Aydinlik 20140302

Page 1

F tipi yalanlara sarıldılar

Biz ‘F-tipi Cumhuriyet’e s zd ’ demi tik, me er Cumhuriyet’in merkezine oturmu . Hikmet Çetinkaya F-tipi yalanlarla Ayd nl k’ suçlad “Cumhuriyet’ten AtatürkçüHikmet Çetinkaya’n n cevaler Tasfiye Ediliyor” haberib nda yer alan Ayd nl kç lara mize Cumhuriyet gazetesinden yönelik ifadeler, cevap geldi. herhangi bir cemaAç klamay olat gazetesinden de du u gibi yay nokunabilir. Ergel yoruz. Ayd nl k’ n i aret etti i nekon’daki temel psikolojik sava gerçeklerin de Cumhuriyet’te yer malzemeleri F-tipi savc lar n a alaca n umuyoruz. z yla tekrar ediliyor.

Hikmet Çetinkaya

Cumhuriyet gazetesi okuyucular Ayd nl k’ yak ndan bilir. Hikmet Çetinkaya’n n çekmecesinde bulunan Mehmet Eymür mühürlü yalanlar, Cumhuriyet’in emektar okuyucusunun zihnindeki Ayd nl k hareketinin ödedi i bedelleri silmeye yetmez! 8’de

Leyla Tavşanoğlu’nun yazmadığı görüşme

Pensilvanya’da Fethullah’la görüştü 9

Kırım Türklerini MİT kışkırtıyor Ukrayna’da Batı yanlısı eylemler başladığı sırada Türkiye’den özel bir ekibin Ukrayna’ya gidip

yerleştiği ve özellikle Kırım’da faaliyet gösterdiği öğrenildi. Gözler MİT’e çevrildi.

Ahmet Davutoğlu Kiev’de ortaya çıktı KURULUŞ 1921

12

2 MART 2014 PAZAR - 75 KURUŞ

MİLYONLARIN HAYKIRDIĞI ‘MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ’ SLOGANINI TFF SUÇ SAYDI

SİZ KİMİN ASKERİSİNİZ! Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) Kasımpaşa maçı için hazırladığı Temsilci Raporu’nda taraftarın attığı ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganını suçmuş gibi gösterdiği ortaya çıktı BALYOZ’DA ÖNEMLİ GELİŞME

Sahtecilik Yargıtay’ın gündeminde Yarg tay Ba savc l , Balyoz kararlar na esas al nan 5 No’lu hard diskteki sahteciliklere i aret eden TÜB TAK raporunu istedi. Ba savc l k, Balyoz hakimlerinin reddetti i karar n da Yarg tay’a gönderilmesini talep etti. 10’da

Kemanımdaki hüzün vatan hasretinden

D

ünyaca ünlü İranlı keman ustası Farid Farjad önceki gece İstanbullulara unutulmaz bir gece yaşattı. Konser öncesi Aydınlık’a konuşan “Kemanını ağlatan adam”, vatan hasretinin kemanına yansıdığını söylüyor. Türkiye sevgisi de bir başka. “Sanatsever ve kültürlü Türk toplumun sevgisini kazanmak büyük şans” diyor. SEMA SEZEN’in röportajı 20’de

‘İhale gazeteciliği’ne son! Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin forumunda bir araya gelen gazeteciler, “İhale gazeteciliği”ne bayrak açarak “Alo Fatih Sempozyumu” düzenlemeyi önerdi. 3’te

Fenerbahçe yönetim kurulu kendilerine verilen cezalarla ilgili Türkiye Futbol Federasyonu’nu (TFF) sert bir dille eleştirdi. TFF ise verdiği yanıtta hiçbir klubün siyasi veya sosyal slogan atıldığı için PFDK’ya sevk edilmediğini iddia etti.

Doğu PERİNÇEK 10’da

Otyam Jord Hatun Ordu ve Perenk

Rafet BALLI 4’te

Erdo an’ n en uzun 30 günü

FB’nin yanıtı ise gecikmedi. Klüp, sitesinden “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganını suçmuş gibi gösteren temsilci raporunu yayımladı. Tartışmanın yaşandığı saatlerde ise Şükrü Saraçoğlu’nda onbinlerce taraftar TFF’nin suç saydığı sloganı atıyordu. SPOR’da

Cem GÜRDENİZ 8’de

Ege Denizi’ndeki gri bölgeler

Mehmet Ali GÜLLER 9’da

Urla olay n n perde arkas

PKK: Devlete gitmeyin bize gelin Ege’de barış kulacına hükümet engeli ürkiye-Suriye dostluğu için Lazkiye’ye 280 km. kulaç atan rekortmen yüzücü Alper Sunaçoğlu, rotasını Yunanistan’a çevirdi ancak hükümetten onay çıkmadı. “Yurtta barış dünyada barış” için Atina’ya yüzerek geçmeyi, bisikletle de Selanik’teki Atatürk’ün evine ulaşmayı planlayan Sunaçoğlu, hedefini Aydınlık’a anlattı. HÜSEYİN ŞUEKİNCİ’nin söyleşisi 19’da ISSN 2146-2356

T

30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerden sonra ‘Özerkliği inşa etmeye başlayacağız’ açıklaması yapan PKK, ‘Artık devlet kurumlarının işlerini biz yapacağız’ diyor

Örgüt militanlarının Güneydoğu’da ev ev gezerek yurttaşlara, “Bundan sonra adliyeye, kaymakamlığa, Jandarma’ya gitmeyeksiniz. Bir sorun olduğunda bize geleceksiniz. Hukuki veya mülki sorunlarınızı biz çözeceğiz” diye baskı yaptığı öğrenildi.

Alo Bilal. Sıfırladın mı!

Aydınlık’ın bölge kaynaklarından ulaştığı bilgilere göre mahalle muhtarlarıyla da toplantılar yapan örgüt elemanlarının, “Yerel seçimlerden sonra tamamen muhatabınız biz olacağız” dediği öğrenildi. 9’da

Silahlı Kuvvet’lerin emektarları isyan etti Özlük haklar n n iyile tirilmesi için dün stanbul Beyo lu’nda toplanan yüzlerce emekli astsubay sloganlarla yürüdü. Ordu’nun emektarlar 5 Mart’ta ölüm orucuna ba layacak. 7’de

Anlayana sivrisinek saz

Bir otobüsüm var, benim için süslenmiş. Sağında solunda benim resimlerim, arkada Doğu Perinçek’in resimleri var. Akıp, gidiyoruz trafikte. İnsanlar bakıyorlar beni görünce....

11

Levent KIRCA

2


Hazırlayan: Osman ERBİL

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Başbakanın, Bakanların kaset rezaletini izliyorsunuz. Bırakın sıradan toplumları, kabile, aşiret örgütlenmesinde bile böyle rezalet yaşanmaz. En ücra köyümüz, Soruk’ta bile, muhtar böyle bir ilişkiye girsin, köy halkı inanın muhtarı taşlayarak köyden kovar. Bir ülkenin yönetim ve denetim kadroları, kasetlerle belirleniyor, bir ülkedeki güvenlik ve yargı kurumları kasetlerin şiddetine göre şekilleniyorsa, o ülkenin toplumsal ilişkileri aşiret ilişkilerinden daha geri ve cahilcedir. İlçemizde de öyledir. Bırakın ülkenin yıkılmasını, dünya yıkılsa umurumuzda olmaz. Yaşamı, ağızla mide arasındaki, dönüşüm ve gelişim olarak algılarız. Onun için ilçe olarak iktidar vagonuna önce biner, vagondan en son ineriz. Bu daima böyle olmuştur. Bakın yakın zamana, Ülkede ANAP denilen bir parti nerdeyse kalmamışken, biz ANAP tan belediye başkanı seçmişizdir. Kimseye kızmaya hakkımız yok. Her dem kargayı kılavuz yaparsak, sonucuda böyle olacaktır. Sadece siyasette mi. Bakın esnaf, köylü, çiftçi temsilcilerine, hangi birisi temsil ettikleri üyelerinin, sorunlarının çözümü için çaba harcıyor. Seçmeyi bilmiyoruz. Oysa garantici toplumuzdur. Televizyonu yada buzdolabını bile, ellemeden, yoklamadan almayacak kadar garanticiyizdir. Hangi birimiz manavdan kavunu yada karpuzu, seçmeden alır. Tezgâhtaki malı iyi seçeriz. Lakin siyasette seçmeyi beceremeyiz. Her daim yanılır, sonraya bırakırız. İşte bir seçmece dönemine daha girdik. İyi bakın listelere. Kim halkı yada inancı için siyaset yapıyor. Ya da hangileri, siyaseti eşi dostu çıkarı için kullanıyor. Hangileri maddenin dönüşüm hızına sol çekip, parti parti gezerek, listelere kuruluyor. İşte kararı verecek sensin. Emin olun, bu listelere bakıp kılavuz seçmek, manavdan kavun seçmeden kolaydır. Kavunu seçmek için koklamak gereksede, bunları koklamaya gerek yoktur. Sadece değişim ve dönüşüm süreçlerini takip ederseniz, sonuca ulaşırsınız. Onun içinde gazete sayfalarındaki siyasi geçmişlerine bakmak yeterlidir. Bakmayıp seçince, kılavuz karga çıktı diye, ağlamaya da hakkınız yoktur. ÇAĞLAR ÇUKUR/ SAMSUN

Memleketin ‘montajcı halleri’ Bir ülke düşünün gelişen olaylara, yeniliklere hep diğer ülkelerden sonra kavuşmuş. 700 yıllık imparatorluğun mirasçısıyız övünmesi ile böbürlenerek, tıp, edebiyat, uzay biliminde, sosyal bilimlerde aklınıza ne geliyorsa bir çok buluş ve icadı hep dışarıdan alıp kullanan bu ülke, 21 yüzyılın 2014 senesinde başbakan ve oğlunun arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmasının montaj olup olmadığını sorguluyor. Nereden bakarsanız bakın her durumda tam bir rezalet ile karşı karşıyayız. İster gerçek olsun ister montaj (dublaj). Her iki durumda son derece vahimdir. Şayet gerçekse; mademki bütün yenilikleri aldığımız diğer dünyada emsal örneklerde nasıl olmuşsa bizde neden olmuyor? Velev ki montaj diyelim. Bu durumda buna cesaret edenler aynı anda bulunup yargının karşısına çıkartılmalı değil mi? Bizde ikisinin de yerine ortalıkla ağza alınmış sakız misali herkes ama toplumda ki ilgili ilgisiz hemen herkes bunu ağzında çiğniyor. Başbakanı, bakanları, bürokratları, medyası, muhalefeti, sokaktaki vatandaşları... Ancak ortada somut bir gelişme yok. Kısacası yukarıdaki iki şeyden birisi uygulanmıyor. Alfabe Latin, temel yasalar Avrupa, 1950 sonrası kaderi ABD’den belirlenen şu garip memleketimde şimdi de bir “montajdır, değildir” alıp başını gidiyor.1980’den buyana iktidarlarımızın göğüslerini kabartarak ihracat ta şu kadar ilerleme kaydettik gibi açıklamalarını hep duyduk. Bu yok 2013’te şu kadar ihracat yaptık, 2023’te hedef bu kadar filan gibi. Allah aşkına bu ihracat kalemlerinin içinde otomotiv ve beyaz eşya ilk sırada değil mi? Bu ihracat yaptığımız otolar ve beyaz eşyanın tüm temel parçaları dışarıdan gelmiyor mu? Biz bunları birleştirip bir bütün halinde ihracat yapmıyor muyuz? Bu soruların yanıtını ben vereyim. Hepsine evet. Eee peki ne konuşuyoruz o zaman? Kardeşim bunun adına montaj diyorlar! Madem ki en öğündüğümüz durumlarda montajla bu işleri başarıyoruz, daha ne konuşuyoruz başbakanla oğlunun arasındaki konuşma montaj mı dublaj mı? 2007’de başlatılan Ergenekon denilen ve sonrası da abuk sabık adlarla türetilen operasyonlarda içeri atılanlar “montaj” deniyerek birer ikişer dışarı çıkarılıyor mu? O zaman herşeye gerçek diyenler şimdi oldu “montaj” diye bas bas bağırıyor. Bize demokrasi diye yutturdukları ve demokratik sistemlerle işleyen partilerin yine demokratik yöntemlerle girdiği seçimlerden çıkan iktidar 12 yıldır demokratik bir şekilde ülkeyi yönetiyor mu? Bu sorulara sen ne dersin bilmem ama bana göre bunlar bize monte edilen uyduruk kıytırık bir modelden başkası değildir. (Yani demokrasimiz de bizi yönetenler de bize bizim dışımızda birilerinin yaptığı montajdır sevgili kardeşim) VATANDAŞ HAMZA

Hırsızlık Olur da... Bu kadarı dünyanın hiç bir yerinde görülmedi. Paraları kovayla, çuvalla götürüyorlar. Hatta ayakkabı kutusunda... İşin başında da kimin olduğu malum. Devamlı ceza kesilen namuslu televizyonlar, iddia demeden veremiyorlar bu haberleri. Biraz cesur olmak lazım. Millet çöplükten ekmek toplarken, bunlar maşallah çuvalla götürüyorlar. Muhterem, “junior”ına telefon açıyor. “Evdeki paraları amcan, yengen, dayın, kardeşin her kim varsa kamyonetleriyle, kamyonlarıyla gelsinler, kürek kürek çuvallara doldursunlar. Sağa sola dağıtın, yok edin o dolarları, euroları” Telefonun karşısındaki junior, yıldızlaşıp şöhret olurken, evden paraları dağıtmak, kamyon, kamyonet vs.leriyle iki gün sürüyor. Telefon görüşmesini defalarca dinliyoruz. Bir tek Atilla Özdemiroğlu; “Montaj değil, dublaj da yok” diyor. Bunlar halkın bilmediği bu kelimeleri kullanarak, durumu yalanlıyorlar. Bu bize karşı olanların, hainlerin montajı, dublajıdır. Tamamen düzmecedir.

50 Yıllık Sanatçıyım Ne böyle bir montaj gördüm,

ne de böyle bir dublaj gördüm. Dinlediğim kayıt tamamıyla babası ve oğlu arasında geçen bir konuşmaydı. Montaj olmadığı gibi, dublaj kelimesi de böyle durumlarda kullanılamazdı. Şimdi arsız arsız çıkıp halkın karşısına, kendi yalanlarına kendileri inanıp, sırıta sırıta konuşmaya devam ediyorlar.

Partisi’nde. Lütfen gözlük camlarımızın buğusunu silelim. Ben, gençliğin ve kadınlarımızın çağdaş insanlarımızın benden yana olduğuna eminim. Başkan olursam, onlarla çok işim olacak. Sokaklarda bu durumu, bana haykırarak söylüyorlar. Daha şimdiden teşekkür ediyorum.

Herhangi bir Ülke...

Bir Köşe Yazarı

Başka bir ülkede, bu nedenle hükümet çoktan düşmüş. Hepsi tek tek yargılanıyorlardı. Biz şimdi bu olayı halkın sağ duyusuna mı bırakacağız? Halk bu hırsızlıklara rağmen, oylarını gene bunlara mı verecek? Bunlar bunca rezalete rağmen, ülkeyi yeni baştan ele geçirip Cumhuriyet’i yıkma çalışmalarına devam mı edecek? Allah, Kitap diyerek, cami cami dolaşarak soygunlara, hırsızlıklara devam mı edecekler?

İnsanlar Beni Arıyor Keşke siz aday olmasaydınız da, şu yangını beraber söndürseydiniz diye. Öncelikle Erdoğan Hükümeti’ni bir yangın olarak görmeleri güzel. Ne var ki, biz bu yangını birlikte söndürelim diye, CHP’nin kapısını çok çaldık. “Gelin, milli beraberlik içinde, Milli Merkez Hükümeti kuralım” dedik. Buna yanaşmadılar. Onlar Amerika’dan aldıkları icazetle “Hocaları”nın elini öptüler. Onu, bilge kişi ilan ettiler. Ayrıca Atatürk’ü köhnemiş buluyorlar. Laikliği tehlikede görmüyorlar ve Cemaat’le direkt temasını sürdürüyorlar. Arkadaşlar, değerli dostlar aklımızı başımıza alalım. Ülke elden gidiyor. Tek kurtuluş TGB’siyle, Ulusal Kanal’ı , Aydınlık Gazetesi’yle gerçekleri dile getiren İşçi

Özkök’ den söz ediyorum. Bugünlerde sıklıkla çıkıyor “Aykırı Sorular”a. Belli ki, söylemek istediği, anlaşılmasını istediği şeyler var. Tayyip Erdoğan’ın yönetim biçimine “Diktatörlük” deyip, duruyor. Bu konuda hem fikiriz. Ne var ki, biz bunu başından beri söylerken, O köşesinde olup biteni görmezden gelip, tattığı şarapları, yediği peynirleri anlatır dururdu. Bir de, yatakta nasıl çırılçıplak uyuduğunu. Şimdi ne olduysa, tıpkı Sezen Aksu’nun aniden Gezi Parkı için gençlere şarkı yapması gibi, ya şimdiden geçiş pozisyonu ayarlıyorlar kendilerine, ya da şimşek düştü başlarına. Ertuğrul Bey, Tayyip’in hırsızlığından, dikta rejiminden sıklıkla söz ettikten sonra, baltayı taşa vurdu. Patronu Aydın Doğan’la karşılaşmış gazetede. “Siz” demiş. “Önemli insansınız. Şöyle bir dönemde susmak suretiyle dik durma örneği gösteriyorsunuz. Kutlarım sizi. Memleketin hali ortada. Başımıza gelenler, insanların susmalarından kaynaklanıyor. Karşı çıkanın, konuşanın, baş kaldıranın, cesur, korkusuz kahraman oldukları şu günlerde,”susanlar” Ertuğrul’a göre, ayakta durma örneği gösterip, kahraman oluyorlar. Zavallı kardeşim... Diyalektik bir meseldir.

Levent

KIRCA leventkirca@aydinlikgazete.com

Güçlü zayıfı ezerken sessiz kalıp susmak, güçlüden yana olmaktır. İri yarı güçlü biri zayıfı döverken, (Kitaptaki tarif aynen böyledir) sessiz kalıp seyredersen, güçlüyü tutup zayıfın dayak yemesine sebep oluyorsun demektir. Yani susarak, suça ortak oluyorsun demektir. Şaraptan, peynirden, 40 beden kadınlardan başını kaldır. Çıplak vücuduna bir şeyler geçir de, artık gerçekleri gör biraz be kardeşim ! Yettiniz ya !.. Tayyip’in her dediğine baş sallayıp, onu başa geçiren sizdiniz. Şimdi yarattığınız canavarla mücadele yolları arıyorsunuz. Bu eylem acaba halk için mi, yoksa kendi çıkarınız için mi?

Semih Çetin Tümamiralin şapkası bende. Cam bir korumanın içinde ışıklandırıp sakladım. Baktıkça yurtseverlerin başına gelenleri anımsıyorum. Geçen gün, partimiz üyesi sevgili Zeynep Küçük’ün girişimiyle Çapa Hastanesi’ne Tuğgeneral Levent Ersöz Komutan ile, Yüzbaşı Muzaffer Tekin Komutanı ziyarete gittik. Kendileriyle görüşme olanağımız çok fazla olamadı. Daha çok eşleri ve çocuklarıyla görüştüm. Kendileriyle uzaktan kapı aralığından el sallamakla yetindik birbirimize. Uzaktan da olsa, çok sevinçli ve iyi olduklarını algıladım. Onlar da eşleri vasıtasıyla bana birer şapkalarıyla oracıkta kaleme aldıkları mektupları yolladılar. Eşlerinin umudu ve mutluluğu görülmeye değerdi.Orada

tarihi dakikalar yaşadığımı biliyordum. Geçirdiğim her saniyeyi hissetmeye gayret ettim. Bir yanda yurtsever oldukları için, kumpasa getirildikleri için, suçsuz yere hüküm giymiş kahramanlar, bir yanda ben;bir sanatçı. Diğer sanatçılar Özkök’ün dediği gibi, “Susmak suretiyle, ayakta dimdik duruş” sergiliyorlar. Ben komutanlarımızın, kahramanlarımızın yanındaydım. Levent Ersöz Komutanın eşi, kendi elleriyle kahve yaptı. Karşılıklı içtik. Bir ara Levent Komutan tekerlekli arabasıyla yattığı odanın kapısına kadar geldi. Ben de, onun kapısının karşısında görevlilerin müsade ettikleri yere kadar geldim. Aramızda konuşmamıza engel bir koridor. Birkaç cümleyle de olsa, uzaktan sohbet etme imkanı yakaladım. Çok duygulu bir andı. Adeta film sahnesi gibiydi. Sonra defalarca kucaklaşarak veda ettik. Hastane kapısında bekleyen basın mensuplarına, komutanların mektuplarını okudum. Onlar yaşamaya kararlıydılar. Yaşayıp Cumhuriyet’i koruyacaklardı. Ben de onlara inanıyordum. Ve inandığım bu insanların ardısıra yürüyecektim.

Çare Çare, Sarıgül değil. Bence O, CHP’nin çaresizliği. Bu arada, AKP’nin afişlerine bakıp bakıp gülüyorum. “Birlikte yaptık. Yapmaya devam edeceğiz” diyorlar. Anlaşılan, daha çok ayakkabı kutusu gerekecek.

En baba sansürcü Abdülhamid’di! Abdülhamid’in sansür ve baskısı yurt dışına da uzanırdı. Yabancı basında çıkan haberin günü gününe Yıldız Sarayı’na gönderilmesini isterdi. Aleyhinde yazı yazanlara karşı en büyük silahı rüşvet, rütbe ve nişandı nternete sansür Abdülhamid dönemini hatırlattı. Çünkü tarihimizde “sansür” denince akla Abdülhamid dönemi gelir. İlk sansür kararnamesi Abdülaziz döneminde 11 Mayıs 1876 günü çıkar. O gün öğrenciler Babıâli’yi basar. Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, İran elçiliğine sığınır. 12 Mayıs günü de görevden alınır. Ertesi günü sansür kararnamesi kaldırılır. İki hafta sonra da Abdülaziz tahttan indirilir (30 Mayıs 1876). ‘Anayasal düzene uyması şartıyla’ getirilen Abdülhamid, 23 Aralık 1876’da Anayasayı ilan eder. ‘93 Harbi’ni bahane ederek de 1878’de Meclisi kapatır, Anayasayı askıya alır. Ardından da basına sansür ve baskıyı getirir. O günlerde 47 gazete vardır. Sonra bunların sayısı hızla düşer.

İ

Ercan DOLAPÇI

Kılavuzlar karga çıkmasın

B

ir otobüsüm var, benim için süslenmiş. Sağında solunda benim resimlerim, arkada Doğu Perinçek’in resimleri var. Akıp, gidiyoruz trafikte. İnsanlar bakıyorlar beni görünce. Hepsinin yüzünü bir gülmece kaplıyor. İşte o zaman çok umutlanıyorum. 50 yıllık meslek hayatımda hep güldürdüm bu insanları. Onlardan yana hizmet verdim, hep onlardan yana oldum. Şimdi sıra dürüstlerin başa geçmesine geldi. Biraz akıl, biraz zeka...

TEPETAKLAK

Anlayana sivrisinek saz

Sansür sürgün bir yöntemdi Abdülhamit işi öyle bir noktaya getirir ki, neredeyse yazı yazmak imkânsızdır. Zaten “Hürriyetçi” şahsiyetler de rahat yazmak için yurtdışına çıkmak zorunda kalmışlardır. Jön Türkler Londra, Paris, ve Kahire gibi merkezlerde gazete çıkarırlar ve gazetelerini gizlice yurda sokarlardı. Abdülhamid geniş bir hafiye ve jurnal ağı da kurmuştu. 30 bin hafiyesi olduğu söylenir. Şüpheli gördüklerini, eli kalem tutanları ve düşünenleri takip eder, kulak kabartır ve olmadık iftira ve yalanlarla Saray’a ihbar ederlerdi. Mimlenenler, bir gece evleri basılır ve apar topar sürgüne gönderilirdi. Fizan, Şam ve Yemen en meşhur sürgün yeriydi. Nice insan, Abdülhamid yıkılana kadar Arap çöllerinde kötü şartlarda yaşam sürdü. Yıllar sonra İstanbul’a dönenler, ailelerini tanıyamadı.

Edebiyatımız fakir kaldı Onun döneminde gazetecilik yapmak imkânsızlaşır. Yapanlar da binbir zahmete katlanmak; özellikle Bab-ıâli’deki sansür kuruluyla cebelleşmek zorunda kalırdı. Hazırlanan gazetelerin bir örneği bu kurula götürülür ve denetimden geçirilirdi. Memurlar yazıları tek tek

inceler ve ‘hoşa gitmeyen’ kelimeler Abdülhamid ve satırlar çıkarılırdı. O günleri yageniş bir hafiye ve şayanların anlattıklarına göre, gajurnal ağı da kurmuştu. zeteler neredeyse burada yeniMimlenenler, bir gece evleri den şekil alırdı. O dönem, kitap basılır ve apar topar sürgüne yayımlamak da zordu. Düşüngönderilirdi. Fizan, Şam ve ceye getirilen inanılmaz yasaklar yüzünden edebiyatımız Avru- Yemen en meşhur sürgün yeriydi. pa’nın çok gerisinde kalmıştı. Nice insan, Abdülhamid yıkılana kadar Arap çöllerinde kötü 200 yıl geç gelen matbaanın üzeşartlarda yaşam rine bir de yasaklar eklenince, fikir sürdü. hayatımız fakir kaldı. Tevfik Fikret ve Mehmet Akif gibi şair ve yazarlarlar en önemli eserlerini Meşruti İnkılâptan sonra verdiler. Basın özgürlüğü öyle bir hava yarattı ki, neredeyse herkes gazete çıkarmaya başladı. İkinci Meşrutiyet ‘in ilk üç buçuk yılında 607 gazete ve dergi, 1918 yılına kadar da 918 gazete ve dergi çıkarılmıştır.

Yasaklı kelimeler

1997, s.357-359)

Yabancılara rüşvet

Abdülhamid, 33 yıllık iktidarı dönemindeki baskılarıyla hatırlanıyor.

Abdülhamid’in sansür dönemine ilişkin anlatılanlara en tipik örnek; Yıldız Sarayı’nın yasakladığı kelimelerdi. Gazete ve kitap yazarlarına bu liste verilirdi. Yazı ve eserlerinde bu kelimeler asla kullanılmazdı. Kullanılırsa da sansürlenir ya da yayımlatılmazdı. İşte o hamid’i çağrıştırdığı için...(Hıfzı meşhur kelimeler: Grev, suikast, Topuz, Türk Basın Tarihi, Gerçek ihtilâl, anarşi, sosyalizm, dinamo, Yayınları, 1973) dinamit, infilâk, kargaşalık, hal, Kanuni Esasi (Anayasa), hürriyet Bir cesur kalem: Lastik Said Onun döneminde yine de cesur (sözlüklerde karşılığı ‘serserilik’tir), vatan, eşitlik, Bosna Hersek, Ma- kalemler vardı. Buna bir örnek de Ahmet Emin Yalkedonya, Giman’dan önce çıkan rit, Kıbrıs, Vakit gazetesinin başYıldız (bir yazarı ‘Lastik Said’ bakkala ‘yüz Bey (Yaz kış lastik dirhem yıldız giyermiş. Füsun şehriyesi ver’ Akatlı’nın büyükdediyen bir desi) idi. Hicivleri müşteri sürhalk arasında dilden güne göndedile dolaşır. Birgün rilir. Bu keliAbdülhamid’i tenkit me ile ‘hal’ eder. Olacak iş değikelimesi sözdir ama yapmıştır bir lüklerden bile çıkarılmıştır.), Gazeteler sansür yüzünden böyle çıkardı. kere... Başyazısının başlığı da ‘İstifanatepe, dinamit, balon, tayyare, büyük burun (Ab- me-i Humâyun’dur. İçeriğinde ise dülhamid’in burnunu çağrıştırdığı memekette hüküm süren kötülükiçin), Murat (Sultan Murat’ı çağ- leri, yolsuzlukları, cinayetleri eleştiri rıştırdığı için), Cumhuriyet, istibdat, vardır ve en önemlisi yazının soMithat Paşa, inkılâp, Jön Türkler, nunda despot Padişahı istifaya çaveliaht, mebuslar, meclis, baykuş, ğırmaktadır... Ertesi günü ikinci tahta kurusu (tahtı kurusun diye kâtip İzzet Paşa vasıtasıyla Yılıdız yazılır korkusuyla), kimya kitapla- Sarayı’na çağrılır. İzzet Paşa: “Efenrında AH=0 yazılamazdı. Abdül- dimiz soruyor: Yaptığı işe ne diye-

cek?” Lastik Said Bey hiç bozuntuya vermeden dik duruşunu gösterir ve şu cevabı verir: “Diyeceğim şudur: İstifanamenin altına imzalarını bassınlar!” (Cesur kalemlere Namık Kemal ve Ziya Paşa’yı da eklemek gerekir.)

Yemen’e sürgün edildi Sonra ne mi olur? Soluğu 1899 yılında Yemen Sana’da alır. Orada dokuz yıl, dört ay kalır. Babasından miras kalan yığınla kitabı, Beşiktaş muhafızı cahil Hasan Paşa tarafından ‘Zararlı adamların kitapları da zararlıdır’ denilerek çuvallara dodurulur ve bir kısmı Çemberlitaş hamamlarında yakılır, bir kısmı da denize atılır. Vakit gazetesi kapanır. Gazetenin sahibi Filip Efendi kahrından ölür. Ama asla boyun eğmezler... Gerisini Lastik Said Bey şöyle anlatır: “Belaların hepsi üstüme sağnak halinde yağdı. Ailemle haberlleşmeye hiçbir zaman izin verilmedi. Tevfik Bey vali olarak Yemen’e gelmeseydi yok olmam muhakkaktı.” O da Meşruti devrimle yurda döner. (Ahmet Emin Yalman, Gördüklerim ve Geçirdiklerim, 2. Baskı, Özener Matbaacılık,

Abdülhamid’in sansür ve baskısı yurt dışına da uzanırdı. Yabancı basında çıkan haber ve yorumları didik didik ettirir, günü gününe bunları Saray’a gönderilmesini isterdi. Aleyhinde yazı yazanlara karşı en büyük silahı rüşvet, rütbe ve nişandı! Bunu bilen yabancı uyanık gazeteciler, para koparmak için şantaja varan girişimlerde bulunurlardı. Bunlara yüklü paralar ödenir, kimi maaşa bağlanırdı. 1901’den sonra beş sene içinde sadece Fransız gazetecilerden 27 kişiye değişik rütbelerden nişanlar verilmiştir. İstanbul ve taşradaki yabancı ve yerli gazetecilere maaş bile verilirdi. İstenmeyen yazılar yazmasınlar diye. Bir de yurt dışından gelen postalar ile çuvallar sıkı denetlenirdi. Muzır yayınlar girmesin diye. O dönem hamamların bir vazifesi de istenmeyen yayınları yakmaktı. Bir de dizgi meselesi vardı. Ne canlar yakar. Bu nedenle devlet matbaası bile kapatılır. (Meşruti devrime kadar 6 yıl kapalı kaldı). Takvimi Vekayi, dizgi hatası yüzünden 12 yıl kapatılır. (S. Kâni İrtem, Abdülhamid ve Sansür, Temel Yay., s.177-281)

Devrimcilere sürgün Abdülhamid döneminin baskılarından en çok Jöntürk ve İttihatçı devrimciler sıkıntı çektiler. Bu devrimcilerin hayatlarının büyük bir kısmı sürgünlerde geçti. Yurt dışında çıkardıkları dergi ve gazeteleri gizli yollardan Osmanlı sınırlarına sokuyorlar ve seslerini duyurabiliyorlardı. O dönem “yasaklı gazete”yle yakalananlar, idam cezasıyla yargılanıyor; kurtulanlar ise sürgüne gidiyordu. Gazetelerde en çok yönetimin yanlışları eletiriliyor ve toprak kayıplarına olan tepki dile getiriliyordu. Meşruti devrimcilerin 1908 Temmuz’undaki dağa çıkması da vatan topraklarının verilmesine olan tepkiydi. Bütün baskılara rağmen 33 yıllık ‘istibdat’ yönetimi devrildi. Yaratılan yeni ortamdan en çok gazeteciler yararlandı. Yüzlerce yeni gazete ve dergi çıktı. Basın yeni yasayla düzenlendi. Keyfiliklerin önüne geçildi. Bütün jurnaller yakıldı. Devrimin adı da ‘Hürriyet’ti!


2 MART 2014 PAZAR

Hazırlayan:Osman ERBİL

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DERSHANELERİ KAPATAN YASA TBMM’DEN GEÇTİ

2015 dönemi dershanesiz BAŞLAYACAK

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com

O kadar parayi ne edeceklerdu?

S

Cemaat’in mürit yetiştirerek stratejik kurumlara sızma kaynağı olarak değerlendirdiği dershaneler kapanıyor. Öğretmenler Bakanlık ve ÖSYM sınavlarıyla MEB’e geçebilecek Yasa ile Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ndan “dershane” tanımı çıkarıldı. Bu yolla Milli Eğitim Bakanlığı onayıyla ortaöğretime veya yükseköğretime giriş sınavlarına veya bu sınavlar kapsamındaki derslere hazırlık niteliğinde kurs açılması da engellenmiş oldu.

AYDINLIK/ANKARA

A

KP iktidarının Cemaat’in en önemli insan kaynaklarından olan dershaneleri kapatmak için hazırladığı yasa tasarısı TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Kabul edilen yasaya göre dershaneler 1 Eylül 2015 itibariyle tamamen kapanacak. Oylamada AKP 90 fire verdi. Yasa 226 oyla kabul edildi. Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. TBMM’de kabul edilen yasa Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da onaylanırsa, önemli bir bölümü Cemaat’e ait olan dershaneler gelecek yıl kapanacak. Cemaat açısından “mürit yetiştirme” merkezleri ve F tipi üniversitelere öğrenci kaynağı olarak değerlendirilen dershaneler aynı zamanda örgütlenme merkezi olarak da kullanılıyor. Dershane ve okullarda örgütün profesyonel kadroları

‘Meclis TV’ye sansür tepkisi

Dört RTÜK üyesi ortak bir açıklama yaparak, Meclis TV’nin CHP Grup toplantısını kesmesinin Meclis TV Yönetmeliğine ve RTÜK Kanununa aykırı olduğunu belirtti. RTÜK Üyeleri Ali Öztunç, Süleyman Demirkan, Esat Çıplak, ve Doç. Dr. Ahmet Yıldırım, CHP Grup toplantısının yayınlandığı sırada Meclis TV’nin yayının kesilmesine ilişkin açıklama yaptı. Meclis TV’nin kesmesinin yönetmeliğe ve 6112 sayılı RTÜK Kanunu’na aykırı olduğunun ifade edildiği açıklamada “Meclis TV tüm partilere eşit mesafede durmak zorunda” olduğuna dikkat çekildi. RTÜK üyeleri, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “işlemin hukuka uygun olduğu” iddiasının yerinde olmadığını ifade etti ve şöyle devam etti: “6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde “Yayın hizmetlerinin içeriğine ve yayınlanmasına önceden müdahale edilemez ve yayınların içeriği önceden denetlenemez. Çiçek’in sözünü ettiği RTÜK Kanununun 8 inci maddesi ancak yayın gerçekleştikten sonra uygulanabilir” AYDINLIK / ANKARA

Eğitim bitiriliyor istihdam ediliyor.

Teşvikle özel okullara dönüşüm Yasa gereğince dershanelere 1 Eylül 2015 tarihinde kilit vurulacak. Özel okula dönüştürülecek dershanelere de teşvik verilecek. Aydınlık’a bilgi veren dershane yöneticileri, okula dönüşecek dershane sayısının çok fazla olmadığına dikkat çekti. Cemaat’in ellerindeki dershaneleri okula dönüştürmesinin akıllıca olmayacağını vurgulayan eğitimciler F tipi’nin sektörde sıkıntıya gireceğini vurguladı.

Bu arada, yasa ile eğitim açısından kritik önemde değişiklikler de gerçekleştirildi. Aday öğretmenliğe atanabilmek için Devlet Memurları Kanunu’ndaki şartlara ek olarak, yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından mezun olma, bakanlıkça ve ÖSYM tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartları aranacak. Aday öğretmenler, en az bir yıl fiilen çalışmak, performans değerlendirmesine göre başarılı olmak kaydıyla yazılı ve sözlü sınava girebilecek. Aday öğretmenler, bakanlıkça oluşturulacak komisyonca değerlendirilecek.

‘Talim Terbiye’ karar alamayacak Yasa ile Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı karar organı olmaktan çıkarılarak, inceleme organı haline getirildi. Talim Terbiye Kurulu toplantısında, hizmet birimleri amirlerine oy kullanma hakkı verildi. Kurulda görüşülen konularla ilgili bakan onayıyla görevlendirilen ilgili birim amiri veya amirleri, kurul toplantısına katılacak ve oy kullanabilecek. Kuruldaki yönetici kardrolar hiçbir işleme gerek kalmaksızın görevleri sona erdi.

AKP 90 fire verdi Başbakan Erdoğan Salı günü yaptığı grup toplantısında milletvekillerine TBMM’den ayrılmamaları talimatı vermesine rağmen AKP dershaneler yasasında 90’ın üzerinde fire verdi. AKP’nin 318 milletvekili olmasına rağmen yasaya destek veren milletvekili sayısı 226’da kaldı.

ADLİ KOLLUK YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİRİLDİ

Yöneticilere artık ‘arama’ yok! Yolsuzluk soruşturmasıyla koltuğunu kaybeden bakanlar.

Muammer Güler Egemen Bağış

Erdoğan Bayraktar

Zafer Çağlayan

AYDINLIK / ANKARA

A

KP’li bakan çocuklarının da aralarında bulunduğu 17 Aralık’ta yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasındaki tüm tutuklular tahliye edildikten sonra Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yeni bir değişiklik yapıldı. Hükümet’in daha önce çıkardığı, Adli Kolluk Yönetmelik değişikliği Danıştay’dan dönmüştü. Şimdi yeni bir değişiklik daha yapıldı. Dün Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik değişikliğinde,

Savcılık yetkisi kısıtlandı Resmi Gazetede yayınlanan bir cümlelik yönetmelik değişikliği ile “zorunluluk halinde” bile Cumhuriyet savcılarının polise görev ve yetki alanı dışında operasyon yaptırma yetkisinin kaldırıldı. Yeni yönetmelikle, İstanbul’daki bir savcı Anka-

Gazete patronları ihaleye giremesin

G

azeteciler, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği forumda son dönemde medya üzerinde kurulan baskıyı tartıştı. Ana akım medyanın katılmadığı forumda yolsuzluk soruşturmasına da giren “ihale gazeteciliği”ne karşı çıkıldı. “Gazete patronlarının devlet ihalesine girememesi” istendi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) dün, İstanbul The Marmara

kadar çalaysinuz?” Başbakan’la oğluna ait olduğu söylenen kasetin piyasaya sürülmesinin üzerinden iki hafta geçti. Sorulacak her soru soruldu; söylenecek her söz söylendi. Sorulmayan tek soru, “yaşlı Temel”in genç siyasetçiye sorduğu soru: Eğer o konuşma kayıtları montaj değilse... Yani tapedekiler, yabancı uzmanların söyledikleri gibi yüzde 100doğruysa... O sesler Başbakan’a ve oğluna aitse... Aile, o kadar parayla (en az milyarlarca Euro olduğu iddia ediliyor)ne yapacaktı? Öyle ya yedi göbek torunun onca parayı yemeye kalksa, hepsi çatlayıp ölür... Harca harca bitmez, dağıtmaya kalksan tükenmez, savursan kolun yorulur... Eeeee? Kariya kiza da citmezler... Esrar-içki de içmezler... Kumar da oynamazlar... Eyu da ne edecekler onca parayi? Haçan bir bilenunuz varsa baa da söylesun!

BİLSELERDİ! İnternet üzerinden kamera ve ses kayıtlarının paylaşıldığıYoutube adlı site, kayıtları yükleyenlere her bin tıklama için 20 dolar ödüyormuş... Bu hesapla, Başbakanile oğluna ait olduğu iddia edilen ve bugüne kadar tam 5 milyonkez dinlenen konuşma kayıtlarının yükleyicilerine 100 bin dolarkazandırdığı iddia ediliyor. Çok merak ediyorum; acaba o kayıtların kahramanları bu kadar “gişe geliri”elde edeceklerini bilseler, yüklemeleri bizzat kendileri yapmaz mıydı?

GÜNÜN SORUSU “Cumhuriyet savcılarınca, adlî görevler ile ilgili emir ve talimatlar, kolluk birimlerinin aralarındaki işbölümü ile kolluk teşkilâtlarının görev ve yetki alanlarına göre verilir” ifadelerine yer verildi.

ra’da bir bakanın, bürokratın, banka müdürü için arama, yakalama, gözaltı gibi bir emir ve talimat vermesinin önü kesildi. Savcıların istediği birimden polisleri istedikleri operasyonda görevlendirme olanağının da kaldırıldı. Görevlendirmeler kolluk teşkilatlarının görev ve yetki alanlarına göre verilmesi şartı getirildi. Değişiklik yargı çevrelerinde “17 Aralık değişikliği” olarak yorumlandı. Bu değişiklikle İstanbul’da bir savcının artık soruşturduğu konu ile ilgili olarak Ankara’da arama yapmasının önünün kesildiği bildirildi.

Yücel: Gazeteciler de mal varlığını açıklasın

EZGİ HOTALAK

on günlerin en populer fıkrası; o yüzden duymuş olma olasılığınız yüksek... Yine de anlatayım: Seçim dönemi ya... İktidar partisinin belediye başkan adayı toplamış Karadenizlihemşerilerini bir kahvede, “Bizden önce o yoktu, bu şöyle kötüydü... Biz geldik, hepsini hallettik. Ülkeyi modern ülkeler seviyesine çıkardık”diye nutuk atmaya başlamış... Genç adayın konuşmalarını arka masalardan birinde gülümseyerek dinleyen yaşlı Temel elini kaldırmış: “Uy uşağum, bir sori soracağum. Affedersun; sizin ha böyle kari-kiz ayağınız var midur?” Genç aday, “Estağfurullah amca; o nasıl söz... Zina günahtır, biz harama uçkur çözmeyiz” demiş gururla ve nutuk atmaya devam etmiş: “Bizi bir daha seçerseniz ilçemizi il yapacağııııız...” Temel dede, yine el kaldırmış: “Uy uşağum, bir sori daha soracağum. Siz raki içey musunuz, esrar çekey misunuz?” Siyasetçi içinden “Çattık” demiş ama soruyu da yanıtlamış: “Hayır amca; sarhoşluk veren her şey hem günahtır, hem de mekruhtur, biz asla içmeyiz.” Biraz daha zaman geçmiş, genç siyasetçi yeniden başlamış anlatmaya: “Bizim iktidarımızda dünya lideri olduuuk...” Temelyine seslenmiş: “Uşağum son sori... Siz kumar oynay misunuz?” Genç siyasetçi derin bir nefes alıp gülümsemeye, sakinliğini korumaya çalışmış: “Asla amca... Kumardan gelen para haramdır, biz asla oynamayız.” Bunun üzerine Temelsinirle ayağa fırlamış ve bir yandan bastonunu sallamaya, diğer yandan da bağırmaya başlamış: “Ula pokyiyenun oğli! Kariya kiza citmeysinuz... Esrar-içki içmeysinuz... Kumar da oynamaysinuz... Ne masrafinuz var ki bu

Oteli’nde “Günümüz Koşullarında Gazetecilik” başlıklı bir forum düzenledi. TGC’nin toplamda 40 yazılı medyayı davet ettiği foruma ana akım medyanın katılımı oldukça düşük oldu. TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun açılış konuşmasını yaptığı foruma gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel ile köşe yazarımız Mehmet Ali Güller de katıldı. Toplantıda yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında ortaya çıkan kayıtlar, “Alo Fatih” baskıları ve Sa-

bah-ATV satışında oluşturulan havuz tartışıldı. Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kerem Çalışkan, TGC’nin “Alo Fatih Sempozyumu” düzenlemesini istedi. Öneri, başta Aydınlık olmak üzere diğer gazeteler tarafından da olumlu karşılandı. Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, patronaj sorununun tartışılması üzerine “Gazete patronlarının devlet ihalelerine alınmaması gerekiyor. Buna ilişkin bir düzenleme lazım” diye konuştu.

TGC’nin “yalan tespit komisyonu” kurması gerektiğini belirten Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel’in önerisi olumlu karşılandı. Yücel şöyle konuştu: “Türkiye’de siyaset kaset ve ses kayıtlarının, gazetecilik de ‘Alo Fatih’ ve ‘havuz’ baskısının altında. Bu çemberin dışına çıkmamız gerekiyor. Mesleğimiz kamu çıkarını savunmayı esas almalıdır. Çıkar odaklarının taleplerini yerine getirenler suça ortak oluyor. O yüzden cemiyetimiz gerekirse gazetecilerin mal varlığı bilgisine bile ulaşabilmelidir. Yalan haber yapanlar tespit edilmelidir. Yalan söylemeye özgürlük tanınamaz. Gazeteciliğin namusu ayaklar altına alınıyor. İnternet ve MİT yasalarının temel hedefi gazetecilerdir. Cemiyetimiz kitlesel eylemler örgütlemelidir.

Bacanağının adı da yolsuzluk soruşturmalarına karışan AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, katıldığı bir televizyon programında Başbakan Erdoğan’a kefil olduğunu, onun asla yolsuzluk yapmayacağını söyledi. Sorum kendisine: Kefil olduğunuza göre, en az Başbakan kadar varlığınız olmalı... Var mı bu kadar paranız?

Bakan çocuklarının tahliyesi ve ilk demeçler... Başbakan Erdoğan, bakan çocuklarının ve rüşvet vermekle suçlanan bazı işadamlarının tahliyesini değerlendirdi: “Adalet yerini buldu...” Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise “Bizim hiçbir etkimiz yok. Karar, mahkemenindir”dedi. “Adalet yerini buldu”cümlesi genellikle mahkemenin kararını sevinçle karşılayan şüphelilerin kurduğu bir cümledir. Bu yüzden Başbakan’ın

daha kararın mürekkebi bile soğumadan neden bu kadar sevindiğini ve çığlık atarcasına bu demeci patlattığını anlayabilmiş değilim. Adalet Bakanı’nın sözlerine gelince... Ben bu ülkede kavramların nerede, ne zaman, nasıl kullanıldığını çok iyi öğrenen 33 yıllık bir gazeteci olarak tek şey bilirim: Eğer bir siyasetçi “Yapmadık”diyorsa bilin ki yapmıştır! Tercümeye gerek var mı?

GÜNÜN İSYANI! Önceki gün tahliye edilen Rıza Zerrabisimli işadamının yeni bir ses kaydı internete düşmüş... Zerrabbu kayıtta, “O...pu ile memurun bahşişini peşin vereceksin”diyormuş... Eğer bu kayıt doğruysa, bir memur çocuğu olarak isyanım Zerrab’a: Bütün memurlar rüşvet yemez ama herkesin rüşvet yediğini sanan senin gibileri ellerine geçirdiklerinde o....uya çevirir... Sen sen ol, yolun bundan sonra devlet dairesine düşerse, önlemini al!


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04.52 Güneş 06.16 Öğle 12.08 İkindi 15.14 Akşam 17.47 Yatsı 19.04 HAVA DURUMU

Ankara: 0/15

b

İstanbul: 6/11

d

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

Erdoğan’ın en uzun 30 günü

İzmir: 8/15

h

Antalya: 11/17

İSTANBUL İmsak 05.06 Güneş 06.32 Öğle 12.23 İkindi 15.28 Akşam 18.02 Yatsı 19.20

d

Adana: 9/21

b

Diyarbakır: 3/15

b

Erzurum: -3/6

d

Sivas: -2/12

b

Tunceli: 0/13

İZMİR İmsak 05.15 Güneş 06.37 Öğle 12.30 İkindi 15.38 Akşam 18.12 Yatsı 19.27

b

Trabzon: 6/12

b

Zonguldak: 4/13

Bursa: 5/16

d

Konya: 0/14

b

Cezaevinde ölümü bekliyorlar Kiminin kalbi yüzde 35 çalışıyor... Kimi az önce ne yaptığını unutuyor. Ağır koşullarda iyileşmesi mümkün olmayan çok sayıda mahkûmun hayatı Adli Tıp’tan bir türlü çıkmayan raporlara bağlı Hastaneye ayakkabısız gidiyorlar

Y

urtseverlerimiz 7 yıldır içeride. Hukuksuzluğu AKP de kabul etti. Türkiye’ye bir tahliye lazım. Ergenekon davaları için konuşuyorduk. Tayyip Erdoğan gözünü kararttı. Özgürlük rüşvete ikram edildi. Artık, 17 Aralıkçılar’ın hepsi serbest. 74 gün yattılar sadece. Başbakan’ın bütün adamlarına mesaj verildi: “Korkmayın. Kimseyi feda etmeyeceğim.” Erdoğan Bayraktar olayı uyarıcı olmuş. Ne demişti Bayraktar: “Her şeyi Başbakanın talimatıyla yaptım.” Cemaat geri adım atmadı. Belli ki: Hem güvendiği dağlar var. Hem de “kayıt”lar. Erdoğan’a meydan okuyor. Rızanur Meral, manifestoyu açıkladı. TUSKON’un dünkü kongresinde. Cemaat’e yakın işadamlarının örgütü. Erdoğan, Cemaat’i parti kurmaya davet ediyor ya. Meral da Erdoğan’a çağrı yaptı. “Siyaset servet edinme yeri değildir.” Siyasileri, para kazanmak istiyorlarsa. “Şirket kurup iş hayatına girmeye davet ediyoruz.” Erdoğan, “inlerine gireceğiz” demişti. Meral’in cevabı da üst perdeden. “Yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde, kimlerin asıl olduğunu herkes görecek.” İslamcı çevreleri dolaşıyorum. Bir grup İslamcı ile sohbet ettik. Gece yarısına kadar. 50 yaş kuşağı. İç süreçlerin tanığı ve tecrübeliler. Bir kısmını bugün aktarmak istiyorum. Seçime 30 gün kaldı... Türkiye için kısa bir zaman. Fakat Tayyip Erdoğan için uzun. 30 günde neler olacak? Hatta, bırakalım 1 ayı. Erdoğan’ı yarın ne bekliyor? Kimse bilmiyor. Denilen: Çok şey mümkün. Beklenti yüksek: Her an sürpriz bir hamle. Ellerde tablet bilgisayarlar. Ya da akıllı telefonlar. İnternet sürekli taranıyor. Gözlerin aradığı görüntü: “Paralar evden nasıl taşındı?” Olduğu varsayılıyor. İddia: Bilal Erdoğan’ın evindeki milyar dolar? Yoktur diyen yok. Nasıl taşınabileceği konuşuluyor. Biri hesaplamış, kaç ton ettiğini. 200 avroluk banknotlarla 3.5 ton 100 avrolukla 7 ton. Kestirme hesap: 100’lük bir deste 98-100 gram geliyormuş. Soru: Erdoğan’ın çıkışı var mı? “Yolun sonuna geldi.” Ne kadar kalır: “Hemen de gidebilir.” “Sürebilir de.” Sorun: “Alternatifi ortaya çıkmadı.” Sandıktan ne çıkar? Kesin konuşamıyorlar. Efsane böyle ya: “Yolsuzluk... Çürüme./. Başarısızlık. Hiçbiri AKP seçmenini etkilemiyor.” İslamcı aydınların da benzer düşünüyor. Üstelik aynı sosyolojik tahlillerle. Yine de ortalama tahmin: “Yüzde 33-36.” AKP’li seçmenin niye kafası karışık? Söylenenler hatırlatılıyor. Burhan Kuzu: İnansa bile tesir etmez. Emine Şenlikoğlu: Zekat parasıdır. Espri yapan da oldu:. “AKP seçmeni Kabataş’ta görmediğine inanıyor.” “Fakat yolsuzlukta duyduğuna inanmıyor.” Kötümserliğe itiraz eden de var. “Unutmayın. Kabataş Camii imamını o kadar zorladılar.” “Fakat, camide içki içildi dedirtemediler.” “AKP tabanında böyle bir damar da var.” Erdoğan’ın meydan stratejisi? “Üç ayak üzerinde yürüyor. “Yolsuzluğu: İnkar.” “Gerilimi yüksek tutmak.” “Karşısındaki şeytanlaştırmak.” Bir de: Sürekli aynı şeyleri söylüyor. Gücü doğruluğunda değil, tekrarında. Goebbels de öyle yapıyordu. Nazi propaganda şefi. Zor günlerde iş kadroya bakar. İki eksiğe vurgu yapılıyor. Bir: “Gönülden bağlı kimsesi yok.” İki isim: Hakan Fidan ve Efkan Ala? “Onlar kadro değil, bürokrat. Kim gelirse onunla çalışırlar.” İki: “En önemlisi. Çıkış gösterecek adamı bırakmadı.” Devamı daha dikkat çekici. “Erdoğan devlette bütün kurumları sıfırladı.” “Otonom yer kalmadı. Kendisine itiraz edecek.” “Onu dengeleyecek. Frenleyecek.” “Hatta hakemlik, ağabeylik yapacak.” Not: 3-4 günlüğüne bir seyahatte olacağım. Sohbete dönüşte devam edeceğim.

b

Savaş Altıokka: Ayakkabı araması yapıldığı için, girişte çıkışta sürekli ayakkabı çıkartmak zorunda kalıyoruz. Bu nedenle hastaneye ayakkabısız gidiyoruz. Mektuplarımız, şikayet dilekçelerimiz yerine ulaşmıyor. İMC-TV, Yol, Ulusal, Halk, Hayat, Cem TV izleyemiyoruz.

Diyetini bile uygulayamıyor

ZİHNİ ERDEM / ANKARA

Asker ocağındaki T SÜRPRİZ AĞLATTI

BMM İnsan Hakları Komisyonu üyeleri Kocaeli’nde F ve T tipi cezaevlerinde yatmakla olan tutuklu ve hükümlüleri ziyaret etti. Komisyon üyesi Veli Ağbaba, Kocaeli’nde de tutuklu ve hükümlülerin tıpkı Silivri Cezaevi’nde olduğu gibi ağır koşullarda yaşam mücadelesi verdiklerini anlattı. Ziyaret, hastalık nedeniyle tahliye edilmesi gereken siyasi mahkûmların Adli Tıp rapor vermediği için tahliye edilmediklerini bir kez daha ortaya çıkardı. Veli Ağbaba, Komisyon’un 14 Şubat 2014 günü yaptığı ziyarette gerçekleşen görüşmeleri aktardı. İşte onlardan bazıları:

şaddı.ı. yaşa larr ya anla sall an yguusa lesisi dduuyg aile Seze Se zerr ai

Abdullah Kalay (Ağır hasta): Kalp krizi geçirdim. 2 buçuk saatte hastaneye götürebildiler. Kocaeli Devlet Hastanesi acil müdahale etti. Kalp krizi teşhisiyle 12 dakika uzaklıktaki Araştırma hastanesi yerine 40 dakika uzaklıktaki Derince Hastanesi’ne sevk edildim. Geç müdahale olduğu için kalpte hasar oldu. 1 ay

3

çocukları asker olan Sezer ailesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı süprizle bir araya geldi. En küçük oğulları Erkan Sezer’in Isparta’daki yemin törenine katılan çift, diğer çocuklarını da karşılarında görünce duygu dolu anlar yaşadı. Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde oturan Asiye ve Hasan Sezer çiftinin büyük oğulları 23 yaşındaki Sercan Sezer, 4 yıl önce vatani görevini yaparken Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katıldı. Sercan Sezer, Şırnak’ın Uludere ilçesinde görevini sürdürürken, 3 ay önce askere giden kardeşi 22 yaşındaki Serkan Sezer de Van’da vatani görevini yapmaya başladı. Sezer çifti, en küçük oğulları 20 yaşındaki Erkan Sezer’i de vatani görevini yapması için 1 ay önce Isparta’ya gönderdi.

‘Bu vatan için doğduk’ Birbirinden habersiz Isparta’da buluşturulan aile fertleri büyük şaşkınlık yaşadı. Çocuklarına kavuştuğu için çok mutlu olduğunu belirten baba Hasan Sezer, komutanlara teşekkür etti. Hasan Sezer, “Askere gitmek istediler, seve seve gönderdik. Biz bu vatan için doğduk. Oğullarımızı da bu vatan için görevini yapmaya gönderdik. Her-

Üniversite raporunu kabul etmediler

kes oğlunu seve seve göndermeli. Ben 3’ünü birden gönderdim. Daha da olsa gönderirim. Bu görev kutsal bir görevdir. Onur ve gurur içindeyiz. Bu vatan bizimdir”diye konuştu.

‘Çok özlemişim’ Anne Asiye de oğullarına sarılırken güçlükle “Çok özlemişim, çok güzel oldu. Sevindik, çok mutlu olduk. Ne diyeceğimi bilmiyorum” diyebildi. Şırnak’ta uzman çavuş olarak görev yapan Sercan Sezer de “Bizim için çok büyük sürpriz oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak büyük bir aile olduğumuzu tekrar görmüş olduk. Bütün komutanlarıma teşekkür ediyorum” diye konuştu. Hasan Sezer, üç oğlunu birden askere gönderdiği için Genelkurmay Başkan Orgeneral Özel’in kendisini tebrik etmek için aradığını ve “Senin gibi babalar bu ülkede az bulunur” dediğini aktardı.

Yaralanan yolcunun ördekleri kaçtı, polis kovaladı Iğdır’dan Kars’a giden yolcu otobüsü, yol ortasında arızalanan TIR’a çarpmamak isterken aşırı buzlanma nedeniyle kayarak şarampole yuvarlandı. Dün saat 09.30 sıralarında Kars-Iğdır karayolunda meydana gelen kazada 7 yolcu yaralandı. Kaza sonrası olay yerine gelen trafik polisleri de buzlu yolda zor anlar yaşadı. Yer yer kayıp düşme tehlikesi geçiren polisler bir yandan kaza tutanağı tuttu, diğer yandan da yaralanarak hastaneye kaldırılan yaşlı kadının yol kenarındaki kaz ve ördeklerine sahip çıktı. Polis bulundukları çuvaldan kaçarak yol ortasında dolaşan ördekleri güçlükle toplayarak tekrar çuvala doldurdu.

sonra ekg çekildi. Kalbim yüzde 35 çalışıyor. ‘Yüzde 75 kalp yetmezliği var’ dediler. Üniversiteden cezaevinde kalamaz raporum var. Savcılık kabul etmiyor. İstanbul Adli Tıp’a başvurmamı istediler. Adli Tıp’ın raporunu bekliyorum. Kalbim az çalıştığı için çok çabuk yoruluyorum. Tüm işlerimim arkadaşlarımı yapıyor.

Herşeyi unutuyor Ali Tekel (Wernicke-Korsakoff hastası): 1996’da ölüm orucunda 69 gün kaldım. Duyularımda zayıflama var. Unutkanlık had safhada. Çay demliyorum, demlediğimi unutuyorum. Adli Tıp başvuruma yanıt vermiyor. 9 senedir bekliyorum. Kulaklarımda ve gözlerimde de işlev bozuklukları var. Kalp çalışma oranım yüzde 30.

‘Muhalif tv kanalı yasak’ Selçuk Kozağaçlı: Yalnızca TRT Radyo’nun dinlenmesine izin veriliyor. Herhangi bir müzik çalar taşımak yasak. Müzik dinleyemiyoruz. Türkü dinlemek istiyoruz, mümkün olmuyor. Cem TV yayını var ancak Yol, Hayat, Halk, Ulusal ve İMC TV yayınları yok.

Sami Özbil (Ağır hasta): 12. Ağır Ceza Mahkemesi müebbet hapis cezası verdi. “Müebbet hapis cezası yetmez 1,5 yılını hücrede geçirsin” dediler. Ne mektup, ne görüş, ne sohbet hiçbir hak yok. Babam 17 Aralık 2013’te öldü. Herkese 48 saat izin verirlerken bana gidişi geliş sadece 10 saat verdiler. Sabah uçakla gidip akşam uçakla geri dönmek zorunda kaldım. Cohn hastalığı nedeniyle Kocaeli Tıp Fakültesi özel diyet listesi verdi. İaşe bedeli aşıldığı için idare kabul etmedi. İnfaz hakimliğine itiraz ettim. İnfaz hakimliği “kendi imkanı ile alsın” dedi. Ancak cezaevi yönetimi izin vermedi.

‘İlişkiyi vekiller sağlıyor biz niye tutukluyuz’ KCK davasından yargılanan avutlar Mehmet Bayraktar, Ömer Güneş, Doğan Erbaş, İbrahim Bilmez, Ferit Özgen Fenol, Sebahattin Kaya, Emran Emekçi, Cengiz Kapmaz A. Cengiz, Veli Ağbaba’ya yaptıkları ortak açıklamada, yargılanma nedenlerinin örgütle Abdullah Öcalan arasında bilgi getirip götürmek olduğunu söyledi. Avukatlar, “Şimdi Öcalan ile Kandil arasında ilişkiyi milletvekilleri sağlıyor. Peki o zaman biz niye buradayız?” diye sordu.


2 MART 2014 PAZAR

Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Başkent hava kirliliğinde de ilk sırada Türkiye’de hava kirliliğinin en yüksek olduğu nokta Ankara’nın Sıhhiye semti. Kimya Mühendisleri Odası, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı ve Büyükşehir Belediyesi’ni önlem almaya çağırdı

Filiz öğretmene veda

kirleticileri, benzo (a) pyrene gibi, kanser yapıcı kirleticiler içerdiklerinden bu kirleticilerin uzun süreli solunması durumunda kanser yaptığı bilinmektedir. Ankaralıların soluduğu havada sınırların üzerindeki miktarlarda bulunan PM10 kirleticisinin kimyasal bileşimi derhal açıklanmalıdır.”

AYDINLIK / ANKARA

Ç

evre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ölçüm istasyonlarının verileri Türkiye’de hava kirliliğinin en yüksek olduğu noktanın Ankara’nın Sıhhiye semti olduğunu ortaya koydu. Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Erkin Etike düzenlediği basın toplantısında, “Ankaralıların sağlığı tehdit altındadır. Bakanlık ve Büyükşehir Belediyesi kirliliğe son verecek önlemleri almalıdır” dedi.

Kimya Mühendisleri Odası Ankara Şube Başkanı Erkin Etike

Kaçak kömür engellenmeli

Sınır 683 kez aşıldı Kimya Mühendisleri Odası’nın yıllardır Ankara’daki hava kirliliği değerlerinin halk sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaştığına ilişkin saptamaları kamuoyuna duyurduğunu dile getiren Etike sözlerine şöyle devam etti: “Bugüne kadar alınmış herhangi bir önlem bulunmamaktadır. Kirlilik sürmektedir. Geride bıraktığımız 2013 yılına ait Hava Kalitesi Haber Bülteni, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 28 Şubat 2014 tarihinde açıklanmıştır. Bu bültene göre Türkiye’de 2013 yılı boyunca en yüksek PM10 kirliliği Ankara-Sıhhiye istasyonunda öl-

Sinop’ta işsizlik bunalımına girerek intihar eden atanmayan öğretmen 35 yaşındaki Gamze Filiz Aslan gözyaşlarıyla toprağa verildi. Olay geçen Perşembe Sinop’ta meydana geldi. Bir süre İstanbul’da özel bir dershanede görev yaptıktan sonra işsiz kalarak memleketi Sinop’a dönen ve KPSS sınavına hazırlanan kimya öğretmeni Gamze Filiz Arslan, evde bulunan av tüfeğini çenesinin altına dayayarak ateşledi. Olay yerinde yaşamını yitiren Aslan’ın cenazesi yapılan otopsinin ardından ailesine teslim edildi. Kefevi Mahallesi’nde ikamet eden ve bazı ailelerin çocuklarına özel ders vererek geçimini sağlayan Gamze Filiz Aslan, dün Alaaddin Keykubat Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Çukurbağı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Evlatlarını kaybeden Nuriye-Murat Aslan çifti cenazede güçlükle sakinleştirildi. Gamze öğretmenin kardeşleri Deniz ve Yeliz Aslan da ablalarının tabutuna sarılarak uzun süre gözyaşı döktü. DHA

çülmüştür. Türkiye’de yıl boyunca havası en kirli olan nokta burasıdır. Aynı şekilde Ankara-Demetevler de Türkiye’de en yüksek kirliliğin ölçüldüğü ilk on istasyon arasındadır. PM10 kirleticisine ait Kısa Vadeli Sınır Değer 2013 yılı içinde Ankara’da toplam 683 kez aşılmıştır. PM10 kirleticisine ait Uyarı Eşiği 8 kez aşılmıştır.”

Kanser tehlikesi yaratıyor Yaşanan hava kirliliğinin sonuç-

NOKTALI VİRGÜL Nokta konmuştur, Dönüm noktasıdır burası. Vekillerimiz, böyle uygun görmüştür Gerçi Ayaklar altında kalmıştır hukuk, tek kişiye bırakılmıştır adalet. Ama… Seviyeli bir oturumla, Karşı çıkanlara; tekmelerle, küfürlerle kafaları, gözleri yara, yara. Cami kapısına, terk edilen bir bebek gibi, bırakılmıştır adalet, tek adamın kolları arasına. Zaten… Yerlerde sürünmekteydi Cumhuriyet, Değişmiştir artık rejim, başka bir şeydir bunun adı, yoktur artık hürriyet. Yoktur demokrasi, Yoktur… Olmaz barış, Kalmamıştır can güvenliği, ne özgürlükler, ne de insan hakları. Kalmamıştır güven insana, bölünmüştür toplum, böylece koyulmuştur o nokta… Yalnız bir virgül vardır, o noktanın altında. Ve henüz, Tamamlanmamıştır yazı. Bu yazıyı; Yapılırken kurtuluş savaşı, ve düşman taaa… kapımızın önüne kadar dayandığında Karanlık izbelerde, kuytu tekkelerde, kafa sallayarak, zikir çekenlerle. Cepheden firar eden, asker kaçaklarının, isyancıların, torunları değil. O büyük kavgayı verenlerin, nesilleri tamamlayacak, Onlar bitireceklerdir bu yazıyı, onlar koyacaklardır, bu yazıya, o son noktayı. Muzaffer TALATPAŞAOĞLU

ları hakkında da açıklamalarda bulunan Etike şu bilgileri verdi: “Solunum yolu ile alınan PM10 kirleticisine vücudumuz direnç gösteremez, bu kirletici akciğerin derinliklerine kadar nüfuz eder. PM10 kirleticisi, kanın içindeki karbondioksitin oksijene dönüşümünü yavaşlatır. Bu da nefes darlığına neden olur. Bu durum da oksijen kaybının giderilebilmesi için daha fazla çalışan kalp üzerinde ciddi baskı oluşturur. PM10 kirleticisi, bir yaşın altındaki

bebeklerde solunumdan kaynaklanan ölüm risklerini artırır. Çocuklarda astım ve bronşite neden olur. Kanser yapıcı kalıcı organik kimyasalları içeren partikül madde kirleticileri sağlık açısından çok tehlikelidir. Birçok farklı bileşenden oluşmuş olan PM10 kirleticisi akciğerdeki nemle bileşerek aside dönüşebilir. Duman bileşenlerinde bulunan çinko amonyum sülfat, akciğerde sülfürik aside dönüşür. Kurum, uçucu kül, benzin ve dizel egsoz partikül

Ankara’nın hava kirliliğindeki artışın bir nedeninin de kömür kullanımındaki artış olduğunu vurgulayan Etike, “Kömürün konutlarda değil sanayi tesislerinde kullanılmalıdır. Sanayi tesislerinin bacalarına filtre sistemleri takılarak zararlı gazların havaya salınmasının önüne geçilebilir. Kaçak yollarl a şehre sokulan kalitesiz kömürlerin kullanımı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından engellenmelidir” diye konuştu.

Kentsel Dönüşüm Yasası’nda kritik iptal AYDINLIK /ANKARA

A

nayasa Mahkemesi, Kentsel Dönüşüm Kanunu uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı açılacak davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğine ilişkin hükmün de aralarında bulunduğu birçok maddeyi, Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Yeni rant alanları yaratacağı ve yargıyı by-pass edeceği gerekçesiyle CHP’nin iptal istemiyle yaptığı başvuruyu karara bağlayan mahkeme, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un birçok maddesini Anayasa’ya aykırı buldu. İptal edilen hükümler arasında en dikkat çekeni, “kentsel dönüşüm” adı altında yapılan bütün idari işlemlere açılacak davalarda ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verilemeyeceğine dair hüküm. Anayasa Mahkemesi, bunun Anayasa’ya aykırı olduğu saptadı. Mahkemenin iptal ettiği diğer kanun hükümleriyse şöyle: “ Hazine dışındaki kamu idarelerinin mülkiyetinde bulunan taşın-

mazların, kanunun amaçları çerçevesinde kullanılmak üzere Bakanlığa tahsis edilerek tasarrufuna bırakılmasını veya Bakanlığın talebi üzerine TOKİ ve İdareye bedelsiz olarak devredilebilmesini öngören kanun hükmü; Kanun uyarınca yapılacak planların, İmar Kanunu’nda ve imara ilişkin hükümler içeren özel kanunlar da dahil diğer mevzuatta belirtilen kısıtlamalara tabi olmadığını

İzmitli fırıncının protestosu sürüyor

İzmit’te “Ekmek fırını” ruhsatı alamadığı için protestolarda bulunan Cevahir Köse, kentin en işlek meydanının pankartlarla donattı. Köse, iddiaya göre 4 yıl önce açtığı fırınında İzmit Belediyesi’nden aldığı işletme ruhsatı ile ekmek imal edip sattı. Bu sırada “Ekmek fırını” ruhsatı almak için birçok kez başvuru yapan Köse, kendisine sadece pasta-börek imalatı yapabileceği “unlu mamuller” ruhsatı verilebileceği bildirince

protestolara başladı. 8 ay önce fırınının camlarını protesto içerikli yazılarla donatan Köse, birkaç kez de İzmit Belediyesi önünde eylem yaptı. Fırıncı Köse, bu kez Cumhuriyet Parkı’nda her yeri protesto içerikli pankartlarla donatarak belediye yetkililerini vatandaşlara şikayet etti. Köse, “Bugün eylemlerinin tam sekizinci ayı doluyor ama benim sorunum halen çözülmedi” dedi. DHA

düzenleyen kanun hükmü; Kanun uyarınca yapılacak mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin, doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi olayların ortaya çıkması üzerine, ihalenin ivedi yapılmasının zorunlu olması halinde pazarlık usulü ile ihale yapılmasını öngören işlerden sayılmasını öngören hüküm.”

Yolların sultanı Meltem kaptan

Trabzon’da 2 yıldır otobüs şoförlüğü yapan 26 yaşındaki Meltem Kurt, erkek meslektaşlarına taş çıkartıyor. Kamyon şoförlüğü yaptıktan sonra bir tur şirketinde otobüs şoförlüğüne başlayan Meltem Kurt’u gören yolcular şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Kamyon şoförü olan babası sayesinde küçük yaşlardan bu yana bu işle haşır neşir olduğunu belirten Kurt, “Önce kamyon ve TIR kullanmayı öğrendim. 2 yıldır otobüs kullanıyorum. Zorluk çekmiyorum. Özellikle şoför ağabeylerim çok yardımcı oluyor. Genellikle yerli ve yabancı turistlerin katıldığı turlarda otobüs kullanıyorum ama yoğun dönemlerde uzun yola da çıkıyorum” dedi. Çok farklı tepkiler aldığını anlatan Meltem Kurt sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazıları hostes sanıyor. Daha sonra direksiyona oturduğumu görünce önce bir tedirginlik yaşıyorlar. Sonra otobüsü iyi kullandığımı görünce bu kez de alkışlıyorlar. Yolda beni gören diğer araçların şoförleri de şaşırıyor. Bazıları alkışlayarak destek oluyor” Sürücülere uyarılarda bulunan Meltem Kurt, “Sürücüler, sakin ve dikkatli olsunlar, yavaş gitsinler. Ben 90 kilometreyi geçmiyorum. Otobüsle hiç kaza geçirmedim, umarım da hiç kaza yaşamam. Kadınlar da her işi yapabilir. Erkeklerin yaptığı işi yapıyorum şu anda. İşimi seviyorum” dedi. DHA

FEDAİNİN SONSUZA YÜRÜYÜŞÜ

Kar altında elektrik mücadelesi Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı 611 nufuslu Sakaören köyü ile 1750 nüfuslu Kargapazarı köyüne, elektrik direklerildiği için 3 gün elektrik verilemedi. Köylülerin başvurduğu Fırat Aksa Elektrik Dağıtım Şirketi, elektrik direklerinin tekrar dikilmesi halinde iki köye elektrik verilebileceğini belirterek köylülerden yardım istedi. Köylülerle FEDAŞ çalışanları yarım metreyi bulan karda el ele vererek direkleri 1 kilometre yerde sürükleyerek dikilecekleri

yere kadar götürdü. Köylüler ayrıca direklerin sağlam dikilmesi için çukurun etrafına döşenecek taşları da çevredeki tepelerden toplayarak kucaklarında taşıdılar. Yoğun çaba sonucu tekrar yerine dikilen iki direğe tırmanan görevliler, hattı döşeyerek iki köyün 3 gün sonra tekrar elektriğini açtı. DHA

Tekin ULGUR

İşçi Partimizi Parti yapan emek kahramanlarından, Devrim eri, milli birliğimizin ve vatan bütünlüğümüzün fedaisi, Elazığ İl Başkanımız

TEKİN ULGUR Sonsuza yürümüştür. Anısı her zaman ışık tutacaktır. Halkımıza, ailesine, arkadaşlarımıza, Partimizin bütün yönetici ve üyelerine başsağlığı dileriz. Genel Başkan Doğu Perinçek ve Silivri Kalasındaki Arkadaşları MKK Üyesi Hasan Atilla Uğur, Hikmet Çiçek, Mehmet Demirtaş, E. Tuğg. Levent Ersöz, Mehmet Bedri Gültekin, Erkan Önsel, Turhan Özlü, E. Alb. Muzaffer Tekin, E. Dz. Yzb. Hasan Ataman Yıldırım, Deniz Yıldırım, E. Astsb. Oktay Yıldırım.


Hazırlayan: Recep ERÇİN

DOLAR

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Cuma 2.2088 Perşembe 2.2386

EURO

Cuma 3.0498 Perşembe 3.0591

BORSA

Cuma 62.751 Perşembe 61.370

ALTIN

Cuma 634 TL Perşembe 636 TL

(Cumh.)

FAİZ

Cuma % 11.23 Perşembe % 11.20

PETROL (Brent)

Cuma $ 108.62 Perşembe $ 109.31

UFKA BAKIŞ

*Serbest piyasa satış fiyatları

H. Ufuk

SÖYLEMEZ Fax: 0312 467 78 93 ufuksoylemez@aydinlikgazete.com

Söylesem faydası yok, sussam gönül razı değil (2) 28 Şubat 1997 tarihinde yaşananların görünürdeki sebebi RP’nin Anayasanın laiklik ilkesi karşıtı bir odak olarak faaliyette bulunmasıdır. Türk milletinin laik - demokratik Atatürk Cumhuriyeti konusundaki haklı duyarlılığı bu süreçte öne çıkarılmış ve tahrik edilmiştir. Gerçek gerekçe ise ekonomik olarak RP / DYP koalisyonunun milletin çıkarlarını merkeze alan, milli - karakterli ekonomi politikalarına karşı, IMF - ABD ve içerideki çıkar gruplarının rahatsızlığıdır. Kısaca 28 Şubat 1997 tarihindeki ekonomi politik durumu özetleyelim; Ekonomide gerçekçi (reel) kur uygulanıyordu. Ne devalüasyon riski, ne de ödemeler dengesi sorunu vardı. IMF’den bir dolar dahi borç alınmamıştı. Sıcak para neredeyse yok gibiydi, sıfırdı. Cari açık %2 dolayında ve çok küçüktü. İç borçlar 28 milyar dolar civarındaydı. Bugünün onda birinden daha azdı. Dış borçlar dolar bazında ilk kez gerilemişti. Karlı ve tekel niteliğindeki kurumlar kamunun kontrolündeydi. İşsizlik %6.5 - 7 civarındaydı. Ekonomik büyüme %7.5 gibi oldukça yüksek bir seviyedeydi. 45 güne kadar inmiş olan Hazine borçlanma vadeleri TÜFEX gibi yeni enstrümanlarla uzun vadeye yayılmaya çalışılıyordu. Ve nihayet Kıbrıs’ta, Milli Kahramanımız Rauf Dentaş’ın arkasında duruluyor, Ermeni meselesinde milli duruş sergileniyordu. PKK’yla, K. Irak’ın içlerine, Kandil’e kadar sınır ötesi operasyonlarla etkili amansız kararlı bir mücadele sürdürülüyordu. Kuşkusuz ki, ekonominin bugün dahi geçerli olan yapısal bazı sorunları o gün de mevcuttu. Enflasyon ve faizler yüksekti. Ama reel faizler %12 civarındaydı.

Sıcak para musluğu kesildi Merkez’in rezervleri eridi Kırılgan beş ülke içerisinde yer alan Türkiye’ye dışarıdan finansman giriş kesildi. İçerideki sıcak para da kaçmaya başlayınca Merkez Bankası’nın net rezervleri 32.9 milyar dolara düştü AYDINLIK / ANKARA

T

ürkiye’ye dışarıdan para girişi durdu. Gelmiş olan para da çıkmaya başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, 14-21 Şubat haftasında yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarının 1.6 milyar dolar eridiğini, net portföyünde ise yarım milyar dolarlık azalış görüldüğünü ifade etti. Öztrak, T.C. Merkez Bankası’ndaki net döviz rezervinin dibe vurduğunu ve 32.9 milyar dolara kadar gerilediğini bildirdi. Faik Öztrak yaptığı açıklamada, 17 Aralık’ta başlayan devlet krizinin bir rejim krizine dönüştüğünü, peş peşe çıkarılan yasalarla demokratik hukuk devleti niteliğini yitirdiğini belirtti. Bu durumun ekonomiyi de olumsuz etkilediğini kaydeden Öztrak, Merkez Bankası verilerine göre 14 Şubat - 21 Şubat arasında yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarının 1.6 milyar dolar azaldığını, bu 1 haftalık sürede Türkiye’ye sıcak para gelmediğini, aksine çıkışların yaşandığını ifade etti.

TÜFE’ye endeksli” hazine kağıtlarına geldiğini, bunun artık piyasaların enflasyon ve faiz risklerini taşımak istemediğinin göstergesi olduğunu vurguladı.

Öztrak, “Yabancıların portföyünü fiyat ve kur hareketlerinden arındırınca bir haftada net 554 milyon dolarlık çıkış olduğu anlaşılıyor. Muhtemeldir ki içinde bulunduğumuz haftada da yabancı çıkışı devam etti” tespitinde bulundu. Öztrak, siyasi belirsizlik arttıkça, hükümet hukuk devletini bitirdikçe dışarıdan Türkiye’ye para gelmediğini, fırsatını bulan yabancının da yavaş yavaş çıktığını söyledi.

Merkez bankası rezervleri lara indi” dedi. Öztrak, Hazine’nin 24-25 Şubat tarihlerinde yaptığı 5 ihalede teklifin yüzde 80’inin “değişken faizli veya

Merkez Bankası’nın faiz artırımına rağmen ne kurdaki dalgalanmanın durdurulabildiğini, ne de net döviz rezervinde artış görüldüğüne dikkat çeken Öztrak, “26 Şubat itibariyle Merkez Bankası net döviz pozisyonu son dört yılın en düşük seviyesi olan 32.9 mily a r do-

Kamu kuruluşlarına devlet kağıdı aldırılıyor 25 Şubat tarihinde sabit faizli referans kağıdın faizinin yüzde 11,18’le 2009 ortasından bu yana ihalelerde görülen en yüksek seviyeye ulaştığını vurgulayan Faik Öztrak, “Bilindiği gibi kamu kuruluşları rekabetçi olmayan biçimde teklif vererek Hazine kağıtlarını alabilirler. Faizlerin çok fazla yükselmemesi ya da borç stokunun yapısının bo-

zulmaması için son dönemde giderek kamu kuruluşlarına daha fazla devlet kağıdı aldırılıyor. Tüm bunlar Türkiye’ye dönük risk algısının artmasının

ekonomiye önce bütçeden başlamak üzere ciddi bir bedeli olacağını gösteriyor. Bu maliyeti ilkin Hazine, daha sonra millet öder” diye konuştu.

Düşük büyüme işsizliği patlatacak Türkiye’nin bu yıl düşük büyüme ve yüksek enflasyon ile karşı karşıya kalacağını, bunun da işsizliği yeniden çift haneli rakamlara taşıyacağını söyleyen Öztrak, “Bunlar, hükümetin istikrar söylemine kanarak son yıllarda hızla borçlanan vatandaşlarımız için hiç de iyi haberler değil” ifadelerini kullandı.

IMF’nin ‘kışkırtıcı’ uyarısı

1997’de tehlikede olan, 2014’de güvencede mi? 28 Şubat 1997 yılından, 17 sene sonra bugün 28 Şubat 2014 tarihinde ekonomi - politik görünüm bakın ne hale geldi; Sıcak para cenneti olduk. 150 milyar doları aşan sıcak para üretimi bitirdi. İthalatla yaşar hale geldik. Kamu ve özel, iç ve dış borçların toplamı tarihimizde ilk kez 500 milyar doları aştı. İşsizlik 2 katına çıktı. %10 civarında kronikleşti. IMF’den 2005 yılında hiç gereği yokken 10 milyar dolar daha borç alındı. Halen borcumuz bitmiş değil. Cari açık 5 katına çıktı %8’i aştı. Tüpraş - Erdemir - Türk Telekom - Petkim gibi kar eden, tekel niteliğindeki kurum ve kuruluşlar haraç - mezat satıldı. Yerine ne kamu ne özel sektör benzerlerini yapabildi. Yolsuzluklar arşa çıktı. Kıbrıs’ta ver - kurtul, Ermenilere aç - kurtul, G. Doğu’da böl - kurtul, ekonomide sat - kurtul zihniyeti egemen kılındı. Bu tabloya bakarak, 28 Şubat 1997 tarihinde laik Cumhuriyet tehlikedeydi de, 28 Şubat 2014’de kurtuldu denilebilir mi? Neticede, benim görevlerim ve mesleğim açısından; ekonomide sermayeyi tabana yayan, gerçekçi kur uygulayan, IMF’den bir dolar borç almadan ekonomiyi %7.5 büyüterek, esnaf ve KOBİ’lere dost olan Ekonomi Bakanı Ufuk Söylemez’in, Bakanlık görevini ve koltuğunu, milleten oy ve yetki almayan, IMF ve ABD’nin has adamı, kumarhane kapitalizminin ve gayrı milli ekonomi politikalarının dayatıcısı Rahmet Bülent Ecevit’in bilahare “hayattaki en büyük pişmanlığım” dediği Kemal Derviş devraldı. Kartel medyasının, tekelci sermayenin, ABD’nin ve F. Gülen’in tam desteğini alan 28 Şubat, bugün TSK “günah keçisi” ilan edilerek anlaşılamaz ve anlatılamaz. İşte bu nedenlerle 28 Şubat bana göre, ne “deve”, ne “kuştan” başka bir şey değildir. Bilmem haksız mıyım, kararı siz verin... Not: Dün yayımlanan yazının devamıdır.

2014’teki artışlar ihracatı eksiden kurtaramadı RECEP ERÇİN / DENİZLİ

İ

hracat son iki ayda yüzde 6.5 oranında arttı. Fakat, yeni yıldaki ihracat artışlarına rağmen 12 aylık ihracat rakamı bir önceki dönemin yüzde 0.6 gerisinde kaldı Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Şubat ayına ilişkin ihracat rakamları Denizli’de açıklandı. 2014’ün ilk ayında geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 9.6 artarak 12 milyar 15 milyon dolar olan ihracattaki yükseliş Şubat’ta hız kesti. İhracat Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına Mehmet kıyasla yüzBüyükekşi

de 4.3 oranında artarak 12 milyar 93 milyon dolar oldu. 2014’ün ilk iki ayındaki ihracat artışı da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6.5 artarak 24 milyar 565 milyon dolara çıktı. Fakat rakamları incelediğimizde 2013-2014 dönemini kapsayan 12 aylık birikimli rakama göre ihracat bir önceki dönemin yüzde yüzde 0.6 gerisinde kaldı. Buna göre 12 aylık birikimli ihracat geçen 2012-2013 döneminde 153.4 milyar dolarken 20132014 döneminde 152.5 milyar dolarda kaldı.

TİM Başkanı uyardı Şubat ayı ihracat rakamlarına ilişkin bilgi veren TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, söz konusu ayda en çok ihracat yapan sektörlerin; 1.83 milyar dolarla otomotiv, 1.49 milyar dolarla hazır giyim, 1.45 milyar dolarla da kimyevi maddeler olduğunu bildirdi. Şubat’ta en çok ihracat yapılan 3 ülke sırasıyla Almanya, Irak ve İngiltere oldu. İhracatını en çok artıran il de yüzde 83 ile Sakarya oldu. ABD Merkez Bankası FED’in varlık alımlarını azaltması sonucu oluşan oynaklık ve Ukrayna’daki gerginlik gibi risklere değinen TİM Başkanı Büyükekşi, ‘’FED’in politikalarından dolayı finansal piyasalarda önemli çalkantılar yaşandı. Yaşanmaya da devam ediyor’’ dedi.

UCUZ DÖVİZ BALONU SÖNDÜ

Milyarderlerin serveti yüzde 21 eridi FORBES Türkiye, “En Zengin 100 Türk” listesini açıkladı. Geçen yıl 44 dolar milyarderinin olduğu listede bu yıl 19 kişi bu unvanını kaybetti. Bu yıl listede 25 dolar milyarderi yer aldı. En zengin 100 listesinde yer alan kişilerin toplam serveti 117.8 milyar dolardan 92.8 milyar dolara geriledi. Geçen yıl 3.4 milyar dolarla Türkiye’nin ‘en zengini’ olan Ferit Şahenk’in serveti Garanti Bankası’ndaki değer kaybına bağlı olarak 2.1 milyar dolara geriledi. Geçen yıl üçüncü sırada yer alan Murat Ülker ise borsadaki düşüş ve dolar kurundaki yükselişe rağ-

men servetini 600 milyon dolar artırarak 3.7 milyar dolarla Türkiye’nin yeni ‘en zengini’ oldu. “En Zengin 100 Türk” listesinde dikkat çeken değişikliklerden biri de Sabancı Ailesi’nden altı, Koç Ailesi’nden de üç kişinin dolar milyarderi unvanını kaybetmesi oldu.

Sabancı, Koç’u geçti FORBES 100’de aileler sıralamasında da toplam serveti 8.9 milyar dolar olan Sabancılar ‘en zengin aile’ unvanını Koç Ailesi’nden devraldı.

Yanlış çözümler, boşa giden kaynaklar

T

ürkiye’de son 50-60 yıllık tarımı ele aldığımızda, bu alana verilen desteklerin miktarını, başlığı insana umut veren projelerin sayısını dikkate alırsak, önemli yapısal sorunların çözülmüş olması gerekirdi. Ancak öyle mi olmuştur? Örneğin hayvancılık alanında uygulanan projeleri, hayvancılığa verilen destekleri hatırlayalım. Sonuç; neredeyse başladığımız yerdeyiz. Kimse itiraz etmesin. Süt veriminin artması, kasaplık piliç üretimindeki gelişmeler vb. hiçbir zaman 50-60 yılın, onca parasal kaynağın ve insan emeğinin karşılığı olamaz. Sağlıklı, üretici ve tüketici yararına işleyen bir üretim, işleme ve dağıtım sistemine sahip olduğumuz söylenebilir mi? Bırakın doğru işler yapmayı, sahip olduğumuz Et Balık Kurumu, Süt Endüstri Kurumu, Yem Sanayi gibi ulusal düzeyde güçlü örgütleri, üreticiye mal edip, sağlıklı bir işleyişe kavuşturma yerine topluca yok ettik. Düzgün işleyen bir üretici örgütü yok. Ne meslek odası, ne de kooperatif gibi ekonomik örgütler yapı ve işleyiş sorunları yanında, politik ve ekonomik etkinliğe sahip

değiller. Batı’nın hayvan refahı konusunda bile ilerleme kaydettiği günümüzde, biz daha insan refahında en alt düzeyde bir eşitliği bile sağlayamadık. Öyle geri kalmış yörelere sahibiz ki buradaki konut denen yerlere, Hollanda’nın ineklerini bağlasak, sütten kesilirler.

Ambarlarda çürüyen patatesler Bitkisel üretim belki hayvancılığa göre daha iyi durumda olsa da, benzer yapısal sorunlar burada da geçerlidir. Ancak ilginç bir şekilde, olağan dışı bir durum yaşanmasa tarımın sağlıklı işlediği gibi bir izlenim oluşturma tarım politikalarının genel özelliği olmuştur. Olağanüstü gibi sunulan son örnek patates fiyatlarındaki aşırı yükselmedir. Tüm tarımsal ürünlerle ilgili olmakla birlikte özellikle patates, soğan gibi yılda bir kez üretilen ve depolanarak bir yıl sonra kullanma olanağı olmayan ürünlerde bu sorun yaşanabilmektedir. Konu, birçok ekonomist tarafından 20. yüzyılın başlangıcında saptanmış olup, N. Kaldor

çözülebilecek olduğu yıllardır dile getirilir ama ne çare.

EREKONOMİ

Yukarıdaki tablo, uluslararası para tacirlerinin, onların içerideki uzantılarının ve Türkiye’yi sıcak para - IMF programı ile kontrol etmek isteyen dış güçlerin hiç de hoşuna gitmiyordu. 19 Ocak 1997 tarihindeki Milliyet gazetesinin manşeti aynen şöyle atılmıştı; “IMF’den kriz uyarısı” . Halbuki Türkiye’de ekonomi büyüyor, çiftçiye, esnafa destek veriliyor, KOBİ’ler destekleniyor, gerçekçi kur uygulanıyor, ödemeler dengesinde problem bulunmuyordu. Bu manşetin dayanağı olan IMF Başkanının beyanlarını “Washington’dan” gönderen kişi, Yasemin Çongar’dı! Hani şu Taraf gazetesinde Ergenekon ve Balyoz davalarında yargısız infaz biçiminde yayın yapan ve yaptıran meşhur Yasemin Çongar... Bu manşetlerle koalisyonu yıkamayan ve ekonomik bir kriz ya da çalkantı çıkaramayan çevreler, bu kez RP’nin aşırı ve benim de hiç katılmadığım ve karşı çıktığım bir takım ideolojik - dinci söylemlerini öne çıkararak, laiklik demokrasi - Cumhuriyet hassasiyetindeki halkı ve kuruluşları bu yönde manipüle ettiler. Sonuç malum RP / DYP koalisyonu istifa etmek zorunda kaldı. RP’den türeyen, Hocanın eski talebeleri, hem mağduriyet edebiyatı yaptılar, hem de “biz milli görüş gömleğini” çıkardık diye tornistan ettiler. Hocalarını terk edip, dış güçlerin dümen suyunda iktidara geldiler.

Prof. Dr. Erkan

REHBER

rehber@erekonomi.com tarafından isimlendirilmiş ve M. Ezekiel tarafından kapsamlı olarak 1938 yılında “örümcek ağı teoremi” olarak açıklanmıştır. Bu konu gerçekte Türkiye’nin sıkça yaşadığı bir sorundur. Bir doktora öğrencisi olarak 1976’da bu sorunu saha çalışması sırasında çok yakından gözlemiştim. O zaman, yapılan siyasi baskılarla köylünün ambarındaki patates belirli bir fiyattan alınmış, ancak ambarlarda çürüyen patateslerin dışarı taşınması bile çiftçi için mali bir yük olmuştur. Alışık olunduğu üzere ilgilisi, ilgili olmayanı, bilgilisi, bilgili olmayanı hep aynı şeyi söyler. Bu sorunun çözümü için üretim planlaması gerekir. Hatta planlı ekonomiye kökünden karşı olanlar bile bu slogan çözümü dile getirirler. Piyasa ekonomisini

benimsemiş bir ülkede böyle bir merkezi planlamanın uygulanabilirliği nedir? Patates üretimi ile ilgili, uygun olmayan tohumluk, aşırı gübreleme ve sulamanın yarattığı hastalıklar, daha da önemlisi yıllarca üst üste ekilen arazilerdeki toprak yapısının bir daha tarım yapılamaz hale gelmesine kadar neredeydik? Soruları dikkate alınmaz. Özetlendiği gibi biz aynı yerdeyiz, benzer sorunları hep yaşarız. Patates fiyatları artar, bundan depolama olanağı olan büyük üretici, tüccar karlı çıkar, küçük üretici ve doğal olarak da dar gelirli tüketici bundan zarar görür. Yüksek fiyatı gören üretici gelecek yıl üretimi artırır, böylece fiyatlar düşer ve örümcek böylece ağlarını örer. Sorunun, üreticinin ve piyasanın örgütlü bir yapıda olması, etkin bir eğitim ve bilgilenme ile

Gıda egemenliği sorunu Sorun çok, çözüm zor değil, bir yerden başlamak gerekir. Doğal kaynaklar, emeğin sürdürülebilir kullanımı ve gıda egemenliği hedefini ortaya koyalım. Temel soruyu soralım? Geçen yıl tarıma ayrılan, bu yıl ayrılması planlanan 9 miyar dolayındaki TL’nin ne kadarı çiftçiye ulaşmıştır ve ulaşacaktır? Ne kadarı, KDV ve dolaylı vergiler olarak devlete, yüksek girdi fiyatları ile tüccara, ne kadarı komisyoncuya, ne kadarı aidat olarak meslek odasına, katkı payı olarak kooperatife, rüsum olarak ticaret borsasına, belediyeye, faiz olarak tarım bankacılığına gitti ve gidecektir. Stopajı da unutmayalım. Ayrıca devletin, tarımsal üretim yapacak diye, kendisi köylü olmayan, mesleği çiftçilik olmayanlara kaynak ayırması, destek vermesi gibi garip uygulamaları da hatırlayalım. Gelin bu sınırlı kaynakları heba etmeden, temel hedef doğrultusunda tarımsal alt ve üst yapının (örgütlenme) güçlendirilmesi için kullanalım.


Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

EMEKLİ ASTSUBAYLAR ÖZLÜK HAKLARI İÇİN KAST SİSTEMİNE KARŞI YÜRÜDÜ:

Savaşta değil sokakta ölüyoruz

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Engin

ÜNSAL enginunsal35@gmail.com

PAZAR KÖŞESİ

2 MART 2014 PAZAR

Timokrasi

T

imokrasi sözcüğü bir siyasal yönetim biçimini anlatır. Ünlü filozof Platon (Eflatun) Devlet adlı yapıtında diğer yönetim biçimleri ile birlikte bu yönetim biçiminden söz eder. Timokrasi Platon’a göre yöneticilerin güç, şan, şöhret, şeref elde etmek, askeri zaferler kazanmak gibi dünyevi arzularının mantıklarının ve halkın çıkarlarının önüne geçtiği ve geçirildiği durumlarda ortaya çıkan yönetim anlayışını ifade eder. Platon en iyi yönetim biçimi olarak, aklın öne alındığı aristokrasiyi kabul eder. Ona göre timokrasi, demokrasi, tiranlık, oligarşi aristokrasinin sağlıksız türevleridir. Timokrasi diğerlerine göre en “ehven-i şer”dir der Platon. Timokrasi eski Yunan’da siyasi hakların vatandaşların servet oranlarına göre verildiği yönetim biçimi olarak da anılır.

Platon’un haklılık payı var Emekli astsubaylar ve eşleri, ağız maskesi takarak, “Susarak tepkimizi koyuyoruz” dedi.

Özlük haklarının iyileştirilmesi için dün İstanbul’da toplanan ve sloganlar eşliğinde yürüyen emekli astsubaylar, 5 Mart’ta ölüm orucuna başlayacak SEDA AKYÜZ

T

ürkiye Emekli Astsubaylar Derneği, astsubaylara yönelik ayrımcılık ve adaletsizliklere karşı durmak için 5 Mart’ta Ankara’da ölüm orucu eylemi başlatacaklarını açıkladı. Ötelenen, ayrıştırılan ve TSK içerisinde senelerce ayrımcılığa tabi tutulan ve emekli olduktan sonra açlık sınırı ya da yoksulluk sınırı altında yaşamaya terk edilen astsubaylar, haksızlığa, hukuksuzluğa ve kast sisteminin baskısına karşı dün İstanbul Beyoğlu’nda bir eylem gerçekleştirdi. Yurdun dört bir yanından İstanbul’a gelen emekli astsubayları, eşleri ve çocukları da yalnız bırakmadı.

‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganları atıldı “Astın hukuku yoksa disiplini de yoktur” ve “Astsubaylar açlık

sınırında” yazılı dövizleri taşıyan emekli astsubaylar, sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” ve “Vur vur inlesin Genelkurmay dinlesin” sloganlarını attı. CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt ve birçok kurum ile kuruluşlarında destek verdiği eyleme yaklaşık üç bin kişi katıldı. Kalabalık kitle öncelikle Galatasaray Lisesi önünde toplanarak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamayı Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Ahmet Keser yaptı.

Keser: Ölmeye geldik “Sözün bittiği yerdeyiz” diyen Keser şöyle devam etti: “Artık sözün bittiği yerdeyiz, ölmeye geldik. Türkiye’de 1 milyon nüfusa sahip olan kutlu bir yürüyüşün startını veriyoruz. Eylemlerin, yürüyüşlerin yeri olan Taksim’den sesimizi daha güçlü çıkartmak için buradayız. TSK içe-

risinde ayrımcılığa tabi tutulan, sefalete terk edilen şerefli astsubaylar onurlu mücadelerine devam edecektir. Gözünü kırpmadan ölüme giden astsubayları sefalete terk edenler utansınlar. İşte bu sebeplerden dolayı emekli astsubaylar olarak 5 Mart 2014 tarihinde Ankara’da ölüm orucuna başlayacağız. Sonu ve sonucu ne olursa olsun kararlılıkla mücadelemize devam edeceğiz. Kendi ordusunun mensuplarını savaş meydanlarında değil,

sokakta ölüme terk edenler bu sürecin sorumlusudur. Vebalin sorumlusu olacaklardır.” Kitle açıklamanın ardından ölüm orucunun simgesi olarak gösterdikleri yemek kaşıklarını kırarak Galatasaray Lisesi önünden Şişhane tüneline kadar sloganlar eşliğinde yürüdü. Cadde üzerindeki vatandaşların da destek verdiği eylem İstiklal Marşı okunduktan sonra sona erdi.

Emekli astsubaylar: Bedel ödemeye hazırız Astsubayların yaşadıklarını Aydınlık’a değerlendiren emekli astsubay İsmet Atak şunları ifade etti: “Biz hayatımızın büyük kısmını ölümle iç içe yaşayan insanlarız. Adalet er yada geç gelecektir. Bunun için bedel

ödemek gerekiyorsa bizler o bedeli ödemeye hazırırız” Astsubaylara sahip çıkılmadığını vurgulayan emekli astsubay Abdullah Altınok da şöyle konuştu: “Biz astsubaylara, Meclis’te, Ordu’da sahip çıkmıyor.

Genelkurmay hiyerarşik sıralamadan bahsediyor. Yalan yanlış açıklamalarda bulunuyor. Meclis sesimizi duymuyor. Yapılan bu haksızlara derhal çare bulunması gerekir.”

Gazi yakınları hâlâ ‘ücretsiz seyahat kartı’ alamadı

İzmir’de İzmir’de Cumhuriyet Alanı’nda Alanı’ndadüzenlenen düzenlenen düzenlenen19 19 19Eylül Eylül EylülGaziler Gaziler GazilerGünü’nde Günü’nde Günü’ndeduygulu duygulu anlar anlar duygulu İzmir’de İzmir’deCumhuriyet Cumhuriyet Cumhuriyet CumhuriyetAlanı’nda Alanı’nda Alanı’nda Alanı’nda düzenlenen düzenlenen 19 19 Eylül Eylül Gaziler Gaziler Günü’nde Günü’nde duygulu duyguluanlar anlar katılan gaziler Atatürk Anıtı’na Anıtı’na çelenk çelenk koymuştu. koymuştu. yaşanmıştı. yaşanmıştı.Törene Törenekatılan katılangaziler gazilerAtatürk Atatürk Anıtı’na Atatürk Anıtı’na Anıtı’naçelenk çelenk koymuştu. koymuştu.

M

alul Gaziler için 12 Temmuz 2012’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6353 sayılı yasa ile birlikte, Malul Gazilerin anne, baba ve çocuklarına da serbest seyahat kartı alabilme hakkı verildi. O günden bugüne kadar iki yıldır ücretsiz seyahat kartları yönetmeliği çıkarılmadığı için, Gazi yakınları bu haktan yararlanamıyor. Gazi J. Yüzbaşı Hamit Yıldız konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Yasada yapılan düzenleme ile bütün harp ve vazife malulleri ile muharip Gazilerin anne ve babaları ile evli olmayan ve 25 yaşını geçmeyen çocuklarına da ücretsiz seyahat hakkı getirilmiştir. Ancak uygulama yönetmeliği çıkarılmadığından, Gazi yakınları ücretsiz seyahat kartı alamamaktadır. Yasa ile hak verilmiştir ancak bu hak yasal

metinde kalmış ve bir türlü uygulamaya geçirilmemiştir” dedi.

‘Seçim için mi bekletiliyor?’ “Yapılan yasal değişiklik ile ümitlenen Gazi yakınlarının sevinçleri, yerini tedirginliğe ve karamsarlığa bırakmıştır” diyen Yıldız şunları söyledi: “Çok önemli yasal düzenlemeleri bile 1 gün gibi kısa bir zamanda çıkarabilen iktidarın, yasal düzenlemelere istinaden çıkarılması gereken uygulama yönetmeliklerini neden hâlâ çıkaramadığını anlayabilmek mümkün değildir. Verilen bir hak, yönetmelik çıkmadığı için uygulanamıyorsa hakkın verilmesinin ne önemi kalmaktadır? Uygulama yönetmelikleri seçim yatırımı olarak mı bekletilmektedir?” AYDINLIK / ANKARA

Adliye sarayında iş izdihamı Adalet Bakanlığı’nca Bursa Adliyesi İcra Müdürlüklerine alınacak 40 personel için uygulamalı klavye sınavına toplam bin 780 kişi başvurdu. Bu kişiler arasında, KPSS sınavında 70 puan ve üzeri puan alanlardan 800’ü bugün yapılan sınava katılmaya hak kazandı. Adliye Sarayı bahçesinde, yanlarında getirdikleri klavyeler ile çalışan adaylar, daha sonra, 40’ar kişilik gruplar halinde sınava alındı. Adliye Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı Hakim M. Erkan Pınar, bu yıl sı-

navda adayların kurayla çekecekleri metinlerden, 3 dakika içersinde eksiksiz olarak 90 kelimeyi yazmalarını isteyeceklerini açıkladı. Pınar, eksiksiz en fazla yazan 120 adayın mülakata çağrılacağını bunlardan 40’ının işe alınacağını söyledi.

İ.Ö. 400’lü yıllarda yaşamış olan Platon’un demokrasiyi dışlayan ve timokrasiyi en ehven-i şer yönetim biçimi olarak tanımladığı yıllarda haklılık payı olabilir. Günümüzde halkın halk tarafından halk için yönetildiği demokrasi kavramı Platon’dan yıllar sonra en iyi yönetim biçimi olarak kabul edilmektedir ama günümüz siyasilerinin, özellikle gelişmekte olan demokrasilerin Platon’un tanımına benzerlik göstermesi ve bu tanıma uygun davranışlar sergilemeleri ilginçtir. Şanın, şöhretin, zenginleşmenin aracı olarak kullanılmaya başlanan siyaset anlayışı ne kadar halka yakın, ne kadar halka uzak diye sorgulamak gerekir. Bu açıdan ele alındığında ülkemizde uygulanan yönetim biçiminin adı her ne kadar demokrasi ise de uygulamada bu yönetimin şan, şöhret zenginleşme hırsının halkın çıkarları önüne çıkarıldığı açık olarak ortaya çıkmaktadır. Böyle olmasa AKP’nin genel başkanı askeri zafer kazanmak ve Ortadoğu’nun yeni Nasır’ı olmak umudu ve hırsı ile Suriye’nin iç işlerine müdahale eder miydi? BOP başkan yardımcılığına soyunur muydu? Yazılı ve görsel basın üzerinde diktatörce bir yaklaşım ile baskı yaratıp sürekli kendisinin öne çıkarılmasını ister miydi? Gösteriş düşkünü olmasa ve halkından korkmasa onlarca araba ve yüzlerce koruma ordusu ile caddelerden geçerek, şan şöhret tutkusu ile, halkı kendisinin şatafatını seyretmek zorunda bırakır mıydı?

AKP timokrasi ile özdeşleşmiştir Bugün ülkemiz demokrasi görünümlü timokratik yönetim anlayışı ile yönetilmektedir. Bu yönetim biçiminde halkın yeri nerededir? AKP’nin timokrasi anlayışı toplumda adalet duygusunu ve yargıya güveni yok etmiştir. Geçimini emeği ile sağlayanlar bir kör karanlık içinde bırakılmaktadır. İşsizlik alabildiğine çoğalmakta, çalışanlar sefalet ücretleri ile taşeronlara çalışmaya zorlanmakta, milyonlarca insan kayıt dışında kölelik koşullarında çalıştırılmakta, kayıt altındakilerin sendikalaşması önlenmekte, sendikaların siyasi iktidara biat eden kuruluşlar olmasına gayret edilmektedir. Halkın satın alma gücü her gün erimekte, dış açık giderek büyümekte, ekonominin ve toplumun geleceği kimseye güven vermemektedir. Kendi şan ve şöhretlerinin, zenginleşmelerinin devamını sağlamak, başka bir deyişle timokratik yönetim anlayışının devam etmesi için 30 Mart seçimlerinde bu yöneticilerin seçim sonuçlarının yükleneceği bilgisayar sistemi ile oynayacağı ve kazanmadıkları oyları kazanmış gibi gösterecekleri söylenti ve kuşkuları dillendirilmektedir. Halkımız kendisinden bu kadar kopuk, halkın çıkarlarına değil mutlu bir azınlığa, siyaseti soygun kapısı olarak algılayan yandaşlara ve siyasilerin aile bireylerine hizmet eden bu yönetim biçimini hak etmemektedir. Bu halkın çıkarları Platon’un en ehven-i şer olarak kabul ettiği timokratik yönetim biçimi ile değil demokratik yönetim anlayışı ile sağlanabilir. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti kocaman bir açık eli gösteren afişleri ile öne çıkmış ve o günün yönetimine “artık yeter” demişti. Sanırım 30 Mart’ta ve sonrasındaki seçimlerde halkımız ve onun örgütleri, muhalefet partileri aynı afişi kullanıp, halkın kocaman elini miting meydanlarına taşımalı ve AKP yönetimine “artık yeter” demelidir.


2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

’ten

Cemaat sızmamış merkeze oturmuş Biz “F-Tipi Cumhuriyet’e sızdı” demiştik, meğer Cumhuriyet’in merkezine oturmuş. Cevap diye söylenenlerin tamamı Gladyo’nun yıllardır Aydınlık’a yönelttiği iftira malzemeleri. Böylece Cumhuriyet yönetimi bulunduğu adresi ortaya koyuyor: F-Cumhuriyet!

G

azetemizin önceki günkü “Cumhuriyet’ten Atatürkçüler Tasfiye Ediliyor” haberine Cumhuriyet gazetesinden ve Hikmet Çetinkaya’dan yanıt geldi. Cevaplar durumun vehametini ortaya koyması açısından çok önemli. Cumhuriyet gazetesinin yanıt metnini olduğu gibi yayınlıyoruz. Aydınlık’ın işaret ettiği gerçeklerin de Cumhuriyet gazetesinde yer alacağını umuyoruz.

Cumhuriyet okuyucuları Aydınlık’ı yakından bilir. Hikmet Çetinkaya’nın çekmecesinde bulunan Mehmet Eymür mühürlü yalanlar Cumhuriyet’in emektar okuyucusunun zihnindeki Aydınlık hareketinin ödediği bedelleri silmeye yetmez!

Hikmet Çetinkaya’dan hakaret dolu yazı

Hikmet Çetinkaya, dünkü köşe yazısında “Bu nefret niye?” sordu; ancak ardından hakaretler sıraladığı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i hedef aldı. Çetinkaya, yazısında şu ifadelerle hakaret etti: “Konuştukça dibe vuruyorsun, battıkça batıyorsun, karanlığın içinde yaşarken, aydınlık yalanını utanmadan, sıkılmadan söylüyorsun! 40 yıldır tanırım seni, yılan! Tam 40 yıldır... Çok canlar yaktın, hayatları körelttin, kimi zaman devrimcilik oynamaya kalktın, kimi zaman bölücülük; gün geldi Atatürkçülük oynadın. Bukalemun gibisin. Arşiv ortada...”

Açıklama yok suçlama var Haberlerimizde yer alan olgulara ilişkin tek bir açıklama yok ama başka bir suçlama var: Gazeteler arası rekabet varmış, Aydınlık da bu yüzden haber yapmışmış. Cumhuriyet okuyucuları Aydınlık’ı yakından bilir. Hikmet Çetinkaya’nın çekmecesinde bulunan Mehmet Eymür mühürlü yalanlar Cumhuriyet’in emektar okuyucusunun zihnindeki Aydınlık hareketinin ödediği bedelleri silmeye yetmez! Ayrıca Aydınlık’a yönelik şu üç suçlama Cumhuriyet’in bugün geldiği yeri açıklamaya yetmektedir: Cumhuriyet’i ele geçirmek istediniz. Tepeden inmecisiniz, darbecisiniz. Bekaa Vadisi’nde Öcalan’la görüştünüz. Bu üç suçlama da F-Tipi savcıların Aydınlıkçılara yönelik Ergenekon operasyonlarında dayandıkları yalanlardı. Savcı Ze-

Biz “F-Tipi Cumhuriyet’e sızdı” demiştik, meğer Cumhuriyet’in merkezine oturmuş. Cevap diye söylenenlerin tamamı Gladyo’nun yıllardır Aydınlık’a yönelttiği iftira malzemeleri. Böylece Cumhuriyet yönetimi Aydınlık’ın haberini doğruluyor ve bulunduğu adresi net biçimde ortaya koyuyor: F-Cumhuriyet! Hikmet Çetinkaya’nın yazısında yer alan Aydınlıkçılara yönelik ifadeleri, herhangi bir cemaat gazetesinde de okuyabilirsiniz. Cevap metninde haberimizde yer alan bilgilerle ilgili hiçbir açıklama yapılmıyor. Aydınlık,

keriya Öz’ün Aydınlıkçılarla ilgili başlıca suçlamaları bunlardı. Aydınlıkçıları İlhan Selçuk’la birlikte Cumhuriyet’i ele geçirmekle ve darbe yapmakla suçladılar. Ergenekon operasyonunun bir amacı da Cumhuriyet’in Atatürkçü çizgisini tasfiye etmekti. İlhan Selçuk bunun için gözaltına alınmış ve yukarıdaki suçlamalar bunun için yapılmıştı.

Selçuk bu duruma isyan etti Bugün Vakıf yönetiminde bulunan avukatların davaya müdahalesi Cumhuriyet’in F-Tipi çete tarafından teslim alınması yönünde oldu. İlhan Selçuk bu duruma isyan etti ve son yazılarında Ergenekon tertibinin amacını köşesinden defalarca yazdı. İşte o gün Cumhuriyet’i teslim almaya çalışan güçler bugün Cumhuriyet yönetimindedir. Hem de Ergenekon Davasının bütün sahte delilleriyle çöktüğü ve Hükümetin bile davayı kumpas ilan ettiği bugünlerde. Bu ne bağımlılıktır ki, milyonların yakasına yapıştığı ve hesap sorduğu günlerde hala FTipi Gladyo’nun sözcülüğünü yapmaktasınız. Cumhuriyet yönetimindeki avukatların davaya müdahalesi, Cumhuriyet’i bombalayan F-Tipi çetenin açığa çıkartılması yönünde değil, “Darbeci Ergenekon Terör Örgütü cezalandırılsın, bizim bunlarla ilgimiz yok” şeklindeydi. Hikmet Çetinkaya Aydınlık’ı, “hayatları köreltmekle” suçluyor. Yıllardır yurtseverlere zulmeden, bugün hala Silivri, Hasdal vb. de esir tutan, Cumhuriyet’in gerçek Yayın Yönetmeni İlhan Selçuk’un hayatına kasteden, sizin arkanızdaki güçlerdir. Şu “Bekaa Vadisi” saldırısı bile sizin kimin hizmetinde olduğunuzu gösteriyor. Cumhuri-

yet gazetesi nerelere düşmüş? Gladyo merkezinin yirmi yıldır Aydınlık’ı karalamak için kullandığı psikolojik savaş argümanlarına sarılıyor. Hikmet Çetinkaya hakaretleriyle çapını ortaya koydu. Biz

Cumhuriyet’te dönen kirli oyunların altedileceği düşüncesiyle bir yıla yakın süredir bekledik, izledik. Ama yönetim kuruluna seçim oyunlarıyla Atatürkçülerin tasfiyesi gerçekleştikten sonra isyan ettik ve haberini yaptık.

Pensilvanya’da Cemaat’in huzuruna çıkan çalışanlarınızın neden bu görüşmeyi gizlediğini ortaya sermeyelim mi? Cemaat dergilerinden Cihan Haber’e ‘Danıştay saldırısında birileri bizi yönlendirmiş’ beyanlarını ve Cumhuriyet avukatlarının gazetenin bombalanmasında rol alan Alparslan Aslan ve Osman Yıldırım’a çarpraz sorguda tek bir soru bile sormamalarını ve hatta ‘Ergenekon’ örgütünün varlığını onaylayan tavırlarının altındaki gerçeği merak etmeyelim mi? Bu ne öfke, bu ne telaş? FTipi operasyonu ve liberal mandacıları on ikiden vurduğumuz anlaşılıyor. Cumhuriyet 90 yıldır milli güçlerin gazetesi, bizim gazetemiz. Cumhuriyet’te dönen kirli oyunların altedileceği düşüncesiyle bir yıla yakın süredir bekledik, izledik. Ama yönetim kuruluna seçim oyunlarıyla Atatürkçülerin tasfiyesi gerçekleştikten sonra isyan ettik ve haberini yaptık. Milletimizin ayağa kalktığı, Cumhuriyetimizin yeniden kurulacağı önümüzdeki günlerde Cumhuriyet yeniden Atatürk Devrimi çizgisine oturacaktır. Bu amaçla, halkımızın seçkin temsilcileri Cumhuriyet çalışanlarını ve okurlarını, gazeteyi önlerine koyarak olguları ele almaya ve süreci seyretmemeye çağırıyoruz. Saygılarımızla AYDINLIK GAZETESİ

de şu sorulara cevap aramakla hakikat aşkımızı ortaya koyalım: Vakıf yönetiminden, Atatürkçülüğü denenmiş sınanmış isimlerin tasfiye edilmesini okuyucularımızın önüne getirmeyelim mi? Cemaat kurumlarını öven haberler yapıldığı için eleştirilerde bulunan isimlerin nasıl gazeteden ayrıldıklarını merak etmeyelim mi? Cemaat kahvaltılarında ‘biz değiştik’ göz kırpmalarını saklayalım mı?

Cumhuriyet avukatlarının Ergenekon tertibindeki rolü

Ege Denizi’ndeki gri bölgeler ge adalarından bahsediyorum. Denizlerden 17’nci yüzyıl sonrası süratle uzaklaşan Osmanlı İmparatorluğu, Ege adalarından daha hızlı uzaklaştı. 1400’lerin sonundan itibaren, egemen olduğu bu vatan topraklarının pek çoğunu, donanmasızlık ve deniz körlüğü nedeniyle, Balkan Harbi sonuna kadar kaybetmişti. Bu adaları atalarımız, başta Girit ve Rodos olmak üzere, Rumlardan değil, Venedik, Ceneviz ve Saint Jean Şövalyelerinden fetih yolu ile almışlardı.

E

Osmanlı, Ege adalarına sahip çıkmadı

Hikmet Çetinkaya, Fethullahçı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yöneticilerinden Erkam Tufan Aytav ile birlikte.

Cumhuriyet gazetesinin yönetim kurulu üyelerinden, yıllarını gazeteye vermiş Alev Coşkun ve gazetenin bugünlere gelmesinde çok önemli rolü bulunan, İlhan Selçuk’a yakınlığından dolayı simgesel bir önemi bulunan Şevket Tokuş’un kapı önüne konulmasını haberleştirmişti. Yerlerine gelen Mustafa Kemal Güngör’ün hukuk çevrelerinde ikinci Cumhuriyetçi olarak bilinen Av. Akın Atalay’ın yakın arkadaşı olarak yönetim kuruluna girdiğine de işaret etmiştik. Av. Akın Atalay ‘yetmez ama evetçi’lere yakınlığıyla biliniyor. Mustafa Kemal Güngör ise 2010 yılında İstanbul Barosu Başkanlığı seçimlerinde Ümit Kocasakal’a karşı aday olmuştu.

Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk, 49’uncu Yunus Nadi Ödül Töreni’nde...

YARIN

Aydınlık’ın haberleri üzerine Cumhuriyet gazetesi okurlarına uzun bir açıklama yaptı. Açıklamayı Aydınlık okurlarıyla olduğu gibi paylaşıyoruz: “Cumhuriyet gazetesine uzun yıllardan beri her fırsatta saldırmayı alışkanlık edinen bir gazete (aynı zamanda bir siyasi partinin yayın organıdır) bugün yeni ve çirkin bir tezviratta daha bulundu. Neymiş, “Cumhuriyet’e Cemaat sızmış, Cumhuriyet Vakfı’nın kontrolünü ikinci cumhuriyetçiler ele geçirmiş”. Bu saçma sapan iddianın ciddiye alınacak bir yanı elbette yok. Açık söyleyelim, Cumhuriyet gazetesine cemaatin bırakın sızmasını, böyle bir girişimde bulunabilmesi bile olanaklı değildir. Cumhuriyet’in dokusu, gelenekleri, yapısı buna uygun değildir. Ama, gazeteyi yörüngesinden çıkarıp, kendi siyasal görüş ve taktiklerinin propaganda organı haline dönüştürmek için bıkmadan usanmadan sızma ve ele geçirme konusunda yıllardır çaba gösterenlerin başında “Cumhuriyet’te Atatürkçüler tasfiye ediliyor” zırvasını manşetlerine koyanlar geliyor. Gazeteler arasında rekabet olması doğaldır. Ama bu rekabetin etik ilkeler çerçevesinde yürütülmesi beklenir. Çamur atarak iz bırakacaklarını sananlar, amaçları için her türlü yalan ve iftirayı arsızca ve utanmadan söyleyenler, karanlık amaçlarına ulaşamayacakları gibi okurlarımızdan hak ettikleri yanıtı da alacaklardır. Cumhuriyet gazetesi, kurumsal gelenekleri ve ilkeleri çerçevesinde kendi yönetimini belirlemektedir. Birilerinin kişisel ya da siyasal amaçları doğrultusunda Cumhuriyet gazetesinin yönetimi oluşturulmaz. Cumhuriyet gazetesinin yayın ilke ve politikaları, gazetenin sahibi olan Cumhuriyet Vakfı’nın resmi senedinde yazılıdır: “Cumhuriyet ne hükümet, ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet yalnız Cumhuriyet’in, bilimsel ve yaygın anlatımıyla demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkmaya çalışan her kuvvete karşı mücadele edecektir. Ülkemizde her anlamıyla gerçek bir demokrasi kurulması için bütün varlığı ile çalışacaktır. Cumhuriyet, Atatürk devrim ve ilkelerinin açtığı ‘aydınlanma’ yolunda aklın bağnazlıktan, bilimin dinden bağımsızlaşması, laiklik ilkesinin toplumca benimsenmesi için çaba gösterecektir. İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Bildirgesini demokrasinin evrensel anayasası olarak benimseyen Cumhuriyet, amaçlarına ancak Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve bütünlüğü kapsamında ulaşılacağını temel ilke sayar. Kimliği, ilkeleri ve amaçları, bu uzun süre içinde belirlenip toplumda kök salan Cumhuriyet’i aynı yörüngede yaşatmak Cumhuriyet Türkiye’sine, topluma ve Cumhuriyet okurlarına karşı bir ödev niteliğine dönüşmüştür. Cumhuriyet Vakfı, bu amacı yerine getirmek için kurulmuştur.” Merhum başyazarımız İlhan Selçuk’un kaleme aldığı bu satırlar, Cumhuriyet’in bugünkü tutumu ve misyonunu da göstermektedir. Gazeteye değil ama Türkiye Cumhuriyeti’nin başta emniyet ve yargı örgütü olmak üzere birçok kamu kurumuna cemaatin sızdığını uzun yıllar öncesinden beri gündeme getiren, eleştiren, kamuoyunu aydınlatan ve bu çetenin hedefi olan gazete Cumhuriyet olmuştur. Cumhuriyet Vakfı’nın yönetim kurulu üyeleri, çok uzun yıllardan beri İlhan Selçuk’la aynı yönetim içinde mücadele veren saygın, Cumhuriyet’in ilke ve değerlerine önem veren kişilerdir. Birilerinin kötü niyetli karalama ve yalanlarına karşı okurlarımızın 90 yıllık gazetelerini nasıl sahiplendikleri birçok kez yaşanmış çok değerli bir deneyimdir. Cumhuriyet, gerek siyasi iktidarın, gerek cemaatçi çevrelerin yok etmek için sürekli hedeflerinde olan bir gazetedir. Buna alışkınız. Bu yetmezmiş gibi, içeriye sızarak gazetemizi ele geçirmek için karalama ve yalanlar üreten bazı çevrelerin saldırısına karşı dimdik ve ayakta olacağımızdan da okurlarımızın kuşkusu olmamalıdır.”

Ege adalarındaki Rum nüfus, 1830 yılında Yunanistan, Osmanlıdan bağımsızlığını kazanınca arttı. Adalara jeostratejik perspektifte önem vermeyen Osmanlı İmparatorluğu, bu yerleşim yerlerindeki Türk nüfusunun korunması veya artırılması için yüzyıllar boyunca hiçbir tedbir almadığından, Balkan Savaşı sırasında Boğaz önü adaları ile Doğu Ege Adaları direniş olmadan kaybedildi. Ardından Lozan’da da Ege’den tamamen kopmamızı ve batıdan kuşatılmışlığımızı önleyemedik. Anadolu unutulan bu adaları, Kardak krizinin yaşandığı 1996 yılına kadar stratejik gündemine hiçbir zaman almadı.

Gri bölgeler Konunun yabancısı olanlara önce gri bölgelerin bir tarifini yapalım. Gri bölgeler, Ege Denizi’nde, Kardak benzeri,

MAVİ VATAN

yapılan açıklama

‘TAN CUMHURİYET YÖNETİCİLERİNE CEVAP

Amiral Cem

GÜRDENİZ

egemenliği tartışmalı ada, adacık ve kayalıklara Yunanistan tarafından verilen genel bir tanımdır. (Egemenliklerine onlar da şüpheyle baktığından gri tanımını uygun görmüşler.) Türkiye’de MGK, Deniz Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı, EGAYDAAK tanımını (Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar) kullanırken, Dışişleri Bakanlığı da coğrafi formasyonlar tanımını kullanıyor.

Donanmasızlık ve Lozan Lozan’da donanmasız Türkiye Cumhuriyeti, denizlerden tamamen kopmuş olduğundan, Bozcaada ve Gökçeada gibi Anadolu’ya yakın Boğaz ağzını kontrol eden iki ada dışındaki Boğazönü ve Doğu Ege adalarını, ismen zikrederek Yunanistan’a devretti. İsmen sayılmayanlar hukuken devredilmemiş oldu. Güney Ege’deki 12 Adalar (Menteşe Adaları), Trablusgarp Harbinde İtalyanlar tarafından işgal edilip, savaş sonunda Osmanlıya bırakılmasına rağmen, donanmasız Osmanlı adalara sahip çıkamamış, Balkan ve ardından yaşanan Birinci

Dünya Harbinde fiili işgal sürdürülmüştü. Lozan Antlaşması ile 12 Adalar da İtalyanlara devredilmişti. İkinci Dünya Savaşı sonunda 1947 Paris Antlaşması ile İtalyanlar da bu adaları Yunanistan’a devretti.

Unutulan adacıklar ve kayalıklar Ancak gerek Lozan gerekse Paris Antlaşması, o zamanlar fark edilmeyen ciddi sorunlar içeriyordu. Kâğıt üzerinde her iki antlaşmada ismen zikredilen, Boğazönü, Doğu Ege Adaları ile 12 Adaların dışında kalan ada, adacık ve kayalıklar mevcuttu. Bunlar antlaşmalarda ismen zikredilen büyük adaların bağlısı veya bitişik adası konumunda da değildi. Dolayısı ile sayıları 152’yi geçen ada adacık ve kayalıkların sahibinin Yunanistan olmadığı açıktı. Aslında bu durumun ilk kez farkına varan, 30’lu yıllarda Atatürk’ün İçişleri Bakanı Şükrü Kaya olmuştu. İstanköy’lü Bakan, Mareşal Çakmak’a Türkiye’ye yakın bu konumdaki adacıklara donanma tarafından bayrak dikilmesini teklif etmiş, Mareşal de “Bizi Yunanistan ve İtalyanlarla harbe mi sokacaksın?”, diye itirazda

bulunmuştu. O da kendine bağlı gümrük motorları ile bu konumdaki adacık ve kayalıklara adam çıkartıp birkaç işaretleme çaktırmıştı. Ama, arkası gelmemişti.

Kardak krizi ve büyük uyanış Türkiye, EGAYDAAK’ların varlığını, yakın tarihimizde 25 Aralık 1995 günü “Figen Akat” isimli Türk ticaret gemisi Bodrum-Gümüşlük’ten 3,8 mil (7 km) açıkta bulunan Kardak Kayalıklarında karaya oturuncaya kadar, jeopolitik hafızasının çok derinlerinde işte böyle bir yerlerde tutuyordu. Kardak Krizi, Yunanistan’ın kışkırtması ile her iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiş ancak Türk Donanmasının çevik konuşlanma ve üstün manevra gücü karşısında Yunanistan geri çekilmek zorunda kalmıştı. Sorun, halen iki ülke arasında en ciddi ve karmaşık gündem maddesini oluşturmaya devam ediyor.

Kardak krizi ve kumpas davalar Bu krizin başarı ile Türkiye lehine sonuçlanmasında rol alan tüm bahriyelilerin, Avrupa-Atlantik kaynaklı Balyoz ve Poyrazköy kumpasları ile hapis edildiklerini vurgulayalım. Ancak bu kumpasların şişeden çıkan cini geri göndermeye, yani Gri Bölgeleri ortadan kaldırmaya gücü yetecek mi, bunu tarih gösterecek. Zira aralarında Bulamaç, Eşek, Zürafa, Keçi ve Kardak gibi 152 ada, adacık ve kayalık, herhangi bir uluslararası hukuk enstrümanı ile Yunanistan’a devredilmedi. Bunların geleceği, uluslararası

hukukun Lozan’ın egemenlik devrini düzenleyen 6’ıncı maddesinin yorumlanması ile şekillenecektir. Evet, adaların bugün Türk egemenliğinde olduğu ispata açık ve hazırken, Yunan egemenliğinde oldukları kesinlikle abes ve tartışmalıdır. Bu yerler üzerindeki Yunan devlet uygulamaları da sonucu değiştirmeyecektir. Er veya geç uluslararası hakeme götürülecek Kardak kayalıkları üzerindeki egemenliği belirleyen kriterler, diğer 151 ada, adacık ve kayalık üzerindeki hâkimiyeti de belirleyecektir. Başta Gri Bölgeler olmak üzere Ege sorunları, Cumhuriyet Donanmasına kurulan kumpaslarla belki bugün için dondurulabilir ve hatta çıkar kayıplarımız üzerinden geçici çözümler de üretilebilir, ancak tarihin vicdanından doğan jeopolitik, sonuçta bildiğini okur. Sorun, üzerinde keçilerin bile yaşamadığı toprak parçası sorunu değildir. Sorun, sayıları yaklaşık 152 Ada, Adacık ve Kayalığın (EGAYDAAK) sahip olduğu karasuları ile bunun gelecekte Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıta Sahanlığı paylaşımına etkileridir. (Kabaca % 6’lık bir etki söz konusudur ki çok önemli bir alanı kapsar.) Sorun, Türkiye’nin doğuya itilmesi ile Yunanistan’ın Ege’yi tek taraflı sahiplenmesi arasındaki sürtünmenin dışa vurumudur. Unutmayın, kumpas davalar üzerinden Türk emniyeti, yargısı ve de özellikle Yargıtay’da yuvalanmış paralel devlet sayesinde Kıbrıs’tan, Doğu Akdeniz’den ve Ege’den uzaklaştırılan Cumhuriyet Donanması, jeopolitiğin çağrısına kayıtsız kalamaz.


Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ

CUMHURİYET YAZARI LEYLA TAVŞANOĞLU’NUN YAZMADIĞI PENSİLVANYA GÖRÜŞMESİ

Yönetimin oluruyla Fethullah ziyareti C

umhuriyet gazetesinin önemli yazarlarından Hikmet Çetinkaya’nın 2011’de Gülen cemaatinin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nı ziyaretinin ardından gazetenin diğer bir yazarı Leyla TavşaFethullah Gülen

noğlu’nun da yolu Pensilvanya’ya düştü. 4-7 Ekim 2012 tarihleri arasında Cemaat’e yakınlığıyla bilinen TÜRKSOY adlı derneğin Teksas Houston’da gerçekleştirdiği “İpekyolu Festivali”ni izlemek için Amerika’ya giden Tavşanoğlu, Fethullah Gülen’i de ziyaret etti. Tavşanoğlu’nun Ekim ayında gerçekleştirdiği Gülen ‘söyleşisi’ Cumhuriyet’te yayımlanmadı. Leyla Tavşanoğlu’na ziyaretin amacını, gazete yönetim kurulu kararıyla mı gerçekleştiğini ve İlhan Selçuk hayatta olsaydı bu görüşmeye tepkisinin ne olacağını sorduk. Tavşanoğlu şöyle yanıt verdi: “Bu merakınızın nedenini anlamamakla birlikte bütün sorulara yanıt vermeye hazırım. Öncelikle, o geziye gittiğimizde Fethullah Gülen’le görüşme olacağından haberimiz yoktu.

Son anda o bilgi geldi. Bir ga- nıtlarımı olduğu gibi yayımlazeteci olarak hakkında bunca manızdır. Kolaylıklar dilerim.” söz edilen bir insanı tanımak istemez misiniz? Bundan kaçı- ‘O kadar mı bağnazdık!’ nan birisine doğrusu benim defLeyla Tavşanoğlu ile birlikte terimde gazeteci denmez. Evin- söz konusu ziyarette de 2,5 saat Türkiye ve dünyanın hürriyet.com.tr Ankara Temsilgündemi hakkında görüşlerini cisi Zeynep Gürcanlı, Star Gadile getirdi. Yazılmamak kay- zetesi Yayın Danışmanı Yusuf dıyla konuştu. Gazetecilik ahlakı Ziya Cömert, Ülke TV Genel ‘off the record’ (Yazılmamak Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk üzere verilen bilgi) denildiğinde de vardı. Tavşanoğlu, ziyaretten yazılmamasını gerektirdiği için sonra, iki ay kadar önce katıldığı hiç birimiz bir şey yazmadık. bir televizyon programında yine Ayrıca oraya gitmem gaCemaat’in bir etkinlizete yönetiminin bilgisi ğini övünce sunucu, dahilinde oldu. İlhan “Bunları bir CumhuSelçuk hayattayken de riyet gazetesi yazarıGülen hareketinin kimi nın ağzından duymak etkinliklerine kendisinin bana ilginç geliyor” onayıyla katılmıştım. demişti. Tavşanoğlu Her zaman bana, ‘Sen da “O kadar mı bağne yapacağını bilirsin. nazlık ettik” şeklinde Sana güvenim tamdır’ Leyla yanıtlamıştı. derdi. Sizden ricam yaTavşanoğlu

ÖZERKLİK HAZIRLIĞINDAKİ ÖRGÜT EV EV GEZİYOR

PKK: Devlete değil bize geleceksiniz 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerden sonra özerklik hazırlığı çerçevesinde, PKK’lıların ev ev gezerek ‘Bundan sonra adliyeye, Kaymakamlığa, jandarmaya gitmeyeceksiniz. Bir sorun olduğunda bize geleceksiniz’ dediği öğrenildi CEYHUN BOZKURT

muhatabınız biz olacağız.”

P

Seçimlerden sonra eyalet düzenlemesi

KK’nın, açılım sürecinde güçlenerek başlattığı özerklik hazırlığı çerçevesinde militanlarının Doğu ve Güneydoğu’da ev ev gezerek halka “Artık bir sorun olduğunda bize geleceksiniz” diyerek propaganda yaptığı öğrenildi. Aydınlık, güvenlik ve bölge kaynaklarının aktardığı bilgilere dayanarak 1 Şubat günkü sayısında, açılımla güçlenen PKK’nın seçimden sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da özerklik planı hazırladığını duyurmuştu. Bu çerçevede BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere BDP yöneticilerinin seçim sonrasında fiilen özerklik adımları atacaklarını açıklamaları dikkat çekti. Aydınlık’ın bölge kaynaklarından son ulaştığı bilgiler, PKK’nın bu çerçevede çalışmalarına şimdiden başladığını ortaya koydu. Buna göre, PKK’lıların Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde evleri gezerek ve muhtarlarla toplantılar yaparak, artık sorunları kendilerini aktarlamaları istendi. PKK’lıların şu vurguları yaptığı bildirildi: “Bundan sonra Adliye, Kaymakamlık, Jandarma vs. gibi yerlere gitmeyeceksiniz. Artık bir sorun olduğunda bize geleceksiniz. Hukuki veya mülki sorunlarınızı biz çözeceğiz. Zaten yerel seçimlerden sonra tamamen

PKK’nın, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerinden sonra yürürlüğe girecek Büyükşehir Yasası’nı kullanarak, özerklik adımları atacağı ortaya çıktı. Yerel seçimlerden bir gün sonra yürürlüğe girecek 6360 sayılı Büyükşehir Yasası’na göre, 29 il özel idaresi yerel seçimlerden bir gün sonra, yani 30 Mart’ta Büyükşehir Belediyelerine devredilecek. Düzenlemenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne de etkisi olacak. Bu iki bölgede, Diyarbakır’ın yanı sıra Şanlıurfa, Mardin ve Van da Büyükşehir statüsüne kavuşacak. Diyarbakır ve Van’ı garanti olarak gören BDP’nin, Şanlıurfa ve Mardin’e yüklenmesi dikkat çekiyor. Bu çerçevede BDP’nin ağır topları büyükşehir adayları oldu. BDP eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın Diyarbakır adaylığının yanısıra, Şanlıurfa adayı olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i, Mardin adayı olarak da Ahmet Türk’ü göstermesi dikkat çekti.

AKP de onayladı mı? AKP’nin Şanlıurfa’dan, eski Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba yerine daha zayıf aday olarak yorumlanan eski Şanlıurfa

Geçtiğimiz aylarda PKK’nın gençlik yapılanması YDG-H tarafından Şırnak’ın Cizre ilçesinde kimlik kontrolü yapılmıştı. YDG-H asayiş birimlerinin kuruluşu için tören yapılmış , asayiş üyelerine diploma verilmişti.

Valisi Celalettin Güvenç’i aday göstermesi, AKP ile BDP arasında bir anlaşma olup olmadığı sorularını beraberinde getirdi. BDP’nin adayı Baydemir’in, medrese kökenli olması ve Güneydoğu’daki dinci çevrelerle yoğun iletişiminin bulunması da dikkat çekiyor. Açılım stratejisinin önemli unsurlarından olan Mella’lardan oluşan ve kendisine dinsel konularda danışmanlık yapan bir ekibinin olduğu kamuoyuna yansımıştı. Bu stratejide PKK için Şanlıurfa kritik mevzilerden biri olarak görülüyor.

Bu seçim sisteminin neresi demokratik... Bir asrı geçen demokrasi deneyimimizde maalesef seçim ve siyasal partiler yasaları dâhil demokratik bir seçim sistemi oluşturamadık. En ilkel kavimlerde bile eğer seçim yapılacaksa, %10 barajla demokratik seçim olur mu? 2002 Genel Seçimlerinde bağımsızlar ve seçime katılan

Bir de oy kullanmayanlar partisi var Geçersiz ve kullanılmayan oy toplamı ana muhalefet partisi oylarını aşıyor... 2002’de 9.897.008, 2011’de 8. 891.374. Çare, iktidarın seçmenini sandığa götürmekteki tartışılmaz maharetini, muhalefet partilerinin de

MERHABA

Ü

16 Partinin %10 barajına takılıp meclise yansımayan oy toplamı : 14.546.460 (Baraj Partisi) AKP nin aldığı oy 10.848.704 CHP nin aldığı oy 6.114.843 AKP Geçerli oyların % 34.43 ü, toplam seçmenin sadece % 25’inin oyları ile 550 milletvekilinin 363 ünü yani meclisin % 66’sını ele geçirmiş, %25 = %66 olmuş, Baraj partisi 100’ün üstünde milletvekilliğini büyük oranda en yüksek oy alan partiye hediye etmiş... Çare, muhalifseniz oyunuzu seçim bölgenizde iktidar karşıtı en güçlü partiye ya da adaya vermek... Korkunç adaletsizliğe karşı ittifak...

GÜLLER maliguller@aydinlikgazete.com

Urla olayının perde arkası

U

rla’da bölücülüğe tepki gösteren halk, HDP’nin seçim bürosu açmasına izin vermedi. Israr eden HDP, halkla karşı karşıya gelmek pahasına zorladı, 300 araçlık konvoyla ilçeye girmeye çalıştı, olmayınca dönüşte yolunun üzerindeki İşçi Partisi Güzelbahçe binasına saldırdı. Yetinmedi askeri konvoya da saldırdı. Ulusalcılığın kalesi gibi değerlendirilen İzmir-Urla’da meydana gelmesi, olayı, sıradan bir seçim konusu olmanın ötesine geçirmektedir. Bugün bu konuyu aydınlatmaya çalışacağız:

Urla’da gerçekte ne yaşandı? 1) Urla’da halkın HDP seçim bürosu istememesi, ilk bakışta, anti-demokratik görünmektedir. Ancak PKK’nin şu günlerde sık sık özerklik ilan edeceğini açıklaması, Öcalan’ın “olmazsa 500 bin kişi ölür” şeklinde açık tehditlerde bulunması, halkı PKK’nin türevi olan yasal partilere karşı tahammülsüzleştiriyor. Bu gerçek görülmeden ve anlaşılmadan olaya getirilecek çözümleme, eksik olacaktır. 2) HDP’nin askeri konvoya saldırması özellikle önemlidir ve sorunun seçim bürosu tartışmasının ötesinde olduğuna işaret etmektedir. 3) Urla’daki olay, PKK’nin özerklik hedefi ve niyetiyle birlikte okunmalıdır. PKK açık açık 30 Mart’tan sonra özerkliği inşa edeceğini ilan etmektedir. Diğer yandan iktidar boşluğundan yararlanarak bir kalkışma başlatabileceği konuşulmaktadır. Bu niyetle birlikte okunduğunda Urla’dan verilen mesajlar şunlardır: İzmir Türklerin, Diyarbakır da Kürtlerin şehri... HDP İzmir’e sokulmuyorsa, Türk partileri de Diyarbakır’a sokulmaz... Yani HDP üzerinden Urla’da hedeflenenler aslında şunlardır: 1) Türk’ü Diyarbakır’a, Kürt’ü de İzmir’e sokturmamak... 2) Türk-Kürt çatışmasını kaşımak... 3) Özerklik için kalkışmaya gerekçe yaratmak...

Fidan istedi, Öcalan kurdurdu

PKK daha önce de mahkeme kurmuştu AKP’nin 2009’da resmen başlattığı açılımla PKK’nın etkinliği artmıştı. Örgütün, 2012 yılında da mahkemeler kurduğu belgelenmişti. PKK’nın Diyarbakır’da kurduğu mahkemenin adı, “Amed Eyaleti Andok Yüksek Askeri Mahkemesi.” TBMM’de Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında İnsan Hakkı İhlallerini İnceleme Alt Komisyonu’na 8 Şubat 2012’de bir PKK brifingi veren TEPAV uzmanı Dr.

Nihat Ali Özcan, PKK’nın Diyarbakır’da bir askeri mahkeme kurduğu ve bu mahkemede aldığı idam kararlarını infaz ettiğini gösteren bir belge gösterdi. Belgeye göre, PKK’nın Diyarbakır’da kurduğu mahkemenin adı, “Amed Eyaleti Andok Yüksek Askeri Mahkemesi.” Bu mahkeme, 4 PKK’lıyı kendine göre yargılıyor ve idama mahkûm ediyor.

Sonra saçımızı başımızı yolmanın hiç bir anlamı yok! lke bunca hukuksuzluk, yolsuzluk, ahlaksızlık sarmalında çırpınırken, yüz yıldır oluşturmaya çalıştığımız hukuk devleti ve demokrasi çökerken, Cumhuriyet tarihimizin en kritik ve hayati seçim sürecine giriyoruz... Ufukta olağan üstü gelişmeler, erken seçim de gözükmüyor değil... 2013-2015 dönemi tam bir “to be or not to be” var olup olmama dönemeci... Çevremde birçok insan bu süreçte de “ülkenin makûs talihi” yenilemezse “vatandaşlıktan istifa edeceğini”, ülke sorunlarına duyduğu ilgiyi kesip, küsüp, köşesine çekileceğini söylüyor...

Mehmet Ali

Yanıt haklarını reddettiler... Konu ile ilgili bilgi almak istediğimiz Cumhuriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız hem e-posta hem de telefon yoluyla ulaşma çabalarımıza karşılık vermedi. Yazarlarından Şükran Soner, “Ben böyle konulara girmek istemiyorum” derken, Orhan Erinç, açıklama yapmak istemediğini belirtti. Kendi deyimiyle “48 yıllık Cumhuriyet yazarı” Hikmet Çetinkaya’ya telefon yoluyla iki kez ulaşmamıza rağmen, telefonun diğer ucundaki ses kendisinin Çetinkaya’nın “şoför”ü olduğunu söyleyerek sormak istediğimiz soruyu öğrenmeye çalıştı. Biz “şoför”e sorumuzu iletmemize rağmen Çetinkaya herhangi bir geri dönüş yapmadı.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

2 MART 2014 PAZAR

Dr. Noyan UMRUK

gösterebilmesi...

Bindirilmiş mükerrer oylar ve etkin kimlik kontrolü... Mezarlarındakileri dahi rahat bırakmayıp “ölülere de oy kullandırılması” önerildiğine göre, yürütme organına bağlı bir kurumun (Nüfus Gn. Md.lüğü) seçmen listelerini hazırlaması temel bir sorun. Çare ciddi(on line) kimlik kontrolü ve parmak boyası yönteminin kullanılması. AKP iktidarında ilk seçimlerde parmak boyası kullanıldı. Ne zaman ki tüm kurumlar denetim altına alındı; o zaman parmak boyası kaldırıldı...

SEÇSİS’in güvenilirliği... Bu sistemin müdahalelere açık olduğunu üretici firma da kabul etti. Sistemi ABD, AB ve

bölgelerinde toplanıp, sayım sonuçlarının partilerin ilçe, il ve genel merkezlerine süratle bildirilmesini sağlayacak ciddi bir organizasyonla Y.S.K. resmi sonuçlarını test edebilmek. Sonuç:

hatta Yunanistan dahil bizden başka kullanan ülke kalmadığı söyleniyor... Nitekim 2000 yılında Clinton sonrası Demokrat başkan adayı AlGore’un, Cumhuriyetçi aday oğul Bush’tan daha fazla oy olmasına rağmen, ABD’de “kazanılan eyalet sayısını esas alan” sistem nedeniyle seçimi kaybetmesi ciddi tartışmalara yol açtı. Florida’da oyların yeniden sayımı falan denilirken, Al Gore’un yenilgiyi kendiliğinden(!) kabul etmesiyle iş bitirildi! Aslında, günümüzde manipüle edilemeyecek bir sistem kalmadığı da söylenebilir. Önemli olan sistemin operatörleri... Çare doğrudan çıplak gözle ciddi bir denetim... Sandık başı seçim görevlilerince ıslak imzalı sandık sonuç tutanaklarının seçim

Balığın baştan koktuğu yolsuzluk, hukuksuzluk, “komplo” ve “paralel devlet” iddiaları ile şaşkına dönüp, adeta abandone olduğumuz, Yargı, bürokrasi, güvenlik ve istihbarat güçleri arasında ve içinde “Cemaat” ya da “AKP” mensubiyetinden doğan amansız bir mücadelenin sürdürüldüğü, Muhalefetin nefes alabileceği, sesini duyurabileceği her deliğin İnternet, MİT, HSYK vb. torbadan çıkan envaı çeşit yasa ve uygulamalarla süratle tıkandığı bu süreçte, muhalefet aktörlerinin işbirliğini içeren ciddi ve ses getiren organizasyon ve programlarla yıllardır oluşan dip dalgalarını, kitlelerde umut, heyecan ve coşku seline dönüştürmesi gerekmiyor mu? Tribünleri ayağa kaldırmak için illa bir Drogba mı lazım?

Bu noktada HDP’nin neden ve kim tarafından kurdurulduğu, hedeflerinin ne olduğu önem kazanmaktadır. HDP’nin mimarı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dır. Haziran Halk Hareketi’nin en sıcak günlerinde, Erdoğan iktidarının sallandığı günlerde, 21 Temmuz 2013’te, Öcalan kendisini ziyarete gelen BDP heyetine, HDP’ye geçmelerini söyledi. BDP’nin bir bölümü bu projeye itiraz etti. Hatta BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, uzayan tartışmalar sonrasında, “Doğu’da BDP ile gireceğimiz kesin ama Batı’da BDP mi olur, HDP mi olur, henüz kararlaştırmadık” dedi. (ANF, 1 Ağustos 2013) Ancak neticede Fidan-Öcalan talebi gerçekleşti. HDP’nin üç önemli hedefi vardı: 1) HDP, Açılım’ın ve AKP’nin ihtiyacıydı, Erdoğan’ın Gezi’yi bölme ve etkisizleştirme projesiydi. 2) MİT bu projeyle, Haziran Halk Hareketi’ne katılan büyük kitleyi ana yatağından uzak tutmak istedi, kitlenin önüne “alın size sol” diyerek sahte bir havuz koydu. 3) HDP’nin hedeflerinden biri de CHP’ydi. Üstelik iki yönlüydü... Hem CHP’yi önüne yerel seçim ittifakı havuçları koyarak Açılım’a teslim almak için... Hem de yerel seçimlerde CHP’nin oylarını tırtıklayarak AKP’nin önünü açmak için...

En önemli görev: Birliği savunmak MİT’in rolü ve HDP’nin varlık gerekçesi anlaşılmadan, PKK’nin önüne koyulan özerklik hamlesi görülmeden, hem Urla’daki olay anlaşılmaz, hem de benzeri kışkırtmaların önüne geçilmez. Türk-Kürt karşıtlığı yaratmak ve ayrılıkçılığı güçlendirmek isteyenlere karşı birliği savunmak, kardeşliğe sahip çıkmak, bugün dünden daha önemlidir!

Ala: Devletin içinde bir grup çöreklenmiş

İçişleri Bakanı Efkan Ala, devletin içine bir grup ve yapının çöreklendiğini, bir çok insanın dinlendiğini belirterek, “Şu anda gereği de yapılıyor. Biz hiçbir kurum içinde suç işlenmeyeceğinin garantisini veremeyiz. Suç işleyenler varsa gereği de yapılır, gereği de yapılıyor. Bunlar ihanete varan yaklaşımlardır. Bu konuda çok daha vahim sayı var” dedi. Efkan Ala, 2004-2006 yılları arasında valilik yaptığı Batman ziyaretinde konuştu. Ala, “Devletin içine giren bir grup ve yapı çöreklenmiş. Problem varsa bu işi örtmeyiz. Milletle beraber çözeriz. Şu anda gereği de yapılıyor” dedi.


ROTA

Hazırlayan: Emine DÖLEK

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Balyoz sahteciliği Yargıtay gündeminde

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Otyam Jord Hatun Ordu ve Perenk

ÖZER SÜRMELİ

Y

argıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Balyoz kararlarına esas alınan 5 Nolu hard diskteki sahteciliklere işaret eden TÜBİTAK raporunu istedi. Başsavcılık, Balyoz hakimlerinin “yeniden yargılama taleplerini reddettiği kararının da Yargıtay’a gönderilmesini talep etti. Başsavcılık, 17 Şubat’ta Özel Görevli İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazdığı yazıda talebin gerekçesini “itiraz niteliğindeki talepleri sağlıklı değerlendirilebilmek” olarak açıkladı: “İtiraz niteliğindeki taleplerin sağlıklı bir şekilde değer-

T

ürkçemizin köklerini incelerken yeni bir konuya önümüzdeki haftalarda gireceğiz. Bu haftayı okuyucularımızın katkılarına ayıralım izin verirseniz. Çok mektup geliyor. Her biri ayrı bir yazı değerinde. Onları da yeri geldikçe yayınlayacağız. Bugün son haftalara ilişkin değinmeleri sunuyoruz.

Otyam Geçen hafta Fikret Otyam ağabeyimizin soyadının ateş yolu ve ateş taşıyan anlamına değinmiştik. Kiraz Perinçek Karavit, bizi ta Çin’den uyardı. Şöyle yazıyor: Ben de sana Otyam’la ilgili yazacaktım, onu da OD yazılarında geçirebilirsin diye, sen erken davranmışsın. Ancak, Fikret Abi’nin bana anlattığına göre (kamera kayıtlarında da var hatta, Ulusal Kanal arşivden çıkartabilir, Tünel’deki Ziraat Bankası Galerisi’nde sergisi sırasında bir söyleşi yapmıştık, orada anlatmıştı), babası (veya dedesi, tam hatırlayamıyorum) eczacı olduğu için “otu em” yani “otu ilaç” anlamında “Otyam” soyadını almışlar. Bilgine.

Jord Hatun ve Ordu Atatürk Devrimi konusunda çok değerli araştırmaları olan Sayın İsmet Görgülü Tanrı Odin’in kızı Jord (Yort) bağlamında yazıyor, Almancada Altınordu devletine “Goldene Horde” dendiğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: Almanlar Orduya Hitler’e kadar “Horde” demişler ve “Arme” denmesi Hitler’le başlamış. Bunu yaşayarak öğrenmiştim. Türkçe Ordu sözcüğü Almancada insan sürüsü anlamıyla da girmiştir. Ancak Odin’in kızı Jord (Yort) yurt anlamına geliyor.

Perenk Hatırlayacaksınız Vikinglerin Doğulu Tanrısı Perun’un kökenini tartışırken, Per köküne girmiştik. Per, Eski Türkçede bermek/vermek anlamı yanında vurmak anlamının da kökü. İngilizce ve Almancada da Per yine vurmak anlamlı sözcüklerin kökü.

Pekçok asılsız rapora imza atan TÜBİTAK bilirkişisi Bahşi’nin işine son verildiği iddia edildi. Mahkeme, Bahşi de dahil üç bilirkişinin imzaladığı raporlarda geçen dijital verilerle ilgili inceleme istemişti

E

rgenekon ve Balyoz davalarında pekçok asılsız rapora imza atan TÜBİTAK bilirkişisi Hayretdin Bahşi’nin işine son verildiği iddia edildi. Bahşi’nin sözleşmesinin de yakın bir zamanda feshedileceği belirtildi. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi de Bahşi ile birlikte Tahsin Türköz ve Erdem Alparslan’ın yargılanabileceğine ilişkin karar vermişti. Mahkeme ayrıca bu bilirkişilerin imza attıkları raporlarda geçen dijital verilerle ilgili yeniden inceleme istedi.

Fotoğraf: Akadur TÖLEGEN

Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Odatv ve Askeri Casusluk gibi davalara bakan mahkemelerin, dijital verilerin sahteliğine yönelik sanık savunmalarının ardından başvurduğu TÜBİTAK

Tarcan, Fırat, Dengiz ve Kolburan’ın yazıları Bu arada Haluk Tarcan’ın Od, Eren Fırat’ın Asena, Satılmış Dengiz’in Rota, Mehmet İnal Kolburan’ın “Fince ile Türkçe arasındaki benzerlikler” ve İsmet Görgülü’nün “Gün adları” üzerine bilgilendirici mektuplarının her biri ayrı birer yazı değerinde. Kendilerine yürekten teşekkür ederim. Gelecek haftalarda okuyucularımıza sunacağız. Önümüzdeki Pazar Güzel Türkçemizin bir başka kökünde buluşmak üzere.

uzmanları şöyle: Alparslan Babaoğlu, Erdem Alparslan, Yılmaz Yalçınkaya, Tahsin Türköz, Hayretdin Bahşi, Burak Bayoğlu, Ünal Tatar, Osman Pamuk ve Burak Akoğuz. Bahşi’nin görevine son verilmesinin ardından diğer bilirkişilerin de sözleşmelerinin fesh edilip edilmeyeceği merak konusu oldu.

Kriptolar polisin eline nasıl geçti? Aydınlık, TÜBİTAK’taki Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’ndeki Cemaat yapılanmasını kamuoyuna duyurdu. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarında verilen raporların da bu birim tarafından hazırlandığı ortaya çıktı. Davalarda yargılanan isimler bu raporları veren bilirkişiler hakkında çok sayıda suç duyurusunda bu-

lundu. Enstitüdeki Cemaat yapılanması da aslında bir kumpas sonucu oluşturuldu. Enstitünün Sivil Savunma ve Koruma Güvenlik Müdürü Yücel Çipli ve 3 uzmanı İstanbul Askeri Casusluk davasından tutuklandı. 20 uzmanın da tehdit ve şantaj yapılarak görevlerinden uzaklaştırıldığı belirtildi. Askeri Casusluk davasından yargılanan Merdan Metin 2006’da Dışişleri Bakanlığı için kriptolu telefon geliştiren ekibin içinde yer alırken, Aysam Akses TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nde 12 yıl süresince baş uzman araştırmacı ve proje yönetici olarak görev yaptı. Elektronik Haberleşme Mühendisi Cüneyt Hakan Bağcıoğulları da soruşturmaya dahil edilmeden önce TÜBİTAK’ta Sivil Kurumlar İş Geliştirme Bölüm Sorum-

lusu’ydu. Askeri Casusluk soruşturmasını başlatan ve iddianameyi hazırlayan isim ise Savcı Fikret Seçen’di. Çipli, Metin, Akses ve Bağcıoğulları’nın evlerine ve işyerlerine yapılan operasyonda bilgisayarlarına, dijital verilere el konuldu. Böylece, TÜBİTAK’ın elinde olan kripto bilgileri ve programlar polisin eline geçti. Dava avukatlarından Hüseyin Ersöz yaptığı açıklamada “O tarihte bu kişiler kamuoyunda ülkesinin bilgilerini yurt dışına satan kişiler olarak lanse edildi. Yöneltilen suç Askeri Casusluk’tu. Bu operasyonların gerçekleştiği tarih ise Ekim 2010’du. Yani Başbakan ve diğer kamu personelinin kriptolu telefon görüşmelerinin dinlenmeye başlanma-

İZMİR

İSTANBUL

Bunları yazdıktan sonra Perenk sözcüğüne bizim Kemaliye’nin Dut Ağacı gazetesinin Ocak 2014 sayısında rastladım. Hocamız Prof. Dr. M Sadık Demirsoy Kemaliye’nin yöresel sözcüklerinden her sayı bir demet veriyor bize. Yedinci haftada H harfiyle başlayan sözcükleri sıralamış. Perenk’i orada bulduk: Herenk Perenk olmak: Mahvolmak, dağılıp dökülmek.

Türkçemize büyük emek veren dilbilimcimiz, can kardeşim Prof. Dr. Fuat Bozkurt 27 Şubat 2014 günü savcı izniyle görüşe geldi. Onur verdi. Büyük mutluluk oldu Sayın Bozkurt ile görüşmek. Kendisinden Vambery ve Clanson’un büyük eserlerini Türkçeye çevirme sözünü aldım. Müjdeyi siz okuyucularımıza duyuruyorum. Prof. Dr. Fuat Bozkurt’un Türkçemiz üzerine eserlerine de değineceğiz.

Balyoz yargılaması boyunca dijital verilerdeki manipülasyonlara işaret eden onlarca rapor ve verilerde yer alan 1500’ü aşkın tarih çelişkisine karşın, 5 Nolu hard disk için bilirkişi raporu alınmadı. Balyoz hakimleri 5 Nolu hard diskin incelenmesi yönündeki tüm talepleri reddetmişti. Donanma Komutanlığı’ndaki aramada bulunan 5 Nolu harddisk, “Balyoz delilleri güncellendi” iddiasına kanıt olarak gösterilmişti. Hard diskteki manipülasyonları ortaya koyan rapor, Poyrazköy davasına bakan Özel Görevli İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine hazırlanmıştı.

Asılsız rapora imza atan bilirkişinin işine son verildi

Ya diğerleri?

Prof. Dr. Fuat Bozkurt’un ziyareti

lendirilebilmesi amacıyla 20 Ocak 2014 tarihli ‘Dijital Adli Analiz Raporu’ ve mahkemenizin 03 Şubat 2014 tarihli ‘yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddine’ ilişkin karar ile bu karara itiraz edildi ise, bunun sonucuna ilişkin kararın orjinal veya onaylı bir suretinin gönderilmesi rica olunur.” Balyoz hakimleri 17 Şubat tarihli talebe, 19 Şubat’ta yanıt vererek istenen evrakları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Özel görevli mahkemelerin kaldırıldığı ve yeniden tartışıldığı günlerde balyoz delillerindeki sahteciliklere işaret eden TÜBİTAK raporu Yargıtay dosyasına girdi.

Bahçeli: Erdoğan kendine zırh örüyor

İzmir’de YKM önünde yapılan eylemde “Hırsız Var” ve “Hükümet İstifa” sloganları atıldı. Platform sözcüsü Emekli Deniz Binbaşı Taner Sevgur, hükümeti eleştirerek “Orduya kumpas kuruldu itirafının üzerinden tam 67 gün geçmesine rağmen, hala kumpasçılar dışarıda, suçsuz ve günahsız insanlar hapistedir” dedi.. TUĞÇE YERDELEN / İZMİR

Leven Kırca

Levent Kırca’dan sessiz çığlık eylemine destek YEŞİM ÇATALTAŞ

ANKARA

V

ardiya Bizde Platformu’nun Türkiye çapında her hafta Cumartesi günü düzenlediği Sessiz Çığlık eyleminin İstanbul Beşiktaş’taki buluşmasına İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Levent Kırca ve CHP Beşiktaş Belediye Başkan adayı Murat Haznedar, MHP İstanbul Milletvekil Murat Başesgioğlu da katıldı. Modacılar Yıldırım Mayruk ve Barbaros Şansal da eyleme katılanlar arasındaydı. İstanbul Beşiktaş’ta Balyoz ve Ergenekon davalarından tutuklu askerlerin yakınları 75. kez bir araya geldi. Basın açıklamasını Emekli Tuğamiral Türker Ertürk yaptı. Gündeme bomba gibi düşen, Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan

sından sadece bir sene önce. Bu bilgiler çerçevesinde, İstanbul Askeri Casusluk Davası ile Başbakanın kriptolu görüşmelerinin dinlenmesi arasındaki bağlantıyı çözmek zor olmasa gerek” dedi.

F tipi örgüt askeriyenin içine kadar sızmış. Neden hesap sormuyorsunuz?” diye konuştu.

‘Susma değil isyan günü’

Ankara’daki Sessiz Çığlık eyleminde 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında verilen tahliye kararlarına tepki vardı. Eyleme sokak sanatçıları da destek verdi. OLCAY KABAKTEPE / ANKARA arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarına değinen Ertürk, “Başbakan ses kayıtları için ‘dublaj, montaj’ dedi. Asıl montaj bizim

arkadaşlarımıza yapıldı. Ben Mustafa Kemal’in askeriyim ve buna dayanarak Genelkurmay Başkanı’ndan hesap soruyorum.

İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Levent Kırca da eylemde yaptığı konuşmada “Haklı davanızın yanındayım. Bugün susma değil isyan günüdür”dedi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna değinen Kırca, “Mustafa Kemal’in askerleri hâlâ cezaevlerinde ama hırsızlar serbest. Başbakan’ın dediği adaletin yerini bulması ancak Silivri’nin, askeri hapishanelerin boşaltılmasıyla, Başbakan’ın ve tüm hırsızların yargılanmasıyla olur. Ancak o zaman adalet yerini bulacak” şeklinde konuştu. Kırca konuşurken sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıldı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında dün Balıkesir’de halka hitabetti. Bahçeli, “Erdoğan kendine zırh örmüştür. Kendi tanıdığı ne kadar savcı varsa önemli görevlere getirmiştir. HSYK üzerinde etkisi olan Erdoğan pek çok uygulamayla yandaşlarının sevgisini, milletimizin nefretini kazanmaya başlamıştır. Erdoğan bu gücünü medya ve basın üzerinde de sürdürmüştür” dedi. Bahçeli AKP’ye oy veren yurttaşlara, “Artık başbakanın beraber yürüyelim şarkısına inanmayın, o yol hırsız bir yoldur, o yol karanlıktır” dedi.

‘Başbakan kasetleri dolaylı yoldan onayladı’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim çalışmalarına dün Yalova ve Bursa’da devam etti. Yalova Cumhuriyet Meydanı’nda halka seslenen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a yönelik yolsuzluk eleştirilerini sürdürdü. Kılıçdaroğlu, “Bu ülkenin nüfusunun en az yarısı ona hırsız diyor. Hırsız ünvanı verilen adam Başbakanlık koltuğunda oturur mu? Konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın oğlunun ada alma çalışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, “Başçalana soruyorlar oğlun ada almış. Başçalan diyor, yok demiş adacık alıyor” dedi.


2 MART 2014 PAZAR

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ BİNLERLE KADIKÖY’DE YÜRÜDÜ

Hepsini sıfırlayacağız Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Kadıköy’ü sokağa döktü. İşçi Partili Belediye Başkan adaylarıyla birlikte yolsuzluk ve rüşveti protesto eden binlerce kişi “Hırsız Tayyip istifa” sloganlarıyla tek ses oldu EZGİ HOTALAK / SEDA AKYÜZ

T

ürkiye Gençlik Birliği (TGB), yolsuzluk ve rüşvet soruşturması, Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtları ve soruşturma kapsamında tutuklananların tahliyelerini protesto etmek için, dün Kadıköy Moda’da toplandı. İşçi Partisi (İP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, Kadıköy Belediye Başkan Adayı Suzan Aksoy, Beşiktaş Belediye Başkan Adayı Füsun İkikardeş, Fatih Belediye Başkan Adayı Şevki Bilgin, TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz ve Silivri Nöbet Çadırı Sorumlusu Hıdır Hokka’nın ön sıralarda pankart taşıyarak yürüdüğü eyleme İP’li yöneticiler de katıldı.

‘Anlamadın Bilal’ Yürüyüşe Eğitim-İş Sendikası ve Bağdat Caddesi Forumu da destek verdi. Halkın da desteğini alan eylemciler “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atarak Kadıköy Rıh-

tıma yürüdü. Yürüyüş boyunca Bilal Erdoğan maskesiyle halka kağıttan paralar dağıtan eylemciler giydikleri para kasası kostümleriyle de 17 Aralık’ta ortaya çıkan görüntülere ve ses kayıtlarına gönderme yaptı. Eylemde sık sık “Anlamadın Bilal” sloganları da atıldı.

Tutsaklar ve şehitlere selam Silivri’de tutsak edilen yurtseverlere selam gönderen eylemciler “Silivri zindanı yıkılacak” sloganları attı. Fenerbahçeli taraftarların da destek verdiği eylemde Haziran Ayaklanması’nda polisler tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz için bestelenen “Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz” marşı söylendi. Yurttaşlar diğer şehitlerin isimlerini de tek tek sayarak “Burada” diye ba-

ğırdı. Basın açıklamaları yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında simge haline gelen Halkbank’ın önünde yapıldı.

‘Montaj değil hakikat’ İP Adayı Levent Kırca, “Kimse oturtamaz artık bizi. Bunlar gidene kadar ayakta kalacağız. Bir sürü hırsız gördük ama böyle dizi film gibisini görmedik. Montaj dediler fakat ne montaj ne de dublajdır, bu hakikattir. İP adayıyım, dürüst partiden dürüst bir adayım. Hırsızlığa son vermek için geliyoruz” dedi. İP adayı Suzan Aksoy ise konuşmasında şöyle seslendi: “Eğer Kadıköy Belediye Başkanı olursam nasıl geldiysem öyle gideceğim. Halkımızla birlikte yöneteceğiz.

Erdoğan: Bunların inine gireceğiz

B

aşbakan Erdoğan dün Kırklareli’nde konuştu. CHP’yi kaset siyaseti, MHP’yi de hakaret siyaseti yapmakla suçlayan Erdoğan, “CHP, Pensilvanya’daki o zat tarafından idare ediliyor. Ellerine kasetler gönderiliyor, montaj kasetler. 90 yıllık CHP, Pensilvanya’daki biri zat tarafından kukla gibi

oynatılıyor” dedi.

‘Yargıyı kilitliyorlar’ Cemaat’in ekibinin kendileri hariç herkesi dinlediklerini ifade eden Erdoğan, “Biz onların izini sürmeye başladık. Bunların inine gireceğiz ve bunları oradan çıkaracağız. Bu ülkenin ulusal güvenliğini koruma görevimiz var. Türkiye’nin mahrem, gizli konuşmala-

Bir taş bile oynatmayacağız. TC taşları faşist iktidar tarafından kaldırıldı. O taşları biz daha sağlam koymasını biliriz.”

TGB Başkanı Çağdaş Cengiz da, “Bunları sıfırlayacağız. Böyle ananın babanın elinden Bilal Erdoğan’ları bile kurtaracağız. Biz bunlar iktidara geldiğinden beri yolsuzluklarını rüşvetlerini biliyoruz. Bunları kanıtlayanları Silivri zindanlarına tıktılar. 3’e kapattık diyenleri cesurca

haykıran gazetecileri Silivri’ye attılar. Değişen ise ABD uşakları çökmüştür. Mafya tarikat kendi pislikleri içinde

OLCAY KABAKTEPE/ ANKARA

A

nkara’da, yolsuzlukları ve 17 Aralık soruşturmasında yapılan tahliyeleri protesto etmek isteyen yurttaşlar Kuğulu Park’ta toplandı. “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk” sloganlarını atan yurttaşlar, Kızılay’a doğru yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş sırasında AKP Gölbaşı Belediye Başkan Adayı Fatih Duruay’ın aracı yurttaşların yanından geçerken tepki gösterdiler.

Özel Harekat Timi, İşçi Partisi nöbetinde! BEHİYE YARAŞCI / DENİZLİ

B

aşbakan Tayyip Erdoğan gerçekleştireceği miting için önceki gün Denizli’deydi. Ancak, Başbakan’ın “halkla kucaklaşırken” çok yoğun güvenlik önlemleri alması dikkat çekti. Erdoğan’ın geçeceği güzergahlar ve AKP il binası etrafına keskin nişancılar yerleştirildi. 29 Ekim Bulvarı’nda gerçekleşecek mitinge saatler kala şehrin dört bir yanında üst düzey güvenlik önlemleri alındı. Bu kez gözaltı yeri emniyet değil; sokak oldu. Hedefte ise İşçi Partisi Öncü Gençlik üyeleri vardı.

İP binasına özel harekat timi Erdoğan’ın Denizli’ye gelmesine saatler kala daha önceki mitinglerdeki gibi çevik kuvvet değil çoğunlukla özel harekat timleri görev yaptı. İşçi Partisi İl binası

önü mitinge saatler kala hiçbir gerekçe olmaksızın özel harekat timleri ile çevrildi. Ardından tomalar İşçi Partisi etrafına yerleştirildi. Parti etrafında alınan olağan üstü güvenlik önlemlerine ilişkin konuşan İP İl Başkanı Kasapoğlu, şunları söyledi: “Tayyip Erdoğan her Denizli’ye gelişinde partimiz polis kuşatmasına alınıyor. Çevik kuvvetini, tomasını partimizin önüne yığıyor. Ama bu sefer korku daha da büyüdü ki özel harekat ekiplerini yığdılar. Bu Erdoğan’ın korkusunun ne kadar derinleştiğinin açık göstergesidir. Özel harekatla partiyi kuşatmaya kadar geldiyse bu korku artık çaresizliklerini açıkça gösteriyor. İlginç olan Denizli’de yüzlerce örgüt var neden herhangi bir örgüte karşı böyle olağanüstü hal ilan edilmezken sadece bize karşı özel önlemler alınıyor. Çaresizlikleri açığa çıkmıştır.”

Liseliler: Batan geminin malları bunlar SİVAS

Öner Öner Öner Öner Tanık Tanık Tanık Tanık Tanık

ADD’nin basın açıklamasını ADD Genel Sekreter Yardımcısı Öner Tanık okudu. Yurttaşlar da, “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk” sloganını attılar.

ADD: AKP iktidarı meşruiyetini kaybetti

Türkiye’yi yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere çok önemli 3 seçimin beklediğini ifade eden Çölaşan vatandaşlara şu çağrıyı yaptı: “Cumhuriyete gönül vermiş halkımızı, bu süreçte sandığa gitmenin görev olduğu bilinciyle hareket etmeye, cumhuriyet yıkıcılarına ders vermeye çağırıyoruz.”

Y

‘İktidara komplo’ söylemi yolsuzlukları örtemez

KAYSERİ

Kırklareli’nde Erdoğan’ı TGB karşıladı Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan Türkiye Liseliler Birliği (TLB) üyeleri, Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarını karikatürlerle protesto etti. TLB İl Başkanı Begüm Sıla Burak, iddia edilen paraların halkın emeği ve ülkenin zenginliği olduğunu söyledi.

ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, iktidarın meşruiyetini kaybettiğini belirterek, baskı yasalarının da iktidarın ömrünü uzatma amaçlı olduğunu söyledi. Çölaşan, Türkiye’de son dönemde yaşanan olayları değerlendirdi. Cumhuriyet tarihinde ilklerin yaşandığına dikkat çeken Çölaşan, “Gezi Direnişi ile aralanan kapı, 17 Aralık 2013’te ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile çökmüştür. 24 Şubat 2014 akşamı internet sitelerine düşen ses kaydı ile ilgili ‘montaj, dublaj’ açıklamaları yapılarak, gerçeğin ortaya çıkartılması perdelenmekte, toplum vicdanında tamiri güç derin yaralar açılmaktadır” dedi.

Vatandaşlara ‘sandığa gidin’ çağrısı

olsuzluğa ilişkin ses kayıtlarına tepki gösteren Türkiye Liseliler Birliği’nden (TLB) yapılan basın açıklamasında, “Bizler AKP’yi de Cemaat’i de tarihin çöplerine gönderecek olan gençleriz” denildi. TLB üyeleri, Sivas’ta çok sayıda öğrencinin katılımıyla yaptıkları basın açıklamasında, AKP iktidarını eleştirdi. Başbakan Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarıyla ilgili önlerine koyduklarını maskot geminin üzerine ‘Batan geminin malları bunlar’ yazarak tepki gösterdi.

‘O paralar paralar halkın halkın emeği’ emeği’ ‘O

çöktü bunu ilan ediyoruz. Topunu sıfırlayacağız. Atatürkçü, devrimci iktidarı kuracağız” diye konuştu.

Ankara’da sahte avrolu yolsuzluk eylemi

rını dinlemiş ve bunları da birilerine servis etmişler” diye konuştu. Cemaat’in yargı ve emniyette paralel yapı oluşturduğunu vurgulayan Erdoğan şunları söyledi: “Hala yargıyı kilitlemeye, iş göremez hale getirmeye çalışıyorlar. CHP ve MHP de destek veriyor. Paralel yapının paralel devletin hesabını göreceğiz. Hesabı çok ağır olacak.”

İşçi İşçi Partisi’nin Partisi’nin bürosu bürosu da da bu bu binada binada bulunuyor. bulunuyor.

Çağdaş Çağdaş Çağdaş Cengiz Cengiz Cengiz

Levent Levent Levent Levent Levent Kırca Kırca Kırca Kırca Kırca

‘Topunu sıfırlayacağız’

Y

erel seçimler kapsamında Kırklareli’ne gelen Tayyip Erdoğan’ı Türkiye Gençlik Birliği üyeleri karşıladı. Erdoğan, Dingiloğlu Parkı’ında konuştuğu sırada sadece 100 metre mesafede bulunan TGB bürosundan pankart sallandırıldı. Leonardo Da Vinci’nin Vitruvius adamını sembolize eden “Don Kalaydı İyiydi Beaa” yazılı pankartı sarkıtan TGB’liler Kırklareli halkından alkış aldı. TGB’lilerin miting alanına girişine

izin verilmezken grup adına basın açıklaması yapan TGB İl Başkanı Murat Bingöl, “Yurtseverlere kumpas kurarak Türkiye’nin aydınlık birikimini çalanlar, işçinin köylünün, halkın emeğini çalanlar, ülkemizde elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar. Biz Atatürk Gençliği olarak buna izin vermeyeceğiz. Halktan çaldığı parayı sıkışınca sıfırlamaya çalışanları, biz sıfırlayacağız. Tarihin kara sayfaları arasına gömeceğiz” dedi. İMDAT ŞAHİN

Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya’da yolsuzlukları protesto etti. ADD adına basın açıklamasını yapan Şube Başkanı İbrahim Daş, iktidarın, yolsuzluklarla meşruiyetini kaybettiğini belirtti. Daş, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ‘iktidar-cemaat çatışması’ yada ‘iktidara komplo’ iddialarıyla perdelenerek üzerinin örtülmesine asla izin vermeyeceklerini söyledi. Bu iddiaların takipçisi olacaklarını kaydeden Daş, gündemdeki MİT Yasası ve HSYK Kanunu ile ilgili olarak da, MİT yasasının Meclis’ten geçmemesi gerektiğini belirtti. Daş, Ergenekon, Balyoz, vb davalarda haksız kararların ortadan kaldırılacağı şekilde her türlü hukuki düzenlemenin yapılmasını ve tutukluların derhal serbest bırakılmasını da talep etti.


Hazırlayan: Masum GÖK

ARALIK

İsmet

ÖZÇELİK Erdoğan gizli ‘F tipi örgüt’ üyesi mi?

B

aşbakan Erdoğan sürekli Taksim Gezi Parkı protestosu ile başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan “Haziran Direnişi” eylemleri ile “17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” arasında bağ kuruyor. “İkisinin de patronu aynı” diyor. F tipi örgüt “Haziran Direnişi”ni provoke etmek ve sona erdirmek için her türlü çabayı gösterdi. Buna rağmen Erdoğan, Haziran’da ayağa kalkan milyonlarla F tipi örgütü yan yana getirmeye çalışıyor.

F tipi örgüt memnun! İşte böyle bir ortamda Başbakan Erdoğan’ın tavrı soru işaretlerine yol açıyor. Şu anda toplumdaki en itibarlı kesim, “Haziran Direnişçileri.” Erdoğan bu kesimi zorla F tipi örgütün yanına itmeye çalışıyor. Sıkışan F tipi örgütü, “Haziran Direnişçileri” ile bütünleştirme taktiği izliyor. Bu nedenle, kulislerde, “Acaba Erdoğan gizli F tipi örgüt üyesi mi?” soruları soruluyor. Önceki gün F tipi örgütün Ankara’daki ileri gelenleriyle, medyadaki bazı temsilcileriyle karşılaştım. Erdoğan’ın bu tavrından şikayetçi değiller. Hatta çok memnunlar.

AKP’liler AKP yönetimine kızgın F tipi örgütün suçları tek tek açığa çıkıyor. Özel Görevli Mahkemelerde yapılanlar, malum savcılar, kurulan kumpaslar, sahte deliller, “Osmanım”la Sincan cezaevinde yapılan görüşmeler, Danıştay cinayetinin Ergenekon Davasına bağlanması, ... Hangi birini sayalım. Örgütün üzerindeki örtü kalktı. Artık kral daha çıplak. Sokaktaki AKP’liler Başbakan Erdoğan’a ve parti yönetimine kızıyor. “AKP bunlarla nasıl işbirliği yaptı. Bunca suça nasıl ortak oldu? Bunların verdiği bilgilerle mi Türk Ordusunu suçladık? Ne istedilerse verdik mi?” tartışmaları yapılıyor.

Timoşenko Timoşenko Ukrayna Başbakanıydı. Dönemin Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen Başkanlığında bir heyet Kiev’de kendisini ziyaret etti. Heyette ben de vardım. Görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Saç modeli yine aynıydı. Hiç değiştirmiyordu. Örgüsünü taç yapıyordu. Hakkında çok şey duymuştum. Sovyet gazının Avrupa ülkelerine geçiş merkezi Ukrayna idi. Vanalar da oradaydı. Sovyetler Birliğinin dağıldığı dönemde bu gaz işinden bir milyar dolar çaldığı söyleniyordu. Rusya’ya girişi yasaktı. Ama Batı’nın desteği tamdı. “Defolu liderler” Batı için muteberdi. Defo onlar için bir nevi sigorta işlevi görüyordu. Timoşenko için de durum aynıydı.

Hiç güven vermemişti Sonra ne olduysa oldu. Timoşenko’nun Moskova’ya gittiğini duydum. Şaşırdım. Tam o sırada İstanbul’da İTO’nun salonunda yapılan bir toplantıda SSCB’nin son, Rusya Federasyonu’nun ilk Ankara Büyükelçisi Albert Çernişev’le karşılaştım. Çernişev Türkiye Büyükelçiliğinden sonra Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevinde de bulunmuştu.”Timoşenko Moskova’daymış” dedim. “Evet Timoşenko biraz düzeliyor” dedi. Oysa ki o günlerde sıkışıklıktan kurtulmak için Rusya’ya yanaşmıştı. Görüşmedeki o hafif yan bakışları, çapkın gülümseyişleri hep gözümün önünde. Nedense bana hiç güven vermemişti. Yanılmamışım..!

Dikkat! Davutoğlu Ukrayna’da! Ukrayna’dan, Kırım’dan pis kokular geliyor. Suriye’den sonra Ukrayna gündemde. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns Türkiye’ye gelip Ukrayna’ya geçti. Belli ki yeni görevler tebliğ edilmiş. Bu arada 17 Aralık’tan beri ortalıkta gözükmeyen Davutoğlu apar topar Ukrayna’ya gitti. Aman dikkat! Şu aralar “sıfır” çok moda. Suriye’de “sıfır” çektik. Bir “sıfır” da Ukrayna’da çekmeyelim.

Kilis’teki Suriyeliler geri dönüyor

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Kilis’in karşısında bulunan Suriye’nin Azez İlçesi’nin kontrolünü elinde bulunduran El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü mensuplarının ilçeden çekilmesiyle sınır köylerinde yaşayanlar rahat bir nefes aldı, Kilis’teki Suriyelilerin ülkelerine dönüşü hızlandı.

Davutoğlu Ukrayna’da darbe yönetimiyle görüştü D Oleksandr Turçinov Ahmet Davutoğlu

ışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ukrayna’ya gitti. Bulgaristan’daki temaslarının ardından Ukrayna’ya geçen Davutoğlu, Türkiye’nin Kiev Büyükelçiliği Rezidansında Kırım Tatar Milli Meclisi eski Başkanı, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu kabul etti.

Batı yanlısı başkan ile görüştü Görüşmede Kırımoğlu, Kırım’da meydana gelen olaylarla ilgili Davutoğlu’na bilgi verdi.

Görüşme sırasında, Kırım’daki olaylar ve bölgedeki son durum da ele alındı. Davutoğlu daha sonra Devlet Başkan Vekili ve Meclis Başkanı Oleksandr Turçinov ile de bir araya geldi. Yaklaşık bir saat süren ve basına kapalı gerçekleşen görüşmede, Ukrayna’daki gelişmelerle ilgili fikir alışverişinde bulunulduğu belirtildi. Görüşmede, Kırımoğlu da hazır bulundu. Turçinov, görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, iki ülke halkları arasındaki dostluğun eskiye dayandığını belirtti. Türkiye’nin kendileri için

çok önemli bir ülke olduğunu söyledi. Türkiye ve Ukrayna arasındaki ekonomik ilişkilerin de çok güçlü olduğunu ifade eden Turçinov, ilişkilerin daha da gelişeceğini kaydetti. Ülkesinin zor bir dönemden geçtiğini dile getiren Turçinov, Türkiye’nin Ukrayna’daki olayları anlayışla karşıladığı için teşekkür etti. Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk ve Dışişleri Bakanı Vekili Andrey Deşitsa ile de görüşmesi bekleniyor. Davutoğlu’nun Kırım’daki olayların hemen akabinde Ukrayna’ya gitmesi dikkat çekti.

Kırım’daki olaylarda MİT parmağı Aydınlık’a konuşan kaynaklar, ABD’nin talebi doğrultusunda Türkiye’den bir ekibin Ukrayna’ya gittiğini ve Kırım Türklerini Rusya’ya karşı MİT’in kışkırtığını söyledi AYDINLIK / ANKARA

U

krayna’da başlayan olaylar sırasında Türkiye’den bir özel ekibin Ukrayna’ya gittiği ve özellikle Kırım’da faaliyet gösterdiği öğrenildi. Aydınlık’ın edindiği bilgilere göre, ABD ve AB tarafından Ukrayna operasyonunun başlaması öncesi Türkiye’den de yardım istendi. Suriye ve Libya’da olduğu gibi Hükümet hemen onay verdi. İstihbarat örgütünden bir ekip olaylar öncesi Ukrayna’ya gitti. Ekipte özel kuvvetlerden bir grubun da yer aldığı öne sürüldü. Ekibin büyük bölümü Kırım’a yerleştirildi. Daha önce Kırım’da faaliyet yürüten istihbaratçılarla birlikte hareket ederek Kırım Türklerini AB’ye karşı çıkan Ukrayna yönetimine karşı harekete geçirme görevini üstlendi.

Rusya ile ilişkiler bozulabilir Ekibin Kiev’deki yönetimin devrilmesinden ve Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Başkentten ayrılmasından sonra da görevine devam ettiği, Kırım’ın Rusya yanlısı özerk veya ba-

ğımsız bir bölgeye dönüşmemesi için faaliyetlerini sürdürdüğü bildirildi. Şu anda da bölgede bulunan ekipten Rus yetkililerin de haberdar olduğu ve faaliyetlerini yakından izlediği ifade edilirken, bu durumun önümüzdeki dönemde Türkiye-Rusya ilişkilerinde sıkıntıya neden olabileceği kaydedildi. Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar, ABD’nin her kritik olayda NATO ülkesi olan Türkiye’den destek istediğini belirtirken, Türkiye’den Ukrayna’ya giden ekibin de ABD talebi olduğunu iddia ettiler. Aynı kaynaklar, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns’un geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretine ve arkasından Ukrayna’ya gitmesine de dikkat çektiler.

Türkiye kritik bölgelerde Türkiye son yıllarda bütün kritik bölgelerde ABD ve AB çıkarları için görev üstlendi. Başbakan Erdoğan “NATO’nun Libya’da ne işi var?” demesinden hemen sonra TBMM’den Libya’ya NATO müdahalesine katkı vermek için tezkere çıkardı. Türkiye’den kim tarafından gönderildiği

Yanukoviç’in Batı yanlısı bir darbeyle devrilmesinden sonra Kırım’da Türklerle Ruslar arasında gerginlikler yaşanıyor.

bilinmeyen silahlı gruplar Libya’da Kaddafi yönetiminin devrilmesi ve Libya’nın işgalinde görev aldı. Bunlardan bazıları Libya’da televizyonlara konuşmaktan bile çekinmedi. Benzer durum Suriye’de de yaşandı. Sınırlar silahlı terör gruplarına açılarak Esad yönetimi devrilmek istendi. Türkiye üzerinden Suriye’ye sokulan gruplar yüz binin üzerinde Suriyeli’nin ölümüne yol açan süreci başlattı. Aynı gruplar Irak’ta ABD’lilerin yaptığı gibi binlerce kadının ırzına geçmekten çekinmedi. Bütün bu gelişmelerde MİT ve Dışişleri Bakanlığı kritik rol oynadı. MİT Suriye’ye silah sevkiyatını bizzat yönetti.

‘Slav Baharı’na kapılmayın!

E

mekli Büyükelçi Onur Öymen, Ukrayna’daki gelişmelerle ilgili hükümeti uyardı. Öymen Türkiye’nin Suriye’de yaptığı hataları Ukrayna’da yapmamasını ve Montrö anlaşmasını titizlikle uygulamasını istedi. Ukrayna’daki gelişmelerin giderek daha fazla kaygı uyandıracak boyuta ulaştığını belirten Öymen, Kiev’in düşmesinden sonra Kırım’da sıcak gelişmeler yaşandığını belirtti. Silahlı grupların, yarı özerk Kırım bölgesindeki yerel parlamentoyu ve hükümet binalarını işgal ettiğini ve Rus bayrakları çektiklerini kaydeden Öymen, Rusya Devlet Başkanı’nın talimatıyla 150 bin Rus askeri ile Ukrayna sınırında tatbikat yapmaya başladığını bildirdi.

Tatarları geçmişte yaşadıkları büyük sürgünün yaralarını henüz saramadan bu çatışmaların ortasında kaldılar. Tatarların lideri ve Ukrayna Parlamentosu üyesi Mustafa Cemiloğlu Tatarların Kırım’da, Kiev’deki hükümete bağlı bir milis gücü kurarak bunların yasadışı silahlı grupların eylemlerine karşı sivil halkı koruma görevi yapmalarını önerdi” diye konuştu. Rus doğalgazını Avrupa’ya ulaştıran boru hattının geçtiği Ukrayna’nın stratejik açıdan büyük önem taşıdığını ifade eden Öymen, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ukrayna ziyaretini hatırlatarak şu uyarılarda bulundu:

‘Tatarları çatışmanın ortasında kaldı’ Ülkenin batıdaki AB eğilimli eyaletleri ile doğu ve güney doğudaki Rus eğilimli bölgelerin arasında çatışmaların çıkmasından ve ülkenin bölünmeye gitmesinden kaygı duyulduğunu vurgulayan Öymen, Deneyimli Emekli Büyükelçi “ K ı r ı m Onur Öymen “Suriye’de yaptığımız hataları Ukrayna’da yapmayalım” diye uyardı.

Aydınlık Ukrayna’da olayların başladığı ilk günlerde MİT’in rolünü ortaya çıkarmıştı. Aydınlık’ın 11 Aralık 2013 tarihindeki haberinde Kırım ve Batı Ukrayna’nın

dağlarında kamplarda eğitilen cihatçı Tatarların ve Suriye’den getirilen teröristlerin gruplar halinde MİT ve CIA aracılığı ile Kİev’e götürüldüğünü yazmıştı.

ABD savaş gemisi 18 gündür Samsun’da

ÖYMEN’DEN HÜKÜMETE UYARI:

AYDINLIK/ANKARA

Suriye’den terörist götürdüler

Suriye’de yaptığımız hataları yapmayalım “Bütün bu olup bitenlerin stratejik boyutu da çok önemli. Rusya’nın yurt dışındaki 11 üssünün en büyüğü Ukrayna’nın Kırım bölgesindeki Sivastopol’da. Ukrayna 1997 yılında imzaladığı bir anlaşmayla bu üssü 2017 yılına kadar Rusya’ya kiralamıştı. Daha sonra bu süre 2042 yılına kadar uzatıldı. Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’deki askeri varlığının belkemiği bu üs. Amerika ve NATO, Rusya’nın askeri müdahalesinden endişe ediyor. Bu gelişmelerin ortasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu bugün Kiev’e gideceğini açıkladı. Umuyoruz ki, orada Suriye’ye yaptığımız hataları tekrarlamayız ve kendimizi çatışmaların içine sürüklemeyiz.

‘Slav Baharı’ kışa dönüşebilir Zira gelişmeler, Arap Baharı gibi, “Slav Baharı”nın da bir kışa dönüşme riskinin yüksek olduğunu gösteriyor. Şimdi Türkiye’nin Ukrayna’daki gelişmelerin barış ve demokrasi içinde çözümünü teşvik etmesi ve bölgedeki bütün dengeleri bozacak bir uluslararası çatışmaya dönüşmemesi için çaba göstermesi gerekiyor. Türkiye’ye ayrıca, Karadeniz’de güvenliğin kilit taşı olan Montrö Sözleşmesinin titizlikle uygulanması görevi düşüyor.

DERYA DERVİŞ Rusya’da düzenlenen Soçi Kış Olimpiyatları kapsamında geldiği Karadeniz’de yakıt ve lojistik ikmali yapmak için Samsun Limanı’na yanaşırken pervaneleri zarar gördüğü öne sürülen ABD savaş gemisinin hala Samsun’da olduğu belirtildi. Rusya’da düzenlenen Soçi Kış Olimpiyatları kapsamında Karadeniz’e açılan ve 12 Şubat 2014 günü Sabah saatlerinde yakıt ve lojistik ikmali yapmak için Samsun Limanı’na yanaşan ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait 155 mürettebatlı ‘USS Taylor (FFG-50)’ isimli savaş gemisi, limana giriş yaptığı sırada pervanelerine zarar verdiği öne sürülerek Samsunport Sanayi Rıhtımı’na demir atmıştı.

Ne zaman ayrılacağı belirsiz ABD’den gelen 39 görevli tarafından yapılan onarım çalışmalarının 24 Şubat 2014 tarihinde tamamlanması ve geminin Samsun’dan ayrılması bekleniyordu. Ancak onarım çalışmalarının hala sürdüğü bildirildi. Samsun Liman Başkanlığı yetkililerinden alınan bilgi göre, geminin tamiratının halen devam ettiği ve ayrılacağı tarihin henüz belirlenemediği öğrenildi.

Özgündüz: Selam’da hedef AKP’nin Suriye politikasını karşı olanlar AYDINLIK/ANKARA Eski Cumhuriyet Savcı CHP Milletvekili Ali Özgündüz, “Selam” örgütü adı altında yürütülen soruşturma kapsamında binlerce kişinin dinlendiğinin ortaya çıktığı skandalın başka bir boyutuna dikkat çekti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın verdiği rakamlara göre Emniyet ve yargı içindeki Cemaat uzantıları tarafından dinlenen 2 bin 280 kişilik listede, hükümetin Suriye politikasını eleştiren isimlerin yoğunlukta olduğu belirtti. Özgündüz, hükümetin Suriye politikasına karşı çıkanların casusluk suçlamasıyla etkisizleştirilmesinin planlandığını belirtti. “Selam Terör Örgütü” gerekçesiyle dinlenen insanların ve kurumların dikkat çekici olduğunu kaydeden Özgündüz, “İran büyükelçiliği, Caferi önderleri,

Hükümetin Suriye politikasına karşı çıkan aydınlar, gazeteciler, Suriye sınırındaki illerde politikalara karşı çıkan halkın ileri gelenleri dinlenmiş” dedi.

AKP, Cemaat birlikte hareket etti Dinleme kayıtlarıyla birlikte Türkiye’nin Suriye politikasına karşı çıkanlara yönelik bir operasyonun açığa çıktığını kaydeden Özgündüz, “Hükümetin Suriye’de yaptıklarına karşı çıkanlar, bölgede antiemperyalist duruşu olan herkes hedefte. Hükümetin Suriye politikasına karşı çıkanların ‘casus’ diye içeri atılması planlanmış. Görünen durum bu” diye konuştu. Bu tertibin Hükümetin de bilgisi dahilinde olduğunun çok açık olduğunu vurgulayan Özgündüz, F tipi örgütle hükümetin bu konuda ortak hareket ettiğini bildirdi


2 MART 2014 PAZAR

Hazırlayan: Şafak TERZİ

SALDIRI ALTINDAKİ KIRIM BAŞBAKANI RUSYA’DAN HUZURU SAĞLAMAK İÇİN ÖNLEM ALMASINI TALEP ETTİ

Federasyon Konseyi Kırım’ın müdahale talebinin sonucu tabelaya böyle yansıdı

Rusya Kırım’ın müdahale talebini kabul etti Harkov’da belediye binasındaki Ukrayna bayrağını Rus bayrağı ile değiştiren gencin Twitter’da paylaştığı fotoğraf (solda).

R

us senatörler Ukrayna’nın güneyinde istikrarı korumak için askeri güç kullanma iznini onayladı. Parlamentonun üst kanadı Rusya Federasyon Konseyi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’nin, Ukrayna’da sosyal ve politik durumun normalleşmesine kadar askeri müdahalede bulunma konusunda talep ettiği izni oybirliğiyle onayladı. Bu harekatla bölünmüş olan ülkedeki iç karışıklığın yatıştırılması planlanıyor. Parlamentonun üst kanadı Kırım Özerk Bölgesi’ne birlik göndermeyi oy birliğiyle onayladı. Kremlin’den yapılan yazılı açıklamaya göre Putin’in müdahale ile ilgili mesajında, “Ukrayna’da oluşan olağanüstü durum ve Rusya Federasyonu vatandaşları, Rus halkı ve uluslararası anlaşmalar temelinde Ukrayna’da (Kırım Özerk Bölgesi) konuşlandırılan Rusya Silahlı Kuvvetleri kontenjanının askerlerinin hayatına yönelik oluşan tehdit ile ilgili olarak, Rusya Federasyonu Anayasası’nın 102. maddesinin 1. bölümünün “g” paragrafı temelinde Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi’ne Ukrayna’da sosyal ve politik durumun normalleşmesine kadar bu ülkede Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılması teklifini sunuyorum” denildi.

Silahlı çeteler Kırım’a saldırdı Kiev’den Kırım’a gelen kimliği belirsiz silahlı çeteler önceki gece Kırım İçişleri Bakanlığı’nı basmaya çalıştılar. Rus Dışişleri Bakanlığı “Kiev’den gönderilen kimliği belirsiz silahlı kişilerin” Kırım’daki İçişleri Bakanlığını ele geçirmeye çalıştığını ve “öz savunma birlikleriyle” çıkan çatışmada püskürtüldüklerini ve yaralananlar olduğunu bildirdi. .

Ukrayna’nın Güney ve Doğu kentlerinde halk Rus bayrakları ile yürüdü.

Karadeniz’deki Ukrayna Donanması’nın Rus bayrağı çektiği haberleri geliyor.

Vladimir Putin’e Özerk Kırım Cumhuriyeti’ndeki barış ve huzura yardımcı olmak üzere yardım etmesi için çağrıda bulunuyorum” dedi. Açıklamayı bölge halkının hayatı ve güvenliği konusundaki alınması gereken sorumluluktan dolayı yaptığını belirtti. Aksiyonov yaptığı açıklamaya, “öz savunma birliklerimizin kararlı harekatı sayesinde, İçişleri Bakanlığı binasına yönelik saldırı bertaraf edildi. Bu hamle Kiev’deki önde gelen siyasi çevrelerin yarımadayı (Kırım) istikrarsızlaştırmaya yönelik asıl amaçlarını teyit etmektedir”

Acil yardım Kırım Özerk Bölgesi Başbakanı Sergey Aksiyonov yaptığı yazılı açıklamada, “Rusya Federasyonu lideri

Suriye’de Türkiye, Ukrayna’da Polonya

B

atı’nın Avrasya’ya açılan kapısı Ukrayna, ABD emperyalizminin yakından tanıdığımız senaryosına sahne oluyor. Suriye’de başaramadıklarını Ukrayna’da uygulamaya koydular. Stratejik hedefleri başta Rusya olmak üzere Avrasya cephesi. Senaryo aynı: hükümete karşı

nedeniyle Kırım’daki varlığını sürdürüyor. İşte Berkut’lardan ve Ukrayna ordusunun yedek kuvveti olan halk milislerinden oluşan “öz savunma birlikleri” Kırım’ın her türlü güvenliğini sağlıyor. Aksiyonov “geçici olarak”, polis, acil hizmetler ve İçişleri Bakanlığı dahil olmak üzere bölgenin tüm güvenlik denetimini de eline aldığını

Merkel Sarkozy

Sarkozy Berlin’de Merkel’le görüştü

Kiev ve Karakas’ta aynı silah Thierry Meysan, voltairenet.org’da şöyle yazıyor “İşin aslı şu; ABD veya NATO’nun özel güçlerinin çatılara yerleştirdiği keskin nişancılar hem göstericilere hem de polisere ateş ediyor. Bu 2011’de Suriye/Deraa’da görüldü. Bugün Kiev’de

ve Karakas’ta yaşanıyor. Venezuela’da öldürülen bir muhalif ve bir hükümet yanlısı göstericinin otopsisi her ikisinin de aynı silahla öldürüldüğünü gösteriyor”. Sonra, Batı’nın “diplomatik” atağı geliyor; “geçici hükümet”, “geçiş hükümeti”, “demokratik seçimler” diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Üç yıldır Suriye’de yaşananlar bugün Ukrayna’da sahneleniyor. Suriye’de cihatçı çeteler, Ukrayna’da Neo-Naziler. Asya-Pasifik’e yönelen ABD bölgede taşeron ülkeleri kullanıyor. Suriye’de Türkiye’nin oynadığı rolü Ukrayna’da Polonya üstlenmiş görünüyor. Yaralıları tedavi etme, seyar hastane gibi

bahanelerle komşusu Ukrayna’ya girerek faşist çeteleri silahlandırıyor. Polonya sınırına yakın 800 bin nüfuslu Lviv kenti hükümet karşıtlarının en yoğun ve örgütlü olduğu bölge. Daha önce Ukrayna’dan bağımsızlığını ilan etmeye kalkmışlardı. Türkiye basınına da yansıyan diz çökerek “halktan” özür dileyen polislerin resmi bu bölgeden. Lviv’den Kiev’e içlerinde silahlı Neo-Nazilerin de olduğu binlerce insanın gittiği söyleniyor. Suriye’de cihatçı çetelere silah ve lojistik destek Türkiye üzerinden yapıldı. Ukrayna’ya da Polonya üzerinden.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Afrika turnesinde

N Hollande

Jonathan

Rusya Federasyon Ko nseyi Devlet Başkanı Putin ’nden ABD’nin Moskova bü yükelçisini sınırdışı etmesini ist Konsey sözcüsü Valen edi. tina Matvienko, ABD Obama Başkanı Barack Obama’nın Ukrayna konusunda “Rusya, Ukrayna’daki eylemlerinin hesabın ı ödeyecek” şeklindeki ifade lerinin kabul edilemez olduğ un Obama’nın kırmızı çiz u ve giyi aştığını ve Rus halkına hakaret ettiğini belirtti.

Kırım

gösterilerin ayaklanmaya dönüştürülmesi, göstericilere ve güvenlik güçlerine atılan “meçhul” mermiler, kan ve gözyaşı. Ardından Batı basınının “masum siviller öldürülüyor” yaygarası. Eğitilmiş silahlı çetelerin sahneye sürülmesi. ALİ RIZA TAŞDELEN / PARİS

ABD Büyükelçisini sınırdışı etme talebi

duyurdu. Aksiyonov, bölgenin güvenlik güçlerine seslenirken, “Tüm komutanlar sadece benim talimatlarıma uyacak. Bunu reddedenleri istifa etmeye çağırıyorum” dedi. Rus milletvekilleri Putin’e harekete geçme çağrısında bulundu. Russia Today televizyonunun dün sabah saatlerinde Kremlin yönetimindeki kaynaklarına dayanarak “Rusya’nın bu talebi yanıtsız bırakmayacağını” duyurmuştu. Günün ilerleyen saatlerinde, meclisin her Kırım’ı Berkut ve halk iki kanadı Rusya Devlet Başkanı milisleri koruyor Putin’den Kırım’da istikrarı sağlamak için önlem almasını talep Kiev’deki sözde yeni yöettiler. Rusya Meclis Sözcüsü netimin dağıttığını ilan ettiği Sergey Narişkin.”Duma konseyi Ukrayna güvenlik gücü BerRusya Devlet Başkanına bir takut, Özerk Kırım Yönetiminin lepte bulundu. Buna göre parlayeni faşist yönetimi tanımaması menterler Kırım’daki istikrarı sağSSCB’nin dirilişini anlatan Batı basını karikatürü lamak için ve Kırım halkını zülme Neo-Nazi’lerin ve şiddete karşı korumak için mevcut Ukrayna’ya olan tüm önlemleri almasını talep giriş yaptığı edilmiştir” dedi. bölge Duma sözcüsü, radikal güçlerin eylemleri nedeniyle oluşan Ukrayna’nın mevcut koşulunda meşru ve Rus demokratik seçimler yapılmasının bayrakları mümkün olmadığını belirtti. ile yürüyen bölge

şeklinde devam etti. Aksiyonov, bölgedeki son gelişmelerden duyduğu endişeyi dile getirirken, “Kırım’da zaten hassas olan ortama daha da fazla baskı yapmanın sorumsuzluk olduğunu düşünüyoruz” dedi. Itar-Tass Haber Ajansının bildirdiğine göre, Aksiyonov daha önce de Bakanlar Kurulu ve Yargıtay binalarının silahlı saldırganlar tarafından tarandığını bildirmişti.

ijerya’dan önce katliam haberi geldi. İslamcı Boko Haram örgütü Batı sisteminde eğitim veren bir okulu basarak 29 öğrenciyi öldürdü. Aynı gün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Nijerya’nın 100. Kuruluş yıldönümü törenlerine “şeref davetlisi” olduğu basına yansıdı.

Nijerya Afrika’nın hızlı büyüyen ülkelerinden. 8 yıldır yüzde 7 büyüyor. Birinci ticaret ortağı Fransa. Hollande kuruluş törenlerine davetli ama yanında 25 şirket temsilcisini götürdü. Nijerya Enformasyon Bakanı Labaran Maku, ülkede yaşanan terör saldırılarını önlemek için

Fransa’dan yardım istemiş. “Bu sorunu çözmezsek Fransa’nın ve Batı’nın çıkarları tehlikeye girer” demiş. Hollande da “Bütün gücümüzle yanınızdayız” mesajını vermiş. Nijerya dönüşü Orta Afrika Cumhuriyeti’ne geçerek askerlerine moral vermeyi de ihmal etmemiş.

Prof. Dr. Mehmet

YUVA yuvacenudi@gmail.com

Şam Şerif’ten hayırlı pazarlar

Kiev’den gelen silahlı çeteler Kırım’a saldırıya başladı. Kırım Başbakanı Kırım halkını korumak için Rusya’dan yardım istedi. Rusya meclisi bu talebi Putin’e resmi olarak iletti. Putin de parlamentonun üst kanadı Federasyon Konseyi’nden siyasi ortam normalleşene kadar müdahale izni istedi. Konsey oy birliğiyle müdahaleyi onayladı. DIŞ HABER SERVİSİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Fransa’nın bir önceki başbakanı Nicolas Sankozy seçim yenilgisinden sonra ortalıkta fazla gözükmedi. Ara sıra televizyon kameralarına yakalanır. Bir ünlünün paparazinin kamerasına yakalandığı gibi. Ekranlara böyle yansır. Partisi UMP kaynamaktadır; liderlik savaşı, yolsuzluklarla ilgili açılan davalar, seçim bütçelerinde yapılan usulsüzlikler... Parti içi bu çalkantıların dışında tutar kendini. 2017 seçimlerine hazırlık içindedir. Cuma günü Berlin’de ortaya çıktı. Konrad-Adenauer Vakfı’nın davetlisiymiş. Almanya Başbakanı Merkel’le de bir görüşme yapmış. Ne de olsa eski bir dostu. Sarkozy her zaman genişlemiş bir Avrupa Birliği (AB)’ne karşı olmuştur. Bu düşüncesini Almanya’da tekrarlamış. “Daha bütünleşmiş bir Avro bölgesini” savunmuş. Avro Bölgesi dışında kalan ve sonradan AB’ye üye olan 10 ülke ile “daha gevşek bir birlikten yana olduğunu” söylemiş. Merkel’in de savunduğu gibi “Avro’nun sonu Avrupa’nın ve barışın sonu olur” demiş. “Bölünmek yenilgi, birleşmek ise başarıdır” vurgusu yapmış.

Ş

am geniş bir coğrafyanın adıdır. Mekke ve Medine gibi ehemmiyetli iki kadim merkeze ev sahipliği yapan ve medeniyetlerin kıblesi olmuş tarihi Hicaz bölgesinin soluna düşen bölgeye Bilad el-Şimal denilmiştir. Kuzey yurdu demektir. Hicaz bölgesinin sağına düşen bölgeye Bilad el-Yamin ismi verilmiştir. Yamin sağ kesim anlamında olup zamanla Yemen olmuştur. Şam coğrafyası Büyük Suriye dâhil (Ürdün, Filistin, Lübnan), Anadolu’yu da kapsar. Suriye’nin başkenti Şam değil Dimaşk’tır. Ancak Dimaşk Şam ile özdeşleşmiştir. Şam özellikle Anadolu insanı için şerif olmuştur. Anadolu’nun farklı mekânlarından yola çıkan Hac kafileleri Şam’da mevcut olan Hicaz Tren istasyonunda toplanırdı. Osmanlının bölgedeki en önemli askeri merkezi olan 4. Ordu karargâhın hemen yanındadır. Bu karargâh bugün Suriye İçişleri Bakanlığına ev sahipliği yapmaktadır. Bu karargâhın sorumlusu olan Cemal Paşa’nın ikamet ettiği konak istasyona çok yakındır. Bu tarihi konak halen kapalı tutulmaktadır. Osmanlı askerinin kışlası istasyonun Batı yakasında olup bugün Hukuk Fakültesi olarak istihdam edilmektedir. İstasyonun kuzey doğusunda, 19. yüzyılın sonunda eklemeler yapılarak 34. Padişah II. Abdülhamid adına kurulan Hamidiye Çarşısı mevcuttur. Hamidiye Çarşısı dünyanın en eski ve Aram-i medeniyeti tarafından Bereket tanrısı BAAL adına yaptırılan muazzam tapınağa giden ve volkanik taş kolonlar ile çevrili olan yollardan birisi üzerine inşa edilmiştir. BAAL tapınağı, Suriye’nin Roma döneminde Jüpiter mabedi olarak kullanılmıştır. 1. yüz yıldan itibaren, Hristiyanlığın egemen olmasıyla, tapınak Kilise’ ye dönüştürülmüştür. 7. yüz yılda Müslüman orduların Suriye’yi kontrol etmesi sonucu önceleri tapınağın bir bölümü daha sonra tamamı Camii olarak ibadethaneye açılmıştır. Bu mekân Emevi hanedanlığına da ev sahipliği yapmıştır. Tapınak Filistin’de şehit edilen Peygamber Hz. Yahya’nın başsız bedenine ve Kerbela’da şehit edilen Hz. Hüseyin efendimizin bedensiz başına yataklık etmektedir. Tapınağın bahçesinde Batı haçlı cani-harami kuvvetlerini Temmuz 1187’de vuku bulan Hıttin muharebesinde (Şam-Kudüs arası) bozguna uğratan ordunun komutanı Selahaddin Eyyubi’nin kabri ve ilk Türk hava şehitliğimiz vardır.

İlk hava şehitlerimiz “Muavenet-i Milliye” isimli tayyaresiyle uçan pilot Fethi Bey ve rasıt Sadık Bey çeşitli güçlükleri ve bir kazayı atlattıktan sonra, 27 Şubat 1914 tarihinde büyük bir kalabalığın katıldığı uğurlama töreniyle Şam’dan Kudüs’e hareket ettiler. Aradan dört saat geçtikten sonra tayyare halen Kudüs’e varmayınca arama çalışmaları başlatılmıştı. Yapılan araştırmalar sonucunda, maalesef tayyarenin enkazı ve şehitlerimizin cansız bedenleri Tabariye Gölü kıyısındaki Samra kasabasına yaklaşık iki kilometre mesafede, Golan tepelerinin eteklerinde bulundu. İlk hava şehitlerimizin naaşları özel bir trenle o zamanki Suriye Vilayet merkezi olan Şam’a getirilerek, büyük bir törenden sonra Emevi Camii Selahaddin Eyyubi Türbesinin bahçesine defnedildi. Bu olayın üzerinden iki hafta geçmeden, Yafa’dan havalanan pilot Nuri Bey ve rasıt İsmail Hakkı Beyin tayyaresi “Prens Celaleddin” denize düşerek kaza geçirdi. Bu kazada hayatını kaybeden Nuri Bey havacılığımızın üçüncü şehidi olarak Şam’daki diğer şehitlerimizin yanına defnedildi. Hava pilot şehitlerimizi 90. yılında onları rahmetle anıyoruz. Modern Haçlı cani-harami şebekelerine ve onları kahraman olarak kabul eden basiretsiz politikacılara karşı diren Şam’ı bu şehitlerimizin duaları korumaya devam edecektir. Hırsızın biri bir eve girmiş. Ne var ne yok toplarken ev sahibi kadın sese uyanmış. Kocasını dürterek: ‘Uyan efendi uyan, evde hırsız var’. Kocası umursamaz bir tavırla: ‘yat uyu kadın. Nemelazım, alimallah yakalarsak suçlu duruma düşeriz’ demiş. İnşallah her Pazar Şam merkezli haber ve analizlerle dünyamızı mercek altında tutmaya devam edeceğiz.


2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 93 Sayı. 2303

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Birine karşı ters bir davranışta bulunmak, karşı gelmek, kafa tutmak - Demir’in simgesi 2. Eski Yahudiler’e verilen ad - Mitolojik bir çalgı 3. Fransiyum’un simgesi - Bir bulunma hali eki - Eşek sesi - Kalça kemiği 4. Adet - Halkın bütünü, kamu Herhangi bir sefer için merkez olarak seçilip ona göre donatılmış olan yer 5. Sinirli - Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse 6. Gün, gündüz - Yapay reçine 7. Sıcaktan ve fazla terlemeden dolayı vücutta görülen ufak pembe kabartılar - Osmanlıda boşama, boşanma 8. Kekliğin boynundaki siyah halka - Umut - Çok eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatan bir söz 9. Bir yüzölçümü birimi - Tahta, çini, kumaş, kağıt, vb. yüzeylerin üzerine yapılan çizim - Dış dünyanın etkilerini duyabilme yeteneği, duygu 10. Bir kimseye veya belli bir topluluğa belli zamanlarda belli yerlerden gelen para - Çocuğu olan erkek 11. Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç türü, maun - En küçük sosy-

olojik birim; familya 12. Kadife, çuha, vb.nin üzerindeki ince tüy - Sarkıntılık, sataşma Yukarıdan aşağıya 1. Kuşpalazı - Bilgili, haberli 2. Aklama - Özsu 3. Kripton’un simgesi - İnen, iniş Yanardağların ağzından akan ve soğuyunca katılaşan erimiş maddeler 4. Tavuğun Y biçimindeki kemiğiyle oynanan iddialı bir oyun türü Samsun’un bir ilçesi 5. Arapça’da “ben” - Ağabey (kısa) - İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker 6. Nikel’in simgesi - Sayı boncuğu Jamaika’nın plakası 7. Derin - Milletvekili 8. Acıklı - Yunanistan’ ın başkenti 9. İlgi eki - Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk - Tatlı bir besin maddesi 10. Yunanca’da bir harf - Ailesinin geçimini sağlayan - İki şey arasında ya da bir şey önünde perde olan, bir engel oluşturan şey için kullanılır 11. Kendi isteğiyle istifa etmiş olan Lütesyum’un simgesi 12. Asal - Yağlı veya karakucak güreşçilerinin giydiği dar paçalı meşin pantolon

Soldan sağa 1 Çini ya da porselen eşyanın sırlama işlemi öncesinde pişirilmesi 6 Stanislaw Lem’in bir eseri 10 Ailesinin geçimini sağlayan 11 Üzerine yazı yazılmış kağıt, mektup 13 Tibet’te, Asya’nın bazı yörelerinde yabani veya evcil olarak yaşayan, kılları uzun bir öküz türü 15 Mikroptan arındırma, sterilize etme 17 Türk Malı (kısa) 18 Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom 20 Bir resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi 22 Bir bulunma hali eki 23 Bir İngiliz birası 25 İsviçre’de bir nehir 27 Çabucak gönderme, acele yollama 30 Büyük Britanya’da akarsu 32 Belli bir anlamı olan iz, işaret 33 Deyim 35 Şikar

36 Bir yüzölçümü birimi 37 Tayfa yamağı 38 Bir filmin veya tiyatronun ilk gösterimi 40 Bir yetkilinin bir önermeyi reddetmesi 42 Karı ile kocadan her biri 44 Osmanlılar’da gümrük vergisi 45 “… Güler” (fotoğrafçı) 47 Bir kimseyi, bir olayı anımsatan armağan 49 Bulut 51 Damarlarda dolaşan yaşamsal sıvı 53 Düşünce, kavrama ve anlama gücü, us 55 Dükkan, mağaza, vb. gibi yerlerde tezgahta duran, satış yapan kimse 56 Kripton’un simgesi Yukarıdan aşağıya 1 Karagöz oynatıcısı 2 Silindirlenmiş kırma taşlarla oluşturulan karayolu katmanı 3 Lityum’un simgesi 4 Viyola 5 Su yolu, kanal 6 Kars yöresinin bir halk oyunu 7 Bir geçmiş zaman eki 8 Mallar, satılacak şeyler 9 Rutubet

12 Aileyle ilgili 14 Arnavutluk’un plakası 16 Japonya’da buda rahibesi 19 Altın 21 Bir ilimiz 24 Laboratuvar işlerinde çalışan kimse 26 Geçerli ve değerli olma, sürüm 28 Dikişte kullanılan pamuk ipliği 29 Hitit 31 Klavyeli bir çalgı türü 34 Zaviye 35 Anadolu’da yörüklerin kullandığı bir tür çadır 36 Geri gelme, dönüş 37 İnci Aral’ın “Orhan Kemal Roman Ödülü”ne layık görülmüş kitabı 39 Eski Türklerde “totem”e verilen ad 41 Değişik veya özel biçim 43 Kalay’ın simgesi 46 “… Gündüz Kutbay” (ney üstadı) 48 Ensiz 50 Berilyum’un simgesi 52 Bir acı ünlemi 54 Lavrensiyum’un simgesi


2 MART 2014 PAZAR

Hazırlayan: Oktay YILDIRIM

Çizimler: Ayhan ALGUR

Filiz

SİLAH

CEMSU

ARKADAŞLIĞI

Orada paralel devlet yok... Birbirinin gözünü oymaya çalışan eski dostlar yok... Kendisini kurtarmak için birbirini suçlayan yok... Birlikte görünme korkusu yok... Şifreli konuşmalar, paranoyak imalar yok... Makam ya da rütbe sevdası yok... Hesapsız kader ortaklığı, katıksız silah arkadaşlığı

filizcemsu@yahoo.com

AKbakanının 6’ıncı hissi

var. Orası Hasdal Askeri Cezaevi. Poyrazköy davasından tahliye olan Levent Bektaş, Eren Günay, Turhan Ecevit, Ercan Kireçtepe ve Erme Onat, halen Hasdal’da olan Ali Türkşen’i ziyaret ettiler... Rütbelerinin önemi yok. Onlar silah arkadaşı... “Kamu görevlisi” olanlara örnek olsun diye...

Ş

ekerpareler, teknolojik AKbakan Fikri Işık “O ses kayıtlarını ilk dinlediğimde çok açık montaj olduğunu hissettim” demiş. 6. Hissi kuvvetli AKbakanı epey merak ettik. Sonunda bazı görüntülerine ulaştık.

1’inci Görüntü

HAFTANIN ENDİŞELİ AKP’LİSİ

HAFTANIN YOL ARKADAŞLARI Abdullah Öcalan İmralı’daki sorgusunda Barzani için şöyle demişti: “köpek gibi bağlanır...” Abdullah Öcalan ile sık sık görüşen Pervin Buldan ise bu konuda şöyle dedi: “Ab-

Barzani

dullah Öcalan, Sayın Barzani’ye bir dost, bir yoldaş gözüyle bakıyor...” (Hürriyet, 24 Şubat 2014) Demek bir de kötü gözle baksa... Hafazanallah...

HAFTANIN NEZAKETİ HAFTANIN MÜRİDİ

İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu, “Kaset doğru çıkarsa şöyle derim: Dindarlar zekâtlarını yoksullara ulaştırmak için Başbakan’a vermiş olabilirler...”

Abdullah Öcalan

HAFTANIN YAĞ REKORTMENİ

Almanya’da yayınlanan Compact dergisine konuşan Jürgen Elsasser: “Fuck the USA”

HAFTANIN EN SINIRSIZ BİATI

Ruşen Çakır yazkalmayacak. Bütün Türmış. Cemaat ile AKP kiye’deki toplum zarar arasındaki kavgada kim görecek”( Vatan, 21 Şudaha baskın çıkar diye bat). Çok endişeli, en sormuşlar... Şöyle deçok da AKP için... miş: O, bir AKP il başkanı “Kimin baskın çıya da yöneticisi değil... kacağını bilemem ama KCK Eşbaşkanı Cemil ikisinin de hırpalana- Ruşen Çakır Bayık... Şaşırmayın, cağı bir gerçek. İkisi AKP-PKK ortaklığı sözde zarar görecek. Bunlarla sınırlı de değil, özde...

“Şimdi Bediüzzaman’ın şehrinden sesleniyorum... Bediüzzaman’ın ayakkabı kutuları yoktu... Bediüzzaman’ın yolunda ilerlediklerini söyleyenler 4x4 jiple Cuma namazına giderek Müslüman olamazsınız... Bediüzzaman’ı temsil et- Selahattin tiğinizi söyleye- Demirtaş mezsiniz... Bediüzzaman’ı temsil etmek de Müslüman olmak da kolay değil...”(Özgür Gündem, 23 Şubat) Bağlılığa bakar mısınız? Yok yok, Fetullah Gülen değil... Konuşan, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş...

“Bugün demokrasimizin en büyük şansı Erdoğan’ın şantaja boyun eğmemesi, milletin de onun arkasında durması. Görüşmemiz sırasında dikkatimi çeken bir nokta oldu. Başbakan’ın bu mücadeleyi kazanacağı konusunda en ufak bir tereddüdü yok. Güven veren bir duruşu var.” (Abdülkadir Selvi, Yeni Şafak, 26 Şubat 2014)

HAFTANIN YAĞ REKORTMENİNİ SİZ SEÇİN Her hafta, hangi sözünden dolayı, kimi yağ rekortmeni seçtiğinizi bize ulaştırınız... Önerilerinizi bekliyoruz... E-posta adresi: muratsimsek@aydinlikgazete.com Twitter: @medyaninhalleri #HaftaninYagRekortmeni Faks numarası: 0 212 251 55 06 Telefon numarası: 0212 251 21 14 (dahili: 188)

HAFTANIN UYARISI Onur Öymen uyarıyor: “Öcalan, talepleri yerine gelmezse 500 bin kişinin ölmesinden söz ediyor. Bu sözler üzerine TBMM’nin ayağa kalkması gerekirdi. Ana muhalefet CHP ayağa kalkmalıydı. 500 bin kişiyi kim öldürecek? Öcalan’ın 500 bin kişiyi öldürme tehdidi altında barış süreci (!) sürdürülüyor. Türkiye adım adım felakete sürükleniyor. İktidar, deliğe süpürülmemek için, muhalefet de dış destekle iktidar olmak için ne yaptığını bilmiyor...” (Aydınlık, 23 Şubat)

HAFTANIN KORUCUSU Cemaatin yayın organı Zaman gazetesinden Bülent Korucu... Görevden alınan bazı özel yetkili savcıların yasa dışı kararlarla binlerce kişiyi dinlediklerinin medyaya yansımasından sonra durumu şöyle açıkladı: “Birbiriyle hiç yolu kesişmemiş insanların aynı çuvala doldurulup din-

lenmesi inandırıcı gelmiyor...” (26 Şubat 2014) Birbiriyle yolları kesişmemiş hatta birbirine düşman olan insanların Ergenekon davasında aynı örgütün üyesi olduğunu hararetle savunuyordu, Cemaat’in kalemşorları... Orada hiç mantıksızlık görmüyorlardı... Şimdi neden bağırıyorlar?

AKbakan Işık, ses kayıtlarının “montaj” mı yoksa “dublaj” mı olduğuna hisleriyle karar veriyor: “La Hüso... Bana bi tutam papatya getir!” “Hemen teknik Bakanım...” Az sonra Hüso, AKbakana altın tepside birkaç papatya uzatarak “N’etceniz?” diye sorar. “Semra Özal’a hediye etcem!” der AKbakan tersleyerek. “E, ni gerek var? Tepsi som altından verin gitsin gari.” “Sus la! “ diye çemkiren AKbakan Işık başlar Hüso’nun burnunun ucuna kenetlenmiş bakışlarının önünde papatyaların yapraklarını “Montaj... Dublaj... Montaj... Dublaj...” diye yolmaya. Hüso dayanamayıp “Bakanım ne çıktı?” deyiverir. AKbakan öfkeyle “La manyak bi sus!.. Hislerimi karıştırıyooon! Montaj mıydı? Yoksa dublaj mı?” AKbakan kızgınlıkla yeni baştan yaprakları sökerek sayar: “Dublaj... Montaj... Dublaj... Montaj... Dublaj... Dublaj...” “Bakanım 2 kez dublaj dediniz!” “La havle vela kuvetteee... Hay senin! AKsultan Recep sonuç bekliyor, be adam!” “Yardım edem mi?” “He olur. Al şu papatyayı say.” AKbakan “Montaj.. Dublaj...” Hüso “Dublaj.. Montaj...” AKbakan “Montaj... Sondaj...” Hüso “Montaj... Yontma taş...” O esnada kriptolu telefon çalar. AKbakan açar: “Alo” Ses patlar: “Ne çıktı Fikriii?” “Sondaj çıktı!” “Ne sondajı?!” Hüso atılır “Yontma taş!” “Pardon Sultanım yontma taş!” “Kafayı mı yedin birader! Montaj mı? Dublaj mı? Yoksa kırk satır mı kırk katır mı?” Telefon kapanır. Hüso ile AKbakan endişeyle işlemi kaldıkları yerden sürdürürler “40 katır mı? 40 satır mı? 40 katır mı? 40 satır mı?”

2’inci Görüntü AKbakan Fikri, mumların aydınlattığı loş odada yuvarlak masanın etrafında Hüso ile oturur. Masanın üzerine “evet” ile “hayır” yazılı kağıtlar konulmuştur. Ortada ise fincan vardır. AKbakan seslenir: “Ey Ruhlar alemi bize Alo Fatih’in ruhunu getir!” Hüso atılır: “Bakanım bende numarası var. Gece yarısı kaldırma.” “Kapa çeneni Hüso! Hislerimle çalışmaya çalışıyorum!” Hüso susar. “Alo Fatih! Geldinse fincanı Evet’e götür.” Gayb aleminden ses duyulur: “Ne var lan? Gece gece fincan ne?” Hüso kıkırdar “Fincanı taştan oyarlar, içine bade koyarlar...” Alo Fatih’in ruhu dellenir “Fincanı mı yoksa seni mi oyarım birazdan görürsün!” Hüso korkudan zangırdar. AKbakan araya girer “Alo Fatih lütfen ya, bi şii sual edecektik.” “Çabuk olun, Uzun Recep birazdan altyazı için çaldırır!” AKbakan yalvarırcasına: “Montaj mı? Dublaj mı?” Alo Fatih güler: “Bozuk paranız varsa havaya atın. Yazıysa montaj, turaysa dublaj.” O sırada fincan masada zikzaklar çizer. Hüso ile AKbakan titreyerek birbirlerine sarılırlar. Odada bir ses kükrer. “Fikriii ben Efendin Recep! Montaj mı? Dublaj mı? Yoksa 40 katır mı, 40 satır mı?”. Hayırlı Pazarlar.

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 08:00 Bu Sabah 10:00 Sanat Hayatı 11:00 Alternatif 13:00 Haber Bülteni 13:30 Merhaba Sağlık 15:00 Bilim ve Toplum 16:00 Haber Bülteni 16:15 Edebiyat Cephesi

09:00 Basının Gündemi 11:00 Ruhat Mengi ile Her Açıdan 14:00 Güniçi Gelişmeler 15:00 Haber Bülteni 19:00 Halk Ana Haber 20:00 Nihat Genç Konuşuyor 21:00 En Ana Haber 22:00 Bakan Bakana

07:30 Klip Saati 10:00 Çizgi Film Kuşağı 11:30 Gonca Elmas İle 7 Renk 13:00 Klip Saati 13:20 Sağlıklı Yaşam 15:00 Önce Eğitim 17:00 Oto Gündem 18:30 Ana Haber 20:30 Kent Belgeselleri Kuşağı 21:00 Umman (T) 22:15 İkrar Yolu (T) 00:00 Ana Haber

11:00 Başkent’te Sağlık 13:00 Başkent Konserlerinden 14:00 İllerimiz 15:00 Bu Toprağın Notları 16:00 Ellerin Türküsü 16:30 Haber 17:00 Engelim Olma 17:30 7 Gün 19:00 Kitap Dünyası 20:00 Ana Haber Bülteni 21:00 Yurdun Sesi 23:00 Gezi Notları

12:10 Renkler 13:10 Arda’nın Mutfağı 14:10 İki Kahve Arası 15:00 32. Gün 16:10 Burada Hayat Var 16:55 Bir Zamanlar Haberler 17:00 Ana Haber 17:48 Spor Vizyon 18:15 Lezzet Durakları 19.25 Yeşil Doğa 21.00 Ankara Günlüğü 23.00 Başka Şeyler

09:15 Makam Farkı 10:15 Pınar Ergüner’le Hafta Sonu 12:00 Haber Bülteni 12:15 Söz ve Müzik 15:00 Haber Bülteni 15:15 Türkiye’nin Seçimleri 16:15 İstanbul Kafası 17:00 Akşam Haberleri 18:15 Saffet’in Garajı 19:45 %100 Futbol 22:15 Yakın Plan Seçim

08:00 Çok Güzel Hareketler Bunlar 10:30 Akasya Durağı 12:30 Pazar Gezmesi 13:45 Küçük Ağa 16:00 Ben Bilmem Eşim Bilir 19:00 Ana Haber Bülteni 20:00 Güneşi Beklerken 23:30 X Factor Star Işığı 00:00 Boynu Bükükler 02:15 Sinema- Misafir

07:00 Hayatımın Rolü 08:00 Acemi Cadı 10:00 Nedir Ne Değildir 12:00 Süper Star Life 14:00 Tülin Şahin İle Moda 16:00 Tom ve Jerry 16:45 Aramızda Kalsın 19:00 Ana Haber 20:00 Survivor 23:30 Sinema: Yeni Nesil Ajan

09:00 Winx Club 10:00 Pazar Sürprizi 13:00 Dila Hanım 15:45 Güldür Güldür 17:15 Her Sevda Bir Veda 19:00 Ana Haber 19:45 Adını Kalbime Yazdım 22:30 Kuzeyin Oğlu Volkan Konak 00:30 Sinema: Kutsal Yürek

09:00 Dünya Listeleri 10:30 Pazar Magazin 12:00 Şeffaf Oda 13:15 Bay Tahmin 15:30 Sinema 16:15 Oynat Bakalım 17:30 Yabancı Sinema 19:00 Komedi Dükkanı 20:30 Film - Sihirbaz 22:30 Pazar Magazin 00:00 ÖTV

11:50 Enine Boyuna 13:30 Bekir Develi ile Keşif Zamanı 14:05 Bu Benim Hikayem 14:20 Osmanlı Tokadı 16:45 Seksenler 19:00 Ana Haber Bülteni 19:45 Spor 19:50 Hava Durumu 19:55 Bir Yusuf Masalı 22:00 Stadyum 00:05 Film- Çete

10:10 Haber Tadında 11:40 Kuklagiller 12:20 Resim Sevinci 15:15 Bu Toprağın Canları 16:15 Fazla Mesai 17:10 Ömür Dediğin 18:00 Ana haber 20:40 Bin Kişiye Sorduk 23:00 Avrupa’nın Denge Oyununda Balkanlar 00:15 Dosya Kapandı ‘Solved’

10:10 Burası Hafta Sonu 12:00 Haber Bülteni 15:00 Haber Bülteni 16:15 Airport 17:00 Haber Bülteni 17:40 Spor Bülteni 18:00 Akşam Raporu 18:45 Spor Bülteni 19:00 Akşam Raporu 21:00 Enine Boyuna 23:15 Öteki Gündem

10:45 Haftamım Ardından 12:00 Gün Ortası 13:00 Koridor 14:00 Doktorunuz Sizinle 14:45 Western Kuşağı 17:30 Nazım Usta İle Mutfak Keyfi 19:00 Spor Haberleri 19:30 Ana Haber 20:00 Milletin Efendisi 22:00 Kordor (T) 00:00 Gece Haberleri

12:20 Revolution 13:15 The Simpsons 14:05 Hot İn Cleveland 15:50 2 Broke Girls 16:10 Leverage 17:15 Person Of İnterest 18:10 The Carrie Diaries 19:00 Two And A Half Men 20:00 Rizzoli & İsles 21:00 Revolution 22:00 Dexter 23:10 Black Sails

08:00 Hayallerin Peşinde 09:30 Taht Oyunları 11:25 Sinbad 13:00 Ellen Show 15:00 Dallas 16:45 Kanun Ve Düzen 18:20 Hell on Wheels 19:10 The Tonight Show With Jay Leno 21:00 The Simpsons 22:10 Winners And Losers 23:00 Shameless

07:30 Çalar Saat

11:10 Fırıldak Ailesi 12:00 Elton John Konseri 14:15: Can Dostum 15:40 Donanım Haber 15.30 Film: Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu 17:40 Yeşil Öyküler 18:20 Sesli Güldüm 18:40 Fırılak Ailesi 19:15 Film: Fi Tarihi 21:30 Film- Pan’ın Labirenti 23:45 Film- Roommate 01.30 American Horror Story

17:00 Şiiriçi Şarkılar 18:00 Hukuk Saati 18:50 Çizgi Film “Lupo Alberto” 19:00 Ana Haber 20:00 Geniş Çerçeve 21:00 Kırmızı Hat 22:00 Hücum Faul 23:00 Futbol Pazarı

08:40 Adanalı 10:00 Nihat Hatip Oğlu İle Kuran Ve Sünnet 11:30 Dizi Tv 12:45 Kapanmadan Kazan 14:30 Alemin Kralı 16:30 Bugünün Saraylısı 19:00 Ana Haber 20:00 Doksanlar 23:15 Film: D-Tox

10:00 Çocuklar Duymasın 12:00 Kaç Para Kaç 14:15 BKM Güldür Güldür 16:00 Karagül 18:30 Ana Haber 19:30 O Hayat Benim 22:15 Çocuklar Duymasın 00:15 Umutsuz Ev Kadınları


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Umudumuz edebiyatsever öğretmenlerimiz

Günışığı Kitaplığı’nın Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal: Edebiyat, yerelden evrensele genişler; amaç ve çıkar barındırmaz

‘Eğitimin görevi, genç beyinleri dogmalarla doldurmak değil, tam tersine düşünen, soru soran, yaratıcı ve bağımsız ruhlar yetiştirmektir’

D

aras›ndaki engellerin y›k›lmas›, okuma kültürümüzün yeniden yeflermesi, zenginleflmesi.

Okumayan nasıl okutsun?

Damla YAZICI

ünyaca ünlü “Ç›t›r Ç›t›r Felsefe” kitap dizisinin yazar› Brigitte Labbé dün ‹stanbul’da düzenlenen E€itimde Edebiyat Seminerleri’ne kat›ld›. Sunumlar›n gerçekleflti€i seminerde, Brigitte Labbé e€itimcilerle bulufltu. Bu y›l 7.si düzenlenen etkinli€in ev sahipli€ini yapan Gün›fl›€› Kitapl›€›’n›n Genel Yay›n Yönetmeni Mine Soysal ile konufltuk. Soysal, projenin içeri€inden, edebiyat›n e€itimde konumlan›fl›na iliflkin pek çok sorumuzu cevaplad›. E€itimde Edebiyat Seminerleri projesinin içeri€i nedir, nas›l bafllad›, bafllarken neyi amaçlad›n›z? Gün›fl›€› Kitapl›€›, 18 y›ld›r çocuklar ve gençler için ça€dafl edebiyat kitaplar› yay›ml›yor. Edebiyatla e€itimin yarat›c› iflbirli€ini çok önemsiyoruz. Edebiyat›n, e€itimin didaktik üslubundan çok uzak, yarat›c›

malarla kullanmas›. Seminerlerde, çocuk ve gençlik edebiyat›, okuma kültürü, kitap seçimi, okuma özgürlükleri, edebiyat-felsefe iliflkisi ve yarat›c› okuma uygulamalar› gibi birçok konuda özgün içerikler, ça€dafl yaklafl›mlar paylafl›l›yor. Her seminer edebiyat›n önemine inanan farkl› bir e€itim kurumunun çat›s› alt›nda gerçeklefliyor. Türkiye’nin dört Sistemin öğrencileri adeta ‘kıymaya’ dönüştürdüğü bugün, edebiyat sevgisi aşılamaya çabalayan öğretmenler gerçekten de tek umudumuz

ve özgürlefltirici etkisiyle çocuklukta, gençlikte buluflmada ö€retmenlerin ve kütüphanecilerin rolü çok büyük. ‹nsan›n yetiflkin yaflam›nda kitap okuru olabilmesini sa€layan, onu edebiyata yönlendiren de e€itimciler. Bu düflünceyle 2010’da sosyal sorumluluk bilinciyle E€itimde Edebiyat Seminerleri’ni bafllatt›k. Amac›m›z, e€itimcilerin nitelikli, ça€dafl çocuk ve gençlik edebiyat› hakk›nda bilgilenmesi, edebiyat›, e€itimde ça€dafl ve etkili uygula-

yan›ndan gelen e€itimciler, kütüphaneciler, e€itim yöneticileri tamgünlük seminerimize ücretsiz kat›l›yorlar. Çok de€erli edebiyatç›lar, yazarlar, sanatç›lar, akademisyenler engin birikimlerini ve deneyimlerini sunuyorlar. Farkl› kademe ve branfllardan e€itimciler, okulda ya da kütüphanede ça€dafl edebiyat kitaplar›yla gerçeklefltirdikleri yarat›c› okuma uygulamalar›n› meslektafllar›na anlat›yorlar. Bütün çabam›z, nitelikli edebiyatla çocuklar

Bu seminerler bir eksi€i giderme aç›s›ndan oldukça de€erli olsa da burada e€itimden ana sorumlu devletin bir eksikli€inden söz etmek mümkün mü, yeterli deste€i görebiliyor musunuz? E€itim sistemimiz, Türkçe ve edebiyat› ö€retmekten de, sevdirmekten de uzak ne yaz›k ki. Kendisi ça€dafl edebiyat okuru olmayan, b›rakal›m edebiyat›, kitap okumayan e€itimcilerin ö€rencilerine bu keyfi afl›lamas› elbette mümkün de€il. Bu noktada, Aral›k 2009’da düzenlenen 5. Ulusal Yay›n Kongresi’nden söz etmek gerek. 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün iste€iyle toplanan birinci kongreden sonra Cumhuriyet tarihimizde ilk kez okuma kültürümüze emek veren bütün sivil ve resmi kurumlar›n, taraflar›n ve paydafllar›n eflgüdümünde toplanan bu ilk kongrede devrim niteli€inde kararlar al›nd›. Bunlardan biri, e€itimcinin çocuk ve gençlik kitaplar› alan›nda meslek içi e€itimine bafllanmas›; di€eri de günümüz gençli€ini edebiyattan daha da so€utan 100 Temel Eser Listesi uygulamas›ndan vazgeçilmesiydi. Edebiyat›n çocukla buluflmas›ndaki en sa€lam köprüleri kuranlar›n e€itimciler oldu€una inanan Gün›fl›€› Kitapl›€›, kongrenin ard›ndan h›zla kollar› s›vad› ve E€itimde Edebiyat Seminerleri’ni projelendirdi. Bugüne dek binlerce ö€retmen ve kütüphaneciyle ça€dafl edebiyat› tart›flt›k; onlara, sanat›n, edebiyat›n günlük yaflamdan kiflisel geliflime çok yönlü etkilerini anlatt›k. Ö€retmenleri odak alan bir projeyi sunuyorsunuz. Günümüzde e€itimcilerin eksiklikleri neler? Ülkemizde ö€retmenler ve kütüphaneciler meslek e€itimlerinde de, ifl yaflamlar›nda da son derece mütevaz› standartlarla yetinmek zorundalar. Ço€u e€itim fakültemizdeki e€ilim, edebiyat ve insan iliflkisinin anlamlanmas›ndan uzak, salt didaktik bilginin belletilmesiyle s›n›rl›. E€itimci, mesleki geliflimi, entelektüel donan›m› için gerekenleri ancak kendi olanaklar›yla edinebiliyor. Bu yoksunlukta, e€itimin ö€renciye sayg› göstermek, güvenmek ve öncelikle temel hak ve özgürlüklerini teslim etmek sorumlulu€undan söz etmek tabii ki çok güç. Beri yandan toplumun büyük ço€unlu€u gibi e€itimcilerimizin de has edebiyat okuru olmad›€›n›,

Gitarizma’dan ‘Bahara Merhaba’ turnesi Fotoğraf: Begüm DUYGULUER

arada s›rada popüler okumalarla yetindi€ini biliyoruz. Yine de bütün bu ö€rencilerine yenilikçi, ça€dafl uygulamalar tafl›mak u€runa kendi olanaklar›yla uzak illerden gelip seminerlerimize kat›lan edebiyatsever ö€retmenlerimizi gördükçe, yarat›c› okuma uygulamalar›n›n say›s› ço€ald›kça gelecek umudumuz da art›r›yor.

Sansür olağanlaştırılmaya çalışılıyor Baflbakan’›n “dindar nesiller yetifltirilmesi” aç›klamas›, çocuk kitaplar›nda bilim d›fl›, gerici ve dini ö€elerin s›kça görülmeye bafllanmas› gibi olaylar ba€lam›nda düflünürsek, “e€itimde edebiyat” nerede konumlan›yor, gelece€i ne olacak? Endifle duyuyor musunuz? Öncelikle e€itsel yay›nla edebiyat›,

4. Nilüfer Tiyatro Festivali başladı! T

ürk Tiyatrosu’nda önemli bir yere ulaflan Nilüfer Tiyatro Festivali dün bafllad›. Bu y›l dördüncüsü düzenlenen festivalde, yurt içi ve yurt d›fl›ndan özenle seçilmifl 46 oyun Naz›m Hikmet Kültürevi, Konak Kültürevi, U€ur Mumcu Sahnesi ve Fethiye Kültür Merkezi ve Ahmet Vefik Pafla Tiyatrosu’nda sahnelenecek.

Sanatın evrenselliği sahnelere taşınacak

T

ürk müzik tarihinde görsel ve kültürel haf›zalarda yer tutan müzisyenlerin birlikte sahne ald›€› benzeri daha önce yap›lmam›fl bir oluflum olan “Gitarizma” projesi, müzikseverlere unutulmayacak bir deneyim yaflatmaya haz›rlan›yor. Türk rock müzik sahnesinde bugün yüzlerce grup bulunmakta ve tüm konserler hemen hemen ayn› formatta yap›lmakta. “Gitarizma” sahne duruflu ile,repertuar› ve konser ak›fl› ile enstrüman

ve sahne hakimiyeti ile, konserlerinde ayn› sahneyi paylaflt›€› sürpriz konuklar› ve beklenmeyen, spontane geliflen do€açlamalar› ile kendini tüm gruplardan farkl› bir pozisyonda konumland›rmakta.

Rock tarihine geçmiş isimler “Gitarizma”daki müzisyenlerin her biri Türk Rock tarihine ad›n› yazd›rm›fl isimler: 80’li y›llardaki grubu KLiPS ile Eurovision’da ülkemizi temsil eden, sonras›nda Tarkan ile birlikte yapt›€› çal›flmalardan ve solo ka-

riyerinden hat›rlayaca€›n›z Gür Akad, Türk rock›n›n kilometre tafllar›ndan Kronik ve Objektif gruplar›nda yer alm›fl multi- enstrümantalist Hakan fiavkl›, tertemiz çal›m tekni€i ile kendine has stilini Whisky, Özlem Tekin, Feridun Düza€aç albüm ve konserlerinde duymaya al›flt›€›n›z Taner Kelefl, yanlar›nda 90’l› y›llardaki Whisky grubundan beri birlikte çalm›fl Ça€atay Atefl ve eski Yüksek Sadakat davulcusu Alpay fialt. Bu renkli kadro’ya rock sahnesinin en renkli ve en yetenekli solistlerinden Türkay Türkmen (King White, Indians, Repertuar Köpekleri) de vokaliyle efllik edecek. 4 Mart 2014 salı günü BRONX Pi Sahne, ‹stanbul’da gerçekleflecek olan “Gitarizma” konserini, 5 Mart günü Bursa’da Hayal Kahvesi’nde, 7 Mart’ta Hangar Bar Safranbolu’da, 8 Mart’ta Manhattan Ankara’da, ve 9 Mart’ta da Samsun Marin Otel’de yap›lacak konserler izleyecek.

amaçl› yay›nlarla da e€itsel kitaplar› ay›rmak zorunday›z. Edebiyat, yerelden evrensele genifller; amaç ve ç›kar bar›nd›rmaz. E€itimin görevi, genç beyinleri dogmalarla doldurmak de€il, tam tersine düflünen, soru soran, yarat›c› ve ba€›ms›z ruhlar yetifltirmektir. Edebiyat kitaplar›n›n özgürce önerilmesi ve okunmas› yerine, denetlenmesi ve “uygun” bulunmas› gerekti€ini sanan e€itim sistemi h›zla de€iflmek, yenilenmek zorunda. Son y›llarda e€itim dünyas›nda edebiyat eserlerinin sansürlenmesi, engellenmesi, flikâyet konusu edilmesi ola€anlaflt›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bundan büyük endifle duyuyor, her f›rsatta bu soruna dikkat çekiyoruz. Bütün bu olumsuz gidifle karfl›n, her seminerimize daha çok devlet okulu ö€retmeni ve yöneticisinin kat›lmas›ysa bizi çok sevindiriyor.

Nilüfer Belediyesi taraf›ndan düzenlenen Nilüfer Tiyatro Festivali, Naz›m Hikmet Kültürevi sahnesinde yap›lan bas›n toplant›s›yla kamuoyuna tan›t›ld›. Nilüfer Tiyatro Festivali’nin art›k uluslararas› boyut kazand›€›n› kaydeden Nilüfer Belediye Baflkan› Mustafa Bozbey:

BAŞSAĞLIĞI Avrupa Temsilcimiz Adnan Türkkan’ın dayısı Sayın

KAZIM TATLI'yı kaybettik. Türkkan ve Tatlı ailelilerinin acısını paylaşır, başsağlığı dileriz.

Yener Güneş Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni

“Nilüfer Tiyatro Festivali geçti€imiz y›lki organizasyon ile ilk kez uluslararas› boyuta ulaflm›flt›. Festival bu y›l daTürkiye ‘nin yan› s›ra Kuzey K›br›s Türk Cumhuriyeti, Romanya, Makedonya ve Letonya gibi ülkelerden gelen tiyatro gruplar›n›n oyunlar›yla sanat›n evrenselli€ini sahnelere tafl›yacak” fleklinde konufltu. Festivale kat›lacak topluluklar hakk›nda da bilgi veren Bozbey, seçim yap›l›rken a€›rl›kl› olarak devlet deste€i almayan ekiplere yer verildi€ini söyledi. Program›nda devlet deste€i almayan çok say›da ekibe yer veren festival kapsam›nda 5 farkl› sahnede 46 oyun sahnelenecek. “Masal Müfettifli” (Ortaoyuncular), “Evaristo”(Alt›dan Sonra Tiyatro), “Halktan Biri” (Ankara Sanat Tiyatrosu), “Küskün Müzikal” (Emek Sahnesi), “Melek” (Tiyatro Boyal›kufl), “Bir Anarflistin Kaza Sonucu Ölümü” (Eskiflehir Belediyesi fiehir Tiyatrolar›) tiyatroseverlerle buluflacak oyunlardan baz›lar›. Dün bafllayan ve 1 ay sü-

Ferhan Şensoy

‘Masal Müfettişi’ (Ortaoyuncular), ‘Profesyonel’(İstanbul Devlet Tiyatrosu), ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’de (Tiyatro Adam) festivalde tiyatroseverlerle buluşacak

recek olan 4. Nilüfer Tiyatro Festivali’nde tiyatro oyunlar›n›n yan› s›ra “Festival Buluflmalar›” ad› alt›nda çeflitli söylefli ve atölyeler de yap›lacak. Tiyatro ve Türkiye’nin güncel sorunlar›n›n tart›fl›laca€› söyleflilerde Hakan Gerçek, Engin Hepileri, Abdullah Semercio€lu, Füsun Demirel, Emre K›nay, Serpil Tamur, Ayflegül Bahtiyaro€lu, Sami Berat Marçal› gibi tiyatrocular izleyici ile bir araya gelecek. Nilüferliler ücretsiz olarak gerçeklefltirilecek 8 söyleflide sevdikleri oyuncular› daha yak›ndan tan›ma f›rsat› yakalarken, düzenlenecek atölyelerle kendilerini gelifltirme imkan› bulacak. Festivalde engelli bireyler için bir önceki festivalde oldu€u gibi 10 oyunda görme engelli bireyler için betimleme, 3 oyunda da iflitme engelliler için iflaret dili çevirisi yap›lacak. ‹lk üç organizasyonda yaklafl›k 50 bin biletli seyirciyi tiyatro ile buluflturan Nilüfer Tiyatro Festivali, Nilüfer Belediyesi’nin hemen her y›l sahnelerine yenilerini eklemesi ve kentte tiyatroya olan ilginin artmas› ile daha fazla oyun ve oyuncuyu izleyici ile buluflturuyor.


Hazırlayan: Sema SEZEN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Bir ineklik etmiş işte!

ASILYAZICI

Abartılı sloganla 28 Şubat’ta vizyona giren “Sürgün İnek” filmi, küçük bir olay üzerinden 28 Şubat’ı yersiz ve tutarsız gerekçelerle eleştirmektedir

Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü

VEYSEL BOĞATEPE

E

zellikle komedi filmlerindeki abartı, sanatın bir adım önünde gidiyor ve iddialı sloganlarla seyirciyi salonlara çekmeye çalışırken gerçeklik duygusundan uzaklaşıyorlar. İddialı sloganlı filmler daima gözüme batmıştır. Tutarlılığı olmayan sloganın temelinde yatan nesnellik, esere veya filmin hikayesine olan güvensizlikten kaynaklanıyor. Abartılı sloganla 28 Şubat’ta vizyona giren “Sürgün İnek” filmi, her ne kadar gerçek bir hikayeden alınmıştır/ esinlenmiştir dese de gerçekten çok dedikodu üzerine kurulmuştur. Filmin asıl hedefi küçük bir olay üzerinden 28 Şubat’ı yersiz ve tutarsız gerekçelerle eleştirmektir.

Ö

Sarıkız

Gerçek hikayeden dedikodu çıkarmak! Filmin öyküsü şöyle; Şevket Çetin ile (Hasan Kaçan), eşi Cemile (Şebnem Sönmez), çocukları olmadığından “Sarı Kız” adını verdikleri ineği çocukları gibi seven bir çifttir. Ne zaman ki inek bahçe çitini aşıp, okulun bahçesine girer ve buradaki Atatürk büstünü devirip kırar; işte o zaman her şey alt üst olur. Önce okul müdürü (Burak Satıbol), sonra köyün muhtarı (Cezmi Baskın), ortalığı ayağa kaldırır. Karşı cepheye, Şevket’le arası kötü olan kardeşi Nihat da (Fırat Tanış) katılır. Atatürk büstünü kıran ineğinin elinden alınmasından korkan Şevket, Sarı Kız’ı başka köyden birine emanet edip, bir anlamda sürgüne gönderir. İnek yüklüdür (gebe) ve ceza olarak kesilmesi istenmektedir. Bu arada duruma jandarma el koyar ve inek hakkında dava açılır. Gerçek hikayeden esinlendiğini ifade eden filmin senaristi Serkan Öztürk’ün gerçek hikayeden mi yoksa dedikodudan mı yola çıktığını öğrenmek için hem ineğin gerçek sahibiyle konuştum hem de köy derneğinin başkanıyla.

hadise Malatya’nın Kadiruşağı köyünde geçiyor fakat film Malatya’da çekilmediği gibi “Gomalak” adında sanal bir köy yaratılıyor. İnek başka bir yere sürgün edilmiyor, başka bir köye satılıyor. Ayrıca jandarmanın köy ahalisini soruşturmadan geçirdiği de yalandan ibaret. Atatürk büstü kırıldığı için doğal olarak jandarma ineğin sahibinden bilgi alıyor ve “Olabilir, hayvandır. Yerine yenisini getiririz” diyerek çekip gidiyorlar ve bir hafta içinde de yeni büstü getirip dikiyorlar. Senarist Serkan Öztürk, hadisenin 2009 yılında yaşandığı ifade ediyor oysa hadisenin yaşandığı yıl 2007’dir. Şimdilik bu şahısların isimlerini vermiyorum ancak her ikisi de filmin gerçekle ilgisinin olmadığı, abartılıp, çarpıtıldığı ko-

nusunda hemfikirler.

Sarı kızın şifresi: Ergenekon Filmde 28 Şubat süreci sözde eleştirilirken, halk arasında panik ve korkunun hakim olduğu ön plana çıkarılmakla kalmamış, Atatürk büstü alaycı ifadelerle kutsanarak “bir büstün inek tarafından yıkılmasının” bile halkı nasıl korku ve paniğe sürüklediği mesaj olarak ön plana çıkarılmıştır. 17 yıl önce yaşanan ve gericiliğe “dur” diyen 28 Şubat kararları “bin yılın komedisi” sloganıyla ortaya çıkarsa alaca ineğin altında dana değil öküz bile bulmak mümkündür.

Peki alaca inek, niye Sarıkız yapılmıştır? Sarıkız, 2004 yılında AKP iktidarını devirmek için planlandığı

Esinlenme mi yoksa çarpıtma mı? Yalan, yanlış ile gerçeğin yer değiştirdiği günümüz siyaset-sanat anlayışında, filmin hikayesinin gerçek hikayeden esinlendiği iddiası kendilerince doğru olabilir fakat esinlenmekle, gerçeği çarpıtmak aynı değildir. Önce filmin gerçek hikayesini izah edelim. Söz konusu

Filmin kadrosundaki oyuncuların hemen hepsi başrol oynayacak nitelikte.

filmde 28 Şubat’ı hazırlayan zemine asla değinilmemiştir. Ekim 1996’da Ankara Kocatepe Camisi’nde “şeriat isteriz” diye bağıran sakallı, cübbeli ve asalı Aczimendilerin gösteri yaptığını, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere Hasan iftar yemeği verdiğini, 30 Ocak Kaçan 1997’de Sincan Belediyesi’nin Kudüs gecesi düzenlediğini, Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın SÜRGÜN İNEK İran Büyükelçisi’nin Yapım: misafir olduğu ge4 01 /2 m Atmosfer Yapı cede cihad oyununu l, Yapımcı : Ali Toku ztürk oynattığını ve cihad Ö Senaryo: Serkan çağrıları yaptığını Tür : Komedi görmezden gelerek en öz n ha Ay Yönetmen : 28 Şubat kararla, n ça an Ka Oyuncular : Has ildan rının alınmasına ,V Şebnem Sönmez skın , zemin hazırlayan Ba i Atasever , Cezm emili, ve asıl toplumu teM ip ec N Fırat Tanış, k, dirgin eden olayiddia edilen darür zt an Ö Tolga Güleç, Serk lara gözlerini yube teşebbüsünün Burak Satıbol muyor. 4 Şubat’ta adıdır. Bununla Sincan’da askerbirlikte Ayışığı, lerin zırhlı araçla geçiş Yakamoz ve Elyapmasını ise fragmana koyacak diven adı altında darbe planları hazırladıkları id- kadar ön plana çıkartması ve vizyon diasıyla Deniz Kuvvetleri Komutanı tarihinin 28 Şubat olarak belirÖzden Örnek, ADD Başkanı lenmesi, amacın gerçekliğini açığa Emekli Orgeneral Şener Eruygur, vurmuş oluyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komu- All star, ver star Kadroyu oluşturan ekibin tanı İbrahim Fırtına, sözde Ergenekon örgütü kapsamında yargı- oyunculuğunu eleştiri konusu lanmışlardır. Artık bugün orduya dahi yapamam ancak sanatçının kumpas kurduklarını bizzat ken- duruşu eleştiriye açık bir konudilerinin oluşturdukları paralel yapı dur. Zaten vasat senaryolar geaçıklamıştır fakat bizim inek hala nellikle şöhretli karakterlerle yüzyılın komedisini oynamayı sür- güçlendirilmeye çalışılır ki, bu filmin kadrosundakilerin hemen dürmektedir. hemen hepsi başrol oynayabi28 Şubat’ın mimarları lecek karakterlerdir. Bir ineğin üzerinden niteSarıkız’ı 28 Şubat ile ilişkilendirdiğinizde her şey ayan beyan liksiz komedi denemesinin anortaya çıkmış oluyor. 28 Şubat’ı cak gülünçlük olabileceğini not kısaca, askerin irticaya “dur” de- olarak düşelim ve 28 Şubat’ın mesi diye nitelendirebiliriz ama mimarları Erbakan ile ortağı bu sürece zemin hazırlayan olaylara olduğu Çiller hükümetinin Sufilmde değinilmediği gibi halk ara- surluk’ta kamyona çarparak sında panik ve korku yaratması “Polis, mafya, siyasetçi” işbirlida gerçek dışıdır. Aksine süreci ğinin ortaya çıktığını, Erbakan’ın hazırlayan olaylar, halk arasında yetiştirdiği ve AKP çatısı altında tedirginliğe yol açmıştır ki; irticacı toplanan talebelerin de 17 Aragerici odak bunu “post modern lık’ta kasede çarptığını, dolar, darbe” olarak göstermeyi, top- avro, rüşvet ve ihale pazarlıklumsal algıyı bu yönde değiştirmek larının ortaya döküldüğünü tekiçin sürekli işlemektedir. Oysa rar hatırlatalım.

Fado’nun genç yıldızı Ana Moura CRR’de

Ana Moura

Ana Moura, son albümü “Desfado”nun Avrupa turnesi kapsamında 5 Mart 2014, Çarşamba saat 20:00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda İstanbullu müzikseverlerle buluşacak. Ana Moura, 2003 yılında “Guarda-me a Vida na Mão” adlı ilk albümünü yayınladı. 2004 yılında ünlü New York Carnegie Hall’de sahne alan ilk Portekizli şarkıcı unvanını henüz ikinci albümüyle elde etti. Başarısını kendi ülkesinde 2007 yılında “Amalia Rodrigues Vakfı” ödülünü kazanmasıyla daha yukarılara taşıyan Moura, ünlü Rolling Stones grubunun davetiyle 2007 yılında “No Expectations” parçasını Mick Jagger ile birlikte seslendirerek tüm dünyanın dikkatini üzerine çekti. 2009 yılında çıkardığı “Levame aos Fados” albümü piyasaya çıkar çıkmaz platin plak satışlarını geride bırakan Ana Moura, aynı yıl Paris’te verdiği konserde dünyanın en ünlü pop-rock efsanelerinden biri olan Prince’in övgülerini aldı. Son albümünün kayıtlarını Los Angeles’ta gerçekleştiren ve cazın ustalarından Herbie Hancock ile kayıtlara giren Ana Moura yeni albümünde bir Joni Mitchell şarkısı da söylüyor.

Ahmet Nergiz BASAD’da anıldı Sanatçı Ahmet Nergiz, ölü- şöleni gerçekleştirildi. Anmaların, münün 1. yıldönümünde BA‘yara kabuklarının kaldırılaSAD’da sevenleri ve dostları rak kanatılması eylemi oltarafından anıldı. Ahmet Nermadığının; güzel insangiz, İşçi Partisi üyesiydi. Nerların, sanatçıların, devgiz’in resimlerinin, şiirlerinin rimcilerin anmalarla yave devrimci kişiliğinin, birçok şatılması gerektiğinin’ vurşair ve ressam tarafıngulandığı konuşmalarda, dan izleyenlere tanıgelecek doğum ve tılmasından sonra, ölüm yıldönümleanısına piyano dinrinde daha kapletisi ve bağlama samlı çalışmaların Ahmet eşliğinde koro tayapılması da vurNergiz rafından bir türkü gulandı.

Hayati hayatiasilyazici@yahoo.com

ELEŞTİREL BAKIŞ

2 MART 2014 PAZAR

skişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, İstanbul’daydı. Dario Fo’nun ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ adlı oyunun gösterimi Cevahir Sahnesi’nde yapıldı. Dario Fo, bütün oyunlarında sosyo-ekonomik ve toplumsal eleştiriyi çok usta nitelikte işler ve oyununa boyut katar. İtalyan tiyatro edebiyatının Nobel ödüllü yazarının yapıtlarında da Nobel’e karşı durduğu görülür. İtalyan yazarları arasında çok özel bir yeri olan Dario Fo mizahıyla gerçekleri yansıtan bir yazar. Solculuğu toplumculuğuyla örtüşür, halkın çıkarını gözetir. Oyunlarındaki tema, bu söylemlerine uygundur. Nobel’e aykırı düşen yapıtlarına karşın bu ödülü alması oldukça şaşırtıcıdır. Nobel, her ödülünü siyasal nedenlere bağlayarak, kapitalizmin ya da emperyalizmin emrinde kullanır. Değişmeyen duruşu ve politik tavrı ile Dario Fo bu nedenle Nobel Edebiyat Ödülü politikasıyla uyuşmaz. Aldığı Nobel Ödülü bunun için şaşırtıcıdır. Oyun, yargı, adalet kavramlarını ve bürokrasideki çıkar ilişkilerini mizahi bir dille ele almaktadır. Dario Fo’nun bu yöntemi Avrupa’nın -başta İtalya olmak üzere- birçok ülkelerine uygulanabilir. Avrupa Birliği’ne girmemekle birlikte, Türkiye de bu tanımlamanın içindedir. Özellikle 17 Aralık 2013 tarihiyle birlikte ülkemizin iktidar partisi tarafından nasıl çıkar ilişkileriyle yönetildiğine tanık olduk. AKP’nin bürokrasisi, çıkar ilişkileriyle orantılıdır. Yazarın oyunda anlattıklarının tıpkıbasımını ilgiyle izledik.

Yorum ve oyunculuk Füsun Demirel’in akıcı bir dille Türçe’ye çevirdiği oyunu İlham Yazar sahneye koydu. Yönetmenin oyundaki yorumu büyük bir gerçeklikle sahneden izleyicilere yansıyor. Oyun, yönetmenin açık ve net olarak ortaya koyduğu betimlemeleri oyuncuların takım halinde olağanüstü başarıya taşımalarıyla sonuçlanıyor. Yönetmen ve oyuncu işbirliğinin bu denli örtüştüğü oyun çok azdır. Buradaki başarı, kolektif bir başarıdır. Bütün bir yapım olarak oyunun büyük başarıyla sahnelenip aynı güzellikte oynandığını söylemeliyim. Çağdaş tiyatronun yorumunda takım oyunculuğunun ne kadar önemli olduğunu ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’ oyununda gördük. Ayrıntılara geçildiğinde her oyunda bir başrol vardır. Bu oyunun başrol oyuncusu ‘Deli’ rolündeki Ali Eyidoğan, kendi sanat yaşamının kırılma noktasında olağanüstü büyük bir başarıya ulaşıyor. Kendine çizilmiş karakterin birçok psikolojik yönlerini başarıyla deneyerek bir ‘klinik vaka’ olarak psikologların incelemeleri gerektiğini düşünüyorum. Çizdiği karakter inceleme ve araştırmaya ışık tutacak niteliktedir. Birçok kompozisyon çizdiği için çok yönlü bir oyunculuk örneğini de sunuyor. Takım oyunculuğuna örnek gösterdiğimiz bu oyunda Devrim Özder Akın, H. Tolga Tümer, M. Alp Sunaoğlu, Atilla Savumlu ve Mahide Yumbul değişik ve ayrı ayrı çizmiş oldukları kompozisyonları ile görsel işitsel çözümlemelerle oyuna büyük katkı sağlıyorlar. Murat Gülmez’in dekor tasarımı övgüye değer nitelikteydi. Tülay Kale Yılmaz’ın giysi çözümlemesi oyuna çok uygundu. Zeynel Işık’ın ışık çalışması oyunun rengini ortaya çıkarıyordu. Ayrıca bütün dünya emekçilerine seslenebilecek nitelikte kullanılan Avusturya İşçi Marşı çok başarılıydı. Esekişehir Belediye Tiyatrosu’nun ilk kurucusu ve yaratıcısı Eskişehir ilimizi bugünkü çağdaş kente taşıyan Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i burada anmadan geçemeyeceğim. Eskişehir’in kültür ve sanat kenti olmasının yaratıcısına selam olsun...

Tekin Sönmez Ekin Yazın Dostları’nda

Ekin Yazın Dostları, bugün saat 14:00’te Levent Kültür Merkezi’nde usta yazar Tekin Sönmez’i konuk edecek. Toplantıda, Stockholm’de yaşayan roman, öykü, deneme yazarı, ozan, gazeteci, fotoğraf sanatçısı ve sinevizyon editörü Tekin Sönmez’in “Ankara Düşerken Erzurum ve Bardezbaldooruk Ailesi” adlı romanı (2012) değerlendirilecek. Ekin Yazın Dostları’nın İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Karadeniz Ereğli’de her ay bir kitap okuyup tartışan okur grupları bulunuyor. Ekin Yazın Dostları ayrıca İstanbul’da iki ayda bir de felsefe kavram ve metinlerini tartışmak için buluşuyor. Yine iki ayda bir felsefe toplantılarıyla dönüşümlü olarak izlenen dört tiyatro oyunu da tartıTekin Sönmez şılıyor. Ekin Yazın Dostları 2013’ten başlayarak tiyatro ödülleri de vermeye başladı.


Hazırlayan: Anıl BUDAK

2 MART 2014 PAZAR

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demek

Onur

BELGE

SUÇMUŞ!

onurbelge@aydinlikgazete.com

Penaltılar verildi böyle oldu

TFF, ‘Siyasi ve sosyal sloganlara ceza vermiyoruz’ dedi. Fenerbahçe gözlemci raporunu yayınladı. Raporda suç unsuru olarak, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganlarına yer verildi

F

enerbahçeli taraftarlar, iç saha ya da deplasman farketmeksizin dakikalar 34’ü gösterdiğinde ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’, ‘Her yer Taksim her yer direniş’ şeklinde sloganlarla iktidara tepki gösteriyordu. Bu durumun son örneklerinden biri de, ligin 21. haftasında oynanan Fenerbahçe-Kasımpaşa mücadelesiydi. Dakikalar yine 34’ü gösterdiğinde Sarı-Lacivertli taraftarlar ‘Mustafa Ke-

mal’in askerleriyiz’, ‘Her yer Taksim her yer direniş’ sloganlarıyla inlettiler. Tezahüratların ardından Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevk edilen Fenerbahçe, bu duruma tepki gösterirken, TFF yaptığı açıklamada, siyasi veya sosyal slogan sebebiyle hiçbir kulübün PFDK’ya sevk edilmediğini belirtti. Ancak dün akşam saatlerinde Sarı-Lacivertli kulübün resmi internet sitesinden ‘Yo-

Y

rumsuz’ başlığı altında yayınlanan gözlemci raporu, TFF’yi yalanlayan cinstendi. Erdoğan Yeşilcan’ın imzasını taşıyan raporda, suç unsuru olarak, 30 bin kişinin ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ ve ‘Her yer Taksim her yer direniş’ sloganlarını tekrar tekrar söyledikleri belirtildi.

İŞTE O RAPOR:

FENER NEFES ALDI FIRAT KORSAN

S

üper Lig’in 23. haftasında Fenerbahçe, sahasında Gençlerbirliği’ni konuk etti... Son haftalarda fazlasıyla puan kaybederek zirvede yalnız olmaktan çıkan Fenerbahçe’de futbolcuların baskı altında oldukları çok açık. Sakatlıklardan kurtulmuş ideal kadrosuna yakın sahaya çıkan Sarı-Lacivertliler, maçın ilk yarısında üretkenlikte GENÇLERBİRLİĞİ büyük sıkıntılar yaşadı yaşadı. Evet bazı tehlikeli pozisyonlar yakalandı ama, 45 dakikalık bir periyotta fut-

2

0

FENERBAHÇE

FUTBOL Süper Lig Karabük 0-1 Gaziantep Eskişehir 0-0 Kasımpaşa Fenerbahçe 2-0 Gençlerbirliği

1.Lig Fethiye 2-2 Ordu A.Demir 1-3 Adana

BASKETBOL Erkekler Trabzon 79-87 Beşiktaş TED Kolej. 85-70 Mersin Selçuk Ü. 70-79 Banvit Edirne 78-95 Gaziantep Karşıyaka 89-65 Aliağa

Kadınlar Mersin 62-66 F.Bahçe TED Kolej. 72-74 Kayseri Ceyhan 69-75 Canik G.Saray 84-58 Ordu

VOLEYBOL Kadınlar Halkbank 0-3 Eczacıbaşı İlbank 0-3 Vakıfbank Bursa 2-3 Yeşilyurt Sarıyer 3-0 Ereğli

ersinsalt: FENERBAHÇE ye saha kapama cezasının nedeni. ATATÜRK ün adının anilmasina bile tahammul yok. Komedi gibi arkadaş.. vedat09: MEĞER ATATÜRK’E CEZA VERİLMİŞ TFF Fenerbahçe’ye siyasi ve sosyal içerikli tezahüratlar tahminimceNET: Ey başçalan! Fenerbahçe senin elegeçirdiğin diğer kurumlar gibi değildir. Atatürk’ün takımıdır. Babanın çiftliği zannetme. Haddini bil!!! Rocn_Roll: Mustafa Kemal Atatürk’ün Askerleriyiz dediği için ceza yiyen taraftardır Fenerbahçe taraftarı ne ceza gelirse gelsin bu taraftar vazgeçmez.

‘HIRSIZ VAR’ Fenerbahçe’nin kadın taraftarları da tıpkı erkekler gibi yine AKP ve Tayyip Erdoğan’ın aleyhinde tezahüratlar yaptılar. “Hırsız var” şeklinde bağıran taraftarlar “Mustafa Kemal’in askerkeriyiz” sloganını ve Ali İsmail marşını da unutmadı. Sarı-Lacivertliler maçta hiç susmadan takımlarını desteklediler.

Son haftalardaki hakem kararlarını ve Federasyonun kurullarının verdiği cezaları protesto etmek amacıyla TFF’nin İstinye’de bulunan binasına yürüyen Fenerbahçeli taraftarların yürüyüşlerine İstanbul Emniyeti ciddi önlemler aldı. TFF

nale yükseldi. Daha önce tarihinde bir Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve bir Dünya Şampiyonluğu bulunan Fenerbahçe Kadın Voleybol takımı, CEV Kupası’nda bir kez final oynamasına karşın zafere ulaşamamıştı.

Galatasaray, son maçlarda oyunun savunma alanında önemli bir gelişim gösterdi. Sezonun ilk yarısında kalesinde neredeyse her maçta gol gören Sarı-Kırmızılı takımda teknik direktör Mancini takıma ilk geldiğinde yönetimden isteği bek ve stoper transferi olmuştu. Bu bağlamda, Telles, Veysel ve Burdisso takıma katıldı. Burdisso’yu fazla izleme şansı bulamadık, ancak Telles ve Veysel’in isa-

betli transferler olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle Telles, hem defansif açıdan katkıda bulundu, hem de Galatasaray’ın kanat organizasyonlarını olumlu etkiledi. Galatasaray’ın Telles gibi teknik kapasitesi yüksek bir defans oyuncusuna kesinlikle ihtiyacı vardı. Veysel ise, yerli kontenjanından formayı kaptı, ancak hiç de sırıtmıyor. Hatta, Eboue’nin Chelsea maçındaki

binası önünde çevik kuvvetin yer alması dikkat çekerken ayrıca 5 adet TOMA’nın da bina çevresinde yer alması gözlerden kaçmadı. İstinye Park’ta toplanan ve 14.30 gibi yürüyüşe başlayan yüzlerce Fenerbahçeli taraftarlar, İstinye’deki TFF

binasına kadar yaklaşık 1.5 km’lik mesafeyi yürürken TFF aleyhinde sloganlar attılar. TFF ve kurallarını protesto etmek için TFF’nin İstinye’deki binasına 15.00 gibi gelen Fenerbahçeli taraftarlar yoğun güvenlik önlemleri ile karşılaştılar.

GALATASARAY

Galatasaray, ligin 23. hafta karşılaşmasında Rizespor’un konuğu oluyor. Şampiyonlar Ligi’nde Chelsea karşısında oynadığı futbol ile geçer not alan Sarı-Kırmızılılar, zorlu deplasmanda Rizespor’u mağlup ederek deplasman maçlarındaki başarısız performansına son vermek istiyor.

ŞIMDI NEREYE?

Türkiye Kupası’na erken veda eden, lige havlu atan, Avrupa macerasını da Juventus’a toplamda 4-0 yenilerek noktalayan Bordo-Mavililer için sezonun geri kalanı, “Bitse de gitsek!” kıvamında geçecek gibi

tanıklık ederiz. Emre’yi sahada izleyenler, bunu yapabileceğini dile getiriyor.

Toparlanma süreci Teknik direktör Hami Mandıralı da yaptığı açıklamalarda kalan 12 hafta da hücum futbolu oynatmak istediğini söyledi. Bu yönde çalıştıkları da aşikâr. İlk Juventus maçında zaman zaman umut verdi Trabzonspor. Kazanılan Kayserispor maçında da ortaya kötü bir futbol çıkmadı. Belki, sezonun geri kalanında, Trabzonspor camiası neyi yanlış yaptığını fark eder. Buna bir çözüm yolu bulur. 3 ay, bunun için yeterli bir süre.

Saat: 19.00 Stat: Yeni Rize Yayın: Lig Tv Hakem: Mustafa Kamil Abitoğlu

Kartal ateşle oynuyor

Trabzonspor moral peşinde Ligde 23’üncü hafta maçında Trabzonspor deplasmanda Konyaspor ile karşılaşacak. 16.00’da başlayacak müsabakayı hakem Hüseyin Göçek yönetecek. Zorlu deplasmandan galibiyetle dönerek hem Juventus mağlubiyeti sonrası moral bulmak isteyen Trabzonspor hem de ligde üst sıralara doğru tırmanışa geçmek istiyor.

lar, bu dönemde denenmeli, tecrübe kazanmaları için uğraşılmalı. Örneğin, Emre Güral. Emre, oyunda olduğu dakikalarda sergilediği performansla bir yıldız adayı olduğunu kanıtladı. Bu noktadan sonra, Emre’nin yerine Paulo Henrique’yi oynatmak size ne fayda sağlar? Brezilyalı oyuncunun, potansiyeli belli, Trabzonspor’a geldiği günden bu yana inişli çıkışlı form grafiğiyle bekleneni verememiş bir isim. Emre ise, gelecek vadediyor. Eğer, geriye kalan 12 maçta Emre Güral forma giyerse, hem tecrübe kazanacak, hem de kendine güveni artacak. Bakarsınız, yeni bir Burak Yılmaz’ın doğuşuna

RİZESPOR

G.Saray fobisini aşmak istiyor!

Saat: 16.00 Stat: Atatürk Hakem: Hüseyin Göçek Yayın: Lig Tv

T

O G B M A Y Av. P 23 16 3 4 51 26 25 51 22 12 8 2 40 19 21 44 23 12 7 4 39 22 17 43 22 11 3 8 40 34 6 36 23 10 5 8 32 30 2 35 23 9 7 7 38 30 8 34 23 9 7 7 25 24 1 34 22 9 6 7 32 29 3 33 23 9 6 8 27 24 3 33 23 8 7 8 26 30 -4 31 23 8 5 10 27 39 -12 29 22 8 3 11 33 34 -1 27 23 5 10 8 26 28 -2 25 23 7 4 12 25 31 -6 25 22 7 2 13 29 46 -17 23 22 5 6 11 25 32 -7 21 22 5 4 13 20 36 -16 19 22 3 7 12 15 36 -21 16

oyununa bakarsak, takıma ekstra defansif bir kimlik kazandırdığını da söyleyebiliriz. G.Saray’da beklentileri karşılamak şöyle dursun, takıma zarar verme noktasına gelen Chedjou da son dönemde toparladı. Chelsea maçında golle buluşarak motivasyonunu da artıran Kamerunlu futbolcu, nihayet Sarı-Kırmızılı kulübe neden transfer olduğunu gösterdi.

TRABZONSPOR

rabzonspor, Juventus’a elenmesinin kesinleşmesiyle hedefsiz kaldı. Ligde 33 puanla 8’inci sırada BordoMavililer. Bundan sonra, lige dair tek hedef, Avrupa Ligi’ne katılım hakkını kazanmak olacaktır ki, bu Trabzonspor için başarısızlık. Ancak, olan oldu, yapılacak bir şey yok. Şu andan itibaren 12 maçı var Trabzonspor’un. Bu 12 maç, hem teknik direktör Hami Mandıralı için, hem de sezonun geri kalan döneminde şans bulmakta zorlanan oyuncular için bir sınav niteliğinde olmalı. Forma giymekte zorlanan genç futbolcu-

1 FENERBAHÇE 2 GALATASARAY 3 BEŞİKTAŞ 4 SİVASSPOR 5 AKHİSAR BLD. 6 KASIMPAŞA 7 KARABÜKSPOR 8 TRABZONSPOR 9 ESKİŞEHİRSPOR 10 BURSASPOR 11 G.ANTEPSPOR 12 KONYASPOR 13 ANTALYASPOR 14 G.BİRLİĞİ 15 ELAZIĞSPOR 16 RİZESPOR 17 K. ERCİYESSPOR 18 KAYSERİSPOR

Taraftar TFF’ye yürüdü!

KONYASPOR

CENGİZ UYGUR

PUA N DUR UMU

SAVUNMA TAMAM!

Sarı Melekler FİNALDE Fenerbahçe kadın voleybol takımı, CEV Kupası yarı finalinde Azeryol Bakü’yü eleyerek adını finale yazdırdı. Kadınlar CEV Kupası yarı final rövanş maçında Azerbaycan’ın Azeryol Bakü takımına konuk olan temsilcimiz, 3-0 kazandığı ilk maçın rövanşında da rakibini 8-25, 17-25 ve 17-25 setlerle 3-0’la geçerek fi-

bol adına pek fazla bir şey ortada yoktu. Ev sahibi ikinci yarıya biraz daha hareketli başladı. 5-6 dakikalık bir baskı sonucunda 57’de kazanılan penaltıyı Emre gole çevirdi ve kilidi açtı. Golden sonra baskıyı üzerinden atan futbolcular daha güvenli ve istekli oynamaya başladı. Nitekim 71’de Alper’in muazzam hareketleri sonrası kazanılan penaltıyı Emre tekar gole çevirdi, sıkıntılı günler yaşayan Sarı-Lacivertliler kendilerine ilaç niteliği taşıyan 3 puanı almayı bildi.

SPORDA DÜN

‘Atatürk’e tahammülleri yok’

azının başında maçı seyretmeyenlere veya şüphesi olanlara hemen söyleyelim. Hakem Cüneyt Çakır’ın Fenerbahçe lehine verdiği iki penaltı kararı da doğruydu. İlkinde Gökhan Gönül’ün şutu voleyboldaki gibi yüksek manşetle çıkarıldı. İkincisinde ise Alper’e üst üste iki ayrı Gençlerbirliği futbolcusu tarafından art arda çelme takıldı. İki penaltıyı da kullanan Emre Belözoğlu birini sağ, döğerdini sol direğin dibinden ağlara yuvarlayarak sarı lacivertlileri sıkıntıdan feraha çıkardı. Şimdi sahneyi değiştirin. Cüneyt Çakır’ın yerine diğer hakemleri koyun ve penaltıların takdiri devam kararı olsaydı...Bakın bakalım maçın durumuna. Aslında seyircisiz maçta zorlanmış gibi görünen Fenerbahçe tüm maç çok ağır bir baskı kurdu. Golün olmaması veya gecikmesi biraz telaştan, biraz beceriksizlikten, biraz da şanssızlıktan oldu. Gençlerbirliği iyi pas yapıp, iyi kapandı. Ama ataklarda pek görünemedi. Stancu etkisizdi, Jimmy Durmaz beklenen parlamalarını yapamadı. Fenerbahçe haftalar sonra istediğine yakın bir kadro ile sahaya çıktı. Emenike ve Sow ikilisi forvetlerdi. Musa Sow beklenen etkinlikte olmamasına karşın, varlığı bile rakip için korkutucuydu. Orta alandaki Emre, Mehmet Topal, Alper üçlüsü, sağ taraftaki Kuyt ile birlikte atakları son haftalara göre daha iyi yönlendirdiler. Soldan Caner, sağdan Gökhan Gönül oyunu adeta altılı forvete çevirdiler. Formasına yeniden kavuşan Egemen’i, Bekir iyi destekledi. Özellikle kafa toplarında Ankara ekibine hiç vurdurmadılar. Maçın gidişini şöyle anlatayım. Düşünün ki bir ara ev sahibi Fenerbahçe 11 korner atarken, Gençlerbirliği ilk kornerini 80. dakikadan sonra kazandı. Penaltı gollerinin rahatlattığı sarı lacivertlilerde ilerleyen dakikalarda Salih ve Meireles de oyuna girince pas ve atak yüzdesi iyice arttı. Adeta tek kale bir maç olmaya başladı. Oyunun ilginç yanı, 2 farkı bulmasına karşın oyunu yavaşlatıp farkı tutmak değil, artırmak isteği vardı.

SPORDA BUGÜN FUTBOL

‘Armaya saygı duyun!’ Bursaspor’un ligde aldığı kötü sonuçlara tepki gösteren taraftarlardan Yaşar Kazanoğlu, takımı Özlüce Tesisleri önünde karşılayarak alkışla protesto etti. Akhisar karşısında 2-1’lik mağlubiyet ile ayrılmasının ardından Yeşil-Beyazlı taraftarlar sosyal medya üzerinden teknik direktör Christoph Daum ve futbolculara tepki gösterirken, taraftarlardan Yaşar Kazanoğlu deplasmandan dönen Bursaspor’u karşılayarak protesto etti. Tesislerden çıkan futbolculara Bursaspor armasını gösteren taraftar, “Şu armaya saygı duyun. Utanma diye bir şey kalmamış” diye bağırarak tepkisini dile getirdi. Kazanoğlu, “Bu kadar mağlubiyetin ardından herkes ‘İstifa’ diyor. Sadece ben buradaysam, bu yönetim de hala gitmiyorsa yapacak bir şey yok. İnşallah küme düşmeyiz. Bizim ne günahımız var? Kulübün asıl sahibi biziz. ” dedi.

EMİR RIZA LEKİ Beşiktaş 2 haftada 5 puan kaybederek şampiyonluk şansını zora soktu. 2014’e çok güzel başlayan ve üst üste aldığı galibiyetlerle Fenerbahçe’yle arasında 14 olan puan farkını 5’e kadar indirmeyi başaran Beşiktaş, son 2 haftada 5 puan kaybederek gene rotadan şaştı. Geçen hafta Galatasaray deplasmanında kaybederek yara alan Beşiktaş bu haftada Antalyaspor’la 0-0 berabere kalarak zirve şansını zora soktu. Galatasaray maçında iyi futbol oynayarak umutları tüketmeyen Siyah-Beyazlılar, Antalyaspor karşısında ise vasatın üstüne çıkamayarak yokları oynadı. Bu sonuçla puanını 43’e yükselten Beşiktaş rakiplerinin olası puan kayıplarını beklemeye başladı. Öte yandan Antalya maçından sakatlanarak oyundan çıkan Almeida’nın sahalardan en

az 2 hafta uzak kalacağı bildirildi. Formda golcüsünden 2 hafta yararlanamayacak olan Slaven Bilic ise sakatlıklarla ne yapacağını kara kara düşünüyor.

Süper Lig

13:30 Sivasspor-Elazığspor 13:30 Kayserispor-K.Erciyesspor 16:00 Konyaspor-Trabzonspor 19:00 Rizespor-G.Saray

1.Lig 13:00 İstanbul BB-Manisaspor 13:30 1461 Trabzon-Bucaspor 13:30 Boluspor-Ş.Urfaspor 13:30 T.Linyit-Karşıyaka 15:00 Denizlispor-Mersin İ.Y. 16:30 G.Antep-Ankaraspor 19:00 Balıkesir-Samsunspor

Seba taburcu oldu! 1 aydır hastanede bulunan Beşiktaş’ın Onursal Başkanı Süleyman Seba taburcu oldu. Yapılan açıklama şöyle: “30 Ocak 2014 tarihinde kalın bağırsak kitlesi nedeni ile başarılı bir ameliyat geçirdikten sonra hastanemizde tedavi, bakım ve rehabilitasyonu tamamlanan Sayın Süleyman Seba, evinde izlenmek üzere bugün (dün) taburcu edilmiştir.”

BASKETBOL Erkekler 14:00 Uşak-Anadolu Efes 16:15 G.Saray-T.Telekom

Kadınlar 16:00 Konak-Botaş 16:00 İstanbul Ü.-Tarsus BLD. 17:00 Antakya BLD.-Beşiktaş

VOLEYBOL 14:00 Çankaya-Plevne BLD. 17:30 Halkbank-M.Piyango 14:00 Arkas-İnegöl BLD. 16:00 Konak BLD.-G.Saray


Hazırlayan: Hüseyin KAYA

‘Destek olmadınız, köstek olmayın’ Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözünü rehber edinen Sunaçoğlu, Spor Bakanlığı’ndan gerekli izinler verilmediği için projelerini gerçekleştiremiyor nün Milli yüzücü feryadı;

U

İzin bekliyor Sunaçoğlu gerekli izinleri alabilirse, Ağustos ayında İzmir-Atina arasındaki 320 kilometrelik mesafeyi yüzerek geçecek. Ege Denizi’ndeki 7 Yunan adasına da çıkacak olan rekortmen yüzücü, adaları bisikletiyle geçecek. Milli yüzücü Atina’ya ulaştıktan sonra, Ulu Önder Atatürk’ün doğduğu şehir olan Selanik’e ise bisikletiyle gidecek. Toplam 950 kilometrelik maratonun sonunda, Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret edecek olan Alper Sunaçoğlu, buradan tüm dünyaya barış mesajı vererek projesini tamamlayacak. Konuyla ilgili Aydınlık’a çok özel açıklamalarda bulundu: “2013’te 280 kilometreyi 125 saatte yüzdüm. Ben hem Suriye hem Türk halkına barış mesajı

Alper Sunaçoğlu, muhabirimiz Hüseyin Şuekinci’ye dert yandı. vermek için, bir beklenti içinde olmadan yüzdüm. İzmir-Atina arası 320 kilometre. Şuan herhangi biri, bu mesafeyi yüzmek başvuruda bulunsa, delisin derler, bu mesafeyi yüzemezsin derler. Ben en azından bu mesafeyi yüzebildiğimi ispatlamış bir yüzücüyüm. 280 kilometreyi yüzdüm, 320 kilometreyi de yüzerim. Yeter ki ülkem, devletim destek olsun bana. Destek de istemiyorum, gerekli izinleri versinler yeter, köstek olmasınlar başka bir beklentim yok. Türk sporcu olarak, Yunanistan’dan sponsor desteği almayı etik değerlerime, milli değerlerime uygun görmediğim için kabul etmedim. Yunan makamları, projeme sıcak bakıyor. Kendi paylarına ne düşüyorsa yapacaklarını, gerek Yunan adalarında, gerekse Selanik’e varana kadar bana her türlü desteği vereceklerini belirttiler.”

Rekortmen yüzücü, Yüzme Federasyonu’nun son yıllarda kendisini adeta istenmeyen adam ilan ettiğini söylerken, “Ülkem için, dünya barışına katkı sağlamak için en iyi yaptığım şeyle, sularda kulaç atarak bir şeyler yapmaya çalışıyorum fakat Yüzme Federasyonu’nun engellemeleriyle karşılaşıyorum. Bir Türk vatandaşı olarak federasyonda gördüğüm yanlışları zaman zaman dile getirdim, sanırım bu açıklamalarım bazılarının işine gelmediği için bu durumla karşı karşıyayım. Yüzme Federasyonu tarafından istenmeyen adam ilan edildim” ifadelerini kullandı. Başarılı sporcu, “Ben de madem öyle, Yüzme federasyonu ile zaman kaybetmeyeyim, Spor Bakanlığı’na başvurayım dedim. Bakanlığa 2014’ün başında müracaatımı yaptım. Defalarca başvuruda

bulunmama rağmen henüz hala bir cevap alamadım. Yaptığım başvuruları da sosyal paylaşım adreslerinde paylaştım. Bunu inkar etmeleri mümkün değil. Özellikle şunun altını çizmek istiyorum. Bir suçlamada da bulunmuyorum, durum tespiti yapıyorum. Ben sadece sporcuyum. Durum bu, ben bir talepte bulundum. İzin alamıyorum gerekli mercilerden” dedi.

‘Atatürk bağdaştırıcıdır’ Mavi sularda kırılmadık rekor bırakmayan 41 yaşındaki yüzücü, bu projeyle jübilesini yapacak. Bu projeyle Atatürk’e bağlılığını ifade edeceğini belirten tecrübeli sporcu, “Bu proje benim jübilem olacak aynı zamanda. Çocukluğumdan beri bu benim hedefimdi. Bu projeyle Cum-

huriyetimizin kurucusu Atatürk’ün doğduğu evde, kendisine bağlılığımı belirteceğim aynı zamanda. 5-6 yaşından beri bu hayalle yaşıyorum. O gücü kendimde hissediyorum. Yapabileceğime inanıyorum. Ancak bürokratik engelleri aşamıyorum. Bir siyasi parti üyesi değilim. Buradan Spor Bakanı ve Başbakan’a seslenmek istiyorum: Atatürk bağdaştırıcıdır. Bir Türk genci olarak Atatürk’e saygımı ve bağlılığımı göstermem noktasında desteklerini bekliyorum” diye konuştu.

Kırılması zor rekor!

41 yaşındaki yüzücü, 23 Nisan 2011’de İstanbul Boğazı’nda Sarıyer-Üsküdar arasındaki 30 kilometrelik mesafeyi 2 saat yüzerek 25 dakikada yüzerek kırılması zor bir rekora imza attı. Öte yandan milli yüzücü, 2010 yılı Eylül ayında, 78 kilometrelik Anamur - Girne arasını 26 saat 15 dakikada kafessiz yüzerek, eski milli yüzücü Ersin Aydın’ın 34 saatlik rekorunu 8 saat geliştirdi.

Kayseri derbisi nefes kesecek Yapma bunu Anadolu Efes! Süper Lig’in 23. haftası Kayseri derbisine sahne olacak. Kayserispor’un Kayseri Erciyesspor’u konuk edeceği mücadele, kritik bir önem taşıyor. Ligin dibine demir atan iki ekipten Sarı-Kırmızılı takım kazandığı takdirde, ligde kalma umutlarını sürdürecek. Ancak bu durumda sahadan puansız ayrılacak olan Kayseri Erciyesspor, ağır yara alacak. Erciyesspor’un kazanması durumunda ise, bu duruma KayKAYSERİSPOR serispor düşecek. Lig tarihindeki OR belkide en kritik K.ERCİYESSP maçını oynayacak Saat: 13.30 olan Kayseri Stat: Kadir HAS ekipleri, kendi kaHakem: Bülent Yıldırım derlerini çizecek. Yayın: Lig TV

Halit DERİNGÖR hderingor@hotmail.com

Kırmızı kart

S

HÜSEYİN ŞUEKİNCİ lu Önder Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü kendisine rehber edinen rekortmen yüzücümüz Alper Sunaçoğlu, Türkiye’den Yunanistan’a yüzecek. Türk-Yunan barışına katkı sağlamak için İzmir-Atina arasındaki 320 kilometrelik mesafeyi yüzerek geçecek olan Sunaçoğlu, Atina’dan Selanik’e 630 kilometre pedal çevirerek Atatürk’ün dünyaya geldiği evi ziyaret edecek. Rekortmen yüzücü, buradan dünyaya Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” mesajına vurgu yaparak projesini tamamlayacak. Geçtiğimiz yıl barış ve kardeşlik mesajı vermek için Suriye yüzmek isteyen ancak Türk makamlarından izin alamayan Sunaçoğlu, yine bürokratik engellerle karşı karşıya.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

SOL AÇIK

2 MART 2014 PAZAR

Euroleague’de 8.hafta geride bırakılırken, Anadolu Efes, Barcelona karşısında öndeyken, son saniye basketiyle skor eşitlendi. Maç uzatmalarda kaybedildi. Fenerbahçe Olympiakos’u devirirken, G.Saray ise M.Electra’ya mağlup oldu. Barcelona karşısında son 1.4 saniyeye 75-73 önde giren Anadolu Efes, faul atışında Semih Erden’in hatalı box-out’u ile sayıya izin verdi ve maç uzadı. Bu moral bozukluğuyla birlikte uzatmalarda etkili olunamadı ve maç 89-84 kaybedildi. Fenerbahçe’nin 78-74’lük Olympiakos zaferi ise çok şey ifade ediyor. Çeyrek final yolundaki direk rakibe karşı alınan bu galibiyet, Sarı-Lacivertlilerin kararlığını ve kendine güvenini artırdı. Galatasaray ise, Maccabi Electra’ya konuk oldu. Sarı-Kırmızılılar maçı 97-81 kaybetti, ancak bu mağlubiyetin çok ağır olduğu söylenemez.

ık sık rakibine tekme atan hatta hakemleri bile tartaklayan futbolcularda aşağılık duygusu vardır. Dikkatle izlenirse bazı futbolcular oyun dışında süt dökmüş kedi gibidirler. Ürkek ve içine kapanıktırlar. Böyle olmasına karşın sahada adeta “Ali kıran, baş kesen” gibi olurlar. Çünkü içlerinde sıkışmış olan duyguları sahadaki davranışları ile rahatlatırlar. Ne var ki psikolojik açıdan baskı altında olan bu gibi futbolcuları, taraftarlarımız; “Amma da hırslı futbolcular” diye takdir de ederler. Bana göre sahada, kırmızı kart gören bir fubolcu takımını satan futbolcudan farklı değildir. Her iki olayda da takım 10 kişi kalır ve maç tehlikeye girer. Bu gibi futbolcular eğer klas futbolcular ise teknik direktörler bunu kolay kolay ekarte edemezler. Oysa futbolda bir kural vardır. Ne kadar büyük futbolcu olursa olsun eğer futbol etiği yoksa ve devamlı kulübüne sorun oluyorsa, onun yerine sıradan bir futbolcu oynatmak daha doğru olur. Ama teknik direktörler bu hususlarda pek cesaretli davranmıyorlar. Seyircilerin, yönetimlerin, medyanın büyük baskısı karşısında radikal tedbirler alamıyorlar. Korkuyorlar. Bizim kuşağımızda maça çıkmadan hemen önce kaptanlarımız veya futboldan sorumlu yöneticimiz şöyle taktik verirdi: “Aman çocuklar sahada sizi kızdırmak ya da kışkırtmak için futbol harici her türlü maskaralığı yapabilirler. Sakın ha uymayın.” Örneğin ben aşağı yukarı on beş yıl futbol oynadım. Sanırım o zamanlar, ülkenin sert oyuncularından biriydim. Benimle çarpışan 3 büyük futbolcu, futbol hayatını bıraktı. Ancak hiç kırmızı kart görmedim. Bunun anlamı da şu; çünkü kasti hareket yapmadım. Oysa sahada kırmızı kart görmem için bir sürü tahrik yapıldı. II.Dünya Savaşı sonları Orta Doğu’da bir İngiliz takımı var. İçinde Kral kupasında oynayan İngiltere’nin büyük futbolcuları da yer alıyor. Ankara’da bir Cumartesi günü Galatasaray ile Pazar günü de Fenerbahçe ile maç yapılacak. Galatasaray’ın santraforu Katır Cemil. Cüsseli yakışıklı ama sahada her türlü uyumsuzluğu yapan biri. Maç oynanırken, Ortadoğu Takımının en önemli oyuncularından biri olan Fenton’a elle taciz ediyor hem de hakemin önünde. Çok garip, ne hakem ne de Fenton. Herhangi bir tepki göstermiyor. Maç sonrası İngilizler bu hareketin anlamını soruyor ve öğreniyorlar. İngiliz takım Ankara’dan sonra İstanbul’a geliyor. İlk maçı Galatasaray ile oyanayacaklar. Ancak, Ankara tecrübesinden sonra, “Cemil oynarsa sahaya çıkmayız” diye diretiyorlar. Sonunda Cemil oynatılmıyor da maç yapılabiliyor. Bursa’da Acar İdman sporun hem antrenörü hem de futbolcusuyum. Şampiyonluk maçını Güven takımı ile yapacağız. Hafta ortası tarafıma bir çok tehdit mektubu geliyor; “Sana şöyle yapacağız, böyle yapacağız” diye. Ben de futbolcularımı toplayarak “Bu gün beni dövebilir ya da yaralayabilirler, hastanelik de edebilirler. Sakın beni kurtarmayın yoksa ceza veririm” dedim. Finalde attığımız üçüncü golden sonra Güven takımının on futbolcusu beni sahada kovalamaya başladı. Bu sırada maçı idare eden Feridun Kılıç, ‘Acar İdman şampiyon’ dedi ve içeri gitti. Muhtar adlı futbolcu hariç verdiğim talimat nedeni ile futbolcular benim dayak yememi seyrettiler. Ama bu olaydan sonra Güven takımının 9 futbolcusu ebedi boykot aldı. Beni rakip takımın futbolcularının elinden kurtarmaya gelen, çok sevdiğim eski Galatasaray’lı futbolcumuz Muhtar; “Halit Ağabey ne ceza verirsen ver” dedi. Ben böyle davranmasaydım, takımıma bu şekilde yön vermeseydim belki benim takımım da ebedi boykot alacaktı. Kıssadan hisse olur belki.

T.C. KOCAEL 2. ASL YE HUKUK MAHKEMES NDEN KAMULA TIRMA LANI ESAS NO : 2014/61, 2014/62, 2014/63, 2014/64,2014/65, 2014/66,2014/67 Davacı Türkiye Elektrik İletim A.Ş Genel Müdürlüğü vekili tarafından davalılar aleyhine açılmış bulunan ve kamulaştırılmasına karar verilen, Dava konusu; - Mahkememizin 2014/61 Esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit, Durhasan köyü, Çobanpınarı mevki 26 pafta 1826 parsel sayılı taşınmazda davalılar Sariye Sessiz, Sebahattin Kılıç, Şerife Tozar, Fatma Kılıç Kır, Sedat Kılıç, İbrahim Kocatürk, İsmet Orhun, Mustafa Orhun, Süreyya Yavuz, Süheyla Kılıç Doğru, Eşref Aslan, Aziz Kocatürk, Nurgül Orhun Kor, Nuran Hoşel Özyavuz, Özcan Kocatürk, Mustafa Kılıç, Hariye Hoşel Aksoy, Nebahat Kılıç Ekmen, Melahat Kılıç İrkit, Şazime Hoşel, Mehmet Orhun, Hafize Kocatürk Kılıçarslan, Özgür Kocatürk, Müjdat Kılıç, Sebahat Kılıç Ayvaz adına kayıtlı hisse üzerinde, - Mahkememizin 2014/62 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 26 pafta 1886 parsel sayılı taşınmazda davalılar Emine Yaman, Nevzat Tekik, Hasan Tekik, Bekir ilhan adına kayıtlı hisse üzerinde, - Mahkememizin 2014/63 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 27 pafta 1893 parsel sayılı taşınmazda davalılar Sadettin Üstündağ, Seyfettin Üstündağ, Semahat Üstündağ Erdoğan adına kayıtlı hisse üzerinde, - Mahkememizin 2014/64 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 26 pafta 1864 parsel sayılı taşınmazda davalılar Yaşar Erem, Ömriye Damar adına kayıtlı hisse üzerinde, - Mahkememizin 2014/65 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 27 pafta 1914 parsel sayılı taşınmazda davalı İsmail Çelik adına kayıtlı hisse üzerinde,

- Mahkememizin 2014/66 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 26 pafta 1825 parsel sayılı taşınmazda davalı Nurettin Kaymaz adına kayıtlı hisse üzerinde, - Mahkememizin 2014/67 esas sayılı dosyasında, Kocaeli, İzmit Durhasan Çobanpınarı Mevki 27 pafta 1899 parsel sayılı taşınmazda davalı Fatma Bozdemir adına kayıtlı hisse üzerinde, Öncelikle 2942 sayılı yasanın (değişik 4650) 8. maddesine göre pazarlıkla satın alma usulü denenmiş ancak anlaşma sağlanamadığından aynı yasanın 10. maddesi gereğince kamulaştırmayı yapan davacı idare, yukarıda malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için mahkememizin yukarıda belirtilen dosya numaraları ile dava açılmıştır. Tebligat tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ilgililerin kamulaştırma işlemine karşı İdari Yargıda iptal veya adlı yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri, açılacak davalarda husumetin Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiği, yasal süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelini hak sahipleri adına Vakıflar Bankası İzmit E-5 Şubesine yatırtılacağı, konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Mahkememize yazılı olarak bildirmesi hususu, 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 03/02/2014 BASIN: 13841 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. SAKARYA 4. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/408 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Sakarya İI, Adapazarı İlçe, Semerciler Mahallesi, Şen sk., Taşkent sitesi no:23, 13 Bağımsız Bölüm; 156 ada 2 parsel numarasında kayıtlı 1541,83m2 alana sahip arsa üzerinde yer alan binanın, tesis edilen kat mülkiyetine göre C blok üçüncü kat 12212/390784 arsa paylı 13 bağımsız bölüm nolu meskeninden ibarettir. Borçluya ait meskenin de içinde bulunduğu ana bina zemin seviyesi üzerinde bulunan bir bodrum kat ve onun üzerinde yer alan dört normal kattan oluşmaktadır. Binanın dış cepheleri sıvalı ve boyalı, üzerinde ahşap çatısı mevcut ve kiremit örtülüdür. Binanın bodrum katı depo-ardiye-garaj v.s. amaçlıdır. Üst katlarının her birinde dört daire, toplamda 16 mesken bulunmaktadır. Binanın enüst katı olan 3. katında bulunan borçluya ait 13 kapı nolu mesken girişte bir antre ve devamındaki koridor ile bir salon, üç oda, mutfak, banyo, lavabo-wc'den ibarettir. Ayrıca iki balkonu vardır. Meskende faal durumda merkezi sistem kalorifer tesisatı vardır. Binada asansör mevcuttur. Mevcut hali ve arsa payı da dahil olmak üzere eklentisi depo ile birlikte değeri 100.000-TL’dir. Yüzölçümü : 130 m2 Arsa Pay : TAM mar Durumu : Var, Yola Mesafesi 40 m, Kat sayısı 5, İnşaat tarzı Taşınmazın imar planlarında İSKAN SAHASI olarak ayrılan alanda kaldığı, TAKS=0,40 ve KAKS=0,80 şartlarını sağlayacak şekilde ayrık nizamda iki katlı (A-2) yapı iznine tabidir. K ymeti : 100.000,00 TL KDV Oran : MUAF (Konut Finansmanı) Kayd ndaki erhler : İpotek 1. Sat Günü : 09/04/2014 günü 14:00 - 14:10 arası 2. Sat Günü : 07/05/2014 günü 14:00 - 14:10 arası Sat Yeri : Resmi Daireler Kampüsü, Camili2 Mahallesi, İcra Daireleri Bölümü, Mezat Salonu Adapazarı/SAKARYA Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar

esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi ve KDV’den Konut Finansmanı olduğundan MUAFTIR. 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse icra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/408 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 19/02/2014 (İİK m. 126) (*) ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 12594 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Sema SEZEN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Farid Farjad kimdir?

2 MART 2014 PAZAR

KURULUŞ 1921

DÜNYANIN EN İYİ KEMAN VİRTÜÖZLERİNDEN FARİD FARJAD AYDINLIK’A KONUŞTU

Farid Farjad’ın kemanı İstanbul’u ağlattı Doğu ve Batı’nın müzikal normlarını yorum ve duygu olarak sentezleme anlamında çok başarılı bir keman virtüozü olan Farid Farjad, İstanbul’da verdiği konser öncesi Aydınlık’ın sorularını yanıtladı

D sema SEZEN

ünya çapında “Kemanı ağlatan adam” olarak anılan keman virtüozü Farid Farjad, kemana olan tutkusunu tüm kulaklarda hissettirebiliyor. Farjad’ın müziklerinde duygu olarak, ağırlıklı hüzün teması hakimdir. En keyifli anlarınızda bile Farjad’ı dinlerken hüzünlenmek kaçınılmazdır. Sanatçı, bunun kaynağının yaşamında gizli olduğunu söylüyor. Dünyadaki dinleyici kitlesinin bir milyonu aşmasının bence en önemli nedeni, Batı müziğine Doğu’nun melodik renklerini işlemesidir.

Doğu ve Batı aynı ezgide Farid Farjad incelendiğinde müzikal yeterliliği ve teknik olarak enstrumanına hakimiyeti, seslendirdiği parçalarda belirgin olarak gözlemleniyor. Kısacası Farid Farjad, DoğuBatı sentezindeki en iyi keman virtüözüdür. Farjad’ın kemana olan aşkı, annesinin ona henüz küçük yaşlarda keman çalmasıyla başlamış. Annesinin kemanından çıkan ezgiler onu o kadar etkilemiş ki, o parçaları yeniden seslendirmiş. “Avea Sıra Dışı Konserleri” kapsamında 28 Şubat’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde konser veren Farid Farjad, Aydınlık’la konser öncesinde görüştü: Müzikte büyük başarılara ulaşmış usta bir keman virtüözüsünüz. Keman çalmaya nasıl başladınız?

Keman’a başlamam annem sayesinde oldu diyebilirim. Annem keman çalardı. Ben de küçüklükten beri keman sesine aşinaydım. Annemin desteği ve yönlendirmesiyle dokuz yaşında ciddi bir müzik eğitim okuluna gittim. Dünyada “Kemanı ağlatan adam” olarak tanınıyorsunuz ve ezgilerinizde hüzün var. Bunu isteyerek mi yapıyorsunuz? Siz de kemanınızı çalarken hüzünleniyor musunuz? Melankolik bir insan mısınız? Benim sanatımın melankolik veya hüzünlü olması, vatanımdan uzakta olmamın etkisindendir. Gurbet özellikle bir sanatçı için öldürücü bir durumdur. Sanırım bu yüzden müziğime de bu his yansıyor. Kemanınızdan çıkan ezgilerde hüznün yanı sıra hep bir gizem hissediliyor. Dünyaya anlatamadıklarınız mı var? Kişisel olarak melankolik değilim. Tabii ki hüzün hayatın bir parçası. Ancak, 35 yıl evimden ve ülkemden uzakta olmamın, bana getirdiği hayat koşulları bendeki hüznü daha da ağırlaştırdı. Her insanın anlatamadığı bazı şeyleri vardır ve bilinmeyenler, anlatılamayanlar, bir arayışı da beraberinde getirir. Müzik de bu arayışlardan biridir. Herkesin kendine göre

önemli görevler üstlendi. Fars Halk Müziği birikimine sahip olan sanatçının, keman ile klasik Batı müziği üzerinde de çalışmaları bulunuyor. Farjad’ın bu çalışmaları Fars müziğinin Farid Farjad, Atatürk’e gelişmesinde önemli bir yer tutuyor. olan hayranlığıya biliniyor

RÜZGARGÜLÜ

8 yaşından bu yana keman çalan İran asıllı ABD vatandaşı Farid Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğdu. 1966 yılında, Tahran Müzik Konservatuarı’nda klasik müzik üzerine yüksek lisans yapan Farjad, Tahran Senfoni Orkestrası’nda

Şule

PERİNÇEK suleperincek@aydinlik.com.tr

Tahliyelere isyan ediyorum!

İ

syan ediyorum! Bir işaret buradan. Bir işaretle tutuklanıyorlar. Tahliyelere isyan ediyorum. Bir işaretle bırakılıyorlar. Tahliye edilmemelerine isBu işaretlere isyan ediyorum. yan ediyorum. Yeter artık! Yedi yıldır düzmece delillerle Boşaltın şu zindanları! yargılandıklarını, tutukluklarının O zindanları gerçekten hak sürdüğünü, hüküm giydiklerini etmeyenler, çıksın dışarı. ülkedeki en son çocuk bile Gerçekten hak edenler girsin! biliyor. Yeter artık, gerçekten yeter! Bir işaret oradan.

Bu kirlilik başka bir şeye benzemez!

müzik yorumu ve zevki vardır. Ama anlatamadığım bir konuya gelirsek, bunu hiç

düşünmemiştim. Kemanınızda şan var, ritm var; diğer enstrumanların vereceği duyguyu, bir tek kemanla verebiliyorsunuz. Sizce dünyada tüm bu özelliklere sahip bir ikinci keman virtüözü var mı? Bahsettiğiniz özelliklerde sanatçıların var olduğundan şüphe yok. Hatta benden çok daha iyileri var. Ancak, sanatsever ve kültürlü Türk toplumunun sevgisini kazanmak benim şansım oldu diyebilirim. Halkınızın ve sizin bana ilgi göstermesi benim için gurur kaynağı.

‘Türkiye’de öğrencilerimin olmasını istiyorum’

Şöyle bir bakıyorum dünyaya, Türkiye’ye. Nasıl bir çürüme bu böyle. İçin için bitip tükeniyor. Dışarıdan renkli boyalı. Albenisi, çığırtkanı bol. Ama bir açıp bakıyorsun boş. Üstelik pis pis de kokuyor. Aşk, aile ilişkilerinden ekonomik yapıya kadar... Bir yapaylık, bir hiçlik üretimi almış başını gidiyor. Amma en fenası ... en fenası... ne??? Siyasette çürüme. En çok da bu alanda. Almış başını. Her şeyi baştan sona çürütüyor. Binlerce kişinin telefonunu dinliyorlarmış. Kimisi diyor ki “şaşırmadım”. Ben şaşırdım. Hakkımda “kuvvetli bir suç şüphesi” var mı? Aman Şule Perinçek’e bir haksızlık yapmayalım, telefonlarını dinleyelim de gerçekten şüphelerimizde haklı mıyız, değil miyiz bilelim desinler... Suç üretmek için telefon dinlenmez ya... Doğu Perinçek tutuklandıktan sonra da ev telefonumuzun dinlenmesini sürdürmüşlerdi. İtiraz etmiştik. “Hakkımda düzenlenmiş bir iddianame olmadığı halde” Ergenekon iddianamesinde adımdan söz ederken “sanık” sıfatını kullanmışlardı. İtiraz etmiştik. Hukuksuzluk diz olsa iyi, boğaz boyu... Dertleri ne? İnsanın özelini de dinlemeye hakları yok. Hadi benimkini dinlesinler. Biraz eğitilirler. Akıl fikir sahibi olurlar. Ama binlerce kişinin özelini

meraktan mı dinliyorlar? Dertleri bu da değil. Ürettikleri suçlarla, “özel görüntülerle” siyaseti belirlemeye çalışıyorlar. Türkiye’nin geleceğine ilişkin en önemli kararları şekillendirme çabası içindeler. Birbirlerine çekmecelerdeki kasetlerin ucunu gösteriyorlar. Dayatmalarını kabul ettiriyorlar. Başkanları, eşbaşkanları bile belirliyorlar. Memleket bölünsün mü bölünmesin mi vb... vb... İşte bu kirlilik başka hiçbir şeye benzemez. Bu kirlilik hepimizi, bütün milletimizi etkiliyor. Ta çocuklarımızın geleceğine, torunlarımıza kadar... Bir isyan da buna! Bu Pentagon marka üretim merkezini, bu illegal yapıyı, bu gladyoyu temizleyip ülkenin bedeninden söküp atmak yakıcı bir görevdir. Ne bağımsızlığımız, ne ekonomimiz, ne de huzur içinde özel yaşantılarımız açısından başka bir seçenek yoktur. Ondan sonra iktidarımızı belirlemek, muhalefetimizi yapmak, adaleti sağlamak çok daha kolay olacaktır. En azından kimle neyle dövüştüğümüzü biliriz. Bazen diyorsun ki “a aa acaba neden böyle söyledi, böyle bir tavır aldı...” Meğer çekmece varmış, meğer içinden de kasetin ucunun ipini göstermişler gizlice... Bu mudur siyaset! Bu mudur geleceğimize ilişkin kararların yol göstericileri, tayin edicileri! Söküp atalım şunları. Kökünden kazıyalım.

Kısık sesin bilimsel kanıtı

Farid Farjad

Şimdi dönün kendinize bir bakın. Sizinle ilgili bir ses kaydı çıksa. Yanınızdaki berinizdeki sizin o kayıtta ne konuştuğunuzu aşağı yukarı bilmez mi... A mutlaka söylemiştir ya da hayatta mümkün değil demez mi... Biz Erdoğan’la ilgili ne tartışıyoruz? Kimi montaj diyor, kimi

Sema Sezen

Ş

u anda dünya üzerindeki en iyi keman virtüözlerinden biri olan Farid Farjad’ın, yalnızca piyano ve keman kullanarak oluşturduğu “Anroozha” isminde beş albümden oluşan, serisi bulunuyor. Ayrıca Golha Orkestrası adlı kolektif iki albüm de sanatçının yapıtları arasında yer alıyor. Bu albümlerde Farid Farjad, kendi deyimiyle doğadaki hüznü notalara döküyor. Sanatçının Batı klasik müziği üzerindeki çalışmaları, Fars müziğinin gelişiminde büyük öneme sahiptir. Farjad sırasıyla “An Roozha I”, “An Roozha II”, “An Roozha III”, “An Roozha IV”, “An Roozha V” olmak üzere beş adet albüm yayımladı. “Anroozha” serisinin ilk dördünde Farid Farjad’a Abdi Yamini piyano çaldı. Farjad ve Yamini’nin 30 yılı aşkındır devam

eden bir dostluğu var. İlk eşinden 3 çocuğu olan Farjad, kendisi gibi müzisyen olan Mitra Tavakkoli ile 10 yıldır mutlu bir evlilik yaşıyor. Tavakkoli, Farjad’ın beşinci albümünün aranjörlüğünü üstlenerek, piyanoyla da sanatçıya eşlik etti. Albümlerinizde neden sadece keman ve piyano var? Özel bir nedeni yok ama ben kendi hislerimi bu tarzda daha iyi anlatabildim. Tabii ben keman sanatçısıyım ama başka bir enstrüman çalsaydım durum daha farklı olurdu eminim. Şunu da hatırlatmadan geçmek istemem; sevgili eşimin aranjörlüğünü yaptığı “V. Anrooz” albümünde çok farklı ve güzel melodiler duyabilirsiniz. İyi bir piyanist olan eşiniz Mitra Tavakkoli Farjad’la, V.

albümüzde beraber çalışmak istemenizin başlıca nedeni nedir? Sevgili eşim Mitra, evlilik hediyesi olarak bu albümü benim için yaptı. Bu güzel eseri sevenlerimle paylaşmamı sağladığı için ona her zaman minnettarım. Müzikte ilerlerken, sizi başarıya ulaştıran örnek aldığınız hangi sanatçılar var? Hayatım boyunca saygıdeğer sanatçıların eserlerini dinlemeye ve anlamaya çalıştım. Özel olarak unutamadığım ve kendileriyle İran’da çalışmaktan gurur duyduğum iki sanatçı var: Yehudi Menuhin ve Isaac Stern. Röportajlarınızda “Türkiye’ye geldiğimde eve dönmüş gibi hissediyorum”, “Türk vatandaşı olmak isterdim” demeçleriniz var.

Türkiye’yi bu kadar çok mu seviyorsunuz? Türk vatandaşı olmayı hayal ediyorum çünkü Türkiye’de kendimi vatanımda hissediyorum. Ayrıca Türkiye’de ciddi öğrencilerimin olmasını ve onları eğitmeyi istiyorum. Belki gelecekte benden de bir anı kalır umuduyla; günümüzde endüstriyel ve ABD hayatında olmayan çalışmalar istiyorum.

‘Türk Folklor müziği aşığıyım’ Türk müziği hakkında ne düşünüyorsunuz? İran ve Türk müziği arasında birçok benzerlik var. Ülkenizin müziğini dinlemekten her zaman keyif aldım, özellikle saz ile çalınan müzikleri seviyorum. Aynı zamanda Türk Folklor müziği aşığıyım.

değil. Ama Tayyip Erdoğan mümkün değil bu içerikte bir konu konuşamaz diyen var mı... Son derece bilimsel hislerle montaj olduğunu söyleyen bilim ve teknoloji işlerinden sorumlu bakanın bile dayandığı “Biri kısık sesle konuşurken, ötekinin bağırması psikolojik açıdan olmaz...” kanıtı. Daha önce yazmıştım anımsarsanız. Bir ülkenin ucuz havayollarıyla giderken yanımdaki yolcu kadın daha uçak inmeden telefonunu açmıştı. Ben de parmağımı sallayarak uyarmıştım. O da eliyle ağzını kapatıp telefona iyice yumulup kısık sesle konuşmaya devam etmişti. Kimse, uçak bile çakmasın hesabı... Bakan, ben uzun zamandır tanıyorum diyor ama benim başbakanım öyle şey yapmaz demiyor... En fazla beşe değil, üçe kapatmıştır denebilir...

Farjad’ın ‘Kelebekler de Ağlar’ı unutulmadı

Yönetmen Susan Jacobson ve Alex Boden tarafından çekilen “Saniyenin Yüzde Biri” (One Hundred of a Second) adlı kısa filmde Farid Farjad’ın “Kelebekler de Ağlar” müziği en çok dinlenenler arasında. İşi uğruna küçük bir kızın vurulmasına göz yuman savaş mu-

habirinin yaşadığı anları anlatan filmde, Farjad’ın müziği, çarpıcı sahneleri daha da kalıcı hale getirdi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.