PKK’nın tasfiyesini ABD engelledi Abdullah Öcalan’ın 1999’dan 2014’e yol haritasını değerlendiren Onur Öymen, ‘Yakalandıktan sonra PKK’nın tasfiyesi gerekiyordu ama Amerika engelledi ve Türkiye’ye örgütle müzakereyi dayattı’ dedi
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından başlayan PKK’yı tasfiye sürecini ABD’nin engellediğini söyledi. PKK’yı bitirme yerine müzakere Abdullah dayatıldığını belirten Öymen, bu Öcalan süreçte CHP ve TSK’nın da operasyonlarla sürece uygun hale getirildiğinin altını çizdi. 3’te
KURULUŞ 1921
Çeçen komutan iş için Hatay’daymış!
Onur Öymen
DERBİ ASLAN’IN
1-0
Suriye’de çat an Çeçen Beslan Chekiev’in Hatay’daki s r ölümü haberimize “Çeçenistan çkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu” Nurullah Çetin’den aç klama geldi. Chekiev’in i bulmak için Hatay’a gitti ini iddia etti. 8’de Nurullah Nurullah Çetin Çetin
SPOR’DA
23 ŞUBAT 2014 PAZAR - 75 KURUŞ Abdullah Öcalan
İ
nternete sansür yasasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanması dün Taksim’de protesto edildi. Polis vatandaşların toplanmasına saatler kala Gezi Parkı’nı kapattı. 3’te
Adli Tıp hekimlerine çarpıcı uyarı
İ
stanbul Tabip Odası Başkanı Gören; Muzaffer Tekin gibi hasta tutukluların tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Adli Tıp hekimlerini, “Yoksa sorumluluktan kurtulamazlar” diye Muzaffer Tekin uyardı. 10’da
AKP, TBMM’ye sunduğu yasa teklifiyle MİT’in illegal faaliyetine yasal güvence kazandırıyor. MİT heyeti, AKP’li vekillere verdiği brifingte bu amacın şifrelerini verdi
Yasadışı faaliyetleri nedeniyle kapatılan ve “İllegal” işlerin uzmanı MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, yasaya sahip çıktı. Silah taşıyan TIR’ların durdurulmasını eleştirerek, “Biz de ülke dışına illegal silah taşırdık” dedi. MİT’in karanlık döneminde yüzlerce suikast, sabotaj ve kışkırtma yaşandı.
Yeni CHP’de Esad fobisi
B
ildiğiniz üzere, Deniz Baykal zamanı “manidar” olan malum bir kumpas yüzünden istifa etti. Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan yapıldı. Bu dönemden itibaren, Erdoğan’ın Esad ile kurduğu özel aile ilişkileri dâhil, iki ülke arasında sağlanan işbirliği eleştirilere maruz kaldı. 13’de MEHMET YUVA’n n yaz s 13’te
BA YAZI
Sağlam irade 90 yaşını aşmış bir Aydınlıkçı dede aşağıda gördüğünüz peçeteye ‘sağlam durun’ yazarak bizi kucaklamış. Fotoğrafını göstermek isterdik ama cebimize bu peçeteyi koyup sessizce uzaklaşmış, farkedemedik.
Ukrayna yalanları çabuk söndü Batı basını hep bir ağızdan “Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç istifa etti, ülke bölündü, hükümet devrildi” propagandası yaptı. Haberlerin doğru olmadığı kısa sürede anlaşıldı. 13’te
MEHMET ALi GÜLLER’in yaz s 9’da
Levent KIRCA 2’de
Ayak oyunlar
Mustafa MUTLU 3’te
Hilmio lu’na: Bu daha ba lang ç!
Rafet BALLI 4’te
Abdullah Gül’ün seçim hesab
Cem GÜRDENİZ 8’de
ABD-Çin krizleri
Bilime kelepçe Aydınlık okurları toplantısına elinde börekleriyle gelen Güler Yücel, ayakları tutsa hergün bizimle koşturacağından emin olduğumuz Mahmure Uzunbas, evde sizin için ne yapabilirim diye kalbiyle gülümseyen Ziynet Kaliç, 88 yaşında Cumhuriyet’e can olurum diyen Adalet Güngören teyzelerimiz... Önceki gün tanıştığımız birkaç ismi yazabildik sadece... Cumhuriyet Devriminin kısacık süren nefesine rağmen ne kadar da çoklar... Meydanlardan hatırlıyoruz. Yağmurlu eylemlerde biz gençlerin zorla çoraplarını bile değiştirirlerdi. Atkı ve berelerimiz becerikli ellerinin güzel kokularıyla hazırlanmıştır. Dün demiştik ya emekçi halkımızın ve vatanımızın çıkarları söz konusu olursa MİT’in yayın yasağını yıkar geçeriz diye, bazıları hemen sordu bugün ‘neyinize güveniyorsunuz?’ Buyurun size özgüvenimizin kaynağı... İrademizi teslim almayı düşünenler evvela bu duygulara yasak koyabilmeli... ilkeryucel@aydinlikgazete.com
M. İlker Yücel
AKP’ye brifing veren MİT’çiler de ABD’nin Ladin’i öldürdüğü operasyonu örnek gösterdi. Operasyonun Obama’nın talimatıyla yapıldığı vurgulanarak MİT’e infaz yetkisi istendi. Paris cinayetindeki rolü inkar edilemeyen MİT, Türkiye’nin başını yakacak işlere imza atmaya hazırlanıyor.
Anayasa Mahkemesi, türbanlı öğrencilere yasayı hatırlattığı için 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Prof. Rennan Pekünlü’nün itirazını reddetti
Şişli adayı Zileli’ye destek buluşması İşçi Partisi Şişli Belediye Başkan Adayı Ümit Ertaç Zileli’ye destek için “Bu daha başlangıç” sloganıyla düzenlenen buluşmaya çok sayıda siyasetçi, kitle örgütü yöneticisi ve gazeteci katıldı. Zileli, “Şişli bizimdir” dedi. 9’da
Laiklik ve bilimsel eğitimden taviz vermediği için dinci basının hedefi olan Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rennan Pekünlü’ye meslektaşlarından destek yağdı. Pekünlü’nün avukatı, “Hukukta görülmemiş bir durum. Müvekkilim AYM kararını uygulaması suç sayıldı” dedi. 4’te
Hayati ASILYAZICI 17’de
‘ yi geceler Desdemona Günayd n Juliet’
AKP’den ‘matruşka’ AKP, zora dü ünce ‘ nternet yasas , HSYK ve T B yasas , M T yasas ad alt nda pe pe e yasalar ç karmaya ba lad . Hukukçular, yeni düzenlemeleri ‘Diktatörlük yasalar ’ diye nitelendirerek ve “AKP ‘matru ka modeli’ uyguluyor” dediler. 3’te Rennan Rennan PEKÜNLÜ Rennan RennanPEKÜNLÜ PEKÜNLÜ PEKÜNLÜ
Od kökü- 5
Ateşi O taşıyor Bering’i geçen Asyalı atalarımız bizi insanlıkla buluşturuyor; Kızılderili bile oluyoruz, Viking niye olmayalım. Odin, kavimleri kavuşturan kahramanımızdır. Hepimiz, Odiniz! Hepimiz Otyamız!
Doğu PERİNÇEK ISSN 2146-2356
İnternet’e polis gazı
İLLEGALİŞLERE YASALGÜVENCE
10
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
P Utku REYHAN
KK’nın yayın organı olan Özgür Gündem’in 20 Şubat tarihli sayısında Ali H. Erkan imzasıyla yayınlanan “Havlama Sanatı ve Aydınlık Gazetesi”isimli tam sayfa yazıyı okurken dikkatimi en çok çeken olay kendilerine “Kürt Siyasi Hareketi”diyen bu çevrenin ilkel ve kaba siyaset dili oldu. İşçi Partisi’nin açıkladığı Abdullah Öcalan’a ait sorgu görüntülerinin bu çevrelerin asabını bozduğu anlaşılıyor. PKK-BDP ideolojik ve siyasi mücadele yürütmek yerine “ilkel bir kabile örgütü gibi” önceleri tehdit etti, şimdilerde ise hakaret yolunu tercih ediyor. “Köpeklik”, “havlamak” gibi kavramlar siyasi bir tartışmada değil, olsa olsa mahalle çakallarının kavga dilinde yer bulur. Yazıda siyaseten kaale alınabilecek bir durum göremediğimizden bu hareketin düşünsel olarak içine düştüğü hazin durumu göstermenin daha önemli olduğunu düşündüm.
Sen Kendine Bak! Felsefe bölümü derslerinde öğrendiğimiz “safsatalar”ın çok sayıda örneğini bir yazı boyunca izlemek oldukça yorucu oldu. Örneğin, olguya cevap vermek yerine olguyu söyleyene dikkat çekmek. Olgu, Öcalan’ın batılı güçlerin taşeronu olduğunu itiraf etmesi. Fakat savunma “Aydınlıkçılar asıl kendine baksın” biçiminde “boş ve kof”. Öcalan, İşçi Partisi’nin açıkladığı sorgu görüntülerinde “itirafçı” olduğunu açıkça belirtiyor ancak Özgür Gündem “asıl itirafçı sizsiniz” diye cevap veriyor. Yazının ara başlıkları Öcalan’ın söylediklerine değil Aydınlıkçılara odaklanıyor:
‘Ergenekon çetesinin sözcüleri’ ‘Hitler’in ardılları’ Bu durumda İşçi Partisi yetkililerinin Özgür Gündem yazarına “hayır bizim hakkımızda yazdıklarınız doğru değil” biçiminde cevap yetiştirmesi ve İşçi Partisi’nin açıkladığı görüntülerin, yani asıl tartışma konusunun da arada kaynaması gerekmektedir. Buna biz “Argumentum ad hominem” safsatası diyoruz. Yani bir iddianın doğruluğunun iddia sahibinin kişiliği ile ilişkili olduğu safsatası. Şöyle de söyleyebiliriz, Aydınlık yazdı diye Öcalan “taşeronum” dememiş mi oluyor? Gelip bizden almadığınız ham sorgu görüntülerinin bir kere de siz çözümünü yapın ve Özgür Gündem’de yayınlayın. Bakalım sonuç değişecek mi?
‘Öcalan iyidir, öyleyse söyledikleri de iyidir!’ Bir diğer safsatamız “Petitio principii” yani döngüsel nedensellik. Bu safsata genelde peygamberlerin ya da kutsal metinlerin asla yanlış bir fikir vazedemeyeceğini açıklamak üzere kullanılır. Özgür Gündem yazarının yazısına baştan sona bu safsata sirayet etmiştir. Şöyle bir dizge kullanılmış: Öcalan’ın söyledikleri yanlış olamaz”, “Öcalan bunları sorguda söylemişse söyledikleri doğrudur, güzeldir” Öyleyse Öcalan kesinlikle bir halk önderidir! Bu safsatada konunun özü gözden kaçırılır, biçimsel ön kabullerle anlamsız ve gerçek bir sonuca erişemeyen kısır döngü tekrarlanıp durur. Nitekim yazar, Öcalan’ın neden savunulması gerektiğini, onun kutsallığı ile açıklamaktadır: “Önder Öcalan halk olarak tüm kutsallarımızın bileşkesidir, bu kutsalların sahiplenici gücü ve en soylu temsilidir. Kendi kutsallarına yöneltilen saldırılar karşısında suskun kalan bir halk özgür yaşamayı hak etmiyor demektir.”
‘Öcalan söylemişse bir bildiği vardır’! Yazıda sırıtıp duran bir diğer safsata ise “bir bilen safsatası” olarak ifade edebileceğimiz safsatadır. Latince “Argumentum ad verecundium” olarak adlandırabileceğimiz safsata, kendi iddialarını bir otoritenin varlığıyla doğrulama çabasıdır. Aslında PKK çevresinin en büyük sorunu da budur. Her fikir, Öcalan’ın fikirleriyle tartıya konulmakta ve ona denk düşmüyorsa bir fikir değeri bile görmemektedir. Öyle ki yazar Öcalan’ın “itirafları”nı bile gururlanarak dinlediğini itiraf etmektedir: “Kürt halkı, Abdullah Öcalan’ı boşuna önderi olarak sahiplenmiyor. Bir Kürt olarak izlediklerimden çıkardığım bu oluyor ve bir kez daha kendisiyle sınırsız bir gurur duyuyorum.”
Kral çıplak! nladığı Öcalan İşçi Partisi’nin yayı Öcalan kültü bir görüntüleri kutsal a çalışılan efsunlanmış ay m tıl ra ya n üzerinde etti. ni adeta yerle bir bi rti te ı lk Ha rt bir Kü da lın as ldi ve kralın “Kral Çıplak” deni ’ın taya çıktı. Öcalan ya or ğu taşeron oldu orta ve dı tıl ğı da hava üzerindeki mistik ı ifade ın ığ şeronluk yapt emperyalistlere ta bir hiç uğruna dağlara nci eden, binlerce ge tı. en bir “Öcalan” çık aşık ed f ra iti kl çıkardığını ya ğı dı an nl yı ya erin Müritler, görüntül ntülerin içeriği görü iki hafta boyunca an’ın kutsallığı al Öc l, hakkında deği si’ni ekteler ve İşçi Parti in en km dö l di hakkında er cil tadırlar. Devrim tehdit edip durmak n birisi özgür beyinlere de önemli özelliklerin akla bekliyoruz, “Kürt er M ır. ıd r sahip olmalar inde ne kadar özgü ris içe ti” ke siyasi hare beyin var?
Ayak oyunları
S
ezen Aksu’dan, daha doğrusu Sezen Aksu’nun ayak oyunlarından başlayalım... Erdoğan Hükümeti’nin henüz ipliği pazara çıkmamıştı. Padişahın dediği dedik, çaldığı düdük idi. Basın susturulmuş, gazeteler yandaşlaştırılmış; pire berber, deve tellal iken, Erdoğan bağırır: “Taraf olmayan, bertaraf olur” der; öte yandan,” Ben savcıyım” der imiş. İçerdeki yurtseverleri de, inim inim inletirmiş. T.C kaldırılmış, bayrak sallanmaz hale gelmiş. Ata’nın Andı, Gençliğe Hitabesi yasaklanmış. Ülkenin bölünmesi adına “Ben BOP Eş Başkanıyım” diyen padişah, ülkenin bölünmesi adına hamleler yaparken kahvaltılar düzenlemiş. Bu kahvaltılarda, ülkenin sanatçıları boy göstermişler. Padişahlarına bağlılıklarını arz etmişler. Hatta bazıları akil olup, sultanın ülkeyi bölme projelerini halka anlatıp akıllarını çelmeye çalışmışlar. Ama halk onları her yerden kovmuş. Sonra bu adı açılım olan açılım, açılamamış. Anayasa değiştirilememiş. Sezen Aksu, padişaha ilk secde edenlerden olmuş. Açmış telefonu; “Efendim, ülke için yaptıklarınızı çok olumlu karşılıyorum. Açılımınızı destekliyorum. Ülkeyi bölmeniz çok isabetli olur. Amerika’dan aldığınız direktifleri, harfiyen uygulamanıza bayılıyorum. Atatürk Atatürk, bıktık artık! Yeter artık! Ne yaparsanız yapın, yanınızdayım. Yeter ki bizim işlerimiz, konserlerimiz durmasın, programlarımız devam etsin. Bana olan para akışı sürsün, gitsin.” Hal böyle iken; yurtseverler, sanatçılar
tutuklanır olmuşlar. Fazıl Say mahkemelerde sürünürken, ucube denilerek heykeller yıkılmış, tiyatrolar yasaklanmış, operalar çarşaf giymiş, balerinler şalvar. Halk dayanamamış. Pencereden, balkonlardan tencere, tava çalmış. Türkiye demokrasi adına ayaklanmış. Gezi Parkı’nda gençler canları pahasına silahsız, sopasız, şarkıları, esprileriyle eylemler yapmışlar. Panzerler, tomalar gaz sıkmış. Gençler tutuklanmış, işkence görmüş. Hatta ölmüş. Hükümet Gezi Parkı’na giden herkesi fişlemiş, gözaltına almış. Gezi Parkı’na komşu Divan Oteli, yaralı gençlere insaniyet namına kapısını açtığı için, Koç Holding hükümetin her türlü baskı ve denetimine maruz kalmış. Desteğe gelen doktorlar, göz altına alınmış, avukatlar görevlerinden alınmış, işkence görmüş. Ben mesela, Gezi olaylarını ve gençleri desteklediğim için, mahkemeye verildim. Bu yüzden tiyatroma destek alamadım. Ve Başbakan bizzat bana; “ Beni, ölüm ile tehdit ediyor” diye, dava açtı. Hal böyleyken, sanatçıların üç beşimiz dışındakileri, başta Sezsen Aksu olmak üzere çıt çıkarmamışlar, ülkenin içinde bulunduğu durumu görmezden gelmişler, susmakla yetinmişler. Gezi Parkı Olayları bir milat olmuş. Pek çok şey değişmeye başlamış. Hükümet bölünmüş. Cemaat ve Erdoğan gurubu birbirinden kopmuş ve birbirinin ipliğini pazara çıkarmaya başlamış. Bakanların yolsuzlukları, ayakkabı kutuları filan. Yolsuzluğa karışan Bilal oğlan, gidip de ifade vermesin diye, polisler ve savcılar sürgüne uğramış. Ayine-i devran, başka suret
TEPETAKLAK
‘Kürt siyasi hareketi’ ve safsatalar
göstermeye başlamış ve devir değişme eğilimi göstermiş. Bu kez hesabını yeniden gözden geçiren kart ser.. Pardon minik serçe, Gezi Parkı ve orada mücadele esnasında can veren gençlere beste yapmış. Halk da, bu numarayı yememiş. Ve bu besteyi “yuh” lamış. Sezen abla, istersen sen eski kapında kal. Yoksa gittiğin her kapıdan sana; “Başka kapıya” diyecekler. Bu arada Gezi Parkı olaylarında dillerini yutan sanatçılar, değişen durumlar karşısında kış uykusundan uyanmaya başladılar. Ne günlere kaldık.
Levent
KIRCA leventkirca@aydinlikgazete.com sevgilisinin bir başka erkeğe sulanıp, bunu televizyonlardan ağızlarının suyu aka aka dillendirilmesinden hoşlanacağını sanmam. Bu tip yaklaşımlar bir erkeğin ağzında da, bir kadının ağzında da hiç hoş durmuyor. Brad Pitt’e ya da başka bir erkeğe salyalanıp, sonra bana gelen bir sevgilim olsun istemezdim.
Brad Pitt
Saim Akçıl
Eski bir spiker hanım var. Şimdilerde yazar olmuş. Hayırlı olsun. TV 8 de Saba Tümer’in konuğu idi geçen akşam. Söyleştiler, güldüler. İyi hoş... Sonra, konu Brad Pitt’e geldi. Bu spiker Deniz Hanım, Amerika’da Brad Pitt ile birebir röportaj yapmış. Saba Hanım meğer, çok düşkünmüş Brad’e. “Kız hakikaten yakışıklı mıydı?” ile başlayan söyleşi, her ikisinin de ağzından salyalar akarak devam etti. Saba Hanım soruyor; “ Kız, adamın yüzüne baktığında aklına başka şeyler gelmedi mi?” Deniz Hanım da yutkundu durdu. “Gelmez olur mu? Gözlerine bakarken sorularımı unuttum.” Saba bir kere Pitt’ in bir filmine gitmiş. Artık filmde ne olduysa, eve döndüğünde evdeki sevgilisini adam yerine koymayıp, iki gün konuşmamış onunla. Bizim yakışıklılar şöyle dursun. Amerika bize her şeyi satarken, jönlerini de satıyor. Daha doğrusu satacaklarını, jönleri sayesinde satıyor. Amerikan olsun da, çamurdan olsun. Hiç bir Türk erkeği
Çok eski tanırım kendisini. Keman virtiözü ve de orkestra şefi, profesör. Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı’nda öğretmen. Kendisinin dostluğundan gurur duyarım. Yönettiği çok konseri hayranlıkla izlemişimdir. Saim Hoca, önce Borusan Orkestrası’nı kurdu. Bu öneriyi Borusan’a götürdüğünde aynı gün beraberdik. Borusan’ın öneriyi kabul etmesini ise birlikte kutladık. Aradan yıllar geçti. Borusan, kurucusu olduğu orkestranın başından Saim Akçıl’ı uzaklaştırıp, yerine Gürer Aykal’ı getirdi. Aykal da, başarılı iyi bir şeftir. Ne var ki, Borusan’ın yaptığı bir vefasızlık örneğiydi. O günlerde bu duruma çok üzülmüş ve içerlemiş idim. Ama, köşem olmadığı için yazamadım. Geçenlerde Saim Akçıl’la buluşup, benim İşçi Partisi’nden adaylığımı kutladık. Kendisine bu konuyu hatırlattım. “Hiç sorma” dedi. Geçenlerde Borusan Orkestrası’nın kuruluş yıldönümünü
yapmışlar. Kurucusu Saim Akçıl’ı davet etmemişler. Ee, böyle olmasa yaşadığımız ülkenin Türkiye olduğunu nereden anlayacağız? Bu kadarla kalsa iyi. Ve, devam etti. Tekfen Orkestrası’nı da kurmuş. Yıllardır çok başarılı konserler yapıyordu. Yurt dışından gelen sanatçıları birlikte çalışabilmek için, evinde yatırıp ağırladığı dahi olurdu. Sayısız kere yurt içinde, yurt dışında başarılı konserlere imza atmış bu değerli sanatçıyı, bu kez Tekfen Holding kapının önüne koyuyordu. Karşılığında da, yerine yabancı bir şef gelmişti. Bir süre karşılıklı sustuk. Suskunluğu ben bozdum. “Takma kafana hoca” dedim. Ya heykeltraş olsaydın. Ucube denilerek heykelin yıkılsaydı...” “ İyi de...” dedi. “ Heykelim yıkılsa, ben kalırdım. Şimdi, direk ben yıkıldım.” Hocaya, İşçi Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aday olduğumu, tek dürüst aday olduğum için seçilme ihtimalimin yüksek olduğunu, seçilirsem “Gel, büyük şehirde de bir orkestra kur, başına geç” dedim. “Hele bir ol da, düşünürüz” dedi. Böyle bir şey gerçekleşirse, orkestrayı kurup başına geçerse, bir süre sonra bende koyarım kapının önüne. Alıştırmışlar adamı birader. Alıştıklarından mahrum etmemek lazım. Şaka bir yana, Akçıl’ın yaşadıklarını kınıyor ve bu kurumlara teessüf ediyorum.
Şu meşhur 5 no’lu harddisk! TSK, emperyalist bir komplo ile tasfiye edilen biz Balyoz tutsakları için değil, kendi geleceği için bu soruşturmayı tarihi birikimine uygun bir titizlik ve ciddiyet içinde sonuçlandırmalıdır
K
oşullar olgunlaştığında hiç kimse savaştan kaçamaz, ancak düşmanlarının yararına erteSilivri Cezaevi leyebilir. Batı dünyasında siyaset biliminin kurucusu kabul edilen Niccola Machiavelli bu görüşü şöyle tamamlıyordu. “Savaştan kaçarsanız, kazananın hatırsız ve onursuz ödülü olursunuz!” Rüzgârın insanları bıçak gibi kestiği, soğuğun Ankaralıların iliklerine kadar işlediği karanlık ve kasvetli bir günün akşamında, televizyonlar hiç susmuyordu: “Özel yetkili savcılar Donanma’yı bastı!” “İstihbarat Şube’nin gizli bölümünde bavullar dolusu Balyoz belgesi!” “Poyrazköy’de yeni cephanelik krokileri!” Amiral Soner POLAT
Hazırlayan: Osman ERBİL
‘Oyun planını hemen anladık’
mekân ve olay hatası vardı. Bizleri yargılayan mahkemenin başkanı Ömer Diken’in vermiş olduğu arama kararı ile elinde döşeme sökme vantuzu ile gelenler, arama yerine nokta atışı yapmıştı. Donanma’daki tertipçi silah arkadaşlarımız da bir çok hata yapmış ve parmak izlerini bırakmışlardı. Açılacak ani bir soruşturma sonucunda, bu kirli oyunun piyonu olanlar kolaylıkla saptanabilirdi.
Genel Kurmay’ı Karargah’ın önünde protesto eden tutsak yakınları.
‘TSK ağır stratejik sonuçla karşılaşır’ Tertipçilerin acemiliği nedeniyle, Cem ile birlikte, büyük bir güven ve rahatlık içinde dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın makamına çıktık. Hiç bir zekâ kıvrıntısı içermeyen bu basit “taktik baskın”a karşı harekete geçilmediği takdirde, TSK’nın “ağır stratejik sonuçlarla” karşı karşıya kalacağını vurguladık! Aşağıdaki tedbirlerin hayata geçirilmesini tavsiye ederek, bu şekilde davranıldığı takdirde, tertibin çökeceği görüşünde olduğumuzu bildirdik!
Tümamiral Cem Gürdeniz ile birlikte Ankara’da Deniz Kuvvetleri Karargâhı’nda görev yapıyorduk. Özel yetkili savcı- ‘Sahteliği basın ların el koyduğu imzasız bilgi- açıklamasıyla anlatalım’ sayar yazılarını incelediğimizde, Derhal bir basın açıklaması karşı tarafın iki hedefli oyun yapılarak, dijital verilerin sahte plânını hemen anladık. olduğu Türk milletine açıklanTertipçiler, öncelikle tutuksuz sın! devam eden yargılamaSüratle ciddi ve titiz bir da tutuklama yapadli soruşturma başlatırmak için ilave tılarak, İstihbarat ŞuMahkemenizin sözde delil uybe’deki görevliler ile konu ile ilgili resmi duruyorlardı! diğer şüphelilerin bilirkişi raporunu yok Ayrıca, hedefe birbirleri ile olan sayma ayrıcalığı var mı? Polis oturttukları fezlekesinin, bu bilimsel heyet irtibatı kesilsin! denizcilerin Deniz Kuvvetraporundan daha yüksek sayısını kule leri bir bilirkişi heseviyede olduğu hangi gibi tırmandıryeti görevlendirehukuk kitabında mış, Hava Kuvrek, bu olayı derinliyazıyor? vetlerimizin en seçğine ve tüm boyutlarıyla kin general ve subayları incelesin! için de tuzaklar kurmuşlardı. Deniz Kuvvetleri Komutanı, Yaptığımız kısa değerlendir- “Dijital verileri ciddiye almadımede, bu oyun plânını bozmanın ğını, en güvendiği amirallerden son derece kolay olacağını gör- birisi olan Tuğa. Fatih Ilgar’ın dük. Çünkü uydurulan sözde kendisini tutuklayacak olarak deliller adeta, “Ben sahteyim!” gösterilmesini gülünç bulduğudiye bağırıyordu. Onlarca zaman, nu” belirtti. Basın açıklaması
konusunda, olumlu ya da olumsuz bir cevap vermedi. “Soruşturmanın, hadisenin cereyan ettiği Donanma Komutanlığı tarafından açılmasının daha uygun olacağını” vurgulayarak, “Bilirkişi heyeti görevlendirmenin düşünülebileceğini” söyledi.
Bilirkişi heyeti sahteliği tespit etti Sonuçta uzun çabalardan sonra, sadece Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın talebi ile bir Amiral başkanlığında bir bilirkişi heyeti görevlendirildi. Bilirkişi Heyeti, 2011 yılının başında, aynen TÜBİTAK’ın kumpas itirafından sonra verdiği rapor gibi, “Dijital verilerin manüpülatif olduğunu, 28 Temmuz 2009 tarihinden sonra, tarih ve saati değiştirilmiş başka bir bilgisayar (tertipçi bilgisayarı) tarafından 5 No’lu harddiske yüklenmiş olduğunu” vurguladı. Raporda ayrıca, Donanma istihbaratındaki güvenlik zafiyetine de, özellikle dikkat çekildi. Ama bu ciddi, değerli ve bilimsel raporu ne TSK ne de yargı dikkate aldı! Bu konudaki isyanımı mahkemede şu şekilde dile getirdim: “Mahkemenizin konu ile ilgili resmi bilirkişi raporunu yok sayma ayrıcalığı var mı? Deniz Kuvvetlerine bağlı
Donanma Komutanlığı Askeri ma’nın kalbine hançer saplamaSavcılığı Türk devletinin bir ma- sını bir seyirci gibi izlediler. Savaşa kamı değil mi? Polis fezlekesinin, girmediler.”Savaşmadan Yenilbu bilimsel heyet raporundan me” stratejisi izlediler. Suçsuz ve daha yüksek seviyede olduğu günahsız olduklarını bildikleri evlatlarını zalimlere teslim ethangi hukuk kitabında yazıtikleri gibi, en masum yor?” yasal yetkilerini bile TSK’nın ‘Gerçeği arayan kullanmadılar. Tao dönemdeki yok’ rihi bir sorumlukomutanları, dış destekli luk bilinci ile ha5 No’lu hardbir çetenin, Haşhaşiler gibi reket etselerdi, diske gözlerini, koskoca Donanma’nın kalbine belki de nesilden kulaklarını ve hançer saplamasını bir seyirci nesile nakledilevicdanını kapagibi izlediler. Savaşa cek bu üzücü ve yan Türk basınıgirmediler.”Savaşmadan utanç kaynağı nın büyük bir böYenilme” stratejisi olaylar yaşanmayalümü ve Türk kaizlediler. caktı. muoyu, kumpas itiraBağdat harap olduktan fından sonra mal bulmuş mağribi gibi, TÜBİTAK’ın ra- sonra olsa da, TSK’nın şimdiki porunun üzerine atladı. Oysa Komuta Kademesi’nin Donanma aynı sonuçlar, onlarca rapora baskını konusunda bir soruşturma yansımış olarak internet sitele- başlatması hayati kertede önemli rinde umutsuzca misafirlerini ve olumlu bir gelişmedir. TSK, emperyalist bir komplo ile tasfiye bekliyordu. Demek ki Türkiye’de kim- edilen biz Balyoz tutsakları için senin gerçeği falan aradığı yoktu! değil, kendi bekası ve geleceği Muktedir bir güçle desteklen- için bu soruşturmayı tarihi birimediği takdirde gerçeğin bir kimine uygun bir titizlik ve cidönemi ve değeri de yoktu! Ger- diyet içinde sonuçlandırmalıdır. Hatırlayalım, Atatürk ne diçeklerle yüzleşecek cesaretimiz yordu: “Kumandanlık vazife ve ise hiç yoktu! mesuliyetini yüklenecek kadar Haşhaşilerin hançeri omuzlarında ve bilhassa dimaTSK’nın o dönemdeki komu- ğında kuvvet bulunmayanların tanları, dış destekli bir çetenin, feci sonuçlar ile karşılaşması kaHaşhaşiler gibi koskoca Donan- çınılmazdır.”
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan:Osman ERBİL
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ONUR ÖYMEN, ÖCALAN’IN 1999’DAN 2014’E YOL HARİTASINI DEĞERLENDİRDİ
‘PKK’nın tasfiyesini Amerika önledi’
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Fatih Hilmioğlu’na: Bu daha başlangıç!
Onur Öymen
H
Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra yapılması gereken PKK’nın tasfiyesiydi. Bu konuda çalışmalar da yapılıyordu. Ama tasfiyeyi ABD engelledi. PKK kamplarına ABD tarafından her türlü destek verildi AYDINLIK / ANKARA
E
mekli Büyükelçi ve eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra PKK’nın tasfiyesini ABD’nin önlediğini ve Türkiye’ye PKK ile müzakerenin dayatıldığını söyledi. 1999 yılında Türkiye’ye getirilen Abdullah Öcalan o günlerde “Hizmetinizdeyim” derken, zaman içinde Türkiye’yi tehdit eden bir noktaya geldi. İşçi Partisi’nin açıkladığı Öcalan’ın 1999 yılına ait sorgu görüntüleri, ABD ve Batı ülkelerinin konuyla ilgili tavrını yeniden gündeme getirdi. ABD ve AB ülkelerinin PKK’nın tasfiye edilmesini önlemek için yoğun çaba gösterdiğine vurgu yapılıyor. Öcalan’ın yakalandığı yıllarda Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği görevinde bulunan ve gelişmeleri yakından izleyen Onur Öymen, Öcalan’ın 1999’dan 2014’e yol haritasını değerlendirdi. Öcalan, Suriye’den çıkarıldıktan sonra Türkiye’nin PKK ile silahlı mücadele-
sine itirazlar başladığını kaydeden Öymen, “Öcalan’ın yakalanmasından ve ABD’nin Irak’a müdahalesinden sonra Türkiye’nin PKK’ya karşı operasyonlarına müdahale edildi. ABD, PKK operasyonlarına açıkça karşı çıkarken, ‘siyasi çözüm’ demeye başladı. Türkiye’nin sınır ötesi kara harekatına karşı çıktı” dedi.
ABD istemedi Öymen şöyle devam etti: “Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra yapılması gereken PKK’nın tasfiyesiydi. Bu konuda çalışmalar da yapılıyordu. Ama ABD, tasfiyeyi engelledi. ABD’ye ‘Sen ne yapıyorsun?’ denilmedi. ‘Senin yaptığın müttefikliğe sığar mı?’ sorusu sorulmadı. Türkiye Suriye ile anlaşılıp tüm PKK kamplarını kapattırdı. Ama ABD’nin etkin olduğu Irak’ın Kuzeyindeki kamplar kapattırılamadı. Hatta bu kamplara ABD tarafından her türlü destek verildi. İşin bu boyutunu nedense kimse tartışmıyor. Oysa ki TBMM’de en çok bunun tartışılması lazım.”
500 bin kişiyi kim öldürecek? Abdullah Öcalan’ın uluslararası destekle iyice şımardığını ve Türkiye’yi tehdit eder hale geldiğini kaydeden Öymen, Öcalan’ın tehditleri karşısında TBMM’nin sessiz kalışını da eleştirdi. Öymen, “Öcalan, talepleri Abdullah yerine gelmezse Öcalan 500 bin kişinin ölmesinden söz ediyor. Bu sözler üzerine TBMM’nin ayağa kalkması gerekirdi. Hadi
PKK’nın eli güçlendirildi Büyük devletler tasfiyeye izin vermeyince Abdullah Öcalan ve PKK’nın elinin güçlendiğini ifade eden Öymen, “PKK uluslararası destek buldu. Bu süreçte CHP’de
AKP’yi bir kenara bırakalım ana muhalefet CHP ayağa kalkmalıydı. Ama ne yazık ki kimse sesini çıkarmadı. 500 bin kişiyi kim öldürecek? Öcalan’ın 500 bin kişiyi öldürme tehdidi altında ‘barış süreci’(!) sürdürülüyor. Türkiye adım adım felakete sürükleniyor. İktidar deliğe süpürülmemek için, muhalefet de dış destekle iktidar olmak için ne yaptığını bilmiyor.” de yönetim değişti. Yaşananlara itiraz etmeyecek bir yönetim oluşturuldu. TSK içinde yaşananlara itiraz edenler Silivri’ye, Hasdal’a vs. hapsedildi. Türkiye PKK açısından dikensiz gül bahçesi yapıldı” görüşünü savundu.
İnternet’e polis sansürü İSTİHBARAT SERVİSİ
İSTANBUL
İnternete sansür yasasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanması dün Taksim’de protesto edildi. Polis vatandaşların toplanmasına saatler kala Gezi Parkı’nı kapattı.
Ulusal Kanal muhabiri yaralandı Yurttaşlar saat 19.00 sularında İstiklal Caddesi’nde toplandı. “Her yer Taksim her yer direniş”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” ve “Hırsız Tayyip Erdoğan” sloganları atan vatandaşlara polis sert bir şekilde saldırdı. Sıklıkla plastik mermi, tazyikli su ve ses bombası kullanan polisin çok sayıda kişiyi darp ettiği görüldü. Müdahale sırasında onlarca
kişi de gözaltına alındı. Ulusal Kanal muhabiri Özer Sürmeli, polisin attığı plastik mermiyle yaralandı. Öte yandan Tarlabaşı’nda atılan gaz bombası yolcu otobüsüne isabet etti. Cadde üzerindeki bir kadın, polise “Vatandaşı bırakın. Bilal’i yakalayın” diye haykırdı. Bunun üzerine çevik kuvvet polisleri buradaki yurttaşları kalkanlarıyla duvara doğru sıkıştırdı.
Sansüre karşı bilgisayarları zincirlediler DENİZLİ
AYKUT METİN / DENİZLİ Atatürkçü Dü ünce Derne i (ADD) Denizli ubesi internette sansür yasas n n kabul edilmesiyle dün alanlardayd . Ç nar meydan nda toplanan ADD üyeleri sansüre kar bilgisayarlar zincirledi, a zlar na siyah bant yap t rd . ADD’nin düzenledi i eyleme E itim- ,TGB,CHP ve çi Partisi de destek verdi.
ANKARA
DNS’yi değil, AKP iktidarını değiştir! Ankara’da Kuğulu Park’ta toplanan yurttaşlar internet sansürüne karşı Güvenpark’a yürüdü. Yürüyüş boyunca sürekli olarak Ali İsmail Korkmaz marşı söylendi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün internet yasasını onaylamasının ardından sosyal medya üzerinden örgütlenen Ankaralılar, sansüre karşı eylem yaptılar. Kuğulu Park’ta toplanan vatandaşlar, Tunalı Hilmi Caddesi’ni trafiğe kapatarak
Güvenpark’a yürüdüler. Yürüyüş boyunca, “DNS’yi değil iktidarı değiştir”, “Sansür sokakta işe yaramaz” sloganlarını atan yurttaşlar, Ali İsmail Korkmaz için bestelenen marşı da okudular. Kızılay’a çıkmak isteyen eylemcilerin önü polis barikatıyla kesildi. Bunun üzerine Güvenpark’a geçen yurttaşlar burada bir basın açıklaması yaptılar. Açıklamada, sansüre karşı mücadelenin artarak devam edeceği vurgusu yapıldı.
Matruşkadan 4 diktatörlük yasası çıktı AYDINLIK/ANKARA
Hakimleri bakan belileyecek
receği bir yapıya dönüşüyor.
Oyları düşmeye başlayan AKP, iktidarının tehlikeye girdiğini görünce çareyi diktatörlük yasalarında buldu. “İnternet yasası, Torba yasa (5.Yargı paketi), HSYK ve TİB yasası, MİT yasası, ...” adı altında peş peşe yasalar çıkarmaya başladı. Bir yasada eksik kalanlar diğer yasaya yeni maddeler ekleyerek tamamlandı. Hukukçular, AKP’nin “Demokrasi paketi” diye kamuoyuna sunduğu yasaları “Diktatörlük yasaları” olarak nitelerken, “Her yasanın içinden yeni bir diktatörlük maddesi çıkıyor. AKP ‘matruşka modeli’ uyguluyor” dediler.
“HSYK yasası” TBMM’den geçti. Bağımsız olması gereken ancak 12 Eylül 2010 referandumu sonrası F tipi örgütün hakim olduğu HSYK, şimdi AKP’nin doğrudan hakim olduğu bir kurum haline geliyor. Hangi davaya hangi hakimin bakacağına Adalet bakanı üzerinden bizzat Başbakan Erdoğan’ın karar ve-
‘Erdoğan özel örgütü’
‘Özel yetkili Başbakan’
Özel yetkili dinleme mahkemesi “5. Yargı paketi” adı da verilen “Torba yasa” ile ÖYM’ler kaldırılırken yeni özel mahkemeler yaratıldı. “Önleyici dinleme” olarak bilinen MİT, Jandarma ve Emniyetin dinlemeleri için HSYK’nın belirleyeceği bir mahkemenin yetkili kılınması kararlaştırıldı. Eskiden bu kararı bütün illerdeki mahkemeler verebilirken, şimdi bu karar tek bir mahkemede toplanıyor.
Gazeteleri baskı ile susturan AKP, İnternet yasası ile de sosyal medyayı susturmaya çalışıyor. Halkın sosyal medya üzerinden örgütlenerek AKP’yi protesto etmesi önlenmek isteniyor. Şu anda TBMM’de komisyonda görüşülen MİT yasası ile MİT “Erdoğan Özel Örgütü” haline getiriliyor, “PKK ile müzakereler, Suriye’de yapılan yasa dışı işler, ... yasal güvenceye kavuşturuluyor. Başbakan Erdoğan’a doğrudan bağlı “kontrolsüz ve operasyonel “ bir güç yaratılıyor.
Tayyip Erdoğan
YARSAV eski Başkanı Emine Ülker Tarhan AKP’nin çıkardığı yasaların ülkenin geleceği açısından çok tehlikeli olduğunu vurguladı. Tarhan şunları söyledi: “Başbakan yasalara ‘demokrasi paketi’ adını veriyor. Ama bu yasaların demokrasi ile ilgisi yok. Bunların hep-
si ‘Diktatörlük paketi.’ Toplumun nefes alacağı tüm alanlar kapatılıyor. Özel Yetkili Başbakan yaratılıyor. Ancak hemen belirteyim Başbakan Erdoğan’ın bu maEmine Ülker Tarhan cerası uzun soluklu bir macera olmaz. Bu halk buna izin vermez.”
‘Organize bir saldırı’ Türk Hukuk Kurumu Başkanı ve Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da yaptığı değerlendirmede, söz konusu yasaların bir planın parçaları olduğunu bildirdi ve şu görüşleri savundu: “Tür- Sabih Kanadoğlu kiye tam anlamıyla dikta bir rejime doğru gidiyor. Yargı bağımsızlığı yok edildi. Organize bir saldırı ile karşı karşıyayız. En komiği de Cumhurbaşkanının durumu. Görevini tarafsız yapmıyor. Yemin ettiği halde gereğini yerine getirmiyor.”
aftanın son üç gününü Londra’da geçirdim. Ulusal Kanal gönüllüsü dostlarla bir araya geldik; özlem giderdik. Ve elbette ortak sevdamızı, Türkiye’yi konuştuk. En garibi ne oldu biliyor musunuz? Serbest bırakılması için kampanya başlattığım, hakkında toplamda 100’den fazla yazı kaleme aldığım Fatih Hilmioğlu, benim Londra’ya gittiğim gün özgürlüğüne kavuştu. Bu müjdeli haberi Londra’daki dostlarla birlikte gözyaşları eşliğinde kutladık. Seslerimiz kulaklarına gitti mi bilemem ama Fatih Hoca için özgürlük şarkıları söyledik. Peki; o ne yaptı? Serbest bırakılır bırakılmaz yaptığı ilk açıklamada, tıpkı kendisinden önce özgür kalanlar gibi bu karara sevinemediğini söyledi. İçerideki diğer hasta ve uzun süreli tutsakların da biran önce serbest kalmaları gerektiğini haykırdı. Sonra da hemen Ankara’ya gidip 2012’de kaybettiği oğlu Emir’in mezarına gitti, mezar taşına sarılıp ağladı. Özgürce duasını etti. Sonra da evine gidip özgürlükteki ilk uykusunu, Emir’inin yatağında, onun kokusunu içine çekerek uyudu. Hilmioğlu serbest kaldı da ona dair söyleyeceklerimiz bitti mi? Hayır! Sevgili Hocam... Hakkınızda o kadar yazı yazdım ama ilk kez size hitap ediyorum. Bu ülkenin çağdaşlıktan yana olan vatandaşları olarak sizden tek beklentimiz var: Sizi içeri attırıp savunduğunuz değerlerden korktuklarını açıkça gösteren, arkanızdan bayram yapan alçaklara inat yaşamanız! Yıllar sonra ellerini nihayet öpebildiğiniz sevgili anneniz ve tüm aileniz için yaşamanız... Cezaevindeyken kaybettiğiniz ve hasretiyle yandığınız Emir için yaşamanız... Bu ülkenin doğmuş, doğmamış tüm çocuklarının... Yani tüm ‘Emir’lerinin insanca yaşabilmelerini sağlamak için yaşamanız... Belki farkında bile değilsiniz ama siz artık sadece bir “eski
rektör”değilsiniz... Milyonlarca yurttaşımızın “oğlu, kardeşi, abisi, babası”sınız... Eğer sağlığınızı daha da bozmaya kalkışırsanız... Yakanıza yapışan şu illet hastalıkla mücadele etmez, teslim olursanız... Hadi; daha açık söyleyeyim; kendilerine hayat vermenizi bekleyen milyonlarca Emir’i bırakıp, kendi Emir’inizin yanına gitmek için acele ederseniz... Size hakkımızı helal etmeyiz! Çünkü bu ülkeye ve sizin için ağlayanlara, üzülenlere ihanet etmiş olursunuz. Şimdi el ele verip yapmamız gereken ilk iş; sizin de belirttiğiniz gibi arkanızda bıraktığınız tüm tutsakların özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamak... Bu konuda bayraktarlık görevi size düşüyor Sevgili Hocam. Hadi; bir an önce iyileşin de işinizin başına geçin! Sizi bu ülkenin en kanserli kafaları öldüremedi; o küçücük kanser hücresi mi yenecek? Biz; sizinle artık çok daha güçlüyüz Hocam... Bu gücümüzü kırmayı aklınıza bile getirmeyin!
BİR DAHA! Muzaffer Tekin, 1972’deHarp Okulu’ndan mezun oldu. Barış Harekatı’na katıldı. 1985’te Tuzla’daki Piyade Okulu’nda görevliyken dört teğmenin dövülmesi olayıyla ilişkilendirildi. Mahkeme kararı beklenmeden re’sen emekli edildi. Sivil mahkemede yargılandı ve aklandı. 2006’da Danıştay’a ve Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırıların azmettiricisi olduğu iddia edildi. Ergenekondavasında iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 117 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şimdi, çok ağır hasta ve doktorlara göre cezaevi koşullarında yaşaması mümkün değil... Bakalım; onun en temel hakkı olan tedavi edilme hakkından özgürce yararlanabilmesi için kaç yazı yazmam gerekecek?
GÜNÜN SORUSU Partisinin elemanları, Başbakan’ı önceki gün gittiği Konya’da, “Şiir okuyan uzun adam, sana her şey yakışır” pankartıyla karşılamış... Sorum kendilerine: “Her şey” derken kast ettikleriniz arasında “ayakkabı kutuları” da var mı?
Acıbadem’deki Taksim! Acıbadem Ahmet Sani Gezici Lisesi henüz geçen yıl tamir edildi. Yenilenmesi için 1 milyon lira harcandı. Sonra da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kız meslek lisesine dönüştürüldü. Gelin görün ki aynı Bakanlık şimdi bu binanın kız meslek lisesi standartlarına uygun olmadığını söylüyor ve okulu taşımaya kalkışıyor. Acıbademliler de bu gerekçenin asılsız olduğunu, asıl amacın okulun son derece değerli olan binasını ya da arsasını birilerine peşkeş çekmek olduğunu iddia ediyor. Biliyoruz; AKP dağı-taşı betonla donattı. “Kimse dokunamaz” denilen kamu arazilerini, yandaşlara
“armağan” etti. Şimdi sıra askeriyenin tesislerine, hastanelere ve okullara geldi. Kendilerine hatırlatmak isterim: Siz her ne kadar dosyaları kapattığınızı sansanız da Türkiye, Gezi’den, hele hele 17 Aralık’tan sonra asla eski Türkiye olmaz. Bugün Acıbadem sakinleri, Ahmet Sani’ye nasıl sahip çıkıyorsa, yarın aynı direniş tüm Türkiye’de başlayabilir. Hatırlayın, “Üç-beş ağacın kesilmesi kimsenin umurunda bile olmaz” dediniz, ülke ayaklandı... Benden uyarması: Halk çok gergin... Acıbadem’den her an bir Taksim Gezi Direnişi çıkabilir. Aman dikkat!
GÜNÜN İSYANI! Meclis, Özel Görevli Mahkemeleri kaldıran yasayı kabul etti. Böylece; bazı hukukçulara göre bu mahkemelerin verdiği bütün kararlar “yok hükmüne” dönüştü. İsyanım yasayı çıkarırken, bu mahkemeler tarafından siyasi nedenlerle tutuklanan tutsakları kapsam dışında bırakan iktidar partisine: İnsafınız kurusun!
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 05.00 Güneş 06.24 Öğle 12.09 İkindi 15.09 Akşam 17.41 Yatsı 18.58 HAVA DURUMU
Ankara: 4/17
g
İstanbul: 7/12
g
İzmir: 10/17
i
Antalya: 10/20
İSTANBUL İmsak 05.15 Güneş 06.41 Öğle 12.24 İkindi 15.23 Akşam 17.55 Yatsı 19.13
b
Adana: 8/22
b
Diyarbakır: 2/18
b
Erzurum: -4/6
h
Sivas: 0/14
d
Tunceli: 3/17
İZMİR İmsak 05.23 Güneş 06.46 Öğle 12.31 İkindi 15.34 Akşam 18.05 Yatsı 19.21
h
Trabzon: 9/12
d
Zonguldak: 6/10
g
Bursa: 5/15
g
Konya: 3/17
b
ANAYASA MAHKEMESİ KENDİ KARARLARINI TANIMADI Rafet
BALLI rafballi@gmail.com
Pekünlü’ye laiklik cezası
Gül’ün hesabı: ‘AKP’ye Derslere türbanla giren öğrencilere yasaları hatırlattı. 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı itiraz reddedildi. Prof. Dr. Rennan Pekünlü, kararı AİHM’e götürecek seçim kaybettirdi’ gelen öğrencileri yasaların gereğini ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ görüntüsü vermemek HAYATİ ÖZCAN / İZMİR yaparak uyarmış, İzmir 4. Asliye nedeniyle kabul edilemez olduğuna nayasa Mahkemesi, Prof. Ceza Mahkemesi ise Pekünlü’yü karar verilmiştir.” ‘AYM, AİHM Kararı Aydınlık’a değerlendiDr. Rennan Pekünlü’nün eğitim ve öğretimi engellediği iditirazını reddetti. Pekünlü, diasıyla 2 yıl 1 ay hapis cezasına ren Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün kararını avukatı Av. Fatih Ülkü, Anayasa Ege Üniversitesi’nde derse türbanla çarptırmıştı. Mahkemesi’nin daha önce 3 kere ‘AYM kararını örnek kabul kabul ederek içtihat haline gelen uygulamak suç’ kararlarına sahip çıkmadığını dile ‘Hukuk devletini Anayasa Mahkemesi (AYM), getirdi. Ülkü, “Kararla birlikte etmedi’ kurmakta kararlıyız’ 23 Ocak 2014 tarihli oy birliğiyle Rennan Pekünlü, Anayasa Mah-
Erdoğan’ın kendi hesabı var. Peşpeşe cendere yasaları çıkarıyor. Amacı: Bir “Tayyibistan” kurmak. Mazereti var: Ancak böyle ayakta kalabileceğini düşünüyor. Meclis’teki CHP ve MHP muhalefeti: Yanılma, yanıltma kapasiteleri yüksek. Gül’ün “kurtarıcı” olmasını bekliyorlar. Çankaya’da olan: Yine “Gül normali”. Hem imzalıyor. Hem de internetten müjdeliyor. Marifeti çabuk duyulsun diye. Sorular kendini çoğaltıyor. Hani Gül, Erdoğan’la ayrıştıydı? Gül-Gülen ittifakı kurulmuştu. Hatta CHP’yi yedeklerine almışlardı. Hepsi yalan mıydı? Önce bugünkü tablo: Gerçek 1: Erdoğan-Cemaat kavgası. Yayılıyor. Derinleşiyor. Gerçek 2: CHP, Cemaat’in yanında. Tabanından yükselen itirazlara rağmen. Hiç duyuyor musunuz: Kılıçdaroğlu ekibinden Cemaat karşıtı tek söz. Eksik duran: Gül, Cemaat’le birlikte gözükmüyor. Manzara: Çankaya, AKP grubunun tamamlayıcısı gibi. Gül, dostlarını “sattı” mı? Erdoğan’la uzlaştı mı? Yani: İki “kardeş”in çekişmesi bitti mi? Cevabı, sorularla arayalım. Çankaya adayı kim olacak? AKP’nin başına kim gelecek? Başkanlık olmasa bile. Nasıl bir sistem kurulacak? Taraflar uzlaştı ise: Cevap evettir. Değilse?! “Kardeşler” uzlaştı mı? Soru önemli. Cemaat cephesi de “kuşkulu”. Dediler ki: “Görünen o ki Erdoğan-Gül ittifakı yeniden canlanıyor.” (Bak: Cemaat Gül-Erdoğan uzlaşmasından kuşkulu, Aydınlık-17 Şubat 2014) Cevabını İslamcı çevrelerde araştırdım. Söylenenleri kendimce özetliyorum. Gül-Cemaat ilişkisinin temeli: İkisi farklı kuvvet. Aslında birbirlerini sevmezler. Fakat: Erdoğan karşısında biri diğerine muhtaç. (Ekliyorum: İkisi de “dış” iradeye fazla bağımlı.) Cemaat: Açık kavgaya girdi. Hedefi: Erdoğansız AKP. (Biraz açıyorum ve ekliyorum: Cemaat’in amacı belli. Erdoğan’ın oylarını düşürmek. Teslim olmasına sağlamak. Yani: Mümkünse siyaseti sürdüremez hale getirmek.) Gül ise: Garantici. 30 Mart’ı görmeden tutum almaz. (Ekliyorum: Gül’ün siyaset ilkesi: Sıfır risk. İnanç değil taktik adamı. Korkusu: AKP’ye seçim kaybettiren adam bahanesi vermek. Biliyor: Erdoğan bunu başarıyla kullanır. Bu yüzden: Önüne geleni imzalıyor.) İslamcı çevrelerdeki kritik tespite gelirsek: Gül-Erdoğan ilişkisi ne durumda? Cevap: “Uzlaşma da yok, barışma da.” Erdoğan:İktidar makamlarının hepsini istiyordu. Gül: Paylaşmayı teklif ediyordu. Tarafların pozisyonu: Değiştiğine dair tek işaret yok. Bir küçük “çekişme” notu. Türkiye gazetesi yazdı (20 Şubat 2014). (“Özel Örgüt”e hep yakın bilinir. Şimdi Erdoğan’ı destekliyor.) Konu: 7 Şubat 2012 ifade krizi. Savcılık, MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırmıştı. Erdoğan narkoz altında. Hakan Fidan, mecburen Gül’e danışmış. O da, “git” demiş. Çankaya, anında yalanladı. Tam tersine: Uyarmış. “Sakın gitme.” Yani: “Kardeşlik” ilişkisi böyle. Şimdi üç sorun var. Bir: İktidar koalisyonu kavgalı. Sonucu belirsiz. İki: “Kardeşler” birbirine hiç güvenmiyor. Üç: Türkiye’de ve dünyada kuvvet dengesi değişiyor. Sonuç: Uzun bir ara döneme girdik. 30 Mart’ta ilk aşama sonuçlanacak. Sonraki aşamaları seçime bakarak konuşacağız. Bir seçim notu: Cuma akşamı bir seçim yemeğindeydik. Ümit Ertaç Zileli’nin “başlangıc”ında. İstanbul/Şişli belediye başkan adayı. İşçi Partisi’nden. Ümit dostumdur. Bir hesap ettik. 30 yıla yaklaşmış. Salona baktım. Tanışmadıklarım çoğunluktaydı. Göz dolduran isimler, simalar. Bildiğimiz Şişli, temsilcileriyle oradaydı. Ümit, papyonlu haliyle şıktı. Şişli ve Ümit: Birbirlerine yakışıyorlar.
A
Tüm Öğretim Elemanları İzmir Temsilcisi Prof. Dr. KAYHAN KANTARLI: Ülkemiz siyasallaşan yargı sistemi ve yönetim erkinin yürürlükteki anayasayı yok sayması sonucunda bir hukuk devleti olmaktan çıkmış umutsuz bir şekilde adalet arayanlar ülkesi haline gelmiştir. Ancak halkımız laik demokratik sosyal hukuk devletini yeniden kurmakta kararlıdır.
‘Kimse bilime karşı duramaz’
aldığı kararda, Pekünlü’nün başvurusunu dayanaktan yoksun buldu. Böylece AYM, daha önce tersi yönde aldığı kararları görmezden gelmiş oldu. Kararın gerekçesinde şu ifadelere yer verdi: “Mahkemenin kararında bariz takdir hatası olarak değerlendirilebilecek herhangi bir durum tespit edilmemiştir. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin
kemesi’nin içtihatlarını uygulamak isterken suç işlemiş oluyor. Hukukta görülmemiş bir durum. Temel hukuk ihlal edildi. Pekünlü, olmayan suçtan ceza aldı. Esen rüzgarlarla yargı kararlarının değişmesi bizzat yargıya ağır zararlar verir” dedi. Kararın henüz kendilerine tebliğ edilmediğini dile getiren Av. Fatih Ülkü, “Tebliğ edildiği gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gideceğiz. Cezamız infaz sürecinde. Bu nedenle AİHM’den dava için tedbir isteyeceğiz” diye konuştu.
Üniversite Konseyleri Derneği Başkanı Prof. Dr. İZGE ÜNAL: Rennan Pekünlü hakkında verilen hapis kararı ülkemizdeki bütün çevrelerde korku yarattı. Rennan hoca olayıyla bilim çevreleri kendilerini kelepçelediler. Akdeniz Üniversitesi’nde Doç. Dr. İlker Belek, kampüse ikinci cami açılmasına karşı çıktı, şimdi yargılanıyor. Ama bunlar geçici... Kimse bilime karşı duramaz.
Ya anabilir Zonguldak Platformu, Çatala z Beldesi’nde 2 termik santrali bulunan Eren Enerji Elektrik A. .’ninMuslu’da yap m na ba lad 3’üncü termik santrale kar yürüyü düzenledi. Yakla k 500 ki inin kat ld yürüyü e, Zonguldak Belediye Ba kan Muharrem Akdemir ve siyasi parti temsilcileri de destek verdi. Belde giri inde toplanan kalabal k, termik santralin yap laca Kuzyaka mahallesine kadar, “Diren Zonguldak”, “Termik cehennemine geçit yok”, “Paras z ya an r, havas z ya anmaz” yaz l dövizlerle yürüdü. Kalabal k ad na konu an Kadir Orhan, santral yap m na ba lanan alanda Zonguldakl lar n toplu mezar kaz s n n yap ld n savunarak “Karadeniz baban z n çöplü ü de ildir. Kirli teknolojilerinize, ak l almaz kar h rs n za kar , ülkenin dört yan nda ba layan direni gücüyle kar n zday z” dedi.
Ege Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. CAN CEYLAN: Rennan Pekünlü, yasa dışı talimatlara uymayarak, laik ve çağdaş bilim insanından beklenen cesaret ve duyarlılığı göstermiştir.
Afrikalı sefireler lösemili çocuklarla Eşlerinin görevleri nedeniyle ülkemizde bulunan Afrika ülkelerinin sefireleri, lösemi hastalığı ile mücadele eden çocukları unutmadı. 11 Afrika ülkesinin büyükelçilerinin eşleri LÖSEV’in Ankara Gölbaşı İncek’teki Lösemili Çocuklar Köyü’nü ziyaret etti. LÖSANTE’de tedavi gören yaklaşık 15 çocukla bir araya gelen sefireler, çocuklarla oyunlar oynayarak onlara moral aşıladı. ASHOM (Africa Spouses of Head of Missions) grubun lideri Nijer Sefiresi Dan-Ma-
radı Hadiza, annelerin yaşadığı acıyı derinden hissettiklerini belirtti. ASHOM grubuna LÖSEV ziyaretinde öncülük eden Kenya Büyükelçisinin eşi Pamela Kıptınness ise üç teyzesini ve iki amcasını kanserden kaybettiği için kansere karşı özel bir hassasiyeti olduğunu ifade etti. Lösemili Çocuklar Köyü’nde verilen hizmetleri ilgiyle karşılayan Nijer, Kenya, Kongo, Nijerya, Uganda, Libya, Tunus, Cibuti, Gambia, Benin ve Gine sefireleri, bu ziyaretlerinin kendilerinde farklı bir bilinç ve aydınlanma yarattığını söyledi.
Sefireler, çocuklarla yakından ilgilendi.
Eğitim-İş’ten genel grev çağırısı Eğitim-İş Sendikası İstanbul şubeleri dün Galatasaray Lisesi önünde biraraya gelerek eğitimin özelleştirilmesine karşı sendikaları genel greve çağırdı. Eğitim-İş üyeleri AKP’nin 6 Şubat’ta TBMM’ye sunduğu Milli Eğitim Temel Kanunu’nundaki de-
göstermişti. Anayasa Mahkemesi, Rennan Pekünlü kararında AİHM’in Leyla Şahin olayıyla ilgili verdiği kararla bu olayın doğrudan ilgisi olmadığını iddia etti. Pekünlü, ayrıca türbanlı öğrencilerin üniversiteye girmelerini engelleyici bir eylemde bulunmadığını, sadece mevzuat ve mahkeme kararları çerçevesinde kendilerini bilgilendirip, uyardığını ve bu durumu tutanağa bağladığını dile getirdi.
‘Termik cehennemine geçit yok’
‘Sorumluluğunu yerine getirdi’
AYDINLIK/ ANKARA
Prof. Dr. Rennan Pekünlü, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruda, yüksek mahkeme ve AİHM kararlarını örnek gösterdi. Onlardan biri de AİHM’in derslere türbanla girmekte ısrar eden İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Leyla Şahin ile ilgili kararı oldu. AİHM, 2005 yılında verdiği kararda Leyla Şahin’i haksız bulmuş, Anayasa Mahkemesi’nin üniversitede türbana izin verilmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu yolundaki kararlarını örnek
Prof. Dr. Renan Pekünlü
ğişiklik önerisinin eğitimin özelleştirilmesi anlamına geldiğini vurguladı. “Eğitimde tarihin en kapsamlı tasfiye operasyonu için düğmeye basılmıştır” diyen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Zekeriya Çakmak yaptığı açıklamada “Eğitimİş olarak yasa teklifi TBMM Genel Kurulu’na geldiği gün, üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakacağımızı belirtiyor, tüm milletvekillerini, tasarının Meclis’ten geçmemesi noktasında duyarlı olmaya, bir kişinin ya da bir partinin değil milletin vekili olduklarını ispatlamaya davet ediyoruz” diye konuştu.
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
PROF. DR. ETHEM GÖNENÇ KURAKLIĞA KARŞI ÖNERİLERDE BULUNDU
Su planında iklim değişikliği yok İstanbul’da 30 saatlik su kesintisi
İski İstanbul’da su kesintisi uyarısı yaptı. İSKİ’den yapılan açıklamada, Ümraniye, Üsküdar ve Beykoz’da 30 saatlik su kesintisi olacağını belirtildi. Açıklamada, “Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy metrosu inşaatı ve elektromekanik işleri kapsamında yapımı devam eden Bulgurlu-Ümraniye-Ihlamurkuyu istasyonları inşaat sahasında kalan ve deplasesi tamamlanan isale hatlarının mevcut bağlantı çalışmaları yapılacağından; 25 Şubat Salı günü saat 09.00 ile 26 Şubat Çarşamba günü 15.00 saatleri arasında 30 saat süreyle su verilemeyecektir” denildi.
Su sorunu ile ilgili planlara 1993’te başlandı. O dönem iklim değişikliği gündemde yoktu. Çalışmada yer alan Gönenç, ‘İklim değişikliğinin etkileri araştırılmalı, yeni seçenekler geliştirilmeli’ dedi ANIL IŞIK
M
evsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları ve yağışsız geçen günler özellikle İstanbul’daki barajların su seviyesinin düşmesine yol açtı. Kuraklık kapıda. Orman Bakanı Veysel Eroğlu ısrarla “2040’a kadar yetecek suyumuz var” diyor. Eroğlu’nun 21 yıl önce yapımına başlanan master plana güvendiği ortaya çıktı. Planın çalışmalarında yer alan İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ethem Gönenç, “O yıllarda iklim değişikliği gündemde değildi. Etkileri araştırılmalı” dedi. Gönenç, 1993 yılında Dünya Bankası isteği ile, ABD, İngiltere, Japonya ve Türkiye’nin oluşturduğu konsorsiyum tarafından İstanbul’un su sorunu ile ilgili bir
temleri 2040 yılı ihtiyaçmaster plan çalışması yalarına göre planlandı, yapıldığını ve çalışmanın tırım programları verildi. 2000 yılında tamamlanProje kadrosu 30 uzman dığını söyledi. Master plave mühendisti.” nın tam adı, İstanbul Su Orman Bakanı Veysel Temini, Kanalizasyon ve Eroğlu’nun “meslek sırrı” Drenaj, Atıksu Arıtma ve olduğunu söylediği B plaUzaklaştırma Master Plan Prof. Dr. Ethem Gönenç nının bahsedilen master Etüdü. plan olup olmadığını sorduğumuz ‘Eroğlu çok iyi biliyor’ Gönenç şu yanıtı verdi: “BahseProf. Dr. Gönenç, İSKİ’nin dilen B planının bu plan olup olbu planı aynen uyguladığını be- madığını bilmiyorum ama planın lirtti ve şu bilgileri verdi: “İSKİ’ye son aşamasında kendisi İSKİ gedeğişik konularda 18 adet görev nel müdürüydü. Onun için çok raporu ve en son 6 cilt sonuç ra- iyi biliyor planı.” poru verildi. Sonuç raporlarını İSKİ tüm ilgili kurum ve üniver- ‘Gündemde değildi’ sitelere yolladı. Çalışma 1993 yıPlanın hazırlanış aşamasında lında başladı ve 2000 yılında bitti. su kaynaklarına ait meteorolojik Bu çalışma ile İstanbul’un tüm verileri kullanarak kuraklık anasu temini/dağıtımı, atıksu toplama, lizleri yaptıklarını ifade eden arıtma, uzaklaştırma ve de yağmur Prof. Gönenç sözlerine şöyle suyu toplama, uzaklaştırma sis- devam etti: “Bu analizlerde Me-
len kurak devreleri İstanbul çevresi su kaynakları kurak devrelerinden farklı zamanlara denk geliyordu. Onun için Melen’i önerdik. Ancak o yıllarda iklim değişikliği gündemde değildi. Bu son yıllarda gördüğümüz tamamen iklim değişikliği etkileri. Ancak o yıllarda bu düşünülemezdi. Normal koşullarda plan önerileri uygulamaya devam edilirse 2040 yılına kadar sıkıntı olmaz. Belki bu yıl olduğu gibi bazı yıllarda geçici sıkıntı yaşanır. İklim değişikliği etkilerinin önem kazanması durumunda yüzeysel suların artan sıcaklıklarda rezervuarlarda buharlaşarak kaybını önlemek üzere yeraltında depolanması veya çok ileri derecede arıtılmış atıksuların yeraltına sızdırılarak rezervuarların beslenmesi gibi yeni seçenekler geliştirilmesidir.”
Çılgın projelerin etkisi Prof. Gönenç çözüm önerilerini şu ifadelerle açıkladı: “Özellikle belediye başkan adaylarına önerim, Istranca ve Melen su kaynaklarının iklim değişikliği etkileri altında yaşanacak kurak ve taşkın devreleri ile sürdürülebilirliği araştırılmalı ve yüzeysel suların, artan sıcaklıklarda rezervuarlarda buharlaşarak kaybını önlemek üzere yeraltında depolanması veya çok ileri derecede arıtılmış atıksuların yeraltına sızdırılarak rezervuarların beslenmesi gibi yeni seçenekler geliştirilmelidir. Bir de plan 18 milyon nüfus içindir. İstanbul nüfusunu 18 milyonun üzerine çıkaracak ‘İstanbul Kanal’, ‘İki Yeni Şehir’ gibi, İstanbul kent ekosisteminin kaldıramayacağı projelerden vazgeçilmelidir.”
Tamince’ye kıyak yargıya taşınıyor DEVRİM DÖNMEZ
A
ntalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu Phaselis’in tahsisinin iptali ve “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararını yargıya taşıyacağını duyurdu. Antalya’nın Kemer ilçesi Tekirova köyünde yer alan dünyaca ünlü Antik Kent Phaselis’e yapılması planlanan, işadamı Fettah Tamince’ye ait 5 yıldızlı otel projesine tepkiler sürüyor. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü, artan tepkiler üzerine geçen günlerde tekrar toplanarak, “ilgili alanın arkeolojik kalıntılar açısından yeniden incelenmesi ve bu süreçte hiçbir şekilde inşaat faaliyetlerinin olmaması” yönünde karar aldı. Kararın hemen ar-
‘Okula gitmek istiyoruz’ uzaklıktaki Güzelsu köyü okuluna göndermelerini istedi. Aileler çocukların küçük, okulun uzak, yolun da kış mevsiminde sürekli kapalı olması nedeniyle bunu kabul etmedi. Okul çağına gelen çocuklarına evde okuma,yazma öğretmeye çalışan köylülerden Süleyman Yıldız, “Çocuklarımız okul özlemi içinde. Böyle giderse köyü terk etmek zorunda kalacağız” diye konuştu. Sorunun çözülmesini isteyen çocuklar ise, “Okumak istiyoruz” dedi. DHA
Mitinge katılım çağrısı Antalya Barosu toplantı salonunda gerçekleşen açıklamayı Kurul adına Avukat Abit Küçükarslan yaptı. Olympos Beydağları Sahil Milli Parkı’nın en önemli parçalarından bir olan Phaselis’in arkeolojik SİT alanı olduğunu hatırlatan Küçükarslan, “Proje dosyası incelendiğinde arkeolojik SİT alanına, doğal SİT alanına ve Beydağları Sahil Milli Parkı’na ne kadar zarar vereceğini anlamak için uzman olmaya gerek yoktur” diye konuştu.
‘Acele Kamulaştırma’ya Danıştay engeli
Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleri ile İlkadım ilçesi sınırlarında kalan Kıran mahallesindeki yaklaşık 38 hektarlık alan 2010 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” ilan edildi. Ancak, bu alanda arazi ve evi bulunan Mehmet Olgaç, Büyükşehir Belediyesi’nin kanunlara uygun olmadan acele kamulaştırma yaptığını belirterek Bakanlar Kurulu Kararı’nın iptali için geçen Kasım ayında, Danıştay’da dava açtı. Dosyayı inceleyen Danıştay 6’ncı Dairesi, davalıların savunmalarını almadan, kamulaştırma işleminin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Mehmet Olgaç’ın avukatı Cihat Ergenekon, müvekkilinin proje sınırları içerisinde kalan 11 ayrı parselin bulunduğunu belirterek, şöyle dedi: “Bu usulle yapılan kamulaştırmalarda, hak sahiplerinin mallarına, savunma ve delilleri toplanmaksızın, kıymet takdiri haricindeki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, 7 gün içerisinde bilirkişilerce değer tespiti yapılarak mahkeme kararı ile el konulabilmektedir. Müvekkilimin ikamet etmekte olduğu konutu da bu parseller üzerinde bulunmaktadır. Danıştay’ın durdurma kararı davalıların savunmasının alınmasından sonra yapılacak incelemeye kadar müvekkil lehine koruma sağlayacaktır.” Avukat Ergenekon, kararın bölgedeki diğer araziler için de emsal teşkil edeceğini belirtti.
Fettah Tamince Ayrıca bölgede yaşayan yurttaşlar ve demokratik kitle örgütleriyle birlikte bugün miting yapacak olan Eşgüdüm Kurulu üyeleri, tüm yurttaşları “Phaselis’te otele hayır” demek için mitinge katılmaya çağırdı. Açıklamaya, Kemer Esnafları ve Turizmcileri Derneği, Çıralı’yı Sevenler Derneği, Kemer Doğa Dostları Spor Derneği, Ulupınar Çevre Koruma ve Geliştirme Kooperatifi, bölgede yaşayan yurttaşlar ve çok sayıda Antalyalı da destek verdi.
FOTOĞRAF: İBRAHİM KOÇAK
Van’ın Özalp ilçesine yakın Gürpınar ilçesine bağlı Umut köyünde oturanlar, iki ilçenin sınırında oldukları için sıkıntı yaşadıklarını söyledi. Umut köyündeki okul, öğrenci yetersizliği nedeniyle 4 yıl önce kapandı. 16 haneli köydeki 5 aile, okul çağına gelen 3’ü kız 5 çocuğu, 2 kilometre uzaklıktaki Özalp’a bağlı Hazine köyündeki okula göndermek istedi. Bunu kabul etmeyen Milli Eğitim yetkilileri, ailelerden, çocuklarını Gürpınar’a bağlı 20 kilometre
dından Phaselis’in geleceğini etkileyen yeni bir gelişme daha yaşandı. Antalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu, yarın “ÇED gerekli değildir” kararı ile tahsisin iptaline ilişkin dava açacağını duyurdu.
Av. C.Ergenekon
Rumeli Feneri Kalesi çöplüğe döndü
Antalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu, bugün gerçekleştirilecek mitinge katılım çağrısı yaptı
İstanbul’daki tarihi kalelerin arasında en özgün mimarisi ile dikkat çeken Rumeli Feneri Kalesi, kaderine terk edildi. Tarihi kale ve çevresine özellikle yaz aylarında vatandaşlar yoğun ilgi gösteriyor. İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasının en kuzeyinde bulunan ve 400 yıl askeri amaçlı kullanılan kale Boğaz’ın Karadeniz ile birleştiği son noktada, yarımadanın kuzeye açılan ucunda yer alıyor. Güçlükle ayakta kalan kale, duvarlarındaki tahribat ve kırılan taşları ile göze çarpıyor. Kulelerin içinde ise ateş yakıldığı ve çöplerin biriktiği, duvarlarına ise yazı yazılıp kazındığı görülüyor. Tarihi kaleye, demir kapılarla giriş yasaklansa da, parmaklıkların kırılması ile kaçak olarak içeriye girilebiliyor.
Hazırlayan: Recep ERÇİN
DOLAR
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Cuma 2.1921 Perşembe 2.2001
EURO
Prof. Dr. Esin
ERGİN YİRMİBİRİNCİ YÜZYIL İÇİN PLANLAMA
Bilgi ve model
21
. Yüzyıl İçin Planlama Kurultay’larının üçüncüsünün 24 Ocak 2014 tarihindeki ikinci günü, Bilgi oturumunun başkanı Hikmet Uluğbay, 20. yüzyıldaki Türkiye’yi yakından ilgilendiren siyasi ve ekonomik gelişmelerin bir özetini yaparak oturumu başlattı. İlk konuşmacı Prof. Dr. Cengiz Yalçın, bilim adamının bilim stoku ile yeni bilgi arasında ilişki kuran kişi olduğunu belirterek söze başladı. Üniversitelerin başlıca görevinin bilgi üretmek olduğunu ve günümüzde bilginin sermayeden daha önemli bir parametre olduğunu vurguladı. Bilgi üzerine inşa edilmeyen planlamanın başarılı olmayacağını belirtti. Bilgi oturumunun ikinci konuşmacısı Özlem Yüzak, insanların bilen, öğrenen, düşünen, geliştiren ve planlayıp kuran varlıklar olduğunu belirtti. Bilgi toplumu olmanın bir “zihniyet” işi olduğunu vurgulayarak, Türkiye’deki üniversitelerde temel bilimler fakültelerinin ve Feza Gürsey Araştırma Merkezi’nin kapatılması, bir bakanın “biz ara eleman ülkesiyiz” tanımlaması gibi örneklerin yansıttığı zihniyete dikkat çekti. Yazılıma odaklanmanın Türkiye’yi atağa geçirebilecek ana konu olduğunu fakat birçok nedenle “zihinsel eşiğin” aşılamadığını ve Türkiye’nin bir “kaçırılan fırsatlar” ülkesi olduğunu söyledi. Türkiye’nin üretme teknolojisi ve kapasitesi olduğu halde ithal etmekte ısrarlı olduğu ürünler için vagonlar, uzun menzilli füzeler, füze yakıtı örneklerini sıraladı. 21. yüzyılın Türkiye için çok zor geçeceğini, kazananının kendi geleceğini planlayanlar olacağını söyledi.
Ülkesel planlama Model oturumunu Doç. Dr. Yavuz Ege yönetti. İlk konuşmacı Prof.Dr. Oktar Türel “Ülkesel Planlama: Eski Bir Öykü İçin Kapanış Sözcükleri” başlıklı sunumunda, planlama konusunu kamu yönetim bilimi yazını, Türkiye’nin planlama deneyimi, Kalkınma Bakanlığı ve gelecek için planlama opsiyonları çerçevesinde ele aldı. Planlama örgütünün Kalkınma Bakanlığının kurulmasıyla ortadan kalktığını ve temel sorunsal olarak bütünsel planlamanın da terkedildiğini belirti. Türel, “kapitalist dünya ekonomisinin yeniden yapılanma sürecinde, kendisine yeni bir rol ve konum tanımlayabilen ülkeler için” bir iktisadi planlama repertuarının içeriğini tanımladı. Planlamanın temelinde makro ve sektörel kaynak tahsisi ile ticaret ve sermaye hareketlerinin strateji planlaması; mikro düzeyde, teknolojienformasyon-koordinasyon dışsallıklarından yararlanacak sanayi politikalarının yer alması gerektiğini belirtti. Önemli olan “navigasyon”dur dedi. Kurultay’ın son sunumunu Dr. Gündüz Fındıkçıoğlu yaptı. Fındıkçıoğlu’nun “Quo Vadimus? 2014-2017” başlıklı sunumu, dünya ekonomisinde gelinen noktayı ABD ekonomisi bağlamında açıkladıktan sonra Türkiye’deki ekonomik koşulları ve gelişimi zayıf yönlere işaret ederek ve olası başka senaryoları ortaya koyarak açıkladı. Bu analizler sonucunda Türkiye’de planlamanın tasarımının nasıl olması gerektiğine dair önerilerini sıraladı. Planın, birden fazla faktör ve birden çok sanayiye dayanan, verimli kamu yatırımlarını ve sosyal planlamayı da içeren bir büyüme modeline dayanması gerektiğini belirtti.
Yol haritası Prof.Dr. Bilsay Kuruç kapanış konuşmasında, iki gün boyunca ortaya çıkan ana fikirleri, Türkiye’nin 21. yüzyıla erişebilmesi için bilim ve insan odaklı planlama yaklaşımı, tedrici giriş veya yıkılıp yeniden inşa yöntemlerinden birinin seçimi, plan süreçlerinin yönetimi ile dünyadaki gelişmelerin izlenmesinin önemi olarak özetledi. Çok kısa özetin özetini verdiğimiz üçüncü 21. Yüzyıl için Planlama Kurultayı’nı, bildirilerin yoğunluğunun en yüksek olduğu ve gidilmesi gereken yerin ve yol haritasının genelden özele doğru netleşmeye başladığı bir toplantı olarak tanımlayabiliriz. Kurultaydaki sunumlara http://yonetimbilimi.politics.ankara.e du.tr/?p=632 adresinden erişilebilir
Cuma 3.0092 Perşembe 3.0239
BORSA
Cuma 63.610 Perşembe 63.717
ALTIN
(Cumh.)
Cuma 630 TL Perşembe 632 TL
FAİZ
Cuma % 10.89 Perşembe % 11.08
PETROL (Brent)
Cuma $ 110.27 Perşembe $ 110.03
*Serbest piyasa satış fiyatları
Çin, dünya ticaretinde 159 ülkenin 149’unda ilk sırada Çin, 2013’te Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 159 üyesinden 107’sinde, en çok ithalat yapılan ilk üç ülkeden biri oldu. Yine DTÖ’nün 159 üyesinden 42’sinde de Çin, ilk üç ihraç pazarından biri RUHSAR ŞENOĞLU / PEKİN
Ç
in, büyük ekonomik güçlüklerle karşılaştığı halde geçen yıl, ABD’yi sollayarak mal ticaretinde dünyanın en büyük ülkesi haline geldi. 2013’te Çin’in dış ticaret hacmi yüzde 7.6 oranında artarak 4 trilyon 160 milyar dolara yükseldi. İhracat yüzde 7.9 artarak 2 trilyon 210 milyar dolar; ithalat yüzde 7.3 artarak 1 trilyon 950 milyar dolar oldu. Böylece 259 milyar 900 milyon dolar fazla verildi. Çin zaten dünyanın en büyük mal ihracatçısı unvanına sahipti. İthalatta ise, Çin ikinci en büyük ülke konumundaydı. Peki dış ticaret verilerinin ayrıntıları ne ifade ediyor? Çin Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Şen Danyan, ihracat rakamlarını yorumladığı bir konuşmasında Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) yayınladığı bir rapora gönderme yaptı. Rapora göre DTÖ’nün 159 üyesinden 107’sinde Çin, en çok ithalat yapılan ilk üç ülkeden biri. Yine DTÖ’nün 159 üyesinden 42’sinde Çin, ilk üç ihraç pazarından biri. Kısacası Çin 159 ülkeden 149’unda ilk sırada. Şen, 2008 krizinden bu yana Çin dış ticaretinde kalitenin yükseldiğine ve yapısal dönüşüm yaşandığına dikkat çekiyor. Şen, “Çin’in ticaret yapısında, son beş yılda pek çok bakımdan kayda değer bir ilerleme olmuştur” diyor.
Gelişenlerin payı arttı Geçen yıl Çin toplam ihracatının yüzde 61.2’sini gelişen ülkelere yaptı. Çin 2008 yılında ise, toplam ihracatının yüzde 53.8’ini gelişen ülkelere yapıyordu. Anakaranın en iyi beş ticaret ortağı Avrupa Birliği, ABD, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN), Hong Kong ve Japonya’ydı. Ancak 2013’te AB, ABD ve Japonya’nın Çin dış ti-
caretindeki payı yüzde 33.5 oldu. 2012’de bu rakam yüzde 35.2’ydi.
Yüksek teknoloji ürünlerinde hızlı artış Ülke içinde, ihracatın bölgesel yapısı, orta ve batı bölgelerini kalkındırma planı doğrultusunda değişti. Söz konusu bölgelerin diş ticaretteki payı geçen yıl yüzde 15.5’e yükseldi; beş yıl önce bu rakam yüzde 10.3’tü. Çin’in ihracatında özel işletmelerin payı da beş yılda yüzde 26.8’den yüzde 41.5’e yükseldi. Buna ek olarak, yüksek teknoloji ürünleri ihracatı 2008 yılında yüzde 29 iken geçen yıl yüzde 29.9’a yükseldi. Geçen yıl, yüksek teknoloji ihracatı yıllık yüzde 9,8 artışla 660 milyar 340 milyon dolar oldu. Ülkenin top-
lam ihracatının yaklaşık yüzde 57.3 ‘ünü oluşturan mekanik ve elektronik ürünleri ihracatı, geçen yıl yüzde 7.3’lük artışla 1 trilyon 270 milyar dolar oldu. Türkçede montaj sanayi dediğimiz nitelikte, ithal parça veya hammaddeye dayalı ürünler ihracatının toplam ihracat içindeki payı beş yılda yüzde 41.1’den, yüzde 32.6’ya düştü. Tamamen Çin malı ürün ihracatının toplamdaki payı ise yüzde 48.2’den yüzde 52.8’e yükseldi.
‘Büyüme geçen yıldan hızlı olmaz’ Şen Danyan, “Çin artık mal ticaretinde lider. Ancak Çin’in ‘dev mal tüccarı’ndan ‘güçlü mal tüccarı’na dönüşmesi için yürümemiz gereken hâlâ uzun bir
yol var” diyor. Şen, Çin’in sınırlı teknolojisiyle ve yarattığı katma değerle, küresel sanayi zincirinin orta ve düşük düzeylerinde kaldığını belirtiyor. Şen Danyan, maliyetlerin yükselmesini, Renminbi’nin değer kazanmasını ve gelişmekte olan ekonomilere kayışı, temel tehditler olarak sıralıyor. Danyan, Bakanlığın, dış ticaret konusunda “ihtiyatlı iyimser” olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “Büyümenin bu yıl tam olarak ne olacağını söylemek zor, ama geçen yıldan daha yüksek olması pek mümkün değil.”
‘İlk çeyrekte dalgalanma bekliyorum’ Bu yılın ilk çeyreğinde ticaret rakamlarında dalgalanma ola-
sılığının yüksek olduğu belirtiliyor. Şen Danyan, bu beklentinin gerekçelerini şöyle sıralıyor: “Çünkü maliyetler yükseliyor, sermaye sıkıntısı yaşanıyor, rekabet artıyor ve ticari ödemeler kılığında spekülatif sermaye girişi olabilir görüşü abartılarak yaygın bir endişe haline geldi.” Şen son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Küresel ekonomi iyileşiyor, ancak devinim kesintisiz değil. İçerde maliyetlerin yükselmesi, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeleri zorluyor. Küresel rekabet keskinleşiyor. Gelişmiş ülkeler denizaşırı yatırımlarını ülkelerine çekiyorlar ve Güneydoğu Asya ülkeleri daha düşük maliyetleri nedeniyle yatırım çekmede avantajlı.”
‘TÜİK işsizliğin çift haneye çıkmasını önledi’ AYDINLIK / ANKARA
T
ürkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik rakamları yine tartışma yarattı. İşsizlik çift haneye çıkmasın diye rakamlarla oynandığı, hem “işgücüne katılanlar”ın, hem de “iş bulma ümidini kaybedenler”in azalmasının mümkün olamayacağı ifade ediliyor. Uzmanlar da, TÜİK’in işsizlik rakamlarını gerçekçi bulmadı. TÜİK verilerinin inandırıcı olmadığını kaydeden uzmanlar, “Yabancı kuruluşlar da Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinde TÜİK rakamlarına itibar etmemeye başladı. Özellikle yabancı bankalar TÜİK verilerini baz almaz oldu” dediler.
Ekonomi istihdam yaratmıyor Bu arada CHP’nin hazırladığı raporda TÜİK verileri eleştirildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırlanan “Ekonomik Görünüm Raporu”nda 2013’ün son çeyreğindeki işsizlik ve kısa vadeli dış borç rakamları değerlendirildi.
TÜİK’in rakamlarına göre 2013 Kasım ayında işsizliğin yüzde 9.9’a, işsiz sayısının ise 2.8 milyona ulaştığının belirtildiği raporda, iş bulma ümidini kaybedenler, ev kadınları gibi çeşitli sebeplerle iş aramayan ancak “iş bulursa çalışmaya hazır olanların” da hesaba katıldığı, gerçek işsiz sayısının ise 4.7 milyon kişiye ulaştığı ifade edildi. Ekonominin iş ve istihdam yaratmada ciddi şekilde zorlanmaya başladığının belirtildiği raporda,
“Ekonomi, 2013’ün son üç ayında 152 bin kişiye ilave istihdam sunabilmiş. Bu, 2012’nin son çeyreğinde yaratılan ilave istihdamın (1 milyon 24 bin kişi) sadece yüzde 15’i” denildi.
TÜİK açıklama yapsın Raporda, işsizlik rakamlarında bir başka ayrıntıya daha dikkat çekilerek, şu görüşlere yer verildi: “TÜİK verilerine göre, 2013 Kasım ayında ‘işgücüne katılmayan nü-
fus’ta bir yıl önceye göre 545 bin kişilik bir artış görüldü. İşgücüne katılım oranı da aynı dönemde 0.2 puan geriledi. İstihdamın zayıfladığı bir dönemde işgücüne katılımın düşmesi dikkat çekerken, bu gelişme ‘işsizliğin çift hanelere çıkmasını’ engelledi. İş gücüne katılımın 2012 Kasım ayı seviyesinde kalması durumunda, 2013 Kasım ayında işsizlik oranının yüzde 10.3’e çıkması gerekirdi. TÜİK’in açıklamasında, ‘iş bulma ümidi olmayanların sayısında’ da önemli bir gerileme görülüyor. İş bulmak için daha az sayıda insan iş gücü piyasasına girerken, istihdam artışı yavaşlarken; iş bulma ümidi olmayanların sayısı 2013 Şubat ayından bu yana sürekli geriliyor. Kasım’da iş bulma ümidini kaybedenlerin sayısı, bir yıl öncenin aynı ayına göre, 135 bin kişi gerileyerek 558 bin kişiye düştü. İş bulma ümidini kaybedenlerin sayısındaki bu gerileme, ‘işsizlerin ve iş aramayıp çalışmaya hazır olanların’ da hesaba katıldığı ‘gerçek işsizlik’ oranını aşağı çekti. TÜİK, iş bulma ümidi olmayanların sayısındaki gerilemenin nedenlerini kamuoyuna açıklamak zorunda.”
G20, FED politikaları ve Ukrayna’nın gölgesinde toplandı
D
ünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinin ekonomi bakanları ve merkez bankası başlanlarının temsil edildiği G20 toplantısı Avustralya’nın Sidney kentinde toplandı. G20 toplantısı; Ukrayna, Venezuela ve Tayland’daki iç karışıklıklar, FED’in tahvil alımlarını azaltmasının gelişen ülke ekonomilerine etkisi gibi güncel konuların gölgesinde yapılıyor. Toplantıda bu yıl en dikkat
çeken isimlerden biri kuşkusuz ABD Merkez Bankası FED’in Başkanı Janet Yellen oldu. Şubat ayında göreve gelen Yellen’in başında olduğu FED’in atacağı adımlar G20 içindeki gelişen ekonomileri yakından ilgilendiriyor. Dünya ekonomisinin önümüzdeki dönemdeki büyüme hızı, yaşlanan nüfus, mali kriz, altyapı yatırımları ve işsizlik gibi sorunların tartışıldığı toplantıda, özellikle ABD’deki iyileşmenin sağlıklı
olduğu kaydedilirken, FED’in uyguladığı politikaların Brezilya ve Türkiye’yi çok sert vurduğu belirtildi. Türkiye ile birlikte kırılgan beşli içerisinde yer alan Endonezya’nın Maliye Bakanı Chatib Basri de, Reuters’e verdiği demeçte, gelişen pi-
yasa ekonomilerinin kendi ev ödevlerini yapması gerektiğini söyledi. EKONOMİ SERVİSİ
Turgay Durak
Koç, tarihinin en büyük yatırım döneminde
Koç Holding’in 2013 yılında toplam konsolide satış gelirleri 66.2 milyar TL, ana ortaklık payları net kârı da 2.7 milyar TL olarak gerçekleşti. Koç Holding’in 2013 yılı finansal sonuçlarını değerlendiren Koç Holding CEO’su Turgay Durak, “2013 yılında, Mayıs ayının üçüncü haftasındaki FED açıklamaları öncesi ve sonrası olarak bakıldığında, birbirinden farklı iki dönem yaşandı. Faaliyette bulunduğumuz sektörler açısından da bakıldığında hemen her sektörün konjonktürden farklı etkilendiğini gördük” dedi. Koç Topluluğu’nun gerçekleştirmekte olduğu yatırımlara ilişkin de bilgi veren Durak, şunları söyledi: “2013’te toplam 6.4 milyar TL rekor kombine yatırım yaptık. Topluluk olarak tarihimizin en büyük organik yatırım döneminden geçiyoruz. 2014 yılı içerisinde tamamlanmasını planladığımız çok önemli yatırımlar var. Bunların başında kuşkusuz Tüpraş’ın Fuel Oil Dönüşüm projesi geliyor. 2.7 milyar dolar maliyete sahip bu projenin yaklaşık yüzde 92’si tamamlandı. ”
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
Sendikasızlaştırma lobisi Bursa’nın Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan işverenler aralarında bir fon oluşturdu. Bu fonun işyerlerinde sendikasızlaştırma faaliyeti için kullanıldığı öne sürüldü
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Engin
ÜNSAL enginunsal35@gmail.com
PAZAR KÖŞESİ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
CHP dokunulmaz mı?
A
rılmalı tı ar sı yı sa in n ri le e m e k ah m Saraçoğlu: İş ektiğini bekısa sürede sonuçlanması ger kanı EkTEKSİF Bursa Pilot Şube Baş ler adıişçi an arıl çık n rem Saraçoğlu, işte ın uzun sürna açılan işe iade davaların ğlu, bir yıla mesinden şikayet etti. Saraço örgütlenyle eni kadar uzayan davalar ned çekti. İşkat dik a rın kla me sorunu yaşadı işimlegir ma ştır zla ası dik verenlerin sen alarıdav e iad rini boşa çıkarmak için, işe
nın lerinin sayısının lirten Saraçoğlu, iş mahkeme “Davalardan ğlu, artırılmasını istedi. Saraço lerin yüklü tazişçi ırsa alın uç son ede kısa sür dikalaşması sen ek ürs minat alacağını düşün korkusu ve ma atıl n işte an hızlanacaktır. Şu sendikalaşmada uzayan davalar nedeniyle sorun yaşanıyor” dedi.
KP ülkeyi kör bir karanlığın içine soktu. Kuvvetler ayrılığını, özerk üniversiteyi, yargı bağımsızlığını, özgür sendikacılığı, özgür medyayı, Anayasa’nın 12.maddesinden başlayan, başta özel yaşamın gizliliği olmak üzere tüm temel hakları yok etmeye çalışarak demokrasiyi rafa kaldırdı ve Başbakanı, ailesini ve yandaşlarını zengin etmek üzere timokrasi rejimini uygulamaya başladı. Laikliği yok ederek, seçimlerde halkın özgür iradesini makarna ile karartarak, din esasına dayalı bir islamî devlet düzenini yaşama geçirmeye çalışarak, laik okulları kapatıp imam hatip okulları açarak, imamları genel müdür yaparak, ulusal egemenliği simgeleyen bayramları ıskalayarak, emperyalizmi yenerek bu devleti kuran Atatürk’ü George Orwell’in 1984 adlı kitabında anlattığı gibi neredeyse tarih kitaplarından silmeye çalışarak Cumhuriyetin temellerini berhava etmeye soyundu.
QUO Vadis Türkiye?
B
Tarık TEKGÖZLİ
ursa’nın kuzeyinde bulunan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde (DOSAB) faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının, herhangi bir nedenden dolayı doğabilecek zararlarını karşılamak için aralarında bir fon oluşturduğu iddia edildi. İşverenler tarafından oluşturulan fonun genellikle sendikasızlaştırma girişimleri için kullanıldığı öne sürülüyor. İşverenlerin gözünü kırpmadan sendikalı işçileri tazminatı ile bu kadar kolay
kapı önüne koyması kuşkuları da artırdı. En son bölgedeki E.N.A Tekstil Fabrikası’nda çalışan ve TEKSİF Sendikası’nda örgütlenen üç kadın işçi işten çıkarılmıştı. Sendikacılar, işverenlerin kendi aralarında fon oluşturduğu iddiasının güçlü olduğunu söyledi. Bölgedeki 428 firmada 41 bin 455 işçi çalışıyor. Sanayi kuruluşları arasında tekstil sektörü yüzde 68’lik dilimle ağırlıklı olarak yer alıyor. Bunu yüzde 20 ile otomotiv ve yan sanayi izliyor.
İşçiler de ‘Dayanışma lobisi’ kurdu Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde işverenlerin “Sendikasızlaştırma Lobisi”ne karşı işçiler de “Sendikal Dayanışma Lobisi” kurdu. Kestel ilçesinde bir fabrikada çalışan 114 işçi kendi aralarında bir
toplantı yaptı. DOSAB’da işten çıkarılan işçilerle dayanışma yapılması gerektiğini konuşan işçiler, aralarında toplayacağı bir miktar parayı işten çıkarılan işçilere gönderme ve erzak yardımı yapma kararı aldı.
İşverenler sendikaya karşı Bölgede yaşananlar işverenlerin sendikalaşmaya karşı olduğunu gösteriyor. Yakın zamanda bölgede bir fabrika çalışan S.K adında bir işçi sendikalı olduktan sonra işveren tarafından tazminatı ödenerek işten çıkarıldı. S.K, bunun üzerine bölgedeki başka bir fabrikaya iş başvurusunda bulundu. İşveren, sendikadan istifa etmesi halinde işe alınacağını söyledi. Sendikadan istifa eden S.K bunun üzerine işe alındı.
‘Referans’ tehdidi Bölgedeki başka bir işyerinde çalışan sendikalı bir ustabaşına ise çeşitli tekliflerde bulunuldu. İşveren ustabaşına, “Tüm haklarımı aldım” yazılı bir kağıt imzalatmak istedi. İşveren, “Bunu imzalarsan başka bir işyerine başvuruda bulunduğunda referans oluruz” dedi. Ancak ustabaşı teklifleri kabul etmedi, işten çıkarıldı. Bunun üzerine ustabaşı sendikal tazminat ve işe iade davası açtı.
Kölelik yasası Başbakanlığa sunuldu AYDINLIK / ANKARA
A
sürdü. Çelik, tasarıyı kısa sürede Meclis gündemine gelmesini istediklerini belirterek, grupların da destek vereceklerine inandıklarını söyledi.
KP, kölelik düzenin daha da yaygınlaştıracak, taşeron işçiliğin kapsamını genişleten Türk-İş miting yasa tasarısını Başbayapmıştı kanlığa sundu. AKP’nin bu tasarıyı Çalışma ve Sosyal Meclis gündemine getirGüvenlik Bakanı Famesiyle birlikte alanlaruk Çelik, uzunca bir Faruk Çelik rında ısınması bekleniyor. süredir üzerinde çalıştıkları, sendikaların ve işçilerin Geçen haftalarda Türk-İş çağrıkarşı çıktığı taşeron işçiliğe ilişkin sıyla on binlerce işçi AKP’nin yasa taslağını Başbakanlığa sun- Meclis gündemine getireceği bu duklarını açıkladı. Çelik, taslağa tasarıya karşı “Kölelik Düzenine ilişkin yaptığı açılamada, taslağın Son. Taşeronlaşmaya, Örgütsüztaşeron çalışanlarının yıllık izin- lüğe, Kuralsız Çalışmaya Hayır” leri, kıdem tazminatı ve ücretle- diyerek alanlara çıkmıştı. Mirinin güvence altına alınması, tingte Türk-İş Genel Başkanı sözleşmenin kısa değil asgari 3 Ergün Atalay hükümete “Sorunyıl yapılması, asıl işveren ile alt larımızı çözmezseniz Meclis’in işverenin kesin olarak ayrılması önündeyiz” uyarısında bulungibi düzenlemeleri içerdiğini ileri muştu.
DEDAŞ’ta işten çıkarmalara protesto Batman’da DEDAŞ’ta yaklaşık 100 taşeron işçinin işten çıkarılması üzerine TESİş üyeleri DEDAŞ önünde eylem yaptı. TES-İş Diyarbakır Şube Başkanı Ali Öncü, Batman’daki üyelerinin işten çıkarılmasına seyirci kalmayacaklarını, üretimden gelen güçlerini kullanacaklarını söyledi. İşçiler gün boyu slogan atarak, alkışlarla protesto eylemini sürdürdü.
İşçiler ‘Zentiva’yı işgal etti
Nereye götürülmek isteniyor Türkiye ve bu gidişe kim dur diyecek, bu iktidarı kim değiştirecek? Bu sorunun yanıtını ve çareyi Amerika’da aramak ve beklemek yanlıştır. Bu iktidarı bağnazlık batağına batırılmış halk uyandırılırsa, aydınlatılırsa AKP’yi iktidar yapan halk gene onu iktidardan indirebilecektir. Bu tutucu halkı aydınlatmak en başta ana muhalefetin görevidir. Ülkeyi meçhul bir geleceğe sürükleyen iktidarın seçeneği ana muhalefet partisidir yani CHP’dir. CHP ağaçlar yerine ormanı kucaklamak zorundadır. İktidar seçeneği ( alternatifi) olduğunu halka anlatmak ve kanıtlamak zorundadır ama CHP’nin iktidar olma isteği ve bu yoldaki hazırlığı yok hükmündedir. İktidar olma hazırlığı ve isteği en önce ülke gerçekleri ve ülkenin ihtiyaçları ile örtüşen bir program hazırlamaktan geçer. En basitini örnek alırsak bu ülkenin 18 milyon aktif çalışanı ve bir o kadar da pasif emekçisi yani emekli olmuş ve sosyal güvenlik kapsamında olan insanı vardır. Bu insanlar özgürce haklarını koruyacak sendikalara üye olamamaktadır. Bu insanların çalışma güvenliği, âdil ücret, yeterli işsizlik ödenceleri ve yeterli sosyal güvenlik koruması gibi bir çok sorunu vardır ve biliyoruz ki CHP’nin bu konularda hiçbir hazırlığı yoktur.
CHP dokunulmaz mı, eleştirilemez mi? İktidar olma hevesi ve hazırlığı olmayan CHP eleştirilmeyecek mi? Deniyor ki CHP’yi eleştirdiğiniz zaman AKP’ye hizmet etmiş olursunuz. Seçmeni CHP’ye oy vermemeye doğru yönlendirirsiniz. CHP sizin eleştirilerinizden dolayı oy kaybeder. CHP’ye bu kötülüğü yapmayın. Bunları söyleyenlerin CHP’nin iyiliğini istediğine inanmak zor. CHP’ye ona gönül verenlerin yaptığı eleştiriler yıkıcı değil, yapıcı, yol gösterici ve yöneticilerin bu eleştirilerden ders alacağı umudu ile yapılmaktadır. Yönetenler yanlış yaptıkları zaman eleştirilir ve yönetenler bu eleştirileri dikkate almazsa hem o kurum hem de ülke büyük zararlar görür. İşte CHP böyle bir tehlikenin eşiğinde. Ülkenin şiddetle bir iktidar değişikliğine ihtiyacı var ama ana muhalefet partisi kendisine altın tasta sunulan bu imkânı beceriksizliğinden kullanacak durumda değil.
Güçbirliği yerine CHP’nin yaptığına bakın
Birçok siyasi parti, demokratik kitle örgütleri ve sendika temsilcileri fabrika önüne gelerek direnişteki Zentiva işçilerine destek verdi İMDAT ŞAHİN / KIRKLARELİ
K
ırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde faaliyet gösteren Zentiva İlaç Fabrikası işçiler tarafından işgal edildi. İşten çıkarılan 16 çalışana destek vermek için fabrikayı işgal ettiklerini söyleyen işçiler, 16.00-24.00 vardiyası ve 24.00-8.00 vardiyalarında işyerini terk etmezken 8.0016.00 vardiyasında da iş yavaşlatarak fabrikada kaldı. 420 işçinin çalıştığı fabrikada tüm işçiler fabrikanın içinde kaldı.
Gece yarısı operasyon Petrol-İş Trakya Şube Baş-
kanı Turgut Düşova işverenin tutumundan şu sözlerle anlattı: “İşveren 1,5-2 ay önce 50 işçi çıkaracağını açıkladı. Bizler emekliliği gelen işçiler olabilir, onlar gönüllü ise işten çıkarmalar olsun dedik. İşverende bu önerimizi kabul etti. Fakat 16.00-24.00 vardiyasında çalışan 9 işçiye gece yarısı çıkışları verilmiş. 24.008.00 vardiyasında çalışan 7 arkadaşımız işten çıkartılmış. Gece yarısı yürütülen bu işten çıkarmaları kabul etmiyoruz. İşveren sözünde dursun gönüllülük temelinde işten çıkarmalar olabilir. Onun dışında hiçbir şeyi kabul etmeyiz.”
Ülke 30 Mart’ta AKP iktidarın geleceğini belirleyecek bir seçime gidiyor. Göstergeler CHP’nin yeterli oy desteğine sahip olmadığını gösteriyor. Ne yapılması lâzım. Ülkenin soldaki diri güçleri ile örneğin İşçi Partisi ile DSP ile sola gönül vermiş güçlü sivil toplum örgütleri ile CHP’nin güçbirliği sergilemesi AKP’nin gidişini hızlandırabilir. CHP bunu yapmayıp cımbızla başka siyasetlerden çorba bir aday listesi hazırlıyor ve kendi örgütünün de heyecanını yok ediyor. Kendine, kadrosuna, programına, örgütüne inanmayan ve devşirme adaylardan medet uman bir CHP halkın ve örgütünün güvenini aşındırır ve asla iktidar adayı olamaz. Aday gösterilmeyen siyasilerin derhal istifa edip başka partiden aday olmaları da affedilemeyecek bir siyasi ahlaksızlıktır. Son söz olarak şunu söylemek gerek. Bu ülkeye demokrasinin gelebilmesi için siyasilerin, siyasi partilerin ve siyaset etiğinin çok iyi sorgulanması gerekir. Demokrasi bir kültür sorunudur. Bu kültürü halkınıza, siyasilerinize veremezseniz Türk siyaseti daha çok uzun yıllar yerlerde sürünecek demektir.
Hazırlayan: Emine DÖLEK
‘Alo Fatih’ YÖK Başkanı’na eşek dedi
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Tayyip Erdoğan’ın ‘Alo Fatih’i, M. Fatih Saraç, Yüksek Öğretim Kurumu Başkanı Gökhan Çentinsaya’ya “Eşek herif” dedi. İnternete Habertürk Yönetim Kurulu Başkanı M. Fatih Saraç’a ait olduğu iddia edilen yeni bir ses kaydı düştü. Kayıtta Saraç, Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Mustafa Varank ile telefonda görüşüyor. Görüşme konusu YÖK Başkanı Çetinsaya’nın Radikal ve Sol gazetesine verdiği röportajda söylediği sözler. AKP’nin kız ve erkek öğrencilerin öğrenci evlerinde birlikte kalmasını yasaklamaya çalıştığı dönemde verilen röportajlarda Çetinsaya, bu duruma karşı çıkan sözler söylemişti. Fatih Saraç, Başbakanın danışmanı Varank’dan Çetinsaya’ya ‘vurmak’ için izin isitiyor. İşte o görüşme: Fatih Saraç: Mustafa’cım var mı bir isim? Senden isim istemeyi de aklımdakileri paylaşayım istiyorum. Mustafa Varank: Tamam abi. Fatih Saraç: Bu YÖK Başakanı dün Radikal’e çıktı. Bugün de Sol’a çıktı. Rahatsızım dedi ya. Mustafa Varank: Evet Fatih Saraç: Ben bir vurayım ya. Mustafa Varank: Ya sen vurursan yanlış anlaşılır abicim Fatih Saraç: Ama kardeşim yani neden rahatsız oluyormuş! Hayatında o YÖK Başkanlığı’nı mı görmüş eşek herif. Mustafa Varank: Yani Fatih Saraç: Ne ya! Ona ne oluyor ya! Mustafa Varank: Senin adını şey yaparlar abi. Benim derdim o yoksa. Fatih Saraç: Ama yani çok rahatsızım yani. Mustafa Varank: Haklısın abi işte. Ne diyeyim, ne diyecen. Fatih Saraç: Yani neyin rahatsızlığı var, onu biliyorsun, ipin ucunun nereye gittiğini... Biliyorsun o kimin kuklası. Mustafa Varank: Tabi tabi evet.
Bahçeli: Türkiye bölünmenin eşiğinde
AYRILIKÇI ÇEÇENLERİN BAŞI MUHAMMED NURULLAH ÇETİN, AYDINLIK’I ARADI
Katliamcı Çeçen komutan Suriye’ye Türkiye’den gitmiş
Çeçen Komutan Chekiev’in Suriye’nin Maan köyündeki Alevi katliamından bir gün sonra Türkiye’de yakalanmasıyla ilgili haberimiz üzerine, ayrılıkçı Çeçenlerin ‘Türkiye Fahri Konsolosu’ Muhammed Nurullah Çetin, Aydınlık’ı arayarak tehdit etti ÖZER SÜRMELİ
Ç
niyet’te geçmişteki bir hastalığı nedeniyle rahatsızlanmış. Evrak eksiği ve benzeri sorunlar nedeniyle her gün onlarca Çeçen vatandaşımız gözaltına alınıyor, bunda bir anormallik yok!” iddiasında bulundu.
eçen komutan Beslan Chekiev’in Hatay’daki sır ölümü haberimize “muhalif Çeçenlerin oluşturduğu Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti” yapılanmasının “Türkiye Fahri Konsolosu” Muhammed Nu- ‘Yanındakiler gönüllü rullah Çetin’den açıklama geldi. Ay- delikanlılar, ben gönderdim!’ Chekiev’in hastalığının ayrıntısını dınlık’a telefonla ulaşan Çetin, konuyla bilmediğini belirten Çetin, ilgili birçok ayrıntı verdi. “Doktoru değilim. 5 yıldır Geçen yıl öldürülen Meidrarını yapamıyormuş, bu det Ünlü’nün yerine getinedenle zehirlenmeye yol rilen Çetin’in pervasız ve açmış. Eşi, kardeşi ve yanıntehditkâr üslubu, Türkiye’de daki delikanlılarla görüştüm. yaşayan ayrılıkçı Çeçenlerin Haberde yazdığınız gibi bir Suriye’de Esad yönetimine durum yok. Yanındaki delikarşı nasıl kullanıldığını or- Muhammed taya koyuyor. Nurullah Çetin kanlıları ben gönderdim oraya. Olayı araştırın, gelin deTürkiye’de kayıtsız dim. Bu delikanlılar gönüllü çalıolarak çalışıyormuş şanlarımız, isimlerini açıklayamam. “Rus ağzıyla haber yapıyorsunuz. Eşi ve çocuğu Türk vatandaşlığı Sizin bu yaptığınız gazetecilik değil. aldı, kendisi de başvurdu ama daha Bu haberi yapmak için Ruslardan sonuçlanmadı. Bir ara yurt dışındaydı para mı aldınız?” suçlamasında bu- bu nedenle henüz alamamıştı” dedi. Beslan Chekiev’in sığınmacı olalunan Çetin, Chekiev’le ilgili şu bilgileri verdi: “Beslan Chekiev, Ha- rak geldiğini, bir süre Kocaeli’de tay’da ikameti olan ve ekmek para- İlimtepe Çeçen Sığınmacı Kampı’nda sını kazanmak için orada çalışan kaldığını anlatan Çetin, “Orada yeterli bir vatandaşımız. Sabit bir işi yok, imkan olmadığı için Hatay’da iş kayıtsız olarak çalışıyor. Hamallık, bulup oraya yerleşti. Kamptan İsinşaat işçiliği, amelelik benzeri işler tanbul’a giden de var, İzmir’e giden yapıyordu.” Chekiev’in kerhen göz- de. Hatay da Türkiye’nin toprağı soaltına alındığını savunan Çetin, “Em- nuçta, uçakla 1 saatte gidiliyor. Eşi
20 Şubat’taki manşet haberimizde, Çeçen komutan Beşlan Chekiev’in Suriye’nin Maan köyündeki Alevi katliamının ertesi günü Türkiye’ye girerken Jandarma tarafından yakalandığını ve Emniyete teslim edildiğini yazmıştık. Emniyette fenalaşarak zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılan Chekiev, 6 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 17 Şubat’ta hayatını kaybetti. dostu vardır, orada iş bulur, gider yerleşir. Beslan’a eşinden kardeşinden daha yakınım, o benim vatandaşım. Benim ağzımdan haber yapabilirsiniz, anası da babası da kardeşi de benim Beslan’ın...” diye konuştu.
‘O haberi size yediririm!’ Chekiev’in Ramazan Kadirov ve Rusya’ya karşı koruma talep etmiş olabileceğini vurgulayan Çetin, gazetemize yönelik şu tehditlerde bulundu: “Rus istihbaratı Türkiye’de
SİVAS’TA 8 TGB’Lİ GÖZALTINDA
Selahattin Demirtaş’tan Said Nursi övgüsü
Bitlis’te konuşan BDP Eşbakan’ı Selahattin Demirtaş, Said Nursi’yi överek, “Bu kadar yoksul varken, halk açlıktan, işsizlikten inim inim inlerken sizler lüks havuzla villarda zevk-u safa yaparken, Bediüzzaman’ı temsil ettiğinizi söyleyemezsiniz. Bediüzzaman’ı temsil etmek de, müslüman olmak da kolay bir şey değildir. Her şeyden önce samimiyet ister. Her şeyden önce iman ister. Gerçekten bunlar Allah’tan korksalar, bunlar hırsızlık yapar mı. Bunların Allah’tan korkusu yok” diye konuştu. Cumhuriyet döneminden bu yana iktidarların Bitlis’i zenginleştirmek yerine Bitlis’te kendi zenginlerini yarattığını söyleyen Demirtaş, 2013 yılında Bitlis’in ödediği 160 Milyon liralık vergiye karşın sadece 73 Milyon liralık hizmet almasını iddiasına dayanak olarak gösterdi. “Ödediğiniz vergilerin yarısı bile Bitlis’e geri dönmemiş” diyen Demirtaş “Allah’ı ve peygamberi kirli işlerine alet etmeye çalışarak oy toplamya çalışıyorlar” dedi.
elini kolunu sallayarak cinayet işMuhammed Nurullah Çetin, liyor. Koruma istemesi doğaldır. “Açıkla malarınızı belgelendirebilir Bana ‘sana da koruma verelim’ misiniz ?” sorumuza ise, “Haberi diyorlar, ben kabul etmiyorum. düzeltm eniz lazım ki ben Türkiye’ye Emniyet demeyelim ama samimi geldiğ imde sizi o kişilerle görüştürü p olduğum devlette görevli tanıdığım belgel erini göstereyim” yanıtını ver di. şahıslar söylüyor bunu. Biz doğru Bu ara da Çet bildiğimiz yoldan asla dönmeyiz, Fahri Kon in’in kullandığı “Çeçenistan solosluğu” ünvanı yasal değil, 500 yıllık davamızdan geri dön- diplom atik hiçbir geçerliliği meyiz. Vatana ihanet eden kö- bulunm uyor ve Dışişleri Bakanlığı da bu pekler cezasını çekecek. Siz va- sıfatı tan ımıyor. tana ihanetin cezasını iyi bilirsiniz. Size de yediririm bu haberi...”
evine baskın yaparak 3 TGB’liyi de “Burası örgüt evi” diyerek gözaltına aldı. Gençler, Erdoğan’ın Sivas’tan ayrılmasından sonra serbest bırakıldı. TGB’lilerin gözaltına alınmasına tepki gösteren CHP Sivas Belediye Başkan Adayı Gülümser Heper ve İşçi Partisi İl Başkanı Cumhur Akbulut, TGB binasının önüne gelerek gençlerle birlikte basın açıklaması yaptı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, ilk yerel seçim mitingini dün Sivas’ta yaptı. İnternet Yasası’yla hem CHP’yi hem MHP’yi kurtardıklarını savunan Erdoğan,“Bundan 4 yıl önce CHP Genel Başkanı ile ilgili bir görüntü yayınladılar. Bizim de durdurma çabalarımıza rağmen CHP Genel Başkanı’nı o görüntüleri bahane ederek görevden uzaklaştırdılar. Şu andaki Genel Müdür, Genel Başkanı ziyarete gitti, ‘Ben aday olmayacağım’ dedi. Sonra kaset genel başkanı geldi. İşte bu kayıtlarla CHP’yi, MHP’yi esir aldılar. Şantaj tuzağına çektiler. Şu
anda aynı çirkin saldırıyı bize karşı yapmaya çalışıyorlar. Ses kayıtlarıyla sandığı esir almaya çalışıyorlar. Biz bununla CHP’yi, MHP’yi kurtarıyoruz” diye konuştu.
‘Çocuk nedir bilmez’ MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ‘’Kabataş yalan, özür dile’’ sözleriyle ilgili de konuşan Erdoğan, “Aile nedir, çoluk çocuk nedir bilmez, onun böyle bir derdi yok. Çocuk nedir biz biliriz, Sen zaten Gezicilerle hareket ettin. Bunu Geziciler yaptı. Bunu o başörtülü bacıma yaptılar” dedi.
Pasifik’teki Kardak Krizinin Askeri Boyutu ABD-Çin krizleri
Ç
in ile ABD, Kore Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan krizlerde askeri alanda pek karşı karşıya gelmedi. 1995-96 yıllarında Tayvan Boğazı’nda Amerikan savaş gemileri, Çin’in nükleer testlerine karşılık geniş bir tatbikat yapmış, 1999 yılında, NATO’nun Kosova müdahalesinde Amerikan uçakları yanlışlıkla Belgrad’daki Çin Büyükelçiliğini bombalamıştı. (Dünya, bu yanlışlığın bilerek yapıldığını düşünmüştü.) 2001 yılının Mart ayında ABD’ye ait araştırma gemisi USNS Bowditch, Çin karasuları dışında seyir halindeyken, Çin savaş gemisi tarafından taciz edilerek, MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) dışına çıkarılmış; bu olaydan bir ay sonra da, Çin’e ait (MEB) üzerinde keşif görevi yapan iki Amerikan savaş uçağı (EP 3A), Çin savaş uçakları tarafından önlenmişti. Uçaklardan birisi yakın manevra sonucu Amerikan uçağına çarparak düşmüş ve pilotu ölmüştü. Saydığım olayların hiç biri, ABD-Çin ilişkilerinde askeri ve siyasi tırmanma yaratmadı.
Farklı bir kriz 5 Aralık 2013 günü farklı bir olay yaşandı. Doğu Çin Denizi’nde, Çin’in ilk uçak gemisi Liaoning’i yakından izleyen ABD kruvazörü USS Cowpens, Çin savaş gemileri tarafından 90 metre yakınına girilerek taciz edildi ve bölgeden uzaklaştırılmaya çalışıldı. ABD, bu gelişmeyi sert açıklamalarla kınadı. Denizciliğe uzak okuyucularımıza hatırlatalım.
MAVİ VATAN
Tayyip Erdoğan’ın Sivas’a gitmesi üzerine Türkiye Gençlik Birliği üyeleri, Taşhan’ın arkasındaki bürolarından “Bu şehir ikimize fazla gardaş” yazılı pankart astı. Pankart bir süre sonra polisler tarafından indirildi. TGB’liler bu kez “Cumhuriyet değil AKP yıkılacak” yazılı ikinci bir pankart hazırlayarak, büyük bir Atatürk resmiyle birlikte binadan sarkıttı. Bunun üzerine pankartı sallandıran ve fotoğraf çeken gençlerden 5’i gözaltına alındı. Polisler, TGB Sivas İl Saymanı Cansu Adıbelli’nin
‘Çeçenistan Fahri Konsolosluğu’ diye bir ünvan yok!
Erdoğan: Cemaat, CHP ve MHP’yi esir aldı
‘Bu şehir ikimize fazla gardaş’
Sakarya’nın Karasu İlçesi’nde konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan’ı “Türkiye’de 36 etnik grup var” sözleri üzerinden eleştirerek “Durup dururken bu ülkede 36 etnik grup vardır, deniyor. Kimlerdir denildiğinde ise aklına 3-5 tanesi geliyor, gerisi yok. Nerede peki bu 36 etnik grup? Şurada bilmem ne var, şurada bilmem ne var diye söylerseniz, iki tane dükkândan biri şudur, diğeri budur derseniz alış veriş yapmaya gelenler birbirlerinden ayrılmaya, yuva kurmaya kalksalar birbirlerinden ayrılma noktasına gelirler” diye konuştu. BDP’nin ‘Demokratik özerklik inşa edeceğiz’ açıklamalarına da değinen Bahçeli, “Türkiye’yi karmakarışık bir hale getirdiler bunun adına demokrasi dediler, demokratik açılımla Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirdiler. Şimdi de 2014’te özerlik ilan etmeye niyetlendiler, Diyarbakır’da açılan pankartlar bunu göstermekte.” diye konuştu.
20 Şubat 2014
Amiral Cem
GÜRDENİZ
İki savaş gemisinin birbirinin 90 metresine girecek kadar yakın manevra yapması, ciddi bir rekabet ve hatta düşmanlık gösterisidir. Çin savaş gemisinin komutanı, yetki almadan asla böyle bir manevra yapmaz. Bu olayın, 24 Kasım 2013 günü Doğu Çin Denizi üzerinde, Diaoyu/Senkaku adacıklarını da kapsayan bir bölge üzerinde Çin’in, ADIZ (Air Defence Identification ZoneHava Savunma Tanıtım Bölgesi) ilan etmesinden sonra yaşandığını hatırlatalım. ABD, Çin’in bu ilanını tanımadığını göstermek üzere iki B-52 bombardıman uçağını, iki gün sonra ADIZ’ın doğu kenarı üzerinde uçurmuştu. USS Cowpens’in tacizi bu olayın üzerine geldi.
Çin meydan okuyor Bundan önceki yazılarımda, ABD’nin Pasifik’te büyük bir meydan okuma ile karşı karşıya kaldığına vurgu yapmıştım. Çin, süratle güçleniyor ve jeopolitik etki alanlarını genişletiyor. Bu genişlemeyi ABD, Japonya ve Güney Kore üzerinden durduramıyor. Durdurmak bir yana Rusya ile ŞİÖ (Şanghay İşbirliği
Örgütü) kapsamında son yıl içinde icra ettikleri çok kapsamlı deniz tatbikatı ile ABD’ye bölgeden uzak dur mesajı vermeye çalışıyor. Bu genişlemede egemenlik iddiasında bulunduğu iki önemli alan söz konusudur. Birincisi Doğu ve Güney Çin Denizi diğeri Arktik Okyanusu’dur.
Güney ve Doğu Çin Denizlerinde durum çok karışık Çin’in bölgede -Kuzey Kore hariç- tüm sahildarlar ile egemenliği tartışmalı, ada adacık ve kayalıklar sorunu var. Sorunlar, Kardak’ta olduğu gibi kara parçası sorunu değil. Bunların kontrol ettiği deniz yetki alanlarının doğal gaz ve petrol zenginliği. Bu nedenle, Çin’in bölgedeki çıkar önceliği tam anlamıyla “zero sum game”. Yani tavizlerle veya geri adımlarla oyalanabilecek bir alan değil. Bugün için denizdeki jeopolitik genişlemenin birinci öncelikli odak noktasında, Japonya ile 2010 Eylül’ünden bu yana siyasi-askeri krize dönüşen, Diaoyu/Senkaku adacıkları sorunu var. Japonya da, enerjide dışa bağımlı
olduğundan, bu adacıkların çevresindeki hidrokarbon potansiyelinden vazgeçmek niyetinde değil. Bu durumda, krizin diplomasiyle halledilmesinin çok zor olduğu ortaya çıkıyor. Öyle ki, Aralık 2013 başında, adacıklar üzerinde uçurduğu dronlarını “düşürürüz !” diye tehdit eden Japonlara Çin, “bunu savaş nedeni sayarım !” diye karşılık verdi. Sekiz parçalık adacıklar sorunu, son zamanlarda Japonya’da devrimsel değişiklikleri tetikledi. Japon anayasası değiştirilerek, yabancı ülkelerle (ABD hariç) işbirliği yapması yasak olan Japon Öz Savunma Kuvvetlerine diğer ülkeler ile işbirliği yolu açıldı. Diğer taraftan, 2014-19 arasında savunmaya -tüm zamanların rekoru- 230 milyar dolar harcayacağı ilan edildi. Böylece zaten çok büyük olan donanması, daha da büyüyecek.
ABD’nin bu krizde pozisyonu nedir Önce bir tespit yapalım. Dünya deniz ticaretinin yarısından fazlası bu sulardan geçiyor. Çin dış ticaretinin % 60’ı ABD, Japonya ve AB ülkeleri ile. Sadece Japonya ile dakikada 1 milyon dolarlık ticareti var. Yani küresel ekonominin ana sigorta teli Çin’in üzerinden geçiyor. Küresel kapitalizmin yöneticisi olan ABD, 2008 küresel krizin atlatılamadığı ve krizin her geçen gün büyüdüğü bir konjonktürde, bu sigorta telinin atmasına izin verir mi? Her ne kadar 2010 Senkaku krizinde ABD, açık bir beyanatla, Japonya’nın yanında olacağını
ve 1960 ABD-Japonya Güvenlik ve İttifak Antlaşması gereği, Japonya’nın savunmasından sorumlu olacağını ilan etmişse de, günümüz şartlarında İran ve Suriye krizleri başta olmak üzere, dünyanın pek çok alanından geri çekildiği bir ortamda, Japon adacıkları için Çin ile nükleer aşamaya geçme riski olan konvansiyonel bir çatışmayı göze alabilir mi? Şüphesiz iki ülke arasındaki dış ticaret ve özellikle Çin’in elinde tuttuğu trilyon dolarlık ABD hazine tahvilleri ile dolar rezervi, silahların fiilen kullanıldığı bir çatışmayı geciktirecektir. Taraflardan birisi deniz yetki alanlarından vazgeçmedikçe sadece geciktirecektir.
Bir hatırlatma yapalım Eğer bu kriz diplomasiyle çözülemez ve savaş seçeneği gündeme gelirse, bu savaş denizde yaşanacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nda denizde son büyük karşılaşma, 1944 yılında, Japonya ve ABD arasında yine Pasifik’te, Filipinler’deki Leyte Körfezinde yaşanmıştı. Bu savaş, atom bombalarından daha etkili sonuçları ile Japonya’nın kaderini belirlemişti. Daha sonra dünya tarihinde denizde böyle bir savaş yaşanmadı. ABD, Senkaku krizinde vereceği kararla, sadece Japonya ve Çin’in kaderlerini değil, asıl kendi kaderini şekillendirecek. Böyle bir çatışmada küresel ekonominin önceden benzeri hiç görülmemiş bir parçalanma yaşaması ve küreselleşme döneminin sonuna gelinmesi sürpriz olmayacaktır.
Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İŞÇİ PARTİSİ ŞİŞLİ BELEDİYESİ BAŞKAN ADAYI ÜMİT ZİLELİ’YE YOĞUN İLGİ
Mehmet Ali
Şişli de Türkiye de bizimdir
GÜLLER
Seçmenleriyle dayanışma yemeğinde buluşan İşçi Partisi’nin Şişli Belediyesi Başkan Adayı Ümit Zileli seçimlerde ‘Aslanlı Yol’ adaylarının başarılı olacağını ve milli hükümetin önünün açılacağını belirtti EZGİ HOTALAK / YEŞİM ÇATALTAŞ
Coşkulu geçen dayanışma yemeğine çok sayıda aydın, sanatçı ve çeşitli siyasi partilerden yöneticiler katıldı.
İ
şçi Partisi, Şişli Belediye Başkan Adayı Ümit Ertaç Zileli’ye destek için “Bu daha başlangıç” yemeği düzenledi. Pekçok ünlü ismin katıldığı gecede Zileli, çağdaşlığa millici bir hükümetle ulaşılacağına vurgu yaparak “Biz millici hükümetin öncüleriyiz, Şişli bizimdir” dedi. Şişli Belediye Başkan Adayı Zileli için, önceki gün, Taksim Elite World Otel’de İşçi Partisi (İP) tarafından düzenlenen dayanışma ve destek yemeğinde Zileli yoğun ilgi gördü. Gülgün Feyman’ın sunuculuğunu yaptığı geceye İP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, İP Genel Başkan Yardımcıları Şule Perinçek, M. İlker Yücel, Zeynep Küçük, CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum ile çok sayıda aydın, sanatçı ve gazeteci de katıldı. Gecede Müzisyen Güvenç Dağüstün sahne alırken Vardar Ovası türküsünde Zileli sahneye çıkarak şarkıya eşlik etti. Zileli’ nin kaleme aldığı “Cumhurun Trajedisi-Karşı Devrimin Kısa Tarihi” isimli kitabı tüm konuklara armağan edildi. Büyük alkış alan Zileli, konuşmasında, ‘Şişli ve diğer aday olduğumuz yerler bizimdir. Hepsini alacağız’ dedi.
Şişli de diğerleri de bizimdir İlk konuşmayı gerçekleştiren Zileli, tüm konuklarına, verdikleri destek için teşekkür ederek şöyle konuştu: “Kan kusup kızılcık şerbeti içtik’ dediğimiz bir
12 yıl geçirdik. Bu ülkede devrimci, Kemalist, ilerici, çağdaş olanlar en ağır baskılara maruz kalmışlardır. FaSoner Yalçın kat bu dönemin içinden milli bir kalkış milli bir heyecanla çıkmak üzereyiz. 35 senelik gazeteciyim ve hayatta bu kadar haysiyetsiz bir iktidar görmedim. Ama gidiyorlar. İstedikleri kadar zulmetsinler artık işleri bitmiştir. Türkiye’deki sorun ancak millicilerin gelmesiyle çözülebilir. Ve bizler o millici hükümetin öncüleriyiz. Bizim için önemli olan
Levent Kırca
Kırca: Bize güvenin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, esprili anlatımıyla salonu kahkahalara boğarken şunları söyledi: “Belediye başkan adayı olacağımı söylerlerken ‘sen dürüst bir adamsın doğrusun namuslusun, ayakkabı kutun, kasetin yok’ dediler. Bir kasetim olmalıydı aslında ama isabet olmuş olmadığı. Dürüstlük, doğruluk, namus bunlar çok önemli özellikler ve bizim partimizin baş-
Gülgün Gülgün Feyman Feyman
Celal Celal Pir Pir
Misakı Milli sınırları içerisinde Türkiye Cumhuriyeti’dir. Şişli bizimdir. Şişli dışındakiler de bizimdir.”
Tutsak yurtseverlere selam Silivri, Hasdal, Mamak, Sincan ve Maltepe’deki yurtseverlere de değinen Zileli “Tutsakhanelerde görev yapan tüm yurtseverlere Doğu Perinçek’e, Tuncay Özkan’a sevgi saygılarımı yolluyorum, önlerinde minnetle eğilerek hepsini gönülden selamlıyorum. Perinçek mektup yazmış teşekkür ediyorum.Kendisi bana söylemiş ama asıl 7 ateşte sınanan 7 ateş ciğerli olan Doğu Perinçek’in ta kendisidir. Onunla birlikte savaşmaktan şeref duyuyorum” diye konuştu. Zileli, Öncü Gençlik üyelerine, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Yener Güneş’e ayrıca teşekkür etti. İP Genel Başkan Yardımcısı
kan adayları genelde bu özelliğe sahipler. Olduğumuz her ilçede ve Büyükşehir Belediye Başkanlığında kapıyı çekip içeri gireceğiz. İyi bir ekip olduk. Güvenilir bir partinin mensuplarıyız. İP’nin hakkıdır, İP Türkiye’ye umut veriyor. Seçime gittiğinizde o pusulada o olacak bu olacak bir de Mustafa Kemal’in askeri olacak. O da ben olacağım. Sizin de elinizde mühür olacak.”
Barbaros Barbaros Şansal Şansal
Selçuk Selçuk Ural Ural
Şule Perinçek, Atatürk’te birleştiklerini ifade ederek şunları kaydetti: “Atatürk’ün cumhuriyetin belediye başkanı olacağım diyor Ümit. Galiba Türkiye’de ilk kez bu deneyimi yaşayacağız. Gerçekten cumhuriyetin belediyesi, başkanlığı nasıl olur onu göreceğiz. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi. İstanbul’u kültürün sanatın başkenti yapacağız ama Şişli’yi de İstanbul’un başkenti yapacağız. İktidar k i r l i d i r, biz koltuğun iplerini halkın eline vereceğiz. İşte getireceğimiz en büyük yenilik bu olacak.”
Ümit Zileli
K
imi MİT yetkililerinin açıklamalarından biliyoruz ki, MİT eskiden de suç işlerdi. Örneğin son olarak eski MİT’çi Mehmet Eymür “biz de ülke dışına illegal silah taşırdık” dedi (Artı 1 TV, 21 Şubat 2014). İşte AKP’nin yeni MİT yasa teklifi, MİT’in bu illegal ilişkilerine yasal güvence kazandırma girişimidir. Nitekim AKP’li vekillere yasanın neden ihtiyaç olduğunu anlatan müsteşar yardımcısı ve müşavirlerden oluşan MİT heyeti buna işaret ediyor: “Bu yetkiler ABD’dekinin 10’da biri bile değil. Pakistan’dan adamı (Usame Bin Ladin) aldılar. İmha ettiler. Okyanusa attılar. Bunu sadece ABD Başkanı’nın yazılı talimatına dayalı olarak yaptılar.” (radikal.com.tr, 22 Şubat 2014) Eskiden MİT içinde CIA kliği olurdu... MİT heyetinin bu açıklamasından anlıyoruz ki, MİT şimdi “küçük CIA” olmak istiyor! Peki, MİT neden “küçük CIA” olmak istiyor? MİT neden operasyonel görev yetkisi istiyor? MİT neden sınır ötesi görev yapabilmeyi istiyor? MİT’e neden Öcalan’ın resmi muhatabı rolü veriliyor? MİT Suriye’ye sevk ettiği TIR’ların içine neden yasal perde örtülmesini istiyor? Erdoğan neden MİT’e “patron” olmak istiyor?
Aziz Kocaoğlu
CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aziz Kocaoğlu, CHP’nin Konak adayı Sema Pekdaş’ın “ Adliye ve mahkeme salonlarına Atatürk rozeti ve Türk bayrağı ile girilmesin” sözlerine sahip çıktı. Pekdaş’ın “Türk bayrağı, Atatürk ve türbanı eş tutan sözlerini değerlendiren Kocaoğlu, kendisinin de böyle
Dr. Noyan UMRUK
Koca koca yetkililer “Arkadaşları dövmüştür...” falan dediler. Jandarma saklanan, silinen kayıtları ve yalanı ortaya çıkarınca hiç utanmadılar... Berkin hala komada... Gözlerini kaybeden onlarca genç, yüzlerce yaralı... Bu suçların faillerini kahraman ilan eden mitoman, gazetecilerin kamera kayıtlarıyla kanıtlanan haberlerine ve özü sözü doğru din görevlilerinin ifadelerine rağmen hala “Bira içilen cami”, “Üstleri çıplak yüzlerce kişinin saldırıp, yerlerde sürüklediği türbanlı kızımız” kurgusunu çığırmakta...
Başka türlü sevgi Ama mesela casus mudur,
kaçakçı mıdır henüz anlaşılamayan, fakat nedense önüne gelene rüşvet dağıttığı iddia edilen adamı ve bu adama “Üzerine gelirlerse ben önüne yatarım...” diyen bakanını pek seviyor... Alacakları rüşveti gösterecekleri marifete göre takside bağlattıkları iddia edilen bakanlarına ve tahsildar mahdumlarına toz kondurmuyor... Kutucuğunda milyonca dolar çıkan banka müdürünün yanağından makas alarak, “tecrübesiz çocuk” diyor... Envai çeşit villa müteahhitlerini, oğlunun vakfına bağışta bulunanları çoook, ama pek çok seviyor... Resmi yayın organları için havuz oluşturan, kendilerine
Gelin bu soruları bir kenara bırakalım ve MİT’in rolünün bulunduğu iddia edilen Paris cinayeti konusuna gidelim... Israrla vurguluyoruz: Paris cinayeti birincisi ABD’nin AKP ve PKK ile ilişkisinin, ikincisi AKP ile PKK ilişkisinin, üçüncüsü MİT ile KCK ilişkisinin ve bunların sonucunda ortaya çıkan Açılımların, Oslo mutabakatlarının, özerklik anlaşmalarının en önemli düğüm noktalarından biridir. Paris cinayeti ABD’nin Erdoğan’ı, Hakan Fidan’ı ve Öcalan’ı Ortadoğu’da nasıl kullandığını, Öcalan’dan alınan biat mektubuyla PKK’ye Suriye görevinin nasıl verildiğini, MİT’in Kürt Koridoru planındaki yani Suriye’deki rolünü, silah bırakma ve geri çekilme aldatmacası içinde PKK’nin nasıl güçlendirildiğini ve bölgede nasıl otorite yapıldığını açıklamaktadır...
MİT - İmralı ortak operasyonu mu?
Aziz Kocaoğlu da Atatürk rozetini istemedi
MERHABA
bombası fişeğiyle öldürüldü. Geriye “Her Yer Taksim” pankartı ile çekilmiş fotoğraftaki gülümsemesi kaldı. İrfan Tuna. 47 yaşında Ankaralı temizlik işçisi. Yoğun gaza maruz kaldı, kendini çalıştığı dershaneden dışarı attı. Gaz bombaları sokakta da peşini bırakmadı. Gaz ve zehir bulutu içerisinde kalp krizi geçirerek öldü. Mustafa Sarı (5 haziran 2013) : Adana’daki direniş sırasında, köprüden düşerek can veren polis memurumuz. Ve Ali İsmail Korkmaz... O da Hataylı... 19 yaşında hayat ve umut dolu üniversite öğrencisi bir genç... Eskişehir direnişi sırasında, biber gazından kaçarken, sıkıştırıldığı sokakta eli sopalı zombilerce dövüldü; götürüldüğü hastanedeki doktor’un(!) “bir şeyin yok” diye evine yolladığı Ali, O’nu, karanlık bir sokakta yapayalnız yakalayan kalleş ölüme, beyin kanaması nedeni ile kaldırıldığı hastanede ancak yirmi gün direnebildi; 10 temmuz 2013’de hakka yürüdü...
MİT yasası ve Paris cinayeti
Paris cinayetinin anlamı
düşündüğünü belirtti. Kocaoğlu, “Atatürk rozeti, Türk bayrağı ve türban polemik yapılan şeyler. Kimse mahkeme koridorlarında böyle dolaşmasın. Dolayısıyla adalet doğru tecelli etsin” dedi. CHP Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, Sema Pekdaş’ın aday gösterilmesi üzerine partisinden istifa etmişti.
Katilleri ve hırsızları ile sevişen mitoman (1)... Ethem Sarısülük 26 yaşında, bir çocuk babası bir emekçi. 1 Haziran Ankara Gezi protestoları sırasında polis tarafından 3 metre mesafeden, başından vurularak öldürüldü. 14 gün komada kaldı. Olaya tanıklık eden iki kişi tutuklandı. Asıl zanlı serbest bırakıldı. Olay anında, Sarısülük’ün Güneydoğu sınırında çalıştığı bir karakol inşaatında çektirdiği fotoğraflar “bir teröristin fotoğrafları” diye basına sızdırıldı. Gerçek kısa süre sonra anlaşıldı. Mehmet Ayvalıtaş 19 yaşında genç bir emekçi. 2 Haziran’da Gezi protestoları sırasında Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde otobanı trafiğe kapatan kalabalıkla beraberdi. Gösteri yapan grubun üzerine sürülen bir cip tarafından ezilerek öldürüldü. Cip nerede? Bilinmiyor... Abdullah Cömert. Hatay’ın “Abdocan”ı gülünce yüzünde güller açan 22 yaşında bir genç. 3 Haziran’da, Armutlu Mahallesi’nde yine Gezi protestoları sırasında gaz
maliguller@aydinlikgazete.com
UFUK ÖTESİ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
ve millete en galiz sözcüklerle saygılarını(!) sunan küfürbaz müteahhitleri ile ihale karşılığı satın alınan gecelik aşklar yaşıyor... Aksi yöndeki söylemlerinin tersine bir dediğini iki etmeyen, anlamsız biçimde sürekli gülümseyen, “İyi şeyler olacak...” dedikçe başımıza yeni çoraplar ören tvitçisini idare ediyor... Fatihçiklerini ise hem seviyor, hem dövüyor... Ne yapalım? Onları seviyor... Bizleri sevmiyor... Ateş Nesin’in dizeleriyle bu toprakları, bu halkı ; Io amo - Ben seviyorum Tu ami - Sen seviyorsun Lui non ama - O sevmiyor... (1) Mitomanlar yalanlar üzerine kendilerince kurgulanan bir dünya yaratarak gerçek dışı söylemlerle insanları yönlendiren kişilerdir. Mitomaniye sebep olan psikiyatrik sorunlar narsistik kişilik, asosyal kişilik, histerik kişilik gibi kişilik bozukluklarıdır.
Bu nedenle şu üç olguya dikkatinizi çekmek istiyoruz: 1) Fransa, Paris cinayetini aydınlatmıyor. MİT, zanlı Ömer Güney’le ilişkisini ortaya koyan belgeleri yalanlayamıyor. Öcalan, cinayeti “paralel yapının Erdoğan’a darbe girişimiyle” açıklamaya çalışıyor. PKK üst yönetimi bu cinayetin üzerine gitmiyor. 2) Ömer Güney’in Paris cinayeti talimatını MİT’ten aldığına işaret eden telefon görüşmesi yalanlanmadı. MİTÖmer Güney irtibatına dair belge yalanlanmadı, nasıl sızdığına dair soruşturma başlatıldı. Son olarak da Ömer Güney’in aradığı telefonlardan biri MİT Erzurum Bölge Başkanlığı çıktı. 3) Sakine Cansız’ın Açılım politikası konusunda kimi itirazlarının bulunduğu hep yazıldı. İşte burada Murat Karayılan’ın şu açıklaması önem kazanmaktadır. Karayılan, Kandil’e giden Independent gazetesinden Richard Hall’a Açılım sürecine PKK liderliğinin destek verdiğini söylüyor ama şu notu da düşüyor: “Ancak PKK çok büyük bir örgüt. Orta düzey kadrolarında herkesin aynı şeyi hissettiğini söyleyemeyiz. Arkadaşlarımızı iknada sorunla karşılaşıyoruz.” (independent.co.uk, 1 Şubat 2014).
Erdoğan’ın bölge görevleri Peki, tüm bunlar ne anlamı geliyor? Önceki gün belirttik: MİT yasa teklifi Gladyo’nun operasyonel ağırlık merkezini Emniyet’ten MİT’e taşımaktır ve MİT’e Kürt Koridoru görevi verilmesidir. Bu yasa teklifini Paris cinayetinden, Suriye’ye silah taşıdığı iddia edilen TIR’ların varlığından, PYD lideri Salih Müslim’le yapılan görüşmelerden, Öcalan’ın PYD’ye “Suriye’de özerklik ilan edin” görevi vermesinden ve 30 Mart sonrası PKK’nin Türkiye’de özerklik ilanına hazırlanmasından ayrı düşünmek ülke adına büyük gaflet olacaktır! Önce Jandarmanın elini bağlayıp dinleme yetkilerini Emniyet ve MİT’e devreden, şimdi de Emniyet’i aradan çıkarıp MİT’i esas kuvvet haline getiren Erdoğan, hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin başını yakacak işlere imza atmaya çalışıyor. 17 Aralık operasyonu aslında bu görevlerin bir sopasıydı. ABD cemaati kullanarak AKP’yi terbiye etti. 30 Mart bir yönüyle bu girişimlere engel olmaktır artık. Haziran’da başarıldı, şimdi yine başarılır...
ROTA
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Od kökü- 5
Ateşi O taşıyor Od/Ot köküne geldik. Türkçenin Od/Ot kökü üzerine çalışmaları Fikret Otyam ağabeyime, kirveme armağan ediyorum.
Ateş yolunda yana yana Otyam’daki -yam ekini araştırmadan noktayı koyabilir miydik? Yam sözcüğünün yol, geçit, ulak, posta istasyonu gibi anlamları var. Çince, Farsça, Arapça, Ermenice ve Rusçaya bu anlamlarla girmiş. (1) Otyam, ateş yolu, ateş taşıyan oluyor. Fikret ağabey, soyadının erenidir. Ateş yolunda ateşi taşıyor, “Ben yanaram dünü günü” diye diye.
İlk kez açıklıyorum CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Hazreti Muhammed’in soyundan geldiğini söylemişti. Ellerinde beratları bile varmış. Onaylanmış şecereler hem de. Fikret ağabeyim alçakgönüllüdür, destur vermese de, kamuoyuna ilk kez bu köşede açıklıyorum: Fikret ağabey de Tanrı Odin’in sülalesinden geliyor. İspatı soyadıyla belgelidir. İşçi Partisi olarak CHP’den bu bahiste de hiçbir eksiğimiz yok, hatta fazlamız bulunuyor.
Kanıtlar gösteriyor ki Türkçemizin Od/Ot kökünü bağlayacak olursak, çok sayıda ve birbiriyle bağlantılı kanıtlar göstermektedir ki: 1. Avrupa’nın Savaş Tanrısı Odin adının kökeni, Türkçe Od/Hot sözcüğüdür. Ateş, kızma, kızgınlık, öfke, düşmanlık, kin gibi anlamlar taşıyan birçok sözcük, Türkçede olduğu gibi Avrupa dillerinde de Hot/Ot/Od kökünden geliyor. 2. Hot/Ot/Od kökü, yalnız Tanrının adı olarak değil, Türkçedeki anlamlarıyla bağlantılı çok sayıda sözcük olarak Avrupa dillerine yerleşmiştir. 3. Avrupa dilleri, Hot/Ot/Od kökünden yeni yeni sözcükler türetmiştir. 4. Vikingler ile yalnız Od kökü nedeniyle tanışmıyoruz. Kuzey dillerindeki ver, var ve say/sag/sav kökenli sözcükler de Türkçe ile ortak bir köke işaret ediyor. Bu arada Vikinglerin ilk adı olan Väring sözcüğünün bir tarihte Türk diliyle buluştuğunu gösteren çok sayıda dilbilimsel ve tarihsel kanıt da bulunmaktadır. Onları yazdık. 5. Bizim bize en uzakta gibi gözüken İskandinavlar dahil, Avrupa halklarıyla bildiklerimizin ötesinde çok köklü bağlarımız ve ilişkilerimiz vardır. Bu köşede bu dil ve köken ilişkileri nedeniyle kimseye “Türk” demedik ama Türk kavramına alerjisi olanlar, böyle sonuçlara vardılar. Her yerde Türk görmek onların saplantısıdır.
Dağ dağa kavuşmaz Kavimler kavimlere kavuşur Türkçemizin en güzel özdeyişlerindendir: “Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.” Tanrı Odin’in maceraları bizi şu gerçeğe götürüyor: Tarih, bize kavimler arasında dağlar olmadığını gösteriyor. İklimler, okyanuslar ve denizler, insanoğlunun serüveninde hep birbirine karışmışlar. Kimi bağnaz, yobaz ve bencil türünden nasyonalistlerin göstermek istediği gibi, kavimler ve milletler arasında kalın duvarlar yok. Hele insanlık tarihinde ırklar ve birbirinden soyutlanmış kültürler aramak, budalaca bir gayret olarak gözüküyor.
İnsan olmak ya da Homo Sapiens olmak! Sokaktaki insanın omzuna dokunup, ‘İsveçliler, Norveçliler, Danimarkalılar, bizim aşiretten geliyormuş haberin var mı’ diyecek olsanız, size şaşkınlıkla bakacaktır. Hele bir de, “Bir zamanlar tanrımız bile aynıymış, Tanrı-Kağan Odin’i ta oralara biz yollamışız” diye lafı uzatırsanız, başınıza gelecekler konusunda çeşitli olasılıklar bulunabilir. Ancak öyle değil, Bering boğazını bile geçen Asyalı atalarımız bizi bütün insanlıkla buluşturuyor; Kızılderili bile oluyoruz, Viking niye olmayalım? Vatansız ve ipsizler, Türk olmadıkları için Viking de olamazlar. Özeti: Onlar insanca duygulara yabancıdır, yalnız ve yalnız Homo Sapiens olabilirler.
Odin’in tanrısal gücü Odin, tanrısal gücüyle kavimler arasındaki dağları yerinden oynatıyor. Bizlere hepimizin insan olduğunu, bizleri ayıran ırklar olmadığını, dünyanın her yerinde akrabalarımız ve kardeşlerimiz bulunduğunu ve bütün bu kardeşlerin toplamının da insanlık olduğunu anlatıyor. İşte böyle bir dünyada, Vikinglerle bile kardeş olurken, Anadolu’da binlerce yıldır birlikte yaşayanların yabancılaştırılmasına ne demeli? Şu ölümlü kalımlı dünyada kavimler arası kardeşliğe en yetenekli, en birikimli millet kimdir diye soracak olursanız, bilim adamları Türkleri önde sayarlar. Herkesle akraba olmak, herkesle harmanlanmış olmak, herkesle karışmış ve kaynaşmış olmak, bizim tarihimizin özetidir. Buradan ırkçılık mırkçılık çıkmaz, tek bir şey çıkar: Kardeşlik, insanlık, insancıllık, Enternasyonalizm! Okyanus kıyılarında bile destanlarımız okunuyor, bizden daha dünyalısı var mı?
Hepimiz Odiniz Hepimiz Otyamız Türk tarihi bize, eşsiz bir özgüven ve gurur yanında uluslararası kardeşlik kültürü sunuyor. 20. yüzyılın başından beri Ruslar, Çinliler, Hintliler, İranlılar, Araplar, Vietnamlılar, Koreliler, arkasından Afrikalılar ve Latin Amerikalılar ile birlikte, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Mazlumlar Dünyasının öncü konumlarında bulunan Türk milleti, insanlığın büyük kavuşmasının da öncülerindendir. Odin, bizim kavimleri birbirine kavuşturan kahramanımızdır. Bizimdi, hepimizin oldu. Hepimiz, Odiniz! Hepimiz Otyamız! Dipnot (1) Prof. Dr. Günay Karaağaç, Türkçe Verintiler Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara 2008, s. 902
Balyoz davasında top Adalet Bakanlığı’nda Balyoz davası avukatları, yeniden yargılama talebinin reddedilmesi üzerine bakanlığa başvurarak davanın ‘kanun yararına bozulmasını’ talep etti ve bunun AKP için ‘samimiyet sınavı’ olacağını belirtti GAMZE ÇINLAR
Bozdağ hatalarını telafi edecek mi?
B
alyoz davasında “yeniden yargılama talebinin” reddinin kesinleşmesi üzerine, dava avukatları Adalet Bakanlığı’na başvurdu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne sunulan dilekçede davanın “kanun yararına bozulması” talep edildi. Yeniden yargılanma taleplerinin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmesinin ardından yapılan itirazın bir üst mahkeme tarafından da geri çevrilmesi üzerine, avukatlar önceki gün Çağlayan Adliyesi’ne giderek Bakanlık Bürosu’na “Kanun Yararına Bozma Başvuru Dilekçesi”ni teslim etti. Davanın hükümlülerinden eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tümgeneral Ah-
met Yavuz ve emekli Albay Hakan Büyük’ün avukatları Durgun Yarsuvat, Hüseyin Ersöz ve Nurcan Çöl tarafından hazırlanan dilekçede, yargılama aşamasında Adil Yargılanma Hakkı’nı ihlal eden emniyet görevlileri ile
Cumhuriyet Savcılarının, 17 Aralık soruşturması kapsamında görevden alındıklarına dikkat çekildi.
‘Yeni görevlendirilen heyet değerlendirsin’ Başbakan Tayyip Erdo-
Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Avukat Hüseyin Ersöz’ün akYeniden yargılamanın tardığına göre, “Kanun Yaönü açılacak rına Bozma”da izlenecek pro Yargıtay Cumhuriyet sedür şöyle olacak: Başsavcılığı, Adalet Bakanlı Bu başvuru üzerine ğı’nın ileri sürdüğü ‘yasa yolu başvuruhukuka aykırılık idlarına’ bakan Cumdialarını Yargıtay’ın huriyet Savcısı, Balilgili Dairesi’ne bildiyoz mahkemesinrecek. Daire, yasaya den dosyayı talep açık aykırılık halini edecek. tespit ettiği durumda, Dosya örneği ‘itirazın reddi’ kararını ve başvuru dilekçesi kaldıracak. Bu duAdalet Bakanlığı’na Hüseyin Ersöz rumda Balyoz davası gönderilecek. Adalet Bakanlığı yap- sanıklarının yeniden yargılantığı incelemede, ‘itirazın masının önü açılabilecek. reddi’ kararında hukuka ‘Hükümetin aykırılık olup olmadığını samimiyet sınavı’ tespit edecek. Bu başvuru ile hükümetin Hukuka aykırılık tespit bir samimiyet sınavı vereceğini edilirse, ‘kanun yararına bozma talebi’ Yargıtay Cumhu- düşündüğünü belirten avukat riyet Başsavcılığı’na iletilecek. Ersöz, “Başbakan Erdoğan
ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yapılan bir çok açıklamada Balyoz ve benzeri davalarda yaşanan hukuka aykırılıklara atıfla Özel Yetkili Mahkmemelerin hukuka aykırı usullerle yargılama yaptıkları ifade etmiştir. Bu noktada Adalet Bakanlığı’nın, hükümetin en yetkili isimleri tarafından ifade edilen ‘kumpas’ iddiası çerçevesinde, yargılamanın yenilenmesini sağlamak noktasında ilk kez söylemin ötesinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu çerçevede ‘kanun yararına bozma’ talebimizi inceleyecek olan Adalet Bakanlığı, hukuka aykırı bir zeminde yürütülen ve karara bağlanan Balyoz davasının hukuki zemine oturtulmasında önemli işlev üstlenebilecektir” diye konuştu.
ğan’ın “paralel devlet”, Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın “milli orduya kumpas kuruldu” ve eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in “Yargıtay’ın imamı var” sözlerine atıfta bulunan avukatlar, Balyoz davasına bakan mahkeme olan 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin tarafsızlıklarını yitirdikleri iddiasıyla yeniden yargılanma talebinde bulunduklarını ifade etti. Dilekçede, yeniden yargılama talebini reddeden heyette yer alan hakimler Gökmen Demircan ve Abdullah Öztürk’ün kovuşturma ve yargılama sürecinde yer almaları gerekçe gösterilerek, bu talebi değerlendirmelerinin hukuka ve kanuna aykırı olduğu bildirildi. Hakim Öztürk’ü HSYK’ya şikayet ettiklerini hatırlatan avukatlar, sanıklarla arasında husumet bulunduğuna dikkat çekti. Hakim Demircan’ın ise arama, el koyma ve tutuklama kararı vermesi sebebiyle yeniden yargılama incelemesinde görev alamayacağı kaydedildi. Yeniden yargılama taleplerinin HSYK tarafından İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na getirilen
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Özel Yetkili Mahkemeler’deki yargılamalara atıfta bulunarak hükümet olarak hata yaptıklarını şu sözlerle dile getirmişti: ”Biz de hata yaptık. Soruşturma veya kovuşturmanın muhatapları farklı olduğunda sesimizi biraz daha gür çıkarmamız lazımdı. Bunu kendi adıma da bir eksiklik olduğunu söylüyorum. Keşke biraz daha Bekir Bozdağ olarak bu noktalarda, bugünden ‘O gün daha gür sesle Bekir Bozdağ yapılanlar karşısında sesimizi çıkarsaydık.’” (13 Ocak 2014 tarihinde Meclis Adalet Komisyonu’ndaki konuşması) ”Eksikler olabilir, dün böyle, bugün böyle denebilir. Biz yanlış yapmış olabiliriz. Ama bir konuda bir yanlış yaptık diye illa o yanlışın peşinden gidecek halimiz yok. Yanlış yaptığında, erdemli olan o yanlıştan dönmesini bilendir.” (29 Aralık 2013, AKP Yozgat İl Teşkilatı İstişare Toplantısı)
Ahmet Korkusuz başkanlığında toplanacak olan yeni heyetten oluşması gerektiği belirtildi. Dilekçede, davaya dayanak gösterilen 5 No.lu hard diskin manipüle edildiğini bildiren TÜBİTAK raporunun “yeni delil niteliğinde” olduğuna dikkat çekti.
İSTANBUL TABİP ODASI BAŞKANI TANER GÖREN:
Hasta tutuklular 2’nci kez cezalandırılıyor SEDA AKYÜZ
İ
stanbul Tabipler Odası Başkanı Taner Gören, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda tutuklu yargılanan ağır hastaların durumuna ilişkin Aydınlık’a değerlendirmede bulundu. Gören; Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Kemal Alemdaroğlu, Şener Eruygur, Serdar Öztürk gibi hasta tutukluların tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Gören sorularımıza şu yanıtları verdi: Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Kemal Alemdaroğlu gibi ağır hastaların halen tutuklu olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Şu an içeride bulunan bu insanların çoğu haksız yere tutuluyor. Acaba gerçekten adil bir hukuk sistemiyle mi yargılanmışlardır? Bugün ciddi şekilde şüphe duyuyoruz. Hal böyle iken hasta oldukları için ikinci kez cezalandırılmış oluyorlar. Haksız yere tutulmaları yetmiyormuş gibi bir de hastalıklarının ilerleyebileceği bir durumda orada sağlıkları bo-
ÖYM’lerin kararları geçersiz sayılsın
hasta tutuklular için düzenlediği raporları mahkeme kabul etmek zorundadır. O raporlarda tutuklunun durumunun ağır olduğu ve cezaevi koşullarında hastalığın ilerleyeceği bildirilir. Üniversite hastanelerine gönderilen hastalara objektif, tarafsız raporlar düzenlenir. Bu rapor neticesinde de devlet çare bulmak zorundadır. “Bulamıyorum” demek hiçbir şekilde anlaşılamaz. Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun durumuna ilişkin bir rapor hazırlamıştınız. Diğer kimlik örneği göshasta tutuklular için termeleri gerekiyor. bir bu tür çalışmanız Adli Tıp Kuruolacak mı? mu’ndaki hekimler Biz Türk Tabipleri hiçbir siyasi baskı Muzaffer Tekin Birliği Başkanı Prof. Dr. olmaksızın, cezaÖzdemir Aktan ile birevindeki kişinin sağlığı için gi- likte Fatih Hilmioğlu’nu ziyaret rişimlerde bulunmalılar. etmiş ve kendisi için bir rapor Mahkemelerin üniversite hazırlamıştık. Mevcut durumu hastanelerinin raporlarını dik- neticesinde orada kalmaması kate almaması ve Adli Tıp Ku- gerekiyordu. Fatih Hocanın rumu’na yönlendirilmesini na- durumu temelinde belirlenen sıl değerlendiriyorsunuz? bu hastalar için de gerekenin Üniversite hastanelerinin yapılmasını istiyoruz.
Taner Gören, Adli Tıp Kurumu’ndaki hekimlerin cezaevindekilerin sağlığı için girişimlerde bulunmasını istedi.
zulacak şekilde tutuluyorlar. Ne yapılması gerekir? Sizin çözüm öneriniz nedir? Devlet mekanizması acilen bu ayıba bir çare bulmalı. Yapılacak şey gayet basittir. Fatih Hilmioğlu Hoca için cezaevinde kalmasının sakıncalı olduğuna dair rapor verildi. Bu kararın çoktan verilmesi gerekiyordu. Sıkıntı Adli Tıp Kurumu’nda. Herşey orada düğümleniyor. Adli Tıp Kurumu’undaki doktorların her şeyden önce iyi he-
YEŞİM ÇATALTAŞ/TUĞÇE YERDELEN/DEVRİM DÖNMEZ
V
ardiya Bizde Platformu’nun her hafta Balyoz davasındaki hukuksuzluklara dikkat çekmek için düzenlediği Sessiz Çığlık eylemleri bu hafta da devam etti. İstanbul, Ankara, İzmir, Gölcük, Bursa, Antalya, Trabzon, Marmaris, Eskişehir, Datça, Didim, Tekirdağ, Trabzon’un yanısıra Amerika’da
10 ayrı noktada devam eden eylemlerde “ÖYM’lerin kararları geçersiz sayılsın” vurgusu yapıldı. Vardiya Bizde Platformunun Ankara’da düzenlediği Sessiz Çığlık Eyleminde, 74. dönem Harp Okulu Mezunları adına konuşan emekli asker Hamdi Kuyrukçu, “Sizlerin demokrasi dışı uygulamalarınız bizleri asla yıldıramayacak. Yıkılmadık, yıkılmayacak, yıkamayacaksınız” dedi.
Müjdat Gezen’den Silivri ziyareti Tiyatro Sanatçısı Müjdat Gezen önceki gün Silivri Cezaevi’nde tutuklu yurtseverlerle görüştü. Gezen, cezaevi çıkışında Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Başbuğ’un cezaevinde yazdığı “20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk (1923’ten 1938’e)” isimli bir kitapla ilgili projeleri olduğunu anlatan Gezen, “İlker Paşa bana kitabını imzalayarak verdi” dedi. Gezen uzun tutukluluk sürelerine ilişkin de şöyle konuştu: “Uzun tutukluluk süreleri artık dünyada kalmamış demode bir sistemdir. Bunu biran evvel ortadan kaldırsınlar. Bu insanları çıkarsınlar ve yargılamaya devam etsinler.” SEDA AKYÜZ
ANKARA
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
MİT KANUNU’NUN MECLİS İÇİŞLERİ KOMİSYONU’NDAKİ GÖRÜŞMELERİ GERGİN BAŞLADI
MİT Yasası’nda göstermelik geri adım MİT yasası olarak bilinen teklif Meclis İçişleri Komisyonu’nda görüşülürken AKP ile muhalefet milletvekilleri arasında sert tartışmalar yaşandı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, yasada bazı geri adımlar atılacağını söyledi
Şu anda Türkiye’de 2 bin 473 kişi dinleniyor
AYDINLIK / ANKARA
B
aşkan Mehmet Ersoy başkanlığında toplanan Meclis İçişleri Komisyonu’nda Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşüldü. MİT Yasası’nda değişiklik öngören teklif hakkında bilgi veren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “1984’te yürürlüğe giren yasada MİT’in görev alanlarını daraltarak daha belirgin hale getirmeyi, dış güvenlik, milli savunma, terörle mücadele, istihbarat karşı koyma, siber suçlarla mücadele konularındaki faaliyetleri olgunlaşmayı hedeflemektedir” görüşünü savundu.
Basın cezalarında indirim Bir istihbarat koordinasyon kurulunun MİT Yasası’nda olduğunu ifade eden Atalay, “Başkanı MİT Müsteşarıdır. Ama zorluk şu, arkadaşlar o nedenle bir teklif getirmiş, biz onu önergeyle değiştireceğiz. Arkadaşlar burada Başbakan’ın başkanlığında bir koordinasyon öngör-
müşler. Bu çok yadırgandı, ‘istihbaratın hepsi Başbakan’a bağlanıyor’ diye. Önergeyle onu değiştireceğiz, eski yapısını koruyacağız. Ama bu şekliyle verimli yürümüyor. Arkadaşların genel yaklaşımı, istihbaratçıların, bir siyasi iradeden biri olsa daha verimli çalışılır gibi o onun için getirilmişti. Kaldırmış oluyoruz. Teklif içinde önergeyle çıkarılmış olacak” dedi. Basınla ilgili teklifte yer alan maddeler ile ilgili değişiklik önergeleri vereceklerine dikkat çeken Atalay, “Oralarda cezalarda indirim öngörüyoruz” diye konuştu.
‘PKK ile MİT görüşüyor’ Çözüm sürecinin bir ayağının istihbarat teşkilatı olduğunu belirten Atalay, “Biz hükümetle siyaset kesimi olarak örgüt kesimi ile görüşmüyoruz. Biz siyasi partiyle görüşüyoruz. Örgüt kesimiyle istihbarat teşkilatımız yürütüyor çalışmaları. Ama bir savcı çıkıyor, ‘istihbarat teşkilatının başındaki kişiyi gidin onu getirin, ben ifadesini alacağım diyor’ Böyle bir ülke olmaz” diye konuştu.
Dinlemeler konusuna değinen Atalay, şöyle konuştu: “Bir kişinin sürekli dinlenebilmesi, iletişimin dinlenebilmesi için bir kişiyi sürekli bu işle ilgilenecek şekilde memur görevlendirmeniz gerekiyor. Halihazırdaki insan kaynağı yapısıyla teşkilatın içeriye yönelik böyle bir uygulama oluşturması da esasen mümkün değildir. Şu anda bugün
itibarıyla mahkeme kararıyla gerçekleştirilen ve TİB’de kayıtlı iletişim denetlemesine yönelik faaliyet sayısı MİT’in 2 bin 473’tür. İstihbari dinlemeler de mahkeme kararına tabii... Başka ülkelerde ise bu sayı milyonları bulabilir. Bunun yarısından fazlası yabancılara yönelik. Geriye kalanlar ise terörist ve casusluk vakalarını kapsamaktadır.”
Komisyonda AKP ile muhalefet arasında gerginlik çıktı
Ö
te yandan AKP’li milletvekillerinin basın mensuplarının ve kameraların salondan çıkarılması yönünde not alışverişi iktidarla muhalefeti karşı karşıya getirdi. İlk kavga, kameraların içeride kalmasından çıktı. Bazı AKP’liler, görüntü alınmasının ardından kamera ve foto muhabirlerinin salondan çıkarılmasını talep edince tartışma yaşandı. AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Kameralar görüntülerini alır, kameralar dışarı davet edilir. Başıma geliyor ve notumu çekiyor” diyerek kameraların dışarı çıkarılmasını istedi.
Muhalefet Ünal’a itiraz etti Tüzüğe, yasalara aykırı bir du-
Mahir Ünal rum olmadığını belirten Ünal, “Buradan kameraların önünde mesaj veriyorsunuz, muhaberat devletinden tutun da faşizme kadar...” diye konuştu. Ünal’ın bu sözlerine muhalefet milletvekilleri itiraz etti ve Ünal’ın da usul üzerine konuşmadığını belirterek, Başkan’a kendi-
İŞTE YALANLAR...
MİT’in kontrolündeki TIR’larda Suriye’deki teröristlere silah taşındığı ortaya çıktı.
Gizli operasyonlar M
illi İstihbarat Teşkilatı’na operasyon ve dokunulmazlık zırhı verilmesi, MİT’in bundan sonra neler yapacağına ilişkin soruları akla getirdi. Nitekim MİT heyetinin AKP’li milletvekillerine yasaya neden ihtiyaç olduğunu anlatırken verdiği Usame Bin Ladin örneği MİT’in geçmişte yaptığı yasadışı operasyonlarla birlikte düşünüldüğünde zihin açıcı oluyor. MİT yetkilileri “Bu yetkiler ABD’dekinin 10’da biri bile değil. Pakistan’dan Usame Bin Ladin’i aldılar. İmha ettiler. Okyanusa attılar. Bunu sadece ABD Başkanı’nın yazılı talimatına dayalı olarak yaptılar” değerlendirmesinde bulunmuştu. Peki yeni MİT yasası çıkarsa neler olacak? Buna en iyi cevap olarak, geçmişte MİT’in karıştığı operosyanları hatırlamak gerekiyor. İşte unutulmayan o operasyonlar:
Filistin’de 8 devrimci Türk gencinin katledilmesi MİT, İsrail’e 8 devrimci Türk gencini ihbar ederek katledilmesini sağladı. 21 Şubat 1973 günü, Filistin davasına destek için gittikleri Lübnan’daki kampa İsrail komandoları saldırdı. Bora Gözen ve 7 arkadaşı şehit oldu. Olay günü kamptan Cengiz Çandar’ın kuşkulu şekilde ayrılması dikkat çekiciydi. Çandar bugün CIA uzmanlarıyla gizli toplantılar yapan ve Pentagon’un en mahrem odalarına girmekle övünen bir gazeteci. MOSSAD’a bilgi verildiğini açıklayan ise MİT’çi Mehmet Eymür. Eymür bu bilgiyi atin.org
sitesinde 2010 yılında itiraf etti.
Kızıldere katliamı MİT ismi, en çok 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden sonra 68 hareketiyle başlayan devrimci gençlik hareketlerini bastırmada duyuldu. 30 Mart 1972 günü Tokat Niksar’da THKP-C lideri Mahir Çayan ve arkadaşlarının katledildiği Kızıldere Köyü operasyonu oldu. Bu Gladyo’nun en kanlı cinayetiydi. Olayın karanlık yönleri hala konuşuluyor. Operasyonda samanlığa saklanarak tek sağ kurtulan Ertuğrul Kürkçü, bugün PKK-BDP çizgisinde siyaset yapıyor ve Milletvekili. Kızıldere katliamı operasyonuna katılan MİT’çi de Mehmet Eymür’dü. Eymür’ün en önemli özelliği CIA’nın MİT içindeki ekibin başında bulunması.
PKK’yı MİT kurdu Türkiye’nin 30 yıldır uğraştığı ve binlerce insanımızın hayatını kaybettiği PKK terör örgütünü MİT’in kurduğuna ilişkin bilgiler sürekli ortalıkta dolaştı. Aydınlık bunu 18 Kasım 2007 tarihli haberiyle kamuoyuna bütün ayrıntısıyla duyurdu. Abdullah Öcalan’ın MİT’in ofisinde ‘ofisboy’ olarak çalıştığını da gazeteci Avni Özgürel yazdı. 1993 yılında suikast sonucu katledilen gazeteci Uğur Mumcu, PKK’nın MİT ve CIA’yla bağlantılarına ilişkin kitap hazırlıyordu. Kitabı tamamlayamadı. Ağabeyi Ceyhan Mumcu, kardeş Mumcu’nun PKK’nın ilişkilerini ve para kaynaklarını saptadığını, bu yüzden öldürüldüğünü anlattı.
Beşir Atalay
Yeni MİT yasası hayata geçerse MİT’in psikolojik yalanlarını daha fazla göreceğiz. Geçmişte de çok sayıda yalanına şahit olduk. Buna da en çok Aydınlıkçılar hedef oldu. Eski Haber Müdürümüz Adnan Akfırat bu konuyu ‘MİT’in yalanları’ ismiyle kitaplaştırdı. 1971 ve 1980 darbeleri öncesi ve sonrası bazı olayların devrimcilerin üzerine atılması buna en iyi örnektir. İŞTE BAZI OLAYLAR: 27 Kasım 1970 günü gerçekleşen Taksim’deki AKM binasının kundaklanması. 28 Haziran 1972 günü Eminönü araba vapurunun sabotajla batırılarak devrimcilerin üzerine atılması. 29 Mayıs 1977 günü Yeşilköy ve Sirkeci’de patlayan bombalar. Bu olaylarda 5 kişi öldü 41 kişi de yaralandı. 33 kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs 1977 katliamı gladyo tertibiydi. Olay sol içi çatışma olarak yansıtıldı. MİT bağlantılı gazete ve gazeteciler üzerinden psikolojik yayın yapıldı. Oysa Aydınlıkçılar, tertibi tahmin ettiği için, önceden sol grupları gezerek uyardı. Olaydan sonra da telsiz konuşmalarını yayınlayarak tertibin merkezini açığa çıkardı. Bir tertip de Doğu Perinçek’e 1998 yılında patates mühürle atılan iftiraydı. Perinçek bu tertibi de açığa çıkardı. Burada bile Eymür parmağı ortaya çıktı.
Libya ve Suriye’deki rolü AKP döneminde MİT, en çok Ergenekon tertibinde kullanılmaya çalışıldı. Şensal Atasagun buna alet olmadı. Kenarda durdu. Hakan Fidan getirilerek Danıştay, Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi Cinayetleri davaya dahil edilmeye çalışıldı. F tipi çete bu konuda ön aldığı için Fidan’a fazla birşey kalmadı. Fidan döneminde MİT’e Libya ve Suriye darbelerinde rol verildi. Suriye’nin Türkiye sınırında PKK’nın Rojova dediği bölgede tampon bölge girişimi de MİT’in çabalarıyla gerçekleşmeye çalışıldı.
MİT TIR’ları skandalı 2011 yılında Libya’da Kad-
dafi’nin devrilmesine ilişkin ABD’nin başını çektiği uluslararası komploda MİT’e de rol verildi. Silah ve terörist sevkinde aktif görev aldı. MİT bağlantılı sivil örgütler Libya’da cirit attı. Gemilerle insan ve silah sevk edildi. 15 Mart 2011 günü Suriye’ye yönelik operasyonda da benzer faaliyetler sürdü. Geçtiğimiz ay içinde Adana’da yakalanan MİT tırlarında binlerce top mermisi ve silah yakalandı. Savcılar baskın yaptı. Hükümet müdahale etti ve olayı ortaya çıkaran Jandarma komutanı ve savcı görevden alındı. Skandalın en ilginç yanı, tırların MİT elemanlarının eskortluğunda gitmesiydi. Tam bir suç üstü yapılmış oldu. Kaçakçılığı yakından takip eden Suriye, silah ve terörist sevkinin önlenmesi halinde olayların duracağını açıkladı. Suriye hükümeti, Türkiye’yi yardımdan dolayı uluslararası mahkemeye vereceğini de açıkladı.
Suriye’de yakalanan MİT’çiler Aydınlık’ın Suriye olaylarında ortaya çıkardığı önemli bir skandal da, Suriye’de 49 MİT’çinin yakalanmasıydı. Bu olay 11 ve 18 Aralık 2011 tarihli Aydınlık’ta haberleştirildi. Türkiye yalanladı. Şam ise doğruladı. Olayın iki ülke arasında pazarlık konusu olduğu ileri sürüldü.
Oslo görüşmeleri Açılımın en önemli ayağı PKK ile Oslo’da 2009 sonu ve 2010 başında yapılan görüşmelerdi. Bunu da Hakan Fidan’ın başında bulunduğu MİT yaptı. PKK ile 9 maddelik mutabakat metni imzalandığı açıklandı. Yeni Anayasanın bile burada kararlaştırıldığı ileri sürüldü. Gizli görüşmeler ilk ortaya çıktığında Başbakan Erdoğan, “MİT görüşüyor” dedi. Daha sonra da “Müzakere ettik yine ederiz” dedi. Başbakan Erdoğan, 26 Eylül 2012’de Kanal 7’de yaptığı açıklamada ise İmralı’yı kastederek “Biz statükoyu Ada’ya danışmanımızı göndermek suretiyle kırdık” dedi.
lerine yapıldığı gibi neden müdahale edilmediğini sordu. MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, “MİT her yeri izliyor rahatsız olmuyorsunuz, kameralar önümdeki notu çekiyor diye rahatsız oluyorsunuz” ifadesini kullandı. MHP Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz, “Bizim de önümüzde notlar var biz neden rahatsız olmuyoruz” dedi.
‘Vazo gibi oturuyorsun!’ Tartışmalar sırasında MHP’li Nevzat Korkmaz, AKP’li Bülent Turan’a “Vazo gibi oturuyorsun orada” diye sataşınca Turan “Sensin vazo, saygısız” dedi. İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Er-
soy, “Saklanacak hiçbir şey yok. Kameralar çıksa bile basın mensupları burada izliyorlar” dedi. CHP sözcüleri teklifin basın patronlarına hapis cezası getirildiğini, birçok temel hak ve özgürlüğü ilgilendirdiğini bu nedenle öncelikle Anayasa Komisyonu’nda görüşülmesini gerektiğini savundular. CHP’liler, teklifin Alt Komisyonu’na havale edilerek olgunlaştırılmasını da istediler. Muhalefet sözcüleri, “Bu teklif anayasaya açıkça aykırı. Komisyon’un çalışmalarına ara verilerek, anayasa komisyonunun görüşünün muhakkak önümüze getirilmesini istiyoruz” dediler.
DOÇ. DR. SAİT YILMAZ:
MİT AKP’nin kapalı kutusu CEYHUN BOZKURT
İ
stihbarat konularında yaptığı çalışmalarla bilinen İstanbul Doç. Dr. Sait Yılmaz, Hükümetin Yeni MİT Yasası’nda yaptığı değişiklikle “Parti MİT’i” oluşturacağı uyarısında bulundu. Yeni yasa teklifini Aydınlık’a değerlendiren Sait Yılmaz, teklifin “Genel çerçeve içinde siber güvenlik makyajı altında MİT, iktidarın kapalı kutusu haline getirildiğini” belirtti. Yılmaz’ın uyarılarının satırbaşları şöyle:
MİT, iktidarın kendini koruma işlevini yerine getirecek Türkiye’de Batılı anlamda bir güvenlik teşkilat için ne gerekli teknoloji alt yapısı var ne de yetişmiş insan kabiliyeti. Siber güvenlik alanında çalışan binlerce özel teknoloji şirketi var ve bunlar her gün yeni bir yazılım ya da kripto sistemini entegre ederek sürekli rekabet halindeler. Türkiye’de yapılmak istenen MİT’e verilecek yetkilerle EGM’nin kabiliyetlerinin tırpanlanması ve iktidarın kendini koruma işlevlerinin yeterince emin bulunmayan EGM yerine MİT üzerinden yapılmasıdır. Yani hükümet aleyhine yolsuzluk ifşaatları, ses kayıtları ve her tür aleyhte propaganda bu yolla engellenecektir.
Komşu ülkelerdeki karanlık işlere örtü Dış istihbarata odaklanması Suriye gibi hukuksuz kanunsuz işler için MİT’i korumaya yönelik yasa temeli girişimidir. Modern anlamı ile dış istihbarat böyle olmaz. Bu daha çok hükümetin komşu ülkelerdeki karanlık işlerinin örtüsü olacaktır. Yanlış liderler ve politikalar peşindeki bir hükümetin istihbarat teşkilatının yanlış işlere yöneltilme gayretidir.
Savunma istihbaratı askerin sorumluluğunda olmalı Savunma istihbaratı da MİT’in değil askerlerin sorumluluğunda olmalıdır. ABD’de 16 istihbarat teşkilatının yarısından çoğu askerlere ait iken ve Türkiye’de istihbaratın tek bir çatı altına olması ve askerlerin istihbarat kabiliyetinin olmaması büyük bir çelişkidir. Böylece gazete ve internet haberlerinin ötesine çok az geçmiştir.
Sait Yılmaz
Açılım engelsiz yürüyecek Terör faaliyetleri kapsamındaki istihbarat faaliyetlerinin MİT’e aktarılması, EGM içinde KCK operasyonlarını yapan paralel yapıya bir darbedir. Böylece hükümetin Kürt projesi MİT’in önderliğinde hiçbir engel ile karşılaşmadan ilerleyecek, geçmişte olduğu gibi KCK içinde kanunsuz işlere bulaşan MİT mensupları afişe olamayacaktır. Yakın zamanda TEM Başkanı Ünal Acar’ın istifasını da bu gelişmelere bağlamak gerekir.
Baskı ve kumpasların artacağı bir dönem başlayacak Siyasi otoriteyi öne çıkarma yalanı altında tüm istihbarat servislerinin koordinesini bakan düzeyinde bir siyasiye bağlayarak, hükümet yolsuzluk ve kanunsuz işlerinin ortaya çıkmamasını bir kere daha garantiye almaktadır. Özetle iktidar parti polisinden sonra parti MİT’i de kurmakta ve Türkiye’de şeffaflığın ve hukukun olmadığı, baskı ve kumpasların artacağı bir dönem gelmektedir. Bu dönemin ana uygulama aktörü olarak da MİT seçilmiştir.
Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ
ARALIK
İsmet
ÖZÇELİK
Kim bunlar? Gül kim? Erdoğan kim?
T
ürkiye’de gerçekten garip şeyler oluyor. Son 10 yılda bütün devlet kurumları çökertildi. Devlet diye bir şey kalmadı. PKK Güneydoğu’da kafasına göre takılıyor. Evler silah deposu olmuş durumda. Silahlı PKK’lılar şehirlerde dolaşıyor. 30 Mart sonrasına hazırlıklar yapılıyor. Kimsenin umurunda değil. Bölgede fiili durum var, “Ne oluyor?” diyen yok!
EMEKLİ GENERAL SOLMAZTÜRK AKP’NİN KIBRIS POLİTİKASINI ELEŞTİRDİ
AKP iktidarda kalmak için Kıbrıs’ta taviz veriyor Kıbrıs görüşmelerinin Türkiye’nin en zayıf anında yapıldığına dikkat çeken Solmaztürk, AKP’nin iktidarını korumak için Kıbrıs ve PKK açılımında taviz verdiğini söyledi
Peki Güneydoğu böyle de Ankara farklı mı? Ankara’da da durum aynı. Yasa falan dinleyen yok. “MİT yasası” diye bir teklif TBMM’ye sunuldu. Yasa dışı işlere yasal kılıf hazırlanıyor. Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin “kontrolsüz güç yaratılıyor” uyarısı yapıyor. Ama Erdoğan’ın gözü dönmüş. İktidarı kaybetmemek için “Yola devam” diyor.
’Korkunç narkoz planı’ “Türkiye” gazetesi bir haber yaptı ortalık karıştı. Yapılan açıklamalar “Bu kadarına da pes” dedirten cinsten. Gazetenin, “Korkunç narkoz planı” başlıklı haberine göre, “Oslo’daki Hükümet- PKK görüşmelerini” soruşturan savcı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ifadeye çağırmış. Fidan Başbakanı aramış ulaşamamış. Sonra Cumhurbaşkanı Gül’le görüşmüş. Gül, “İfadeni ver, bir problem çıkacağını sanmıyorum” demiş. Arkasından Başbakan Erdoğan devreye girmiş. “Kesinlikle gitmeyeceksin” demiş. Fidan Cumhurbaşkanını dinleseymiş tutuklanacakmış. Başbakanı dinlemiş paçayı kurtarmış.
Gül: ‘Ben de gitme dedim’ Başbakan Erdoğan Fidan’a “Savcıya ifade vermeye gitme” dediğini saklamıyor. Gül ise gazetenin haberinden sonra basın danışmanı Ahmet Sever aracılığıyla Türkiye gazetesini yalanladı. Sever, Gül’ün Fidan’a, “İfade vermeye git” demediğini, tam aksine, “ifade vermeye gitmemesini” kesin bir dille aktardığını söyledi. Manzara bu!
Gül de, Erdoğan da suç işliyor Önce inanamadım. Birileri birilerine “Eşek şakası” yapıyor diye düşündüm. Ama yanılmışım. Haber doğru çıktı. Recep Tayyip Erdoğan kim? Ülkenin Başbakanlık koltuğunda oturan kişi! Abdullah Gül kim? Ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi! Devletin savcısı Fidan’ı ifadeye çağırıyor. İkisi de “Sakın ifade vermeye gitme” diye talimat veriyor. Ceza yasasına göre açıkça suç işliyorlar. Bu nasıl bir iş? Kim bunlar? Anayasaya, yasalara en önce uyması gereken kişiler, yasaları çiğnemekte birbirleriyle yarışıyorlar.
Komutanlar okyanustan, dağlarından gelmişti Aynı Başbakan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a “İfade vermeye gitme” demedi. Dağda PKK ile savaşan komutanlara, “İşinize bakın, terörle mücadeleye devam edin” uyarısı yapmadı. Hint Okyanusunda görev yapan komutanlara da sahip çıkmadı. Onlar ilk fırsatta savcıya ifadeye gittiler. Zorunluluktan birkaç gün geç ifadeye gidenler “Erdoğan medyası” tarafından linç edildiler. Ortada “kumpas” vardı. Ama Fidan’a gösterilen hassasiyet başkasına gösterilmedi. Gül de Erdoğan da “kumpas”a itiraz etmedi. Hâlâ da bu konuda kıllarını kıpırdatmıyorlar. “Sahte delillerden”, “ayarlanmış yargıdan”, “suçsuz insanların hapiste yattığından” söz eden Başbakan “kumpasa devam” yasalarının altına imza atıyor. “Balık baştan kokar” durumu var.
AKP’li Metiner: Ergenekon diye bir örgüt yok AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Ergenekon mahkumiyetlerinin “yok hükmünde” olduğunu vurgulayarak, “ÖYM’leri kaldırmak önemlidir ama sonuçları ile birlikte kaldırmamız gerekli” dedi. CNN Türk’te Enver Aysever’in konuğu olan AKP’li Mehmet Metiner, Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılması sonrasında Ergenekon, Balyoz vb. tertiplerinde devam eden tutukluluklara ilişkin konuştu. “Ergenekon’daki deliller, delil değildir” diyen Metiner, Ergenekon davasının “yok hükmünde” olduğunu savundu. Metiner, “Yeniden yargılamaların gerektiğine inanıyorum. Silivri’de tek bir saat dahi orda kalmaması gereken insanlar var.” Metiner, söz konusu kumpaslarda kanunsuzluğu uygulayanların “yargılanması”nı istediğini belirterek, eski Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün Bolu’ya gitmesinin önemli olmadığını ifade etti.
kalmak için Kıbrıs’ta taviz verme yolunda” dedi.
AYDINLIK / ANKARA
Ankara’da durum farklı mı?
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
K Haldun Solmaztürk
ıbrıs görüşmelerinin zamanlaması tartışılırken Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk, görüşmelerin Türkiye’nin en zayıf anında yapıldığını, hükümetin iktidarını korumak için Kıbrıs konusunda ve PKK açılımında taviz verdiğini belirtti. Haldun Solmaztürk, Kıbrıs konusunda başlatılan müzakereleri Aydınlık’a değerlendirdi. Müzakerelerin zamanlamasına dikkat çeken Solmaztürk, “Kıbrıs’ta müzakereler için zamanlama Türkiye açısından en zayıf an. ABD, AB ve Rum kesimi için ise en uygun zaman. Türkiye’de iktidar can derdinde. Sadece kendi geleceğini düşünüyor. İktidarda
Batı Türkiye’nin zayıf anını bekliyor ABD ve AB’nin Türkiye’deki iktidarın içinde bulunduğu durumu bildiğini ve ona göre davrandığını kaydeden Solmaztürk, “Batı Türkiye’nin bu zayıf anından yararlanma peşinde. İktidarın hiçbir şeye hayır diyemeyecek bir durumda olduğu için bu bilinçle hareket ediyor. Türkiye ciddi tehlikelerle karşı karşıya” diye konuştu.
Açılımda Batı kontrolü PKK ile yürütülen “açılım” politikasında da aynı durumun söz konusu olduğunu, ya-
Erdoğan, Putin’i ‘paralel’ geçmiş DENİZ KAHRAMAN / ANKARA
B
rüksel ve Berlin ziyaretlerinde “Paralel yapı”nın hükümete darbe yapmak istediğini anlatıp, Cemaat konusunda uyarılarda bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Kış Olimpiyatları’nın açılışı için gittiği Rusya’nın Soçi kentinde biraraya geldiği Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bu konuyu açmadığı ortaya çıktı. Başbakanın Cemaat konusunda neden uyarıda bulunmadığı sorusunun yanıtı, 6.5 yıl önce Erdoğan ile Putin arasındaki bir telefon görüşmesinin ayrıntılarında yatıyor.
KEİ’de Putin’den ricacı olmuştu Erdoğan’ın, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Gülen cemaatinin desteğini alabilmek için, Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) zirvesinden hemen önce 13 Haziran’da yaptığı telefon görüşmesinde Putin ‘den, Gülen’in Rusya içinde gösterdiği faaliyetlere atıfla, “Ülkenizdeki Türk-Rus okullarını kapatmayın” yönünde ricada bulunduğu ortaya çıktı. Başbakanlık kaynakları görüşmenin gündemine ilişkin olarak, Erdoğan’ın İstanbul’da KEİ zirvesine katılma kararı alan Putin’e teşekkür ettiği, iki liderin özellikle Irak bağlamında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği bilgileri basına sızdırılmıştı. Aynı şekilde Putin’in Türkiye’de terör örgütünün artan saldırılarıyla ilgili üzüntülerini ilettiği, Rusya’nın terörle mücadelede Türkiye’ye destek vermeye devam edeceğini söylediği yönündeki perde arkası bilgiler basınla paylaşılmıştı. Ancak daha sonra ortaya çıkan bilgiler, Erdoğan’ın tüm
Vladimir Putin bu konuların yanı sıra Gülen cemaatinin, Rusya Federasyonu’nda Putin’in talimatı ile kapatılan, haklarında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen okullarını da gündeme taşıdığını göstermişti. Putin’den Gülen adına ricacı olan Erdoğan, “Ülkenizde faaliyet gösteren ve iki ülke arasında önemli bir işlevi bulunan Türk-Rus okullarına daha esnek davranmanızı, bu okulları kapatmamanızı, faaliyetlerinin önündeki engelleri kaldırmanızı bekliyoruz” demişti. Ancak Putin, Erdoğan’ın bu ricasına olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermemişti.
Erdoğan, çelişmek istemedi Bu görüşme diplomasi kulislerinde
Tayyip Erdoğan önemli bir yankı bulmamıştı. Ancak Rus tarafı, Erdoğan Gülen’e ilişkin ricasıyla, Cemaat ile AKP arasındaki ilişkilerin stratejik bir ittifak olduğu değerlendirmesini yapmış, Türkiye’ye ilişkin pozisyonunu da buna göre ortaya koymuştu. Bu durumu bilen Ruslar, Erdoğan Soçi’ye gelirken, çantasında paralel yapı şikayeti olup olmayacağı konusunda emin olamamışlardı. Erdoğan konuyu açmamayı tercih etti. 6.5 yıl önce Rusya için ulusal güvenlik sorunu olarak kabul edilen okulların kapatılmaması için doğrudan devreye girmiş olan Erdoğan, Putin’in, “Bu paralel yapının okullarının kapatılmamasını isteyen siz değil miydiniz?” demesinden mi çekindi bilinmez ama, Rus lidere bu konu açmamayı tercih etti.
Davutoğlu’na TGB protestosu şoku A
ntalya’nın Manavgat İlçesi’nde partisinin seçim irtibat bürosu açılışına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu protesto etmek isteyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi 5 kişi, jandarma tarafından gözaltına alındı. “Atatürk gençliği görev başında” diye slogan atmaya çalışan gençler, jandarma tarafından ekip aracına bindirildi. Gençler, Manavgat İlçe Jandarma Komutanlığı’na götürüldü. TGB’liler daha sonra serbest bırakıldı.
Antalya’ya gelen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TGB’liler tarafından protesto edildi.
pılanların Batı’nın bilgisi dahilinde, onların kontrolünde gerçekleştiğini ifade eden Solmaztürk şunları söyledi: “Batı, Türkiye’nin durumunu bildiği için özellikle üç konuda Türkiye’yi sıkıştırıyor. ‘Açılım, Kıbrıs, Ermeni’ konusunda Türkiye’yi tavize zorluyor. Batı, Türkiye’nin bu durumunu fırsata çevirmek için acele ediyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi kimin yöneteceğinden endişeliler. AKP dışındaki bir iktidardan taviz alamayacaklarını bildikleri için AKP iktidardan gitmeden sonuç almaya çalışıyorlar. AKP de iktidarı kaybetmemek için her şeye razı. Teslim olmuş durumda. 2014 Türkiye ve bölge açısından kritik bir yıl olacak.”
CHP’li Oran: Muhalefetin sesi kısılmak isteniyor
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ses kayıtları ile birlikte yapmış olduğu konuşmayı haber yapan Bugün ve Cumhuriyet Gazetesi muhabirlerine yönelik soruşturmanın gizliliğini ihlal ettikleri gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca inceleme başlatılmış olmasını eleştirdi. Oran, inceleme ile birlikte muhalefetin sesinin kesilmeye çalışıldığını savunurken, CHP’nin TBMM çatısı altındaki 18 Şubat 2014 tarihli grup toplantısında Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada yer alan yolsuzluk iddialarını haberleştiren muhabirlere yönelik soruşturmanın gizliliğini ihlal ettikleri gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca inceleme başlatıldığını söyledi.
Oran’dan sorular CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, başbakana “Temel basın görevini yerine getirerek ana muhalefet partisinin grup toplantısını haberleştirmek isteyen gazeteciler için de ayrıca girişiminiz oldu mu? Muhabirlere yönelik olarak özel bir suç duyurusunda bulundunuz mu? “ diye sordu.
Muhammed Çetin
THY, AKP’den istifa eden vekile VIP krizi çıkardı
AKP’den istifa eden milletvekili Muhammed Çetin, milletvekillerine tanınan hak nedeniyle oturması gereken VIP koltuğu kendisine verilmeyince kriz çıktı.THY uçağı ile önceki akşam İstanbul’dan Karaçi’ye giderken yaşanan koltuk krizi sonrası üç saatlik bir gecikmeye neden olan İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin’in adının TBMM tarafından Upgrade (uçakta bir üst sınıfa yükseltme) listesinden çıkarıldığı öğrenildi.
Protesto etmenin cezası 89TL
Business hakkı kalkmış
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önceki gün de Alanya’da protesto edildi. Protesto eden n 6 TGB’liye Kabahatler kanuna göre 89TL para cezası kesildi ancak TGB’liler bu cezayı kabul etmedi ve imzalamadılar. Daha öncede Başbakan’ın Antalaya’ya gelmesi nedeniyle kentte adeta sıkıyönetim ilan edilmiş ve birçok TGB üyesi gözaltına alınmıştı.
AKP’den ayrılan milletvekili Muhammed Çetin, önceki akşam 20.00’de THY’ye ait bir uçakla İstanbul’dan Karaçi’ye gitmek için Atatürk Havalimanı VIP Salonuna geldi. Çetin burada daha önceden aldığı ekonomi sınıfı biletini görevliye verdi ve hakkı olduğunu iddia ettiği Busıness Class sınıfta oturmak için biniş kartını istedi. Ancak kendisine THY tarafından adı bilgisayarda görülmediği için Upgrade olarak tanımlanan Busıness sınıf hakkı olmadığı bildirildi ve ekonomi sınıf biniş kartı verildi. Buna itiraz eden Çetin, hakkı olduğunu söylemesine rağmen biniş kartı değiştirilmedi. Bunun üzerine uçağa binen İstanbul Milletvekili Çetin bu kez uçakta kendisine ayrılan 11.F’de değil ön tarafa oturdu. İşte bu andan sonra kabin görevlileriyle milletvekili arasında ve araya polisin de girdiği 3 saatlik bir karmaşa yaşandı. Sonuçta Çetin kendisine ayrılan koltuktan kalkmadı ve Busıness sınıf yolcusu olarak saat 23.00’de Karaçi’ye gitti.
Suriye sınırındaki Cilvegözü Sınır Kapısı açıldı
H
atay’ın Reyhanlı İlçesi’ndeki Cilvegözü Sınır Kapısı TIR ve yolcu trafiğine tekrar açıldı. Suriye’nin Bab-Al Hava Sınır Kapısı yakınındaki Suriyelilerin Türk TIR’larını yağmalaması ve hırsızlık yapması nedeniyle Cilvegözü Sınır Kapısı geçen 11 Şubat’ta araç trafiğine kapatılmıştı. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kontrolündeki kapıda yaşanan çatışmalar üzerine Türkiye’den Suriye’ye
geçeceklerin can güvenliği olmadığı gerekçesiyle kapı, 16 Şubat’ta yayalara da kapatıldı. Çalışmaların tamamlanmasının ardından bugün Cilvegözü Sınır Kapısı tekrar araç ve yolcu trafiğine açıldı. Günlerdir sırada bekleyen TIR sürücüleri kapının açılması ile birlikte Cilvegözü’nden geçerek Suriye ile Türkiye arasında bulunan tampon bölgedeki aktarma sahasına gitmeye başladı.
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan: Şafak TERZİ
‘DÜĞMEYE BASILDI’ VE BATI MEDYASI HEP BİR AĞIZDAN ‘İSTİFA ETTİ’ DEDİ
Neo Nazi çeteleri Ukrayna güvenlik kuvvetlerini keskin nişancılarla vuruyor.
Yanukoviç: Bu bir darbe girişimidir
DIŞ HABER SERVİSİ
olmadığını duyurdu.
U
Yanukoviç’in aracına ateş açıldı
krayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, istifa ettiği yönündeki haberlere Harkov’dan yanıt verdi. Yanukoviç, UBR isimli televizyon kanalına çıkarak “Bu bir darbe girişimidir. İstifa etmeyeceğim, halkımı çetelerin elinden kurtaracağım” diye konuştu. Dün sabah erken saatlerden itibaren Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Başkanlık Sarayı’nı terk ettiği haberleri yayıldı. Saray’ın çevresinde koruma olmadığı ve protestocuların Cumhurbaşkanlığı ve bakanlık binalarının bulunduğu tüm bölgede denetimi ele geçirdikleri iddia edildi. Ukrayna parlamentosunda Devlet Başkanı Temsilcisi görevini yürüten Yuriy Miroyniçenko, Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in görevinden istifa etme kararı aldığını, kararı “ülkeyi daha fazla bölmeme gerekçesiyle aldığını ve yakın zamanda yazılı açıklama biçiminde halka ve parlamentoya duyurulacağını” duyurmuştu. Ancak bu haberlerin doğru olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Dün öğle saatlerinde cumhurbaşkanı Yanukoviç, Harkov’dan açıklama yaptı ve bunun Batı tarafından tezgahlanan bir darbe girişimi olduğunu, hükümete karşı kara propaganda yapıldığını, ülkede herhangi bir bölünme söz konusu olmadığını belirtti. AFP ajansı, Yanukoviç’in sözcülerine dayanarak Cumhurbaşkanı’nın Harkov’da kendisini destekleyenlerle bir araya geldiğini ve istifasının söz konusu
Saat 16:00’da yayınlanan konuşmasında Yanukoviç, halkı koruma sorumluluğunu taşıdığını ve kan dökülmesini durdurmak için gereken herşeyi yapacağını belirtti. Yanukoviç, Kiev’deki olayları “haydutluk, talan ve darbe” olarak nitelendirdi. Yanukoviç, havaalanı yolunda aracına ateş açıldığını da belirtti Rus televizyonu Russia Today’in haberi göre Ukrayna Cumhurbaşkanı, partisinin bazı milletvekillerinin baskıya dayanamayarak muhalefet tarafına geçtiğini söyledi. Yanukoviç,
Yanukoviç Başbakanı, bütün Yahudilerin Kiev’den ayrılması gerektiğini ifade etti.
‘Yabancı ajanlar 10 milyar dolar harcadı’ Bölgeler Partisi Milletvekili Vadim Kolesniçenko, olaylardan “yabancı ülke ajanlarını” sorumlu tuttu. Kolesniçenko, “Ki-
‘İktidarı zorla ele geçirme uğraşı’
Silahlı ‘Sağ Sektör’ çetesi “bazıları aileleri için endişe taşıyordu, ama aralarında tabii hainler de var” dedi. Bu arada, Devlet Başkanı Yanukoviç’in baskılara rağmen istifa etmeyeceği açıklanınca Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı’nda çatışmalar yeniden başladı. Bu durumdan endişelenen Ukrayna
ev’deki olaylar yıllardır hazırlanıyordu. Yabancı ajanlar, özellikle sivil toplum kuruluşu olarak adlandırılan aracılara son yıllarda 10 milyarı aşkın ödeme yaptı” dedi. Aydınlık’a konuşan önemli Ukrayna uzmanlarından Leonid Savin ise bu haberlerin gerçeği
Ukrayna Devlet Başkanı Danışmanı ve Bölgeler Partisi Milletvekili Anna German da Yanukoviç’in istifasıyla ilgili haberleri yalanladı ve InterfaxUkrayna haber ajansının konuyla ilgili sorusunu cevaplarken söz konusu haberin doğru olmadığını söyledi. German, Yanukoviç’in Harkov’da bulunduğunu, burada gazetecilerle görüştüğünü ve TV programına çıktığını söyleyerek istifaya yönelik haberleri ‘spekülasyon ve iktidarı zorla ele geçirme uğraşı’ olarak nitelendirdi.
Şiddet eylemleri ateşkesi bozdu Avrupa Birliği’nin arabuluculuğuyla varılan anlaşmaya rağmen, başkent Kiev’de binlerce kişi geceyi Bağımsızlık Meydanı’nda geçirdi. Neo Nazi çeteleri
Yulya Timoşenko serbest bırakıldı
F
Emperyalist güdümlü silahlı Neonazi çetelerinin batı illerinde kamu düzenini yok etmesi ve Rus ve Yahudi azınlıklara karşı şiddet eylemlerinin artması sonucu Ukraynalı sosyalistler ve Avrasyacılar ülkenin kuzeydoğusunda bulunan Harkov kentinde toplanıyor. Toplantının katılımcıları arasında Kırım Yerel Meclisi, diğer doğu bölgelerinin yerel yasama organlarından 3477 temsilci, Rusya Federasyonu Alt Meclisi’nin yolladığı bir delegasyon ve çeşitli antifaşist komiteler mevcut. On binlerce Ukraynalının katıldığı toplantıda “başkenti felç eden faşist ayaklanma idari hiyerarşiyi bozduğundan ötürü doğu illeri temsilcileri anayasadan aldıkları yetkiyle merkezi otoritelerin inisiyatifini beklemeden kamu düzenini koruma yolund faşist çetelerin eylemlerine karşılık vermek üzere anti-faşist milis kuvvetleri oluşturulacak” dedi.
ateşkese uymadı ve ortalığı kan gölüne çevirdi. Bunun üzerine Neo Nazilerin şiddet eylemlerine karşı çıkan muhalif Udar Partisi’nin lideri Vitali Kliçko, ateşkes ve erken seçime kadar Yanukoviç’le devam etme kararını onaylamasına rağmen, “Halkın talep ettiği gibi Yanukoviç’i derhal istifaya çağıran bir karar almalıyız” dedi ve 25 Mayıs’ta seçimlerin yapılması çağrısında bulundu. Gerçek muhalefetle Yanukoviç arasında Cuma günü varılan anlaşmada seçimlerin Aralık’ta yapılması kararlaştırılmıştı. Sağlık Bakanlığı’na göre Salı gününden bu yana aralarında polis memurlarının da bulunduğu 77 kişi öldü. Sağcı çeteler molotof kokteylleriyle saldırılarda bulunuyor.
Dün Ukrayna eski Başbakanı Yulya Timoşenko’nun salıverilmesi girişiminin sonuç verdiği ve Timoşenko’nun serbest bırakılacağı haberleri duyuruldu. Ukrayna meclisinde, cezaevinde bulunan eski Başbakan ve Vatan Partisi’nin lideri Yulya Timoşenko’nun serbest bırakılmasına ilişkin önceki gün bir yasa çıkarıldığını ve bunun alelacele yürürlüğe girmesini sağlayacak karar alındığı iddia edildi. Meclis tarafından BM Yolsuzlukla Mücadele Söz-
leşmesi’nin 19. maddesinin uygulanması için Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik öngören yasaya ilişkin önceki gün alınan kararın, Yanukoviç’in imzası olmadan dün yapılan oturumda kabul edildiği iddia edildi. Akşam saatlerinde de Timoşenko serbest bırakıldı.
Suriye’ye karşı kanlı savaşın mimarı ‘Bender gitti’ iddiası
S
uudi Arabistan İstihbarat Şefi Bender bin Sultan’ın Suudi rejimi içerisindeki karar verici pozisyonunu kaybettiği bildirildi. Fransız haber ajansının Batılı diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberine göre Suudi Arabistan’ın Suriye politikasını belirleme görevi Bender bin Sultan’dan alınarak İçişleri Bakanı Muhammed bin Naif’e verildi. Geçtiğimiz hafta ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik
Arap Emirlikleri’nin istihbarat yetkililerinin katıldığı Washington’da düzenlenen Suriye konulu toplantıda Suudi Arabistan’ı Bender bin Sultan’ın değil Muhammed bin Naif’in temsil ettiği bildirildi. Kudsu’l Arabi gazetesi de Suudi İçişleri Bakanı Muhammed Naif’in ABD ziyareti ile ilgili haberinde Batılı kaynakların, Muhammed bin Naif’in ABD’den döndükten sonra Bender bin Sultan’ın yerine istihbarat
Bender bin Sultan
servisi başkanlığına getirileceğini söylediğini belirtti. Wall Street Journal gazetesi de konuyla ilgili haberinde “Suudi Arabistan’dan gelen haberlere
göre Krallık, son dönemde Suriye’deki operasyonlar nedeniyle ABD ile ters düşen deneyimli istihbarat şefi Prens Bender bin Sultan’ı görevden alarak; yerine özellikle Yemen el-Kaide’sine karşı düzenlediği operasyonlarla adından söz ettiren ve “terörizmle mücadelede” Washington’un da güvenini kazanmış olan İçişleri bakanı Muhammed bin Naif’i atadı” dedi. Gazete, Suudi Arabistan’ın bundan sonraki süreçte Suriye
YUVA
AKP ve Y-CHP’de Esad-fobia
yansıtmadığını, hükümetin apar topar devrilmeye çalışıldığını ve bunun bir darbe girişimi olduğunu belirtti. Savin, Yanukoviç’in görevinin başında olduğunu, ülkeyi bir meydan üzerinden asla bölemeyeceklerini belirtti. Ukrayna siyasetinin önde gelen isimlerinden Oksana Şkoda da Aydınlık’a yaptığı açıklamalarda, meydanda topu topu 1000 kişinin olduğunu ve bu insanların ülkeyi temsil etmediklerini, hükümeti de aslıa devirme kudreti olmadığını söyledi. Şkoda, “çoğu AB karşıtı olan bu faşist, ırkçı Neo Naziler AB’yi çok sevdikleri için değil, idealleri için değil, para için orada kelle koltukta çatışıyorlar” dedi.
Prof. Dr. Mehmet yuvacenudi@gmail.com
Anti faşist birlikler kuruluyor
Batı ve güdümündeki dünya basını hep bir ağızdan ‘Yanukoviç istifa etti, ülke bölündü’ propagandası yaptı. Bu haberlerin doğru olmadığı kısa bir süre içinde anlaşıldı
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Cumhurbaşkanı Esad’a ve en büyük destekçileri olan Rusya, İran ve Hizbullah’a karşı diplomatik unsurlar kullanarak baskı kurmaya çalışacağını not ediyor. Suudi Arabistan’ın Suriye dosyasından sorumlu olan Muhammed bin Naif’in ise Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry ve CIA Şefi John Brennan ile iyi ilişkileri olduğunu belirtiyor ve Naif ile Brennan’ın tanışıklığının 1999’a kadar uzandığını belirtiyor.
obi, “sevilmeyen, istenmeyen” demektir. Aynı zamanda, bir şeye karşı duyulan korkunun bireyi olumsuz yönde etkileme halidir. Yunan mitolojisinde dehşet tanrısı olarak pazarlansa da, Fobyo terimi Yunan mediniyetine mitoloji kültürünü ve siyasi bütün kavramları kazandıran Suriye (Aramice) kökenlidir. Türkiye’de artık her konu Esad ile ilişkilendiriliyor. Birilerin keyfi için Esad dehşet tanrısı olmalıydı. Bildiğiniz üzere, Deniz Baykal zamanı “manidar” olan malum bir kumpas yüzünden istifa etti. Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan yapıldı. Bu dönemden itibaren, Erdoğan’ın Esad ile kurduğu özel aile ilişkileri dâhil, iki ülke arasında sağlanan işbirliği eleştirilere maruz kaldı. Türkiye-Suriye muhabbeti revaçtayken CHP, AKP’yi “Esadçı ve BAASçı” olmakla suçlardı. Ancak bu eleştiriler henüz cılızdı. Nihayetinde, CHP’nin geleneksel kaleleri olarak bilinen Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Antep Türkiye-Suriye ilişkilerin meyvelerini en çok toplayan vilayetlerimizdi. 2000-2011 yılları arasında CHP Suriye’ye hiçbir resmi ziyaret gerçekleştirmemiş. Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’nin Ortadoğu’da emaresi okunmuyordu. CHP’nin varlığı ancak Suriye kirli savaşı patlak verdekten sonra malum olmuştur. CHP, bunu özellikle Hatay Milletvekilleri ve Antep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker’e borçludur.
CHP kaleleri neden kaybetti CHP’nin Suriye, Lübnan, İran ve Irak açılımında alternatif politikalar sunamaması, CHP’nin güçlü olduğu vilayetleri kaybetmesinin en önemli sebeplerinden birisidir. Buna karşılık, bu vilayetlerimiz AKP hükümetinin özellikle komşumuz ve akrabamız Suriye ile yaşadığı açılıma ve muhabbette heyecanla destek verdi. AKP’de bunun politik kazancını bütün genel seçimlerde fazlasıyla topladı. O dönem, Sayın Erdoğan, onu Suriye üzerinden eleştirenlere, Esad ile bölgede yarattığı heyecan ve olumlu enerji üzerinden yüklenirdi. Erdoğan’ın Antep ilimizde yaptığı bir konuşması var ki Esad’ı en hararetli taraftarları bile bu kadar güzel tarif edemezdi. Erdoğan bu heyecanla önce AKPBAAS işbirliği için onay verdi. Emine Erdoğan ve Esma Esad öncülüğünde AKP-BAAS Kadın örgütleri arasında işbirliği ittifakları oluşturuldu.
Esad “Esed” olunca Sonra malum Suriye kirli savaşı projesi devreye sokuldu. “Kardeşim Esad”, “terörist katil Esed” oldu. “Cicim BAAS”, “zalim diktatörlük rejimi”ne dönüştü. Suriye’den taleplerini alamayan, ardından ABD, Fransa, İngiltere, İtalya, Katar, İsrail ve Suudi Krallığı ile aynı cephede, Suriye’nin cinayet, yıkım ve talan projesinde yer alan Erdoğan ve tabi olanlar. Esad, Erdoğan için “Esed” olunca malum güruh mesajı aldı. Kraldan daha kralcı olduklarını ispatlamak için insanlık tarihinin toplam yalanları, iftiraları ve karalamaları ile saldırdılar. AKP rejiminin herhangi bir icraatını eleştirdiğinizde “haşa Hz. Muhammed efendimiz eleştiriliyor” gibi algılanır ve en vahşihane saldırılar mubah kabul edilirdi. Anında “Esadçı, BAASçı veya Muhaberatının görevlisi” olarak yaftalanırdınız. Aynı güruh Türkiye-Suriye muhabbeti yaşanırken bana ne methiyeler düzülürdü. Erdoğan, Suriye’de 180 derece dönüş yapınca basın mensubu kimlikli bu çirkin mahlûkların en katmerli iftiralarına maruz kaldım.
2, 80 serildiğin için... Bugün İran ve Rusya üzerinden Suriye politikalarını modife etmeye çalışan bir görüntü veren Erdoğan, Esad ve Suriye söylemlerinde daha pasif. Mahir gazeteci Sabahattin Önkibar: “Tayyip Erdoğan aylar ve yıllar boyu ağzına sakız yaptığı Esad’ı artık niçin terennüm etmiyor? Soruyoruz, yıllarca Esad mugalatalarını niye yaptın ve şimdi niçin suskunsun? Yoksa iki seksen yere serildiğin için mi?” diye haklı olarak sormuş. Sayın Önkibar Erdoğan’a gerek kalmadı. Erdoğan’ın klasik Esed küfürlerini artık Kılıçdaroğlu yapıyor. Dikkat etiniz mi? Erdoğan’ın sırtından atıp kurtulmak istediği bütün yüklerin altına Kılıçdaroğlu gönüllü olarak giriyor. Türkiye, özellikle MİT yasası ile “faşist istihbarat diktatörlüğü rejimin” temellerinin atıldığı yönünde bir tartışma var. Radikalden Cengiz Çandarlar güruhu Erdoğan’ın Suriye benzeri bir muhaberat devleti yaratmaya çalıştığını söylüyor. Hürriyetten Mehmet Yılmazlar, Taha Akyollar aynı koroda. Cuma günü akşamı Ulusal Kanal da Çift Vuruş programı esnasında Can Ataklı, Halil Nebiler’in “Erdoğan Obama gibi olmak istiyor” sözüne müdahale ederek , “Obama gibi değil Esad gibi Saddam gibi olmak istiyor.” diyerek neden ABD benzetmesinin doğru olmadığını, demokratik temayüllerden filan bahsetti. Bu koroya Kılıçdaroğlu “Erdoğan Esad devleti kurmak istiyor” sözü ile dâhil oldu. CHP’nin yıllarca maruz kaldığı ithamları bugün kelime kelimesine Erdoğan için kullanıyor. Ömrümün yarısını Avrupa ve Amerika’da geçirdim. Uzun bir zamandır Suriye’de yaşıyorum. Bu kesimde mevcut olan Batı hayranlığı ile Doğu düşmanlığının sebeplerini tahmin edebiliyorum. Hele görev üstlenmiş basın kimlikli güruhun Suriye düşmanlığı görevleri aşikâr. Ama ve lakin dünyada MOSAD gibi, MI6 gibi, CIA gibi, BND gibi cinayet, sabotaj ve kaçakçılık faaliyetleri tescillenmiş istihbarat örgütleri varken ve Hitler, Mussoloni, Pinochet, Marcos, Bush, Sharon, Natanyahu ve daha nice diktatörler mevcutken Erdoğan ve kurmak istediği rejime dünyanın en kirli, cani ve harami terör savaşına maruz kalmış Suriye ve lideri üzerinden saldırmak Kılıçdaroğluna mı kaldı? Yazık.
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 93 Sayı. 2296
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Canlı hücrelerin ana yapısını oluşturan, karmaşık yapılı doğal madde Kurtuluş, kurtulma 2. Karda yürürken, batmamak için ayağa takılan kafesli ayaklık Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar bulunan sahne eseri 3. Bağışlama, mazur görme - Karşılık - İnce dantel 4. Önü ve arkası tek parça, yakasız ve kolsuz kadın yeleği - Allah sevgisiyle söylenip, makamla okunan şiir 5. Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan bir ucu yassı, uzun ağaç parçası - Bir kimsenin adı, soyadı, ülkesi, doğumu, işi gibi özelliklerini gösteren kayıt 6. Katıksız, halis - Yardım, imdat - Mısır’ın plakası 7. Otlar - Bir ülkeye başka ülkelerden mal getirme veya satın alma 8. Kuzeybatı’dan esen bir rüzgar türü - Öz olmayan 9. Arnavutluk’un plakası - Çayın tavı - Cet 10. Yürürlükte olan - Tanzanya’nın plakası - Alüvyon 11. Elde bulunan para - Bir geçmiş zaman eki 12. Hekimlikte ve sepicilikte kullanı-
lan tadı buruk bir madde - Bir yerde oturma, eğleşme Yukarıdan aşağıya 1. Deniz ve güneşten yararlanmak için düzenlenmiş olan kumsal Bozukluk, yanlışlık, eksiklik 2. Eş, zevce - Bir İngiliz birası 3. İlkel bir silah - Eti beyaz ve lezzetli bir balık türü - Evcil bir geyik türü 4. Bir tür hafif balta - Kıyamet gününde çalınacağına inanılan surun ikinci üflenişi 5. Arapça’da “ben” - Üzeri emayla kaplanmış olan - Genişlik 6. Yunan mitolojisinde “adalet tanrıçası” - Uzun, yorucu ve özenli çalışma 7. Hristiyanlar’ın Hz. İsa’nın doğum gününü kutladıkları yortu İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan seslerden örülmüş sistemli anlatım aracı, lisan, zeban - Gelecek 8. Metalden türlü biçimlerde yapılan, küçük, alçak kabartma levha- Çevik 9. Bir nota - İbibik - Bir nota 10. Afyondan çıkartılan uyuşturucu bir madde - Saf, sersem 11. Bir seslenme sözü - At, aslan gibi hayvanların boynunda bulunan uzun kıllar - Fikir, düşünce 12. Tembellik - Güçlü ve yürekli, kahraman, alp
Soldan sağa 1 Afyondan çıkartılan uyuşturucu bir madde 6 Koruma 11 Bir mevsim adı 13 Bir Azeri çalgısı 14 Mısır’ın plakası 15 Yüksekokul 17 Nijerya’nın para birimi 19 Bir şeyi korunması için güvenilir birisine bırakma, vedia, inam 21 Bir bilim, sanat ve meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan kelime 23 At ayaklığı 24 Kayınbirader 26 Mercek 28 İlaç, merhem 30 Ayakkabı çekeceği 32 Ağaçlı cadde 34 Durum, vaziyet 35 Arkadaş, dost 37 Arıtımevi 39 Engerek yılanı 41 İridyum’un simgesi 42 Rusça’da “evet” 43 Uzun süren, bir türlü çözümü bulunamayan
sorun 45 Tahıl tanelerinden, bazı baklagillerden veya patates gibi birtakım yumrulardan özel yöntemlerle çıkartılan una benzeyen bir madde 48 Berilyum’un simgesi 49 Bir çalgı türü 50 Bir yerden başka bir yere geçme, yer değiştirme Yukarıdan aşağıya 1 Sağlık, afiyet, sıhhat 2 Bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol 3 Bir sayı 4 Bir düşünce anlatan bir veya birkaç cümlelik söz 5 Şarkıda tekrar bölümü 6 Resmi dairelerde çalışan hizmetli, müstahdem 7 Cennet 8 Yunanistan’ ın başkenti 9 Bir hayret ünlemi 10 İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker 12 Bir gayret ünlemi 16 Görülmeyen, maddi
olmayan, duyularla sezilebilen, soyut 18 Saklanan bir gerçeği açığa vurma 20 Eski Yunanlılar’a verilen bir isim 22 Yönetim 25 Yatısız, gündüzlü okul veya öğrenci 27 Mavi renkli değerli bir taş, gök yakut 29 Müzik eşliğinde sergilenen film veya tiyatro oyunu 31 Bir açı ölçme cetveli 33 Düzenli olarak ekim yapılan arazi 36 İleri gelenler, büyükler 37 Tırpana balığı 38 Dogma, inak 40 Çok eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatan bir söz 44 Kimononun üstüne takılan, biçimi ve boyutu cinsiyete, yaşa, mevkiye ve bölgeye göre değişen, bir düğümle birleştirilen ipek kuşak 46 Bir işaret sıfatı 47 Boru sesi
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan: Oktay YILDIRIM
‘Kendine güvenli, lider Apo’ Abdullah Öcalan’ın, “ben taşeronum” dediği, diğer PKK liderlerine ve Kürtlere hakaretler ettiği sorgulama görüntülerinden sonra Özgür Gündem’den İhsan Kartal şöyle dedi: “(...) 15 yıl aradan sonra Sayın Öcalan’ın sorgudaki rahat, kendine güvenen, lider duruşu üzerinden Öcalan yıpratılmak istenmektedir...”(17 Şubat 2014)
Cennetin anahtarı Apo’nun sorgu görüntüleri ortaya çıkınca, bir zamanlar ona inanan birçok kişi kendisini sorgulamaya başladı: “Arkasından gittiğimiz adam bu mu?” Durumu toparlamaya çalışanlardan biri de Özgür Gündem gazetesinden Ali H. Yerkan... Ama bakın nasıl: “Öndere güvenmek ve inanmak ona katılmanın ön koşuludur. Cennete gitmek için öndere katılanlar, yol cehennemden geçtiğinde kuşkuya kapılıp ‘bizi yanlış yere götürüyorlar’ derlerse bunun adı katılmak olmaz. Böylesi bir durum karşısında öndere ve yol arkadaşlığına güven ve inanç, ‘onun bir bildiği vardır’ tutumunda ifadesini bulur.” (20 Şubat 2014)
Konu, Başbakan’ın bir telefonuyla Habertürk’ün yayın akışının değiştirilmesi ve kamuoyu anketlerinde yapılan oynamalar... Cüneyt Özdemir’in CNN’deki programında Fatih Altaylı : “Hangimizin durumu farklı?” Aslı Aydıntaşbaş: “Fatih Altaylı bizim mahalledeki sessizlik yeminini bozdu. Kendi halimize acıyorum. İlk taşı günahı olmayan sallasın... Bize kızmayın, bu sistemi yaratanlara kızın...”
Adam telefonda, “bu milletin a...na koyacağız” dedi. Açık, net, tartışmasız... Akif Beki savunuyor ama... Şöyle: Yok bu milletin a...na koyacağız demiş, yok milletin anasına avradına sallamış, buna da bir şey demeyecek miymişiz falan festekiz... Evet, buna bir şey denmeyecek... Bu linç coşkusuna bir taşla da olsa katılınmayacak, bu acımasız dolduruşa gelinmeyecek. (...)Ama elinizi vicdanınıza koyun, milletin anasına kasten sövmüş de değil...” (Hürriyet, 15 Şubat)
HAFTANIN TERBİYELİLERİ
filizcemsu@yahoo.com
Melih Başganın Akpolis fantezileri
T
ivitir kuşu Melih Gökçek tipik AK. Ethem Sarısülük’ü katleden polisi şöyle savunuyor “Polis linç edilmek istendi. Linçten kurtulmak için kaçıyor. Kaçarken taş atıyorlar. Taş eline çarptığı anda silah çocuğu öldürüyor. O polis bilinçli olarak ateş etmiş değil.” Fanteziye gel ahali fanteziye! Galaksimizde fantezi üretmek sadece AK’ların tekelinde mi? Biz de babalar gibi fantezi imal ederiz!
Yüzlerce yurtsever, asker, akademisyen onun gerçek dışı iddianameleriyle tutuklandı. Haksız yere hapsedildi. İntihar edenler oldu. Ocaklar söndü... Savcı Zekeriya Öz, görevden alınınca Twitter’dan bakın ne yazdı: “Sanma ki, zalimin ettiği kârdır Mazlumun ahı, indirir şahı...”
HAFTANIN KILIFI gidiyor, yerine Kürt Siyasi hareketi geliyor. Bununla da kalmıyor; PKK, Cemaat ve AKP’yi “ülkenin üç temel iktidar odağı” olarak gösteriyor. Böylece anlıyoruz ki, PKK, AKP’nin de iktidar ortağı... Ne güzel... Artık hepimiz PKK’yı alkışlayabiliriz...
HAFTANIN EKONOMİK BULUŞU HAFTANIN EN MANİDAR ZAMANLAMASI Abdullah Gül’ün internete sansür getiren yasayı onayladığı gün (19 Şubat), Cumhuriyet gazetesi 6’ncı sayfanın tamamını Abdullah Gül reklamına ayırdı. Abdullah Gül gazetecilerle bu yasa hakkında konuşurken, onları baskıya karşı isyana davet ediyormuş. Cumhuriyetin sayfa manşetiydi: “Olamaz böyle bir şey” demiş... Cumhuriyet, konu Abdullah Gül olunca bunu sürekli yapıyor, parlatıyor, tozunu alıyor... Manidar değil mi hocam?
16 ŞUBAT 2014
CEMSU
Mendilin ipeği polisin meleği
Duydunuz mu? PKK’nın adı değişmiş. Ruşen Çakır köşesinde yazıyor: KSH... Açılımı da şu: Kürt Siyasi hareketi... Yazısında tam 8 kez PKK’dan KSH diye söz ediyor. İyice pekiştiriyor (Vatan, 13 Şubat 2014). Yani 30 yıldır ülkeyi bölmek için kan döken örgüt
Başbakan, Kabataş’ta kimseye bir taciz ya da saldırı olmadığını gösteren video görüntüleriyle ilgili şöyle dedi: “Sizler, Adli Tıp raporlarını nerenize koyacaksınız.” Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz ise şöyle cevap verdi: “Ona öyle demezler, peynir ekmek yemezler diye girişebilirim ama yapamam...” (17 Şubat 2014)
HAFTANIN İFTİRASI
Filiz
HEPİMİZ FATİH’İZ HAFTANIN MAZLUMU
HAFTANIN DALKAVUĞU
Çizimler: Ayhan ALGUR
İngiltere’de... Devlet işsizliğe çare olsun diye striptiz kulüplerine her ay 2 bin 275 Sterlin ödüyormuş. Hem de 18-24
yaş arası gençleri daha fazla işe almaları için... (17 Şubat 2014). İşte Kapitalizmin çözümü bu: Fahişelik...
HAFTANIN ÇARESİZLERİ
Ben de başkasına 800 liraya iş arıyorum Açız. Aç! 800 Lirayla nasıl geçinilir Biri, emekçi bir vatandaş... Yoksul, işsiz, çaresiz isyan halinde... Diğeri bu dertlere çözüm bulacak olan İçişleri Bakanı Efgan Ala...
Polis linç edilmek istenir. Kurtulmak için tabanları yağlar. Fışkiyenin önünden süratle geçer. Gözü dönmüş (!) çapulcular gariban polisi taşlayarak kovalarlar. Ne ki fırlattıkları taşlar fışkiyenin yekpare mermerine isabet ederek binlerce parçaya ayırır. Parçalardan biri havaya uçarak Belediyedeki makam odasının penceresinden fışkiyesine hüngürdeyen Melih Başgan’ın burnundan sekip bahtsız polisin eline değer. Polisin nazenin eli uf olmuştur. Acıyla salladığı zarif parmakları kazara silahına değiverir. Kendiliğinden ateş alan silahtan çıkan kurşun, fişkiye parçalarının üzerinden hoplaya zıplaya, Ethem kardeşimizin yakınına gelerek havada asılı kalır. O sırada çapulcular “Tayyip istifa! Her yer Taksim her yer direniş!” diye slogan atmaktadırlar. Boşlukta kalan kurşun kararsızdır. Etrafta o kadar çok çapulcu vardır ki aniden kendini ontolojik bir sorunsalın öğesi gibi hisseder. Tam varoluşsal nedenlerini sorgularken Ethem Yoldaş gelip kendisine saplanır. Kurşun kahraman direnişçinin vücuduna istemeden girmiştir. Ethem Yoldaş yere yığılır. Kurşunundan ayrılmanın travmasını göbek bağı yeni kesilen bebek gibi atlatmaya çalışan polis, Ethem’in devrilmesini tüm masumiyetiyle (!) yorgunluğuna verir. Fakat o ne?! Kendisinin meleksi düşüncelerine rağmen çapulcular öfkeyle üstüne doğru akmaktadırlar. Melih Başgan ağlamaktan kızarmış burnunu ipek mendiline sümkürerek penceresinin altından yıldırım misali geçen, arkasından binlerin kovaladığı polise ıslak kirpiklerini kırpıştırarak şaşkınlıkla bakar. Mendilini melankoliyle sallar. Sümkürdükleri polisin miğferine damlayarak akar. Ufukta noktalaşan polisle arkasındaki çapulculara gözlerini dikerek yine hıçkırır.
Kabataş- Kazlıçeşme Hattı
Polis yeldirerek İstanbul sınırından içeriye girer. Çapulcular da peşinden. Kabataş’a arkasında on binlerle varır. Kabataş olağan günlerinden birini yaşamaktadır: Yarı bellerine kadar çıplak, zincirli, deri eldivenli erkekler, bebekleriyle dolaşan türbanlıları sinir bozucu kahkahalarıyla taciz etmekte, bazıları üzerlerine işemektedirler. Polis dayanamayıp camiye sığınır. Oradaysa geleneksel toplu seks festivali düzenlenmektedir. Festivalin sponsorluğunu ünlü bir ayakkabı firması üstlenmiştir. Afallayan polis caminin diğer kapsından çıkar. Peşi sıra yüz binler... En sonundan telsizinden ses gelir “Ha dayan! Kazlıçeşme’ye! Kazlıçeşme’ye!” “Nereden anlayacağım Kazlıçeşme olduğunu?” diye sorar nefes nefese polis. Telsiz yanıtlar: “Gotinin gıllarıyığğhh! nidaları nereden yükseliyorsa orası!” İşte sana fantezinin şahı Melih Başgan :))
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 07:00 Çizgi Film “Marsupilami” 08:00 Bu Sabah 11:00 Sabahattin Önkibar ile Alternatif 13:00 Haber Bülteni 13:30 Sanat Hayatı 14:00 Merhaba Sağlık 15:00 Bilim ve Toplum 16:00 Haber Bülteni 16:15 Edebiyat Cephesi 17:00 Haluk Çetin ile Şiiriçi Şarkılar 18:00 Esin Özbey ile Hukuk Saati 18:50 Çizgi Film “Lupo Alberto” 19:00 Seyran Ataklı ile Ana Haber 20:00 Sait Yılmaz ile Geniş Çerçeve 21:00 Utku Şensoy’la Kırmızı Hat 22:00 Hücum Faul 23:00 Futbol Pazarı
09:00 Basının Gündemi 11:00 Ruhat Mengi ile Her Açıdan 14:00 Güniçi Gelişmeler 15:00 Haber Bülteni 19:00 Halk Ana Haber 20:00 Nihat Genç Konuşuyor 21:00 En Ana Haber 22:00 Bakan Bakana
08:40 Adanalı 10:00 Nihat Hatip Oğlu İle Kuran Ve Sünnet 11:30 Dizi Tv 12:45 Kapanmadan Kazan 14:15 Film: Hayat Bayram Olsa 16:45 Dokanlar 19:00 Ana Haber 20:00 Doksanlar 23:15 Film: İçimdeki Yabancı 01:55 Film: Taşıyıcı
07:30 Klip Saati 10:00 Çizgi Film Kuşağı 11:30 Gonca Elmas İle 7 Renk 13:00 Klip Saati 13:20 Sağlıklı Yaşam 15:00 Önce Eğitim 17:00 Oto Gündem 18:30 Ana Haber 20:30 Kent Belgeselleri Kuşağı 21:00 Umman (T) 22:15 İkrar Yolu (T) 00:00 Ana Haber
10:00 Beyaz Perdenin Notları 11:00 Başkent’te Sağlık 13:00 Başkent Konserlerinden 14:00 İllerimiz 15:00 Bu Toprağın Notları 16:00 Ellerin Türküsü 16:30 Haber 17:00 Engelim Olma 17:30 7 Gün 19:00 Kitap Dünyası 20:00 Ana Haber Bülteni 21:00 Yurdun Sesi 23:00 Gezi Notları
10:00 Hafta Sonu Keyfi 12:10 Renkler 13:10 Arda’nın Mutfağı 14:10 İki Kahve Arası 15:00 32. Gün 16:10 Burada Hayat Var 17:00 Ana Haber 17:48 Spor Vizyon 18:00 Okyanusun Devleri 19.10 İnsanoğlu 21.00 Ankara Günlüğü 23.00 Başka Şeyler
08:00 Haber Bülteni 09:15 Makam Farkı 10:15 Pınar Ergüner’le Hafta Sonu 12:00 Haber Bülteni 12:15 Söz ve Müzik 15:15 Acaba 16:15 İstanbul Kafası 17:00 Akşam Haberleri 18:15 İstanbul Kafası 20:55 %100 Futbol 22:15 Zor İşler 23:00 Evenin Sırları
08:00 Çok Güzel Hareketler Bunlar 10:30 Akasya Durağı 12:15 Mutfağım 14:00 Yalan Dünya 16:00 Ben Bilmem Eşim Bilir 19:00 Ana Haber Bülteni 20:00 Güneşi Beklerken 23:15 Ne Diyosun? 01:30 İncir Reçeli (Sinema)
07:00 Hayatımın Rolü 08:00 Acemi Cadı 10:00 Nedir Ne Değildir 12:00 Süper Star Life 14:00 Tülin Şahin İle Moda 16:00 Tom ve Jerry 16:45 Aramızda Kalsın 19:00 Ana Haber 20:00 Yetenek Sizsiniz Türkiye 23:30 Sinema: Adalet Benim
07:00 Cennet Mahallesi 09:00 Winx Club 10:00 Pazar Sürprizi 13:00 Dila Hanım 15:45 Güldür Güldür 17:15 Her Sevda Bir Veda 19:00 Ana Haber 19:45 Adını Kalbime Yazdım 22:30 Kuzeyin Oğlu Volkan Konak 00:30 Sinema: Gomorra
08:00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 09:00 Dünya Listeleri 10:30 Pazar Magazin 12:00 Şeffaf Oda 15:30 Sinema 16:15 Oynat Bakalım 17:15 Türkiye Listeleri 19:00 Komedi Dükkanı 20:15 Film - Kaçış Planı 22:30 Pazar Magazin 00:00 ÖTV
11:50 Enine Boyuna 13:30 Bekir Develi ile Keşif Zamanı 14:05 Bu Benim Hikayem 14:20 Osmanlı Tokadı 16:45 Seksenler 19:00 Ana Haber Bülteni 19:45 Spor 19:50 Hava Durumu 19:55 Bir Yusuf Masalı 22:00 Stadyum 00:05 Film- Ölüm Takibi
10:10 Haber Tadında 11:40 Kuklagiller 12:20 Resim Sevinci 15:15 Bu Toprağın Canları 16:15 Fazla Mesai 17:10 Ömür Dediğin 18:00 Ana haber 20:40 Bin Kişiye Sorduk 23:00 Avrupa’nın Denge Oyununda Balkanlar 00:15 Dosya Kapandı ‘Solved’
10:10 Burası Hafta Sonu 12:00 Haber Bülteni 15:00 Haber Bülteni 16:15 Airport 17:00 Haber Bülteni 17:40 Spor Bülteni 18:00 Akşam Raporu 18:45 Spor Bülteni 19:00 Akşam Raporu 21:00 Enine Boyuna 23:15 Öteki Gündem
10:45 Haftamım Ardından 12:00 Gün Ortası 13:00 Koridor 14:00 Doktorunuz Sizinle 14:45 Western Kuşağı 17:30 Nazım Usta İle Mutfak Keyfi 19:00 Spor Haberleri 19:30 Ana Haber 20:00 Milletin Efendisi 22:00 Kordor (T) 00:00 Gece Haberleri
12:20 Revolution 13:15 The Simpsons 14:05 Hot İn Cleveland 15:50 2 Broke Girls 16:15 CSİ:NY 17:15 Person Of İnterest 18:10 The Carrie Diaries 19:00 Two And A Half Men 19:30 Rizzoli & İsles 20:25 Sherlock 22:05 Dexter 23:15 Black Sails
08:00 Hayallerin Peşinde 09:30 Taht Oyunları 11:15 Vikingler 13:00 Ellen Show 15:00 Dallas 16:45 Kanun Ve Düzen 18:20 Hell on Wheels 19:10 The Tonight Show With Jay Leno 21:00 The Simpsons 22:10 Winners And Losers 23:00 Shameless
07:30 Çalar Saat 10:00 Çocuklar Duymasın 12:00 Kaç Para Kaç 13:45 Lale Devri 16:00 Karagül 18:30 Ana Haber 19:30 O Hayat Benim 21:30 Umutsuz Ev Kadınları
11:10 Fırıldak Ailesi 12:00 Elton John Konseri 14:15: Can Dostum 15:40 Donanım Haber 16.30 Dalgalara Karşı 17:45 Yeşil Öyküler 18:10 Fırılak Ailesi 19:15 Film: Devrim Arabaları 21:30 Film- Hınzır Dağı 23:45 Film- Centilmen 01.30 American Horror Story
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
GAİPTEN DERSLER A Flu uzun bir bekleyişin ardından yeni albümleriyle sevenlerine müjdeyi verdi
Aşiyan KUTLU
nkara’nın eski ve sevilen gruplarından Flu’yu ağırlıyorum bugün. Aynı zamanda hepsi arkadaşım olan grupla, ilk albümlerinin heyecanını, müziği, çok konuşulan Grammy Ödülleri’ni kısacası hayata dair pek çok şeyi konuştuk... Flu’nun tarihçesinden bahsedelim mi kısaca? Kaç senesinde kimler kurdu? Flu olarak kuruluşumuz aslında 2000 senesidir. 90’ların sonuna doğru rock müzik dinleyicisinde bir düşüş oldu, biz de Turgut(vokal) ile hep aklımızda funk çalma isteği vardı. çerisine farklı tatlar ekleyelim istedik, nefesli enstrümanları gruba aldık, çekirdek kadrodan İsmail ve trompetçimiz Murat Yüksek’i gruba dahil ettik. Grubumuzun davulcusu olan Emrah böyle bir konseptin içinde olmak istemediğini söyledi ve gruptan ayrıldı. Yerine Taylan arkadaşımız bize eşlik etmeye başladı. Turgut Çavuldur(vokal) Atınç Koca(bass gitar) Murat Yüksek (Trompet), İsmail (saksafon), Taylan Ezer (Davul), Kaan Koçak(gitar) olarak ilk flu kadrosu kurulmuş oldu. İlk etapta tarzımızı ani değiştirmek yerine hali hazırda çalmış olduğumuz parçaları nefesli enstrümanlara göre düzenleyerek söyledik. Yani biraz daha funk eksenine oturtmuş olduk. Albümünüz hayırlı olsun, nihayet çıktı, uzun zamandır albüm yapmayı düşünüyordunuz ama 2013’de çıkmak durumunda kaldı, neden bu kadar uzun sürdü? İlk önce bu kadar uzun bir süre sonra çıktığına değdiğini düşünüyoruz, hepimizin içine sinen bir albüm oldu. Dediğim gibi, bir çok sebeplerden dolayı grupta eleman deği-
şiklikleri oluyor ve bu durum aslında albüm sürecinin uzaması açısından duruma sekte vurdu diyebiliriz. İstanbul kadarda geniş imkanlara sahip olmamamız ve müzik piyasasının kaygan zemini başımıza bir sürü iş açtı süreç bu şekilde uzamış oldu. Sponsorunuz var mı? Hayır yok Kimlerle çalıştınız albümde? Kalan müzik albümü bastı, sony dağıtıcısı oldu, mirage stüdyolarında kayıt yapıldı. Doruk Dönentur ve Ekin Eti nefesli enstrümanlarda bize eşlik ettiler. Tankut Eşber back vokalleri yaptı. Tolga Kaya Reggai Hayyam parçasında lead vokal yaptı. Özgür Abbak birkaç şarkımızda gitarı ile bize eşlik etti. Erman Aydöner mix’lerimizi yaptı. Hali hazırda kullanmış olduğumuz logomuzu, albümün grafik tasarımını, Canis Başsüllü yaptı. Hepsine tekrar teşekkür ederiz. Albümün kapağında neden kendi fotoğraflarınızı kullanmak istemediniz? Kapak tasarımı çok hoşumuza gitti zaten, bu yüzden de ön yüze
7000 Yıllık Uçan Halı Ankara’da
Tiyatro Kumpanyası’ndan çok konuşulan bir oyun bu kez Ankaralılarla buluşmaya hazırlanıyor. Ahmet Say’ın uzun öyküsünden Yücel Erten’in oyunlaştırdığı, müziklerini Fazıl Say’ın bestelediği “7000 Yıllık Uçan Halı’ya Ters Binen Hırcar”, masal tadında politik bir güldürü... Ticaretin 7000 yıllık serüvenine kahkahalarla eşlik edilen ibretlik bir masal... Baba ile oğul Ahmet ve Fazıl Say’ı sahnede buluşturan politik güldürü “7000 Yıllık Uçan Halıya Ters Binen Hırcar”, 24 Şubat’ta saat 20:00’de Şinasi Sahnesi’nde...
dokunmak istemedik. Ayrıca hiç bi- güzel bir şey ama o kadar çok nefret söylemleri oldu ki artık içi de rimizin kendimizi gösterme niyeti boşaldı... Bir de aşk ille de kötü yok. Klibimizde de biz görünmüyomü anlatılmalı neden pozitif olan, ruz, bir oyuncu arkadaşımız ve anibüyülü olan tarafı anlatılmaz ki? masyonların yer aldığı bir klip çekİnsan kendisiyle ilgili sorunu çöztik. Belki 2. ya da 3. klipte kalabalıdüğünde tüm dünya ile ilgili soğın arasında görünebiliriz. Derken; runlarını da çözebilir diye düşünüsevgili Uğur; “façayı düzeltirsek” yoruz. diye ortaya bir laf atıyor (gülüşme Satışlar nasıl gidiler). Çalışmaktan aynaya bakamayor memnun musunuz? dıklarını söyAlbüm çıkalı 6 ay lüyor... Açıkyürekli ve oldu, yaz başında çıkmış Kaç şarkı var, kimlesamimiler. Haziran tı, albümün piyasaya süm rüldüğünün ertesi günü rin söz ve besDireniş’ini soruyoru olayları oldu, biz teleri var? ını gezi az g al ak rt o böyle bir şey olacağını Albümde 9 p k ço n ‘e hesap edemedik elbetşarkı var, 4 tave ar rl o beğendik’ diy te. Yıllardır beklediğinesinin bestesi Turgut (vokal)’a orlar’Gidişattan miz halk ayaklanması iy kl e bize denk gelmiş oldu. ait, 3 tanesi Atınç (bas gimemnun değiliz ve Olsun canımız sağ olVe sun. Bu doğrultuda tatar)’a ait, 1 tanesi evet Çapulcuyuz!’. promosyon vs. İsmail (saksaen nıtım yapılamadı. fon)’a son 1 tane sabırsızlıkla beklen İlk lansman konde ortak bestemiz u yeni albümleriye Fl serimiz 25 şubatta İf var. Tabii bu ortak performas hall’de beste o zamanlar karşınızda! olacak. Tüm dinleyiciki kadromuza ait. lerimizi de davet edelim sizin aracıAlbümde sözleri lığınızla. Hayyam’a ait 2 tane beste var. Arkadaşlar benim soracağım Aşkın büyülü tarafı sorular bitti fakat ek olarak söyleneden anlatılmaz ki? mek istediğiniz bir şeyler varsa ala Şarkı sözleriniz genel olarak yım. hayat ve içindeki anlamlı anlamsızSelam gönderebiliyor muyuz? lığı anlatıyor. Gizli bir aşk anlatımı Hala kızına, amca oğluna, sevip kada var, niye klasik ve açıkça seviyovuşamayanlara...(gülüşmeler) rum, aşığım, sensiz ölürüm demek Oldukça verimli, samimi bir röyerine bu şekilde bir tarz yaratma portaj oldu ilgine ve ilginize çok tegereği duydunuz? şekkür ediyoruz. Bu her şeyden önce hayat göBen de Flu’ya teşekkür ediyorüşü ile ilgili, dünya görüşü, enterum, sorularıma dürüst ve samimi lektüel birikimdir. Müzik ortak bir cevaplar verdiler. Mekanlarında rödil ve biz bu dilde bir şeyler anlatportaj yaptığımız Mirage Stüdyolamaya çalışıyoruz, bir derdimiz var. rı’na da teşekkür ederim, bu keyifli Biz kendimizde klasik sözler duyröportaja ev sahipliği yaptılar. Ayrımaktan, “sensiz ölürüm” vs gibi ca fotoğraflarımızı çekip bana dessözlerden bıktık zaten. Aşk elbette tek olan sevgili Adile’ye sevgiler.
‘Sanat zaten devrimcidir’ Belli tarz (rock, reggae, soul v.s) müzik gruplarının güncelle ilgili olması gerekiyor mu? Sanatın içinde bu olmak zorunda, çünkü; sanatın kendisi zaten devrimcidir. Bir insan sanat adına bir şeyler yapıyor ve o’na sanatçı deniyorsa, iyiye, güzele dönüştüren bir şeyler yapmak zorunda. İnsanlar açlıktan ölürken ben onu yok sayıp gözlerimi kapatamam. Belki şarkı sözüme yansımaz ama o his bana bir beste yaptırabilir. Sanatçı dediğin adam ortada bir sorun varken başka bir şeyle zaten ilgilenemez. Kitap okumayan, siyasetle ilgilenmeyen, günceli takip etmeyen bir sanatçı ne ile beslenebilir ki?
Siz ilgili misiniz? Mesela gezi olayları ile ilgili neler söylemek istersiniz? Aramızdan gazın tadını alan arkadaşlarımız oldu. Herkese de tavsiye ediyoruz, portakallıyı beğendik biz. Gidişattan bir çok insan gibi biz de memnun değiliz ve de eğer memnun olmayanlar çapulcuysa biz de çapulcuyuz. Peki o dönem yapılan müzikleri beğendiniz mi? Hayır beğenmedik, ama tabii samimi bir duyguyla yapıldığını düşünüyoruz. Sonuç olarak onların da duyarlı olduklarını biliyoruz, var olan bir duruma duyarlılık göstermişler. 3-5 günde yapılan şeyler çok da istediğimiz gibi olmayacaktır, burada sadece samimiyeti ummaktan başka bir şey söyleyemeyiz.
Müziğin devleri hâlâ onlar Grammy ödüllerini 70’li yılların gruplarının almasına ne diyorsunuz? Üretim mi yok eksik olan ne? Müzik endüstrisini belirleyen bir takım odaklar var, bunu hepimiz biliyoruz, Avrupa’da ve Amerika’da. Grammy ödülleri Amerikan odaklı, herkesin kriter olarak kabul ettiği bu kadar büyük çaplı başka bir ödül yok. Bu odaklar hepimizin önüne yeni bir takım bir şeyler sürdüler, şekeri biten sakız misali, tadı bitince atıp yenisini çiğnemek gibi. Mtv gibi büyük müzik kanalları da bunu yaptılar, çünkü bu büyük bir rant. Fakat bir süre sonra kendi kazdıkları kuyuya düştüler, çünkü; hepsi tek tornadan çıkmış, tek tip müzikler çıktı ortaya. Oysa Dünya’nın
bir yerlerinde hiç bilinmeyen ama inanılmaz mükemmel müzikler yapan insanlar var. Ve internet var, bu yüzden herkes istediği her şeyi kolaylıkla dinleyip, izleyebiliyor artık, tv kanallarının, ya da müzik yapımcılarının bize dayattıklarını dinlemek zorunda değiliz. 70’li yılların müzisyenlerinin ödül alması da bununla ilgili, çünkü; o müzikler gerçek müzikler. Bu adamlar işin başından beri beraberler ve samimi bir şeyler yapıyorlar, bu samimiyet duygusu yaptıkları müzikten dinleyiciye de geçiyor. Onlar, 10 milyon satar mı, liste başı olur muyuz kaygısıyla yapılmayan müzikler. Hala öyleler, bu devam ediyor ve hala daha ödül alabiliyorlar.
Nereden geldiğini unutmamak Albüm satmadığı sürece sanırım program yapmanız bir zorunluluk değil mi? Çünkü hepiniz müzisyensiniz ve para kazanmanız da gerekiyor. Ya bu kötü bir şey değil, bu sanki seviye atlamışsınızda tekrar düşüyormuşsunuz gibi bir durum değil. Bundan 5-6 yıl önceydi sanırım Rolling Stones Dünya turnesi yaptı ve turne başlangıcını ilk müzik yaptıkları barda başlattılar. Kameralar
dışarıyı gösterdiklerinde kuyruğun ucu bucağı yoktu. Konser ücreti normalde barın her gün müşterilerinden aldığı giriş ücreti olan 3 ya da 4$ idi. Konser sonrası röportajlarında da Mick Jagger; “biz nereden geldiğimizi unutmadık, rock böyle yerlerde başladı, her zaman da devam edecek biz de buraları unutmayacağız” demişti. Bar’ın normal giriş ücretiyle Dünya turnesini başlatmak, işte bu rock ruhudur.
Melih Gökçek Roma’ya Belediye Başkanı olsun! ECE KIRBAŞ
‘Dört Nehir Çeşmesi’ (Fontana dei Quattro Fiumi), ünlü İtalyan heykeltıraş Bernini’nin 1651 tarihli eseri.
A
nkara’da ister sanatçı olsun ister olmasın “Ankara nın meydanlarında, sokaklarında heykeller gibi kentin olmazsa olmaz objelerine yeterince yer veriliyormu?” sorusuna hemen hemen herkesden aynı cevabı alıyorsunuz; yıllardır Ankara’nın bu konuda ihmal edildiği hatta bilerek gözardı edildiği söyleniyor. Peki koskoca Başkent bu “çirkinliğe” nasıl mahkum edildi? Aslında Melih Gökçek’in sanat ve sanatçı ile ilgili ilk sınavını verdiği olay “nasıl” olduğunu özetliyor; 1994 yılında Melih Gökçek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçilir ve büyük bir gazeteci ordusuyla Altınpark’ta bir açılışa gelir. Heykeltraş Mehmet Aksoy’un “Periler Ülkesinde” adlı heykelinin önünde poz verirken gazeteciler Melih Gökçek’e heykelle ilgili sorular sorarlar. Melih Gökçek bakar bakar heykele sonra da herhalde kendi normlarına göre(!) ahlaksız bulduğundan olacak ki “tükürürüm böye sanatın içine” diyerek sanat ve sanatçıyla ilgili ilk ve son veciz sözünü söylemiş olur! Tabi heykel hemen oradan kaldırılır başka bir yere ve ülke gündemi 1 ay yoğun bir şekilde bu konuyla ilgili çalkalanır. Şimdi o heykele ne oldu derseniz heykeltraş Mehmet Aksoy konuyu mahkemeye götürdü ve 10 yıl sonra davayı kazandı. Heykel eski yenine kondu tabii bu süreçte yıpranmış örselenmiş genede mağrur bakışlarıyla Ankaralılara bakıyor...
Melih Gökçek hâlâ “ben nasıl böyle ahlaksız bir heykelin önünde poz verdim ya?” diye dizlerini dövüyordur herhalde... İşte Gökçek’in sanat, sanatçı ve heykelle ilk travmatik karşılaşması bu andır. Ama çok geçmeden dahası gelir. Gökçek’in heykel nefreti kısa zaman için tekrar kendisini gösterir ve Karayalçın döneminde yaptırılıp Ankara’nın çeşitli noktalarına serpiştirilmiş o sevimli sembol “Ankara Keçileri” heykelleri bir gece ortadan kaybolur. Şehri Emin olarak Ankaralıların vekaleti üzerinde bulunan Melih Gökçek gazetecilerin soruları üzerine “Çalmışlaarrr” diyerek yüzlerce keçi heykelinin ortadan kayboluş hikayesini tuhaf bir şekilde açıklar.
Yani vekaletini aldığı Ankaralının gözlerinin içine baka baka “sizler hırsızsınız” der. Başka bir olayı da bir sanatçı büyüğüm anlatıyor; “28 şubat dönemi... Melih Gökçek’in yürek selanik, yusufçuklar etrafında uçuşuyor. İtfaiye Müdürü’nün ‘Başkanım Ulustaki Atatürk Heykelini yıkayalım sabunlu ilaçlı suyla... Biraz kirlenmiş hem de askere şirin gözükürüz’ fikrine balıklama atlar Melih Gökçek. Hemen gecenin 3 ünde ekip hazırlanır temizlik operasyonu başlar. Tabii başlarında da Melih Gökçek hazır ve nazır bi şekilde. Gökçek’in emriyle “foşşşhh” diye itfaiye hortumundan sabunlu ilaçlı su olanca hızıyla Atatürk Heykeline fışkırtılınca, koskoca Atatürk heykeli
önce sola sonra sağa doğru sallanmaya başlar. Yıkıldı yıkılacak. Herkes put kesmiş vaziyette, nefesler tutulmuş, hele Melih Gökçek için saniyeler yıllar gibi geçmek bilmez.. Neyse yıkılırmı o büyük insanın heykeli ? Hayır! Dimdik ayakta azametli bir şekilde olay yerinden kaçarken Melih Gökçek’in topuklarının kıçına vuruşunu seyrediyor” diye kahkahalarla anlatıyor sanatçı büyüğüm. İşte Melih Gökçek’in sanat, sanatçı ve heykelle ilgili travmatik ruh hali... Bunları konuşurken Tayyip Erdoğan’ın meşhur sözü geliyor aklımıza, hani diyor ya “Hırsızlık ,uğursuzluk her türlü kötü huy babadan oğula geçeeer”. Acaba diyoruz haklı mı... Zira hemen akabinde Melih Gökçek’in TED Koleji’nden öğretmenine hakaret ettiği ve yüzüne tükürdüğü için atıldığı iddia edilen oğlu Osman Gökçek’i anmadan da edemiyoruz.
İnsanlık namına bir önerim var Şu sıralar Roma Sokaklarını süpürme cezasına çarptırılmış Berliskoni madem Başbakanın yakın dostu ve hazır Apdullah Gül de İtalya’yı ziyaret gitti, Melih Gökçek’i Roma’ya Belediye Başkanı yaptırsınlar. Düşünebiliyonmusunuz herbir köşesinde ve meydanında çıplak vücutlarından su fışkıran Raphaellerin, Micnelangeloların,Nicola Salvilerin o muhteşem heykelleriyle bezenmiş Roma Sokaklarında Gökçekler! Sabahtan akşama kadar doya doya tükürürler artık Romalılar düşünsün...
Hazırlayan: Sema SEZEN
İlk ve tek Bağlama Konçertosu’nun yaratıcısı Erdal Erzincan’ın bağlamasından dünyaya yansıttığı ünlü Bağlama Konçertosu’nun bestecisi Cengiz Özdemir müzik yaşamını ve gelecek dönemde yapacağı çalışmalarını Aydınlık’a anlattı
C
engiz Özdemir, profesyonel müzik yaşamına 1974 yılında Salim Ağırbaş Orkestrası’nda başladı. İçlerinde Okay Temiz, Arif Sağ, Cem Karaca, Belkıs Akkale gibi isimlerin de bulunduğu çeşitli sanatçılara konserler ve stüdyo kayıtlarında eşlik etti.Okay Temiz’in iki albümünün aranjörlüğünü yaptı. Arif Sağ, Erol Parlak ve Erdal Erzincan’dan oluşan Arif Sağ Trio için yazmış olduğu Bağlama Konçertosu ise Köln Filarmoni Orkestrası ile Strasbourg Radio Jazz Orkestrası tarafından yorumlandıkt a n e k Özdemir’l ‘Oğlum Bura ğımız aca birlikte yap . yüzyıl Fransız 8 1 a d çalışma Jean nemli ismi ö in in ğ ı müzi n y a meau ve Philippe Ra nlı impatorlua dönem Osm bestelere li m e n ö ğunda lan Tanburi o ış tm a imza decevuş’u kayde Mustafa Ça nemi klasik ö ğiz. Barok d manlarının yanı rü st n e müzik üm nun ve Kud sıra Ney, Ka cak’ na birlikte çalı
sonra, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde kaydedildi. Başarılı sanatçı Cengiz Özdemir’le müzik üzerine konuştuk: Sizi müzik, özellikle halk müziği dalında, İÜ Devlet Konservatuarı Nefesli Sazlar Orkestrası şefi ve piyanistliği yaptığınız dönemden tanıyorduk. Özellikle bağlama, piyano, keman gibi birçok çalgıyı nitelikli biçimde çalmanız, besteci ve müzik düzenlemeleriyle halk müziğine sağladığınız katkıları anlatır mısınız? Keman ve piyano çalıyorum ama çok uğraşmama rağmen bağlama çalamıyorum. Bunun nedeni keman ve bağlamanın çok farklı teknikler gerektirmesi. Çok küçük yaşlardan itibaren edinilen yetenekler ne yazık ki değiştirilemiyor. Halk müziği ne yazık ki istenilen yerde değil ve bunu biraz açayım dersek, rahatlıkla bir üniversite tezi çıkar. Ama kısa başlıklarla şöyle özetleyebiliriz. Basında bazı türkücüler (ki halk mü-
ziğini katlettiklerini düşünüyorum) haber değeri taşıyor. Ama sizin de sözünü ettiğiniz Viyana’da dünya prömiyeri yapan ve Erdal Erzincan’ı yorumladığı bağlama konçertosu Avusturya Devlet televizyonu ORF ana haberde üçüncü haber olurken ülkemde herhangi bir gazetede seri ilan boyutunda ne bir haber, ne de bir yazı çıkmadı. Televizyonlar reyting
kavgasında. Devlet, radyolardaki halk müziği kadrolarını çoktan gözden çıkarmış. Başından atmaya çalışıyor. Sadece halk müziği mi? Devlet Tiyatroları Opera, Bale, Senfoni Orkestraları ve Konservatuvarlar Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şekilde muamele görüyorlar. Fazıl Say gibi dünyaca tanınmış bir sanatçının gördüğü muamele malumunuzdur. Ulusal ve evrensel düzeyde olduğunu düşündüğüm Bağlama Konçertonuzun Erdal Erzincan tarafından, Saim Akçıl’ın yönettiği Tekfen Filarmoni Orkestrası eşliğinde seslendirilişini dinlemiştim. Konçerto ile ilgili görüşleri-
nizi açıklar mısınız? Tekfen çok güzel işler yapıyor ve yapmaya da devam edeceğine inanıyorum. Saim Akçıl hocamla konservatuar yıllarından beri tanışırız. Çok iyi bir keman ustası ve bir o kadar çalışkan bir insan. Erdal Erzincan, bu ülkede sessiz sedasız çok güzel projelere imza atıyor fakat ne yazık ki magazin kişliği olmadığı için sadece bilenler biliyor. Erzincan, bestelediğim “Bağlama Konçertosu”yla, bağlamanın bütün ülkelerin halk sazları içindeki yerini alması için çalıştı. İnanıyorum ki bizden sonraki kuşaklar içinden bunu daha da geliştirecek sanatçılar çıkacaktır.
‘Eşlik etmediğim bir tek Ayten Alpman var’ Şimdiye kadar pek çok ünlü sanatçı ile çalıştığınızı biliyoruz, ayrıca halk müziğini daha geniş kitlere ulaştırmak için de çalışmalarınız oldu, Habbecik ve Folkestra gibi... Bunlardan söz eder misiniz? Sayısız sanatçı ile kayıt ve sahne çalışması yaptım. Kime eşik etmedin derseniz, bildiğim bir tek Ayten Alpman var.
Habbecik, Folkestra ve Madımak isimli kayıtlar içinde Madımak benim için çok başka bir anlam taşıyor. Madımak’ta çok sevdiğim dostlarımı yitirdim ve buna isyanım müzik olabilirdi. Fagot sanatçısı oğlunuzun Berlin’deki çalışmaları daha önce yapmış olduğu iki değişik CD’yi ve üçüncüsünü yine birlikte yapacağınız CD’nin özelliklerini söy-
ler misiniz? Mart ayında Berlin’de oğlum Burak Özdemir’le yeni bir kayıt çalışması yapacağız. Burak Özdemir, şimdiye kadar Vivaldi ve Bach’ın eserlerinden oluşan iki CD kaydetti ve Berlin merkezli olarak kurduğu Musica Sequenza barok müzik grubu ile konserler veriyor. Ayrıca bale ve opera için eserler yazıyor.
Rebekka Performansını söyle sana Bakken sanatını söyleyelim geliyor P
Pop müzikten folka, cazdan R&B’ye farklı müzik tarzları arasında sakin ve uyumlu geçişleriyle tanınan Norveçli sanatçı Rebekka Bakken, 25 Şubat Salı akşamı saat 20.00’de Zorlu Center PSM’de konser verecek. Sanatçı, 4 oktavlık sesiyle dünya çapında müzik eleştirmenleri tarafından parlayan yıldız olarak adlandırılıyor. Keman dersleriyle başlayan müzikal yolculuğunda henüz çocukken şarkı söylemeye başlayan, sesine eşlik edebilmek için kendi kendine piyano çalmayı öğrenen, folk, soul ve R&B ile caz şarkıları söyleyen Rebekka Bakken, Türk dinleyicisi için İstanbul’da olacak. 1994 yılında New York’ta başladığı müzik kariyerini Viyana’da sürdüren Bakken, 2003 yılında çıkardığı ilk solo albümü ‘The Art of How to Fall’ ile caz dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen Deutscher Phonoverband Jazz Award ödülüne layık görüldü.
erformans konusu yabana atılır bir şey değil. Büyük icat yani. Mutluluğun santimle ölçülmediği gerçeğini bir kavrayabilsek gerisi kolay. Kimsenin korkusu kalmayacak. Mesela iş genel sanat yönetmenliği konusuna geldiğinde çözüm bir ürologla anlaşmaya bakar. Bir astrolog da tercih konusu olabilir. Neden olmasın? Gerisi telefon rehberinden gösteri yumurtlayıp, elektronik yönlendirmelerle vaziyeti nabza ve şerbete göre gazlamayla halledilebilir. Sonra gelsin paralar. Mışıl mışıl koltuklar. Bol rüyalı oyunlar. Üfürükten, tükürükten tayyare durumlar. Kim kiminle, kimde kimi basmış, performans grafikleri, çattı pattı kaç attı falan üzerinden ücret ve iş verimi değerlendirmeleri meselesi ki, bunlar çok ciddi konular. Bu konularda da üç harfli ecinlilerle ciddi ciddi bağlantıları olabilen iki muskacı isim bulduk mu konu tamamdır. İki de şişme şöhret, koparız ardından patlarız falan yani... Aslında konuya yeterli samimiyette yaklaşan yok memlekette. Bu işin bu kadar uzaması bile sıkıntı. Sözün özü performans konusunda lâf beyan edenlerin malul olabileceklerini ve malulen emekli edilmelerini yasa taslağına dökecek cengaver yok memlekette! Hazır performans konusu açılmışken bir de kıssa paylaşalım; Günlerden bir gün, ülkeye ünlü bir orkestra gelir. Vereceği konserin en önemli parçası Schubert’ın ünlü “Bitmemiş Senfonisi”dir. Ülkenin bir önemli sorumlusu verimlilikten sorumlu müsteşaOkday KORUNAN
HAYATİ ASILYAZICI
Cengiz Özdemir
Franz Schubert
rına, performans denemeleri nedeniyle konsere gidemeyeceğinden söz konusu konserde kendisini temsil etmesini ve sonrasında da konser hakkındaki görüşlerini paylaşmasını ister. - “Git ve bana izlenimlerini aktar.” der. Ertesi gün verimlilik konusunda uzman müsteşar bir değerlendirme raporu ile gelir. “Efendim”, diye başlar rapor; ‘Dört obuacı konserin önemli bir süresinde boş oturdular. Bunların sayısını azaltırsak konsere daha çok katkıda bulunurlar. Orkestrada on iki kemancı var. Bunların hepsi aynı anda hareket ediyorlar ve aynı notaları seslendiriyorlar. Bence yanlış,
personel tasarrufu yapılmalı. Onaltılık notalara ağırlık verilmiş. Büyük ziyan. Seyirciler sekizlik ve onaltılık notalar arasındaki farkı anlamaz. Bu nedenle onaltılık notalarla eser çalarak yüksek ücret alan elemanlar yerine, sekizlik notaları çaldırıp, düşük ücretle çalışan stajyerler kullanılmalı. Yaylı sazlarla işlenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlanıyor. Bu durum gereksiz tekrar yaratıyor. Bu durum önlendiğinde iki saatlik konser yarı yarıya iner. Eğer Schubert bu önlemleri alsaydı, “Bitmemiş senfoni” biterdi. Arz ederim, efendim.’ Bendeniz de duyan kulaklara, gören gözlere arz ettim efendim!
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Hayati
ASILYAZICI hayatiasilyazici@yahoo.com
ELEŞTİREL BAKIŞ
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
‘İyi geceler Desdemona Günaydın Juliet’
W
illiam Shakespeare (26 Nisan 1564 - 23 Nisan 1616), dünya klasiğinin en büyük yazarıdır. Buna karşın, bütün tragedya ve komedyaları ile çağdaştır. O tadına doyulamayan sonelerini okuduğumuzda yaşayan bir şairin şiir yüklü duygularını duyumsarız. Sonelerin Türkçe’de bu denli güzel olmasının gerçek nedeni, Talat Sait Halman ustanın Türkçesi ile özdeşleşmesindendir. Bu arada yeri gelmişken söylemek isterim, Özdemir Nutku’nun yirmi beş ayrı Shakespeare yapıtını Türkçe’ye çevirmesi bir büyük rekordur. Eski ustalarımızın Shakespeare çevirilerini de unutmadığımı belirtmeliyim. Kent Oyuncuları, Anne-Marie MacDonald’ın yazdığı, Balam Kenter’in Türkçe’ye çevirdiği, Kadriye Kenter’in sahneye koyduğu “İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet” adlı oyunla perdelerini açtı. Anne-Marie MacDonald, konservatuvar eğitimli bir tiyatro, televizyon, film oyuncusu ve oyun yazarı olmanın yanı sıra, romanları uluslararası bestseller olmuş ve 19 dile çevirilmiş bir yazar. Anne-Marie, “İyi Geceler Desdemona” dışında iki oyun, bir opera librettosu ve bir müzikal yazdı. Anne-Marie’nin 1996’da basılan ilk romanı “Fall on your Knees” People’s Choice Award ve Canadian Bookseller’s Association ödülleri aldı ve on dokuz dile çevirildi. Kenter Tiyatrosu’nun oynamakta olduğu “İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet” adlı oyun Kanada ve diğer ülkelerde kırktan fazla yapım olarak sahnelendi. Bu oyunla ayrıca yazar 3 ödül kazandı. Sırasıyla; Governor General’s Award for Literary Merit, Floyd S. Chalmers Canadian Play Award ve Canadian Author’s Association.
Oyunun yorumlanışı Shakespeare’in engin denizinden yararlanan ve kendine özgü yeni bir oyun yazan AnneMarie MacDonald, iki değişik Shakespeare tragedyasından yola çıkıyor. Birincisi; Othello adlı, kıskançlığı doruğa taşıyan bir oyun. Othello, karakter betimlemeleriyle ortaya çıkan önemli bir tragedya. Bu özelliğiyle Verdi’nin operası ile ünü bir kat daha katlanarak değeri arttı. Othello, Shakespeare’in yarattığı ve tiyatro tarihinde eşine pek rastlanmayan Iago’nun kışkırtmalarıyla kıskançlığın seçkin bir örneğine dönüştü. Saf, temiz yürekli ve inandırıcı dürüstlüğüyle bilinen Desdemona bu söylediğim özelliklerin ilginç bir karakteridir. Ne var ki MacDonald, çizdiği günümüz Desdemona’sında çağcıl bir kadın karakterini karşımıza getiriyor. Yoğun boyutlu bu karakteri Ebru Soyuerden üstün başarıyla canlandırdı. Oyunun bir diğer kahramanı, aşkın ve tutkunun erişilmez örneğini veren, Shakespeare ustanın yarattığı Juliet karakteri. Bu karakter romantik aşkı betimlemesine karşın, gerçekçi bir ‘aşk’ sözcüğünü tanımladığı için romantik irdelemeye girmiyorum. Aşk da vardır, tutku da vardır. Bunun hangisi romantik? İnsan yaşamında var olan bu iki sözcük bana göre Shakespeare gerçekçiliğinin bir simgesidir. Oyunun yazarı, yeni yorum ve arayışında bilerek “Günaydın Juliet” diyor. Bu ölümsüz ve günümüzde yaşayan aşk simgesi Juliet’i, Tuğçe Şartekin Karasu nitelikli kompozisyonuyla karakterini çizdi. Serkan Altıntaş, iki çok zıt karakteri oyunun ruhuna uygun biçimde başarıyla oynadı. Romeo’da, aşkı ve tutkuyu Shakespeare’in diliyle ebedileştirdi; Iago’nun düzenbaz ve şeytansı davranışlarını yine aynı düzeyde oynaması genç bir oyuncu için başarılı bir deneme. Osman Kot, Magripli bir kahraman ile Romeo ve Juliet’te önemli bir rol olan Dadı karakterini çizip başarıyla çözümledi. Oyunculuk için bir özelliktir, bunun üstesinden geldi. Shakespeare’in iki ünlü oyunundan yola çıkarak yeni bir yorumla Shakespeare çeşitlemesini yazan Anne-Marie MacDonald, aslında yorumu zorlaştıran bir başarılı oyun ortaya koymuş. Dikkat ve özenle bakıldığında Kadriye Kenter’in inanılmaz güzellikte yorumladığı oyun büyük başarıyla oynanıyor. Özellikle ‘Constance’ rolünü çok başarılı biçimde bütün yönleriyle sergiliyor. Bu karakterden yola çıkarak değişik söylemiyle oyuna derinliği olan bir nitelik kazandırıyor. Balam Kenter’in akıcı Türkçe’siyle sahnelenen oyunun giysi tasarımının Sadık Kızılağaç’ın elinden çıkması oyuna renk katıyor. Cemal Baykal’ın ışık tasarımı oyunun her sahnesine katkı sağlıyor. “İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet”, görülmesi gereken bir oyun.
‘Dünyanın Külü’ adlı kitabıyla Şeref Bilsel’e ödül
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından verilen Altın Portakal Şiir Ödülü’nün bu yılki sahibi belli oldu. Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Ahmet İnam, Hüseyin Ferhad ve Şükrü Erbaş’tan oluşan 18. Altın Portakal Şiir Ödülü jürisi, 2013 yılında İkaros Yayınları arasından çıkan “Dünyanın Külü” adlı eserinden yola çıkarak, bu yılın ödülünün Şeref Bilsel’e verilmesini kararŞeref Bilsel laştırdı.
Hazırlayan: Hüseyin KAYA
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Koreografi beğeni topladı Maçın başlamasından hemen önce gerçekleştirilen kareografide, tribünün üst katı açılan kartonlarla sarı-kırmızı renklere bürünürken, orta kısımda Galatasaray Lisesi’nin kuruluş yılı olan 1481 ile Galatasaray Kulübü’nün kuruluş yılı olan 1905’in bulunduğu pankart yer aldı. Açılan dev pankartın üzerinde Türkiye haritası ve “Türkiye’dir Galatasaray” ifadelerine yer verildi. Ayrıca, bir başka pankartta da Galatasaray’ın 2000 yılında kazandığı UEFA Kupası ile UEFA Süper Kupa yer aldı.
Talihsiz sakatlık
10
Beşiktaş’ın Galatasaray deplasmanına konuk olduğu mücadelede şok bir sakatlık yaşandı. Siyah Beyazlı takımın deneyimli kalecisi Tolga Zengin, ikinci yarı öncesinde gözündeki sorun nedeniyle maça devam edemedi. Beşiktaş’ta Tolga’nın yerine ikinci yarıda ikinci kaleci Cenk Gönen görev yaptı.
GALATASARAY
ŞAMPİYONLUK
PU AN DU RU MU 1 FENERBAHÇE 2 GALATASARAY 3 BEŞİKTAŞ 4 SİVASSPOR 5 KARABÜKSPOR 6 AKHİSAR BLD. 7 ESKİŞEHİRSPOR 8 BURSASPOR 9 KASIMPAŞA 10 TRABZONSPOR 11 KONYASPOR 12 G.ANTEPSPOR 13 G.BİRLİĞİ 14 ANTALYASPOR 15 ELAZIĞSPOR 16 RİZESPOR 17 K. ERCİYESSPOR 18 KAYSERİSPOR
‘İNAN’CI
Zirveyi yakından ilgilendiren derbiden Galatasaray tek golle galip ayrıldı. Selçuk İnan’ın tek sayısıyla 3 puana uzanan Sarı-Kırmızılılar, şampiyonluk yarışını sürdürdü, Beşiktaş ise ağır yara aldı 1 GALATASARAY
CENK ÇINAR
S
üper Lig’in 22. Haftasında Galatasaray, ezeli rakibi Beşiktaş’ı konuk etti. Zirveden uzaklaşmak istemeyen iki takımda mutlak galibiyet için çıktığı müsabakada temkinli oyunu tercih ederlerken maçın sonucunu Selçuk’un penaltısı belirledi. Sarı-Kırmızılı takım Selçuk’un kaydettiği golle zirve yarışı yaptığı rakibini mağlup ederek zirveden kopmadı. Maça golle başlamak isteyen iki takımın mücadelesinde ilk atak ev sahibi Galatasaray’dan geldi. 18’de Drogba’nın pasında sol çarprazdan ceza sahasına giren Telles’in vuruşunda top az farkla auta çıkarken. 21’de Beşiktaş, Almeida ile bu atağa cevap verdi. Sol çarprazda topla buluşan Portekizlinin vuruşu az farkla dışarıya çıktı. Sarı-Kırmızılılar orta sahada paslaşarak kontrollü bir şekilde pozisyon ararken, Beşiktas ise kontra ataklardan pozisyonlar bulmaya çalıştı. Derbide gol sesi 38. Dakikada geldi. Drogba’nın ortasında sol kanatta topla buluşan Veysel, Dany’den sıyrılmak isterken yerde kaldı. Cüneyt Çakır bu pozisyonun ardından penaltı nokatsını ve topun başına geçen Selçuk penaltı atışını gole çevirdi ve Sarı-Kırmızılıları öne geçirdi. 1-0. Golün ardından Beşiktaş beraberlik adına pozisyonlar üretmeye çalışsa da soyunma odasına Galatasaray’ın 1-0’lık üstünlüğü ile girildi.
Roller değişti İkinci yarıya Beşiktaş çok istekli baladı ve nitekim ilk dakikalarda gole çok yaklaştı. Sol çarprazda topla bulıuşan Almeida karşı karşıya pozisyonda vuruşunu yaptı ama Muslera’nın müdahalesi ile top kornere gitti. İlk yarıdaki Galatasaray baskısı ikinci devrede tam tersine döndü, Beşiktaş organize ataklarla beraberlik golünü bulmaya çalışırken Sarı-Kırmızılı ekip skoru korumak adına fazla ileriye çıkmayarak topu kendi yarı sahasında kabul ederken, ikinci golü kontra ataklarla bulmaya çalıştı. Maçın son dakikalarında kaleci Cenk’in sakatlanması ile oyun durdu. 11 dakika uzatmanın verildiği karşılaşmada başka gol sesi çıkmayınca Sarıkırmızılılar bu kritik derbiyi 1-0 kazanmayı başararak zirve yarışında yoluna devam etti.
Muslera ***, Semih **** , Vey **, Telles ***, Ceyhun ** sel ***, Hakan (Dk Selçuk ***, Melo ***, Sne . 69 Yekta *), ijder ** (Dk. 82 G.Zan ?), Drogba **, Bur ak * T. D.: Roberto Mancini
Semih alkışı haketti
BEŞİKTAŞ
Dakikalar 54’ü gösterdiğinde sahalarda ender görülen aynı zamanda oldukça güzel bir görüntü oluştu. Galatasaraylı genç savunmacı Semih Kaya’nın müdahelesi ile dışarı çıkan topa hakem Cüneyt Çakır kale vuruşu kararı verdi. Ancak Çakır’ın yanına giden Semih, meşin yuvarlağın kendisinden dışarı çıktığını belirterek kararın yanlış olduğunu ifade etti. Kararını değiştiren Cüneyt Çakır, Semih’i tebrik ederken, Siyah-Beyazlı futbolcular da genç futbolcuyu tebrik etti. Yaşanan bu görüntülerin ardından tribünlerin Semih Kaya’yı alkışladı.
0
Tolga ** (Dk. 46 Cenk **), **, Franco **, Motta ***, Necip **, Dany Atib Oğuzhan ** (Dk. 80 Öm a ***, Veli **, er Olcay ** (Dk. 68 Fernan ?), G.Töre **, des *), Almeida ** T. D.: Slaven Bilic Goller: Dk. 38 (P) Selçuk (Ga Sarı kartlar: Ceyhun (Ga latasaray) latasaray), Veli (Beşiktaş) Hakem: Cüneyt Çakır Stat: ASY Arena
SPORDA DÜN FUTBOL Süper Lig
Gaziantep 1- 1 Akhisar BLD. K.Erciyes 2-1 Karabük Galatasaray 1-0 Beşiktaş
Mancini sürprizi Süper Lig’de Beşiktaş ile karşılaşan Galatasaray’da teknik direktör Roberto Mancini yine bir sürprizin altına imza attı. Beşiktaş karşısında savunma kurgusunu Semih ve sakatlık sürecini atlatan Hakan Balta üzerine kuran Mancini, ara transfer döneminde kadroya katılan ve Türkiye Kupası’nda Tokatatspor ile oynanan maçta denenen Veysel Sarı’ya ilk 11’de görev verdi. Sağ bek tercihini Sabri Sarıoğlu yana kullanmayan Mancini, sol bekte ise Alex Telles’i sahaya sürdü
topladı Veysel beğeni an Eskişehirspor’d Galatasaray’ın dünkü maçtaki isrı Sa el transferi Veys l futbolla oynadığı güze tekli oyunu ve bri’nin kulüSa ı. ad pl to ni ğe taraftarlarca be açta formayı devralan Gam büye çekildiği transferi, deparları ile tani latasaray’ın ye u. Mancini’nin sürpriz bir rd raftarları coştu e başlattığı Veysel, hocaşekilde ilk 11’d şansı iyi değerlendirsının verdiği bu için Sarı-Kırmızılıdi ve gelecek verdi. lar adına umut
LCUSU MAÇIN FUTBO
1.Lig Ordu 3-0 T.Linyit Ankara 1-3 Bolu
BASKETBOL
Erkekler
Beşiktaş 69-68 Karşıyaka Mersin BŞB. 73-78 Uşak T.Telekom 67-53 Selçuk Üni. Gaziantep 58-60 Banvit Edirne 68-92 TED Kolejliler
Kadınlar
İyi idare etti ney ın hakemi Cü Karşılaşaman oynanan derbide m şa Çakır dün ak yönetim geçecek bir maçın önüne rdımcıları ile iyi bir Ya sergilemedi. pozisyoÇakır, penaltı maç çıkaran ılaşmayı iyi rş ka k re ze sü ukça nunu da iyi mamladı. Old bir şekilde ta n müsabakada ya gergin başla vır sergileyen otoriter bir ta a gerginliğe fazl Çakır, daha edi. müsade etm
İ MAÇIN HAKEM
anamadı Almeida yararl ın başınanı ikinci yarın Maçın kırılma ile bulduğu a eid m Al go Hu da Beşiktaş’ın olcunun vuruPortekizli futb pozisyon oldu. yon Beşiktaş zis po , en ırk takıl şu Muslera’ya yandan ilerlee Öt ı. nd ala nokt adına olumsuz lera ile birkez daha başbaşa us yen anlarda M bu kez ofsayta takılırken, kalan Almeida, rağmen yaptığı kurtarıyta Muslera’yı ofsa ik etmeyi de ihmal etbr ı şın ardından te golcüsü bu maç medi. Kartal’ın iş oldu. çm ge z sessi
A ANI MAÇIN KIRILM
BEŞİKTAŞ
Beşiktaş 52-60 Mersin BŞB. Ordu 82-78 İstanbul Üni. Tarsus BLD. 79-65 TED Kolej Canik BLD. 50-59 Botaş Ceyhan BLD. 52-87 G.Saray F.Bahçe 73-52 Konak BLD. Kayseri 76-64 Antakya BLD.
VOLEYBOL Kadınlar
F.Bahçe 3-0 Halkbank Ereğli BLD. 1-3 Bursa BŞB. Vakıfbank 3-1 Beşiktaş Yeşilyurt 3-1 İlbank Eczacıbaşı 3-0 Sarıyer BLD.
O G B M A Y Av. P 21 15 2 4 48 25 23 47 22 12 8 2 40 19 21 44 22 12 6 4 39 22 17 42 21 11 3 7 38 28 10 36 22 9 7 6 25 23 2 34 22 9 5 8 30 29 1 32 21 9 4 8 27 24 3 31 22 8 7 7 25 28 -3 31 21 8 6 7 32 28 4 30 21 8 6 7 30 28 2 30 21 8 2 11 31 32 -1 26 22 7 5 10 26 39 -13 26 21 7 3 11 23 27 -4 24 21 5 8 8 26 28 -2 23 21 7 1 13 28 45 -17 22 22 5 6 11 25 32 -7 21 22 5 4 13 20 36 -16 19 21 3 7 11 14 34 -20 16
Orhan
SALKINAZ Bütün alkışlar Semih Kaya’ya
S
on haftaların iki formda ekibinin mücadelesi her ne kadar adına yakışır kalitede olmasa da, iyi niyetli oyuncuların varlığı gönüllere su serpti. Hatta Semih Kaya’nın oyunun ellili dakikalarında hakeme “Benden çıktı, korner” demesi alkışı hak eden hareketler arasında yerini aldı. Zaten seyirci de hakkını verdi ve takım arkadaşları gibi alkışa boğdu Semih’i. Aslına bakarsanız dengesiz bir maçtı. Sahaya çıkan takımların toplam değeri 144 milyon Eoro’yu bulurken, bu rakamın 97’si Galatasaraylı futbolcuların etiketinde yazılıydı. Ama aradaki 50 milyon Euro kadar büyük fark yoktu oyunlarda. Hatta eski Galatasaraylı Dany, yeni Galatasaraylı Veysel’in içinden geçmeye kalkışmasa, ilk yarı gol sesi çıkmayacaktı bile. Penaltı olmasa çift forveti yanyana oynamak zanneden, hatta aynı topa birlikte yükselen Burak-Drogba ikilisinin skor üreteceği yoktu. Bu arada Burak Yılmaz, bu sezonun 50. ofsaytını da oyunun hemen başında kutlama imkanı buldu. Hem de daha 13. dakikada 3’üncü kez ofsayt pozisyonunda kalarak. Bu arada Burak’taki düşüşü iyi analiz etmek gerekiyor. Derbide yapılmaması gereken ne varsa yaptı desek yeridir. İkinci yarıda da rakibinin üzerine fazla gitmeyen iki takımdan, mücadelenin en karlı çıkan tarafı Galatasaray “1 olsun, 3 puan benim olsun” havasında oynayınca, konuk ekip Beşiktaş inanılmaz pas hataları ile ona eşlik edince, “Acaba skor değişebilir mi” heyecanı dışında bir şey kalmadı çimlerde. Zaten skor da değişmedi... Hatta, Tolga’nın ardından Cenk’in de sakatlanıp, zorla devam ettiği, vicdanları sızlatan o son 12 dakikada gol olmaması çok da iyi oldu. Sonsöz: Sıradan bir maçta değil üstelik, Beşiktaş derbisinde, hakemin hatalı kararını düzelten, sadece futbolunun değil, karakterinin de “Kaya” gibi olduğunu gösteren Semih’in herkese örnek olmasını dilerim.
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
Hazırlayan: Anıl BUDAK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
‘SOW’A HAZIRLAR! Son Son haftalarda haftalarda golcü golcü oyuncularının oyuncularının sakatlıklarıyla sakatlıklarıyla boğuşan boğuşan Fenerbahçe’ye Fenerbahçe’ye müjde müjde geldi. geldi. Emenike’nin Emenike’nin yarın Elazığ’da Elazığ’da sahada, sahada, Sow’un Sow’un ise ise yedek yedek kulübesinde kulübesinde yarın olacağı, Webo’nun Webo’nun ise ise haftaya haftaya takıma takıma gireceği gireceği öğrenildi öğrenildi olacağı,
Alves 2 hafta yok! ile oyFenerbahçe, Elazığspor sabah ını lar lık zır ha nayacağı maçın sürla an nm tre an ı tığ yap saatlerinde t saa e ind dü rd ü. Ya na l yö ne tim a kik da 15 t saa 1 11.00’de başlayan ve palı gerçeksüren çalışma basına ka parmağında leştirildi. Sol ayak serçe olan Kadlec darbeye bağlı morarma da yer alan nm tedbir amaçlı antre ma zken , bir pozisyon esnasında sol omzunun üzerine düşen Bruno Alves ise çalışmayı yarıda bıraktı. Tecrübeli futbolcunu n 2 ha fta sahalardan uzek kalacağı duyruldu.
halinde maça çıkabilecek durumda olduğu öğrenildi.
FIRAT KORSAN
F
enerbahçe’de sakatlardan gelen güzel haber yüzleri güldürüyor. Forvet hattında yer alan ve sezon başından bu yana takımı sırtlayan Emenike, Webo ve Sow sırasıyla sakatlanmış, sahalara dönüş tarihi de uzun süre olarak belirtilmişti. Ancak hem oyuncuların yüksek iradesi, hem de Fenerbahçe sağlık ekibinin yoğun çabaları sonucu bu 3 önemli oyuncu neredeyse hazır hale geldi. Yarın Elazığ deplasmanında kritik bir maça çıkacak olan Sarı-Lacivertlilerde Webo dışında bütün sakat oyuncuların iyileştiği, Ersun Yanal’ın görev vermesi
Sow Elazığ’a, Webo haftaya Sivasspor maçında sakatlanan Sow’un yüzde 80 seviyesinde iyileştiği ve en az 45 dakika oynayabileceği ifade edildi. Ersun Yanal’ın yıldız golcüyü Elazığ’a götüreceği ancak, maç ve antreman eksiği sebebiyle yedek oturtacağı belirtildi. Sakat oyuncular arasında en ciddi problemi yaşayan Webo’nun ise haftaya oynanacak Gençlerbirliği maçına kadar hazır hale geleceği öğrenildi. Geçen hafta yedek oturan ancak oyuna girmeyen Emenike ise yarın ilk 11’de olacak.
‘F.Bahçe’ye aşık oldum’ Fenerbahçe’nin Nijeryalı golcüsü Emmanuel Emenike, FIFA’nın resmi internet sitesine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Rusya’da mutsuz olmadığını dile getiren Emenike, “Ama ordayken de kafamda hep bir gün Fenerbahçe’ye döneceğim vardı. Hikayemizin henüz sona ermediğini düşünüyordum. Yolu bu kulüpten geçen birisi, buradaki atmosferden büyülenir. Ben de 2011’de Fenerbahçe’ye aşık oldum. Dolayısıyla İstanbul’dan ayrılışıma büyük bir kalp sızısı eşlik etmişti. Bugünse gururluyum” diye konuştu.
Soçi’de veda zamanı Kış Olimpiyat Oyunları, bugün yapılacak resmi kapanış töreninin ardından sona erecek. Rusya’nın Soçi kentinde 7 Şubat’ta başlayan oyunlar, 17. günde Fisht Olimpiyat Stadı’nda düzenlenecek törenle kapanacak. Resmi tören TSİ 18.14’te başlayacak. Yerel saatle 19.00’dan itibaren startı verilecek gösterilerin ardından açılışta olduğu gibi, 2014’ü simgeleyen saat 20.14’te resmi tören gerçekleştirilecek. Oyunlarda mücadele eden 88 ülkenin sporcuları sırasıyla ülke bayraklarıyla sahaya çıkacak. Oyunların son gününde bugün, 3 branşta madalya mücadeleleri sürecek. Laura Kayaklı Koşu Merkezi’ndeki erkekler 50 kilometre serbest toplu çıkış TSİ 09.00’da, Sanki Sliding Center’daki bobsled dörtlü erkekler son yarışı TSİ 13.00’de başlayacak. Buz hokeyi erkeklerde İsveç-Kanada finali ise Bolshoy Ice Dome’da TSİ 14.00’te yapılacak. Öte yandan dün verilen madalya mücadelesine Norveç damga vurdu. 22. Kış Olimpiyat Oyunları’nda kayaklı koşu kadınlar 30 kilometre serbest toplu çıkış mücadelesinde ilk 3 sırayı Norveçli sporcular elde etti. Altın madalya kazanan Bjoergen, Soçi 2014’te bireysel olarak ikinci altın madalyayı boynuna taktı.
Efes zorda, Fener umutlu CENGİZ UYGUR
Buna da gidemezsek!..
F
ransa’da düzenlenecek 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın (EURO 2016) eleme grupları kura çekimi bugün yapılacak. Fransa’nın Nice kentindeki Acropolis Kongre Salonu’nda gerçekleştirilecek kura çekimi TSİ 13.00’te başlayacak. A Milli Futbol Takımı, EURO 2016 eleme grupları kura çekimine 3. torbadan katılacak. Turnuvanın ev sahibi Fransa, tarihte ilk kez 24 takımla düzenlenecek finallerde direkt olarak yer alacak. Fransa dışındaki 53 takım ise elemelerde 5 takımlı 1 grup ile 6 takımlı 8 grup olmak üzere toplam 9 gruba ayrılacak.
İlk iki sıra direkt çıkacak Toplam 53 ülkenin 6 takımlı 8 ve 5 takımlı 1 grupta yer alacağı EURO 2016 elemelerinde gruplarını ilk iki sırada bitiren 18 takım ve en iyi grup üçüncüsü finallere yükselecek. Geri kalan 8 grup üçüncüsünün ikili olarak eşleşeceği play-off maçları sonunda ise 4 takım daha finallere katılmaya hak kazanacak.
T.C. STANBUL K NC FLASIN AÇILDI INA DA R LAN DOSYA NO: 2014/3 İstanbul Ticaret Sicil memurluğunun 676060 sicil sayısında kayıtlı ve Mecidiyeköy Mah.Atakan Sk.No:27/8 Şişli /İstanbul adresinde mukim METROPOLİTAN GÖSTERİ HİZMETLERİ TURİZM TANITIM REKLAM ORGANİZASYON PRODÜKSİYON LTD.ŞTİ.’nin iflasına İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesince 20/02/2014 gün ve 2013/38 esas say ile saat 10:55’den itibaren açılmasına karar verilmiş ve iflas açılmış bulunduğundan, İİK.nun 166.maddesi gereğince ilan ve tebliğ olunur. 20/02/2014 BASIN: 11692 (www.bik.gov.tr) Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Euroleague bu hafta Türk derbisine sahne oldu. Fenerbahçe, Anadolu Efes’i deplasmanda 71-63 mağlup ederek 5. sıraya yükseldi ve çeyrek final yolundaki rakipleri Olympiakos, Panathinaikos ve Milano’ya bir adım daha yaklaştı. Anadolu Efes ise, bu mağlubiyette ağır yara aldı, umutlarını gittikçe azalttı. Anadolu Efes’in ribaund sorunu bu maçta da devam etti. Sadece 24 ribaund alabilen Efes, bu sorunu bir an önce düzeltmezse daha çok sorun yaşayacak. Galatasaray ise, Partizan’ı deplasmanda 78-70 mağlup ederek çok önemli bir galibiyet aldı. Lokomotiv Kuban ve Bayern Munich ile amansız bir 4’üncülük yarışına giren Sarı-Kırmızılılar, final niteliğindeki maçların ilkinden galip ayrıldı ve 4’üncü sıraya tırmandı.
Galibiyeti özledi UEFA Avrupa Ligi 2. Tur ilk maçında İtalya devi Juventus karşısında 2-0’lık mağlubiyet almasına rağmen, oynadığı futbolla beğeni toplayan Trabzonspor, Süper Lig’de oynayacağı Kayserispor maçını kazanarak galibiyet özlemini bitirmek istiyor. Ligde oynadığı son 4 maçı Avrupa’da ise Juventus maçını kazanamayan Bordo-Mavililer galibiyet özlemine 5 resmi maça çıkartırken, 2014 yılında ise ilk galibiyetini almanın peşinde. Bordo-Mavililer ligde ve Avrupa’da oynadıkları son 5 maçta 3 beraberlik, 2 yenilgi aldı ve galip gelemedi. Beşiktaş ile sahasında 1-1, Rizespor ile deplasmanda 0-0, Karabükspor ile deplasmanda 2-2 berabere kalan Trabzonspor sahasında Akhisar Belediyespor’a 4-2 mağlup oldu. Trabzonspor UEFA Avrupa Ligi 2. tur ilk maçında da Juventus karşısında deplasmanda 2-0 kaybetmişti.
Avni Aker’de puan savaşı Süper Lig’in 22. haftasında bu akşam Trabzonspor, sahasında Kayserispor’u ağırlayacak. Ligde üst üste kötü sonuçlar alan Bordo-Mavililer galibiyet hasretini dindirmenin peşinde olurken, rakip Kayserispor ise geçen hafta aldığı 3 puanı perçinlemek ve alt sıralardan kurtulmak için puanlar peşinde.
SPORDA BUGÜN
FUTBOL Süper Lig 13:30 Gençlerbirliği-Konyaspor 13:30 Kasımpaşa-Sivasspor 16:00 Antalyaspor-Eskişehirspor 19:00 Trabzonspor-Kayserispor 1.Lig 13:30 Mersin İ.Y.-Fethiye 16:30 Manisa-K.Maraş 16:30 Adan-Denizli 19:00 Ş.Urfa-A.Demir 19:00 Karşıyaka-İstanbul BB BASKETBOL Erkekler 16:00 Anadolu Efes-Trabzon 18:30 Fenerbahçe-Aliağa VOLEYBOL Erkekler 13:00 Gümüşhane-Konak BLD. 14:00 Ziraat Bankası-İstanbul BB 15:00 Plevne BLD.-Arkas 16:00 İnegöl BLD-F.Bahçe 16:00 M.Piyango-Çankaya BLD. 17:30 G.Saray-Halkbank Kadınlar 15:00 G.Saray-Ç.Kale BLD.
‘Hücum oynayacağız’ Trabzonspor teknik sorumlusu Hami Mandıralı, “Hücum oynarsanız gol atarsınız. Biz de bunu yapmaya çalışacağız” dedi. Mandıralı, “Ligde de ofansif oynayacağım. Futbol hayatım boyunca atak oynadım, çok gol attım. Oyuncu arkadaşlarımı da hücum oynamaları için teşvik edeceğim. Kazanmak isterseniz hücum yapacaksınız. Futbolcu arkadaşlarımı da hücum oynama yönünde teşvik ediyorum.”
TRABZONSPOR KAYSERİSPOR SAAT: 19:00 STAT: Anvi Aker HAKEM: Fırat Aydınus YAYIN: Lig TV
E GRU BU PUA N DUR UMU O 1 Barcelona 7 2 E.Armani 7 3 Olympiakos 7 4 Panathinaikos 7 5 FENERBAHÇE 7 6 U. Malaga 7 7 ANADOLU EFES 7 8 Laboral Kutxa 7
G M A
Y
AV. P
7 0 547 483 64 4 3 511 485 26 4 3 520 495 25 4 3 488 474 14 3 4 561 549 12 3 4 522 537 -15 2 5 457 511 -54 1 6 501 573 -72
14 11 11 11 10 10 9 8
F GRU BU PUA N DUR UMU O 1 CSKA Moskova 7 2 Real Madrid 7 3 Maccabi Electra 7 4 GALATASARAY 7 5 Lok. Kuban 7 6 Bayern Münih 7 7 Partizan NIS 7 8 Zalgiris Kaunas 7
G M A
Y
6 1 578 6 1 611 5 2 549 3 4 541 3 4 535 3 4 515 1 6 497 1 6 525
480 534 542 535 547 545 565 603
AV. P
98 77 7 6 -12 -30 -68 -78
13 13 12 10 10 10 8 8
T.C. BEYKOZ CRA DA RES TA INIRIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/1331 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, bilinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 21/02/2014 (İİK m.114/1,114/3) * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Ömek 63’e karşılık gelmektedir.
1. hale Tarihi 2. hale Tarihi hale Yeri
: 31/03/2014 günü, saat 11:00 - 11:05 aras . : 16/04/2014 günü, saat 11:00 - 11:05 aras . : CUMHUR YET KÖYÜ RESSAM MEHMET CAD. KUL ÇIKMAZI NO:5 BEYKOZ/ STANBUL - null null / null
No
Takdir Edilen De eri TL.
Adedi
KDV
Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)
1
150.000,00
1
%18
34.05-4480 Plakalı, 2005 Model Değerli Kağıt Tutarı (Kontrat) Marka, EKSKAVATÖR Tipli, 2005 MODEL EKSKAVATÖR KANAL AÇMA MODELLİ KÜÇÜK KEPÇELİ SUMİMOTO MARKA MUHTELİF YERLERİNDE ÇİZİKLER MEVCUT VE ARAÇ ARKASINDA PASLANMALAR MEVCUT.
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
BASIN: 11803 (www.bik.gov.tr)
Hazırlayan: Sema SEZEN
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Hüseyin Tugay Şen kimdir?
23 ŞUBAT 2014 PAZAR
TÜRKİYE’NİN EN GENÇ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI H. TUGAY ŞEN:
Şule
‘Soros’ta değil Atatürk’te birleşenlerin adayıyım’ S O, bu seçimlerdeki en genç Büyükşehir Belediye Başkan adayı. Yerel seçim çalışmalarına iddialı bir ekiple başlayan Hüseyin Tugay Şen, İşçi Partisi’nin Genel Başkan Yardımcıları’ndan biri FİKRET AKFIRAT-TUĞÇE YERDELEN
İ
zmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tugay Şen, aday olana kadar İl Başkanlığı görevini başarıyla sürdüren, yeni kuşak genç siyasi liderlerden. İzmir, yıkılan Cumhuriyet’in son kalesi olarak görülüyor birçok kesim tarafından. Çünkü, Cumhuriyet değerlerine sımsıkı bağlı, laiklikten ödün vermeyen çoğunluk, İzmir’in ana dokusunu oluşturuyor. Bu durum bütün partilerin tabanı için geçerli. Bu nedenle, İşçi Partisi’nin seçim sloganı olan “Atatürk’te birleşmek” sihirli bir etki yaratıyor.
Tugay Şen
olmasına ve İzmir Milletvekili olmasına rağmen AKP hükümeti adına, İzmir için bugüne kadar yaptığı ciddi bir yatırım söz konusu değil.
‘Belediyecilik yerlerde sürünüyor, açılıma destek tabanı eritiyor ‘ Peki Atatürkçü seçmeni “Çantada keklik” gören CHP? Hüseyin Tugay Şen, CHP’nin İzmir’deki durumumunu şöyle değerlendiriyor: “10 yıldır İzmir’i yönetirken İzmir’in temel sorunu olan ulaşım, alt yapı çözülmedi. İzmir’in Basmanesi’nde bulunan ve fare çukurunu bile çözemeyen bir Belediye Başkanı. Aziz Kocaoğlu’nun açılım sürecine destek olarak yaptığı Diyarbakır ziyareti ve ardından 64. Akil adamlık değerlendirmesine teşekkür ile cevap vermesi, Fettullah Gülen’in organize ettiği Türkçe Olimpiyatlarının İzmir ayağı olması. İzmirdeki CHP’lilerin kabul etmeyeceği davranışlar. En sonunda adaylığının belirlenmesinde ilçe belediye adaylarını
değil de şube müdürlerini tespit edermiş gibi bir yaklaşımda bulunması, Kocaoğlu’nu daha da zayıflattı. Aziz Kocaoğlu İzmir metropolünde daha seçim çalışmalarına başlamadı. İzmir’in çeperindeki tarım ağırlıklı ilçelere gidiyor. Henüz Karşıyaka’da, Kemeraltı’nda dolaştığını görmedik. O da farkında, Konak’ta, Karşıyaka’da kendisine karşı bir tepki var.”
‘Atatürk’ün CHP’si bugünün İşçi Partisi’dir’ Nitekim, İşçi Partisi’ne, bu gelişmelere tepki olarak son birkaç yılda CHP tabanından güçlü bir kayma var. İşçi Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hüseyin Tugay Şen, CHP’yi kalbinden vuracak saptamalar yapıyor: “Öncelikle şunu net bir şekilde belirteyim en son Mustafa Sarıgül’ün adaylığı konusunda Fethullah Gülen’le görüşmeleri ortaya çıktı. Tüm örnekler gösteriyor ki, Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk’ün partisi olmaktan çıkmıştır.
Hatta bu önerme de yetersiz, şöyle tamamlamak lazım: Bugün Atatürk’ün CHP’si, bugünün İşçi Partisi’dir. Onun misyonunu devam ettiren, onun devrimci ilkelerini başta onları savunan İşçi Partisi’dir. O yüzden şöyle ifade ettik ve edeceğiz; gerçekten Atatürkçü seçmenlere oyunu CHP’ye değil, İşçi Partisi’ne vermeye davet ediyoruz. CHP, Cumhuriyet Halk Partisi değil. Cemaat Halk Partisi! Bu duruma gelmiş.”
Yarış İşçi Partisi ile CHP arasında geçecek Şen’in seçmenlere mesajları da şöyle: “İzmir’i AKP alamaz. AKP bırakın İzmir’i, Türkiye’yi yönetmeye bile beceremediği süreçtedir. Seçmenlerimiz kerhen oy kullanmayacak. 30 Mart yerel seçimlerinde özgür olarak oy kullanacaklar. Esas yarış CHP ile İşçi Partisi arasında geçecek. AKP oyun dışıdır. Tüm İzmirlilerin gönüllerinde olduğu, ilkelerini ve programını bildiği partiye İşçi Partisine oy vermeye çağırıyorum.”
Tugay Şen: Mustafa Kemal’in Askerleri’nin adayıyım
T
ugay Şen, adaylığını şöyla anlattı: “Ben ayağa kalkan Mustafa Kemal’in askerlerinin adayıyım. Ben Silivri’de, Şirinyer’de, Hasdal’da tutsak edilen yurtseverlerin, öncülerin adayıyım. Barikatları yıkan milyonların adayıyım. 29 Ekim’de Gündoğdu Meydanı’nda ‘Andımızı yasaklatmayız’ diye toplanan milyonların adayıyım” şek-
linde konuştu.’Andımızı yasaklatmayız’ diyen milyonlar, ne cemaatte ne de Soros’ta birleşmeyi kabul etmeyecekler! Ben cemaatte ve Soros’ta birleşenlerin değil, Atatürk’te birleşenlerin adayıyım! Haziran ayaklanmasında TOMA’lara su verenlerin değil, TOMA’ların karşısında duran, direnen gençlerin, kadın-
ların adayıyım. Meydanları doldurduk şimdi sıra sandıkta! İzmirimizi seçeneksiz, çaresiz ve umutsuz bırakmamak için adayım. İzmirimize ‘gavur’ diyenle, milletimize ‘yalaka’ diyenler arasında milletimizi seçeneksiz bırakmamak ve ‘Atatürk’ün Güzel İzmirlisi’ demek için adayım. Türklüğü yasaklamaya kalkan-
15 Şubat’ta yapılan İP İzmir adayları tanıtım toplantısında, adayları coşkulu bir kalabalık izledi.
Güzel İzmir’in programı
İ
Ulaşım Toplu ulaşım esastır. Raylı sistem ve deniz ulaşımı geliştirilecektir. Ulaşım alanında bir koordinasyon kurulu oluşturulacaktır. İzban’ın hareket alanının büyütülmesine devam edilecektir. Tramvay ulaşımı, halkımızın sahile inmesini, denizle buluşmasını engellemeyecek şekilde düzenlenecektir.
suleperincek@aydinlik.com.tr
Cesaretli insanlara ihtiyacımız var!
iyasete güzellik, zeka, yaratıcılık, incelik, ciddiyet ve mutluluk kattılar. Unutmuşuz. Son dönemde kasetlerle, atışıp sataşmakla uğraşanları “açıklarım haa!!” diye parmak sallayan siyasileri izlemekten. Gerilim filmi gibi. Ne zaman nereden ne patlayacak! Yok artık, bu kadar da olmaz! Nerede benim uçuk ilacım! Bir de Hocaefendinin kötü duaları, İmralı’nın çöküşü, saman çöpünün altından üstünden el sıkışmalar eklenince... Ne filmi, doğrudan hatta bağlanıyoruz. Gözümün önüne, hani adı neydi; titreyen bir şarkıcı vardı o geliyor haberleri filan izlerken.
ant içerim!” Bizimkilere bakıyorum. Vaatlerden önce, bu! Gerisi gelir. “Atatürk” bulvarı açmışlar, bana ne! Türkiye’nin birikimini harekete geçirirler. Çözüm projeleri çekmecelerde bekliyor. Onları masanın üzerine koyacak irade gerekli olan. “Zülfi yare dokunduk...” Dokunmaktan çekinmeyecek bir irade!
Manzara koyduk, koyacağız!
Öğrencilerimiz toplu ulaşımdan ücretsiz yararlanacaktır. Sadece belediyeden yıllık bir kart alacaklar ve bunun karşılığında sınırsız şekilde yıl boyu ücretsiz yolculuk edecekler. 60 yaş üstü yurttaşlarımız, büyüklerimiz aldıkları kart karşılığı toplu ulaşımdan saat sınırlaması olmadan yararlanacaktır. İzmir’in otopark sorunu, yer altı ve üstünde çok sayıda akıllı otopark inşa ederek çözülecektir.
Su Hedefimiz su, ulaşım vb. hizmetlerin
ücretsiz verildiği bir İzmir ve Türkiye yaratmaktır. Bunun ilk adımı olarak İzmir çapında suyu % 25 ucuzlatacağız. Mahalle statüsüne dönüştürülen tüm köylerde üreticiyi mağdur etmeyecek şekilde özel su tarifesi uygulanacaktır.
Altyapı İzmir’i her sağanak yağmurda sular altında kalmaktan kurtaracağız. Bunun için öncelikle Büyük Kanal projesi tamamlanacaktır. Temel çözüm, evsel atıklarla yağmur sularının ayrıştırılmasıdır.
İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Levent Kırca ve Şişli Belediye Başkan adayı Ümit Zileli’yi dinliyorum. Oyum kıymetli. Bizdendir, hoştur... yok bizde. Elekten geçecek! Bakıyorum. İlkönce, saydamlar. Yüreklerini görüyorum. Burdan bakınca öte yanı da, arkalarını da. İkisini de sımsıcak sarasım geliyor. Sahiciler. Yağlı pehlivan da değiller. Tuttun mu elinden, tutuyorsun. Kayıp kayıp gidivermiyorlar. Sonra: Türküm, doğruyum, çalışkanım!.. Kimse artık bunu göğsünü gere gere söyleyemiyor. Müthiş bir özellik oldu. Yalancıktan değil, sandığı geçene kadar değil... doldura doldura... gözümüzün içine baka baka... “Birinci sözcüğü söylemeyeyim. Zaten ne öyleyim ne böyle... şunu elbirliğiyle silsek de rahatlasak... Ortadakini neme lazım hiç ağzıma almayayım, iki gün sonra çekmeceden bir şey çıkarıverirler... Çalışkanlığa gelince... kendime yandaşıma sağım solum sobe derecesine göre az ya da çok çalışacağıma
larla; Türk bayrağına ve Atatürk’e alerjisi olanlar için istifa resti çekenler arasında İzmirlileri umutsuzluğa düşürmemek için adayım. PKK ile birlikte vatanımızı bölenlerle, açılımda rol alan, 64. akil adamlığa soyunanlar arasında çaresiz bırakmamak için adayım. İzmir’i düşman görüp ele geçirmek isteyenler ile İzmirlileri koyun zannedip “odun koysak seçtiririz” zihniyetindekilere karşı adayım. Her iki aşağılamaya da teslim olmayacak İzmirlilerin adayıyım.”
Rantsal değil yerinde kentsel dönüşüm yapacağız. Hiçbir yurttaşımızı kentsel dönüşüm adı altında mahallesinden sürmeyeceğiz. Bu alanların rantçılar tarafından kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Yerinde kentsel dönüşümün yapılabilmesi için, geçici depo evler kuracak ve dönüşüm tamamlanıncaya kadar yurttaşlarımızın buralarda barınmasını sağlayacağız.
takip edebildiği alanlar olmaktan çıkarılmalıdır. Sanat etkinliklerini tüm İzmire yaymak ve halkımızın kültür seviyesini yükseltmek bakımından; kültür ve sanatı yurttaşımızın ayağına götüreceğiz. Bunun için tüm mahallelerde kültürevleri kuracağız. Buralarda kurslar verilecek, gösterimler yapılacak ve sanat üretilecektir. İzmir’de Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki kültür devrimini yeniden yaşatacağız.
Çevre
Dayanışma
Tüm çöp konteynerlerini yer altına alacağız. Böylece hem sokaklarımız sağlıklı hale getirilecek, hem de İzmirimizin yüzü güzelleştirilecektir. Yöre halkını çileden çıkaran ve İzmir’e yakışmayan Harmandalı çöplüğü kapatılacak ve bölge halkının mağduriyeti giderilecektir. Sokak hayvanlarına ilgili yasa kapsamında muamele yapılacak. Bu dünyanın ve kentimizin onlara da ait olduğunu unutulmayacağız.
Önceliğimiz sadaka dağıtan değil, istihdam yaratan bir belediyecilik yapmaktır. Kentimizde işsizliğin son ermesi için gerekli sorumluluk gösterilecektir. İşsizlik sorunu çözülünceye kadar, aç-açıktaki kentlimize sahip çıkacağız. Cumhuriyetin temel anlayışıyla “Kimsesizlerin kimsesi olacağız”. Bu alanda kentsel dayanışma kartı uygulaması başlatılacak. Gerçek ihtiyaç sahiplerine sınırlandırılmış temel gıda vb. ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bu kartlar verilecek.
İmar
şçi Partisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hüseyin Tugay Şen’in açıkladığı “Güzel İzmir’in programı” başlıklı programın satırbaşları:
PERİNÇEK
Oyum kıymetli
AKP ve CHP’nin en güçsüz adaylarla katıldığı seçim Bu seçimler, Türkiye için olduğu kadar siyasi partiler için de milat olacak. AKP, Haziran Ayaklanması’ndan sonra karşı karşıya olduğu erimenin sonuçlarını bu seçimde görecek. CHP ise, Y-CHP politikalarının sonuçlarını yaşayacak. AKP İzmir’de iktidar partisinin ağır toplarından eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile, CHP ise 2 dönemdir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Aziz Kocaoğlu’yla seçimlere giriyor. Hüseyin Tugay Şen, “Aman AKP gelir” propagandasına yönelik dikkat çekici bir değerlendirme yapıyor. Şen, AKP’nin İzmir’de durumunun parlak olmadığını belirtiyor: “Binalı Yıldırım’ın AKP’nin uzun dönem görev yapan Bakanı olmasından; Aziz Kocaoğlu’nun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan dolayı güçlü rakipler görünse de, AKP ve CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına en güçsüz isimlerle girdiği dönemi yaşıyoruz. Çünkü Binalı Yıldırım Türkiye çapında çökmekte olan AKP’nin adayı. Hakkında fezleke hazırlanmış. Seçim çalışmalarını kapalı salon toplantısı gibi yerlerde yapıyor. Binalı Yıldırım’ın bir zayıflığı da en uzun dönemdir Bakan
Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyor. “Atatürk ve Teşkilatçılık” adlı bir kitabı bulunmaktadır. Çok sayıda dergide gençlik, tarih vb. konularda makaleleri yayımlandı. 2007’den itibaren İzmir’de serbest avukatlık yapmaktadır.
yılında 24 yaşındayken İşçi Partisi Başkanlık Kurulu üyeliğine seçildi. Ulusal Kanal’da bir yıl haber müdürlüğü yaptı. 2007-2009 arası İşçi Partisi Bornova İlçe Başkanlığını; 2009’dan bu yana İzmir İl Başkanlığını yürüttü. 2010’dan beri İşçi
RÜZGARGÜLÜ
KURULUŞ 1921
1978’de İzmir’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini İzmir’de tamamladı. 2002’de Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında üyesi olduğu İşçi Partisi Öncü Gençlik’te en son Genel Başkanlık görevini yaptı. 2003
Kültür-sanat İnsanlarımız sanatsal etkinliklerden tam olarak yararlanamamaktadır. Kültür ve sanat, belli bir azınlığın
Emekçiler Büyükşehir belediyesi ve bağlı kuruluşlara personel sağlayan İZELMAN
Dürüstlük ve kararlılık zor dönemde belli olur. İkisinin de 12 Eylül dönemini biliyorum. Biri sık sık ekrana “manzara” koydururdu, anımsarsınız. Siyasi Türkçemize kavram kazandırmışlığı var. Ötekinin silah altındayken bile gözü karaydı. Haksızlık oldu mu tutmayın. Öksürsen kabahat olan bir dönem. Askerliğini yaparken 2000’e Doğru’ya gönderdiği, üstelik fotoğraflı haberleriyle gündemi nasıl sarsmıştı. Buna karşılık ikisinin de Ordumuza darbe yapıldığı şu dönemde de Silivri’de ilk göğüslerini siper etme cesareti gösterenlerden olmaları bir rastlantı mı. Doğru çizgi. Kaç yıldır sınav üstüne sınav. Dahası? İşçi Partisi’nin dinamiği. Şu bileşime bakın! Uzaya bile giderler. Yok artık o kadar da abartmayayım, diyecektim ama bir an şüpheye düştüm. Hiç belli olmaz.
Doğruya, doğru! Levent Kırca, Ümit Zileli’nin yemeğine başka bir programdan geldi. Konuşma yaparken CHP’yi de eleştirdi. Süheyl Batum, Zileli’nin alosuz omosuz gazeteciliğini, kişiliğini, yeterliğini iyi bilenlerden. Kalkmış ta Ankara’dan gelmiş. Kimse onun salonda olmasını yadırgamadı. Olması gereken güçbirliği kapsamında... Bağrına bastı. Salondaki konuk bileşimi de zaten öyleydi. Atatürk’te birleşenler. Ayrıca, parantez içinde söyleyeyim. Kırca’nın CHP eleştirisi de sonuna kadar doğruydu. Bir “ayrıca” daha söyleyeyim sonra tekrar salona döneyim. Kandil’e gitmek, Pensilvanya’ya gitmek CHP’de itibar olmamalı. Yakışığı Atatürk’te birleşmektir. Kırca; mikrofondan da, masaya oturunca da Batum’dan özür diledi. Batum’un sözleriyle bitireyim: -Şu dönemde cesaretli insanlara çok ihtiyacımız var. Size saygım sonsuz!
AŞ’nin 6.000 işçisini, ihale korkusundan kurtaracağız. İzelman işçileri, ESHOT ve İZULAŞ işçileriyle aynı haklara kavuşturulacaktır. Belediyelerde ve bağlı şirketlerde ücret adaletsizliğine son verilecek. Eşit işe eşit ücret ilkesi taviz vermeden uygulanacaktır. Büyükşehir belediyesine devredilen kurumlardaki hiçbir emekçinin işten çıkarılması söz konusu olamayacaktır.
Özelci değil kamucu Rantçılık, insana karşıdır. Özelci değil kamucuyuz, halkçıyız, insandan yanayız. Özel çıkarın değil, halkın belediyesini kuracağız. Kaynaklar rantçıların banka hesaplarına akmayacak, halka hizmet için değerlendirilecek! Bir: İnsancıl kent, önce insan! Önce kamu! İki: Doğal kent, önce doğa! Üç: Kadıncıl kent, kadınlar önde! Dört: Üretken kent, önce çalışan! Önce elbirliği! Beş: Zincirsiz kent, önce özgürlük! Altı: Çağdaş kent, önce aydınlanma! Yedi: Güzel kent, önce yaratıcılık! Bekle İzmir, halkçı belediyeler için İşçi Partisi geliyor! Yıldız parlasın, İzmir kazansın!