Aydinlik 20140325

Page 1

Başbuğ yeniden Silivri’de

Başbuğ, Silivri’de tutuklu komutanları ziyaret etti. ‘Son arkadaşımız çıkana kadar bize huzur yok’ dedi

‘Alo Akif eziliyoruz müdahale et’ İnternete düşen yeni ses kayıtlarında Tayyip Erdoğan, Akif Beki’yi arayarak Kanal 24’te yayınlanan programa müdahale ediyor. Erdoğan, programdaki konukların Mustafa Karaalioğlu’nu ezdiğini söylüyor. 9’da

26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, tutsak silah arkadaşlarıyla görüştü. Ardından Nöbet Çadırı’na geçen Başbuğ, “Sözde Balyoz davasıyla Türk Ordusu’na en büyük darbe indirildi. Gerçekleri dünya biliyor” dedi. 9’DA Başbuğ’u Nöbet Çadırı’nda İşçi Partisi yöneticileri ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca karşıladı.

Akif Beki

KURULUŞ 1921

25 MART 2014 SALI - 75 KURUŞ

AKP’DEN PKK’YA ÖZERKLİK DESTEĞİ Teröristlere operasyon düzenleyen Suriye uçağını vuran AKP hükümeti PKK/PYD ve El Kaide’ye alan açıyor

Türk topraklarını kullanarak saldırıların yapıldığı Kesep’te çatışmalar devam ediyor. Suriye yönetimi, kritik noktaları elinde tutarken terör grupları, Türkiye sınırından aldıkları lojistik destekle saldırdı. Yeni angajmanla birlikte TSK’ya attırılan adımlar, sınırda IŞİD ve PYD’ye rahat nefes aldırıyor. 10’da

Erdoğan ve Gül’lerin son karanlık hamlesi

çi Partisi Genel Ba kan Do u Perinçek, ‘Suriye uça n n dü ürülmesi, PKK bölücülü üne yap lm en büyük destektir’ dedi

‘Uçağın vurulmasını asla eleştirmeyiz’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye uçağının düşürülmesini destekledi: “TSK, bir Suriye uçağı düşürmüş. Angajman kurallarına uymadığı zaman yapılan hiçbir hareketi, hiçbir zaman eleştirmeyiz.” 11’de

‘Oylar bölmeyelim’ tuza ve ç k yolu

‘Kılıçdaroğlu özerkliğe açık destek veriyor’ Eski CHP Milletvekili Onur Öymen, Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılıma verdiği desteği eleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’de yaptığı açılıma destek konuşmasını hatırlatan Öymen, “Özerkliğe zımni değil açıktan destek veriyor” dedi. 11’de

Aydın Doğan ile Ciner’e şantaj kimden? Başbakan açıktan “Doğan ile Ciner’e şantaj yapıldı” diyor. Bu söz, Ankara’da farklı yorumlandı. Deniliyor ki “MİT’in elinde Aydın Doğan ve Turgay Ciner’le ilgili kasetler var. Erdoğan bunu öğrendi ve mesaj gönderiyor.”

Kürt Koridoru + El Kaide kuşağı Akdeniz’e uzandı Üç bölge PKK/PYD kontrolünde. Aradaki bölgeleri de El Kaide kafasındakiler kontrol ediyor. Akdeniz’e ulaşmak için bir tek Lazkiye bölgesi kalmıştı. AKP hükümeti şimdi onu düşürmeye çalışıyor.

RAFET BALLI’nın yazısı 4’te

Ufuk SÖYLEMEZ 5’te

Mehmet FARAÇ 11’de

‘Yüzdürülen’ büyük risk!

ok kasetin vizyon günü!..

‘Yüz binler sokakta işçi sessiz kalamaz’ Özelleştirmelere karşı mücadelenin simgesi olan Yatağan işçileri, Maden-İş Şube Kurultayı’nı yaptı. Yeniden başkan seçilen Süleyman Girgin, AKP iktidarına karşı mücadelenin önemini vurguladı. Girgin, “Türk-İş olarak özeleştiri yapmalıyız” dedi. 6’da

Borçlanmayla dönen ekonominin çarkları, bol ve ucuz para döneminin kapanmasıyla tıkanmaya başladı. TÜİK’in 2014 Şubat ayına ilişkin açıkladığı konut satış rakamları da otomotiv satışındaki düşüşün ardından ekonomideki durgunluğu gösteren ikinci önemli gelişme oldu. 5’te

Gülsen Tuncer: Sorumluluğum ve görevim arttı “TÜKD 2014 Önder Kadınlar Sanat Alanı Ödülü”nü alan Tiyatro Sanatçısı Gülsen Tuncer, Aydınlık’a konuştu: “Sorumluluk yükleyici bir ödül. Bugün dünyanın bulunduğu noktada hepimize önemli görevler düşüyor.” TANSU BELE’nin söyleşisi 17’de

Aaaaa... Cemaat vergiden söz etti! Süleyman Girgin

Gülen’in ailesi lafı “vergi”ye getirdi; bize de bir soru sorma hakkı doğdu: Cemaat şirketleri bugüne kadar kaç kuruş vergi ödedi ki böyle bir soru sorabiliyorsunuz? Vergi vermeyenin, vergi silahını kullanması komik oluyor!

Mustafa MUTLU

12

ISSN 2146-2356

Sabahattin ÖNKİBAR

Aydınlık, AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin Sarıyer’e 10 bin taşıma seçmen yerleştirmeye çalıştığını duyurmuştu. Av. Necati Yıldırım, haberimiz üzerine Savcılığa başvurarak adresleri henüz tespit edilemeyen 2 bin 300 taşıma seçmenin sandık başında gözaltına alınmaları talebinde bulundu. BEKİR BATU’nun haberi 8’de

Doğu Perinçek

ABD’nin amac n n, Türkiye’mizi kom ular yla cephe cepheye getirmek oldu unu belirten Perinçek, unlar söyledi: “Güneydo u bölgemizde kanl Özerklik senaryosu sahnelenecektir. Erdo anGül yönetimi, Suriye’yi hedef alan eylemleriyle Özerkli e desteklerini sergilemi tir. Ancak bu tertip, son ç rp n lar d r.” 11’de

KILIÇDAROĞLU, AKP’Yİ DESTEKLEDİ

Mehmet Bedri GÜLTEKİN 2’de

Sahte seçmenlere sandıkta gözaltı!

Otomotivden sonra konut satışı da düştü

Suriye savaş uçağının düşürülmesine en çok PKK ve El Kaide sevindi. Saldırı, “Esad yönetimini zayıflatma” ve “PKK’nın özerklik ilanına destek” olarak değerlendirildi. Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korg. İsmail Hakkı Pekin, “Suriye uçaklarını engellemek, teröristlerin yolunu açar” bilgisini verdi.

7 Mart 2014

3


25 MART 2014 SALI

Erol ERTUĞRUL

“İnsanlar olaylarda denenir” ünlü bir sözdür bu. Gerçekten de insanların olaylar karşısında ki tepkilerine bakılır ve insanlar olaylarda denenir. Ergenekon adlı uydurma dava nedeni ile tutuklu bulunan vatanseverler birer birer salıverildiler. Aslında tutuklanmaları tümü ile hukuk dışıydı ve salıverilmeleri gecikmiş bur salıverilmeydi. Başbakan ve AKP yöneticileri, ucu kendilerine uzandığı için bu tutuklamaların haksızlığını çok açık bir biçimde dile getirmişlerdi. Başbakan “Sahte kanıtlarla, önceden ayarlanmış savcı ve yargıçlarda kararlar verdiler” demiş, onun danışmanı ise “Sahte kanıtlarla Milli Orduya kumpas kurdular” diye açıkça bu davayı ve tutuklamaları kınamıştı.

Mücadeleyle tahliye oldular Vatanseverler, Ulusumuzun tepkisi sonucunda, yüz binlerce kişinin duruşmalar sırasında Silivri duvarlarına dayanması sonucunda, her ilimizde yıllardır süren haklı bir başkaldırı sonucunda, yıllardır bıkmadan, korkmadan gerçekleri yiğitçe yazan aydınlar sonucunda salıverildiler. Özetle, mahkemelerin, yönetimin vatanseverleri salıvermek dışında yapacakları başka bir şey yoktu. Öyle görülüyor ki, vatanseverlerin salıverilmeleri birilerini açıkça rahatsız etmeye başlamış. Başbakan vatanseverler için “Bir teşekkür bile etmediler” diyor. Demek bir de teşekkür bekliyormuş. Vatansever cezaevlerine konulurken mutluluğunu dile getiren, bu davanın savcısı olduğunu söyleyen, yargı, hukuk gereğini yapsın diyen sanki o değildi. Türkiye’yi bölmek için, Cumhuriyet’i dönüştürmek için vatanseverleri cezaevlerine koyan sanki o değildi. Bir köy imamı iken, hukuk bitirip önce AKP’nin Adalet Bakanı, sonra TBMM Başkanı olan kişi Berkin Elvan için yapılan tören’i içine sindiremiyor. “Eğer bu çocuk yerel seçimlerden sonra ölseydi, bu kadar kalabalık toplanmazdı” diyor. Bu insanlıktan payını alamamış söze ne denir. Salıverilen vatanseverler için ise “Sanki zafer kazanmış gibi seviniyorlar, daha dava bitmedi, Yargıtay kararı onarsa, yeniden içeriye girecekler” diyor. Hani kumpas vardı, hani sahte kanıtlarla, önceden ayarlanmış savcı, yargıçlarla kararlar verilmişti. Bu tavır AKP’nin iki yüzlülüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Başbakan ve ekibi vatanseverlerin inançlarını, karalılıklarını belli ki anlayamıyor. Ergenekon, Balyoz gibi uydurma düzenlemeler Türk Ulusuna karşı yapılmıştı. Hedef, Cumhuriyetin Ordusunu çökertmek , Ülkeyi bölmek, Cumhuriyet’i dönüştürmekti. Vatanseverler kişisel olarak hedef değildi. Onlar, olacaklara, yapılacaklara ses çıkaramasınlar diye cezaevlerine alındılar. Cezaevine girişlerini bir vatan görevi saydılar. Bir vatan nöbeti gibi değerlendirdiler. Sevgili Doğu Perinçek, cezaevinde en uzun süre kalanlardandır. “Hiç üzülmedim” diyor. “Bunu bir vatan görevi saydım” diyor. “Yemen çöllerinde vatan için savaşıp kalanlar, Çanakkale’de vurulup toprağa vatan için düşenler karşısında, bizim yaşadıklarımızın lafı mı olur” diyor. Bu sözler karşısında ancak saygı duyulur. Acaba Başbakan, AKP kadroları vatanseverlerin yiğitliklerini, mangal gibi yüreklerini anlayabiliyor mu. Vatanseverlerden teşekkür beklemenin ne kadar anlamsız olduğunu anlayabiliyor mu.

Gerçekte en büyük tuzak, ‘oyları bölmeyelim’ tuzağıdır. Üzerinde biraz düşünüldüğü zaman bu ‘oyları bölmeyelim’ sloganının esas sahibinin AKP olduğu görülecektir

C

HP ve MHP’nin, ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyalarında, AKP’ye karşı mücadelede üzerinde durdukları konular dikkatinizi çekti mi? Türkiye’nin yüzyüze olduğu büyük sorunlar konusunda AKP’den farklı olarak söyleyecek sözleri yoktur. Sabah akşam dillerine doladıkları biricik konu, yolsuzluk ve hırsızlıklardır. İşte bu durumdaki Partiler, Erdoğan’ın en büyük şansı olmuşlardır. Ekonomik olarak dünyanın en kırılgan ülkesiyiz. Suriye’de 130 bin komşumuzunkardeşimizin canına mal olan iç savaşta taraf olmuşuz ve bütün komşularımızla ilişkilerimiz bozulmuş. Türkiye, kendi elleriyle Irak’ın kuzeyinde bir kukla devletin kurulmasına yol açmış, aynı oyun şimdi de Suriye’nin kuzeyinde sahneleniyor. Son oniki yıl içinde kabul edilen “Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri”, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” ve “Büyükşehir Yasası” ile milli devletimizin altı oyulmuş. Batı destekli bölücülük, 500 bin kişinin öleceği tehditleri ile özerklik ilanına hazırlanıyor. Türkiye’nin Ortaçağ

Beş yılda bir oy kullanmayı özgürlük sanıp, bu çürümüşlüğe demokrasi der geçeriz. Bir rejimin yönetim ve denetim mekanizmaları, seks ve yolsuzluk kasetleriyle belirleniyorsa, o rejime demokrasi denmez. Rejim, tüm kurumlarıyla mafyalaşmıştır. Millet bilincini kaybeden topluluklarda, cemaat ve tarikat mensubiyetiyle, mafyalaşan sistemin oy deposu haline gelmiştir. Altmış yıldır seçtiği partinin programına bakmayıp, deneme, yanılma yöntemiyle seçim yapan milletin, alınları secdeye geliyor diyerek iktidar yaptığı bu beş benzemezlerin, milletin geleceğini yağmalaması da normaldir. On iki yılık ihanet birlikteliği, hesap dönemine girince, dağılması da kaçınılmaz olmuştur. İktidarın cemaat kanadı, art arda yayınladıkları kasetlerle, yıkımın sorumluluğunu AKP’ye yıkma gayretindedir. Lakin bu milletin ordusuna, kumpası beraberce kurup, sahte delillerle esir alıp, polis ve yargıdaki örgütlenmeyle de, devleti beraberce çökertirken, tüm hesabı AKP’ye yıkıp, kaçamazsınız. Karar senindir. Ya bunlardan kurtulacak, başın dik, dinini, ülkünü, hayatını onurunla yaşayacaksın. Ya da bunlara, köle olacaksın. Ortası yoktur. Yapacağın bellidir. Ne diyordu kasetteki “ben her Cuma bir ayet çakarım.” Çak şunları da Milletin çakması nasıl oluyor bir görsünler. ÇAĞLAR ÇUKUR/SAMSUN-VEZİRKÖPRÜ

konuşturulur. Kamuoyu yoklamalarında sadece bu dört parti sorulur. Geri kalan bütün partiler “diğer” kategorisi içindedir. Hatta bazen “diğer” bile çok görülür. Onlar “kararsız” seçmendir ve dört parti arasında dağıtılır. Seçmen böylece kırk katır ile kırk satır arasında tercihe zorlanır. Bunun adına da “demokrasi” denir.

’Kırk katır, kırk satır’ demokrasisi

’Oyları bölmeyelim’ tuzağı

Türkiye’de sadece bir AKP sorunu yok, aynı zamanda bir de “majestelerinin muhalefeti” sorunu vardır. Türkiye’nin bütün önemli sorunlarında, İktidar Partisi’nin söylediklerinden farklı bir tavrı olmayan partiler “muhalefet” olarak durdukça, Erdoğanlar orada oturmaya devam edeceklerdir. Onun içindir ki sistem bütün gücüyle iktidarı ve muhalefetiyle mevcut Partilerin ayakta kalması için çalışıyor. Onlarca televizyon ve gazetede; AKP, CHP; MHP ve BDP’den başka parti yoktur. Onların haberleri verilir. Mitingleri, temasları, açıklamaları görüntülü olarak halka izlettirilir. Programlarda bu partilerin temsilcileri

CHP ve MHP’nin yıllardır, AKP’den kurtulmak isteyen halka hep aynı sözü söylemişlerdir: “Oyları bölmeyelim.” Gerçekte en büyük tuzak, “oyları bölmeyelim” tuzağıdır. Üzerinde biraz düşünüldüğü zaman bu “oyları bölmeyelim” sloganının esas sahibinin AKP olduğu görülecektir. Çünkü bu anlayışın etkin olması sonucunda CHP ve MHP dışında, gerçek muhalefetin ortaya çıkması önlenmektedir. Seçmen, CHP ve MHP’den başkasını görmeyince, “ehveni şer” diyerek AKP’ye destek sunmaya devam etmektedir. Çünkü AKP, bu partilerden farklı olarak “Koalisyonsuz Hükümet” sunma avantajına sahiptir.

mbgultekin@ip.org.tr

Onun için “oyları bölmeyelim” sözü dönüp dolaşmakta ve AKP’ye yeniden verilen oya dönüşmektedir.

AKP nasıl gider? Gerçekte ise AKP, oy oranı düştüğü zaman gidecektir. Haziran ayaklanması AKP döneminin bittiğini ilan etmiştir. AKP’yi iktidar yapan Atlantik ötesindeki büyük ağabey dahil şimdi herkes, Erdoğan sonrasında kimin Türkiye’yi yöneteceği arayışına girmiştir. Bu koşullarda, AKP’nin geçen yerel seçimlerde aldığı yüzde 38’in altına düşmesi demek, artık bu Parti’nin iktidar döneminin bitmesinden başka anlama gelmeyecektir. Dolayısıyla oyların, AKP dışında hangi partiye verilmiş olursa olsun bu anlamda değişik bir sonucu olmayacaktır. Yani AKP dışındaki Partilere verilen her oy, AKP’nin gidişine katkı sunacaktır.

Doğru oy Ama AKP dışındaki Partilere verilen oyların şöyle bir anlamı vardır: Gerçekten alternatif olacak bir programa verilen oylar,

Türkiye’nin; AKP ile “majestelerinin muhalefeti” içinde çırpınmasına son verecek, Türkiye’nin önüne bir çıkış yolu koyacaktır. Serbest Piyasa değil Halkçı Devletçi Ekonomi, AB kapısına bağlanmak yerine Bölge Merkezli Dış Politika, Batı destekli irtica ve bölücülüğe karşı kararlı tavır, vatanın bütünlüğü ve milli birliğin korunmasında devrimci tutum... Türkiye’nin ihtiyacı olan devrimci programın özeti budur. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganıyla son iki yılda milyonlar halinde alanlara çıkan halkımız da bu programı savunuyor. Aynı programı savunan İşçi Partisi’nin halk hareketine damgasını vuran siyasal parti haline gelmesinin açıklaması da buradadır. 30 Mart seçimlerinde, “Mustafa Kemal’in Askerleri”nin, gerek oy oranında sağlayacağı ilerleme, gerekse bazı yerlerde belediyeleri kazanması; Türkiye’nin önüne bir çıkış yolu koymak anlamına gelecektir. Türkiye’nin böyle bir aşamadan geçerek, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde Milli Hükümet çözümüne ulaştığını göreceğiz.

Uluslararası bataklık M

arx’ın “yabancılaşma” kavramı ile ilk kez tanışan her insan derin düşüncelere dalar. Materyalist filozof, kapitalist bir üretim sisteminde işçinin emeğine, ürününe, kendisine ve hatta topluma yabancılaştığını ileri sürer. Doğal olarak bu düşünce çeşitli açılardan tartışılabilir. Soyut bir tanımlama olan “uluslararası yükümlülükler” kavramını her duyduğumda, Silivri Cezaevi aklıma Marx’ın bu yaklaşımı gelir. Özel Sekreterlik gibi komutanların konuşmalarını derlemeyi de içeren birçok görevde bulundum. Komutanlar şu cümleyi çok seviyor ve özellikle sunumlarında yer almasını istiyorlardı: “TSK’nın ayrılmaz bir parçası olan Türk Deniz Kuvvetleri, ulusal ve uluslararası sorumlulukları çerçevesinde...” Cümle bu şekilde uzayıp gidiyordu. Uluslararası sorumlulukları içeren çeşitli görevlerin Türkiye’ye ne kazandırdığı konusunu somut verilerle analiz eden hiçbir çalışmaya tanık olmadım.

Batının fedaisi

Her Cuma bir ayet çakarm !

karanlığına gömülmesi yolunda tarikat ve cemaatlere yol verilmiş. Türban, elbirliği ile devlet kurumlarına ve okullara sokulmuş, laikliğin canına okunmuş. Bütün bu gelişmelerin hepsinde CHP ve MHP, AKP ile birlikte olmuşlar. Ama şimdi “Hırsız var” diye tepinerek halktan oy alabileceklerini ve AKP’yi yıkabileceklerini sanıyorlar.

Mehmet Bedri Gültekin

Afganistan’da NATO’ya bağlı Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (ISAF) çerçevesinde görev yapan Türk askerlerini taşıyan helikopterin Mart 2012 tarihinde düşmesi sonucu 12 askerimiz ve 4 sivil Afgan hayatını kaybetmişti.

Amiral Soner POLAT

Bir de teşekkür bekliyormuş

Çıkış yolu

OLMAK YA DA OLMAMAK

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

60 yılı aşan NATO süreci ve son dönemlerde karşılıksız aşka dönen Avrupa Birliği (AB)’ne üyelik sevdası bizi öylesine hipnotize etti ki ulusal meseleleri bir kenara bırakarak uluslararası sorunlar bataklığına saplandık. Batı, hiç hissettirmeden bizi kendi gerçekliğimizden kopararak, özel çıkarlarının hem bekçisi hem de fedaisi yaptı. Şırıngaladığı ilaç oldukça etkiliydi: “Türkiye en önemli ve sadık müttefikimizdir. Uluslararası sorumluluklarını yerine getirmede Türkiye, diğer ülkelere örnek olmaktadır.” Ergenekon, Balyoz ve özellikle Türk Deniz Kuvvetlerini hedef alan diğer isimli tertip davalar sonrasında, uluslararası sorumluluklar birdenbire Türkiye’nin ağırlık merkezine oturtuldu. Ulusal çıkarlarımızı hedef alan onlarca sorun sahasında kolumuzu kıpırdatmazken,

uluslararası arenada cüretkâr ataklar yapmaya başladık! Libya gazamız oldukça çarpıcı ve dikkat çekiciydi. Hatırlayalım, henüz TBMM’den, Anayasa’nın 92’nci maddesi gereğince, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine” ilişkin teskere bile geçmemişken, gemiler denize açılmıştı. Daha sonra bu gemilerin, Haçlı Donanması’nı anımsatan “Andre Doria” isimli sancak gemisindeki İtalyan amiral emrinde görev yaptığını öğrendik. En çok sayıda gemiyi biz tahsis etmemize rağmen, komutayı bize bırakmamışlardı! PKK, Güneydoğu’da özerklik ilan etmeye ve bu girişimini silahla savunmaya hazırlanırken, Afganistan dâhil dünyanın çeşitli bölgelerine uluslararası yükümlülüklerimiz çerçevesinde birlikler gönderiyorduk!

Yurt gazetesinde 4 Mart 2014 tarihinde bir söyleşi yayımlandı. Gazetenin muhabiri şöyle bir soru yöneltmişti: “Kırım bizim soydaşlarımızın yaşadığı bir yer, Kırım’a donanma gönderilebilir mi?” Askeri yetkilinin verdiği cevap oldukça ilginç, dikkat çekici ve düşündürücüydü: “Bu yönde verilecek her türlü göreve hazırız!” İşgal ettiği makamın önemi itibarıyla, bu komutanımızın sözlerini büyük bir ciddiyet atfederek değerlendirmeye çalıştım. Kırım için nasıl bir vazife belirlenebilirdi. Her askeri harekâtın bir siyasi, bir fiziki, bir de askeri hedefi veya hedefleri olmalıydı. Kırım’da nasıl bir siyasi hedefin elde edilmesi öngörülmekteydi. Kırım için fiziki hedef ne olabilirdi. Birinci Dünya Savaşı’na girmemize neden olan Gœben (Yavuz) ve Breslau (Midilli) hadisesi ortadaydı. Peki, askeri hedef ne olacaktı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan ve yasal nükleer silaha sahip bir ülkenin, gelenleri “Hoş geldiniz!” diye karşılaması mı bekleni-

yordu? Diğer taraftan, Doğu Akdeniz’de İsrail ve Kıbrıslı Rumlar, arkalarına ABD ve AB’yi de alarak doğal gaza sahiplenmenin keyfini sürüyorlar. Ege’deki tartışmalı ada ve adacıklarda Yunanistan’ın devlet uygulamaları tam gaz devam ediyor. Bu ahval ve şerait içinde, büyük masraflara girerek deniz haydutluğu ile mücadele etmek üzere Afrika’nın batısında bulunan Gine Körfezi’ne çok sayıda gemi göndermeye başladık. Türkiye’ye yönelik deniz ulaştırma rotalarının Batı ve Güney Afrika’dan geçmediğini bilmem söylemeye gerek var mı? NATO ve AB çevrelerinde yapılan özel sohbetlerde biz Türkleri hep şu şekilde pohpohlarlar: “Türkiye bölgesel güç merkezi ve NATO’nun ABD’den sonraki en önemli askeri gücüdür.” Bazı konularda direnç gösterdiğimizde ise arkamızdan şöyle konuşurlar: “Merak etmeyin. Uzun sürmez! Türkler kahve köpüğüne benzer, çabuk kabarır, çabuk sönerler.”

Türkiye bölgesel güç merkezi mi? Bunları duyunca insan düşünmeden edemiyor. Bu nasıl bölgesel güç merkezidir ki yakın çevresindeki sorunlarda bile masada kendisine yer bulamıyor! Donanması olmayan Gürcistan, 2008 ve 2009 yıllarında yaşandığı gibi, uluslar-

arası hukuka bütünüyle aykırı olarak ticaret gemisine el koyabiliyor! Barzani gibi bir savaş lordu, iç siyasetine doğrudan müdahale edebiliyor! Bir boks karşılaşmasında, boksörlerden biri fena halde dayak yemektedir. Ağzı burnu yamulmuş, her yeri kan revan içindedir. Ayakta güçlükle durmaktadır. Nakavt olmak üzereyken imdadına gonk yetişir. Antrenör, bir taraftan yaralarını silerken, diğer taraftan, ona moral vermeye çalışır: “Aferin aslanım! Çok iyi maç çıkarıyorsun. Rakibini perişan ediyorsun!” Yediği darbelerle bilincini yitirmek üzere olan boksör cevap verir: “Hocam, seyircilerden biri beni fena halde pataklıyor, derhal onu bulun!” Türkiye ve Bölgesel Güç Merkezi sözcükleri yan yana gelince hep bu fıkrayı hatırlarım. Konuya yabancılaşma ile girmiştik. Bu kavramın başka bir tanımını biraz değiştirip biraz da yumuşatarak konuyu kapatalım: “Yabancılaşma, bir kişinin; kendisini, çevresini ve dünyayı onu denetleyen kişinin gözü ile algılamasıdır.” Tolstoy’un şu ünlü sözlerini unutmayalım. “En tehlikeli düşman bir dost kadar yakın mesafededir.” Türkiye, bir an önce sahte bir dünya olan ve maskeli baloya dönen uluslararacılık oyununa son verip, kendi gerçeği olan ulusal sorunlarına odaklanmalıdır.


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ

Mustafa MUTLU

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

AKP marjinal bir partidir!

mustafamutlu@aydinlikgazete.com

u fotoğraflar, AKP’nin Pazar günü Yenikapı’da gerçekleştirdiği mitingde çekildi. AKP artık, fesli, entarili ve garip sakallı adamlarla, ellerine zorla Türk bayrağı tutuşturulmuş kara çarşaflı kadınlardan medet uman “marjinal” bir din partisidir! Mitinge katılanların sayısını binlerle çarparak ifade etseler de bu parti, bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk halkının değil; dini tekeline almaya çalışan radikal bir azınlığın partisidir! Daha açık söyleyeyim: Bu fotoğraflar da gösteriyor ki AKP, artık bir Arap partisidir! Çevrenizde hâlâ bu partinin demokrat, özgürlükçü olduğunu düşünen ve savunan “saftirikler” varsa... Bu fotoğrafları onlara gösterin ve sorun: “Senin yerin bu adamların ve kadınların yanı mı? Böyle bir ülkede mi yaşamak istiyorsun?” Eğer “Evet” diyorlarsa, hiç uğraşmayın... Çünkü herkes layık olduğu yerde, hak ettiği gibi yaşar!

B

AKP’nin 23 Mart’taki Yenikapı mitinginden birkaç kare.

Abdullah Gül bile terk etti! Önceki gün çok ilginç bir şey oldu ve işte o an artık Başbakan Erdoğan’ın geri dönemeyeceği bir yola girdiğinden emin oldum. Bu yolun adı, “yalnızlaşma”dır! Peki; bu teşhişte beni bu kadar iddialı olmaya iten neden ne? Cumhurbaşkanı Gül’ün bile artık Erdoğan’a karşı açıkça tavır almaya ihtiyaç duyması... Gördü ki; “gemi” batıyor, o da bavulları toplamaya başladı. Başbakan’ın, “Cumhurbaşkanı’nı da dinlemişler” sözlerine yaklaşık yirmi gün sonra yanıt verdi: “Herhangi bir kaygım veya korkum yok!” Bu sözlerin anlamı açık: “Sen kendi derdine yan!” Erdoğan’ı öyle ya da böyle Gül bile yalnız bırakıyorsa; hiç kuşkunuz olmasın; bu, yeni bir dönemin başladığının ilanıdır... Bu dönemin adını da 30 Mart günü, siz koyacaksınız!

GÜNÜN SORUSU Gezi Direnişi’nden sonra AKP’nin düzenlediği mitinglere katılanlara nakit para verildiği iddia edilmişti. Aynı iddialar Pazar günü yapılan Kazlıçeşme Mitingi’nden sonra da gündeme geldi. Dün internete düşen bazı görüntü kayıtlarına göre, mitinge katılanlar para aldıklarını söyledi. Sorum AKP yöneticilerine: Bugün parayla satın aldığınız kitlenin günü geldiğinde sizi çok daha ucuza satmayacağını garanti edebilir misiniz?

Aaaaa... Cemaat vergiden söz etti! İktidar-cemaat kapışmasında bu kez Fethullah Gülen’in ailesi devreye girmiş... Yeğeni Kemal Gülen aile adına yaptığı açıklamada, “Hocaefendi”ye karşı devlet imkânları ile akıl almaz bir linç kampanyası yürütüldüğünü belirterek, bu kampanyayı bizzat ülkenin başbakanının yönlendirdiğini iddia etmiş. Sonra da Başbakan’a sormuş: “Siz hangi hakla devlet gücünü, emniyet güçlerini arkanıza alarak yalan ve iftira kampanyası düzenliyorsunuz? Kimin vergisini, kimi yok etmek için kullanıyorsunuz!” Cemaat-AKP kavgasında taraf tutmam; daha ilk gün yazdım, yesinler birbirlerini... Ancak madem aile lafı “vergi”ye getirdi; işte o zaman bize de bir soru sorma hakkı doğar: Fethullah Gülen ve cemaat şirketleri bugüne kadar kaç kuruş vergi ödedi ki böyle bir soru sorabiliyorsunuz Kemal Bey? Bugüne kadar bir kez olsun vergi rekortmeni çıkardınız mı? Şu son üç aya kadar şirketlerinizde bir kez olsun doğru dürüst denetim yapıldı mı? Hayır... O zaman siz bu kalemi geçin! Çünkü vergi vermeyenin, vergi silahını kullanması komik oluyor!

GÜNÜN İSYANI! İlk kez Fethullah Gülen cemaatinin desteği olmadan seçime girmeye hazırlanan Başbakan, “kaybetmemek” için her yola başvuruyor. Ne yazık ki bunun için “Suriye ile savaş” kozunu bile oynuyor. İsyanım kendisine: Çıkacak bir savaşa önce kendi oğullarını göndermezsen, senin için hangi sıfatı kullanmamızı istersin?


Hazırlayan: Özlem Konur USTA

25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04.13 Güneş 05.39 Öğle 12.02 İkindi 15.28 Akşam 18.13 Yatsı 19.31 HAVA DURUMU

Ankara: 4/20

b

İstanbul: 9/21

b

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

İzmir: 9/21

b

Antalya: 13/24

İSTANBUL İmsak 04.27 Güneş 05.55 Öğle 12.18 İkindi 15.43 Akşam 18.28 Yatsı 19.49

b

Adana: 11/25

b

Diyarbakır: 11/28

b

Erzurum: -2/12

b

Sivas: -1/20

b

İZMİR İmsak 04.39 Güneş 06.03 Öğle 12.25 İkindi 15.51 Akşam 18.35 Yatsı 19.52

Tunceli: 4/19

b

Trabzon: 9/18

b

Zonguldak: 9/17

b

Bursa: 8/23

b

Konya: 6/20

b

ÇORUM’DA 10 BİN KİŞİNİN EKMEK YEDİĞİ SANAYİ SİTESİ HAYALET ŞEHRE DÖNDÜ

AKP’li başkandan esnafa duvar cezası

Kürt koridoru + El Kaide kuşağı Akdeniz’e uzandı Belediye sanayi sitesini imara açtı. Mülklerinin

İ

ki yıl kadar önceydi. Suriye’nin liman kenti Lazkiye’deyiz. Kara ulaşımı tekin değildi. Şam’dan uçakla geldik. Amacımız: Karayoluyla Türkiye’ye geçmek. Lazkiye-Hatay arası “sakin” demişlerdi. Konakladığımız otel, tarihi bir mekan. Sömürge döneminde Fransız komutanın karargahıymış. Şimdi çok bakımsız. Ambargo yüzünden bomboştu. Yola erken çıktık. Antakya Havaalanı’na vaktinde yetişmeliyiz. Emin olmak lazım. Bir de şoförümüz Muhammed’e sorduk. “Yolda çatışma varsa!?” Güldü: “Hiçbir şey yok.” Gerçekten de öyleydi. Yeşil bir yolculuktu. 5-6 Türkmen köyü. En son Kesep kasabası. Çoğunluk Ermeni. Bir saatte Yayladağ’dan Türkiye’deydik. Aradan iki yıl geçti. Suriye yandı, yıkıldı. Bütün kentleri savaşın cephesi oldu. Lazkiye ve çevresi hariç. 5-6 gündür ateş buraya da sıçratıldı. Şimdi: Kesep ve çevresi savaş alanı. Saldıranlar belli: İslam Cephesi ve El Nusra (El Kaide’nin kolu). Birkaç da ÖSO kalıntısı grup. İkisi de Suud/Selefi çizgide. Hükümetin elinde tek kapı kalmıştı. Artık radikal İslamcıların elinde. İki sıcak bilgi aktaracağım. Bunlar aslında nasıl örgütler, anlaşılsın. Muhalifler geçen Cumartesi İstanbul’da toplandı Lazkiye’de saldırı başlatan gruplar. Dertleri: Para! Yayladağ kapısının geliri nasıl paylaşılacak? Bunu tartışıyorlar. Türkmenlere duyurulur: Size pay vermeyi düşünmüyorlar. Zaten toplantıya da çağırmadılar. İkinci bilgi: Fidye sektörüyle ilgili. Dün Suriyeli bir Türkmenle konuştum. “Şimdi sınırdayım. Karşıya geçiyorum.” “Bir ağabeyimizi kaçırmışlar. Aracılık yapacağım.” Kaçırılan bir Türkmen. Radikal milisler kaçırmış. Fidye için. Bir not: Muhalefetin kontrolündeki bölgelerde ekonomi çöktü. Bir tek sektör ayakta: Fidyecilik. Yüzmilyonlarca dolarlık cirodan söz ediliyor. Pazar günü ne oldu? İki Suriye uçağı Lazkiye’den havalandı? Hedefi: Kesep ve etrafındaki köylere saldıran çeteler. AKP hükümeti ne yaptı? Ülkesini korumaya çalışan komşunun uçağını düşürdü? Yani: El Kaide karadan, AKP havadan vurdu. Hem de aynı anda. AKP hükümeti yaptığını nasıl savunuyor? “Angajman kurallarımı ihlal etti.” Angajmanın fiili anlamı ne? Komşunun uçağına, komşunun toprağını yasaklamak. Gerekçe: “Benim sınırıma yakın olduğu için.” Manzara şudur: Türkiye sınırı boyunca uzanan. 5-15 km derinliğinde bir alan. Fiilen tampon bölge sayılıyor. Muhalif çetelere serbest. Fakat Suriye devletine yasak. Angajman Türkiye’ye ne getirdi? Suriye’ye sınırımız: Yaklaşık 900 km. Üç bölge PKK/PYD’nin kontrolünde: Cizire, Kobani ve Afrin. Aradaki bölgeleri de Selefiler kontrol ediyor. El Kaide kafasındakiler yani. Bir tek Lazkiye bölgesi kalmıştı. Akdeniz’e ulaşmak için. AKP hükümeti şimdi onu düşürüyor. Bu bir AKP eseridir. 900 km’lik bir bölge düşünün. Irak sınırından Akdeniz’e uzanan. 30-40 km derinliğinde. Şimdi: Bir kısmı Kürt koridoru oldu. Bir kısmı da El Kaide kuşağı. TSK’nın uçakları bu oyunda kullanılıyor. Erdoğan: Miting meydanlarında övünüyor. Gül: Rol kapma telaşında. Telefonla tebrik ediyor. Kılıçdaroğlu: “Ordu gereğini yapmıştır.” Aymazlık mı? Bir yerlere sadakat yarışı mı? Sonsöz: Endişelenmeyin! Esad kuvvetleri 20 gündür ilerliyor. Güneyden kuzeye doğru çetelere sürrüyor. Muhalefetin siyasi/askeri zafer umudu kalmadı.

değersiz hale getirildiğini söyleyen esnaf, belediyeyi mahkemeye verdi. Belediye, bu kez sanayi sitesine giden ana yolu duvarla çevirdi BÜLENT KARSLIOĞLU

Ç

orum Belediyesi, bin 100 dükkanın yer aldığı 180 hektarlık Aşağı Sanayi Sitesi ve tarım arazilerinin bulunduğu bölgeyi konut alanı olarak değiştirdi. Hem esnaf mağdur oldu hem de deprem yönetmeliği hiçe sayıldı. İddiaya göre Kenstel Dönüşüm Projesi kapsamında yapılan değişikliğe esnaf karşı çıkınca Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, ilk yıldırma planını devreye soktu. Sanayi sitesinin girişi duvarlarla kapatıldı. Siftah yapmadan dükkân kapatan esnaf çalışanların parasını da ödeyemeyince işten çıkarmalar başladı. Esnafın derdini dinlemeyen Başkan Külcü, “Ben 100 metrekare dükkânı olanla görüşmem” diyerek kapıları kapattı. Mülk sahipleri, imar değişikliğinin iptal edilmesi için iki ayrı dava açtı. 50 dönüm tarlası olanla, 100 metrekarelik dükkânı olanın aynı değerde sayıldığını belirten mülk sahipleri, bu adaletsiz uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini savundular. Şehrin merkezinde bulunan 100 metrekarelik dükkân-

ların bugünkü bedeli 200 bin lira. Mülk sahipleri, bu düzenleme ile dükkânlarını kaybedeceklerini söylüyor.

‘Adalet bu mu?’ Aşağı Sanayi Yardımlaşma Dayanışma ve Koruma Derneği’ni kuran mülk sahipleri, yaklaşık 1 yıldır hukuk mücadelesi veriyor. Dernek Başkanı Barış Uzun, “70 dükkân sahibine bu konutlardan 1 oda ancak düşüyor. Bu dükkânlar imarlı ve ruhsatlı. Biz bu dükkânlara ederini vererek sahip olduk. Şimdi hakkınızdan vazgeçin deniyor. İsyan ediyoruz. Bu adalet mi? Belediye başkanı sanayinin girişini, imarlı yolu kapattı. Siftah yapamıyoruz. Ekmeğimizle oynanıyor. İmara karşı değiliz. Hakkımız yenmesin” dedi.

‘Bu vebalin altında kalırsınız’ Bölgenin zemininin 10 kat imara uygun olmadığını söyleyen Uzun, “10 katlı konutlar yapabilmek için, fore kazık denilen yöntemi kullanmaları gerekiyor. Bu da maliyeti 3 kat artırıyor” diye konuştu. 1962’den bu yana sanayide esnaf

Aşağı Sanayi Yardımlaşma Dayanışma ve Koruma Derneği Başkanı Barış Uzun, sanayi girişini yapılan duvarı göstererek “Siftah yapamıyoruz. Ekmeğimizle oynanıyor” dedi.

olan Metin Gazel de kesik olan parmağını göstererek, “Ben buraya parmağımı verdim. Kimse elimden alamaz” diyerek tepki gösterdi. Gazel, hâlâ çalışmaya devam ettiğini, mücadeleden vazgeçmeyeceklerini söyledi. “Durumumuz içler acısı” diye dert yanan 30 yıllık esnaf Mahmut Akdağ “Evimizde huzur kalmadı. Dükkânların kapısında bulunan arabaların hepsi esnafa ait. Müşteri yok. Bu duruma göz yuman belediye başkanının vicdanına seslenmek istiyorum: Bu vebalin altından kalkamazsınız” dedi.

Tek bir çekiç sesi yok Şahin Yıldırım da mağdur olan esnaftan. Daha önce dükkanında 10 kişi çalışırken şimdi yalnız. “Belediyenin giriş yolunu kapatıp duvar örmesinden sonra işler bıçak gibi kesildi. Yol olmayınca millet nereden gelecek? 24 saat çalışıyorduk. Burası torna atölyesi. Çekiç sesi olmayan

sanayi olur mu? Ölü toprağı serpilmiş gibi... Allah bunları bize yaşatanları bildiği gibi yapsın.”

Veremle savaş sahipsiz kaldı ARZU YAZAR

S

ağlık Bakanlığı 24 Mart Dünya Tüberküloz (verem) günü nedeniyle yaptığı açıklamada, 2050 yılına kadar hastalığın görülme sıklığının milyonda bire düşürülmesi hedefini bildirdi. Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, Verem Savaş Dispanserlerinin AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm tespit edilen tüberküloz hasta sayısının her yıl yakProjesi’yle kapatıldığını laşık yüzde 6-7 orahatırlattı. Tüm Öğretim nında düştüğü ifade Elemanları Derneği Geedilen açıklamada şöynel Başkanı da olan Prof. le denildi: “En önemli Dr. Akdur, “Dispansertehlike hastaların ilaçlerin kapanması çoklu ilaç larını düzenli kullandirenci olan hastaları Prof. Dr. mamaları veya tedaolumsuz etkiledi. Yakında bunun sonuçları oranlarla Recep Akdur vilerini yarım bırakmaları sonucunda geifade edilebilecektir” dedi. lişen ilaç direnci. Bu da tedavi Tedavi süreci aksadı başarısını azaltıyor, maliyeti Sağlık Bakanlığı’ndan ya- arttırıyor.” Ankara Üniversitesi Halk pılan açıklamada, Türkiye’de verem hastası sayısının yıllar Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı içinde azaldığı belirtildi. Yeni Prof. Dr. Recep Akdur, Ay-

dınlık’a yaptığı açıklamada, Sağlıklı Dönüşüm Projesi’yle Verem Savaş Dispanserleri’nin Toplum Sağlık Mekezi’ne bağlandığını aktardı. Prof. Dr. Akdur, “Dispanserde görev yapan hekim arkadaşların performansı düştü. Doğrudan gözetimli tedavi ve hastaların muayene işlemleri aksadı. Çoklu ilaç direnci olan hastalar da olumsuz etkilendi. Veremle ilgili önümüzdeki dönemde Türkiye’de çok ciddi sorunlar ortaya çıkacak” dedi. Koruyucu sağlık hizmetinin de ihmal edildiğini söyleyen Prof. Dr. Akdur “Aile hekim sistemi kişiye yöneliktir. Aşı gibi topluma yönelik koruma hizmetleri sahipsiz kaldı. Bir ilçede 650 bin kişiye tek bir toplum sağlığı merekezi düşüyor. Personel, araç ve gereç sayısı yetersiz. Kapasitesi yok” diye konuştu.

Müftülük önünde sandalyeler uçuştu Antalya’da hacı adaylarının İl Müftülüğü önünde 3 gün süren bekleyişi arbedeye dönüştü. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Perşembe günü çekilen kurada ismi çıkan yaklaşık bin kişi Antalya Müftülüğü binası önünde toplandı. Hacı adayları özel firmalara verilen yüzde 40’lık kotaya girebilmek için birbirleriyle mücadele etti. İl Müftüsü Ahmet Çelik yeni bir uygulama başlatıldığını ve esikisi gibi kayıtların adreslere

posta yoluyla gönderilmediğini belirterek, “Bize kimlerin kurada isimleri olduğu belirtilmedi. Ankara’dan sistemin açılmasını bekliyoruz” dedi. Bir firma yetkilisi il müftülüğünün kapısına doğru sandalyeleri fırlatınca arbede yaşandı. İçeri girmek isteyenlere polis güçlükle müdahale ederken, hacı adaylarından bazıları birbirlerini tartakladı. Olayın yatıştırılmasının ardından bekleyenler içeri alındı.

İslami moda sınır tanımıyor: Abdest bozmayan oje üretildi AKP iktidarıyla birlikte ortaya çıkan İslami moda, bol payet, süs ve simi tercih ediyor. Frankfurt’ta bir firma, Türkiye’deki İslami moda pazarı için abdest bozmayan oje üretti. Düsseldorf’ta açılan Uluslararası Güzellik ve Kozmetik Endüstrisi Fuarı’nda sektörün son yenilikleri tanıtıldı. Abdest bozmayan ojeyi Türk pazarı için ürettiklerini söyleyen Bülent

Emekçi, “Yumuşak törpü şeklindeki alet tırnağa sürtüldüğünde tırnakta oje sürmüş gibi parlatıcı bir etki yaratıyor” dedi. Küresel İslami Ekonomi Zirvesi raporuna göre Türkiye, İslami giyim harcamalarında 24.9 milyar dolar ile ilk sırada yer alıyor.

Bolu’da doğalgaz istasyonu bomba gibi patladı

Doğu’ya henüz bahar gelmedi Muş’un Varto ilçesine bağlı Ünaldı ile Alnıaçık köylerinde karakış hâlâ etkisini sürdürüyor. Nisan ayında bile köylerinde kar olduğunu anlatan köylüler, hayvan yemlerinin tükenmeye

başladığını söyledi. Yurdun batı kesimleri baharı yaşarken deniz seviyesinden 3 bin metre yüksekteki Ünaldı ve Alnıaçık köylerinde kış şartları devam ediyor. Köylülerden Behçet Kara, “Hay-

vanlarımıza kar üzerinde ot yediriyoruz. Artık hayvanlara yedireceğimiz ot da kalmadı. Çevre köylerdeki gibi hayvanlarımızı yaylada otlatmak istiyoruz” dedi.

Bolu’da, otobüs terminali yanında bulunan doğalgaz istasyonu dün sabah büyük bir gürültü ile patladı. Alev topuna dönen istasyonda bulunan tüpler yaklaşık 70 metre havaya fırlayarak çevreye saçıldı. Patlama sesi, Bolu’nun birçok yerinden duyuldu. İstasyon yanındaki otobüs terminalinin camları kırıldı, duvarlarda ve işyerlerinde hasar meydana geldi. Yangın, itfaiyenin müdahalesiyle söndü-

rüldü. Polisler D-100 Karayolu’nu ulaşıma kapatarak kimsenin bölgeye yaklaşmasına izin vermedi. İtfaiye ekipleri yangının çıkış nedenini araştırırken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.


25 MART 2014 SALI

DOLAR

Hazırlayan: Recep ERÇİN

Pazartesi 2.2393 Cuma 2.2369

EURO

Pazartesi 3.0855 Cuma 3.0902

BORSA

Pazartesi 63.918 Cuma 64.896

ALTIN

Pazartesi 639 TL Cuma 645 TL

(Cumh.)

FAİZ

Pazartesi % 11.60 Cuma % 11.47

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent)

Pazartesi $ 106.71 Cuma $ 107.26

Ekonomide durgunluk başladı

H. Ufuk

SÖYLEMEZ Fax: 0312 467 78 93 ufuksoylemez@aydinlikgazete.com

UFKA BAKIŞ

*Serbest piyasa satış fiyatları

Otomotiv sektörünün ardından konut sektöründe de satışlarda azalma görüldü. Konut ‘Yüzdürülen’ büyük risk! malat yerine ithalatı, üretim yerine satışları bir önceki aya göre yüzde 6, geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 7 oranında geriledi tüketimi ve tasarruf yerine EKONOMİ SERVİSİ

kata, 5 bin 128 ile de İzmir izledi.

S

İpotekli satışlar yüzde 35 azaldı

ıcak paranın sağladığı sahte refah ve borçlanma ile dönen ekonominin çarkları, bol ve ucuz para döneminin kapanmasıyla tıkanmaya başladı. AKP döneminde 52 kat artan hane halkının borçlarının 333.6 milyar liraya yükseldiğine ilişkin habere dün gazetemizde yer vermiştik. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2014 Şubat ayına ilişkin açıkladığı konut satış rakamları da otomotiv satış rakamlarından sonra ekonominin durgunlaştığına işaret eden ikinci önemli gelişme oldu. Buna göre, 2014 Şubat ayında Türkiye’deki toplam konut satışları bir önceki aya göre yüzde 5.8 geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 6.7 geriledi. Şubat ayında satılan konut sayısı 82 bin 597 olurken bu rakam geçen yıl 88 bin 519’du.

Her beş evden biri İstanbul’da satıldı Rakamları incelediğimizde toplam konutun yüzde 20.7’si İstanbul’da satıldı. Böylece İstabul’da satılan konut sayısı 17 bin 121 oldu. İstanbul’u 9 bin 386 ile An-

Türkiye genelinde toplam konut satışları içinde ipotekli satışın payı yüzde 29.1 olarak gerçekleşirken toplam ipotekli konut satışı 24 bin 59 olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayında bu rakam 37 bin 150’ydi. Buna göre ipotekli konut satışlarında yüzde 35 gibi ciddi bir düşüş gözlendi. Türkiye genelinde konut satışları içinde ilk satışın payı yüzde 46.1 olarak gerçekleşti. Diğer yandan ikinci el konut satışlarında toplam 44 bin 523 konut el değiştirdi.

Şubat 2013 88.519

Şubat 2014 82.597

Yabancıya satışlar arttı Toplam konut satışında düşüş görülmesine karşın yabancıya satılan konut satışında ise artış gözlendi. 2013 Şubat ayında yabancılara satılan toplam konut sayısı 716 iken bu rakam 2014 Şubat ayında bin 71’e çıktı.

Sektör ‘durgunlukta satış nasıl yapılır?’ diye tartışacak Konut satışlarındaki gerilemenin nedeninin; geçen yıl yapılan KDV oranlarındaki değişiklik ve faizlerin yükselmesi ile kredilerdeki

yeni düzenlemeler olduğu ifade edildi. Gayrimenkul Yatırım Ortakları Derneği de 27 Mart’ta “Gayrimenkul Sektöründe Durgunluk Dönemlerinde Satış ve Pazarlama’’ konulu bir toplantı gerçekleştirecek. Sektör uzmanları bu yıl özellikle maketten satışlarda ciddi bir daralmanın olacağını ve fiyatların düşeceğini öngörüyorlardı.

Otomotivde pazar iki ayda yüzde 18 daraldı Otomotiv sektöründe de rakamlar durgunluğa işaret etmişti. Otomotiv Sanayicileri Derneği’nin (OSD) Şubat 2014 sektör raporuna göre, toplam otomotiv pazarı Ocak-Şubat

aylarında yüzde 18 oranıda daraldı. Şubat ayındaki gerileme de yüzde 24 oldu. Aynı dönemde otomobil pazarındaki düşüş de yüzde 18 düzeyinde olurken pazar 52 bin adede geriledi.

İ

borçlanmayı esas alan, bu “kumarhane kapitalizmi” düzeninde, kredi kartlarıyla tüketim patlaması yaşanıyor. Piyasada 56 milyonu aşkın sayıdaki kredi kartı, 35 milyonu aşkın tüketici tarafından kullanıyor. (Bir kişinin ortalama 1.5 civarında kredi kartı sahibi olduğu hesaplanıyor) Kayıt dışını kayda almakta, nakit taşıma külfetini ortadan kaldırmakta, kısa süreli köprü finansman sağlamakta, oldukça yararlı ve fonksiyonel bir araç kuşkusuz ki kredi kartları. Ancak bilinçli kullanılmazsa, kısa vadeli ödeme aracı olarak değil de, uzun vadeli kredi aracı olarak görülürse, istikrarsız iş ve ekonomik ortamlara güvenilerek kullanılırsa bir anda riskli ve sorumlu bir enstrüman haline de dönüşebilir. Nitekim yüksek işsizlik ve üretimden kopuk ekonomi politikaları nedeniyle kredi kartı ve tüketici kredisinden borcu olanlardan, tasfiye olunacak hesaplara intikal edenlerin sayısı da oldukça fazla. Bankalardan, varlık yönetimi şirketlerinden ve finansman şirketlerinden kredi kartı ve tüketici kredisi kullanıp, geri ödenmemesi nedeniyle takibe intikal eden gerçek kişi sayısı anormal bir biçimde artmış durumda. Tüketici kredisi ve / veya kredi kartlarının borç ya da taksitlerini ödeyemeyerek, kanuni takibe intikal eden ve icraya düşen vatandaş sayısı 3 milyona ulaşmış vaziyette.

Buz dağının görünmeyen bölümü

Greif Esnek Ambalaj Ürünleri ve Hizmetleri, Hadımköy fabrikasındaki çalışmalarını durdurma kararı aldı. Şirketten yapılan açıklamada; ‘’Greif Esnek Ambalaj Ürünleri ve Hizmetleri (Greif FPS) Hadımköy fabrikasındaki çalışmalarını en kısa sürede sonlandırmak için gerekli adımları atmaya başlamıştır. Greif, bu fabrikadak üretimi önümüzdeki aylarda kademeli olarak azaltarak sonlandıracaktır’’ denildi. Hadımköy fabrikasının 10 Şubat 2014 tarihinden itibaren ‘’yasa dışı’’ olarak işgal altında olduğunu savunan şirket açıklamasında şu ifadelere yer verildi: ‘’İşgal yüzünden fabrikadaki üretim durmuş ve Greif’ın bu tesis ile bağlantılı işleri olumsuz yönde etkilenmiştir. Firmamız, işçilerin bağlı olduğu Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üyesi Tekstil-İş Sendikası ile görüşmeler yürüterek yasadışı işgali en kısa yoldan, güvenli ve barışçıl bir şekilde bitirmek için her türlü çabayı göstermiş ve ilgili tarafları olası sonuçlar hakkında bilgilendirmiştir. Greif Türkiye’deki diğer tesislerinde yaptığı üretim ve geniş tedarik zinciri ile müşterilerine kaliteli ürünler sağlamaya devam edecektir.’’ Greif yönetimi, daha önce de çalışanların iş akitlerini feshetmişti.

TESK: Maaşlardan kesintiyi kaldırın

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Esnafımızın ayakta kalabilmesi için bazı taleplerinin yerine getirilmesi gerekir” dedi. Ankara ve ilçelerinde esnaf temsilcilerini ziyaret ederek sorunlarını dinleyen Palandöken yaptığı açıklamada, “Kendi nam ve hesabına çalışanlara bağlanan ortalama yaşlılık aylığının, geçinme endekslerine göre yetersiz olması nedeniyle, emekli esnaf ve sanatkârların yaşlılık aylıklarından yapılan yüzde 15’lik Sosyal Güvenlik Destek Primi Kesintisi kaldırılmalıdır” ifadesini kullandı. AYDINLIK / ANKARA

GAZİANTEPLİ İŞADAMINDAN ULUDAĞ EKONOMİ ZİRVESİ’NDE ANLAMLI MESAJ

‘Türkiye yerli malı tercih etmeli’ T

ürk iş dünyası ve ekonomi basınının temsilcilerinden, hükümet yetkililerine ve yabancı konuklara kadar geniş bir yelpazede katılımın gerçekleştiği Uludağ Ekonomi Zirvesi’nden ajandamıza yansıyan notları aktarmayı sürdürüyoruz. İlk gün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “demokrasi sadece seçimler değildir’’ mesajı ve moralsiz konuşması dikkat çekerken, Türk iş insanlarının Twitter’ın yasaklanması konusundaki çekingen açıklamaları basın mensuplarının gündemindeydi. İkinci gün ise zirvede yaptığı konuşmanın ardından bir grup gazeteciyle kısa bir sohbet gerçekleştiren Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz’ın Twitter konusunda “kuşlar bile dargın’’ yorumu akıllarda kaldı. Recep ERÇİN

Greif, Hadımköy faaliyetlerini durduracak

Ajandalardan dökülenler Zirvede şüphesiz birçok konuda önemli mesajlar veren oturumlar gerçekleştirildi. Fakat bizim asıl dikkatimizi çeken yöneticiliğini Nord Holding Türkiye Başkanı Servet Topaloğlu’nun yaptığı Türkiye Senaryoları: Vizyonerlerin Ajandası oturumu oldu. Oturumun konuşmacıları Tür-

kiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın, Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan, Sanko Holding Onursal Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, THY Genel Müdürü Temel Kotil, Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve Kadoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadoğlu’ydu. Her ne kadar diğer katılımcıların mesajları da önemli olsa da, bizim dikkatimizi çeken Wulff ve Konukoğlu’nun konuşmalarıydı.

Devlet yabancı malı alıyor Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan cari açığın düşürülmesi için kendi kendine yeten bir ülke olması gerektiğini kaydeden Sanko Holding Onursal Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, yerli malı kullanılması çağrısı yaptı. Salonda bulunanların yüzde 65’inin yabancı malı ürün kullandıklarını ileri süren Gaziantepli işadamı Konukoğlu, Türkiye’de bir yabamcı hayranlığı olduğunu ifade etti.

Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Wulff ve Sanko Holding Onursal Başkanı Konukoğlu

‘Mercedes kullanıyorum’ Konuşması sırasında salondan sıkça alkış alan Konukoğlu, “Devlet kurumlarında bile hala yabancı malı tercih ediliyor. Tabii bunun farklı nedenleri var onlara girmek istemiyorum. Yabancı bir ürün olursa çok sağlam. Türkiye’de yapılan ürün sağlam değil yada daha az gelişmiş diye bir düşünce var. Şart mı illa marka giymek’’ dedi.

Christian Wulff ‘federasyon’ önerdi Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un konuşmasında, “Türkiye’deki siyasi yapının değişmesi gerekiyor. Karşılıklı değil, birlikte hareket edilmesi gerekiyor. Türkiye’de alınacak her karar, Türkiye’de söylenen her ifade, Türk dostlarına dönecektir. Twitter kapatma kararları artık bu yüzyıla ait kararlar değiller. Türkiye’nin yönetim şeklinde reform yapabilir. Yani merkezi yönetim değişebilir belki, büyük yönetimler kurulabilir, bölgesel yönetimler kurulabilir, federal bir yapı olabilir, şehirler kendi kendini yönetebilir’’ ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin katma değeri yüksek mal üretmesi ve kendi ürettiği bu malları tercih etmesi gerektiğini kaydeden Konukoğlu’na Alman Cumhurbaşkanı Wulff ise “Siz yerli araba mı kullanıyorsunuz?” diye sordu. Konukoğlu’nun Wulff’a verdiği şu cevap ise, salonu kahkahaya boğdu: “Güneydoğu biraz karışık olduğu için kendim Mercedes kullanıyorum. Ama şirketlerimde hep yerli otomobil var. Çünkü bizim gaza bastığımız zaman fırlamamız lazım. Ancak insanlar Türk malını tercih etmeli.”

Kıdem alıp borç ödeyen var İnsanların kredi kartlarıyla borçlanmlarını da eleştiren Abdülkadir Konukoğlu, “Kartla alınca bedava oluyor sanıyorlar. Bizim çalışanların bile yüzde 90’ının kart borcu var. 15 yılını dolduran bir çalışanımız kıdemini alıp borç ödedi’’ örneğini verdi.

Türkiye’nin 37 milyar doları yatırım için yurtdışına gitti

K

adir Has Üniversitesi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve New York, ABD merkezli Columbia Üniversitesi, The Earth Institute’a bağlı Vale Columbia Center on Sustainable International Investment işbirliğinde sürdürülen “Çok Uluslu Türk Şirketleri (ÇUŞ)” araştırması üçüncü raporu yayımlandı. Raporu, DEİK Başkan Yardımcısı Ayhan Zeytinoğlu ve Kadir Has Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Aybar dün düzenlenen bir basın toplantısıyla açıkladı. Finans sektörü haricinde, uluslararası doğrudan yatırımları 100 milyon

ABD dolarını aşan 29 Türk ÇUŞ’unu saptayan raporda göre, 2013 yılı sonu itibarıyla saptanan 29 şirketin toplamda; 36.7 milyar dolar yurtdışı özvarlığı, 23 milyar dolarlık yurtdışı satışı, 6 kıtada toplam 426 yurtdışı iştiraki bulunuyor. Söz konusu şirketler ayrıca yurtdışında 116 bin kişiye de istihdam sağlıyor. Toplantıda rapora ilişkin bilgi veren Aybar, 2007’den 2012’ye şirketlerin toplam yurt-

dışı varlıklarında yüzde 130 artış olduğunu bildirdi. 20112014 yılları arasındaki artış ise yüzde 17.1 olarak gerçekleşti. Diğer yandan her ne kadar şirketlerin yurtdışı yatırımları artsa da toplam yatırımlar içindeki pay azaldı. Buna göre 2011’de 226 milyar 876 milyon dolar olan toplam varlıkların içindeki yabancı payı 31 milyar 402 milyon dolarla yüzde 13.8 iken,

Ancak işin bir de görünmeyen yüzü var ki, o daha vahim. Kredi kartı bakiyelerinin faize tabi kısmında önemli artışlar var. Her yıl ve her dönem kredi kartı bakiyelerinin yaklaşık %30 - 35’i faizli bakiyeye dönüşüyor. Bunun piyasa tabiriyle borca “takla attırılması” olarak da tercüme edilmesi mümkün. Kredi kartı borçlarının yaklaşık üçte biri faizli bakiyeye dönüşmektedir. 35 milyon civarında kredi kartı borçlusunun üçte biri yaklaşık 10 milyon civarında gerçek kişiye tekabül ediyor. Bu durumda kredi kartı borcunu faizli bakiyeye dönüştüren bu borçlulardan bir bölümünün her an takibe intikal eden borçlulara dönüşme tehlikesi mevcuttur. Diğer bir deyişle, mevcut 3 milyona yakın takibe intikal etmiş kredi kartı ve tüketici kredisi borçlusunun yanı sıra, potansiyel bir 10 milyon kişiye ait riskin de yüzdürüldüğünü dikkate almamız gerekiyor. Bu konuda uyarılarımızı sürdürüyoruz. Önlem alması gereken ekonomi yönetiminden ciddi bir cevap ya da adım ise ortada görünmüyor. Ekonomide yaşanan durgunluk ve derinleşeceği öngörülen ekonomik sıkıntıların, buzdağının henüz görünmeyen ve pek konuşulmayan bölümünü tetikleyeceğinden, ciddi endişelerimiz var. Çünkü, her ekonomik çöküş ve krizin bedelini yine yoksul - işsiz - çiftçi - emekli ve çalışan geniş halk kesimleri ödemek zorunda kalıyor maalesef.

bu rakam 2014’te yüzde 12.5’e geriledi. Böylece 2013 sonunda yurtiçi varlıklar 294 milyar 62 milyon dolar oldu.

Yatırımlar çok düşük Toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Aybar, bir soru üzerine; söz konusu şirketlerin yurtdışı yatırımlarının birçok Avrupa ülkesinden çok olmasına karşın Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin çok çok gerisinde kaldığını kaydetti. Aybar, hatta Türkiye’nin sahip olduğu söz konusu yurtdışı yatırımlarının, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelere göre de çok düşük kaldığını sözlerine ekledi. RECEP ERÇİN

‘Ceviz üretimi yetersiz’

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, cevizde üretim artışının talebi karşılamadığını bildirdi. Bayraktar, 1995-2013 döneminde üretimin 110 bin tondan 212 bin 140 tona çıktığını fakat, üretim artışına rağmen, 2013 yılında 46.8 milyon dolarlık ihracata karşın 106.1 milyon dolarlık ithalat yapıldına dikkat çekti. Bayraktar, Türkiye şartlarına her anlamda çok uygun bir meyve olan cevizde üretimin artırılması, ülkenin net ithalatçı değil, net ihracatçı olması gerektiğini belirtti.

Dünya üretiminin yarısı Çin’de Ceviz yetiştiriciliğinin dünya genelinde 50’den fazla ülkede yapıldığını kaydeden Bayraktar, “Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) rakamlarına göre, kabuklu ceviz üretimi, 1995-2012 döneminde 1 milyon 68 bin 118 tondan 3 milyon 418 bin 559 tona yükseldi. Bu üretimin yarıya yakın kısmını 1 milyon 700 bin ton üretim yapan Çin tek başına yerine getirdi. Çin’i, 450 bin tonla İran, 425 bin 820 tonla ABD, 194 bin 298 tonla Türkiye izledi” dedi. AYDINLIK / ANKARA


25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yıldırım

KOÇ

yildirimkoc@aydinlikgazete.com

Sendika-içi demokrasi nasıl geliştirilebilir?

T

ürkiye’de sendikalarda demokratik anlayış ve kurallar hakim değildir. Ancak sendikalarda örgüt-içi demokrasinin yetersizliği, Türkiye’de birçok başka kurumdaki örgüt-içi demokrasiden farklı da değildir. Bu saptama, sendikalardaki antidemokratik uygulamaların meşrulaştırılması olarak algılanmamalıdır; fakat bu konuda yapılan değerlendirmelerde dikkate alınmalıdır. Ayrıca başka ülkelerdeki sendikalarda da demokratik işleyişin düzeyi ve hangi durumlarda demokratik anlayış ve uygulamaların öne çıktığı da incelenmelidir.

Üye kitlesinin demokrasi talebi Sendikaları gerçekten demokratik bir işleyişe kavuşturacak gelişme, üye kitlesinin sınırlı işlevli bir “araç” olarak gördüğü sendikanın bu işlevlerini yerine getiremez duruma düşmesidir. Bu “araç” bozulmadığı ve istenen sonuca hizmet ettiği sürece, üye kitlesinin demokratik bir yapı için etkili bir biçimde harekete geçmesi söz konusu değildir. Aidat ödenerek işletilen bir araç etkisizleşirse, araç sorgulanır ve aracı yeniden çalışır hale getirme mücadelesinin bir unsuru da, sendika-içi demokrasinin geliştirilmesi talebi kitleselleşir. Sendika-içi demokrasi talebinin kitleselleşmesinin önkoşulu bu durumdur. Ancak, sendika-içi demokrasiye en büyük darbeyi indiren etmenin de zayıflatılmasında yarar vardır. Sendika yöneticilerinin sendika-içi demokrasiyi etkisizleştirme çabalarının en önemli nedeni, sendikacıların çoğunun bu görevi bir nimet kapısı, bir “meslek” olarak görmeleridir. Bu açıdan bakıldığında, sendikaiçi demokrasinin gelişmesine katkıda bulunacak bazı düzenleme ve uygulamalar şunlardır: Sendikaların tüzükleri ve delege seçim yönetmelikleri bu örgütlerin internet sitelerinde yayımlanmalı ve kolayca erişilebilir olmalıdır. Bazı sendikaların tüzüklerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlanmış olması bile önemlidir. Sendikaların gelir ve giderleri, üyelerin kolayca erişebileceği biçimde ayrıntılı ve anlaşılabilir biçimde yayımlanmalıdır.

Sendika yöneticiliği nimet kapısı ve meslek olmamalı Sendika yöneticilerine yapılan her türlü ödeme (ücret, ikramiye, sosyal yardım, harcırah ve özellikle hizmet ödenekleri) ile sendika yöneticilerine sendikaca sağlanan olanaklar (araç, özel şoför, lojman, vb.), üyelerin erişebileceği ve anlayabileceği biçimde yayımlanmalıdır. Sendika yöneticilerinin kendileri ve yakınlarına ait malvarlığı konusunda verdikleri mal beyanları açıklanmalıdır. Bazı sendikacıların yaptıkları yolsuzluklar, “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıyla gizlenmemeli; bu konudaki iddialar ile sürmekte olan davalar konusunda üye kitlesi bilgilendirilmelidir. Bu tür haklı taleplerin hayata geçirilmesi, sendika yöneticiliğini bir nimet kapısı olmaktan çıkaracak, sendika-içi demokrasinin önündeki en önemli engeli kaldıracaktır. Bu düzenlemeler yapılmadan sendika yöneticiliğinin belirli bir süreyle veya dönemle kısıtlanmasının sendika-içi demokrasinin geliştirilmesi açısından bir etkisi bulunmamaktadır. Sendika-içi demokrasinin geliştirilmesine büyük katkılarda bulunabilecek bir kurum da, bağımsız ve demokratik bir Türkiye, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesinde yer alan etkili siyasi örgüttür. Bu siyasi örgüt, ülkenin ve işçi sınıfının kurtuluşunun işçilerin örgütlü mücadelesinden geçtiğine inandığından, sendika-içi demokrasinin gelişmesi için büyük çaba gösterir. Sendikacılık mücadelesinin üye kitlesiyle birlikte siyasallaşması (sendikaların anti-demokratik biçimde siyasal örgütlerce kullanılması değil), aynı zamanda sendika-içi demokrasinin geliştirilmesine büyük katkılarda bulunur.

100 inşaat işçisinden 4’ü iş kazası mağduru

Serdar Urfalılar

Kalıp ve İskeleciler Derneği Başkanı Serdar Urfalılar, inşaat sektöründe ölümle sonuçlanan kazaların yüzde 43’ünün insan düşmesi sonucu gerçekleştiğini belirtti EMEK SERVİSİ

Fotoğraf: Falezhaber.com

SINIF GÖZLÜĞÜ

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

K

alıp ve İskeleciler Derneği (KALİSDER), Türkiye’de inşaat sektöründe yaşanmakta olan iş kazalarına ilişkin çarpıcı rakamlar açıkladı. KALİSDER Başkanı Serdar Urfalılar, inşaat sektöründe çalışan her 100 kişiden 4’ünün çeşitli sebeplerden ötürü iş kazası mağduru olduğunu belirtti.

AKP’den öğretmene performansa göre ücret

İnşaat ilk sırada İnşaat sektörünün iş kazalarının sayısal çokluğu bakımından Türkiye’deki işkolları arasında ilk sırada yer aldığını söyleyen Serdar Urfalılar, inşaat sektöründe meydana gelen ve ölümle sonuçlanan kazalarının ortalama yüzde 43, yaralanmaların ise yüzde 33 gibi önemli bir bölümünün insan düşmesi sonucu gerçekleştiğini belirtti.

Güvencesiz çalışma koşulları insan hayatını tehdit ediyor.

İskeleden düşme sonucu

meydana gelen kazalar sonucu yaralanıyor ya da hayatını kaybediyor. TÜİK’in 2013 yılı için hazırlamış olduğu iş kazaları ve işe bağlı sağlık problemleri araştırması sonuçlarına göre, Türkiye’de inşaat sektöründeki iş kazası oranı yüzde 4.3. Bu rakam 2007 yılına bakıldığında ise 4.5 idi. Yani bu demek oluyor ki inşaat sek-

Serdar Urfalılar, inşaat sektöründe iskele ve kalıp sistemlerinin kullanımının yaygınlaşmasının bu üzücü tablonun minimuma indirgenmesine büyük ölçüde katkı sağlayacağına inandıklarını ifade ederek şöyle konuştu: “Her yıl yüzlerce kişi şantiyelerde

töründe çalışan her 100 kişiden 4’ü çeşitli sebeplerden ötürü iş kazası mağduru oluyor. Bu kazaların büyük bir bölümü ise iskeleden düşme sonucunda gerçekleşiyor.”

‘İşverenler bilinçli olmalı’ Derneğin kurulmasındaki esas amaçlarının sektörde belli bir kalite

çizgisinin yakalanması olduğunu söyleyen Serdar Urfalılar, inşaat işverenlerinin ve uygulamada görev alan teknik ekibin bu konuda bilinçli olmasının çalışanların iş güvenliği açısından büyük önem taşıdığını hatırlatarak tüm sektörü bu konuda sağ duyulu olmaya davet etti.

MADEN-İŞ YATAĞAN ŞUBE BAŞKANLIĞI’NIN 10’UNCU OLAĞAN GENEL KURULU TAMAMLANDI

Yatağan’da ‘Özelleştirmeye hayır’ iradesi güven tazeledi BEHİYE YARAŞCI / YATAĞAN

T

ürkiye Maden İşçileri Sendikası (Maden-İş) Yatağan Şube Başkanlığı’nın 10’uncu Olağan Genel Kurulu, Pazar günü Güney Ege Linyitleri İşletmesi (GELİ) Sosyal Site Tesisleri Toplantı Salonu’nda yapıldı. Genel Kurul’da oy kullanan işçiler, “Mücadeleye yeniden Süleyman Girgin ile devam” dedi. Genel Kurul öncesinde Yatağan Termik Santralı önüne kurulan direniş çadırı ziyaret edildi. Gerçekleştirilen ziyarette, özelleştirmeler durdurulana kadar eylemin süreceği mesajı verildi.

‘AKP artık karar veremez’ Genel Kurul’un gündeminde özelleştirmeler vardı. Genel Kurul’da açılış konuşmasını yapan Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, “Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile suçlananlar, şimdi de santral ve madenlerimizi satmak istemektedir. Şu bilinmelidir ki, bu iktidar artık ülkeyle ilgili hiçbir karar verme ehliyetine ve yetisine sahip değildir. Bundan böyle her yapacağı işlem, her atacağı adım şaibeye gebedir ve meşru değildir” dedi.

Goldaş işçilerinden ‘Fuar’ protestosu 10 aylık ücretleri ve tazminatları ödenmeyen Goldaş işçileri direnişlerini sürdürüyor. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda Pazar günü toplanan işçiler, haklarını alıncaya kadar direnişlerini sürdüreceklerini açıkladı. Eylemin ardından işçiler CNR EXPO Fuar Merkezi’nde yapılan İstanbul Uluslararası Mücevherat, Saat ve Malzemeleri Fuarı Jewelry Show’a giderek Goldaş’ı protesto etti. Fuar girişinde pankart açan işçiler, yaptıkları açıklamanın ardından yarım saat oturma eylemi yaparak fuara katılanlara seslerini duyurdu.

İşyerlerine sonuna kadar sahip çıkmaya devam edeceklerini ifade eden Girgin, sendikaları ve Türk-İş’i de eleştirdi. “Biz sadece toplu iş sözleşmelerine imza atan kurumlar değiliz” diyen Girgin konuşmasını şöyle sürdürdü:

‘Millet ayaktayken susamayız’ “Türkiye rüşvet ve yolsuzluklar ile çalkalanırken, demokratik hak arayışlarında insanlar biber gazına ve tazyikli suya maruz bırakılırken, memlekette yer yerinden oynarken, sosyal hukuk devleti ilkesi rafa kalkarken, Türkiye’nin gündemi bunlarken sanki yaşananlar başka bir ülkede oluyormuş gibi davranabiliyoruz. Elimizi taşın altına sokmamız gerekirken kafamızı kuma gömmeyi tercih ediyoruz. Ama unutmayalım, bugün insanlar daha fazla hak talebi ile sokaklarda yürürken biz kayıtsız kalırsak, kendi haklarımız için yürürken yanımızda kimseyi de görmeyi beklemeyelim. Özellikle Türk-İş olarak böyle bir özeleştiri yapılmasının, gerekli olduğunu düşünüyorum.” Konuşmaların ardından seçim divanı oluşturuldu ve oylama işlemine geçildi. Süleyman Girgin, tek liste girdiği seçimi kazanarak güven tazeledi.

BAŞSAĞLIĞI Parti üyemiz Mehmet Kanat’ın sevgili ablası

HATİCE VEREN vefat etmiş ve Kastamonu Tosya’da 24 Mart 2014 günü toprağa verilmiştir. Ailenin acılarını paylaşıyor, başsağlığı diliyoruz. İşçi Partisi Yenimahalle İlçe Başkanlığı

AKP hükümeti öğretmenlere performansa dayalı ücret modeli düşünüyor. Başbakan Yardımcısı Babacan katıldığı Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde eğitim sisteminde yapacakları değişiklikleri anlattı. Babacan, “Bir ülkede insanlar ne kadar yüksek katma değer üretiyorsa ekonomi de o oranda büyüyor” dedi. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, cari açığı kısa Ali Babacan sürede yüzde 4-5’e düşürmek gerektiğini söyledi. Yetişmiş insan gücünün cari açıkla mücadelede önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Babacan, öğretmenleri de katma değer üretenler sınıfına kattı. Babacan bu konuyla ilgili konuşmasına şöyle devam etti: “Öğretmen stratejimizi gözden geçiriyoruz. Öğretmenlerin iş performanslarını ölçmek gerek. Araştırma görevlilerinden profesörlere kadar performansı ölçüp, ona göre bir ücret modeli oluşturmayı düşünüyoruz. Daha sonra ilköğretim, ortaöğretim ve lisede de performans ölçülecek.”


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

Erdoğan’ın Ankara’da yenilgi paniği

İP SAMANDAĞ ADAYI SELİM KAMACI TAAHHÜTNAME İMZALADI

‘Yapmazsam hesabını sorun’ AYDINLIK / SAMANDAĞ İşçi Partisi Samandağ Belediye Başkan Adayı Selim Kamacı, “Halka Sözümüz” başlıklı taahhütnameyi dün basının önünde imzaladı. “Her zaman dürüst ve şeffaf belediyeciliği savunacağız” diyen Kamacı’nın imzaladığı taahhütnamede, seçildiği takdirde yapacakları yer alıyor. Halka karşı sorumluluğu olan bir aday olarak bu metni imzalama gereği duyduğunu belirten Kamacı, “Halkımızın beni seçmesi durumunda, imza attığım bu metindeki maddeleri yapmazsam benden hesap sor-

sunlar” dedi.

Halk yönetimde olacak Samandağ’da halkçı bir belediye kuracaklarını ve belediyeyi halkla birlikte yöneteceklerini söyleyen Kamacı, “Halktan kopuk yönetilen Samandağ’ın durumu ortada. Bu anlayışı mahkum edeceğiz. Hakla beraber belediye nasıl yönetilir, herkese göstereceğiz” diye konuştu. Kamacı’nın imzaladığı “Halka Sözümüz” taahhütnamesinde şunlar yer alıyor: Belediye Meclisi toplantılarını Kongre ve Kültür Mer-

kezi’mizi açana kadar uygun olan bir salonda, daha sonra da kendi salonlarımızda halka açık yapacağız. Katılımcı demokrasiyi işleteceğiz. Mahallelerde, köylerde yapılan Halk Forumları en önemli danışma meclislerimiz olacak. Kararları halkımızla birlikte alacağız. Afet riskli kentsel alanlarda afet sakınımı ve yeniden yerleşim gibi konulardaki kararlara, halkın katılımı sağlanacaktır. Belediyelerde istihdam alanları yaratarak iş imkânı sağlayacağız. Belediyede taşeron-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

AYDINLIK / ANKARA

Selim Kamacı

Bayram Yurtçiçek

laşmaya izin vermeyeceğiz. İşçilerimizin haklarını güvence altına alacağız. İşe alımlarda nitelik ve iş ihtiyacı esas alınacaktır. Kadın

ve engelli vatandaşlarımıza öncelik tanınacaktır. Belediye kasası internetten herkes tarafından kontrol edilebilir ve şeffaf olacaktır.

Nüfus ve seçmen sayısı bakımından Ankara’nın Çankaya’dan sonra ikinci büyük ilçesi olan ve AKP’nin bugüne kadar “kale” olarak gördüğü Keçiören’de ibre AKP aleyhine dönünce, devreye bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan girdi. Erdoğan, kendisinin de ikamet ettiği Keçiören’de iki gün arayla, iki ayrı miting yaptı. Keçiören’de Cumartesi günü Ankara metropol mitingini yapan Erdoğan, Ankara’yı kaybetme endişesiyle dün akşam da 609 bin 900 seçmenin oy kullanacağı ilçedeydi. Kulislerde, AKP’nin Erdoğan’ın ikamet ettiği ilçeyi kaybetme olasılığının giderek güçlendiği ve Erdoğan’ın Keçiören’De üst üste mitingler yaparak ibreyi döndürmeye çabaladığı konuşuluyor. Erdoğan, kendisi ve partisi için kritik öneme sahip olan bu ilçede seçim yenilgisi almamak için, her zamanki miting meydanını değiştirmiş, Ankara metropol mitingini bugüne kadar hep olduğu gibi Sincan’da değil, Keçiören’de yapmıştı.

Defne mahalle toplantıları mitinge dönüşüyor ‘Abdocan’ın hesabını sormak için’ Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Çağdaş Cengiz, dün ya çapında bir antiemperyalist birliğin temellerini Hatay’da atıkları nı belirterek, “Ülkemizi bölme ye, parçalamaya çalışan ABD uşa klarına en büyük tokadı Hataylılar atıyor. Hesap soracağız. Ali İsmail’ in, Ah Atakan’ın, Abdocan’ın hesabı met nı ‘Emri ben verdim’ diyenlerden sor acağız. Hesap sormak için, AKP’nin Suriye politikasına dur demek için Dr. Cafer Özenir’i destekliyoruz” diye konuştu.

Harbiye’deki toplantıya bini aşkın yurttaş katıldı.

İşçi Partisi’nin Armutlu ve Harbiye’deki mahalle toplantıları, 2 bin yurttaş katılımıyla miting havasında yapıldı. Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci El Zeyd, ‘Türk vatandaşı olsaydım, İP’ye oy verirdim’ dedi nıtan Özenir, iyi belediyenin ancak ekip işiyle olacağını vurguladı. İşçi Partisi adayları, her iki mahallede de yurttaşlardan tam not aldı.

HÜSEYİN GÜLER-MASUM GÖK / HATAY

Y

erel seçimlere günler kala, İşçi Partisi’nin Hatay’ın Defne ilçesinde yaptığı mahalle toplantıları mitinge dönüştü. Önceki gün Harbiye ve Armutlu’da düzenlenen mahalle mitinglerine iki bin yurttaş katıldı. Konuşmacıların halkçı belediyecilik ve Türkiye-Suriye kardeşliği vurguları coşkulu alkışlarla destek bulurken, alanlarda sık sık “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Türkiye-Suriye kardeştir”, “Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ölümsüzdür” sloganları atıldı. Mahalle mitinglerine katılanlar arasında TGB’nin düzenlediği antiemperyalist gençlik örgütleri buluşması için 11 ülkeden Hatay’a gelen gençlik liderleri ve Bush’a ayakkabı fırlatan Iraklı gazeteci Muntazar El Zeyd de yer aldı. El Zeyd, Armutlu ve Harbiye’de yaptığı konuşmalarda, “Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsaydım,

‘Zafer yükselen ulusların’

Iraklı gazeteci El Zeyd, Armutlu’da Haziran ayaklanmasının Hataylı şehitlerini andı. İşçi Partisi’ne oy verirdim” dedi.

‘Esad’ın askerleri kazanıyor’ Mahalle mitinglerinde İP Defne Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer Özenir yurttaşlara projelerini anlattı. Önceliklerinin Atatürk devrimlerine bağlı çağdaş bir Defne yaratmak olduğunu belirten Özenir, Harbiye’de turistlerin geleceği tesisler kuracaklarını söyledi. Şeffaf bele-

diyecilik sözü veren Özenir, “Suriye’de Beşar Esad’ın aslanları kazanıyor. Türkiye’de de bizler, Mustafa Kemal’in askerleri kazanacak” diye konuştu. Armutlu ve Harbiye’deki mahalle mitinglerine Özenir’in ekibi de tam kadro katıldı. İşçi Partisi’nin belediye meclis üyesi adayları listesinde kadınlar önemli bir yer tutuyor. 5 kadın adayın yer aldığı ekibini yurttaşlara ta-

Her iki mahalle mitinginde de “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsaydım, İşçi Partisi’ne oy verirdim” diyen Iraklı gazeteci Muntazar El Zeyd Armutlu Mahallesi’nde, Uğur Mumcu Meydanı’nda yaptığı konuşmada da Hatay’ın Haziran ayaklanmasında şehit düşen gençlerini unutmadı. El Zeyd, “Burada sizler bizleri bağrınıza bastıysanız, biz de sizleri bağrımıza basıyoruz. Bu meydanda şehit düşen gençlerimize sahip çıkılacaktır. Onların arkasından mücadeleleri yaşatılmalıdır” diye konuştu. Lübnan Hizbullahı’nın gençlik örgütü temsilcisi Ziyad Amir de şunları söyledi: “İşçi Partisi’nin yükselen yıldızı ile bizim yükselen yıldızımız birleşir. Mustafa Kemal’in askerleri ile bizim

askerlerimiz başarıya ulaşır. Zafer çok yakında. Zafer yükselen ulusların olacak.” İP Defne Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer Özenir’e destek vermek için Defne’deki bütün mahalle toplantılarında konser veren sanatçı Fevzi Kurtuluş da “Sınırlarımızda bombaların patlamasını istemiyorsanız, insanlarımızın ölmesini istemiyorsanız, İşçi Partisi’ne ve onun ada- Dr. Cafer yı Cafer Özenir Özenir’e oy verin” diye konuştu.

İzmirli dostlarıyla hasret giderdi

‘AKP mitinglerine inceleme başlatılsın’

Toplumcu Mühendis ve Mimarlar Meclisi (TMMM), AKP’nin seçim kampanyalarında kamuyu zarara uğrattığını belirterek, AKP mitinglerinin yasaklanması ve bu mitingler hakkında inceleme başlatılması gerektiğini söyledi. TMMM’den yapılan yazılı açıklamada, önceki gün İstanbul Yenikapı’da yapılan AKP mitingi için kamu kaynaklarının seferber edildiği hatırlatılarak şöyle denildi: “Kendi çıkarları için kamu kaynaklarını sonuna kadar yağmalayan AKP, bu durumu artık saklamaya gerek bile duymamaktadır. Belediye otobüslerinin AKP bayrakları ile donatılarak miting için tahsis edilmesi, parti görevlilerinin Marmaray ve vapur turnikeleri önünde bağırarak mitinge katılanların akbil basmalarına gerek olmadığını söylemesi tam anlamıyla bir pişkinlik ifadesidir. AKP’nin kamu kurumlarını, belediyeleri milyonlarca lira zarara uğratan mitingleri derhal yasaklanmalı, bugüne kadar gerçekleştirilen mitingler hakkında inceleme başlatılarak AKP’nin kamuya vermiş olduğu zararlar tespit edilmelidir.”

Bahçeli: Erdoğan’ın siyasi ömrü tükendi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında gittiği Mersin’in Mut ilçesinde yaptığı konuşmada, Tayyip Erdoğan’ın 96 gündür panik içinde olduğunu ve devletin olanaklarını kullanarak taşıma unsurlarla mitingler yaptığını söyledi. Erdoğan’ın aklına gelene hakaret ettiğini belirten Bahçeli, AKP hükümetinin sonunun geldiğini ifade Devlet etti. Bahçeli şöyle koBahçeli nuştu: “Erdoğan faiz lobilerinin, başka lobilerin tesiri altında kalacak bir iktidar olmadıklarını söylüyor. Ama kendisi yalan lobisi oluşturmuş. Televizyonlara çıkıyorn, saatlerce yalan konuşuyor. Bir çalan lobisi kurmuş, için de oğlu da var; her şeyi yapıyor. Bir de talan lobisi oluşturmuş. Dağda, bayırda, 2B’de ne varsa yakınlarına peşkeş çekiyor. Bu iktidarın sonu gelmiştir. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ömrü tükenmiştir. Millet artık yeter deyip, ‘Yüzde 51’le geldin, yüzde 51’le haydi güle güle diyecektir.”

TUĞÇE YERDELEN / İZMİR

HDP’liler İP seçim bürosuna saldırdı MUSTAFA IŞIK / ADANA Adana’da önceki gün HDP’nin Nevruz etkinliğinden çıkan bir grup PKK sempatizanı, İşçi Partisi Adana Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Akhan Hilmi Çamurdan’ın merkez seçim bürosuna saldırdı. Yüzleri maskeli 50-60 kişilik grup, seçim bürosunu kullanılamaz hale getirdi. Civarda bulunan polis ekiplerinin saldırgan gruba müdahale etmek yerine, büronun 30 metre ilerisindeki bir plazayı koruması tepki topladı. Saldırı haberini seçim çalışması sırasında alan İşçi Par-

tililer, hemen olay yerine geldi. “Türk-Kürt kardeştir, PKK kalleştir” sloganlarıyla saldırıyı protesto eden İşçi Partililere, yurttaşlar da destek verdi. Dün savcılığa saldırıyla ilgili suçduyurusunda bulunan İP İl Başkanı Hayrettin Çavuşoğlu, “Emperyalizmin enstrümanlarına sesleniyoruz. Türkiye’yi bölemeyeceksiniz, böldürtmeyeceğiz” dedi. HDP’nin saldırısına karşı bugün saat 10.00’da merkez seçim bürosunda kitlesel bir açıklama yapacaklarını bildiren Çavuşoğlu, tüm siyasi partileri ve kitle örgütlerini davet etti.

Perinçek bugün Foça ve Dikili’de İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, bugün saat 13.00’te Eski Foça Meydanı’nda yurttaşlarla buluşacak. Hazırlıklar hakkında bilgi veren İP Foça Belediye Başkan Adayı Yavuz Efe, ilçe merkezinde ve köylerinde mitinge çok büyük ilgi olduğunu belirterek, tüm köylerden otobüs kaldıracaklarını söyledi. Perinçek, Foça’dan sonra Dikili’ye geçerek, saat 16.00’da Atatürk Meydanı’nda yurttaşlara seslenecek. İP Dikili Belediye Başkan Adayı Mehmet Arıcı, “Doğu Perinçek Dikili’ye gelecek de biz kaçıracak mıyız” şeklinde coşkulu tepkiler aldıklarını aktardı.

‘Nerede bu millet?’

Rize’nin Pazar ilçesinde Bağımsız Belediye Başkan Adayı Muhammet Ali Canca, düzenlediği mitinge yalnızca 25 kişi katılınca, “Nerede bu millet?” diye sordu. Canca, “2014 yılında insanlar uzayda üs kuruyor. Bizim astronotumuz yok. Hâlâ her tarafından su çıkan memlekette belediye başkanları çıkıp diyor ki, su getirdik su. Her taraf su ama benim evimde musluğumdan su akmıyorsa, sen utanmadan su getirdik diyebiliyorsan, yazık bu millete” diye konuştu.


25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Bir kez daha: Oy vermeyecekmiş, vermezsen verme!

B Öğrenciler AKP’yi üniversiteden kovdu

Yeditepe Üniversitesi kampüsü karşısında seçim çalışması yapan AKP’lilere öğrenciler tepki gösterdi. Öğrencilerle AKP’liler arasında sözlü tatışma yaşandı. Seçim karavanının kaldırılmasını isteyen öğrencilerle AKP’liler arasında yaşanan gerginlik nedeniyle çevik kuvvet önlem aldı. Protesto eyleminde öğrenciler, polisin önüne önce kutu bırakıp içine para attı. Polisin kutuyu kaldırmasının ardından da aynı yere ekmek bıraktı. Daha sonra öğrenciler hep bir ağızdan “Berkin Elvan ölümsüzdür”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Hırsız var” ve “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları attı. Öğrenciler karavan kaldırılana kadar eylemlerine devam edeceğini söyledi.

‘Bacanak’ operasyonunda beş tahliye daha

İzmir’de düzenlenen ‘İmbat Operasyonu’ kapsamında gözaltına alınıp nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanan 8 kişi için avukatlarının bir üst mahkeme olan 19’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz sonucu 5 kişi daha tahliye edildi. Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın bacanağının da yargılandığı operasyon kapsamında 3 kişi tutuklu kaldı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, ‘çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, rüşvet, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, irtikap, nitelikli dolandırıcılık’ suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında, 6 Ocak’ta Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince gerçekleştirilen operasyonda 27 kişi gözaltına alınmış, zanlılardan 23’ü sorgularının ardından İzmir Adliyesi’ne sevk edilmişti. Operasyonu yapan savcı ve emniyet mensupları başka yerlere tayin edilmişti.

Binali Yıldırım

Başbakanlık, seçim yasağını takmıyor

iraz sonra okuyacağınız 22 Eylül 2002 tarihli yazıyı (Hürriyet) birkaç kez okuyun. Çevrenize de okutun. Yazıyı keşke bütün siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar ve yazıcılar, akademisyenler de okuyabilse... Ve medyanın sözüm ona duayenleri de okuyup, 2002 yılının Eylül, Ekim aylarında yazdıklarıyla karşılaştırabilseler ve vicdan muhasebesi yapabilseler... 2002’den itibaren yapılan yanlışlıklar, belki, 2014’te tekrarlanmaz. [5 Eylül 2002. Sabah. Bir televizyon kanalında gençlerle yapılan seçim röportajı yayınlanıyor. Ses alma makinemi televizyonun önüne koyuyorum: “Oy kullanacağım için heyecanlıyım. Ancak önümdeki seçeneklere bakıp heyecanımı kaybediyorum. Hangi partiye baksam tutarlı bir tarafları yok. Büyük ihtimal boş oy kullanacam.” “Yani bakıyorum, yani yeni oluşumlara bakıyorum, yeni oluşumların hiçbiri yeni oluşum değil. Elli yıldır siyasette var olan kimseler. İthal bir bakan atadılar başımıza, ona da inanmıyorum. Genç düşünen beyin bence pek fazla yok Türkiye’de.” “Önce düşünme sistemlerinin değişmesi lazım insanların. Bu siyaset yüzünden günüm de rezil oluyor diyebilirim. Hayatımı yaşayamıyorum, istediğim gibi hayaller kuramıyorum. Çünkü

Başbakanlık, yasak olmasına rağmen Tayyip Erdoğan’ın seçim propagandası yaptığı mitingleri resmi sitesinden duyuruyor. Erdoğan ve bütün bakanlar, seçim yasakları kapsamında 30 Mart akşamına kadar devletin hiçbir olanağını kullanamıyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) 20 Mart’tan itibaren uygulanan kararı uyarınca başbakan ve bakanlarla, milletvekillerinin, yurt içinde yapacakları seçim propagandası ile ilgili gezilerini makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapmaları yasak. Bu yasaklar özetle, devlet olanaklarının seçim propagandası kapsamında kullanılmasını kapsıyor. Ancak, YSK’nın bu yasaklarını bizzat Başbakanlık deliyor. Başbakanlık’ın resmi sitesi her gün Erdoğan’ın, partisinin ve adaylarının propagandasını yaptığı miting programının duyurusunu yayınlıyor.

Bülent Arınç: Paralel yapı parti kuracak

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, önceki akşam Balıkesir’de yaptığı konuşmada, “paralel yapı”nın yeni parti kurma girişimini açıkladı. “İlk defa söylüyorum” diyen Arınç, AKP’den istifa eden eski Bakan Ertuğrul Günay ve İlhan İşbilen’in seçimden sonra yeni parti kuracaklarını, bunu da İzmir’deki bir hava gazı fabrikasında düzenledikleri basın toplantısında açıkladıklarını anlattı. Arınç, “Geç kalmanıza gerek yok, adam gibi partinizi kurun adam gibi karşımıza çıkın. Biz bunu istiyoruz” dedi.

gerçek politikacılar 30 yaşından itibaren seçilme adayı olurlar. 35 yaşında bakan olan yok mu? Var. Ama ender. Politikacı için ‘yaş’ bir yatırımdır. Parti programı yenilenmeden bir politikacı kendi başına ‘yeni’lenemez. Bu nedenle yeni ve genç olan partilerin programlarıdır. Politikacıyı, yenisini yazmaya da zorlayan parti programıdır. Bunu birinin söylemesi gerekirdi ama şimdiye kadar kimse söylemedi. Kimsenin söylememesi bir yana, kararsız olmak, kimseye oy vermemek, sandığa boş oy atmak sanki büyük bir entellektüel zenginlik gibi sunuldu. Oysa tam tersi: Tam anlamıyla zihinsel tembellik ve sorumsuzluk. Yeni olan politikacının yüzü değildir, ağzından çıkan sözdür; ağzından çıkan sözün kaynağında duran parti ilkeleri ve programlarıdır, bir tür sözleşme önerisi anlamına gelen seçim bildirgesidir. Özellikle genç seçmen içinde bulunduğu lagarlıktan, tembellikten kurtulmak için en küçük çaba sarfetmiyor. Elbette programları okumuyor. Ama ‘Oy vermem!’ diyor. İktidarı beğenmiyorsan, duygularını değil aklını kendine rehber yapıp sana en yararlı olması gereken partiye oyunu verirsin. Bu da yetmez, oy verirken ülke dengelerini de gözeteceksin. Bunların hiçbirini yapmıyorsun. Tepinerek, ‘Vermem de vermem!’ diyorsun.

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

Vermezsen verme be birader! Genç seçmenin, bugün Almanya’da ilk kez oy kullanacak olan Türk kökenli genç Alman seçmenden (başta sorumluluk olmak üzere) öğrenmesi gereken çok şey var.] (Hürriyet, 22 Eylül 2002) AKP, bu yazı yayınlandıktan 41 gün sonra, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde, en yüksek oy oranını (%34,63’ü) alarak kazandı. 2007 yılında yapılan genel seçimlerde, daha öncesinde meydana gelen cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmaları ve 27 Nisan Bildirisi gibi tartışmaların ardından, %46.58’lik bir oy oranı ile Türkiye’nin 81 ilinin, Tunceli hariç 80’inden milletvekili çıkardı. 2011 genel seçimlerinde ise %49.90 oranında ve yaklaşık 21 buçuk milyon oy alarak 326 milletvekili çıkardı. Tarihi boyunca girmiş olduğu üç genel seçimde de birinci parti olarak ipi birinci göğüsledi. Ayrıca Türkiye tarihinde girdiği üç seçimde de oyunu yükselterek iktidarda kalmayı başaran ilk parti oldu. AKP’nin iktidara gelmesinde, oyunu artırarak orada kalmasında Fethullah Cemaati’nin oy ve organizatör

olarak büyük payı vardır. Bu ortaklık 28 Mart 2004 yerel yönetim seçimlerinde %42; 29 Mart 2009 yerel yönetim seçimlerinde %38 oranında oy aldı. 30 Mart 2014 günü, yani 5 gün sonra, Fethullah Cemaati ortaklığından yoksun AKP iktidarı üçüncü yerel seçimlere girecek. Bu seçim, AKP’nin, Fethullah Cemaati’nin maddi ve manevi, taktik ve stratejik organizatörlüğünden yoksun olarak gireceği ilk seçim. Güzelim halk deyişiyle “Ak g.t, kara g.t” 30 Mart geçitinde belli olacak. O gün Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği oylanacak! Bugün artık kimseye “Oy vermeyecekmiş, vermezsen verme!” diyemem. 22 Eylül 2002 günü bu hıyarlığı yaptım ve boyumun ölçüsünü aldım. Buna hakkım yok. 2002, 2004, 2007, 2009 ve 2011 seçimlerinde sandık başına gitmek zahmetine katlanmayan “zor beğenir kitle”ye de 30 Mart 2014 seçimini onurlandırmaları için yalvarıyorum. Git yüzde müzde düşünmeden kendi partin için oy ver! Ya da: Bu seçimde “Negatif Oy” son derece önemli! Yani içine sinmese de AKP’yi tarihin çöplüğüne gönderecek parti için oy kullanmak!

Taşıma seçmenler ‘sandıkta gözaltına alınsın’ talebi 10 bin hayali seçmen ve tek tuşla 504 hayali daire kondurulmasıyla gündeme gelen Sarıyer’de şimdi de taşıma seçmenlerin tutuklanması gündemde. Konuyla ilgili suç duyurusu yapıldı BEKİR BATU

A

ydınlık, İstanbul’un Sarıyer ilçesine AKP’li Büyükşehir Belediyesi tarafından bir gecede tek tuşla 504 hayali daire kondurulduğunu ve ilçeye 10 bin taşıma seçmen yerleştirilmeye çalışıldığını gündeme taşımıştı. Ülke gündemine oturan haberimizden sonra bu kez de söz konusu olayla ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Sarıyer’de yapılan tüm araştırmalara rağmen adresleri henüz tespit edilemeyen ve seçmen olmaları bir türlü önlemeyen 2 bin 300 civarındaki taşıma seçmenin sandık başlarında gözaltına alınmaları istendi.

Cumhuriyet tarihinde bir ilk AYDINLIK / ANKARA

sürekli tedirginlik.” “Türkiye’nin şartlarında oy hiçbir şey ifade etmiyor. Yani, çünkü doğduğumdan beri sürekli aynı insanları görmekten bıktım. Ya birkaç değişiklik hariç tabii. Yani oy hiçbir şey benim için.” “Türkiye şartlarında ne oy ne başka bişi benim için fark etmiyor. Bilmiyorum, kime verip ne kullanıyım ki? Ne verecekler?” “Ben hiç kimseye oy vereceğimi düşünmüyorum. Boş oy atacam heralde. Çünkü inanmıyorum hiç kimseye.” Kadın spikerin sesi: “İlk defa oy kullanacaklar için Bursa’da da, Eskişehir’de de durum farklı değil. Gençlerin en büyük korkusu işsizlik. Umutları yok ama istikrarlı bir hükümet ve eğitim sisteminin iyileştirilmesi en büyük dilekleri.” Sadece gençlerde değil yetişkin seçmenlerde, hâttâ adları ‘kocaman’ gazete yazarlarında bile derin bir yanılsama var: Türkiye’yi bu hale yaşlı politikacılar, eski politikacılar getirdi. Bu nedenle eskilerin pabucu dama atılmalı yerlerine gençler gelmeli. Genç politikacı ne demek? Sokaktan toplanan genç erkekler ve kızlar mı? Elbette değil. Batı ülkelerinde, gerçek politikacı bir siyasal partide 1518 yaşlarında başlar politik çıraklığa. Bunun kalfalığı, genç-ustalığı vardır. Seçilme yaşı istediği kadar 25 olsun,

TERSİ-DÜZÜ

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, bu başvuruyu kabul ederse 30 Mart’ta okullara oy kullanmaya gidecek ve seçime hile karıştıracak taşıma seçmenlerin yaka paça gözaltına alınıp tutuklanmaları gündemde. Avukat Necati Yıldırım tarafından İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan suç duyurusunda, Sarıyer’deki yerel seçimlere hile karıştırmak isteyen taşıma seçmenlerin tek tek belirlenmeleri ve sandık başlarında gözaltına alınarak tutuklanmaları istendi. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan 2014 /33750 numaralı

T

ürkiye Barolar Birliği (TBB) ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Twitter’in yasaklanmasıyla ilgili dava açtı. TBB, twitter adresine erişimin tamamen engellenmesine yönelik bir yargı kararı bulunmadığı halde, TİB’in siteye erişimi engelleme işleminin açıkça hukuka aykırı olduğunu g e rekçe göstererek, TİB’in eyleminin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle An-

olanlar ve bu suçu işlemekten vazgeçenler hakkında işlem yapılmamalı. Taşıma seçmenler sandık başında gözaltına alınarak tutuklu yargılanmalı” denildi. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, bu başvuruyu değerlendirmeye aldı, savcılık eğer onay verirse san7 Mart 2014 dık başlarında gözaltılar yapılabilecek. soruşturma, aynı zamanda Türk demokrasi tarihi açısından bir ilk ‘AKP’li aday da cezalandırılsın’ olma özelliği taşıyor. Avukat Necati Yıldırım, İstanAKP’lilerin seçimlere hile ka- bul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği rıştırdığının resmen ortaya çıkma- dilekçesinde, olaylarda ismi geçen sıyla başlatılan soruşturma kapsa- AKP Sarıyer Belediye Meclis Üyesi mında, 30 Mart’taki seçimde okul- adayı Avukat Abdullah Akşahin’in lara oy kullanmaya gidecek taşıma de cezalandırılmasını istedi. seçmenlerin sandık başlarında gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları istendi.

Sandıkta gözaltı yapılabilecek Avukat Necati Yıldırım, suç duyurusunda AKP Sarıyer İlçe Teşkilatı’nda bu suçu organize edenlerin örgüt kurmak suçlamasıyla yargılanmalarını istedi. Savcılığa verilen dilekçede; “Seçimde taşıma seçmen oldukları halde oy kullanarak bu suçu resmen gerçekleştirmiş olanlar ilgili yasalar gereği Ağır Ceza Mahkemeleri’nde 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmalı. Oy kullanmayarak pişman

Avukat Necati Yıldırım, İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.

Tek tuşla 34 blok, 504 daire

Aydınlık’ın ortaya çıkardığı rezalete göre, AKP’nin Sarıyer seçimlerine hile karıştırmak için çok sayıda yemek fabrikasının, konteynırların ve işyerinin yanı sıra Kuran bile hayali adres olarak gösterildiği görüldü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’ndaki bilgisayarlara gece yarısı girilip Sarıyer’e toplam 504 daireden oluşan tam 34 hayali bina eklendiği de anlaşıldı. İstanbul’daki, tüm

ilçelerinin Numarataj Birimleri’ne özel şifrelerle giriş yapabilen ve istediği ilçeye konut-adres ekleme yetkisi bulunan Ulusal Adres Veri Tabanı (UAVT) sistemine gece yarısı giriş yapıldığı tespit edildi. Yasemin Yenice isimli AKP’li Büyükşehir Belediyesi çalışanının, 4 Aralık gecesi mesai saati dışında bu sisteme giriş yaparak CHP’li Sarıyer’in sınırlarında bulunan Darüşşafaka Mahallesi’ne toplam 504 daireden oluşan hayali 34 yeni bina eklediği

Twitter, AKP’ye rest çekti kara İdare Mahkemesi’ne başvurdu. TGC de, basın ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle 21 Mart 2014 tarihli twitter yasağının kaldırılması için Ankara 5. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. TBB’den yapılan yazılı açıklama şöyle: “Türkiye Barolar Birliği, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) 20 Mart 2014 tarihinde yargı kararını gerekçe göstererek Twitter’a erişimi engellemesi üzerine, 21 Mart

2014 günü ilgili kararın acilen kaldırılması talebiyle İstanbul 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştur. Başvurumuz aynı gün mahkemece “herhangi bir erişimin engellenmesi kararının verilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Twitter.com adresine erişimin tamamen engellenmesine yönelik bir yargı kararı bulunmadığı halde, TİB’in siteye erişimi engelleme işlemi açıkça hukuka aykırıdır.”

TGC: Basın ve ifade özgürlüğü ihlali Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), yürütmeyi durdurma ve Twitter’a erişim yasağının iptali için dava açtı. Dilekçede Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “twitter” kullanıcısı olup üyeleriyle olan ilişkilerini ve iletişimini sağladıkları, iptal kararı nedeniyle twitter hesaplarına ulaşamadıkları belirtildi.

ortaya çıktı. Gerçekte hiç olmayan bu binalar bilgisayar ortamında sanki Darüşşafaka’da gerçekte böyle binalar varmış gibi gösterildi. 1039 bina ve 5057 daire (bağımsız konut) bulunan mahallede, gece yarısı tek tuş darbesiyle bu sayısı 1073 bina ve 5561 daireye çıkarıldı. Yani Büyükşehir Belediyesi’nden özel şifreyle girilen UAVT üzerinden yapılan bu müdahaleyle bir anda Sarıyer’e 34 yeni bina ve 504 daire eklendi.

‘Kullanıcılarımızın haklarını savunmakta kararlıyız’ Bu arada AKP’nin “mahkeme kararını dinlemediler, bize bilgi vermediler” iddiasına Twitter yönetiminden yanıt geldi. Twitter’ın yeniden kullanıma açılması için bazı hesapların bilgilerini isteyen AKP’ye ret cevabı verildi. Twitter’ın “Policy” adlı resmi hesabından yapılan açıklamada, “Twitter Türkiye’deki kullanıcılarımızın gizlilik haklarını savunmaya devam etmekte kararlı. Güveninizi sarsmayacağız” denildi. Açıklamanın ardından twitter’dan birçok yurttaştan olumlu tepkiler alan twitter, bilgiyi İngilizce de yazarak bu bilgiyi tüm dünyayla paylaştı.


Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ

‘Alo Akif’ bunları niye ekrana çıkartıyorsunuz!

Mehmet Ali

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

İP-CHP yarışı

İnternete düşen yeni ses kayıtlarında Tayyip Erdoğan, Akif Beki’yi arayarak Kanal 24’te yayınlanan programa müdahale etmesini istiyor. Erdoğan, programdaki diğer konukların yandaş gazeteci Mustafa Karaalioğlu’nu ezdiğini söylüyor

T

ayyip Erdoğan’ın Akif Beki’yi arayarak Kanal 24’te yayınlanan programının içeriğine müdahale ettiğine ilişkin bir ses kaydı yayınlandı.

Ses kaydına göre, Başbakan Tayyip Erdoğan, Akif Beki’yi arayarak programın içeriğine müdahale etmesini istiyor. Ses kaydına göre, Erdoğan programda Ali Bayramoğlu, Hasan Cemal ve Oktay Gönensin’in konuşmalarının Mustafa Karaalioğlu’nu zor durumda bıraktığını belirterek Beki’den programa müdahale etmesini istiyor. Ses kaydına göre Erdoğan telefonda, “Tamam da kardeşim niçin buralarda ağırlıklı olarak kendi sesimiz olmuyoruz hâlâ” diyor.

İşte konuşmalar... Recep

Tayyip

Erdoğan

Tayyip Erdoğan

Yeni deliller hazır gözler Yargıtay’da Yargıtay tarafından nihai karar verilen Balyoz davasındaki sahte delillerin açığa çıkması ve dosyaya yeni deliller eklenmesinin ardından gözler Yargıtay Cumhuriyet Başsacılığı’na çevrildi. Son olarak Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz tertibinde rolleri olduğu belirtilen Ramazan Akyürek, Mehmet Baransu ve İskender Pala hakkında etkili bir soruşturma yapılmasına hükmetti. Balyoz davası avukatları da bu gelişmenin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yeni bir başvuru yaparak Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin onama kararına itiraz ederek dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşınmasını talep etti. Balyoz davasından 20 yıl hapis cezası verilen eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, “Dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşınması kamu vicdanının tatmini noktasında önem taşımaktadır” dedi.

Ergenekon’un yeni mahkemesi 5. Ağır Ceza SONER BAHADIR Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılınca dosya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildi. Tevfik Gündören’in Mahkeme Başkanı olduğu İstanbul 5. Ağır Ceza’nın üye hâkimleri ise Feramuz Antepli ve Bora Coşar.

Çağlayan’da görülebilir Dosyanın devredilmesinin ardından Aydınlık’a konuşan dava avukatları, bu kararın yeniden yargılama sebebi olduğunu vurguladı. Av. Tayfun Taşlıoğlu, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararı yazmasının mı bekleneceğinin veya önce Yargıtay kararının mı verileceğinin belli olmadığını söyledi. Taşlıoğlu, yargılamanın bundan sonra Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görülebileceğinin işaretini verdi.

(RTE): Şeyi izliyorum da Mustafaların programını Siyaset 24’ü. Yani garip şeyler var. Bir taraftan sokak hareketlerini meşrulaştırırken bir taraftan affedersin her türlü tehdidi meşrulaştırırken. Kendi kendilerini de Hasan Cemal gibi adam bile çelişkide bulunuyor. Örneğin partisi kapatılıyor diyor; yav partisi kapatılan bir adamın, partilerin kapatılmaması için bir Anayasa değişikliği getirdiğimiz zaman niçin oy vermediler. Akif Beki (AB): Doğru Başbakanım. RTE: Benim sözüm nedir? Ben kalkıp da elinde molotof kokteyli, şunu bunu yapın, demiyorum ama ben CHP’nin çektiği bu gençlerin yürütüldüğünü gördüğüm zaman, eğer dedim ‘biz gerilimden yana olmuş olsak da ben de sokağa 5 bin 10 bin genç koyarım’. Ama biz gerilimden yana değiliz. AB: Bunu arzu etmediğinizi çok açık söylediniz zaten. RTE: Bunu açık söylememe rağmen Hasan Cemal de Ali (Bayramoğlu) de baktım bunları

kullanıyorlar. AB: Bunu örtülü tehdit gibi algılayıp göstermeye çalışıyorlar, yanlış bir şey o. RTE: Yani kendi affedersin ajandalarındaki şeyi ortaya koyuyorlar. Burada bakıyorsun bir tarafta Mustafa (Karaalioğlu), öbür tarafta Ali (Bayramoğlu) Hasan Cemal, Okay Gönensin. Ben anlamıyorum nasıl böyle bir tablo oluşturuyorsunuz, hayret ediyorum ya. AB: Bizim Mustafa, ben şeyi takip edemedim Başbakanım, şeyden tamponu aldırdığım için televizyona çok bakamadım. RTE: Tamam da kardeşim, niçin buralarda ağırlıklı olarak kendi sesimiz olmuyoruz hâlâ. Ben bunu size anlatamıyorum ya. Bu adamlardan bize bir şey olmaz ya. Mustafa şu anda onların yanında eziliyor. Bu üçü onu orada topa tutuyorlar adeta. Arkadaşlık hukukunun dışında bir şey yok yani. Ben burada kendi kendime kahrolurum, böyle şey mi olur? Bir de şu var, bir başbakan her konuda çıkıp açıklama yapmaya mecbur değil ki ya...

AB: Başka bir şey var, çoğu zaman da “her konuda Başbakan konuşuyor, başka kimse konuşmuyor” diye eleştiriyorlar. Ben şimdi bu programda Mustafa denge yapsın, reklam arasında takip edeyim, söyleyeyim ona RTE: Şimdi reklamdalar zaten A B : Ta m a m , ben hemen arayayım o zaman Mustafa’yı. Saygılar...

Akif Beki

Silivri’de tutsak silah arkadaşlarıyla buluştu IRMAK METE/YEŞİM ÇATALTAŞ

FOTOĞRAF:AKADUR TÖLEĞEN

E

rgenekon davasında tahliye edilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ dün Silivri Cezaevi’nde ziyaretlerde bulundu. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’yla yaklaşık 4 saat görüşen Başbuğ daha sonra Silivri Nöbet Çadırı’na geldi. Başbuğ’u, Ergenekon davasında tahliye edilen İşçi Partili Erkan Önsel, İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, Silivri Nöbet Çadırı Sorumlusu Hıdır Hokka ile çok sayıda yurttaş karşıladı.

Son kişi çıkana kadar... Burada bir konuşma yapan Başbuğ, 7 Mart’ta Silivri Cezaevi’nden tahliye edildiğini söyleyerek, “O gün sizlerle yapmış olduğum konuşmada özellikle şu noktanın altını çizdim. Dedim ki; ‘Benim bugün Silivri Cezaevi’nden tahliye olmam yeni bir dönemin başlangıcı olacak.’ Aksi takdirde benim kişisel olarak tahliye olmamın bana göre hiçbir anlamı ve önemi olamazdı. Bir başlangıç olmasını bekledim, istedim. Nitekim ondan sonraki süreçte hepimizin gördüğümüz gibi sözde Ergenekon davasından cezaevlerinde tutuklu bulunan kimse kalmadı” diye konuştu. Başbuğ, Silivri, Hadımköy, Has-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

25 MART 2014 SALI

H

atay Samandağ’daki “Gericiliğe ve Teröre Karşı Dünya Gençliği Buluşuyor” sempozyumu sırasında kısmen seçim havasını da soludum. Samandağ ile merkez ilçe Defne’den izlenimlerim şöyle:

Defne ve Samandağ Her iki ilçede de seçime sanki iki parti giriyor gibi: İşçi Partisi ve CHP. Diğer partilerden ise sadece MHP ve TKP’nin birkaç pankart, afiş ve duvar yazısına rastladım. Samandağ ilçesinin girişinden çıkışına kadar anacadde kesintisiz İP ve CHP bayraklarıyla dolu. Her iki ilçede gün boyu vızır vızır İP ve CHP seçim araçları dolaşıyor, propaganda yapıyor. Yine her iki ilçede sık sık bu iki partinin seçim ofisine rastlanıyor. Bu arada en çok dikkatimi çeken ise şu oldu: Tayyip Erdoğan’ın geldiği günü saymazsak, Hatay’da AKP sanki seçime girmiyordu. Suriye’ye düşmanlık politikası AKP’yi burada çoktan sıfırlamıştı.

Hatay, Perinçek’i bekliyor Defne’de İşçi Partisi’nin üç mahalle mitingine katıldım: Dursunlu, Harbiye, Armutlu... İşçi Partisi, üç dört bin nüfuslu bu mahallelerin her birinde bine yakın vatandaşla miting yaptı. Yıllardır miting izlerim, buradaki coşkuya, buradaki heyecana çok az şahit oldum. İşçi Partisi’nin Defne Belediye Başkanı adayı Cafer Özenir ile Samandağ Belediye Başkanı adayı Selim Kamacı olağanüstü seviliyor ve ilgi topluyor. Bu atmosfere bakarak iki iddiada bulunacağım: 1) Doğu Perinçek’in Defne ve Samandağ’da ayrı ayrı yapacağı mitingler İstanbul ve İzmir mitinglerinden kalabalık olacak. 2) İşçi Partisi her iki ilçede de belediye başkanlığını kazanacak. Kaldı ki İP aslında buralarda çoktan iktidar olmuş!

Armutlu’da direniş izleri

Hıdır Hokka

Erkan Önsel Levent Kırca dal, Sincan gibi cezaevlerinde haksız yere tutulan son kişi serbest kalana kadar rahat etmeyeceğini vurguladı. “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne en büyük darbeyi vuran, sözde Balyoz davasıdır” diyen Başbuğ şöyle devam etti: “Sözde Balyoz davası kapsamında 237 Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tutuklu. Ve 111’i Deniz Kuvvetleri subayı. Balyoz davasının ne olduğunu Türkiye’de sağır sultan bile duydu. Bu arkadaşlarımızın daha ne kadar tutukluluğu devam edecek? Ümit edi-

İlker Başbuğ

yoruz ve bekliyoruz; Balyoz davasında mağdur durumda bulunan 237 arkadaşımızın ve ailelerinin çektikleri acılara son verilsin.” Hıdır Hokka ise yaptığı konuşmada nöbetin süreceğini belirterek “Bu dava Ergenekon’la bitmemiştir. İçerdeki yurtsever subaylar çıkana kadar bu çadırlar görevine devam edecektir. Onlar çıkmadan çadırların kazıkları sökülmeyecek” dedi. Başbuğ, Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Suçlamalara Karşı Gerçekler” kitabını da imzaladı.

‘Muzaffer Tekin şövalye ruhlu bir subay’

Kanser tedavisi gören Emekli Albay Muzaffer Tekin’i çocukluğunda n beri tanıdığını ifade eden Başbuğ , “Babası tabur komutanımdı, şövaly e ruh bir subaydı. Oğlu da aynı. O kad lu ar şövalye ruhlu bir subay ki has talığını söylemedi” şeklinde konuştu. Baş buğ daha sonra Çapa Tıp Fakülte si’nde Muzaffer Tekin’i ziyaret etti. Ziyaretin ardından Başbuğ, “M uza fer Tekin dirençli ve morali yer finde. Hastanede gereken tedavi sağ lanıyor. Ümit ediyorum hastalığın da üstesinden gelecek” dedi.

Sempozyuma katılan Iraklı, Suriyeli, Lübnanlı ve Venezuelalı dostlar da İşçi Partisi’nin Armutlu’daki mahalle mitingine katıldılar. Dostlarımız Türkiye-Suriye kardeşliği ve bölgesel barış için İşçi Partisi’ni desteklediklerini ilan ettiler. Bu arada Iraklı, Suriyeli, Lübnanlı ve Venezuelalı dostlarımızla Haziran Halk Hareketi’ndeki direniş ruhuyla öne çıkan Armutlu Mahallesi’ni ziyaret ettik, çarpışmaların yaşandığı caddeyi baştan başa dolaştık, sokakların duvarlarında hâlâ izleri olan o günleri hatırladık. O süreçte zaman zaman Armutlu’ya gelen TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz ile TGB Hatay İl Başkanı Ali Turna bizlere sokak sokak o kahramanca direniş günlerini aktardılar.

El Zeyd’den şehitlerimize Fatiha Ali Turna, Haziran Ayaklanması’nın ilk şehidi Abdocan’ın, Abdullah Cömert’in düştüğü yere götürdü bizi. TGB orayı kamulaştırmış ve üyesi Abdocan’ın anısını yaşatmaya çalışıyor. TGB, Abdocan şehit olduğunda elinde olan Türk Bayrağı’nı da, Berkin Elvan’ın almaya giderken vurulduğu ekmeği de zincirlediği o köşede, mumların arasında sergilemiş...

DOKTOR RAPORU KÂR ETMEDİ, TAKİPSİZLİK VERDİ

Polis şiddetini bir tek savcı görmemiş! H

aziran Ayaklanması sırasında ayağından biber gazı kapsülüyle yaralanan ve 3 günlük doktor raporu bulunan vatandaşın polisler hakkında yaptığı suç duyurusuna savcılık takipsizlik kararı verdi. Kararda, polisin olayda orantısız güç kullandığına ilişkin delil olmaması

gerekçe gösterildi. Hatay’da Abdullah Cömert ve İstanbul’da Berkin Elvan gaz kapsülüyle öldürülmüş ve birçok yurttaş gaz kapsülünün vücuduna isabet etmesi sonucunda yaralanmıştı. Bu örneklerin olmasına rağmen, savcılığın takipsizlik kararı vermesi şaşkınlık yarattı.

Hürriyet’in haberine göre, A.U.A, iki kız arkadaşıyla birlikte 31 Mayıs 2013 tarihinde Haziran Ayaklanması’na destek amacıyla Tunalı Hilmi Caddesi’nde yapılan eyleme katıldı. Üç arkadaş, kalabalıkla birlikte Kızılay’a yürümek istedi. Ancak polis göstericilere müdahale etti. Müdahale esnasında A.U.A, ayağına gelen biber gazı kapsülüyle yaralandı. Büyük bir acıyla yere düşen A.U.A’ya, Adli Tıp Kurumu Ankara Şubesi, “Basit tıbbi müdahale ile giderebilecek ölçüde hafif nitelikte” yaralandığına ilişkin rapor verdi. A.U.A, polislerin biber gazı kapsülünün hedef gözetilerek kendisine doğru ateş ettiği iddiasıyla şikâyetçi oldu. Şikâyet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Savcı Hakan Büyükabacı, olayla ilgili olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden bilgi istedi. Emniyet’ten Savcılığa gönderilen yanıtta şöyle denildi:

“Söz konusu kanuna aykırı eylemler esnasında yapılan tüm ikaz ve uyarılara rağmen dağılmamakta direnen eylemci şahısların dağılması için orantılı tazyikli su ve gaz kullanmak suretiyle müdahale edilmiştir.”

Başta ABD Başkanı Bush’a ayakkabı fırlatan Muntazer El Zeyd olmak üzere dostlarımız, öldürüldüğü yerde Abdocan için Fatiha okudular.

Doktor raporu delil sayılmadı Emniyet’in gönderdiği yanıtı dikkate alan savcı, A.U.A’nın şikâyeti üzerine başlattığı soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik kararında, polisin orantısız güç kullandığına ilişkin sadece müştekinin beyanı olduğuna dikkat çekilerek şöyle denildi: “Kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı sonucunda müştekinin yaralandığına dair iddia hakkında müştekinin kendi beyanı dışında kamu davası açmaya yeterli ve inandırıcı başka bir delil elde edilemediğinden kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi.”

Abdocan’ın şehit düştüğü sokağın ardından, Armutlu’nun bir diğer kahramanın, Ahmet Atakan’ın öldürüldüğü yere gittik. Sempozyumun ardından kurulan Dünya Antiemperyalist Gençlik Birliği’nin yedi kişilik Kurultay Koordinasyon Merkezi burada Ahmet Atakan için saygı duruşunda bulundu.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TÜRKİYE VE İSRAİL ORTAKLAŞA ESAD YÖNETİMİNİ ZAYIFLATMAYA ÇALIŞIYOR

PKK ve El Kaide için yol temizliği Kamışlı’da Suriye ile PYD karşı karşıya

Suriye uçağının düşürülmesinin PKK ve El Kaide’ye yaradığını kaydeden eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, ‘Türkiye bu şekilde kendi ayağına kurşun sıkıyor’ dedi

AYDINLIK / MARDİN

AYDINLIK / ANKARA

Suriye’nin doğu bölgesindeki önemli merkezlerinden Kamışlı’da Suriye hükümeti ile PKK/PYD arasında gerilim büyüdü. Suriye hükümet güçleri ile PYD arasında gergin bekleyiş sürerken, Türkiye’ye büyük bir göç dalgası endişesi başladı. PYD Nusaybin’in hemen karşısındaki Kamışlı’ya hâkim olabilmek için faaliyetlerini sürdürürken, Suriye hükümeti de saldırıya karşılık vermek, PYD’nin kışkırtmasını bastırmak için hazırlıklarına devam ediyor. PKK, Türkiye’den de bölgeye kuvvet kaydırırken, Murat Karayılan’ın da bu konuda Türkiye’deki PKK güçlerine talimat verdiği belirlendi.

S

‘Türkiye’ye göç dalgası gelebilir’ Esad yönetimine karşı silahlı mücadele yürüten terör gruplarının Kesep bölgesine saldırması sonrası Esad yönetimi Lazkiye bölgesine yoğunlaşırken, PYD’nin de Kamışlı’yı ele geçirmek için harekete geçmenin yollarını aradığı ifade edildi. Kamışlı’da yaşanan gelişmelerle ilgili olarak Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar şunları söylediler: “Şu anda Kamışlı’da tam anlamıyla gergin bir bekleyiş var. Her an çatışma çıkabilir. Birçok insan çocuğunu, eşini Türkiye tarafına geçirip can güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Nusaybinlilerle görüşerek yardım istiyorlar. Ancak Türk tarafından geçiş izni verilmiyor. Sadece hastalar, kalp ameliyatı geçirmiş olanlar kabul ediliyor. Kamışlı fiilen bölünmüş durumda. Bir eski Suriye hükümetinin belediyesi var. Bir de PYD’nin. Her kuruluştan iki tane var. Kaymakam bile iki tane. Bu durumun böyle gitmeyeceği açık. PYD Kamışlı’yı ele geçirirse büyük başarı kazanmış olur. Kamışlı’yı kazanırsa Haseki’de de gücünü artırır, dengeler değişir. Ama Esad yönetimi de Nusaybin kapısının da olduğu Kamışlı’yı kaybetmemekte kararlı. Esad yönetiminin sıkıntısı, Kamışlı ile diğer bölgeler arasında kara ulaşımının önemli ölçüde kesik olması.”

uriye savaş uçağının düşürülmesine en çok PKK ve El Kaide sevindi. Uçağın düşürülmesi ve Esad yönetiminin zayıflatılması çabası PKK’nın özerklik ilanına destek olarak değerlendirildi. AKP, terör örgütlerine yol temizliği yaparken, eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, “Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor” dedi. Suriye’de Beşar Esad yönetimini zayıflatma operasyonunda İsrail ve Türkiye ortak hareket ediyor. İsrail, Suriye topraklarını vururken, Türkiye de Suriye’nin çok güçlü olan hava kuvvetlerine saldırıyor. Teröristlerin Lübnan hattı kesilince Türkiye desteği ile Lazkiye’yi hedef alan saldırı başlatıldı. Esad yönetimi Lazkiye üzerinden zayıflatılmaya çalışılırken PKK’nın Suriye kolu PYD faaliyetlerini artırdı. PYD, Şam yönetimiyle birlikte hareket eden Haseki bölgesindeki Kürt aşiretlerini kontrol altına almaya çalışıyor. TSK’nın hükümet emriyle IŞİD’i temizleme operasyonu yapan Suriye Ordusu’nun hava unsurlarını hedef alması, dinci terör gruplarına ve PKK/PYD’nin “Kanton” denilen özerk bölgelerine rahat nefes almasını sağlıyor.

Emekli Korgeneral Pekin: Uçağın düşürülmesi terör gruplarına yardım Genelkurmay’ın eski İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Suriye Uça-

Uçağın Uçağın enkazı. enkazı.

Düşürülen uçağın pilotu konuştu Suriye haber ajansı SANA, Türk hava sahasını ihlal ederken Türk savaş uçakları tarafından düşürülen Suriye savaş uçağının paraşütle atlayarak kurtulan pilotunun hastanede çekilen görüntüsünü yayınladı. Sağlık durumunun iyi olduğu belirtilen pilot, vurulduğu sırada uçağının Türkiye sınırının 7 kilometre uzağında Suriye hava sahası içinde bulunduğunu iddia etti. ğının düşürülmesiyle ilgili olarak Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Suriye uçağının düşürülmesinin PKK ve El Kaide’ye yaradığını kaydeden Pekin, “Suriye’den düşmanca bir harekât yok. Bu savaş uçakları için 1 km 3-4 saniyelik bir süredir. Düşmanca bir tutum olmadan angajman kuralları bahanesiyle uçağın düşürülmesi doğru değil. Geçmişte bizim uçaklarımız da Kandil’i bombalarken İran sınırını geçiyordu. İran uçaklarımızı düşürmeye kalkmadı. İsrail uçakları da, Yunanistan uçakları da Türkiye hava sahasını ihlal ediyor. İsrail uçakları tankını Türkiye topraklarında düşürdü. Onlara niye aynı muamele yapılmadı? Yanlış bir iş yapıldı. Esad yöne-

timinin Türkiye hava sahasını ihlal etmekten bir çıkarı yok. Türkiye sınırında kendi topraklarını korumaya çalışıyorlar” diye konuştu. Esad güçleri terör gruplarının Lübnan hattını kesince terör gruplarının Kesep üzerinden Lazkiye’ye yöneldiğini vurgulayan Pekin, “Bir komşu ülke teröristlerle savaşırken yapılan bu hareket doğru değildir. Suriye uçakları kendi ülkesini teröristlerden korumaya çalışırken onlara yönelik saldırı, onların bölgeden uzaklaşmasına yol açar. Bu da terör gruplarına fiili yardımdır. Karşı tarafın uçaklarının hareketinin engellenmesi teröristleri rahatlatır, yolunu açar. Şu anda Türkiye fiilen terörist-

lere yardım etmektedir” dedi.

‘Şam’ın zayıflaması PKK ve El Kaide’ye yarar’ Suriye uçağının düşürülmesinin Türkiye’nin yararına olmadığını ifade eden Pekin, “Şam yönetiminin zayıflatılması PKK ve El Kaide’ye yarar. Bu da Türkiye’nin bütünlüğünün tehlikeye girmesidir. Ciddi bir güvenlik sorunuyla karşı karşıya kalmamız anlamına gelir. Türkiye ne yazık ki kendi ayağına kurşun sıkmaktadır” görüşünü savundu.

PKK kendine kapı kurdu, haraç alıyor

Gül: Silahlı Kuvvetler teyakkuzda

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, düşürülen Suriye uçağıyla ilgili olarak sınır kuvvetlerinin görevlerini yerine getirdiğini söyledi. Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği’nde yapılan görüşmeden önce gazetecilerin Suriye uçağının düşürülmesine ilişkin sorularını cevaplandıran Gül, “Suriye’de olup bitenleri düşündüğümüzde bu tehlikeli durum konusunda Silahlı Kuvvetlerimiz karada, havada ve denizde teyakkuzdalar. Sınırları korumakla görevli Silahlı Kuvvetlerimiz görevlerini yerine getirdiler” dedi. Gül, şöyle konuştu: “Bu, milli bir mesele; dolayısıyla görevlerini yerine getirdikleri için tabii ki Genelkurmay Başkanımızın şahsında Silahlı Kuvvetlerimizin tamamına gösterdikleri vazife ve iradeden dolayı kendilerine duyduğumuz güveni tekrarladım.” Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin “Suriye tarafıyla temasa geçtiniz mi?” yönündeki sorusuna ise şu cevabı verdi: “Herhalde benim geçecek halim yok.”

Davutoğlu: NATO ve BM tebrik etti

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, düşürülen Suriye uçağı için “Gereği yapılmıştır” dedi. Konya’da konuşan Davutoğlu, saldırı konusunda Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik Savunma Paktı’na (NATO) bilgi verildiğini, BM Genel Sekreterliği’nin “tebrik” ettiğini, NATO’nun da “desteklerini bildirdiğini” söyledi. Düşen uçakla ilgili bilgileri BM Güvenlik Konseyi Genel Kurulu’na ve NATO’ya mektupla bildirildiğini ifade eden Davutoğlu, “BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüşme gerçekleştirdim. BM Güvenlik Konseyi Genel Kurulu’na ve NATO’ya bir mektupla bildirimlerde bulunduk, gerekli dokümanları verdik. Daha sonra NATO Genel Sekreteri’yle konuştuk. NATO Genel Sekreteri, ittifakın ve bütün müttefiklerin açık desteğini ifade ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ittifak üyesi olarak her zaman yanında olduklarını da ifade ettiler” diye konuştu.

Angajman değişti özerkliğin önü açıldı S

uriye’nin Kesep kasabasına yönelik Türkiye üzerinden saldırı eylemi, teröristlerin Şam başta olmak üzere büyük kentlerdeki saldırıları için kilit önemde olan Yebrud’un Suriye Ordusu’nca teröristlerden temizlenmesinden sonra ve kuzeyde PYD’ye yönelik operasyon hazırlıklarının konuşulduğu sırada gerçekleşti. Bunun hemen ardından Suriye uçağı “angajman kuralları” gereğince düşürüldü. AKP hükümetinin angajman kurallarını değiştirmesi dönüm noktalarından biri oldu. 22 Haziran 2012’de, hangi görevle bölgede bulunduğu tam olarak anlaşılamayan Türk uçağının Suriye tarafından “hava sahası ihlali” gerekçesiyle vurulmasından sonra Türkiye angajman kurallarını değiştirdi. Yeni angajman kuralları gereği, Suriye tarafından sınıra yaklaşan her askeri unsur tehdit olarak değerlendirilip askeri hedef muamelesi görmeye başladı. Ayrıca dikkat çeken önemli bir geFikret AKFIRAT

Bu arada, PKK’nın sınır boyundan Türkiye’ye kaçak giriş yapanlara pusu kurduğu ve haraç almadan Türkiye’ye bırakmadığı öğrenildi. Mardinli vatandaşlar Aydınlık’a yaptığı açıklamada, “Resmi kapılardan Suriye geçişlerine izin verilmiyor. Bu nedenle sınır boylarından kaçak geçişler yoğunlaştı. Bu geçişlerin olduğu yerleri de PKK kontrol ediyor. Gelenlerden haraç alıyor. PKK’nın bu insan geçişlerinden aldığı paraların boyutu giderek büyüyor” bilgisi verdiler.

lişme, Akçakale olayının hemen öncesinde de bölgeye askeri yığınak yapılmasıydı.

Akçakale olayı Değişen angajman kurallarına ilk örnek, 3 Ekim 2012’de Suriye tarafından Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine düşen top mermisine karşı Türkiye anında misilleme olarak Suriye’de tespit edilen askeri bölgeleri top atışına tutması oldu. Misilleme sonucunda 34 Suriye askerinin öldüğü iddia edildi. Olayın ardından gece geç saatlerde jet hızıyla Suriye gerekçesiyle “yabancı ülkelere” asker gönderilmesi tezkeresi hazırlandı. 4 Ekim günü TBMM olağanüstü toplantısında tezkere MHP’nin desteğiyle geçirildi. Konu, Haziran 2012’de Türk uçağının düşürülmesinden sonra yeniden NATO’nun gündemine taşındı. Suriye, Türkiye’nin verdiği misilleme yanıtı nedeniyle teröristleri süpürme harekâtına sınıra yakın bölgelerde ara vermek zorunda kaldı.

Fiili tampon bölge Angajman kurallarının değiş-

tirilmesinden sonra Suriye yönetimine karşı Mart 2011’de başlatılan dış destekli terörist operasyonunun başından beri hayata geçirilmek istenen tampon bölge kısmen fiili olarak gerçekleştirilmiş oldu. Bunun ardından Suriyeli teröristler, Hatay Cilvegözü Gümrük Kapısı’nın karşısındaki Suriye Babesselam Sınır Kapısı’nı, Karkamış’taki Cerablus Sınır Kapısı’nı ve Kilis Öncüpınar Gümrük Kapısı’nın karşısındaki Esselame Sınır Kapısı’nı ele geçirdi.

Akçakale olayından sonra, Suriye Türkiye ile olası provokasyonlardan kaçınmak ve esas ağırlığını güney sınırına ve Şam bölgesine kaydırmak için Türkiye sınırındaki güçlerini aşağı çekti. Bu gelişmeden sonra PYD bölgedeki etkisini artırdı. Yaklaşık bir buçuk yıl içinde bölgede silahlı güçleriyle hâkimiyet elde eden PYD, en sonunda Ocak 2014’te üç bölgede kantonal yapıya dayanan özerklik ilan ettiğini açıkladı.

Önce El Kaide, sonra PYD

‘Açılım’la paralel ilerleyen süreç

Akçakale olayından sonraki en önemli gelişme, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin yaşadığı bölgelerde PKK bağlantılı PYD adlı örgütün hâkimiyet kazanması oldu. Bazı kentlerde, resmi binalara Suriye bayrakları indirilerek PYD bayrakları asıldı. Barzani bölgesinde eğitilen Suriyeli Kürtler bölgeye gönderildi. PYD’nin bölgede askeri bir tugay kurduğu açıklandı. Daha sonraki günlerde, PKK’nın 2011 yılından itibaren Türkiye’den ve Irak’ın kuzeyinden savaşçı unsurlarını Suriye’ye gönderdiği ortaya çıktı.

PKK’nın Suriye’deki faaliyetlerinde gündem belirleyen kuvvet haline gelmesi, Türkiye’de Tayyip Erdoğan-Hakan FidanAbdullah Öcalan ve MİT-Kandil görüşmelerine paralel ilerledi. PKK’nın Özel Kuvvet Komutanı Şahin Cilo ve silahlı unsurlarının eski komutanı Fehman Hüseyin’in Suriye’ye geçerek, YPG adı verilen PYD kontrolündeki silahlı güçleri oluşturdukları biliniyor. MİT ile Oslo görüşmelerine katılan Sabri Ok’un da PYD’nin özerklik çalışmalarını yönettiği belirtiliyor.

İsmail Hakkı Pekin

‘İsrail de Türkiye de Şam’ı zayıflatmaya çalışıyor’

İsrail’in, bir süre önce Suriye toprakları içinde bazı bölgelere saldırdığını vurgulayan Pekin şunları söyledi: “Bazı hedefleri vurdu. Şam yönetimini zayıflatmaya çalıştı. Biz de ciddi bir neden yokken Suriye uçağını vurarak Şam yönetimini zayıflatmaya çalışıyoruz. İsrail de, Türkiye de aynı şeyi yapıyor. Esad yönetimini zayıflatarak El Kaide, PYD, ÖSO, El Nusra, IŞİD gibi terör örgütlerinin kuvvetlenmesini sağlıyoruz. Amerika’da 11 Eylül saldırısı sonrasında Bush yönetimi ilk vurulacak yer olarak Irak, Suriye ve İran’ı belirlemişti. Olmadı; önce Afganistan vuruldu. Sonra Irak işgal edildi. Şimdi Suriye, İran hedefte. Çok önceden yapılan bir plan uygulanıyor.”

Sınır kapıları teröristlerin elinde S uriye ile Türkiye arasındaki sınır kapılarının kontrolü, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD ile El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) eline geçti. Hatay’ın Yayladağı Sınır Kapısı’nın karşısındaki Kesep Sınır Kapısı’nın pazar günü ÖSO’nun kontrolüne geçmesinin ardından Şam hükümetinin tam olarak kontrol sağladığı sınır kapısı kalmadı. Türkiye’deki patlamaları gerçekleştiren bazı teröristlerin Lazkiye’ye açılan Yayladağı Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye birçok kez giriş çıkış yaptıkları belirlenmişti. Suriye ile Türkiye arasında yer alan, bazıları sadece demiryolu geçişi sağlayan 877 ki-

lometrelik sınır hattında 12 sınır kapısının bazıları kapalı olurken, Kesep’in ÖSO’nun eline geçmesiyle birlikte Suriye’nin Türkiye sınır kapılarının kontrolü, zaman zaman denetimi sağlayan muhalif gruplar değişmesine rağmen şöyle oldu:

Kesep’te çatışmalar tüm hızıyla sürüyor

IŞİD’in kontrolünde olan kapılar: Carablus (Karkamış-Gaziantep), Çobanbey (Kilis-Çobanbey) Demiryolu, Telabyat (Akçakele-Şanlıurfa), Kamışlı (Ceylanpınar-Şanlıurfa).

ÖSO’nun kontrolünde olan kapılar: Es-Selame (Öncüpınar-Kilis), Bab-AL Hava (Cilvegözü/Reyhanlı-Hatay), Kesep (Yayladağı-Hatay), Dırbesiye

(Şenyurt/Kızıltepe-Mardin).

PYD’nin kontrolünde olan kapılar: Girmeli (Nusaybin), Sera-

kaniye (Ceylanpınar-Şanlıurfa), Kobani (Suruç-Şanlıurfa). Bu kapı geçici olarak açıldı, sadece yaralı geçişi ve insani yardım yapılıyor.

Türkiye üzerinden saldırı başlatılan Kesep’te çatışmalar sürüyor. Suriye yönetimi kritik noktaları elinde tutarken terör grupları Türkiye sınırından aldıkları lojistik destekle saldırılarını sürdürüyor. Terör gruplarının yaralıları Türkiye’ye getirilirken Türkiye’ye getirilen 52 yaralıdan 6’sının Türkiye hastanelerinde öldüğü belirlendi.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

PERİNÇEK, SURİYE UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİNİ KINADI:

Şok kasetin vizyon günü!..

Suriye uçağını düşürerek S PKK’ya destek oldular! İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ‘Kardeş Suriye uçağının düşürülmesi bugün ABD güdümlü PKK bölücülüğüne yapılmış en büyük destektir’ dedi

G

ündoğdu Meydanı’nda önceki gün düzenlenen Birlik ve Dirlik Mitingi’nin ardından dün İzmir’de basın toplantısı düzenleyen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, AKP iktidarının, Suriye uçağını düşürmesini PKK’ya destek olarak değerlendirdi. Perinçek şöyle konuştu: “Bölgemizde tam da bölücülüğün sonunun geldiği koşullarda, Suriye’ye karşı düşmanlık kışkırtan bu eylemde Türkiye’nin hiçbir çıkarı yoktur. Tam tersine Suriye’ye düşmanlık, kaçınılmaz olarak Irak ve İran’la ilişkilerimize de dinamit koymaktadır. Bu durumda düğmeye basan merkez Washington’dadır. Tayyip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı burada düğme durumundadır. TSK’nın bu teribe alte olması kaygı vericidir.”

‘Terör ihracında şampiyon olduk’ “Tayyibistan terör ihracında rekor kırdı, şimdi terör ithalinde şampiyonluğa gidiyorlar” diyen Perinçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Terör ihracında şampiyon olduk. Şimdi de terör ithalinde rekor kırmaya hazırlanıyor. Suriye uçağını vurmakla aynı zamanda Ege’de de bizi vurdular. En büyük bayramı PKK yapıyor. En büyük korkusu bizim Suriye, İran ve Irak ile işbirliği yapmamız. Suriye, İran ve Irak işbirliği yaparsa PKK’nın tozu kalmaz bu ülkede.”

‘Uçak sınır geçtiyse telefon açın’ Türk Silahlı Kuvvetleri’ne uyarı yapan Perinçek, sözlerine şöyle devam etti: “Uçak sınırı geçtiyse bir telefon açarsınız ya da başka yollarla bildirirsiniz. Bunun için uçak düşürmeye gerek yok. Kahramanlık yapacaksanız,

Miting için geldiği İzmir’de Suriye uçağının düşürülmesini değerlendiren Doğu Perinçek, “ABD ve işbirlikçileri son karanlık hamlelerini yaptılar” dedi.

Hasan Basri Özbey

Şırnak’ta, Silopi’de, Cizre’de mayın döşeyenlere karşı kahraman olun. Türkiye’yi terörle tehdit eden Kandil’e karşı kahramanlık gösterin. Uydurma kahramanlık olmaz. ABD’nin güdümünde mazlum ülkeye eylem yapıyorsun; bunun neresi kahramanlık?”

‘Suriye’yi bölemediler’ Amerika’nın Suriye’yi bölemediğini ifade eden Perinçek, şunları belirtti: “Can dostumuz Suriye, Beşar Esad önderliğinde, ABD’nin, adına “Kürt Koridoru” denen hıyanet koridoru açma girişimini bozguna uğrattı. Irak’ı iki kez işgal ettiler. Ancak bugün Irak bütünleşiyor. İran’ı sözüm ona böleceklerdi. İran kaya gibi dimdik duruyor. Bu koşullarda ABD’nin artık Türkiye’yi bölme olanağı kalmamıştır. Direnen komşularımız Suriye, Irak ve İran Türkiye’nin toprak

bütünlüğünü de savunmuş oldular. AKP iktidarı PKK ile el ele vererek ABD’nin Türkiye’yi bölme planına alet olurken, vatanımızın bütünlüğünü güney komşularımız korudular. Onlara teşekkür borçluyken uçaklarını düşürmemiz önümüzdeki büyük tertibin işaretlerini veriyor. ABD’nin amacı, Türkiye’mizi Suriye, Irak ve İran ile cephe cepheye getirmektir. Bu durumda Güneydoğu bölgemizde kanlı “Bölgesel Özerklik” senaryosu sahnelenecektir. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi, Suriye’yi hedef alan bu son eylemleriyle “Bölgesel Özerkliğe” desteklerini sergilemiştir.”

‘Türkiye’yi kimse bölemez bu tertip son çırpınışlarıdır’ CHP ve MHP yönetiminin Suriye uçağının düşürülmesi konusundaki tutumları nedeniyle PKK’yı destekler

duruma düştüğünü savunan Perinçek şunları söyledi: “Önümüzde bölgesel özerkliğe karşı muhalefet bulunmamaktadır. İşçi Partisi’nin dışında yoktur. İşçi Partisi’nin merkezinde olacağı Milli Hükümet, Kürt meselesini önümüzdeki süreçte Suriye, Irak ve İran’la işbirliği yaparak kalıcı çözüme ulaştıracaktır. Bunun koşulları oluşmuştur ve zamanı gelmiştir. Artık Türkiye’yi hiç kimse bölemez. Bu gerçek karşısında baş bölücü ABD ve işbirlikçileri son karanlık hamlelerini yapmış bulunuyorlar. Ancak bu tertip onların son çırpınışlarıdır. Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Azerbaycan önümüzdeki süreçte sımsıkı birleşerek bu tertipleri bozguna uğratacaklardır. Bu tertipleri kesinlikle bozguna uğratacağız. Batı Asya Birliği’ni kesinlikle kuracağız. Halkımızı, komşularımıza yönelik düşmanlık tertibine karşı kararlı tavır almaya çağırıyoruz”.

‘Angajman uygulandıysa TSK doğru yapmıştır’ Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki gün düşürülen Suriye uçağıyla ilgili “Tokadımız ağır olur” sözlerinin ardından CHP’den iki farklı görüş geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün Aksaray’daki mitinginde yaptığı konuşmada, “Angajman kurallarına uymadığı zaman yapılan hiçbir hareketi hiçbir zaman eleştirmeyiz. Çünkü biz devletimizin tehlikeye sokulmasını istemeyiz. Ülkenin güvenliği söz konusuysa söyleyecek hiçbir şey olmaz” ifadelerini kullandı.

‘Başka ülkeler izinsiz giremez’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bugün, angajman kurallarına uymadığı için Türk Silahlı Kuvvetleri, bir Suriye uçağını düşürmüş. Sınırlarımıza başka bir ülkenin uçaklarının izinsiz girmesini istemeyiz. Eyvallah ama bunun mi-

ting alanlarında ‘Ben kahramanım’ bilir” uyarısında bulundu. diye ilan edilmesini de istemeyiz” Açıklamasında “Türk halkı ve dedi. Suriye halkı ile kardeştir ve provoDün konuşan Kılıçdaroğlu, Su- kasyonla olası bir çatışma istemeriye’yi girişinin altyapısını oluştu- mektedir” diyen Koç, şunları ifade rulduğundan endişe ettiğini belirtti. etti: “Bu gözü dönmüş iktidarı ve Suriye’nin Türkiye için tehdit olruh hali artık sağlıklı madığını ifade eden Kılıçdaroğlu, görünmeyen baGenelkurmay Başkanı Necdet Özel’i şındaki zatı uya“Ucuz işlerin içine girmesin. Ordu rıyoruz. Boyunkendisini iç siyaset malzemesi haline dan büyük magetirmemelidir” diye uyardı. ceralara girişDüşürülen uçakla me. Türkiye’yi ilgili CHP Genel Başve milletimizi kan Yardımcısı Haluk özel Koç’tan ise farklı bir açıklama geldi. Koç, yazılı olarak önceki gün yaptığı açıklamada, “İçeride bunalan diktatör, en son çare olarak bu tip ön hazırlığı yapılmış maceralara ülKemal keyi sürükleyeKılıçdaroğlu

hırslarına ve korkularına alet etmek yanlışlığına kalkma. Bu pis planları kim yapıyor ve aklına sokuyorsa, biliniz ki hepiniz ağır bir vebal altındasınız.”

Loğoğlu: TSK görevini yaptı CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu da, Suriye savaş uçağının düşürülmesi konusunda şöyle dedi: “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamaya baktığımızda, bunun daha önce ilan edilmiş olan angajman kuralları çerçevesinde ve o kuralların da hükümlerine uyularak düşürülen bir Suriye uçağından bahsediyoruz. Buraya kadar bir sıkıntı yok. Ama sıkıntı, böyle bir olayın ve Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu seçim ortamında, bütün gerginliklerin en yüksek olduğu bir noktada cereyan etmiş olması. İnsanın aklına, hele hele bizim muhalefet partisi olarak acaba bu olayların arkasında başka şeyler mi saklı?”

Onur Öymen: Kılıçdaroğlu özerkliğe açık destek veriyor ZİHNİ ERDEM / ANKARA

Onur Öymen

AKP hükümetinin Abdullah Öcalan’la başlattığı “açılım süreci”yle birlikte özerklik talebi Türkiye’nin gündemine sokuldu. AKP’nin Bütünşehir Yasası’nı, özerklik yolunda önemli ama yetersiz bulan BDP yerel seçimlerle birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı illerinde fiili özerk bir bölge yaratmak için harekete geçti. BDP’nin “demokratik özerk bir yönetim” diye tarif ettiği bu projeye hem iktidar partisi hem de ana muhalefet partisinin sessiz ve kayıtsız kalması dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, miting konuşmalarında BDP’nin özerklik inşasına ilişkin açıklamalarını adeta görmemezlikten geldi.

Kılıçdaroğlu açılıma talip oldu AKP ile PKK’nın yürüttüğü müzakerelere kredi açan Kılıçdaroğlu, partisinin Tunceli mitinginde ise CHP

iktidarında açılımı sürdürme sözü verdi. Kılıçdaroğlu, Tunceli’de “Çoğu yurttaşımız şunu söylüyor, ‘AKP giderse barış süreci ne olacak’ diye. Dersim’den sesleniyorum, barış süreci kimsenin tekelinde değildir. Bu ülkede barış sağlanacaksa bunu yapacak olan parti CHP’dir. Herkes çok iyi bilsin bunu. Bu ülkede barış süreci durmaz” diye konuşmuştu.

‘Öcalan verilen sözlerin gereğinin yapılmasını istiyor’ Kılıçdaroğlu Gaziantep mitingi dönüşünde de Öcalan’ın, Diyarbakır’da Nevruz Meydanı’nda okunan ve çözüm sürecinin artık yasal bir çerçeveye oturtulması talebini içeren mektubunu değerlendirirken “Eğer böyle bir söz verilmiş ve beklenti içine sokulmuşsa onlar da gereğinin yapılmasını istiyorlar” ifadelerini kullanmıştı. Eski CHP Milletvekili ve emekli Büyükelçi Onur Öymen, PKKBDP’nin özerklik talepleriyle ilgili

Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

Vizyon tarihi önceden verildiği için kaset dün gece yarısından sonra internete sızdırılmış olabilir... Ya da siz bu yazıyı okurken kaseti de tartışıyor olabilirsiniz... Büyük bir ihtimal; böyle bir kasetin varlığı bile şüpheli olabilir!.. Ne olursa olsun, kimi hedef alırsa alsın, kaset siyasetine karşı olduğumu burada bir kez daha yinelemem gereksiz... AKP’nin siyasetine karşı olduğumu; bu partinin, bir an önce ülkenin geleceği uğruna iktidardan uzaklaşmasını istediğimi de vurgulamama gerek yok... Ancak kendimizi de kandırmayalım... AKP’ye karşı olmak, AKP ile mücadele etmek, hatta AKP’ye düşman olmak, beklenen kasetin vizyona gireceği tam da bu güne kadar neye yaradı acaba?..

Sansasyon seyircisinin gafleti!..

KILIÇDAROĞLU’NDAN DÜŞÜRÜLEN UÇAK YORUMU

HABER MERKEZİ

iyasetin sandıkta hesaplaşmayı gittiği bir süreçte toplum, yerel yönetimler için partilerden ne bekler acaba?.. Yanıtı bellidir; etkili projeler, huzurlu bir ortam, temiz çevre, sağlıklı kentler ve güvenli gelecek vaatleri, kültür-sanat faaliyetleri... Peki; Türkiye, sandık hesaplaşmasına 5 gün kalmışken bunları mı bekliyor sizce?.. Ne yazık ki hayır!.. Çünkü siyasetçisiyle, medyasıyla, yurttaşıyla milyonların beklediği tek bir şey var; pusuda olduğu ileri sürülen ve geleceği günler öncesinden adeta davul zurnayla duyurulan bir “seks kaseti” ya da bir skandal görüntü!.. Hem de “öldürücü” olduğu, “şok” yaratacağı ve Erdoğan ile partisini tarumar edeceği, hatta siyasetten sileceği ileri sürülen bir kaset!..

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

MED CEZİR

25 MART 2014 SALI

sorularımızı yanıtlarken, CHP’nin “açılım sürecine” verdiği desteği eleştirdi.

‘Zımni değil açık destek’ “Kılıçdaroğlu’ndan özerkliğe zımni destek mi var?” sorumuza Öymen şöyle yanıt verdi: “Zımni destek değil. Kılıçdaroğlu ‘Açıkça destekleyeceğiz’ diyor. Seçim konuşmalarında yanlış anlamadıysam ‘Barış sürecini destekleyeceğiz’ diyor. ‘Teröristlerle müzakere edilmez, sen nasıl masaya oturursunuz?’ dediğini duydun mu? Bunu biz yönetimde olduğumuz zaman söylüyorduk.” Kılıçdaroğlu’nun daha önce de “Avrupa Özerklik Şartı’ndan çekinceleri kaldıracağız” sözü verdiğini hatırlatmamız üzerine Öymen, “Avrupa Özerklik Şartı dediği metni iyi okumak lazım. Orada ne yazıyor? Ne gibi seçenekler bırakıyor ülkelere. Bizden başka hangi ülke tamamını rezervsiz kabul ederim demiş? Bizim parti bunu söylüyor” diye konuştu.

Hadi, içinizden kızıyor olabilirsiniz de soruyu daha da açalım... Söyler misiniz; bugüne kadar kaç kaset çıktı şoklar yaratan?.. Kaç ses kaydı ya da görüntü, siyasetin ortasına “bomba” gibi düştü?.. AKP çevrelerini hedef alan onlarca kasette; milyarlarca liralık para stokunun, milyonlarca liralık rüşvet muhabbetinin, yolsuzluk rezaletlerinin ve utanç verici ilişkilerin iğrenç izleri ortaya saçılmadı mı?.. Dünyanın neresinde olursa olsun; bırakın hükümetleri yıkmayı, siyasileri cezaevine sürükleyecek skandallar son

iki ay içinde, ardı ardına gündemi sarsmadı mı?.. Sarstı, hem de çok sarstı... Ancak ne yazık ki AKP’yi üç dönemdir ısrarla iktidarda tutan kitleler; şoke edici kasetleri, reytingi yüksek sansasyonel diziler gibi seyretmekle yetindiler... Hem de en az siyasetin utanmazlığı kadar, mide bulandırıcı bir gafletle!.. Peki, böyle derin ve düşündürücü bir açmaz varken, sıkıntı yalnızca skandallar, yolsuzluklar ve rüşvet rezaletleri karşısında “izleyici” olma gafletinde mi?.. Ne yazık ki daha vahimi de var!..

Toplum kalkan olursa!.. “Bu adam yine konuyu nereye getirecek” dediğinizi duyar gibiyim de sizce söylememe gerek kaldı mı ki?.. Bakınız; şu iktidar partisinin mitinglerine koşan kitlelerin duyarsızlığına... Özellikle de AKP’nin İstanbul’daki son mitinginin çok düşündürücü görüntülerine... Ve de bakınız; rezaletleri sorgulamayan, korkuya, boş vermişliğe ve duyarsızlığa gömülmüş medyanın ürkütücü ve utanç verici sessizliğine!.. Birkaç AKP’li bakan göstermelik olarak görevden alınmış olabilir... Peki, bu kadar ses kaydı yayımlanan, bu kadar rezalet ve skandalları internette depreme yol açan Başbakan Erdoğan ve çevresi, bunlardan tam anlamıyla etkilenmiş görünüyorlar mı acaba?.. Ne yazık ki hayır... Erdoğan, hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey yapmamış gibi, tertemiz ve şaibesiz gibi ve de tüm bu rezaletler onun değil, başkasının çevresinde dönmüş de kendisi hesap soruyormuş gibi davranmıyor mu?..

Daha da ötesi, tüm kaset skandallarının arkasında olduğu ileri sürülen cemaate her miting alanında meydan okuması, hesap sorması, taarruzda bulunması ve onları seçim sonrası operasyon yapmakla tehdit etmesi dikkat çekici değil mi?.. Günlerdir duyuruluyor ya; bugün 25 Mart... Yani Erdoğan’a “öldürücü” darbeyi vuracağı ileri sürülen “sarsıcı ve şoke edici kaset”in vizyon günü!.. Söyler misiniz; açığa çıkan para ve rüşvet muhabbetlerine ve yaşanan onlarca rezalete rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranan Erdoğan’ı, “yeni bir kaset” ne kadar vurabilir ki?.. Hem de dizi “seyirci”si gibi davranan “yüzde 50”nin; yaşanan bu kadar rezalete, ortaya saçılan skandallara rağmen kendilerini, ona bu kadar “kalkan” ettiği bir dönemde?.. Ne diyelim; Allah ıslah etsin “benim hırsızım iyidir” diyen zihniyeti de AKP’ye karşı onların önüne etkili bir panzehir çıkartamayan siyaset gafillerini de!..

Suzan Aksoy’un çarpıcı mesajı... Kaset-rüşvet rezaletleri ile bunlara kol kanat geren “seyirci” eksenli miting duyarsızlıkları önemli çıkmazları ve paradoksları da deşifre etti... Bizde harakiri diye bir gelenek olmadığı için yolsuzluk çukuruna düşenler “nasıl da çaldım ama” diye utanmadan göbek atarken, duyarsız kitleler de “çalmayan mı var” diye arlanmadan alkış çalmayı görev saydılar... O yüzden rüşvetin, yolsuzluğun, hırsızlığın legalleştiği bir ülkede, temize, şaibesize dikkat çekmek de artık zor bir iş haline geldi... AKP mitinginde, cüzdanı çalınınca gaflete düşerek, “Hırsız var” diye bağıranların linç edilebildiği bir acayip ülkedir burası!.. Tam da bunları sorgularken, cumartesi günkü Aydınlık’ta beni çok düşündüren bir röportaj yayımlandı... Röportajın konusu, İşçi Partisi’nin Kadıköy Belediye Başkan Adayı tiyatro ve sinema sanatçısı Suzan Aksoy’du... Aksoy’un Aydınlık’a söyledikleri; Halil Ergün ve Özdemir Erdoğan gibilerin göğüslerini gere gere “AKP’ye oy” verdiklerini söyledikleri bir ülkede, her şeylerini yitirme tehlikesine rağmen sorumluluk

üstlenen gerçek sanatçıların varlığını da anımsattı... Örneğin, televizyonlarda ve gazetelerde ambargoyla karşılaşan Levent Kırca, Ümit Zileli ve Can Ataklı gibiler... Ve de tabii ki Suzan Aksoy... İşte o; İşçi Partisi’ne girmesinin ardından karşılaştığı ambargonun, kimine nasıl onur kattığını kimine de nasıl ağır bir tokat indirdiğini şu sözlerle dışavurmuştu: “Haziran’a kadar TRT’de bir dizide oynuyordum, işimden oldum. Çok zor zamanlar geçirdim. 2 ay önce de Gencay Gürün’ün tiyatrosunda başladım. Bir sene ev kiramı ödeyemedim. Düzgün olmanın, dürüst olmanın, işini yüreğinle yapmanın karşılığı bu... Bakkalım beni arayıp ‘Ekmeğin var mı’ diye soruyor... Paralı mıyım, parasız mıyım bilmiyorlar.” Burası Türkiye; hırsızlığın yüceltilerek alkışlandığı, duyarlı olmanın ambargoyla karşılaştığı siyasetçiler ülkesi... Bu seçim sonrası, dileğim AKP’nin hüsrana uğraması ama gafil işbirlikçi siyasetçilerin varlığı da politikada yeni hesapların, yeni merkezlerin doğacağının işaretlerini veriyor!.. Hadi hayırlısı...


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Erdem ATAY

‘Seçimi kaybedeceğini anladığı an savaş bile çıkarır’

D Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz

‘Hükümet TSK’yla ‘paralel yapı’yı görüştü’ HABER MERKEZİ

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz Hükümetin TSK’yla ‘paralel yapı’yı görüştüğünü bildirdi. İsmet Yılmaz Sivas’ta yayın yapan Vizyon 58 Televizyonu’na yaptığı açıklamada, Hükümetin, “Paralel yapı TSK’ya sızdı” iddialarını Genelkurmay’la görüştüğü iddialarıyla ilgili olarak, “Genelkurmay Başkanımız ile görüştük. Ordumuz, milletimizin göz bebeğidir. Ordumuzu yıpratmamak ve her türlü siyasi tartışmanın dışında tutmak gerekir. Kimin elinde bir belge, bilgi varsa onun gereğini yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu iddiaları, Genelkurmay Başkanımız ile de paylaşıyoruz” dedi. Milli Savunma Bakanı’nın bu açıklaması Genelkurmay’da F tipi örgüt soruşturması iddialarını doğrulamış oldu.

BDP’den Kürtçe tabela başvurusu

BDP Hakkari il Başkanı Mustafa Miraz Çallı ve Başkan Yardımcısı Mehtap Daştan Demirel imzasıyla Hakkari Valiliği başta olmak üzere, devlet kurumlarına ve basın mensuplarına Kürtçe ve Türkçe olarak gönderilen yazılı açıklamada, resmi kurumlardaki tabelaların çok dilli olması istendi. Açıklamada şöyle denildi:

‘Direnişin son halkasında bulunuyoruz’ “Çok iyi bildiğiniz üzere Kürdistan ve Kürdistan halkları da farklılıkları eritme politikasının muhatabı olmuşlardır. Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürdistan halkları Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da devam eden bu asimilasyoncu zihniyet ve uygulamalara karşı muazzam bir direniş göstermiş diğer dünya halklarıyla da dayanışma içerisinde olmuştur. Biz de BDP olarak bu direnişin son halkasında durarak bu mücadeleyi yaşamsal kılma çabasını veriyoruz.”

Zana’dan PKK ve peşmergeye tebrik Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Derecik beldesinde BDP’nin nevruz kutlamasında konuşan Bağımsız Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana, “Bizi dört parça ettiler. Kürtler özgürlüğü haykırıyor. Özgürlüğünü isterken de kimsenin canını yakmak istemiyor. Özgürce kendi toprakları üzerinde yaşamak istiyor” dedi. Nevruz’un böyle kutlanabilmesinde peşmerge ve PKK’lıların emeğinin bulunduğunu belirten Zana şunları söyledi: “Bu yüzden Nevruz kutsal bir bayramdır. Nevruz sizin genç kızlarınız ve oğullarınızın kanıyla Nevruz oldu. Biz onlara minettarız. Bundan 23 yıl önce tek bir kelime ile kendi dilimizle halkların kardeşliğini istediğimizi söyledik, kıyamet koptu. Ama bugün onların Dışişleri Bakanı konuşmasını Süleymaniye’de Kürtçe yaptı. Eğer ısrarlı olursak bir gün mutlaka hak hukuk yerini bulur.”

GAZİLER UYARDI:

Türk milleti birliğine sahip çıkmak zorunda

Güneydoğu gazileri, PKK ve AKP’nin pazarlık yaptığını belirterek “Türk milleti tarihin kendisine verdiği büyük sorumlulukla ülkesine ve birliğine sahip çıkmak zorundadır” uyarısında bulundu. Diyarbakır’daki Nevruz etkinliğinde Abdullah Öcalan posterleri açılması ve “Ya müzakere ya savaş” pankartına tepki gösteren Güneydoğu Gazisi Koray Gürbüz, yazılı bir açıklama yaparak AKP ve BDP’yi sert sözlerle eleştirdi. Gürbüz, PKK’nın silah bırakmak yerine şehirlere yerleştiğini kaydetti. “MİT, PKK postacısı oldu” diyen Gürbüz, “AKP’nin tavizkar politikaları, PKK’yı daha da cüretkar kılarak ‘Ya müzakere ya da savaş’ naraları atmasına sebep olmuştur. Bu vahim tablonun sorumlusu, AKP ve Tayyip Erdoğan’dır” fadesini kullandı. Gürbüz, “Yalancı baharlara kanmayın. AKP ve PKK’nın barış getireceğine inanmayın. AKP’nin bu ülkeye getirebileceği tek şey yıkım, PKK’nın ise kan ve gözyaşıdır. Türk milleti büyük sorumlulukla ülkesine ve birliğine sahip çıkmak zorundadır” dedi.

eniliyor ki angajman kuralları ihlal edildi ve sınırımızı geçen Suriye uçağı onun için vuruldu. Pardon ama Suriye Genelkurmay’ı salak ya da Tayyip’e müttefik mi? Öyle ya seçime birkaç gün kala sınır ihlali yapmak Erdoğan’a mukabele yani imajını düzeltme şansını vermek değil mi? Düşen uçağın Suriyeli pilotu hastanede sınır ihlali yapmadığını ve 7 kilometre Suriye sınırının içinde olduğunu söylüyor. Bir ayrıntı, ne hikmetse Suriye uçağının vurulma olayı canlı yayında kameralarla tespit ediliyor ve Anadolu

luklardan bu konuya kilitlemek için yayınları ile gün boyu çırpındılar. Bütün bunlar kafa karıştıran şeyler! Bir diğer konu Süleyman Şah türbesi olayı. Irak-Şam İslam Devleti isimli örgütün seçime birkaç gün kala Türk toprağı sayılan bu türbenin boşaltılması için ültimatom vermesi bana çok manidar geldi zira IŞİD’i omuzlayan unsurlardan biri MİT’tir... Şimdi MİT’in çok iyi ilişki içinde olduğu bu örgüt Türk Devletini tehdit edince birden Tayyip Erdoğan’ı çok iyi tanıyan Abdüllatif Şener’in ettiği şu sözü hatırladım: -”Tayyip Erdoğan seçimi kaybedeceğini anladığı an ülkeyi savaşa bile sokar.”

Ajansı düşmekte olan uçağın fotoğraflarını çekiyor, ne büyük tesadüf! Bu arada geçmişte sık sık PKK terörü siyasete malzeme yapılmamalı diyen Tayyip Erdoğan bu siyaset dışı konuyu bile seçim meydanlarında malzeme yaptı. Keza verilen talimat gereği olsa gerek haber kanalları gündemi yolsuz-

Tayyip Erdoğan

Tayyip ve Fethullah sayesinde İslam algısı

K

endilerine ve bendelerine sorsanız ikisi de Allah yolunun yolcuları ve hak yolun fedaileri! Ama birbirlerine söylediklerine kulak kabartırsanız o yola hak demek ne kadar doğru? Öyle çünkü Tayyip

Erdoğan, Fethullah Gülen ve güruhu için aynen şu sözleri ediyor: -Çete, örgüt, casus, haşhaşi, kumpaşçı, hain, alim müsveddesi ve sahte peygamber. Eğer edilen bu sözün bir tanesi bile doğru ise F tipi Cemaatin önderi ve tamamına

islami jargonla fasık demek gerekiyor. Peki F Tipi Cemaat ne mi diyor? Tayyip Erdoğan’ı açıktan hırsızlıkla itham ediyor. Şimdi böyle bir tabloda İslam adına oluşan algıyı düşünün! Tarih boyunca çok az kimse bunlar gibi İslamın imajına zarar vermiştir.

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com

Aydın Doğan ile Ciner’e şantaj kimden?

T

ayyip Erdoğan önce Aydın Doğan ile Turgay Ciner medyasını topa tutuyor. Akabinde, “Bunların Cemaatte kasetleri var, ondan korktukları için bana muhalefet ediyorlar” diyor. Evet Başbakan açıktan Doğan ile Ciner’e şantaj yapıldı diyor... Ancak edilen bu söz Ankara’da farklı yorumlandı.

Deniliyor ki MİT’in elinde Aydın Doğan ile Turgay Ciner’le alakalı kasetler var. Tayyip Erdoğan bunu öğrendi ve Cemaat örtüsü ile aslında kendisi mesaj gönderiyor yani “Bana muhalif olursanız Cemaat ambalajı ile o konuşmalarınız sızar demek istiyor” deniliyor... Tabii bu iddia subjektif ve delilsiz ancak inananı var.

‘Öcalan AKP’li oldu!’

B

u seçim kampanyasında hafızada yer bulacak tek sözü Doğu Perinçek etti. İşçi Partisi önderi önceki gün İzmir Meydanında şöyle dedi: -”Öcalan AKP’li oldu.” Bu ironik ifade mevcut Türkiye tablosunun üç kelime ile özetlenmesidir. Tayyip ile Apo’nun emperyal yoldaşlığı ancak bu kadar güzel sloganlaştırılabi-

lirdi. Her şey ortada, AKPPKK birlikteliğine İşçi Partisi kadrolarının dışında net duruş sergileyen yok. Öyle ki PKK’lılar da zaten bu sebeple İşçi Partisi bürolarını taşlayıp saldırıyorlar. Devlet Bahçeli sadece tabanının gazını alma adına ne dediği belli olmayan birkaç söz etti o kadar. Kılıçdaroğlu ise malum o PKK’yı tehdit olarak algılamıyor...

YAPTIRIM LİSTESİNDEKİ GUNVOR, TÜRK ORTAĞI İLE BİRLİKTE DOĞALGAZ İTHAL EDİYOR!

Obama’nın yaptırımı Türkiye’yi de vuracak Kırım’daki gelişmelerden rahatsız olan ABD yönetimi Rus şirketlerine yaptırım uygulama kararı aldı. Bu durum bazı Türk şirketlerini ve ekonomisini de sıkıntıya sokacak. Yaptırımlardan ABD de etkilenecek kararı almasından sonra ABD Başkanı Barack Obama, Rus lider Vladimir Putin’in özel kalem müdürü, askeri istihbarat şefi, demiryolları şefi, genelkurmay başkanı, Bank Rossiya’nın sahibi Yuri Kovalçuk, enerji sektöründe dünyanın en büyük emtia şirketlerinden Gunvor’un kurucusu Gennadi Timçenko’nun da yer aldığı 20 kişiyi yaptırım listesine eklemişti. ABD Hazine Bakanlığı, Gunvor’un faaliyetlerinin Putin’le bağlantılı olduğunu öne sürmüş, İsviçre merkezli Gunvor, Putin’in şirketin ortağı olmadığı belirtip ABD’yi yanlış bilgilerle karar vermekle suçlamıştı.

DENİZ KAHRAMAN

U

krayna krizi nedeniyle Washington yönetiminin Rusya’ya yönelik aldığı yaptırım kararları kapsamında bulunan İsviçre merkezli Gunvor şirketinin, Türkiye’de Akfel ortaklığı ile gaz ithal-satış hakkına da sahip olduğu ortaya çıktı. Bu durum, iki şirketin yasak kapsamında olmasından dolayı, Türkiye’nin gaz ithalatı ve karşılığı ödemelerinin ABD’nin yaptırım kararından etkilenmesinin de önünü açtı. Devletin önemli kurumlarına siyasi istikrar içerikleri hazırlayan S Bilişim Danışmanlık’ın değerlendirmesine göre, ABD yönetiminin yaptırım-yasak kapsamına aldığı diğer şirketlerin de Türkiye’ye satış-tahsilât dizgeleri bulunuyor ve bunlar da Washington yönetiminin bu kararından etkilenecek kapsamda yer alıyor. Akfel Group ve Gunvor International yüzde 50 ortaklıkla 2011 yılında kurulmuştu. Ukrayna krizi patlamadan hemen önce, 2013 yılının kasım ayında Enerji Piyasası Düzenleme

Vladimir Putin Kurumu’nun (EPDK), Akfel Gunvor Enerji Ticaret A.Ş.’ye doğal gaz piyasası için LNG ithalat lisansı verdiği de ortaya çıktı. Bununla birlikte doğal gaz piyasasında LNGg ithalat

Rusya: Yaptırımlar ABD’yi bumerang gibi vuracak

Barack Obama lisansı 54?e yükselmişti.

‘ABD yanlış bilgilerle kararı veriyor’ Kırım’ın referandumla Rusya’ya bağlanma

Rusya Dışişleri Bakanlığı da yaptırımların ABD’yi bumerang gibi vuracağı uyarısında bulunmuş, Brüksel’de toplanan AB liderleri de yaptırım listesine Rus ve Kırımlılardan oluşan 12 kişinin ismini eklemişti. AB ayrıca Soçi’de planlanan AB-Rusya zirvesini ve Moskova’daki ikili görüşmeleri iptal etmişti.

ÜMİT KOCASAKAL TGB’NİN KÖLN ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ ETKİNLİĞİNDE KONUŞTU

‘Erdoğan’ın oturacağı tek yer cezaevi’ İ

stanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Almanya’nın Köln kentinde Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) düzenlediği “Türk Halkının Meşru Müdafaa Hakkı Doğmuştur” toplantısında konuştu. Köln Üniversitesi’nde yaklaşık bin kişiye hitap eden Kocasakal, Türkiye’de bugünkü olayların anlaşılabilmesi için tarihin iyi bilinmesi gerektiğini, AKP’nin olayları çok farklı yansıttığını öne sürdü. Türkiye’de hukukun yara aldığını belirten Kocasakal, Tayyip Erdoğan’ın bir gün mutlaka yargılanıp cezaevine gireceğini iddia etti. Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Kocasakal şunları söyledi:

Bizim aramızda, ‘Hayırlı cumalar’ denir ya, o ‘Hayırlı cimalar’ diyor. Şu ahlaksızlığa bakın. Cima biliyorsunuz cinsel ilişki demek. Bu milleti böyle kandırıyorlar” diye konuştu. Ümit Kocasakal

‘Cinsel ilişkin hayırlı olsun’ vurgusu Eski Bakan Egemen Bağış’ı da eleştiren

‘Erdoğan’ı küresel güçler iktidara getirdi’ Konuşmasının büyük bölümünü Başbakan’a ayıran Ümit Kocasakal, Erdoğan’ı küresel güçlerin iktidara getirdiğini söyledi. Kocasakal sözlerini şöyle

‘Gücümüzü göreceksin’ “Başbakan, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki başbakanlık binası için “‘Gücünüz yetiyorsa engelleyin, açılışı da yaparım, otururum da’diyor. Ben buradan sesleniyorum; gücümüzün nasıl yeteceğini, hukukun gücünün ne olduğunu yakında anlayacak ve göreceksin. Senin açılışını dahi yapmadan girip oturacağın tek yer cezaevi olacak.”

Tunç Akkoç

Ümit Kocasakal, halkın sonsuza kadar kandırılamayacağını, bazı şeylerin ortaya çıktığını, Almanya’daki Türklerin de olanları izlediğini anlatırken, “Google Müslümanları’nı duyuyorsunuz. ‘Ben sallarım iki ayet’ diyor. Yani düşünebiliyor musunuz? Kuran’ın bir suresi ile rezil biçimde alay eden adam dışa karşı kendini başka türlü gösteriyor. Orada sadece sure ile alay etmek değil, bakın dikkatlerden kaçtı o, bir çok insan fark etmedi. Güya dini bütün o Bakan ne diyor biliyor musunuz?

sürdürdü: “Bunlar aslında bu iktidarın zekası değil. Bugün yine ekranlarda esiyor, gürlüyor. O gördüğünüz, konuşan Recep Tayyip Erdoğan değil. O, küresel gücün bir yansıması. Konuşan o değil, içine girmiş olan ve onu buralara taşımış olan küresel şeytandır o konuşan. Her şeyin bir son kullanma tarihi vardır. Senin son kullanma tarihin doldu. Onu küresel efendinin süpürmediği o deliğe Türk milleti süpürecek.”

‘19 Mayıs’da on binler Almanya’da yürüyecek’ TGB Avrupa Başkanı Tunç Akkoç da Köln Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “ İki ay sonra kutlayacağımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı Türklerin dev bir şölenine dönüştüreceğiz. 24 Mayıs tarihinde Oberhausen’de ‘König Pilsener Arena’da 15 bin vatanseverle 19 Mayıs’ı kutlayacağız. Duman, Cem Adrian, Erkan Oğur gibi ünlü sanatçılar ile önemli yazarlar ‘Yaşasın 19 Mayıs Şöleni’nde bizlerle birlikte olacaklar. Avrupa’da yaşayan Atatürkçülerin bütün haşmetiyle ayağa kalktığını 24 Mayıs’ta ilan edeceğiz” dedi


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Şafak TERZİ

TUNUS’TA DA İHVAN ÇÖZÜLÜYOR

30 MİLYON MISIRLININ AYAKLANMASIYLA DEVRİLEN MURSİ, YANDAŞLARIYLA ÜLKEYİ KANA BULAMIŞTI

Mısır’da 539 İhvan üyesine idam cezası M

İhvan liderlerinden Bedii ve diğer tutuklular mahkeme huzurunda.

ısır’da mahkeme, devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi taraftarı 528 Müslüman Kardeşler üyesine idam cezası verdi. İlk gelen haberlerde idama mahkum edilenlerin sayısı 529 olarak kaydedilmişti. Sanıkların bir polisi öldürmek ve polise saldırı suçlarından yargılandığı bildiriliyor. Mısır’da yasaklanan Müslüman Kardeşler hareketi üyesi bu grup 1200’den fazla Mursi taraftarını kapsayan daha geniş bir davaya bağlı olarak yargılanıyordu.

Müslüman Kardeşler üyesi Mursi’nin iktidarına karşı geçen yıl kitlesel protesto hareketleri başgöstermişti.

Kaos getirdiler Mursi’nin 30 milyon kişilik halk hareketi sonucu iktidardan çekilmemesi üzerine Genelkurmay Başkanı Abdülfettah Sisi öncülüğündeki ordu tarafından görevden alınması ile Müslüman Kardeşlerin yaptığı kışkıtymalarda binden fazla kişi öldü. Bunun üzerine, Müslüman Kardeşler hare-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ketinin yüzlerce üyesi tutuklandı. Mursi hakkında da farklı suçlamalarla 4 ayrı dava açıldı. Kahire’nin güneyindeki Minya kentindeki mahkeme, iki celse sonunda karar verdi. Bu durum sanık avukatlarının savunma haklarının yeterli şekilde kullandırılmadığı yakınmalarına neden oldu. Sanıkların saldırıları, Mursi taraftarlarının kurduğu protesto kamplarını güvenlik güçlerinin dağıtmasının ardından Agustos ayında Mısır’ın güneyinde, gerçekleştirdikleri iddia ediliyor.

SURİYE ORDUSU LAZKİYE VE ÇEVRESİNİ SÜPÜRÜYOR

Cibali görevinden ayrıldı

Tunus Nahda Hareketi Partisi Genel Sekreteri Hammadi el-Cibali görevinden istifa etti. Eski Başbakan Cibali, sosyal paylaşım sitesindeki hesabından yaptığı açıklamada, “Parti genel sekreterliği görevinden istifa ediCibali yorum” ifadesini kullandı. Tunus’ta Ekim 2011’de yapılan seçimlerin galibi Raşid el-Gannuşi liderliğindeki enNahda Partisi olmuştu. Gannuşi’nin, seçimlerden hemen sonra başlattığı hükümet kurma çalışmaları, en büyük ortağı Nahda Hareketi olan 3’lü koalisyon hükümetinin kurulması ile sonuçlanmıştı. Müzakerelerde Nahda Partisi ile koalisyon ortakları, cumhurbaşkanlığı görevine Munsif el-Merzuki’nin getirilmesi, Nahda Partisi Genel Sekreteri Hammadi el-Cibali’nin de başbakan olması konusunda uzlaşmaya varmıştı.

Kesep’teki cihatçılar dağılıyor Türkiye’den sızarak Lazkiye’ye bağlı Kesep bölgesine topçu desteğiyle saldıran cihatçı teröristler büyük kayıplar veriyor. Terör grupları birbirlerini destek vermemekle suçluyorlar DIŞ HABER SERVİSİ

S

uriye ordusu ile cihatçı terör örgütleri arasında Lazkiye’ye bağlı Kesep bölgesinde yaşanan çatışmalarda 45 teröristin öldürüldüğü bildirildi. El Menar televizyonu, Türkiye sınırındaki Kesep bölgesinde çatışmaların devam ettiğini duyurdu. Silahlı grupların ‘Enfal’ adını verdiği saldırılara çeşitli terör örgütüne bağlı çok sayıda teröristin katıldığı belirtilirken Suriye ordusu ile yaşanan çatışmalarda yaralananların Türkiye’ye nakledildiği bildirildi.

Türk topları mı destekledi? El Menar televizyonu, farklı gruplara mensup yüzlerce militanın katıldığı saldırıya önceden ciddi bir hazırlık yapıldığını, İslami Cephe ve Nusra’nın Türkiye kaynaklı topçu ateşiyle desteklendiğini bildirdi. Yabrud’da ağır bir yenilgi alan silahlı grupların Lazkiye yönünden yeni bir cephe açmak için planlandığını öne süren El Menar, Türkiye sınırından iki kilometre sızmalarına rağmen hiçbir askeri sonuç elde edemeyen cihatçıların birbirlerini ve kendilerini destekleyen çevreleri suçlamaya başladığını söyledi. ÖSO’nun batı ve merkez bölgesi komutanı Albay Mustafa Haşim, “Kesep’teki savaşla ilgili açıklamasında altıncı gününe girilmesine

rağmen hiçbir yardım ulaşmadı. Sadece alışık olduğumuz temaslarla yetinildi. Bu yüzden sahildeki savaşın durmasından Suriye devrimi yetkililerini sorumlu tutuyorum; çünkü hiçbir askeri ve lojistik destek görmedik” dedi. Hem Suriye ordusunun hem de cihatçı teröristlerin bölgeye takviye güç gönderdiğini belirten El Menar televizyonu, Londra merkezli insan hakları örgütü Mirsad’ın ilerleyişini sürdüren Suriye ordusunun 45 numaralı pusu noktasını ve Samra köyünü yeniden kontrol altına aldığını bildirildi. Dün bölgedeki silahlı gruplara yönelik operasyona katılan Suriye ordusuna ait bir savaş uçağı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait uçaklar tarafından düşürülmüştü.

‘Saldırılar Erdoğan’ın iflasını kanıtlıyor’ Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığında yetkili bir kaynak Türkiye hükümetinin geçen Cuma ve Cumartesi günleri Lazkiye kırsalının Kesep sınır bölgesinde Suriye Cumhuriyetinin egemenliği ve topraklarına eşi benzeri olmayan ve hiçbir geçerli nedeni bulunmayan düşmancı bir askeri saldırıda bulunduğunu belirtti. Erdoğan hükümetinin bu tırmandırmalarının Suriye ve halkına karşı düşmancı politikaları çerçevesinde geldiğini ifade etti.

Lazkiye halkı Türkiye’den sızan cihatçı teröristleri lanetledi.

‘Kayıp uçak okyanusta bulundu’

Malezya Başbakanı Necip Rezak, uydulardan elde edilen verilerin 8 Mart’ta kaybolan Malezya Havayolları’na ait yolcu uçağının Hint Okyanusu’nun güneyine düştüğünü gösterdiğini açıkladı. Rezak, düzenlediği basın toplantısında, Malezya Havayolları’nın uçakta bulunan 239 kişinin yakınlarına bilgi verdiğini belirtti. Malezya Havayolları da Rezak’ın basın toplantısından önce uçakta bulunanların ailelerine gönderdiği kısa mesajda “Malezya Havayolları, MH370’in kaybedildiğine ve uçakta bulunanlardan hiçbirinin kurtulamadığına artık şüphe kalmadığını açıklamaktan derin üzüntü duymaktadır. Tüm kanıtlar uçağın Hint Okyanusu’nun güneyine düştüğü belirtiliyor. Hükümetin, İngiliz uydu şirketi Inmarsat ve İngiltere Hava Kaza Soruşturma Birimi tarafından elde edilen verilere dayanarak açıklama yaptığı ifade edildi.

FHKC’den Yermuk’ta ortak güç çağrısı Halep’teki yağma Türkiye piyasasında

Filistin’in Kurtuluşu için gruplarla kampı terk etmeHalk Cephesi/Genel leri için yaptıkları görüşKomutanlık, diğer Fi- melerden yine sonuç alınalistinli grupları Yermuk mül- madı. Filistin heyetinin dün teci kampını işgal altında tutan silahlı gruplara karşı ortak bir güç oluşturmaya çağırdı. Fars haber ajansının haberine göre Filistinli grupların Yermuk kampının bazı bölgelerini işgal altında tutan silahlı Yermuk halkı kıstırılmış durumda.

Yermuk kampına girerek silahlı grupların temsilcileriyle görüşmelerde bulunduğu; ancak görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığı bildirildi. FHKC/GK Sözcüsü Enver Reca, Yermuk’teki tüm Filistinli gruplardan silahlı gruplara tolerans göstermeye son vermelerini istedi ve ortak bir güç oluşturarak silahlı grupları kamptan çıkarma çağrısı yaptı.

Halep’te silahlı gruplar tarafından yağmalanan fabrika sayısının 720 olduğu açıklandı. Fars haber ajansının haberine göre Suriye Sanayi Bakanlığı silahlı grupların Halep’te yaptığı yağmalamalara ilişkin bir rapor yayımladı. Suriye Sanayi Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda Halep ve çevresinde 720 fabrikanın silahlı gruplar tarafından yağmalandığı, 196 milyar Suriye lirası değerindeki

ekipmanın çalındığı belirtildi. Halep’te silahlı grupların saldırıları sonucu yağmalanan fabrikalardan 331’inin tekstil alanında faaliyet gösterdiği, yağmalanan tekstil ve dokuma fabrikalarındaki zararın 127 milyar Suriye lirasını bulduğu ifade edildi. Suriye Sanayi Bakanlığı Halep ve çevresinde yağmalanan fabrikalardan çalınan ekipmanların büyük bölümünün Türkiye’de satıldığını öne sürdü.

ÖZGÜR UYANIK BUENOS AIRES

Latin Amerika’da bu hafta Erdoğan, Alberto Fujimori’yi tanıyor mu? Latin müziğinin

Biliyor muydunuz?

Alberto Fujimori 1990 Temmuzunda Peru Devlet Başkanı seçildi. Peru o tarihte, nasıl çözeceğini bilemediği bir terör ortamında, ekonomik ve siyasi sorunlarla boğuşuyordu. Japon asıllı Fujimori’nin seçilmesinde karşısındaki aday Nobel ödüllü yazar Mario Vargas Llosa’nın onu “çekik gözlü” diye aşağılamasının da payı vardı. Zira halktaki sömürgecilik döneminden gelen dışlanmışlık ve aşağılanmışlık duygusu bu söylemle kolayca bütünleşti. Fakat asıl gerçek Fujimori’nin bürokrasi ve istihbaratla bir hazırlık içinde iktidara taşındığıydı. Bu Peru siyasetinin kendi devrimine olan ihanetinin bir sonucuydu. Fujimori, ilk iş olarak gizli servisin başına CIA’yla işbirliği

Tütünün Amerika i kıtasına ait bir bitk ilk türü olduğunu ve olarak Kolomb’un en günlüğüne yerlilerd n tütün içmeyi öğrene tayfasını “tiryaki” olarak not aldığını; Kolombiya’nın 1200 su nehir, 1600 göl, 4500 00 19 ve ı havzas en bataklıkla dünyanın p hi sa a ın ağ fazla su kayn ; nu ğu ülke oldu Uruguay’ın üç farklı p ulusal bayrağa sahi ke ül dünyadaki tek olduğunu...

yaptığı için ordudan atılan bir subay olan Viladimiro Montesinos’u getirdi. Montesinos, kanundan değil ama Fujimori’den aldığı olağanüstü yetkilerle, bürokrasi ve orduda büyük tasfiyeler gerçekleştirdi. İşadamlarını haraca bağladı, gazeteleri havuz hesaplarıyla satın aldı. Gazetecileri tehditlerle susturdu. Montesinos, Fujimori’nin maharetli adamıydı; Aydınlık Yol lideri Abimael Guzman’ı başkent Lima’da, Hava Kuvvetleri Komutanlığına iki sokak ötede, CIA’nın katıldığı bir operasyonla yakalıyordu. Guzman evinde ele geçirildikten yarım saat sonra gelen Montesinos’la kırk yıllık dost gibi sohbet ediyordu. Sonraki aylarda Montesinos-Guzman buluşmaları sıklaşıyor, örgütü beraber yönetmeye başlıyorlardı.(Bu toplantıların görüntüleri Youtube’de mevcuttur) Fujimori devleti kendine göre biçimlendirirken halka buzdolabı, elbise, tv dağıtarak populist bir siyaset de izliyordu. Bu arada parlamentoyu fesheden Fujimori 1979’un devrimci anayasasını iptal ederek kamu mallarının özelleştirilmesini serbest kılan kendine özel bir anayasa yaptı.

Kaçtı kaçtı, hapsi boyladı... Fujimori-Montesinos ikilisi 1995 genel seçimlerine bir ay kala Ekvador’a sudan bir sebepten savaş ilan etti. Bu şartlarda yüzde 64 oy desteğiyle yeniden başkan seçildi. Onun Genelkurmay Başkanı Hermoza’nın mahkemedeki itirafına göre Fujimori’nin 20 yıl daha iktidarda kalması üzerine bir plan yapılmıştı. 2000 yılına gelindiğinde geniş halk ke-

Fujimori mahkeme huzurunda.

simlerinde ve iş çevrelerinde Fujimori diktatörlüğüne karşı öfke vardı. Ayrıca büyük patron ABD’yle de arası bozulmuştu. O yıl yapılan seçimlerin ilk turunda yüzde 49 oy aldığı açıklandı. Muhalefet sokağa döküldü ama bir polis cinayeti provokasyonuyla bastırıldı. Bir ay sonra Montesinos’un bir generalle beraber bir gazetenin satın alınması işini kotardığını gösteren video patladı. Bu videoyu yüzlercesi takip etti. Montesinos ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ondan bir ay sonra da Fujimori, Brunei’de gerçekleşen APEC toplantısına giderken yanında kırk kasa ve yetmiş bavul belgeyi geri dönmemek üzere götürdü. 2001 Temmuzunda Venezuela’da yakalanan Montesinos, Chavéz hükümeti tarafından Peru’ya teslim edildi. 2005’e kadar Japonya’da yaşayan Fujimori ise o tarihte Meksika’ya gitmek üzere geçtiği Şili’de ele geçirildi. Bugün halen Montesinos, Fujimori ve generalleri Peru’da hapiste bulunuyorlar.

babaları kapıştı Venezuela’daki faşist darbe girişimi sanat dünyasında da yeni saflaşmaları beraberinde getirdi. Politik Salsa müziğinin babası; Panama kökenli 65 yaşındaki Rubén Blades blogunda hükümetle “muhalefet” arasında uzlaşmacı bir yazı yazınca Küba müziğinin devi 67 yaşındaki Silvio Rodríguez kendi blogundan sor- Silvio du: “Sosyal devrim ne- Rodríguez dir bilmiyor musun?” Silvio, Rubén’in dizelerinden alıntılar yaparak Latin Amerika tarihine göndermelerle somutlaştırdığı yazısında “eğer vatan ya da ölüm diye haykırılmasaydı bugün bir tarihimiz olamazdı” hatırlatması yapıyor. Küba’nın emperyalizmin tüm kuşatma ve istila hareketlerine rağmen yarım asrı aşan direnişini örnek veren Silvio yer yer sertleşerek Ruben’i tokatlıyor: “Chavéz emperyalizmle çarpışmasaydı da salsa yapıp kıçını mı sallasaydı?” Silvio Rodríguez o kadar kızmış ki bir zamanlar hayranı olduğunu açıkladığı Rubén Blades’i artık dinlemeyeceğini açıklıyor. Silvio kızmakta haklı ama bir gerçeği ka-

Fidel Castro

Rubén Blades

çırıyor: Rubén asla onun gibi gerçek bir devrim pratiği içinde olmadı. Rubén aslında hayatında karşılığı olmayan sözlere imza attı. Bu nedenle o devrimin zorunluluklarını bilemez ve asla bilemeyecek.


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 94 Sayı. 2326

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Dini inanışlara göre, dünyada günah işleyenlerin öldükten sonra ceza görecekleri yer, tamu - Bir tür tatlı çörek 2. Bilgin - Beden yapısı 3. Devamlı su akan boru - Gemilerin barınarak yük alıp verdikleri veya yolcu indirip bindirdikleri yer 4. Duman lekesi - İpekten, sarımtırak nakışlı ve beyaz renkli bir kumaş türü - Sahip, malik 5. Hücum - Tenis oynama aracı 6. İlkel benlik - Tantal’ın simgesi - Yarı mat bir tür yazı kağıdı 7. İlave - Tiyatro ve sinema gibi oyunların gündüz gösterimi Beyaz 8. Av - Ayak yardımıyla bir dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen, ayaklık 9. Özsu - Gelir 10. Dilsiz - Kalıcılık, ölümsüzlük - “... Gündüz” (yazar) 11. Siirt’in bir ilçesi - Su kabarcığı 12. Amerika kıtasında bir ülke

- Tehlikeyi duyurmak için kullanılan işaret Yukarıdan aşağıya 1. Topluluk, zümre - Meyvelerin yenilmeyen iç bölümü 2. Esnek - Mesafe 3. Dış dünyanın etkilerini duyabilme yeteneği, duygu - İsim At ve eşeğin yeni doğmuş yavrusu 4. Taşınmaz mülkler, gayrimenkul - Soğurma, emme Bir gayret ünlemi 5. Bir kan grubu - Sevinç, şenlik 6. Şarkıda tekrar bölümü Kurtuluş, kurtulma 7. Genişlik - Sodyum’un simgesi - Altın kökü 8. Yurtluk - Yünden dövülerek yapılan kaba ve kalın kumaş 9. Boru sesi - Sonsuza kadar sürecek olan, ölümsüz Arnavutluk’un plakası 10. Siyasi bir amaca ulaşmak için silah kullanan gizli topluluk - Dört tekerlekli bir kara taşıtı 11. Bir tür cila - Bir organımız 12. Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı - Yemek, yiyecek

Soldan sağa 1 Çöp ve süprüntü dökülen yer, çöplük 7 Dilenci 10 Kimononun üstüne takılan, biçimi ve boyutu cinsiyete, yaşa, mevkiye ve bölgeye göre değişen, bir düğümle birleştirilen geniş ipek kuşak 11 Yineleme 13 Bir binek hayvanı 14 Yüz yapraklık altın varak paketi 16 Güzel huylu, zeki 18 Ekonomik alanda kendine yeterli olmaya yönelik rejim 21 Dolaylı anlatım 22 Dingil 24 “Georges ...” (yeni izlenimciliğin kurucusu olan Fransız ressam) 26 Jamaika’nın plakası 27 İtalya’da bir ırmak 28 Tren rayları altına konulan kırma taş 30 Bir gemiye veya kıyıya göre açık deniz tarafı 33 Yapma, meydana getirme 34 Çocuğu olan kadın 35 Bir ışık demetinin ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü

37 Ansızın, birdenbire 39 Ardıç ağacının meyvesi 41 Gümüş’ün simgesi 43 Terbiyum’un simgesi 44 Metal üzerine kazıda ya da ahşap tornasında kullanılan çelik kalem 46 Temel öğretimi sağlayan okul 49 Su borusu, künk 51 Eşek sesi 52 Çıplak 53 Bir tembih sözü 54 Hamamların altında bulunan ve hamamı ısıtan ocak Yukarıdan aşağıya 1 Biçimlendirmek eylemi 2 Doğum işini yaptıran kadın 3 Yelkenli gemilerde, kontra kapelesiyle direk şapkası arasında kalan uç bölüm 4 İlave 5 Bir desimetre küp hacmindeki sıvı ölçü birimi 6 Rütbesiz asker 7 Çok sık dokulu ve sert bir seramik hamuru türü 8 Sürekli, sonsuz 9 Sütun görevi yapan erkek heykeli 12 Japon folklorunda saatleri düzenleyen on iki cinden biri

15 Mısır’ın plakası 17 Güvercinle yollanan mektup 19 Birbirine uygun renk ve yapıda olan 20 Silahlı kuvvetlerden asteğemenden mareşale (deniz kuvvetlerinde amirale) kadar yükselebilen asker 23 Eski Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad 25 Yüce, yüksek, ulu 27 Ayak 29 Tellerine bir çift küçük tokmakla vurularak çalınan çalgı 31 “Bilmiyorum” anlamında kime ait olduğu bilinmeyen şiirlerin altına yazılan bir sözcük 32 Zengin 34 Osmanlı devletinde taht yeri, saltanat makamı anlamında kullanılan bir sözcük 36 Fıkıh bilgini 38 Şeytan 40 Yer kırığı, yer çatlağı 42 Çin satrancı 45 Sert bir içki türü 47 Parlak, saydam kırmızı renkte değerli bir taş 48 Damarlarda dolaşan yaşamsal sıvı 50 Beyaz


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

twitter.com/medyaninhalleri

İmralı-Erdoğan birlikteliği

Meydan yandaşlara kaldı

İmralı’nın Nevruz mesajına gelince... Öcalan’ın temel stratejisi değişmedi: AKP ile ortaklığa ve işbirliğine devam. Geçen günkü, iktidarla köprüleri atmış görünen KCK bildirisine de dikkatli yaklaşmış ve acele etmeyelim demiştim. Burada ana rol sahibi Öcalan’dır! “Özgür Önderlik, Özgür Kürdistan” başlığıyla düzenlenen Diyarbakır Nevruz şenliğinde okunan Öcalan’ın Nevruz bilOrhan Bursalı dirisi, darbe komplo ve vesayet kavramlarıyla RTE’ye destekle dolu... Şu aşamada, Kürt siyasetinin, RTE ile işbirliği ve beraber yürümekten başka seçeneği yok gibi. Uluslararası konjonktür, Irak Kürdistanı yönetiminin PKK ile derin anlaşmazlıkları, PKK hareketini epey kısıtlıyor. Zaten, HDP hareketinin ve Sırrı Süreyya Önder’in seçimlerdeki rolünün de, AKP’nin İstanbul’da belediye başkanlığını kazanması için AKP’ye büyük destek çıkmaya yönelik olduğunu görüyoruz. Bu politika, PKK- İmralı ve toplam Kürt hareketinin, şüphesiz yolsuzluk ve rüşvetle araya bazı mesafeler koymakla beraber, RTE iktidarının devamını öngörmektedir. RTE’nin “komplolarla” düşürülmek istendiğine ilişkin Öcalan görüşleri de gerçekliğini koruyor... RTE, Twitter “yasağı”yla, kendi seçmenine helal olsun bak nasıl kafa tutuyor ve kimseyi takmıyor dedirtiyor ve bunu seçimlerde oya dönüştürmek istiyor. Yani RTE’nin yeni bir One Minute olayıdır bu...

Yolsuzluk skandalı ve savaş kışkırtmalarının eşiğinde seçime girilirken yandaş gazetelerin Tayyip Erdoğan sevgisi bitmiyor. Ayakkabı kutularından çıkan milyonları görmeyen gazeteler, Yenikapı’da milyonların olduğunu iddia etti

A

KP’nin İstanbul Yenikapı Meydanı’nda düzenlenen mitingi dün yandaş gazetelerin birinci sayfasını süsledi. Ne düşürülen Suriye uçağı, ne diğer siyasi partilerin mitingleri, ne de Fenerbahçelilerin Anıtkabir buluşması, AKP’nin önüne geçemedi. Hergün AKP mitinglerini birinci sayfasına taşıyan gazeteler, bu sefer birinci sayfanın tamamını Erdoğan’a ayırdı. Mitinge rekor katılım olduğunu iddia eden gazeteler, balıkgözü objektiften çekilen aynı fotoğrafı birinci sayfadan yayımladılar. 10 gazete AKP’nin mitingine milyonlarca insanın katıldığını iddia ederken, farklı rakamlar vermeleri dikkatlerden kaçmadı.

Bu milyonu dolar mı sandınız? Yandaşların mitinge katılım rakamlarında milyonlar havada uçtu. İşte gazetelerin rakamları: Sabah: 2 milyonu aşkın Vatan: 1 buçuk milyondan fazla

Star: 2 milyonu aşkın Yeni Şafak: Yaklaşık 2 milyon kişi Akşam: 2 milyon İstanbullu Türkiye: 2 milyon İstanbullu Takvim: 2 milyon kişiye seslendi Güneş: Erdoğan 2 milyona hitap etti Akit: 2 milyondan fazla Milat: 1.5 milyon İstanbullu

Adalet yürüyüşünü görenler AKP mitingine tam sayfa ayıran gazeteler, yüz binlerce Fenerbahçeli’nin Anıtkabir’de düzenlenen yürüyüşünü görmezden geldi. Birçok gazete ise Fenerbahçelilerin yürüşünü birinci sayfaya taşıdı. Aydınlık, Hürriyet, Milliyet, Yurt, Karşı gibi gazeteler, yürüşü birinci sayfalarına taşıdı. Spor gazeteleri AMK ve Fanatik de yürüyüşü sürmanşete taşırken, havuz medyasının spor gazetesi Fotomaç, yürüyüşü küçük bir fotoğrafla geçiştirdi.

IP yasağı ayaklar altında

‘KIRMIZILI KADIN’ BİRİNCİ OLUNCA

Sosyal medya kullanıcılarının davranışlarını ölçümleyen “Gonzo Insight” isimli sitenin araştırmasına göre, Twitter kullanıcıları IP yasağını da aşmanın yolunu buldu. Zete.com’da yayımlanan habere göre, IP’lerin engellenmesi sonrası atılan tweet sayısı tavan yaptı: 9.2 milyon: IP yasağından Reuters foto muhabiri Osman Örsal’ın “Kırmızılı Kadın” karesi, Yılın Basın Fotoğrafı olarak seçilmişti.

Tarihin her döneminde kitaplar kontrol edilemedikleri için yakıldı. Çünkü kitaplar bir kez basılıp dağıtıldı mı, hükümetler izini süremez. Ve bu kitaplar çoğunlukla tiranlıkları indirecek fikirler ve bilgiler içerir. Kitaplar özgür düşünceyi temsil eder. Fikir ve bilgi sahibi olmak insanları etraflarında olup biteni sorgulamaya iter. Ve bu da aptallar ordusunu yönetmek isteyen Melis Alphan faşist devletlerin karşısındaki en büyük tehdittir, hiç işlerine gelmez. AKP hükümetinin de interneti ve sosyal medyayı ‘bela’ gibi görmesi, engellemesi, yasaklaması aynı sebepten. Bunu yaparken sırtlarını ‘milli irade’ dedikleri çoğunluğa yaslamalarına ise Fahrenheit 451 adlı kitabı okumuş olanlar aşinadır. Orada da insanların çoğu fikirlerde çeşitlilik ve sorgulama istemiyorlardı. Onlarınki aydın karşıtlığının en saldırgan haliydi. Aynen bizdeki gibi. Ve ne yazık ki, aydın karşıtlığının tolere edildiği ve hüküm sürdüğü tüm toplumlar fikir kontrolüne elverişlidir...

Yüzde 30: Geçen haftaya göre atılan tweet sayısındaki düşüş oranı 32 bin 900: DNS’lerin engellendiğini belirten tweet sayısı 144 bin 179: VPN servislerini öneren tweet sayısı 1 milyon: Yasak sonrası “Hotspot” VPN uygulamasının indirilme sayısı

‘Havuz’ probleminin içinden çıkamadılar AYDINLIK/ANKARA

S Sponsorluktan çekildi V

akıfbank, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin(TFMD) Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’ndan sponsorluğunu çekti. Vakıfbank’ın, 4 yıldır sponsor olduğu yarışmada bu yıl ödül alan fotoğrafın Gezi Parkı eylemlerinin simgesi olan “Kırmızılı kadın” olması nedeniyle sponsorluktan çekildiği iddia edildi. 29 yıldır devam eden Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nda bu yıl sponsorsuz kaldı. TFMD’ye son 4 yıldır ana sponsor olan Vakıfbank, sponsorluğunu gerekçe göstermeden sona erdirdiğini açıkladı. TFMD yönetimi, Vakıfbank’ın desteğini çektiğini Anasponsorluk sözleşmesi Vakıfbank tarafından 24 Şubat’ta ödüllerin açıklanmasının ardından tek taraflı olarak gerekçe gösterilmeden fesh ederken, 26 Şubat’ta da yazılı olarak açıkladı. Bu süreçte uzlaşma arayan dernek yönetiminin çağrılarına yanıt ver-

sonra atılan tweet sayısı Yüzde 10: IP yasağından sonra atılan tweet sayısındaki düşüş oranı

Türkiye’nin karanlık çağı

meyen Vakıfbank yönetimi 4 yıllık ana sponsorluk anlaşmasını bitirdi. Nisan ayında yapılacak ödül töreninde Vakıfbank’ın desteğini çekmesiyle yaşanan maddi sıkıntı nedeniyle tören ileri bir tarihe ertelendi. Yarışmaya adını veren Vakıfbank’ın son anda desteğini çektiğini açıklaması yeni destekçi bulunmasını da güçleştireceği için ödüllerin dağıtılması da sıkıntıya girdi.

Kırmızılı Kadın yılın fotoğrafı seçilmişti Yarışmanın her yıl jüri üyeleri arasında Türkiye’deki neredeyse bütün büyük gazetelerin ve ajansların eski ve yeni fotoğraf editörleri, dünyaca ünlü konukları, basın meslek örgütlerinden temsilcileri yeralıyor. 17 kişilik jürinin değerlendirmesinde Gezi Parkı eylemlerine ait 3 fotoğraf ile 2 fotoğraf serisini ödüle değer bulmuştu.

abah-atv’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla oluşturulan 630 milyon dolarlık havuza katkı yapan işadamlarına satılması için Rekabet Kurumu’nun satışa ilişkin 20 Aralık’a kadar ön izin vermesine karşın sürecin, 17 Aralık’ta başlayan “Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” ile kesintiye uğradığı ortaya çıktı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın önergesini yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ATV’nin satışına ilişkin olarak RTÜK’e bildirimde bulunulmadığını bildirdi. RTÜK

Kanunu uyarınca 30 gün içinde bildirimde bulunulması gerektiği için bu durumda Sabah-atv’nin satışı gerçekleşmemiş sayılıyor. Yolsuzluk soruşturması dosyasında; satışı için Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla AKP’ye yakın işadamlarından toplanan paralarla havuz oluşturulduğu ve havuza Mehmet Cengiz, Celal Koloğlu, İbrahim Çeçen, Adnan Çebi, Hay-

rettin Özaltın, Muzaffer Nasıroğlu ve Abdullah Tivnikli’nin para yatırdığı öne sürülmüştü. RTÜK üst kuruluna intikal eden bildirim bulunmadığını söyledi

Oran: Ellerine yüzlerine bulaştırdılar Arınç’ın yanırı üzerine Umut Oran, şu değerlendirmeyi yaptı: Arınç’ın cevabına göre Turkuvaz Medya Grubuna ait ATV’nin ortaklık yapısında bir değişiklik yok. Halbuki bu kanalı satın alanlar 1 ay içerisinde ortaklık yapısını RTÜK’e bildirmek zorundaydı. Bu bildirim yoksa, satış işlemi baştan itibaren hükümsüz sayılır.”

Suriye AKP’nin intiharı

Metehan Demir Hürriyet’ten ayrıldı mı?

H

ürriyet Gazetesi eski Ankara temsilcisi Metehan Demir’in gazetesiyle ilişkisinin kesildiği belirtiliyor. Gazetenin Ankara temciliği 2013 yılının sonlarına doğru elinden alınan Demir’in gazetedeki yazılarına da son verildiği belirtiliyor. İnternetten yayınlanan bir ses kaydında Metehan Demir’le Eski AB Bakanı Egemen Bağış arasında

geçtiği iddia edilen görüşmede dini kavramlarla alay edildiği ortaya çıkmıştı. Ayetler uyduran Demir, Bakara Suresi için “makara”“ diyerek, Egemen Bağış’la karşılıklı ayetlerle dalga geçmişti. Twitter hesabından bir açıklama yaparak kendinden ve Türk halkından özür dileyen Metehan Demir’in Hürriyet’teki köşesi kaldırıldı. Hürriyet gazetesi Ankara

eski temsilcisi Demir, Ankara kulislerine ilişkin yazılar yazıyordu. Ses kaydının yayınlanmasının ardından CNN Türk’te yayınlanan Parametre programına da çıkmayan Demir, “montaj” iddiasında bulunmuştu. Hürriyet’in okur temsilcisi Faruk Bildirici de, dünkü yazısında Demir’e göndermede bulunarak, gazetecilerin politikacılarla içli dışlı olmasını eleştirdi.

30 Mart Yerel Seçimleri’ne bir hafta kala, dün sınırda bir Suriye savaş uçağı Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldü. İster ülkemizin hava sahasını bir süreliğine ihlal etsin, isterse de sınırın sıfır noktasında uçmuş olsun, önce bu Suriye savaş uçağının, düşürülmesini zorunlu kılacak kadar doğrudan ve kritik bir güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadığı soğukkanlılıkla sorgulanmalıdır... Kadri Gürsel Neticede açık savaş halinde olunmayan komşu ülkeye ait bir askeri uçağın düşürülmesi için gereken karar teknik değil, her zaman için siyasi niteliktedir. Bir liderin iktidarda ilelebet kalmaya kendisini mahkum hissetmesi, özü değişim olan demokrasi açısından olağandışı bir durumdur. Bir yerel seçimde uğrayabileceği oy kaybı nedeniyle iktidarının tehdit altına gireceğini görüp, bu ihtimale bir ölüm kalım meselesiymiş gibi tepki göstermek, otoriter eğilimli liderlere özgü anormal bir siyasi davranıştır.

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Bilim ve Toplum (t)

08.00 Semra Topçu ile Güne Başlarken 10.00 Haber Saati 10.37 Ekonomi 10.47 MHP Grup Toplantısı 13.30 CHP Grup Toplantısı 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 21.00 En Ana Haber 22.00 Şaban Sevinç ile Basın Koridoru 00.00 İsmail Dükel ile Günsonu Haber

07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Yereli Yönetenler 13.00 Haber 13 13.45 Türk Filmi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Duayen 22.30 Canlı Performans 00.00 Belgesel

09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Haberci 15.30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.00 Haber 17.30 Ekonomi 18.00 Spor Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Belgesel 23.30 Ellerin Türküsü

09.00 Parametre 10.00 Haber 11.00 Haber 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Paranın İzi 16.45 Afiş 17.00 Haber 17.40 Paranın İzi 18.00 Ana Haber 19.00 Spor Ana Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Dört Bir Taraf

09.00 Haber Merkezi 09.30 Ekonomi Notları 10.25 Seçim Aktüel 11.00 Haber 12.15 Ekonomi 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 14.20 İl İl Seçim Nabzı 16.25 Seçim Aktüel 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Haber 21.10 Meydanların Sesi 23.45 Gece Bülteni

09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Haber 19.50 Spor 20.00 Küçük Ağa 22.00 Çalıkuşu

09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Kurt Seyit ve Şura 23.30 Dizi

07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv ana Haber 20.00 Maç Önü 20.30 Galatasaray-Bursaspor 22.30 Kaçak

08.20 Küçük Hanımefendi 10.00 Herkes İçin Hukuk 11.15 İyi Şeyler 12.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.30 Elde Var Hayat 15.00 Aileler Yarışıyor 16.40 Zengin Kız Fakir Oğlan 19.00 Ana Haber 19.55 Seksenler 22.55 Bir Yusuf Masalı 00.55 Film: Kasım

09.00 Haber 09.35 Spor Toto Süper Final Karş. Özet 10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 14.10 Türkiye Ajansı 14.35 Gündem 16.10 Türkiye Ajansı 18.50 Ana Haber 19.50 Kuklagiller 21.00 Doğadaki İnsan 22.30 Derin Analiz

09.00 Haber 10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Merkezi 12.00 Gün Ortası 14.45 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 15.50 Spor Bülteni 16.00 Güne Bakış 17.00 Ana Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Teke Tek 23.30 Dünyanın İşleri

09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 20.15 Hong Gil Dong 21.30 İrfan Vakti 22.30 Gündemin Nabzı 00.00 Açık Tribün

07.00 Geri Sayım 09.45 cnbc-e.com’da Bugün 10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Kafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 17.00 Son Baskı 17.30 Piyasaya Bakış 19.00 The Simpsons 20.00 Mom 21.00 The Carrie Diaries 22.00 Film: İlk Aşk

09.00 Cleveland Ateşi 10.00 Parade’s End 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 15.00 Taht Oyunları 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 Parade’s End 19.00 Taht Oyunları 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Toniht Show 23.00 The Wire

08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Film: Ateşli Çingene 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.15 Ana Haber 19.00 Büyük Risk 20.00 Film: Kolpaçino Bomba 22.15 Saklı Kalan

07.00 Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 18.40 Survivor Panorama 20.15 Film: Suikast Oyunları 22.15 Saba Tümer’le Bu Gece

15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Emek Dünyası 21.00 Yerel Seçim 22.00 Ankara Kulisi 00.00 Gece Raporu

06.45 Çalar Saat 10.00 Doktorlar 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Fox Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 21.45 Çocuklar Duymasın 23.00 Kaç Para Kaç

07.00 Kavak Yelleri 09.10 Bir Bulut Olsam 11.10 Kavak Yelleri 13.00 Menekşe ile Halil 14.50 Hanımın Çiftliği 16.40 Ejder Avcıları 17.10 Genç Şefler 18.00 Kobra Takibi 20.00 BKM Mutfak 21.30 Film: Tehlikeli Miras 23.30 Pretty Little Liars


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Minik edebiyatçılarla söyleşi

MÜLTECİNİN AĞITI -Oktay Akbal’aBir Baltık yelinde unutmuş saçlarını çevresinde bilmediği yüzler, sular, orman Umut, Lapon çiçekleri gibi saydam, kokusuz Umut odasında baş ucuna çivili Umut, karlı dalda sallanan son yaprak Yıllar çözmüş yumağını eksilen her mektupta Yalnızlık yüreğinde, yalnızlık sinirlerinde yalnızlık efkarın kumlu pençesinde Gökkuşağının gömüldüğü eski surlar Ringa’sında

TURGAY OĞUZ

Bir sergisinden...

Çocuk Edebiyatı Yazarı Almila Aydın, 1970 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümü mezunu Aydın; “ okumayı öğrenmeden kitapları elime aldım ve o zamandan beri hiç bırakmadım” diyor. Çocuk edebiyat kitapları yazmaya İtalya’ya yerleştikten sonra başlayan yazar İtalya’da eşi ve kızıyla birlikte yaşıyor. 29 Mart’ta CerModern’de çocuklarla birlikte “Yazmanın Kolaylıkları” üzerine bir keyifli bir söyleşi gerçekleştirecek olan yazar, çocukların yazar olmakla ilgili tüm merak ettikleri tüm soruları yanıtlayacak. “Yazmanın Kolaylıkları” başlıklı sunum, çocuklara, yazma becerilerini geliştirmek için neler

yapabilecekleri konusunda yol göstermenin yanı sıra, özellikle hikâye yazarken faydalanabilecekleri ipuçları veren ve görseller eşliğinde, çocukların da katılımıyla gerçekleşen bir sunumdur. “Yazmanın Kolaylıkları”, akıcı bir hikâye yazabilmek için dikkat edilecek noktaları, ortam ve kişi betimlemelerinin nasıl yapılması gerektiğinden başlayarak adım adım anlatır. Bu sırada, diyalog yazmak, anlatımı zenginleştirmek ya da hikâyeyi sıkıcı kısımlarından arındırmak gibi konulara da değinir. Ayrıca hikâye türlerinden, her bir türü belirgin kılan özelliklerden, masalın ve fablın taşıdığı özelliklerden de söz eder. Almila Aydın, 29 Mart Cumartesi Günü saat 12.30’da çocuklarla birlikte keyifli bir söyleşi gerçekleştirecek.

Rüzgarların yolunda uzun yürüyüş ABDULLAH GÜRGÜN Geçenlerde İsveçli Ozan Peter Curman ile elimize bir şişe şampanya alıp “resmi yaş günü” 15 Mart olan Lütfi Özkök’ü ziyaret ettik. Dünya yazar ve ozanlarının en tanınmış portre fotoğrafçısı ve İsveç’teki Türk gazetecilerin Lütfi Abisi ünlü çizgili pijamasıyla fotoğraflarının, gazete yazılarının, anılarının içinde oturuyordu.

Ann Marie ile birlikte holm’de bir Türk var, onu çağırın” demiş. “Gittim ve bu fotoğrafı çektim. Life’ta yayınlandı o zaman”.

Uyduruk yaş günü Lütfi Özkök aslında 1922 yılında doğmuş ama babası nüfus kaydını yaptırmayı ihmal etmiş (ya da askere bir yıl daha geç gitsin diye). Sonradan da Cumhuriyet’in kuruluş yılı 1923’ü nüfusa yazdırmış. Doğum günü belli değil. Annesine göre aşırı karlı bir günde doğmuş. Liseyi bitirdikten sonra yurtdışına çıkmış, Viyana’da üniversiteye kayıt yaptırırken kendisine doğum gününü sormuşlar o da “Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” deyip, kafadan, bir “15 Mart” tarihi uydurmuş. O günden bu yana Lütfi Özkök’ün yaş günü 15 Mart 1923...

Rüzgar gibi geçen günler... Lütfi Özkök üzerine yapılmış bir belgeselin ve kitabın adı Rüzgarların Yolunda... Lütfi Özkök aslında çok neşeli, espirili ve renkli bir insan. Onun bu yanını eskiden doyasıya yaşadık. Anlattıklarına hep komiklikler katar ve içten gelen kahkahalarıyla ortamı canlandırırdı. Sevgili eşi Ann-Marie 2001 yılında aramızdan ayrılınca bundan bambaşka bir insan oldu. Çalışma zevkini, coşkusunu yitirdi. Gönlündeki hüzün yüzüne yansıdı. Şimdi ne kadar gülse de gözlerindeki o hüznü görmemek olanaksız.

Passolini bazen, ürperiyorum” diyor. 1500 portre 1500 öykü eder... Herbiri birbirinden ilginç. İşte birkaç öykü:

“Stockholm’e bir film festivali için gelmişti Passolini. Orada hemen oturtup fotoğraflarını çektim. Akşam üzeriydi ve o gece dönecekti. Ertesi gün öldürüldüğünü duydum. Bu onun son fotoğrafıdır”.

Nazım’la tanışma

Claude Simon

Nazım Hikmet ile 1958’de bir barış konferansı için Stockholm’e geldiğinde tanışmış. Heykeltraş İlhan Koman ve Mimar Yusuf Erşahin ile gidip kendilerini tanıtmışlar. Konferansı izlemişler. Konferansta Nazım hikmet konuşması ve tavırlarıyla büyük beğeni toplamış. İlk kez konferansın yapıldığı, “Yurttaş Evi (Medborgarhuset)” nin kapısı önündeki merdivenlere oturtarak fotoğraflamış

1961 yılında tanıştık. Röportaj yapmaya gitmiştim. Kitap imzalama günü vardı. Resmini çektim. Fakat içerisi pek o kadar aydınlık olmadığı için işi garantiye almak istedim ve kendisinden randevu istedim. Ertesi günü Paris’teki evine gittim. Hem sohbet ettik hem işimi gördüm. Aramızda bir dostluk oluştu. 1965’ te Stockholm’e geldi, Skansen’de buluştuk. 1968’de Finlandiya’da Lahti’de, 1973 yılında Stockholm’de, 1979’da Paris’te buluştuk... Böyle devam ettik”

Abdullah Gürgün, Lütfi Özkök arayanlar sıklaşıyor. Bizden evvel de 2011 Nobel ödülü alan Tomas Tranströmer kucağında bir demet çiçekle, tekerlekli sandalyesiyle gelmiş Özkök’e. “Çok çökmüş” diyor Özkök. 1950 yılında girdiği ve ölünceye dek taşınmak istemediği dört odalı evinin her köşesi anı dolu. Yazarların, şairlerin sık sık uğradıkları, eğlendikleri bir müze gibi. Buradan da ancak Ann-Marie’nin yanına taşınacağını söylüyor.

İlk fotoğraf Lütfi Özkök’e ilk fotoğraf makinesini babası 1935 yılında almış. Küçük Lütfi iyi eğitim alsın Fransızca

Yusuf Erşahin, Nâzım Hikmet ve Lütfi Özkök

Ann - Marie ile Lütfi Dile kolay Ann-Merie ile 64 yıl önce evlenmişler: Özkök, 1949 yılında Sorbonne’da öğrenim için gittiği Paris’te İsveçli Ann-Marie ile tanışıyor, “Bir gün gezmek için Lüksemburg parkına gittim. Banklardan birinde tek başına sarışın güzel bir kız oturduğunu gördüm. Karşıda bir dondurmacı vardı. Hemen gidip iki dondurma aldım ve birini ona uzattım. Aldı. Tesadüfe bak sen, meğer aynı sınıfta değil miymişiz? Koyu bir muhabbete girdik, yıldırım aşk ve parktan el ele çıkış, ertesi gün Ann Mari pılısını pırtısını toplayıp benim garibanhaneye taşındı ... Eskisi gibi yazar ve sanatçıların buluşma yeri değil artık bu ev ama yine de özellikle yaş günü yaklaşınca

öğrensin diye balıkçı babası tarafından, okul parası balıkla ödenmek üzere Jeanne D’Arc Koleji’ne gönderilmiş. Lütfi okulu iyi notlarla bitirince babası kendisine bir Zeiss Ikon 6x9 fotoğraf makinesi armağan etmiş. Lütfi, ilerideki yaşamında ne denli büyük rol oynayacağını bilmeden ilk fotoğrafını çekmiş. O da kardeşinin fotoğrafı. Kardeşi Hüseyin bir yıl sonra yakalandığı amansız hastalığa yenilince geriye Lütfi’nin o ilk çektiği siyah beyaz resim kalmış. Arşivinde otuz yedisi Nobel ödülü almış olan binbeşyüz kadar yazarın portre fotoğrafı var Özkök’ün. Çoğu ölmüş yazarlar, ozanlar. “Kendimi mezarlıkta dolaşıyor gibi hissediyorum

Nazım Hikmet’i. Oradan Stockholm’ün en güzel lokantalarından biri olan bir Fransız lokantasına götürmüşler, sohbet etmişler. Daha sonraki yıllarda Nazım Hikmet bir iki kere daha Stockholm’e gelmiş ve görüşmüşler ve son olarak da Floransa’da çekmiş fotoğraflarını. Bunlar Nazım’ın ölümünden önceki son fotoğraflarıymış. Moskova’ya davet etmiş Nazım ama Özkök gidememiş.

Samuel Beckett “Life için çekildi o ünlü fotoğraf” diyor. Dergi Beckett ile söyleşi yapmak istemiş. Becket, başkasına fotoğraf çektirmeyi kabul etmemiş. “Stock-

Kemal Tahir, Yaşar Kemal ve Orhan Arıburnu ile

‘Sartre’ı çektim ama içime sinmedi’ “Sartre’ı kitap imzalarken gördüm. Orada bir iki kare aldım. Beni görünce, “Burası kalabalık, yarın beni ara” dedi. Ertesi gün kendisini aradım, bir türlü bulamadım. Ölüm tehdidi alıyormuş Cezayir olayı ile ilgili olarak, o nedenle de otel değiştirip duruyormuş. 1967’de Stockholm’e geldi. Uzaktan bir iki kare aldım ama içime sinmedi. Gözleri kurbağa gibiydi. Çekmedim, çekemedim. Bazı insanlar itici oluyor. Kaç kere de ağlamışımdır. Ben de bir şair olarak duygulu insanım. İnsan sıcaklık, anlayış, ilgi istiyor. Suratsız bir şekilde duran, aksilik yapan olunca makineyi kırmak geçiyor içimden. Canım sıkılıyor.

Ünlü keman virtüözü Hilary Hahn müzikseverlerle buluşuyor

Hilary Hahn, Şef Paavo Jrvi yönetimindeki Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası eşliğinde İş Sanat’ta Geçtiğimiz sezon verdiği muhteşem resital ile İş Sanat seyircisini adeta büyüleyen Hilary Hahn, bu kez Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası eşliğinde bir kez daha İstanbullu müzikseverlerle buluşuyor. Tekniği, yorumu ve yeni müziğe bağlılığıyla zamanımızın en çok aranan müzisyenlerinden biri olan Hilary Hahn, iki Grammy ve çok sayıda Diapason ödülünün yanı sıra 2001 yılında Time dergisi tarafından “Amerika’nın En İyi Genç Klasik Müzisyeni” ilan edilmişti. Hahn’a konserde eleştirmenlerce Avrupa’nın en seçkin orkestralarından biri olarak kabul edilen, Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası eşlik edecek. 80 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan orkestra, baroktan çağdaşa geniş repertuvarıyla ve klasik eserlerin icrasında gösterdiği başarıyla dikkat çekiyor. Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası daimi şefi Paavo J rvi ile birlikte sadece Avrupa’nın değil, Japonya ve Çin de d hil ol-

mak üzere dünyanın önde gelen tüm sahnelerindeki üstün performanslarıyla büyük beğeni topluyor. Orchestre de Paris’nin dört yıldır müzik direktörlüğünü üstlenen Estonya asıllı şef Paavo J rvi başarılı müzik kariyerinin yanı sıra genç yeteneklerin yetişmesine verdiği önemle de dikkat çekiyor. Hilary Hahn, Paavo J rvi yönetimindeki Frankfurt Radyo Senfoni Orkestrası ile Brahms’ın keman konçertosunu seslendirecek. Konser, 26 Mart Çarşamba akşamı İş Sanat sahnesinde gerçekleşecek.

Arşiv Kraliyet Kütüphanesi’ne mi? Bu arşivi ne yapacağını soruyorum. O da bilmiyor. Kraliyet Kütüphanesinden istiyorlarmış. Henüz kesin karar yok. Portrelerin bazılarını Stockholm Merkezinde Drottninggatan’daki (Kraliçe Sokağı) Yazarlar evi binasının altındaki yazarlar lokantasında ya da Stockholm’ün Dünyaca ünlü Liljevalch Sanat Müzesi’nin lokantasında görmek mümkün. Sevgili Lütfi Özkök ağabeyimizden ayrılırken bir isteği olup olmadığını soruyorum. “Börek” diyor. Doğum günü hediyesi olarak eşim Süreyya börek yapacak, pasta yerine börekle kutlayacağız kendi bulduğu doğum gününü bir kez daha. Lütfi Özkök’ün sekiz kitabı, “Yılın Avrupalısı” ödülü dahil pekçok ödülü var. 2011 yılında torunu Anna Juhlin de, Lütfi dedesi hakkında yaptığı, “Fil Gibi Evdeki Şair” belgeseliyle Stockholm Tempo Belgesel Film Festivali Birincilik Ödülünü kazandı.

Gezi’nin şiiri: ‘Söyle İsyan İçinde Türkümüzü’ Fırtınaların saati, aynı zamanda şiirin de saatidir.” (John Berger) Gezi üzerine duvar yazıları ve diğer edebi çalışmalar kitaplara dönüşmüş, ama şiirler; dergi, sosyal medya ya da bazı şairlerimizin (henüz yeni çıkmakta olan) kitaplarının sayfalarında kalmıştı. Tam da bu noktada; “Söyle İsyan İçinde Türkümüzü” adını taşıyan “Gezi Direnişi Şiir Antolojisi’ bu düşünceyle kotarılmış bir çalışma. İsmail Biçer ve Volkan Hacıoğlu’nun hazırladığı, Artshop yayınevinin okurla buluşturduğu antolojide Mehmet Sadık Kırımlı, Günel Altıntaş, Hüseyin

Peker, Kenan Sarıalioğlu, Ahmet Ada, Gülsüm Cengiz, Arzu K. Ayçiçek, Haşim Hüsrevşahi, Ayten Mutlu, Tarık Günersel, Yelda Karataş, Bilsen Başaran, Barış Erdoğan, Metin Kaya, Engin Turgut ve Onur Behramoğlu gibi şariler yer alıyor. “Söyle İsyan İçinde Türkümüzü”, Gezi eylemlerinin edebi niteliğine yakışan bir çalışma... Her şeyden önce, Gezi Parkı eylemleri de bütün sahici edebiyat eserleri gibi hayatın tam içinden doğmuş, yazarların kalemlerini harekete geçiren şey ne ise, o eylemleri başlatanların itici gücü de o olmuştur.


Hazırlayan: Sema SEZEN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

LAİK, CUMHURİYET TUTKUNU BİR SANATÇI GÜLSEN TUNCER:

’ r a v r e l v e r ö g i ğ i d e l k ü y ‘Ödülün TÜKD’nin ödülünü alırken yaptığı konuşmasında ‘Bugün bizi burada buluşturan işte bu özlü ve yüksek bilgilerin simgesi Mustafa Kemal Atatürk’tür’ sözleriyle takdir ettiğimiz Gülsen Tuncer’le görüştük

G

Tansu BELE

ülsen Tuncer ve eşi Engin Ayça’nın gerçekten benzersiz güzellikteki evlerinde üç konuk; İnci Özdil, Ezgi Sağcan ve ben, Gülsen Hanım’ın “TÜKD 2014 Önder Kadınlar Sanat Alanı Ödülü”nü kutluyoruz. Çevremizde dolanan çok sayıdaki kedi de bize içtenlikle eşlik ediyor. Resimleri, antikaları, Haliç’i kucaklayan terası, çiçekleriyle tam bir eski İstanbul evi burası; dahası her köşesinden sanki sanat fışkırıyor. Gülsen Hanım’ın çay sofrası da nefis: Demek sanatçı kadınların ellerinin değdiği sofralar da böyle bambaşka lezzetler sunuyor konuklarına. Değerli sanatçı ve film yönetmeni Engin Ayça’nın bardaklarımıza doldurduğu şarabı yudumlarken, Nazan Moroğlu’nun başkanı olduğu Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin (TÜKD) bu yılki Önder Kadınlar yarışmasında, Bilim (Prof. Dr. Nurperi Gazioğlu), Medya (Dr. Yazgülü Aldoğan) alanlarında verilen ödüllerin yanı sıra Sanat alanındaki ödülünü kazanan, yılların deneyimli,

Kültüre değer katan kadınlarımız Kültür ve sanatımıza emeği geçen değerli tüm sanatçı kadınlarımızın yanı sıra sizin sanat dünyamızda özgün bir yeriniz var. Atatürk Devrimleri yolunda sanat açısından gösterdiğiniz çabalar ve emek, yadsınamayacak ölçüde önemli. Prof. Dr. Necla Arat’ın, sizin ödülünüz için yaptığı konuşmasında da belirttiği gibi; siz, yer aldığınız her türden sanatsal etkinliğe yüreğinizi koyan bir sanatçısınız. Yalnız o kadar da

değil, aynı zamanda sanatla politika yapabilen bir “politik aktivist”siniz. Laik, Cumhuriyet tutkunu bir Cumhuriyet sanatçısısınız. Ödülünüz konusunda söylemek istedikleriniz nedir? Kısa ve öz yanıtlıyor sorumu: “Benim için çok onur verici bir ödül. Sorumluluk yükleyici. Çünkü bunun bana yüklediği görevleri duyumsayabiliyorum. Yalnızca ülkemizin değil, bugün dünyanın bulunduğu noktada hepimize önemli görevler düşüyor.”

‘Perinçek şu anda tek lider’ Önümüzde seçimlerle dolu bir süreç var. 30 Mart seçimlerine bakış açınız nedir? Gülsen Tuncer o tatlı gülüşüyle ve dolaylı biçimde yanıtlıyor: “Geçmişte ben, Beyoğlu Belediyesi’ne adaydım. Emeğin Partisi’nden. Tabii ki seçilemedim. Beyoğlu Türkiye’nin en problemli ilçesi. Şehir Tiyatrosu’nda yöneticilik yapmıştım. Beni sürmüşlerdi. Kotil gelmişti. Konservatuvarda Halkla İlişkiler’e atadılar beni. 70’li yıllarda. Sonra da trenden attılar. Maden-İş’te çalışıyordum. Sendikalı olmak çok önemlidir. TKP’yle ilişkim şimdi uzaktan sürüyor.

GÜRBÜZ UĞURLU

TURGAY OĞUZ Uzun yıllar sonra müziğe dönen Umay Umay ve Cem Adrian’ın “Cam Havli” adlı albümü Nisan ayında müzikseverlerle buluşacak. Umay Umay ve Cem Adrian’ın düet albümü “Cam Havli”nin prodüktörlüğünü Cem Adrian üstleniyor. Umay Umay’ın yıllar sonra müziğe dönüş albümü olma özelliği taşıyan “Cam Havli”; Cem Adrian’ın ise 8. albümü... Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle yayınlanacak olan albümde; intro ve outro dahil olmak üzere toplam 7 eser bulunuyor. Tüm şarkıların söz, müzik ve aranjelerinin Cem Adrian’a ait olduğu “Cam Havli” albümünün ilk video klibi “Anlat Onlara” ise, Mehmet Kızılay tarafından çekildi. Klip, albümle eşzamanlı olarak Nisan ayında yayınlanacak. Cem Adrian

Gürer Aykal ile konser Gürer Aykal, Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’yla 28 Mart 2014 Cuma günü saat 20.00’de aynı sahneyi paylaşacak. Orkestranın bu haftaki şefliğini yapacak olan sanatçıya piyanosuyla Ruba Pekdemir eşlik ederken, konser Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda (Opera) verilecek.

M

ersin’de opera ve bale sanatçıları, opera ve balenin kapatılmak istenmesini protesto etti. Form AVM önünde toplanan sanatçılar burada, Onuncu Yıl Marşı’nı okudu. Sanatçıların taşıdığı dövizlerde “Mersin uyuma, sanatına sahip çık”, “Operama do-

kemalates77@gmail.com

Türkçede ses uyumu ve yabancı sözcükler

Gülsen Tuncer Barış Davası’nda yargılandım. İP’ye gelince; henüz kaynama noktasında. Ama geleceği var. Doğu Perinçek’i Türkiye Milli Talebe Federasyonundan (TMTF) tanırdık. O şu anda tek lider. Pozitif. Kadrolaşma çok önemli. TGB’de var bu. Eğitim çok önemli. Sanat eğitimi yayıncılıktan önce gelir. İP bunu yapacaktır.” TÜKD’nin ödülünü alırken yaptığı konuşmasında: “Bana küçüklüğümde şöyle öğretmişlerdi: Az al, çok ver. Ülkeni, insanını her şeyden çok aziz tut. Sevgili kardeşlerim, bugün bizi burada buluşturan işte bu özlü ve yüksek bilgilerin simgesi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ben hep kendimi Atatürk’ün kızı, neferi gibi duyum-

sadım. Bunu bütün içtenliğimle söylüyorum. Bana bu ödülle güç, kuvvet kattınız. Bu güçle varlığım, yaşamım ülkemin ve dünyanın bütün iyi insanlarına armağan olsun.” Gülsen Tuncer’i ve ödül kazanan diğer değerli kadınlarımızı yürekten kutluyoruz. Sevgili sanatçılarımız Gülsen Tuncer ve Engin Ayça’dan, hiç istemeyerek ayrılırken aklımızda evlerinin duvarlarını süsleyen Cumhuriyet sanatımızın izleri o eşsiz resimler ve elbette kediler! Hele o Cabbar yok mu? Gerçek bir lider olarak doğmuş ve evdeki tüm kedileri haraca kesen Cabbar’a yüreğimizi kaptırarak çıkıyoruz dışarı, Kuledibi’nin eşsiz tarihsel dokusuna kendimizi bırakarak...

kunma, sanatıma dokunma,” “Opera ve bale kapatılamaz” sloganları yer aldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu TÜSAK Tasarısı, opera ve balenin kaldırılmasını öngörüyor. Sanatçılar ayrıca, opera ve bale gösterilerinin oynandığı kültür merkezi önünde imza kampanyası başlattı.

ürkçenin kendine özgü ses kuralları vardır ki, çoğu zaman yabancı sözcükler de bu kurallara uyar. Yabancı sözcükler uyar, ama her zaman, her sözcükte bu uyum aynı olmaz. Türkçedeki yabancı kökenli sözcüklerin yazımı, yazım kılavuzu yazan uzmanların en çok zorlandığı konulardan biridir. Örneğin “master” sözcüğünü “mastır” olarak yazmak hemen kolay olmadı. Yabancı sözcükler halk dilinde yaygınlaştıkça değişir ve Türkçeye uyum gösterir, aydınlar arasında dar bir çevre içinde kullanılan yabancı sözcükler ise asıllarına daha yakın bir biçimde kalır. Ünsüz (sessiz) benzeşmesi gereği değişen sözcüklere bir bakalım: Aslı isbat, tesbit olan sözcükler bugün dilimizde “ispat”, “tespit” olarak söylenip yazılıyor. Ancak halkın ünsüz benzeşmesi gereği “meshep”, “mahsun” demesine karşın, kılavuzlar bu sözcüklerin “mezhep”, “mahzun” olarak yazılmasını doğru buluyor. Bazılarının “tehtit” olarak yazdığı sözcüğün de gene kılavuzlar “tehdit” yazılmasını uygun görürler. Bu tür sözcüklerden biri olan “aptes” sözcüğünü Dil Derneği Kılavuzu halk söyleyişine uygun olarak böyle yazarken, TDK “abdest” diye Arapça aslına daha yakın bir yazımı yeğliyor. Yabancı sözcüklerin halk dilinde aldığı biçime mi itibar edeceğiz, yoksa sözcüklerin aslına yakın bir imlayı mı benimseyeceğiz? Bu temel konuda uzmanlar anlaşabilseler, bu ayrıntılar aslında çok kolayca çözümlenebilir. Ünlü uyumu gereği, “pare” sözcüğünün dilimizde “para”, “yare”nin “yara” olduğunu biliyoruz, bunlar galat değil, Türkçenin ses kurallarının zorlamasıyla ortaya çıkan kaçınılmaz değişmelerdir. Çok az örnekte bunun tersi de olabiliyor: “Sada” sözcüğünün “seda” olması gibi... İşte bu olay bir galat sayılabilir, çünkü bu değişimin gerisinde Türkçeye bağlı bir kural yok. TRT’de bir çocuk dizisindeki bir konuşmada, “Hoş geldin, sefa geldin!” deniliyor. Aslında bu sözü ben “Hoş geldin, sefa getirdin!” diye bilirim, bu daha doğru gelir bana. Gene TRT’de Pepe adlı çocuk dizisinde dede torununa sürekli, “Koçum, koçum!” diyor. TRT mafyaya adam mı yetiştiriyor?

Quintetto Bottesini geliyor

İstiklal ve istikbalimizin sesidir o!

12

Mart 1921’de İstiklal Marşı’mız TBMM tarafından kabul edildi. Mehmet Akif Ersoy, halkının sesini, kurucu iradenin heyecanını, istiklal ve istikbal mücadelesini şiirli bir dille yedi düvele son söz olarak aktardı. Emperyalizmin kargaşa, saldırı ve talan düzeneği üzerinden yürüttüğü sömürü oyunlarına bu marşın sanatlı yüksek ifade gücü ortak bir cevap oldu. Anadolu halkı doksan üç yıl önce toprakları üzerinde oynanan çirkin oyunlara istiklalinin bekçisinin yine kendisi olacağının kararlılığını kendi bağışlandı. Mehdilinin en sanatlı met Akif Ersoy örneği ile ifade yüreğimize kaediyordu. Bu zınmış o satırmarşın kararlı ları, Maarif Velojistik destekili Hamdullah ğinde emperSuphi’nin teşvik yalizme karşı ve ısrarı üzerine kurtuluş mücaTaceddin Derdelesini yürüttü. gâhı’nda AnkaMondros’tan Lora’nın soğuk geçen zan’a uzanan emek, şubat, mart aylarıMehmet Akif Ersoy acı, özveri dolu yolun nın ayazına aldırmasonu bu marşta da vaat dan içinde yanan ateşin edildiği üzere zaferle nokaleviyle kaleme aldı. “Bir talandı. Kaybedenlerin doymaz daha bu millet bu marşı yeniden egoları bugün cehalet ve onun he- yazmak zorunda kalmasın” diyerek men ardında saklı bağnazlık yoluyla de noktaladı. Anadolu halkının güçlü iradesini Kahraman Ordumuza ithaf hâlâ kırmaya, onu birlik, dirlik yo- olunan ve ordunun millet olduğu lundan saptırmaya çalışıyor. gerçeğini vurgulayan İstiklal Marşımız, 1924 yılında yarışmayı ka‘Bir daha bu millet bu marşı yeniden zanan Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi yazmak zorunda kalmasın!’ ile ilk kez seslendirildi. 1930’da, İstiklal Marşımız yarışmaya Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkatılan 724 şiir arasından seçilerek kestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün kabul edildi. Ödül olarak konan 1922’de yaptığı bestenin kullanıl500 TL şairi tarafından Kızılay’a masının kabulüyle de yapılan de-

Okday KORUNAN

Umay Umay

ATEŞ

T

Opera ve bale sanatçıları TÜSAK’ı protesto etti

Umay ve Adrian’dan ‘Cam Havli’

usta sanatçısı Gülsen Tuncer’i, Aydınlık gazetesi adına yürekten kutluyoruz ve söyleşimize başlıyoruz. Konuşmamız öylesine tatlı ki ben kimi zaman kesmeye kıyamadan yalnızca not alıyorum. Çünkü orkestra yöneticisi ve İP Genel Başkan Yardımcısı İnci Özdil, TGB’nin değerli üyesi Ezgi Sağcan ve Gülsen Tuncer, birbirinden içtenlikli konuşmalar yapıyorlar. Engin Ayça’yla ben bu güzel söyleşiyi arada sırada balla kessek de onların konuşmaları alıp götürüyor bizi...Bu arada İnci Özdil’in de bu ve benzeri ödülleri olduğunu öğreniyoruz.

Kemal

ANKARA NOTLARI

25 MART 2014 SALI

İstiklâl Marşımız, 12 Mart 1921’de TBMM tarafından yarışmaya katılan 724 şiir arasından seçilerek kabul edildi. ğişikle seslendirilmeye devam etti. İstiklal Marşımız bugün bir protokolle ilk iki kıtanın seslendirilmesi ile söylenmektedir.

Mustafa Kemal’in yolunda oyunu bozacağız Her türlü ekonomik beklentinin ve bencil hırsların ötesine geçilerek insan ve insanlık adına büyük bir imtihan olan Kurtuluş Savaşı mücadelesi Anadolu halkının ortak zaferinin tarihinden başka bir şey değildir. Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin tek bir irade altında toplanması anlamlı zaferin ilk adımı olmuştur. TBMM, bu iradenin adresidir. Bu kararlı mücadelenin mimarı hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun dehasını silmek, gölgelemek isteyenler ile buna alet olanlar dün olduğu gibi bugün de elbette olacaktır. Hatta kahraman ordumuz terör örgütü ve onun değerli komutanları toptan terörist olarak gösterilmek istenecektir. Zindanlara düşünceler hapsedi-

lecek, adalet yaralanacak, gaz, cop, işkence tehditleri yaşanacaktır. Milletin vergileri kutucuklarda, yastık aralarında, ihale komisyonlarının avanta gelirlerinin yanında saklanacak, sıfırlanacak, Cumhuriyet’in kurumları kapatılacak, kültür ve sanata saldırılacak kadar karanlık günler de yaşanacaktır. Unutulmamalıdır ki bu millet demokratik hukuk devletinin evrensel değerlerini kendine kavratan Mustafa Kemal’in yolunda birleşerek yürüdüğü sürece, aklın, bilimin ışığında cehalet ve bağnazlıkla savaşarak bu oyunu bozacaktır. Vicdan ve inanç özgürlüğüne ipotek koyan engelleri aşacak, sömürü oyunlarına dur demeyi bilip, gaflet, dalalet ve hıyanet bataklığını kurutacaktır. Kum saati aydınlığın yakın olduğunu müjdelemektedir. Bu millet 93 yıl önce emperyalist oyunlara nasıl kararlılıkla dur demiş ise bugün de aynı kararlılıkla sandık başına gitme hazırlığı içindedir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin iradesinde şekillenecektir.

İtalya’nın başarılı topluluklarından Quintetto Bottesini, 3. İstanbul Uluslararası Opus Amadeus Oda Müziği Festivali kapsamında 27 Mart’ta verecekleri konserde oda müziğinin efsanevi başyapıtlarından Schubert’in “Alabalık Beşlisi”ni seslendirecek. Topluluk konserde ayrıca Avusturyalı geç Klasik-erken Romantik Dönem bestecisi Johann Nepomuk Hummel’in en sevilen oda müziği eserlerinden “Re minör Piyano”lu Beşli’yi de seslendirecek. Alessandro Cervo-keman Federico Stassiviyola, Amedeo Cicchese-viyolonsel, Roberto Della Vecchia-kontrbas, Linda Di Carlo-piyano. Program: J.N. Hummel (1778-1837) Piyanolu Beşli, Re minör Op. 7, F. Schubert (1797-1828) Alabalık Beşlisi, La Majör D. 667.

ANTDOB sahnesinde ‘Şehitler Oratoryosu’

Antalya Devlet Opera ve Balesi sahnesinde Çanakkale Zaferi’nin 99. yıldönümü için Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve Çanakkale’de hayatını kaybeden şehitlerimiz “Şehitler Oratoryosu” ile anılacak. Hasan Niyazi Tura’nın bestelediği “Şehitler Oratoryosu”nun librettosu eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’a ait. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en anlamlı günlerinden biri olan 18 Mart sonrasında düzenlenecek olan konser 25 Mart Salı akşamı saat 20.00’de Haşim İşcan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.


Hazırlayan: Fırat KORSAN

25 MART 2014 SALI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

03

0GAZİANTEPSPOR Şamil Tayyar’dan çirkin hareket

Karcemarskas *, Şenol Can **, Ekrem Dağ *, Stankevicius *, Binya *, (Dk.46 Bekir Ozan *), Orhan *, (Dk.46 Muhammed *), Traore *, Birol *, Serdar *, (Dk.70 İbrahim Akın *), Mustafa **, T.D.: Sergen Yalçın Cenk **

FENERBAHÇE

3

Mert ***, Gökhan **, Alves ***, Bekir ***, Caner **, Meireles ****, M.Topal **, Kuyt **, (Dk.84 Alper ?), Emre **, (Dk.50 Salih *), Sow ***, Emenike ****, (Dk.78 Webo *) T.D.: Ersun Yanal Goller: Dk.10 ve 34 Emenike, Dk.76 Sow (F.Bahçe) Kırmızı kart: Dk.87 Binya (G.Antep) Sarı kartlar: Ekrem, İbrahim Akın (G.Antep), Caner (F.Bahçe) Hakem: Halis Özkahya Stat: Kamil Ocak

Gaziantep Ak Parti milletvekili Şamil Tayyar protokol tribününde bulunan 10 yaşındaki Fenerbahçe formalı bir çocuğun sevinci nedeniyle sinirlendi. Çocuğa “Sevine-

ceksen in aşağıda sevin” diyerek çıkışan ve görevlilerden çocuğun dışarı atılmasını isteyen Tayyar’a Fenerbahçeli yönetim kurulu üyeleri tepki gösterdi.

GAZİANTEPSPOR

Önceki gün kafile ile Gaziantep’e gelen Fenerbahlçe kalecisi Volkan Demirel, dün belinde ağrı hissedince ve maç saatine kadar durumunda dü-

zelme olmayınca kadrodan çıkarıldı. Fenerbahçe’de şok etkisi yaratan gelişmenin ardından Volkan’ın yerine kaleyi Mert Günok korudu.

BELGE

FENERBAHÇE

1.LİG’DE 1.LİG’DEDÜN DÜN Şanlıurfa Şanlıurfa1-1 1-1Balıkesir Balıkesir

Volkan Demirel oynamadı

Onur

POTADA POTADADÜN DÜN Gaziantep Gaziantep69-65 69-65G.Saray G.Saray A.Efes A.Efes77-71 77-71Mersin MersinBŞB. BŞB.

onurbelge@aydinlikgazete.com

Şampiyonluğa dört buçuk kaldı

G

eçen hafta şampiyonluk için geriye sayış hızlandı demiştim. Dün Gaziantepspor karşısında seyrettiğim Fenerbahçe ne beni, ne de futbol kamu oyunu yanıltmadı. Kalede Volkan’sız başlamak hiç bir tedirginlik yaratmadı. Tam tersine, maçın başında Cenk’in tehlikeli şutunu adeta yerde uzayarak tokatlayan Mert Günok, güven verdi, rahatladı, rahatlattı. Önündeki Bekir ve Alves ile iyi anlaşarak sarı lacivertli kalede sorun olmadığını bir kez daha gösterdi. Orta alanda Meireles ile başlamak, ustalık ve kontrollu pas dozunu tırmandırdı. Meireles yanındaki Emre ve Mehmet Topal ile birlikte orta alan kontrolünü iyi sağladı. Böylece ileride tek oynayan Cenk’e top geçirmeye çalışan Gaziantepspor’dan kapılan toplar gol pozisyonu olarak rakip kalede patladı. Böylece erken fark geldi. Süratli Emenike tam istediği pozisyonları buldu. İlk golde darbeye karşın rakibin tandemi arasından ceylan gibi sıyrılan Emenike düşmedi ve erken golü attı. İkinci golde ise Binya’nın sırtından seken topa mükemmel atak yapan Emenike kendisinin ve sarı lacivertlilerin ikinci golünü atarken, kilidi de açan futbolcu oldu. İşte Fenerbahçe’nin asıl üstünlüğü de bu bölgede, yani forvetteki üstünlüğüydü. Kuyt, Emenike, Sow üçlüsü ve sonradan giren Webo karşılarında savunma yokmuşçasına atak ve güçlüydü. Fenerbahçe, ligin son dönemecinde sakatlıklar ve cezalılar sorununu halledince baştaki güçlü günlerine döndü. Yedekleriyle birlikte sarı lacivertliler bu ligde PUA N DUR UMU O G B M A Y Av. P hakları olan yerde1 FENERBAHÇE 25 18 3 4 56 27 29 57 ler. Nitekim ikinci 2 BEŞİKTAŞ 26 14 8 4 44 24 20 50 yarıda Emre’nin 3 GALATASARAY 26 13 10 3 47 22 25 49 yarine Salih, Eme4 TRABZONSPOR 25 10 8 7 36 29 7 38 nike’nin yerine gi5 ESKİŞEHİRSPOR 26 10 7 9 28 25 3 37 ren Webo diğerleri6 SİVASSPOR 26 11 4 11 43 44 -1 37 ni aratmadılar. Sow 7 KASIMPAŞA 26 9 9 8 39 32 7 36 da şeytanın bacağı8 KARABÜKSPOR 26 9 9 8 25 25 0 36 nı kırdı. Böyece zor 9 AKHİSAR 25 10 6 9 33 36 -3 36 görünen maçı ko10 GAZİANTEP 26 10 5 11 30 43 -13 35 lay ve farklı bir 11 G.BİRLİĞİ 26 10 4 12 32 34 -2 34 skorla alan Fener12 BURSASPOR 26 9 7 10 28 34 -6 34 13 KONYASPOR 26 9 4 13 35 37 -2 31 bahçe’ye kalan 14 ANTALYASPOR 26 5 12 9 27 30 -3 27 maçların yarı buçu15 RİZESPOR A.Ş. 26 6 9 11 30 36 -6 27 ğunu kazanmak 16 ELAZIĞSPOR 26 8 3 15 33 51 -18 27 şampiyonluk için 17 K.ERCİYESSPOR 26 7 5 14 27 39 -12 26 yetecek.

ŞAMPİYONLUĞA FENERYAKTI! Maçın ilk yarısında Emenike fırtınası esti, Nijeryalı yıldız hızı ve kuvvetini kullanarak 10 ve 34’teki golleriyle skoru 2’ledi. İkinci 45’te oyunu Sarı-Lacivertliler rahat oynadı, 76’da Sow’un şık plasesiyle 3 puanı 3 golle aldı

S

üper Lig’in 26.haftasında Fenerbahçe, deplasmanda Gaziantepspor ile karşılaştı. Hafta başında Galatasaray’ın mağlup olmasıyla bu maça çok dikkatli hazırlanan Sarı-Lacivertliler, oyunun tamamında üstün bir futbol sergileyerek rahat bir galibiyet aldı ve ligin bitmesine 8 hafta kala en yakin rakibi Beşiktaş ile puan farkını 10’a yükseltti. 10’da Kuyt’ın savunma arkasına gönderdiği topa hareketlenen Emenike, savunmanın baskısına rağmen vazgeçmedi ve ceza alanına girip rakiplerinden de sıyrıldı ve karşı karşıya pozis-

yonda topu ağlara gönderdi: 0-1. 34’te Fenerbahçe savunmasından rakip yarı alana gönderilen uzun topta son adam olan Binya, topu göğsüyle kontrol etmek istedi ama top kısa düşünce araya giren Emenike ceza alanına girdi ve karşı karşıya pozisyonda topu ağlara gönderdi: 0-2. 76’da Gaziantepspor savunmasının hatalı pasında araya giren Sow, topu alıp ceza alanına girdi ve sağ ayağıyla sağ üst köşeye güzel bir gol vuruşu yaptı ve topu ağlara gönderdi ve maçın skorunu belirledi: 0-3.

18 KAYSERİSPOR

26 5 7 14 19 42 -23 22

HER RENGİN YER ALDIĞI ANITKABİR’DE TARAFTARLAR, GELECEĞE UMUTLA BAKIYOR:

AYDINLIĞA KAVUŞACAĞIZ G.Saraylı bir aile tam kadro yürüyüşteydi.

Financial Times manşetten verdi

“Türkiye için adalet, Fenerbahçe için adalet” ve “Adalete Fener yak” sloganıyla Anıtkabir’e akın eden yurtseverler hükümete tepki gösterirken, güzel günlerin geleceğine inanıyor

Beşiktaş taraftarı olan amca ile teyze de adalet istenlerdendi.

EMRE CAN GÜLER

F 7’den 70’e her yaştan taraftar Ata’nın huzurundaydı.

enerbahçe’nin haksızlığa uğradığını ve şike davanasında adil yargılama yapılmadığını savunan Sarı-Lacivertli taraftarlar, Ata’nın huzuruna çıktı. Ankara Fenerbahçeliler Derneği’nin organizasyonunda sadece Ankara değil, yurdun dört bir yanından her renkten taraftarlar otobüslerle ve özel araçlarıyla Ankara’ya gittiler. Fenerbahçe Dernekleri’nin yanı sıra yürüyüşe bir çok sivil toplum örgütünün de katıldı.

‘Adalet istiyoruz’ Yürüyüşe İstanbul’dan katılanlar, Fenerbahçeliler Derneği’nin organize ettiği otobüslerle Ankara’ya gitti. Otobüste sadece Fenerbahçeliler değil, Galatasaray’a, Beşiktaş’a ve diğer tüm Anadolu takımlarına gönül vermiş taraftarlarda vardı. Dillerde ise tek bir kelime: ‘Adalet.!’ Otobüs şöförünün marşa basmasıyla birlikte işlerini, çocukları, eşlerini bir kenara bırakıp ‘Adalete’ koşan taraftarlar, sloganlarla yolculuğun başlamasının heyecanını yaşıyorlardı. Otobüste bulunan bir anne kız dikkat çekiyordu. Adalete Fener yakmak için pazar sabahı yollara düşen bu ikili, tüm gece uyumadan beklemiş ve otobüsü kaçırmamak için çok erken saatlerde Kadıköy’e gelmişlerdi. Anne Canan

Tuncer, 14 yaşındaki kızıyla birlikte çıktığı yolculukta, “Her renkten taraftarlar ile buluştuk. İnsanların görüşlerini özgürce ifade edebilmesi için ‘Adalete Fener yakacağız.’ Sadece Aziz Yıldırım değil, herkese eşit davranılmasını istediğimiz için gidiyoruz, adalet istiyoruz’’ dedi.

‘Taraftarlar omuz omuza’ Anıtkabir’in görülmesiyle otobüste alkış tufanı kopuyordu. Yüzbinlerin katılım gösterdiği yürüyüşte trafiğin yoğunluğunu gören taraftarlar bir an evvel Ata’nın huzuruna çıkabilmek ve Başkan Yıldırım’a destek olabilmek için otobüsten inerek yürüyüşe geçmişti bile. Ankara’da renk cümbüşü yaşanıyor desek yeriydi. Her takımın atkısı, bayrağı Ankara caddelerini süslüyordu. Haziran direnişinde katledilen Ali İsmail Korkmaz’ı unutmayan ta-

raftarlar, hep bir ağızdan “Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe Yıkılmaz’’ sloganları atılordu. Artık Arslanlı yola gelinmişti, hiçbir kötü tezahürat yoktu.

‘Cumhuriyete sahip çıkalım’ Yurtseverler Ata’nın huzuruna çıktıktan sonra, tören alanında Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş formalılar arasında bir ağabeyimiz dikkatimizi çekiyordu. Üzerinde Gençlerbirliği forması vardı. Eşiyle birlikte gelmişti. Özellikle AKP hükümetine ağır eleştirilerde bulunan bir yurtsever, şu ifadeleri kul-

Dünyanın her yerinde dağıtılan 629 bin tirajlı Financial Times, Fenerbahçeliler’in ‘Türkiye İçin Adalet, Fenerbahçe İçin Adalet’ adını verdikleri Anitkabir ziyaretini birinci sayfadan Anıtkabir önünde dalgalanan Fenerbahçe ve Türk bayraklarıyla birinci sayfadan ana haber yaptı. Gazete Türkiye baskısında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Twitter yasağını şiddetle eleştirdi” başlıklı haberde Abdullah Gül’ün hükümetin Twitter’i yasaklayarak yasa dışında hareket ettiğini söyleyerek hükümeti suçladığını da yazdı.

landı: “Cumhuriyetimize sahip çıkmalıyız. Son zamanlarda ülkemizde yaşananlar malüm. Bu kadar hırsızlıktan sonra bunların hesabının sorulması için milletimizin dayanışma içinde olup yolsuzlukların hesabını sorması gerekiyor. Bugün bunun için buradayız. Fenerbahçe’nin de Aziz Yıldırım’ın da arkasındayız.’’

‘Torunlarımız için buradayız’ Yürüyüşe ailesiyle birlikte gelen Galatasaraylı Serdar Aldoğan isimli bir taraftar ise, “Adalet için buradayız. Fenerbahçe bizim sahadaki rakibimiz. Burada hepimiz kardeşiz. Son yıllarda ortada ciddi bir şekilde adaletsizlikler var. Aziz Yıldırım’da buna maruz kalmış bir isim. Bağımsız bir adalet ile gerçek aydınlığa kavuşacağımız inancındayım’’ diye konuştu. Aydınlık gazetesinden geldiğimizi gören yurtseverlerin hepsi, ‘birkaç cümle de biz söyleyelim’ derken, Beşiktaşlı ağabeyimiz Muzaffer Sevinç, günü şu şekilde özetledi: “Bütün bir milletin tepkisi burada. Bu bir halk isyanıdır. Yaşananlar tüm Türkiye’yi ilgilendiriyor. Biz çocuklarımız ve torunlarımız için buradayız.” Anıtkabir’de böyle bir günü geride bıraktık. Herkes onurlu, mutlu ve en önemlisi de tüm yurtseverlerin inancı Aydınlık günlerin bizleri beklediği...


25 MART 2014 SALI

Hazırlayan: Cenk ÇINAR

Korkma Fikret başkan! 35

Şantajı da iyi biliriz! Geçenlerde bir ses kaydı yayımlandı. Orada iddia olunduğuna göre; Gezi Direnişi’nde Çarşı’nın attığı “Kurabiye Tayyip” sloganları, muhatabını çok kızdırıyor. Peşinden; Beşiktaş’ın, resmi internet sitesinde, “Kulübün, Gezi Direnişi’ni yanlış bulduğu” haberlerini

Çetin SUSAN Ç TiPi

yıl önceydi; Ağrılı, 30’lu yaşlardaki sanayicinin tam bir yobaz olan babası, Anıtkabir için şöyle mırıldanmıştı yanımda: “Bir mevtaya, bu kadar yer ayırmak caiz midir?” O göremese de, Pazar günü Fenerbahçeliler cevabını verdi: “Caiz, hatta yetmiyor bile...” Evet, on binlerce Fenerbahçeliyle birlikte, Hataysporlu, Galatasaraylı, Denizlisporlu, Beşiktaşlı da Anıtkabir’deydi. Onları orada bir araya getiren, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığıydı. Üst kimlikleri, Atatürkçü olmalarıydı. Atatürk’ü, gündelik siyasi figüre dönüştürmeyi, onun saygınlığını yok etmeyi başaramayanlar, ona olan sevgiyi ve bağlılığı hasetle izlerken, yaftalamayı da ihmal etmiyorlar tabii. Ağızlarındaki çürümüş sakızı gösterip, “Spora siyaseti bulaştırmayın” diyorlar. Yakışmazmış. Anlıyoruz; ısrarla, Atatürk’ü sıradanlaştırma çabası. Peki, yatak odasına yakışıyor mu siyaset? Jinekoloğun bistürisine? Heykellere inen balyoza? Kimin nerede, nasıl ibadet edeceğine burnunu sokmaya? Rakıya, ayrana çok mu yakışıyor da, o zaman sesiniz çıkmıyor?..

yalanlamasıysa, tuz-biber ekiyor hiddetine. Diyor ki; yapılmakta olan stat için verdiğim sözlerden vazgeçerim. Türkçesi: “Şantajı da iyi biliriz!” Kaydın devamı vahim! Durumdan vazife çıkaran tayfası, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman için edilmedik küfür bırakmadan, şantajı gerçeğe dönüştürmenin hesaplarına girişiyorlar aralarında. Çarşı, resmi web sayfasına “Şeref Bey Stadımız İçin Ölürüz” görseli ekleyerek, “Haydi Kalk Ayağa Yürü Güneşe” isimli besteyi koyuyor ve Twitter’da açtıkları #stadimizicinoluruz hashtag’iyle cevap veriyor. Konunun öznesi durumundaki Orman’a gelince... “Ne zorluklar çektiğimi de herkes görsün. Bizim hakkımızda kimin ne düşündüğü önemli değil, biz işimize bakıyoruz” diye değerlendiriyor olayı. Tedirgin bir açıklama. Belli ki çekiniyor Fikret Başkan; ama kişisel, ama kulüple ilgili nedenlerle...

Orman, yanlış safta Bence Orman, yanlış yerde saf tutuyor. Devletten, rutin dışı, olmadık beklentileri veya kişisel bir açığı yoksa, onun yeri de Aziz Yıldırım’ın yanı, İnan Kıraç -pardon- Ünal Aysal’ın da... Suçlu olup olmadığı bir yana; bugünkü

iklimde asgari yurtseverlik koşulu, “âdil yargılanma hakkı”nın yanında yer almayı gerektirmez mi? Gıyaben onca hakarete maruz kalan Fikret Başkan’ın bir iması bile, yüz binlerce Beşiktaşlıyı, statlarına engel olanların karşısına dikmez mi? Kaldı ki, Çarşı, bu refleksi kendiliğinden gösterdi zaten. AKP’ye oy veren binlerce Beşiktaşlının, Beşiktaşlılığı, AKP’liliğinin önündedir; keza Galatasaraylının da. Bunu en iyi şantajcılar bilir, şantaj sahibine de zarar vermesi olası olan bir silahtır. Ülkeyi babasının çiftliği sanan bir adam, emrindeki kamu kaynaklarını, cülusiye gibi kullanma cüretinden, karşısına dikilenlerce vazgeçirilebilir. “Beşiktaş’ın stadına sağlanan destek, Gemicik’lerin hasılatından gelmediğine, stadın arazisi Kısıklı’daki tapulu arsa olmadığına göre; bedelini ödemeyi gözün yiyorsa, engelle de görelim!” diyebilmelidir kulübü yönetenler. Bunu dedirtecek olansa, dayanışmadır.

Mersin’den seyirci rekoru

gerçek. Ama hiç bu denli doğrudan, tek kişinin tehdidi altında olmadılar. Beğenmediğine, küfür, hakaret; ümük sıkma, yol kesme girişimleri; Truva atı operasyonları; şantaj, tehdit, manüplasyon... Tehlike ortada ve büyük! Her kesimden aklıselim sahibi insan anladı ki; bu siyasi iktidar kaldıkça huzur da yok, yarına dair güvence de. Bunu iliklerine kadar hissedenlerse, kaybedecek çok

şeyi olanlar. 2011’de malum şahsın Somali’ye yaptığı gösteriş ziyaretindeki destek hizmetler ekibinin, önde gelen elemanı Sertab Erener bile sonunda kavramış AKP gerçeğini; gözü korkmuş da, ABD’ye yerleşmekte bulmuş çareyi... Akdeniz Oyunları’nda sahneye çıkma önerisini kabul etmeyince, “evlilik dışı ilişkisini” önüne koyuvermiş şantajcı yetkililer! Böylece, Şikago’ya kaçacak olanların bir kapısı oldu, ne güzel...

Barcelona teknik patronu, Real Madrid karşısında alınan galibiyetle şampiyonluk umutlarını tazelediklerini söyledi. La Liga’da ezeli rakibi Real Madrid’i deplasmanda 4-3’lük skorla mağlup etmeyi başaran Barcelona’da Teknik Direktör Gerardo Martino maç sonrasında yaptığı açıklamalarda ligin yeniden başladığını söyledi. İkisi penaltıdan olmak üzere attığı üç golle geceye damgasını vuran Messi hakkında konuşan Martino, “Onun hakkında çok şey konuşabiliriz ama bence gerek yok, konuşursam artık bu övgünün de övgüsü olur.” ifadelerini kullandı.

Tehlike ortada ve büyük! Tüm Türkiye’yi kapsama alanına alan bu 3 kulüp, 100 küsur yıllık tarihlerinin birçok döneminde, siyaset kurumunun ilgi odağı oldu, bu

Trabzon Henrique’ye sarıldı

Beşiktaş, son haftalardaki formuyla göz dolduruyor. SiyahBeyazlılar’daki başarının temeli takımdaşlık duygusu CENGİZ UYGUR

B apattı

or Akhisar Belediyesp losko Ho n na tla maçında saka Akhisar n ş’ı ta şik Be . ttı sezonu kapa laşmada rşı ka nadığı Belediyespor ile oy n yapılan gü bu un losko’n sakatlanan Filip Ho klı ğ ayak bileğinin far kontrolleri sonrası sa edildi. Holosko, sağ tespit bölgelerinde yırtık onunda ve dış yan nd te i ayak bileğ gelen yırtık bağlarında meydana yaklaşık 2 n da lar nedeniyle saha ay uzak kalacak.

1’inci Lig ekiplerinden Mersin İdmanyurdu, Akdeniz Oyunları kapsamında yapılan 25 bin kişilik Mersin Stadyumu’nda oynadığı ilk maçında seyirci rekoru kırdı. Mersin İdmanyurdu ile Gaziantep Büyükşehir Belediyespor arasında oynanan ve golsüz eşitlikle sona eren karşılaşmaya, yeni stattaki ilk maç olması nedeniyle seyirci ilgisi yoğun oldu. Daha önce maçlarını 62 yıldır 12 bin kişilik Tevfik Sırrı Gür Stadı’nda oynayan Mersin İdmanyurdu, bu maçta 21 bin 86 seyircinin karşısına çıkarak seyirci rekoru kırmasıyla tarihe geçti.

‘Yarış tekrar başladı’

Takım gibi takım! Holosko sezonu k

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ir futbol takımını başarıya götüren belirli etkenler vardır. Bu bileşenlerin uygun bir biçimde bir araya gelmesi sonucunda kaliteli bir futbol takımı ortaya çıkar. Bu etkenlerden biri, belki de en önemlisi takımdaşlık. Takım içindeki uyum, arkadaşlık ve fedakarlık ne kadar yüksekse, o oranda başarı gelir. Takım içindeki uyumsuzluk nedeniyle, Real Madrid’den Manchster United’a ne kadrolar mahvoldu ve başarıya aç kaldı. Beşiktaş’ın bu sezon yaptığı en iyi şey, takım içindeki uyumu sağlamak oldu. Kadrodaki herkes, birbiriyle iyi anlaşıyor ve bu sayede isteyerek, herhangi bir huzursuzluk olmadan futbol oynuyorlar. Bu da performanslarına son derece olumlu etki ediyor. Sezon içinde, İbrahim Tora-

man-Sezer Öztürk kavgası hariç herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı ve teknik direktör Slaven Bilic, iki oyuncuyu da düşünmediğini açık ve net bir şekilde belirterek takımda bu tarz şeylere müsamaha göstermediğini gösterdi.

Şampiyonlar Ligi vizesi Beşiktaş, 26.haftada aldığı Akhisarspor galibiyetiyle puan tablosunda ikinci sıraya yükseldi. 8 puan farkla lider olan Fenerbahçe’nin şampiyonluğu halinde, Sarı-Lacivertli takımın Avrupa cezasından dolayı ikinci Şampiyonlar Ligi gruplarına direk katılacak.Ancak, hedefler bununla sınırlı kalmıyor. Takıma güvenen camia, F. Bahçe’yi geçerek tarihi bir şampiyonluk istiyor. Şampiyonluğa ulaşırlar mı bilinmez ama, takımdaki bu uyumla ilerleyen senelerde birkaç takviye ile şampiyonluğun en büyük favorilerinden olacakları kesin.

Trabzonspor’da gerçekleşmeyen forvet transferi nedeniyle gol yollarında yaşanan sıkıntı Kasımpaşa maçında gün yüzüne çıktı. Sakatlığı nedeniyle ülkesine giden Henrique’nin yokluğunda Kasımpaşa maçında görev alan Janko’nun performansı ise hayal kırıklığı yarattı. Emre Güral’ın da geçirdiği rahatsızlığın ardından henüz istenilen seviyeye gelememesi nedeniyle teknik sorumlu Hami Mandıralı, hafta sonunda deplasmanda oynanacak olan Elazığspor maçı öncesi Brezilyalı golcüye sarıldı. Sağlık ekibinden futbolcuyu Elazığ maçına yetiştirmelerini isteyen Mandıralı, zorlu karşılaşmada Henrique’yi tek forvet olarak oynatmayı planlıyor.

Aslan gözünü kupaya çevirdi Galatasaray, Türkiye Kupası yarı final ilk maçında bu akşam Bursaspor’u konuk edecek. Şampiyonlar Ligi’ne ikinci turda Chelsea’ye elenerek veda eden, Süper Lig’de ise 26. haftayı kendi seyircisi önünde Kayserispor’a 1-0 yenilerek kapatarak sıkıntılı bir sürece giren Sarı-Kırmızılı ekip, Türkiye Kupası’nda moral bulmaya çalışacak. Galatasaray, kupada GALATASARAY yarı final ilk maçını ASY Arena’da Bursas- BURSASPOR por’a karşı yapaSAAT: 20.30 cak ve müsabaSTAT: ASY Arena ka saat 20.30’da HAKEM: M.Kamil Abitoğlu başlayacak. YAYIN: ATV

T.C. TOKAT BELED YE BA KANLI INDAN LAN 1- Mülkiyeti Belediyemize ait Tokat Merkez Kaleardı Mahallesinde tapunun pafta H37, ada 2465, parsel 2 de kayıtlı bulunan 460,72 M2 miktarlı taşınmazın, (Şehir imar planına göre taşınmaz E=1.50 Hmax: 21.50 iskan + ticaret sahasında kalmaktadır) 2886 Sayılı Kanunun 45.maddesi gereğince açık artıma suretiyle satış ihalesi yapılacaktır 2- İhale 25.03.2014 Salı günü saat 15:00 de Belediye Encümen odasında Encümen huzurunda yapılacaktır. 3- Muhammen bedel: 552.864,00 TL olup, Geçici teminatı: 16.585,92 TL dir. 4- İhaleye girecek talipliler geçici teminatları ile birlikte masraflara mahsuben 1000,00 TL’yi Belediyemiz veznelerine yatıracaklardır..

5- İhaleye İlişkin şartname mesai saatleri içerisinde Belediye Su İşleri Müdürlüğünden 1.000,00 TL ücret karşılığında temin edilebilir. 6- İhaleye girecek gerçek kişiler geçici teminat makbuzu veya teminat mektubu nüfus cüzdan sureti, İkametgâh ilmühaberi, Tüzel kişilikler adına girenler ise; yetki belgesi (aslı) ve imza sirküleri (aslı) ile birlikte ihalede hazır bulunacaklardır. 7- İhaleye girecekler ihale günü 12:00 ye kadar dosyalarını Belediye Su İşleri Müdürlüğüne teslim etmeleri gerekir. Keyfiyet ilan olunur. BASIN: 18350 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. HATAY 2. ASL YE HUKUK MAHKEMES LAN Say : 2014/242 Esas MALİYE HAZİNESİ ile KANUNİ KAYYIM HATAY DEFTERDARI arasında mahkememizde görülmekte olan Tapu iptali Ve Tescil (Gaiplik Nedeniyle Hazine Adına Tescil) davası nedeniyle; Hatay ili Merkez ilçe Bal kl dere Köyünde kain 353 ve 357 parsel say l ta nmazdaki 1/6 hissesinin Basil Huri k z Meryem’in ta nmaz n n 10 y ldan uzun süredir yasal kayy m olarak atanm Hatay Defterdar taraf ndan idare edildi i belirtilerek, TMK.m.588 gere ince bu paylar n hazine ad na tesciline karar verilmesi istenilmi tir.

Nüfus kaydı bulunmayan, bu güne kadar sağ olup olmadığı ve adresi tespit edilemeyen dava konusu taşınmazın maliki Basil Huri kızı Meryem’den haberi olanlar n veya yerini bilen ve bu ki i i tan yanlar n ALTI AY içerisinde, Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/242 esas say l dosyas na haber vermeleri TMK.588 ile 32 ve 33. maddeleri gereğince İLAN olunur. Aşağıda açık kimliği bulunan ve gaipliğine karar verilen gaipliği hakkında bilgisi olanların 6 ay içinde mahkememize haber vermeleri hususu ilanen tebliğ olunur. 10/03/2014 BASIN: 18368 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. SAMSUN 7. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/8447 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Samsun li, Canik ilçesi, Yeni Mahalle 1244 ada, 14 parsel 5 Kat, 9 nolu ba ms z bölüm mesken çelik kap l olup, mesken mü temilat olarak 2 yatak odas salon oturma odas antre, hol ve 2 adet kiler banyo ve balkondan ol u maktad r. Pencere do ramalar pvc taban dö emeleri odalar tam inant slak zemin mutfak seramik isleri bitmi duvarlar saten tavan kartonpiyerlidir. Asansör ve kalorifer mevcuttur. Bahse konu ta nmaz Brüt 167 m1 net olarak 150 m2 kullan m alan na sahiptir. Borçlu irkete T.K.35 maddesine göre tebli yap ld ndan gazete ilan irkete tebli hükmündedir. Adresi : Yeni Mah. 100.Y l Bulvar Gençler Apt.no: 305/5-9 Canik Yüzölçümü : 345,46 m2 Arsa Pay : 15/345 imar Durumu : İmar planında konu ve ticaret alanı olarak bitişik nizam (B-7 )yedi katlı konut alanına isabet etmektedir. K ymeti : 105.405,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kayd ndaki gibidir 1. Sat Günü : 16/05/2014 günü 11:00 - 11:10 arası 2. Sat Günü : 12/06/2014 günü 11:00 - 11:10 arası Sat Yeri : SAMSUN 7.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar

esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan somaki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamım ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/8447 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 14/03/2014 BASIN: 18669 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Site Öğrenci Yurdu’na girdi! KURULUŞ 1921

25 MART 2014 SALI

1977 seçimlerinden sonra Ankara Savcı Yardımcılığı’na atandı. Ticaret ve Turizm Yüksek Okulu öğrencisi Levent Özyürek’in öldürülmesi dosyasını inceliyordu. Devrimci gencin Naci Üner adlı ülkücü tarafından öldürüldüğünü saptadı. Ülkücü komandoların karargâh olarak kullandığı Site Yurdu’nu arattı. 1978’de

Site Yurdu’na ancak izin verirlerse polis tarafından girilebiliyordu. Doğan Öz, polisin arama işini ciddiyetle yapmadığını görmüş, bizzat aramanın başına geçmişti. Naci Üner’i yurtta bulup yakalattı. 60 ülkücüyü gözaltına aldı. Gladyo bu olaydan sonra tamamen hedefe koydu ve 20 gün sonra katletti.

CUMHURİYET’İN YÜREKLİ SAVCISI DOĞAN ÖZ’ÜN KATLEDİLİŞİNİN 36’NCI YILI

Kontrgerillayı yargı karşısına çıkartmaya hazırlanıyordu Doğan Öz

ERCAN DOLAPÇI-ÖZLEM KONUR USTA 1 Mayıs 1977 katliamında Kontrgerilla izi çok sırıtıyordu. 34 yurttaşımız düzenlenen bir tertiple İstanbul Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda katledildi. Aydınlık bu tertibin telsiz konuşmalarını 1978 yılında yayımladı. Merkeze ışık tuttu. Bu katliamdan sonra, aydın yurtsever şahıslara karşı suikastlar ve Kahramanmaraş, Sivas ve Malatya gibi illerimizde toplu cinayetler artmaya başladı. Bunun sıradan bir cinayet ve olaylar olmadığını gören Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz, darbeye götürmeye çalışan bir odağın olduğunu ve bunun da Kontrgerilla olduğunu saptadı. Bunu da zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e rapor etti. Dava açmaya hazırlandı. Ecevit, 5 Ocak 1978 - 12 Kasım 1979 tarihleri arasında Başbakanlık yaptı. Yoğun da ‘anarşik olaylara’ maruzu kaldı. Bu dönemde Doğan Öz’ün çalışmaları da birilerini rahatsız etti. Yüreklice cinayetlerin üzerine gitti. İşte tam da bu sırada katledildi.

İzini buldu katledildi Savcı Öz, 24 Mart 1978 günü sabahı işine gitmek üzere Bayındır Sokak’taki evinden çıkıp Kızılırmak Sokak’ta kaldırıma bıraktığı Anadol marka otomobilinin yanına geldiğinde saat: 08.14’ü göstermekteydi. Öz, otomobiline biner ve kontağı çevireceği sırada karşısına bir şahıs dikilir. Elindeki silahı ateşleyerek hızla olay yerinden uzaklaşır. Öz,

26 Mart 1978 aldığı yedi kurşun yarasıyla olay yerinde hayatını kaybeder. Bütün Türkiye’yi ayağa kaldıran olay, Doğan Öz’ün üzerinde olduğu Kontrgerilla’nın bir cinayetidir.

4 kez idama mahkum oldu Tetikçi görgü tanıklarının tarifiyle İbrahim Çiftçi’dir. Çiftçi yakalanır, olayı itiraf eder. 7 yıl hapiste yatar ve sonra her olayda olduğu gibi burda da Çiftçi’yi bir ‘güçlü el’ korumaya başlar. Çiftçi o günlerde Gladyo’nun MHP içinde devşirdiği bir isimdir. 20 yaşındadır. Yargılama sırasında 4 kez idama mahkûm edilir. MİT avukatı Can Özbay onu savundu. Her defasında mahkemenin kararı Askeri Yargıtay’ca bozulur. Ve sonunda beraat eder (25 Haziran 1985). Yoksul bir köylü çocuğu olan Çiftçi, petrol ofisi açar. Emniyet araçlarına yakıt verir. Bununla da kalmaz devlet ihalelerine girer ve hızla yükselir. Bir ara ismi MHP genel başkanlığına bile geçti...

Savcı Öz’ün suçu Eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Av. Veli Devecioğlu, onun için “Savcılık mesleğinin kutup yıldızıydı” diyor. Adı gibi Cumhuriyet’in savcısı. Cumhuriyet devrimine karşı olan ne varsa onun düşmanı. Önce ağaya karşı Güneydoğu’nun yoksul köylüsüne sahip çıkarken görüyoruz Doğan Öz’ü. Dönüyoruz Konya ovasına. Tefecilikle mücadele ederken, çıkar çevrelerinin hedefi oluyor. Gericiliğin merkezi haline gelen Mücadele Birliği Derneği’ni kapattırıyor. Evi taşlanıyor. Yılmıyor. Savaştıkça büyüyor. Bu kez Ankara’da Gladyo’nun tetikçisi haline gelen 60 ülkücüyü tutuklattırıyor.

Yasaları halk için uyguladı CHP Eski Milletvekili Mustafa Gazalcı, Doğan Öz için “Kimsenin yapmadığını yapamadığını aklına getirip adaletle uygulardı. Ayrım gözetmeden, hatır gönül tanımadan herkese hukuku uygulardı” diyor (Aydınlık, 29 Mart 1998). Onun adaletinden, iktidar çevreleri de nasibini alıyor. 1976’da Denizli’de görev yaparken dönemin Başbakan Yardımcısı olan Necmettin Erbakan’ın kardeşi Akgün Erbakan hakkında yolsuzluk dosyası hazırlatıyor. Bunun dışında Denizcilik Bankası’nın Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’e verdiği usulsüz krediyi de soruşturur.

Cumhuriyet çocuğuydu Doğan Öz, 1934’te Bolvadin’de doğdu. İlkokulu Bolvadin’de, liseyi Afyon’da parasız yatılı olarak okudu. Babası başöğretmen Bekir Öz, Köy Enstitülüydü. 1959’da Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra Sezen Öz’le evlendi. Üç çocukları oldu. Turhan, Hakan ve Bengi Heval. 16 yılda 10 kez sürgün yedi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.