Yarin 133

Page 1

Güzel günlerin habercisi...

06 Mayıs 2014 Salı Sayı: 133 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Emekçi Hareket Partisi İstanbul İl Genel Komitesi 2014 1 Mayıs’ını değerlendirdi

1 mayıs’tan . haziran’a omuz omuza 1 Mayıs’a dayanışma damgası

2014 1 Mayıs’ında polislerin saldırısının önünde duran en önemli güç dayanışma ve birleşik mücadele oldu. Ara sokaklarda omuz omuza mücadele veren devrimciler, polislere zor anlar yaşattı. Devrimcilerin, emekçilerin birleşik mücadelesi polisi gerileterek kortejlerin Barbaros’a çıkmasını sağladı. güncel 03

en itibaren başlayan polis Beşiktaş’ta sabahın erken saatlerind lamasına engel olamadı. saldırısı halkın meydanda 1 Mayıs kut

“İşçilerin talepleri” polemiğine cevap

AKP’nin krizi derinleşecek

2014 1 Mayıs’ını değerlendiren Emekçi Hareket Partisi İstanbul İl Genel Komitesi bir açıklama yayımladı. Açıklamada 1 Mayıs’ın “işçi sorunlarını dile getirme günü” olmadığını, mücadele günü olduğu ve işçilerin siyasal hedeflerinin olduğu şu ifadelerle açıklandı; “1 Mayıs birlik, dayanışma günü olduğu gibi mücadele günüdür de. İşçi sınıfı sadece ekonomik ve sosyal sorunları için değil siyasal hedefleri için de 1 Mayıs’ta meydanlardadır”.

AKP’nin iktidarının etkisinin sarsıldığı değerlendirmesi ise “Gezi Direnişi AKP’nin hükmedememe krizini derinleştirdi. Bu kriz seçimlerle birlikte devam etti. Sokağa her çıkılabilme vesilesinde de AKP’yi tir tir titretiyor. Herkes gibi AKP için de hiçbir şey Gezi’den önceki gibi olamıyor. AKP’nin Taksim’i çıkılması imkansız hale getirme gayreti bundandır. Bir Gezi direnişini daha yaşamaya dayanma gücü kalmamıştır” şeklinde ifade edildi. güncel 03

Meclis’te hırsızları aklama girişimi

Yolsuz dört eski bakan hakkındaki fezleke Mecliste görüşülürken soruşturma komisyonu kurulması kabul edildi. Görüşme sırasında Meclis TV’nin yayını yasaklandı.

Yolsuzluk yaptığı ortaya çıkan eski bakanlar için rüşvet, görevi kötüye kullanma suçlarına ilişkin fezlekeler uyarınca soruşturma komisyonu açılıp açılmamasının ele alındığı görüşmeler geçtiğimiz gün TBMM’de tamamlandı. AKP’nin, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında dört eski bakan hakkında Soruşturma Komisyonu kurulması önergesi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. utanmadan bütün suçlarını inkar ettiler Meclis’teki görüşmeler sırasında, yolsuz eski bakanlar suçlarını inkar etti. Ses kayıtlarına açıklık getirmedi. Tam bir skandal olan eski bakanların konuşmalarının yanı sıra, bir skandal daha yaşandı. Meclis TV’nin canlı yayın yapmadı. CHP Milletvekili Melda Onur, tabletiyle Genel Kurul’u internet üzerinden canlı yayınladı. güncel 05

Denizlerin mirası gençlikte Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin yıldönümü 6 Mayıs. Denizlerin emperyalizme karşı açtığı savaşı, ölüme bile boyun eğmeyen

mücadele geleneğini miras alan gençlik, Gezi direnişini yarattı. Toplum nasıl Denizleri sahiplendiyse, Gezi’de yaşamını yitiren Ali İsmail’i, Berkin’i ve diğerlerini de sahiplendi. 68’i ve Gezi’yi gençlik Yarın’a değerlendirdi. güncel 05

Mehtap uyanacak HAKAN ÖZTÜRK Yasakladınız da ne oldu? SİBEL UZUN Duvar bile utanıyor GÜLSÜM KAV

e Taksim’in Taksim’ çıkılma olsa da 1 politik mış Mayıs’ı 2014, e mekç i l e r i n anlamı devletin saldıkarşı sergörüldü rısına gilediği müthiş direnişle tarihte yerini aldı. 1 Mayıs’ı Yarın’a değerlendiren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs’ı başarılı buluyor ve ekliyor; “Halk, iktidara Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs açısından politik anlamını, gücünü bir kez daha göstermiş oldu”. esas mesele 14

İşte buradayız, bir aradayız GÜN ÇAĞ AYDIN

04 Aklın yolu 05 Uyanış 09 Ana fikir 10 Prizma

Erdoğan’ın yürek yanması kadınlara çare olur mu?

Kadın ve çocuk cinayetleri son dönemde gündemin ana maddelerinden biri oldu. Konuyla ilgili açıklama Arınç’tan geldi. Başbakan’ın Muğla’da nişanlısı tarafından dövülerek öldürülen genç kadın için ‘Yüreğim yanıyor’ dediğini anlatan Bülent Arınç, Başbakan’ın ‘yüreğinin yanmasının’ kadınlara faydası olmadığını, TCK’da düzenlenme yapılması gerektiğine açıklama getirmedi. güncel 07


TOPLUM

02

6 Mayıs 2014

Büyümez ölü çocuklar 2014 yılının başından bu yana, yani 4 ayda, tam 13 küçük çocuk ölü bulundu. Çocuklar ölürken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın çözüm olarak ailelere “çocuklarına çığlık atmalarını” öğretin sözleri ve Başbakan Erdoğan’ın “Bu kişilerin hakkı aslında idamdır” diyerek idam tartışmalarını açması gündeme düştü ve tartışılmaya başlandı.

Kültür listesindeyiz

Türkiye’nin bu yıl UNESCO’ya gönderdiği 13 dosya da kabul edilerek Dünya Kültür Mirası listesine girdi. Kabul edilen alanlar şöyle: Anavarza Antik Kenti (Kozan, Adana), Anadolu Selçuklu Medreseleri (Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir), Kaunos Antik Kenti (Muğla), Kızkalesi (Mersin), Arslantepe Arkeolojik Alanı (Malatya), Kültepe Arkeolojik Alanı (Kayseri), Gelibolu 1. Dünya Savaşı Alanları (Çanakkale), Eflatunpınar Kaya Anıtı (Konya), İznik (Bursa), Mahmutbey Camii (Kastamonu), Ahi Evran Türbesi (Kırşehir), Titus-Vespasianus Tüneli (Hatay), Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi (Mardin). toplum

2.5 milyon okumayazma bilmiyor Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 15 yaş üstü “Eğitim Durumuna Göre Nüfusun Dağılımı” istatistik çalışması tamamlandı. Çarpıcı sonuçların ortaya çıktığı araştırmada, Türkiye’de 2 milyon 643 bin 712 kişinin okuma yazma bilmediği saptandı. Okuma yazma bilmeyenlerin nüfusa oranı da yüzde 4.74 olarak tespit edildi. Okuma yazma bilen fakat herhangi bir okul bitirmeyenlerin oranı ise yüzde 6.87 ile 3 milyon 829 bin 953 kişi olarak kayıtlara geçti. 2013 yılında 15 ve üzeri yaş nüfusta ilkokul mezun oranı en yüksek ilin ise yüzde 37.86 ile Manisa olduğu anlaşıldı. toplum

toplum HİLAL ADAŞLIK

Son zamanlarda artan çocuk ölümleri ve alınmayan önlemler ülkede tartışılmaya devam ediyor. Türkiye’de yetkililer çocuk hakları ihlallerine karşı gerekli önlemleri almadığı ve caydırıcı cezalar uygulanmadığı için çocuk ölümleri her geçen gün artmakta. Küçük Pamir Dikdik’in cansız bedeninin komşu evin havuzunda bulunmasının ardından çocuk ölümleri tartışılmaya başlanmıştı. Daha sonra Kars’ta 9 yaşındaki Mert Aydın ise tanıdığı bir kişi tarafından tecavüze uğradı ve öldürüldü. Antalya’da 2.5 yaşındaki çocuk piknik alanında kayboldu. Cansız bedeni yangın söndürme havuzunda bulundu. 12 yaşındaki Taner Kaya, okula gittiği sırada kalaşnikofla taranarak öldürüldü. Muş’ta 13 yaşındaki Serhat Kiğa’dan, internet kafeye gitmesinin ardından lundu. Ve en son Manisa’da Umut BİR ÜMİTSİZ VAKA bir daha haber alınamadı. Kiğa’nın Zambak’ın, Adana’da ise Gizem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Aycesedi, Muş-Bulanık karayolundaki Akdeniz’in kaybolduğu haberleri şenur İslam, gerçekleşen bu vahşetbir inşaatta bulundu. Şırnak’ta 12 geldi. 4 gündür kayıp olan 9 ya- ler için çocuklara çığlık atma, anne yaşındaki İbrahim Bozkurt, hurda şındaki Umut ile 2 gündür kayıp babalara çocuklarını eğitmeleri getoplamak için gittiği inşaatın bod- olan 6 yaşındaki Gizem’in cansız rektiği çağrısında bulundu. Meclisrumundaki su dolu havuzda bu- bedenlerine dün ulaşıldı. Umut’un te bakanlarla gerekli toplantıların bedeni su kuyusun- ve çalışmaların yapılacağını belirtti. da bulunurken, Ayşenur İslam çocuk cinayetleri Gizem’in öl- ve çocuk hakları ile ilgili yasal düdürüldüğü zenlemeler yapmak ve önkesinleşti. lemeler almak gibi hayati mevzular Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından tamamlanmışçasına bu cinayetlerin sebebinin çocukların ve ailelerin yeterince bilinçli olmamasından kaynaklandığını belirtti. Recep Tayyip Erdoğan ise yaptı-

ğı açıklamada “Bu tür ölümler karşısında duyarsız kalmak mümkün değil. Arkadaşlar çalışıyorlar, idam malum sebeplerle ülkemizde yok. Bu olmasa dahi ağırlaştırılmış müebbet hapis olayı bizim gündemimizdedir” gibi idam tartışmalarını alevlendiren açıklamalarda bulundu. Tayyip Erdoğan’ın bu açıklaması, yıllardır çocukların kaybolduğu, cinsel istismara ve cinayetlere maruz kaldığı gerçeğinin bir itirafı niteliğinde olsa da, çözüm üretmek yerine idam gibi farklı tartışmaları yaratma niyetini de ortaya koydu. Çocuk cinayetleriyle ilgili CHP ise meclise bir soru önergesi verdi ve “14 yaşındaki Berkin Elvan attığı yaşam çığlığına rağmen neden hayatını kaybetmiştir?” dedi.

Kuş cenneti satılıyor Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, İzmir Kuş Cenneti ve Homa Dalyanı’nın yanı başındaki, 1. derece sit kapsamında bulunan Çamaltı Tuzlası’nı da satışa çıkardı. İzmir ’in Çiğli ilçesinde yer alan Çamaltı Tuzlası’nda yıllık 600 bin ton tuz üretiliyor. Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Özlem Şenyol Kocaer, alanın 1/25 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda “tuzla” olarak geçtiğini, 1. derece doğal SİT ve Ramsar alanı olduğunu vurgulayarak, “Bu tür alanlar kamu-

Aşkın ömrü 937 gün

Aşk ve beyin fonksiyonlarının incelendiği bilimsel bir çalışma, aşk halinde romantizmin süresinin 937,5 gün sürdüğünü ortaya koydu. Uzmanlar konu hakkında, “Nefret eden kişinin korteksi çalışıyorken, aşık olan kişilerde kortekste ışık gözlenmiyor” dedi. Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme tekniğinden yararlanılarak yapılan çalışmada; katılımcı çiftlerin yüzde 83’ü evliliklerinin ilk aylarında el ele tutuştuğunu belirtirken, 937,5 gün sonra bu oranın yüzde 38’e indiği tespit edildi. Evliliğin üçüncü yılında ise çiftlerin yüzde 83’ü yıl dönümlerini kutlamak için bile uğraşmıyor. toplum

6 mayıs salı 2014

Türkiye’de antibiyotikler etkisiz

sayı: 133

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan koray karadere RIfat çapar onur toper Sara kürkçügil Emre başar kara Fatma çakır Alper akın pınar beyer Gülçin Şermeti hilal adaşlık

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Berke Cengiz oğuzhan türk

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

nun elinde kalmalıdır. Bu alanların korunması gerekirken şahsa yönelik satışın yapılmasının gerekçesini anlayamıyoruz. Bu satışa yönelik girişimlerin nedenini merak ediyoruz. Özelleştirme İdaresi’nin sitesinde gayrimenkul değerlemesi yapılması satışın bir aşamasıdır” dedi. Kocaer, Çamaltı Tuzlası ve çevresinin uluslararası sözleşmelerde korunması gereken alan olduğunu, burada yapılaşmaya izin verilemeyeceğini de belirtti. toplum

Eğitim almadan evde hayvan yasak

Meclis Çevre Alt Komisyonu, Hayvan Hakları Yasa Tasarısı’nda yapılan değişiklikle hayvanların evde beslenmesi için eğitim şartı koyuldu. Sertifikası olmayan kişilere hayvan satmanın ise cezası bin lira oldu. Hayvanlara işkence edenler 2 bin lira, cinsel ilişkide bulunanlar 2 yıla kadar hapis cezası alacak. Eğitim almamış kişilere, ev hayvanı satanlara bin TL ceza verilecek. Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların ise yasalardaki zorunlu durumlar dı-

şında öldürülmeleri yasak. Tehlike arz eden köpeklerini ağızlıksız ve tasmasız dolaştıranlara 500 lira para cezası verilecek. Pet-shoplarda balık ve kuş dışında hayvan satışı da yasaklanıyor. Kedi ve köpek gibi hayvanlar artık sadece üretim çiftliklerinden alınabilecek. Alt Komisyon Pitbull, Japanese Tosa, Dogo Argentino, Fila Brasilerio gibi tehlikeli köpek ırklarının üretimi, sahiplenilmesi, ülkeye girişi, satışına getirilmek istenen yasağı da kaldırdı. toplum

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), şimdiye dek antibiyotiklerle ilgili en geniş çalışmayı yaptı. 114 ülkenin verileri baz alınarak yapılan incelemede antibiyotiklere karşı bakterilerin direncinin artmasının AIDS’ten bile tehlikeli “büyük bir küresel tehdit” oluşturduğu uyarısında bulundu. Türkiye de antibiyotiklerin basit hastalıklara karşı etkisiz kaldığı ülkeler arasında ilk 3’te yer aldı. WHO’ya göre bu artış dünyanın her bölgesinde sürüyor ve insanlık artık “antibiyotik sonrası döneme” geçiş yaptı. Yani basit hastalıklardan ölümler antibiyotik direnci nedeniyle giderek artacak.

Acilen önlem alınmamasının yıkıcı sonuçları olacağını vurgulayan örgüt, yeni antibiyotikler geliştirilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor. İlaç şirketleri ise çok fazla kârlı olmadığı gerekçesiyle yeni antibiyotiklerin araştırmasına yeterli kaynak ayırmıyor ve bu nedenle son yıllarda piyasaya yeni ve kapsamlı bir antibiyotik çıkmadı. Bağırsak hastalığı yapan Escherichia coli’nin antibiyotiklere karşı direnç oranı yüzde 43.3. Akciğer rahatsızlığı yapan Klebsiella pneumoniae’nin antibiyotiğe direnç oranı ise yüzde 52.4. Hastane bakterisi staphylococcus aureus’un direnç oranı da yüzde 31.5. toplum


GUNCEL

03

6 Mayıs 2014

Emekçi Hareket Partisi İstanbul İl Genel Komitesi 2014 1 Mayıs’ını değerlendirdi

1 Mayıs’tan Haziran’a omuz omuza

1 Mayıs’ta AKP halka Taksim’i yasakladı. Sizce Taksim yasağı amacına ulaştı mı? EFKAN ALA İÇİŞLERİ BAKANI

Polis kararlıydı Burada orantısız bir saldırı oldu polislere, onu da söyleyelim. Molotoflarla, sapanlarla. Polis gerçekten net, güzel bir duruş sergiledi. Verilen görevleri çok net biçimde, talimatları tam anlamıyla uyguladı, yerine getirdiler. HÜSEYİN AVNİ MUTLU İSTANBUL VALİSİ

Daha ne yapsaydık? Biz vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini korumakla mükellefiz. Emek ve dayanışma gününün şenlik havasında kutlanabilmesi amacıyla her türlü desteği verdik, kamu imkanlarını seferber ettik. Daha ne yapabilirdik bilemiyorum. BURHAN KUZU AKP MİLLETVEKİLİ

Kötü niyetliler Ulaştı. Şimdi, biz “Git filan dağların eteğinde kutla” desek olmaz. Tabi ki 1 Mayıs şehrin belli bir bölgesinde, amacına ulaşmalı. Amma illa Taksim dersen, sende kötü niyet var demektir. Bunun anlamı “illa kan dökeceğim”.

39 bin küsür polis, 50 TOMA, bariyerlerle çevrilmiş, değil Taksim’e Beşiktaş’a, Mecidiyeköy’e bile ulaşılamaz hale getirilen koca bir kent. Halkın üzerine doğrudan gaz fişeği atan polislere, kullanılan en geliştirilmiş gaz, toz, su mekanizmalarına karşı binlerce insan buluşabildiği her yerden kararlılıkla polis barikatlarına yüklendi.

1 AKP ve Tayyip Erdoğan için 3 Taksim’e çıkılması siyaseti ülSeçimlerden yüzde 43 oy alan

Taksim’e çıkılamamıştır ama

2014 1 Mayıs’ı tam bir kabus olarak yaşandı. Ne trajiktir ki yüzde 43’lük halk desteği geri kalan yüzde 57’nin tüm haklarını gasp etmesinin imkanlarını bir türlü vermiyordu AKP için. Tüm televizyonlar, tüm kalemşörler, tüm ortaçağ gerisi kafalı AKP sözcüleri birleşse bile toplumun duvarına toslamaktan alıkoyamıyorlar kendilerini. Gerçek tüm çıplaklığıyla şu ki; halk padişahlardan bile geri bir başbakanın her buyurduğuna biat etmiyor, etmeyecek.

cunun da içine düşeceği siyasal bir tuzaktır. 1 Mayıs birlik, dayanışma günü olduğu gibi mücadele günüdür de. İşçi sınıfı sadece ekonomik ve sosyal sorunları için değil siyasal hedefleri için de 1 Mayıs’ta meydanlardadır. Herhalde AKP’den iktidarı da “talep” edemezdik. Bu yüzden suni meydanlarda değil o ülkenin gerçek meydanlarında, acılarını, sevinçlerini, öfkelerini dile getirdikleri, toplumun “meydan” olarak saydığı meydanlarında, kalbinde, merkezinde “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” demek için 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı emekçiler tarafından hedeflenmeye devam edilmelidir.

2

5

kenin gündemine haftalar öncesinden oturtulabilmiştir. Haftalar boyu ana haber bültenlerinin ilk değilse ikinci gündemi 1 Mayıs olmuştur. 1 Mayıs’ın siyasal anlamı tüm topluma anlatılabilmiştir. Bu tablo solun başarısıdır. Sendikalar soldan, sol Gezi’den, Gezi emekçilerden bağımsız değildir. Milyonlar her sokağa dökülmediğinde paniğe kapılmaya gerek yoktur. Milyonların sokaklarda olması enderdir. Ama mücadele kesintisizdir. Gezi direnişi daha canlı, direniş gücü yüksek, kararlı, koordineli, birleşik, genç bir muhalefeti Gezi Direnişi AKP’nin hük- 1 Mayıs’ta alanda var etmiştir. Gezi Devrimcilerin birleşik mümedememe krizini derinleş- ile emekçinin 1 Mayıs’ı birbirini cadele çizgisi sokakta da citirdi. Bu kriz seçimlerle birlikte sahiplenmiştir. Bu gelişmeleri ke- simleşti. Bu 1 Mayıs’ta çok daha devam etti. Sokağa her çıkılabil- nara atacak kadar “zengin” değiliz. koordineli çok daha güçlüydük. me vesilesinde de AKP’yi tir tir Birleşikliğimizin ve koordinasyotitretiyor. Herkes gibi AKP için AKP’nin 1 Mayıs’ı “işçi sorunla- numuzun gücüyle daha da zorlande hiçbir şey Gezi’den önceki rını dile getirme günü” biçimine dılar. Önlerinde marşlar söyleyen gibi olamıyor. AKP’nin Taksim’i dönüştürme gayretleri boşa düşü- halkın karşısında yerlere yığılmış çıkılması imkansız hale getirme rülmeye devam edilmelidir. Yılın bir polis ordusu görüntüsü bu yılın gayreti bundandır. Bir Gezi di- 364 günü işçiyi hatırlamayanların 1 Mayıs’ına damgasını vurdu. Burenişini daha yaşamaya dayanma işçi sorunlarını dile getirmek için 1 luşma noktalarının hepsinde devgücü kalmamıştır. Mayıs’ı işaret etmeleri bir kısım sol- rimci dayanışmanın eşsiz örnekleri

4

Ulaşamadığı gibi muhalefet için mutlak bir ilerleme oldu. Onlar parçalandı biz kenetlendik. Artık AKP’nin işi zor. Bir araya gelenlerin Taksim’e yakın noktalardaki mücadelesi toplumun 1 Mayıs’a kilitlenmesini sağladı.

6

İrade ortaya kondu

Şimdi de AKP’yi Haziran korkusu sardı. Elbette ki ayaklanmanın yıl dönümünde halk meydanlara, İstanbul köprüleri geçerek Taksim’e akacak. Üç ağacın kesilmesinden ayaklanmanın patlayacağını hesap edemeyen AKP için yeni ayaklanmaların nerde ne zaman olacağı bilinmezliğini koruyor. AKP’nin “kutuplaşma siyaseti” sadece kendisini değil karşısındakini de kutuplaştırmaya olanak sağlıyor. Karşı kutubun içindeki bizler “şimdi AKP düşünsün” demeye devam edeceğiz. 1 Mayıs’tan Haziran’a en geniş toplumsal muhalefetle, devrimcilerle omuz omuza olacağız. Ne AKP’nin döktüğü gençlerin kanı, ne de kutularla halktan çaldıkları diktatörün yanına kar kalmayacak.

Salıcı konuşma yaparak 1 Mayıs’ı kutladı. Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay ise “Artık her yer Taksim, her gün 1 Mayıs’ tır” dedi. ÖDP İstanbul İl Başkanı Avni Gündoğan da halkın 1 Mayıs’ını kutladı. EHP İstanbul İl Başkanı Özge Akman: “Bugün Beşiktaş’ı aldık, Şişli’yi aldık, Taksim’i de alacağız. Başbakan’a diyeceğimiz de şudur; Yenikapı’ya kendisi gitsin!” dedi. Konuşmalar bitti, halk 1 Mayıs’ını halaylar çekerek kutluyor. GÜNCEL

ALPER TAŞ ÖDP EŞ GENEL BAŞKANI

Amacına ulaşmadı. İşçi sınıfı, emekçiler 1 Mayıs’ı kutlama irade ve kararlılığını ortaya koydu. Mesele Taksim Meydanı’na çıkıp çıkamamakla ölçülemez. Hükümetin bizi hapsettiği çerçeveye karşı ortaya koyulan irade önemlidir. HAKAN DİLMEÇ KALDIRAÇ TEMSİLCİSİ

Yasak tanınmadı Boş meydan onların oldu, hayırlı olsun! Yasak amacına ulaşamamıştır. İşçiler, emekçiler, devrimciler, halk Taksim iradesini ortaya koymuştur. Egemenlerin yasaklarını tanımadıklarını göstermişlerdir. Seneye yine Taksim’deyiz. KANİ BEKO DİSK GENEL BAŞKANI

AKP’nin talimatı sökmez Yasaklar işe yaramaz. Biz, siyasal iktidarın talimatıyla 1 Mayıs’ı kutlayacak sendikalar değiliz. Bizim AKP hükümetine boyun eğmemizi bekliyorlarsa yanılırlar. Adeta fiili bir sıkıyönetim ilan edecek kadar akıl dışı davrandılar. DOĞU PERİNÇEK İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI

Malzeme oldular

Taksim’de Tayyip Erdoğan’ın güç gösterisine malzeme olanlar yer aldı. Temelinde emekçi olan, işçi olan, kamu emekçisi sendikalar Kadıköy’de birleşti. Tabanı, vatanı ve milleti olmayan sendikalar burada yoktu.

1 Mayıs’ta halka her yer Taksim Hükümetin Taksim’i 1 Mayıs’a yasaklamasının ardından halk, 1 Mayıs günü tüm yasaklara rağmen Taksim ısrarını kararlılıkla sürdürdü. AKP bundan birkaç sene önce demokratikleşme söylevi altında Taksim yasağını kaldırmış ve yüz binlerin katıldığı 1 Mayısların önünü açmak durumunda kalmıştı. Yenikapı ise AKP’nin bir süredir bulabildiği en akla yatkın “çözüm”. Kimsenin olmadığı adeta yalıtılmış bir alan olan Yenikapı en çok AKP’nin işine gelen seçenekti. Ancak geçtiğimiz sene olduğu gibi bu sene de halk bu oyuna gelmedi, AKP’nin dayatmasını

AKP’nin işi zor

sergilendi. Dayanışmanın ötesine geçildi; sosyalist solun ortak siyasal hedeflerde birleşiyor oluşu, ortak barikatlar kurdu ve sonuç aldı. Birleşik mücadele ve muhalefet hattı, benzer biçimde siyasi mücadeleden barikatlara, barikattan siyasete etkisini artırabilecektir.

Halk mitingini yaptı Beşiktaş’ta sabahın erken saatlerinde Taksim Meydanı’na yürümek ve 1 Mayıs’ı kutlamak üzere toplanan halka yapılan polis saldırısı bir işe yaramadı. Yaralılar ve göz altılara rağmen emekçiler direndi. Polisin sert saldırısını geri püskürten halk, Beşiktaş’ta adeta miting yaptı. Tayyip gitsin Yenikapı’ya diyen halk polisin tüm saldırılarına rağmen Beşiktaş’ı Taksim’e çevirerek burada yaptığı mitingde halaylar çekti. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan

SİBEL UZUN EHP GENEL BAŞKANI

kabul etmedi. Elinde “Alana o kadar insan sığmaz” dışında bir argümanı kalmayan AKP kendine muhalif olanları toplumun geri kalanından soyutlamak için uydurduğu ‘modern miting alanları’ bugün bomboş kaldı. Halk ise Taksim yolunda ayağını bastığı her yeri 1 Mayıs alanına çevirdi. Beşiktaş, Şişli, Okmeydanı, Fatih derken halka halka 1 Mayıs bütün İstanbul oldu. AKP’nin 39 bin ‘kahraman’ polisi binlerce ara sokağa bölündü ancak halkın direnişini kıramadı. Halk, Taksim’e çıkamadı ama polisin karşısında durduğu her yeri Taksim’e çevirdi. GÜNCEL

CEMAL AKKAYA ABBASAĞA FORUMU

Müthiş direnildi Fiziki olarak belki Taksim’e çıkılamamış, ulaşılamamış olabilir ama yasak olarak amacına ulaşmadı bence. Müthiş bir direnişle karşılaşıldı. İnsanlar çok hazırlıklı biçimde direnişi sürdürdüklerini bir kez daha gösterdiler. TAYLAN TANAY ÇHD İSTANBUL ŞUBE BAŞKANI

Halk yılmadı

1 Mayıs fiilen yasaklandı. Ancak yasaklar halkı yıldırmadı. Direniş sürdü. 1 Mayıs günü 171 kişi keyfi ve hukuksuz biçimde gözaltına alındı, gözaltı süreleri de keyfi uzatıldı. Saldırılara karşı mücadeleyi sürdüreceğiz.


GUNCEL

04

6 Mayıs 2014

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Mehtap uyanacak

Taksim’i yasaklamak kolay da uygulaması zormuş değil mi? Meşru bir gösterinin şehir merkezinde yasaklanması çok zordur çünkü. Yasaklayabilmek için her sene yasaklamanız ve her sene uygulamanız gerekir. Devamlılık gerekir. Sebat gerekir. Kime karşı? Bütün bir şehre karşı. Bütün bir topluma karşı. Çok büyük bir projedir Taksim yasağı. Her sene daha büyük bir coğrafi alanı gerektirir. Eğer AKP bu yılki Beşiktaş, Şişli ve Okmeydanı direnişinden rahatsız oluyorsa, gelecek yıl demir bariyerlerini Mecidiyeköy’den değil Gayrettepe’den; Ortaköy’den değil Sarıyer’den; Unkapanı’ndan değil Eyüp’ten, Fatih’ten başlatmalıdır. Bu büyük coğrafi alanın toplumsal ve siyasal faturası da daha ağır olacak ve AKP boyunun ölçüsünü alacaktır. Devam edelim ve görelim. Acaba Türkiye solu bu işten yılar mı? Yılanlar olur. Her zaman olacaktır. Onları boş sokaklar gibi arkamızda bırakarak yürüyeceğiz. Taksim için direnmek solun kaderidir. Bundan kaçamaz, geri çekilemez. Kaderini kabullenmek onun en güzel kararlılığı olmalıdır. Solun Taksim’den geri çekilmesi, bir kısım solun çok meraklısı olduğu gibi “yerellerin” mezarlığına gömülmesi demektir. Merkezi otoritenin tamı tamına istediği de budur işte. Türkiye’yi kendisinin yönetmesi, solu yerellerin solu yapması. * Ama ne oldu? Beşiktaş’ta devrimciler sonuna kadar direndi. Hatta sokaklara geri çekilmiş olmasına rağmen, bir aşama sonrasında Barbaros Bulvarı’na çıkmayı başardı. Bunu başarabilmesi inanılmazdı. Ana caddeye çıkabildiği gibi orada tutundu da. Dağılmadı. Kurduğu barikatlarıyla kendisini yola çivi gibi çaktı. AKP o otuzdokuzbin kişilik polisi, elli TOMA’lık gücüyle devrimcileri yüz yüze püskürtemedi. En sonunda TOMA’larıyla arkadan saldırmak zorunda kaldı. Centilmenlik bitti. Devlet siyah takım elbisesini çıkarıp atletiyle dövüşmek zorunda kaldı. En büyük ilim kendinin ne olduğunu bilmekse, bunu bilelim. Bilerek ilimde ilerleyelim. * Taksim’i savunanlar netleşiyor. Gezi Direnişi’ni savunanlar netleşiyor. Forumları-Park Meclislerini savunanlar netleşiyor. Saflaşıyoruz. Saflaşmamız çok daha önceden olmalıydı. Sol içinde yani. Bence gecikmişti. Şimdi çok sağlıklı saflaşıyoruz. Saflaşmanın en doğrusu ve bilimsel olanı kafa sayısına göre değil konusuna göre olanıdır. Konularımıza göre saflaşıyoruz. Sınıflanıyoruz. Beşiktaş’ta konularımıza göre saflaştık, safları sıklaştırdık ve sınıfı savunduk. Kiminle savaşıyorsak onunla saflaşacağız. Bu havalarda, en olumsuz hava koşullarında savaşanların da safları yükseliyor artık. Onlar yalnız olsa da sonuna kadar yürürlerdi ama yalnız değiller ve asla yalnız yürümeyecekler artık. Taksim’i, Gezi’yi, Forumlar’ı savunmanın… İşçi sınıfını, 1 Mayısı, devrimi ve sosyalizmi savunmanın… Mahir Çayan’ı ve bütün devrim şehitlerini savunmanın birleşik mücadelesini ilmek ilmek örüyoruz. Her gecenin sabahı, her kışın bir baharı var. İşler hep eski tas eski hamam devam etmeyecek. Eski köylere ve “yerellere” yeni adetler, yeni tartışmalar gelecek. Taşlar yerinden oynayacak. Sular dalgalanacak sonra tekrar yeniden durulacak. “Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın” dönemi kapanacak. Mehtap uyanacak! hakanozturk17@gmail.com

Beşiktaş ve Şişli 39 bin polise dar geldi 1 Mayıs’ta AKP’nin tüm çabalarına rağmen, Taksim’e çıkan her sokak kararlılığın, iradenin, Gezi’nin gücüyle, Gezi’nin yıldönümü yaklaşırken yeniden filizlendiği yerler oldu.

Kalkanıyla, havai fişeğiyle, tenceresiyle direndi Beşiktaş Aylar öncesinden Taksim’in 1 Mayıs Beşiktaş da sabah saatlerinde polisin kutlamalarına açılmasına izin verme- ablukasından nasibini alan bölgeler yeceğini açıklayan AKP hükümeti kentte arasında yer aldı. EHP, ÖDP, TKP ve adeta olağanüstü hal ilan etmesine rağmen, Halkevleri Gezi Direnişi’nin önemli ademekçilerin, gençlerin, kadınların iradesini reslerinden biri olan Abbasağa Parkı’nda kıramadı. 39 bin polise, onlarca TOMA’ya, bir araya gelerek Taksim’e yürüdü. Polisin ulaşımı engelleyecek her türlü önleme rağmen, sert saldırısı karşısında, gençliğin barikatları, Taksim’e çıkan her yol direnişin adresi oldu. kalkanları, havai fişekleri vardı. Beşiktaş halkı meydana çıkmak isteyenlere sadece evlerini DİSK binası yine direnişin kalesiydi açmadı, aynı zamanda pencerelerden çaldıkla1 Mayıs sabahına DİSK binası önünde giren- rı tencere tavalarla, ara sokaklarda istediği gibi ler, DİSK’e çıkan tüm yollar kapatılmasına, saldırabileceğini düşünen polise zor anlar yaşattı. daha gün doğumundan her köşe başından yapılan çevirmelere rağmen, şehrin çeşitli Polis ayrım gözetmeksizin saldırdı Beşiktaş’ta toplanan CHP’li vekiller, işine gitmek yerlerinden gelenlerle buluştu. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Emekçi isteyenler polisin hedefi oldu. Polis ayrım göz etHareket Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun’un meksizin biber gazı ve TOMA’larla müdahale etti. da aralarında bulunduğu pek çok siyasi parti Ancak polis kurulan barikatlar karşısında, gençleyöneticisi ve sendika temsilcisinin buluşma rin cesareti karşısında çoğu kez çaresiz kaldı. Ara noktası Şişli oldu. Toplanan binlerce kişinin sokaklarda yapılmak istenen gözaltıların büyük yolunu kesen polis halka Yenikapı’ya gidebi- bir kısmı halkın tepkisi nedeniyle yapılamadı. leceklerini söyleme cüretinde bulundu. Sa- TKP il binasına girmek isteyen polis de benzer at 11.00’da başlayan yürüyüşte daha birkaç şekilde geri püskürtüldü. Kesintisiz süren polis adım bile atılamadan saldırı başladı. Polis saldırısına rağmen öğle saatlerinde binlerce kişi Başbakan’ın deyimi ile “destan yazma” hazır- tekrar bir araya gelerek Barbaros Bulvarı üzelığı içinde olduğunu, daha “dağılın” anonsu- rinden polis barikatı üzerine yürüdü. nu bile bitirmeden gaz bombaları atmasıyla Beşiktaş miting alanına döndü kendini bir kez daha gösterdi. Saldırılar ardından Beşiktaş Kartal’da bir Halk destan yazdı araya gelen halk, meydanı miting alanıPolisin hesabı 1 Mayıs sabahı tutmadı. Şişli’de na dönüştürdü. Emekçi Hareket Partisi öğlen 16.00 sularına kadar süren polis saldı- İstanbul İl Başkanı Özge Akman’ın korısına rağmen, halk bir an bile geri çekilme- nuşma yaptığı alanda ÖDP İstanbul yerek, polisi ara sokaklarda geri püskürterek İl Başkanı Avni Gündoğan, CHP kararlılığını defalarca gösterdi. Şişli’nin gaza İstanbul İl Başkanı Oğuz Salıcı ve boğulduğu, evlerin içerisine bile gaz atıldığı Halkevleri Genel Sekreteri Nuri saldırı esnasında çok sayıda yaralanan oldu. Günay da konuşmacılar araDİSK önündeki polis kuşatması akşam saat- sındaydı. lerine kadar sürdü. güncel Elif karan

Şişli’de DİSK’in karanfillerle yaptığı 1 Mayıs yazan çelengi bile polis tarafından parçalandı.

Beşiktaş’ta halkın sloganlarını gazla bastırmaya çalışan polis pankartlarından kaçamadı.

Hiçbir hukuki dayanağı olmadan TKP il binasına girmeye çalışan polis, TKP’lilerce içeri sokulmadı.

Saatler süren direniş esnasında sık sık zor duruma düşen polis geri çekilmek zorunda kaldı.

Saldırıdan nasibini basın mensupları da aldı, plastik mermi ve gaz bombaları ile yaralandı.

1 Mayıs 2015’te de Taksim’de olacaklar

Hukuksuzluklar gözaltında da devam etti İstanbul’da 1 Mayıs’ta yapılan polis saldırısı sonrası 168 kişi gözaltına alındı. Gözaltılar için keyfi ek süre istendi, verilen ek gözaltı süresinin dolmasına karşın nöbetçi savcı gelmediği gerekçesiyle gözaltındakiler keyfi bir şekilde tutulmaya devam etti. Polis 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlama yapmak isteyen halka alanları yasaklamakla kalmadı, gözaltına aldığı bir gence zorla puşi takarak fişlemeye çalıştı. Yaptığı hukuksuzluğun kendisi de farkında olduğundan basının görüntü almasını da engellemeye çalıştı. Gözaltılar tüm alıkoyma

çabalarına rağmen, adliyede bekleyen arkadaşlarının, siyasi parti temsilcilerinin ve vekillerin de protestoları ile serbest bırakıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü yaptığı açıklama ile gözaltına alınanlarla ilgili “işçi değiller ki” diyerek provokasyonlarına devam etti. Emniyetin açıklamasına göre gözaltına alınan sadece 29’u işçi. Fakat 1 Mayıs’ı sadece işçileri kutlayabileceğini düşünen emniyet hem emekçilerin hem de kendisi için çapulcu olan halkın gözaltından çıkmaması için keyfince ek süre isteyebiliyor. GÜNCEL

1 Mayıs günü yaşanan polis saldırısı ardından sendikalardan ve hükümet kanadından açıklamalar geldi. İçişleri Bakanı Efkan Ala, 1 Mayıs’ta polisin göstericilere sıktığı gaz için yapılan eleştirilere “Daha az zarar veren bir yolu henüz yok” yanıtını verdi. Ala, TOMA için ise “Toplumsal müdahale araçları kanunsuz gösteri yapanları düşünülerek geliştirilmiş araçlardır” dedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün açıklamasında, sadece gözaltına alınan işçi sayısı ve havai fişekle sapanlara takılması ise şaşırtmadı.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, DİSK Genel Merkezi’nde ortak bir basın toplantısı gerçekleştirdiler. AKP’ye meydan okunan basın toplantısında, “Seneye de mutlaka Taksim’deyiz” denildi. Beko, 1 Mayıs’ta 266 kişinin İstanbul’da, 300’ü aşkın kişinin tüm ülkede gözaltına alındığını ve gözaltına alınan kişilere işkence edildiğini ifade etti. “Provokatörler araya karışacak” yalanını hatırlatan Kani Beko, asıl provokasyonun tek tip sırt çantası, mont ve şapkayla eylemcilerin arasına giren sivil polisler tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. GÜNCEL


GUNCEL

05

6 Mayıs 2014

Sibel Uzun

Yasakladınız da ne oldu?

UYANIŞ

1 Mayıs’ta ne oldu Başbakan? Yenikapı ile baş başa mı kaldın? Günlerce büyük bir iştahla topladığın polisler, tomalar ne oldu? Her yere dizdiğin demir korkuluklarınız ne oldu? Neredeyse Taksim’i İstanbul il sınırlarından kestiniz de ne oldu? Tomalarınıza “fışkıye” antrenmanı yaptırdınız da ne oldu? 77 Katliamı çarpıtması yaptınız da ne oldu? Esnafı sebep göstermeye çalıştınız da ne oldu? İşçilere meydan değil konuşalım görüşelim havalarına girdiniz de ne oldu? Peki Yenikapı’ya bedava otobüs rüşvetçiliği yaptınız da ne oldu? Boş bir Yenikapı arsası ile baş başa kaldınız. Binlerce insan Taksim’de bir araya gelmek için Beşiktaş’a, Şişli’ye, Mecidiyeköy’e akın etti. Beşiktaş’ta saatlerce kalakaldınız. Sizin yasağınız değil Taksim kararlılığı ve direnişi bir gün değil günlerce herkesi 1 Mayıs’a kilitledi. Bu da size “sağlam ders” oldu. *** Hangi kefeye koymaya çalışırsak çalışalım bir kere bu tablo bir başarıdır. Bunun altını çize çize anlatmaya belli ki ihtiyaç var. Toplumsal muhalefetin yerleşmesi, merkezileşmesinden, tomalar karşısında taktik adımlarımızın çoğaldığından, yıldırılamayan barikat yoldaşlığı karşısında şaşıran polislerden bahsedebiliriz. Bareti, barikatı, maskeleriyle hayatımızın bir parçası haline gelen kazanç dolu bir saflaşmadan bahsedebiliriz. Gezi’den beri daha fazla yerleşen örgütlü bir güç olmanın ne kadar kurtarıcı olabildiğinden bahsedebiliriz. Halkımızın demir somyalarını elinde ne varsa barikata vererek parçası olmaya çalışması bir gurur vesilesi olabilir. Canımız nasıl kıymetli ise mücadelenin canı da kıymetli olsun. Üstüne toz zerresi konamasın. Gezi’den herkes memnun. Kitlesel, yaratıcı, birlikte, militan… Hiçbir eksik veya kulp bulma telaşına düşülemiyor. Peki ya sonra. Başka bir şey tanımam şeklinde hep o olsun isteniyor, ama gökten zembille. Herkes “hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak” mottosuna da katılıyor. İş bir diyalektik ve tarihsellikle ele alınınca hatalı eğilimlerin hiç işine gelmiyor. Hemen “yok yok ilerlememişizdir” çizgisine sıkı sıkı tutunmak istiyor. Bu çok tartışmalı görüşe göre seçimlerde başarı olmadığı gibi 1 Mayıs da başarılı değil. Büyük şehirlerde muhalefetin AKP’yi yakalaması, oy oranının %43’e düşmesinde Gezi’nin etkisinin nesnelliğini görmeyi istemiyor. Şimdi de 1 Mayıs’ta Gezi’nin etkisi yoktur iddiası. Şüphe ediyorsan çok yazık arkadaş çok yazık! -Hani anlaşmıştık Gezi’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı? -Yok ben o şarkıya geri döndüm “yıllar sonraaaaa yıllar sonraaa yine eskisi gibi”. Her kulaçta böyle yaparsanız olmaz. Kulaçlar çoğaldı, sıklaştı. Valla bu fikirlerle boğulur kalırsınız. *** Ana medya tarafında da “toplumsal muhalefet düştü” lafını duymaya can atan bir kesim var. Direnişe sempatisi var ama eksik listesini çıkarmakta çok çalışkanlar. Durmadan şeytanın avukatlığını yapmanın çok büyük meziyet olduğunu söylerler. Nedense hep de direnenlerin eksikliği denk gelir. Gayet açık bir örnek vereceğim. 32. Gün’de programcılık yapan Hilmi Hacaloğlu kardeşimiz güzel bir 1 Mayıs bölümü yapmış. Miting günü sorular soruyor ve her haberci gibi bir yandan da bakış açısını yansıtıyor. Karadayı dizisinin popüler oyuncusu Rıca Kocaoğlu’na mikrofon uzatıyor. Ona bir türlü toplumsal muhalefetin düştüğünü söyletemiyor. -Toplumsal muhalefette bir azalma görüyor musunuz? -Yoo bir azalma görmüyorum. Aksine. Bir araya gelmenin imkânsız hale getirildiği bir gün. Mayıs ayında muhalefet daha net görülecek. -Yani Gezi’ye doğru toplumsal muhalefet yükselecek diyorsunuz. -Toplumsal muhalefet yüksek zaten Beşiktaş, Mecidiyeköy, Şişli’de insanlar toplandı. Hepimizin bir araya gelmesinden korkuyorlar. Muhalefetin düşmesi meraklılarına lafımız: Vazgeçin işinize gelen cevapları almak için sormaktan. Kendinizle değil toplumsal muhalefetle barışık olun.

AKP’nin Meclis’te hırsızları aklama girişimi 17 Aralık’ta yolsuzlukları meydana çıkan dört bakan hakkındaki fezleke mecliste görüşüldü. Eski bakanlar hakkında soruşturma komisyonu kurulması önerisi kabul edildi. Fezlekelerin görüşülmesi sırasında Meclis TV’nin yayın yapması bile yasaklandı. Görüşmeleri CHP milletvekili Melda Onur canlı yayınla halka iletti. İstanbul sanem deniz kural

Yolsuzluk yaptığı ortaya çıkan eski bakanlar için rüşvet, görevi kötüye kullanma suçlarına ilişkin fezlekeler uyarınca soruşturma komisyonu açılıp açılmamasının ele alındığı görüşmeler geçtiğimiz gün TBMM’de tamamlandı. AKP’nin, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında dört eski bakan (Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar) hakkında Soruşturma Komisyonu kurulması önergesi TBMM Genel Kurul’da kabul edildi. Önerge için 469 oy kullanıldı ve 453 evet oyla kabul edildi. 6 milletvekili çekimser kalırken 1 oy boş kullanıldı. Kurulacak komisyonun, toplantılarına bu ayın sonlarına doğru başlaması bekleniyor. NE KADAR DA “MASUMUZ” Görüşmeler sırasında yolsuzluk yapan eski bakanlar, gizlilik kararı olan bir dosya hakkında mecliste konuşarak suç işlediklerini iddia ettiler. Özellikle eski bakan Zafer Çağlayan’ın konuşmaları dinleyenlere adeta Nazım Hükmet’in “Vatan çiftliklerinizse ben vatan hainiyim” diyerek dokundurma yaptığı şiiri hatırlattı. Bakan Çağlayan ne kadara da “masum” olduğunu anlatmak için örnek üzerine örnek verdi. “Sözde yolsuzluk iddialarında, benim

özel kalemimi iş adamlarına tahsis ettiğim söyleniyor. Bunu kabul ediyorum. Türkiye’de taş üstüne taş koyan herkese kendimi amade ettim. Bu suç ise bunu kabul ediyorum” diyen Çağlayan, halkın gözü önünde bir kez daha gülünç duruma düştü. Görüşmeler sırasında konuşan Egemen Bağış ise yargısız infaz yapıldığını iddia etti. Yolsuzluk hakkında savunma yapmak yerine başörtüsüne karşı ne kadar ilgili olduğunu anlatan Bağış konuşmasını yaparken CHP’li milletvekilleri kürsüye arklarını dönerek protesto ettiler.

BAKANLAR SORUŞTURULAMAZ Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ise konuşmasında “Bir bakan şüpheli adledilemez. Bir bakan hakkında soruşturma açılamaz” diyerek, yolsuzluklara ilişkin değil, yolsuzluk soruşturmasındaki gizlilik meselesine ilişkin konuştu. Masumiyet karinesinden dem vuran Güler, bakanlık yaptığı dönemde zerre dikkate almadığı bu hukuki kavramı, yeniden ağzına almaktan çekinmedi. Yolsuzluk yapan eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar ise meclisteki görüşmelerde hiç konuşmamayı tercih etti.

HALK İZLEMESİN Eski bakanların konuşmalarının yanı sıra, bir skandal daha yaşandı. Meclis TV’nin canlı yayın yapması yasaklandı. Bunun üzerine, CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, tabletiyle internet üzerinden canlı yayınla olan biteni halka aktardı. Yayın yasağı konulması, AKP’nin yolsuzluk tartışmalarını halkın gözü önünde yapmak istemediğini tekrar açığa çıkardı. Yolsuzluk tartışmalarını halka yansıtmaktan kaçan AKP’lilerin, görüşmeler sırasında çok gergin oldukları gözlemlendi.

Denizlerin ardından mücadeleye devam Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin yıldönümü 6 Mayıs. Denizler bu topraklarda devrimci gençliğin direniş bayrağı oldular. Denizlerin emperyalizme karşı açtığı savaşı, ölüm kararına bile boyun eğmeyen mücadele geleneğini miras alan gençlik, Gezi direnişini yarattı. Denizlerin asılmasını engellemek için 30 Mart’ta Kızıldere’de katledilen Mahirler gibi, 6 Mayıs’ta idam edilen Denizler de; yalnızca kendisi için değil, başkaları için de olabilmenin büyük öğretisini bıraktılar. Toplum nasıl Denizleri sahiplendiyse, Gezi’de yaşamını yitiren Ali İsmail’i, Berkin’i ve diğerlerini de sahiplendi. Denizlerin mücadelesini miras alan gençler, idamlarının yıldönümünde Denizler hakkında konuştu. GÜNCEL

Katil AKP’yi yıkacağız

Birleşik gücümüzle Denizleri anacağız

Denizler gençliğe direnme- bayrağını Gezi’yle sürdürdük. yi, yılmadan mücadele etmeyi Denizlerin yolunda yürüyerek, öğretirken, egemenGezi’de Ali İsmail’i, lere de öldürmekle Berkin’i, direnen mücadelenin bitkahramanlarını yameyeceğini gösterdi. rattık. Mahirler naBugün üniversitelesıl Denizlerin idamırimizde ve liselerinı engellemek için mizdeki mücadele Kızıldere’de gözünü gösteriyor ki devlet bile kırpmadan can Mahir’leri, Deniz’le- ehp Gençliği verdiyse; bizler de istanbul temsilcisi ri katletse de fikirle- yaşar aslan Deniz’lerin, Ali’lerini yok edemedi, rin, Berkin’lerin yoedemeyecek. Bizler Deniz’ler- lunda; birleşik gücümüzle katil den devraldığımız mücadele AKP’yi yıkacağız.

6 Mayıs toplumsal direniş soracaktır. Bu mücadele ruhu ve muhalefet dinamiklerine ancak 68’deki gibi, Gezi’deki 30 Mart’ları, Magibi gençliğin birhirleri, Kızıldere’yi, likte mücadele ettianti-emper yalist ği zeminlerde güçlü mücadeleyi, Gezi’yi kılınabilir. İktidarı bırakmıştır. Halkın oluşturan blokların yemeğine göz koçatırdamasıyla, biryanlardan, paraları leşik muhalefet ihtiayakkabı kutularıyacının hissedildiği na sığmayanlardan, gençlik muhalefeti bir dönemde Kızılistanbul temsilcisi diktatör bozuntula- can güneş dere’deki devrimci rından hesabı 68’in dayanışma örneği mücadeleci ruhunun devam- gibi birleşerek bütün katliamcısı olan günümüz gençliği ların hesabını soracağız.

twitter: @sibeluzun_yarin

Arınç: Okçular Tekkesi Bilal’in vakfına

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 17 Aralık sürecinde Twitter’da paylaşılan ses kayıtlarıyla kamuoyuna duyurulan İstanbul’daki Okçular Tekkesi’nin Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu Okçular Vakfı’na verildiği iddialarını doğruladı. Umut Oran’ın “Okçular Tekkesi ve arazisi Okçular Vakfı’na satış yoluyla mı yoksa tahsis yoluyla mı devredilmiştir? Bu iş için KİPTAŞ’a verilen bedel nedir” diyerek soru önergesi verdi. Soru önergesine cevap veren Arınç, tekkenin “eğitim, spor, kültür ve sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere” vakfa tahsis edildiğini bildirdi. GÜNCEL

Ağır tahrik edilmiş 10 Kasım töreninde kendini protesto eden vatandaşa “Gavat” diyen Adana Valisi Hüseyin Avni Coş hakkında açılan soruşturmalardan sonuç çıkmadı. “Vali, ağır tahrik altında, istemeyerek bu sözü sarf etmiş, bir kastı yoktur” diyerek vali savunuldu. Adana’da yaşayan ve valinin “gavat” demesine tepki gösteren Yusuf Özer adlı vatandaş, vali için 4 ayrı şikayette bulundu ve valiye görevden el çektirilmesini istedi. Yargıtay; “Bu olay görev suçu değil, adi suçtur. Mersin Savcı-

lığı yetkilidir” dedi. Mersin Cumhuriyet Savcılığı ise, şikâyet dilekçesini veren kişiye Vali hakaret etmediğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Kamu Etik Kurulu ve Kamu Denetçiliği ise, konunun savcılığa intikal ettiğini gerekçe göstererek bir karar veremeyeceklerini ifade etti. İçişleri Bakanlığı ise Özer’e gönderdiği yazıda, “Vali, ağır tahrik altında, istemeyerek bu sözü sarf etmiş, bir kastı yoktur. Kaldı ki, şikâyetçiye hakaret edilmediğinden bu dilekçeye göre işlem yapılamaz” dedi. GÜNCEL


GUNCEL

06

6 Mayıs 2014

Köşkü görmeden paçaları sıvadı

Polis 7 yaşında çocuğa silah çekti

Başbakan Tayyip Erdoğan, partisindeki 3 dönem kuralıyla ve seçim sistemi değişikliği ilgili kararını, partisinin MKYK toplantısında netleştirdi. AKP’de “üç dönem kuralına” devam edilmesi ve başkanlık sistemine adım olarak yorumlanan “Dar ve daraltılmış seçim bölgesi” değişikliğinden vazgeçildiği kaydedildi. Doğu ve Güneydoğu’daki illere karakol yapımını pro­ testo edenlere polis saldırdı. Polis, Van’da 7 yaşındaki bir çocuğa silah çekerek çocuğu gözaltına aldı. Van’ın Hacı Bekir Mahallesi’nde karakol yapımını protesto edenlere, po­ lisin biber gazlı ve tazyikli suyla saldırısına saatlerce direnil­ di. AKP’nin adeta sınırsız yetkiler tanıdığı polisler araçlarla mahalle aralarına girerek, 7 yaşındaki bir çocuğu silah çekti, ardından gözaltına aldı. Mahalleli çocuğu bırakması için polisi ikna etmeye çalıştı ancak çocuk polis aracına konarak karakola götürüldü. GÜNCEL

Faruk Çelik’e 1 Mayıs tepkisi güncel hülya say

Çalışma Bakanlığı’nın düzenlediği 7. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansında DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen, Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e tepki gösterdi. DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Sayın Bakan ‘Sendikacılık Taksim değildir’ dedi. Ancak unutulmamalı ki hukuk dışı, akıl dışı, vicdansız baskılara biat ederek emek mücadelesi yürütül­ seydi, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı burada olamazdı” dedi. KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise, “1 Mayıs’ta yaşanan şiddeti buradan bir kez daha kınıyorum” dedi. GÜNCEL

Artı 1 çalışanları istifa etti

Başbakan Tayyip Erdoğan, partisindeki 3 dönem kura­ lıyla ve seçim sistemi değişikliğiyle ilgili kararını, partisinin MKYK top­ lantısında netleştirdi. Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, 5 saat süren toplan­ tının ardından, 3 dönem kuralının korunacağını, seçimlere de mevcut yüzde 10 barajlı sistemle gidilme­ sinin kararlaştırıldığını açıkladı. AKP’nin dün MKYK’sında aldığı 3 dönem kuralıyla ilgili devam kararı ile 70 milletvekili 2015 seçimlerinde aday olamayacak. CUMHURBAŞKANLIĞI ÇALIŞMAMIZ BİTTİ Erdoğan, cumhurbaşkanlığı için aday belirleme çalışmalarının kendi bünyelerinde bittiğini ancak kamuo­ yu araştırması ve istişarelerin devam edeceğini söyledi. Erdoğan, ‘‘İstişa­ relerimiz devam ediyor. MKYK top­ lantısında değerlendirmelerini yapa­ cağız. Bütün bu değerlendirmelerin yanında bizim kendi bünyemizdeki çalışmalarımız bitti. Biz bir de Tür­ kiye genelinde kamuoyu araştırması

ayrıca yapıyoruz. Bu neticeleri aldık­ tarafından cumhurbaşkanı seçilecek. tan sonra da inşallah partimiz kendi Sayın Başbakan ve ben söz konu­ adayını açıklayacak” dedi. su olduğumda ki başka adaylar da olacaktır. Bu kararı biz hangimizin ARAMIZDA KIRGINLIK YOK aday olacağıyla ilgili ikimiz arasında Cumhurbaşkanı Gül’ün istişareler­ bir karar vereceğimizi söyledik ama den rahatsız olduğu şeklindeki yo­ herhalde Sayın Başbakan’ın daha rumlara cevap veren Erdoğan “Asla, istişare yapma ihtiyacı var. Çünkü asla öyle bir şey bugüne kadar ne şu an istişareler yapıyor” dedi. Öte aramızda olmuştur ne bizim kendi yandan Gül’ün, satır aralarında “Si­ aramızda partimizi birlikte kurduğu­ yasete dönmeyi düşünmüyorum, ya muz günden bu yana istişare man­ ben ya başbakan” gibi açıklamalarını tığımızda böyle bir şey söz konusu. hatırlatanlar, Gül’ün Türkiye turla­ Bu kendi aramızda, idari konuda bir rını ‘‘veda olarak yorumladı. Ancak şey değil. Partinin kendi bünyesinde “devam da olabilir” diyenler de çıktı. alacağı bir karar ayrı. Ama bir de yıllar yılı beraber aynı ideale gönül ARINÇ “HAYIRLI OLSUN” DEDİ vermiş insanlar olarak ülkemizin ge­ Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, leceği için böyle bir kararı vermede cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgi­ bunu birlikte olgunlaştıracağız” dedi li yapılan tartışmaları değerlendi­ rirken, bütün şartların Başbakan GÜL VEDA MI EDİYOR? Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhur­ Parti içinde büyük çoğunluk Baş­ başkanı adayı olması ve seçilmesini bakan Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı işaret ettiğini söyledi. Arınç, “Ben adayı olacağına kesin gözüyle ba­ de ‘Hayırlı olsun’ diyorum, ama karken, Cumhurbaşkanı Abdullah hem onun vereceği karar önemli Gül, cumhurbaşkanlığı seçimi için hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın takvimin işlemeye başladığını ifade onunla birlikte yapacakları toplantı­ ederek, “Neticede adaylar olacaktır. da görüşecekleri konular bence çok Halk karar verecektir. İlk defa halk önemli” dedi.

GÜL DAVADAN KOPMAMALI Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Başbakanımızın Köşk ihtimali da­ ha güçlü şu anda. Ama bizim gön­ lümüz, tabii Cumhurbaşkanımızın da davasından, misyonundan ve bu hareketten kopmaması ve gelece­ ğinde yine önemli söz sahibi olması. Çünkü 2015 seçimini biz çok önem­ li görüyoruz” dedi. Seçim sistemi de­ ğişikliği ve anayasa gibi konuların bu rahat zaman diliminde ele alına­ bileceğine dikkati çeken Atalay, şu anda cumhurbaşkanlığı seçimine ve partinin geleceğine odaklandıklarını, seçim sistemini gündemlerinden çı­ kardıklarını vurguladı. “CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SONRA TEKRAR BAŞBAKANLIĞA GELME FALAN OLMAZ” Başbakan Yardımcısı Atalay Ab­ dullah Gül’ün başbakanlığa ge­ tirilmesine ilişkin soruya; “Bizde cumhurbaşkanlığından sonra tek­ rar başbakanlığa gelme falan olmaz. Bizler için koltuklar ve masalar değil esas olan bu hareketin iyi yürüme­ sidir. Herkes üzerine düşeni yapar, ondan eminim” diye yanıt verdi.

HSYK’dan savcılara soruşturma TBMM’de yolsuzluk fezlekelerine ilişkin canlı yayın sürerken akşam haberlerinin sunulduğu “Canlı Gaste” programını sunan Can Dündar, Genel Yayın Yönetmeni Ya­ vuz Oğhan, Haber Koordinatörü Tahir Özyurtseven, Haber Müdürü İnan Demirel, Mehmet Güç, Tuluhan Tekelioğlu, Koray Çalışkan ve “Alternatifsiz” programını sunan Pelin Batu kanaldan istifa etti. Kanalın sahibi Altan Ertürk’ün uzun süredir çalışanların maaşları ödeyememesi nedeniyle bir sü­ redir kanal içinde yaşanan kriz, Ertürk’ün yayına müdahalesi de eklenince istifalarla sonuçlandı. GÜNCEL

Altın madenine yargıdan durdurma İçişleri Bakanı

Efkan Ala

Kırklareli Dereköy’deki ormanlık alanda, Yeni Anadolu Mineral Madencilik San. ve Tic. Ldt. Şti. tarafından açılmak istenen altın madenine Kırklareli Valiliğince 2013 Temmuz’unda ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Ancak Valiliğin bu kararının anayasaya aykırı olduğunu savunan sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ile çok sayıda köy muhtarı girişimi yargıya taşıdı. Geçtiğimiz Aralık ayında Edirne İdare Mahkemesi’nde açılan davanın dilekçesinde, maden alanının ormana ve su kaynaklarına zarar vereceği belirtilerek kararın iptali istendi. GÜNCEL

1 Mayıs’a ilişkin soruları yanıtlayan İçişleri Bakanı Efkan Ala; “Biz de ge­ rekli güvenlik önlemlerimizi almıştık. Ola­ bildiğince minimum zararla bu meseleyi çöz­ meye odaklanmıştık. Burada polise orantısız bir güç kullanıldı. Polisimiz dün görevlerini tam anlamıyla yerine getirdi. Çok teşekkür ediyorum” dedi. Oysa 1 Mayıs’ta polis sal­ dırıları sonucunda; 4 kafa travması, 1 kol kırığı, 1 kulak kesiği, 1 göz kaybı tehlikesi olan göz yaralanması yaşandı. İstanbul’u 1 Mayıs’ta 39 bin polis, 50 TOMA ile abluka altına alan, hatta yaşam hakkına kastederek 274 kişiyi gözaltına alan AKP’li Efkan Ala, tüm bu hak ihlallerini görmezden gelerek polisi mağdur göstermeye çalıştığı için bu haftaki OĞLUM BAK GİT köşemize gir­ meye hak kazanmıştır.

17 ve 25 Ara­lı­k’­ta yol­suz­luk so­ruş­tur­ ma­sı­nı baş­la­tan sav­cı­la­ra so­ruş­tur­ma yo­lu açıl­dı. HSYK 3. Da­ire­si, Cum­hu­ri­yet sav­cı­la­rı Ze­ke­ri­ya Öz, Mu­am­mer Ak­kaş, Ce­lal Ka­ra ve ope­ras­yon­da­ki şüp­he­li­le­rin mal­var­lık­ la­rı­na el ko­nul­ma­sı ka­ra­rı ve­ren hâkim Sü­ley­ man Ka­ra­çöl hak­kın­da­ki ih­bar ve şikâyetler ne­de­niy­le in­ce­le­me kararı ver­mişti. Ada­let Ba­ka­nı Boz­da­ğ’­ın in­ce­le­me iz­ni­ne onay ver­

me­si­nin ar­dın­dan mü­fet­tiş­le­ri­n baş­lat­tı­ğı ça­ lış­ma ta­mam­lan­dı. 17 Ara­lık soruşturmasını yürüten İs­tan­bul Cum­hu­ri­yet Başsavcı vekili Ze­ke­ri­ya Öz, “Bu ka­dar ya­lan do­lan ha­ber or­ ta­ya atıl­mış­ken da­ha baş­ka bir so­nuç bek­le­mi­ yor­dum. Ve­ril­me­ye­cek he­sa­bı­mız yok. Da­ha ön­ce in­ce­le­me aşa­ma­sın­da ol­du­ğu için ken­di­ mi­zi sa­vun­ma­dık. Şu an­dan iti­ba­ren ken­di­mi­ zi sa­vun­ma hak­kı el­de et­ti­k” de­di. GÜNCEL

Cumhurbaşkanı olmayı kim istemez Mansur Yavaş, “Köşk’e aday olabi­ lirim” dedi. Bun­dan son­ra CHP ile mi yo­la de­vam ede­cek­si­niz sorusuna Yavaş “Şu an­da AY­M’­nin ka­ra­rı­nı bek­li­yo­rum. CHP’nin de par­ti ola­rak bun­dan son­ra na­ sıl bir yol iz­le­ye­ce­ği­ne ka­rar ver­me­si ge­re­kir. Tüm bun­lar net­leş­tik­ten son­ra ne ya­pa­ca­ğı­ ma ka­rar ve­re­ce­ğim. Ama ak­tif si­ya­set için bir baş­ka par­ti­ye ge­çe­yim ya da MHP’­ye ge­ri dö­ne­yim gi­bi bir şey dü­şün­mü­yo­rum” dedi.Cumhurbaşkanlığı konusunda ise “Cum­hur­baş­ka­nı ta­raf­sız olmalı, Cumhur­ başkanlığına aday olmak isterim. Cum­hur­ baş­ka­nı ol­ma­yı kim is­te­mez” dedi.GÜNCEL


GUNCEL

07 İstanbul’daki Gezi davası başladı

6 Mayis 2014

Yürek yanığına öneri: TCK düzenlenmeli Çocuk ve kadın cinayetlerinin arttığı son günlerde idam cezasının getirilmesi AKP’lilerin öne sürdüğü bir çözümdü(!). Bülent Arınç, cinayetlere ve çocuk istismarına verilen cezaların kademeli olarak arttırılacağını belirtti. Başbakan’ın ise Muğla’da nişanlısı tarafından dövülerek öldürülen genç kadın için ‘Yüreğim yanıyor’ dediğini anlattı.

İstanbul’da 255 kişinin Haziran İsyanı’na katıldıkları için yargılandıkları dava başladı. Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nde kurulan revirdekiler de bu davada yargılanıyor. 32 sanığın ve müştekilerden Ali Çezik’in katıldığı ilk duruşma Çarşamba ve Perşembe günleri de devam edecek. Sanıklar 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevini usulsüz üstlenme, kamu malına zarar verme, suçluyu kayırma, ibadethaneyi kirletme suretiyle zarar verme gibi suçlarla itam ediliyor. GÜNCEL

Youtube yasağına durdurma güncel Fatma çakır

Seçimler öncesinde TİB tarafından erişme engellenen Youtube’un açılması için geri sayım süreci başladı. Youtube Avukatı Gönenç Gürkaynak’ın bireysel başvurusu sonucu Ankara 4. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu karara göre Youtube’un tekrar erişime açılabilmesinin önü açıldı. TİB yürütmeyi durdurma kararından sonra siteyi erişime açması veya karar itiraz etmesi bekleniyor. TİB’in itirazı durumundaysa Youtube bireysel başvuru hakkı kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne başvurması bekleniyor. Youtube’un yakın bir zamanda açılması muhtemel görünüyor. GÜNCEL

Yiğit Bulut işleri büyüttü

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yiğit Bulut Türk Telekom’un yönetim kurulu üyeliğine atandı. Yiğit Bulut mevcut danışmanlık görevinin yanında şimdi de Türk Telekom yönetim Kurulu üyesi oldu. Türk Telekom da daha sonra bir resmi açıklama ile atamayı teyit etti. Türk Telekom yönetiminde geçtiğimiz günlerde köklü değişiklikler yapılmış ve organizasyon yapısında önemli değişikliklere gidilmişti. Türk Telekom’un yeni CEO’su Rami Aslan tarafından duyurulan organizasyon değişikliğine göre 6 üst düzey yönetici ile yollar ayrılmıştı. GÜNCEL

Metin Feyzioğlu: İdama karşıyız

Toplumun bütün kesimlerine yayılmaya başlayan cinayetler bir insanlık suçuyken, AKP tarafından bunlara getirilen ‘çözüm’ önerileri de yine bir insanlık suçu olan idam cezası olmuştu. Ağır ve caydırıcı cezaların bu tür suçların önüne geçtiği göz önündeyken, suçların temeline bile inemeyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre çocuk cinayetlerinin sebebi kısa etekli kızlar, erken ergenlik ve televizyon dizileri idi. Cinayetlerin temeli ‘kısa etekli’ kızlarmış Çocuk cinayetlerinin ‘temeline’ inen Bülent Arınç ise olaya toplumsal bazı

sebepleri ve bazı televizyon yayınlarına dikkat edilmesi gerektiğini belirterek: “Maalesef bazı televizyonlar bütün gelir kaynaklarını bu tür dizilere haslediyorlar. Bu ulusal çapta yayın yapan mesela Avrupa’da bunun örneklerini göremezsiniz. Bizde gençlere yönelik kravatı buralara kadar gelmiş, dizleri buraya kadar çıkmış...” dedi. Kadınların ve çocukların yaşam haklarını sağlaması gereken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da, cinayetlere çözümünü ‘idamı arzu ettiğini’ belirten açıklamasıyla desteklemişti. Kadın cinayetlerine indirim üstüne indirim uygulayan, kadın ve çocuk tacizcilerini, tecavüzcülerini serbest bırakan AKP hükümeti, Bülent Arınç’ın yaptığı açıklama ile aslında sorunu çözmeyecek bir uygu-

lama açıkladı. Arınç, “Çocuklara karşı işlenen bazı suçların koşullu salıverilme sürelerinin artırılmasına ilişkin bir düzenleme getiriliyor. Cinsel saldırı suçlarından hapis cezasına mahkum olanların şartlı salıverilme süreleri iki bölü üç oranından üç bölü dört oranına çıkarılmaktadır. Çocuklara karşı işlenen bir suçtan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar bundan sonra 30 yıl yerine 39 yıl, müebbet hapis cezası alanlar 24 yıl yerine 33 yıl ceza infaz kurumlarında kalacaktır” dedi.

Muğla’da nişanlısı tarafından dövülerek öldürülen genç kadın için ‘Yüreğim yanıyor’ dediğini anlattı. Ancak Arınç, Başbakan’ın ‘yüreğinin yanmasının’ kadınlara bir faydası olmadığını, kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarının nitelikli halden sayılıp TCK’da düzenlenme yapılması gerektiğine hiç değinmedi. Ağır tahrik, iyi hal indirimleri nedeniyle zaten en yüksek cezadan yargılanan kadın katillerinin cezası düşürülüyor. N.Ç. gibi davalarda ‘rızası vardır’ denilerek indirim uygulanıyor. Bunların önüne geçmek için Bülent Arınç’ın açıkladığı Yüreği yanan Başbakan kanunu gibi sadece ceza süresini arttırmanın neden uygulamıyor? yeterli olmayacağı apaçık anlaşılıyor. Kadın cinayetlerinin %1400 arttı- Özellikle kadın cinayetlerinde ‘koğı bir dönemin hükümet sözcüsü ruma yasası’nın uygulanması hayati olan Bülent Arınç, Başbakan’ın ise önem taşıyor.

17 Aralık soruşturmasında 60 kişiye takipsizlik 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun bir ayağı olan TOKİ soruşturmasını tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aralarına iş adamı Ali Ağaoğlu, Nazif Zorlu, Mehmet Ali Aydınlar, eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Beşiktaş Belediyesi eski Başkanı İsmail Ünal’ın da arasında bulunduğu 60 kişi hakkında yeterli

delil bulunmadığı gerekçesiyle dava açılmamasına karar verildi. Delillerin hukuksuz olduğunu ileri süren savcı, mahkeme kararının da hukuka uygun olmadığını iddia ederek: “Son yıllarda ne yazık ki bir suç soruşturmasının başlangıcında örgütün varlığını iddia ederek, soruşturmaya başlamak delil toplamanın bir yolu gibi kullanılmaktadır” dedi. GÜNCEL

Berkin’e nişan alan 2 polis tespit edildi Berkin Elvan’ın katil sanığı 2 polis, ‘hakikate yakın kanaatle’ belirlendi. Görüntüde bir Çevik Kuvvet grubu içindeki 2 polis, yere yakın mevzilenerek Berkin’e doğru gaz tabancasını ateşliyor. Failin hangisi olduğu, savcılık soruşturmasıyla aydınlanacak. Olay anınına ait teknik inceleme raporu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Savcılığı’na teslim edilecek.

Ulusal Teknik Büro’nun savcılığa vereceği kamera görüntüleri arasında, bir grup Çevik Kuvvet’in arasından 2 polisin, yere yakın mevzilenerek, ‘direkt’ Berkin’e gaz tabancasını doğrulttuğu görülüyor. Ulusal Teknik Büro’dan Uğur Kurtulan, “Bu konu, gizli olarak çalışılan bir konu. Cevabını Cumhuriyet Savcısı’na, yargıcına veririz. İsterlerse onlar açıklar” dedi. GÜNCEL

İşte 1 Mayıs’taki suç aletleri Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, artan çocuk cinayetlerine ilişkin yaptığı açıklamada, çocuk cinayetleri için bunlar idamlık olaylar diyen başbakanın aksine idama karşı olduklarını, cezaların ağırlaştırılabileceğini söyledi. Kayseri’de 2009 yılında Ramazan Bayramı’nın ikinci günü şeker toplamaya çıktıktan sonra kaybolan 3 çocuğun öldürülmesi, Kars’ta Mert, Adana’da Gizem çocuğun öldürülmesiyle Türkiye’de çocuk cinayetlerine dikkat çekilirken, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, idam tartışmalarına yönelik idama karşı olduklarını söyledi. GÜNCEL

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan yazılı ve görüntülü açıklamada, 1 Mayıs günü gözaltına alınan kişilerin üzerlerinden çıktığı belirtilen her şeyi suç aleti saydı. Deniz gözlüğünü, bareti suç aleti sayan Emniyet, havai fişeklere, torpillere roket atar muamelesi yaptı. 1 Mayıs’ta direnenlerin kendilerini ölümlerden korumak için kullandıkları eşyaların her birini tek tek suç aleti sayan Emniyet bunun yanı sıra, halka kullandıkları suç aletlerini görmezden geldi. İşte direnişçilerin ilginç suç aletleri: 31 adet gaz maskesi ve 4 adet filtre, 122 adet toz ve yüz maskesi, 146 adet baret, 41 çift eldiven, 26 adet deniz gözlüğü, 2 adet megafon, 1 adet sprey boya. GÜNCEL

l Çalışmamız var. Adalet Bakanlığımızın çalışması var. Bu olaylar adeta idamlık olaylar. l Bizler, işçi, memur ve emekçi vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm üretmek için ilgili her kesimin görüşlerine önem atfediyoruz. l Millet olarak, geçmişte yaşanan kötü manzaraların yaşanmasını hiç arzu etmiyoruz. 1 Mayıs’ın artık coşku içinde kutlanması, olumsuz imajından kurtulması en büyük arzumuz.


08

GUNCEL 6 Mayıs 2014

Kadın cinayetine pervasız savunma

Cinayetleri engellemeyi ‘öğrenin’

İstanbul’un Bağcılar ilçesine bağlı Göztepe Mahallesi’nde yaşayan Remziye Eripek tartıştığı eşi Celal Eripek tarafından sopayla darp edilerek öldürüldü. Eripek’in yakınları ve BDP İstanbul Kadın Meclisi üyesi kadınlar Eripek’in cenazesini almak üzere Adli Tıp Kurumu’na geçti. Şüphelinin poliste verdiği ifadesinde eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşadığını belirterek “Ben sopayla dövmedim. Her zaman nasıl dövüyorsam öyle dövdüm. Fenalaşınca onu hastaneye götürdüm. Ancak kurtulamadı” dediği belirtildi. Katil Celal Eripek tutuklandı. GÜNCEL

Yaşı kaç olursa olsun çocukları ölen annelerin feryadına hükümet daha fazla sesiz kalamadı. Ancak AKP’nin yaptığı tek çağrı “çığlık atmayı” öğretmek. güncel elif karan

Kadın cinayetleri konusunda kılını bile kıpırdatmayan AKP hükümeti ektiğini biçmeye başladı. Yıllardır cezasız kalan erkek şiddeti artarak devam ediyor. Sadece kadınların değil, küçük yaştaki çocukların da kaçırıldığı, cinsel istismara uğradığı, öldürüldüğü haberlerine her gün bir yenisi daha ekleniyor. AKP kendi savunduğu muhafazakâr aile politikaları altında boğulmaya başlıyor.

Milletvekiline ölümlüm tehtidi

CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka, dün TBMM’de yaptığı kadın ve çocuk cinayetlerine ve sorunların ilişkin yaptığı basın açıklamasından sonra sosyal medya üzerinden tehdit aldığını belirterek, “Sosyal medya üzerinden çalışma yapan ‘Ak Troller’ konuyu çarpıtmakta, beni çocuk katillerini savunur gibi göstermekte ve hatta çocuklarımı öldürme tehdidine kadar varan ağır saldırılarda bulunmaktadırlar. Her ay düzenli olarak kadının ve çocuğun durumunu bildirmek için basın açıklaması yaptığımı kamuoyu biliyor” dedi. GÜNCEL

Kadın cinayetine akli denge bahanesi

Reddedilmek birini öldürmek için neden olabilir mi? Adana’da günlerce arandıktan sonra altı yaşındaki Gizem Akdeniz’in, ablasının evlenmek istemediği S. A. tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. S. A. ifadesinde “Gizem olmasaydı dahi aileden birilerini öldürecek veya yaralayacaktım” dedi.

Kader Ertem, AKP’nin ölümüne göz yumduğu çocuklardan sadece biriydi. 12’sine geldiğinde evlendirildi. 13’ünde anne oldu. 14’ünde kendi evinde 14 kurşunla vurulmuş olarak bulundu.

AKP suçunu örtmeye çalışıyor Gizem’in ölümü ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam teyakkuza geçeceğine ailelere çağrı yaptı, “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” dedi. Cinsel istismar dosyalarında suçluları aklayan raporlar veren Adli Tıp Kurumuna tek laf etmeyen Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, hukukçu kesilerek idam cezası tekrar tartışılabilir dedi. Başbakan Erdoğan bile Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına, işçilere, emekçilere, gençlere yönelik ithamlarına ara vererek, gereken talimatı verdiğini açıkladı. Erdoğan ekledi: “Yasalarda idam yok ama ağırlaştırılmış müebbet verilmeli”. Arınç konuya üzülmekle yetinip etek boyunu suçlu ilan ederek AKP’nin gerçek fikirlerini bir kez daha açık etti.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Avukatı Çağla Deniz Felamur

İzmir’in Bostanlı İlçesi’nde komşusu Zerrin Canol’u defalarca kez bıçaklayarak öldüren, ona yardım etmek isteyen kocası Serdar Canol’u ise ağır biçimde yaralayarak felç kalmasına yol açan Orçun Demir’in yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün İzmir’de Karşıyaka Adliyesi’nde görüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adliye önünde bir eylem gerçekleştirdi. Eyleme Zerrin Canol’un ailesi de katıldı. Platform, son hafta yaşanan kadın cinayetlerine değinen AKP hükümetinin kadın cinayetlerinden sorumlu olduğunun altını çizdi. GÜNCEL

Nişanlısını Sokak ortasında öldürdü

Muğla’da, sokak ortasında nişanlısı 30 yaşındaki Atalay Şimşek tarafından dövüldüğünü söyleyen 26 yaşındaki Banu Kesler, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Duran kalbi müdahale ile tekrar çalıştırılan Kesler’in başına aldığı darbe ile beyin kanaması geçirdiği belirtildi. Daha önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle eşinden boşandığı ve 1 kız çocuğu babası olduğu öğrenilen Atalay Şimşek, gözaltına alındı. Şimşek’in psikolojik sorunlarının bulunduğu belirtildi. Otopsi ardından Kesler’in cenazesinin memleketi Datça’da defnedileceği belirtildi. GÜNCEL

Yasamızı uygulayın

AKP hükümetinin erkek egemen, dayatmacı, baskıcı, kısıtlayıcı siyasetinin sonuçları hem kadınların hem de çocukların yaşamlarına olabilecek en kötü şekliyle sirayet etmiştir. Bu suçları önlemenin yolu, Başbakanın söylediği gibi idam cezasının uygulanması ya da Ayşenur İslam’ın son derece yaratıcı önerisi olan “Çocuklara çığlık atmayı öğretmeliyiz” değildir. 6284 Sayılı Koruma Yasası tarafımızdan yapılan baskılarla çıkartılmış olmasına rağmen uygulamada hala çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır, yasa uygulanmalıdır. Ceza yasasında gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Başbakan eğer ki bir mahkeme kararına saygı duymayacaksa bu; 13 yaşındaki tecavüz mağduru çocuğun rızası var diye faillere indirim veren mahkeme kararı olmalıdır.

İndirim uygulatmayın yeter Çocukların öldürülmesinin, kadınların öldürülmesinin, kategorik olarak erkek şiddeti karşısında güçsüz olanların öldürülmesinin bir insanlık suçu olduğu ve derhal harekete geçilmesi gerektiği ortada. Anneler kadın cinayetleri ile hayattan koparılıyor. Kız çocuklarının, anne olmak zorunda bırakıldığı yetmezmiş gibi Kader Ertem misali öldürülüyorlar.. Çocuklar öldürülüyor. Tüm bu erkek egemen şiddet karşısında öldürülen kadınların ailelerinin adalet çağrısı akıllara geliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun aylar önce TCK’nın düzenlenmesine ilişkin Meclise verdiği yasa teklifi halen AKP’nin gündemine gelmedi. Tüm insanlık suçları karşısında aynı hassasiyeti göstermesi gereken Başbakan, kadın cinayetlerinde en yüksek cezaları alması gereken katillere indirim verildiğinde sesini bile çıkarmadı. Halkın hükümetten beklentisi en azından mevcut yasaları ezilenler lehine uygulaması.

Kadınlar ve çocuklar kimin yüzünden ölüyor? •2002 yılında 24 kişinin cinsel istismarına maruz kalan N.Ç. için “rızası var” denilerek tüm sanıklara 2011’de 5 yılın altında ceza verildi. •Adalet Bakanı Bozdağ, Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik kasten öldürme eylemleri için özel düzenleme bulunmadığından yakındı. Oysa Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun bu TCK Ek Madde önerisi TBMM’de halen bekliyor. •Kader’in ölümü ardından Ayşenur İslam çocuk yaşta evlilikleri masumane bulduğunu açıkladı. Genç kadın ölümleri artmaya başladı. •Başbakan, Gizem’in ölümü ardından talimat vermiş. Şirin öğretmen koruma altında bıçaklandığında da talimat vermişti. Ama ne talimatın içeriğini duyan, ne de kadınların korunduğunu gören olmadı.

Halk AKP’den hesap soruyor Küçük Gizem’in annesi hükümetin onca açıklamasına rağmen soluğu AKP il binalarında değil, s o k a k l a rd a aldı. Adana halkı Gizem’in katiline en ağır cezanın verilmesi ve başka Gizemlerin öldürülmemesi için sokaklara döküldü. öldürülen esin güneş’in annesi Fahriye ışık

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel temsilcisi gülsüm kav

Bütün anneleri düşünsünler

Önerimizi dikkate alın

Çocuk cinayetleri insanlık suçudur. Ama intikamcı değil, evrensel adaletçi bir ceza; Birincisi idam değil, “ağırlaştırılmış müebbet” olmalı, indirim, af, zaman aşımı olmamalıdır. İkincisi; sadece çocuklar için değil başta kadın cinayetleri ile öldürülen kadınlar için ve insanlık suçuyla öldürülen herkes için geçerli olmalıdır. Platformumuzun TCK’da böyle bir düzenleme için verdiği teklif Meclis’te bekliyor, gündeme almanın tam zamanı yoksa öldürülen kadın kardeşlerimizin anneleri meclisin kapısına dayanacaktır. Ölümlere duyarlı olmak için içinden çocuk geçmesi gerekmez. Yaşam hakkı herkes için dokunulmazdır. Esin’in, Berkin’in, Ali İsmail’in ve Uğur’un, canına kıyılan her fidanın bir annesi var.

Başbakan “Çocuk katilleri için idam gelsin” dedi. Ben o çocukların acısını içimde taşıyorum. O annelerin bütün acısını paylaşıyorum. Ama Başbakan bütün anneler için, bütün katiller için bunu düşünsün. Ben bunu istiyorum Başbakandan, Adalet Bakanı’ndan. Bu kadar kadın ölüyor. Neden Başbakan çıkıp bir gün de bu kadın katilleri için ağır ceza istiyorum demedi? Bu ülkenin başbakanı ise tüm anneleri bir tutacak. Gizem’in acısı, Esin’in acısı, tüm acılar aynıdır. Tüm annelerin acısı aynıdır. Bütün bu katillere ağırlaştırılmış cezalar verilsin. Başbakan bunu yalnız bir şey için değil her şey için ele alsın. Devlet kendi sefasının peşinde; Acaba Abdullah Gül mü Cumhurbaşkanı olacak, Erdoğan mı Cumhurbaşkanı olacak? Tüm katiller birdir.

Kadınlar Sevim Gündoğdu davasına müdahil Sevim Gündoğdu kocası tarafından defalarca şiddete maruz kalıp ölüm tehdidi aldıktan sonra şiddete boyun eğmeyerek ayrılmak istediği için öldürüldü. Katil Mehmet Gündoğdu daha önceden birlikte yaşadığı kadını öldürüp aftan yararlanarak serbest bırakılmıştı. Katil ilk duruşmada akli dengesinin yerinde olmadığına dair rapor almaya ça-

lıştı. Rapor akli dengesinin yerinde olduğunu gösterdi. Ancak katil 30 Nisan’da gerçekleşen ikinci duruşmada da indirim alabilmek için yeniden rapor istedi. Dava 25 Haziran’a ertelendi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu davaya müdahil olarak, Sevim Gündoğdu için adalet mücadelesine kızı Zeynep Kılıç ile birlikte devam edecek. GÜNCEL


EMEK

09

6 Mayıs 2014

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Duvar bile utanıyor 1 Mayıs, polis işgaline rağmen, Yenikapı’da değil, yine şehir merkezlerindeydi bu sene de. Kararlı direnişçiler, sadece direnmedi çok önemli bir siyaset yaptı; AKP karşısında net bir irade ve birleşik bir kuvvet ile durmak, direnmek bugünün umudu, geleceğin siyasetidir. 1 Mayıs direnişçilerinin özgüven kaynağı, gerçek, objektif, dokunulabilir, yaşanmış ve yine yaşanabilir olan olgu şudur; eğer meydanlar yasaklanmasaydı milyonlarla dolacaktı. En son Berkin Elvan kardeşimizi uğurlayan milyonlar, kesinlikle meydanda olacaktı. Ama o milyonlar 1 Mayıs’a katılmadı sanılmasın, halk her düzeyde direnenlerle dayanıştı, herkes kendi yapabileceğini yaptı, aslına bakarsanız meydana inemeyen de bir şekilde 1 Mayıs’taydı. Bu gerçek AKP’nin de korku kaynağıdır; gördüğü ve bazen doğrudan göremese de orada olduğunu hissettiren milyonlar, bu belirsizlik, çok zor onun için. Bir de üstüne üstlük hepimizin bildiği ve TKP’li dostlarımızın afişlerinde çok iyi söylediği gibi; “hala katil, hala hırsız”. * Berkin Elvan cenazesinde milyonları yürüten sebeplerden önemli bir tanesi de can verenin bir çocuk oluşuydu. Bizim halkımız vicdanlıdır, AKP’nin yarattığı çürümeye rağmen, öldüremediği değerler de olur, çünkü bu topraklarda onun da bir tarihi var, kökü var. Şimdi AKP bunu da bildiği için ve Berkin’deki milyonlardan hem korktuğu hem de bütün manevi değerleri Gezi direnişçilerine kaptırmış olmayı delicesine kıskandığı için, tuttu çocuk cinayetlerini gündemine aldı. Çocuğa yönelik, kadına yönelik ve diğer bütün insanlık suçlarında kendi döneminde yaşanan artışı elbette ki gündemine alması da gerekir ama arkadaşlar o nasıl bir gündeme alış, nasıl bir insanlık maşallah. AKP toplumun çocuklarını öyle düşünüyor imiş ki, bakanları, milletvekillerini hiçbir ceza kesmedi, “idam” savunma yarışına girdiler. Peki, Mısır’da idama karşı iken, Türkiye’de idam meraklısı olmaları nasıl açıklanır? Kaldıran kendileri olmadığı için mecburen uygulayamadıklarından yakınmaları ve bu noktada bile yine mağdur olanın AKP olması nasıl? Bugün çocukları çok düşünen başbakanın, Berkin’e söyledikleri nasıl? Hadi, Berkin Gezi direnişçisiydi. Ama bu aynı başbakan değil miydi, hayatta bir başının okşanmasına en çok ihtiyaç duyanları; tinerci çocukları aşağılayan? N.Ç davasında insanlık suçlularını cezasız bırakan, Kader gibi kardeşlerimizi çocuk yaşında acıyla tanıştıran? * Aslında AKP yine, 1 Mayıs’ta başarılı olamadıkları, tutturamadıkları “kutuplaştırma” siyasetini burada ve her durumda deniyor. Çocuğa yönelik suçlar tartışması, son olarak cezanın yarı yarıya artırılmasına bağlansa da, önemli şeyler açığa çıkardı. Birincisi, idam gibi insan haklarına aykırı bir cezayı gündeme getirmeleri anormal değil, intikamcılığıyla ve kutuplaştırıcılığıyla nam salan AKP’ye de bu yakışır. İdam cezası insan haklarına aykırıdır, geri dönüşsüzdür ve dolayısıyla anlamı caydırıcılık olan cezayı değil, intikamı anlatır. AKP bunu bir de “çocuk” dolayımıyla kılıfına uydurmaya çalışıyor. Muhafazakârlığın, faşistliğin en yontulmamış halleri içinde; çocuk o kadar kutsal ki, “aaa çocuk söz konusu olunca akan sular durur” tonu. Karşı çıkanız “çocuk düşmanı” ilan ederler. Yani aslında “çocuk” istismarına vardırıyorlar işi. Tabii ki çocuklar öldürülmesin. Çocuk cinayetleri ve güç eşitsizliği olan her durumda gücünü kötüye kullanarak can yakmak insanlık suçudur. Kesinlikle ağır ve caydırıcı bir cezayla karşılık bulmalıdır, indirim, af, zaman aşımı olmamalıdır. İntikamcı değil, evrensel adaletçi olunmalıdır. Çocuk cinayetleri için gündeme getirilen ağır ceza; 1. İdam değil, “ağırlaştırılmış müebbet” olmalı, 2. Sadece çocuklar için değil başta erkek şiddetiyle, tasarlanarak, kadın cinayetleri ile öldürülen kadınlar için ve insanlık suçuyla öldürülen herkes için geçerli olmalıdır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun Türk Ceza Kanunu’nda böyle bir düzenleme için verdiği teklif Meclis’te bekliyor. Bir an önce gündeme alınmalı. Çünkü eğer gereği yapılmaz ise; öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri, anneleri, yılardır caydırıcı ceza talep edenler Meclisin kapısına dayanacak. Öldürülen kadınlar da birilerinin çocuğu değil miydi? Bazı ölüme mahkûm edilen Kader gibi kadınlar “çocuk yaşında değil miydi? Bazı öldürülen kadınların geride bıraktığı çocukları yok mu? Hepsi bir yana, ölümlere, istismara duyarlı olmak için içinden çocuk geçmesi gerekmez. Yaşam hakkı, kadınlar, gençler ve herkes için dokunulmazdır. Benim çocuğum öldürüldü diyor, Esin’in, Özge’nin ve yüzlerce kadın kardeşimizin annesi. Berkin’in, Ali İsmail’in ve Ceylan’ın, Uğur’un, canına kıyılan her fidanın bir annesi var. * Bir duvar var gördünüz mü? Üzerinde Banu Kesler kardeşimizin kafası vurularak dövülerek öldürüldüğü duvar. Ali İsmail kardeşimizin girdiği o Eskişehir Sokağı gibi utanıyor şimdi. Duvar bile utanıyor, orada. Siz utanmıyorsunuz kadınların korunması için görevini yapmayanlar. * Duyduk ki, başbakan Banu’nun ölümü için “yüreğim yanıyor” demiş. Bir de toplumun önüne çıkıp desene bunu başbakan. Sadece danışmanlarına değil, bütün Türkiye toplumuna, her gün seslendiğin, her yeri kapladığın o kanallardan bir kere de “kadın cinayetleri insanlık suçudur” neden demiyorsun? Yüreğin yanıyorsa, soğutacak kim? Asıl evlatlarını kaybedenlerin yüreği yanıyor. Sen başbakansın, asıl sen onların yüreğini soğut, mecliste önünüzde bekleyen Kanun teklifimiz yasalaştır bakalım. gulsumkav@gmail.com

15 günde 42 işçi hayatını kaybetti İşçi ölümlerinde dünya 3.’sü, Avrupa 1.’si olan Türkiye’nin bu hafta birçok şehrinde işçiler, ekmek paralarını kazanmaya çalışırken öldü. İzmir, Gaziantep, Antalya, Bursa, Hatay ve ülkenin birçok şehrinde hükümetin vurdumduymazlığı, iş sahalarının denetlenmemesi ve patronların kar hırsları 16-30 Nisan arası 42 işçinin canını aldı.

istanbul koray karadere

İşçi Ölümleri Gizleniyor Halk meydana gelen işçi ölümleri koHer gün 1 inşaat işçisi yüksekten nusunda hiçbir zaman doğru bilgiye düşerek ya da ezilerek hayatını erişemiyor. İşçi ölümleriyle ilgili resmi kaybediyor. Tersanelerde hala can paza- kanallardan açıklama yapılmadığı gibi rı yaşanıyor, ucuz iş gücü olarak görülen konu ile ilgili istatistikler de tutulmuçocuk işçiler hayatlarını kaybetmeye de- yor. Türkiye işçi ölümlerinde Avrupa’da vam ediyor. Fabrikalarda çalışan işçiler birinci, Dünya’da ise üçüncü olmuşken; makineye vücudunu kaptırıyor ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yüksekten düşen bir cisim altında can başta olmak üzere ilgili kurumlar işçi veriyor. Patronlar tedbir almıyor her gün ölümlerini toplumdan gizlemeye çalıişçiler ölüyor. Bir günde ölen işçi sayısı şıyorlar. İşi sadece bu olması gereken TÜİK ise işçi ölümlerini konudan bile hiçbir zaman topluma açıklanmıyor.

Güvensiz çalışma, ihmal birçok işçinin hayatını aldı. 15 günde 42 işçi patronların kar hırsı yüzünden hayatını kaybetti. En çok işçi ölümü yaşanan şehirlerin başında İzmir geldi. İzmirde 7 işçi hayatını kaybetti. İşçilerden 5’i inşaatta güvensiz çalışma sonucu 1’i ezilerek 1’i trafik kazasında öldü. İzmir’in ardından en çok işçi ölümü Gaziantep’te yaşandı. Gaziantep’te 2 işçi trafik kazasında 1’i inşaatta 1’i ezilerek hayatını kaybederken , Antalya’da 3 işçi, Hatay ve Bursa’da 3 işçi hayatını kaybetti.

saymayıp herhangi bir istatistiki bilgiyi toplumla paylaşmıyor. Ayda 2 kere İnfo-Grafik Açıklanacak İşçi Ölümlerine Son Platformu ayda 2 kez işçi ölümleri ile ilgili istatistikleri info-grafik olarak açıklıyor. İnfografik yöntemini kullanarak istatistikleri daha görünür kılmak ve bu araştırmayı yaygınlaştırmak hedeflenmiştir. Her şeyden önemlisi amaç sadece ölüm açıklamak değil işçi ölümlerine dikkat çekmek ve sonunda ölümleri engellemektir.

Patronların kar hırsı işçilerin ölmesine neden olmaya devam ediyor. En çok işçi ölümü ağırlıklı olarak inşaatlarda çalışan işçilerden oldu. Taşeron sistemi ile boğuşan işçiler, patronların iş güvenliğine dair iş maliyetlerinin %1’ini bile tutmayan masraflarını yapmamalarının bedelini ödediler. İnşaatlarda 15 günde 13 işçi hayatını kaybetti. Güvensiz çalışma , ihmaller sonucu 12 işçi ise hizmet sektöründe yaşamını yitirdi. Sanayi ve tarım sektörü 6 işçinin canını alırken 6 işçide diğer sektörlerde patronların kar hırsı , güvensiz çalışma ve ihmal yüzünden hayatını kaybetti.

Okul yerine inşaatlarda, fabrikalarda, tarlalarda çalışmak zorunda bırakılan çocuk işçiler hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Patronların ucuz iş gücü olarak gördüğü çocuk işçi sayısı artarken güvensiz çalışma ve ihmal sonucu ölüm sayıları da artıyor. 16 -30 Nisan arasında 3 çocuk işçi hayatını kaybetti. Hatay’da çalıştıkları iş yerine giderken minibüsün kaza yapması sonucu 16 yaşlarında olan 2 çocuk işçi olay yerinde hayatını kaybetti. Diğer çocuk işçi ise Bursa’da çalıştığı iş yerine gelen kamyondaki metal profilleri boşaltırken profillerin devrilmesi sonucu profil yığınının altında ezilerek hayatını kaybetti.

İki tarım işçisi hayatını kaybetti Zorlu Center işçileri iş bıraktı Zorlu Center’da Sasel’e bağlı bir kısım taşeron işçileri 25 gündür maaşlarını alamadıkları ve raporları sayılmadığı için patronlara karşı sabah iş bırakma eylemine başladılar. İş bırakma eylemlerine 45 işçi katıldı. İşçiler patronlarla görüşerek maaşlarını ve haklarını istediler. İnşaatta haklarının arayan işçilerin yanına avukatlar geldi. Sasel adlı taşeron firma işçilerin maaşını vaktinde ödeyemeyeceğini söylemesinin ardından iş bırakan işçiler, ana firma Zorlu Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nafiz Zorlu ile görüştüler. Maaşların zamanında alamayacak olan işçiler, işten istifa ettiklerini Zorlu’ya bildirdi. Zorlu, işçilere tazminatlarının zamanında verileceğini söyledi. Tazminatlarının verilmemesi durumunda işçiler, direnişe devam edeceklerini ifade ettiler. EMEK

Aksaray’da Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerini taşıyan minibüs kaza yaptı. Kazada 2 işçi ölürken, 2’si ağır 19 işçi de yaralandı. Şanlıurfa’dan Eskişehir’e giden tarım işçilerini taşıyan minibüs sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu

önce yol kenarındaki parkta duran minibüse, ardından ön tarafta park halinde bulunan mazot tankerine ve yine park halinde bulunan başka bir minibüse çarptı. Kaza sonrası minibüste bulunan 2 tarım işçisi hayatını kaybederken 2’si ağır 19 işçi yaralandı. EMEK


EKONOMI

10

6 Mayıs 2014

Gün Çağ Aydın

İşte buradayız, bir aradayız

PRiZMA

1 Mayıs’ta önümüze engel koyanların hevesi kursağında kaldı. 39 bin polisle muzaffer olmayı çok istediler ama muzaffer olamadılar. Canavarlar gibi karşımıza dikildiklerinde ödümüzün patlayacağını sandılar ama yanıldılar. 50 TOMA’yla 50 yandan su püskürttüler yine olmadı. Plastik mermi sıkan Rambo kılıklı çevikleri karşımıza diktiler geri adım atan olmadı. 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenleri yan yana getirmek istemediler bir türlü başaramadılar. Elbette ki devlet olmanın sağladığı avantajlar vardı ellerinde kolluk kuvvetlerinin, bizimkilerin elinde ise sadece ölmemek için tutulan kalkanlar. Mesela işçileri Taksim’e çıkarmadık diye sevinmeleri yersiz olur. Zira insanların bir yerden bir yere yolculuk etmesi dahi engellendi. Hükümet kanadı az sayıda insanın toplandığını açıkladı. Bu açıklamayı yaparken de hiç utanma arlanma olmadı. Taksim ve çevresine insanların gelmesi tamamen engellendi. Yaya olarak gelmek isteyenler ise didik didik arandı ve üzerlerinden çıkan baret, maske gibi “suç aletlerine” polis tarafından el konuldu. Üzeri zırhtan gözükmeyen çevik kuvvete karşı baretli ve toz maskeli işçiler son derece tehlikeli gözüktü. 45 derecelik açıyla gaz bombası atmak yine bir rüyaydı. Çevik kuvvet kendisinden bekleneni yaptı ve insanların gözüne, kafasına hedef gözeterek ateş etti. İnsanların kafasında ses bombaları patladı, tazyikli ve ilaçlı su yerlerde sürükledi. Askeri olarak bu kadar güçlü bir devlet karşısında işçilerin duramayacağını düşündüler. Ancak işçiler bu kadar zulmün karşısında direnmenin de bir seçenek olduğunu gösterdiler. Hükümet kendi gücü karşısında dağınık bir hareket olacağını hayal etti ama tutmadı. Sandılar ki ortalarına ses bombası atınca dağılırlar. Olmadı! Başbakan 1 Mayıs öncesinde işçiler için “şımarık” tabirini kullanarak bu gücü hafife aldığını göstermişti. Kendisine biat etmeyen herkesi hafife aldı, yaftaladı, marjinal ilan etti. Bunca kara çalmaya rağmen binlerce kahraman 1 Mayıs’ta Taksim yollarında yerini aldı. İşçiler, devrimciler ve tüm kesimler organize bir hareketin polis karşısında geriletilemeyeceğini gösterdi. Yan yana gelişler, birlikte duruşlar, birleşik direnişler karşımızdaki güçleri çaresizliğe düşürürken, bizim taraftakilere umut oldu. Tam donanımlı güçler karşısında inançlı ve koordine hareketlerin neler yapabildiği 1 Mayıs’ta ilan edilmiş oldu. Aynı barikatlarda yan yana gelen politik örgütlerin özverisi yarınlara umut taşımaktadır. Birlikte direnmek bir çok şey ifade eder. Yere düşen bir yoldaşına omuz vermek tarihsel bir anlam taşır. Omuz omuza bir sokakta ne pahasına olursa olsun direnmek Kızıldere direnişinin nüvesidir, bu günkü soluk alışıdır. Birlikten doğan kuvvet bu gün kolluğa bir adım geri attırabildiyse büyük başarıdır. İşte birlikteyiz, yan yanayız diye gür bir sesle haykırmak ne kadar çok insanı heyecanlandıracak ve harekete geçirecektir. Umutla birleşik mücadeleye bakanları görür gibiyim, omuz vermek isteyenler çoktan yola koyulmuş bile. Hasreti duyulan bir mücadeleyi ezilenlerden esirgeme lüksümüz yoktur. 1 Mayıs’ta yola çıkan dalga 6 Mayıs’ta surları dövmeye devam ediyor. Denizler’in idamını engellemek için yola çıkan Mahirler gibi yolculuk devam ediyor. Kolları sıvadık, yola revan olduk. guncagaydin@hotmail.com

Don 20 ilde ceviz üreticisini vurdu

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yazılı açıklamasında, ılımlı iklimleri seven bir meyve türü olan cevizin, 100-150 yıl yaşayan uzun ömürlü bir ağaç türü olduğunu, Bayburt hariç, Türkiye’nin her ilinde yetiştiriciliğinin yapıldığını belirtti. Türkiye’de, TÜİK rakamlarına göre, 1995’te 110 bin ton olan kabuklu ceviz üretiminin, 2013’te 212 bin 140 tona çıktığını ifade eden Bayraktar, ceviz üretimindeki artışa rağmen, hızla artan talep nedeniyle üretimin tüketimi karşılayamadığını vurguladı. EKONOMİ

1,3 milyon kişi sağlıktan muaf 1,3 milyon esnaf ve çiftçi, prim borçlarını ödeyemedikleri için sağlık hizmeti alamıyor. Esnaf, ekonomik krizle boğuşup prim ödemeye yetişemiyor. Devlet duruma duyarsız kalmayıp “çözüm” getiriyor ama sağlık hizmeti almak isteyen esnafın emekli olmasını güçleştiriyor. Hal böyle olunca devletin, “sosyal devlet” olması sadece kağıt üzerinde kalıyor. ekonomi oğuzhan özkan

yanı sıra çiftçilik yapanlar da dahil. seçeneği sunacak. Prim borcu buEsnaf, “iyiye giden” ekonomide lunan esnaf, borcunu sildirebilecek. Ekonomik sıkıntı çeken ke- asgari ücretle çalışmaya zorlanmış Ancak bu durumda silinen süreler simlerin başında küçük es- oluyor. sigortalılığa sayılmayacak. Bakanlık, naf ve çiftçiler geliyor. Sayıları hızla esnafa, borcunu silerim ama daha azalan esnaf ve çiftçiler, primlerini Borcunu silerim fazla çalışırsın demek istiyor. ödemekte de güçlük çekiyor. Devlet emekliliğini geciktiririm ise borcu olan Bağ-Kur’lulara sağlık Azalan sayıda da Bağ-Kur’luların Ekonomik kriz prim ödetmiyor hizmeti vermiyor. Hal böyle olunca 1 milyon 300 bini de prim borç- SGK verileri incelendiğinde, yıllar da devlet yine müthiş önerilere imza lusu. Mevzuata göre 60 günden içinde yüz binlerce esnafın işyeriatıyor; borcunu silerim ama en başın- fazla prim borcu bulunanlar sağlık ni kapatarak ya işçi olduğu ya da dan itibaren tüm primlerinde gider. hizmetlerinden yararlanamıyor. Bu ticari hayattan tamamen çekildiği Sosyal Güvenlik Kurumu veri- nedenle 1,3 milyon esnaf, hastane- gözleniyor. Geçen yılın ocak ayı ile lerine göre Bağ-Kur’lu sayısı 1 yılda ye gidemiyor. Sağlık hizmeti alama- kıyaslandığında Bağ-Kur’lu sayısı 243 bin azaldı. Geçen yıl ocak ayı yan esnaflara çare arayan Çalışma 243 bin kişi azalma gösterdi. Bu itibarıyla 2 milyon 963 bin esnaf ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, prim rakamın içinde esnaflık yapanların varken bu sayı, bu yıl 2 milyon 720 borçlularına Bağ-Kur kaydını sildir- yanı sıra çiftçi olarak SGK’ya kayıtlı bine geriledi. Bu rakama esnafların mek şartıyla borçlarından kurtulma kişiler de yer alıyor. Bağ-Kur’lu sa-

yısı azalırken işini devam ettirenler de ekonomik krizle uğraşırken BağKur primlerini ödeyemiyor. Ailelerde sağlık kapsamı dışında kalıyor Primlerini ödeyemeyen 1,3 milyon esnaf, sağlık hizmeti alamamakla karşı karşıya kalmakla birlikte bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları da sağlık hizmetinden yararlanamıyor. Buna, prim afları da çare olmuyor. Aftan yararlananların önemli bir bölümü, prim taksitlerini düzenli ödeyemediği için bir şey değişmiyor. Bu durumda sil-baştan başa dönülmüş olunuyor.

İstanbul’da enflasyon arttı İTO’nun Ücretliler Geçinme İndeksi, 2014 Nisan ayı itibariyle yıllık ortalama yüzde 8,04’e, Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yıllık ortalama yüzde 8,40’a yükseldi. Ekonominin enflasyonun artacağına dair verdiği sinyaller, yaz aylarını beklemeden Nisan ayı itibariyle gerçekleşti. Perakende fiyatlar nisanda bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,30, toptan fiyatlar yüzde 12,28 arttı. Endeksi’de yer alan 242 ürünün 118’inin perakende fiyatı artarken, 20 ürünün fiyatı düştü. 104 ürünün fiyatında ise değişme olmadı. 20 üründe düşüş olmasının etkisizliği ortada. Perakende fiyatlar geçen ay giyimde yüzde 30,58; kültür, eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 1,54; ev eşyasında 1,48; gıdada yüzde 1,00; ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,88; sağlık ve kişisel bakım

harcamalarında yüzde 0,09; konut harcamalarında ise yüzde 0,05 yükseldi. İstanbul’da yaşamak geçen aya göre daha da zorlaştı. Yazın ise beklenen enflasyon artışının ne seviyeye ulaşacağını tahmin etmek güçleşti. Bu yıl nisan itibariyle toptan fiyatlar ise aylık bazda, gıda maddelerinde yüzde 1,11; işlenmemiş madde- lerde yüzde 0,29 arttı; kimyevi maddelerde yüzde 2,14; yakacak ve enerji maddelerinde yüzde 1,05; madenlerde yüzde 0,51; inşaat malzemelerinde yüzde 0,31 azaldı. Mensucat grubunda fiyat değişimi izlenmedi. EKONOMİ

“Tavan fiyat” çöktü

Yaz aylarında yurtiçi uçuşlarda bilet fiyatlarının aşırı yükselmesini önlemek için başlatılan 299 liralık “tavan fiyat” uygulaması 5 ay içinde çöktü. Yurtiçi uçuşlarda bilet fiyatları 400 lirayı geçti. Havayolu şirketleri, Ulaştırma Bakanlığı’nın girişimleriyle kasım ayında başlayan ekonomi sınıfı iç hat yolcu biletlerinde vergiler ve acente ücretleri dahil 299 liralık tavan fiyat uygulamasına yaz sezonuyla son verdiğini açıkladı. Uygulamaya geçilmesinin ardından Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım, kararın sadece kış sezonuyla sınırlı olmayacağını, ekonomik verilerde anormal değişiklikler olmadığı sürece uygulamaya devam edileceğini belirtmişti. TÖSHİD yetkilisi, kanuna göre böyle bir kararı bakanlığın alamayacağı için sadece sözlü olarak dile getirildiğini ve yaz sezonu için SHGM ile bir temas olmadığını, uygulamanın devam etmediğini söyledi. Yaz sezonunun başlamasıyla birlikte hafta sonu uçak biletleri 400 lirayı geçti. EKONOMİ

Akaryakıt istasyonlarına 2,4 milyon TL ceza Gelir İdaresi Başkanlığı 2013 Yılı Faaliyet Raporu’na göre, 2013 yılında akaryakıt istasyonlarında denetimler yapıldı. Akaryakıt istasyonlarına 65 bin 738 denetim gerçekleştirildi. Denetimler sonucunda 31 bin 66 tutanak düzenlerken, incelemelerde kontrole bağlı olmayan 136 pompa, 337 tabanca tespit edilirken, bu kapsamda kesilen ceza tutarı 2 milyon 379 bin 829 lira oldu. Tütün

mamulleri ve alkollü içeceklerde de denetimler yoğunlaştırıldı. Denetlenen alkol ve tütün mamulleri sayısı 12 milyon 717 bin 892 oldu. Alkol mamullerinden 14 bin 73’ü bandrolsüz ürün, 5 bin 56’sı taklit ürün, 4 bin 116 niteliğine uygun olmayan ürün savcılığa bildirildi. Tütün mamullerinde ise 3 milyon 661 bin 762 bandrolsüz, 2 bin 683 de niteliğine uygun olmayan ürün savcılığa aktarıldı. EKONOMİ


EGITIM

Polis öğrenciye zorla puşi taktı

(

11

6 Mayıs 2014

Sahibinden ‘habersiz’ satılık üniversiteler Üniversite arazilerinin sermayeye peşkeş çekilmesi uzun süredir devam ediyor. Rektörler ya üniversite arazini satıyor ya da üniversite arazilerinden gelir elde edebilmek için işletmeye açılmasına izin veriyor. Bu durumdan haberdar olmayanlar ise arazilerin gerçek sahipleri öğrenciler. Sahibinden habersiz satılığa çıkarılan son üniversite Harran Üniversitesi.

İstanbul’da 1 Mayıs günü eylemcilere yönelik polis saldırılarına bir yeni görüntü daha eklendi. Polis Beşiktaş ‘ta bir gencin boynuna zorla poşu takıp fotoğraflarını çekti. Flash Haber’in görüntülerinde, bir duvara yaslanmış iki genç, polisin poşu takma girişimine direniyor; biri eylemlere ilk kez katıldığını söylüyor, diğeri “İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciyim” diyor. Fakat ‘Taksana şunu‘ diyen bir polis gencin boynuna poşuyu geçiriyor; bu sırada da bir başka polis fotoğraf çekiyor ve “Çektik bitti” diyor. Polisin kameramanlar tarafından ‘belgelendiğini‘ fark etmesi uzun sürmüyor. EĞİTİM

Kızlı erkekli eğitime MEB savaş açtı eğitim Pınar beyer

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni genelgesine göre, Valilikler, mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarını “karma” ve “yalnızca kız öğrencilerin öğrenim görebileceği” okullar şeklinde düzenleyebilecek. Liseler karma eğitim veren veya sadece kızlara eğitim veren liseler olarak düzenlenecek. Kız çocuklarının okutulmamasının en büyük sebebinin karma eğitim olduğunu savunan MEB, bu yolla kız öğrencilerin okullaşma oranının artacağını düşünüyor. Mesleki ve teknik liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi, ile okul çeşitliliğinin azalmasıyla hedefleniyor ancak gönderilen genelge karma eğitime son vermek dışında işe yarayacak mı merak konusu. EĞİTİM

Berkin Elvan eylemine soruşturma

Niğde’de Berkin Elvan’ın öldürülmesini protesto etmek için eylem yapan öğrenciler hakkında açılan adli soruşturmanın ardından, Niğde Üniversitesi rektörlüğü de disiplin soruşturması başlattı. HDK Gençlik Meclisi üyeleri 12 Mart günü Niğde Hükümet Meydanı’nda polisin attığı gaz fişeği nedeniyle yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın öldürülmesini protesto etti. Yerel seçimlerin ardından eyleme katılan üç öğrenciye, Başbakana ve polislere hakaret ettikleri iddiasıyla adli soruşturma açıldı. Öğrenciler 28 Nisan günü Niğde Üniversitesi rektörlüğü tarafından da kendileri hakkında disiplin soruşturması açıldığını öğrendi. EĞİTİM

Harran Üniversitesi Osmanbey yerleşkesine yapılacak olan AVM’nin inşaat çalışması geçtiğimiz aylarda başladı. Çorba evinin yanına yapılan AVM’nin inşaatı için yüklenici firma ile imzalanan sözleşmenin bedeli 3 milyon 693 bin 600 TL. Projede ‘Yaşam Merkezi’ olarak geçen yapı çalışmalarının sene sonunda bitmesi bekleniyor. Fakat üniversite arazinin üzerinde yapılacak olan merkezin, öğrenci ihtiyaçlarını karşılayacak bir kütüphaneden daha gerekli olmaması ise işin gerçek boyutu. Satan memnun, alan memnun Marmara Üniversitesi, fakültelerini Maltepe’deki yeni kampüse taşımaya başladı. İstanbul’un emlak değeri

en yüksek semtlerindeki üniversiteye ait araziler ise TOKİ eliyle satılacak. Bu durumdan alan memnun, satan memnun ama arazilerin asıl sahibi olan öğrencileri memnun değil. Müşteri gözü ile bakılan öğrencilerin yaşam alanlarının ticarethane görevi görmesi ve bizatihi rektörlük eliyle bu adımların atılması hayret verici. Bilindiği üzere TOKİ, Marmara Üniversitesi arazisine gözünü dikti, araziyi aldıktan sonra bellli firmalara faiş fiyatlarla satış gerçekleştirecek. Bu imar yolsuzluğunun ardından yeni skandallarla gündeme gelecek. Bunun farkında olan sadece öğrenciler olamaz. Bu farkındalığa Başbakan’ın diplomasını jet hızıyla yayınlayan Rektör Zafer Gül de sahip, fakat rant kapısı karşısında susmayı tercih etmekle yetiniyor.

ması skandalı için daha değişik bir yöntemle üniversite arazisini satmaya çalışmıştı. Geliştirdiği yöntemde işinde bir numara olduğunu kanıtlayan rantçı Rektör Murat Tuncer, her öğrencinin 500 tl vermesi durumunda üniversite arazisinin satılmayacağını söylemiş, öğrencilerin katkılarıyla satılmayacak olan üniversite ormanına öğrencilerin isim dahi verebileceklerini söyleyerek tam bir ticaret erbabı olduğunu kanıtlamıştı. Bursa Uludağ Üniversitesi arazisine ekmek fırını ve otel açılması, içlerinde Galatasaray Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi arazilerinin de olduğu kamu arazilerine Konu yolsuzluk olunca AVM açılmak istenmesiyle ranta gerisi teferruat oldu peşkeş çektirilmesi de ülkemizin Hacettepe Üniversitesi, üniversite eğitime verdiği değeri açıklamaya içindeki ormanın satılığa çıkarıl- yetiyor.

Polis saldırısına 1 Mayıs bahanesi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde öğrenciler arasında stant açma meselesi yüzünden kavga çıktı. Öğrenciler arasındaki stant gerginliği, Türkçülük Günü için stant açan öğrencilerin sol görüşlü öğrencilere laf atması sonucu büyüdü. Çevik kuvvetin sözde öğrencileri ayırma çabası ise, öğrencilerin yerlerde sürüklenip, darp edilmesine sebep oldu. 1 Mayıs İşçi Bayramı bildirisi dağıtmak polis için olağanüstü bir hâl olduğundan, hemen müdahale etmek isteyen polis, Türkçülük günü için aynı şeyi

düşünmüyor olsa gerek ki, polis şiddeti yine tek doğrultuda ilerledi. Olay ESOGÜ Meşelik Kampüsü’nde 1 Mayıs bildirisi dağıtan grup ile karşıt görüşlü grup arasında sözlü tartışma yaşanmasıyla başladı. Gruptakiler dağıldıktan kısa süre sonra 100 kadar öğrenci kampüsteki Meşelik Kafe önünde toplanarak, 3 Mayıs Türkçülük Günü stantı açıp, Türk bayrağı astı. İki grup arasında bu yüzden tartışma yaşandı. Çıkan kavgada taşlar, sopalar, sandalyeler havada uçuştu. EĞİTİM

Kenan Mak, üniversitesinde anıldı

Sanat tarihçileri istihdam edilmek istiyor

İstihdam edilmeyen sanat tarihi mezunları, Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı önünde eylem yaptılar. Sanat Tarihçisi İstihdam Platformu ve Anadolu Sanat Tarihçileri Derneği’nin çağrısıyla yapılan eyleme farklı illerden çok sayıda kişi katıldı. Burada konuşan Nergiz Koçer, sanat tarihi bölümünün her yıl 1500 civarında mezun verdiğine dikkat çekti. Koçer, her yıl işsizler ordusuna katılan sanat tarihçisi sayısının kat be kat arttığını dile getirdi. Koçer, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığı onayına sunulan 234 sözleşmeli müze araştırmacısı alımının acilen yapılması gerektiğini ifade etti. EĞİTİM

Kadrolaşmanın da önünün açılması sağlanıyor Turgut Özal Üniversitesi arazisi kent merkezinde yeni bir itfaiye alanına ihtiyaç duyulacağı gerekçesiyle imarı değiştirilerek kullanılamaz hâle getirilmişti. Aralarında Melih Gökçek’in de olduğu meclisin aldığı kararla, üniversite tapulu arsasına hiçbir şey yapamayacak, üniversitenin arsaya bina inşa etme iznini ortadan kaldıran bu kararla kadrolaşma da tavana oynayacaktı. Üniversiteler söz konusu çıkar olunca nasıl da en önde ve ilk tercih edilen arazi modeli olması da gözler önüne serilmiş olacaktı.

Kadrolaşmaya karşı yürüdüler

Tunceli Üniversitesi’nde öğrenciler buradan, rektörlük akademisyenler ve binası önüne yürüdü. Grup adına öğrenciler, Sağlık Yüksekokulu’na yapılan açıklamada, üniversitede veteriner, müdür, biyolog yaşaşanan kadrolaşmaya tepki bölüm başkanı ve veteriner gösterildi. Öğrenci tarafından müdür yardımcısı atanmasına “Veteriner değiliz hemşireyiz tepki gösterdi. Üniversitenin biz” sloganlarının atıldığı eylem, Aktuluk’ta bulunan kampüsünde basın açıklamasının ardından bir araya gelen akademisyen ve sonlandırıldı. EĞİTİM

Bolu’da ülkücülerle girdiği kavgada bıçaklanarak öldürülen yurtsever üniversite öğrencisi Kenan Mak, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde ölümünün 13. yıldönümünde anıldı. 3 Mayıs 1998 yılında İzzet Baysal Caddesi’nde ülkücü grupla solcu grup arasında çıkan kavgada bıçaklanarak öldürülen Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrencisi Kenan Mak, sol görüşlü öğrenciler tarafından anıldı. Kenan Mak’ın 13’ncü ölüm yıldönümünde Eğitim Fakültesi önünde toplanan 100 kişilik grup, ellerinde pankartlarla yürüyüş yaptılar. “Kenan Mak ölümsüzdür”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür”, “Katiller halka hesap verecek” şeklinde slogan atan grup, daha sonra Kongre Merkezi önünde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasının ardınan öğrencilerin dağılmasıyla anma sona erdi.” EĞİTİM


LISENIN GUNDEMI

12

6 Mayıs 2014

Çığlık atsak Bakan susar mı?

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam , “4+4+4 eğitim sisteminin erken yaşta ve zorla evlilikler konusunda bir argüman olarak kullanacağız” dedi.İslam, bu açıklaması ile çocukların erken yaşta okul hayatından kopmalarına kapı açan 4+4+4 sisteminin çocuk evliliklerinin önüne geçerek onların “eğitim sisteminin içerisinde kalacağını” idda etti.

7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in emekli olduktan sonra uzun zamandır yaşadığı Armutalan Mahallesi’nde yapımında yardım ettiği ve adını verdiği “Kenan Evren Ortaokulu” ile “Kenan Paşa İlk ve Ortaokulu’’ isimlerinin değişmesi için veliler başvuruda bulundu. İstekleri doğrultusunda okulların ismi “Marmaris Ortaokulu” ve “Armutalan İlk ve Ortaokulu” olarak değiştirilmesi kararlaştırıldı. Daha öncede yine Muğla’nın Marmaris ilçesinde Belediye Meclisi’nin kararıyla Kenan Evren Bulvarı’nın adı Cumhuriyet Bulvarı olarak değiştirilmişti. EĞİTİM

İSTANBUL Alper Akın

Daha önce kadınların lehine hiç bir açıklamada bulunmayan Ayşenur İslam bu kez de çocuklarla ilgili olarak, “ 4+4+4 eğitim sistemini erken yaşta ve zorla evlilikler konusunda bir argüman olarak kullanmaya son derece kararlıyız. 2014 yılı sonuna kadar bu konudaki bu konudaki bütün çalışmaları tamamlayacağız ve çocukların sistemden çıkmasına mani olabilecek bütün önlemleri Milli Eğitim Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı alacaktır” açıklamasını yaptı. Çocuk işçilerin ve çocuk gelinlerin sayısını artıracak yönde olan sistemi olduğunun tam tersi yönde gösteren Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam büyük dikkat çekti. 4+4+4 sisteminin henüz bir faydası görülmedi Yakın zamanda çocuk gelin ve çocuk işçi sayılarının artmış olması sistemin bozukluğunu ve Ayşenur İslam’ın açıklamasının yanlışlığını kanıtlar nitelikte oldu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam erken ve zorla evliliklerle mücadele ile çocuklara yönelik yapılacak çalışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu ve bir an önce bu hadiselerin ortadan kalkması için bir tek bakanlığın bu konuda yapabilecekleri ve yapacaklarının bu toplumsal sorunu ortadan kaldırmayacağını, bununla ilgili topyekün bir hareket ve mücadele gerektiğini söyledi. Ayşenur

Kenan Evren’in adı okullardan kalkıyor

İslam, 4+4+4 sistemini çocuk evliliklerinin önüne geçeceğini savunsa da, 4+4+4 sistemi 1 yılı aşkın süredir uygulanmasına rağmen hiç bir faydasının olmadığı görüldü. İşte Bakan İslam’ın çocuk evliliklerine bulduğu çözüm Ayşenur İslam son zamanlarda artan çocuk ölümleri için de annelere skandal bir öneride bulunarak, “Çocuklarımıza çığlık atmayı öğretmemiz gerekiyor.İstemedikleri bir teklifle ya da zorlamayla karşılaştık-

larında çocuklarımızın etraftakileri haberdar edilebilmesi için çığlık atabilmeleri gerekiyor kendilerin koruyabilmek için” dedi. Bakanlığının ne işe yaradığı belli olmayan Ayşenur İslam, görevi annelere yıkarak, bir de üstüne çocuk ölümlerine getirdiği çözümü ‘çığlık atmayı öğretmek’ olarak sundu. Durum Bakanın anlattığının tam tersi Bakan Ayşenur İslam, eğitim sistemi dışında kalan kız çocukla-

rının tespit edilmesi programını başlattıklarını belirterek, “Eğitim sistemi içerisinde kalması gereken bir çocuk elbette yasa dışı bir evliliğin kurbanı olmayacaktır, olamayacaktır. Ondan dolayı 4+4+4 eğitim sistemini erken yaşta olan ve zorla yaptırılan evlilikler konusunda bir argüman olarak kullanmaya son derece kararlıyız” dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın sistemin getirdiklerini tam tersi olarak anladığı apaçık ortada.

Paralı eğitimi kaldırdın ya şimdi?

MEB 2013 yılı İdari Faaliyet Raporundaki bilgilere göre 2013 yılı içerisinde toplam 2570 özel öğretim kurulu açılması ile birlikte 1376 kurum kapandı. Raporda “Kapanan özel kurumlar arasında ise 391 dershane, 295 muhtelif kurs, 107 okul öncesi kurum, 105 özel öğrenci yurdu ve 100 özel eğitim rehabilitasyon merkezi 2013 yılında en yüksek oranı ve sayıya ulaşan kurum türleridir” denildi. AKP ilk adım olarak paralı eğitimi kaldırdı ama bir sonraki adımı getirebilecek mi merak konusu. Devlet liselerindeki niteliksiz ve eşit olmayan sınav sistemlerini düzeltmesi ve bilimsel bir eğitim sağlanması için MEB’den bir adım daha atması bekleniliyor. EĞİTİM

4+4+4 İmam Hatip’e sürüklüyor 2001 yılında kapanma tehlikesiyle yüz yüze gelen imam hatip liseleri, AKP’nin 2002 yılında iktidara gelmesiyle birlikte adeta küllerinden doğdu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre; 2002 yılında Türkiye’de toplam 450 imam hatip lisesi eğitim veriyordu. Öğrenci sayısı ise 71 bindi. AKP ile yürülüğe giren 4+4+4 ile birlikte imam hatiplerin orta kısımlara açılmasıyla okul sayısı rekor kırdı. 2011-2012 yılları arasında Türkiye’de 537 imam hatip varken 4+4+4 ile bu 1807 oldu. Bu yıl ise yaklaşık 250 imam hatip okulu eğitime başladı.İktidarın ileri gelenleri ise

adeta yarış halinde. Sadece son 1 haftada iktidarın üç temsilcisi üç imam hatibin temel atma açılışına gittiler. AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Gaziantep’te imam hatip lisesi açtı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul’da imam hatip lisesinin temellerini attı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ise Van’da imam hatip yurdu inşaatını inceledi. AKP’nin neden bu kadar dine yönelik ve bölücü eğitim verdiği ise akıllara gelen bir soru işareti. Dindar bir nesil yetiştirme amacında olan AKP her zamanki gibi dini elinde oyuncak ederek işini halletmeye çalışıyor. EĞİTİM

“Takla attırmaya gerek yok”

Yıkılacaksın adi hükümet F) şıkkı Sidar Can Kardoğan AKP hükümeti iktidara geldiği andan itibaren demokrasi, özgürlük, milli irade gibi söylemlerin arkasına sığınarak baskıcı ve anti-demokratik uygulamalarıyla nasıl bir iktidar anlayışında olduğunu bütün topluma gösterdi. AKP her geçen gün toplum üzerindeki baskısını artırarak devam etti. Hükümetin bütün bu baskıcı, faşizan, neoliberal, rantçı uygulamalarının karşısında toplumun tüm kesimlerinden her geçen gün büyüyen bir toplumsal muhalefetle karşılaştı. Hükümet büyüyen toplumsal muhalefeti her seferinde

polis şiddetiyle, kent meydanlarını yasaklayarak, hukuksuz gözaltılarıyla yıldırabileceğini düşündü. Fakat imparatorluk heveslisi, hırsız, yolsuz Erdoğan ve AKP hükümetinin unuttuğu; tarihte halkına ne kadar zulüm eden baskıcı iktidar varsa hepsi halkın mücadelesiyle yıkılmıştır. AKP hükümetinin kaderi de diğerlerinden farklı olmayacaktır. Bunun en somut örneğini Gezi ayaklanmasında sözde “sağlam irade” olan Erdoğan’ın iktidarını sallamasıyla görmüş olduk. AKP’ye karşı biriken öfke ilk defa alanlarda kitlesel eylemlere dönüşerek vücut buldu. Halk, Gezi Parkı’ndaki ağaçları AVM yapmak için kesmeye kalkmaya çalışan, halkın yaşam alanlarını sermayeye peşkeş çeken AKP’ye, memleketin en merkezi meydanını 15 gün boyunca zapt ederek

gücünü gösterdi. Bu eylemler sadece İstanbul’la sınırlı kalmadı. 80 il “Hükümet istifa” sloganlarıyla yankılandı. Halkın örgütlü duruşunun karşısında ne polis barikatı, ne gaz bombası, ne de TOMA’sı durabildi. Erdoğan’ın yaptığı anti-propaganda karşısında Taksim Meydanı’nı dolduran milyonlar en güzel cevabı verdi. AKP faşizmi bu sefer de 1977 1 Mayıs’ında katledilen 34 emekçiyi anmak ve emek ve dayanışma gününde Taksim’e çıkmak isteyenlerin karşına “destan yazan”, Gezi direnişinde 8 yoldaşımızı katleden polisleriyle dikildi. Emekçilerin 1 Mayıs’ı nerede yapacaklarına kadar karışan, hakları ve özgürlükleri için meydanlara çıkanlara “şımarık” diyen Erdoğan 1 Mayıs günü İstanbul’da ‘olağanüstü hal’ ilan etti. Ulaşım yollarını kapatarak 50 TOMA, 39 bin

polisle Taksim ve çevresini adeta kuşatma altına aldı. Bütün bu anti-demokratik uygulamalara karşı emekçiler ve devrimciler alanları doldurdu; bulundukları her alanı direniş alanına çevirdi. AKP hükümetinin 1 Mayıs günü Taksim’i emekçilere kapatmasının sebebi ne turizm ne de esnafın iş yapmamasıdır. Bu uygulama tamamen politiktir. Hükümet memleketin en merkezi meydanında, o meydanları yapan emekçilerin, ezilenlerin siyasal sözlerini bütün topluma anlatmasından korkmaktadır. Çünkü Taksim Meydanı’nda “Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükümet!” diyen milyonlar olacaktır. Sınıfsız, sömürüsüz, üretenlerin yönettiği bir dünyayı yaratacak olan emekçiler, layık oldukları meydanlardaki ablukayı dağıtacaktır.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan’ı Fikri Işık, eğitim sisteminin matematik fobisine neden olduğunu ifade ederek, yeni müfredatla bunu bitireceğini açıkladı. Türkiye’de sorunlardan birinin matematik eğitimi olduğunu söyleyen Işık, matematiğin sevdirilmesinin, ülkenin bilimsel çalışmalarına da önemli bir katkısı olacağını ve en önemli önceliklerden biri olması gerektiğini belirtti. “Artık öyle çok soyut formüller verip, öğrencilere taklalar attırmanın gereği yok” diyen Işık’ın eğitim sisteminin yetersiz ve bilimsel olmadığının farkına varması ve düzelmesi için bir adım atması bütünüyle bir başarıdır.EĞİTİM

16 yaşındaki gencin yeri doğramacı mı?

Metal Sanayi Sitesi’nde bir demir doğramacıda çalışan 16 yaşındaki İbrahim Can Duran, demirlerin altında kalarak feci şekilde can verdi. Lise öğrencisi olması gereken ancak bir demir doğramacıda çalışan 16 yaşındaki Duran, dün çalıştığı işyerinde kamyondan mal indirdikleri sırada demirlerin devrilmesi sonucu 2 ton ağırlığındaki demirlerin altında kaldı. 16 yaşındaki gencin ölümü, geçtiğimiz haftalarda, dershane parasını çıkarabilmek için çalıştığı Ali Sami Yen stadındaki inşaatta can veren Erdoğan Polat’ı akıllara getirdi. EĞİTİM


FORUMLAR

13

6 Mayıs 2014

Gözaltındaki emekçiler serbest bırakılsın Yoğurtçu Parkı Forumu, 1 Mayıs’ta Taksim’in yasaklanmasını protesto ederken, gözaltına alınanların serbest bırakılması için yürüyüş düzenlendi. Altıyol’da Boğa Heykeli önünde yapılan basın açıklamasında, adalet ve özgürlük talebinin gaz bombalarıyla engellenemeyeceği söylendi. Tüm baskılara, saldırılara rağmen sokakta olacaklarını belirtti. forumlar rıfat çapar

Diren Kadıköy, 1 Mayıs’ta gözaltına alınan 171 kişi için eylem gerçekleştirdi. Eyleme katılanlar 1 Mayıs’ta yapılan gözaltıların hukuksuz olduğunu, alınan direnişçilerin ek süre ile gözaltı süresinin uzatılmasının ‘adalet’le ilgisi olmadığını Kadıköy Meydanı’ndan haykırdı. Eylemde kullanılmak üzere hazırlanan “Taksim halka açılsın gözaltılar serbest bırakılsın” yazılı pankart Boğa heykeline asıldı. Yürüyüşte, özellikle 1 Mayıslarda halkın sesini yükselttiği en önemli meydanı olan Taksim Meydanı’na çıkmak istediği için hukuksuzca gözaltına alınan emekçilerin serbest bırakılması istendi. Yürüyüşün ardından tekrar eylemin başladığı yer olan Boğa heykelinin önüne gelindi. 171 kişinin gözaltına alınmasını protesto etmek için okunan basın açıklamasında “Dün İstanbul açık sıkı yönetimi ile karşı karşıyaydı. Umudun önünde barikat kurulamaz, fikirler gaz bombası ile engellenemez. Dün biz her yeri Taksim’e çevirdik. Gezi şehitlerimiz yanımızdaydı. Umudun önünde tüm barikatlarınız vız gelir bize” denildi. Kadıköy’de “Taksim’de düşene dövüşene bin selam”, “Taksim bizim İstanbul bizim”, “Gözaltılar tutuklamalar baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarıyla yürüyüş gerçekleştirildi. Yoğurtçu Parkı Forumu, 1 Mayıs’ta

Taksim’in yasaklanmasını protesto etti, gözaltına alınanların serbest bırakılması için yürüyüş düzenlendi. Kadıköy Altıyol’da bir araya gelen çok sayıda kişi, “Taksim halka açılsın. Gözaltılar serbest bırakılsın” pankartıyla Kadıköy’de yürüyüş düzenledi. Altıyol’dan Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na, oradan da Altıyol’a yürüyen kitle sık sık “AKP halka hesap verecek”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Taksim bizim İstanbul bizim” sloganları attı.

Umudun önünde barikat kurulamaz Altıyol’da Boğa Heykeli önünde kısa bir açıklama yapan Ekim Çiftçi, adalet ve özgürlük talebinin gaz bombalarıyla engellenemeyeceğini söyledi. On binlerce polis, onlarca TOMA, gaz fişekleriyle, plastik mermileriyle işçileri emekçileri, ilerici olan kim varsa Taksim’e sokmamak için çalıştığını ifade eden Çiftçi, “Umudun önünde barikat kurulamaz. Fikirler gaz bombasıyla engellenemez, kurşunla engellenemez” diye konuştu.

Gezi şehitleri yanımızdaydı Binlerce emekçinin her tarafı Taksim, direniş alanı yaptığını söyleyen Çiftçi, “Ethem yanımızdaydı, Abdocan yanımızdaydı, Ali İsmail, Medeni yanımızdaydı, Berkin yanımızdaydı. Kimi zaman gaz fişeklerine karşı kalkan oldular bize, kimi zaman direncimizi umudumuzu arttırdılar” dedi. Çiftçi, “Bu halk düşmanı devlete sesleniyorum. Umudun önünde barikat kuramazsınız. Sokaklardayız, sokaklarda olacağız” dedi.

Caferağa Dayanışması adliyedeydi 1 Mayıs’ta İstanbul’un çeşitli semtlerinde gözaltına alınanlar, ‘işlemler bitmediği’ gerekçesi ile ikinci kez ek gözaltı süresi istenmiş, gözaltı süresi sona ermişti. Avukatlar, gözaltı sürelerinin uzatılmasına tepki göstererek Çağlayan Adliyesi’nde olacaklarını söyleyerek direnişe başlamışlardı. Caferağa Dayanışması “1 Mayıs gözaltıları serbest bırakılsın!” pankartıyla adliye önündeydi. Taksim Dayanışması da 11.00’da Adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirerek gözaltılar bırakılana kadar Adliye önünden ayrılmayacaklarını ifade etti. GÜNCEL

Kuzey Ormanları direniyor Yalova, Büyükçekmece, Pendik gibi değişik bölgelerden gelen 18 yelkenli, üzerinde ‘Diren Kuzey Ormanları’, ‘Ormanı Savun’, ‘Adalara Dokunma’ yazılı pankartlar açarak Boğaziçi’nde yol aldılar. Tek sıra halinde Anadolu Kıyıları’nı takip eden tekneler yarın düzenlenecek yarışa katılmak üzere Poyrazköy’de geceleyecekler. Kuzey Ormanları Savunması yarışın bitiş noktası olan Bebek’te yelkenlileri karşıladı. Buradan Adalar’a doğru yelken açacak olan tekneler ve Kuzey Ormanları Savunması 16.00’da Heybeliada İskelesi’nde Adalar Savunması ile buluştu. GÜNCEL

Eskişehir halkı, Ali İsmail’in davasına hazır Ali İsmail Korkmaz ve tüm Gezi şehitleri için tutulan Adalet Nöbeti, 38. haftasına girdi. 38.’si yapılan oturma eyleminde Ali’nin katillerinin ceza almaları talebi yükseltildi. Ali İsmail’in katillerinin bulunması ve Ali’nin hesabının sorulması taleplerinin haykırıldığı Adalet Nöbeti’ne başlayan Eskişehir Direniş Forumu, “Ali İsmail Korkmaz ölümsüzdür”, “Katiller halka hesap verecek” sloganları attılar. Sloganların atıldığı, konuşmaların yapıldığı oturma eyleminde bütün Eskişehir her hafta tutulan Adalet Nöbeti’ne ve 12 Mayıs’ta Ali İsmail’in davasının 2. Duruşmasının görüleceği Kayseri’ye çağrı yapıldı.

12 Mayıs’taki Ali İsmail davasına çağrı yapıldı Bütün bunlar yaşanırken Ali İsmail Korkmaz’ın ikinci duruşmasına sayılı günler kaldı. Bizler bu mahkemede yaşanan bütün hukuksuz gelişmeleri tüm çıplaklığıyla gördük. AKP, Ali İsmail Korkmaz’ın davası boyunca katilleri aklamaya çalıştı. Adaleti halktan kaçırmaya çalıştı. Şunu çok iyi biliyoruz ki katil polislerin yargılanması ve gereken cezayı alması adaletin sağlanması

demektir” sözleri kullanıldı, “Bizler 1 Mayıs’ta nasıl Taksim’e çıkan her sokağı zorladıysak yine 12 Mayıs günü Kayseri Adliyesi’nin önüne insan seli olup çıkacağız” denerek, 12 Mayıs günü Kayseri’de, Ali İsmail Korkmaz davasının peşinde olma çağrısı yapıldı. GÜNCEL

AKP’nin sayılı günleri kaldı Eskişehir Direniş Forumu adına okunan basın açıklamasında “Halk bugüne kadar AKP’ye karşı sokaklarda nasıl direndiyse yine hakları ve adaletleri uğruna 1 Mayıs’ta Taksime çıkan her sokakta AKP’ye karşı direndi. Halk birkez daha meydanlarda AKP’ye sayılı günlerinin kaldığını gösterdi.

Bakırköy Çamlık Forumu parkına döndü

Antakya’da güneyin 3 fidanı damgasını vurdu Antakya 1 Mayıs’ına ‘güneyin 3 fidanı’ damgasını vurdu. Abdullah, Ali ve Ahmet dev bir pankartla alana taşınırken aileler de 1 Mayıs kürsüsündeydi. Gezi Direnişi’nde yitirdiğimiz Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz ve Abdullah Cömert’in ailelerinin en önde yürüdüğü eylemde barış ve adalet talebi mitinge damgasını vurdu. Ahmet Atakan ve Abdullah Cömert’in annesi ile Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi, alana girildiğinde kürsüden Hatay halkını selamladı. Hatay halkı aileleri uzun süre alkışladı. Grup Nisan güneşinin söylediği marşlar ile miting sonlandırıldı. GÜNCEL

haber pazartesi gelecek başlık başlık başlık

1 Mayıs’ta yaşanan şiddeti protesto ettiler Ankara Dayanışması, 1 Mayıs kutlamalarına kapatılan, girişi engellemek için Sıhhiye Meydanı’na adeta duvar örülen Güvenpark’ta bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Pek çok kişinin yaralandığı ve

İstanbul’da 250’den fazla Ankara’da 139 kişinin gözaltına alındığı polis saldırısını kınamak için Ankara Dayanışması adına Mustafa Sarısülük yaptığı açıklamada 1 Mayıs’ta AKP iktidarı ve polisin yarattığı dehşet görüntüleri vurguladı. GÜNCEL

Forumunu ve etkinliklerini kapalı alanda gerçekleştiren Bakırköy Çamlık Parkı Forumu 4 Mayıs Pazar Günü parklarına geçeceklerini duyurmuştu. Forum katılımcıları hem çeşitli etkinliklerle parklarına döneceklerini hem de 6 Mayıs anması yapacaklarını sosyal medya hesapları üzerinden yayarak

tüm halka çağrı yapmıştı. Bakırköy Çamlık Parkına dönen ve parklarına forumun isminin yazıldığı bir pankart asan forum katılımcıları, Gezi şehitlerinin fotoğraflarının bulunduğu bir pankart asmayı da ihmal etmediler. Çamlık Parkı’nda geçirilen ilk gün, şiir ve müzik dinletileriyle geçti. GÜNCEL

Acıbadem Parkı’nın halkın kullanımına açan Acıbadem Dayanışması ‘Kendi Parkımızı Kendimiz Yaparız’ kararıyla 2. Çocuk Şenliğini düzenledi. Acıbadem Dayanışması’nın organize ettiği Çocuk Şenliği’nde Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu konser verdi. Acıbadem Dayanışması, yaptığı etkinlikle ilgili basın metni yayınladı. Bu alanın kentsel dönüşüm tuzaklarına malzeme yapılmaması için mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Acıbadem Dayanışması “İlk diktiğimiz fidanımız olan Berkin Elvan fidanının burada büyüyüp koca bir ağaç olmasını sağlayacağız” dedi. olan Berkin Elvan fidanının burada büyüyüp koca bir ağaç olmasını sağlayacağız” dedi. GÜNCEL


ESAS MESELE

14

fotoğraf: özge doğan

6 Mayıs 2014

Taksim’in politik anlamı görüldü

Taksim’e çıkılamasa da 2014 1 Mayıs’ı, emekçilerin devletin saldırısına karşı sergilediği müthiş direnişle tarihte yerini aldı. 1 Mayıs’ı değerlendiren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, 1 Mayıs’la ilgili yaptığı değerlendirmede Taksim’e çıkılamadığını söylüyor fakat şu detayı da ekliyor; “Ancak halk, iktidara Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs açısından politik anlamını, gücünü bir kez daha göstermiş oldu”. 1 Mayıs geçti. Taksim yine engellendi. Ama bu engellere rağmen 1 Mayıs’ı geçirdik. Siz RöPORTAJ onur toper 1 Mayıs’ı en genel tabiriyle nasıl değerlendiriyorsunuz? 1 Mayıs’ta 2 yıldır İstanbul’da Taksim Meydanı işçi sınıfına, emekçilere akıl dışı biçimde siyasi iktidar tarafından kapatılıyor. 1 Mayıs’ı bütün kente, 15 milyon insana şiddet uygulayan bir gün haline getirdiler. Bu yıl da yine geçen yıla göre kendileri açısından daha kapsamlı önlemler almışlardı ve gerçekten 1 Mayıs günü bırakın Taksim’e, yakın civarlara bile ulaşmak mümkün olmadı. Ve bütün bir kentte fiili bir ‘sıkıyönetim’ ilan edildi. Sonuç olarak Taksim Meydanı’na yürüyen herkesin üzerine devletin bütün gücünü kullanarak, tazyikli suyla, biber gazıyla Taksim’de 1 Mayısımızı kutlamamızı engellemiş oldular. Taksim Meydanı’na çıkılamadı ama bu sürecin bütünü açısından baktığımızda AKP iktidarı bu

2013 1 Mayıs’ı Gezi’nin ilk kıvılcımının çaktığı gündü belki de. 2013 1 Mayıs’ında Taksim’i bir simge olarak, bu ülkenin ortak tarihi olarak sahiplenmemiz ve hemen arkasından yaşanan en büyük halk isyanının yine aynı meydanda patlak vermesi tesadüf değil. tutumuyla, bizler açısından hak olan; “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama” ve vicdanı olan böylesi bir gerçek karşısında AKP hükümeti, baskıyla, şiddetle bunu engelleyerek aslında mahkum olmuştur. Yani tüm toplum hatta AKP’ye oy vermiş bir çok insan bile onun bu akıl dışı yasağını doğru bulmadı ve halkın vicdanında çok açık bir biçimde mahkum oldu. Elindeki bütün şiddet aygıtlarını kullanarak fiziken Taksim’e çıkmamızı engelledi. Ama

bütün işçiler, emekçiler ve İstanbul halkı, iktidara Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs açısından politik anlamını, gücünü bir kez daha göstermiş oldu. Taksim Meydanı geçtiğimiz 1 Mayıs’ta da yasaktı. Gezi direnişini de hesaba katarak geçtiğimiz seneki 1 Mayıs ile bu 1 Mayıs’ı nasıl kıyaslayabiliriz? Aslında kıyaslamayı 2007’den itibaren yürütülen Taksim’i özgürleştirme mücadelesiyle birlikte düşünmek lazım. Taksim’in ve 1 Mayıs’ın yasaklı olduğu yıllarda, 80’li yıllardan itibaren gerçekten büyük mücadele yürütüldü. Birçok bedel ödendi. En son 2007, 2008 ve 2009’da “Artık Taksim bizim için olmazsa olmazdır” dedik. “Bu yasağı tanımıyoruz” dedik. Taksim hedefiyle 3 yıl üst üste alanlara çıktık ve devletin çok yoğun bir baskısıyla karşı karşıya kaldık. Bütün bu sürecin sonucunda 2010, 2011 ve 2012’de gerçekten dünyanın en büyük 1 Mayıslarını yaptık. Özellikle 2010 ve 2011’de hatta 2012’de 500 bini aşkın insan, Taksim’e aktı ve orada siyasi iktidara karşı kendi taleplerini, gelecek dünya düşlerini ifade etti. Türkiye’de işçi sınıfı, tüm emekçiler ve ezilen halklar açısından sürecin mayalanmaya başladığını gösteriyordu o muazzam katılımlar. Onun arkasından zaten AKP 2013’ten itibaren 1 Mayıs’ı yasakladı. Bu yıl 2013 1 Mayıs’ından sonra da Gezi sürecini yaşadık. Aslında 2013 1 Mayıs’ı Haziran isyanının ilk kıvılcımının çaktığı gündü belki de. Ve 2013 1 Mayıs’ında Taksim’i, bir simge olarak, bir değer olarak, bu ülkenin ortak tarihi olarak sahiplenmemiz ve bunun hemen arkasından yaşanan en büyük halk isyanının yine aynı meydanda patlak vermesi tesadüf değil. Dolayısıyla Gezi sürecinden sonra 2014 1 Mayıs’ında da yine bu kadar açık baskının, devlet terörünün olduğu bir ortamda yine binlerce insan Taksim’e ulaşmak üzere sokağa çıktı. 2013 1 Mayıs’ı nasıl Gezi’nin bir önemli kıvılcımların bir tanesiyse 2014 1 Mayıs’ı da kuşkusuz bundan sonraki mücadele süreçlerinin önemli bir köşe taşı oldu. Tabii insanlar bir araya gelemediği için, sokağa çıkan herkes yollarda kaldığı için ve çok yoğun bir polis baskısıyla karşılaştığı için toplam sokağa çıkan insan sayısını kestirmek çok kolay değil. Ama şu çok açık ki; halkın iradesi, gönlü, vicdanı o gün sokaktaydı Gezi sürecinin de bir devamı olarak.

ne de provokatif söylemlerdir. Asıl gerekçe bu politik gerçekliktir. Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı bunu kendi varlığına bir tehdit olarak görmektedir. O nedenle de 1 Mayıs’ı yasaklamaktadır. Hele Taksim Meydanı’nda yapılmasını kesinlikle yasaklamaktadır.

Taksim alan tartışması değildir. Taksim özellikle 1 Mayıslarla birlikte bu ülkede, birçok şeyin simgesidir. Taksim aynı zamanda taşerondur. Taksim, İstanbul’un yağmalanan gecekondu mahalleleridir. Taksim, Kuzey Ormanlarıdır. Taksim, işçi cinayetleridir. Geçtiğimiz 3 sene, AKP’nin en azından Taksim’de kutlamaları olumlu atfettiğini de gördük. Yani en azından açıklamalar öyleydi. Ama ondan sonra bu açıklamalar değişmeye başladı. Yine direnişçileri karalayan açıklamalar duyuyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ustalık dönemi… AKP iktidarı ustalık döneminde olduğu için böyle ifade ediyor durumu. Aslında 2013 1 Mayıs’ından itibaren siyasi iktidar konsept değiştirdi. Yani 2010, 2011, 2012’de Taksim’de 1 Mayıs kutlandığında, “Meydan işçisine kavuştu… 32 yıllık yasak sona erdi… Taksim Meydanı 1 Mayıs’tır” diyen aynı Başbakan, sonra yine bildik gerekçeler başvurarak; önce bir inşaat bahanesi sonra da “Cam çerçeve kırılacak… Provokasyon olacak…” gibi artık kimsenin inanmadığı bayatlamış gerekçelere başvurarak bu yasakçı anlayışını sürdürdü. Aslında esas olan şey şudur; Taksim Meydanı’nın ve 1 Mayıs’ın politik anlamını ve gücünü artık siyasi iktidar da görmektedir. Ve bunu bir tehdit olarak algılamaktadır. Yani Taksim Meydanı gibi bu kadar güçlü tarihsel ve politik anlamı olan hele hele Haziran isyanının da yaşandığı bir meydanda 1 Mayıs gibi tüm dünyanın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan, 100 yılı aşkın süredir tüm dünyada kutlanan bu kadar önemli bir günde bu meydanda 100 binlerin hatta milyonların kendisine karşı itiraz etmesinden çekinmektedir. Kendi iktidarına, kendi varlığına bir tehdit olarak görmektedir. O nedenle de 2 yıldır bunun gerekçesi ne onların söylediği gibi tekniktir,

Bu sene Vali Mutlu’nun açıklamaları da gündeme geldi. Özellikle bir tanesi önemliydi; “1 Mayıs’a işçiler gelmiyor” dedi. Tabii Vali, oraya gelenleri provokatör ve marjinal olarak değerlendiriyor. Siz 1 Mayıs’a katılanları nasıl tanımlıyorsunuz? 1 Mayıs’a katılanlar, 1 Mayıs’a sahip çıkanlar, Taksim’e sahip çıkanlar bu ülkenin geleceğine ve tüm değerlerine üreten işçi sınıfıdır, emekçilerdir, gençlerdir, kadınlardır; yani bu ülkenin tüm ezilen halklarıdır. Bu, Vali’nin geçen yıl da söylediği bir şey. Geçen yıl da şöyle demişti; “Zaten DİSK’in ve diğer kurumların çağrısına kimse itibar etmeyecek, kimse gelmeyecek 1 Mayıs’a”. Sonra da bütün köprüleri kapatmışlardı. O zaman kendisine de söylemiştik; “Kimse gelmeyecekse neden yolları kapatıyorsunuz? Neden bütün taşıtları durduruyorsunuz?” demiştik. Onlar da biliyor ki; bütün kenti abluka altına almalarına rağmen gene insanlar Taksim Meydanı’nda toplanacak. Bu ülkede, bu kentte geleceğine sahip çıkan, bu ülkenin değerlerine sahip çıkan binlerce insanlar var, binlerce işçi, emekçi, genç ve kadın var. Bu ülkenin gerçek sahipleri bizleriz. Ama onlar sürekli kriminalize etmek, marjinalize etmek biçiminde bir takım söylemler kullanıyorlar. Bu da her dönem egemenlerin halka dönük, işçi sınıfına dönük kullandığı argümanlardır. Söylemlerden bir tanesi de Başbakan’ın 1 Mayıs’ın kutsal olduğu benzetmeleri hakkında “Şuna bak kutsalmış” şeklinde yaptığı açıklamalardı. Bu ‘kutsal’ tanımına da bir açıklık getirebilir misiniz? Kutsaldan kastımız bir simgesel değeri olması. Bir duygu durumunu anlatan bir şey aslında ‘kutsallık’. Çünkü biz 1 Mayıs’a karanfillerle gideriz. Çünkü karanfil bizim için bir simge olarak aslında 77 1 Mayıs’ında ve daha sonrasında 1 Mayıs mücadelesinde yitirdiğimiz arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın simgesidir. Taksim Meydanı da aynı zamanda böyle bir simgedir. Bu şekilde ifade etmek daha doğru olur.

Bu sene aynı zamanda şunu da gördük; Beşiktaş’ta ya da Şişli’de de aynı şekilde siyasi güçler birlikte mücadele vererek polise zor anlar yaşattı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süreç nasıl gelişti sizce? Sonuçta sokakta verilen mücadele aynı zamanda birliktelik, ortaklık, yoldaşlık bilincini, kültürünü duygusunu da çok büyütüyor. Aslında Gezi sürecinde hiç yan yana gelmez denilen insanlar yan yana geldi. Hiç yan yana gelmez denilen çeşitli siyasi partiler, kurumlar yan yana geldi. Sokağın ve egemenlere karşı mü-

1 Mayıs’ı Yenikapı’da veya iktidarın gösterdiği yerde kutlamak demek tüm taleplerimize sırtımızı dönmek demektir. Bugün 1 Mayıs’ı iktidarın söylediği yerde kutlarsanız yarın da taşeronlaştırmaya karşı iktidarın verdiği haklarla yetinirsiniz. cadelenin böyle bir birleştirici yanı vardır. 1 Mayıslarda da zaten tarihimiz boyunca biz bunu yaşadık. Bu 1 Mayıs’ın da böyle bir yanı vardı. Gündemde olan bir mesele daha var; “1 Mayıs’ta işçilerin talepleri dile getirilmiyor. İşçiler gündemde değil zaten” diye söyleniyor. Şimdi 1 Mayıs’a çıkmaktaki esas maksat sizce nedir? Çok zorlama bir tartışma. 1 Mayıs ve Taksim iradesine karşı kullanılan bir argüman. Birincisi şunu söylüyorum; Taksim tartışması, kararlılığı, alan tartışması değildir. Çünkü Taksim özellikle 1 Mayıslarla birlikte bu ülkede, düşündüğümüzde birçok şeyin simgesidir. Taksim aynı zamanda taşerondur. Taksim, İstanbul’un yağmalanan gecekondu mahalleleridir. Taksim, Kuzey Ormanlarıdır. Taksim, işçi cinayetleridir. Dolayısıyla Taksim’e sahip çıkmak aynı zamanda işçi sınıfının sermaye sınıfı karşısında temel taleplerine sahip çıkmak anlamına gelir. Taksim dışında bir yerde bu talepler ifade edilemez. Kuşkusuz

Arzu Çerkezoğlu kimdir? 1969 Artvin Şavşat doğumludur. İstanbul üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. Öğrencilik yıllarında İstanbul Öğrenci Dernekleri Federasyonu (İÖDF) Kurucu Genel Sekreterliği yaptı. Tüm Sağlık Sen ve ardından Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nda (SES) üç dönem şube başkanlığı ve Dev Sağlık-İş Genel Başkanlığı görevlerini yürüttü. 2013 yılından bu yana da DİSK Genel Sekreterliği yapmaktadır. bir başka günde ifade edilir elbet. Fakat 1 Mayıs Taksim’le özdeşleşmiş bir gündür. 1 Mayıs herhangi bir miting değildir. 1 Mayıs’ı bütün dünyada işçiler kendi belirledikleri alanda ve kentlerin en merkezi alanlarında kutlarlar. Bizim için aynı zamanda Taksim’in merkez olmasının yanı sıra 77 katliamından dolayı da simgesel bir alandır. Bunun yerine bu 1 Mayıs’ı Yenikapı’da veya devletin ve iktidarın gösterdiği yerde kutlamak demek tüm taleplerimize sırtımızı dönmek demektir. Çünkü bugün 1 Mayıs’ta siyasi iktidarın söylediği yerde kutlarsanız yarın da taşeronlaştırmaya karşı siyasi iktidarın verdiği haklarla yetinirsiniz. Sonuçta, sendikal mücadele bütünüyle sermayeden, devletten ve siyasi partilerden bağımsızdır. DİSK’i DİSK yapan temel ilkelerinden birisidir. Hiçbir siyasi partiye, sermaye veya iktidara bağımlı onun icazeti altında, onun kontrolü altında, onun gösterdiği yerde, onun gösterdiği kadar sendikal mücadele diye bir şey olamaz. Bugün iktidarın söylediği yerde 1 Mayıs yapılarak, Kadıköy’de veya Yenikapı’da taşerona karşı mücadele verilemez. Siyasi iktidarın gösterdiği yerde Kadıköy’de yapılan 1 Mayıs mitinginde duyduğumuz kadarıyla 1 Mayıs kürsüsünden taşeron yasası hakkında olumlu konuşulmuş. Buna hiç şaşırmayız. Çünkü bu anlayış bizi buralara kadar götürür. 1 Mayıs’ta Taksim’e yürüyen işçilerin üzerine atılan biber gazı her gün Ankara’da özelleştirmeye karşı mücadele veren Yatağan işçisinin üzerine de aynı şekilde atılıyor. Asgari ücretin insanca bir yaşam için yeterli hale gelmesi için Çalışma Bakanlığının kapısına gittiğimizde ya da taşerona karşı, hukuksuz ihalelere karşı direndiğimizde de aynı gaz bombası ile aynı tazyikli su ile karşı karşıya kalıyoruz. Dolayısıyla sendikal mücadele bu yönde bir bütündür. Taksim yaklaşımı da bu bütünlüğün bir sonucudur. Önümüzdeki 1 Mayıslarla ilgili neler düşünüyorsunuz? Önümüzdeki 1 Mayıslar açısından tekrar söylüyoruz. 1 Mayıs’ta bizim açımızdan İstanbul’da alan tartışması bitmiştir. Hükümetinin bu inadını ortadan kaldırması, 1 Mayıs’ın özgürleşmesi, Taksim’in özgürleşmesi için daha önceki yıllarda olduğu gibi mücadelemiz devam edecek. Taksim’i işçi sınıfı tekrar geri alacaktır. Tarihin gereği, aklın ve vicdanın gereği budur.


DUNYA

15

6 Mayıs 2014

Afganistan’da heyelan bir köyü yok etti

Dünyada 1 Mayıs

Kamboçya

Göstericilere saldırı

Afganistan’ın kuzey doğusunda meydana gelen heyelan sonucu 2 binin üzerinde insan toprak ve kayaların altında kaldı. Tacikistan sınırında bulunan Badahşan ilinde meydana gelen felaket sonucu ilk alınan verilere göre 350 kişi hayatını kaybetti. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Dünya gülçin şermeti

Son verilere göre 2 binin üzerinde kişinin toprak altında kaldığı bildirildi.

Olay sonrasında kurtarma çalışmalarına katılmak için insanlar yardıma koştu.

Badahşan Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre 100 metreyi bulan toprak ve çamur altında kalan yerleşim yerinde 2 binin üzerinde kişinin toprak altında kaldığı bildirildi. Vatandaşlar ilk etapta basit aletlerle toprağı kazarak yakınlarına ulaşmaya çalıştı. Polis amiri Abdul Qadeer Sayad, Badahşan ve Takhar illerinden insanların olay sonrasında kurtarma çalışmalarına katılmak için hemen yardıma koştuğunu söyledi. Badahşan’da süren ağır yağışlar sonucu kerpiç evlerin tamamı toprak altında kaldı.

Aralıksız Yağışlar Heyelanı Tetikledi Heyelan felaketi yaklaşık bir haftadır aralıksız süren yağışların ardından geldi. Yağışlar son aylarda yağan karı hızla eritti. Yerleşim yerinin dağ yamacında kurulu olması da felaketi tetikledi. Aynı köyde bir süre önce küçük bir toprak kayması meydana gelmiş, bir ev yıkılmış ancak yaralanan olmamıştı. Bazı köylüler tedbir amaçlı olarak evlerini boşaltmaya çalışırken ikinci ve büyük toprak kayması yaşandı. Afganistan’da son birkaç haftada yaşanan sel ve toprak kaymalarında 154 kişi hayatını kaybetmişti.

Havadan Yardım Sağlanıyor Heyelan bölgesine karadan ulaşım zor olduğu için, havadan yardıma gelen Afganistan arama kurtarma birimi bölgeye bir kazı makinesi getirdiklerini ancak kazı işleminin işlevi olmayacağını söyledi. Heyalandan etkilenen bölgede yaşayan bir canlı izine rastlamanın şans olacağı bildirildi.

Obama’dan Açıklama Gecikmedi Amerika Devlet Başkanı Barack Obama, Afganistan’da yaşanan felaket sonucu Afgan vatandaşlarına yardıma hazır olduklarını ve bu yıl Amerika ve Afganistan arasında süregelen savaş bitse dahi Afganistan’a ve Afgan halkına verdikleri sözün hâlâ geçerli olduğunu söyleyerek taziye mesajlarını iletti.

Vatandaşlar ilk etapta basit aletlerle toprağı kazarak yakınlarına ulaşmaya çalıştı.

Afganistan arama kurtarma birimi bölgeye bir kazı makinesi getirebildi.

Rusya

Kızıl kutlama

Güney Kore’de metro faciası Güney Kore’de yaşanan feribot faciasının ardından bu kez metroda bir kaza meydana geldi. Başkent Seul’ün metro hattında yaşanan kazada can kaybı olmazken, 172 kişi yaralandı. Metro istasyonunda arıza yaparak duran trene arkadan gelen bir diğer trenin çarpması sonucu iki vagon kullanılamaz hale geldi. Sangwangsimni adlı istasyonda yaşanan olayın nedeni henüz net olarak bilinmiyor. Yetkililer, sinyalizasyon arızası ihtimali üzerinde duruyor. Kazazedeler, Seul’ün en yo-

Kamboçya’nın başkenti Punon Pen’deki 1 Mayıs kutlamalarında bin kadar göstericiye copla saldıran polis, gösteriyi dağıttı. Konfeksiyon işçileri ve muhalefet partisi destekçileri, yasaklamalara rağmen 1 Mayıs’ta sokağa çıktılar. Polisin, Özgürlük Parkı’nda toplanan işçilere müdahalesi sert oldu. Başkent Punon Pen’deki 1 Mayıs kutlamalarında ocak ayındaki gösterilerde hayatını kaybeden 5 işçinin resminin taşınması dikkat çekti. İnsan hakları grubu Lichadho yetkilisi Um Sem Ath, müdahalede beş kişinin yaralandığını belirterek, “Bu güvenlik güçleri adam dövmeye bağımlı gibi” dedi. Başbakan Hun Sen’in 30 yıla yakın süredir iktidarda olduğu Kamboçya’da asgari ücretin düşüklüğüne ve geçen Temmuz’da yapılan seçimlerin güvenilir olmamasına karşı protestoların şiddetlenmesi üzerine ocak ayından itibaren gösteriler yasaklanmıştı. DÜNYA

ğun hatlarından birinde meydana gelen olay sonrasında makinistin yolcuların treni terk etmemesi yönünde anons yaptığını belirtti. Ancak, kimsenin bu uyarıyı dikkate almadığı ve vagon kapılarını açarak dışarıya çıkmaya çalıştığı aktarılıyor. Onlardan bazıları kaza anında yaşananları şöyle anlattı: “Bir anda gümleme sesi duydum ve üç kişinin üstüne yuvarlanıp kafamı bir yere çarptım. Altıncı vagondaydım ve bir öndeki vagonda yerde sürüklenip düşenleri gördüm. DÜNYA

Rusya’nın başkenti Moskova’daki Kızıl Meydan’da 1 Mayıs gösterisine 100 binden fazla kişi katıldı. Göstericiler Kızıl Meydan’da sabahın erken saatlerinden itibaren toplanmaya başladı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından ilk defa bu tarihi meydanda düzenlenen 1 Mayıs İşçi Bayramı yürüyüşünde sendika üyelerinin, dernek ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı yoğundu. Rusya Komünist Partisi başta olmak üzere diğer siyasi partiler de sokaklardaki kutlamalarda hazır bulundu. Diğer yandan, bazı göstericilerin, Ukrayna’nın Kırım bölgesinin Rusya tarafından ilhak edilmesini kutlayan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin lehine sloganlar attıkları görüldü. Şehirde güvenliğin sağlanması için 18 bin polis görev aldı. DÜNYA

Mısır

İşçilere söz

Odessa kentinde çatışmalar şiddetlendi

Tam demokrasiye geçişte kadın aday şartı

Tunus’taki geçici parlamento, ‘tam demokrasiye geçişin son adımlarından biri’ olarak görülen seçim yasasını kabul etti. Yasanın kabulü, parlamento ve başkanlık seçimleri için tarih belirlemesine olanak sağlıyor. Seçim yasasının dikkat

çekici bir özelliği, siyasi partilerin seçim listelerinde eşit sayıda kadın ve erkek aday olmasını şart koşması. Tunus’un yeni anayasası da ocak ayında kabul edilmiş, bu anayasayla siyasette eşit temsil hakkı ve kadın hakları garanti altına alınmıştı. DÜNYA

Ukrayna’nın Odessa kentinde Rusya yanlısı gruplarla Kiev yanlıları arasında çıkan çatışmalar bir binanın ateşe verilmesi ile bir faciaya yol açtı. Odessa’da Rusya yanlılarının içinde bulunduğu bina radikal gruplar tarafından ateşe verildi. İlk belirlemelere göre

50’ye yakın kişi yaşamını yitirdi. Öte yandan Rusya başbakanı Dmitriy Medvedev, Kiev’deki yönetimin kendine gelip kendi vatandaşları öldürmekten vazgeçmesi gerektiğini açıkladı. Aksi takdirde Ukrayna’nın kaderinin çok üzücü olacağını belirtti. DÜNYA

Mısır’daki devlet destekli medyada hükümetten yapılan 1 Mayıs açıklamasına geniş yer verilirken, diğer yayınlarda ülkedeki emekçilerin yaşadığı kötü çalışma koşullarına dikkat çekilirken, bazı kentlerde hayat şartlarının kötüleşmesi ve askeri darbe protesto edildi. El Cumhuriye gazetesinin haberine göre, Geçici Devlet Başkanı Adli Mansur, yeni çalışma yasasının işçilerin haklarını koruyacağı ve kamu mallarının satılmayacağı sözü verdi. El Ahram, önceki Müslüman Kardeşler hükümetinin kamu mallarını “kelepir” fiyatına sattığı vurgusunu öne çıkardı. Gazetenin başyazısında, işçi sınıfının haklarını almak için verdiği mücadeleden övgüyle bahsedilirken, “Mısır şimdi dünya milletleri içinde hak ettiği yeri almak için geçmişte hiç olmadığı kadar ülkenin yeniden inşası için el ele verme ihtiyacı hissediyor” denildi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

6 Mayıs 2014

AKP’nin seçim sonrası ilk icraatı: Nisan ayında 25 kadın cinayeti Seçimlerin üzerinden çok geçmedi. AKP kendi iktidarını pekiştirirken yarattığı sorunlar her gün daha fazla insanın hayatını çalıyor. Kadın cinayetlerinde tüm uğraşlarla verilen mücadele ve bedellerle kazanılanlar hükümet tarafından uygulanmıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıklaması Nisan ayı verilerini konu alıyor. Kadınlar kafaları duvara vurularak öldürülürken Platform “Kadın cinayetlerine duvar öreceğiz” diyor. 2014’ün ilk 100 gününde 61 kadın şiddet sonucu yaşamını yitirirdi. Nisan ayında da tam 25 kadın kardeşimiz öldürüldü. Ne yazık ki ataerkil toplumun kadını yok sayan düşüncelerini fiilen gerçekleştirdiğini ve devlet tarafından bu yapının desteklendiğini görüyoruz. Bunca ölümden sonra hala devletin seyirci kalması, kadınlara etkin olarak koruma vermemesi ve kadın cinayetlerine sessiz kalması kabul edilemez. Öldürülen Kadınların Çantalarından Koruma Kararı Çıkıyor AKP seçimi kazandıktan sonra neredeyse her gün bir kadın kardeşimiz öldürülüyor. Devlet, kadınlar itaat etmediği için icraatlarına bir yenisini daha ekliyor. Sokak ortasında öldürülen kadınlarımızın çantasından koruma kararı çıkıyor. Koruma yasasında uygulama-

daki eksikliği görmek için daha kaç kadın kardeşimiz ölecek? Nisan ayında; Asiye Ülkü Korkmaz tam ‘’on beş’’ kere karakola başvurdu, kocası tarafından öldürüldü, Sevgi Dinçer şiddet gördüğü için defalarca savcılığa başvurdu, kocası tarafından öldürüldü, Sabiha İvenç koruma kararı aldığı gün kocası tarafından öldürüldü. Nisan Ayı Kadın Cinayeti Gerçekleri Koruma yasasının uygulanmaması nedeniyle daha pek çok kadın yaşamını yitirmişken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam yöntem değiştireceğine var olan yasayı uygulatsın. Artık 6284 Sayılı Kanun dillere pelesenk olmuşken, yetkililer bu yasanın ne adından ne eksiğinden haberdar. Öyle ki kadın cinayetlerinin ve-

rileri istendiğinde ‘’Kadın cinayetlerine ilişkin verilerin Adalet Bakanlığı’nda bulunmadığını’’ söyleyebilecek kadar bu sorumsuzluklarının arkasında duruyorlar. Bakanlara Nisan ayında öldürülen kadın kardeşlerimizin rakamsal değerleri ve öldürülme sebeplerini biz verelim. İşte yüzdelik dilimlerle nisan ayı cinayetleri: Nisan ayında kadınların %36’sı kendi hayatlarına karar vermek istediği, %28’i ise eşinden ayrılmak istediği için öldürüldü. %72’si ateşli silahlarla öldürülürken, % 24’ü kesici aletlerle öldürüldü. Kadınların %56’sı eşleri tarafından öldürülürken, %12’si sevgilileri tarafından öldürüldü.

hükümeti döneminde, Başbakanı, Cumhurbaşkanını ve özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını göreve çağırıyoruz. Sizler yolsuzluk, usulsüzlük olaylarınızın üze-

Daha önce Kartal ve Kadıköy’de gerçekleştirilen forumlarda buluşan Birleşik Muhalefet Hareketi, 11 Mayıs Pazar günü İstanbul’da yapılacak foruma hazırlanıyor. Ortak bir mücadele zeminini birlikte kurmak üzere, hep birlikte düşünmek, birlikte sormak, birlikte yanıtlar aramak ve bulabilmek için yapılacak olan foruma çağrı için hazırlanan çağrı metnini okurlarımızla paylaşıyoruz: yacımız var. Mücadeleye Devam şiarımızı ancak böyle etkin kılabilir, ortak hedefler etrafında güçlü biçimde kenetlenmeyi ancak böyle başarabiliriz. Bu nedenle tam da şimdi, bu zeminde bir araya gelerek ezilenlerin, emekçilerin mücadelesindeki dağınıklığı ve parçalanmışlığı aşmak, hep birlikte ortak bir siyasal güç yaratmak, yarınımızı egemenlerin pençesinden kurtarmak için harekete geçmek zorundayız. Birlikte olursak başarabiliriz. Ekmeğimizi, emeğimizi, mahallelerimizi, parklarımızı, derelerimizi, kimliğimizi birliktelikten aldığımız güçle layığınca savunabiliriz. Özgürlük alanlarımıza hep birlikte sahip çıkabiliriz. Hayatımızı zindan etmeye yeminli kıyıcı hırsız diktatörden ve ahlaksız avanesinden hesap sorabiliriz.

den sayılmasına dair ek madde önerimizi Meclis kabul etmek zorundadır. Kadınların yasal hakları ve yaşama hakkı, devlet tekelinden çıkmalıdır. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kadın kardeşlerimizi bu yolda asla yalnız bırakmayacağız. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

Kadınların Kaderi Ölüm Olmayacak Kadın cinayetlerinin azalmadığı ve gün geçtikçe arttığı bu AKP

Birleşik bir muhalefet hareketi için çağrı Ülkemizin ve halkımızın geleceğinin gerici Erdoğan zihniyetince teslim alınmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Yolsuzlukları, hırsızlıkları, ahlaksızlıkları ile tüm rezillikleri apaçık ortaya dökülmüş Erdoğan yalan, algı çarpıtmaları ve açık faşist baskılarla ayakta kalmaya çalışıyor. İktidar baskı, şantaj ve tehditlerle karşısındaki tüm direnme mevzilerini yok etmeye, kendisine karşı olan herkesi, her kesimi sindirmeye, hayatın her alanını gerici-dinci bir örtü ile kuşatmaya çalışıyor. İnternet üzerindeki yasaklardan MİT yasasına, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önümüzdeki genel seçimlere Erdoğan diktatörlüğünün yeni süreci inceden inceye tasarlanarak hayata geçirilmek isteniyor. Önlenemez gibi görünen bu süreci durdurmanın mümkün olduğunu, birlikte mücadele ettiğimizde başarabileceğimizi tarihsel Haziran direnişimizde hep birlikte gördük, dosta düşmana gösterdik. 2013 Haziranında sokaklarda, barikatlarda, Taksim’de Gezi’de birlikteydik. İktidarın vahşi şiddetine karşı mevzilerimizi Park forumlarına taşıdık, mahalle meclislerinde bir arada durmaya devam ettik. Bu Daha Başlangıç şiarı etrafında saflarımızı sıklaştırdık. Ama hepimiz biliyoruz ki bize bundan daha fazlası gerek. Gücümüzü birleştirecek yeni, daha büyük, daha iyi ve daha kapsamlı örgütlenmiş ortak zeminlere ihti-

rini örtmeye çalışırken, kızlarınızoğullarınız için bir gecede yasayı değiştirirken bu ülkede her gün bir kadın daha ölüyor. Bu ülkede kadın cinayetleri üzerine tek bir bakan konuşma yapmamıştır. Yapmaya çalıştıysa da olayları ya masumane ya da kader olarak değerlendirme gafletinde bulunmuştur. Kadınların ölümü ne kaderdir ne de ecel. Bunlar birer cinayettir. Artık TCK’ya sunduğumuz kadın cinayetlerinin nitelikli hal-

Evet, birlikte tıpkı Haziran’daki gibi büyük bir güçle direnebilir, karşı koyabilir, hayatımızı zindan etmeye çalışanların kabusu olabiliriz. Birlikte olursak daha fazlasını da yapabiliriz. Hayal denilen şeyi gerçekleştirebilir, hayatı ve ülkemizi yeniden örgütleyebilir, geleceği bambaşka biçimde yeniden kurabiliriz. Bunun için ülkemizin örgütlü-örgütsüz tüm kesim ve bireylerinin doğrudan katılıma dayanarak gelişen, her düzeyde eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmacı olan, cinsiyetçi ve türcü ayrımcılıklara temelden ve tavizsiz karşı duran, doğayla uyumlu, bağımsızlıkçı, kamucu, emek eksenli, farklı inanç topluluklarının ve inançsızların hak ve özgürlüklerini eşit güvenceye alan sözde değil gerçek bir laiklikten yana, Kürt halkının

demokratik iradesinin önündeki her türlü engelin kaldırılması ve halkların özgürce, eşitlik, kardeşlik ve barış içinde birlikte, bir arada yaşama olanakları için gerekli kanalların sonuna kadar açılmasını savunan bir mücadeleyi, fikirden eyleme tüm mücadele alanlarında hayata geçirmek, birleşik bir muhalefet hareketi içinde hep birlikte büyütmek için yeni bir adım atıyoruz. Birleşik bir muhalefet hareketinin olanaklarını tartışmak, böylesi bir mücadele zeminini birlikte kurmak üzere, hep birlikte düşünmek, birlikte sormak, birlikte yanıtlar aramak ve bulabilmek için Birleşik Muhalefet Hareketi Forumları’nda buluşuyoruz. Birleşik Muhalefet Hareketi

Tıpkı Ray Charles gibi ASLI ARSLAN UZUN

Aslı Arslan Uzun’un değerlendirmesiyle Yunus Emre Bozdoğan’ın yeni kitabını tanımak kendini tanımak aslında.

yazdı

Yunus Emre Bozdoğan’ın Şubat ayında okurlarla buluşan kitabı Tıpkı Ray Charles Gibi ilk öyküden itibaren yalnızlaştığın, yabancılaştığın kendinle çarpıştığın kitapta; başkasına ait olduğunu düşündüğün psikolojilerin nasıl da sana yakın olduğunu keşfettiğinde, sessizliğinle buluştuğun, kısacası yeniden tanımlama ve sorgulama fırsatını yakaladığın uzun ama aniden biten bir yolculuk. “Eskiden ıssız bir gecede, yalnız birini tenhada sıkıştırıp parasını alırlardı şimdi bir çırpıda hayatlarını anlatıp kaçıyorlar” Bir kez daha sosyalleştiğini düşündüğün insanoğlunun aslında nasıl da kendi koruma kalkanı içinde yalnızlaştığını fark ediyorsun. Dokunulmazlıklarına dokunuyorsun. Kendinle çarpıştığında utancını taşısan da unuttuğun ve unutulmasına izin verdiklerinin bir yandan bir kitabın sayfalarında tekrar karşılaştığın için teşekkürlerini sunuyorsun. Her öykünün kendi felsefesini bir dile getirişi var. Hepsinde de başucuna yazmaya çalıştığın bir söz... “Sessiz bir duvar örülüşünün içindeyiz sanki. Usta ortalarda yok. Belki de biziz usta...” Bir an önce tüketmek istediğiniz bir yemek gibi ama mutlaka son tad damağınızda kalsın diye araya başka tadlar almaya da kıyamadığınız. Dilin hayalle buluşması... “Oysa zamanın elinde bir kaval, şehrin bütün farelerini peşine takarak bayırdan aşağı, uçsuz bucaksız bir okyanusa açılan nehre sürüklüyor, dünyayı bizden temizliyordu sanki...” Okunması gerekenler listesinde... Sizlerin de bu kitapla buluşmayı geciktirmemeniz dileğiyle... Aslı Arslan Uzun


YAKLASIMLAR

16

6 Mayıs 2014

AKP’nin seçim sonrası ilk icraatı: Nisan ayında 25 kadın cinayeti Seçimlerin üzerinden çok geçmedi. AKP kendi iktidarını pekiştirirken yarattığı sorunlar her gün daha fazla insanın hayatını çalıyor. Kadın cinayetlerinde tüm uğraşlarla verilen mücadele ve bedellerle kazanılanlar hükümet tarafından uygulanmıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıklaması Nisan ayı verilerini konu alıyor. Kadınlar kafaları duvara vurularak öldürülürken Platform “Kadın cinayetlerine duvar öreceğiz” diyor. 2014’ün ilk 100 gününde 61 kadın şiddet sonucu yaşamını yitirirdi. Nisan ayında da tam 25 kadın kardeşimiz öldürüldü. Ne yazık ki ataerkil toplumun kadını yok sayan düşüncelerini fiilen gerçekleştirdiğini ve devlet tarafından bu yapının desteklendiğini görüyoruz. Bunca ölümden sonra hala devletin seyirci kalması, kadınlara etkin olarak koruma vermemesi ve kadın cinayetlerine sessiz kalması kabul edilemez. Öldürülen Kadınların Çantalarından Koruma Kararı Çıkıyor AKP seçimi kazandıktan sonra neredeyse her gün bir kadın kardeşimiz öldürülüyor. Devlet, kadınlar itaat etmediği için icraatlarına bir yenisini daha ekliyor. Sokak ortasında öldürülen kadınlarımızın çantasından koruma kararı çıkıyor. Koruma yasasında uygulama-

daki eksikliği görmek için daha kaç kadın kardeşimiz ölecek? Nisan ayında; Asiye Ülkü Korkmaz tam ‘’on beş’’ kere karakola başvurdu, kocası tarafından öldürüldü, Sevgi Dinçer şiddet gördüğü için defalarca savcılığa başvurdu, kocası tarafından öldürüldü, Sabiha İvenç koruma kararı aldığı gün kocası tarafından öldürüldü. Nisan Ayı Kadın Cinayeti Gerçekleri Koruma yasasının uygulanmaması nedeniyle daha pek çok kadın yaşamını yitirmişken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam yöntem değiştireceğine var olan yasayı uygulatsın. Artık 6284 Sayılı Kanun dillere pelesenk olmuşken, yetkililer bu yasanın ne adından ne eksiğinden haberdar. Öyle ki kadın cinayetlerinin ve-

rileri istendiğinde ‘’Kadın cinayetlerine ilişkin verilerin Adalet Bakanlığı’nda bulunmadığını’’ söyleyebilecek kadar bu sorumsuzluklarının arkasında duruyorlar. Bakanlara Nisan ayında öldürülen kadın kardeşlerimizin rakamsal değerleri ve öldürülme sebeplerini biz verelim. İşte yüzdelik dilimlerle nisan ayı cinayetleri: Nisan ayında kadınların %36’sı kendi hayatlarına karar vermek istediği, %28’i ise eşinden ayrılmak istediği için öldürüldü. %72’si ateşli silahlarla öldürülürken, % 24’ü kesici aletlerle öldürüldü. Kadınların %56’sı eşleri tarafından öldürülürken, %12’si sevgilileri tarafından öldürüldü.

hükümeti döneminde, Başbakanı, Cumhurbaşkanını ve özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını göreve çağırıyoruz. Sizler yolsuzluk, usulsüzlük olaylarınızın üze-

“Türkiye dünyanın en gelişmiş demokrasilerinden biri”. Bu güldüren cümle Başbakan Erdoğan’a ait. Bazı baskıları Ortadoğu’da olmamıza versek de 1 Mayıs’ta bize uygulanan şiddet Afganistan’da yoktu. T24’ten Cem Sey 1 Mayıs izlenimlerini yazdı.

yazdı

Türkiye’de 1 Mayıs’ı kutlamaya çalışanlar polis copu ve biber gazıyla boğuşmak zorunda kaldı. Bense, Afganistan’ın başkenti Kabil’de, Afgan işçi ve memurlarıyla beraber 1 Mayıs’ı özgürce kutladım. Aslında 1 Mayıs’ta Kabil’de ne yaşanacağı da pek belli değildi. Çünkü son 1 Mayıs kutlaması 1994 yılında yapılmıştı. Sendikacılar 20 yıldan beri ilk kez sokağa çıkacak, 1 Mayıs kutlayacaktı. Bazı sendikacıları, “polis saldırabilir” korkusu kaplamıştı. Ancak tam aksi oldu. Polis geldi, ama sendikacıları engellemek yerine, yaklaşık 3 bin kişiden oluşan yürüyüş kolunun önüne geçerek onlara yolu açtı, sendikacıları olası saldırılara karşı korudu. Hatta gösteriyi görüntülemek isteyen kameramanlar uygun bir yer bulamayınca bir polis arabası medyaya tahsis edildi. Kameralar yürüyüşü bu araçtan izledi. 20’den fazla televizyon kanalı hemen hemen bütün gün 1 Mayıs kutlamalarını konu etti. Sendikacılar gelen söyleşi taleplerini karşılamakta zorluk çekti. Yürüyüş başlamadan hemen önce oraya gelen Kabil Belediye Başkanı Muhammed Yunus Navandiş, sendika başkanı Maruf Kadiri’yle beraber yürüyüşün yapılacağı caddenin adını “İşçi Caddesi” olarak değiştirdi. Eski sokak tabelası sökülerek, yerine bir yanında Peştunca, diğer yanında Dari (bir çeşit Farsça) “İşçi caddesi” yazan tabelalar dikildi. Yürüyüşün sonundaki toplanma noktasında konuşmalar yapılırken kalabalık daha da arttı ve 5 bine yaklaştı. Herşey sonuçta çok iyi gitmiş olsa bile, Kabil’deki 1 Mayıs yürüyüşü öncesindeki korkular da yersiz değildi. Çünkü 1 Mayıs

ülkedeki İslamcıların uzun yıllar boyu pek iyi gözle bakmadığı bir kutlamaydı. Kabil’deki son sosyalist hükümet 1991 yılında askeri bir darbeyle devrildikten sonra, bugün Ankara’ya hakim olan siyasi ekiple de daha o yıllarda can ciğer ahbap olan bir kısım Mücahit ülkeyi kana boğmuştu. Özellikle başkent Kabil’e hakim üç tepeyi kontrol altına alan bu gruplar yıllarca süren bir iç savaş başlatmış ve kenti bir yıkıntıya çevirmişti. İşte 1960’lı yıllarda kurulan Afgan emekçilerinin sendikasının, bugünkü adıyla Afganistan İşçi ve Memurları Birliği’nin (EMKA) faaliyeti o yıllarda yasaklandı. Bu çerçevede tabii 1 Mayıs kutlamaları da yasaklandı. Bu yasaklamanın ardında sadece sendikaların sosyalist yönetim döneminde devletten büyük destek görmüş olması yatmıyordu. Yasağın ideolojik bir arka planı da vardı. Birçok İslamcı, sendikalaşmanın İslam’ın ruhuna aykırı olduğu kanısındaydı. Onlara göre, İslam dini çalışanın hakkını vermeye yetecek her türlü donanıma sahipti ve sendikalar sadece Müslümanları bölmeye yarıyordu. İslamcıların çoğunluğu özel işletmeler kurup, zenginleşmenin önünde herhangi bir engel görmezken, İslam dininin dayanışmacı karakterinin yoksulluk sorununun aşılması için yeterli olduğunu sanıyordu. Bu ideolojik bakış açısının etkileri bugüne kadar hissediliyor. Afganistan’da birçok insan, mesela zekât vermenin, yoksullukla mücadelede yeterli olduğuna inanıyor. Bu bakış açısının yanlışlığı ancak zamanla ortaya çıkıyor. (Aynı dönemde İslamcı hareketler arasında sendikaların varlığını savunanlar da vardı. Bunlar,

den sayılmasına dair ek madde önerimizi Meclis kabul etmek zorundadır. Kadınların yasal hakları ve yaşama hakkı, devlet tekelinden çıkmalıdır. Biz Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak kadın kardeşlerimizi bu yolda asla yalnız bırakmayacağız. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu

Kadınların Kaderi Ölüm Olmayacak Kadın cinayetlerinin azalmadığı ve gün geçtikçe arttığı bu AKP

1 Mayıs’ı özgürce kutladım CEM SEY

rini örtmeye çalışırken, kızlarınızoğullarınız için bir gecede yasayı değiştirirken bu ülkede her gün bir kadın daha ölüyor. Bu ülkede kadın cinayetleri üzerine tek bir bakan konuşma yapmamıştır. Yapmaya çalıştıysa da olayları ya masumane ya da kader olarak değerlendirme gafletinde bulunmuştur. Kadınların ölümü ne kaderdir ne de ecel. Bunlar birer cinayettir. Artık TCK’ya sunduğumuz kadın cinayetlerinin nitelikli hal-

“Müslüman olduğu sürece sendika da kurulabilir” düşüncesindeydi. Mesela Türkiye’de Hak-İş’in kurulmasında bir sakınca görülmedi ama Müslüman olmadığı varsayılan DİSK’ten hiçbir zaman hoşlanmadılar.) O mücahit gruplar, birbirlerine ve en başta da Kabil halkına yıllarca kan kusturduktan sonra büyük ölçüde insanların gözünden düştü. Yıllarca savaşmanın getirdiği yıpranma da buna eklenince Taliban’ın “Blitzkrieg”inin önünde duramadılar. Ülke Taliban denetimine girdi. Taliban’la birlikte işçilerin ve ülkenin yoksul kesiminin karabasanı daha da derinleşti, onların örgütü olan sendikalar ve sendikacılar ciddi takibata uğradı. EMKA ancak Taliban’ın ülkeden “kovulmasından” sonra yeniden kurulabildi. Bugün EMKA Afganistan’ın en büyük örgütü. 20 yıl yasaklı kalmanın getirdiği bilgi ve mücadele yeteneği kaybı ağır bir sorun. Yine de üye sayısı çok kısa sürede 120 bini aştı. Ülkenin her eyaletinde örgütlü ve büyümeye de devam ediyor. EMKA’nın iki yıl önce başa geçen yeni yönetiminin çalışma tarzı ve çalışma anlayışı bunda büyük rol oynadı. EMKA Başkanı Maruf Kadiri, sevilen ve sayılan eski bir mücahit. Yardımcıları ise, eskiden sosyalist harekette yeralmış ve örgütlenmeden iyi anlayan iki sendikacı. EMKA yönetimi sendikal mücadelenin deneyimlerini genç kuşağa aktarmaya önem veriyor. Mücahitlerin, daha sosyalistler iktidara gelmeden Amerikan desteğiyle başlattığı ve ardından Sovyet işgali, iç savaş ve Taliban’la devam eden ve bugüne kadar da tam olarak bitmeyen savaşın yarattığı derin toplumsal ve siyasal

uçurumlar aşılamazken, bugün sendikacılar herkesi kapsamaya önem veren bir yaklaşım göstererek, bir anlamda ülke sorunlarının da nasıl çözülebileceğine ışık tutuyor. EMKA’nın varlığı Afganistan’ın yeni başkanı belli olduktan sonra daha da önem kazanacak. Çünkü artık ülkenin en önemli sorunu Taliban ya da güvenlik değil, ekonominin yetersizliği ve zenginlerle yoksullar arasındaki akıl almaz uçurum. Afganistan bir an önce kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi yaratamaz ve paylaşımdaki adaletsizliğin önüne geçemezse, bugünkü sorunların aşılması mümkün değil. Hatta halkın çoğunluğunu oluşturan yoksul halk katmanları tatmin edilemezse sorunlar daha da artabilir. Bu nedenle olacak, Kabil’de yapılan ve tüm Afgan medyasının önem verdiği 1 Mayıs yürüyüşünün hemen ardından başkanlık seçiminde ikinci tura kaldığı artık belli olan iki aday da EMKA Başkanı Kadiri’yi arayarak, sendikanın ve Afgan emekçilerinin kendilerinden beklentilerini sordu. Kadiri de onlara gençlere iş sağlanmasını, işyeri güvenliğine önem verilmesini ve herşeyden önce de, Afganistan Çalışma Yasası’nın kurallarının uygulanmasının önünün açılmasını istediklerini anlattı. Aslında bunlar Afgan emekçilerinin sadece en önemli talepleri. EMKA, önümüzdeki yıllarda bir yandan ülke ekonomisinin rekabet yeteneği arttırılırken, diğer yandan gelir dağılımında adaletin de nasıl sağlanabileceğinin tartışılmasının önünü açmaya çalışıyor. Bütün bunların tüm Afganistan’da duyulmasını sağlayan 1 Mayıs 2014, 20 yıllık karanlığın ardından Afganistan’da güzel bir gün oldu. Cem Sey T24 yazarı

Tıpkı Ray Charles gibi ASLI ARSLAN UZUN

Aslı Arslan Uzun’un değerlendirmesiyle Yunus Emre Bozdoğan’ın yeni kitabını tanımak kendini tanımak aslında.

yazdı

Yunus Emre Bozdoğan’ın Şubat ayında okurlarla buluşan kitabı Tıpkı Ray Charles Gibi ilk öyküden itibaren yalnızlaştığın, yabancılaştığın kendinle çarpıştığın kitapta; başkasına ait olduğunu düşündüğün psikolojilerin nasıl da sana yakın olduğunu keşfettiğinde, sessizliğinle buluştuğun, kısacası yeniden tanımlama ve sorgulama fırsatını yakaladığın uzun ama aniden biten bir yolculuk. “Eskiden ıssız bir gecede, yalnız birini tenhada sıkıştırıp parasını alırlardı şimdi bir çırpıda hayatlarını anlatıp kaçıyorlar” Bir kez daha sosyalleştiğini düşündüğün insanoğlunun aslında nasıl da kendi koruma kalkanı içinde yalnızlaştığını fark ediyorsun. Dokunulmazlıklarına dokunuyorsun. Kendinle çarpıştığında utancını taşısan da unuttuğun ve unutulmasına izin verdiklerinin bir yandan bir kitabın sayfalarında tekrar karşılaştığın için teşekkürlerini sunuyorsun. Her öykünün kendi felsefesini bir dile getirişi var. Hepsinde de başucuna yazmaya çalıştığın bir söz... “Sessiz bir duvar örülüşünün içindeyiz sanki. Usta ortalarda yok. Belki de biziz usta...” Bir an önce tüketmek istediğiniz bir yemek gibi ama mutlaka son tad damağınızda kalsın diye araya başka tadlar almaya da kıyamadığınız. Dilin hayalle buluşması... “Oysa zamanın elinde bir kaval, şehrin bütün farelerini peşine takarak bayırdan aşağı, uçsuz bucaksız bir okyanusa açılan nehre sürüklüyor, dünyayı bizden temizliyordu sanki...” Okunması gerekenler listesinde... Sizlerin de bu kitapla buluşmayı geciktirmemeniz dileğiyle... Aslı Arslan Uzun


KULTUR-SANAT

18

6 Mayıs 2014

Afife Tiyatro ödülleri sahiplerine kavuşuyor

18 yıldır her sezon tiyatro camiasının merak ve heyecanla beklediği Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri bu yılda sahiplerini buldu. Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’ne Münir Özkul, Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü’ne Ahmet Sami Özbudak, Yapı Kredi Özel Ödülü’ne ise Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu layık görüldü. İSTANBUL sara kürkçügil

Öteki Kadın Yönetmen: Nick Cassavetes Oyuncular: Cameron Diaz, Leslie Mann, Kate Upton tür: Komedi

Bu yıl on sekizincisi düzenlenen Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri, düzenlenen görkemli törenle sahiplerini buldu. 14 dalda ödül alacak adayların açıklanmasıyla başlayan heyecanlı bekleyiş, sanat ve iş dünyasının önde gelen isimlerinin bir araya geldiği ödül gecesiyle sona erdi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen törene, sanat ve iş dünyasından çok sayıda davetli katıldı. Gecede, Münir Özkul’un layık görüldüğü Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’nü kızı Güner Özkul aldı. Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü Ahmet Sami Özbudak’a, Yapı Kredi Özel Ödülü ise Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu’na verildi. Doğan Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, törende “Yitirdiklerimiz” bölümünde yaşamını yitirenlerin adları okundu. Daha sonra sunucu Korhan Obay, Gezi’de yaşamını yitirenlere dikkat çekerek, “Eğer büyümelerine izin verilseydi belki de aktör olacaklardı” dedi. Korhan Obay’ın bu sözü salonda alkışlandı. Salon “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganlarıyla inledi. Seyirciler, uzun süre ayakta alkış tuttu.

Carly, sevgilisi Mark’ın evine gider ve karısı Kate ile karşılaşır! Aldatıldıklarını öğrenen Carly ve Kate tuhaf bir duruma düşmüşlerdir.

Şanslı Sayılar Yönetmen: Eduard Cortés Oyuncular: Lluis Homar, Daniel Brühl, Gonzalez Arantxa tür: Biyografik , Macera

Törende diğer ödül alan isimler şöyle:

Bir Kez Daha Dinçel Tiyatro Adam’ın sahnelediği Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı, Yılın En Başarılı Prodüksiyonu da dâhil olmak üzere dört ödül kazandı. Hitler’in iktidara yürüyüşü ile Al Capone’un öyküsünü harmanlayan oyunla; Ümit Aydoğdu’ya Yılın En Başarılı Yönetmeni, Barış Dinçel’e En Başarılı Sahne Tasarımı ve Oktay Köseoğlu’na da En Başarılı Sahne Müziği ödüllerini alarak evlerine elleri dolu döndüler.

Gonzalo ve Iván bir ekip kurarak, önlerine çıkan en iyi fırsatı değerlendirmeye karar verirler. Rulet masasında şans onlardan yana olmalı !

Fındık İşi Yönetmen: Peter Lepeniotis Oyuncular: Will Arnett, Brendan Fraser Tür: Animasyon , Komedi

Surley, yaşadığı yerden memnun değildir. Kurallardan hoşlanmayan sincap evinden uzaklara gider ve maceralarıda beraberinde getirir.

A 113’ün sırrı

Ruhi Su türküleri müzikseverlerle buluşuyor Ruhi Su türkülerini yaşatan Dostlar Müzik Topluluğu, 10 Mayıs akşamı Şişli Kent Kültür Merkezi’nde Zeybek türkülerini müzikseverlerle buluşturacak. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek etkinlikte, Zeybekler hakkında akademik çalışmaları da olan sanatçı Okan Murat Öztürk de yer alacak. Topluluk, 10 Mayıs akşamı saat 20.00’de Şişli Kent Kültür Merkezi’nde düzenleyeceği konserde, Ruhi Su’nun Zeybek kültürü ve türküleri üzerindeki çalışmalarını seslendirecek. Etkinlik, İstanbul Yeditepe Halk Oyunları Topluluğu tarafından sergilenecek “Zeybekler” performansıyla da görsel yönden müzikseverlere ulaşacak. Ruhi Su türkülerini ve eser-

lerini yaşatan ve müzikseverlerle buluşturan topluluk; şef Boran Mert yönetiminde Divriği Kültür Merkezi’nde çalışmalarını sürdürüyor.KÜLTÜR-SANAT

Tiyatro sezonu kapanıyor Yerleşik sahneleriyle, turneleriyle, festivalleriyle tiyatroyu seyirciyle buluşturan Devlet Tiyatroları, 1 Ekim 2013’te açtığı sezona veda etmeye hazırlanıyor. Mayıs ayında toplam 50 farklı oyunla seyircisini selamlayacak DT, Ankara, İstanbul, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Antalya, İzmir ve Sivas’ta tiyatro severlerin karşısına çıkacak. DT’nin son temsilleri arasında şunlar yer alıyor:Ankara: “Bizim

Yunus”13, 16 ve 18 Mayıs’ta, “Bir Delinin Hatıra Defteri” 11 Mayıs’ta Stüdyo Sahne’de seyircinin beğenisine sunulacak. İstanbul : “Hamlet Makinası” 10 Mayıs’ta yapacağı prömiyerin ardından, 11 ve 12 Mayıs’ta da Üsküdar Tekel Sahnesi’nde temsile çıkacak.İzmir: “Arap Abdo” 7-11 Mayıs’ta ve “Küçük Prenses”, 13 Mayıs’ta Konak Sahnesi’nde seyredilebilecek. KÜLTÜR-SANAT

Bazen araç plakası olan bazen de kapı numarası olan A 113’ün arkasındaki gizem bakın neymiş? Bugüne kadar aralarında 14 Pixar yapımı animasyon olmak üzere 45 çizgi filmde görülen, ‘Hunger Games’ ve ‘Mission Impossible’ gibi filmlerde dahi ortaya çıkan bu gizemi bir Reddit kullanıcısı çözdü. TheGhostWhoHatesSpills adlı kullanıcıya göre, A113 California Institue of Arts okulunda grafik tasarım ve animasyon dersinin verildiği sınıfın kapı numarası. Burada eğitim alan birçok Disney ve diğer stüdyo çalışanı sanatçılar, bir saygı duruşu ve gönderme olarak bu sembolü kullanıyor. Yani bir filmde A113’e rastlanırsa, yapımda bu okuldan mezun olan biri çalışmış anlamına geliyor. KÜLTÜR-SANAT

HAFTANIN AJANDASI Eskilerden Aşk

Özgürlük için

Bulutsuzluk Özlemi

Beyazgül teatral dans gösterisi mistik Osmanlı saray dansları ve egzotik oryantal danslarını harmanlayarak 17. yüzyılda yaşanmış bir aşk hikayesini anlatıyor. 10 Mayıs saat 21:00’daHocapaşa Kültür Merkezi’nde.

Tarih boyunca insanlık, özgürlüğünü elde edebilmek için bedel ödemek zorunda bırakılmıştır. Özgürlüğün Bedeli ‘de, 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında 12 ve 13 Mayıs tarihlerinde Haldun Taner Sahnesi’nde...

Türkiye’de verdiği sayısız konserlerle müzikseverlerin aklından çıkmayan, müziğine Batı rock melodisini ve Anadolu’nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran Bulutsuzluk Özlemi 09 Mayıs Cuma 22:30 Shaft Club’ta.


SPOR

19

6 Mayıs 2014

NBA Playoff’larında ilk tur sona erdi NBA Playoff’larında ilk turlar büyük heycanla ardından sona erdi. İlk turlar sonunda Miami Heat Charlotte Bobcats’i 4-0’la süpürken, 5 seride sonucu 7. maçlar belirledi. İlk tur sonunda konferanslarında yarı finale çıkan takımlar şöyle; Oklahoma City Thunder, Los Angeles Clippers, İndiana Pacers, Washington Wizards, San Antonio Spurs, Portland Trail Blazers, Miami Heat ve Brooklyn Nets. LA Clippers ikinci tura uçtu LA Clippers, serinin son maçında Golden State’i 126121 mağlup ederek bir üst tura yükselen taraf oldu. Serinin 7. maçında Staples Center’da Golden State Warriors’ı konuk alan Los Angeles Clippers kıran kırana geçen mücadeleyi 126-121 kazandı ve seriyi 4-3 önde tamamlayarak bir üst tura çıkmayı başardı. Blake Griffin 24 sayıyla takımın en skoreri olurken, Chris Paul 22 sayı ve 14 asistle, Jamal Crawford ise 22 sayıyla galibiyette önemli pay sahibi olan isimler oldu.

Son sözü OKC söyledi NBA’de Oklahoma City Thunder, Memphis Grizzlies’i 120-109 yenerek seriyi 4-3 kazandı ve 2. tura kaldı. NBA’de Oklahoma City Thunder, play-off serisinin 7. maçında evinde Memphis Grizzlies’i ağırladı. Büyük heyecana sahne olan mücadeleyi Oklahoma City 120-109 kazanarak seriyi 4-3 kazandı ve 2. tura yükseldi. Oklahoma City’de Kevin Durant ve Russell Westbrook ikilisinin muhteşem performansları galibiyette kilit rol oynadı. Durant 12/18 atış, 5/5 üçlük isabetiyle 33 sayı üretti ve 8 de ribaunt aldı.

Blake Griffin

Kevin Durant Indiana Pacers zor da olsa bir üst turda Doğu Konferansı lideri Indiana Pacers playoff ilk turda eşleştiği Atlanta Hawks’ı Bankers Life Fieldhouse’da bir kez daha konuk ederken, mücadeleyi 92-80 skorla kazandı ve seride 4-3’ü yakalayarak bir üst tura çıkmayı başardı. Paul George 30 sayı ve 11 ribauntla takımını sırtlarken, Lance Stephenson 19 sayı ve 14 ribauntla galibiyette önemli pay sahibi oldu. George Hill’in 15 sayıyla destek verdiği maçta Roy Hibbert 13 sayıyla eşlik etti.

Washington Wizards ikinci turda Chicago Bulls’a konuk olan Washington Wizards mücadeleyi 75-69 skorla kazanmayı başardı. Chicago’da United Center’a bir kez daha konuk olan Washington Wizards mücadeleyi 75-69 skorla kazanmayı başardı ve seriyi ise 4-1 skorla tamamlayarak bir üst tura çıktı. Playoff ikinci turda Pacers ya da Hawks takımlarından biriyle eşleşecek olan Wizards’ta John Wall 24 sayıyla takımının en skoreri olurken, Nene 20 sayıyla, Bradley Beal 17 sayıyla destek verdi.

Paul George

John Wall

San Antonio turladı NBA’de San Antonio Spurs, play-off serisinin 7. maçında Dallas Mavericks’i konuk etti. Spurs mücadeleyi 119-96 kazanarak ikinci tura yükselmeyi başardı. Tony Parker 32 sayı, 4 ribaunt ve 4 asistlik performansıyla zaferin mimarı oldu.Manu Ginobili 20 sayı, 5 asist ve 6 top çalma ile çok önemli katkı verdi. Tim Duncan 15 sayı, 8 ribaunt ve 2 blok ile maçı tamamladı. Danny Green 16 sayı, Kawhi Leonard ise 15 sayı üretti. 6. maçın yıldızı Monta Ellis 12 sayı üretebildi. Takımın en skoreri 22 sayı ile Dirk Nowitzki oldu.

Lillard, Portland Trail Blazers’a turu getirdi Amerikan Ulusal Basketbol Ligi (NBA) play-off’larında Portland Trail Blazers, sahasında Damian Lillard’ın son saniye basketiyle Houston Rockets’ı 99-98 yenerek Batı Konferansı yarı finaline yükseldi. Batı Konferansı’nı 5. sırada bitiren Portland Trail Blazers, milli basketbolcu Ömer Aşık’ın forma giydiği Rockets’ı Lillard’ın bitime 0,9 saniye kala kaydettiği üç sayılık isabetle mağlup ederek, adını konferans yarı finaline yazdırdı. Trail Blazers’ta maç kazandıran basketiyle gecenin kahramanı olan Lillard, 25 sayıyla mücadele etti.

Tony Parker

Damian Lillard İlk fişi Miami Heat çekti Amerikan Ulusal Basketbol Ligi (NBA) play-off’larında adını ikinci tura yazdıran ilk takım, Charlotte Bobcats’ı deplasmanda yenerek seriyi 4-0’a getiren Miami Heat oldu. Time Warner Cable Arena’da Charlotte Bobcats’e konuk olan Miami Heat, maçı 109-98 kazanarak seride durumu 4-0’a getirdi ve üst tura yükseldi. Heat’in yıldızı LeBron James 31 sayı, 9 asist ve 7 ribauntla takımını sırtlarken, Chris Bosh 17, Dwyane Wade 15, Norris Cole ise 13 sayıyla takımına galibiyeti getiren oyuncular oldu.

Nefes Kesen 7. Maç Nets’in Oldu Air Canada Centre’da Toronto Raptors’a konuk olan Brooklyn Nets serinin 7. maçını 104-103 skorla kazanmayı başardı ve seride 4-3 öne geçerek ikinci turda Miami Heat’in rakibi oldu. Joe Johnson 26 sayıyla takımının en skoreri olurken, Marcus Thornton 17 sayıyla, Kevin Garnett 12 sayı ve 11 ribauntla mücadele etti. Deron Williams’ın 13 sayıyla destek verdiği geceye Paul Pierce ise 10 sayıyla eşlik etti. Toronto Raptors’ta ise Kyle Lowry 28 sayıyla mücadele etti.

lebron james

Deron Williams

Serie A şampiyonu Juventus İtalya Serie A’da Roma, Catania’ya deplasmanda 4-1 mağlup oldu ve Juventus’u puan olarak yakalama şansı kalmayınca Siyah-Beyazlı ekip 3. kez üst üste şampiyonluğunu ilan etti. İtalya Serie A 36. haftasında Roma, deplamanda Catania’ya 4-1 yenilince Juventus şampiyonluğunu ilan etti. Serie A’da şu ana kadar oynadığı 35 maçta 93 puan toplayan Torino ekibi, 85 puanda kalan Roma’nın kendisini yakalama şansı kalmayınca şampiyonluğunu resmen ilan etti. Evinde Roma’yı 4-1 yenerek kritik bir galibiyet alan Catania ligde kalma şansını sürdürdü. Bu skorun ardından Roma 85 puanda kaldı ve Juventus üst üste 3. sezonda da şampiyonluğunu ilan etti. SPOR

“Engelsiz Aslanlar” 5. kez Avrupa Şampiyonu Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, IWBF tarafından düzenlenen Şampiyon Kulüpler Kupası final maçında, İspanyol temsilcisi Fundosa ONCE’yi 71-64 yenerek, üst üste ikinci, toplamda beşinci zaferine ulaştı. Galatasaray, İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen organizasyonun final maçında 71-64 galip ayrılarak, üst üste ikinci, toplamda beşinci kez bu kupada şampiyonluğu elde etti. Galatasaray, Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı daha önce 2007-08, 2008-09, 2010-11 ve 2012-13 sezonlarında kazanma başarısı göstermişti. SPOR


İlk kez balık şöför Hollanda’da sürücüsü balık olan bir araç geliştirildi. Araç, içindeki balığın istediği, daha doğrusu gittiği yöne doğru gidiyor. Dört tekerlek üstüne yerleştirilmiş akvaryumun üs-

Gazeteciler çok net: Özgürlük yok

Dünyadaki basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House’un raporuyla Türkiye, “yarı özgür” kategorisinden “özgür değil” kategorisine geriledi. Türkiye utanç listesine girerken AKP ise bir türlü utanamıyor. Raporu eleştirerek kendi ütopyasındaki Türkiye’yi anlatan Ahmet Davutoğlu’na da gazetecilerden çok net yanıt geldi: İktidarı reddediyoruz. TOPLUM Ceday avcı

Gazeteciler çok net Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, raporu eleştirirken gazetecilerin çok açık ve net bir tavır almalarını beklediğini, raporu reddetmeleri gerektiğini söyledi. Bunun üzerine 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, G-9 Gazeteciler Platformu, gazeteciler üzerindeki baskılara, işten atmalara ve cezaevindeki gazetecilere dikkat çekmek için Ahmet Davutoğlu’nun söylediklerini boşa çıkartan bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Dünyadaki basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House tarafından yayınlanan 2014 raporunda Türkiye, “yarı özgür” kategorisinden “özgür değil” kategorisine geriledi. Utanç listesindeyiz Freedom House, raporda, özellikle Gezi Parkı direnişinden sonra basın üzerindeki siyasi baskının arttığı vurguladı. Türkiye, dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 120’ncilikten 134’üncülüğe gerileyince kuşkusuz utanç listesine girdi. Herkesin özgürlüğüne dil uzatan AKP hükümeti ise bir utanamadı gitti. Ahmet Davutoğlu, Freedom House’un raporundan sonra inkarcı tavırlarıyla bir açıklama yaptı. Ütopyalar güzeldir Davutoğlu Utanmaz AKP’nin bakanı raporu objektif olmamakla suçlayarak, “Türkiye’yi hiç hak etmediği bir kategoride değerlendirme önyargısı var” dedi. Davutoğlu bir de “Türkiye kısmen özgür diye bahsedilen bazı ül-

kelerden çok daha ileridedir” diyerek muhtemelen kendi ütopyasındaki Türkiye’yi anlattı. Hepsini tek tek sayalım mı? Önce Gezi direnişinin yanında olan gazeteciler hedef alındı, sonra yolsuzluk haberlerini yapan gazeteciler tek tek işten atıldı. Biz de Yarın Haber olarak Erdoğan’ın yolsuzluklarını haber yaptı-

ğımızda birçok engellemeyle karşı karşıya kaldık. Memlekette özgürlüğün ö’süne dahi karışan AKP hükümeti çıkıp “Türkiye’de basın özgürdür” diyor. Daha geçen haftalarda Tayyip Erdoğan TRT muhabirine soru sipariş etti ve özgür basın anlayışını gözler önüne serdi. Basına ve gazetecilere yapılan müdahaleleri burada yazsak sayfanın yetmeyeceğini biliyoruz.

18SORU

Yeni zırvalıkları: Hipnozcu Twitter

Akarsu Demirkol Öğrenci/istanbul

Bari destekli at

1. En sevdiğiniz erdem? Hoşgörü 2. Başlıca özelliğiniz? İnsanları yadırgamamak 3. Mutluluk nedir? Sevdiklerinle olmak 4. Mutsuzluk nedir? Motivasyonunu kaybetmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Düşüncesizlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sabit fikirlilik 7. En sevmediğiniz şey? Bir aradaki kabarıklıklar 8. En sevmediğiniz kişiler? Aynısını yaptığı halde başkasını eleştiren insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Hediye paketlemek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? F. Scott Fitzgerald 12. Kahramanınız? Clint Eastwood 13. Kadın kahramanınız? Mulan 14. En sevdiğiniz çiçek? Lavanta 15. En sevdiğiniz renk? Mor 16. En sevdiğiniz yemek? Karnıyarık 17. En sevdiğiniz düstur? Allah kerim 18. En sevdiğiniz söz? “Acı kaçınılmaz, acı çekmek tercihe bağlıdır.”

İktidarı reddediyoruz Gazeteciler, tam da Ahmet Davutoğlu’nun talep ettiği gibi çok netti: “Raporun reddedilmesi isteniyor, biz raporu değil iktidarı reddediyoruz” dediler. Basın açıklamasında “Bir taraftan havuz medyası oluşturulup, gazeteciler boğulurken, bir taraftan da iktidar basın özgürlüğünü kısıtlıyor” diyerek Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığını bir kez daha haykırmış oldular. Yarın Haber olarak biz de Ahmet Davutoğlu’nun istediği gibi çok netiz. Raporu değil, iktidarı reddediyoruz.

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, son açıklamalarında kavramlara kendi çapında anlamlar yükledi. Atalay, 2002-2014’ün Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının güçlendirilmesi bakımından çok müstesna bir zaman dilimi olduğunu söyleyerek AKP’nin hem muhafazakâr hem de devrimci olduğunu savundu. Devrimciler 1 Mayıs’ta yine meydanlarda toplandı, “muhafazakâr devrimci”AKP ve polisleri ise devrimcilere saldırdı. AKP’nin aynı zamanda demokratik olduğunu iddia eden Atalay, AKP döneminde Türkiye’nin geliştiğini söyledi. Muhafazakârlık ile devrimciliği birleştirebilen Atalay, madem atacaksın bari destekli at. TOPLUM

Hipnoz ve Bilinçaltı Değişim Uzmanı Mehmet Başkak, Twitter’da kitlesel hipnoz yapıldığını öne sürdü. Sürekli aynı bahiste atılan tweetlerin kullanıcıları o düşünceye yönlendirdiğini söyleyen Başkak, hükümetin Gezi Direnişi boyunca yaptığı zırvalıklara bir yenisini ekledi. Siyasi konularda atılan tweetlerin halkı hipnoz ettiğini söyleyerek “karşıt anlayışa sahip iki tarafta eşit oranda fanatizm oluşturuyor.” açıklaması yaptı. Halk AKP’ye ve polise karşı kendi iradesiyle direnirken belli ki Tayyip Erdoğan ve açıklamaları “hipnozcumuzu” etkilemiş. AKP kendini avutuyor ama gerçeklerle yüzleşmelerinin vaktidir artık: Korktukları halk, zırvalıklarına ne inanıyor ne de umursuyor. toplum

tündeki kamera balığın hareketlerini takip ediyor ve balığın gittiği yöne göre tekerleklere yön veriyor. Böylece buluş tarihinde ilk kez bir balık şoförlük yapmış oluyor. toplum

Çok acıkmış ABD’de çok acıkan bir yılan kendi kuyruğunu yiyecek sanarak yuttu. Şans eseri çekilen video ise sosyal medyada tıklanma rekorları kırdı. Yılanın kuyruğunu tamamen yutup yutmadığı, bu olaydan sonraki akibeti bilinmiyor. Uzmanlar hastalıktan yılanların çok ender de olsa kafa karışıklığı yaşayarak kendilerini yiyebileceklerini belirtti.

Uçurum tuvaleti

Sibirya’nın Altay dağlarında 1939 yılında meteoroloji istasyonu yanında yapılan tahta tuvalet, 2 bin 600 metre yükseklikte. Kullanımı ne kadar tercih edilmese de ulaşımın olmadığı meteoroloji istasyonuna gerekli malzemeler ise helikopterle getiriliyor. Arkası uçurum ve kayalık olan tuvalet “dünyanın en tehlikeli tuvaleti” olarak tanıtılıyor.

Hızlı kene Bilim insanları en hızlı kara canlısının kaplan böceği değil bir susam tanesi büyüklüğündeki kene olduğunu belirledi. Paratarsotomus macropalpis olarak anılan ‘hızlı kene’, saniyede kendi boyunun 322 katı hıza ulaşıyor. Bir insanla kıyaslandığında, bir saatte 2 bin kilometre koşabiliyor. Bu kene türünün çıplak gözle sadece ayaklarını görebilmek mümkün.

Camiden 1 Mayıs kutlaması

“Bize her gün tatil”

İstanbul’da yaşayan bir çift 5 yıl boyunca biriktirdikleri parayla dünya turuna çıktı. Önceden rotayı belirlemeyen çift, 11 ayda 11 ülke gezdi. Gürcistan, Rusya, Moğolistan, Tayland, Malezya, İran, Endonezya, Singapur, Hindistan, Nepal’i gezen çift, seyahatlerinin büyük bölümünü kurdukları çadırda kalarak geçirdi. Dünya turuna çıkmadan önce açtıkları “Bize her gün tatil” bloğunda ise gidip gördükleri ülkelerdeki anılarını yazarak paylaştılar. Şimdiye kadar siteyi 52 bin kişi ziyaret etti. Gezgin çift, en son gittikleri İran’dan Türkiye’ye giriş yapıp Türkiye turunu Van’dan aldıkları atla tamamlayacaklar. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.