Kadın
Röportaj sayfasında: Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu
“Değersiz değilsiniz, değer sizsiniz kadınlar”
Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu ile kadınların yaşam savaşını ve kadın cinayetlerine medyanın etkisini değerlendirdik. RÖPORTAJ 10-11
30 Aralık 2014 Salı Sayı: 02 l
l
2015 yılı kadınların mucadele yılı olacak
2014’te gücününü katlayarak yaşama haklarını almak için yürüyen kadınların umutlu mücadelesi, yeni yılda kadınlara yaşamı ve özgürlükleri getirecek. Yeni yıl 2015’te kadınlar kararlı ve birlikte adımlarıyla yaşama koşuyor.
2014 yılında kadın cinayetleri neden bu kadar arttı?
Kadınlar güçlenerek yürüyor
Yeni yılda kadınlar yaşasın
2014 yılı kadınların güçlenen mücadelesinin yılı oldu. Mücadele adımlarının sahibi, uygulama adımlarının müdahili olan kadınlar 2015’e yaşama haklarını ve özgürlüklerini almak üzere giriyorlar. Yeni yıl, kadınların büyüyen kadın mücadelesinin çözümlerini yaptıracağı kadın hareketinin yılı olacak.
Her ilden, her meslekten, her yaş kuşağından kadınların birlikte yürüyerek oluşturdukları kadın hareketi; bu ülkede her ilde, evde, işyerinde, okulda, adliyede, mecliste ve her bakanlıkta, her meydanda kadın cinayetlerini durdurmak ve kadınların özgürlüğünü kazanmak üzere yeni yıla mücadeleyle yürüyor. güncel 03
Kadınların omuz omuza adımlarla ve ülke çapında mücadele verdiği aylarda kadın cinayetleri azladı. Hükümet icraatlarının kadınların yaşam mücadelesine etkisini ise Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre inceledik. DOSYA 8-9
Gülsüm Kav yazdı
Bu se-
Kadınlar ne de, için ayaklanma bu yüzyıl da zamanı kadın müca-
delesi ile dolu olacaktır diyebilir, umut kazanabiliriz. Ve buradan bize görevler de çıkar. güncel 03
Melda Onur yazdı
Gülten Seber yazdı
Kızlar Kadınile erlarla ilKadına Dil ayar verme keklerin aygili sistem den birliği dönemi rı sınıflarda kaynaklanan okumaları ve sorunlar doluhatta okullarda ayrı merdi- dizgin giderken biz nerdeyiz, venleri kullanmalarına tanık- ne yapıyoruz diye sormamız lık ettik. güncel 04 gerekir. güncel 05
lKadın
PANAROMA
02
30 Aralık 2014
2014 yılının panoraması
2014 yılı kadınlar için mücadele ile geçerken, AKP ve AKP’ye yakın isimler, 2014 yılını beklendiği üzere kadınların lehine tek bir iş yapmayarak üstüne bir de kadınların mücadelesini baltalayan açıklamalarıyla tarihe geçti. Yılın kadın düşmanlarını ve kadınların mücadele tarihine kaydolmuş önemli günleri Yarın Kadın okurları için derledik.
Yılın ‘kahkaha’sı
Yılın gericisi
Memlekette kendisinden başka kimseye rahat yüzü göstermemeye and içmiş Erdoğan, bu yıl da kadın düşmanı bayrağını en önde taşıdı.
Kadın ve erkeği eşit bulmayan Erdoğan’ın izinden yürüyen Ayşenur İslam, 2014’ü kadınların meselesiyle değil nikah nikah dolaşarak geçirdi.
Göreve gelir gelmez Erdoğan’a benzeme aşamasını müthiş bir hızla tamamlayan Davutoğlu da 2014’te kadınların gözünde sınıfta kalanlardan...
Kadınların ‘kahkaha’sına tahammül edemeyen Bülent Arınç’a inat bu yıl kadın mücadelesi açısından çokça yüz gülümsetecek gelişme yaşandı.
AKP’nin yaymaya çalıştığı gericiliğe güvenerek yaptığı açıklamalarla cahiliye dönemini aratan Ömer Tuğrul İnançer’e diyecek söz yok...
8 agustos .. 2 eylul
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platormu’nun çağrısıyla Taksim’de buluşan binlerce kadın kadın cinayetlerine karşı ‘yılın yürüyüşü’ne imza attı. 2 eşini öldüren bir kadın katilini programına çıkaran ve herkesten tepki gören Seda Sayan, medyanın kadın cinayetlerine karşı tutumunu sorgulattı.
14 agustos
Hülya Avdan, kadın cinayetlerini duyurmak için Türkiye’nin en yüksek noktası olan Ağrı Dağı’na çıkarak kadın mücadelesini ‘zirveye’ taşıdı.
15 kasIm
Şişli Kent Kültür Merkezi’nde buluşan yüzlerce kadın, kadın cinayetlerinin çözümü için buluşarak, cinayetlere karşı omuz omuza fikirlerini konuştu.
26 kasIm
2014’te yılın sorusu kadınlardan geldi. Tabii, Ayşenur İslam’a kadın cinayetlerini hatırlatmak isteyen Fikriye Yılmaz yaka paça dışarı çıkarıldı...
(
Yılın imitasyonu
(
Yılın nikah şekeri
(
Yılın kadın düşmanı
22 agustos 16 KasIm .. 365 gun...
Eşi tarafından 43 yerinden tornavida ile yaralanan Hasret ve onu koruyan mahalle halkının mücadelesi tüm kadınlara umut verdi. Bu yıl Avrasya maratonu kadınlar için ‘yaşam koşu’su niteliğinde geçti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri köprüyü yaşam yakkı için geçti. 2014’ün en büyük mücadelesini şüphesiz evlatları öldürülen aileler verdi. Aileler, gün saat tanımadan kadın cinayetlerine karşı mücadele etti...
Kadınların öldürülmediği, gülümsediği bir 2015 dileğiyle... 2015 yılı ajandanızı almayı unutmayın...
GUNCEL
03
30 Aralık 2014
Gülsüm Kav PERSPEKTIF
Kadınlar için ayaklanma zamanı
Kadınlar için yıl sonu değerlendirmeleri yapıyoruz. Öte yandan gelecek yıl için değerlendirmeler ve hedefler lazım bize. Elbette en büyük dıleğimiz; 2015 yılında, dünyanın, tüm kadınlar için yaşanılabilir bir hale gelmesi. O zaman buna nasıl ulaşabileceğimizi de düşünmek, konuşmak, bunun için tahliller yapmak zorundayız. Bu sene kadınlar, dünya çapında daha çok direndiler. Direnmeleri gereken daha çok saldırı altındaydılar çünkü. Yaşlı ve yorgun kapitalizm, taze kuvveti kadınları ve cocukları ucuz iş gücü yaparak kazanıyor, dünyanın tüm muhafazakar liderleri kadınlara denetimleri kendinde olan bir çocuk makinesi muamelesi yapıyor ve Ortadoğu’da IŞİD geri kalan tüm kadınlar için korkunç bir gözdağı gibi ortaya çıkmış iken, kadınlar bunlar karşısında susmadı, boş durmadı, mücadele etti. Türkiye’de kadın cinayetlerinin hesabını sordular, Hindistan’ta tecavüzlerin. Ispanya ‘da kürtaj hakkı için yürüdüler, Kobane’de dunyanın yüzkarası IŞİD I’n karşısında savaştılar. Amerika’dan Avrupa’ya, Pakistan’dan Macaristan’a, Kanada’dan Nijerya’ya, dünyanın tüm kıtalarında, önlerine erkek egemenliğinin hangi biçimi çıkmış ise ona boyun etmeyip direnen kadınlar vardı. İşte yeni bir yıla girerken elimizdeki en büyük imkan budur. Buna dayanarak bu sene de, bu yüzyıl da kadın mücadelesi ile dolu olacaktır diyebilir, umut kazanabiliriz. Ve buradan bize görevler de çıkar: Türkiye’de kadin cinayetleri ve erkek egemenliğinin tüm biçimlerini durdurmak için mücadeleye devam. Cinsiyeti ve cinsel yönelimi nedeniyle zulme uğrayan her kimse onun yanında olmak, zalimden hesap sormak için ayakta olacağız. Ama artık bu sene birşeylerin değişmesi lazım, kelimenin tam anlamıyla “bıçak kemiğe dayandı”. Bu yüzden hep erkekten taraf olan, onları aklayan, kadınların hayatına kast eden iktidarı yenmenin yılı olsun bu sene. Türkiye’yi tüm kadınlar için yaşanılabilir bir ülke yapmanın yılı olsun. Kadınlarin yüzü gülsün diye, en büyük kuvvet ile omuz omuza mücadelenin, tüm kadınları ayağa kaldırmanin yılı olsun.
gulsumkav@gmail.com
lKadın
2015 yılı kadınların mücadele yılı olacak
2015’in gelişi kadın mücadelesi için geçen yıldan belli. Kadınlar yeni yıla, başta yaşama hakları olmak üzere tüm hakları ve özgürlükleri için verdiği mücadeleyle giriyor ve 2015 kadın mücadelesinin büyüdüğü bir yıl olacak.
güncel fatma kurt
rakollarda adliyelerde kadınların korunması için gereğini Kadınlar, daha yeni ge- yaptırdı; Kadın Cinayetlerini ride bıraktığımız sene Durduracağız Platformu ile 2014’te, yıllardır yaptıkları gibi kadınlar için adalet mücadebu ülkede kadın mücadelesini lesini birleştiren kadınlar ve büyüttü. Kadın mücadelesinin aileler kadınları öldürenlerden öne çıkan hedefi, kadınların adliyelerde, meydanlarda il il tüm hak ve özgürlükleriyle hesap sordu, kadın katillerine beraber nefes alabilmek, yani caydırıcı ağırlaştırılmış müebyaşama hakkı olarak vurgulan- bet hapis cezası verdirtti. dı. Son yıllarda kadınların hak ve özgürlüklerine, kadın dostu Kadın cinayetleri olmayan politikaların etkisiy- durdurulabilir le de daha çok direnen erkek Kadın cinayetlerine karşı kaşiddetine karşı, kadınlar omuz dınların gösterdiği çözümleomuza vererek daha güçlü rin yaptırılması için yüzlerce adımlarla mücadele verdi. Ka- kadın bir araya gelerek topdınlar 2015’e de mücadeleyle lantılar yaptılar ve kadınlar giriyor ve 2015 kadınların mü- kurtulana kadar mücadeleye cadelesinin yılı olacak. dair kararlar alıp omuz omuza harekete geçtiler; kahkaha atKadınlar adımlarını mayacaklar diyip gülen kadıngüçlenerek atıyor ları hedef gösterenlerin kadına 2014’te kadınlar; yaşama hak- karşı işlediği suçu vurgulayakı için mücadele eden kadın- rak şikayette bulundu, umutlu lar asla yalnız yürümesin diye kahkahalarıyla gülerek direngerektiğinde kapı önlerinde di; kadının erkeğe eşitliğinin merdaneyle nöbet tuttu, ka- fıtratında olmadığını söyle-
yenlerin yakasını sözde kadın konferanslarında bırakmadı, ağzını kapatmaya çalışanlara adaletin kadınlar olduğunu ve susmayacaklarını gösterdi. Kadınlar yeni yıla mücadele dolu yürüyor Kadınların yeni yılda tüm hak ve özgürlükleri için mücadeleyi büyütecekler. Yaşama hakkı mücadelesini artık, ülkenin her ilinde hep birlikte omuz omuza attıkları güçlü adımlarla yürütecekler ve kadın toplantılarında çözümlere dair aldıkları kararlarla ilerleyecekler. Kadınlar için adaletse adliyeler, yasalarsa meclisler, kararlarsa toplantılar, sözlerse meydanlar ve hayatın her alanı 2015’te, yaşama hakkı ve özgürlükleri için siyaset yapma alanıdır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ise yeni yılda da kadınların mücadele adresi olmaya devam edecek.
lKadın
GUNCEL
04
30 Aralık 2014
Bakanlık, İstanbul Sözleşmesi’ni kadınlardan gizli denetletecekti
Kadınsız kadın sözleşmesi Melda Onur
Kadına ayar verme dönemi
Kadınlar evlensin ama boşanmasındı. Bunun için mümkünse Aile İrşad Büroları, Aile İmamları devreye girmeliydi. Sağlıklı boşanmalardansa, sağlıksız evlilikler yeğdi. Her düğünde, her nikahta 3 çocuk isteyen Erdoğan ve kabinesi, çıtayı yükseltip 5 çocuğa çıkardı. Ama asgari ücreti soran yoktu. Bu yüzden kürtaj bir Uludere idi. Asla kürtaj olunmamalı, hamile kalındı mı doğurmalıydı. Peki ya tecavüz bebekleri. Olsundu. Ona devlet bakardı. Tecavüzü normalleştirildi. Peki, kadın doğursundu. Ama nasıl? Zinhar sezaryen olmayacaktı. Normal doğum yapacaktı. Normal doğum fıtrattı. Bağıra, çağıra, korkarak belki. Öyle ya Türk kadını tarlada doğurur göbeği taşla keserdi. İyi de bu kadınların tarlalarına HES yaptınız. Kente geldiler, taşeron firmada temizlik işinde çalışıyorlar. Peki evlendik, normal doğurduk, boşanmadık. Mutluyuz... Aman ha kahkaha da yasak! İffetsizlik... Hayaldi kabus oldu...
meldaonur@gmail.com
İstanbul Sözleşmesi ve imzacılarını denetleyen GREVIO ile ilgili bir toplantı gerçekleştirildi. Hükümetin katılmalarını istemediği Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve diğer kadın örgütleri toplantıya girmeyi başardı. lara “Dışarda üşümeyin diye içeri aldık, çıkmak isteyen çıToplantıya KADEM ve kabilir. Biz kararlarımızı çokAKDER gibi AKP des- tan verdik” gibi yanıtlar verdi. tekçisi kadın örgütleri çağrıldı. Konuyu Kadın Cinayetlerini Kadınlar mücadele vererek Durduracağız Platformu Getoplantıya girdiler. Kadın ör- nel Temsilcisi Gülsüm Kav gütlerinin kararlara dahil ol- ve toplantıya katılan Ankara mak için başvuruları ise kaşe, temsilcisi Ayşen Ece Kavas ile vergi numarası olmaması gibi değerlendirdik: bürokratik engeller ile reddedildi. Ayşen Ece Kavas – Kadın Cinayetlerini Durduracağız Bir bakanlık düşünün Platformu Ankara Temsilcisi: kadın cinayetlerine çözüm “Bakanlık göstermelik bir şey üretiyormuş taklidi yapan yapmaya çalıştı. Toplantıda Aile ve Sosyal Politikalar tüm süreçleri demokratik işBakanlığı’na bağlı Kadın Sta- lettiğini söyledi ama söz alantüsü Genel Müdürü Gülser ların itiraz etmesine rağmen Ustaoğlu Erdoğan’ın ağzıyla kendi bildiklerini okudu. Yakonuşarak kadın örgütlerin- saları yazan biziz, davaları taden gelen “Bu demokratik bir kip eden biziz, çözüm önerisi toplantı değildir” gibi itiraz- olan biziz İstanbul Sözleşmegüncel birsen kaplanseren
sini de uygulatmasını biliriz.” Gülsüm Kav – Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi: “Kendi yarattıkları sorunların çözümü için, kadınların mücadelesiyle kazanılmış bir sözleşme var. Bizim de zaten aylardır İstanbul Sözleşmesi ile ilgili somut adım atılmadığına dair eleştirilerimiz vardı. Nihayetinde bununla ilgili uluslararası sorumluluk gereği, bir adım gördük, bu seferde Platformumuz ve diğer kadın örgütlerini dışlayarak uygulamaya çalışıyorlar. Çözüm bizim platformumuzun ve diğer kadın örgütlerinin görüşleriyle olabilir. Sözleşmeyi uyguluyormuş gibi yapmalarına izin vermeyeceğiz.””
Tarih yazan kadınlar Mary Wollstonecraft
“
Zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği ise elinde tutacağı bir oyuncak.
“
TBMM 24. Dönemi nasıl bilirdiniz diye sorarlarsa bir gün, “kadına ayar verme dönemi” diyeceğim. Siyasetin kadının yaşam tarzına karışmasının eski yıllardaki tezhürü, kadının türbanı idi. 24. Dönem siyaseti bu tartışmayı sonlandırırken, iktidar yeni sorunları attı masaywa. Daha önce yapılan tüm söylemlere rağmen kız çocuğunun çocuk yaşta örtünmesi hayaldi gerçek oldu. Kızlarla erkeklerin ayrı sınıflarda okumaları ve hatta okullarda ayrı merdivenleri kullanmalarına tanıklık ettik. Kızlı erkekli evleri diline dolayan Erdoğan gençleri hedef gösterdi. Mitinglerde kadın erkek ayrıldı. Birileri pembe otobüs istedi, diğerleri plajı ayırdı. “Evlilik olayını geri atmayın. Nasibinizi bulunca kararınızı verin. Çok seçici de olmayın. O zaman gülistandan boş çıkarsınız!” sözlerinin hedefi genç kızlardı. Söyleyen ise ülkenin Cumhurbaşkanı.
Kendi kendine Fransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenen Wollstonecraft, Fransız Devrimine karşı olan felsefeci ve politikacı Edmund Burke’e karşı “İnsan Haklarının Korunması” başlıklı bir yazı yayımladı. İki yıl sonra, 1792’de Fransız devlet adamı Talleyrand’a ithaf ettiği Kadın Haklarının Savunması adlı kitabını yayınladı. 21. Yüzyılda kadın erkek eşit değildir diyen zihniyete karşı 18. Yüzyılda Mary Wollstonecraft kadın ve erkek eşitliğini cesurca savunan kadın olarak bu ay köşemizde yerini aldı.
30 Aralık 2014
2014’te 294 kadın öldürüldü
Gülten Seber
Dil birliği
lKadın
GUNCEL
05
294 kadın kardeşimizin hayatını kaybettiği bir yılı geride bırakıyoruz. 2014 yılında da AKP, kadınların yaşam biçimine karışarak kadın düşmanı politikalarını uygulamaya devam etti.
BUGUN KADIN
Yarın Kadın okuyucularına merhaba; Sizlere merhaba derken amacım; beni her zaman düşündüren, üzerinde sorgulanma yapılması gereken dil birliği, kavram birliğinin ne denli önemli olduğunu vurgulamaktır. Bir konuda tartışma yapabilmek, çözüm önerileri oluşturmak için yapılması gereken kavram kargaşasına düşmemektir. Sizlerle bu konunun önemi üzerinde durmak istiyorum. Yaşadığımız dünyada toplumsal eşitsizliğine dayalı önemli sorunlardan biri de kadın sorunludur. Kadından bahsedilirken ya da kadını ifade ederken kadın yerine bayan, kız çocuğuna kız ama oğlan çocuğuna erkek, şiddet gören kadın için oluşturulan mekana sığınma evi yerine konuk evi denebiliyor. Yani kavramları bilinçli olarak netleştirilmeyip bir bakıma kavram kargaşası yaratılmaktadır. Böylece sorun görünmez hale gelmektedir. Daha doğrusu bunu şöyle de ifade etmek isterim: Eğer bir konuda sorun varsa ve o sorunun çözümlenmesi istenmiyorsa çok çeşitli kavramlar ve sözcüklerle ifade edilme yoluna gidilmektedir. Ya da çözüm için gönülsüz çaba içinde olunduğunu görmekteyiz. Bu bir tür konuyu saptırma yöntemi olduğunu da akla getirmektedir. Kadınlarla ilgili sistem den kaynaklanan sorunlar doludizgin giderken şu başlıkları vurgulamak ve biz nerdeyiz, ne yapıyoruz diye sormamız gerekir. İstihdam alanında eşitsizlik, yaşam hakkı alanındaki kadın cinayetleri, adalete ulaşamama, mal, mülk ve gelirlerin küçük bir kısmına sahip olma, temel eğitime ulaşamama, sağlığa ulaşamama, anne ve çocuk ölümleri kamusal alanda görünür olamama, aile içi şiddete maruz kalma, katılıma hakkı ihlali gibi devasa sorunlar yaratırken, birde kavramların kargaşasını izliyoruz ve onlarla boğuşuyoruz. Bu düşüncelerimi ısrarla giriş yazımda ifade etmemin nedeni kavramların netliğinin sorunları çözmemizde fikir birliği yapmamızda ne denli önemli olduğunu vurgulamak içindir.
gsonmezseber@gmail.com
İran’da kadınlardan asite karşı eylem İran’da “Şeriat kurallarına göre giyinmedikleri” gerekçesiyle ülkenin farklı yerlerinde kadınlar asit saldırılarına uğradı. Bunun üzerine ülkenin birçok yerinde çoğunluğu kadınlardan oluşan binlerce insan asit saldırılarına karşı büyük eylemler yaptı.
GÜNCEL Eda toper
Ülkemizde 2014 yılında AKP, kadınların nerede nasıl hareket edeceğine, ne giyineceğine, nasıl güleceğine, kaç çocuk doğuracağına dair söz söyleyip kadınların yaşam biçimine karışırken, somut verilere bakıldığında kadınların kendi yaşamlarına dair karar almak istediğinde öldürüldüğünü gördük. Veriler bizlere gösteriyor ki kadın cinayetlerini kınamak yetmez, kadın cinayetlerini önlemek için somut bir adım atılmalıdır. Kadın cinayetlerinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın haberi yok. Kadın cinayetlerinin üstü örtülüyor, veriler gizleniyor. 2013 yılında veri
için altyapı oluşturduklarını söyleyen Emniyet, “Bu yıl kaç kadın, kadın cinayeti ile öldürüldü?” sorusuna Emniyet (yani İçişleri Bakanlığı) ile Aile Bakanlığı’ndan “biz de kayıt yok”cevabı veriliyor. Medya ile gün yüzüne çıkan bu kadın cinayetlerinin önlenmesi için hükümet daha neyi bekliyor? Cinayet masası diye bir yer varken veri yok diyerek kadın cinayetlerinin üstünü örtmek kadın cinayetlerine davetiye çıkarmak değil midir? Çocuk yaşta evliliklerin önünün açılmasıyla 14’ünde Kaderlerin öldürüldüğü bir yılı geride bıraktık. AKP tarafından ‘masumane’ bulunan bu
evlilikler nedeniyle öldürülen kadınların çok ciddi bir rakamı genç kadınlardan oluşuyor. Bu yılın verilerine göre öldürülen kadınların yüzde 25’i 25 yaşın altındaki genç kadınlar. Kadınların ölmediği bir 2015 için mücadeleye devam Kadınlar öldürülmesin diye meydanlardan, adliye önlerinden, meclis, bakanlık kapısından ayrılmayan, şiddet gören kadınların kapısında nöbet tutan, koruyan halkın mücadelesinin yükseldiği bir yılı geçirdik. Toplum kadınların daha çok gülebildiği bir yıl görmek istiyor.
Haziran kadınları çağırıyor Birleşik Haziran Hareketi, “Her tür cinsel ayrımcılığa, şiddete ve baskıya karşı duruyor, kadın cinayetlerine son vermek için harekete geçiyoruz.” diyerek İstanbul, Ankara ve İzmir buluşmalarını büyük bir coşkuyla gerçekleştirdi. AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı Gezi’de direnen kadınları mücadeleye çağırıldı vekadın meclislerinin kurulacağı belirtildi. Gezi direnişinde en önde mücadele eden kadınlar, Birleşik Haziran Hareketi için de birçok ilçede stant açarak
mücadeleye çağırdı. Gezi direnişi sırasında ve sonrasında, kadının varlığına ve haklarına saldıran AKP hükümetine karşı mücadele deneyimi oluşturan kadınlar, bu mücadeleyi büyütmek için kadın meclislerinin oluşturulması gerekliliğinin altını çizdi.
AKP’nin kadınlar üzerindeki baskılarını anlatarak, “Kadınların bedenleri üzerinde iktidar kurmaya çalışıyorlar ancak kadınlar, o bedenlerini Gezi’de direnişe barikat haline getirerek AKP’ye en iyi cevabı vermiştir” dedi. Salon “yaşasn kadın dayanışması” sloganlarıyla karşılık verdi. AKP’nin kadın düşmanlığına Ankara’da kadınlar adıkarşı kadınlar konuştu na konuşan Zuhal Kaygısız, Birleşik Haziran Hareketi İs- AKP Hükümeti için; “Onlar, tanbul Buluşması’nda kadınlar kadınlar gülmesin, 3 çocuk adına konuşan Kadın Cinayet- doğursun, boşanmasın, silerini Durduracağız Platformu yasette olmayıp ucuz iş gücü Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, olsun istiyorlar.” dedi.
lKadın
HUKUK
06
30 Aralık 2014
2014 yılı boyunca kadınlar adaletin peşindeydi
16 dava, 7 ağır ceza
Kadın katillerinin yasalara bakarak kadınları öldürmeye karar verdiği bir ülkede davalardan çıkan kararlar büyük önem taşıyor.Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği davalarda 2014 yılı diğer yıllara göre önemli gelişmeler oldu. 21 ilde takip ettiği 38 davadan 16’sı sonuçlandı. Müdahil olarak, takip ettiği davalarda 7 kadın katili ağır ceza aldı.
Davaların takipçisiyiz
hukuk ayşen ece kavas
olmasına rağmen yargıda alınan kararlarda farklı sonuçlar karşımıza Ayşe Paşalı davasına kadar çıkıyor. Bundan kaynaklı savcıların neredeyse tüm katiller ceza ve hakimlerin vicdanına kalmış bir indirimi alıyordu. Ancak davalara yargılamanın da olduğu söylenebimüdahil olunduktan, önünde ey- lir. Ağır ceza alan bir katilin “geçen lemler yapıldıktan sonra bu duru- gün beyaz tayt giydiği gerekçesi ile mun değiştiğini görüyoruz. 2014 kadını öldüren adama ceza indirimi yılında Platform’un takip ettiği verildi, bana neden vermiyorsunuz?” davalardan 16’sı sonuçlandı ve 7 dediğine tanık olduk. Bir yasal dükatil ağırlaştırılmış müebbet hapis zenleme gerekse de verilen bu ağır cezası aldı. Bu ağır ceza oranı kadın ceza kararlarının kadın cinayetlecinayetlerine karşı mücadelenin rinin durdurulmasında önemli bir toplumsallaşmasıyla birlikte artış yeri olduğu açık. gösterdi. Bir taraftan görüyoruz ki ka- 21 ilde 38 dava dın cinayetlerinin tamamı benzer Kadın Cinayetlerini Durduragerekçelerle işleniyor. Bu benzerlik cağız Platformu 2014 yılında
devam edenler ve sonuçlananlar ile birlikte toplam 38 dava takip ediyor durumda. 21 ilde takip edilen kadın cinayeti davalarında öldürülen kadınların aileleri ile verdikleri mücadele sonuç vermiş ve 7 ağır ceza verilmesi sağlanmış. Ancak özellikle son dönemde kadın cinayetleri yine de artış göstermiş durumda. Kadın cinayetlerine karşı 5 temel talebi olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu durumu hakimlerin, savcıların vicdanına bırakmamak için kadın cinayetlerinin Türk Ceza Kanunu’nda nitelikli hallerden sayılması için çözüm önerisi var.
Ankara Adliyesi - Hülya Çelik 29.12.2014 - 10.00 Eskişehir Adliyesi - Huriye Kara 30.12.2014 -10.00 Eskişehir Adliyesi - Şeker Dikbıyık 13.01.2015 -11.00 İzmir Adliyesi - Nuray Çelik 26.01.2015 -11.15 İzmir Adliyesi - Serpil Erfındık 16.02.2015 - 14.15 İstanbul Anadolu Adliyesi Güllücan Özbir, Rojda Kaya, Dilan Kaya ı04.02.2015 - 10.30 Manisa Adliyesi Burcu Akyol 20.01.2015 - 14.00 Mersin Adliyesi- Yankı Duygu Bayrak 05.02.2015 - 09.30 Sivas Adliyesi - Ayşe Topçu 26.12.2014 - 11.00 Mardin Adliyesi - Ayten Şen 25.03.2015 - 09.30 Adana Adliyesi - Burcu Çiftçi 24.02.2015 - 10.20 Uşak Adliyesi Hatice Karaca 30.01.2015 - 11.30 Afyonkarahisar Adliyesi - Özlem Selek 23.01.2015 - 09.00 Muğla Adliyesi Sedef Berberoğlu 19.02.2015 - 13.40
2014’deki kadın mücadelemiz, 2015 yılına ilk katkımızdır Birinci sayfa İpek Bozkurt
2014 yılına ilişkin bir muhasebe yaptığımızda, iktidar temsilcilerinin cinsiyetçi ve kadın cinayetlerinin sosyolojik yapısını görmezden gelen söylemlerine, televizyon
programlarında kadına karşı şiddeti olağanlaştıran kadın sunuculara, Türkiye’nin her bölgesinde aydan aya artan bir hızda meydana gelen kadın cinayetlerine ve ağır aksak ilerleyen davalara şahit olduğumuzu söyleyebiliriz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak da 2014 yılının bir muhasebesini yapmak istedik. Cinayete kurbanı ka-
dınların aileleri ile birlikte Türkiye’nin 21 ilinde, 38 tane dava takip etmekteyiz. 38 davadan, 15 tanesi 2014 yılı içinde sonuçlandı. 15 davadan 7 tanesinde, sanıklar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 81. Maddesi’ndeki Kasten Adam Öldürme suçunun “tasarlanarak” ve/veya “eşe,
kardeşe, anneye, kız evlada” karşı işlenmesi halinde verilen nitelikli, ağırlaştırılmış bir ceza. Kadın cinayetlerinde sanıklara TCK’da en ağır cezaların verilmesi ve haksız tahrik indiriminin yapılmaması, gelecekte bir kadın öldürmeyi düşünen bir erkeğin, kararını, niyetini gerçekleştirmeden tekrar tekrar düşünmesini sağlayacaktır. Kadın cinayetlerini
engellemek için, 2015 yılında da kadınların birincil mücadelesi ataerkil sistemin kendilerini hapsetmek istediği dar alandan çıkarak, hukuksuzluklara karşı mahkeme salonlarında ve ülkenin her yerinde sokaklarda var olduklarını topluma göstermek olacaktır.
07
lKadın
YASAMAYA DAIR 30 Aralık 2014
Arzu Boztaş yaşamak istiyor
Kocasının eve kuma getirmek istemesi üzerine Arzu Boztaş’ın boşanma isteğine karşı kocası onu “Sen beni bırakırsan gidip başkasıyla evlenirsin, seni öldürmeyip süründüreceğim” diyerek pompalı tüfekle vurdu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Arzu’yu yalnız bırakmadı ve onu bu hâle getiren kişinin en ağır ceza alması için mücadele edecek. GÜNCEL ılknur delice
Arzu Boztaş 15 yaşında evlenmiş olan, 6 çocuk annesi bir kadın. Kocası eve kuma getirmek istiyor ve Arzu da kuma ile birlikte yaşamak istemiyor. Bunun üzerine “Benden boşan nikâhına onu al. Ben çocuklarımla gideyim” diyor. Kocası, Arzu’nun boşanma isteğine ve kendi hayatına karar vermesine tahammül edemeyerek başka biriyle evlenmemesi için kolları ve bacaklarından pompalı tüfek ile vurarak Arzu’yu yatağa mahkûm ediyor. Arzu Boztaş, Türkiye’nin tamamını ayağa kaldıran çocuk yaşında çocuk yaşta evlendirilen ve ağır şiddete maruz kalan, koruma tedbirinin uygulanmadığı kadınlarımızdan biri.
ENGELLENEBİLİRDİ 6 Aralık’ta Ankara Sakarya Meydanı’nda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, “Arzu Boztaş’ın yanındayız” yazılı pankart ile “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganları atarak Arzu’nun ablası Kısmet Kandemir ile birlikte yürüdü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ankara Temsilcisi Ayşen Ece Kavas “Arzu 18 yaşından önce doğum yaptığında devlet müdahale edebilirdi. Daha önce şiddet davası açtığında Ahmet Boztaş tutuklanmadı. Hakkında uzaklaştırma kararı verildiğinde takip etmedi; yani Arzu kollarını, bacaklarını kaybetmesi çok kez engellenebilirdi. Bizimle mücadele veren kadınların hayatı kurtu-
luyor. Mücadelemizle kadın cinayetlerini kasım ayında gerilettik. Bunun sonucu artık bakan açıklama yapmak durumunda kaldı. Biz yine verdiğimiz mücadeleyle Arzu’nun hayatına dönebilmesini sağlayacağız. Arzu’yu vuran Ahmet Boztaş’ın ağır ceza alması için Yozgat’a gideceğiz. Tüm kadınlarla omuz omuza verip kadın cinayetlerini durduracağız” diyerek Arzu’nun bu hâle gelmesinin engellenebileceğini ve mücadelenin devam edeceğini söyledi.
tırma kararı verildi. Fakat eve gelmeye devam eden kocasından şiddet görmeye de devam etti. Darp nedeniyle suçlu bulunan kocası için 5 yıl aynı suçu işlememesi hâlinde cezanın kalkacağı söylendi ve Arzu Boztaş’a uygulanan şiddet durmadı. Burada yapılması gerekenler uygulansaydı Arzu kollarını ve bacaklarını yitirmemiş olacaktı. Arzu Boztaş’ın ablası Kısmet Kandemir, kardeşinin hâlâ altı çocuğuna bakabilmek istemesini söyleyerek “Tayyip Erdoğan da Emine Erdoğan da duysun. Benim TAYYİP ERDOĞAN DA EMİNE ERDOĞAN DA kardeşim olduğu için söylemiyorum DUYSUN artık bu şiddete dur desinler. Karde1,5 yıl önce kocasından gördüğü şid- şimin hayatını bitiren adam en ağır dete dayanamayarak savcılığa giden cezayı almalı” diyerek kardeşine desArzu’ya kocası için 3 ay evden uzaklaş- tek oldu.
Arzu Boztaş’ın kadınlara mesajı var
Benim gibi binlerce kadın mağdur oluyor. Bunu yaşayan bilir. Allah herkese akıl fikir versin diyorum. Duruşmaya gittiğim zaman kendisine şunu söyleyeceğim: Acaba rahat uyuyor mu? Bunları yapanlar gerçekten içleri rahat oluyor mu? Ben sadece onu anlamak istiyorum. Nasıl bir anlayış, nasıl bir akıl, nasıl bir fikir bilmiyorum; ama bir cana kıymak bu kadar kolay değil. Kadınlar pes etmesin. Bu da benim kaderimmiş,
demesinler. Yaşanacaksa yaşanıyor diye fırsat vermesinler. Benim yaşadıklarım kolay değil. Ben şanslı olanlardanım yaşıyorum, ölmedim. Mesela, ben çocukları oraya bırakıp da otobüse binip gelebilirdim. Bunları hiç yaşamazdım. Ama çocuklarım için bekledim, mücadelemi ettim. Sonuçta yine nefes alıyorum, yine yaşıyorum. Onlar mücadelesini hiç kaybetmesin, umutlarını yitirmesinler.
08-09
DOSYA 30 Aralık 2014
2014 yılında kadın cinayetleri artış gösterdi. Bu artışta d
Kadın cinayetlerinin
Geride bıraktığımız 2014 yılına baktığımızda; 2013’e göre kadın cinayetleri arttı. Kadınlar en çok ayrılmak gibi kendi hayatlarına dair bir öldürülüyor. Ancak hükümet 2014 yılında da kadın cinayetlerini durdurmak için çalışma yapmak bir yana, ülkede kaç kadının öldürüldüğüne da formu’nun kadın cinayeti verileri ve hükümetin kadın düşmanı uygulamaları arasındaki bağlantıyı irdelediğimizde devletin icraatlarının kadın ci dosya büşrA günDoğDu
Platform verilerine ve toplumda gözlenebilen gerçeklere göre kadınlar her alanda hakları için mücadele ederken öldürülüyor. Kadınlar hak mücadelesini eğitim, istihdam, sağlık gibi alanlarda verirken, hükümetin bu alanlarla ilgili kadın dostu olmayan çalışmaları 2014 boyunca kadın cinayetlerinin artışına sebep oldu:
Kadın Cinayetlerini değil Boşanmaları durdurmaya çalıştılar 2014’e girerken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti durdurmak üzere harekete geçmesi beklenirken, Bakanlık 20.000 boşanmayı engelleyeceğiz açıklamasında bulundu ve boşanmaları engellemeye yönelik uygulamalar izledi. Bu kadın dostu olmayan politikanın da etkisini büyük ölçüde ortaya koymasıyla, 2014’te 294 kadın öldürüldü ve
2013’e göre daha fazla kadın cinayeti gerçekleşti. Şiddeti kabul etmeyerek ayrılmak isterken öldürülen kadınların sayısı da aynı şekilde arttı. Boşanmaya karar verip bunun için harekete geçebilmek için kadınlar yıllarca mücadele etmiştir. Kadın mücadelesinin bu kazanımını geri sarmaya çalışan gerici politika kadınların toplumsal koşullarını zorlaştırdı. Hükümetin çalışmaları kadınların içerisinde şiddet gördüğü evlilikten çıkmamasına yönelik oldu, şiddetten kurtulmak isteyen kadınların koşullarını iyileştirmeye yönelik bir çalışma ise olmadı. Kadınlar Koruma altında Öldürülmüyor dediler 2014 Temmuz ayında ise korumanın etkin uygulanmasıyla ilgili kadın mücadelesi verenlerin basıncı sonucunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam açıklama yaptı ancak hiç gerçekçi olmayan bir şekilde kadınların koruma altında öldürülmediğini söyledi. Bu ayda 12’si koruma altında olan 35 kadın öldürüldü. Bakanlığın 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun uygulanmasına önem vermemesi ve denetlememesi sonucu şiddetten ve öldürülmekten korunmak isteyen birçok kadına karakollardan hukuksuz bir şekilde “korunma dilekçesiyle kağıtlarımızı bitiriyorsun”, “tehdit aldığını ispatlayamazsan ceza alırsın, korunma kararını bozdur”, “bir şey yapmaz sen evine gir” gibi ifadelerle etkin koruma sağlanmadı. Aile Bakanlığı’nın kadınları korumaya karşı gösterdiği ihmalin sonucu olarak cesaret bulan erkek şiddeti daha fazla kadın cinayeti işledi. çoCuK yaşta evliliKler “masumaneymiş” Ayşenur İslam göreve geldiği zaman “ Çocuk yaşta evlilikleri masumane buluyorum” diyerek çocuk yaşta evliliklerin önünü açmıştı. Yılın sonlarına doğru eğitimde yapılan değişiklikler ise bu sözleri kanıtlar nitelikte. Bunun yanında verilere baktığımızda sadece 2014 yılında öldürülen kadınların okuyor olması gereken %25’i, 25 yaşın altında. Erken yaşta evlendirmelere geri götürmeye yönelik bu gerici politika kadın cinayetlerinin artışına sebep olmakta.
Kadınların KaHKaHa Bile taHammülleri y Yine 2014 Temmuz a lar iffetli olacak, her şeklindeki sözleriyle k gösterdi. Kadınların etme haklarını ihlal e ifade özgürlüğüne sa açıklamanın yapıldığ Hükümetin kadın h söylemlerde bulunm yansıyarak kadınların sebep oldu.
esas istediKleri ortaçağ’a Geri dÖnü 2014’ün son ayları sım Kadına Yönelik Mücadele ve Dayanı Cumhurbaşkanı Erdo “Kadın erkek eşitliği sormak isteyen Kadın Platformu temsilcile Ardından aralık ayın timi ortadan kaldırm bulundu. Hükümeti gerici politika kadın kesilmesi, toplumsal kapatılmasıyla birlik rülmesine neden olu
Kadınların doğumu aKP Kontrolünde Yine Aralık ayında S zinoğlu ise “Sezaryen yen bir hak değildir, ğumdur” diyerek kad üzerinde söz söyleme açıklamalarda bulun gerici politikalar her yaşanmasının önün kadın öldürüldü.
Kadın Cinayetlerini durdurmaK mümKün Kadınların yıllar süre hakları geriletmeye toplumda tam bir eş almaya çalıştıkları hak
DOSYA 30 Aralık 2014
lKadın
ışta devlet yetkililerinin icraatlarının etkisini araştırdık:
n artışı tesadüf değil
na dair bir karar almak istediğinde ve en yakınlarındaki erkekler tarafından düğüne dair bir çalışma da yapmadı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platnın kadın cinayetleriyle ilgili en önemli faktörlerden biri olduğunu görüyoruz.
arın KaHKaHa atmasına Hammülleri yoK 14 Temmuz ayında Bülent Arınç “Kadınli olacak, her yerde kahkaha atmayacak” eki sözleriyle kahkaha atan kadınları hedef i. Kadınların toplumda kendilerini ifade aklarını ihlal eden ve kadının erkekle aynı zgürlüğüne sahip olmadığını belirten bu manın yapıldığı ayda 35 kadın öldürüldü. metin kadın haklarıyla ilgili gerici politik erde bulunması uygulamalara ve topluma rak kadınların artan sayıda öldürülmesine ldu.
tediKleri ğ’a Geri dÖnüş ün son aylarına gelindiğinde ise, 25 Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası ele ve Dayanışma Günü’nden 1 gün önce urbaşkanı Erdoğan bir kadın konferansında erkek eşitliği fıtratta yoktur” dedi ve soru isteyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız mu temsilcileri salondan zorla çıkarıldı. an aralık ayında Eğitim Şurası karma eğitadan kaldırmaya yönelik açıklamalarda u. Hükümetin eğitim alanında izlediği bu olitika kadınların erken yaşta eğitiminin si, toplumsal alanlardan uzaklaştırılıp eve masıyla birlikte şiddet görmesine ve öldüne neden oluyor.
arın doğumu ntrolünde ralık ayında Sağlık Bakanı Mehmet Müezise “Sezaryen kadının fıtratına ters. Sezarhak değildir, olması gereken normal dor” diyerek kadının kendi bedeni ve yaşamı e söz söyleme hakkını geriletmeye yönelik malarda bulunmuştu. Sağlık alanındaki bu olitikalar her gün 3’er 4’er kadın cinayeti masının önünü açtı ve Aralık ayında 24 ldürüldü.
inayetlerini maK mümKün arın yıllar süren mücadeleler sonucu aldığı geriletmeye çalışan ve ayrıca kadınların da tam bir eşitlik için mücadele ederken çalıştıkları haklarını almasına engel olmaya
yönelik gerici politikalar, kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti körüklemektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nün ayı olan kasımda olduğu gibi ülke çapında kadın cinayetlerine karşı kadın mücadelesiyle ve güçlü bir kadın konferansıyla, kadın cinayetlerine karşı kadınların çözümlerinin uygulanması için kadınlar omuz omuza hareket ettiğinde kadın cinayetlerinde azalma yaşanmaktadır. Ancak hükümetin kadınların haklarını geriletmeye yönelik politikaları ülke çapında kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına şiddeti arttırmaktadır. Bu durumda hükümet kadınların yaşama haklarıyla ilgili talep ve çözümlere karşı direnmemeli ve kadın dostu olmayan gerici politikaları terk etmelidir.
Cezai indirimler kadın cinayetlerini arttırıyor Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu öldürülen kadınların aileleriyle birlikte kadın cinayeti davalarını takip ediyor. 2014 yılında takip edilen pek çok dava ağırlaştırılmış müebbetle sonuçlandı. Ancak takip edilmeyen pek çok kadın cinayeti davasında ve bizzat Platformun takip ettiği bazı davalarda katillere haksız tahrik ya da iyi hal indirimi adı altında ceza indirimleri verilebiliyor. Ya da davalarda bizzat katiller devlet ağzıyla konuşarak indirim istiyor. Örneğin Sivas’ta görülen kanser hastasıyken öldürülen Ayşe Topçu’nun katili kemoterapi gören karısının kendisine saldırdığını iddia ederek indirim istedi ve tahrik indiriminden faydalandı. Yine benzer bir şekilde Sakarya’da 17 yaşındaki Emine Yayla’yı öldüren kocası erkeklik onuruna hakaret edildiğini iddia ederek indirim istedi ve tahrik indiriminden faydalandı. Hükümetin açıklamaları birebir adaletin tesis edilmesine yansıyor.
2014 yılında kadın cinayetlerindeki artışta devlet yetkililerinin icraatların etkisi nedir? Kadın Cinayetlerini durduaCağız Platformu fidan ataselim Kadına yönelik şiddetle ilgili açıklamalar yaptıklarında topluma doğrudan etkisi oluyor. Kadın düşmanı açıklamalar yaptıklarında kadın cinayetlerinin arttığını görüyoruz. Her sözleri kadın katillerinde öldürme gerekçesi olarak vücut buluyor. Olumlu bir açıklama yaptıklarında da somut adım atmalarını istiyoruz. HdP milletveKili mülKiye Birtane Bu yıllardır süren bir sorun. Hükümet politikalarının rolü büyük. Siyasetçilerin şiddeti önleyici açıklamalar yapmaları, toplum üzerinde etkileyici olacaktır; ancak sadece açıklamalarla geçilecek bir durum değil. Hem yasal boyutunun düzeltilmesi hem de şiddete karşı topyekun programların hazırlanması gerek. CHP milletveKili Hülya Güven Kadın cinayetlerinin temelinde yatan hükümet politikasıdır. Kız çocukları okumayınca, eğitimli bireyler olmaları mümkün değil. Araştırmalardan biliyoruz ki kadına şiddet; iktidarın söylemleri, cezaların yeterince uygulanmaması ve şiddeti uygulayanların bundan ceza almayacaklarını bilmesinden kaynaklanıyor. eğitim-Bir-sen Kadın Komisyonu Genel BaşKanı safiye Özdemir Çözümün eğitimle başlaması gerektiğini düşünüyorum. Gazatelerden 3.sayfa haberleri kalkmalı. Uygulamalarda mevzuatta eksiklikler var. Şiddet gerçekleştikten sonra tedbir alınıyor. Şiddet gerçekleşmeden yapılacaklar ve sivil toplum örgütleriyle devletle birlikte neler yapılabilir bunlar üzerine düşünülmesi gerek. aKP milletveKili tülay KaynarCa Sayının arttığı verisi sağlıklı değil. Şiddete sıfır tolerans diyen güçlü duruşumuza rağmen devam eden olumsuzluk dünyanın her yerinde aynı, Türkiye’de de var. Toplumsal zihniyet dönüşümü gerek. Yani ben evimde sokağımda mahallemde çözüm arayacağım. Diğeri kendi bölgesinde. En önemli adım bireysel değişimdir.
ROPORTAJ
10
30 Aralık 2014
lKadın 2014 yılında kadın kardeşimizin yaşam hakkı, en yakınlarındaki erkekler tarafından ellerinden alındı. Gazeteci Tuluhan Tekelioğlu ve Hukukçu Özlem Bakırcı ile artan kadın cinayetleri, kadınların kadın cinayetlerini durdurmak için oluşturdukları talepler, medyanın kadın cinayetlerini nasıl ele alması gerektiği ve hükümetin konu ile ilgili açıklamaları üzerine konuştuk.
Herşey kendinize verdiğiniz değerle başlar
Değersiz değilsiniz değer sizsiniz kadınlar
2014 yılında kadın cinayetlerinde artış oldu. Sizce Türkiye’de kadın cinayetleri neden bu kadar röportaj fikriye yılmaz fazla? Tuluhan Tekelioğlu: Birincisi biz bu duruma geçmişten bugüne daha fazla önem verdiğimiz için ve algımız bu yöne kaydığı için daha çok kadın cinayeti olarak görüyoruz. Bence bu rakamlar eskiden de böyleydi. Ben Güneydoğu’da aşiretlerle röportaj yaptığım zaman beni çok şaşırtan bir şey olmuştu. O da töre cinayetlerini azmettirenlerin anneler olduğunu görmekti. Burada aslında bir yandan da bakarsak bu cinayetleri işleyen adamların anneleri de kadınlar. Dolayısıyla köklü bir sorun var. Yani sorun kökünde, o da nerede? Hâlâ bu konuda çok büyük bir duyarsızlık ve eğitimsizlik söz konusu. Hâlâ kadın eğitiminde cahiliye dönemini yaşıyoruz. Bu geçmedi. O yüzden kökenine buradan bakmak lazım. Günümüzde başkaldıran kadın çok fazla. Çünkü kadınlar ekonomiye daha hakim, ev içinde daha çok söz sahibi, artık daha çok “yeter artık” diyebiliyorlar ve öldürülen kadınların yaşlarına
baktığımızda ise genç kadınlar olduklarını görüyoruz. Onların sayısının artmasıyla ve medyanın da bu konuya yönelmesiyle biz kadın cinayetlerinin daha çok artığını zannediyoruz ama bence böyle bir durum söz konusu değil. Kadın cinayetleri hep vardı ve biz hâlâ erkeklerin bu toplumda birinci cins olduğunu, daha doğrusu kadının ikinci cins olduğunu kabul etiğimiz sürece, erkekleri paşa, padişah, prens gibi yetiştirdiğimiz müddetçe var olmaya da devam edecek. Ben kadın cinayetlerinin yarın üç kat, beş kat artacağının düşünülmesinden sıkıldım. Kadın erkek el ele, yan yana bu soruna el atmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Özlem Bakırcı: Aslında problem ailelerin erkeği yetiştirme şekli ve en başından beri zihniyetine kadının ikinci sınıf insan olduğunun yerleştirilmesi ile birlikte devam ediyor. Bu kadın cinayeti verileri bizim bildiklerimiz, bilmediklerimiz de var. Babasız bebek dünyaya getiren ve o bebekten bir şekilde vazgeçmek zorunda kalan kadının hayatı boyunca yaşayacağı travmalar da bizim için bir kadın cinayetidir. Erkeklerin yaşattığı başka bir travmatik şiddettir ve bu da kadının ikinci sınıf vatandaş olarak
görülmesinden kaynaklı bir durum.
Tuluhan Tekelioğlu: Mesela, ben bir organ nakli belgeseli çektim. Bu organ nakli belgeselinde öyle bir hikayeye tanık oldum ki… İki kardeş ve aralarında iki yaş fark var. Dışarıda çalıştırılan, mendil satmak zorunda kalan küçük kız yıllarca diyalize giriyor. Böbrek yetmezliği genetik bir hastalık ve yıllar sonra erkek kardeş de diyalize girmeye başlıyor. Aile içinden biri, çocukların halası yıllar sonra böbrek vermeye karar veriyor ama böbrek vermeye karar verdiği çocuk kız çocuğu değil, erkek çocuğu. Niçin? Çünkü erkek çocuğu büyüyecek ve onlara bakacak. Kız çocuğunun o aile içinde gelecekte hiçbir değeri yok. Biz çocuklarımıza böyle baktığımız, kız çocuklarını ikinci cins olarak gördüğümüz ve onlara maalesef yaşama hakkı tanımadığımız müddetçe böyle olmaya devam edecek. Bu çocuk için çok ağır bir travma. Ama ne oluyor? Bu da ilahi adalet midir, bilmiyorum. Bir kadavradan bir böbrek çıkıyor ve daha sonra o kız çocuğu böbreğe sahip oluyor. Bu aile kırsal bir bölgede değil, Antalya’da yaşayan bir aileydi. Toplum hâlâ kadına, erkeğin arkasında durmak zorunda olan, erkeği
var eden ve toplumsal cinsiyet eşitliğinde maalesef erkekten sonra gelen yaratık olarak bakıyor. Bu geçmedi, bitmedi.
Kadın cinayetleri bir yandan artıyor ama durdurulması için de kadınların talepleri var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 5 temel talebiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Tuluhan Tekelioğlu: Ben şuna çok sinirleniyorum. Bundan önceki dönemlerde Kadın Bakanlığı vardı. Sonra bu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirildi. Bu konuda çok ciddi bir temel sorun var. Kadın kocasından boşandığı vakit, kadın değil midir? O kadın sadece aile içinde mi kadındır? Sen bir kadını kadın olarak aile içinde mi değerli görüyorsun? Bu kadının aile dışında bir değeri yok mu? Burada hükümet suç işliyor. “Kadın” demekten korkuyor. Kadının gücünden mi korkuluyor, bu nedir? Anayasaya göre suç olduğunu düşünüyorum ben. Senin ülkende bu kadar cinayet varsa, sen Kadın Bakanlığı kurmak zorundasın. Aile Bakanlığı demek başka bir şey demek, kadını koruman gerekiyorsa Kadın Bakanlığı’nın kurulması şart.
11 Bir gazeteci olarak medyanın kadın cinayetlerini nasıl ele alması gerektiğini düşünüyorsunuz? Tuluhan Tekelioğlu: Ben her zaman kadın erkek eşitliğine inandım, dolayısıyla bir erkek düşmanı değilim ama medyanın kadın cinayetlerini verirken kullandığı dili çok ciddi bir hata olarak görüyorum. Karar vericiler, yöneticiler, haberlerin manşete taşınmasında söz sahibi olanlar erkek olduğu için maalesef yanlış bir bakış açısıyla sunuluyor bu haberler. Medya bir erkek dili kullanıyor Türkiye’de ve bu dil değişmeli. Mesela “şu kadar kadın öldürüldü.” deniyor haberlerde. Kadın edilgen bir varlık değil, o kadını bir erkek öldürüyor. Öldürülen kadınların değil, öldüren erkeğin adı, soyadı verilmeli, katil afişe edilmeli, fotoğrafları konulmalı, aile öyküsü verilmeli. O zaman etraftan gelen baskıyla birlikte o haberi okuyan erkekler de korkacaktır. Maalesef bize manipüle edilen bir haber sunuluyor ve biz bu haberi normalleştiriyoruz. “Bir kadın daha öldürülmüş.” diyoruz, sıradanlaşıyor. Olur mu? O kadın bir insan, o kadının da bir ailesi var, o kadının çocukları var, o kadının bir hayatı vardı, o kadının bir geleceği vardı. Bu onun elinden alındı.
Özlem Bakırcı: Bir kadın daha öldürüldü diye alt yazı geçiyor… Tuluhan Tekelioğlu: Bir kadın daha öldürüldü ne demek? Normalleştiriyorsun sen cinayetleri medyayla. “Yine kadın cinayeti” ne demek? Yine diyerek sen kadını bir kez daha öldürüyorsun. Toplumda kadın cinayetlerini durdurmak için pek çok kesimden mücadeleye destek geliyor. Örneğin siz de 2015 Kadın Ajandası için objektif karşısına geçtiniz. Toplum böyle tepki gösterirken, hükümetten kadın düşmanı açıklamalar
ROPORTAJ 30 Aralık 2014
geliyor. Hükümetin son yaptığı açıklamalarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Tuluhan Tekelioğlu: Ben açıkçası bunun gündemi değiştirmek için yapıldığını düşünüyorum. Bülent Arınç “Kadının kahkaha atması iffetsizliktir.” dedi, Tayyip Erdoğan en son “Bu ülkede doğum kontrolü ile yıllarca ihanet yaptılar.” dedi. Yani bu onların kişisel görüşü olabilir ama belli makamlara gelmiş insanların o makamlar gereğince konuşması lazım. Kişisel görüş, kişisel görüştür. Yani sen o makama uygun konuşursan o makamda olabilirsin. Ben böyle saçma sapan görüş bildiren ve bir makam dolduran insanlara saygı duymuyorum. Doğum kontrolüne siyasetçiler karar veremez. Kadının bedeni üzerinde kadının kendisi dışında kimsenin hakkı yoktur. Gülmemizden çocuk doğurma biçimimize kadar karışan zihniyete karşı en büyük tavır, kayıtsız kalmak ve ciddiye almamaktır. Özlem Bakırcı: En son Çağlayan Adliyesi gibi güvenliğin hat safhada olduğu bir yerde, gözümün önünde bir kadın, oğlu tarafından öldürüldü. Bu bizim ne kadar aciz bir devlet olduğumuzun en büyük göstergesi. O sırada kadını korumakla görevli iki güvenlik görevlisi yere yatmıştı, kafamızı kaldırdığınızda adliyedeki bütün güvenlik görevlileri yerde yatıyorlardı. Biz eğer korumaktan acizsek ve bir güvenlik görevlisi görevini yapamıyorsa, zaten kadına koruma kararı çıkartmanızın da bir anlamı yok. Hükümet olarak aciz kalıyoruz. Ve o kadın, küçücük bir çocuğun gözü önünde öldürüldü, biz gelecek nesli de mahvediyoruz böyle. Şüphe olduğu takdirde suç gerçekleşmeden önlem almak gerekiyor. Tuluhan Tekelioğlu: Biz maalesef sevgisiz bir toplumuz. Sevgisizlikten de kaynaklanıyor birçok şey. Ben “Kırkında kırk kadın” diye bir belgesel çektim ve İstanbul’un çok farklı yerlerine, hiç bilmediğimiz, görmediğimiz mahallelerine gittim. Oradaki kadınları görünce, kadınların aslında neden korktuklarını da görmüş oldum. Sesini çıkaramamak üzerine yetiştiriliyor, susmak bir erdemmiş gibi büyütülüyor kız çocukları. Dolayısıyla, hep bize empoze edilen ön yargılarla yetişiyor,
büyüyor ve hayattan öğrendikleriyle bir aile kuruyorlar ve maalesef bir haksızlığa uğradıklarında kendini koruyamıyor ve yine düşündüğü kendisi değil çocukları oluyor. Çocuklarını korumak için kendi hayatından vazgeçebiliyor kadın. Dayak yiyor, hakları gasp ediliyor... Yani burada köklü bir çözüm bulmak lazım. Bunu eğitim ve adalet el ele çözecek. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne gittim Ankara’dayken. Şunu gördüm: karısını öldürmeye karar veren bir erkek bunu tasarlıyor ve tek kurşunla ya beyninden vuruyor karısını, ya kalbinden vuruyor. Tek kurşun olduğu için bunun tasarlanmadığı söyleniyor ve katil indirim alıyor. Ama kadın kocasını, kocasının evdeki tüfeğiyle öldürdüğü vakit, bütün kurşunu öfkesiyle kocasının üstüne boşaltıyor. Her bir kurşun beş sene daha arttırıyor bu süreyi. Özlem Bakırcı: Kadın çünkü bu noktada kendisini müdaafa etmesi gerektiği için bunu yaptığını kanıtlayamıyor. Son olarak 2015 yılı için kadınlara mesajınız nedir? Tuluhan Tekelioğlu: Bir kere kadın kutsal bir varlık çünkü, erkek en büyük farkı, kadın
lKadın doğuruyor. Bu özelliği var kadının. Kadın anaç, kadın koruyucu ve esirgeyen… Kadının, gücünün farkına vardığı bir yıl olsun 2015. Kadın gücünün içten farkına varsın ama ve ışıldamaya başlasın. Bu neyle olur? Kadının kendine değer vermesiyle olur. Kadın kendine değer verirse etrafındakiler kadına değer vermeye başlıyor. Kadın kendini severse etrafındakiler onu sevmeye başlıyor. Türkiye’deki kadınların yaptığı çok temel bir hata var: kendilerini önemsemeden, kendilerini bir birey olarak görmeden, kendini aile bireylerine adamak. Kendini aile bireylerine adayan kadın yaşı biraz ilerledikten sonra, çocuklar yuvadan uçtuktan sonra, koca emekli olup başka bir takım uğraşlar geliştirdikten sonra görüyor ki yalnız. Kimse ona değer vermiyor ve bunu yaşlandıkça anlıyor. Oysa kadın bir birey, insan. Önce kadının kendisine değer vermesi lazım, önce kendisini önemsemesi lazım ki diğer fertler onu önemsesinler. Kadın bunu yapmaya başladığı vakit emin olun ki etrafında insanlar toplanmaya başlıyor ve kadının sözü geçiyor. Kadın, sözünü geçirebilen bir insan olduğunu göstermeli ama bunun için önce kendini sevmeli. Kadınların kendini seveceği bir yıl olmasını diliyorum. Özlem Bakırcı: Kadın ne olursa olsun az ya da çok ekonomik özgürlüğünü edinmeli. Eşin kendisine saygı duyması, birazcık çekinip kaybetmekten korkması, evladının da güven duyup onunla yaşayacağı hayata inanması için kadının ekonomik özgürlüğe sahip olması gerektiğini düşünüyorum.
12
genc kadın 30 Aralık 2014
lKadın
Kadın cinayeti yaşı gençleşiyor
Platform üyesi üniversiteliler Mimar Sinan Üniveristesi’nde stant açtı. Genç kadın Hilal adaşlık
Her gün yeni bir kadın cinayetine uyanıyoruz.Daha da carpıcı olansa son dönemde öldürülen kadınların yüzde 25’inin 25 yaş altı kadınlardan oluşması. UNICEF’in yayımladığı rapor bu gerçeği adeta yetkililerin yüzüne çarpıyor.
rinden sorumlu olduğunu söyleyen kadınlar değil uluslararası bir kuruluş; UNICEF
yaş düşüyor.Türkiyede son dönemde öldürülen kadınların yüzde 25’i 25 yaş altı kadınlardan oluşuyor.
Bu ülkede, ‘Bir kadını ne öldürür?’ sorusu ‘Bir insanı ne öldürür?’ so- Kadın Cinayetlerinde yaş düşüyor. rusundan farklıdır. Çünkü bizim memle- UNICEF’in “Turkiyede Çocuk İstis- Polis arabulucuk yapıyor. kette kadın diğerlerinden daha çok, doğal marı ve Aile İçi Şiddet” raporuna gö- “... Karakollara aile içi şiddet şikâyetinde olmayan şekillerle ölür.Kadın hayatta pek re erkek şiddetine uğrayan kadınların bulunulduğunda, polis memurlarının çok zorlukla karşılaşıyor; aileye, çocuğa, yüzde 37’si 18 yaş altı çocuklar, yüzde şikâyetleri soruşturmadığı,mağdurların açlığa, savaşa,cehalete, tacize, tecavüze... 26’sı eşler. Üçüncü sırayı yüzde 8 ile eve dönmeleri ve şikâyetlerini geri alİşin sonunda bakarlar ki yok, her şeyi ko- sevgililer, yüzde 3 ise fuhuşa itilen ka- maları için arabuluculuk görevi üstlentarır, mücadele eder ama hayatıyla öder. dın erkek şiddetine maruz kaldı. AKP diklerini göstermektedir.Polis memurBu gerçeği her gün onların yüzüne çarpı- kadın cinayetleriyle ilgili uyutma po- ları sorunu, ‘müdahale edemeyecekleri yoruz fakat duymak istemiyorlar. Lakin litikası izledikçe kadınlar öldürülmeye bir aile meselesi’ olarak görmektedir.” bu kez devlet erkanının kadın cinayetle- devam ediyor ve kadın cinayetlerinde Bu ifade yine UNICEF’in raporundan
“Benim dersliklerime kızlı erkekli girdiler”
Üniversite yurtlarının kadınerkek olarak ayıran, kızlarını erkeklerle beraber kalıyorlar diye ihbar ettirmeye çalışan iktidar bu kez lisedeki eğitim sistemimizin en büyük yarasının karma eğitim olduğuna karar verdi ve kız liseleri ve erkek liselerinin tekrar açılmasını bir önerge olarak
Meclis’e sundu. AKP hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da bir toplum mühendisliği çabası içinde.Peki eğitimdeki bu düzenlemeler liseli genç kadınların hayatlarını nasıl etkiliyor? Onlar bu konuda ne düşünüyorlar?... Bir de onlara soralım dedik.
ve aynı zamanda koruma altında öldürülen kadınlarımızın neden öldürüldüğünün de resmi bir kanıtıdır. Bize kulak tıkayan devlet bakalım dünyaya da aynısını yapabilecek mi? Genç Kadınlar mücadelelerine devam ediyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan genç kadınlar birçok üniversitede kadın düşmanı gerici politikalara karşı lise ve üniversitelerde kadınları kadın cinayetlerini durdurmak için mücadeleye çağırıyor.
Ilgaz Çatak / Suadiye Hacı Mustafa Tarman Anadolu Lisesi Karma eğitimin kaldırılmasını istemiyorum. Karma eğitimde karşı cinsle bir alanı paylaşıyoruz , sürekli iletişim içindeyiz böylelikle karşı cinsin bakış açısından ve hayat görüşünden yararlanabiliyoruz. Kız-erkek tarışmasının yerine asıl problemlere çözüm bulsunlar. Mesela kendi bölümümüzle ilgili dersler alamıyoruz Buse Kılınçdemir / Mustafa Kemal Anadolu Öğretmen Lisesi Karma eğitimin kaldırılmasına kesinlikle karşıyım. Kadın-erkek diye ayrılırsak birbirimize yabancılaşacağız. 4+4+4 sistemi binlerce kadını eğitim hayatından kopardı. Hükümet şimdi de okula giden kadını eğitimsizleştirmeye yabancılaştırmaya çabalıyor. Böylelikle, hitap ettiği eğitimsiz kitleyi arttırıyor. İrem Evcil/ Levent Kız Meslek Lisesi Karma eğitimin kaldırılması gericiliktir. Okulumuzda 50 tane erkek kadrosu olmasına rağmen erkek öğrenci alınmıyor. Kadın ve erkeğin izole edilmesi gerekir mantığını kabullendirmeye çabalıyorlar. Lisedeki problemler ise farklı; örneğin bir dönemdir branş hocamız olmadığı için bazı dersleri alamadık.
lKadın
emek
13
30 Aralık 2014
‘Direnmek bizim de hakkımız’
Geçtiğimiz yıl Sütaş’ta, Ülker’de, Nestle’de, Türkiye’nin çeşitli illerindeki belediyelerde, inşaatlarda , madenlerde, hastanelerde ve daha birçok farklı alanda çalışan işçiler benzer sebeplerle en çok da sendika üyesi oldukları için işten çıkarıldılar. İşyerleri önünde çadırlar kurarak direnişe başladılar. Bu direnişlerde kadınlar da ön saflarda direniş çadırlarında nöbetteydi. emek Sıla gemicioğlu
kürenler bile oldu hakkımızı arıyoruz diye. Erkek bir tane iş yapıyorsa kadın Kadınların esnek çalışma adı al- on tane iş yapıyor. Evdeki iş, çocuktında eve kapatılmaya çalışıldığı, ların sorumluluğu, sen kadınsın otur kadın işsizlik oranının hızla arttığı Yeni evinde gibi baskılar kadını her zaman Türkiye’de kadın işçiler, sendikalı olduk- kısıtlamıştır. Bu durum yüzyıllardan ları için ellerinden alınan işlerine sahip beri böyle sürüyor. Biz bu durumu çıkmak için işyerleri önünde direniyorlar. değiştirmek istiyorsak direnişte de ilk Biz de bu sayımızda direnişte olan kadın başta kadınlar olarak yer almalıyız çünkü bu algıyı yıkmak zorundayız. işçilerin sözlerine yer verdik: Sütaş işçilerinden Mehtap Hız Kadınlar için hem anne olmak hem eş olmak hem de işte çalışmak çok zor. Toplumda kadınlara ayrım yapıyorlar ama çalışırken bu durum daha farklı. Vücut bakımından daha zayıf olduğumuz halde ağır işler de bize yükleniyordu Sütaş’ta çalışırken. Türkiye gibi bir yerde kadınları hep ikinci plana attıkları için direniş alanında da kadın olarak var olmak zor. Kadınlar hep eksik etek olarak anılıyor. Ama biz direnişimizle bu algıları yıkmaya çalışıyoruz. Erkekler kadar biz de çalışıyoruz direnmek bizim de hakkımız. Erkeklerin hakkı yenildiği gibi kadınların da hakkı aynı şekilde yeniliyor. Ama toplum kadınların direnmesini bile daha kötü karşılayabiliyor. Biz Sütaş önünde direnirken suratımıza tü-
Dora Otel işçilerinden Esin Özel sektörde çalışan kadına meta olarak bakıyorlar. Benim çalıştığım turizm sektörü de genel itibariyle erkeklerin çalıştığı bir sektör. Kadın olduğumuz için hep susturuluyoruz iş yerlerinde. Biraz sesimizi çıkardığımızda da bizi bıktırmaya, saf dışı bırakmaya çalışıyorlar. Hatta bu durum kadınların işinden ayrılmasıyla bile sonuçlanabiliyor. Benim birçok arkadaşım bu sebeple işlerinden ayrılarak evlerine geri döndüler. Bu kadar baskı yaşayacağıma evde çocuğuma bakayım diye düşünmeye başladılar maalesef ki. AKP hükümeti de sözde kadına teşvik diye yasa çıkartıyor ama aslında kadını evde dört duvar arasında tutmaya çalışıyor. Geceleri üç-onbir vardiyasında çalıştığım zamanlarda bana işyerinde
Kadın işsizliği büyüyor
Türkiye’de işsizler ordusu her geçen gün artarken işsizlikte rekor büyüme devletin resmi istatistiklerine de yansıdı. TÜİK’in ağustos, eylül, ekim aylarını kapsayan eylül dönemi işsizlik verileri açıklandı. İstatiktiklerde kadınların işgücüne katılım oranının düşüklüğü dikkat çekti. İşgücü nüfusu 2014 yılı eylül döneminde 29 milyon 233 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise yüzde 51.1 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71.7 iken toplumun yarısını oluşturan kadınların işgücüne katılma oranı ise yüzde 31.1 oldu.
soruyorlardı, sen gece onbirde çıkıp tek başına evine nasıl gidiyorsun başına neler gelebilir düşünmüyor musun diye. İnsanların böyle konuşuyor olması zihniyetlerinin ne kadar geride olduğunu gösteriyor ama hiç kusura bakmasınlar ben bir kadın olarak tabi ki çalışacağım, tabi ki gezeceğim, kendi doğrularımın peşinden gideceğim.
Direnişimizde çoğunlukta kadınlar var ve her gün hepimiz hastane önündeyiz. Kadınlar motivasyon olarak da çok iyiler bir arada oldukları için. Baştan hem sendikaya dair hem de ne adım attığımızı çok bilmediğimiz için biraz çekingenlik vardı ancak araştırıp içine tamamen girdiğimizde gördük ki sendikal haklardan korkulacak bir şey yok. Sendikaya girince birey olmanın Maltepe Üniversitesi Tıp fakültesi ne olduğunu haklarımızın ne olduğuHastenesi işçilerinden Cemile Ateş nu kadınlar olarak daha iyi öğrendik Biz, 98 kişi işten çıkarıldık. On yıllık ve kendimize özgüvenimiz arttı. Biz bir emeğimiz vardı hastanede ama sen- cumartesi günleri sadece kadınlar oladikalı olduğumuz için bir anda ken- rak nöbet tutuyoruz hastane önünde. dimizi kapının önünde bulduk. İşten Herkesi de direniş çadırımıza bizimle çıkarılan arkadaşlarımızın çoğu kadın. birlikte olmaya davet ediyoruz.
Direniş karesi
Greif direnişinden bir kadın işçi
15
KULTUR SANAT 30 Aralık 2014
lKadın
Lütfi Akad’ın kamerasından Türkiye’de kadına ilk bakış:
Göç üçlemesi Yönetmenliğini Ömer Lütfi Akad’ın gerçekleştirdiği Gelin (1973), Düğün (1974), Diyet (1974) üçlemesi, köyden kente göç sorunu ile beraber yaşanılan durumları yansıtır ve kadına olan bakış hususunda bir çığır açar. Bu üçleme sermaye ve sınıfsal ilişkileri ve kapitalist sistemin aileye nasıl yansıdığını da gerçekçilik anlayışıyla işler.
Sınıfsal ilişkileri karakterler üzerinden açıklığı ile işleyen Akad, vahşi kapitalizm içerisinde ‘aile’ ilişkilerinin nasıl değişime uğradığını geleneksel, ataerkil ve gelir ilişkileri bağlamında ele alır ve ortaya ise her şeyi tüm çıplaklığı ile yansıt tığı üçleme çıkar.
sından yola çıkarak ataerkil düzenin ve feodal sistemin karşılarına bir kadının mücadelesini koyar. Diyet’te ise kendisinden önceki iki filmden farklı olarak üretim ilişkilerinin yaşandığı ve bu ilişkiler cereyanında sendikalaşmanın, sınıf bilincine ulaşmanın ve elbette bu süreçler gerçekleşirken ‘kadın’ın konumu işlenir.
Köyden kente göçte kadın Gelin’de Yozgat’ın Sorgun ilçesinden İstanbul’a göç eden bir ailenin yaşadığı trajedi anlatılmıştır. Büyük şehre gelip de gözlerini para hırsının bürüdüğü aile fertlerine karşı oğlunu kaybeden ‘anne’ ve kaynana, büyük gelin karşısında mücadele etmeye çalışan bir ‘kadın’ işlenir. Akad, Düğün’de Urfa’dan İstanbul’a göçen altı kardeşin hikâyesini anlatır ve yine para hır-
FARKLI SINIFTAN KADINLARIN MÜCADELESİ Bu üçlemenin ortak noktasını incelediğimizde farklı sınıfsal köklere sahip olan kadınların yaşanılan değişimler ışığında üstlendiği ve aldığı formlar açığa çıkarılır. Akad, kadını hem kentli hem de işçi olarak değişik sınıfsal formlarda işleyerek bu yenilik sürecini kadının mücadele sonucu liderlik etme hâline vardırır. Kadının emeğinin yok sayılmasına
kültür sanat ilknur Derice
eleştirel değinen Gelin - Düğün - Diyet üçlemesinde emeklerinin peşlerine giden kadınların erkek karşısında göstermiş olduğu dik hâl ve bunun ekseninde geleneksel hâlin yıkılıp modernliğin yerleşimi yer alır. Gelin - Düğün - Diyet üçlemesi ile geleneksel modern karşıtlığı sonucunda doğan kadın-erkek karşıtlığı perspektifinde her ne kadar kadın baskılanmaya çalışılsa da herkese doğru olan yolu gösterme konusunda büyük çarpışmalar ve mücadeleler sonucu öncü olur. Gelin - Düğün - Diyet üçlemesi ile Yönetmen Ömer Lütfi Akad; kadın ve erkeğin modernleşme süreci, bu süreç ile gelen farkındalıkları, değişimleri; yani hayatın gerçekliğini büyük bir yalınlıkla işler.
Eskişehir’de kadınlara müjde gibi sergi:
‘Eşit Dünya’
Eskişehir’deki Eşit Dünya Sergisi’nden örnek bir manşet
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne dair ‘Eşit Dünya’ çalışması Eskişehir ESPARK’ın önünde 1 hafta boyunca sergilendi. Bu çalışma kadın cinayetlerinin artmaya devam ettiği Türkiye’de umutlarımıza bir yenisini daha ekledi. Yeni bir dünyanın mümkün olduğunu anlatan ‘Eşit Dünya’ insanların ilgisini toplamayı başardı. İnsanlara ‘Olsaydı ne güzel olurdu’ cümlesini düşündürttü. Çalışmaya gelen tepkiler çok yoğundu ve insanların akıllarına ortak bir
soru ve cevabı değdi: ‘Mümkün mü? Mümkün.’ Çalışmada, çocuk gelinlerin olmadığı, kadın bedeninin cinsel obje olarak görülmediği, kadın vekil sayısının yüzde 50’ye ulaştığı, STK’ların toplumsal cinsiyet eşitsizliği çalışmalarına son verdiği, bayan kelimesinin kullanılmasının bırakıldığı, kadın- erkek eşitliğinde Türkiye’nin dünyada örnek alındığı, eşitlikte birinci olduğu ve de devletin yasaları iyileştirmesi üzerine kadın cinayetlerinin bittiği bir dünyanın tasviri yapıldı. Bu çalışma ile huzura nasıl kavuşulacağı gösterildi.
lKadın
gelen kutusu
14
30 Aralık 2014
Özgürlük ve cam kırıkları Tülin Kunduracı yazısında, hükümetin kendi hayatı hakkında karar almak isteyen kadınlara yönelik baskısına karşı özgür ve eşit koşullarda yaşayabilmek için yapılması gerekeni söylüyor. Siz hiç bir yerde kapalı kalmaya mecbur bırakıldınız mı? Hava almaya bile dışarı çıkmanıza Tülin kunduracı izin verilmediği oldu mu? Bursa’nın Yıldırım ilçesindeki Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı Kız Yetiştirme Yurdu’nda yaşananlar (23.12.2014) bana bu konuda bir şeyler yazma ihtiyacı hissettirdi. Haber şu: “Daha önce 2006 ve 2009 yıllarında dayak ve tecavüz iddialarıyla gündeme gelen yurtta bu sefer 17 yaşındaki beş kız dışarı çıkarılmalarının engellenmesi nedeniyle güvenlik görevlileriyle tartıştı. Yurt camlarını kırıp duruma tepki gösteren kızları durdurmak için bu kez polis ekipleri çağırıldı. CAM KI-
RIKLARIYLA yaralanıp komşu apartmanlara gizlenen kızlar, polis ekipleri tarafından yurda geri getirildi.” Tam kadınların özgürlüklerinin dini ritüeller ve muhafazakarlaşan iktidar tutumları nedeniyle nasıl azaldığını düşünürken okuduğum başka bir haber bardağı taşıran son damla oldu. Cumhurbaşkanı RTE doğum kontrol yöntemlerini vatana ihanet etmekle eş tutuyordu. Donarak ölen Ayaz bebek, 16 yaşında cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanan çocuk, Suriyeli çocukların dilencilikten toplanma görüntüleri gözümün önünde canlandı nedense. Bu arada Ömer Tuğrul İnançer’in, hani her söylemiyle kadını aşağılayan zat’ın, “içine tükürdüğü” algı operasyonu yaparvari söylemlerini unuttuğumu sanmayın. Her ne kadar kızı çalışarak modern giyimiyle üst düzey bir şirkette
yönetici olsa da (tabii ki en doğal ve doğrusu), aman dikkat, yuvası dağılabilir! Şiddete uğrayabilir! Ve unutmayalım ki “Kadınların kurtuluşu kendi eseri olacaktır.” Tüm bu olumsuzluklara rağmen özgür olabilmek, ekonomiye ucuz işgücü olan ve yaratan bireyler olmamak için, in-
Kadın Filozoflar Tarihi Ingeborg Gleichauf tarafından kaleme alınan ve Leyla Uslu’nun çevirisiyle Tü r k ç e ’ y e didem ö. çaylan kazandırılan “Kadın Filozoflar Tarihi” Anlamak İstiyorum adlı kitap ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır. Arka kapağındaki tanıtım metni, felsefe hakkında bilgi edinmek isteyen kişinin “Felsefe Tarihi”ne başvurduğunu ve kapsamın “Erkek Filozoflar Tarihi” ile sınırlı olduğunu açıklar. “Hiç mi kadın filozof yok?”
sorusu ile yola çıkan yazar kadın filozoflar tarihini çağlara ayırmış ve Antik Çağ’dan 20. Yüzyıl sonlarına kadar etkisi olan kadın filozofları çok akıcı ve öz bir biçimde anlatmıştır. Kitapta adı geçen birçok kadın filozofun ortak düşünce/sorgu alanı <kadının toplumdaki yeri ve tutumu, tanrı ve din kavramı, zaman algısı ile kadının özü/benliği ile genel olarak niyet, eylem ve insan ilişkileri> olmuştur. Bu kadınlardan bazıları Antik çağ döneminde evde ailesine hizmet etmesi gereken kadın olarak değerlendirilmiş, düşüncelerinden dolayı alay edilmiş, zekâ ve bilgisine tahammül edilemeyerek parça par-
ça edilmiş, bazıları ise 20. Yüzyılda profesyonel olarak, yani akademik düzeyde tanınmış, düşüncelerini kitaplarda yayınlamış, konferanslarda halkı etkilemiş kişilerdir. Kitabın ilk sayfalarında Krotonlu Theano (İ.Ö. 550’den itibaren) “kadın geri planda kalmalı, kamusal alanda itibar kazanmaya çalışmamalı, evle ve çocuklarla ilgilenmelidir” görüşündeyken, 18. Yüzyılın ikinci yarısında, ilk kez bir kadın, Olympe de Gouges (1748-1793) kadın hakları bildirisi yazmıştır. Bu bildirinin ilk maddesinde yürekli bir şekilde “Kadın özgür doğar ve bütün haklarda erkeğe eşittir. Toplumsal alandaki
sanca, insanın hak ettiği eşit koşullarda yaşayabilmek için, cam kırıklarının can kırıklarına dönüşmemesi için, daha da güçlenerek yola devam etmeliyiz. Ne demiş ozan? “anlamak, gideni ve gelmekte olanı”. Biz kadınlar anlıyoruz, hem de çok iyi!
Didem Özer Çaylan “Kadın Filozoflar Tarihi” kitabını inceledi. Kitabın uzak geçmişten bahsediyor olmasına rağmen şu an yaşananlara ve gelecekte yaşanacaklara ışık tuttuğunu söylüyor. farklılıkların gerekçesi yalnızca kamu yararı olabilir” görüşünü savunmuştur. Günümüzün çağdaş filozoflarından 1947 doğumlu Felsefe doktorasına sahip Martha Craven Nussbaum ise “iyi ve doğru eylem”in ne olduğu sorusuna odaklanmış, akademik çalışmaları ve ödülleri ile alanında kendini kanıtlamış, başarılı bir kadındır. Her alanda olduğu gibi felsefede de kendi yerini ve duruşunu belirlemiş kadın filozoflara ilişkin bu ayrıntılardan fazlasını içeren kitap, uzak geçmişi okurken yakın tarihte yaşanılanları, gelecekte yaşanabilecekleri düşündürmesi açısından okumaya değer bir eserdir.