Zipirit Dergi / ağustos 2012

Page 1

AĞUSTOS 2012


ZİPİRİT e-Dergi Editörler Melodi Nur Özyurt Dergi Tasarım ve Proje Melodi Kapak Tasarım Melodi Nur Özyurt Karikatür Ufuk Aslan Dergi Fotoğrafları Büşra Coşkun Kapak Fotoğrafı Ufuk Kıray www.ufukcry.com Melodi Kostüm Tasarım Nur Özyurt Yayınımıza verdikleri teknik destek için Tımarhane e-dergi editörleri Bahattin Ceyhan ve Adil Öztürk‟e teşekkürlerimizle... wwww.facebook.com/timarhaneDergi İletişim zipiritdergi@hotmail.com

www.facebook.com/Zipirit e-dergi


ZİPİRİT 3

İÇİNDEKİLER Sayfa 4 : Editörün Kişisel Ehemniyet Köşesi Sayfa 5 : Üstadlar ve Yükselmiş Üstad Olmak Sayfa 9 : Oyum Ben / Yol Tarifi Sayfa 11 : Oyum Ben / Dolmuş Fobisi Sayfa 14 : Spagetti Sopalarıyla KA Bedenindeki Enerji Damgalarını Çözme Meditasyonu Sayfa 16 : Oturak Eğitimi ile İçsel Çocuğun Yaralarına Tuz Basıyoruz Etkinliği Sayfa 19 : Yükselmişin Aydınlanma Yolculuğu, Yükselmemişin Çenesini Yorar Sayfa 21 : Melodi Harikalar Diyarında Sayfa 30 : Bir Arayışçının Olmazsa Olmazları Sayfa 31 : Astrolog Maystro Sayfa 34 : İçimizde En Ağırımız “Şevki Abi” Sayfa 36 : 3 Top 1 Davul Sayfa 38 : Bir Kaşık Bal Sayfa 42 : Çamur Gökhan’ın Duvarı Sayfa 44 : Çok Çalıştık


ZİPİRİT 4

Derginin ilk sayısı ve ben editör yazısını yazmak sorumluluğu ile karşı karşıyaydım. İnsan adı verilen varlığın editör yazısı falan deyince bi havaya girdiğini, bi kastığını, bi kişisel ehemniyet duygusuna boğulduğunu gözlemledim bünyemde. (Evet, evet,...ben bir insanım) İşimi çok ciddiye aldım, öyle ki google‟a girip arama motoruna “editör yazısı” yazıp aradım, çeşit çeşit, abuk subuk editör yazıları okudum. Anladığım birinci sonuç şuydu; dergimizin falanca sayısını bu ay basıyoruz, allam nası çalıştık, özenle hazırlandık, performansı zorladık, ortaya karışık sunduk, bizi beğenin, övün ki bizde kendimizlen övünelim konseptinde alt alta dizilmiş satırlardan oluşan ve derginin illa ki 3. yada 4. sayfasında yer alan köşeye, editörün köşesi deniliyordu. İkinci sonuç ise; derginin okunmadan atlanan tek sayfası editörün köşesiydi. (Allam neden bu köşeyi yazmak için bana bu kadar ısrar ettiler, hiç anlamış değilim) Ama bildiğim bir şey var ki, biz Zipirit Dergi için tüm kadro olarak bazen yüzyüze bazen sanal ortamda, bazen bir telefonun ucunda buluştuk, ve eğlendik...Dilerim siz de eğlenirsiniz... Zipirit‟e hoşgeldiniz... Melodi


ZİPİRİT 5

Zipirit yükselişi sorguluyor !

Üstadlar ve Yükselmiş Üstad Olmak Kendimi bildim bileli arıyorum. Haa, benim arayışım, "ben kimim" sorusuyla falan başlamadı. Kendimi kasa kasa aramaya başladıkça sormaya başladım, ben kimim, lan neyim ben? Noluya lan dedim, herkes aynı dünyada yaşıyor, bi ben rahatsızım, anasını satayım dünyanın dibinde bi diken var, sadece bana mı batıyor? 7 şiltenin altına yerleştirilmiş bezelye tanesinin rahatsızlığıyla uyuyamayan tek prenses ben miyim dicem diyemiyorum, prenses olayı racona ters, bünyeyi bozuyor, hadi masal da prens de olsun. Dünyada yaşam dar geliyordu, yapacak bişey yoktu, verdim kedimi pozitif düşünceye, o arada bir de yükseliş hikayesi duydum, sevdim, beğendim, hayata geçirmeye karar verdim. Artık ben yükseliş yolunda bir yolcu, mezuniyet statüsünde bir ışıkişçisi, veçhelerini bütünleme yolculuğunda bir seçilmiş veçheydim. Dururmuydum hiç, gelsin mikail,metatron, gitsin kryon, adamus. Kryon çok dedi, bırak gelsinler, bırak gitsinler, yok ben gelene hoş geldin dedim, ama gitmelerine izin veremedim ki. Abi dayadılar bana, bir yükselmiş üstad nasıl olur hikayesini, benim hayvan mı terliydi bitek bilmiyorum ki, yemedi.


ZİPİRİT 6

Bir yükselmiş üstadın dünya üzerindeki profilini çizilmiş tablolarda gördüm ben abi, yüzlerinde huzurlu bir ifade, hafif bir gülümseme, başlarının çevresinde de yükseldiklerinin nişanesi olan çember şeklinde aura, haa bolluk bereket de gani olmalıydı, kendi kaynağından yaratırdı yükselmiş üstad, yükseldiysen bolluk sorunun hallolmuş olmalıydı, benimse banka hesabı tamtakır, ev kirasını ucu ucuna yetiştirip, hala faturaları nasıl ödeyeceğim derdinden zihinden çıkamamışım ki. Az mı baktım kendime aynalarda, başımın çevresinde bi yükseliş ibaresi diyebileceğim hale var mı diye? I-ıh, ben de tık yok. Kirlian fotoğrafı çektirdim de onda bile auram görünmedi diyeyim sen anla... ee bir de yükselmişsen öfkelenmeyeceksin, kızmayacaksın, öyle ağzını ayıra ayıra gülmeyeceksin, böğüre böğüre ağlamayacaksın, sinirlendin mi ağzı açılmadık sinkaflı küfürleri uluorta sallamayacaksın. Trafikde sollayan andavallıya camı açıp, yumruğu sallaya sallaya "sana ehliyet verenin var ya ben taa anasını......" demiyeceksin. Durumun vahimdi, verdim kendimi öfke arındırma çalışmalarına, affetme çalışmalarına. Yükselemeyince yükselemiyorsun abi. Buddha gibi tepeme bişey düşerde ağaç altında aydınlanır mıyım diye çam ağaçlarının altında az oturmadım,


ZİPİRİT 7

bi kozalak da mı kafaya isabet etmez, şu yükseliş yolunda tek bahtsız bedevi ben miydim, neydim, kimdim ben? Sonunda umutsuz kendimi arayışım duyuldu da şu yükselmiş üstadların yaşamlarının iç yüzü deşifre olmaya başladı, hay allahım şükür. Şu tarih yok mu, olayları farklı yansıtan bakış açılarından ibaret olan o tarih...yükselmiş üstadların insan olduğu gerçeğini nasıl da kapattı. Nihayet bi varlık çıktı da, onlarında insani özelliklerini anlattı, ve sonunda mükemmel olmaya çalışmayı nasıl bıraktıklarını, asıl farkın kendilerini acayiplikleri, kötü banka hesapları, kiloları, aptal küçük tikleri, yaptıkları tüm garip şeyleri, huysuzluklarını, vesayirleriyle kabullendikleri için yükselmiş üstad denilen o bilinç haline ulaştıklarını açıkladı.(Adamus, teşekkürü borç bilirim) Ohhh...zipirit rahatladı arkadaşım, sen inanırsın, inanmazsın...kendini mükemmel insana dönüştürmek için kanırtmaya devam edersin, bilemem usta. ben saldım gitti, zipiritim, sakalım yok, bu sebepten sözümü de dinleme. Ben sadece iyinin içinde kötü durmaz deyip osuran denyolardanım, o sebepten içimdekini saldım gitti. Amma velakin rahatladım...


ZİPİRİT 8

ve öyle bişey işte... Zipirit (Yükselmekten Vazgeçmiş Üstadlığıda Hiç Umuruna Takmayan Kendi Gemisinin Kaptanı)

Üstadların insani takıntıları da neymişkine gizli merakı içinde olanlar için link şudur, http://www.kirmizicember.com/?Bid=1314607&%2F% C5%9Eaud-8-Guru-%C4% B0kilemi&fb_source=message#.T4muGNeIk40.facebook


Yol Tarifi Yurdum insanına yol sorulduğunda ani bir hafıza kaybı yaşadığını düşünüyorum. Belki de şiddetli bir akıl tutulması halidir bu. Bir keresinde arabadayım ve yol sormak için sağa yanaştım. Camı açtım ve gitmek istediğim yeri sordum kaldırımdaki adama.Orta yaşlı bu adam şöyle bir bana baktı, sonra yola baktı; “En iyisi ben sana kroki çizeyim. Kağıt kalemin var mı?” dedi. Ben de meraklandım ve torpido gözünden kağıt kalem çıkartıp verdim. Adam kağıda bir şeyler çizdi ve bana geri verdi. Kağıdı elime aldığımda aslında bunun bir kağıt değil, beynime atılan bir bomba olduğunu anladım. Evet sanki camı açtığımda biri beynime bomba fırlatmıştı. Oracıkta pötürdedi aklım. Hafsalam sarsılmış ve ruhum zangırdamıştı. Zira kağıtta iki paralel çizgi ve ortasında bir ok vardı. ( Bu ne ya? Ehi.)


ZİPİRİT 10

Ben kağıda alçı yutmuş gibi bakarken, yardım etme hevesiyle çırpınan adam: “ Abi böyle doğğrruuuca gideceksin, ama hiç sapma” dedi. İşte o kağıdı senelerce cüzdanımda taşıdım ben. Ne zaman sıkılsam çıkartıp baktım. Bu kroki resimli rehabilitasyon kartı gibi bir şeydi benim için. Bu arada krokiyi çizen adamın büyük bir ihtimalle; “Ne kaba herif, krokiyle tarif yapıyoruz bir teşekkür etmeden gitti, deli gibi de güldü. Manyak mı ne?” dediğini sanıyorum. Sonradan düşündüm de, belki de bilge bir adamdı. Çünkü çizdiği kroki gezegendeki her yere uyuyor.

Oyum Ben www.benoyum.com


ZİPİRİT 11

Dolmuş Fobisi Bir keresinde Bostancı’dan Maltepe’ye gideceğim. Yol sordum. Tarifi aldım ve dolmuşa bindim oturuyorum. İlk durakta bekliyoruz. Şoför döndü ve “Nereye gideceksiniz?” diye sordu. Aman Tengrim! O an aklım uçtu. Bu soruyu gerçekten beklemiyordum. Adeta zihnim sıfırlanmıştı. Kısa bir süre düşündüm fakat nafile, hiç bir şey hatırlayamadım ve “bilmiyorum” deyiverdim. Şoför alçı yutmuş gibi bakakaldı ; “Nasıl yani, nereye gideceğinizi bilmiyor musunuz?” dedi şaşırmış bir halde. Ben dahil tüm dolmuştakiler güldük. Sonra bu anlamsız konuşmayı toparlamak için “Siz gidin bir yerlerde inerim” dedim. Çırpındıkça batıyordum. Hayvan herif aniden soru sorulur mu? Tarifle gidiyorum ve tarifi de tam anlamamışım zaten. ( İtiraf ediyorum tarifin bir kısmını da anlamış gibi yapmıştım. Ehi ) Şebelek gibi kalmıştım. Bir keresinde de Ankara’da dolmuşta giderken ineceğim yere yaklaşktık ( bu sefer yeri biliyorum. )


ZİPİRİT 12

Dolmuştan inmek için; “Müsait bir yerde iner misiniz?” dedim. Şöför pis pis sırıtıp döndü ve “Sanırım siz ineceksiniz ben arabayı kullanıyorum” dedi. Aniden minicik oldum. Cücük gibi kaldım kolktukta. Bir yandan da; “Evet ya adam niye insin, dolmuşu kim kullanacak” şeklinde muhakemeler yapıyorum. Kendimi dışarı zor püskürtmüştüm. İndikten sonra acaba ses benden çıkmamış gibi mi yapsaydım diye de düşünmüştüm. Hı hı tedavi olacağım. Ehi.

Oyum Ben

www.benoyum.com


Zipirit Atölye Etkinlik ve Seminerleri Kişiliğini eksik bulan, “amanda benim kişiliğim eksik, nasıl geliştiririm, aydınlanmama nasıl ulaşırım, yükseliş diplomamı nerden alırım” diyenler için çeşit çeşit etkinlik düzenledik. Seç, beğen, git sevgili Zipirit okuru... Uzman kadro eşliğinde...! Spagetti Sopalarıyla KA Bedenindeki Enerji Damgalarını Çözme Meditasyonu

Oturak Eğitimi İle İçsel Çocuğun Yaralarına Tuz Basıyoruz Etkinliği Ego - I go - Let's go - Haydi Hep Birlikte Elele Ego ile Yüzleşmeye Etkinliği

"Yükselmişin Aydınlanma Yolculuğu, Yükselememişin Çenesini Yorar" Etkinliği


Spagetti Sopalarıyla KA Bedenindeki Enerji Damgalarını Çözme Meditasyonu (Çalışmaya gelirken, yüzme bilmeyen yetişkinlerin yazın denizde bellerine sardıkları, spagetti adı verilen, kauçukumsu boru tipli şeyden getirmeleri rica olunur) Ka beden, fiziksel bedenimizle aynı boyutlara sahip, geçmişden bugüne kadar tüm yaşamlarda ve bu yaşam da da salıvermediğimiz enerji damgalarının (ki karma diye tabir edilen budur) bulunduğu eterik bedenimizdir. Kadim mısır'da, ve bir çok başka zamanlarda inisiyeler Ka bedenlerinin ölüm döngülerinde dünyada kaldığını, ve KA bedenin enerjilerini özgürleştirmeden, yükselişlerinin mümkün olamayacağını, enkarnasyon döngülerinden özgürleşemeyeceklerini anlamışlardır. Ka bedeni hakkında paylaştığımız bilgi kadim zamalardan bu yana dünyada bilinen bir bilgi olmasına rağmen yapacağımız çalışmanın tarihçesi hiç de kadim değildir, hatta bir kaynağı bile yoktur, bir kaynağı varsa bile olsa olsa birinin k.cından uydurma diye tabir edilen kaynaktır, çalışmamıza katılmak suretiyle ilk deneyimleme şerefine ulaşacak olanlarda sizlersiniz. Çalışmamız, nefesle mediatif hala geçip, KA bedene bağlanma şeklinde başlayacaktır. KA bedene bağlandığımızda, onu yakaladığımız gibi çekip, fiziksel realiteye


ZİPİRİT 15

getireceğiz, ardından, denizde yüzmek maksatlı kullandığımız spagettilerimizle birlikte KA bedeni, artık allah ne verdiyse, yer misin, yemezsin, yer misin, yemezmisin diyerekten, eşşek sudan gelinceye kadar, Ka bedende sıkışmış tüm enerjiler salınıncaya kadar epey bir okşayacağız. KA bedendeki enerji damgalarımız, en sonunda Salim Dündar'ın sesine bürünüp, , yeter teslim oluyorum, eğletmen beni, ağlatman beni, söyletmen beni, aynalar aynalar şekline dönüşünceye kadar enerji çalışmamız devam edecek. Çalışmanın sonunda yaşamlar boyu inatla, ölüm geçişi esnasında dünya boyutlarından ayrılmamakta direnen bu başbelası KA bedene, elimizdeki spagettileri sallayarak, sor soruyu al boruyu " puhahhhahhaaa şeklinde güleceğiz, KA bedeni maymun edeceğiz, KA bedene dansöz kıyafeti giydirip oynatacağız, kulaklarından çekerek, adam ol, bi daha ölüm esnasında dünya topraklarında takılıp kalma çocuk gibi, kaç yaşamdır seni almaya geliyorum, yollarda kayboluyorsun, şimdi yallah, yuvaya dön diyeceğiz, ve KA bedenin "allahım yanına geliyorummm" teslimiyet çığlığı eşliğinde çalışmamızı bitireceğiz... Siz sağ biz selamet diyeceğiz.... Başka da dencek bişey olursa, gene onu da deriz, sıkıntı yok yani... Zipirit MER-KA-BA, MER-HA-BA, NA-SIL-SIN, NA-SI, Gİ-Dİ-YO Saçma Sapan Farkındalık Atölyesi


ZİPİRİT 16

Oturak Eğitimi İle İçsel Çocuğun Yaralarına Tuz Basıyoruz Etkinliği Her birimiz bu yaşamın ilk yıllarında bilinçsiz anne/babaların farkında olmadan yarattığı travmalara sahibiz. Yıllar devam edip biz büyürken, içimizdeki o yaralı içsel çocuk büyümüyor, ve bilinçaltımızda çocukluk döneminde atılan kodlar, yetişkin olan bizlerin yaşamını meydan okumalara çeviriyor. Oturak Eğitimi Atölye çalışmamız ile içimizdeki içsel çocuğun bu yaralarına tuz basacağız. Çalışmaya her katılımcının kadınlar pembe, erkekler mavi olmak suretiyle birer lazımlık getirmeleri rica olunur, lazımlık sembolik olarak ilk çocukluk travmalarımızdan olan oturak eğitimini şifalandırmak maksatlı kullanılacaktır. Bir çocuk, tuvalete ilk çişini yada kakasını yaptığında bedeninden bir parçanın koparak gittiği travmasını yaşar. ki buda ilerki yıllarda enerjileri tutmasına ve salıvermekte zorlanmasına yol açar. Bu yaralı parçanın özgürleşmesi için, lazımlıklarımıza oturacak, ve "güvendeyim, hizmetini tamamlamış enerjileri salıvermekten korkmuyorum, ahanda korkacak bişey yok, evreninde ağzına s.c.rım, dünyanın da ağzına s.c.rım, sonra gelir böyle üfürükten bi eğitime, güvendeyim,salıyorum der rahatlarım" olumlamasıyla özgürleşeceğiz. Erkek katılımcılarımız, kendileriyle birebir çalışacak uzman oturak eğitimi yaşam koçlarımızın yaktıkları çakmakla, "bak çakmağı yaktım, pipini değil... şimdi bu korkuyu


ZİPİRİT 17

salıver, çakmaklar birşeyleri yakmak içindir, ama asla pipiyi değil" diyerek eril enerjinin en büyük korkusu olan, varolan herşeyim pipim, onun da başına bi iş gelirse, ben yokum özdeşleşmesinden özgürleştirilecektir. Kadın katılımcılarımızın hayat hikayelerini anlatmaları istenecek (bu biraz uzun süren bi çalışma olacak takdir edersiniz, kadınlar ve hikayeleri!) Yine uzman yaşam koçlarımız tarafından anne rolüne girilerek, "merak etme yavrucuğum, bunu babana söylemeyeceğim, bir anne olarak yanındayım ve seni dinliyorum. Şu köşe başından abin de çıkmayacak, ve ulu orta sevgilinin yanında sana iki sümsük çakmayacak" olumlamasıyla dişil enerjinin en büyük travması olan erilden (baba/abi/ve sonra da koca) korkusundan özgürleşmesi, böylece kendini ifadeye açması sağlanacak. Çalışmamızı s.ctı recep bez getir abuklamasıyla bitirip, huhhuhaaa, huhaahahaa, huhuhahhaaa şeklinde hep birlikte anlamsızca güleceğiz, herkes ," ohh galiba bu sefer oldu, bu eğitim beni aydınlattı" şaşkınlığında birbirine bakacak, yaşam koçlarımızın egoları, "iyi ki varsın, sen olmazsan ben yolu nası bulurdum" ifadeleriyle tavan yaptırılacak, ardından lazımlıklarımız ellerimizde, yüzümüzde, "işte bu eğitime geldim, ahanda aydınladım, sende gel, sende aydınlan" mesajı yerleştirilmiş bir gülümseme, kollar birbirimize dolanmış, günün anlam ve önemi fotosu çektireceğiz, (çünkü fotoyu biz sonra reklam maksatlı sayfamıza koyacağız ki, duyan gelsin, duyan gelsin)


ZİPİRİT 18

Ve bir kez daha hayatımıza gerçekçi bir gözle bakıp, yürekten değişim ve yüzleşmeyi gerçekleştirmekten öte, kendimizin bile inanmadığı bir enerji çalışmasını gerçekleştirmiş olmanın dayanılmaz hafifliği içerisinde kendimizi yaşamımızın kucaklanmamış karanlığına salacağız. Yolumuz bizi bir abuk eğitimde daha buluşturuncaya kadar... Zipirit İçsel Çocuğunu Kulağından Tut getir, Adam Olacak mı b.kuna Bakalım Farkındalık Atölyesi

Zipirit


ZİPİRİT 19

Yükselmişin Aydınlanma Yolculuğu, Yükselememişin Çenesini Yorar" Tüm Zipirit kafalar davetlidir... Etkinlikde; günümüz sanal ortam, tivitır, feysbuk ortamında yükselmişliğini ilan etmiş üstadlar, ve tarihin yükselmiş üstadlarının hikayeleri, henüz yükseliş denilen mertebe ile kucaklaşamayanlar tarafından irdelenecek, konuşulacak, masaya yatırılacak, sonra masadan kaldırılıp, "lan olum, masaya yatırmak da neymiş, koltuk denen, yatak denen bişey icat olundu, hadi tutun şunun ucundan da oraya yatıralım denilecek" analiz edilecektir. Her kafadan ayrı ses çıkartılmasına bilhassa özen gösterilecek, etkinlik sonunda hiçkimse etkinlikden hiçbir b.k anlamamış olacaktır. Kimin ne kadar ol'duğu, kimin ne kadar ol'madığı günün ana temasını oluşturacaktır. Gün boyunca tüm katılımcılar çeneleri düşüp, kalkacak takati kalmayıncaya kadar, onun, bunun, şunun, falancanın aydınlandım sanıp aslında ne kadaaar derin bir karanlık içinde kendini kandırdığından bahsedeceklerdir. Etkinlik Zipiritin kapanışta, "evet arkadaşlar, bir yaşanası günü daha, başkalarının hayat hikayesine harcadık, ikili telefon görüşmelerinde yapmış olduğumuz bu diyalogları geniş bir platforma taşımanın haklı gururunu yaşıyorum" sözlerini, katılımcıların yuhalaması, ve çürük yumurta fırlatması ile son bulacaktır.


ZİPİRİT 20

Nede olsa doğru söyleyeni dokuz köyde çürük yumurta ile sustururlar... Katılımcıların etkinliğe gelirken yanlarında çürük yumurta değil, çitlemek için çekirdek getirmeleri önemle rica olunur. Zipirit Atölye İşkembeden Etkinlikler Serisi

Zipirit


ZİPİRİT 21

Melodi, tavşan deliğine düşmüş harikalar diyarının sakinlerini sizler için buluyor...

Herkes uzaylıları merak ediyordu, ve ben bir uzaylı ile röportaj yapmak istiyordum. Onu nerede bulabileceğimi düşündüm, sahi bir uzaylı nerede bulunurdu ki? Elbette facebook’da...Herkes orada olduğuna göre. Kimileri eski sevgilisine laf çakıyor, demek ki eski sevgili orada, kimileri Tanrı’ya dua ediyor, o da orada belli ki, hatta kimileri kendi kendisiyle bile oradan konuşuyor, -hay allam ya...Herkes orada sanki. Bir uzaylı da orada olabilirdi, aramaya başladım sevgili okur. Sonunda, arayışlarım netice verdi, onu buldum. Yazılarını okuduğum an tanıdım onu. İlk röportaj konuğum; bir uzaylıyı takdimimdir, Oyum Ben... Melodi : Hangi gezegende yaşıyorsun ? Oyum Ben : Bir kısmımız Gliese 581g de bir kısmımız Titan'da yaşıyor. Ben Titan'dan geldim. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü "nereden geldiniz?" sorusuna Gliese 581g demek iğrenç. Sondaki o g ne ya? (iç ses : Yüzüne karşı söylemiyim, ayıp olmasın, ama iğrenç gerçekten...uzaylı haklı beyler dağılın diyesim geldi iyi mi ehi :) Neyse, dikkatimi dünyasal odaktan çekmeli-


ZİPİRİT 22

yim, uzaylı var karşımda) Melodi : Uzaylılar hep kanal mesajları verirdi, sen neden facebook profili açmaya karar verdin? Oyum Ben : Uzun bir süre kanal mesajı verdim. Bir gün mesajı yanlış kanaldan verdiğimi anladığımda Medullam titreşti. ( İnsanlardaki Omurilik soğanı, titreşen onun cücüğü oluyor. ) Sonra insanların facebook denen bir yazılım aracılığıyla sosyal iletişim kurduğunu ve bunun gerçek hayatın bir parçası haline geldiğini keşfettim. Gerçek hayatta insanoğlunun aklını burkmadan iletişim kurulabilecek en uygun yerin bu yazılım olduğunu düşündüm ve bir profil açmaya karar verdim. (iç ses : Vay be...Elin uzaylısı bile keşfetmiş feysbuku...Büyüksün Mark Zuckerberg...) Melodi : Facebook uzaydan nasıl görünüyor? (Sormasam iyiydi gibi sanki bu soruyu...) Oyum Ben : Çok komik görünüyor. Çünkü insanların enerji boyutuna geçip haberleşme imkanı varken neden bu tür programlar kullandıklarını anlayamıyorum. Gerçi insanoğlu telefonu ilk icat ettiğinde de komik gelmişti.


ZİPİRİT 23

Zamanla alışıyorum garipliklerinize. (iç ses : aha aldın mı cevabı melodi, bi dur, bi sorma...) Melodi : Sanal alem kaçıncı boyutta? Oyum Ben : Sanal alem boyutsuz. Onun kaçıncı boyutta olacağına o alemin içine giren karar veriyor. Fakat durumun böyle olduğunu bilen insan sayısı çok az olduğundan, genelde sadece alemlere akılıyor. (iç ses : hmm, şimdi ben de an itibarıyla bunu bilen azınlıktan oldum, alemlere akabilirim...Nası bi şey yaa, gecelere akmak gibi mi? Uzaylıların kafası neyin kafası oluyor dedi içimden bir ses...) Melodi : Facebook sanal aleminde yarattıklarımızı fiziksel realiteye nasıl getiririz? Oyum Ben : Bunu başarabilmek için; facebook da yarattığınız dijital verileri, yaratımdan önceki düşünceler daha elektrokimyasal bir nöron aktivitesi iken, tüm duygularınızla beraber elektromanyetik enerji olarak depolamayı öğrenmelisiniz. Bunu başardığı-


ZİPİRİT 24

nızda facebook da yarattıklarınız, hiç bir araç kullanmadan o anki saf haliyle bir alana indüklenebilir. İşte o zaman; internette paylaşılan yazılar yerine, ürettiğiniz bu nörokimyasal elektrik akımlarından oluşmuş dev elektromanyetik alana bağlanıp, düşüncelerinizi kelime ve ya resim olmadan önceki haliyle duyumsayabilirsiniz. Ne hoş, ne küsel bi şey: İnternete bağlanıp titrer, kıpraşırsınız o zaman. Yapın bak çok zevkli. (iç ses : aaa, yapıyorum, allam uzaylı Oyum Ben bana bunu internet üzerinden deneyimletiyor, zevkli..valla...) Melodi : Uzay gemilerini nereye park ediyorsunuz? Oyum Ben : Önceden park problemimiz yoktu. Ne zaman ki nanitler istem dışı çoğaldılar, o zaman onların yaptığı uzay gemilerinin sayısı da logaritmik bir hızda arttı, ondan sonra park problemi oluştu. Sırası gelmişken Nanit'in ne olduğunu da açıklayayım. Nanitler, Kadimler tarafından yaratılmış coğalıcıları oluşturan minik robotcuklardır. Bunlar birleşerek insan formuna girerler. Düşünme de dahil olmak üzere insanın tüm özelliklerine sahiptirler. Ayrıca yenilenme özellikleri vardır. Sonuç


ZİPİRİT 25

olarak; Park için gezegen kiraladık. (iç ses : Nanit’lere nanik yapasım geldi bi an, sonra tırstım, vazgeçtim...) Melodi : Park alanı bulmakta zorlanıyor musunuz? Oyum Ben : Artık zorlanmıyoruz. Fakat park ücretlerinden şikayetciyiz. Melodi : Sizde de uzay gemisinin bayandan olanı makbul mü? Oyum Ben : Bizdeki dişiler de insanoğlunun bayanlarına benziyor. Uzay gemisinin konsolunu ayna olarak kullanan dişi arkadaşlar biliyorum. Haliyle çoğu kez dişilerin kullandığı uzay gemilerinde meteor deliği oluyor. Genelde uzay gemisi satılığa çıkmadan uzay çöplüğüne gitmek zorunda kalıyor. Üzüntü verici tabi. (iç ses : Dişi; varoluşun tüm boyutlarında aynı demek ki, içim rahatladı..oh...) Melodi : Bir uzaylı perspektifiyle, facebook aleminden yükselen olur mu?


Oyum Ben : Olma mı? Yükselen olduğu gibi alçalanı da görüyoruz. Hatta uçanlar var. Melodi : Uzaylıların dünyayı yükseltmeye çalışmaktan başka işleri yok mu, merak ediyorum... Oyum Ben : Artık Dünyayı yükseltmekten vaz geçtik. Çünkü insanoğlunun yok etme güdüsünü ortadan kaldırabilecek bir yol bulamadık. Fakat dışardan seyretmesi çok eğlenceli. Siz nasıl televizyon seyrediyorsanız biz de dünyayı seyrediyoruz. (iç ses : Özel hayat da bırakmadı bu uzaylılar iyi mi?) Melodi : Şimdiye kadar hiç uzaylı görmedim, bana görünmeni istiyorum, mümkün mü? Oyum Ben : İnsanoğluna görünme protokole bağlıdır. Tek başıma buna yetkim yok. Gliese 581g ve Titan Senkron ( sizde yönetim deniyor) Heyetinin ( GTSH ) toplanması ve bu durumu onaylaması gerek. Ancak "Dönüm Noktası Yaratma" çalışmaları esnasında dünya üzerindeki müffettişler heyet toplanmadan da karar alabiliyor. Tanıdık müffettiş var, ilk dönüm noktası yaratma aşamasında görünebilirim. Tek sıkıntı yaşam süreniz kısa. Umarım bu süre içerisinde DNY olur. Melodi : Uzay geminizle beni gezmeye götürseniz en çok görmem gereken uzayın 7 harikası nelerdir? Oyum Ben : Uzay gemisinde gezme için yine GTSH'nin onayı gerek. Ancak


Kadimler bu heyetten bağımsız yaşıyorlar. Kadimlerin uzay gemisine seni bindirebilirim. Evet bildin; eski bir kadim arkadaşımın uzay gemisi var. İlk görmeni istediğim şey atoma kütle veren bozon parçacığı. Bizde başka harika yok. Onu da görmek için elektron mikroskobu lazım valla. (iç ses : eee, bütün harikalar dünya da gibi görünüyor, niye biz bu kadar uzay meraklısıyız öyleyse...aha bak, bi numara yok anlattığına göre...tee allam..) Melodi : Gezinti sırasında gemide çay/sigara da içebilecek miyim? (iç ses : Zeki Müren de bizi görecek mi? dedi içimden bir ses, filme dair aklımda kalan tek replik nedense, neyse dikkatimi röportaja vermeliyim...) Oyum Ben : Gemide yaşam destek ünitesi çalıştırıldığında dünyadan çay/sigara getirmişsen içebilirsin. Yaşam destek ünitesi çalışmadığında seni geminin duvarından kazımamız gerekir. Bunu binmeden önce hatırlatırsan sevinirim. Unutursam feci olur. (iç ses : Sanki uzaylının psikopatına rastladım gibi hissettim bir an...ürperdim...) Melodi : Dünyada yaşayan ve tavşan deliğine düşenler için önerilerin nedir? Oyum Ben : Kaçınılmaz bir şey, artık çok geç, zevk alsınlar.


(Uzaylıyla karşılaşıp karşılaşmadığımı merak edenler için, evet...Bana göründü. Şansım varmış, Oyum Ben’in tanıdığı müfettiş bir kıyak geçti, ilk dönüm noktası sürecinde hadise gerçekleşti. Ben sakindim, karşılaşmayı gayet soğukkanlı karşıladım, “Hoşgeldin uzaylı, sıcak/ soğuk ne alırsın” dedim. Malum yaz aylarındayız, “Sıcağa karşı bünyem hassas, beni pötürdetiyor” dedi. Yurdum havasını taşısın, uzaylı bünyesini serinletsin diyerekten kendisine aslan sütü ikram ettim. 2 duble içti, pötürdedi(Nası bişeyse artık pötürdemek?) Önce; “ne olacak bu uzayın hali dedi, ardından “öpüjem seni” diye tutturdu, sonra “o buraya gelecek, o kadar” diye haykırdı, sarıldık, ağladı, şişede durduğu gibi durmuyor tabi. “Üstüne cila olur” dedim, bi şişe bira içirdim, bi sade türk kahvesi, ayıldı. “Benim gitmem lazım, gezegenden beklerler” dedi, “Aaa, daha karpuz kesecektik” dedim. Teşekkür etti, kibar bir uzaylı olduğunu düşündüm. Sonra uzay gemisine bindi, “Hoşçakal dünyalı” dedi, ben de “Bunu saymayız, gene bekleriz” dedim. Uzay gemisi kalkarken arkasından bir tas su döktüm. El salladım, klasik yolcu uğurlama geyiği olan “Uzaylı da olsa bir uçar kuş işte, bir var, bir yok” muhabbeti yaptım. Böyle işte, uzaylı da olsa, dünyadan farklı bi numara yok sevgili okur...) Melodi Melodi : Eee, sayın editörüm, uzaylıyla karşılaştığım an-


da ki halim dergiye basılmayacak di mi? Editör Nur : Yok, yok, o fotoğrafı sildik biz, merak etme... (Editör Nur pis pis sırıtır)

Melodi’nin uzaylı Oyum Ben’le karşılaşma anının fotosu


ZİPİRİT 30

Bir Arayışçının Olmazsa Olmazları  

 

 

Daima eksik hisset ( her olayı, her anı, her deneyimi) Hayatında bir boşluk olsun, ve o boşluk hiç bir zaman dolmasın (aramanın doğası gereği, bulursan; arayacak bir şey kalmaz, sakın...bulma..) Her benim diyeni takip et, sen bir arayışçısın, unutma! Ayırtedicilik, sezgi gibi kavramları lugatından sil, ayırtetmeksizin ve sezgilerini devreye sokmaksızın her bilgiye inan Tüm zamanını enerji çalışmalarına ver, Unutma bir aydınlanma yolcusu için yaşam yaşamak için değildir, dur durak bilmeden teknik öğrenmek içindir, nefesin, çakra açmanın, enerji dengelemenin, şifanın bilmemkaç tekniğini öğren dur. Bir yükseliş yolcusunun ideali, yükseldiğinde psişik yetenekler (telepati, telekinezi, psikokinezi vesayir) sergilemektir, bu inanca bağlı kal, kendine psişik yeteneklerini geliştirip geliştiremediğin konusunda sürekli teste tabi tut, yapamadığında (ki büyük olasılık) bol bol hayal kırıklığı yaşa, ve kendine olan güvenini tümüyle yitir Her yerde bilmiş bilmiş spritüel konuşmalar yap, unutma, sen bir yükseliş yolcususun, mezuniyet statüsündesin... Bu durum seni ne yapar? Herkesi spritüel bilgi dağarcığınla bombardıman etme hakkına sahip bir ışık işçisi yapar...Tut ışığını normel insanların gözüne gözüne...Çak gitsin...(tu bi kontinyu sanırsam)

Zipirit


Bana Burcunu Söyle Sana Kim Olduğunu Şakkadanak Söyliyim Koç : daha ne duymayı bekliyorsun, yüzyıllardır aynı şey söyleniyor, inadı bırak, burnunun dikine dikine toslama artık günün olumlaması : inadım inat k.çım kırk kanat günün şarkısı : inadı bırak/zeynep Boğa : öfkene hakim ol, gerisi gelir hayatında, uzun söze gerek yok. günün olumlaması : pire için yorgan yakılmaz günün şarkısı : yak gel/funda arar İkizler : gel-git karakteri ne zaman bırakacaksın? bi öle, bi böle...yakışmıyor, ikiyi bir et günün olumlaması: olmak ya da olmamak! işte bütün mesele bu günün şarkısı : med-cezir/levent yüksel Yengeç : yampiri yampiri içten içe kenarda köşede fiskosdasın. İçin dışın bir olsun günün olumlaması : yüzünden ne hayır gördüm ki arkandan göreyim günün şarkısı : kır zincirlerini/tarkan Aslan : şunu anlamalısın ki dünyaları sen yaratmadın günün olumlaması : dünya bir köprüdür, üzerinden geç tamirine bakma günün şarkısı : dünyalar benim olsa/nilüfer


ZİPİRİT 32

Başak : kendinden ödün vermeyi bırak artık, sus sus nereye kadar günün olumlaması : durdurun dünyayı inecek var günün şarkısı : isyan/halil sezai Terazi : burcunun adından utan da dengeyi bul artık günün olumlaması : dünya öküzün boynuzunda deseler bi o boynuza giderim, bir bu boynuza günün şarkısı : adaletsiz seçim/deniz seki Akrep : kendi düşüncelerin başkasını değil, sadece kendini sokuyor, aman dikkat, yetmedi mi eziyetin günün olumlaması : akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini günün şarkısı : akrep nalan/sarhoş Yay : sürekli gerilmek iyi bişey değil, atar bigün tellerin, sal kendini rahatla günün olumlaması : yay gibi kaşlar, badem gözler günün şarkısı : Coco Jambo/Mr. President ( bay başkanın şarkı içinde yay yay yee koko cambo deyişinden mütevellit) Oğlak : her yavru büyür, oğlak büyür keçi olur, sorumluluk al, büyü artık günün olumlaması : taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur günün şarkısı : tarkan /kuzu kuzu


ZİPİRİT 33

Kova : tamam dahiler burcu diye geçiyor adın zodyakda, ama dikkat et her kovada doğan da aynştayn olamadı tarihde günün olumlaması : keskin zeka zehnine zarar günün şarkısı : beyaz kelebekler / "kova"-ladıkça kaçan ateş böceğimisin Balık : yaa of yaa... artık duygusala bağlama herşeyi, bırak ağlaklığı, gül eğlen, hayat kısa günün olumlaması : büyük balık küçük balığı çekirge yapar, sensei havası atar günün şarkısı : suda balık oynuyor/neşet ertaş

Astrolog Maystro


ZİPİRİT 34

İçimizde En Ağırımız ŞEVKİ ABİ İle Aydınlanma Yolculuğu Şevki Abi Yuvadan ayrılış illüzyonu’na Ağırlığını Koydu... (Biz onu anlamıyoruz, ama olsun, O, yine de anlatıyor, buyur Şevki Abi, söz sende...) Önce birlik vardı. Birlik tüm algısal nedenlerin ötesinde, varoluşunun bütünselliğinde, zamanın ve mekanın oluşa gelmesinden önce, kendini, tüm tezahürler ile bilmek istedi. Saf arzunun nedenselliğine giden çözümlerin algoritmasına dalan bu yüce tefekkür hali içinde birlik, parçalarının oluşumsal bütüncüllüğünü dişil ve eril olarak ifade etti.

Varoluşun nedensel bütüncüllüğünün logaritmik parçalanması, holistik varoluşculuğun sayısız ifadesine izin veren tüm boyutları, ve bütüncüllüğün dışsal ifadelerini yarattı. Varoluşun birliğinden gelen sayısız nedenselliğinin veçheleri, sonsuz devinim halindeki uzay/boşluk içerisinde kendilerini ışığın spektrumundan geçmiş parçacıklar olarak bildiler.


ZİPİRİT 35

Birliğin varoluşsal boyutu, kendini bilme nedensellliğinde idrake ulaştıracak yolculuğu başlatmış, bütünselliğin parçacıkları, bireysel kimlikleriyle yuvadan ayrılmışlardı. Işığın ve karanlığın dualitik unsurlarının deneyimsel devinimlerinde, algı ve şuur boyutlarının tezahürleriyle sınırsız varoluşa yelken açan parçacıkların kainata yayılan yolculuğuna... Gelecek sayı da spiral yolculuğumuz, yuvadan ayrılıp kendimizi uzay/boşlukda bulduğumuzda bize neler oldu? sorgularının devinimsel titreşim frekanslarına doğru ivme kazanacak birliğin bireysel muhteşem ifadeleri... Şevki Abiniz -Varoluşun En Ağır Frekansı-

Şevki Abi haklıydı, ve bizler dağılmıştık... Teşekkürler Şevki Abi...Bir kez daha anlatılamaz olanı anlatamadın...Ve bir kez daha anladık ki, Şevki Abi, anlatılmaz yaşanır...Büyüksün üstad, en ağır frekansımız Şevki Abimizsin...


SAYFA 36

Yağmurluk Üzerine Huni Yayınlanma ihtimali olan ilk yazıma başlıyorum millet. Heyecanlı mıyım ,tabi ki heyecanlıyım. Yayına uygun ciddiyette ve içerikte nasıl bir yazı yazarım diye düşünüyorum hala. Ama aklıma çok güzel bir şey geldi… „Ben ciddiyeti sevmem ki! „ O yüzden sallayalım ciddiyeti bir kenara da herkes gerçek yüzünü göstersin. Maskeleri çok severim, ama maske takmaktan hoşlanmam. Böyle arkadaşlarım mı yok? Neredeyse hepsi böyle. Ama insanoğlunun, içinde bir şey olmadığını dışarı gösterme korkusuna da saygı duyarım. Hiçbir kız çarpık bacağının görülmesini istemez. Şişmanlar enlemesine çizgileri olan giysiler giymezler. Favorileri olan kızlar saçlarını açık bırakır. Deniz sezonunu en son açan ağdasız kızlardır. Her erken göbeğine bir isim bulmuştur. Boy uzunsa „erkeğin iyisi dalyan gibi olur!‟ dersin, kısaysa „Evet, kısayım ama kısalar çok zeki olurlar!‟ dersin. Bizim ırkın çoğu erkeksi görünmek için sakallarını bile kesmiyor. Benim boyum kısa. Evet zekiyim. Ama boyumla pek alakalı olduğunu düşünmüyorum. Ki ben de çoğu uzun arkadaşımın „kafasız‟ olduğunu gördüm. Ama sebep o değil. Sebep basitti. „Beyin Bedava‟ ydı ve ben de kullandım. Niye hamallık yapayım değil mi? Saçlarım dökülüyor mesela. „Dalyan!‟ olamadım hiç. Ama hep onlardan daha güzel bir hayatımın olduğunun farkındaydım. Kafam çalışıyordu abi en azından! Sakal da bana çok yakışıyor bu arada. Ağda işine hiç girmedim tabi…


ZİPİRİT 37

3 top bir davul Demem o ki neysek oyuz a dostlar… Kimse görünüşündeki ruha sahip değil zaten. Resmiyetten uzaktan yakından alakası olmayan takım elbiseliler, doğallıktan felaket uzaklıkta giyinen gençler, zerre libidoya sahip olmayan topuklu, mini etekli kızlar var artık etrafta. „Ambalaj‟ dediğimiz şeyi, insanoğlu ürünlerden daha iyi kullanıyor artık. İçi geçmiş bir çok insan „Yeni Ambalajıyla‟ gıcır gıcır gösterebiliyor kendini herkeslere. „Yenilenen tadıyla artık çok daha leziz!‟ olabiliyor herkes. „Haydi o zaman! Çıkaralım giysilerimizi de içimiz dışımız bir olsun!‟ demiyorum elbette ama benim şeffaflıktan aldığım keyfi kimse ne giyerse giysin alamaz be. Ben şeffaf bir yağmurluk seçtim mesela. O da yağmurdan korktuğum için değil. Zatürre riskim varmış. Doktor öyle söyledi. Ama ben derim ki siz onu da giymeyin. Bırakın ruhunuz ferah ferah, efilefil dolaşsın ortalıklarda. Emin olun utanacak en ufak bir yanınız yok. Hem „Hunilerimizden başka kaybedecek neyimiz var ki?‟ Ufuk Aslan


ZİPİRİT 38

Dört Mafya, Bir Kadın.. Hiçbir yemek tarifi bu kadar tehditkar verilmedi... Başrollerde, Kadir İnanır (Joe) – Halit Ergenç (Avarel) – Alican Yücesoy (William) – Çetin Tekindor (Jack) Ceyda Düvenci (Loli) - Filiz Akın (Susana) – Hümeyra (Katrine) – Gupse Özay (Amelie) Erkek kahramanlar, Dalton Kardeşler’den yola çıkarak isimlendirildi. Kimin hangi karakterde rol yapmasını istiyorsanız, hayalinize karışmıyorum, kendiniz karar verin :)). Kendi rolümü Gülben Ergen’e bıraktım. Arka fondan Wowww sesleri yükselir :)).. Ben kendi karakterlerimi ruhuma göre seçtim arkadaşlar. Kadın kahramanlar, doğal olarak bizim dörtlünün sevgilileri (nereden bizim oluyorlarsa artık) ve yine kimin kiminle sevgili olmasını istiyorsanız, öyle olsun.. Film başlar.. Zipirit sokağı çam ağaçları ve kavakların tak kurduğu, eski evlerin, yılların yaşanmışlığını saklayan devasa çınar ağacının ve dağların ardında gözden ırak bir kasaba. Sokağın sakinleri, emekli olmuş, yaşlı karı kocalardan, kasabanın çiftçi sakinlerinden oluşur. Bayramlarda, yeni yılda ve özel günlerde gelen çocuk ve torunlarla hareket kazanır sokak. Sokağın sonuna doğru, beyaz sıvalı ve mor renkli kepenkleri ile Zipirit malikânesi yer alır. Lavanta bahçesinin yanı sıra, elma, portakal ve muz ağaçları ile büyüklüğünü içinde saklar. Dört adam, bir aşçı kadın ve arada gelen sevgililer yaşarlar Zipirit’te. Kocaman bir garaj,


ZİPİRİT 39

Bir Kaşık Bal arka bahçede olimpik bir havuz, ağaçlarda hamak, tır lastiğinden salıncak, renkli şemsiyeler, tik ağacından renkli minderleri ile şezlonglar ve sehpalarda sürekli içkiler.. Sadece Joe çilekli soda içer. Kızlar, hep yerler ve daima zayıftırlar. Zıkkım yiyesiceler.. Erkekler mafya. Kendimi bildim bileli, aşçı olmak istedim. Öyle sıradan bir aşçı değil. Bıçak ucu kadar keskin, baş döndürücü, ürkütücü uçurumlar kadar da tehlikeli. Babam da mafya olduğu için sanırım. Artık korkmuyorum babamın işinden, yaşım seksene geldi ve babamın ruhu ne zaman yukarı yükseldi inanın hatırlamıyorum bile. Sizlerle, gençliğimin hatıralarını paylaşırken, mutfak tezgahında doğrayarak veya lavaboda bulaşıkları yıkarken dinlediğim mafya hikayelerini anlatacağım. Çok gülecek, çok eğlenecek ve çok da şey öğrenecekseniz. Avarel ve Katrine dışında yaşayan kalmadı artık. Bu ikisi de ölmek üzere ve seksen yaşında bir kadını ölüme yollamak için tabanca kullanamayacak kadar Parkinson oldular :)).. Kaldı ki, ben hala sağlıklı ve dincim. Kaldı ki, haklarında o kadar çok şey biliyorum ki, cesedim o kara kutuya, onlardan önce giremeyecek ve ölmeden önce de ruhumu arındırmam lazım. Açık mutfak, salonla neredeyse iç içeydi. Eğer Dalton’lar pokere oturduysa bilin ki, yine bir olay cereyan ediyor demektir ve eğer elma çorbası istedilerse de ki, bunu hep William söyler, işte o zaman büyük paraların döndüğü çevre adalardaki kumarhaneler basılacaktır. En önemlisi, büyük kararları her zaman çizgili pijamalarının içinde verirler. Yaz-kış fark etmez onlara..


3 tane ekşi yeşil elma (Zipirit’in bahçesinden. Jack cimridir). 4 fincan et suyu (Kasabanın sakinlerinin yolladıkları) 2 fincan tavuk suyu (Komşu Adile sabah kesmiştir) 2 tane domates (Garajın yanındaki bostandan) 1 tane soğan (Köylü pazarından alınır) 2 kaşık un (Komşu Zeliş kendi yapar) 1 avuç maydanoz (Bizim bostan) 1 yemek kaşığı zeytinyağı (Avukat Seyhan’ın zeytinlerinden. Avukatlık parası yetmez, bize yağ da satar). Tuz – Karabiber (Köşedeki bakkaldan). Birkaç damla acı sos (Çok şükür markete gitmeme karışmıyorlar). Elmalar soyulur, küp küp doğranır ve kararmaması için tuz eklenmiş suda bekletilir. Beni yanlarına almaları babamın ölümü ile olur aslında. Joe’nun babama can borcu vardır. Küçükken hatırlıyorum, babam Joe’yu korumak için çok defa uyarı almıştır. Yine de korur işte. Öldürüldüğü gece, bu eve geldim ve artık nerdeyse kahve fincanları, fırın ya da İran halıları kadar evin bir parçasıyım. Un pembeleşinceye kadar zeytinyağında kavrulurken Avarel her zaman nerde unuttuğunu hatırlamadığı puro makasının peşine düşmüştür. Domates ve soğan püre haline getirilip kıvamı oluşuncaya kadar kaynatılırken Susana kapıdan girer, dolaptan kırmızı bir elma alarak dişler ve çenesinden suları akan elmanın şapırtıları ile dörtlüye selam verirken, bana küçümseyici bir bakış atar. Nedense hiç sevmemiştir beni ve bu aşifte her ne olduysa yine de mirasını bana bırakır. Pembeleşen unun içine püre halindeki domates sosunu katarken ki, buna çok dikkat etmem lazım. Topaklanmamalı yoksa topuklarımdan yeni bir kevgirimiz olabilir. Kıvama gelen karışımın içine et suyunu döküyordum ki, yine Avarel’in o tıknaz sesinin haykırışı ile dökmeden et suyunu ekledim. Baharatlarla tadını yoğunlaştırdıktan sonra, Jack “biraz da acı eklesen ya” dediğinde göz bebeklerimde kıvılcımlar, ikinci ocak gözünü yakmak için sabırsızdılar. Her zaman aynı şeyi, tam et suyunu eklerken söyler ve öfkem


ZİPİRİT 41

Bir Kaşık Bal tencereyi kafasına geçirmek isteğiyle yanar tutuşur. Pis ayyaş. Elmaların suyunu süzdüm, kaynamakta olan çorbaya maydanoz ile ekledikten sonra beş dakika daha pişirip tencereyi ocaktan aldım. Mafya babaları yemek yemeyi çok severler. Suçları planlarken yerler, suç işledikten sonra tekrar. Suçlara bulaşmadan, bulaşıncaya kadar yine yerler. Ne sevdiklerini çok iyi bilirler. Seçme güdüleri iyi çalışır. Televizyonda elleri kelepçeli gördüğünüz bu tipleri iyi izleyin. Onlar göbekli ve daima aç kurtlar gibidirler. Doyurduğum bu dört adamı bir düşünün. Herhangi bir yemek son öğünleri olabilir, onun için hep iyi yemekler yapmaya özen gösterdim. Kumarhane basmak, genel evden kadın kurtarmak, tefecilere eziyet etmek yasal olmayabilir, lakin iştahı açtığı kesin. Yani, yağlı ve çikolatalı şeylerden korkmaya gerek yok.. Kaldığımız yerden devam edeceğim. Bu ilk yayınımız, önümüzdeki zamanda olaylar gelişir, yemekler pişer ve ben yavaş yavaş içimde tuttuğum mafya masalları ile sizinle buluşmaya devam ederim. Şimdilik bu kadar..

Bir Kaşık Bal


Hala beyaz don giyiyorsak bunun tek sorumlusu 35 yaşına gelmiş oğluna hala don alan TÜRK anneleridir. Ayağından çorabı çıkarma çocuğun olmaz diyende kadınlar, çorapla sevişince terkeden de kadınlar... Bi karar verin çıkar çıkarma napıcaz arkadaş. Birazdan bankamın müşteri temsilcisini arayıp annesinin kızlık soyismini soracam, bakalım kendini nasıl hissedecek... Geciken otobüsü beklerken sıkıntıdan sigara yakan, gelincede sigaraya kıyamayıp otobüse binmeyen bir adamım, dengeli olmamı beklemeyin benden... Google translate’te ingilizce bölümüne türkce yazıp dinleye tıkladıkça gülme krizine giriyorum, argoda süper oluyor... Tahsin usta ve minik kuş çocuklugumun en güzel zamanlarını yediniz. Aksiyon filmleri izledikten sonra aldığım gazla sabaha kadar playstation da mermi yakıp duruyorum o kadar şuursuzum... 75 kuruşa su alıp içiyoruz, sonra 1 lira verip işiyoruz, bu nasıl bi sistem çözemedim gitti.


ZİPİRİT 43

Çamur Gökhan’ın Duvarı Bu sabah nedense duştan çıkmak istemedim, ağzıma su doldurup fışkırtarak oynadım, bi şuursuzluk var yine. Gece 2 den önce uyuyanları samimi bulmuyorum... Ben uyumuyorken uyuyanları da samimi bulmuyorum. Benim ruh eşimin annesi düşük yaptı sanırım hala ortada yok. Apple’a türkçe mail döşedim bakalım nasıl oluyormuş apple çık işin içinden de göreyim. Yeni bir girişimle turizm acentası açıp yurt dışına kürtaj turları düzenlicem (beyin bedava). Sana seni anlatsam, kim bu puşt dersin. Bazen öyle hayaller kuruyorum ki kendi kendime NAH çıkarasım geliyor. Sekiz hapşırık 1 orgazma eşitmiş, burnuma kürdan soktum ,huylandırıyor ve bolcana hapşırıyorum şuursuz manyagım... Beni hiç bişey yıkamaz derdim, ta ki white chocolate mocha içene kadar, egzoz su püskürtür oldu arkadaş.


Gümüş Mor Alev Kazanı Negatif düşüncelerinizi, benim varlığınızın fiziksel bedeninizle birleşmesini engelleyen ne varsa, atın Gümüş Mor Alev Kazanına. St. Germain gelip kaynatacak, buharlaştıracak, özgürleşeceksiniz...”valla bak” diyor şu an st. Germain. Kazan, kendisinin elcağızıyla yapmış olduğu nadide bir üretimdir. Gümüş Mor Alevden sonra dünyaya ikinci armağanıdır. Stoklarla sınırlıdır, Stok adedi : 1 Fiyatı : 4 Hindistan rupisi Rüya Yürüyüşü Terliği Kozmik hiyerarşinin dünyaya armağanı. Artık 5. boyut, 6. boyut, ve bilimum boyutlara ulaşmak çok kolay. Giy Rüya Yürüyüşü Terliğini, yürü git boyutlara sevgili ışıkişçisi. Kim tutar seni. Varoluşun boyutları seni bekliyor. Bu fırsatı kaçırma... Stoklarla sınırlıdır. Stok adedi : 1 Fiyatı : 8 ispanya pesetası


ZİPİRİT 45

Bereket Ekmeği Tüm bolluk sıkıntısı çeken ışıkişçileri için, bolluk bereket ekmeği. (Bolluğu artırmak için özellikle sulu yemeklerin yanında nefesle tüketilmesi uygundur. Ne bileyim, kuru fasülye, nohutla falan iyi gider işte) Stoklarla sınırlıdır. Stok adedi : Yarım somun Fiyatı : 10 Norveç kronu

Arşimed’in Banyo Tası Aydınlanma yolculuğunu ekspres geçmek isteyenler Arşimed’in Banyo Tası sizler için..21 gün boyu her banyo sonrası ommm mantrası eşliğinde dökülmesi neticesi, evreka evreka diye boyut değiştirmek garantilidir. Stoklarla sınırlıdır Stok adedi : 1 Fiyatı : 5 japon yeni


ZİPİRİT 46

Editörlerimiz Melodi, Nur Özyurt ve karikatüristimiz Ufuk Aslan geceler boyu, sabahlara dek toplantı halinde idi. Çok çalıştılar. Zipirit ekibine dergi yayına çıkana dek dur durak, eğlence vesayir yoktu.O derece...Azimle çalıştılar, betonu deldiler adeta...Helal size çocuklar ...

Zipirit ekip yayın hakkında toplantı yaparken görülüyor...


ZİPİRİT 47

Yazarlarımızdan Çamur Gökhan en iyisini sunabilmek için çok çalıştı, kanırttı adeta... Şuursuz bir manyağa dönünceye dek, içti. -öhö- çalıştı yani...

Zipirit ekibi için çalışırken mekan önemsizdi...Yer de yada gökte...Sınırları zorladık... Bir Kaşık Bal yamaçlarda dahi çalışıyor...


SPONSORLARIMIZ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.