Aydinlik 20140305

Page 1

‘Özerklik’ teftişinde sıra Diyarbakır’da

Ayağa kalkan halkların sevgilisi 21. yüzyılın büyük devrimcisi Hugo Chavez’i kaybedişimizin üzerinden 1 yıl geçti. Onu sadece Venezuela değil tüm dünya özlüyor. Çünkü Chavez, emperyalizme karşı ayağa kalkan halkların umudu ve sevgilisi oldu. 20’de

ABD Adana 2. Konsolosu T.M. Saxton Ruiz, “özerklik” teftişi için Diyarbakır’daydı. Konsolos Ruiz, dün CHP İl Başkanlığı’nı ziyaret etti, partinin durumu ve seçim çalışmaları hakkında bilgi aldı. Ruiz, Güneydoğu ziyaretlerine pazar günü Van’da başlamıştı. MASUM GÖK’ün haberi 9’da

Ahmedinejad, Chavez’e saygısını işte böyle göstermişti.

Jandarma’ya operasyon ba lad KURULUŞ 1921

5 MART 2014 ÇARŞAMBA - 75 KURUŞ

10

CASUS GEMİ SAMSUN’DAN İZLİYOR

ABD savaş gemisi Taylor, Montrö Antlaşması’ndaki 21 günlük süre dolmasına rağmen halen Samsun’da. Taylor’ın, 6. Filo’nun istihbarat gemisi olduğu ve 6 Nisan’a kadar izin aldığı öğrenildi

Deniz Kuvvetleri parmak izinin peşine düştü TSK’ya yönelik kumpasların ana delillerinden 5 No.lu hard diskteki parmak izi soruşturması yeniden açıldı. Talimatı, Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele verdi. 2005’te oluşturulan “personel sistemi” sayesinde işlemin kolaylıkla yapılabileceği öğrenildi. ÖZER SÜRMELİ’nin haberi 10’da

ABD'nin “USS Taylor” gemisi, 12 Şubat’ta Samsun Limanı’na yanaştı. Kaza gerekçesiyle başlatılan onarım çalışmaları ise bitirilemedi. Samsun Liman Başkanı ve Genelkurmay kaynakları, gemiye 6 Nisan’a kadar izin verildiğini aktardı. Uzmanlar; Ukrayna ve Kırım krizi nedeniyle kazanın, ABD planı olabileceğini vurguladı.

Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, “Bu gemi, çok hassas dinleme ve izleme cihazlarına sahiptir” dedi ve şu bilgileri verdi: “Hem deniz hem kara hem de hava sirkülasyonunu izleyebilir. Bu dönemde 20 günden beri tamiratın giderilememesi, kuşku doğurmaktadır.” DERYA DERVİŞ’in haberi 7’de

Abdullah Gül, yolsuzluklar ve dinlemeler için DDK’y devreye soktu. Cumhurba kanl seçimi öncesinde al nan bu karar, Gül’ün hamlesi olarak yorumland

AKP, muhalefet ve Fethullah Cemaati

Halk hareketiyle da lan AKP-Cemaat iktidar nda Abdullah Gül, tarafs z görünmeye çal t . CHP ve MHP de Gül’ü bu konuma yerle tirdi. Ancak Gül, “kurtar c ” pozlar yla sahaya inmeye ba lad , 5 konuda Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi.

Mehmet Ali GÜLLER 9’da

İsmet ÖZÇELİK 12’de

AKP’nin ayr l kç kart olma de eri

AKP de F tipi de dolar milyarderi

CHP’li Güler: Cemaat iktidar yolunu açmaz

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler, parti içerisinde Cemaat ile işbirliğini savunanlar olduğunu söyledi

‘Şarkılarınızı merak ediyorum’ ISSN 2146-2356

Marta Velo’nun, Fado müziğinin iddialı ismi Ana Moura ile söyleşisi 17’de

Aydınlık, 21 Şubat’ta geminin, Samsun’da karaya oturduğunu; denize yakıt sızdırdığını ve çevre kirliliğine yol açtığını yazmıştı.

Gül’den ‘Ben de varım’ hamlesi Özdemir İNCE 8’de

Ana Moura

Birgül Ayman Güler

Birgül Ayman Güler, “Bazı arkadaşlarım iktidar yolunu açacak diye düşünüyor” derken, eski Milletvekili Musa Gökbel de CHP için “Cemaat Halk Partisi oluyor” ifadelerini kullandı. 7’de

Şike’de Yargıtay bilmecesi Sabah saatlerinde YARSAV, “Şike dosyası yeniden incelemeye alındı. İtiraz gelirse karar değişebilir” dedi. Yargıtay böyle bir durumun olmadığını açıklasa da kulislerde iddianın doğru olduğu belirtildi. UEFA’da da yeni bir sürecin başladığı öne sürüldü. SPOR’da

Sabahattin ÖNKİBAR 12’de

F tipinin üzerine gidersen...

Cemaatle kol kola giren çi ve avukatı neyi gizliyor?

yeni ı n ı ’ n a Erdoğ aydı iddias ses k

MİLGEM ihalesine Erdoğan müdahalesi Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen ses kaydında, milli projelerimizden MİLGEM ihalesi için işadamı Metin Kalkavan’a yol gösterdiği savunuldu. 8’de

Aydınlık, adını Atatürk’ün koyduğu bir gazetenin, Cemaat’le yakınlaşmasını sorgularken, gazete yönetimi yanıt vermek yerine takiye yapıyor. MEHMET FARAÇ’ n yaz s 11’de

Halk Belediyesinin Yedi Doruğu-5

Kutucu Süleyman muhteşem döndü

Özgür mahalle Özgür kent

Gel de çıldırma!

Kentlerimizde ve semtlerimizde Özgürlük Meydanları oluşturulacaktır. Yurttaşlar görüşlerini sözle, yazıyla, müzikle, resimle, afişle açıklayacak ve barış içinde tartışacaklardır. Aziz Yıldırım

Konular titizlikle seçilmi : Dinlemeler, yolsuzluk, kent rantlar , kariyer meslek uygulamalar ve devlet s rlar . Kulislerde, zamanlamaya dikkat çekildi; “ nceleme sonuçlar Cumhurba kanl adayl k sürecinde etkili olur” yorumlar yap ld . 9’da

Doğu PERİNÇEK

10

17 Aralık operasyonuyla tutuklanan ve kısa süre önce salıverilen Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, bankaya Yönetim Kurulu Üyesi olarak döndü. Yani terfi ettirildi.

Mustafa MUTLU

3


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

KİREMİTÇİ tunakiremitci@aydinlikgazete.com

Erdoğan ‘ulusal kredi’ arıyor

Ş

u gerçeği de kabul edelim. Başbakan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen konuşmalar yüzde yüz düzmece bile çıksa... Yolsuzluk iddialarının yalan olduğu hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde ispatlansa bile... 17 Aralık operasyonunun “darbe girişimi” olduğu konusunda milletçe hemfikir olsak... Muhalifler efendi davranıp “Hay Allah, günahını almışız hükümetin” bile deseler... AKP son seçimdeki oy oranını aynen korusa bile... Eğer Türkiye’nin karşısında “büyük bir şer ittifakı” harbiden varsa, hükümet kendini yine de güvende hissetmeyecek. Hissetmedikçe de hem kendi sıkılacak hem milleti sıkacak... Yani bir “Müslüman Chavez” olamayacak Başbakan... “Emperyalizme karşı halkının desteğiyle direnen lider” olarak tarih sayfalarına geçemeyecek... Bunun için görünen çare, aklının bir köşesindeki o “ulusal kredi”ye başvurması. Yani kendine oy verenler dışındaki vatandaşların da samimi desteğini alması... Mesela, yandaşlarının “Kemalist küçük burjuvalar” diyerek küçümsediği vatandaşların desteğini... Laiklerin, Atatürkçülerin, sosyal demokratların, sosyalistlerin, emekçilerin, sanatçıların desteğini... Ancak o zaman bunun bir “milli dava” olduğuna dünyayı inandırabilir. Çünkü “onlar” dünyaya açıktır. Bir Fazıl Say’ın edeceği kelam gezegende farklı “tınlar” takdir edersiniz... Ayrıca, seçimle gelmiş hükümetin dış güçler tarafından devrilmesine sevinmeyecek kadar onurlu ve haysiyetlidirler. “Onları” kazanmak için yapılması gereken basit: Acilen “güven artırıcı” açılımlara başlamak. Silivri’de yıllardır suçunu bilmeden yatan yurtseverlere gasp edilmiş özgürlüklerini iade etmek mesela... “Onların” kaygılarını, dertlerini, yaşam tarzlarına dair endişelerini ciddiye aldığını göstermek... Başbakan bunu yapabilir mi? Liderliği böyle bir tarihi açılım yapmaya yeterli mi? Daha da önemlisi, öyle bir “evrensel komplo” sahiden var mı? Aksi takdirde bir “Kemalist küçük burjuva” olarak Matrix seyretmeye gideceğim de, o bakımdan.

Hey Kürt kardeşim! Ülkemizde iki aydır “Kürt açılımı” yaygarası başlatılmıştır ve bu “açılım”; sizi maraba olarak köle gibi kullanan, toprak ağası, Amerikan uşaklığı yapan kişilerin, emperyalizmin oyunlarıdır. Hey Kürt kardeşim, Başbakan ile soyadı kendine yakışmayan kişinin “Kürt açılımı” görüşmesi sonrası sizlere mikrofonlar uzatıldı. Sizler “açılım” görüşmesini sevindirici bulup bundan memnun olduğunuzu söylüyorsunuz. Hey Kürt kardeşim, bu “açılım”dan hiç memnun olmayın. Seninle benim aramda “Kürt sorunu” diye bir sorun yoktur. Ama ülkemiz için sorunlarımız çoktur. Çok olan sorunlar hepimizin sorunudur. Ülkemizin kötü yönetimiyle ekonomi, kalkınma, üretim, iş, aş, eğitim, tarım ve hayvancılığın yok edilmesidir. Hey Kürt kardeşim; bu oyunlar Amerikan emperyalizminin oyunlarıdır. Aklımızı başımıza toplayalım. Sonra pişmanlık fayda etmez. Amerika, güzel ülkemizi parçalamak istiyor. Kürt kardeşim; Atalarımız bu ülkenin kurtuluşu için Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Savaşı’nda omuz omuza savaşmışlar. Şimdi de güzel ülkemizde aynı bayrak altında omuz omuza yaşayacağız. Yeter ki bu oyunlara gelmeyelim. Kürt kardeşim; seninle ben birlik olalım. Ülkemizi kötü yönetenlerle mücadele edelim. Birlik olalım... Ülkemizi iyi yönetecek milli insanları seçelim. Oyunu seni maraba, köle gibi kullanan insanlara verme! Bunlar senin temsilcin olamaz. Ağalık düzenine, soygun sömürü düzenine son diyelim. Kürt kardeşim, sen ve senin çocuğunun önemli sorunları, işin, aşın, eğitimin, sosyal yaşamın iyi olsa, yeterli toprağın olsa sen dağa çıkıp terörist olmazsın. İşte asıl sorun budur. Kürt kardeşim, senin oy verdiğin parti yıllardır bir kere olsun Meclis’te senin temsilcin olarak bu sorunları konuşmadı. Şiddet ve bölücülük yaptı. Yapmaya da devam ediyor. Kürt kardeşim, atasözümüz vardır! “Birlikten dirlik doğar” diye. Kürt kardeşim, birlik olalım, bölünmeyelim. Bizim bölünmemizi emperyalistler Amerika ve Avrupa Birliği istiyor. Kürt kardeşlerime canı gönülden sevgilerimi ve saygılarımı iletirim. Adem Kalkan / Kaş/ ANTALYA

Unutmayın adalet bir gün herkese..! Neyi nerede arıyorsun Sayın Başbakan; seni yolsuzluktan, Fethullah’ı örgüt kurmaktan adil yargılayıp millet adına karar verecek ne hâkim ne de savcı kaldı. O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler

İ

ddia ediyorum. 30 yılı hâkimlik, savcılık olmak üzere 36 yıl kamu görevi yapmış biri olarak hiçbir dönem hiçbir hükümetin bu hükümet kadar ayrımcılık, bölücülük yaptığına tanık olmadım. Hükümete geldiği günden itibaren kendi yandaşları arasındaki mevzileri sıklaştırmak, onları oy deposu olarak sürekli kullanmak amacıyla ayrımcılığı körükleyen, kendi gibi düşünmeyenleri ötekileştiren, belli bir dini cemaat dışındaki tarikatları bile dışlayan, muhaliflerini yok etme pahasına Kabataş’ta taciz, camide içki içildiği yalanlarını ısrarla söyleyerek vatandaş arasına nifak tohumları atan, ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi siyaset olarak benimseyen, öfkeyi bir hitabet sanatı olarak gören, RTE. bu Makyevelist siyasetinin kurbanı oldu. İktidarda olduğu ve devletin tüm kurumlarını ele geçirdiği 12 yıla yakın bir süredir parti politikası olarak kendi ekibi ve malum Cemaat üyeleri dışında herkesi dışl a y a n , Fethullah Gülen RTE; göreve başlarken ÖZEN

Tuna

Emekli Savcı Erhan

SUDAKİ DUMAN

Hazırlayan: Osman ERBİL

üzerine yemin ettiği Anayasa’nın 10. maddesinde yazılı “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” ilkesini bile ayaklar altına aldı. Bazı meslek mensuplarının atanma ve tayinlerinin devlet politikası ciddiyeti içinde yapılması gerektiğini görmedi, göremedi. Bu çarpık, devlet ciddiyetinden uzak politikanın sonucu olarak; “Allah verdikçe” sınıf arkadaşı verdi. Kendi düşünceleri doğrultusunda olmayan hâkim ve savcıları cezalandırarak ya da etkisiz ola-

cakları yerlere sürgün ederek yargıç bağımsızlığını yok etti. Hukuku katleden bazı yargıç ve savcıları görevde yükselterek de “Yandaş” Yargıç ve Savcılar yaratıldığı kanaatini güçlendirdi. Özel Görevli Mahkemeler aracılığıyla “Silivri Hukukunun” pekişmesini sağlayarak adete istibdat rejimi yarattı. Kamu kurumlarında siyaset dışı bir anlayışla sadece görevlerini yapan uzman ve müktesebat sahibi görevlileri bile kendi grubu ve kadrolaşması uğruna tasfiye etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’na

ya da diğer bakanlıklara binlerle ifade edilen yatay kadro geçişleri yaptırdı. İş ve ekmek peşinde olan nitelikli genç ve çağdaş fikirli elemanlara kendi cemaat ve tarikatından olmadıklarından bahisle iş ve görev vermedi. Devletin nimetlerinden hiçbir zaman faydalandırılmayan bir grup yarattı. Tesadüfen bir kamu kurumunda girmiş tarafsız ve siyaset dışı kalmış çalışanlara ise uzmanlık alanları dışında görevler vererek pasifleştirdi. Bunlara kadro, Unvan ve Kariyer vermedi. Devletin en hassas yerlerine

Tayyip Erdoğan

Ankara’da Mansur Yavaş Çankaya’da Zafer Kars

Y

azı başlığım Sayın Ufuk Söylemez’in dünkü (4 Mart) yazısından alıntıdır. Ümitköy-Çayyolu’nda, 30 Mart 2013’te “Milli Anayasa Forum” toplantısı, 17 Kasım 2013’te de Sayın Söylemez’in de konuşmacı olduğu ve benim yönettiğim “Yerel Seçimlerde Güçbirliği” paneli yapıldı. 30 Mart Yerel Seçimlerinin ülkenin kurtuluşu ve kilitlenen siyaseti açmak için fırsat olduğu ve güçbirliğinin gerekli olduğu değerlendirildi. Merak konusu, güçbirliğinin nasıl yapılacağı idi. Milli Merkez Çayyolu delegesi ve panel yöneticisi olarak son bölümde, adaylar belli olunca delegeleri toplayarak güçbirliği konusunda oluşacak kararı açıklayacağımızı ilan ettim. Bütün salon destek verdi.

Sözün gereği 28 Şubat Cuma günü Milli Merkez Ümitköy delegeleri ve bazı demokratik kitle örgütleri temsilcileriyle toplandık. Güçbirliği konusundaki İP’nin çabalarını ve gelinen aşamayı özetledim. Artık, parti genel merkezleri düzeyinde ortak hareket

edilemeyeceğini açıkladım. Partiler değil, adaylar üzerinde konuşmamız gerektiğini vurguladım. Katılımcılar da, partilerin önümüze koydukları; ancak kimliğini, niteliklerini, ülkeye ve rejime bağlılıklarını, dünya

görüşünü benimsemedikleri adayları desteklemelerinin mümkün olmadığını vurguladılar.

Nasıl aday? Niçin ve nasıl aday arıyoruz?

ÇARŞAMBA İĞNELERİ KOYUN

Burhan KUZU, “Kasetler doğru olsa bile vatandaş inanmaz”, Fehmi KORU, “İspatlansa bile inanmam”. Kuzu büyür koyun olur, Koyunlar birleşir sürü olur...

KURTULUŞ (Sayın D. PERİNÇEK’in yazısından) Erdoğan bataktan nasıl kurtulur? Yüce Divan’a çıkarak...

DALGACI Dünya RTE’nin yolsuzlukları ile dalga geçiyor. O da yandaşlarıyla...

GÖREVLİ Abdullah GÜL demokrasiye aykırı tüm yasaları onayladı. Görevde işte...

YOLSUZ RTE, Cemaat’in yolsuzluklarının hesabını soracağını açıkladı. Ayna, ayna!..

bile, sadece İmam Hatipli olmak dışında vasıfları olmayan memur atamaları yaptı. Bütün bunların sonucun da ne mi oldu? Devlet kurumlarında, Cumhuriyet tarihi boyunca görülmemiş boyutta ve onlarca yıl giderilemeyecek tahribatlar yarattı. Kendi deyimleriyle yanlı, hâkim, savcı, polis, TÜBİTAK’ın kripto odalarına sızmış uzman, kısaca paralel devlet yarattı. Kendi ve cemaat mensuplarının kendisine bir ömür yeteceğini sandı ama devleti ve rantı paylaşma talebi ağır basmış güvendiği dağlara kar yağmıştı. Şimdi kalkmış önceden kol kola girip aralarında devlet kurumlarını paylaştıkları yol arkadaşlarını vahşi hayvanlara benzeterek “Onları inlerinden bulup çıkaracağız” diyor. Ve MGK’dan kararıyla eski yol arkadaşlarına karşı devlet savaşı açıyor. Şimdi kalkmış yolsuzluk suçundan kendisini yargılayacak tarafsız ve bağımsız hâkim ve savcı arıyor. Neyi nerede arıyorsun Sayın Başbakan; Seni yolsuzluktan, Fettullah’ı örgüt kurmaktan adil yargılayıp millet adına karar verecek ne hâkim ne de savcı kaldı. O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler!

Naci BEŞTEPE nacibestepe72@gmail.com Ülkemizi; gericilik, bölücülük, yolsuzluk, içte ve dışta huzursuzluk sarmalı içinde her gün daha kötüye götüren, güven ortamını yok eden, demokratik hakları gasp ederek diktatörlük yolunu açan AKP iktidarından kurtulmak zorunludur. Bu öngörüden hareketle; Parti gözetmeksizin; Atatürkçü, milliyetçi, laik ve demokratik cumhuriyet değerlerine bağlı, yolsuzluğa bulaşmamış ve bulaşmayacağına dair kamuoyunun güvenini kazanmış adayların belirlenerek oy ve güçbirliği sağlanması esastır.

İşte aradığımız adaylar Biz çaba içindeyken Milli Merkez Ankara Temsilcisi Sayın Ufuk Söylemez açıklamayı yaptı. İşte aradığımız nitelikte adaylar; Ankara’da Mansur Yavaş, Çankaya’da Hamit Zafer Kars. Parti farkı gözetmeksizin doğru adayda birleşerek Ankara’da İ. Melih ve AKP

dönemine noktayı koyacağız. İP bu gerekçeyle büyükşehirde aday göstermemiştir. Benzer şekilde İP, Yenimahalle’de de aday göstermeyerek doğru adayı işaret etmiştir. Sayın Fethi Yaşar; dürüstlüğü, çalışkanlığı, insancıllığı ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkışı ile güven vermektedir.

Milli Merkez’den beklenti Milli Merkez bir siyasi parti değildir. Merkezi olarak, ülke geneli için karar alması, partiler adına tavır koyması beklenemez. Ancak, yurt genelinde kararsızlığı berraklaştırma ve doğru adaylarda birleşmeyi sağlamada önemli bir rol oynama olanağı vardır. Hepsi olmasa da üzerinde anlaşmaya varılan adaylar açıklanabilir. Ankara örneği, diğer Milli Merkez temsilciliklerinde gerçekleştirilebilir. Yapılmalıdır da.

30 Mart vaadleri 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimleri ile hareketlenen ortamda adayların vaadleri havada uçuşuyor. Kimi neyi nasıl yapacağını bilerek mi, yoksa sadece farkındalık yaratma uğruna mı ağzına geleni yapacağı hizmetler olarak sıralayıp seçmenden oy istiyor. Binali Yıldırım, Bin 414 proje dedi. Kim sayabilecek bu Bin 414 projeyi, herbirinin adını, ve kısaca bir parağraf halinde açıklamaya çalışsan her proje 1 dakika tutsa, Bin 414 dakika eder. Buda yaklaşık 24 saat demek. Yani seçime 28 gün kala bir günü ayıracağız Binali Yıldırım’ın Bin 414 projesini öğreneceğiz. Sayın Yıldırım’a sormak gerek. Daha önce İzmir Milletvekili olan Yıldırım, seçim sürecinde İzmir’in plaka kodu 35 gibi İzmir’e 35 proje açıklamıştı. Bu projeler ne durumda?

Gelelim mevcut CHP adayı Kocaoğlu’nun neler vaatlerine değinmeden 2009’a gidelim bakalım o tarihte yapacağım dediklerinden hangilerini yapmış veya yapamamış; Başkan Kocaoğlu’nun 2009 yılı seçim bildirgesinde yer alan katı atık bertaraf tesisi, tramvay hatları, yeeni fuar alanı, kongre merkezi, opera binası, Akdeniz Tema Parkı gibi projelerin hayata geçmediğini görüyoruz. Peki 2014’te bunları bir kez daha vaadedecek mi? Nesye başınızı daha fazla ağrıtmayayım, gelelim esas vadlerin güzeline demokrasi merdiveninin ilk basamağı, demokrasi zincirinin en kırılgan halkasını oluşturan muhtarlık müessesesinin fedakar temsilcileri muhtarlıklarda da seçim olacak. Yerel seçimlerde mahalle ve köy muhtarlıkları için de kıyasıya bir mücadele yaşanacak. Türkiye’deki 53 bin muhtarlık için yaklaşık 250 bin kişi yarışa katılacak. Yapılan vaatler siyasi partileri

aratmıyor. Kimi adaylar mahalleye okul ve sağlık ocağı yaptırma sözü veriyor, kimileri de 24 saat çalışacak alo muhtar hattı’ kuracağını ilan ediyor. Aylık 102 milyon lira maaşlı muhtarlığa seçilmek için milyarlarca lira harcanıyor. Karabağlar Yunus Emre Mahallesi’nin 5 muhtar adayları arasında neredeyse belediye başkanının bile söz verirken düşüneceği türden vaadleri görünce gülmekten kendinizi alamıyorsunuz.

Mevlüt sonrası yatırım! İşte vadlerden bazıları; İstanbul’daki Petrol İş Mahallesi muhtar adayı Mehmet Çolak, seçmenlerine kreş, bilgisayar kursu, halı saha ve alo muhtar hattı vaat ediyor. Adıyaman’ın Kuyucak Köyü’nde muhtar seçilmek isteyen Cemal Bilgiç ise seçmenlerin ekonomik sorunlarını uluslararası projelerle çözmeyi hedefliyor. Bilgiç, seçim propagandası sırasında,

Almanya’dan zengin bir kardeş köy bulacağım. Kuyucak kalkınacak. Köydeki pire olayını da bitireceğim” diyor. Muhtar adaylarının vaatleri bununla da sınırlı değil, Salih Budan (Adana 19 Mayıs Mahallesi): Özdemir Sabancı’nın mezarı başında bir mevlüt okutup Sakıp Sabancı’dan yardım isteyeceğiz. Bu yardımla mahallede yatırım yapacağız. Rasim Yaşar (İskenderun Karaağaç beldesi Konarlı Mahallesi): Tam donanımlı ambulans ve mezar yeri satın alacağım. Ali Servet Kakşa (İstanbul Nafiz Gürman Mahallesi): Merter’i belediye haline getireceğim. Muhtarlığı cumartesi günleri de açacağım. Yeni doğan bebeklerden ve 65 yaş üstü vatandaşlardan evrak parası almayacağım. Yaşlı ve hasta vatandaşların emekli maaşlarını muhtarlık tarafından tahsil ederek evlerine ulaştıracağım. Vatandaş Hamza


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan:Osman ERBİL

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

OSMANİYE

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com

Gel de çıldırma! KUTUCU SÜLEYMAN MUHTEŞEM DÖNDÜ!

MİTİNG

VALİLİK ZİYARETİ

AKP mitingine ‘devlet’ kılıfı Tayyip Erdoğan, miting masraflarını devletin sırtına yükleme fırsatını kaçırmıyor. Akşamları da valilik ziyaretlerini programına ekleyen Başbakan, böylece resmi görev yapmış oluyor! HABER MERKEZİ

T

ayyip Erdoğan, partisinin propaganda mitingleri için gittiği her ilde valiliklere “çakma” ziyaretlerde bulunuyor. Bu ziyaretlerin tek bir amacı var... O da gezi masraflarını “Başbakanlık faaliyeti” kapsamına sokup, propaganda giderlerini devletin sırtına yıkmak. Erdoğan, partisinin seçim çalışmaları kapsamında gittiği bütün şehirlerde, valiliklere yaptığı 5’er,

10’ar dakikalık ziyaretlerin gerçek nedeni, devletin olanaklarını parti propagandası için kullanabilmek. Erdoğan, sanki Başbakanlık faaliyeti kapsamındaymış gibi göstererek, miting yapmaya gittiği her kente Başbakanlığa tahsis edilen devlet olanaklarından faydalanarak gidiyor. Başbakanlık bünyesinde görev tahsisli uçak, helikopter, eskort, protokol uygulaması, Erdoğan’ın parti seçim mitingleri için seferber ediliyor.

Erdoğan da devletin Başbakanlıka “görev tahsisli” sunduğu bu olanakları kullanabilmek, programlarına “çakma” valilik ziyaretleri yerleştiriyor. Valiliklere yapılan, ihtiyaç molası benzeri, 5-10 dakikalık ziyaretler sayesinde Erdoğan, bütün propaganda masrafını devletin sırtına yıkmış oluyor. Şayet göstermelik valilik ziyareti programa eklenmezse, Erdoğan sadece parti çalışması için bu şehirlere gitmiş olacak ve parti faaliyeti ne-

‘Hırsız var‘ dedi kelepçelendi Korumalar İbrahim Alıcı’yı dövdü.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Osmaniye Devlet Bahçeli Bulvarı’ndaki önceki günkü mitingine giden eski Uzman Çavuş İbrahim Alıcı, Erdoğan konuşmaya başladıktan sonra yanında getirdiği “Hırsız var” yazılı pankartı açtı. Bunun üzerine Alıcı, önce mitinge katılanlar tarafından darp edildi, ardından polis tarafından gözaltına alındı. Serbest kaldıktan sonra konuşan

Alıcı, Emniyete götürülmeden önce bir minibüse bindirilerek burada Başbakanın korumalarının kendisini dövdüğünü iddia etti.

Tehdide boyun eğmedi Vücudundaki morlukları gösteren Alıcı, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Pankart açtıktan sonra alandaki iki kişiden yumruk yedim. Beni Başbakanımızın

deniyle hiçbir kamu olanağından, faydalanamayacak. Erdoğan, önceki gün de partisinin seçim mitingi için Osmaniye’deydi. Başbakanlık’a tahsisli helikopter hava muhalefeti nedeniyle, bir önceki mitingin yapıldığı Niğde’ye döndü ve Erdoğan yine görev tahsisli Ana uçağıyla Adana’ya uçtu. Erdoğan, Adana’dan Osmaniye’ye karayoluyla geçerken, yine “görev tahsisli” Başbakanlık otobüsünü kullandı.

konuştuğu platformun arka tarafındaki minibüse bindirdiler. Başbakanlığın üç dört koruma polisi de üzerime binip elimi arkadan kelepçeleyerek yaklaşık 45 dakika, copla dövdüler. Hastaneden darp raporu aldık ama hastane polisi ‘Raporu savcılıktan alırsın’ diyerek bana vermedi. Başbakanlık Koruma Müdürü emniyete geldi, ‘Kesinlikle şikâyetçi olmayacaksın, sonun iyi olmaz’ diye tehdit etti. Ben de davacı olacağımı belirttim. Bunlardan şikâyetçi olacağım.”

17 Aralık’taki baskında evindeki ayakkabı kutularının içinde 4,5 milyon dolar bulunduğu için tutuklanan ve kısa bir süre önce salıverilen Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, bankaya Yönetim Kurulu Üyesi olarak döndü. Yani terfi ettirildi. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

ALEVİ MEZARINA ÇİRKİN SALDIRI! Antalya Kepez’deki Çevreyolu Mezarlığı’nda, aralarında çocuk mezarlarının da bulunduğu 20’ye yakın mezar tahrip edildi. Alevilerin defnedildiği mezarlığa yönelik bu saldırı kentte büyük tepkiye yol açtı. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

OĞLUNUN ACISINA DAYANAMADI! Emniyette gördüğü işkence ve baskılar nedeniyle 2010 yılında intihar eden ODTÜ’lü Onur Yaser Can’ın annesi Hatice Can da oğlunun acısına daha fazla dayanamayarak intihar etti. Onur, İstanbul’da esrar aldığı iddiasıyla yakalanmış, çırılçıplak soyulmuş, cinsel tacize uğramış, tokatlanmış, küfürlü saldırıya muhatap olmuştu. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

ABDOCAN’IN KANININ ÜZERİNE KARAKOL! Haziran Direnişi’ne Antakya’da katılan ve polisin attığı biber gazı fişeğinin başına isabet etmesi sonucunda hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in bulunduğu yere karakol yapılacak. Oysa mahalledeki yurttaşlar, bu alanın Abdullah Cömert Meydanı olması için imza kampanyası düzenledi. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

ÖĞRENCİLERE İHBAR BASKISI!

O pankart aklandı

3 BİN 478 GİZLİ KAMERA! Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, 2002-2014 yılları arasında Türkiye’ye kaçak olarak 3 bin 478 gizli kamera, kalem kamera ve dinleme cihazı sokulduğunu açıkladı. Bunlar sadece yakalananlar... Bir de yakalanmayanları düşünün ve ülkemizde özel hayatın dokunulmazlığının ne halde olduğunu kendi gözlerinizle görün... Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

O DOKTORU KOVDULAR! Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde görev yerini bırakmayıp kaymakamın eşini tedavi etmesi için çağırdığı evine gitmeyen doktorun sözleşmesi feshedildi. Olay öncesinde hiç ceza puanı olmayan doktor, sırf kaymakamın evine gitmediği için “etik değerlere uymama” gibi gerekçelerle işinden atıldı. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma! Bir ülkede yayınlanan gazetelerde bir günde bu kadar çok “insanı çıldırtacak” türden haber yer alıyorsa... O ülke çığrından çıkmış demektir, dostlar. Gelin 30 Mart’ta artık normalleşmeyi sağlayın ... Yoksa bundan sonrası gerçekten zor!

HIRSIZ VAR! Başbakan’ın Osmaniye’deki mitingine katılan İbrahim Alıcı isimli vatandaş, “Hırsız var” diye pankart açmış. Başbakan’ın korumaları da hemen İbrahim Bey’in üzerine atlayıp eşek sudan gelinceye kadar dövmüş. İyi de İbrahim Alıcı’nın pankartında “Hırsız Başbakan” yazmıyor ki... Sadece “Hırsız var” yazıyor. Belki de adam, bildiği bir hırsızı Başbakan’a şikâyet etmek istiyordu. Korumaları, kastedilen hırsızın Başbakan olduğunu nereden anladılar da şiddete başvurdular; doğrusu çok merak ettim! Bu durumda Başbakan’a “hırsız” diyenler korumaları olmuyor mu?

GÜNÜN SORUSU

İMDAT ŞAHİN / TEKİRDAĞ Tekirdağ Cumhuriyet Savcılığı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçen Aralık ayında kenti ziyareti sırasında il binalarından “Her yer boşbakan, ne güzel başbakan” yazılı pankart sarkıttıkları için haklarında soruşturma başlatılan TGB üyeleri hakkında takipsizlik kararı verdi.

İP’ye tazminat ödeyecek Agos gazetesi, İşçi Partisi’ne yönelik “Karanlık odak” ve “Ergenekon çetecisi” ifadelerini kullandığı haberi nedeniyle tazminata mahkûm oldu. Agos gazetesi, 26 Ağustos 2011 tarihli “İP’ye destek utancı” başlıklı Rober Koptaş imzalı yazıda, İşçi Partisi’nin kişilik haklarını hedef alan, ağır saldırı teşkil eden ifadeler nedeniyle İP’ye 3 bin TL tazminata mahkûm edildi. 18 Ağustos 2011’ de İP, Aydınlık ve Ulusal Kanal’a yönelik Ergenekon tertibi kapsamında düzenlenen operasyona tepki göstermek için destek ziyaretinde bulunan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Eş Ge-

İstanbul’da Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi Müdürü’nün öğrencilere anket formu dağıtarak, “Ders müfredatının ve programın dışına çıkarak hükümet çalışmalarını ve Başbakan’ı eleştiren öğretmeniniz var mı? Varsa ismini yazınız, hangi konularda tartışma yapıldığını belirtiniz” sorularını yönelttiği ortaya çıktı. Bu haber dünkü gazetelerde yer aldı; gel de çıldırma!

nel Başkanı Alper Taş’ı eleştirmek için kaleme alınan haberde şu ifadelere yer verilmişti: “İP gibi bir karanlık odağa yönelik gözaltıların hukuki mesnetini sorgulamadan, alelacele dayanışma ilan etmek, o örgütle birlikte hareket etme çağrısı yapmak, en hafif tabirle, sapla samanı birbirine karıştırmak değil de nedir? Hukukun dolambaçlı yollarını bir yana bırakalım, ama siyaseten Ergenekon çetecileriyle, derin devletle ilişkili olduğu su götürmeyen bir harekete destek çıkmak, ÖDP’yi de o pisliğin uzantısı haline getirmez mi?” ifadelerine yer verilmişti.

AKP’liler, Erdoğan’ın Osmaniye’deki mitingini kalabalık göstermek için hastane çalışanlarını zorla miting alanına götürmüşler. Odatv’ye bilgi veren bir hastane çalışanı, miting alanına gitmeyen personelin işten çıkarılmakla tehdit edildiğini söylemiş... Sorum, Başbakan’dan fırça yememek için her yola başvuran parti yöneticilerine: Bu değirmeni daha ne kadar taşıma suyla döndürebileceksiniz?

Mustafa Balbay’a sorularınız... Gazetelerimizin arasındaki ilişki bugünlerde oldukça tatsız ama... Biz iki Mustafa, bu Cuma akşamı saat 22.00’de Ulusal Kanal’da birlikte “Kral Çıplak” diyeceğiz. Daha önce onlarca kez yazdım; Mustafa Balbay benim “ana baba ayrı öz kardeşim...” Salıverildiği gece Ankara’ya uçup, “Özgürlüğe hoş geldin kardeşim” dedim. O günden bu yana sadece biriki kez telefonlaştık. Özgürlüğünü doya doya yaşasın; başka zamanlarda onun söylediklerine kulak vermeyecek olan

meslektaşlarına konuşsun diye bekledim. Biliyorum ki bu sürede Balbay’ın yaptıkları, yapmadıkları, söyledikleri, söylemedikleri içinizden birilerini üzdü, kırdı, hatta küstürdü. Şimdi çağrım size: Mustafa Balbay’a sormak istediklerinizi mustafa0mutlu@gmail.com (adımla soyadımın arasındaki işaret, rakamla sıfırdır) adresine yazın; biz de canlı yayında soralım. Hadi bakalım, söz sırası sizde: E-postalarınızı bekliyorum.

GÜNÜN İSYANI! “Alo Fatih” kasetleriyle rezil olan Habertürk, Başbakan’ın emir eri Fatih Saraç isimli vatandaşı künyeden çıkarmış... İsyanım bu operasyonu yapanlara: Alo Fatih’i künyeden çıkarmak değil; Başbakan’ı Genel Yayın Müdürü’nün koltuğundan kaldırmak önemli... Bunu yapabilecek misiniz; siz asıl ondan haber verin!


Hazırlayan: Anıl IŞIK

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

P

Ankara: 5/12

g

İstanbul: 9/14

g

İzmir: 10/15

i

Antalya: 11/17

h

Adana: 12/20

h

Katin

olonya 1795’te Rusya, Almanya ve Avusturya-Macaristan tarafından paylaşılarak tarih sahnesinden silindi. Tekrar ortaya çıkmasını sağlayan koşulları ise I. Dünya Savaşı yarattı. Bu savaşta Almanya’nın yenilmesi, Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun ortadan kalkması ve Rusya’da meydana gelen Bolşevik ihtilali Polonya’nın yeniden kurulmasını elverişli hale getirdi. Savaş sonunda toplanan 1919 Paris Barış Konferansı’nın sonrasında imzalanan Versay Antlaşması ile Polonya daha önce yitirmiş olduğu toprakların önemli bölümünü geri alarak bağımsızlığına kavuştu.

Önce batı sonra doğu Almanya ve Sovyetler Birliği 23 Ağustos 1939’da kendi aralarında saldırmazlık paktı imzaladılar ve gizlice de Polonya için anlaştılar. Almanya’nın amacı önce Avrupa’nın batısını halletmek daha sonra doğuya dönüp Sovyetler Birliği’ni haklamaktı. Almanya, Sovyet Birliği ile anlaştıktan 9 gün sonra Polonya’yı batıdan istila etmeye başladı. Almanya’nın işgale başladığı tarihten 17 gün sonrada bu sefer Sovyetler Birliği doğudan Polonya’ya girdi. Sonuç olarak Polonya ikiye bölünerek tekrar ortadan kaldırıldı.

Başlarına kurşun sıkıldı Polonya savaştan sonra 1945’de tarih sahnesinde bağımsız bir devlet olarak yeniden yerini aldı ama eski topraklarını Almanya’dan geri almasına karşılık daha fazlasını Sovyetler Birliği’ne bırakmak zorunda kaldı. Tam olarak 74 yıl önce bugün, 5 Mart 1940’da Sovyet gizli polis teşkilatı (NKVD) esir alınan Polonya subay birliklerinin tümünün öldürülmesi için yazılı teklif gönderir. Teklif onaylanır ve Jozef Stalin’in emriyle 3 Nisan-19 Mayıs 1940 arasında 47 günde 22 bin Polonyalı başlarına kurşun sıkılarak tek tek öldürülür. Halbuki Polonyalılar tehtidin Almanya olduğunu Sovyetler Birliği’nden zarar gelmeyeceği gerekçesi ile direnmeden Kızıl Ordu’ya teslim olmuşlardı. Onlara bu şekilde emredilmişti!

Toplu mezarlara gömüldü Katliamın varlığını daha sonra Sovyetler Birliği’ne saldıran ve Polonya’nın doğusunu da işgal eden Almanlar 1943’de toplu mezarları bularak ortaya çıkardı. Bu vahşet tarihe Katin

Türker

ÇIRNIK

HAVA DURUMU

İSTANBUL İmsak 05.01 Güneş 06.28 Öğle 12.23 İkindi 15.30 Akşam 18.06 Yatsı 19.25

ERTÜRK erturkturker@gmail.com

Ormanı Katliamı olarak geçti. Bunun nedeni ilk olarak Smolensk bölgesinde Katin Ormanı denilen yerde yaklaşık 4 bin Polonyalı savaş tutsağının enselerine sıkılan kurşunlar ile öldürülmüş ve 12 katmanlı toplu mezarlara gömülmüş olmasının tespit edilmiş olmasıydı. Esasında Katin’den başka daha birçok yerde infazlar yapılmıştı. Bu katliamlarla ağırlıklı olarak subaylar, polisler, yedek subay olan doktorlar, yazarlar, mühendisler, avukatlar ve gazeteciler gibi toplumu örgütleyebilecek, işgale karşı önderlik edebilecek tüm aydınlar yok edildi.

Aydınlarımız katliama uğratıldı Bugün Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve Odatv gibi operasyonel siyasi davalarla zindanlara atılan askerlerimiz, siyasetçilerimiz, gazetecilerimiz ve bilim insanlarımız olmak üzere aydınlarımız emperyalist planlara karşı direnç oluşturulmasın ve önderlik yapmasın diye diye katliama uğratılmıştır. Bugün ülkemizde yaşadığımız kepazeliğin, şerefsizliğin, ayyuka varmış hırsızlığın, ulusal çıkarlarımıza karşı düşmanlığın ve emperyalist işbirlikçiliğinin yapılabilmesi için Türkiye’de de Katin benzeri katliam yapılmıştır ve yapılamaya devam edilmektedir.

Dördüncü Nesil Savaş Polonya askerine verilen direktif gibi Türk askerine de direnilmemesi, adaletin tercih edileceğine inanarak teslim olması istenmiştir. Fakat bu emri verenler emperyalizmin Dördüncü Nesil Savaş’a (Fourth Generation Warfare) geçtiğini ve bu savaşın en önemli ve vazgeçilmez silahlarından birinin hukuk olduğunu bilmediler ve ayamadılar. Türkiye’de ki katliamın tetikçisinin F Tipi Örgüt olduğunu artık herkes bilmektedir. Hal böyle iken tetikçi ile işbirliğine girmek, ondan karanlıkların yükselen gücü diye çıkar ummak ve ittifak arayışları yapmak şerefsizliğin, hainliğin, vefasızlığın ve ahlaksızlığın en yüksek boyutudur. Saygılar sunarım.

Diyarbakır: 5/12

g

Erzurum: -2/3

b

Sivas: 4/11

Adana’da, 8 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan 28 yaşındaki M.Y., nitelikli cinsel istismar suçundan 16 yıl 8 ay, kız çocuğunu alı koymak suçundan da 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 3 Şubat 2010’da yaşanan olayda, B.B’yi adres sorma bahanesiyle bir binaya götüren M.Y. B.B’ye para vererek cinsel istismarda bulundu. Ev sahibinin

Tunceli: 4/11

h

Trabzon: 12/18

b

Zonguldak: 9/14

g

Bursa: 6/14

g

Konya: 6/13

g

‘Başbakan 2B’lilerin bedduasından korksun’ 2B hak sahibi köylüler, yıllardır işledikleri topraklarını alabilmek için böbreklerini satıyor. Köylüler dün 3’üncü kez hakim karşısına çıktı DEVRİM DÖNMEZ / ANTALYA

A

ntalya-Isparta karayolunu geçen yıl 14 Mart’ta trafiğe kapatan ve kelepçelenerek gözaltına alınan 2B hak sahibi 24 köylü dün üçüncü kez hakim karşısına çıktı. Köylüler, yıllardır ekip biçtikleri toprakları için istenen bedelin yüksek olduğunu belirterek AKP hükümetine ateş püskürdü. Direnen köylüler hakkında “polise mukavemet”, “izinsiz gösteri yapma” ve “polisin dağılın çağrılarına uymama” gerekçeleriyle dava açılmıştı. Antalya Adliyesi’nde görülen dava 19 Mart’a ertelendi. Aksu Belediye Başkanı İsa Yıldırım, CHP Aksu Belediye Başkan Adayı Cengiz Aldemir ile siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda Antalyalı duruşmayı izledi.

‘Cezaevinde yatmamak için bakan hanımı mı olayım?’ Köylülerden Gülsüm Çini, 11 Nisan’da 5 bin TL para yatırması gerektiğini, fakat yatıramayacağını belirterek, “Bizi mağdur ettiler. Vallahi soğan ekmek yiyoruz. Öğünün ikisini kaldırdım” diye konuştu. Çini, “Tayyip baştan gitsin. Talebimiz bu” dedi. Ayakkabı kutularıyla ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında sanıkların hepsinin tahliye edilmesine tepki gösteren Çini sözlerine şöyle devam etti: “Askeri ücretle milletin kemerini sıktılar. İnşallah 30 Mart’ta sıkamazlar, ayakkabı kutularını da dolduramazlar. Ben cezaevinde yatmamak için artist mi olayım? Türkücü, şarkıcı mı olayım? Bir bakan hanımı mı olayım? Ben bir çiftçi, bir yörük çocuğuyum. O Tayyip’in sağ kolu da biz neyiz? Türkiye Cumhuriyeti yazıyor benim kimliğimde. Duymadı sesimizi bu adam. İnşallah 30 Mart’ta duyar.”

‘Bizi assalar kesseler ne’

Çocuk istismarcısına 21 yıl hapis

g

İZMİR İmsak 05.10 Güneş 06.33 Öğle 12.30 İkindi 15.40 Akşam 18.15 Yatsı 19.31

Sorunlarına çözümü olacağına ina-

FOTOĞRAFLAR: İBRAHİM KOÇAK

ANKARA İmsak 04.47 Güneş 06.11 Öğle 12.08 İkindi 15.16 Akşam 17.52 Yatsı 19.09

narak 2010 yılında yapılan referandumda “evet” oyu verdiğini söyleyen Hasan Soyfidan, “Meğerse biz Abdullah Öcalan’ın önünü açmışız” dedi. Mağdur durumda olduklarını ve ödeme güçlerinin bulunmadığını dile getiren Soyfidan, “Bize gelen fiyatlar, bu vatandaş ödemesin çıksın gitsin fiyatlarıdır” ifadesini kullandı. Hidayet Ergün ise şöyle konuştu: “Başbakan, Fettullah Gülen’in bedduasından değil, 2B’lilerin bedduasından korksun. Biz öldük, halk olarak öldük, yakında böbreklerimizi satacağız. Yerlerimizi alamıyoruz. Hakkımızı savunduk diye mahkeme salonlarında bekliyoruz. Bizi asacaklar mı, kesecekler mi? Toprağımız gittikten sonra bizi assalar ne kesseler ne.”

‘Toprağım için böbreğimi satacağım’ Ellerini göstererek, serada yevmiyeli işinden çıkıp adliyeye geldiğini belirten bir köylü ise, 3 yetim çocuk geçindirdiğini söyleyerek, “Bunu da devlet duysun, toprağım için böb-

reğimi satacağım” dedi. AKP’nin çıkarttığı torba yasalara “Tombala yasaları” diyerek tepkisini dile getiren Dudu Demir de şu ifadeleri kullandı: “AKP, akşam yatıyor, sabah bir tombala yasayla çıkıyor. Bizim haklarımızı elimizden aldılar, yerlerimizi 2B ettiler. Biz kendi yerimizi AKP’nin yasasıyla para verip tekrar geri alıyoruz.”

‘Sadaka istemiyoruz’ Şerife Yıldırım, bileğine takılan kelepçeyle 2B eylemlerinin simgesi oldu. Topallı Köyü’nden Yıldırım duruşmanın ardından Aydınlık’a konuştu: “10 yıl taksit taksit ödeyelim. Bu yerleri biz çalmadık. Bu yerler bizim kendi atalarımızdan kalma. Hükümetten sadaka istemiyoruz.”

Bingöllü 350 öğrencinin eğitimi bürokrasiye takıldı

görmesi üzerine de çocukla birlikte sokağa çıkıp kaçtı. Anne S.B., kızının başına gelenleri anlatması üzerine polise başvurdu. Hastaneye kaldırılan kızın ruh sağlığının bozulduğu anlaşıldı. Halen 4 ayrı benzer davada yargılaması devam eden M.Y., daha önce verdiği savunmalarında hasta olduğunu tedavi olmak istediğini ifade etti.

B

ingöl Karlıova’ya bağlı Yiğitler Köyü ilk ve ortaokulunun 350 öğrencinin velisi, çocuklarını okula göndermeme kararı aldı. Köy meydanında toplanan öğrenci velileri adına konuşan Okul Aile Birliği Başkanı Murat Büyük, “Köyümüz dağlık yerde olduğu için evler dağınık. Bazı evler okula 3 kilometre mesafede. Çocukların geliş gidişleri sorun oluyor. Bu öğrenciler köy merkezinde sayıldığı için yemek verilmiyor. Öğlen yemek için tekrar eve gelip sonra okula dönüyor. Sırtlarında kilolarca defter ve kitapla birlikte bu çok zor oluyor. Defalarca okul yönetimine, Milli Eğitim’e sorunu anlattık, yapabilecekleri bir şey olmadığını söylediler. Biz de boykot kararı aldık. Öğ-

Duran ailesi toprak oldu Kayseri’de önceki gün Nuri Duran’ın öldürdüğü eşi ve 4 çocuğu toprağa verildi. İnşaatlarda çalışarak ailesini geçindirmeye çalışan Duran’ın 4 yıldır psikolojik tedavi gördüğü ağır depresyon ilaçları kullandığı belirtildi. Yakınları, Nuri Duran’ın ailesine çok düşkün olduğunu, çocuklarını öksüz kalmasınlar diye öldürmüş olabileceğini ifade etti. Ailenin kirasını ödeyemedikleri için önceki evlerinden yeni taşındıkları öğrenildi. Aile kaymakamlıktan yoksulluk yardımı alıyordu. Nuri Duran (36), eşi Özlem (30), çocukları Rüya (1), Mert (3) Yiğit Talha (5) ve Kemal (7) Pınarbaşı ilçesi Gazi Köyü’ne defnedildi. Babaanne Çiçek Duran, “Oy kuzularım, torunlarım oy. Beni de götürseydiniz. Başım alıp nereye gideyim’’ ağıtları yaktı. Duran ailesinin bir yakını, “Nuri, son zamanlarda gerek Kayseri’de, gerekse ar-

kadaşlarının il dışında bulunduğu işlere gündelikçi olarak gidiyordu. Sabit bir geliri yoktu. Elindeki dairesini bir müteahhide kaptırınca, kardeşlerinin de oturduğu Ülke apartmandaki bina giderleri için istenen aylık 50 TL ve 300 TL’lik kirayı ödeyemediği için çıkıp, bir ay önce 250 TL’ye tuttuğu eve taşınmıştı” dedi. Polis, Nuri Duran’ın SGK aracılığıyla sağlık durumuna ve kullandığı ilaçların adlarına ulaştı. Cinayet Bürosu ekipleri, eczane kayıtlarından Nuri Duran’ın son 4 yıldır yeşil reçete ile satılan ağır depresyon ilaçları aldığı, madde bağımlılığı tedavisi gördüğü bilgisine ulaştı.

retmen açığı, derslik ve yemek sorunu çözülmeden okula göndermeyeceğiz” diye konuştu.

‘Talimata göre hareket edeceğiz’ Karlıova Milli Eğitim Müdürü Sema Tufan ise, dönemin başında taşımalı eğitim ve yemek için sayıların tespit edilip ihalelerin yapıldığını aktardı. Tufan, “Bundan farklı uygulama yapmak mevzuata aykırı. Buna rağmen Kaymakamımızın desteğiyle 3 araç kiralandı, 39 öğrenciyi okula taşıyoruz. Köylülerin yaptığı boykot suçtur, çocukların eğitimden geri kalmamaları lazım. Konuyu İl Milli Eğitim Müdürlüğümüze bildirdim. Ordan gelecek talimata göre hareket edeceğiz” dedi.

Şanlıurfalıların tercihi tahta beşik

Yılda ortalama 55 bin çocuğun dünyaya geldiği Şanlıurfa’da, aileler tercihini tahta beşiklerden yana kullanıyor. Göller Mahallesi’nde bulunan Naccar Pazarı’nda kendi imal ettikleri beşikleri satan esnaf, “Günde ortalama 50 beşik satıyoruz. Beşiklerin fiyatı 40 lira ile 100 lira arasında değişiyor” dedi. Çam ağacından yapılan tahta beşiklerin diğer beşiklere göre bebekler açısından daha sağlıklı olduğunu anlatan esnaf, “Vatandaşlarımız da özellikle plastik beşiklerde kansorejen bulunduğunu düşündüğü için tercihini tahta beşikten yana kullanıyor” dedi.


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

DOLAR

Salı 2.2119 Pazartesi 2.2233

EURO

Hazırlayan: Recep ERÇİN

Salı 3.0436 Pazartesi 3.0578

BORSA

Salı 62.876 Pazartesi 61.376

ALTIN

(Cumh.)

Salı 635 TL Pazartesi 644 TL

FAİZ

Salı % 11.26 Pazartesi % 11.19

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent)

Salı $ 109.61 Pazartesi $ 111.26

Çin ile ilişkiler ‘Paralel Yapı’ya teslim AKP HÜKÜMETİNİN AÇMAZI:

Osman Erol

AKP iktidarı, Çin ile ilişkileri Cemaat derneklerine teslim etti. Yetmedi ‘Paralel Yapı’ ilan ettiği Cemaat’in düzenlediği etkinliğe maddi destek ve Cumhurbaşkanı ile Kültür Bakanı şemsiyesi sağladı

A

KP hükümetinin Çin ile ilişkileri, “Paralel Yapı” diye anlandırdığı Fethullah Gülen örgütüne teslim ettiği bir kez daha yaşandı. Çin’in Nobel Ödüllü Yazarı Mo Yan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi çağrılısı olarak geldiği Türkiye ziyaretinde ev sahipliğini Fethullah Gülen’in iki derneği yaptı: TUÇSİAD (Türk Çin Sanayaci ve İşadamları Derneği ve PASİAD (Pasifik Ülkeleri ile Sosyal ve İktisadi Dayanışma Derneği). Her iki dernek de, Fethullah Gülen örgütünün tam denetiminde. TUÇSİAD Başkanı Murat Sungurlu, Fethullah Gülen örgütünün kurucularından Abdullah Sungurlu’nun büyük oğlu. Kayserili Abdullah Sungurlu, CIA’nın yan kuruluşu olduğu ortaya çıkarılan Pan American Havayolları’nın Türkiye’deki ilk temsilcisi ve Fethullah örgütünün en büyük bağışçılarından. PASİAD ise Fethullah’ın iş örgütleri konfederasyonu TUSKON’un temel taşlarından.

Ömer Çelik’in desteği Nobel’li yazar, PASİAD ve TÜÇSİAD’ın düzenlediği

‘’Çin’den Türkiye’ye 100 Entelektüel’’ projesi kapsamında Türkiye’ye geldi. Fethullahçı dernekler projeyi, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nin büyük parasal desteği ve Çin’deki Türk diplomatik temsilcilerinin etkin katılımıyla yürüttü. Erdoğan’ın “dış politika ve strateji danışmanı” Ömer Çelik’in, “Paralel Yapı” ile kıran kırana mücadele sırasında Fethullah örgütüne verdiği destek dikkat çekti.

AKP hükümeti yol verdi TUÇSİAD, Çin’de resmi temsilcilik açan ilk Türk derneği. Bu farklılığı yaratan, AKP hükümetinin açık desteği ve Çin hükümetini TUÇSİAD’ı muhatap almaya zorlaması. Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı’nın Fethullah Gülen örgütünü yakın takip altında tutarken, Çin’deki “Işık evleri”ne eleman yerleştirirken, Fethullah’ın bir örgütüne resmi kalkan işlevi gören TUÇSİAD temsilciliğini açması, AKP’nin resmi talebi üzerine gerçekleştirildi. AKP, Çin ile resmi ilişkilerde bile TUÇSİAD’ı muhatap kabul etmeye zorluyor. Öyle ki, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, 2012 Şubat’ında Türkiye ziyaretinde de TUÇSİAD’a ev sahipliği yap-

‘’Provokatörlük nedeniyle gazetecilik Wang Xiaoning ve Kültür Müsteşarı tırıldı. TUÇSİAD Baş- lisansı iptal edilen, Fethullahçı Osman Zhu Zihao’nun ev sahipliğini yaptığı kanı Murat Sungurlu’nun Erol Çin Büyükelçiliği masasında’’ yemeğe, TÜÇSİAD Yönetim Kurulu üyeXi Jinping onuruna ba- Nobelli Yazar Mo Yan onuruna Çin Halk lerinin yanısıra Pekin’den gelen Oskanlıklar arasında dü- Cumhuriyeti Büyükelçi Vekili Müsteşar man Erol da katıldı. zenlenen “İş Forumu”nun açış konuşKürşat Tüzmen’in ricasıyla, çekici bir isim de ona taa Peması yaptırıldı. Sungrul’nun Çin DTM’nin resmi heyetinin üyesi kin’den gelerek eşlik etti. Cihan Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na ön olarak Çin’i ziyaretinden 20 gün Haber Ajansı’nın eski Çin Temismiyle “Sayın Jinping” diye hitap sonra gözaltına alıp, tutuklandı. silcisi Osman Erol!. Osman etmesi, Çin’de hala alay konusu 15 ay cezaevinde kalan Akfı- Erol’un, 5 Temmuz 2009’de yapılıyor. Çin’de soyadının başta rat’ın tahliye olduktan sonra yü- Urumçi’deki olaylar sırasında yazıldığını bilmeyen bir örgütün, rüttüğü ekonomik faaliyetler de yalan haberler geçtiği ve “proÇin ile ilişkileri hükümet adına sürekli engellendi. Çin Büyükel- vokatör” gibi hareket ettiği geyürütebilmesinin tek nedeni At- çiliği’ne açıkça “Adnan Akfırat rekçesiyle gazetecilik lisansı Çin lantik ötesi dayatma. ile iş yaparsanız, Bakanlık tara- tarafından iptal edildi. Fethullah fından engelleriz” tehditi yapıldı. Gülen’in talimatıyla Çinli bir Ergenekon ile önü açıldı Akfırat ile birlikte, Çin ilişki- hanımla evlenen Erol, eş duruTUÇSİAD’a ABD desteği bu lerini Türkiye’nin yararınını gö- mundan Pekin’de ikametini sürkadarla sınırlı değil. Gladyo, TUÇ- zeretek geliştiren DTM’deki va- dürüyor. Resmen gazetecilik yaSİAD’nın önünü açmak için, Er- tansever kadro da dağıtıldı. Tüz- pamasa da, Osman Erol, AKP genekon operasyonunu kullandı. men, hem bakanlıktan hem mil- hükümetinin korumasında kışAdnan Akfırat’ın Ergenekon kap- letvekilliğinden oldu. Çin ile ili- kırtıcı basın faaliyetleriini sersamında hedef alınmasının nedeni, şiklerden sorumlu bürokratlar da, bestlikle sürdürüyor. Genel Başkanı olduğu Türk-Çin alt görevlere sürüldü. Müsteşarlığa Adnan Akfırat’ın Türkiye’nin İş Der (Çin İş Geliştirme ve Dost- “Bana Çin ile ilişki konusu getir- Pekin Büyükelçiliği 29 Ekim Cumluk Derneği)’in Çin’de ve Türki- meyin” diyen Fethullah bağlısı huriyet resepsiyonunda görüntüye’de hükümetleri devreye katarak Ahmet Yakıcı getirildi. Yakıcı’nın sünü çekip, “Ergenekon firarisi yürüttüğü etkin çalışmalardı. çabalarıyla TUÇSİAD ve TUS- elçilikte görüntülendi” diye bir TUÇSİAD kurulmadan önce KON, DTM’nin yan kolu haline ay sonra haber yapan kişi de OsTürkiye Cumhuriyeti Dış Ticaret getirildi. TUÇSİAD ve PASİAD man Erol. Müsteşarlığı (DTM) ve Çin Bü- AKP hükümetinin desteğini alÇin Kamu Güvenliği Bakanyükelçiliği ile yakın mesai içinde mayı sürdürüyor. lığı’nca sakıncalı bulunan Erol’un çalışma yürüten Türk-Çin İş Der, Mo Yan’ın yanında Çin BüyükÇin’de yer altı çalışmaları yürüten Provokatör görev başında elçiliği’nde ağırlanması “Paralel Fethullah örgütünce tehlikeli göMo Yan’ın Türkiye ziyare- Yapı”nın Çin işlerindeki etkinlirüldü. Akfırat, Devlet Bakanı tinde Fethullah Örgütü’nden ilgi ğinin simgesi oldu.

Avrupalı’dan, tekstilciye fiyat indir baskısı T

ürkiye İhracatçılar Meclisi, her ayın ihracat rakamlarını farklı bir ilde açıklıyor. Rakamlar, bu ay Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin memleketi Denizli’de açıklandı. İhracat rakamlarının açıklandığı toplantı sonrası bir grup gazeteci arkadaşla birlikte heyetten ayrıldık. Denizli’de üretim yapan Egem Tekstil’in sahibi İbrahim Uzunoğlu’nun yurt dışına ihraç edilen Ecocotto markalı ürünlerin üretildiği fabrikasını ziyaret ettik. Fabrikanın Genel Müdürü Arif Türkyılmaz ve Ecocotto’nun İç Piyasa Pazarlama Müdürü Ahmet Ete ile Türkiye’deki pamuk sıkıntısı ve döviz kurlarının etkileri üzerine konuştuk. Recep ERÇİN

HABER MERKEZİ

dolarlık bu yıl da ABD’ye 25 bin dolarlık mal sattıklarını söyleyen Türkyılmaz, Türk ürünlerine pahalı olmasına rağmen kalitesi nedeniyle ilginin yüksek olduğu belirtti. Türk pamuğunun Mısır’dan sonra dünyanın en kaliteli ikinci pamuğu olduğunu kaydeden Türkyılmaz, “Özellikle Ege Bölgesi”nde üretilen Aydın Nazilli’nin pamuğu çok kaliteli. Önceden ithal pamukla yerli pamuk arasındaki fiyat farkı yüksek olduğundan maliyetleri düşürmek için daha çok ithal pamuk kullanılıyordu. Ama şimdi fiyat farkı neredeyse kapandı. 2011-2012’deki iplik krizinde maliyetler ikiye katlanmıştı. Denizli genelinde ihracat yapılan ürünlerin yüzde 60-65’inde hala ithal pamuk kullanılıyor’’ diye konuştu.

Kocasert: Firmalarımız dirensin

Avrupalı alıcıların fiyat baskısına yönelik görüşüne başvurduğumuz Kurlardaki normal artıDenizli İhracaçılar Birliği şın faydalı, ani iniş çıkışların Başkanı (DENİB) Süise kendilerine zarar verdileyman Kocasert, uyanık Süleyman Kocasert ğini anlatan Türkyılmaz, Avrupalı müşterilerden “Herkes kur yükseldiği için bu yünde Türk firmalaihracatçının geliri artıyor rına çokça talep geldiğini sanıyor. Oysa girdilerimiz söyledi. Firmaları bu koavroya endeksli olduğundan nuda direnmeye çağıran maliyetler de artıyor. AvBaşkan Kocasert, şu bilrupalı alıcılar da piyasayı gileri verdi: “Uzun yıllar içeridekilere göre daha iyi Türk lirasının değerli oltakip ediyorlar. Kur arttığı ması yüzünen zaten ihiçin indirim istiyorlar’’ dedi. racatta uzatmaları oynuBir ay önce Avrupalı bir yorduk. Şimdi tam bu müşterileriyle fiyat indirimi durumdan çıkıldı derken nedeniyle kavga ettiklerini uyanık Avrupalı alıcılarArif Türkyılmaz belirten Türkyılmaz, şöyle dan fiyat indirimi yönündevam etti: “Kur artışını neden gös- de baskı oluştu. Bu konuda firmalatererek yüzde 10 indirim istedi. An- rımızın surlarda gedik açılmasına latamadık. Olmaz dedik. Gitti bir izin vermemesi lazım. Çünkü dışarıda hafta sonra tekrar geldi. Bu sefer kur nedeniyle avantajlı konuma geçyüzde 2 civarında indirim yapmak mişken içerde de maliyet artışları zorunda kaldık. Yabancılar her geliş- oluyor. Sadece yüzde 20-25’lik emek meyi çok iyi kullanıyor.’’ maliyetinde avantaj da durumu kurtarmıyor. Diğer yandan sadece TürEge pamuğu kalitede kiye’de değil, Endonezya, Güney Afdünya ikincisi rika gibi ülkelerin para birimleri de Geçen yıl Avustralya’ya 40 bin dolara karşı değer kaybetti.’’

‘Müşteri yüzde 10 indirim istedi’

Doç. Dr. Melih

BAŞ

ismeba56@yandex.com

GEÇİM VE TUTUM

*Serbest piyasa satış fiyatları

Muhasebe Haftası’na ekonomi-politik bakış

M

eslektaşlarımızın 1-7 Mart Muhasebe Haftası kutlu olsun. Sahi kimdir acaba muhasebeci? Marksgil deyimle küçük burjuvadır, küçük bir azınlık orta burjuva belki. Ya bürosunda kendi tek tabanca çalışan muhasebeci? Küçük burjuva, el emeği ve kafa (zihinsel) emek ayrımı konusu biraz karmaşıklaştı. Bu konuda anketin ötesinde bilimsel bir çalışma yap(tırt)mak kime düşer? Meslektaşını tanımak zorunluluğunda olan TÜRMOB’a! TMMOB’un yaptırdığı bir proje var. TMMOB, Ahmet Haşim Köse ile Ahmet Öncü’ye bir proje yaptırıp, raporu da kitaplaştırır: ‘Türkiye’de Mühendisler ve Mimarlar’ (kitaba EMO’nun örütbağından ulaşabilirsiniz). Böyle bir ekonomi-politik incelemeye mühendisler ve mimarlar sahipken, oda yönetimlerimiz açısından bu tür bir çalışma yaptırtmamış olmak çok büyük bir eksiklik değil mi? E.O. Wright, sınıf çözümlemelerini üretimde çatışmalar temelli (Marksist sınıf çözümlemesi), gelirler ve dağılımda çatışmalar (Weberci sınıf çözümlemeleri) ve de bireysel geçimbilimsel gönenç düzeyleri (tabakalaşma sınıf analizi) biçiminde sınıflar. Hangisiyle yapılacağı önemli ama, hiçbir çalışmamız yok! Huu TÜRMOB ve dahi İSMMMO!

İtibar yerlerde sürünüyor Gelelim sıcak ve/veya süreğen gündem konularımıza. İlki, meslektaşın itibarı yerlerde sürünüyor, ilişkili kamu idari birimlerinde saygın bir konumda değil. İkincisi, verilen hizmetin maliyeti ile faydası arasındaki denge angarya kavramını çağrıştıran biçimde maliyet aleyhine bozulmuş durumda. Üçüncüsü, uluslararası bağımsız denetim kuruluşları ile yerli meslektaşlar arasında ciddi bir haksız rekabet hüküm sürüyor ve gerek TÜRMOB gerekse illerdeki YMM ve SMMM odaları bu konuda hiç ses çıkar(ta)mıyorlar. Bu konuda millî bir görüş ve duruş yok, yasal düzenlemeler (yeni Türk Ticaret Yasası) ile karşılıklılık ilkesi bağlamındaki dolanmalı durumlar, dolanmasız duruma getiriliyor! Dördüncüsü, neoliberalizmin üst kurul yaklaşımı ve Dünya Bankası’nın ROSC raporu mantığıyla oluşturulan (ruhsat, mühür vb. verebilen) Kamu Gözetimi Kurumu aracılığıyla gerek meslek odalarının devre dışı bırakılması, gerekse 3568 Sayılı meslek yasası ile meslektaşa verilmiş olan denetim yetkisinin elinden alınması ve hatta olayın giderek Bağımsız Denetim Odaları Birliği’ne doğru evrilmesi. Beşincisi, çeşitli yasal düzenlemelerde meslektaş aleyhine olan düzenlemelerin (Vergi Usul Yasası’nda yükümlülüklerin ertelenmesi için meslektaşın ölümünün bile zorunlu neden olarak kabul edilmemesi gibi hususlar) kaldırılması sorunu. Altıncısı, malî tatil konusunun uygulamadaki işlevsel yetersizliği meselesi. Yedincisi, meslektaşların hizmet bedeli tahsilat sorununun çözülememesi. Sekizincisi, kurumsallaşma ve eğitim sorunları. Dokuzuncusu, yolsuzluk ekonomisinde nasıl çalışılabileceği sorunu. Onuncusu, muhasebecilerin ‘Derdim çoktur hangisine yanayım’ türküsünü Ali Ekber Çiçek’ten mi, yoksa Erkan Oğur’dan mı dinlerse stresini daha iyi atabileceğine ait bir genelge (veya yönerge hiç olmazsa özelge) olmaması! Ve daha neler!

Ulusal Muhasebeciler görevini yaptı Biz görevimizi yaptık, bu hususları, Ulusal Muhasebeciler Birliği (UMB) adına Belma Sabuncu, Metin Gürel ve Abdullah Kınalı ile birlikte katıldığımız İstanbul SMMMO’nın 22.2.2014’teki Danışma Meclisi’nde hem UMB Başkanı Oktay Yeşilyurt, hem de ben dile getirdik. Asıl muhatap bürokrasi değil, hükümet ve konu ROSC Raporu’nun mesleğe adım adım uygulanışı! Çözüm SGK başkanına AKP’nin Sosyal Güvenlik Raporu’nu TÜRMOB yayını olarak yayınlama olanağı sunarak uzlaşma ve yanaşma değil; yerli meslektaşın hakkını alma (isteme değil) mücadelesi! Bürokrasi ile kavga edilmez korkusundan sıyrılma zamanı! Zaten Sn. Genel Başkan Nail Sanlı’nın ve Genel Sekreter Yücel Akdemir’in bizimle paylaşma samimiyeti gösterdikleri bilgiye göre bürokrasi TÜRMOB’u toplantılara çağırmıyor, randevuları iptal ediyormuş! Oda ve birlik yönetimleri eski alışkanlıklarından ve çalışma tarzlarından vazgeçmezlerse, Bülent Ortaçgil’in şarkısına benzeriz: ‘Bu iş zor, çok zor Yonca!’ Haydi Youtube’a bu parçayı dinlemeye!


Hazırlayan: Esin TURHAN ERGENÇ

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Mehmet

AKKAYA mehmetakkaya@aydinlikgazete.com

Taşeron işçisi yerse...

Ç

SGB Faruk Çelik 11 Kasım 2013 tarihinde, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan Üçlü Danışma Kuruluna çalışma hayatı için düşündüklerini bir sunumla anlattı. Anlattıkları, AKP iktidarının temel yaklaşımı, hükümet programının ve 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın temeli idi. Ulusal İstihdam Stratejisi’ni, işsizliği önlemenin stratejik planı olarak açıklamışlardı ve OECD, Dünya Bankası, IMF ve AB’ye yazdıkları raporlarda verdikleri sözlerdi. Merkezi hükümetin görev ve yetkilerini il özel idarelerine ve belediyelere devredecekler, devlete ait bir tek ekonomik işletme bırakmamak için hızlı bir özelleştirme uygulayacaklardı; devlet iktisadi faaliyetlerden tamamen çekilecekti. Kamu kurumlarındaki kadroları da istikrarlı bir planla eriteceklerdi. Kamuda hizmet alımını ve alt işverenlik sözleşmelerini yayacaklardı. Kıdem tazminatında, bireysel emeklilik şirketlerine primin aktarılacağı değişiklik yapılacak, taşeron işçilik ve esnek çalışma yayılacak, işi işçi kiralamak olan şirketlerin kurulmasına izin verecekler ve belirli süreli sözleşmeli çalışanların sayısını çoğaltacaklardı. Bakanlığın, çalışma hayatı için düşündüklerini toplu bir paket olarak Ulusal İstihdam Stratejisi halinde yasalaştırma girişimlerine de defalarca tanık olduk. 2013 sonbaharında, aylar öncesinden toplum hazırlanmaya çalışılarak yasalaştırılmak istenen girişim yine buydu. Yani işçiye tam bir köleleştirme planı. Bu plandan taşeron işçisine düşen, 11 Kasım 2013’te yapılan açıklamayla bir kez daha tekrarlanmıştı. Özetle, her yerde taşeron çalıştırabilmenin önündeki yasal engelden kurtulma, taşeron işçiliği daha da yayma, taşeron işçisinin kıdem tazminatı primini özel emeklilik şirketlerine aktarma planıydı. Sayın Faruk Çelik, “Seçimler de yaklaşıyor, o günün koşulları neye elverir kestirmek zor, ama amaçladığımız bu” diyerek seçimlerden önce taşeron işçisine böylesine bir saldırının mümkün olmayabileceğinin de işaretini vermişti. Seçimler yaklaşıyordu, hükümet içeriden ve dışarıdan zor durumdaydı. 4 milyona yakın işçinin elindeki hakları da alarak yeni bir cephe açmayı göze alamadılar, Başbakanlığa verilen taslak, seçim sonrasına sarkıtıldı.

Aradan sadece 3 ay geçti. Şimdi Sayın Faruk Çelik, sanki AKP üyesi değilmiş, AKP’nin kamuyu tasfiye etme ve kamudaki kadroları eritme yolunda yaptıklarından haberi yokmuş, sanki AKP’nin yıllardır Bakanlığını yapmıyormuş, sanki Ulusal İstihdam Stratejisi adlı dört başı mamur kölelik planı kendi döneminde hazırlanmamış ve bu planın şiddetle savunuculuğunu yapmamış gibi açıklama yapıyor. Sanki taşeron işçilerin kıdem tazminatı primini özel emeklilik şirketlerine vermeyi amaçlayan, 4857 sayılı İş Yasasının 2. Maddesini değiştirerek asıl işin de her şekilde taşerona verilmesi için yasa tasarısı taslağı hazırlayan kendi Bakanlığı değilmiş gibi açıklama yapıyor. Ne diyor? “Kamuda kadro sayısı artırılmalı” diyor. “Taşeron işçi ile kadrolu aynı yerde çalışmamalı” diyor. “4857 sayılı İş Kanununun 2. Maddesini değiştirmek gibi bir düşüncemiz yok” diyor. Anlaşılan 3 ayda değişen sadece Sayın Faruk Çelik değilmiş. “9 Mart’ta başbakanın taşeron işçilere müjdesi olacak” diyor. Seçim meydanlarında bunlar söyleniyor ama taşeron işçiliği daha da yaymayı amaçlayan Yasa Tasarısı Taslağı Bakanlar Kurulunda. Aziz Nesin ve Levent Kırca ustalar bu duruma ne der acaba? Gelelim sonuca ve 3 ayda ne değiştiğine. 1-Türk-İş, 15 Şubat’ta sadece 4 günlük hazırlıkla 53 bin işçiyi Ankara’ya yığdı. 2-Taşeron işçileri hızla derneklerde örgütleniyorlar. 3-Seçimlere 25 gün kaldı. 4-Taşeron işçisi olan seçmen ailesi 8 milyondan fazladır. Seçimlerden önce böylesine ciddi bir kuvvete karşı temel amaçlarının tam tersine açıklamalar yapmasınlar da ne desinler. Tabi taşeron işçisi yerse...

Ereğli’de Türk Metal-AKP seçim ittifakı Türk Metal Sendikası Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş AKP’nin Ereğli Belediye Başkan adayı Hüseyin Uysal ile ERDEMİR işçilerine yemek düzenledi. Odabaşı, işçilerin AKP adayına oy vermesini istedi K. EREĞLİ / SEYFİ BOYRAZ

3

0 Mart yerel seçimlerine sayılı günler kala, Türk Metal Sendikası Karadeniz Ereğli Şubesi AKP’ye açık destek verdiğini açıkladı. Türk Metal Sendikası Karadeniz Ereğli Şube yönetimi, Gülüç Beldesi’nde kurulu bulunan Türk Metal’e ait Büyük Anadolu Otel’inde, AKP Ereğli Belediye Başkan Adayı Dr. Hüseyin Uysal’a destek yemeği düzenledi. Yemekte Erdemir işçilerine seslenen Türk Metal Sendikası Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, sendika üyesi işçilerden AKP adayına oy vermelerini istedi. Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, Erdemir hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğu gerekçesiyle, mevcut belediye başkanı ve CHP Belediye Başkan Adayı Halil Posbıyık’a tepki göstererek, “2009’da bunun seçilmesi için elimizden geleni yaptık. Şimdi ise gitmesi için elimizden geleni ya-

pacağız’ dedi. İşçilere, ‘Uysal işçi omuz omuza’ sloganları attırılarak sahneye çıkan Hüseyin Uysal, desteklerinden ötürü Türk Metal’e teşekkür etti.

Alaplı’da CHP adayına destek vermişti 30 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlerde Karadeniz Ereğli’de AKP’nin adayına açık destek vererek tepkileri üzerine çeken Türk Metal Sendikası Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş, geçtiğimiz günlerde 200’e yakın Erdemir işçisini de yanına alarak Alaplı ilçesine gitmiş ve burada da CHP Alaplı Belediye başkan Adayı Nuri Tekin’e açık destek verdiklerini söylemişti.

CHP: İşçi sınıfına ihanet ediyorlar Türk Metal Sendikası’nın AKP’ye açık destek vermesine tepki gösteren CHP Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Hayrettin Kartal,

Türk etal Sendikası’nın emek düşmanı AKP’ye destek vererek işçi sınıfına ihanet ettiğini söyledi. Kartal Türk Metal Sendikası Şube Başkanı Odabaş’a tepkisini şu sözlerle dile getirdi; “Türk Metal Sendikası’nın Alaplı ilçesinde CHP’ye, Gülüç Beldesi’nde MHP’ye destek veriyor görüntüsü bir aldatmacadır. İşçi örgütünün başkanının emek düşmanı bir siyasi partiye destek vereHayrettin Kartal rek, kendi işçisine ve işçi sınıfına ihanet etmektedir. Ama Erdemir işçisi 30 Mart seçimlerinde kendi hür iradesini sandığa yansıtarak, Türk Metal Sendikası’nın dayatmalarına prim vermeyecektir. Biz Türk Metal Sendikası’nı asli görevi olan hak ve emek mücadelesi vermeye

davet ediyoruz.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Karadeniz Ereğli Belediye Başkan Adayı Mevlüt Özdemir de Türk Metal Sendikası-AKP ittifakına tepki göstererek şunları söyledi: “Topluma mal olmuş sivil toplum kuruluşlarının bu şekilde siyasi partilere taraf olmasını Mevlüt Özdemir ahlaki bulmuyorum. Erdemir’de her siyasi görüşten işçi var. Sendika yönetimi AKP’ye açık destek vererek, işçisinin hür iradesini de baskı altına almaya çalışmaktadır. Sendikaların asıl görevi işçi hak ve özgürlükleri mücadelesi vermektir. Türk Metal Sendikası bir siyasi parti değildir.”

Astsubaylar ölüm orucuna başlıyor AYDINLIK/ ANKARA

‘Haklarımız için ölmeli miyiz?’ TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser İstanbul’da yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “40 senedir sesini çıkarmayan bu şanlı askerin özlük haklarını alabilmesi için gördük ki ölmesi gerekiyormuş. Bunun için biz de en büyük eylemlerin başlatıldığı Taksim’e,

TEMAD üyeleri 1 Mart Cumartesi günü İstanbul’da yürüyüş yapmışlardı

İstiklal’e geldik.” Genel Başkan Ahmet Keser, ötelenen, ayrıştırılan, emekli olduktan sonra sefalete terk edilen astsubayların, örnek bir eylemi başlattığını söylemiş ve haklarını alıncaya kadar ölüm oruçlarını sürdüreceklerini açıklamıştı. Keser, “Bu insanları bu hale getirenler, bu durumdan utansınlar” demişti. Astsubaylar, bugün saat 12.30’da Sakarya Caddesi’nde toplanarak Abdi

İpekçi Parkı’na yürüyecek. Binlerce Astsubay’ın katılımıyla TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser basın açıklaması yapacak. Açıklamaya CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş’ın da katılması bekleniyor. Açıklamanın ardından Astsubaylar Abdi İpekçi Parkı’na stand açacak ve sorunları çözülene kadar ölüm orucu yapacak.

İŞÇİLER, ÇALIŞMA BAKANI ÇELİK’İN URFA KONUŞMASINI SOSYAL MEDYADA TARTIŞTI

İşçinin karnı boş laflara artık tok EMEK SERVİSİ

K

amu Şirket Personelleri Eğitim, Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin (KAŞİP) pazar günü Şanlıurfa’da düzenlediği mitinge katılan Çalışma Bakanı Faruk Çelik, taşeron sistemine ilişkin yapacakları düzenlemeye ilişkin çelişkili açıklamalarda bulundu. Çelik, “İki işçi bir iş yerinde farklı statüde çalışmayacak, bunu kaldırıyoruz” dedi ve sözlerine İş Kanunu’nda yer alan, taşeronlaşmayı sınırlayan 2. maddenin değiştirilmeyeceği iddiasını ekledi.

‘Bakan Allah bir ‘ dese yine inanmam’ Ancak Çalışma Bakanlığı en son 11 Kasım 2013 tarihinde Üçlü Danışma Kurulu’nda yaptığı sunumda, 2. maddeyi değiştireceğini belirterek, taşeron sisteminin yaygınlaşacağı mesajını vermişti. Taşeron yasa taslağını da geçen haftalarda Başbakanlık’a gönderen Bakan Çelik’in, yasa taslağını sendikalardan gizlemesi dikkat çekti. Yerel seçimlere son bir ay kala Bakan Çelik’in bu tür açıklamalarda bulunması seçim yatırımı olarak değerlendirildi.

İşçi Partisi Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Alev Aksu, ‘Türk Metal sendikası kendi sınıfına ihanet etmiştir. Daha dün Erdemir işçisinin maaşı yüzde 35 düşürülürken, özelleştirme sonrası Erdemir’den işçi çıkarılırken, Erdemir satılırken sesini çıkarmayan Türk Alev Aksu Metal Sendikası, emek mücadelesini bir kenara bırakmış ve işçi sınıfına zulmeden AKP ile kol kola girmiştir. Bunun adı açık ve net olarak ihanettir. İşçi sınıfı günü geldiğinde bu ihanetin bedelini Türk Metal Sendikası yöneticilerine ödetecektir’ dedi.

Yandaş sendika temsilciliği kınandı TUĞÇE YERDELEN / İZMİR

T

ürkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD), bugün Ankara’da ölüm orucuna başlayacak. Özlük haklarında iyileştirme yapılması için uzun zamandır seslerini duyurmaya çalışan astsubaylar, ölüm orucuna başlıyor. Ekonomik sıkıntıdan dolayı arkadaşlarının ihtihar etmesi de astsubayları bir kere daha isyan ettirdi. Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da binlerce Astsubay ve ailelerinin katılımıyla yapılan yürüyüşün ardından bugün Ankara’da ölüm orucunu başlatılacak. Astsubayların sorunlarını tüm Türkiye’ye duyurmak amacıyla yapılacak ölüm orucuna çok satıda astsubayın katılması bekleniyor.

İP: Türk Metal AKP ile kol kola girdi

MHP: İşçiyi baskı altına almak ahlaki değil

Bakan Çelik’in açıklamaları birçok taşeron işçiyi de ikna etmedi. Sosyal medyada yapılan tartışmalarda işçiler, “Boş laflara karnımız tok” dedi. İşte o tartışmalar: Uğur A. : Yalan Mustafa B. : Bunların Allah birdir dediklerinden başka söyleyecekleri hiçbir şeye katiyyen inanmiyorum. Serdar T. : Bakanım biz kadrodan başka bir şey istemiyoruz siz ne kadar kelime oyunu yapsanız da bu böyle bilinsin. Artık taşeronun karnı boş laflara tok Ertuğrul S. : Bal hepsi yalan dolan.

Galiba Hakan bey KAŞİP altında siyasete oynuyor. Bu kadar yalanı oradaki taşeron arkadaşlara alkışlatıyor. Yazık vallahi yazık. Sen dernek başkanı olarak bu yalanlara inanıyorsan vay biz taşeronların haline İbrahim A. : Yalan söylüyor ! Allah bir dese yine inanmam artık bunlara!! Osman T. : Oy avcılığı yapıyorsun!!! Laf ebeliği yapıyorsun sayın bakanım!!! Kadro kelimesi neden sözlerinde geçmiyor! Diğer partiler seçim öncesi kadro için kanun teklifleri vermediler mi? Verdiler. Siz ne yaptınız? Red verdiniz. Maliye Bakanı ne dedi, ‘İmkansız’ dedi! Alparslan K. : Kadrolar yolda gardaşlar hayirlisi olsun herkese RABBİM GUZEL ALLAH im C.C yüzümüze baksin Orhan T. : Arkadaşlar bu iş burda bitmiştir. Hürriyet Gazetesi bakin okuyun. Bakan’ın dediğine göre Başbakan 9 Mart’ta Urfa mitinginde açiklama yapacakmış hadi hayırlısı olsun Gürkan G. : Yalan abi hep yalan insanların gururlarıyla oynuyor bizleri kandırıyolar Hissiz H. : Dereyi görmeden paçayı sıyırmayın arkadaşlar Sinan S. : Kadro yoksa oy da yok bu kadar nettt

Türk Eğitim Sen ve Eğitim-İş üyeleri dün Bornova İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri’nin okulları gezerek, öğretmenlere sendikalarını değiştirmeleri için baskı yaptığını öne sürerek, Müdürlük önünde makam koltuğu yaktı. Sendika temsilcileri Milli Eğitim Müdürlüğü önüne, “Yandaş sendika temsilciliği” yazılı pankart açtı. Şube Müdürleri’nin öğretmenleri Memur-Sen’e bağlı Eğitim Bir-Sen’e üye yapmaya çalıştığını öne süren eğitimciler, olayı müdürlük önünde makam koltuğu yakarak protesto etti. Eğitim-İş ve Türk Eğitim Sen’in ortak yaptığı eylemde Türk Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı İrfan Toksoy şöyle konuştu: “Şube Müdürleri, özellikle sendika temsilcisi gibi davranıyor. Geçtiğimiz hafta Bornova’da bir meslek lisesinde Okul Müdürünün odasında Şube Müdürü Fikret Yılmaz ve sendika temsilcisi olduğunu söyleyen Oktay Taşdemir ile birlikte üye çalışması yaparken görüntülenmiş ve durum tutanak altına alınmış. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürü Nuri Çakıral olayla ilgili bilgilendirildi.” Toksoy, ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

BÖYLE BİR ÇALMAK ne hırsızlar gördüm zaten yoktular yağmuru çalarlardı sonbaharla bir azıcık okşasan sanki evlattılar bıraksam korkudan gözleri sislenir ne hırsızlar gördüm zaten yoktular böyle bir çalmak görülmemiştir

hayır sanmayın ki çalmaktan caydılar hala arasıra haberleri gelir gerçek değildiler emirberdiler eski bir şarkı belki bir şiir ne hırsızlar gördüm zaten yoktular böyle bir çalmak görülmemiştir

Not: Zamana uyularak Atilla İLHAN'dan çalınmıştır.

Müjdat KILIÇKIRAN


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

6. Filo’nun koca kulağı Samsun’da Rus uçağına F-16’lı önleme

Genelkurmay’ın Montrö’ye aykırı olarak, Samsun’da demirleyen ABD’nin istihbarat gemisine ‘özel’ izin verdiği ortaya çıktı. Gerekçe ise pervanesi arızalanan geminin ‘tamir edilememesi’ DERYA DERVİŞ

K

ırım’da tansiyon yükselirken, ABD’nin, Soçi Kış Olimpiyatlarına olası terör saldırısını bahane ederek Karadeniz’e gönderdiği savaş gemisinin, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde belirtilen 21 günü doldurmasına rağmen hala Samsun’da olduğu olduğu belirlendi. “Arızalandığı” açıklanan ABD savaş gemisi, Genelkurmay’ın “özel” izniyle demir almış durumda. Bundan 6 yıl önce Güney Osetya Savaşı patlak verdiğinde, ABD’nin yine benzer bir tutum takınmış; Silivri’de tutulan komutanlar tarafından engellenmişti. ABD’nin, Soçi Kış Olimpiyatları’na yapılacak olası bir terör saldırısını bahane ederek 6 Şubat 2014 tarihinde İstanbul Boğazı’ndan geçerek Karadeniz’e gönderdiği iki savaş gemisinden USS Taylor’un Türk Genelkurmayı’nın izniyle hala Samsun Limanı’nda olduğu belirtildi.

Rusya’da düzenlenen Soçi Kış Olimpiyatları kapsamında Karadeniz’e açılan ve 12 Şubat 2014 tarihinde yakıt ve lojistik ikmali yapmak için Samsun Limanı’na yanaşan ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait 155 mürettebatlı ‘USS Taylor (FFG-50)’ isimli savaş gemisi, limana giriş yaptığı sırada pervanelerine zarar verdiği öne sürülerek Samsunport Sanayi Rıhtımı’na demir atmıştı. ABD’den gelen 39 özel görevli tarafından yapılan onarım çalışmalarının 24 Şubat 2014 tarihinde tamamlanması ve geminin Samsun’dan ayrılması bekleniyordu. Ancak onarım çalışmalarının hala sürdüğü bildirildi.

Genelkurmay’dan ‘özel’ izin Samsun Liman Başkanı Ayhan Ümit, Aydınlık’a yaptığı açıklamada, geminin tamiratının halen devam ettiği ve Genelkurmay Başkanlığı’nın 6 Nisan’a kadar izin verdiğini belirtti. Bu arada konuştuğumuz as-

keri kaynaklar, olayı doğrula- şöyle konuştu: “Karadeniz’e kıyarak, geminin pervanesinin za- yıdaş olmayan gemilerin Kararar gördüğünü ve ABD lilerin deniz’de kalma süresi 21 gündür, hala arızayı gideremediğini ve müttefikimiz olmasından dolayı Genelkurmay’ın 6 Nisan’a kadar Dışişleri Bakanlığı’nın isteği izin verdiğini ifade ederek, “Bun- doğrultusunda Genelkurmay südan 6 sene önce de aynı geminin, reyi uzatmış, yapacak bir şey aynı yerde, aynı kazayı yaptığını” yok. Bu gemi istihbarat gemisidir ifade etti. ve çok hassas dinleBu geminin 6. Fime ve izleme cihazlo’nun istihbarat ve larına sahiptir. Hem haber alma gemisi deniz, hem kara, olduğunu hatırlathem hava araçlarının mamız üzerine askeve insan sirkilasyori kaynak, “ABD’linunu izleyebilir ve lerin Ukrayna ve Kıbir yerlere rapor verım’ı izlemek için bu rirler. kazayı bilerek yapaRadarları ile bileceğini ve onarımı hava ve deniz araçyavaşlatmış olabilelarını, dinleme cihazceğini” belirtti. ları ile denizaltılarını İsmail Hakkı Pekin çok iyi takip ederler ‘Hassas dinleme ve her türlü aracın rotasını becihazlarına sahip’ lirleyerek nerede yoğunluk olKonuyla ilgili Aydınlık’a ko- duğunu tespit ederler. Bu dönuşan eski Genelkurmay İstih- nemde böyle bir geminin burada barat Başkanı Korgeneral İsmail kaza yapması ve 20 günden beri Hakkı Pekin, geminin istihbarat tamiratın hala giderilememesi gemisi olmasına dikkat çekerek kuşku doğurmaktadır.”

O komutanlar tutuklandı

Ukrayna benzeri bir bat darbesinin ya and 2008 y l ndaki Gürcistan olaylar s ras nda ABD, Karadeniz’e bir hastane gemisi sokarak Gürcü hasta ve yaral lar tahliye etmek istedi ini bildirmi ti. Hastane gemisi neredeyse tek ba na Montrö Bo azlar Antla mas ’n n maddelerindeki tonaj limitini a m durumda oldu undan engellenmi ti. Deniz Kuvvetleri komuta kademesinin srar sonucu, Türk Genelkurmay Montrö Bo azlar Sözle mesi maddelerini ihlal gerekçesiyle, ABD gemisine izin vermemi ti. O dönemde ABD gemilerinin giri ine izin vermeyen komuta kademesine Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarla çe itli hapis cezalar verildi.

Türk Donanması Afrika gezisinde ÖZER SÜRMELİ

D Bülent Arınç

TRT, ‘Kürdistan’ı refleksle değiştirmiş

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile Diyarbakır’da yaptığı miting gibi açılış töreninde kullandığı “Kürdistan” sözcüğünün TRT’de “Kuzey Irak” olarak yansımasını “alışılagelen refleks” olarak değerlendirdi. BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Bu iddianın doğruluk derecesi nedir. Sansürlenmiş ise bunun nedeni nedir?” diye sordu.

‘Kamuoyu için çok yeni bir durum’ Tan’ın sorusuna Arınç’tan ilginç bir savunma geldi. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşmada kullanılan ‘Kürdistan’ kelimesinin TRT ekranına “Kuzey Irak” olarak yansıtılmasına Arınç şu yanıtı verdi: “Söz konusu miting sırasında sarf edilen kelime, kamuoyu için çok yeni bir durum olduğundan o an için fark edilmemiş ve alışılagelen refleksle ekrana önergede belirtilen biçimde yansımıştır.” ZİHNİ ERDEM / ANKARA

onanma Komutanlığı Barbaros Türk Deniz Görev Grubu, 102 günlük Afrika seferine çıkacağını duyurdu. Dışişleri Bakanlığı’nın Afrika açılımını destelemek amacıyla gerçekleştirilecek seferin sloganı da “Ufuk Ötesi”. ABD ile Rusya arasındaki Ukrayna krizi sürerken ABD’nin 6’ncı filosuna bağlı savaş gemilerinin Karadeniz’e yöneltiği ve 7 Mart’ta Karadeniz sularına giriş yapacağı bildirildi. Türk Donanması ise Afrika “seferi”ne çıkıyor. Donanma Komutanlığı’nın Afrika seferinin tanıtımında, “Ufuk Ötesi” vurgu-

sunun yanı sıra 2 okyanus aşılacağına da dikkat çekildi. Görev grubu 4 ay içinde 27 ülkede 29 limana uğrayacak. Bu ülkelerden 21’i ilk kez ziyaret edilecek. Görev grubuna komuta edecek Tuğamiral Ali Murat Dede, Dışişleri Bakanlığı’nın son yıllarda gerçekleştirdiği Afrika açılımına dikkat çekti. Dede kıta da 12 olan büyük elçilik sayısının son yıllar içerisinde 38’e çıkarıldığını vurguladı. Sefer boyunca 3 savaş gemisine bir de lojistik ve destek gemisi eşlik edecek. Görev grubu; ilk milli gemimiz olan Heybeliada korveti, Gediz ve Oruçreis fırkateynleri ile Kudret Güngör lojistik ve akaryakıt gemisinden oluşacak.

John Kirby

ABD’den 6. Filo açıklaması

MOSKOVA-WASHİNGTON HATTINDA PAZARLIK

Rusya Kırım’da kışkırtma korkusu yaşıyor U krayna krizinden çıkış için diplomatik zemin çok yakında görünmese de, asıl pazarlığın Moskova-Washington hattında, arka kapı diplomasisi şeklinde yürütüldüğü belirtiliyor. Krizin odak noktası Kırım’da ise “sıcak çatışma ile sonuçlanabilecek” bir provokasyondan korkuluyor. Rus Parlamentosu’nun Devlet Başkanı Vladimir Putin’e asker kullanma yetkisi vermesi ise “diplomatik bir manevra” olarak değerlendirilirken, Ukrayna krizinin kısa dönem içinde Batı ile Rusya arasında yeni bir stratejik denge kurulmasıyla sonuçlanabileceğine işaret ediliyor. Yeni dengenin odak noktasında ise enerji hatlarının bulunmasına kesin gözüyle bakılıyor. Ankara’da diplomasi kulislerine yansıyan değerlendirmeler özetle şöyle: ABD ve Rusya arasında, Ukrayna konusu Suriye’den farklı olarak arka kapı diplomasisi şeklinde daha sessiz yürütülüyor. Bu aşamada, NATO’nun fiilen devreye girmesi

Rusya’yı sıcak savaşın eşiğine getirebileceğinden kaygı duyuluyor. Ukrayna krizinin, Batı Avrupa ile Asya arasında yeni bir stratejik denge kurulmasıyla sonuçlanabileceği belirtiliyor. Bu dengenin oluşmasında, Kırım’ın bağımlızlığından, Ukrayna’nın Doğu-Batı, KatolikOrtodoks ekseni üzerine bölünmesi seçenekleri de şimdiden konuşulmaya başlandı.

Şahin’lerin seçenekleri havada kaldı Barack Obama

Vladimir Putin sözkonusu değil. Washington ve Avrupa başkentlerinden sert açıklamalar gelse de, NATO’nun devreye girmesi, sıcak savaş olarak değerlendirileceğinden ötürü, bu aşamada diplomatik zemin güçlendirilmeye çalışılacak. Batılı ülkeler, AGİT ve Avrupa Konseyi üzerinden Rusya’yı diplomatik baskı altına almaya çalışacaklar. Bu noktada da AKP’nin desteği aranacak. Ancak, Moskova

yönetimi, Suriye krizinde olduğu gibi, Ukrayna konusunda da “stratejik pazarlık” yaklaşımı içinde.

Ukrayna ikiye bölünebilir Ruslar, Kiev’deki Maidan darbesinin, Ukrayna’nın ciddi biçimde provokasyonlara açık bir ülke olduğunu gösterdiğini düşünüyor. Benzer şekilde, Kırım’da yaşanacak ciddi bir provokasyonun Batılı ülkeler ile

Öte yandan, krizde ABD, BM Güvenlik Konseyi’ni devreye sokamadığı gibi, ekonomik yaptırımların da Avrupa’yı ciddi anlamda krize sokabileceği kaygısı nedeniyle doğrudan gündeme alınmayacağı belirtiliyor. Rusya’ya olası bir ekonomik yaptırım paketinin, doğalgaz üzerinden yürütülmesinin başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın üretim kapasitesini aşağıya çekeceği ve bunun da ciddi bir ekonomik durgunluğa neden olacağı dile getiriliyor.

Rusya ve Ukrayna savaş gemileri Boğaz’dan geçti Ukrayna ve Rusya arasındaki Kırım krizinin ardından, Karadeniz’e çağırılan 150 borda numaralı Saratov ile 156 borda numaralı Yamal isimli 2 Rus savaş gemisi, saat 07.00 sıralarında İstanbul Boğazı’ndan geçti. Öte yandan, saat 16.30 sıralarında ise Menzhinskiy sınıfı U130 borda numaralı Hetman Sahaydachniy Ukrayna savaş gemisi, Karadeniz’e doğru yol aldı.

Genelkurmay Başkanlığı, Rusya Federasyonu’na ait istihbarat uçağının Karadeniz’in uluslararası hava sahasında kıyılarımıza paralel uçması üzerine, 8 adet F-16 uçağı ile hava muharebe devriye ve önleme görevi icra edildiğini açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Rusya Federasyonu’na ait bir adet IL-20 istihbarat uçağının Karadeniz’in uluslararası hava sahasında kıyılarımıza paralel uçması üzerine, sekiz adet F-16 uçağı ile hava muharebe devriye ve önleme görevi icra edilmiştir” denildi. Daha önce de Rusya, Türkiye karasularına yakın mesafeye istihbarat uçağı gönderiyordu. İki ülke arasında açık semalar anlaşmasının bulunmasına karşın, Rusya’nın tek taraflı olarak istihbarat uçağı göndermesi dikkat çekmişti. Kırım’da tansiyonun giderek arttığı bir dönemde Rusya’nın Türkiye’ye yönelik istihbarat uçuşlarına başlaması da dikkat çekti. ANKARA/AYDINLIK

ABD’nin Akdeniz’de bulunan 6’ncı Filosu’na bağlı savaş gemilerinin Karadeniz’e doğru yola çıktığı haberlerinin ardından Pentagon basın sözcüsü John Kirby, konuyla ilgili bir açıklama yayınladı. Açıklamada “Bölgedeki gemilerin hareketiyle ilgili olarak medyada spekülatif bazı haberler yer almaktadır. Avrupa’da ve Akdeniz’deki deniz kuvvetlerimizde rutin, önceden planlı operasyonlar ve müttefiklerle tatbikatlar dışında bir askeri durumumuzda bir değişiklik yapılmamıştır” denildi. Ukrayna’da faaliyet gösteren Askeri Araştırmalar Merkezi uzmanı Dmitriy Timçuk, dün, Akdeniz’de bulunan ABD’nin 6’ncı Filosu’na bağlı savaş gemilerinin Karadeniz’e doğru yola çıktığını duyurmuştu.

Emine Ülker Tarhan

Tarhan’dan Başbakan’a: Size kim şantaj yaptı?

CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan, Başbakan Tayyip Erdoğan ile eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği iddia edilen ses kaydını anımsatarak Başbakan’a “Size şantaj yapan kişi ya da kişiler kimlerdir?” diye sordu. Tarhan, “hükümetin başına, kamuoyuna açık bir soru önergesi” başlıklı bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, önceki gece bazı internet sitelerinde yayınlanan ses kaydına işaret eden Tarhan, Erdoğan’a “Sizinle eski Adalet Bakanı Ergin’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarında, bir dava dosyasından söz edilerek hakiminin Alevi olduğundan bahsedildiği, ‘2000 arkadaşın’ hakim olarak sisteme transfer edildiği, bir dosyanın adı geçen bakan tarafından size getirilip ‘arzedildiği’, Adalet Bakanı’ndan bir dosyanın takibinin istendiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı’na bir dosyaya ilişkin ‘hassasiyetinizin’ bildirileceği vb. gibi bir hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün olmayan ifadeler yer almaktadır. Kayıt şu ana kadar yalanlanmamıştır” dedi. ANKARA/AYDINLIK


İstanbul Barosu yolsuzlukları araştıracak İSTİHBARAT SERVİSİ

İstanbul Barosu bünyesinde “Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu” kuruldu. Komisyonun kurulması kararı 16 Ocak’ta Baronun yönetim kurulu toplantısında alındı. Komisyonun başkanı İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Durakoğlu oldu. Barodan yapılan yazılı açıklamada komisyonun kurulmasında 17 ve 25 Aralık süreçlerinin etkili olduğu belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Bu süreçte bir yandan yolsuzlukları, diğer yandan da onları örtme çabalarını, bu çabaların arka planlarını saptamak temel görev olarak avukatlara düşmektedir. İstanbul Barosu, yargı dünyası içindeki güvenilirliğinin kendisine sağladığı objektivite ile kurumların tasfiyesinden yolsuzluklara, özgürlüklerin kısılmasından, karşı operasyonlara varan süreci incelemek ve perdeyi kaldırmak amacındadır.”

4 eski bakanın fezlekesi TBMM’ye gönderildi

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında 4 eski bakan hakkında hazırlanan fezlekeler, savcılık tarafından Meclis’e gönderildi. Soruşturmayı yürüten savcılar, eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında fezleke hazırlamıştı. Fezlekeler savcılık tarafından Adalet Bakanlığı’na gönderilmiş ancak Bakanlık fezlekeleri, usûl eksiklikleri nedeniyle iade etmişti. Usûl eksikliğinin “fezlekelerin Adalet Bakanlığı aracılığıyla değil, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmesi gerektiği yönünde” 2011 yılında çıkarılan genelgeye uyulmaması olduğu belirtilmişti. Bakanlığın geri gönderdiği fezlekeler, soruşturmayı yürüten savcının bağlı olduğu büronun başındaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Ali Cengiz Hacıosmanoğlu tarafından tekrar ele alındı. Savcı Hacıosmanoğlu usûl eksikliklerinin tamamlamasının ardından fezlekeleri bu kez doğrudan TBMM’ye gönderdi.

ERDOĞAN’IN YENİ SES KAYDI İDDİASI

AKP, muhalefet ve Fethullah Cemaati azen doğru atasözleri de vardır: “Görmemişin bir oğlu olmuş, çekmiş çükünü koparmış!” Bu deyiş AKP tarikatı ile Gülen Cemaati’nin dört boyutlu fotoğrafını çok iyi çekiyor. 28 Şubat’ta yayınlanan Fethullah Gülen görüntülerini anımsayalım: “Mülkiye, Adliye ve Zaptiye”ye her ne pahasına olursa olsun sızacaksınız!” talimatı vermiyor muydu? Bunun bir gün mümkün olabileceğini ama bu kadar erken olabileceğini düşünmüyorduk. Demek ki el elden üstünmüş ve analar neler doğruyormuş. AKP tarikatı “Masa”yı ve “Kasa”yı hasret ve ihtirasla istiyordu. Bunun da olabileceğini düşünüyorduk. Ama gözlerinin bu denli dönebileceği, akıllarının başlarından gideceği, ne oldum delisi olacakları, doğrusu, pek aklımıza gelmiyordu. Ne de olsa dini bütün (!) insanlardı. Aç tavuk darı ambarına girdi ve sonunda aklını oynattı ve çatladı. Doğrusu, AKP Tarikatı & Gülen Cemaati ikilisi birbirlerini çok iyi tamamladılar. Birbirlerinin çalışma (talan) alanlarına pek girmediler. Gülen Cemaati’nin Mülkiye, Adliye ve Zaptiye’yi ele geçirmesi şeklen meşru ve yasal görünüyordu. Zaten AKP Tarikatı’nın bu zapt ve istilaya gereksinimi vardı. Bir yastıkta kocayacaklarını sandıkları için içi rahattı. Darı ambarında çekilen düğün, nişan, sünnet fotoğraf ve videolarından pek kuşkulan-

B

madı. Zamanı gelince birlikte seyreder, Cumhuriyeti nasıl madara ettiklerini hatırlayıp birlikte gülerlerdi. Özellikle de TSK’yı mandepsiye bastırdıkları tezgâhları seyrederken... Hey gidi mutlu günler, cicim ayları ve yılları! Dönüm noktası Ahmet Necdet Sezer’dir! Bu saptamayla ilgili olarak, 13 Şubat 2013 günü yayınlanan “Bir Kez Daha Makamın Değiştirim Gücü” başlıklı yazımdan kısa bir bölüm aktaracağım: “Ahmet Necdet Sezer’in “makam koltuğu” tarafından değiştirilmeye, dönüştürülmeye gereksinimi yoktu, gördüğü eğitim ve öğretim kendisini o makama hazırlamıştı. Cumhuriyet’in Cumhurbaşkanı’nı somutlaştırdı. Artık bir mihenk taşı! Gelelim Abdullah Gül’e: 1938’den sonra gelen Cumhurbaşkanları arasında o koltuğa en az yakışanı, o koltuğa hiç oturmaması gereken de Abdullah Gül! Necip Fazıl Kısakürek’e 19 yaşında kutlama telgrafı çeken kişi ile arasında herhangi bir fark olduğu söylenemez. O yaşlarda öylesine “endoktrine” olmuş ki cumhurbaşkanlığı makam koltuğu onu hiç mi hiç değiştiremedi. Bu nedenle, Necip Fazıl’ın müridi Cumhuriyet’in cumhurbaşkanı olamadı, mürit olarak kaldı.” 2002-2007 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı makamında Ahmet Necdet Sezer’in oturuyor olması bu görmemiş çif-

tin lehine oldu. Onun vetoları, sıkı denetimleri sayesinde foyaları hemen ortaya çıkmadı. Ama 2007’den sonra heyhat! Veto hakkını en çok kullanan cumhurbaşkanı olan Sezer (16.5.2000-27.8.2007), görev süresi boyunca toplam 67 yasa, 22 Bakanlar Kurulu Kararı ve 729 müşterek kararnameyi iade etmişti. 2007 yılında o yüce makama, Necip Fazıl dergâhında yetişmiş, Recep Tayyip’in tek yumurta ikizi Abdullah Gül Bey geldi. Hey gidi günler, mürşitleri ah bir hayatta olacaktı ki, onun kestirdiği takım kumaşlarını top top geri öderlerdi. Müritlerinden biri Başyüce, öteki Hakan olmuştu. Hayatta olsaydı ikisini de rahat bırakmazdı. İkisinin de makamına birer mitil sererdi. Elinden ve dilinden kurtulamazlardı. Unutmayalım: Necip Fazıl, sadece Abdullah Gül & Recep Tayyip ikizlerinin değil, aynı zamanda “Gomonizmle Mücadala” faslında Fethullah Gülen’in de mürşididir. Ortak hedef: Cumhuriyeti yıkmaktır ileri! İşin boku ne zaman çıktı? Sembiyotik ailenin mahremiyetine girdiği için bilemeyeceğiz. Ama kubur taşınca, sokakta rögar kapaklarından dışarı fışkırınca anlaşıldı. İş işten geçmişti artık! Ama TSK’ya ve devrimci sivillere karşı yürütülen davalar başarıyla sonuçlanınca, galiba işte o zaman öküz öldü ve ortaklık ayrıldı. AKP Tarikatı da Gülen Ce-

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

maati de birbirlerini rahatsız edecek kadar semirmişlerdi. Aynı yatağa sığmıyorlardı. Artık armudun sapı, üzümün çöpü dönemi gelmişti. Mülkiye, Adliye ve Zaptiye’yi ele geçirmiş olan Gülen Cemaati, artık Askeriye başta olmak üzere Devlet-i Âliye’yi ele geçirmek istiyordu. Maliye’yi, Masa’yı ve Kasa’yı da istiyordu. Maliye, Masa ve Kasa’yı elinde tutan AKP Tarikatı Mülkiye, Adliye, Zaptiye ve Askeriye’yi de istiyordu. Ulan gözünüzü Allah doyursun! Cumhuriyet öküzü henüz ölmedi ki mirasını paylaşıyorsunuz! Cumhuriyet öküzü o kadar öküz değil ki bre gafiller! Ne olduysa oldu, bir yerleri çarşafa dolandı, basiretleri bağlandı. Aslında doğal bir durumdu: Kırk haramiler sonunda ganimet paylaşımında birbirine düşerdi. “Açıl ya susam!”ı herkesin bilmesi artık çok tehlikeliydi. Binbir Gece Masalları’nda da, Hollywood filmlerinde de böyle olur. Bir vesile ile çete ortakları birbirine düşer. Bunlarda da böyle oldu: AKP Tarikatı’ndan birinin ağzından “TSK’ya da bunlar kumpas kurmuştu!” diyerek ortakları Gülen Cemaati’ni

suçladılar ve onu Paralel Devlet adıyla tesmiye ettiler. Bir paralel devlet öteki paralel devleti ele geçirip tekleşecekmiş. Kirli çamaşırlar ortaya dökülünce kızgın sacın üzerinde zıplamaya başlayan AKP Tarikatı’nın reisi R.T. Erdoğan, eski ortaklarının sözlü ve görüntülü düzmece belgelerle kendilerini tuzağa düşürdüğünü haykırmaya başladı. Ardından, hukuk olarak, adalet olarak memlekette ne kaldıysa tamamını zimmetine geçirdi. Güya kendini temize çıkartacak. Yaptığı abrakadabralara muhalif milletin de inanmasını istiyor. Öylesine bencil ki kendinden başka hiçbir şey görmüyor. Paralel Devlet diye tesmiye ettiğin Gülen Cemaati’nin Askeriye’den sonra sana da katakulli yaptığını mı iddia ediyorsun? Güzeeel, o zaman, aynı Cemaatin TSK’ya ve devrimcilere kurduğu kumpası piyesin birinci perdesinde çözeceksin ki muhalif millet ikinci perdeyi de seyretsin! Gerisi laf-ı güzaftır molla! Dinlemeler yasal değildir diyorlar. Cinayete tanıklığın yasalı, yasal olmayanı olmaz; her türlüsü yasaldır!

MİLGEM ihalesine müdahale

İSTİHBARAT SERVİSİ

T

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TERSİ-DÜZÜ

Hazırlayan: Emine DÖLEK

SK’nın Türk Deniz Kuvvetleri’nin millileşme adımıyla 2000 yılında resmen başlattığı Milli Gemi (MİLGEM) projesiyle ilgili, AKP’nin ihalelere nasıl müdahale ettiği ortaya çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile tersane sahibi işadamı Metin Kalkavan arasında geçtiği iddia edilen ve internete düşen ses kayıtlarına göre, Erdoğan, ihalenin iptal edilmesi için Kalkavan’a yol gösteriyor. Ses kaydında, Erdoğan’ın Kalkavan’a, ihaleye davet edilmedikleri yönünde Başbakanlık Teftiş Kurulu’na başvurması durumunda ihalenin iptal edileceğini söylüyor. Erdoğan ile Kalkavan arasında 16 Nisan 2013 tarihinde geçtiği ileri sürülen ses kaydında geçen konuşmalar şöyle: Tayyip Erdoğan: Şimdi Metin Kalkavan, bu hani 6 tane şey vardı ya, fırkateyn... Metin Kalkavan: Evet efendim. RTE: 4’ü Koç’ta kalmıştı 2’si İstanbul Tersanesi. Ona müracaatınız olmuş muydu sizin. MK: Çok önce oldu ama bizi davet etmediler efendim. RTE: İşte davet etmediler onu biliyorum. MK: Vardı. RTE: “Müracaat ettiğimiz halde

TSK’nın Milli Gemi projesine Recep Tayyip Erdoğan’ın müdahale ettiği ortaya çıktı. Ortaya çıkan ses kaydında Başbakan, Metin Kalkavan’a ihalenin iptali için Başbakanlık Teftiş Kurulu’na başvurmasını istedi davet edilmediğimiz bu ihale ile ilgili burada bir haksızlık var” diye bence şeye yazı yazın, Başbakanlık Teftiş Kurulu’na, tamam mı? MK: Yazalım efendim ama biz onu müracaatımıza şöyle bir hata yaptık, yazılı yazacaktık onu yazmadık. RTE: Nasıl? MK: Yazılı yazmadık sözlü olarak defalarca gittik Müsteşar’a sayın Bakan’a söyledik. RTE: O ayrı sizin daha önce işe müracatınız var fakat davet edilmediniz değil mi? MK: Ama biz müracaatımızı hep sözlü yaptık, yazılı yapmadık hep sözlü yaptık onlar da hayır dediler. Müsteşarımız, Bakanımız, Kemal abi de biliyor. Ama hep sözlüydü, hiç şey değildi yazılı müracaatımız. RTE: Mübarek niye yazılı müracaatınız olmadı ki. M.K: Efendim onu yazmayın dediler, karıştırmayın dediler, onun için bizde çok defalar RTE: Siz yine de Başbakanlık’a tam rekabet oluşmadı diye bununla ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu’na bir tanesini de BİMER’e yazın. MK: Neresi efendim? RTE: BİMER (Bolu, İstanbul, Manisa, Edirne, Rize) Başbakanlık İletişim Merkezi MK: Tamam efendim.

Erdoğan’dan Bakan’a: Aydın Doğan davasına müdahale et! Sosyal medyaya, Başbakan Tayyip Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen iki yeni ses kaydı düştü. “Başçalan” adlı Twitter hesabından yayınlanan ve Erdoğan ile dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği belirtilen ses kayıtlarında, Erdoğan talimat vererek yargıdaki çeşitli davaları etkilemeye çalışıyor. Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sızdığı iddia edilen ses kaydında Erdoğan’ın, Aydın Doğan’ın SPK davasında Sadullah Ergin’e hızlandırma talimatı verdiği anlaşılıyor. Ergin ise takipte olduğunu ifade ediyor. İkinci ses kaydında da Erdoğan Ergin’e istediği yönde karar çıkmadığını aktarırken, Ergin hâkimin “Alevi” olduğunu söylüyor. Konuşmanın devamında Erdoğan’ın yerel mahkemede sonuçlanan davanın sonraki aşamasını takip ettiği görülürken, Ergin’e davanın gideceği Yargıtay Ceza Kurulu’ndaki üyelerin yakın takibe alınması talimatını verdiği ifade ediliyor.

RTE: Bir tane oraya yazın, bir tane Başbakanlık Teftiş Kurulu, bir tane BİMER, bir tane de benim özel kaleme bildirirsen iyi olur. MK: Tamam efendim. RTE: O metnin bir tanesi de benim özel kaleme onu süratle bugün yarın yaparsan iyi olur. MK: Tamam efendim ben bugün yarın gönderirim. RTE: İnşallah. MK: Siz efendim bu ...(anlaşılmıyor) bir karar verdiniz mi acaba bu ne RTE: O olacak. MK: Tamam efendim, teşekkür ediyorum. Recep Tayyip Erdoğan ile Metin Kalkavan arasında 27 Eylül 2013 tarihinde geçtiği ileri sürülen görüşme de şöyle gerçekleşti: RTE: Seni arayabilirler bu malum yerden, biraz rakam ile ilgili

bir görüşme yapın tekrar dedik, rakam sizin orada. MK: Dün Murat Bey benimle görüşmek istedi, ben sizinle görüşmeden onu kabul etmedim, onun için o benimle, ben bugün size onun için geldim ama konuşamadık çok yoğundunuz. RTE: Keşke gelseydin konuşsaydık tabi ben tabloyu bilmiyordum, tabloyu tabi bugün gördük, orada şey noktasında arkadaşlar fiyatın dışında her şeyi sizin üzerinizdeki şeyi oluşturduk, olgunlaştırdık. Ama fiyatta sizin biraz tabi şeyde farklılığınız var, en yüksek sizinki gözüküyor. MK: Başbakanım o şeyde alakalı mı, finansman içinde olan mı yoksa finansmansız olan mı? RTE: Hepsi değerlendirildikten sonra gelen şeyler çünkü zaten Cengiz’in biliyorsun o Çinlilerle şey

yaptığı için oradan şey yapıyor, öbürünün zaten bu noktada şeyi yok, yani kredili de kredisiz de şey olarak siz yüksek görünüyorsunuz. MK: Tamam başbakanım siz ne derseniz... Zaten Murat bey benimle bir görüşme ben görüşmeden onu kabul etmedim çünkü herhangi bir terslik olabilir diye. RTE: Yok şimdi ben olaya hatta İsmet’i de soktum, yani İsmet de büyük ihtimalle görüşmede olacak MK: Tamam biz onun gereğini yaparız. RTE: Orada gereğini, şeyde de çok geride görünüyorsunuz, diğerlerinde... Fiyat noktasında, biz dedik bir daha oturun konuşun dedik. MK: Biz bir tanesinde girdik, o şeyde LPD’de. Diğerlerinde biz yokuz. Bir tek LPD’deyiz, LPD’de çok büyük fark olma şansı yok. RTE: Çok dediğimiz sıralamada

işte fiyat şeylerinde arkada görünüyor, buna rağmen biz dedik ki bir daha bir görüşme yapın dedik, fiyat konusunda. Yani işi bugünkü tabloya göre bağlatmadık, yani o konuya da sizi haberdar edip görüşebilirler ama asıl olan tabi diğeri. Ben İsmet Bey’e de gerekeni söyledim, bizzat o görüşmede bulunacak. MK: Tamam o diğeri dediğiniz MİLGEM’i mi diyorsunuz? RTE: Evet evet. MK: Orada zaten gireceğiz, gerekeni yapacağız. Orada gönlünüz rahat olsun. Biz orada olandan aşağı fiyat vereceğiz, olanın altında fiyat vereceğiz. Orada sizin yüzünüzü şey yapmayız, olanın altında fiyat vereceğiz. RTE: Öbüründe de hareket noktamız şu oldu, dedik ki, diğerlerinin bir örneği yok, burada ise İspanyolların bir var ortada, diğerleri örneği olmadığı için bu şekilde fiyat verebiliyorlar. Ama İspanyolların tabi ortada örneği var dedik onun için bu yüksek görülebilir, dolayısıyla tekrar görüşmekte fayda var dedik. O şekilde işe tekrar bir açık eksiltme kendilerinden istedik. MK: Doğru yaptınız sayın Başbakanım, çünkü inanın diğerleriyle bitmezdi, şansı yok. Ne süre olarak ne şey olarak yapma şansları yok. RTE: Hayırlısı inşallah MK: Teşekkür ederim.

Bilal’den tekke pazarlığı B aşbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı daha internetten servis edildi. Kayıtta, Bilal Erdoğan’ın devreye girerek Okçular Tekkesi’nin usulsuz şekilde TÜRGEV’e devrildiği öne sürülüyor. İstanbul Okmeydanı’ndaki Okçular Tekkesi’nin TÜRGEV’e kazandırılması için KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım’ı arayan Bilal Erdoğan, Beyoğlu Belediye Bşkanı Ahmet Misbah Demircan ile toplantı halinde olduğu belirtiyor. Yıldırım’dan Okçular Tekkesi’nin durumu hakkında bilgi alıyor. İşte o ses kaydındaki konuşmalar: Bilal Erdoğan: Alo İsmet Yıldırım : Alo BE: İsmet bey nasılsınız İY: Aa sağ olun Bilal Bey siz nasılsız? BE: Biz şimdi şu Ok meydanı

vakfıyla ilgili toplantı halindeyiz de hem Beyoğlu belediye başkanı hem de Haydar Ali beyle şeyi merak ettim ben şimdi burada sizin büyükşehir ile aranızdaki hukuk nedir? İY: Valla orası şöyle, asıl yerin sahibi vakıflar, vakıflar burayı şeye vermişti daha evvel bu Spor İl Müdürlüğü’ne. Spor İl Müdürlüğü’nden tahsisi kaldırdı büyükşehire verdi tahsisi şimdi. BE: 10 yıllık İS: 10 yıllık mı onu bilmiyorum, büyükşehir üzerindeki bu tahsis duruken biz işte burayı yapın diye bir yazı ile verdi. Yani ilişkili bir yazı şimdi üst hakkı bizim onun KİPTAŞ olarak biz şimdi büyükşehir belediyesine onu tekrar yaptığımız hakkı borcumuzdan veya alacağımızdan düşerek o ilişkiyi bitirmemiz lazım ki.. BE: Anladım

İY: Büyükşehir vakfa kiraya veya tahsis edebilsin yani öyle bir şey lazım. BE: Sizin üst kullanımı büyükşehire bir şekilde geri vermeniz lazım. İS: Geri vermemiz lazım yahut bizden sizin kiralamanız lazım e bizden niye kiralayacaksınız? BE: Yok ya şimdi kiralama işi olmaz bizim onu bir şekilde vakıfa kazandırmamız lazım. İY: tabi yani büyükşehir üzerinden BE: O zaman onu Kadir beyle bu şeyi konuştursak herhalde inşallah sizden onu... İY: Kadir beyden olabilir bu Adem hoca bir an evvel talimat verip. BE: Siz değer biçtiniz mi oraya? İY: Şeyi var zaten yaptığımız masrafın hak edişleri var değeri falan. BE: Ha anladım yani ne

Bilal Erdoğan

harcadıysanız o. İY: Tabi ne harcadıysak o biz fazla bir şey istemeyiz yani öyle bir şey yaptığımız hak ediş tutarlarını bizim onalara şey BE: Siz bu kanunu ... çok ciddiye alıyorsunuz ya böyle Kiptaş başka belediye başka gibi. İY: Yoo o resmi olarak bunu yapmak durumdayız yani o önemli değil ben yap deyince mesela işte 20 milyon harcadım oraya mesela onu

İsmet Yıldırım

şey yok da ama bu prosedürü yapıp yarın ilerde vakfa sıkıntı gelmesin diye söylüyorum yani gelir birisi KİPTAŞ’ efendim bir kurcalar ondan sonra yanlış bir şey olmuş der şu der anlatabiliyor muyum. BE: tabi tabi anlıyorum anlıyorum tamam biz onu inşallah şey yaparız Kadir beyle konuşuruz sizin de bilginiz olsun yani. İY: Tamam oldu BE: Tamam ismet bey kolay gelsin


Hazırlayan: Masum GÖK

CHP MİLLETVEKİLİ BİRGÜL AYMAN GÜLER:

Mehmet Ali

‘CHP’de Cemaat’le işbirliğini savunanlar var’ C

HP Milletvekili Birgül Ayman Güler, “CHP içerisinde bile Gülen cemaati ile işbirliğini savunanlar bulunuyor” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cemaat’le yakınlaşması son dönemde pek çok kesim tarafından dile getirilmeye başlandı. CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler, Posta gazetesi yazarı Nedim Şener ve Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan, Cemaat ve CHP’nin yakınlaştığı tespitini yapan isimler arasında. HP Milletvekili Birgül Ayman Güler, Devrim Kanunları Konferansı’nda

C

yaptığı konuşmada, CHP ve Cemaat yakınlaşmasına dikkat çekti. Güler, “Nurculuk cemaatinin Fethullahçılık kolu 1979’dan bu yana doğrudan Amerikan’ın, CIA’nın yönetiminde dünya genelinde Türk okulları açarak önce DSP’yi teslim aldı, sonra AKP’yi teslim aldı, şimdi de gelmiş bize yapışmaya çalışıyor” dedi.

‘Karanlıklara sığınmış korkaklar’ Cemaat’in doğrudan doğruya Türk siyasetini dizayn etmeye çalıştığını belirten Güler, “Ben karşımda Türkiye’yi soluyla sağıyla

dizayn etme cüreti bulmuş emperyalizmin ajanını görüyorum. Şantaj yapanlara yasadışı dinlemelerle kimi esir alırlarsa alsınlar bunlara onay vermeyelim. Gerçekten bunlar yeni Gladyo olarak çalışıyorlar” diye konuştu.

‘Cemaat CHP’ye sempati besliyor’ Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan, “AK parti CHP şüpheciliğini beslemeyi bırakıp dini referansı güçlü insanlarda CHP sempatisi yaratıyor. Sürekli Cemaat’e vururken CHP’yi de onun yanına yerleştiriyor” diye yazdı.

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

AKP’nin ayrılıkçı kart olma değeri

İ

Birgül Ayman Güler

‘CHP ile Cemaat’in çok yakın işbirliği var’ Gazeteci Nedim Şener de CHP ile Cemaat’in çok yakın işbirliği içinde olduğunu söyledi. CNN TÜRK’te yayınlanan Aykırı Sorular programında Enver Aysever’e konuk olan Şener, “Geçen gün önceden Erdoğan’ın kapladığı Zaman gazetesinin birinci sayfasını Kılıçdaroğlu kapladı. Kendileri ‘Cemaat’in oyuna ihtiyacımız var’ diyor; ancak insan Mustafa Balbay’dan utanır, İlhan Cihaner’den utanır. Ne-

redeyse Kemal Kılıçdaroğlu’nu da sanık yapacaklardı Oda TV davasında. Gürsel Tekin’den zorla ifade alındı. Bu komployu kuranlar Cemaat’in parçasıydı. Şimdi o komployu kuranlardan söz etmiyorlar, sadece yolsuzluktan bahsediyorlar, insan hayret ediyor” açıklamasını yaptı. Şener, Gülen Cemaati’nin yapılanmasına da dikkat çekrek “Cemaat’i aslında tetikçileri mahvedecek” dedi.

ABD Konsolosu seçim turunda ABD Adana 2. Konsolosu Saxton Ruiz, Diyarbakır’da siyasi parti, baro ve dernekleri ziyaret etti. Ruiz, CHP’den seçim çalışmalarıyla ilgili bilgi aldı MASUM GÖK

A

BD Adana 2. Konsolosu T.M. Saxton Ruiz ile ABD Büyükelçiliği Siyasi Bölüm Diplomatı Adam Cardwell, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’da teftiş turlarına devam ediyorlar. ABD Adana 2. Konsolosu Ruiz, dün Diyarbakır’da CHP İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. ABD’lileri CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Sayın ve parti yöneticileri karşıladı. Seçim hazırlıkları ve çözüm süreciyle ilgili olarak partilerin yetkilileriyle görüştüklerini belirten ABD

Saxton Ruiz

ABD: Alışılagelmiş ziyaret Konsolosun bölgede yaptığı ziyaretlerinin amacı ve programı konusunda Adana Konsolosluğu’na gönderdiğimiz yazılı soruya, “ABD Adana Konsolosluğu 2. Konsolosu olan J.M. Saxton-Ruiz, Adana Konsolosluğu bölgesinin bir bölümü kapsayan bir tanıma gezisine çıkmış bulunmaktadır. Alışılagelmiş olduğu üzere, politik, toplumsal ve iş dünyasının önde gelen kişilerine nezaket ziyaretleri yapmakta ve bölge hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaktadır” şeklinde cevap verildi.

TR 705’ten BDP’ye ziyaret

heyeti, çeşitli “insan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle” görüşmelere devam ettiklerini söyledi. Ruiz, “Aynı zamanda ABD ile Türkiye çok güçlü NATO müttefikleridir. Kadın ve insan hakları kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ile görüşmelerimiz devam ediyor. ABD bu konuda insan haklarını destekleyen en büyük devletlerden biridir” dedi.

Sırada Mardin, Batman, Şanlıurfa... Diyarbakır’a gelen ABD heyeti CHP’den önce AKP, Diyarbakır Barosu ve İnsan Hakları Derneği şubesini de ziyaret ettiler. AKP İl Başkanlığı ziyaretinde İl Başkanı Av. Aydın Altaç ve AKP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı M. Galip Ensarioğlu katıldı.Yapılan görüşmede seçim hazırlıkları ve çözüm süreci, 17 Aralık soruşturması ve demokratikleşme paketi konuşuldu. Adana 2. Konsolosu Ruiz’in Diyarbakır’ın ardından Mardin, Batman ve Şanlıurfa’ya gideceği öğrenildi. Ruiz, Diyarbakır’a gelmeden önce de Van’a gitmiş, çeşitli dernek ve örgütlerle temaslarda bulunmuştu.

DDK neleri inceleyecek

C “Gölge CIA” olarak bilinen düşünce kuruluşu Stratfor’un “TR 705” diye kodladığı CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu başkanlığındaki CHP heyeti, Van’da BDP seçim bürosunu ziyaret etti. Hakkâri’den karayoluyla Van’a gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, CHP PM üyeleri Ercan Karakaş ve Dursun Bulut’tan oluşan heyet, ilk olarak parti binasına giderek basın toplantısı yaptı. CHP’nin İpekyolu Seçim Bürosu’nu da açan Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu başkanlığındaki CHP heyeti daha sonra esnaf ziyareti yaptı. Yolda bir kestaneciden kestane alan heyet üyeleri buradan BDP’nin Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan İpekyolu Seçim Bürosu’nu ziyaret etti. Kapıda BDP’li yöneticiler tarafından karşılanan heyet, seçim bürosunda ayakta alkışlandı. Seçim bürosunda çay içen CHP heyeti adına PM üyesi Ercan Karakaş konuşma yaptı. Burada “barış” mesajları veren Karakaş, “Kan akmasın, Roboskiler olmasın. İnsan hakları, özgürlükler ve barışı savunan insanların diyalog içinde olması kadar güzel bir şey yoktur. Biz gelenek olarak seçim bürolarını ziyaret ediyoruz. Bu da normaldir” dedi.

Aydınlık’a konuşan CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Sayın, ABD heyeti ile görüşmelerinin bir saat sürdüğünü söyledi. Sayın, “Görüşmede ABD heyetinden iki kişi vardı. Görüşmede daha çok onlar sordu, biz yanıt verdik. Görüşmemiz yerel seçimler üzerine oldu. Seçimlere CHP’nin nasıl hazırlandığını, seçim çalışmalarının bölgede nasıl gittiğini sordular. Çözüm sürecine ilişkin bir konuşma olmadı” dedi. CHP’li Sayın, 17 Aralık’ta yapılan yolsuzluk operasyonuyla ilgili “Görüşmede ABD’li yetkililer AKP’nin 17 Aralık’tan sonra soruşturmayı kapatmak için yaptığı girişimlere olumsuz baktıklarını belirtti” diye ifade etti.

Gül’den ‘Ben de varım’ hamlesi AYDINLIK / ANKARA

Sezgin Tanrıkulu

CHP İl Başkanı: ‘Seçim sürecini konuştuk’

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ ÖNCESİ DDK DEVREDE

umhurbaşkanı Abdullah Gül yolsuzluklarla ilgili telefon dinlemeleri için Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) devreye soktu. 30 Mart ve Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde alınan bu karar, Gül’ün “Ben de varım” hamlesi olarak yorumlandı. DDK’nın birçok gizli sırra ulaşma olanağı olduğu, bu sırların “pazarlık” konusu olabileceği bildirildi. Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen cemaati arasında karşılıklı ataklar devam ederken F tipi örgüt hakkında “gizli örgüt” soruşturmasının açılmasının tartışıldığı bir ortamda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den kritik bir hamle geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 5 kritik konuda Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirdi. Kurumun araştıracağı konular titizlikle seçilmiş. “Dinlemeler, yolsuzluk, kent rantları, ‘Kariyer Meslek’ uygulamaları ve devlet sırları.”

Arşiv oluşturulacak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün DDK’yı devreye sokma kararı ve belirlenen konular Ankara kulislerini hareketlendirdi. Siyasi kulislerde DDK’nın devreye sokulmasının zamanlamasına dikkat çekildi. DDK’nın devreye sokulmasının 30 Mart ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen öncesine rastladığını kaydeden siyasi gözlemciler, DDK’nın elde edeceği sırların önemine dikkat çektiler. DDK’nın, dinlemeler ve yolsuzluklar konusunda henüz kamuoyunun bilgisi olmayan birçok sırra ulaşabileceğini kaydeden siyasi gözlemciler, “Şimdi DDK da bir arşiv oluşturacak. Üstelik bu arşiv devlet raporu haline gelecek. Birçok sırrı da barındıracak. Erdoğan için kâbus olabilir. Yapılan inceleme sonuçları Cumhurbaşkanlığı

Abdullah Gül

adaylık sürecinde etkili olabilir” dediler.

Kurtarıcı pozu Abdullah Gül’ün hamlesini, “Gül kurtarıcı pozlarıyla sahaya iniyor” şeklinde yorumlayanlar da var. Bu çevreler, Gül’ün 5 maddelik açıklamasını, “Gül’ün, restorasyon hesapları için kritik bir hamlesi” olarak değerlendiriyorlar. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin, HSYK, dinlemeler vb. konularda Gül’e “devreye gir” çağrısı yapmalarına dikkat çekiyorlar. Başbakan Erdoğan’ın, kimi zaman aba altından sopa göstererek kimi zaman “beraber yaptık” mesajlarıyla, Gül’ün adımlarını kontrol etmeye çalıştığı bir ortamda DDK’nın devreye sokulmasına Başbakan Erdoğan’ın nasıl bir tepki vereceği ise merakla bekleniyor.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde DDK’yı harekete geçirmesini değerlendiren CHP Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, DDK’yı harekete geçirilmesinin zamanlamasının dikkat çekici olduğunu belirtti. Oyan, “Gül bugüne kadar sayısız olaya sessiz kalırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri yıkılırken kılını kıpırdatmayıp Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde harekete geçmesi ilginç. Cumhurbaşkanı kendisi için pazarlık konusu olacak, gerektiği zaman kullanacağı siyasi silah ele geçirmeye çalışıyor olabilir. DDK üzerinden çok ciddi veriler toplanacağı çok açık. Başbakan Erdoğan’ın da Cumhurbaşkanlığı peşinde olduğu düşünülürse önümüzdeki günlerde gerilim daha da artacak” dedi.

Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden yapılan açıklamada denetim yapılacak konular hakkında şu bilgiler verildi: Telefon dinlemeleri: “Ülkemizde iletişimin dinlenmesi ve tespitine yönelik kurumsal ve mevzuat kapasitesinin değerlendirilmesi ile söz konusu uygulamaların hukuka uygunluğunun sağlanması amacıyla alınması gereken tedbirlerin belirlenmesine yönelik araştırma, inceleme ve denetim... Kamu yönetiminde kriptolu iletişim cihazları kullanımına yönelik uygulama ve standartların denetimi, konu ile ilgili uluslararası iyi uygulamalar gibi hususların çalışma kapsamında incelenmesi ve denetimi amaçlanmaktadır.” Yolsuzluk: “Kamu yönetiminin etkin ve düzenli çalışmasını ve yolsuzlukla mücadele kültürünün yozlaşmasına yönelik yaklaşım ve uygulamaların önlenmesini ve hukuka uygun davranışların pekiştirilmesini sağlayacak bir çerçeve içerisinde; yolsuzlukla mücadeleye dair mevcut mevzuat ve kurumsal yapıların etkinliğinin gözden geçirilmesi, denetim yapı ve süreçlerinin yolsuzlukla mücadeledeki zafiyetlerinin irdelenmesi gibi hususların çalışma kapsamında incelenmesi amaçlanmaktadır.” Kent Rantları: “Kent rantlarının analizi ile imar uygulamalarının değerlendirilmesine yönelik araştırma ve inceleme.” Kadrolaşma: “Kariyer Meslek” uygulamalarının değerlendirilmesine yönelik araştırma ve inceleme. Devlet sırları: “Devlet Sırları” ve “Gizlilik Derecelerine” ilişkin düzenleme ve uygulamaların değerlendirilmesine yönelik araştırma ve inceleme.

ki gündür uyarıyoruz: ABD Suriye’den sonra Ukrayna’da da Türkiye’yi taşeron olarak kullanmak istiyor... AKP hükümeti hem Montrö’yü delip ABD’ye boğazları açması için, hem de yüzde 10 nüfusa sahip Kırım Tatarları üzerinden Rusya’yı rahatsız etmek için Washington’a lazım... Aydınlık’ın üç gün önce yaptığı “Kırım’da MİT parmağı” haberi bu bakımdan oldukça önemli. Haberde, Aydınlık’a konuşan kaynaklar, “ABD’nin talebi doğrultusunda Türkiye’de bir ekibin Ukrayna’ya gittiğini ve Kırım Türklerini Rusya’ya karşı MİT’in kışkırttığını” belirtmişlerdi...

Çin’deki kışkırtıcı saldırının zamanlaması Çin-Rusya ortaklığının ABD’ye karşı Suriye’de başarı kazandığı koşullarda Batı’nın Ukrayna’yı karıştırması gibi Çin’de palalı saldırganların tren istasyonunda insanlara saldırıp 29 kişiyi öldürmesi ve 100’den fazla kişiyi yaralaması da oldukça çarpıcı bir gelişmedir. Ülkemiz açısından kritik olan ise olaydan sonra ortaya çıkan şu delillerdir: 1) Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı’nın saptamasına göre, saldırıyı düzenleyen ve 6 erkek ile 2 kadından oluşan ekibin lideri Abdürehim Kurban. 2) Saldırganların üzerlerinde “Doğu Türkistan” amblem ve bayraklarına rastlandı. 3) Saldırının yapıldığı Yunnan Bölgesi, Sincian’dan yüzlerce kilometre uzaklıkta! Bir aracın Tiannenman Meydanı’ndaki kalabalığın içine dalıp 5 kişiyi öldürmesinden sonra gelen bu saldırı, düzenleyen merkezin, kışkırtıcı eylemleri Sincian dışında da yaygınlaştırmak istediğini gösteriyor.

Çin-Türkiye ilişkisine bomba Sincian-Uygur Özerk Bölgesi’ni Çin’in zayıf karnı olarak gören ABD’nin bu ülkede ayrılıkçı “Doğu Türkistan” örgütüne CIA kanalıyla her türlü desteği verdiği biliniyor. Washington’un Türk hükümetleri ve MİT üzerinden de bu ayrılıkçı örgütleri yıllardır yönlendirdiği biliniyor. Ancak bugün soru şudur: Son saldırının hedefi esas olarak Çin midir, yoksa Çin-Türkiye ilişkisi midir? Kuşkusuz ikisi birdendir; stratejik olarak Çin, taktik olarak da Çin-Türkiye ilişkisidir. Çin’deki kışkırtma, ABD’nin hem Türkiye’yi Suriye’den sonra Ukrayna’da da Rusya’nın üzerine sürmesiyle, hem de Çin’in Ukrayna konusunda Rusya’ya verdiği destekle bağlantılıdır. Çünkü AKP hükümeti ABD’nin hem silahıdır, hem de büyük devletlere karşı kullanacağı bir barikattır. Çünkü 62 yıl önce NATO’ya bağlanan Türkiye ABD’nin hem bölgede değerlendirdiği “müttefiki” ama hem de esas olarak hedefidir! Çünkü ABD’nin bölgeye dair stratejik planının merkezinde “Büyük Kürdistan” vardır ve bu da Türkiye’nin son tahlilde bölünmesi demektir!

Emperyalizm, her türlü ayrılıkçılığın arkasındadır ABD’nin kaşıdığı Çin’in ayrılıkçı “Doğu Türkistan” sorunu ile yine ABD’nin Türkiye’de kaşıdığı ayrılıkçı “Kürdistan” sorunu, İran’da kaşıdığı ayrılıkçı Azerbaycan sorunu, Rusya’da kaşıdığı ayrılıkçı Çeçenistan sorunu arasında gerçekte bir fark yoktur. ABD, etnik meseleleri kaşıyarak ve kışkırtarak kısa vadede o ülkenin enerjisini boşa harcatmayı, uzun vadede de bölerek zayıflatmayı ve bağımlı hale getirmeyi hedefliyor. Sorunun etnik kaynağı olması da maalesef emperyalist çıkarlara gözleri bir ölçüde kapatıyor. Kıbrıs’ta Türklük kaygısı olmayanların ve Denktaş’a darbe yaparak KKTC’yi ABD ve AB’nin çıkarlarına sunanların, konu Çin, Rusya ve İran’daki ayrılıkçılık olunca Türklüğü anımsaması, Uygurlara, Çeçenlere, Tatarlara destek nutukları atması, hepimiz için öğretici olmalıdır!


ROTA

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Jandarma’ya operasyon başladı

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

HALK BELEDİYESİNİN YEDİ DORUĞU-5

Özgür mahalle Özgür kent

K

ent mafyaları ve cemaat şeyhleri, kentlerimizi ve mahallelerimizi zincire vurdular. Belediyeleri de mafyalaştırdılar. Kamu hizmetlerini ve kamunun mallarını özelleştirdiler. İhale komisyoncularına yağmalattılar. Belediye kaynaklarının tarikatlara, şeriatçılara sermaye olarak akmasını sağladılar. Gericiliği beslediler.

Belediyelerle birlikte özgürlük de şirketlere teslim Dünya Bankası ve uluslararası şirketlerin programlarını uygulayarak, belediyeleri borç batağına soktular. Belediyelerin yerini şirketler aldı. Bırakın halkın söz sahibi olmasını, denetim hakkını bile ortadan kaldırdılar. Zaten özelleştirilen hizmetleri halk nasıl denetleyecek? “Az kâr ettiniz, daha fazla edin” mi diyecek? Belediyelerde işler komisyoncuların elinde. Belediyede işe girmek için, gene torpil, kartvizit, rüşvet sistemi işliyor. Halka hizmet için kullanılması gereken paralar, yerli ve yabancı şirketlere, komisyonculara, eşe dosta dağıtılıyor. Çünkü mafya-cemaat partileri, çalışan, üreten, değerleri yaratan çoğunluğa değil, üretilenlere el koyan küçük bir azınlığın çıkarına hizmet ediyorlar. Devleti ve belediyelerimizi mafyanın ve tarikatların elinden kurtaracağız! Devlet milletin, Belediyeler halkındır! Özgürleşmenin ilk şartı budur.

Özgürlük sokaklardan mahallelerden başlayacak Halk Belediyesinin yönettiği kentlerimizde yurttaşın özgürlüğü, sokaklardan, mahallelerden başlayacak; kent meydanlarına kadar uzanacaktır. Yurttaşlarımız kadını ve erkeğiyle, yaşlısı ve genciyle sokakta, parkta, bahçede, kıyıda, gezide, eğlence yerlerinde ve alanlarda eşleriyle, çocuklarıyla, dostlarıyla, sevdikleriyle barış ve huzur içinde el ele, gönül gönüle yaşayacaktır. Kentlerimizde ve semtlerimizde Özgürlük Meydanları oluşturulacak, Özgürlük kürsüleri kurulacaktır. Yurttaşlar görüşlerini sözle, yazıyla, müzikle, resimle, afişle ve her olanağı değerlendirerek açıklayacak ve barış içinde tartışacaklardır. Halk Belediyesi, Köy ve Mahalle Meclislerine, demokratik kitle örgütlerine, sendikalara, meslek kuruluşlarına, kadın ve gençlik örgütlerine, toplum girişimlerine, kültür, sanat, eğlence ve eğitim kurumlarına radyo, gazete, dergi ve televizyonla yayın olanakları sağlayacaktır. Bu amaçla Kent televizyonları kurulacaktır. Mahallelerde ve alanlarda yurttaşlarımızın görüş, öneri ve eleştirilerini özgürce açıklamaları için Duvar Gazetesi olanakları sağlanacaktır. Bu duvarlara yurttaşlar afişlerini, ilanlarını, resimlerini ve yazılarını özgürce ve parasız olarak asacaklardır.

Jandarma’ya yönelik operasyon için düğmeye basıldı. MİT’e ait TIR’larla ilgili soruşturma çerçevesinde, Jandarma’nın MİT’i dinlediği haberleri servis edilerek, görevden almalar yapıldı CEYHUN BOZKURT

J

andarma’ya yönelik dönüştürme operasyonu kapsamında çok sayıda Jandarma personelinin görev yerlerinin değiştirildiği ortaya çıktı. Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, görevden almalar yeni değil. Şubat ayı başında, bu operasyonun düğmesine basıldı. Kamuoyuna yönelik servislerin perde arkasında da hükümete ve MİT’e yakın kaynaklar olduğu bildiriliyor.

Kalyoncu Raporu: Ülke bütünlüğü tehlikede Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, Jandarma ile MİT arasında Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden birçok konuda kritik görüş ayrılıkları

yaşanıyor. Jandarma ile MİT venliğin sağlanması ve korunarasında görüş ayrılıkları şu ması öncelik kazanmıştır.” Bekir Kalyoncu başlıklar altında debu ifadeleri kullanğerlendiriliyor: Açılım: Jandarmasının ardından, ma’nın açılım süreözellikle yandaş bacinde bazı itirazları sının hedefine oturolduğu basına yansıtulmuş ve Ağustos mıştı. Eski Jandarma Yüksek Askeri ŞuraGenel Komutanı sı’nda da, Kara Kuvemekli Orgeneral Bevetleri Komutanı olkir Kalyoncu’nun göması beklenirken, Bekir Kalyoncu revdeyken, Nisan emekliye sevk edil2013’te hazırlanan mişti. Kalyoncu’nun Jandarma Faaliyet Raporu’nda emekliye sevk edilmesinin perkullandığı şu ifadeler, Jandar- de arkasında, açılım karşıtlıma’nın açılıma itirazı olarak ğının da etkisi olduğu, basına basına yansımıştı: “Ülke bü- yansımıştı. Jandarmanın tünlüğünün parçalanmasına MİT’in yürüttüğü açılımın Türyönelik tehditleri, içte ve dışta kiye’yi bölünmeye götürdüğü, Aydınlık 22 Şubat’ta Jandarma’ya artan yoğunlukta güç kazan- seçimlerden sonra bölünmenin operasyonu manşetten duyurmuştu. ması çabası karşısında, iç gü- ilk aşaması olacak “özerklik”

DEVLET MÜHÜRLEMEZSE HALK MÜHÜRLER

Tezcan Karakuş Candan

‘Ak Saray’ için iptal kararı OLCAY KABAKTEPE / ANKARA

Tayyip Erdoğan’ın büyük tepkilere rağmen Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ) yaptırdığı, “Ak Saray” için yargıdan iptal kararı çıktı. Davayı açan TMMOB’a bağlı odalar, kararla birlikte yaptırılan Başbakanlık Binası inşaatının mühürlenerek durdurulması gerektiğini bildirdiler. Atatürk Orman Çiftliği’nde binlerce ağacın kesilmesiyle birlikte Başbakanlık hizmet binası inşaatına başlanmıştı. Olayı yargıya taşıyan TMMOB’a bağlı bazı odalara yargıdan müjdeli haber geldi. Ankara 11. İdare Mahkemesi, SİT derecesinin düşürülmesi kararını iptal etti. Karar oy çokluğuyla alındı.

Candan: Çivi bile çakılamaz! Davacı taraflardan olan TMMOB’a bağlı bazı odalar, kararla ilgili olarak basın açıklaması yaptı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, AOÇ’de Başbakanlık Hizmet Binası’nın yapıldığı 46 hektar ve 7 hektarlık alanda tarihi SİT derecesinin kaldırılarak yapılaşmaya açılmasına ilişkin açılan davada iptal kararı verildiğini söyledi. Candan, “Bu tarihi SİT alanında artık çivi bile çakılmaması gerekir. Bu sonuca göre Başbakanlık Hizmet Binası’nın ruhsatının da iptal edilmesi gerekiyor. Şu anda bu bina yasa dışı şekilde yapılıyor. Buranın mühürlenmesi, inşaatın durdurulması ve yıkılması gerekir. Onlar mühürlemezse biz Ankara halkıyla mühürlemeye gideceğiz” diye konuştu.

alanlarının yaşanacağı tespiti yapılıyor ve buna karşı mücadele edilmesi gerektiği savunuluyor. Suriye: Jandarma, iç güvenlikle ilgili askeri kolluk görevi çerçevesinde özellikle El Nusra gibi örgütlerin militanlarının, Türkiye’de cirit atması, Jandarma’yı ek tedbirler almaya itti. Bu çerçevede, bu teröristlerin Türkiye içindeki faaliyetleri yakın takibe alındı. Hatta 11 Mayıs 2013 tarihinde Reyhanlı’daki terör saldırısından kısa bir süre önce, El Nusra militanlarının bombalı araçlarla saldırı gerçekleştirebileceği yönünde bir Jandarma Bilgi Notu ortaya çıkmıştı. Yetkililerin bu bilgi notunu göz ardı etmesi üzerine Reyhanlı’daki bombalı saldırılar gerçekleşti. Saldırılarda 53 yurttaşımız hayatını kaybetti.

PYD’nin ‘özerklik’ faaliyeti MİT destekli Jandarma istihbaratı ayrıca, 2010 yılı sonunda PKK’nın Suriye’nin kuzeyine yığınak yaptığını, o bölgeye dikkat edilmesi yönünde tespitler yaptı. Suriye’deki olaylar henüz başlamamışken ve bölge sakinken PKK’nın kritik yöneticilerinin, Suriye’nin kuzeyinde, PYD’nin eğitimine başlamasının MİT içindeki bazı unsurlarca da bilindiği ve engellenmediği iddia

edildi. Bu durum iki kurumu karşı karşıya getirdi.

Öcalan’ın ‘özerklik’ talimatı Aydınlık’ın, 3 Şubat 2014 tarihli manşet haberinde, Öcalan’ın kayıtlara giren görüşmesinde yer alan ifadelerinde, MİT ile yaptığı görüşmelere de atıf yapılarak, özerkliğin MİT görüşmelerinde planlandığı haberleştirilmişti. Haberde, Öcalan’ın 3 Nisan 2013’te BDP heyeti ile yaptığı görüşmede kelime kelime şu talimatı veriyor: “Önümüzdeki günlerde Suriye’deki duruma dair heyetle (MİT heyeti kastediliyor) konuşacağız. Bazı kararlar alacağız. Yeni oluşacak Suriye’de bizimkiler başat rol oynayacaklar. Orada özerk bölgeler olur. Kürtler, Aleviler, hatta Araplar için de özerk bölgeler olacak.” Jandarma’nın dönüştürülmesi: Jandarma ile MİT, Jandarma’nın “Genel Müdürlük” yapılması konusunda da karşı karşıya kaldı. Jandarma’nın birçok faaliyette MİT’in önüne çıkması, Yenimahalle’yi rahatsız etti. MİT, bu çerçevede Jandarma’nın gücünü tırpanlayacak ve askeri kolluk görevini bitirecek bu düzenlemeye destek verdi. Böylece MİT’in birçok konuda önü açılacaktı. Jandarma’nın içinde, bu plana direnen komutanlar da, çeşitli gerekçelerle, pasif görevlere kaydırıldı.

5 NO’LU HARD DİSKTEKİ İZLER YENİDEN SORUŞTURULACAK

Savcılık parmak izinin peşinde ÖZER SÜRMELİ

O

rduya yönelik kumpasların ana delili olan 5 No’lu hard diskteki parmak izi soruşturması yeniden açıldı. Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele askeri savcılığa “parmak izinin sahibini tespit edin” talimatı verdi. 2005 yılında oluşturulan personel sistemi sayesinde parmak izi kıyaslamasının kolaylıkla yapılabileceği belirtildi.

Hüseyin Ersöz

Kripto sistemi operasyonla polisin eline geçti

Askeri savcılık yürütecek

Kadınlarla ve gençlerle özgürleşen mahalle hayatı İnsancıl kentin temeli mahalledir. Mahallenin hayat kaynağı ise kadınlardır ve gençlerdir. Mahallenin kültür, spor, sanat ve eğlence hayatı Halkevleriyle geliştirilecek ve kurumlaştırılacaktır. Kadınların ve gençlerin toplum ve siyaset hayatına etkin ve önder katılımı, belediye hizmetinin başarı ölçüsüdür. Bütün yurttaşlarımızı Özgür Mahalle Özgür Kent için İşçi Partisi’nin Yerel Seçim mücadelesine etkin olarak katılmaya çağırıyoruz.

Jandarma tarafından durdurulan MİT TIR’larında mühimmat taşındığı ortaya çıkmış ve bu fotoğrafı ilk kez Aydınlık yayınlamıştı.

Donanma Komutanı Veysel Kösele

Soruşturmayı Gölcük’teki Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı yürütecek. Soruşturma talebinin ise Genelkurmay Başkanlığı’ndan değil cezaevlerindeki komutanlardan geldiği bildirildi. Tutuklu komuntanlar, Donanma Komutanlığı’ına başvurarak parmak izinin araştırılmasını istedi.

DONANMA’DA KOMUTANLAR GÖREV YAPAMAZ HALE GETİRİLDİ

Savunma hazırlamak için görevinden ayrıldı ÖZER SÜRMELİ Türk Ordusu’na kumpaslar muvazzaf komutanları işlerini yapamaz duruma getirdi. Türk Donanması’nın vurucu güçlerinden TCG Oruç Reis Fırkateyni’nin komutanı Deniz Kurmay Yarbay Nejat İnanır, yargılandığı dava dosyalarını takip edebilmek için görevinden ayrıldı. AKP’nin de itiraf ettiği Türk Ordusu’na kumpasın etkileri tartışılırken konuya açıklık getiren çarpıcı bir gelişme yaşandı. Türk Donanmasının vurucu güçlerinden Oruç Reis Fırka-

teyni Komutanı Kurmay Yarbay Nejat İnanır kumpasa karşı savunma hazırlayabilmek için görevi bıraktı. İzmir “Askeri Casusluk” davasında yargılanan İnanır, seferler nedeniyle davayı takip edemediği gerekçesiyle görevi-

nin değiştirilmesini talep etti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İnanır’ın talebini kabul etti ve Donanma Komutanlığı Harekat Şube Müdürü olarak görevlendirdi. İnanır, İzmir’deki “askeri casusluk” davasında örgüt üyesi olmak suçlamasıyla yargılanıyor. Deniz Kurmay Yarbay İnanır ek iddianamede de hiçbir yeni belge gösterilmeden sanık yapıldı. Savcı Zafer Kılıç Nejat İnanır’ın aynı suçlamayla ikinci defa cezalandırılmasını istedi. Barbaros Türk Deniz Görev Grubu 2014 kapsamında 102 günlük Afrika seferine çıkmaya

hazırlanan Oruç Reis Fırkateyni’nin yeni komutanı Deniz Kurmay Albay Yüksel Can oldu. Devir teslim töreni Afrika turu basına duyurulmadan hemen önce Oruç Reis Fırkateyni’nde yapıldı. Açıklamada basının karşısına fırkateynin yeni komutanı Deniz Kurmay Albay Can çıktı. Oruç Reis Fırkateyni’nin önceki komutanı Deniz Kurmay Albay Erdin Altıner de Balyoz davasında 16 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Altıner Maltepe Askeri Cezaevi’nde bulunuyor.

Adli Tıp’tan ‘Soru sormayın’ şartıyla panel SEDA AKYÜZ / YEŞİM ÇATALTAŞ

İstanbul Barosu Sağlık Hukuku Merkezi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Adli Tıp Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği “Sağlık Hukuku’nda Malpraktis dosyalarına Adli Tıp Kurumu Yaklaşımı” paneli dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin konferans salonunda düzenlendi. Basın mensuplarının ilgisinin az olduğu panelde Adli Tıp Kurumu’ndan gelen konuşmacıların görülen davalar ve kapanmış dosyalarla ilgili hiçbir soruyu cevaplamayacakları şartıyla ka-

tıldıkları öğrenildi.

‘Bizim alanımıza girmiyor’ Panelin ardından basın mensuplarının sorularına geçildi. Aydınlık’ın “Mahkemeler, hasta tutuklularla ilgili üniversite hastanelerinin raporlarını dikkate almamakta ve Adli Tıp’a yönlendirmektedir. Adli

Tıp’tan da raporun gelmesi uzun bir süre alıyor. Nitekim Fatih Hilmioğlu’nun Adli Tıp’tan raporunun gelmesi yaklaşık bir yılı buldu. Bu konu hakkında ne söylersiniz?” sorusuna 2. İhtisas Kurulu Başkanı Ümit Naci Gündoğmuş “Bizim alanlarımız dışında kalan bir konudur. Bu konu 3.

İhtisas Kurulu’nu kapsamaktadır. Kurum adına da verecek bir cevabımız bulunmamaktadır” yanıtını verdi. “Geçtiğimiz günlerde ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinde emekli Albay Dursun Çiçek’ ıslak imzası vardır’ diyen 5 Adli Tıp Kurumu üyesi pasif göreve alındı. Adli Tıp Kurumu içerisindeki bu atamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorumuza ise 1. İhtisas Kurulu Başkanı İbrahim Üzüm şu yanıtı verdi: “Toplantının amacı dışına çıkılıyor. İdari anlamda cevap verecek kişiler değiliz.”

Askeri Casusluk davasında 8 yıl 3 aylık hapis cezası onanan emekli Yüzbaşı Esin Tolga Uçar’ın avukatı Hüseyin Ersöz, “Yargılamanın yenilenmesi” taleplerinin üst mahkemece de reddedilmesi üzerine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurarak “Kanun yararına bozma” isteminde bulundu. Avukat Hüseyin Ersöz’ün Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu dilekçede, asker ve eski TÜBİTAK çalışanlarının da aralarında bulunduğu 44 sanığın yargılandığı davaya ilişkin, “Bu sanıklar kriptolu haberleşme alanında araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütmüş olan kişilerdir. Bu çerçevede Başbakan’ın kullandığı kriptolu telefonunun dinlenmesinin nasıl gerçekleştiğinin ipuçları müvekkil Esin Tolga Uçar’ın yargılandığı davada bulunabilecektir” ifadelerine yer verildi.

‘Bilgisayarlarına el konulmuştu’ Ersöz, dilekçesinde şu açıklamalarda bulundu: “Soruşturma kapsamında TÜBİTAK’ta çalışan bu kişilerin evlerinde ve işyerleri olan TÜBİTAK’ta da aramalar gerçekleştirilmiş, bilgisayarlarına el konulmuş, tüm çalışmaları polisin eline geçmiştir. TÜBİTAK’ın içinde örgütlendiği ileri sürülen bu yapılanmanın, müvekkilin de içinde bulunduğu yargılama sürecinde haksız ithamlarla karşı karşıya bırakılan personelin TÜBİTAK’tan tasfiyesi sonrasında gerçekleştiğinin altını çizmek gerekmektedir.”


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

imi Cumhuriyet yazarlarının Fethullah Gülen’le görüşmek için Pensilvanya’ya gitmesi ve bay “HİÇ”in yaptığı gibi utanmadan cemaatle kol kola fotoğraf çektirdiğinin deşifre olması, gazetenin okurlarında infial yaratırken, dönek liboşları ise çıldırttı... Aydınlık, adını Atatürk’ün koyduğu bir gazetenin cemaatle yakınlaşmasını sorgularken, gazete yönetimi yanıt vermek yerine takiye yapıyor... Tıpkı Cumhuriyet’in avukatı Akın Atalay’ın yaptığı gibi gerçekler okurdan gizleniyor... Atalay, onlarca Atatürkçünün gazeteden uzaklaştırılmasını örtbas ederken ne yazık ki komik

AKP’nin Adıyaman mitinginde “Diktatörü bulduk: İnönü” yazılı bir afiş asıldı.

Tayyip Erdoğan

Erdoğan, CHP’yi eleştireyim derken, cumhuriyetin kurucularına duyduğu düşmanlığı dile getirdi. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Hitler ve Mussolini ile aynı kefeye koydu

B

‘Üç ayda maskesi düştü’ Adıyaman’da partisinin mitinginde konuşan Erdoğan, CHP ve MHP’yi, Fethullah Gülen ile ortak hareket etmekle suçladı. “İktidarımızı çekemiyorlar” di-

yen Erdoğan, Fethullah Gülen’e yönelik sert eleştirilerini de şöyle sürdürdü: “Pensilvanya’da bir zat var. Bize iftira attı, bize beddualar etti. Üç ayda maskesi düştü. Rabbim elini ayağını dolaştırdı. Savaş Ay’la röportaj yapmış. O röportajda ne diyor; ‘Cebrail bir parti kursa kusura bakmasın onu desteklemeyeceğim’ diyor. Cebrail’i desteklemem diyen bu zat şu anda CHP’yi destekliyor, CHP’ye istikamet çiziyor. CHP’nin olmadığı yerde de MHP’yi destekliyor. Al birini vur ötekine. Kurdukları tuzak artık bozuldu.

CHP’nin, MHP’nin, Pensilvanya’nın, onlarla birlikte medyanın, iş çevrelerinin kurdukları tuzak alt üst oldu. Ellerine yüzlerine bulaştırdılar. ‘Darbe yapalım, sandıksız hükümeti devirelim’ dediler, ayakları dolaştı, tökezlediler.”

‘Diktatörü aradık bulduk: İnönü’ Başbakan Erdoğan, “Şimdi bunun hesabını verecekler, millet sandıkta bunun hesabını soracak. Hukuk yoluyla da biz hesabını soracağız” diye konuştu.

CHP’ye “Dersim” üzerinden yüklenirken İsmet İnönü’yü de “diktatör” olmakla suçlayan Erdoğan, “Aradık, sorduk, diktatörü bulduk. Ey CHP, diktatör senin içinde. Kim İnönü? İnönü, İtalya’da Nazi, faşizm iktidar olduğunda onları ilk tebrik edenlerden olmuştur. Öyle ki bunlar Dersim’de katliamın baş sorumlusudur. Katliamın baş sorumlusu olduğu halde bugün kalkıp da bu CHP’nin genel müdürü Dersimli olduğu halde orayla ilgili bir kelime edebiliyor mu?” ifadelerini kullandı.

ansürcü ve tasfiyeci gazetenin avukatı Akın Atalay, “Mehmet Faraç, Atatürkçülüğünden uzaklaştırılmadı” diyerek utanmadan gerçekleri gizliyor... Oysa 3 yıl önce “Kubilay” yazısını sansür eden ve bunu bize bildiren de kendisidir... “Emek-sermaye çelişkisi” ve “düşünce özgürlüğü” nidalarına rağmen, 26 yıllık emeğimizi hiçe sayarak “tazminatsız” olarak işten çıkartılmamıza yol açan da Atalay’la onun “TKP” kardeşliği yaptığı bay “HİÇ”tir... Ne yazık ki bugünlerde, “Cumhuriyet cemaate yanaştı” diye feveran eden korkaklar da o günkü tasfiyeye sessiz kaldılar ve sonunda onlar da “HİÇ”in gazabına uğrayarak başlarının kesilmesinden kurtulamadılar!.. Atalay gibiler, “CHP’ye katılma”mızı sansür ve tasfiye gerekçesi yaparak komik duruma düşmesinler... Çünkü

Devlet Bahçeli

M

HP lideri Devlet Bahçeli, “Başbakan sen hiç miting yapma, kendini yargıda akla. Yargıda aklandığın zaman bu millet koşa koşa oy verir” dedi. İzmir’de MHP’nin yolsuzluklardan hesap sormak, ayakkabı kutularını denetlemek üzere iktidara doğru ilerlediğini savunan Bahçeli, Tayyip ve Bilal Erdoğan ses kaydı üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı: “Oğlu ile kendi aralarındaki muhabbetlerde, sanki bazı şirketler olur evden eve nakliyat. Para evden eve taşınır diye bir şirket kurmuşlar.”

‘Bu AKP’lileri 630 milyon dolarlık deterjanla çimdirsinler’ Yargıya, kolluk kuvvetlerine, “nerede ne yolsuzluk varsa onun üzerine gidin” talimatı vermesi gereken Erdoğan’ın, aksine yolsuzluk ve rüşvetin üzerini örttüğünü, herkese saldırdığını ve bu yolla gündemi meşgul ettiğini kaydeden Bahçeli şöyle devam etti: “‘Savcıya gidip Bilal oğlanla birlikte ifade vermediğin sürece sana oy yok’ diyecek bu halk. Ev kadınları bilir, hangi deterjan varsa bu 630 milyon dolarla birer kutu alsınlar, bu AKP’lileri çimdirsinler!”

Kemal Kılıçdaroğlu

Erdoğan’a “Bu adam” diye hitap eden Kılıçdaroğlu, “17 Aralık 2013’te bir olayla karşılaştı. Devletin namuslu kadroları, açıkça hükümet tarafından soyulan bir devletin maskesini ortaya çıkardılar. Bu kadroyu ortaya çıkardılar, yüzle-

başçalan o dönemin Adalet Bakanına telefon ediyor. Bak diyor bir dava var diyor. O dava bir mahkemede diyor, takip et duruşması nerde olacak diyor. Kararı şöyle versin diyor. Ne diyordu, yasama yargı, yürütme güçler ayrılığı diyordu. Bir başbakan Adalet Bakanına talimat veriyor. Mahkeme kararını böyle versin diyor. Bunu dedin mi o koltukta oturamazsın. O koltukta oturması, hukukun ve adaletin katledilmesidir. Bu adam bir hukuk katilidir. Diyorlar ki neden ağır konuşuyorsun. Allah aşkına ne söyleyeyim. Daha hukuk katili, demokrasi katili değil mi? Bu adam adalet katili.”

Suikast uyarısı

‘Bu adam’ diye hitap etti

rindeki maskeyi indirdiler” diye konuştu. Konuşmasında son ortaya çıkan kasetleri de gündeme getiren Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Bu

Konuşmasında bir uyarı da yapan Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı: “Geçen seçimde, Tokat’a gidiyor helikopterle başbakana suikast yapılacakmış. İki kişi silahla ateş etti. Yalan doğru, gerçeği görün diyorum. Her türlü provokasyonu yapabilirler. Başbakan Erdoğan’a provokasyon amaçlı bir suikast yapabilirler. Herkes uyanık olsun.”

Sınırdaki ambulansta bomba düzeneği

S

uriye’ye açılan Öncüpınar Sınır Kapısı’na gelen ve içinde hamile bir kadını taşıyan ambulansta bomba düzenekleri bulunduğu ortaya çıktı. Suriye’de cihatçı terör grupları arasındaki çatışmalar sürerken, ambulansların bile kamuflaj aracı olarak kullanıldığı öğrenildi. Öte yandan, Türkiye’nin de bomba saldırılarının hedefi olduğu iddia edildi.

Lastikleri patlayınca anlaşıldı Milliyet gazetesinin haberine göre olay şöyle gelişti: İçinde hamile hasta bir Suriyeli kadının bulunduğu belirtilen Suriye plakalı bir ambulans, Suriye-Türkiye sınırındaki tampon bölgeye girerek hasta kadını Türk sağlık ekibine teslim etmek istedi. Öncüpınar Sınır Kapı-

sı’nın hemen önündeki tampon bölgede yaşanan bu olay anında, Türkiye’den sağlık ekip hastayı almak için Suriye’den gelen ambulansa yanaştığı sırada ambulans, geri manevra yaparken aracın arka lastikleri yol üzerindeki çelik kapana takılarak patladı. Patlamayla birlikte ambulanstan inen genç Su-

yalanlara başvurmuş... Unutmayın ki, Oral Çalışlar gibi liboşlara 5 gün yazdırılırken, Ümit Zileli gibi bir Atatürkçü, yıllarca haftada bir güne sıkıştırıldığı için, geri plana itildiği için gazeteden uzaklaşmak zorunda kaldı... Diğer Atatürkçü yazarların neden uzaklaştırıldığını okurlar da artık çok iyi biliyor... Gazeteden uzaklaştırılan Mustafa Sönmez’in vahim yazıları da arşivde duruyor... Bu gazeteden son yıllarda 15’ten fazla yazarın ayrılmasının acilen sorgulanması gerekiyor... Unutmayın ki, yaşanan sansür ve tasfiyeler, söz konusu gazetedeki vahim savrulmanın ve kimi yazarların cemaatle kol kola girmesinin de ağır sonuçlarından biridir...

riyeli şoför, araçtan hızla uzaklaştı. Durumdan şüphelenen güvenlik güçleri sahipsiz kalan ambulansta güvenlik araması yaptı. Araçta çeşitli kablolar ve bomba düzenekleri bulunması üzerine olay yerine gelen bomba uzmanları, araçta 5 bomba düzeneği ile uzun namlulu silahlar ve roketatar buldu.

bize yargısız infaz yapanlar aynı dönemde DSP yöneticisi Orhan Birgit’e, CHP Milletvekili Ahmet Tan’a, Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Mümtaz Soysal’a ve CHP Milletvekili Süheyl Batum gibi çok sayıda siyasetçiye yazı yazdırıyorlardı... Atalay, sansür ve haksız işten atılma nedeniyle gazeteye açtığımız davayı kaybettiklerini ve tazminat ödediklerini niçin okurlarına açıklamıyor acaba?.. Yoksa sokaklarda uyuyakalarak unuttuğu “cip”i gibi bunu da mı anımsamıyor!!! 30 yıldır küfrettiği cemaatle kol kola fotoğraf çektiren ve yazarını da Pensilvanya’ya gönderen hikmeti kendinden menkul zavallı ve kankaları şunu iyi bilsinler; dönekliğin ve korkaklığın arenasında mızrak artık çuvala sığmıyor... Vefakâr okurlar her şeyin farkında... Hem de tehlikenin alasının!..

Ergenekon operasyonunu destekleyen subaylar kim?..

2 Yargıda ‘aklan ‘Tayyip Erdoğan adalet katili’ öyle gel’ C ERDOĞAN’A KIŞKIRTMA AMAÇLI SUİKAST GİRİŞİMİ UYARISI

HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan Erdoğan’ın adalet katili olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a provokasyon amaçlı suikast girişimi olabileceği uyarısı yaptı. Kılıçdaroğlu seçim çalışmalarına dün Tekirdağ mitingi ile devam etti. Tekirdağ Cumhuriyet Meydanı’nda konuşan Kılıçdaroğlu, yolsuzlukları gündeme getirdi ve Başbakan Erdoğan’ın dünyanın en zengin başbakanlarından biri olduğu iddiasını tekrarladı. Halkın istemesi halinde hesap soracağını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Trakya’dayız. Kapıkule çok yakın, kaçacak gibi görünüyor. Nereye kaçarsa kaçsın, hangi ülkeye giderse gitsin. Size söz veriyorum. Türkiye’ye getireceğim ve hesabını soracağım” dedi.

Cemaatle kol kola giren Cumhuriyetçi ve avukatı neyi gizliyor?..

Sansür zihniyetinin çöküşü!..

S

aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’yi eleştireyim derken, cumhuriyetin kurucularına duyduğu düşmanlığı dile getirdi. Atatürk’ün yol arkadaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Hitler ve Mussolini ile aynı kefeye koydu.

MED CEZİR

Cumhuriyeti kuranlara ‘FAŞİST DİKTATÖR’ dedi K

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

011 yılında yüzlerce asker “Ergenekon” ve “Balyoz” tertibiyle cezaevinde değil miydi?.. TSK üzerindeki “kumpas” zirve yapmamış mıydı?.. “Kozmik Oda” bile hedefe konulmamış mıydı?.. Peki, nasıl olmuştu da 2011 seçimlerinde askerlerin oy kullandığı sandıklarda bile, cemaatle birlikte “kumpas” zanlısı olarak gösterilen AKP oy patlaması yapabilmişti?.. Örnek mi istersiniz... İşte dün de medyaya yansıdı, Diyarbakır 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı’ndaki 10 sandıkta kullanılan 2 bin 399 oyun çok düşündürücü dağılımı: AKP 1158, CHP 662, MHP 491, BDP destekli bağımsızlar ise 19. Çok şaşırtıcı değil mi?.. Unutmayın ki, benzer sonuçlar çıkan böyle yüzlerce sandık var...

İnsan düşünüyor; TSK hedef alınmışken AKP’ye oy veren subay, astsubay ve uzman çavuşların “Ergenekon” baskısından haberleri mi yoktu, yoksa operasyonu içten içe desteklemişler miydi?.. Daha vahim bir soru var: Düşmanını tanımayan asker baştan yenilmeye mahkûm olmaz mı?.. Bazı TSK mensupları bu gaflet konusunda çuvaldızı biraz da kendilerine batırsınlar ama özellikle Diyarbakır’daki o sandığın sonuçlarını izlemeye devam edeceğiz... Görelim bakalım, AKP Milletvekili Yalçın Akdoğan, “Milli ordumuza kumpas kurmuşlar”, Erdoğan ise “Sahte belgelerle yargılama yapmışlar” demesine rağmen sandığa gidecek olan askerler tercihini kimden yana kullanacaklar?..

Erdoğan saldırırken CHP’yi kim susturuyor?..

K

aset, “montaj”, “kumpas”, “tertip” içinde gözden kaçırılan o kadar önemli bir olay var ki, toplum ya farkında değil ya da çaresizlik ve iktidar hırsıyla yaşananları görmek istemiyor... CHP, keşke iktidara gelebilse... Yolsuzluk batağındaki AKP keşke hükümetten düşebilse... Bunlar iyi beklentiler ama şu siyasetin arenasında yükselen acı ve vahim çığlıkları iyi analiz edebiliyor musunuz acaba?.. Söylenenleri aklıselim biçimde sorgulayabiliyor musunuz?.. AKP’nin lideri Erdoğan haftalardır miting yaptığı her kentte “CHP-cemaat ittifakı”ndan söz ediyor... CHP’ye her fırsatta ağzına geleni söylüyor... Örneğin; “Fethullah, CHP’nin hocası” diyor, “Cemaatle kol kolalar” diyor, “Hocanız dua etsin, hep beraber amin deyin” diyor, “CHP-MHPcemaat üçgeni” diyor!.. Dikkat ediniz; bunları sıradan bir politikacı söylemiyor... Daha birkaç yıl önce Anayasa Mahkemesi’nce “laiklik karşıtlarının odağı” ilan edilmiş bir partinin genel başkanı söylüyor... Daha düne kadar “Ergenekon” ve “Balyoz” kumpasında birlikte

çalışmakla suçlanan AKP’nin lideri söylüyor, medya ise bu iddiaları günlerdir manşetlerde tutarak CHP tabanında infial yaratıyor... Peki; Erdoğan aslında kime söylüyor bunları?.. Ne yazık ki, tüzüğündeki Altı Ok’tan biri “laikliği” temsil eden CHP’ye söylüyor!.. Yani Atatürk’ün kurduğu ve nedense son üç yılda “yeni”leşme iddiasıyla sağcılara yanaşan ve ideolojik erozyon da yaşayan CHP’ye söylüyor... Şaşırtıcı olan, bu vahim eleştirilerin yalnızca dinci AKP’nin, dinci cemaatle giriştiği savaş sırasında yapılması değil... Artık asıl düşündürücü olan; dinci bir partinin “solcu, Atatürkçü, ulusalcı; cumhuriyetçi” olması gereken bir partiyi “cemaatçilik”le, türban sömürüsüyle suçlaması da değil!.. Asıl şaşırtıcı olan; koca CHP’nin bu iddialara günlerdir net bir yanıt verememesi, cemaat ilişkisini kesin bir dille reddetmemesi!.. Bizce, CHP’nin gerçek tabanını Erdoğan’ın “cemaatçilik” suçlaması değil, partideki vahim ve düşündürücü sessizlik ürkütüyor... Bir kez daha “Uyan ve susma CHP” demekten başka elimizden bir şey gelmiyor...


İsmet

ARALIK

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ÖZÇELİK

AKP de F tipi örgüt de dolar milyarderi

M

ilyar dolarlar çarpışıyor. AKP’de de F tipi örgütte de para çok. Evlerdeki paraların boşaltılması bile saatler sürüyor. Sabah saat 08.02’de başlayan işlemler gece geç saatlere kadar devam ediyor. Gece 23.15’e geldiğinde evde hala 30 milyon euro kalıyor. Evdeki paranın bir milyar doları aştığı iddia ediliyor. “Bunlar sadece nakit para. Eş dost üzerindeki fabrikalar, şirketler, arsalar, villalar, oteller, buna dahil değil” iddiaları konuşuluyor. 2002 yılında Rahmi Koç da bir milyar dolar paradan söz etmişti. Öyle görünüyor ki bu para hiç durmadan doğurmuş.

Hırsız ve ortakları

M

ahkeme kararı ile yapılan telefon dinlemeleri hukuken delildir. Öyle ise 17 Aralık tablosu eşittir hırsızlıktır. 4 bakanın istifa ettirilmesi bunun içindir. Olmayan bir suçtan ötürü istifa olmaz. Mesela Numan Kurtulmuş için bir montaj uyduruldu, hiç kimse tınmadı ve

Devlet eliyle büyüdü Peki F tipi örgüt nasıl bu kadar büyüdü? Milyarlarca dolar servete nasıl ulaştı? Bu sorulara yanıt aranıyor. Uzmanlar F tipi örgütün, 2002 yılında AKP ile birlikte koalisyon ortağı olarak iktidara gelmesine dikkat çekiyorlar. Hükümette ve bürokrasideki güç kullanılarak işadamlarına salınan salmalar, toplanan paralar büyük boyutlarda. “Devlet gücüyle ve AKP Hükümeti eliyle büyütüldü” görüşü hakim. Örgütün yan kuruluşlarının düzenledikleri organizasyonlara bakınca bunu anlamak da kolaylaşıyor. Sponsor kuruluşların tamamına yakını kamu kuruluşları. Halkın parası örgüte peşkeş çekiliyor.

Bir anı 2010 yılıydı. F tipi örgütün işadamları örgütü uluslar arası bir toplantı düzenlemişti. Masrafları kamu kuruluşlarına pay etmişlerdi. Üstelik de fatura vermek istemiyorlardı. İhracatçı Birliklerinin bağlı olduğu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen görevden alınmış, yerine Zafer Çağlayan gelmişti. Dış Ticaret Müsteşarlığı onayı ile İhracatçı Birlikleri Ortak Fonundan talep edilen para 4 milyon euro idi. Oysa ki söz verilen yabancı konukların masrafı en fazla 300 bin euro civarındaydı. Bürokratlar 4 milyon euro’luk ödemeye imza atmak istemeyince bu işadamı örgütünün Genel Sekreteri M.G., Zafer Çağlayan’a bürokratları şikayet etti. Çağlayan’ın Tüzmen’i sevmediğini bildiği için, “Sayın bakanım, bu bürokratlar Tüzmen’in adamları. Sizin başarılı olmanızı istemiyorlar” dedi. Sonrasının ne olduğunu, 4 milyon euro’nun ödenip ödenmediğini bilmiyorum. Ama bu tür organizasyonlarda bütün masrafları kamu kurumlarına yıkıp, üstüne de milyonlarca kâr ettiklerini biliyorum.

Paralı siyaset Seçim kampanyaları hızlanıyor. Türkiye’de siyaset çok pahalandı. 1970’li yıllarda adaylar sadece kartvizit ve ancak el kadarcık basılı broşürlerle propaganda yaparlardı. Şimdi propaganda için büyük paralar harcanıyor. Son günlerde iktidar ve muhalefet partilerinin genel başkanlarının konuşmalarını dinliyorsunuz. Her gün aynı konuşmayı yapıyorlar. Konuşmalarda yer adı dışında değişiklik yok. Propaganda harcamaları büyüdükçe, fikir küçülüyor. Propagandada parti amblemleri ikinci plana düşerken, lider ve aday fotoğrafları öne çıkıyor. Eskiden Demirel “Mührü kır atın böğrüne bas” derdi. İnönü, Ecevit, “Mührü Altı Ok’a bas” diye çağrılar yapardı. Şimdi bundan eser yok!

Kim siyasi taraftarlıkla montaj korosuna katılıyorsa o ortaktır. Evet muhalefetin millete söylemesi gereken, oylarınızla hırsızlığa ortak olmayındır ki bunu temel slogan yapmalıdır. Sonar Araştırma Kurumuna göre ahalide hırsızlığa karşı feveran var ve AKP yüzde 10-15 arası

Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com

düşüş içinde lakin bu oran yetmez. Böylesine suçüstü tablosunda AKP barajı aşamamalıdır.

Erdoğan, F tipi örgütün üzerine niye gitmiyor? Bülent Arınç açıkladı, F tipi örgüt aylar önce Başbakanı kasetlerle tehdit etmiş! Peki Tayyip Erdoğan ne yapmış? Fehmi Koru’nun aracı olarak Pensilvanya’ya

gitmesine peki demiş. O gün bugün Tayyip Erdoğan’dan her gün tehdit. Çete diyor, örgüt diyor, haşhaşi diyor. Ötesi yok amiyane tabirle sürekli kolpa! Yapılan bir suç duyurusu,

Abdullah Gül’ün ses bombası

F tipi örgüt farklı mı? F tipi örgüt için de aynı şey geçerli. “AKP iktidarında en çok büyüyen iki örgüt var. Biri PKK, diğeri F tipi örgüt” diye yazmıştım. Bu her geçen gün doğrulanıyor. PKK malum. Sigara, petrol, uyuşturucu kaçakçılığından büyük paralar kazanıyor. F tipi örgüt hem devletin en mahrem yerlerine kadar girmiş, hem de parasal olarak büyümüş. F tipi örgütün parasal büyüklüğü ürkütüyor. 50 milyar dolara hükmettiği ifade ediliyor. Amerika’daki bazı gruplar bile kaygılı. Milyarlarca dolara hükmeden örgütün kontrolden çıkmasından endişe ediliyor. Örgütü “belli sınırlar içine çekilmesi” tartışılıyor.

Kurtulmuş meydan okudu. Bugün soyut montajdır savunmasının ötesinde meydan okunamıyor ve ispata gidilemiyorsa bunun adı hırsızlığın altında ezilmektir. Gelelim hırsızlık şüphelilerinin ortaklarına! Kim yargının kesin hükmü olmadan hırsızlığı aklıyorsa o ortaktır.

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yolsuzluk ve telefon dinlemeleri konusunda Devlet Denetleme Kurulunu harekete geçirmişmiş! Gülümsedim... Niye mi? Klasik Abdullah tavrı olduğu için! Maksadı üzüm yemek değil, ahaliye güya ben de varım demek istiyor. Evet Gül’ün yaptığı sadece ses bombası

patlatmaktır ve pratik hiçbir sonucu olmayacaktır. Yahu bu Abdullah Gül değil midir internet ve HSYK yasaları olayında “Anayasaya aykırılık var ama ona Anayasa Mahkemesi baksın” diyerek sorumluluktan kaçan? Böyle birisinin yönetimindeki DDK’dan hiç objektif sonuç çıkar mı?

açılan bir soruşturma yok. En önemlisi kumpas dediği konularda mağduriyeti giderme adına somut bir adımı da yok. Tayyip Erdoğan’ın en çok dava ettiği gazeteci olarak buradan ilan ediyorum.

F Tipi örgütü tasfiye adına atacağı bütün adımları sonuna kadar destekleyeceğim. Tayyip Erdoğan mugalatayı bırak, söylediklerinde samimi isen durma harekete geç!

Fenerbahçeliler kampanya başlatmalı Eğer dinlemeler doğru ise ortada açık bir müdahale var. Ülkenin Başbakanı bir spor kulübünün kongresine müdahale ediyor. Oğlu mevcut Başkana yani Aziz Yıldırım’a ağır sözler ediyor. Bu durumda Fener camiasının ayağa kalkması gerekmez mi? Kadıköy’de yapılan yürüyüş yetmez yeni

aktiviteler gerekli. Farklı protesto metotları geliştirilip iktidarın Fenerbahçe düşmanlığı tescillenmeli ve tepkiler mutlaka sandığa taşınmalı. Bunun için sosyal medya ısrarla kullanılmalı. Ben Aziz Yıldırım’ın yerinde olsam ihtiyatı bırakıp açıktan meydan okurdum zira macun tüpten çıkmıştır.

Kalem kıran başbakan! Eğer bu telefon tapeleri doğru ise Tayyip Erdoğan’ı tanımlamak için uzmanlardan yardım istemek gerekiyor. Evet Başbakan ile Adalet Bakanı arasındaki Aydın Doğan’la alakalı telefon konuşmalarının tapelerinden söz ediyorum. Erdoğan, Aydın Doğan için “Kesinlikle mahkûm olması lazım” şeklinde bir ifade kullanıyor. Hakimleri ve Yargıtay’ı sorguluyor. Yok bir Başbakan konumu gereği böyle bir sözü edemez! Ederse o ülkenin rejimine demokrasi denmez! İlginçtir, Başbakan bu satırların yazıldığı saate kadar bu tapeye karşı suskundur ve böyle bir konuşmam olmadı diyemiyor.

‘OYLARI BÖLMEYELİM’ DİYEN YURTTAŞLARA YANIT VERDİ: AKP VE CHP’YE OY VEREREK TÜRKİYE’Yİ BÖLMEYELİM

Pendik’te Levent Kırca coşkusu İşçi Partisi Türkiye’de ayağa kalkan halk hareketinin öncüsü olmuştur. Her zaman barikatların önünde, gazın içindeydi. Tayyip’in ipliğini pazara çıkardık, yüzsüz değil çok yüzlü bir adam bu. Önü arkası her yeri yüz

İ

şçi Partisi (İP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca’nın seçim programı bütün hızıyla devam ediyor. Kırca, İstanbul’un ilçelerinde sıcak bir ilgiyle karşılanıyor. Pendik’te İP Belediye Başkan Adayı Nurhayat Boyraz ve Tuzla Belediye Başkan Adayı Hüseyin Kılıç’la buluşan Kırca, “Oyları bölüyorsunuz” diyen yurttaşlarla sohbet etti.

Sarıgül’e oy verirsek Türkiye’yi kaybederiz

Levent Levent Kırca Kırca

Yurttaşlara, “CHP’ye gittik birleşelim demek için, cevap verme zahmetine girmediler” diye yanıt veren Kırca, “Atatürk’ten eser yok CHP’de. Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyemiyor, Mustafa Kemal’in yurttaşlarıyız diyorlar. Laiklik tehlikede değil diyorlar. İsminde Cumhuriyet ve halk geçip bu iki kavramdan bu kadar uzak bir parti daha yoktur. Ben eski CHP’liyim annem de babam da CHP’liydi. Bununla birlikte gerçekleri korkmadan söylemeliyiz, partimizin karakterine de bu yakışır. İstanbul’u AKP’ye ya da Sarıgül’e verirsek Türkiye’yi kaybederiz” açıklamasını yaptı.

Hırsızların sesi titriyor Levent Kırca, toplantı sırasında yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda da bulundu. Kırca, “İşçi Partisi

dublaj da, montaj da deseler biliyoruz, görüyoruz” dedi. Erdoğan’ın ses kayıtlarının çıkmasının ertesi günü seçim mitinglerinde oy istemesine de değinen Kırca “Tayyip’in ipliğini pazara çıkardık, yüzsüz değil çok yüzlü bir adam bu. Önü arkası her yeri yüz” sözleriyle toplantıya katılan vatandaşları kahkahaya boğdu. Kırca, medyanın kendisiyle ilgili sansür uyguladığına dikkat çekerek “Kendi konuştuğumuzu kendi gazetemiz yayınlıyor. Nerede diğer basın? Biz bu ülkenin adayı değil miyiz, bu şehrin adayı değil miyiz?” diye sordu.

‘Halkın kaynakları halk için kullanılacak’

Türkiye’de ayağa kalkan halk hareketinin öncüsü olmuştur. İşçi Partisi her zaman TOMA’ların, barikatların önünde, gazın içindeydi. Öte yandan Türkiye’nin bugünkü durumunu

sadece biz görebiliyoruz, diğerleri ya göremiyor ya da görmek istemiyor. Ayakkabı kutularındaki paraları, ses kayıtlarını, hırsızların sesindeki titremeyi herkes biliyor artık. Gerçekleri

Toplantıda mimar, mühendis, pedagog ve basın sözcülerinden oluşan danışma kuruluyla birlikte kürsüye çıkan İP Pendik Belediye Başkan Adayı Nurhayat Boyraz da mutlu bir Pendik için neler yapacaklarını anlattı. “Tüm Türkiye’de İşçi Partisi’nin yerel sorunlara nasıl çözüm getireceği sorusuna tek bir yanıt vardır o da çalmayacağımızdır” diyen Boyraz, “Halkın kaynaklarını halk için kullanan bir belediye yaratacağız. Sistemin rantçı belediye düzeni kökten değiştirilecektir. Belediyecilikte tek ölçümüz halkın mutluluğunu sağlamak ve refahını yükseltmektir” şeklinde konuştu.

Hassa adaylarımız hırsızları yakalayacak HÜSEYİN GÜLER / HATAY

İ

şçi Partisi, Hatay’ın Hassa ilçesinde önceki gün belediye başkan ve meclis üyesi adaylarını tanıttı. Tanıtım toplantısı, aynı gün açılışı yapılan parti binasında düzenlendi. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Mercan’ın da katıldığı açılışta yeni üyelere rozetleri takıldı. Partisinin rantçı değil halkçı belediyeciliği savunduğunu vurgulayan Ali Mercan, şunları söyledi: “Belediye başkanı ve çevresinin arsalardan, binalardan, ihalelerden komisyon aldığı, rantla zenginleştiği devir bitmiştir. İşçi Partisi ile birlikte artık böyle bir anlayış geçer-

sizdir. Belediye demek halkın daha iyi yaşaması, tarım ürünlerinin değerlendirilmesi, kooperatiflerin kurulması, yolların, parkların insanlara yaraşır şekilde yapılması demektir. Hırsızların ayakkabı kutularına doldurdukları, kasalarla çaldıkları paralar geri alınsa bütün bir milleti ihya eder. Buradaki imkanlarla çalmadan çırpmadan halkçı bir belediye kuracağız.”

Yağma istemeyenlere çağrı yaptı İşçi Partisi Hassa Belediye Başkan Adayı Müstakim Portakal da “Mustafa Kemal’in çoban ateşini Hassa’da yakmak için sokağa inip kendimizi

feda ediyoruz. Arkamızda mücadele eden bir partimiz ve düşünürlerimiz var. Hassa’yı İşçi Partisi ile daha güzel günlere götüreceğiz” diye konuştu. İP İlçe Başkanı Ahmet Keskin de Müstakim Portakal’ın emekli bekçi olduğunu hatır-

latarak şunları söyledi: “Adayımız hayatı boyunca hiçbir şey çalmadı, çaldırmadı. Çalanları yakaladı. Şimdi ise resmi hırsızları yakalamak için sahaya inmiştir. Belediyemizin yağmalanmasını istemiyorsanız İşçi Partisi’ni destekleyin.”

İşçi hareketi önderi İşçi Partisi Pendik Belediye Başkan Adayı Nurhayat Boyraz 1958’de Malatya’da doğdu. 1972’den bu yana örgütlü mücadele içinde yer alıyor. İş hayatına İstanbul’da bir tekstil fabrikasında başladı; Tekel tütün fabrikasında çalışmaya devam etti. İşçi mücadelelerinde, 1989 bahar eylemlerinin örgütlenmesinde ve hayata geçirilmesinde aktif roller üstlendi. Türk İş ve DİSK’e bağlı sendikalarla önemli bağlar kurarak o dönemde yapılan büyük işçi kurultayının tertip komitesinde de görev aldı. Türk İş Şubeler Platformu tarafından Anadolu yakası dönem sözcülüğüne getirildi. CKD’nin aktif üyesi de olan Boyraz, iki çocuk annesi. Nurhayat Nurhayat Boyraz Boyraz’ın ekibi şu isimlerden oluşuyor: Yüksek Mimar Reşit Karahan, Avukat Akansel Coşkun, Gazeteci Oben Özaydın, Pedagog Ayla Deniz, Sosyal Hizmetler Uzmanı ve İşçi Partisi eski İlçe Başkanı Ekrem Azaklı, Ekonomist Serap Özhisarcıklıoğlu ve Damla Sürer.

Davutoğlu: Ortadoğu’da sınır görmek istemiyoruz Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak’ın Süleymaniye şehrinde bu yıl ikincisi düzenlenen ve Ortadoğu’nun Davos’u olarak anılan Süleymaniye Forumu’na katıldı. Irak Amerikan Üniversitesi tarafından organize edilen foruma; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) BaşAhmet bakanı Neçirvan BarDavutoğlu zani, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari katıldı. Konuşmasına Kürtçe, “Rojbaş” diyerek başlayan Davutoğlu, “Bağdat ve Erbil arasındaki sorunların çözümünü bekliyoruz. Türkiye bu konuda elinden geleni yapacak. Avrupa’da sınır kalmadı, Ortadoğu’da da bunu görmek istiyoruz. Basra’dan İstanbul’a engel olmadan gelebilmeliyiz.” dedi.


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Şafak TERZİ

RUSYA DEVLET BAŞKANI PUTİN: SAVAŞA GİRMEYECEĞİZ

Prof. Dr. Mehmet

YUVA

Müdahale hakkımız saklı

yuvacenudi@gmail.com

Savaş üçgenindeki dünya

Putin, şu an silahlı bir müdahale ihtimali olmadığını ancak darbeyle başa gelen Kiev’deki faşist yönetimin Ukrayna halkına karşı şiddeti sürdürmesi durumunda müdahale haklarını saklı tuttuklarını hatırlattı

1

DIŞ HABER SERVİSİ

‘Ukrayna tavrımız değişmez’

U

krayna’daki siyasal kriz ve Kırım’daki son durum hakkında Moskova’da bir basın toplantısı düzenleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bir gazetecinin kendisine yönelttiği soruya verdiği yanıtta gelecekte Ukrayna’ya karşı bir savaş olasılığının olmadığını ifade ederek, “Rusya savaşa girmeyecek. Böyle bir ihtimalin varlığı beni endişelendirmiyor çünkü biz Ukrayna Halkı ile bir savaşa girmeyeceğiz ve girmeyi de planlamamaktayız” şeklinde konuştu. Putin, müdahale kararı verilmesi durumunda, bunun sadece Ukrayna Halkı’nı korumak adına yapılacağını hatırlattı ve Kiev yönetimini darbeyle ele geçiren faşist kliğe şu sözlerle seslendi: “Ukrayna ordusu bünyesinden görev yapan bazı komutanların, kendi halkına karşı silah kullanmasına göz mü yumalım?.. Bırakalım bu askerler, çocukları ve kadınları vurmaya mı yeltensin?.. O zaman nelerin olabileceğini hep beraber görürüz”.

Orduyu kullanmaya şimdilik ihtiyaç yok Vladimir Putin, Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin Ukrayna’da kullanılmasına şimdilik ihtiyaç olmadığını, ancak mevcut yönetimdeki faşist unsurların uyguladıkları şiddet siyaseti nedeniyle müdahale ihtimalinin olduğunu hatırlattı. Putin, Rusya’nın Kiev’deki karışıklığın Ukrayna’nın doğu bölgelerine sıçraması durumunda Ukrayna vatandaşlarını korumak için mevcut tüm araçları kullanma hakkını saklı tuttuğunu belirtti. Rusya lideri, “Karışıklığın doğu bölgelerinde de başladığını görürsek, insanlar bizden yardım isterlerse, mevcut meşru cumhurbaşkanının resmi başvurusu elimizde, bu vatandaşları korumak için mevcut tüm araçları kullanma hakkını saklı tutuyoruz ve tamamen meşru

Kırım halkı, “Rus zulmünden korktuklarına” ilişkin Batı merkezli haberlere meydanlardan yanıt verdi: Rusya+Kırım=Sevgi olduğunu düşünüyoruz” dedi. Silahlı kuvvetlerin kullanılması kararının uluslararası normlara uygun olacağını kaydeden Putin, “Rusya kimseye şartlarını dikte etmek istemiyor. Ancak Ukrayna’da Rusça konuşan nüfusa şiddetin uygulanması durumunda bir kenarda kalamaz” diye vurguladı.

‘Kırım’ı ilhak etmeyi düşünmüyoruz’ Putin, Kırım’ın Rusya’ya birleştirilmesi olasılığını düşünülmediğini açıkladı. Kırımlıların Kiev’deki faşist yönetimin saldırgan senaryolarına engel olmak için milis birlikleri kurduğunu belirten Putin, “Kırım milis birliklerinin kıyafeti Rus değil. Sıradan mağazalarda satın alınabilir. Rusya bu grupları eğitmedi. Bununla birlikte Euromaydan’daki silahlı gruplar iyi eğitilmişti. Onlar Litvanya, Polonya ve Ukrayna’daki kamplarda eğitim görmüştü” diyerek, Neo Nazi çetelerinin yetiştirildiği NATO kamplarına dikkat çekti.

‘Rus ordusunun tatbikatı başarıyla sonlandı’ Rusya Devlet Başkanlığı Basın Sekreteri Dmitri Peskov, bugün gazetecilere verdiği demeçte, Rusya Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hali hazırda tatbikat halinde olan askeri birliklere daimi konuşlanma bölgelerine geri çekilme emri verdiğini

belirtti. Basın Sekreteri Peskov, açıklamasının devamında, söz konusu tatbikatın başarı ile tamamlandığının ifade edildiği raporun kendisine sunduğunu belirtti. Peskov, ardından Devlet Başkanı’nın ilgili emri verdiği bilgisini de sözlerine ekledi.

Yanukoviç askeri yardım için Rusya’ya başvurdu Rusya’nın BM Daimi Ukrayna Cumhurbaşkanı Temsilcisi Vitaliy Çurkin, Viktor Yanukoviç’in pazartesi günü Güvenlik ülkesinde anayasal düzeni Konseyi’nde yaptığı sağlamak için Silahlı Çurkin konuşmasında, Rusya’nın Kuvvetlerini harekete Ukrayna konusunda bulunduğu geçirmesi talebiyle Rusya’ya faaliyetlerin duruma uygun ve başvurduğunu açıklayarak yasal olduğunu ifade etti. Yanukoviç’in 1 Mart tarihli Diplomat konuşmasında, mektubunu okudu.

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın Ukrayna meselesine ilişkin mevcut tutumunda herhangi bir değişikliğe gitmeyeceğini belirtti. Dün Tunus’ta meslektaşı Mongi Hamdi ile bir araya gelen Lavrov, görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Rusya’nın bu meseleye ilişkin tutumu ve siyasi pozisyonu çok net ve dürüsttür. Değiştirmeyi düLavrov şünmüyoruz” şeklinde konuştu. Batı tarafından Rusya’ya yönelik olarak uygulanması gündemde olan yaptırımlar konusuna da değinen Bakan, bu meseleye ilişkin olarak “Biz tek taraflı ambargo ve yaptırımlara her zaman karşı durduk. Çünkü bu tip tek taraflı uygulamalar hiçbir zaman somut ve olumlu bir sonuç sağlamamıştır. Umuyorum ki, uluslararası ortaklarımız da bu tip yaptırımların her iki taraf için bir takım sonuçlar ortaya çıkaracağının farkına varır” dedi. AB’nin Ukrayna ile ilgili olarak yaptığı açıklamada 21 Şubat tarihinde imzalanan anlaşmanın yer almamasının oldukça manidar olduğunu belirten Lavrov, bu durumun Kiev’de bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasının istenmediğinin açık bir ifadesi olduğunu da sözlerine ekledi.

ÖZGÜR UYANIK

C

Biliyor muydunuz?

ompañero “Pepe” yani Türkiye’deki Venezuela Büyükelçisi dostumuz Jose, Perşembe günü Ulusal Kanal’da çok önemli bir söyleşi yaptı. “Pepe” orada “televoleci ekonomist” Deniz Gökçe’nin Venezuela üzerine attığı boş yorumları perişan etti. Venezuela Büyükelçisinin verdiği rakamlar Bolivarcı yönetimin sosyal temelde yaptığı büyük işleri ortaya koyuyordu: Eğitim, sağlık, beslenme olanakları, emeklilik gibi alanlarda bugün Venezuela dünyanın ilk 15 ülkesi arasında. Venezuela on yılda on kat gelişme sağlamıştır. Bolivarcı Cumhuriyetin Büyükelçisi orada, “Comandante” Chavéz’i, şu kasetleriyle meşhur Erdoğan’la karşılaştıran “işadamı gazeteci” Ertuğrul Özkök’e de -isim vermeden- cevap verdi. Sözleri bir su kadar berrak ve yalansız bir devrimci olan Chavéz’i sistemin yarattığı bir ucubeyle ancak aklından zoru olan biri karşılaştırabilirdi. İnsanlığa barış ve adalet getiren bu güzel insan hakkında karalama yapmak yüz milyonlarca insanın Chavéz’e duyduğu sevgiyi kıskanmanın bir ifadesidir. Latin Amerika’nın artık “arka bahçe” olkırmak Arjantin’de ABD tekelini k”u oo eb fac alk için bir “h n ını ad ve nu ğu du kurul “facepopular” olduğunu; bölgesi Aşağı yukarı bizim Ege ip olan sah e ün kadar yüzölçüm mala’da ate Gu esi ülk ka Orta Ameri ; nu ğu 24 dil konuşuldu o’ya str Ca el Fid Küba Devrimi lideri “At” ni ya ” llo ba “ca halk tarafından denildiğini...

mamasına duyulan öfkenin belirtisidir. ALBA’dan CELAC’a dünyanın en büyük ve en önemli ABD karşıtı birliklerinin kurulmasına öncülük eden Chavéz’i asla tarihten silemeyeceklerini bildikleri için duydukları nefretin bir yansımasıdır. Hüseyin Çelik’e ne demeli: “Comandante”nin daha bedeni soğumadan koştura koştura basına Chavéz’in aslında ne kötü biri olduğunu anlatan AKP’li. Üçünün de ortak noktası bağlı oldukları “Davos Ruhu” olsa gerek. Peki Türkiye’deki Davosçular neden bu kadar saldırgan? Ellerinde olsa Venezuela’ya savaş ilan edecekler. Neden Allah’tan çok kapitalizme, Türkiye’den çok ABD’ye bağlılar? Dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan sosyalist bir alternatiften niçin bu kadar nefret ediyorlar? Batılı patronaları artık Venezuela’yı yağmalayamıyor diye neden bu kadar hayıflanıyorlar? Bir de sola iliştirilmiş Ufuk Uras var bu cephede, Venezuela’ya karşı ama boş verin onu yazmaya bile değmez!

Rusya ‘Arka Bahçe’ye yerleşiyor Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin ABD karşısında temkinli olmaktan çok giderek teslimiyetçi bir dış politika izlediği malum. Latin Amerika’da gerçekleşen onca faşist darbeye, işgal ve katliamlara hiç sesini çıkarmadı. Komünist Partiler de bu çizgiyi izledi genelde. Sovyet Bloğu’nun çöküşüyle başlayan süreçte Rusya eski diplomatik bağları onardı. Önce ekonomik sonra da silah satışı üzerinden askeri

Putin

BUENOS AIRES

Latin Amerika’da bu hafta Al Gökçe’yi vur Özkök’e

işbirliğine yöneldi. Aradan geçen 20 yılda ABD için ortaya tam bir kabus senaryosu çıktı: Venezuela’da Bolivarcı Ordu tepeden tırnağa Rus silahlarıyla donatılmış şekilde yeniden örgütlendi. Yakın zamana kadar Rusya bölgede misafir sayılabildi. Fakat son Ukrayna karşı-devrimi Rusya’nın Latin Amerika’ya yerleşme kararını hızlandırmasına yol açtı. Çok kısa süre içinde Nikaragua, Venezuela ve yeniden Küba, hatta Ekvador’da Rus askeri üslerini göreceğiz. Yani Rusya ABD’nin “arka bahçesi”nde artık misafir değil ev sahibi oluyor.

Maduro

‘Küba Beşlisi’nden ikisi serbest bırakıldı 17 Haziran 1998’de Küba istihbaratı DI, 230 sayfa belge, 5 video çekimi, 8 ses kaydı ve 3 saatlik telefon dinlemesinden oluşan ABD merkezli Küba karşıtı terörist faaliyetleriyle ilgili kanıtları FBI’ye iletti. ABD yönetiminin bu kanıtlara cevabı ise 12 Eylül 1998’de geldi; ülkede yaşayan beş Kübalıyı casusluk faaliyetiyle suçlayarak tutukladı. CIA tarafından desteklenen terörist

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ekip Küba uçaklarının düşürülmesi, plajlarında bomba patlatılması, sabotaj ve suikastlardan sorumluydu. Ama onlar değil, bunu kanıtlayan Kübalılar tutuklandı. Gerardo Hernández iki kere, Antonio Guerrero ve Ramón Labañino ise bir müebbet hapse mahkum oldu. Fernando González Llort 19 yıl ve René González Sehwerert 15 yıl hapis cezası aldı. Hepsi ABD’nin farklı bölgelerindeki üstün güvenlikli ha-

pishanelere taşındılar. Küba Devrimci Yönetimi bu beş vatanseveri ülkenin en büyük nişanı olan “Küba Kahramanı”na layık gördü ve 15 yıldır kesintisiz süren bir kampanyayla onları geri istiyor.

795 tarihinde ‘Political Observations’ gazetesi, ABD’nin 4.cü Devlet Başkanı olan James Madison’a, “savaşı neden doğa ve insanı kemiren bir virüs olarak tanımladınız?” diye sorar. Madison’un yanıtı tarihi önemdedir: “Kamu özgürlüğünün en ölümcül düşmanı savaştır. Savaş özgürlüklerin düşmanı olan bütün mikropları birleştirir ve yayar. Savaş orduların üstöğesidir. Borçlar ve vergiler bunun ürünüdür. Çoğunluğu bir zümrenin istibdadı ve kontrolü altına sokar. Hiçbir ulus, özgürlüğünü sürekli bir savaş ortamında muhafaza edemez.” Barış üzerine söylenmiş, yazılmış nice şatafatlı sözler bulabilirsiniz. Tarih boyunca, onlarca dini, siyasi ve iktisadi şahsiyet barışın ehemmiyeti ve nasıl korunacağı üzerine muazzam bir bilgi birikimi sundular. Savaşın yarattığı felaket ve faciaları sadece tarihi kitaplarda değil günümüzde canlı örnekleri ile yaşamaktayız. “Sizi de bir ana doğurmadı mı? Analara kıymayın efendiler. Bulutlar adam öldürmesin. Gelinlere kıymayın. İhtiyarlara kıymayın. Çocuklara kıymayın efendiler” dizeleri ile insanın derinliklerinde uyuyan rahmet duygusunu ne kadar ihya edebildik?

Roosevelt’in itirafı Milyonları yok eden, anaları, gelinleri, ihtiyarları, çocukları yakan, hülyalarımızı kâbusa dönüştüren; korku, terör, tecavüz, işkence ve talan üreten onlarca savaşa rağmen, neden halen barışı tesis edemedik? Tarihten ve savaşlardan ders alamadığımız için midir? En önemli sebebi amme deyim ile: “Biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar” sözündeki adaletsizliği ve eşitsizliği yok edemediğimiz içindir.. ABD’nin 26. başkanı olan Theodore Roosevelt 1909 tarihinde, ABD’nin niçin her daim bir savaşa ihtiyaç duyduğunu itiraf etmiştir: “Her türlü savaşı selamlarım. Savaş ABD’nin sağlık sigortasıdır. Her on senede bir dışarıda savaş yaşamaz isek bu savaşı içimizde yapmak zorunda kalabiliriz” demiştir. ABD’yi Birinci Cihan Savaşına sokan ve “barış sembolü” Başkan palavrası ile tanıtılan 28. Başkan Woodrow Wilson: “BEDELİ NE OLURSA OLSUN, bankalarımız, askeri sanayimiz ve şirketlerimiz için yabancı pazarlar bize ait olmalıdır” demiştir.

640 milyar dolar! ABD önümüzdeki on sene zarfında nükleer silahların modernizasyonu, yeni nükleer silah teknolojisi üretimi, bakım ve deneyler için 640 milyar dolar para harcayacak. Dünyadaki toplam nükleer kuvvetlerin harcayacağı para miktarı buradan Amerika’ya otoban yapar. ABD 2014 askeri bütçesini 646 milyar dolar olarak belirledi. Çin 100 milyar dolar ile ikinci sırada yer alıyor. Rusya 70 milyar dolar ile üçüncü sırada. İngiltere 60, Japonya 47milyar dolar ile peşi sıra gelmektedir. 4 milyon nüfuslu İsrail 15 milyar dolar ile silahlanma yarışında üst sıralarda. Petrol-Dolar Körfez Krallıkların sadece 2013’te silah için harcadıkları miktar açıklandı. 123 Milyar dolar. “Khadim-i ElHarameyn” (iki Kutsal mekânın Hizmetçisi) Suudi Krallığı 67 Milyar Dolar ile harcamada liste başı. Balkanlar, Doğu Avrupa, Ön Asya, Orta Asya, Uzak Doğu Asya, Kafkaslar, Latin ve Güney Amerika ile Arap ülkeleri kan revan içinde. Dünya cinayet ve harami şebekeleri bazen çember sakallı, bazen gamalı bazen de kravatlı “kutsal” terörünü musallat etmiş. Dünya tekelleri yeni bir savaşın haberini müjdeliyor. Dünya’yı tüketilmesi gereken lezzetli pasta olarak görenler, “demokrasi” ve “hukuku” ayaklar altına alanlar taze kan istiyor. “Sıfır sorun” palavrası ile nereye gittiyse sırf sorun götüren derin akademisyen Davutoğlu, Ukrayna ve Kırım tatarları üzerinden, ABD’ye uygun tanzim edilen politikalar içinde yüzüyor. Kaset-mafyokrasisi ile teslim alınan Türkiye, üzerinde operasyonlar yapılan aciz ülke konumunda. Doğayı ve İnsanı kemiren en serseri mikrop Tekelci hegemonyadır. Doğa ve İnsanı inhisar etmek, bir bünyede toplamak, ahtapot misali sarmalamak, vampir misali tatmin edilemeyen doyumsuzluk ile kanını emmek. Su, doğalgaz, petrol, uranyum, bor, altın, bereketli topraklar, tarihi eserler, her tür uyuşturucu, fuhuş ve buna bağlı bütün cinsel endüstri, resmi veya gayri resmi silah ticareti, sanayi ve yan ürünlerin tüketilmesi için elzem olan pazarlar bu tekelci tamahın ilgisi dâhilindedir. Bu sektörlerin Tekelci hegemonya zihniyeti, Emperyalizm, Faşizm, Siyonizm ve Vahhabizm olarak tecelli etmektedir. Savaş, bu tamah ortadan kaldırılmadıkça, üzerimizde terör korkusu yaratan olgu olarak her daim var olacaktır. Çünkü tekelci hastalık sevgi ve paylaşım yoksunudur. Bizi yok etmeden, Doğa ve İnsan bu mikroptan muhakkak temizlenmelidir.


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 94 Sayı. 2306

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Ekmek, peynir doğranıp, üzerine et suyu dökülerek yapılan bir yemek türü - Bir taze fasulye türü 2. Bir işte bilgisi olan, erbap Normal sıcaklıkta doğada katı durumda birtakım maddelerle karışık veya birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde 3. Ölüm veya bir felaketten doğan acı, matem - İrin birikimi Bir İngiliz uzunluk ölçüsü birimi 4. Ateşli silahları ateşlemek için çekilen küçük manivela - Bir binek hayvanı 5. İlave - Yıpratıp eskitmek 6. Eskiden Tekel İdaresi’ne verilen ad - Verme, ödeme - İridyum’un simgesi 7. Arıların yumurtalarını bırakmak ve bal depo etmek için yaptıkları, düzgün altıgen ağızlı balmumu yuvacıklar topluluğu Kobalt’ın simgesi - Beyaz 8. Lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki - İnsanda tekrarlarla meydana gelen alışıklık, beceriklilik, yeti 9. En kısa zaman parçası, lahza Serbestlikten yana olan 10. Makine Kimya Endüstrisi (kısa) - Bir işaret sıfatı - Genişlik

Radyum’un simgesi 11. Bir tür takoz - Hammaddeyi işleyerek yapılan üretim 12. Hür, özgür - Büyük ve sert taş kütlesi Yukarıdan aşağıya 1. Yüz, çehre - Büyük sözlük 2. Kabaca işte orada - Dükkan vitrini, kapı, pencere gibi açıklıkları kapamak için kullanılan tahta veya demir kanat 3. Yarışlar ve koşular için özel olarak düzenlenmiş yer - Tepkili uçak - Bulut 4. Arnavutluk’un plakası - Vücudun yüzeyini kaplayan doku - Bir kan grubu 5. Cet - Bir kimsenin kız kardeşinin veya kadın akrabalrından birinin kocası 6. Bir kurala değil, deneye, gözleme dayanan, deneyimsel - Bir gösterme sıfatı 7. İnandırma - Kuzu sesi - Köpek 8. Kasık - Şüphesiz 9. Bir soru sözü - Bir haber ajansı - İmkan 10. Kalp atışlarındaki düzensizlik Yabancı - Lantan’ın simgesi 11. Yunan mitolojisinde “kır tanrısı” - Pirinç rakısı - Demiryolu 12. “Yüksek” karşıtı - Ayakkabı çekeceği

Soldan sağa 1 Tek tek olgulardan genel önermelere varan yöntem 8 Kıl, tüy 10 Küçük mağara 11 Seryum’un simgesi 12 Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan, rastlantıyla olan nitelik 14 Buzuldan kopmuş buz parçası 16 Direkler üzerine kurulmuş zahire ambarı 17 Koşucu devekuşu 19 Duygu ve düşüncelerin belli bir nokta üstünde toplanması 21 Kılaptan ipekle işlenmiş, kalın ve iri desenli bir tür kumaş 23 Bir haber ajansı 24 “... Güler” (fotoğrafçı) 26 Durmadan, aralıksız 27 Mübalağa yaparak övme 29 Bir binek hayvanı 30 İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker 32 Eski Türklerde “totem”e verilen ad 34 Lezzet 36 Salt, ancak, sadece, yalnız 38 Yabancı bir uzunluk ölçüsü birimi 40 Favori 41 Zafer 42 Bir bıçak türü 43 Uzun 45 Parlak, saydam kırmızı renkte değerli bir taş 47 Mısır’ın plakası 48 Kayınbirader 49 Yunan mitolojisinde Uranos ile Gaia’nın oğlu 52 Erzurum’un bir ilçesi 53 Hakka, merhamete dayanan davranış, vicdan

Yukarıdan aşağıya 1 Dikişte kullanılan pamuk ipliği 2 Şöhret 3 “... Ayhan” (şair) 4 Bir borudan bir saniyede geçen suyun miktarı 5 İncelik, naziklik 6 İsrail’in plakası 7 Evren pulu 8 Kısa, düz ve ensiz kılıç 9 Çekilen cezalar, işkenceler 13 Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret 14 Komedilerde şen şakrak, iğneleyici tavırlı hizmetçi rolü 15 Eşek sesi 18 Mavi 20 Şarap sürahisi 22 İsviçre’de bir nehir 25 Üzerine yazı yazılmış kağıt, mektup 26 Hayvani metabolizma için gerekli olan ve organizmaya besin veya ilaç olarak dışarıdan sağlanan biyokatalizör madde 27 Köleye ya da cariyeye özgürlüğünü geri verme 28 Bir kan grubu 31 Üstübeç sabun ve alkım karışımı askeri temizlik malzemesi 33 Japonya’da buda rahibesi 35 Eski bir Hindu tapınağı tipi 37 Boru gibi dürülmüş kağıt veya deri tomarı 39 Yumuşak, hoş, ince bir güzellliği olan 41 Akıl 42 Genetik olarak birbirinin aynı olan canlılar 44 Pasak 46 Ansızın, birdenbire 50 Radon’un simgesi 51 Nazi polis örgütü


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

Hikmet Çetinkaya, kendisine cevap veriyor C

umhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, Aydınlık’ta yer alan “Cumhuriyet’te Atatürkçüler tasfiye ediliyor” haberinin ardından, Aydınlık ve Doğu Perinçek’i hedef almıştı. Çetinkaya’nın yazısında, F tipi yalanlar sıralanmıştı. Daha önce “bu son yazım-

dır” demesine rağmen, iftiralarına dün de devam eden Çetinkaya, yine iddialara cevap vermek yerine hakaretlere sarıldı. Geçmişe yönelik iddialarda bulunan Çetinkaya’nın, daha önce Perinçek’e bakışı çok farklı. İşte Hikmet Çetinkaya’nın iki dönemine ait Doğu Perinçek yazıları:

Hikmet Çetinkaya

Perinçek, Türkiye’nin birliğini savunuyor İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, DGM’ye çıkarılıp salıverildi, ancak 14 aylık kesinleşmiş cezası nedeniyle tutuklandı. İP Genel Sekreteri Mehmet Bedri Gültekin ise serbest bırakıldı. İP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Yalçın, Perinçek’e yöneltilen iddiaları “Kargaları bile güldürecek” biçiminde yorumlayıp şöyle diyor: “Öncü gazetesinde istihdam edilen, Çiller ailesinin eline düşmüş bir PKK itirafçasına, gene Öncü gazetesinde sahte bir belge düzenlettirip Nuh Mete Yüksel’e veriyorlar. Güya PKK, İşçi Partisi’nin silah ve para yardımları için Doğu Perinçek’e teşekkür ediyormuş. İşçi Partisi’nin silah ve para yardımları için Doğu Perinçek’e teşekkür ediyormuş. İşçi Partisi’nin PKK’ya karşı, Sevr’e karşı, Batı destekli kürt milliyetçiliğine karşı politikalarını şu dünyada en iyi bilmesi gerekenler, DGM savcılarıdır. Bilmeyenler varsa, her gün ve her hafta İP’ye ve Doğu Perinçek’e saldıran PKK’nın yayın organla-

‘Sol maske’ Recep Tayyip Erdoğan her akşam bir televizyon kanalında ‘demokrasi dersi’ veriyor bugünlerde; gazetelerin köşelerinde onu savunan ‘liberal demokratların’ sayısı ise gün gün artıyor... İP Genel Başkanı Doğu Perinçek tutuklandı... Perinçek, çeteler, din bezirganlarıyla yaşamı uğruna mücadele etmiş bir siyasetçi değil mi? Kimi gazetelerdeki ‘liberal demokratlar’ Perinçek hakkında ‘savunucu’ tek bir yazı yazmadılar... Bu kin, bu öfke niye? Doğu Perinçek demokrat olduğu ve laik cumhuriyeti savunduğu için... Irkçılığı ve dinciliği demokrasiyle özdeşleştirenler uarın bir ‘sol rüzgar’ esse, eminim ki ‘sol maskelerini’ takıp ortalıkta dolaşmaya başlayacaklardır...

HİKMET ÇETİNKAYA (30 EYLÜL 1988)

rına bakabilirler. Psikolojik savaşa eyvallah, olacaktı, bir mücadeledir bu. CIA’nın bu işleri nasıl yürüttüğünü de biliyoruz. Ama biraz da akıl gerekmez mi? Tertibin de bir zemini olmalı değil midir? PKK’nın silah ve para kaynaklarını herkes biliyor. Tertipçiler, Meclis Susurluk Komisyonu’nun tutanaklarına, Şemdin Sakık’ın ifadelerine, emperyalist istihbarat örgütlerinin açıklamalarına hiç mi bakmamışlardır. Çatlı’ların ve devlet içindeki CIA bağlantılı bazı görevlilerin PKK ile birlikte uyuşturucu ticareti yaptığı da aynı unsurların PKK’ya silah sattıkları da oralarda vardır. Anlaşılıyor ki tertipçilerde mantıklı bir yalan uydurabilecek kadar bile akıl yoktur. Suçluların telaşı içindedirler, panik halindedirler, gülünç olmaktadırlar. İşçi Partisi’nin PKK’ya maddi veya manevi herhangi bir yardımda bulunması söz konusu olamaz. Ama İşçi Partisi’ne karşı yapılan bu operasyon, PKK’ya en büyük destektir. Türkiye’nin

birliğini savunan, yeni Sevr’e karşı canla başla mücadele eden İşçi Partisi’ni yıpratmanın başka hiçbir sonucu olamaz. Doğu Perinçek ile Mehmet Bedri Gültekin’in gözaltına alınmasına neden olan PKK itirafçısı Sami Demirkıran kim? DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, Demirkıran’ın ifadesini neden ihbar kabul etti? Gazeteciler, itirafçı Demirkıran’ı çok yakından tanıyorlar... Bitlisli olan itirafçı, televizyon kanallarına sık sık gidiyor, kimi politikacılara “elimde önemli belgeler var” deyip para istiyor... Acaba Demirkıran’ın, Çiller ailesi ve Öncü gazetesiyle bir ilişkisi var mı? Doğu Perinçek’in düşünceleri belli... İP ve Perinçek’in PKK’yla ilişkisi olmadığı çok iyi biliniyor... Nuh Mete Yüksel, Perinçek’in konuşmalarını dinlememiş olabilir, ama Aydınlık dergisinde başyazılarını da mı okumadı? Aydınlık dergisinin eski sayılarına bakarsınız, Perinçek ve

Gültekin’in niçin gözaltına alındıklarını görebilirsiniz... Hasan Yalçın bu konuda şöyle diyor: “Patron: CIA, Tertipçi: MİT ve emniyet içindeki Susurluk kalıntıları; planları İP ve Aydınlık’a saldırılarda bulunmak ve sorumluluğu bazı sol örgütlerin üzerine atmak. Amaçları: İşçi Partisi’ni tecrit edip zayıflatarak solda güç birliğini önlemek...” Aydınlık dergisi bugüne dek tarikatların devlet içindeki örgütlenmesini, Abdullah Çatlı’nın Mehmet Özbay sahte kimliğini kullandığını kamuoyuna ilk kez yansıtmadı mı? Doğu PERİNÇEK, Aydınlık’ın son sayısında şöyle yazıyor: “Suç işliyorlar. Sahte olduğunu bildikleri bir belgeye dayanarak operasyon yapıyorlar. Gericiliğe ve bölücülüğe hizmet ediyorlar. Bu bir komplodur. Türban savaşlarının öncesinde gündemi değiştirmeye çalışmaktadırlar. Savcı Mete Yüksel, büyük suç işlemektedir. Belgelerin sahte olduğunu bildiği halde

beni gözaltına aldırdı. PKK’ye asıl yardım eden kendisidir. Nuh Mete Yüksel, adeleti yanıtmaktadır. Onun bu suçuna ortak olmayacağım. Hürriyetim iade edilene kadar tek lokma ekmek yemiyeceğim. Adalet Bakanlığı’na ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na onu şikayet edeceğim Biz burada hücreye atıldık. Beni hücreye attılar. Bu hücrelerde bundan sonra Cumhuriyet Devrimi’nin düşmanları kalacaklardır. Vatandaşlar nerede kalırsa, ben de orada kalacağım. Hiçbir özel isteğim yoktur ve bu hücrelerde yemek yemeyeceğiz. Hürriyetimiz iade edilene kadar tek lokma yemeyeceğiz!” İşçi Partisi’nin PKK’ya maddi ve manevi bir yardımı söz konusu olur mu? Olamaz!.. İşçi Partisi’ne yapılan bir saldırı PKK’ya en büyük destektir... Cumhuriyet Devrimin’in düşmanları Hasan Yalçın’ın yazdığı gibi kaldırdıkları taşın altında kalcaklardır...

HİKMET ÇETİNKAYA (29 EYLÜL 1998)

‘Cesurum Ey Namussuzlar...’ 40 yıldır bu ülkenin aydınlarına, yurtseverlerine, sosyalistlerine, komünistlerine, demokratlarına saldırırlar, leke çalarlar... Yaptıkları budur sadece! Bugün son yazım bu konuda... İstedikleri kadar çırpınsınlar... Ne yazarlarsa yazsınlar, yanıt vermeyeceğim... Biat kültüründen geldikleri için itaat ederler, demokrasiye inanmazlar... Bunlar bir başka tarikat, yani cemaat aslında... Kara çalmak işleri... Yıl 2004... Hedeflerinde deneyimli, saygın bir gazeteci vardı: Soner Yalçın... Soner, gazeteciliğe Aydınlık’ta başlamıştı. Başarılı bir gazetecilik yaşamı vardır. Dürüsttür, başı diktir... “Efendi” kitabını yazdı. Kitap çok sattı, biatçılar Soner’i kıskandı, aleyhinde yazmaya başladılar: “Efendi’yi MİT yazdı, Soner Yalçın’ın imzasıyla yayımlandı!” Kitap 144 bin satınca Aydınlıkçılar bunalıma girdi, saldırıyı sürdürdü.

“Soner Yalçın MİT elemanıdır!” Aydınlık dergisi kara çalmaya alışkındır, hep yapar... İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu için de kara çaldı dergi... “MİT ve MOSSAD ajanı!” Pek tanınmış yürekli insanlara... Çünkü işleri bu! Soner Yalçın, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu savıyla Aydınlık dergisi hakkında 100 bin liralık tazminat davası açtı o yıl... Çamur at izi kalsın! Aydınlıkçıların yöntemidir! Tetikçi yazarlar bulur bunlar... Eski faşistler, istihbarat elemanları falan... Çok iyi kullanırlar bunları. Deneyim sahibidir patron! İşini bilir... Daha yazılacak birçok konu var elbet... Karalama, iftira, yalan... Güya Soner Yalçın, MİT içinde Mikail Albay ekibine girmiş, dönemin MGK Genel Sekreteri Ahmet Çörekçi’yle görüştükten sonra... Şu bu... Burada kıskançlık var...

Kara çalma, alçaklık! Soner’in kitabının çok satmasının getirdiği eziklik! Gelelim Uğur Mumcu olayına... Uğur öldürülmeden önce “Öcalan- MİT” ilişkisini araştırıyordu. Soner bu konuyu 2007’de yazdı Odatv’de... Arşivine baktım sitenin, silinmiş... Cumhuriyet’in arşivinden buldum... Özetleyerek veriyorum... Uğur, Öcalan’ı araştırırken, Doğu Perinçek, Öcalan’a kırmızı karanfil veriyordu. Mumcu, Öcalan’a ilişkin yazıyordu. En büyük tepki kimden gelmişti Uğur’a? Doğu Perinçek’ten! Yayın organı 2000’e Doğru dergisinde Mumcu’ya alışılagelmiş yaftayı hemen yapıştırdılar, şimdilerde bana nasıl cemaatçi diyorlarsa: “Uğur Mumcu CIA-MOSSAD ajanıdır!” Perinçek’i bu denli öfkelendiren, çıldırtan neydi biliyor musunuz? Mumcu’ya göre Öcalan, Aydın-

lık’ın (o dönemde adı Şafak’tı) bildirilerini dağıtırken yakalanmış, MİT tarafından devşirilip sepete konulmuştu. Uğur Mumcu alçakça öldürüldü... Aradan yıllar geçti... 2007’de dergileri Uğur Mumcu’ya övgüler düzdü! Soner Yalçın, 2007’de ne demiş: “Siz siz olun Perinçek’in ne dediğine değil, ne demediğine bakın...” Doğru bir söz! Dedim ya bu son yazı... Yanıt vermeyeceğim... Ne dediklerine değil, ne demediklerine bakacağım... Ben her şeye karşın Doğu Perinçek ve yakından tanıdığım tüm arkadaşların bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını dilerim. Çünkü insanım... Sevgiden, barıştan, demokrasiden, özgürlüklerden yanayım...

HİKMET ÇETİNKAYA (04 MART 2014)

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Öcalan’ın peşine takılınca ne oluyorsun’

Y

ahu senin başbuğun Doğu Perinçek Suriye’ye Bekaa Vadisi’ne giderek Abdullah Öcalan’ın kuyruğuna takılıp PKK bölüğünü teftiş etmedi mi? Niye gitmiştin Perinçek? Kürtlerin oyunu almak için... Kürtler oy vermedi... Bunun üzerine PKK düşmanı oldu takım arkadaşları Perinçek’in... Bizse senin Öcalan’la görüşmeni gazetecilik faaliyeti saydık. Çünkü gazeteciler herkesle görüşürler. Bu yalnız hakları değil, görevleridir aynı zamanda. Doğu Perinçek ve bazı arkadaşları İlhan Selçuk için “Amerikan ajanı” olduğuna ilişkin neler yazdılar neler... Eski Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın, uluslararası yontu yarışması düzenlemişti üniversite bahçesinde. Dünyanın pek çok ülkesinden yontu sanatçıları gelmiş, soyut yontular yapmışlardı. Bir yontuyu dergilerinin kapağına koydular... “Van Üniversitesi’nde Hıristiyanlık Propagandası!” Yontu “haç”a benziyormuş... Bir dinci gazete bunu gördü, o da tam sayfa verdi... Yücel Aşkın tutuklandı, genel sekreteriyle birlikte sudan bir nedenle... Akıllarında hep Cumhuriyet’i ele geçirme planları vardı... Bir türlü başaramadılar... Ergenekon süreci öncesi JİTEM’cilerle toplantılar, İlhan Selçuk ve ekibini tasfiye... Gerçekleştiremediler... Şimdi ipine sarıldıkları iki kişi var... Vakıf seçimlerine bile katılmaya cesaret edemediler... Bunlardan Şevket Tokuş’u Atatürkçü, vefakâr, kahraman olarak sunuyorlar okurlarına... Şevket Tokuş eski AP’li... Alanya Belediye Başkanlığı yapmış... 12 Mart darbesinden sonra Cumhuriyet’i ele geçiren. Nadir Nadi ve İlhan Selçuk’u gazeteden kovan Niyazi Nun’un damadı. Neresi Cumhuriyetçi! Aslında daha yazılacak söylenecek çok şey var ama gerek görmüyorum. Vakıf yönetiminde olan herkes cemaatçi yani Fethullahçı... Orhan Erinç, İbrahim Yıldız, Cüneyt Arcayürek, Mustafa Balbay, Akın Atalay, Musa Kart öteki arkadaşlar ve ben. 17 Aralık öncesi, sonrası yazılarım ortada... Onların benimle yaptığı röportajlar, ses kayıtları, okurlarına dağıttıkları benim sesimden CD’ler... Yahu ben ve arkadaşlarım, yıllardır cemaatin neler çevirdiğini yazdığımız için mahkemelerde yargılanıyoruz. Yazarlar Vakfı kaç kez İlhan Selçuk’u ziyaret etti... Ben de bir kez gittim, sohbet ettim! Ben gazeteciyim... Gizli saklı işim olmaz! Çizgim belli! Sen uykudayken ben cemaatin yargıda, polis içinde, eğitimde, kamu kurum ve kuruluşlarında nasıl örgütlendiğini yazıyordum arkadaş... Kamuoyunu bu konuda aydınlatan gazetenin adı Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet 90 yıldır yaşıyor, okurlarıyla kucaklaşıyor... Sen işine bak, biz işimize bakalım... Partin için çalış... 40 yıldır seçimlere girersin, senden başkan lider seçilmez. Her seçimde binde bir mi, iki mi alırsın... Bari yüzde 1’e çıkar da belki insanlara saldırmaktan, çamur atmaktan, komplo teorileri üretmekten vazgeçersin... Bu son yazımdır bil... Hiç ciddiye almam, seni uyarmam! Biraz olsun akıllı ol! Aydınlığa çık, göğe bak, çiçeklere, kuşlara, ağaçlara, hayatın akışına... Ağabeyin bir an önce özgürlüğüne kavuşsun arkadaşlarıyla birlikte... Köle olma, birey ol, faşizmin göbeğindesin... Bir an önce kurtul! Sanki yasadışı bir örgüte gitmişim... Sen JİTEM’cilerle buluşunca katil mi oluyorsun, işkenceci mi? Öcalan’ın peşine takılınca ne oluyorsun, söylesene!

HİKMET ÇETİNKAYA (2 MART 2014)

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Kent ve Yaşam (t)

08.00 Semra Topçu ile Güne Başlarken 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Hakan Bayrakçı ile Seçime Doğru 21.00 En Ana Haber 22.00 Nereye Gidiyoruz?

07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Yereli Yönetenler 13.00 Haber 13 13.45 Türk Filmi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Bilinen Doğrular 22.30 Umman 00.00 Belgesel

09.00 Haber 09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Haberci 15.30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Devlet Demiryolları

10.35 Paranın Gündemi 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 17.40 Spor Vizyon 18.00 Ana Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Tarafsız Bölge

10.15 Ekonomi 11.30 Seçim Aktüel 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 15.30 Doğru Tercih 16.00 Günün İçinden 16.20 NTV’ye Sorun 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Haber 20.00 Ana Haber 21.10 Yakın Plan 23.00 Gece Bülteni

09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Zeytin Tepesi 22.00 Merhamet

06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Muhteşem Yüzyıl 23.30 Dizi

08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.15 Büyük Sır 15.45 Show Dünyası 16.15 Adını Feriha Koydum 18.20 Pepee 18.30 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Maça Doğru 20.30 Türkiye-İsveç Karş.

07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.15 Oynat Bakalım 18.15 Flashpoint 19.00 Komedi Dükkanı 19.45 Film: Kesişen Hayatlar 21.30 Film: Bela İş Başında 23.30 Saba Tümer’le Bu Gece

07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Aileleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv Ana Haber 20.00 Film: Sümela’nın Şifresi: Temel 22.00 Kim Milyoner Olmak İster 23.35 Film: Kusursuz Kaçış

10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.15 Spor 13.35 Elde var Hayat 14.55 Aileler Yarışıyor 16.45 iyi Şeyler 17.00 Zengin Kız Fakir Oğlan 19.00 Haber 19.55 Kızıl Elma 22.45 Film: Baba 02.00 Aileler Yarışıyor

11.35 Açık Büfe 12.00 Haber 12.35 Haber Kameramanı 15.30 Haber Özetleri 15.35 Gündem 16.00 Haber 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.30 İnsan 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Ufuk Çizgisi

10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.45 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.05 Söz Sende 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Basın Kulübü 23.30 Okan Bayülgen Sunar

09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong

12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 16.00 Kapanışa Doğru 17.00 Son Baskı 18.00 Avatar 18.30 Ninja Kaplumbağalar 19.00 Suburgatory 20.00 Hot in Cleveland 21.00 Rizzoli ve Isles 22.00 Two and a Half Men 23.00 Black Sails

10.00 Sinbad 11.00 Dallas 12.00 Ellen Show 13.00 Hayallerinin Peşinde 14.00 Taht Oyunları 15.00 Kanun ve Düzen 16.00 Ellen Show 17.00 Hayallerinin Peşinde 18.00 Sinbad 19.00 Dallas 20.00 Ellen Show 21.00 CSI: NY

06.45 Çalar Saat 10.00 Doktorlar 11.30 Babam Sınıfta Kaldı 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 22.45 Umutsuz Ev Kadınları

07.00 Kavak Yelleri 09.00 Bir Bulut Olsam 11.00 Bıçak Sırtı 13.00 Menekşe ile Halil 15.15 Hanımın Çifliği 17.10 Ejder Avcıları 18.10 Kobra Takibi 20.00 Sesli Güldüm 21.30 Film: Ateş Çemberi 23.40 Homeland

15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Seçime Doğru 22.00 Medyanın Halleri 00.00 Gece Raporu


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

SANATÇILAR TÜSAK YASASINA TEPKİ GÖSTERDİ

Yasa derhal geri çekilmelidir! T

ürkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) yasa tasarısı için Kültür Bakanlığı çağrısıyla düzenlenen çalıştaya sanatçılar ve sanat kurumları tepki gösterdi. Kültür Sanat-Sen, TOBAV, TOMEB, DETİS, OPSOD, İKSV, Oyuncular Sendikası, TODER, Tiyatro Tiyatro Dergisi gibi kuruluşlardan temsilcilerin katıldığı toplantıda Kültür Bakanlığı’ndan da müsteşar yardımcısı Nihat Gül, Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları’nın genel müdürleri Rengim Gökmen, Mustafa Kurt ve bürokratlar katıldı. Sanatçılar ile birlikte bazı sanat kurumları Ankara’da, Devlet

Goran Bregoviç

Goran Bregoviç konseri için geri sayım başladı

Köklerini Balkan ezgilerinden alan müziğiyle sayısız sinema ve tiyatro müziğine imza atan Goran Bregoviç, İstanbullu dinleyicisiyle buluşacak. “The Wedding & The Funeral Band”in geleneksel perküsyonla uyumunu sahneye taşıyacağı konseriyle Bregoviç, İstanbullu hayranlarına keyifli bir müzik ziyafeti hazırlıyor. 1978 yılında Mica Milosevic’in Nije Nego filmiyleilk film müziğini besteleyen,tiyatro ve sinema eserleri için hayranlık uyandıran müzikler yapmanın yanı sıra müzikal kariyerine 12 albüm ve sayısız konser sığdıran müzisyen Goran Bregoviç, İstanbullu hayranlarıyla bir kez daha bir araya gelecek. Goran Bregovic Times of the Gypsies (Çingeneler Zamanı), Arizona Dream (Arizona Rüyası), Cannes Film Festivali’nde ödül kazanan Underground (Yeraltı) ve 1998’de White Cat, Black Cat (Ak Kedi, Kara Kedi) gibi Emir Kusturica’nın unutulmaz filmlerinin müziklerini besteledi. Ayrıca 1994 yılında Altın Palmiye alan “La Reine Margot” filminin müziklerini besteleyen usta isim, hayranlık uyandıran müzikleri ve sahne performansıyla geniş kitlelerin beğenisini kazandı. Bregoviç, 8 Mart Cumartesi günü saat 21.00’de Zorlu Center PSM’de müzikseverlerle buluşacak.

El yapımı Ahududu likörü... İçer misiniz? Fazla Mesai Tiyatro Grubu, Amerikalı yazar Joseph Kesselring tarafından 1939 yılında yazılan “Arsenic and the Old Lace” oyunundan uyarlanan “Ahududu” oyunu ile Tiyatro Karnaval’da. Oyun, çevresindeki herkese iyilik yapmakla tanınan halaların, kimsenin bilmediği kutsal görevini mizahi bir dille anlatıyor. Polisiye, kargaşa, komedi... Hepsi bu bu oyunda! İsmail Can Törtop’un yönetiminde, Fazla Mesai Tiyatro Grubu tarafından sahneye konan oyun, 13 Mart 2014 Perşembe günü 20:30’da ve 29 Mart 2014 Cumartesi 15:00’te Tiyatro Karnaval Sahnesi’nde.

Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nü lağvedip yeni oluşturulacak olan Türkiye Sanat Kurumu’na devretmeyi öngören yasa tasarısı çalıştayını protesto ettiler. “Karanlığa inat yaşasın sanat”, “Sanat kurumlarımızı kapattırmayacağız”, “Halkım uyuma, sanatına sahip çık” ve “Hır-

Sanatçılar yasayı ‘Hırsızların yasasını kabul etmiyoruz’ sloganıyla protesto etti.

Venezuella’nın ulusal simgesi olmuş, şarkıcı Simón Díaz, geçtiğimiz hafta hayata veda etti. Ülkesinin halk müziğini dünyaya sevdiren sanatçı, aynı zamanda iyi bir aktör ve komedyendi

60

’lı yıllarda yükselen muhalif duruş ezilen ülkelerin müziklerini de bir bir ortaya çıkaracaktı. Bir çok ABD’li müzisyen Güney Amerika ülkelerinin müziklerini popüler ortama taşırken, dünya üzerinde de bir çok Latin ülkesinin müziği dinleyici bulacaktı. Arjantin’den Mercedes Sosa, Brazilya’dan Caetano Veloso, Peru’dan Susana Baca, Puerto Rico’dan Danny Rivera gibi sanatçılar ülkelerinin müzikteki sesi olacaklardı. İşte Venezuella’dan çıkan Simon Diaz da bunlardan biriydi. 60’larda ülkesinin yerel ezgilerini plaklarıyla birçok Amerikalı ve Avrupalı gencin evine taşıyacaktı. Venezuella’nın ulusal simgesi olmuş, şarkıcı Simón Díaz, geçtiğimiz hafta (19 Şubat günü) hayata veda etti. Şarkıcılığının yanısıra ülkesinin halk müziğini dünyaya sevdiren, besteci yanı da kuvvetli olan sanatçı aynı zamanda iyi bir aktör ve komedyendi. Onun

ünya prömiyeri 3 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen “V. MURAD” bale eseri,15 Şubat 2014 tarihinde antalyalı sanatseverlerle buluştu. 2013 yılında “Donizetti Klasik Müzik Ödülleri”nde “En İyi Bale-Dans Yapımı” ve “En İyi Koreografi” alanında iki ödül birden kazanan eserin koreografisi Armağan Davran ve Volkan Ersoy ikilisine ait. Eser, Sultan V.Murad’ ın Çırağan Sarayı’nda, piyanosu ile bestelediği 500’e yakın eserlerinden bazıları üzerine kurgulanmış. Librettosu ve müzik düzenlemeleri Dr. Emre Aracı tarafından gerçekleştirilmiş. Bugüne kadar Türkçe’ye sayısız araştırma yazısı ve birbirinden değerli kitaplar armağan eden müzikolog Dr. Emre Aracı, düzenlemeleri , orkestra şefi Bujor Hoinic ile yapmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun en az tahtta kalan padişahı Sultan V. Murat’ın tam bir trajedi olan hayatından kesitlerin sunulduğu “V. MURAD” balesinin oluşum hikayesini Dr. Emre Aracı şöyle anlatmış; “V. Murad balesinin ortaya çıkış hikâyesi, librettosunda kurguladığım hayâlle hakikat karışımı, Deniz Olgay YAMANUS

rımızın değişmez özerklik koşulu anayasamızda açık biçimde güvence altına alınmıştır. Son sözümüz Yasa Tasarısı Taslağı derhal geri çekilmelidir” dedi.

müziğinin simgesine veda

D

İş Sanat, yetenekleriyle gelecek vaat eden genç müzisyenleri müzikseverlerle buluşturduğu Parlayan Yıldızlar serisinde genç bir yeteneği daha ağırlıyor. Serinin Mart ayındaki konuğu genç kemancı Deniz Şensoy olacak. 2009 yılında Türkiye’de F. Seitz’ın Sol Majör Keman Konçertosu’nu orkestra eşliğinde seslendiren ilk kişi olan Şensoy, Almanya’dan Arjantin’e birçok uluslararası yarışmadan ödülle döndü. Konserde Bartok, Massenet, Wieniawski ve Sarasate gibi bestecilerin eserlerini seslendirecek genç sanatçıya piyanoda Gülnare Şekinskaya eşlik edecek. 13 Mart Perşembe günü gerçekleşecek olan konser Millî Reasürans Konser Salonu’nda ücretsiz olarak izlenebilir.

iktidarların günlük politikalarının konusu değildir, olamaz. Tüm sanat kurumla-

VENEZUELL A

2008’de Venezüella hükümeti n Diaz, tarafından ödüle değer görüle de aynı yılın Latin Grammy’sinde caktı. ala ü lün ‘Yaşamboyu başarı’ ödü

60’larda dillerde dolaşan “Caballo Viejo (Old Horse)” şarkısı unutulmazlar arasındadır. 1987 yılında “Bamboléo” ismiyle Gipsy Kings tarafından (cover) yapılınca tekrar dünya çapında bir ilgiye neden olacaktı.

Küçük Burun Ve Simon Amca Venezuella’nın kuzeyindeki Aragua’ın güzel kasabası Barbacoas’ta 1928’de doğan Simon Diaz, bir köylü çocuğuydu. 12 yaşında babasını kaybedince annesi ve 7 kardeşiyle başbaşa kaldı. Bu durumda o da okuldan ayrıldı ve çalışmaya başladı. Diaz, çok küçük yaşlardan beri eski Afrikalı köleler ve İspanyol kolonyalistlerin etkisiyle şekillenen yerli müziğinin etkisindeydi. Müziği kendi kendine öğrendi. 4 telli yerel bir enstrüman olan cuatro, marakas ve Venezuella’ya özgü bir arp çalıyordu. 15 yaşına geldiğinde de kendine “Küçük Burun” anlamına gelen “El Chato”

Bir balenin doğuşu:

‘Parlayan Yıldızlar’ın genç konuğu Deniz Şensoy

sızların yasasını kabul etmiyoruz” sloganları atan sanatçılar, çalıştayın yapıldığı salonun dışarısında tepki göstermek için halay çektiler. Sanatçılar adına basın açıklamasını Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği Başkanı Mehmet Ege okudu. Ege, “Sanatın özgürce ve süreklilik içinde kendi koşul ve kurallarına uygun olarak üretimini sağlayacak ortamı yaratmak ve bu ortamı yaratmak için de gerekli ödeneği vermek, sosyal devletin temel görevlerinden biridir. Sanatın içeriği ve biçimi siyasal

ama esasta tarihe dayalı müzik ve felsefi dokusu kadar, bizzat yaşamış olduğum bazı tesadüflerle de direkt anlamda ilintilidir. Sultan V. Murad’ın, oğlu Selaheddin Efendi kanadından, dördüncü kuşak torunu Osman Selaheddin Osmanoğlu’nun Bodrum’da kızı Ayşe Osmanoğlu’nun evinde gerçekleşen doğum günü davetinde V. Murad’ın orijinal bestelerinden oluşan bir konser takdim etmiştim. O konserde vaktiyle Hadice Sultan’ın babası V. Murad’ın doğum günlerinden biri vesilesiyle besteleyerek kendisine hediye etmiş olduğu marş da çalınmış, herkes üzerinde müziğin maziden gelen bu tarihsel ve hassas bağlantısı büyük etki uyandırmıştı. Aynı günlerde Bodrum’da bulunan Ankara Devlet Opera ve Balesi müdürü Erdoğan Davran ile ertesi günü tesadüfen karşılaşmış ve kendisine bu konserden bahsetmiştim. Fiziken olmasa da V. Murad balesi hayâlimin derinliklerinde senelerdir yoğrulduktan sonra 24 Temmuz’un enerjisiyle o gün somut bir şekilde doğmuş oldu. V. Murad’ı sinir buhranlarına sürükleyen bu tezat özellikleri ise balede “hayâli” ve “gerçek” olmak üzere iki Murad karakterinin çatışması şeklinde kurgulayarak anlatmaya çalıştım... V. Murad’ın bestelerinin enteresan bir ortaya çıkış hikâyesi

sahne ismini vererek düğünlerde, küçük eğlence yerlerinde müzik yaparak, geçimini sağlamaya başladı. 1949 yılına gelindiğinde Diaz artık 21 yaşındaydı ve yolunu büyük şehir Caracas’a sürecekti. Burada Escuela de Música’da José Ángel Lamas’dan müzik dersleri alarak yarım kalan eğitimini tamamladı. Komedyenlik yanı da müzisyenliği ile eşdeğer giden sanatçı ilk olarak televizyonda çocuk programlarında “Simon Amca” diye görülecekti. Buradaki başarısı ona tiyatro, sinema oyunculuğu kapılarını da açacaktı.

Halk müziğinin mizahı Anlattığı öyküleri, şiirsel yaklaşımlı sözleri ve yerelliği lirizmle bezeyen müzikleriyle Diaz, hayatı boyunca 70’in üzerinde albüm ve 200 şarkı yaptı. Onun en unutulmaz ve tanınan şarkılarıdan biri tüm zamanlarda “Caballo Viejo”a olacaktı. Yaşlı bir adamla genç bir kadının öyküsünü anlatan bu şarkı , Julio Iglesias başta olmak

üzere Rubén Blades, Domingo and Ry Cooder, ve Kübalı gitarist Manuel Galbán tarafından da seslendirilecek ve onlara da kalıcı bir ün getirecekti. Diaz’ın “Tonada de Luna Llena” şarkısı da sinema yönetmeni Pedro Almodóvar’a esin kaynağı olacaktı. İspanyol yönetmen 1995 yılında çektiği “The Flower of My Secret.” filminin müziklerinde bu şarkıya, Veloso’nın yorumuyla yer verecekti. Uzun yıllardır Venezuella müziğini tüm dünyaya duyurmuş ve “İngilizce konuşulan ülkelerde en sevilen Venezüella’lı” ünvanını alsa da ilk Avrupa konserini 2003 yılında Londra’da verecekti. 2008’de Venezüella hükümeti tarafından “Gran Cordón of the Orden del Libertador” ödülünü alan Diaz, aynı yılın Latin Grammy’sinde de “Yaşamboyu başarı” ödülünü alacaktı. Yazının başında yazdığım Latin Amerikalı müzisyenlerden bir çoğu ülkelerinin müziklerini eylemci (aktivist) kişilikleriye taşımışlardır. Simon

V.Murad

vardır. 1970’li yıllarda İstanbul Üniversitesi Matematik Enstitüsü kuyruklu bir piyano satın alır. Yanında da bir sandık ciltli el yazması nota gelmiştir. Bu yazmaların V. Murad’a ait orijinal besteler olduğu ortaya çıkar. Üniversite, incelenmesi için notaları Topkapı Sarayı’na iletir, notalar tekrar İstanbul Üniversitesi’ne geri döner.” 2 Perde olan eserde dekor ve kostüm tasarımı Savaş Camgöz’e, ışık tasarımı ise Fuat Gök’ e ait. Eserde “Sultan V. Murat”ı Tolga Burçak ve Cankat Özer; Hayali V. Murat’ı Yağızhan Danış, Kıvanç Ekin ve Burak Özbek; “Reftaridil Kadın Efendi”yi Müge Ünal ve Esra Taner; “Eleron Mevhibe Kadın Efendi”yi, Derya Tokgöz ve Selin Berkmen; “Hadice Sultan”ı Esra Taner ve Derya Akyurt; “Fehime Sultan”ı Burcu Bodur ve Melda Sipahi; “Fatma Sultan”ı Özde Melek Eren ve Öykü Ertürk dönüşümlü dans ediyorlar. Orkestra şefi ise Hakan Kalkan. “Sultan Murad, 29 Ağustos 1904’te şeker hastalığına yenik düştüğünde, aslında dökülen saray müştemilatında çürümeye terk edilerek çoktan hayatını kaybetmişti. Sultanlar tahttan indikleri gün artık yaşayan ölülerdir. Tuhaf

bir tesadüf olarak V. Murad’ın ölüm ilanı halka ve

Simón Díaz Diaz ise politik konularda taraf olmaktan uzak olmayı tercih edecekti. Müzisyenliğiyle eşdeğer giden komedyenliği plak kapaklarına da yansıyan sanatçıyı bizim müziğimizdeki Özay Gönlüm’e de benzetebiliriz. Diaz da müziğinde ya da sunumunda mizahı işin işine katmadan edemezdi. Onu plak kapaklarında kimi zaman bir eşeğin üzerinde elinde gitarıyla giderken kimi zamanda bir ineğe serenat yaparken görürdük.

kınından geçtikleri zaman pencerelerden biri önünde bir adamın oturup etrafı izlediğini görürlerdi. Saray önünde sürekli olarak bir gambot (küçük savaş gemisi) bulunduğundan saraya çok fazla yaklaşılamaz ve bu adam ya-

kından görülemezdi. Toplumdan tecrit edilerek âdete bir hapis hayatı yaşayan bu zat birkaç gün önce ölüm haberi alınan Sultan V. Murad idi. Artık O’nu Çırağan Sarayı pencerelerinde görmek mümkün değildir.” basına tahttan indirildiği gün olan 31 Ağustos’ta bildirilir. Times Gazetesi 31 Ağustos 1904 tarihli nüshasında şu habere yer verir: “Bundan birkaç sene önce Boğaziçi’nden geçen yolcular Çırağan Sarayı’nın ya-

Prof. Dr. Edhem Eldem (Program dergisinden alıntı )

Aslında günümüze ve geçmişimize dair eser yapılacak ne kadar çok malzeme var. Tarihte savaşların, ölümlerin dışında aşk da, sanat da var. Tarihimizi kitaplar, filmler, operalar, bale ve tiyatro eserleri ile de daha yakından tanıyabiliyoruz. Ve tarihimizden bir yaprak daha V.MURAD


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hayati

YEŞİLÇAM’IN UNUTULMAZ KARAKTER OYUNCUSU: ALTAN GÜNBAY

ASILYAZICI

Sinemamızın Yul Brynner’ıydı Burçak EVREN

Yeşilçam’ın unutulmaz karakter oyuncularından biri daha aramızdan ayrıldı. Onlarca filmde çoğunlukla da kötü ve acımasız adam rollerinin değişmez oyuncusu olan Günbay, gerçek yaşamında kibarlığı, özenli giyimi ve de sevecenliğiyle tanınan ve sevilen bir kişiydi. Onca yaşına rağmen, hemen hemen her film festivaline gitmeyi bir amaç edinen, festival gecelerinde ise onca yıllara yayılmış anılarını çevresindekilere anlatmaktan büyük keyifler alan, Yeşilçam’ın belirli dönemlerine tanıklık etmiş bir yaşayan tarih gibiydi. 60’lı yılların başında operadan sinemaya geçen Günbay, oyunculuğunun yanı sıra, bir dönemin en çok sözü edilen “Seni Kalbime Gömdüm” ve “Beni Unutma” filmlerinin yapımcılığını da üstlenmişti, Çok yönlü bir sanatçı kimliğine sahip olan Günbay, ayrıca “Uykusuz Geceler” filminin fon müziğini yapmış, “Buğulu Gözler”, “Bekliyorum” başta olmak üzere birçok şarkı da bestelemişti. Altan Günbay, Yeşilçam’da hemen hemen her türde kendini gösteren roller üstlenmişti. Sert bakışları, iri yarı cüssesi ve de kendisini öne çıkaran ve sonradan bir çeşit

alamet-i farikası olan kel başıyla kötü adam tiplemesine farklı bir yorum getirmiş, özellikle de patron, çete reisi gibi buyurgan, güçlü ve de acımasız çizilen kötü adamların değişmez oyuncuları arasına girmişti.

Günbay, canlı bir tarihti Günbay, onca olumsuz ya da sinemadaki tanımıyla “nankör” rollerde oynamasına karşın, gösterişli bir fiziğe sahipti. Her zaman giyiminde öncelik tanıdığı lacivert ceket ve gri pantolonuyla bütünleşen kibarlığı, ender oyuncuda rastlanacak önemli bir özelliğiydi. Sonradan bu özelliğine, yönetmen Memduh Ün’ün isteği üzerine “Altın Çocuk” filminde saçlarını kazıtarak bir başka özellik kattı. Ve sinemada hep böyle saçsız yanıyla tanınıp ünlenerek bir bakıma bizim sinemamızın Yul Brynner’ı oldu. Çoğunlukla kötü adam rollerini oynadıysa da hep yerli Yul Brynner olmaktan ve öyle anılmaktan kurtulamadı. Uzun süren festival gecelerinin akşamlarında bana ilginç bir anısını anlatmıştı. Yul Brynner, İstanbul’a geldiğinde onunla Hilton Oteli’nde karşılaşmışlar. Brynner kendisine benzeyen fiziği karşında şaşırıp Altan Günbay’a kaç film çevirdiğini sormuş, o da yüzün üzerinde çoğunlukla kötü adam tiplemesini canlandırdığını söylemiş. Brynner şaşırmış ve ona “Bu kadar yakışıklı olan bir adam hem yüzün üze-

rinde film çeviriyor, hem de uluslararası bir üne kavuşmuyor, olacak iş değil demiş” ve arkasından da “Benden daha yakışıklı olduğunuzu söyleyebilirim” demiş. Günbay’ın oynadığı unutulmaz filmler arasında Şehrazat, Vatan ve Namık Kemal, Ankara Ekspresi, Üç Arkadaş, Adsız Cengaver, Cemil, Fosforlu Cevriyem, Duvardaki Kan, İstanbul Kanatlarımın Altında vs. sayılabilir. Ama onu geniş kitlelere tanıtan filmleri çoğunlukla fantastik, serüven ve de tarihi türde çekilen filmler olmuştur. Bu filmler arasında; Bizanslı Zorba, Tarkan Gümüş Eyer, Tarkan Altın Madalyon, Bedmen, Altın Çocuk, Ringo Kid, Altın Tabancalı Adam, Namluda Beş Kurşun, Alaeddin’in Lambası vs. yer alır. Operadan sinemaya transfer olan ender oyuncularından biri olan Altan Günbay canlı bir tarihti. Son kez birlikte olduğumuz Malatya Film Festivali’nde benden yaşamöyküsünü kaleme almamı rica etmişti. Anlatacağı o kadar çok anı vardı ki... Bu yıl için “olur” demiştim. Ama olmadı... Olamadı... Ölüm benden daha önce davrandı.

FADO’NUN YENİLİKÇİ YILDIZI İSTANBUL’A GELİYOR

‘Türkiye’den şarkılar öğrenmek istiyorum’ The Rolling Stones grubunun solisti Mick Jagger ile aynı sahneyi paylaşan ve ünlü şarkıcı Prince’in övgülerle söz ettiği Fado müziğinin iddialı ismi Ana Moura, Aydınlık’a konuştu

Ü Marta VELO

nlü New York Carnegie Hall’de 2004 yılında sahne alan ilk Portekizli şarkıcı unvanını henüz ikinci albümüyle elde eden Moura, 5 Mart’ta İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda saat 20.00’de konser verecek. Fransa’dan Çin’e kadar onlarca ülkede dünyanın en prestijli konser salonlarında sahne almaya başlamış genç bir Fado yıldızı olan Ana Moura, İstanbul’a gelmeden önce Aydınlık’la görüştü: Dünya’nın en ünlü rock gruplarından biri The Rolling Stones’un solisti Mick Jagger’la aynı sahneyi paylaştınız. İleride Fado ve rock müziğinden oluşan bir sentezle albümünüz olacak mı? Örneğin, Türkiye ve Ortaoğu’da birçok sanatçı kendi geleneksel müziklerine rock soundu da ekliyor. Bu işe profesyonel olarak başladığımda aslında sahnede bir rock grubunun solisti olarak şarkılar söylüyordum, mutlaka Fado şarkılar da seçiyordum ama bir cover grubuyduk ve çok ünlü pop ve rock şarkıları söylüyorduk. Hem caza hem rock’a ve pop müziğe hep yakın oldum. İlk albümlerimden beri aslında tarzım için sadece geleneksel Fado diyemeyiz; şarkılarımda dinlediğim müzikler ve en çok benim duygularım var... Mick Jagger gibi bir efsaneyle sahneye çıkmak kariyerimin en büyük cesaretiydi... Şarkı sözü konusunda en beğendiğiniz yazar kim? Son dönem şarkı yazarlarından Luisa Sobral çok iyi arkadaşım. Hatta son albümümü hazırlarken de yeni şarkılar almak için aklıma gelen ilk isim Luisa oldu. Luisa pop caz ve folk havası veriyor ve onun orijinalliğine bayılıyorum. Yeni albümüm Desfado için yazdığı şarkı da yine çok keyifli... Fado müziğindeki en sevdiğiniz

şarkıcı kim? En sevdiğim Fado şarkıcısı her zaman Amalia Rodrigues oldu ve hatta onun şarkılarıyla büyüdüm. Bir rock grubu solisti olarak sahnede arada mutlaka Amalia Rodrigues şarkıları da söylüyordum. Sahnede söylemekten en çok keyif aldığım şarkı da Amalia Rodrigues’in harika yorumladığı “Povo Que Lavas No Rio” oluyordu... Son albümünüz “Desfado”da caz çizgileri var. Dinleyiciler bu albüm için nasıl tepkiler verdi? Son albümümü teslim ettiğim Larry Klein, harika bir prodüktör ve yıllarca hayranı olduğum

Joni Mitchell’in de prodüktörlüğünü yapmış. Albümde Herbie Hancock’la çalışmış olmak benim için ayrıca büyük bir onur. Son albümümün daha az melankolik olduğunu ve caza daha yakın olduğunu söyleyebilirim ve şimdiye kadar çok iyi tepkiler aldım... “Desfado” albümünüz, sonraki albümlerinizde tarzınıza yenilikler katacağınızın habercisi olabilir mi? Herhangi bir türe, herhangi bir kalıba girmeyi aslına bakarsanız hiçbir şarkıcı istiyor olamaz. Son albümümde caz etkileri olduğu doğru, ancak Portekiz’in kuzeyinden de folk şarkıları var. Belki folk müziklere yakın bir duruşum da olabilir ama ilk sahne deneyimlerimde rock şarkıları söylediğimi düşünecek olursanız, bambaşka sürprizler de yapabilirim... Ünlü şarkıcı Prince 2009 yılında sizin sesiniz ve yorumunuzla ilgili övgü dolu sözler söyledi. Bu sizi müzikte ne kadar cesaretlendirdi? 2009 yılında Paris’teki konserimi izlemesi bile benim için bir onur; ancak Prince gibi harika bir müzisyenin ve pop endüstrisinin en yaratıcı şarkı yazarlarından biri olarak beni övmesi benim için elbette büyük bir prestij... İstanbul’a daha önce geldiniz. Hafızanızda İstanbul’la ilgili neler kaldı? İstanbul’a daha önce geldiğimde aklımda en çok kalan, yemekleriniz oldu; ancak ülkenizden daha çok, şarkılar öğrenmeyi isterim... Müziğe başlamanızda en büyük etken ne oldu? Özellikle annemin etkisiyle çocukluğumdan itibaren bol bol Fado dinleyerek büyüdüm ama pop ve rock müzikleri de seviyorum ve takip ettiğim çok fazla tür var. Kariyerimi ve bir şarkıcı olarak beni en çok cesaretlenAna Moura diren kişi annem oldu. Annem evde şarkılar söyler, bize çok güzel şarkılar dinletirdi. Şarkıların hepimize iyi geldiğini söylüyordu ve özellikle bunu bir şarkıcı olarak her konserimde deneyimliyorum...

hayatiasilyazici@yahoo.com

ELEŞTİREL BAKIŞ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Sergey Prokofyev ve Valeriy Sokolov Adnan Saygun ve Gürer Aykal

G 83 yaşında kaybettiğimiz Altan Günbay’a bugün 10.30’da CRR’de tören yapılacak. Cenazesi Teşvikiye Camii’nden kalkacak.

Yeni bir tiyatro kuruldu ehir Tiyatrosu sanatç lar ndan Arif Akkaya “aatiyatro” adl yeni bir tiyatro toplulu u kurdu. lk oyun olarak Yeton Neziray’ n yazd , Senem Cevher’in dilimize çevirdi i, Arif Akkaya’n n sahneye koydu u “Büyük ehir” adl oyunun 5 Mart 2014 Çar amba (bugün) i li Black Out Sahnesi’nde saat 20.30’da gösterimi yap lacak. Oyunda, Almanya’dan Kosova’ya s n r d edilerek gönderilmi bir Roman ailesinin ba ndan geçen trajikomik olaylar anlat l yor. Rol alan oyuncular u sanatç lardan olu uyor: Ali Burak Palab y k, At lgan Gümü , Bekir Çiçekdemir, Berkin Özuyan k, Esin Do an, eyla Halis. Oyunun sahne ve kostüm tasar m ise Candan Seda Balaban imzas n ta yor.

eçen haftanın konserinde şef, Gürer Aykal’dı. 40. sanat yılının en verimli dönemini yaşadığını belirterek yazıma başlamak istiyorum. Sanat olgunlukla gelişir. Bana göre de Aykal, verimliliğin doruğundadır. 40. sanat yılının kutlanışındaki sözleri kulaklarımdan hiç çıkmıyor, belleğimde yer etti. Program da o nedenle çok güzeldi. Sözleri de olgunluğunu yansıtacak düzeydeydi. Borusan Filarmoni Orkestrası’nı büyük bir başarıyla yönetti. Bu yıl bu orkestra yeni yıl konserleriyle birlikte, gerek programı ve gerekse sanatsal niteliğiyle bizim yüz akı orkestralarımızdandır. Gürer Aykal’la bunu çok daha iyi anladığımı söylemeliyim. Hem orkestra ile hem de solist ile olan bağlantısını deneyiminin ve estetik niteliğinin üstün düzeyine taşıdı. Görselin ve işitselin bu kadar bütünleştiği konser azdır. Özellikle, hocası Türk Beşleri’nin usta bestecisi A. Adnan Saygun’un 1. Senfonisi ile olan sıcak bağlantısı, bu senfoninin 3. bölümüyle yeniden bis yapması başarısındaki önemini gösterir. Saygun’un öğrencisi olmak bir meziyettir. Aykal bunu çok iyi biliyor ve bunu onurla taşıyor. Saygun’un senfonisi dinlenildiği gibi ulusalararası düzeyde bir müzik yaratısıdır. Valeriy Sokolov, Rus asıllı Ukraynalı bir sanatçı. Prokofyev’in 2. Keman Konçertosu’nda düzeyini ve virtüözitesini gösterdi. Prokofyev müziğinin tüm sıcaklığını eşsiz yorumuyla seslendirdi. Her Rus kemancının yaslandığı bir keman geleneği vardır. Ünlü Rus kemancıların gelenekleri bir ekol olarak tanımlanır ve bu ülkenin hangi kentinde konservatuvar olursa olsun bu Rus keman geleneği bir ekol eğitiminde sanatçıları yetiştirir. Bu gelenekten yararlanan Valeriy Sokolov, çağdaş yorumuyla Prokofyev’in 2. Keman Konçertosu’nda başarı düzeyini orkestra ve şefin eşliğinde ortaya koydu. Soluklu ve genç bir keman sanatçısı olan Sokolov bu konserinde ilk olarak Richard Strauss’un Düet Konçertino’sunu (TrV 293) Ferhat Göksel (Klarnet) ve Selim Aykal (Fagot) eşliğinde inanılmaz güzellikte yorumladı. Program için ilgi çekici bir parçaydı. İzleyiciler için de... Borusan Filarmoni Orkestrası, Şef Gürer Aykal yönetiminde keman virtüözü Valeriy Sokolov’a büyük başarıyla eşlik etti. Konserin artısı Richard Strauss’un “Düet Konçertino”su idi. A. Adnan Saygun’un 1. Senfoni’si müzik repetuvarımızın değişmez besteleri arasında yer alacak düzeydeydi. O denli olağanüstü güzel seslendirildi. Gürer Aykal ve orkestra Saygun Senfonisi’nin başarısında simgeydi.

T.C. ERDEML CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/867 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : Bu ta nmaz tapu kay tlar nda Mersin ili Erdemli ilçesi Tömük mahallesi 13 ada 62 parsel taşınmaz üzerinde inşa edilen Flamingo 8 adlı sitede 14/12000 arsa paylı N blok 12. Kat 25 nolu bağımsız bölüm mesken nitelikli taşınmazdır. Bina zemin +16 katlı olup daire 12.kattadır. Kuzey güney cephelidir, denize sıfırdır. Bina 12-15 yaşlarındadır. Site etrafı bahçe duvarı ile çevrilmiş peyzaj yeşil alan çalışmaları tamamlanmıştır. Yüzme havuzu oyun alanları yürüyüş yolları oturma yerleri gibi sosyal kullanım alanları vardır. İç fiziki özellikleri olarak brüt toplam inşaat alanı 160 m2 dir. 3 oda, 1 adet salon +mutfak 1 wc, 1 banyo 2 balkondan müteşekkildir. Giriş kapısı çelik doğramadır. Zemin seramik duvar ve tavanı alçı sıvalı ve saten boyalıdır. Salon ve mutfak bir arada olup mutfak alt ve üst dolapları mdf ahşap doğramadır. İç kapı kasa ve kanatları ahşap, pencerelerin kasa ve kanatları ise tek cam ahşap doğramadır. Banyosunda duşakabin, lavabo, wc klozeti ve banyo dolapları vardır. Banyo yerleri seramiktir duvarları tavana kadar fayans kaplıdır. Belediye imar planı içerisinde konut alanı olup yapı ruhsatı almıştır. K ymeti : 170.000,00 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 30/04/2014 günü 10:00 - 10:10 arası 2. Sat Günü : 26/05/2014 günü 10:00 - 10:10 arası Sat Yeri : Erdemli İcra Dairesinde Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geç-

mesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, K.DV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/867 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 21/02/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 13092 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Fırat KORSAN

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

YENİ SAYFA, DEV MAÇ

Milliler Ankara’da A Milli Takımımız, bu akşam İsveç ile oynayacağı maç için Ankara’ya gitti. Esenboğa Havalimanı’nda vatandaşların sevgi gösterisiyle karşılanan Milliler, otobüsle, konaklayacakları otele geçti.

EURO 2016 elemelerine hazırlanan Milli Takım, bugün İsveç’le bir hazırlık maçı yapacak. Fatih Terim ile yeni bir döneme giren Ay-Yıldızlılar, galibiyetle başlamanın peşinde olacak CENGİZ UYGUR

D

FLAŞ İDDİA:

ünya Kupası’na katılmaya hak kazanamayan Türkiye, kendisi ile aynı kaderi paylaşan İsveç ile EURO 2016 elemelerine hazırlık kapsamında bir hazırlık maçı yapacak. Ankara 19 Mayıs Stadı’nda oynanacak mücadele 20:30’da başlayacak ve Sırp hakem Milorad Mazic düdük çalacak. 10 yıl aradan sonra ilk kez Ankara’da sahne alacak olan Milli Takım’ın başkentlilere galibiyet armağan etmesi gerekiyor. Zira, FIFA dünya

sıralamasındaki yerimizi özel maçlar da etkiliyor ve ilerleyen turnuvalarda kaçıncı torbada yer alacağımızı bu sıralama belirliyor. Fatih Terim, elemelerde hüsrana uğrayışımızın ardından kadroda yeni isimlere şans vermek istediğini söy-

TÜRKİYE İSVEÇ SAAT: 20:30 STAT: Ankara 19 Mayıs HAKEM: Milorad Mazic (SRB) YAYIN: Show TV

lemişti. Buna bağlı olarak, Fethiyesporlu Birol Parlak ve Akhisarsporlu Uğur Demirok kadroda yer aldı. Uğur, Ömer Toprak’ın sakatlığıyla kadroya katıldı ve son iki sezonda Ege ekibinin gösterdiği performansta büyük pay sahibi olması nedeniyle zaten bu formaya göz kırpan bir isimdi. Birol Parlak ise herkes için sürpriz oldu. Stoper mevkiinde forma giyen 24 yaşındaki futbolcu, bu sezon Fethiyespor’un değişmezlerinden biri. Bu sezon toplamda 20 maça çıkan ve umut vadeden bir performans sergileyen Birol, Terim’in gözüne girmeyi başardı.

Türk motifli forma

Demirören İnfantino ile ne konuştu?

UEFA şike dosyasını kapadı, ceza yok! Fenerbahçe ile UEFA arasında son yıllarda yaşanan kötü trafiğin ardından dün gelen yeni haber camiada sevinç yarattı. UEFA’nın iki yıl Avrupa Kupaları’ndan men ettiği Sarı-Lacivertli kulüp için UEFA’ya ulaşan Yargıtay’ın gerekçeli kararından

sonra disiplin komitesinin yeni bir soruşturma açmayacağı ve şahıslar üzerinden davanın devam edeceği öğrenildi. Taraftar sitesi ‘superFB.com’un iddiasına göre; kulübe yakın kaynaklardan edinilen bilgilerde UEFA

Nike tarafından tasarlanan ve Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın 2014 yılında iç saha ve deplasmanda giyeceği formalar yenilendi. Performansta yeniliğin ve ince ayrıntıların dikkat çektiği formalar, Türk kültürünün benzersiz tarzı ve milli gururunun zarif bir yansıması olarak tasarlandı. Forma, sosyal medyada çok beğenildi.

kanadında 2010-2011 sezonuyla ilgili TFF’ye herhangi bir karar tavsiyesi olmazken, Aziz Yıldırım ve yöneticilerin yöneticilikleriyle ilgili soruşturmanın tamamlanma aşamasında olduğu belirtildi.

UEFA’nın acil koduyla çağırdığı iddia edilen Yıldırım Demirören ve Servet Yardımcı, geçen hafta Genel Sekreter İnfantino ile görüştü. Burada ikiliye, “Şike dosyasındaki kulüplerin durumu gözden geçirilsin” dendiği iddiası gündeme gelmişti. Bunun üzerine Yıldırım Demirören’in, “Biz federasyon olarak sahada bir duruma rastlamadık. Gelecek ek bir ceza bizi zor durumda bırakır” dediği, İnfantino’nun da bu durumu anlayışla karşıladığı belirtildi.

YARGITAY BİLMECESİ

Sabah Sabah saatlerinde saatlerinde Yarsav, Yarsav, “Şike “Şike dosyası dosyası yeniden yeniden incelemeye incelemeye alındı. alındı. İtiraz İtiraz gelirse gelirse karar karar değişebilir” değişebilir” dedi. dedi. Yargıtay Yargıtay böyle böyle bir bir durumun durumun olmadığını olmadığını belirtse belirtse de, de, kulislerde kulislerde iddianın iddianın doğru doğru olduğu olduğu öğrenildi öğrenildi

Y

arsav (Yargıçlar ve Savcılar Birliği) sabah saatlerinde resmi twitter hesabından Fenerbahçelileri heyecanlandıran bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, şike dosyasını yeniden incelemeye aldı. Yasa gereği dosyanın infaz için İstanbul’a gönderilmesi gerekirken, sanıklarca yapılan inceleme istemi dikkate alındı. Bu inceleme sonucunda Ceza Genel Kuruluna yapılacak itiraz üzerine Yargıtay 5.Ceza Dairesinin kararı değişebilir” ifadesi yer aldı. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama

yaparak bu durumu yalanladı. Yapılan açıklamada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Futbolda Şike Davası’nda Yargıtay 5. Ceza Dairesinin kararıyla ilgili gelen itiraz dilekçelerini incelemeyi sürdürdüğü, ‘yeniden inceleme kararı alma’ gibi bir usul bulunmadığı bildirildi. Ancak yargı kulislerinde Yarsav’ın açıklamalarının doğru olduğu yüksek sesle konuşulmaya başlandı.

İtiraz gelecek mi? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Daire kararına itiraz etmezse dosyayı İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderecek. Mahkeme, infaz

işlemlerini tamamlayıp dosyayı İnfaz Savcılığına ulaştıracak. İnfaz Savcılığı, Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu ceza alan sanıklar için infaz süresi hesaplayarak, gerekenler için yakalama kararı çıkaracak. Başsavcılık, sanıkların lehine itiraz ederse dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gidecek.

‘Yargı şikesi’ iddiası Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin, Fenerbahçe ile ilgili onama kararında olmayan AİHM kararlarını örnek gösterdiği iddia edildi. Karşı gazetesinin haberine göre; Gerekçeli

kararda, AİHM’nin, “Aydoğdu, Duran ve Kaya” adlı kararları örnek gösterildiği belirtildi, ancak bunların hiçbirinin Fenerbahçe davasıyla ilgisinin olmadığı ileri sürüldü.

Hisseler çıktı, indi Yarsav’ın açıklamasının ardından Fenerbahçe hisseleri tavan yaptı. Güne 30 liradan başlayan hisseler açıklama sonrası 32,20 liraya yükseldi. Fenerbahçe hisselerinin dünkü tavan fiyatı 32,90 lira seviyesine geldi. Fenerbahçe’nin

piyasa değeri de bu yükselişin ardından 800 milyon TL’nin üstüne çıktı. Ancak Yargıtay’dan gelen yalanlama açıklaması sonrası hisselerin biraz düşüşe geçtiği de belirtildi.

Final günü seçim var Seba yine hastanede

Uzun bir süredir, önce Ankara GATA, ardından da İstanbul Amerikan Hastanesi’nde tedavi altına alınıp, iki kez bıçak altına yatan ve geçtiğimiz günlerde taburcu edilerek evine çıkan Süleyman Seba, dün aniden ateşinin yükselmesi nedeniyle yeniden hastaneye kaldırıldı. Yapılan müdahale sonucu Seba’nın ateşinin düşürüldüğü, ancak enfeksiyon kapmaması için bir süre daha müşahede altında tutulacağı öğrenildi.

NİHAYET! Hamit dönüyor Galatasaray’da sevindirici bir gelişme yaşanıyor. Hamit Altıntop’un iyileştiği ve Mancini tarafından A2 takımında denendiği öğrenildi

H

amit Altıntop, Galatasaray için son derece önemli bir oyuncu, bir de ülkemizde uygulanılan yabancı sınırlaması düşünüldüğün de daha da kıymetli hale geliyor. Onun sakatlığı, Sarı-Kırmızılıları sezon içinde zorlamış ve sağ kanatta sıkıntıların yaşanmasına sebep olmuştu. Hamit artık dönüyor. Milli oyuncu, şu sıralarda A2 takımıyla antrenman ve maçlara çıkarak eksiğini kapatmaya çalışıyor. Roberto Mancini’nin Hamit ile yakından ilgilendiği

ve gelecek maçlarda yıldız oyuncuyu kadroda düşündüğü belirtiliyor. Milli oyuncu teknik direktörünün güvenini boşa çıkartmamaya çalışıyor. Hamit’in forma giydiği maçlarda iyi bir performans ortaya koyduğu da söyleniyor. İki haftadır A2 Takımı’nda forma giyen Hamit Altıntop’un form durumundaki gelişme teknik direktör Mancini’yi de memnun etmiş durumda. Hamit’in profesyonel tavrı ve çalışkanlığı ile Mancini’den tam not aldığı öğrenildi.

Şükrü Ergün:F.Bahçe’nin İnandırıcılığı kalmadı CEV Kadınlar Challenge Kupası’nda tarihinde ilk kez finale yükselen Beşiktaş Kadın Voleybol Takımı, final rövanş maçının 30 Mart’a denk gelmesi sebebiyle sıkıntı yaşıyor. 30 Mart’ta Türkiye Yerel Seçimleri’nin yapılacak olması sebebiyle Türkiye genelinde spor müsabakaları oynanmayacak. Türkiye Voleybol Federasyonu aracılığı ile Avrupa Voleybol Konfederasyonu’na (CEV) resmi başvuru yapmaya hazırlanan Siyah-Beyazlılar, final maçlarının birer gün önce veya birer gün sonra yapılmasını istiyor.

1. LİG PANORAMA

G.Saray Kulüp Sözcüsü Şükrü Ergün, Radyospor’a açıklamalarda bulundu. Ergün, ‘Fenerbahçe yönetiminin gerekirse ligden çekiliriz, havuzdan çıkarız’ açıklamasıyla ilgili olarak, “Bunlar bir kere dile getirilir. Tekrarlanmaz. Gereği yerine getirilir. Bu-

Elmander dönmek istiyor

nun gerçeği dönüşme olasılığı sıfırdır. Bu yeni dile getirilmiş bir konu değil. Herkesin bildiği gibi daha önce de söylendi. Bu bir kere söylenir gereği yapılır. Çok sık söylenmeye başlayınca ne inandırıcılığı ne de yaptırımı kalır” dedi.

Türkiye maçı için Ankara’da bulunan İsveç’in golcüsü eski Galatasaraylı Elmander, İstanbul’a geri gelmek istediğini belirtti. Galatasaray’da oynamanın kendisi için onur verici olduğunu ifade eden Elmander, “Galatasaray ile tekrar sözleşme imzalamak isterim” dedi.

HAFTANIN TAKIMI

ADANASPOR HAFTANIN FUTBOLCUSU

EDİN VİSCA (İSTANBUL BB) HAFTANIN TEKNİK ADAMI

LEVENT ERİŞ (ADANASPOR) PUAN DURUMU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19

ANKARASPOR İSTANBUL BB ORDUSPOR BALIKESİRSPOR SAMSUNSPOR MERSİN İ.Y. MANİSASPOR BUCASPOR Ş.URFASPOR KARŞIYAKA A.DEMİRSPOR DENİZLİSPOR BOLUSPOR 1461 TRABZON ADANASPOR G.ANTEP BŞB. FETHİYESPOR T.LİNYİTSPOR K.MARAŞSPOR

O 27 27 26 26 27 26 26 27 27 26 27 27 26 26 27 26 27 27 26

G 15 16 16 16 13 13 13 12 9 8 8 9 6 6 7 6 6 6 2

B 9 6 5 4 10 8 4 3 7 8 8 4 10 9 6 9 8 6 6

M 3 5 5 6 4 5 9 12 11 10 11 14 10 11 14 11 13 15 18

A 50 53 37 41 44 41 42 37 30 34 43 26 26 31 36 22 35 28 23

Y 24 31 18 23 26 28 31 39 34 37 47 44 33 39 45 34 45 48 53

Av. P 26 54 22 54 19 53 18 52 18 49 13 47 11 43 -2 39 -4 34 -3 32 -4 32 -18 31 -7 28 -8 27 -9 27 -12 27 -10 26 -20 24 -30 12

28. HAFTA SONUÇLARI

Drogba krizi bitiyor Mancini’nin Rize maçı kadrosuna almadığı ve Fildişi Sahili Milli Takımı’nın maçı için İstanbul’dan ayrılan Drogba’nın yarın gerçekleşecek antrenmanda yer alacağı ifade edildi. Mancini’nin, Rize’de çok önemli bir fırsatı harcayarak galibiyetin kaçmasında pay sahibi olan Umut’un yerine Drogba’ya forma vererek aralarındaki krizi bitirmesi bekleniyor.

Fethiye 2-2 Ordu, A.Demir 1-3 Adana, İstanbul BB 4-3 Manisa, 1461 Trabzon 2-3 Buca, Bolu 0-0 Ş.Urfa, T.Linyit 2-1 Karşıyaka, Denizli 2-0 Mersin İ.Y., G.Antep BŞB 3-3 Ankara, Balıkesir 2-2 Samsun. GELECEK HAFTA PROGRAMI 08 Mart Cumartesi: 14:00 K.Maraşİstanbul BB, 19:00 Buca-Balıkesir, 19:00 Ordu-Denizli, 09 Mart Pazar: 13:30 Ankara-1461 Trabzon, 16:30 Ş.Urfa-G.Antep BŞB, 16:30 ManisaT.Linyit, 19:00 Adana-Bolu, 19:00 Karşıyaka-Fethiye, 10 Mart P.Tesi: 20:00 Mersin İ.Y.- A.Demir


5 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Cenk ÇINAR

Bir soru bir yanıt

SOL AÇIK

G

eçtiğimiz günlerde ilginç başkanlar başlığı altında, Ali Şen, Selahattin Beyazıt ve Süleyman Seba’yı anlatan bir yazı yazmıştım. Bunu okurlarım anımsarlar. Bu yazıdan sonra bazı fanatik Fenerbahçelilerin ‘Halit Bey, Aziz Başkandan da neden bahsetmiyorsun?’ diye sitemde bulundular. Sapla samanı birbirine karıştırmamak lazım. 3 Temmuz tarihinde başlayan ve bu güne kadar gelen süreçte Aziz Yıldırım’ın kimliğini

Halit DERİNGÖR hderingor@hotmail.com

kişiliğini, nereden geldiğini yönünü yöntemini bütün herkes kaleme aldı. Futbolla hiç ilişiği olmamış kimseler bile konu bulamadığı zaman Aziz Yıldırım’ı kaleme aldılar. Oysa ben Aziz Yıldırım’ı

Üsküdar Anadolu Kulübü’nden Fenerbahçe’ye geldiği günden, bu güne kadar tanırım. Hem de iyi tanırım. 3 Temmuz’a kadar da zaman zaman onunla ilgili yazılar da yazdım. Ancak, Aziz

Şampiyonluk planları

Yıldırım hikâyesi sanki artık ‘Kurtdereli’ hikâyesine döndü. Bilen, bilmeyen yazdı. Bir kez daha yazmakta yarar görüyorum. Yazılması veya konuşulması gerektiği yerde lafımı hiç sakınmam söylerim, yazımı da yazarım. Zaman zaman, gelmiş geçmiş bütün Fenerbahçe Kulübü’nün başkanlarını olumlu veya olumsuz yönde eleştirdim. Onlar da dinlediler ve okudular. Kızan oldu, teşekkür eden oldu. Ama şunu hep bildiler ki eleştirilerim hep Fenerbahçe Kulübü’nün iyiliği içindir.

Kişilerle pek işim yoktur. Bu konuda ne düşünüyorsam onu, çıkarım mikrofona takır takır söylerim. “Madem ki düşünüyorum, o halde varım” sözü boşuna söylenmemiş. Bu tür davranışlarım nedeni ile, Fenerbahçe Kulübü’nde 3 kez Haysiyet Divanı’na verildim. Aynı şekilde 15 yıllık Aziz Yıldırım döneminde de bu böyle devam etmiştir. Merak eden var ise Fenerbahçe Kulübü arşivlerinden toplantılarda yaptığım konuşmalara ait CD leri araştırabilirler. Bu işler palavra ile yürümez.

Galiço Mustafa Geçtiğimiz günlerde kırmızı kartla ilgili bir yazı yazdım. “Dışarıda halim selim olan adamlar saha içinde alikıran baş kesen kesiliyor. Tekme vurmak, hakemlere saldırmak, korkaklık ve bir aşağılık duygusudur” demiştim. Bugünkü yazımda saha dışında bir şehrin kabadayısı olan bir futbolcunun, saha içindeki yaşamını anlatmak istiyorum. 1952’den sonra Tütün eksperi olduğum için tütün bölgelerine staj yapmaya başladım. İlk stajım Ege bölgesi idi. Daha sonra, Samsun ve sonra da Bursa oldu. Samsun’da görev yaparken Samsun Fenerbahçelileri beni Samsun’a antrenör yaptılar. Samsun’da 2 takım vardı biri Samsun Fener diğeri 19 Mayıs. Samsun Fener takımının kaptanı ve antrenörü ben, 19 Mayıs takımının antrenörü de Galatasaray’ın eski solaçığı Mehmet Ali idi. Aynı zamanda Samsun Fener’in forması sarı lacivert, 19 Mayıs’ın forması sarı kırmızı idi. Bir anlamda Samsun’da

Mustafa Kemal’in askerleriyiz Son günlerde özellikle Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda binlerce kişi ‘Atatürk’ün askerleriyiz’ diye tezahürat yapıyorlar. Bu slogandan hoşlanmamak imkânsız. Zaten bununla beraber tribünlerde özel pankartlardan tutun da, dini siyasi ve ideolojik pankartlarla sanki bir panayıra dönüştürülüyor. Bilmem bir başka ülkede bu derece tepki olabilir mi? Ne var ki biz yapamayacağımız veya yapmadığımız şeyleri yaparmış gibi görünme hastalığına yakalanmışız. Keşke sloganda olduğu gibi gerçekten de Atatürk’ün askeri olabilse idik. Ne böyle bir iktidar olabilirdi ne de

kalabilirdi. Ama gerçek sudur ki; son dönemlerde içinde bulunduğumuz olumsuz şartlardan dolayı bir çok genç bu mukaddes görevi yapmakta zorlanıp ertelemeye çalışıyorlar. Oysa hepimiz Atatürk’ün Garp cephesinde soğuk ve karlı bir havada, kaputunu başına çekmiş şekilde fotoğrafına hayranlıkla bakıyoruz. Son günlerdeki Atatürk hayranlarının tepkilerine çok sevindik. Özellikle Taksim olayları, çok güzel. Ama yıllar yılı Atatürk’le ilgili hiçbir faaliyete girmemiş evinden çıkmamış, herhangi bir eyleme girmemiş, seçim günlerinde tatilini yarım bırakıp oy kullanmaya

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

gelmemiş insanlar da Atatürkçüyüm diye afi kesiyorlar. Fenerbahçe, Kasımpaşa maçında 34. dakikada tribünlerde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı atıldığı için Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK’ya) sevk edilmiş. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demek suçmuş demek ki. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ise bu konuda bir başka telden çalıyor. Gelin de gülmeyin. Böyle acayip şeyler hep Türkiye’de oluyor. Bunlar, sporda da gelişmediğimizin nedenlerinden biri.

Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti yaşanıyordu. Samsun Fener’in bir santrforu vardı. İsmi Galiço lakaplı Mustafa’ydı. Güçlü, dayanıklı ve sert bir futbolcu idi. Futbol dışında Samsun’un en tanınmış kabadayılarından biriydi. Ondan çekinmeyen yoktu. Ama tersine benim evvelki yazımda yazdığım gibi Galiço Mustafa’nın kabadayılığı saha içinde değil saha dışındaydı. Hiç unutmuyorum bir GalatasarayFenerbahçe çekişmesi havasında geçen bir karşılaşmada Galiço Mustafa rakibinden yediği bir darbe ile yere düştü. O da yetmedi sırtına ve kafasına da tekme yedi. Mustafa’ya bu olay saha dışında yapılmış olsaydı, sonunun ne olacağını siz düşünün. Ama Mustafa hiçbir şekilde cevap vermedi rakip futbolcuya. Çünkü futbol oynamak, kavga etmek demek değildi. Kabadayılık yeri ise hiç değildi. Galiço Mustafa bunun çok farkında olarak rakibine hiçbir hareket yapmadı. Bu ders verici bir olaydı.

İkinci Lig Kırmızı Grup’ta takipçisi Ankaragücü’nü uzatmada attığı golle 3-2 yenerek 54 puanla zirvedeki yerini sağlamlaştıran Altınordu, şampiyonluğa koşuyor. Takipçisi Alanyaspor’a 4, üçüncü sıradaki Ankaragücü’ne 6 puan fark atan Altınordu, 9 haftadır zirve olmanın keyfini çıkarntıyor. Kırmızı-Lacivertli ekip, kalan 10 maçta kaza yapmadan kupayı kaldırıp son olarak 1991-92 sezonunda mücadele ettiği 1’inci Lig’e 22 yıl sonra dönmenin planlarını yapıyor.

FİFA’dan şike uyarısı İngiltere’de şike olaylarının yaygınlaştığını gözler önüne seren, para için şike peşindeki profesyonel futbolcuları polise yakalatan The Telegraph gazetesi , dünküözel haberinde FIFA’nın İngiltere’ye resmen şikeyi önlemesi için uyarıda bulunduğunu ve şike istihbaratı alabilmek için kırmızı hat kuracağını bildirdi. Yıldız futbolculara Dünya Kupası’nda şikeyle nasıl mücadele edeceklerini anlatan FIFA, oyunculara finallerde şüpheli gördükleri şike olaylarını bildirmeleri için yolsuzluğa karşı “hotline” planladı.

Eda’dan Türkiye rekoru Türkiye Atletizm Vakfı tarafından 2013 yılının en iyi atleti seçilen Antalyalı 17 yaşındaki Eda Tuğsuz, cirit atmada yıldızlar kategorisinde yeni Türkiye rekorunun sahibi oldu. Türkiye Atletizm Federasyonu Genel Koordinatörü Nejat Kök, şampiyonada 18 yaş altı yıldızlar kategorisinde 600 gram ciritle 52 metre 16 santimetre atan Eda Tuğsuz’un Türkiye rekoru kırdığını söyledi. Bu alandaki önceki rekor, 2004 yılında 50 metre 92 santimetre atan Berna Demirci’ye aitti.

Tek hedef Fenerbahçe galibiyeti! Hami’nin gol silahı Emre olacak

çok düşündüTaraftarları Fenerbahçe derbisi öncesi en i Mandıralı Ham . uğu suzl form n ren konu da forvetleri rique’ye de son dönemde Janko’ya da Emre’ye de Hen düzenli ayı form ilk 11’de şans verdi. Ancak bir türlü derbideki k Anca ı. mad bula olarak teslim edeceği ismi hini son terci ı dıral Man i Ham belli tercihi büyük oranda nle nede haftalardaki performansı nedeni ile bu k. naca kulla yana l’dan Güra e Emr hini terci

2014 yılında çıktığı 6 lig maçından 1 galibiyet çıkarabilen BordoMavililer, Avrupa Ligi biletini almak için ligi ilk 5 içerisinde bitirmek zorunda

S

ezona oldukça kötü başlayan ve bir türlü istikrarı yakalayamayan Trabzonspor, Türkiye Kupası’nda Balıkesirspor karşısında aldığı şok yenilgi ile kupaya da erken veda eden ekiplerden olmuştu. Ancak ligde her ne kadar kötü gidişat sürse de, Avrupa Ligi’ndeki başarı, ligdeki durumun üstünü örtmeye yetiyordu. Bulunduğu gruptan lider çıkarak büyük sükse yapan Bordo-Mavili takım, 2. turda Şampiyonlar Ligi’nden elenerek Avrupa Ligi’ne gelen Juventus ile eşleşince işler karıştı. İki

maçta toplam 4 gol yiyerek Avrupa Ligi’nden elenen Bordo-Mavililerin elinde sadece lig kaldı.

İstikrarsızlık sürüyor Ligdeki kötü gidişat, sezonun ikinci yarısında sürüyor. Özellikle gol yollarında sıkıntı çeken Bordo-Mavili takım, 2014 yılında çıktığı 6 lig maçından sadece bir galibiyet alabildi. Ligin dibine demir atan Kayserispor’u 21’le geçen Karadeniz ekibi, Akhisar Belediyespor’a mağlup olurken, 4 de beraberlik aldı. Ligde topladığı 34 puanla 7. sırada yer alan Trab-

zonspor, Fenerbahçe’yi mağlup ederek çıkışa geçmek istiyor. Ligi en azından ilk 5 içerisinde tamamlayarak Avrupa Ligi’ne gitmek istiyor.

Fenerbahçe’nin Avrupa’dan men edilmesi sebebiyle bu yıl 5. olan takım, 4. olmuş gibi, ön eleme yoluyla Avrupa Ligi’ne katılacak.

‘Oyuna gelmeyeceğiz’ Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, bazı internet sitelerinde kendi ifadeleriymiş gibi yer alan, “Fenerbahçe’nin şampiyon olmaması için elimizden geleni yapacağız” açıklamasının doğru olmadığını açıkladı.

Hacıosmanoğlu özetle şu ifadeleri kullandı: “Yaklaşan Fenerbahçe maçı öncesinde bu ve benzeri maksatlı, planlı haberler yazılan senaryoların bir ürünüdür. Fenerbahçe maçı öncesi bu oyunlara asla gelmeyeceğiz.”

T.C. MERS N 6. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2012/6010 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin İl, Yenişehir İlçe, 2321 Ada No, 4 Parsel No, Bahçe Mahalle/Mevkii, A/6.kat 12 Bağımsız Bölüm site 2 bloktan oluşmakta, 1642 ve 1653 sokaklara cepheli, İsmet İnönü Bulvarına, sağlık ocağına, AVM, ilkokula yakın, GMK Bulvarına, bankalara yürüyüş mesafesinde, A ve B Bloklar Z+A+13 katlı, Z+Asma katlar bloklara bağlantılı, Z+Asma katlar işyeri kullanımlı, diğer katlar konut kullanımlı, betonarme karkas olarak yapılmış, normal katlarda iki daire bulunmakta, apartman asansörlü, jeneratörlü, yangın erdivenli, üstügezilebilen dam teraslı, sitenin bahçe duvarı çevrilmiş, peyzaj düzenlemesi tamamlanmış ve otoparkı bulunmaktadır. Alacak konusu taşınmaz, A Blok Z+6 katta bulunmakta, daire dört oda, salon, mutfak, WC, banyo, 3 balkon ve müştemilatından oluşmakta, daire GDB cepheli, dairenin giriş kapısı çelik kapı, üstü panjurlu demir kapı, iç kapılar amerikan kapı, pencereler alüminyum, yer döşemesi seramik, duvarlar alçı sıvalı ve saten boyalı, WC-banyo yer döşemesi seramik, ayrıca ıslak zeminler tavana kadar seramik kaplı, mutfak dolabı ve tezgahı mevcut, halen konut olarak kullanılmaktadır. Sitenin etrafında katlı yapılaşmalar mevcut olup, taşınmaz belediyenin alt yapı hizmetlerinden faydalanmakta, ulaşım toplu taşıma araçları ile yapılmaktadır. Adresi : Cumhuriyet Mahallesi, 1642 Sokak. Aytekin Yenilmez Apartmanı, No: 10 Adresinde Yenişehir / MERSİN Yüzölçümü : 230 m2 Arsa Pay : 30/2112 K ymeti : 175.000,00 TL KDV Oran : %18 mar Duruma : yapı kullanma izin belgesinden, binanın 30.12.1994 tarih ve 1/139 inşaat ruhsatına göre B.A.K olarak yapıldığı, toplam yapı yüksekliğinin 42,50 metre, 1. Sat Günü : 10/04/2014 günü 14:00-14:10 arası 2. Sat Günü : 06/05/2014 günü 14:00 - 14:10 arası Sat Yeri : Yeni Adalet Sarayı 6. İcra Müdürlüğü - MERSİN Kayd ndaki erhler : Tapu Kaydı gibidir 2 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin İl, Yenişehir İlçe, 639 Ada No, 11 Parsel No, Bahçe Mahalle/Mevkii, A/ 3.Kat.6 Bağımsız Bölüm site 3 bloktan oluşmakta, İsmet İnönü Bulvarına, 2430,2436,2447 ve 2453 sokaklara cepheli, sağlık ocağına, AVM, ilkokula, İstemihan Talay Caddesine, 13. Caddeye, Yenişehir Belediyesine yürüyüş mesafesinde, A Blok Z+12 katlı, betonarme karkas olarak yapılmış, normal katlarda iki daire bulunmakta, apartman asansörlü, jeneratörlü, yangın merdivenli, üstü gezilebilen dam teraslı, sitenin bahçe duvarı çevrilmiş, peyzaj düzenlemesi tamamlanmış ve otoparkı bulunmaktadır. Alacak konusu taşınmaz, A Blok Z+3 katta bulunmakta, daire dört oda, salon, mutfak, WC, banyo, ebeveyn banyosu, 3 balkon ve müştemilatından oluşmakta, daire GDB cepheli, dairenin giriş kapısı çelik kapı, iç kapılar amerikan kapı, pencereler PVC, yer döşemesi odalar ve salon parke, diğer kısımlar seramik, duvarlar alçı sıvalı ve saten boyalı, WC-banyo yer döşemesi seramik, aynca ıslak zeminler tavana kadar seramik kaplı, mutfak dolabı ve tezgahı mevcut, asma tavan ve kartonpiyerli, halen konut olarak kullanılmaktadır. Sitenin etrafında katlı yapılaşmalar mevcut olup, taşınmaz belediyenin alt yapı hizmetlerinden faydalanmakta, ulaşım toplu taşıma araçları ile yapılmaktadır.

Adresi Yüzölçümü K ymeti mar Durumu

: Limonluk Mahallesi, 2436 Sokak, Cumhuriyet Konutları, No:2A Adresinde Yenişehir / MERSİN : 230 m2 Arsa Pay : 70/4431 : 225.000,00 TL KDV Oran : %18 : inşaat ruhsatında, binanın B.A.K olarak yapıldığı, toplam yapı yüksekliğinin 42,50 metre olduğu, yapının 12.04.2007 tarihinde tamamlandığı, Kaydmdaki erhler : Diğer : Taşınmazın mülkiyeti kat mülkiyetine geçmiştir. Şerhi mevcut 1. Sat Günü : 10/04/2014 günü 14:20 - 14:30 arası 2. Sat Günü : 06/05/2014 günü 14:20 -14:30 arası Sat Yeri : Yeni Adalet Sarayı 6. İcra Müdürlüğü - MERSİN Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/6010 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 14/02/2014 (İİK m. 126)_ (*) ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 13391 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

fusunikikardes@aydinlikgazete.com

Comandante Chavez: Venezuela’nın devrimci, halkçı, sosyalist lideri

5 MART 2014 ÇARŞAMBA

çıkmış bulunan devlet başkanı Carlos Andrés Pérez’e karşı darbe girişiminde bulundu, fakat başarılı olamadı. 1998 yılındaki seçimlerde %56 oy oranıyla devlet başkanlığına seçildi. 16 Ağustos 2004’de yapılan halk oylamasında, oyların yüzde 94’ünü alarak seçimi kazandı.

Barbaros

ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com

TOPLU İĞNE

KURULUŞ 1921

Geçen yıl bugün hayatını kaybeden Chavez, Venezuela’nın olduğu kadar Güney Amerika ülkeleri ve tüm yoksul halkların gönlünde taht kurdu. 6 yıllık iktidarı boyunca Amerikan işbirlikçilerine karşı hep dimdik durdu. 1992 yılında yarbay iken yolsuzlukları ayyuka

Dua et! Namus ve haysiyet fakirleri Ahlak, iman, şeref yoksunları Zehirli dilliler Yalanın ve talanın efendileri

Venezuela Chavez’in yolunda YUNUS SONER

İ

şçi Partisi Uluslar arası İlişkiler Bürosu Başkanı Yunus Soner, Chavez’in ölümünün birinci yılında ülkede düzenlenen anma etkinliklerine katılmak üzere halen başkent Caracas’ta bulunuyor. Önceki yıllarda gazeteci olarak Güney Amerika ülkelerinde bulunan ve Chavez’in iktidara geldiği günlerde de Venezuela’da seçimi izleyen Soner, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Venezuela halkı Chavez’i neden seviyor? En başta devrim liderinin halka yakınlığı geliyor. Chavez bunu bizzat uygulamış. Koruma ordularının arkasında gezen bir başkan değil; in-

Halk Chavez’i sevmek bir yana, ona tapıyor. Aşk da diye bilirsiniz, ilahlaştırmak da. Sevgi ötesi bir duyguyla karşılaşıyoruz sanlarla fiziki yakınlığa önem veren, sürekli kucaklaşan bir başkan. Yoldan geçerken davet edenlerle hemen oturup uzun uzun sohbet eden, kahve içen ve korumalarını da davet edildiği evin dışında bırakan bir başkan. Yakınlık. İkincisi, içtenlik. Chavez, hata yaptığı zaman bunu herkesin önünde kabul ederek güven sağlamış. Televizyonlara çıkıp “bu noktada yanıldık arkadaşlar” demiş. Tabii sözünü sakınmaması da bunu destekliyor. Gerekirse ABD Başkanı Bush’a dosdoğru, diplo-

masi dışı, hatta küfüre varan yanıtlar da veren bir başkandan söz ediyoruz. Üçüncüsü, güleryüz. Hep iyimser, ilerleten, umut veren, coşku yayan bir siyasi kişilik. Chavez’in partisinin mitinglerinde her zaman müzikler çalıyor. Hatta, tanık oldum, cenazesinde bile canlı müzik grupları vardı, insanlar dans ediyordu. Bir yandan dans, bir yandan gözyaşı. Chavez aynı zamanda son derece duygusal bir siyasetçiydi. Kaddafi’nin katledilmesine gerçekten üzülmüş ve bunu gizlememişti.

Ve adanmışlık. İlk devrim girişimi başarısız olunca hiç dert yanmadan hapse giren, ama oradan da mücadeleye devam eden, kendisini halkına adayan bir kişilik.

Chavez Venezuela’da devrim yaptı Ülkede neleri değiştirdi? Chavez devrim yaptı! Benim görebildiğim kadarıyla en temel değişiklik, Venezuela’nın tekrar bir millet haline gelmesi. Chavez, Amerikancı siyasetin on yıllar boyunca dışladığı geniş kitleleri po-

litikaya soktu. Bence en önemli sloganlarından biri, “Vatan isteyen benimle gelsin”. O, Venezuelalılara tekrar bir vatan verdi. “Burası sizin ülkeniz, hükümetleri ve icraatlarını siz belirleyeceksiniz” dedi, ABD değil. Halka tarih bilinci verdi. Ulusal kurtuluş kahramanı Simon Bolivar’ı bugün en ücra köylerdeki insanlar bile benimsiyor. Görüştüğümüz tüm insanlar, “artık bir tarihimiz, köklerimiz var” diyor. Ortak tarih, eşitliğe de yol açtı. Katılımcı, örgütlü bir siyaset anlayışını yerleştiriyor Chavez. Halkı, mahalle komitelerinde, konseylerde örgütlüyor. Emperyalizmin sürekli tehditleri altında bunu yapmak zorunda olduğunu da biliyor.

Egemenlik Venezuela’nın Chavez’den önceki Venezuela ile bugünü karşılaştırır mısınız? Chavez öncesi Venezuela, dünyada ancak güzellik kraliçeleriyle anılan bir ülke.Kimsenin siyasetle ilgilendiği yok, çünkü içerik belli: petrolü ABD’ye sat, geliri elitler arasında paylaş. Seçim sonuçları değil, beyzbol derbileri tartışılıyordu. Geniş yoksul kitlelerse kendi kaderlerine terk edilmişti. Chavez’in iktidara gelmesiyle “egemenlik Venezuela’nındır” siyaseti başlıyor. Petrol gelirinden kime satılacağına, ülke dışındaki altın rezervlerinin “millileştirme” anlamında tekrar Venezuela’ya getirilmesi. ABD’ye bağımlılık yerine egemenliği desteklemek için bölgesel birlik. Özgüvenli bir ülke oluşuyor, ve bu ülke kendi siyasetini belirlediği için siyaset tartışılmaya baş-

lıyor. Bütün bunlar, ülkenin isminin Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olarak değişmesiyle ve yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesiyle taçlanıyor.

Hani karşıt gösteriler vardı? Peki halk Chavez’den vazgeçecek gibi mi? Amerikancı muhalefet bile Chavez’e artık karşı çıkamıyor. Soru, yeni başkan Maduro’nun ne derece onun yerini doldurabileceği. Ancak bizim görüştüğümüz insanlar, Maduro’nun yıllar boyunca Chavez’le beraber mücadele ettiğini, onu Chavez’in halka önerdiğini, Chavez’e güvendiklerini söylüyor. Ayrıca, bir kez elde edilen hakların bir daha zor geri alınacağını da vurguluyorlar. Siyasi bir süreç söz konusu, artık yavaş yavaş kişilerden bağımsızlaşan bir süreç.

Şeytana pabucunu ters giydirenler Takiyye ve biyat kültüründe filizlenenler Hayal tacirlerinin uşakları Mihrabı mihrağa çevirtenler Teharet hortumundan villa hela fıskıyesine tamah edenler Banyo keselerinde para biriktirenler İnşaat ya resul Allah diyerek Kaşıkla verip sapıyla götürenler Gelecek hırsızları Doğa katliamcıları Yaşayan tüm canlıların düşmanları Harimiler, bağnazlar, yobazlar. Bindirilmiş kıtaların ahmak sürüleri Fotomontajli meydan görüntüleri Faşitler, sansürcüler, yağmacılar Haramın kursaklarında yeşerdiği kalleşler Hırsızlar, rüşvetçiler, yolsuzluk simsarları Tecavüzcüler, yalancılar, iftiracılar Üçkağıdın ilizyonistleri Şapkadan tavşan çıkaran terzileri ve takkenin görünen kelleri Kayıkçı kavgasının şamatacıları Tırnakçılar, çığırtkanların şaklabanları Dalkavuklar, hainler, ihanetin abideleri İşkenceciler, fişlemeciler, özel hayat şantajcıları Hacıyatmaz kılıklı oyuncaklar Rabbi esiri silinmiş suratlar Sarıtaş’a düşman betona dost teşkilatlar Haramın faizinde iktidar kuranlar Geçmişini saklayıp dogmalarla halkları kandıranlar Mecra ve medyayı parsel parsel satanlar Günahı mübah yapıp çocukları yaralıyanlar Kafa kesenleri ciğer yiyenleri alkışlayanlar Lavantanın, avanta dolaplarının pis kokusunu alamadığı Çocuklarının bile şebeke olup bu vatandan toprak çaldığı Yandaş paydaş candaş olmuş hepsinin dolandırıcılığı Bankacı sigortacı borsacı tefeci hanedanlığı korsanları Yetmez ama evetçiler Medya maymunları Sözde komedyenler trajedi dalkavukları Karanlığın hizmetkarları. Sanmayın ki bu devran böyle gider Gün gelir keser döner sap işlevini belirler.

TeleSUR ve Ulusal Kanal aynı anda ‘ARKADAŞIM CHÁVEZ’ diyecek Venezüela’nın unutulmaz lideri Hugo Rafael Chávez Frías, ölümünün birinci yılında Latin Amerika’nın en büyük televizyonu teleSUR ve Ulusal Kanal aracılığıyla bir kez daha anılacak. Dünyaca ünlü ve Oscar ödüllü yönetmen Oliver Stone’un imzasını taşıyan “Arkadaşım Chávez” isimli belgeselin dünyada ilk gösterimi, 6 Mart Perşembe gece saat 02.00’da teleSUR ve Ulusal Kanal ekranlarında seyircisiyle buluşacak.

Bolivar’ın çocuklarıyla aynı anda anacağız Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Yener Güneş, Venezüela’nın teleSUR kanalı ile Ulu-

sal Kanal’ın emperyalizme karşı omuz omuza yürüdüğünü belirtti. Güneş, “Venezüella’da Bolivar’ın çocukları, Türkiye’de de Atatürk’ün çocukları şimdi omuz omuza, yan yana geliyorlar ve emperyalizme karşı bir insanlık cephesi inşa ediyorlar. Bizler Venezüella’da Latin Amerika’nın en büyük televizyonu Telasur’la, Türkiye’de Ulusal Kanal olarak insanlık cephesinin medya ayağındaki köprüyü kuruyoruz.” dedi. Güneş, TeleSUR ile Ulusal Kanal işbirliğinin ilk meyvelerini vermeye başladığını ve bu işbirliğinin hızla devam edeceğini de sözlerine ekledi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.