Aydinlik 20140319

Page 1

CHP-Cemaat’ten Köşk’e ortak aday K l çdaro lu’nun herkesten gizledi i Cumhurba kan aday n n Meral Ak ener oldu u ö renildi. Cemaat de Ak ener’i destekliyor

ESKİ AB BAKANI EGEMEN BAĞIŞ:

MHP’li Meral Ak ener’in CumhurKulislerde Ak ener’in, Fethullah’ n ba kan adayl na; CHP lideri Keda aday oldu u konu uluyor. “Cemal K l çdaro lu ve dar ekibi karar verdi. maat’in MHP’deki temsilcisi” diye niteEski bir bakan, Ak ener isminin lenen Ak ener, Cemaat gazetelerinin herkesten gizlendi ini belirtti. man etlerinden inmiyor. 8’de

Mustafa Sarıgül: Gülen’e zulüm yapılıyor

Meral Akşener

KURULUŞ 1921

HER CUMA BİR AYET SALLIYORUM

7

Eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın, gazeteci Metehan Demir ile yaptığı iddia edilen ve internete düşen ses kaydında, Kuran ayetleriyle dalga geçiliyor. 9’da

19 MART 2014 ÇARŞAMBA - 75 KURUŞ

EROİN PARALARI

HİMMET KASASINA

‘Ergenekon operasyonu Erdoğan onaylı’ Ergenekon ve Balyoz tertiplerinin mimarlarından eski İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Başkanı Ali Fuat Yılmazer, katıldığı TV programında, Ergenekon kumpasının her safhasında Tayyip Erdoğan’ın onayı olduğunu söyledi. 10’da

n u ’ l o Y ladı ı l n Üst düzey Emniyet müdürünün verdiği bilgiye göre, uyuşturucu trafiğini A rsla kli e v e r ü y yürüten aşiret reisi, gücünü Cemaat’ten alıyor ve onlara payını veriyor

Fethullah Gülen

Ünlü bir ANAP milletvekili bu işi yürütüyordu. Aşireti çok güçlüydü. ANAP iktidarı, sona erince sırtını dayayacağı siyasal gücü çok geçmeden fark etti: Cemaat! Aşiret reisi için değişen bir şey olmadı. Eskiden “Genel Merkez”e ödenen pay, “Himmet kasası”na gitmeye başladı. 10’da

Hikmet ÇİÇEK

BM Uyuşturucu ve Suç Bürosu’nun raporuna göre, Avrupa’nın tükettiği uyuşturucunun yüzde 85’i Türkiye üzerinden gidiyor. Raporda, isim vermeden bir “Türk mafyası”ndan söz ediliyor. O ismi ve ilişkilerini ise Cemaat’in uyuşturucu ticaretini araştıran üst düzey bir polis müdürü aktardı.

KELEPİR ORDUEVİ!

İyi ki doğdun Ali İsmail 8

Larrabee: AKP oyları yüzde 30’lara dü ecek

Maltepe Orduevi, 2012’de tadilat gerekçesiyle bo alt ld . Bugüne kadar tek bir çivi bile çak lmad . imdi özelle tirilmesi gündemde Mehmet AKKAYA 6’da

Ta eron i çilerinin rakibi

ABD düşünce kuruluşlarından RAND Corporation’ın Avrupa Güvenliği Masası Şefi olan Stephen Larrabee, ses kayıtları sonrası AKP oylarının yüzde 30’lara düşebileceğini belirtti. Larrabee, tepki oylarının yerel seçimlerde kendini göstereceğine dikkat çekti. 13’te

Abdullah Gül’ün 22 ubat’ta onaylad yeni Askerlik Kanunu’yla orduevleri ve askeri tesislerin özelle tirilmesinin önü aç ld . Gözden ç kar lan ilk yer, Maltepe Orduevi oldu. Önce Milli Emlak’a, daha sonra TOK ’ye devredilen tesisin sat a sunulaca ö renildi. DERYA DERV ’in haberi 11’de

İşte; özgür Türk basını!

Özdemir İNCE 8’de

Mehmet Ali GÜLLER 9’da

Sabahattin ÖNKİBAR 12’de

Feridun ANDAÇ 17’de

Kamu vicdan palavras

PKK Aç l m’ kiminle yürütebilecek?

Öcalan’a tahliye haz rl

Uyan ça n n yazar

Mustafa Karaalioğlu, Başbakan’dan aldığı talimatı o kadar “ustaca” hayata geçirmiş ki; kovulan yazar, dinleme kaydının ortaya çıkmasından sonra kaleme aldığı yazıda bile “Onlar atmadı, ben ayrıldım” diyormuş.

Mustafa MUTLU

Apo’ya uluslararası himaye

Asıl suçlu kaptan değil, Müsteşarlık Ece Su Yılmaz

AKP iktidarında gemilerde çalışan personel sayısı, armatörler kâr etsin diye yarı yarıya düşürüldü. İDO, mesai saatlerini artırdı. Sendika uyardı, ancak Müsteşarlık dinlemedi. 4’te

‘Kırım’da NATO’yu kabul etmeyiz’ Rusya’nın Kırım’ı tanımasının ardından konuşan Devlet Başkanı Vladimir Putin, “NATO’nun bizim tarihi topraklarımızda olmasını kabul edemeyiz. Sivastopol’a gelsinler, misafir edelim” dedi. 13’te

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Öcalan kararını BDP olumlu karşıladı. Hukukçular ise kararın, Türkiye’ye baskı aracı olabileceğini belirtti. Kararla ilgili konuşan uzmanlar, “Öcalan, dünya nezdinde himaye edilebilir hale getiriliyor” diye uyardı. CEYHUN BOZKURT’ un haberi 12’de

Abdullah Öcalan

ISSN 2146-2356

AİHM, Öcalan’a şartlı tahliye olmaksızın verilen ömür boyu hapis cezasının insan haklarına aykırı olduğunu savundu

3


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Tuna

KİREMİTÇİ tunakiremitci@aydinlikgazete.com

Gâvur ile yobaz AKP’nin İzmir mitingi sonrası otobüslerini karıştıran 16 Kayserili yanlışlıkla Adapazarı’na gitmiş. Koskoca hükümete yakışmamış böyle bir organizasyon hatası. Vatandaşları sağ-salim evlerine bırakmalıydılar. Kayseri dediğin, Erdoğan’ın kalesi. Son yerel seçimde AKP resmen %60 oy almış. Eh, İzmir de CHP’nin kalesi... AKP’nin yaptığı, kaleden kaleye güvercin, pardon vatandaş uçurmaca. “Gâvur” İzmir’e bu vesileyle biraz Müslüman eli değsin istemiş de olabilirler tabii. Belki bu sayede imana gelir, doğru yolu bulur İzmirliler. Bırakırlar “gâvur” ecdadın izinden gitmeyi. İzmir’in kızları aslan gibi “Müslüman” gençleri görünce anlarlar ne kaçırdıklarını. Şaka bir yana, memleketteki asıl ve gizli bölünme bugün İzmirliyle Kayserili arasında. “İzmirli” derken Rumeli aslanını, “Kayserili” derken de Anadolu kaplanını anlayınız. Rumeli kökenli kendini Selanikli, Manastırlı, Giritli atalarına yakın görüyor. Anadolu kökenli kendini neye yakın görüyor bilmiyorum ama Rumeliliye görmediği kesin! Zaten Rumeli göçmeninin “Müslümanlığı” bile şüpheli onun gözünde. İzmir’in lakabı bu yüzden “Gâvur”. Kayserilinin ona uzaktan ve dudak bükerek “Beyaz Türk” demesinin esas sebebi bu. Kayserili vatandaş Tayyip Erdoğan’ı kayıtsız-şartsız destekliyor. Hiçbir yolsuzluk skandalı fikrini değiştirmez. Dünyanın bütün uzmanları birleşip “o tapeler gerçektir!” dese yine olmaz umurunda. Erdoğan o vatandaşa siyasi, ekonomik ve psikolojik iktidarı “gâvurdan” almayı vaat etmiş çünkü. İzmirli ise kayıtsız-şartsız CHP’yi destekliyor. Memleketi “yobazdan” kurtaracağına inandığı için. Onlara da şimdiki iktidarı asla hoş gösteremezsin, AKP ağzıyla kuş tutsa boş! Tâ Abdülhamid düştüğünden beri süren bir bölünme. Ne Balkan ne Cihan ne de Kurtuluş Savaşı bitirebilmiş. Bir tarafta “gâvur”, diğer tarafta “yobaz”. İkisinin de gönül hanesi diğerine kapalı. Öyle bir hesaplaşma ki, toplumdaki asıl fay hattını oluşturuyor. Sanırsın bitmeyen bir Karagöz-Hacivat. Sanırsın burası Amerika... Kuzeyli “Yankee”ler güneyli “Redneck”lere karşı. Unutmuş gibiler, güzel dedeleri Çanakkale’de tam 99 yıldır nasıl uyuyor koyun koyuna, nasıl kazanıldı savaş. Hadi bakalım, kolay gelsin. Bir acayip zor yarış.

Astsubayların sesi oldunuz teşekkürler Adalet ve emeğe saygınız nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belkemiği astsubaylara önyargılarla yapılan sosyal, ekonomik ve insani haksızlıkları dile getiren yazı diziniz için size şahsım ve meslekdaşlarım adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Adaletin sağlanması ile ordumuzun güçlenmesine de büyük katkılar sağlamanız ayrıca her türlü takdirin üzerinde bir davranıştır. Bu desteğiniz yüz binlerce astsubay ve ailesinin gönlünde değerlendirilecektir. Sağ olun, var olun. O.A.

Engelli haberleri Bir okurumuz, engelli yurttaşlarımızın çektiği sıkıntılarla ilgili olarak önemli noktalara dikkat çekiyor ve engellilerle ilgili daha fazla haber yapılması önerisinde bulunuyor. Kendisine teşekkür ediyoruz. Bu konuda daha hassas olacağız. Merhaba Sayın Köşe Yazarı, Sizler bir gazeteci olarak 1) Özürlü bir insanın Marmaray’a ücretsiz olarak binemediğini biliyor muydunuz? Diğer toplutaşıma araçlarından ücretsiz olarak faydalanabiliyorken Marmaray’da bu uygulamanın olmaması hayret vericidir. 2) Ayrıca Başbakan vaktiyle bizim hükümetimiz “Özürlü kişilere elektrik, su ve doğalgaza %50 indirim yaptık” demişti. Fakat bu asılsız çıktı. Sadece suya %50 indirim var; o da su ucuz olduğu için. Elektrik ve doğalgaza %50 indirim söz konusu bile değil. 3) Diğer yandan Başbakan gittiği her yerde “Özürlülük oranı %50 olan kişiler evde bakım ücreti alıyor” diye söylüyor. O da asılsız çıktı. Benim bizzat ağabeyim özürlü, hiçbir sosyal güvenceside yok. Fakat işin daha da ilginç olan yanı raporunda özürlülük oranı %98 yazıyor olmasına rağmen, yine de evde bakım ücretinden faydalanamıyor. Bunların yorumunu size bırakıyoruz. Acaba bu durumu haber yapmanızın mümkünü yok mu ? Ali Başak

Birleşmiş Milletler’den BALYOZ Yargıtay Themis’in adalet çağrısını görmezden gelerek yerel mahkemenin kararını onayladı. AYM Başkanı ‘O dairedekilere kefilim, sıkı hâkimlerdir!’ buyurdu; ama bizler, ‘Ankara’da hâkimler var!’ diyemedik

A

dalet Tanrıçası Themis, eden Çalışma Grubu, Sonuç sıcak yaz günlerinden Bölümü’nde, “İnsan Hakları bu yana, BM’nin şikâ- Evrensel Beyannamesi”nin 9, yeti üzerine kılıcını öfkeyle sal- 10 ve 11’inci, “Kişisel ve Siyasal layarak Türkiye’nin semaların- Haklar Uluslararası Sözleşmeda dolaşıyor. si”nin 9 ve 14’üncü maddeleri Şairden il- ihlâl edilerek 250 sanığın keyfi ham alarak, olarak tutuklandığını vurSilivri, Has- guluyordu. dal, HadımSonuç Bölüköy, Malte- mü’nde ayrıca, pe, Sincan, “Türk HüMamak ve k ü m e Şirinyer’den ti’nden, denizi gör- 250 sanık Silivri Cezaevi mek için kafa- için yukarımızı gökyüzüne çevirdiğimizde, daki sözleşmeler Themis bize gülücükler gön- kapsamında bir çöderiyor. Galileo Galilei’nin te- züm bulması” talep edileskopuna ihtiyaç yok! İsteyen liyordu. “Sanıklara tazminat herkes kafasını kaldırdığında, ödenmesinin, mevcut koşullarda Türkiye’nin her yerinden O’nu uygun bir çare olacağı da” ifade görebilir. Ama herhalde ışık, edilmişti. bazılarının gözlerini kamaştıSon olarak, Türk hükümerıyor. Bir de kötü bir alışkanlı- tinin savunmasında belirttiği, ğımız var. Belleğimizi kullan- “daha iç hukuk yolları tükenmadığımız için yakın geçmişi medi, temyiz süreci devam edibile unutuveriyoruz. yor” söylemlerine atıfta buluHatırlayalım, Balyoz’un nularak, “mevcut eksikliklerin temyiz duruşması Yargıtay’da bu süreçte giderilmesi için azami devam ederken Türkiye, BM önem gösterilmesinin gerekliliKeyfi Tutuklamalar Çalışma ğinin” altı çizilmişti. Grubu’nun 5 Temmuz 2013 taUluslararası meselelere aşirihli 16 sayfalık kararı ile çal- na herkesin bildiği gibi, değişik kalanmıştı. Başvuru yapan 250 ülkelere mensup beş deneyimli sanığın avukatı, insan hakları ve engin hukuk birikimine sahip savunucusu Jared Genser, rayargıçtan oluşan poru şu şekilde özetlemişti: BM’nin bu “Bu karar, sözde yargımahkemesi, Galileo Galilei’nin lamada adalet adına herhangi teleskopuna ihtiyaç yok! açık bir zaferdir.” bir otoSanıkların adil riteye İsteyen herkes kafasını yargılanmadığını tabi olkaldırdığında, Türkiye’nin he ve savunma hakr mayıp, yerinden O’nu (Adalet Tanrıç larının ellerinden ası b ü t ü alındığını beyan nüyle Themis) görebilir. bağımAma herhalde ışık, sız habazılarının gözlerini reket kamaştırıyor eden bir organdır. Bu karar, aslında Türkiye’deki hukuk birikiminin de dolaylı bir göstergesi; hukuk yetkinliğimize tutulan bir ayna niteliğinde. Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk mealen ne diyordu: “Milyonlarca sayfanın içinden nasıl çıkılır, insanın ömrü yetmez. Yargıtay’daki meslektaşlarım için Eski Genelkurmay Başkanı üzülüyorum.” Evrensel hukuİlker Başbuğ kun doğasını bilen BM yargıçları ne diyor: “Basit ve sade bir İlker Başbuğ, tahliye olduğu hukuk mantığı vardır. Hiç kimse akşam “Bugün benim serbest milyonlarca sayfanın arkasına bırakılmam bir başlangıçtır. saklanarak hukuku gizleyemez. İnanıyorum ki Silivri’de, Elimle koymuş gibi bulur ve isHasdal’da, Sincan’da, teyene en sade şekilde sunarım!” Maltepe’de benim gibi suçsuz bulunan arkadaşlarım da en Hükümet’in BM’ye kısa zamanda hürriyetlerine gönderdiği savunma kavuşacaklardır. Bu gerçekleşBasın yayın organlarında mezse benim hürriyetimi yer alan haberlere göre, Adalet kazanmamın hiçbir anlamı Bakanlığı’nda görevli Nurdan olmaz” demişti. Okur isimli hanımefendi, Türk

hükümeti adına hazırladığı savunma yazısında, belgelerin ıslak imzalı olduğunu belirtmiş! Balyoz sürecinde

Amiral Soner POLAT

SUDAKİ DUMAN

Hazırlayan: Osman ERBİL

bu tür olayların sıradan bir nitelik kazanması nedeniyle bu konuyu bırakarak hükümet savunmasına geçelim. 17 Aralık 2012 günü BM’ye gönderilen savunmada, özetle şu hususlar yer almaktaydı: Sanıkların, “Bu bir siyasi davadır!” söylemini hükümetimiz şiddetle reddeder! Dosyadaki tüm verilere sanıklar ve avukatlarının erişiminin engellenmesi, uluslararası normlara uygundur! Deliller ve gerçekler, suçun doğası ve Türkiye’deki son 50 yıldaki sosyokültürel gelişmeler dikkate alındığında, sanıkların böyle bir suçu işlediklerinden şüphe duymak makuldür. (Son 50 yıldaki sosyopolitik olayların ceza hukukunda delile dönüşmesi devrimci bir bakış açısı, kutluyorum! S.P.)

15

Özerklik alalaması BDP-PKK’nın talep ettiği özerklik, merkezden yönetimin sakıncalarını ortadan kaldırarak daha iyi, daha demokratik koşullar sağlamak değildir. Amaç, federal bir yapıya geçerek ayrı bir devlet olmanın, “Kürdistan”ı oluşturmanın ön basamağını oluşturmaktır. AKP iktidara geldiğinden bu yana verilen tavizlerle kültürel haklar edinmekten başlayan talepler bu aşamaya gelmiştir. Tavizlerin ve taleplerin ardında emperyalizm, bugünkü adıyla AB-ABD vardır. Dünyadaki devlet sayısını 2000’e çıkararak uygun pazar yaratma amacının gereğidir istenen. Demirtaş’ın, “Türkiye’nin her bölgesinde federal yapılar

olmalıdır” ifadesinin özü de budur. Balkanizm’dir. “Özerklik” veya “Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı”nın öne sürülmesi alalamadır.

Yasalar Türkiye’yi zorlayan yasal düzenlemeler; 1991’de yasalaşan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”, 2003’te yürürlüğe giren “İkiz Yasalar”, 2012’de “Bütünşehir Yasası”, 2 Mart 2013’te meclisten geçen “Demokratikleşme Paketi”dir. Bu yasalar kötü niyete alet edilmektedir. Anayasamızın değiştirilemeyecek olan ilk dört maddesi ise en önemli yasal güvencedir.

Yenik ABD Uzun yıllardır yutturulmaya çalışılan havuç; komşu ülkelerdeki Kürt federal yapılarını da alarak büyüme, yani “bölünerek büyüme”, daha doğrusu “büyüyerek bölünme”dir. BOP’un da yutturmaya çalıştığı bu proje, ABD’nin yenilgisi ile hayal olmuştur. Irak ve Suriye’de hedefe

rüyor, insanlığın ortak değerleri adına harekete geçiyor. Türkiye’de yaprak kımıldamıyor. BM Türkiye’yi, “insanların keyfi olarak tutuklandığı bir ülke” olarak dünyaya ilan ediyor. Hiç kimse umursamıyor. BM kararı, “Adalet adına büyük bir zafer!” olarak dünyaya duyuruluyor. Türkiye’de suçsuz insanlar, keyfi olarak zindanlarda çile çekmeye devam ediyor. Ya Themis’in adalet limanına sığınıp hep birRapordan sonra likte kurtulacane oldu! ğız ya da ada‘Demokrasi ve insan leti hiç Hak, huhakları’ diye diye yeri göğü umursakuk, adalet, inleten, bu konularda her All ayan demokrasi ah’ın mmitolojive insan günü çeşitli ülkeleri eleştiren deki dihakları ABD’nin dili tutuldu, sırra ka ğ e r deme diye diye bastı! AB herhalde, BM’nin Adalet yeri göğü bu ‘keyfi Tanrıçatutuklama’ kararını, Kopenh inleten, bu ag sı Nemekonularda kriterlerinin neresine sis’in nefher Allah’ın sokacağını düşünüyor! ret denizingünü çeşitli ülde boğulacakeleri eleştiren rağız. Üçüncü bir porlar hazırlayan yol yok! ABD’nin dili tutuldu, sırra kademe bastı! AB herhalde, BM’nin

Çalışma Grubu’nun muhakemesi Çalışma Grubu, sanıkların iddiaları ve hükümetin savunmasını göz önünde bulundurarak aşağıdaki değerlendirmelerde bulunmaktadır: Hükümet, yöneltilen çeşitli ihlâl iddialarına, bunları kabul ederek ya da reddederek bir açıklama yapma fırsatını kullanmamıştır. Bu bağlamda: Mahkemece tutuklama gerekçelerinin, her sanık için ayrı ayrı olmak üzere, delil ve gerçeklere dayandırılması gerekirdi. Bu yapılmamıştır. Bu konuya Hükümet bir açıklama getirmemektedir. Delillerin gerçekliğini sorgulayan 3 uzman raporuna (O dönemde 3 uzman raporu vardı; daha sonra 22’ye ulaştı. S.P.) Mahkeme itibar etmemiş, kendisi de güvendiği bir bilirkişi heyeti görevlendirmemiştir. Hükümet bu konuya da hiç değinmemektir. Sanıkların ve avukatların bazı delillere erişiminin, “milli güvenlik” ve “kişisel bilgilerin mahremiyeti” gerekçeleri ile ulu-

Akıllar başa Mart Cumartesi, Ulusal Kanal’daki “Sorunlar ve Çözümler”de “açılım ve özerklik” konusunu irdeledik. Sürenin kısalığı daha çok konukların konuşmasını gerektiriyordu. Konuşulanların özetini de içerecek şekilde kendi görüşlerimi aktaracağım.

sal ve uluslararası hukuka uygun olarak engellendiği hükümetçe iddia edilmektedir. Oysaki uluslararası anlaşmalara göre, bu durum ancak, “söz konusu delil ilgili kişi hakkında kullanılmıyorsa!” geçerlidir. Ayrıca hükümet, “SanıkAvukat mahremiyetini” açık şekilde ihlâl eden ve tüm mahkeme salonuna yerleştirilen mikrofonlar için bir açıklama yapmamıştır.

ulaşılamamış, İran’a el atmaya bile cesaret edilememiştir.

Anadil 2 Mart’ta kabul edilen torba yasa ile, “günlük yaşamda geleneksel olarak kullanılan farklı dil ve lehçelerde eğitim ve öğretim yapmak üzere özel okullar açılabilecektir”. Bu yasa ile sağlanan olanağı ikinci bir resmi dile dönüştürme girişimi bölücülüğe hizmettir ve kabul edilemez. Devlet gereğini yapar, yapmalıdır.

Dikkat, tarihe bak! Türkiye üzerinden bölünmeye ve “Kürdistan”a gitmek ham ve tam hayaldir. AKP’nin teslimiyet politikasının yarattığı havaya kapılarak “Seçimden sonra özerklik inşa edeceğiz”, “500 bin kişi ölür” gibi tehditler boştur. Doğru yanı; girişim halinde çok kan döküleceğidir. Kesin yanı ise; bölünmeye hizmet edenlerin kaybedeceğidir. Tarihe bakınız. ABD için önemli olan çıkarıdır, ne insan ne de başka toplumlardır.

bu keyfi tutuklama kararını, Kopenhag kriterlerinin neresine sokacağını düşünüyor! Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi, Themis’in adalet çağrısını görmezden gelerek yerel mahkemenin kararını onayladı. Anayasa Mahkemesi Başkanı mealen, “O dairedekilere kefilim, sıkı hâkimlerdir!” buyurdu ama bizler, “Ankara’da hâkimler var!” diyemedik. TÜBİTAK, meşhur 5 No.lu hard disk hakkında verdiği bir raporla, daha önceki 22 rapor gibi “sahteciliğin parmak izlerine” işaret etti.

Sonuç Tüm devletleri kucaklayan, dünyadaki en büyük uluslararası teşkilat olan Birleşmiş Milletler, Türkiye’deki açık, kesin ve net hukuksuzluğu, Newyork’tan gö-

Adalet Tanrıçası Themis

Naci BEŞTEPE nacibestepe72@gmail.com ABD’ye değil milli birliğe güvenenlerin kazandığı kanla yazılıdır. Millet de ordusu da yerli yerinde durmaktadır. Akıllar başa...

Foça’da İşçi Partisi geliyor Geçen hafta içinde Foça’da idim. İP Belediye Başkanı Adayı E. Dz. Alb. Yavuz Efe, İlçe Başkanı Nurhan Akova ve Belediye Meclisi adayları ile örnek bir ekip. Foça için şans. Pırıl pırıl, sadece hizmete odaklanmış, her şeyini ülkeye adamaya hazır fedailer timi. Mustafa Kemal’in askerleri eminim ki Foça’da herkesin gönlünde yatan belediyeyi oluşturacak ve Milli Hükümete giden yolu açacaklar. Karaburun’daki İP Başkan Adayı Müjde Onat ise büyükşehirleri bile yönetecek on parmağında yirmi marifet bir Atatürk kadını. Umarım değeri bilinir.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ YUH! RTE, Polisin vurduğu Berkin’i terörist ilan etti, çocuğun annesini yuhalattı. Sizden kime YUH?...

ZEKAVET RTE, “Ben evlada sevgiyi bilirim ama, sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir (aslı oyuncaktır) bilye atmanızı anlayamadım” Zekâ meselesi...

YILAN RTE, 17 Mart operasyonunda Savcı Zekeriya Öz’den yardım istemiş. Denize düşen yılana sarılır. Lağıma düşen?...


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan:Osman ERBİL

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İşte; özgür Türk basını!

B

aşbakan: Mustafa, bu geçen seninle konuştuğum kadın vardı ya... Karaalioğlu: Evet efendim. Başbakan: Arkadaş ya, bunları niye burada siz hâlâ şey yapıyorsunuz! Karaalioğlu: Haklısınız efendim. Başbakan: Ne ya? Hem bana haklısınız diyorsun, hem de burada tutuyorsun! Karaalioğlu: Uygun bir şekilde ilgileneceğim efendim. Başbakan: Yani biz bunları sövdürmek için mi burada tutacağız ya? Karaalioğlu: Eee, yanlış oldu o şey, haklısınız. Başbakan: Sonra... Bu yazılar sizin kontrolünüzden geçmiyor mu ya? Siz her yazıyı koymaya mecbur musunuz? Karaalioğlu: Yani orada bir şey oldu efendim, ihmal oldu.

Başbakan: Nasıl ihmal oldu ya, siz bu gazeteye bakmıyorsunuz arkadaş ya, yazıları gözden geçirmiyorsunuz ya... Karaalioğlu: Hayır, bakılıyor efendim de bazen şeyler oluyor. Başbakan: Sizin affedersiniz yani, burada işin editöryal yanına bakan kim? Kim bunları edit ediyor? Karaalioğlu: Bakılıyor efendim, tepeden tırnağa bakılıyor. Fakat bazen yazarların şeyi oluyor, kaprisi oluyor. Başbakan: Nasıl bakılıyor ya... Şuna bak ya... Yani bana onun hakaret etme hakkı var mı ya? Kim o ya? Karaalioğlu: İlgileneceğim efendim... Gündemimizde efendim. Başbakan: Hak sillesini bilmem atmaya kendine vekaleti kim vermiş? Hak’kın tokatını

atma yetkisi onda mı, ona mı verilmiş bu? Karaalioğlu: Yanlış oldu efendim. O konuyla ilgileneceğiz. Başbakan: Yani bu lafı söylerken, kendisine yeryüzünde bir uluhiyet şey yapıyor adeta... Sanki yetki alıyor. Öyle görevi mi var onun? Karaalioğlu: Olacak şey değil, haklısınız. Gündemimizde efendim! Benim gündemimde... Siz söylemeseniz de gündemimizde... Başbakan: Ya tamam! Ne zamandan beri hep gündemde! Karaalioğlu: Yani oldu bu... Şey oldu. Başbakan: Hayır, ilk değil canım, her zaman yaptığı şey bunun... Televizyonlarda yapıyor, buralarda yapıyor! Karaalioğlu: Evet efendim. Başbakan: Hadi, iyi günler.

İktidar mensuplarına ait ses kayıtlarını yayınlayan “Başçalan” isimli siteye göre, yukarıdaki konuşma Başbakan’la Star gazetesi Genel Yayın Müdürü Mustafa Karaalioğlu’nun arasında geçmiş... Tarih, 21 Ocak 2011... Gazetenin türbanlı yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal, o gün yayınlanan yazısını “Hak sillesinin sadası yoktur. Bir vurdu mu, devası yoktur” halk deyişiyle bitirmiş. Sen misin bunları yazan? Başbakan, hemen telefona sarılıp, gazetenin Genel Yayın Müdürü’nü fena halde fırçalamış! O, “gazeteci”ye tam 12 kez “ya” diyerek ayar verirken, gazeteci de 13 kez “efendim” diyerek saygıda kusur

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com etmemeye (!) çalışmış efendisine! İşin daha da komiği ne biliyor musunuz? Karaalioğlu, Başbakan’dan aldığı “Kovun” talimatını o kadar “ustaca” hayata geçirmiş ki; kovulan yazar, bu dinleme kaydının ortaya çıkmasından sonra kaleme aldığı yazıda bile, “Onlar atmadı ki, ben kendim ayrıldım” demeye devam ediyormuş! Peki; bu gazeteyle ilgili tek kaset bu mu?

Hayır; bir de gazetenin önceki başyazarının atılışını açıklayan bir kaset daha var ama... O adamın soyadını bu sütunlarda anmamak için, onunla ilgili ‘tape’lere hiç girmeyeceğim! Görüyorsunuz değil mi? Yandaş da olsanız, türban da taksanız; bunlara topluiğnenin ucunu bile batırdığınızda Başbakan sizi işinizden attırıyor, ekmeğinizle oynuyor! Bunun adına da bağımsız gazetecilik, özgür medya, demokrasi falan deniyor! Hadi oradan Allah aşkına...

YAVRU! Başbakan, oğlu Bilal’in “sıfırlama” operasyonunda kaçırdığı paralarla Şehrizar Konakları’ndan 14 milyon liraya 6 daire aldığı yönündeki iddiayı yalanlamış: “Yavruma, oğluma iftira attılar!” İyi de bu, “yavru”yla ilgili tek iddia değil ki!... Adı önce yolsuzluk soruşturmasına karıştı, sonra “para sıfırlama tapeleri”nde geçti... Başbakan o iddiaların hiçbirini yanıtlamadı, “İftira” demedi de... “Yavru”suna sahip çıkmak şimdi mi aklına geldi? Onu bunu bırak Başbakan; gel mertçe söyle: Senin “yavrular”, 17 Aralık’ta Çamlıca’daki evlerden kaç para kaçırdı?

GÜNÜN SORUSU Sorum, Başbakan ile kasedi çıkan sözüm ona gazete yöneticisine: İstifa edip AKP’ye hizmete, doğrudan parti çatısı altında devam etmeyi düşünmüyor musun?

‘Halk sillesi’ korkusu! Başbakan’ın bugünlerdeki en büyük korkusu ne biliyor musunuz? Partisinin düzenlediği mitinglere muhalif vatandaşların gelip “Hırsız var, katil var”diye bağırması! Bu yüzden dünya siyaset tarihinde belki de ilk kez bir partinin mitingleri halka kapatılıyor! Polis, AKP mitinglerine gitmek isteyen vatandaşları geri çeviriyor. Mitingler; sadece örgütlerin otobüsleriyle gelen ve kimlikleri önceden tek tek kayıt altına alınan yandaşların katılımıyla yapılıyor! Başbakan’ın “Hak sillesi”nden korkup korkmadığını bilmiyorum ama... Halkın sillesinden korktuğu o kadar belli ki!..

GÜNÜN İSYANI! Hani, internete sızan ses kayıtlarında, “Milletin a..ına koyacağız” diyen bir işadamı vardı ya... Devlet, işte bu işadamına Boğaz’daki muhteşem Hüseyin Avni Paşa Korusu’nu, hem de beş kuruş almadan devretmiş... Yetmemiş bir de Koru’daki imar yasağını kaldırmış... Çağrım size: Hem bu duruma uygun hem de terbiyeli bir “Günün İsyanı” yazabilir misiniz? Ben beceremedim de...

Meclis fezlekeler için toplanıyor AYDINLIK/ANKARA

M

eclis, 4 eski bakanla ilgili fezlekeleri görüşmek üzere bugün olağanüstü toplanacak. İktidar da muhalefet de milletvekillerini Ankara’ya

çağırdı. CHP’nin çağrısı üzerine bugün toplanacak olan TBMM’de gündem AKP’li eski bakanlarla ilgili fezlekeler. CHP’nin önergesine MHP ve BDP de destek veriyor. Toplantı yeter sayısının bulunacağının ortaya çıkması üzerine AKP de harekete geçti ve milletvekillerini Ankara’ya çağırdı. AKP Grup Yönetimi bütün milletvekiline SMS göndererek, o gün TBMM’de hazır olmaları talimatı verdi. Genel Kurul’da gündeme gelecek fezlekelerde , eski bakanlar yolsuzluk, rüşvet, nüfuz suiistimali ve resmi belgede sahtecilikle suçlanıyor.

AKP, ‘sadece ön yazı okunsun’ diyecek Bu arada, fezlekelerin Genel Kurul’a nasıl sunulacağı tartışması da devam ediyor. Muhalefet, söz konusu fezlekelerle ilgili dosyaların milletvekillerine açılmasını ve suçlamaların tek tek sıralandığı ‘üst yazı’nın okunmasını talep ediyor. AKP ise, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve soruşturmanın gizliliği gerekçelerini ileri sürerek fezlekelerle ilgili sadece ‘ön yazı’nın okunmasında diretecek. Fezlekelerin ‘ön yazı’sında, sadece 4 eski bakanın isimleri ve dosyanın kaç klasörden oluştuğunun bilgisi yer alıyor.


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04:23 Güneş 05:47 Öğle 12:03 İkindi 15:25 Akşam 18:07 Yatsı 19:24 HAVA DURUMU

Ankara: 4/16

b

İstanbul: 9/15

b

İzmir: 10/23

b

İSTANBUL İmsak 04:36 Güneş 06:03 Öğle 12:18 İkindi 15:40 Akşam 18:22 Yatsı 19:41

Antalya: 15/25

b

Adana: 13/21

ÇIRNIK

ERTÜRK

Bruno

Ödün vermez Daha sonra Polonyalı astronom Nikolas Kopernik’in ortaya koyduğu Kopernik Sistemi ile tanışınca, Bruno tarikat mensubu olmaktan çıkar ve Hıristiyan inancı ile arasındaki bütün bağları koparır. Derhal din sapkınlığı ile suçlanır, o da Engizisyon (Katolik kilisesine bağlı mahkeme sistemi) baskısından kurtulmak için önce kuzey İtalya’ya ardından Cenevre’ye daha sonra da Fransa’ya geçer. 1582’de Sorbonne Üniversitesi’nde kürsü elde eder. Yapıtlarının bir bölümünü Londra’da bastırır. Venedik’e davet edilir burada Galileo Galilei ile tanışır. Bir aristokrat ile çatışınca, ihbar edilir ve Engizisyon mahkemesine teslim edilir. Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylenir. Ama o, gördüğü bütün işkencelere ve eziyetlere karşın ödün vermez ve ölüme mahkum edilir.

Diri diri yakılır Rahip, filozof ve gökbilimci olan Bruno evrenin sonsuz ve eş dağılımlı olduğunu ve evrende dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söylediği için 1600 yılında diri diri yakılır. Buruno kendisi için ölüm kararını veren yargıca “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz” demiştir. “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar” sözü Giodano Bruno’ya aittir. Roma’da yaşadığım bu anımı esasında unutmuştum. Tekrar anımsamamı Yılmaz Özdil’in geçtiğimiz günlerde okuduğum köşe yazısı neden oldu. Özdil’in yazısının sonunda yer alan “Sana gelince ustaHatırlanmak bile istenmeyeceksin-Yatacak yerin yok bilesin-Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında” sözleri bana Bruno’yu hatırlattı! Ta başından beri Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Poyrazköy, Amirallere Suikast gibi davaları izledim. Gerçekten hepsi tiyatroydu ve komediydi! Hukukun ve adalettin zerresini bile bulmak ve görmek imkansızdı!

Engizisyon Silivri’de hortladı Bu mahkemelerin Engizisyon mahkemesinden hiç farkı yoktu. Engizisyon, Bruno’nun yakılışından tam 410 yıl sonra Silivri’de tekrar hortlamıştı. Balyoz kararını verirlerken ne yaptıklarını bildiklerinden Bruno’ya ölüm kararını bildiren yargıçlar gibi korku içindeydiler. Bunu gözlemledim! Artık bu davaların ipliği pazara çıktı. Sanırım şimdi korku dağları sardı, geceleri uyku bile uyuyamıyorlardır. Başbakan Erdoğan bile artık bu davaların kumpas olduğunu ayarlanmış yargıçlar, savcılar ve mahkemeler olduğunu söylüyor. Gerçekte kumpas ülkemize ve geleceğimize kurulmuştur. Tahliyeler yetmez! Bu kumpası kuranlar iğneden ipliğe yargılanmadıkça, cezalandırılmadıkça ve kurulan bu kumpasın karşı devrim yönündeki kazanımları yok edilmedikçe sular durulmaz ve durulmamalı da! Bu mücadelede taşın altına elini sokmamak, sessiz kalıp bekle gör politikası uygulamak, siyasi ve ticari çıkarların gereği olarak kumpasçılarla işbirliği içine girmek vefasızlığın, ahlaksızlığın, şerefsizliğin ve vatan hainliğinin daniskasıdır. Saygılar sunarım.

b

Erzurum: -2/9

g

Sivas: 1/13

g

Tunceli: 3/18

h

Trabzon: 8/16

b

Zonguldak: 6/18

b

Bursa: 9/20

g

Konya: 4/17

b

AKP iktidarında gemilerde çalışan personel sayısı armatörler kâr etsin diye yarı yarıya düşürüldü. İDO üç haftadır mesai saatlerini arttırdı. Sendika uyardı, Müsteşarlık dinlemedi

erturkturker@gmail.com

T

Diyarbakır: 7/20

Asıl suçlu Denizcilik Müsteşarlığı

Türker

am tamına 15 yıl önce bugün Roma’daydım ve bir İtalyan arkadaşımın davetlisi olarak öğle yemeğindeydim. Yemekten sonra Roma’nın eski ve tarihi şehir bölümünde gezerken geçtiğimiz bir meydanın ortasında gördüğüm heykelin kim olduğunu sordum arkadaşıma. Heykelin yakınına kadar yürümemizi istedi ve ona yaklaşınca anlatmaya başladı “Burası Campo de Fiori meydanı, Engizisyon mahkemesinin kararı ile Bruno burada yakıldı. Bu gördüğün Bruno, şimdi buradan tüm dünyaya bilimin ışığını gönderiyor ve meydandan geçenleri selamlıyor. Ama onun yakılmasına karar veren mahkemenin yargıçları olan sefil yaratıkları şimdi kimse hatırlamıyor bile.” Anlatılanlardan çok etkilenmiştim! Yaklaşık 15 dakika süre ile heykele, meydana, gelip geçenlere ve çevresinde Bruno’nun yontusu ile fotoğraf çektirenleri izledim ve 399 yıl öncesini beynimde canlandırmaya çalıştım. Giordano Bruno soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548’de İtalya’nın Nola kasabasında dünyaya gelir. Dindar birisi olarak büyütülür ve daha 16 yaşında iken Dominiken adlı bir Katolik tarikata girer. Bu tarikatın amacı İsa’nın mesajını yaymak ve cehaletle savaşmaktır.

b

İZMİR İmsak 04:48 Güneş 06:10 Öğle 12:26 İkindi 15:48 Akşam 18:29 Yatsı 19:45

DERYA DERVİŞ

T

Ece Su Yılmaz

ürkiye, 5 yaşındaki Ece Su Yılmaz’ın yaşamını yitirmesine neden olan deniz kazasını tartışırken İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi’nin (İDO) üç haftadır mesai saatlerini arttırdığı ortaya çıktı. AKP iktidarında gemilerde çalışan personel sayısı yarı yarıya düşürüldü. 15 Mart’ta meydana gelen kazada, Ece Su’nun annesi Ebru Güleren Yılmaz’ın kullandığı araç Sirkeci’den arabalı vapura binecekken vapurun hareket etmesiyle geriye kayarak vapurun kapak kısmında asılı kaldı. Kısa süre asılı kalan araç daha sonra denize düştü. Bu sırada annesi ve teyzesi araçtan çıkmayı başardı. Kazada Ece Su hayatını kaybetti, anneannesi ağır yaralandı. Türkiye Denizcilik Sen-

da azalttığını dile getirdi. Pakdemir şöyle konuştu: “Eskiden bu tür gemilerde güvertede; 1 kaptan, 1 kaptan yardımcısı, 1 kamorot ve 3 denizci, motor dairesinde ise; 1 çarkçı, 2 yağcı bulundurma zorunluluğu vardı. AKP döneminde adım adım armatörlere ekoHasan Pekdemir nomik yük getiriyor bahanesi ile personel sayısı düşürüldü. Şimdi güvertede 1 kaptan 2 denizci, motor dairesinde ise 1 Armatörler kâr etsin diye... çarkçı, 1 yağcı çalışıyor. İDO, Şehir İDO yönetimi üç hafta önce Hatları ve diğer tur şirketleri eksik aldığı kararla personelin çalışma personelle çalışıyor. Bunun yanlış saatlerini değiştirdi. Eskiden 12 olduğunu müsteşarlığa yazılı ve saat mesai 48 saat dinlenme esasına sözlü olarak ilettik ama dinletegöre çalışan personel 3 haftadır 24 medik. Müsteşarlık, armatörler kâr saat mesai yapıyor, 24 saat dinleni- etsin diye bu şekilde yapılandırıyor. Hasan Pekdemir, yaptığı açık- yor.” lamada Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı Tür- ‘Ticari kaygı var’ kiye Denizcilik Müsteşarlığı’nın geHasan Pekdemir, arabalı vamilerde çalışan personel sayısını purların ve yolcu motorlarının is-

dikası Başkanı Hasan Pekdemir, AKP iktidarı dönemindeki uygulamalara son olarak da 12 Şubat 2014 tarihinde İDO yönetiminin aldığı karara dikkat çekti. Aydınlık’a konuşan Pakdemir, “Olayda ihmaller zinciri söz konusu. Asıl suçlu Denizcilik Müsteşarlığı” dedi.

keleye halat vermeden yanaşmasının da sakıncalı olduğunu belirtti. Pekdemir, “Özellikle Harem-Sirkeci, Eskihisar-Topçular ve Boğaz iskelelerine yakın geçen deniz araçlarının oluşturduğu dalgalar nedeniyle vapurların, yolcu motorlarının iskeleden ayrılma tehlikesi var. Bir vapur ya da motor iskeleye halat verdiğinde 10 dakika zaman kaybı oluyor. Sefer sayısı yüzde 30 düşüyor. Bu da firmalarda ticari kaygı yaratıyor” dedi. Ece Su’nun ölümüne neden olan gemi ve benzerlerinin günde 25-30 sefer yaptığını belirten Pekdemir, “Eski personel sayısına kesinlikle dönülmeli. Eksik personelle çalışmak en büyük ihmal. Suç doğrudan Deniz Müsteşarlığı’nın. Uzun süreli mesai çalışanlarda dikkat dağılmasına ve yorgunluğa sebep oluyor. Tedbir alınmazsa özellikle Eskihisar-Topçular ve Şehir Hatları’nda çok daha büyük kazalar olur” dedi.

İÇME SUYU TESİSİ İÇİN, GELİŞME PLANI ŞARTI KALDIRILDI

Milli parkları talan edecek düzenleme Bu kafeyi şizofreni hastaları işletiyor

AYDINLIK/ANKARA

İ

ktidarın, içme suyu tesisi yapımını kolaylaştırma bahanesiyle Milli Parklar Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklik, milli parkların varlığını tehdit edecek yeni bir süreci başlattı. Uzmanlara göre düzenleme, milli parkların talanı için yol olacak. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Milli Park Parklar Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklik Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Düzenlemeyle yönetmeliğe şu ifadeler eklendi: “Ancak; içme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arzeden tesisler için uzun devreli gelişme planı/gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu te-

sisler uzun devreli gelişme planlarına/gelişme planlarına işlenir.” Bu düzenlemeye göre, milli parklara yapılacak içme suyu tesislerine verilecek onayların en kritik şartı olan ‘gelişme planı’ artık devre dışı kalıyor. Örneğin, Manyas Kuş Cenneti, Fırtına deresi, Hemşin deresi gibi akarsuları içinde barındıran Kaçkar Dağları Milli Parkı veya Kayseri-Adana-Niğde üçgeninde yer alan ve içinde buzul gölleri ve Kapuzbaşlı şelaleleri gibi önemli su kaynaklarını barındıran Aladağlar Milli Parkı’na artık, bir plan dahilinde tesis yapma zorunluluğu yok.

İstisnalara yenileri eklenir Halen Türkiye Ormancılar Derneği ikinci başkanlığı görevini yürüten, Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Eski Müdürü A. Hüsrev Özkara, yapılan

düzenlemeyi Aydınlık’a değerlendirdi. Milli parklardaki gelişme planlarının, büyük önem taşıdığını ve bu alanların milli park özelliğinin korunabilmesi için mutlaka korunması gereken alanlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bu planlarla belirlendiğini kaydeden Özkara şöyle konuştu: “Gelişme planları, milli parkların korunabilmeleri, varlığını devam ettirebilmeleri için gerekli olan en önemli unsur. Bu şart ortadan kalktığında, milli parkların varlığı tehdit altında olacak. Yapılan yönetmelik değişikliğindeki ‘su tesisi’, yapılmak istenen işin bahanesi. Bu tür istisnaların ardından, milli parkların talanı gelecek. Bugün su tesisi denecek, yarın karşımıza başka istisnalar getirilecek. Sonuçta, milli parklarımız korumasız bırakılacak.”

Erdoğan’ın çağrısı yurtları karıştırdı AYDINLIK / ERZURUM

K

redi Yurtlar Kurumu yurtlarına yeni öğrenci almak için odalara yeni yatak eklenmesi öğrencilerin tepkisine yol açtı. Özel yurtlardan çıkarak Kredi Yurtlar Kurumu’nun kapısına dayanan öğrenciler için hiçbir hazırlık yapılmaması, sorunun odalarda yatak kapasitesini arttırılarak çözülmeye çalışılması yurtlarda kalan öğrencileri mağdur etti.

Balıkesir’de şizofreni hastalarının işlettiği “Mavi At” isimli kafeterya törenle açıldı. Kafeteryayı Balıkesir Devlet Hastanesi Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi’nde tedavi gören 14 şizofreni hastası çalıştıracak. Balıkesir Devlet Hastanesi Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi Doktoru pskiyatr Umut Karasu, 1 yıl önce, İş Kur Müdürlüğü, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve KOSGEB Balıkesir Müdürlüğü ile birlikte gerçekleştirdikleri projeyi hayata geçirdiklerini belirterek, “Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi’nde, ağır psikiyatrik rahatsızlığı olan hastalarımızı tamamen toplumun içerisinde, hayata katarak tedavi etmek için çalışıyoruz. Sadece ilaçla, hastaneye yatırarak tedavi değil onlarla birlikte toplumun içerisinde rehabilite olmalarına katkı sağlamak için çalışıyoruz. 20 hastamıza iş yeriyle ilgili Girişimcilik Eğitimi aldırdık. Hastalarımıza 30 bin lira hibe yardımında bulunuldu. Bu çalışmaların meyvesini Mavi At Cafe’yi açarak gördük. Hastalarımız ve aileleri cesaret etti, 14 hastamız burada çalışmaya başladı. 5’i tam zamanlı, 9’u vardiyalı çalışacak. Hastalarımızın tamamı sigortalı” diye konuştu. Pskiyatr Dr. Umut Karasu, ‘Mavi At’ın psikiyatride şizofreni hastalarının özgürlüğünün sembolü olduğunu hatırlatarak geçmişte İtalya’da bulunan bir Akıl Hastanesi’nin hastaların toplum içinde tedavisi edilmesi için yıkıldığını ve yerine mavi boyalı bir at heykeli yapıldığını belirtti. Mavi At’ın açılış kurdelesini çalışanlarla birlikte kesen Balıkesir Valisi Ahmet Turhan, kendisine ikram edilen künefe karşılığında 100 TL ödedi.

Kızlar uyuma odana sahip çık Tayyip Erdoğan’ın cemaat yurtlarında kalan öğrencilere yaptığı çağrı sonrasında, yüzlerce öğrenci devlet yurtlarına geçmek istedi. Birçok ilde yaşanan sıkıntı Erzurum’da Kredi Yurtlar Kurumu’na ait yurtlarda da yaşandı. Atatürk Üniversitesi kampüsü içerisinde yer alan yurtlardaki odaların kapasitesinin arttırılması yönündeki çalışmalar kapsamında yurtlara, TIR’larla yatak getirilmek istendi.

Kaçakların hayalleri yarım kaldı

Kız öğrenciler yurtların girişinde toplandı. Yatak kapasitesi arttırılması sonrasında, 3 kişilik odaların 5’e, 4 kişilik odaların 6’ya, 6 kişilik odaların kapasitesinin ise 8’e çıkarılacak olmasına tepki gösteren yaklaşık 200 kız öğrenci yurtların girişinde toplandı. Yatak dolu TIR’ların geçmesine izin ver-

Muğla’nın Bodrum ilçesinde kaçak göçmenleri taşıyan teknenin batması sonucu 4 kişi öldü. Edinilen bilgiye göre; Bodrum’a bağlı Yalıçiftlik beldesi Karaada

meyen öğrenciler, “Kızlar uyuma, odana sahip çık”, “Odama karışma, huzurumu bozma” sloganlarını attılar. Öğrenciler bundan sonra da benzeri bir durum yaşanması halinde aynı şekilde eylemler yapacaklarını vurguladılar.

açıklarında kaçak göçmenleri taşıyan tekne dün sabah saatlerinde battı. İhbar üzerine bölgeye hemen Sahil Güvenlik ve arama kurtarma ekipleri sevk edildi. Yapılan

aramalarda 4 kaçağın cansız bedenine ulaşıldı. Aramalarda yaralı olarak kurtarılan 3 kaçak göçmen de Bodrum Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Bitlis’te 54 köy yolu kapandı

Bitlis’te önceki gün başlayan yağmur, gece yerini kar yağışına bıraktı. Gece boyu etkili olan yağış ile birlikte kar kalınlığı kent merkezinde 10, yüksek kesimlerde ise 30 santimetreyi buldu. Kar yağışı ile birlikte 54 köy yoluda ulaşıma kapandı. Karayolları ekipleri ana yollarda yol temizleme çalışmalarına başlarken, kent merkezinde de belediye ekipleri çalışma başlattı. İl Özel İdaresine bağlı ekipler de köy yollarını açma çalışmalarına katıldı.


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

DOLAR

Salı 2.2199 Pazartesi 2.2196

Hazırlayan: Recep ERÇİN

EURO

Salı 3.0848 Pazartesi 3.0952

BORSA

Salı 65.284 Pazartesi 64.210

ALTIN

(Cumh.)

Salı 659 TL Pazartesi 659 TL

FAİZ

Salı % 11.23 Pazartesi % 11.34

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent)

Salı $ 106.31 Pazartesi $ 107.25

Kısa vadeli borçlar çevrilemedi

Doç. Dr. Melih

BAŞ

ismeba56@yandex.com

Bir yıl içinde ödenmesi gereken borçlar son iki ayda 5.2 milyar dolar azalarak 162.8 milyar dolara düştü. Prof. Dr. Boratav, borçların artık çevrilemediğini ve anapara ödemesi yapıldığını belirtti

A Recep ERÇİN

KP iktidarı döneminde dışarıdan sağladığı ucuz finansmanla borca batan Türkiye’nin, kısa vadeli borçları son iki aydır azalma eğiliminde. T.C. Merkez Bankası’nın açıkladığı 2014 Ocak ayı kısa vadeli dış borç verilerine göre, bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç miktarı 162.8 milyar dolar oldu.

Borcun yüzde 85’i özel sektörün Söz konusu borcun 26.8 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün, yurtdışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluştu. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamunun payı yüzde 13.3, Merkez Bankası’nın payı yüzde 1.5, özel sektörün payı da yüzde 85.2 olarak kaydedildi Bu rakam 2013’ün Aralık

ayında 166.7 milyar dolardı. Buna göre son bir ayda 3.9 milyar dolarlık bir ödeme gerçekleşti. Yani Türkiye mevcut borçlarını çevirmek için dışardan para bulamadı. Bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç tutarı Kasım ayında 168 milyar dolara kadar yükselmişti.

Boratav: Ekonomi sıkışacak Ocak ayında 3.9 milyarlık bir azalma kaydeden vadesine bir yıl ve bir yıldan az kalan kısa vadeli borçlardaki bu gerilemenin ne anlama geldiğini yorumlayan Prof. Dr. Korkut Boratav, “Görülüyor

ki artık kısa vadeli borçların ana para ödemeleri yapılıyor. Bu borçların artık çevrilemediğini gösteriyor’’ dedi. Türkiye gibi finansmanda dış bağımlılık tezgahına düşen ülkeler için bu durumun mevcut borçların çevrilememesi anlamına geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Boratav, “Bu durum devam ederse ekonomi sıkışacak demektir. Ülkelerin mevcut dış borç stokları vardır. Kısa vadeli borçlardaki azalma artık bu borçların çevrilemediğini gösteriyor. Artık dışarıdan borç almak yerine içerideki kaynakların dışa akmaya başladığı görülüyor’’

Bir yıl içinde en az 213 milyar dolar bulunmalı Ülkelerin dış borçlarının artmasının potansiyel risk artışı olduğunu belirten Prof. Dr. Boratav, “Bu borca 50-60 milyar dolarlık cari açık tahminini de eklediğinizde bir yıl içinde bulunması gereken dış kaynak rakamını elde edersiniz’’ derken, borçların ödenmesinin ise ekonomide geri gidiş sürecinin bir sinyali olduğunu ifade etti. Diğer yandan 163 milyar dolarlık kısa vadeli borç rakamına en az 50 milyar dolar olması tahmin edilen cari açık rakamını eklediğimizde Türkiye ekonomisinin 2014 yılında en az 213 milyar dolar bulması ger e k i y o r. Üstelik bu rakam mevcut va-

Korkut Boratav

desi gelen borçların ve cari açığın ödenmesi durumunda gereksinim duyulan rakam. Son iki ayda olduğunun aksine dışarıdan bulunacak kaynakla borçlanma devam ederse Türkiye’nin finansman ihtiyacı IMF verilerine göre 270 milyar doları aşacak.

*Kalan vadeye bakılmaksızın bir yıl içinde ödenmesi gereken kısa vadeli dış borç tutarı

Merkez Bankası faizleri sabitledi T.C. Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu yılın üçüncü toplantısında faiz oranlarını değiştirmedi. Kurul, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 10’da, marjinal fonlama oranını yüzde 12’de, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranını yüzde 11.5’te ve borçlanma faiz oranını yüzde 8’de sabit tuttu. MB, Şubat ayındaki toplantıda

diye konuştu.

da bir haftalık repo faizini yüzde 10’da sabit bırakmıştı. Yapılan yapılan açıklamada, “Kurul, Ocak ayında yapılan güçlü ve önden yüklemeli parasal sıkılaştırmanın, söz konusu risklerin orta vadeli enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerini sınırladığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Bununla birlikte, baz etkisinin de katkısıyla Haziran ayına kadar enflasyondaki yükselişin devam edebileceği tahmin edilmektedir” denildi.

GEÇİM VE TUTUM

*Serbest piyasa satış fiyatları

Uluslararası mutluluk günü ve mutluluk ekonomisi

Y

erel seçim adayları mutluluk kavramını çokça kullanıyorlar. Mutlu şehir savsözünü kullanan İşçi Partisi İstanbul BB Başkan Adayı Levent Kırca söylemiyle tam yerine rast geldi, manzara koyalım. 20 Mart Birleşmiş Milletler tarafından 2012’de Uluslararası Mutluluk Günü ilan edildi. Amaçlanan şey, kamu siyasaları belirlenirken mutluluğun bir evrensel amaç olarak dikkate alınması ve kamunun farkındalığının arttırılması. Mutluluk, kişinin yaşamını dolu, anlamlı ve huzurlu olarak algılama süreci olarak tanımlanabilmektedir. Mutluluk ekonomisi güncel bir konu. Belli bir dönemde (örneğin yıllık) bir ülkede üretilen tüm mal ve hizmetlerin toplamı olarak tanımlanabilen Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) yerine yeni bir kavram ortaya atıldı: Gayrisafi Milli Mutluluk (GSMM). Bir Güney Asya ülkesi olan Bhutan (Barışçıl Ejderhanın Ülkesi) tarafından 1970’lerde bir endeks ortaya atıldı: GSMM Endeksi. İçinde dört ölçüt var; iktisadî büyüme, ulusal kültürün korunup geliştirilmesi, çevreyi koruyan kalkınma, iyi, temiz ve sorumlu yönetim. GSMH’nın yanı sıra, o ülkede üretilen düşüncelerin, yaşayan geleneklerin, kültürün, maddi ve manevi toplam değeri de göz önüne alınıyor.

Mutluluk çalışmaları

‘Halkın 1 milyar lirası yandaşın cebine aktı’ AYDINLIK / ANKARA

E

ti Alüminyum A.Ş. özelleştirmesi kapsamında bedavaya verilen Oymapınar HES’in sekiz yıllık süre içinde 1 milyar TL’nin üzerinde satış yaptığı ortaya çıktı. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Eti Alüminyum A.Ş. özelleştirmesi kapsamında bedava verilen Oymapınar HES’ten yapılan elektrik satışlarını bir soru önergesini ile gündeme taşmıştı. Acar’ın soru önergesini yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Oymapınar HES’in 2012 üretiminin yüzde 85’inin, 2013 üretiminin ise yüzde 72’sinin sisteme satıldığını bildirdi. Yıldız, Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği (DUY) kapsamında 2006 yılından bu yana Oymapınar HES’ten sisteme elektrik satışı yapıldığını kaydetti. Bu dönemde sisteme 4 milyon 895 bin 838 MWh elektrik satışı yapıldığını kaydeden Yıldız, “Şirketin 2009 yılında yüzde 50’nin üzerinde satmış olduğu enerji miktarı olan 452.3 MWh’ye karşılık gelen 83.8 milyon TL’nin yük atma ve sıfır bakiye bedeli düşüldükten sonra kalan 74.8 milyon TL EÜAŞ tarafından tahsil edilmiştir” dedi. Oymapınar HES’in 2012 üretimi 1.571.535 MWh olduğunu ve bunun yüzde 85,4’ü olan 1.343.653 MWh’lik bölümünün, 2013’te ise 1.017.014 MWh’lik üretimin yüzde 72,1’lik bölümü olan 733.556 MWh’lik bölümünün sisteme sa-

Gürkut Acar

tıldığını kaydeden Yıldız, “Oymapınar Santrali, barajlı hidrœlektrik santralı olup, ortalama yıllı su geliri dikkate alınarak enerji üretebilecek şekilde lisanslandırılmış olup su geliri olduğu sürece ya elektrik üretmek zorunda ya da suyu savaktan atmak durumundadır” ifadesini kullandı.

Milyarlık rant aktarımı Bakan Yıldız’ın yanıtını değerlendiren Acar ise şu bilgileri verdi: “Fabrikayı çalıştırsın diye bedava verilen baraj, ürettiği elektriğin neredeyse tamamını satıyor. Bunu anlamak mümkün değil. Yani fabrika için değil, satış için şirketin kasasına para aktarmak için çalışıyor. Yüzde 85 bunun göstergesidir. 8 yılda 1 milyar TL’nin üzerinde satış yapılmıştır. Eski parayla 1 katrilyon lira, Danıştay’ın kesin kararına rağmen, şirketin kasasına akıtılmıştır. Katrilyonluk rant aktarımı yapılmaktadır. Halkın parası, yandaşların cebine akıtılıyor. Buna neyin karşılığında göz yumulduğu, 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarında ortaya çıkmıştır.”

JAPONLAR TÜRKLER’DEN ELEKTRİK ALDI

Viko ile Panasonic imzayı bastı

D

ünyanın köklü elektronik markalarından Panasonic ile Türk anahtar ve priz sektörünün önemli markalarından VİKO’nun geçen Kasım ayında başlayan ortaklık süreci, imzaların atılması ile tamamlandı. İmza için Panasonic Eco Solutions Şirketi Başkanı Tamio Yoshioka ile her iki şirketin yöneticileri bir araya geldi. İmza töreninde konuşan Yoshioka, “Türkiye’ye çok büyük ilgi duy-

duğumu ve son zamanlarda, ülkenize olan ilgimin daha da arttığını söylemek istiyorum. Tarihi açıdan baktığımızda, Türkiye’nin Japonya üzerinde önemli etkileri olmuştur. Elektrik bağlantı parçaları gibi elektrikli inşaat malzemelerine yönelik büyüme stratejimizin de hayata geçirilmesiyle Türkiye’deki ve komşu ülkelerdeki ekonomik büyümeye katkıda bulunacağımıza inanıyorum” dedi.

Bu konuda çalışma çok ama ekonomiyi de kapsayan kimilerini analım: a. 1970’lerden beri sadece mutluluk çalışmalarının yayınlandığı Happiness Studies Dergisi. // b. Richard A. Easterlin tarafından mutluluk ekonomisi alanında ortaya atılan Easterlin paradoksu (toplumların iktisadî gelişimiyle ortalama mutluluk düzeyi arasında bir ilişki olmaması). // c. Leicester Üniversitesi’nde yapılan araştırmayla dünyanın ilk mutluluk haritası çıkarılmış, 178 ülke içinde en mutludan başlayan sıralamada Türkiye 133. // d. 2002’de Nobel Ekonomi ödülünü alan psikolog Daniel Kahneman’ın çalışmaları. // e. 1986’da Birleşik Krallık’ta kurulmuş ve uluslararası nitelikli Yeni İktisat Vakfı’nın (NEF) Mutlu Gezegen Endeksi (HPI) çalışması. 178 ülkenin kapsandığı bu araştırmada mutluluğun beş koşulu şöyle: Bağlanmak, aktif toplumsal yaşam, farkındalık, öğrenmeye devam etmek, vermek. Hesaplama ise şöyle: ((Yaşam memnuniyeti X Beklenen yaşam süresi) / Ekolojik ayak izi). 178 ülke içinde en mutlusu Costa Rica, sonra Vietnam, Türkiye ise 98.sırada. Kendi kişisel HPI puanınızı happyplanetindex.org sitesine girerek hesaplayabilirsiniz. f. Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarını Geliştirme Vakfı’nın (Eurofund) Avrupa Yaşam Kalitesi Araştırması. Bu çalışmanın ilkinde Türkiye sondan dördüncüydü, 2013’teki üçüncüsünde Türkiye çalışmada yok! g. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Gelişme Çözümleri Ağı (UNSDSN) adlı küresel bir inisiyatifin çalışması olan Dünya Mutluluk Raporu. Raporda sağlıklı yaşam süresi beklentisi, yolsuzluk algısı, kişi başına ulusal gelir, yaşam tercihleri özgürlüğü, sosyal destekler, cömertlik unsurları var. Eylül 2013 tarihli bu raporda 20102012 dönemi değerlendirmesi itibariyle Türkiye 10 üzerinden 5,345 puanla 77. sırada! h. TÜİK’in yaptığı Yaşam Memnuniyeti Araştırması. 11.3.2014’de açıklanan 2013 Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre, ülkemizde bireylerin yüzde 59’u mutlu olduğunu beyan etmiş. Polis devleti olmuşken, halkın yüzde 79,4’ü asayiş hizmetlerinden mutluymuş!!! Bu kaosta bireylerin yüzde 77’si de geleceklerinden umutlu imiş! Acaba anketler, AKP mitingleri sırasında mı yapılıyor? Yoksa algı yönetiminin sonucu mu? Uluslararası çalışmaların sonuçları çok farklı oysa! Sonsöz olarak, kişisel gelişimle sağlanan kişisel mutluluk ile toplumsal gelişimle sağlanan toplumsal mutluluk arasında kesin sınırların olmadığını belirtelim. Nazım Hikmet’in ‘Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?’ sorusunun yanıtını halkımız, Gezi Direnişi’nde yapmaya başladığı resmi tamamlayarak verecektir! Not: Ek olarak düzey sırasıyla kitap önerileri: Mutluluğun Formülü (Stefan Klein, Arkadaş Yay.), Mutluluğu Keşfetmek (Susela Bok, Butik Yay.), Mutluluk (Darrin M. McMahan, E Yay.). Çocuklar için ise: Mutluluk ve Mutsuzluk (B. Labbe, Günışığı K. Yay.).


Mehmet

AKKAYA mehmetakkaya@aydinlikgazete.com

Taşeron işçilerinin rakibi muhtarlar mı?

T

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ürkiye’de 390’ı kadın olmak üzerek 53 bin 405 muhtar bulunuyor. Seçmen olarak küçümsenmeyecek sayı. Ama daha da önemlisi, her biri yörelerinin halk önderidir, seçilmelerini sağlayacak halk desteğine sahiptirler. Bu yüzden de, partilerin ve hükümetlerin seçmen avlama planları içinde muhtarlar önemli yer tutar. Muhtarı yanına çeken, halkın da büyük kısmını yanına çekeceğini düşünür. Seçim öncesinde, avlamak isteyenlerce fark edilirler. Yine öyle oldu. Seçimlere 1 ay kala hükümetin muhtar sevgisi depreşti, maaşlarına zam yaptı. 435 lira olan maaşları 870 liraya çıkarıldı. Avlanmaları için maaşlarında biraz iyileştirme yapılması lazım. Asgari ücretin altındaki maaşları asgari ücret seviyesine çıkarıldı. E muhtarlar, bunun seçim avı olduğunu anlayacaklardır inşallah. Gelelim taşeron işçilerine. Bazı taşeron işçisi dernekleri, muhtar maaşlarına zam yapılmasına karşı çıktılar. Karşı çıkanlardan biri de Yozgat Kamu Taşeron Çalışanları Derneği Başkanı Kazım Erdoğan. “Seçmen kazanmak istiyorsan, 53 bin muhtarı değil, 10 milyon emekliyi dikkate al, asgari ücretle çalışan taşeron işçisini dikkate al” diyor. Sevgili Kazım Erdoğan, arkadaşımdır. Ama arkadaşımın yaklaşımı yanlış... Taşeron işçileri, rakip olarak emekçi kitlelerin parçası olan, hemen hepsi de, emekli maaşıyla geçinemediği için muhtar maaşına sarılmak zorunda kalan, bugüne kadar yaptıkları görev için ancak 435 lira maaş alan muhtarları görmeye devam ederse, taşeron işçilikten kurtulamayacak demektir. Taşeron işçisi muhtar maaşlarının asgari ücret seviyesine çıkarılmasına bile itiraz ederse, asgari ücret altındaki çalışmaya onay veriyor demektir. Muhtarlarla taşeron işçilerini, muhtarlarla emeklileri karşı karşıya getirmek, birleşmek zorunda olan emekçi sınıf ve tabakalarını birbirine düşürmek demektir. Hal böyleyse, taşeron işçisi, taşeron işçilikten kurtulamaz. Neden mi? Taşeron işçisi bencil olamaz. Sadece kendi çıkarlarını savunuyor, emekçi sınıf ve tabakaların çıkarlarının ortak olduğunu görmüyor, sınıf dayanışması için gayret etmiyorsa, neden taşeron işçisi olduğunu da anlamamış demektir. Ancak yeniden çalışabilmesi için yaşamasına yetecek kadar ücret alan taşeron işçisi, ürettiğiyle asıl işvereni ve taşeron şirketi zenginleştirdiğini, alınterinin bunlar tarafından çalındığını görmezse, taşeron işçilikten kurtulamayacak demektir. Taşeron işçisi, milli devletin ve milli ekonominin emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından yok edilmek istenmesine gözlerini kapatıyor, kamu kurumlarının satılmasına ve kapatılmasına sesini çıkarmıyorsa da, çabaları boşuna demektir. Taşeron işçisi, kamudaki kadroların iptal edilmesinin, emperyalistlerin emriyle sürdürülen milli devleti ve milli ekonomiyi tasfiye programının parçası olduğunu anlamamışsa, taşeron işçiliğin neden bu şekilde yayıldığını da anlamamış demektir. Taşeron işçisi, “işsizliği önlemenin stratejik planı” diye, yatırım yapmayı ve üretimi artırmayı değil, Ulusal İstihdam Stratejisi adıyla taşeronluğu, esnek çalışmayı ve belirli süreli çalışmayı yaymayı, kiralık işçiliği getirmeyi, kıdem tazminatı primlerini özel emeklilik şirketlerine hortumlatmayı amaçlayan hükümeti sevmeye devam ederse, taşeron işçiliğini seviyor demektir. Taşeron işçisi, işçi cehennemleri yaratan bu hükümete oy vermeye devam ederse, mızmızlanmaya hakkı yok demektir. “Ne kadar ekmek, o kadar köfte” derler. Taşeron işçisi örgütlü mü? Sınıf kardeşleriyle dayanışma yapıyor mu? Kendisini ezene ve sömürene karşı birleşmek yerine, düşman olarak sınıf kardeşlerini mi hedef alıyor? Eğer böyleyse, hükümetin seni avlamak için üç beş kuruş zam yapmasına ya da göstermelik olarak birkaç kişiye kadro vermesine gerek yok ki? Sen zaten hükümetin av alanı içinde dolaşıyorsun. Ve seçim öncesinde uydurulan balonlarla kendini avutmaya devam edeceksin demektir. Taşeron işçileri muhtarları hedef almak yerine bunları düşünmeli.

Kadro müjdesine ‘17 Aralık’ bahanesi Mart ayı başında taşeron işçilerine ‘kadro müjdesi’ veren Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Başbakanlık’a gönderilen yasa taslağının 17 Aralık yolsuzluk operasyonu nedeniyle seçimden sonraya kaldığını iddia etti EMEK SERVİSİ

Ç

alışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, taşeron işçilerinin kadro talebini karşıladığını iddia ettiği yasa taslağının 17 Aralık yolsuzluk operasyonu nedeniyle seçimden sonraya kaldığını iddia etti ve yasanın Meclis’in tatile gireceği Haziran ayına kadar çıkmış olacağını öne sürdü.

Sendikalara başka konuştu Sendikalardan gizlenen ve Başbakanlık’a gönderilen taşeron yasa taslağı sonrası Mart ayı başında Şanlıurfa’da konuşan Çalışma Bakanı Faruk Çelik, “Bu meseleyi kökten çözüyoruz bundan sonra iki işçi bir işyerinde farklı statüde çalışmayacak, bunu kaldırıyoruz” dedikten sonra taşeronu sınırlayan İş Kanunu’nun 2. maddesini de değiştirmeyeceklerini söylemişti. Bu açıklamalar kimi taşeron işçileri tarafından “kadro müjdesi” olarak algılanırken kimi tarafından da “seçim yatırımı” olarak değerlendirilmişti. Bakan Çelik’in açıklamaları, 11 Kasım 2013 tarihinde toplanan Üçlü Danışma Kurulu’nda yapılan sunumla da çelişmesi dikkat çekmişti. Ya-

pılan sunumda taşeron sistemini yaygınlaştıracak bir düzenlemenin yapıldığı ifade edilmişti.

Çelik: Yasayı çıkaracağız Şanlıurfa’da 80 yerel televizyonun ortak yayınına katılan Bakan Çelik, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çelik, taşeron yasasının yerel seçimler öncesi çıkmasının amaçlandığını ancak 17 Aralık operasyonu ile bunun gerçekleşmediğini iddia etti. “Yeni yasa ile taşeronların durumu netleşiyor” diyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yani yasal hakları, kıdem tazminatları, örgütlenme hakları gibi her konunun yer aldığı tasarı şu anda Başbakanlık’ta. Hizmet alımı ve asıl işçi ayırımını getirerek aynı işyerinde iki farklı statüde çalışmayı önleyeceğiz. Ancak 17 Aralık’ta yaşananlar maalesef bu süreci uzattı. Yaşanan sürecin ardından Meclis gündemine önemli yasalar geldi ve yasama faaliyeti bu alana kaydı. Bu nedenle taşeron işçilere ilişkin yasa seçim sonrasına kaldı. Meclis Haziran’da kapanıyor ve biz Meclis kapanmadan bu yasayı çıkaracağız.”

rinin mevcut haklarını da “yeni verilecek haklar”mış gibi gösteriyor olması. Çelik konuşmasında, taşeron işçilerine yıllık izin, kıdem tazminatı, sendikalı olma, toplusözleşme haklarının yeni düzenlemeyle hak olarak verileceğini söyledi. Ancak taşeron işçileri, 4857 sayılı İş Kanunu’nda yazılı tüm haklara zaten sahip. Uzmanlar, hükümetin taşeron işçilerine mevcut hakları “yeni haklar” gibi sunarak, asıl işverenin

işçisi olabilme olanağı sunan maddeyi ortadan kaldırmanın üstünü örtme amacı taşıdığını ifade ediyor. Bir diğer görüş ise seçim yatırımı olabileceği yönünde.

Faruk Çelik

Seçim yatırımı mı? Dikkat çeken bir diğer konu ise Bakan Çelik’in, taşeron işçile-

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Mart ayı başında Urfa’da yaptığı konuşmada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 9 Mart Urfa mitinginde taşeron işçilerine müjde vereceğini belirtmiş ancak mitingde herhangi bir ‘müjde’ verilmemişti.

Taksi şoförü astsubay gördünüz mü? G

örevdeyken birçok ayrımcılığa uğrayan ve adaletsizliklerle karşılaşan astsubayların sorunları emekli olmakla da bitmiyor. Emekli astsubaylar, muvazzaf subay iken aldıkları maaşın ortalama yüzde 55’ini emekli maaşı olarak alıyor. Bu nedenle tarikaydinlik@gmail.com yaşam standartı yarı yarıya düşen emekli astsubaylar, ek iş yapmak zorunda kalıyor. Mustafa Levent de bu nedenle ek iş yapmak zorunda kalan emekli astsubaylardan biri. Mustafa Levent, emekli olduktan sonra yaşadığı sıkıntıları ve nasıl ek iş yapmak zorunda kaldığını anlattı. İşte Mustafa Levent’in yaşam TARIK TEKGÖZLİ

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

öyküsünden bir kesit...

geçinmek mümkün olmayacaktı. İş aramaya başladım. Nereye gitsem asgari ücretten de az bir maaş öneriliyor, ‘Siz emeklisiniz zaten maaşınız var’ diyorlardı. Sanırsınız ki maaşım emeğimin karşılığı değil avantadan edindiğim bir kazançtı. Askerlik dışında mesleğimiz yoktu. Görevde iken her türlü işin başında olmak, başarılmasını sağlamak bir avantajdı. Son çare olarak bir arkadaşımın yardımı ile taksi şoförlüğüne başladım. Taksinin sahibi gündüz kendisi kullanıyor gece bana devrediyordu. Uykusuzluk, can güvenliği, yorgunluk, stres kolay değildi. Bir de gece çalışıp gündüz uyumak sosyal yanımızı da etkiledi. Adeta hayattan koptum. Ama çalışma zorunluluğu bize seçim bırakmıyordu. Dedim ya adeta yaşamdan kopmuştum.

Oh emeklilikte rahat edecektik ama “Emekli olmayı düşündüğüm zaman küçük hayaller kuruyordum. Çocuk yaşımdan beri sürekli her şeyim programlı idi. Her günümüz stresli idi. Oh emeklilikte rahat edecektik, en azından kimsenin emrinde olmayacak, belli saatte kalkmayacaktım. Kısaca yeni bir hayat bizi bekliyordu. İlk üç aylık maaşımı almaya giderken sanki kazandığım bir şampiyonluğun ödülünü almaya gider gibi grand tuvalet süslendim, traşımı oldum. Üç aylık maaşım beni hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü görevde aldığım maaşla kıyas-

5 lanamazdı. Ama yine de bazı harcamalarımızın olmayacağını düşünerek teselli buldum. Sonraki yıllar enflasyonla birlikte maaşım daha da azalmaya başladı. Subaylara emekliye de yansıyan tazminatlar verilince biz bunlardan mahrum kaldık.

İş aramaya başladım Bu arada kızım üniversiteye başladı. Ne kadar tasarruf etsek

Şubat’ta gıda fiyatları yüzde 1.78 arttı

Neden ölüm orucu? Geçen gün taksime binen bir beyin emekli astsubay olduğunu öğrendim. ‘Haklarımızın düzelmesi için hâlâ bir umut yok mu’ diye sorduğumda ‘Malesef hatta TEMAD ölüm orucu kararı aldı’ dediğinde şoke oldum. Aracı yolun kenarına çekmek zorunda kaldım. Arkadaşıma ‘Şaka yapmıyor sunuz değil mi? Ne demek ölüm orucu. Biz askerler sadece vatan için ölmek için eğitildik’ dedim. Bana arkadaşım ‘Siz de biliyorsunuz, haksızlıkları, adaletsizlikleri tek tek saymamıza gerek mi var? Bizi sadece hizmette hatırlayanlar haklı taleplerimize kulaklarını ve vicdanlarını kapattılar. Siz görevde iken bu ülke için ölmeye yemin etmişken şimdi kendi iradenizle neden ölüm kararı aldınız diye soran yok’ dedi. Haklıydı bin kez her gün ölmek yerine onurla bir kere ölmek hiç olmazsa bizden sonrakilere adalet getirebilirdi.”

YARIN: Lojmanlarda ya anan ayr mc l k

Genel Maden-İş Sendikası (GMİS) yaptırdığı araştırmada Şubat ayında gıdadaki yükselişin 1.78 olduğunu tespit etti. GMİS’in araştırmasına göre; ailelerin bütçesinde; en büyük harcama grubunu oluşturan mutfak giderinde Şubat 2014’te mutfak harcaması bir önceki aya göre yüzde 1.78 oranında arttı. Mutfaktaki yıllık enflasyon yüzde 12 seviyesinde gerçekleşti. Gıdadaki ilk 12 aylık toplam fiyat artışı ise yüzde 17,08 oldu. Gıda harcamasında meydana gelen aylık yüzde 1,78’ lük artış aile bütçesinde bir önceki aya göre yaklaşık 15 bin elli bir lira ek yük getirdi. Buna göre Şubat 2014’de, Zonguldak’ta yaşayan 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması 962 bin 45 lira oldu.

Yoksulluk sınırı 2 bin altı yüz lira Şubat 2014’ün mutfak harcamasındaki artışta özellikle bakliyat, tahıl, bazı yağ çeşitleri, tavuk eti ve yumurtadaki artışlar etkili oldu. Süt ürünleri, sebze ve meyve grubundaki bir önceki aya göre yaşanan fiyat durgunlukları gıda harcamasında olumlu etki yarattı. Şubat 2014’de; ailenin, gıdanın yanı sıra kira, yakacak, giyim, ulaşım, sağlık, eğitim, kültür ve eğlence gibi zorunlu harcamalarını da kapsayan asgari geçim düzeyi, diğer bir deyişle Yoksulluk Sınırı 46 TL artış ile 2 bin altı yüz yirmi dokuz lira oldu

T.C. GAZ OSMANPA A 5. CRA DA RES TA INIRIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/2902 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda satış bedeli üzerinden hesaplanacak KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 05/03/2014 (İİK m.114/1,114/3) * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir.

1. hale Tarihi 2. hale Tarihi hale Yeri

: 16/04/2014 günü, saat 10:30 - 10:35 aras . : 05/05/2014 günü, saat 10:30 - 10:35 aras . : Atatürk Sanayi Bölgesi Karacao lan Caddesi no:2 Had mköy -

No

Takdir Edilen De eri TL.

Adedi

1

29.638,00

1

1 Adet HEİDELBERG Model : sbg 64*88 CM 25 1/2 ‘*35’ Zwei Farben Runo Flach P30715832 Varak Yaldız Makinası

2

21.518,00

1

1 Adet HEİDELBERG modehsbg 57*82 cm 22 1/2 ‘*32 1/4’ P30715832 Kes,m Makinası Çevirme

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

KDV

Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)

BASIN: 17869 (www.bik.gov.tr)


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘İÇERDEKİLER’ PERDELERİNİ SON KEZ AÇTI

‘Oynaya oynaya dışarı çıkarttık’ Oyunun sonunda konuşan Levent Kırca, sıranın Balyoz tertibiyle yargılanan komutanları çıkarmaya geldiğini belirterek, ‘Çok yakında çıkacaklar. İzleyicinin heyecanı sandıklara da yansıyacak’ dedi IRMAK METE

İ

şçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı, tiyatro sanatçısı Levent Kırca, “İçerdekiler” oyununu önceki akşam son kez oynadı. Halk, Kırca’nın belediye başkan adaylığı ve Ergenekon davasındaki tahliyeler nedeniyle son kez oynanan oyuna akın etti. Seyircilere seslenen Kırca “Oynaya oynaya onları çıkarttık. Mustafa Kemal’in askeri kazandı. Tayyip’ler kaybetti” dedi.

Ergenekon, Balyoz gibi davaların konu edildiği oyunu izlemek için son fırsatı kaçırmak istemeyen yurttaşlar, salonu doldurdu.

FOTOĞRAFLAR: AKADUR TÖLEĞEN

Sarıgül, Cemaat’e kol kanat gerdi

‘Doluya yakalanmayacağız’ Sahnede konuşma yapan Kırca şunları söyledi: “Bu iş artık bitmiştir. Biz bu oyunu oynadığımızda bu oyunun içinde canlandırdığımız herkes hapisteydi. Oynaya oynaya onları çıkarttık. Onlar özgürlüğüne kavuştu. Mustafa Kemal’in askeri kazandı. Tayyipler kaybetti. Gerçek budur. Hapishaneden bir efsane daha çıktı. O da benim başkanım Doğu Perinçek. Dostlar, aynı kafada olduğumuzu biliyorum. Nasıl olsa Erdoğanlar bitmiştir. Ancak yağmurdan kaçarken doluya yakalanmayacağız. Cemaat’i iktidara getirmeyeceğiz.” Kırca, sıranın Balyoz tertibiyle yargılanan komutanları çıkarmaya geldiğini belirterek, “Onun da eli kulağında. Çok yakında çıkacaklar. Çünkü bu hükümet iflas etmiştir. Burada Mustafa Kemal’in askerleri kazanmıştır. İzleyicinin heyecanı sandıklara da yansıyacak” diye konuştu.

AY HATAY HAT DOĞUU DOĞ K’İ İNÇEK’İ PERİNÇE PER LAMAYA AĞIRLAM AĞIR AYA NIYORR IRLANIYO HAZIRLA HAZ

H

‘Zindanları yıktığımız gibi’ Ekipte yer alan gençlerden Ahmet Seven, “Kahvelerde dağıttığımız el ilanları ve parti projelerini, şimdi evlere götürüyoruz. Defne için, halkçı ve katılımcı belediye için başkanımızın projelerini iletiyoruz. Nasıl halkımızın desteğiyle

CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Sarıgül, “Cemaate haksızlık yapılıyor, zulüm yapılıyor” dedi. CNN Türk’te Tarafsız Bölge programında seçim siyasetlerini anlatan CHP İstanbul Adayı Mustafa Sarıgül, Ahmet Hakan’ın “Cemaat’le temasınız var mı” sorusunu, “Bütün cemaatlerle yıllardan beri temasım var” diye yanıtladı. Herkese eşit mesafede olduğunu söyleyen Sarıgül, “Ben bugün mesela hahambaşının yanındaydım. Ermeni cemaatiyle de Musevi cemaatiyle de, bütün cemaatlerle de diyaloglarım var” dedi. Ahmet Hakan’ın “Ben Gülen cemaatini kastediyorum” demesi üzerine, Sarıgül şunları söyledi:

Silivri zindanlarını yıktık ise Defne’de de halkımızın katılımı ile kardeşliğin, umudun yoğrulduğu bir şehir yaratmak için çalışıyoruz” diye konuştu. Seven, 28 Mart Cumartesi günü, saat 14.00’te Antakya Uğur Mumcu Meydanı’nda Doğu Perinçek’in katılımıyla yapacakları mitinge değinerek, “Bütün halkımızı bekliyoruz” dedi. Havva Avcı da çalışmalarını şöyle

anlattı: “Biz İşçi Partili gençler akşam geç saatlere kadar çalışarak, insanların İşçi Partisi’ne neden oy vermesi gerektiğini anlatıyoruz. Gerçekten Defne’de İşçi Partisi rüzgârı esmektedir. Gittiğimiz her yerde bizi tanıyorlar, Cafer Özenir’e oy vereceklerini söylüyorlar. Şu anda Çekmece Belediye Başkanı olan Özenir’in hizmetlerini beğendiklerini ifade ediyorlar.”

“Ama şu anda Gülen cemaati öyle bir yere oturtuldu ki, her gelen Gülen cemaatinden bahsediyor. Ben Gülen cemaatine yapılanların çok haksız olduğu kanısındayım. Bunları da kesinlikle doğru bulmuyorum. Dershanelerin kapatılması mantığını da kesinlikle ve kesinlikle doğru bulmuyorum. Dershaneleri kapatmak için eğitimi planlamak lazım. Hiçbir aile okulda çocuğu gerekli eğitimi alırsa, onun yanına gitmez. Sarıgül hiçbir zaman güçlülerden yana olmadı, her zaman haklılardan yana oldu. O nedenle ben şu anda Gülen cemaatine büyük bir zulüm yapıldığı kanısındayım.” Programda, Sarıgül’ün Haziran Ayaklanması’nın önemine vurgu yapması da dikkat çekti. Sarıgül, İstanbul’daki eylemlere katılmayıp aynı tarihlerde Cemaat’in “Türkçe Olimpiyatları”nda hazır bulunmuş ve büyük tepki toplamıştı.

Muharrem’e verilmeyen ambulans Bakan’ın emrine amade AYDINLIK / KÜTAHYA

S

AYDINLIK / MUĞLA

‘Cemaat’e zulüm yapılıyor’

HÜSEYİN GÜLER / HATAY

ağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AKP’nin seçim çalışmaları kapsamında Kütahya’ya ambulans helikopterle gitti. Bakan’ın devlet olanaklarıyla yaptığı ziyaret, kamuoyuna AKP Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu tarafından duyuruldu. Kavuncu, bakanın bindiği helikopterin fotoğrafını çekerek Twitter hesabından paylaştı. Kavuncu’nun “Acil hastalarımızı böyle taşıyoruz. İnsana değer veriyoruz” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Müezzinoğlu ve Kavuncu’ya, yurttaşlar sert tepki gösterdi. Sosyal medya kullanıcıları, Van’ın Yalınca köyünün Çeli mezrasında, yollar kardan kapalı olduğu için hastaneye götürülemeyen ve babasının cenazesini sırtındaki çuvalda taşımak zorunda kaldığı 1.5 yaşındaki Muharrem’in ölü-

münü hatırlattı. Tepkiler üzerine açıklama yapan Sağlık Bakanlığı, ambulans helikopter ile ilgili ihale şartnamesi ve sözleşme metninden alıntı yaparak, aracın Bakanlığın görevleriyle ilgili işleri ifa etmek üzere kişilerin taşınmasında da kullanılabileceğini hatırlattı. Açıklamada, Müezzinoğlu’nun Kütahya’ya sağlık yatırımlarını yerinde incelemek ve denetlemek üzere gittiği öne sürülerek, “Ziyaret, yukarıda bahsedilen şartname maddesi kapsamında değerlendirilmelidir” denildi. Ancak Müezzinoğlu, Kütahya’da bir otelde partililer ve bazı STK yöneticileri ile bir araya geldikten sonra esnafı ziyaret etmiş, ardından da geldiği ambulans helikoptere binerek Kırklareli’ne gitmişti.

Başbakan Tayyip Erdoğan, türban ve sakala karşı çıkanların, Çanakkale şehitlerinin ruhuna acı çektirdiklerini savundu. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99’uncu yıldönümü nedeniyle Çanakkale’de düzenlenen törende konuşan Erdoğan, “Bugün millet dua edebiliyorsa, eğer bugün millet şehitlerin arkasından Fatiha okuyabiliyorsa, eğer bugün ezan minarelerden özgürce okunabiliyorsa, biliniz ki şehitlerimizin ruhları şad olmuştur” dedi. Tarih boyunca Türkiye’yi esir almaya, Türkiye’nin istiklalini boğmaya çalışan her devletin çok açık hezimetle, geldiği gibi gittiğini söyleyen Erdoğan, “Türkiye dışarıdan teslim alınamayacağı gibi, içeride de ihanetlere boyun eğmeyecek, ihanetlere teslim olmayacak, her türlü gereken cevabı verecek ve ihanetleri ezecek ülkedir. 99 yıl önce bugün, donanmalar, kanlı gemiler, torpidolar, uçaklar, bu imanlı milletin evlatları karşısında çekilip gitmişlerdir. O silahların teslim alamadığı Türkiye’yi hiçbir fitne girişimi, hiçbir ahlaksız saldırı, hiçbir namert taarruz da teslim alamayacaktır. Türkiye üzerine oyunları olanlar bilsin ki Çanakkale 99 yıl önce geçilmemiştir, bugün de yarın da geçilemeyecektir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu: Yeni bir Hitler’imiz var

Üsküdar’da Kırca rüzgârı İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca dün Üsküdar’da seçim çalışmalarına devam etti. Kırca, İşçi Partisi Üsküdar Belediye Başkan Adayı Avukat Perihan Işık ile esnaf ziyaretinde bulundu. Üsküdar sokaklarında gezen Kırca’ya halk büyük ilgi gösterdi. Kafeteryalarda oturan yurttaşlar Kırca’yı görünce yanına gelerek fotoğraf çektirdiler. Kırca’ya iyi dileklerde bulunan yurttaşlar, Kırca’yı “İçerdekiler” oyunu için tebrik ettiler ve seçimlerde destek sözü verdiler.

Defne’de gençlerden karanfilli miting çağrısı

atay’ın Defne ilçesinde gençler, İşçi Partisi Genel Başkan Doğu Perinçek’in 28 Mart’ta Antakya’da düzenleyeceği miting öncesinde, ellerinde karanfillerle Armutlu Mahallesi’ndeki bütün evlerin kapılarını tek tek çalarak yurttaşlarla görüşüyorlar. Gittikleri evlerde İP Defne Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer Özenir’in projelerini anlatan gençler, halktan büyük destek gördüklerini belirterek, özellikle kadınların İşçi Partisi’ni yakından izlediğini söylediler.

AYDINLIK / ÇANAKKALE

Şehir dışından gelenler oldu Levent Kırca’nın yazıp yönettiği “İçerdekiler” oyunu önceki akşam Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sahnelendi. Ergenekon, Balyoz gibi davaların konu edildiği oyunu izlemek için son fırsatı kaçırmak istemeyen yurttaşlar, salonu hıncahınç doldurdu. Bazı vatandaşlar oyunu, salona sonradan getirilen sandalyelerde izlemek zorunda kaldı. Bazı yurttaşlar ise son oyunu görebilmek için başka şehirlerden İstanbul’a geldi. Oyunun bitiminde sahneye dev Türk bayrağı getirildi. Kırca ve oyuncular Türk bayrağının altından tek tek çıkarak izleyicileri selamladı. Dakikalarca ayakta alkışlanan oyunun sonunda yurttaşlar, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı attı.

‘Türkiye’yi hiçbir fitne teslim alamayacaktır’

Minik Muharrem yollar kardan kapalı olduğundan hastaneye götürülememiş ve cansız bedenini babası bir çuvalın içinde sırtında taşınmıştı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,dün partisinin Muğla, Afyon ve Karaman mitinglerinde halka seslendi. Önceki gün Tunceli’de, AKP’nin başlattığı “açılım süreci”nin devam edeceği sözünü veren Kılıçdaroğlu’nun, Muğla’da ise “Elbette hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi dikkat çekti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Kılıçdaroğlu, “Yeni bir Hitler’imiz var” dedi. Türkiye’nin demokrasiyi taçlandıran bir ülke olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Şimdi ayaklarımızın altından demokrasi kayıyor. Kadınlar kaç kez doğum yapacak, o karar veriyor. Nasıl doğum yapacak, o karar veriyor. Hangi gazetede hangi yazar yazacak, o karar veriyor. Havuz medyası oluşturulacak, o karar veriyor. Oğlunun evine bir milyar dolar konacak, o karar veriyor. Bakanların çocuklarının yatak odalarına kasalar konulacak, o karar veriyor. Hitler bile bunu yapmamıştır. Yeni bir Hitler’imiz var.”

‘Zaferden 99 yıl sonra yeniden diriliyoruz’

İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, Çanakkale Zaferi’nin 99. yıldönümü dolayısıyla açıklama yaptı. Özbey’in açıklaması şöyle: “Kurtuluş Savaşı’mızın ve Cumhuriyet’in habercisi Çanakkale Zaferi’nin 99. yıldönümünü kutluyoruz! Ülkemizin ABD ve onun enstrümanı PKKAKP işbirliği içinde bölünmenin eşiğine getirildiği, Cumhuriyet kurumlarının yıkıldığı, TSK’ nın yüzlerce komutanının ABD kumpasları ile tutsak alındığı günler geride kalıyor. Ergenekonlardan çıktık. İşçi Partisi de Türk Ordusu da dimdik ayakta. Şimdi Cumhuriyeti ayağa kaldıracağız. Millet olarak Atatürk’te birleşip Milli Hükümetimizi kuracağız. 99 yıl önce vatanı uğruna şehit düşen kahramanlarımızı bu görev bilinciyle bir kez daha saygıyla anıyoruz.”


Polis, Berkin’in direkt kafasına nişan aldı

Haziran Ayaklanması sırasında gaz fişeğiyle başından vurulan, 269 komada kalan ve 11 Mart günü hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada 2 yeni tanık dinlendi. Elvan’ın 2 buçuk yıllık arkadaşı olan 16 yaşındaki M. A. olay anını şöyle anlattı: “Sanırım 07.30 sıralarıydı. Bu esnada Berkin’i Gaziler Sokağı’nın başında gördüm. Biz bu gecekondunun önünde ve arasında bulunuyorduk. Polisler de bizi göremediklerinden gaz kapsüllerini gecekondunun duvarına çarptırıp bulunduğumuz noktaya düşürüyorlardı. Biz de gaz kapsüllerini alıp polise doğru geri fırlatıyorduk. Bu olaylar yaşanırken Berkin henüz olay yerine gelmemişti. Bir müddet sonra Berkin yanımıza geldi. Yukarıda söylediğim gibi bana ekmek almaya gideceğini söylemişti.

‘Polis başına nişan aldı’ Caddeye bir adım atar atmaz TOMA’nın yanında diz çökmüş vaziyette başında kask bulunan çevik kuvvet polisi Berkin’e doğru gaz tüfeğiyle ateş etti. Polis memuru nişan almıştı. Direk Berkin’in kafasına ateş etti. Ben doğalgazın orda saklanıp bu olayları gözetledim. Gaz kafasının sağ kısmına geldi. Kafasına Berkin’in kafasına çarptıktan sonra yere düştü. Ben ve arkadaşım Berkin’i geri çektik. Berkin ayağa kalktı. ‘Aaaa kafam kafam diyerek’ koşmaya başladı. (...) Birkaç araç geçti durmadılar. Beyaz minibüs şeklindeki aracı durdurup bindirdik. Bu araca bindirdikten sonra 50 saniye sonra kusmaya başlamıştı. Gözleri kapanıp dişleri kilitleniyordu. Kendisini bu araçla Okmeydanı Hastanesi’ne getirdik. Tanık olarak dinlenen avukat Sinan Zincir de olay günü polislerin bir marketin önünde müdahale ettiğini anlatarak “Bir çocuğun ‘anne’ diyerek başını tutarak kaçtığını gördüm. Çocukla polis arasında 25-30 metre mesafe vardı’ dedi. Soruşturma kapsamında daha önce 18 polis şüpheli olarak iki kişi tanık olarak dinlenmişti.

Cumhuriyet Kadınları Arslanlı Yol’da

Cumhuriyet Kadınları Derneği üyesi kadınlar, Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde Ata’nın huzuruna çıktı. CKD Genel Başkan Yardımcısı Nursel Işıksoy ve beraberindeki heyet Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı. Buradaki törenin ardından heyet Anıtkabir özel defterinin bulunduğu yere geçti. CKD Genel Başkan Yardımcısı Nursel Işıksoy deftere şunları yazdı: “Türk bağımsızlık savaşının temellerini atan, Çanakkale Zaferi’nin 99.’uncu yılında huzurunuzda bulunmaktan onur duyuyoruz. Bugün milli bağımsızlığımız tehdit altındadır. Ülkemiz birliğini ve dirliğini yitirme tehdidiyle karşı karşıyadır. Tarih, Türk kadınına yeniden vatanımızın bağımsızlığını savunma görevini verdi. Binlerce yıllık tarihimizden ve sizin öğretilerinizden aldığımız güçle direneceğiz ve başaracağız. Söz veriyoruz.”

‘de polislerin kaydı yokmuş!

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Hatay’daki Haziran Ayaklanması’nda Abdullah Cömert’in başına isabet eden gaz bombasıyla hayatını kaybetmesine ilişkin soruşturmada, baz istasyonu skandalı yaşanıyor. Cömert Ailesi’nin avukatı Hatice Can, savcılığa başvurarak, hangi polisin gaz fişeğini ateşlediğinin belirlenmesi için şüpheli üç polise ait baz istasyonu kayıtlarının TİB’den istenmesini talep etmişti. Savcılık, üç polise ait cep telefonu numaralarını TİB’ göndererek, saat 22.00-23.00 arasındaki baz istasyonu dökümünü istedi. Vatan’ın haberine göre TİB’e sadece arayan-aranan kaydı yollandı. TİB’den gelen yanıtta ise, belirtilen saatler arasında yalnızca bir telefondan görüşme yapıldığı için sadece bu numaraya ait baz istasyonu kaydı bulunduğu ileri sürüldü. Bu istasyonun da olayın olduğu yerden uzak bir noktaya denk geldiği öğrenildi. Diğer polislerle ilgili kayıt ise bulunamadı.

Bir kez daha kamu vicdanı palavrası!

A

yrıkotu gibi kökle kökle, sök sök, bitmiyor soyut palavralar: Kamu vicdanını tatmin etmek; kamu vicdanının isyanı; kamu vicdanında cezasını bulacaktır, falan filan... Şimdiye kadar kamu vicdanının bir işe yaradığını görmedim. Boşluğa yazıldığını, kamu vicdanında (!) yankı bulamayacağını bile bile “Kamu Vicdanı Palavrası”nı (Hürriyet, 6.10.2002), önüne “Bir Kez Daha” ekini takıp bazı eklemeler yaparak bir kez daha yayınlıyorum, efendim! [Kamu vicdanı da Türkiye’de insanların düşünmeden kullandığı o cafcaflı ama aslıesası olmayan kavramlardan biri. Nedir kamu vicdanı? Sözlüklere baktım. Böyle bir kavram yok. İngilizcede, Fransızcada, Almancada böyle bir kavram var mı? Evrensel dillere çevrilmeyen hiçbir kavramı ciddiye almam ben. Öyleyse kamu vicdanını oluşturan iki sözcüğün anlamlarını tanımlayalım: Kamu: Bir ülkede yaşayanların tümü, halk, amme; “public.” Vicdan: Bulunç, bilinç; “Conscience, gewissen”. İnsanın görgü ve bilgileriyle kendini yargılama yetisi. Metafizik anlayış onun doğuştan varolduğunu ileri sürer; diyalektik anlayışa göre insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucudur vicdan. Örneğin yaşlanmış anababaları öldürmenin erdem sayıldığı Eskimo toplumunda töreye uyan kimse vicdan azabı

çekmez, başkaları tarafından kınanmaz. Bireysel bir kategori olan vicdanı toplumsal koşullar belirler. Kamu vicdanı: Vicdan bireysel bir yeti olduğu için ortaklaşa kamusal vicdan yoktur. Herkes vicdan sahibi olsaydı kimi insanları neden vicdansız olarak tanımlayacaktık? Mutlak bir vicdan yoktur. Vicdan da görecedir. Bir durum, bir eylem karşısında kamunun varsayılan vicdanı tek yönlü mü, örneğin olumlu mu tepki gösterir? Varsayılan kamu vicdanı olumsuz tepki göstermez mi? Ölçü töreler bile olsa, töreler zamanla ve toplumsal gerçeklere bağlı olarak değiştiği için kitlesel, tek parça, yekpare bir vicdan durumundan söz edemeyiz. Örneğin, 11 Eylül’de, Newyork Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırı varsayılan evrensel kamu vicdanının tamamı tarafından kınanmadı. Arapların çoğu bir taraf olarak bu olaydan dolayı hoşnutluk ve mutluluk duydu. ABD’nin Irak’a yapacağı olası harekât bağlamında ortak bir vicdanî tepki söz konusu bile değil. Kamu vicdanı, bizim politikacılarımız, basınımız tarafından uydurulmuş bir kavram olmalı. Örneğin R.T. Erdoğan’ın adaylığının devletin anayasal kurumları tarafından onaylanmamasına tepki gösteren politikacılar ve gazete yazarları bu kamu vicdanı kavramını bol bol kullandılar. Kimi yazarlar hukukun kamu vicdanının önüne

geçemeyeceğini yazdılar. Sanki Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan herkes bu yasaklama kararını kınıyormuş gibi. Oysa hukuk ve adaletin yerine geldiğini düşünenler Türkiye nüfusunun yarısından çok fazla. Yasaklama kararının hukuka uygun olmasının hiçbir önemi olmadığını, bu kararın toplum vicdanı tarafından onaylanması gerektiğini ileri süren şaşkınlar bile var. Bu şaşkınlar, insanlarımızın, R.T. Erdoğan’ın 12 adet (Bilboard, ağaç, personel taşıma, çöp, Akbil, İGDAŞ, KİPTAŞ, İSKİ, Metro, kiralık araç, Çamur Barajı, sinek ilacı) yolsuzluk iddiasıyla yargı önünde hesap verdiğini dikkate almayacaklarını mı sanıyorlar? Bu insanların vicdanları neden R.T. Erdoğan konusunda olumsuz tepki göstermesin? Gösteriyor zaten! Bu olumsuz tepki sanal “Kamu Vicdanı”na dahil değil mi? Neymiş? R.T. Erdoğan bir şiir okumuş da hayatı değişmiş. R.T. Erdoğan’ı yetişkin bir insan ve politikacı olarak dilini tutamadığı için kınayan saf insanlar da var. Adı geçen kişinin bütün siyasal yaşamı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Cumhuriyet’in niteliklerini betimleyen maddeleriyle sorunu olan, daha açıkçası bu maddelerin yerini şeriat kurallarının almasını isteyen topluluklar ve partiler içinde geçmiş; topluluklar kovuşturulmuş, partiler kapatılmış. Kendisi de aynı nedenlerle mahkûm olmuş. Milletvekili olması için bu

TERSİ-DÜZÜ

Hazırlayan: Osman ERBİL

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

mahkûmiyetin yok sayılması gerekiyor ama Cumhuriyet’in anayasal kurumlarına göre o bir tescilli sabıkalı. Bu nedenle, aldıkları kararlardan dolayı bu kurumları eleştirmek demokrasiye yapılacak en büyük kötülük. Bu kötülüğü yaparken sanal kamu vicdanına sözcülük ettiklerini sananlar, bu halkın çoğunluğunun bireysel vicdanları tarafından mahkûm edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, R.T. Erdoğan konusunda aldığı son kararla, tescilli sabıkalının milletvekili adaylığının onaylanmamasının millet vicdanını yaraladığını ileri süren “Ego”ların burnunu sürtmüş olmalı. (Hürriyet, 6.10.2002) 17 ve 25 Aralık 2013 baskınlarından ve bunları izleyen (gizli, aleni, yasal, yasadışı) dinleme festivalleri kayıtlarının konfeti gibi havaya saçılmasından sonra, Kamu Vicdanı denen cennetkuşunun, aslında, hayali bir minyatür olduğu ortaya çıktı. (Olayın ihtişamına uygun amma da fiyakalı cümle oldu!) İktidarın nalcılarından, Kamu Vicdanı falcılarından, Fehmi Koru namlı eleman, bir yatırımcı olarak bu bayağı günahlar zincirini bakın nasıl

değerlendiriyor: “Şaşıyorum, çünkü Tayyip Erdoğan gibi birinin, oğlunu ve kızını da işin içine karıştırarak, kişisel zenginleşmek için, hangi ad altında olursa olsun Beytülmâl’e el uzatacağına, hırsızlık malını evinde, başka yerlerde, içerideki veya dışarıdaki bankalarda istif edeceğine inanmıyorum... Kayıt altına alınmış seslerini onların seslerine benzettiğim halde inanmıyorum... Yarın, o seslerin ‘montaj’ olmadığına dair bir rapor da çıksa yine inanmakta zorlanırım... Tayyip Erdoğan gibi birinin kendisine ait olmayan bir paraya tamah edeceğine asla inanmam. Diyelim, baskı altında tutulduğu, zorlandığı için veya herhangi bir başka sebeple böyle bir yola başvurması gerekse bile, kendi oğlu ile kızını yanlışlığına bulaştırmayacağını bilirim...” (Star, 28.02.2014) “Çaldıysa benim paramı çaldı” cümlesinin Kamu Vicdanı memleketinde adresini bilen var mı? R.T. Erdoğan’ın kışkırtmasıyla, miting alanında, Berkin’i ve annesini yuhalayan patlıcan vicdanı mıydı? Yoksa koyun sürüsü vicdanı mı?

Akşener’i Çankaya’ya çıkarma planı MHP ‘li Meral Akşener’in; Cemaat ve CHP ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlendiği öğrenildi. Akşener bakanlığı zamanında F tipinin bürokrasi içinde yuvalanmasının önünü açmıştı HABER MERKEZİ

meye çalıştığını vurguladı.

C

Cemaat gazetelerinin manşetlerinden inmiyor

HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 8 Eylül 2013’te katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanı adayı konusunda şöyle konuşmuştu: “Herkesi kucaklayan bir aday olmalı. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kadın olacak. Türkiye Cumhuriyeti’ne bir kadının cumhurbaşkanı seçilmesini doğru buluyorum. Bunun için herhangi bir isim veremem. Yıpranmaması gerekiyor. Bu isim bizim partimizin içinden değil”. CHP’de sadece Kılıçdaroğlu ve birkaç kişinin kararlaştırdığı bildirilen bu adayın, MHP Milletvekili, Tansu Çiller’in İçişleri Bakanı Meral Akşener olduğu öğrenildi. Aydınlık’a konuşan eski bir Bakan, Kılıçdaroğlu ve dar ekibinin bu konuyu gizle-

‘28 Şubat’a direnen kahraman’ pozu 28 Şubat sürecinde İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Akşener’in adı her kritik siyasal süreçte parlatılıyor. Ankara’da devam eden 28 Şubat soruşturmasının başladığı günlerde, Cemaat’e yakın internet siteleri ve gazeteler, “28 Şubat kararlarını imzalamayan tek bakan” başlıklarıyla Akşener’i parlatan yayınlar yaptı.

Ankara’da Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu ve dar ekibinin yanısıra F tipinin de Cumhurbaşkanı adayı olduğu konuşuluyor. “Cemaat’in MHP’deki temsilcisi” diye nitelenen Akşener, son günlerde Cemaat gazetelerinin manşetlerinden inmiyor. AKP Hükümeti’nin Fethullah Gülen’in elindeki en önemli araçlardan olan dershanelerle ilgili tasarısına da şiddetle karşı çıkan Akşener ile ilgili alttan alta sürdürülen bir propaganda devam ediyor. Bunlardan en dikkat çekicisi son günlerde yeniden dolaşıma sokuldu. “80 öncesinde Fethullah Gülen olsaydı 80’de binlerce genç ölmezdi”. Meral Akşener’in bu sözleri sosyal paylaşım sitesi Twitter’da sürekli paylaşılıyor. Akşener’in Gülen’i övdüğü Türkçe Olimpiyatları toplantısındaki görüntüsü de ülkücü sitelerde Cemaat ile bağlantısının delili olarak değerlendiriliyor.

Türköne ile yakın mesai Meral Akşener’in 2013 yılında Hacca giderek başı kapalı fotoğraflarının servis etmesi de aynı kampanyanın bir parçası olarak görülüyor. Öte yandan Akşener’in, Cemaat’in en etkili kalemşorlarından ve Tansu Çiller zamanından beri aynı ekip içinde yer aldığı Mümtazer Türköne

ile yakın mesaisine dikkat çekiliyor. Akşener’in ayrıca, Cemaat sözcüsü olarak görülen Hüseyin Gülerce ile de belli aralıklarla bir araya geldiği konuşuluyor.

Clinton, Otel’de görüşmüştü 16 Temmuz 2011’de Türkiye’ye gelen dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton İstanbul’da önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ardından Meral Akşener ile görüşmüştü. Görüşmeye, ABD’nin Ankara Elçisi Francis Ricciardone ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon katıldı. Sadece Anadolu Ajansının fotoğraf çekmesine izin verilen görüşme, yaklaşık yarım saat sürdü.

Casusluktan yargılandı Akşener’in Cemaat ile bağlantısı geçmişe dayanıyor. Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Mehmet Ağar’ın istifasının ardından İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Akşener, ilk iş olarak Emniyet’te kritik görevlere Fethullahçıları getirdi. Önce Emniyet Genel Müdürü’nüğ ardından Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’nı değiştirdi. O dönem, Emniyet İstihbarat’ta Fethullahçılar eliyle Ordu’ya yönelik tertipler düzenlendi. Bunlardan en çarpıcı olanı, Emniyet İstihbarat Dairesi’nde görevliyken askere giden Kadir Sarmusak’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan istihbarat belgelerini çalarken yakalanmasıydı.

Kemal Kılıçdaroğlu

Ayaklanmasında Hatay’da ölen Ahmet Atakan, Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’ın anneleri en önde, kolkola yürüdü. Ali İsmail’in mezarı başında konuşan annesi Emel Korkmaz “Bak arkadaşların burada. Büyük bir aile oluşturduk. Sen yoksun ama hep birlikte mücadele ediyoruz. Sen cennete gittin oğlum. Ama seni öldüren polisler cehenneme gidecekler” dedi. Ali İsmail’in babası da oğlunun doğum günü olan 18 Mart’ta kendilerini yanlız bırakmayan herkese teşekkür etti.

Fethullah Gülen

CHP’liler: Adayımızı Cemaat belirleyemez Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayının Meral Akşener olduğunun ortaya çıkması CHP’li vekilleri kızdırdı. Seçimlere çok az bir süre kaldığını bu nedenle konunun tartışmasını 30 Mart sonrasına ertelediklerini kaydeden CHP milletvekilleri, Atatürk’ün partisinin Cumhurbaşkanı adayını cemaatin belirleyemeyeceğini söylediler. Bir milletvekili “Kılıçdaroğlu sabrımızı zorluyor” derken, bir başka milletvekili de, “CHP dönüştürülmek isteniyor. Seçim çalışması sırasında bu konuda çok eleştiri aldık. Bunları 30 Mart seçimleri sonrası parti organlarında gündeme getireceğiz. Parti yönetiminde Altı Ok’a aykırı davrananlar olduğunu biliyoruz. Ama artık sabrımızın sonuna geliyoruz” dedi. Sarmusak, Akşener’in atadığı Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu’nun talimatıyla belgeleri çalmış ve Akşener’e ulaştırmıştı. Emniyet İstihbarat, günlerce Genelkurmay’ı izledi. Karargâh’a kim girdi, kim çıktı; tek tek kaydetti. Genelkurmay Başkanı “Polis, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ajan soktu, askeri bilgileri çaldı” dedi. Başbakan Yardımcısı ile İçişleri Bakanı inkâr etti. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve köstebek Kadir Sarmusak askeri mahkemede birlikte yargılandılar. Ora-

Ali İsmail 20 yaşında Ali İsmail 20 yaşına girdi. Haziran Ayaklanması sırasında Eskişehir’de polislerin darp etmesi sonucu hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın dün doğum günüydü. Ali İsmail’i memleketi Hatay’da binlerce kişi andı. Binlerce kişi Korkmaz’ın Hatay’daki evinden mezarlığa yürüdü. Yürüyüş sırasında dev bir ‘Ali İsmail ölümsüzdür’ yazılı pankart taşındı. Yürüyüş boyunca Devrim şehtirleri ölümsüzdür, Ali İsmail yaşıyor sloganları atıldı. Yürüyüş boyunca Haziran

Meral Akşener

Emel Korkmaz Ali İsmail’in mezarının başında Haziran şehitleri fotoğraflarıyla anıldı.

koğlu tutuklandı. O dönem Ordu’ya karşı tertiplerin içinde yer alan başta Orakoğlu olmak üzere Akşener’in polis içinde yükselttiği ekip, 2007 yılından itibaren Ergenekon ve diğer tertip davalarında da başrollerde oldu.

Abramowitz raporunda var ABD’nin derin ekibinden Morton Abramowitz ve eski Ankara Büyükelçilerinden Eric Edelman’ın eşgüdümünde hazırlanan Türkiye raporunda da Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olarak sunulması dikkat çekiyor.


Hazırlayan: Emine DÖLEK

BAŞBAKAN İLE BİLAL ARASINDAKİ ‘PARALARI SIFIRLAMA’ GÖRÜŞMELERİNİN HTS KAYITLARI ORTAYA ÇIKTI

Mehmet Ali

HTS kayıtları montaj yalanını çürüttü

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

PKK Açılım’ı kiminle yürütebilecek?

P

Kayıtlar, Başbakan ile Bilal Erdoğan arasındaki ‘sıfırlama’ görüşmesini doğrular nitelikte. 17 Aralık’ta Erdoğan’la çocukları arasında yoğun görüşmeler yapılıyor AYDINLIK / ANKARA

B

aşbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal ve kızı Sümeyye arasında 17 Aralık’ta yapılan cep telefonu görüşmesinin geçmişe dönük telefon kayıtları (HTS) ortaya çıktı.

Tayyip Erdoğan

HTS kayıtları, Erdoğan’ın “montaj” olduğunu iddia ettiği telefon kayıtlarının gerçekliğini de doğrular nitelikte.

Umut Oran

Sümeyye koruma polisiyle İstanbul’a uçuyor CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın açıkladığı HTS kayıtlarına göre, Erdoğan ile oğlu Bilal ve kızı Sümeyye 17 Aralık 2013 sabahında yoğun bir telefon görüşmesi yapıyorlar. Ardından Sümeyye Erdoğan, babasının talimatı üzerine TK2123 sefer sayılı THY uçağıyla, yanındaki kadın koruma polisiyle birlikte sabah 09.00’da İstanbul’a uçarak, Bilal’e paraların sıfırlanması için aktarılacakları adreslerin listesini iletiyor. HTS kayıtlarına göre, Erdoğan oğlu Bilal ve kızı Sümeyye ile iki ayrı telefonla görüşürken, Bilal de kardeşi Sümeyye ile görüşmesini,

babasıyla konuştuğu numaradan değil, başka bir hatla yapıyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran yaptığı açıklamada, Haberleşme Bakanlığı, Türkiye İletişim Başkanlığı (TİB) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın niçin bu HTS kayıtlarının silinmesini istediğinin açıklanmasını istedi. Oran, yasadışı talebe karşı çıkan 3 GSM şirketinin ikna edilmesi için Abdullah Tivnikli’nin devreye sokulduğunu da iddia etti.

HTS kayıtlarını TBMM’ye taşıdı Oran, Başbakan Yardım-

cısı Bülent Arınç’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde şu sorulara yanıt istedi: Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan, 17.12.2013 tarihinde Ankara’daki ikametlerinin bulunduğu Subayevleri semtinden saat 08:01:04’te kendisine ait 530 826 XX XX numaralı cep telefonu ile Bilal Erdoğan’ın kullandığı 533 167 XX XX numaralı cep telefonunu arayıp 14 saniyelik bir görüşme yaptı mı? Erdoğan, İstanbul’daki “paraların sıfırlanmasına” yardımcı olması ve “paraların dağıtılacağı adreslerin listesini vermesi” için kızı Sümeyye’ye aynı gün acilen İstanbul’a gitmesi talimatı verdi mi? Sümeyye Erdoğan ve T. Acar, THY’nin TK2123 sefer sayılı uçağıyla 17.12.2013 günü saat 09.00’da İstanbul’a birlikte gittiler mi? Bu uçuşta Sümeyye Erdoğan Business Class’ta 01F, T. Acar ise 01D numaralı koltuklarda mı uçtular?

Bilal Erdoğan

‘Kayıtları silin talimatını kim verdi?’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Oran’ın soruları şöyle devam ediyor: İstanbul Başsavcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne 15 Aralık 2013 tarihi ve sonrasındaki telefon dinleme-izleme, sinyal bilgileri (HTS) kayıtlarını yok etme talimatını neden verdi? Yok etme talimatındaki amaç HTS kayıtlarını tamamen yok etmek midir? Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Türkiye İletişim Başkanlığı (TİB) üzerinden 3 GSM şirketine benzer biçimde HTS kayıtlarının silinmesi talimatı verildi mi? 5 yıl saklanması gerekiyor neden TİB talimat verdi? TİB’in 5 yıl saklaması gereken söz konusu HTS kayıtlarını acilen silinmesini istemesinin gerekçesi nedir? Haberleşme Bakanlığı ve TİB’in HTS kayıtlarının silinmesi talimatı ilgili yasa ve yönetmeliğe aykırı değil mi? Yasaya açık aykırılık nedeniyle Türkiye’deki 3 GSM şirketinin de buna direndiği ve bu nedenle Abdullah Tivnikli’nin devreye girerek, GSM şirketlerini ikna etmeye çalıştığı doğru mudur?

Egemen Bağış’tan ayet yorumu ‘Bakara iyi makara’ E

ski AB Bakanı Egemen Bağış ile Hürriyet yazarı Metehan Demir’e ait olduğu ileri sürülen telefon görüşmesi internete düştü. Görüşmede, Kuran-ı Kerim ayetleriyle dalga geçilirken, Bağış olduğu ileri sürülen ses, Twitter’da “ayetleri salladığını” söylüyor. Bağış ve Demir arasında geçtiği ileri sürülen görüşme şöyle: Egemen Bağış- Alo. Metehan Demir- Sabah yemin ediyorum şu tweet’ini gördüm var ya, güne nurla başladım, duayla başladım. EB- Ne güzel. MD- Bakara Suresi 152, Ve le entüm me ağbüdün... Valla abicim helal olsun. EB- (Yanındaki kişiye) Metehan, Metehan. Beyhan (Egemen Bağış’ın eşi Beyhan Bağış olduğu iddia ediliyor) da diyor ki kim bu sabahın köründe arıyor. İmana mı gelmiş, dua ediyor diyor. MD- Abi, böyle bir şey olabilir mi ya. EB- Ayran yollayayım Metehan’a diyor.

MD- Ama bir şey söyleyeyim mi? Sen biliyor mu ne yaptığını, dün yazdığını? EB- Kimin? MD- Beyhan değil mi yanında? EB- He. MD- Attığı tweet’i de bir okursa kız anlar ne demek istediğimi. EB- (Beyhan Bağış olduğu ileri sürülen kişiye) Attığı tweet’i okursa anlar ne demek istediğimi diyor. Sen sporda mısın? MD- Yok yok yürüdüm de arabaya bindim gidiyorum. Programa yetişmem lazım. Bugün programa katılacağım. Tamamen unuttum. Ve le entüm ma ağbüd. EB- (Yanındaki kişiye) Ve la entüm ma ağbüd diyip kendi kendine şey yapıyor. Oğlum ben her gün her Cuma bir tane ayet sallıyorum. MD- Ya bilmez olur muyum! Senin elinde kitapçık var, oradan çakıyorsun. Biliyorum ya. EB- Kitapçık yok lan, Google’a gir, Kuran’da atıyorum

kardeşlik, Kuran’da nankörlük Kuran’da bilmem ne diye search yap hepsi çıkıyor. Oradan beğen bir tane salla gitsin. MD- Vel ağl asdfg asdfgh tırahun turuhun.... EB- O Almancaya döndü Metehan. MD- Vay be abicim vay be. Valla yıkıldım sabah sabah. Baktım bir de saatine 8.20’de çakmışsın ya. Nasıl bir dini birikim ya. EB- Ben sabah 5’te çaktım bir tane. MD- Ve sabah uyuyarak, uyanıp Allah’ın Egemen Bağış’tan bir ayet inse de ben de onu RT etsem deyip bekleyen 13 kişi de RT etmiş hemen anında. EB- 150 kişi RT etmişti. Cumayı cıma yazmışım düzeltip 8.20’de yeniden attım manyak. ... MD- Beyhan duamızdan daha fazla şeyler yapacağımızı bilir. EB- (Beyhan Bağış olduğu iddia edilen kişiye dönerek) Beyhan, duadan daha fazla şeyler

yapacağımızı bilir diyor. MD- Bakara 156 EB- Bakara 156 (Kahkahayla gülüyor). Çarpılacaksın. MD- Her kim ki Egemen Bağış’ı sevmez, Allah en kısa zamanda onun belasını verir. Bakara 159. EB- (Gülüyor) ... EB- Memnun kaldılar mı o akşam? MD- Çok çok. Allah senden razı olsun. EB- Alman kadına laf sokmana bozulmadılar di mi? MD- Hayır, hayır yok be abicim. EB- Gerçi Aydın Bey’in (Aydın Doğan olduğu ileri sürülen kişi) de hoşuna gitti. Masada pek bir keyiflendi. MD- Aydın Bey çok mutlu oldu. O gün bana kaç kere sarıldı biliyor musun? Allah razı olsun, iyi ki geldi, iyi ki geldi. Yani sana o kadar dua etti ki, o kadar dua etti ki. EB- Haftaya onlara yemeğe gidiyoruz.

MD- Aydın Bey’e? Aydın Bey Bodrum’da bu hafta sonu. EB- İşte Salı günü mü ne, 7’si. Evlerine davet ettiler, yemeğe gidiyoruz. MD- Her kim ki Aydın Bey’in o zor gününde onun yanında olur, o Allah’tan her istediğini alır, Bakara 165. Bu Bakara iyi ya. Tövbe Yarabbim, çarpılacağız şimdi. EB- (Gülerek) Makara iyi. MD- Makara makara ya. Vallahi. Tevbe estağfirullah. Çarpılacağız şimdi...

Reza Zarrab’dan Bağış’a 500 bin dolar rüşvet iddiası

B

ağış’ın, işadamı Reza Zarrab’dan da 500 bin dolar rüşvet aldığı iddia edilen bir başka kayıt da internete düştü. Görüşmelerde Zarrab olduğu ileri sürülen kişi, önce Bağış olduğu ileri sürülen kişiyi arayarak ziyarete geleceğini, ardından da kendi adamlarını arayarak 500 bin doların hazır edilmesi talimatı veriyor. Görüşmeler şöyle: 1. görüşme 19 Nisan 201309.59 Egemen Bağış- Alo. Reza Zarrab- Sayın Bakanım, günaydın nasılsınız? EB- İyiyim sağ olun. RZ- Reza, ben uyandırmadım değil mi? EB- Heeh yok yok yok spordayım Rezacım. ... RZ- Sayın Bakanım, bugün müsait bir saatinizde bir uğrayıp bir çayınızı içmek isterim. EB- Olur canım Zafer abi de söyledi ben saat... RZ- Kaç? EB- 4’ten 6’ya kadar falan oradayım. RZ- Tamam.

İstanbul’daki AB ofisine Zarrab’ın kuryesi kutuyu böyle getirdi. EG- Randevu verin bana... arada uğrar sıkıştırırız orayı. RZ- Tamam tamam, ben zaten 5 dakika bir çayınız olur bir içerim. EB- Tamam canım sağ olasın. RZ- Peki, görüşmek üzere sağ olun. ... 2. görüşme 19.1.2013-12.32 Reza Zarrab- Abdullah 500 bin dolar hazırlat, tamam mı? Abdullah Happani- Pazartesi değil mi?

RZ-Yok ayrı, o ayrı. AH- Tamam. RZ- O aktif ile alakalı vardı ya... AH- Hı... RZ- 4’te götürücem tamam mı? Bi ayakkabı al, koy içine hediye paketi yaptır. AH- Tamam abi. RZ- Onu bir acil hazırlattır, saat 3’te falan yollatırsan bana, yani 4 gibi hatta Ortaköy sağlam, kim var Ortaköy’e yollatsan bize yeter, AH- E Halil getirir zaten,

kurye getirir yani. RZ- Tamam. 3 görüşme 19.4.2013-15.24 AH- Alo efendim abi. RZ- Alo yolladın mı o şeyi motorcuyla. AH- Yok motorcu gelmedi. Ebru hanımın oraya bir şey götürmüş galiba onu bekliyorum. RZ- Abi ne zaman yollayacan, 4’te adamın yanına gidecem ya AH- Dur abi bakayım hemen nerde RZ- Başka Sabri’yle yolla başkasıyla yola AH- Tamam abi hemen ilgileniyorum RZ- Bi bak oldu AH- Çantada felan olmasın de mi RZ- Hayır hayır düzgün bir ayyakabı kutusunun içinde ve pakette olsun AH- Tamam abi RZ- Oldu 4. görüşme 19.04.2013- 17.10 RZ- Alo AH- Alo aramışsın abi RZ- Bi şey söylicem bunu dolar yolladın demi euro değildi

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

AH- Dolar RZ- Hı aman ha yanlışlık yok AH- Yok dolar abi ya tl göndersem..... RZ- Hehehe AH- Ben Euro gönderirmiyim RZ- Sende orda ağır geldi içim gitti biliyor musun? Dedim olan bu yanlış yolladı ayvayı yedik ben de söylemedim dedim buna AH- Yok abi yok... RZ- Mübarek onu da öyle öyle bi kaba koymuşsun li az daha ko.... şeyin ortasında düşecek yere serilecekti. AH- Ben çocuklara gidip şey bulun gelin onu bulup gelmişler yoksa.... RZ- Ya şeyin makamın ortasında yere düşüp patlayacaktı vallahi AH- Vallahi bende farkındayım onun hatta onu Halile dedim giderken değiştirebilirsen RZ- Değiştirmedi hatta söyledim dedim bunu lütfen kendiniz taşıyın düşer patlar matlar.

KK’nin önündeki en önemli sorun, ABD’nin Kürt Açılımı projesini Türkiye’de artık kiminle birlikte yürütebileceğidir. KCK deklarasyonuna kadar bu sorunun yanıtı belliydi: AKP! Öcalan bu nedenle Haziran Halk Hareketi sırasında Erdoğan’a can simidi attı, bu nedenle 7 Şubat ve 17 Aralık’ı “AKP’ye darbe” diye niteledi ve ona göre konumlandı, BDP bu nedenle AKP’ye “yeni Anayasa” ortağı oldu, BDP bu nedenle AKP’ye ciddi bir muhalefette bulunmadı.

AKP muhatap değil Ancak artık durumlar değişti. KCK yayınladığı son deklarasyonla “AKP muhatap olmaktan çıktı” dedi ve AKP’siz bir döneme işaret etti. Kuşkusuz PKK’nin siyasetlerindeki bu köklü değişim, ABD’den alınan bir işaretten bağımsız olamaz! Ancak bizim bu konudaki görüşümüz farklıdır ve en başından beri ısrarla belirtiğimiz gibi şöyledir: ABD Erdoğan’ı çizmedi, daha doğrusu çizemedi; çünkü uygulanabilir seçeneği yok. Washington AKP’nin 30 Mart’taki oy kaybının büyüklüğüne göre tutum belirleyecek.

CHP-MHP elverişli muhatap değil Ancak neticede AKP’nin gerçek anlamda bir iktidar olamayacağı da ortadadır, nitekim 9 aydır aslında iktidar da değildir! Bu durumda AKP-PKK ortaklığı ne olacaktır, ABD Açılım projesini hangi araçlar üzerinden yürütebilecektir, PKK kiminle yürüyecektir? Bu konuda ilk somut değerlendirmeyi yapan, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş oldu. El Cezire Türk televizyonuna konuşan Demirtaş, Gonca Şenay’ın “AKP olmazsa çözüm süreci devam eder mi, kiminle eder” sorusuna şu yanıtı verdi: “CHP, MHP bu konuda çok elverişli muhataplar değil. Bizim açımızdan çözüm arayışı, mücadelesi devam eder fakat AKP’nin yerine gelecek alternatifler CHP-MHP ise zannediyorum kendileri bir müzakere sürecini yürütmeyecektir. Biz AKP’nin alternatifinin CHP-MHP olmadığını halka anlatmaya çalışıyoruz. Bunun dışındaki her seçenek daha fazla kaos yaratır, daha fazla gerilim, çatışma yaratır.” (El Cezire Türk, 18 Mart 2014) Kuşkusuz AKP’ye dolaylı destek de içeren bu sözler, KCK deklarasyonuna yansıyan şu sözlerle birlikte okunduğunda daha anlamlıdır: “İç ve dış güçler CHP ve Fethullahçılarla yeni bir iktidar kurarak demokratik devrimci güçleri etkisiz kılmayı hedefledi.” (Özgür Gündem, 16 Mart 2014)

Üç renkli ara dönem Peki, PKK’ye göre AKP artık muhatap olamayacaksa, CHP ve MHP zaten elverişli muhatap değilse bu durumda PKK ne yapacak? TBMM ve hatta sistem dışı yeni bir odağın ortaya çıkacağını ve onunla masaya oturabileceğini mi düşünmektedir? Bilmiyoruz... Kuşkusuz yeni dönemde sistem dışı bir odağın belireceğinin işaretleri vardır ama o odağın açılım karşıtı olduğu da kesindir! Ya o zaman? Gelin Demirtaş’ın ipuçları içeren başka sözlerine de mercek tutalım. Demirtaş, 30 Mart sonrasında üçe bölünmüş bir Türkiye siyasi haritası çiziyor: “Bir tarafta AKP’nin kemik tabanı diyebileceğimiz, AKP’nin etrafında kilitlenmiş muhafazakâr bir kitle, öbür tarafta milliyetçilik ve ulusalcılık ekseninde bir araya gelmiş ve Cemaat’in desteğiyle bloklaşmış ve sahillerde yoğunlaşmış bir kitle. Türkiye’nin doğusunda da bizi destekleyen daha çok Kürtlerin ağırlıkta olduğu bir blok oluşacak.”

Açılım değil, kardeşlik projesi uygulanacak! Böyle bir harita belki 30 Mart’tan sonra bir süreliğine belirecektir ama orta vadede Türkiye’nin siyasi haritası bambaşka olacaktır. ABD o yeni haritayı engelleyebilmek adına kaos planlarını uygulamaya çalışacak, PKK üzerinden özerklik kışkırtmaları yapacaktır, daha şimdiden bunun işaretleri vardır. Ancak Türkiye artık geri döndürülmez bir atılım sürecine girmiştir ve bu gerçek, yeni bir siyasi harita ortaya çıkaracaktır. Türkiye’nin o yeni siyasi haritasında da PKK’nin Açılımı yürütebileceği bir aktör olamayacaktır! Erdoğan’ın bile mevzi koruyabilmek adına köklü geri adımlar atmak zorunda kalacağı bu yeni süreçte, ABD’nin Kürt Açılımı projesi çöpe atılacak ve yerine TürkKürt kardeşliği projesi uygulanacaktır!


ROTA

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Mustafa Kemal’in askeri olduğunuzu ispat ettiniz

Y

azarımız Doğu Perinçek, fotoğrafta gördüğünüz Maltepe Askeri Cezaevi’nde tertipler sonucu tutuklu bulunan Mustafa Kemal’in askerlerini ziyarete gittiği için bugünkü yazısını yazamamıştır. Maltepe Askeri Cezaevi’ndeki ziyaret sonrası açıklama yapan Perinçek, şunları kaydetti: “18 Mart gibi çok anlamlı bir günde çok önemli bir ziyaret yaptım. Komutanlarımızın hepsi umutlu ama kaygıları var. Türkiye’nin bütünlüğü, Güneydoğu’da özerklik, Türkiye’nin bölünmesi yönünde kaygıları var. Bu komutanlarımız Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını ispat ettiler. İçerde bulunduğum saatler içinde ‘Türkiye’yi bu karanlıktan nasıl kurtarırız, tekrar Atatürk Türkiye’sini nasıl kurarız’ diye konuştuk. Kurulan kumpaslar siyasi olarak İşçi Partisi’ni, devlet kademesi olarak da devletin silahlı gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef almıştır. Önemli olan, Türkiye’nin bütünlüğünü sağlamaktır.”

Bekir Bozdağ

Ergenekon hâkimleri için inceleme izni AYDINLIK / ANKARA

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında “Ergenekon davasında gerekçeli kararı bu zamana kadar yazmadıkları” gerekçesiyle inceleme izni verdi. HSYK 3. Dairesi, Av. Hüseyin Ersöz’ün şikâyeti üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve üyeleri hakkında inceleme kararı vermişti. Tuncay Özkan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, Ergenekon davasının gerekçeli kararını 7 aydır yazmadıkları gerekçesiyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında HSYK’ya şikâyette bulunmuştu.

Onay için Bozdağ’a gönderilmişti HSYK 3. Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında “gerekçeli kararı hâlâ yazmadıkları” için oyçokluğuyla inceleme kararı vermiş, karar onay için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a gönderilmişti. Bekir Bozdağ, hâkimler hakkındaki inceleme kararını onayladı. Onayın ardından hâkimler hakkında müfettişler inceleme yapacak. Müfettişlerin incelemesi sonucu hazırladığı rapor uyarınca HSYK 3. Dairesi, hâkimler hakkında soruşturma gerekip gerekmediğine karar verecek. 3. Daire, bu hâkimler hakkında soruşturma kararı verirse, bu da onay için Adalet Bakanı Bozdağ’a gönderilecek. Bozdağ’ın onay vermesi durumunda ise hâkimler hakkındaki soruşturma işlemleri HSYK 2. Dairesi’nce yürütülecek.

İki savcı için de inceleme ÖYM’leri kaldıran kanunun yürürlüğe girmesinin ardından gerekçeli karar yazmayan mahkemelere 15 günlük süre tanınmıştı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin de 21 Mart’a kadar gerekçeli kararı yazması gerekiyor. Bu arada, Bekir Bozdağ, aralarında siyasetçi, işadamı ve gazetecilerin de bulunduğu pek çok kişiyi dinledikleri iddia edilen savcılar Adem Özcan ile Adnan Çimen hakkında da inceleme izni verdi.

Yılmazer: Ergenekon operasyonunu Başbakan destekledi Ergenekon tertibinin mimarlarından Eski İstanbul Emniyeti İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer dün akşam Cemaat’e yakınlığıyla bilinen Bugün TV’de konuştu. Yılmazer Ergenekon tertibinin her safhasında Tayyip Erdoğan’ın haberi ve ayrıntıları hakkında bilgisi olduğunu söyledi. Ergenekon tertibindeki operasyonların Erdoğan onaylı olduğunu belirten Yılmazer, operasyonda Başbakan’ın hep destekleyici olduğunu söyledi. Yılmazer’in konuşmasındaki

satırbaşları şöyle: İlker Başbuğ’un tutuklanmasını Başbakan istedi. Ergenekon ve KCK soruşturmasının her safhasında Başbakan’ın bilgisi vardı. Tutuklamalar onun bilgisi dahilinde yapıldı Ergenekon’un tüm safhalarını operasyon öncesi Başbakan ile görüştüm, bilgi verdim. Hep destekleyici oldu. Oda TV soruşturması Başbakan’ın talimatı üzerine başlatıldı. Ergenekon’un bütün safhalarını en ince ayrıntılarına kadar

E Y E M A N A İ İDD YENİ SUÇ

Başbakan’a bildirdim. İlker Başbuğ dosyası Başbakan’a her seferinde arz edildi. Adalet Bakanı ve Başsavcı vekili ile Başbakan görüştü. Başbakan tutuklansın talimatı verdi. Başbakan’dan perspektif almadan hiç bir KCK operasyonu yapılmadı. Operasyonun tüm bilgilerini Başbakan’a aktardım, talimatını uyguladım. KCK soruşturmasında suça karışmış MİT’çileri yakaladık. Başbakan’a da bilgi verdim. MİT bilgi vermiyordu.

25 canlı bombayı İstanbul sokaklarında yakaladık. Şiddet eylemleri yapanların MİT ile ilişkisine rastladım. MİT biliyor ama bize bilgi vermiyor. 7 Şubat’a gelene kadar, KCK operasyonlarından Başbakan’ın bilgisi ve talimatı vardı. Biz bu talimatları uyguladık. Başbakan’dan gelen talimatlar oldu. Ama benim ne yapıp yapmadığım o dosyalarda var. Emredersiniz efendimci olmadım.

Ali Fuat Yılmazer

Uyuşturucu kaçakçılığı

Cemaat hakkında örgüt soruşturması 30 Mart’tan sonra başlatılacak. Bu örgütün bilinen suçları yazılıp çiziliyor. Bilinmeyenleri de biz yazalım. İddianameye katkımız olsun! UNODOL’a göre Afgan kaynaklı uyuşturucunun yüzde 40’ı İran üzerinden Batı Avrupa’ya gidiyor. İran mafyası bunu Türkiye üzerinden gönderiyor.

U

luslararası uyuşturucu ticaretine ilişkin hazırlanan tüm raporlarda Türkiye’nin bir “transit ülke” olduğu belirtilir. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Bürosu UNODOL’un bir raporuna göre Avrupa’nın tükettiği uyuşturucunun (eroin, esrar, afyon vb.) yüzde 85’i Türkiye üzerinden geliyor. UNODOL’a göre Afgan kaynaklı uyuşturucunun yüzde 40’ı İran üzerinden Batı Avrupa’ya gidiyor. İran mafyası bunu Türkiye üzerinden gönderiyor.

Kim bu ‘Türk mafyası’? UNODOL bir “Türk mafyası”ndan söz ediyor, ancak bu mafyanın yapısı hakkında bir şey söylemiyor. Oysa bu çapta bir uyuşturucu trafiğini, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de devletin iktidar organlarının

en azından bir bölümünün desteği olmadan gerçekleşmesi olanaksız. İktidarın mafyalaşması ve mafyanın iktidara ortak olmasından boşuna söz edilmiyor. Bundan sonra yazacaklarımız, Cemaat’in uyuşturucu ticaretini araştırırken bir komployla görevinden uzaklaştırılan şimdi eski görevine geri dönen üst düzey bir polis müdürünün anlattıkları.

Artık o da Cemaatçi oldu Bir zamanlar ünlü bir ANAP milletvekili vardı. Doğu bölgesinin büyük bir ilinden birkaç kez Meclis’e girmişti. İran üzerinden yapılan uyuşturucu trafiği bu milletvekilinin adıyla anılır olmuştu. İran mafyasının Türkiye ayağındaki en güvendiği kişiydi. Onsuz, o trafiğe “yol verilemezdi.” Aşireti o kadar güçlüydü ki,

güvenlik güçleri tarafından yakalanan mal, karakol basılarak ortadan yok edilebiliyordu! ANAP iktidarı, sona erdi. Aşiret reisinin dokunulmazlığı da. Ancak sınırın öbür tarafında itibarını koruyordu. “Trafik” onsuz olmazdı! Eski milletvekili sırtını dayayacağı siyasal gücü çok geçmeden fark etti: Cemaat! Kırk yıllık Yâni, olmuştu Kâni! “Yükselen değer” artık Cemaat’ti.

Kötü ünlü otobüs şirketlerine ihtiyacı kalmadı! Hem artık İran sınırından malı Türkiye’nin batısına ulaştırmak için kötü ünlü otobüs şirketlerine ihtiyaç da kalmamıştı. Bunların yerini, yolda çevrilmeden güvenli geçebilecek “dokunulmaz” araçlar almıştı: Güvenlik güçlerinin araçları! Cemaat’in başta istihbarat ve KOM olmak üzere Emniyet’in en önemli birimlerindeki egemenliğini hatırlayın. Bunlar sadece Ergenekon ve benzeri tertipler yapmak

MİT, THY ile Nijerya’ya silah taşıyor Türk Hava Yolları aracılığıyla Nijerya’ya silah sevkıyatı yapıldığı öne sürüldü. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank ile THY Özel Kalem Müdürü Mehmet Karakaş arasında geçtiği iddia edilen bir telefon görüşmesi dün internette yayınlandı.

Müslüman mı, Hıristiyan mı? Nijerya’ya gönderilecek silahlardan bahsedilen konuşmada Mehmet Karakaş’ın “Müslüman mı öldürüyor, Hıristiyan mı bilmiyorum” demesi dikkat çekti. Varank ise bu konuyu “Hakan Bey’le görüşeceğini” iddia ediyor. “Hakan Bey” denilen kişinin MİT Müsteşarı Hakan Fidan

olduğu öne sürülüyor. Telefon konuşması şöyle: M.K.: Mustafa, selamünaleyküm. M.V.: Aleykümselam abi. M.K.: Mustafa, sana bir konu arz etmiştim, hatırlıyor musun? Şu bizim taşıma hususu ile ilgili... M.V.: Onu, Hakan Bey’le bir araya gelemedik de ondan dönemiyorum sana. M.K: Ya Mustafa... M.V.: Çok acil. M.K.: Onlarca malzeme taşıyoruz. Nijerya’ya gidiyor şu anda tamam mı? Müslümanları mı öldürecek, Hıristiyanları mı öldürecek... M.V.: Anladım abi.

M.K.: Vebal altındayız, haberin olsun yani. M.V.: Tamam. Bir iki güne sana haber veriyorum. M.K.: Allah’a emanet ol. Bir de bir kontak numarası versin. Onunla istişare etsinler yani. Tamam mı? M.V.: Tamam. Görüşürüz. Hakan Fidan

Mustafa Varank

Uyarılar dikkate alınmadı AYDINLIK / ANKARA Danıştay cinayeti sanıkları konusunda Özel Görevli Mahkemenin 2009 yılında uyarıldığı ortaya çıktı. Mahkeme tutanaklarında Doğu Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz’in mahkeme heyetine, “Danıştay cinayeti davasının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi sanıkları kurtarma operasyonudur” dediğinin yer aldığı görüldü. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve karara bağlanan Danıştay saldırısı dava dosyası “Ergenekon davası” ile birleştirilmesi sonrasında konunun Silivri’de Özel Görevli 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gündeme geldiği beMehmet lirlendi. 2009 yılında yaCengiz pılan duruşmada Doğu Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz’in bu davaların birleştirilmesiyle

Danıştay cinayeti sanıklarının serbest bırakılmasının amaçlandığını vurguladığı tutanaklara yansıdı. Cengiz’in bu uyarısı tutanaklarda özetle şöyle yer aldı: “Danıştay’a yapılan saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması olaylarının görüldüğü davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi girişimi, birincisi Ergenekon terör örgütü yaratma ve bu iddia ile yargılanan müvekkiller hakkında ve diğer sanıklar hakkında sahte kanıt üretme çabasıdır... Bu girişim aynı zamanda, dikkatinizi çekiyorum; Danıştay sanıklarını kurtarma operasyonudur. Son derece kesin ve net ifade ediyorum; bu girişim, Danıştay saldırısını yapan, planlayan ve Cumhuriyet gazetesine bomba atan sanıkları kurtarma operasyonudur... ”

Alparslan Aslan

için oraya yerleşmediler. Aşiret reisi için değişen bir şey yok. Eskiden “Genel Merkez”e ödenen pay daha sonra “Himmet kasası”na gitmeye başladı! Cemaat’in kara paranın aklanması, akıl almaz boyutlara ulaşan petrol ve mazot kaçakçılığı işlerine ise hiç girmeyelim. Ayrı bir konu. Boşuna “Mafya-Gladyo-Tarikat Diktatörlüğü” denmiyor. Bırakın diğer şeyleri. Türkiye’nin eroin belasından kurtulması için bile bu Cemaat’ten kurtulması gerekiyor.

‘Fethullah Gülen’in eroin ağı Wikileaks’te’

ABD’nin iç istihbarat kurumu FBI danışmanlarından Paul L. Williams’ın, “Fethullah Gülen’in 50 milyar dolarlık malvarlığının olduğu ve geniş bir eroin ağından beslendiği” iddialarının Wikileaks belgeleriyle de doğrulandığı belirtildi. Akşam gazetesinin haberine göre, Williams’ın iddiaları, Wikileaks’te CIA’nın düşünce kuruluşu Stratfor yetkililerinin yazdığı raporlarda yer alıyor. Stratfor raporunda Gülen, iç, orta ve dış çember olarak adlandırılan yapılanmayı örgütlüyor.

Türk istihbaratçının anlattıkları yer alıyor

F tipi 147 bin kişiyi dinledi F tipinin “Ergenekon, uyuşturucu, terör” soruşturmaları adı altında 30 ilde 148 bin kişiyi dinlediği ortaya çıktı. Dinlenenler arasında valiler, TSK mensupları, belediye başkanları, hâkimler, savcılar vs. yer alıyor. “Selam terör örgütü” soruşturması kapsamında binlerce kişinin yasadışı bir şekilde takip edildiği dinleme skandalı ortaya çıkan listelerle yeniden gündemde. Star gazetesinin dün yayımladığı habere göre, F tipi yapı; yargı, emniyet ve TİB üçgenindeki gücünü kullarak üç yıl boyunca 30 ilde 147 bin 858 kişiyi dinledi. Aralarında valiler,

emniyet müdürleri, TSK mensubu subaylar, hâkimler ve savcıların da bulunduğu çeşitli mesleklerden telefonu dinlenen binlerce kişinin isim listesi yayımlandı.

Soruşturmalara dahil ettiler İddiaya göre, Cemaat’e yakın özel yetkili savcılar başlattıkları “Ergenekon, uyuşturucu, terör” gibi soruşturmalarına dinleyecekleri kişilerin isimlerini monte etti. Mahkemelerden bu soruşturmalar kapsamında “suç oluşumuna gidiliyor” denilerek alınan kararlar doğrultusunda söz konusu isimler TİB’de aylarca dinlendi.

“Dış çember” ağırlıklı olarak öğrencilerden, “orta çember” maaş ödemeleri ve maddi kaynak yaratmakla sorumlu işadamlarından, “iç çember” ise üst düzey yöneticilerden, gazeteciler ve lobicilerden oluşuyor. Gülen’e en sadık üyelerden oluşan iç çemberin üyelerine Cemaat içinde “altın nesil” deniliyor. Habere göre 7 Ocak 2011 tarihli belgede CIA’ya bağlı Stratfor düşünce kuruluşuna Sean Noonan imzasıyla gönderilen yazıda, eski bir üst düzey Türk istihbarat çalışanının anlattıklarına yer veriliyor. Buna göre Gülen 1990’lardan beri CIA için çalışıyor. Kırgızistan ve Özbekistan’daki okullarında 130 CIA ajanını saklıyor. Belgede Gülen’in görüşlerinin “ABD politikasıyla genellikle uyumlu” olduğu belirtilerek, eski CIA Başkan Yardımcısı Graham Fuller’in “2006 yılında FBI’a bir mektup yazarak Gülen’in ABD karşısında bir güvenlik tehdidi oluşturmadığını ifade ettim” sözlerine yer veriliyor.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Maltepe ORDUEVİ satışa çıkıyor 2012 yılında tadilat yapılacağı gerekçesiyle boşaltılan Maltepe Orduevi’nin Milli Emlak’a devredildiği ortaya çıktı

E Mustafa Zengin

DERYA DERVİŞ

T

adilat yapılacağı gerekçesiyle 2012 yılında boşaltılan Maltepe Orduevi’nde o tarihten beri çalışma yapılmadı. Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, harabeye dönen ve özel güvenliğin koruduğu orduevi binasının Milli Emlak’a devredildiğini söyledi. İstanbul, Maltepe sahil yolu üzerindeki Maltepe Orduevi tadilat nedeniyle boşaltılmasına rağmen tek bir çivi bile çakılmadı. “Askeri güvenlik bölgesi girilmez” yazısına rağmen binanın nöbetçi kulübeleri boş ve camları kırık. Korumasını ise özel güvenlik yapıyor. Bahçenin arka tarafında orduevine ait olan hurdalar yığılmış durumda. Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, Aydınlık’a yaptığı açıklamada, orduevinin Milli Emlak’a bağlandığını söylerken Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) yakın kaynaklar da TOKİ’ye devredildiğini belirtti.

‘Dış güvenlik özelse TSK’ya ait değildir’ Konuyla ilgili Aydınlık’a ko-

Levent Temiz

BULGAR MAHKEMESİ:

Ergenekon davası siyasidir

Ergenekon davasında 10 yıl hapis cezası verilen İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz için, Bulgaristan’a geçiş yaparken yakalandığı soruşturmanın davasında mahkeme “Ergenekon davasının siyasi bir dava olduğu” kararını verdi. Mahkeme, bu gerekçeyle Türkiye’nin Temiz için yaptığı iade edilmesi yönündeki başvuruyu da reddetti.

Temiz’in iadesi istenmişti Ergenekon davasında 10 yıl hapis cezasına çarptırılan ve hakkında karar günü olan 5 Ağustos 2013’te yakalama kararı çıkarılan Levent Temiz, Bulgaristan’a girerken, Bulgaristan polisi tarafından yakalanmıştı. Hakkında sınır ihlali nedeniyle Bulgaristan’da dava açılan Temiz için Türkiye de Mart ayında iade talebinde bulundu. Bulgar mahkemesi, bu talebe ilişkin kararını önceki günlerde açıkladı. Aydınlık’a bilgi veren avukatı Zekiye Savruk, Levent Temiz’in sınır ihlali ile Bulgaristan’a geçtiği tespit edildiğinin ve yargılamanın bununla ilgili yapıldığını belirterek, “Mahkeme müvekkilimin sınır ihlalinin nedeninin siyasi nedenlere bağlı olduğunu olduğunu kararlaştırarak, beraat kararı verdi” diye konuştu. Savruk, Türkiye’nin Mart ayında, Levent Temiz’in iadesini istediğini de hatırlatarak “İki ülke arasındaki anlaşma gereği siyasi dava olmasının kabulü ile Türkiye’nin iade talebi reddedildi. Buna ilişkin de bir dava görüldü ve mahkeme yine lehimize karar vererek ‘Ergenekon siyasi bir davadır’ gerekçesini ifade etti. Bu kararlar aynı zamanda onandı. Biz yıllardır bu davaların siyasi dava olduğunu söylüyorduk, bu kararla artık tescillenmiş oldu” diye konuştu.

Türkiye’nin sorusu: ‘Gezi’ ruhu kime oy verecek?...

Maltepe Orduevi, tadilat gerekçesiyle boşaltılıp kaderine terk edildi.

nuşan askeri kaynaklar, hükümetin geçen sene aldığı kararla, TSK’ya ait sosyal tesislerin iç güvenliğini özel şirketlere verdiğini belirterek şunları kaydetti: “Dış güvenlik hâlâ askerdedir. Orduevi hâlâ TSK’ya bağlı ise askerlerin nöbet tutması gerekir. Dış güvenliği özel şirketler alıyorsa TSK’nın elinden alınmış demektir.”

Özelleştirmeler devam edecek TOKİ’ye yakın kaynaklar ile gayrimenkul uzmanları, Maltepe Orduevi’nin Milli Emlak ve daha

Geçen yıl düğmeye basıldı

sonra TOKİ’ye devredildiğini, TOKİ’nin de burayı satışa çıkaracağını belirtti. Ayrıca Kartal’daki DSİ kampı, Maltepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu ve Hava Kuvvetleri Özel Eğitim Merkez Komutanlığı Kampı’nın da özelleştirileceği ifade edildi. Fenerbahçe Orduevi’ ndeki yetkililer ise Maltepe Orduevi’nin kendilerine bağlı olduğunu, bina depreme dayanıklı olmadığı için boşaltıldığını belirtti.

‘Başka projeleri var’ Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin de “Orduevi Milli Emlak’a bağlandı, geçen sene orasını Belediye’ye sosyal tesis yapmak için Milli Emlak’tan istedik; fakat orası için başka projeleri olduğunu söyleyerek isteğimizi reddettiler” diye konuştu.

Hükümet, geçen yıl sosyal tesislerin satışı projesini gerçekleştirmek üzere düğmeye basmış ve kamunun elindeki her türlü tatil kampı, dinlenme tesisi, spor tesisi ve tatil köyü dahil tüm sosyal tesislerin satışı için Bakanlar Kurulu’na yetki veren tasarıya askeri tesisleri de katarak kabul etmişti. Buna göre, orduevlerinin satışı için de Bakanlar Kurulu’na süper yetki verildi. Tasarıya göre, her türlü askeri tesis, kamp, tatil köyü ve misafirhanenin ve polis evlerinin satışı mümkün olabilecek.

Aydınlık ve Ulusal Kanal’dan hasta komutanlara ziyaret İSTİHBARAT SERVİSİ

Yener Güneş

A

ydınlık gazetesi, Ulusal Kanal ile TGB yöneticileri, Ergenekon davasından tahliye edilen İP üyesi emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile Emekli Albay Muzaffer Tekin’i İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ziyaret etti. Ziyarete gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Yener Güneş, Ulusal Kanal Haber Müdürü Ufuk Akkaya, Ulusal Kanal Program Yapımcısı Halil Nebiler ile TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz katıldı.

Çağdaş Cengiz

Ufuk Akkaya

Halil Nebiler

Fulya Ersöz

M. İlker Yücel Levent Ersöz

Muzaffer Tekin

vent Ersöz ise tahliye kararının ardından birçok silah arkadaşından telefon aldığını ifade etti. Genelkurmay Başkanlığı tarafından aranmadığını söyleyen Ersöz, “Bu konuda bir beklentim de yok” dedi. Mücadeleye devam edeceğini

belirten Ersöz kararlıydı: “Yolu yeni hale getirmeyeceğiz, yeni yol yapacağız.” Turgut Özal’ı öldürdüğü iddiasıyla da hakkında dava açılan Ersöz, “Özal rahmetli olduğu sırada ben Cudi Dağı’nda operasyondaydım. Cudi’den indiğim zaman bir baktım bayrak yarıya inmiş. ‘Ne oldu?’ dedim. ‘Turgut Özal öldü’ dediler. ‘Allah rahmet eylesin’ dedim. 20 yıl sonra benim başıma böyle bir dava geleceğini nereden bileyim” diye konuştu.

Millet kahramanlarına koştu SEDA AKYÜZ

Çocuklar şehit babalarının mezar taşlarındaki fotoğraflarını öptü.

Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99’uncu yıldönümü resmi anma törenleriyle kutlandı. On binlerce yurttaş Şehitliklere koştu. Törenlere şehit ve gazi aileleri de katıldı. Törenlerin İstanbul’daki adresi, Edirnekapı Şehitliği oldu. Mustafa Kemal Atatürk ve Çanakkale’de şehit düşen askerler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Törenin ardından şehit mezaları ziyaret edilerek karanfil bırakıldı. Törende konuşan Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği İstanbul Şube Başkanı Gönül Alpaydın, şunları söyledi: “Bastığımız her yerde vatan için canını veren şe-

Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

cumhuriyetçilik, laiklik ve Atatürk” vurgusuydu... Peki, ortak hedef AKP olmasına rağmen önümüzdeki ilk seçim deneyiminde “Gezi” tepkisi nerede, kimin için odaklanacak acaba?.. Ortak kaygı “cumhuriyetin geleceği”yse; yakınmalar yolsuzluk, vurgunculuk, hırsızlık ve yağmacılığa yönelikse pusula da bellidir aslında... “Gezi” ruhu; sağcı, dinci ya da “solcu” geçinen kim olursa olsun “hırsız”a da, cemaatçilik ve tarikatçılığa da kesinlikle oy vermeyecek... Dönekliğe, yandaşlığa, işbirlikçiliğe; Truva kısraklığına, liboşluğa, omurgasızlığa, pusulasızlığa, ideolojik şaşkınlığa ve ayakkabı kutuculuğuna da oy vermeyecek “Gezi”ciler... “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” çığlığının pusulaya döndüğü bir kalkışmanın ana hedefi bellidir çünkü; “Gezi”yi “Arslanlı Yol”a uzatmak ve “Atatürk’te birleşmek...” Ey tehlikenin farkına varanlar; ne dersiniz haksız mıyım sizce?..

Muhalefet yolsuzluğu anlatamadı... Denizli, Manisa, Urfa, Antalya ve özellikle de İzmir... AKP’nin miting alanlarını hıncahınç doldurması şaşkınlık yarattı... Tabii her zamanki gibi “bindirilmiş kıtalar” ve “taşıma seçmen” iddiaları gündeme getirildi... Antalya’nın CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ise AKP’nin Antalya mitingine parayla insan topladığını tespit ettiklerini belirterek şöyle dedi: “Ben biliyorum, Antalya’da bol miktarda 42 plakalı, 32 plakalı, 15 plakalı araç vardı. 70 TL ve öğle yemeğiyle gelen insanlar vardı. Bunların da tespitleri var bende.” Mitinglere seçmen taşıma işi yıllardır yapılır... Paralı miting söylentisi de hep vardı... Şüphesiz devleti de iktidarı da elinde bulunduran AKP’nin tüm bunları yapacak gücü de var, pervasızlığı da... Peki; AKP’nin bu kadar yolsuzluk batağında sarsıldığı bir dönemde, aslında halkın cephe alması ve iktidar partisinin boş

meydanlarda miting yapması gerekmiyor mu?.. Kesinlikle evet... Ancak burada önemli bir sorun ortaya çıkıyor: Meclis’teki muhalefet, yani CHP, MHP ve BDP sizce AKP’nin yol açtığı rezaletleri geniş kitlelere yeterince anlatabildiler mi?.. Kitlelerde AKP’nin rezaletlerine yönelik duyarsızlık da kanıtlıyor ki, hayır!.. Diyeceksiniz ki, “medya onlardan” yana... İyi de dünyanın neresinde bu kadar yolsuzluk kaseti yayımlansa, iktidar bırakın miting yapmayı sokağa bile çıkamayacak hale gelirdi... Çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendimize batıralım!.. AKP mitinglerindeki kalabalıkları yalnızca paralı ve taşıma seçmenler ile bindirilmiş kıtalara bağlamak inandırıcı mı sizce?.. Kaset duyarsızlığının bu kadar büyüdüğü bir ülkede muhalefetin gayretini acilen artırması gerekiyor. Yoksa bu milletin uyanması nafile!..

Sarıgül CHP’nin oylarını istemiyor!..

‘Özal öldüğünde Cudi’deydim’ Onkoloji Kliniği’nde tedavi gören Tekin, ziyaretçileri “Kuvayi Milliye’nin en gençleri, hoş geldiniz” diyerek karşıladı. Nebiler, Tekin’den “Bir an önce iyileşin, sizinle bir dahaki görüşmemizi sokaklarda yapalım” ricasında bulundu. Tekin ise “Teslim olmak kolay. Mücadele etmek zor. Bomba gibi çıkacağım, hiç şüphem yok. Ben Hikmetyar’ın dizinin dibine çökmedim. Görev yaparken değil gövdemi, boynumu eğmedim” diye yanıt verdi. Aynı hastanede tedavi olan Le-

minim herkes bu yaşamsal sorunun yanıtını düşünüyor... AKP’ye karşı en büyük kalkışmanın kahramanlarının, iktidar partisine oy vereceği düşünülmeyeceğine göre, kime gidecek milyonlarca öfkelinin oyları?.. Unutmayınız ki “Gezi”, ahmaklığın, müritliğin değil; aydınlanmacı bir bilincin sonucuydu... Bir toplumsal öfke patlamasıydı... Yeşile yönelik saldırı nedeniyle başlayan eylem süreci, Taksim’i de kemiren kent yağmasına karşı büyümüş, Erdoğan’ın “iki ayyaş” çıkışıyla Atatürk’e saldırması üzerine de zirve yapmıştı... O yüzden toplumun her kesiminden insan vardı “Gezi” eylemlerinde; sağcı, solcu, ateist, komünist, dindar, muhafazakâr, CHP’li, İşçi Partili, MHP’li, BDP’li vs. Herkes aynı yerdeydi ama herkes farklı bir fraksiyondan baktı “Gezi”ye... Kimi marjinal yapılar olsa da; ortak bilinç büyük oranda “ulusalcılık,

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

MED CEZİR

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Gaziler resmi törene katılmadı

hitlerimizin kanını hissediyoruz. Onlar namus, şeref, insanlık tarihi için destan yazdılar.”

Gaziler, Ankara’da Çanakkale Zaferi’nin resmi anma törenlerine katılmadı. Hükümetin terörle ilgili politikalarını protesto eden gaziler, silah arkadaşlarını andı. 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99. yıldönümü dolayısıyla Anıtkabir’de resmi tören düzenlendi.

CHP’nin İstanbul Adayı Mustafa Sarıgül, önceki akşam CNNTürk’e çıkmış ve şöyle demiş: “Gülen cemaatine haksızlık ve büyük zulüm yapılıyor...” Üstelik bu sözler; Sarıgül’ün, cemaati göklere çıkartan, koruyankollayan ilk açıklaması da değil... Nedense her fırsatta gül uzatıyor cemaate... “Laiklik karşıtlarının odağı” ilan edilmiş AKP’nin, cemaate savaş açtığı bir dönemde, laikliği ve çağdaş yaşamı savunması gereken CHP’nin adayı ne yapmaya çalışıyor acaba?.. Hem de ulusalcılığın, Atatürkçülüğün bu kadar zirve yaptığı, AKP’ye öfkenin bu kadar

arttığı bir dönemde, Sarıgül belli ki “yüzde 80’i ulusalcı” olan CHP tabanını da cemaat sevdası uğruna gözden çıkarmış olmalı... Bakalım attığı gül, kırdığı dallara değecek mi?.. Sarıgül ve onu yönlendirenler; AKP-cemaat işbirliğinin, binlerce Atatürkçüyü “tertip” ve “kumpas”la cezaevine atarak, “haksızlık ve zulüm” yaptığını unuttular mı?.. Ya da Sarıgül; 40 yıldır “Atatürk deccal” ve “laiklik din düşmanlığı” denilerek cumhuriyete karşı yetiştirilen müritlerin CHP’ye koşacağını mı sanıyor acaba?.. Sahi neydi o ünlü özdeyiş; “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” mıydı?..

PKK silaha mı sarılacak?.. AKP iktidarının son üç yıldaki “açılım” politikasının PKK’ya hareket alanı kazandırdığı bir gerçek... Yalnızca yol kesme eylemleri, kimlik kontrolü şovu, şehir merkezlerinde “asayiş”çilik adı altında polisçilik oynamak değil... PKK’nın siyasallaşmada aldığı mesafe, örgütün yalnızca kırsalda değil, kent merkezlerinde de elini kolunu rahatlattı... Hem de örgütün üç yıl öncesinde neredeyse sınır dışına çekilerek erozyon yaşadığı bir dönemde... Şüphesiz AKP’nin bu konudaki tavizleri, örgütü rahatlattı ama iktidarın eğitimle ilgili yasaları, coğrafi isim değişiklikleri, operasyonları durdurması ve KCK üzerindeki baskıyı azaltması PKK’yı pek mutlu edememiş!.. Çünkü madalyonun diğer yüzünde farklı bir PKK var... Yani daha düne kadar AKP ile “müzakere” adı altında neredeyse yeni Anayasa’yı yazmaya kalkışan örgüt,

operasyonlar durmuşken, militanlar kent merkezlerinde dolaşabilme özgürlüğüne kavuşmuşken acaba niçin tehdit üstüne tehdit savuruyor?.. Baksanıza; Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi isimler, “AKP adım atmazsa harekete geçeriz” tehdidinden sonra, önceki gün de “Öcalan özgür bırakılmazsa kesinlikle silah bırakmayız” diye bir uyarı gönderdi... AKP ile PKK’nın seçime kadar ateşkes ilan ettiğini bütün dünya biliyor da peki PKK’nın bu tehditkâr çıkışları ne anlama geliyor? Şimdilik tek yanıtı var: Örgüt BDP’nin elinde bulunan belediyeleri kaybetmemek ve sayısını artırmak için kendi tabanı üzerinde psikolojik harp yürütüyor. Yani şimdilik dertleri Öcalan falan değil, tabanı canlı tutma çabaları... Hiç kuşkunuz olmasın; örgüt de AKP de asıl yüzünü seçim sonrası gösterecek...


halklailiskiler@aydinlikgazete.com

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Cansu YİĞİT

ARALIK

ÖZÇELİK

Erdoğan’ın 2 B’si kim?

S

on günlerde Ankara kulislerinde bir fısıltıdır gidiyor. “Erdoğan F tipi örgütle mutlu günlerinde 2 B konusu ile yakından ilgilenmiş” deniyor. Sık sık “Ne oldu 2 B’lerin işi” dediği konuşuluyor. MİT’çilerle yapılan ortak toplantıda yaptığı “tezahüratlar” anlatılıyor. Toplu halde izlenen bazı kasetlerden söz ediliyor. Ben de şaşkın şaşkın dinliyorum. Duruma “Fransız” gözükmemek için garip tepkiler veriyorum. Bir yandan da “2 B ile Erdoğan’ın ne ilgisi olabileceğini” anlamaya çalışıyorum. Doğal olarak “Yine bir hazine arazisi yolsuzluğu herhalde” diye düşünüyorum. Sıradan bir şey diye fazla ciddiye almıyorum.

Bu 2 B başka 2 B! Ama konu sık sık karşıma çıkınca dayanamadım. Konuyu gündeme getiren arkadaşa “Neredeki hazine arazisini iç etmişler” dedim. Arkadaş kahkahayı bastı. “Bu 2 B’yi hazine arazisi sanmış” diye benimle dalga geçmeye başladı. Sonra iş anlaşıldı. Erdoğan’ın 2 B’si meğer Baykal ve Bahçeli imiş. “Bunda ne var? İkisi de muhalefet liderleriydi. Elbette ilgilenecek!” demeyin. İş başka imiş. Dinleme, kayıt işlerini nasıl birlikte yaptıklarının kanıtıymış. “Erdoğan çok zor durumda kalabilir” deniyor. Bilmiyorum. İnanın ne olduğunu da tam anlayamadım. Bozuntuya vermemek için anlamış gibi göründüm. “Her şeyin safı makbulmüş, ama insanın değil.” Durumum aynen öyle! Ara anlaşma olmazsa yakında her şeyi öğreniriz herhalde..!

Gülen’le Erdoğan arasında yeni atışma: ‘İffet, aşüfte...’ Önümüzdeki dönemde yeni kasetlerin devreye sokulacağı iddiaları sürerken, Başbakan Erdoğan ile Fethullah Gülen arasında yeni bir atışma başladı. Başbakan Erdoğan Kanal 24’te “Hocaefendi’nin aşüfteyle ne işi var? Yanında bir de alüfte(iffetsiz, aşüfte, fahişe) varmış. Böyle bir şey olabilir mi? Ben bu ülkenin Başbakan’ı olarak bunlardan haya ediyorum” dedi. Bu sözleri daha sonra mitinglerde de söyledi. Ne demek istediğini tam anlamadık. Ama belli ki birilerine bir mesaj gitti. Bu konuşmalardan kısa bir süre sonra, Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen televizyon kanallarında eş zamanlı olarak Gülen’in 24 Temmuz 2013 yılında yaptığı “iffet”le ilgili sohbeti yayınlandı. Gülen sohbetinde “iffetsizlik” yapanları uyarıyordu. Tam da kaset söylentilerinin ortalıkta dolaştığı şu günlerde bu “atışma” çok dikkat çekti. Belli ki karşılıklı “silahları” var. Ne de olsa şu günlerde en etkili silah kaset!

PKK da rol paylaşımı PKK’dan peş peşe açıklamalar geliyor. Kimi, “AKP ile bu iş gitmez”, kimi “Süre doldu” diyor. Cumartesi günü de KCK Yürütme Konseyi, “AKP artık muhatabımız değil” açıklaması yaptı. Arkasından bir başka PKK yöneticisi, 30 Mart’tan sonra gereğini yapması için AKP’ye bir hafta süre tanıdı. “Türkiye’de kim hükümet olursa onunla açılıma devam ederiz” diyenler de var. PKK içinde AKP, ABD ve MİT’le ilişkiler konusunda bölünmeler yaşandığı biliniyor. Ama son açıklamaları farklı. Rol paylaşımı. AKP’nin durumunu bildikleri için şantajla daha fazlasını istiyorlar. “Büyük patron”un verdiği taktik böyle!

‘ABD, Rusya ile Ermenistan yakınlaşmasını önlemek istiyor’ OBEN ÖZAYDIN

Talat Paşa Komitesi ve CKD Kartal şubesi önceki gün Kartal’da “100. Yılında sözde Ermeni soykırımı yalanına karşı gerçekler’’ adlı bir konferans düzenledi. Akademisyen Mehmet Perinçek’in konuşmacı olarak katıldığı konferansa geçtiğimiz günlerde tahliye olan emekli Albay Fuat Selvi ile Prof. Dr. Birol Emil, İşçi Partisi Kartal İlçe Başkanı Mehmet Akkoç ve İşçi Partisi Kartal Belediye Başkan Adayı Altan Tüfekçi katılımıyla destek verdi. Etkinliğin açılış konuşmasını Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Kartal Şube Başkanı Nihal Gündoğan yaptı.

1) AKP diktatörlüğü devam etsin mi, etmesin mi? 2) Türkiye Cumhuriyeti Tayyibistan olsun mu olmasın mı? 3) Tayyip Erdoğan ile tamam mı devam mı? 4) Kürtlere özerklik verilsin mi, verilmesin mi?

5) Kürtçe ikinci resmi dil olsun mu, olmasın mı? 6) APO serbest bırakılsın mı, bırakılmasın mı? 7) Bilal Erdoğan yargılansın mı, yargılanmasın mı? 8) Yargı AKP’ye bağlansın mı, bağlanmasın mı? 9) Hırsızlık suç mu, değil

mi? 10) MİT Tayyip Erdoğan’ın özel örgütü olsun mu, olmasın mı? 11) Türkiye kargaşa ve iç savaşa sürüklensin mi, sürüklenmesin mi? 12) Türkiye Yunanistan misali iflas etsin mi, etmesin mi?

Tayyip’e karşı Fethullah’tan medet ummak! Kılıçdaroğlu ile Bahçeli’ye olan itirazımız bunun içindi. CHP ile MHP kendilerince F tipi örgütü seçim için kullandığını düşünüyorlar. Tam tersi düne kadar AKP’yi kullanan Cemaat bundan böyle CHP’yi kullanmak istiyor.

kampanyasında rakip olarak Fethullah Gülen’i görüyor ve ona hücum ediyor. Bu tablo CHP ile MHP’nin hüzünlü halini gözler önüne seriyor zira koskoca iki parti Fethullah Gülen kadar Tayyip Erdoğan’ı ürkütemiyor. İşte bizim yıllardır

Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için Fethullah Gülen gibi birinden medet ummak hicran ötesidir. Türk devletine kumpas kuran emperyal bir çete ile işbirliği hiçbir şartta kabul edilemez. Ne hazindir ki Tayyip Erdoğan bile bütün seçim

Ezanı susturanlarla camiyi örgüt evi yapanlar! Tarih: 13 Mart yani 6 gün önce. Yer: Aksaray. Tayyip Erdoğan’ın mitingi akşam karanlığına sarkıyor. Ancak ilginçtir miting alanının hemen yanındaki iki camide akşam ezanı okunmuyor. Sarkma 5-10 dakika ile sınırlı değil, AKP mitingi bitene kadar devam ediyor. Miting bitiyor ezan

okunuyor. Bilgiyi veren MHP’nin Aksaray Belediye Baykan adayı Dr.Rıfkı Karabatak. Müftülük olayı yalanlayamıyor. Söyleyin nedir bu yapılan? Ne yani Tayyip Erdoğan konuşmasını uzatsaydı akşam namazı farz olmaktan çıkmış mı olacaktı? Maalesef Allah’ın evi olan

camiler AKP’nin seçim bürosu, imamlarının büyük bölümü de seçim görevlisi gibi çalışıyor... Fethullah’ın paraleline benzer bir oluşum Tayyip adına camilerde söz konusudur. Evet Allah’ın evi dediğimiz camilerimiz önemli bir böümü siyasi bezirganların işgalı altındadır...

Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com

Başörtülü yazar ve Star’ın gerçek sahibi Tapeler ortada... Tayyip Erdoğan’ı eleştiren yazar kapıya konuyor. Son örnek Star gazetesinden Hidayet Şevkatlı Tuksal. AKP’ye birazcık dokununca bileti kesildi ki Hidayet hanım türban takar. Star’daki kovulma olayında önemli ayrıntı Erdoğan’ın adeta patron gibi davranmasıdır. Genel Yayın Müdürü Mustafa

Karaalioğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde mesela Habertürk’de olduğu gibi hiç patrondan ve onun tutumundan söz edilmiyor, tersine Başbakan direkt emir veriyor. Tablo bu ise soralım kimdir Star gazetesinin sahibi? Erdoğan nasıl oluyor da başkasına ait bir gazeteye bu kadar açıktan talimat verebiliyor?

Öcalan’a tahliye hazırlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin dün açıkladığı karar işaret fişeğidir. Açıktan şartlı tahliye talep ediliyor. Zamanlama ilginçtir ve olanlar tesadüf değildir. Belli ki emperyaller Öcalan’ın serbest bırakılmasına karar verdiler ve söz aldıkları Tayyip Erdoğan’ın işini kolaylaştırmak için zemin

inşa ediyorlar. Zaten öyle olduğu içindir ki APO bu aralar Tayyip Erdoğan ile kolkoladır. Öyle olduğu içindir ki Öcalan, “Tayyip Erdoğan’ın başkanlığına oy verebiliriz” ifadesini kulanmıştır. 17 Aralık’da yolsuzluk cenderesine giren ya da sokulan Erdoğan denize düşen yılana sarılır misali APO’ya sarılmıştır.

AİHM’den Öcalan için ‘müebbet olmaz’ kararı AİHM, Öcalan’a şartlı tahliye olma olasılığı olmaksızın verilen ömür boyu hapis cezasının AİHS’ye aykırı olduğunu savundu. Uzmanlar kararın Türkiye’ye yönelik baskı aracı olarak kullanılabileceği uyarısını yaptı

A

vrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Abdullah Öcalan’la ilgili kararını açıkladı. Kararda, oceyhunb@gmail.com Öcalan’a şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verildi. BDP kararı olumlu karşılarken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ise birçok ülkede müebbet hapis cezası olmasına dikkat çekti. Bağlayıcılığı bulunmayan kararla ilgili uzmanlar “Siyaseten Öcalan’ın da dünya nezdinde himaye edilebilir sanık haline getirilmesinin ve Öcalan için Türkiye’ye uluslararası baskının önünü açar” uyarısında bulunuyor. Strasbourg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Abdullah Öcalan’ın davasında kararını açıkladı. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi konu eden 3’üncü maddesiyle ilgili Türkiye’nin bazı noktaları ihlal ettiğine bazılarını ise ihlal etmediğine karar verdi. Mahkemenin ihlal kararı verdiği konulardan biri de, Öcalan’a şartlı tahliye olasılığı olmaksızın verilen ömür boyu hapis cezası oldu. AİHM, şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak SözleşCeyhun BOZKURT

İsmet

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

30 Mart’ta bunlar oylanacak

DEMİRTAŞ KCK’NIN SÜREÇ AÇIKLAMASIYLA İLGİLİ KONUŞTU:

Süreci bitirecek olan Öcalan’dır

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.

Abdullah Öcalan me’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. AİHM, Abdullah Öcalan’ın tazminat taleplerine de yanıt vermezken, sadece mahkeme masrafları olarak 25 bin Euro ödenmesine hükmetti.

Siyasi etkisi daha ağır basar Kararla ilgili Aydınlık’a konuşan uzmanlar, AİHM kararlarının bağlayıcı olmadığını hatırlatarak şu önemli noktalara dikkat çekti: AİHM kararları tavsiye niteliği taşır. Bununla ilgili düzenlemeyi yapmak, hükümetin inisiyatifindedir. Ancak hükümet bir yasal düzenleme yapmak zorunda değildir. Kararın siyasi etkisi olabilir. Karar siyaseten Öcalan’ın da dünya nezdinde himaye edilebilir sanık

haline getirilmesinin ve Öcalan için Türkiye’ye uluslararası baskının önünü açabilir. Kararı değerlendiren CHP’nin hukukçu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, dünyanın birçok ülkesinde müebbet hapis cezasının olduğunu söyleyerek “Sizin anlattığınız kadarıyla şunu da söyleyebilirim. Bu kararla, yıllardır konuşulan genel affın doğuracağı rahatsızlığı, bu şekilde gidermeye çalışıyor olabilirler. Bu nedenle siyasi yönüne de dikkat etmek gerekir” dedi.

BDP: AİHM ölünceye kadar infaz olmaz demiştir BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise karara destek verirken, şunları söyledi: “Bu karar, 2007 yılından sonra Öcalan’a yönelik uy-

gulamalara ilişkin başvuru üzerine alınmıştır. Türkiye’de malum, ölüm cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası öne çıktı. Bunun infazı ölünceye kadar sürüyor. AİHM, bu kararıyla ölünceye kadar infaz olmayacağını söylemiş oldu. Bu karar bütün müebbetler için geçerlidir. Yani Ergenekon, Balyoz vs. gibi davaları da etkiler. Türkiye bu karardaki tavsiyeyi uygularsa mevzuatta gerekli değişikliği yapabilir.”

‘Şartlı tahliyeden yararlanamaz’ Konuyla ilgili Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da yaptığı açıklamada, “Bu karar yeni bir düzenleme gerektirmiyor. Türkiye infaz sistemini değiştirmeyecek. Öcalan’ın cezası idam cezasıdır şartlı tahliyeden yararlanamaz” dedi.

‘Mektup gelmedi’

BDP’den Saidi Nursi’li Nevruz kutlaması

A

rdahan’da BDP tarafından düzenlenen Nevruz kutlamasında platformun bir tarafına Abdullah Öcalan diğer tarafına Saidi Nursi’nin posterleri asıldı. Sabah saatlerinden itibaren Kongre Caddesi’ndeki PTT kavşağında toplanan BDP’liler oluşturdukları platformda Abdullah Öca-

lan ile Bediüzzaman Said Nursi’nin posterleri yer aldı. KCK ve PKK’yı simgeleyen flamalarının olduğu alanda BDP’liler türküler eşliğinde halay çekildi. Etkinliğe katılanlar yakılan nevruz ateşi üzerinden atladı. Nevruz kutlamaları sürerken, Ardahan’da bazı apartmanlara tepki olarak büyük boy Türk bayrağı asıldı.

KCK Yöneticisi Murat Karayılan’ın “Seçim sonrasında adım atmazlarsa süreç bitmiştir. Apo zindanda olduğu müddetçe, silah bırakma talimatı verse bile yerine getirmeyiz” açıklamasının ardından BDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Süreci başlatan Öcalan. Bitirecek açıklama da ancak ondan gelir’’ dedi. El Cezire’ye konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “KCK yaptığı açıklamayla şu andaki durumu tahlil ediyor, gö- Selahattin Demirtaş rebildiğimiz kadarıyla yani süreci bitirmeye dönük veya süreci sonlandırmaya dönük bir açıklama değil. KCK süreç bitmesin, kopmasın diye sert bir uyarı sert bir deklarasyon yayınlayarak süreci toparlamanın şartlarını ortaya koydu herhalde” diye konuştu.

Abdullah Öcalan

Saidi Nursi

Öte yandan Hakkari’de, katıldığı bir etkinlikte konuşan Demirtaş, Diyarbakır’daki nevruz etkinliklerinde okunması beklenen Öcalan mektubu ile ilgili açıklamarda bulundu. Geçen yıl Öcalan’ın mektubu ile birlikte yeni bir sürecin başladığını söyleyen Demirtaş, “Bu sürecin geçen bir yıl zarfında nelerin değiştiğini, neleri getirip, nelerin götürdüğünü biz İmralı’dan gelecek olan yeni mektupla birlikte muhtevasına kavuşmuş olacağız. Adalet Bakanlığı İmralı’dan eliminze ulaşması gereken mektubu bizlere vermiş değil” dedi.


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Şafak TERZİ

KIRIM VE SİVASTOPOL’UN RUSYA’YA KABUL EDİLME ANLAŞMASI İMZALANDI

Putin: Biz değil, NATO bize misafir gelecek K

ırım Cumhuriyeti ve Sivastopol kentinin Rusya Federasyonu’na katılmasına ilişkin anlaşma Kremlin’de imzalandı. Anlaşma, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım Devlet Konseyi Başkanı Vladimir Konstantinov, Kırım Bakanlar Konseyi Başkanı Sergey Aksyonov ve Sivastopol Belediye Başkanı Aleksey Çalıy tarafından imzalandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım’daki durumun Kosova ile benzerlik taşıdığını açıkladı. Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan yabancı muadillerinin aynı prosedürü Kırım’a yönelik uygulamayı reddettiğini söyledi. Rusya lideri, “Kırımlıların yaptıkları tam da bu kılavuza uyuyor. Kosova’daki Arnavutlara (onlara saygıyla yaklaşıyoruz) tanınan haklar Kırım’daki Ruslara, Ukraynalılara ve Kırım Tatarlarına tanınmıyor” dedi. Putin, “Kırım yönetimi, Batılı ortaklarımızın kendi elleriyle yarattığı Kosova olayına dayandı. Tamamen Kırım’dakine benzer olayda Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılmasını meşru olarak tanıdı ve herkese tek yanlı olarak bağımsızlık ilan etmek için merkez yönetiminin iznine gerek olmadığını kanıtlamaya çalıştı” şeklinde konuştu. Rusya Devlet Başkanı, konuşması sırasında, Kosova’nın bağımsızlık hakkının ifade edildiği iki belgeyi okudu.

ABD’ye göre güçlü olan haklı Putin, BM Uluslararası Mahkemesi’nin Kosova kararında, “Güvenlik Konseyi uygulaması, bağımsızlığın tek yönlü olarak ilan edilmesinin yasak olduğunu öngörmüyor. Genel uluslararası hukuk, bağımsızlık ilanı için uygulanabilir herhangi bir yasak içermiyor” dediğini hatırlattı. Putin, ayrıca, ABD’nin Kosova için Uluslararası Mahkeme’ye sunduğu mektubu da okudu: “Bağımsızlık bildirgeleri, iç yasaları ihlal edebilir, bu sıkça yaşanmaktadır. Ancak bu, uluslararası hukuk ihlal ediliyor anlamına gelmez.” Rusya Devlet Başkanı, “Baştan ABD olmak üzere Batılı ortaklarımız, uluslararası siyasette, güçlü olan haklıdır kuralını uygulamayı tercih ediyor. Müstesna olduklarına inanıyorlar. Sadece onların haklı olabileceğine inanıyorlar. İstedikleri yerde bağımsız ülkelere karşı güç kullanıyorlar, uluslararası örgütlere gerekli kararları kabul ettiriyorlar veya bu örgütleri görmezden geliyorlar” yorumunda bulundu.

Kırım ve Sivastopol’ün Rusya’ya kabul edilme anlaşması imzalandı Kırım Cumhuriyeti, 18 Mart 2014 tarihi itibariyle Rusya Federasyonu’na katılmış sayılıyor. Kremlin’in internet sitesinden yapılan açıklamada, “Rusya Federasyonu yasama ve diğer normatif hukuk kararlar, Kırım Cumhuriyeti’nin Rusya Fede-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Prof. Dr. Mehmet

YUVA

yuvacenudi@gmail.com Yazarımız Hatay’ın Samandağ İlçesi’nde yürüttüğü seçim çalışmaları nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.

Kiev’den saldırı iddiası

Ukrayna Ordu Sözcülüğünden yapılan açıklamada Kırım’ın başkenti Simferopol’de Ukrayna Askeri Üssü’nün basıldığı ve bir askerin vurulduğu iddia edildi.

Konstantinov

Vladimir Putin

Angela Merkel Aleksey Çalıy

rasyonu’na kabul edildiği ve Rusya Federasyonu içinde yeni birimlerin oluşturulduğu andan itibaren Kırım Cumhuriyeti ve federal öneme sahip Sivastopol kenti için geçerli” deniliyor. Kırım’ın resmi dilleri olarak Rusça, Ukraynaca ve Kırım Tatarcası gösterildi. Kırım’ın Rusya Federasyonu’na katılımı için geçiş süreci 1 Ocak 2015 tarihine kadar yürürlükte olacak.

G8’den çıkarma yok Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ayrıca NATO de-

nizcilerini Sivastopol’a misafir olarak beklediklerini söyledi. Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne her zaman saygı duyduklarını değinen Rus lider, “Ülkeyi bölen kişilerden farklı olarak bunu yaptık. Kırım’ın ardından diğer bölgelere sıra gelecek diye konuşanlara inanmayın. Kırım hepimizin ortak başarısı ve bu stratejik bölge Rusya gibi sağlam bir egemenlik altında olmalı. NATO ile işbirliğine karşı değiliz. Ama askeri ittifakın sınırlarımızın yanında, tarihi topraklarımızda at oynatmasına karşı çı-

kıyoruz. Sivastopol’a, NATO’lu denizcilere misafir olarak gideceğimizi asla tasavvur edemiyorum. NATO’lu denizciler mükemmel çocuklar. Ama biz değil, onlar bizim Sivastopol’a misafir olarak gelsin...” dedi. Bu arada Almanya Başbakanı Angela Merkel de Rusya’nın G8’den çıkarıldığına dair iddiaları yalanladı. Sadece Haziran ayında Soçi’de yapılacak G8 hazırlık toplantısı için dondurma kararı alındığını duyurdu. Bu arada, Beyaz Saray’ın Moskova’yı yine de G7 toplantısına davet ettiği haberi geldi.

Merkel: Rusya G8 üyesi olarak kalıyor

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Rusya’nın Kırım ile ilhak anlaşmasını imzalamasına rağmen G8 üyesi olarak kaldığını açıkladı.Merkel, halihazırda Batı’nın önde gelen ülkelerinin sadece Haziran ayında Soçi’de yapılması planlanan G8 Zirvesine hazırlıkları askıya aldığını belirtti. Rusya’nın G8 üyeliğine gelince Almanya Şansölyesi, bu konuda hiçbir kararın alınmadığını söyledi. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, G8 liderlerinin Ukrayna etrafındaki gerginlik bağlamında Rusya’nın üyeliğini askıya aldığını açıklamıştı.

OBAMA YÖNETİMİNİN DANIŞMANLARINDAN STEPHEN LARRABEE İLE SOHBETİMİZİN DEVAMI

AKP oyları yüzde 30’lara düşecek... ‘Bana öyle geliyor ki Erdoğan kaybedecek. Haziran 2011 seçimlerinde aldığı desteği alamayacak. AKP oylarının yüzde 30’lara kadar düşmesi bir sürpriz sayılmaz. Erdoğan İstanbul’da kaybederse gerçekten çok şaşırırım. Bu gerçek bir darbe olur’

S

tephen Larrabee ile söyleşimize devam ediyoruz. ABD’nin en önemli düşünce kuruluşlarından RAND Corporation’ın Avrupa Güvenliği Masası Şefi olan Larrabee, Washington yönetiminin de kıdemli Avrasya danışmanı olarak görülüyor. Sözleri asıl olarak Obama Yönetimi’nin politikalarısafakterzi@yandex.com nı ifade ediyor. Şafak TERZİ

‘Obama ile Kerry arasında fark yok’

‘Erdoğan seçimlerde kaybedecek’ Berkin Elvan’ın cenazesi muazzam bir protestoya dönüştü. Stephen Larrabee Gezi sürei gelir mi sizce? Bu zaten Haziran’da yapılan pro‘Erdoğan’ın Esad’ı testoların devamı iktidardan devirmek için niteliğinde. Mosarfettiği tüm çabalara tivasyon kaynağı rağmen, Esad iktidarını korud u... aynı. Erdoğan’ın Dirençli çıktığı son derece açı k ve otoriter yaklaşıbunu ne Erdoğan, ne de Batılı mı konusunda liderler bekliyordu...’ bariz bir memnuniyetsizliği gösteriyor. Ve Erdoğan’ın kendi politikalarına daha geniş bir pengulaması ve siyaseti konusunda bir cereden bakma konusundaki is- memnuniyetsizlik var. teksizliğine tepki olarak yapılıyor. Başka herhangi bir partinin yükselme ihtimali var mı? Sarıgül? ‘AKP İstanbul’u alamazsa Bir şansı olabilir... Ama Erdoğan gerçek darbe olur’ İstanbul’da katbederse gerçekten Protestoların yanında, Er- çok şaşırırım. (Gülerek) Bu gerçek doğan’ın sızan ses kayıtları ve yol- bir darbe olur. Dolayısıyla böyle bir suzluk operasyonu da göz önünde bulundurulduğunda. Önümüzdeki seçimlere etkisi ne olur? Göreceğiz, yani bunu kesin tahmin etmek çok zor. Ama bana öyle geliyor ki Erdoğan kaybede Suriye’ye bakacak olursak cek. Haziran 2011 seçimlerinde Esad’ın kazandığını, ya da Erdoğan’ın aldığı desteği alamayacak. Ama kaybettiğini söyleyebilir miyiz? yine de, -önceden olduğu gibiDurumu bu kadar net ifadelerle yerel seçimler genelde AKP’ye yöortaya koymuyorum. Ama Esad’ın nelik memnuniyetsizliği ifade etkaybettiği bazı toprakları geri mek için bir fırsat oluyor. Dolayıkazandığını söyleyebilirim ve tabii sıyla, destek kaybedip, yüzde 35 iktidarda kalmayı başardığını da... yerine yüzde 30’lara kadar düşmesi Erdoğan’ın kendisini iktidardan bir sürpriz sayılmaz. Hele Haziran devirmek için sarfettiği tüm çabalara 2011 seçimlerinde kazandığı yüzde rağmen, Esad iktidarını korudu... 50 oya ulaşabileceğine kesinlikle Dirençli çıktığı son derece açık ve ihtimal vermiyorum. Erdoğan açısından bu direncin hiç Ama dediğim gibi görmemiz labeklenmedik olduğu da çok aşikar. zım... Yani güç kaybetmesini iki olErdoğan, Esad’ın aynı Kaddafi gudan dolayı bekliyorum. Birincisi, gibi aylar içinde devrileceğini tepki oylarının vakti genelde yerel düşünüyordu. Bu düşünce de seçimlerdir. İkincisi ise, birçok uy-

şeyin olmasını beklemiyorum. Ergenekon’dan tahliye edilen İlker Başbuğ’un Ağustos ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olacağı konuşuluyor. ABD’nin yaklaşımı ne olur? Washington, seçimleri kim kazanırsa onunla muhatap olur. Bu iş

‘Washington, seçimleri kim kazanırsa onunla muhatap olur. Ama ben, Abdullah Gül ikinci bir dönem için aday olmaya karar vereceğin i düşünüyorum’ her zaman Erdoğan’ın paralel böyledir. Ama yapı söyleminde sizce doğben Abdullah ruluk payı var mı? Gül’ün lafını sakınmaDurum böyle görünüyor. Yani yacak bir şekilde ortaya çıkıp, ikinci söyleyebileceğim kadarıyla, Gülenbir dönem için aday olmaya karar ciler bir ihtimal polisin ve yargının vereceği senaryosunu daha olası bu- içine sızmışlar. Ama bunu “paralel luyorum. devlet” olarak ifade etmek zor.

‘Esad’ın direncini hiçbirimiz beklemiyorduk’ Erdoğan’ın siyasetini değiştirmesine engel oldu... Ama devrilmedi. Esad’ın direncini ne Erdoğan, ne de Batılı liderler bekliyordu. Dolayısıyla, Esad’ın bugünkü konumu geçtiğimiz birkaç yıla kıyasla daha güçlü olduğunu söyleyebilirim. Esad çok daha güçlü bir konumda diyorsunuz... Evet, Esat gerçekten direnç gösterdi... AKP ile Washington’un arasında Suriye, Kıbrıs ve Kuzey Irak konusundaki işbirliği nasıl ilerliyor? Bunlar ayrı konular... Irak’ta neler olduğunu ele alacak olursak. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile

AKP’nin yaptığı enerji anlaşmanın bazı sorunlara yol açacağı konusunda ABD Yönetiminin kaygılandığını düşünüyorum... Yani, Türkiye’nin izlediği siyasetin Irak’ı zayıflatabileceği yönünde bir korku var. Yani son aylarda Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle bağlarını güçlendirmeye çalıştığını görüyoruz, ama tabii aynı zamanda Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Irak ile petrol ve enerji meselesi konusunda müzakere etmesi için çaba sarfetti. Ama söyleyebileceğim kadarıyla Kürt Yönetimi ile... yani bu

petrol anlaşması konusunda hala bir düzenleme yok... Peki Kıbrıs’ta neler oluyor? Kıbrıs’ta kimsenin gerçek anlamda bir değişiklik beklediğini sanmıyorum...

Ukrayna’yla ilgili ObamaKerry’nin yaklaşımı farklı mı? Hayır kesinlikle değil... Kerry Dışişleri Bakanı olduğu için sadece lafını sakınmadan konuşmaya alışık, bu nedenle bazen böyle bir söylemi oluyor. Yaklaşımda bazı durumlarda zorluklar oluyor, bu da bazen yaklaşım konusunda fark olduğu şüphesine neden oluyor ama böyle bir durum yok. Kerry tabii birçok zaman Bakan olarak çok daha açık sözlü ve net konuşuyor. Bu da zaten koordine edilmiş ve Obama’nın da yararına. McCain’in rolü ne? McCain Ukrayna ile ve diğer bağımsız Doğu Avrupa ülkeleri ile ilişkilerde her zaman güçlü ve sert bir duruş sergiledi. Yani “yakın çevre(near abroad)” şeklinde anılan eski Sovyet ülkelerine yönelik... McCain bir senatör, eski bir başkanlık adayı ve başına buyruk ve lafını asla sakınmıyor. Yani, Cumhuriyetçi Parti’nin Doğu Bölgesi içinde çok fazla farklar var. Bu bölge Cumhuriyetçi Parti’nin Uluslararası Siyaset Grubu içinde en açık sözlü kesimi oluşturuyor. ABD içinde büyük bir güç değil... Obama’yı zorluyor mu? Evet, tabii ki Obama’nın üstüne insan hakları gibi konularda daha sert olması ve daha açık sözlü olması için baskı oluşturmaya çalışıyor. Ama bu onun senatör olarak işi zaten. Ancak ABD siyasetinde temel bir etkisi olmayacak. Suriye’ye de gitti ve orada El Kaide ile bir araya geldi... McCain, Cumhuriyetçi Parti’nin bir üyesi ve istediğini yapabilir. Obama Yönetimi’nin bu durumdan memnun olmadığı aşikâr. Ama Washington’un yapabileceği bir şey yok. Çünkü senatör olarak hakkı.


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 93 Sayı. 2320

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Sürüldüğü yüzeylere parlaklık, ve kayganlık veren bir cila türü - Sevinçli, keyifli 2. Yok etme, ortadan kaldırma - Yarı mat bir tür yazı kağıdı 3. Bir hayret ünlemi - Bilgisiz - Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü 4. Aşiret - İki nokta arasındaki uzaklık, ara 5. Bilgiçlik taslayan, çokbilmiş Lübnan'ın plakası 6. Su yolu, kanal - İnanılan düşünce, kanaat - Ben, benlik 7. Kayınbirader - Güvenliği sağlamak için belli noktalara yerleştirilmiş silahlı kuvvetlerin bulunduğu yer 8. İnleme sesi - Milli İstihbarat Teşkilatı (kısa) 9. Cıva'nın simgesi - Boş, açık Fas'ın plakası 10. Dağ tavuğu - Öküz yemliği 11. Bir iş, bir görev için yetiştirilmekte olan kimse, namzet Çok eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatan bir söz - Bir yetimin veya akılca zayıf, hasta birinin malını yöneten kimse 12. Yas havalarında kullanılan bir halk ezgisi - Türk lirası (kısa)

Yukarıdan aşağıya 1. Kemana benzeyen, kemandan büyük bir çalgı türü, alto Gereken ilgiyi göstermeme, savsaklama, boşlama, önem vermeme 2. Bir tür cila - Üzerinde boks yapılan, çevresi kordonla çevrilmiş yer - Bir bulunma hali eki 3. Rodyum'un simgesi İnandıran, ikna eden - Denizli'nin bir ilçesi 4. Kısa saplı küçük odun baltası Eskiden fıkıh ve şeriat işleriyle uğraşan hocalar sınıfı ve bu kişilerin mesleği 5. Akarsu yatağı - Çok ince gözenekli pamuk, ipek veya sentetik dokumadan yapılmış perde 6. Kimi zaman - Ancak - Demir'in simgesi 7. Anlamsız - Hıyanet eden, kötülükten hoşlanan 8. Bir tür dağ konutu türü Akarsuların en büyüğü 9. İsim - Stronsiyum'un simgesi Aileyle ilgili 10. Lehçe - Radyum'un simgesi 11. Bağışlama, mazur görme - Çin satrancı - Sarhoş, kendinden geçmiş 12. Güçsüz, dayanıksız, çok sık hastalanan kimse - Vilayet

Soldan sağa 1 Eski Türkler'de babanın mirasçısı en küçük oğlu 5 Bir meslekte yaşça ve kıdemce ileri olan kimse 10 Mezopotamya panteonunda tüm tanrıların babası ve kralı olan gök tanrısı 11 Bedevi Araplar'ın başlığı olan kefiyeyi tutturmakta kullanılan düğümlü kordon 13 Çıplak 14 Paraguay çayı 16 Duvar lambası 18 Kuruntuya düşürme 20 Katar'ın başkenti 22 Holmiyum'un simgesi 23 Fas'ın plakası 24 Eski Türklerde "totem"e verilen ad 26 İbadet 28 İnleme 30 Cinsiyet 32 Kadife, çuha, vb.nin üzerindeki ince tüy 33 Annenin erkek kardeşi 35 Göz 37 Kulak iltihabı 39 Tırpana balığı 41 Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok ince yarı-saydam bez

43 Saf, sersem 45 Bir nota 47 Santimetre (kısa) 48 Rütbe, derece, aşama 50 Boyutlar 52 Dokumada çözgüler arasından enine geçirilen iplik 54 Motorlu araçlarda fren yapmayı sağlayan cihaz 56 Satürn gezegeninin beşinci uydusu 57 Uzak 58 İri taşların traşlanmasında kullanılan tırnaklı aygıt Yukarıdan aşağıya 1 Mikroptan arındırma, sterilize etme 2 Genişlik 3 Arap edebiyatında bir şiir türü 4 "... King Cole" (Amerikalı caz piyanocusu ve şarkıcı) 5 Bir bulunma hali eki 6 Eskiden Romanya'nın yerli halkına verilen ad 7 Köpek yiyeceği 8 Ürdün Batı Şeria'da 1967'den beri İsrai işgali altında olan kent 9 Tütünde bulunan çok zehirli bir madde 12 Dilenci

15 İşlemler 17 Parça ya da ezme et ya da sakatata çeşitli harçlar katılarak hazırlanan bir şarküteri ürünü 19 Halı, kilim ya da bez dokuma tezgahı 21 Plastik ya da tahta taşlarla ve ıstakalarla oynanan bir oyun 25 Eşi benzeri olmayan, mükemmel bir şeyi icat eden 27 Belli, açık 29 Büyük Britanya'da akarsu 31 Mayalanmamış üzüm suyu 32 Taşçı, taş ustası 34 "Oğuz ..." (yazar) 36 Japonya'nın eski adı 38 Bir çeşit tıkaç 40 Aşırı dereceye varan alışkanlıklar 42 Hac mevsiminin dışında Kabe'yi ve Mekke' nin mübarek yerlerini ziyaret etme 44 Mikrobu farelerden geçen, bulaşıcı, ateşli ve öldürücü hastalık türü 46 Azarlama, paylama 49 Zaviye 51 Rüzgar 53 Galyum'un simgesi 55 Beyaz


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

Sarıgül, Cemaat’i bilmez mi? M

ustafa Sarıgül’ün canlı yayında Gülen Cemaati’ne “büyük bir zulüm” yapıldığını iddia etmesi ve dershanelerin kapatılmasına karşı çıkmasına tepki yağdı. Odatv’de yayınlanan “Boynunda sarı atkıyla dolaşanlar bu gerçekleri bilmez mi” başlıklı yazıda Gülen Cemaati’nin tertipleri hatırlatılarak “siz dünün zulümdarlarıyla kolkola yürümeye devam edin” tepkisi gösterildi. İşte o yazı: CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mustafa Sarıgül CNN TÜRK’te Tarafsız Bölge programında şöyle dedi: “Gülen cemaati öyle bir yere oturtuldu ki her gelen onlardan bahsediyor. Ben Gülen Cemaati’ne yapılanların çok haksız olduğunu düşünüyorum. Doğru bulmuyorum. Dershanelerin kapatılmasını da doğru bulmuyorum. Dershaneleri kapatmak için eğitimi planlamak lazım. Sarıgül hiçbir zaman güçlülerden yana hiç olmadı her zaman haklılardan yana oldu. Gülen cemaatine büyük bir zulüm yapıldığı kanısındayım.” Ne diyelim... Yol arkadaşlarınızla yolunuz açık olsun. Ama biz tarihe sözümüzü söyleyelim... Madem Sarıgül bilmiyor, madem “yeni CHP”liler hatırlamıyor;

CNN Türk ekranlarında Tarafsız Bölge’nin konuğu olan Mustafa Sarıgül, Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlarken yine gaf yaptı. Ahmet Hakan, “Ötekisiz İstanbul” sloganıyla yola çıkan Sarıgül’e bu sloganın sebebini sordu. Hakan’a cevap veren Sarıgül yanlışlıkla “Ben yurttaşlarımın yüzde 50’sini kucaklamak istiyorum” dedi. Sarıgül’ün bu sözlerini Ahmet Hakan düzeltti.

biz üstümüze düşeni yapalım... Ergenekon’un kasası diye yutturulan Kuddusi Okkır’ı duydunuz mu? O Cemaat’in polis, savcı ve hakimlerinin “Ergenekon’un kasası” diye hapse attıkları Kuddusi Okkır’ın cenazesini, kameramanlar aralarında para toplayarak kaldırdı. Yarbay Ali Tatar neden intihar etti? Yarbay Tatar’ın “Alevi” olduğu neden Ergenekon iddianamesine girdi? Tatar’ın “Alevi”liği ile sözde komutanına suikast iftirası nasıl bağdaştırıldı? Tatar, nasıl “yeter” deyip intihar etti?

Hadi bu sorulara şaşırdınız. Peki Cemaat’in dergisi Aksiyon’un “PKK’nın önemli bir kısmı artık Alevilerden oluşuyor. Teröristlerin en çarpıcı özelliği Alevi ve Ateist olmaları” diye hedef göstermesini ne çabuk unuttunuz? Kaşif Kozinoğlu’nun Afganistan ifadeye çağrılıp “kaçma şüphesi” nedeniyle tutuklanmasını, mahkemeye bile çıkmadan hayatını kaybetmesi? ÇYDD’nin, ÇEV’in adını duydu mu boynunda sarı atkıyla dolaşanlar? “Teğmenlere pazarlanacaklardı” haberleriyle bursiyer kızların listesini yayınlayanları unuttular mı?

Hadi Fethullah Gülen grip olunca “çok yaşa” sırasına giren “aslan sosyal demokratlar” Balyoz’da sahte delillerle hayatı çürütülen yüzlerce subayın yaşadıklarını bilmez. Eşlerinin çocuklarının çığlığını duymaz. O sahte CD’lerin, o bilirkişi raporlarının, o savcıların ve hakimlerin nasıl hazırlandığını anlamaz. Yahu Hanefi Avcı, Fethullah Gülen’le ilgili yazdığı bir kitap yüzünden 4 yıldır içerde... Kanser hastası Türkan Saylan’ın, İlhan Selçuk’un hayatlarının son günlerinde evlerini basanlar; buna alkış tutanlar kimdi? Kimdi, CHP’den MHP’ye kadar onlarca siyasi parti mensubuna kaset komplosu yapanlar? Bu komploya alkış tutanlar? Yetmedi üstüne bu komploları “kendi arkadaşları yaptı” diye ilan edenler. Bu sorulardaki suçluyu sadece AKP ya da sadece Cemaat olarak işaret etmek gerçeği örtmektir. Sarıgül bilmez mi: Türkiye’nin son 8 yılına damga vuran hukuksuzluklar silsilesinde AKP siyasi olarak ne kadar sorumluysa, Cemaat’in devlet içinde örgütlenmiş kadroları da o kadar sorumludur. Siz dünün zulümdarlarıyla kolkola yürümeye devam edin... Herkes kendi kaderini yaşar yarim...

Mustafa Sarıgül’ün gaf uzmanlığı Mustafa Sarıgül, daha önce de benzer gaflara imza atmıştı. 2006 yılında Zaman Gazetesi’nden Nuriye Akman’a verdiği röportajda Sarıgül, gafları adeta sıralamıştı. İşte o röportajdan bir kesit.. Sarıgül: “Ben ne içki ne de si-

gara içerim. Yok, içkiyi arada sırada içerim. Ama öyle aşırı bir şeyim yok. Ama işte hacı olduğunuz zaman, yapmamanız gereken, Metruk olan olaylar var.” Nuriye Akman: Metruk değil mekruh. Sarıgül: Olabilir. Benim fazla

öyle bilimsel derinliğim olmaz. Onun için rahat rahat söyleyebilirsin. Nuriye Akman: Afedersiniz. Ahmet Hakan ile konuşmanızda da bir kelimeyi yanlış telaffuz ettiniz. Sarıgül: Nemahrem diyecek-

Örgüt olduğunu yeni mi öğrendiniz?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, cemaatin oylarını alabilmek için her dönem cemaatle yakın ilişki içindeydi. “Ne istedilerse” yerine getirdi. Ancak ne istetiklerini, neleri yerine getirdiğini bir türlü açıklamıyor. Bugün görevden alınanların bazıları, bizzat Başbakan’ın onayı ile o görevlere getirilmişti. Önceki gün açığa alınan Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in “cemaatçi” olduğunu bile bile Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne, oradan İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atadığınız zaman onun sicil raporunda “Fethullahçı” yazdığından haberiniz yok muydu? Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1992 tarihli raporunda, “Fethullah Gülen’in Talebeleri Örgütü”nden söz edildiğinden de mi haberiniz yoktu. “Okyanus Ötesindeki Vaiz” kitabımda sözünü ettiğim belgeleri de görebilirsiniz. Başbakan şimdi tutturmuş “örgüt” diyor. Peki, Başbakanlığınız döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından mahkemelere, C. Savcılarına gönderilen yazıda niçin “Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Fethullah Gülen Cemaati adı altında bir örgüte rastlanılmamıştır” cevapları verildi? Bu rapora dayanarak 2006 yılında Gülen hakkında beraat, 2010 yılında yürütülen ayrı bir soruşturmadan da kovuşturmaya yer olmadığı kararından başbakanın habersiz olması da düşünülemez. Saygı Öztürk

Twitter’dan tepki yağdı

Mustafa Sarıgül’ün Gülen Cemaati’ni öven sözlerine Twitter’dan tepki yağdı. İşte o tweet’lerden bazıları: @fatihportakal Sarıgül “haksızlık yapılıyor cemaate..” demiş.. Mavi boncuk diyorum buna.. Hala cemaatlerden medet uman var. Türkiye gerçeği... @farukbildirici Cemaatin zulüm gördüğünü söylemek sosyal demokratlara mı kaldı? Ne çabuk unutuldu, o örgütün gizli kayıtlarla insanlara yaptıkları? @FARACYAZIYOR Atatürkçülere kumpası ve 6 yıl zindanı reva görenlere sessiz kal, “cemaate zulüm yapıldı”ğını söyle! Aferin Sarıgüle, sen bu yolda devam et! @demiryumruk_FB Sarıgül seçilmemek için elinden geleni yapıyor. “Cemaate haksızlık yapılıyor, cemaat zulme uğruyor” nedir kardeşim ya? @DostEvrim Sarıgül’ün cemaate üzülmesi konusunu çok anlamadım nasıl bir haksızlık yapılmış düne kadar iktidar ortaydı cemaat

tim, namehram dedim. Nuriye Akman: Yok, namahrem olacak. Sarıgül: Niyet önemli hanımefendi! Yürek önemli, senin boynun kopmasın! Yerin dibine girmeyesin sen. (Gülmeler) Kelimeye takılıyorsun. Alime tarif gerekmez. Nuriye Akman: O da “Arife tarif” olacaktı. Sarıgül: Anlayan anladı hanımefendi!

Vıcık vıcık bir sağcı: Melih Gökçek

Ulusal muhabirinden ‘Balyoz’ gibi selam Çanakkale şehitleri anmasında, TGC Gediz fırkateyninden canlı yayın yapan Ulusal Kanal’da tutuklu komutanlara selam gönderdi

Ç

anakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün 99. yıldönümünde, Ulusal Kanal Çanakkale Boğazı’ndan canlı yayındaydı. Ulusal Kanal muhabiri Özer Sürmeli, TGC Gediz fırkateyninden Balyoz tutuklusu komutanlara selam gönderdi. “Tutuklu komutanlar, tutsak denizcilerimiz, 134 tutsak deniz subayımız adına Çanakkale Abidesi’nin selamlıyorum” diyen Sürmeli, bu sırada “TGC Hadımköy - TD 134” yazan şapkayı başına taktı. Sürmeli, şapkanın 2009 yılından beri tutuklu bulunan Deniz Kurmay Albay Tayfun Duman’ın Ulusal Kanal ekibine armağanı olduğunu söyledi. Özer Sürmeli, canlı yayında

sözlerine şöyle devam etti.

8 komutandan 6’sı tutsak “Bu özel yayını yapmamızın en önemli nedeni TCG Gediz’in bugüne kadar görev yapan toplam 8 komutanı vardı. Bu 8 komutandan altı tanesi çeşitli kum-

paslar sonucunda tutuklandı. Tayfun Duman bu şapkayı bir ay önce Ulusal Kanal ekibine, kumpaslara karşı mücadelesi dolaysıyla hediye olarak göndermişti. Onun dışında tutuklanan diğer TCG

Gediz komutanlarını isimlerini sayarak anmış olalım. Levent Erkek, Ercan İrençin, Zafer Sarı, Hasan Özgür , Alper Tekin TGC Gediz komutasını üstlendiken sonra kumpaslarla tutuklanan

twitter.com/medyaninhalleri

deniz subaylarımız. Onların nezdinde Silivri, Hasdal, Maltepe, Hadımköy, Şirinyer cezaevlerinde tutsak bulunan komutanlarımız adına şehitlerimizi selamlıyoruz.”

Türk sağının yarım yüzyıllık politika albümündeki ‘bin bir surat’ portrelerinin en mütebâriz karakterlerinden birisidir kendileri... ANAP ile başlayan, Fazilet Partisi ile devam eden ve ‘su akar yatağını bulur’ sözünün kendisi için söylenmiş olma ihtimâlini her ân canlı tutan bir performans ile AKP’li bir siyâsetçi olarak çeyrek yüzyıldır politik podyumda arz-ı endâm ediyor... Yüzündeki sâbitlenmiş gülümseme, bir çocuğun hınzırlık gülümsemesi değil, bir güvensizlik şuası... Ne kadar kızgın ya da üzgün olursa olsun, o sâbit gülümseme yüzünü terk etmiyor... Değerler skalasının hiçbir umdesi onun için vazgeçilmez değil... Rencide edemeyeceği hiçbir değer yok... Herhangi bir değere bağlılığına istinâden ait olduğu hiçbir mensûbiyeti de yok... En mütebâriz vasfı ‘vıcık vıcık bir sağcı’ olması... Müesses nizamın sâdık bir sağcı evlâdı... Müesses nizâmın sâhiplerine hudutsuz bir sadâkati var... Müesses nizâmın sâhibi ya da sâhipleri kim olursa olsun, onun efendisi, efendileri... Müesses nizâmın sâhibinin ya da sâhiplerinin ismi Özal olmuş, ismi Demirel olmuş, ismi Erdoğan olmuş onun için fark etmiyor, yeter ki kendisi o trafoya yakın olsun, yeter ki kendisi o güce yakın olsun, yeter ki kendisi o otoriteye yakın olsun, yeter ki kendisi o iktidarın bir parçası olsun... 30 Mart’ta başkentteki mahallî iktidârına vedâ ederken, ardında akademik araştırmalara denek olacak bir vıcık vıcık siyâsî portre ve bir vıcık vıcık siyâset tarzı bırakacak... Türkiye ondan ve efendilerinden kurtulacak... Adnan İslamoğulları

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Kent ve Yaşam (t)

08.00 Semra Topçu ile Güne Başlarken 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Hakan Bayrakçı ile Seçime Doğru 21.00 En Ana Haber 22.00 Nereye Gidiyoruz? 00.00 İsmail Dükel ile Gün Sonu Haberleri

07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Yereli Yönetenler 13.00 Haber 13 13.45 Türk Filmi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Bilinen Doğrular 22.30 Umman 00.00 Belgesel

09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Devlet Demiryolları 21.30 Hariciye Kliniği 23.00 Gezi Notları

10.40 Ekonomi 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 17.00 Ana Haber 17.40 Spor Vizyon 18.00 Ana Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Tarafsız Bölge 23.30 Burada Laf Çok

10.25 Seçim Aktüel 12.00 Haber Merkezi 14.00 Günün İçinden 14.20 İl İl Seçim Nabzı 15.30 Doğru Tercih 16.00 Günün İçinden 16.20 NTV’ye Sorun 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 Ana Haber 21.00 Adaylar Konuşuyor 22.00 Yakın Plan 23.00 Gece Bülteni

09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Ankara’nın Dikmeni 22.00 Zeytin Tepesi

06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Muhteşem Yüzyıl 23.30 Süper Dadı

07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Aileleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv Ana Haber 20.00 Kara Para Aşk 23.15 Kim Milyoner Olmak İster

10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.15 Spor 13.20 Elde var Hayat 14.35 Aileler Yarışıyor 16.20 Zengin Kız Fakir Oğlan 18.40 Seçmenin Sesi 19.00 Haber 19.55 Kızıl Elma 22.30 Film: Ölü Ozanlar Derneği 01.00 Aileler Yarışıyor

10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 15.30 Haber Özetleri 15.35 Gündem 16.30 Haber Özetleri 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.30 İnsan 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Seçim Özel 22.30 Açı

09.35 Bakış 10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.45 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Ana Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Teke Tek Özel 23.30 Okan Bayülgen Sunar

11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Haber Ötesi 23.00 Film

07.00 Geri Sayım 12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 17.30 Piyasaya Bakış 18.00 Avatar 18.30 Ninja Kaplumbağalar 19.00 The Simpsons 20.00 Hot in Cleveland 21.00 Rizzoli ve Isles 22.00 Vikings 23.00 Black Sails

10.00 Sinbad 11.00 Cleveland Ateşi 13.00 Hayallerinin Peşinde 14.00 Taht Oyunları 15.00 Kanun ve Düzen 16.00 Ellen Show 17.00 Hayallerinin Peşinde 18.00 Sinbad 19.00 Cleveland Ateşi 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show with Jay Leno 23.00 Winners and Losers

08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Film: Sev Dedi Gözlerim 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.15 Ana Haber 19.00 Büyük Risk 20.00 Sevdaluk 23.00 Fatih Harbiye

07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 18.40 Survivor Panorama 20.15 Film: Çılgın Marslılar 22.15 Saba Tümer’le Bu Gece 23.45 Survivor Panorama

15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Seçime Doğru 22.00 Medyanın Halleri 00.00 Gece Raporu

06.45 Çalar Saat 10.00 Doktorlar 11.30 Babam Sınıfta Kaldı 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 23.00 Umutsuz Ev Kadınları

08.10 Genç Şefler 09.00 Bir Bulut Olsam 11.00 Kavak Yelleri 12.50 Menekşe ile Halil 14.50 Hanımın Çifliği 16.40 Ejder Avcıları 17.30 Genç Şefler 18.30 Kobra Takibi 20.00 Sesli Güldüm 21.30 Film: Kara Delik 23.50 Homeland


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yeni albümler

aptulelcioglu@gmail.com

DEAN MARTIN

‘The Very Best of Dean Martin’ Siyah beyaz filmlerin unutulmaz ikilisi Dean Martin ve Jerry Levis. Biri yakışıklı, kurnaz ve çapkın diğeri ise sakar ve komik. İşte benim için sinemanın vazgeçilmez ikilisi. Bugün bile bir yerde filmlerinin oynadığını görsem işi gücü bırakır izlerim. Çocukluğumdan beri defalarca izlediğim bu filmlerin ikilisinden yakışıklısı yani Dean Martin’in sesi de Amerika’nın diğer kadife sesli şarkıcıları (Nat King Cole, Frank Sinatra) arasında benim için hep cezbedici olmuştur. İşte bugünlerde yayınlananan ve Martin’in sevilen şarkılarından oluşan “The Very Best of Dean Martin” albümü çıkınca dayanamadım ve yazdım. Dean Martin’in yaşamı da filmlerine taş çıkaracak ölçüde ilginç. Lise yıllarında okulda alkollü içki taşıdığı için okuldan atılıyor. Sonrasında kumarhanelerde çalışıyor. Burada öğrendiği kumar hilelerini kullanmaya başlıyor. O maceradan bu maceraya koşarken de bir yerde tesadüfen vokal yapması onu müzik hayatına atıyor. 21 yaşındayken Sammy Watkins tarafından keşfedilen Dean

Paul Rodgers’ın albümü ‘The Royal Sessions’ öylesi yeni parçalardan oluşan bir çalışma değil. Sanatçı blues, rhythm & blues ve soul klasiklerini seslendirmiş

K

Martin, müzikal kariyerine ilk olarak 1943 yılında New York’taki Rio Bamba Room’da sahne alarak başladı. 10 yıl boyunca Jerry Lewis ile “The Martin and Lewis Show”u hazırlayan Martin, kariyerlerine aynı zamanda 16 film sığdırdı. “The Very Best of Dean Martin”de sanatcının 17 şarkısı bir araya getirilmiş. “Everybody Loves Somebody”, “Send Me The Pillow You Dream On”, “Houston”, “Every Minute, Every Hour” ve “You’re Nobody Till Somebody Loves You” gibi şarkılar insanı bir anda o Jerry Lewis - Dean Martin filmlerinin tasasız, eğlenceli dünyasına götürüyor. “The Very Best of Dean Martin” seçkisinde “That’s Amore”un olmaması eksiklik yaratmıyor da değil.

‘Bir Eksiğiz: Ahmet Kaya’

Çeşitli Sanatçılar Ahmet Kaya’nın 22 şarkısı, bir saygı niteliğinde 18 sanatçı ve 5 grup tarafından iki CD’de yorumlanmış. Ayrıca şair Küçük İskender ve Okan Bayülgen de şiir bölümlerini seslendirmişler. Albümdeki yorumlarda herkes kendi müzikal tarzının rengini özgürce ve kısıtlamasız sunarken. büyük bir zenginlik ortaya çıkmış. Bu albüme katılan isimlere baktığımızda başka bir seçki de bir araya getirilmesi imkansız ya da zor olan farklı müzik anlayışlarında sanatçılar ve gruplar var. Bu genişlikte farklı müzikal bakış açılarının bir araya gelebilmesindeki tek etken ise Ahmet Kaya olsa gerek. Zira Ahmet Kaya’nın müzikal bakışındaki meraklı yan ve diğer türlere açık kapı bırakabilmesi bugün bu kadar ismi bir araya getirebilmiş. Albümde Rock, folk, pop, world music, etnik gibi değişik tarzların müzisyenleri bir araya gelmiş. Bu tarzlara caz da eklenseydi olabilirdi çünkü o tarzındaki müzisyenlerin de algısının bu konuda açık olabileceğine inanıyorum. Sadece bizde değil dünyada da yapılan bu tip saygı (tribute) albümlerine her zaman mesafeli durmuşumdur. Çoğu zaman o sevdiğimiz müzisyene yapılan saygı albümlerinin günü kurtarma ve ticari kaygılar esas alınarak yapıldığını hissetmişimdir.

Efsane soul rüzgarlarında ramp grubunu bilirsiniz. Bilmeyenlere de biraz hatırlatalım. Hani o Erkin Koray’ın “Tek Başına” şarkısını “İstanbul Sokakları” adlı albümünde yorumlayan grup. Kramp’ın bir diğer akıllara yer etmiş şakısı da “Lan N’oldu Be” idi. İsmini karikatürist Nuri Kurtçebe’nin bulduğu Kramp’ın 80’lerin sonundaki konserleri de bir hayli görkemliydi. İşte o günlerdeki konserlerde grubun asıl kadrosunun haricinde sahneye konuk bir eleman çağırılır (ki o da Kramp ailesindendir) ve iki İngilizce parçayı seslendirirdi. Bunlardan biri Deep Purple’ın başyapıtı “Smoke On The Water” diğeri ise Free grubunun klasiği “All Right Now” dır. Bu iki parçayı okuyan kişi Deep Ahmet’ti. Işıklar içinde yatsın onu da bir kaç yıl önce yitirmiştik. “Smoke On The Water” için yapabilecek bir şey yok. Zaten ismi anıldı mı, karşınızdaki insan (rock dinlemiyor olsa bile) birden “ Na na na/ na naa na na” diye parçanın giriş bölümünü ağzıyla seslendirmesi kaçınılmazdır. Ama Deep Ahmet’in o Kramp konserlerinde seslendirdiği “All Right Now” ortalığı bir anda inletir ve şarkının sorduğu soruya “Hazırız” cevabını verircesine coşardı.

Free ve bir altın dönem Kramp’ın 25 yıl önceki konserlerinde okuduğu “All Right Now” 1970 yılından kalma bir Free şarkısıydı. Döneminin blues etkili hard rock tarzıyla önemli bir grup olan Free etkisi bugüne dek süren parçalar çıkartmıştı. Hatta onun bir parçası 90’ların önemli gruplarından Mr. Big’e de isim babalığı yapacaktı. Bu unutulmaz gruba alameti farikasını veren isimlerden

biri de grubun vokalisti Paul Rodgers’tı. 1968’de kurulan Free, 7 albümle rock tarihine oturduktan sonra 1973’te dağılacaktı. Bundan sonra Rodgers’ı Bad Company’de gördük. Free kadar olmasa da Bad Company de hatıralara yer edecekti. 80’li yıllarda The Firm grubuyla devam eden kariyerine 90’larda solo olarak devam eden Paul Rodgers’ı 1993 yılında çıkan ve blues ustalarından Muddy Waters’a adanmış bir albümle görecektik.

sayılacaktı. 70’lerin en önemli albümlerine imza atan grubu da sadece “We Will Rock You” ile anılır olacaktı. Popüler algınını hakimiyeti bu yapabilecek bir şey yok... İşte o süreçte (belki de müzik endüstrisinin de itişiyle) Queen’e yeni bir vokal bulma çabaları başladı. Keşke vazgeçselerdi ve grubu dağıtsalardı da hem grubun hem de Mercury’nin önemi daha iyi algılanabilseydi. Ama olmuyor işte kapitalizm bu, herşeyi paraya döndürmeye meraklı. Ve böylece Paul Rodgers, Queen’in yana bir “+” ibaresiyle solist oldu. 2005’te “Return of the Champions” isimli eski parçaların seslendirildiği ikili konser albümüyle bu artılı birleşmeye şahit olduk. “Eh hadi bir nostalji canlanPaul Rogers dırmasıdır” derken 2008’de de yeni bir Queen + Paul Rodgers albümü gelecekti. “The Cosmos Rocks” adıyla çıkan ve yeni parçalardan oluşan bu albüm ne Queen dinleyenleri ne de Paul Rodgers tutkunlarını bahtiyar edecekti. Neyse ki bu talihsizlik fazla uzamadı. Geçtiğimiz ayın başında Paul Rodgers “The Royal Sessions” albümüyle bizlere yeniden “merhaBlues köklerini bu denli ortaya ba” dedi. Bu öylesi yeni parçalardan koyan sanatçı bir kez daha övgüleri oluşan bir çalışma değildi. Sanatçı blues, rhythm & blues ve soul klahakedecekti. siklerini seslendiriyordu. Kayıtları Eksilten “artı” Memphis’teki Royal Stüdyoları’nda 2004 yılına gelindiğinde müzik gerçekleşen albümde prodüktör dünyasına “Queen’inin yeni vokali olarak yerel müzisyen Perry A. Paul Rodgers” haberi düşecekti. Margouleff ile çalışılmış. Parçalar Bu büyük talihsizlikti. Freddie Mer- seçilirken de Rodgers’ın ilk gençlik cury’nin ölümü grubu Queen’in günleri zihin açıcı olmuş. önüne geçen bir etki yapmasına sebep olmuştu. Kuruluşundan beri Free günlerinin değişmeyen kadrosu ve elemanıyla birikiminin izleri “The Royal Sessions” oldukça bütünlüklü bir yapı gösteren Queen sadece Freddie Mercury’den ibaret eğlenceli bir etkiye sahip, klasik-

Türk balesinin ilk prodüksiyonu ‘Coppelia’ Bunun dışında kalanlar ise çok az olmuştur. Bu en azından benim bakış açımdan böyle. Ancak “Bir Eksiğiz: Ahmet Kaya” albümü olumlu bir işi ortaya çıkarmış. Özellikle albüme katılan isimler kendi yorumlarıyla Ahmet Kaya’nın müzikal bütünlüğüne bakışlarını ortaya koymuşlar. Alternatif rock ile sert gitar bölümlerinden oluşan nu - metal havasıyla Aylin Aslım tarafından seslendirilen “İçimde Ölen Biri Var” ile başlayan albümde etnik müzikteki başarısını dünya world music sahnesine taşıyan Aynur da “Kaçakçı Kurban”ı yorumlamış. “Katlime Ferman”ıi se Büyük Ev Ablukada grubu progresif rock çizgisine taşırken, Mor ve Ötesi’nin vokalisti Harun Tekin solo olarak “Beni Vur”u akustik rock olarak ele almış. Teoman, Redd, Hayko Cepkin, Moğollar, Niyazi Koyuncu, Halil Sezai,Gece Yolcuları, Gripin, Bajan, Seçzen Aksu, Bülent Ortaçgil gibi grup ve sanatçılar ise Ahmet Kaya şarkılarını yorumlayan isimlerden bir kaçı.

“Tiyatro ve Operamızın olgunlaşmaya doğru yöneldiği bir çağda Balemiz yeni doğuyor. Sahne sanatlarının gerçekten en çetinlerinden birisi olan Bale, klasik anlamı ile bizim için bir hayli yeni sayılabilir. Mütehassıs ellerde yetişen kabiliyetli Türk çocukları sanatın her dalında olduğu gibi bunda da kendilerini göstermekte gecikmeyeceklerdir. Yeşilköy’de kurulan ilk bale okulu 1961 de Devlet Tiyatrosu bünyesi içinde müstakil bir bölüm olarak temsillerine başlıyor. Bu kadar kısa zaman içinde sahne sanatlarımızda görünen bu gelişme her aydının göğsünü kabartacaktır. Genç ve istidatlı bale sanatçılarımıza giriştikleri çetin yolda başarılar diler, kuruluşundan bu yana büyük emekler sarf eden değerli mütehassıslarımıza teşekkürü bir borç bilirim.” 28 Ocak 1961 Ankara’da Türkiye prömiyeri gerçekleştirilen COPPELIA Balesinin program dergisinde, Tiyatro Genel Müdürü (o tarihlerde Opera ve Bale, Tiyatro Genel Müdürlüğüne bağlıydı) Cüneyt Gökçer böyle yazıyordu. Heyecan doruktaydı. O günlerde Ankara seyircisini görmeliydiniz. Meraklı gözlerle, birazda kuşku ile ilk Türk bale prodüksiyonu COPELLIA’yı izlemeye gelmişlerdi. Baş rollerde Binay Okurer ve Ferit Akın dans ediyorlardı. Dansçılar o kadar başarılı oldular ki dakikalarca ayakta alkışlandılar. Bir izleyen tekrar izlemeye geliyordu. 4 biletten fazla satılmadığından eş dost sıraya girer, gurup biletlerini öyle alırlardı. Kapalı gişe oynadı birkaç sezon. Aradan 53 yıl geçti. Bu zaman diliminde İzmir ve İstanbul’da sahnelenen eser şimdi Ankara Devlet Opera ve Balesi repertuarında. COPPELIA balesinin Dünya prömiyeri 1870 yılında Paris Operasında gerçekleştirilmiş. Koreografisi Arthur Saint-Leon’a, müzik Leo Delibes’e ve librettosu Nuitter’e ait. Daha sonra Lev İvanov, St Petersburg’da yaptığı koreografisi ile bugünlere kadar gelmiş. En eski bale-

leşmiş ve bir kısmının Paul Rodgers’la buluşmasını düşünemeyeceğimiz parçalar büyük bir bütünlükle uyuşmuş. Öyle ki yorumları dinlerken Free günlerinin albümlerindeki vokalin altındaki birikimi gözleyebiliyoruz. Rodgers bu parçalara bağlılığını da “halkın bize verdiği müzik” sözleriyle de görebiliyoruz. 10 şarkının bulunduğu albümde Isaac Hayes, Temptations gibi soul müzisyenlerinin klasikleri neredeyse 70’lerin disko küresini ışıklarla döndürecek gibi geliyor. Ann Piebles’in “I Can’t Stand The Rain” ve Dionne Warwick’in sesiyle akıllara yer eden “Walk On By” ise hep kadın yorumculara has parçalarken Rodgers’ın sesiyle dinleme keyfimizi şaşırtıcı bir şekilde körüklüyor. Bir döneme damgasını vuran Smokey Robinson klasiği ile Otis Redding’in blues ile soul arasında gezinen “I’ve Been Loving You Too Long” un bulunduğu albümde ayrıcalık oluşturan blues klasiği “Born Under A Bad Sign” de yerini almış. Oldukça kalabalık bir müzisyen kadrosunun eşlik ettiği albümde Paul Rodgers keyif verici ve yorum gücünün akıla duyguyu birleştirebileğine de bir kanıt sunmuş. “Hoşgeldin Paul Rodgers, artık artı ibareli kabuslar bitti” diyelim.

Erkan Yücel Tiyatro Ödülü sahiplerini buldu

Deniz Olgay YAMANUS

Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

lerden biri olan eser, canlı, neşeli, esprili oluşuyla dikkat çekici. Başkoreograf Serhat Güdül yönetimindeki prömiyeri 15 mart 2014 tarihinde gerçekleşen COPPELIA’nın konusu ise şöyle: Oyuncakçı Coppelius’un gizemli evinin balkonundaki güzel kız, özellikle delikanlıların ilgisini çeker. Nişanlısının da bu garip görünümlü kızla ilgilendiğini gören Swanilda arkadaşlarıyla birlikte, aslında çok korktukları Coppelius’un evine girer ve garip görünüşlü kızın sadece Coppelius’un oyuncaklarından biri olduğunu keşfederler. Swanilda, garip görünüşlü kızın yerine geçerek nişanlısına bir ders vermeye karar verir. 3 perde olan eserde müzik Leo Delibes’e ait. orkestrayı Bujor Hoınıc / Alessandro Cedrone dönüşümlü yönetiyorlar. Dekor tasarımını Talat Ayhan, kostüm tasarımını Gazal Ertan, ışık tasarımını ise Fuat Gök üstleniyor. Uluslararası yarışmalarda ma-

dalyaları bulunan sanatçılar eserin kadrosunda yer alıyor. “Swanilda” rolünde Özge Başaran Onuk, Mine İzgi, Sanem Subaygil, Özge Onat, “Franz” (Swanilda’nın nişanlısı) rolünde Burak Kayıhan, Eren Keleş, Kadir Okurer, “Coppelius” rolünde Hakan Odabaşı, Serhat Güdül ve “Copperlia” rolünde ise Sanem Subaygil, Özge Onat, Ezgi Odabaşı dönüşümlü olarak dans ediyorlar. Artık kuşkulu gözlerle izlemiyor seyircilerimiz. Biliyorlar ki dansçılarımız Dünya’nın her yerinde dans edebilecek kaliteye, tekniğe ve fiziğe sahipler. Ne mutlu bizlere ki YİNE SALONLARIMIZ DOLU. Temsil tarihleri: 20-22-27 Mart 2014 saat 20.00’de 3-10-19 Nisan 2014 saat 20.00’de Yer: Opera Sahnesi

Kuşadasında geçirdiği bir trafik kazası sonucu 1985 yılında aramızdan ayrılan Aydınlıkçı sanatçımız Erkan Yücel adına Kuşadası Belediyesi tarafından verilen “Erkan Yücel Tiyatro Ödülü” dördüncü kez sahiplerini buldu.. Erkan Yücel’in doğum günü olan 13 Mart’ta Kuşadası Belediyesi Vefa Projesi kapsamında verilen ödüllerve proje için konuşan Kuşadası Belediye Başkan Vekili Murat Saraç, “Ulusal ve uluslararası alanda Kuşadası ile ilgili güzel işler yapan tüm sanatçı ve kişileri anarak, yaşatmak görevimizdir. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz vefa projesini devreye soktuk. Rahmetli Erkal Yücel’i de bu kapsamda saygıyla anıyoruz. 2011’de ilk kez gerçekleştirdiğimiz ulusal çaptaki tiyatro ödülüne de seçici kurulumuz tarafından ünlü sanatçı Meral Çetinkaya uygun görülmüştü. Geleneksel hale getirmeyi hedeflediğimiz bu ödül 2012 yılında Genco Erkal’ın ardından, 2013 yılı için Uğur Uzunel, 2014 için Mehmet Esen tiyatro çalışmaları nedeniyle seçici kurul tarafından oybirliği ile seçilmiştir” dedi. Ardından Mehmet Esen konuşmasında: “Fikirleri, düşünceleri her yerde dolanıyor Erkan Yücel’in. Gezi Parkı’nda vardı, Berkin Elvan’da görüyoruz. Konuşulacak o kadar çok şey ve anlatılacak o kadar çok anı var ki şuan hepsini anlatmak geliyor içimden ancak şunu unutmayın değerli katılımcılar, Erkan Yücel bir tek sahnede halkın önünde eğmiştir boynunu” dedi. Erkan Yücel’in eşi Şükran ve oğulları Doğu ile Fırat Yücel, ayrıca tiyatro müziklerini yapan Diler Ebeperi anma programına katılarak Erkan Yücel ile ilgili anılarını anlattı.


Hazırlayan: Sema SEZEN

KAV AKTAK BULU MALAR-2 ANADOLU AYDINLANMACISI BİR DİL USTASI: FAKİR BAYKURT

Uyanış çağının yazarı O Feridun ANDAÇ

kuru olup sonra da dostluğuna kavuştuğum Fakir Baykurt, her yan yana gelişte moral değerlerinizi yükselten bilge biriydi aynı zamanda. Kendini dinletmek için konuşmazdı, hayata ve insana dair edilebilecek sözleri öyle imbiğinden geçirerek getirir söz ırmağına katardı ki; onu agorada konuşan bir Sokrates’e benzetebilirdiniz! 1960’lardaki TÖS hareketi içinde öne çıkmasını biraz da bu yanına da bağlarım.

Bu açıdan, şu sözleri çok anlamlıdır benim için: “Dikenlerin arasından çıkıp gelmiş bir yazarım, ben. Yüzyıllarca karanlıkta bırakılmış köylerin birinden, Akçaköy’denim.” Bunu anlatmak için başa dönmeliyim. “Amerikan Sargısı”nı okuduğumda 1960’ların sonuydu. Türkçe öğretmenimden bir uyarı almıştım: kitabını kâğıtla kapla, ne okuduğun görünmesin! “Tırpan” yeni yayımlanmıştı, Baykurt adı dillerdeydi. TÖS’ün başındaki Baykurt Anadolu’yu adım adım gezip toplantılarda konuşuyordu. Yazdıkları da hep gündemdeydi. “Yılanların Öcü” (1959) hem roman olarak yankılar getirmişti, hem de filme çekilmesi olay olmuştu. Bu anlamda Baykurt, edebiyatımızda bir ilki gerçekleştiriyor; içinden çıktığı köyü/kırsal kesim insanının sorunlarını romanlarına konu edinerek geniş kitlelere ulaştırıyordu. Anadolu’nun kırsal kesim insanının sorunlarını, yaşadıkları gerçeklikleri yeni bir bakış ve söylemle dile getiriyordu.

Senfonik bir dil

Bir dil ustası Fakir Baykurt’un romancılığı, dahası anlatıcılığı hep kategorize edilerek birtakım nitelendirmelerin çerçevesine sıkıştırılmak istenmiştir: “Köy Enstitülü yazar”, “köycü yazar”... gibisinden küçümseyici bakışlar. Oysa Baykurt tüm bu tanımların, sınırlı ve adlandırılmış zamanların ötesinde bir yazardır.

Uyanış çağının yazarıydı Baykurt. Biz genç okurlara gösterdiği gerçekliklerde Anadolu’nun bilmediğimiz bir yöresinin, Orta Anadolu insanının yaşadıkları vardı. Onun getirdiği tanıklıkta köyü/köylüyü yüceltmenin aksine; kırsal kesimde yaşam koşullarının güçlüğü, geri bıraktırılmışlığının öyküsünün çarpıcı biçimde anlatımı vardır. Baykurt’la okuma yolculuğum süredururken, bu kez, bir rastlantı sonucu, 1970’lerin sonunda, onun yapıtlarını yayımlayan Remzi Kitabevi’nde kitap okumaları yap-

“Keklik” (1975) ve “Yayla” (1977) romanlarına vardığınızda ise; bu dilsel şölen anlatılan gerçeklerle yepyeni bir boyuta erişir onun anlatımında. Toprağa bağımlı yaşamanın getirdiği bağlılıklar, geleneksel yaşam biçimlerini ve muhafaza edilenlerin zamanla değişime

uğramasını, bununla da ortaya çıkan çatışmaları ve değişimi, hatta yaşanan göçü bu kez roman dokusunun merkezine yerleştirir. Bir yanda aydın-halk yabancılaşması, ötede bürokrasinin toprağı işleyen köylüye çektirdikleri; onulmaz biçimde başlayan çözülme ve göç... Önce

FAKİR BAYKURT: Kendimi göçmen kıldım Fakir Baykurt, Cumhuriyet Türkiyesi’nin çağdaşlaşma süreçlerindeki değişim/dönüşüm durumlarını, bunların kırsal kesim insanının yaşamına yansılarını gerçekçi biçimde ele alıp işledi. Gene bir konuşmamızda şunu söylemişti: “Sorunlarını yansıttığım insanlar kente göçünce, oradaki durumlarını da yazdım. Ama bu kez dışgöçe katılınca onlar, ben de kendimi göçmen kıldım, tıpkı onlar gibi...O yaban ellerdeki durumlarını yakından gözleyip tanıklık edip yazmak istedim...” Baykurt’un getirdiği tanıklık Türkiye’nin ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel dönüşümünün altmış yıllık dönemini kapsamaktadır. Tarım toplumunun, topraksız köy-

lünün, küçük toprak üreticisinin bu süreçlerde neler yaşadığını anlamak istiyorsak sık sık Baykurt’un edebî birikimine dönüp bakmamız kaçınılmaz. “Özyaşam” adını verdiği sekiz ciltlik kült yapıtı onun kişisel tarihi kadar Türkiye aydınlanmasının tanıklığını getirir bize. Edebiyatımızda bir benzeri yazılmamıştır. Onunla edebî yolculuğum kırk yılı aşkın bir zaman dilimini kapsar. Önce okuruydum, sonra editörü, yayıncısı ve dostu oldum. Bu benim için büyük bir zenginliktir. Çünkü Baykurt, her adımda size bir şeyler gösterip öğretir, hatta uyarır. Sözün gücünü en çok onun anlatımında bulduğumu söylemeliyim sevgili okurum...

hayatiasilyazici@yahoo.com

‘Karamazov Kardeşler’

D

Fakir Baykurt

ebiyat yaşamı Ödülllerle dolu bir ed Ahmet Destanı) u

unc Yılın “Tırpan”, “Yılanların Öcü”, “On Tiyatro 79 Dergisi tarafından önemli ok birç i gib lar” ağa mb ) arca Köy”, “Kaplu (Sak lü Ödü nu aldığı bazı Oyu an) yapıtı bulunan Fakir Baykurt’un Avni Dilligil Tiyatro Ödülü (Tırp uk Yazını Ödülü Çoc ödüller: u atos Sen lin Ber lleri İsmet Küntay ve Tiyatro 70 Ödü (Barış Çöreği) ın (Tırpan) Alman Endüstri Birliği (BDI) Yaz rın anla (Yıl lü Yunus Nadi Roman Ödü sı) diya Ödülü (Gece Var (Yarım Öcü) Sedat Simavi Edebiyat Ödülü an) TRT Sanat Ödülleri (Tırp Ekmek) Ölü) r TRT Sanat Ödülleri (Sınırdaki Yaşam Radyo Ustalara Saygı Onu an) (Tırp lü Ödü an Türk Dil Kurumu Rom n Parası) Ödülü lü Sait Faik Hikâye Armağanı (Ca Pir Sultan Abdal Derneği Ödü (Kara nı ağa Arm Orhan Kemal Roman

Göçmenlerin sözcüsü kente, oradan da yurtdışına başlayan akın... İşte tam bu dönemeçte Baykurt’un edebî dünyasına yakın oldum. Yaşadığımız toplumsal uyanış ortamında edebiyatın tartışmasız öğretici/gösterici, bu bilinci taşıyıcı rolü vardı. Onun 1979’da Almanya’ya gitmesi, ardından da oralara göçen insanlarımızın sorunlarını dile getiren öyküler, romanlar yazmaya yönelmesi gene ilgi alanımdaydı. Öyle ki, “dışgöç olgusu” üzerinde çalışmamda da etkisi vardı Baykurt’un. Yüksek Fırınlar, bu dönemini yansıtan trilogyasının ilk romanı olarak yayımlanmıştı (1983). Bu roman üzerine bir inceleme hazırladığım sırada kendisine mektup yazmıştım. Duisburg’da yaşayan Baykurt’la yazışmalarımız işte böyle başlamıştı ve bir süre sonra da o kentte ilk kez yüz yüze gelip

Hayati

ASILYAZICI

Zaman zaman dönüp bazı bölümlerine göz atıp okuduğum romandır Kaplumbağalar. Diyebilirim ki, Fakir Baykurt’un başyapıtıdır. Yansıttığı gerçekliğin yanı sıra anlatımındaki pürüzsüzlük, Türkçeyi kullanma ustalığı sizi dil şenliğine tanıklığa çağırır her dem

maya başlamıştım. Oraya varana kadar okuduğum roman ve öykülerinde yansıttığı gerçeklikleri tanımanın dışında, kullandığı dil, bakış açısı bakımından da öğreticiydi... Her şeyin başında Türkçeyi kullanma biçimi büyüleyiciydi. Evet, adeta sözcükleri seviştiriyordu yazarken. Kırsal kesim insanının doğa ile savaşımını, mevcut iktidarla çatışmasını, tarımsal üretimin ve toprağı işlemenin ne anlama geldiğinin gerçekliğini edebiyatımızda en iyi anlatan romanı Fakir Baykurt yazmıştır, bence. “Kaplumbağalar” (1967), bu anlamda bir başyapıttır. “Kır Abbas”ın gerçekliğinde, Tozak kırının kıraç yüzünün anlatımında kendini öyle gösterir ki; Baykurt, bir bağ kurmanın, toprakla mücadelenin dile getirilmesinde senfonik bir dil yaratır adeta.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ELEŞTİREL BAKIŞ

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

karşılıklı söyleşme olanağına kavuşacaktım. “Duisburg Üçlemesi”ne dair yaptığımız bir söyleşide şunları söylüyordu Baykurt: “Yazın, özellikle roman alanındaki özlemlerim, gerçekleştirebildiklerimden geniş ve derindir. Bakıldığı zaman toplumun, içinden geçmekte olduğumuz tarihsel ve akan zamanın bütün

kişileri, bütün sorunları, durumları, yerleri görünmeli onlarda. Okurun bakıp bakıp yalın gözle görmediklerini yazar olarak ben gösterebilmeliyim. Nasıl mikroskobun yardımı olmadan mikrobu göremiyorsak, sanatın, bilimin yardımı olmadan toplumsal, politik, tarihsel gerçekleri de göremeyiz. Bence sanatın böyle bir işlevi vardır.”

Hayal İncedoğan’dan Leylak Şarabı vol. 1

‘Mimozalı Kadın’ sergisi uzatıldı

12 Mart’ta açılan Hayal İncedoğan’ın “Leylak Şarabı vol. 1” adlı kişisel sergisi 12 Nisan tarihine kadar Art ON İstanbul’da görülebilir. İncedoğan’ın; bünyesinde aşktan kaynaklanan ve pek az kimsenin yüzleşebildiği ‘duygusal şiddet’i de barındıran yeni kişisel sergisi, fedakârlık, sadakat ve yalnızlık gibi, özveri ve kendine dürüstlük gerektiren türlü konuları, farklı malzemeler ile ele alması bakımından da içeriğinden taşıyor ve kolektif bir sorgulama deneyimine bürünüyor.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Resim Heykel Müzesi bünyesinde gerçekleştirilen “Mimozalı Kadın Sizi Bekliyor” sergisi ziyaretçilerin yoğun ilgisi nedeniyle bir ay daha uzatılmıştır. MSGSÜ’nün”Resim ve Heykel Müzesi (ICAM)/ Geçici Sergi Salonları’nda açılışını yapmış olduğu sergi ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşmıştır. Bu yoğun ilgi nedeniyle MSGSÜ, bu önemli sergiyi 20 Nisan 2014 tarihine kadar uzatma kararı almıştır. Sergi, bir ay daha sanatseverlerin ziyaretine açık olacaktır. TURGAY OĞUZ

ostoyevski’nin yazarlığının doruğundaki bir yapıtı olan “Karamazov Kardeşler”, Bursa 1. Uluslararası Balkan Tiyatro Festivali’nin en önemli oyunlarından biriydi. Bu değerli ve nitelikli romanı oyunlaştırılmış biçimiyle sahneye koyan Dejan Projkovski. Bu yapıtın sahneye ilk uyarlanışı 60’lı yıllarda Moskova Sanat Tiyatrosu’nda (MST) gerçekleştirilmişti. Stanislavski ve Nemiroviç-Dançenko’nun yönettikleri MST’nin önemli uyarlamalarından biriydi. Moskova’da gördüğüm ikinci oyundu “Karamazov Kardeşler” (1967). Dört buçuk saat sürmüştü oyun. Öylesine bir yorumla oynandı ki bu oyun, bütün salondaki izleyicilerle birlikte, benim de soluğum kesiliyordu zaman zaman. Moskova’ya gitmeden önce Nihal Yalaza Taluy’un çevirisinden okumuştum. Aslında “Karamazov Kardeşler” büyük yazar Dostoyevski’nin olgunluk döneminin ürünüydü. Romanın ilk yayınlandığı yıllar eleştiriye uğradığı anımsanmaktadır (1880). Bunun temel nedeni, psikoljik roman anlayışını dünya edebiyatına kazandıran Dostoyevski olmasına karşın, kimi Rus edebiyat eleştirmenleri bu ve diğer romanlarını anlamakta güçlük çektiler. Kurgu ve roman tekniği açısından Freudyen anlayışı roman kahramanlarına uyarlayan ilk yazar Dostoyeski’dir. Hırvatistan’ın Dubrovnik’teki Marin Drzic Şehir Tiyatrosu’nun oynadığı “Karamazov Kardeşler” oyunu MST’deki uyarlamanın neredeyse bir benzeri gibi geldi bana. Üç saat yirmi dakika süren oyun başarısı nedeniyle büyük ilgi uyandırdı. MST’de gördüğüm oyundan sonraki en başarılı çalışmadır. Dejan Projkovski, Dostoyevski felsefesini ve oyunun kurgusunu iyi çözümlemiş ve büyük bir başarıyla yorumlamıştı. Çok kişili romanın sahnelenmesi elbette ki kolay değildir. Ancak yönetmenin takım oyunculuğu ile sahnelediği “Karamazov Kardeşler” festivalin ses getiren oyunlarından biri oldu. Oyun içindeki çatışmalar, çelişkiler, karşı çıkmalar, yer yer kavgaya varan oyun gereği çözümlemeler yerindeydi ve tiyatro açısından başarıya odaklanmıştı. İç çatışmaların yeterinden fazla gürültülü olarak yorumlanması yönetmenin öngörüşü olsa da psikoljik ağırlığı olan bir oyunun bu denli gürültüyü pek kaldıramadığını belirtmeliyim. Masa devirmeler, sandalye savurmalar aşırı tepkiselliği göstermekle birlikte karakterlerin içsel duyumlarını dışa vurması açısından elbette ki yanlış değildir. Bu bir yönetmenin yorumudur. Başarılı bir yapımın yönetmenini alkışlarken sadece aşırı gürültünün kanımca yersiz olduğunu vurgulamak istedim, o kadar.

‘Karamazov Kardeşler’ ve oyuncular “Karamazov Kardeşler”e bir de oyunculuk açısından bakıldığında, bu kapsamlı romandan tiyatroya uyarlanışındaki başarının yanı sıra oyunculuk düzeyinin de o ölçüde çok başarılı olduğunu belirtmeliyim. Rusça’ya yakın bir Slav dili olması nedeniyle oyunculara büyük bir yorum kolaylığı sağlıyordu. Ancak bu oyunculuk düzeyinin yüksekliği dramatik oyunculuk anlayışının görsel ve işitsel göstergesiydi. Yönetmen tarafından Stanislavski biçemi başarıyla uygulanmış ve sahneye yansıtılmıştı. Her karakterin ayrı ayrı çözümlenişi ve yorumu bu kolektif başarının simgesiydi. Dostoyevski romanlarının birkaçının tiyatroya uyarlanış biçimlerini Rusya’nın çeşitli tiyarolarında görmüştüm. En akılda kalanlardan biri de “Karamazov Kardeşler” di. Burada dinsel perspektifler kahramanlar arasında zaman zaman eleştirel açıdan öne çıkıyordu. Yazarın, yani Dostoyevski’nin, dünyaya bakışını, edebiyat anlayışını tüm yönleriyle Rus insanına indirgeyişi onun romanlarını ölümsüzleştiriyordu. Bu söylediğim karakterler “Karamazov Kardeşler”de insan egosu ve toplumsal görüntüler ile birlikte psikolojik romanın boyutuyla büyük ölçüde örtüşüyordu. Goran Trajkoski’nin müziği oyunun yapımına uygundu. Ancak kendi payıma daha klasik Rus ezgilerinden yola çıkılmasını daha ilgi çekici bulurdum. Vlado Gjoreski’nin dekoru yine de oyuna uygundu. Zeljko Nosic’in tasarladığı giysiler romanın dönemini yansıtan nitelikteydi. Silvio Giron, Dragan Pantovic’in ışık tasarımı oyuna katkı sağlıyordu.

T.C. HATAY 4. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/14821 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Hatay İl, Antakya İlçe, 954 Parsel No, Armutlu Köyü, 4. Kat 11 Nolu Bağımsız Bölüm Borçluya ait daire apartmanın Doğu-Güney-Batı cephesinde yer almaktadır. Apartman 23 yaşlarındadır. Betonarme-Karkas yapı özelliğinde ve bitişik nizam olarak yapılmıştır. Borçluya ait daire en son katta 175,00m2 alanında üç oda, bir salon, tuvalet banyo ve mutfaktan ibarettir. Kapı ve pencereleri ahşap, soba ve klima ısıtmalı sıcak su güneş enerjisi sistemlidir. Girişi doğudan, yerleri karo kaplı, duvarları raspalı boyalıdır. Elektrik ve suyu mevcuttur. 3. derece yerleşim alanı içindedir. Antakya belediyesinin her türlü hizmetinden yararlanmaktadır. Adresi : Armutlu Mah. Söğüt Sokak Güven Apt. Ap. No:62 K:4 D:11 Antakya Yüzölçümü : 175,00 m2 Arsa Pay : 4/42 imar Durumu : İnşaat tarzı bitişik nizamlıdır K ymeti : 110.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : 1. Sat Günü : 05/05/2014 günü 14:00 - 14:10 arası 2. Sat Günü : 30/05/2014 günü 14:00 - 14:10 arası Sat Yeri : Hatay Adalet Sarayı 1. Kat 133 nolu oda (Mezat Salonu) Antakya Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar

esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/14821 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 06/03/2014 BASIN: 16993 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Cenk ÇINAR

19 MART 2014 ÇARŞAMBA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

GİZLİ KAHRAMAN

MUSLERA Uzun yıllar kaleci sıkıntısı çeken Galatasaray, Muslera’nın gelişiyle birlikte bu sorununundan kurtuldu. Uruguaylı kaleci gösterdiği başarılı performansla takımına çok büyük katkı sağladı

G

alatasaray, hücum bölgesindeki etkinliğiyle dikkat çeken bir takım. Sneijder, Drogba, Burak ve Selçuk gibi isimlerin olduğu bir kadronun başka şekilde dikkat çekmesi pek mümkün değil zaten. Ancak, bu kadronun rahatça hücum edebilmesindeki en büyük etken kesinlikle Uruguaylı kaleci Fernando Muslera. Yıldız oyuncu, inanılmaz refleksleri, defansla iyi uyumu ve en önemlisi istikrarıyla takıma müthiş bir katkı veriyor. Muslera’nın, sahaya çıktığı zaman nasıl bir oyun ortaya koyacağını her zaman biliyorsunuz. Belli bir standardın altına hiçbir zaman inmiyor. Bu özelliğiyle Galatasaray için çok büyük önem arz ediyor. Bunu, sezonun Muslera’sız bölümlerinde oldukça net görme şansı bulduk.

Yokluğu büyük problem Fernando Muslera, bu sezonun yaklaşık iki aylık bir dönemini sakat geçirdi. Gelin, Galatasaray’ın Muslera olmadan neler yaptığına bir bakalım...Fenerbahçe’ye Şükrü Saraçoğlu’nda 2-0, Real Madrid’e Santiago Bernabeu’da 4-1 kaybedildi. Ayrıca, Kopenhag deplasmanından gelen mağlubiyetle Şampiyonlar Ligi’ndeki tur şansı zora sokuldu. Muslera bu maçlarda oynasaydı, skorlar değişir miydi bilinmez ancak, bir fark yaratacağı kesin. Bu periyot da gösteriyor ki, Fernando Muslera olmadan, Galatasaray’ın işi çok ama çok zor.

Kanayan yaraya ilaç Galatasaray’ın Muslera’ya kadar yıllarca kanayan yarası kaleci sıkıntısıydı. Taffarel ve Mondragon’dan sonra gelen kalecilerin hiçbiri dikiş tutturamamış, Galatasaray’a yakışır bir performans verememişti. Morgan De Sanctis, Leo Franco ve Orkun Uşak gibi kaleciler gelip geçti, ancak hiçbiri bu derde derman olamadı. İyi bir kalecinin takımın yarısı olduğunu gayet iyi bilen Fatih Terim, Florya’ya ayak basar basmaz, bir kaleci transferi istedi ve Muslera takıma katıldı. İlk günler biraz sıkıntı yaşasa da, Uruguaylı oyuncu ülkeye alıştı ve Galatasaray’ın başarılarında çok önemli pay sahibi oldu. Velhasıl, kalecin ne kadar iyiyse o kadar başarılı olursun futbolda. Muslera gibi bir kaleciye sahip olmak, her takımı maça 10 önde başlatır.

51

Arda Turan

milyon Avro Arda Turan’ı tekrar Galatasaray’da görmek isteyen Roberto Mancini’ye cevap İspanyol basınından geldi: “Arda’nın geri dönüş maliyeti 51 milyon Avro para eder.” Galatasaray teknik direktörü Mancini’nin Arda ile ilgili ettiği sözler İspanya’da yankı buldu. El Mundo Deportivo Gazetesi, Arda’nın geri dönüş bedelini 51 milyon Avro olarak hesaplayarak Sarı-Kırmızılı

yönetimin bu miktarı gözden çıkarması halinde Atletico de Madrid’in bu transfere sıcak bakacağını iddia etti. Gazete, Arda’nın Atletico teknik direktörü Simeone’nin gözdelerinden biri olduğunu hatırlatarak milli oyuncuya geçtiğimiz dönemlerden Türkiye ve İngiltere’den iki teklif gelmesine rağmen önerilen rakamların az olması nedeni ile reddedildiğini savundu.

Gözler Semih’in üzerinde Semih Kaya, dev kulüplerin yakın takibinde. Galatasaray’da 100. maçına çıkan genç oyuncu maçlarda gösterdiği performanslarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Inter ve Milan’ın takibinde olan yıldızı, Liverpool kulübününde mercek altına aldığı bildirildi.

Genç yıldız Lucas Hiddink’in takibinde Lucas Ontivero’nun, Guuk Hiddink’in takibinde olduğu açıklandı. PSV Eindhoven’ın danışmanı Hiddink’in önümüzdeki sezon için Ontivero’yu takım yönetimine sunduğu ön listede olduğu ifade edildi. TFF’nin kontenjan sayısında değişikliğe gitmemesi halinde Sarı-Kırmızılı ekibin önümüzdeki sezon genç yıldızı kiralamaya sıcak bakabileceği belirtiliyor.

YENSEN DE, YENİLSEN DE... Beşiktaş, Süper Lig’de son haftaları pek de iyi geçirmiyor. Ancak, camianın takıma güveni tam. Taraftarlar da bu ekibin arkasında olduklarını yineliyor Orman: En mağdur takımız

Bir etkinliğe katılan Başkan Orman, bir kez daha hakem hatalarından şikayet etti. Beşiktaş’a haksızlık yapıldığının altını çizen Orman, ‘’Üzerimize oynanan oyunlar Galatasaray maçında başladı. Hala devam ediyor. Şu anda ligteki en mağdur

takım biziz. Haklı olmak da mağdur olmak da istemiyoruz. Zorluk içinde, stadı olmadığı halde taraftarıyla bütünleşmeye çalışan, her olayda sahası kapatılan bir kulübün başkanı olarak, emeğe, alın terine, uğraşa, yazık diyorum’’ dedi.

Hami ile gelen mutluluk T

rabzonspor, Hami Mandıralı’nın gelişi ile birlikte adeta ayağa kalktı. Akçay döneminde 7 maçta 6 puan toplayan Karadeniz ekibi, Mandıralı ile birlikte çıktığı 4 maçta 8 puan toplayarak 4. sraya kadar yükseldi. Avni Aker Stadı’nda olaylar nedeniyle tatil edilen Fenerbahçe maçı haricinde Mandıralı ile 4 maça çıkan Bordo-Mavililer, bu karşılaşmalarda 2 galibiyet, 2 beraberlik aldı. Mustafa Akçay ile Akhisar maçı öncesi son 7 maçta 6 puan toplayan Karadeniz ekibi, Mandıralı ile 8 puan elde ederek daha başarılı bir grafik sergiledi. Hami Mandıralı, Sivasspor karşısında Trabzonspor’a yakışır bir futbol ortaya koyduklarını belirterek, oyuncularını kutladı. Ligde 4. sıraya kadar yükseldiklerini dile getiren Mandıralı, “Av-

rupa kupalarına katılmak istiyoruz. Yapabileceğimizin en iyisini yapıp lig sonunda da bize yakışan bir yerde olmak arzusundayız” dedi. Mandıralı, Sivasspor maçında kendilerinden istenen bir görüntü verdiklerini anlatarak, “Daha iyi olmak için çalışacağız. Trabzonspor oyuncuları böyle oynamalıdır. Sonuna kadar kovaladılar, gol pozisyonlarına girdiler, savaştılar, takımdaşlık örneği gösterdiler. Gollerden sonra yaşadıkları sevinçler de çok önemliydi. Onların ruhu galibiyeti getirdi. Desteklemeye gelen taraftarlarımıza da çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

CENGİZ UYGUR

birlikte yapacağı hamleler bekleniyor.

B

Taraftarın sevgilisi Bilic

eşiktaş, bu sezonun doğru yolda giden ekiplerinden biri. Son derece iyi bir yapı kurdular ve finansal anlamda kendilerinden son derece üstün olan ezeli rakiplerine karşı şampiyonluk mücadelesini sürdürüyorlar. Siyah-Beyazlı yönetim, mali durumu düzeltmek için kadroda küçülmeye gitmiş ve transfer hedeflerini daha mütevazı oyunculardan seçmişti. Bunun bilincinde olan camia, kaybedilen puanlara rağmen takımın arkasında olmayı sürdürüyor. Taraftarlar da gidişattan memnun gözüküyor. Son derece cüzi miktarlara alınan Olcay Şahan, Oğuzhan Özyakup, Pedro Franco ve Gökhan Töre gibi isimlerin verim vermesi ayrıca, teknik direktör olarak göreve Slaven Bilic gibi isabetli bir seçim yapılması taraftarın yönetime olan güvenini artırdı. Artık, finansal durumun düzelmesi, ve kısıtlı imkanlar dahilinde de olsa başarılı bir kadro kuran yönetimin yeni gelen stad ve artan gelirle

Slaven Bilic, oynattığı pozitif futbolla ve son derece cesur açıklamalarıyla Beşiktaş taraftarının gönlünde taht kurdu. Bilic başta oldukça, takımın terinin son damlasına kadar mücadele edeceğini bile Beşiktaşlılar bu durumdan son derece memnun. Ayrıca, sportif direktör Önder Özen de taraftarın güvenini kazanmışa benziyor. Yaptığı mantıklı açıklamalar ve transfer hamleleri taraftara güven veriyor. Beşiktaş’ın kısıtlı imkanlara rağmen şampiyonluk yarışının içinde olması, üstelik bunu iyi futbol oynayarak yapması, bu camiaya mensup olan herkese ilerisi için umut veriyor. Bu kısıtlı imkanlarla doğru bir yapı kuruldu ve bu yönetim kadrosu ve teknik ekibin eline daha fazla para geçtiği zaman yapacakları Beşiktaşlılar’ı heyecanlandırıyor.

SÜPER LİG PANORAMA HAFTANIN TAKIMI

TRABZONSPOR HAFTANIN FUTBOLCUSU

M.PEKTEMEK (BEŞİKTAŞ) HAFTANIN TEKNİK ADAMI

HAMİ MANDIRALI (TRABZONSPOR) PUAN DURUMU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

FENERBAHÇE GALATASARAY BEŞİKTAŞ TRABZONSPOR ESKİŞEHİRSPOR SİVASSPOR AKHİSAR KASIMPAŞA KARABÜKSPOR GAZİANTEP BURSASPOR G.BİRLİĞİ KONYASPOR ELAZIĞSPOR ANTALYASPOR RİZESPOR K.ERCİYESSPOR KAYSERİSPOR

O 24 25 25 24 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25 25

G 17 13 13 10 10 11 10 9 9 10 9 9 8 8 5 6 7 4

B 3 10 8 7 6 3 6 8 8 5 7 4 4 3 11 8 4 7

M 4 2 4 7 9 11 9 8 8 10 9 12 13 14 9 11 14 14

A 53 47 42 36 28 42 33 39 25 30 27 29 33 32 27 30 26 18

Y 27 21 24 29 25 43 36 32 25 40 32 33 36 48 30 36 38 42

A v. P 26 54 26 49 18 47 7 37 3 36 -1 36 -3 36 7 35 0 35 -10 35 -5 34 -4 31 -3 28 -16 27 -3 26 -6 26 -12 25 -24 19

25. HAFTA SONUÇLARI Karabük 0-0 Galatasaray, Kasımpaşa 1-2 Gençlerbirliği, Akhisar Bld. 0-0 Antalya, Rizespor 2-2 Beşiktaş, Konya 0-1 Gaziantep, Eskişehir 1-0 Elazığspor, Sivasspor 0-4 Trabzonspor, Fenerbahçe 2-1 K.Erciyesspor, Kayserispor2-0Bursaspor GELECEK HAFTA PROGRAMI 21 Mart Cuma: 20:00 Trabzonspor Kasımpaşa 22 Mart Cumartesi: 13:30 Rizespor Eskişehirspor, 16:00 Bursaspor - Konya, 19:00 Antalya - Karabük, Galatasaray Kayserispor, 23 Mart Pazar: 13:30 Gençlerbirliği - Elazığspor, 16:00 K.Erciyesspor Sivasspor, 19:00 Beşiktaş - Akhisar, 24 Mart Pazartesi: 20:00 Gaziantepspor - Fenerbahçe


19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Hazırlayan: Cenk ÇINAR

SPOR MU? SAVAŞ MI? SOL AÇIK

K

aradenizliler özellikle de Trabzon’lular, yaşadıkları bölgenin coğrafi durumu nedeniyle fizik yapıları çok değişiktir. İnce yapılı çevik ve çabuk insanlardır. Bu yapıları inatçılık ve hırsla donatılmıştır. Hatta hepimizin dinlemekten zevk aldığı haklarında bir takım esprili fıkraları vardır. Zeka özürlü gibi örnekler gösterirler. Oysa hiç de öyle değildir. Tersine cin gibi insanlardır. Yapmadıkları ve yapamayacakları hemen hemen hiçbir olay yoktur. Aynı zamanda son derece beceriklilerdir. Ben Karadenizli değilim. Karadenizlileri bu vasıflarından dolayı takdir ederim. Bir arkadaşım var Babası Trabzon’da hâkimlik yapmış. Sonraları emekli olduğu zaman kalp hastası olmasına rağmen boş oturmak istememiş ve bahçesinde iptidai aletlerle bir yolcu teknesi yapmış. Yani bu örnekteki gibi son derece de yaratıcı ve azimli insanlardır. Sporda da bildiğimiz gibi, çok başarılılar. Hasan Polat eski Gençlerbirliği’nin ve Milli takımın santrhaf oyuncusu. Milletvekili ve Federasyon başkanı.Taka Naci, Fenerbahçe’nin büyük oyuncularından. Salim Şatıroğlu, Galatasaray’da sol bek, İsmet Berberoğlu Fenerbahçe’de sol bek, yine Fenerbahçe’de oynayan santrfor Zekeriya Bali, Hasan Polat’ın yeğeni Nazmi Bilge ve Fenerbahçeli Osman Göktan. Bu futbolcularımızın hepsi Karadenizli ve de hepsinin de isimleri futbol tarihinde yerlerini almıştır. Bunlar, bir çırpıda aklıma geliveren isimler. Tabii ki başkaları da var. Hepsi ile de arkadaştım. Dostluk vardı Karadenizli futbolcularla İstanbul Futbolcuları arasında. Ama

İBRAHİM HACIOSMANOĞLU VE GERÇEKLER

Halit DERİNGÖR hderingor@hotmail.com

daha sonraları durum tamimiyle değişti. Yöneticiler ve bazı spor basınından dolayı. Bilmem hatırlar mısınız? 1988 Yılında Fenerbahçe Trabzon’da, Trabzonspor’la şampiyonluk maçı oynamıştı. Unutamadığım karşılaşmalardan biridir. Durum son derece kritik, heyecan ise doruktaydı. Stadın içi ve dışı sanki savaş olacakmış gibi askeri araçlarla donatılmıştı. Maçta Hami’nin attığı ve üst köşeye giden topu Rüştü’nün şahane kurtarışı halen belleğimdedir. Fenerbahçe takımının dünya çapındaki, efsane kalecisi birlikte oynadığımız Cihat Arman’da bile böyle bir kurtarışı görmemiştim. Sonra Oğuz ve Aykut’un attığı gollerle şampiyonluk maçını kazandık. Ama ya sonra? Stattan çıkmak mümkün değil. Millet birbirine girmiş. Basın kapısının önü gözü dönmüş taraftarlarla dolu. Hepsi basına küfür ediyor. Stattan çıkabilmek ne mümkün? Bir ara beyaz saçlarıma güvenip halkın arasından süzülüp stadın etrafını sarmış askeri cemse’lerden (G.M.C) birine yaklaşarak içindeki askerlere ricada bulundum. “Çok üşüdüm neredeyse donacağım beni de yanınıza alın” dedim. Beni aldılar ve bir iki saat kadar bu askeri araçta kaldım.. Sonra yine bir yolunu bulup askeri araçtan çıkıp caddeye indim. Varillerle barikat kurmuşlardı.

Yoldan bir taksi çevirdim. Şoför hemen bana hangi takımdan olduğumu sordu. Muhtemelen Fenerbahçeliyim desem beni arabasından indirecekti. Hiçbirinden değilim ve ilk kez maça geliyorum dedim. Böyle bir olay da hiç görmedim diyerek havaalanında taksiden indim. Hava alanına gidince bir de baktım ki havaalanı bomboş. Tanıdık iki muhabir gördüm. Uçağın gelmeyeceğini söylediler. Sabaha kadar terminalde kalmamız gerekiyor diye düşündüm. Kendime bir kanepe seçtim uyumak için. Ama gece saat 12:00 de havaalanına bir askeri araç geldi. Beni ve diğer iki arkadaşı da alıp Karadeniz Üniversitesine götürdü. Emniyet kuvvetleri Fenerbahçe takımı kafilesini Karadeniz Üniversitesine götürmüş. Bir de baktım ki Fenerbahçe kafilesi henüz yemek yiyordu. Ben de Ali Şen’in yanına gidip oturdum. Onlarla birlikte yemeğe katıldım. Ertesi sabah gelen uçakla da İstanbul’a döndük. Bir Trabzon maceramız da böylelikle sona ermiş oldu. O zamanlarda cumhuriyet gazetesinde yazıyorum. Gazetedeki köşemde ‘’ Vietnam’dan dönüyorum’’ başlıklı bir yazı yazdım. Trabzonlu arkadaşlarım bana gücenmişlerdi. Oysaki yaşanmış böyle bir olay vardı ve bu olayın da savaştan farkı yoktu.

SOW ve DROGBA Futbolcuların meslek ömrü, bir pervane böceğinin ömrü kadar kısadır. Özellikle ülkemizde 30 yaşına gelen futbolcular için “artık yaşlandı o” denir. Biz eski futbolcular çoğumuz 30 yaşından sonra futbolu bıraktık. Çünkü bu yaştan sonra her maçta iyi oynamanız gerekir. Oynayamazsanız, “nasıl oynasın ki adam kilometreyi doldurmuş” yorumu sık sık yapılır. İstisnaları yok mu? Tabii ki var. Türkiye’de olsun veya Türkiye dışında olsun 35 yaşında futbol oynayan futbolcular da var hattâ ulusal takımda bile oynarlar ama bu durum, tıpkı bir arpa tarlasında açan birkaç gelincik çiçeği kadardır. 1941’den 1952’ye kadar Fenerbahçe takımında aralıksız oynadım. Yedeğim bile olmadı ama 30 yaşına bastığım sırada yaşlı futbolcu kategorisine girdiğim anda bir daha iflah olmadım ve futbolu bıraktım.

Galatasaray’ın oynadığı Karabük spor maçında hepimizin izlediği gibi oyunun son dakikasında yedek kulübesine çekilen Drogba, sağı solu tekmeledi. Kontrolsüz bir tepki idi. Aslında şaşırmamalı. Her büyük futbolcu, böyle durumlarda kontrolsüz tepki verebilir. Benzer bir olayda antrenöre ayakkabı atan bile olmuştu zamanında. Drogba’nın renk arkadaşı Fenerbahçeli Moussa Sow, Kayseri Erciyes Spor maçında üst üste üç defa gol kaçırdı. Golü atamadıkça üzüldü, üzüldükçe de atamadı. Onu da Fenerbahçe Antrenörü son dakikalarda çıkardı ve yedek kulübesine gitti. Ama Moussa Sow, Drogba gibi sportmenlik dışı hareket yapmadı. Kaldı ki Sow’ın oyundan alınması doğru muydu? Değil miydi? Tartışma konusu. Bana sorarsanız, alınmasa Saw’ın psikolojisi açısından daha iyi

olurdu. Sow oyundan alınınca Drogba’nın tersine sesiz sedasız, tepki vermeden antrenörünün kararını uyguladı. Ne büyük çelişki. Çok samimi söylüyorum ki bir futbolcunun böyle gözyaşı döktüğünü hiç görmedim. Bir başka önemli konu da; yurtdışından futbolcuyu alırken yaşına dikkat etmememiz. 35 yaşındakilere bile milyon Euro’lar veriyoruz. Ama büyük takımlarımıza gelen bu tip futbolcuların tümü, takımlarına 1 yıldan fazla katkıda bulunamıyorlar. Biz tam anlamı ile yabancı futbolcuların cenneti haline geldik. Beşiktaş, Ronaldinho ile anlaşmak istedi. 30 yaşını çoktan geçmiş. Gelmek istedi ama anlaşma gerçekleşmedi. Olsaydı O da gelecek, diğerlerinden farkı olmayacaktı. Şimdi Messi ile Ronaldo’yu bekliyoruz. Onların da yaşları geçtikten sonra gelebilecekleri en iyi ülke, Türkiye olacaktır.

Bilindi i gibi 1996’da Fenerbahçe, Trabzon’da Trabzonspor ile oynad maç sonras ampiyon oldu u gün tribünde ve tribün d nda çok tats z olaylar cereyan etmi ti. 2014’te yap lan Trabzonspor-Fenerbahçe maç nda hakem karar yla iptal edilen maçta ortaya ç kan olaylar n boyutu, 1996’ dan daha büyük boyutlardayd . O günlerden bu günlere kadar geçen zamanda TrabzonsporFenerbahçe rekabeti, futbol rekabetinden ç k p sanki bir kan davas na dönü tü. Her zaman örnek gösterilen Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti bile hiçbir zaman bu boyutlara gelmedi. Hac osmano lu, di er büyük kulüplerimizin ba na gelen ba kanlar n d nda de i ik bir fenomen. Fizi i, davran lar , söylemleri ve futbol bilgisi hiç güven vermiyor. Temininde güçlük çekilen birisi .Neyse, gelelim onun yönetti i ve yönetti ini zannetti i Trabzonspor’a. May s, 2013 tarihinde Trabzonspor ba kan seçilen Hac osmano lu, zaten gergin olan olaylar büsbütün ç kmaza soktu. 3. Temmuz olaylar nedeniyle UEFA’n n Fenerbahçe’yi iki y l Avrupa ‘dan men karar vermesi durumunda Hac osmano lu, “ lle de ampiyonluk kupas n isterim” diye tutturdu. Kupa saras na yakalanm gibi bir türlü ate i dü mek bilmiyor. Sanki elinden oyunca al nm çocuklar gibi. Büyük Trabzonspor’un Ba kan na böyle söylemler yak r m ? E er Trabzonspor taraftar son maçta ya anan olaylardan sorumlu ise taraftar bu yöne iten Ba kan da en az onlar kadar sorumludur. Bir spor kulübünün ba kan , Türkiye’nin sosyopsikolojik durumunu yak ndan bilmesi ve dolay s ile davran lar n ve söylemlerini buna göre yapmas ve tak m n bu gibi maceralara itmemesi gerekir. Trabzonspor maçta ilk golünü yiyince taraftarlar nda adeta bir patlama oldu. uurlar n kaybettiler. Kap tokmaklar n söküp futbolcular n ba lar na att lar. E er tribünlerde ve saha içinde adam ölmediyse bu bir anst r. Peki, Trabzonspor camias acaba böyle bir olay onaylayacak m ? Trabzonspor Ba kan olaylardan sorumlu tutulmayacak m ? Sorgu sual sorulmayacak m ? Onu merak ediyorum.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yanal işi sıkı tutuyor Hafta sonu Kayseri Erciyesspor’u deviren Fenerbahçe zirvede tek başına kaldı. Şampiyonluk havasına giren takıma Ersun Yanal gevşemeyin uyarısı yaptı EMİR RIZA LEKİ kinci yarıda kritik puan kayıpları yapan şampiyonluğu ateşe atan Fenerbahçe takipçilerinin puan kaybettiği haftada kazanarak 1 maç eksiğine rağmen Galatasaray’la puan farkını 5e Beşiktaş’la da 7ye çıkardı şampiyonluk şarkılarını söylemeye başladı. Takipçilerinin puan kaybettiği haftada Fenerbahçe hem puan farkını açtı hem de güzel futboluyla ben döndüm mesajını verdi. Takım olarak iyi bir performans gösteren Sarı-Lacivertlilerde kaleci Volkan son haftalarda yükselen formuna bu maçta da devam etti. Savunmada neredeyse hatasız oynayan Fenerbahçe’de Mehmet Topal’ın Bekir-Alves ikilisiyle uyumu göze çarptı. Son sezonlarda seyircisiz oynama cezalarından en çok çeken takım olan Fenerbahçe’de taraftarlar kötü tezahürat yapmadı ve takımlarını şampiyonluk yolunda yalnız bırakmayacağını gösterdi.

İ

Gevşemeyin uyarısı

kalan Fenerbahçe’de Ersun Yanal’dan oyuncularına gevşemeyin uyarısı geldi. Şampiyonluk için daha önlerinde 9 hafta olduğunu belirten Ersun Yanal ayakların yere basmasını istedi. İkinci devrenin başında da şampiyon ilan edildiklerini sonra nasıl puan farkının 4e indiğini oyuncularına teker teker anlattı. Oyuncularına her maçın birer final olduğunu odaklayan Ersun Yanal Gaziantepspor maçına konsantre olunmasını istedi. Fikstürlerinin hiç kolay olmadığını belirten deneyimli teknik adam Galatasaray maçına kadar puan kaybedilmemesini istedi. Deplasmandaki son maçlarda adeta yokları oynayan Fenerbahçe’de bu maçı kazanıp çok önemli bir virajı aşmak istiyor. İdmanların oldukça neşeli geçtiği Samandıra’da futbolcular şampiyonluk yemini ettiler.

Hafta sonu Kayseri Erciyesspor maçını kazarak puan farkını daha da açıp zirvede tek başına

CANER BİLMECESİ Fenerbahçe’de sözle mesi bu sezon sona erecek olan Caner Erkin hakk nda transfer haberleri sürüyor. ngiliz tak mlar n n yak n takibinde oldu u bilinen Caner ‘in Bayern Munih’in de transfer listesine girdi i iddia edildi. Menajeri Batur Alt parmak, ‘Medyada Caner Erkin ile ilgili ç kan spekülatif haberlere itibar edilmemesi rica olunur’ ifadeleriyle haberi yalanlam oldu. Fenerbahçe’ye Nisan ay na kadar süre veren Caner Erkin’in, sar -lacivertli ekipten teklif gelmemesi halinde ba ka kulüplerle görü melere ba layabilece i daha önce menajeri taraf ndan aç klanm t .

Ankara çıkarması Fenerbahçe’li taraftarlar pazar günü Ankara’da yürüyor. İlk olarak Bağdat Caddesi’nde düzenlenen ‘Türkiye için adalet, Fener için adalet’ yürüyüşü oldukça ses getirmişti. Bu kez Ankara’da düzenlenecek olan yürüyüşe Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım ve 1907 Fenerbahçe Derneği Başkanı Ali Koç olmak üzere camianın önemli isimlerinin katılacağı açıklandı. Türkiye’nin her yerinden Fenerbahçe’li taraftarları Ankara’da toplayarak, en az 1 milyon kişinin katılımının hedeflendiği yürüyüşte sarı lacivertliler ‘adil yargılama’ isteklerini bu defa Ata’nın huzurunda dile getirmiş olacak.

T.C. TARSUS 1. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/500 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : Özellikleri : Mersin İli, Tarsus İlçesi, Barbaros Mahallesi 671 Sokak No:5, 3007 Ada, 3 Parsel Sayılı 1 nolu bağımsız bölümün alt ve üst yapı hizmetleri tamdır, eğitim kurumları ve alışveriş merkezlerine uzaktır., bina iki katlı olup her kat iki daireden oluşmaktadır, zemin kat -1 nolu bağımsız bölümün taban oturum alanı 95 m2 olup 2 oda, salon -mutfak -wc -banyodan ibarettir, dış cephe sıvalı-boyalı, iç odalar duvarlar sıvalı, üzeri badanalıdır, kapı pencere ahşap boyalı, pencere önleri demir profil korkulukludur, yer döşemesi beton şaplıdır, ıslak hacimler kısmen seramik kaplıdır, mutfak tezgahı üzeri seramik kaplı, dolaplar MDF -LAM suntadır. Dairenin cümle kapısı çelik profil kapıdır, konumu doğu-batı-güney cephelidir, yapı bakımsızdır, sosyal afet evleri olarak inşa edilmiştir, 22-23 yaşlarındadır. Yüzölçümü : 619,00-M2 Arsa Pay : 1/4 imar Durumu : Onanlı imar planında (A-2) ayrık nizam 2 katlı konut alanıdır. K ymeti : 47.129,00 TL KDV Oran : 3065 Say l K.D.V kanunun 17/4 maddesi ve genelge uyar nca KDV’ye tabi de ildir Kayd ndaki erhler : Dosyasındaki gibidir. 1. Sat Günü : 29/04/2014 günü 15:00 - 15:10 arası 2. Sat Günü : 26/05/2014 günü 15:00 - 15:10 arası Sat Yeri : TARSUS ADLİYESİ SATIŞ SALONU -TARSUS/MERSİN Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve

rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isleyenlerin 2013/500 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/03/2014 BASIN: 17526 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. MERS N 2. (SULH HUKUK MAH.) SATI MEMURLU U TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/7 SATI Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin Akdeniz İlçesi İhsaniye Mah. Ortaokul mevkii 793 ada 767 parsel üzerinde kurulu ikinci kat (16) nolu bağımsız bölüm daire Akdeniz Toplum sağlığı merkezinin doğu tarafında, karşısında Akdeniz belediyesi 23 evler parkının 80m kuzeydoğusundadır. Çevresi 4-5 katlı binalarla, şehrin alt yapısının gelişiminin tamamlandığı bölgededir. Belediyenin her türlü hizmetlerinden faydalanır, ulaşımın kolay sağlandığı, hastane ve okullara, marketlere yürüyüş mesafesindedir. Güney batı cepheli, 3 oda, salon mutfak, banyo wc’den oluşmuş bürüt 130m2dir. Giriş holü, wc, banyo döşeme kaplaması seramik, pencereler alüminyum duvarlar tavan sıvalı, boyalı kapılar Amerikan panel kapıdır. Daire bakımlı dunımdadır. Taşınmaz bu özellikleri ile satışa çıkartılmıştır. Adresi : İhsaniye Mah. 5021 sok. Antalyalı kardeşler apt. B Blok Kat 2 D16 Mersin Yüzölçümü : 1.002,00.-m2. Arsa Pay : 54/1002 imar Durumu : İhsaniye Mah.35 pafta, 793 ada 767 parsel 1/1000 ölçekli uygulama imar planında Blok Nizam (BL-4) 4 kat h=12,50 konut alanı olarak işaretlidir. K ymeti : 75.000,00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : 1. Sat Günü : 07/05/2014 günü 13:30 - 13:45 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 13:30 - 13:45 arası Sat Yeri : Mersin 2 Sulh Hukuk Mahkemesi Duruşma Salonu - null null / null Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve

rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/7 Satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/03/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 17005 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Özlem Konur USTA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Diyabet, iri bebeklerin doğumuna neden oluyor İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, hamilelikte diyabetin ortaya çıkmadan engellenmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Buyru, “Gebelik öncesinde 19 MART 2014 ÇARŞAMBA

Alerji büyüdükçe geçmiyor yalnızca şekil değiştiriyor Bebeklikte başlayan gıda alerjileri yerini önce ev tozu alerjisine ardından da astıma bırakabiliyor. Tedavi edilmezse alerjik vücut yapısı sabit kalıyor. Uzmanlar, aileleri 6 yaşından sonra gelen geçici iyileşmeye aldanmamaları konusunda uyarıyor

Barbaros

ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com

TOPLU İĞNE

KURULUŞ 1921

açlık kan şekerine bakılmalı, tüm gebelere gebeliğin 24-28. haftaları arasında şeker yükleme testi yapılmalıdır. Diyabet, çoğunlukla daha iri bebeklerin doğumuna neden oluyor” dedi.

5 taş bile oynayamadım anne Henüz beş yaşındayım. vücudumdan hâlâ büyük kafamda, kocaman gözlerimle dünyayı tanımaktayım. Gözlerim kocaman olduğundan mıdır bilmem ama her nesneyi de olduğundan kocaman algılamaktayım. Oysa herkes ne kadar da küçükmüş. Seksek taşları gazoz kapakları da kocaman. Bahçe kapısı, kale kapısı, kaldırım ise adeta üstünden atlanası her zaman Kelimeler henüz şekilleniyor ağzımda. Peltek konuşmam süt dişlerimin henüz dökülmüş olmasından. Ufacık parmaklarımla burnuma leblebi bile sokmayı başardım geçen ay. Doktor amcanın sedyesi ne kadar da yüksekti hastahaneye gittiğimizde o ay. Oyuncaklarımı toplamayı yeniden öğreniyorum hâlâ. pencereler benden çok yüksekte anla. Üstelik demir parmaklıklar da asılı ön tarafta. çünkü dışarısı çok kocaman dikkat korkunç dediler bana. Bazen kapının önünde oynamama izin veriyorsun ya. biliyorum gözlerin mutfak camından sürekli beni gözler her arada. en ufak kötü söz öğrensem sokaktan hemen kızar ve küsersin de bana. Herkes ne kadar da ahlaklı değil mi anlatsana bana. Ayaklarım da, bacaklarım da ufak henüz. Merdivenleri çıkarken dizlerimin üzerinde düşmemeyi düşünürüz eğer yoksa şefkatli bir büyük eli Uyuduğumda üstümü örtmezsen hep beraber üşürüz. Şimdi bilmediğim bir hayata alıyorlar beni 5 taş oynamam için anne Tek ayağımın üzerinde durdum ve düğme ilikledim diye. Ama sandalyeden ayaklarım hâlâ yere değmiyor niye?

ÖZLEM KONUR USTA

Ev tozu akarlarından korunmak için T Toza karşı evde alınabilecek önlemler neler? Ev tozu akarlarına alerji dünyada en çok görülen alerjidir. Ev tozu akarları gözle görülmeyen böcek grubundan mikroskopik canlılardır. İnsan deri döküntülerini yiyerek beslenirler. Çevremizde milyonlarca ev tozu akarı ile birlikte yaşarız. Bunları ve parçalarını soluduğumuzda eğer alerjimiz varsa astım ve alerjik nezle gibi solunum sistemi sorunları yaşarız. Ev tozu akarları en çok halılarda yaşar. Yatak yastık yorgan da sevdikleri bir diğer yaşam alanıdır. Koltuklar, kadife perdeler, tüylü oyuncaklar da bunları izler. Alerjik bir çocuğun evinden halıların kaldırılması gerekir. Yerine ince çamaşır makinesinde yıkanabilen dokuma kilimler konulmalıdır. Bu kilimlerin 15 günde bir makinede yıkanması gerekir. Yatak yastık için özel alerji kılıfı kullanılması gerekir.

Tüylü oyuncaklar ve kadife perdeler kaldırılmalıdır. Çocuğun temas ettiği battaniye çarşaf gibi pamuklu eşyaların haftada bir 60 derecede yıkanması gerekir. Aileler, alerji kılıfları, halıların değiştirilmesi gibi önlemlerin tamamını yapamasalar da fayda sağlayabilirler mi? Bu önlemlerden alınabilen kısmı alınmalıdır. Her yapılan işlem bardağı biraz daha boşaltacaktır. Bardak ne kadar az ev tozu ile dolu olursa alerjik belirtiler de o kadar az görülecektir. Ancak ev tozundan yüzde yüz uzak durmak mümkün değildir. Bu durumda evde mecburen kalan bir miktar akara çocuğun tepki vermemesi için dilaltı damla aşı tedavisi ile çocuğun ev tozu akarına alıştırılması gerekir.

Kortizonlu ilaçlar geçici çözüm Aileler genellikle kortizonlu ilaçlar kullanmaktan çekiniyor. Alerjide kortizonlu ilaçlar bir tedavi yöntemi midir? Alerjinin kesin sonuç veren tedavisi var mıdır? Alerjik astımda bronş içini saran zar aynı yanık bir dokuda olduğu gibi kırmızı, şiş ve ödemlidir. Bu yanık bir doku nasıl en ufak dokunuşta acır, kanar ise bronş içinde de benzer bir hassasiyet yaratır. Bu hassas dokuya temas eden virüsler, sigara, kimyasal dumanı gibi tetikleyici etkenler bronş zarında refleks bir daralma yaratır ve astım atağı gelişir. İşte bu noktada kortizonlu spreyler bronş içindeki bu yangıyı söndürerek astım ataklarını önlerler. Ancak bu geçici, kullanıldığı sürece etkili bir tedavidir. Altta yatan bronşu o hale getiren alerji devam ettiği müddetçe kortizonlu sprey ilaç kesildiğinde bronş eski haline dönecektir. Esas tedavi alerji üzerine yoğunlaşmalıdır. Bu da kökten çözüm sunan dilaltı damla alerji aşıları ile olan yavaş bir tedavi sürecidir. Dilaltı aşı etki edene kadar kortizonlu ilaçlarla çocuğu astım atağı geçirmeyecek şekilde tedavi etmek ve aşı etki ettikçe kortizonlu ilacı yavaş

yavaş kesmek gerekir. Kortizonlu ilaçlar sprey şeklinde ve uygun doz ve teknikle kullanılırsa uzun süre kullanılsa bile yan etki göstermeyecektir. Ancak bu tedavinin mutlaka çocuk alerjisi uzmanlarınca ayarlanması çok önemlidir.

ürkiye’de her 5 çocuktan biri alerjik. Her 10 çocuktan biri ise astım bronşit. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 300 milyon astım hastası var. 2025’de bunun 400 milyona çıkması bekleniyor. Alerji en basit anlamda, bağışıklık sisteminin zararsız kabul etmesi gereken bazı maddelere verdiği aşırı tepki. Anne ya da babasında alerjik hastalık olan bir çocuğun alerji olma olasılığı yüzde 25. Genler yoluyla geçen hastalık bazı çocuklarda pasif de kalabiliyor. Çevre şartları hastalığı şekillendiriyor. Prof. Dr. Yonca Tabak, geçen ay çıkan Çocuklar ve Alerji adlı kitabında alerjik hastalıkları tarihsel kökeninden önlemlerine, beslenme yöntemlerinden tedavisine kadar ele aldı. Prof. Dr. Yonca Tabak’la A’dan Z’ye alerjiyi konuştuk.

Dilaltı aşı ile tedavi ediliyor Çocuk doktorları alerji olan çocuklar için genellikle “6 yaşından sonra geçer” diyor. Bu doğru mu? İlk gelişen alerjiler gıdalara karşı olur. Buna bağlı ilk hastalık tablosu alerjik egzamadır. Gıda alerjileri ve alerjik egzama çoğu çocukta 3 yaşına doğru geçerken yerini ev tozu alerjisine bağlı gelişen astıma bırakır. Ergenlikte de bu tabloya polen alerjisine bağlı saman nezlesi eklenir. Diğer bir deyişle, alerjik vücut yapısı sabit kalır, hastalık tablosu değişir. Çocuk doktorlarının alerji ile ilgili gözledikleri 6 yaşında gelen iyilik hali geçicidir ve hastalığın tipine bağlıdır. Ergenlikte çocukların bronş çağı büyüdüğü için bronş daralması ile seyreden astım atakları bazı çocuklarda daha az görülmektedir. Ancak bu oran yüzde 50’yi geçmez. Ergenlikte astımı atlattığı düşünülen çocukların büyük bir kısmında altta yatan bağışıklık sisteminin alerjik yapısı devam ettiği için 30’lu 40’lı yaşlarda astım yeniden baş gösterir. Altta alerjinin yatmadığı astım vakalarında ise ergenlikte bronş çapının genişlemesi ile gelen iyilik halinin kalıcı olma olasılığı daha yüksektir. Özetlersek, alerji ve alerjik astım büyüdükçe geçmez. Kritik nokta astımın alerjik olup olmadığının anlaşılmasıdır. Çünkü eğer altta bir alerji yatıyorsa bunu kalıcı olmaktan çıkarabilecek tek tedavi yöntemi dilaltı aşı tedavisidir.

Testler her yaşta mümkün Anne babalar ne zaman alerji testine başvurmalı? Alerji testleri alerjiden şüphe edil-

Makam odasından bozup hazırlamışlar şimdi sınıfı. giriş katıymış zaten aralığı. Hiç bilmediğim fakir zengin büyük küçük her çeşit tanımadığım çocukların içine koyacaklar beni. her farklı terbiye bozacak mı acaba bana öğrettiklerini?

Prof. Dr. Yonca Tabak diği an, her yaşta yapılabilir. Burada önemli olan çocuğun yaşına ve şüphe edilen hastalığın tipine göre kandan mı deriden mi test yapılacağına karar vermektir. Gıda alerjisinden şüphe edildiğinde hangi yaşta olursa olsun kandan spesifik IgE testi ile alerji araştırmasına gitmeyi tercih ederiz. Ev tozu akarı ya da polen alerjisine bağlı alerjik astım ya da alerjik nezleden şüphe ediyorsak; eğer çocuk 3 yaşın üzerinde ise en güvenilir test deri testidir. Ancak çocuk 3 yaşın altında ise ve yine solunum yolu alerjisinden şüphe ediyorsak tercih yine kan testi şekilde olmalıdır. 3 yaşın altında yapılan kan testleri negatif sonuç verdiğinde her zaman çocukta alerji olmadığı anlamına gelmez. O yüzden durumun 3 yaşından sonra deri testi ile teyit edilmesi gerekir. Buna rağmen pozitif sonuç güvenilir olduğundan ve neye alerji olduğunu bilmek önümüzü aydınlatacağından hangi yaşta olursa olsun kandan veya deriden alerji testleri mutlaka yapılmalıdır.

Devşirme olduğumu bile anlayamayacağım sisteme köle yetiştirildiğimde Hafızam ve naif duygularım silinecek belli ki hunhar düşüncelerle Ama ben daha 5 taş bile oynamadım henüz 5 yaşındayım anne... Kırklareli’nde 10 yaşında bir erkek çocuğu tecavüz edilip boğularak öldürüldü, cesedi günler sonra bulundu. Bir düğünü polis basıp çocuk gelini kurtardı. Pedofili merkez medyada hep çok iyi pazarlandı. Bu ülkenin tüm çocukları tehlikede. Bu bağnaz sapkın zihniyet iktidarda kaldığı sürece hem de.

10 günden fazla süren öksürüğe dikkat! Hangi aşamada öksürüğün astım belirtisi olduğunu düşünmeliyiz? Öksürük vücudun enfeksiyona neden olan mikrobu ve fazla salgıları vücuttan temizleme işlemidir. Sıradan bir soğuk algınlığı ya da nezle halinde görülmesi normaldir. Önemli olan öksürüğün süresi ve şiddetidir. Eğer bir enfeksiyondan sonra gelen öksürük balgamlı tek tük çocuğu yormayan tipte ise ve bir enfeksiyonun maksimum süresi olan 10 günde sonlanıyorsa bu normal bir süreçtir. Yine tek tük balgamlı, çocuğu yormayan tipte geliyor ancak 10 günden uzun sürüyorsa, örneğin 20-30 gün hatta daha fazla, o zaman sinüzite bağlı geniz akıntısından şüphe ederiz. Aynı süreçte öksürük kriz şeklinde 30 dakika durmadan özellikle sabaha karşı ve egzersiz sırasında geliyor ise, zaman zaman hırıltı ve nefes darlığı duruma eşlik ediyorsa, burada astımdan şüphe etmek gerekir.

EN İYİ TEMİZLİK MALZEMESİ:

Su ve sabun

Çamaşır suyu yerine kullanılacak arap sabunu gibi daha doğal temizleyiciler mikroplara karşı yeterince etkili midir? Çevremizdeki bütün mikropları yok etmeye çalışmak hem beyhude bir çaba, hem de bize zarar vermeyen aksine koruyan bazı sağlıklı mikropların da ölmesine ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Yapılan çalışmalar hayvansal atıklara mikroplara temas eden çocuklarda alerjinin ve astımın daha az görüldüğü yönünde. Bu yüzden çocukların steril yani hiç mikropsuz büyümesi yerine bir miktar doğa ile temas etmesi gerekir. Su ve kokusuz arap sabunu bu yönde yeterli temizliği sağlayacaktır. Alerjik ve astımı olan çocukların evinde çamaşır suyu kesinlikle kullanılmamalıdır.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.