Yarın 182

Page 1

Türk-İş, Hak-İş ve Memur-Sen 1 Mayıs’ta Taksim’de olmayacak! AKP hükümetinin 1 Mayıs’ın Taksim meydanında kutlanmasını yasaklamasının ardından, Türk- İş 1 Mayıs’ta Zonguldak’ta, Memur-Sen ve Hak-İş ise Konya’da olacaklarını açıkladı.

Güzel günlerin habercisi...

Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı değil miydi? 1 Mayıs ile ilgili karar alan Türk İş Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs’ta Zonguldak’ta olacaklarını duyurdu. Geçtiğimiz yılda Taksim yasağı üzerine 1 Mayıs’ı Kadıköy’de kutlayan Türk- İş, kararın gerekçesini maden iş kolundaki işçi ölümlerine dikkat çekmek olarak açıkladı. Hukuksuz yasağın demokra-

tik olmadığını ifade etmek zorunda kalan Türk-İş, AKP’nin Taksim yasağına boyun eğerek işçileri Zonguldak’a yönlendirmeye başladı. Hak-İş ve Memur-Sen el ele mücadeleden kaçarak Konya dedi. DİSK; KESK; TMMOB ve TTB ise Taksim’de olacak. emek 10

15 Nisan 2015 Çarşamba Sayı: 182 1 TL www.yarinhaber.net l

l

l

Soma Davası’nda aileler adalet, patronlar mağduriyet peşinde

Cari açık açıldıkça açıldı

301 ıscının aılesi ‘ ‘ hesap soruyor

Son bir haftada ekonomik tablodaki kötü gelişmeler üst üste geldi; Cari açık son 17 yılın rekorunu kırdı, ihracat düştü, dolar 2,60’ın üzerine çıktı. Geçen hafta enflasyonun hızla yükselişe geçmesinin ardından en büyük etkiyi de iyice açılan cari açık gösterdi. EKONOMİ 06

Yarın Haber Soma Davasın’da

Orkideye de göz diktiler

hayain göçük altında Soma’da 301 işçin deyse re ne n üzerinde tını kaybetmesinin azken nm şla ba a ay da yargılanm yıl 1 Bu . çti ge yıl 1 çbir cezai işleri hakkında da hi Soma Holding sahip n verirken iler yerin altında ca lem başlatılmadı. İşç iriliyor. ett m va adaletsizlik de sadavalarında da aynı klu tu tu a ay şm n ilk duru 12 Nisan’da başlaya uy yfi n, aileler polisin ke nıklar getirilmezke ya rşı ka ıları ile karşı gulamaları ve bask riyo ist t adale Akhisar’da, davada 13 lar. esas mesele

Türkiye, biokaçakçılıkta tüm dünyanın gözde ülkelerinden bir tanesi. Geçtiğimiz hafta Macar iki öğretim görevlisinin kaçak bir şekilde Kaş’taki orkide soğanlarını almaya çalışması bunu daha net gösterdi. kaçakçılık üniversitelerle de iç içe sürdürülüyor. YEŞİL SAYFA 02

Katiller nerede? Berkin’in katili olan polisler can güvenliği gerekçe gösterilerek başka illere atandı. Sorumlular halktan kaçırılmaya devam ediyor.

Soma davasında tepkiler sonucu ikinci gün mahkemeye getirilen sanıklar birbirini suçladı. İşletme sahibi Can Gürkan 301 işçinin ölümünün sabotaj olduğunu iddia edecek kadar arsızlaştı. Kimse sorumluluk almadı, işçi yakınlarını yalancılıkla suçladılar. güncel 03

LİSELİNİN GÜNDEMİ 11

Barış iklimi AKP’nin işine gelmiyor Ağırlaştırılmış müebbet yasalaşana kadar mücadele sürecek

Seçime 2 ay kala Ağrı’dan çatışma haberleri geldi. Ağrı’nın Diyadin ilçesinin Yukarı Tütek Köyü’nde yapılacak ağaç dikme etkinliğinde PKK ile askerler arasında çatışma

çıktı. Birçok yetkili konuyla alakalı açıklama yaptı. AKP’nin seçim öncesi barış sürecine zarar verecek kadar oy derdine düştüğü iddia ediliyor. GÜNCEL 05

04

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK Kadınlar yaşamaya devam ederse

05

Uyanış

SİBEL UZUN Soma ve Özgecan

07

Ana fikir

GÜLSÜM KAV Güzel kalpler

09

FADİK TEMİZYÜREK

Hakikat

Timsahların gözyaşları

10

SELÇUK KAYGISIZ

Emeğin kurtuluşu

Seçime Doğru - 3 – Ya Sonra?

KADİR DADAN

Ressam Haydar Özay ile konuştuk

Resim yapmak aslında bir süreç

Kadın cinayeti davalarında uygulanan indirimler kaldırılana ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yasalaşana kadar mücadele edeceklerini açıklayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu pek çok ilde eylem yaptı. Öldürülen kadınların aileleri, adliyelerde kadın katillerinden hesap sordu. kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin önemini anlattı. KADIN 07

Kendimizle barışık olmalı mıyız?

02

Midas’ın altınları

Şimdi eylemleri yasaklayanlar düşünsün Büyük İstanbul resmi ile tanınan Özay’la, Gezi Parkı Direnişi’ni ve sonrasını anlattığı resmi hakkında konuştuk. KÜLTÜR SANAT 15

İspanya’da eylemciler hükümeti “yasaları çiğnemeden” hologramla protesto etti. İspanya’da hükümetin geçtiğimiz günlerde meclisten geçirerek yasallaştırdığı yeni güvenlik yasası ile gösteri haklarının kısıtlanmasını protesto eden binlerce kişinin görüntüsü yansıtıldı. DÜNYA 13


YESiL SAYFA

02

15 Nisan 2015

Kadir Dadan

Midas’ın Altınları

Seçime Doğru 3 – Ya Sonra?

Genel seçimlere katılacak siyasi partiler milletvekili aday listelerini yüksek seçim kuruluna verdiler. Adaylara bakarak yapılan ortak değerlendirmeler, HDP’nin barajı aşabilmek için hem AKP, hem de CHP oylarına yönelik hamleler yaptığı, diğer partilerin ise siyasi tabanlarına yönelik pozisyonlarını korumaya çalıştığı yönünde. Kürt sorununun uluslar arası boyutu nedeniyle, HDP’nin barajı aşamaması durumunda ortaya çıkacak hükümetin meşruiyet sorunu yaşayacağını ve bir yıl içinde barajı indirerek bir seçime yönelmediği takdirde mevcut siyasi sistemin bütünüyle bir çöküşe sürükleneceğini görmemek mümkün değil. 12 yıl önce Kürt hareketinin olmadığı bir mecliste bile tezkere geçiremeyenler, şimdi bu Ortadoğu politikası ve HDP’siz meclis ile ne Kürt sorununun çözümünü sağlayabilir, ne de Suriye’deki sürece müdahale edebilir. Cumhurbaşkanının, başkanlık hırsları bu çöküşü hızlandıracak bir katalizör görevi bile görebilir. Erdoğan bu meşruiyet sorununu ortadan kaldırmak için 400 milletvekili istiyor. Dolayısıyla Erdoğan ve AKP’nin yeni düzeni sağlayacak yeni anayasayı oluşturma yolu belli. Ancak bu hedefe ulaşamadıklarında yapacakları belli değil. Dört yıl boyunca biri sarayda, biri köşkte kös kös oturmayacaklarına göre, yola daha parlak yıldızlarla devam edecek bir formül uydurmaya çalışacaklardır. Peki HDP barajı aşar ve hiçbir parti tek başına iktidarı elde edemezse? O durumda işler biraz karışık ve seçmen açısından sandığa attığı oyunu anlamlandırması için, seçim öncesinde bu karışıklığın bir parça giderilmesi gerekli. Yoksa oyunu bir belirsizliğe kullanmış olacak. Bu yüzden Almanya seçim sistemindeki gibi, partilerin, seçime girmeden önce, seçim sonucunda oluşacak tabloda nasıl davranacağını, hangi partiler ile koalisyon yapabileceğini, hangileriyle asla yapmayacağını bildirmesi, hem bu karışıklığın giderilmesi, hem siyasi etiğin inşası, hem de partiler arasındaki geçişlerin politikalara bağlı olarak gerçekleşmesi açısından son derece önemli. Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanını başkan yapmayacaklarını meclis kürsüsünden duyurdu. Ancak henüz HDP’nin başkanlık sistemi olmaksızın bile AKP ile koalisyon yapmayacağını duyurmadı. Daha da ötesi bir AKP azınlık hükümetini desteklemeyeceğini de açıklamadı. Dolayısıyla AKP’yi geriletip geriletmeyeceğini ileri sürmek doğru değil. Keza CHP-MHP ile koalisyon yapıp yapmayacağını, hangi koşullarda yapacağını ya da CHP-MHP azınlık hükümetini destekleyip desteklemeyeceğini, hangi koşullarda destekleyeceğini de açıklamadı. Yine çok ifade edilen en yaşamasal sorun olarak, Kürt sorununu çözecek yeni anayasanın nasıl yapılacağını da bilmiyoruz. Bu seçilecek meclis mi? Yoksa bir kurucu meclis mi? Bir uçta AKP ile pazarlık, diğer uçta MHP ile uzlaşma. Çözüm bu işin neresinde? Klasik siyasetçiler gibi, “bunlar ancak seçimden sonra ortaya çıkacak duruma göre konuşulur” demeyin. Bu sorular, parlamentoya girmeyi artık bir temsil aracı olarak görmekten vazgeçmiş, iktidarı ya da iktidarın bir parçası olmayı, hadi olmadı Türkiye partisi olmayı hedeflemiş bir siyasi partinin yanıtlaması gereken ve bu yanıtı barajı geçip geçemeyeceğini de belirleyecek olan sorulardır. HDP, seçmenden oy isterken önce bu sorunların yanıtını ortaya koymalı. HDP’yi destekleyenler de siyasi olarak neyi desteklediklerini, AKP’yi gerilettiklerini mi, yoksa ilerlettiklerini mi daha iyi bilmeli.

15 Nisan çarşamba 2015

sayı: 182

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Can Çoksöyler Ece Berfin Karagöz Fatma çakır nida ateş Oğuzhan Özkan onur toper Osman Erdem Özgün Başak Melih erdem Rıfat Çapar Sait Bağış sıla gemicioğlu

yusuf yasin yakşi fikriye yılmaz ışıl demir

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

Sermaye, Kaş’taki orkidelere gözünü dikti

Türkiye, biokaçakçılıkta tüm dünyanın gözde ülkelerinden bir tanesi. Geçtiğimiz hafta Macar iki öğretim görevlisinin kaçak bir şekilde Kaş’taki orkide soğanlarını almaya çalışması bunu daha net gösterdi. Bu durum emperyalizmin bilim yuvası olarak tarif edilen üniversitelerle de ne kadar iç içe olduğunu tekrar gösterdi. yeşil sayfa Onur Toper

Kaş İlçe Jandarma Komutanlığı’na gelen ihbar üzerine harekete geçen ekipler, Uğrar Mahallesi’ndeki bir mezarlığa operasyon düzenledi. Kaş Orman İşletme Müdürlüğü, Milli Parklar Genel Müdürlüğü ekipleri ve Özel Çevre Koruma ekiplerinin uyguladığı operasyonda, Macaristan’ın Debrecen Üniversitesi’nde botanik profösörü Attila Molnar ile araştırma görevlileri Victor Loki ve Kristof Süreges sadece Kaş İlçesi’ne ait olan orkide türüne ait örnekleri çalarken suç üstü yakalandı. Profesör ve araştırma görevlileri gözaltına alınırken araçlarında yapılan aramalarda, kentin çeşitli ilçelerinden kazılmış 170 endemik bitki türüne ait soğanlar ve yumrulardan oluşan 1100 endemik bitki ele geçirildi.

en büyük biokaçakçılığını engellediği belirtildi. İfadesinde 4 yıl önce Türkiye’ye gelerek araştırma yaptığını ve o zaman da yanına bitki aldığını belirten Attila Molnar, “Yaptığım işin suç olduğunu biliyorum. Ancak Antalya bölgesindeki orkideler, dünyada nesli kalmamış nadide bitkiler. Bunları götürüp Macaristan’da diyerek” bilimsel değil kar amaçla Türkiye’ye geldiğini itiraf etti. El konulan orkidelerin ve yumrularının Kaş’taki Orkide Koruma Alanı’na veya Akdeniz Üniversitesi’nin (AÜ) Botanik Bahçesi’ne dikileceği belirtildi.

Bilimsel değil, kâr amaçlı Sadece Kaş İlçesi’nde orkide türüne ait 50 adet yumru, özel solisyon ve jellerle paketlenmiş 20 adet DNA meteryali, halk arasında “salep” olarak adlandırılan toplam 360 değişik orkide soğanı, bir miktar toprak numunesi, birçok bitki tohumu kapsülü, 10 adet kuş tüyü, bitkileri paketleme ve korumada kullanılan araçlar ile fotoğraf makinesi ele geçirildi. Yapılan operasyonun Türkiye’nin

Türkiye biokaçakçılığın ilgi odağı Araçları ve fotoğraf makineleri teslim edilen 3 şüpheli, toplam 116 bin 100 TL para cezası uygulanarak serbest bırakıldı.Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İsmail Gökhan Deniz, “Türkiyemiz, orkidegiller ailesi açısından çok zengin bir ülke. Topraklarımızda yaklaşık 170 tür yumrulu orkide yetişiyor. Türkiye bu zenginlikle, maalesef yurt dışı biokaçakçılarının ilgi odağı. TÜBİTAK desteği ile yürütülen Likya Kaş Orkidesi Koruma Projesi kapsamında bu türle ilgili eğitim ve koruma çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Biokaçakçılığa konu olan bu olayda, topluma verdiğimiz eğitim çalışmalarının katkısı oldu” dedi.

Japon yunusların ahı tuttu Japonya’nın Hakota kentinde, yaklaşık 150 yunus karaya vurdu. Hokota’daki 10 kilometrelik plaja vuran yunusları kurtarmak için çevredekiler seferber oldu. Yunusları ıslak tutmaya çalışanlar, kovalarla denizden su taşıdı ve yunusları ıslak banyo havluları ve tişörtlerle sardı. Bölgedekiler, kıyıya vuran yunusların bir kısmının ilk başta canlı

Gezi Parkı’na kaçak merdiven yapıldı İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gezi Parkı’nda kaçak çalışma başlatarak merdiven inşa etmeye başladı. Halkın tepkisinden korkan polis uzun süre Gezi Parkı civarında bekledi. Aslında Gezi Parkı etrafındaki kaçak çalışma yeni bir konu değil. Daha önce de, taksicilere yer açmak için Gezi Parkı’nın sol alt kısmına durak yapılması istenmişti. AKP’nin taksici-

lerden nemalanmak için bir çok yere taksi alanı açmaya çalıştığını Taksim Gezi Parkı Derneği Başkanı Mustafa Cevdet Arslan gazetemize açıklamıştı. Aynı röportajda Arslan, merdiven planı gibi bir çok küçük projenin Belediye tarafından taşeron firmalara satıldığı belirtilmişti. Merdiven çalışması tepkiler üzerine ertesi günler de devam etmedi. YARIN YEŞİL SAYFA

osman erdem fadik temizyürek Tel: 0536 698 9397 ışıl kurt Ergenekon Mah. Tay Sok. No:4 Osmanbey / İstanbul Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

olarak bulunduğunu ancak oldukça yorgun olan yunusların bir süre sonra hayatlarını kaybettiğini açıkladı. Japonya’da yunusların intiharı olarak tahmin edilen bu olay aslında çok tesadüf değil. Yunusların Japonya’da zıpkınlarla avlandığı görüntüler ve kitlesel balık tüketimi aslında bu intiharın sebebini ortaya koyuyor.YARIN YEŞİL SAYFA

Bodrum daha fazla hotel istemiyor

Bodrum’un Gündoğan Mahallesi’nde bulunan Blue Hotel’in yapımıyla ilgili çevrecilerin açtığı dava Hotel’in yapılması yönünde sonuçlandı. Davanın sonuçlanmasının ardından otelin önünde basın açıklaması yapan Mavi Yol Girişimi, sonuna kadar mücadele edeceklerini belirterek, “Gündoğan Belediye Başkanı ve Gündoğan Belediyesi Fen Memuru hakkında görevlerini

Validebağ halkı hala ayakta

Üsküdar Belediyesi, Koşuyolu’nda bulunan Fahri Erdoğmuş parkını mahallelinin isteğine rağmen futbol sahasına çevirmek için beton döktü. Beton dökümüne tepki gösteren Validebağ halkına zabıtalar saldırdı. Vatandaşları tekmeleyen ve yerde sürükleyen zabıtaların koru-

masında parkta beton dökümü devam etti. Gece ise futbol sahasının betonu, Barbaros Mahallesi halkı ve Validebağ Savunması üyelerinin ortak hareketi ile dağıtıldı. Bölgeye zabıta ekipleri gelirken, Validebağ Savunması ve mahalleliler forum yaparak bekleyişini uzun süre sürdürdü.YARIN YEŞİL SAYFA

ihmalden dava açılmış, ancak görevlerini yaptıkları gerekçesiyle beraat etmişlerdir. Karar tarafımızdan temyiz edilmiştir. Sonucu beklemekteyiz. Gündoğan Belediyesi kapatılınca Bodrum Belediyesi Dava’nın müdahili olmuş ancak bilemediğimiz Bir nedenle dosyanın takipçisi olmamıştır” dedi. Açıklamanın ardından insanlar otelin iskelesine giderek eylem yaptı.YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

15 Nisan 2015

Seçimler yaklaşırken aday listeleri de açıklandı. AKP’yi seçtirmemek ölüm kalım meselesiyken açıklanan aday listelerinde HDP’nin kadın kotası artarken CHP’den beklenen isimler aday gösterilmedi. AKP’de ise tam de beklendiği gibi hırsızlar, akrabağlar, tanıdıklar aday olarak açıklandı.

Soma davasının ilk duruşmasında mahkeme salonu dışında yaşanan gelişmeleri ve duruşma kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Taner Yıldız Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

Adalete güvenmeliyiz

Soma Davası’nda aileler adalet, patronlar mağduriyet peşinde

301 işçinin ailesi hesap soruyor

girerken davayı takip etmek için gelenler içeri alınmadı. Yürütülen Soma’da 301 işçinin göçük tartışma sonunda davayı izlemeye altında hayatını kaybet- gelenlerin bir kısmı içeri girerken mesinin üzerinden neredeyse 1 birçok insan dışarda kaldı. Tüm ülkenin gözlerinin önünyıl geçti. Bu 1 yılda yargılanmaya başlanmazken Soma Holding de işçileri öldürmekten beis duysahipleri hakkında da hiçbir cezai mayan hükümet ve büyük şirket işlem başlatılmadı. İşçiler yerin patronları yargılama yapılırken altında can verirken davalarında gözleri üzerlerinden çekmek isda aynı adaletsizlik devam ettirildi. tediler. Duruşma salonuna getirilmeyen sanıklar ise muhteşem Sanıklar mahkemeye getirilmedi teknoloji imkalarıyla davaya göDavaya katılmak için gelen işçi- rüntülü olarak katıldılar. lerin aileleri uzun süre içeri alınmazken üst aramasıyla kapının Ailelerin mücadelesi kazandı önünde uzun süre bekletildiler. Sanıkların “Can güvenlikleri olAileler üzerlerinde 301 yazan ve madıkları” gerekçesiyle mahkemeölen işçilerin fotoğraflarının oldu- ye getirilmemesine tepki gösteren ğu tişörtlerle mahkeme salonuna aileler mahkemede bu olaya tepki güncel burcu karefil

gösterdiler. Ailelerin mücadelesi sonucu sanıkların bir dahaki duruşmada mahkemede getirilmesine karar verildi. Aileler duruşmanın gidişatına tepki gösterirken “ Bizim çocuklarımızın da can güvenlikleri yoktu” dediler. Ailelere karşı duruşmanın yapıldığı salona çevik kuvvet bile sokulurken her türlü hukuki hak engellenmeye çalışıldı. Duruşma salonunda EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, Halkevleri başkanı Oya Ersoy, EMEP Eş başkanları Selma Gürkan, Levent Tüzel, HDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş, Ertuğrul Kürkçü ve CHP’den Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal gibi milletvekilleri de bulundu.

Dava uzatılmaya çalışılıyor Hükümet eliyle ve ihmallerle öldürülen herkesin davasında olduğu gibi Soma davası da uzatılmaya çalışılıyor. Davanın sonucunda çıkacak karara göre şirket patronları veya hükümetten sorumlular yargılanacağı veya cezai işlem alacağı için dava ne kadar uzun sürerse o kadar iyi diye düşünüyorlar. Ancak ortada bir gerçek de var, yıllar süren gözaltında kaybolanların davası ne kadar uzatılmış olsa da sonunda Kenan Evren ceza almıştı. Davayı takip etmek için birçok ilden gelenlerin ve ailelerin çabasıyla bu davanın sonucunda da sorumlular cezalarını alacaklardır.

Soma Dayanışması eylemdeydi Akhisar’da görülen, 301 madencinin göçük altında kalarak hayatını kaybettiği Soma davasının ilk duruşmasında işçilern ölümünden sorumlu olan tutuklular ‘’can güvenliği’’ bahanesi ile mahkemeye getirilmedi. 15 Nisan’a ertelenen duruşmaya, tutuklu sanıkların getirilerek ifadelerinin alınmasına karar verildi. Soma Dayanışması davanın takipçisi olacağını, Soma’yı unutturmayacaklarını birçok ilde gerçekleştirdiği eylemlerde söyledi. İl il Soma eylmeleri İstanbul: İstanbul

Kadıköy’de

Soma

Dayanışması’nın gerçekleştirdiği eylemde yapılan basın açıklamasında şunlar denildi: Türkiye’yi insan yaşamının başka her şeyin üstünde olduğu bir ülke yapabilmenin yolu Soma’yı unutmamaktan geçiyor. Soma’yı unutmamak ise, aradan geçen bir yıla ve verilen onca söze rağmen Soma’da ve Türkiye’nin tüm madenlerinde değişmeyenleri değiştirmekten geçiyor. Eskişehir: Eskişehir’de Soma Dayanışması’ından Onur Keşt : Madenlerdeki işçi ölümlerini gündeme taşıyan büyük faciadan beri, madenlerde ve diğer sektörlerde işçi

ölümleri hiç azalmadı. Direniyoruz ; kendimizi sizin insan hayatını hiçe sayan ölümcül çıkar çarkınızdan kurtaracağız. Direniyoruz; çalıştırmak için bizi mahkum ettiğiniz yalnızlığımızı muhakkak değiştireceğiz. İnsanca yaşamak için, ölmemek için, kimse ölmesin diye direniyoruz. Ankara: Ankara’da Soma Dayanışması 18:30’da Sakarya Meydanı’nda toplandı. Can Ersoy “Engellemelere rağmen mahkeme salonuna girmeyi başaran aileler yol gösteriyor. Bundan sonra işçiler direnirse yaşam hakkı var. AKP sadece ölümü dayatıyor” dedi. GÜNCEL

Dava süreci içerisinde süreci etkileyecek herhangi bir cümleden kaçınmalı. Suçluların bulunması tespit edilmesiyle alakalı Türk adaletine olan güvenimizi vurgulamamız lazım. Selahattin Demirtaş HDP Eşgenel Başkanı

Sanıklar cezasız kalmamalı Hepimizin vicdanını rahatlatacak bir adalet beklemek haksızlık olur. Muhalefet olarak biz de payımızı görmeliyiz. Yeterince mücadele etmeyip örgütlenemediğimiz için bizler de sorumluyuz. Sezgin Tanrıkulu CHP Milletvekili

Hükümet de yargılanmalı Burada asıl olması gereken sanıklar Başbakan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’dır. Bu tür olaylarda bir hukuki sorumluluk vardır. Özgür Özel CHP Milletvekili

Bir çok ilke çiğnendi Duruşmanın herkese açık olması ilkesi ihlal edildi. Yine yüz yüze olma ilkesi de çiğnendi. Ama bu itirazlar sayesinde geri çekildi. Demokrasi dediğiniz sistemde bu görülmez. Sibel Uzun EHP genel başkanı

İşçi ölümleri son bulacak Acılı ailelerin mahkemeyi inleten öfkesi, ekrandan korumaya çalıştıkları katillerin mahkeme salonuna getirilmesi kararını aldırttı. İşçi ölümleri bu öfkenin büyütülmesi Kamil Kartal Eski Yeraltı Maden-İş Yöneticisi

Haklarını alacaklar

İktidar ailelerin buraya gelmemesi için elinden geleni yaptı. Ancak aileler Sosyal Haklar Derneği ile de birlikte bu engeli aştılar, asli olan haklarını aldılar. Gülten Kavas Ölen işçi Ali Kavas’ın eşi

Katilleri koruyorlar Katillerin mahkemeye gelmesini istiyorduk. O da kabul oldu. İçeri alınmamıza gelince, bizi değil katilleri koruyorlar. İnşallah davalar umduğumuz gibi geçer. Necdet Okcan DİSK Hukuk Dairesi Müdürü

Hukuk tamamen çöktü Ailelerin burada gözü yaşlı, 1 yıldır bugünü bekliyorlardı. Fakat içeri dahi girmeleri engellenmeye çalışıldı. Bir de üstüne sanıklar uzaktan görüntüleriyle katıldı. Vedat Öztürk Pak Maden İş Genel Başkanı

Yapılanları kınıyoruz

Sanıklar birbirini suçladı Soma Davası’nda ikinci duruşma 15 Nisan’da başladı. Çevik Kuvvet Polisi Adliye olarak restore edilen Kültür Merkezi’nin önünü kuşattı. Aileler ve demokratik kitle örgütleri sabah saatlerinde yürüyüşle adliye önüne geldi. Sanıkların getirildiği duruşmada ifadeler tepki çekmeye devam etti. Bir tekniker savunmasında olaydan yarım saat önce dinamit patlatıldığını iddia etti. İsmail Adalı işletme müdürü olduğunu

reddederek şunları söyledi: “Kömür kızışması doğal bir olaydır, iş güvenliği ve maden kanunlarına uymuşuzdur” Şirketin patronu Can Gürkan’ın soruşturma aşamasındaki ifadesi; “Kazadan hemen sonra somaya gelemedim; provokatörler vardı” diyerek kendini savundu. Gürkan kazada ihmali olmadığını sabotaj olduğunu iddia etti. GÜNCEL

Kurulan barikatları, polis zorbalığına maruz bırakılmasını kınıyoruz. Davanın tutuksuz sanıkları mahkemedeyken, sanıkların olmaması asıl suçluların korunduğu anlamına gelir. Zeynel Balkız MHP Milletvekili adayı

Kararlar isabetli

Alınan karar isabetli. Tutuklu sanıklarla ilgili, hem de kamu görevlileriyle ilgili arzu ettiğimiz bir karar çıktı. Kamuoyunun tavrı alınan kararlara yönelik olumlu.


GUNCEL

04

15 Nisan 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Kendimizle barışık olmalı mıyız?

Eğer dikkat edilirse gerçekliğin nerede yattığını ortaya çıkaran gelişmeler gözümüzün önünde cereyan ediyor. Ağrı, Diyadin’de Vali’nin emriyle müdahalede bulunan jandarmalar çatışmaya sebep oldu. İki senedir sessizlik devam ederken ne olduysa çatışmaların ya da küçük-büyük gerginliklerin ortaya çıkarılmaya çalışıldığını gözlemliyoruz. Birileri çatışmasızlık ortamının devam etmesini istemiyor. Neden? Çünkü barışçıl iklim Tayyip Erdoğan’ın işine yaramıyor. Oyu düşük kalıyor. Eğer kendisinden başkalarını terörist, ahlaksız ya da alkolik olarak konumlandıramazsa oyunu yükseltemiyor. Rakiplerine mutlaka bunu yapması lazım. İşler sakin sakin devam ettiğinde bu konumlandırmayı HDP’ye yapamıyor. O nedenle barışçıl gidişatı bozmak istiyor. Kürt sorunu yoktur demesi, heyetin oluşturulması sürecini bozması ve en şovenist haline geri dönmesi bundan. * Yine bir filmden bahsedeceğim ama sevgili okurlarım beni affetsin. Nuri Bilge Ceylan’ın, Bir Zamanlar Anadolu filminin sonunda, bir cesede otopsi yapıldığını izliyoruz. Kesip açtıklarında, akciğerlerin içinde toprak bulunduğunu görüyorlar. Doktorun hali tamamen değişiyor ve ortalığı kasvetli bir hava kaplıyor. Çünkü ciğerlerinde toprak varsa bu zavallı adamın diri diri gömüldüğünü gösteriyor. Eğer durup dururken, uzunca bir zamandır hiçbir şey olmamışken, tam da seçim zamanında, jandarmalar tutup çok garip bir operasyon yapıyorlarsa… Birileri bizi diri diri gömmek istiyor olabilir. * Bizim ülkenin solcuları Ceylan’ın sinemasını sevmeyecektir tezimi devam ettiriyorum. Ceylan’ın filmindeki doktor cesedin ciğerinden çıkan toprağı veri kabul eder ama bizim solcular benim tahminime göre etmez. Bu otopsiyi yapan görevlinin bir oyunu diyebilir, toprak tavandan dökülmüştür diyebilir veyahut topraksa toprak da diyebilir. Bizim solcular durumun farklı olduğunu gösteren hiçbir veriyi dikkate almak istemez. Kendi oluşturduğu politik kurgunun devam edebilmesi en büyük kaygısıdır. Varı yoğu aslında bir sonuç vermeyen bu kurgusudur. Yıllardır alışmış ve sevmiştir bu kurguyu. Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği zihniyet bu seçimlerin rejim değişikliği yaratabilmek üzere vazgeçilmez bir önemli olduğunu biliyor ve ona göre davranıyor. O nedenle, şurada burada insanlarımızın kanı dökülüyor. Bizi bugünkü Anadolu’da, bugünkü Trakya’da ve bugünkü Mezopotamya’da diri diri gömmek isteyen o. * Benim hepsini ayrı ayrı çok sevdiğim solcu arkadaşlarımda gördüğüm, temel varsayımlarını sarsabilecek her türlü yeni veriye kapalı olmaları. Hayat hep bildikleri gibi ve önceki kuşaklardan büyüklerimizin anlattığı gibi olacak diye düşünüyorlar. Toprak gördüklerinde filmdeki doktor gibi sarsılmıyorlar hiç. Onlar her zaman eski mükemmel doktorlar. Otopsiyi Avrupa’dan öğrenecek değiller. Ne cesetler gördüler hey hey. Hep birileri bu ceset farklı der ama bizimkiler böyle şeyleri yutmaz. Bütün cesetler aynıdır. Akciğerlerinden birazcık toprak çıktı diye cesetler değişmez. Birileri cesetlerin değiştiğini söylemekle bu sefer de yanıldıklarını göreceklerdir. Bu arkadaşlarımızın gelişmeleri ele alış tarzı şuna emin olunuz ki iyice televizyon dizilerindeki karakterlere benzemeye başladı. Hepsi jilet gibi, hepsi mükemmel, hepsi yakışıklı ve elbette ki hepsi aforizmatik. Hiçbir şeye cevap bulmak için çırpınmaları gerekmez çünkü her şey için önceden hazırlanmış bir cevapları var. Pat diye çakarlar lafı. Yeni bir gelişmemi olmuş. Hah, güldürmeyin onları. Şu soğukkanlı oluşa bakınız. * Türkiye’de Kürt meselesi o kadar önemli bir mesele ki, o meseleyle ilgilenen akım neredeyse memleketin ana muhalefeti haline geldi. O kadar yeni ve kritik bir konumda ki, eğer barajı geçerse başkanlık rejiminin karşısına on kaplan gücüyle çıkmış olacak. Ağrı’daki çatışma bu sonuç oluşmasın diye yaratılıyor. Birileri bu seçimi kazanmak ve başkanlık rejimine geçebilmek üzere iç savaşı bile göze alabiliyor. İç savaş ihtimalken, solun kendisiyle bu kadar barışık olması hiç iyi değil. hakanozturk17@gmail.com

Polis şiddetiyle ölen gençlerimizin katili Erdoğandır

güncel melih erdem

Cumhurbaşkanı Erdoğan polis haftasında Türkiye genelinden 400 polisi Ak saray’a davet etti.Davette konuşan Erdoğan polis teşkilatına seslenerek kendisine karşı olan her muhalefet hareketini bastırmak için AKP tarafından çıkarılan iç güvenlik paketindeki zorbalığın uygulanmasını teşvik edici ifadeler kullandı. Daha önce gençlerin polis şiddetiyle sokak ortasında öldürüldüğü Gezi eylemleri hakkında konuşurken, “Polise emri kim verdi diye soruyorular. Polise emri ben verdim” diyen Erdoğan, Polis Haftası’nda da benzer açıklamalarda bulundu.

Yargı Polisleri Koruyor Erdoğan gezi eylemlerinden sonra “Polise emri kim verdi diye soruyorular. Polise emri ben verdim’’,’’Adeta bir kahramanlık destanı yazmıştır.” açıklamalarında bulunarak polisin şiddet eylemlerinin kendisi tarafından gerçekleştirildiğini onaylamıştı.Seçimlerden sonra başkanlık sistemine geçerek diktatörlüğünü kurmak isteyen Erdoğan zorbalık seviyesini arttırmak için çıkan iç güvenlik paketini uygulayacak polislere ‘’müsterih olun, arkanızda ben varım!’’ mesajı verdi.“Buradan tüm polis kardeşlerime sesleniyorum sizin arkanızda devlet var, millet var, hükümet var, Cumhurbaşkanı var hak, hukuk ve ahlaka göre görev yapan her polis benim canımdan bir parçadır.” açıklamasında bulundu.

Erdoğan’ın polis haftasında yaptığı bu açıklama Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Gezi eylemleri sırasındaki polis şiddetiyle ilgili verdiği bir kararda kendini gösterdi.Ankara Kızılay’da polis şiddetine maruz kalan ve boyun kemiklerinde kırık olduğu Adli Tıp raporuyla da ispatlanan avukat Eda Ayşegül Kılıç adına Ankara Barosu tarafından yapılan suç duyurusu, ‘eylemin zor kullanma yetkisi sınırları kapsamında kaldığı’ gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı. AKP’nin polisi sokak ortasında çocuklarımızı öldürüyor Erdoğan’ın açıklamalarında yer alan bir diğer ifade ise şu oldu:“Bu teröristlere karşı son ana kadar bir direnç ortaya koyuyor ne silah ne de taş atıyor. Demir bilye on-

Polis haftasında, Erdoğan Aksaray’a polisleri davet etti. Gezi eylemlerindeki ‘emri ben verdim’ ve ‘polisim destan yazdı’ tavrını yineleyerek, önümüzdeki dönemde uygulanacak faşizan iç güvenlik paketini uygulamaları için polise “arkanızda ben varım” mesajı verdi.

larda, TOMA’yı yakıyorlar… Kimin yanında yer alınacak burada? Polisimizin yanında yer alınması gerek.”Erdoğan’ın yanında yer almayıp bizzat öldürme emrini verdiği gezi olaylarında polis şiddetiyle eylemciler öldürülmüş ve yaralanmıştı.Yakın zamanda da Cizre’de 12 yaşındaki Nihat Kazanhan ölümüne ilişkin Başbakan Davutoğlu “Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun, herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu.” açıklamasında bulunmuş daha sonrasında ortaya çıkan görüntülerde ise Nihat Kazanhan’ın bir emniyet görevlisi tarafından öldürüldüğü ispatlanmıştı.

AKP iktidardan düşmenin, HDP barajın sınırında

AKP milletvekili adayı Uğur Işılak AKP İstanbul 3.bölgeden 9.sırada aday gösterilen ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Erdoğan için ‘Dombra’ şarkısını değiştirerek yazan Uğur Işılak, katıldığı bir televizyon programında “Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var...Ben o feministlerin mutlu olduğunu zannetmiyorum. Kadının tabiatı bağlanmaktır, ait olmaktır...” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izinden giden Işılak kendisinin ve AKP’nin kadınlar hakkındaki gerçek düşüncelerini gösterdi.Toplumun kadın cinayetlerine verdiği haklı tepkiden dolayı AKP bir süredir kadın düşmanlığını saklamaya çalıştı ama ayrımcılıkta ve kadın düşmanlığında sınır tanımayanlar yine ‘fıtrat’ kavramının arkasına sığınarak gerici düşüncelerini açıkladılar.IŞID gericiliğinden geri kalmayan düşüncelerinden dolayı AKP milletvekili adayı Uğur Işılak’a oğlum bak DEFOL git diyoruz.

HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş gazetecilere yaptığı açıklamada AKP’nin yaşadığı ayrışma ve seçim barajına dair önemli açıklamalarda bulundu. Gazetecilerle sohbet toplantısı düzenleyen Selahttin Demirtaş, “Baraj sorunu bizim için tümüyle ortadan kalkmış diyemem. AKP iktidardan düşmenin sınırında, biz de barajın tam sınırındayız” açıklamasın-

da bulunurken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile hükümetin görüş ayrılığına düştüğü ve daha sonrasında Arınç’ın başkanlık sistemi konusunda Erdoğan’a karşı açıklamalarda bulunmasına neden olan İzleme Heyeti ile ilgili olarak , “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrı listesi, AK Parti’nin ayrı listesi var. Anlaşamıyorlar” ifadelerini kullandı. GÜNCEL

CHP 7 Haziran öncesi ilk Mitingini gerçekleştirdi CHP 7 Haziran seçimleri öncesi ilk mitingini Kartal’da gerçekleştirdi.’Milletçe Alkışlıyoruz’ sloganıyla düzenlenen mitingde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuştu.”Bugün buraya milletçe büyük bir alkışı başlatmaya geldik.Bu alkış, hakka, hukuka ve ekonomiye, özgürlüğe, barışa ve adalete, laikliğe,

demokrasiye ve cumhuriyete zulmeden malum zihniyeti protesto alkışıdır .’’açıklamasında bulunan Kılıçdaroğlu konuşmasının sonunda, “Ayın 19’unda, pazar günü Ankara’da, yaşanacak bir Türkiye programını açacağız.Yaşanacak Türkiye toplantısına bildirgemizi açıklayacağız.’’ ifadelerini kullandı. GÜNCEL


GUNCEL

05

15 Nisan 2015

Seçime aylar kala AKP, askerleri çatışmaya gönderdi

Sibel Uzun UYANIŞ

Kadınlar yaşamaya devam ederse

Öğrencilik yıllarımdan hatırlıyorum faşist saldırılar karşısında tüm kesimler ortak tepkisini ortaya koymak isterdi. En kalabalık en öfkeli yürüyüşleri örgütleme imkanımız doğardı. Rektörlüğün önüne büyük yürüyüşler yapmak en doğru seçenek olarak görünürdü. Ama ısrarla herkesin katılamayacağı türde eylem önerisi yapanlar da olurdu. Böylelikle kendileri hem genel öğrenci toplamı ile buluşarak ne ve nasıl anlatacağının derdinden sıyrılmış olurdu hem de en kral öneriyi yapmış olarak kenardan ahkam keserdi. Genel ile buluşmaya çalışanlarda kral öneriyi yumuşatan taraf olurdu. Bu önerileri yapanların mücadeleye devam ettiğinden hiç emin değilim. Siyasetlerinin devam ettiğinden de hiç emin değilim. Aklın yolu bir olur büyük ve kitlesel bir yürüyüş yapılırdı ve arkası gelirdi. Siyasal hedefi olan bir örgütün genel ile bağları kopuk olamaz, hep ama hep toplumun elini uzattığında ulaşabileceği mesafede durmaya çalışmalıdır. Ama bakıyorum şimdi bilmem on beş sene sonra bu eğilim yaşayabiliyor. Toplum durmadan elini uzattığında “Fizan” kadar uzağa gitmekte hiç ama hiç sakınca görmüyor. Biraz konuyu açarsak ve anlarsak bu duruma Lenin der ki “…kitle partisi veya işçi sınıfının partisi olamazsınız”. Açık açık sekterliğe giden yoldur. Tam Gezi döneminden daha keskin bir AKP karşıtlığında ortaklaşmak gereken zamanlara gelmişiz tam tersi konuma geçiliyor. Gezi’de, Kobane dayanışması eylemlerinde ortak siyaset ve eylemlilik sürecine girenler en kral konuşup kenara çekilmenin önemini anlatmaya çalışıyor. Barajın yıkılması bizim işimize gelmez de Erdoğan’ın işine gelirmiş, yıkılan barajdan sonra mecliste mücadele hakkından sanki hep birlikte faydalanmaya çalışmayacağız gibi konuşuluyor. *** Bolşevikler sonuna kadar bilhassa en sert eleştirileri yaptıkları Menşeviklerle ortaklaşma eğiliminde oldular. Birincisi gerektiğinde en geniş kesimlerle ortaklaşmaya çalışmak yabana atılamaz. İkincisi meclise girmeye çalışmak, meclisi zorlamak yabana atılamaz. Duma’ya giren Bolşevikler (1912) iki sigorta yasasının yapılmasını sağladılar. Fakat bu yasalar yeterli olmadı sonra Bolşevikler sigorta fonu için işçi hareketinde sendikalardan bile daha etkili sonuç yaratan Çarın oyunlarını bozan bir mücadele sürecini ortaya koydular. Düşünün bir sigorta fonu siyaseti nelere kadir olmuş Ekim Devrimi öncesinde. Durmadan seçimi, meclisi, barajı yıkmayı, başkanlık sistemini durdurmayı küçümseyen tavırlar nere Bolşeviklerin tavrı nere. Bugün Türkiye’de HDP’nin barajı geçmesi ve başkanlık sistemini durdurması hiç ama hiç yabana atılamaz. Benim fikrim bu eğilimler solda küçük burjuva aydın olma eğiliminin öne geçmesi proleter bilinçle yaklaşmanın geriye çekilmesinden kaynaklanıyor. Proleter bilinç sürekli “biraz daha sıkıştırdık” derdindedir: “Barajı geçtik, geçmek için çok şey yaptık, AKP başkanlığı kazanamadı, kökünden kazımanın yolundayız” demekle meşguldür. *** Çok yakın zamanda yine hepimizin kucakladığı övündüğü bir süreç yaşadık, Özgecan kardeşimiz için binlerce insan ayaklandı sokaklara döküldü. O gün bugündür kadın cinayetleri mücadelesi daha güçlü daha büyük ve daha yaygın. Ve yıllardır yürüttüğümüz hiçbir süreci kaçırmamak sayesinde sonuçlarını topluyoruz. Pek çok konuya çok ama çok hazırlıklıyız. Katillere indirimlerin kaldırılarak ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesi herkesin hedefine yerleşti. Bir yasa maddesini yaptırmanın kadınların yaşamı için ne kadar önemli olduğunu bir kesim değil tüm kesimler anlamış bulunuyor. Bu yasa maddesi yapılana kadar bıkmadan usanmadan sonuna kadar peşinde olmak gerekir konusuna binlerce kadın bağlı. Yasa maddesini kazanmanın arefesine geldik, Erdoğan’ın kadınlar için istediklerini ters çevirmenin virajını alabildik. “Sonuna kadar meclis sonuna kadar sokakları” arşın arşın hem de kaybettiğimiz kadınların aileleriyle ele geçirdik. İşte bu yüzden bu tür bir mücadelelerin kıymetini bilmek, kulak vermek, deneyimlerinden faydalanmak, ders çıkarmak, hep birlikte omuzlayabilmek lazım. Emin olun kadınlar yaşamaya devam ettiğinde dünyadaki kapitalizmi daha kolay yıkacağız. twitter: @sibeluzun_yarin

Davutoğlu Demirtaş’ı, TSK Davutoğlu’nu yalanladı Seçime 2 ay kala Ağrı’dan çatışma haberleri geldi. Ağrı’nın Diyadin ilçesinin Yukarı Tütek Köyü’nde yapılacak ağaç dikme etkinliğinde PKK ile askerler arasında çatışma çıktı. Çatışmalar hakkında birçok yetkili konuyla alakalı açıklama yaptı.

güncel nida ateş

HDP ve DBP ilçe örgütleri tarafından, günler öncesinden planlanan fidan dikme etkinliği için Tendürek Dağı yamaçlarındaki Yukarı Tütek köyüne giden halk, operasyona çıkan askeri özel timlerle karşılaştı. Daha sonradan gece saat 02.00 sularında bu alana indirildiği öğrenilen askerler, halkı engelleyince gerginlik çıktı. Askeri helikopterlerin, HPG’lilerin üslenme alanına yakın bir noktaya indirme yaptığını gören halk çatışmanın önüne geçmek için ikiye ayrılarak arazide canlı kalkan oldu. Bu arada birkaç saat öncesinden fidanların dikileceği noktaya giderek hazırlık yapan HDP Diyadin İlçe eski Eş Başkanı Cezmi Budak ile MEYADER Temsilcisi Cenap İlboğa, kobra tipi askeri helikopterler tarafından ateş altına

alındı. Budak, boynuna aldığı kurşunla yaşamını yitirirken, yaralanan İlboğa’nın ise saatlerce yerinden kaldırılmasına askerler engel oldu. Budak ve İlboğa’yı korumaya çalışan bir HPG’li de helikopterden açılan ateş sonucu yaşamını yitirdi. Ağrı’nın Diyadin İlçesi’nde çıkan çatışmaların seçime az kala bir sürede gerçekleşmesi halkın AKP’ye olan güvenini iyice azalttı. HDP’nin seçim barajını aşmasına az kalması, AKP’nin istediği Başkanlık Sistemi’ni zora sokacağından doğal olarak AKP bunu istemiyor. Halk, seçim çalışması başladığından beri HDP’yi hedef alan ve barajı geçmesine engel olmaya çalışan AKP’nin çatışmada parmağı olduğunu düşünüyor.

Kadıköy’de düzenlenen mitinginde konuştu. ‘’Ağrı’da bir çatışma değil, sahnesi önceden planlanmış, önceden provası yapılmış, sahte bir kurgu operasyon vardı ve orada mümkün olduğunca fazla cenaze çıkarmaya çalıştılar. 15 askeri çatışma bölgesinde bırakıp terk ettiler. Bunlardan 8’i yaralıydı yaralı. Yaralı askerleri çatışma bölgesinde bırakıp geri çekildiler. Neden? Orada o askerler yaşamını yitirsin ve ülkede AKP’nin oyları tavan yapsın diye. Ne oldu peki? HDP’li arkadaşlarımız çatışma bölgesine giderek HDP’li yönetici arkadaşlarımız yaralı askerleri oradan alıp çıkartarak, kendi elleriyle alıp çıkarttılar.’’ dedi. Davutoğlu ise, Demirtaş’ın Çatışmalara yetkililerden açıklama: söylediklerine karşı çıktı ve oraHDP Eş Genel Başkanı Selahat- da kimse askerlere yardım ettin Demirtaş, partisinin İstanbul medi Demirtaş yalan söylüyor

açıklamasında bulundu. TSK ise Davutoğlu’nun tam tersine bir açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, askerlere yardım eden vatandaşların bu tavırları ‘takdir edilerek’ teşekkürlerini iletildi. Demirtaş’ın çağrısına CHP’den yanıt HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ‘Sayın Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum: Gelin beraber Ağrı’ya gidelim. Bu provokasyonu birlikte boşa çıkartalım’ çağrısına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dan yanıt geldi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Genel Sekreter Gürsel Tekin aracılığıyla Başdanışmanı ve partisinin Ağrı 1’inci sıra milletvekili adayı Cemil Erhan’ı çatışma bölgesine gitmesi için görevlendirdi. Cemil Erhan başkanlığındaki heyet bölgeye gitti.

Bugünün sorularına geçmişin deneyimlerinden cevap Bolşeviklerin ve Lenin’in deneyimlerini bugüne yansıtmak için yola çıkan Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu, daha önce 2 oturumunu gerçekleştirdiği Tony Cliff’in Lenin – Partinin İnşası kitabının son oturumunu gerçekleştirerek tamamladı. Türkiye’de son süreçte özellikle Gezi’nin ardından girilen siyasal atmosfer, birçok soruyu da beraberinde getirmişti. Emekçi Hareket Partisi Parti Okulu ise bu soruların geçmişte de Lenin ve Bolşevikler tarafından bir çok kez deneyimlendiği ve cevaplandığı tespitiyle onların verdiği cevapları ve siyasal tutumları inceledi. Bol-

şeviklerin ve Lenin’in devrim sürecinde verdiği kararlar, sürdürdükleri çalışmalar, karşılaştıkları zorluklar ve yaşanan tartışmalar bugünle ilişkilendirilerek ele alındı. Güncel sorulara geçmiş deneyimlerden cevap Hakan Öztürk’ün sunumuyla başlayan Partinin İnşası kitabının son oturumu, gençlerin anlatımlarıyla devam etti. Bu oturumda Bolşeviklerin Menşeviklerle ayrışması, yükselen öğrenci ve işçi hareketleri ve Lenin’in Pravda Gazetesi gençlerin sunumuyla bir bir tartışmaya açıldı. GÜNCEL

Yarın Gençlik Eki’nin 5. sayısı çıktı

Yarın Gazetesi’nin Gençlik Eki’nin 5.sayısı, ’’İşçi katili AKP’ye karşı, 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz’’ manşetiyle çıktı. Bu sayısında yine memleketin önemli gündemlerinden birisi olan 1 Mayıs’ı gündemine alan Gençlik Eki yazarları, daha birçok memleket meselesini de işledi. Gençliğin gündemi, halkın gündeminden gayrı bir şey olamaz düşüncesiyle İstanbul’dan, Eskişehir’den, Konya’dan ve daha birçok ilden yazılarını Ek için gönderen yazarlar, İç Güvenlik Paketi’nden Çağlayan Adliyesi’nde yaşananlara, kadın mücadelesinden seçimlere, sosyalist önder Mahir Çayan’dan, İstanbul Üniversitesi’ndeki rektörlük seçimlerine kadar geniş yel-

pazeli bir Ek çıkardı. Hem alanda hak için hukuk için mücadele eden, hem de bunları çıkardıkları gazete ile halka anlatan yazarlar beş haftada bir ek çıkarmaya devam edecek. GÜNCEL

Zafer Cömert’e #bizdesiziseviyoruz gözaltısı Abdullah Cömert’in abisi Zafer Cömert gözaltına alındı. Gözaltına alınmasına gerekçe olarak ise İstanbul Adliyesi’nde savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan iki eylemcinin polis operasyonu sonucu yaşamını yitirmesinin sonrasında sosyal medyada başlatılan #bizdesiziseviyoruz etiketi altında paylaşım yapması gösterildi. Gözaltı ola-

yını Twitter’dan duyuran Zafer Cömert’in kardeşi Adnan, “Terörle mücadele ekipleri kardeşimi gözaltına almış. Erzurum terörle mücadele ekipleri asıl terörist sizsiniz” diye yazdı. Söz konusu başlıkla Facebook’ta yaptığı paylaşımları gerekçe gösterilen Zafer Cömert, ‘suç ve suçluyu övmek, terör örgütü propagandası yapmakla suçlanıyor. GÜNCEL


EKONOMI

06 İşsizlik rakamlarında büyük artış

15 Nisan 2015

Son 17 yılın rekoru: Cari açık açıldıkça açıldı Son bir haftada ekonomik tablodaki kötü gelişmeler üst üste geldi; Cari açık son 17 yılın rekorunu kırdı, ihracat düştü, dolar 2,60’ın üzerine çıktı. Geçen hafta enflasyonun hızla yükselişe geçmesinin ardından en büyük etkiyi de iyice açılan cari açık gösterdi. Yani bu ‘açık’ gösteriyor ki; Türkiye’de üretim azalmış fakat tüketim artmış.

İşsizlik son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. 11.3 olarak açıklandı. Erdoğan’ın dün yaptığı konuşmada ekonomide istikrarlı olduğunu söylemesi ise dikkatlerden kaçmadı. Genç işsizlik rakamı ise 2,3 puan artarak yüzde 20’ye çıktı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları, finans kuruluşları başta olmak üzere Türkiye’de ekonominin yolunda olmadığını söylerken Erdoğan’ın açıklamaları manidar. Krizin en temel göstergesi her geçen ay sürekli artan işsizlik rakamları. Açıklanan rakamlar gerçekteki işsizlik rakamlarının da oldukça gerisinde. EKONOMİ

Cari açık nedir?

İstanbul yine karanlıkta kaldı Cari açık bir ülkenin ürettiğinden fazla harcaması anlamına gelir. Yani ülkeye gelen döviz ülkeden çıkan dövizden fazlaysa cari fazla tersi ise cari açık oluşur.

Şubat ayında 3.2 milyar dolar ile, 2.75 milyar dolar olan piyasa bek‘Cari açık’ demişken biraz lentilerinin üzerinde açık verirken, konuyu açacak olursak; son şubatta net hata noksan kalemi 4,3 17 yılın rekorunu kırması şaşırılacak milyar dolarla aylık bazda son 17 bir durum değil. Çünkü üretimin yılın en yüksek düzeyine çıktı. Bu azalması bir tarafa şu an Türkiye’de denge doları da etkiledi. Üretimdeüretim yok desek yeridir. Zaten üre- ki bu düşüş ihracatı da doğrudan ettimin olmayışından kaynaklı halkın kiledi. TÜİK verilerine göre Şubat talebi karşılanamadığı için enflas- ayında ihracat birim değer endeksi yon da bu kadar yükselmiş durum- yüzde 7,5, ithalat birim değer enda. Yerli üretim olmadığı için haliyle deksi yüzde 13,2 azaldı. ihracat da düşük seviyelerde geziyor. 2014’te batık kredi kartı sayısı 1 Son 17 yılın rekoru milyonu geçti Türkiye’nin ödemeler dengesi, 2015 Başka bir veri ise; ödenmeyen kreekonomi Fatma çakır

Geçen hafta Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintilerinden sonra bugün de İstanbul’un büyük bölümü akşam saat 20.25’te karanlığa büründü. İstanbul Şişli halkı, elektrik kesintisini camlardan tencere-tava çalarak protesto etti. İddiaya göre kesintiye, Hasdal’da patlayan bir trafo neden oldu. Geçen kesintide olduğu gibi BEDAŞ’ın sitesi de çökünce, İstanbullular kesintiyle ilgili bilgi edinemedi. Kesintiden yaklaşık 1,5 saat sonra BEDAŞ’tan yapılan açıklamada ise kesintinin TEİAŞ kaynaklı olduğu bilgisi verildi. Mart ayında tüm Türkiye’de gerçekleşen kesinti de TEİAŞ kaynaklı meydana gelmişti. EKONOMİ

TÜRGEV’e göl manzaralı hibe

Bilal ve Sümeyye Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜRGEV’e Sakarya Üniversitesi Esentepe kampus alanında 14 bin 666 metrekare arazinin Milli Emlak tarafından tahsis edildiği ortaya çıktı. Önceki gün Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde söz konusu arazi imara açıldı. Kampüs içinde yurtlar bölgesinde Sapanca Gölü’ne en yakın bölgede daha önce imara kapalı olan araziyle ilgili imar değişikliği teklifi, Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde görüşüldü. 1/5 binlik imar planında, MHP’li üyelerin ret oyuna rağmen yapılan değişiklikle söz konusu arazi yurt alanı olarak işlendi. EKONOMİ

SGK’nın ilacını karşılamadı

Adana’da lenf kanseri tedavisi gören 41 yaşındaki Necati Aslan, doktorların üç ay kullanmasını önerdiği, ancak Sosyal Güvenlik Kurumu’nca (SGK) karşılanmayan 39 bin dolarlık kanser ilacını beklerken yaşamını yitirdi. Seyyar satıcılık yapan ve sosyal güvencesi bulunmayan iki çocuk babası Necati Aslan, 2003’te lenf kanseri teşhisi konuldu. Kemoterapi tedavisi gören adam, geçen ay durumu ağırlaşınca Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Onkoloji bölümüne yatırıldı. İlacı ödenmeyince öldü. EKONOMİ

di kartı borç toplamı da 2002’de 222 milyon lirayken, 25 kat artarak 5,8 milyar liraya ulaştı. Tüketici Birliği Başkanı Mehmet Bülent Deniz, 9 milyon insanın, kart borcunun yalnızca asgari tutarını ödeyebildiğini söyledi. Vatandaşın artan enflasyon karşısında çaresiz kalarak karta yüklendiğini belirten Deniz, “Problem yanlış ekonomik politikalarda” dedi. Küresel krizin yaşandığı 2009’da 1 milyon 246 bine yükselen, sonraki yıllarda 671 bine kadar gerileyen batık kredi kartı sayısı, 2014’te 1 milyon 18 bine fırladı.

Moody’s Türkiye’nin notunu açıkladı Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu ve görünümünü değiştirmedi. Moody’s Türkiye ‘nin Baa3 olan kredi notunu ve ‘negatif’ görünümünü değiştirmedi. Moody’s, Türkiye’nin kredi notuna ilişkin bu yıl diğer değerlendirmelerini 7 Ağustos ve 4 Aralık tarihlerinde yapacak.

TÜSİAD uyardı: Ekonomi için winter is coming TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, “Türkiye’de enflasyon yükseldi maalesef. Düşürülmesi yönündeki politikalar başarıya ulaşamadı. Enflasyon düzeyi geçtiğimiz dört yıl boyunca hedef enflasyonların sürekli üzerinde seyretti. Hedefinden sapan enflasyon, bozulan Türkiye tablosunun kritik sonuçlarından sadece biridir” dedi. Koç Üniversitesi - TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun organize ettiği ‘Türkiye’de Enflasyon Dinamikleri: Fırsatlar ve Riskler’ başlıklı konferansta konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Türkiye’de enflasyonun yükseldiğini, düşürülmesi yönündeki politikaların başarıya ulaşamadığını söyledi.

Enflasyon yükseldi maalesef TÜSİAD Başkanı Symes, “Enflasyon bir süredir rekabet politikalarının, yatırım ortamı ve kalkınma başlıklarının oldukça önüne geçti. Nedeni gayet açık, Türkiye’de enflasyon yükseldi maalesef” dedi. Symes şöyle devam etti: “Hepimiz şunu biliyoruz, iş dünyası açısından enflasyon düşük ve tahmin edilebilir olduğu sürece zararsız bir değişkendir. Artan veya tahmin edilmesi mümkün olmayan bir enflasyon dinamiği ise rekabet gücünü sınırlar, daha yüksek bir enflasyon oranına neden olur. Ayrıca tüm diğer değişkenlerin tahminini de anlamsızlaştırır. Sonuç olarak ülkenin ekonomik itibarını bozar”

27 milyon çöpe gitti

Keçiören’de, “Türkiye’nin en yüksek kulesi” olması hedefiyle 2003’te temeli atılan Cumhuriyet Kulesi’nin kaderi belli oldu. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi ‘imara aykırılık’ ve ‘mania hattı’ engeline takıldığı için 6 yıldır atıl bekleyen kulenin imar planı değişikliğini reddetti. İnşaatına 27 milyon lira harcanan 144 metrelik kule yıkılacak. Ankara Keçiören’de temelleri 12 yıl önce atılan, imara aykırı olduğu gerekçesiyle ‘kaçak’ yapı olarak görülen Cumhuriyet Kulesi için Keçiören Belediyesi’nin hazırladığı imar

plan değişikliği, önceki akşam Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne geldi.

AKP’lilerin oyuyla kabul edildi Meclis’in İmar ve Bayındırlık Komisyonu, Keçiören Belediyesi’nin hazırladığı imar plan değişikliğini ‘planlama ilke ve esaslarına aykırı’ olduğu gerekçesiyle CHP, MHP ve BBP’li komisyon üyelerinin muhalefetine rağmen AKP’li üyelerin oylarıyla reddetti. Komisyon raporu, Meclis gündeminde oyçokluğuyla kabul edildi. EKONOMİ

Hem borçlandırıp hem de ‘lüks tüketimden’ diye eleştiriyorlar

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomideki istikrarsızlıklarının bedelini de yine başkalarına yüklüyor. River Plaza’nın açılış töreninde konuşan Babacan: “Sanayide kazanacağız o kazandığımızın sonucu olarak daha güzel mekanlarda oturacağız, çalışmalarımızı yapacağız. Ülkenin girdisinden borçlanarak, daha lüks mekânlarda çalışmak, yaşamak ve alışveriş etmek sürdürülemez” dedi. Babacan konuşmasına “Güven oluştuktan sonra istikrar kolaylaşıyor. Güven olmadığı zaman istikrar olmaz, ticaret de yürümez. Hemen yanı başımızda Avrupa ‘da görüyoruz kronik ekonomik problemlerle baş başalar. Hükümetlerin ömrü ortalama 1 yıl” şeklinde devam etti ve lüks mekanlar inşa ederken bunun gelirinin üretime dayalı olmasına dikkat etmek gerektiğini söyledi. EKONOMİ


KADIN

07

15 Nisan 2015

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Soma ve Özgecan Adı Adalet ve Kalkınma. Ama çok önemli hukuksal “davalar” ve adalet arayışı, bu toplumun gündeminden hiç düşmüyor. AKP hükümet oldu olalı, herhalde hiçbir ülkenin tarihinde görülmemiş düzeyde-ardışıklıkta-sıklıkta- önemde- toplumsal davalar yaşanıyor. Yıllarımız bir davalar geçidi gibi: Ergenekon, KCK, 12 Eylül, Balyoz, Gezi davaları, Cemaat… Kısacası bir siyasi davalar zinciri var ve sürekli yenileri ekleniyor. Bir de toplumun en büyük çoğunluğunu doğrudan temsil eden işçi ölümleri davaları var. Toplumun yarısını doğrudan temsil eden kadın cinayeti davaları var. Hepsinin toplamında, bir toplum neredeyse bütün nüfusuyla sürekli adliyelerde yaşıyor diyebiliriz. Her birinde kıyasıya bir adalet mücadelesi yürüyor, her biri ayrı bir direnişe dönüşüyor. Ne Adalet ve Kalkınma imiş… Ancak amansız bir mücadele ile tanımlı haklarımıza kavuşulabiliyoruz. * Şimdi Soma Davası başladı. Emekçinin her gün yaşadığı can meselesini temsil ettiği için tarihsel önemi var. Türkiye’nin ve dünyanın bütün maden işçilerinin kalbi Soma’da atıyor. Geçen yıl ekranlarda gördüklerini; işçileri, mezarları, tekme atanları unutmuyor hiç kimse. AKP2nin bütün operasyonlarına rağmen işçi aileleri hesap sormaya devam ediyor. Geçen bir sene içinde olanlar, haklı öfkelerini daha da biriktirmiş, dimdik ayaktalar. Asla yalnız değiller. * Yakında tüm kadın cinayetlerinin sembolü olan Özgecan Aslan davası da başlayacak. Bu hafta iddianame tamamlandı: “… işlenen suçun insanların güvenliği duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına ve toplumun vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi talep ve iddia olunur” denilerek “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” isteniyor. Bütün hakimler, savcılar ve Yargıtay bilsin ki, artık bundan sonra kadın cinayeti davalarında indirim uygulanamaz. Özgecan “milat” olsun isteniyor ise bu iddianame bir emsal kabul edilmelidir. Mademki indirim uygulanmamasının gerekçesi “toplumun vicdanı”, tüm kadın cinayetleri için çözüm istediğini aynı toplumun vicdanı ayaklanarak dile getirdi. Bir toplum bir talebi daha fazla nasıl ifade edebilir? * Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, takip ettiği davalarda, TBMM’ye götürdüğü yasa teklifleriyle, eylemleriyle, çalışmalarıyla her düzeyde indirimlerin kaldırılması gerektiğini dile getirdi. Hatta geçen yıl bu zamanlar “Yeni Yargı Paketi” gündeme geldiğinde yine Meclis’teydi. Öldürülen kadınların aileleri ile beraber, paketin kadın cinayetlerini de içermesi için mücadele etti. Günlerden 13 Mayıs idi. AKP, o gün de adım atmadı. İyi haber yerine gün içerisinde Soma’nın acı haberi geldi. Bugün davada Soma’lı ailelerin söylediği gibi oldu; “mezarda yer çok”…AKP, bizim bakmaya dayanamadığımız kötülükleri, bizzat yapıyor. Ağrı provokasyonu da bunun açık bir örneği. İşçi ölümleri, kadın cinayetleri, Kürt sorunu ve can yakan tüm toplumsal konularda çözüm için adım atmıyor, daha çok can yanıyor. Kadın cinayetleri için de Ceza Mevzuatında yapılması gereken, Meclis kapanmadan yapılabilirdi. Yapmadılar. İç Güvenlik Paketi için bir gecede zorla en köklü değişiklikleri yapan AKP, bunu da yapmadı. Aslına bakarsanız onların bir çözümü, bir eylem planı bile yok. Kadın hareketinin ise var. Çözümü de var, eylem planı da var. Kadın cinayetleri durmadığına göre, meclis tatil olsa da “biz tatil değiliz” diyorlar. Her gün il il, adliye adliye bu çözüm ve eylem planını uyguluyorlar. gulsumkav@gmail.com

Kadın katillerine ağırlaştırılmış Müebbet Yasalaşana Kadar Meydanlarda

Kadın cinayeti davalarında uygulanan indirimler kaldırılana kadar mücadele edeceklerini açıklayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, üç ilde meydanlardaydı.

kadın Özgün başak

lik, Sedef Berberoğlu ve Eda Okutgen’in aileleri de katıldı. Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşmasını isteyen kadınlar, “Meclis tatile girdi ama kadın katilleri tatile girmedi.” diyerek, mücadelede kararlı olduklarını söylediler.

İstanbul’da öldürülen kadınların aileleri ile birlikte yürüyen kadınlar, kadın katillerine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının önemini vurgulayarak adaleti temsil eden bir terazi görseli taşıdırlar. Emekçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun, CHP Milletvekili Esas eğilim erkek şiddetini aklamaktır adayı Melda Onur ve Divriği Kültür Der- Samsun’da ise kadınlar, öldürülen Nurhan neği Kadın Komisyonu’nun da katıldığı Koray’ın ailesine seslenerek, “Bizler yıllaryürüyüş, öldürülen kadınların aileleri ve dır öldürülen kadınların aileleriyle birKadın Cinayetlerini Durduracağız Plat- likte mücadele ediyoruz. Bu yolda hiçbir formu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’ın kadın kardeşimizin ailesi asla yalnız yürükonuşmalarının ardından son buldu. meyecek.” dediler. Platform adına basın açıklamasını okuyan Leyla Canıtez, kadın Meclis tatile girdi ama kadın katilleri cinayetlerinin sürmesine sebetatile girmedi biyet veren esas eğilimin “erİzmir’de gerçekleştirilen yürüyüşe kek şiddetini aklamak” öldürülen kadınlardan Pınar belirtti. olduğunu Ünlüer, Zerrin C a nol, Nuray Çe-

Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet için yürüyen kadınlar anlattı: Leyla Canıtez- Samsun Her gün kadınlar öldürülüyor, bunun sebebi devlettir. Özgecan cinayetinden sonra Samsun’da da tüm kadınlar sokağa döküldü. Ve biz o günden beri platformumuzla iletişime geçen birçok kadınla tanıştık. Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet cezasının yasalaşması için 10 Nisan’da çok fazla sayıda kadının da katılımı ile bir eylem yaptık. Eylemimize yerel basının ve Samsun halkının ilgisi çok büyüktü. Bundan sonraki süreçte de kadın kardeşlerimizin öldürülmemesi

Kadın Hareketi Bilge Bahar Yalanız Mevcut hükümetin, iktidarı boyunca biz kadınlar için yaptığı yorumlar, almaya ve dayatmaya çalıştığı kararlar bir yerlerde doldu. Buna mevcut toplumumuz da dahil pek tabii. Belki seksen darbesini yaşamış ya da izleri zihninde iz bırakmış bir kuşağın ,kuşağın çocuklarının itildiği apolitizme hapsolmuş kadınlar artık susmuyorlar. Biz kadınların her durumda yaptığı gibi. Önce susup, biraz daha susup dayanılmaz bir hâl aldığı anda taştık. Ne kadar kadın cinayetleri gerçeğinin kabul edilmesi zaman almış olsada ; her kesimden, her siyasi görüşten, her sınıftan her yaştan kadın artık yeter diyor. Dolduk evet. Damla damla kulağımıza

için kendi ilimizde çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ayşe Kozan- İzmir İzmir’de gerçekleştirdiğimiz eylem güzel geçti, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet için her duyan geliyor. Yılmadan, pes etmeden bu yasanın çıkmasını istiyoruz. Gerekiyorsa ben kendi adıma ölüm orucu bile tutarım çünkü 1980 yılında bu aflar yüzünden benim babam da 29 yaşındaki annemi 6 aylık hamileyken öldürdü ve ben unutamıyorum bu olayı. Ecevit’in

Leyla Canıtez

Ayşe Kozan

affıyla çıktı, 3,5 yıl yatıp geziyor bu haksızlık öyle ya da böyle bu yasa çıkmalı. Öldürülen bu kadar kadın varken devletimiz uyumamalı. Biz onları meclise otursunlar, par-

mak kaldırsınlar, milyonları cebe atsınlar diye göndermedik. Bizim haklarımızı savunsunlar, adaleti çıkarsınlar. Bu kadar zor değil.

Su doldu yolunu buldu

Tek Yön Mücadele! kaçan kar suları bir yerlerde birikti. Bu illa ki bir siyasinin söyleminde de olmadı. Şahit olduklarımız itti bizi bu harekete. Ve ince eleyip sık dokuyan yanımız, ayrıntıcılığımız, bu mücadeleyi başlatmış olan kadınları görüncede yaptı bunu. İnceledi, tarttı, izledi. Kendine en yakın ve gerçeğe en yakın olanın yanında durdu. Çünkü bizimde içinde bulunduğumuz Ortadoğu ülkelerinde kadının hata yapabilme lüksüde yoktur... Biz kadınlar bize dayatılanı doğduğumuz andan itibaren cinsiyerimiz üzerinden yaşayarak öğrendik. İnsan en kalıcı yaşayarak öğreniyor değil mi? Bitmiyor da mübarek... Bazen televizyonu zaplarken bir siyasinin söyleminde,

bazen umumi tuvalette rujumuzu tazelerken, bazen en yakın arkadaşımızı minibüse bindirip evine yolcu ederken kulağımıza kaçtı bu kar suları... Dolduk dediğim gibi. Bir siyasi kahkahamıza karıştı, (refah düzeyi çok ilerde bir ülkeymişiz, her gün vur patlasın çal oynasın yaşıyormuşuz gibi) ertesi gün bir kadın kardeşimiz öldürüldü. Umumi tuvalette rujumuzu tazelerken gördüğümüz, yüzü gözü mor içindeki kadını ertesi gün gazete köşesinde eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünü okuduk. Alış-veriş sonrası minibüse bindirip öperek uğurladığımız en yakın arkadaşımızın öldürüldüğü haberini aldık. İçimize, göğsümüzün tam ortasına

bir ateş düştü... İşin bir ürkütücü yanı ise o tuvalet aynasında, yüzü gözü mor kadının yansımasının yanında bizimkide vardı... Tabii sıranın kimde olduğu belli değil. Ama o sırayı dağıtmak, darma duman etmek bizim elimizde! “ Beni öldürme!” Zayıf ve titrek çıkarken canin karşısında; “Asla yalnız yürümeyeceksin!” daha gür ve kararlı çıkar hem canilerin hemde kadın düşmanlarının karşısında. Su doldu, yolunu buldu. Tek yön mücadele kadınlar !


KADIN

08

15 Nisan 2015

Öldürülen kadınların ailelerine sorduk: Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet verilmesi neden önemli?

Aliye İnal

Aysel Uçar

Canan Binici

Fahriye Işık

Figen Yetişkin

Öldürülen kadınların aileleri adalet istiyor

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile mücadelelerini birleştiren öldürülen kadınların aileleri, adliyelerde kadın katillerinden hesap soruyor, kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin önemini anlatıyor.

Harun Bulut kadın Özgün başak

Karanfil Aslan

Yeter Bülbül

Züleyha Bektaş

Herdem Pesen

Hatice Yılmaz - kız kardeşi Aysel Uçar Ablamın katili sadece traş olup takım elbise giydiği için iyi hal indirimi aldı. İndirim alacağını bildiği için bunları yapmak zorundaydı zaten. Hiçbir hakim buna aldırış etmemeli. İyi bir insan olsaydı eşine kıymak yerine, anlaşamıyorduysa, sevmiyorduysa boşanma yolunu seçebilirdi. Mahkemede ablama rahat rahat iftira attı ama bunun bir cezası olmadı. Kadınları öldürmenin iyi hali yok, bu indirimler geldiği sürece kadın cinayetleri bitmeyecek. Ağırlaştırılmış müebbet almalılar ki öldürmekten korksunlar, caydırıcı olsun. Ben ablamı özlüyorum, mezarına gidiyorum toprak görüyorum, çiçek görüyorum ama ablamı görmüyorum. Burada haklı olan biziz, katil suçlu ama buna rağmen biz kötü oluyoruz mahkeme salonlarında. Bu ceza indirimleri kalkarsa bu iftiraları atamazlar ayrıca korkarlar kadınları öldürmekten. Ablamın katilinin yasalardan korkusu olsaydı bunu yapamazdı. Katillerin ailelerine de seslenmek istiyorum, kadın katillerinin arkasında durmamaları gerekiyor. Aldığı canın, yaşattığı acının sonucunda adaletin yerini bulması gerekir. Yasalar caydırıcı olduğu sürece ilerleme kaydedilebilir. Deniz Aktaş’ın annesi- Figen Yetişkin Kadınlara zulüm yapanlar, haince öldürenler ağırlaştırılmış müebbeti hak ediyorlardır. Kadınlar bütün haklarını korusunlar. Kızımın katiline kesinlikle ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesini istiyorum. Kızıma bu devlet sahip çıkmadı. Bun-

Öldürülmesinin ardından tüm Türkiye’nin kadın cinayetlerine karşı “Yeter” diyerek ayağa kalktığı Özgecan Aslan cinayeti hakkında hazırlanan iddianamede Özgecan’ın katil zanlıları minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ile arkadaşı Fatih Gökçe’nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi. Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi ’ne sunulan iddianame, mahkeme tarafından kabul edildi. Özgecan’ın öldürülmesinin ar-

dından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Platform ile mücadelelerini birleştiren birçok farklı ilden gelen aileler Mersin’e giderek Özgecan’ın ailesinin acısını paylaşmışlardı. Özgecan’ın babası Mehmet Aslan da Türkiye’nin dört bir yanında kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması için harekete geçen Platform’a destek vererek Özgecan’ın katili için ağırlaştırılmış müebbet verilmesini istemiş ve “Kadın cinayetlerini minumuma indirmek için elimizden geleni yapmalıyız” demişti.

dan sonra sahip çıksınlar başka Denizler olmasın. Adalet yerini bulmalı. Esin Güneş - annesi Fahriye Işık Bu katillere nasıl indirim düşünülsün, nasıl iyi hal düşünülsün? Bu devlet ne yapıyor, olur mu böyle şey? Bu devletin, bu hükümetin adaleti var mı zaten? Bugün Soma’yı da gördük, her yeri görüyoruz, adalet yok! Gerekirse meclise gidelim, ne gerekirse yapacağız. Ben Diyarbakır’da Fatma’nın, Emine’nin davasına da gittim. Ben bu davaların peşini bırakmayacağım, hep Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yanında olacağım. Bir katilin, tecavüzcünün indirim alması olur şey mi? Eğer katiller ağırlaştırılmış müebbet ceza yeseydi, bu kadar kadın cinayeti olmazdı. Şimdi gidiyoruz davaya, sanki hakim, savcı katilleri savunuyor. Tabi ki böyle olursa kalkarlar tekrar öldürürler kadınları, “Birkaç sene yatacağız, çıkacağız.” derler. Sadece benim kızım değil, kimin kızı olursa olsun ben bu şiddete karşıyım, dursun diye her yerde sözümü söyleyeceğim. Bizi mahkeme salonlarında süründürüyorlar, o savcılar o hakimler ne diye o katilleri savunuyorlar ben ona anlam veremiyorum. Halime Yelmez-annesi Aliye İnal Kadın katillerinin bir takım elbise giyip, boyunlarını büküp indirim almamaları lazım. Biz evlat gömmekten bıktık. Hükümet buna bir çare bulsun. Ağırlaştırılmış müebbet olmalı, indirim

Müebbet yargılamasından çifte ceza indirimi çıktı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bugün Adana’da Burcu Çiftçi, Halime Yelmez ve anne kız birlikte öldürülen Ayşe Işık ve Semire Balık cinayetleri için aileler ile birlikte eylem gerçekleştirdi. Adana’da 6 Eylül 2014’de eşi Halime Yelmez’i elleriyle boğarak öldüren Hasan Yelmez davasının karar duruşması Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Savcının yeniden ağırlaştırılmış müebbet istediği Hasan Yelmez, Halime’nin kendisine hakaret ettiğini, “erkekli-

ğine” laf ettiğini ileri sürerek indirim almaya çalıştı. Mahkeme heyeti ise “haksız tahrik” indirimi uygulayarak katilin cezasını önce müebbetten 23 yıla düşürdü, ardından da “iyi hal” indirimi ile 19 yıla düşürdü. Davayı takip eden Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, duruşmanın ardından basın açıklaması yaparak verilen ceza indirimlerine tepkisini dile getirdi. Platform temsilcisi Elif Karan yaptığı açıklamada, davanın peşini bırakmayacaklarını belirterek Platform’un hem Baro ile hem aile ile omuz omuza mücadeleye devam edeceklerini açıkladı.

asla olmamalı.

sorduk niye verdiniz diye, biz vermesek Yargıtay verecekti dediler. Kıyafetinden herhalde. Hatta Eylem Pesen - annesi Herdem Pesen katil çıkarken hakimlere savcılara küfür etti ama Ağırlaştırılmış müebbet cezasının mecliste ha- yine de iyi hal indirimi verdiler. İyi hal indirimini zırlanıyor olması haberi beni çok sevindirdi, bir kuralmış gibi veriyorlar. Kız kardeşim için de artık indirimli az ceza olmasın, bu bizim için babam için de ağırlaştırılmış müebbet alması gemüjdedir. Kadınlara, bu kadın cinayetlerine bir rekirdi katilin, tamamen savunmasızken uykuda çaredir bu. Kimse bu kadın katillerini cezasını öldürdü onları. Herhangi bir tahrik, söz falan yok. çekmezken görmek istemiyor. Biz kadınlar çıkı- Bir insanın canına kast ediyorsan bunun indirimi yoruz konuşuyoruz ama koca öldürüyor devlet olmaz, meşru müdafaa değil ki bu. Ağırlaştırılmış bunları koruyor, koğuşa gidiyorlar ağalık ya- müebbet alırlarsa bizim yaramız bir nebze hafifpıyorlar. Bizim dosya daha Yargıtay’da. Van’da leyecek, hayatımız devam ediyor ama acı çekerek bu aylarda 10-15 kadın intihar etti diyorlar. yaşıyoruz artık. Ben buna hiç inanmıyorum, bu kadınları öldürüyorlar. Bu katillere en ağır cezayı versinler, Özgecan Aslan’ın kuzeni Karanfil Arslan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını versinler Başka Özgecanlar ölmesin diye indirim değil ağırki ibret olsun. Artık öldürmesinler kadınları, laştırılmış müebbet istiyoruz. İndirim istemiyocesaret edemesinler. ruz. Devlet bizim her şeyimize karışmayı bıraksın, kadınlar için yasa çıkarsın. Ayşe Bulut - erkek kardeşi Harun Bulut Savunmasız kadınları öldürdükleri için kadın Emine Canan’ın halası Züleyha Bektaş: katillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Bizlerin talebi kadın katillerine ağırlaştırılmış olmalı. Ağırlaştırılmış müebbet çıkarsa bu olay- müebbet cezası verilmesidir. Kadın Cinayetleların azalacağına inanıyorum ben. Adam hücrede rini Durduracağız Platformu arkamızda, biz bu yatacağını düşünecek, korkacak, caydırıcı olacak. yasayı geçireceğiz. Katil Ayşe’yi planlayarak kasten öldürdü. Hakimin katile ağırlaştırılmış müebbet vermemesi Mehtap Bülbül’ün annesi Yeter Bülbül: bizi çok büyük sıkıntıya soktu, diğerleri için de Katiller ağırlaştırılmış müebbet alsın ki artık kimcaydırıcı olmaz böyle. se benim kızım gibi öldürülmesin. Anneler ağlamasın, annelerin canı yanmasın. Geride çocuklar Nuray Çelik - ablası Canan Binici var, onlar üzülmesin. Ağırlaştırılmış müebbet veNuray’ın katiline iyi hal indirimi verdiler. Biz rilsin, indirim verilmesin. Adalet istiyoruz.

Kadın katillerine ağırlaştırılmış müebbetin yasalaşması için 8 neden 1. Kadın cinayetlerinin sürmesine de sebebiyet veren esas eğilim, “erkek şiddetini aklamak” eğilimidir. Bunun en kristalize olmuş şekli ise kadın cinayeti davalarında verilen ceza indirimleridir. 2. İndirimlerin devam ediyor oluşu, cinayet işlemeyi aklından geçiren erkeği rahatlatarak, Ayşe Paşalı’nın katilinde olduğu gibi suça yöneltiyor. 3. Kadın öldüren adamlar, kendi elleriyle öldürüp toprağın altına koydukları kadın kardeşimiz hakkında, indirimden faydalanmak için istediği iftiraya başvurabiliyor. Bu durum öldürülen kadın kardeşimizin ailesi nezdinde adaletsizliğin çok uç bir boyutunu yaşatıyor.

4. Kadın cinayeti davalarında “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis” cezasının yasalaşması, artık tüm toplumun talebidir. 5. İstanbul Sözleşmesi’nden hareketle, Ceza Kanunu mevzuatının, kadına yönelik şiddetle ilgili maddelerinin gözden geçirilip güncellenmesi hukuken de zorunludur. 6284 sayılı Koruma Kanunu, Sözleşme ışığında güncellenmiştir. Ancak Ceza Mevzuatına dokunulmamıştır ve bir gün mutlaka yapılması zorunlu olan bu düzenleme daha fazla can kaybı olmadan bir an önce yapılmalıdır. 6. Güldünya Tören’den sonra “Töre Cinayetleri” ile, Ayşe Paşalı’dan sonra “Korunma Kanunu” ile, Kader Erten’den sonra “Erken Yaşta Ev-

lilikler “ ile yasal düzenleme yapıldı ve olumlu etkisi oldu. Özgecan’dan sonra da “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis” yasalaşmalıdır. Toplumlar da ancak böyle ilerler. 7. Yargıtay, “ağır ceza” almış kadın cinayeti dava kararlarını bozup, indirim verebilmektedir. Adaleti yaralayan bu indirimlerin Yargıtay tarafından da uygulanmamasının tek yolu, “Ağırlaştırılmış Müebbet hapis” cezasının yasalaşmasıdır. 8. İdam, hadım etme gibi insan haklarına aykırı önerilerin önünü kapatacak olan, evrensel adalete uygun düzenleme indirimlerin kaldırılmasıdır.


EMEK

09

15 Nisan 2015

Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Güzel kalpler İyi insanlar bu dünyadan erken göçer derler. Ölümü yakıştırmadıkları için sevdiklerine böyle hissedilir herhalde. Ölümün yaşı yoktur ama gencecik insanların ölümü daha bir acıdır.

Soma’da AKP yalanları ve gerçekler Soma’da güvenlik önlemleri ve denetim sağlamadığı için 301 maden işçisinin ölmünün ardından 1 yıl sonra 13 Nisan günü başlayacak.Aradan 1 yıl geçerken Soma’nın gündeme etkilerine ve yaşananlara bakıldığında sorumluların hesap vermesi için Soma Dayanışması’da Türkiye’nin çeşitli yerlerinde eylemler gerçekleştirecek.

Sevgili öğretmenim, sen de gençtin. Bilimle uğraşıyordun, öğrencilerine matematiği sevdiriyordun. Sessiz sakindi diyorlar senin için. Kimseye zararı yoktu. Gerçekten kimseye zararın olmadan gittin, ölümüne sebep olan valiye de sessiz kaldın. Sevgili öğretmenim, yerinde rahat uyu. Seni tanımayan herkes senin iyi olduğuna inandı, saygıyla sonsuzluğa uğurladı. Senin öğrencilerin mutlaka o kitapları okuyacaklar, senin gibi olacaklar ve başka çocuklar senin filmini yapacaklar. Filmde vali tüm zamanlarda kötülüğün, sen iyiliğin timsali olacaksın, şimdi olduğu gibi. Başka zamanlarda başka insanlar da senin için gözyaşı dökecekler. Bizim gibi onlarda “ iyiler ” hiç bir zaman kaybetmez diyecekler. Sevgili öğretmenim, kötüler hiç bir zaman kahraman olamazlar. İşte o çocuklar senin o güzel kalbini anlatacaklar. *** Erdoğan teröriste terörist denir diyor. Bizden çalmış yine. Biz hırsıza hırsız denir diyoruz ya. Sakın Erdoğan eksik kalmasın, paniğe kapılıyor adam laf yetiştiremediğinde bizlere, valla. Terörist demek şöyle dursun “Biz de sizi seviyoruz” diyor halk, öldürülen gencecik devrimcilere. Devrimcilerle öğretmenin hikayesi ne kadar benziyor, aynı kökten geliyor ağacın dalı misali. Cumhurbaşkanı ile de vali katil olmaları bakımından çok benziyor birbirlerine. *** Avukatların aranması meselesi Erdoğan’ın birinci konusu oldu bu günlerde. Üst araması ile ilgili şimdiki hal avukatlar sert çıkabiliyor güvenlik görevlilerine. Adliyelerde bayağı kuvvetli eylemler yapabiliyorlar. Yasalara göre diye bir başlıyor avukatlar bağırıp çağırmaya susturabilene aşkolsun. Çok etkili oluyor tabii toplum dikkatle izliyor avukatları ve avukatlar kazanıyor. Kendi lehlerine anlaşıyorlar savcıyla.

emek osman erdem

Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Nisan 2014’te Soma Kömür İşletmeleri Holding’e ait Eynez kömür madenlerinde yaşam odalarının olmayışıyla güvenlik önlemlerinin alınmamasından kaynaklı 301 maden işçisinin ölümünün ardından tam 1 yıl geçti fakat halk nezdinde yaşananlar canlılığını sürdürüyor. Trafo patlaması değil ihmal 301 işçinin ölümüne gerekçe olarak ‘’bilinmeyen bir nedenden’’dolayı trafoda çıkan yangın öne sürüldü. Ancak orada çalışan ve sağ kurtulan bir işçinin anlatımına göre yerinden oynayan tahkimat direği için değiştirme çalışması yapılırken yarım dinamit patlatılarak kullanıldı ve bu sırada madeni baştan aşağı geçen elektrik iletim kablosu hasar gördü.

Zehirlenmeye karşı 21 yıllık maske Madenin girişinden 150 metre ileride başlayan yangının salgıladığı karbonmomoksit gazının tüm ocağa yayılması sonucu ölüm ve yaralanmalar meydana geldi. Madende meydana gelen yangın tamamen söndürülemedi. Ayrıca üçüncü günde madenin bir başka noktasında başka bir yangın başladı. 21 yıllık Çin malı maskelerin kullandırıldığı tespit edildikten sonra kurtarılan her işçi: ‘’ ‘‘Maskelerimiz işe yaramadı, 45 dakika idare eder dedikleri maskeler 10 dakikada bitti’’ cevabını verdi.

Güvenliğe hayır, taşerona evet Maden işçilerine verilen en önemli sözlerdenbiri de taşeron istihdam modelinin kaldırılması oldu. Ancak taşeronun kaldırılması yerine her iş alanında taşeronlaşmanın önünü açan düzenleme yasalaştı. Vaatler yerine getirilmedi Yeni düzenlemeyle taşeronlaşmayı Maden işçilerinin günlük 6 saat kalıcı hale getiren işçilere madenolmak üzere çalışma süreleri haf- lerde iş sağlığı güvenliğinin sağlatada 36 saat ile sınırlandırılacağı nacağı yönündeki sözle ilgili olasözü TBMM’de AKP’nin geri adı- rak da bugüne kadar hiçbir adım mıyla işçilerin aleyhine değiştirildi. atılmadı.

Ermenek’te 18 madencinin ölümüyle ilgili Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı, kusurlu bulunan şüphelilere ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olma’ suçundan Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davasının açıldığını duyurdu. Açıklamada, “Olayla ilgili olarak ihmalleri bulunduğu değerlendirilen kamu görevlileri için soruşturma dosyası yasal mevzuat gereği tefrik edilmiş olup, kamu görevlileri hakkında soruşturma izni talep edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu dosya yönünden soruşturma işlemlerine devam edilmektedir” denildi. Raporda, Ermenek Cenne

*** Seçimi kazanan rektörü atamayan Erdoğan kendine biat eden rektörü atayınca İstanbul Üniversitesi öğrencileri ayağa kalktı. Senin rektörünü tanımıyoruz dediler. Forumlar yaptılar, yandaş rektör istifa dediler. Cesaretlice afişlerini astılar, cesaretlice diyorum zira geçen hafta afişlerini yırtan polisler bununla yetinmemiş afişlerini korumak için set olan gençleri yerlerde sürüklemiş bir öğrencinin kolunu kırmıştı. Öğrenciler, Halil Serkan Öz öğretmene benzemiyor mu? Polisler de valiye..

***

Kadın kardeşimiz de üniversite öğrencilerine benzemiyor mu? Kendilerinden gayrı başkaları için de çabalayanların öyküsü dilden dile dolaşır, güzel kalpleri efsaneleşir. fadiktemizyurek@gmail.com

Yaşananlar yılın fotoğrafı seçildi Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin (TFMD) 30’uncusunu düzenlediği “Yılın Basın FotoğraflarıYarışması”nın sonuçları açıklandı. Birincilikler arasında Soma’da 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği günlerde çekilen pek çok kare yer aldı.

Madencilik Şirketi Müdürü Abdullah Özbey ile Has Şekerler Madencilik sahibi tutuklu Saffet Uyar, Maden İşleri Genel Müdürlüğü asli kusurlu bulunmuştu. Saffet Uyar, Abdullah Özbey ve Ermenek Cenne Madencilik Şirketi teknik nezaretçisi Ali Uyar, ‘Taksirle Ölüme sebebiyet vermek’ suçundan tutuklu, işletme müdürü Mehmet Zeybek ve Has Şekerler Madencilik Limited Şirketi’nden İşletme Müdürü ve Teknik Nezaretçi Yavuz Özsoy, mühendisler Cemile Karaca, Nuray Yetiş ve İş Güvenliği Uzmanı Engin Yeti, tutuksuz olarak yargılanma sürecini bekliyor. EMEK

BYUAŞ grevi sürüyor

Toplum üniversite öğrencilerine de dikkat kesiliyor.

Koca, Erdoğan’a ne kadar da benziyor, aynı ağacın dalları misali.

Koruması tekme attı, halk yuhaladı Erdoğan’ın Soma’ya gelişini protesto eden Somalı bir genç yaka paça sürüklenirken Erdoğa’ın müşaviri Yusuf Yerkel’in gence attığı tekme ise halk hafızalardan silinmedi ve büyük tepkilere yol açtı. Erdoğan’ın konvoyu Manisa’ da halk tarafından ise yuhalanarak ve ‘’hükümet istifa’’ sloganları ile karşılandı. Türkiye’nin pek çok ilinde yapılan eylemlerde ise polis Soma’da ölen işçiler için yürümek isteyen kitlelere TOMA ve gaz fişekleri ile saldırdı.

Ermenek’te ölen işçiler için kamu davası açıldı

Erdoğan şimdi pek müdahele edemiyor ya bu duruma, deli oluyor, deli.

Boşanmak istediği için kocası tarafından ayağından kurşunlanan kadın kardeşimiz beklemediği halde hakimin boşamasına çok şaşırdı ve sevindi. Arkadaşlarına twitterdan şöyle yazıyordu: Karıncanın hikayesi. Kadın katillerine müebbet hapis cezası için çabalayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun eylemine destek ver.

Düzenlemenin ilk halinde 36 saat olan çalışma süresi, düzenlemenin plan ve bütçe komisyonu aşamasında “yeraltında 36 saat çalışma süresi” tanımı yapılarak artırıldı. Genel Kurul aşamasında da işçilere günlük 7.5 saat olmak üzere haftada 37.5 saat çalışması süresi ile 2 gün izin verileceği yönündeki söz de unutuldu.

Ede’de işten atılan işçiler kazandı

Valilik önünde eylemden dolayı işten atılan 26 Ede Demir Çelik işçisi işe geri alındı. Geri alınmaya gerekçe olarak Erol Evcil’in fabrikanın iflas talebine engel olmak istemesi öne sürülüyor.7 aydır maaşlarını alamayan, İş Adamı Erol Evcil’e ait olan Ede Demir Çelik fabrikasının işçileri İzmir Valiliği önünde eylem yaparak seslerini duyurmak istedi. Eylemden

birkaç gün sonra eyleme katılan işçilerden 26’sı telefonlarına gelenle mesajla iş akitlerinin feshedildiğini öğrendi. İşçilere gerekçe olarak Valilik önünde yaptıkları eylem gösterildi. İşten atılmalarla ilgili bugün ise yeni bir gelişme oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğünden arayan yetkililer işçilere iş akitlerinin yeniden başladığını söyledi. EMEK

CHP’li Bakırköy Belediyesi ile yürütülen TİS görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine greve çıkan BYUAŞ işçileri, belediyenin dayattığı çözümsüzlük politikalarına karşı, talepleri karşılanıncaya kadar grevi sürdüreceklerini söyledi. BYUAŞ (Bakırköy Yapı İnşaat Ulaşım Hizmetleri AŞ) işçilerinin grevi 22 günü geride bıraktı. Dün Dikilitaş’tan Özgürlük Meydanı’na yürüyen işçilere, HDP

İzmir 1. bölge milletvekili adayı Pınar Aydınlar da destek verdi. Yürüyüşte “İşten atılan işçiler geri alınsın, toplu iş sözleşmesi imzalansın, işveren elini sendikamdan çek” yazılı pankart açıldı. “Atılan işçiler geri alınsın”, “Direne direne kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganları atan işçiler, Bakırköy CHP ilçe binasının önünden geçtiğinde de sloganlarla tepki gösterdi. EMEK


EMEK

10

15 Nisan 2015

Türk-İş, Hak-İş ve Memur-Sen 1 Mayıs’ta Taksim’de olmayacak!

Selçuk Kaygısız

Emeğin Kurtuluşu

Timsahların gözyaşları

TBMM Genel Kurul’da iş sağlığı ve güvenliği kanunu görüşmeleri yapıldı ve meclisten geçti. Kanunun iyi yönleri var kötü yönleri de var. Örneğin iki hafta önceki yazımda madenlerde yaşam odalarından bahsetmiştim. Muhalefetin ısrarı sonucu yaşam odaları olacak artık. Fakat maden işyerlerinin hangilerinde yaşam odalarının kurulabileceği bir yıl içerisinde çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek. Yani hemen sevinmeyin bir bakmışız hiçbir madene yaşam odalarını uygun görmezler! Bu yazımda, uzun uzun yasayı değerlendirmeyeceğim. Derdim timsahla… İş sağlığı ve güvenliği yasası görüşmelerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik kürsüye çıktı, veda konuşması yaptı. Neden veda konuşması yaptı çünkü rotasyona tıkılıyor, mecliste yer almayacak. Evet, kürsüye çıktı timsah ağlamaya başladı… Bakan Çelik, “Ben bir inşaat işçisinin oğluyum” diye başladığı veda ve teşekkür konuşmasında gözyaşlarını tutamadı. AKP’nin saltanatında 15 bin, Çelik’in bakanlığında en az 6721 işçi öldü! Yine birkaç gün önce şöyle bir haber düştü: “Faruk Çelik’in bir soru önergesine verdiği yanıt, 12 yılda inşaat sektöründe iş kazası sonucunda ölen sigortalı sayısının 4 bin 177 olduğunu ortaya koydu.” Tam timsah gözyaşı! Ey Faruk Çelik, senin baban inşaat işçisi olabilir, ama sen timsahsın! Senin döneminde binlerce işçi can verdi. Kılını kıpırdatmadın. Son gün mecliste günah çıkarman nafile, ölüm bakanı olarak anılacaksın ve dört gözle bu toplum senin yargılanacağın günü bekleyecek! * Bu yazıyı buraya kadar okuyan bazı solcu arkadaşların eminim şöyle diyor: “ Tamam kardeşim tek adama saydırma, konu Çelik değil, bir bakan gelir, bir bakan gider. Asıl konu neoliberal sistem.” Bu analize bayılıyorum. Cevabım çok net ben de diyorum ki sen de timsahsın. Ağır mı oldu? Yok olmadı olmadı. Neden mi? Sendikacı- odacı ağabey, benim iki arkadaşım var. Bu arkadaşlar harıl harıl işçi ölümlerini takip ediyorlar. Sadece iki kişi. Hani senin sendikanın sitesine bir haberci gibi her ay girdiğin işçi ölümleri verileri var ya işte ondan bahsediyorum. Eğer o iki arkadaş olmasa eminim her ay kaç işçi ölüyor farkında bile olmayacaksın! Bu nedenle sen de timsahsın. Ağır mı oldu? Yok olmadı olmadı. Sendikacı-odacı ağabeyler zaten bizim bazı solcu arkadaşların dediği gibi sorun neoliberal sistem değil mi? Sadece siz böyle düşünmüyorsunuz, merak etmeyin yalnız değilsiniz. Bilin bakalım düşüncenize ortak olan kimler var? AKP. Soma’da 301 işçi ölünce AKP yandaşları hatta Faruk Çelik’te sorunun temelinde aşırı üretim hırsı ve neo liberal sistem var dedi. Yani AKP bizle uğraşma kapitalizmle uğraş dedi. Yani konu uzayda geçiyor. Bizle değil uzayla uğraş dedi. İşte bu nedenle maalesef hepiniz timsahsınız. Ağır mı oldu? Yok olmadı olmadı. Sendikacı-odacı ağabeyler yıllarca kendi meslek örgütünüzün üyelerinin sosyal bıdık sorunlarıyla ilgilendiniz. Hoş yetirince ilgilenseydiniz taşeron cumhuriyetine dönmezdik. Örneğin doktorlar kendi haklarını konuştuğu kadar toplumun sağlığının ne olacağını ne kadar konuştu? . Sizin kendi üye sayınız önemliydi. Sizin dışınızdakilerin hiç önemi yoktu. Üye olmak için yaşıyor olmak gerekirdi. İşçi ölünce zaten üyeliği düşmüyor muydu? Bir de ölenler için mi mücadele edilecekti. İşte bu nedenle maalesef hepiniz timsahsınız. Ağır mı oldu? Yok olmadı olmadı. * Soma davası 13 Nisan itibariyle görülmeye başlanacak. Yine ağlanacak evlere dönülecek. Eminim ilk duruşma hararetli geçecek. Sendikacı-odacı ağabeyler orada olacak ve en gür sesleriyle slogan atacaklar. Sonra ses her duruşma günü geldiğinde yavaş yavaş düşecek. Kahin miyim, değilim. Çünkü üç ay da bir Soma yaşanıyor bu memlekette. Yahu çok bir şey istemiyorum. Her ay 120 işçinin öldüğü bir ülkede sendikacı-odacı ağabeyler neden meclisin kapısına dayanmaz? Hesap sormaz. Gaz yemez, cop yemez! Böyle gitmez sendikacı-odacı ağabeyler hani bir slogan var ya fabrikalar tarlalar her şey emeğin olacak diye, merak etmeyin sendikalar-odalar da emeğin olacak. Hadi biraz gaz yiyin ölmezsiniz, merak etmeyin ölen ölüyor her ay 120 tane! Somayı unutmadık. AKP seni de unutmadık! Hesap soracağız! Ağır mı oldu? Yok olmadı olmadı…

Taksim Meydanı 1 Mayıs alanı değil miydi?

2015 yılında da AKP hükümetinin 1 Mayıs’ın Taksim meydanında kutlanmasını yasaklamasının ardından, yandaş sendikacılardan Türk-İş 1 Mayıs’ta Zonguldak’ta, Memur-Sen ve Hak-İş ise Konya’da olacaklarını açıkladı. DİSK ve KESK bu yıl da olduğu gibi bütün işçileri, emekçileri, Taksim Meydanı’nda bir araya gelme çağrısında bulundu. emek sait bağış

Türk-İş Başkanlar Kurulu Ankara’da Türk-İş Genel Merkezi’nde toplandı. Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs ile ilgili karar alan Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs’ta Zonguldak’ta olacaklarını duyurdu. Geçtiğimiz yılda Taksim yasağı üzerine 1 Mayıs’ı Kadıköy’de kutlayan Türkİş, kararın gerekçesini şu ifadelerle gerekçelendirdi: “Emek kesiminin sorunlarının, talep ve beklentilerinin kitlesel coşkuyla dile getirileceği 1 Mayıs, bu yıl merkezi düzeyde, maden işçilerinin art arda yaşadığı iş cinayetleri de göz önünde bulundurularak, madencilerin şehri ‘emeğin başkenti’ Zonguldak’ta kutlanacaktır.”dedi. . Hukuksuz yasağın demokratik olmadığını ifade etmek zorunda kalan Türk-İş, AKP’nin Taksim yasağına boyun eğerek işçileri Zonguldak’a yönlendirmeye başladı. Hak-İş ve Memur-Sen el ele kaçıyor 2014 yılının 1 Mayıs’ında Diyarbakır’da olan Memur-Sen ile Kayseri’de etkinlik düzenleyen Hakİş ise bu yıl Konya’da birlikte miting düzenleme kararı aldı. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun AKP milletvekili adayı olması nedeniyle görevini devrettiği Memur-Sen Genel Başkan Vekili Günay Kaya ile Hak-İş Genel Başkan Vekili Mehmet Şahin, iki konfederasyonun bu yıl 1 Mayıs’ta Taksim yerine Konya’da kutlayacağını açıkladı.

caklarını belirterek, “1 Mayısların kaos, cop çatışma, havai fişekler, molotof kokteyler, maskelilerin çatışmalarının görüntüsü olduğu 1 Mayıs’ı biz tarihe gömeceğiz inşallah” diyerek İstanbul’da kalmayı yerine Konya’ya kaçmayı tercih ettiler.

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay açıklamasında ise; Türkiye’nin her yerinin kendileri için Taksim Meydanı gibi olduğunu belirterek, “Dağlar kadar sıkıntımız, derdimiz ve problemimiz var. 1 Mayıs’ta, bu günde, bizim bir günlük bayramımızda biz bunu bütün Türkiye’nin alanlarından çalışanların, çalışmayanların, öğrencilerin, tarımda çalışanların sıkıntılarını, sorunlarını başta Kadıköy olmak üzere alanlarda haykıralım. Sıkıntılarımız, dertlerimizi anlatalım” dedi. 1 Mayıs’ın önüne hiçbir HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut şeyin geçmemesini arzu ettiklerini Arslan’ın açıklamasında; söyleyen Atalay, “Hiçbir yerde ger1 Mayıs’ı bu yıl Konya’da kutlaya- ginlik olmasın, herkes istediği yerde

kutlasın. Bizim için hiçbir mahsuru yok” diyerek işçilerin haykırması yerine susmalarını ve sessiz sedasız bir miting yapmayı tercih ediyorlar. Taksim 1 Mayıs Alanıdır Yandaş konfederasyonların tutumuna karşı 1 Mayıs alanının Taksim Meydanı olduğunu belirten ve yıllardır geri adım atmayan DİSK ve KESK, bu yıl da Taksim Meydanı’nı çağrı yaptı. Alan tartışmasının yıllar önce sona erdiğini açıklayan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) bu yıl “Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barış için alanlardayız!” sloganıyla işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda buluşmaya çağırıyor. DİSK Genel Başkanı Kani Beko;, 1 Mayıs’ı Taksim’de, işçilerin yaşamını

yitirdiği 1 Mayıs alanında kutlamak istediklerini belirterek 4 örgüt adına hazırlanan ortak basın açıklamasını okuyan Kani Beko, “Tarihimize, kaybettiğimiz arkadaşlarımızın anısına saygı için Taksim’de olmak istiyoruz” diyerek, “1 Mayıs dünyanın birçok ülkesinde resmi tatildir. Ve dünyanın her yerinde 1 Mayıslar kentlerin en merkezi meydanlarında kutlanır. Çünkü 1 Mayıs günü hayat durur. Türkiye’de de pek çok ilde böyle olacak, kentlerin en merkezi meydanları işçi sınıfıyla buluşacak. Biz istiyoruz ki, İstanbul’da da bir gün olsun işçiler ve talepleri kentin en merkezi meydanına, Taksim’e taşınsın. 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için bir araya gelen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak dost emek ve meslek örgütleriyle, demokratik kitle örgütleriyle, emek dostu siyasi parti liderleriyle görüşmelere başlayacak ve onlarla bu süreci kol kola örgütleyeceğiz” dedi ve Taksim’e çıkmaya karar verildi.

Esenyurt davası 9 Temmuz’a ertelendi Marmara Park İnşaatında çıkan yangın nedeniyle can veren 11 işçinin, ölümlerinden sorumlu olanların yargılanması için açılan davada bugün karar verilecek. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu ile hayatını kaybeden işçilerin aileleri adliye önündeydi. Dava yine karar bağlanmadı. Taşerona ve İşçi Ölümlerine Son Platformu, Esenyurt’ta ölen işçilerin aileleri ile birlikte davanın karar duruşmasında adliye önünde. Marmara park inşaatında ölen 11 işçi için adalet arayan Platform ve aileler karar duruşması öncesinde adliye önünde basın açıklaması yaptılar gerçek katiller yargılanana kadar mücadelelerine devam edeceklerini söyleyen Platform

üyeleri açıklamanın ardından “İşçi Ölümlerine Son” diyerek duruşmayı izlemek adliyeye girdiler. Platform’un yaptığı eylemde Esenyurt’ta ölen Ahmet Yağal’ın eşi Selma Yağal, eşinin ölümü ardından ismini verdiği bebeği ile birlikte yer aldı. Karar duruşması başladı Duruşma Esenyurt Davası’nda avukatlardan savunma alınması ile başladı. Bakanlığın raporlarında sanıkların kusur bölümünün eksik bulunduğu belirtiliyor. İşçilerin avukatları sadece taşeron firmanın sorumlu olarak gösterilmeye çalışıldığını belirterek buna itiraz ettiler. Dava 9 Temmuz 14.20’ye ertelendi. EMEK

Grand Hyatt işçileri 13 Nisan’da eylemde İstanbul’da Grand Hyatt Otel’de çalışan işçiler, TümEmek-Sen sendikasına üye olduktan kısa bir süre sonra işten atıldılar. Doğuş Holding, 30 işçiyi işten atılmasına gerekçesi olarak taşeron firma CRT ile sözleşmelerini feshettiklerini dile getirerek, İşten atılmanız taşeron tarafından diyerek ben yapmadım demeye çalışıyor İşten atılmalarının hemen ardından mücadeleye başlayan Grand Hyatt işçileri,13 nisan pazartesi günü Grand Hyatt İstanbul Otel’in önüne yürüyüş düzenleyeceklerini duyurarak Haklarını arayacaklar Beyoğlu Harbiye’de TRT binası önünde 13 Nisan Pazartesi saat 08.30’da toplanma çağrısı yapan işçiler, otelin önüne yürüyerek, burada basın açıklaması gerçekleştirecek. İşçiler, işlerine geri dönene kadar mücadele edeceklerini kaydetti. EMEK


11 TEOG niyetine 5 gün tatil

LISENIN GUNDEMI 15 Nisan 2015

Berkin’in Katilleri Farklı İllere Kaçırıldı:

Haydi kimse uyanmadan!

Berkin Elvan’ın vurulmasının ardından tam 2 yıl geçti. Fakat katillerinin bulunması için gelinen yerde Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınıp bilgilerin DHKC yöneticilerine sızdırıldığı gerekçesi gösterilerek katil polisler farklı şehirlere tayin edildi. Bizde sizler için Berkin’in sıra arkadaşları liselilere durumu sorduk…

Son 2 senedir uygulanan Temel Öğretimden Orta Öğretime Geçiş Sınavı TEOG’un bu seneki 2. Dönem sınavları 28-29 Nisan 2015’te yapılacak. Fakat orta okul ve ortaokullarla birlikte eğitim gören ilkokul öğrencilerine tatiller zinciri vurdu. 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı ile çakışan sınavdan en kârlı olanlar 5,6 ve 7. Sınıflar olacak. Çünkü sınavın yapılacağı perşembe ve cuma günleri orta okul öğrencileri okula gelmeyecek. Hafta sonu tatili sonrasında ise pazartesi günü olan 1 Mayıs nedeniyle tatil 5 güne çıktı. Eğitim

Halk TV’ye RTÜK’ten ceza eğitim ece berfin karagöz

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Halk TV’ye ceza kesti.Cezanın nedeni ise Sami Elvan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a sitem ettiği açıklamasının yayınlanması. Halk TV’de yayınlanan Gündem Özel programına 3 Aralık’ta Sami ve Gülsüm Elvan katılmıştı. Programda Elvan, “Benim çocuğumu vurduran kişi belli. ‘Emri ben verdim’ dedi. ‘Polislerim destan yazdı’ dedi. Ayrıca Berkinin ailesi ne zaman böyle bir hakarette bulunmuş” demişti. Bu sözler karşılığına ise Radyo Televiyzon Üst Kurulu Halk TV Gündem Özel programına 13.600 TL para cezası verildi. Eğitim

Kütüphane var, ama yok

Her yıl Mart ayının son haftası ve nisan ayınında ilk haftası Kütüphanecilik Haftasıdır. Fakat bu sene ortaya çıkan tablo pek içler acısı. Okul öncesi okullardan liselere kadar olan toplam 53.000 okulun sadece yüzde 34’ünde kütüphane mevcut ya da kullanılabilir durumda. Çoğu okulda kütüphanenin adı var fakat boş bırakılmış bir odadan ibaret olduğu görülüyor. Yani sadece , “sözde” kütüphane oranı bile yüzde 34. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre okul öncesi, ilkokul, ortaokul, liselerde toplam 18.570 kütüphane bulunuyor. Toplam okul sayısı ise 53.546. Eğitim

Berkin Elvan, Gezi olayları sırasında Okmeydanı’nda polisin yakın mesafeden attığı biber gazı kapsülü ile kafasından vurulmuştu. Tam 290 gün komada kaldıktan sonra 15 yaşında hayatını kaybetmişti. Bunun ardından Berkin Elvan’ı öldüren polisler için çeşitli görüntüler ortaya çıkmış ve soruşturmada yerini almıştı. Çı-

kan görüntüler mecliste Elvan ailesi eşliğinde de izlemişti. Bu her açıdan çekilmiş birçok polisin de kimlikleri ortaya çıktı. Dosyada açık kimlikleriyle 21 polis yerini aldı. Polisler ise sözde güvenlik gerekçesiyle farklı şehirlere atandı. Geçtiğimiz günlerde 2 DHKC militanının Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin aldığı sırada soruşturma dosyasında ismi yer alan ve Berkin’in vurulduğunu gün

Efe Arar Biz liseliler Berkin kardeşimizin bir hiç uğruna ölmediğini biliyor ve onun mücadelesini sürdürüyoruz. AKP hükümeti Berkin’in ölümünü sonuna kadar meşrulaştırmaya çalışmıştı, bildiği halde katilleri hiçbir zaman söylemeyen hükümet şimdi de onları halkın adaletinden kaçırabileceğini sanıyor. Ancak biz liseliler olarak bir kez daha söylüyoruz ki onlardan hesap soracağız.

Işıl Demir Berkin Elvan vurulalı 667 gün oldu hükümet Berkin için bir soruşturulma dahi açmazken şimdide isimleri ortaya çıkan katil polislerini oryantasyon adı altında kaçırıyor ama halkın diğer kesimleri gibi liseliler de sıra arkadaşı Berkin için katilleri açıklanana kadar mücadele etmeye devam edecek. Okullarında da, meydanlarda da Berkin için adalet isteyecek

Polisler köşe bucak saklanıyor Polislerin aileleri ve kendileri gönderildikleri illerde gözlem ve koruma altında tutulacaklar. Devlet, 15 yaşındaki çocuğun katillerini yakalamak ve tutuklamak yerine her hangi bir saldırıya maruz kalmamaları için gözü gibi koruyor. Yaklaşık 2 yıldır dosya da hiçbir yere gelinemiyor. Liseliler de sıra arkadaşlarının katilerinin bulunması için mücadeleyi bırakmıyor.

İrem Karlıdağ Geçtiğimiz yıl polis tarafından öldürülen berkin elvanın katilleri bilindiği üzere hiçbir şekilde cezalandırılmamıştır. Üstelik Berkin’in katilleri kaçırılıp başka illere sevk edilmiştir. Berkinin katilleri kaçtıkları yerde de rahat kalamayacak. Umudun çocuğu Berkin’in gülüşüyle çıktığımız yolda savaşımıza devam edeceğiz hiçbir katil suçsuz kalmayacak.

Her ilçeye sadece bir Temel Lise

Gizli dershaneciliğe izin yokmuş Kutlu doğum bahane, salavat şahane

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı dershanelerin kapatılmasına yönelik düzenlemelerin okulları dershaneye dönüştüreceği idaalarını yanıtladı. Açıklamasında Bakan Avcı, “örtülü dershaneciliğe, okulun merkezden çıkartılmasına ve öğretmenlerin emeğinin göz ardı edilmesine izin vermeyeceğiz”dedi. Dersahaneler için “olmazsa olmaz” algısı yaratıldığını da söyleyen Avcı, “Velilerimiz, öğrencilerimiz telaş etmesin. Farklı uygulamalara da itibar etmesin” dedi. Eğitim

o bölgede bulunan bütün polislerin resimlerini örgütün üst yöneticilerine gönderdikleri ileri sürüldü. Bu idaanın üzerine İç İşleri Bakanlığı ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü harekete geçti. Polislerin tümünü DHKP-C tarafından hedef alınabilecekleri nedeniyle farklı illere tayin gerçekleştirdi. Bu tayin işleminin büyük bir gizlilik içerisinde gerçekleştiği biliniyor.

Ümraniye Ticaret Odası İlkokulu öğrencileri derslere “Allahümme salli alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed” sözlerinin bulunduğu salavat duasıyla girip çıkıyor. Okula giriş-çıkış ve teneffüs zilinin Kutlu Doğum Haftası sebebiyle değiştirildiği öne sürülürken Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından Kutlu Doğum Haftası sebebiyle yayımlanan 2011/22 no’lu genelgeyi aşan uygulama eğitimcilerin ve velilerin tepkisine yol açtı. Okulun velileri “Biz çocuğumuzu nereye gönderiyoruz? Böyle zil sesi mi olur?” derken, eğitimciler ise okul zil sesinin hiçbir şekilde sözlü olamayacağını söylüyor. Eğitim

Özel okul olmak için başvuran iki binden fazla dershanenin büyük çoğunluğunun temel lise olmak istemesi Milli Eğitim Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık, “hem dershane, hem okul” mantığına karşı temel lise olmak isteyen kurumlara yeni kriterler getirdi. Edinilen bilgiye göre, her ilçede sadece bir temel liseye onay verilmesi plan-

lanıyor. Ayrıca dönüşüm yasası çıktığında kurumda bulunması zorunlu olmayan laboratuvar, oyun bahçesi, spor salonu gibi fiziki imkanların da sağlanması isteniyor. Durum 28 Şubat’ta Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından Bakan Nabi Avcı imzasıyla yayımlanan genelge ile ortaya çıktı. Eğitim


ESAS MESELE

12

fotoğraf:Nida ateş

15 Nisan 2015

Sanıklar kadar maden korunsaydı bu katliam olmazdı

Bu hafta Manisa, Akhisar’da son yılların en büyük işçi katliamı olan Soma Katliamı’nın ilk duruşması görüldü. Bu ilk duruşma, ailelerin mahkeme salonuna alınmamasıyla birlikte gündem oldu. Ama aileler çok güçlü durduklarından, polisin önlerine set çektiği barikatı aştılar ve o salona girdiler. Biz de o güçlü aileleri her hafta yaptığımız esas mesele sayfamıza taşıdık. Hepsine duruşma esnasında neler yaşadıklarını sorduk. Ortak talep şu: ‘Sorumlular getirilsin, acılarımızı yüzlerine anlatalım, onlar da yüzümüze konuşsunlar.’ Soma katliamının ilk duruşması görüldü. Duruşma mahkemeye ailelerin RöPORTAJ alınmamasıybüşra gündoğdu la, ‘güvenlik önlemi’ diyerek ailelerin kontrolden geçirilmesiyle başlasa da; hem barikatlar aşıldı, hem de sorumluların mahkemeye getirilmesi kararı alındı. Kararın ardından katliamda oğlunu kaybetmiş bir anne ifadelerini şu şekilde dile getirdi: “Ne olursa bizim gibi garibanlara oluyor. Düşkünlere ve acılılara oluyor, büyüklere hiçbir şey olmuyor. Kocamanları korumak için dünya kadar polis toplamışlar. Biz de ne var ki, biz onlara ne yapabiliriz? Sadece biz onların yüzüne baka baka vicdanlarına seslenecektik. “Bizim çocuklarımızı neden babasız bıraktınız?”, “Bizi neden evlatsız bıraktınız?”, “Nerede bizim çocuklarımız?” diye sorabilmek

ümidiyle gelmiştik. Yoksa biz onlara ceza veremeyiz! Biz kaç gündür bu günü bekliyorduk. Ancak bu günü de engellediler. Onlar orada kravatlarıyla oturmuşlar. Keyifleri yerinde. Ama itilen, ayakta tutulan hep biziz. “Sen dur!” diye talimat verilen biziz. Acımızı biz nasıl ifade edeceğiz? Evet yavrularımız toprakta, geri gelmeyecekler ama en azından hakları savunulsun. Adalet yerini bulsun. Bu kodamanlar bu kadar gökdelenler yaptılar. Bizim çocuklarımızın üstünden, derisinden, kanından yıllarca yediler; en sonunda canlarını verdiler. Bunlar nasıl yaşayacak bu şekilde? Oraya hangi adaletle bir sürü avukat getirmişler onları savunmaları için. Bu adamlar dünyaya kök mü salacaklar? Benim küçük bir kızım var. Babasını rüyasında görmüş. Babam kuş almış babaanne diyor. Kuşlara bakıyor, ‘hangisi benim babam?’ diyor. ‘Bunların hiç evlatları yok mu?’ ben bilmiyorum gerçekten. Benim bir oğlum vardı, elimizden aldılar. Ben deli gibi ortalarda

Şimdi burada sorumluların korunduğu kadar maden korunsaydı, bu kadar insan perişan olmazdı

kaldım. Biz onların yüzüne acımız ifade edemedikten sonra, arabaya binip buraya gelmenin ne gereği var? Biz onların göğsüne elimizi yapıştırıp,’ sizin hangi canavar vardı içinizde de bu canavarlığı yaptınız?’ demek istiyorduk sadece. Bir başka anne de sanki öldürmüş olanların kendileriymiş gibi muamele gördüklerini anlatıyor. Mahkemeye girerken yaşadıklarını şu şekilde ifade ediyor: “Kargaşalı oldu. Mahkemeye girerken zorla girdik zaten. Zorla iterek girdik. Mahkemeye sokmamaya çalıştılar. Zorla üstümüzü aradılar. Çantam koptu. Sanki insanları biz öldürmüşüz gibi zorla girdik.” Mahkeme devam ederken polislerin salona girmeye çalıştığını da belirten acılı anne “Beyaz şapkalı polisler mahkemeye dövmeye girdiler. İnsanları bir de döveceklerdi orada” diyor. Devletin tutumu ile ilgili sorduğumuz soruya ise “’Devlet bizim yanımızda olacak mı, olmayacak mı?’ gerçekten hiç bilmiyorum. Olmaz aslında. Devletin de ne olduğu meydanda görünüyor.” Mahkemedekilerin tutumunu sorduğumuzda ise çok öfkeli bir şekilde şu cevabı alıyoruz: “İnsanların dediği gibi kravatla gelmişler mahkeme salonuna. Ya ben öldürseydim orada ne yapacaklardı bana? Beni hemen asarlardı onlar. Orada süzülmüşler, kravatları da takmışlar; öyle kasılıyorlar orada. Sinema seyretmeye gelmişiz biz buraya. Polislerde şapkaları takmışlar, adam dövmeye geliyorlar. Zaten bizim adamlarımız, oğlanlarımız ölmüş. Bir de onlar oraya gelip ölenlerin

Eşim her akşam gelirdi ve her akşam başı ağrıyor olurdu. Taşeronun, patronun onlara sürekli baskı yaptığını anlatırdı. Sadece 20 dakika yemek molası verirlermiş.

Biz onların göğsüne elimizi yapıştırıp,’ sizin hangi canavar vardı içinizde de bu canavarlığı yaptınız?’ demek istiyorduk sadece. akrabalarını dövecekler orada.” Müzeyyen Bayram, Soma Katliamı’nda ölen Niyazi Bayram’ın eşi. “Buraya biraz ümitsiz elmiştik ama hiç değilse adaletin biraz arkamızda olduğunu gördük ve öyle çıktık” diyor. Bir sonraki duruşmadan bahseden Bayram, “Ayın 15’inde sorumlular inşallah buraya gelecekler ve gözlerimizin içine bakarak bizim acımızı anlayacaklar. Bakalım cesaretleri varsa yüzlerimize bakabilecekler mi? Bugün cesaretleri yokmuş bizim önümüze çıkmaya. Söylediklerine göre bizden koruyorlarmış. Bizim neyimizden koruyorlar ki? Biz ne yapabiliriz ki onlara? Onlar esas bizim canımızı yaktılar. Onlar esas bizim eşlerimizi öldürdüler. Madeni düzgün denetlemiş olsalardı, şimdi burada sorumluların korunduğu kadar maden korunsaydı, bu kadar insan perişan olmazdı. Bu kadar anne-baba ağlamazdı. Babalar yaşarken mezara konmazdı. Bu kadar çocuk yetim kalmazdı. Benim eşim sağ kalabilirdi” diyerek madenin denetlenmediğini vurguluyor. Hüsne Coşkun da katliamda ölen İsmail Coşkun’un eşi. Coşkun, eşinin ölümünde taşeron sistemini vurguluyor: “Eşim her akşam gelirdi ve her akşam başı ağrıyor olurdu. Taşeronun, patronun onlara sürekli baskı yaptığını anlatırdı. Sadece 20 dakika yemek molası verirlermiş. Aslında onun 2 saat olması gerekir. O yemek molasında bile sürekli uğraşırlar, rahat vermezlermiş. Şimdi ben de diyorum ki,

’Devlet bizim yanımızda olacak mı?’ hiç bilmiyorum. Olmaz aslında. Devletin de ne olduğu meydanda görünüyor. hepsi buraya gelsin ve çocuğumla beni bu halde bırakmalarının hesabını versinler. Duruşma başlamadan önce bir açıklama yapan ailelerden Uğur Çolak’ın babası İsmail Çolak ise tüm ailelerin taleplerini şu şekilde özetliyor: “Onlar ne diyeceklerse gözlerimizin içine bakarak söylesinler. Çünkü biz acımızı onların gözlerinin içine bakarak söylemek istiyoruz. Tam 336 gündür bekliyoruz. 301 canımızı bizden alan katillerin yargılanmasını istiyoruz. Eğer madenler iddia edildiği gibi, mahkemelerden daha güvenliyse, tutuklu sanıklar neden yargılanmasın? Bizlere reva görülen bu acının hesabını sormak, tüm Türkiye halkının da boynunun borcudur.” Avukatlardan Özgür Karadumandan da duruşmanın ayrıntılarını şöyle anlatıyor: “Türkiye tarihinin belki de en derin davası başladı. 336 gün geçmesine rağmen bir türlü hayata geçirilememiş olması, zaten başlı başına bir problemdi.

İlk iddianamedeki kapsamla, ikinci iddianamedeki kapsam arasında niteliksel bir fark var. Mesela iddianamede kamu görevlileri de iddianameye dahil edilmişken, ikinci iddianamede kamu görevlilerinin sorumlulukları adeta gizlenmek isteniyordu. Buraya dünden beri madenlerde güvenlik almayan devlet, duruşmanın görüleceği gün güvenliği hatırladığı için buraya binlerce sivil polisle bir yığınak yaptı. Aileleri sınırlı sayıda almaya çalıştılar. Ama mahkeme iki önemli karar verdi bunun üzerine. Bir tanesi tutuklu yargılanan sanıkların bir sonraki celseye, bir sonraki duruşmaya buraya getirilecekleri; diğeri de bakanlık kapsamında soruşturulan kamu görevlilerinin soruşturmalarının akıbetinin ne olduğunun yazılması kararı alındı. Böylece ilk günü bir çok engelleme ve psikolojik baskıya rağmen şehit ailelerinin taleplerinin doğrultusunda tamamladığımızı söyleyebiliriz.”


DUNYA

13

15 Nisan 2015

Eylemi yasaklayanlar düşünsün

Hologramla yürüdüler

İspanya’da eylemciler hükümeti “yasaları çiğnemeden” hologramla protesto etti. İspanya’da hükümetin geçtiğimiz günlerde meclisten geçirerek yasallaştırdığı yeni güvenlik yasası ile gösteri haklarının kısıtlanmasını protesto eden binlerce kişi, farklı bir yerde eylem düzenlerken, bir grup bu görüntüyü projeksiyon ile meclis binası önüne yansıttı.

Dünya Turu

Macaristan

Orban istifa

Dünya rıfat çapar

İspanya’da İç Güvenlik Yasası’na benzer şekilde gösteri ve yürüyüş haklarına büyük kısıtlamalar getiren bir düzenleme yapıldı ve bu düzenlemeye karşı İspanya hologramlarla sokağa çıktı. “Drakon kanunu” olarak bilinen yasada parlamento ve üniversite binalarını içeren birçok kurumun önünde protesto ve yürüyüş yapmak yasaklandı. Ayrıca herhangi protestonun önceden izin alınmaksızın yapılmasına engel getirildi ve üniformalı herhangi birine saygısızlık şeklinde tanımlanan fiiller için ceza düzenlemesi yapıldı. Bu yasaya göre sadece hayaletlerin ve hologramların yürüyebileceğinden yola çıkarak İspanya’da hologramlarla yürüyüş yapılarak yasaya tepki gösterdi Dünya’da bir ilke imza atıldı Başkent Madrid’de meclis önüne yansıtılan göstericiler, ellerinde taşıdıkları pankartlarla hükümeti protesto ettiler. ‘Gösteri hakkımız elimizden alınamaz’ diyen kitle, böylece dünyada ilk defa hologramlı toplu bir siyasi eylem gerçekleştirmiş oldu. Organizasyonu düzenleyen vatandaşlık hakkı platformu, “gösteri bir suç değildir demokratik bir haktır” sözleri ile iktidarda bulunan sağcı Halk Partisi’nin (

Budapeşte’de parlamento yakınlarında toplanan yüzlerce kişi, baskıcı ve yolsuzlukla anılan Genç Demokratlar Partisi ve Başbakan Viktor Orban’ı protesto etti. Macaristan Sosyalist Partisi ve Demokratik Koalisyon tarafından düzenlenen eylemde Orban ve bakanların yolsuzluk yaptığına dikkat çekilerek son 1 ay içinde banker şirketlerinin 100 bin Macarın yatırımını batırdığı ve iflas ettiği hatırlatıldı. “Orban istifa”, “Yolsuzlukların hükümeti” gibi pankartlar taşıyan eylemciler, son 5 yıl içinde yaklaşık 1 milyon Macar gencin ülkeyi terk ettiğine dikkat çekti. Viktor Orban ve yakınlarının 5 yıl içinde ultra zengin oldukları bilgisi verilen eylemde hükümetin istifasına dek eylemlerin süreceği vurgulandı. DÜNYA PP) meclisteki çoğunluğunu fırsat bilerek diğer muhalefet partilerinin onayını almadan bu kanunu çıkarttığını söyledi. Madrid’de Meclis önünde gerçekleştirdikleri gösteriye yayınladıkları bir web sayfası ile (www.hologramasporlalibertad. org) dünyanın bir çok yerinden katılım olduğunun altını çizen platform yetkilileri “ katılımcılar fiziki olarak meydanda değildi ancak onların istekleri ve haykırışları canlı olarak meydanlarda duyuldu” açıklaması yaptı.

Tüm dünyadan mesajlar yağdı Hologram hareketi kurdukları internet sitesiyle dünyanın dört bir yanından insanlara çağrıda bulunarak kendi hologramlarını oluşturmalarını istedi. Yasayı protesto eden görüşlerle çekilen video görüntüleri sitede hologram haline getirildi. Böylece protesto dünya çapında bir eylem oldu. 1 saat süren gösteride meclis binası üzerine dünyanın dört bir yanından gelen videolar hologram olarak yansıtıldı.

Yeni yasa ne getiriyor? İspanya’da İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve onaylanan yeni güvenlik yasası polislere büyük yetkiler tanıyor. Vatandaş güvenliği yasasına göre polise hakaret edene 30 bin avro, Meclis önünde gösteriye de 600 bin avroya kadar para cezası öngörülüyor. Tasarıdan medya da nasibini aldı. Foto muhabirleri bundan sonra polislerin vatandaşı döverken fotoğrafını çekemeyecek. Çekmesi halinde ise hem para hem de hapis cezası ile karşı karşıya kalma riski taşıyabilecek.

On binlerce öğrenci harç zamlarına karşı ayakta Printemps 2015 olarak bilinen, eğitim ve sağlık sektörlerinden grupların ve sendikaların da katıldığı, yoğunlukla öğrencilerin oluşturduğu platformun organize ettiği boykot eylemi 80.000 kişinin katılımıyla zirveye ulaştı. Kanada’nın Quebec eyaleti, üniversite harçlarının ülke genelinde en düşük olduğu eyaleti ancak şimdi hükümet bütçede kesintiye gidip yüzde 80 oranında harçlara zam yapmak istiyor.

2012 protestolarında Charest Hükümeti’nin harçlara yaptığı zam ana gündemken, protestocuların talepleri ise bu sefer daha fazla. Halk, eğitim ve sağlık gibi sektörlerde ve kamu hizmetlerinde son yıllarda hükümetin yaptığı kesintilere karşı. Bu kesintiler aynı zamanda kürtajı ve hamileliği sonlandırmanın öncelikle tıbbi hizmetler arasında artık sayılamayacağını kapsıyor ve bu maddenin geçmesi eyleme daha fazla kadının katılmasının önünü açtı. DÜNYA

Kemer sıkmaya karşı işçiler greve çıktı

Fransa’da on binlerce işçi ve emekçi 80 ayrı yerleşim biriminde sokaklara çıkarak kemer sıkma politikalarını protesto etti. Fransa’da Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron tarafından hazırlandığı için “Macron Yasası” olarak anılan ve ekonomik kesintileri öngören yasa tasarısına karşı 80 ayrı kent ve kasabada eylemler düzenlendi. Sendikaların çağrısı ile başkent Paris’te Place d’Italie’de toplanan işçi ve emekçiler Invalides Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdiler. “Artık Yeter” şiarı ile düzenlenen eylemde

Başbakan Manuel Valls ve Cumhurbaşkanı François Hollande’ı teşhir eden sloganlar atıldı. Ülke genelinde bazı işkollarında ise greve gidildi. Grevlerde en çok dikkat çekici olanı Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’ndeki grev oldu. Kulede görev yapan emekçiler ‘kemer sıkma’ politikalarına karşı grevdeydi. Birçok turist kulenin altındaki panolarda yer alan Eyfel Kulesi’nin kapalı olduğuna dair uyarılarla karşılaştı ve kuleyi ziyaret edemedi. Kulenin yerel saatle 18.00’de açılacağı duyuruldu. DÜNYA

Sudi Arabistan

Tacizi protesto ettiler

İki İranlı genç kadının Suudi Arabistan’daki Cidde Havalimanı’nda ‘arama’ bahanesi ile taciz edilmesi İran’da büyük öfkeye sebep oldu. Suudi Arabistan’ın Tahran Büyükelçiliği önünde toplanan yüzlerce kişi, tacizci Suudi görevlilerin en ağır şekilde cezalandırılmasını isterken İran hükümetinden de olayın takipçisi olmasını talep etti. “Büyükelçi, topraklarınızda güvenliğimden kim sorumlu?” yazılı dövizler taşıyan İranlı gençler “Arabistan Büyükelçiliği kapatılsın!”, “Umre ziyareti iptal edilsin!” sloganlarını attı ve taşıdıkları dövizleri büyükelçilik binasının duvarına astı. İranlı genç kadınları havaalanında taciz eden Suudi Arabistan görevlileri, tepkiler üzerine görevlerinden alınmıştı. DÜNYA

Almanya

Öğretmenler grevde

Siyahi genci vuran polis, idamla yargılanacak ABD’nin Güney Carolina eyaletinde bir polis, kaçmakta olan silahsız bir siyahı vurduğu gerekçesiyle ‘cinayet’ suçlamasıyla yargılanacak. Polis memuru, hakkında yapılan suçlamalar sabit görülürse ömür boyu hapis ya da idam cezası alabilecek. Polis memuru Michael Slager, Walter Scott’ı bir parkta vurduğu olayın cep telefonu görüntüsünün ortaya çıkmasından sonra tutuklandı. Güney Caro-

lina mahkemesinden edinilen belgede, “Sanık kurbanı tartışma sonrası defalarca arkasından vurdu. Tüm bunlar video görüntülerine ve Eyalet Kanun Yürütme Birimi’ne dayandırılmakta” ifadesi yer aldı. Görüntülerde Slager’ın kurbanla tartıştığı görülüyor. Scott’ın kaçmaya başlaması üzerine silahını çeken polis memuru defalarca ateş ediyor ve siyahi gence kelepçe takıyor. DÜNYA

Almanya’da öğretmen ve kreş emekçileri bir kez daha greve çıktı. Almanya’da öğretmen ve kreş emekçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesi ve ücretlerinin artırılması için başlattıkları grevler sürüyor. Emekçiler dün Bavyera ve Hessen eyaletlerinde greve çıkara bir kez daha haklarını almakta kararlı olduklarını belirttiler. Grev nedeniyle birçok bakım evi kapalı kaldı. Ver. di Sendikası’nın örgütlediği grevler nedeniyle Kassel ve Giessen kentlerinde eylemler düzenlendi. Öğretmen ve kreş emekçileri, bir kez daha insanca bir yaşan istediklerini belirttiler. Bavyera’da çalışan kindergarten (anaokulu) öğretmenleri 2 bin 300 Euro brüt maaş alıyor. Emekçilerden ücretlerine yüzde 10 zam yapılmasını talep ediyor. DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

15 Nisan 2015

Sanat ve isyan Yağmur Derin yazdı

Yağmur Derin, Erdoğan’ın buyruklarıyla başlayan “ucube” tanımlamaları ve yasakları konu ediniyor. İstanbul Film Festivali’nin de sansür kılıcını çekmesi ardından sanatın bir direniş olduğunun altını çizen Derin’in yazısı sizlerle.

Bilinen en genel anlamıyla yaratıcılığın, hayal gücünün ifadesi olan sanat, ülkemizde sayısız koldan baskı altında. Müzikten edebiyata, karikatürden mimariye sanatın her dalı, sanki tüm isyankâr filizleri budamak için bekleyen keskin bir makasla karşı karşıya. Son 10 yılda üstüne tükürülen, ucubeye benzetilen, aşağılanan, adliye koridorlarına sürüklenen, hedef gösterilen sanatçılar ve eserleri iktidar erkinin pervasız yıkıcılığı karşısında hala direniyor. Hiçbir zaman baskın ideolojinin uşağı olmayan gerçek sanatçılar, bunca provokasyona, tehdide rağmen güce tapanları topa tutmaya devam ediyorlar. Tüm bu direniş, iktidarın sanattan anlam çıkartmasına yetmese de en azından sanatın gücünü öğrenmesini sağladı. Cumhurbaşkanı’nın karşısında ceketini ilikleyen adam karikatürü bu yüzden dava konusudur. Kuruluşunun 30. Yılında yapılması planlanan Grup Yorum konseri bu yüzden reddedilmiştir. İstanbul Üniversitesi’nde gösterimi yapılacak olan “İki Tutam Saç: Dersimin Kayıp Kızları” belgeseli bu yüzden engellenmiş, İstanbul Film Festivali’nde “Bakur” bu nedenle iptal edilmiştir. Oysa gerçek sanat hiçbir iktidarın arka bahçesi değildir. Ve sanatçı gücünü özgürlüğünden, isyan edebilme potansiyelinden, – Can Yücel’e selam olsun- var olan her ne ise ona adıyla sanıyla hitap edebilme cesaretinden alır. Dünyaya gelecek sonsuz bir za-

man dilimi, doğacak ve yaşanacak onlarca ülke varken, 2015 senesi AKP Türkiye’sinde yaşayan her insan bilmelidir ki “Özgürlük, bir kez

kazanılıp sonsuza dek muhafaza edilen bir şey değildir. Onu her nesil, her gün yeniden kazanmak zorundadır.” Özgürlük için sayısız mücadele

yollarından biridir sanat. En dar, en çetrefilli, en ıssızlarından bir olsa da burada mücadele edenlerin varlığını görmek insanı umutlandırıyor. Tüm o iyi insanların o güzel atlara binip gitmediğini; birilerinin her şeye rağmen direndiğini görmek! Zulme, baskıya, haksızlığa karşı direnmek, otoriter rejimlerin kulköle vatandaş isteğinin yanında , “biat eden, erki öven” ideal sanatçı (!) anlayışına direnmek. Bangır bangır seçim şarkıları söyleyerek milletvekillini kapan sanatçılara (!) karşı direnmek. Kopyala yapıştır kitaplarıyla yandaş belediye etkinliklerinde cebini dolduran sanatçılara (!) karşı direnmek. Hac’dan Umre’den selfiler paylaşıp konser kapan sanatçılara (!) karşı direnmek. Bu tip sanatçı bozmaları tarihin her döneminde var olsa da, padişaha yazdığı methiyeyle bir kese altını şalvarına sıkıştıranlara karşı “Ferman padişahında dağlar bizimdir!” diyen bir Dadaloğlu vardır. Sadrazamın, müftünün önünde el pençe duranlara karşı “Dönen dönsün ben dönmezsem yolumdan!” diyen bir Pir Sultan vardır. Korkuyla susanların, boyun eğenlerin karşısında “İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur!” diyen bir Aziz Nesin vardır. Dünyanın tüm uzun adamlarına karşı “İnsan evrende gövdesi kadar değil yüreği kadar yer kaplar!” diyen bir Yaşar Kemal vardır. Bugün de yarın da sanatçı dendiğinde adı anılan, sözü hatırlanan onlar olacaktır. Korkaktan yandaştan, hırsızdan sanatçı devşirmeye çalışan bu iktidar, gerçek sanat karşısında elbette korkmaya, geri çekilmeye mahkûm olacaktır.

Biri çocuk hakları mı dedi? Kübra Özkan yazdı

Kübra Özkan, Türkiye’deki çocuk hakları ihlallerini anlattı. Çocukların pek çok temel haktan mahrum bırakılmalarının yanı sıra devlet şiddeti ile de karşılaştıklarını belirten Özkan göstermelik etkinliklerin yetmeyeceğini yazıyor.

AKP’nin ‘Yeni Türkiye’ projesinden işçiler, kadınlar, LGBTTİ bireyler, etnik ve dini azınlıklar, göçmenler, mülteciler, siyasiler, sanatçılar olduğu kadar çocuklar da payını aldı! AKP hegemonyası altında devlet eliyle çocuklar sömürülmeye, baskılanmaya, hapsedilmeye, öldürülmeye devam edilmektedir. Kâğıt üzerinde onaylanmaktan öteye gitmeyen insan haklarına dair ulusal ve uluslararası birçok hukuki belge ve sözleşme gibi; 1994 yılında Türkiye tarafından onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere niceleri sembolik olarak kabulden öteye geçemedi. ‘Çocuğun Yüksek Yararı İlkesi’ göz göre göre ihlal edildi. Son 11 yılda 241 çocuk devlet eliyle sistematik olarak öldürüldü. Gezi olaylarında çocukların insan hakları acımasızca ihlal edildi. Çocuklar orantısız polis şiddetinin kurbanı oldu. Çocuklar gözaltına alındılar, kayıt dışı gözaltı sürecinde işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldılar, plastik mermilerin, tazyikli suyun, biber gazının ve ses bombalarının hedefi haline geldiler ve fişlendiler… Çocukların yaşam hakkı, sağlık hakkı, örgütlenme özgürlüğü hakkı, istismar ve kötü muameleden korunma hakkı ihlal edilmekle kalmayıp bizzat AKP iktidarı bilinçli ve istemli olarak halkın önyargılarını ve kalıp yargılarını

körükleyecek şekilde bu çocukları ‘terörist’, ‘bölücü’ ilan etti! Devlet kendi eliyle yarattığı bu utanç verici tablo karşısında yerin dibine girmesi gerekirken; çocukların ve ailelerinin yaşadığı mağduriyeti ikiye katlatıp şiddetin faturasını yine çocuklara kesti. Anaları miting alanında yuhalattı, çocuk hakları için mücadele veren hak savunucularını susturmaya ve sindirmeye çalıştı. Çocukların adalet sisteminden yararlanma hakkı çuvalladı. Çocuğun yaşam hakkını çalan katiller gizlendi, saklandı. Katilleri gün yüzüne çıkarmama uğruna devlet kendi adamını öldürmeyi başardı. Tebrikler! Böylece bir zamanlar ‘Berkin Elvan ölümsüzdür’ diye ortalıkta naralar atan sahte ‘çocuk hakkı savunucuları’ kendilerini Berkin Elvanların karşıt konumuna yerleştirdi; gerçek yüzlerini gösterdi. Onlar için asıl meselenin bir çocuğun devlet tarafından öldürülmüş olması değil; ulusal kimliklerini korumak olduğunu da böylece öğrenmiş olduk! Biliyoruz ki Berkin Elvan kimlik politikası sonucunda öldürülen ilk çocuk değil! 1990lardan itibaren yüzlerce çocuk sistematik olarak devlet tarafından öldürülmeye devam edilmektedir. Roboski katliamında öldürülenlerin çoğu 18 yaşın altında çocuklardı. Furkanları, Ahmetleri, Cananları, Ceylanları, Uğurları (ve nicelerini) unutmayacağız. Failleri

halkın gözü önünde cezalandırılana kadar, devlet kanlı ellerini çocukların üzerinden çekene kadar haykırmaya devam edeceğiz. Başta iktidar olmak üzere tüm insanlara soruyorum: Açlık sınırında yaşam mücadelesi veren büyük bir kitleyi oluşturan emekçi işçi sınıfının varlığını yok sayarak; hiçbir şekilde rasyonelliği bulunmayan ‘3 çocuk, 5 çocuk’ kampanyalarını sürdürerek bebeklerin ve çocukların açlıktan ölmelerine göz yummayı nasıl başarabiliyorsunuz? Eğitim hakkından optimum şekilde yararlanmak adına tek çift ayakkabıyı nöbetleşe kullanma stratejisi üretmek zorunda kalan kardeşlerden utanmıyor musunuz? Çocuk tacizi ve tecavüzlerini önlemek adına aktif eylem politikası üretmenin sorumluluğunu devletin üzerinden atarak çocuğa ve aileye yüklemeyi nasıl aklınızdan geçirebiliyorsunuz? Çocuklar zaten çığlık atmayı biliyorlar! Şakran, Sincan, Maltepe, İzmir, Antalya, Van, Muğla ve nice çocuk cezaevlerinde özgürlüklerinden mahrum edilen çocuklar işkence ve insanlık dışı, onur kırıcı muamelelere maruz kalırken çığlık atıyor! Duyuyor musunuz? Duyduğunuzu çok iyi biliyoruz! Peki neden çocuk cezaevlerini kapatmamakta direniyorsunuz? Okul öncesi eğitiminden başlayarak cinsiyetçi politikalarınızı gerek eğitim müfredatı-

nız, gerekse personeliniz tarafından çocuklara aşılatmaya çalışıyorsunuz. Daha 17sindeyken cinsel kimliğine yönelik cinsiyetçi aşağılamalara dayanamayan gay çocuğun intihara sürüklenmesini nasıl soğukkanlılıkla izleyebiliyorsunuz? Yoksulluklarıyla baş başa bırakılan mülteci çocukların her gün darp edilmesini, satılmasını, sömürülmesini, sağlık ve eğitim haklarından mahrum bırakılmasını, ölüme terk edilmesini de ‘mülteciliğin fıtratında bu var’ diye mi açıklayacaksınız? Türkiye’de çocuğun değerinin göstergesi olan ‘Çocuğun İnsan Hakları’ hangi rafa kaldırıldı? Ekonomik istikrarsızlığın kol gezdiği, yoksulların daha çok yoksullaştırıldığı, çocuğun ‘çocuk’ olmaktan çıkarıldığı, sadece uzak geleceğe değil yakın geleceğe de kuşkuyla ve kaygıyla bakıldığı, yaşam garantisinin olmadığı, güvensiz ve güvencesiz bir ülkede çocukların psikososyal gelişimlerini sağlıklı şekilde tamamlamalarını nasıl bekleyebiliyorsunuz? ‘Yetişkinler’ hem çocuklara çocuk olmaları dolayısıyla sahip oldukları hakları tanıdı; hem de çocukların sahip oldukları bu hakları acımasızca ellerinden çaldı! Bu tutarsız tablo karşısında çocukların gözünde daha da küçülmeden derhal yurttaşlar olarak kendimizi silkeleyelim; sözde değil özde politikalar üreterek çocuklara hak ettikleri değeri verelim. Aksi takdirde sahte gülücüklü, samimiyetsiz 23 Nisanlarda, 20 Kasımlarda çocukları topitoplarla, şekerlemelerle, renkli balonlarla kandırmaya çalışmak tam bir ahmaklık olacaktır!

İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN

İyi

Gökçer Tahincioğlu, Milliyet

Tahincioğlu, büyük bir devlet geleneğinin, büyük bir soğukluğuyla karşılaştık diyerek, gördüğü saygısızlık ve haksızlığa kalbi dayanmayan Serkan Öz’ü anlatıyor yazısında. Tahincioğlu: “Bütün öğretmenler gibi bazen günaşırı tıraş oluyor, bazen kot giyiyor, bazen kravat takmıyor ama öğrencilerini hep seviyor... Katillerin cezasının kravatla indirildiği bir ülkede, elbette bir matematik öğretmeninin kravat takması mühimdi... Dünyanın güzel dönmesine sebep kalp kırığı insanlardan biriydi, kalbine yenildi... Geride bırakıp daha da çirkin dönen, kravatlı, tıraşlı ve aşırı mühim bir dünyanın düzenini, yeryüzünden bir Halil Serkan Öz geçti...”

Kötü

Engin Ardıç, Sabah

Ardıç, Ağrı haberlerinin ardından barış sürecine dair yapılan yorumları değerlendiriyor. Ardıç: “PKK askere saldırmıştır, bu karışıklık HDP’ye itibar kaybettirir, AKP’ye oy sağlar, demek ki PKK’yı saldırtan iktidardır! Asker silahlı saldırıya silahla cevap vermiştir, demek ki barış sürecini bozan, “iktidara çalışan” Genelkurmay’dır! Terör artar, cenazeler gelir, kan çıkarsa bundan güçlü olan parti çıkar sağlar, demek ki terörü azdıran iktidardır! Cepheleşme keskinleştirilirse güçlü olana yarar, demek ki cepheleşmeyi körükleyen iktidardır! Bütün köpekler dört ayaklıdır, Sokrates de dört ayaklıdır, demek ki Sokrates köpektir! Bunu, herhalde ar damarları bütün bütüne çatlamadığından olmalı, “ima edip” geçenler var. Tam tersine, üstüne üstüne gidenler de var.”

Çirkin

Nihal Bengisu Karaca, Habertürk

Karaca’ya hatırlatmak lazım halk her şeyi devletten bilmiyor, ama sorumlu olduğu şeylerle ilgili devletten hesap soruyor. Karaca: “Türkiye’de bir grup var ki, özellikle soldan gelen ya da sola dönen bir grup, kar yağsa devletten biliyor. Devletin, kendi derinine yerleşen yapıları temizleme gayretinin olduğu tarafa asla bakmıyorlar ve hiçbir dönemde olmadığı kadar çok devlet kâbusu görüyorlar. Onlara göre elektrikleri devlet kesti. Savcıyı DHKP-C öldürdü, ama aslında devlet yaptırdı. 6-8 Ekim olaylarına İmralı-HDP-YDGH neden oldu ama asıl sebep devletti. Diyadin’de yığınağı yapan, festivale silahla katılıp 14 saat çarpışan PKK ama aslında işin arkasında devlet var!”

elif karan

günlüğü

Twiter, toplumun iç sesini, Türkiye’de bir şeylerin değişmesini anlatmanın en önemli aracı oldu. yusuf islam @yigunes Geçmişine baktığımızda yalan söyleyen belli. #uyanmavakti A R D A @shnorhavor Evladı siyaseten katledilmiş baba Karısından daha korkaktır Son 12 yılda... #uyanmavakti Onur Alp @onur__alp Uzun duble bir yolda İŞSİZ GÜÇSÜZ gezen insanlar #uyanmavakti gelmedi mi..?? Yoksa hala bakara makaraya devam mı..?? hellsing @1903Hellsing “Elindeki ekmeği muhtaç olanla paylaşmaktan aciz . Çıkmış bana fakir fukara edebiyatı yapıyor . “ Acaba kim bu ? #uyanmavakti F U Z Û L Î @vasataga Uyananlara bakıp #uyanmavakti MİLLETİ YALANLA UYUTUYORLAR


KULTUR-SANAT

15

15 Nisan 2015

Gezi’nin ressamı Haydar Özay ile konuştuk:

Resim aslında bir süreç Aşk Olsun Yönetmen: Murat Serezli Oyuncular: İlker Aksum, Sedef Avcı Tür: Romantik, Komedi

Haydar Özay, Mimar Sinan Güzel Sanatlar, Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü Neşe Erdok Atölyesi mezunu ve UNESCO A.I.A.P. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyesi. 14 metreye 5 metre boyutunda yaptığı Büyük İstanbul resmi ile tanınan Özay’la, Gezi Parkı Direnişi’ni ve sonrasını anlattığı resmi hakkında konuştuk. Ressam Haydar Özay ile röportajımıza Ressam Özay’ın Gezi’yi resmettiği eserinin ilk RöPORTAJ röportajının ışıl demir Yarın Gazetesi ile yapmış olduğunu belirterek bizlerle yeniden röportaj yapmaktan sevinç duyduğunu belirterek başladık. Ressam Özay, eserini yaklaşık bir yıldır yapmakta olduğunu belirtirken resmin sürekli değiştirdiğini söyledi. Gezi şehitlerin suretlerinin daha anlaşılır olması ve birbirlerine daha yakın durmaları için sürekli taşıdığını ve yeniden çizdiğini söyledi. Mevsimler resmi etkiliyor Mimarlar Odası’nın çatısında çalışan Ressam Haydar Özay bu eserin aynı zamanda günümüzde birbirinden ayrı meslek gruplarıymış gibi gözüken mimarlık ve ressamlığın çok güzel bir ortak işi olduğunu belirtti. Çatısında çalıştığı için hava koşullarının resmi etkilediğini belirterek Özay hem havanın ısısı ve çalışma koşulları hem de kullan-

dığı renklerle yansıdığını söyledi, resimde yazın daha canlı renkler kullanırken kışın daha koyu renklere döndüğünü söyledi.

Kadınlara “aşk doktorluğu” yaparak hayatını kazanan Ozan’ın yeni müşterisi Ceyda, ayrıldığı sevgilisi Caner’e geri dönebilmek amacıyla Ozan’ın yardımını ister. Fakat Caner, yaşadığı aşk acısını unutmak için yeni bir ilişkiye yelken açmıştır bile. Hiç hesapta yokken aşk doktoru Ozan, Pınar ile karşılaşır ve ona aşık olur.

Piramidin Laneti Yönetmen: Gregory Levasseur Oyuncular: Ashley Hinshaw, Denis O’Hare Tür: Korku

Özgecan da kadınların Gezi’siydi Resminde daha ekleyeceği şeyler olduğunu vurgulayan Ressam Haydar Özay, Özgecan Aslan cinayetinin kadınlar için bir Gezi olduğunu ve Özgecan’ın da resimde yer alması gerektiğini söyledi. Her geçen günde ülke siyasetinde birçok şey gerçekleşiyor bunlar Gezi’nin etkilerini taşıyor hala, onları da resminde yer bulmasını istiyorum, bu resim aslında bir süreç.

Bir grup Amerikalı arkeolog, Mısır çöllerinin derinliklerine gömülmüş olan antik çağ piramitlerinden birini gün yüzüne çıkartır. Fakat sonsuz gibi görünen, karanlık duvarları arasında kaybolurlar. Dışarı çıkacak bir yol ararken, gün ışığını bir daha görme umutlarını gitgide kaybederler. Piramitte hem kıstırılmışlardır, hem de tek tek avlanmaktadırlar.

Birçok sergide yer alacak Resmin yapım sürecinde Mimarlar Odası’nın çatı katında olmasından dolayı zaten bir sergi gibi olduğunun her gün birçok insanın gördüğünü belirtti. Aynı zamanda resmin bitmesiyle birlikte ülkede ve ülke dışında birçok sergide yer alacağını belirterek aynı zamanda bir belgesel içinde yer alacağını söyledi. Bundan sonrada sanat açısından eksik bırakıldığını düşündüğü Sivas Katliamı’nı resmedeceğini söyledi.

Daire Yönetmen: Erik Van Looy Oyuncular: Karl Urbam, James Marsden Tür: Gerilim

Vincent Stephens, Luke Seacord, Dr. Chris Vanowen, Marty Landry ve Phillip Williams eşlerini aldatmak için kendilerine has bir çatı katı dizayn eden beş arkadaştır. Bir gün bu son derece mahrem sığınaklarında bir kadının cesetini bulmalarıyla birlikte de beş kafadarın hayatı değişmeye başlar. Dairenin anahtarı sadece bu beş kişide vardır. Rosewater Yönetmen: Jon Steward Oyuncular: Gael Garcia Bernal, Kim Bodnia TÜR: Dram

Londra’da yaşayan muhabir Maziar Bahari, İran’da gerçekleşecek başkanlık seçimleri için en fazla bir hafta sürecek bir görev nedeniyle İran’a gider. Arkasında bıraktığı hamile nişanlısını son kez öptüğünde en kısa zamanda döneceğinin sözünü vermiş olsa da İran’a ayak bastığında işler beklediği gibi gitmez. Bahari, kendini ülkenin en ürkütücü hapishanesinde, uzun saatler süren sorgu seanslarında bulacaktır.

HAFTANIN AJANDASI Festivali kaçırma

İrkildim uyandım

Tek karede masal

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 11. kez Akbank sponsorluğunda gerçekleştirilen 34. İstanbul Film Festivali devam ediyor. Yeni haftada yarışma filmleri gösterilecek. Festival bu yıl ilk kez Ulusal Belgesel kategorisinde de ödül verecek. Ödül töreni 18 nisanda.

Muzaffer Akyol’un 52 yıllık resim hayatının yansıması olan “İrkildim Uyandım, Bir Daha Uyumadım” adlı sergisi İş Sanat Kibele Salonu’nda devam ediyor. Sanatçının 1963 tarihli, Trabzon’dan bir görünümü işlediği resminden bugüne resim yolculuğunun görülebileceği sergi 18 Nisan’a kadar açık.

Hülya Yalçın’ın resimleri, figür dili güçlü, renkleri duyarlı, isimlerini kendisi doğuran, içtenlikli, masalsı ve oldukça güçlü bir anlatımla sizi düşlerinin içine çeker. Yalçın’ın 15 Nisan’da Ankara’daki Gözde Sanat Galerisi’nde açılacak sergisi, 10 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilir.

ww


Game of Thrones 7 milyon kez indirildi Yayınlandığı ilk günden bu yana gündemden düşmeyen Game of Thrones’un bölümleri illegal şekilde 7 milyon kez bilgisayarlara indirilerek yeni bir rekora

imza atıldı. Dizinin rekorları bununla da kalmadı. Dizinin yeni sezonu yayınlanmadan internete sızdı, milyonlar yeni bölümleri günler öncesinden izledi. toplum

Bunlar da ‘Ecdat’ görünümlü polisler

Küçük enişte ‘abisine’ özendi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Saray’da tanıttığı oyuncak askerleri sonrası Davutoğlu da Erdoğan’dan kalır yanının olmadığını gösterdi. Polis Teşkilatını 170. Kuruluş yıldönümünde Başbakan Davutoğlu da Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait kostümlü polislerce karşılandı. AKP’nin polisi de tıpkı Osmanlı gibi yasakçılıkta uzman. TOPLUM birsen kaplanseren

Filistin lideri Mahmut Abbas için Ak Saray’da düzenlenen karşılama töreninde tarihte kurulan 16 Türk devletlerine ait askeri üniformaları giyen görevlilerin ardından şimdi de Başbakan Davutoğlu’nu Polis Akademisi’ne gelişinde Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait polis kıyafetleri giyen bir grup polis karşıladı. Davutoğlu’nun Erdoğan’dan eksiği ne? Erdoğan’ın Kaç Ak Saray’da kendine özel temsili kıyafetli ecdad ordusu malumunuz. Küçük enişte de özellikle seçim arifesinde kendisine yöneltilen “figüran” eleştirilerinden oldukça sıkılmış olacak ki, kendi müsamere kadrosu ile arzı endam etti. Ancak Erdoğan’ın da Davutoğlu’nun da tedbiri kıyafet polisciklerine baktığımızda sadece ecdad özentilerinin bir fantezi olmaktan öteye gittiklerini, gerçekleştirmek için modernizmin geldiği son noktaya rağmen inatçı bir tavır gösterdikleri ortada. Erdoğan kendini sultan, Davutoğlu’nu da sadrazamı ilan

18SORU Simge İndirme öğrenci - istanbul

1. En sevdiğiniz erdem? Yardımseverlik 2. Başlıca özelliğiniz? Araştırmacı olmak 3. Mutluluk nedir? Gelip geçici an 4. Mutsuzluk nedir? Kalıcı hüzün 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Samimiyetin verdiği patavatsızlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Önyargılı olmak 7. En sevmediğiniz şey? Sabit fakirlilik 8. En sevmediğiniz kişiler? Bazı gazeteciler ve siyasiler (hedef göstermek istemem) 9. En sevdiğiniz iş? Yazmak-okumak 10. En sevdiğiniz şair? Şükrü Erbaş,Cemal Süreya 11. En sevdiğiniz yazar? Ece Temelkuran,Ferit Edgü 12. Kahramanınız? Küçük Karabalık 13. Kadın kahramanınız? Emma Goldman 14. En sevdiğiniz çiçek? Papatya 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Yemek seçmem 17. En sevdiğiniz düstur? Hümanizm,eşitlik 18. En sevdiğiniz söz? “Dans etmeyeceksem bu benim devrimim değildir.”

etmiş, fantezi dünyalarını tüm topluma dayatmaya çalışıyorlar. Üç beş kostümün bize anlattıkları Osmanlı’daki polis teşkilatı yapısını günümüze ve Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın düşünme sistematiğinin vahametine ışık tutması açısından sizler için inceledik. Öncelikle Osmanlı’da polisin sadrazama ve sadrazamında sultana bağlı olduğunu hatırlatmak isteriz. Sanırım bu size bir şeyleri anımsatmaya yetti!

Maymunun intikamı Hollanda’nın Arnhem kentinde bulunan Royal Burger’s Hayvanat Bahçesinde gözetleme görevi yapan bir insansız hava aracı Drone şempanzenin saldırısına uğradı. Olay anını çekme başarısı gösteren Drone’nun bu görüntüleri hayvanat bahçesi yetkilileri tarafından paylaşıldı ve sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Falakacı, böcekçibaşı, kollukçular, yasakçılar, bekçiler… Yeni İç güvenlik paketi ile Cumhurbaşkanı’nın tabiri ile “özgüven” eksikliği de giderilen polis teşkilatını oluşturan birimlerin Osmanlı’da da benzer işler yapmak için ama “adı üstünde” nitelendirmelerle görevde olduğunu söylemek mümkün. Bunlardan bir kaçını özellikle tanıtmak istedik. Bunlardan bizim en çok dikkatimizi çekenler Falakacı, Böcekçibaşı, Kollukçu, Yasakçı nitelendirmesi ile görevlendirilen ve her geçen gün yetkileri artırılan birimler oldu.

Sahibini bırakmadı İstanbul Bakırköy’de bir apartmanda yangın çıktı. Üst katlarda mahsur kalanlar itfaiye tarafından kurtarıldı. Bu sırada “Akva” isimli köpek ambulanstaki sahibini görmek için uzun süre uğraştı, dakikalarca ambulansın etrafında dolaştı. Sahibini bir an olsun yalnız bırakmadı.

Pera’nın altından nekropol çıktı!

Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde İtalya’nın ünlü ulusal kahramanı Giuseppe Garibaldi adı ile bilinen binanın restorasyonunda Bizans dönemine ait 8 mezar bulundu. Uzmanlara göre Pera’da ilk kez bu tür mezarlara rastlanıyor. Bina 1910 yılında kapsamlı bir değişime uğrayarak bugünkü halini aldı. İstiklal Caddesi’nde Deva ve Perukar çıkmazlarına bakan “Societa Operaia Binası” bilinen adıyla “Garibaldi” binasında yaklaşık bir yıldır hummalı bir restorasyon çalışması sürdürülüyor. Bina baştan aşağı onarılıyor. Binanın statik yapısını sağlamlaştırmak için temelleri açılınca büyük bir sürprizle karşılaşıldı. Kiremitlerin arasında bir kafatası görülünce İstanbul Arkeoloji Müzelerine haber verildi. Diğer binaların altında benzer mezarlar olabileceği bildirildi. toplum

Soma’da yakınlarını kaybedenler adalet istiyor

Bu kedi nereye gidiyor? Rengi konusunda dünyayı ikiye bölen elbisenin ardından sosyal medyanın yeni çılgınlığı bu fotoğraftaki kedi oldu. Sosyal âlemdeki milyonlarca kullanıcı bu kediyi tartışıyor. Söz konusu kareye bakan bazı kullanıcılar kedinin merdivenlerden yukarı çıktığını iddia ederken, diğer grup kedinin aşağıya indiğini belirtiyor. İlk olarak 9gag isimli sitede paylaşılan kare, son 24 saatte 150 binin üzerinde tweet’lenerek adeta rekora koşuyor. Kedi, köpek vidolarının milyonlarca tık aldığı sosyal medyada yeni eğilim ilginç vidolar kadar, algı yanılsaması yaratan fotoğraf videolar. toplum

Tarihi hata Ünlü kadın şairlerinden Maya Angelu’nun anısına bir pul basan ve pulda Ancelu’dan özlü söz kullanan Amerikan Posta İdaresi’nin bir hataya imza attığı ortaya çıktı. Ancak özlü söz, bir başka kadın şair Joan Walsh Anglund’ın 1967 tarihli ‘Bir fincan güneş’ adlı kitabının on beşinci sayfasında yer alıyor.

Survivor’da dublör var Dünya ‘nın en çok izlenen programlarından biri olan “Survivor All Star” yarışmalarında büyük bir skandal patlak verdi. Yarışmaya katılan ünlülerin tehlikeli sahnelerde dublör kullandığı ortaya çıktı. İspanya’dan bu yarışmaya katılan ve Honduras ülkesinde çekilen görüntülerde 16 ünlü İspanyol’un sakatlanmamak için yerli halktan kişilerle anlaşmalar yaptığı öğrenildi. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.