TOPLUM
02
15 Mayıs 2014
Gezi’nin yıldönümünde büyük zafer:
Yunuslar terapi uğruna öldürülüyor
Yunuslara Özgürlük Platformu’nun açıklamasına göre, yunus parklarındaki hayvanlar açlıkla terbiye edilmeye çalışılarak, acı çekiyor, travma geçiriyor, tek tek ölüyor. Yunus parklarının, Japonya’nın Taiji koyunda her yıl 23 bin yunusun ölümü ile sonlanan av ve yakalama sektörü gibi alanlara maddi kaynak oluşturduğunu belirten platform, yunus parklarına terapi umuduyla gelen, engelli kişilerin ailelerinin, terapi paraları ve umutlarının sömürüldüğünü; çünkü yunus terapisinin herhangi bir bilimsel temelinin olmadığını belirtiyor. toplum
Gezi Parkı, park olarak kalacak AKP hükümetinin “Taksim yayalaştırma projesi” Danıştay tarafından iptal edildi. Böylece tam da Gezi direnişinin yıldönümü yaklaşırken, hukuki olarak son nokta konmuş oldu. Yapılan tünel ve diğer düzenlemelerin bozularak Taksim’in eski haline getirilmesi gündemde. Kadir Topbaş ise yapılanların geri alınamayacağını açıkladı. toplum sanem deniz kural-HİLAL ADAŞLIK
dönümü yaklaşırken yaşanan bu hukuki kazanım, Gezi Parkı’nın Danıştay 6. Dairesi, verdiği park olarak kalmasının teminatı kararla Taksim Yayalaştır- oldu. Danıştay’ın kararı ile, çokma Projesi’nin durdurulduğunu tan başlayan yayalaştırma çalışaçıkladı. Böylece yargı ile ilgili sü- malarının iptal edilerek Taksim reç tamamlanmış oldu. Gezi Parkı ve Topçu Kışlası’nı da kapsayan yayalaştırma projesi, 1 Kasım 2012’de başlatılmış, ilk etabı 13 Eylül 2013’te tamamlanarak açılmıştı. Trafiğin yer altına alındığı proje kapsamında kesilen ağaçlar Gezi direnişini başlatmıştı.
Meydanı’nın eski haline getirtilmesi gündeme geldi. Hukuki sürecin tamamlanması bile beklenmeden belediye tarafından alt geçitler yapılmış, projenin bir bölümünün yapımı tamam-
TOPRAK DOLDURACAK HALİMİZ YOK İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yapılan çalışmaların tamamen geri alınmasının artık mümkün olmadığını iddia etti. Danıştay’ın iptal kararını değerlendiren Topbaş, “Alt geçit faaliyetine devam edecek. Herhalde toprak dolduracak halimiz yok. Yapılan bitmiştir, proje hayata geçmiştir. Zemin çalışmasını her zaman yapmaya imkanımız var. O çalışma yakında başlayacak. Tabii ki orada iptal edilen planlarla ilgili bizim yeniden plan yapma yetki ve süreçlerimiz var” şeklinde konuşarak, aslında bir yerde bu kararı tanımadıklarını açıklamış oldu. Kararı engel olarak görmediklerini belirten Topbaş, yargı tarafından hizmet etmelerinin önüne geçildiğini de iddialarına ekledi.
HUKUKİ OLARAK NOKTA KONDU Gezi direnişinin ardından, bir yandan ağaçların kesilmemesi ve Gezi’nin park olarak kalması mücadelesi sürerken, bir yandan da açılan davalar sürdü. İtiraz üzerine çeşitli hukuki süreçler işledi ve nihayetinde proje Danıştay’a kadar taşındı. Danıştay ise geçtiğimiz hafta hukuki sürece son noktayı koyarak projeyi iptal etti.
Biyonik göz dönemi başlıyor Körlüğe karşı tedavi yöntemlerinde çığır açacak bir gelişmeye imza atıldı. “Biyonik Göz” adı verilen buluş ile uzmanlar tamamen görmenin mümkün olabileceğini belirtiyor. Biyonik göz sayesinde hasarlı gözler ışığı yeniden görüntüye çevirebiliyor. Retinanın üstüne yerleştirilen elektronik implantlar, gözlük, kamera ve video işleme ünitesiyle birlikte çalışarak görüşü sağlıyor. Kamera tarafından alınan görüntüden gelen sinyal dönüştürülerek, retinada kalan sağlam hücrelere aktarılarak, optik sinir boyunca ilerliyor ve sonunda gözün tekrar görmesini sağlıyor toplum
lanmıştı. Mahkeme aksine karar verirse, sonradan geri alınamayacak olan alt geçitler gibi çalışmaları hiç düşünmeden yapan belediye, Danıştay kararı ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
YILDÖNÜMÜNDE BÜYÜK KAZANIM Tam da 31 Mayıs Gezi’nin yıl-
Hani kazılmayacaktı?
Bir yandan hükümet tarafından yapılan Taksim yayalaştırma projesine iptal üzerine iptal kararları gelirken, bir yandan da Taksim’de yaşanan sorunlara sürekli yenileri ekleniyor. Topbaş’ın “İstanbul’a yakışır hale gelecek” dediği İstiklal Caddesi’ndeki çukurlar nede-
niyle, bir vatandaş ölümden döndü. Bozuk zemine takılarak kolunun üzerine düşen kadın hastanelik oldu. Topbaş, bir hafta içerisinde çalışmalara başlanıp İstiklal Caddesi’nin yenileneceğini, bir daha da hiç kazı yapılmayacağını açıklamıştı.
Türkiye bir günde temizleniyor
Bir tuğla da sen koy
LÖSEV, Türkiye’nin en donanımlı Onkoloji Hastanesini ve Avrupa’nın ilk Onkoloji Kenti’ni tamamlamak için “Bir Tuğla da Sen Koy” isimli bir çalışma başlattı. Kampanyaya yapılan bağış ve yardımlar sayesinde hastanenin gün be gün binaları yükseliyor. LÖSEV Başkanı Dr. Üstün Ezer konuşmasında LÖSEV’in kurulduğu yıldan itibaren büyük bir yol kat ettiğini, tedavide başarı oranlarını %20 ’den , %90’lara çıkardıklarını belirtti. Ezer, başarının çocuk hastalar dışında yetişkin hastalar için de sağlanması için başlattıkları hastane projesinin desteklerle can bulacağını söyledi. toplum
15 mayıs perşembe 2014
“Lets do it! (Haydi Yapalım!)” 2008 yılında Estonya’da başlayan dünya genelinde çalışmalar yürüten bir temizlik projesi. Estonya’daki yoğun orandaki çevre kirliliği ve hükümetin temizlik hizmetini sağlamaması nedeniyle gönüllü olarak başlatılan proje, 50 bin Estonyalı’nın 5 saatte 10 bin ton atık toplamasıyla büyük bir başarı elde etmiş. Etkinlik yayımlanan videolarıyla tüm dünyayı etkileyen proje hali hazırda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 110 ülkede uygulanmakta. “Let’s Do It!” Projesi’nin ilgi alanı sadece sokaklardaki çöp ve katı atıklar değil;
aynı zamanda fabrikalardan su sistemlerine karışan sıvı atıklardan, uygunsuz şekilde atılan tıbbi ve her türlü ayrıştırılmadan atılmış geri dönüştürülebilir çöpleri de kapsayan atık şekilleri. “Let’s Do It!” projesinin yerel yönetimlerden demokratik kitle örgütlerine, özel firmalardan üniversitelerdeki öğrenci kulüplerine kadar geniş bir yelpazede olması projenin ana damarlarından biri. 10 Mayıs Cumartesi günü Türkiye genelinde 3. temizlik etkiliğini yapan Let’s do it, devam eden bir çalışma ve Türkiye projeleri için gönüllülerini bekliyor. toplum
Hasta hakları yeniden tanımlandı
sayı: 134
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
özge doğan Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say sanem deniz kural Oğuzhan Özkan koray karadere onur toper Sara kürkçügil Emre başar kara Fatma çakır pınar beyer Gülçin Şermeti hilal adaşlık ışıl demir
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Berke Cengiz oğuzhan türk
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Kuraklığın ilk sinyalleri başladı Barajlardaki doluluk oranlarının azalmasıyla kuraklık gerçeği yeniden karşımızda. Atatürk Barajı’ndaki doluluk oranının bile geçtiğimiz yıla göre düşmesi, yaklaşan kuraklığı tekrar gündeme getirdi. Devlet Su İşleri yetkililerinin verdiği bilgiye göre, GAP kapsamında inşa edilen ve gövde dolgu hacmi büyüklüğü bakımından ülkenin en büyük, dünyada ise 6. sırada yer alan Atatürk Barajı’nda su kotu, 536 metre olarak ölçüldü. Yaklaşık 400 bin hektar araziye su veren barajdaki su kotu geçen yılın aynı döneminde 538 metre olarak ölçülmüştü. Bölgeye sonbahar ve kışın beklenen yağışların düşmemesinin barajlardaki doluluk oranını olumsuz etkilediği belirtiliyor. Nisan yağmurları ise su kotunu yükseltmeye yetmedi. Mevcut meteorolojik verilerinin tarımsal sıkıntıya neden olacak türden olmadığı belirtilse de, barajlardaki su oranlarının düşmesi yaklaşan tehlikeye işaret ediyor. TOPLUM
“Hasta Hakları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile, sağlık personeli tarafından hastaya yapılacak bilgilendirmenin esasları, hastaların hakları ve hastanın uyması gereken kurallar belirlendi. Kurallar hastanın tam ve eksiksiz bilgilendirilmesi, ikinci bir hekim seçebilmesi ve hastalığının gizlilik altına alınmasını kapsıyor. Hasta, aynı şikâyeti ile ilgili olarak bir başka hekimden de sağlık durumu hakkında ikinci bir görüş almayı talep edebilecek. Acil durumlar
dışında, bilgilendirme hastaya makul süre tanınarak yapılacak. Bilgilendirme uygun ortamda ve hastanın mahremiyeti korunarak yapılacak. Hastanın talebi halinde yapılacak işlemin bedeline ilişkin bilgiler sağlık hizmet sunucusunun ilgili birimleri tarafından verilecek. Bunun yanında hastanın kullandığı ilaçlar ve tedavisi konusunda hekime tam bilgi vermemesi, randevularına eksik gelmesi ve sağlık mensubuna şiddet içeren hareketlerde bulunmasının önüne geçecek düzenlemeler içeriyor. TOPLUM
EMEK
03 “Kader”den sonra “tatlı ölüm” de oldu
15 Mayıs 2014
Olağan değil katliam
Türkiye 13 Mayıs günü Manisa Soma maden ocağında meydana gelen yangın ile sarsıldı. Daha iki hafta önce denetim yapılmasına gerek olmadığı söylenen maden yüzlerce işçiye mezar oldu. İşçi ölümlerini olağan bulan AKP hükümetinin Başbakanı bu şiarı bozmadı. Ama halk, tüm yüzsüzlüğü ile Soma’ya gelen Başbakan’ın Soma’da adım atmasına izin vermedi.
İTÜ Maden Fakültesi’nden Prof. Dr. Orhan Kural, “karbonmonoksitten ölüm” için “Tatlı bir ölümdür” dedi. Kural canlı yayında, “Karbonmonoksit oksijenden daha hafiftir, yukarı çıkar. Çok iyi bir intihar yoludur. Çok tatlı bir ölümdür, hiçbir şey hissetmezsiniz. Kokusu yoktur. Maalesef böyle bir ölüm getirir” dedi. Kural, kömürü daha ön planda tutarak madencilerin ölümünü geri planda bıraktı. Başbakan da madencilerin “kaderlerinde” ölümün olduğunu söylemişti. Kural, bir süre önce madencilikle ilgili programına Soma’daki madenin sahibini konuk etmişti. GÜNCEL
Soma holding bizim kadar biliyormuş
istanbul elif karan
Manisa’nın Soma ilçesinde adeta katliam gibi Türkiye’nin en büyük maden felaketlerinden biri yaşandı. Yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği maden kazasının yaşandığı maden ocağının Soma Holding’e bağlı Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ait olduğu belirtildi. Soma Holding’in sahibi ise Jeoloji Mühendisi Alp Gürkan. Gürkan’ın, sahibi olduğu madende 200’den fazla işçinin can vermesine yorumu “Ben de sizin kadar biliyorum” oldu. Mühendis Alp Gürkan, Enerji Bakanı Taner Yıldız ve Başbakan Erdoğan’la da konu ile ilgili görüşeceğini belirtti. GÜNCEL
Senin saatin durdu Zafer Çağlayan
13 Mayıs günü Manisa Soma maden ocağından gelen yangın haberi tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Tarihin en büyük maden kazalarından biri olduğu hükümetçe de ilan edilen patlamanın somut nedeni halen açıklanmadı.
kuyularına göndermek mübah ama işçiler öldüğünde konuşmak suç. Başbakan’a göre kader Başbakan Erdoğan, “Bu mesleğin kaderinde ölüm var” açıklamasında bulundu. Başbakan Erdoğan, Soma’yla ilgili konuşurken “Olayı duyar duymaz seferber olduk” açıklaması yaptı. Olayı duyar duymaz seferber olduklarını söyleyen Başbakan, Soma’ya onlarca korumasıyla geldiğinde 1 saat boyunca maden altında kalan işçilerin arama-kurtarma çalışmalarını durdurdu. Erdoğan, “Benim ve bakanların söyledikleri dışında başka konuşanlara itibar etmeyiniz” diyerek iktidarını eleştirenleri fırsatçılıkla suçladı.
Yüzlerce işçi hayatını kaybetti Ocağa indiği belirlenen ancak kendisinden haber alınamayan tahminen 424 işçi var. Resmi açıklamaya göre 274 işçi öldü. Ancak sadece Kırkağaç’ta 377 ceset var. Hemen Soma’ya gelen Tamer Yıldız, rakamları “emin” olmadan açıklamayı doğru bulmadıklarını söyleyerek, gerçekleri açıklayan herkesi “toplumda Soma’daki katliamı “olağan” buldu infial yaratmaya çalışmakla” suçladı. Erdoğan, gazetecilerin sorularını Yıldız’a göre, yüzlerce işçiyi ölüm yanıtlarken Soma’da yaşanan katli-
amı normalleştirmeye çalışırken akıl almaz bir şekilde 1800’lerde yaşanan olaylardan örnekler vermeye başladı. “Maden ocaklarında bu tarz şeyler olmaz diye düşünmeyin.” diyen Erdoğan, Soma’daki yaşanan katliam için “Bunlar olağan şeyler” dedi. Utanmadan açıklamalara devam eden Erdoğan, yüzlerce işçiye mezar olan maden şirketini de “İyi” olarak değerlendirdi. Soma AKP’ye dar geldi Gün boyu sinevizyon ekranlarından yakınlarını teşhis etmeye çalışan Somalıların sabrı, kardeşlerinin, eşlerinin, komşularının, babalarının ölümünü “olağan” bulan, bir günde yüzlerce işçiyi birden yutan işletmeyi “iyi” olarak değerlendiren hükümet yetkilileri ilçeye gelince tükendi.
İçişleri Bakanı Efkan Ala halk tarafından yuhalanınca aracına geri kaçmak ve özel harekât polisleri eşliğinde gitmek zorunda kaldı. Soma, Tayyip’e mezar olacak Ne Enerji Bakanı Tamer Yıldız, ne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu protestolar nedeniyle madene yaklaşamadı. Ancak en büyük tepki Başbakan Erdoğan gelince yaşandı. Seçim mitinglerinde binlerce kişilik koruma ordusu ile gittiği her ile sıkıyönetim ilan ettiren, protesto hakkını kullanan halka saldırtan Başbakan Erdoğan yuh sesleri arasında ilçede ilerledi. Göz altılara, polis saldırısına rağmen kaçan isim değişmedi. Erdoğan bir markete sığınmak ve oradan da plakasız bir araçla Soma’yı terk etmek zorunda kaldı.
Türkiye Soma için sokakta Soma’daki maden yangınında hayatını kaybeden işçilerden birisinin cenazesinin taşındığı sırada görünen kol saati akıllara yolsuz Zafer Çağlayan’ın rüşvet olarak aldığı 700 bin liralık saati getirdi. İşçinin kol saatinin göründüğü bu resim sosyal medyada hızla yayıldı. Ancak Zafer Çağlayan ve kendisi gibi yolsuz diğer AKP’lilerin saatleri, işçilerin can verdiği gün bir daha çalışmamak üzere ‘durdu’. AKP Soma’daki parti bürosunu kapatmak zorunda kaldı. ‘Alınteri’nin ne demek olduğunu anlatan bu resim, sosyal medyada sık sık paylaşıldı. GÜNCEL
Ankara
Bursa
İstanbul
Eskişehir
İki ayrı bakan, iki ayrı yalan
Çizmelerimi çıkarayım mı? Soma’da meydana gelen facia saklı kalan bir skandalı da ortaya çıkardı. 15 yaşındaki Kemal Yıldız adlı bir çocuk o madende çalışıyordu. Facia sırasında da mahsur kalmıştı. Ailesi tıpkı diğer madencilerin aileleri gibi onu arıyordu. Akıbeti bilinmeyen 15 yaşındaki Yıldız, konuyla ilgili iki bakana, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’a soruldu. Ama alınan yanıtlar kafa karıştırdı. Çünkü açıklamalar birbirini yalanladı. Çelik, Kemal’in 19 yaşında olduğunu söyledi. Yıldız ise hiç var olmadığını. GÜNCEL
Soma’da madenden sağ kurtulan diği yüzünden okunarak bu sözleri sarf bir işçinin, sağlık ekipleriyle ara- etti. Enkazdan çıkan işçiye “konuş” diyen, sında diyalog yüreklere bir ok gibi sap- ağzından çıkan ilk kelimeyi can kulağı ile landı. bekleyen yakınları, “Çizmelerimi çıkaraKurtarılan işçi, sedyeye yatırılırken, yım mı?” lafını duydu. Çizmelerini can “Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlen- pazarında çıkaracak kadar mütevazı işçi, mesin” dedi. Ölümden dönmüş işçi ayak- Soma’dan verilen insanlık derslerinin tek larını bile uzatmaktan çekinerek, tüm örneği olmadı. Kurtarılan bir işçinin de mütevazılığı ile aşağıda kurtarılmayı ya “Abi Mahmut çıkamadı! Beni bırakın, onu da çıkarılmayı bekleyen yüzlerce kardeşi alın abi. Onun karısı hamile” açıklaması varken hayatta kaldığına bile sevineme- dayanışmanın örneği oldu. GÜNCEL
Yüzlerce işçinin ölümünü “olağanlaştırmaya” çalışan hükümetin tepkisi de gayet “olağan” oldu. Gezi parkı ve Taksim polis kuşatması altına alındı. Ankara ve İstanbul şiddetli saldırıların olduğu iller arasında yer aldı.. Polis Gezi Direnişi boyunca şiddet uygulamadığı için övündüğü Bursa’da da saldırdı. Eli sopalı faşistlerle, TOMA’larla biber gazlarının görüntüleri ile Türkiye’de yine “olağan” direniş manzaraları yaşandı. AKP hükümetin işçileri hayatta tutmak için değil, susturmak için aldığı önlemler, halkın öfkesi, inancı, iradesi ile karşı karşıya geldi. Tüm Türkiye’de Soma’da diri diri maden ocağına ölüme gönderilen kardeşlerinin yalnız olmadığını ve işçi ölümlerinin hesabını soracağını bir kez daha ortaya koydu. GÜNCEL
GUNCEL
04
15 Mayıs 2014
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Söz de senin eylem de Çeşitli konuları tartışıyoruz. Şimdi tartışma eğiliminde olan solun büyük bir kısmı eskiden tartışmayı neredeyse ayıp bir şey sayardı. Tartışma yapmayı çoğunlukta olan grubun kafasını ütülemek olarak gören çoktu. “Şimdi bunu tartışmayalım ama çoğunluğun görüşü kabul edilsin” demek isterlerdi. Bir tartışma söz konusu olursa gülerken ağzını kapatan insanlar gibi “polemik olarak anlaşılmasın ama…” demek gereği duyarlardı. Polemik olsa, ne olurdu ki? Adetimiz çürüsün, adetimiz buydu maalesef. Tartışmak, tartışabilmek insan aklına önce bir saygı duymaktır. Gel gör ki insan aklı yenilmişti. Başka şeyler esas kabul edilir olmuştu o zamanlar. Hele bir de “niyet okuması yapmayalım arkadaşlar” fırtınası vardı ki, evlere şenlik. Bunu en çok niyeti dikkatle okunması gerekenler söylerdi. İsterlerdi ki, ne anlatırlarsa anlatsınlar biz “tamam” diyelim. Onları hiç sorgulamayalım. Halbuki sorgulamamak bir yana, solculuğun esas yöntemi: sorgulamak, kuşku duymak ve analitik olmaya çalışmaktır herhalde. Demin bahsettiğim klişe lafları hiç duymadım diyorsanız bütün sözlerimi geri alabilirim. * Efendim, neden sadece AKP karşıtı oluyoruz. Kafana gaz kapsülü atan somut güç kimse ona karşı olman gerekir de ondan. Bulutların üzerinde bir kapitalizm veyahut emperyalizm yoktur. Kapitalizm ve emperyalizm adına karşında duran güç AKP’dir. Kapitalizm ve emperyalizm amasız fakatsız AKP’dir. Mücadelende başarılı olabilmek istiyorsan sadece AKP’ye yüklenmen gerekir. Ana cephen odur. Yok bu değilse, ne peki? Eğer AKP değil de kitaplara mürekkeple yazılan kapitalizm ise yine de cevap, bu mücadele etmemek, cepheye gitmemek için dile getirilen bir palavradır. Çünkü bu bize bir savaş meydanı tanımlamaz. Savaş meydanı ta-
nımlamayan siyasal fikirler de asla savaşamazlar. Soyut kapitalizmle mücadele edeceğim türküsünü söyleyenler ancak “kapitalizm çok kötüdür” diye yazılar yazabilirler ancak. Cevap eğer “kapitalizm kötüdür” ile yetinmek değil de, “CHP’ye de karşı olmalıyız” mevzusu ise konuyu ele alalım. Tayyip Erdoğan emirleri ben veriyorum dedikten ve tekrar emir verdikten sonra senin yanında CHP’liler de gaz saldırısına maruz kalıyorsa CHP’ye karşı olmak için uğraşmazsın. Gaz atma emrini verenle, gazı yiyenler aynı kabul edilmez. CHP’nin, AKP’ye sadece prensipte karşı çıkıyor olduğu durumda bile, CHP ile karşı karşıya değil yan yana düşersin. Mantıksal sonuç budur. 1 Mayıs’ta polis bırakılıp CHP ile uğraşılmaz. Barbaros Bulvarı’na gelmiş CHP’lilere “yanımızdan gidin” denilmez. Tayyip Erdoğan’ın emir verdiği polislerin karşısında kim duruyorsa, onlarla siyaset yapmak mutlak bir zorunluluktur. Dövüştüğün kişinin yanındakileri azaltıp, kendi yanındakileri çoğaltmadan kazanamazsın. Polisin karşısında durmak, polisin karşısında duran herkesi aynı çizgiye yakınlaştırır. Siyaset, karşı duran tek bir insanı ya da politik eğilimi dahi ihmal etmeden AKP’ye karşı mücadele etmektir. Her şeye ama her şeye rağmen CHP’ye de karşı olamaz mıyız? Olabiliriz. Mesela CHP’liler “ben Ergenekon’un avukatıyım” derken olabilirdik. AKP dışındaki kuvvetlere karşı çıkabilmeyi çok isteyenler o vakit Ergenekon’a dilediği kadar karşı çıkabilirdi ama seslerini pek duyamadık. Bir dahaki sefere mutlaka rica ediyoruz. * Başka hangi konu var? Seçimlere girmek istemiyoruz. Niye peki? Birçok nedeni var. Neler mesela? Birincisi zaten başarısız oluyoruz. Bunu dersek Nasrettin Hoca’nın karanlıkta kaybettiği anahtarı aydınlıkta aradığı duruma düşeriz. Ne kadar karanlık olursa olsun anahtar kaybedilmiş olan yerde aramak zorundadır. Yoksa dostlar anahtar arayışında görsün gibi yapmış oluruz. Yıllardır yapılan da budur. Yapılması gereken doğru işi başaramadıysan bunu
yeniden denemen gerekir. Bırakıp avutucu işlere geçemezsin. Savunduğumuz tez başarılı ya da başarısız olma meselesi değil de, seçimlere girmenin yanlışlığı ise bu da dikkate değerdir elbette ki. Bir toplumun neredeyse yüzde doksanı gidip oy kullanarak ülkeyi kimlerin yöneteceğini belirlerken, ben siyasetin başka bir konu olabileceğini düşünemiyorum. Seçimlere katılmak insanların en yüksek düzeyde olmasa da, en politik davranışlarından biridir. Bunu hafife almaya kalkışmak komik kaçar. Eğer insanların duran insan eylemi gibi, ışıklarını yakıp söndürme eylemi gibi, tencere tava çalma eylemi gibi en küçük kıpırtılı eylemlerini bile önemsiyorsanız seçimlere katılmalarını da önemsersiniz. İnsanlar cahil-cühela, kandırılan ve hep yanılsama içinde bulunan mahlukatlar değildir. İnsanlar maddi hayattaki konumlarına ve gerçeklerine davranırlar. Seçimlerde bu durum değişmez. Seçimlerin sonucu bu durumun sonucudur. Toplum sola oy vermemişse son derece ciddiye alınması gereken bir gerçektir bu. Ama kaçılmaya çalışılan bir gerçek değil düzeltilmesi gereken bir gerçek. Seçimlerde başarısız olmuyor muşuz gibi yapılamaz. Seçimlerde başarısız olmak halkı ikna edememiş olmak demektir. Konu da budur. Halk ikna olmamış ise neyleyim köşkü neyleyim sarayı… Yine de seçimlere katılmasak ne olur peki? Halkın gündeminden bu vesileyle kopan sol kuvvetler daha fazla depolitize olurlar. İş iyice panele, sempozyuma, şenliğe dökülür. Piknik yapılır, kamp yapılır, konser yapılır ama siyaset yapılamaz. Bir kısım solun istediği de tam tamına budur. Solculuk adına bunu yapmaktan yanadır ve bin yıl yapsa yine de yapmalara doyamaz. Onlar artık politik bir akımın değil kültürel bir akımın neferleridir ve bu durumun lekesini her zaman mutlulukla taşırlar. Yani bu vaziyet bir felaket, bir yok oluş gibi görünmez onlara. Neden böyle yaparlar? Art niyetten değil. Uzun süren yenilgi yıllarında buna alıştıkları ve alıştıkları şey onlara daha kolay geldiği için. Gezi Direnişi havadaki kara bulutları dağıtır hale gelince sadece olumsuz konuşmak yetmemeye başladı. Kültür solculuğunun alanı daralırken, politika yapmanın imkanları yükseliyor.
Şu anki tartışma uğultusunun kaynağı budur. * Şimdi bazı arkadaşlar asıl olarak örgütlü mücadele veren devrimcileri yermek için söz sarf etmiş olsalar da, doğru bir yaklaşımı dile getiriyorlar. Yermek konusunda her zamanki gibi haksızlar ama bir prensibi savunmak açısından sonuna kadar haklılar. Diyorlar ki, olan bitenin itirazına en sade bir şekilde iştirak etmek isteyenin kanalları sonuna kadar açık olmalıdır. İtirazın, protestonun, eylemin tonu hep en yüksekte tutulmaya çalışılırsa; genel olarak toplum bunun içinde yer alamaz. Oysa ki, Gezi Direnişi esnasında insanlar herkesin katılabileceği tarzda eylem türleri yaratabilmişti. Bilhassa Demir Küçükaydın arkadaşımız bunu etraflı bir şekilde anlatıyor. Parkta çadır açmak, duran insan eylemi yapmak, saldırı anında geri çekilip tekrar dönmek, baret takıp kendini savunmak, merdivenleri boyamak bu niteliği taşıyan davranışlardı. Bunlar muhteşemdi. Düzeni değiştirebilmek büyük insan topluluklarının eseridir. Büyük insan topluluklarının eylemini yaratabilmek için her çareye başvurmalıyız. Gezi Direnişi’nin yıldönümünde yapılacak eylemler tamamen bu mantıkla tasarlanmalıdır. İnsanlar forumlarda hiçbir protokole ihtiyaç olmadan katılıp, elini kaldırıp konuşabilmeli. Yapacağı işin, eylemin kararını alabilmeli. Kimse foruma katılanlara “sunuş” yapmamalı. Herkesin söz kullanma konumu ve söz kullanma süresi eşit olmalıdır. Bu mimar, mühendis ve şehir planlamacıları için de geçerli. Ne yapılacağına uzmanlar değil bütün katılımcı insanlar karar verir çünkü. Forumlar bilgi verme başlığı altıda siyasete aktif katılma ihtimali olan insanların tekrar pasif dinleyiciler konumuna itildiği yerler olmamalı. İnsanlar panel dinlemek isteseler zaten kültür merkezlerine koşarlardı. Forumlar insanların şahsen, hiçbir aracı olmamaksızın politika konuşabildiği yerler olarak düşünülmelidir. Forumlarda doğrudan kendisi söz alan ve karar sürecine katılan insanlar, eylemlere de büyük bir kuvvetle katılacaklardır. Halkın eylemlere sahip çıkabilmesi isteniyorsa, sözüne söylemesinin önünde hiçbir engel olmamalıdır. Karar da onlarındır, eylem de. hakanozturk17@gmail.com
‘Hukukun üstünlüğü’ diyen o Erdoğan nerede?
Kılıçdaroğlu Bahçeli’ye göz kırptı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ’nin kamuoyunda tartışılan ‘Üçgen formülü’ne açık kapı bıraktı. Kılıçdaroğlu, “Bahçeli, bir isimle bize gelecek. Bizim de kabul edeceğimiz bir isimse neden karşı çıkalım. Aynı şey bizim önereceğimiz aday için de geçerli” dedi. Bahçeli’nin, ‘çatı aday’ önerisini değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Ben de diğer partilere, sendikalara gideceğim Türk-İş’e, Hak-İş’e gideceğim. Odalar Birliği’ne, TÜSKON’a, MÜSİAD’a gideceğim, onların adaylarını soracağım. Bizim de kabul edeceğimiz bir isimse neden karşı çıkalım? Aynı şey bizim önereceğimiz aday için de geçerli. İsimler belli olunca her şeyi daha iyi konuşacağız. Ben kısa süre sonra görüşmelerimi yapacağım. İlk görüşmemi Türk-İş’le yapabilirim” dedi. GÜNCEL
Topbaş: Yargı bizi engelleyemez
Eminönü’ndeki Yeni Camii Meydanı açılış törenine katılan Kadir Topbaş törenden sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Danıştay’ın Taksim Yayalaştırma Projesinin iptali ile ilgili olarak konuşan Topbaş, “Onun daha hukuki süreçleri devam edecek. Bir belediyenin hizmet yapmasının ne kadar zor olduğunu ortaya koyan bir karar bu esasında. Koşuyoruz engel tanımıyoruz” dedi. Kadir Topbaş Taksim’ de yapılan projenin tamamlandığını söyleyerek “Orada yapılan işlem bitmiştir. Herhalde toprak dolduracak halimiz yok. Proje gerçekleşmiştir. Tabi ki orada bizim iptal edilen planlarla ilgili yeniden plan yapma yetki ve süreçlerimiz var. Bu kente hizmet etmek için ne gerekiyorsa, bu yetkiyi aldık biz İstanbullulardan. Bu mücadeleyse bu şekilde. Tabi ki yargı süreçleri de önümüze bazı şeyleri koyacak ama burada biz bunu engel olarak görmüyoruz” dedi. GÜNCEL
Geçtiğimiz haftalarda Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıl dönümünde Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sert eleştirilerine maruz kalan Başbakan Erdoğan bu sefer de TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun sözlerine sinirlenip salonu terk etti. Erdoğan, Feyzioğlu’nu cübbesini çıkarıp siyaset yapmaya çağırdı. İstanbul hülya say
Başbakan Erdoğan, Danıştay’ın 146. yıldönümü törenleri sırasında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun konuşmasına ‘’Yanlış konuşuyorsun’’ diyerek oturduğu yerden çıkıştı. Başbakan Erdoğan’a Barolar Birliği Başkanı da ‘’Neyi yanlış konuşuyorum Sayın Başbakan’ım?’’ diye sordu. Bunun üzerine Başbakan da ‘’Böyle bir edepsizlik olmaz ki’’ dedi. Feyzioğlu’nun “Bu sessiz çığlığı duyalım. İlk sırada özel mahkemelerin yol açtığı mağduriyetleri giderelim” demesinin ardından ayağa kalkarak kürsüye yaklaşan Erdoğan, “ Edepsizlik yapıyorsun. Bu adamların neler yaptığını biliyor musun?” dedi. Ardından cevabı beklemeden yanında bulunan Abdullah Gül’e dönerek “Siyasi konuşma yapılıyor” diyen Erdoğan, Gül’ü ve yanındakileri de alarak salonu terk etti. KÖTÜ SÖZ SAHİBİNE AİTTİR Feyzioğlu, “Dinlemek isteyen dinler, gelen gelir, gelmeyen gelmez. Böyle bir tepki doğru bir tepki olmadı. Birlikte çözmek yerine, ‘Ben istediğim şekilde çözerim, dayatırım’ anlayışının son anda patladığını üzülerek görüyorum” dedi. Herkesi kucaklamak istediğini, ortamı germediğini ifade eden Feyzioğlu, “Sayın Başbakan anlamsız yere gerdi ve saygı sınırlarını çok zorlayan bir ifade sarf etti. Kötü söz sahibine aittir” diye konuştu. FEYZİOĞLU DOĞRULARI SÖYLEDİ Feyzioğlu’nun Van’la ilgili eleştirileri karşısında Feyzioğlu ‘nu yalancılık
ve edepsizlikle suçlayan Erdoğan, “Van’la ilgili anlattıkların baştan aşağı yalan” dedi. Oysa Feyzioğlu’nun bu sözlerine Vanlı depremzedelerden destek geldi. Anadolu Konteyner Kenti depremzedeleri adına Ali Ahi, destek açıklaması yaptı. ZERRİN GÜNGÖR DİYETİNİ ÖDEDİ Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümü etkinliklerinde yaşanan gerilim karşısında Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün, net bir biçimde Başbakan Erdoğan’dan yana tavır alması akıllara tapelerdeki konuşmaları getirdi. Tapelerde Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçen telefon kaydında Erdoğan, Zerrin Güngör’ün Danıştay Başkanı seçilmesi için talimat verdiği öğrenilmişti. Danıştay Başkanı Güngör, yargının bağımsızlığını savunan Feyzioğlu’ndan yana tavır almayarak
Gül’den yeni bir gülümseme
Danıştay’daki gerginlik sırasında Erdoğan’ın yanında oturan Abdullah Gül’ün Erdoğan’ı engelleme girişimleri dikkatlerden kaçmadı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın konuşmasını engellemek için ‘yapma’ şeklinde el işareti yaptığını ve Gül’ün de bu konuşmaya üzüldüğünü söyledi. Erdoğan’ın, salondan çıkarken Gül’e dönerek sitem etmesi ve eliyle gidelim diye işaret etmesi sosyal medyada oldukça geniş yer aldı. Başbakana olan bağlılığını açıkça or- baştan sona yapıcı bir üslupla dile taya koydu. getirerek çözüme yönelik işbirliğinin önemini de vurgulayan bir konuşma “DEMOKRASİYE TAHAMMÜLÜ YOK” yapmıştır, üstlendikleri toplumsal Ankara Barosu Başkanı Aksoy, sorumluluk gereği, hukukun üsBaşbakan’ı “demokrasiye tahammül- tünlüğüne sahip çıkarken insan hak süz” olarak niteledi. Aksoy “Feyzi- ve özgürlüklerini de korumak gibi oğlu halen üzerinde çalışılan Avu- ulvi bir görevin de gereklerini yerikatlık Yasası başta olmak üzere ülke ne getirmek durumundadır” diyerek gündemine ilişkin önemli konuları Feyzioğlu’na destek verdi.
GUNCEL
05
15 Mayıs 2014
Sibel Uzun UYANIŞ
Özgür dünya rüzgarı
Ali İsmail Davası’nın ikinci duruşması için iller bir kez daha Kayseri’ye akın etti. Belli ki Kayseri valisi İstanbul valisine özenmiş şehrin çok büyük bir bölümüne olağanüstü hal uygulamak istemiş. Saatler boyu halkı yolundan edip adliyeye girmek isteyenlere atmasyon kurallarını uygulamaya çalıştılar. Ama şehirde Ali İsmail’in düşlerindeki özgür dünya rüzgarının esmesini engelleyemediler. Sağın kalesi olarak görülen bu şehirde dava ile taşlar yerinden oynuyor. Şehrin ortasındaki adliyeye Gezi’yi anlatan ortak bir yürüyüş yapılıyor. Kayseri Türkiye’yi bağlayan bir adalet mücadelesini izliyor. Ev sahipliği yapıyor. Hükümet, Eskişehir’den kaçırarak Kayseri’de kapatacağını zannettiği davada ettiğinin fazlasını buluyor. Büyük şehirlerin mücadele iklimi Anadolu’nun sokaklarına sızmaya başlıyor. Gezi direnişi daha nelere gebe göreceğiz. Madem üçüncü davada burada olacağız Ali İsmail’i, Gezi’yi, Kayseri halkına daha fazla anlatmanın yollarını da bulacağız. *** Davalar devam ettikçe, adliyeler katillere kucak açtıkta, Gezi şehitlerimizin aileleri birbirleriyle ve omuz verenlerle kenetleniyorlar. Davaya müdahil olmak isteyen Berkin Elvan, Ahmet Atakan, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş’ın ailelerini mahkeme heyeti suçtan doğrudan etkilenmediğini söylüyor. Oysa herkes biliyor ki emri veren Tayyip Erdoğan Gezi şehitleri ailelerine karşı ayrımsız bir nefret besliyor. Bu davaya bakanlar er ya da geç bu gerçeği dikkate almak Başbakan’a kadar çıkan yargılamayı yapmak zorunda kalacak. Davanın hakimi gözlerin üzerinde olduğunu biliyor. Çok dikkatli ele almaya mecbur kalıyor. Ethem’in davası sırasında uyuya kalarak rezil olan hakimlerden olmak istemiyor. Fakat AKP standartından kopamıyor. Tanıkların çok büyük bir kısmı açıkça katilleri anlatmasına, görüntülerle teşhis etmelerine, savcı Yalçın Akbulut’un tutukluluğunu istemesine rağmen bir tutuklama kararı bile verememesi bu durumu gösteriyor. Gezi şehitlerimizin davalarının hepsinde en ağır cezaların verilmesi için Ali İsmail Davası çok önemli bir yerde duruyor. Ailelerin ve toplumun bir nebze de olsa rahatlatacak en önemli aşama katillerin tutuklanması. Ali İsmail’i savunan ve sahiplenen avukatlar, salonu dolduranlar, adliye önü bir güç yarattı. Katil avukatları üzerinde her söz aldıklarında kendilerini ele veren zavallı bir savunma çizgisi yarattı. Ali İsmail’in boyunun kısalığından tutturarak, merdivenden düşme yalanını tekrar ederek katil aklamak isteyen avukatlar dalga konusu olmakla kaldılar. Başbakan’a bağlı bando takımı gibiydiler. Mahkeme sırasında sanık avukatları Gezi ile ilgili sözler söyleyince karşımızda sanki Başbakan’ı gördük gibi oldu. *** Basit bir protokolün kuralını bile kendi saltanat çizgisine çekmek isteyen Başbakan’ın rezilliği arttıkça artıyor. Onun en büyük çelişkisi Gezi’yi sürdürenler. Şehitlerimizin katillerini aklamayı çocuk oyuncağı sanıyor. Her yerden çıktığımız gibi karşısına davalarımızla da çıkacağız. Yargının başını tuttuğunu düşünürken biz omur iliğini tutacağız. Üç beş ağaç nelere kadirdi, bir davamız nelere kadir olacak. twitter: @sibeluzun_yarin
Mehmet İstif hayatını kaybetti
Sonunda çözümü caydırıcı cezalarda buldular Hükümetin, gündemden hiç düşmeyen ve son dönemlerde artış gösteren çocuk cinayetleri ve çocuklara yönelik suçlar konusunda ilk attığı adım ‘idam’ olsa da; AKP’liler kamuoyundan gelen tepkiler sonucu caydırıcı cezalara yöneldi. Hazırlanan yargı paketine göre yuşturucu, cinsel saldırı, hırsızlık gibi suçların cezalarını artıran düzenlemeler var.
güncel Fatma çakır
Çocuklara yönelik suçlar konusunda hükümet yetkilileri dört bir koldan idamı savunmaya geçtiler. Ancak insanlık suçlarına getirilen çözüm önerileri de idam gibi yine bir insanlık suçu olunca hükümete tepkiler yağdı. Hükümet ise idama karşı çıkanları çocuk cinayetlerini kendisine siper ederek savundu. Şu ana kadar kadın cinayetleri, çocuklara yönelik saldırılara dair adım atmayan hükümet, en sonunda bazı düzenlemeler getirmeye hazırlanıyor. 5. yargı paketiyle düzenlemeler getiriliyor Bakanlık yetkilileri 5. yargı paketinin çıkarılmaması halinde, özellikle çocuklara yönelik suçların paket paket Meclise taşınabileceğini belirtti. Pakette yer alması öngörülen düzenlemeler şöyle: ŞİKÂYET: TCK’nın 104’üncü maddesinde geçen “şikâyet üzerine” ifadesi kaldırılacak. Çocukla cinsel ilişkide bulunanların cezalandırılmasında “şikâyet” unsuruna bakılmayacak. Cinsel istismar, ensest suçları kamu davası kapsamına alındığı için, şikâyet geri çekilse de dava süreci devam edecek. RIZA ŞARTI: Cinsel istismar davalarında tartışma yaratan; 15 yaş altı çocuklarda rıza şartı aranmamasına yönelik düzenlemenin kapsamı genişletildi, 18 yaşından küçük herkes, “çocuk” kabul edilecek. CEZALAR: Tecavüz, ensest gibi suçlarda verilen hapis cezaları artırıla-
cak. İstismar aileden geliyorsa, ceza katlanacak. RUH SAĞLIĞI: Mevcut uygulamada Adli Tıp Kurumu istismara uğrayan çocuğun ruh sağlığının bozulduğu yönünde rapor hazırlarsa cezanın alt sınırı 15 yıl olarak uygulanıyor. Yeni taslakta ise “ruh sağlığı bozulmuştur” kıstası tarihe karışıyor. Tecavüz ya da istismara uğrayan bir çocuğun “gönül rızası”, “para karşılığı” gibi nedenlerle bu olaya maruz kalıp kalmadığına da bakılmaksızın cezaların 15 yıldan hesaplanması öngörülüyor. AZ OLMAZ: Adalet Bakanlığı, cinsel istismar, ensest ve cinsel saldırı suçlarında cezaları “15 yıldan az olmamak üzere” şartına da bağlayacak.
GEÇİMSİZ: Aile ve Adalet Bakanlığı ortak çalışma yaparak geçimsiz anne-babayı takibe alacak. Çocuğunu çalıştıran, geçimsizliği çocuğa yansıtan, örgüt işlerinde kullanan ve özellikle cinsel istismarda bulunan ebeveynler kayıt altına alınacak. KORUYUCU: Adalet Bakanlığı, anne, baba ve akrabalar dışında koruyucu aile ve evlat edinen aileleri de mercek altına alacak. Koruyucu aile yanında kalan çocuklara yönelik istismarlar da nitelikli suç kapsamına alınacak. suçlar: Çocukların işledikleri fiiller suç oluştursa bile, belli bir ağırlığa ulaşmaması durumunda adli sürecin dışında kalacak. Bu tip suçlara karışan 15 yaş altı ço-
Hadımda muamma Çocuklara tecavüz eden, cinsel istismarda bulunan kişiler de testosteron hormonunu azaltan tedavinin “dönemsel/süreli” olarak uygulanması planlanırken, sivil toplum kuruluşlarından gelen, “İstismarcı, tedavisi bittiğinde cinsel performansına aşamalı olarak yeniden kavuşur. Bu pedofili hastaları için bir çözüm değil. İnsan haklarına aykırı ” yorumları sonrası yeni taslakta bu ifadeden vazgeçildiği belirtilmişti. Taslağa son şekli, barolar, çocuk mahkemesi hâkimleri ve sivil toplumun görüşleriyle verilecek.
1 Mayıs’la ilgili Başbakan’a suç duyurusu Çağlayan’da İstanbul Adalet Sarayı önünde DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin oluşturduğu 1 Mayıs komitesi, 1 Mayıs’ta yaşananlarla ilgili Başbakan hakkında suç duyurusunda bulundu. Yapılan açıklamada: “Başta Başbakan ve İçişleri Bakanı olmak üzere, 1 Mayıs’ta yurttaşların haklarını kullanmasını zorla engelleyerek suç işleyen, İstanbul halkının en temel özgürlüklerini engelleyerek işkence çektiren kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” denildi.
Taksim’in önemine vurgusu yapan komite; Erdoğan, Bülent Arınç, Efkan Ala, Vali Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Açıklamayı okuyan Arzu Çerkezoğlu: “1 Mayıs’ta 15 milyon İstanbulluya işkence çektirdiler. Tepki gösteren hasta yakınlarına plastik mermi yağdırdılar... İsteyerek bu suçu işlediler. Bunun cezasını çekmek zorundalar... 1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanında olmak için mücadeleye devam. Yaşasın işçi sınıfının birlik, mücadele ve zafer günü.” dedi. GÜNCEL
MİT TIR’ını durduran 13 kişiye müebbet hapis
l 1 Mayıs’ın 124 yıllık tarihi var. Bu 124 yıl içinde bu topraklarda hakettiği değeri biz verdik. Sol mu verdi, CHP mi verdi, aşırı sol mu verdi?
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, 19 Ocak’ta Adana-Gaziantep otoyolunda Ceyhan ilçesindeki Sirkeli doğu gişelerinde MİT’e ait TIR’ların durdurulmasına ilişkin ihbarı yapan şüphelilerle ilgili soruşturmanın tamamlandığı belirtildi. Savcılığın açtığı soruşturma kapsamında13 askeri personel hakkında müebbet hapis cezası istemiyle kamu davası açıldı. GÜNCEL
Abdocan’ın katili tutuksuz yargılanacak
Mersin’de Gezi eylemleri sırasında ağzına sıkılan biber gazı sonrası, bu gazdan etkilenerek dil kökü kanserine yakalanan Mehmet İstif, tedavi gördüğü Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde hayatını kaybetti. Polisin 40 cm’den gaz sıkarak dil kökü kanseri olan Mehmet İstif, götürüldüğü Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedaviye alındı. Kanser nedeniyle dilinin bir bölümü de alınan İstif, şiddetli ağrılar, enfeksiyon ve yüksek ateş nedeniyle ölüm kalım savaşı veriyordu. İstif Yoğun Bakımda tedavisi sürerken bugün öğlen saatlerinde yaşamını yitirdi. GÜNCEL
cukların ileride hayatlarını karartacak sicil almaları engellenecek.
Gezi davasında 109 kişi beraat etti Kırklareli’de Gezi Direnişi’ne katılan 109 kişinin duruşması Kırklareli 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma, eylemlerde polise hakaret ve mukavemet olmadığı gerekçesiyle beraat kararıyla sonuçlandı. Açılan davalarla halkın eylemlere daha sıkı bağlandığını dile getiren dava avukatlarından Özgün Duman, “Bu insanlar her gün her duruşmada Gezi’yi yeniden yaşıyorlar” dedi. GÜNCEL
Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi eylemleri sırasında Akrep adı verilen zırhlı araçtan attığı gaz fişeği ile Abdullah Cömert’in ölümüne neden olan polis memuru Ahmet Kuş’un tutuklanması talebini reddetti. Mahkeme, emniyetin açığa almadığı polisin “iş sahibi” olmasını tutuksuz yargılanmasının gerekçeleri arasında saydı. GÜNCEL
l Parlak bir 12 yılı geride bıraktık. Şimdi önümüzde 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimiz var. 17 Aralık’a rağmen 25 Aralık’a rağmen Gezicilere rağmen bu hedefe ulaşacagız. l Darbecilerin yargılanması için anayasıyı degiştirdik. Bütün faili meçhullerin üzerine kararlılıkla biz gitttik biz. Bizden başkası degil.
GUNCEL
06
15 Mayıs 2014
Yasayı çıkartmak için meclise gittiler
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Umut sahaya inmekte
2004 yılında Pamukova’da, AKP’nin “hızlı” Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın icadı olan “Hızlandırılmış tren” kazasında 41 kişi, göz göre göre öldürülmüştü. Başbakan Erdoğan, fizik yasalarına meydan okunduğu için yaşanan bu katliam ardından şunları söyledi: “…Bir Pamukova olayı yaşadık, Türkiye’de yeri yerinden oynattılar… Kıyametin kopma gerekçesi farklıydı. Neydi o? Siyasetti. Hala yatıp kalkıp bu olayı gündemde tutuyorlar…hedef saptırmayalım. Ülkenin çok önemli meseleleri varken basit meselelerle ülkeyi lütfen meşgul etmeyelim.” Evet, kapitalizm hızı öldüresiye sever. 17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon maden ocağında grizu patlaması sonucu 30 madenci yanarak öldü. Başbakan iki gün sonra şunları söyledi: “Bu mesleğin kaderinde maalesef var. Bu mesleğe giren kardeşlerim de bu mesleğe girerken içerisinde bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyor.” Birkaç gün sonra da o dönemin çalışma bakanı Ömer Dinçer, “Güzel öldüler. … fizik olarak da güzel öldüklerini buradan rahatlıkla söyleyebilirim” diyebilmişti. Kapitalizm, gaz odası, gaz bombası veya grizu patlaması, ölenler öteki’lerse ölümü ölesiye sever. Kapitalizm “güzel” yaşayanlar ve “güzel” ölenlerin düzeni. Emekçilerin“güzel ölümleri” daha doğrusu taammüden işlenen iş cinayetleri, kapitalizmin “fıtratında” var. Yeni rejimin, yeni korporatist (korpus:beden) ideolojisi kapitalizmin bu özsel niteliğini, emekçi olmanın kaderiymiş gibi yutturmaya çalışıyor. Eski rejimin ideolojisi yani Kemalist korporatizm bize sürekli insan vücudunda ayak ve baş nasıl farklı ise ve farklı işlevleri varsa, toplumda insanlar/ meslekler de öyledir diye anlatıyordu. İslamcı korporatizm ise daha da küstahlaşarak,”ayak” olarak gördüklerine, ”ölmek senin konumunda olanların fıtratında var, kaderine razı ol” diyor. Dinci, skolastik zihniyet, yeni rejimin ideolojisinin önemli bir unsuru. İktidardakiler, iktidarlarını sürdürebilmek için, kapitalizmin tüm mağdurlarına, orta çağda Aziz Augustinus’un serflere söylediğini söylüyorlar: “Anlamak için Tanrı’ya inanın”.İş cinayetlerini, kadın cinayetlerini, çocuğa yönelik şiddet ve sömürüyü, yolsuzlukları, yoksulluğu, adaletsizliği, eşitsizliği, düşünme, örgütlenme, haberleşme özgürlüğünün önündeki engelleri, ancak, kendilerine benzeyen Tanrı’larına iman ederek anlayabileceklerini/ kabullenebileceklerini halka yutturmaya çalışıyorlar. Almanya’da, Fransa’da son 50 senede ölümlü maden kazası olmuyorsa veya Türkiye’de maden kazalarında Batı’dan 10 kat daha fazla işçi ölüyorsa, bu, işçi sınıfının, emekçilerin daha güzel yaşamak için verdikleri mücadeleyle, sendikal güçleriyle, siyasal bilinçleriyle, 1 Mayıs’ta iktidardakilerin değil sınıf bilinçlerinin gösterdiği meydanlara çıkabilmeleriyle yakından ilişkili. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2013 verilerine göre, Türkiye’de toplam işçi sayısı 10 milyon 882 bin, sendikalı işçi sayısı 1 milyon 2 bin yani sendikalaşma oranı %9.2! Tüm ücretliler dikkate alındığında sendikalaşma oranı %6 ya düşüyor, bir başka deyişle 16 ücretliden 1’i sendikalı. Soma’da gerçekleşen katliamda ölen madencilerin çalıştığı işkolunda sendikalaşma oranı ise %19.2. Sendikalı olabilen “şanslı” emekçilerin nasıl bir kuşatma altında olduğunu da şu rakamlar gösteriyor: 1 milyon sendikalı işçinin %69.4’ü 1 Mayıs’ta Başbakanın lütfen izin verdiği Kadıköy’de meydana çıkan Türk-İş’te, %16.4’ü 1 Mayıs’ı Kayseri’de kutlayan Hak-İş’te, %10’u da Taksim’e çıkma arzusunu az sayıda üyesiyle ortaya koyabilen DİSK’te örgütlü. Primo Levi’nin anlattıklarına göre, Nazi toplama kamplarına kapatılmış tüm Yahudiler eşit durumda değildi. Kamp disiplini, Yahudiler arasında kurulmuş hiyerarşik düzen sayesinde sürdürülebiliyordu. Yahudilerden kurulu “Sonderkommando” adı verilen özel ekipler, gaz odalarına götürülen soydaşlarının “güzel ölümlerine” SS’lerle birlikte yardım ediyorlardı. Bu grubun SS’lerle yakın ilişkiler kurdukları biliniyor. Auschwitz’in son özel ekibiniden Miklos Nyszli, bir ‘iş’ molası sırasında SS’lerle ‘Sonderkommando’ temsilcileri arasında yapılan bir futbol maçını anlatıyor: Başka SS’lerle ekibin kalanları da seyirci olarak maçtadır; taraf tutar, bahse girer, oyuncuları alkışlar, yüreklendirirler, sanki maç cehennem kapısında değil de, bir köy çayırında oynanıyormuş gibi…”Giorgio Agamben, Auschwitz’den Artakalanlar adlı kitabında, mağdurlar ve cellatların sahte zafer ve yenilgilere sevinip üzüldükleri bu “maç” için şunu söylüyor: “Bu maçı anlamayı ve durdurmayı başaramazsak asla umut olmayacaktır.” Soma katliamından önce olduğu gibi sonra da oynanmaya devam edileceğini bildiğimiz bu kahredici maça seyirci olmamak için yapacak tek şey var: sahaya inmek.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Türk Ceza Kanunu’nda ‘kadın saikiyle’ ifadesinin yasalaşması için öldürülen kadınların aileleriyle birlikte partilerin grup başkanvekilleriyle görüştü. Kadınlar, “Ağır ceza yasalaşana ve uygulanana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.” dedi. güncel Elif karan
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın katillerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını kapsayan TCK’ya ek madde önerisini parti grup başkanvekilleriyle görüştü. Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer, Gönül Dilekçi’nin annesi Sultan Dilekçi ve Muhterem Göçmen’in kız kardeşi Çiğdem Evcil kadınlara adalet taleplerini bu kez de görüşemlerde yineledi. CHP’li vekil Melda Onur ve Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’ın yer aldığı görüşemelr sonucu tüm partiler Platform’un taleplerini yasalaştırmak için seferber oalcağı sözünü verdi. Sadece çocuk cinayetlerini kapsıyormuş Başbakan Erdoğan, “Kadın ve çocuk öldürmek insanlığı öldürmektir. Kadına el kaldırmak insanlığa el kaldırmaktır. Yeni Yargı Paketi’nde katiller ağır cezalar getireceğiz.” demesine rağmen Platformun, CHP Grup Başkanı M.Akif Hazmaçebi ile görüşmesiyle yasa tasarısında kadın ve çocuk değil sadece çocuk cinayetlerinin yer aldığı anlaşıldı. Platformun konuyu gündeme getirmesi üzerine Adalet Komisyonu’ndan AKP Milletvekili Ahmet İyimaya kadın cinayetlerinde ağırlaştırılmış mühebbeti gündeme getireceğini söyledi.
Müebbet hapis cezası yasalaşmalı MHP Grup Başkan vekili Oktay Vural ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel ise Platformun ek madde önerisini komisyona suncakalarını dile getirdi. Platform, Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Azize Sibel Gönül ile ek madde önerisini ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yasalaşması gerektiğini konuştu. Platform, son olarak Adalet Komisyonu’ndan Dilek Akagün ile görüştü. Akagün, yasa komisyona geldiğinde Platform’un önerisini savunacağını ve komisyon toplantısını Platform üyelerini davet edeceğini söyledi.
once ağır cezayı gündeme getirmiyordu. Ancak bizim mücadelemiz sonucu gündeme getirmek zorunda kaldı. Aileler de katilllerin ağır ceza almasını istiyor. Benim kız kardeşimin davası sonuçlandı ancak başka ailelerin de canı yanmasın diye son nefesime kadar katillerin ağır ceza alması için mücaele edeceğim.” dedi.
Yasa çıkıncaya kadar mücadelemiz devam edecek Meclisteki görüşmelerinin ardından Güvenpark’ta öldürülen kadınların aileleriyle basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıkalmasında konuşan Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav: “Yıllardır ailelerimizle birlikte bu yasanın çıkarılması için mücadele ediyoruz. Yasa çıkıncaya kadar çıktıktan sonrada uygulanıncaya kadar mücadelemiz devam edecek.” Dedi.
Yasayı çıkart, kadını yaşat Son dönemdeki gündeme bağlı olarak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın ve Başbakan’ın kadın ve çocuğa yönelik suçlarda cezaların ağırlaştırılacağına yönelik yaptıkları açıklamalara değinen kadınlar, ”Toplum, Başbakan’ın sözlerinin arkasında durmasını bekliyor.” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm kav
Çözüm getirici ve kurucuyuz
Tüm partiler ve görüştüğümüz iki komisyon mücadelemizi biliyor. Ancak Meclis’te yeni yargı paketinin ayrıntılı maddelerini görme imkanı bulduk. Durum AKP’nin açıkladığı gibi değil, sadece çocuklarla ilgili maddeler ve cinsel istismar var. Biz Meclis’te olmasak bile ağır cezanın yasalaşması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Eylemde, davalarda, adliyede yürüttüğümüz mücadelemiz, aynı zamanda çözüm getirici ve kurucudur. Kadınların öldürülmediği bir dünyayı kurmak için elimizden geleni yapacağız.
Aileler de katillerin ağır ceza almasını istiyor Öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil ise, “AKP daha
Kadın cinayetlerinde ağır ceza yasalaşacak Ankara’da kadınlar, Meclis’te Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ek madde önerisini grup başkanvekilleriyle görüşürken İstanbul’da da Galatasaray Meydanı’nda eylem vardı. Öldürülen Sevim Gündoğdu’nun kızı Zeynep Kılıç Uşak’tan gönderdiği mektupla “Devlet kadınların kaç çocuk doğuracağına, ne giyeceğine karışmaktan vazgeçmeli, kadınlar
Davutoğlu AİHM’in Kıbrıs kararı hakkında konuştu
öldürülmek istemiyor” dedi. Öldürülmüş kadınların aileleri de hep bir ağızdan; “Bizim kızımız ölmeyebilirdi. Katilleri yargılayın” dedi. Kadınlar, devletin ağır cezayı konuşuyor olmasının yıllardır verdikleri bir mücadelenin sonucu olduğunu belirterek, ağırlaştırılmış müebbet cezası yasalaşana ve yasa uygulanana kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi. GÜNCEL
Vurup, silahla başında bekledi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Türkiye’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dolayı 90 milyon Euro tutarında manevi tazminat cezasına çarptırılmasına ilişkin kararını eleştirdi. Davutoğlu, Kıbrıs’taki Rum kesiminin yönetimini kast ederek, “Muhatap görmediğimiz bir ülkeye bu ödemeyi yapmayı düşünmüyoruz. AİHM’in kayıp şahısların tümüyle ilgili, KKTC’deki Türklerle ilgili de bir karar vermesi gerekir. Bu kararı zamanlama açısından iyi niyetli bulmuyoruz. Kapsamlı barış görüşmelerine büyük darbe vurmuştur” dedi. GÜNCEL
İstanbul Halkalı’da, 43 yaşındaki Durmuş G., parkta birlikte kahvaltı yaptığı 22 yaşındaki Dilek Aypar’ı pompalı tüfekle göğsünden vurdu. Ağır yaralanan kadını rehin tutan Durmuş G.,olay yerine gelen polis ekiplerine de direndi. Hastaneye kaldırılan Dilek Aypar hayatını kaybetti. Bayrampaşa’da tekstil işyeri bulunan Durmuş G. ile Dilek Aypar, otomobil ile Fatih Caddesi üzerindeki Yarımburgaz Parkı’na geldi. İddiaya göre Durmuş G. ile Dilek Ay-
par kahvaltı yaptıkları sırada tartıştı. Durmuş G., park halindeki 34 AH 3814 plakalı otomobilinden pompalı tüfeğini alarak Dilek Aypar’a ateş etti. Olay yerine gelen polisleri, tüfekle kendisine ateş edeceği yönünde tehdit eden Durmuş G, sağlık ekiplerinin göğsünden yaralanan Dilek Aypar’a yardım etmesine izin vermedi. Dilek Aypar hastaneye kaldırılırken Durmuş G., polisin ikna çabaları sonucunda, yarım saat sonra silahını bıraktı. Hastaneye kaldırılan Dilek Aypar hayatını kaybetti. GÜNCEL
07
15 Mayıs 2014
Erk Acarer
Kol Saati
GUNCEL Ali’yi katledenleri koruyanlara nasıl güvenilir?
BAĞZI ŞEYLER
Sabah iki sırt çantasıyla gelip, mallarını tezgâhına dizerek işe başlıyor. Saatler boyunca ayakta dikiliyor. Hava kararınca, mallarını toplayıp, kaldığı yere doğru yürüyor. Mecidiyeköy’den Aksaray’a yol, “onun uzun adımlarıyla” iki saat çekiyor. Geceyi sıkıntılı geçiriyor. Çantalarını kâh koynuna alıp, kâh üstünde yatarak sabahlıyor. Birlikte kaldığı arkadaşları kendi ülkesinden… Saatlerine kimse el uzatmaz ancak yine de içinde ince bir şüphe… Belli mi olur? Mal canın yongası… *** İki yıldır Türkiye’de. İstanbul’un göbeğinde hayata tutunmaya uğraşıyor. Elinden geldiği kadarıyla Senegal’de bıraktığı yakınlarına yardımcı oluyor. Kırık Türkçesiyle yaşadıklarını anlatmaya çalışıyor. “İlk zamanlar zorlandım, önce ‘çabuk çabukta’ çalıştım. Yatacak yer hep problem. Böyle saat satarak daha iyiyim! “Çabuk çabuk” dediği inşaat işçiliği… Ustabaşı, çalışanı sürekli “çabuk çabuk” diye uyardığı için Senegalliler arasında işin adı da bu şekilde biliniyor. *** Adı Musa… Artık kendi işini yapıyor. Singapur’dan, önce Senegal’e ardından da Türkiye’ye kilosu 60 Dolar’a getirtmeyi başardığı saatleri İstanbul’da satıyor. Zor bir iş! Musa iş adamı titizliğiyle, aracılar buluyor, işi tamamına erdiriyor. İthalat, pazarlama, doğrudan satış hepsi kendisinde. “Gelirim iyi” diyor. “İyi” dediği geliri, Aksaray’daki virane bir evin tek göz odasında 13. kişi olarak kalmasına ancak yetiyor. *** Tezgâhına güneş vurunca, malları kendisini belli ediyor. “O meşhur saatin” çakması da orada. Musa, “Talep olunca getirttim, en son 35 Lira olur” diyip “O da sana ha” diye ekliyor. Türkiye’de bir deyim öğrenmiş, belli çok sevmiş! İki lafının başı; “Kafam rahat!” *** Musa saat satıyor ama kolunda saat yok! Akşam olunca gidiyor, sabah olunca geliyor en nihayetinde! Fiyatı ne olursa olsun bütün saatler aynı! Zaman geleceğe doğru akıyor, insanoğlu sonunda ölüyor. Musa bunların farkında! Yatacak yeri var, karnını doyuruyor, ailesine para gönderebiliyor. Artık “çabuk çabukta” çalışmıyor Musa, “İstedikleri kadar para versinler, ben böyle iyiyim!” diyor. Yani satın alınabilecek bir fiyatı yok Musa’nın! *** Senegal nere, Türkiye nere… İki ülke arasındaki mesafe tam 5547 kilometre! Uçakla 7 saat, gemiyle ise tam 5 gün! Genç bir adam kalkıp dünyanın bir ucundan diğer ucuna niye gidiyor? Mevzu hep aynı! Savaş, felaket, açlık ya da kuraklıktan kaçıyor. Musa’nın ki de o hesap! *** Genç bir adam, ailesinden binlerce kilometre ötede onuruyla yaşıyor. Huzur gözlerine ışıl ışıl vuruyor. Tezgâhında her türden çakma saat, onun kolunda saat yok! Bütün saatler aynı, zaman geleceğe akıyor, insanoğlu ölümlü! “Abi benim kafam rahat!” Hayat, herkese Musa rahatlığı versin!
Türel’in önerisine CHP ve MHP’den ret
Antalya Büyükşehir Belediyesi Mayıs ayı olağan meclis toplantısının ikinci oturumu, Antalya Su ve Atıksu İdaresi (ASAT) Genel Müdürlüğü’nde toplandı. AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Konyaaltı sahilinin 5 kilometrelik bölümünün Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nden kiralanması ve sahilin Büyükşehir iştiraki şirket An-Et tarafından işletilme yetkisi istedi. CHP grup sözcüsü Songül Başkaya, Konyaaltı sahilinin Defterdarlık tarafından boşaltılarak, 30 Mart yerel seçimlerine kadar Antalya İl Özel İdaresi’ne verildiğini hatırlattı, sahilin Konyaaltı Belediyesi’ne verilmesini önerdi. Oylamada, Konyaaltı Belediyesi’nden alınan Konyaaltı Sahili’nin, kiralanmasına ilişkin yetki talebi kabul görmedi. GÜNCEL
Eskişehir’de üniversiteli Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesine ilişkin davanın ikinci duruşması dün Kayseri’de görüldü. Davada tanıklar dinlenirken sanıkların avukatlarının sordukları sorular skandal niteliğindeydi. Sanık sıfatıyla mahkemede bulunan ve saldırıları net bir şekilde görülen 4 saldırgan yine tutuklanmadı. Duruşma 14 Temmuz’a ertelendi.
Korkuyorlar, titriyorlar, yıkılacaklar
güncel can çoksöyler
Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi hazırlık öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesine ilişkin davaya 12 Mayıs gücü polis ablukası altında Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. 4’ü tutuklu 8 sanığın katıldığı duruşma Kayseri Adliyesi’nin konferans salonunda yapıldı. Hesabını sormaya geldim Anne Emel Korkmaz, baba Şahap Korkmaz ve bazı yakınları Hatay’dan Kayseri’ye geldi. Ali İsmail’in fotoğrafını göğsünde taşıyan anne Emel Korkmaz, “Ali İsmail’in hesabını sormaya geldim. Ali İsmail ile birlikte geldim. Acaba evlatları annelerinin elini öpebildi mi? Biz 19 yaşında gencecik çocuğa kıydık, hapiste miyiz dediler, yoksa ne dediler merak ediyorum” diye sordu.
Tanık ifadelerinde her şey ortada Duruşmada davanın en önemli tanığı olan ve Korkmaz’ın dövüldüğü sırada sokakta bulunan Semih Berkay Yapıcı dinlendi. Yapıcı, ifadesinde Gezi Parkı direnişine katıldıktan sonra evine dönmek için ara sokaklara girdiğini ve etrafa gaz sıkıldığı için 2 kadınla beraber Harman ekmek fırınına sığındığını açıkladı. Yapıcı “Polisler sokak başında pusuya yatmıştı. Ali İsmail fırıncılar tarafından yakalandı. Fırıncılar tarafından itilerek yere düşürüldü.. Sonra herkes tarafından darp edildi. Arkadan gri uzun saçlı bir polis geldi. Elinde cop vardı. Ali İsmail’e vurdu.” dedi.
Katile nasıl güvenilir? Bu sırada sanık polislerden Şaban Gökpınar “Gezi eylemlerine katılan şahsın tanıklığına ne kadar güvenilir?” dedi. Tüm salon birden bu ahlaksızlığı protesto ederken akıllara asıl bir katile nasıl güvenilebilir sorusu geldi. Müdahillik talepleri reddedildi Daha 20’sine bile basmamış bir genci Duruşmada Gezi sürecinde ölen sopalarla ve defalarca ve öldürene kaBerkin Elvan’ın babası Sami Elvan, dar dövecek kadar soğukkanlı birinin Hatay’da hayatını kaybeden Ahmet ifadesine ve onları koruyanların sözAtakan’ın abisi Zafer Atakan mü- lerine nasıl güvenilebileceği aslında dahil olmak için başvurdu. Ayrıca daha büyük bir soru işareti. Ali İsmail Korkmaz’ın ağabeyi Gürkan Korkmaz da 7 aylık bebeği Ali Utanmadan bir de ders veriyor Yusuf ’un da müdahil sayılmasını Katil polislerden Mevlüt Saldoğan istedi. Talepler reddedildi. Okan Korkmaz’ın ifadesi üzeri-
ne “Doktor, Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde beyin cerrahisine görünmesini söylemiş. Kendileri de, Ali İsmail de yetişkin insanlar. Niye böyle bir ihmalkarlık yaptılar, o doktora gitmediler.” diyerek bir de ders vermeye kalktı. Hem ölümüne dövüp ardından da Ali’nin arkadaşlarını ihmalkarlıkla suçlanması rezalete bir boyut daha kattı. Elinde copla adam dövene polis denir Avukat Mutlu Karayılan’ın “Elinde cop olan kişinin polis olduğunu nereden anladın” şeklindeki sorusuna Korkmaz ailesinin avukatı Ayhan Erdoğan, “Elinde copla adam dövene polis denir” şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine salonda alkış sesi duyuldu. Berkay Yapıcı’nın tanıklığından sonra diğer 10 tanığın ifadesine geçildi. Orada evleri olan ve saldırıları camlarından izleyenler ve Ali İsmail’in arkadaşlarının ifadeleri tüm diğer ifadeleri destekler nitelikteydi. Bu sırada ise sanıkların ortaya sürdükleri yalanları ise birer birer çürüttüler. Mahkemeyi yanıltmaya çalıştıkları ayan beyan ortada olan sanıklara henüz bir yaptırımda bulunulmazken, yeni tanıkların da dinlenmesinin ardından mahkeme bileşime tekrar ara verdi. 23:00 civa-
Duruşmaya tutuklu sanıklar polis Mevlüt Saldoğan, fırıncı İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatanseven, fırın işçisi Ebubekir Harlar ile tutuksuz sanık polis memurları Şaban Gökpınar, Hüseyin Engin, Yalçın Akbulut ve avukatları katıldı. Ramazan Koyuncu’nun avukatının davadan çekildiği belirtildi. Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi salona alkışlar arasında girdi. Dava için Kayseri Adalet Sarayı’na çeşitli parti ve örgütlerden oluşan yaklaşık 3 bin kişi geldi. Gelenler davanın bitimine kadar adliye önünden bir saniye bile ayrılmadılar. Diğer taraftan Emniyet Müdürü Mustafa Aydın, çevre illerden gelenlerle birlikte 1900 polis, 4 TOMA ve 1 helikopterin görev yaptığını söyledi. Bu olağan üstü güvenlik önlemleri ise aslında Ali İsmail’in dediği gibi ne kadar korktuklarını da ortaya koyar nitelikteydi. rında tekrar salona gelen mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme tutuklulukların devamına, tutuklanma taleplerin reddine karar verildi. Bir sonraki duruşmanın tarihi, 14 Temmuz Pazartesi Saat 09.00 olarak kararlaştırıldı. Sanık polis Yalçın Akbulut’un tutuklanması talebi reddedildi. Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.
Açığa çıkan gerçekler katilleri yargılıyor Ali İsmail Korkmaz’ın darp edildikten sonra arkadaşıyla beraber hastaneye gidiş anını gösteren MOBESE kameraları görüntülerine ulaşıldı. 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’de girdiği ara sokakta polisler ve sivil faşistler tarafından dövülerek öldürülmesine ilişkin davada yeni görüntüler ortaya çıktı. Gazdan kaçarak Ali İsmail’le birlikte aynı sokağa giren Doğukan Bilir adlı gencin polis tarafından dövülmesine ilişkin soruşturmada ortaya çı-
kan görüntülerde Ali İsmail’in yüzü net bir şekilde gözüküyor. Ali İsmail’in dövüldüğü ana ilişkin görüntülerden daha net olan kayıtlar, sanıkların “Dövdüğümüz kişi Ali İsmail Korkmaz değildi” savunmasını çökerten en önemli kanıt oldu. Kayıtlarda Ali İsmail Korkmaz, polis ve sivillerin saldırısının ardından olay yerinden ayrılırken görülüyor. Ali İsmail’in kolunu tutması dikkat çekiyor. Kamera kaydı, duruşmada avukatlar tarafından mahkeme salonunda izlettirildi. GÜNCEL
Binler adliye önündeydi Sabahın erken saatlerinden itibaren binler Kayseri’de Ali İsmail Korkmaz’a sahip çıkmak ve katilleri yargılamak için buluştu. Birçok ilden birden gelen otobüsler hem şehir girişinde hem de sonrasında defalarca arandı. Adliye önüne gelindiğinde ise tekrar aranarak bir alana toplatılmak istenen insanlar tepki gösterdi. Bunun üzerine kısa süreli bir arbede yaşandı. Barikatları yıkan halk polisi geri püskürterek bu hukuksuz uygulamaya bir son verdiler. Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz’ın adliye binasına girdiği sıralarda kent dışından gelen binler ise kortejler oluşturarak yürüyüşe hazırlandılar. Üniversiteliler “Ali İsmail Korkmaz ölümsüzdür” sloganları atarak adalet arayacaklarını dile getirdiler. Davanın başladığı
vakitlerde de dışarıda getirilen ses aracı üzerinden konuşmalar yapılmaya başlandı. Birçok temsilci söz kullanarak Ali’nin bıraktığı mirası büyüteceklerini söylediler. EHP Gençliği Temsilcisi Ayşen Kavas, “AKP tir tir titredi. AKP’yi Gezi’de ve 1 Mayıs’ta olduğu gibi birleşik mücadelemizde yıkacağız. AKP korkmaya devam etsin, Gezi’ye dönüyoruz.” derken Lise-Der Temsilcisi Burak Kiper ise “Bizler Alilerin, Ethemlerin, Berkinlerin mücadelesini çıktığımız her meydanda yaşatacağız” dedi. Son ana kadar beklediler Konuşmaların ardından sloganlarla bekleyişlerine devam eden halk duruşmanın sonuna kadar adliye önünden ayrılmadı. GÜNCEL
GUNCEL
08
15 Mayıs 2014
Gün Çağ Aydın
PRiZMA
Sağcı partiler mezarlığı
“Berkin Elvan terörist” “Cübbeni çıkar siyaset yap” “Konuşması siyasiydi” “İnlerine gireceğiz” Bu laflar başbakanın diline pelesenk olmuş. Önüne ne konu gelirse gelsin bu eksende açıklamalar yapmaktan asla vaz geçmiyor. Ama tabi ki “bu Geziciler” çıkışı başbakanın vazgeçilmezlerinden bir tanesi ve bence en önemlisi. Yabancı basında bile sinirli başbakan diye yer alan başbakanı bu kadar sinirli yapan şey ne? Başbakan doğası gereği mi asabi yoksa onu gerçekten sinirlendiren bir şeyler mi var. Birinci yıl dönümüne yaklaştığımız Gezi Direnişi tüm kesimler tarafından önemli bir dönüm noktasına dönüştü. 12 Eylül’den önce ve sonra diye başlayan cümleler yerini Gezi’den önce ve sonra ile başlayan cümlelere bıraktı. Gerek sol hareketi gerekse hükümet tarafını siyasi olarak değerlendirmeye tabi tutarken elbette ki bu dönüm noktasını dikkate alacağız. Başbakanı ve kurmaylarını bu kadar sinirlendiren siyasi olay tabi ki Gezi’nin onlarda yarattığı tahribattır. 11 yıllık iktidarları boyunca kendilerini hiç bu kadar zayıf hissetmemişlerdi. Ufacık gördükleri sol, sosyalist muhalefet az daha onları koltuklarından ediyordu. Hatta 12 Eylül darbesinden sonra ilk defa büyük bir halk ayaklanması kendini göstermişti. Bu ayaklanma da AKP iktidarına “kısmet” oldu. Hal böyleyken başbakan kendi meşruiyetini sağlam tutabilmek adına kendi tabanına dönük çalışmalarını daha da sıklaştırdı. Bu nedenledir ki karşısına dikilen her fikre karşı yazımızın başındaki cümleleri sarf etti. 14 yaşında, ekmek almaya giderken kafasına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle hayatını kaybeden kardeşimizi tüm topluma “terörist” diye yutturmaya çalıştı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı ve Berkin kardeşimizin cenazesine milyonlarca insan katıldı. Cenazeye katılan milyonlar başbakana, aslında Gezi Direnişine sahip çıktığını göstermiş oldu. Bu düzeyde bir sahiplenme bile başbakanın gaz kesmesine engel olamadı. Terörist aşağı, terörist yukarı. Bu söylemlerin arkasında korku yatmaktadır. Bu korku 14 yaşında olan bir çocuğa ve onun zihninde yeşeren fikre karşı olan bir korkudur. Yargı organı AKP tarafından “at çiftliği” gibi kullanılırken içerden çıkan sesler başbakanın asabiyetine asabiyet kattı. Anayasa Mahkemesi Başkanı ilk fitili ateşledi, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise kapsamı biraz genişleterek muhalefeti yükseltti. Konuşması başbakanı o kadar rahatsız etti ki, mahalleler arası yapılan kavgalara benzer bir tarzda ayağa kalkıp “dayılandı”. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise matematikte olduğu gibi “etkisiz eleman” olma yolunda emin adımlarla ilerledi. Cumhurbaşkanı’nın başbakanın peşine takıldığını da AKP tarihe kazandırmış oldu. Başbakan Metin Feyizoğlu’nu yalancı ve siyasi olmakla eleştirdi. Metin Feyizoğlu ikisini de reddetti. Yalancılığı reddetmesi çok normal çünkü yalancı değil, peki ama “siyasi konuştu” lafına verdiği cevap doğru muydu? Bu topraklarda siyasi olma hakkı sadece AKP’lilerde mi var? Metin Feyizoğlu’da en az TEKEL işçileri kadar siyasi olamaz mı? Türkiye Barolar Birliği başkanı sadece hukuktan mı anlar? Mesela başkanın Cumartesi Anneleri’nin hukuki haklarına değinmesi siyasi mi yoksa hukuki mi? Siyaset yapma hakkını sadece kendinde gören Erdoğan tarihsel bir yanılgı içindedir. Toplumdaki herkesin siyaset yapma hakkı vardır. Kimisi başbakan gibi gerici burjuva siyasetini tercih eder, kimisi de bizim gibi onurlu yürüyüp devrimci siyaseti tercih eder. Başbakan esasında halkın politikleşmesinden rahatsızdır. Ancak başbakana birinin bu halkın artık çok politik bir halk olduğunu söylemesi lazım. 12 Eylül darbesinin toplum üzerine serdiği “ölü toprağı” Gezi Direnişi ile birlikte kalkmıştır. Halkların siyaset yapış tarzı ise başbakanı ve onun partisini sağcı partiler mezarlığına götürmektedir. Şimdiden vedalaşalım AKP!
Diktatörlük heveslisi Erdoğan klasiği
Afyonkarahisar’da AKP’nin İstişare ve Değerlendirme toplantısında seçimlerden, kadınlara birçok konuya değinen Erdoğan, “Cumhurbaşkanı seçilirsem tüm yetkimi kullanırım” açıklamasında bulundu. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yeni bir sürece girecek olsa da Erdoğan açıklamalarıyla AKP’nin anti-demokratikliğinin devam edeceğini duyurdu. güncel ceday avcı
Bir önceki gün Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yerin dibine sokmasının ardından ertesi gün Başbakan Erdoğan, Afyonkarahisar’da AKP’nin 22.İstişare ve Değerlendirme toplantısında Cumhurbaşkanlığı’ndan kadınlara, Danıştay’dan Gezi’ye değinerek zehir zemberek konuştu. Yeni süreç ama aynı AKP Konuşması sırasında Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Erdoğan, bu yıl Cumhurbaşkanı’nı halkın seçecek olmasından mutluluk duyduğunu söyleyerek, “Cumhurbaşkanını milli irade seçiyor, bu bir devrimdir” ifadesini kulandı. Böylece yeni bir süreç başlayacağını söyleyen Erdoğan, “Cumhurbaşkanı adayımız kim olursa olsun politikalarımız, çizgimiz, yolculuğumuz hız kesmeden devam edecek, ilkelerimiz taviz verilmeksizin muhafaza edilecek, Türkiye ekonomide 2023 hedeflerine doğru kararlılıkla ilerleyecek” dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri her ne kadar yeni bir süreç olsa da Erdoğan, bu konuşmasıyla AKP’nin anti-demokratikliğinin devam edeceğini açıkça duyurdu. Erdoğan’ın demokrasi anlayışı Cumhurbaşkanı adayı konusunda çalışmalara başlandığını söyleyen Erdoğan, adayı Mayıs sonunda
veya Haziran’ın ilk yarısında açıklayacaklarını belirtti. Kendisinin de seçilebileceğini söyleyen Erdoğan, “Eğer seçilirsem var olan tüm yetkimi kullanırım” açıklamasında bulundu. Diktatör olma yolunda ilerleyen Başbakan Erdoğan, aday olur ve Cumhurbaşkanı seçilirse kafasındaki planların sinyalini de vermiş oldu.
birkaç doğrunun yüzüne vurulması ve eleştirilmesine dayanamayan Erdoğan, sert tepki göstermeye devam ederek “Bu ne edepsizlik, bu ne terbiyesizliktir” dedi.
kalkıyorlar ağızlarında Berkin Elvan” diyen Erdoğan, Gezi’nin yıldönümü yaklaşırken Berkin Elvan’a sahip çıkan halkın tepkisini bir kez daha topladı.
Berkin’in adını ağzına alma Danıştay toplantısında Gezi’de hayatını kaybedenlerin ve Berkin Elvan’ın adının anılmasından dolayı rahatsız olan Erdoğan, Berkin Doğrular hoşuna gitmedi mi? Elvan hakkında konuşarak “TeröDanıştay toplantısında, Türki- rist” imasında bulundu. Medyanın ye Barolar Birliği Başkanı Metin olayı çarpıtarak yansıttığını söyleyen Feyzioğlu’nun da konuşmasına de- Erdoğan, Berkin Elvan hakkındaki ğinen Erdoğan, “Feyzioğlu hukuki yalanını sürdürerek “Ekmek almaya değil siyasi bir konuşma yaptı” diye- sapanla, cebinde patlayıcıyla, masrek eleştirdi. Feyzioğlu’nun söylediği keyle mi gidilir?” dedi. “Yatıyorlar
Gerekeni derhal uygula Erdoğan toplantıda, ülkemizde kadın cinayetlerinin her gün artarak devam ettiği dönemde “Kadına el kaldıran insanlığa el kaldırmıştır, çocuğa el kaldıran, şiddet uygulayan, bir insan dahi olamayacak derecede alçalmıştır” şeklinde konuşarak, konuyla ilgili hazırladıkları yasa tasarısında kadın ve çocuk katillerine ağır cezalar getirecek yasaları meclise sunacaklarını dile getirdi.
AKP usülü Soruşturma Komisyonu
TBMM Genel Kurulu’nda, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında eski bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar hakkında hazırlanan fezlekelerin görüşülmesi için verilen tek soruşturma komisyonu kurulması önergesi yapılan gizli oylama sonrasında 453 milletvekili kabul oyu ile kabul edildi. AK Parti’nin kabul edilen Meclis soruşturması açılması önergesine göre, Anayasa’nın 100. Maddesi gereğince soruşturma, kurulacak 15 kişilik komisyon tarafından yürütülecek. Bakanlardan aynı yalan Genel Kurul’da eski bakanlardan Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler tek tek kürsüye çıkarak savunma-
Aziz Yıldırım’dan tribünlere “hakaret”
Güler’in dokunulmazlık dosyası hazır
guncagaydin@hotmail.com
Ataköy’de bilirkişi raporu: Her şey yanlış Ataköy’de mahkemelik olan imar planları için bilirkişi raporu hazırladı: Deprem riski göz önüne alınmamış. 70 metre yükseklik sakıncalı. İstanbullunun kıyıya ve suya dokunma imkânı bulduğu bir kamusal alan daha inşaatlarla kapanacak. Arazideki tescilli ağaçların akıbeti belirsiz. Mahkeme bilirkişinin raporuna uyarsa Ataköy sahildeki inşaatların tümü duracak. GÜNCEL
larını yaparken Erdoğan Bayraktar konuşmadı. Güler, savunmasında yine bunun itibarsızlaştırmaya yönelik bir operasyon olduğunu iddia ederek telefon görüşmelerinin “hukuksuzca” olduğunu söyledi. Egemen Bağış ise savunma esnasında çığırarak utanmaz olduklarını bir kez daha haykırdı. “Bizim başımız dik” ifadesini kullandı. “Benim dini inancımı kötüye kullanmak istediler” diyen Bakara Makara Egemen, ses kayıtlarına değinerek “O gün açıkladım bugün bir kez daha açıklıyorum o kayıt aleni bir montajdır.” dedi. Ardından uzun bir savunma yapan Zafer Çağlayan, gündem olan milyar dolarlık saatinin kendisine ait olduğunu ifade etti. 17 Aralık için AKP’nin ortak savunmasını Güler’in ardından Çağlayan da yaparak “Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur” dedi. GÜNCEL
Fenerbahçe’nin Spor Toto Süper Lig’de elde ettiği 2013-2014 sezonu şampiyonluğunun kupa töreni öncesinde kurulu platforma çıkan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, konuşması sırasında tribünlerden yükselen Alex de Souza tezahüratları ve yuhalamalara sert tepki göstererek taraftara hakaret etti. Kürsüde adeta çıldıran Yıldırım, “Terbiyesizlik etmeyin. Bir şahıs üzerinden değil, bu kadar insanın
emeğini kutluyor. Sizi bir daha bu stada sokmam, terbiyesizler, ahlaksızlar, paralı köpekler… Bu kadar ağır hakaret ediyorum. Yeter artık” ifadelerini kullandı. Yıldırım, slogan atan tribüne dönerek “Bir daha bu tribüne giremeyeceksiniz. Herkesin önünde söylüyorum.” deyince Kulüp Başkanı Aziz Yıldırım’ın bu hakaretlerine tepki gösteren taraftarlar da meşaleler yakıp kurulu platforma attı. GÜNCEL
17 Aralık’ta oğlunun ve kendisinin yolsuzlukları ortaya çıktıktan sonra istifa eden İçişleri eski Bakanı Muammer Güler’in de aralarında olduğu bazı milletvekillerine ait 11 dokunulmazlık dosyası, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Dosya, hakkında Soruşturma Komisyonu kurulan eski İçişleri Bakanı ve AKP Mardin Milletvekili Muammer Güler hakkında “görevi kötüye kullanma” suçunun işlendiği iddiasıyla düzenlendi. Bu dosyanın, Güler hakkındaki 17 Aralık soruşturmasından ayrı olduğu öğrenildi. Daha önce 145 dosya, milletvekillerinin belediye başkanı seçilmesi ve geri isteme nedeniyle iade edilmişti. Mecliste halen 935 dokunulmazlık dosyası bulunuyor. GÜNCEL
GUNCEL
09
15 Mayıs 2014
Birleşik Muhalefet Forumu toplandı AKP yerel seçimlerin ardından kendisini ‘muzaffer’ ilan etse de, aslında tam anlamıyla bir ‘mağlup’. 10 yılı aşkın süredir iktidarda olan Erdoğan, iktidarının halk tarafından en fazla sorgulandığı günleri yaşıyor. Bu süreçte ‘birlikte mücadele’ vermenin tohumlarını atan Birleşik Muhalefet, gerçekleştirdiği toplantıyla kendi siyasetini şekillendiriyor. güncel can çoksöyler
Türkiye Gezi direnişinden itibaren hem iktidar hem de muhalefet kanadıyla ciddi değişimler geçirdi. Gezi direnişinin ardından ortaya çıkan yolsuzluklar, yerel seçimler ve bu 1 Mayıs’ta verilen mücadele, Türkiye’de özellikle muhalefet kanadını bir taraf seçmeye ve saflaşmaya götürdü. İşte tam da bu süreçte, iktidarın tüm baskılarına karşı birleşik bir mücadelenin tohumları atıldı. Birleşik bir muhalefet için çağrı forumu, 11 Mayıs Pazar günü Petrol-İş’te toplanarak ‘bir arada verilen bir mücadele’ tartışmasını büyüttü. Şimdi tam da mücadeleyi birleştirmenin vakti AKP’nin Gezi’den beri ‘iktidarının sarsıldığı gerçeği’ yerel seçimlerin sonuçlarıyla ispatlansa da AKP, her yerde zafer ilan ediyor. Bu yıl yerel seçimler, belediyelerin belirlendiği bir seçim değil Erdoğan’ın adeta kendisini oylattığı bir seçim haline gelmişti. Yüzde 10’a yakın oy kaybı yaşayan Erdoğan’ın halk üzerindeki iktidarı eski etkisini yitirdi. Erdoğan 10 yılı aşkındır sürdürdüğü iktidar boyunca, idaresinin meşruiyetinin en çok sorgulandığı dönemini ge-
Toplumu ilgilendiren ne ise onun içine girmeli, onunla ilgilenmeliyiz.
Ruhuna uyan her isim olur Esas önemli olan, bu çalışmaya katılan inanların yaptığımız hem işin anlamına, hem ruhuna uyan bir ismi çıkarmalıdır. Hareketimizin ruhunu, özünü, fikrini içeren bir isim olabilir. Somut bir önerim yok şu an.
Birleşik ve mücadele İsim konusunda şöyle düşünüyorum; birleşik kavramı kullanılmaya devam edebilir. Muhalefet ismi tartışılmıştı, mücadele kavramı kullanılıyor olabilir. Bunun dışındaki tartışmalara açığım. DOĞAN BARAN ODAK DERGİSİ
İsim değil içerik çiriyor. Dolayısıyla muhalefetin bu süreçte omuz omuza vererek verdiği birleşik bir mücadelenin önemini arttırıyor. Gezi’nin ruhuyla, forumların gücüyle… Tam da bu süreçte AKP’nin baskılarına karşı direnen toplumsal muhalefet Birleşik Muhalefet ile AKP’ye karşı yürütülecek birleşik mücadelenin çekirdeğini oluşturulmuş oldu. 11 Mayıs Pazar günü Petrol-İş’te toplanan Birleşik Muhalefet Forumu, kendisinden başka her kesimi
Semra Aydın
Gezi’deki gibi meşru, militan, birleşik Ortak bir dille birleşe birleşe bir muhalefet yaratmak istiyoruz. çoğalmamız gerektiğini düşünüyorum.
Gülsüm Kav
ALPER TAŞ ÖDP EŞ GENEL BAŞKANI
HAKAN ÖZTÜRK EHP SİYASİ BÜRO ÜYESİ
‘düşman’ ilan eden AKP’ye karşı ‘omuz omuza bir mücadele’ tartışmasını başlattı. ‘Birleşik’ yapısıyla Gezi ruhunu, bir arada siyaset yapma özelliğiyle Gezi’den sonra oluşturulan halk forumlarını anımsatan Birleşik Muhalefet, yaptığı toplantı ile ezilenlerin ve emekçilerin güçlerinin birleşmesini sağladı. Haziran’ın ruhunu yeniden çağıran toplantıda 40’a yakın söz alındı. Henüz yeni olan bu hareketin ismi ve bundan sonra izleyeceği yol demokratik bir biçimde alınan her sözle oluşturulmaya çalışıldı.
Muhalefet için önemli bir adres Tıpkı Gezi direnişinde kol kola girerek TOMA’ların önünde zincir oluşturan, yan yana dizilerek barikata maklzeme taşıyan halk gibi bu kritik süreçte bir araya gelen Birleşik Muhalefet hareketi, AKP’nin tüm toplumsal muhalefeti adeta ‘bir kaşık suda boğma’ hevesine rağmen kendi iradesiyle önemli ve uzun bir yola çıktı. Birleşik Muhalefet, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de yaklaştığı bu günlerde kararlılığı ile AKP’nin iktidarına karşı muhalefet kanadında oldukça önemli bir adres haline dönüşecek gibi görünüyor.
Sözler güçlü ve birleşik bir muhalefet için
Alper Taş
Birleşik bir muhalefet hareketi için toplantılar ve forumlar yapılıyor. Sizce oluşturulacak birleşik hareketin ismi ne olmalı
Naim Göktaş
Hüseyin Demirdizen
Yeni bir yapı kurmak için geçmişte yapılan hataları da görmek gerek.
Hakan Gülseven
Anlaşamadığımız noktalardan ziyade Haziran’a yürürken yapılan tartışmaları anlaşabileceğimiz noktaları öne çıkarmalıyız. üniversitelere taşımak gerekir.
Pazar günü Petrol-İş’te gerçekleşen ve 5 saatten fazla süren toplantıda 40’a yakın söz alınırken, konuşmacılar sık sık “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” vurgusu yaptı. İlk sözü Alper Taş alırken, Emirhan Oğuz, Bilge Seçkin Çetinkaya, Osman Öztürk ve Emre Öztürk’ten oluşan divandan Osman Öztürk forumu toparlayan son konuşmayı yaptı. Alınan sözlerde oluşturulacak bu yeni yapının ismi de uzun uzun tartışılırken, konuşmacılar belirttikleri fikirlerle hareketin yönünü belirlemeye çalıştı. Ayrıca Birleşik Muhalefet’in yalnızca iktidarı eleştiren bir ‘muhalefetten’ ibaret olmadığı, uzun soluk bir ‘mücadele’ olduğu ve ortak noktalarda anlaşılarak ilerlenmesi vurgusu yapıldı. Söz alan hemen her konuşmacı Gezi direnişini de unutmadı. Sık sık Gezi direnişindeki mücadeleyi örnek gösteren konuşmacılar, işçisi, emekçisi, kadını, genci ve tüm ezilenlerle yürütülecek mücadelenin siyasal zeminini kurmaya çalıştı. GÜNCEL
Daha önce Kartal ve Kadıköy’de Forum toplanmıştı Birleşik Muhalefet, kendi ifadesiyle “Ezilenlerin, emekçilerin mücadelesindeki dağınıklığı ve parçalanmışlığı aşmak, hep birlikte ortak bir siyasal güç yaratmak, yarınımızı egemenlerin pençesinden kurtarmak için” harekete geçmiş bir oluşum. AKP’nin iktidarının iyiden iyiye kan kaybettiği günlerde güçlü ve kararlı bir birleşik mücadelenin oluşturulması amacıyla var edilen Birleşik Muhalefet daha önce de Kadıköy’de ve Kartal’da da bir araya gelerek siyasetini şekillendirmenin ilk adımlarını atmıştı. İstanbul Anadolu yakasındaki “Birleşik Muhalefet Hareketi”, önce Kartal’da sonra Kadıköy’de geniş katılımla gerçekleşmiş, iktidarın baskıcı tutumuna ‘dur’ diyenler bir araya gelmişti. Önceki toplantılarda da muhalefet kesimlerinin birleşik mücadele ve dayanışma hattına olan ihtiyacının altı çizilmişti. Birleşik Muhalefet, geçtiğimiz Pazar gerçekleştirdiği son toplantısıyla mücadelenin üzerine bir tuğla daha koyarak yoluna devam ediyor. GÜNCEL
İsim tartışmasından ziyade, gerçekten kapsayıcı ve demokratik bir iç işleyişte birlik oluşturulması önemlidir. Samimi pratiklerde biz de büyük bir coşkuyla çalışırız. Tartışılması gereken şeyin isim değil, bu olması gerekiyor. CANAN KAFTANCIOĞLU CHP İSTANBUL İL YÖNETİM KURULU ÜYESİ
Adı aynı kalabilir
Hareketin adı birleşik muhalefet hareketi değil dendi. Ama ben hareketin adının da bu olabileceği konusunda olumlu düşünüyorum açıkçası. İsimlerden ziyade içeriği önemlidir. O yüzden adı böyle kalabilir. HAKAN GÜLSEVEN RED DERGİSİ
Daha çarpıcı olmalı İsmini düşünmedim daha önce. Ama muhalefet iyi bir isim değil. Başka bir şey düşünmek lazım. Daha çarpıcı bir şey bulmak lazım. Daha çok bizi ifade eden bir isim olmalı. MASİS KÜRKÇÜGİL YAZAR
Muhteva önemli Önemli olan muhtevasıdır. İsme takılmamalıyız. Hatta herhangi bir isim olmayabilir. Numara bile olabilir. İsim en son noktaya vardıktan sonra konuşulmalı. Baştan isim koyarsanız bir dayatmacılık olur. TANER GÖREN İSTANBUL TABİP ODASI
Mevcut ismi kalabilir Üzerine çok düşünme imkanı bulamadım. Ama isimden çok bir araya gelen insanların, hareket olması gerektiği noktasındaki ifadeleri önemli. Solun etkili biçimde bir araya gelmesi önemli. Şimdilik mevcut ismiyle gidebilir. ŞADİ OZANSÜ İŞÇİ KARDEŞLİĞİ PARTİSİ
Siyasal demokrasi hareketi İsimden önce içeriğinin somutlanması lazım. Bu bir parti, cephe, platform olmayacak, hareket olacak dendi. Bence hareket olmaz, ama bunlar hep tartışılabilir. Eğer hareket olarak kalacaksa, siyasal demokrasi hareketi olsun. BERNA ÇİÇEKSEVER SOLİST
Aynı isim kalsın Bence şimdiye kadar toplantı çağrısı için kullanılan birleşik muhalefet hareketi ismi gayet iyi. Bundan sonrasında da bu isim kullanılmaya devam edebilir.
AYŞE DEMİR İÇ DENETÇİ
Üzerine düşünmeliyiz Şu an bir isim çıkaramıyorum. Herkesi yakalayabilecek bir ismi olmalı. Üzerinde düşünülmeye ve daha çok tartışılmaya ihtiyacı var. Biraz daha kafa yorsak iyi olur bence.
EKONOMI
10
14 Mayıs 2014
AKP’li Başkan meclisten rant onayı alamadı
Yıl sonu gelmeden memur zamları eridi
Konyaaltı Belediyesi’nden alınan Konyaaltı Sahili’nin, AKP’li Büyükşehir Belediyesi’ne kiralanmasına ilişkin yetki talebi Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kabul görmedi. Oylama 48 evet, 51 ret oyuyla sonuçlandı. Oylamanın ardından Türel, “Bu durumda Konyaaltı sahipsiz kalır. Konyaaltı’nın içler acısı halinin sorumlusu bu meclis olur. Konyaaltı sahili CHP ve MHP yüzünden sahipsiz kalıyor” diye konuştu. Konyaaltı Belediye Başkanı Böcek ise, “Konyaaltı sahipsiz kalmaz. Sabah itibariyle Konyaaltı Belediyesi’nin bütün ekibi sahilde olur” diye karşılık verdi. GÜNCEL
AKP’nin şarkı yazarına rekor hibe Memurun maaşları erimeye şimdiden başladı. Bu yıl yapılan anlaşma uyarınca da memur maaşlarına enflasyon farkı da yansıtılmayacak. Yüzdelik artış yerine, hükümetle eşit şekilde verilecek zam şeklinde anlaşılmıştı. Enflasyonun daha da artması beklenen önümüzdeki aylarda memurun gelir gücü yıl sonuna kadar daha da azalacak. ekonomi oğuhan özkan
Kültür Bakanlığı, sinemaya sağladığını açıkladığı 15 milyon 540 bin TL destekten en büyük payı, 1 milyon 750 bin TL ile Semih Kaplanoğlu’nun ‘Buğday’ ve AKP’nin reklam filmi için yazdığı ‘Aynı’ şarkısıyla tanınan müzisyen/ yönetmen Özhan Eren’in ‘Çanakkale Geçilmez’ filmi aldı. 24 uzun, 8 ilk film olmak üzere 32 filme toplam 15 milyon 540 bin TL destek verilirken, AKP’nin 2011 seçimlerinde kullandığı reklam şarkısı ‘Aynı’nın yaratıcısı Özhan Eren’in ‘Çanakkale Geçilmez’ filmi 1 milyon 750 bin TL destek alarak bir rekora imza attı. GÜNCEL
Donetsk bağımsızlığını ilan etti
Rusya ve dünyaya hitaben yapılan açıklamayı geçici Donetsk hükümeti yöneticisi Denis Puşilin okudu. Donetsk şehri meydanında toplanan kalabalığın önünde konuşma yapan Puşilin, ”Halkımızın referandumda beyan ettiği görüş doğrultusunda hareket ederek bağımsız ve egemen Donetsk Halk Cumhuriyetini ilan ediyoruz. Ayrıca tarihi adaletin yerini bulması için Rusya Federasyonuna bizi bünyesine kabul etmesi çağrısı yapıyoruz” dedi. Yapılan sayıma göre referanduma katılan halkın yüzde 89’u bağımsızlıktan yana görüş belirttiği açıklanmıştı. GÜNCEL
Kayıp 40 liradan başlayıp memurun derecesi ve kıdemine göre 150 Enflasyonun giderek yüksel- liraya kadar çıkabiliyor. diği dönemlerde, memurlara Memurun bu ayki enflasyon ve memur emeklilerine yapılan zam kaybı ise, başbakanlık müsteşarında 150 lira, pratisyen doktorda 74 erkenden eridi. Memur-Sen’in, enflasyona göre lira, avukatta 67 lira, şoförde 40 lira gerçekleşecek zam yerine, eşit şekil- olarak hesaplanıyor. de enflasyon hesaplanmadan verilecek zammı onaylaması, memurun Enflasyon yükseldi memur zammı cebine giren parayı azaltmış oldu. erken eridi Enflasyon artmasına rağmen, anlaş- Enflasyonun durmak yerine Mama gereği memura ikinci altı aylık yıs ve Haziran aylarında daha da dönemde bir zam uygulanmayacak. artması bekleniyor. Mayısta yüzde Enflasyondaki ilk 4 aylık oran 0,7’lik artış bile enflasyonu çift hayüzde 4.96 ile rekor kırdı. Hal böy- neye çıkarmaya yetecek. Merkez le olunca, memur maaşlarında aylık Bankası da enflasyonun orta noktası net 60 liralık bir kayıp ortaya çıktı. yüzde 7,6 olmak üzere yüzde 8,8’e
hakkı korunmuş olsaydı, Ocak ve Temmuz’da toplam birikmiş en az yüzde 6,1 zam yapılmış olacak, üstelik enflasyondaki artış Temmuz 2014 ve 2015’in Ocak ayına iki kez yansıtılacaktı. Yeni yıl zamları da çare kurtarmıyor Bu yıl geçerli olan sistem nedeniyle ilk 6 aylık enflasyon yüzde 6 dolaylarında gerçekleşse dahi memur ve memur emeklilerinin bu yılın başında aldığı maaş sene sonuna kadar değişmeyecek. Maaşlar 2015’e erimiş gireceği için yeni yıl zamlarının etkisi de önemli ölçüde kaybolacak.
Bankalar işe son vermelere ara vermiyor Ekonomik kriz sinyallerinin giderek belirginleştiği bu dönemlerde, Avrupa’daki bankalar krizi geciktirmek ve krizden “sağ çıkabilmek” için birer birer küçülmeye devam ediyor. Avrupa genelinde 2013 yılında sadece 80 bin bankacı işten çıkarılmıştı. Bu seferde İngiltere’nin önemli bankalarından Barclays, 2016 yılına kadar 19 bin çalışanının işine son vereceğini duyurdu. Banka bu yıl içerisinde ise 14 bin çalışanının işine son vereceğini açıkladı.Açıklamada, iş-
ten çıkarmaların yaklaşık yarısının İngiltere’deki çalışanları etkileyeceği belirtildi. “Yeni strateji” uygulaması kapsamında, Barclays’in sadece yatırım bankacılığı bölümünde 2016 yılı sonuna kadar yaklaşık 7 bin kişinin de işine son verileceği kaydedildi. 64800 kişinin çalıştığı bankanın, 2016 yılına kadar 19 bin çalışanla yollarını ayıracaklarını da ifade etti. Barclays’in Fransa, İtalya, İspanya ve Portekiz’deki bankacılık faaliyetlerini ise başka alanlara yönlendirmesi bekleniyor. EKONOMİ
Ekmek fiyatları artabilir
Halk köprüyü yürüyerek geçti
Ekonomik kriz yaklaşıyor
Mecidiyeköy - Çağlayan yönünde sabah saat 07.30 da servis minibüsü kaza yaptı. Fatih Sultan Mehmet köprü çıkışı E5 Mecidiyeköy yol ayrımında sabah saatlerinde servis minibüsünün kaza yapması sonucu trafik tek şeride düştü. Yaralananın olmadığı belirtilen kaza nedeniyle trafikte yoğunluk yaşanması sonucu Asya yakasından Avrupa yakasına geçmek isteyen vatandaşlar, Boğaziçi Köprüsü’nde metrobüslerden inerek yollarına yürüyerek devam etti. Bazı vatandaşlar ise trafiğin açıldığı noktada, ellerini kaldırarak durdurdukları araçlara binip iş yerlerine gitti. GÜNCEL
çıkabileceği tahmininde bulundu. Memur ve memur emeklilerinin enflasyondan dolayı gelirlerinin azalma riskine açık hale gelmesine, geçen yıl imzalanan toplu sözleşme sebep oldu. Memura yüzde 3 artı 3’lük zammın beklendiği görüşmelerden sürpriz bir şekilde eşit şekilde zam kararı çıktı. Sözleşmeye bu sefer ilk kez enflasyon farkı ödenir hükmü konmadı. Brüt zam memura net 123 lira, memur emeklilerine de 146 lira olarak yansıdı. Memura eşit şekilde zam yerine geçmiş yıllarda olduğu gibi yüzdelik zam yapılmış ve enflasyon farkını alma
Yaptığı yatırım tavsiyeleriyle piyasalarda yakından takip edilen Marc Faber, yakın zamanda bir ekonomik krizin daha gerçekleşeceğini söyledi. Faber, 2008’de yaşanan ekonomik krizin gerçekleşecek bu krizin yanında hafif kalabileceğine dikkat çekti. Lakabı ise “Doktor Kıyamet” olarak biliniyor. The Gloom, Boom&Doom Report adlı bloğuyla da tanınıyor. Gelişmiş ekonomilerde kurumsal, kamusal ve bireysel kredilerin 2007’deki seviyeden %30 daha fazla olduğunu belirterek, “Ben ekonomide bir iyileşme görmüyorum. ABD ekonomisinde bir yavaşlama yaşıyoruz” dedi. Gelişmiş ülke borsalarının olduğundan daha değerli hale geldiğini, hükümet tahvillerinin borçlanma maliyetlerinin arttığını ve getirilerinin düştüğüne de dikkat çekti. Ünlü yatırımcı, Ukrayna’daki krizin de piyasaların seyrini belirleyecek önemli sıkıntılardan biri olduğunu söyledi. EKONOMİ
29-30 Mart’ta yaşanan don olayı sonrası Çukurova’da hasat 1 ay öne geldi. Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan, buğday hasatının biçerdöver ile değil çim biçme makineleri ile yapıldığını söyledi. Geçen yıl Ceyhan’da 200 bin ton buğday üretimi yapıldığını belirten Tezcan, “İlk kez bu kadar kurak bir yıl geçirdik. Sulama yapılan bölgelerin durumu biraz daha iyi ancak bu yılki üretim 100 bin tonu geçmez” dedi. Ceyhan’da 6070 bin dekarda hasat yapıldığını
söyleyen Tezcan, “Buğday başaklarının içi boş olduğu için neredeyse hepsi saman balyası oldu. Biçerdöverin maliyetini bile karşılayacak buğday çıkmıyor tarladan. Geçen yıl 65-75 kuruş arasında seyreden buğday fiyatı daha şimdiden 90 kuruşu geçti. Önlem alınmazsa buğday ithalatı artar. Bu durumdan en çok etkilenen de ekmek fiyatları olur” dedi. Hal böyle olunca temel gıda ürünü olan ekmeğe zam gelirse hiç şaşırtıcı olmaz. EKONOMİ
EGITIM
Şili’de öğrenciler parasız eğitim için direniyor
(
11
15 Mayıs 2014
Uludağ Üniversitesi’nde Rektörlüğün Gezi korkusu Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü, Gezi Dienişi’nin yıldönümüne iki hafta kala, soruşturma açtığı tüm öğrencilere, uzaklaştırma cezası verdi. Verilen cezalar rektörlüğün Gezi’den ve yarattığı etkiden ne kadar korktuğunu gözler önüne serdi. Öğrenciler, açılan soruşturmalar, okuldan uzaklaştırma cezaları ve faşist saldırılar için üniversitede yürüyüş yaptı.
Şili’nin başkenti Santiago’da on binlerce üniversite ve lise öğrencisi, okul harçlarının kaldırılması ve eğitim refomu için yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş polis saldırılarıyla karşılık buldu. Başkent Santiago’da gösteri düzenleyen yaklaşık 40 bin lise ve üniversite öğrencisine , güvenlik güçleri tazyikli suyla saldırdı. 2011’de Devlet Başkanı Michelle Bachelet’in parasız eğitim vaadini yerine getirmemesi sebebiyle öğrenciler direnişe geçti. Şili’de parasız eğitimin önünü açacak reformlar talep eden öğrencilerin eylemleri 3 yıldır aralıklarla devam ediyor. Hükümetin öğrencilerin haklı taleplerine cevap verene kadar eylemlerin bitmeyeceği gerçek. EĞİTİM
Ankara Üniversitesi’nde faşist saldırı
eğitim Pınar beyer
Üniversitede 6 Kasım’dan bu yana öğrencilere, sürekli soruşturmalar açılıyor. Rektörlük Gezi’nin yıldönümüne sayılı günler kala elindeki kozları kullanıyor. Daha önceki faşist saldılarda, saldırıya uğrayan 50’yi aşkın öğrencinin okuldan uzaklaştırılması, üniversitede sol görüşlü öğrenci bırakmak istemeyen rektörlüğü ve ülkücüleri sevindirmiş olacak ki, uzaklaştırma cezalarının sonrasında, kitap okuma etkinliğine yine faşist saldırı düzenlendi. Faşist saldırılara karşı “Faşistler vuruyor rektör koruyor, uzaklaştırmalar geri alınsın” diyen öğrencilere, ülkücülerin saldırı düzenlemesi, öğrencileri yıldıramadı. Üniversite öğrencileri daha geniş kapsamlı bir okuma şenliği organize etti. İdeoloji ayrımı yapılmaksızın herkesin elinde kitapla şenliğe katılabileceğini anlatan afişler asıldı.
Öğrencilerin görüşü net: Yılmayacağız Eda Derya Toper – EHP Gençliği
Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’ndeki İnek Bayramı’nda Kardeş Türküler konserinden çıkan iki yurtsever üniversiteli Adnan Sural ile Muhammed Kaya, evlerine giderken faşistlerin saldırısına uğradı. İç Cebeci’de Ülkü Ocakları üyesi oldukları anlaşılan 6 kişinin sopa ve satırlı saldırısına uğrayan üniversiteliler, kafalarına satır darbeleri aldı. Arkadaşları tarafından Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan üniversiteliler, ilerleyen saatlerde taburcu edildi. Faşist saldırıya uğrayan öğrenciler iyileşti fakat faşistler hakkında bir soruşturma açılıp açılmadığı bilgisine ulaşılamadı. EĞİTİM
Üniversitelerden YÖK’e soruşturma talebi
Fecri Aydemir – DÖDEF
Korksunlar çünkü Gezi’ye dönüyoruz
Saldırıya uğradım, uzaklaştırma aldım
Üniversiteyi Emniyet mi yönetiyor? Bu, Ali İsmaillere, Berkinlere adalet isteyen, Mahirlerin, Denizlerin yolunda yürüyen gençlikten korktuklarının bir göstergesidir. Biz bir süreliğine uzaklaştırılmış olabiliriz ama biz olmasak da fikirlerimizi yaşatacaklar var. Ve AKP de rektörler de korkmaya devam etsin; çünkü Gezi’ye dönüyoruz.
Üniversitemizde yurtsever, sosyalist öğrencilere karşı bir sindirme politikası var. Soruşturmalarla öğrenciler yıldırılmaya çalışılıyor. YÖK yürüyüşüne soruşturmalar açılıyor. Geçen sene saldırıya uğradığımda okulda patlayıcı madde kullanmaktan 1 dönem uzaklaştırma aldım ancak ellerinde kanıtlayacak bir delil de yoktu.
Dilek Canbulat – Gençlik Muhalefeti
Ömer Gül – Öğrenci Kolektifleri
O devir 1 Haziran’da bitti
Cezalar bizi okuldan atamayacak
Baskıcı yönetimin yansıması olan soruşturmalar tavan yaptı. Soruşturmalar ifade ve örgütlenme özgürlüğünün yanı sıra, eğitim hakkının da kısıtlıyor. Artık kimse öğrencilerde devekuşu kimliği aramasın, o devir 1 Haziran 2013’te yer ile yeksan oldu. Erdoğan’ın dudakları arasından üniversite yönetenler de bunu böyle bilsinler.
Uludağ Üniversitesi faşistler tarafından üs gibi görünüyor. Son faşist saldırıların ardından açılan soruşturmalardan saldırıya uğrayanlar ceza aldı. Bu dönem Gezi’den aldığımız ruhla üniversitemizde hak taleplerimizi daha da dillendireceğiz. Verilen bu cezalar bizi üniversiteden çıkarmaya yetmeyecek, mücadelemiz büyüyecek.
Binlerce fidan 6 Mayıs’ta Denizleri andı Balkan Üniversitesi, Avrupa Politeknik Üniversitesi, Avrupa Hukuk ve Yönetim Okulu (ESLG) adına avukatlar Atilla Tunçkale ile Rahman Özdemir YÖK Başkanı ve yöneticileri hakkında görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla soruşturma açılması talebi ile MEB’e başvurdu. YÖK yöneticilerinin 5463 Sayılı Kanun hükümlerini yok sayarak öğrencilerin uluslararası ve ulusal yasalarca güvence altına alınmış eğitim haklarını kullanmalarına engel olduğu böylece görevi kötüye kullanma suçu işlediği belirtilerek soruşturma açılması istendi. YÖK’ün zamanın gereklerine cevap veremeyen bir kurum haline gelmesi de belirtildi. EĞİTİM
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişinin 42. yıldönümünde, üniversite öğrencileri pek çok ilde denizleri andı. Devrimci öğrenciler, dayanışma ile, bütünlüklü mücadeleyi vurguladı, faşizme ve emperyalizme asla geçit vermeyeceklerini haykırdılar. 68’lerden Geziye Denizlerin yolunda olduklarını gösterdiler. Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir ve Bursa’da, öğrenciler “68’lerden Gezi’ye denizleri yolundayız” diyerek başta Deniz Gezmiş olmak üzere tüm devrim şehitlerini andı. Eylemlerde Gezi’de ağaçlarını korumak, em-
peryalizm ve onun maşası olan AKP’ye dur demek için canlarını veren gençler de unutulmazken, 68’lerden haraketle mücadele edileceği, 90 kuşağının sanıldığının aksine ne kadar politik olduğunun Gezi’de de kanıtlandığı vurgulandı. Eylemlerde özellikle; iktidara karşı, emperyalizm ve sömürü karşısında Deniz Gezmiş’in devrim koşusu vurgulandı. Bir çok ilde Denizlerin adını birlikte haykıran EHP Gençliği ve Gençlik Muhalafeti üyesi öğrenciler, Denizlerin devrimci dayanışmasını sürdürdüklerini de gösterdi. EĞİTİM
1 Mayıs kutlamalarının ardından kayboldu
Şehit madencilerin anıtlarını temizlediler
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği Bölümü’nde okuyan 44 öğrenci, sosyal sorumluluk projesi kapsamında şehit madenciler için süpürge, bez ve fırçaları ellerine alarak temizlik çalışması yaptı. İki gruba ayrılan öğrenciler, başlarına madenci baretlerini takıp önce Liman Caddesi’ndeki Maden Şehitleri Anıtı ve Milli Egemenlik Caddesi üzerindeki Uzun Mehmet Anıtı’nı temizledi. Anıtların etrafını süpürüp çöpleri toplayan öğrenciler, Uzun Mehmet Anıtı’nda fırça ile duvarları da boyadı. Öğrenciler öğleden sonra ise mezarlıkta temizlik çalışması yaptı. EĞİTİM
Deniz anmasına faşistler saldırdı
Kayseri’de Pazar günü “Bugün saat 17.00 sularında solcu Deniz Gezmiş, Yusuf gençlerin durduğu kafeye 50-60 Aslan ve Hüseyin İnan’ı anma kişilik ülkücü bir grup bıçak ve yürüyüşlerinde saldırıya uğrayan sopalarla saldırdı. Kafenin camları EMEP’li gençler Denizlerin ölüm kırıldı, birkaç yaralı var. Polis yıldönümünde yine ülkücü grubun sonradan geldi. Kafede bekliyorlar. saldırısına uğradı. Faşistlerin sopa Saldırganların ülkü ocaklarına ve bıçaklı saldırısında engelli bir kişi gittiği söyleniyor ancak polis de yaralandı. Avukat Serkan Öztürk: bakmaya gitmiyor” dedi. EĞİTİM
Sivas’ta üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Mizbah Çakmaz’dan 1 Mayıs’tan beri haber alınamıyor. Ailesi kayıp başvurusunda bulundu. Sivas’ın Yıldızeli İlçesi Meslek Yüksekokulu Yerel Yönetimler Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan Mizbah Çakmaz, 1 Mayıs etkinliklerine katıldıktan sonra, kaldığı Kredi ve Yurtlar Kurumu’na dönmeyince yurt görevlileri durumu ailesine bildirdi. Kendisinden haber alınamayan üniversite öğrencisi için ailesi kayıp başvurusunda bulundu. Batman’dan Sivas’a gelen ve kayıp kardeşini arayan ağabeyi Sebahattin Çakmaz: “Mirzah’tan haber alamıyoruz. Yetkililere sesleniyorum. Bize yardım etsinler. Kardeşim bulunsun” dedi. Yapılan kayıp başvurusunun ardından polis 1 Mayıs kutlamalarında kaydedilen görüntüleri izleyerek araştırma başlattı. Kaybolduğu ya da kaçırıldığı konusunda herhangi bir bulgu henüz yok. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
12
15 Mayıs 2014
MEB nitelikli eğitim hariç her yola başvuruyor
MEB liselere yerleştirme sistemini yeniden değiştirmeye hazırlanıyor. Hazırladığı yeni uygulamada MEB liseye tercihte öğrencilere büyük kolaylık sağlayacağını iddia etti. Önümüzde 2 seçenek var, 25+1 ve eve en yakın 3 okul. Liselilerin nitelikli eğitim talebini görmezden gelen MEB, sistemle sürekli oynayarak öğrencilere faydası olmayacak sistemlere başvuruyor.
Lise-Der Karadeniz TV’de Lise-Der Genel Temsilcisi Sidar Can Kardoğan geçtiğimiz perşembe günü Karadeniz TV’de Gündem Özel programına katıldı. Program süresince Lise-Der’in ideolojisi ve amaçları üzerinden konuşulurken, Kardoğan liselilerin istediği eğitim sistemine de değindi. Liselilerin Gezi Parkı’nı sahiplenmesinin de konuşulduğu programda Çağlar Cilara’nın Başbakan karşınızda olsa ona ne söylerdiniz sorusuna Kardoğan “Başbakan karşımızda olsa Gezi Parkı’nda katlettiği insanların ve Berkin Elvan’ın hesabını sorardık” diye cevap verdi. EĞİTİM
İSTANBUL ışıl demir
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavlarının ardından Milli Eğitim Bakanlığı, liselere geçiş sistemini değiştirecek. Amacını sınavla öğrenci alan okullarda her yıl açıkta kalan kontenjan açıklıkları sorununu çözmek olduğu belirtti. Bakanlık bünyesinde sistem üzerinde çalışması için bir kurul oluşturuldu. Yeni sistem ile öğrenciler ilk tercihlerini yaptıktan sonra kesin yerleştirme yapılacak. Yani kontenjan açıkları yüzünden 2.-3. kez tercih yapılmasına gerek kalamayacak. Peki, bu yeni yerleştirme sistemi nasıl çalışacağı akıllara gelen ilk soru işareti.
25 LİSEYE DE YERLEŞTİREMEZSEK İMAM HATİP VAR Üzerinde çalışılan formüllerden biri 25+1, hazırlanan tasarıda öğrenciler puanları yettiği ve okumak istedikleri okula göre 25 tercih yapacaklar. 26. tercihlerini iste boş bırakacaklar. Eğer öğrenciler 25 tercihlerinden birine yerleştirmezlerse bakanlık öğrencinin puanına göre uygun okula yerleştirecek. Öğrenci hiçbir Anadolu lisesine yerleştirilemezse çevredeki alternatif meslek liselerine, imam hatip liselerine, sağlık liselerine, kız meslek liselerine ve çok programlı liselere yerleştirecek. EVE EN YAKIN 3 OKUL Üzerine çalışılan bir diğer tasarı ise eve en yakın 3 okul. Bu sistem ile
birlikte öğrencilerin, son üç tercihine evine en yakın okulu yazması ve sınavla öğrenci alan okullara yerleşemezse, taban puanlarına göre bu okullardan birine yerleşmesi planlanıyor. Örneğin, öğrenciye 15 tercih yapma hakkı verilme durumunda ilk 12 tercihine sınavla girmek istediği, son 3 tercihine ise evine en yakın 3 liseyi yazacaklar. Eğer ilk 12 tercihine yazdığı liselerin hiçbirine yerleştirilemezse evine en yakın olan meslek lisesi, imam hatip ya da çok programlı Anadolu liselerinden birine yerleşecek. İSİM DEĞİŞİYOR NİTELİKSİZ EĞİTİM AYNI MEB’in liseye geçiş sistemiyle adeta bir çocuğun oyuncağı ile oynar gibi sürekli değiştirmesi kafaların karış-
masına sebep oluyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın devlet okullarında ki niteliksiz ve bilimsel olmayan eğitime müdahale etmezken liselere geçiş sınavlarının ismini, sayısını ve biçimini sürekli değiştiriyor. AKP’nin iktidarda olduğu 12 yıl boyunca eğitim sistemini geliştireceği vaadinde bulundu ama sunduğu yine niteliksiz bir eğitim oldu. Liselilerin birincil isteği olan daha bilimsel eğitim ve eşit sınav sistemi hakkında bir adım atılması beklenirken değişen tek şey öğrencilerin kafasını daha çok karıştıracak bir yerleştirme sistemi oldu. Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilerin hiçte gündeminde olmayan karmaşık sistemlerle öğrencileri oyalamaya ve hayatlarıyla oynamaya devam ediyor.
Aidatı veren tableti kapar Elazığ Balakgazi Anadolu Lisesi’nde 9. sınıf öğrencilerine dağıtılan tabletler geri toplandı. Gerekçe olarak ödenmeyen okul aidatları ve öğrencinin dersleri kötü olması gösterildi. Okul yetkililerinin yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, devamsızlık veya derslerindeki başarısızlıktan dolayı kalma ihtimali olan öğrencilerden tabletlerin geri alınması yönünde talimat verildiği öne sürüldü. Böyle bir yazı göndermediklerini iddia eden Milli Eğitim Bakanlığı tarafından soruşturulma açıldı. EĞİTİM
AKP’nin ‘şımarık’ polisi genci gözünden etti 18 yaşındaki lise öğrencisi Barış Ceyhan 1 Mayıs sabahı Ankara, Tandoğan’da kutlamalara katılan ve işçi olan babası Mustafa Ceyhan’ın yanına gitmek üzere Kızılay’dan geçerken, polis müdahalesine maruz kaldı. Müdahale sırasında gözüne plastik mermiyle yaralanan ve yaklaşık bir haftadır Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi olan Barış Ceyhan’ın geçirdiği operasyonlar sonrası gözünden çok sayıda plastik parçaların çıkarıldığı ve sol gözünü tamamen kaybettiği
açıklandı. Mustafa Ceyhan yaptığı basın açıklamasında suç duyurusunda bulunacağını söyledi ve 1 Mayıs’ta Ziya Gökalp Caddesi’nde çekim yapan herkese “Görüntüleri bize ulaştırın” çağrısı yaptı. Geçtiğimiz yıl Gezi Parkı eylemleri sırasında da AKP’nin şımarık polisin kullandığı orantısız güç yüzünden çok sayıda gencimiz gözünü kaybetmişti. EĞİTİM
Soruların açıklanmaması mahkemeye taşındı
Ankara Barosu, ÖSYM Başkanlığı’nın 23 Mart 2014 Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın (YGS) soru ve cevaplarının yayınlanmayacağına ilişkin kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Ankara İdare Mahkemesinde dava açtı. Dava dilekçesinde, ÖSYM Yönetim Kurulu’nun 12 Mart 2014 kararı kapsamında rastgele seçilen bazı soruların adayların
incelemesine açıldığı, 6495 sayılı Kanun uyarınca sınavlara ait soru ve cevapların Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun kapsamı dışına çıkarıldığı hatırlatıldı. Dilekçede, Ankara Barosu’nca yapılan yazılı başvuru üzerine, ÖSYM’nin işlemde kişilerin hak arama hürriyetinin kısıtlanması gibi bir durumun asla söz konusu olmadığının belirtildiği aktarıldı. EĞİTİM
Dershanelerin dönüşümü hızlandırıldı
Milli Eğitim Bakanlığı dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren ‘Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, özel okula dönüşecek dershane ve özel etüt merkezlerinin dönüşümüne ilişkin yol haritasının
belirlendiği genelgeyi yaklaşık İki hafta önce illere gönderdi. Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre, bu genelgenin ardından, dönüşüm sürecine ilişkin alt mevzuatla ilgili çalılışmalara hız verildi. Bu kapsamda, yönetmelik ve yönergeyle ilgili hazırlıkların istişare edileceği toplantıların ilki bugün Eskişehir’de gerçekleştirilecek. EĞİTİM
AKP’yi ‘kızlı-erkekli’ eğitim de rahatsız etti
MEB, meslek liselerini karma eğitim veren veya sadece kızlara eğitim veren liseler olarak düzenlemek için valiliklere yetki verdi. Yapılan değişiklik okul tabelasına yansımayacak. MEB, valiliklerine gönderildiği, “mesleki ve teknik ortaöğretimde okul çeşitliliğinin azalması” genelgesiyle söz konusu sorununa çözüm buldu. Tüm meslek liselerinin mesleki ve teknik Anadolu liselerine dönüştürülmesini amaçlayan genelgenin 9. maddesine göre, valilikler mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarını “karma” veya “yalnızca kız öğrencilerin öğrenim görebileceği” okullar şeklinde belirleyebilecek. EĞİTİM
Biz sınav hazırlamasını ÖSYM’den de iyi biliriz Hükümet, üniversite ve kamuda işe alım sınavlarını düzenleyen ÖSYM’yi ortadan kaldırıp tüm sınavları kendi himayesi altında toplayacağı bir birim kurmayı planlıyor. MEB’in üzerinde çalıştığı yeni sisteme göre, üniversiteye girişte tıpkı liselere geçişte olduğu gibi ortak merkezi sınavlar yapılması öngörülüyor. 2016-2017 eğitim öğretim döneminde uygulanması planlanan yeni sınav sistemi, öğrencilerin 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçları ile üniversiteye başvurması hedefleniyor. EĞİTİM
FORUMLAR
13
15 Mayıs 2014
68’den Gezi’ye
Denizlere çıkar sokaklar 6 Mayıs’ta, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişinin yıldönümünde toplanan Yoğurtçu Forumu ve Abbasağa Forumları anma gerçekleştirdi. Denizler’den alınan kararlılıkla mücadelenin sürdüğü belirtilen anmalarda, Gezi Direnişi ile Denizlerden, Mahirlerden devralınan meşalenin bir kez daha taçlandırıldığı gösterildi. forumlar elif karan
Gezi Direnişi ile birlikte toplanmaya başlayan park forumları, Denizlerin ölüm yıldönümünde de sokaklardaydı. Yoğurtçu Forumu 6 Mayıs 1972’de devlet tarafından asılarak katledilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişinin yıldönümünde anma gerçekleştirdi. Kadıköy Boğa’dan Kilise Meydanı’na yürüyen Yoğurtçu Forumu, “68’den Gezi’ye Denizler’e çıkar bütün sokaklar” yazılı pankart açtı.
Geçtiğimiz günlerde Yoğurtçu Parkı’na paravanlar kurularak bir bölüm çevrelendi. 1.derece SİT alanı olan Yoğurtçu Parkı altından geçirilmek istenen kanal yapımı nedeniyle örülen paravanlar forum katılımcıları ve Kadıköy sakinleri tarafından büyük tepki çekti. Kadıköylüler paravanların kurulduğunu duyar duymaz parklarına giderek paravanları protesto eden yazılamalar yaptılar ve kana yapımını protesto etmek için eylem çağrısı yaptı. Forum katılımcıları “Kanalın yapımına izin vermiyoruz!” diyerek 13 Mayıs saat 19.00’da Yoğurtçu Parkı’na çağrı yaptı. GÜNCEL
Denizler ve Gezi şehitleri anıldı Katil akp’den hesap soruldu Bahariye Caddesi’nden devam eden yürüyüşte halk katil AKP’den de hesap sordu. Denizler’le birlikte Gezi şehitlerini de anan Kadıköy halkı, Denizler’le birlikte Gezi şehitlerinin de hesabının sorulacağını belirtti. Halk Kilise Meydanı’na vardığında meydana Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya ve Deniz Gezmiş’in büyük afişleri asılarak “Mahir, İbo, Deniz, sürüyor sürecek mücadelemiz” sloganı atıldı. Bremen Mızıkacıları da Denizler için şarkı söyledi. Şarkıların ardından Deniz’in, Yusuf ’un, Hüseyin’in mücadelesinin anlatıldığı bir sinevizyon gösterimi yapıldı.
süzdür”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Denizlerden Gezi’ye mücadele sürüyor”, “Emperyalistler, işbirlikçiler, 6.filoyu unutmayın” sloganları attı. Anma yürüyüşünde “Denizlerden Gezi’ye mücadele sürüyor” pankartı açılarak Denizler’in mücadelesinin şimdi de Gezi Direnişi ile birlikte sürdürüldüğü belirtildi. Kartal Heykeli’ne gelindiğinde AbbaBeşiktaş’ta da Denizler için sağa Forumu tarafından hazırlanan basın bir araya gelindi açıklaması okundu. Basın açıklamasında Abbasağa Forumu da, Denizler için ya- Denizler’den Gezi’ye mücadelenin kapılan saygı duruşuyla başlanan anmada rarlılıkla sürdüğü, Denizlerin o günkü “Yusuf, Hüseyin, Deniz, sürüyor sürecek kararlılığıyla bugün de AKP’ye karşı mümücadelemiz” , “Devrim şehitleri ölüm- cadelenin süreceği belirtildi.
Mesele kestiğiniz 3 fidan Gezi Direnişi’nin ilk günlerinde sokaklara çıkan halk Deniz Gezmiş’lerin adını sıkça anarak baskı ve sömürüye karşı mücadelenin sürekliliğini vurgulamıştı. AKP hükümetinin “3-5 ağaç için” söylemleri karşısında, “Evet, mesele kestiğiniz 3 fidan” diyen halk, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek‘in ODTÜ ormanını yıkmak istediğinde karşısına çıkan ODTÜ’lüler, rant için kesilmek istenen fidanlarla, fikirleri ve örgütlü mücadelelerinden dolayı kesilen fidanların hep bir arada anmışlardı. 6 Mayıs’ta da mücadelenin sürekliğini bir kez daha vurgulamış oldular.
Gezi’den önce büyük buluşma İstanbul Forumları, Gezi Direnişi’nin yıldönümüne sayılı günler kala Yoğurtçu Parkı’ndaki buluşmalarına hazırlanıyorlar. 18 Mayıs’ta Yoğurtçu Parkı’nda yapılacak etkinlikle bir araya gelecek olan forumlar, Gezi Forumları Dayanışması imzasıyla yaptıkları açıklamayla tüm halkı Kadıköy Yoğurtçu Parkı’na davet ettiler. Gezi Forumları Dayanışması tarafından hazırlanıp yayımlanan açıklamada “Halkın Gezi Direnişi’nde yükselen haklı sesine kulak vermek bir yana, gündemi her geçen gün yeni bir kabusla işgal eden, çürümüşlüğü, insafsızlığı, akıl ve ahlak dışılığı var oluş biçimi haline getiren iktidar odaklarının tüm sindirme politikalarına inat, Gezi’nin dünyaya örnek olan benzersiz ışıltısıyla 18 Mayıs’ta hep
birlikte el ele veriyoruz. Demokrasiden, çevreden, barıştan, kardeşlikten, dürüstlükten, hoşgörüden, eşitlikten, adaletten, insanlıktan yana herkes davetlimizdir” ifadeleriyle tüm İstanbul Yoğurtçu Parkı’na davet edildi. “Forumların Dünü, Bugünü, Yarını” ve “Yıldönümüne girerken Gezi Direnişi” temalı iki büyük forumun yanı sıra, forumların atölye ve çalışma gruplarının sunumları, sergiler, performans ve konserler gerçekleşecek Yoğurtçu Parkı’nda yapılacak etkinlik 18 Mayıs Pazar tüm gün sürecek. Gezi’den sonra parklarda toplanarak siyasetini kendisi üreten ancak kış boyunca kapalı alanlarda forum halk,18 Mayıs günü saat 10:30’da Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda İstanbul’daki tüm forumlarla bir araya gelecek. GÜNCEL
Direniş mevsiminde forumlar parka dönüyor ğınağı olan parkına geri dönüyor. Kadıköy’de toplanan Yoğurtçu Parkı Forumu ise Barış Manço Kültür Merkezi’nde devam ettiği toplantılarını artık parkında gerçekleştirecek. Parklarda, herkesin ulaşabileceği yerlerde, kendi siyasetini yapmaya devam eden forumlar, yazın gelmesi ile birlikte katılımın daha da artacağı toplantılarla, Gezi’nin ardından artık hiçbir şeyin eskisi olmadığını göstermeye devam edecek gibi görünüyor. GÜNCEL
31 Mayıs’ta başlayan Gezi Direnişinin yıl dönümü için hazırlıklar başladı. Direnişin ilk gününden beri meydanlarda olan, Gezi Parkı’ndaki ağaçları söktürmeyen halk, şiddetli polis saldırılarına rağmen Gezi Parkı’na sahip çıkmaya devam etmişti. Polisin geri çekilmesi ile yaklaşık 15 gün dayanışmanın, birlikteliğin, mücadelenin kalesi olan Gezi Parkı, aynı zamanda yaşamlarına sahip çıkan halkın doğrudan siyaset ürettiği, tartıştığı, gelecekle ilgili kararların halk tarafından alındığı bir yer haline gelmişti. Direniş mahallelere, başka parklara yayılarak forumlarla devam etti.
Kent Savunması Kesim hattında yürüyüş yaptı İstanbul Kent Savunması 11 Mayıs Pazar Suadiye İstasyonu Çocuk Parkı’nda buluşup katledilen ağaçlar için yürüdü. Suadiye, Erenköy, Göztepe, Feneryolu, Kızıltoprak, Söğütlüçeşme, Haydarpaşa tren yolu hattındaki ağaçların kesilmesi sebebiyle ağaların kesildiği hatta yürüdü. Geçtiğimiz günlerde Kadıköy tren hattı üzerinde kesilen ağaçların bir kısmı da İstanbul Kent Savunması tarafından fotoğraflanarak sosyal medyadan paylaşılmıştı. İstanbul Kent Savunması bu duruma karşı Kadıköy tren hattı boyunca kesilen ağaçları tespit etme ve raporlama yaptı. GÜNCEL
Mahalleliler imzalarının peşinde
Abbasağa Gezi’nin yıldönümünü duyuruyor
Gezi Direnişi’nin yıldönümü yaklaştıkça, havaların da düzelmesi ile halk, parklarına geri dönmeye hazırlanıyor. Mahallelerde, parklarda devam eden ancak hava muhalefeti nedeniyle kış aylarında kapalı mekânlarda yapılan forumlar bu haftadan itibaren parklarına geri dönüyor. 15 Nisan Perşembe günü Beşiktaş Belediyesi Gençlik Merkezinde toplanmaya devam Abbasağa Forumu, 1 Mayıs’ta da Taksim’e çıkmak isteyenlerin sı-
Halk rantın önünde ‘paravan’
Forumlar direnişin kalbine gidiyor Gezi Direnişi’nin yıldönümünde, AKP diktatörlüğü karşısında direnen, itirazı olan forumlar, Gezi’ye dönmeye hazırlanıyor. Halk, AKP faşizmi nedeniyle kaybettiği gençlerin hesabını sormak; özgürlüklerine, parklarına, kentlerine sahip çıkmak için Gezi Parkı’nda olacak. Beşiktaş’ta toplanan Abbasağa Forumu, 17 Mayıs günü Beşiktaş Kartal Heykeli’nden, Galatasaray Lisesi’ne kadar yapacakları yürüyüşle tüm İstanbulları bildirileri ile Gezi’ye çağırarak, neden 31 Mayıs’ta bir kez daha Gezi’de olacaklarını basın açıklaması ile anlatacaklar. GÜNCEL
Acıbadem Dayanışması, geçen hafta bir bildiri yayımlayarak, mahallelerinde yangınlar çıktığını ve itfaiye araçlarının sokağa giremediğini açıkladı. Mahalle sakinleri belli istekler sıralamış ve bunları dilekçe ile belediyeye sunmuştu. Yaklaşık 2 hafta boyunca toplanan yüzlerce imzanın belediyeye nasıl iletileceğini ve sonrasındaki süreci konuşmak için; Şam Fıstığı, Haşimbey, Haydar Yücebaş, Fıstıklı Çıkmazı, Nazifbey, Hacı Necipusta, Faikbey, Şair Sururi ve Yeni Fıstıklı Sokakları’nda yaşayan tüm mahalle sakinleri Pazar günü Amasya Vakfı’ndaki toplantıya davet edildi. GÜNCEL
Doğancılar Forumu’ndan imza kampanyası Üsküdar Doğancılar Parkı Forumu, Üsküdar’da bulunan 3. Selim İlköğretim Okulu’nun İmam Hatip’e dönüşmesine karşı imza kampanyası başlattı. 3. Selim İlköğretim Okulu’nun mevcut eski binası Salacak İmam Hatip olarak kullanılmakta. Ancak Milli Eğitim Müdürlüğü, eski binanın İmam Hatipli öğrencilere dar geldiğini söyleyip Salacak İmam Hatip’in yeni binaya transfer edilmesini onayladı ve yürürlüğe koydu. Okulun öğrencilerinin velileri de, çocuklarının okullarından olacakları sebebiyle change.org sitesi üzerinden imza kampanyası başlattı. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: rasim araz
15 Mayıs 2014
Bu mücadelenin hedefi iktidar olmalı
Gezi sürecinde birlikte olmanın gücüyle iktidarın yenilebileceğini gösteren toplumsal muhalefet, seçimlerin atlatıldığı ve Gezi’nin yıldönümünün yaklaştığı bu süreçte iktidarın karşısında duran herkes için önemli bir adres oluşturdu: Birleşik Muhalefet hareketi. 3. toplantısını yapan Birleşik Muhalefet katılımcısı Osman Topaklı ile Birleşik Muhalefet hareketinden, Gezi direnişine pek çok konuda konuştuk. Öncelikle toplumsal muhalefetin en önemli ‘birleşiklik’ deneyimi olan Gezi RöPORTAJ direnişinden özge doğan bahsedelim. Sizce Gezi direnişi toplumu nasıl etkiledi? Hayatın bir çok alanında bir çok mücadele veriliyor. Mesela ben Tekel direnişi sırasında Ankara’daydım, yakinen takip ettim. Tabi aslında bu tür mücadelelerin hepsi, birer nicel birikim şeklinde ve lokal düzeyde gerçekleşti. Ama lokal düzeyde gerçekleşmesine rağmen, toplumsal muhalefete de belli ölçüde bir dinamizm kazandırmıştır. Gezi öncesi dönemde yaşadığımız her yerde sorunlar vardı. Ben mesela;
Yıllardan beri sözü edilen bir şey var; “Sol birlikte iş yapamaz, hepsi grupçudur, kendi grubunu öne çıkarmaya çalışır” gibi bir anlayış vardır. Bu çalışma, ortak çalışma kültürünü ispatlayacaktır. Süreç içinde böyle bir çalışma güçlenecektir. görev yaptığım lisede sorunlar yaşıyordum. Öğrenciler kendi yaşadıkları sıkıntıları da dile getiriyorlardı. Bunlar sadece bizim orada yaşanan sorunlar. Oysa Türkiye’nin her tarafında, çok farklı alanlarda çok farklı sorunlar yaşanıyordu. Herkes belli ölçüde içinde biriken öfkeyi kanalize edebileceği bir yol arıyordu aslında. Ama toplumsal muhalefetin örgütsüzlüğü, belli ölçüde hem mücadeleleri lokal düzeyde bırakıyor hem de mücadele içerisinde yer alan insanların geleceğe dair güvenlerini biraz zayıflatıyordu. Gezi direnişinin, kendi niteliğinin ve niceliğinin büyüklüğüne çok da fazla hazır olduğu söylenemez. Yani bütün toplumsal muhalefet hareketlerinin, örgütlerin buna belli ölçüde hazırlıksız yakalandığını söylemek mümkün. Belki de Gezi’nin başarılı olmasının sebebi biraz da budur. Yani en azından bir, iki örgütsel yapının inisiyatifiyle başlamış olsaydı yine o potansiyel yakalanır mıydı? Pek emin değilim. Bu bakımdan Gezi tabi ki bütün toplumsal tepkileri bir
havuza biriktirmiş oldu. Bir diğer taraftan insanların bu kadar direnç göstermesi, beklenmedik şekilde farklı grupların yan yana gelebilmesi direnişe süreklilik kazandırdı. Ve bu grupların yan yana gelmesi insanların güçlerini birleştirebilmelerini sağladı ve güven duygusunu geliştirdi. O yüzden insanlar o kadar yoğun baskıya rağmen yaralanmalara, gaza, suya rağmen saatlerce, günlerce o çatışma içerisinde bulunabildiler. Bu özgüven duygusu, yanındakine güvenme atmosferi, mücadeleyi sürekli hale getirme konusunda mihenk taşı oldu diye düşünüyorum. Şimdi de Gezi’nin ardından muhalefet, önemli bir şey deniyor. Birleşik muhalefet hareketin temelleri oluşturuluyor. Üç haftadır da toplantı yapılıyor. Birleşik Muhalefet’in toplantılarını nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle son toplantıyı? Birleşik Muhalefet hareketini, Gezi’den çıkaracağımız kimi dersler ışığında o eksikliklerin, yapılan kimi yanlışlıkların önüne geçerek başarıya götürebiliriz. Gezi’de yaşanan kimi eksiklikleri, kimi yanlışlıkları yani ufak da olsa, belki o sıcak çatışma ortamında çoğumuzun fark etmediği, önemsemediğimiz hataları düzeltmek gerekir diye düşünüyorum. Birleşik muhalefet hareketinin başarıya ulaşması bence bu muhalefet hareketini oluşturan yapıların kendi dışındakilerle kendini eşit görmesine bağlı. Her konuda bu birleşik muhalefet hareketinin birleşmesi her adımda eşitlik ilkesine sağdık kalınırsa, aradaki güven sağlamlaşır diye düşünüyorum. O da başarıyı beraberinde getirir diye düşünüyorum. Süreç içerisinde hareket kendi kendisine kendi içinden örgütsel bir yapıyı çıkarır diye düşünüyorum. Aksi halde sadece hareket olarak sonu belirsiz bir yolda ilerlemesi mümkün değil. Süreç içerisinde insanlar da bizden bekleyecek. Yani “Tamam kardeşim siz bir ortak hareket oluşturuyorsunuz ama bunun iskeleti nedir, gövdesi nedir, ne iş yapar, nasıl çalışır?” gibi tartışmalar da şekillenecek diye düşünüyorum. Yani bence de şu gün için böyle bir şeye cevap vermek çok mümkün bir şey değil. En azından şimdiden ucunun açık olması olumlu bir gelişme. Onun haricinde, gençlik hareketi, işçi hareketi, köylü hareketi, kamu çalışanları hareketi, işsizler hareketi, taşeron işçi hareketi gibi farklı alanlarda yaşanan direniş hareketleri arasındaki organik ilişkiyi sağlayabilecek bir yapılanma, bu birleşik muhalefet hareketi tarafından hedeflenmeli. Bunun bir süreç işi olduğunu kavrayarak çok acele etmeden, çok hızlı yol almaya çalışarak yorulmadan, süreklilik içerisinde
Bu mücadelenin hedefinde iktidarı göstermek gerekir. Biz laf olsun diye mücadele etmiyoruz. Bizim istediğimiz, mücadele ederek bu düzeni değiştirmek, iktidarı ele geçirmek. Hem bu anlamda harekete, “Halk iktidar hareketi” denebilir. gitmek gerekir diye düşünüyorum. Bu, henüz çok yeni bir hareket. İlerisini nasıl görüyorsunuz? Ben umutluyum. Yani bugünkü konuşmamda da söyledim yaşanan olumsuzluklarla karamsarlığa kapılmamak gerekir. Birleşik muhalefetin bu şekilde farklı bir faaliyet olarak kendisini göstermesi bu hareketin dışındaki bir çok insana, yapıya da ilginç gelecektir. Önümüzdeki günlerde bu çalışmanın içinde bulunmayan birçok bireyin, grubun, bu çalışmaya ilgi duyacaklarını düşünüyorum. Bu muhalefet hareketi çalışmasının ortaya koyacağı başarı, bunu izleyen kesimlerin ilgisini çekecektir diye düşünüyorum. Çünkü yıllardan beri sözü edilen bir şey var; “Sol birlikte iş yapamaz, hepsi grupçudur, kendi grubunu öne çıkarmaya çalışır” gibi bir anlayış vardır. Bu çalışma, ortak çalışma kültürünü ispatlayacaktır. Süreç içinde böyle bir çalışma güçlenecektir. Bu çalışmanın sadece bugün bu çalışmayı başlatanlarla sınırlı olacağını kimse düşünmemeli. Zaten öyle düşündükten sonra hiç yola çıkmamalısın. Ki ortaya konulan hedefler de zaten bunun önümüzdeki süreçlerde -1 yıl, 2 yıl, 3 yıl, neyse- genişleyeceği konusunda ben iyimserim. En azından çok önemli marazlar çıkmazsa. Önemli derecede marazlar çıkarsa yine motivasyonu düşürmeme konusunda dikkatli olmak lazım. Ona dikkat ederek çalışma yürütmek gerekir. Birleşik Muhalefet Forumu’nun son toplantısında kullandığınız sözde hareketin siyasi hattına işaret eden öneriler sunmuştunuz. Hareketin yalnızca ‘muhalefet’ etmesi değil ‘mücadele’ vermesi gerektiğini söylemiştiniz. Hatta ‘halk iktidarı’ ifadesini kullanmış-
tınız. Biraz bu önerileriniz üzerine konuşalım. Egemenlerin böyle bir söylemi vardır; “İki paçayı dikemezler. Bunlar muhalefet olmaya alışmışlardır, iktidarda gözleri yoktur” gibi. Bu kamuoyu zihnine de yerleşmiştir; solcular iktidara gelemezler diye. Muhalefet deyince de mevcut iktidarın dışındaki herkes muhalefet olarak adlandırılıyor. MHP de muhalefet, Saadet Partisi de muhalefet, hatta bugün Cemaat de muhalefet. Biz kendimizi muhalefet olarak sınırlarsak o zaman ayırıcı özelliğimiz belirginleşmez. Bir de sadece muhalefet etmek, icraatı yapanların dışında kalıp sadece onları eleştirmekle sosyalizm falan olmaz. Hayatın her alanında mücadele etmek gerekir. O çelişkilerden bir tarafı biziz. Dolayısıyla yaşamımızın her alanı mücadele olmak zorunda. Bu yüzden birleşik muhalefet ismi yerine “birleşik mücadele hareketi” denebilir. Hatta ben konuşmamın devamında bu mücadelenin hedefinde iktidarı göstermek gerektiğini söylemiştim. Biz laf olsun diye mücadele etmiyoruz. Bizim istediğimiz, mücadele ederek bu düzeni değiştirmek, iktidarı ele geçirmek. Hem bu anlamda harekete, “Halk iktidar hareketi” denebilir dedim. Bu, hareket içinde yer alan arkadaşlar, kurumlar, gruplar arasında tartışılabilir tabi. İçeriği iktidarı hedefleyen bir hareket olmalı. Sadece eleştiren, muhalefet eden, zaman zaman sokağa çıkıp, egemenlerin bize yakıştırdığı gibi “gazını alıp, taşını atıp evine dönen” değil, toplum nezdinde bu görüntülerden uzaklaşmak gerekir. İsim toplumun zihninde bir değişim yaratmalı. O ismi duyan toplumun zihninde, amaçlarımız, hedeflerimiz hakkında bir şimşek çakmalı. İktidarın gereklerini de yerine getirecek bir mücadele çizgisi oluşturmak gerekli. Yani sadece laf olarak “Biz iktidarı hedefliyoruz” demekle olmaz. Onun gereğini yerine getireceksin. Konuşmanızın başında Tekel direnişini anlatırken ‘lokal’ diye bahsetmiştiniz. Gezi Direnişi ona nazaran daha merkezi bir direniş oldu. ‘İktidarı hedeflemek gerektiğini’ de konuşmuşken, biraz solun iktidarı hedeflemek konusundaki tutumunu konuşalım. Sizce sosyalist sol ne kadar merkezi ve ‘iktidarı hedefleyen’ bir hareket yürütüyor? Bu 1 Mayıs’ta “Taksim’i niye düşünüyoruz? Mahallelerde slogan atıyoruz ya ‘Her yer Taksim her yer direniş, her yer 1 Mayıs’ diye… Devletin gücünün karşısına çıkmanın pek bir anlamı yok. Bulunduğumuz mahallelerde de o direnişi yapabiliriz” diyen gruplar oldu. Ama Taksim’in hem mekan olarak hem de manevi olarak önemini
kavrayamamışlar. O sıcak çatışma ortamından uzaklaşmanın bir mazereti olduğunu söylemek yanlış olabilir. Böyle bir suçlama yöneltmek istemiyorum. Ama Taksim’in ayrı bir önemi var. İstanbul’da Taksim, Ankara’da Kızılay gibi, farklı yerlerin de kendilerine has meydanları var. Kaldı ki bütün dünyada zaten meydanlar o toplumsal muhalefet hareketlerinin kendilerini gösterdikleri, iktidarla bilek güreşine tutuştukları alanlardır. Bu bakımdan gel sen Yenikapı’da eylem yap. Bu arkadaşların bazılarının 77 1 Mayıs’ının anlamını kavra-
Tehditlere karşı Taksim’i bırakıp başka yere gitmek teslimiyettir. Buna irade olarak sen karar versen tamam ama iktidarın iradesi sonunda, senin iraden dışında böyle bir dayatmaya evet demek insanın bütün haklarından feragat etmesi anlamına gelir. yamadıklarından öyle yaptıklarını düşünüyorum. Bizim Taksim’in anlamını, önemini genç kuşaklara aktarmamız gerekiyor. Söylemeye çalıştığım, onlar, topluma bunu unutturmaya çalışıyorlar; “Yaraları kaşıyıp durmayın” diye. Zaman zaman Sivas, Maraş katliamlarıyla ilgili de söyleniyor ya. Dolayısıyla Taksim’i de o şekilde unutturmaya çalışıyorlar. Bizim ısrarla Taksim’i savunarak onu yaşatmamız, yeni kuşaklara aktarmamız gerekir. Yoksa bugün Taksim’i unutursak yarın Roboski’yi unuturuz, öbür gün Ali İsmail’ unuturuz. Mesele mahalle kabadayılığı meselesi değil. Mahalle senin olacak, benim olacak meselesi değil. Bütün bir geçmiş mücadeleye sahip çıkmak, o mücadeleyi geleceğe taşıyabilmenin bir aracı olarak görmek lazım. Bir de egemen sınıflar nezdinde bizim teslim olmayacağımız, korkmayacağımız gerçeğini de sürekli olarak onların yüzüne haykırmak gerekir. Bu yıl 1 Mayıs oldukça tartışmalı geçti. Hükümet ısrarla Yenikapı’yı adres gösterdi. Ama emekçiler Taksim’den vazgeçmedi. Sonuçta yapılacak miting Yenikapı’da da yapılsa aynı miting olacaktı. Aynı sözler Yenikapı’da da söylenecek,
Osman Topaklı kimdir? 2 üniversiteyi yarıda bırakarak girdiği 3. üniversitesi olan Gazi Üniversitesi’nden 1986 yılında mezun oldu. 1992 yılından beri öğretmenlik yapıyor. Öncesinde Ankara’da ticaret ile de uğraştı. Öğrencilik yıllarından beri toplumsal muhalefetin değişik alanlarında yer almaya çalışan Osman Topaklı Birleşik Muhalefet hareketi içerisinde de yer alıyor. Topaklı halen Coğrafya öğretmeni olarak görevini sürdürüyor. aynı sloganlar haykırılacak, aynı halaylar çekilecekti. O halde AKP neden bu kadar ısrarcı şekilde Taksim’e çıkılmasını değil de Yenikapı’ya çıkılmasını istiyor? Bedava otobüsler bile sundular. “İsterseniz tankerle su gönderirim” dediler. Biz istesek, hükümete, “Ses araçlarını getirin, siz donatın” desek hiç tereddüt etmeden yaparlar. Yeter ki Taksim’den uzaklaşsınlar diye. Taksim’den uzaklaşmakla bütün idealinden vazgeçmiş olursun. Tehditlere karşı Taksim’i bırakıp başka yere gitmek teslimiyettir aslında. Buna irade olarak sen karar versen tamam; bunu tartışmam ama iktidarın iradesi sonunda, senin iraden dışında böyle bir dayatmaya evet demek insanın bütün haklarından feragat etmesi anlamına gelir. Bugün için Yenikapı’ya evet demek başka zaman, bir başka konuda karşı tarafın isteklerine boyun eğmenin zeminini hazırlar. Bu bakımdan konuyu yer meselesi olarak görmemek gerekir. Üstünde durarak söylüyorum; Yenikapı değil bir başka yer de olsa, “24 saat sizin olsun” bile denilse, Taksim’in bırakılıp gidilmemesi lazım. Bu konuda hiç bir anlam kargaşasına, kavram kargaşasına yer yok. Bizim Taksim’e girmek isteyişimizin nedeni gayet açık. Kaldı ki bizim orada şöyle bir düşünceyle hareket etmediğimizi de düşünüyorum: “Biz iktidarla bilek güreşi yapıyoruz, kazanırsak tamam, amacımıza ulaşmış olduk”. Sadece Taksim’e biçimsel olarak girmiş olmak için, “Biz hükümeti alt ettik” demek için girmiyoruz ki. Sonuçta bugünkü hükümet, geçmişte izin veren hükümettir. Oraya girmek; dediğim gibi geçmiş mücadele mirasının devamı, orada ölen arkadaşlarımıza duyulan saygının devamı ve orada geçmişte, bugün ve gelecekte verilecek mücadelenin de motor gücü, enerjisi aslında. Bu bakımdan bir mahalle kabadayılığına indirgememek gerek. Bazı gruplar şu an “Taksim’i fetiş hale getirmeyelim” diyerek öyle yapıyorlar. Bu fetiş falan değil; bizim yanımızda düşen arkadaşlarımıza ahde vefa duygusunun bir gereği. Yürüdüğümüz yolda da çıkmamız gereken basamağın biri. O basamağı çıkmadan merdiveni çıkman mümkün değil, bu kadar basit. Yenikapı’ya giderek merdiveni yukarı çıkmazsın, aşağıya doğru iner orada kalırsın. Bu başka türlü de açıklanamaz.
DUNYA
15
15 Mayıs 2014
“Kızlarımızı geri getirin”
Geçtiğimiz ay, Nijerya’nın Borno eyaletinde Boko Haram örgütü tarafından kaçırılan 200’ü aşkın Nijeryalı kızın bulunduğu bir video yayınlandı. Radikal İslamcı Örgüt, kendilerine yakın internet sitelerinde paylaştığı videoda, kız çocuklarını köle olarak satacağını duyurdu. Hapisteki tüm Boko Haram militanları serbest bırakılana kadar kızların tutulacaklarını söyledi.
Dünya gülçin şermeti
Kamerun sınırındaki Chibok bölgesinde bulunan bir yatılı okulu basan militanlar, o esnada sınav olan kız öğrencileri kaçırdı. Kızlardan 50’si kaçmayı başarırken, 200’ü aşkın kız, militanların elinde tutsak kaldı. “Batı eğitimi haramdır” anlamına gelen Boko Haram örgütü bu yıl ülkenin kuzey doğusundaki üç eyalette düzenlediği saldırılarla 1500’den fazla kişinin ölümüne neden oldu. Boko Haram’ın lideri Ebubekir Şekau kızların hepsinin Müslüman olduğunu, hapisteki tüm Boko Haram militanları serbest bırakılana kadar tutulacaklarını söyledi. Nijerya Devlet Başkanı Goodluck Jonathan, kaçırılan 200’ü aşkın kız
çocuğunun nereye götürüldüğünü henüz tespit edemediklerini söyledi. “Okulu bırakıp evlenmelisiniz” Boko Haram örgütü lideri Ebubekir Şekau, kaçırılma olayından sonra “Kızlarınızı ben kaçırdım. Onları pazarda satacağım” açıklamasında bulundu. Şekau, eylemin gerekçesini anlatırken “Batılı tarzda öğretime son verilmesi gerektiğini söylemiştim. Kızlar, okulu bırakıp evlenmelisiniz” diye tehdit etti. Görüntülerde kızlar Kelime-i Şehadet getiriyor ve Kur’an’dan sureler okuyor. 17 dakikalık videoda kızlardan üçü konuşurken görülüyor. Boko Haram örgütü yaklaşık 5 yıldır Nijerya’nın kuzeyinde bir İslam devleti kurma hedefi güdüyor.
Nijerya’dan BM’e Yardım Çağrısı Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan kızların bulunması için Amerikan Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’dan yardım talep ettiğini açıkladı. Bu açıklamanın ardından Nijerya’da kaçırılan kız öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep eden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aksi halde harekete geçeceklerini duyurdu. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, düzenlediği basın toplantısında bu konuya ilişkin açıklamalarda bulundu: “Size söyleyebileceğim şey şu ki; orada olanları bir zulüm ve berbat bir trajedi olarak görüyoruz. Başkan birçok kez bilgilendirildi. Ulusal güvenlik ekibi olayı yakından izlemeye devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı, bu genç kızların
bulunup kurtarılmasına dönük gayretlerinde nasıl bir destek verebileceğimiz hususunda Nijerya hükümeti ile düzenli bir şekilde temas halinde” dedi. CNN televizyonuna açıklama yapan bir ABD’li yetkili, “kaçırma olayıyla bağlantılı olabilecek her türlü istihbaratı Nijeryalı yetkililerle paylaşacaklarını” söyledi. Yetkili, “Konuyla diplomatik ve askeri çerçevede de ilgileneceğiz. Ancak bölgeye asker gönderilmesi öngörülmüyor” dedi. Bu kapsamda muhtemel bir kurtarma operasyonuna katılımın da gündeme gelebileceği kaydedildi. ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama da Twitter’daki hesabından bir fotoğraf paylaşarak #Bring back our girls (kızlarımızı geri getirin) etiketiyle sosyal medya üzerinden başlatılan kampanyaya bir destek verdi.
Putin’in Kırım ziyaretine kınama
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Sovyet ordusunun Nazi güçlerini yenilgiye uğratmasının kutlandığı Zafer Günü törenlerine katılmak üzere Rusya’nın mart ayında ilhak ettiği Kırım’a gitti. Askerlere ve halka seslenen Putin, yaptığı konuşmasında Ukrayna krizine değinmezken Rus ordusunun Nazi Almanya karşısında kazandığı zaferi andı. Putin’in Kırım’da, Rus ordusunun 9 Mayıs Zafer Günü kutlamalarına katılmasına Ukrayna yönetiminden tepki alırken, ABD
ve AB bu ziyareti kınayan açıklamalar yaptılar. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Putin’in Kırım’daki mevcudiyeti, işleri kesinlikle kolaylaştırmıyor” denildi. Kiev yönetimi, Moskova yönetiminin Ukrayna’nın mevcut kanunlarını ve uluslararası hukuku açık şekilde gözardı ettiğini savundu. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ise Rusya’nın Ukrayna’da attığı adımları, “sınırı aşan, sorumsuz, yasa dışı ve gayrimeşru” olarak nitelendirdi. DÜNYA
Dünya Turu
Ukrayna
Mariupol’da çatışma
Ukrayna’da silahlı ayrılıkçı gruplarla güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar yer yer devam ediyor. Donetsk’e yaklaşık 100 km mesafede bulunan güneydoğu liman şehirlerinden Mariupol’da 60 kadar ayrılıkçı militanın güvenlik güçlerinin merkez binasını işgal etmek istediklerini ve çıkan çatışmada militanlardan 20’sinin öldürüldüğünü kaydedildi. Ukrayna İçişleri Bakanı Arsen Avakov polis merkezini işgal etme girişiminde bulunan silahlı kişileri ‘terörist’ olarak adlandırdı. Ukrayna resmi rakamlarına göre 1 polis memuru hayatını kaybederken 5 polis de yaralandı. Ukrayna polisi “4 terörist gözaltına alındı” açıklaması yaparken geri kalanların da silahlarını bırakarak kaçtığı duyuruldu. Yerel kaynaklar Ukrayna ordusuna ait bir tankın ayrılıkçılar tarafından ele geçirildiğini duyursa da bu iddia ordu tarafından doğrulanmadı. DÜNYA
Güney Sudan
Barış sağlandı
Dünyanın en yeni ve en yoksul ülkelerinden biri olan Güney Sudan, yıllarca devam eden iç savaşın ardından 2011 yılında Sudan’dan ayrılarak bağımsız olmuştu. Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit ile darbe girişiminde bulunduğu iddia edilen eski yardımcısı Riek Machar arasında 5 aydır süregelen iç savaşın sonlandırılması için barış anlaşması imzaladı. Anlaşmaya göre ateşkesin uygulanması, çatışmalarda zarar görenlere insani yardım ulaştırılması ve daimi bir anayasanın hazırlanması öngörülüyor. Taraflar arasında ocak ayında da ateşkes ilan edilmiş ancak çatışmalar yeniden başlamıştı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry anlaşmanın Güney Sudan’ın geleceği için dönüm noktası olabileceğini söyledi. DÜNYA
Tayland
Irak Genelkurmay Başkanı’na suikast girişimi
Merkel ve Hollande’den Rusya’ya gözdağı Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Almanya’ya resmi ziyarette bulundu. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Hollande, Ukrayna’da planlandığı gibi 25 Mayıs’ta devlet başkanlığı seçimlerinin yapılamaması durumunda Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulanacağı uyarısında bulundu. İki liderden gelen ortak açıklamada “Eğer uluslararası alanda kabul görecek bir cumhurbaşkanlığı
seçimi düzenlenemezse, ülke kaçınılmaz bir şekilde daha da istikrarsızlığa sürüklenecek. Almanya ve Fransa, bu durumun Avrupa Konseyi’nin 6 Mart 2014 tarihli kararları doğrultusunda sonuçları olacağı konusunda hemfikirdir” denildi. Ukrayna hükümetine de seçimlerden önce halkın ve mülkiyetin korunmasını gerektiren durumlar dışında askeri eylemden kaçınması çağrısında bulunuldu. DÜNYA
Irak’ta ülke çapında düzenlenen saldırılarda 142 kişi hayatını kaybederken, Irak Genelkurmay Başkanı Babekr Zebari hedef alındı. Zebari’nin bulunduğu zannedilen konvoyun ilçeden geçtiği sırada, uzaktan patlatılan 2 bombanın etkisiyle 1 kişi hayatını kaybederken, 4 kişi de yaralandı. Olay esnasında Zebari’nin konvoyda olmadığı
belirtildi. Felluce’de Irak ordusu tarafından düzenlenen operasyonlarda ise IŞİD örgütünün 100 üyesi öldürüldü. Irak ordusu, “Aşiret Devrimcileri” olarak adlandırılan silahlı gruplar ile Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü unsurları bulunduğu gerekçesiyle Enbar ve çevresinde yaklaşık 4 aydan bu yana operasyon düzenliyor. DÜNYA
Kırmızı Tişörtlüler
Tayland’da askeri darbe sonucu devrilen eski Başbakan Thaksin Shinawatra taraftarı 30 bin Kırmızı Tişörtlüler Hareketi üyesi Başkent Bangkok yakınlarında kamp kurarak, Başbakan Yingluck Shinawatra’nın düşürülmesine karşı çıktı. Shinawatra’nın pirinç sübvansiyonlarında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi tarafından görevden alınmasının ardından, hükümet yanlıları protesto için toplandı. Kırmızı Tişört aktivistlerinden Thida Thavornseth: “Halkın oylarıyla seçilmemiş bir hükümeti kabul etmiyoruz. Her türlü darbe girişimini kınıyoruz. Yasal olmayan hiçbir şey talep etmiyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı. Ülkede süren kralcılar ve Shinawatra’nın kardeşinin başını çektiği popülist akım arasında yaşanan bölünme ülke için tehdit oluşturuyor. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
15 Mayıs 2014
Boko Haram: Halkına karşı savaşan örgütün künyesi CEM AKBALIK yazdı
Nijerya’da bulunan Boko Haram, Hıristiyan köylere gerçekleştirdiği katliamlarla bilinen radikal İslamcı bir örgüt. Boko Haram, geçtiğimiz günlerde 300 kızı kaçırmış ve bunun ardından sosyal medya aracılığıyla “kızlarımızı geri getirin” kampanyası başladı. Cem Akbalık’ın, Nijerya’da bulunana radikal İslamcı silahlı örgüt Boko Haram hakkında yazdığı yazısını paylaşıyoruz.
14 Nisan’da silahlı bir grup onlarca araba ve kamyonla Chibok şehrine geldi. Hristiyan ve Müslüman kızların kaldığı pansiyonun önünde durduktan sonra, onlarca silahlı erkek pansiyona girerek uyumakta olan kızları uyandırdı ve araçlara doldurarak hızlı bir şekilde şehirden uzaklaştılar. Giderken pansiyonu yakmayı da ihmal etmeyen teröristlerin elinden sadece 50 kız kaçarak kurtulabildi. Kimse 12 ile 17 yaşları arasında 270 liseli kızı kaçıranların kim olduğunu bilmiyordu ama bütün şüpheler Boko Haram adlı cihatçı örgüt üzerinde yoğunlaşıyordu. Daha önce de buna benzer kız kaçırma ve onları zorla evlendirme vakaları olmuş ve işin arkasından Boko Haram örgütü çıkmıştı. Derken kötü haber çabuk yayıldı. Örgütün lideri olduğu söylenen bir kişi görüntülü olarak yayınladığı bir mesajda, kızları Boko Haram’ın kaçırdığını, onları pazarda satacaklarını ya da zorla evlendireceklerini söylüyordu. Başta aileler olmak üzere herkes şoke olmuştu. Peki Allah adına bu liseli kızları kaçırmakla ve onları pazarda köle olarak satmak veya zorla evlendirmekle tehdit eden, camilere, kiliselere, okullara, devlet güçlerine saldırarak sadece 2014’te 1500’den fazla insanı öldüren Boko Haram örgütü ne zaman kuruldu, ne savunur, kimle hareket eder ve askeri hedefleri nelerdir? Örgüt Kuzeyde kuruldu Resmi adı “Cemaat es-Sulh Sünnet Li Dava Vel Cihad” (Dava ve cihad için barış ve sünnet cemaati) olan Boko Haram 2002 yılında Nijerya’nın Kuzey’inde kuruldu. Hausa dilinde “Batılı eğitim haram” anlamına gelen Boko Haram’ın amacı Nijerya’nın kuzeyinde şeriat kanunları ile yönetilen bir İslami devlet kurmak. İlk başlarda Ndimi Maidigouri camisinde örgütlenen radikal islamcı gençlerden oluşan bir grup olan Boko Haram, daha sonra
Yobe eyaletindeki Konama şehrine geçip orada radikal bir cemaat kurdular. Ilk başlarda herkes onları “Nijerya Talibanları” olarak anmaya başladı. Yoksullara yardım, yoksulluğa karşı mücadele ve bedava dini eğitim Afrika’nın en büyük petrol üreten ülkesi olan ve çoğunlukla Müslümanların yaşadığı Kuzey Bölgesi’ni geri kalmışlığı ve yoksulluğu ile biliniyor. Bu durumu iyi kullanan örgüt, yoksul ailelere yiyecek yardımı yaparak ve çocuklarına kendi camilerinde bedava eğitim vererek yoksul kitleler arasında örgütlenmeye başladı. Örgütün çok iyi kullandığı diğer argümanlardan biri de merkezi ve yerel hükümetlerin yolsuzlukları ve gelir dağılımındaki adaletsizlik. Yoksulluğa karşı dayanışma, Batı tarzı eğitime karşı kendi islami eğitimleri ve yolsuzluğa karşı politik mücadeleyi birleştiren Boko Haram kısa sürede bölgede ciddi bir güce kavuştu.
balık tutma hakkı ile ilgili çıkan çatışmalarda, örgüt polis karakolların saldırarak silahlara el koydu ve onları sakladı. Bunun üzerine camilerini işgal eden askerler aralarında liderleri Muhamed Ali’nin de bulunduğu onlarca kişiyi öldürür. Çok ağır kayıplar veren örgüt, sağ kurtulanlar ve yeni liderleri Muhamed Yusuf ’la birlikte Maidigouru’da kurdukları yeni camide örgütlenerek etkilerini artırmaya başladılar. 2009’a kadar direkt çatışmalardan kaçınan örgüt, 2009’da polislerle girdiği çatışmalarda 1000’den fazla insan yaşamını yitirdi. 30 Temmuz 2009’da Boko Haram’ın lideri Muhamed Yusuf Nijerya polisi tarafından yakalandı iki polis arabasının ortasında kurşunlanarak infaz edildi. Aynı operasyon kapsamında Maidigouru camisine baskın yapan polis orada 200’den fazla kadın ve çocuğun rehin tutulduğunu açıkladı. Boko Haram, liderleri-
nin ölümünden sonra misilleme eylemlerine başlayarak okulları, polisleri ve kamu binalarını hedeflerken, belli bir süre sonra örgüt Hıristiyanlara, gazetecilere ve “sahte Müslümanlar” dediği Müslümanlara yönelik de eylemler yapmaya başladı. Çıkan çatışmalarda binlerce insan hayatını kaybederken 500 000 insan da göç etmek zorunda kaldı ve zaten yoksul olan bölge tamamen yoksulluğun pençesine düştü. Kimlerle hareket ediyor? Kimi kaynaklara göre Boko Haram’ın Afganistan’daki Talibanlarla ilişkileri var ve Taliban tarzı bir şeriatı savunuyor. ABD iç güvenlik Departmanının hazırladığı rapora göre ise, örgütün El Kaide’nin Kuzey Afrika kolu olarak bilinen AQMI ve Asaru örgütleriyle işbirliği yapıyor ve militanlarını AQMI’nin kamplarında eğitiyor. Yine aynı rapora göre, örgüt otuz kişiden oluşan
bir Şura tarafından yönetiliyor. Bu otuz kişi diğer hücreleri yönetiyor ve bu hücreler genelde birbirleriyle direkt görüşmüyorlar. Yüz civarında profesyonel kadrosu olduğu tahmin edilen örgütün kaç militanı olduğu net olarak bilinmiyor. Bilinen tek şey örgütün Nijerya’nın kuzeyinde 12 şehirde uygulanan şeriat kanunlarını şiddet ve terrör yoluyla once Kuzey’e sonra da bütün Nijerya’ya yayarak bir İslam devleti kurmak. Boko Haram terör listesinde 2014’te tehlikesiz görmeyen ve diğer cihatçı gruplarla hareket etmediğini söyleyen ABD, 2013’de Boko Haram’ı terörist örgütler listesine alarak daha önce öldürüldüğü sanılan Ebubekir Shekau’nun başına 7 milyon dolar ödül koydu. Lideri Shekau ABD tarafından Afrika’nın en tehlikeli teröristi ilan edilerek başına 7 milyon dolar ödül kondu. Örgütün Ansaru, Somalili Shebab grubu ve AQMI gibi örgütlerle ilişkilerinin ne düzeyde olduğu net bir şekilde bilinmiyor. Nijerya’nın Kuzeyi’nde etkili olan örgütün bazı militanları Mali’deki askeri operasyonlardan sonra bölgeye geliyorlar istihbarat servislerinin iddialarına göre. Yine iddia göre,
yazdı
Cem Akbalık
Devlet güçleriyle ilk çatışma Boko Haram’in devlet güçleriyle ilk çatışması 2003’te oldu. Gölde
Aktüel siyaseti anlamak için Başbakan Erdoğan’ın tavırlarını da iyi okumak gerekiyor. Şimdiye kadar birçok defa Erdoğan’ın öfkeyle bir şeyler dediği veya kendini kaybettiği söylendi. Ancak bugünden bakıldığında aslında net olarak kendi açısından bilinçli bir siyaset yürüttüğü görülüyor. Milliyet’ten Kadri Gürsel, Erdoğan’ın Feyzioğlu çıkışını değerlendiriyor.
Başbakan Erdoğan dün Ankara’da katıldığı Danıştay’ın 146’ncı kuruluş yıldönümü töreninde konuşmasını beğenmediği Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na bağırarak tepki gösterirken onu edepsizlik ve yalancılıkla suçladı; ardından salonu hışımla terk etti. Cumhurbaşkanı Gül de kendisini izledi. Dün sosyal medyada genel kanaat, Başbakan Erdoğan’ın sinirlerinin çok bozuk olduğu, artık kendisini kontrol edemediği ve bunun sonucunda bu tür öfke patlamaları yaşadığı yönündeydi. Bakınca, burnundan soluyan,
AKP’nin sessizliğinin sebebi Nijerya tapeleri mi? 14 Nisan’da Boko Haram tarafından kaçırılan liseli kızlar Nijerya’daki etnik ve dinsel toplulukları örgüte karşı birleştirmiş durumda. Rehin alınan kızları kurtarmak için ülkede başlatılan kampanyalar UNICEF ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra, sosyal medya aracılığıyla bütün dünyaya yayılmış durumda. ABD ve Fransa Kızların bulunması için Nijerya’ya yardım edeceklerini duyururken, AKP hükümetinden çıt bile çıkmıyor. Ne bir kınama, ne de bir açıklama yaptı hükümet bu güne kadar. Tam bir sessizlik hakim hükümette. Tıpkı IŞİD’i desteklediği açığa çıkan hükümetin bu seferki sessizliği daha önce ifşa olan Nijerya tapelerinden kaynaklı olmasın sakın!
Örgütün baş düşmanı: Batı kültürü ve kadınlar Örgütün adından da anlaşıldığı gibi örgütün en tehlikeli bulduğu şey Batı kültürü. Bunun için kurulduğu günden itibaren en büyük hedefi batı kültürünü yaymakta en etkili araç olarak gördüğü okullara yönelmek oldu. Okullarla birlikte Batı kültürü ile yetiştirilmekle suçladığı kadınlar da başından beri örgütün en büyük hedefi. Kadınları ve çocuk yaşta kızları kaçıran, küçük çocukları zorla askeri eğitimden geçirerek silahlandıran örgüt daha öncede 26 kadını kaçırmış ve orman içinde gizli bir kampta zorla alıkoymuştu. Kamptaki kadınlar askerler tarafından kurtarıldığında bazılarının hamile olduğu, bazılarının ise önceden doğum yaptıkları açıklanmıştı.
Hukukçunun muhalefeti KADRİ GÜRSEL
AQMI’nin askeri kamplarında eğitim aldıklarını, bir kısmının ise Kamerun’un Kuzeyinde bulunduğunu belirtiyorlar.
karşısındakini yüksek sesle azarlayan, hiddetten oturduğu yerde duramayıp kürsüye doğru hamle eden bir Başbakan görüyoruz. Bir nedeni var elbette... Başbakan Erdoğan son zamanlarda hukukçulara çok kızıyor. Üst düzeyli hukukçular ülkenin gidişatı hakkındaki eleştirilerini kendisinin önünde ya da gıyabında ne zaman dile getirseler sert tepki gösteriyor ve genellikle onlara “Cübbenizi çıkarın” diyor. Dün yine dedi. Başbakan’a göre bir hukukçu, ülkede iktidarın hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine
karşıt nitelikteki icraatını eleştirip gereken uyarıları yapmamalı... Bir hukukçu, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devletini savununca Erdoğan’ın nokta-i nazarında siyaset yapmış, başka bir ifadeyle muhalefet etmiş oluyor. İktidarın icraatı hukukun üstünlüğü ilkesine karşıt ve hukuk devletini sonlandırır nitelikteyse, hakiki hukukçu bu gidişata elbette muhalefet etmekle mükellef. Yoksa hukukçu olma vasfını kaybeder, “rejimin yargı elemanı” olur. Dün Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dile getirdiği eleştiri ve uyarıların özünde de
hukuk savunusu vardı. Dolayısıyla Feyzioğlu’nun konuşması Başbakan tarafından bir muhalif tutumun ifadesi olarak algılandı. Erdoğan’ın tepkisinin temelindeki esas neden bu. Eleştiriyi “hakaret ve edepsizlik” telakki ediyor gibi görünmesi ise susturmak ve üste çıkmak için başvurduğu bir taktik. Gelelim, “öfke patlaması” şeklinde izlediğimiz koreografiye... Başbakan Erdoğan “kontrollü öfke”yi siyasi davranışının bir unsuru haline getirmiş, ihtiyaç hissettikçe kullanıyor. Dün de
kendince bir zaruret nedeniyle öfke eylemine gereksinim duydu; kısacası siyaset yaptı. Erdoğan, koreografisi gereği Feyzioğlu’nu sonuna kadar dinledi. Öfke kontrolünü gerçekten yitirseydi, konuşmanın bir yerinde kalkar, bağırır ve salonu terk ederdi. Başbakan’ın “hukukçu muhalefeti”ne tahammülsüzlük gösterisi iki nedenden kaynaklanıyordu. Birincisi, Feyzioğlu’nun konuşmasının, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın 25 Nisan’da mahkemenin 52’nci kuruluş yıldönümü töreninde doğrudan Erdoğan ve hükümetinin hukuk dışı icraatını hedef aldığı kuvvetli eleştirel konuşmadan sadece 15 gün sonra yapılmış olmasıydı. O olay hafızalarda tazeliğini korurken bu kez Barolar Birliği Başkanı’nın benzer nitelikte bir konuşmasına doğrudan hedef
olmak, tanıdığımız Erdoğan için siyaseten kolay hazmedilebilir bir hal değildi. Dahası Erdoğan, Feyzioğlu’na zaten mim koymuştu. Hatırlarsanız, Feyzioğlu 2 Eylül 2013’te adli yıl açılış töreninde yine dünkü gibi içeriği güçlü bir konuşma yapmış ve iktidarı hukuk zaviyesinden eleştirmişti. Erdoğan dört gün sonra Feyzioğlu’na şu tepkiyi verdi: “Orada gözümüzün içine baka baka bize hakaret ediyor. Cevap verme hakkımız da yok. Ama söyledim, bir daha adli yıl açılış töreninde bunlar konuşacaksa ben gitmeyeceğim. Gidersem de Yargıtay Başkanı konuştuktan sonra çıkacağım.” Erdoğan, Feyzioğlu’na bu kez cevap vermeye kendini mecbur hissettiği için dün oraya gitti. Kadri Gürsel Milliyet Gazetesi yazarı
YAKLASIMLAR
17
15 Mayıs 2014
Bizim cennetimiz annelerin direnişleri altındadır ERGÜR ALTAN yazdı
Anneler gününü geride bıraktık. Bu yıl da evlatların bazıları annelerine çiçek getireceği yerde anneler çocuklarının mezarlarına bıraktı karanfilleri. Bazılarının mezarları dahi yoktu, onlar meydanlarda haykırdı isimlerini. Ama hepsi bağırdı ismini unutturmadı. Ergür Altan direnen anneleri yazdı.
Anneyiz, kadınız, can’ız biz; sırrımıza eren olmaz, halimizi bilen olmaz… LGBT’lerin annesiyiz; kutlu olsun günümüz yavrularımızla bir. Bize annelik duygusunu yaşatan canlarımızın varlığını kutsarız biz; canımızın içindedir yavrumuz, can halimizdir. Mahpus çocuklarımıza annelik yapanız; evsiz çocuklarımıza, çocuk işçilerimize. Berkin’le Ceylan birdir gözümüzde; Samir`le Sevag ne güzel barınırlar can evimizde… Ah nasıl bir mucizedir Gezi Parkı’nda ve Hevsel Bahçeleri’nde bir ağacı anne yüreğine dolamak, Munzur’da bir dereyi annelik duygusuna akıtmak, Karadeniz yaylalarını öz çocuğumuz bellemek… Sokak köpekleri bize annelerine bakar gibi bakıyorlarsa bunun huzurunu hangi sözcük anlatır ki; börtü böcekler, yaban hayvanları merhametimizi duyumsuyorlarsa daha bir bereketlenir vicdanımız. Yavrumuzu bağrımıza
basarken, Cumartesi Anneleri’nin yıllardır kavuşamadıkları biricik canlarının kemiklerinin sızısı kapanmaz bir yaradır düşlerimize, umutlarımıza; işte bu yüzden bir yanımız Cumartesi’dir, bir yanımız yitik… Biz çocuklarımızı ekmek almaya giderlerken, babalarını uğurlarlarken, koyunlarını otlatırlarken, sokaklarda özgürce oynarlarken vurulsunlar, zalimliklerden, pedofilliklerden geçsinler diye
doğurmuyoruz efendiler! Doğurmadığımız nice çocuğumuz var bizim annesi olduğumuz, canımıza bastırdığımız, soluğunu, solukluğunu, kederini kederimiz saydığımız. Kimi uzak kasabalardadır, kimi dağ yollarında; kimi mayınlı topraklarda, kimi metropollerin varoşlarındadır. Salıncaklar kurarız çocuklarımıza kentsel dönüşümlere karşı sallansınlar
diye; birbirlerini sobelemelerini, körebe olmalarını, uçurtmalar uçurmalarını seyrederiz allı pullu bir tedirginlik, siyah beyaz bir sevinçle. Direniriz çocuklarımız için; grevlerimiz cümle çocuklar için! Yürüyüşlerimizde, eylemlerimizde çocuksuluk vardır; çünkü çocuklarımızın can suyu serpilmiştir sokaklara, alanlara. Ah, o çocuklarımız ki yüreğimize su serpenler-
dir… Sanmayın sürüp gider bu yokluklar, yoksulluklar; sanmayın bu erkek egemen sistem, bu kapitalist düzen heder eder bizi. Biz evlerimizi, sokaklarımızı, yurdumuzu, dünyayı cennete çevirmeyi biliriz efendiler! Cennet ezilenlerin direnişleri altındadır; ötekileştirilenlerin, mücadele edenlerin, tertemiz bir vicdana, dupduru bir anneliğe doğanların direnişleriyle cennete döner bizim eller. Cenneti ayaklar altına almıştır efendiler; oysa ki bizim cennetimiz annelerin direnişleri altındadır, çocukların bilinçleri üzerinde… Ergür Altan
ELİF KARAN
İyi
Halkın AKP’ye karşı Gezi direnişini başlattığı başlattığı 31 Mayıs günü yaklaşıyor. Gezi Parkı’nda bulunan ağaçları savunmak için direniş başlatan halk, özgürlük, adalet ve hakları için direnişi Gezi Parkı’ndan Türkiye’nin dört bir yanına yaydı. 31 Mayıs için çağrı yapan Emekçi Hareket Partisi 31 Mayıs 2013 tarihinden sonra hiç birşeyin aynı olmadığını açıklıyor ve AKP’yi uyarıyor; “AKP’ye söyleyin; Gezi’ye dönüyoruz”. lisi aramızdan aldığı 8 canın hesabını sormanın adresine, 31 Mayıs günü Gezi Parkı’na gideceğiz. AKP’nin kolluk kuvvetleri, valisi, bakanları halkı Gezi Parkı’na sokmamak için yine seferberlik ilan edebilir. Ancak 1 Mayıs günü Taksim’i kapatmak AKP açısından çok zor oldu. Her fırsatta ne kadar kudretli olduğunu anlatan AKP, Taksim’e çıkan tüm caddeleri kapatmasına rağmen sokakları direnişçilerin elinden alamadı. Çünkü halkın elinden meşru eylem alanlarını almak artık eskisi kadar kolay değil. Nasıl ki şehrin merkezindeki parkı alıp yerine beton AVM dikmek kolay değilse, Taksim’i, Gezi’yi halka kapatmak da kolay değil. AKP değil 39 bin polis, bütün varlığını ortaya koysa da fayda etmez. 31 Mayıs günü Gezi direnişine can verirken hayatını kaybeden kardeşlerimizin adlarını Gezi Parkı’nda haykırmamıza engel olamayacak. Şimdiden söyleyelim, öyle her caddeye arama noktası kurmasına gerek yok. Çünkü bizim ne yapacağımız belli. Şimdiden ilan ediyoruz; AKP’ye söyleyin; Gezi’ye dönüyoruz.
Cüneyt Özdemir Radikal
Özdemir, Başbakan’ın son çıkışına değiniyor yazısında ama hiçbir köeş yazarının sormadığı “Boko Haram da bizdeki ne?” sorusuyla iyi köşemize girmeye hak kazanıyor. Özdemir: “Neyse ki böyle olaylar bizim ülkemizde olmuyor! Öyle ya bizim ülkemizde çocuk gelin diye bir olay yaşanmıyor. Kızlar okuldan alınıp 12-13 yaşlarında evlendirilmiyor. Gerçi evlendirilen kız çocuklarının sayısının 181 bin olduğu söyleniyor ama yalandır! Çocuk yaşında çocuk sahibi olan çocuklar yok. Ünzile dediğin bir şarkı adı! Okumak yerine çalıştırılma meselesine gelince neyse ki memleketimizde çocuk işçi diye bir sorunumuz da yok. Gerçi TÜİK’e göre 5-17 yaş arasında 8 milyon civarında çocuk karın tokluğuna işçi olarak çalıştırılıyor ama önemli değil nasıl olsa okuldan topluca kaçırılmıyorlar. Durmak yok, Boko Haram’ın kaçırdığı kızlara üzülmeye devam.”
Kötü
Mehmet Barlas Sabah
Mehmet Barlas, Başbakan’ın Danıştay toplantısını terk edişi üzerine kendince tanımlar geliştirerek analiz etmeye çalışıyor. “Başarılı konuşmacı tanımı... Aslında yüksek yargı kurumlarının yöneticileri, “Kuruluş Yıldönümü Kutlama Törenleri” ile “Seçilmişlere Fırça Atma Törenleri”ni aynı günlere rast getirmeseler daha zarif bir tutum olmaz mı? Böylece eziyetten zevk alan seçilmişler, ne ile karşılaşacaklarını önceden bilerek “Seçilmişlere Fırça Atma Töreni”ne de gelirler. Bu arada dünkü konuşmacı Feyzioğlu’na da “Başarılı konuşmacı” olmanın bir tanımını hatırlatmalıyız... Buna göre, dinleyiciler salonu terk etmeden önce konuşma kürsüsünü terk eden konuşmacılar başarılıdır”
Çirkin
EHP: Gezi’ye dönüyoruz Emekçi Hareket Partisi’nin 31 Mayıs için Gezi Parkı’na yaptığı çağrı yaptığı açıklama: 3 Ağacın, 8 canın, hırsızlıkların, zorbalıkların hesabını sormak için AKP’ye söyleyin GEZİ’ye dönüyoruz Geçtiğimiz sene halk 31 Mayıs akşamından 1 Haziran’a yepyeni bir sabaha uyandı. Ayaklanmanın sabahına. Direnişin, dayanışmanın sabahına. Halk 8 canını toprağa vermek pahasına ağacına sahip çıktı. Şehrin merkezinde nefes alabileceği tek alanına sahip çıktı. Ve kazandı. Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nı yaptırmadı. AKP’nin “her şeyi ben bilirim, ne istersem yaparım” kafasının iflası oldu o gün. Halkın itirazı bir bıçak gibi saplandı AKP’nin saltanatına. O günden beri AKP belini doğrultamadı. Şimdiye kadar bizlerden neler gizledikleri, halkın parasını nasıl cebe indirdikleri ortaya çıktı. Para ve yalan üzerine kurulu iktidar çatırdadı. Şimdi, Gezi Parkı’nı savunmakla başlayan büyük halk ayaklanmasının üzerinden tam 1 yıl geçti. Gezi’nin yıl dönümünde yine meydanlarda olacağız ve AKP’nin bize yaşattığı onca zulmün, bizden çaldığı emeklerimizin ve en önem-
İyi Kötü Çirkin
Mehmet Ocaktan Akşam
Bu hafta yine çirkinler arasından çirkin beğendik. Blok halinde hareket eden ve sayıları her geçen gün artan yandaş medya Erdoğan’dan aldıkları sözlükle aynı ifadeleri çevirip çevirip yazılar yazıyorlar. “Tek sorun Erdoğan hâlâ anlamadınız mı?” başlıklı yazısıyla Ocaktan kendince ironi yapmış ve Başbakan’a kızan herkesi paralel ilan edivermiş. Erdoğan’ın ne kadar demokratik olduğunu anlatıp duran yazı Feyzioğlu ve Kılıç’ın yaptığı konuşmalarla nihayetleniyor ve iki hukukçu da paralel olu veriyorlar. Mehmet Ocaktan da bu haftaki parmak ısırtan kavrama yeteni ve analizleriyle haftanın çirkini olmayı hak ediyor.
günlüğü İlker Eraslan
Gezi şehitlerinin daha önceki davalarında olduğu gibi yine başta aileler olmak üzere yüzlerce insan dakika dakika davayla ilgili gelişmeleri paylaştı. Gün boyu #AliİsmailKorkmaz etiketiyle tepkiler de dile getirildi. @barisatay Korkak, sefil katillersiniz ! Hepiniz bir gün merhamet dileneceksiniz ve size sırtını dönmeyen kimse kalmayacak ! #AliİsmailKorkmaz @mak_cen Adaletin olmadığı yerde direnmek haktır... Ali İsmail’e sözümüz adalet olacak... #AliİsmailKorkmazİcinAdaletİcin #AliİsmailKorkmaz Muharrem Ayvalıtaş @MEHMETAYVALITAS Tek bir katilin bile serbest dolaşması bu ülke için herkes için utançtır. Yalçın Akdogan’ın tutuklanma talebine red... #AliİsmailKorkmaz @guncagaydin İşkenceci, katil polislere tutuklama yok... Kardeşimiz için adalet yok! #AliİsmailKorkmaz @yarinhaber Heyet kararı açıklıyor: Tutuklu saniklarin tutukluluk halleri devam edecek #AliİsmailKorkmaz @GaziMahallesi “Yalçın akbulutun işkenceden bahsederken bile gülmesi bir insanlık suçudur!” #AliİsmailKorkmaz
KULTUR-SANAT
18
15 Mayıs 2014
Bu oyunlar kaçmaz
Yılın en önemli etkinliklerinden 19. İstanbul Tiyatro Festivali başladı.Yerli ve yabancı birçok topluluğu ağırlayacak festival, 5 Haziran’a kadar İstanbul’un birçok sahnesinde önemli eserleri tiyatroseverlerle buluşturacak. Fakat festival oyunlarının peşine düşerken bu sezonun en iyi oyunlarını da es geçmemek gerek.
Panzehir Yönetmen: Alper Çağlar Oyuncular: Emin Boztepe, Cüneyt Arkın tür: Aksiyon, Macera, Polisiye
Yeraltı dünyasında uzun yıllar boyunca çeşitli karanlık işlere bulaşan bir tetikçinin ve ihanete uğradığı manevi babasının hikayesini ele alıyor.
İSTANBUL sara kürkçügil İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 19. İstanbul Tiyatro Festivali, 2004 yılından bu yana gerçekleştiriliyor. 5 Haziran’a kadar sanatseverlerle buluşacak olan festival, yurtdışından 7, Türkiye’den 33 tiyatro, dans ve performanstan oluşan 100’e yakın gösterim sunacak. Festival
Kim Korkar Hain Kurttan Oyunculuk düeti izlemek istiyorsanız, Zerrin Tekindor ile Tardu Flordun’u buluşturan “Kim Korkar Hain Kurttan”ı izlemelisiniz. Edward Albee’nin oyunu, tiyatronun unutulmazlarından Martha ile George’u merkeze alarak ilişkilerin komik, acıklı ve korkunç hallerini anlatıyor.
kapsamında 1 ay boyunca 13 farklı es geçmemek gerek. Tiyatro sezonu Oyun, dans, performans ve etmekânda sahnelecek 100’e yakın sona erdiğinde kaçırdığınız üzülece- kinliklerden oluşan bir programla gösterinin yanı sıra ünlü konukla- ğiniz oyunları Milliyet yazarı Asu hazırlanan festival, Bisahne, Cevarın ve uzmanların katılacağı ücret- Maro derledi. Beş oyunluk listede; hir Sahnesi, DOT, Haldun Taner siz söyleşi, gösteri, film ve belgesel Zerrin Tekindor’un yıldızlaştığı Sahnesi, ikincikat-karaköy, Kenter gösterimleri ile atölye çalışmaları da “Kim Korkar Hain Kurttan”, Afife Tiyatrosu, Moda Sahnesi, Harbiye gerçekleştirilecek. Tiyatro Ödülleri’nin galibi “Artu- Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Sainte ro Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı”, Pulcherie Fransız Lisesi, Salon, Şişli Kaçıranlar için 5 oyunluk liste Craft’ta sahnelenen “Garaj”, Dot’ta- Blackout, Üsküdar Stüdyo ve ÜsküFestival Oyunlarının peşine düşer- ki “Dövüş Gecesi” ve Pürtelaş Tiyat- dar Tekel sahneleri gibi mekânlarda ken bu sezonun en iyi oyunlarını da ro’nun ilgi çeken oyunu “Savaş” var. seyirciyle buluşacak.
DÖVÜŞ GECESİ Dot Mart ayında, tam da seçim arifesinde seyirciyi müthiş bir “seçim simülasyonu”nun içine sokan “Dövüş Gecesi” ile perdesini açtı. Beş adayın kendilerini tanıtıp seçilmeye çalıştığı oyun, tamamen seyircinin tercihlerine göre gelişip nihayete eriyor. İzleyicilere müjde; hâlâ oyunu kaçırmış değilsiniz, ay boyunca devam edecek.
Arturo UI’nin Önlenebilir Tırmanışı Tiyatro Adam, Bertolt Brecht’in sıradan bir insanın nasıl zalime dönüştüğünü anlatan oyunu “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” ile bu yılın ödüllerine damgasını vurdu. Savaş döneminde yazılan oyunda, Hitler’in iktidara yürüyüşü ile Şikagolu gangster Al Capone’un öyküsü örtüştürülüyor.
GARAJ ‘Garaj’ oyunu, bir yılbaşı gecesi yolları bir garajda kesişen transseksüel seks işçisi Orkide ile üniversite öğrencisi Kahraman’ın hikayesini anlatıyor. İpek Bilgin’in sahneye koyduğu “Garaj”, meşhur “Birini sevdiğin zaman şehrin nüfusu bire iner” cümlesiyle ve Enis Arıkan ile Güven Murat Akpınar’ın oyunculuklarıyla çok konuşuldu.
SAVAŞ Tiyatroda bu senenin en umut verici haberlerinden biri, Pürtelaş Tiyatro’nun kuruluşuydu. Topluluk, ilk oyunları “Savaş”la bu umudun ne kadar haklı olduğunu gösterdi. Lars Noren’in Bosna Savaşı’nın ardından yazdığı oyun, Serdar Biliş’in çarpıcı rejisiyle ay boyunca her cumartesi Sahne Kadir Has’ta.
Umudun Peşinde Yönetmen: Stephen Frears Oyuncular: Judi Dench, Steve Coogan, Sophie Kennedy Clark tür: Dram
Oğlunu arayan bir kadının hikâyesi Dünyaca tanınmış bir yazarının dikkatini çeker. Ve şimdi oğlunu bulmak için çok kararlıdır…
Müslüm Baba’nın Evlatları Yönetmen: Vuslat Saraçoğlu Oyuncular: Ahmet Tiryaki, Arzu Yapa Tür: Belgesel
Arabeskin babası, 2013 yılında kaybettiğimiz Müslüm Gürses’in her geçen gün genişleyen kitlesi üzerine bir belgesel...
El birliği ile film
Klarnetin adamı hayatını kaybetti
Klarnet virtüözü Selim Sesler, İstanbul’da kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi, memleketi Edirne’nin Keşan’a götürülen Sesler, düzenlenen cenaze töreni sonrası toprağa verildi. Roman müziğinin önde gelen isimlerinden, klar-
net virtüözü, 57 yaşındaki Selim Sesler, kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü İstanbul’daki özel bir hastanede 9 Mayıs akşamı hayatını kaybetti. Evli ve 3 çocuk babası olan Selim Sesler, 10 Mayıs günü öğle vaktinde Edirne’nin Keşan ilçesinde bulunan İki Minareli Çarşı Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Enez Yolu Mezarlığı’nda toprağa verildi. KÜLTÜRSANAT
Selim Sesler kimdir?
Roman kökenli Türk müzisyen ve klarnet virtüözü Selim Sesler Edirne’nin Keşan ilçesinde doğdu. Dramalı (Yunanistan) profesyonel bir zurnacı ailesinden gelmektedir. 1923’te mübadele sonucu Keşan’ın İbriktepe köyüne yerleştiler, daha sonra Keşan’ın Yenimescit Mahallesi’ne taşındılar. Sesler önce zurna çalmayı öğrendi, ancak 1960’larda davul-zurnacı ailelerden gelen birçok genç, ince çalgı enstrümanlarını öğrenmeye başladığında klarnete geçti. 14 yaşındayken köy düğünlerinde ve panayırlarda çalmaya başladı. 1980’lerde, daha büyük merkezlerde çalmaya giden Roman müzisyenlerine katılarak, müzik yeteneğini geliştirmek üzere İstanbul’a gitti. İstanbul’da, restoranlarda fasıl heyetlerinde, Ferhan Şensoy tiyatrosunun müzikallerinde, Romanların ve Roman olmayanların düğünlerinde çaldı ve birçok kayıt yaptı. 1998’de Brenna MacCrimmon ile birlikte Kanada turnesine katılarak Türk Romanlarını ve kendi Rumeli kökenlerini temsil etti. Zengin müzikal deneyimleri sonunda, bölgeye ait zengin bir repertuar ve çalma tarzı edinerek, canlı bir arşiv niteliği kazandı. Gerek Romanlar gerek Roman olmayanlar arasında, doğaçlamalardaki ustalığı ile hem düğün havalarının, hem de günün dans ezgilerinin baş yorumcusu olarak ünlendi. Fatih Akın’ın Duvara Karşı ve İstanbul Hatırası filmlerinde müzikleri yer almaktadır.
Evlere temizliğe giden ve hayata tutunmaya çalışan iki kadının hikayesini anlatan ‘Toz Bezi’ filminin çekimlerine 21 Mayıs’ta başlanacak. Filmin senaryosunu evlere temizliğe giden kendi teyzesinden yola çıkarak yazan Ahu Öztürk; filmi tamamlayabilmek için internet üzerinden bir kampanya yürütüyor. Filme 10 bin dolar yatıranlar ortak yapımcı, 5 bin dolar yatıranlar ise yardımcı yapımcı oluyor. Filmin çekimlerine katkıda bulunmak isteyenler 5, 50, 100 ya da bin dolar destekte bulunabiliyor. Filme küçük meblağlarla destek olanlara da çeşitli hediyeler veriliyor 13 günde yaklaşık 50 kişiden toplam 5 bin dolar destek geldi. Hedef; toplam 40 bin dolar toplamak. KÜLTÜR-SANAT
HAFTANIN AJANDASI Piyanonun perisi
Güzel kaknüs kuşu
Tek kişilik gösteri
Van Cliburn Jüri Özel Ödülünü kazanan Claire Huangci, zarif görünüşünün tam tersine piyano başında klavyeye olan kuvvetli hakimiyeti ile izleyenleri şaşırtarak kendine hayran bırakıyor. 15 Mayıs 20:00’da Sakıp Sabancı Müzesi’nde klasik müzik severlerle buluşuyor.
“Kaknüs güzel ve esrarengiz bir kuştur, onun sesinin güzelliğinden herkesin aklı başından gider. Müzik bilgisi onun sesi taklit edilerek meydana getirildi.” Çok dilli ve çok sesli müziklerle ön plana çıkan Kaknüs, 16 Mayıs 21:00’da Bo Sahne’de...
Bugünün dünden farksız olduğu bir coğrafyada, varoluşunun tehdit olarak algılandığı bir kadının tek kişilik gösterisine hoşgeldiniz... Sumru Yavrucuk’un yönetip oynadığı tek perdelik Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi, 18 Mayıs 20:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde.
SPOR
19
15 Mayıs 2014
E-bilet’e durdurma kararı Türkiye Futbol Federasyon’u tarafından tasarlanan ve uygulamaya girdiği günden beri Türkiye’nin her yerindeki tribünler tarafından protesto ve boykot edilen Passolig uygulaması mahkeme kararıyla durduruldu.
E-bilet uygulaması tüketicciyi mağdur etti Ankara 16’ıncı Tüketici Mahkemesi, Passolig uygulamasına ilişkin son kararı verdi. Mahkeme, “Tüketici kitlesinin mağduriyetine sebep olmamak için” uygulamanın durdurulmasına karar verdi. Bu karar ışığında kulüpler, normal bilet satışı yapabilecekler. Taraftar Hakları Dayanışma Merkezi avukatları e-bilet uygulamasının tüketiciyi mağdur ettiği gerekçesiyle Anka-
ra 16’ıncı Tüketici Mahkemesi’ne başvurarak, tedbir kararı verilmesi talebinde bulundu.
UYGULAMA DURDURULDU Talebi inceleyen mahkeme Passolig uygulamasını durdurdu. Mahkeme karara gerekçe olarakdavacının temsil ettiği tüketici kitlesinin mağduriyetine sebep olmamak için teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ve Passolig uygulamasının durdurulmasına karar verildiğini açıkladı. Mahkeme kararın yayımlanması için, Basın İlan Kurumu’na da talimat yazısı yazdı. 3 hafta önce uygulanmaya başlayan e-bilet sistemi züten az olan maçlardaki seyirci sayısını iyice azaltmış ve futbola olan ilgili iyice düşürmüştü. SPOR
Türkiye Kupası Aslan’ın Ziraat Türkiye Kupası final mücadelesinde Galatasaray, Eskişehirspor’u 1-0 mağlup etti ve 9 yıllık kupa hasretine son verdi. Aslan’a kupayı getiren gol Hollandalı yıldız futbolcu Weslej Sneijder’den 70. dakikada geldi.
İSTANBUL emre başar kara
Ziraat Türkiye Kupası Finali’nde Galatasaray ve Eskişehirspor takımları Konya Atatürk Stadı’nda karşı karşıya geldi. Türkiye Futbol Federasyonu’ndan Hüseyin Göçek’in yönettiği mücadelede sahadan galibiyetle ayrılan taraf Galatasaray oldu. Kupayı getiren gol Weslej Sneijder’den 70. dakikada geldi. İki takım da karşılaşmaya kontrollü başladı. Tempolu oyna-
nan karşılaşmanın 15. dakikasında Galatasaray gole çok yaklaştı. Kazanılan serbest vuruşta topun başına geçen Burak Yılmaz’ın şutunu Boffin topu son anda kornere çeldi. İlerleyen dakikalarda sarı-kırmızılı ekip, oyunun kontrolünü eline aldı. Rakip kalede baskısını daha da arttıran Galatasaray’da Burak Yılmaz 21. dakikada bir kez daha sonuca gidemedi. Sol kanattan defansın arkasına sarkan Telles’in yaptığı ortada golcü oyuncu, altı pas içerisinde topa dokunamadı ve Galatasaray, bu pozisyondan da yararlanamadı. Karşılaşmanın 34. dakikasında yakılan meşalelerden dolayı mücadele kısa bir süre durdu. İlk yarının son bölümünde de iki takım girdiği pozisyonları gole çeviremedi ve soyunma odasına 0-0’lık eşitlikle girildi. Maçın ikinci yarısında etkili olan
taraf Eskişehirspor’du. Oyunu rakip kaleye yıkan Kırmızı Şimşekler, 57. dakikada gole çok yaklaştı. Sağ kanattan kullanılan köşe vuruşunda Erkan Zengin, ortasını ön direğe yaptı. Pozisyonu uzaklaştırmak isteyen Aurelien Chedjou’nun ters vuruşunda Yekta Kurtuluş, topu çizgiden çıkardı. Rakip kalede gol arayan taraf Eskişehirspor olsa da golü Galatasaray buldu. 70. dakikada gelişen atakta, ceza sahası içerisinde topla buluşan Hollandalı oyuncu Wesley Sneijder, topu ağlara gönderdi ve takımını 1-0 öne geçirdi. Geri kalan dakikalarda beraberlik golü için rakip kalede gol arayan Eskişehirspor’un atakları sonuçsuz kaldı ve karşılaşmayı 1-0 kazanan sarı-kırmızılılar, Ziraat Türkiye Kupası’nın sahibi oldu. Aslan, bu zaferle kupada 15. kez mutlu sona ulaştı.
Açlığa isyan eden ayı Kanada’nın Ontario eyaletinde karnı acıkan ayı açlığa isyan ederek içinde kuş yemi saklanan plastik kavanoza kafasını sıkıştırdı. Çizgi film sahnesini andıran olay mahalle
sakinlerinin kafasında plastik kavanoz olan bir ayının etrafa çarparak gezdiğini görmesiyle ortaya çıktı. Ayının sıkışan ise plastik kavanoz kesilerek kurtarıldı. toplum
Kendinizi de satarsınız
Kocaeli’nin Çayırova ilçesinin Belediye Meclis toplantısında Belediye’ye ait arsaların satılması kararı alınınca Belediye Başkanı Şevki Demirci “Fiyatını buldum mu babamı bile satarım” yorumunu yaptı. Aslında Demirci’nin söyledikleri halkı pek şaşırtmamalı, parayı görünce AKP’lilerin gözü dönüyor. Zaten öncelikli çalışmaları da; satmak ve parayı cebe doldurmak. TOPLUM Ceday avcı
Kocaeli’nin Çayırova Belediyesi’ne ait meclis toplantısında Belediye’ye ait arsaların satılması gündeme geldi. Toplantıda, 10 bin 900 dönüm belediye arazisinin satışı için Belediye Meclisi’nden AKP’li Belediye Meclis üyelerinin oyları ile karar çıktı. Beklenildiği gibi AKP’li üyeler işin ucunda para ve kâr olduğu için oyunu satıştan yana kullandı. Maksat ellerine para geçsin Seçimlerin bir ay sonrasında yaklaşık 11 bin dönüm belediye arazisinin satışı ile ilgili olarak Çayırova Belediyesi, AKP’li Meclis üyelerinin oyları ile satış yetkisini aldı. Çoğunluğu Şekerpınar’da bulunan arazinin satış gerekçesi ise “Belediye yatırımlarına kaynak oluşturması” olacak. Sanki halka hizmet etmek için para bulmayı düşünüyorlarmış gibi gerekçeler üretiledursun asıl düşündüklerinin ceplerini doldurmak olduğu da aşikar. Babamı bile satarım Belediye Meclis toplantısında AKP’li üyelerin satış kararı almasına muhalefet tepki gösterdi. Muhalefetin eleştirilerine Çayırova Belediye Başkanı Şevki Demirci cevap verdi. Cevabı ise hem komik hem trajedik. Demirci, muhalefetin eleştirilerine yanıt olarak “Fiyatını buldun mu babamı bile satarım” dedi. Bizler, AKP’nin utanmazlığını ve
18SORU Meltem Bora Öğrenci/istanbul
Çare tabela Konya’da yaşayan 62 yaşındaki Ali Şan, ahşap evinin balkonuna sürekli çarpan yüksek araçlara çözümü tabela asmakta buldu. “Dikkat! Balkon var” tabelasının asılmasının olumlu sonuç verdiğini söyleyen Şan, “Maddi durumum yok. Ev başımıza yıkılacak. Şöförler dikkatli olsun. Yol, balkona çarpacak kadar dar değil” dedi.
yüzsüzlüğünü 11 yıldır, hırsızlıklarını ise 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan beri açıkça görüyoruz. “Babamı bile satarım” yanıtı pek de şaşırtmamalı… Siz parayı gördünüz mü kendinizi bile satarsınız be… Ülkenin yüz karasısınız Çayırova Belediye Başkanı Şevki Demirci koltuğa oturmasının üzerinden bir ay bile geçmeden çalışmalarına başladı. Tabi, AKP hükümetinin öncelikli çalışmaları satmak, para kazanmak, kâr sağlamak, cebe
doldurmak… Şevki Demirci de bu yüzden vakit kaybetmeden çalışmalarına başlamış olsa gerek. Yaklaşık 11 bin dönümlük arazi için “Ben böyle istiyorum. Satacağım. İyi para veren olsa babamı bile satarım” diyen Demirci’nin sözleriyle de parayı görünce AKP’lilerin gözlerinin nasıl döndüğünü görmüş olduk. Halk utanıyor, sizde ne bu yüzsüzlük? Tayyip Erdoğan’ın ve oğlu Bilal Erdoğan’ın “sıfırlayamadıkları” paralar ortaya çıktığında Tayyip Erdo-
ğan da paraları inkâr etmemiş, yüzü bile kızarmamıştı. Hatta asıl suçun kendisinin dinlenmesi olduğunu öne sürerek, “Ülkenin Başbakan’ı nasıl dinlenir?” diyerek tepki göstermişti. Tayyip Erdoğan para çalmayı, cebe doldurmayı normalleştirirken Belediye Başkanı’ndan da fazlası beklenmez. Eğitimde, sağlıkta, çevrede sadece rant sağlamak için uğraşan AKP’lilerden birinin ilk kez doğru bir şey söylediğini inkâr etmemek gerek. Para için gerçekten babalarını bile satarlar.
Böyle adalet anlayışı olmaz
Tokat’ta bir önceki dönemde boş oturup aldığı maaşla gündeme gelen Belediye Başkan Yardımcısı Sefer Bayın’a yeni dönemde de görev verilmedi. Bir de üstüne Bayın’ın maaşı 5 bin 193 TL’ye yükseltildi. Bayın, Tokat Belediyesi eski Başkan Adnan Çiçek ile yaşadığı görüş ayrılığı nedeniyle pasifleştirildiğini söyledi. Belediyedeki makamında görev bekleyen ve zamanını internete girerek
Ülkemizin her yerinin “beton kente” dönüştüğü bu günlerde Adana’da kuluçkaya yatacak yer bulamayan atmaca, kendisine pencere kenarındaki saksıyı seçti. Ev sahiplerinin saksıyı farklı bir odaya taşıması atmacanın gelmesine engel olmadı. Saksıda 4 yavruya bakan atmaca artık ev sahiplerinin ilgi odağı durumunda.
geçiren Başkan Yardımcısı, artık isyan etti ve “Maaşım 5 bin 193 lira. Biz bu parayı hak etmek istiyoruz. Benim gibi olan arkadaşlar ses çıkarmıyor. Böyle adalet anlayışı olmaz. Ben çalışmak istiyorum” açıklamasında bulundu. Bayın, açıklamasının ardından görevinden istifa etti. AKP’nin başındakiler hırsız iken diğer belediye görevlilerinin sessiz kalması da pek şaşırtıcı değil. toplum
Kendisine alerjisi var 1. En sevdiğiniz erdem? Yardımseverlik 2. Başlıca özelliğiniz? Öz güven 3. Mutluluk nedir? Yemek yemek 4. Mutsuzluk nedir? Umudunu kaybetmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Yalan söylemek 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? İki yüzlülük 7. En sevmediğiniz şey? Sözümün kesilmesi 8. En sevmediğiniz kişiler? Bir birinin arkasından konuşup hiç bir şey olmamış gibi davranan insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Yemek yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Peyami Safa 12. Kahramanınız? Sylvester Stallone 13. Kadın kahramanınız? Penthesilea 14. En sevdiğiniz çiçek? Orkide 15. En sevdiğiniz renk? Sarı 16. En sevdiğiniz yemek? Pırasa yemeği 17. En sevdiğiniz düstur? Her canlı ölümü tadacak 18. En sevdiğiniz söz? “Katliam bir şehri boyamanın en kötü yoludur.”
Saksıda atmaca
İngiltere’nin Darlington kentinde yaşayan 7 yaşındaki Junior Rucroft’un alerji ile başı belada. Alerjik reaksiyonlar yüzünden 50’den fazla hastaneye kaldırılan küçük çocuğun en önemli sorunlarından biri de kendisi. Junior saçına dokunduktan sonra elini yüzüne götürürse reaksiyon başlıyor ve yüzü şişiyor. Yani, 7 yaşındaki Junior’ın
aslında kendisine de alerjisi var. Bu yüzden saçlarını kısa tutan Junior, sürekli kocaman bir ilaç çantası ile dolaşmak zorunda. Çünkü alerji listesi uzun: Ceviz, kedi, köpek, domuz, tavşan, at, çim, mite, polen ve tabii saç teli… Alerjisi yüzünden yaşadığı reaksiyonlar arttıkça hastaneye kaldırılan Junior’ın yaşamı pek kolay olmasa gerek. TOPLUM
Kışlık mangal Kayseri’de kömür ya da oduna gerek kalmadan güneş enerjisi ile çalışan mangal üretildi. Mekanizmada, ilk vakum camında ısı toplanıyor, ikinci tüpün içine ise kromdan yapılmış ızgara yerleştiriliyor. Tüp şeklindeki pişiricide sucuk, et, sebze yemeği ve pilav da pişirilebiliyor. Güneş ışığını alması yeterli olduğu için kışın da kullanılabiliyor.
Ben aslında yoğum
Dokunmak yassak
Adana-İskenderun yolunda, 1574’te 15 dönüm zeytin bahçesindeki ağaçlar, külliye inşa edileceği için biri dışında kesildi. Sarı Selim Camisi bahçesinde bulunan bin 350 yıllık tarihi ağaç, 1976’da Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından “anıt ağaç” olarak tescillendi. Ağaç yılda yaklaşık 300 kilogram zeytin veriyor. Payas Kaymakamlığı’nın zarar görmemesi için ağacın yanına koyduğu uyarı levhasında “Zeytin ağacına çıkmak, dokunmak yasaktır” yazıyor. Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre bu ağaca dokunana 20 ila 100 lira arasında para cezası verilecek. toplum