Yarın Kitap - Sayı 2

Page 1

kıtap 28 Ocak 2015 Çarşamba Sayı: 02 l

l

Bu yıl Küçük Prens’in

Popülerliğini asla kaybetmeyen bir çocuk kitabı yarım asır sonra bile dünyayı etkilemeye devam ediyor. raftakİler 02

Usta yazar Yaşar Kemal’in sağlığı iyiye gidiyor )

Abdi agalara ınat ınce memed ayakta İnce Memed dimdik ayakta Edebiyatımızın bir büyük çınarıdır Yaşar Kemal... 29 dilde yayımlanmış kitaplarıyla, dünya yazınında da yeri dolmaz bir isimdir. İnce Memed’in yazarı, Tilda’nın yol arkadaşı, ezilen halkın, Çukurova’daki mor dağların, Anadolu’daki köylünün fotoğrafçısıdır güçlü kalemiyle. Kısa süre önce aniden rahatsızlanarak kaldırıldığı hastaneden iyi haberlerini de ulaştırdı usta yazar Yaşar Kemal. Ancak, Abdi ağalara inat, İnce Memedler için Yaşar Kemal hala dim dik ayakta duruyor. güncel 03

Nazım Hikmet

Francogiller ölecek mi? İdeolojik olarak ne olursa olsun, birbirinden farklı herkesin aklında aynı soru vardır; “Franco ne zaman ölecek?” Franco İspanyası’ndan yıllar da geçse, bugünün insanlığı için de soru pek değişmemiştir: “Francogiller ne zaman ölecek?”. tarİh 13

İktidarın kuşattığı kent DSırasıyla iktidar kavramını ,iktidar kavramının tarihsel olarak mekanda örgütlenmesini, verili durumdan yola çıkarak Türkiye tarihi ve özelinde İstanbul’da büyük alışveriş merkezlerine yansıması olarak değerl e n d i r i y o r. araştırma

Sabahattin Ali

Nazım Hikmet dediğimiz zaman akla ‘’Büyük insanlık’’ gelir. Halkı için şiirler yazan Nazım edebiyata yeni bir yön kazandırmıştır.

Bir romanın klasik olması yıllar geçse de değerinin devam etmesidir. Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı tam da bu değerde.

güncel 05

roman 04

Cemal Süreya Gittiği her yerde ‘yalnızlığın başkenti orası’nın olduğu, sürgün şair Cemal Süreya’nın ölümüdür bu ay; Ocak ayı. şİİR

arası 15

Haziran’ın Ardından “Bizim Bir Haziranımız” var ve geleceği yeniden kurmak açısından bunu anlamak son derece önemli. Haziran’ın ardından siyasete etki eden pek çok gelişme yaşandı. Bu kitapla daha önce belki farkına varmadığımız izlenimlere şahit olabiliriz. araştırma 10


RAFTAKILER

Sendikalar ve Sosyalİzm Sendİkalar ve Sınıf Mücadelesİ Yazar: Henri Krasucki / Önsöz: Sırrı Öztürk Yayınevi: Sorun Yayınları Fiyat: 11 TL

Güvercİnler Havalanırken Yazar:Melinda Nadj Abonji Yayınevi:Ayrıntı Yayınları Fiyatı: 18 TL

Akrep Yazar : Eşber Yağmurdereli Yayınevi: Kibele Yayınları Fiyatı: 14 TL

Güvercinler Havalanırken, köklerinden koparıldıktan sonra yeni bir ülkeye, farklı bir topluma uyum sağlamış gibi görünürken, aslında hiçbir yere kök salamamanın anlatıldığı otobiyografik bir roman... Romanın kahramanı Ildiko ile kız kardeşi Nomi iki farklı dünya arasında büyür. Kızların sevgili büyük anneleri ölünce memleketle ilişkiler giderek zayıflar. Zamanda ve mekânda yepyeni sınırlar oluşur.

Yüzyıllardır bu topraklar üstünde Akrep’in kıskacında hayatları yarım kalan ya da eksik yaşanan o güzel insanların sevgili anısına... Yüzyıllardır bu topraklar üstünde hayatımıza ve onurumuza kasteden bir akrep var. O hayatımızı, onurumuzu ve bilincimizi her gün yeniden sonsuz kere zehirliyor. İşte hepsi bu... Akrep, Kibele Yayınları’ndan Eşber Yağmurdereli’nin kaleminden çıkarak okura ulaşıyor.

Sİnema ve Anarşİzm Yazar: Richard Porton Yayınevi: Agora Kitaplığı Fiyatı: 25 TL

Dİsk 1967 – 1975 Yazarı: Süreyya Algül Yayınevi: İletişim Fiyatı: 28,80 TL

Richard Porton bu kitapta, Griffith ile René Clair’in erken dönem sinemalarından Godard, Lina Wertmüller, Lizzie Borden ve Ken Loach’ın filmlerine kadar sinemada çizilen anarşizm portrelerini irdeliyor; “Hal ve Gidiş Sıfır”, “Her Şey Yolunda”, “Aşk ve Anarşi” ve “Ülke Özgürlük” gibi klasik filmlere dair yorumları ve eleştirileri ele alıyor, en önemlisi anarşist pedagoji meselesine büyük yer veriyor.

1967’de kurulan DİSK, o zamana kadar tek işçi konfederasyonu olan Türk-İş’e karşı kısa zamanda, sendikal alanda geniş bir işçi mücadelesi örgütledi. Süreyya Algül, incelediği dönemde TİP, CHP ve TKP’nin politika ve manevralarında takip ettiği değişimler kadar DİSK’in bu siyasal kurumlardan ne kadar etkilendiğini; kurumlar kadar bireylerin rolüne, bireyler kadar politik süreçlerin belirleyiciliğini sunuyor.

Albayım Benİ Nezahat İle Evlendİr Yazarı: İlhami Algör Yayınevi: İletişim Fiyatı: 10,50

Sınıflı toplumlarda sendikaların mesleki talepleri için giriştiği eylemler, bitmeyen bir mücadeledir. Çeşitli biçimlerde ama sert ve genellikle, işçi sınıfının hoşnutsuzluğunu ve çıkarlarını koruma isteği ile, bunu başarılı bir şekilde yapmalarını sağlayacak kadar geniş sendikal kitle mücadelelerini gerektirir.

Duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: ‘Albayım beni Nezahat ile evlendir’. Bir adam, Kahraman’ın El Kitabı’nda denenmiş ama foslamış olanı başarmaya takıyor kafayı. İlhami Algör, küçük ve meraklı adımlarla dolaşıyor edebiyat şehrinde. Ateş böceklerini kozasından çıkarıyor. Albayım Beni Nezahat ile Evlendir, hayat hakkında fikri olmayanlara yazılmış kafası karışık bir hikâye.

Derleyen: Melih Kaymaz

Dersİm’İn Etno-Kültürel Kİmlİğİ ve 1937-1938 Tertelesİ Yazar: Mehmet Yıldız Yayınevi: Chiviyazıları Yayınevi Fiyatı: 22,90TL

Kapaktaki fotoğrafta görülen Dersimliler 1938 yılında Koo Sıpe/Hopıke mevkiinde topluca katledildiler. O zamanlar küçük bir çocuk olan Salman Yeşildağ bu katliamdan kurtuldu. Evet tanıkların anlatımdan yola çıkılarak Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi kapsamında Mehmet Yıldız tarafından kaleme alınan kitap, tarihi bir belge niteliğindedir. Tespitler, çözüme yönelik yaklaşımlar ve gelinen sonuç...

Ben ve Sen Yazar: Giusi Quarenghi Yayınevi: Günışığı Kitaplığı Fiyatı: 8,50 TL

İtalyan çocuk ve gençlik edebiyatının sevilen yazarı Giusi Quarenghi,Türkçe’ye çevrilen bu ilk kitabında, kütüphane projesinde yan yana gelen bir İtalyan ve bir Faslı çocuğun birbirini tanıma ve anlama sürecini öyküleştiriyor. Kütüphanede tanışan Beata ve Aziza, kendilerini keşiflerle dolu bir yolculukta bulurlar. İki çocuk, farklılıklarını ve benzerliklerini gördükçe hem şaşırır hem de yakınlaşırlar.

İlan reklam için bize ulaşın Tel: 0536 698 9397 Tel: 0536 698 9397 Tel: 0536 698 9397 Tel: 0536 698 9397


03

GUNCEL 27 Ocak 2014

lKITAP

İnce Memed’in yazarı, Tilda’nın yol arkadaşı...

Kalemiyle halkın, köylünün fotoğrafçısı: Yaşar Kemal Edebiyatımızın bir büyük çınarıdır Yaşar Kemal... 29 dilde yayımlanmış kitaplarıyla, dünya yazınında da yeri dolmaz bir isimdir. İnce Memed’in yazarı, Tilda’nın yol arkadaşı, ezilen halkın fotoğrafçısıdır güçlü kalemiyle. Kısa süre önce aniden rahatsızlanarak kaldırıldığı hastaneden iyi haberlerini de ulaştırdı usta yazar. Abdi ağalara inat, İnce Memedler için Yaşar Kemal hala dim dik ayakta. GÜNCEL özge doğan

üzerindeki etkilerini incelemiş, Anadolu insanının yaşam koşullaYaşar Kemal, var ettiği on- rına ışık tutan eserlere imza atmışlarca eseriyle yazın sanatına tır. Ve bunu göz dolduran bir ifade büyük katkılar sağlamıştır. Kitap gücü ile kaleme almıştır. Kurduğu yazma amacını açıkladığı bir tören- cümlelerle, güçlü anlatımıyla bu de “Benim kitaplarımı okuyanlar dilin ne kadar zengin olduğunu katil olamasın, savaş düşmanı olsun sorgulatan Yaşar Kemal, kurduğu istedim” demiştir. betimlemelerinde de adeta kaleBu söze, usta yazarın eserlerini miyle okurun gözlerinin önüne okurken bir an bile tereddüt etme- bir fotoğraf çizer. den ikna oluyoruz. Yaşar Kemal, bir çok gözün görmediği yaşamları Abdi ağalara inat, anlatır kitaplarında, sesi hiç kimse İnce Memedler için tarafından duyulmayan halka dayar “Ölmeden kıymeti bilinenlerden” kulağını. “Benim kişiliğimi ve sa- Yaşar Kemal. İsmi yazın sanatının natımı halktan ayırmak mümkün tarihine İnce Memedlerle, Poydeğil” der. “Ben iki şeye inanırım, raz Musalarla kazındı. Eserleri iki şeyin sonsuz gücüne, sonsuz dünyanın pek çok diline çevrildi. yaratıcılığına, sonsuz değişimine: Kemal, “dünyanın en çok Nobel halk ve doğa. Sanatımı halkımla alamayan yazarı” da olsa, okurları birlikte, onun büyük yaratıcılığı onun ödülünü çoktan takdim etti ile birlik olarak onun için yaparım. aslında. Yaşar Kemal’in usta kalePolitikam da sanatımdan ayrılmaz. miyle çizdiği mor renkli Toroslar, Halka kim zulmediyorsa, etmişse, her bir okuyanın gözünde başka halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim bir eteğinden güneş alıyor. sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite “Sanatını halkından ayırmayan” mi, burjuvazi mi? Halkın mutlu- bir yazar için alınabilecek bütün luğunun önüne kim geçiyorsa ben ödülleri topluyor böylece Yaşar sanatımla ve bütün hayatımla onun Kemal. Ancak okurlarını korkuttu karşısındayım. Ben etle kemik nasıl Yaşar Kemal. birbirinden ayrılmazsa, sanatımın Geçtiğimiz günlerde 92 yaşına halktan ayrılmamasını isterim. Bu basmış dev çınar solunum yetmezçağda halktan kopmuş bir sanata liği ve kalp ritmindeki bozukluk inanmiyorum” sözleriyle kalemini sebebiyle hastaneye kaldırılmıştı. bir an olsun halktan çevirmediğini Ani rahatsızlığı ile okurlarını teanlatmıştır. Gerçekten de öyledir. dirgin eden Yaşar Kemal kısa süİçinde doğa ve insanın olmadığı, rede toparladı ve iyi haberleri tüm ezilenin, acının belirtilmediği tek sevenlerine ulaştı. Kendi deyimiybir Yaşar Kemal kitabı bulamazsınız. le “Sanatını halkından ayırmayan” usta yazarın direngenliğine de şaKalemiyle okuyanın gözüne hit olduk. Abdi ağalara inat, İnce fotoğraf çizen yazar Memedler için hala yaşıyor Yaşar Değişen koşulların yoksul halk Kemal.


ROMAN

04

Remzi Kitapevi

27 Ocak 2014

lKITAP

Bir Klasik: Kürk Mantolu Madonna

Romanın yazılmasında, başta yazarın duygu ve düşünce dünyasında yer edinen insan, sevgi, aşk, yalnızlık ve yabancılaşma temalarının olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Sabahattin Ali’nin 1928 yılında Almanya’ya devlet kanalıyla gönderildikten sonra orada tanıştığı ve âşık olduğu Frolayn Puder adlı bir kadınla yaşadığı yoğun duygular da eserin yazılmasında diğer bir etken olarak karşımıza çıkar. roman fadik temizyürek

Kürk Mantolu Madonna, iki farklı anlatıcının bakış açısıyla kaleme alınan ve bu anlatıcılar yoluyla yabancılaşma olgusuna birçok cepheden yaklaşan bir romandır. Romanda, kahraman-anlatıcının iş yerinde herkesin sıradan ve sıkıcı olarak gördüğü Raif Efendi’nin iç dünyasını, Raif Efendi’ye ait bir hatıra defteri aracılığıyla keşfetmesi ve onun yabancılaşmasının nedenleri anlatılır. Romanın konusu: Havranlı bir aileye mensup olan Raif Efendi, çocukluğunda çekingen ve ürkek bir çocuktur. Akranlarıyla iletişim kurmakta zorlandığı için yalnızlığını kitap okuyarak ve resim yaparak gidermeye çalışır. Güzel Sanatlar Akademisi’ni okumak için İstanbul’a gelir ve eğitimini tamamlamadan buradan ayrılır. Maddi durumu iyi olan babası, Raif Efendi’yi sabunculuk tekniğini öğrenmesi için Almanya’ya gönderir. Burada, sabunculukta ileri bir tekniğe sahip olan fabrikaya gitmek yerine, müzelere ve resim galerilerine giderek vaktini geçirmeye çalışır. Bir senedir burada olan Raif Efendi, bir gün bir resim galerisinde gördüğü Kürk Mantolu Madonna tablosundan etkilenir. Günlerce sadece bu tabloyu seyretmek için galeriye gider. Sonunda tablonun sahibi Maria Puder’le tanışır ve ona âşık olur. Bir yılbaşı günü Maria’yla birlikte olur. Ancak, bu birliktelikten sonra Maria’nın isteği üzerine birkaç gün görüşmezler. Toplumun bütün normlarına karşı çıkan ve farklı bir duruş sergileyen

Kürk Mantolu Madonna Yazar: Sabahattin Ali Yayın Evi: Remzi Kitabevi Fiyatı: 8,25TL

Maria Puder, Raif Efendiye karşı duyduğu aşk ile bazı kanaatlerini değiştirir Maria Puder’in hayata karşı tepkisel kayıtsızlığı, erkeklere ve insanlara inanmayışı bireysel özelliklerinin yanında yaşadığı dönemle de ilgilidir. Kürk Mantolu Madonna helezonik bir vaka yapısına sahiptir. Roman, Raif Efendi’nin hüzünlü ve aşk acısı odaklı hikâyesidir. Nâzım Hikmet’inki, ilk kez 1943’te Remzi Kitabevi tarafından kitaplaştırılan romanın ilk eleştirisiymiş. Şair, Mayıs 1943’te Bursa Hapishanesi’nden gönderdiği bir mektupta Kürk Mantolu Madonna hakkında şunları yazmış:

Kürk Mantolu Madonna, ben bu kitabı hem sevdim, hem kızdım. Evvela niçin kızdığımı söyleyeyim. Kitabın birinci kısmı bir harikadır. Bu kısmın kendi yolunda inkişafı yani bir küçük burjuva ailesinin içyüzünü tahlili öyle bir haşmetle genişlemek istidadında ki, insan buradan ikinci kısma geçerken, elinde olmayarak, yazık olmuş, bu çok orijinal, çok mükemmel başlangıç ve imkân boşuna harcanmış, keşke bu başlangıç harcanmasaydı, diyor. Gelelim ikinci kısmına, o kısım, başlı başına bir büyük hikâye olarak güzeldir ve böyle bir tecrübe gerek senin için gerekse Türk edebiyatı için lazımdı.

Sen bu tecrübeyi başarıyla yaptın. “Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zanneder”. Bir romanın klasik olması yıllar geçse de değerinin devam etmesidir. Sabahattin Ali romanını bu fikir üzerine yazdığı için klasik bir romancıdır. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim.


05

GUNCEL 27 Ocak 2014

lKITAP

Büyük insanlığın umudu Nazım Hikmet

Nazım Hikmet dediğimiz zaman akla ‘’Büyük insanlık’’ gelir. Yoksulluk çeken halkı için şiirler yazan büyük insan Nazım aynı zamanda yazdığı şiirler ile Türk edebiyatına yeni bir yön kazandırmıştır. Serbest nazım şeklinin ilk uygulayıcısı olan Nazım’ın şiirleri günümüzde dünyanın 50’den fazla yerinde farklı dillere çevirtilerek okutuluyor. tiyarım...’’ diyordu Nazım. Bahtiyar olmasına bile dayanamayan hükümet, “Büyük insanlığın toprağın- Nazım’ı ‘’vatan haini’’ ilan edilerek da gölge yok, sokağında fener, Türkiye vatandaşlığından çıkarttılar. penceresinde cam, ama umudu var büyük insanlığın umutsuz yaşanmı- İlerici bir şair, yor.’’ diyen büyük şair Nazım Hikmet. gelişmiş bir şiir yaratır Bir şiirinde kaleme aldığı yazı hayatını Nazım halkı sömürenlere karşı ayakta özetlemişti. ‘’Vatan, şose boylarında olmasının yanında onu dünyaya tanıgebermekse açlıktan, Nazım Hikmet tan ve örnek gösteren bir diğer özelliği vatan hainliğine devam ediyor hala.’’ serbest nazım şeklinin ilk uygulayıcısı demişti. Halkın yoksulluğunu ve ve çağdaş Türk edebiyatının en önemli gerçekleri kalemi ile şiirlerine işleyen bir ismi olmasıydı. İlerici ve devrimci Nazım Hikmet komünist bir şairdi. mücadelesini şiirlerine yansıtan Nazım, Yazdığı gerçekler nedeniyle dönemin Türk edebiyatında yeni bir çığır açmışhükümeti tarafından birçok kez yargı- tır. İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya lanan Nazım Hikmet Bursa, Çankırı, başladı ancak içerik bakımından diğer Ankara ve İstanbul da olan cezaevlerin- hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi de 12 yıl hapis yattı. Halkın çıkarları arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve doğrultusunda mücadele eden Nazım’ı şiiri için yeni formlar aramaya başladı. cezaevlerindeki 4 duvar bile zapt ede- Sovyetler Birliği’nde yaşadığı ilk yıllar medi. Nazım’ı 4 duvar arasına sıkıştır- olan 1922 ile 1925 arasında bu arayış dıklarını zannetseler de, ‘’Bugün beni doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim ilk defa güneşe çıkardılar ve ben öm- bakımından dönemindeki şairlerden rümde ilk defa gökyüzünün bu kadar farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak benden uzak, bu kadar mavi, bu kadar Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. durdum. Sonra say- Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç gıyla toprağa otur- Sovyet şairlerinden esinlendi. Sovyetdum, dayadım sır- ler Nazım’ın şiir açısından gelişmesinde tımı duvara. Bu büyük rol oynadı. anda ne düşmek dalgalara, bu Sürgün ve hapishaneler Nazım’ı zapt anda ne kavga, edemedi ne hürriyet, ne Türkiye de yargılandıktan sonra hapis karım. Top- cezası alan Nazım birçok kez Sovyetler rak, güneş Birliği’ne kaçmıştır. Sürgün hayatının ve ben... çoğunu Sovyetler Birliği’nde geçiren B a h - Nazım, komünizm ile ilk kez devrim yıllarında karşılaşmıştı. Devrim yıllarında komünizmden etkilenen Nazım halkına bağlılığını ve ilericiliğini şiirlerine işlemiştir. ‘’Yaşım yirmi, Lenin sağ. Kızıl Meydan’da yüzelli bin insan. Otuz beş yıl geçti aradan. Yagüncel Burak kiper

şım yine yirmi, Lenin yine sağ. Kızıl Meydanlar’da bir milyon insan…’’ demişti Nazım. Dönemin faşist koşullarına ve karanlığa rağmen mücadeleye devam etmenin örneği olan Nazım Sovyetler Birliği’nden birçok kez Türkiye’ye sevgilisine mektup yollamış, bu karanlık günlerin geçeceğini şu dizelerle bir kez daha hatırlatmıştır. ‘’Çocuklar inanın, inanın çocuklar. Güzel günler göreceğiz, güneşli günler.’’ Nazım hayatını, güneşin zapt

edilebileceğini bilerek ve onun mücadelesini vererek yaşadı. Ömrünü sürgünlerde ve hapishanelerde geçirse de ne dört duvar ne de memleketten uzak diyarlar onu mücadeleden alıkoyamadı. 3 Haziran 1963 tarihinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını gözlerini yuman Nazım’a dünyadaki emekçiler, Nazım’ın sözleriyle ona veda etti. “Ölenler dövüşerek öldüler, güneşe gömüldüler…’’

İnşa Yayınları’ndan yeni kitaplar bu belde Yazar: R. İhsan Eliaçık Yayın Evi: İnşa Yayınları Fiyatı: 10 TL


06

Everest Yayınları

oyku 27 Ocak 2014

Küçük Prens’in Gezegeni 2015’de daha çok parlayacak Popülerliğini asla kaybetmeyen bir çocuk kitabı yayınlanmasının ardından yarım asırdan fazla geçse bile dünyayı etkilemeye artarak devam ediyor. 2015 yılında Küçük Prens ile ilgili yaşanan gelişmeler Türkiye’de ve dünyada kitabın sevenlerini heyecanlandırdığı kadar kutsal kitaplar. roman melih kaymaz

Yayınlanmasının ardından bir yarım yüzyıl geçse de en popüler çocuk kitaplarından biri Küçük Prens. Sadece bir çocuk kitabı da denemez bu kitaba.Savaş yıllarında yazılan bu kitapta yazarın bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasına bakışı bize umudun hiç bir zaman tükenmeyeceğini gösteriyor.Bu özelliğiye dünyada, kutsal kitaplar ve Das Kapital’den sonra en çok dile çevrilmiş ve en çok satılan kitaplardan biri oluyor. Türkiye’de de en başından beri popüler oldu Küçük Prens.İlk çevirisi 1953 yılında Ahmet Muhip Dıranas tarafından yapıldı ve tefrika hâlinde yayımlandı.Şu ana kadar 102 farklı Türkçe baskısı yapıldı.90’lı yılların başından beri kitabın telif hakkı Mavibulut Yayınları’ndaydı.Geçmişte yapılmış birçok çeviri var fakat sahaflarda bile bunları bulmak kolay değil. Kaldı ki eski çevirileri yapanlar içinde bizi meraklandıracak o kadar iyi çevirmenler var ki …Yeniden yayınla-

nacak çerilerden en çok dikkat çeken Cemal Süreyya ve Tomris Uyar’a ait olan Can Yayınları baskısı.Bu baskı dışında bugüne dek Selim İleri’nin, Azra Erhat’ın, Nihal Yeğinobalı’nın lezzetli Türkçeleriyle çevrilen Küçük Prens baskıları da var. Bir kitabın telif haklarının geçerliliğini yitirmesi için gereken yasal süre, 70 yıl.Küçük Prens’in yazarı Saint Exupéry 1944’te öldü ve ölümünden 70 yıl geçti.Kitabın telif hakları serbest kaldı.“Küçük Prens” artık resmen “kamu malı”. Yani isteyen herkes beş kuruş ödemeden bu kitabı yayınlayabilir.Her daim uluslararası best-seller olan bu kitabı reddedecek yayıncı pek az olsa gerek.Şimdi birçok yayın evi farklı çevirilerle Küçük Prens’i tekrar basıyor.Bize ise bu farklı çevirileri keyifle okumak düşecek. Ama 2015’in Küçük Prens için önemli bir yıl olmasındaki tek neden bu değil.Küçük Prens Operaya, tiyatroya, şarkılara ilham verdi. Sinemada 11 farklı versiyonu çekildi, sonuncusu ise ekimde vizyona girecek. Filmi

Kung-Fu Panda’nın yönetmeni Mark Osborne yönetti, seslendirenler arasında Marion Cotillard, Benicio del Toro, James Franco ve Jeff Bridges var. Film çok büyük bir bütçeye sahip ve şimdiden sinemaseverleri meraklandırdı. Tüm bu gelişmelerin sonucunda popüler kültürü derinden etkilemiş olan Küçük Prens ; dünyada ve ülkemizde yeni nesil tarafından daha çok göz önünde olacak ve sadece bir çocuk kitabı olmayan felsefi yönüyle de tüm okurlara bir zamanlar çocuk olduklarını hatırlatan bir baş ucu kitabı olmaya devam edecek.

lKITAP

Küçük Prens’in bu yıl çıktığı yayınlar 2015 yılı Küçük Prens yılı ilan edildi ve pek çok kitabevi bu yeni yılı Küçük Prens kitabını basarak karşıladı. Küçük Prens

Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Büyülü Fener Çeviri: Işık Ergüden

Küçük Prens Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Everest Yayınları Çeviri: Selim İleri

Küçük Prens

Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: İthaki Yayınları Çeviri: S. İpek Ortaer Montanari

Küçük Prens Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Palto Yayınevi Çeviri: Serkan Ozan Özağaç

Küçük Prens Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Can Yayınları Çeviri: Tomris Uyar/ Cemal Süreya

Küçük Prens

Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Kırmızı Kedi Çeviri: Aylin Yengin

Küçük Prens Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Şule Yayınları Çeviri: Naime Erkovan

Küçük Prens

Yazar: Antoine de Saint Exupery Yayın Evi: Yuva Yayınları Çeviri: Onur Tunç



08

POLITIKA 27 Ocak 2015

Belge Yayınları

lKITAP

Siyasi kaosun tarihi Yazar Ahmet Akif Mücek, bu kitabında da dünyayı ve özellikle Türkiye’yi etkileyen politik durumları ve olayları dünya siyasi tarihini inceleyerek açıklıyor. Ortadoğu’nun içinde bulunduğu karmaşayı emperyalist devletlerin politik, ekonomik ve askeri hedeflerinin merceğinden açıklayan yazar ortaya geniş kapsamlı ve derin bir eser çıkarmış. politika nehir sevim

Orta Doğu’nun Globalleşmesi, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere NATO’ya üye ülkelerin Ortadoğu politikalarını merkeze alarak dünya genelindeki politikalarını tarihsel süreçleri içerisinde inceleyen bir araştırma kitabı. Amerika Birleşik Devletleri’nin sömürge politikalarının tarihsel çözümlemeleriyle başlayan kitap boyunca yazar emperyalist devletlerin kendi çıkarları uğruna bütün dünyayı sürükledikleri savaşları, yıkımları, kıyımları ve ekonomik dengesizlikleri göz önüne seriyor. Yazar Ahmet Akif Mücek Dev-Genç ve Devrimci Yol çizgisinden gelen, siyasi mücadele içerisinde hayatını sürdürmüş, hapis ve sürgün dönemlerini görmüş bir yazar. Politik kimliğini eserlerine başarıyla yansıtan yazar bu kitabında da diğer kitaplarında olduğu gibi [Türkiye’de Askeri Darbeler (2009), 12 Eylül Askeri Darbesinin Ekono-

Ortadoğunun globalleşmesi Yazar: Ahmet Akif Mücek Yayın Evi: Belge Yayınları 35 TL

mi Politiği (2009), Asimetrik Savaş ve Provokasyon Süreci (2010)] Türkiye’nin siyasi tarihinde büyük yeri olan olayları tarihsel ve ekonomik yönleriyle incelemeye ve açıklamaya devam etmektedir. Yazar Ortadoğu’nun savaşlarla ve politik kargaşalarla geçmiş son yüzyılının tarihini titizlikle incelemiş ve bu kargaşayı yaratan emperyalist ülkelerin küresel çapta uygulamaya çalıştıkları politikaları gün yüzüne çıkarmaya çalışmaktadır. Kitap titizlikle, ucu açıkta kalan hiçbir bilgi parçası dahi bırakmadan Ortadoğu’nun günümüzde de devam eden politik sorunlarının bir çözümlemesini yapmıştır. Yazar Ortadoğu’nun karmaşık politik ve ekonomik tarihini açıklamak gibi zor bir görevin altına girmiş ve bundan başarıyla çıkmış görünmektedir. Kitabın güçlü yanlarından ilki yazarın titiz ve ayrıntılı bir şekilde düşüncelerini dayandırdığı sayısal veriler ve gerçek kaynaklardır. Kitabın yoğun anlatımından anlaşılabileceği şekilde yazar yüzlerce kitaptan, makaleden ve haberden damıttığı bilgileri yazım sürecinde ustaca kullanmıştır. Güçlü bir araştırma kitabından beklenilebileceği ve bu kitapta da görülebileceği üzere, bahsi geçen her bilgi kırıntısının arkasında uzun ve zahmetli bir araştırma süreci vardır. Bu titizlik sayesinde yazar düşüncelerinin hiçbir noktada havada kalmasına veya gerçeği yansıtmayan polemikler olarak kalmasına izin ver-

memiştir. Kitabın ikinci güçlü yanı başlığı. Sonuç olarak Ortadoğu’nun ise Ortadoğu’nun tarihini derinlikli bir şekilde inceleyebilmesidir. Yazar Globalleşmesi, NATO’nun kuruluOrtadoğu’nun tarihinde önemi olan şundan itibaren gelişen başta ABD hiçbir olayı atlamadan ve bu olayla- olmak üzere emperyalist devletlerın içinde kaybolmadan devam eden rin dünya çapındaki politik, askeri bir tempoyla araştırmasını yazıya ve ekonomik etkilerini korumak ve dökmüş ve politik fikirlerini araştır- güçlendirmek için uyguladıkları polimasına yedirmiştir. Kitabın üstünde tikaları gözler önüne seren derinlikli durduğu konular İsrail’in kuruluşun- ve titizlikle hazırlanmış bir araştırma. dan Afganistan’ın işgaline; İran-Irak Yazar kitabında ‘Ortadoğu’nun Glosavaşında Arap Baharı’na geniş bir balleşmesi’ olarak adlandırılan süreyelpazede yer almıştır. cin bu emperyalist devletlerin etkisi Yazar bütün bu olayların siyasi altına girmesi ve yaşayan halkların incelemesini emperyalist devletle- sömürge haline getirilmesi anlamına rin küresel politikalarını, ekonomik geldiğini ustalıkla anlatmış. durumlarını ve siyasal hedeflerini göz önünde 27 Ocak salu 2015 sayı: 2 bulundurarak yapmış ve Yarın Kitap Yarın Gazetesi’nin kitapta da bunları inceAylık eki olarak likli bir dille aktarmıştır. çıkmaktadır Kitapta ayrıca Amerika Yönetim rumeli c. imtiyaz sahibi fadik temizyürek Birleşik Devletleri’nin adresi matbaacı Tel: 0536 698 9397 osmanbey s. sorumlu yazı önce SSCB‘yle başa çıkno 67/4 işleri müdürü ışıl kurt şişli / istanbul mak için, sonrasında da Genel basıldığı aspaş asya koordinatör elif karan Ortadoğu’daki etkisini yer paz yay. dağ. korumak ve sağlamdağıtım Osman Erdem tur. rek. aş. evren mah. laştırmak için izlediği günay sk no: 4 bağcılar / politikalar sebep-sonuç istanbul ilişkileriyle birlikte an05327552792 latılmıştır. İsimlerini 6 aylık abonelik: 40 tl 1 yıllık abonelik: 80 tl ABD başkanlarından SANEM DENİZ KURAL adına garanti bankası alan Nixon, Carter ve ziraat bankası hesap no: 31/6896034 hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 Eisenhover doktrinleri ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 akbank ve bu politik doktrinptt hesap no: 0177542 hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 lerin dünyaya etkileri işbankası yapı kredi hesap no: 6200 2465988 hesap no: 229/88735111 kitapta ayrıntılı şekilde ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11 işlenen bir diğer konu

kıtap



ARASTIRMA

10

27 Ocak 2015

Belge Yayınları Patika Yayınları

lKITAP

İktidarın AVM’lerle kuşattığı kent

Dört bölümden oluşan akademik bir çalışmadır bu kitap. Sırasıyla iktidar kavramını ,iktidar kavramının tarihsel olarak mekanda örgütlenmesini, verili durumdan yola çıkarak Türkiye tarihi ve özelinde İstanbul’da büyük alışveriş merkezlerine yansıması olarak değerlendiriyor ve son bölümde bu çalışmasına çok genel bir değerlendirme yapıp sonuçlara ulaşıyor. araştırma melih kaymaz

Kitapta ilk bölümde ele alınan iktidar kavramı birçok düşünürün farklı görüşleri üzerinden açıklanıyor.Salt bir kavram açıklaması olmayan bu bölümde iktidar kavramı yönetenyönetilen ilişkileri ,iktidarın örgütlenme aracı olan ideoloji ve hegemonya ,kültür endüstrisi vb. farklı başlıklar üzerinden de ele alınıyor. İkinci bölüm tarihsel süreçte iktidarın mekansal örgütlenmesi ele alınıyor. İlk insan ve onun çevresini şekillendirmesinden başlayarak tarım devriminin , dinin , roma döneminin ve savaşların etkisini anlatıyor. Tarihsel süreçte

feodalizmin mekansal örgütlenişini bugünkü duruma gelene kadar kenti ve mekanı değiştiren sanayi devrimiyle kapitalizmin mekansal örgütlenişini açıklıyor.Bu noktada kentin modernizm ve post-modernizm süreçlerinde nasıl bir örgütlenmeyle ve kentsel planlamayla değiştiği kentlerimizin bugünkü gerçekliği olarak ortaya çıkıyor. Kitap yazarın genel değerlendirmesi ve sonucu olan bölümden önce kitabın da alt başlığını içeren kısmı -alışveriş merkezlerinin tüketim toplumun fantazmagorisi olmasını - konu ediniyor.Kapitalizm tüketim toplumunun devamlılığını sağlamak için büyük şehirlerdeki alışveriş merkezlerini

kullanıyor. Fantazmogori,mal üreten toplumun büründüğü sahte parıltıdır ; bu parıltı ,hem idealist estetiğin çekici görünüşü ile hem de malın fetişik özyapısıyla bir bağlam içerisinde bulunmaktadır.Yani fantazmagoriler yüzyılın sihirli görüntüleridir. Alışveriş merkezleri Türkiye’de iktidarın mekansal örgütlenmesinin özellikle 80 sonrası serbest piyasa ekonomisinin ve kentteki büyük rantların kaynağı olagelmiştir. 90’lı yılların başında Akmerkez vb.lerinin yapımından bugüne geldiğimizde İstanbul’un her yerinde yükselen gökdelenler ve alışveriş merkezleri kentin planlamasını etkileyen en büyük unsurlardandır.Ki-

tapta da anlatılan İstanbul genelindeki bütün örnekler iktidarın mekansal örgütlenmesini deşifre etmek içindir. ‘’Tam özgürlük insanların yönetiminden olduğu kadar soyutlamaların tiranlığından da kurtuluşunu gerektirir.’’

İkitidarın Mekansal Örgütlenmesi Yazar: Ahmet Akif Mücek Yayın Evi: Belge Yayınları 35 TL

Haziran’ın Ardından

“Bizim Bir Haziranımız” var ve geleceği yeniden kurmak açısından bunu anlamak son derece önemli. Bu kitapla daha önce belki farkına varmadığımız izlenimlere şahit olabiliriz. Haziran’ın ardından siyasete etki eden pek çok gelişme yaşandı. Bu kitabın Haziran’a bakış açısıyla ve bu açılara getireceğimiz kendi eleştirilerimizle Haziran’a ışık tutmaya bir adım daha yaklaşabiliriz. araştırma emre başar kara

Okuyacağımız bu kitapta, Haziran Direnişi ve onun ardından geçen bir yılın izlenimleri ve eleştirileri ele alınıyor. Bu bir yılda AKP hükümetinin rüşvet, yolsuzluk ve hukuksuzluk organizasyonlarıyla sayısız kez demokrasiye darbeler vurulmuştu. Aynı süreçte ülke siyasetine etki eden ve çok farklı şekillerde ele alınabilecek seçim dönemleri yaşandı. Gezi’nin senesi dolmadan, Soma’dan alınan haberle 300’den fazla işçinin taşeron sisteme kurban verildiği öğrenildi ve taşeronlaşma, işçilerin güvencesizleştirilmesi sorunu böyle bir felaketin ardından halkla tanıştı. Yine bu

Bizim Bir Haziranımız Yazar: Kolektif Yayın Evi: Patika Fiyatı: 24 TL

dönemde AKP’nin şehirleri talan eden projeleri daha belirgin bir hale geldi. Bir yanda barış süreci devam ederken bir yandan da AKP’nin kalekol inşaatlarını sürdürmesi ikiyüzlü siyasetini anlaşılır hale getirirken; oradaki protestolarda şiddete maruz kalan halka, Türkiye’nin farklı bölgelerinde direnen insanlar ve Gezi’de ağacı savunan insanların arasındaki mesafe azaldı. Bu gelişmelerin ardından yazılan kitabın içeriği ise on bölümden ve Haziran Direnişi’nin kronolojisinden oluşuyor. İlk bölümde yer alan 11 makalede, Gezi’nin siyasal anlamda dönüştürücü gücüne ve açtığı potansiyellere işaret ediliyor. İkinci bölümde ise Gezi’yi anlamak için yeni bağlantı noktaları keşfedilmeye çalışılıyor. Bu bölümde Gezi’ye kavramsal bir boyut kazandırılmaya çalışılıyor. Üçüncü bölüm, Gezi, modern bilim pratiği ve bu pratiğin oluşturduğu etik değerler bağlamında tartışmalar içeriyor. Meselenin neden birkaç ağaçtan öte bir şey olduğunu anlamamıza yardımcı olan “Ekoloji-Kent Hareketleri Çerçevesinde Gezi” başlıklı dördüncü bölümde

toplumsal mücadelenin temel unsurlarına ışık tutuluyor. Beşinci bölümde Gezi’nin medya ve sosyal medya boyutu ele alınırken, altıncı bölümde ise Gezi’de kadın olmanın ne olduğu, Gezi’deki polis şiddetinin kadın perspektifinden nasıl göründüğü tartışılıyor. Yedinci bölümde, UlusalcıKemalist kitlenin Gezi ile olan ilişkisi ve Kürt Hareketi’nin Gezi’ye bakış açısını irdeleyen yazılar yer alıyor. Gezi sonrası, siyasallaşan taraftar ve direnişin en çok ilgi çeken simgelerinden olan taraftar

grupları sekizinci bölümde ele alınıyor. Yakın süreçte dünyada meydana gelen halk ayaklanmalarıyla Gezi arasındaki ilişki ve Gezi’nin dünyadan görünümünün yer aldığı yazılar dokuzuncu bölümde yer alıyor. Kitabın son bölümde ise “Gezi’nin Şiirselliği” ele alınıyor. Tüm bu bölümleri içeren Bizim Bir Haziranımız kitabı, direnişin ardından yapılan sıcak yorumlardan uzaklaşıp, bu bir yıllık deneyime farklı bir açıyla bakmayı amaçlıyor.


H A LU K G E R G E R ’d e n Ü ç G ü n ce l K i t a p

“Stratejik Derinlik”ten bataklığa AKP’li Yıllarda Türk Dış Politikası... İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze Türkiye’nin dış politikası... Cumhuriyet’in kuruluşundan AKP iktidarına kadar Türk dış politikasının belirleyici ideolojik zemini, özü, kalıcı özellikleri... 2001 krizinden bu yana yaşanan gelişmeler, AKP hükümetinin “sıfır sorun” söylemiyle başlayıp tüm komşu ülkelerle düşmanlaşma olarak hayata geçen politikası... “Stratejik derinlik” stratejik bataklığa... ABD taşeronluğu, Kürt düşmanlığı ve Osmanlıcılık hevesleriyle karakterize politikaların açmazı.

320 sf., 16 TL Genişletilmiş 3. Basım

496 sf., 26 TL, 6. Basım

ABD, emperyalist dünyanın hâkim vurucu gücü. Tüm kötülüklerin ana kaynağı. Ama öte yandan yönlendirdiği korkunç bir kara propaganda aygıtı, tüm bu uygulamaları aklamak, haklı göstermek için çalışıyor. Bu kitap, kirli propaganda örtüsünü kaldırıyor, gerçekleri görünür kılıyor.

540 sf., 28 TL Genişletilmiş 5. Basım

Ortadoğu, neden altmış yıldır ABD’nin hedefinde? Devlet sınırları neden cetvelle çizilmiş gibi düzgün? Gerger, bu sorulardan yola çıkarak, Osmanlı’dan günümüze Ortadoğu tarihini inceliyor. sonuçlar çıkarılıyor. Kitap, ABD arşivlerindeki hiçbir yerde yayınlanmamış belgelere dayanıyor.

w w w. y o r d a m k i t a p . c o m • f a c e b o o k . c o m / y o r d a m k i t a p • t w i t t e r. c o m / y o r d a m k i t a p


ROMAN Denizin ayrılamayan iki yakası 12

28 Ocak 2015

Sevgilim İstanbul 6-7 Eylül Olayları nedeniyle İstanbul’dan kaçan Mari’nin ve annesinin günlüğünü okumaya başlayan Akasya’nın hüzünlü ve romantik öykülerini anlatıyor. roman nehir sevim

Sevgilim İstanbul, 6-7 Eylül Olayları sırasında İstanbul’dan kaçmak zorunda kalan Mari’yle İstanbul’da bırakmak zorunda kaldığı Kemal’in yarım kalmış birlikteliklerini anlatıyor. Bu yarım kalmış aşk hikâyesi Mari’nin Yunanistan’da yaşayan kızı Akasya’nın da hayatını öngörülemez şekillerde etkiliyor. Annesinin 6-7 Eylül Olayları yüzünden yarım kalmış aşk hikâyesi; kızının ilk kocasından ayrıldıktan sonra bir ikinci bahar yaşamasına, hayallerinde büyük yer kaplayan İstanbul’a geri dönmesine ve orada başka bir hayat kurmasına vesile oluyor. Kitapta büyük bir yere sahip 6-7 Eylül Olayları, 1955 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığıyla ilgili yalan bir haber üstüne başlamış ve 6 Eylül akşamından 7 Eylül sabahına kadar devam etmiştir. Gece boyunca devam eden saldırılarda İstanbul’da yaşayan azınlıklar hedef alınmış, azınlıkların sahipleri olduğu küçüklü büyüklü işletmeler yağma ve talan edilmiştir. Olaylar nedeniyle resmi olmayan kaynaklara göre 11 kişi ölmüş, 300 kişi de yaralanmıştır. Demokrat Parti’nin hükümette olduğu dönemde artan Rum düşmanlığı, Kıbrıs’ta yaşanan Türk-Rum gerginlikleri ve hükümetin baskı politikaları; 6-7 Eylül Olaylarının başlamasında büyük role sahiptir. Saldırılar Rumlar başta olmak üzere Ermenilere ve Yahudilere de yöneltilmiştir. 6-7 Eylül Olayları Türkiye’nin gayrimüslim azınlıkları üstünde telafisi olmayacak izler bırakmış ve binlerce Rum başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Roman da azınlıklara karşı gelişen bu olayların insanlar üzerindeki üzücü sonuçlarını merkeze almış ve İstanbul’dan kaçmak zorunda kalan Mari’nin ve kızı Akasya’nın şahsında 6-7 Eylül Olaylarının azınlıklar üzerindeki duygusal etkilerini gün yüzüne çıkarmaya çalışıyor. Roman Mari’nin günlüğünden bir

Artemis Yayınları

kesitle açılıyor. Romana bir giriş niteliği taşıyan günlük yazısında Mari’nin nasıl alelacele Yunanistan’a kaçmak zorunda kaldığı, Kemal’i ve İstanbul’u geride bırakmak zorunda kaldığı için ne kadar üzgün olduğu ve hayatı boyunca bu olayın acı izlerini taşıyacağı anlatılıyor. Yazar Mari’nin ve Kemal’in hayatlarının 6-7 Eylül olaylarından sonra nasıl değiştiğini ve ayrılığın getirdiği zorlukları Akasya’nın okuduğu günlük aracılığıyla sade bir dille okuyucuya aktarıyor. Roman ilerledikten sonra sadece Mari’nin değil Kemal’in de günlüğünü okuma şansını elde ediyoruz. Yazar Mari’nin günlüğünden kesitleri ve kızı Akasya’nın hayat hikâyesini birbirine geçmiş bir şekilde kurgulayıp okuyuculara bir karşılaştırma imkânı sunuyor, annenin ve kızın öyküsünü birbirine ustaca bağlıyor, iki ayrı dönemde geçen hikâyeler bir kopukluk hissi yaratmıyor. Roman boyunca annesinin günlüğü Akasya’ya kendi hayatını kovalaması için ilham ve güç kaynağı oluyor. Akasya’ya hayatındaki olaylara annesinin günlükleri ışığında yön vermeye çalışırken, İstanbul’da da Kemal’in yeğeni Mehmet de iki sevgilinin birbirine ulaşmayan mektuplarını buluyor ve yarıda kalan aşk öyküsüne dahil oluyor. Roman sade anlatımı ve kolay takip edilebilir kurgusuyla okuyucuyu kurgunun içine kolayca çekiyor. Türkiye’nin tarihindeki karanlık saldırılardan bir tanesi olan 6-7 Eylül Olayları’nı ve insanların hayatında bıraktığı üzücü etkileri Mari’nin ve Akasya’nın hayatları üzerinden okuyucuya aktarıyor.

Sevgilim İstanbul

Yazar: Kerime Aksoy Yayın Evi: Artemis Yayınları Fiyatı: 22 TL

lKITAP

İletişim Yayınları’ndan yeni çıkanlar Agonistik Siyaset Chantal Mouffe Chantal Mouffe, Dünyayı Politik Düşünmek’te, neo-liberal projeler karşısında sözünün hükmü yok derecesine indirgenmiş ‘muhalifler’ için politik bir mücadele sürdürmenin imkânlarını tartışmaya devam ediyor.

Nergis Turgut Ulucan Turgut Ulucan, o küçük köyü, o büyük meseleyi anlatıyor. İnsanın insana ettiğini... Ecel gibi çöken koyuluğu... Nergis, bir cinayetin hikâyesi...

Albayım Beni Nezahat İle Evlendir İlhami Algör Albayım Beni Nezahat ile Evlendir, hayat hakkında fikri olmayanlara yazılmış kafası karışık bir hikâye.


13

tarıh

Kalkedon kitap

27 Ocak 2014

lKITAP

Soru aynı: Francogiller ne zaman ölecek?

Franco Diktatörlüğü’nün son yıllarında geçen bu kitap 2011 yılında Ignacio Martinez de Pison tarafından kaleme alınmıştır. İdeolojik olarak nerede durursa dursun, birbirinden farklı fikirdeki herkesin aklında aynı soru vardır; “Franco ne zaman ölecek?” Franco İspanyası’ndan yıllar da geçse, bugünün insanlığı için de soru pek değişmemiştir: “Francogiller ne zaman ölecek?”

tarih efe eğilmez

1931’de Sol CumhuriyetçiSosyalist koalisyon, yani Halk Cephesi 2.Cumhuriyet’i kurmuştur. Ancak İspanya’da, demokratik gelenek pek güçlü olmadığı için bir yanda kralcı, muhafazakârlar bir yandan anarşistler ve komünistler arasında hassas bir dengede durmaktadır “Cumhuriyet”. Katalan solunun da desteğini alan Halk Cephesi, bir yandan sağcı generallerin darbe girişimleriyle uğraşırken, bir yandan da başta işçi hakları olmak üzere bir dizi reformu hızla uygulamaya koyar. Sağcı partiler Milliyetçi Cephe’de toplanmaya başlarlarken, Mussolini İtalya’sının ve Hitler Almanya’sının desteğini alan “Falanjlar”, General Franco önderliğinde Halk Cephesine karşı bir ayaklanma başlatır. Gerekçe olarak ise dinin, imanın, asil İspanyol geleneklerinin ayaklar altına alındığı savunurlar. Bu faşist ayaklanma İspanya’yı üç yıl sürecek bir iç savaşa sürükler. Bir tarafta anarşistler, komünistler, sosyalistler-yani cumhuriyetçiler- diğer tarafta faşistler, falanjistler –yani milliyetçiler- mücadele eder. Faşist Nazi Almanya’sının ve Faşist İtalya’nın desteğini alan Falanjistler savaşı kazanırlar. General Franco, falanj diktatörlüğünü ilan eder. Sayısız katliama ve fişlemeye imza atan totaliter, baskıcı Franco yönetimi 36 yıl sürer ve ardında sökülse de silinemeyecek derin izler bırakır. “Gelecekte, yurttaşların Franco zamanında doğmuş ve büyümüş bizlerden daha kültürlü ve özgür olma umudunu taşıyorum içimde.”dedi Marc Jordana. Kitap, Franco Diktatörlüğü’nün son yıllarında geçmektedir. Ancak zaman zaman daha ileriki zamanlara da atlanır. Genel

olarak fazla siyasi-politik değerlendirilemeyecek olsa da dönemin siyasi konjonktürünün, baskıcı, faşist uygulamaların halkın üzerindeki tesiri gayet yalın bir üslupla anlatılmıştır. Yapılan uygulamaların halkı nasıl sindirdiği, bireyin/toplumun nasıl yabancılaştığı apaçık ortadadır. İdeolojik olarak nerede durursa dursun, öğrencisinden devrimcisine, polisinden amatör tiyatrocusuna herkesin aklında aynı soru vardır; “Franco ne zaman ölecek?” E dedik ya, 1.Enternasyonal’de dahi anlaşmazlığa düşen Marksistler ve Anarşistler Franco’ya karşı bir olmayı savunmuşlardır. Ha, tabi bu diktatörlük süresince Franco Rejim’ine yaltaklık edenler Franco ölünce kendilerine yöneltilecek olan adaletin kılıcından ötürü sorarlar

bu soruyu. Faşist rejimde hukukun, adaletin nasıl hiçe sayıldığını görürüz. Polis olan Mateo Moreno’ya muhbirlik eden Justo’nun çevresinde kurulmuştur olay örgüsü. Başta basit bir muhbirlik olan bu ilişki bir süre sonra duygusal bir arkadaşlığa dönüşür. Emniyetten hala para alabilsin diye muhbirliğe devam etmesini ister Mateo Moreno. Ancak Justo’nun verdiği bilgiler artık emniyetin bir işine yaramamaktadır. Hükümet karşıtı eylemlerdeki, örgütlerdeki, hatta sadece düşüncesindeki insanların arasına sızıp muhbirlik yapan-ve bunun karşılığında tabii ki para alan-Justo’nun, bir gün Carme Roman’a karşı hisler beslemeye başlamasıyla ve polis birimleri içerisindeki yanlış gruplarla işbirliği içerisin-

de olmasıyla işler sarpa sarar. Franco ölmüştür, yeni nesiller yetişmektedir, sokak eylemleri çoğalmıştır. Diktatörlük döneminde körelmiş olan adaletin kılıcı hazırdır artık. Ancak akıllarda hala aynı soru vardır: “Francogiller ne zaman ölecek?

Yarından sonra Yazar: Gillian Cross Çeviren: Hilmi Çeltikçioğlu Yayınevi: Kalkedon Fiyatı: 18,75 TL


14

OYKU 27 Ocak 2015

Akıntıya kürek çeken kadınların öyküsü Beş kadının beş ayrı öyküsünü, hayatın bir yerinde kesişen ortak acılarla anlatıyor Uğur Balık. Kadının ezilmişliği ancak yine de yılmadan direnişi, kendi yaşam mücadeleleri... öykü nurseli gözüaçık

Türkiye’nin farklı bölgelerinden beş ayrı kadının öyküsüne aslında hiç de yabancı değiliz. Her gün karşı kapımızın ardında, belki de yaşamımıza adım atmak için hiç elimizin varmadığı kendi kapımızda. Kadın için okumak, ailesinden ayrı bir yaşam sürmek, çalışmak, istediğiyle birlikte olmak bu öykülerde karşımıza en baştan çıkmıyor. Ya daha on dördünde satılan bir kız çocuğu, ya eşinin ya da babasının tecavüzüne uğrayan kadınlar var karşımızda. Öyledir ki tüm bunların karşısında karanlığa hapsolmaktansa bir ışık hüzmesi içinde, aydınlıkta kaybolmak akıllardan geçiyor... Fakat öykülerin kahramanları kadınlar, gerçek birer kahraman olarak kendi hayatlarının dümenini ellerine alıyorlar; hem de ellerini kollarını bağlayan her bir engeli parçalayarak. Yaşamın kıyısı değil yaşamın tam da merkezi Her gün gazetelerde üçüncü sayfa haberi olmaktan öteye geçen ve tam da kadının ezilmesinin olağanlıktan çıkmasında asıl rol kadınların. Kendi hayatını idame ettirmek iradesiyle direnen kadınların akıntıya kürek çekmesi ve de bu akıntıdan sapasağlam çıkması... O yüzden öyküler yaşamın kıyısında geçiyor gibi gözükse de ne kahramanlar buna izin veriyor ne de bu yaşananlar birer istisna olarak önümüzde duruyor. Anlatmak istediğimi yazar da kitabı için yazdığı şu satırlarda

Kadınların kızları Erkeklerin...

Yazar: Uğur Balık Yayın Evi: Kadinhikayeleri.org

Artemis Yayınları

özetliyor aslında: “Kadınların hikayelerinde direnci, umudu, inadı, acıyı, şefkati, hırsı, sevgiyi, nefreti, başarıyı, öfkeyi, korkuyu, isteği, merhameti, iğrenmeyi, ayrılığı, dostluğu, ölümü, üzüntüyü, doğumu, yokluğu, yoksulluğu, utancı, mutluluğu, gözyaşını, şiddeti, yalnızlığı, şüpheyi gördüm.” Tüm eşitsizliklerin karşısında sessizliğini bozmayanlardan ise yine tüm güçlükleri göğüsleyenler hesap soruyor. Hikayelerden birinde her gün çaresizliğe yatan bir kadının dilinden tüm yaşadıklarına, kadınların tüm yaşadıklarına isyanını dinliyoruz: “Şimdi siz söyleyin hangi yasanız ve hangi kuralınız, hukukunuz tüm bunlara engel oluyor? Hala kadınlar ölüyor, hala hayatlar sönüyor, hala suçlu-suçsuz ayırt edilmeksizin hayatlarımızda yerlerini almaya devam ediyorlar. Siz ise bir biçimde sessiz kalarak bu suça dolaylı şekilde ortak oluyorsunuz.” Özetle; savaşın, babanın, kocanın ve aslında kadınların hayatındaki tüm baskı unsurlarının, kadının direnci, umudu, inadıyla nasıl bir bir yenik düştüğünü hep birlikte görüyoruz. Yazar kitabının son sözünde yazdığı öykülerin kelimeler yığını olmadığını, gerçekliği ve bu gerçekliğin içinde kulakları sağır eden çığlıkları nasıl duyduğunu şöyle anlatıyor: “ Kitaba başlarken yıllardır yaşadıklarını ve hayatlarına tanık olduğum ‘KADIN’ hikayelerinin bir kısmını kaleme alıp vicdani olarak vefa borcumu ödemek istedim. Bunu Yaparken her gün bir şekilde hayatlarının içinde olan tanıdığınız veya karşılaştığınız insanların hikayelerini onların dilinden aktardım. Harflerin ve kelimelerin yetersiz, yaşananların gerçek olmadığını istediğim anlarda insanlığımdan utandım. Zihinsel, ruhsal ve fiziksel olarak parçalanmış hayatların çeşitli nedenlerle nasıl sürdürüldüğünü yüzlerde zorunlu olarak mutlu maskeler ile nasıl yaşandığı ve hayallerin sürekli olarak ertelenmesine tanıklık ettim.”

lKITAP

Can Yayınları’ndan en yeniler

Ebedi Nişanlı Kafka Yazar: Jacqueline Raoul-Duval Yayın Evi: Can Yayınları Fiyatı:17,00 TL

Mo

sko

va

Def

Yet e teri

rsiz

Avr u

pa

Bak

iye

ne

isti

yor

?


15

SIIR ARASI 27 Ocak 2015

lKITAP

Ölümünün 25. yılında Cemal Süreya

Binikinci gece

Ülkü Tamer’in Tanrı binbirinci gece şiiri yarattı / Binikinci gece Cemal’i dediği, göçebeliğin ekseninde sürdürdüğü yaşamıyla, gittiği her yerde ‘yalnızlığın başkenti orası’nın olduğu, sürgün şair Cemal Süreya’nın ölümüdür bu ay; ocak. Ölümden söz ederken ne güzel de demiştir Turgut Uyar; ‘Cemal Süreya ölmüş diyorlar ilahi azrail. Cemal Süreya ölür mü hiç!”. günde öldü.’ Bu yüzdendir ki nereye gitse ‘yalnızlığın başkenti’ orasıdır. Bir gece yarısı Cemal Süreya Öteki denilen kimliği hem içten hem ve ailesi 20 yıl zorunlu olarak de dıştan görür, ‘hep bir şehirden bir ikâmet edecekleri Bilecik’e gönderi- şehre yolcu’dur. Kendinin en iyi tarilir. Süreya, Bilecik’e gönderilen bir fini yapacağı ve de kendi dışındakileri Dersimli’dir. Belki de yaşamının bü- de en iyi tarifleyeceği şiir, nefesidir. yük dönüm noktalarından biridir, bu. Süreya’dan bahsetmeye buradan baş- ‘ŞİİR ANAYASAYA AYKIRIDIR’ lamak doğru yerdir diye düşündüm. Süreya anlarını şiirle yaşar, ona kafa Çünkü hayatının ana duygularının yorar, şiirin gerçeğini yakalar kenaltında bu sürgün hâli ve o yılların dince gördüğü. Toplumu gösterendir, yüklenmişliği dizelerinde yatar ve dil içinde dil ve de muhalifliktir şiir. bizimle konuşur: ‘Bir yük vagonun- Ona göre şiir; ‘hayatın alev hâlidir, da açtım gözlerimi / Bizi kamyona hayatın köpüğüdür’. Sözcükler onun şiirinde birbirindoldurdular / Tüfekli iki erin nezaretinde / Sonra o iki erle yük vagonuna den farklı ağaçların bir arada olmasıydoldurdular / Günlerce yolculuktan la ünlü bahçelere giden yoldur, renk sonra bir köye attılar / Tarih önce- renktir dizeleri, adeta canlılar için si köpekler havlıyordu / Aklımdan biçilmiş kaftandır. Karşı duruşluğun hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, denilmek istenildiği; ama denilmesi polisler / Duyarlığım biraz da o ço- yürek istenen her şeye sözü vardır, cukluk izlenimleriyle besleniyor belki. Süreya’nın. O şiiri ‘alışkanlıklara kar/ Annem sürgünde öldü, babam sür- şı bir yaylım ateştir’ diye der sonra şiir arası ilknur delice

en hakiki olanı da demeden geçmez: ‘Şiir anayasaya aykırıdır’ ‘AŞKLAR DA BAKIM İSTİYOR ÖĞRENEMEDİN GİTTİ’ Bu kadar sözleri ederken Süreya’nın şiirlerindeki kadın metaforu asla es geçilemez. Nasıl ki başka başka Süreya’lar varsa tanıdığımız, onun kadınları da başka başkadır. Bizi öylesine büyük bir dünya ile karşılar ki dizeleriyle de kapıyı aralar: ‘Aklıma bile gelmiyorsun artık… O kadar kalbimdesin ki.’, ‘Ben ne kadar öbür çiçekleri denesem/ Seninki gül oluyor aralarında’,’Öyle uzaktan seviyorum seni/ Sana söylemek istediğim her kelimeyi/ Dilimde parçalayarak seviyorum.’ ‘BENİ ÖP SONRA DOĞUR BENİ’ Annesinin ardından ‘küçük kalbimdeki kuş ölmüştü’ diyen Süreya’nın, sevdiği her kadın bir yanıyla da annesi olur ve her birine ‘beni öp sonra doğur beni’ der. Hele ki aşkları vardır ki, belki de aşka dair en güzel sözlerden birini etmiştir: ‘Annesinden dayak yediği hâlde, yine ‘Anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.’ Edebiyatımızın en güzel şiir örneklerinden biri olan Üvercinka, Süreya’nın büyük sırrını barındırır içinde. Kimsenin bilmediği, kendisinin en tutkulu aşkıdır yazdıran Üvercinka’yı ve tabi ki bize de okutan. ‘Senin bir havan var beni asıl saran o / Onunla daha bir değere biniyor soluk almak’ dediği, fakat bir tercih yapmak zorunda kaldığı gizlerinden biri. Yaşamın bütün odaklarıyla sesine ses katan her yaşanmışlığının bize gelen yollarıyla biliriz onu. O yola girdiğimizde gördüğümüz ve hissettiğimiz bol çeşitli hâli, onun ardından gelenlerin keyfini, hüznünü yaşarız. Süreya’dır işte aşkıyla, muhalifliğiyle, özgürlüğüyle, adaletiyle, sürgünlüğüyle, gördüğüyle, bildirdiğiyle, her şeyiyle ‘Üstü kalsın’.


.

nu bile bilemeden. essümü... hil ederek.

.

GUANTANAMO GÜNLÜGÜ MOHAMEDOU OULD SLAHI

ÜÇ ALTIN GÜN

Bir kızgınlığım şudur aslında: Türkiye’de geldiğimiz boyuta

Unutturulan Bir Savaşın Tasviri

o kuşağın hem yaptıklarının hem de yapamadıklarının çok büyük etkisi var. Eğer söylediklerini yapabilmiş olsalardı bugün bambaşka bir Türkiye olacaktı ortada. Ona çok içim yanar mesela. Öte yandan ben de babamla normal bir baba oğul ilişkisi yaşamış olmayı isterdim. Muhakkak daha iyi olurdu. ÖZGÜR DELİKANLI

rda. nda.

rını; isyanlarını, öfkelerini, özBu yabancı topraklarda ölebiı, cenazelerinin bile artık yurda yordu karşılarına. Gündüz birkahramanlığı, zafer ve şehitlik yalandı. Asıl olan gecenin kabelki yarın ölebilecekleri düve yıkıcı korkuydu.’’ ISBN 978-975-344-657-0

978-975-344-657-0

9 789753 446570

1

27 TL

t a b Şu

5’ 1 0 2

d

it K e

l v e ap

e

MOHAMEDOU OULD SLAHI

ERDEM KAŞIKÇIOĞLU

...

nd i r e

ISBN 978-975-344-458-3

978-975-344-458-3

&

yaşam anılar

MARENOSTRUM

9 789753 444583

&

18 TL

Bir Savaşın Tasviri

ERDEM KAŞIKÇIOĞLU

GUANTANAMO GÜNLÜGÜ

IN GÜN

Üç Altın Gün

Unutturulan Bir Savaşın Tasviri

ŞIKÇIOĞLU

yaşam anılar

FİKRET GÜNEŞ

nlar anlatıyor

neş, karalar bağlaher şey kapkaranu. Yüzümü güneşe eşin ağladığını hiç

Güneşin Ağladığı Gün

ı Gün

Güneşin Ağladığı Gün

maraş 78 katliamını yaşayanlar anlatıyor

FİKRET GÜNEŞ

18 TL

I SK BA anılar yaşam 2.

&

BELGE YAYINLARI

Fiyat: 18 TL

Anlatı I 308 Sayfa I Baskı Yılı: Aralık 2014

&

yaşam anılar

Fiyat: 18 TL

Anılar I 258 Sayfa

I

Fiyat: 35 TL Baskı Yılı: Ocak 2015

Fiyat: 35 TL

İnceleme I 488 Sayfa I Baskı Yılı: Ekim 2014

Anlatı

I

600 Sayfa I Baskı Yılı: Ekim 2014

Fiyat: 25 TL

Fiyat: 26 TL

Fiyat: 13 TL

Fiyat: 14 TL

Sayfa Sayısı: 383 I Baskı Yılı: Ocak 2015

Sayfa Sayısı: 480 I Baskı Yılı: Ocak 2015

Sayfa Sayısı: 174 I Baskı Yılı: Ocak 2015

Sayfa Sayısı: 166 I Baskı Yılı: Ocak 2015

Dizi Adı: Düşünce I Ebat: 13.5 cm x 21 cm I

Dizi Adı: Roman I Ebat: 13.5 cm x 21 cm I

Dizi Adı: Yaşam ve Anılar Dizisi I Ebat: 13.5 cm x 21 cm I

Dizi Adı: Araştırma-İnceleme I Ebat: 13.5 cm x 21 cm I

www.belgeyayinlari.com [A] Cemal Nadir Sokak Büyük Milas Han No:26-28 Daire 121-130 Cağaloğlu - Fatih / İSTANBUL [T] +90 (0)212 517 44 53 [M] +90 (0) 531 617 06 08 [M] belgeyayinlari@gmail.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.