Aydinlik 20140211

Adaylar açıklandı açıklandı,CHP CHPkarıştı karıştı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve parti yöneticileri protestolar nedeniyle Genel Merkez’de iki saat mahsur kaldı

CHP’nin önceki gün açıkladığı ilçe belediye başkan adayları, parti tabanında tepkiyle karşılandı. Genel Merkez önünde protestolar oldu.

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, partisinden istifa etti. İstanbul’un ilçelerinde Mustafa Sarıgül’ün etkinlik kurması, tartışmaları büyüttü. ZİHNİ ERDEM’in haberi 7’de

Turgut Dibek

Adaylar açıklandıktan sonra CHP’nin bazı il binaları önünde de protestolar yapıldı.

KURULUŞ 1921

Serhan Bolluk

Atatürkçü adaylar tasfiye edildi İşçi Partisi Genel Sekreteri Serhan Bolluk, CHP’nin Atatürkçü adayları tasfiye ettiğini, Atatürk’te birleşenlerin tek adresinin İşçi Partisi olduğunu söyledi. Bolluk, “Tayyip, Gül, Gülen iktidarını devirmek için yol açıktır” dedi. 7’de

11 ŞUBAT 2014 SALI - 75 KURUŞ

APOORTADAKALDI

Öcalan’ n mral ’daki sorgu görüntüleri için ‘montaj’ iddias nda bulunan BDP’li vekiller çi Partisi’nin ‘Ham halini verelim’ ça r s na olumsuz kar l k verdi, görüntüleri almad

‘Küçük bir devleti kimse kabul etmez’

Yol ayr m ndaki Türkiye

“Görüntüler, aç l m sürecini hedef al yor” sözlerini de de erlendiren Özbey, unlar söyledi: “Öcalan’ n söylediklerini, Türk milleti bilecek. Emperyalizmin piyonu haline getirmeye çal t n z gençler bilecek. AKP ve PKK’n n Türkiye’yi bölme ortakl na son veri-yoruz.” 10-11’de

‘Biz bu topa girmeyiz’

Varan-5

BDP E ba kan Selahattin Demirta , Apo görüntülerinin montaj oldu unu ve “aç l m” hedef alSelahattin d n savundu.

HDP E ba kan Ertu rul Kürkçü Kürkçü, “Biz, bu topa girmeyiz. Saçma ve yersiz buluyoruz. Buradan siyasi sonuç do maz” dedi. 11’de

Demirtaş

PKK’nın telaşı tehdide vardı İsmail Hakkı PEKİN 2’de

çi Partisi Genel Ba kanvekili Hasan Basri Özbey, görüntülerin montaj oldu unu iddia eden, ancak ham halini almayan BDP/HDP’li vekillere yan t verdi: “Bo lafla olmaz. Alacak, izleyecek, gerçek mi görecek. zleme cesaretini kendilerinde bulam yorlar. Biz milletimizle payla aca z.”

Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki sorgu görüntülerinin yayınlanmasının ardından telaşa kapılan ve tabanını sakinleştirmeye yönelik açıklamalar yapan PKK, İşçi Partisi’ni açıktan tehdit etti.

Rafet BALLI 4’te

AKP, Cemaat, PKK’n n ‘soyk r m’ karde li i

Enstrümanın itibarı

“Açılım” ortağı AKP’nin, Öcalan’a ait görüntülere el koymasını isteyen KCK temsilcisi, “Hükümet süreci bitirmeye dönük olan bu saldırının önüne geçmelidir” ifadelerini kullandı. 11’de

CHP, MHP, Sahte Solcu Vatans zlar ve Sözcü, Cumhuriyet, Yurt, Yeni Ça gibi gazeteler, susarak o koroya kat l yorlar.

ABD, AKP, F Cemaati, PKK ve BDP ile yürek titre imleri ayn dalga boyundaym . Korkular payla l yor:

Mehmet Ali GÜLLER 9’da

Mehmet FARAÇ 11’de

Sabahattin ÖNKİBAR 12’de

PKK neden rahats z

BDP’nin kaseti ‘ham’ yapar

Öcalan ve PKK neyi bekliyor?

Özgürlük için Meclis’e

CHP Milletvekili Mustafa Balbay, Perşembe günü ‘Yurtseverlere özgürlük’ için Güvenpark’tan TBMM’ye yapılacak yürüyüşü desteklediğini açıkladı

Gençlere gözaltına vatandaş isyan etti!

Reyhanlı davasında ‘örgüt’ sorulmadı 12

Beşiktaş’ta aralarında lise öğrencilerininde bulunduğu gençler AKP’nin seçim karavanını protesto etti. Öğrencilerin polis tarafından yaka paça gözaltına alınması vatandaşları çileden çıkardı. 9’da

Mustafa Balbay, AKPnin “Demokratikleşme Paketi” olarak sunduğu 22 maddelik talebin özgürlükler içermesini arzu ettiğini, ama ne yazık ki beklentileri karşılamadığını belirtti. Balbay, “Artık özgürlüklerin gelmesi gerekir” dedi. 8’de

Times: Türk ‘İnsani Yardım’ kuruluşları cihatçı taşıyor 13

- u çi Partisi’nin yapt i e bak, Atlantik sistemini enstrümans zla t r yor! M T Müste ar Hakan Fidan n’apacak imdi, yedekte enstrüman var m acaba?

Doğu PERİNÇEK

10

Üçüncü havalimanı projesi durduruldu İstanbul 4. İdare Mahkemesi, 3. havalimanı projesi için hazırlanan ‘ÇED Olumlu Raporu’ hakkında yürütmeyi durdurdu.

1 yıl süreyle askıya alınan projenin akıbeti bilirkişi raporuyla belirlenecek. 12’de

Dişeti hastalıkları kalbi tehdit ediyor Prof. Dr. Ebru Olgun Erdemir, dişeti rahatsızlığının ciddi sorunlar doğurabileceğini belirterek, “Kalp krizi ya da ölümle sonuçlanabilen kalp damar hastalığına neden olabilir” dedi. 4’te ISSN 2146-2356

- “Ekonomik olarak gere i yok.

Da larda ekonomi falan kurulamaz.”

- “Sosyal zenginlik aç s ndan Türk ile Kürt iç içe geçmi tir, ayr lamaz. Ay rd n m gövdeden kolu koparm gibi olursunuz.”

- “Kurulacak küçük bir devleti hiç kimse kabul etmez.”

Hazırlayan: Yiğit Eryılmaz

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yeni bir devlet Şapkalar değişti Kıyafetler yenilendi Bu özgür millete Herkese eşitlik verildi Kadınlar her zaman Eşit olmak istedi Atatürk gelince Bu gaye gerçekleşti İlkokul 5.sınıf öğrencisi Perihan Temel

‘İadei muhakeme’ değil ‘İadei itibar’ aha birkaç sene öncesine kadar insanlar evlerinden gece yarısı, sabaha karşı alınıyordu. Şimdi bunun insan haklarına aykırı olduğu yeni anlaşıldı. Nikâh davetiyesi gibi kırmızı mumlu davetiye ile ifade vermeye gelmeleri rica ediliyor.

Daha birkaç sene öncesine kadar insanların özel hayatları yoktu.

Vefat etmiş anaları, babaları, kızları, eşleri, yeni doğmuş torunlarına kadar program, kaset, CD’leri yayınlanıyordu. Şimdi insanların özel yaşamları olduğu, her şeyin uluorta söylenemeyeceği ve hele suç yükleme ve iftira edilemeyeceği yeni anlaşıldı.

D

Medya emir alıyor Daha birkaç sene öncesine kadar polis tarafsızdı, yargı bağımsızdı, her şey düzgün işliyordu. Şimdi birdenbire ne olduysa birçok polisin Cemaat, bir kısım yargının tarikat aleti olduğu anlaşıldı.

Yargıda kumpas kurulduğu, yani sahte delil ve belgelerin kullanıldığı; Paralel devlet yapılanması olduğu, yani devlet içinde yasadışı örgütlenme olduğu; Haksız tutuklamalar, peşin kararlar verildiği yeni meydana çıktı.

Devlet düzeni altüst oldu, devlet görevlileri darmadağın edildi.

Daha birkaç sene öncesine kadar internet, gazete ve televizyonlarda kaset, CD yayınları, panel ve söyleşi adı altında alenen yayınlanabiliyordu. Şimdi yazılı ve görsel medyanın gözü kulağı, ağzı, burnu kapatıldı.

Görmüyor, duymuyor, söylemiyor, koku dahi almıyor.

Yalnızca emir alıyor.

Daha birkaç sene öncesine kadar haklarında karar verilmeden insanların 10 sene tutuklu kalmaları olağan idi, şimdi bu sürenin yarısı kadar bile tutuklu kalmanın insan haklarına aykırı olduğu yeni anlaşıldı.

Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşanan iç savaş nedeniyle müslümanlar ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

ABD kuyrukçusu Fransa, kurduğu taşeron yönetimlerle eski alışkanlıklarından vazgeçmiyor.

Dünya halklarının enerji, maden zenginliklerini alabildiğine sömürmeye devam ediyor. Zavallı halk, kendi kendisini canlı canlı yemeye devam ediyor

Fransa etnik mezbaha kurdu

kan güvenlik görevlileri canını zor kurtarıyor. İşte medeni, sözde rta Afrika Cumhuriye- uygar, ABD kuyrukçusu Fransa, ti’nde Fransa, Mart kurduğu taşeron yönetimlerle 2013’te ülkeyi işgal eder- eski alışkanlıklarından vazgeçken akan kardeş kanını durdur- miyor. Dünya halklarının enerji, mayı gerekçe gösteriyordu. Bu maden zenginliklerini alabildinedenle Hıristiyan Cumhurbas- ğine sömürmeye devam ediyor. kanı François Bozize’yi indirerek Zavallı halk, kendi kendisini yerine kendi maşası Müslüman canlı canlı yemeye devam ediyor.

Michel Djotodia’yı getirdi. Bu, Başa geçirilen hainler sürüsü, Müslüman Seleka teröristleriyle ülkenin sömürülmesini halkının Hıristiyanların kurduğu anti-Ba- yok edilmesine aldırmadan en laka arasındaki vahşi savaşı kö- kanlı biçimde ortaklık ediyor. rükledi ve ülke etnik bir mez- Bozize, ülkesini Çin yardımlarına bahaya döndü. Ülke kan gölüne açmak ve halkın bir nebze olsun döndükten sonra, şiddet bir türlü bu yardımlardan faydalanması engellenemeyince, Djotodia’da amacıyla yakınlık kurması, iktidardan indirilerek yeyönünü Çin, Rusya rine; Başkent Banve Hindistan İşte gui’nin eski belediye seçeneğine , başkanı Cathereiçevirmesi; rı la ık ad am dayan ne Samba-Panyıllardır dikleri e m e d e l ü za’ya geçici bir aram am h ta e g n Cumhurbaşda hiç e d ç ü g husus bu... Dünya kanlığı görevi bir soa, sy u R , in Ç n le e verildi. Sambar u n ks sinde yü Panza’nın bay aşaka ri e m A Hindistan ve Latin sın toplantısı mayan ma- Hıristiyapmasına dahi i... Silahla başa çıka ğ e rç e g tahammül edileyan ve gesi dığı bu güçler den meyip, katılımcıMüslülar arasından insanman halkın onu çıldırtıyor lar alınarak linç edilkışkırtılarak meye devam ediyor. birbirini boğazOlayların vahşeti azalmayıp lamasına sürüklemiş daha da şiddetle arttı. İnsanlar bulunuyor. Orta da ne akan kan yakalanıp, linç edilerek canlı vardı, ne de birbirini boğazlayan canlı katledilmeye devam ediyor. etnik yapı söz konusu idi. Aynı Parçalanarak üzerlerinde her zamanda bir süre önce, Bozize’yi türlü vahşet sergileniyor, yere yine onlar başa getirmişlerdi. yatırılarak, elleri ayakları bağ- Ancak Fildişi Sahilleri Cumhulanarak üzerlerine dev taşlar atı- riyet’i, Mali’de olduğu gibi biraz lıp eziliyor. Bu olaylar sokak or- başını kaldırıp halkın daha az tasında büyük bir saldırganlıkla, sömürülmesi için çare aramaya gözü dönmüşlükle yapılıyor. başlayan Afrikalı liderler, hemen Olaylara müdahale etmeye kal- tasfiye edilip linç ediliyor. Yüz ORHAN ÖZKAYA

lerce yıl bu yazgı değişmedi...

O

OAC yeni Ruanda olmadan bu cinayetleri önlemeli Afrika halkların, emperyalizmin en acımasız katliamlarından birisini Ruandan’da Hutu ve Tutsiler arasında etnik kışkırtmalarla yaşadı, milyonlarca insan en korkunç cinayetlere tabi tutuldu. Ruanda’da etnik katliamları BM kışkırtmalarıyla, ABD ve Fransa yürütmüş, ülkenin eğitimli kesimi olan Tutsilerle barışsever bir kısım Hutuları soykırıma tabi tutmuşlar ve BM’de soykırımla ilgili ne kadar belge varsa yok etmişlerdir.

Birkaç aylık süre içinde bir milyona yakın Tutsi ve ılımlı Hutu satır, balta, taş, bıçak ve ellerine geçirdikleri öldürücü ne varsa kullanarak parçaladılar. Kurşunla öldürülmek sanki bir seçenek halini almıştı. Parası olanlar kurşunla öldürülmek için sanki rüşvet veriyordu. Bütün buna neden Ruanda’nın Çin’le yakın ilişki kurması. Aynı yakınlaşmayı Fildişi Sahilleri Cumhurbaşkanı kurmaya çalışmış, ülkesi, ABD destekli Fransa tarafından işgale uğramaktan kurtulamadı. Eşi askerler tarafından yerlerde sürüklenmiş ve taciz edilmişti. Bu sahneler dünya medyasında günlerce haber olarak yer almıştı. İşte dünyaya, ‘’İnsan Hakları Bildirisi’’ gibi mükemmel bir özgürlük eserini armağan eden ülkenin mirasçılarının geldiği son durum. Bir türlü eski sömürgesi bu ülkeye karşı efendilik, ağalık taslamaktan vazgeçemiyor. O halkın kendi ayakları üzerinde durarak, kalkınma ve özgürlük yolunda gelişmeler sağlamasına

tahammül edemiyor. Çünkü ma- vaşlarını körükleyerek katliamlar den zenginliklerinden en önemli yapmak, bunları örgütlemek suolanı ve Fransız elmas devi De retiyle emperyalist sömürüyü sürBeers’in ülkenin eldürmek. Dünya enerji yollarını mas yataklarını denetimi altında tutmak, delik deşik ayağa kalkmaya çalışan etmesi ve ülkeleri istikrarsızlığa Ruanda’da etnik uranyudüşürerek çökertaal tm ır munu mek. Tıpkı Ruanşk kı M B katliamları ABD da, Afganistan, ş, ü tm rü yü sa an Fr ve D şirket Somali, Irak, LibB A rıyla, n la o i devya, Sudan, Etim si ke ülkenin eğitimli leriyopya, Pakistan, ir kısım n i n Suriye, Fildişi Satsilerle barışsever b Tu şlar hilleri Cumhuritalan ykırıma tabi tutmu etmesi Hutuları so Mali ve şimdi gili ne deyeti, il la ım ır yk sürdüOAC’de olduğu so e ’d M ve B rebilgibi.

Milyonlarca ink yo a rs va kadar belge mek için sanın canını, kanını bu işgal geralmak, ölüm orduları etmişlerdir çekleştirilmişkurarak insan neslini kıtir. Yine manganez, rıma uğratmak, yok etmek. demir, bakır madenlerine bu Orta Afrika Cumhuriyeti’nde inülke şirketleri el koymuştur. Ül- sanlığın ilk izleri, temsilcileri olarak kenin stratejik siyasi, askeri ko- kalan birkaç bin Pigme’yi ortadan numu emperyalizmi rahatsız edi- kaldırarak, dünya insanlık tarihini yor. En büyük suç bunları yağma- bile hiçe saymak. Aynı uygulamayı latmamak için çareler aramak. Güney Afrika Cumhuriyeti’ni PorDünyanın yeni konjonktürüne bağ- tekiz, İngiliz, Hollandalı Hitler lı hareket etme refleksinin ortaya artığı Boerlerin işgal sırasında, çıkması. İşte dayanamadıkları, ta- Pigmelere, Bushmen’lere, Khohammül edemedikleri husus bu... ikhoi (Hotanto)’lere ve yerli halDünya güç dengesinde yükselen ka karşı at üstünde av partileri Çin, Rusya, Hindistan ve Latin yaparak soykırıma tabi tutmaları Amerika gerçeği... Silahla başa tarihin sayfalarındaki yerini koçıkamadığı bu güçler dengesi onu ruyor. Amerikan topraklarının çıldırtıyor. Açık ve sinsi tuzaklarla; gerçek sahibi Kızılderililere uyCIA, MOSSAD, MI6 gibi istih- gulanan dünya tarihinin en bübarat örgütlerinin rol aldığı orga- yük katliamı ve soykırımı daha nizasyonlarla El Kaide, El Nusra, henüz sıcaklığını korumakta... İhvan, Müslüman Kardeşler, IŞİD, Aynı emperyalistler günümüz ÖSO, Çeçen Milisleri, PKK, PYD, de, Ermeni soykırımından bahTaliban benzeri vahşi terör ör- sederken Türkiye’yi suçlamaya gütlerini kontrolünde tutarak, çalışmaları çok anlamlı bir iki halkların kurtuluş mücadelelerine, yüzlülük olarak sırıtıyor ve kendi anti-emperyalist direnişlerine karşı suçlarını hafızalardan silmeye tuzaklar hazırlayarak, mezhep sa- çalışıyorlar.

İstiklâl Marşını söylemek cesaret meselesi oldu Daha birkaç sene öncesine kadar, Onuncu Yıl Marşı’nı, And’ımızı söylemek ulusal devletin bir sembolü idi, Şimdilerde bunların açılım ve dağılım yapılanmasına aykırı olduğu anlaşıldı. İstiklal Marşı’nı söylemek dahi bir cesaret meselesi haline geldi.

Daha birkaç sene öncesine kadar; kapatılan, görevine son verilen özel mahkemelerde davalara devam edilmesi normal görülüyordu. Şimdilerde, kapatılan mahkemelerde davaların görülemeyeceği meydana çıktı.

Ancak bu mahkemelerde ve bu koşullarda yargılanan insanların aldıkları ağır cezalar için hiçbir şey yapılmıyor.

Bu mahkemelerde ve bu koşullarda hayatını kaybeden, organlarını kaybeden, özgürlüğünü kaybeden, ana baba ve evlatlarını kaybeden insanlar için hiçbir şey yapılmıyor.

Bu insanlar görmezden geliniyor.

Yok sayılıyor.

Bütün bu durumlar nazara alındığında üzerinde tartışılan ve öngörülen iadei muhakeme, yani yargılamanın yenilenmesinin yetersiz kalacağı açıktır.

Yapılması gereken şey; sanıkların itibarlarının ve kazanımlarının geri verilmesi yani iadei itibar sağlanmasıdır.

Bu davalar bütün sonuçları ile ortadan kaldırılarak ilgililere kaybedilmiş tüm hak ve kazanımları iade edilmelidir.

Ve kendilerinden af dilenmelidir.

Av.A.Erdem Akyüz

Yol ayrımındaki Türkiye

B

elirli aralıklarla Türkiye’nin, Suriye topraklarına kuvvet sokarak bir tampon bölge oluşturması konusunun gündeme getirildiğini görüyoruz. Böyle yorumlara nereden varılıyor derseniz, bu konudaki en büyük kaynağın Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun söylemleri olduğunu ifade edebiliriz. Davutoğlu bir söyleminde, TSK şimdiden gerekli tedbirler almazsa daha sonra daha büyük bedeller ödeyebilecek durumlar/tehditler ile karşılaşabilir mealinde bir konuyu gündeme getirmiştir.

Tabii böyle bir husus hemen akla Türkiye’nin 910 km’lik sınırı ve bu sınırın Suriye tarafında oluşan, gün geçtikçe gelişen ve bölgemize ve özellikle ülkemize tehdit teşkil eden terör bataklığını akla getirmektedir. Radikal örgütlerin Irak’taki faaliyetlerini de dikkate aldığımızda bu tehdidin boyutunun daha da arttığını gözlemliyoruz.

Ayrıca bu iç savaş sonucu Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu mülteciler çıkmazı da ekonomik, güvenlik ve insani vb. boyutlarıyla ayrı bir problem sahası olarak çıkıyor karşımıza. Gerçekten böyle bir şeye ihtiyaç var mı?

Küresel ve bölgesel güçler böyle bir harekete izin verir mi? Türkiye böyle bir şey

yapabilme imkân ve kabiliyetine sahip mi?Ne kazanır ne kaybeder?

Bölünme sürecinde radikal İslam tehdidi Üç yıldır devam eden Suriye iç savaşı boyunca ABD, Batı ülkeleri, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın, El Kaide bağlantılı El Nusra ve IŞİD, Selefiler, İslami Cephe ve diğer muhalifleri desteklemeleri sonucunda Esad’ın güç kazandığını, muhaliflerin birbirine düştüğünü ve üstelik yanı başımızda ülkemize ve bölgemize, hatta Avrupa’ya yönelik büyük bir terörist tehdidinin oluştuğunu tespit edebiliyoruz. Söz konusu tehdidin önlenmesinde en büyük yük Türkiye’nin omuzlarına yüklenmek istenmektedir. Bunun için yapılması gereken Türkiye’nin bu terörist gruplara her türlü yardımı kesmesi ve bölgedeki radikal grupları etkisiz hale getirmesiyle mümkün olabilecektir. Barışı inşa etme şeklinde isimlendirilecek böylesine bir görevin icrası Türkiye’nin gücünü aşacaktır.

Ayrıca ABD, Rusya, İran ve AB bu tür operasyona ancak belirli şartların oluşması halinde müsaade edecek ya da onay verecektir. ABD ve AB, Suriyedeki başarısızlıklarını görmekte ve sorunun siyasi yollarla çözümüne ağırlık

vermektedirler. Bu konsepte ilk ayak uyduran ve pozisyonunu değiştiren Katar oldu. Suudi Arabistan memnun olmasa da kendine bağlı güçleri ülkesine çağırdığı belirtilmektedir.

Obama’nın Avrupa’dan sonra Riyad’ı ziyareti Suudi Arabistan’ın politikasında önemli bir değişikliği işaret etmektedir. Bu durumda Türkiye’nin Suriye politikasında değişiklik olmadığı takdirde yalnız bırakılması ve radikal İslamcı grupların tehdidiyle karşı karşıya kalması işten bile değildir. Türkiye kendi hatasının da etkisiyle yavaş yavaş bu seçeneğe doğru itilmektedir. Hele kendi içinde çözmek zorunda kaldığı Kürt sorunu ve iktidarın bu sorunu çözme adına yürüttüğü ABD patentli barış süreci dolayısıyla, özerkliğe ve ülkenin bölünmesine yol açacak bir geleceğe doğru kaydığımız bir dönemde böylesine bir tehditle baş başa bırakılmanın ne anlama geldiğini idrak edebiliriz sanırım.

Suriye’nin kuzeyinde en çok Türkiye kaybeder ABD, Rusya, Avrupa ve İran Türkiye’nin Suriye’ye girerek El Kaide bağlantılı teröristlerle mücadele etmesi konusunda mutabık olabilirler. İran, Rusya ve hatta Suriye Türkiye’nin

İsmail Hakkı PEKİN belirli bölgelere girerek teröristlerle mücadelesini Esad güçlerinin diğer gruplarla başa çıkmasını kolaylaştırması ve tehdidin Türkiye üzerine yönlendirilmesi açısından destekleyebilirler. ABD, Avrupa ve İsrail kendilerine uzanacak tehdidin Türkiye tarafından önlenmesi ve Irak’ın El Kaide unsurlarıyla daha kolay mücadelesini kolaylaştıracağı ve Suriye Kuzeyinde Kürt özerk bölgelerinin desteklenmesi anlamında böyle bir hareket tarzının arkasında durabilirler. Suriye’de Kürt özerk bölgeleri tesisi bir ölçüde İran’ı rahatsız edebilir.

Türkiye ve TSK bu tür bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda Suriye iç savaşı sonrasında en çok kaybeden taraf olacaktır.

Türkiye’nin tek başına bu tür bir harekâtı icra etmesi mümkün olmadığı gibi dışarıdan verilecek bir destekle bile, özellikle de mevcut ortamda böyle bir hareket tarzı Türkiye’nin uzun yıllar sürecek bir bataklığa saplanmasına yol açacaktır. Türkiye radikal İslami terörün kucağına atılacak ve mevcut sorunları içinden çıkılmaz hale

gelecektir.

Bu senaryonun tahakkuku halinde, Türkiye, can kayıpları, ekonomik ve diğer kayıplar dışında, Suriye Kuzeyi’nde özerk Kürt bölgelerinin tesisi, Türkiye’de özerk kürt bölgesi, Kıbrıs’ın ve Doğu Akdeniz’deki MEB’in kaybı, Ege’deki deniz hak ve menfaatlerimizin kaybı, Karadeniz’deki etkinliğimizin sona ermesi, Ermeni iddialarının kabulü vb. ülkemizin bekasını ilgilendiren ve bağımsızlığımızı sona erdirecek bir dizi felaketle karşılaşacaktır.

O zaman yapmamız gereken nedir? Türkiye içine düştüğü bu labirentten çıkabilir mi? Tabii ki çıkabilir. Yapmamız gereken, Suriye iç savaşında teröristleri desteklemekten vazgeçmek, sınırlarda ve ülke içindeki bu grupların ve kişilerin faaliyetlerine mani olmak, İran, Irak ve Suriye ile işbirliği yapmaktır.

Geçiktikçe zaman Türkiye aleyhine işlemektedir.

Geciken Türkiye hiç istemediği şartlar altında istemediği hareket tarzlarını uygulamaya mecbur kalabilir.

11 ŞUBAT 2014 SALI

Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANAYASAYI KORUMA DAİRESİ CEMAAT BELGELERİNİ MERCEK ALTINA ALDI

’da Gülen için bakanlık incelemesi Türkiye’de başlayan ‘paralel devlet’ tartışması ve Cemaat okullarının Alman kamuoyunda gündeme sık sık gelmesi üzerine Rheinland-Pfalz Eyaleti’nin İçişleri Bakanı, Cemaat’in araştırılmasını istedi AYDINLIK / ALMANYA

A

lmanya’da faaliyet gösteren Fethullah Gülen cemaatine ait okullarda yaşanan antidemokratik, kışkırtıcı çalışmalar Alman medyasında artarak yer almaya başladı.

Gülen cemaatine ait okullarda öğrencilere, Alevi ve Yahudi karşıtlığı, eşcinsellere düşmanlığın yanı sıra öğrencilerin türban takmaya zorlanması ve fiziksel şiddet uygulanması Alman televizyon kanallarına konu oluyor.

Almanya’da bugüne kadar Sol Parti Meclis Grubu tarafından federal hükümete cevaplanması istemiyle Gülen cemaatinin Alman federal hükümeti tarafından ne derecede teşvik ve destek gördüğü, “Gülen cemaatine ait okullara ne kadar maddi destekte bulunulduğu, hareketin anayasayı tehdit edip etmediği” şeklinde verilen soru önergelerine federal hükümet, “Gülen hareketi, Alman anayasasını tehdit unsuru

Pensilvanya’da imamlar zirvesi

Cemaat’in MİT, Emniyet ve yargıdaki kadrolarından sorumlu imamları ABD’ye giderek Fethullah Gülen’le toplantı yaptılar. Sabah gazetesinin haberine göre, ilk olarak Cemaat’in Yargı imamı olan A.C. 10 Ocak’ta Pensilvanya’ya gitti. 22 Ocak’ta ise ailesini de ABD’ye aldırdı.

Burada Fethullah Gülen ile önemli toplantılar yapan A.C, yargıdaki savcı atamaları ve HSYK’nın yeniden düzenlenmesi ile ilgili yol haritalarını çizdi. A.C.’nin ardından Emniyet imamı O.H.Ö. ve MİT imamı M.K. da 4 Şubat’ta ABD’ye gitti.

Gazetenin iddiasına göre toplantıda Yargı ve HSYK içerisinde bulunan ve henüz tespit edilemeyen Cemaat kadrolarının kimliklerini saklayarak yeni görevlerine atanmasını sağlamak öncelikli plan olarak masaya yatırıldı.

Yine toplantıda Emniyet’teki atamalarla ilgili olarak yerleri değiştirilen polislerin içeriden bilgi akışını sağlamaları ve bir süre kendilerini gizlemelerinin konuşulduğu iddia edildi.

ÖGM’ler sonuçlarıyla birlikte kaldırılmalı

CHP Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Özel Görevli Mahkemelerin (ÖGM) sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, yapılanların hesabının sorulmasını istedi.

Tarhan, sonuçları ortadan kaldırılmadan, gerçekte ÖGM’lerin kapatılmış sayılamayacağını söyledi. Tarhan “Size dokunduğunda tir tir titrediğiniz bir yapıya masumları teslim etmiştiniz.

Ancak korkularınız, tüm gölgesinden korkanlar gibi yaptığınız her şeyi bozmanızı ve yeniden yapmanızı gerektirdi.

Kendinizi korumak için kurduğunuz bu mahkemeleri şimdi yine kendinizi korumak için kaldırıyorsunuz” dedi.

taşımadığı için, izlenmeye gerek görmüyoruz” şeklinde yanıt vermişti.

Ancak Türkiye’de “paralel devlet” tartışmaları ile birlikte devletin bütün aşamalarında Gülen cemaatinin ağ gibi örgütlenmeleri, Gülen cemaati aleyhine yazan yazarların, gazetecilerin, siyasetçilerin cezaevlerine gönderilmeleri Alman medyasında tekrar masaya yatırıldı.

‘Güvenlik güçleri detaylı araştırsın’ Rheinland-Pfalz Eyaleti’nin Sosyal Demokrat Partili İçişleri Bakanı Roger Lewentz, İçişleri Bakanı Thomas de Maziere’ye ve devletin güvenlik birimlerine Gülen cemaatinin detaylı bir şekilde araştırılması istemiyle bir mektup yazdı.

Lewentz’in her yıl düzenlenen İçişleri Bakanları toplantısında Almanya’daki Gülen cemaatinin masaya yatırılmasını ve kritik noktaların ayrıntılı olarak araştırılmasını talep ettiği bildirildi. Lewentz ayrıca, Gü-

len cemaatine ait eleştirilerin de ayrıntılı olarak tahlil edilmesini istedi.

Belgeler yeniden inceleniyor SWR televizyonunun internet haberine göre, Anasyasayı Koruma Dairesi, Gülen cemaati konusundaki belgeleri yeniden inceleyerek değerlendiriyor. Ludwigshafen ve Mainz kentlerinde Gülen cemaatine ait okullarda “antidemokratik eğilimli” bir eğitim verildiği saptanarak, söz konusu okulların kapandığı ortaya çıktı.

Almanya’da Almanca kursu, öğrencilere takviye kursları veren 300 dershane bulunuyor. Bunların bir kısmı Alman hükümeti’nden maddi destek alıyor.

Çocuklara kötü muamele iddiası televizyonda Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle’nin, Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) yetkililerine dayanarak verdiği bilgiye

göre ise, Russelsheim’da Gülen cemaatine yakın bir dernek tarafından verilen uyum kursunda üç yaşında bir çocuk tokatlandı.

Ayrıca bir çocuğun da kemerle bağlandığı tespit edildiğinden derneğin kurs verme yetkisi iptal edildi.

Ludwigsburg’daki bir özel okula kızını gönderen bir veli, kızının başörtüsü takmaya zorlandığını öne sürdü. Ayrıca Gülen cemaati mensubu olmayan öğrencilere sistematik olarak yıldırma ve bezdirme yöntemleri uygulandığı iddia edildi.

Okul yö-

neticileri suçlamaları kabul etmediler. Cemaat, son olarak Hessen Eyaleti’nin Anayasa Koruma Dairesi tarafından mercek altına alınmıştı.

Fethullah Gülen

Cemaat’in yöntemleri ABD istihbaratıyla benzer Gülen cemaati üzerine çalıştığı doktora teziyle dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Tuğrul Keskin, Cemaat’in ABD istihbarat birimleriyle benzer yöntemleri, Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda uyguladığını söyledi.

Portland Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Ortadoğu Çalışmaları kısmında öğretim üyesi olan Keskin, Cemaat’in yüksek teknoloji iletişim programları vasıtasıyla haberleşen bir istihbarat ağına sahip olduğunu belirtti.

Star gazetesinin sorularını yanıtlayan Keskin, şun-

ları kaydetti: “Kullanılan tekniklerin büyük bir çoğunluğu ABD istihbarat birimlerinin kullandığı yöntemler ve metotlar. ABD Adalet Bakanlığı’nın McCarthy döneminde savaş karşıtlarına, Amerikan Kızılderili Hareketine veya Kara Panterler’e karşı uyguladığı yöntemlerin, benzerlerini bu mekanizma Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda uyguladı.

‘FBI ile işbirliği’ Cemaat’in ABD’deki işleyiş yapısını anlatan Keskin, araştırmalarını şöyle aktardı:

“Eğitim kurumları sadece Cemaat’in görünen yüzleri ve bulundukları bölgelerde halka açılmalarının bir versiyonu.

Esas iletişim noktaları ABD’de her eyalete atadıkları sorumluları üzerinden yürütülüyor. Çok ilginçtir, her eyalette ilk ziyaret ettikleri yerler genelde.

Kendilerini Amerika’da kabul ettirmeye çalışıyorlar.”

Keskin, ayrıca, “Cemaat veya benzeri network’ler ABD’de Musevi ve İsrail lobisi ile çatışmayı veya İsrail’i eleştirmeyi pek göze alamazlar veya almak istemezler” diye konuştu.

’DE SAKİNE CANSIZ HABERİ:

A

Hakan Fidan

Güney’in “doğrudan MİT’ ten aldığı emir sonucunda suikastı düzenlediği” savlarına yer veriliyor. Haberde, Ömer Güney ile MİT üyesi iki kişi arasında geçen telefon görüşmelerini kaynak olarak gösteriliyor. Haberde MİT görevlilerinin Güney’e Kürdistan Enformasyon Bürosu’ndaki suikastta kullandığı 7,65’lik susturucu takılı tabancayı Belçika’da Arap kökenli bir silah tacirinden alarak ayarladıkları, ayrıca suikast sırasında iz bırakmaması ve kaçış yolları için tavsiyelerde bulundukları iddiası yer alıyor.

’Almanya MİT ile işbirliğini azaltıyor’ Der Spiegel, MİT’e ait başka bir belgede ise söz konusu PKK’lıların “devre dışı bırakılmasının” daha önceden de planlandığına işaret ediliyor.

Der Spiegel’deki haberde, “Alman güvenlik birimlerinin, MİT’in Paris suikastı ile bağlantısı olabileceğinden yola çıktığı ve bu yüzden MİT ile olan işbirliğini

‘Ses kaydı Türkiye’den’

Haberde, MİT belgesinde adı geçen yetkililerin büyük olasılıkla PKK konusunda çalıştıkları belirtiliyor. Der Spiegel’deki haberde yer alan ilginç bir bilgi de, belgede imzası olan Şube Müdürü Uğur Kaan A.’nın Alman istihbarat görevlilerince yakından tanındığı ve Uğur Kaan A.’nın kısa süre önce bir heyetle Almanya’ya gittiği.

Der Spiegel’in haberinde, daha sonra ortaya çıkan MİT belgesinde Sakine Cansız’ın ölüm emrinin verildiği hatırlatılıyor. Haberde, belgenin hem Fransız hem de Alman makamlarınca önemli bulunduğu kaydedildi.

Haberde, bu belgede yer alan filigranın MİT’e ait olduğu vurgulandı ve bir Alman yetkilinin konuyla ilgili “Bu belge sahteyse, o zaman insanı yanıltabilecek kadar gerçek” sözlerine yer verildi.

A

KP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli memleketi Giresun’da belediye başkan adayları için düzenlenen bir tanıtım törenine katılmış... İsmi anons edildiğinde kendisini izleyen partilileri selamlamak için elini havaya kaldırmış...

O da ne?

Belinde kocaman bir tabanca taşıdığı ortaya çıkmış!

Sanırsınız; Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekili değil de ABD’deki bir kasabanın şerifi... Bir tek göğsünde yıldızı eksik! İyi ki gazeteciler hemen deklanşöre basmışlar da dünkü bazı gazetelerde bu fotoğrafı görme olanağımız oldu!

İyi de bir partinin, hem de iktidar partisinin en üst düzeydeki yöneticisi, yüzlerce polisin güvenlik önlemi aldığı ve sadece partililerin katıldığı, yabancı sineğin uçmasına bile izin verilmeyen bir toplantıya giderken neden beline tabanca takma ihtiyacı duyar?

Bu sorunun yanıtı belli: Korkuyordur!

Hem de kimselere güvenemeyecek kadar çok korkuyordur.

Canını çevresindeki korumalara, özel güvenlikçilere ve polise emanet edemeyecek kadar tutuşmuştur paçaları!

İyi de bu korku, Sheriff Nurettin’in yaptığını anlayışla karşılamamız için yeterli mi?

Hayır! Çünkü Anadolu insanının geleneklerine göre, silah taşımak yiğitliğin gereklerinden biri olabilir... (Silahla yiğitlik nasıl oluyorsa...) Ancak yine aynı halk, silah göstermenin çok büyük bir ayıp olduğuna inanır.

Silahını göstere göstere dolaşanın adamlığından da yiğitliğinden de kuşku duyar!

Kaldı ki bugünlerde korkan, sadece Sheriff Nurettin değil!

AKP’li vekiller de il yöneticileri de bakanlar da korkuyor. İki bin korumayla gezen Başbakan bile korkuyor.

Peki; kimden korkuyorlar?

Kimle kavga ediyorlarsa onlardan elbette...

Düne kadar kol kola oldukları, Fethullah Gülen Cemaati’nden!

Korkmakta da haklılar aslında: Çünkü bu mayını elleriyle kendileri yerleştirdiler buldukları

her yere!

Devletin her kademesine, on binlerce Fethullahçının atamasını yaptılar.

Birini temizleseler, bininin hâlâ yerli yerinde durduğunu en iyi onlar biliyorlar.

Kendilerini izleyen partililerin arasında, en yakın korumalarının içinde bile “düşman” olduğundan eminler... İşte o yüzden silahsız gezmiyorlar! İşin kötüsü, her an en ufak bir kargaşada paniğe kapılıp silahlarına bile asılabilirler bu “sheriff”ler... İşte; asıl o zaman seyreyleyin gümbürtüyü... İşte; o zaman görün “Kızılderili katliamı”nı!

NE ZAMAN? Hani yıllardır bize hangi koşullarda adam olacağımızı söyleyen Fatih Altaylı’nın, Başbakan’a yaranmak için seçim araştırmalarına parmak attığı ortaya çıktı ya...

Okurlarımızdan Erdal Tatar, Altaylı için bir dizi “Ne zaman adam oluruz?” sorusu göndermiş... Benden iletmesi: Gazeteci kılığına girip milleti kandırmadığımız zaman. İçi başka, dışı başka olmadığımız zaman.

Hayatımızı bir kamera ile çekiliyormuş gibi yaşadığımız zaman.

Paraya, şöhrete tamah etmek yerine ilkeli davrandığımız zaman. Çocuklarımıza utanç duyacakları bir geçmiş bırakmadığımız zaman.

Rezillikler ortaya döküldüğünde utanmasını bilip, istifa ettiğimiz zaman!

Adana’daki garip yargılama!

‘Belgede imzası olanları Almanlar tanıyor’

‘MİT belgesi gerçek’

Sheriff Nurettin!

Sorum Habertürk yöneticileri Fatih Saraç’a ve Fatih Altaylı’ya: Mehmet Akif’in, “Bir külâh kapmaksa şayet bunca hırsın gayesi... Kendi namusun olur er geç onun sermayesi” dizelerini hiç duydunuz mu?

azaltma kararı aldığı” belirtiliyor.

Der Spiegel’deki bilgiye göre, Alman istihbarat yetkilileri kişilere ait bilgileri, Türk meslektaşlarına bu olay sonrasında “çok büyük bir dikkatle” veriyor. 12 Ocak’ta ortaya çıkan Ömer Güney’e ait ses kaydının ise “.de” ile biten bir internet adresinden geldiği, ancak bunun büyük ihtimalle Türkiye’den çıktığına dikkat çekildi.

mustafamutlu@aydinlikgazete.com

GÜNÜN SORUSU

Alman istihbaratı MİT’le ilişkileri sınırladı lman Der Spiegel dergisi, PKK kurucusu Sakine Cansız ve 2 PKK’lının örgüte ait dernekte bir yıl önce uğradığı suikastla ilgili yayımladığı haberde, “MİT’in Paris suikastıyla bağlantısı olduğunu” iddiasının Alman istihbaratınca ciddiye alındığını belirtti. Haberde, Almanya’nın MİT ile işbirliğini azalttığı bilgisi yer aldı.

Der Spiegel’in kapsamlı haberinde, Paris’teki suik a s t ı n tetikçisi ve katil zanlısı olarak tutuklu olan Ömer

Mustafa MUTLU

Hatay’ın Reyhanlı ilçesi, 11 Mayıs 2013’te kelimenin tam anlamıyla bir katliama ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşa fiilen katılmasını isteyenlerin kurduğu tezgâhta iki ayrı bomba patladı ve 53 kişi öldürüldü. İşte bu katliamın tutuklu, tutuksuz ve firari 33 sanığının yargılanmasına dün Adana Adliyesi’nde başlandı.

Ancak davanın sonucu, daha başından belli: Saldırıda öldürülen vatandaşlarımızın yakınları duruşma salonuna alınmadı. Bu bile yargılamnın adil ve şeffaf yapılmayacağını kanıtlamaya yeter... Dün sadece bununla kalınmadı; en sıradan yargılama

kuralları bile ihlal edildi: Avukatların, sanıkların isimleri tutanağa geçirilmedi.

Kimlik tespiti yapılmadı. İddianame okunmadı.

Doğrudan ifadeye geçildi; ancak sanıklara tek soru bile sorulmadı. Örgüt bağlantıları, bombaların nereden geldiği, parayı kimlerin verdiği ortada kaldı.

Birden elli üçe kadar saymak bile zordur.

Bırakın saymayı; Reyhanlı’daki katliamda “elli üç insan”ı kaybettik!

Eğer adalete bu davada bile gölge düşecekse, kimse haktan, hukuktan söz etmeye kalkmasın. Çünkü... Bitmiştir!

GÜNÜN İSYANI!

Sakine Cansız

Habertürk’teki adamı Fatih Saraç’a “alo” deyip altyazıya bile müdahale eden Başbakan’ın, Habertürk gazetesinde çalışan üç gazeteci ile Show TV’de program yapan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ü de bizzat kovdurduğu ortaya çıktı. İsyanım Başbakan’a: Bütün başbakanlar vatandaşlarına iş bulmak için çırpınırken, sen; senin gibi düşünmeyenlerin ekmeklerini ellerinden alıyorsun. Ailelerinin, çocuklarının hayatlarıyla oynuyorsun. Aldığın bu ekmeklerin hesabını (benimkiler de dahil) öbür dünyada nasıl vereceksin?

Hazırlayan: Anıl IŞIK

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 05:15 Güneş 06:40 Öğle 12:09 İkindi 14:59 Akşam 17:27 Yatsı 18:45 HAVA DURUMU

Ankara: 1/15

g

İstanbul: 8/14

d

İzmir: 10/18

g

Antalya: 11/19

AKP, Cemaat ve PKK’nın ‘soykırım’ kardeşliği

G

eçen Aralık ayının ortası.

Washington’da bir kafedeyiz.

Karşımda Cemaat’ten iki temsilci.

Gündemdeki dosyaları tek tek konuşuyoruz.

“Dobra dobra” şartıyla oturduk ya.

Olabildiğince “açık”lar.

Sıra Ermeni meselesine geldi.

ABD’deki Ermeni toplumuyla ilişkileri dikkat çekici.

Değil mesafeli, “yakın” bile denilebilir.

“Soykırım” savunucusu Kongre üyeleri.

Cemaat’in yemek davetlerinin müdavimleri arasında.

Ermeni kuruluşları Cemaat etkinliklerinin sponsoru.

Not: Bilgiler bana ait değil.

Kendileri övünerek anlattı.

Ahmet Davutoğlu Erivan’da konuşmuştu.

Türkiye’nin tezlerinden geri adım atmıştı. Önce o sözleri aktardım. “İttihatçıların yaptığı şey doğru bir olay da değil, gayri insanidir. Tehciri hiçbir zaman benimsemiyoruz.”(Hürriyet, 13 Aralık 2013) AKP’yi artık kolayca eleştiriyorlardı ya.

Yüzlerine baktım.

Bekledim ki: “Bu kadar da olmaz” desinler.

İki muhatabım hiç duraksamadı.

“Tehciri biz de doğru bulmuyoruz.”

Bir adım daha attılar.

“Türkiye’nin resmi Ermeni tezleri bizi motive etmiyor.”

Cemaat için bir ilkti. Şaşırdım.

Oysa muhataplarım rahattı.

Muhtemel kamuoyu tepkisi?

Tabanlarında yaratabileceği rahatsızlık? Önemli gözükmüyordu.

Sonuç: Tezleri düşünülmüş, olgunlaştırılmıştı.

(Cemaat için ara not: Önceki akşam Habertürk’te izledim.

Doç. Dr. İhsan Yılmaz da vardı.

Fatih Üniversitesi’nden.

Cemaat adına konuştuğunun altını çizdi.

AKP’yi eleştirdi: Şanghay İşbirliği Örgütü’ne kur yapıyor.

AB’den uzaklaşıyor diye.

Bundan sonra “açık” olacaklarmış. Örnek verdi: “Ermeni katliamı”nda.

Bekleyelim: Cemaat, çarpıcı açılımlar yapacak.)

AKP ve Cemaat.

Birbiriyle kavgalı.

Barışmak bir yana.

Ufukta ateşkes bile gözükmüyor.

Halk desteğini arkaya almak hayati.

Buna rağmen “evet” dediler.

“Soykırım” tezlerine kapı

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

araladılar.

Demek ki: Onlar için kamuoyunun üstünde kuvvetler var.

Üçüncü açıklama İmralı’dan geldi.

Abdullah Öcalan’dan.

“Ermeni halkının içine düşürüldüğü durum tam bir soykırım gerçeğidir.” (Agos gazetesi, 30 Ocak 2014).

Bildiğim kadarıyla. İmralı dönemi için.

Bu da bir ilkti.

“Açılım”da kritik bir eşiğe gelindi.

Türkiye kamuoyunun hassasiyetleri belli. Öcalan, Türkiye kamuoyuna değil.

“Büyük” saydığı kuvvetlere göre hesap yapıyor.

Manzara: 24 Nisan 2015’e az kaldı.

Yani “100. yıl”a. İşte tam bu aşamada.

Bir “soykırım kardeşliği” kuruldu.

AKP, Cemaat ve PKK arasında.

Kavga ediyorlar.

Fakat: Birleştiren bir kuvvet var.

Sonuç: Mevzu ABD olunca, gerisi teferruattır.

Şükrü Elekdağ’a sordum.

Emekli büyükelçilerimizden.

Ermeni meselesiyle yakından ilgilenen.

Davutoğlu’nun tehcir açıklaması?

Türkiye’nin resmi teziyle uyuşuyor mu?

“Hayır. Bu bir ilk.”

Sonuç: AKP, bir kızmızı çizgiyi daha aştı.

Fakat, kıdemli diplomatımız biraz rahattı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AİHM) işaret etti.

“Tam 100. yıla gelmişken...”

“Perinçek kararı Ermenilerin nefesini kesti.”

Yine de ihtiyat payı bıraktı.

“Evet, Ermeni tezleri tam yere serilmedi.”

“Fakat, büyük yara aldılar.”

Elekdağ’dan bir gözlem.

“Kararı Perinçek aldırdı diye bazıları uzak durdu.”

“Dikkatlerden uzak tutuldu.”

“Fakat tarihi önemde.”

“Yine de Dışişleri’nin bildirisi doğruydu.”

“Konuyu iyi bilen hukukçularımız var.”

“Nedense, konuya henüz girmediler.”

“AİHM kararı yayınlansa, iyi olurdu.”

Meraklılara not: Kaynak yayınları ile konuştum.

Sadık Usta ile. AİHM dosyasını yayına hazırladıklarını söyledi.

İSTANBUL İmsak 05:30 Güneş 06:57 Öğle 12:25 İkindi 15:12 Akşam 17:40 Yatsı 19:00

g

Adana: 6/18

g

Diyarbakır: -4/12

g

Erzurum: -12/-2

k

Sivas: 0/10

d

Tunceli: -2/12

İZMİR

k

İmsak 05:37 Güneş 07:01 Öğle 12:32 İkindi 15:24 Akşam 17:52 Yatsı 19:09

Trabzon: 8/15

g

Zonguldak: 8/16

d

Bursa: 7/19

d

Konya: 1/14

g

SAĞLIK BAKANLIĞI’NDAN ÖZEL HASTANELERİ GEREKSİZ İŞLEME ZORLAYAN YÖNETMELİK

250 anjio yapmayan kapanacak Sağlık Bakanlığı’nın düzenlemesine göre, yılda en az 250 anjio yapamayan kardiyovasküler cerrahi merkezleri ilk yıl uyarı cezası alacak, ikinci yıl da anjio sayısı tutturulamazsa kapatılacak ANIL IŞIK

2

008 yılından bu yana özel sektöre hastane açma izni vermeyen Sağlık Bakanlığı yeni bir yönetmelik üzerinde çalışıyor. Yönetmelik taslağına göre en az 100 yataklı ve bünyesinde 3 kardiyovasküler cerrahi (KVC) uzmanı ile 2 kardiyoloji uzmanı bulunan özel hastanelere KVC merkezi açma izni verilebilecek. Aynı izin onkoloji merkezleri için de geçerli olacak. En az 100 yataklı ve 1 radyasyon onkolojisi uzmanı ile 1 tıbbi onkoloji uzmanı bulunan özel hastaneler radyoterapi merkezi açabilecek.

KVC merkezlerine yılda 250 anjiyo yapma şartı getirilecek. Yılda en az 250 anjio yapamayan merkezler ilk yıl uyarılacak, ikinci yıl

yine bu sayıya ulaşamazsa kapatılacak. Rayoterapi merkezleri de 250 vaka sayısına ulaşamazsa ilk yıl uyarıldıktan sonra ikinci yıl kapatılacak.

Nakil merkezleri de kapsam içinde Organ nakillerinin yapıldığı merkezler de yönetmelik kapsamına alınacak.

Fakat üniversite hastaneleri, eğitim araştırma hastaneleri

ve askeri hastaneler ise kapsam dışında tutulacak. Bir yıl içinde 3’ten az kalp nakli yapan merkezler, Planlama ve İstihdam Komisyonu’nun görüşüyle kapatılabilecek.

Bir yıl içinde hiç akciğer nakli yapmamış merkezler ikaz edilecek; ikinci yıl da aynı durum olursa yine komisyon görüşüyle faaliyet izni kapatılabilecek. Böbrek nakillerinde ise merkezler yıllık 10 vakanın altına dü-

şemeyecek. Bu rakamın altındaki merkez ikaz edilecek ve ikinci yıl kapatılabilecek.

‘Ciroya önem veriliyor’ İstanbul’daki özel bir hastanede görevli KVC uzmanı Dr. Erdal A., düzenlemenin hayata geçirilmesi halinde özel kuruluşlara Sağlık Bakanlığı izni ile ihtiyacı olan ya da olmayan birçok hastaya anjio yapma

Okullarda ikinci dönem kaosla başladı İLKAY AKKAYA \ ANKARA

Y

arıyıl tatilini tamamlayan yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 800 bin öğretmen, 2013-2014 eğitim yılının ikinci dönemine dün başladı.

2013-2014 eğitim-öğretim yılının 16 Eylül’de başlayan ilk yarısı 24 Ocak cuma günü sona ermiş, öğrenciler ve öğretmenler 2 haftalık tatile girmişti. 2 haftalık tatil dün sona erdi ve ikinci dönemin ilk ders zili çaldı. İkinci dönemin başlamasıyla birlikte eğitimdeki sorunlar bir kez daha su yüzüne çıktı.

TBMM’ye sunulan “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” kafaları karıştırdı. Gelişmeleri Aydınlık’a değerlendiren Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Demir, “İkinci döneme kaosla başlandı” dedi.

‘Ortak eylem yapmalıyız’ Hükümetin sunduğu torba yasanın sadece dershanelerle ilgili düzenlemeler içeriyormuş gibi sunulduğunu

kaydeden Demir, tasarıda esas olarak öğretmenleri, idarecileri, eğitimin temelini ilgilendiren konular olduğunu belirtti. Demir, bu tasarının kaosa neden olduğunu dile getirerek şunları söyledi: “100 bine yakın okul idarecisinin yerinden olacağı söyleniyor.

Eğitim çalışanlarının iş güvenliğinin tehdit edildiği bir duruma gelinmiştir. Kurum idarecileri ciddi anlamda hak

Dişeti sorunları kalbi tehdit ediyor

kaybına uğrayacaktır. AKP döneminde zaten kurum idarecileri hep AKP’den, cemaatten, tarikattan atanmıştı.

Siyasal iktidar kendi idarecisini yaratmıştı şimdide kendi öğretmenini yaratmak istiyor.

Bu ulusal eğitim sisteminin tamamıyla yok olacağı anlamına gelir. Buna izin vermeyiz. Tüm sendikalara buradan çağrı yapıyoruz. İş bırakma dahil, ortak eylem yapmalı-

‘Odaların ehliyeti yok’ kararı Danıştay’dan döndü

İltihabi yanıt oluşur Prof. Dr. Erdemir şöyle konuştu: “Dişler neredeyse bütün sistemleri olumsuz etkileyen sürekli enfeksiyon odağı haline gelebilir ve özellikle kalp gibi organlarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir.

Dişeti hastalıkları, dişler üzerinde plak birikmesi ile oluşmaktadır, plağın temizlenmediği durumlarda plak içindeki bakterilere ve bu bakterilerin oluşturduğu toksinlere karşı vücudumuzun bağışıklık sistemi uya-

AYDINLIK/ ANKARA

rılmaktadır ve iltihabi bir yanıt oluşmaktadır. Oluşan iltihabi yanıt ile birlikte bakteriler ve toksinleri diş ve dişetini çevreleyen dokularda yıkıma neden olmaktadır.

Ölümcül olabilir Aynı zamanda bu ürünler ve bakteriler, kanama yolu ile vücudumuzun diğer bölgelerine gidebilmektedirler. Bu durum ise kalp krizi ve hatta ölümle sonuçlanabilen kalp-damar hastalıklarına neden olmaktadır.”

Orman Genel Müdürlüğü, Başbakanlık ve TOKİ arasında imzalanan “Başbakanlık Hizmet Binası’nın Orman Genel Müdürlüğü arazisinde yapılması” hakkındaki protokole karşı, Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları, Şehir Plancıları, Çevre Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri odalarının Ankara şubeleri dava açtı. Dava, “odaların ehliyeti yok” gerekçesi ile reddedildi. Gerekçede, davacı kuruluşların kuruluş amaçlarında belirtilen görevleriyle ilgili düzenlemeler bulunmadığı, davanın ehliyet yönünden reddedildiği belirtildi.

Mimarlar, ehliyet kararını temyize götürdü. Danıştay

‘Kanser olsunlar diye dua mı edeceğiz?’

Tıbbi onkolog Sami Küçük ise, “Bakanlık radyoterapi merkezlerine 250 vakayı alt sınır olarak gösterecek. Ne yapağız? İnsanlar kanser olsun da özel merkezlerimiz hastasız kalmasın diye dua mı edeceğiz?” diye konuştu.

Sibirya soğuklarına naylonlu önlem

yız.”

Demir, eğitimde var olan diğer sorunların bu dönemde devam ettiğinin altını çizerek, “Başta öğretmen açığı olmak üzere, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, fiziki ortam yetersizlikleri, kalabalık sınıflar, kadrolaşmalar, öğretmensiz okullar, bilimsellikten, sanattan, spordan uzak programlar ve plansız uygulama sorunları devam ediyor” dedi.

K

ırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Olgun Erdemir, dişeti rahatsızlığı olanlarda kalp damar hastalığı riskinin daha yüksek olduğunun klinik araştırmalarla belirlendiğini söyledi.

hakkı tanınacağını söyledi.

Dr. Erdal A., “Şu anda bile özel sağlık kuruluşlarının bazılarında insan sağlığından çok ciroya önem veriliyor. Gerekli gereksiz testlerle insanların cebinden dünyanın ücreti alınıyor.

Sağlık Bakanlığı bu düzenlemeyi hayata geçirirse durum resmileşmiş olur. Her kuruluş yılda 250 anjio yapamayabilir. İnsan sağlığını rakamlarla sınırlandırmak doğru değil” dedi.

mahkeme kararını bozdu.

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan karara ilişkin yaptığı açıklamada, “Odalar itiraz etmeyecekse, iptal davası açamayacaksa, odaların ehliyeti yoksa, kimin ehliyeti var sorusunu sorduk.

Karar sevindirici. Birçok davamız ‘ehliyeti yok’ gerekçesine sığındırılarak geri dönebilirdi. Oldukça önemli bir karar” dedi.

Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan ise, “Oda olarak ehliyetimizi Anayasa’dan aldığımızı söylemiştik. Bir kere de Danıştay’dan aldık. Mahkeme süreci çok fazla uzadı. Bina bitti. Bizi asıl sevindirecek olan, yürütmeyi durdurma kararı çıkması olacaktır” ifadelerini kullandı.

Muş’ta Sibirya soğuklarından korunmak isteyen Hüseyin Arme, akrabalarıyla birlikte yaşadıkları beş katlı apartmanın üç katını naylonla kapladı. Şiddetli soğuklara karşı önlem için önce internetten araştırma yaptığını söyleyen Hüseyin Arme, çözümü ailece oturdukları binayı naylonla kaplamakta buldu. Karşıyaka Mahallesi’ndeki apartmanda babası, çocukları ve kardeşleriyle yaşadıklarını kaydeden Arme, “Binayı tek parça naylonla tamamen kaplamak istedik. Ancak 12 metre genişliğinde 40 metre boyunda naylon bulabildik. Bu nedenle apartmanın alttan üç katını naylonla kaplayabildik. Bu işlemi yaptıktan sonra evimiz ısınmaya başladı. Yüzde 30 yakıt tasarrufu elde ettik. Naylonun rüzgardan yırtılmaması için de demir çubuklarla güçlendirdik.

Tek parça bir naylon bulabilirsek binayı tümüyle naylonla giydiriceğiz” diye konuştu. DHA

100 yıllık gara apartman dikecekler

Kurtuluş Savaşı’nda sağladığı lojistik destekle yaşamsal rol oynayan tarihi Eğirdir Garı, yaklaşık 90 yıl bölge halkına yük ve insan taşımacılığı konusunda hizmet verdikten sonra 2001’de kapatılarak kapı ve pencerelerine beton döküldü. Gar, 2002’de Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescil edildi. 2009’da özelleştirme kapsamına alınan 25 garın arasında bulunan tarihi garı çevreleyen araziler ise geçtiğimiz Eylül ayında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satışa çıkarıldı. Mülkiyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne (TCDDY) ait olan 415 Ada, 2, 3 ve 15 numaralı üç ayrı parselden oluşan garın arazileri, ihale yoluyla 344 bin lira bedel karşılığında satıldı. Satılan parsellerde konut amaçlı inşaat yapılabilecek. YUSUF YAVUZ

11 ŞUBAT 2014 SALI

DOLAR

Pazartesi 2.2203 Cuma 2.2103

Hazırlayan: Recep ERÇİN

EURO

Pazartesi 3.0283 Cuma 3.0073

BORSA

Pazartesi 64.115 Cuma 64.775

ALTIN

(Cumh.)

Pazartesi 617 TL Cuma 603 TL

FAİZ

Pazartesi % 10.71 Cuma % 10.61

9 ŞUBAT 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent)

Pazartesi $ 109.38 Cuma $ 107.83

Sanayi üretimi yerinde saydı

H. Ufuk

SÖYLEMEZ Fax: 0312 467 78 93 ufuksoylemez@aydinlikgazete.com

Sanayi üretimi endeksi Aralık’ta bir önceki aya göre ne arttı ne azaldı. Geçen yıla göre yüzde 7.1 artan sanayi üretimindeki yükseliş ise 2012’nin aynı ayındaki azalıştan kaynaklandı. 2013’te sanayi üretimindeki ortalama artış da yüzde 3.4 oldu EKONOMİ SERVİSİ

T

ürkiye’nin sanayi üretimine ilişkin yılın son verisi olan Aralık ayı sanayi üretim rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı rakamlara göre, 2014 Aralık ayı sanayi üretim endeksi 2013’ün Kasım ayına göre yüzde 0 artış kaydetti. Yani sanayi üretimi aylık bazda ne arttı ne de azaldı.

2013 yılı boyunca aylık bazda bir artıp bir azalarak istikrarsız bir seyir izleyen sanayi üretim endeksi yıl toplamında ortalama yüzde 3.4 artış kaydetti. 2012 yılı tamamındaki yıllık ortalama artış yüzde 2.5 olmuştu.

Aralık ayında sanayi üretimi bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 7.1 oranında arttı. Fakat bu artış bir önceki yılki baz etkisinden kaynaklandı. Yani 2012’nin Aralık ayında sanayi üretimi yüzde 1.7 oranında gerilemişti. 2013’teki artışın yüksek çıkmasına bir yıl önceki

yıl gerçekleşen düşüş neden oldu.

Sanayi üretiminin seyrine ilişkin önümüzdeki ay açıklanacak yeni yılın ilk ayına ilişkin rakamlar ise çok daha fazla önem taşıyor. Bunun

bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 2.9, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi de yüzde 2.8 arttı.

optik ürünlerin imalatında kaydedildi.

Diğer yandan mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki çeyreğe göre yüzde 1.3, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi de bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4.1 arttı.

endeksi yüzde 3.7, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 7.4, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 6.5 arttı. Bu üç alt sektör endeksinin yıllık ortalama değişim rakamları ise şöyle gerçekleşti: İmalat sanayi sektörü yüzde 4.3 arttı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü yüzde 0.2 arttı, madencilik ve taşocakçılığı sektörü ise yüzde 3.4 azaldı.

Bilgisayar ve elektronik imalatında sert düşüş

yanında ara malı ve sermaye malı imalatında sırasıyla, geçen yıla göre kaydedilen yıllık ortalama yüzde 4.3’lük ve yüzde 6’lık artışlar dikkat çekiyor.

Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, 2013 yılı Aralık ayında

İmalat sanayi sektörü endeksi ise yüzde 0.6 oranında azaldı.

Sanayinin alt sektörleri için yıllık değişim rakamlarına baktığımızda da; 2013 Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü

Ana Sanayi Grupları sınıflamasına göre, 2013 yılı Aralık ayında bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 2.7 ile enerjide gerçekleşti. İmalat sanayi alt sektörleri incelendiğinde, 2013 Aralık ayında bir önceki aya göre en fazla artış yüzde 29.5 ile diğer ulaşım araçlarının imalatında oldu.

Aralık ayında bir önceki aya göre en yüksek azalış ise yüzde 11.5 ile bilgisayarların, elektronik ve

Karadeniz’de hamsi bollaşınca fiyatlar 5 TL’ye düştü İ

Kemal Bineklioğlu da “Günlerdir buzhane hamsisi satan balıkçının yüzü güldü. Geçtiğimiz ay balık sezonunun en düşük ayıydı.

Bugün tezgahlarda hamsi patlaması yaşanıyor. Kilosu 5 liraya, 7 liraya hamsi satıyoruz. Hem çok iri hem de çok lezzetli hamsi. Bu bolluğun devam edeceğini tahmin ediyoruz” dedi.

zmit Balık Hali’nde Marmara ve Karadeniz’de yakalanan balıklarla tezgahlar renklenirken, başta hamsi olmak üzere birçok balığın da fiyatı düştü. Özellikle şu sıralar bol miktarda çıkan hamsinin kilosu 10 liradan 5 liraya kadar geriledi.

Kocaeli’nin Karadeniz’e sahili olan Kefken ve Bağırganlı bölgelerindeki balıkçı limanlarından denize açılan tekneler ağları hamsiyle dolu olarak geri dönüyor. Bolluk nedeniyle iki gün önce kilosu 8 ile 10 lira arasında satılan hamsinin fiyatı 5 liraya düştü.

Taze balık vatandaşı tezgahlara çekti Hamsi fiyatının düştüğünü öğrenince balık almaya geldiğini söyleyen Mesut Okuroğlu ise “Şu ana kadar buzhaneden çıkarılan hamsiler tezgahtaydı. Şimdi ise taze balık geldiğini duyunca hemen balık haline geldim. Hamsi bol olunca da fiyatlar düşmüş” ifadelerini kullandı. İzmit Balık Hali’nde balıkların kilo fiyatları şöyle oldu: Hamsi: 57 lira, İstavrit: 10 lira, Mezgit: 7 lira, Tekir: 15 lira, Zargana: 10 lira, Barbun: 30 lira, Turna mezgit: 18-20 lira, Yerli somon: 15 lira.

ERGÜN AYAZ / (KOCAELİ - DHA)

Sular soğumaya başlayınca hamsi geldi Balığın bollaşması nedeniyle tezganların şenlendiğini söyleyen balıkçı Murat Şahin, “Sular soğumaya başlayınca Kararadeniz, İğneada ve Kefken’den bol miktarda hamsi gelmeye başladı. Şu an tezgahlarımızda hamsi 5 ile 7 lira arasında satılıyor. Vatandaşlarımızda yoğun ilgi gösteriyor” diye konuştu.

Hem çarpıcı hem çarpık!

D

ün medyada bankalarda 1 milyon TL ve üzerinde parası bulunan gerçek ve tüzel toplam kişi sayısının 66.846’ya yükseldiğine dair haberler yer aldı.

BDDK verilerine göre 2012 yılında 52.000 civarında olan milyonluk hesap sahibi sayısının, 1 yıl içinde % 28 oranında arttığı görülüyor. İşin esas ilginç tarafı, 55 milyona adede yakın mevduat hesabı içinden, sadece 66 bin kişinin toplam Türk lirası mevduatın % 46’sını elinde bulunduruyor olması.

Bunların arasında, AKP döneminin ihaleci, kutulamacı, vakıfcı, havuzcu, rantçı, bacanakları, mahdumları ve müteahhitleri önemli bir yer tutuyordur herhalde.

Para da, hisse senedi de giderek zenginleşen servetine servet katan az sayıda elde yoğunlaşıyor.

Mayıs 2013 tarihinde yayımlanan 2012 yılı, Türkiye Sermaye Piyasası raporundaki yatırımcı verileri ile 2013 sonu itibari ile, yayınlanan mevduat hesaplarına ilişkin veriler son derecede çarpıcı.

Esasında, hem çarpıcı, hem çarpık bir manzarayı ortaya koyuyor.

2012 yılı sonu itibarı ile borsada hisse senedi, bakiyeli hesabı olanların sayısı 1.088.566 olmuş. 2000 yılında bu sayı 1.4 milyon kişiydi. Nüfus arttığı halde toplam yatırımcı sayısı azalıyor.

Yatırımcı sayısı itibarıyla bakıldığında toplam gerçek kişi yatırımcı sayısının 1.080.262 olduğu söyleniyor. Bu rakam Türkiye nüfusunun yaklaşık % 1.4’ünü tekabül ediyor.

Bireysel yatırımcılar arasında 2012 yılı itibarıyla 1 milyon TL’nin üzerinde hisse senedi portföyüne sahip yerli yatırımcı sayısının 3.143 kişi olduğu anlaşılıyor. Ancak, bu 3.143 kişinin portföyü, toplam bireysel yatırımcıların elindeki hisse senedi değerinin % 59’una denk geliyor. Yani 3 bin kişi hisselerin % 59’unu, 1 milyon kişi ise kalan %40’ını elinde tutuyor. Mevduatlarda görülen çarpıcı ve çarpık tablo burada da aynen mevcut. Öte yandan, 10.000 TL’nin üzerinde hisse senedi porföyüne sahip kişi sayısı ise 216.378 kişi.

Tabi 2012 yılı sonunda toplam hisse senedi portföyünün % 66’sının “yabancı yatırımcıların” elinde bulunduğunu da belirtmemiz gerekir.

Bu gidiş, gidiş değil elbette. Paralar ve servet az sayıdaki elde yoğunlaşıyor, gelir ve tasarruf açığı ve farkı da giderek uçuruma dönüşüyor.

Altta kalanın canının çıktığı, finansal cambazlıklar, ahbap-çavuş ilişkileri, eş - dost kayırmacılığı ve ihale skandallarıyla, giderek sürdürülemez hale gelen kumarhane kapitalizminin çarpıcı ve çarpık sonuçları ve verileri tam ibretlik doğrusu.

Bu düzen böyle gitmez, gitmemeli...

ACI BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ

Milyonlarca yoksul, 66 bin milyoner Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yayımladığı verilere göre, Türkiye’deki milyoner sayısı geçen yıl 14 bin 693 kişi arttı. Böylece toplam milyoner sayısı 66 bin 846’ya çıktı.

Banka hesaplarında 1 milyon lira ve üzerinde parası bulunan gerçek ve tüzel kişilerin toplam mevduatı da 267.2 milyar lira olarak açıklandı.

Bankalardaki toplam mevduat miktar 2013 yılı sonunda 945.8 milyar lira olurken bunun 584 milyar liralık kısmı TL cinsi mevduatlardan oluştu. Milyonerlerin hesaplarının toplamı TL cinsi mevduatların yüzde 46’sını oluşturdu.

2013 yılında artan milyoner sayısı aslında Türkiye’nin acı bir gerçeğini gözler önüne seriyor. Günden güne artan gelir dağılımındaki adaletsizlik, fakirin daha fakir zengininse daha zengin olduğu bir düzeni kurumsallaştırmış durumda.

TÜİK’in açıkladığı yoksulluk sınırının, altındaki aylık asgari ücretle

geçinen milyonlarca yurttaş ay sonunu getiremiyor. TÜİK’in 2012 yılına ilişkin açıkladığı son Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre, en zengin kesimin geliri en yoksul kesimin gelirinin 8 katı oldu.

Araştırmada yer alan bilgilere göre; yüzde 20’lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.6 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay sadece yüzde 5.9 olarak kaydedildi.

TÜİK’in aynı araştıramanın sonuçlarına dayanarak açıkladığı yoksulluk rakamlarına baktığımızda da nüfusun yüzde 16.3’ü yoksulluk riski altında yaşıyor. Diğer yandan ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan “maddi yoksunluk” oranı da 2012 yılında yüzde 59.2 olarak hesaplanmıştı.

EKONOMİ SERVİSİ

UFKA BAKIŞ

*Serbest piyasa satış fiyatları

S&P’den Türkiye için kriz uyarısı Kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S&P), geçen Cuma günü Türkiye’nin kredi notunu negatife düşürdü. Kuruluş açıklamasında Türkiye için 2014-2015 döneminde öngördüğü yüzde 3.4’lük ortalama büyüme tahminini de yüzde 2.2’ye indirdi. Dün de Bloomberg HT’nin canlı yayınına telefonla bağlanan S&P analisti Frank Gill, Türkiye ekonomisi için 3’te bir oranında sert iniş gördüklerini bildirdi. T.C. Merkez Bankası’nın azalan net rezervlerine de dikkat çeken Gill, ‘’Çoğu kriz ödemeler dengesindeki şoklardan oluyor, cari açık kısa vadeli akışlarla fonlanıyorsa bu bir risktir. Gelecek 24 aydaki gelişmeler Türkiye’deki kadar yurtdışındaki seyre de bağlı” dedi.

Açık kısa vadeli akımlara bağlı S&P analisti Gill’in cari açığın kısa vadeli akışlarla fonlandığına işaret etmesi Türkiye’nin dış açıklarını sıcak parayla kapattığı gerçeğini bir kere daha gözler önüne seriyor.

Gill, bu açıklamasıyla dolaylı olarak, dışarıdan finansman bulunamaması durumunda Türkiye’yi krizin beklediğine işaret ediyor.

EKONOMİ SERVİSİ

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

D

Adana’da ‘İşçi Sınıfının Sorunları ve Çözüm Önerileri’ konulu bir panel yapıldı. Paneldeki konuşmacılar, sorunların temelinin sistemin kendisi olduğuna dikkat çekerek ‘Milli program etrafında birleşilmeli’ dedi

KOÇ

yildirimkoc@aydinlikgazete.com

ünkü yazımda sendikaların büyük bölümünde ödenen hizmet ödeneklerinin kanundışı olduğuna ilişkin Yargıtay kararlarından iki örnek vermişti. Bu konuda çalışacaklar, diğer bazı kararlara da bakabilir: 9.HD, 29.06.1998, 6374/7094; 9.HD, 27.05.1997, 5131/10079; 9.HD, 30.10.1986, 8675/9671.

Bir diğer örnek de şöyle: “Hizmet ödeneği dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre niteliği itibari ile kıdem tazminatı olarak kabul edilmektedir. Böyle olunca fesih tarihindeki tavan dikkate alınarak hizmet ödeneği hesabı yapılmalıdır.” ( 9.HD, 26.3.1997, 6083/22198) Hizmet ödeneği konusu, hükümetlerin de sendikacılara karşı kullandığı etkili bir silahtır.

Sendikaların bir bölümü, hizmet ödeneği konusunu tüzükleriyle belirlemiştir. Bir bölümünde genel kurul kararları vardır.

MUSTAFA IŞIK / ADANA

FOTOĞRAF: MERYEM YILDIRIM

SINIF GÖZLÜĞÜ

Sendika tüzüklerinde hizmet ödeneği

‘İşçi sınıfı Devrimci Cumhuriyet programı etrafında kenetlenmeli’

Yıldırım

U

lusal Kanal’ın Adana Temsilciliği, “İşçi Sınıfının Sorunları ve Çözüm Önerileri” konulu bir panel düzenledi. Önceki gün Seyhan Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelin konuşmacıları arasında Türkiye Gazeteciler Sendikası Adana Şube Başkanı Salim Büyükkaya, 68 Gençlik Hareketi önderlerinden Kamil Dede, İşçi Partisi Merkez İşçi-Sendika Bürosu Yöneticisi Hüseyin Karanlık vardı. Panele Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir, Tek Gıda-İş Sendikası’nın eski Şube Başkanı Ayhan Sönmez, İP Adana İl Başkanı Hayrettin Çavuşoğlu ve özel sektörde çalışan taşeron işçileri katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan panelde ilk konuşmayı TGS Adana Şube Başkanı Salim Büyükkaya yaptı.

Birleşik Metal-İş dürüst Kanunlara uygun örnek bir uygulama, DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası’ndadır. Tüzüğün ilgili bölümü şöyledir: “41/f) Genel Yönetim Kurulu üyeleri ve sendika şubesinde seçimle gelip yönetim kurulu başkan ve üyeliklerinde profesyonel görev alanların yeniden seçilememeleri veya ölüm, maluliyet, emeklilik gibi nedenlerle görevlerinden ayrılmaları veya başka nedenlerle görevlerinden çekilmeleri, seçime girmemeleri halinde kendilerine sendika şubesi veya sendikanın yöneticiliğinde geçen her bir yıl için aylık ücretlerinin (her türlü sosyal yardım ve ikramiyeler ile diğer ödemelerin bir aya isabet eden tutarı dahil) bir günlük miktarının otuz katı brüt tutarı net olarak hizmet ödeneği adı altında ödenir. Ancak bir yıl için ödenen hizmet ödeneği miktarı kıdem tazminatı yasal tavanını aşamaz.

Vergi ve sair kesintiler sendikaca karşılanır. “h) Sendika Genel Merkez ve şubelerinde ücretli (profesyonel) olarak görev yapan yöneticilerin bulunduğu göreve veya başka bir göreve seçilmeleri halinde (f) fıkrasında belirlenen esaslara göre bir önceki görev süresinin hizmet ödeneği kendisine ödenir.”

Türk Metal’de farklı uygulama Türk-İş’e bağlı Türk Metal Sendikası’ndaki düzenleme ise bunun tam tersidir. Örneğin, 20 yıllık bir sendikacıya ödenecek hizmet ödeneği, her yıl için 70 günlük giydirilmiş ücret tutarındadır: Madde 50/(e) Hizmet Teşvik Ödeneği “Profesyonel sendikacılıklarının sona ermesi halinde sendikanın merkez ve şubelerinde geçen her türlü hizmet yılları için kendilerine 30 günlük ücretlerinin brüt tutarı net olarak hizmet ödeneği ödenir. Günlük sürelerine yöneticilerin federasyon dönemi dahil sendikanın merkez ve şubelerindeki her türlü hizmet yılı için ikişer gün ilave edilir. Hizmet ödeneğine esas bir günlük ücretin tespitinde, kendi genel kurul tarihlerindeki bir günlük ücrete her türlü sosyal yardımlar ve ikramiyeden bir günlüğe isabet eden miktarın eklenmesi ile hesaplanır. Vergi ve diğer kesintiler sendikaca karşılanır. “Şubelerde görevli profesyonel sendikacıların şube genel kurulları, merkezde görevli profesyonel sendikacıların merkez genel kurul dönemleri esas alınarak her dönem için müstakil olarak bir kez hesaplanarak defaten ödenir.”

Hizmet-İş’te yılda 45 gün Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası’nın tüzüğünde (M.48/e) hizmet ödeneği 45 gün olarak belirlenmiştir: “Sendikanın veya sendika şubesinin yönetim kurulu başkan ve üyeliklerinde profesyonel olarak görev alanlardan, istifa, ölüm, maluliyet gibi nedenlerle görevi sona erenlere veya görevleri devam etmekle birlikte, genel başkan ve genel yönetim kurulu üyelerine sendikanın olağan genel kurulundan sonra, şube başkan ve şube yönetim kurulu üyelerine şube olağan genel kurulundan sonra, sendikanın veya sendikanın şube yöneticiliğinde profesyonel olarak geçen her yıl için kırk beş (45) günlük net ücretleri (yıl içerisinde ödenen her türlü sosyal yardım, ikramiye ve diğer ödemeler dahil) tutarında ve merkez genel kurulca tespit edilen miktarda hizmet ikramiyesi ödenir. Hizmet ikramiyesi ödenen yıllar, daha sonraki kıdeme dahil edilmez. Hizmet ikramiyesi ödemeleri ile ilgili vergi ve diğer yasal kesintiler sendikaca karşılanır.”

‘Sınıf kardeşliğini öne çıkarmalı’ Büyükkaya, Seyhan Belediye Meclis üyeliği ve gazetecilik haya-

tında karşılaştığı taşeron işçi sorunları ile konuşmasını zenginleştirdi. Sorunlara çözüm yolunun birlikte mücadeleden geçtiğine dikkat çeken Büyükkaya şöyle konuştu: “Biz Anadolu’nun iyilik damarıyız. O damar bugüne kadar bizim bu mücadeleyi tüm baskılara rağmen sürdürmemizin itici gücü.

Sorunu biliyoruz, tehdidi biliyoruz nereden kaynaklandığını biliyoruz. Çözümün kimde olduğunu da biliyoruz. Ayrılıkları değil, aynılıkları ortaya çıkaracağız. Sınıf kardeşliğini öne çıkarırsak bu sorunların üstesinden geliriz.” Kamil Dede de konuşmasında Osmanlı döneminden günümüze Türkiye’de gelişen işçi hareketleri hakkında bilgi verdi.

Dede, işçi sınıfının sorunlara çözümünün tarihinden gelen gücünde yattığını söyledi. Dünyada son 50 yılın en yoğun işçi hareketlerinin Türkiye’de yaşandığını belirten Dede, ülkenin bölünmesini, Cumhuriyetin yıkılmasını ve işçileri yasal köle haline getirecek saldırıları boşa çıkaracak gücün Türkiye’nin önder sınıfı olan işçi sınıfı olduğunu ve bunu işçi sınıfının

mücadele tarihinin gösterdiğini ifade etti.

‘Millet olarak mücadele vermeliyiz’ Hüseyin Karanlık da konuşmasında işçi sınıfının yaşadığı hak kayıplarının sorumlusunun artık sistemin kendisi haline geldiğini belirtti. Karanlık, taşeron sisteminin artık tamamen bataklık haline geldiğini söyleyerek, “Bu sistemin kendisine yönelik mücadeleyi bir millet olarak işçisiyle köylüsüyle, esnafıyla beraber vermek durumundayız. Eğer bunu yapmazsak taşeron sistemi, vahşi kapitalist sistem, ortaçağ düzeni çalışma hayatımızda hüküm sürmeye devam eder. Bununda üstünde iç barışın olmadığı, kardeşliğin olmadığı gericiliğin, her türlü yozlaşmanın, şiddetin günlük yaşamın bir parçası haline geldiği toplumsal düzensizlik devam edecektir. Bu sistemin karşısında, milli devlet, milli ekonomi, milli politikalar gibi Devrimci Cumhuriyet programını ortaya koyan merkezler etrafında kenetlenmemiz lazım” dedi.

Soldan sağa: Salim Büyükkaya, Kamil Dede, Selver Kaplan , Hüseyin Karanlık

Cargill, şekerden sonra işçinin de tadını kaçırdı SEVİM EROL / BURSA

G

enetiğiyle oynanmış ucuz mısırdan şeker üreten ABD’nin küresel gıda şirketi Cargill, şekerden sonra işçinin de tadını kaçırdı. Cargill’in Bursa’nın Orhangazi ilçesinde bulunan fabrikasında çalışan işçiler sendikalı olmak isteyince işten çıkarıldı. Cargill, işten çıkarmaya gerekçe olarak “performans düşüklüğü”nü gösterse de işçiler sendikalı oldukları nedeniyle işten çı-

karıldığını söyledi. 2012 yılından beri fabrikada örgütlenmeye çalışan Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş’e üye olan işçiler, sendikalı olunca çeşitli baskılara maruz kaldığını iddia etti.

Yetkiye az kalmıştı Geçen hafta fabrika önünde eylem yapan işçiler bukez Gemlik İskele Meydanı’nda toplandı.

Yapılan basın açıklamasında, işçilerin sendikaya üye olmasını engellemek isteyen

Cargill işvereninin çeşitli yöntemlere başvurduğu öne sürüldü. Sendikanın yetki alması için gerekli sayıya ramak kala işten çıkarıldıklarına dikkat çeken işçiler, “Hukuksuzluklar karşısında susmadık, işimize geri dönene kadar mücadele edeceğiz” dedi.

İşverenin gerekçesi performans düşüklüğü İşten çıkarılan işçilerden Erdal Geyik Aydınlık’a konuştu. Geyik, “Nisan ayın-

dan beri örgütlenme mücadelesi içindeyiz. Son açıklanan zamların yetersiz bulan işçiler de sendikaya üye olmaya başladı. Sendikanın fabrikada yetki alması için yeterli sayıya az kalması üzerine işveren harekete geçti.

Arka arkaya 5 işçi arkadaşımızı işten çıkardı. İçimizde 8 yıldır, 13 yıldır fabrikada çalışan insanlar var. Bizler sendikalı olunca performans düşüklüğünü gerekçe göstererek işten çıkardılar” diye konuştu.

TEŞEKKÜR BAŞKENT ÜNV. TIP FAK.

‘Odaların ehliyeti yok’ kararı Danıştay’dan döndü AYDINLIK / ANKARA Danıştay, Başbakanlık Hizmet Binası’yla ilgili açılan davada, “Odaların ehliyeti yok” denilerek reddedilen mahkeme kararını bozdu.

Orman Genel Müdürlüğü, Başbakanlık ve TOKİ arasında imzalanan “Başbakanlık Hizmet Binası’nın Orman Genel Müdürlüğü arazisinde yapılması” hakkındaki protokole karşı, Peyzaj Mimarları Odası, Şehir Plancıları Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi dava açmıştı. Dava, Odaların ehliyeti yok gerekçesi ile reddedilmişti.

Mahkeme tarafından “Dava konusu protokolün, bir kamu idaresi yönetiminde bulunan taşınmazların, diğer bir kamu idaresine devrine ilişkin olarak düzenlenmiş olduğu, bu aşamada dava konusu pro-

Tezcan Karakuş Candan tokolde, şehir planlaması, peyzaj, çevre, mimari, zirai yönlerinden, davacı meslek kuruluşlarının kuruluş amaçlarında belirtilen görevleriyle ilgili düzenlemeler bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu işlem ile davacı meslek kuruluşlarının menfaati etkilenmediğinden, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği” sonucuna varılmıştı. Mimarlar, ehliyet kararını temyize götürdü. Danıştay mahkeme kararını bozarak “ehliyetli” kararı verdi.

Ali Hakkan

‘Karar sevindirici’ Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan Danıştay kararına ilişkin yaptığı açıklamada, “Odalar itiraz etmeyecekse, iptal davası açamayacaksa, odaların ehliyeti yoksa, kimin ehliyeti var sorusunu daha önce de sormuştuk. Karar sevindirici. Birçok davamız ehliyeti yok gerekçesine sığındırılarak geri dönebilirdi.

Oldukça önemli bir karar” dedi.

Traktör römorkundan düşen işçi öldü

Adana’da traktörün römorkundan düşen tarım işçisi 18 yaşındaki Sibel Can Canpolatlı yaşamını yitirdi, kız kardeşi 12 yaşındaki Rojda Canpolatlı da ağır yaralandı.

Olay, merkez Yüreğir ilçesinin Yunusoğlu Mahallesi’nde meydana geldi. Tarım işçisi Sibel Can Canpolatlı ile kız kardeşi Rojda Canpolatlı, dün sabah erken saatlerde tarlaya gitmek için traktörün römorkuna bindi. Tuzla Beldesi yakınlarına geldiklerinde, 2 kız kardeş, bozuk yolda çukura düşen römorktan fırladı.

Başından ağır yaralanan Sibel Can Canpolatlı, yapılan müdahaleye karşın kurtarılamadı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne götürülen kardeşi Rojda Canpolatlı ise yoğun bakıma alındı.

Rojda Canpolatlı’nın hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi.

ANKARA HASTANESİNDE Yapılan başarılı ameliyatlar sonucu beni sağlığıma kavuşturan ve daha sonraki bakımımdaki yakın ilgi ve hassasiyetlerini esirgemeyen Prof. Dr. Gökan MORAY, Prof. Dr. Adnan Torgay ve Doç. Dr.Çağrı Uysal ile böyle bir hizmetin sağlanabilme olanağını sağlayan; Başkent Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Başhekim Prof. Dr. Ali Haberal İle hastanede görevli hemşire, hasta bakıcı ve hizmetlilerine sonsuz teşekkürlerimi iletirim.

R. Cemil TEZCANER

KAYIP Adana Seyhan Nüfus Müdürlüğü’nden aldığım kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür.

Cumali Tuştaş

11 ŞUBAT 2014 SALI

Hazırlayan: Masum Gök

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İŞÇİ PARTİSİ GENEL SEKRETERİ SERHAN BOLLUK: CHP, ATATÜRKÇÜ ADAYLARI TASFİYE ETTİ

‘Atatürk’te birleşenlerin tek adresi İşçi Partisi’ AYDINLIK / ANKARA

İ Serhan Bolluk

şçi Partisi Genel Sekreteri Serhan Bolluk, CHP’nin Atatürkçü belediye başkan adaylarını tasfiye ettiğini, Atatürk’te birleşenlerin tek adresinin İşçi Partisi olduğunu söyledi.

Serhan Bolluk, Ankara’da dün düzenlediği basın toplantısında İşçi Partisi’nin belediye başkan adayları ile CHP

ve diğer partilerin adayları arasında bir kıyaslama yaptı. İşçi Partisi’nin adaylarının Tayyip Erdoğanlara karşı mücadelede halkın gönlünde taht kuran kişilerden oluştuğunu vurgulayan Bolluk, CHP’nin adaylarının ise sanki Pensilvanya ve Erbil için belirlendiğini söyledi. İstanbul ve İzmir’de Büyükşehir adaylarını açıkladıklarını kaydeden Bolluk, “İstanbul’da milyonların sevgilisi, Tayyip Erdoğanlara karşı yürüttüğü mücadeleyle gönüllere taht kuran Levent Kırca’mız var. İzmir’de Haziran Ayaklanması’nın ve Gündoğdu’yu dolduran milyonların ön-

deri Hüseyin Tugay Şen’imiz... Şimdi diğer partilere bakıyoruz... CHP de adaylarını açıkladı. Üzülerek görüyoruz. CHP Atatürkçü adayları biçti. İstanbul’a bakıyoruz; orası sanki İstanbul değil, Pensilvanya. İzmir’e bakıyoruz, orasını da Erbil sanmışlar. Sanırsınız ki İstanbul ve İzmir için değil, Pensilvanya ve Erbil için aday belirlemişler” ifadelerini kullandı.

‘CHP’yi uyardık’ CHP’yi defalarca uyardıklarını hatırlatan Bolluk, “Fethullah Gülenlerden ve PKK’dan ellerinizi çe-

kin. Ricciardone’nin kapalı kapılar arkasında kulağınıza fısıldadıklarını dinlemeyin dedik” şeklinde konuştu.

Bolluk şöyle devam etti: “Defalarca söyledik; Arslanlı Yol’a gelin. Atatürk’te birleşelim.

Ama CHP Genel Merkezi aday tercihleriyle bir kez daha gösterdi; bir elleri Fethullah Gülen’de, bir elleri PKK’da. İktidarı Washington’dan bekliyorlar. Göz göre göre yenilmeyi seçtiler. Ancak başarı ve zafer mümkündür. Yerel seçimde Tayyip-Gül-Gülen iktidarını devirmek için yol açıktır, koşullar elverişlidir. Yurttaşlarımızdan yetki is-

CHP’DE BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI AÇIKLANDI, TEŞKİLATLAR GENEL MERKEZLE KARŞI KARŞIYA GELDİ

Maltepe: İthal başkan istemiyoruz

Kılıçdaroğlu genel merkezde mahsur kaldı

Maltepe’de mevcut Belediye Başkanı Mustafa Zengin’in yerine Canan Kafatancıoğlu’nun aday gösterilmesi büyük tepki çekti. Haberi alan Mustafa Zengin CHP’liler, Maltepe İlçe binasına akın etti. İlçe binasının camına ‘İthal Başkan İstemiyoruz’ şeklinde mesaj içeren bir pankart asan partililer, Maltepe Belediyesi’ne ait otobüslerle Ankara’ya hareket etti. Partililer, “Biz mevcut başkanımızın Mustafa Zengin’den memnunuz” dedi.

Kritik il ve ilçelerde belediye başkan adaylarının sürpriz isimlerden seçilmesi CHP’yi karıştırdı. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi CHP’den istifa etti ZİHNİ ERDEM / ANKARA

yeniden indi.

C

Sarıgül’ün danışmanının yerine avukatı

HP Parti Meclisi (PM), belediye başkan adaylarını kesinleştirince CHP karıştı.

Genel Merkez ile teşkilatlar aday belirlemede karşı karşıya geldi. İstanbul’da büyük ilçelerin aday belirlenmesinin Mustafa Sarıgül’e bırakıldığı iddiası tartışmaları alevlendirdi. Adaylara tepkiler nedeniyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yöneticilerini dışarıda süren protestolar nedeniyle Genel Merkez’de iki saat mahsur kaldı. Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ile Edirne Belediye Bakanı Hamdi Sedefçi adaylara tepki göstererek partilerinden istifa etti.

Etkinlik ve nüfuz savaşları CHP’nin önceki gün 7 saat süren MYK toplantısının sonra toplanan PM’de, Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının listesi oldukça sert tartışmalara, gergin diyaloglara sahne oldu. Özellikle İstanbul’un ilçeleri konusunda hem Genel Başkan Yardımcılarının “nüfuz kazanma”, hem de Büyükşehir Adayı Mustafa Sarıgül’ün “etkinlik kurma” iddiaları yan yana gelince sinirler gerildi ve listeler değişikliğe uğradı.

PM’deki müzakerelerde gece yarısı tıkanma yaşayınca toplantıya ara verildi. Kılıçdaroğlu kurmaylarıyla mini bir MYK gerçekleştirdi ve kritik ilçeleri bir kez daha masaya yatırdıktan sonra PM salonuna

PM üyelerine protesto şoku

Kemal Kılıçdaroğlu

Mustafa Sarıgül’ün çevresine, “olmazsa olmazım” dediği Beşiktaş ilçesine önerilen siyasi danışmanı Tonguç Çoban’a PM’de yoğun tepki gösterilince arayışa geçildi. Bu kez de Sarıgül’ün avukatlarından Murat Haznedar buraya kaydırıldı.

Kadıköy için Mahruki önerildi ancak...

PM’de en çok tartışılan yerlerden biri de Kadıköy ilçesi oldu.

MYK’nın önerdiği Dr. Bülent Kerimoğlu, kendi istediği Bakırköy’e kaydırılınca, 04.30 sularında Maltepe ve Kadıköy için oylama yapılması önerildi. Ancak Kadıköy için önerilen Nasuh Mahruki’nin halen İşçi Partisi üyesi olduğu belirtilince adaylık önerisi geri çekildi ve bu ilçe için (ve sorun olan Çekmeköy için) yetki PM onayı gerekmeden Kılıçdaroğlu’na verildi.

Maltepe için MYK’nın önerdiği Canan Kaftancıoğlu yerine de Kılıçdaroğlu’nun eski danışmanlarından Ali Kılıç önerildi ve yapılan oylamada ittifakla Kılıç aday olarak belirlendi.

PM’de İstanbul’un önemli bir diğer ilçesi Kartal’da da MYK’nın önerisinde değişikliğe gidildi. Kartal’da MYK’da Hüsnü Süslü önerilirken, PM’de mevcut başkan Al-

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve kurmayları aday mesaisi yaparken dışarıda da sızan adayları beğenmeyen partililer ve aday adaylarının protestoları vardı. Akşam saatlerinde Çankayalıların ağırlıkta olduğu protestolara sabah 05.00’te İstanbul Maltepe’den gelenler de katıldı. PM’nin dağıldığı saatlerde Genel Merkez’in önüne gelen protestocular iki saat boyunca genel merkezin bütün giriş-çıkış kapılarını otobüs ve minibüslerle kapatarak yöneticileri içeride mahsur bıraktı.

Yöneticilerin iki saate yakın süren ikna çabaları sonucunda sabah 07.00’de PM üyeleri genel merkezden ayrılabildiler. Protestolar sırasında binanın bazı kapı ve camlarının kırıldığı, sık sık yönetim aleyhine sloganlar atıldığı gözlendi.

Dibek ve Sedefçi istifa etti

Aday seçimlerine tepki gösteren üyeler Genel Merkez önünde ateş yakıp parti yönetimini protesto ettiler. tınok Öz’e geri dönüldü.

İzmir’e Kocaoğlu damgası İstanbul listesine Mustafa Sarıgül ve Hüsamettin Özkan ikilisi damgasını vururken, İzmir ilçelerine de Aziz Kocaoğlu’nun damgasını vurduğu belirtildi. Kocaoğlu, Kürt seçmenin oyunu alabilmek için Diyarbakır’a çıkarma yapmış ve “Kürt açılımı”na destek vermişti. Kocaoğlu’nun Diyarbakır heyetinde yer alan İzmir Barosu’nun eski Başkanı Pektaş da Hakan Tartan’ın yerine

Konak Belediye Başkanlığını aday gösterildi. PM’de netleştirilen MYK’nın sunduğu İzmir listesinde iki önemli değişiklik yapıldı. Buna göre Konak için önerilen Hüseyin Mutla Akpınar Karşıyaka’ya, Karşıyaka için önerilen Sema Pekdaş da Akpınar’ın yerine Konak’a aday gösterildi.

Çankaya’da ‘2. Taşdelen dönemi’ huzursuzluğu CHP’de büyük bir sürpriz olarak değerlendirilen Ankara Çan-

‘Oyumuz Hatay direnişinin önderine’ taşıyın. Bu direnişte hiçbir belediye başkanı yokken, Özenir katılmıştır.

Pusulada mührü Çobanyıldızı’na basın. Oyunuzu Cafer Özenir’e verin. Kardeşlik şehrini kuralım.”

Yurtçiçek’in konuşması “Defne’ye İşçi Partisi, Defne’ye Özenir yakışır” sloganlarıyla desteklendi.

HÜSEYİN GÜLER / HATAY

İ

‘Yeni ilçeye deneyimli başkan’

Suriye savaşına karşı büyük mücadelelere önderlik eden İşçi Partisi’ne” dediler.

Hatay direnişinin önderi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek, açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Hatay halkı, 16 Eylül’lerde Suriye’yi yıkma planlarına eylemli olarak direnerek halk hareketini ateşlemiştir. Hatay halkı barış için fitili ateşlemiştir. Halk hareketini yerel yönetimlere taşıyın. Halk hareketine önderlik eden, planlayan parti ve adaylarını iktidara

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu’nun Kırklareli Belediye Başkanı Adayı olarak gösterilmesine tepki göstererek partisinden istifa Turgut Dibek etti. Dibek, istifa dilekçesinde, uzun dönemdir partinin çeşitli kademelerinde görev yürüttüğünü, 2007 ve 2011’de yapılan genel seçimlerde hemşehrilerinin oyları ile TBMM’de onların sesi olmaya çalıştığını belirterek şunları söyledi: “Partimizin mevcut Belediye Başkanına halkımızın güveni tam olmasına rağmen, bu hususun değerlendirilmemiş olması Kırklareli halkının büyük tepkisine neden olmuştur.”

kaya içinse eski başkanlardan Doğan Taşdelen’in oğlu Alper Taşdelen’in tercih edilmesi, “Çankaya’da 2. Taşdelen dönemi” şeklinde yorumlandı. Taşdelen’in adaylığı diğer 27 adayın tepkisini çekti. Özellikle PM üyesi olan ve milletvekili olarak etkinliği de bulunan Durdu Özbolat’ın bu gelişmeye büyük bir tepki gösterdiği ve yakın çevresine, “Bu parti nasıl böyle yönetiliyor anlamıyorum, konumumu gözden geçireceğim” diyerek istifa imasında bulunduğu öğrenildi.

İŞÇİ PARTİSİ DEFNE ADAYI DR. CAFER ÖZENİR‘İN SEÇİM BÜROSUNUN AÇILIŞI MİTİNGE DÖNÜŞTÜ

şçi Partisi, Defne ilçesi merkez seçim bürosunu, Haziran Ayaklanması’nın Hatay’daki adresi olan Uğur Mumcu Meydanı’nda binlerce yurttaşın katılımıyla açtı.

Harbiye, Gümüşgöze, Çekmece, Armutlu gibi seçimden sonra mahalle olacak beldelerden, her yaştan çok saCafer Özenir yıda yurttaşın katıldığı açılış, adeta mitinge dönüştü. İşçi Partisi Defne oy ver” sloganları atıldı. Büronun Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer açıldığı mahalledeki evler İşçi Özenir ve İşçi Partisi Genel Baş- Partisi bayraklarıyla donatıldı. kan Yardımcısı Bayram Yurtçi- Aydınlık’a konuşan Hataylılar, çek’in konuşma yaptığı alanda, başta 16 Eylül direnişi ve Haziran sık sık “Mustafa Kemal’in asker- Ayaklanması olmak üzere İşçi leriyiz”, “Türkiye-Suriye kardeş- Partisi’nin kentteki eylemlerini tir”, “Katillere değil halkçı adaya anımsatarak “Oyumuz, Türkiye-

tiyoruz. Atatürk’te birleşenlerin tek adresi İşçi Partisi’ne oy istiyoruz.

Oylarımızı özgürce kullanmanın tam zamanıdır. Sizi hırsız ile Cemaat-PKK arasında sıkıştırmak isteyenlere isyan edin. Ayakkabı kutusuyla gayrimenkul rantçıları arasında ezilmeyin. Sandıkta özgürlüğümüzü ilan edelim. 30 Mart’ı özgürlük seçimi yapalım. İstanbul’u yeniden fethedelim. İzmir’i kurtaralım. Yerel iktidarlardan Büyük Millet Meclisi’ne yürüyelim. Ankara’yı yeniden devrimci Cumhuriyet’in, Atatürk’ün Ankara’sı yapalım. Milli Hükümet’i kuralım.”

İP Defne Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer Özenir de şöyle konuştu: “Bizi ayrıştıranlara karşı bütün gücümüzle 30 Mart’a hazırlanacağız. Hep birlikte Atatürkçü Defne’yi kuracağız. Halkçı belediyeciliği emperyalist güçlere buradan göstereceğiz. Bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız.

Defne Belediyesi yeni kurulacak.

5 yıllık Çekmece Belediye Başkanlığımın birikimi ile, uzmanların da katkılarıyla size örnek bir belediye için söz veriyorum.”

Şen’in ilk ziyareti BMC işçisine AYDINLIK / İZMİR

S

eçim kampanyasını ilçe belediye başkan adaylarıyla birlikte Belkahve Atatürk Anıtı’na çelenk koyarak başlatan İşçi Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hüseyin Tugay Şen’in ilk durağı, BMC mağduru işçilerden Hümmet Pintiler’in Tugay Şen Basmane’deki evi oldu.

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Hümmet Pintiler, BMC işçilerine bir tek İşçi Partisi’nin destek verdiğini belirterek, “Şimdi destek sırası bizde.

Kocaoğlu da Yıldırım da bizden oy alamaz” şeklinde konuştu.

“Emekçimizin yanında olmak bizim görevimiz” diyen Hüseyin Tugay Şen de şunları söyledi: “Bu seçimde başta mağdur BMC işçileri olmak üzere tüm işçiler ciddi şekilde düşünmek zorundalar.

BMC’nin düşürüldüğü durum ortadadır. Kocaoğlu bırakın destek olmayı, konuyu EBSO’ya bile taşımadı. Zaten Binali Yıldırım ve AKP bütün bu sorunların temel sorumlularıdır.”

Hazırlayan: Emine DÖLEK

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

P

Gezi iddianamesi savcılığa iade edildi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Taksim Dayanışması üyeleri hakkında hazırladığı iddianame, İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından savcılığa iade edildi. İade kararında şüphelilerin hangi kanundaki hangi suç veya suçları işlemek için örgüt kurduklarının veya yönettiklerinin anlaşılamadığı belirtildi.

Kararda, “İddianamede müşteki olarak gösterilen AK Parti İstanbul İl Başkanlığı ile bu müştekiye ait Mustafa Aksu’nun kullandığı araca zarar verildiği anlatılmış olmasına rağmen, hangi şüpheli veya şüphelilerin araca zarar vermekten dolayı, hangi suçtan cezalandırılmalarının istenildiği belirtilmemiştir” denildi. Gezi Parkı’nın İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından açıldığı 8 Temmuz 2013’te meydana gelen olaylarda Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Genel Sekreteri Mücella Yapıcı ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 26 kişi gözaltına alınmıştı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Nazmi Okumuş’un hazırladığı 6 sayfalık iddianamede Yapıcı ve Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu 5 kişi hakkında “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmek” ve “Görevi yaptırmamak için direnmek” suçlarından 7,5 yıldan 29’ar yıla kadar hapis cezası isteniyor. Diğer 21 kişi için de “Görevi yaptırmamak için direnme” ve “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” suçlarından 10’ar yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Ethem’in davası 7 Nisan’da görülecek

Ethem Sarısülük

Ankara’daki Haziran Ayaklanması’nda Ethem Sarısülük’ü vuran polis Ahmet Şahbaz’ın yargılandığı davada, “yargılamadan çekinme” kararı kabul edilmeyen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, bir sonraki duruşmanın tarihini 7 Nisan olarak belirledi. Konuyla ilgili Aydınlık’a açıklamalarda bulunan Sarısülük ailesi avukatlarından Murat Yılmaz, 2 Aralık’taki duruşmada 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyadan çekinme kararı verdiğini hatırlatarak, “7. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı yerinde bulmamıştı. Mahkeme, 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı için dosyayı, Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozmaya göndermişti. Ama bu kanun yararına bozmaya gidilecek bir karar değildi. Burada amaç dosyayı oyalamaktı. 6. Ağır Ceza Mahkemesi yargı sürecinin sağlıklı bir şekilde yürümesini engelliyor. Eğer böyle bir oyalama aşamasına gidilmeseydi belki de karar aşamasına gelinecekti. Mahkeme, kamuoyunun Sarısülük davasına ilgisini en aşağıya çekmek istiyor” dedi. Yılmaz, en son duruşmada sanığı sorgulama aşamasında olduklarını belirterek, “Sanığın sorgusu yarım kaldı.

7 Nisan’da yapılması gereken, sanığın tekrar dinlenilmesi ve sorguya devam edilmesidir. Biz bunun yüz yüze yapılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

OLCAY KABAKTEPE / ANKARA

Ergenekon ve Dink soruşturmasına yeni savcı

TMK’nın 10. maddesiyle görevli İstanbul Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) 16 Ocak 2014 tarihli kararnamesiyle Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı’na atanması sonrası, Akkaş’ın yürüttüğü soruşturmalarla ilgili yeni görevlendirme yapıldı. 2 yıl önce HSYK tarafından TMK’nın 10. maddesiyle görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Murat İnam’a, Akkaş’ın yürüttüğü “Hrant Dink cinayeti” ve “Ergenekon” soruşturmaları başta olmak üzere tüm soruşturma dosyaları verildi.

savunanların amaçları ne?

Devletini sevmemenin, içinde yaşadığı toplumu horgörmenin uygarlık, çağdaşlık ve demokrasi ile doğrudan ilişkisi ne? Yoksa bu türden ruhsal ve zihinsel sapmalar “Ana karnına haklı düşmek kompleksiyle mi ilgili? Her zaman, her yerde ve her koşulda “Haklı” olanlar acaba Tanrı ile bir sözleşme mi imzaladılar?

Gene düşünüyorum: Bir ülkenin sanayi, ticaret ve bankacılık sektörleri, belediyeleri, bürokrasisi bunca “Ham hum şalaropçu”yu nasıl üretiyor, türetiyor, yetiştiriyor, yaşatıyor? Her kapalı kapının, her kilitli sandığın, her taşın altında bir köşe dönmeci vatansever mi var!?

Düşünüyorum: Bakanlığında hortumcu ve vurguncu olduğu iddiası üzerine kendince derin bir araştırma yapıp, “Allah’tan Marksist çıktılar!” diyerek bizi ferahlatan ve ardından istifa ederek ülkücülüğünü kanıtlayan bakan acaba mizah yazan olabilir mi?

Düşünüyorum: Bir Bakan kendi bakanlığını ihbar ediyor: “En büyük yolsuzluk sosyal güvenlikte” diyor. Ama kimse ilgilenmiyor. Bu ilgisizlik durumunu, yolsuzluğun faillerinin işçi emeklileri olmasına bağlayanlar var. Bir yoksul yolsuzluk yapsa ne kadar yapar? Cirmi kadar yer yakar!

Ama, 12 milyon dolayında SSK ve BAĞKUR emeklisinin yaklaşık 400 bini sahte evrakla emekli olmuş.

Yaptıkları küçük yolsuzlukların toplamı 1 katrilyon lirayı buluyormuş.

Düşünüyorum: Vurguncu ve soygunculara alışıp kendisi de yozlaşan seçmen-halk gerçekten namuslu partilere

Özdemir TERSİ-DÜZÜ

azar Yazıları (Gendaş, 2002) adlı kitabımı, 12 yıl sonra, bir başkasının kaleminden çıkmış gibi yeniden okuyorum. Okudukça tüylerim ürperiyor. Kitapta yer alan “Düşünüyorum” başlıklı yazı 23 Eylül 2001 tarihli Hürriyet Pazar’da yayınlanmış.

Yazılarının, kitaplarının dil, biçim ve içerik olarak eskimemesi yazara büyük gurur verir ama bununla birlikte yazıyı okudukça içimde bir daralma, derin bir bunalım da hissediyorum.

Okuyalım:

[Düşünüyorum: Çok partili rejime geçtiğimizden bu yana, tam 51 yıldır, anayasalarımız neden hep bunalım dönemlerinden sonra olağanüstü meclisler tarafından değiştirildi? Olağan dönemlerde, partiler neden kendi aralarında anlaşamıyorlar, neden gerçekten demokratik ülkelerin anayasalarını örnek alıp bizim anayasamızı oluşturmak için uzlaşamıyorlar?

Düşünüyorum: Bazı partiler neden sadece devrim yasalarının dayanağı olan Anayasa maddelerinin değiştirilmesiyle ilgileniyorlar?

Düşünüyorum: 1950’ye kadar dünya standartlarına uygun öğretim yapan eğitim kurumlarımız, bu tarihten sonra neden özel bir programla, bile bile yozlaştırıldı?

Düşünüyorum: Avrupa Birliği’nin ev sahipleri, Türkiye’nin demokratikleşmesini, insan haklarına saygılı bir ülke olmasını bu ülkenin insanlarından daha fazla mı istiyorlar? Öyleyse, Türkiye’ye karşı neden hoyrat, neden

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

Bir kez daha “Düşünüyorum” sadikçe davranıyorlar?

Düşünüyorum: Demokrasi standartlarını kendi iradesiyle oluşturmak yeteneğinden yoksun bir insan yığışımı mı bizim toplumumuz? Değilsek, neden siyasal partilerimiz ve politikacılarımız gereken çabayı ve yapıcı iradeyi gösteremiyorlar? Yoksa, çağdaş ve demokratik bir Anayasa ve yasalar hazırlamak için bir ortaklık ekseninde birleşemiyorlar mı? Yoksa yeni bir askerî makjayı mı tercih ediyorlar?

Düşünüyorum: Türkiye’nin demokratikleşmesi, insan haklarına saygılı bir ülke olmasıyla ilgilenen; Avrupa Birliği’ne girişini Kıbrıs’ta Enosis’in gerçekleşmesine ve özerk ya da bağımsız Kürdistan projesine bağlayan Avrupa Birliği, neden Türkiye’nin sınaî ve ekonomik sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak için parmağını oynatmıyor.

Yoksa AB’nin ekonomik gelişimini tamamlamamış bir ülkenin gerçekten demokratikleşebileceği konusunda bizim bilmediğimiz bir tezi mi var?

Düşünüyorum: “Milli Görüş”ün partileri

Cumhuriyet’in laik anayasasını içtenlikle kabul edip evrensel demokrasinin kurallarına içtenlikle uyacaklar mı? “İktidar olmak” ile “egemen olmak” arasındaki derin farkı anlayıp ne zaman halkın egemenliğine saygı gösterecekler?

Düşünüyorum: Temmuz ayında Abdullah Gül ile görüşen Erbakan Hoca, Milli Görüş hareketinin bölünmemesi konusunda telkinde bulunarak, “Lidere itaat farzdır!” demişti (Sabah, 5 Temmuz 2001). “Farz”, Kur’an’da yer alan değişmez ve kesin Tanrı buyruğu olduğuna göre: Bir lider olarak Erbakan Hoca bir “Şeyh” midir?

Erbakan Hoca tarafından uyarılmasına karşın Tanrı buyruğunu dinlemeyip günaha giren Abdullah Gül ne zaman çarpılacak?

Düşünüyorum: “Demokrasi için demokrasi”, “İnsan hakları için insan hakları” savunuculuğu yaparken Cumhuriyeti suçlayanlar acaba ne istiyorlar? “Toplum için demokrasi” yerine “kendisi için demokrasi”, “İnsan için insan hakları “ yerine “kendisi için insan hakları” safsatasını

ve politikacılara oy verir mi?

“Komşuda pişer, bize de düşer!” savsözünü yalancı çıkartmak ister mi? Kim kimi yozlaştırdı, halk mı politikacıları politikacılar mı halkı?

Düşünüyorum: OsmanlıTürk toplumsal geleneğinin köklü bir kurumu olan “Rüşvet” genetik bir yazgı mıdır?]

Okuduğunuz yazı yayınlandığında, AKP’nin 14 Ağustos 2001’de kurulmasının üzerinden 21 gün geçmiş. Bu perspektif içinde derinlemesine bir durum muhasebesi yapılıyor. Ve geleceğe dair haberler veriyor: 1. Erbakan Hoca, biat ve itaat isteyen bir şeyh (otokrat) olduğuna göre, R.T. Erdoğan da aynı yoldan gidecektir. O olmazsa Abdullah Gül var.

2. Vurguncu ve soygunculara alışıp kendisi de yozlaşan seçmen-halk gerçekten namuslu partilere ve politikacılara oy vermiyor.

“Komşuda pişer, bize de düşer!” savsözünü yalancı çıkartmak istemiyor. Bunu çocukluğundan itibaren bilen AKP, 2002’de yarım pabuçla geldiği iktidarda 13 yılda Karun olmuştur.

3. Osmanlı-Türk toplumsal geleneğinin köklü bir kurumu olan “Rüşvet”, İslamcı ve sağcı kesimde genetik bir alışkanlıktır.

4. Yolsuzluk yapanlar için, “Allah’tan Marksist çıktılar” diye avunan bakan meğer Koray Aydın imiş. SHP döneminde, İstanbul Belediyesi’nde İSKİ’de yapılan küçük bir yolsuzluk, solcularda yolsuzluk yapmak alışkanlık olmadığı için, asla unutulmaz.

Ama AKP’nin İslamcı ahlakı fili, deveyi, gergedanı, zürafayı yutmaya cevaz ve fetva verir.

Balbay 13 Şubat’a çağırdı CHP Milletvekili Mustafa Balbay, Meclis önünde yapılacak Yurtseverlere Özgürlük Buluşması’na destek verdi AYDINLIK / ANKARA

Destek büyüyor

C

13 Şubat’ta Güvenpark’ta başlayıp TBMM önünde kitlesel basın toplantısına dönüşecek ‘Özgürlük Buluşması’na Sanatçı İnisiyatifi, Anadolu Kadın Hareketi, Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfı Başkanı Turan İçli ve Besteciler, Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Derneği de (BESOM) destek verdi.

HP Milletvekili Mustafa Balbay, 13 Şubat’ta TBMM önünde yapılacak eyleme destek verdi. Balbay, AKP’nin “Demokratikleşme paketi” olarak sunduğu 22 maddelik talebin beklentileri karşılamadığını belirtti.

Balbay, “Kamuoyunun beklentisine yanıt veriliyormuş gibi yapılıp ve kamuoyunun bu yönde desteğini alıp, olası eleştirileri de öteleyip, ardından kendi hedefleri doğrultusunda paketler çıkarıyorlar.

Bu kez de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Ama hem gelişmeleri dikkatle izleyen kamuoyu, hem de tarafsız kesimler bu kez samimiyet bekliyor. Bu samimiyet özgürlüklerin bir an önce gelmesidir” dedi.

Toplumun birçok kesiminin bu hayal kırıklığı karşısında tepki gösterdiğini kaydeden Balbay, “Meclis’in önceliği özgürlüklere vermesini istiyoruz.

Toplumda bu beklentiye yönelik etkinlikler var. Sokaklarda, meydanlarda çeşitli özgürlük taleplerini yükselten toplantılar var. Bunlardan biri de 13 Şubat’ta Meclis’in önünde Saat 12.00’de olacak. Ben de bu bu eylemi destekliyorum. Özgürlük hedefli bütün çaba-

dönemde söylediklerini alt alta koyarsak, ne dedi? Bir, ‘içerde haksız yatanlar var’ dedi. İki, ‘Hakimleri, savcıMustafa Balbay ları ayarlamışlar’ dedi. Üç, ‘Uydurma delilerle bu daların, bütün arayışların, bütün valar açılmış’ dedi. eylemlerin içindeyim ve desBen her şeyi bir kenara kotekliyorum. Bu Meclis’in artık yuyorum. Bu üç değerlendirme kamuoyunu oyalamak bir yana, bile bu davaların çöktüğünün özgürlükler konusunda daha iktidar tarafından kabulünün samimi olup, olabildiğince geniş resmidir. Bunun devamında da bir mutabakatla yeni dönemde Başbakan’ın söyledikleri elbette içerdeki insanların onurlarını kamuoyunda ‘evet böyle oldu’ zedelemeyecek bir yöntemle özgürlükleri getirmesini bek- dedirtecek değerlendirmeler. liyorum. Bu konudaki müca- Ama, artık bu sözler tatmin delenin bir parçası olmaya ça- edici sözler değil. Bunların samimi olduğunun göstergesi özlışıyorum” diye konuştu. gürlüklerdir. Burada, bu insan‘Davaların çöktüğünü bile ların artık 3 yıl tartışması, 5 yıl kabul ettiler’ tartışması bir yana, bir gün Balbay daha sonra şunları daha içerde kalması uzundur söyledi: “Şimdi, Başbakanın son artık bu aşamadan sonra.”

TGB’den özgürlük merdiveni Türkiye Gençlik Birliği, AKP’nin kumpasa çözüm getirmeyen 5. Yargı Paketi’ne karşı 13 Şubat’ta Güvenpark’tan TBMM’ye yapılacak yürüyüş için çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. TGB’liler dün Kızılay çevresindeki üst geçit merdivenlerine “13 Şubat’ta Meclis kapılarına dayanıyoruz. Saat 12.00 Güvenpark. Özgürlük için ayağa kalk” yazılı çıkartmalar yapıştırdılar.

‘Zindanları boşaltmak için Ankara’ya’

Vardiyacılar da Meclis önünde olacak AYDINLIK / ANKARA

A

KP’nin 5. Yargı Paketi’ne karşı TBMM önünde yapılacak kitlesel eyleme Vardiya Bizde Platformu da katılıyor. Platform tarafından 13 Şubat’ta Güvenpark’tan TBMM’ye yapılacak yürüyüşle ilgili yapılan açıklamada, Orduya kumpas kurulduğunun, insanların sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle mahkum edildiklerinin en üst düzeyde iktidar mensupları tarafından dile getirildiği belirtildi. Orduya kumpas kuruldu itirafının üzerinden 48 gün geçmesine rağ-

men, hala kumpasçıların dışarıda, suçsuz vatanseverlerin hapiste olduğu kaydedilen açıklamada, “Özel Görevli Mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk sürelerinin belirlenmesi ile ilgili düzenlemeden Ergenekon ve Balyoz tutsaklarının yararlanamayacağı Adalet Bakanı tarafından açıklanmıştır. Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak

ve Şirinyer’de bulunan tutsaklar özgürlüğe kavuşmadan, Türkiye’nin özgürleşmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, biz de Vardiya Bizde Platformu olarak, başta TBMM olmak üzere, sorumluluğu olan tüm kurum ve kuruluşları göreve davet etmek için 13 Şubat 2014 Perşembe günü Meclis önünde hazır olacağız” denildi.

TUĞÇE YERDELEN / İZMİR Türkiye Gençlik Birliği İzmir İl Başkanı Meltem Ayvalı, tüm yurttaşları perşembe günü Meclis önünde yapılacak “Yurtseverlere Özgürlük Buluşması”na çağırdı. ÖGM’lere ilişkin kanun teklifi Adalet Komisyonu’na geldiğinde Meclis’in kapısına dayanacakla-

rını bildiren Ayvalı, yarın akşam 22.00’de onlarca otobüsle İzmir’den Ankara’ya hareket edeceklerini duyurdu. Ayvalı, “Türk Milleti’nin talebi açık ve nettir: Zindanlar boşalacak. Hiçbir kuvvet halkın özgürlük talebinin önünde duramaz. Perşembe günü Güvenpark’ta buluşup, Meclis’e yürüyeceğiz” diye konuştu.

Hazırlayan: Emine DÖLEK

Başbuğ: 5 No’lu hard disk kumpas için kullanıldı

Mehmet Ali

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

PKK Öcalan’ın sorgu görüntüsünden neden rahatsız?

Başbuğ’un avukatları TÜBİTAK uzmanları tarafından tarihlerinde oynama yapıldığı belirtilen 5 No’lu hard diskin Ergenekon davasında delil olarak kullanıldığını vurgulayarak ‘kumpas için kullanıldığı ortaya çıktı’ dedi

E

İlker Başbuğ

Ergenekon’u yürüten 75 polisin yeri değişti

İstanbul Organize Şube Müdürlüğü’nden 75 polisin görev yeri değiştirildi. Polislerin Ergenekon soruşturmalarını yürüten büro ile teknik büroda olmaları dikkat çekti.

Türkiye’yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından hükümet yargı ve emniyette başlattığı görev değişikliklerine devam ediyor. 17 Aralık sonrası 150 polisin yerinin değiştiği İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde bu kez de Ergenekon soruşturmalarını yürüten büro ile teknik büroda görevli 75 polis , ilçe emniyet müdürlüklerine tayin edildi.

Tayin edilenler arasında emniyet amirleri, başkomiserler ve komiserler de bulunuyor.

İsrail, Davutoğlu’ndan daha fazlasını istiyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye ve İsrail’in ilişkilerin normalleşmesine her zamandan yakın olduğu yönündeki sözleri İsrail medyasında yankı buldu. Haaretz gazetesi, “Kudüs, Türkiye ile ilişkilerdeki normalleşmenin büyükelçilerin Tel Aviv ve Ankara’ya sembolik dönüşlerinden ötesine gitmesini istiyor” dedi.

Haaretz gazetesi, Türkiye ve İsrail’in Mavi Marmara baskınına ilişkin olarak geçen hafta Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun başkanlığındaki bir heyetin Kudüs’e yaptığı ziyaretine dikkat çekti. İsrail’in anlaşmanın bir parçası olarak Türkiye’den var olan davaları iptal eden ve gelecekte bu yönde adımların atılmasını bloke edecek bir yasayı geçirmesini istediğini de söyleyen gazete şu vurguyu yaptı: “Kudüs ayrıca Türkiye ile diplomatik diyaloğun yeniden başlamasını, bakanlar düzeydeki toplantılar, karşılıklı ziyaretler ve diğer adımları da istiyor. İsrail, Türkiye’nin uluslararası forumlarda İsrail’e karşı harekete geçmeyeceği ve medyada İsrail’e yönelik nutukları durduracağı taahhüdünde bulunmasını da bekliyor.”

rgenekon davasından müebbet hapis cezası verilen Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve 10 yıl hapis cezası verilen emekli Tuğamiral Alaettin Sevim’in avukatları basın açıklaması yaptı. Avukatlar İlkay Sezer ve Murat Ergün, TÜBİTAK uzmanları tarafından tarihlerinde oynama yapıldığı belirtilen 5 No’lu harddiskin Ergenekon davasında da delil olarak kullanıldığını açıkladı ve “5 No’lu hard diskin ‘kumpas’ için kullanıldığı ortaya çıktı” dedi.

Avukatlar, “TÜBİTAK bilirkişileri tarafından verilen bilirkişi raporu Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk, Malatya Zirve ile birlikte Ergenekon adı verilen davayı da yakından ilgilendirmektedir. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, İnternet Andıcı Davası ile Ergenekon Davasının birleştirilmesine

ilişkin 5 Nisan 2012 tarihli kararında 5 No’lu harddisk içerisindeki ‘proje’ ve ‘kitleşim’ isimli dijital verileri gerekçe olarak göstermiştir.

Bu iki dijital veriden özellikle ‘proje’ isimli olanın iddia olunan ‘irtica ile mücadele eylem planı’nın taslağı olduğu ileri sürülerek sivil memurundan Genelkurmay Başkanı’na kadar Genelkurmay karargahı tutuklanmıştır” açıklamasını yaptı.

‘TÜBİTAK raporu kurguyu gösterdi’ Sezer ve Ergün açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Proje isimli dijital veriyi hazırladığı ileri sürülen emekli Tuğamiral Alaettin Sevim dijital verinin hazırlandığı ileri sürülen tarih ve saatte herhangi bir bilgisayarda çalışmadığını, başka bir karargahta yürütülmekte olan operasyonu koordine ettiğini tanık

anlatımları ve Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi yazıları ile ispatlandı. TÜBİTAK bilirkişileri tarafından hazırlanan 20 Ocak 2014 tarihli raporda 5 No’lu harddisk üzerinde 28 Temmuz 2009 tarihinden sonra ‘oynama’ tespit edilerek bildirilmiştir. Söz konusu rapor ile Donanma Komutanlığı bilirkişi heyeti ve diğer uzman kişi raporları doğrulanmış, hard diskin ‘kumpas’ için kullanıldığı ortaya çıkmıştır.”

İ Açıklama şu ifadelerle tamamlandı: “İnternet Andıcı ve İrtica ile mücadele eylem planı davalarının delili olarak kabul edilen, Ergenekon isimli dava ile birleştirme gerekçesi olarak da gösterilen 5 No’lu harddisk ile ilgili TÜBİTAK raporuyla Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Malatya Zirve ile birlikte Ergenekon adı verilen davaların kurgu olduğu bir kez daha görülmüştür.”

Avukatlar Avukatlar Avukatlar Avukatlar İlkay İlkay Sezer Sezerve ve İlkay ve İlkaySezer Sezer Murat Murat MuratErgün Ergün Ergün Ergün Murat Murat Ergün

Askeri Casusluk’a ‘kumpas’ dilekçesi A

skeri Casusluk davasından tutuksuz yargılanan Esin Tolga Uçar’ın avukatı Hüseyin Ersöz, davada yeniden yargılama taleplerinin reddedilmesine itiraz etti. Avukat Ersöz, tarafından İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan 6 sayfalık dilekçede, Askeri Casusluk Davası’nın 5 Aralık 2013 tarihinde Yargıtay tarafından onandığı hatırlatılarak, “Bu tarihten sonra başta Tayyip Erdoğan olmak üzere yürütme ve yasama organına mensup kişiler tarafından, kolluk ve yargı içinde

örgütlenmiş yasadışı bir yapının TSK mensuplarına ‘kumpas’ kurduğu şeklindeki değerlendirmeler kamuoyunun gündemini önemli ölçüde meşgul etmiştir” dedi.

Erdoğan’ın yargı içinde örgütlenen yapıya “Paralel devlet”, Yalçın Akdoğan’ın “Milli orduya kumpas kuruldu” ve Mehmet Ali Şahin’in “Yargıtay’ın imamı var” sözlerini hatırlatan Ersöz şunları kaydetti: “Müvekkilin yargılandığı dosyada hakimlerin tarafsızlıklarını ortadan kaldıran karar ve uygulamalar birlikte

değerlendirilerek yargılamanın yenilenmesi talep edilmiştir.

TÜBİTAK Raporu, TSK mensuplarını hedef alan ‘organize bir yapının bulunduğunun’ en önemli delillerinden biri olmuştur.

Ancak yargılamanın yenilenmesine ilişkin talebi karara bağlayan Mahkeme Heyeti, ‘Delil olarak gösterilen hususların iftira atma niteliği taşıyan sahte unsurlar taşıyıp taşımadığının’ tespit edilmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunmuştur.

Mahkeme Heyeti tarafından ya-

pılan bu değerlendirmenin nesnel ölçütlerden uzak olduğu açıktır. Bir tanığın beyanlarına itibar, o tanığın kişiliği ve ifa ettiği görev ile doğrudan bağlantılıdır.

Bu çerçevede ülkenin Başbakanı ile halen üst düzey önemli görevlerde bulunan diğer tanıkların beyanlarına itibar edilmesi ve bu konuda bir araştırmaya girişilmesi gerektiği ise şüphesizdir. Devletin zirvesinde bulunan kişilerin beyanlarını araştırma ihtiyacı dahi hissetmeksizin reddedilmesi hukuka aykırıdır.”

AKP’yi protesto eden gençlere yaka paça gözaltı

A

KP mobil seçim karavanı, seçim çalışmaları için Beşiktaş Yenilik Sokak girişine getirildi. Abbasağa Liseli Forumu gruplarından olduğunu söyleyen gençler, seçim için kullanılacak karavanın buraya getirilmesini protesto etti.

“Berkin E.’nin katilleri daha bulunmadı. Burada stand açtırmayız” diyen grup üyeleri, sprey boyalarla karavanın üzerine yazılar yazdı. Bunun üzerine gruba müdahale eden polis, ilk aşamada 5 kişiyi gözaltına aldı. Eyleme katılanlar arkadaşlarını gözaltına alan polislere, “Berkin’in katilleri sizlersiniz”, “Hırsızlar” diye bağırmaya devam etti. Olay yerine gönderilen takviye polis ekipleri gruba müdahale etti, yeni gözaltılar oldu. Burada aralarında lise öğrencilerinin de bulunduğu belirtilen bazı göstericiler yaka paça gözaltına alındı. Olan biteni gören bazı esnaflar da polisin müdahalesini protesto etti. Önünde ve arkasında polis araçları bulunan karavan güvenlik nedeniyle sokaktan götürülürdü.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

şçi Partisi’nin Öcalan’ın 1999 tarihli sorgu görüntülerini yayınlaması, anlaşılan PKK’de büyük sıkıntı yaratmış. Bunu üst düzey PKK yöneticilerinin telaşla önce görüntülerin montaj olduğunu iddia etmesinden, ardından da “zamanlama manidar” diyerek görüntüleri yayınlayan İşçi Partisi’ne saldırmasından anlıyoruz.

Peki, üst düzey yöneticileri bu telaşa sürükleyen neydi? Öcalan’ın sorgu görüntüleri onları şaşırttı mı? Öcalan’ın o görüşlerinin bir kısmını 2000 yılında Serxwebun dergisinde yayımlamadılar mı?

Evet, yayınladılar ama Öcalan o görüşleri bugün değiştirmişti! Dün ak dediğine bugün kara diyordu.

Dün İngiliz oyunu gördüğü Kürt isyanlarını bugün kutsuyordu.

Dün ajan dediği Şeyh Sait’in bugün heykelini dikiyordu. Üstelik o teslimiyet görüntüleri ile PKK’ye kumanda edilemezdi.

Telaş bundandı!

Karayılan: iknada sorunla karşılaşıyoruz PKK’yi iyi izleyenlerin de bildiği bir gerçek nedeni ile kaygılıydılar.

PKK’nin orta düzey komutanları ve tabanı 2009’dan beri süreçten rahatsızdı: Öcalan’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile mesai yapması, BDP heyetine “Hakan Fidan beyi yalnız bırakmamak lazım” demesi, Erdoğan’a biat mektubu vermesi, AKP hükümetini her koşulda desteklemesi örgüt içinde “sessiz” tepkilere neden oluyordu.

Bu rahatsızlık zaman zaman satır aralarına yansıyordu. Bu konuda sesini en çok çıkaranlardan birinin de Sakine Cansız olduğu dile getiriliyordu.

Burada duralım ve Independent gazetesinden Richard Hall’ın Kandil’de buluştuğu Murat Karayılan’la söyleşisini anımsayalım. Karayılan açılım sürecine PKK liderliğinin destek verdiğini belirtmiş ama eklemişti: “Ancak PKK çok büyük bir örgüt.

Orta düzey kadrolarında herkesin aynı şeyi hissettiğini söyleyemeyiz. Arkadaşlarımızı iknada sorunla karşılaşıyoruz.”

Acaba PKK ikna odaları kurarak mı kadrolarını tek tek ikna etti?

Yoksa kendine özgü infaz yöntemleriyle mi bunu başardı?

Paris’te MİT-PKK ortaklığı mı?

AKP seçim karavanının Beşiktaş Yenilik Sokak’a getirilmesine tepki gösteren gençler, sprey boyalarla karavana yazı yazdı. Polis, 5 genci gözaltına aldı.

‘Gavat’ diyen Vali, dava açılan vatandaş A dana’da geçen yıl 10 Kasım Atatürk’ü anma töreninde Vali Hüseyin Avni Coş’a hakaret ettikleri ve tehditte bulundukları iddia edilen 23 yaşındaki M.Onur K. ve 21 yaşındaki Sezer Z. hakkında 2- 4 yıl arasında değişen hapis cezası istemiyle dava açıldı. Vali Coş’un “Allah belanı versin diyen o gavatı al” diye talimat vermesinin ardından gözaltına alınan 9 kişiye, Kabahatler Kanunu’na göre 186’şar lira ceza yazılmıştı.

Geçen yıl Atatürk Parkı’ndaki törende AKP aleyhinde sloganlar atan grup, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’u yuhalayıp, “AKP’li Vali istemiyoruz” diye bağırdı. Vali Coş da, bağıran gruptan bir

UFUK ÖTESİ

11 ŞUBAT 2014 SALI

kişiyi işaret edip, “O gavatı al” diye talimat verince, polisler hamle yaptı ve arbede çıktı.

Gerginliğin ardından hükümet ve Vali Hüseyin Avni Coş aleyhine slogan attıkları ileri sürülen 9 kişiye, Kabahatler Kanunu’na göre 186’şar lira ceza yazıldı.

Vali Hüseyin Avni Coş’un şikayeti üzerine olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında polisin çektiği görüntülerin çözümü yapıldı ve Vali Coş’a hareket ettiği öne sürülen M. Onur K. hakkında ‘hakaret ve tehdit’ suçlamasıyla 4, Sezer Z. hakkında da 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle 8’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Savcılık iddianamesinde, sanıkların suçlamayı kabul ettikleri belirtildi.

Geçen yıl üç kadın PKK’linin Paris’te öldürülmesi hâlâ esrarını koruyor. Zanlı Ömer Güney’in cinayet öncesinde Türkiye’ye gelmesi, MİT görevlisi olduğu iddia edilen birinden Paris cinayeti talimatı aldığına dair yayınlanan telefon görüşmesi ve son olarak MİT’in yalanlayamadığı MİT-Ömer Güney irtibatına dair bir belge soru işaretlerini artırdı.

Der Spiegel’e bilgi veren Alman Güvenlik Birimleri de Sakine Cansız cinayetinde MİT’in rolünün olduğunu belirtiyorlar. PKK’nin Avrupa’daki en önemli merkezinin Almanya’da olması ve Alman makamlarıyla PKK ilişkisinin boyutu, iddianın doğruluğunu güçlendiriyor.

Dolayısıyla artık soru şudur: Paris cinayeti sadece bir MİT operasyonu mudur, yoksa MİTPKK ya da daha somut söylersek bir MİT-İmralı ortak operasyonu mudur?

Paris cinayeti aydınlatılmalı Sakine Cansız, Leyla Söylemez ve Fidan Doğan’ın Paris’in göbeğinde öldürülmesinin Fransa tarafından bir yıldır aydınlatılmaması, cinayetin Gladyo işi olduğuna işaret etmektedir. Zaten Ankara-İmralıParis üçgeni dâhilinde faili meçhul kalabilecek bir cinayet ancak Gladyo işi olabilir.

Paris cinayeti, pek çok sorunun düğümlendiği noktadır. Bu cinayeti aydınlatmak sorunların düğümünü çözecek ve açılım adı altındaki ayrışma yerine kardeşlik temelinde birleşme çözümünü Türkiye’nin önüne getirecektir!

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

11 ŞUBAT 2014 SALI

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Enstrümanın itibarı

“B

ebek katili” diye söylevler verirlerdi, manşetler atarlardı. O söylevlerin, o başlıkların sahipleri şimdilerde “Apo itibarsızlaştırılıyor” diye feryat halindeler.

Ancak Öcalan’ın sorgulanmasında hakaret yok, aşağılama yok! Yalın gerçek var. Mustafa Kemal subayının vakarı var, özgüveni var, ciddiyeti var, sorumluluk duygusu var, vatan ve halk sevgisi var.

Atlantik enstrümanları sisteminde rahatsızlık ve telaş Enstrüman gerçeğinin ortaya çıkması, Atlantik enstrümanları sistemini rahatsız etti. Niçin? Bu sorunun yanıtında aslında Kürt sorununun çözümü bulunuyor.

Atlantik sisteminin tepesindeki güçlerin rahatsız olmaları normal. Çünkü enstrümanlarını kaybediyorlar. İstemedikleri oluyor: Kürt sorunu üzerindeki Atlantik denetimi ağır yaralar alıyor; halk bilgileniyor ve kelepçesinden kurtuluyor.

Atlantik devleti için enstrümansız kalmak çözümsüz kalmaktır Olaya Atlantik sistemine bağlı olan devletin bulunduğu yerden bakarsanız, enstrümansız kalmak çözümsüz kalmaktır.

Halkın bulunduğu yerden bakarsanız, çözümün başlangıcı, enstrüman kullanımının bittiği yerdir.

Bugün yaşanan olayın özü budur: Enstrümanla çözüme paydos diyoruz, halkla çözümü, halkın çözümünü hayata geçiriyoruz!

Enstrümancılar halktan korkar Halkla çözümün başladığı yerde, “Bebek katili” söylevcilerini bulamazsınız. Çünkü halktan korkarlar, Kürt yurttaşlarımızdan ayrıca korkarlar. Onların halkla ilişkilerinin özü, zincire vurmaktır, bileklere kelepçe takmaktır. İşte şimdi prangalar kırılıyor, kelepçeler çözülüyor.

Ve o anda “Apo’yu itibarsızlaştırıyorlar” feryadı yükseliyor.

Kimler var bu koroda iyi tanıyınız!

PKK, BDP, AKP, F Cemaati, PKK kuyruğundaki vatansız ve ipsizler, hep bir ağızdan konuşuyorlar.

Atlantik siyasetçilerinin paylaştığı korku Atlantik devletinin enstrümansız kalması, CHP ve MHP’yi de çok rahatsız etti.

Enstrümanın itibarlı olması gerekiyor. Olayın özü bu. İtibarsız enstrüman, artık enstrüman değildir.

AKP’nin Açılımı, hatırlayacaksınız Öcalan’ın parlatılmasıyla başladı.

Enstrümanın parlaklığı halkın gözünü kamaştırmalıydı. O zaman halk göremez! Halk gerçeği görmemelidir ve enstrümanlı çözüme bağlanmalıdır.

Apo’nun ne çok muhafızı varmış!

Abdullah Öcalan’ın ne kadar çok muhafızı varmış! Şaşırmışsınızdır.

Oysa şaşıracak bir şey yok.

Sistemin enstrümanı olursanız sizin de muhafızlarınız olur.

Sistemin bekası, enstrümanlarının itibarına bağlıdır. Sömürücü sınıfların hâkimiyet sistemleri, enstrümanları kadar güçlüdür. Azınlıkların diktatörlükleri, ancak enstrümanlarla sürdürülebilir. Enstrümansız kalan bir sistem yürüyemez. Onların bütün çözümleri, en sonunda maşa kullanarak uygulanır. Kürt sorunundaki çözümleri de iki yüzyıldır böyledir.

Hamidiye Alayları sistemi Hamidiye Alayları deneyimini hatırlayınız. Abdülhamit’in çözümü buydu. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Koç arkadaşımız sık sık dile getirir, “Osmanlı’nın oyunu çoktur” diye. O oyunların özü, en sonunda enstrüman kullanmaktır. Abdullah Öcalan deneyimini inceleyiniz, en sonunda Hamidiye Alayları çözümüdür. Öcalan da o deneyimi çok iyi biliyor.

Ama kendisini sunuşu, Aşiret reislerinden çok farklıdır.

İtibarı korunacak farklı kültür Ağaların vazgeçemeyecekleri şanları ve itibarları vardı. Öcalan ise, farklı bir kültürü yansıtıyor.

Önerilerinde görüyoruz bu gerçeği.

- “Beni taşeron olarak dünyanın yedi ikliminde kullanabilirsiniz” diyor.

- “Siz elinizi kirletmeyin” demeye getiriyor, “Her işi yaptırabilirsiniz” diyor. Üstü kapalı belirttiği o “işlere” cinayet, sabotaj vb. dahildir. Çünkü taşeron işleri, yasadışı işlerdir, diplomatik yoldan yapılamayacak işlerdir.

- “Örgüt kurmanıza, tek kuruş masrafa gerek yok” diyor. Taşeron, ancak örgütlenmesi ve işi yapacak sermayesi ve ekipleri varsa taşeron olabilir. Öcalan’ın özel örgütü bu konuda dünyanın sayılı örgütlerindendir. Denenmiştir, enstrümanlıkta üzerine yoktur.

- “40 milyon Kürdü size bağlarım” güvencesi veriyor. İşte en önemlisi budur. Öyle bir iki kişiyi değil, 40 milyon diye saymış, işte o kadar Kürdü Atlantik sistemine bağlayacak örgüt ve olanaklara sahip olduğunu belirtiyor. Kelepçe görevini değerlendirmeye sunuyor.

Enstrüman olmak kolay değil!

Enstrüman bulmak da kolay değil!

Bütün bunları anlatırken, Abdullah Öcalan’ın ikna çabaları dikkatinizi çekti mi?

Kendisini sorgulayan Jnd. Alb. Atilla Uğur’u kandırmak umuduyla hangi usavurmaları, hangi kanıtları kullanıyor, hangi birikim ve yeteneklerini masanın üzerine koyuyor, sesini ve vücudunu ikna amacıyla nasıl devreye sokuyor?

Her enstrüman o kadar kabiliyetli olmaz.

Enstrüman olmak kolay değildir.

Enstrüman bulmak da kolay değildir.

O nedenle enstrümanın itibarı, bütün sistem için ayakta kalma sorunudur.

‘Türk ve Kürt iç içe geçmiştir, ayrılamaz’

Öcalan’ın sorgu görüntülerinin yeni bölümünü basın mensuplarıyla paylaşan İP Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, PKK’nın izlediği politikanın, emperyalistlerin genel yaklaşımına uygun olduğuna dikkat çekti

İ

şçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan’ın sorgu görüntülerinin yeni bölümünü basın mensuplarıyla paylaştı. Türkiye’nin gündemine oturan ve büyük tartışma yaratan sorgu görüntülerinin 5. bölümünde Öcalan, “Sosyal zenginlik açısından Türk ile Kürt iç içe geçmiştir, ayrılamaz. Ayırdın mı gövdeden kolu koparmış gibi olursunuz” ifadelerini kullanıyor.

‘Ayrı devlet çözümüne net cevaplar’ Özbey’in açıklamasının Öcalan’ın yeni görüntülerine ilişkin açıklamasının satırbaşları şöyle: “Abdullah Öcalan, İmralı konuşmalarında ‘ayrı devlet’ çözümüne son derece net cevaplar veriyor.

‘Ekonomik olarak gereği yok. Dağlarda ekonomi falan kurulamaz.’

‘Sosyal zenginlik açısından Türk ile Kürt iç içe geçmiştir, ayrılamaz. Ayırdın mı gövdeden kolu koparmış gibi olursunuz.’

‘Kurulacak küçük bir devleti hiç kimse kabul etmez.’

‘Asya, Afrika ve Latin Amerika bölge ülkelerinin yanında’ Öcalan’ın ‘hiç kimse’ derken, en başta Türkiye, İran, Irak ve Suriye’yi düşündüğü anlaşılıyor.

Bütün Asya, Afrika ve Latin Amerika dünyası bu konuda bölge ülkelerinin yanındadır.

ABD ve Avrupa ülkeleri ise her ne kadar bölge devletlerinin parçalanmasından ve ikinci İsrail rolü oynayacak bir devletçiğin kurulmasından yana iseler de, bugünün koşullarında açıktan böyle bir politika izleyememektedirler. Bunun yerine Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da bugün, etnik ve dinsel çelişmeleri kaşımakta, bölücülüğe destek olmakta ve koşulların daha uygun

hale geleceği günü beklemektedir.

PKK’nın izlediği politika, emperyalistlerin bu genel yaklaşımına uygundur.

‘Bölünme, vilayet devlete razı olmak demektir’ Abdullah Öcalan, İmralı’daki ilk yıllarında, Türk Ordusunun bölücülük karşısında kazandığı başarı ve karşısındaki sağlam anti-emperyalist irade karşısında ‘ayrı devlet’e karşı çıkıyor.

PKK’nın 2003 sonrasında ABD’yle uyum içinde izlediği bölücü ve yıkıcı politika biliniyor.

Gerek Türkiye’nin yaşadığı pratik, gerekse benzer sorunlarla yüz yüze olan bütün dünya ülkelerinde yaşananların ortaya koyduğu gerçek şudur: Bölünme, kendi ayakları üzerinde duramayan ve kaçınılmaz olarak emperyalist boyunduruk altına giren ‘vilayet devlet’e razı olmak demektir.

Bölünme, sonu gelmez etnik ve dinsel çatışmalara kapıyı aralamaktır.

Bölünme, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ve askeri açıdan fakirleşmektir.

Onun için bölünerek değil ancak birleşerek özgürleşebileceğiz.”

‘Hiç kimse parçalayamaz’ Öcalan da sorgusunda şöyle diyor: “Neden ayrılma gereği doğsun ki, ekonomik olarak, hiç gereği yok. Dikkat edelim, tam tersine dağlarda ekonomi falan kurulamaz, iki sosyal zenginlik desem, zaten iç içe geçmişiz. İnanılmaz düzeydedir. Hiç kimse bu sosyal dokuları parçalayamaz.

Parçalasa bir gövdenin kolunu koparmış gibi olur... Koparsa siyasal olarak daha geri duruma düşeriz. Hatta küçük bir devlet bile kurmak istediğinde hiç kimse kabul etmez. Velev ki kurduk, dağın başında bu devletin hiçbir şekilde gelişme şansı yoktur.”

BDP sorgu görüntülerinden kaçtı İşçi Partisi’nin yayınladığı Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki sorgu görüntüleri için ‘montaj’ iddiasında bulunan BDP milletvekilleri, İP’li yöneticilerin ‘Gelin görüntülerin ham halini verelim’ çağrısına olumsuz karşılık verdi. Görüntülerin ham halini almaya gelen BDP yöneticisi olmadı

‘Enstrümanımıza dokunamazsınız!’

Atlantik sisteminin partileri, kurumları ve diğer enstrümanları bas bas bağırıyor: - Enstrümanımıza dokunamazsınız.

- Enstrüman kardeşimizi itibarsızlaştıramazsınız!

CHP, MHP, Vatansız ve İpsizler ve Sözcü, Cumhuriyet, Yurt, Yeni Çağ gibi gazeteler, susarak bu koroya katılıyorlar. ABD, AKP, F Cemaati, PKK ve BDP ile yürek titreşimleri aynı dalga boyundaymış. Korkular paylaşılıyor: - Şu İşçi Partisi’nin yaptığı işe bak, Atlantik sistemini enstrümansızlaştırıyor!

- Enstrümansız kalırsak n’oluruz?

- Kürde takılabilecek başka kelepçe bulabilir miyiz?

- Barzani bu işi Apo kadar yapamaz, ne de olsa o ağadır.

- Bir enstrüman yaratmak, öyle kolay mı sanıyorsunuz?

- MİT Müsteşarı Hakan Fidan n’apacak şimdi, yedekte enstrümanı var mı acaba? Ya yoksa, işte o zaman felâketimiz olur!

Televizyonlardaki gevezelikleri, basında çıkan yazıları özetledim burada.

Hasan Basri Özbey

Enstrümansız, kelepçesiz halkla çözüm Enstrümanın itibarı dibe vururken, yalnız AKP’yi ve PKK/BDP’yi değil, CHP ve MHP’yi de bir telaş almıştır.

Enstrümansızlaşan Atlantik sisteminin Türkiye’deki çöküşü başlamıştır. İşçi Partisi, Türküyle ve Kürdüyle Türk milletinin başına geçerek, Türkiye’yi bütünleştirme mücadelesinde büyük atılımın başına geçmiştir.

Hamidiye Alayları yolundan bu bölünme noktasına geldik.

Artık enstrümansız çözüm dönemine giriyoruz.

Kelepçesiz çözüm!

Bilgilenen ve özgürleşen halkla çözüm!

Hasan Basri Özbey, İşçi Partisi İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında ayrıca Doğu Perinçek’in ‘Türkiye Solu ve PKK’ ve ‘Abdullah Öcalan ile Görüşmeler’ kitaplarını tanıtarak, bu kitaplarda barışın birliğin programını ürettiğini belirtti.

İ

P’nin görüntüleri kamuoyuyla paylaşmasının ardından BDP/HDP milletvekilleri, KCK yetkilileri görüntülerin “montaj” olduğunu iddia etmişti. İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, iki kez BDP/HDP’li milletvekillerini görüntülerin ham halini vermek için İP binasına davet etmişti.

Vekillerin dün yapılan çağrıya rağmen “montaj” iddialarına devam etmeleri üzerine Özbey, yaptığı konuşmasında şunları kaydetti:

‘Ne kadar korkutmuş bu CD’ler!’

“BDP/HDP, PKK yöneticileri ve KCK ‘montaj’ dedi, Öcalan ‘Gerçekle ilgisi yok’ dedi. Bu ses Abdullah Öcalan’ın değil mi? Bu görüntü Öcalan’ın görüntüsü değil mi? Madem ‘montaj’ gelin görüntülerin aslının tamamını size verelim dedik. Buyrun burada gelin alın dedik, dün de tekrarladık. Pazartesi günü İP İl Merkezi’ne buyrun, müsait değilseniz salı gelin, çarşamba gelin dedik.

Ne yazık ki gelmediler. Gelme-

dikleri gibi HDP Eşbaşkanları Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel, bugün görüntülerin montaj olduğunu ve görüntüleri bizden almayacaklarını söylemişler. Montaj iddianızı kanıtlamak için İP size görüntülerin tamamını, ham halini veriyor. Ne kadar korkutmuş bu CD’ler.

‘Biz milletimizle paylaşmaya devam edeceğiz’ Önderinizin nasıl teslim olduğunu, ‘Taşeronum’ dediğini, örgüt liderleri hakkında neler dediğini, Atatürk’e övgülerini, nasıl ‘ayrılık yanlıştır’, ‘Kürt isyanlarının bastırılması son derece haklıydı’ dediğini izleyin, ondan sonra hak veriyorsanız, milletle paylaşın.

Biz Genel Başkanımız Perinçek’in Ergenekon tertibiyle yargılandığı duruşmada her türlü tehdidi, tehlikeyi ve cezayı göze alarak konuştuğu görüntüleri yayınladık.

Tekrar söylüyorum isterse bir arkadaşımızla görüntüleri göndeririz izlerler ama izlemek cesaretini kendilerinde bulamıyorlarsa biz milletimizle paylaşmaya devam edeceğiz.”

‘Bölünme sürecini engelliyoruz’ BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da “Çözüm sürecini hedefleyen girişimler olduğu aşikâr” şeklinde açıklama yaptığını belirten Özbey, “Evet, çözüm sürecini hedefliyoruz, açılımı sabote ediyoruz. Türkiye’nin bölünmesini engelliyoruz!

‘Montajlayarak servis edilmiş’ de diyor. Boş lafla olmaz; alacak izleyecek, montaj mı gerçek mi görecek.

Milletimizi kandıramazsınız! Mandelalaştırdığınız, ‘Serok Apo’ dediğiniz Öcalan bunları söylemiş. Başta Kürdümüz olarak Türk milleti bunu bilecek. Emperyalizm planlarında piyon haline getirmeye çalıştığınız PKK’lı gençler bunu bilecek. PKK’nın kalkışmasını, iç savaşı, kardeş kavgasını önledik, önlüyoruz.

AKP ve PKK’nın Türkiye’yi bölme ortaklığına son veriyoruz. BDP, HDP eşbaşkanları,

PKK ve KCK yöneticileri ve Apo’nun avukatları buyrun gelin görüntüleri alın, izleyin ama mutlaka yayınlayın.”

‘Öcalan’ın ayrı devlete cevabı net’ Öcalan’ın da “Hatta küçük bir devlet bile kurmak istediğinde bunu kabul etmez. Velev ki kurduk, dağın başında bu devletin hiçbir şekilde gelişme şansı yok” dediğini hatırlatan Özbey, “Abdullah Öcalan hangisi? 1999 yılındaki Öcalan mı?

Kemalist subayların Atatürk Cumhuriyetinin teslim aldığı Öcalan mı gerçek Öcalan? Yoksa ABD’nin Türkiye’mizi bölme planlarında AKP ile kol kola girmiş bölünme sürecinde ittifak kurmuş Öcalan mı? Türkiye’nin tek çaresi birliktir.

Kürdün de Türkün de bir olmaktan başka çaresi yoktur. İP bunun çözümünü üretmiştir.”

farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

“B

ir kasetim bile yok” dedi adam... “Çünkü” dedi o adam, “Bu memlekette kaseti olmayanı adam yerine bile koymuyorlar..”

Ve “adam” çok iddialı konuştu; “En kısa zamanda ben de bir kaset çekeceğim...”

Siyasetteki kirlenmenin derin paradoksunu bu hicivle dile getiren o adamın kasetini aslında binlerce kişi az önce izlemişti!..

Hem de kendisi daha sahneye çıkmadan... İstanbul’un kangrenleşmiş sorunlarını bir mizahçı nasıl en keskin ve en vurucu biçimde deşifre eder; işte o adam bunu, Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum” şiirinin müthiş bir uyarlamasıyla yaptı...

Yani çarpık kentleşmeye, vurgunculuk ve kirliliğin pis kokularına (özellikle de gaza), rantçı ve de kuru gürültüye dikkat çekerek...

Sonunda Levent Kırca’nın da kaseti çıktı!..

“Mutlu insan, mutlu şehir” temasıyla dikkat çeken o kaset, önce kendisinin, sonra da Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene” sözleriyle biterken, alkış tufanıyla sahneye çıkan adam Levent Kırca’dan başkası değildi... İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, kendi çektiği aday tanıtım kasetini Lütfi Kırdar Kongre Sarayı’nı dolduran binlerce partilisinin yanı sıra canlı yayın üzerinden milyonlara da izletmişti... Herkes çok etkilendi... Çünkü içinde ne ahlaksızlık vardı ne vurgun, ne rantiyecilik vardı ne kent suçu, ne takiye vardı ne de hırsızlık!..

Siyasetin, “benim hırsızım iyidir” hastalığının pençesinde kıvrandığı şu günlerde, Levent Kırca’nın aday tanıtım kasetini izleyin ve siyasetin reyting rekorlarını kırdırın!!!..

Bilmem anlatabildim mi?..

BDP’nin kaseti ‘ham’ yapar!..

A

AKP’ye müdahele çağrısı İP’ye karşı kışkırtma P

Enstrümanlarla birlikte sistem de itibarsızlaşmıştır Enstrümanın itibarı, Atlantik sisteminin her şeyidir. Bunu da öğrendik.

Sistem, Ortadoğu’da zangır zangır sallanıyor.

Bölünme süreci artık arkada kalmıştır. Birleşme süreci yürürlüğe girmiştir. Ülkeler savaşa savaşa bütünleşiyor, halklar direne direne özgürleşiyor.

Enstrümanlar itibarsızlaşıyor.

Artık itibar bağımsızlığadır, özgürlüğedir.

Hasan Basri Özbey, Abdullah Öcalan’ın da itiraflarında bölge gerçeklerine vurgu yaparak ‘Türk ile Kürt iç içe geçmiştir, ayrılamaz’ dediğini belirtti ve ‘Şu anki açılım süreci milletimizi etnik temelde ayrıştırmaktadır’ diye konuştu

Mehmet FARAÇ

MED CEZİR

ROTA

ÖCALAN, İMRALI’DAKİ SORGUSUNDA ‘AYRI DEVLET’ İÇİN BÖYLE DİYOR

KK, Abdullah Öcalan’ın sorgu görüntülerini yayınlayan İşçi Partisi’ni açıktan tehdit etti. Açılım ortağı AKP’den ise duruma müdahale etmesini istedi.

Tehdit mesajı KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta’dan geldi. Avesta’nın açıklamasının büyük kısmının Öcalan övgüsünün oluşturması “tabana yönelik mesaj” olarak değerlendirildi.

Avesta, “Süreci sabote etme girişimine prim verilmemeli. Halkımız, kadınlarımız, gençlerimiz, her alanda, her yerde ve her anda Önder Apo etrafında kenetlenmeli, komplocu güçler ve yerli işbirlikçilerinden hesap sormalıdır.

Bunun için her alanda Önder Apo’nun özgürlüğüne kilitlenen bir duruşla her an eylem halinde olunmalıdır” ifadelerini kullandı.

Görüntülerde Öcalan’ın 15 yıl önceki sorgulamada Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm

isteklerini kabul ettiğini söyleyen Avesta “O zaman şunu sormak lazım; niye 15 yıl önce değil de, bugün yayınlıyorsunuz? Zamanında da, ‘Apo teslim oldu, çözüldü’ diye yaygara koparttınız, ama bu görüntüleri yayınlamadınız! Çünkü kendi yaratımınız olan yalan ve sahtekarlıkla hiçbir şeyi elde edemeyeceğinizi sizler de çok iyi biliyordunuz”dedi.

AKP iktidarına da müdahale çağrısı yapan Avesta “AKP hükümeti eğer tarih karşısında yargılanmak istemiyorsa; olaya el koymalı, Önder Apo’nun güvenliği, sağlığı ve koşullarının düzeltilmesi ve kamuoyunun müzakerelere ile daha fazla ilişkilenebilmesi için derhal gerekli yasal düzenlemeleri yapmaya başlamalıdır. Süreci anlamlı, derinlikli kılarak bu provokatörlerin amaçları olan süreci sabote etme girişimlerine prim verilmemelidir” dedi.

‘İmralı’da tansiyon yükseliyor’ B DP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Şunu unutuyorlar, bu halk Abdullah Öcalan’a İşçi Partisi’nin kamuoyuna duyurduğu sonuna kadar güveniyor. 15 yıldır Abdullah Öcalan’a ait sorgu görüntülerinin montaj Öcalan bir adada tek başına bir direniş sergiliyor. olduğunu ve “çözüm sürecini” hedef aldığını ‘Abdullah Öcalan İmralı’da teslim’ oldu diyenler savundu.

15 yıl boşunca Kürtlerin Ortadoğu’da TürkiDemirtaş, Ankara’ya hareketinden önce ye’de gelinen noktaya, aşamaya bir daha baksın. havaalanında gazetecilerin, Öcalan’ın yaka- Öcalan, İmralı’da teslim mi olmuş, yoksa landığı dönemde çekilen sorgu görüntüleri, faşizan zihniyeti teslim mi almış daha iyi anla“Demokratikleşme Paketi” ve seçimde ittifak şılır.” tartışmalarıyla ilgili sorularını yanıtladı.

Demirtaş, Öcalan’ın sorgu görüntüleriyle ‘Pakette çözüm yok’ ilgili şöyle konuştu: “Çözüm sürecini hedefleyen AKP’nin, süreci seçime endeksli zaman girişimler olduğu ortada. Bunun yapanlar, kazanma niyetinde olduğunu Kürtleri özgürleştireceklerini, bu beladan kurda söyleyen Demirtaş “Bu, taracaklarını söyleyerek bu tür yayınları yapıyor. ‘çözüm süreci ruhunun’ zeDikkat ederseniz bu açıklamaları yapan, bunu hirlenmesine yol açıyor. Elyayınlayanlar, çarpıtarak, montajlayarak servis bette ki, bu da İmralı’daki eden çevrelerin hiçbiri Kürtler ile ilgili tek görüşmelerin tansiyonuhak kırıntısından bile söz etmiyor. Tümüyle nun giderek yükselmesine süreci bozup savaşı yeniden başlatmak üzeneden oluyor” rine bir siyaset kurmuş durumdalar. Bütün ifadelerini hedefleri budur. Yoksa Kürt sorununu kullandı. çözmek, Türkiye’de demokrasi gibi amaçları, heSelahattin defleDemirtaş ri taşımıyorlar.

Montajlama görüntülerle tümü ile çarpıtma esas alınıyor.

Son derece ahlaksız bir yaklaşımdır.

HDP EŞBAŞKANLARI ÖCALAN GÖRÜNTÜLERİYLE İLGİLİ KONUŞTU

‘Biz o topa girmeyiz’ AYDINLIK / ANKARA

H

DP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü, İşçi Partisi’nin yayımladığı Öcalan görüntüleriyle ilgilenmediklerini, Sabahat Tuncel de Öcalan’ın kendi görüşlerini ifade etmesi gerektiğini söyledi.

HDP Eşbaşkanları Kürkçü ve Tuncel, yerel seçim süreciyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Kürkçü ve Tuncel’e İşçi Partisi’nin açıkladığı Öcalan görüntüleri soruldu.

Kürkçü, “Biz böyle bir tartışmayı yersiz ve saçma buluyoruz. Abdullah Öcalan’ı itibarsızlaştırmaya çalışmak barışa değil savaşa hizmet eder. Bu tartışmaya girmeyi bile abes buluyoruz. Herkes elindekini istediği gibi yayınlamakta özgürdür. Biz de bu topa girmekte hiç arzulu değiliz. Buradan bir siyasi sonuç doğmayacağını biliyoruz” dedi. Kürkçü, İşçi Partisi’nin gö-

rüntülerin ham halini ortak bir basın toplantısıyla dağıtma çağrısıyla ilgili de, “Ne yaparlarsa yapsınlar. Biz hiçbir şey istemiyoruz. Bu konuyla ilgilenmiyoruz. Açılmak istenilen alan şimdiki çatışmasızlığın kırılgan dengesinin bozulmasına yol açacaktır. Ortada bir çözüm planı olmayanların sürece müdahil olmaları çatışmayı tetiklemeye eğilim gösterir” diye konuştu.

Kürkçü: Paris cinayetinde Türk makamlarının parmağı var Ertuğrul Kürkçü, Paris’te 3 PKK’lı kadının öldürülmesinde Türk makamlarının parmağı olduğunu da söyledi. Kürkçü, “Bununla ilgili MİT, ‘Alakamız kesinlikle yoktur’ diye bir şey duymadık. Hükümet de katliamın olduğundan 15 dakika sonra bunun örgüt içi bir çatışma olduğunu söyleyecek kadar kendisine verilen enformasyonla hareket ettiği halde

bunun doğru olmadığı ortaya çıktıktan sonra bu katliamın aydınlatılması açısından bir adım atmadı. Bir yandan müzakere yapacaksınız bir yandan elinizin altındaki istihbarat örgütü o hareketin önde gelen 3 üyesini bir silahlı mücadele içinde olmadıkları halde katledecek ya da katliamın sorumluluğuna dolaylı dolaysız müdahil olacak” dedi.

‘Kürt halkına sorsunlar’ Sabahat Tuncel de, “Bu süreçte kendisinin görüşlerini ifade etmesinin Türkiye kamuoyu açısından çok daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Görüntüleri montajlayarak vermişler. Öcalan’ı itibarsızlaştırmaya çalışmak, bu tip kasetlerle toplumda negatif etki yaratmak isteyenler Kürt halkına gidip sorsunlar. Görüntülerin tamamının yayınlanmasının halk açısından şeyi olmayacak” dedi.

Sabahat Tuncel

Ertuğrul Kürkçü

nlaşıldı; 12 yıldır cezaevinde olan birinin, sorgulama-ifade-itiraf üçgeninde nasıl bir ruh halinde olduğunu zaten kitleler bilemezdi...

Ta ki İşçi Partisi, Öcalan’ın İmralı’daki sorgu kasetlerini yayımlayana kadar... PKK-BDP çevreleri kızgın; “irademiz Öcalan” sloganlarıyla büyük bir lider gibi lanse edilen Öcalan’ın, sorgucu askerler karşısında ayaklarını uzatarak kahkahalarla gülmesine şaşıyorlar...

“Apo”nun kendi arkadaşlarını “korkunç adamlar” diye tanımlaması,

“göreve hazır” olduğunu bildirmesi ve daha da kötüsü, “taşeron” olduklarını söylemesi kafalardaki Öcalan imajını yerle bir ediyor...

BDP’liler de PKK’lılar da şaşkın... Görüntülerin “montaj” olduğunu iddia ediyorlar... Çok merak ediyorum; İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, “kasetin ‘ham’ halini BDP’lere vermeye hazırız” diyor da BDP’liler bu kaseti alıp izleyebilecekler mi acaba?..

Tam da açılım döneminde, lider yaratma stratejisi gerçeğe gözleri kapatmayı gerektiriyorsa, hiç sanmıyorum?..

Kimler dinlendi kimler...

AKP ile cemaat arasındaki çatışma derinleşirken, Erdoğan’ın ısrarla “şantaja devam ediyorlar” diye isyan etmesi dikkatleri kaset işlerine yoğunlaştırdı... Erdoğan kaygılanmakta haklı; çünkü her gün yeni bir tapesi yayımlanıyor...

AKP medyası bir yandan polisteki istihbarat arşivinin kopyalanarak ABD’deki üç merkezde toplandığına dikkat çekerken, dün ise

Sarıgül’ün derin hesabı!...

C

HP’de, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere ilçe belediye başkan adaylarının açıklanması yeni bir fırtınaya yol açtı... “Atatürkçüler yine tasfiye edildi” tartışmaları krizi haber veriyor... Çünkü “Yeni CHP”deki kimilerinin asıl hedefi, “2010’un Atatürkçü, ulusalcı CHP’sini tamamen silmek” olduğu için sırada belediye meclis üyelerinin tasfiyesi de var...

CHP’de, örgüt, delege ve vekillerden sonra dördüncü tasfiyenin artçı depremlere yol açıp açmayacağı görünecek de şu Mustafa Sarıgül’ün “olası bir kurultay için” İstanbul’da partiyi tamamen ele geçirme, CHP örgütlerini bertaraf etme operasyonuna ne demeli?..

Köşe yazarları kuşatma planını dün yazmıştı; “Sarıgül, İstanbul’daki garantili ilçeleri belirleme şartıyla aday olmuş...”

Bu bile kiralık kalemlerce “kurtarıcı” gibi gösterilen Sarıgül’ün takiyesini gözler önüne seriyor... CHP tabanı Sarıgül’den Sultanbeyli, Esenler, Fatih, Bağcılar, Arnavutköy, Üsküdar gibi AKP’nin kalelerinde varlık göstermesini bekliyor...

Yoksa; CHP için kazanılması zaten garanti olan ilçeler üzerinden kahramanlık yapmak yalnız komiklik değil, sinsiliği ve derin kurultay planını da tarif ediyor...

Emniyet’in, kimlerin dinlendiğini saptamak için her kentte 30 müfettiş görevlendirdiğini yazdı...

Seçim öncesi hem kasetlerin çok kişiyi yıpratacağı hem de kasetçilerin çoğunun canının yanacağı belli de AKP medyasının yayınları önemli bir ayrıntıyı da dışavuruyor; tam bu dönemde Baykal kasetinin izleri de yakalanırsa kimse şaşmasın!.. Asıl deprem o zaman!..

Kumpasın ortakları!..

B

aşbakanın danışmanı Yalçın Akdoğan, “Milli orduya kumpas kurdular” dememiş miydi?..

Başbakan Erdoğan, “Sahte belgelerle yargılama yapmışlar” diyerek hukuk rezaletine ve tertibe dikkat çekmemiş miydi?..

AKP medyası, “Ergenekon” ve “Balyoz”daki tutuklamalara gerekçe sayılan CD’lerdeki sahteciliğe dikkat çeken manşetler atmadı mı?..

AKP kalemşorları, “bu kadarı da olmaz” diye çark etmediler mi?.. Televizyonlarda “Ergenekon” tertibini savunan ROK bile, “Bizi de yanıltmışlar” diye itirafta bulunmadı mı?..

AKP cenahı aylardır “Ergenekon” ve “Balyoz”un arkasında cemaatin olduğunu söylemiyor mu?.. Hatta başbakan ve kurmayları cemaate, “Çete, kumpas, cunta, paralel, tehdit” diye taarruzda bulunmuyor mu?..

Peki, “Ergenekon” ve “Balyoz”un bir “tertip” ve “kumpas” olduğu bizzat tertipçilere destek verenler tarafından bile deşifre edildiğine göre, AKP “uzun tutukluluk” meselesinde niçin halen takiye yapıyor?.. Tertiple zindanda tutulan yurtseverlerin kelepçesini niçin sıkıyor?..

Tertibin ortağı oldukları iyice ortaya çıkar diye mi?.. CHP ile MHP bu tuzağı çökertmezlerse yazıklar olsun...

AKlama mizanseni!..

B

aşbakan Erdoğan, “Bu mu sağlıkta çağ atladığını iddia eden Türkiye” başlıklı bir habere kızınca, Habertürk 3 muhabirini işten çıkartmıştı...

Niçin mi anımsattım bu rezaleti?.. Çünkü AKP de, medyası da sağlık skandallarına tahammül edemiyor; kimi sansürle tasfiye ediyor, kimi de AKlama-yıkama yapıyor!..

Van’da bürokrasinin ihmali yüzünden karlı yollar açılamayınca hastaneye götürülemeyen ve yaşamını yitiren 3 yaşındaki Muharrem’in cenazesi çuvalda taşınınca

infial yaşanmıştı... Dinci Vakit gazetesi çok büyük bir gazetecilik başarısına (!) imza atmış!!! Vakit muhabiri, kar nedeniyle güçlükle ulaşılan köye gitmiş ve Muharrem’in ailesiyle konuşmuş...

Gazetenin iddiasına göre, “Muharrem’in çuvalda taşınması mizansen”miş!.. İyisi mi bu medya aklamacılığına meşhur “ne zaman adam oluruz” sorusuyla yanıt verelim; “Van’da çuvalda taşınan çocuk kadar, İstanbul’da çuvalla çalınan paraları da adam gibi takip ettiğin zaman!..”

11 ŞUBAT 2014 SALI

Perinçek’ten yurtdışına çıkış yasağına itiraz EZGİ HOTALAK

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile ilgili kararının ardından Akademisyen Meh- Mehmet Mehmet Perinçek Perinçek met Perinçek, konuyla ilgili Almanya’da düzenlenecek bir konferansa davet edildi. Yurtdışına çıkış yasağı bulunan Perinçek, yasağın kaldırılması için mahkemeye başvurdu.

“Ermeni soykırımı yoktur” sözleri üzerine İsviçre mahkemelerinde mahkûm edilen Doğu Perinçek’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) İsviçre aleyhinde açtığı davada Perinçek’i haklı bulmasının ardından akademisyen Mehmet Perinçek, konuyla ilgili Almanya’da düzenlenecek bir konferansa davet edildi.

Ancak Almanya’daki Türk Azerbaycan Birliği’nin Hocali Katliamı’nın 22. yıldönümü nedeniyle 20-23 Şubat tarihleri arasında düzenleyeceği konferanslara davet edilen Perinçek’in önünde yurtdışı yasağı engeli var. Konu üzerine birçok çalışması bulunan Perinçek, AİHM kararı ve sözde Ermeni “soykırım” iddialarının da tartışılacağı toplantıya katılabilmek için 5 Ağustos 2013’te getirilen yurtdışı yasağının kaldırılması için İstanbul 13.

Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu.

3. havalimanı nedeniyle köylülerin topraklarına acele kamulaştırma kararı çıkmıştı

3. havalimanı projesi askıya alındı

İstanbul’a yapılacak 3. havalimanı, “ÇED Olumlu Raporu”nun yürütmesinin durdurulmasıyla askıya alındı.

Yurttaşlar, üçüncü havalimanıyla ilgili ÇED olumlu kararını onaylayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na dava açtı. Havalimanının tarımsal alanları yok edeceği, doğal hayatı olumsuz etkileyeceği, orman alanlarını yok edeceği, içme suyu havzalarına zarar vereceği ve “ÇED Raporu’nun görüşlere açılması gereken 10 günlük süre dolmadan havalimanı projesinin ihaleye çıktığını” gerekçe gösteren yurttaşlar ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini istedi.

Dava dosyasını görüşen İstanbul 4. İdare Mahkemesi 21 Ocak’ta aldığı kararla, ÇED olumlu kararının yürütmesini durdurdu. Keşif ve bilirkişi raporu isteyen mahkeme, bu belgeleri inceledikten sonra ihalenin yürütmesinin durdurulması kararını yeniden değerlendirecek. Bilirkişi raporunun hazırlanması ve değerlendirilmesi süresinin ise yaklaşık 1 yıl sürmesi bekleniyor. 47 milyarlık 3. havalimanı ihalesi Başbakan Erdoğan’a yakın işadamlarının şirketlerinden oluşan Cengiz-Limak-Kolin konsorsiyumuna verilmişti. İhale işlemine ilişkin hukuki sürecin bitmesi beklenmeden yapılan 7 bin 650 hektarlık acele kamulaştırmanın ne olacağı belirsizliğini koruyor.

‘HSYK teklifimiz yeniden görüşülebilir’

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, dün toplanamayan HSYK’da tıkanıklık olması halinde, “HSYK teklifinin” Genel Kurul’da yeniden görüşülebileceğini söyledi.

Elitaş, Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtladı. AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin, seçim bölgesinde basına yansıyan silahlı görüntüleri ile ilgili, “Nurettin Bey bu konularda son derece hassastır.

Silahı unutmuş olabilir” dedi. Meclis’e silahıyla gelen Bağımsız Kütahya Milletvekili idris Bal’ın, “Silah taşıyorum; çünkü tehdit ediliyorum” sözlerine ise Elitaş, TBMM İçtüzük kurallarını hatırlatarak Mustafa Elitaş yanıt verdi. Elitaş, Mustafa “Meclis içerisinde silah taşıyanların, Meclis’ten geçici olarak çıkarma cezasını düzenleyen TBMM İçtüzük’ün 161. maddesine göre Meclis Başkanlığı’nın o milletvekiliyle ilgili işlem başlatması gerekir.

O milletvekili kendini ifşa etmiştir” dedi.

Bugün, Cumhurbaşkanlığı’na sevk edilen ve internet düzenlemesinin de içinde yer aldığı torba kanuna yönelik CHP’nin eleştirilerini, “Bu düzenleme 10 yıl önce yapılmalıydı. CHP’nin itirazlarını anlamak mümkün değil. İnternet düzenlemesi ile kişilerin özel hayatlarına yönelik müdahale ortadan kalkacak. Bir taraftan da şantaj tehdit ortadan kalkacak” diye konuştu.

Haziran’daki ayaklanma ve darbe böyle olacak!

H

asan Basri Özbey haklıdır.

PKK ve Öcalan’la sürdürülen sözde “barış” süreci iç savaş getirecek.

Apo’nun Tayyip Erdoğan’ın avukatlığına soyunması ve PKK’nın AKP ile kol kola görüntüler vermesi, varılan bir anlaşmanın somut yansımalarıdır.

Ancak yakındır, verilen o sözler yerine gelsin istenecek, yani tahsilat günleri

başlayacak.

Peki; ne midir o taahhütler? Öcalan’a özgürlük, Güneydoğu’muzda “Özerk Kürdistan”dır.

Tayyip Erdoğan bunu verebilir mi? İstese de veremeyecek ki işte o gün Öcalan ile PKK’nın Sur’u, yani isyan borusu üflenecek ve Güneydoğu’da on binler-yüz binler kamu binalarını işgal edip Türk bayraklarını indirip

“Kürdistan” bayrağını göndere çekecek.

Başkaldırı tarihi ne zaman mı?

Tahminen Haziran sonları, zira PKK ile Öcalan, Cumhurbaşkanlığı seçimi arefesini hesaplaşma günü olarak görüyor. İlaveten Güneydoğu’da yaşanacak isyan ve kalkışma eşyanın tabiatı gereği yurdun diğer bölgelerine başka türlü yansıyacak ve hadise pek çok yerde Türk-Kürt çatışmasına

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com

dönüşecek ki bunun adı iç savaştır. İşte bizim TSK’nın yönetime el koymaya mecbur kalacak dediğimiz gün o gündür.

Bu öngörümüze “komplo teorisi” diyecek olanlar cevap versin; Öcalan ile PKK bu aralar kuzu misali neyi bekliyor?

Nasuh Mahruki’nin suçu!

Fener’e infaz emrini kim verdi?

Her şey ortada, Fenerbahçe bu sene şampiyon olsun istenmiyor.

Hakem Yunus Yıldırım’ın Sivas’ta işlediği cinayet bunu ortaya koyuyor!

Bu işin arkasında siyasi irade var.

FB’yi ele geçiremeyen ve Aziz Yıldırım’a diz çöktüremeyenler Futbol Federasyonu’nu devreye sokup saha içinde infazlar yaptırıyor.

Ve bir parantez: Siyasi irade kalem kırdı kırmasına da Ersun Yanal da yaptığı hatalarla onların işini kolaylaştırıyor.

O kadar çok isme rağmen hâlâ ideal bir orta saha kuramayan Yanal böyle giderse FB’de kalamayacak.

Yahu takatsız Emre ile savruk Meireles’te bu ısrar niye?

Alper’e ve Salih’e niye sorumluluk verilmiyor?

Hasan Ali niye tüketiliyor?

Futbol sadece beygir gibi koşmak değil, şovdur, estetiktir ve tabii sonuç almaktır... Birisi bunları Ersun’a anlatsın!

CHP’nin İstanbul Kadıköy Belediye Başkan Adayı son ana kadar Nasuh Mahruki idi ki yaptırılan anketlerde Mahruki bütün aday adaylarını ikiye katlamış.

Bu olguya rağmen Nasuh Bey’in son anda üstü çizildi.

Niçin mi? İşçi Partisi kökenli olması.

Vallahi yuh...

Pardon ama İşçi Partisi kökenli olmak klasik ifade ile cüzzamlı olmak mıdır?

Ben Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal’da çalıştığım için bire bir tanığım, bu camia Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin

avanelerinden yüz kere daha Milli, Atatürkçü ve vatansever. Üstelik siyaseti kimi CHP ve MHP’liler gibi rant, yani zenginleşmek için değil, yurtseverliklerinden yapıyorlar ve en önemlisi Türkiye’nin birliği adına bedel ödüyorlar.

Ayrıca bu CHP değil midir Ankara’da MHP’li Mansur Yavaş’ı aday yapan -ki çok doğru bir tercihtir-?

MHP’li aday olabiliyor, İşçi Partili olamıyor... Bunun adı sadece ayıp değil, aynı zamanda CHP’nin İşçi Partisi’nden tabanımı alır götürür diye korkmasıdır.

Fehmi Koru pornocu mu?

Başbakan Erdoğan ve Star gazetesine göre internet sansürüne karşı çıkanlar pornocu! Pardon ama bu durumda Star’ın başyazarı Fehmi Koru pornocu olmuş olmuyor mu? Öyle ya pornoda ölçü internetteki son düzenlemeye karşı çıkmak ise Fehmi Koru da yaptı bunu. İşte AKP ve Tayyip Erdoğan’ın zihniyetini

anlatan son hadise budur ki aslında bu kültür Erbakan ekolünden mirastır. Çıkarlarına karşı gördükleri her şeyi ve herkesi şeytani şeylerle özdeşleştirmek!

Pornocu ithamı biraz da Abdullah Gül’ü köşeye sıkıştırmak ve imzaya zorlamak içindir.

TSK, El Kaide’nin eskortu mu?

TSK gibi bir yapı nasıl olur da El Kaide’ye eskortluk yapar?

TIR’lar ve Türkiye üzerinden gönderilen silah ve militanlar bu ilişkiyi resmediyor. İsrail ordu istihbaratı bile El Kaide’nin Türkiye’deki kamplarını harita üzerinden dillendirirken, TSK’nın bu konudaki duruşu kabul edilebilir mi?

Sınırımızın hemen öte yakasında ikinci bir “Kürdistan”ın inşa edilmesine paralel olarak El Kaide devleti kurulurken, buna açık tavır alması gereken TSK’nın değil karşı çıkmak, dolgu malzemesi olması bu kurumun misyonunu inkâr etmesiyle eşdeğerdir.

TSK’yı AKP’nin Zabıta teşkilatına dönüştürenler tarih önünde mahkûm olacaklar.

RUMLAR, İSRAİL İLE YAPILACAK TATBİKATI ERTELEMEDİ

Tatbikat gölgesinde müzakere ABD ile telefon trafiğinin ardından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bugün Rum kesimiyle masaya oturacak. Doğu Akdeniz’de ‘işgalcinin engellenmesi’ şeklinde nitelendirilen Rum-İsrail ortak tatbikatına ise Ankara’dan henüz tepki yok DENİZ KAHRAMAN

A

BD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın devreye girmesinden sonra Kıbrıs’ta hızlanan süreç çerçevesinde, özlü müzakereler bugün Lefkoşa’da başlıyor. Rum yönetimi ise 13-14 Şubat tarihleri arasında Doğu Akdeniz’deki petrol sahalarına Türkiye’nin olası bir müdahalesini engelleme senaryosuna dayalı İsrail ile birlikte yapacağı tatbikatı iptal etmedi.

maya varılan ortak metin çerçevesinde liderler bugün saat 11.30’da biraraya gelecek. İlk toplantının daha çok nabız tutmaya yönelik olacağı belirtilirken, sürecin ilerleyen toplantılarında kapalı Maraş bölgesinin açılmasına ilişkin yol haritası dahil olmak üzere bazı güven yaratıcı önlemlerin de gündeme gelmesi bekleniyor.

En son aşamada ise “alver” süreci ve haritanın masaya konması söz konusu olacak.

Harita masaya yatırılacak Kıbrıs’ta çözüm için yeni bir süreç başlıyor.

ABD yönetiminin devreye girmesinin ardından üzerinde uzlaş-

Derviş Eroğlu

İsimler değişti Yeni görüşme sürecinde, daha önceki dönemin iki kritik ismi yer almayacak. BM Genel Sekreteri Ban’ın Kıbrıs Özel Danışmanı Ale-

yansıyan bilgilere xander Downer ile KKTC göre, Eroğlu’nun orCumhurbaşkanlığı Özel tak metne rıza gösTemsilcisi ve Cumhurbaştermesinin arkasında kanlığı Sözcüsü Osman ErABD’nin ve Dışişleri tuğ yeni dönemde bulunBakanı Ahmet Damuyor. Öte yandan, KKTC vutoğlu’nun baskısı Cumhurbaşkanı Derviş çıktı. Davutoğlu’nun, Eroğlu’nun müzakereci Cuma günü BM GeKudret Özersay’ı atamış Kudret Kudret Özersay nel Sekreteri Ban Ki olması dikkat çekti. Çünkü Kudret KudretÖzersay Özersay Özersay Mun ve İngiltere Dışönceki temsilci Ertuğ, daha sert ve tavizsiz bir müzakereci ola- işleri Bakanı William Hague ile rak tanınıyordu. Özersay ise, “çö- telefonda görüşmesinin ardından züme daha yakın” bir isim olarak ABD Dışişleri Bakanlığı Yardımcısı William Burns’ün Eroğlu’nu telebiliniyor. İki liderin biraraya gelmesinin fonla araması, Türk tarafı üzerinde hemen sonrasında ise Özersay’ın baskının yoğunlaşmasını berabeAtina’ya, Kıbrıs Rum tarafının rinde getirdi. müzakerecisi Andreas Mavroyannis’in ise Ankara’ya gitmesi de söz Tatbikat iptal edilmedi Siyasi olarak yaşanan bu gekonusu olabilecek. lişmelere karşın, Rum yönetimi, Telefon trafiği 13-14 Şubat’ta İsrail ile yapacağı Bu arada diplomasi kulislerine ortak tatbikatı ertelemedi. Rum-

ların bu tatbikatı ertelemediği gibi Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan da, dün akşam saatlerine kadar resmi bir tepki gelmedi. Açıkça dile getirilmemekle beraber Türk tarafına gözdağı vermeyi amaçlayan tatbikatta “Münhasır Ekonomik Bölgede İşgalcinin Engellenmesi” adı altında bir senaryo kuruldu. Rumlar gündelik lisanlarında Türkiye’ye “işgalci” diyor.

Tatbikata, İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait 40’tan fazla savaş uçağı katılacak. Tatbikatta İsrail donanması da yer alacak. Bölgedeki askeri gerilimi artıracağı düşünülen tatbikatta, Rumların 12. parselde tek yanlı ilan ettiği ve Türkiye’nin sert tepki gösterdiği doğalgaz platformu civarında da arama kurtarma tatbikatı yapılacak. Tatbikatın, “Afrodit” adlı Rum doğalgaz platformunun korunmasına yönelik olduğu belirtiliyor.

Reyhanlı saldırısının sanıkları hâkim karşısında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirilen ve 52 yurttaşın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bombalı saldırıyla ilgili, 33 sanığın yargılamasına başlandı.

Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davaya, tutuklu sanıkların yanı sıra ölenlerin yakınları da katıldı.

Kimlik tespitinin ardından mahkeme başkanı, sanıklara yöneltilen suçlamaları hatırlattı. Ardından da sanıkların savunmasına geçildi.

‘Savunma için hazır değiliz’ Davanın ilk duruşmasında, sanıklardan Nasır Eskiocak ile bazı sanıklar “Savunma yapmak için hazır değiliz” diyerek ifade vermedi. Savunma yapan sanıklar da hem suçlamaları, hem de daha önce verdikleri ifadeleri kabul etmedi. Patlatılan

araçları kendi üzerine satın alan sanık Mehmet Genç, bombalı eylemden haberi olmadığını ileri sürdü.

Sanıklardan İlhan Küçükdüveyki de ifadesinde kendisinin telefon alım satım işi yaptığını belirterek şunları söyledi: “Patlamadan 10-15 gün önce Nasır gelerek 4 adet telefon ve hat aldı. Aldığı hatlar başkasının adına açılmış hatlardı. Sonra diğer sanıklardan gelip hat alanlar oldu. Benim bu olayla ilgim yok.”

CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’ın da izlediği duruşmaya ölenlerden 17 yaşındaki Oğulcan Tuna’nın annesi Fatma Tuna, elinde oğlunun fotoğrafıyla geldi.

7’si firari 33 sanık MİT TIR’ını durduğu için başka yere atanan dönemin Terörle Mü-

cadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman tarafından tarafından hazırlanıp mahkemeye gönderilen iddianamede, 15’i tutuklu, 11’i tutuksuz, 7’si firari 33 sanık; 5’i çocuk 52 kişiyi öldürmek, 130 kişiyi öldürmeye teşebbüs, 2’si ağır 25 kişiyi yaralamakla suçlanıyor.

İddianamede El Nusra aklanmıştı İddianamede, daha sonra er Utku Kalı’nın tutuklanıp yargılanmasına da neden olan saldırıdan önce yetkilileri terör saldırısıyla ilgili uyarıların Jandarma Bilgi Notu yer almadı.

Jandarma İstihbarat’ın bilgi notunda, El Kaide bağlantılı terör örgütü El Nusra’nın Türkiye’de bombalı eylem hazırlığında olduğunu bildiriliyordu.

52 kişinin yaşamını yitirdiği Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki bombalı saldırının 1 numaralı sanığı olduğu iddia edilen Nasır Eskiocak, duruşmada “Savunma yapmak için hazır değilim” diyerek ifade vermedi.

11 ŞUBAT 2014 SALI

Hazırlayan: Şafak TERZİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

: TÜRKİYE-SURİYE SINIRINDA BATILI AJAN DOLU

Türk ‘İnsani Yardım’ kuruluşları cihatçı taşıyor

Suudi Nusracılar rahibeler için şart koştu

Suriye’nin Malula kasabasında kaçırılan rahibelerin serbest bırakılması konusunda varılan anlaşmanın, Nusra Cephesi’nin Suudi komutanının yeni şartlar ileri sürmesi sonucu bozulduğu bildirildi. El Meyadin televizyonunun haberine göre Suriye’nin Malula kentinden kaçırılıp Yabrud’a götürülen rahibelerin serbest bırakılması için Lübnan ve Katar’ın başlattığı girişim sürüyor.

500 Nusracı salıverilsin Rahibelerin Nusra Cephesi’nin Kuveytli bir komutanının liderliğindeki grup tarafından kaçırıldığının belirtildiği haberde Lübnan Emniyet Müdürü Abbas İbrahim ile Katar’ın girişimleri sonucu rahibelerin serbest bırakılması konusunda anlaşmaya varıldığı, ancak örgütün Suudi bir komutanının yeni şartlar öne sürerek rehineleri serbest bırakmadığı bildirildi.

Suudi İstihbaratı ile bağlantılı olduğu belirtilen Nusra komutanının kaçırılan rahibelerin serbest bırakılması için Katarlıların dışında da arabulucuların devreye girmesini, Suriye ve Lübnan cezaevlerindeki 500 Nusra militanının serbest bırakılmasını ve rahibelerin serbest bırakılmasından sonra Yabrud’a operasyon düzenlenmemesini şart olarak öne sürdüğü bildirildi.

Times, Türkiye’deki islamcı insani yardım kuruluşları üzerinden Suriye’ye giden ‘yardım’ ile cihatçıların taşıdığını belirtiyor. Batı, özellikle Avrupa’dan gelen bu teröristlerin geri dönüşünden korkuyor DIŞ HABER SERVİSİ

T

imes gazetesi 10 Şubat tarihli manşetinde 900 kilometreden uzun TürkiyeSuriye sınırının ABD, İngiltere ve Avrupa’ya yönelik büyük bir güvenlik tehdidi olarak görüldüğünü, bu nedenle sınırın CIA, MI6 ve diğer Avrupalı istihbarat servislerinin ajanlarıyla dolu olduğunu belirtiyor.

Gazeteye bilgi veren İngiliz yetkililer sınırı gözlemlemek için yürütülen istihbarat operasyonu ve bilgi paylaşım seviyesinin görülmemiş düzeylerde olduğunu söylüyor.

Times, ‘Batı’nın Türkiye-Suriye sınırından kaynaklanan yeni bir terör saldırısı tehdidiyle karşı karşıya olduğunu’ yazıyor.

Gazete, dünyanın önde gelen istihbarat kuruluşlarının Türkiye-Suriye sınırını Batı’ya karşı bir sonraki ölümcül saldırının

Joe Biden Barzani

Terör listesinden çıkmak için 10 milyon dolar

KDP ile KYB ABD’nin terörist örgütler listesinden çıkarılması için 10 milyon dolar harcandığı açıklandı.

Irak’ın Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nde yayımlanan Havlati gazetesi, KDP ve KYB’nin ABD’nin terör örgütleri listesine alınmasının ve bu listeden çıkarılmasının öyküsünü anlattı. İki örgüt ile bazı diğer partilerin Irak’taki Baas rejimine karşı verdikleri silahlı mücadeleden dolayı 11 Eylül saldırısından sonra ABD Kongresi tarafından çıkarılan “Patriot Yasası” çerçevesinde terör örgütleri listesine alındığını belirten gazete, bu yasada Saddam yönetimine karşı silahlı mücadele veren örgütler arasında herhangi bir ayrım gözetilmediğini yazdı.

Lobi şirketlerine yüklü ödeme Terörist örgütler listesinden çıkarılması için yapılan harcamalara da değinilen haberde 2007 tarihli New York Times gazetesine atıf yapılarak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin 2005-2007 yıları arasında KDP ve KYB’nin terörist örgütler listesinden çıkarılması için 1 milyon 240 bin dolar harcama yaptığı ifade edildi. ABD’deki yabancı ülkelerin lobi faaliyetleri konusunda veriler yayımlayan Foreign Lobbying adlı site ise Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu çerçevede 2008 yılından 19 Eylül 2010 yılına kadar 8 milyon 400 bin dolar harcadığı bildirildi.

kaynaklanabileceği yer olarak gördüğünü belirtiyor.

Haberde Suriye’de eğitim gören İngiliz, Amerikalı, Alman ve Fransızların ülkelerine döndüklerinde kendileriyle birlikte terör tekniklerini de ithal etmelerinden kaygı duyulduğu vurgulanıyor. İngiliz yetkililer İngiliz istihbarat kurumu MI6’in Suriye’ye geçmeden önce ucuz uçak biletleriyle Türkiye’ye ya da diğer Avrupa ülkelerine giden İngilizleri gözlem altına aldığını belirtiyor.

Charter uçuşlu cihat Gazeteye bilgi veren Ankara’daki Batılı bir diplomatik kaynak Suriye’de savaşan yüzlerce Avrupalının ülkelerine döndüğünü söylüyor ve “Bu Easy Jet ile cihat gibi bir şey” diyor.

Türkiye-Suriye sınırındaki durum, gazetenin dünya haberleri sayfalarında da bir başka açıdan haberleştirilmiş. “Cihatçılar Suri-

Bosna Hersek’te 7 Şubat cuma gününden beri eylemlerini sürdüren hükümet karşıtı protestocular, erken seçim çağrısı yaptı. İşsizlik ve ekonomik gidişattan şikayetçi bin kişi önceki gün Saraybosna’da yine sokaklardaydı. Cumhurbaşkanlığı binası önünde toplanan göstericiler, hükümetin istifasını istedi.

ye’deki savaşa katılmak için yardım kuruluşlarını paravan olarak kullanıyor” başlıklı haberde kaynak İngiliz yetkililer. Adı açıklanmayan yetkililer, Suriye’ye yardım yaptıklarını söyleyen bazı kuruluşların aslında Kuzey Suriye’deki aşırılık yanlısı grupların paravanı olduğunu söylüyorlar. Haber şöyle devam ediyor: “Geçen Haziran’da Azaz’ın kuzeyindeki Bab el Salama kapısında Türkiye’ye geçmek bekleyen bir grup, üzerlerinde tanınmış bir yerel yardım kuruluşunun yelekleri bulunan 20’den fazla gencin bir otobüsle geçtiğini gördüler. Gençler otobüsten indi ve Türk gümrüğünü sivillerin önünde geçip Suriye’ye ayak bastılar. Suriye topraklarına geçer geçmez de üzerlerindeki yelekleri atıp tekbir getirdiler”

‘Türkiye gözlerini açtı’ Yardım kuruluşlarıyla ilgili

bilgilerin sınırda Batılı istihbaratçıların çalışmasıyla ortaya çıktığını belirten gazete, “Türkiye’nin güneyine yerleşip, buradan Suriye’ye silah, para ve savaşçı gönderen aşırılık yanlılarının oluşturduğu tehdide gözlerini açan Ankara’nın tutumundaki değişikliğin de” rol oynadığını vurguluyor.

Haber şöyle devam ediyor; Türkiye Suriye’deki iç savaşın ilk iki yılında ülkenin güneyinde üsler kuran El Kaide bağlantılı gruplara gözlerini kapattı. Türkiye ayrıca isyancılara silah sağlamakla da suçlanıyor, ancak Ankara bu iddiaları reddediyordu. Ama Şam yönetimi ülkenin kuzeydoğusu ve ülkenin en büyük kenti Halep’in bir kısmında kontrolü kaybederken, denetimi IŞİD örgütü aldı. Son bir kaç haftadır Türk yetkililer Suriye sınırındaki güvenliği büyük ölçüde arttırdı. Diplomatik kay-

naklar Batı’nın yoğun baskısının ardından Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde sınırın öte yanındaki yabancı savaşçıların potansiyel tehdidi ciddiye almaya başladığını söylüyor.”

Türk islami yardım üzerinden Times’ın haberinde yerel yetkililerin Suriye’de savaşmak üzere Adana, Antakya ve Gaziantep’e inen ucuz uçaklarla bölgeye giden cihatçılara karşı göz yummaktan daha fazlasını yaptıkları suçlaması da yer alıyor. Haberde, “Bu yetkililer cihatçıların İslami yardım kuruluşları tarafından desteklenmesine ve sınırdan kolayca geçirmelerine izin verdi” deniyor.

Times’ın haberinde görüşlerine yer verilen CHP Hatay İl Başkanı Servet Mullaoğlu “Bu hükümet Suriye’ye giden cihatçılara, para, barınma ve Suriye’ye güvenli bir geçiş sağlıyor” diyor.

Bosna Hersek’te erken seçim çağrısı

Irak Ordusu’nun IŞİD’e karşı operasyon yaptığı bölgeler

Irak - El Kaide çatışmasının 3 aylık bilançosu

‘AB’nin payı var’ Bu arada Mostar’ı ziyaret eden Hırvatistan Başbakanı Zoran Milanoviç gazetecilere yaptığı açıklamada, olayların bu noktaya gelmesinde Avrupa Birliği’nin payı olduğunu söyledi: “Bunlar ekonomik açıdan ümitsiz gidişat ile doğrudan ilintili. Bu yüzden insanlar öfkeli. Hırvatistan’ın da bir üyesi olduğu Avrupa Birliği’nin eğer Bosna ile ilgili daha net ve tutarlı bir politikası olsaydı, bunlar yaşanmazdı.”

Tuzla’da başlayıp ülkenin diğer birçok kantonuna yayılan

gösterilerde 50’ye yakın kişi gözaltına alınmıştı. Saraybosna’da dün Emniyet Müdürlüğü’ne yürüyen kalabalık, ayrıca

protestolarda gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep etti. Cumhurbaşkanlığı ve Saraybosna Kantonu Hükümet

Binası’nın yakıldığı olaylar esnasında gözaltına alınanlardan bazıları akşam saatlerinde serbest bırakıldı.

Cenevre görüşmelerinin ikinci turu başladı

İsviçre’de göçe kota getirmeye ‘evet’ oyu FATMA ŞAHİNDAL/İSVİÇRE

İsviçre Halkı çalışma ya da iş bulmak için Avrupa Birliği ülkelerinden gelen göçmenlerin yıllık kotalarının sınırlandırılmasını oyladı. 9 Şubat günü yapılan halk oylamasında İsviçreli seçmenlerin yüzde 50,3’ü‚ “göçmenlere kota” getirilmesine ‘evet’ dedi.

Oylamaya katılım oranı ise sadece yüzde 56’da kaldı. Avrupa Birliği karşıtlığı ve göçmen politikaları ile tanınan ama aynı zamanda İsviçre Konfederasyonu’nun en büyük partisi olan SVP(İsviçre Halk Partisi) öncülüğünde 3 yıl önce başlatılan bu girişim pazar günü aslında pek de beklenilmeyen, İsviçre Halk Partisi’nin zaferi ile sonuçlandı.

Yaklaşık 19 bin 500 oy farkla kabul edilen halk oylamasının neyi hedeflediği tam olarak bilinmiyor. Oylamada ‘hayır’ kullanan partiler ve kesimler, SVP’nin bu başarısından dolayı endişeli ve bu soruların cevaplarını arıyor. Avrupa’nın her tarafında tırmanan ırkçılık, tarafsız

AB’den tepki

İsviçre halkı daha önceden ‘minarelere yasak getirme’yi oylamıştı. bir ülke olan İsviçre’de de politikacıların hedefi haline gelmiş durumda. Öyle ki Birleşmiş Milletler’den uyarı da almıştı.

Bölgeler arasındaki fark Halk oylaması bölgeler arasındaki farkı da bir kez daha açığa çıkarmış oldu. Fransızca konuşulan bölgelerinin çoğunluğu göçe kota getirmeye ‘hayır’

derken, Almanca konuşan bölgelerinin büyük bir çoğunluğu oylamada ‘evet’ oyu kullandı. İtalyanca konuşan Ticino Kantonu ise yüzde 68,2’lik bir oran ile oylamada ‘evet’ kullanan kantonlar arasında. 2009 yılında Minare Yasağı halk oylaması ile dünyayı şaşırtan İsviçre, bu oylama ile de büyük tepki toplayacak gibi.

İsviçre halkının, AB ülkelerinden göçü sınırlamayı öngören teklifi referandumda kabul etmesinin ardından Almanya Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier İsviçre’nin kendi çıkarlarına karşı hareket ettiğini söyledi: “Avrupa’nın göbeğinde bulunan İsviçre özgürlükler ülkesi olarak görülüyor. İsviçre’de son yıllarda yaşanan ekonomik büyüme Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen göçmenler sayesinde mümkün oldu.” İsviçre’den çıkan karar Brüksel’de toplanan Avrupa dışişleri bakanlarını endişelendiriyor. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn durumun kabul edilemez olduğunu söyledi: “Bir yandan Avrupa Birliği’nin iç pazarından faydalanmak öte yandan serbest dolaşımı engellemeye çalışmak.

Bu ikisi birbiriyle bağlantılı.”

Irak güvenlik güçlerinin, Irak-Şam İslam Devleti(IŞİD) adlı El Kaide bağlantılı örgüte yönelik operasyonlarında şimdiye kadar 800 teröristin öldürüldüğü açıklandı.

Irak devlet televizyonu Irakiye’ye demeç veren bir güvenlik yetkilisi, son üç ayda düzenlenen operasyonlarda 300’ü çeşitli Arap ülkelerinin vatandaşı olmak üzere 800 El Kaide militanının öldürüldüğünü açıkladı. İsmi açıklanmayan Iraklı güvenlik yetkilisi, IŞİD adlı örgüte yönelik operasyonların ağırlıklı olarak El Enbar, Hamrin dağları, Neyneva ve Selahaddin illeri Bağdat ve Babil’in kuzeyinde yoğunlaştığını söyledi. Babil ili Emniyet Müdürü Zeyd Şemran da Felluce’nin Amiriye bölgesi yakınlarındaki Curf esSahr’da düzenlenen operasyonda çok sayıda IŞİD militanının öldürüldüğünü belirtti. Aslında bu bölgede sadece 40-50 civarında militan olduğunu belirten Zeyd Şemran, bunların küçük gruplar halinde sürekli olarak hareket ettiklerini ve bombalı saldırılar düzenlediklerini söyledi.

Suriye’de barış sağlamayı amaçlayan görüşmelerin ikinci turu İsviçre’nin Cenevre kentinde başladı. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi’nde yapılan görüşmelerin ilk gününde BM ve Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi El Ahdar El İbrahimi muhaliflerin oluşturduğu heyetle bir araya geldi. İbrahimi’nin daha sonra Suriye Hükümeti’ni temsil eden heyetle görüşmesi bekleniyor. Ancak pek çok yorumcuya göre görüşmelerden somut bir sonuç çıkması öngörülmüyor.

El Ahdar El İbrahimi

KAYIP İstanbul Üniversitesi’nden aldığım öğrenci kimliğimi kaybettim.

Hükümsüzdür.

Emel Telci

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 93 Sayı. 2284

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş.

Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Haber Koord.

Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş.

Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş.

Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş.

35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş.

Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Birbirini tanır duruma gelmek - Su yolu, kanal 2. Bilgili, haberli - Öbür dünya 3. Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer - Yüz, çehre 4. Çevresindek gerçekleri fark edemeyen, gafil - Sanma, sanı - Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığ yer, konut, hane 5. Fas’ın plakası - En yüksek askeri rütbe 6. Altın renginde olan - Anlatım 7. İsviçre’de bir nehir - “…

Yücel” (şair) - Kadın 8. Dingil - Astragan adı verilen lüleli, tüylü derisi için yetiştirilen koyun ırkı 9. Kas - Hücum 10. “… Nostra” (Carlos Fuentes’in bir romanı) - Sada Lütesyum’un simgesi 11. Yabancı - Ansızın, birdenbire - Yön, taraf 12. Oruç tutan, oruçlu - Yetke, sulta Yukarıdan aşağıya 1. Bir tür meze - Yabancı bir soyluluk unvanı 2. Gümüş’ün simgesi - Hay-

vanların su içtikleri ağaç veya taştan yapılmış büyük kap Gözde açık kestane rengi 3. Bollukta yaşayış - Plan 4. Çiçeği yatıştırıcı ve göğüs yumuşatıcı olarak kullanılan bir ağaç - Bir tiyatro edebiyatı türü 5. Müslümanlar’a namaz vaktini bildirmek için minareden yüksek sesle okunan çağrı Eski Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad 6. Yılan - Büyük devlet adamları - Jüpiter’in bir uydusu 7. Almaç - Mitolojide “savaş tanrısı” 8. Kripton’un simgesi - Tanıdık, bildik - Yankı, aksi seda 9. Küçük sermaye ve zanaat sahibi - Köşk 10. Gelecek - Mısır - Bizmut’un simgesi 11. Kuzu sesi - Kılavuzluk, aracılık 12. Klavyeli ve telli bir çalgı türü - Yüksek ve çoğu silindir biçimindeki yapı

Soldan sağa 1 Farklı inşaat malzemelerinin birbirlerine yapışabilirlik derecesi 7 Boynun arkası 11 İsviçre’de bir dağ 12 Alevlenmiş 14 İnci 16 Bir para birimi 17 Gürcistan (kısa) 19 İnciler 21 Estonya (kısa) 22 Uzuv 24 Yunak, ısıdam 26 Nikel’in simgesi 27 Araba koşumlarında atların boynuna geçirilen ağaç çember 29 Sazın en kalın teli ya da kirişi 31 Adilane 33 Yüce 35 Hırvatistan’da bir liman kenti 36 Kısasa kısas 39 Tahıl deposu 41 Köpek yiyeceği 42 Tabut 44 Artma, artış 46 Tantalyum’un simgesi 48 Danimarka’da bir ada 50 Fas’ın başkenti 52 Bir talih oyunu 53 Küçük bir davul türü Yukarıdan aşağıya 1 “Louis …” (Fransız şair ve yazar) 2 Bir geçmiş zaman eki 3 Birkaç çobanın aşk, kır hayatının

güzellikleri vb. üzerine karşılıklı konuşmaları biçiminde yazılan, küçük bir piyesi andıran şiir türü 4 Akciğer 5 İnleme, inilti 6 Slavca (kısa) 7 Tekamül 8 Nijerya (kısa) 9 Beyazperde 10 Enerji 13 “… Nuri Erkoç” (karikatürist) 15 Bir seyin ön tarafı 18 Ürdün Batı Şeria’da 1967’den beri İsrai işgali altında olan kent 20 Ceylan 23 Hükümler 25 Bir ağaç türü 28 Elle sigara yapımında kullanmak için önceden kıvrılıp hazırlanan boru biçimindeki sigara kağıdı 30 Mineraloji (kısa) 32 Soyluluk 34 Sözünden dönmek 35 Gözlem 37 Geri 38 Sunak 40 En kalın erkek sesi 43 Angola (kısa) 45 Soy 47 Tanrıtanımaz 49 Yunanca’da bir harf 51 Baryum’un simgesi

11 ŞUBAT 2014 SALI

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

AKPKK medyası panikte Öcalan’ın sorgu görüntülerinin yayınlanması AKP-PKK ittifakının tepkisini çekmeye devam ediyor. İki kesim de Öcalan’ın itibarsızlaşması ve bölünme sürecinin çıkmaza girmesi nedeniyle tepkili

P

KK lideri Öcalan’ın sorgu görüntülerinin yankıları devam ediyor. AKP ve PKK yanlısı yazarlar “çözüm sürececini” etkileyeceği ve Öcalan’ın “itibarını” zedeleyeceği endişesiyle, Aydınlık’a ve İşçi Partisi’ne saldırıya geçti. Öcalan’ın sorgu görüntülerini savunamayan yazarlar, ilk gün olduğu gibi montaj iddialarını yinelediler.

AKP yanlısı yazarlar ise görüntülerin Cemaat tarafından servis edildiğini iddia etti.

Cemaat, AKP ve PKK medyasında yer alan köşe yazılarından bazılarını yorumsuz yayımlıyoruz:

Çözüm süreci neden hedef

Öcalan’ı yıpratmak Barış süreci devam ederken, Öcalan’ın 1999 sorgulanması sırasında sarf ettiği sözlerin kamuoyuyla paylaşılması kime yarar? İki videoyu da, İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, düzenlediği bir basın toplantısında açıkladı. Öcalan’ın taşeronluk yaptığı izlenimi yaratılarak, örgüt tabanındaki itibarı aşındırılmak isteniyor. Baktım bazı meslektaşlar, gene “paralel devleti” sorumlu tutuyor. Oysa İşçi Partisi ile Cemaat kanlı bıçaklı. Belli ki bu kaset hâlâ faaliyetini sürdüren devletteki Ergenekon kalıntılarının servisi neticesi İşçi Partisi’nin eline geçmiştir.

Doğu Perinçek’in derin devlet ilişkileri öteden beri bilinmektedir.

Amaç hükümete bir darbe daha vurmak ve ulusalcı yapının baştan beri benimsemediği barış sürecini baltalamak. Bu arada, suç “paralel yapının” üzerine kalırsa, ne âlâ!

O da, Ergenekoncular için ilâve bir avantaj Nazlı Ilıcak

Apo’nun savunma hakkı PKK lideri Abdullah Öcalan aleyhinde yapılan yayınlar gündemin baş sırasına yerleşmeyi başardı.15 yıl önceki sorgu kaseti sızdırılarak, Öcalan’ın liderliği tartışılmaya açıldı. İmralı’da dört duvar arasına kapatıldığından bu yayınlara yanıt veremiyor. Kamuoyu ile doğrudan iletişim kurma hakkına sahip değil. Öcalan adına konuşma yetkisine veya olanağına sahip olanların da Aydınlık Gazetesi’nin başlattığı yayınlar ile son kaset skandalı karşısında büründüğü sessizlik dikkat çekiyor. İmralı heyetinde yer alan isimler, suçlamalarla ilgili olarak “kendisine sorar, cevabını alırız” demekle yetindi. BDP yönetimi cılız bir tepki gösterirken, KCK yönetimi de -bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde- sessizliğini hala koruyordu. Demokratik Toplum Kongresi (DTP) adına Aysel Tuğluk’un yaptığı kapsamlı yazılı açıklama ise nedense Fırat Haber Ajansı’nın manşetleri arasına girmeyi başaramadı.

Kurtuluş Tayiz

Barış rantçıları 1993’ten beri gündeme gelen her ateşkes ve çözüm ihtimaline,

en önde karşı çıkanlar hep bu alçaklar güruhu oldu. Bugün de bütün farklılıklarına rağmen adeta son 21 yılın özetini seyrediyor gibiyiz. Doğu Perinçek vb. önderliğindeki çözüm ve barış düşmanlarının can havliyle giriştikleri kampanyalar bunu gösteriyor. 17 Aralıkla birlikte bu cepheye “Cemaat” de katılmış bulunuyor.

Suat Bozkuş

Millet inadına barış diyecek İşçi Partisi, Öcalan’ın görüntülerini servis ederek Kürtlerle Öcalan’ın arasındaki bağı koparmaya çalışma girişimine bir halka daha ekledi. Amaç, Mart 2013’te başlayan çözüm sürecine inanan; Başbakan’ın ve İmralı’da bulunan Öcalan’ın iradelerine güvenen kitlelerin içini bulandırmak. Türkiye’nin en önemli sorununu çözme yolunda azimle mücadele eden Erdoğan’ı yolsuzluk iddialarından başlayıp rejim krizine dönüştürülen bir iddialar-yalanlar yumağıyla sıkıştırmaya çalıştılar. Öcalan’ı ise tutuklandığı sırada söylediği sözlerle itibarsızlaştıracaklarını sanıyorlar.

Kimi zavallılar “ülke düşmanlığının” yurt çapında popüler bir değer olduğunu zannediyorlar.

Muhatabını kendi gibi zannetme gafleti.... Şimdi İşçi Partisi,Öcalan görüntüleri yayıyor, yıllarca Kürt meselesinin çözümüne katkı sunmaya çalışmış olan bazı liberaller ise Kürtlere göz kırpıp “Üniter devlet paralel devletten daha tehlikeli” diyor. Nihal Bengisu Karaca

Öcalan görüntülerini kim servis etti?

Abdullah Öcalan’ın sorgu görüntülerinin tam da bu zor günlerde Türkiye’yi bir arada tutan bir tek barış süreci varken yayınlanması beni hiç şaşırtmadı maalesef. Görüntüleri İşçi Partisi’nin yayınlaması bu görüntülerin kaynağının onlar olduğunu göstermez.

Aksine! Zaten öyle olsa bunca zaman neden beklesinler yayınlamak için? Belli ki İşçi Partisi’ne servis edilmiş. Amaç belli: Kürtlerin çözüm sürecine desteğini çekip, yeniden savaşın başlamasını sağlamak. İşçi Partisi kendi cephesinden tutarlı. Bir yandan da “Ergenekon davasında yargılanan Hasan Atilla Uğur işte böyle kahraman bir komutandır” mesajı vererek bu davanın altını boşaltmak istiyor... Bu görüntülerle Öcalan’ın PKK ve PKK’lı Kürtler üzerindeki etkisini azaltmak, çözüm sürecini bu yolla baltalamak istiyorlar.”

Nagehan Alçı

Öcalan’ın sırrı Sayın Öcalan’ın sorgusu, Aydınlık, Ulusal kanal ve benzeri çevreler üzerinden temcit pilavı gibi önümüze sürüldükçe Bombolini’nin zekasını, aklını, manevra kabiliyetini, halka yararlı kurnazlıklarını anımsar ve istihzayla gülmekten kendimi alamam. Hani Devlet aleyhine kim neyi yapmışsa ona tersini yaptırmak, yıktırmak Türk devlet geleneğiydi ya! Öcalan’da PKK’nin “yenilmez, yıkılmaz’’ sırrını ifşa edecek, bizzat kendisine PKK’yi tasfiye ettireceklerdi...

Bunlar, bu tip kara propagandaların Kürtlerin Öcalan’ın etrafında daha fazla kenetlenmesini sağlayacağını, Öcalan’ın “sır’rını vermediği/ elde edilemediği gibi o günlerden nerelere geldiğini, “Ergenekonculuğun’’ hangi çukurlarda debelendiğini pratik sonuçlara dahi bakıp anlayamayacak kadar aptallar... “Toplum mühendisliği’’ özentisi “kirlilik’’ davranışları belirleyince rasyonalite de kalmıyor...

Celalettin Can

Alenen savaş kışkırtıcılığı!

Birkaç haftadır Aydınlık Gazetesi de benzer mesajı vermek için bir yazı dizisi başlattı. Öcalan’ın

İmralı’da “Devletin eriyim” dediğini manşetlerine taşıyarak. Sonra da hemen bir davam haberi: “Aydınlık’ın yayınladığı ‘İmralı’daki Apo’ yazı dizisi tartışmayı başlattı.

Kürt çevrelerinin haber sitelerine ve gazetelerine yansıyan tartışma büyük yankı uyandırdı.” İsmail Beşikçi’nin “Öcalan açıklama yapmalı” sözlerinin yer aldığı haberde, PKK muhalifi çevrelerden Öcalan’ı eleştiren görüşler alınmış.

Bir ara başlık niyeti açık etmeye yetiyor: “Öcalan tartışılıyor.”

Peki neden bir ulusalcı bunu dert edip ve durup dururken Öcalan’ı devletin işbirlikçisi ilan edip, onun tartışılmasını ister?

Bu haberin hedef kitlesi, Türkler değil, Kürtler çünkü.

Yıldıray Oğur

Öcalan’ın görüntüleri ve insan kemikleri Öcalan’ın 1999’daki sorgu görüntüleri tartışılırken Diyarbakır’da Zerzevan Kalesi’ndeki bir kuyudan insan kemikleri çıkartılıyordu. Bu iki olay arasındaki ortak nokta, otuz yıllık çatışmalı süreçte Kürdistan coğrafyasını bir toplu mezarlar haritasına çevirenlerle Öcalan’ı sorgulayanların aynı ‘özel savaş’ın kadroları olmasıydı. Öcalan’ın görüntülerini yayımlayan İP Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey, “Açılım kapanmıştır, çözüm Türk milletinin eline geçmiştir” diyor. Yani amaçlarının Öcalan ve Kürt hareketinin muhatap alındığı bir çözüm sürecini engellemek olduğunu gizlemiyorlar... Öcalan’ı hem bir ABD operasyonu ile Türkiye’ye getireceksiniz, hem de anti-emperyalistlik dersi vereceksiniz. Bu yurtseverliğe gel de hayran olma! Oysa meselenin aslı şudur: O dönem ipleri ABD-NATO’nun elinde olanlar daha sonra ABD’nin genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ne uygun olarak AKP’nin iktidar yapılması sürecinde Ergenekon operasyonlarıyla tasfiye edildiler.

Yusuf Karataş

Bu kez değişik bir strateji ve taktik izlenerek, Öcalan’ın PKK içinde ve Kürt halkı nezdinde nüfuz ve otoritesini kırarak, itibarsızlaştırmak suretiyle bertaraf edilmesine yönelik komplo ve kara propaganda içeren psikolojik harp yöntemlerini uygulamak amacıyla, derin yapının legal unsurları öne sürüldü. Bu amaçla İşçi Partisi’nin, Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye teslim edildiği 1999 yılına ait, JİTEM’ci H. Atilla Uğur tarafından yapılan sorgu görüntüsü ve ses kayıtlarını 15 yıl sonra kamuoyuna açıklaması, Öcalan üzerinden çözüm sürecini sonlandırmak ve seçimler öncesi ülkede çatışma ortamını yaratmak gayesi güden açık bir provokasyon niteliği taşıyor.

Ancak görüntü ve ses kayıtlarının kurgulanmış montaj ve gerçek olmama ihtimali çok yüksek...

Bülent Orakoğlu

Barışa emanet olamadınız Ve en son, Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasının ardından Albay Atilla Uğur’un sorgusu sırasında, gizli kamerayla çekildiği anlaşılan bazı görüntüler, bilinçli olarak kesilip biçilip montajlanarak servis edildi. Önce Aydınlık’ta çıkan yazı dizisine, sonra Ulusal Kanal’da yayınlanan görüntülere göre Öcalan ‘devletin adamı’ydı. Ülkenin sözde vatanperver, pek devletsever yayın organlarının bu ‘sırrı’ ifşa etmekten memnuniyet duymalarının ironisine gülemiyoruz bile. Çünkü onlardan daha tutarsız ve ne yazık ki daha etkili olan ‘barışsever’lerimiz var.

Hilal Kaplan

Apo’nun sorgu görüntüleri Terör örgütü PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan’ın, Şubat 1999’da İmralı Cezaevinde yapılan sorgulama görüntülerinin bir kısmı İşçi Partisi tarafından yayımlandı.

Görüntüler niçin yayımlanmış olabilir?

BDP-HDP heyetinin açıklamasına göre PKK elebaşısı Öcalan, görüntüler hakkında, “çözüm sürecini bitirmek ya da itibarsızlaştırmak amacıyla sinsi bir plânın parçası olarak montajlanmıştır” derken, İşçi Partisi “montaj değil” diyor. Amacın, Apo’nun PKK üzerindeki otoritesini sarsmaya, PKK’nın Apo’dan bağımsız hareket etmesini sağlamaya, böylece terör örgütü üzerinde Devletin etkinliğini bitirmeye yönelik bir stratejinin parçası olduğu muhakkak. Böylece terör örgütü, Devletin elindeki Apo’nun güdümünden çıkarılacak ve “kanlı terör günleri”ne geri dönülecek; niyet bu.

Faruk Köse

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Apo vak’ası Epey bir zamandır Aydınlık gazetesi Apo’nun yakalandığı zaman İmralı’da Atilla Uğur komutanla yaptığı Afet ILGAZ konuşmaları yayınlıyor. Önce rüşvet olaylarına denk geldi, kendimi toparlayamadım. Sonra da anlattıklarına bir anlam veremedim.

Bu kadar teslimiyet halindeki bir “lider”in teklifleri niye değerlendirilmemişti. Bunu bir kayıp diye düşündüm. Tam bir Türkiye sevdalısı(!) gibi konuşuyordu...

Dünyanın bütün milli liderlerini düşündüm hiçbiri bu modele uymadı. Apo’ya önder diyorlar, acaba ikisi aynı şeyler mi! Önderi bilmem de lider dediğin adam, dava adamıdır. Bir dediği bir yaptığı ötekine uyar. Lider bağımsızlıkçıdır. Bu antiemperyalist demektir. Hele Apo gibi solculuk, Mahir Çayan’ı takip iddiası olursa. Onların, kendi tabiriyle enstrümanı olmaz. Onların aklına uyup üniter ulus devleti parçalama planlarına kendini kullandırmaz. Çünkü olmak istediği de bir ulus devlettir...

Açılım sürecine gelince; Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başlattığı, açılım süreci değildi, İstiklal süreci idi. Emperyallerden değil, mazlum milletlerden destek alıyordu.

Mondros’tan sonra vatana sinekler gibi üşüşmüş, İtalyan, Yunan, Fransız, İngiliz ordularıyla milli birliği korumak için savaştı. Onlar hasta ve zayıf Osmanlı’nın kolunu bacağını koparmaya çalışan sırtlanlar gibiydiler. Biz kimsenin ülkesini bölmek için değil ülkemizi kurtarmak için savaşıyorduk. Bunları şunun için yazıyorum, Apo da Kemalistlere ve Atatürk’e hayranlığını belirtmiş. Onlar gibi yapsaydı ya. Bu “haklı” savaşta yenilen ve yenilgiye alışmamış İngilizler bile şaşırdılar. İşçi Partisi, ülkenin bağımsızlığı ve güveni konusunda bir çok ilke imza atmıştı.. Bu yayın da çok önemli bir tartışmayı başlatmış oldu.

O delikanlıyı Türkiye’nin başına kim gönderdi? İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Özbey, 15 yıl önceki Abdullah Öcalan’ın sorgulanması görüntülerini basına verdi.

Abdullah Öcalan’ı, sonradan Ergenekon davasında mahkum edilen albay Hasan Atilla Uğur sorgulamıştı. Uğur’un, “Abdullah Öcalan’ı Nasıl Sorguladım?” adlı kitabında, Öcalan’ın ifadelerinin özeti vardı. Tabii sorgunun görüntü olarak ortaya çıkarılması herkes için daha inandırıcı oluyor.

Görüntülerin Ulusal Kanal ve Aydınlık’ta yayınlanmasından sonra, gerek Öcalan, gerek PKK gerekse BDP sözcüleri, ifadelerin montaj olduğunu ileri sürerek, sa- Arslan BULUT vunma yapmaya çalışıyor. Kimileri sorgu görüntülerini, Hasan Atilla Uğur’un evine yapılan baskın sırasında cemaatçi polislerin ele geçirdiğini, hatırlatarak, “Aynı polisler, hükümete karşı yolsuzluk operasyonu yüzünden görevden alınınca görüntüleri İşçi Partisi’ne verdi” iddiasında bulunuyor. İşçi Partisi ise “Görüntüleri milli bir kaynaktan aldık” açıklaması yaptı. Kısacası, görüntülerin yayınlanmasının açılım sürecini çökertmeye yönelik olduğu ileri sürülüyor.

Peki açılım süreci, Türkiye için hayırlı bir süreç midir?

Açılım sürecinin sonunda, bölge, kısa vadede özerkleştirilecek, sonra da, Irak, Suriye ve İran’da oluşturulmak istenen diğer federe devletlerle birleştirilerek, Büyük Kürdistan kurulacak. Suriye’nin kuzeyindeki Türkmenler de bu sebeple, topraklarından sürülüyor. Yeni devletin denize kadar ulaşması planlanıyor.

Uğur, kitabının “Müthiş öneri” başlıklı bölümünde, Öcalan’ın ne dediğini yazmıştı: “Daha önce, Talabani ve Barzani’nin maşa olduklarını, Türkiye’ye dost görünseler bile asla güvenilir olmadıklarını size söylemiştim. Şimdi benim durumumdan sonra Amerika’nın en büyük yatırımı bunlara olacak ve Türkiye için tehdit daha da büyüyecektir. Bunların oyunlarını boşa çıkarmak için ben hizmete hazırım, örgütü sizin uygun göreceğiniz şekilde bunların üzerine yöneltebilirim.”

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI...

06:30 Teoman Alili ile Muhabbet 08:00 Halil Nebiler ile Televizyon Gazetesi 10:00 Çetin Ünsalan ile Ekopolitik 12:00 Bilim ve Toplum (T) 13:00 Haber Masası 15:00 Haber Merkezi

00.00 Ana Haber

09.00 Haber 09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Haberci 15.30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Belgesel

10.00 Haber 10.35 Paranın Gündemi 11.00 Haber 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.45 Afiş 17.00 Haber 17.40 Paranın İzi 18.00 Ana Haber 19.00 Akşam Haberleri 19.30 5N1K

09.30 Ekonomi Notları 10.00 Haber Merkezi 12.00 Haber 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 15.00 Günün İçinden 15.30 Günün İçinden 16.20 NTV’ye Sorun 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 20.00 Ana Haber 21.20 Yakın Plan

08.40 Günaydın 10.30 Film: Asterix ve Obelix Görevimiz Kleopatra 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Haber 20.00 Küçük Ağa 22.15 Çalıkuşu

09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.15 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.40 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Yetenek Sizsiniz Türkiye 23:30 Aramızda Kalsın

08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Film: Yedi Evlat İki Damat 12.00 Show Dünyası 12.30 Gülben 14.30 Film- Şeref Sözü 16.00 Pis Yedili 18.30 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Benim İçin Üzülme 23.15 Güldür Güldür

07.00 Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Dünya Listeleri 18:00 Flashpoint 18.45 Film: Mermiler Uçuşuyor 20.00 Dilm: Efsanevi Katil 22:00 Atletico Madrid - Real Madrid 00:00 Fiorentina - Udinesse

08.30 Sen de Gitme 10.00 Herkes İçin Hukuk 12.40 İyi Fikir 13.00 Haber 13.35 Elde Var Hayat 14.55 Aileler Yarışıyor 16.55 Zengin Kız Fakir Oğlan 18.30 Habere Doğru 19.00 Ana Haber 19.55 Seksenler 22.55 Gurbette Aşk Bir Yastıkta 01.05 Tam Zamanı

10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 13.00 Haber 13.35 Gündem 14.10 Türkiye Ajansı 14.35 Gündem 16.10 Türkiye Ajansı 17.10 Dünya Turu 18.30 Açık Büfe 20.00 Ana Haber 21.00 Doğadaki İnsan 22.40 Derin Analiz

09.00 Haber Masası 10.20 Bakış 11.00 Haber Merkezi 12.00 Gün Ortası 15.00 Güne Bakış 15.50 Spor Bülteni 16.00 Güne Bakış 17.05 Söz Sende 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 23:00 Gece Bülteni 23:30 Dünya İşleri

09.30 Gündem Özel 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 İrfan Vakti 22.30 Gündemin Nabzı 00.00 Açık Tribün

10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Kafe 17.00 Son Baskı 18.00 Avatar 18.30 Penguins of Madagascar 19.00 Mike ve Molly 20.00 Mom 21.00 The Carrie Diaries 22.00 Film: Yankiler 00.15 Breaking Bad

10.00 Taht Oyunları 12.00 Ellen Show 13.00 Hayallerinin Peşinde 14.00 Vikingler 15.00 Dallas 16.00 Ellen Show 17.00 Hayallerinin Peşinde 18.00 Taht Oyunları 19.00 Kanun ve Düzen 21.00 Hell on Wheels 22.00 The Toniht Show 23.00 The Wire

06.45 Çalar Saat 10.00 Telemarket 10.15 Doktorlar 12.00 BKM Güldür Güldür 13.00 Babam Sınıfta Kaldı 16.30 Esra Erol 19.00 Fox Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 21.45 Benim Hala Umudum Var 00.45 Çocuklar Duymasın

11.00 Aşk Yakar 13.00 Kayıp Şehir 15.10 Hanımın Çiftliği 17.00 Ejder Avcıları 17.30 Women 18.10 Cracked 20:00 Fırıldak Ailesi 20.15 BKM Mutfak 21.30 Film: Ay Işığı 23.40 Ah Biz Kadınlar 00.00 Homeland 00.50 American Horror Story

10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 20.00 TBMM’den Grup Konuşmaları Özeti 21.00 En Ana Haber 22.00 Şaban Sevinç ile Basın Koridoru 00.00 İsmail Dükel ile Günsonu Haber

07.30 Uyan Türkiye

07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv ana Haber 20.00 Kaçak 22.00 Film: Ben Efsaneyim 00.00 Dilm: Son Karar 01.45 Robinson Crusœ

10.00 Sağlıklı Yaşam 11.45 Yaşamın İçinden 13.00 Haber 13 14.00 Türk Filmi 16.45 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Açık Tribün 22.00 Türkülerin Dili

18:00 Spor Ana Haber 18:30 Çizgi Film “Robin Hood” 19:00 Ana Haber 20:00 Günün Yorumu 20:15 Emek Dünyası 21:00 Yerel Seçim 22:00 Sabahattin Önkibar ve İsmet Özçelik ile Ankara Kulisi 00:00 Gece Raporu

Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Osman Şahin sinema belgeseli çekildi Ustalardan üstadlara bin selam!

“Torosların Kayıp Çocuğu” adıyla çekilen Osman Şahin Sinema Belgeseli, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkıları ile gerçekleştirildi. Geçen yıl yapılan çekimler, Şahin’in doğup büyüdüğü Aslanköy ile Toroslar’da 1850 yükseklikte çekildi, İstanbul’da tamamlandı.

Belgesel filmin yapımcılığını Insert Film, yönetmenliğini ünlü görüntü ustası Çetin Tunca yaptı.

“Al Yazmalım, Selvi Boylum” ile “Aşkım, Hayallerim ve Sen”

gibi önemli filmlerin görüntü yönetmenliğin yapan Tunca, iki kez “Altın Portakal” ve “Siyad Onur Ödülleri”ni kazanmıştı.

Bir belgesel tadında 50 dakikalık Osman Şahin sinema belgeseli, Nisan’daki İstanbul Film Festivali’nin belgesel bölümünde gösterilecek. Filmde Tarık Akan, Hülya Koçyiğit, Attila Dorsay, Burçak Evren, Erden Kıralk, Feyzi Tuna, Korhan Yurtserver, Berhan Şimşek ve Halil Ergün, Şahin’in öyküle-

rinden uyarlanan ve bir dönem sinemamıza damgasını vuran “Kızgın Toprak”, “Fırat’ın Cinleri”, “Kibar Feyzo”, “Derman”, “Tomruk”, “Firar”, “Kurbağalar”, “Kan”, “Keriz”, “Adak”, “Ayna”, “Gömlek”, “İpekçe”, “Gülüşan” ve “Avcı” gibi 23’e yakın filmde toplumcu gerçekçi bir anlayışla, ayrıntılı, özlü, kalıcı cümlelerle anlatıyorlar. Ortaçağ kalıntısı ağalığın, şeyhliğin, üfürükçü dindarların elinde yaşamları heder olmuş insanlarımızın yazgılarını, doğa ile bütünleş-

Aşiyan KUTLU

2011 yılında ilki yayınlanan “Göğe Selam Vol 2” dijital olarak satışa sunuldu. İlkinde sadece Bahadır Akkuzu, Barış Manço, Cem Karaca’nın anısına hazırlanan albüm oldukça ilgi görmüş ve başarılı olmuştu. Âşık Mahzuni, Âşık Veysel, Bahadır Akkuzu, Barış Manço, Cem Karaca, Kazım Koyuncu, Nâzım Hikmet, Neşet Ertaş, Pir Sultan Abdal ve Yavuz Çetin’in anısına hazırlanan “Göğe Selam 2” albümünde ise yine Türkiye’nin önemli müzisyenleri ve oyuncuları yer alıyor.

Albüm bir Kurtalan Ekspres projesi, müzisyenler şarkılarını da grup elemanları Ahmet Güvenç, Sefa Ulaştır, Can Bora Genç, Serdar Öztop, Bülent Güven ile beraber seslendirdiler. Bu da ilki gibi muhteşem olmuş, Bülent Ortaçgil, Duman, Emrah Karaca, Fatma Turgut, Hayko Cepkin, Haluk Bilginer, Murat İlkan, Nejat Yavaşoğulları, Niyazi Koyuncu, Şevval Sam, Umut Kuzey ve Yavuz Bingöl ustalar üzerlerine aldıkları bu önemli sorumluluğu, bence üstün bir başarı ile yerine getirmişler. Kendi yorumlarıyla yeniden seslendirdikleri şarkıları ile “Göğe Selam 2” albümü yine çok konuşulacak gibi duruyor. İlk albümde usta yorumu ile albümde yer alan Hayko Cepkin ikinci albüme de renk katmış. Farklı tarzların bir araya gelip aynı albümde buluşmaları ise diğer bir tat olmuş. Albümde dikkat çeken başka bir isim ise üstat Cem Karaca’nın müzisyen oğlu Emrah Karaca, bundan önce de “Doğa İçin Çal” adlı projede yer alan Karaca, babasının seslendirdiği “Islak Islak” şarkısını söylemiş. Bir diğer isim de Haluk Bilginer. Bilginer, Âşık Mahzuni Şerif’e bin selam çakmış ve “Nem Kaldı” adlı muhteşem türküyü de muhteşem bir şekilde seslendirmiş. İlk albümde tarzları yakın vokaller bir aradaydı. Bu albüm bir nevi müziğin evrenselliğinin bir kanıtı olmuş.

Mesela, farklı tarzıyla Yavuz Bingöl sevenler albümü aldıklarında rock’çı müzisyenleri de dinlemiş olacak. Bu durum rock’çılar için çok da sorun olmaz diye düşünüyorum. Durum tersi olunca ne olacak bilemiyorum göreceğiz...

Nisan ayında İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek olan belgesel, ‘Torosların Kayıp Çocuğu’ Şahin’in öykülerinden uyarlanan, Türk sinemasına damga vurmuş filmleri toplumcu gerçekçi bir anlayışla seyirciye sunuyor

Dinlerken bir yerlere gidiyorsunuz Albümü dinlerken bir yandan da yorum yazıyorum, bir şey söyleyeyim mi? Muhteşem olmuş! Albüme gösterilen özen o kadar belli ki, o kadar duygulu çalınmış ve söylenmiş ki; dinlerken ister istemez bir yerlere gidiyorsunuz; belki gözlerinizde bir-iki damla gözyaşı. “Ne güzel yürekleriniz varmış, nasıl harika işler yapmışsınız be üstatlar” diyerek onlara öykünüyorsunuz. Ne güzel yürekleriniz varmış demek yetmiyor bile, onun içinde ki o uçsuz bucaksız, sonsuz sevgiyi, taaa içerilerde bir yerlerdeki titreşimler eşliğinde hissediyorsunuz.

Kim ne derse desin arkadaş, yok işte, eskilerin o sihri ve büyüsü yok şimdilerde. Bu durum en çok üretimde, yani söz ve bestelerde bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Elbetteki genç ve çok iyi müzisyenlerimiz var, yeni ve güzel besteler de yapılıyor tabii ki, yok değil, kimsenin hakkını yemeyelim. Benim bahsettiğim şey büyü, bu albümü dinlerken hissettiğiniz şey. Bu albümde de sevgili vokaller kendi albümlerine gösterdikleri özenden bile daha fazla özen ve ilgi göstermişler bu çok belli oluyor. E kolay değil, göğe doğru bin selamlamımıza aracı oldular ve selam gönderdiğimiz üstatlar öyle böyle isimler değil. Bir kere en güzel yanı ne olmuş biliyor musunuz? Seçilen parçalar çok özel, bunun dışında da her isim seçtiği parçaya kendi yorumunu katmış. Bu da güzeliğe güzellik katmış.

Size bir sır vereceğim; yer alan isimler arasında kendilerini dinlemediğim, albümünü almadığım vokaller de var ne yalan söyleyeyim ama onlar bile üzerine düşen bu görevi başarıyla yerine getirmişler, tebrik ediyorum.

Albüme emeği geçen bütün müzisyelerin hepsi de birbirinden başarılı performans göstermişler, hangi birini sayayım, hangi birini yazayım bilemedim. Bende de hepsine bin selam olsun... Var olun...

melerini, bir belgesel tadında veriyorlar.

“Torosların Kayıp Çocuğu” Şahin için çekilen ikinci belgesel.

Dört yıl önce İz Tv, Osman Şa-

hin’in edebiyat ve sinema yanlarını anlatan 50 dakikalık ilk belgeseli çekmiş, geniş ilgi görmüş, İz Tv’de 100’den fazla gösterilmişti.

Susuyorsa bir nedeni var

Üniversitede ‘Adalet’ dansı Tüm dünyada kadınlara karşı uygulanan şiddeti protesto etmek amacıyla düzenlenen “One Billion Rising” (Bir milyar yükseliyor) etkinliğine İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’de destek veriyor. Üniversite çalışanları, akademik kadrosu ve öğrencileriyle dünya ile eşzamanlı olarak “Adalet” için dans edecek.

Dünya genelinde yaklaşık 1600 noktada 14 Şubat’ta saat 14.00’te eşzamanlı olarak

gerçekleştirilerek ve bu yılki teması “Adalet” olan etkinliğe dünya genelinde 400’ün üzerinde üniversite destek veriyor.

Stanford, Boston, Michigan State gibi üniversitelerden de katılımın sağlanacağı etkinlikte İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi ailesi aynı koreografiyle dans edecek.

Parmaklar Adalet için gökyüzüne doğru yükselirken, dünyanın farklı metropolle-

rinden toplam 1 milyar kişinin katılması hedeflenen etkinlikle , kadına karşı şiddet dansla protesto edilecek.

Günümüzde dünyada her üç kadından biri taciz ediliyor, tecavüze uğruyor veya öldürülüyor. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’de tüm çalışanları ve öğrencileriyle parmaklarını gökyüzüne kaldırarak, kadına şiddetin üzerinde durulması gereken önemli bir sorun olduğunu hatırlatacak.

Farklı bir Shakespeare yorumu

Shakespeare’in 450. doğum yıldönümü kutlanadursun, Kent Oyuncuları izleyenleri hayran bırakan bir oyunla yıldönümü sahneye taşıyor: İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet Anne-Marie MacDonald’ın yazdığı eserin yönetmenliğini ve başrolü Kadriye Kenter üstleniyor. Ebru Soyuerden, Tuğçe Sartekin Karasu, Sinem Sarızayim, Serkan Altıntaş, Ozan Ayhan ve Osman Kot’un da yer aldığı oyun, Shakespeare’in en iyi bilinen iki

tragedyası “Romeo ve Juliet” ile “Othello”yu bilinenden çok farklı bir bakış açısıyla yeniden yaratıyor.

Shakespeare’in kadın karakterlerini ön plana çıkararak; aşk, nefret, kıskançlık, öfke, ihanet, kullanılmışlık gibi duyguları trajikomik bir şekilde yorumlayan eser alışılmışın dışında kalan “Romeo ve Juliet” ile “Othello” yorumuyla Şubat ve Mart ayı boyunca tiyatroserverlerle buluşmaya devam edecek.

Güncel sorunları tema olarak kullanan enstelasyon sanatçısı Ekin Onat bu kez de günümüzde en büyük yara olan çocuk tecavüzü konusuyla 11 Şubat-29 Mart tarihleri arasında Merhart Galeri’de olacak.

“Susuyorsam Bir Nedeni Var” isimli video ve yerleştirme sergisi izleyici üzerinde gerginlik yaratarak, yaşanan bu ayıp ile ilgili bir kez daha derinine düşünmesini sağlıyor. Çocuk istismarı din, gelenek, ülke, yaş, kültür farkı gözetmeksizin her yerde yaşanıyor.

Kendisine tecavüz eden erkeklerle “töre evliliği” yapmak zorunda bırakılan gencecik kızlar intihar ediyor....

Bu duruma “yönetenler”in tepkisi ise ne kadar içler acısı bir halde olunduğunun kanıtı adeta; tecavüz edenle evlenmenin kurtuluşları olacağını söyleyen bu zihniyet dekoltesi görünen kadının tecavüzü hak ettiğini de savunuyor.

“Hayır”ı naz kabul eden erkek egemen toplum 9 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden onlarca erkeği “kızın rızasıyla olmuştur” diyerek aklıyor “rıza indirimi” uyguluyor.

Tecavüze uğrayan çocukların çoğunluğu yaşadıklarının kendi hataları olduğunu düşündüğünden, ailesi tarafından bir daha istenilmeyeceğinden dolayı susuyor. Çocuklar bunu kaderleri sanıyor.

Onat, “Yaşananlar ‘kader’ DEĞİLDİR!” diyor.

“Olaylara tepki göstermeyen, suç işlemektedir.

Sessiz kalıp suça ortak olmayın...”

Çağın olayları arasında Ünlü filozof İoanna Kuçuradi’ye armağan olarak sunulmuş bir yapıt “Çağın Olayları Arasında”. Alanının başarı isimleri olan, Betül Çotuksöken, Gülriz Uygur ve Hülya Şimga’nın editörlüğünde hazırlanan kitap, Tarihçi Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Eserin ana izleği “arada olmak”.

Bu izleği içselleştirmiş olan kitabın editörleri, arada olmayı işbirliği olarak gördüklerini ve Kuçuradi’nin “düşünce akrabaları”na, çok şey borçlu olduklarını belirtiyorlar ve ekliyorlar: Bu kitap, siz yazarların eseri; sizler İoanna Kuçuradi’nin çağdaşları; İoanna Kuçuradi “çağın olayları arasında” olduğu kadar, eleştirici, tartışmacı, sorgulayıcı kimliğiyle siz çağdaşlarının da arasında... Ünlü filozof İoanna Kuçuradi’ye armağan olarak sunulan bu yapıtta birbirinde değerli yazarların makaleleri yer alıyor.

Girişini Betül Çotuksöken’in kaleme aldığı kitabın birinci bölümü Çağdaşları ve Çağın Olayları Arasında: Ioanna Kuçuradi, İoanna Kuçuradi: 21. Yüzyılın Vebası Karşısında Doktor Rieux-Bergen Coşkun ile başlıyor.

Sonrasında Betül Çotuksöken’in “Felsefe-Edebiyat İlişkisinde Felsefi Söylem” ve “Etiğe Antropontolojik Yaklaşım ve İoanna Kuçuradi’de Durum Etiği” makaleleri, Ayşe Erzan’ın “Bir İnsan ve İnsan Hakları Savunucusu Olarak İoanna Kuçuradi”, Özdemir İnce’nin “Kızkardeşim İoanna Kuçuradi” başta olmak üzere birbirinden değerli çok sayıda makale yer alıyor. Çalışmanın sonunda yer alan ve Hülya Yetişken’in hazırladığı “İoanna Kuçuradi Fotoğraflar Arasında” ise kitaba büyük bir renk katıyor...

İOANNA KUÇURADİ 4 Ekim 1936’da, İstanbul’da doğan Kuçuradi, 1954’te Zapyon Kız Lisesi’ni, 1959’da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi.

1965-1968 arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yaptı.

1970’te Doçent, 1978’de de Profesör oldu.

1969’da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kurdu ve 2003 yılında emekli oluncaya dek Bölümün Başkanlığını yaptı. 1997-2005 yılları arasında aynı üniversitenin İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Müdürü olarak ve 1998 yılından itibaren de Merkezin bünyesinde kurulan UNESCO Kürsüsü’nün başkanı olarak görev yaptı.

1974’te kurulan Türkiye Felsefe Kurumunun Başkanı olan Kuçuradi, 1988-1998 yılları arasında Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonunun (FISP) Genel Sekreterliği’ni, 1998-2003 yılları arasında da Başkanlığını üstlendi, halen aynı Federasyonun Onursal Başkanıdır.

Hazırlayan: Sema SEZEN

MAZZOLENI ve BİRET’ten Rachmaninof’un 3. Konçertosu Ülkemize gelen ünlü İtalyan Şef Stefano Mazzoleni ile dünyaca ünlü piyano sanatçımız İdil Biret, piyanonun en zor yapıtlarından olan Rachmaninof’un 3. Piyano Konçertosu’nu birlikte seslendirdiler

O Burcu KURU

cak ayında İstanbul Zorlu Center’ın Büyük Salonu’nda gerçekleşen konserde, İdil Biret’in olağanüstü yorumuyla seslendirdiği 58 dakikalık Rachmaninof’un 3. Piyano Konçertosu’nu dünyada pek az piyanist çalabiliyor. İdil Biret’in hiç durmadan 58 dakika boyunca çaldığı bu konçertoyu dinleyen müzikseverler, Mazzoleni’yi, İDSO’yu ve Biret’i ayakta alkışladılar.

Dünyanın birçok ülkesinde konserler veren ve İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nı (İDSO) yöneten ünlü şef Mazzoleni ile ünlü opera sanatçısı soprano Burcu Bükem Kuru’nun yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz.

Rachmaninof’un 3. Konçertosu zor bir konçertodur. Çok ender çalınır. Hazırlanma ve seslendirme sürecinde zorluk yaşadınız mı? İstanbul Senfoni Orkestrası (İDSO), ilk provada özverili ve istekli çalışmaya başladı. Provalar sırasında her zaman “Neden ve niçin bir çeşit ses, renk, dinamik ya da müzik cümlesi” aradığımı orkestraya açıklamaya çalışırım. Çalışmalarda yüksek düzeyde orkestra müzisyenleriyle takım ruhu yaratmanın önemine inanan bir şefim.

Orkestra grupları arasında bir müzik cümlesini ya da bir pasajı yaratırken herkesin fikrini sunmasının ve bu fikirlerin karşılaştırılmasının son derece üretken olduğunu düşünüyorum.

Şef, İDSO’yu ilk kez yönetti Orkestra elemanlarıyla konuşurken daima en yüksek seviyede çalışma isteği ve işbirliğine açık bir yapı gördüm ve bu da son derece mutluluk verici. İDSO’yu ilk kez mi yönetiyorsunuz?

Evet, ilk defa.

Türkiye’de hangi orkestraları yönettiniz ve Türk orkestralarıyla ilişkiniz nasıl?

Türkiye’de İzmir, Antalya, Bursa ve Adana senfoni orkestralarını yönettim. Tüm deneyimlerimde her zaman çok uyumlu bir çalışma ortamı ve beraber müzik yapma isteği yakaladım. Müzisyenler müzikal anlamda hazır; dinlemeyi, anlamayı isteyen sanatçılar ve onlarla karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde müzik yapıyoruz.

Sergei Rachmaninof

‘Galanta Dansları’nı severim’ Türkiye’de bu anlamda çok iyi bir çalışma ortamı var. Benim dikkatimi çeken ve söylemeden geçemeyeceğim bir sistem “kültürel demokrasi” beni çok etkiledi.

Her orkestrada 5 kişilik bir yönetim ekibi kendi aralarından seçimle yönetime geliyor ve her yıl yenileniyor. Bu komite, her yıl program çalışması yaparken, hangi sanatçıların solist ve şef olarak davet edileceklerine de karar veriyorlar.

Bu şekilde şeflerin ve solist sanatçıların özgeçmişini ve müzikal kapasitelerini yine orkestranın kendi sanatçıları değerlendiriyor. Bu yöntem benim de çok hoşuma gidiyor.

Konser programını nasıl oluşturdunuz ve neden Rachmaninof’tan sonra Kodaly ve Stravinsky’e karar verdiniz?

Genelde programlarımda bir orkestra tarafından davet edildiğimde kendi ruhuma ve müzikal anlayışıma en yakın olan bestecileri öneriyorum. Tüm işlerde olduğu gibi müzik alanında da bir yapı seçilmeli ve o yapı içerisinde en mükemmel seviyeye ulaşma çabası verilmelidir diye düşünüyorum.

Her şeyin global bir yapı içinde öğütüldüğü bir düzende yaşıyoruz.

Bu yapı içerisinde bir alanda profesyonel yapıya ulaşmanın gerekliliği kaçınılmaz oluyor. Ben 20. yüzyıl müziklerini kendime ve ru-

Stefano Mazzoleni İdil Biret

huma daha yakın buluyorum. Stravinsky’i çok seviyorum ve tüm zamanların en önemli bestecilerinden biri olarak yorumluyorum.

Müziği son derece karmaşık ve aynı zamanda dinlenebilecek kadar naif. İçindeki karmaşık yapıyı ve besteciyi en ufak noktasına kadar araştırmak beni çok mutlu ediyor. “Ateş Kuşu” eseri sahip olduğı çok yüksek müzikal seviye, ritm, orkestral renkler, içinde barındırdığı değişik ritimlerde seyreden güç ve tutkularla başlı ba-

Arnavutluk Prensi Leka Şehir Tiyatroları’nda

A

rnavutluk Prensi Leka, PLL Partisi (Legality Movement Party) Başkanı Suleyman Gjana, UNESCO ITI Avrupa Kültür Başkentleri Büyükelçisi Emre Erdem ile birlikte, İBB Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hilmi Zafer Şahin ve

İBB Şehir Tiyatroları Müdürü Salih Efiloğlu’yu ziyaret etti. Ziyarette İBB Şehir Tiyatroları Basın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Muhsin Kayar da bulundu. Prens Leka, iki dost ülke arasında kurulacak köprünün kültür ve sanatla gerçekleşeceğini belirtti.

Prens, nişanlısı Elia Zaharia ile Arnavutluk’ta tiyatroyu yaygınlaştırmak istediklerini söyledi.

şına fantastik bir yapıttır.

“Galanta Dansları” çok sevdiğim ve sıklıkla yönettiğim bir dans türüdür. İçinde barındırdığı lirik yapı ve 2. bölümdeki coşkusuyla beste, dinleyiciler üzerinde her zaman etki bırakır. Büyük bir senfonik başyapıtıdır. Orkestra şefliğini, tüm bestelerde mükemmel yapıyı arayan bir zanaatçı olarak görüyorum. Bu, süreklilik isteyen ve günün içerisinde önemli bir zamanı alan bir çalışma biçimidir ki her seferinde sizi daha mükemmel olmaya taşır. Bunun haricinde doğal olarak 18. ve 19. yüzyıl müziklerini ve yapıtlarını da yönetiyorum.

Gelecek dönemdeki planlarınız nelerdir?

Ocak ayının son iki haftası Senfoni Orkestrası’nı yönetmek için İzmir’deydim. İlk program klasik döneme ait oldu (Mozart, Beethoven). İkinci hafta Tannhauser uvertürü ve Richard Strauss’un “Don Juan” yapıtını

yönettim. Şubat ayında bir opera galasını yönetmek için Rusya’da olacağım. Daha sonra Meksika, Lubiana ve Udine’de konserlerim devam edecek.

Nisan’da Bari’de Piazzola’nın bandeon ve orkestra için yazdığı 3. Konçerto’sunun kayıt yapımında bulunacağım ve tekrar Meksika turnesi devam edecek. Mayıs’ta iki hafta İzmir ve sonrasında Treviso’da şehrime ait 1954’te ölen bir müzisyen olan Sante Zanon’un bestesini yöneteceğim. Haziran’da tekrar Türkiye ve Temmuz ayında Bari Senfoni Orkestrası ile güney İtalya turnesine çıkacağım. Ağustos ayında Palermo Festivali ve sonrasında Şile, Arjantin turneleriyle yıl sonundaki programımı tamamlamış olacağım. Tüm bu koşturmacanın arasında Treviso şehrinde yer alan ve müzik direktörlüğünü yaptığım Salotto Musicale Festivali de devam ediyor olacak.

V. Murat’ın besteleriyle bale A

ntalya Devlet Opera ve Balesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en az tahtta kalan padişahı Sultan V. Murat’ın hayatından kesitlerin sunulduğu “V. Murad” adlı balesinin prömiyerini 15 Şubat Cumartesi akşamı saat 20.00’de Haşim İşcan Kültür Merkezi Opera Sahnesi’nde yapacak.

Sultan V. Murat’ın hapis kaldığı 28 yıl boyunca Çırağan Sarayı’nda piyanosu ile bestelediği 500’e yakın eserinden bazıları ve Sultan Abdülaziz, Sultan III. Selim, Sultan Murat’ın kızı Hadice Sultan, Osmanlı Hümayun Mızıkası Şefi Rıfat Bey, Adelburgh, Pisani gibi Osmanlı padişahlarına ithaf edilen özel bestelerden oluşan müziği ile “V. Murad” balesi dünyada bir ilk.

Eserin librettosu, bugüne kadar Türkçeye sayısız araştırma yazısı ve birbirinden değerli kitaplar armağan eden müzikolog Dr. Emre Aracı’ya ait. Aracı, aynı zamanda V. Murat’a ait bestelerin düzenlemesini orkestra şefi Bujor Hoinic ile birlikte yaptı.

Ödüllü bale Antalya’da Koreografisini Armağan Davran ve Volkan Ersoy’ın yaptığı ve 2013 yılı “Donizetti Klasik Müzik Ödülleri”nde En İyi BaleDans Yapımı ve En İyi Koreografi alanında iki ödül birden kazanan eser, Sultan V. Murat’ın torunları Selahaddin Osman Osmanoğlu, Kenize Mourad,Rezzan İris’inde destekleriyle şimdi de Antalyalı sanatseverlerle

buluşacak.

Orkestra şefliğini Hakan Kalkan’ın üstlendiği, dekor ve kostüm tasarımı Savaş Camgöz, ışık tasarımı ise Fuat Gök imzasını taşıyan eserde, şu an yerinde olmayan, sadece Fransız Le Illustration dergisinde bir adet gravürü kalan Dolmabahçe Saray Tiyatrosu, Sultan Abdülaziz’in Saltanat Kayığı, Çırağan Sarayı’nın Rıhtım Kapısı orijinaline sadık kalınarak sahneye taşındı.

Bale’de, Sultan V. Murat’ın 28 yıl boyunca Çırağan Sarayı’nda hapis hayatı yaşadığı dönemde, piyanosu ile bestelediği 500’e yakın eserlerinden bazıları yer alıyor. Osmanlı padişahlarına ithaf edilen özel bestelerden oluşan müziği ile “V. Murad” balesi dünyada bir ilk oldu.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Kemal

ATEŞ kemalates77@gmail.com

ANKARA NOTLARI

11 ŞUBAT 2014 SALI

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitapları

A

nkara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin ders kitapları üzerine yaptığı toplantılara sağ olsunlar beni de çağırdılar. Benim açımdan da son zamanlarda katıldığım en yararlı toplantılardandı. Bu yaşta eğitim konusunda hâlâ bir şeyler öğrenebileceğimi buradaki değerli arkadaşları yakından tanıyınca anladım. Aydın, benim tanımıma göre, karşısında dil yanlışı yapmaktan çekindiğimiz insandır. Öğretmen de böyle tanımlanmalı bana göre; karşısında dil yanlışı yapmaktan çekindiğimiz insandır öğretmen. Bu nedenle buradaki yöneticilerin Türkçeye ayrı bir ilgisi vardır, bunu daha önceki dekanımız Sayın Prof. Dr. Gönül Akçamete’de gördüm, şimdi onun yerini alan Sayın Dekan Prof. Dr. Ayşe İlhan Çakır da aynı geleneği sürdürüyor, Türkçenin önemini çok iyi biliyor. Bu dersleri diğer fakültelerin tersine, uzaktan eğitim rezaletinden kurtarması bunun somut bir örneği. Bana göre kutlanacak bir iş yaptı Sayın Çakır. Umarım öteki fakülteler de bu konuda Eğitim Bilimleri’ni örnek alırlar. Aydın, karşısında dil yanlışı yapmaktan çekindiğimiz insandır, her fakülte dekanı bunu bilmeli, Türkçe derslerini fakültesinde gereksiz bir işmiş gibi görmemeli, görmemeliydiler. (Bu ayrı bir yazı konusu.)

Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde ders kitapları üzerine yaklaşık iki ay süren toplantıları gene fakültenin değerli bir öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Gözütok yönetti. Sayın Gözütok ders kitapları konusunda epey kafa yormuş, emek vermiş. Çocuklarımıza daha güzel kitaplar verilmesi için çırpınıp duruyor, umarım ilgililer bu değerli bilim insanına kulak verirler. Keşke Milli Eğitim’den de bir yetkili bu toplantıları izlese, ortaya çıkan görüşleri, eleştirileri ilgililere iletseydi.

Bir yıl kadar görev yaptığım Talim Terbiye Kurulu’nu bir parça tanıdım, AKP’nin o kurulu ne hale getireceğini yakından görmüştüm. Bunun acı sonuçlarından birini de yazık ki ders kitaplarında gördük. AKP ders kitapları konusunda önce rekabeti kaldırdı, sözde bir rekabet var gibi görünse de yok... Bu anlayış yıkılmazsa, her derste tek kitaba yönelirsek, çocuklarımıza iyi kitap vermek bana göre hayal.

Kitap yazarları öncelikle Türkçeyi bilmiyorlar, yazı deneyimleri yok, son derece acemi bir anlatımları var. Ayrı yazılacak “-de”yi bile bilmiyorlar. Seçtikleri metinler zevksiz, edebiyatı iyi izlemiyorlar.

Genellikle belli yazarlar, kendi anlayışlarına uygun yazarlar karışımıza çıkıyor. Çoğunun adı sanı yok. Öncelikle küçücük çocukların eline verilecek kitaplarda “hobi”, “performans” gibi sözcüklerin bir yeri olmamalı. Beş-altı yaşındaki çocuğun ne hobisi olabilir ki?

“Alıştırma” sözcüğünün yerini bile “etkinlik” almış, her şey etkinlik olarak anlatılıyor. Çocuklara sözcükler veriliyor, “Anlamlarını tahmin edin?” deniliyor? Maç tahmini mi bu? Yazarlar “tahmin” sözcüğünü bile doğru yerde kullanamıyorlar. Mektup iletilmez, gönderilir. “Davranış” ile “kural” birbirine karıştırılıyor. Kafiyeli her söz “tekerleme” sayılıyor. Metinler yanlışlarla dolu, yazarlar daha “ama” gibi sıradan sözcükleri bile doğru kullanamıyorlar: “Sözünü ettiğimiz kirpi sesini çok severdi. Ama bugün sesi kendisine daha güzel gelmişti.” Metinlerde tekrar yanlışları çok: “... son provasını yaptı. Ardından güzel bir banyo yaptı.” Şu dizelerle mi şiir sevdirilecek çocuklarımıza: “kaymak dolu bağı beli.” Şu şiire bakın siz, evlere şenlik! İşin en acı yanı da, bu kitaplarda çok sınırlı yer bulabilen yurt sevgisi gibi ulusal değerler ise, mahkeme kararlarıyla girebilmiş.

‘Üç Boyutta Aşk’ sergisi açılıyor Dinçer Güngörür, Aysun Bozoklu ve Kağan Toros’un Sevgililer Günü’ne özel çalışmalarının sergileneceği “3. Boyutta Aşk”, 12-28 Şubat tarihleri arasında Zorlu Center PSM, Armaggan Art&Design Gallery’de izleyiciyle buluşuyor.

Sevgililer Günü öncesinde “heykelin üç boyutlu aşkı” temalı “3. Boyutta Aşk” sergisiyle 3 genç heykeltıraş aşkı sanat ekseninde yorumluyor. Dinçer Güngörür, Aysun Bozoklu ve Kağan Toros’un Sevgililer Günü’ne özel olarak hazırladıkları çalışmaları sanatseverler görebilecek.

Hazırlayan: Fırat KORSAN

11 ŞUBAT 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İZMİR KARŞIYAKA KULÜBÜ’NDE TARİHE GEÇEN BAŞANTRENÖR UFUK SARICA, TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONLUK SERÜVENİNİ AYDINLIK’A ANLATTI:

HAYALİ GERÇEKLEŞTİRDİK Sarıca, kazanılan kupanın mutluluğunu yaşadıklarını söylerken, ‘Bizim bir hayalimiz, ona ulaşmak için de inancımız vardı ve hayalimize mutlu sonla ulaştık ve hakkımız olanı aldık’ dedi

Sarıca, İzmir’de taraftarları tarafından omuzlarda karşılandı.

B

Bahar ALTIN

asketbol Erkekler Türkiye Kupası finalinde Anadolu Efes’i 66-65 yenerek şampiyonluğa ulaşan Pınar Karşıyaka’nın başantrenörü Ufuk Sarıca, mutluluktan uçuyor. Tarihinde ilk kez Türkiye Kupası şampiyonluğunu kazanan Karşıyaka’nın koçu Sarıca, bu başarıyı Aydınlık’a değerlendirdi. İlk kez gelen kupa zaferini büyük bir sevinçle yaşadıklarını ifade eden Sarıca, “Çok gururluyuz, büyük bir sevinç yaşıyoruz.

Bu kupa Karşıyaka tarihinde bir ilk. 198687 sezonu Cumhuriyet Kupası’ndan sonra ilk kez Türkiye Kupası’nı kazandık. Bu kupayı da üst üste önemli ve güçlü takımları yenerek kazanmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Bakıldığında Eurolaegue takımlarını yenmeyi başardık. Çok yüksek bütçeli takımlara karşı mücade verdik ve zafer elde ettik. Emeği geçen herkese; yanlızca oyuncularım değil malzemeciden teknik ve idari kadroya kadar teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Kupa Özgür’e gidecek Karşıyaka, İzmir’de coşkuyla karşılandı. Takıma coşkulu tezahüratlarda bunuldu.

Başantrenör Ufuk Sarıca, havalimanında yaptığı açıklamada, kupayı aldıkları için büyük sevinç yaşadıklarını belirtti. Ayrıca Karşıyaka’nın kupayı 16 Kasım 2008’de Banvit-Pınar Karşıyaka maçını izlemek için Bandırma’ya giderken, Balıkesir’deki bir akaryakıt istasyonunda çıkan silahlı kavgada hayatını kaybeden Karşıyaka taraftarı Özgür Soylu’nun mezarına götüreceği bildirildi.

‘Henüz farkında değiliz’ Maç sonrasında soyunma odasındaki atmosferden de bahseden başarılı antrenör, “Gerçekten maçtan sonra soyunma odasında müthiş bir cümbüş vardı. Kısa bir konuşma yaptım. Şuan gerçekten kazandığımız başarının tam farkında değiliz. İlerleyen günlerde ortaya çıkacak olan, alınan başarının büyüklüğü olacaktır” ifadelerini kullandı.

‘İzmir’de kimse kalmadı’ Taraftarlara da ayrı bir parantez açan Sarıca, “Maç sonrasında gece 01:00’da İzmir’e indik. Ertesi gün okul ve iş olmasına rağmen taraftarlarımız, havalanındaydı, bizi karşılaşamaya gelmişlerdi. Zaten Ankara’da oynadığımız maç için de Ankara’ya 22 otobüs gelmişti. 100’e yakın araç da bize eşlik etti. Kısacası İzmir’de kimse kalmamıştı. Bizi her koşulda destekleyen, yanlız bırakmayan taraftarlarımıza çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.

Kupayı kazanarak bir hayali gerçekleştirdiklerinin altını çizen Sarıca, “Bizim bir hayalimiz, ona ulaşmak için de inancımız vardı. Hayalimize, mutlu sonla ulaştık ve hakkımız olanı aldığımızı düşünüyorum.

Sezon başında final diye hedef koymuştum” ifadelerini kullandı.

yaret Maç öncesi Ata’ya zi

Takım Takım işi işi para para değil, değil, ruh ruh işi.. işi..

NAZLI TEKTAŞ Karşıyaka’nın yendiği rakipleri ile bütçelerini kıyaslayacak olursak, Karşıyaka’nın bütçesi neredeyse rakiplerinin üçte biri kadar. Ancak sezon başından beri koç Ufuk Sarıca’nın olumlu adımları ve Karşıyaka ile olan kimya uyuşumu sonunda başarıyı da getirdi. Başarılı olmak için illa ki pahalı sporcuların olması gerektiğine inanmayan Sarıca, bu tarihi zaferde

en az oyuncuları kadar büyük pay sahibi.

Geçen yıl da Eurochallange’da final oynayan Karşıyaka kupayı bir sayı farkla kaybederken, Türkiye Kupası’nı bir sayı farkla kazanarak adeta kaçırdıkları şampiyonluğun acısını çıkardılar. Ankara Spor Salonu’nu hınca hınç dolduran çılgın Karşıyaka ve Anadolu Efes taraftaftarı, maçtan önce andımızı ve İstiklal Marşımızı hep bir ağızdan okudu, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı ile de

nacak Ankara’da oyna finalinde sı pa olan Türkiye Ku mek için İzmir le ek st de takımlarını akıllardan silinmeyecek bir finale çıkan ve Başıyaka’dan yola rş Ka ları, ilk imza attılar. rşıyaka taraftar kent’e giden Ka i ziyaret etti. YeşilKarşıyaka’nın kazandığı kupa ir’ olarak Anıtkab zuruna aslında sadece bir “kupa” değil, arlar Ata’nın hu Kırmızılı taraft ndu. lu bu a nd şu ru ötesi. İnancın zaferi, azim ve istek çıkarak, saygı du an maçın oynadınd olduktan sonra paranın teferruattan r Bu ziyaretin ar geçen taraftarla na lo sa ğı ibaret kalacağının simgesi. İzmir’in ca na ı rın la m takı büyük coşkuyla yıllardır özlemi, taraftarın sesi... Kardesteklediler.

şıyaka’yı canı gönülden kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

Khutor’dan Almanya’ya ilk altın

3 puan Karabük’ün

Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenen 22.

Kış Olimpiyat Oyunları’nda kısa mesafe sürat pateni erkekler 1500 metre mücadelesinde yarışı 2.14.985’lik derecesiyle ilk sırada tamamlayan Kanadalı Charles Hamelin altın madalyanın sahibi oldu. Hamelin’in ardından 2.15.055’lik derecesiyle Çinli Tianyu Han gümüş, 2.15.062’lik derecesiyle de Rus Victor An bronz madalya kazandı.

Alp disiplini kadınlar kombinede ise dağ bölgesindeki Rosa Khutor Alp Disiplini

Süper Lig 20. Hafta kapanış maçında Karabükspor, deplasmanda Gençlerbirliğini 2-1 yendi. Ankara 19 Mayıs Stadı’nda oynanan ve Mete Kalkavanın yönettiği mücadelenin ilk yarısında gol sesi çıkmazken, goller 2. yarıda geldi. Maçın 61. dakikasında Eneramo’nun frikik golüyle

Merkezi’nde gerçekleştirilen iniş yarışında 1.43.72’lik derecesiyle ilk sırayı alan Alman sporcu, slalomu da 50.90’lık süreyle tamamlayarak toplamda 2.34.62’lik süreyle altın madalyanın sahibi oldu.

Soçi’de bugün ülkemizi iki sporcu temsil edecek. Sabahattin Oğlago ve

Çetinkaya serbest sprint yarışlarına çıkacak. Erkeklerde Oğlago Sahne Kelime TSİ 12.25’te başlayacak elemeleri geçerse çeyrek final, yarı final ve da TSİ 15.30’da başlayacak finallere katılmaya çalışacak. bizde sonunda Kelime’nin yarışı ise TSİ 12.00’de başlayacak.

1-0 öne geçen Karabükspor, 71. dakikada İlhan Parlak’la farkı ikiye çıkardı. Skoru belirleyen gol ise, 75. dakikada Stancu’dan geldi. Bu sonuçla puanını 33’e çıkaran Karabükspor Lig’de 5. sıraya yükselirken, 24 puanda kalan Gençlerbirliği 13. sıradaki yerini korudu.

1. Lig’de dün: Fethiyespor 3-1 Ankaraspor

İŞTE EBEDİ DOSTLUK! Sow 2 hafta yok

‘Biz konu mankeniydik’ Beşiktaş Başkanı Fikret Orman önceki gün Sivas’ta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın, kendileri için ‘Şikeyle suçlanıyorlar, camiaları hiçbir şey söylemiyor’ açıklamasına cevap verdi. A Haber’e konuşan Orman, “Konuşmuyorum çünkü onların dosyaları ile bizim dosya arasında çok fark var. Biz işin içine konu mankeni olarak sokulduk. Yargıtay cezaları onadı ve artık konuşmanın fazla bir faydası yok. Biz önümüze bakmak durumundayız” şeklinde konuştu.

Orman, Galatasaray ile yaşadıkları stat sorunu nedeniyle üzüldüklerini belirterek, “Galatasaray bizim ezeli rakibimiz ve onlarla da bir dostluğumuz var. Şahsi bir sorumuz asla olamaz ama Beşiktaş’ın haklarını savunmak zorundayız. Stadyum ile ilgili konu bizi üzdü. Galatasaray bunun karşılığını zamanı geldiğinde bulacaktır” diye konuştu.

Fenerbahçe’nin Sivasspor’a yenilmesiyle ilgili olarak da Orman, “Rakibimizin kaybetmesine sevinsem de, hakem hatalarından kaynaklanmasından dolayı iki kat daha fazla üzüldüm” ifadelerini kullandı.

KASIMPAŞA BEŞİKTAŞ SAAT: 20:00 STAT: RTE Stadı HAKEM: Tolga Özkalfa YAYIN: Lig TV

Bu kez tek topla oynanacak!

Süper Lig’in 15. haftasında oynanan ve ev sahibi ekibin 2-1’lik galibiyetiyle noktalanan KasımpaşaBeşiktaş maçı Donk’un ikinci topu diğer topa vurmasından dolayı kural hatası olduğu gerekçesiyle tekrar kararı verilmilşti. TFF, maçın bugün oynanacağını açıklamış, tekrar kararına her iki takım da itiraz etmişti. Bu akşam 20:00’da her iki takım tekrar karşı karşıya gelecek, maçı Tolga Özkalfa yönetecek.

Sivasspor maçında sakatlanarak oyundan çıkan Sow’un 2 hafta forma giyemeyeceği, Emenike’nin ise sakatlığının tamamen geçtiği belirtildi.

Hakem Yunus Yıldırım’ın tartışmalı kararlarıyla Sivas deplasmanından mağlup dönen Fenerbahçe’ye Galatasaraylı taraftarlardan destek geldi

S

ivasspor-Fenerbahçe maçı sonrası spor gündemi alevlenirken, Galatasaraylı bazı taraftarların tepkileri de dikkat çekiciydi. Galatasaraylı bazı taraftarlar, hakem Yunus Yıldırım’ı eleştirirken, Fenerbahçe’ye haksızlık yapıldığı yönünde Twitter’da yorumlarda bulundu. İşte o mesajlardan bazıları; “Onurlu bir Galatasaraylı olarak bu sezon Fenerbahçeli oluyorum.”

“Bir Galatasaraylı olarak, alenen önü kesilen ve nefret dolu siyasi emellere alet edilen Fenerbahçe’ye karşı şampiyon olunmamasını istiyorum.”

“Bir Galatasaraylı olarak söylüyorum. Bugünkü Fener Sivas maçı adil oynandıysa bu günden itibaren futbol izlemem.”

“Ne maç olmuş böyle, bir Galatasaraylı olarak hakeme küfrettim. Yazık.”

“Artık haksızlığın her boyutuna o kadar tahammülsüzüm ki Galatasaraylı olarak bugün kalbim Fenerbahçe’den yana” “Bir Galatasaraylı olarak söylemeliyim ki Fenerbahçe’ye haksızlık yapılmıştır. Her şey gözler önünde”

akın’ ‘Penaltıyı bana bır

bahçe maçıSivasspor-Fener ırım’ın zorlu ld Yı s nu nın hakemi Yu rdımcılarına penya de de sin ce maç ön Yunus iği ortaya çıktı. altı talimatı verd yardımda ın tıs an cesi topl Yıldırım maç ön rlarını kesin olarak kenkara cılarına penaltı a damgasını arını istedi. Maç Fenerbahçe’de başkan Aziz Yıldırım’ın Sivasspor maçı al km arkası disine bıra ka zisyonunda le po ltı sonrası yaptığı açıklamalar gündeme bomba gibi na pe n n ni ra ni vu kalmasının nede düştü. Yıldırım açıklamaların bir kısmında bize “Bize hakeminin etkisiz altı pozisyonlarını Yıldırım’ın “Pen operasyon yapıyorlar” ifadesini kullandı. Bu açıklamanın karışmayın” ifabana bırakın, siz ayrıntısını ise daha sonra Fenerbahçe basın sözcüsü e ön delerinin olduğu Mahmut Uslu verdi.

Uslu, Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, ü. sürüld

Mahmut Uslu’dan ‘paralel’ göndermesi

“Paraleller, paraleller” ifadelerini kullandı.

11 ŞUBAT 2014 SALI

Hazırlayan: Cenk ÇINAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

GALATASARAYLI “SERT ÇOCUK” YUMUŞARKEN...

2

Misyonu değiştiriverdi Seçimden 1 gün önce Altaylı, kendi gazetesinde, aslında GS yöneticiliğine ne vakti ne de niyeti olduğunu açıklarken şöyle diyor: “Galatasaray’a yönelik dış tehditler, beni bu büyük görevi kabul etmeye itti.

Günlerden beri Uzan Grubu’nun Galatasaray’ı ele geçirmesinin, hem Galatasaray’ı hem de Türk

Çetin SUSAN Ç TiPi

001 Temmuz ortası, Galatasaray Kongresi...

Faruk Süren’den boşalan başkanlık koltuğuna 2 aday var: Mehmet Cansun ve Ateş Ünal Erzen. 1.440 üyeden 972’sinin oyunu alan Cansun, 435 oyda kalan Erzen’i geride bırakıp başkan oluyor.

Akabinde, 11 kişilik yönetim kuruluna, 920 oyla 9. sırada giren Fatih Altaylı, Cansun tarafından 2.başkanlığa getiriliyor.

Aslında bu seçim, Cem Uzan ve Aydın Doğan’ın egemenlik savaşı olarak yorumlanıyor kamuoyunda.

Sonraki yıllarda CHP’den Bakırköy Belediye Başkanı seçilecek olan Erzen, Uzan’ın adayı olarak giriyor seçime. O günlerde, Doğan ve Uzan grupları arasında amansız bir çekişme var. Altaylı’nın ise, Hürriyet yazarı olarak mensubu olduğu Doğan’ı temsil ettiği dillendiriliyor.

futbolundaki barış ortamını tehdit edeceğini söyledim.”

Böylece o günkü misyonunun altını çizmiş oluyor.

Aradan 4,5 yıl geçiyor.

Genel konjonktür değişmiş; artık “Uzan tehdidi” yok.

Altaylı da Hürriyet’ten Sabah’a geçmiş. 2001’deki misyonunun gerekçesi de değişmiş bu arada! 10 Aralık 2006’da yeni gazetesinde şöyle yazıyor: “Mehmet Cansun’un hata yapmasını engellemek için yönetime girdim.”

Daha önce spor yöneticiliğiyle ilgisi olmamış bir gazeteci; yıllarını yönetici olarak kulübe vermiş olan ve kongrenin üçte ikiyi aşan bir destekle başkan seçtiği kişinin, -olası- hatalarını engellemek gibi bir rol biçiyor kendine. “Hangi bilgi, hangi birikim, hangi deneyimle?” soruları cevapsız kalırken, baştaki “görev tanımı” da çöpe gidiyor haliyle.

Kıvrak bir adam Bu arada kâh, “Aziz Yıldırım giderse Fenerbahçe küme düşebilir” gibi

yargılarına yaslanıp Yıldırım’ın başkanlığına sallıyor; kâh Yıldırım’a destek veren Ali Koç’a eşsiz güzelleme yazıları yazıyor.

Elbette hepsinin cilalı birer kamuflajı var. Nasıl ki Galatasaray yönetimine “ulvî” amaçlar uğruna girdiyse, Koç’u da “Türk sporunu korumak” için “yağladığını” belirtiyor ki; aklımıza, gazetesi adına reklam-meklam beklentisinde olduğu gibi saçmalıklar(!) gelmesin...

Zaman geçiyor, bu kez de geçmişte söylemediğini bırakmadığı Turgay Ciner’in personeli oluveriyor kıvrak bir manevrayla. Bunların hepsini aynı adamın yapıyor olabilmesi, “insanoğlu için, imkânsız yok gerçekten” dedirtiyor.

Kendisinden söz ederken yaptığı, “Canımın istediğini yazarım, söylerim. Tek kıstasım, inanmak ve doğru bulmaktır. Çünkü ben gazeteciyim. Doğru bildiğini her ortamda söyleyen biriyim.” tanımlamalarını bir

kenara bırakıp; Başbakan’ın karşısında dili ve beyni büzüşmüş halde yaptığı “çanakçılık” hizmetini, gazetecilik diye yutturmaya çalışıyor hepimize. Bir jölesi eksik... Hemen ardından, Andımız’ın yasaklandığı; dekoltesi nedeniyle AKP sözcüsü tarafından hedef gösterilen kadın televizyon sunucusunun, işten kovulduğu günkü gazetesine attığı manşet şöyle: “Demokrasiye koşuyoruz”

Fatih’ler tandemi Hep, örtülü bir “alt metni”, “manüplatif niyetleri” olduğunu düşündüren bu adam, bugün yine manşetlerde. “Alo Fatih” diye kodlanan mesai arkadaşıyla tandem oluşturmuşlar HT’nin göbeğinde; “beyefendi”den gelecek emirlere göre “gazetecilik” yapıyorlar! Bir gün MHP Genel Başkanı’nı sansürlüyorlar, bir gün Prof.Yaşar Nuri Öztürk’ü.

Olmadı, seçim anketlerini manüple edip, BDP’ye oy kaydırıyorlar.

Biatta sınırları zorlayıp, velinimetlerini kızdıracak haberleri yapan emekçileri işten kovuyorlar. Uludere haberini görmezden geldiklerini anlatıp, yukarılardan “aferin” bekliyorlar. Bakan beylere ve

Şehzade’ye “marifet raporlarını” arz ediyorlar.

Dizi dizi konuşma kaydı, dizi dizi rezillik...

Soruyor: Ayıp mı?..

Sonra çıkıyor Galatasaraylı bilineni, önce gazetesinin “tarafsız duruşundan” rahatsız olanlardan söz edip, yüzlerimize tebessümü yerleştiriyor; sonra “Türk medyasının durumu ne kadar vahimse, benim durumum da o kadar vahim” diyor. Aczin çukurunda debelenirken, “Kovulmamak, dayanmak ayıp mıdır? Siz söyleyin” diye yazıyor. Söylemleri, Şener Şen’in Banker Bilo filmindeki unutulmaz repliğini çağrıştırıyor: “Evet, yaptım ama bi’ sor niye yaptım?”

Bir zamanların “sert çocuğu”, madem sordun, cevaplayalım. Evet ayıptır!

Senin konumunda olmak başlı başına ayıptır, “kovulmamak” da, “dayanmak” da ayıptır! Ama bizler için! Bak, bu gazetenin de yayın yönetmeni var, Yurt’un, Sol’un, Birgün’ün de; hiç sana benziyorlar mı?

Bazen kovularak “adam olunacağını”, anlatsak da anlayamayacağın belli...

Senin için çok geç ama neye ve niye “dayandığını” bir sor kendine, cevabını veremeyecek olsan bile...

olarak görmesi gereken bir konumda bulunduğu eklenince işe... Hatta, uzaktaki hakem Yunus Yıldırım’ın süzme olasılığı da... Aziz Yıldırım kadar nazik olamayacağım ben. Bu durum “yeteneksizlik”le açıklanacak kadar sıradan değil ne yazık ki...

Manisa bölgesinin bu 3 hakemi, 384-254 ve 234 maça çıkmışlar bugüne dek, 90’lı yıllara uzanıyor tecrübeleri.

Yani, acemi de denemez hiç birine. Nöronları “kısa devre” yapan 5.hakem, bu sezon 10

Mehmet Cengiz Tesisleri’nde basın toplantısı düzenleyen Rizespor teknik direktörü Rıza Çalımbay, istifa kararının alınan saha sonuçlarıyla ilgisi olmadığını belirtti, “Rencide edildiğimiz zaman burada durma şansımız yok” dedi. Deneyimli hoca, istifa kararını birden bire almadığını, bir sürecin sonucu olduğunu söyledi. Kararı almanın kolay olmadığını belirten Çalımbay, “İyice ölçüp tartmak gerekiyor.

Bu ayrılık inşallah sevdiğimiz takıma da başarı getirir” diye konuştu. İçinin rahat olduğunu söyleyen teknik adam, son olarak kimseyle kişisel bir probleminin olmadığını da vurguladı.

Çatı izin vermedi Portekiz Ligi’nin en önemli karşılaşmalarından biri olan Benfica ile Sporting arasındaki Lizbon Derbisi’nin oynanmasına çatı izin vermedi. Ligin zirvesini yakından ilgilendiren karşılaşma öncesi iki takım da son hazırlıklarını yapmış, santra vuruşu için dakikaları geri sayıyordu. Fakat Lizbon’da esen kuvvetli rüzgar, Luz Stadı’nın çatısından parçaları sökülmesine neden oldu. Yetkililer de karşılaşmayı can güvenliğinin tehdit altında olması nedeniyle tatil etti. Benficalı futbolseverler stattan hemen tahliye edilirken, Sporting taraftarları yaklaşık bir saat Luz Stadı’nda tutuldu. Öte yandan Luz Stadı’nın, bu yıl mayıs ayında Şampiyonlar Ligi finaline de ev sahipliği yapacağı biliniyor.

FAZLA YAKINDI GALİBA...

On yıllardır futbol maçı izliyorum; son SivassporFenerbahçe lig maçındaki gibi bir hakem skandalına tanık olmadım. Metin Tokat’ın, Van faciası da buna dahil; Leverkusen’li Kiessling’in auttan gelen golü de... Maçın 5.hakemi Murat Türker’in, burnunun dibindeki elle oynamayı yani penaltıyı görememiş olması, ancak “fazla yakın” olması gibi bir ironiyle açıklanabilir herhalde.

Keza, 1.yardımcı Volkan Narinç’in de, pozisyonu net

Çalımbay ile yollar ayrıldı

maçta hakem, 13 maçta da çizgi hakemi olarak görev almış.

Bana göre, yetenekle, basiretle değil, “niyet”le ve “kasıt”la açıklanabilecek kararlar verdiler. Dilerim, bir “işaret”in etkisinde kalmamış olsunlar! Çünkü... Ne yazık ki, “çalarken” yakalananlara, “hırsız” yerine “beyefendi” denilen, “gurur duyulan” hâle geldi ülke. Her şey gibi futbolun da çivisi çıktı!

Bakalım, gözlemci İlhami Kaplan ve Federasyon birimleri ne diyecek bu işe?..

GALATASARAY’IN BAŞARILI İSMİ SELÇUK İNAN, DEVLER LİGİ’NDEKİ RAKİPLERİNE MEYDAN OKUDU:

Sıra Chelsea’de Trabzonspor’da beklenen son Trabzonspor, seyircisi önünde oynadığı Akhisar Belediyespor karşısında aldığı 4-2’lik mağlubiyetten sonra teknik direktörü Mustafa Akçay’ın sözleşmesinin feshedildiğini açıkladı. mavili kulübün internet sitesinden yapılan açıklamada, “Teknik direktörümüz Mustafa Reşit Akçay ile karşılıklı olarak anlaşarak yollarımızı ayırmış bulunuyoruz. Mustafa Reşit Akçay’a bu zamana kadar yaptıkları için teşekkür ediyor, bundan sonraki hayatında başarılar diliyoruz” yer aldı.

Akçay ile gelen rekor Trabzonspor, Mustafa Akçay yönetiminde UEFA Avrupa Ligi’nde başarılı sonuçlar elde etmesine rağmen ligde oynanan futbol ve elde edilen sonuçlar çok tepki çekti. Bu sezon UEFA Avrupa Ligi’nde 2 ön eleme ve play off turunu geçen Trabzonspor, tarihinde ilk kez gruplardan lider çıkıp ikinci tura yükselme başarısı gösterdi. Trabzonspor, Akçay yönetiminde Avrupa’da en uzun süre maç kaybetmeyen Türk takımı olma rekorunu da kırdı.

Galatasaray’a gelerek çok doğru bir karar verdiğini ifade eden Selçuk, Şampiyonlar Ligi’nde oynacakları Chelsea maçlarının çok güzel geçeceğini söyledi

T

rabzonspor’dan Galatasaray’a 2.5 sezon önce gelen ve takımın değişilmez isimlerinden olan Selçuk İnan, Sarı-Kırmızılı takıma gelişini anlatırken, Devler Ligi’ndeki Chelsea maçıyla ilgili de konuştu. GSTV’ye açıklamalarda bulunan başarılı oyuncu, Galatasaray’a gelmeden önce Fenerbahçe’nin de içinde olduğu

birçok kulüpten teklif aldığını vurgulayarak, “Hedefim her zaman Galatasaray ile şampiyonluk yaşamaktı. Ne olursa olsun bir gün bu formayı giyip, şampiyonluk yaşayacaktım. Şükürler olsun yaşadım da. Bugüne kadar verdiğim en iyi karar Galatasaray’a gelmekti” dedi.

‘Çok iyi maçlar olacak’ Şampiyonlar Ligi’nde Chelsea maçına da değinen

başarılı orta alan oyuncusu, ‘“Chelsea maçı tabii ki konuşuluyor ama şu an için önceliğimiz lig. Sneijder, Drogba, herkes “ne yapacağız?” sorusuna, “merak etme bende” cevabını veriyor. Chelsea’nin de sırası gelecek. Kolay olmayacak ama çok iyi 2 maç olacak” şeklinde konuştu.

‘Mourinho bu kez başaramaz’ Galatasaray’ın Hollandalı yıldız futbolcusu Wesley Sneijder, Şampiyonlar Ligi’nde Chelsea karşısında oynayacakları karşılaşma için Mourinho’nun bu kez başarılı olma olasılığının zayıf olduğunu söyledi. İspanyol basınında yer alan haberlere göre

Sneijder, Galatasaray’ın geçtiğimiz dönem Mourinho’nun çalıştırdığı Real Madrid’e elendiğini hatırlatarak, o dönemden bu yana çok şeyin değiştiğini, Portekizli teknik adamın bu kez Galatasaray’ı elemede aynı şansa sahip olamayacağını söyledi.

Ayın oyuncusu Arda İspanya’nın Atletico Madrid kulübünün sponsorlarından Mahou, ocak ayında takımın en iyisi olarak Arda Turan’ı seçti.

Atletico Madrid’de ocak ayının en iyisi olarak ‘’beş yıdızlı futbolcu’’ ödülünü alan Arda, kulübün resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, ‘’Beni böyle bir ödüle layık gördükleri için inanılmaz mutluyum. Umarım performansım böyle devam eder ama performanstan daha önemlisi kupaları kazanmak. Çok iyi gidiyor ama önemli olan sonunu iyi getirmek’’ dedi. Arda’ya verilen “ayın oyuncusu” ödülü, Atleco Madrid’li taraftarların attıkları tweetler sonucunda belirlendi.

Taraftarlara müdahale Denizlispor taraftar grubu ‘Yeşil Cephe’ öldürülen liderleri Fatih Eroğlu’nun adı yazılı atkıları ve “Eroğlu Ruhu” pankartlarıyla Denizli Stadyumuna yürüdüler. “ Eroğlu ruhu yaşayacak, Mustafa Kemal’in askerleriyiz, “ sloganları attılar. Olaysız bir şekilde maça giren taraftarlara maç çıkışı basınçlı su ile müdahale edilirken maç sonrası toplu yürüyüşlerine izin verilmedi. Çok sayda Çevik kuvvetin beklediği Stat girişine kadar çevik kuvvet eşliğinde giren taraftarlar stat önünde taraftarlara “toplu olarak yürüyemezsiniz” diyerek tomayla müdahale edildi.

T.C. KAYSER 4. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/6535 ESAS Kayseri İli, Kocasinan İlçesi, Kavakyazısı 2.Mıntıka Mahallesi cilt 288.sayfa 28425, ada 4350, parsel 5’de 2.059.56m2 alanlı 14 katlı Karkas Bina ve Arsası olarak kayıtlı taşınmazdaki 4981/205956 arsa paylı 1.Kat 3 bağımsız bölüm nolu mesken niteliğindeki taşınmaz satılarak paraya çevrilecektir. Taşınmaz zemin+asma +13 Katlı binanın 1.katında bulunmaktadır. Taşınmazın bulunduğu bina çift asansörlüdür. Taşınmazın brüt kullanım alanı 175m2 net alanı ise 145m2dir. Antre koridor, mutfak zeminleri seramik, oda zeminleri ise laminal parkedir. Taşınmazın duvarları saten alçı üzeri saten boyalıdır. Taşınmazın mutfağı dolaplı olup tezgah altı ve tezgah üstü dolaplıdır.

Mutfağın tezgahı seramik olup, duvarları saten boyahdır. Taşınmazın pencereleri pvc, kapıları ise Amerikan panel kapıdır. Taşınmazın mutfak ve oturma odasında balkon mevcuttur. Taşınmaz doğalgaz, kombi, kaloriferlidir.

Adresi : Kayseri İli, Kocasinan İlçesi, Erciyesevler Mahallesi, Billur Caddesi, Kumlu Sokak, Elibol Emre Apartmanı No: 14, Kat:1, Bağımsız Bölüm 3 Numarada Bulunmaktadır.

Yüzölçümü : 2.059,56 m2 imar Durumu : 1/1000 ölçekli uygulama imar planında kütle parsel 8 katlı konut alanında kalmaktadır. Ancak imar yönetmeliklerine göre serbest kat uygulamasından faydalanmak suretiyle bina 14 katlı olarak inşa edilmiştir.

K ymeti : 220.000,00 TL KDV Oran :%1 1. Sat Günü : 21/03/2014 günü 09:50 - 09:55 arası 2. Sat Günü : 15/04/2014 günü 09:50 - 09:55 arası Sat Yeri : KAYSERİ 4.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar

esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gun sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir.

2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya ailtir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir.

3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki hakların özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır.

4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tum alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır.

5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.

6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/6535 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28/01/2014 BASIN: 8007 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

fusunikikardes@aydinlikgazete.com

TGB’nin kuruluşunda temel ilkeler

KURULUŞ 1921

Türkiye Gençlik Birliği, 2006 yılı 19 Mayıs’ında 40 farklı üniversiteden 65 öğrenci topluluğunun birleştiği dev bir kurultayla Ankara Üniversitesi DTCF Farabi Salonu’nda kuruldu. Devrimci, vatansever ve Atatürkçü gençleri temsil edebilecek merkezi bir örgütlenme ihtiyacı bu birleşmenin en temel sebebiydi.

11 ŞUBAT 2014 SALI

Temel İlkeler Bildirgesi’nde ilan edildiği biçimiyle temel hedefler, Kemalist Devrim değerleri doğrultusunda gençliği birleştirmek, ABD ve AB emperyalizmine karşı bağımsız Türkiye için mücadele etmek, cumhuriyet devrimlerini ve cumhuriyet üniversitelerini gericilik karşısında savunmak olarak belirlendi.

TGB yeni toplumun şarkılarına yer buldu

Neler var neler...

Gençler, 19 Mayıs’lara, 29 Ekim’lere, Gezi Parkı’na, yurtlarına sahip çıkmakla kalmadı, müzik resim, tiyatroya da el attı. TGB, 6 katlı bir kültür sanat merkezi kurmak üzere kolları sıvadı

TGB’nin İstanbul’da kuruluş çalışmalarına başladığı kültür merkezinde 6 kat var. Giriş katı “kafe-restoran” olarak planlandı. Girişin bir alt ve bir üst katları “performans alanı ve stüdyoa”lara ayrılacak.

Girişin 2 altındaki katta panel ve konferanslar için 1çok amaçlı salon” kuruluyor.

Girişin 2 üstünde ise TGB İstanbul İl Merkezi çalışmalarını yürütecek.

Geriye bir kat kaldı değil mi? Evet... En üst kat ise

ünlü “akıl fikir bürosu” ve liseden gelen TLB’lilerin hizmetinde olacak.

FÜSUN İKİKARDEŞ

O

nları, 19 Mayıs’ta İstiklal’de, 5 Ağustos’ta Silivri’de, 29 Ekim’de Ulus’ta, 10 Kasım’da Anıtkabir’de görmüş bağrımıza basmıştık. Son olarak sıcak Haziran günlerinde karşımıza çıktılar. Barikatların en önünde, gözlerini budaktan sakınmadan, gülen gözleri, açık alınlarıyla hep pırıl pırıl, küllenen umutlarımıza can verdiler. Mustafa Kemal’in Askerleri, yeni toplumu kurmakta, geleceği şekillendirmekte kararlı. İstanbul’da sanat için üretim yapabilecekleri, peşinde koştukları çağdaş dünya için akıl fikir geliştirecekleri koca bir bina tuttular. Binanın yeri “Mücadele Çıkmazı”nda. Sanki “bu isim olmazsa biz yokuz” dercesine adreslerini de kendilerine denk getirmişler...

Gençler! Bir çağrınız var

“Özellikle Gezi Parkı eylemlerinde gençlik bir yandan barikatlarda ortaya çıktı, bir taraftan da yaratıcılığını gösterdi.

Duvar yazılarından sloganlara, kliplere, müziklere kadar gençlikteki yaratıcılığın mücadeleyle nasıl birleştiğini gördük.

Gençlik olarak yaratıcılığımızı mücadelede erite-

TGB çıta atladı Türkiye Gençlik Birliği’nin genç üyeleriyle Mücadele Sokak’ta, 6 katlı binada buluştuk.

Hummalı bir faaliyet başlamış bile. “Hangi fikirle yola çıktınız ve bu işe kalkıştınız?” diye sorduğumuzda, TGB İstanbul İl yöneticilerinden Gizem şöyle konuştu:

“TGB 7 yıldır faaliyette, bununla beraber gençlik mücadelesini de büyütüyor. Özellikle son 2 yıldır yaptığımız eylemlerle TGB’nin bir çıta atladığını görüyoruz. Kendini geliştirmek istediği başka pek çok alanda buna sahip birikimi de var. Yeni kültür merkezimiz, atladığımız eşiğin yeri olacak.

Burayı şöyle düşünüyoruz: Gençliğin çok rahat gelebileceği, sohbet edebileceği bir mekan şeklinde planlıyoruz.”

Mücadeleye renk katacak Onurcan Çağatay

Gençler, AKP devrinde sanata karşı yapılanları, tiyatroların, bale ve operanın yok edilmesini, koskoca AKM’nin polis ve TOMA merkezi haline dönüştürülmesini hiç de içlerine sindirmemişler. Sanata ve sanatçılara dört elle sarılmaya

alan açmış olacağız. Mücadeleyi çok çeşitli ve renkli hale getirmeye katkısı olacak.”

Gençlere üretim alanı Kültür merkezinin işletmesinde görev alacak bir başka genç, Bora, yeni merkezlerinin farkını ise şöyle tanımladı: “Gençler birçok yere raGizem Doğan hatça gidebiliyor, ama kültür sanat hayatı içinde yer almak, kararlılar. Siyasi mücadele yol- üretmek isteyen pek çok genç, larının sınırlı olmadığına ina- aslında bir imkan yoksunluğu nıyorlar. Yeni kültür merke- içinde. İnsanların kendilerini zinden bakın neler bekliyor- ifade edebilecekleri yerler ollar: “Arkadaşlar buraya gel- dukça sınırlı. Bir de buna Türdiklerinde TGB ile bağlantılı kiye’nin içinde bulunduğu atolacak. TGB’nin çalışmalarını mosferi ekleyince, sınırlılık iki renklendirecek. Çevremizde üç kat artıyor. Burayı birlikte oluşan sanatçı ağını da değer- kuracağımızı ifade ediyoruz. lendirebileceğiz. Yetenekli ar- Ayrıcalığımız burada.”

Peki bu çapta bir işletmeyle kadaşlarımızın da kendi yeteneklerini geliştirebilecekleri bir nasıl baş edecekler?

TGB Genel Başkan Yardımcısı Elif, nasıl yola çıktıklarını anlattı: “İlk önce kendi öğrenci burslarımızı ortaya koyduk.

Tabii, bu işin öğrenci burslarıyla yürümeyeceğini biliyoruz.

Biz gençlik olarak hep en öndeyiz, en önde olmaya da devam edeceğiz. Ama büyüklerimizden de beklentilerimiz var. Bu üretimde onlardan da katkı alacağız.”

Kültür-sanat bürosu sorumlu Onurcan şuna dikkat çekti: “Sanatın hemen her dalında atölye çalışması olacak burada. Bütünlüklü bir yapı planlıyoruz. Sanatçılarımızla da temas halindeyiz. Onların da sürekli geldiği, çalışmalara katıldığı bir yer, bir işletme olacak tabii.”

Çocuklara yeni bir yol arkadaşı doğdu B

ireyciliğin ve hızlı tüketimin alıp başını gittiği günlerde, AKUT’cular çocuklar için bir seçenek geliştirdi. Güvenli bir yaşam kültürümüz var mı? Kaçımız karşılıksız yardıma hazırız? Saygı, sevgi ve hoşgörü gibi empati kavramlarına ne kadar yakınız?

Yaşadığımız çevreyi güzelleştirmek için ne yaptık? Bu ve benzeri soruları ortaya atan AKUT, yeni bir proje geliştirdi. Çocuklarımıza bu soruların yanıtını verme iddiasıyla başlatılan projede toplumsal ilişkilerde saygı ve sevgi, karşılıksız yardım, çevreyi korumak gibi anlayışlardan yola çıkılarak depremden korunma ve koruma yolları öğretilecek.

Henüz 2 yaşında AKUT Çocuk Akademisi, kuruluşunun ikinci yılında İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan fonlanan yeni projesini hayata geçirdi. “Gnesil, AKUT’la afetlere hazırlanıyor’’projesiyle yola çıkan AÇA; bunu deprem tatbikatı gibi bildik yollarla

yapmıyor. Aksine, bir çocuğun hayat boyu unutamayacağı değerleri kazandırarak; üstelik bunu oyunlarla, yaratıcı dramalarla, sanatsal aktivitelerle hafızasına kazıyarak yapıyor.

Projenin hedef kitlesi 9-16 yaş arasındaki çocuklar. Temel hedefi ise çocuklara birlikte yaşama kültürünü

Seferberlik başladı

“Hazırlıkları hızlandırdık. Buranın çok büyük bir tadilat işi var.

TGB’nin destekçisi teknik insanlarla işe koyulduk. Her zamanki gibi bir seferberlik yaşıyoruz. Ne zaman bir işe girişsek, ona yoğunlaşıp bir sonuç çıkartıyoruz. Şimdi de yine seferberiz. Burada bir anlamda devrimin karargahını kuruyoruz. Çok önemli kararlarımızı da burada alacağız. Tiyatro ekibimiz belki de ileride kuracağımız dünyanın oyunlarını

Eğlenerek öğreniyorlar AÇO’nun eğitim programı, araştırma ve eğitim uzmanları tarafından hazırlandı.

Program çerçevesinde çocuklar kutu oyunları oynuyor, canlandırmalar yapıyor bir yandan da gülüyor, eğleniyorlar. Oyunlarla, bireysel rekabet yerine paylaşmak, haklarını korumak, birbirlerine güven duymak ve karşılıksız yardımseverlik öğretiliyor.

oynayacak. Müzik grubumuz devrimin şarkılarını söyleyecek. Propaganda grubumuz TGB’nin görsellerini hazırlayarak ‘hava kuvvetleri’ çalışmasını tamamlayacak. TGB’liler dersleri dışında kalan zamanlarını buraya ayırıyor. Elbirliğiyle kuracağız burayı.

Badanasını birlikte yapıyoruz, eşyayı birlikte taşıyoruz. Emeğimiz belirleyici. Arkadaşlarımızla birlikte üstesinden geleceğimizi düşünüyorum.”

Yeşili nasıl geri getiririz?

Yeşil alanlar dünya çağpında barbarca katledildikten sonra, bu kez de yerleri nasıl doldurulur diye araştırmaklar başladı. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) tarafından yapı sektörünün yeşil dönüşümüne liderlik etmek amacıyla başlatılan “Uluslararası Yeşil Binalar Zirvesi”nin bu yıl üçüncüsü yapılıyor. 20-21 Şubat 2014 tarihlerinde İstanbul’da yapılacak olan Zirve’de, 1000’in üzerinde katılımcı ve alanlarında uzman 100’den fazla konuşmacı ağırlanacak.

Dünya çapında isimler ve değerlerini benimsetmek.

bileceğimiz bir alan olarak arkadaşlarımızı bu kültür merkezimizde üretmeye çağırıyoruz. Bizim mücadelemiz çok alanlı... Gitar çalan arkadaşımız da bize katkıda bulunabilir, boya yapan arkadaşımız da.

Tüm gençliği bizimle burayı kurmaya ve sonrasında bizimle birlikte burada üretmeye çağırıyoruz.”

300 gönüllü çocuk yetişiyor

Sosyolog ve psikologlar gözetiminde eğitimciler tarafından uygulanan program sırasında AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin temel değerleri çocuklara kazandırılmaya çalışılacak. Bu değerler, gönülülük, karşılıksız yardımseverlik, dürüstlük, güvenilirlik, insan hayatına de-

ğer vermek. Proje sonunda eğitim alan 300 AKUT çocuk gönüllüsü; gönüllü afet ekiplerinin çekirdeğini oluşturacak; ve yine bu çekirdek kadrolar kazandıkları iletişim yetenekleri sayesinde diğer çocukların bilinçlenmesine, değerler kazanımına elçi olacak.

AKUT Çocuk Akade-

misi’nin gülen yüzlerle kolları sıvayan ablalarının, abilerinin tek bir hedefi var: Toplumsal değerlerimizi içselleştirmiş, yaşadığı çevreyi iyileştirme gücünün elinde olduğunu bilen çocuklar yetiştirmek. Ve gelecek kuşaklar için güvenli yaşam kültürünü oluşturmak.

Konuşmacılar arasında kendi enerjisini üreten dünyanın en

büyük tropikal bahçesi Singapur Gardens Bay’in çevre mühendisi Professör Patrick Bellew; transparan spiral formuyla Shanghay’ın şehir siluetinin en ikonik ve çarpıcı binalarından çevre dostu Shanghai Tower’ın tasarım direktörü Duncan Swinhoe; 1.8 milyon litre yağmur suyunu toplayıp filtreleyerek yıl boyunca her gün 1000 Afrikalı için temiz içme suyu sağlayabilecek futbol sahası Pitch Africa projesinin yaratıcısı Professör David Turnbull, sıfır karbon konutlar üzerindeki çalışmalarıyla İngiltere’nin ‘en yeşil’ mimarı seçilen ZEDFactory Kurucusu Bill Dunster gibi isimler de var.