüğü şiddeti şöyle anlattı: “Bir kere kafama bıçak sapladı, bıçak kafamda kaldı. Sonra hastaneye giderken bıçağı kendisi çekip çıkarmış. Bacağımı kırdı, hastaneye götürmedi kendi kendine kaynadı kemiğim. Beş yerimden bıçakladı, çakmakla cinsel organımı yaktı.’’

Daha önce gördüğü işkencelerden sonra polise gittiğini ifade eden Semra Ecerel, korkutularak geri gönderildiğini söyledi. Semra Ecerel 6 yaşında bir çocukları olduğunu ve çocuğunun karşısında da defalarca işkence gördüğünü söyleyerek, kocasının daha önce hapise çok defa girip çıktığını da belirtti. Her gün işkence görmekten artık bıktığını, boşanmak istediğini belirten Ecerel kendisine işkence yapan kişinin yakalanmasını, adaletin yerini bulmasını istediğini söyledi. GÜNCEL


GUNCEL

07

24 Haziran 2014

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Kadınların torbası Adı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”. Kamuoyunda Yeni Yargı Paketi diye biliniyor. Geçen hafta meclisten geçti, şimdi cumhurbaşkanının önüne gelecek. Kadınlar bu yasayı veto ediyorlar, cumhurbaşkanının da veto etmesi için uğraşıyorlar. Normalde en ufak bir yasal düzenleme için bile mücadele verdikleri halde, kadınların red konusunda bu kadar net olmalarının sebebi var: yeni yasada olanlar ve olmayanlar çok net; yine kadının adı yok. Bu yüzden kadınlar da net. Torba kanun şeklinde düzenlenen yasada her çeşit konuya yer verilip, en çok ihtiyaç duyan kadınlara yer yok ise bu yasa elbette bu haliyle reddedilmelidir. Türkiye’de adalete en çok ihtiyaç duyanları konuşmaya başlasak, Cumartesi Annelerinden başlayan Soma’ya uzanan öyle çok meselemiz var. Ama bir de kadınlar var ve tartışmasız olarak yasalar kadınlar için adaletsiz. Üstelik bu, kadınların hayatına mal oluyor. İşte bu sorunun çözümünde bir adım beklerken, yine kadınların hayati meseleleri ortada durduğu için kadınların veto ettiği bu yasayı, cumhurbaşkanı da onaylamamalıdır. Abdullah Gül’den ise hiç emin olunamıyor çünkü senelerdir kadın cinayetleri konusunda bir kez olsun açıklama yapmadı. Bu yüzden kadınlar kendi vetolarını da kamuoyuna gösteriyorlar ve Anayasa Mahkemesi sürecinde de yasaya itiraz etmeye hazırlanıyorlar. * Ola ki bir sürpriz oldu, paket geri döndü, bu kadınlar için büyük kazanım olur elbette ama hayati meseleler yine ortada durmaya devam edecek. Senelerdir TCK Ek Madde için, kadın cinayetlerinde caydırıcı ceza sağlayacak birkaç tane cümle için uğraşıldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, sorunu somuta kavuşturmak ve sonuç alabilmek için konuyu böyle tikel ele aldı. Defalarca meclise gitti, orada defalarca haklılığı teslim edildi, söz verildi. Henüz bir sonuç yok. Yeni yasada kadınlar için bir adım olması gerekir iken de sonuç yok ise, Madem bu memlekette torba kanunlar geçerli ve bu kanunların içine her tür madde girebiliyor ise, Ya bizim caydırıcı ceza maddemizi de meşhur torbalardan birine ekleyiversinler, Ya da kadınların da bir torba kanun hakkı var, onu hazırlayalım. Madem konu böyle ilerliyor, biz de kadınlar için adaleti sağlamaya yarayan, olması gereken ne kadar madde var ise, hepsini bir araya getirelim “kadınların torbasını” yapalım. * Türkiye’de kadınlar artık sadece kendi ailelerin değil, büyük şehirlerin ve büyük meselelerin de parçası oluyor. Kadınlar modern haklarını daha fazla arıyor, direniyor. İşte buna direnen erkek egemenliği eliyle ve eşitlik olmadığı için böyle kolay öldürülüyor. O zaman başta yaşam hakkı olmak üzere, kadınların eşitliğe ihtiyaç duyduğu her meseleyi tek tek ele almak yerine biz de torba kanun olarak ele alalım.

Bir bakmışız siz ters köşe olmuşsunuz Başbakan Erdoğan, Fransa’dan dönerken gazetecilere açıklamalarda bulundu. Muhalefetin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Balyoz Davası’ndaki tahliye kararları, 17 Aralık ve “böcek” soruşturması konularında soruları yanıtlayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki aday tercihlerinde “ters köşe” yapabileceklerini söyledi. güncel ceday avcı

Cumhurbaşkanlığı seçim dönemi yaklaşırken, gündem kızışmaya devam ediyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Fransa’dan dönüş yolculuğunda uçağına aldığı gazetecilere Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve muhalefetin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında açıklamalarda bulundu. Ters köşe yapabilirlermiş Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda bu döneme kadar AKP’li vekiller, Bülent Arınç ve Başbakan Erdoğan da dahil olmak üzere yaptıkları açıklamalarda AKP’nin adayının neredeyse belli olduğunu ve herkesin olumlu baktığını anlatıyorlardı. Hatta Bülent Arınç, haftalar öncesinde bir konuşmasında, “Toplantılarımızı ve değerlendirmelerimizi yaptık. AKP’nin yüzde doksanı Cumhurbaşkanı adayı olması gereken isim hakkında aynı görüşte” demişti. Ancak adayın açıklanma tarihini ise 1 Temmuz olarak vermişti.

adayı kesinleşmeli. Şu an muhalefetin adayı kesin mi? Hayır” açıklamasında bulundu. Kesinleşmesi için Meclis’te önergeyi imzalamaları gerektiğini söyleyen Erdoğan, çatı adayı Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) bildirmelerini beklediklerini Muhalefetin adayının kesinleşme- işaret etti. sini bekliyor Ülkenin en sıcak ve önemli gün- Son ana kadar her şey olabilir: demlerinden biri olmasıyla Başba- İsim değişebilir kan Erdoğan’a da gazeteciler tara- Tayyip Erdoğan’ın, “Son ana kadar fından Cumhurbaşkanlığı seçimleri her şey olabilir. Adayların açıklanhakkında sorular yöneltildi. Gazete- dığı son gün 3 Temmuz günü çok ciler, Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaş- önemli” açıklaması akıllara muhakanı adayının açıklanmasının neden lefetin adayının değişmesi halinde ay sonuna bırakıldığını sorduğunda AKP’nin de adayının değişebileceErdoğan, “Çünkü önce muhalefetin ği ihtimalini getirdi. Gazetecilerin

Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılacak oy pusulaları için açılan ihale ilanında bir referandumda kullanılmak üzere 73 milyon 849 bin pusula basılacağı duyuruldu. Ancak referandumun ne için olacağı bilgisi verilmezken kayıtlara “konusu belli olmayan” referandum olarak geçirildi. Devlet Malzeme Ofisi (DMO), iki turlu yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde her bir tur için 73 milyon 849 bin 80 adet pusula basım ihalesi açtı. Resmi Gazete’de yayımlanan pusula ihalesinin ilanında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılacak pusulaların

Seçmen sayısının 1,5 katı pusula Seçim dönemi için 52 milyon 695 bin 831 kayıtlı seçmenin bulunduğu Türkiye’de, bu sayının yaklaşık 1,5 katı kadar pusula basılmış olması dikkat çekti. Bunun yanında ise ihale kapsamında basılacak konusu belli olmayan referandumun pusulalarının ne zaman ve hangi konuda kullanılacağı anlaşılamadı. GÜNCEL

Petrol gelirleri yolsuz Halkbank’a

Büyük bir ekonomik şiddet olan kadın işsizliğinin çözümü,

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız Ceyhan’daki Kuzey Irak Petrolü’nün yüklenerek yola çıktığını, dördüncü kargonun ise 22 Haziran Pazar akşamı yüklenmeye

Eğitimde, sağlıkta, siyasi temsilde eşitliğin sağlanması ve ihtiyaç olan ne kadar meselemiz var ise, hepsini birlikte ele alan kadınlar için bir torba kanunumuz neden olmasın?

Ve elbette sadece veto ile, seçtirtmemek ile kalmasın, çözüm için ne gerekirse yapalım. Kadınlar için yasa da yapalım, “cumhur”un eşitliğini dert edinen bir cumhurbaşkanı için de birlikte çalışalım. gulsumkav@gmail.com

Erdoğan, haklarını kullanacakmış 17 Aralık’ın yine darbe girişimi olduğunu iddia eden ve Başbakan’ı dinleyenlerin bu yüzden serbest bırakıldığını söyleyen Erdoğan, “Burada paralel yargı yoksa, nerede var?” dedi. Erdoğan, başkalarına pek kullandırtmasa da kendi haklarını sonuna kadar kullanacağını söyleyerek, “Başbakanlığı dinlemenin, Başbakan’ın ofisine böcek koymanın bir bedeli olmalı. Olmazsa herkes için felaket” ifadesini kullandı.

yanı sıra “konusu belirtilmemiş” bir referandumda kullanılacak 73 milyon 849 bin 80 adet oy pusulası için de ihale açıldığı duyuruldu.

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetin her biçimi,

Yapması gerekeni yapmayan, “cumhur”un bütün parçalarının eşitliğini temsil etmeyen bir cumhurbaşkanını seçtirtmemeyi de başarırlar. Bugüne kadar kadınların meselelerini dert etmeyenleri cumhurbaşkanı seçmeyecek, seçtirtmeyecek kadınlar. Toplumun tümü gibi kadınlar için de çok büyük tehlike olan Erdoğan ise sakın aday olmasın.

“Herkes peş peşe çıkarıldı” Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimlerinin ardından odasında bulunan “böcek” ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları hakkında konuştu. Böcek soruşturmasında, mahkemenin verdiği son kararla 5 kişi serbest bırakıldı. Daha öncesinde mahkeme yargılanan 6 kişi hakkında daha serbest bırakılmaları kararını vermişti. “Ergenekon, Balyoz... Herkes

peş peşe çıkarıldı” diyen Erdoğan, “başbakanlığı dinleyenler” ve “böcek koyanlar” hakkında yapılan tespitler olduğunu söyledi.

Bu neyin ihalesi?

Torba kanun hakkında da eşitlik olsun.

AKP her planda bunu yaparken, kadınlar için yapmıyor çünkü kendisi öyle düşünmüyor, eşitliğe inanmıyor, istemiyor. O zaman bunun sonuçlarına da katlanır; kadınlar kendilerine yer verilmeyen yasaları da veto ederler, bu kadar kadın düşmanı bir siyaseti de.

yönelttiği “Adayınız değişebilir mi?” sorusuna “Olabilir. Bir bakarsınız ters köşe yapmışız” diyerek yanıt veren Erdoğan, muhalefetin adayına göre aday belirleyeceklerini bir bakıma doğrulamış oldu.

Duman’dan Gezi Direnişi’ne teşekkür Kanal D ekranlarında yayınlanan Altın Kelebek Ödül töreninde en iyi müzik grubu ödülünü “Helal olsun” şarkısıyla direnişçilerin sevgisini kazanan Duman grubu aldı. Ödülü grubun solisti Kaan Tangöze aldı. Tangöze ödülünü almak için çıktığı sahnede yaptığı konuşmada dinleyicilerine ve destekleyenlere teşekkür etti. Konuşmasının sonunda “En çok Gezi Direnişi’ne çok teşekkür ede-

riz” diyen Kaan Tangöze ve grup arkadaşları salondaki seyircilerden de büyük alkış aldı. Duman grubunun, Gezi Direnişi’nde direnişin içinde yer aldıkları ve direnişi destekleyen sanatçıların arasında başı çektikleri biliniyor. Duman, Gezi Direnişi döneminde de Gezi’ye, polis şiddetine, direnenlere dair “Eyvallah” diyerek şarkı yazmış ve bestelemişti. Altın Kelebek ödülünü bizce de hak eden grubu tebrik ediyoruz. GÜNCEL

başladığını söyledi. Yıldız, “Biz kargoları kime sattıklarını bilmiyoruz. Genel olarak Akdeniz piyasasına sattıklarını söylediler” dedi. Kuzey Irak petrol gelirlerinin ise Halkbank’a yatmaya başladığını ifade eden Yıldız, “İlk kargonun 93 milyon doları Halkbank’a yattı” diye konuştu. Kurulan sisteme göre ise önce Kuzey Irak’tan gelen petrol Adana Ceyhan’daki depolarda tutuluyor. Petrol buradan gemilere yüklenerek dağıtılıyor. Türkiye bu petrol trafiğinde bir dağıtıcı rolü üstleniyor. Kuzey Irak petrolünden elde edilen gelir ise Halkbank hesaplarında toplanıyor. Böylece Halkbank’ın mevduat açısından zenginleşmesi de sağlanmış oluyor. GÜNCEL


EMEK

08

24 Haziran 2014

Gün Çağ Aydın

PRiZMA

Güvenli iş ve istihdam

Son 1 ayda Şırnak’ta 5 madenci hayatını kaybetti. Cudi Dağı’nın eteklerinde kaçak maden ocaklarında, kayıt dışı olarak çalışan ve bu güne kadar Şırnak’ta kaybettiğimiz 182 maden işçisinden sadece 5 tanesiydi hayatını kaybeden kardeşlerimiz. Soma’da 301 madenci kardeşimiz öldüğünde madendeki koşulların ve çalışma şartlarının 1800’lü yıllardakine çok benzediği ortaya çıkmıştı. Hatta öyle ki kullanılan gaz maskelerinin küflü olduğu işçilerin açıklamalarıyla öğrenilmişti. Şırnak’ta yaşanan madenci ölümleri ise bizlere 1800’lü yılların bile gerisinde kalan çalışma koşullarının olduğunu ispatlar nitelikte. Gerek göçükle gerekse gaz sıkışmasıyla meydana gelen ölümlerde Şırnak’a en yakın acil müdahale ekibinin Zonguldak’ta olduğu ortaya çıktı. İşçiler öyle madenlerde çalıştırılıyor ki profesyonel yardım ekibine dahi ihtiyaç duyulmamış. Zaten madende gaz nedeniyle zehirlenerek can veren 3 kardeşimiz için olay yerine varan AFAD’a bağlı kurtarma ekiplerinin de gaz maskelerinin olmadığı ortaya çıkmıştı. Şırnak madenlerinde işçiler Germinal romanına rahmet okutacak koşullarda çalıştırılıyor. Son 1 ayda gerçekleşen ölümlerin ardından ise Şırnak Valiliği maden ocaklarını kapatarak çözüm yoluna gitti. Şırnak’taki madenlerin kapatılmasının ardından şöyle bir soru ortaya çıktı. Madenler gerekli güvenlik koşulları sağlanmak kaydıyla çalıştırılmalı mı? Yoksa kapatılarak sorun kökten ortadan kaldırılmalı mı? Şırnak’ta ki maden işçisi kardeşlerimiz ocakların kapatılmasının ardından eylemler gerçekleştirdiler. Bu eylemlerde maden ocaklarının geri açılmasını talep ettiler. Çünkü kölelik koşullarında çalışıyor bile olsalar kardeşlerimiz çalışmak zorundalar. Madenlerde şartlar ne olursa olsun çalışmak istiyorlar. Özellikle Şırnak’ta istihdam alanlarının da olmamasından kaynaklı madenlerde çalışan kardeşlerimizin yine madenlere inmekten başka çaresi yok. Hükümet ise madenler konusunda gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayarak işçilerin güvenle çalışmasını sağlayabilir. Çünkü madenler kapatılarak ve binlerce işçi işsiz bırakılarak bu sorunun çözülemeyeceği açıktır. Hükümet kaçak madenlerin çalışmasına göz yumarak zaten ölümlere ortak olmuş durumda. Bu da yetmezmiş gibi hatasını hata ile örtmeye çalışıyor. Şırnak’ta işçilerin köle gibi çalıştırıldığı madenler oradaki firmalardan alınarak devlet eliyle işletildiğinde sorunlar büyük oranda aşılacaktır. Bu kaide sadece Şırnak’ta ki madenler için değil tüm madenler için geçerlidir. Dünya’da bir çok ülkede madenlerde meydana gelen kazalarda can kaybı yaşanmazken bizde savaş koşullarında görülebilecek şekilde ölümler meydana geliyor. Sorun madenlerde işçilerin can güvenliğinin sağlanması sorunudur. Hükümet ve yerel ayakları madenlerin kapatılması kararına imza attığında ölümler konusunda sorumluluğu üzerinden atıyor ancak işçileri işsizlik girdabının ortasına itiyor. Şırnak’ta işçiler başka işlerde istihdam edilmeyecekse madenlerin kapatılması kararı tam anlamıyla büyük bir yanlıştır. İşçiler ölmekle açlık arasında bir seçime zorlanmaktadır. İşçiler kaçak madenlerde çalışarak da , işsiz kalarak da en zor koşullarda yaşamaya zorlanmaktadır. Çözüm açıktır. Mesele hükümette bunu yapacak irade var mıdır? Yok mudur? Şırnak’ta ki maden ocaklarında yaşananlar bu soruyu cevaplar niteliktedir. Zenginler daha çok zengin olacaksa işçilerin hayatı sadece teferruattır. Hükümet bu gidişata derhal son vermelidir. Madenler kamulaştırılmalı ve işçi ölümlerine neden olmuş tüm maden şirketi patronları işçileri öldürmekten yargılanmalıdır. guncagaydin@hotmail.com

Aidatlara teşvik oyunu Bankalar, yeni Tüketici Kanunu ile çıkartmakla zorunlu oldukları “aidatsız” kredi kartına karşı “puan ve taksit” olanaklarıyla müşterileri aidatlı karta teşvik etmeye çalışıyor. Bankaların aidatlı karta yönlendirmek için uyguladıkları bu taktiğe göre; aidatsız kredi kartı kullanan bir tüketici diğer kartlara göre daha sınırlı taksit kullanırken ya da para puan kazanırken, aidatı olan kredi kartı sahipleri ise bu hizmetlerden daha geniş imkanlarla yararlanabiliyor. Müşterilerin ise kredi kartlarının aidatsız olmasını talep etmeleri gerektiği söylendi. GÜNCEL

Şişecam işçileri 10 fabrikada grevde Kristal-İş Sendikası ile Cam İşverenleri Sendikası arasında Şişecam bünyesinde 6 şirkete bağlı 10 işyerinde sürdürülen 24. dönem Cam Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı için 5 bin 800 cam işçisi greve çıktı. Eskişehir’de de 1300 Şişecam işçisinin de iş bırakmasıyla büyüyen grev, Lüleburgaz’da patronun grev kırıcılık yapmaya çalışmasına rağmen sürüyor.

emek osman erdem

ya Otocam ve Mersin Fabrikaları), sullukla terbiye edenler, grevde cam Anadolu Cam Yenişehir Sanayii A.Ş., işçisinin yılgınlığa düşeceğini bekleŞişecam patronu ile sürdürü- Trakya Cam Yenişehir Sanayii A.Ş. ve yenler bu yanılgılarını grev alanının len müzakerelerde, ücret zam- Cam Elyaf Sanayi A.Ş. işyerlerinde bayram yerine dönüştüğünü görerek mı, düşük ücretli çalışanlar için talep uygulanacak. anlayacaklardır” sözlerini kullandı. edilen iyileştirme zammı, işe giriş ücGrev kırıcı patrona karşı direniş reti ve bazı parasal haklar üzerindeki İşçiler Eskişehir’de de grev yaptı anlaşmazlık giderilemedi. Ayrıca, bu 20 Haziran Cuma günü Eskişehir’de sürdü parasal maddeler kadar önemli olan, yaklaşık 1300 Şişecam işçisi iş bı- Kristal-İş üyesi işçilerin grevi 2. çalışanların iş güvencesine ve kaza- raktı. Organize Sanayi Bölgesi’ndeki gününde patron tarafından kırılnılmış haklara dönük 2 idari madde Şişecam fabrikasının önünde topla- maya çalışıldı. Fabrika yönetimi de uyuşmazlık konuları arasında yer nan işçiler, görüşmelerin, işverenin Lüleburgaz işletmesinde stok malanlaşmaz tutumu yüzünden tıkan- ları taşeron işçiler eliyle TIR’lara alıyor. Grev kararı, Paşabahçe Cam Sa- dığını söyledi. Fabrikanın önünde yükleyerek çıkarmak istedi. İşçiler nayi A.Ş (Kırklareli, Mersin, Eskişe- halaylar çekildi. fabrika önünde toplanarak TIR hir Fabrikaları), Anadolu Cam Sanayi Kristal-İş adına konuşan Kristal-İş giriş çıkışlarının yasaklanmasını A.Ş. (Mersin fabrikası), Trakya Cam Eskişehir Şube Başkanı Erdal Akyazı istedi. Sanayi A.Ş. ( Trakya Düz Cam, Trak- “Yıllardır Eskişehir cam işçisini yokFabrika önüne gelen Kristal İş

Genel Başkanı Bilal Çetintaş, grev yasasındaki son değişikliklerin patrona stok malların çıkartabilme hakkı tanıdığını ancak grevin başarıya ulaşması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Fabrika yönetiminin sendika üyesi olmasına rağmen grev kapsamı dışında olan işçilere baskı yaptığını belirten Çetintaş, “İçerideki işçi arkadaşlarımıza iş yaptırılıyor” dedi. İşçilerin işten atılmakla tehdit edildiğini söyleyen Çetintaş; işçilerin can güvenliğini olmadığını belirtti. Akşam saatlerinde patronun yasadışı şekilde fabrikadan mal çıkarma girişimleri devam etti.

Haklarımızı alana kadar grevi sürdüreceğiz

Sendika başkanının katılımıyla fabrika önünden Büyükkarıştıran mevkiine yürüyüşle basın açıklaması yaptıktan sonra işçiler haklarını alana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi. Greve EHP İstanbul İl Sekreteri Selçuk Kaygısız da destek vererek dayanışmayı büyüttü. Yarın Gazetesi olarak Lüleburgaz’da greve çıkan işçilere grevi sorduk: Kristal-İş Sendikası Başkanı Bilal Çetintaş Bizim özellikle ücrette anlaşamadığımız idari maddelerden 2 tanesi. Birisi 32.ci madde: ‘Kişinin ıstırahat halinde iken ikramiyelerinde kesinti yapılması’ Biz de buna kesinlikle izin vermiyoruz. Bizim bir diğer isteğimiz kapanan fabrikalardaki işçilerin haklarıyla diğer yerlere geçmesi. Ücrette de biz iyileştirme istedik. İşveren bunları kabul etmeyince biz de greve çıktık. Şişecam Fabrikası Baş Temsilcisi Selim Çanlı 20 Haziran itibariyle Kristal-İş sendikasının örgütlü olduğu bü-

Bilal Çetintaş

tün fabrikalarda grevimiz başlamıştır. Grevimizdeki amacımız tüm haklarımızı kapsayan bir mücadeleyi içeriyor. Bunların içerisinde işverenin kamuoyuna bilgilendirdiği konuların çok daha dışında sadece ücret anlamında değil. Buradaki bizim asıl amacımız çalışanlar arasındaki ücret farklılıklarını gidermek. Bununla beraber maddelerimiz var, taleplerimiz var, sosyal haklarımız var; bunların topyekün mücadelesi için greve çıktık. Bu taleplerimiz işveren tarafından ciddiye alınmaz bir tavır içerisinde. Grev

Selim Çanlı

Serbülant Avcı

bizim için bir amaç değil araçtır. Araç olarak kullanmak zorunda kaldık. Elimizden gelene kadar, haklarımızı elde edene kadar grevimiz devam edecek. Otocam Fabrikası Sendika Baş Temsilcisi Serbülant Avcı Biz yaklaşık 6 ay boyunca Cam İşverenleri Sendikası ile anlaşamadık. Bugün itibariyle grevimizi başlattık. Umuyorum ki bu süreç cam işçisine hayırlı uğurlu olur. Bundan sonra genel merkezimin toplu sözleşmeyi sonuçlandırmasını bekleyeceğiz. Masaya

Şenol Yörükoğlu

geldikleri sürece Cam İşverenleri Sendikası ile görüşeceğimizi buradan herkese ilan ediyoruz. Cam emekçilerinin tek bir amacı vardı. Halen de bu amacı geçerli. Sadaka değil hak ettiği emeğini almak. Şişecam Fabrikası’nda çalışan işçi Şenol Yörükoğlu Öncelikle paramız yetmiyor. Biz bunun için bu birlik beraberlik ile grevimize başladık. Fabrikamızla bir derdimiz yok. Emeğimizin hakkını istiyoruz. Hayırlı olsun diyorum.

İşçiler Türk-İş’e sessizliğini bozdurdu Soma’da yaşanan işçi katliamından sonra, Yatağan ve Somalı maden işçilerinin,iktidar yanlılığıyla tepki çeken Türk-İş Genel Merkezi’ni basarak aldırdığı kararla Soma’da miting düzenlendi. İşçilerin haklarını savunmakla görevli sendikanın görevini yerine getirmemesi ile katledilen işçiler için mitingde, hükümete ve Türk-İş yönetimine tepkiler haykırıldı. Türkiye’nin dört bir yanından işçiler ÜçyüzEvler Mevki’nde toplanarak, “Çözüm: Kamulaştırma”, “Baskı+Üretim=Ölüm”, “Fıtrat Değil Cinayet”, “Uzun Adam Yalan Söylüyor” gibi dövizler taşırken, “Susma

haykır, taşerona hayır”, “Her Yer Soma, Her Yer Direniş”,“Hükümet İstifa” sloganlarını attı. Türk-İş, işçi haklarına sahip çıkmıyor Mitingde “Türk-İş İstifa” “Sendika Dışarı” sloganları atan Somalı işçiler, Türk-İş ve T. Maden İş’e tepkilerini dile getirdi. İşçiler,Türk-İş’in işçilere sahip çıkmadığını,özelleştirmeye karşı gerekli mücadeleyi vermediğini dile getirdi. Miting sonrası Soma ve Yatağan işçileri AKP binasına yürüdü ve oturma eylemi başlattı. EMEK


EMEK

09 Yaralanan arkadaşları için iş durdurdular

24 Haziran 2014

“Madem kapatıyorsun o zaman iş ver”

Türkiye’nin hemen her bölgesindeki maden ocaklarından ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Daha Soma’nın sıcaklığı devam ederken geçtiğimiz günlerde Şırnak’ın Cudi Dağı eteklerinde bir madende göçük meydana geldi ve adı Musa Seven olduğu belirtilen işçi hayatını kaybetti. Bölgede kurtarma çalışmaları ise bir o kadar vahim durumda ve ilkel şartlarda gözler önüne seriliyor.

Makine Kimya Endüstri Kurumu’nun (MKEK) Elmadağ’da bulunan Barutsan Fabrikası’nda 19 Haziran sabahı yaşanan ve 3 işçinin yaralandığı patlama sonrası işçiler üretimi durdurarak eylem yaptı. Eylemde konuşan Petrol- İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Şuayip Gül, “Bu yaşanan kaza ne ilktir ve gerekli önlemler alınmazsa ne de son olacaktır” dedi. Eyleme patlamada yaralanan Mustafa Yılmaz’ın ailesi de katıldı. İsmet Özen, Erdinç Karayel ve Mustafa Yılmaz isimli işçilerin tedavisi devam ediyor. Patlama nedeniyle işçilerin yüzde 30’lara varan yanıkları olduğu belirtiliyor. GÜNCEL

Seyitömer’de 750 işçi işten atıldı emek gamze abay

Çelikler Holding bünyesinde bulunan Seyitömer Linyit İşletmeleri (SLİ), iş bırakma eyleminde bulunan 750 işçinin iş akitlerinin fesih edildiğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta, 17 Nisan’daki ilk işten çıkarmalara karşı eyleme katıldıkları için 18 işçi işten çıkarılmıştı. Ardından fabrikada çalışan diğer işçiler 18 arkadaşlarının işe geri dönmeleri için iş bırakma eylemine başlamıştı. Türkiye Maden İşçileri Sendikası Kütahya ve Havalisi Şube Başkanlığı işten çıkarmalarla ilgili bir açıklama yaptı. Geçtiğimiz yıl özelleştirilerek Çelikler Holding bünyesine bağlanan Seyitömer Linyit İşletmesi’nin iş bırakma eylemine katılan 750 işçinin daha iş akitlerini fesih ettiğini bildirdi. EMEK

Çocuk işçinin ayağı koptu

Kaçak olarak çalıştırılan bu madenlerde denetimsizlik ve facianın zaten gelecek olması her şeyi özetliyor.Konuyla ilgili olarak daha evvelki göçükte de olay yerine gelen Şırnak Valisi ise kontrol mekanizmasını işletmek yerine “madenlerin kaçak olarak çalıştığını”doğruluyor.Vali’nin bu açıklamasından yola çıkarsak da aslında bu durum” biz bu işçilerin öleceğini zaten biliyoruz” demek oluyor. Kurtarmak bile ilkel Bununla birlikte göçük altında kalmış işçileri kurtarma yöntemleri ise devletin asıl yüzünü ortaya çıkartıyor. İnsalık dışı görüntülerin ortaya çıktığı kurtarma çalışmaları da bir o kadar vahim durumda.Bu işçiler bu madenlere varil ve bidonlar ile daracık yerlerden inip çıkıyorlar. Kurtarılırken deyine bir varil aracılığıyla arkadaşları tarafından çıkarılıyorlar.Yani aslında ölüm zaten yanı başlarında kol geziyor.

“Madem kapatıyorsun o zaman iş ver” Konuyla ilgili olarak acı ve bir o kadar gerçek olan bir durum daha var ki o da;buradaki halk bu maden ocaklarının kapatılmamasını istiyor.Çünkü bölgede tek geçim kaynağı bu ocaklar. Valilik ölümlerden sonra aldığı kararla madenlerde çalışmayı durdurmuş ve ocaklara verilen elektiriği kesmişti.Fakat işçiler tek geçim kaynaklarının madenler olduğunu söyleyerek kararı protesto etmek için Valiliğin önüne yürüyüş düzenlemişti.Ancak elektrik kesintileri devam edince işçiler şu anda Şırnak-Cizre karayolu kenarında çadır kurarak eylemlerini sürdürüyorlar. İşçilerin yanı sıra ailelerde eyleme destek veriyorlar ve aslında bir yandan da açtıkları dövizlerde durumlarını ve isteklerini anlatan çok net şeyler de söylüyorlar. Bir işçi çocuğunun açtığı dövizde “Bende babamın kömür ocaklarında çalışıp ölmesini istemiyorum,o zaman iş ver”demesi her şeyi açıklar nitelikte.

Aslında Ne Olmalı? Bu konuya nereden ve nasıl bakılması ile ilgili bir durum.Ve bizi ilgilendiren asıl mesele de budur.Bu meseleyi bölgesel olarak ele aldığımızda ve o bölgenin gerçekliğine indirgediğimizde yapılması gerekenlerin gün gibi ortada olduğunu görmekteyiz. Bu maden ocakları yasal bir zemine oturtulmadıkça,gerekli denetimler yapılmadıkça,kaçak işletmelerin önüne geçilmedikçe ve en önemlisi iş ve işçi güvenliği önlemleri oluşturulmadıkça maden ocaklarından ölüm haberleri gelmeye devam edecektir.

Kâr hırsı 1 günde 8 işçiyi öldürdü Ağır işlerde çalışma yaşını geçen sene 16’ya çeken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu uygulamasından sonra çocuk ve genç işçilerin ölüm ve yaralanma haberleri her gün artıyor. Adıyaman’ın Kahta ilçesinde, devrilen forkliftin altında kalan 17 yaşındaki Metin Urki’nin sol ayağı koptu ve sonra ambulansla Kahta Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Acilde tedaviye alınan ve sol ayağının büyük bir bölümünün koptuğu belirlenen Urki, Adıyaman Devlet Hastanesi’ne gönderildi. EMEK

ÜNPAS’ta sendikalı 8 işçi işten atıldı

Patronların daha fazla kâr hırsı yüzünden, denetimsiz ve kaçak çalışan, güvencesiz çalıştırılan işçiler madenlerde, fabrika ve şantiyelerde ölmeye devam ediyor. İşçi Ölümlerine Son Platformu’nun mayıs ayı için hazırladığı infografikte tam 402 işçinin öldüğü belirtilmişti. Ancak hâlâ işçi ölümleri konusuna gereken önem atfedilmiyor. Bu hafta sadece 18 Haziran günü 8 işçi yeterli güvenlik önlemi alınmadığından öldü. İşte çarşamba gününün istatistiği: Karabük’te Orman Ürünleri Fabrikası’na tırla tomruk getiren Aşkın Karakaş (42),tom-

rukları tutan zincirin kırılması sonucu dorseden düşerek tomrukların altında kaldı ve öldü. Veli Nacakçı’ya ait cam seraları tamir etmek isterken yüksek gerilim hattına kapılan Duray Oruç (47) hayatını kaybetti. Şırnak’da koyu sistemi ile çalışan bir kömür ocağında göçük sonucu Musa Seven adlı bir madenci hayatını kaybetti. Bir inşaatın bekçiliğini yapan Turan Kara, görev yaptığı konteynır içinde baygın halde bulundu ve kaldırıldığı hastanede öldü. Alanya açıklarında demirleyen bir balıkçı

teknesinde çalışan Mustafa Konanç’ın (49) üstüne balık ağlarını topladığı esnada kopan demir makara düştü ve öldü. Kömür madeninde işçi olarak çalışan Mustafa Yirik (43), ocak içerisinde çalıştığı sırada göçük meydana geldi ve hastaneye kaldırılırken öldü. Selahattin Uysal (27) Ankara’da çalıştığı 7 katlı inşaatın çatı katından düşerek öldü. İzmit Körfezi’nde gemide çalışan Abdalla Hassan Abdalla Abdelbaky(36), güvertede bulunduğu sırada dengesini kaybederek denize düştü ve öldü. EMEK

Sarıyer Belediyesi’ndeki işçiler eylemde Ünye’de plastik üretimi yapan ÜNPAS’ta Petrol-İş’e üye olan işçilerden 8’i işten atıldı.İşçilerden Ahmet Güney, yaşananları şöyle anlattı: “İşyerinde 71 işçi çalışmakta. 38 işçi ile birlikte Petrol-İş’e üye olduk. Patron bunu duyunca bizleri topladı ve sendikadan istifa etmemizi söyledi. Sendikalı işçi çalıştırmayacağını, istifa etmezlerse işten atacağını söyledi. İşçilerin şifresini alarak kendisi istifa ettirdi. Güney hakları için mücadele edeceklerini söyledi. EMEK

Chp’li Sarıyer Belediyesi Park-bahçe taşeron olarak çalışan 4 işçi çeştili sosyal hakları, izin hakları ile yol ve yemek ücretlerinin ödenmesi ve işe dönüşlerinin sağlanması için 10 Haziran’dan itibaren belediyenin önünde çadır kurarak eylem kararı aldılar.Zabıtalar tarafından sürekli tehdit edilen işçiler direnişlerine devam edeceklerini belirttiler.

Direnişe bölge halkından da destek var İşçilerin direnişlerini destekleyenlerin getirdikleri şemsiye, tabureyi işçiler direniş alanına koydu. Zabıta masayı almaya geldiğinde işçilerin aileleri ve destekçilerin tepki göstermesiyle geri adım attı.İşçilerden bazıları belediyede kaçak olarak çalıştırıldıklarını da belirterek;belediyelerde ve her yerde taşeronun yasaklanmasını talep ettiler. EMEK


EMEK

10

24 Haziran 2014

Ramak kala

Emniyet kemerini düşünce taktılar İşe başlamadan şuan hastanede. sana bir evrak Üstüne polis veriyorlar. İmgelmeden önce zalayıp geçiyorüstüne yelek sun. Buna çok giydirdiler, emşahit oldum. Bu niyet kemeri evraklarda şöyle taktılar, iş ayakRüstem Keskin kabısı giydirdiyazıyor. Eğer çalışırken başına bir şey ler yani bunların hepsine geldiğinde tüm mesuliye- ben şahit oldum. 15-20 ti sana yüklüyorlar. İnşat- gün önce oldu bu olay. İntan düşersen, herhangi bir şaat sektöründe denetleme kaza geçirirsen iş sahibine yok. İşe çıkıyorsun kabmesuliyet bana aittir di- lolar ortada, delik deşik. yorsun. Adam işe giriyor Adama söylüyorsun aldıbir aylığını hiçbir zaman rış etmiyor. Ancak birinin alamıyor. Paranı ya iki ay canı yandığı zaman o zaya üç ay sonra alıyorsun. man müdahale ediyor. O Yani ya 75 gün ya 90 gün zaman da kendini savunusonra alabiliyorsun. Zaten yor, ben yaptırmıştım, doartı benim de alacağım kunmayın oraya girmeyin var. Patron vermiyor bir diye söylemiştim diyor. türlü. İnşaat sektöründe Yıllardır inşaatlardayım. İş çok değişik şeyler var. güvenliği bir kaza olduğu zaman geliyor. Biri inşaattan düştüğü zaman. Az Denetleme yok Mesela çadır sistemi hala önce bahsettiğim olaydan, devam ediyor. Adam işe olayın üstünden 2 gün geçıkıyor, ne iş ayakkabısı çince iş güvenliği gelmişti. veriyor, ne iş yeleği veri- Adam ölene kadar nerdeyyor, ne de emniyet keme- din? Patron iş güvenliğine ri veriyor. Adam inşaattan para veriyor, adam inşaata düştü gözümün önünde. bile girmiyor. Bu nasıl bir Kemikleri kırıldı adam kontrolse?

Taşeron işçi hayatını kaybetti

Karabük Belediyesi’nde taşeron firma işçisi olan, yıllık izninde bir inşaat firmasında geçici çalışan 48 yaşındaki İsa Göktürk, istinat duvarını güçlendirmek için beton dökerken, vincin elektrik tellerine temas etmesi sonucu akıma kapılarak öldü. Karabük Belediyesi’nde taşeron firma işçisi olan, yıllık izninde bir inşaat firmasında geçici çalışan 48 yaşındaki İsa Göktürk, istinat duvarını güçlendirmek için beton dökerken, vincin elektrik tellerine temas etmesi sonucu akıma kapılarak öldü. Haber verilmesi üzerine gelen 112 Acil Servis ekibi Göktürk’e müdahale etti. Sağlık görevlilerinin uzun süre kalp masajı yapmasına rağmen Göktürk kurtarılamadı. EMEK

Özel güvenlikçiler inşaat işçisiymiş

Ali Ağaoğlu hayal etti ve yaptı

150 işçi işten atıldı

Ağaoğlu Maslak 1453 inşaatında çalışan işçilerle şantiyelerinde yaşanan iş kazalarının sebepleri üzerine konuştuk. Şantiye çevresinde konuştuğumuz işçiler bir ay önce işçi Hakan Tek’in ölümünün ardından basına konuşmamaları için tehdit edildiklerini ve şantiyede çalışan 150 işçinin Hakan Tek’e sahip çıkarak haklarını aradıkları için işten atıldığını iddia ettiler.

Şenol Çağlar

İNSANIN BURADA DEĞERİ YOK

güncel rasim araz

İnşaat sektörünün bir numaralı isimlerinden Ali Ağaoğlu’nun başrolünü kendisinin üstlendiği “Ağaoğlu Maslak 1453”reklamını herkes hatırlıyordur. Ali Ağaoğlu reklam filminde hayal ettim ve yaptım sloganı ve sevimli laz şivesiyle bizlere sesleniyordu. Ağaoğlu’nun hayal edip yaptığı inşaatlarda neler yaşanıyor? Her gün Türkiye’nin her ilinden, şantiyelerden işçilerin ölüm haberleri geldiği günümüzde, Ali Ağaoğlu’nun şantiyesinde neler yaşandığını mercek altına aldık. Yarın gazetesi işçi ölümlerinin kol gezdiği şantiyelerden bildirmeye devam ediyor. İşte Ağaoğlu Maslak 1453 şantiyesinde yaşananlar! 27 Mayıs 2014 günü Maslak 1453’ün inşaatında çalışan 29 yaşındaki inşaat işçisi Hakan Tek’in kafasına inşaatın en üst katından bir demir parçası düşmüş ve hayatını kaybetmişti. Şantiyede çalışan işçiler Hakan Tek’in ölümünün ardından inşaat içerisinde iş durdurmuş ve inşaat içerisinde yürüyüş yapmışlardı. Geçtiğimiz hafta aynı şantiyede bir işçinin yaralandığını duyduk ve şantiyeyi YARIN gazetesi olarak mercek atına aldık. Şantiye bölgesinde görüştüğümüz işçiler Hakan Tek’e sahip çıkan 150 işçinin işten atıldıklarını iddia ettiler. Ve bu durumun basına yansımaması için şirketin işçilere baskı yaptığını söylediler. İşte işçilerin anlattıkları:

İşçiler basına konuşmamaları için tehdit edilmiş Maslak 1453’ün inşaatında çalışan işçilerin yaptığı eylem kamuoyunda ses getirmişti. İşçiler basına konuşmamaları konusunda tehdit edildiklerini söylüyorlar. Şantiye çevresinde konuştuğumuz işçiler gazetemizde isimlerinin ve fotoğraflarının yayımlanmamasını istediler. İşçiler isimlerinin basında yer aldığı taktirde işten atılacaklarına dair tehdit aldıklarını söylediler. Geçen hafta 2. kattan düşen bir işçi sakat kaldı Hakan Tek’in ölümünün ardından 1 ay bile geçmeden geçtiğimiz hafta bir işçinin inşaatın 2. katından demirlerin üzerine düştüğünün bilgisini almıştık. Düşen işçinin vücuduna saplanan demirlerden dolayı felç kalabileceği belirtiliyordu. Ağaoğlu İnşaat geçtiğimiz hafta gerçekleşen iş kazası basına çok yansımadı. Fakat işçilerden teyit ettiğimiz bilgiler böyle bir kazanın gerçekleştiğini doğruladı. İşçiler 150 işçinin işten atılmasının ardından bu kazanın duyulmamasında etkili olduğunu iddia ettiler. Taşeron çalışınca işten atılmak çok kolay Hakan Tek’in ölümünün ardından 150 işçinin atıldığı bilgisini sorduğumuz Mehmet A.,”Eylem yaptılarsa taşeron firma gönderiyor. İnşaat olaylarında tazminat gibi bir durum da yok. Taşeron

Bu şantiyede insanın başına her türlü kaza gelir Bir çok iş kazasının haberini aldığımız Maslak 1453 inşaatında iş güvenliğinin ne durumda olduğunu da işçilere sorduk. Soyadının yayınlanmasını istemeyen Süleyman “İnşaat şantiyesinde hiç güvenlik yok. Türkiye’de bu kadar işçi ölümü yaşanmasının nedenlerinden biri bilinçsizlik ve büyük firmaların güvenlik önlemi almamaları. Burada 43 iş güvenliğinden sorumlu kişi var. Ama hiç birisi ortada yok. Bir haftada 3-4 kaza yaşandığı oluyor. İnsan burada kolunu da kırar, kafasını da kırar. Başına kalas da düşer. Her şey olur” dedi. Şantiyede maaşların ne durumda olduğunu sorduğumuzda da taşeron gerçeğine çarptık. Ramazan adlı işçi “Maaşta sorun yok, aylık alıyoruz. Taşerondan taşerona da değişebiliyor. Biz her ay alıyoruz. Başka bir arkadaş geldi, 4 aydır maaşını alamadığını söyledi. Hiç parasını alamayanlar da var” dedi.

Ölümle burun burunayız! İçme suyunu çektikleri yer de çalışma alanı. Su almaya gidildiğinde bile ölüm tehlikesiyle karşı karşıyayız. İş kıyafetleri üzerimizde olmadan iş sahasının yanından geçiyoruz. Burada çalışılacak bir düzen yok. Koğuşun yerleri taş beton, nefes alınacak yer yok. Maaşlarımızı hala alamadık Maaşlara gelince burada 50 gündür çalışıyoruz. Asgarisi yattı anca. Maaşımızı hala alamadık. Önceki ekipten (işten ayrılan işçiler) parasını alamayan işçiler var. Biz de buradan ayrıldığımızda bize de aynı muameleyi gösterecekler. Kalıp sökerken arkadaşın burnuna odun çarptı geçen gün. Kendisi hastaneye para verdi. Burada ambulans var o sırada yatıyor. Yürüyerek arkadaşımız kendi çabasıyla hastaneye gidiyor. Arkadaş işten ayrıldı bu sebepten ötürü. İnsanın burada hiçbir değeri yok.

Sütaş işçileri patronu son kez uyardı

Aksaray ve Bursa’dan İstanbul Sütaş Genel Müdürlüğü önüne saat 10.00’da gelen işçiler halaylar ve türkülerle saat 17.00’a kadar Sütaş patronu Muharrem Yılmazı protesto ederek seslerini duyurmaya çalıştılar. İşçiler taleplerini, niçin mücadele ettiklerini ve bundan sonra ne yapacaklarını Yarın’a anlattılar. İşçi Abdullah Can

Sendikayı ağzına alanı işten attılar

İzban’da çalışan özel güvenlik emekçileri taşeron firmanın kendilerini yanlış bilgilendirdiği için eylem yaptı. Ege’nin Sesi’nden Ulaş Üstündağ’ın haberine göre, Alsancak İzban önünde toplanan yaklaşık 100 güvenlik emekçisi taşeron firmayı protesto etti. Denge Güvenlik Şirketi’nin ihale süreciyle ilgili yaptığı toplantıda güvenlik işçilerinin sigorta primlerinin inşaat işçisi statüsünde yatırıldığı ortaya çıktı. Alo 170 arayan işçiler ayrıca taşeron firmanın giriş çıkış yapmasından dolayı kıdem tazminatlarının da ellerinden alındığını öğrendiler. Olayları kayıt altına alan işçilerinde işten atılmakla tehdit edildiği iddia edildi. EMEK

çalışınca işten atılmak çok kolay. İş güvencesi gibi durum yok” dedi. Mehmet A.’nın sözlerinin ardından yanında bulunan arkadaşı Hikmet usta söze girdi. Yevmiyelerle ilgili şikayette bulunan Hikmet, “Yevmiyelerimizde bir ay içerde kalıyor. İkinci aydan sonra belli günlerde alıyoruz” diyerek şantiyelerde çalışan işçilerin taşeron firmaya nasıl muhtaç bırakıldığını anlattı.

3000 bine yakın işçisi olan Maslak 1453 şantiyesinde işçilerin çalışma koşullarının iç yüzünü Trabzon’dan çalışmaya gelen kalıp ustası Şenol Çağlar gazetemize anlattı. Yemek olarak her gün burada patates yemeği çıkıyor. Rusya’da da çalıştım orada hiç böyle koşullar yoktu. Orada her katta varille içme suyu da bulunuyor ve her gün farklı çeşit yemek çıkıyordu. Ben bu koşullarda daha önce hiçbir şantiyede çalışmadım. Yemekhaneden su almaya kalksak yanımıza suyun paralı olduğunu söylüyorlar ve dışarıya çıkarmamıza izin vermiyorlar.

2012 yılında başladık. İçerideki çalışma şartlarının çok zor olması, ücretlerin çok düşük olması bizi sendikaya gitme yoluna sevketti. 2012’nin Mayıs ayında 30 kadar arkadaşımız işten çıkarıldı. Onlar mahkemeleri kazandı zaten şuan yargıtayda. 2012’den sonra biz tekrar içeride örgütlenmeye başladık. Tabi biz çıkarıldık ama içerideki arkadaşlarla görüşmelerimiz devam ediyor, tekrar örgütlenme başladı. Bu senenin Mayıs ayında gene başladı çıkışlar. 150 kişi kadar sayımız kaldı yetki alma aşamasındaydık. O süreçte 150 kişi kadar kaldığını öğrenince yönetim, Muharrem Yılmaz ve kendi işverenleri tekrar işten çıkarmalar oldu. İçerde konuşan arkadaşları işten çıkardılar. Onlarında mahkemeleri açıldı. E-devlet şifrelerine el konuldu.

TEKGIDA-İŞ Karacabey Örgütlenme Sorumlusu Suat Karlıkaya

Her şey çocuklarımız için

İçerideki baskılar bitmiş değil. İnsanları işten atmak ile tehdit ediyorlar. Bu direnişi de zaten günden güne yayarak ülkenin 81 ilinde yaymayı düşünüyoruz. Biz Sütaş’ta geç olmadan arkadaşlarımızın işe iadesini istiyoruz. Aksi taktirde yapacağımız mücadele Sütaş firması için ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Bunun sonuda geri dönüşü olmayan bir yoldur. Kararlıyız, çok destek veriyoruz. Bizler yarın çocuklarımıza aydınlık bir gelecek bırakabilmek, iyi bir iş imkanı bırakabilmek için bu mücadeleyi bugün hep birlikte omuz omuza vermek zorundayız. Eşlerimiz için, çocuklarımız için bu mücadele çok önemlidir. Herkes şunu unutmamalı ki; Sütaş işçisi kazandığı zaman emek kazanacak. Herkesi davamıza destek olmaya çağırıyoruz. Bu emek davamızı sürdüreceğiz.

İşçi Ömer Ali Atilla

Anayasal hakkımızı istiyoruz Biz işçinin alın terinin çalınmamasının mücadelesi veriyoruz. Burda sadece benim işe dönüp dönmemem olayı değil. Haksızlığa bir meydan okuma var burada. Çocuklarımızın gelecek kaygısını taşıdığımız için biz buradayız. Muharem Bey kendisi Aksaray’a geldiğinde Türkiye ekonomisinde ilk yüzde bile yoktu, şuan tam net rakamını bilmemekle 53 yada 54. sırada. Onu oraya Aksaray işçisi Karacabey işçisi taşıdı. Biz alın terimizi istiyoruz. Biz sadece sermaye düşmanı yada Sütaş’ı batırmaya gelmiyoruz. Anayasanı 51. Maddesi gereği biz anayasal hakkımızı istiyoruz. Bas bas bağırıyor ulusal medyada ‘’demokrasiden yanayım, sendikadan yanayım’’. Kendisi fabrikalarında niye böyle bir faşizm yapıyor? Neden işçinin anayasal hakkını gasp ediyor?


EKONOMI

11

24 Haziran 2014

Nedir?

Enflasyon

Enflasyon en basit haliyle “ürün fiyatlarının artması” olarak tanımlanabilir. Zaten belirli bir ürün sepetine göre hasaplanır. Anlaması çok kolaydır. Mesela haftalık temel gıda alışverişinizi 40 liraya yapıyorken, artık aynı sepetle market kasasına geldiğinizde 60 lira tutuyor ve siz sıradakilerin “yazık fakir” bakışları altında salam, sosis gibi şeyleri geri götürüp, tereyağını en ucuz margarinle değiştirmek zorunda kalıyorsanız enflasyon var demektir. Ayrıca sıradaki bakanlar da BİM’de olduklarına göre, onlar da zengin değil, merak etmeyin. Enflasyonun talep ve maliyet enflasyonu olarak iki çeşidi vardır. Ürün az, talep çoksa birincisi; üretim maliyetleri arttıysa ikincisi meydana gelir. Maliyet mesela petrol fiyatlarının artışının üreticilere, dolayısıyla ürünlere yansımasıdır.

Faiz indirimi Öncelikle faizden kasıt ne onu açıklayalım; konut kredilerinden repoya her yerde olan faiz oranları bu indirim veya artırımların etkisi altındadır. Faiz ve enflasyon güçlü bir bağ içindedir. Faiz düşükse enflasyon da düşük olur. Faizin düşük olması ekonominin iyi durumda ve dengede olduğunu gösterir. Faiz yükseldiğinde sermaye sahipleri üretimden kaçar ve “paralarını çalıştırır”, başka deyişle “faize yatırır”, “repoya yatırır” Faizi artırmak ve indirmek Merkez Bankası’nın piyasaya müdahale araçlarından birisidir. Fakat asıl belirleyici olan piyasanın kendi işleyişinde oluşan faiz oranı olduğu için dikkatli kullanılması gerekir. Ani ve sert bir müdahale ters de tepebilir. Yani bir açıdan suni bir müdahaledir. Pişmekte olan bir yemeğe soğuk su katmak gibi tadını, dengesini bozabilir.

Erdoğan’ın Merkez Bankası’yla derdi ne?

Geçtiğimiz günlerde ilginç bir kavgaya tanık olduk. Erdoğan doludizgin Merkez Bankası’na saldırırken, AKP’li Babacan ve Şimşek kendilerini siper ettiler. Sonra görevden almalar oldu. Bu şiddetli tartışmanın arkasında ne vardı inceleyelim...

Doktor bey, IŞİD’e silah taşıdım ekonomim etkilenir mi?

Dış politikada insanların hayatları pahasına maceracı girişimler, düşüncesizce hareket eden bir hükümete nasıl geri döner izliyoruz. Yobaz çetelere TIR’lar dolusu “insani yardım” gönderirsen, beslediğin karga gözünü oyar ya da dün yediğin hurmalar bugün ekonomini tırmalar. IŞİD’in yayılması ve konsolosluk baskınının yarattığı siyasi kriz doları yükseltirken, petrol bölgelerini ele geçirmeleri de varil fiyatlarını yükseltti. N’oldu? Ulaşıma ve benzine zam geldi. Enflasyonun açıklamasında örneklediğimiz gibi maliyet kaynaklı enflasyonun önemli bir belirleyeni petrol fiyatları. Örneğin benzinden dolayı sebzelerin nakliye fiyatı artıyor ve tüketiciye yansıyor. Sadece bu değil tabii, bir çok sektörde petrol ürünleri enerji üretimi için kullanılıyor ve o fabrikada ne üretiliyorsa onun fiyatına da yansıyor.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sözde kaldı...

ekonomi İLKER ERASLAN

Bir Başbakan Merkez Bankası’yla neden tartışır? Bu tartışmada bazı AKP’li bakanlar Erdoğan gibi halife kabul ettikleri bir liderin karşısına geçmeye nasıl cesaret edebilir? Parçalarına ayırarak inceleyelim ve konunun her iki taraf için neden bu kadar zorlu olduğunu anlamaya çalışalım. Enflasyon ve faiz kıskacı Aslında hikaye geçen sene başlıyor. Yolsuzluklar ortaya çıktı, döviz fırladı, Merkez Bankası ekonomiyi zapt etmek için aşırı faiz artırımına gitti. Fakat o faiz tekrar inmedi. Erdoğan’ın dediği gibi “Arttırırken 5 puan arttırıldı, indirirken yarım puan” Fakat piyasada işler Erdoğan’ın istediği gibi bağırıp, çağırarak veya emirle olmuyor. İç ve dış politikadaki kendi siyasi hataları aynen piyasalara yansıyor. O istiyor ki hemen faiz insin, hem seçmenine karşı enflasyon düşük görünsün, hem de yandaş sermaye bolca inşaat yapsın. Ama çok sevdiği neo-liberal kapitalizm böyle işlemiyor, hem de dünya çapında krizde.

erdoğan’ı sıkıştıran inşaat hanedanlığı Erdoğan çok ciddi basınç altında. Yolsuzluklarla, fesatlı ihalelerle büyütüp, beslediği devasa bir yandaş sermaye var. En çok da inşaat sektöründe kök salmış, işçi ölümleriyle, yolsuzlukla ve doğa katliamıyla beslenen, şişman ve kapkara tümör hücreleri gibiler. 3. Köprü ve havalimanı sadece göze çarpanlar. Nerede minnacık bir yeşil görseler üstüne AVM, gökdelen, olmazsa HES yapma hırsıyla tutuşuyorlar. Ayrıca tabii Erdoğan’ın ve “zeki işadamı” Bilal’in yüksek komisyonları ve kendi projeleri de olduğunu düşünmemek için çok fazla ses kaydı dinledik. merkez bankası’na racon kesmek Erdoğan Kasımpaşalı tarzıyla sonunda Merkez Bankası’na ve dolayısıyla serbest piyasa ekonomisine de esip gürledi. Fakat hatırlayalım; 2008 krizinde batan bankalara devlet yardımı yapıldığı için Obama sosyalist olmakla “suçlanmıştı”, çünkü “planlı ekonomi”lerde devlet piyasayı düzenler, ama kapitalizmin yasasına aykırıdır.

IŞİD ya da dış politika nasıl içe döner Erdoğan’ın hataları saymakla bitmiyor. Ekonomiyi bozacak her şeyi yapıyor, sonra da Merkez Bankası’na sataşıyor. Senin dış ve iç politikan, emperyalist heveslerin, sürekli dövizi zıplatıyor, piyasanın histerik, paranoyak ve tedirgin olmasına yol açıyorsa; zavallı sermayedarlar (bu fazladan empatiyi birazdan telafi edeceğim) üretim mi yapalım, repo mu yapalım arasında gidip gelmek zorunda kalıyorsa, o zaman Merkez Bankası ne yapsın? Musluktan akan suyu elle durduramazsın, her yerden taşar... bizim durumumuz n’olacak? Kapitalist ekonomiye bakarken yer yer onun kavramlarıyla tartışıyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Fakat tabiiki aslında ekonominin iyiliği, “büyümesi” aslında bize yansıyan bir şey değil. Ekonomi iyi olunca da ne taşeron, ne işsizlik, ne işçi ölümleri azalıyor, aksine bizdeki vahşi kapitalizm koşullarında artıyor bile. Ezilenlere bir çıkış yolu ve düzen değişikliği getirecek olan şey krizlerdir.

İdeal enflasyon kaç olmalı? Mevcut ekonomik düzende %2 civarında olursa ideal bir enflasyon oranından bahsedilebilir. Türkiye’de %9’un üzerinde seyretmektedir. Dünya çapında en yüksek oranlardan biridir. Gelişmiş kapitalist ülkelerden örnek vermek gerekirse Fransa’da %0,70, Almanya’da %0,85, İngiltere’de %1,50’dir.

İnşaatta şimdilik sorun yok, ama... Hükümet taşeron sistemi, doğa katliamı ve yolsuzluk düzeni ile yandaş sermayenin ağırlıklı olduğu inşaat sektörünü ayakta tutsa da ve bu hafta Türkiye’ye gelen Nobel ödüllü iktisatçı Robert Shiller konut sektöründe bir balon oluşmadığını söylese de, bunun fazla dayanamayacağı ortada. Tedirginlik ve faiz indirimi baskısı da en çok bununla alakalı. Fakat siyasi kayırma ile ayakta duran sektörün ufak bir sallantıda tepe taklak olacağı öngörülebilir.

Olaylar şöyle gelişti; önce Erdoğan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı üst üste eleştirdi, sonra Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de Başçı’ya destek çıktı. Ekonomiden anlayanlar durumu kurtarmaya çalışırken, akıl ve mantık ile arası iyi olmayan Erdoğan “Dalga mı geçiyorsunuz? Yarım puanlık indirim mi olur?” benzeri kötü esnaf çirkefliğiyle pazarlığını ve baskısını sürdürdü. Ve tabii Erdoğan istediğini aldı. Merkez Bankası’nda 5 üst düzey görevli ani bir operasyonla görevden alındı. Yandaş haber kaynaklarından karalama yapıldı ve hükümet temsilcisi pozisyonundaki Banka Meclisi gerekçesiz bir şekilde görevden almaları gerçekleştirdi. Hemen akabinde Merkez Bankası gecelik faizlerde indirim yaptı. Erdoğan’ın “indir, indir” diye bağırmasının sebebi şuydu: Yolsuzluklar ortaya çıktığı dönem döviz fırlamış ve Merkez Bankası piyasaları frenlemek için radikal bir faiz artırımı yapmak zorunda kalmıştı. Örneğin, repo faizi iki katına çıkmıştı. Dolayısıyla yüksek faiz hem sermayedarı üretim değil yatırım yapmaya yönelttiği için, hem enflasyon yükseldiği için Erdoğan ve inşaat düşkünü yandaş sermaye faiz indirimini uyurken bile sayıklıyorlar.

Marks olsa ne derdi? Sanırım Bay Erdoğan düşünmeden hareket etmeyi seviyor. Lakin vahşi kapitalizmin ateşli bir komutanı olarak oyunun kurallarını bilmesi gerekir aslında. Devletin piyasaya tepeden bağıra çağıra müdahale etmesi futbolda topu elle kaleye atmaktan farksız. “Serbest piyasa” diye boşuna denilmiyor ve Adam Smith’ten beri “görünmez eller” benzetmesi yapılır. Yani piyasanın iç dengeleri dışında müdahale edilmemesi temel bir kuraldır.

Burada Bay Erdoğan’a kendi topraklarından Nasreddin Hoca’yı hatırlatmak isterim. Onun fıkrasındaki gibi kendi bindiği dalı kesmek pek akıllıca değildir. Ayrıca rüyalarına giren ve artık teğet geçmeyeceğini hissettiği ekonomik krizin neden kaçınılmaz olduğunu bilmek isterse 150 sene önce yazdığım kitaplara bir göz atmasını tavsiye ederim. Ya da 70’lerden beri ABD’nin savaş ve borsa oyunlarıyla çırpınmasına rağmen nasıl büyük krizden kaçamadığını bir incelesin.

Karl Marks (1818-1883) kapitalizmin işleyişini en ince detaylarına kadar deşifre etmiş, yaşayacağı krizleri öngörmüştür.


EGITIM

Rektörün baskı yaptığı dekana YÖK’ten destek

(

12

24 Haziran 2014

12 Eylül’ün üniversite ayağı YÖK yeni düzenlemelerle baskıyı arttırıyor

Evren’i yargılayan AKP Evren’in mirasını koruyor

Son yapılan açıklamalara göre YÖK’ün yetkileri arttırılıyor. Başbakan üniversitedeki antidemokratik yapıyı YÖK’ü de kullanarak arttırmaya çalışıyor. Yeni yasa tasarısında doktora denkliği ve doçent belirleme hakkını YÖK’e verme hazırlıkları yapılıyor. Başbakan tıp fakültelerine kendi yandaşlarını atamayı hedefliyor olmalı. Konya Selçuk Üniversitesi, haziran ayının başında korkunç bir cinayete sahne olmuştu. Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Celalettin Özdemir odasında boğazı kesilerek öldürülmüş halde bulunmuş, cinayeti de aynı fakültedeki 55 yaşındaki Dr. Ahmet G.’nin işlediği ortaya çıkmıştı. Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü Asuman S.”nin işine son verirken, Dr. Handan G.’den de Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevinden istifa etmesini istemişti. Üniversite yönetiminin ‘istifa et” çıkışı üzerine istifasını sunan Handan G. YÖK’ten gelen haberle sevindi. YÖK istifasını kabul etmedi. EĞİTİM

Borcu olan üniversiteye fakülte yok

Yeni düzenlemede YÖK’ün vakıf üniversiteleri üzerindeki yaptırımların yetkileri artırılıyor. YÖK yetkilileri bu düzenlemeyi vakıf üniversitelerinin talepleri doğrultusunda gerçekleştirdiklerini belirtti. Yeni düzenlemeyle memur statüsündeki görevliler, vakıf üniversitelerinde görev alamayacak. YÖK’ün uyarı ya da yaptırım uygulamadan doğrudan faaliyet durdurma hakkının kaldırıldığı da açıkladı. Yeni düzenlemeyle kapatmadan önce denetim, çeşitli yaptırımlar devreye girecek. Örneğin yüksek mali borcu olan üniversitenin yeni bölüm ya da fakülte açma talebi borcu belli bir seviyeye gelene kadar kabul edilmeyecek. EĞİTİM

2400 midye satana yaz okulu bedava

eğitim ebru kaya

Başbakan Erdoğan Geziden sonra üniversiteli gençleri baskılamak, sindirmek için elinden geleni yaptı. Yakın zamanda üniversiteye 7 yıl sınırı getirdi. Şimdi de bilimi çıkarlarına göre değiştiriyor. YENİ YASA TASARISINDA NELER VAR? Doçentlik yetkisi YÖK’e devrediliyor, tasarı ile vakıf üniversiteleri ile ilgili de önlemler alınıyor. YÖK’ün vakıf üniversiteleri üzerindeki iktidarı da genişletiliyor, YÖK, araştırma alanlarını kendi belirleyecek, profesörler ve doçentler hem devlette hem özel üniversitede çalışamayacak, tıp fakülteleri fiilen Sağlık Bakanlığı’na bağlanıyor, ‘Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ kurulması planlanıyor. Daha da önemlisi okuldan atılma geri geliyor.

üniversitelerin bağımsızlığını ze- belirleme hakkını YÖK’e vermeye deleyebileceği endişesini de bera- hazırlanıyor. Bugüne kadar Üniberinde getiriyor. versitelerarası Kurul tarafından yapılan belirlemeyi AKP kontrolüne PEKİ AMAÇ NE? almaya çalışıyor. Başbakan Erdoğan Gezi’den sonra Bunun yanı sıra yeni düzengençliğin neler yapabileceğini gör- lemeyle hangi konuda akademik ÜNİVERSİTELERDE YANDAŞ DOÇENTLER dü. En son İTÜ işgali kazanım- araştırma yapılacağına da yine Doçentlik yetkisinin YÖK’e veril- larla sonuçlandı. Polis ve şiddeti YÖK karar verecek. Bütün bunlar mesi demek, kimin doçent ve dok- olmadan bir işgal olumlu bitirildi. tor olacağına bağımsız bir kurum Bunları gözlemleyen Erdoğan’dan olan Üniversitelerarası Kurul’un gençleri kısıtlamaya yönelik tepkideğil de YÖK’ün karar vermesi ler bekleniyordu. demektir. Bu da AKP’nin yandaşlarının üniversitelere yerleştirilmesi, AKP’NİN GÖRÜNEN YÜZÜ Hangi madde muhalefet olan gençlerinde doçent Darbecileri yargılatmak isteyen ve olmasının önünün kesilmesi anla- yargılatan da AKP, darbenin bir yetkisi YÖK’e ve1 Doçentlik mına geliyor. ürünü olan YÖK’ün kaldırılmariliyor. sından yana değil. Hatta YÖK’ten YÖK araştırma konularını ÜNİVERSİTELER BAŞBAKAN’IN OYUN- çok memnun olacak ki yetkilerini 2 kendi belirleyecek CAĞI OLACAK arttırma çabası içinde. Anlaşılan YÖK, üniversitelerin öncelikli araş- Başbakan darbeye bile çıkarlarına Tıp fakülteleri Sağlık Bakantırma alanlarını kendi belirleyecek göre yaklaşıyor. 3 lığı’na bağlanıyor. ve üniversiteyi istediği alanda çalışma yapmaya zorlayabilecek. Bu BU YASA DA AKP’YE YARAYACAK üniversiteleri ile ilgili 4 Vakıf düzenlemeyle birlikte YÖK’ün AKP hazırladığı yeni yasa tasarıde önlemler alınıyor. vesayetçi yetkilerinin arttırılması sında doktora denkliği ve doçent

AKP’nin bilimsel üretimi halkın yararı için değil kendi çıkarları ve yandaşlarının çıkarları için istediğini gözler önüne seriyor. Bilimi kendine oyuncak eden AKP, en son TÜBİTAK tarafından yapılan tape incelemesinde bilime de kendi anlayışında bir bakış açısı geliştirdiğini gözler önüne seriyor.

YÖK’ün yeni düzenlemeleri neler getirecek? Neler getirecek? 1

AKP yandaşlarını kolayca üniversitelere sokabilecek.

2

Üniversiteler YÖK’ten bağımsız olamayacak.

3

Tıp fakülteleri arasındaki kadrolarda oynanabilecek,

4

YÖK istemezse mütevelli heyeti dışında kalabilecekler.

Mahkemeden üniversiteye hukuk dersi

AÜ Hukuk Fakültesi’nden 200 öğrenci, Ceza Hukuku ve Ceza Muhakemesi Usulü Hukuku Anabilim Dalı’nda bir öğretim üyesi bulunması ve bu öğretim üyesinin dersinden kalmalarını salatalık ve midye ile protesto etti. Hukuk Fakültesi içinde toplanan 200 öğrenci “2400 midye satana, yaz okulu bedava”, “1 hıyar 1 lira, 1 yaz okulu kaç hıyar yapar?”, “Okul biter yaz göçü başlar”, “Akdeniz hukuk göçüyor”, “Bu yaz neredeyiz?”, “Her şeyin farkındayız” yazılı dövizler açtı. Bina içinde slogan atarak yürüyüşe geçen öğrenciler, oturma eylemi yaptı. Bazı öğrenciler cübbe giyerek, ellerinde salatalık ve midye tavaları ile eyleme destek verdi. EĞİTİM

Kürtçe bölümünden ilk mezunlar

Mersin Üniversitesi’nde geçen aralık ayında rektörlük işgali eylemine katılan öğrencilere verilen uzaklaştırmalara mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bir öğrencinin ölümüyle sonuçlanan kazanın ardından öğrenci yurduna ulaşımın sağlandığı yolun yapımı için Çiftlikköy Kampüsü’nde eylem düzenleyen bir grup öğrenci, taleplerinin karşılanması amacıyla rektörlük binasını işgal etti. MEÜ yönetiminin rektörlük işgali eylemine katıldığı öne sürülen 121 öğrenci hakkında soruşturma açtığı ileri sürüldü. Soruşturma açılanlardan 27’sinin

Darbeciler müebbet aldıysa YÖK’ün kırıntısı bile kalamaz Kesintisiz Hasan Agah Kaya

Mezuniyet töreninde açılış konuşmasını yapan Artuklu Üniversitesi Rektörü Dr. Serdar Bedii Omay, 10-15 yıl öncesine kadar, Türkiye’de bu ülkenin kültürel, etnik ve dini farklılıklarını görmeyen, tek tip bir vatandaş olmaya zorlayan bir devlet anlayışı var olduğunu; bu anlayışın, neredeyse üretilen her politikaya, oluşturulan kalkınma planlarına, alınan her karara yansıdığını söyledi. Bu durumdan en çok etkilenenlerin başında Kürtler olduğunu belirten Omay, “Kürt dili ve kültürünü akademik anlamda ele almak istediğini ortaya koyduk ve bu konuda YÖK’e başvurduk. Bu çabamız, yerli ve yabancı basında çok büyük bir ses getirdi” dedi. EĞİTİM

okula girişlerinin yasaklandığı iddia edildi. Hakkında 1 hafta uzaklaştırma verilenlerden İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü öğrencisi Eren, yürütmeyi durdurma talebiyle Mersin 1. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme, ‘öğrencilerin disiplin cezasıyla cezalandırılmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığını, davacının sesini duyurabilmek için demokratik bir tepkiyle olaylara katıldığını ve cezalandırılmasını gerektirecek bir fiil işlemediğini’ belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. EĞİTİM

AKP hazırladığı yeni yasa tasarısında doçent belirleme hakkını YÖK’e vermeye hazırlanıyor. Bugüne kadar üniversiteler arası kurul tarafından yapılan belirlemeyi AKP kontrolüne almaya çalışıyor. Yine yeni düzenlemeyle hangi konuda araştırma yapılacağına YÖK karar verecek. Bütün bunlar AKP’nin bilimi halk için değil kendi çıkarı için istediğinin göstergesi. AKP’nin bilimselliğini en son TÜBİTAK’ın tape raporunda gördük. YÖK, 12 Eylül 1980 darbesiyle Üniversitelerin sırtına kambur gibi oturtulan bir ağırlık. Şimdi de AKP bu kurumla üniversitelerde

kontrolünü artırmaya çalışıyor. Üniversitelere yandaş akademik personel doldurma hevesine giren AKP, bilimsel ve demokratik eğitimi kampüslerden süpürecek. Gezi Direnişi ile ayağa kalkan gençlik AKP’ye karşı direnişin öncüsü oldu. Park sonrası da gençliğin önderliğindeki direniş bitmedi. Her adımda AKP’nin hamlelerine karşı duran gençlik, her biri birer Ali İsmail olup muhalefete devam etti. Bu süreçte üniversitelere müdahale eğitimi 7 yılla sınırlandırmaya çalışmayla, gençliğin kızlı-erkekli ev polemiğiyle sürdü. Bu baskıya rağmen 17 Aralık Yolsuzluk Skandalı sonrası, Berkin Elvan hayatını kaybedince, Soma’da işçiler katledilince yine gençler karşı duruş sergiledi. Soma’ya karşı İTÜ İşgali, hem katil sermayeye hem AKP’ye karşı direnişin simgesiydi. Erdoğan öğrendi

ki, halka ne yapsa da karşısında hep daha güçlü gençliği bulacak. Bu güçlü direnişe karşı AKP üniversitelerdeki baskıyı artırma çabası şaşırtıcı değil. Fakat üniversitelerdeki antidemokratik yapıyı YÖK’ü kullanarak genişletmeye çalışan AKP kendi kendisiyle çelişiyor. Bir yandan sözde darbelerle hesaplaşıp generalleri yargıladığını söylüyor, diğer yandan 12 Eylül artığı YÖK’ün yetkilerini artırıyor. 12 Eylül Davası sonucu darbeciler Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya müebbet hapse çarptırılıp hak ettikleri cezayı aldılar. Bu kazanım AKP’nin değil Berfo Ana’nın 102 yaşında adliye kapılarına gelerek hesap sorması sayesinde, bitmeyen mücadeleleri sayesinde olmuştur. 12 Eylül’ü yargılamanın sadece 90 küsur yaşına gelmiş Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’yı yargılamakla biteceğine nasıl kimse inanmı-

yorsa AKP’nin demokrasi yalanlarına da kimse kanmamalı. 12 Eylül’le gerçek hesaplaşma ancak darbenin ürünü tüm kurumların kapatılmasıyla olur. Eğer Darbeciler müebbet hapis cezası aldıysa darbe kurumu YÖK’ün kırıntısını bile kalamaz. Oysa darbe anayasasından güç alarak halka saldıran Erdoğan’ın darbenin en antidemokratik yapısı olan YÖK’ü kullanarak gençliği kontrol altına almaya çalışıyor. Gençlik olarak daha baştan YÖK’ü antidemokratik ilan edip kapatılması gerektiğini söyledik. Buna karşın hala üniversiteleri gerileten, darbe yapısı YÖK’ü daha geniş yetkiyle donatarak gençliğin önüne koyan AKP saldırıya devam ediyor. Biz yine de söylüyoruz: Üniversite gençliği, mücadelesiyle darbe ürünü YÖK’ü kapatacaktır.


LISENIN GUNDEMI

13

24 Haziran 2014

Eğitim Bakanı’ndan birinciliği elinden alınan öğrenci için şaka gibi yorum

Ceza değil mükafat

İzmit’te Gazi Anadolu Lisesi’ni birincilikle bitiren Işıtan Önder’in, mezuniyet töreninde Gezi Direnişi ve Gezi şehitleri hakkında yaptığı konuşma dolayısıyla okul müdürü tarafından disiplin soruşturulması açılarak birinciliği elinden alındı. Önder okul birinciliğinin elinden alınmasının önemli olmadığını, o konuşmayı yapmaktan daha mutlu olduğunu söyledi. İSTANBUL ışıl demir

İzmit Kent Merkezi’ndeki Gazi Anadolu Lisesi’nde 12 Haziran günü mezuniyet töreni gerçekleştirildi. Yüzlerce öğrencinin ve velinin önünde yapılan tören sırasında, okulu birincilikle bitiren Işıtan Önder konuşma yaptı. Önder yaptığı konuşmada, Gezi Direnişi’ne vurgu yaparak, yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan’ı unutmadıklarını söyledi. “Onların yaşama hakkını ellerinden aldılar. Kimsenin aklına Berkin Elvan ya da Ali İsmail Korkmaz’ın gelmemesi mümkün değil. Biliniz ki Ali İsmail Korkmazlar, Berkin Elvanlar bu sıralarda hep oturuyor olacaktır” diyen Önder, Okul Müdürü Ahmet Kemal Saral ve bazı öğretmenleri tarafından büyük tepki gördü. “BERKİN’İ ANARSAN BİRİNCİLİĞİNİ ALIRIM” Okul Müdürü Saral, eğitim döneminin daha bitmediğini belirterek Önder hakkında disiplin soruşturması açtığını söyledi. Yönetmelik gereği sadece kınama cezası alsa bile okul birinciliği elinden alınacak olan Önder’e kuruldan kınama cezası çıktı ve ailesine tebliğ edildi. Tebligatla birlikte okula gelen Önder’in anne ve babası ise okula avukatları aracılığıyla kurulun dikkate alması için dilekçe verdi. Bu

LYS’de edebiyat, coğrafya, tarih ve felsefe sınavlarına girdim. Edebiyat ve tarih biraz zor geldi ama sınavım genel olarak güzel geçti, çok zor değildi. ÖSYM’nin sınav sistemi bana göre yanlıştır. Sınavlar öğrencilerin bilgilerini değil ezberlerini ölçüyor ve bu yanlıştır bana göre.

dilekçede öğrencinin mezun olduğu ve okulu birincilikle bitirdiği, mezuniyet töreninin de bunun için gerçekleştirildiği, özgür iradesini kullanarak bu konuşmayı yaptığının belirtildiği öğrenildi. Işıtan Önder’in babası Mustafa Önder ise oğlunun kazanılmış hakkının elinden alınmasının doğru olmadığı her türlü yasal haklarını kullanacağını söyledi. “PİŞMAN DEĞİLİM” Yaşanan olaylardan sonra, Cüneyt Özdemir’in sunduğu CNN Türk’te 5N1K programına çıkan Işıtan Önder, yaptığından pişman olmadığını vurgulayarak “Söylediğim şeylerin okul birinciliğimi elimden almış

Soma’da gerçekleşen, 301 kişinin yaşamını yitirdiği maden katliamını protesto için 24 Mayıs’ta Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde düzenlenmişti. Protesto eylemi sırasında, Çevik Kuvvet polisinin bir çocuğu yakasından tutup çekerek gözaltına almak istemesi gündeme gelmişti. A.K.’nın korkudan altını ıslattığı da haberlerde yer aldı. İzmir Valiliği ise yaptığı yazılı açıklamada, çocuğun 13 yaşındaki A.K. olduğunu ve

olması beni hiç etkilemiyor. O konuşmayı yaparak kendimi daha da mutlu ettim okul birinciliğinden” dedi. BAKAN AVCI: “MÜKÂFATLANDIRMIŞLAR” Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Medipol Üniversitesi’nin Haliç Kongre Merkezi’nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, Işıtan Önder ile ilgili sorusuna Avcı, “Fazla etkilenmemiş gibi görünüyor. Tam tersine daha da motive olduğunu, üniversite sınavlarına daha iyi hazırlanacağını söylüyor. Yani bu kararın olumsuz etkisinin korktuğumuz

ölçüde olmadığını görüyorum” diyerek olayı olağanlaştırdı. Avcı adeta şaka yapar gibi okulun, Önder’in elinden birinciliğini alarak onu mükâfatlandırdıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yalanlarına devam ediyor. Gezi Direnişi’nden sonra toplumun politize olması ve toplumsal muhalefetin güçlenmesi ile beraber yerel seçimlerde yenilgi yaşadı. Yerel seçimlerde oy kaybetmesinin ardından yapılan ertelenmiş seçimlerde de birçok ili kaybetti. Gezi Direnişi’nde yıllar boyu yaşadığı korkuyu somut olarak karşısında gören AKP, yerel seçimlerde kaybetmesinin ardından telaşlanmaya ve yalanlara başvur-

Edebiyat, coğrafya, tarih, felsefe, matematik ve geometriye girdim. Benim için hiçbiri kolay da değildi zor da değildi. ÖSYM artık biz lise öğrencilerini zorlamayı bırakmalı. Bu kadar ezberci eğitimi bırakıp daha bilgiye dayalı ve genel kültür üzerinden sorsa daha iyi olur bizler için.

Matematik ve fen sınavlarına girdim. Kimya sınavlarında orga nik kısmı dışında kolaydı, fiziği zor sormuşlar. Biyoloji çok kalitesizdi. Özetle ben bu sınavı evde çözsem kalitesiz der atardım. ÖSYM’ye gelince; gazetenizin hakaretlerimden dolayı yasaklanmasını istemediğimden yorum yapmıyorum...

için harekete geçildi. Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı görevlileri, Başbakanlık’ta görev yapacak olan polisleri seçmek için polis okullarına ve diğer birimlere gitti. Yeni mezun olmuş polisler kısa bir sözlü sınavdan geçirildi. Mülakatta sorulan “17 Aralık sürecini nasıl değerlendiriyorsun?”, “Hangi cemaate üyesin?”, “Başbakan için ölür müsün?” gibi sorular dikkat çekti. EĞİTİM

AKP yolun sonunda du. Ali İsmail’in dediği gibi AKP ‘’korkuyor, titriyor, yıkılacak’’. AKP yolun sonunda, kaybetmeye devam ediyor. Gezi Direnişi’nde boşuna ‘’Hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmayacak’’ demedik. O büyük halk ayaklanmasından sonra AKP sarsıldıkça sarsılıyor. AKP siyasal krizler yaşadıkça, toplumsal muhalefet güçleniyor, katlanarak büyüyor. AKP, içerisinde yaşanılan siyasal krizleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri yakınken yalanlar ile örtbas etmeye çalışıyor. Erdoğan yaptığı açıklamada ‘’Türkiye olarak en önemli amaçlarımızdan biri de eğitim temelli, araştırma geliştirme temelli bilgi ekonomisine ulaşmak. Bu kapsamda Millî Eğitim Bakanlığımız ve TÜBİTAK başta olmak üzere eğitim müfredatımızı bilimsel kriterler doğrultusunda yeniledik” yalanlarını bir kez daha

Sosyal ve edebiyat sınavlarına girdim. Coğrafya baya iyi geçti ama edebiyat biraz zordu. ÖSYM’ye LYS sınavından önce sorumluluk sınavları hakkında bir şey söylemek istiyorum. Bu bütünleme sınavları kaldırıldığı için bir sürü sonuncu sınıf öğrencisi zorluk çekti. Bunun düzelmesi hakkında bir şey yapılmalı.

Kalitesiz bir sınavdı Tufan Polat

zarar görmemesi için uzaklaştırıldığını söyleyerek polisi korumuştu. Bu gelişmelerin ardından 13 yaşındaki A.K., Konak Çocuk Bürosu ekipleri tarafından, ifadesi alınması için İzmir Adliyesi’ne getirildi. Cumhuriyet Savcısı Mehmet Sedat Erbaş, A.K., hakkında, ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’ suçundan 6 ay ile 3 yıl hapis cezası istemiyle yargılanması için Çocuk Mahkemesi’nde dava açtı. EĞİTİM

17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonun ardından kamu kurumlarında başlayan Cemaat tasfiyesi Başbakanlık’a da sıçradı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ofisinde bulunan dinleme aleti ile ilgili soruşturmasında salı günü gözaltına alınan 11 kişinin Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’nde sorguları yapılmıştı. Dinleme aleti çıktıktan sonra, polislerin değişimi

Bütünleme geri dönmeli Melis Diren

Ezberci eğitimi bırakmalılar Can Baykurt

Başbakan için ölür müsün öldürür müsün?

Burak Kiper

Geçtiğimiz hafta ve bu hafta sonu ÖSYM’nin üniversiteye geçiş sisteminin ikinci aşama sınavı, Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) gerçekleşti. Sına, matematik (LYS1), fen (LYS2), edebiyat (LYS3) , sosyal (LYS4) ve yabancı dil (LYS5) olmak üzere 5 bölümden oluşuyor. Yarın Gazetesi olarak bu yıl sınava giren lise öğrencilerine hangi sınavlara girdiklerini, sınavlarının nasıl geçtiğini ve gazetemiz aracılığıyla ÖSYM’ye ne söylemek istediklerini sorduk.

Bilgi değil ezber ölçüyor Engin Can Eril

AKP 13 yaşındaki çocuktan bile korkuyor

F) şıkkı

Liseliler sınav ve ÖSYM için ne dedi?

söyledi. Liseliler, AKP’nin rekabetçi ve muhafazakâr eğitim politikalarıyla beraber düşünmekten ve sorgulamaktan uzak tutulmaya çalışıldığı için bu yalanlara inanmıyor, halk da öyle. AKP ne zaman müfredatı değiştirdik dese yine bilimsellikten uzak, yine düşünmeye teşvik etmeyen bir eğitim sistemi önümüze dikiliyor. Bizler AKP’nin yalanlarına ve bilimsellikten uzak, muhafazakâr eğitim politikalarına karşı bulunduğumuz her yerde mücadele etmeye devam edeceğiz. AKP her ne kadar yalan söylerse söylesin, Gezi’de nasıl okullarımızı boykot ederek Gezi Direnişi’ne katıldıysak şimdi de bilimsel eğitim mücadelesi için meydanlarda olmayı en iyi biz biliriz. AKP’nin yaşadığı siyasal krizler nedeniyle artan yalanlarına kanmayacağız. Sallantıda olan AKP’ye

son tekmeyi biz atacağız. İşçiler, emekçiler, kadınlar, liseliler, gençler atacak. Yani Tayyip’in dışladığı, ötekileştirdiği ve sömürdüğü halkı atacak. Öyle atacak ki Tayyip ve onun katil polisleri öldürdüğü her liseli ve genç için hesap vermek zorunda kalacak. Berkin Elvanlar, Ceylan Önkollar, Uğur Kaymazlar ve daha yeni polis tarafından atılan gaz kapsülü nedeniyle hayatını kaybeden İbrahim Araslar. İşte AKP ve katil polisleri tarafından öldürülen kardeşlerimiz için atacağız o son tekmeyi. Başka çocuklar ölmesin diye el ele vereceğiz. Direniş alanlarımızda AKP’nin saldırılarına karşı Berkin Elvan, İbrahim, Ceylan, Uğur olacağız. ‘’Faşizme karşı omuz omuza’’ sloganını birleşik bir mücadele vererek başımızdaki diktatörü onlar için alt edeceğiz.

Hata olsa bilmeyeceğiz Uğur Yanıkel Sosyal bilimler ve edebiyat sınavlarına girdim. Tarih, coğrafya kolaydı ama edebiyat biraz zordu. ÖSYM’nin soruların sadece %20’sini açıklaması biraz kafa karıştırıcı, sonuçta onların tabiriyle geleceğimizi şekillendiren bir sınav. Çünkü yanlış hazırlamış olsa bile farkında olamayacağız.

Zor sorulması daha iyi Mehmet Gün Sayısal ve edebiyat sınavlarına girdim. Edebiyat zor geçti, coğrafya kolaydı. Genel olarak ortalamaydı ama geçen sınava göre kolaydı. Soruların zor olması daha iyi. Çalışan kendini daha iyi belli ediyor. Kolay olduğu zaman çalışan da çalışmayan da yapabiliyor. Çalışanlar öne çıkamıyor.

Elemeci sınava karşıyız Gökhan Alp Ben LYS’de sözel bölümünden girdim sınava. Yani tarih, felsefe, coğrafya ve edebiyat sınavlarına girdim. Girdiğim sınavlardan bana bir edebiyat zor geldi ama genel olarak sınavım iyi geçti. Biz liseliler olarak ÖSYM’nin elemeci ve rekabetçi sınav sistemine karşıyız.


FORUMLAR

14

24 Haziran 2014

Bu sefer Soma için çaldı

Gezi Direnişi sırasında Gezi Parkı’nda direnişçiler için piyano çalan Davide Martello, “Play for Soma” ismiyle Türkiye turnesine çıktı. Martello, Soma katliamının ardından üzüntü duyduğunun belirterek, turneden toplanacak paranın Soma’daki ailelere gideceğini söyledi. Martello, turnesinde 1 hafta içinde 5 şehirde konser verdi.

Okullarına sahip çıkıyorlar

Acıbadem Dayanışması Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Fikirtepe’ye taşınmasını protesto etmek için öğrenci, veli ve mahalleliyle birlikte yürüdü. Tamirat geçiren binanın yıkılarak yurt yapılmak istenmesi tepkileri büyüttü. Acıbadem Dayanışması ve öğrenci velileri, “Siz Acıbadem’de çocuklarımızı göndereceğimiz devlet lisesi kalmadığını biliyor musunuz” yazılı pankart taşıdılar. Dövizlerle Koşuyolu Parkı’na kadar yürüyen Acıbadem Dayanışması ve öğrenci velileri tekrar geri döndükleri Ahmet Sani Gezici Lisesi önünde ise basın açıklaması yaptı. GÜNCEL

forumlar oğuzhan özkan

Gezi direnişi sırasında 12 Haziran’da Gezi Parkı’nda destek için çalan piyanist Davide Martello, Soma katliamı ardından Soma için çaldı. Martello, 16 Haziran’da İzmir’de, 17 Haziran’da Bodrum’da, 18 Haziran’da Ankara’da, 19 Haziran’da Eskişehir’de, 20-21 Haziran’da İstanbul’da maden katliamında hayatını kaybedenler için çaldı. Martello, Soma’daki katliamda yaşamını kaybeden işçiler için üzüldüğünü, bu sebeple Türkiye’de turne düzenlemeye karar verdiğini söyledi. Martello, Soma için çalacağını ve toplanacak paranın maden katliamında babasını kaybeden çocukların eğitimi için kullanılacağını söyledi. Martello’ya, Türkiye’den piyanistler de eşlik ederek ortak dinletilerde sundular.

“Söylenecek çok söz var ama şimdi susma zamanı” Almanya’dan gelen Martello’nun ilk durağı İzmir oldu. İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda piyanosunu Soma için çalan Martello, “Hangi siyasi görüşten olursa olsun dayanışma için geldim. Soma’da yaşananlar çok üzücü. Bu üzüntü nedeniyle kendimi Taksim’deki kadar güçlü hissetmiyorum. Söylenecek çok söz var ama şimdi susma zamanı. Sanatımla buradayım” dedi. Konser boyunca bağış olarak toplanan para Soma’da babasını kaybeden üniversiteye yeni başlayacak çocuklara destek olarak gönderileceğini sözlerine ekledi. Martello, İzmir’den sonra Bodrum’da, Ankara’da, Eskişehir’de ve İstanbul’da Soma için çaldı. Her ilde toplanan paranın Soma’ya gideceğini belirten Martello, verdiği konserlerle alkış topladı.

Takip sosyal medyadan yapılabilir Konser organizasyonunda yer alan Hilal Taştan toplanan yardımlarla ilgili olarak, “Şeffaf yardım kutusu gezdireceğiz. Bodrum Dayanışması ile paranın sayımı yapılıp tutanak tutulacak. Soma’da bu sene üniversiteyi kazanan çocukları burs olarak gidecek. Elde ettiğimiz gelire bu sene Soma’dan kaç öğrenciye burs verebileceğimize belirleyeceğiz. Bunun takibini sosyal medyadan da yapılabilecek” şeklinde konuştu. Şeffaf kutularda toplanan paralar, sosyal medyadan takibin yanı sıra forumların takibiyle ailelere aktarılacak.

Özelleştirmeye karşı mücadele sürüyor

Erenköy İl Tarım Müdürlüğü’nün özelleştirilmesine karşı mücadele devam ediyor. Özelleştirmeye yönelik olarak gerekli hukuki adımların atılmasının yanı sıra çevre halkının mücadelesi devam ediyor. Göztepe Dayanışması, Erenköy İl Tarım Müdürlüğü’nün özelleştirilmesine karşı imza kampanyası başlattı. İmza toplamak için stant açan Dayanışma’nın standına imza vermeye gelenler çoktu. İmza toplanan stand, hava muhalefetine rağmen olduğu yerden ayrılmayıp, özelleştirmeye karşı mücadelesini tüm kararlılıkla sürdüreceğini de göstermiş oldu. GÜNCEL

Gezi piyanisti Davide Martello, Soma için Türkiye turnesine çıktı.

Galata Kulesi çay ocağına karşı halk pikniği

Etiler Forumu 1. yaşını kutladı

Galata Kulesi Meydanı’nda “çay ocağı” açılmasına karşı İstanbullular meydana sahip çıkmak için Galata Kulesi Meydanı’nda piknik yaptılar.

Tüm katiller yargılanacak

Galata Kulesi Meydanı’nda “çay ocağı” adı altında yapılan rant talanı, İstanbullular tarafından protesto edildi. Tarihi kulenin, Beltur’un açtığı çay ocağıyla işgal edilmesinden sonra, İstanbullular, sosyal medyada toplanarak Galata Kulesi Meydanı’nda piknik düzenledi. Kamusal alanlarının rant adına bir bir ellerinden alındığını ifade eden katılımcılar, yanlarında getirdikleri yiyeceklerle piknik düzenledi. Düzenlenen eylemde “meydanlar halkındır, halkın kalacak” sloganları atıldı.

“Galata halkındır halkın kalacak” İstanbul’un tarihi yerlerinden olan Galata Kulesi Meydanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından masa, sandalye konularak çay ocağına çevrilmesi halk tarafından protesto edildi. Sosyal medya üzerinden toplanan grup “Meydanlar halkındır. Sermayenin değil” yazılı pankart açtı. Eylemde, “Galata halkındır halkın kalacak”, sloganı attan protestocuların alkışları ve ıslıkları hiç susmadı. GÜNCEL

Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz için adalet talebinin yükseltildiği Adalet Nöbeti 44. kez tutuldu. Yapılan konuşmalarda 2 sene süren bir davanın ve yıllardır süren bir darbe karşıtı mücadele sonucunda Kenan Evren’in müebbet hapis cezası aldığı, ancak adalet mücadelesinin sonucunda Ali İsmail’in katillerinin yargılanacağından bahsedildi ve Ali İsmail’le birlikte birçok genci öldüren AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de karşısına çıkma çağrısı yapıldı. Oturma eyleminin ardından Eskişehir Direniş Forumu adına açıklamada, “Başta Ali İsmail Korkmaz olmak üzere Gezi direnişinden bu yana öldürülen insanlarımızın katilleri cezalandırılıncaya kadar adalet mücadelesi vermeye devam edeceğiz” denildi. GÜNCEL

Şişli ‘barış’ için toplandı Şişli Merkez Forumu, 1. yılını kutlamak için düzenlediği etkinliğe tüm herkesi davet etti. Etkinlik amacı olarak 1. yılı kutlamanın yanı sıra “Farklı dillerde söylüyoruz ama aynı istek için buluşuyoruz: Barış” denilerek çağrıda bulunuldu. Panayır başlangıç saati olan 17.00’dan önce buluşarak hazırlıklara başlandı. Takas pazarı için eşyalar getirildi, farklı dillerde barış talebinin yazdığı pankartlar hazırlandı. Panayır Sol Majör grubunun müzik

dinletisiyle başladı. Hep bir ağızdan tek ses olarak söylenen şarkıların ardından, “İki dil bir bavul” filminin gösterimine geçildi. Etkinliğe yemekleri ve içecekleriyle gelen katılımcılar, yanındakileri birbirleriyle paylaşarak dayanışmanın devam ettiğini gösterdiler. Müzik dinletisinin, film gösteriminin, yapılan sohbetlerin ardından Şişli Merkez Forumu, toplanmaya ve mücadeleye devam edeceklerini söyleyerek etkinliği sonlandırdı. GÜNCEL

Etiler Forumu, birbirinden çok farklı görüşler sesini herkese ulaştıran, mahallelerinin ve ülkenin sorunlarını “ben de varım” diyen herkes tarafından ele alan herkesle, birinci yıllarını etkinlikle kutladılar. Etkinliğe, yeryüzü sofrası ve sohbetle başlayan forum, açılış konuşması ve gündemi sunumun ardından söyleşi gerçekleştirildi. Bir yıl boyunca yapılan işlerin direnişi, dayanışmayı ve paylaşımı arttırdığını belirterek, daha fazla dayanışma için birlikte olmaya devam edileceği söylenerek film gösteriminin ardından etkinlik sona erdi. GÜNCEL

Haydarpaşa Garı özelleştirilemez Haydarpaşa Garı’nın özelleştirmesine karşı çıkan Haydarpaşa Dayanışması, “Haydarpaşa Garı Asla Yalnız Kalmayacak” diyerek eylemlerine ve etkinliklerine devam ediyor. Haydarpaşa Dayanışması gerçekleştirdiği eyleminde Kenneth Loach’un İngiltere demiryollarının özelleştirilmesinin demiryolu işçilerinin üzerindeki etkisini anlatan Türkçe alt yazılı “The Navigators” isimli filmi Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinde izlediler.Film gösteriminin ardından Haydarpaşa Dayanışması, özelleştirilmelere karşı mücadeleye devam edeceklerini belirtti. GÜNCEL


DUNYA

16

24 Haziran 2014

IŞİD çeteleri Suriye sınırına dayandı

Nihai amaçları Şia nüfusu marjinalize edip, askeri gücünü kırmak ve tamamen şeriat kanunlarıyla yönetilen bir İslam devleti kurmak olan IŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti) militanları Irak’ın kuzey bölgelerinin yanı sıra Suriye sınırında da saldırılarına devam ediyor. Son gelen bilgilere göre IŞİD, Suriye’nin Deyru’z Zor bölgesi yakınlarında üç kentin kontrolünü ele geçirdi. Dünya gülçin şermeti

Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Irak’ın en büyük petrol rafinerisi Beyci’ye havan toplar ve makineli tüfeklerle saldırı düzenledi. Rafinerinin bulunduğu Beyci savaş alanına dönerken diğer yandan militanlar Suriye sınırındaki El Kaim bölgesinde kontrol noktalarını ele geçirdi. Iraklı güvenlik güçleri ise Beyci’deki saldırıların geri püskürtüldüğünü, 70 militanın öldürüldüğünü ve IŞİD’e ait 20 aracın vurulduğunu bildirdi. Saldırılarda çok sayıda Türkmen’in de hayatını kaybettiği belirtiliyor. Suriye sınırındaki stratejik konumdaki El-Kaim bölgesindeki

güvenlik noktalarını ele geçiren IŞİD militanları Musul kentinde de üç köye saldırdı. Burada yaşayan Türkmenler de köyleri savunmak için silaha sarıldı. 3 Bölge Daha IŞİD’in Eline Geçti Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının, Irak’ın Enbar vilayetindeki 3 ilçenin daha kontrolünü ele geçirdiği bildirildi. Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre, Suriye -Irak sınırında bulunan El-Kaim kentinin ardından, Rave, Anhu, Er-Retbe ve Hadise ilçeleri de ordunun çekilmesi nedeniyle çatışmadan IŞİD’in eline geçti. Öte yandan, IŞİD’in kontrolündeki Ramadi kentinin El-Humeyra ve El-Melab bölgele-

Türkiye’de büyük eylemlere imza atmaya hazırlandıkları belirlendi. Bazı IŞİD yöneticileIŞİD Görüntülü Propaganda rinin, “İnşallah İstanbul’u da Yapıyor alacağız” sözleri teknik takibe takıldı. IŞİD militanları sosyal med- Kayıtlarda, örgütün bugüyada paylaştıkları katliam gö- ne kadar Afganistan, Pakistan, rüntülerinin ardından bir de Irak, Suriye, Somali,Yemen ve Sudan’ı propaganda videosu yayınladı. cihat bölgesi ilan ettiği tespit edildi. Video kaydında Avusturalya ve İngiltere vatandaşı olduğu öğ- Irak’ta Kadınlar Tehdit Altında renilen beş militan Batılı genç- Beyci kentinde, IŞİD militanları leri örgüte katılmaya çağırıyor. kapı kapı gezerek bekar kadınları El Kaide bayrağı altında otu- bulmaya çalışıyor. IŞİD’liler çok ran militanlardan biri Suriye ve sayıda mücahitin bekar olduğunu Irak’tan sonra Ürdün ve Lübnan’ı belirterek, “kadına ihtiyaçları olduda ele geçireceklerini söylüyor. ğunu” söylüyor. Görgü tanıklarının IŞİD’in Türkiye yöneticilerinin Su- ifadesine göre, IŞİD militanları bölriye’deki iç savaşın sona ermesinin gede oldukları sürece kendilerine ardından İstanbul başta olmak üzere eşlik yapacak bekar kadınlar arıyor.

Slovenya

‘Suç ve Ceza’

2004–2006 yılları arasında başbakanlık görevinde bulunan Janez Jansa, 2012’de tekrar göreve dönmüştü. Muhafazakâr siyasetçi, Yolsuzlukla Mücadele Kurumu tarafından kendisine ait bir banka hesabında belirlenen 200 bin Euro’nun kaynağını açıklayamamıştı. Bunun üzerine koalisyon partnerleri hükümetten çekilmiş ve Jansa’nın ikinci dönemi sona ermişti. Yolsuzluktan 2 yıl hapse mahkûm olan Slovenya eski Başbakanı Janez Jansa, cezasını çekmek üzere cezaevine kondu. Slovenya’da 13 Temmuz’da erken seçimler yapılıyor. Siyasi gözlemcilere göre Jansa, 1 numaralı adayı olduğu SDS’in seçimlerden zaferle çıkması halinde mahkûmiyetine rağmen başbakanlığa getirilecek. Jansa, kararı temyiz için Yüksek Mahkeme ‘ye başvuruda bulundu. DÜNYA

rinde şiddetli çatışmaların sürdüğü ifade edildi.

Hamaney: ABD müdahalesine karşıyız Ayetullah Ali Hamaney, üst düzey yargı mensuplarının katıldığı bir törende yaptığı konuşmada, Irak’taki şiddet olaylarının arkasında ABD ’nin olduğunu savundu. İran’ın ruhani lideri Hamaney, ABD’nin Irak’taki çatışmaya karışmaması gerektiğini söyledi. Ayetullah, Amerikan yönetiminin Irak’ta iktidara “kendi kuklalarının” gelmesi için bu ülkeyi tam kontrol altına almak istediğini belirtti. ABD ve diğer ülkelerin Irak’ın iç işlerine karışmasına şiddetle karşı olduklarını kaydeden Hamaney, Iraklıların tek başına

Dünya Turu

çıkarılan ateşi söndürebileceklerini söyledi. Hamaney, “Irak halkı, devleti ve din âlimlerinin ülkedeki fitneyi bitirebileceğine inanıyoruz ve inşallah bitirecekler” diye konuştu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ise bölgedeki silahlı grupları destekleyen ülkeleri uyararak “Petrolden elde ettikleri dolarlarla vahşi teröristleri destekleyenler, İslam ülkeleri ve diğerleri yarın sıranın onlara geleceğini bilmeliler. Kan dökmekten ve Müslüman öldürmekten vazgeçin” dedi. DÜNYA

Fransa

Fransa’da grev

Fransa’da demiryolu işçileri greve gitti. Grev nedeniyle ülkede demiryolu ulaşımı felce uğradı. Ulusal Demiryolu İdaresi’nin kurum bünyesinde yapmak istediği reformları protesto eden işçilerin grevi nedeniyle tarifeli hızlı tren seferlerinin yaklaşık yüzde 40’ı iptal edildi. Yine Paris’teki banliyö trenlerinde çalışanların grevi, başkentlilere ulaşım konusunda zor anlar yaşattı. Banliyö trenlerinin yüzde 50 kapasite ile çalışması, özellikle sabah işe gidiş saatlerinde başkentlilerin uzun gecikmeler yaşamasına yol açtı. Fransa’yı Belçika ve İngiltere’ye bağlayan tren seferlerinde aksama olmazken, İsviçre ve İtalya’ya bağlayan tren seferlerinin ise yüzde 30’u iptal edildi. İşçilerin protesto ettiği reform, ülkedeki farklı demiryolu şirketlerinin bir çatı altında toplanmasını öngörüyor. DÜNYA

Rusya

Libya’daki Türklere tehdit

Ateşkese destek Putin’den Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun ateşkes ilanı ülkenin doğusundaki çatışmaları durduramadı. Rus yanlısı ayrılıkçıların Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin başbakanı ilan ettiği Aleksandr Boroday, Kiev’in ateşkese sadık kalmadığını ve operasyonlarını sürdürdüğünü iddia etti. Poroşenko ise barış planı hakkında bilgi verdiği açıklamasında tek taraflı ateşkesin ayrılıkçılara saldırı fırsatı tanımadığının altını çizdi. Rusya Devlet Baş-

kanı Vladimir Putin’den de ateşkese şartlı destek geldi. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun ateşkes ilanına rağmen ülkenin doğusundaki çatışmalar sürerken, bir açıklama da Putin’den geldi. Putin, Ukrayna’da ateşkesin başarıya ulaşması için taraflar arasında “gerçek” bir diyaloğun hayati öneme sahip olduğunu dile getirdi. Putin ayrıca, Ukrayna’nın ateşkesinin “net önlemler” içermemesi nedeniyle sürdürülebilir ve gerçekçi olmayacağını da söyledi. DÜNYA

Libya’da hükümete karşı bayrak açan emekli Tuğgeneral Hafter’e bağlı birliklerin, “Türk ve Katar vatandaşlarına ülkenin doğusundan ayrılmaları için 48 saat süre verdikleri” bildirildi. Bölgeden ayrılmaları için tanınan sürenin dolmasının ardından gözaltılara başlayacakları tehdidinde bulunan Hafter’e bağlı grupların sözcüsü Albay Muhammed el-Hicazi, Katar ve Türkiye uyruklu kişilerin ülkede istihbarat faaliyetlerinde bulunduklarını id-

dia etti. Dışişleri Bakanlığı, Türk vatandaşlarına Bingazi ve diğer doğu vilayetlerindeki bölgelere seyahat etmemelerini, orada bulunanların bölgeden ayrılmalarını tavsiye etmişti. Bingazi’deki Türkiye Başkonsolosluğu’nun faaliyetleri geçici olarak 14 Haziran’da askıya alınmıştı. Libya’da darbe girişiminde bulunan emekli Tuğgeneral Halife Hafter’i aralarında eski Başbakan Ali Zeydan’ın da bulunduğu çok sayıda siyasetçi ve üst düzey asker de desteklediğini açıklamıştı. DÜNYA

Yüksek topuk

Rusya’da bir milletvekili ülkede yüksek topuk boyuna bir standart getirmek için parlamentoya yasa önergesi getirme hazırlığında. Putin’e yakın Adil Rusya Partisi milletvekili Oleg Mikheyev, kadınlardaki yüksek topuk ile çarığı andıran topuksuz ve bağcıksız erkek ayakkabısı ve düz taban bayan ayakkabılarının sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle yasaklanması gerektiğini belirtti. Mikheyev, “Ayakkabı en fazla 2 ya da 4 santimetre yüksekliğinde olmalı. Yüksek topuğun sağlığa olan zararı kanıtlanmış bir durum. Bu trendi değiştirmenin zamanı geldi.” dedi. Bu önergesi nedeniyle kadın arkadaşlarının kendisiyle konuşmadığını söyleyen milletvekili Mikheyev, Rusya’da halkın yüzde 40’ının düz taban hastalığından muzdarip olduğunu da dikkat çekti. Rusya’da kısa süre önce de 40 yaşın altındaki kadınlara sigara satışının yasaklanması teklif edilmişti. DÜNYA


YAKLASIMLAR

17

24 Haziran 2014

Kadın cinayetleri ÜMİT KARDAŞ yazdı

AKP hükümeti kadınlar görmezden gelirken kadın katillerinin ekmeklerine yağ sürüyor. Yeni yargı paketinde kadınların adı geçmiyorken katillere bin bir mücadeleyle cezalar verdiriliyor. Ancak hükümet gerekeni yapmaktan aciz. Taraf’tan Ümit Kardaş’ın köşe yazısı kadın cinayetlerine doğru bir noktadan yaklaşıyor.

Türkiye’de kadınların yaşam hakkı tehlikede ve devlet kadınların en birincil insan hakkı olan yaşam hakkını koruyamamakta. Kadınlar, her insan gibi evrensel, anayasal, yasal haklarını kullanmak istediğinde erkekler tarafından öldürülüyorlar. Gücünü ve çıkarını kaybedeceğini düşünen erkek, kadının en doğal hak talebine şiddetle karşılık veriyor. Şartları olumsuz da olsa boşanarak ya da ilişkisini bitirerek hayatıyla ilgili tercihini kullanmak isteyen kadının cesaret ve özgüveni karşısında erkeğin şiddete dayalı yapay hakimiyet dünyası yerle bir oluyor. Bunun sonucu “ya benimsin ya toprağın” kodu devreye giriyor. Arkası kadın cinayetleri. Bu nedenle kadın cinayetlerini “töre cinayeti”kapsamı içinde düşünmek yanıltıcı. Kuşkusuz modernleşme ve kentleşmenin kadının ve erkeğin ilişki içindeki rolle-

ri bakımından yarattığı değişiklikler önemli. Kadının iş hayatına katılması, toplumsal hayatın bir parçası olması, mutsuzluğu bir kader olarak kabul etmemesi, eşit olarak kabul edilmeyi istemesi adeta kozasını yırtarak ortaya çıkması. Erkeğin kültürel kodları bakımından bu çıkış şiddetle bastırılması gereken bir olgu hâline geliyor. Erkek, aslında kadının doğasında var olan yaratıcılığı ve gücü karşısında, zaaf ve güçsüzlüğünü aktif ya da pasif şiddet uygulayarak bastırmışken, bu değişim onda bir yetersizlik ve yenilgi duygusu yaratıyor. Türk toplumunda daha belirgin olan ve iktidarda cisimleşen şiddet bu sefer yine eril iktidar üzerinden kadını vuruyor.Eril tahakkümü olanaklı kılan iktidar ilişkileri bu anlamda, ekonomik ve yasal düzenlemelerle işleyen, duygusal ilişkilerde saklı, dil, kültür

ve anlam sistemleri ile iç içe yaşayan çok boyutlu bir işleyişe sahip. Erkeklik, sürekli başka konumların ne olması gerektiğini belirleme hakkını kendi elinde tutan ve bu sayede kendi bulunduğu konumu sorgulama dışı bırakan bir iktidar konumu. O hâlde şu soru anlamlı. Sözkonusu erkeklik tahakkümüne karşı çıkacak farklı bir tür erkeklik inşa stratejisi ve politikası gelişebilir mi? Bunun için bu egemenliğe karşı farklı duruş sergileyebilecek farklı erkeklik deneyimlerini açığa çıkartmak, bu farklı deneyimlerin nasıl oluştuğunu anlamak gerekir. Kuşkusuz kadınların toplumsal rolleriyle bağlantılı nedenlerle işlenen kadın cinayetlerinin ceza hukukunu ilgilendiren önemli bir boyutu bulunmakta. Türkiye’de kadınlara yönelik cinayet oranı son istatistiklere göre 2002 ile

2009 yılları arasında yüzde 1400 artış göstermiş. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2009’un ilk yedi ayında bu sayı 953’e çıkmış. Resmî kayıtlara göre, 2003’te 83, 2004’te 128, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de ise 806 kadın cinayeti işlenmiş. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” bu konuda önemli bir mücadele yürütüyor. Platform, Türk Ceza Kanunu’ndaki kasten öldürme, intihara yönlendirme, yaralama, eziyet, tehdit ve kişi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının kadınlara yönelik olarak işlenmesi durumlarının nitelikli suç ve cezada ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmesini önermekte. Ayrıca öneriler arasında nitelikli bu suçların işlenmesi durumunda haksız tahrik hükümleri ile takdirî indirim nedenlerinin uygulanmaması da

bulunmakta. Bu yaklaşımla TCK’da töre saiki yanında kadın saiki de ağırlaştırıcı bir neden olarak kabul edilmiş olacak. Platform üyeleriyargı paketinin Meclis’te görüşülmeye başlandığı gün öldürülen kadınların aileleri ve milletvekilleriyle birlikte Meclis önünde eylemde bulundular. Ancak önerileri yargı paketine girmedi. Meclis’in önümüzdeki dönemde bu öneriyi ciddiye alarak yasalaştırmasının kadın cinayetlerinin önlenmesi açısından etkili olacağı açık. Ayrıca 6284 sayılı kanunun uygulamasındaki polis zafiyetleri ve keyfilikleri kadın cinayetlerinin önlenememesinde büyük bir etken. İktidar ve Meclis eril şiddeti önlemede isteksiz davranarak, ahlaki, siyasi ve vicdani sorumluluk altına giriyor. Platformun toplumsal bilinç yaratmaya ve kamuoyu desteği sağlamaya yönelik etkinliklerde bulunmaya devam etmesi, medyanın da bu çabaya destek vermesi gerekiyor. Ümit Karataş umitkardas@gmail.com

“Stratejik derinlik”in sefaleti Nihayet beklenen oldu. AKP’nin Ortadoğu’daki “Stratejik Derinlik”li politikası Türkiye’yi büyük bir batağa sürükledi. ABD’nin “gönüllü” taşeronu olarak Orta Doğu’da “rol” kapmak isteyen ve lider ülkeyim diyen “Yeni Osmanlı” sevdalısı Türkiye, Musul’da kendi konsolosluğunu koruyamayan ülke oldu. Kendisini Irak Şam İslam Devleti-IŞİD (Orijinal adı: Ed Devle El İslamiyye Fil Irak ve’ş Şam)’in Suriye’de varlığı ve gücü büyük oranda Türkiye sayesinde. Esad’ı yıkmak ve bölgedeki Kürtlerin devletleşmesini önlemek için ABD’nin “organize” ettiği El Kaideci gruplarda biri olan IŞİD, Su-

Irak ve Orta Doğu ABD’nin işgaliyle daha da istikrarsızlaştı. “Kitle imha silahları” ve “El Kaide” varlığını gerekçe göstererek Irak’ı işgal eden ABD, Orta Doğu’yu “terör” bataklığına sürükledi. Irak, Fiilen paramparça edildi. Libya, parçalandı. Mısır’da darbe üstüne darbe yapıldı. Suriye, iç savaşta binlerce insanını kaybetti.

riye’de Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın desteğiyle güçlendi. Arkasında esas olarak Suudi Arabistan ve Katar var. Giderek El Kaidenin de denetiminden çıkan örgüt, hem ideolojik olarak hem de politik olarak Suudi Arabistan çizgisinde. Türkiye’nin Suriye sınırı bu “örgüt”lerin denetimine bırakıldı. Eğitim ve silahlanmaları sağlandı. Sınır bölgelerde ki hastaneler bunların emrine verildi. Türkiye, MİT eliyle TIR’larla bu örgütlere silah sevkiyatı yaptı. Dünyanın dört bir yanından “Cihad” amacıyla toplanan insanlar Türkiye üzerinden Suriye’ye bu örgütlere ulaştırıldı. Türkiye, açık ve gizli bin bir yolla bu “örgüt”leri besledi, büyüttü. Irak ve Orta Doğu ABD’nin işgaliyle daha da istikrarsızlaştı. “Kitle imha silahları” ve “El Kaide” varlığını gerekçe göstererek Irak’ı işgal eden ABD, Orta Doğu’yu “terör” bataklığına sürükledi. Irak, Fiilen paramparça edildi. Libya, parçalandı. Mısır’da darbe üstüne darbe yapıldı. Suriye, iç savaşta binlerce insanını kaybetti. Irak’ın işgali, Irak’ı fiilen üçe böldü: Şiiler, Sünniler ve Kürtler. Kürt bölgesi dışında ki yerlerse sürekli, intihar eylemleriyle istikrarsızlaştırıldı. Saddam’ın devrilmesi ve Irak’ın işgali iktidar gücünü elinde tutan “Sünni Arap”ların ezilmesine yol açtı. Irak’ta “azınlık” olmalarına rağmen “iktidar” gücüyle yönetimi elinde tutan

Türkiye’nin AKP ve MİT sayesinde eliyle besleyip büyüttüğü IŞİD, Musul’da Türk Konsolosluğunu bastı. Başta konsolos ve özel harekât timi olmak üzere 49 kişiyi rehin aldı. Ardından 32 tane kamyon şoförünü rehin aldı. Uluslararası Hukukta bir ülkenin Elçilik ve Konsoloslukları o ülkelerin “Vatan Toprakları” olarak adlandırılır.

UTKU ŞENTÜRK yazdı

Komşularla sıfır sorun iddiasıyla yola çıkıp da, komşularında savaş çıkartan, katliamları lojistik ve askeri anlamda destekleyen bir AKP hükümeti vardır herhalde. Üretimde Çin’i Ortadoğu’da ABD’yi kendine örnek alan ve ikisini de eline yüzüne bulaştıran AKP hükümetinin el verdiği savaşı Utku Şentürk anlatıyor.

“Sünni Araplar” işgal sonrası büyük oranda dışlandılar. İktidar bloğunun dışında kal-

dılar. “Şii Arap”ların eline geçen iktidar, Irak’ı bütünleştirmeye yetmedi… Musul’un, Felluce’nin, Tikrit’in çok kolay bir şekilde IŞİD’in eline geçmesinin nedeni de bu. Adı geçen bölgelerdeki Arap Sünni Aşiretler, kendilerini “dışlanmış” ve “ezilmiş” olarak görüyorlar. IŞİD veya diğer Sünni İslamcı örgütleri ise “kurtarıcı” olarak görüyor. Musul’da neredeyse doğru dürüst hiçbir “direniş”le karşılaşmamasının nedeni de budur. Irak ordusu, bütün Iraklıların ordusu değil. Ne Kürtler ne de Sünni Araplar hiçbir şekilde bu orduda esas olarak görev almıyor. Irak ordusu, neredeyse tümüyle “Şii Arap”lardan oluşuyor. Musul halkı, Irak ordusunu değil IŞİD ve benzeri “örgüt”leri kendine daha yakın görüyor. Irak ordusu askerleri ve su-

bayları da Sünni Arap bölgeleri için savaşmak ve ölmek istemiyor. Türkiye’nin AKP ve MİT sayesinde eliyle besleyip büyüttüğü IŞİD, Musul’da Türk Konsolosluğunu bastı. Başta konsolos ve özel harekât timi olmak üzere 49 kişiyi rehin aldı. Ardından 32 tane kamyon şoförünü rehin aldı. Uluslararası Hukukta bir ülkenin Elçilik ve Konsoloslukları o ülkelerin “Vatan Toprakları” olarak adlandırılır. Konsolosluğu işgal etmekle, Türkiye’nin her hangi bir toprak parçasını işgal etmek arasında bir fark yoktur. Kendini Orta Doğunun ve İslam Âleminin “lideri”, “bayrağın”, “vatan”ın, “millet”in “yılmaz savunucusu” olarak görenlerin düştüğü hazin durum ortada. Ne Başbakan’ın, ne Cumhurbaşkanı’nın ne de Genel Kurmay Başkanı’nın sesi çıkıyor. Dış İşleri Bakanı “büyük diplomasi dâhisi profesörümüz” ise sanırız “stratejik derinliğin” dibine vurdu, ortalıklarda görünmüyor. M. Utku Şentürk

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Umur Talu Habertürk

Talu, IŞİD’inkaçırdığı Türkiyelilere dair haberlere gelen sansürlerle bir ay önce kaçırılan jandarmaya dair haberleri mukayese ediyor. Ve devam ediyor: ““Psikolojik-medyatikotomatik” adaletsizliklerin hükmünün bir türlü bitmediği… Defalarca demokrasiye geçmiş ama bir türlü her alanda tahakkümden vazgeçememiş bir rejimde!Maalesef, en şiddetli siyasi rekabetin bile, tahakkümcülüğün çeşitli fraksiyonları arasında olabildiği…Hukukun vicdanla münasebetinin, vicdanın akılla münasebetinin, devletin insanla münasebetinin,adaletin ezilenlerle münasebetinin, kesik damarlarını oluşturduğu bir cennette. İşte o yüzden…Her yer Soma oluyor…Soma her gün yeniden ölüyor.O yüzden, verilen sözler çöpe; ölümden çıkan işçiler yeniden ölüme; sesini çıkaran tekme tokadamahkûm kafadan.O yüzden, bir yanda 12 yaşında bir çocuk yatıyor 13 mermiyle…

Kötü

Abbas Güçlü Milliyet

Güçlü eğitim sistemi değerlendiriyor tamda LYS sınavının son gününde. İşsizlik, geleceksizlik gerçeğini bir kenara bırakan Güçlü, sınav sisteminden memnun değil. Güçlü: “Kaliteyi yukarı çekemediğimiz için hepsini aşağıda eşitledik! Bu da bir reform(!) olsa gerek...Üniversitelere gelince, neredeyse her köşe başında bir üniversitemiz oldu. Son birkaç yıldır, kontenjanların çok önemli bir bölümü, zaten dolmuyor.Yani 100 üzerinden 20, 25 puan alan herkes barajı aşabiliyor, aşan da rahatlıkla üniversiteye girebiliyor. Hele bir de biraz parası varsa, istediği fakülteye girebiliyor. Ayrıca yurtdışında bir üniversiteye gitmek de artık hiç o kadar zor değil. Gelinen nokta bu! Siz olsanız hâlâ sınavları hayat memat meselesi olarak görüp heyecanlanır mıydınız?Peki, iyi mi oldu, kötü mü? Her sıradan şey ne kadar iyiyse, gelinen nokta da o kadar iyi!”

Çirkin

Hasan Bülent Kahraman Sabah

Kahraman için Türkiye’nin bütün derdi, rant hırsıyla son parklara dikilen AVM ve gökdelenlere değil, küçük, estetik olmayan tuvaletler. Ülkeyi kurtarmak için mimarları göreve şöyle çağırıyor: “Kaç kez gördüm, kapımın önündeki kaldırım, dün köyünden gelmiş amelelere el yordamıyla ‘onartılıp’, o onarımın ikinci gün kendisinin onarıma muhtaç hale gelişini. Mimarlık sadece büyük, anlı şanlı yapılar yapmak değildir. En küçük birimin dahi doğru örgütlenmesidir. Mimari, hayatınkendisidir. Ev, mahalle, ilçe, kent, ülke diye giden içiçe geçmiş çemberlerdir. Yaşadığımız onca sorunu ben mimarlık krizi diye açıklıyorum. Mimarların dışlanmasından, iyi mimarlığın gündelik hayatanüfuz etmemesinden kaynaklanan bir kriz bu. Mimarlığı hayata taşımadıkça da devam edecek. O nedenle: Mimarlar,hayata el koyun!

günlüğü İlker Eraslan

12 Eylül davasında darbecilerin müebbet alması üzerine twitter’da en çok hatırlanan Berfo Ana ve sözleri oldu... Musa Kılıç @muski40 Er Kenan Evren ; Müebbet hapis değil, Daha çok ömür diliyoruz sana, böylece kal.. kal ki; Berfo Ana rahat uyusun! Selçuk R. Şirin @SelcukRSirin Evren kararını en çok Berfo Ana’nın duymasını isterdim. Zerpişk @vartoname Liğme,liğme etseler seni,Berfo Ana’ya yaşat’tığın acıların yanında hiç kalır. Çetin ÇAPAN @CtnCAPAN Berfo Ana, “Sen niye böyle ettin benim çocuğuma, senin ocağın sönsün Kenan Evren” demişti. #RahatUyuBerfoAna


KULTUR-SANAT

18

24 Haziran 2014

Direniş sergisine 10 günde ziyaret akını

Gezi Direnişi’nin sergisi 10 günde 2458 kişi tarafından ziyaret edildi. Gezi direnişinin simgelerinden biri haline gelen “Gitarcı ve TOMA” fotoğrafına imza atan Kemal Aslan’ın, Attila Durak’ın küratörlüğü, Ayşegül Özmen’in tasarımlarıyla “Bu Daha Başlangıç”Direniş Sergisi”nde bir araya gelen fotoğrafları; 10 günde 2458 kişi tarafından ziyaret edildi. Dhoom 3 Yönetmen: Vijay Acharya Oyuncular: Aamir Khan, Tabrett Bethell tür: Aksiyon, Romantik

Çocukluğundan beri babasıyla birlikte bir sirkte gösteriler yapan Sahir, sihirbaz ve illüzyonistlik alanında üstün bir tecrübe ve yeteneğe sahip bir gençtir.

Geçmişin İzleri Yönetmen: Jonathan Teplitzky Oyuncular: Colin Firth, Nicole Kidman tür: Dram, Biyografik İSTANBUL Burak kiper

Gezi direnişinin simgelerinden biri haline gelen “Gitarcı ve TOMA” fotoğrafına imza atan Kemal Aslan’ın, Attila Durak’ın küratörlüğü, Ayşegül Özmen’in tasarımlarıyla “Bu Daha Başlangıç” Direniş Sergisi”nde bir araya gelen fotoğrafları; 10 günde 2458 kişi tarafından ziyaret edildi. Halk sergiye büyük ilgi gösterdi. Açıldığı günden beri ziyaretçilerden yoğun ilgi gören ve farklı ses, görüntü, grafiti, görsel yerleştirmelerle desteklenen sergi, 30 Temmuz 2014 tarihine kadar Nilüfer Belediyesi Nâzım Hikmet Kültürevi’nde. Haziran ayında

AKP’nin Gezi Parkı’na saldırmasıyla başlayan büyük halk ayaklanması, Gezi direnişinin 1. yılını geride bıraktığımız bu günlerde, direnişin en önemli etkisi olan yaratıcı eylemleri bütün somutluğuyla o günleri unutturmamaya ve farkındalığı arttırarak yayılmaya devam ediyor. Sergi için kampanya Ziyaretçileri üretken bir katılımcıya dönüştüren sergide kullanılan bütün materyaller özel bir web uygulaması ile dijital platforma taşınarak, serginin daha geniş kitlelere ulaşımına olanak sağlanıyor. Aynı zamanda “Bu Daha Başlangıç Direniş Sergisi”nin en dinamik ve katılımcı

yanı ise tüm dünyayı online olarak bu sürece dahil eden #benimicingezi kampanyası. Barış, Kardeşlik, Adalet, Sevgi, Saygı, Dayanışma, Eşitlik, Özgürlük, Yaşam Hakkı ve Onur kavramlarının yer aldığı bu kampanya; herkesi, en yakın hissettiği kavramı seçmeye bu kavramlarla çektiği fotoğrafını sosyal medyada paylaşarak Gezi direnişinin kendisi için ne ifade ettiğini göstermeye davet ediyor. Bu daha başlangıç Gezi sürecinde müzisyenlerin, ressamların, heykeltıraşların, performans ve fotoğraf sanatçılarının, yönetmenlerin ve kendini farklı

disiplinlerde ifade eden sanatçıların sokaklara döküldüğü, eserlerini daha yakından izleme, dokunma ve hissetme fırsatları sundukları bu atmosferde; Kemal Aslan da, Nilüfer Belediyesi ev sahipliğinde “Bu Daha Başlangıç Direniş Sergisi” ile deklanşöre bastığı en unutulmaz anları bir araya getirdi. Kemal Aslan’ın objektifi ve tanıklığıyla tüm süreçleri ölümsüzleştirdiği, Attila Durak’ın küratörlüğü, Ayşegül Özmen’in tasarımlarıyla, milyonların sahip çıktığı Gezi direnişini konu alan “Bu Daha Başlangıç Direniş Sergisi”; 30 Temmuz tarihine kadar Nilüfer Belediyesi Nâzım Hikmet Kültürevi’nde ziyaret edilebilir.

Soma için müzik festivali

İkinci Dünya Savaşı esnasında Japonya tarafından inşa edilen Thai/Burma demiryolu, Japonya’nın müttefikleriyle olan iletişimi kolaylaştıracak stratejik bir noktada konumlanmıştır.

Tom Çiftlikte Yönetmen: Xavier Dolan Oyuncular: Xavier Dolan, Lise Roy Tür: Dram

Genç bir reklam ajansı çalışanı olan Tom, bir cenaze töreni için şehir dışında bir yolculuğa çıkar. Guillame’un ailesinin ilişkilerinden haberi yoktur.

Daire filminin ödülü Berkin’e

Pir Sultan Abdal Sivas’ta anılıyor

HAFTANIN AJANDASI Youssef konser verecek

‘’Yeraltından filmler’’

Gümüş At ödülleri verildi

Tunuslu caz sanatçısı Dhafer Youssef ’in etnik caz projesi Birds Requiem - Kuşların Ağıtı, 5 Temmuz’da Harbiye Açık Hava’da yapılacak. Dhafer Youssef ’in öncülüğünde, ayrı ülkelerden bir araya gelen virtüözleri ağırlanıyor.

Pera Film sezon finalini 20-25 Haziran 2014 tarihleri arasında Yeraltından Filmler: Andy Warhol ve Lou Reed programı ile yapıyor. Program Andy Warhol’un 1960’ların sonundan itibaren müzik dünyası üzerindeki etkisini ele alıyor.

Avrupa’da 28 yıldır İslamofobi ve ırkçılığa karşı mücadelesiyle tanınan Uluslararası Eşitlik Adalet ve Barış Konseyi (COJEP) Fransa’nın Strazburg kentinde Uluslararası Gümüş At Sinema ve Müzik Ödülleri’ni verdi.


SPOR

19

24 Haziran 2014

F.Bahçe Ülker Şampiyon oldu Avustralya’da Felipe Massa kazandı Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda sezonun 8. yarışı Avusturya Grand Prix’sinde gerçekleşti. Avusturya’daki yarışa Williams-Mercedes’in Brezilyalı pilotu Felipe Massa ilk sırada başlayacak. Avusturya’nın Spielberg kentindeki 4 bin 326 metrelik Red Bull Ring Pisti’nde yapılan sıralama turlarında, “pole pozisyonu” 1:08.759’luk derecesiyle Williams-Mercedes takımının Brezilyalı pilotu Massa’nın oldu. SPOR

Galatasaray Liv Hospital, Beko Basketbol Ligi play-off final serisinde Fenerbahçe Ülker ile yapması gereken 7. maça çıkmadı ve mücadele tatil edildi. Sarı-kırmızılı ekip, kulüp yönetim kurulunun aldığı karar doğrultusunda Ülker Sports Arena’da Fenerbahçe Ülker maçına çıkmadı. Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu, Beko Basketbol Ligi’nde Galatasaray Liv Hospital’ın çıkmadığı play-off final serisinin 7. maçını 20-0 Fenerbahçe Ülker lehine tescil ederek, sarı-lacivertli takımı şampiyon ilan etti. SPOR

Latin Amerika takımları “rüzgar” gibi Dünya Kupası A Grubu’nda ev sahibi Brezilya, ikinci maçında gol sevinci yaşayamayarak beklenmedik puan kaybı yaşadı. Takımlarından galibiyet bekleyen binlerce Brezilyalı, kuşkusuz Meksika kalecisi Ochoa’yı hesaba katmamıştı. SPOR emre başar kara

Hakemimiz Cüneyt Çakır’ın yönettiği maç 0-0 berabere biterken, Brezilya mücadelenin başından sonuna kadar üstün bir oyun sergiledi. İlk maçlarından galibiyetle ayrılan Brezilya ve Meksika, oyunun farklı bölümlerinde gol pozisyonlarına girdiler fakat golü bulmayı başaramadılar. Meksika kalecisi Ochoa’nın kalesinde devleşerek Brezilya’ya geçit vermediği maçta 2 takım da sonuç olarak gol atma başarısı gösteremedi ve birer puanla maçtan ayrıldılar. Meksika kalecisi Ochoa maçın ardından yaptığı açıklamada duygularını: “Hayatımın maçıydı” sözleriyle açıkladı.

kupanın “büyük kaybedeni” etiketini şimdiden almayı başardı. Şili tarih yazdı İlginç taktiklerle kupaya başlayan Şili, İspanya devini turnuva dışına iterek bir üst tura çıktı ve tarih yazmayı başardı. Turnuvadaki başarılı Güney Amerika ekiplerinden biri olan Şili, her biri defansif orta saha oyuncusu olan 3 futbolcusuna defansta görev vererek ilginç bir taktik uyguladı. Teknik direktör Jorge Sampaoli, takımına oynattığı bu taktikle başarıdaki en büyük pay sahibi oldu.

Matador devri sona erdi Son dönemlerde dünya futboluna milli takımlar düzeyinde damga vuran İspanya bu turnuvada tam bir hüsran yaşadı. Brezilya’da, katıldığı son 3 turnuvada yediği toplam golden daha fazla gol yiyen İspanyollar Şili’ye 2-0 yenilerek, henüz 2. maçın ardından kupaya veda etti. Vicente del Bosque’nin öğrencileri oynanan 2 maçın ardından hayal kırıklığı yaşatırken, İspanya

Kolombiya tur vizesini kaptı Dünya Kupası C Grubu’nda mücadele eden başka bir Güney Amerika ekibi Kolombiya, Fildişi Sahili’ni 2-1 yenerek bir tura çıkmayı garantiledi. Yüksek tempoda geçen maçta, Didier Drogba önderliğindeki Fildişi Sahili 2. yarıda 1-0 öne geçmesine rağmen üstünlüğünü koruyamadı ve üst üste gelen Kolombiya golleriyle 2-1 mağlup oldu. Üst üste 2. maçını kazanan Kolombiya da, Güney Amerika ekiplerinin başarılı çizgisini takip ederek 2. tura yükseldi. Kosta Rika Ölüm Grubu’ndan lider çıktı Ölüm Grubu olarak adlandırılan D Grubu’ndan, en zayıf halka olarak gösterilen Kosta Rika 3 büyük Dünya Kulübü’nü geride bırakarak lider olarak gruptan çıktı. Orta Amerika ülkesi olan Kosta Rika devleri birer birer yenerek büyük bir başarıya imza attı. İngiltere ise 2. maçlarının ardından soğuk bir duş alarak Dünya Kupası’na veda etti. İspanya’nın ardından başka bir dev İngiltere de ilk turdan elenerek, hayal kırıklığı yaşatan başka bir ülke oldu. Fransa kaptırdı geliyor! 2010 Dünya Kupası’nda hayal kırıklığı yaratan Fransa, Brezilya Dünya Kupası’nda bambaşka bir kimlikle 2. tura adımını attı. İsviçre’yi 5-2 yenen Horozlar, toplam gol sayısını 8’e çıkarttı ve muhteşem bir oyunla 2. turu garantilemeyi başardı. Maçın ardından yaptığı açıklamada Fransa Teknik Direktörü Didier Deschamps, İsviçre karşısında takımının ortaya koyduğu oyundan memnun olduğunu belirtti. Messi de olmasa! Dünya Kupası F Grubu 2. maçında İran ile karşılaşan Arjantin, maçın

başından sonuna kadar ecel terleri döktü. İran’ın çok iyi kapandığı ve gol şansı dahi bulduğu karşılaşmada Tangocular, Messi’nin 90+1. dakikada attığı golle maçı 1-0 kazandı ve gruptan çıkmayı garantiledi. Arjantin açısından kolay geçmesi beklenen maç hiç öyle oynanmadı. Düşük tempoda geçen maçta İran birçok kez golle burun buruna geldi ama fırsatları değerlendiremedi. Messi’nin kazandırdığı maçla Arjantin bir üst tura çıkmayı başardı. Almanya, Gana’ya takıldı Dünya Kupası’nın en büyük favorilerinden biri olan Almanya, G Grubu’ndaki 2. maçında Gana’ya takıldı. 2-2 beraberlikle sona eren karşılaşmada Klose attığı golle Dünya Kupaları tarihine girmeyi başardı. Maçın ilk yarısı durgun geçerken, ikinci yarıda gol yağmuru vardı. Thomas Müller’le ilk golü bulan Almanya, bu golün ardından Gana’nın 2 golüne engel olamadı ve 2-1 geriye düştü. Sonradan oyuna giren Klose maçın skorunu tayin eden golü ve attığı golle Dünya Kupaları tarihine girdi. Maç 2-2 sona ererken, Almanya adına beraberlik golünü atan Klose, Dünya Kupaları tarihinde 15. gole ulaşarak, bu alanda zirvedeki Brezilyalı Ronaldo’nun rekoruna ortak oldu.

Marsel İlhan ana tabloda

Wimbledon Tenis Turnuvası’nda erkeklerde Marsel İlhan, Tunuslu Malek Jaziri’yi 6-4, 6-2, 1-6 ve 6-3’lük setlerle yenerek ana tabloya kaldı. Marsel İlhan, sezonun üçüncü grand slam’i Wimbledon’da ana tabloya kalabilmek için üçüncü eleme turunda Tunuslu Jaziri ile karşılaştı. Rakibi karşısında ilk iki seti 6-4 ve 6-2 ile hanesine yazdıran 27 yaşındaki tenisçi, 2-0 öne geçti. Üçüncü seti 6-1 kaybetmesine rağmen dördüncü

setten 6-3 galip ayrılan Marsel İlhan, karşılaşmayı 3-1 kazandı. 2010’dan sonra ilk defa İlk olarak 2010 yılında Wimbledon ana tablosuna yükselen İlhan, son olarak bir grand slam turnuvasının ana tablo fikstüründe 2011 yılında yer almıştı. 2010 yılında ilk turda Brezilyalı Marcos Daniel’i geçen Marsel İlhan, ikinci turda Rumen Victor Hanescu’ya 4 sette mağlup olmuştu. SPOR

Schumacher hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak Schumacher’in beyninde “kalıcı hasar” bulunduğunu vurgulayan Riederer, “Önümüzdeki üç ay içinde yardım almadan tek başına oturmayı başarması ve 6 ay içinde tekerlekli sandalye kullanabilmesi başarı sayılır” ifadesini kullandı. Efsane pilotun 6 ay gibi uzun bir sürenin ardından komadan uyanmasının inanılmaz bir başarı olduğunu belirten Dr. Riederer, “Bu durum Schumacher için gerçekten de olumlu ama ailesi için daha

da önemli” değerlendirmesini yaptı. Aylarca uyutulmuştu Michael Schumacher, Fransa Alpleri’nde 29 Aralık 2013 tarihinde kayak yaparken düşmüş ve başını kayaya çarparak, ağır yaralanmıştı. Kazanın ardından Fransa’daki Grenoble Hastanesi’nde ameliyat edilen Schumacher’e ocak ayı sonunda verilen narkoz azaltılmış ve yapay komadan uyandırılma sürecine geçilmişti.SPOR

24 haziran salı 2014

sayı: 140

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan onur toper Emre başar kara Fatma çakır Gülçin Şermeti ışıl demir Burak kiper ebru kaya Gamze Abay Osman Erdem Selçuk Kaygısız

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

yusuf yasin yakşi EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz oğuzhan türk Çağatay dirilgen

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010


Dünya’nın derinliklerinde dev okyanus Bilim insanları, Dünya’nın derinliklerinde tüm okyanusların sahip olduğu suyun üç katı kadar su içeren devasa bir okyanus bulunduğunu açıkladı. Dünya’nın yüzeyi ile

Bu da uçan TOMA

Toplumsal muhalefet artıyor ve giderek güçleniyor. Güçlenen muhalefetten korkan devletlerin direnişi kırmak için çözüm yollarına destek olan bir firma; uçan TOMA üretti. Geçici körlüğe dahi sebep olan araçta güvenlik güçlerinin hayatının güvenliği ön planda. Asıl üzücü haber ise Erdoğan, birinciliği uluslararası bir maden şirketine kaptırmış. tOPLUM ceday avcı

Dünyada toplumsal muhalefet artıyor ve giderek güçleniyor. Devletler ise muhalefeti geriletmekte artık yeterli olamıyor. “Benim olayım para” diyen üreticiler ise, devletlerin “Direnişi nasıl kırabiliriz?” aklına uygun icatlar geliştiriyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Desert Wolf şirketi, biber gazı fırlatan insansız hava aracı üretti. Bir nevi TOMA robotu. Londra’daki teknoloji fuarında toplumsal olay helikopteri olarak pazarlanan aracın, “kamu düzeninin bozulduğu durumlara”, “güvenlik güçlerinin hayatını riske atmadan” müdahale imkanı sağladığı belirtiliyor. Halka saldırmadan önce kalabalığa “uyarı” mesajı gönderen aracın adı ise Skunk.

Gülsek mi ağlasak mı? Tabii kastedilen kamu düzeninin bozulduğu durum; halkın sokaklara çıkıp eylem yaptığı durum, demokratik hakkını kullandığı durum, protesto ettiği durum. Halka yapılan polis saldırılarının ardından yine halk ölüyor iken TOMA robotunun özellikleri arasında “güvenlik güçlerinin hayatı tehlikeye atılmadan müdahale imkanı” sayılıyor. Halkın hayatına kocaman sıfır Uçan TOMA, 4000 plastik mermi taşıyabiliyor, saniyede 20 tane atabiliyor ve yüksek güçlü lazeriyle geçici körlük yaratabiliyor. Saldıran güvenlik güçlerinin hayatı bu kadar düşünülürken halkın hayatı ne kadar düşünülmüş diye sorulduğunda elimizdeki cevap ise kocaman sıfır.

İlk siparişi Erdoğan mı verecek? Malum kahraman polislerini çok seven Erdoğan, bir o kadar da halkına saldırmayı seviyor. Uçan TOMA’ların duyulmasının ardından ilk siparişi Tayyip Erdoğan’ın vermesini bekliyorduk ki üretici şirkete, adı açıklanmayan bir maden şirketi tarafından 25 uçan TOMA siparişi verilmiş. Bize, Erdoğan birinciliği kaçırsa da konu TOMA, güvenlik güçleri ve toplumsal muhalefet oldu mu sipariş vermekte ilk 10’u geçirmez gibi geliyor. Bizde TOMA’ya çözüm çok Gezi Direnişi’nden bu yana TOMA’ları ve marifetlerini çok yakından tanıyan Türkiye halkı, birçok alternatif direniş yolu üretmişti. Polisin şiddetine halkın cevabı her zaman

18SORU Bu başlıkları kim açıyor? Aybiçe Demirkol istanbul/Öğrenci

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Empati 3. Mutluluk nedir? Kitaplar 4. Mutsuzluk nedir? Pes etmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Unutkanlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İkiyüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Örümcekler 8. En sevmediğiniz kişiler? Gaf yapanlar 9. En sevdiğiniz iş? Dinlemek 10. En sevdiğiniz şair? Cemal Süreya 11. En sevdiğiniz yazar? Kafka 12. Kahramanınız? Batman 13. Kadın kahramanınız? Black Widow 14. En sevdiğiniz çiçek? Sardunya 15. En sevdiğiniz renk? Siyah 16. En sevdiğiniz yemek? Makarna 17. En sevdiğiniz düstur? Beni tutuklayabilirsiniz ama fikirlerimi asla 18. En sevdiğiniz söz? Geceleri gülmek yasaksa bize, yasaksa bize gülmek şehirlerce, geceleri de değiştiririz şehirleri de

Gerçek bir olaydan esinlenerek çekilen 127 saat filmi neredeyse bir kez daha gerçek oluyordu. Çin’in popüler turistik bölgesi Mudanjiang’de meraklı bir kadın, dolaştığı alanda iki dev kaya arasına sıkıştı. Kolunu kesmek zorunda kalmayan kadının, yarım saat boyunca kurtarılmayı beklemesinin

ardından imdadına itfaiye ekibi yetişti. Halatlar yardımıyla kurtulan kadının başından geçenler, beyaz perdeye 127 saat filmiyle konu olan ve aynı bölgede kolunu kayalıklara sıkıştırdıktan sonra kurtulmak için kolunu kesmek zorunda kalan Aron Ralston’ın başından geçenleri anımsattı. TOPLUM

Denizli’nin Robinson’u

Denizli’de 66 yaşındaki İsmail Şafak, 15 yıldır köyüne 3 kilometre uzaklıkta kendi yaptığı kerpiçten kulübede yaşıyor. Elektriği ve suyu olmayan kulübede yaşamını sürdüren Şafak, Robinson gibi yaşamaktan oldukça memnun.

orantısız zeka ve mizah dolu olmuştu: TOMA’nın önünde gitar çalan adam, halkın POMA’sı, TOMA’ya fısıldamak, TOMA’nın önüne yatarak durdurmak, TOMA’nın önünde Michael Jackson dansı ve TOMA’nın üstüne çıkıp fıskiyenin yönünü çevirmek… Şimdi onlar düşünsün Türkiye’de de uçan TOMA’nın üretildiğinin duyulmasıyla halkın beklentisi Erdoğan’ın da en yakın zamanda uçan TOMA’dan temin edeceği yönünde. Ancak halk, uçan TOMA’ya karşı direniş yolları geliştirmeye başladı bile. Toplumsal muhalefetten özellikle Tayyip Erdoğan’ın korkmaya devam etmesi gerekiyor. Çünkü halk “Madem uçuyor, çıkarın sapanları. Şimdi TOMA robotu düşünsün” diyor.

“Dine hakaret cezasız kalmayacak” denilerek, Ekşi Sözlük’ internet sitesinin kurucusu ve üyesi 40 kişinin, “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” suçunu işledikleri gerekçesiyle hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Hazırlanan iddianamede 3 büyük dinin ortak değerleri olan Allah, peygamber, Kuran, İncil, cennet, cehennem gibi kavramlara yönelik hisleri incitecek şekilde dini değerleri aşağılama kastı olduğu belirtildi. Sanıklar, ifade özgürlüğü dolayısıyla beraatlerini isteyince, ceza vermeyi çok isteyen mahkeme heyeti, bu sefer başlıkları açan kişilerin duruşmaya getirilmesini istedi. Yazarlar İslam dinine inananların ibadetlerini, aşağıladığı gerekçesiyle 9 aydan 1.5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. TOPLUM

Aynı yer, aynı olay

çekirdeği arasındaki sıcak kaya tabakasını temsil eden mantonun 700 km derinliğinde bulunan su, ‘ringwoodite’ olarak adlandırılan mavi taşların içinde yer alıyor. toplum

Gerçek soygun ABD’nin California eyaletinde ellerinde oyuncak silahla, silah satan bir dükkana giren hırsızlar, oyuncak silahlarla gerçek silahları çaldı. Gerçekten yaşanan olayda 3 hırsız ellerindeki oyuncak silahlarla, silah dükkanına girdiler ve çok sayıda gerçek silah çalarak kaçtılar. Hırsızlar kısa sürede yakalandı.

Resmen yutmuş Güney Afrika’da bir adamın ağzından çıkan cep telefonu doktorları hayrete düşürdü. İsmi açıklanmayan bir adam, karın ağrısı şikayetiyle gittiği hastanede ameliyata girdi. Midesi yıkanan adamın ağzından bir cep telefonu çıktı! Metal bir çubukla hastanın ağzından çıkartılan telefon, doktorları kahkahaya boğdu.

Taşımacılıkta sınır yok

Neredeyse gülmekten ölüyordu Bolivya’da durmaksızın kahkaha atan 6 yaşındaki kız çocuğunun, sürekli gülmesinin nedeninin sağlık sorunu olduğu anlaşılınca tedavi edildi. Sağlığı tehdit altında olan küçük kızın sürekli kahkaha atmasının nedenini bulmak için beyin görüntülerini inceleyen doktorlar, kızın beyninin temporal lobuna baskı yapan küçük bir tümör fark ettiler. Ameliyatla tümörü çıkaran doktorlar, ismi açıklanmayan 6 yaşındaki kızın sağlıklı olduğunu belirtti. Önceden görenlerin deli sandığı kız çocuğu, artık sadece “içinden geldiğinde ve uygun zamanlarda” gülüyor. TOPLUM


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.