‘Türkiye’yi bombalar SAVAŞ ÇIKARTIRIZ’ Hakan Fidan Gerekirse Suriye’ye 4 adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze att r p sava gerekçesi üretirim, Süleyman ah Türbesi’ne de sald rt r z.
KURULUŞ 1921
Ahmet Davutoğlu Davutoğlu Ahmet
AKP iktidar n n sava suçu, ses kay tlar na yans d . D i leri Bakan Ahmet Davuto lu, M T Müste ar Hakan Fidan, Genelkurmay 2. Ba kan Orgeneral Ya ar Güler ve D i leri Müste ar Feridun Sinirlio lu aras ndaki görü mede, seçim öncesi Türkiye’yi Suriye’yle sava a sokma planlar yap l yor. 10-11’de
Feridun Sinirlioğlu:
Org. Yaşar Güler:
Toprağımız ve ulusal güvenliğimizle ilgili yaptığımız konuşmalar son derece pespaye, bir ucuz iç politika malzemesi haline geldi.
Yani yapacağımız iş direkt savaş sebebi... Dışişleri hiçbir zaman diğerine bir gerekçe bulamaz.
Ba bakan telefonda “Bu (Süleyman ah Türbesi’ne sald r ) gerekti inde bir imkân gibi de de erlendirilmeli bu konjonktürde” dedi.
Buna bulur ama. an ah Türbesi Süleym
28 MART 2014 CUMA - 75 KURUŞ
132 KOMUTANDAN İP’YE DESTEK ORHAN AYKUT, BAYKAL KASETİNİ ANLATTI:
Orhan Aykut
E. Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Ankara’daki basın toplantısında, 132 emekli subayın imzaladığı ‘İşçi Partisi’ni destekliyoruz’ bildirisini açıkladı, silah arkadaşlarına çağrı yaptı
Akyürek çekti Varank sattı
Tekirdağ Cezaevi’nde tutukluyken F tipi yapının faaliyetlerini açıklamıştı. Şimdi de kasetler hakkında konuştu. Orhan Aykut, Deniz Baykal kasetinin, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek kontrolünde çekildiğini ve Başbakan’ın Başdanışmanı Mustafa Varank tarafından 2 milyon dolara satıldığını açıkladı. 8’de
Kasımpaşa 1453
Malvarlığını açıkladı
SAMİR AMİN:
Uçağın düşürülmesi ABD’nin kışkırtması Samir Samir Amin Samir SamirAmin Amin Amin
Şafak TERZİ’nin söyleşisi 13’te
Sınırdaki teröristleri koordine eden Türk gazeteciler Bessam Abu ABDULLAH’ın yazısı 13’te
YASAĞI ANINDA DELİK DEŞİK Suriye ilgili kayıtların sızmasının ardından video paylaşım sitesi Youtube’a da erişim yasağı getirildi. Kapatmanın, mahkeme kararı olmadan yapıldığı ve idari tedbir uygulandığı öğrenildi. Ancak internet kullanıcıları yasağı saniyesinde deldi. 15’te
‘İP karanlık dönemin tek aydınlık yüzü’
Levent Kırca
Kürdistan projesinin ekonomi politiği
Hayatının Türk halkının gözleri önünde geçtiğini dile getiren İP İstanbul Adayı Kırca, “Şu anda şahsım üstüne neredeyse 10 yaşında olan bir minibüsüm var. Kirada oturuyorum. Onun dışında bir şeyim yok. Benim bütün malvarlığım vatanım” dedi. Kırca başkan seçildiğinde her ay mal beyanında bulunacağını açıkladı. 7’de
Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in kamuoyuna duyurduğu bildiride şu ifadeler yer aldı: “Her zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini ve dirliğini savundular. Atatürk Devrimlerinin ışığı oldular. Gericiliğin, bölünmenin, adaletsizliğin, sömürünün karşısında kaya gibi durdular ve mücadele ettiler.”
Pekin, bildiriyi şu sözlerle bitirdi: “Zindanlara atılan askerlerimiz ve aydınlarımızın sesi, gözü kulağı oldular. Milli güçlerin iktidara gelmesi için oluşturulan platformun öncüsü oldular. Yolsuzluğa ve yoksulluğa karşı olmanın anıtı oldular. Bu büyük mücadelede İşçi Partisi’nin yanındayız, onunla birlikteyiz.” 9’da
Doğumumun 125. yılında
BUGÜN
Burakcan Karamanoğlu’nun öldürülmesi olayıyla gündeme gelen Kasımpaşa 1453 taraftar topluluğuyla ilgili ayrıntılara ulaştık. CEYHUN BOZKURT’un haberi 3’te
Yakup Kadri KİTAP GÜNÜ
ISSN 2146-2356
(Soldan sağa) Yukarıdakiler: İbrahim Erge, Cem Gürdeniz, Alaettin Sevim, Kadir Sağdıç, Can Teller, Yaşar Müjdeci. Aşağıdakiler: Tamer Ünver, İbrahim Kılıçoğlu, Levent Ersöz, İsmail Hakkı Pekin, Erdoğan Karakuş, Noyan Umruk, Naci Beştepe.
Medineli Ali Hoca’nın toplantısında kuruldu
Hazırlayan: Osman ERBİL
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Erdal Atabek’e yanıt
S Necati CEBE
ayın Erdal Atabek’in “Kime Oy vermeliyim ve Neden?” başlıklı Cumhuriyet gazetesindeki 24 Mart tarihli yazısı üzerinde kısaca da olsa durma gereksinimi duydum. Sayın Atabek, kısa bir girişten sonra, “İktidarı değiştirmek için oy vermeliyim. Oyumu duygularımla değil, akılcı ve soğukkanlılıkla vermeliyim” diyor. Cumhuriyet yazarı, İşçi Partisi’ni enerjisi yüksek, üyeleri canla başla çalışan, gençlik örEski CHP Milletvekili gütü atak bir parti olarak övdükten sonra, seçim stratejisini beğenmediğini, buna karşın, Meclis’e girme şansları olsa oy vermeyi düşünebileceğini söylüyor. Hemen ardından da “ İşçi Partisi’ne vereceğim oy, AKP’nin işine yarar” diyor.
CHP güçbirliğini reddetti Toplumumuzda çok yaygın olan “Oyum boşa gitmesin” sendromu. Yazar, İşçi Partisi’nin seçim stratejisini beğenmediğini söylüyor; fakat her nedense, İP’nin eti budu yerinde öteki muhalefet partilerine yaptığı “Güçbirliği önerisi”nin reddedildiği gerçeğine hiç değinmiyor. Övüp göklere çıkardığı, enerjik ve çalışkan bulduğu İşçi Partisi’ni oydan geçtik, “kupkuru bir aferin”le bile ödüllendirmek istemiyor. Takdir kuşkusuz kendilerinin. Yılların Cumhuriyet yazarı, TKP’ye verilecek oyun da AKP’ye yarayacağını belirttikten sonra, CHP’nin Kılıçdaroğlu döneminde, kitle partisi olma stratejisi izlediğini, yalnızca kendi partililerinden değil, öteki partilerden de oy beklediğini belirtiyor. Ve bunun “kitle partisi” demek olduğunu vurguluyor.
Fethullah’ı bilge ilan ettiler Sayın Atabek’in kitle partisi tanımına katılmam olanaksız. Burada yanlış bilgilendirme söz konusu. Her şeyden önce CHP’nin kurulduğu günden beri kitle partisi olduğunu belirtmeliyim. CHP hiçbir zaman sınıf partisi olmadı ki Kılçdaroğlu ve ekibi onu kitle partisine dönüştürsün. Kitle partisi, yalnızca tek bir sosyal sınıfa değil, toplumu oluşturan tüm sosyal sınıf ve tabakalara çatısı altında yer veren partidir. Her siyasi parti gibi, kitle partilerinin de belli ilke, amaç ve hedefleri vardır. Kitle partisi, günümüzün CHP’si gibi, “yol geçen hanı” değildir. Bir partinin tıpkı üyeleri gibi yöneticileri de partinin temel ilkelerine, parti tüzük ve programıma uymak zorundadır. Yazarın CHP’de olup bitenleri, kitle partisine dönüşme yolunda atılan adımlar olarak yorumlaması, temelden yanlıştır. Kılıçdaroğlu, bir sınıf partisini kitle partisine dönüştürüyor değildir. Onun yaptığı; CHP’yi kuruluş felsefesinden, amaç ve ilkelerinden açıkça saptırmaktır. Kılıçdaroğlu, genel başkanlık görevine “CHP’de korku imparatorluğunu yıktık” diyerek başlamasının hemen ardından bir yandan ömrünü CHP’ye vermiş kişileri tasfiye ederken, diğer yandan da sicilli CHP karşıtlarını partisinin üst düzey yönetimine taşıdı. Kılıçdaroğlu’nun CHP yönetimine taşıdıkları arasında kimler yoktu ki?.. Fethullah’ı bilge ilan edenler, “Cumhuriyetin bekçisi değiliz” diyenler, “Türklük” kavramını tartışmaya açanlar, Atatürk’ü katliam yapmakla suçlayanlar, Kurtuluş Savaşı’mızı “Rum katliamı” olarak niteleyenler, üniter devlete soğuk bakanlar, özerklik bekleyenler, bir yabancı devletin kodlu elemanları. Ve daha neler neler!..
Y-CHP liderinin siyaseti Kılıçdaroğlu ve devşirmeleri göreve başladıkları günden bugüne CHP’nin geçmişini karalama yarışına girdiler. Örnekler saymakla bitmez. İşte birkaçı: Başbakan “Dersim isyanı” konusunda devlet adına özür dilediğinde, Kılıçdaroğlu, “Özür dilemek yetmez, tazminat da ödenmeli” diyerek genç Cumhuriyeti suçlamada Başbakanı geride bıraktı. Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında, “Günümüzde AKP ile mücadele ederken kendisini 1940’lı yılların CHP’si ile mücadele ediyormuş gibi hissettiğini” söylemekten çekinmedi. CHP’nin geçmişini karalamayı, “Nâzım Hikmet’i CHP hapse attı”, “Sabahattin Âli’yi CHP öldürttü” deme noktasına vardıran bir CHP düşmanı değil, Kılıçdaroğlı’nun ta kendisi. Kılıçdaroğlu söylem ve eylemleri ile, kendi partisinin geçmişini karalayan ilk siyasi parti genel başkanı olarak çoktan tarihe geçti. Bu başarısıyla övünebilir. Laiklik can çekişirken laikliğin tehlikede olmadığını söyleyen, Gülen cemaatinin yargı üzerindeki etkisi tüm dünyaca bilinirken, “Cemaat’in yargıyı etkilediğini söyleyemeyiz” diyerek iktidarı ve onun Özel Yetkili Mahkemelerini aklayan da Kılıçdaroğlu’dur, bir başkası değil.
Lehte deliller aleyhe döndü
Bilirkişinin dijital delillere haiz ‘Hiçbir dosya 1. Ordu bilgisayarlarında işlem görmemiştir’ tespitinin aksine Balyoz iddianamesine ‘Tüm dosyaların TSK Bilgisayarlarında yazdırıldığı anlaşılmıştır’ diye nasıl geçti?
İ
çinde sanıklar lehinde yüzlerce bulgu ve tespit, resmi makam yazısı bulunan altı delil klasörünü soruşturmada görevli savcılar sudan bahanelerle adli emanete kaldırmışlar ve sanıklara gösterilmesini engellemişlerdir. CMK m.160 ile savcılar, sanıklar lehindeki delilleri de toplamakla görevli kılmıştır. O halde soruşturma yetkililerinin adli emanete sakladığı bu dosyaların (DG 1-6) adaleti yanıltıcı görev kusuru olup olmadığı neden mahkemece soruşturulmamıştır? Bu dosyalardan 1019 adet sanıklar lehinde yanıt çıktığı halde, bunlardan iddianamede hiç bahsedilmemesinin CMK 160 ve CMK 170’e aykırılığı neden mahkemece dikkate alınmamıştır? Bu lehte unsurlar ortaya konulsa iddianamenin mahkemede kabul edilmeyebileceği endişesiyle mi hareket etmişlerdir? Bu adaletle bağdaşır mı? Milletin yargı görevlilerine anayasa uyarınca verdiği yargılama yetkisinin uygulaması bu mudur? Bu saklanmış altı klasörün hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayacağına inanan kişiler, bu
dosyalarda yapılmış tespitlerin tam aksi yöndeki kanaatlerle şüpheliler aleyhinde iddianamede 22 ayrı defa değerlendirmede bulunmuşlar ve attıkları suçu güçlendirme çabası içinde olmuşlardır. İddianamede bu 1019 lehte bulgunun, 22 ayrı defa “aleyhte bulgu” olarak değerlendiriliyor
olduğuna Mahkeme nasıl sessiz kalmış ve buna yol açanları adaleti yanıltıcı işlemlerinden dolayı neden sorumlu tutmamıştır? Bu, suç ve suçluyu korumak suçunu oluştururken neden HSYK yasal işlem başlatmamıştır? Mahkeme iddiaları çürüten bu 1019 adet yer, zaman, olay, olgu, çelişki varlığına rağmen iddiaların geçerli kaldığına ve atılı suçun sübutuna nasıl hükmedebilmiş ve bu hüküm nasıl onanabilmiştir?
Kumpası çözecek sorulara devam Mahkeme neden sanıkların delillerini okumamıştır? Mahkeme neden delillerin tartışılması safhasını atlamıştır? Mahkeme neden eksik kovuşturma ile hükme gitmeyi tercih etmiştir? Mahkeme neden Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması gereken Kuvvet Komutanı olan sanıkların orada yargılanmalarına engel olmuştur? Mahkeme nasıl 1. Sınıf Hâkimleri yetkisiz olarak Yargıtay yerine kendisini yetkili kabul ederek yargılamayı sürdürmüştür? Askeri Yargıtay Başsavcılığı’nın mükerrer yazılarını yanıtsız bırakabilmiştir? Bu yetki kıskançlığı mesleki midir? Sanıkları elden kaçırmamak için midir?
Orhan Aykut tanık yapılmadı Orhan Aykut isimli şahsın davanın komplo/kumpas çetesi marifetiyle oluşturulduğunu açıklayan
ısrarlı beyanları bulunmaktadır. Buna göre; 2007 yılında daha sonra Balyoz adı verilecek ve 2010/185 sayılı soruşturmada delil olarak kullanılacak olan belgeleri, ağzı kapatılmış bir çuval içinde uzun saçlı bir Binbaşı ve Amerikalı kişinin getirerek, İstanbul 4. Levent’teki bir otelde kendisi de hazır olduğu halde İhsan Arslan isimli şahsa teslim ettiklerini (O dönem İhsan Arsan ile bir arada hareket edip birbirlerine güven de duyduklarını) şu cümlelerle açıklamıştır: “İçinde Balyoz soruşturmasına dayanak oluşturan belgelerin bulunduğu çuvalı bizzat kendisinin İhsan Arslan’a ait olan otomobile taşıdığını, oradan Ankara ilindeki İhsan Arslan’a ait ofise götürdüklerini, Askeri Seminer ile ilgili bu belgeler arasındaki kayıtlara, İhsan Arslan’ın bürosunun bulunduğu 22 katlı Dikmen Vadisi’ndeki binanın 5. katında (Tavacı Halil’in bulunduğu binada) ilaveler
yapıldığını”... Orhan Aykut, hükmün verilmesinden sonraki tarihlerde verdiği beyanlarla ve önceki kimi ifadelerinde Balyoz ve Ergenekon davalarına ışık tutacak pek çok konuya açıklık getirebileceğini de açıklamıştır. Sanıkların diğer tüm talepleri gibi, Orhan Aykut’un tanık olma dinlenme talebi de 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından yargılamada dikkate alınmamıştır.
ması imkânı yok idi. (Teslim eden polis Necati Aksu bu teslim tutanaklarını muhafaza etmiştir ve talep edilir ise mahkemelere ibraz edebilecek durumdadır.) Bu konu defalarca talep edildiği halde neden mahkemece tahkik ettirilmemiştir? Deliller ve sanıklar arasında illiyet bağının yokluğu kesinleşir ise yargılamayı sonlandırmak gerekeceği için mi? Bilirkişi Hakan Erdoğan’ın delil dijital verilerine haiz “Hiçbir dosya 1. Ordu bilgisayarlarında işlem görmemiştir” tespitinin aksine “Tüm dosyaların TSK Bilgisayarlarında yazdırıldığı anlaşılmıştır” ibaresi, iddianameye gerçek dışı olduğu halde nasıl yazılabilmiştir? Bu sahte yazım ortaya çıkartılınca soruşturma savcılarına mahkemece neden hesap sorulmamıştır? İddianamenin yetersiz olduğu halde kabul edilmişliği soruşturulmasın diye mi? (Sanıklar topluca savcıların kamu görevlisi olarak hukuka aykırı işlemler yaptıklarının tespiti için mahkemelere başvurmuşlardır. İşlem sürmektedir.)
‘TSK’ya ait değil’ diyen rapor yok edildi İddianameyi yazanlar neden Adli Bilişim Uzmanı Hakan Erdoğan’ın 19 Şubat 2010 tarihli “Deliller TSK’ya ait bilgisayarlardan elde edilmemiştir” tespitini yapan raporunu yok etmişlerdir? Davayı açmalarına engel gördüklerinden mi? Aynı polis kuryesinin teslim ettiği bir rapor alınıp basına servis edilirken ikinci raporun teslim alınmamış ol-
Dinleme-kasetleme merkezi
“Cümbür Cemaat” adlı kita pta, masıyla 2007’den itib Cemaat’in Ankara’nın göbeği are ndeki Meclis’e, ofislere binlerc n evlere, bir çiftlikte kurduğu diğer kişi e kamera yerleri leme-dinleme ve kasetleme-tap iz- leştirerek on binlerce kişinin özel haeleme yatını tek tek kaydettiği ne işaret ediyor. merkezine ilişkin çarpıcı açık lamala yapılmıştır. Zaman olarak suç çete r Ama kasetlerin yüzde birinin bile (hesini delil üretimi dönemine de uya n nüz) servis edilmediğini, bunun yerine n bu bazı önemli koltuklard aki kişilerin bu açıklamalar Balyoz düzmece iddiala- yöntemle istifaya zorl andığını, devletin rının kaynağına ışık tutacak ma hiyet- de o koltuklara Cemaat ’in adamlarını tedir. “Cemaat 2007’den itibare n An- atadığını...” aynı kaynak kara başta olmak üzere birç aktarıyor. Heok ilde nüz Balyoz davası sür mekte iken mahyasadışı ‘kasetleme’ merkezler i kur duruyor. Bunun için devletle (cem - keme delillerin nasıl hazırlandığına aat) dair bu tespitleri ned ense dikkate işbirliği yaptığını, kaynak ihtiyaç larının değer görmemiştir. Bu arada davanın, devlet tarafından sınırsızca kar şılan- yine basında yer alan haberler ihbar dığını, devletin haber alma ser visinin kabul edilerek açılmış olduğunu anımCemaat’e sınırsız bilgi aktardığı” kitapta samak da gereklidir. Gerçekte yazarın, belirtiliyor. “Bu kasetleme me rkezle- köşesinden yapılmış yukarıdaki alıntı rinde görev yapacak kişilerin, bürok- Cumhuriyet Savcılarına rasinin, özel sektörün ve me suç duyurusu dyanın niteliğindedir ve Bal yoz delillerinin her kademesindeki Cemaat üyeleri üretilmesinde yaşanm ış olanları ve arasından seçildiğini ve eği timden gelecekte de olabile cekleri aydınlatıgeçirildiğini” aynı kaynak yaz ıyor. cıdır. Ancak değil bu veriler, tüm devlet üst yönetimi ayrı ayrı delillerin Arşivlenen kasetlerle istifalar Cemaat tarafından hazırlattırıldığını Önemli mevkilerde görev yap an mensuplarına kumpas kur ve TSK herkesi zaten yıllardır teknik ulduğunu takiple belirtmesine rağme n “yeniden yarizleyen, telefonlarını dinleyen Cema- gılama başvurularına ” duyarsız kalınat’in, kurulan bu ekiplerin işe başla- dığı da halen yaşana n gerçektir...
Sürdürülebilirlik de neymiş? Ö
zellikle son on yıldır, yürütmenin karar vericileri, “sürdürülebilirlikte neymiş” diyerek uyguladıkları politikalar ve yaptıkları planlamalarla, kısa dönemli güç ve çıkarlar uğruna, yurdumuzun ve yurttaşlarımızın gelişimi, gönenci ve
Oyumun adresi CHP’nin dördüncü kez iktidara oynayan tek adama karşı bir “iktidar seçeneği” oluşturamamış olmasının başlıca nedeni, CHP’nin cumhuriyetle patolojik sorunları olan bir kadro tarafından yönetiliyor olmasıdır. Kesin inancım odur ki CHP’nin genleriyle bu denli oynanmamış olsaydı, CHP, BOP değirmenine su taşıyacağına, doğru dürüst muhalefet etseydi, AKP çoktan tarihin çöplüğüne atılmış olurdu. Oyum, iktidara giden yolun Washington’dan geçtiğine inanan şaşkınlara değil, yıkılan Cumhuriyet’i Atatürk’ün bıraktığı yerden alıp çok daha ileri aşamalara taşıma yolunda canla başla uğraş veren İşçi Partisi’ne!
3
mutluluğu için en temel varlıklardan biri olan su kaynaklarımızın ve onların havza ekosistemlerinin adeta katledilmesine neden olmuşlardır. Hani alay etmek için kullanıllan bir söz vardır ya “Su akar Türk bakar” diye; aslında doğaya saygıya dayanan “şaman” kültürüyle yetişmiş Türkler iyi ki böyle yapmışlardır. Günümüzde, verdikleri zararlar fark edilerek ABD’de başlayan HES’lerin yıkılması uygulaması artık diğer ülkelerde de giderek yaygınlaşmaya baş-
arası bir zaman boyutunda dengelenmesi (ekonomi deyişiyle arz-talep dengesinin kurulması) şeklinde tanımlanabilir.
lamıştır.
Negatif seleksiyon süreçleri Tam da 21. yüzyıla girerken, Türkiye’miz ötrofik faza geçirilmiştir (Bkz. 14 Mart günlü yazım). İşte bu fazda, “negatif seleksiyon” süreçleri oluşmaktadır. İlk süreç “kifayetsiz muhterisler”in, yetersizliklerinin bile farkında olmadan önemli görevler için yanıp tutuşmaları; buna karşın bilgili, yetenekli ve donanımlıların alçakgönüllü davranıp bu görevlere talip olmamaları sendromuyla gelişmektedir. Bu ilk süreç sonunda hemen ikinci süreç devreye girmektedir. “Bilgi, kültür, çağdaşlık ve sürdürülebilirlik bilinci açısından donanımlı insanların kendilerine benzeyenlerle; bu açılardan yetersiz insanların ise kendilerinden çok daha yetersiz olanlarla çalışması” kuralıyla işleyen bu ikinci süreçte, yürütme makamlarındaki önemli görev yerlerini, hem donanımsız hem de çıkarcı ama yandaş insanlar doldurmaktadır. Bu durumda iyice edilgen hale gelen donanımlı insanlarsa giderek kabuğuna çekilmektedir. Kifayetsiz muhterisler, bu süreçleri
Sürdürülebilir yönetim
sürdürebilmek için çocukları ve genç kuşakları dogmatik ve ezbere dayalı bir eğitim sistemiyle yetiştirmekte; çocuk ve gençlerin sorgulama, yargılama, analiz ve sentez yapma gibi yeteneklerinin gelişimini yine eğitim yoluyla engellemektedirler. Bu arada toplumun, hem görsel ve yazılı basın yoluyla, hem de dinsel ve düzmece propogandalarla beyni yıkanarak, bu süreçlerin farkına varmasının önüne geçilmektedir. İşte sevgili okurlarım, bugün yaşadığımız sıkıntıların ana nedeni, ancak son bir yıldır fark etmeye başladığımız, aslında sürdürülmesi
mümkün olmayan bu negatif seleksiyon süreçleridir.
Sürdürülebilirlik kavramı Sürdürülebilirlik, sosyoekonomik sistemin (SES) güncel gereksinimlerinin, yani taleplerinin -gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasını önlemeyecek ve/veya engellemeyecek şekilde- doğal sistemin (DS) arz edebildiği ölçüde karşılanması olarak tanımlanabilir. Bilimsel olarak da sürdürülebilirlik, SES ve DS arasındaki yersel-zamansal ilişkilere ait dinamiklerin, tüm olasılıklar tahmin edilerek uzun erimli, kuşaklar
Sürdürülebilir yönetim için ekosistemdeki tüm varlıkların aynı yaşam haklarına sahip olduğunun ve ancak birbirlerinin yaşam haklarını yok etmeden bir arada varolabileceklerinin tüm paydaşlarca içselleştirilmesi ve bunun, insanın ekolojik izbırakımının sınırlandırılmasını hedefleyen havza planlamalarına yansıtılması gerekli ve zorunludur. Karar vericiler sadece SES’ in tüketme ve büyüme taleplerini değil, bunun için gerekli kaynakların temininde DS’in sınırlarını ve kısıtlamalarını da mutlaka göz önüne almalıdırlar. Gerçek bir sürdürülebilir yönetimin, sadece tüketimi ve ekonomik büyümeyi hedefleyen “serbest pazar ekonomisi”nden, DS’nin kaynak ve hizmetlerinin paylaşımında ve kullanımında ahlaki, etik ve bilimsel ölçütleri göz önüne alan ve gönençli bir toplumsal gelişmeyi hedefleyen “sürdürülebilir pazar ekonomisi”ne geçilerek yapılabileceği kanısındayım. Eğer varsa, bu pazar oyunuzu bunları dillendiren partiye verin derim. Rasgele!
28 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Osman ERBİL
Medineli Hoca’nın 1453 fedaileri
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
İşi, gücü istismar!
Burakcan’ın öldürülmesiyle yeniden gündeme gelen ‘Kasımpaşa 1453’ün Medineli Ali Hoca isimli şeyhin toplantılarında kurulduğu, grubun Fenerbahçe sızmaya çalıştığı öğrenildi edildiği ve yeniden fethedilmesi gerektiği iddiasının aşılanması gösteriliyor. Beşiktaş Çarşı grubuna karşı kurulan ve ligin ilk yarısında Olimpiyat Stadı’nda çıkardıkları olaylarla gündeme gelen 1453 Kartalları grubu da buna bir diğer örnek oluşturuyor.
CEYHUN BOZKURT
B
erkin Elvan’ın cenazesiyle başlayan eylemler sırasında çıkan silahlı bir çatışmada Burakcan Karamanoğlu hayatını kaybetmiş, dikkatlerse olayı üstlenen DHKP-C’nin yanında o gün facebooktan toplanma çağrıları yapan Kasımpaşa 1453’e çevrilmişti. Grubun adı, Haziran Ayaklanması sırasında yurttaşlara yaptığı palalı, sopalı saldırılarda da geçiyordu. Aydınlık, 23 Mart’ta yayımladığı haberde grubun nasıl ikiye bölündüğünü, bir tarafın tribüncü olarak devam ettiğini, bir diğer tarafın ise AKP’nin paramiliter gücü gibi hareket ettiğini yazmıştı. Araştırmalarımız sonucu grupla ilgili çarpıcı bilgiler elde ettik. Grubun nasıl kurulduğu, faaliyetleri konusunda araştırmalarda ulaştığımız sonuçlar şöyle:
Medineli Ali Hoca’nın evinde kuruldu Kasımpaşa’nın muhafazakar ve milliyetçi bir yapısı
Medineli Ali Hoca
Seçilen gençler ülkücümilliyetçi
bulunuyor. Buradaki gençliğin dinamik bir yapısı olmasına dikkat çekiliyor. Araştırmalarımız sonucunda grubun, AKP destekçisi bir tarikat şeyhinin toplantılarında kurulduğunu ortaya koydu. Buna göre, yaklaşık 4 yıl önce Medineli Ali Hoca isimli hoca tarafından evinde gerçekleştirilen toplantılarda, grubun temeli atıldı. Hatta grubu yakından tanıyan kaynaklar, Medineli Ali Hoca’nın toplantılarına katılan
Ömer isimli bir gencin daha sonra öldürüldüğü bilgisini paylaştı. Ömer isimli gencin, yolda insanlardan yol/alkol gibi gerekçelerle para isteyen ve sinyalci diye bilinen kişilerden olduğu belirtiliyor.
Seçilen gençlerin siyaset olarak milliyetçi-ülkücü olmasına da dikkat çekiliyor. Kendi tabanı durağan olan AKP’nin de bu çerçevede de milliyetçi olan Kasımpaşa gençliği üzerinde uyguladığı bir politikaya dkkat çekiliyor. Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nin Karamanoğlu cinayetinden sonra yaptığı açıklamada da, grubun “AKP hegemonyası” altında olduğuna dikkat
çekilmişti.
Fenerbahçe tribünlerine sızma girişimi Kasımpaşa 1453 grubunun, Fenerbahçe tribünlerine de bir dönem sızdığı öğrenildi. Grubun, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a yönelik muhalefetiyle bilinen ve 3 Temmuz sürecinde AKP ve cemaat yanında saf tutan Aziz Yılmaz’dan ciddi destek aldığı da öğrenildi. Birleşik Fenerbahçeliler Vakfı Başkanı olan ve 3 Temmuz tertibi sonrasında yaptığı açıklamalardan sonra kulüpten ihraç edilen Yılmaz’ın, Genç Fenerbahçeliler grubu lideri Sefa Kalya aracılığıyla Kasımpaşa 1453 taraftarlarına yaklaşık 5 bin bilet verildiği ve grubun, Genç Fenerbahçeliler ile birlikte hareket ettiği iddia ediliyor..
Neden 1453 ismi seçildi? Grubun isminde İstanbul’un fethini simgeleyen 1453 isminin kullanılmasının nedeni olarak, gençlerin bilinçaltına İstanbul’un işgal
AFRİKA’DAKİ OKULLARIN KAPATILMASI VE MALİ KAYNAKLARIN KESİLMESİ HEDEFLENİYOR
Cemaat’e yurtdışında da operasyon geliyor etkin olarak devrede olması için gerekli talimatlar verildi. Cemaatin yurtdışındaki ayağına yönelik operasyon için 30 Mart’ın beklenmesi kararlaştırıldı. Yerel seçimden çıkacak sonuca göre yürütülecek operasyonun, yurtiçi ile birlikte eş zamanlı olarak da yapılabileceği belirtiliyor.
DENİZ KAHRAMAN
Y
erel seçimden hemen önce cemaate yönelik operasyon için düğmeye basan hükümet, 30 Mart sonrasında da Cemaat’in yurtdışı bağlantılarının ve kaynaklarının ortadan kaldırılması için çalışmaya başlayacağı öğrenildi. Bu konudaki talimatı bizzat Tayyip Erdoğan verirken, Dışişleri Bakanlığı’nın da devrede olacağı öğrenildi. Cemaat’e yönelik operasyonun önemli ayaklarından birisinin de F tipinin yurtdışındaki kurumlarına yönelik müdahaleler olacağı belirtildi. Aydınlık’a ulaşan bilgilere göre, bu talimat doğrudan Başbakan Erdoğan tarafından verildi.
Yurtiçi yeterli olmaz Konu, geçen Şubat ayının sonunda Erdoğan’ın yakın çevresi ile yaptığı bir
Aydınlık Cemaat raporunu yayımladı Fethullah Gülen
Tayyip Erdoğan toplantıda sırasında gündeme geldi. MİT’in Başbakanlık’a gönderdiği değerlendirme raporları çerçevesinde yurt içinde yapılacak bir operasyonun yeterli olmayacağı, Cemaat’in yurtdışı bağlantılarının da kesilmesi gerektiği konusunda
mutabakata varıldı. Ancak zamanlama konusunda, Erdoğan’ın bazı uyarıları doğrultusunda Cemaat’in yurtdışı bağlantıları, okulları, finansal kaynakları konusunda daha ayrıntılı raporlar istenmesi kararlaştırıldı. Bu çerçevede, Cemaat’in
Ethem’i vuran polis, ailesi hakkında da şikayetçi oldu
çeşitli ülkelerde önünü kesebilecek bağlantıların ortaya çıkarılması, çeşitli ülkelerde Cemaat’e karşı cephe almış kişiler ile bağlantıya geçilmesi ve hükümetler nezdinde girişimlerde bulunulması kararlaştırıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın da
Aydınlık, MİT’in cemaat raporunu daha önce yayınlamıştı. Buna göre cemaatin Türk Cumhuriyetleri’nden Kanada’ya, Nijerya’dan Singapur’a uzanan 134 ülkede toplam 400 özel okul, bu ülkelerde 38 öğrenci yurdu, 13 üniversiteye hazırlık kursu ve on binlerce öğrencisi bulunuyor. Raporda 150 milyar dolara ulaşan Cemaat şirketlerinin sermayesinden bahsedilmişti.
BAŞBAKAN’A ‘YUH’ ÇEKİNCE GÖZALTINA ALINMIŞTI
OLCAY KABAKTEPE/ ANKARA
Berkin’in annesini yuhalatmak şuç değil mi?
A
Z
nkara’daki Haziran Ayaklanması’nda polis kurşunuyla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük davasında çıkan olaylar nedeniyle Sarısülük ailesine soruşturma açıldığı öğrenildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına sanık polis Ahmet Şahbaz perukla gelmiş ve duruşma salonunda tartışmalar yaşanmıştı. Sarısülük ailesinin avukatı Kazım Bayraktar, ilk duruşmada yaşanan olaylarla ilgili olarak Sarısülük ailesi hakkında soruşturma başlatıldığını bildirdi. Bayraktar, soruşturmanın sanık polis Ahmet Şahbaz’ın duruşma sırasında darp edildiği iddiası ile avukatları tarafından savcılığa yapılan şikayete dayandığını belirtti. Olayların asıl sorumlusunun siyasal iktidar olduğunu kaydeden Bayraktar şu açıklamalarda bulundu: “Mahkeme heyeti tıpkı
Ethem Sarısülük iddianame savcısı gibi Başbakan’ın ‘polisi yedirtmeyiz’ talimatını içtenlikle ve sıkı sıkıya uygulamaya devam etmektedir. Baskı, tehdit ve soruşturmalar bugüne kadar Sarısülük ailesini ve müdahil avukatları yıldıramadı bundan sonra da yıldıramayacak.”
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Gülsüm Elvan onguldak’ta, parti otobüsü ile miting alanına giderken Başbakan Tayyip Erdoğan’ı yuhalayıp hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alınan 51 yaşındaki Şennur Sarıbaş, ifadesinin ardından Şennur Sarıbaş serbet bırakıldı. Gazipaşa Caddesi’nde Erdo- ben de gayri ihtiyarı olarak ‘yuh’ ğan’ın parti otobüsü ile geçişi sı- çektim. Ama başka bir şey yaprasında gözaltına alınan Şennur madım. Kötü bir söz çıkmadı ağSarıbaş, karakoldaki ifadesinde zımdan. Korumalar hemen gelip hakaret suçlamasını kabul etmedi. apar topar götürdü beni” dedi. “Hakaret” suçlamasıyla gözalSarıbaş, 3 saat karakolda gözaltında kaldıktan sonra Cumhuriyet tına alındığını belirten Sarıbaş, Savcısı’nın talimatıyla serbest bı- “Tutunaklarda Başbakan’a hakaret ettiğim yazılıyor. Başbakanımız rakıldı. 1999’da uğradığı silahlı saldırıda kendi mitinginde ölen 15 yaşındaki ölen Türk-İş eski genel sekreteri Berkin Elvan’ın annesini binlerce Şemsi Denizer’in kızkardeşi Şennur kalabalığa yuhalatırken suç olmadı Sarıbaş, “Başbakan’ın otobüsü ge- da benim ‘yuh’ çekmem niye suç çiyordu. Halktan çok polis vardı. kabul ediliyor? Bu anlaşılacak bir Hengameler, karışıklıklar vardı durum değil” diye konuştu.
B
aşbakan’ın annesine duyduğu sevgi nedense bana hep abartılı gelmiştir! Evet; herkes annesini çok sever; onu kaybettiğinde yıkılır, derin acı duyar da... Bizimkinin anne sevgisi son yıllarda nedense hep “medyanın gözü önünde” yaşandı. Tenzile Erdoğan hayattayken, Başbakan, Anneler Günü ziyaretine bile gazeteci ordusuyla gitti... Annesinin elini, fotoğraf çekilirken öptü... Korumalarının uzattığı bir demet çiçeği verirken, kameralara bakmaya ihmal etmedi... Sonra da hep aynı cümleyi kurdu: “Cennet annelerin ayakları altındadır. Bu bakımdan ben hep annemin ayağının altını öperim.” Başbakan’ın annesiyle bu medyatik ilişkisi, Tenzile Hanım’ın vefatından sonra da sürdü. Annesinin ölümün yedinci gününde okunan mevlitte, “Tebareke”olarak bilinen Mülk Suresi’ni bizzat Recep Tayyip Erdoğan okudu. Sesi caminin hoparlörlerinden önce semte... Sonra da kayıttaki kameralar aracılığıyla tüm ülkeye ve dünyaya yayıldı. Bu kadarla da bitmedi “medya” önünde yaşanan sevgi; Başbakan’ın annesinin, babasının mezarlarını her ziyareti, gazetelerimizin birinci sayfasında haber oldu. Kara gözlükler takıldı, kara paltolar ya da ceketler giyildi; aynı fotoğrafçı ve kameraman ordusu eşliğinde Karacaahmet’e gidildi. Durup dururken neden mi yazdım bunları? Hemen belirteyim; durup dururken değil... Ne kadar abartılı bulsam da... Bilerek, isteyerek medyaya yansıtılmasının arkasında yatan istismarı onaylamasam da... Bir anneyle oğlu arasındaki ilişki konusunda asla kalem oynatmazdım. Ama bu yazıyı, bilerek isteyerek Başbakan’ın kendisi yazdırdı bana: Üç beş oy uğruna Türk bayrağını, İstiklal Marşı’nı ve şehitlerimizi parti reklamlarına malzeme
etmekte sakınca görmeyen Başbakan, bu kez de şimdiye kadar hiçbir siyasetçinin tenezzül etmediği bir yola başvurdu ve merhume “Tenzile Ana”yı reklam yıldızı yaptı! Seçimlere çok kısa bir süre kala televizyonlarda yayınlanmaya başlayan AKP reklamında, 2011 yılında vefat eden Tenzile Erdoğan’ın görüntüleri kullanıldı. Bu yeni reklamda Erdoğan’ı önce annesiyle birlikte, sonra da cenazede ağlarken gördük! Kim ne derse desin; bunun adı bal gibi “istismar”dır! Siyasetçiler; seçmenlerinden “iyi evlat, iyi koca, iyi baba, iyi kardeş” olduklarını göstererek değil; iyi devlet adamı olduklarını anlatarak oy isterler... Başbakan ise “kaybetme” korkusuyla tüm manevi değerleri “malzeme” yapıyor! Beyinlere seslenerek alamayacağı oyları... Yürekleri burkarak almayı umuyor! Ne yalan söyleyeyim; böyle istismarlara tanık olunca içimden “Demokrasiniz de seçimleriniz de batsın” demek geliyor!
TEH-OKRASİ! BDP Hakkâri Belediye Eşbaşkan Adayı Dilek Hatipoğlu ve beraberindeki BDP’liler, Hakkâri-Van karayolunda güvenliği sağlayan asker ve köy korucularını ziyaret ederek, “Bir daha cenazelerin gelmemesini ve barış sürecinin sekteye uğramamasını istiyorsanız oyunuzu bize verin” demiş... Bu sözlerin tersi ne? “Oyunuzu bize vermezseniz, buradan cenazeleriniz gider?” Yani açıkça tehdit! İşte BDP’nin de AKP’nin de “demokrasi” anlayışı bu: Tehdit ile demokrasiyi iç içe geçirdiler; TEHOKRAToldular! Bunları hâlâ solcu ya da demokrat sanan tatlı su sosyalistlerine duyurulur...
GÜNÜN SORUSU Yıllardır bas bas bağıran ve halkın önemli bir bölümünde “psikolojik reaksiyonlara” neden olan Başbakan’ın sesine bir şeyler oldu. Dün Van’daki mitingi, “kadın sesi çıkarmaya çalışan erkek” edasıyla tamamladı! Sorum size: “Allah’ın sopası yok” dedikleri, bu olabilir mi?
Kızılay bile yardım parasıyla yağcılık yarışına katılırsa... Ara sıra eleştirsek de Kızılay, AKP iktidarına kadar başımızın tacıydı. Okullarda dağıtılan zarfları hatırlarsınız; o zarfa “annemden aldığım harçlığı değil, kendi paramı koyabilmek için” sekiz yaşında Paşabahçe pazarında soğuk su sattığımı bilirim! Ancak “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler” demiş ya Özdemir Asaf, Kızılay da AKPdöneminde ilk kirlenen, siyasallaştırılan kurumlarımızdan biri oldu. Dün öğrendik ki çocukların zarflara koydukları paralarla ayakta duran bu yardım ve dayanışma kuruluşu,
Başbakan’ın geçen yıl ölen dayısının cenazesinde dağıtılmak üzere tam 5 bin paket lokum yaptırmış... Bunun bedeli olan 1750 TL, Kızılay’ın Ankara Şubesi tarafından ödenmiş... İnanın; söyleyecek söz bulamıyorum! Aklıma Kızılay zarfına daha fazla para koyabilmek için Paşabahçe pazarında su satan sekiz yaşındaki çocuk geliyor... Sahi, yardım paralarını Başbakan’a yağcılık için lokuma tahvil eden bugünkü adamlar, acaba hayatlarında hiç Kızılay zarfına para koymuş mudur?
GÜNÜN İSYANI! İnternete düşen yeni bir ses kaydına göre MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da bulunduğu bir mekânda, “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim. Süleyman Şah Türbesine’de saldırtırız” demiş... Eğer bu kayıt doğruysa isyanım kadere: Eyvah, eyvah... Bizi kimler yönetiyor!
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 04.08 Güneş 05.34 Öğle 12.01 İkindi 15.29 Akşam 18.16 Yatsı 19.35 HAVA DURUMU
Ankara: 4/20
b
İstanbul: 9/21
b
Rafet
BALLI rafballi@gmail.com
Ne olacak bu ‘Tayyip’in hali!
S
eçime 2 kaldı. Gazetecilik haber demek. Yeni, taze bilgi demek. Farklı çevrelere uğruyorum. Sıkça da İslamcılara. Ağırlıklı gündemimiz: Elbette seçim. Fakat: Biraz fazla şahsileştirilmiş bir gündem. Partilerin karnesiyle meşgul değil kimse. Adaylar da gündemimizi pek delemiyor. “Tayyip” üzerinden konuşuluyor her şey. Soruların özeti: “Kalıyor mu, gidiyor mu?” İslamcıların seçim tahminlerine geçelim. Önce Erdoğan’a hâlâ sadık kalanlar. İki farklı grup dikkati çekiyor. İlki: Resmi görüşçüler. Temenni makamından konuşuyorlar. Söyledikleri: 2011 seçiminin tıpkı basımı (%). AKP 50, CHP 25, MHP 12, BDP 6, Diğer 3. Hata payı: Yukarıda 2, aşağıda 1 puan. Gerçek düşünceleri böyle mi: Sanmıyorum. İkincisi: Söz, sorumluluktur diyenler. Karşılıksız çek kesmek istemeyenler. Kıyasladıkları yıl: 2009. Yani: AKP’nin % 38.8’i. Bir miktar düşme öngörüyorlar. Ağırlıklı tahmin: “En fazla 2-3 puan düşer.” İlginç olan şu: Bu tahminde iki farklı duruş birleşiyor. “Erdoğan bitti” diyenler de var. Eleştirse bile savunanlar da. “Şahsi” birkaç nakil. Bir AKP kurucusu: % 38-42. Galiba, “Erdoğan faktörü” diyenlerden. Bir başkası. AKP’nin akçeli işlerini içeriden biliyor. Yüzde 27’yi bile telaffuz etti. Fakat: Tahminden çok temenniydi. Diğer partilere bakışları? CHP: Kabız. %30’u aşamaz MHP: Küskünler için ilk adres. Artıracak. BDP: “Kendi oyunu alır. Bir miktar yükselir de.” Fakat: CHP ve MHP’de “iktidar” yeteneği görmüyorlar. Bunu düşünelim. Meclis’teki 4 partinin 2009 oy toplamı yüzde 84. SP, DSP, BBP ve DP’nin toplamı 14 puan. Bunlar oylarını koruyabilecek mi? Kuşkulu. Görünen: AKP oy kaybetmese bile Meclistekilerin oyu artıyor. Şimdi asıl konuya girelim. Seçimler Erdoğan’ın siyasi ömrünü nasıl etkileyecek? İslamcılığın “karar vericileri” ikiye ayrılmış. İki kesim de sandıktan işaret bekliyor. Erdoğancılar: Halktan güçlü destek geleceğinden eminler. Hem de, “komplocuların oyununu bozacak” kadar. “Erdoğan’sız AKP”ciler: İlginçtir, sandıktan fazla umutlu değiller. Çünkü: Bütün propaganda mekanizması Erdoğan’ın elinde diyorlar. Temennileri: Hiç olmazsa, yüksek oy çıkmasın. Neden: Erdoğan Türkiye’yi fazla yormasın. İkinci grup aslında çoktandır bu pozisyonda. Onlara göre: Erdoğan’ın miadı çoktan doldu. Gezi direnişi, Erdoğan’ın yönetemeyeceğini gösterdi. 17 Aralık da bunu “teyid” etti. Yeni bir durum yaratmadı. 30 Mart seçiminden beklentileri de net. Bir: Erdoğan bitti. Artık yönetemez. Zaten yönetemiyor da. İki: Sonuçlar, Erdoğan’ın gidip gitmeyeceğinin ölçüsü olmayacak. Sandık, gidiş yöntemini ve zamanlamasını etkileyecek. Üç: Şimdi sorun, ortada iktidar adayı görünmemesi. Dört: Böyle devam ederse Türkiye’ye kaosa girer. Her ihtimale kapı aralanır. Tek bir çevreden söz etmiyorum. Modern İslamcılar da var. Tasavvuf İslamına yakın isimler de. Birbirleriyle bağlantılı mı: Bilmiyorum. Ne kadar yaygın ve güçlüler: Bilmiyorum. Fakat: Giderek daha vurgulu konuşuyorlar. Kayıtsız-şartsız “Erdoğancı”lardan da bir not: Seçim sonrası için “fırtına” tarif ediyorlar. Soruyorum: AKP-Cemaat kavgasında kim kazanıyor? “Daha başlamadı ki. Asıl seçim sonrasında gör.” Genel tavır: Erdoğan hep böyle “sert” mi takılacak? “Hayır, gerilimi düşürecek.” Bugün? “Bilerek yapıyor. Seçim politikası bu.” Meraklısına not: Kıyaslama için son iki seçimin özeti: 2009 yerel (%): AKP 38.8, CHP 23.1, MHP 16.1, DTP, 5.7, SP 5.2, DP 3.7, DSP, 2.8, BBP 2.2. 2011 milletvekili (%): AKP 49.9, CHP 25.9, MHP 13, DTP 6.5, SP 1.3
İzmir: 9/21
b
Antalya: 13/24
İSTANBUL İmsak 04.22 Güneş 05.50 Öğle 12.17 İkindi 15.44 Akşam 18.32 Yatsı 19.52
b
Adana: 11/25
b
Diyarbakır: 11/28
b
Erzurum: -2/12
b
Sivas: -1/20
b
Tunceli: 4/19
İZMİR İmsak 04.34 Güneş 05.58 Öğle 12.24 İkindi 15.52 Akşam 18.38 Yatsı 19.55
b
Trabzon: 9/18
b
Zonguldak: 9/17
b
Bursa: 8/23
b
Konya: 6/20
b
Ziraat Bankası, borcunu ödeyen köylüyü de icraya vermiş! Mersin’de binlerce köylü tarlalarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Ziraat Bankası’na göre, şartları yerine getirmeyenler icraya verildi. Üreticiler ise ellerindeki makbuzları göstererek bankayı yalanlıyor YUSUF ÇELİK / MERSİN
Z
iraat Bankası’nın Mersin’de binlerce köylü hakkında başlattığı icra takibi malum. Aydınlık okurları yakından takip ediyor. Ziraat Bankası, Aydınlık’ın 16 Şubat’ta yaptığı “Banka icraya verdi, 9 köylü kahrından öldü” başlıklı haberle ilgili bir açıklama yaparak kendini savundu. Banka, “Yapılandırma koşullarını yerine getirmediklerinden yapılandırmaları gerçekleştirilememiş, yasal süreç başlatılmıştır” demişti. Köylüler ise yapılandırma düzenlemesi yapğıldığı halde tarlası satılan Nurettin İzgi’yi örnek gösteriyor. Yeniden Kazanlı’ya döndük. İzgi’ye işin aslını sorduk. Nurettin İzgi, elindeki belgeleri gösterdi. 20 Ocak 2014 tarihli belgeye göre, İzgi’nin borcu 19 Aralık 2013’te yapılandırılmış, 5 taksite bölünmüş. Belgenin altında Ziraat Bankası Mersin Şube Müdürü Oğuz Koç’un imzası var. İzgi’nin elindeki ikinci belge ise borca karşılık bankaya yatırılan paraların dekontları.
‘Komşumdan borç aldım, yatırdım’ Nurettin İzgi, işin hikâyesini anlatıyor: “Hesapladılar, ‘35 bin TL yatır” dediler. Arabamı da satarak istenen miktarı yatırdım. Birkaç gün sonra tekrar aradılar. 3500 TL daha istediler. Kom-
Nurettin İzgi, önce yapılandırm aya gitti, sonra borcunun tam amını ödedi. Buna rağmen Ziraat Ban kası tarlasını icra yoluyla sat tı
Nurettin İzgi şumdan borç aldım, gittim onu da yatırdım. İki gün sonra tekrar aradılar 2 900 TL daha istediler. Nedenini anlamadığım halde yine başka bir tanıdığımdan borç alarak onu da yatırdım. ‘Tamam mı, bitti mi’ dedim, ‘Tamam’ dediler. Artık ‘inşallah başka bir şey istemezler’ diye dua ederek evin yolunu tuttum. 2 gün sonra 350 TL daha istediler. Lanet olsun dedim, gittim onu da yatırdım. Hepsinin mak-
buzları burada.”
Tarla satıldı “Bir ay sonra, 19 Ocak 2013 günü bankanın avukatı beni arayıp ‘Nurettin Bey tarlanız satıldı’ dedi. Önce şaka yapıyor zannettim. Çünkü satılması imkânsız, ne dedilerse yerine getirmiştim. Şaka olmadığını anlayınca kendimi kaybedip bayılmışım. Komşular yüzüme su dökerek, kolonya sürerek beni
uyandırdılar. Uyanır uyanmaz soluğu icra müdürlüğünde aldım. Baktım ki gerçekten tarlayı icrada bir hafta önce satmışlar. Yasal olarak itiraz etmeme yarım gün kalmış, beni yeni arıyorlar. Bu iyi niyetle açıklanabilir mi? 1 milyon 200 bin TL değerindeki sera altındaki tarlamı 260 bin TL’ye satmışlar. Bu parayla tarlanın serası bile yapılamaz.” Nurettin İzgi, tarlanın satıldığını öğrenir öğrenmez apar
Polis, Atatürk pankartını kışkırtma nedeni saydı AYDINLIK / SAMSUN
S
amsun’da görev yapan Genel Sağlık İş üyesi Nöroloji Uzmanı Dr. Abdurrahman Akbaş’ın muayenehanesinde asılı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün posteri önceki gün Emniyet görevlilerince indirilmeye çalışıldı. Akbaş’ın muayenehanesine gelen polisler AKP’nin miting yapacağını söyleyerek, asılı olan posterin “provokasyona neden olabileceği”ni belirtti. Polisler “Pankartı indirin” dedi. Akbaş’ın direnmesi üzerine pankart binada asılı kaldı. Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Ali Gül, yaşanan olayın ardından yaptığı açıklamada, “Mustafa Kemal Atatürk, bu devletin kurucusudur. Ülkemizi düşman işgalinden kurtarmış ve Cumhuriyet Devrimi’mizi gerçekleştir-
miştir. Padişahlıktan özgür yurttaşların oluşturduğu çağdaş topluma Atatürk sayesinde geçilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bir siyasi simge değildir. Atatürk posteri provokasyon olarak kabul edilemez. Bu ülkede yaşayan herkes bunu böyle bilmelidir” dedi.
‘Vali ve Emniyet Müdürü görevden alınsın’ Dr. Ali Gül, Samsun Valisi ve Emniyet Müdürü’nü eleştirerek, “AKP yöneticileri, Atatürk resminden rahatsızlık duyabilirler. Laik, demokratik Türkiye’nin kurucusuna saygısızlık yapma cüretinde bulunabilirler. Ama Samsun Valisi veEmniyet Müdürü hiçbir yerden Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini indiremez. Resmi indirmeye çalışanlar ve bu emri verenler görevden alınmalıdır” diye konuştu.
Köylülerin hayvan hırsızlığı isyanı
Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine 15 kilometre uzaklıktaki Alanlı köyünde son günlerde ahırlardan büyük ve küçükbaş hayvanlar çalınmaya başladı. Hırsızların bulunması için jandarmanın sürdürdüğü çalışmalardan sonuç alınamaması üzerine köylüler eylem yaptı. Dövizler açan köylüler, hırsızlara karşı tüfeklerle nöbet tuttuklarını söyledi. Köyde yaşanan son hırsızlık girişiminde hırsızların silahla ateş açtığını belirten köy sakinlerinden Abdullah Bozdoğan, “Benim yaklaşık 15 büyük ve küçükbaş hayvanım çalındı. Son
girişimlerinde farkına varıp kendilerini engellemeye çalıştık, ancak üzerimize ateş açarak kaçtılar” dedi. Huzurlarının kalmadığını ve bir an önce hırsızların yakalanmasını beklediklerini vurgulayan köy sakinleri, “Köyümüze güvenlik kamerası takılmasını talep ediyoruz. Malımıza kasteden bu hırsızlar, artık canımıza da kastetmek niyetindeler. Yetkililer buna kısa zamanda çözüm bulmalıdır. Geceleri artık tüfeklerle nöbet tutuyoruz. Bu nereye kadar sürecek. Köyümüzde huzur kalmadı” diye konuştu.
topar bir avukat tuttu. Aydınlık aracılığıyla Ziraat Bankası yöneticilerine soruyor: “Yapılandırma yaptığım halde tarlam niye satılıyor? Banka’ya yatırdığım paraların makbuzunu banka avukatına verdiğim halde satışı niye durdurmadı? Madem satıldı, niye yarım gün kala bana haber verdiler? İlk hesaplama üzerine yatırdığım 35 bin TL dışında benden istenen paralar neyin nesi?”
Foseptik çukuruna düşen çocuk kurtarılamadı
Kayseri’de 9 yaşındaki Mert Şahin, foseptik çukuruna düştü. Çukurdan çıkarılan çocuk, hastanede hayatını kaybetti. Olay, önceki akşam 19.00 sıralarında Talas ilçesi Kepez köyünde meydana geldi. Mert Şahin karanlıkta görmediği yaklaşık 5 metre derinliğindeki foseptik çukuruna düştü. Çevredekilerin fark etmesi üzerine çukurdan çıkarılan Mert Şahin, ambulansla Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Küçük çocuk doktorların çabalarına rağmen hayatını kaybetti.
Boğaz Köprüsü’nde şüpheli paket alarmı
İstanbul Boğaziçi Köprüsü çıkışı Edirne istikametinde bariyerlerin altına bırakılan şüpheli paket dün öğle saatlerinde polisi alarma geçirdi. Olay yerine gelen bomba uzmanı polisler çalışma başlatırken köprü çift yönlü trafiğe kapatıldı. Bomba uzmanı ekiplerin yaptığı inceleme sonucu paketin boş olduğunu belirlendi. Köprü 5 dakikalık kesintinin ardından tekrar trafiğe açıldı.
Hatay’da 35 ton kaçak mazot ele geçirildi
Hatay’ın Hassa ilçesinde Jandarma ekipleri, önceki gün H.S. yönetimindeki TIR’ı durdurdu. Yapılan aramada 9 ton kaçak mazot ele geçirildi. Yol kontrollerine dün sabah da devam eden ekipler, S.K. yönetimindeki panelvan minibüsü durdurarak yaptığı aramada 1 ton, B.G. yönetimindeki TIR’da ise 25 ton kaçak mazot ele geçirdi. Toplam 35 ton kaçak mazotun Suriye’den Türkiye’ye sokulduğu tespit edildi.
28 MART 2014 CUMA
DOLAR
Perşembe 2.1843 Çarşamba 2.1906
Hazırlayan: Recep ERÇİN
EURO
Perşembe 3.0089 Çarşamba 3.0285
BORSA
Perşembe 67.520 Çarşamba 67.766
ALTIN
(Cumh.)
Perşembe 615 TL Çarşamba 629 TL
FAİZ
Perşembe % 10.98 Çarşamba % 11.10
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
PETROL (Brent)
Perşembe $ 107.64 Çarşamba $ 106.90
*Serbest piyasa satış fiyatları
ÖZELLEŞTİRMEDE YARGI KARARINI YOK SAYAN DÜZENLEME İPTAL EDİLDİ
ÖNCE MOODY’S SONRA FİTCH ŞİMDİ DE STANDARD AND POOR’S
AYM’den, iktidara ‘hukuk güvenliği’ uyarısı Türk banka ve İptal, yabancıları kaçırır Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile birlikte dört üye ise, iptal kararına karşı çıktı. 5 üyenin karşı oy yazısında, iptali istenen hükmün, özelleştirme ihalelerine girecek yerli ve yabancı kuruluşların özelleştirmeden sonraki süreçlerde karşılaşabilecekleri hukuki belirsizliği gidermeye yönelik olduğu ileri sürüldü. 5 üye şu görüşü savundu: “Üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra verilen yargı kararlarının nasıl uygulanacağı konusundaki belirsizlik güveni zedelemekte, özellikle yabancı yatırımcılar Haşim Kılıç üzerinde caydırıcı bir etki yapmaktadır. Bu nedenle kanun koyucunun, muhtemel hukuki belirsizlikleri ortadan kaldırmak suretiyle özelleştirmelerin başarıyla yapılmasını ve bu anlamda kamu yararını amaçladığı görülmektedir.”
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), hükümetin özelleştirmelerle ilgili yargı kararlarını hiçe sayan düzenlemesini iptal eden kararı, dün Resmi Gazete’de yayımlandı AYDINLIK / ANKARA
Allianz’a yeni başkan
Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta ve emeklilik şirketlerinden Allianz Sigorta ve Allianz Hayat ve Emeklilik şirketlerinin Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes oldu. Şirketten yapılan açıklamada 25 Mart 2014 tarihi itibarıyla göreve başlayacak olan BaşaranSymes’ın, Rüşdü Saraçoğlu’nun emekli olmasının ardından boşalan Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine getiril- Başaran Symes diği kaydedildi. TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi ve Şirket İşleri Komisyonu Başkanı da olan Başaran-Symes, konuya ilişkin açıklamasında, “İş dünyasında 33 yıllık tecrübemi, Allianz Türkiye’nin dinamik ve yenilikçi ekibinin deneyimi ile birleştirerek tüm paydaşlarımıza ve topluma daha fazla değer yaratacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.
A
nayasa Mahkemesi (AYM), özelleştirme uygulamalarında mahkeme kararlarını yok sayan düzenlemeyi, 3 Ekim 2013 tarihinde aldığı kararla hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hiçe sayıldığı gerekçesiyle iptal etmişti. Anayasa Mahkemesi’nin, özelleştirme uygulamalarına ilişkin yargı kararlarının, Bakanlar Kurulu kararıyla devre dışı bırakılmasına olanak sağlayan düzenlemeyi iptal ettiğe dair karar, dün de Resmi Gazete’de yayınlandı.
Dış borçlardan kaynaklanan risklerden ötürü fonlama risklerinin artabileceğini ve reel sektörün dış borçlanma risklerinin bankacılık sektörü için de risk yarattığını kaydeden S&P, kredi notu görünümünün büyük Türk bankaları için negatif kalmayı sürdüreceğini açıkladı. Türk bankalarının performansının yurtiçindeki ekonomik güvene ciddi oranda bağlı olduğunu kaydeden kuruluş, yurtiçi dinamiklere yüksek oranlı bağlılığın bankalarda riskleri artırıcı etki yaptığını savundu. Diğer yandan kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de geçen hafta Türkiye’deki 10 bankayı kredi notu için izlemeye aldığını açıklamıştı. Moody’s’in ardından Fitch Rating de Türk şirketlerini uyarmıştı. Nisan ayındaki gözden geçirme tarihleri öncesi gelen bu uyarıların seçim öncesinde yapılması dikkat çekerken Fitch’in açıklamasında; Türk şirketleri için yavaş büyüme, yükselen faiz ve zayıf TL’yi risk faktörü olarak sıralanmıştı.
5’e karşı 10 oyla iptal Resmi Gazete’de yayımlanan kararda Mahkeme’nin, CHP’nin 6300 sayılı Bazı Kanunlar ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 10. Maddesiyle 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’a eklenen ek 5. maddenin bir bö-
AKP iktidarı, Danıştay engeline takılmış ve karar iptal edilmişti. AKP ardından bu işi yasa çıkararak halletmeyi denedi. Ancak, bu kez de yasanın ilgili bölümü Anayasa Mahkemesi engeline takıldı. Mahkemelerden, defalarca yürütmeyi durdurma veya iptal kararları çıkan özelleştirme uygulamaları arasında, Tüpraş’ın
lümünün iptali istemiyle yaptığı başvuruyu 5’e karşı 10 oyla haklı bulduğu belirtildi.
‘Fiili imkansızlığa’ ret Söz konusu kanunun iptal edilen bölümü şu şekildeydi: “Özelleştirme uygulamaları sonucunda kuruluşların nihai devir sözleşmelerinin imzalanarak de-
yüzde 14.76 hissesinin satışı, SEKA Selüloz ve Kağıt Fabrikaları A.Ş.’ye ait Balıkesir İşletmesinin devri, Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ye ait Kuşadası Limanının özelleştirilmesi, Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ye ait Çeşme Limanının özelleştirilmesi, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.’nin satışı da yer alıyor.
vir ve teslim işlemlerinin tamamlanmasından sonra özelleştirme işlemlerinin bütün sonuçlarıyla birlikte tamamlanmış bulunması, söz konusu kuruluşları devralanlar tarafından üretim, yatırım, modernizasyon, istihdam ve bunlara bağlı her türlü hukuki, ticari ve mali tasarruflarda bulunulması nedeniyle oluşacak fiili imkânsızlık karşısında geri dönülemeyecek bir yapının ortaya çıkması halinde yargı kararlarının...”
Hukukun üstünlüğü vurgusu Mahkeme kararında, “Bir işlemin hukuka aykırı olduğu yapılan yargısal denetim neticesinde tespit edilmesine rağmen işlemin iptali yönündeki yargısal kararın uygulanmaması, devletin işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun açık tutulmasını anlamsız hâle getirir. Zira, hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü
sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil, bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir” görüşünü dile getirdi.
İdareye, keyfi davranış imkanı verir Hukuk devleti ilkelerinin yerine geldiğini bilmenin, devlete ve adalete olan inancı, güven duygusunu ve saygıyı pekiştirdiği vurgulana gerekçede, adalete olan inancan ve güven duygusunun sarsıldığı durumlardan örnekler verilerek şöyle denildi: “Adalete olan inancın ve güven duygusunun sarsıldığı hâller, devletin temeli sayılan adaleti koruyan ve sağlamakla görevli yargı organını işlevsiz hâle getirecek, kararının bağlayıcılık ifade etmemesi algısı yaratıldığında ise idareye keyfi davranış sergileme imkânı verilmiş demek olacaktır.”
Kaynak Holding incelemesi de ‘rutin’ çıktı! EKONOMİ SERVİSİ Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Cemaat’e yakınlığı ile bilinen Kaynak Holdin hakkında
Holdingin Üsküdar’daki iş merkezi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Standard & Poor’s (S&P) ,Türk bankacılık sektörüne ilişkin bir rapor yayımladı. S&P’nin raporunda, Türk bankalarını; yaklaşan seçimler, politik tansiyon ve ABD Merkez Bankası FED politikalarının belirsizliği artırdığı konusunda uyardı. Kuruluş, T.C. Merkez Bankası’nın Ocak ayındaki faiz artırımının bu yılın en az ilk yarısında faiz marjlarını daraltacağını öngördü. Yüksek faiz, kredi kaybı ve kredi büyümesindeki yavaşlamanın kârları 2014’te eriteceğinin altını çizen kuruluş, 2014’ün Türk bankacılık sektörü için zor bir yıl olacağını belirtti.
Yurtiçi güvene bağlılık risk
AKP, ÖZELLEŞTİRMELERDE ÇIRPINDIKÇA BATTI AKP iktidarı uzun yıllar, özelleştirme uygulamaları hakkında çıkan yargı kararlarını fiilen uygulatmamıştı. Ancak, özelleştirmelere ilişkin iptal ve yürütmeyi durdurma kararları çığ gibi büyüyünce, mahkeme kararlarını devre dışı bırakacak hamleyi yaptı. 2012 Haziran’ında, bunu Bakanlar Kurulu Kararı’yla halletmek isteyen
şirketlerine üçlü uyarı
önceki gece inceleme başlatmıştı. Olaya ilişkin basına düşen ilk bilgilerde incelemenin Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından “kara para aklama’’ ge-
rekçesiyle yapıldığı iddia edilmiş, ve Holding’e ait bilgisayar ve birçok belgeye el konulduğu öne sürülmüştü.
Holding’ten açıklama Dün ise Kaynak Holding A.Ş.’den Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun imzasıyla yapılan açıklamada, “Bazı basın yayın organlarında yer alan haber ve yorumlar sebebiyle, tarafımızdan aşağıdaki açıklamanın yapılmasına lüzum görülmüştür. Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından şirketimizin ticari faaliyet alanları ile alakalı 26 Mart 2014 tarihi itibariyle bir vergi incelemesine başlanmıştır. Birçok iştiraki itibariyle bağlı bulunduğu vergi daireleri nezdinde yıllardan beri kurumlar vergisi rekortmenler listesine giren kurumlarımız, ilgili makamlar nezdinde seçkin mükellefler statüsünde yer almıştır. Bu itibarla, gün içerisinde bir takım medyada konu ile ilgili yapılan haber ve yorumlar gerçeği yansıtmamaktadır’’ denildi. Diğer yandan ajansların geçtiği
bilgilere göre, Holding’in Üsküdar Bulgurlu Mahallesi Şafak İş Merkezi’ndeki binasında, önceki gece akşam saatlerinde başlayan incelemeler sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Dün de, Bakanlığı’na bağlı müfettişler ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin başlattığı incelemenin devam ettiği kaydedildi. Gazetemizin basıma hazırlandığı saatlerde de incelemeler sürüyordu.
EKONOMİ SERVİSİ
Seçim öncesi ekonomide ‘mafyatik istatistikler’
Hocaların hocası olarak bilinen Türkiye’nin saygın iktisatçılarından Prof. Dr. Korkut Boratav, yayımlanan resmi istatistiklere olan güveni ve ekonomideki mafyatik ilişkileri değerlendirdi. 25 Mart’ta Sol’da yayımlanan yazısında, “Kamu yönetiminin partizanlaştığı ortamlarda nicel verileri derleyen, üreten, sunan kurumlara ne kadar güvenmeliyiz?’’ diye soran Boratav, iktidarın giderek mafyalaştığı bir ortamda yaşadığımızı kaydetti.
Kayıt dışı mı, kara para mı? Mafyalaşmanın, önemli ekonomik bilgilerin önce buharlaşmasına; sonra da alâkasız yerlerde görünüvermesine yol açtığını belirten Boratav, bu konuda şu örnekleri verdi: “AKP’li yıllarda, yani 2003 ile Ocak 2014 arasında ekonomiye net 30.3 milyar dolar kayıt dışı döviz girmiştir. Ödemeler dengesi istatistiklerinde, ‘net hata/noksan’ olarak kaydedilen; ...‘kayıt dışı’ olarak adlandırdığımız bu öğe, aslında büyük ölçüde ‘kara para’ akımlarından mı oluşmuştur? Mafya iktidarının sonu göründüğü anda, topluca dışarıya kaçacak; ekonomik bir şokun tetikleyicisi olabilecektir. Son yıllarda sanayi üretiminin ve ihracatının artan ithalat bağımlılığını ortaya koyan araştırmalar yapıldı; yayımlandı. TÜİK ise bu bulguları ihmal etti ve milli geliri hâlâ 2002’nin girdi/çıktı (ithalat/üretim) katsayıları ile hesaplamayı sürdürdü. Böylece hem milli gelir düzeyi, hem de AKP’li yılların büyüme hızı abartılmaktadır. Seçim sonrasında TÜİK’in yayımlayacağı büyüme oranı hükümetin yüzde 3.6’lık ‘hedefi’ne yakın çıkarsa, bu bulguya güvenemeyeceğiz.” Prof. Dr. Boratav yazısının sonunda ise, “2013’te ekonomiyi incelemeye başlamadan önce tekrar tekrar sormamız gerekiyor: ‘Bu istatistiklere nasıl güvenelim?’’ EKONOMİ SERVİSİ diye sordu.
T.C. ÇAR AMBA CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/1247 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : TA INMAZIN Özellikleri : Samsun İli Çarşamba İlçesi Porsuk Köyü Karşıyaka Mahallesi Mevkii 0 Ada 724 Parsel sayılı taşınmaz mal. Taşınmaz verime haiz fındık bahçesidir. Fındık bahçesi ocak üsulü tanzim edilmiştir. Orta derece bakımlıdır. Toprak killi bünyededir. Topografya değişken engebeli olup ortalama meyil % 15 civarındadır. İlçe merkezine orta uzaklıktadır. Yolun büyük bir kısmı asfalttır. Taşınmaz üzerinde 1 adet ev ve müştemilatı yer almaktadır. (Ayrıntılı bilgi dosya içindeki bilirkişi raporundadır) Yüzölçümü : 7 000 m2 mar Durumu : Yoktur. K ymeti : 110.082,80 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydında olduğu gibidir. 1- Sat Günü : 05/05/2014 günü 14:00 - 14:10 arası 2. Sat Günü : 02/06/2014 günü 14:00 - 14:10 arası Sat Yeri : Çarşamba İcra Müdürlüğü Sat js artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktı. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik
ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok attırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin Edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi. KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/1247 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 17/03/2014 BASIN: 19506 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
AKP ZONGULDAK MİLLETVEKİLİ ERCAN CANDAN YEREL SEÇİM İÇİN BUNU DA YAPTI
Türk-İş’in Yol-İş’e kıyağı yürürlükte
Ereğli’de oy karşılığı ceza pazarlığı
‘30 Mart’ta bir devrim yapmanızı istiyoruz’
İşkolları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, önceki gün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelikte dikkat çeken nokta ise, belediyelere devredilen İl Özel İdareleri’nde çalışanların “genel işler” işkolunda değil “inşaat işkolu”nda sayılması. Yaklaşık 10 bine yakın işçi Türk-İş’e bağlı Yol-İş Sendikası üyesiydi. Ancak İl Özel İdareleri’nin belediyelere devredilmesi üzerine işkolu değiştiği için işçilerin Yol-İş üyeliği düşecekti. Konuya ilişkin Çalışma Bakanlığı, “İşkolları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı”nı 28 Şubat tarihinde konfederasyonlara gönderdi. Belediyeİş’i ilgilendiren bir durum söz konusu iken Türk-İş yönetimi sendikalardan görüş almadı, taslağı onayladı. Önceki gün Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle, İl Özel İdareleri’nde çalışanların sendikalarını değiştirmesine gerek kalmadı.
AKP-Türk Metal Sendikası seçim ittifakı, ERDE-
Özel ibare eklendi
AKP, Ereğli’de ERDEMİR işçisinin ve emeklilerinin oylarını alabilmek için ERDEMİR Vakfı’na kesilen 129 milyon liralık vergi cezasını adeta pazarlık konusu haline getirdi
SEYFİ BOYRAZ / K. EREĞLİ
Y
erel seçimlere sayılı günler kala, Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde seçimi kazanmak için her yola başvuran AKP kurmayları şimdi de 9 bin 548 üyesi bulunan ERDEMİR Vakfı’na kesilen vergi cezasını koz olarak kullanmaya başladı. AKP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Ercan Candan, Türk Metal Sendikası’nın AKP adayı için düzenlediği destek gecesinde yaptığı konuşmada, Maliye Bakanı ile görüştüğünü ve yerel seçimler sonrasında vakfa kesilen cezanın kaldırılacağını söyledi. 2008 ile 2010 yılları arasında ERDEMİR Vakfı Yönetimi’nin para yönetiminde usulsüzlük yapıp, vakfı zarara uğrattıkları iddiası ile Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne şikayette bulunulmuş, yapılan şikayet üzerine Maliye Bakanlığı’na bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından ERDEMİR Vakfı hesapları tek tek incele-
nerek bazı usulsüzlüklere rastlanmış ve yapılan inceleme sonrası ERDEMİR Vakfı’na 129 milyon TL para cezası kesilmişti.
Vakfın 9 bin 500 üyesi var 1966 yılından bu yana faaliyette olan ERDEMİR Vakfı’nın, 5 bin 629’u ERDEMİR çalışanı, 3 bin 470 ERDEMİR emeklisi, 470’i de dışarıdan olmak üzere toplam 9 bin 548 üyesi bulunuyor. Vakıf, üyelere, emeklilere ve ailelerine ölüm ve maluliyet yardımı ile emekli aylığı gibi sosyal güvenlik içerikli hizmetler sunuyor. MASAK tarafından ERDEMİR Vakfı’na kesilen 129 milyon lira vergi cezasının ardından vakıf üyelerinin birikimlerinin yüzde 17’si genel kurul toplanarak bloke edilmiş, üyeler ciddi anlamda zarara uğramıştı.
MİR işçisi ve emeklilerinin oylarını alabilmek için ERDEMİR Vakfı’na kesilen vergi cezasını adeta pazarlık konusu haline getirdi. Türk Metal Sendikası’nın AKP adayına destek vermek için düzenlediği toplantıda konuşan AKP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Ercan Candan,
“Vakfınızın başına bir olay geldi. Bana geldikleri (Yönetim Kurulu) günün akşamı hemen Maliye Bakanı ile görüştüm. Bu işin arkasındayım. Ercan Candan bu zamana kadar tuttuğu hiçbir şeyi yarıda bırakmadı. Bunu da bırakmayacağım. Biz bunu takip ediyoruz, işçi kardeşlerim
hiç merak etmesin. Siz yeter ki bizim elimizden 30 Mart’ta tutun, biz de sonuna kadar, ölümüne kadar yanınızdayız. Sizlerin her ne kadar eli tozlu, yüzü paslı olsa da alnınız, yüreğiniz apak birer kahramanlarsınız. Sizden bir kahramanlık daha istiyoruz. Sendika başkanımızın komutan-
lığında, Karadeniz Ereğli’de 30 Mart’ta bir devrim yapmanızı istiyoruz” dedi. Türk Metal Sendikası Karadeniz Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş da, daha önce işçilerden AKP Kdz. Ereğli Belediye Başkan Adayı Hüseyin Uysal için birçok kez oy istemişti.
Prof. Dr. Ercan Candan
ERDEMİR Vakfı Yönetim Kurulu, Şubat ayında AKP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Ercan Candan’ı TBMM’de ziyaret etmişti.
Uzlaşma toplantısı seçim sonrasına ertelendi
AKP’li vekil Ercan Candan (sağda) , AKP Karadeniz Ereğli Belediye Başkan Adayı Hüseyin Uysal (solda) için işçilerden oy istemişti.
ERDEMİR Vakfı Yönetim Kurulu, vakıfın 2008-2009 ve 2010 yılı faaliyetleri ile ilgili yapılan vergi incelemesi sonucunda karşılaştığı cezai işlem ile ilgili 25 Şubat 2014 tarihinde Maliye Bakanlığı’nda uzlaşma görüşmeleri yapılacaktı. AKP Milletvekili Candan’ın Maliye Bakanlığı’nda yaptığı girişimler son-
rasında uzlaşma toplantısı ileri bir tarihe ertelendi. Vakıf Yönetimi konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Uzlaşma toplantısı öncesi konunun bir kez daha irdelenebilmesi için uzlaşma toplantısı Maliye Bakanlığı tarafından daha ileri bir tarihe ertelenmiştir. Karara ilişkin yazı tarafımıza tebliğ edilmiş-
tir. Erteleme kararı Vakfımız lehinde önemli bir gelişme olarak görülmekte olup, bu gelişme başta bölge Ak Parti Zonguldak Milletvekilimiz Prof. Dr. Ercan Candan’ın ilgisi ve girişimleri ile onun yönlendiriciliğinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile Maliye Bakanlarımız ve üye milletvekillerimiz nezdinde yürü-
tülen temasların bir sonucudur. Kendilerine müteşekkiriz. Uzlaşma toplantısı öncesinde ilgili İdare ile ayrıntılı teknik düzeyde toplantı yapılması ve uzlaşma görüşmesinin mümkün olacak en kısa sürede, en uygun şekilde sonuçlandırılmasına yönelik temaslar ve çalışmalar devam etmektedir.”
Yönetmeliğe eklenen özel ibare ile İl Özel İdareleri’nde çalışanlar, inşaat işkolunda sayıldı. Türk-İş bağlı Belediye-İş, Bakanlığın gönderdiği taslakla ilgili sendikalardan görüş alınmamasını eleştirmiş, “Türk-İş şirket gibi yönetilemez” demişti. Öte yandan yönetmelikte yapılan değişiklikle AKP’nin ve Türk-İş’in Yolİş’e kıyak yaptığı söylenirken Yol-İş Genel Başkanı Ramazan Ağar’ın aynı zamanda Türk-İş Genel Mali Sekreterlik görevini yürütmesi dikkat çekti.
En çok iş kazası maden ve taş ocaklarında yaşanıyor Türkiye genelinde son 1 yılda işyerlerinde istihdam edilenlerden yüzde 2.3’ünün bir iş kazası geçirdiği, en çok iş kazası geçirenlerin madencilik ve taş ocakçılığı sektörlerinde olduğu belirtildi. Türkiye İstatistik Kurumu Zonguldak Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, en çok iş kazası geçirenlerin yüzde 10.4 ile madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe olduğu belirtildi. Elektrik, gaz, buhar, su ve kanalizasyon sektöründe iş kazası geçirenlerin oranı yüzde 5.2, inşaat sektöründe iş kazası ge-
çirenlerin oranı ise yüzde 4.3 olarak gerçekleşti.
İşe bağlı sağlık sorunu Açıklamada, son 1 yılda istihdam edilenlerden yüzde 2.1’inin geçmişte çalıştığı bir işe bağlı rahatsızlık geçirdiği bildirildi. İşe bağlı sağlık sorunu yaşayanların yüzde 24.9’unun sırtı veya beli etkileyen kemik, eklem ve kas sorunları, yüzde 20’sinin ise stres, depresyon veya anksiyete sorunlarıyla karşılaştığı belirtildi. İşe bağlı sağlık sorununun en yüksek olduğu meslek grubunun ise yüzde
3.2 ile sanatkarlar ve ilgili işlerde çalışanlar olduğu ifade edildi. Bunu yüzde 2.8 ile tesis ve makine operatörleri ile montajcıların takip ettiği bildirildi. Yine son 1 yılda istihdam edilenlerden yüzde 7.1’inin zaman baskısı ve aşırı iş yükü nedeniyle ruhsal sorun ya-
şadığı, bu oranın erkeklerde yüzde 7.9, kadınlarda ise yüzde 5.2 olduğu kaydedildi. Fiziksel sağlığı etkileyen faktörlerden kaza riskine maruz kalanların oranı ise yüzde 17.1 olarak açıklanırken, bu oranın erkeklerde yüzde 21.4, kadınlarda ise yüzde 7.3 olarak gerçekleştiği belirtildi.
‘Hakan Plastik’e sendika girecek’ İMDAT ŞAHİN / TEKİRDAĞ
Çiğli’de çöpçülerden oturma eylemi TUĞÇE YERDELEN / İZMİR İzmir Çiğli Belediyesi’ne bağlı Kafe-San şirketinde çalışan 400 işçi, söz verilmesine rağmen alacaklarının ödenmemesi üzerine önceki gün iki saatlik oturma eylemi yaptı. İşçiler, Ocak ayı maaşı ile ikramiyelerin ve gıda fişlerinin bir an önce ödenmesini istedi. Aydınlık’a bilgi veren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, işçilerin Çiğli Belediye Başkanı Metin
Solak’ı protesto etmek için oturma eylemi gerçekleştirdiğini belirtti. Sarı, eylemden sonra belediye ile toplantı yaptıklarını, ödemelerin seçim sonrasına kaldığını söyledi.
Sözler tutulmadı İşçiler daha önce Şubat ayında iş bırakma eylemi yapmış, bir hafta çöp toplamamıştı. Temizlik hizmetlerinde çalışan işçilerin çöp toplamadığı için Çiğli’de çöp dağları oluşmuştu. Aylardır devam eden
çöp sorununa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu işçilerin alacakları konusunda yasal engelleri bahane edip, önümüzdeki dönem gerçekleşecek bir proje ile Çiğli Belediyesi’nin ekonomisini güçlendireceğini söylemişti. Çiğli’de yaşanan çöp sorunun daha da büyümesiyle Kocaoğlu geri adım atarak, işçilere alacaklarının ödeneceğini duyurmuştu. Ancak aradan geçen zamana rağmen işçilerin ücretleri yatırılmadı.
Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan Hakan Plastik Fabrikası’nda sendikalaşmaya çalışan işçiler bir aylık sürede yetki almaya hak kazandı. Çoğunluğu sağlayan sendika, yetki tespiti için Çalışma Bakanlığı’na başvurdu. Fabrika önünde bir basın açıklaması yapan Lastik-İş Sendikası, işverene seslendi: “Artık direnme gel sendikamızı tanı.” Görüştüğümüz işçilerden Mustafa Öztürk, fabrikaya sendikayı sokacaklarını belirtti. İşçi Partisi Çorlu Belediye Başkanı Yüksek Mimar Mehmet Ali Esmer de işçileri yalnız bırakmadı. Esmer, “İşçiler zafere ulaşana kadar tüm gücümüzle yanlarındayız. Emek kuvvetleri ile Cumhuriyet kuvvetlerini birleştirerek iktidara yürüyeceğiz” dedi. Sendika geçen Şubat ayında fabrikada örgütlenmeye başlamıştı. İddiaya göre işveren sendikalı olduğu için 16 işçiyi işten çıkarmıştı.
28 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İŞÇİ PARTİSİ İSTANBUL ADAYI LEVENT KIRCA
‘Benim malvarlığım vatanım’
Hatay’agidince gidince Hatay’a ‘katilEsad’ı Esad’ı ‘katil unuttu unuttu
Kemal Kılıçdaroğlu
Levent Kırca seçim öncesi malvarlığını açıkladı. Üzerine kayıtlı bir minibüsü olan Kırca ‘Her ay düzenli olarak mal beyanında bulunacağım’ dedi
İ
şçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca malvarlığını açıkladı. Gelirini tiyatro oyunlarından kazandığını söyleyen Kırca üzerine kayıtlı tek malvarlığının bir minibüs olduğunu ifade etti. Paraya düşkün olmadığını vurgulayan Kırca “Ailem beni böyle eğitti. Şöyle bir hikayem var; çalıştığım tiyatroda işyeri temsilcisiydim. Aldığım yevmiyeleri getirir annemin yastığının altına koyardım. Bir akşam koymadım. O da ‘Ne oldu’ diye sordu. Ben ‘Bu gece eksik verdiler parayı. Dağıttıktan sonra bazı arkadaşlar alamadı. Yevmiyemi onlardan birine verdim’ dedim. Annem ‘Çok iyi yapmışsın’ dedi” şeklinde konuştu. Hayatının Türk halkının gözleri önünde geçtiğini dile getiren Kırca “Boşanırken bütün mal
‘Gelirim oyunlarımdan’ Geçimini oynadığı tiyatro oyunlarının gelirlerinden sağladığını açıklayan Kırca “Çok şükür iyi bir tiyatrocuyum. Tiyatro 50 yıldır beni hiç aç bırakmadı. Tiyatrodan 2 milyon TL gibi ciddi bir vergi borcum vardı. Bir ay 50 bin TL, bir ay sıfır TL ödeye ödeye 2 yılda borcumu bitirdim. Son borcumu bu ay ödeyeceğim” ifadelerini kullandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Belediye Başkanı olduğu takdirde her ay mal beyanı yapacağını bildiren Kırca şunları söyledi:
‘Topbaş mal beyanı yapmalı’ Aydınlık’ın açıkladığı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın 60 milyon TL değerindeki mal varlığına ilişkin ise Kırca şöyle konuştu: “İstanbul’un ‘Kadir Abisi’ zan altında kalmamak için mal beyanında bulunmalı. Bu evleri
‘İstanbul’a Levent Kırca lazım’ İşçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca dün Beykoz’da seçim çalışmalarına devam etti. İP Beykoz Belediye Başkan Adayı milli kürekçi Can Çakmak ile Beykoz sokaklarında gezen Kırca yurttaşlar tarafından “Size herşey helal olsun”, “İstanbul’a böyle başkan lazım” sözleriyle karşılandı. Beykoz’un tarihi çeşmesi On Çeşmeler’e gelen Kırca burada halkın sorunlarını dinledi. On Çeşmeler Meydanı’nda yurttaşlara seslenen Kırca “Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. 2 gün
Van’da yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti
sonra ak ile kara ortaya çıkıyor. Biz güzel insanlarız, kardeşiz, dostuz. Türkiye Cumhuriyeti’ni beraber kurduk. Bölünmesine engel olmalıyız. Beyzbol sopasıyla kontrol edilecek ülke değiliz. Biz Kurtuluş Savaşı vermişiz. Ülkemizi kolay vermeyiz. Bu memleket bizim. El ele, omuz omuza olacağız” ifadelerini kullandı. Kırca’nın konuşması sık sık alkışlarla kesildi. 3. Köprü projesi nedeniyle binlerce ağacın kesildiği Beykoz ormanlarında incelemelerde bulunan Kırca daha sonra Beykoz’un Anadolufeneri köyünde yurttaşlarla sohbet etti. Can Çakmak
haklı gerekçelerle almış olabilir. Ama belediye başkanı bunun hesabını verebilmeli. Bir yönetici bankadaki parasının nereden
geldiğini açıklayabilmeli. Bu bütün dünyada böyledir. Yoksa hakkında her zaman bir şaibe olur.”
Kağıthane’ye eğitim projesi İSTİHBARAT SERVİSİ İşçi Partisi Kağıthane Belediye Başkan Adayı Zeynep Türesin Arasan projelerini Aydınlık’a anlattı. Emekli öğretmen arasan Kağıthane’de eğitim seerberliği başlatacağını söyledi. 44 yıl öğretmenlik yapan ve 4 yıl önce emekli olan Arasan uzun süredir Kağıthane’de yaşadığını ifade etti. Kendisini İşçi Partisi’ne yakın gördüğünü belirten Arasan “İP uzun süredir gönlümde yatan bir partiydi. Emekli olunca ilk iş olarak İşçi Partisi’ne üye oldum. Partimden adaylık önerisi gelince Kağıthane’yi tanıdığım için partime hizmet etmiş olma düşüncesiyle severek kabul ettim” dedi. Arasan, Kağıthane’ye yönelik projelerini şöyle sıraladı: “İlk olarak ranta ve taşeronlaşmaya son vereceğim. Taşeron çalışan işçile-
rimizi belediyemizin kadrosuna alacağız. Tahrip edilen yeşil alanları geri kazanmayı ve yeni yeşil alanlar kurmayı hedefliyorum. Zeynep Kültürel Türesin faaliyetlere Arasan yoğun bir desteğimiz olacak. Öğretmen olduğum için de topyekün bir eğitim seferberliği başlatmak istiyorum. İnanıyorum ki herşeyin başı eğitimdir.”
‘Kürtçe propaganda benim eserim’ B
aşbakan Tayyip Erdoğan Diyarbakır ve Van mitinglerinde, batıda kullandığı dili bir günlüğüne askıya aldı, PKK paketi ve Kürtçe konusunda attıkları adımları anlattı, Fethullah Gülen’in Kürtlere düşman olduğunu savundu. Erdoğan’ın Van ve Diyarbakır mitingleri öncesi çok sayıda KCK’lının serbest bırakılması dikkat çekti. Erdoğan, seçime üç gün kala gittiği Van ve Diyarbakır’da, ‘açılım’ propagandası yaparak oy istedi. “Hakları teslim ettik. Reddi, asimilasyonu kaldırdık” diyen Erdoğan, şöyle konuştu: “Eğer bugün Van’da Kürtçe propaganda yapabiliyorlarsa bunun önünü açan biz olduk. Şimdi BDP’liler, ‘Bunu zorladık da oldu’ diyor. Sen kimsin ya, neyi zorluyorsun, senin gücün ne, 30 tane milletvekiliyle ne yaparsın? Biz 326 milletvekiliyle bunun önünü açtık. Eğer bugün tel-
evizyonlar 24 saat Kürtçe yayın yapıyorsa, TRT Şeş varsa, bunu getiren biziz. Şu BDP’nin Van’da yaptığı ne var, bana bunu söyleyebilir misiniz?”
‘Gülen, Said-i Nursi’yi Kürt diye ziyaret etmedi’ Açılım süreciyle birlikte gençlerin öldürülmesini önlediklerini iddia eden Erdoğan, Fethullah Gülen’e yönelik eleştirilerde bulundu. Gülen’in gençliğinde Said-i Nursi’yi ziyaret etmediğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: “Kürt olduğu için yanına gitmekten kaçınmıştı. O gün nasıl ırkçıysa, bugün de aynı şekilde ırkçı. O gün nasıl insanlara aynı nazarla bakmıyorsa, bugün de aynı nazarla bakmıyor. O gün nasıl tahkir ettiyse, bugün de senaryosunu yazdığı dizilerle Kürt kardeşlerimi tahkir ediyor. İşte Pensilvanya’daki bu zat, buradaki maşaları aracılığıyla çözüm sürecine, kardeşliğe, barışa saldırıyor.”
kişinin katıldığı mahalle toplantıları yaptı.
Özenir’e verilecek oy Suriye ile duvarları yıkacak Defne’nin Harbiye Mahallesi’nde bin kişiye seslenen Çekmece Belediye Başkanı, İP Defne Adayı Dr. Cafer Özenir, “Benim yaptıklarım Çekmece’de ortada. Bu güzel işleri Defne’mizde de yapmak istiyoruz. Olmazsa olmazımız Atatürk devrimleri ve ilkeleridir. Birliğin, hoşgörünün olduğu Atatürkçü bir belediye
kurmak için oyunuza talibiz” dedi. Eski İşçi Partisi Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, üç gün sonra sandıktan İşçi Partisi’nin çıkacağını belirterek şöyle konuştu: “Cafer Özenir, Çekmece’de beş yıllık pratiği ile kendini göstermiş arkadaşımız. Defne’de doğru adaylar, doğru partide birleştiler. Hatay’ımızın üstünde kara bulutlar dolaştıran AKP’nin Suriye politikasına baştan beri tavır koyan tek parti İşçi Partisi’dir. 30 Mart’ta Cafer Özenir’e verilecek oy Suriye ile aramızdaki
BAŞAK KAHVECİ
CHP Beşiktaş Belediye Başkan Adayı Murat Hazinedar, Aydınlık’a projelerini anlattı. “Şişli modeli Türkiye’ye örnek olacak sosyal demokrat belediyeciliğin en iyi örneklerinden oldu. Ben de o modelin mutfağından geliyorum” diyen Hazinedar, ANAP’ta Gençlik Kolları Başkanlığı yaptığını ve ardından CHP’ye geçtiğini kaydetti. Hazinedar, “12 Eylül sonMurat rası siyasetten soğutulan Hazinedar insanlarımıza Özal çok farklı bir değişimci devrimci görüntü verdi. Bende o devrimci görüntüden 16 yaşımda etkilendim. Özal’ın yaptığı doğruları biliyordum, yanlışları da biliyordum. Ama o doğrular beni çok etkilemişti. Türkiye’yi Batı uygarlığıyla entegre eden anlayışı benim hoşuma gitmişti” diye konuştu. Beşiktaş Hastanesi ve Beşiktaş Üniversitesi kurmak istediğini söyleyen Hazinedar, “Çarşı’da uluslararası bir kültür festivali yapacağız. 19 Mayıs haftasında ve Eylül sonunda da Ortaköy’de uluslararası bir sanat festivali gerçekleştireceğiz. Aynı zamanda depremle ilgili çok önemli adımlar atacağız. Kentsel gelişimin zorlayıcı ayaklarından biri bu olacak ve bu noktada fonlar yaratacağız. CHP’nin tarihinde 3 kere ihraç edilen tek kişiyim. 2 kere mahkeme kararıyla döndüm” ifadelerini kullandı.
Miting sonrası vurulan yurttaşın durumu ağır Erdoğan’ın Van konuşmasının ardından, miting alanındakiler dağılırken, alana açılan Cumhuriyet Caddesi’nde toplanan ve BDP’li olduğu belirtilen grup, protesto gösterisine başladı. Her iki grup birbirinin üzerine yürümeye kalkınca gerginlik çıktı ve polis BDP’li grubu dağıtmak için
havaya ateş açtı. Ortalık savaş alanına dönerken, bir otelin 5’inci katından mitingi izleyen Kadir İnan, göğsüne isabet eden kurşunla ağır yaralandı. Otelin aşçısı olduğu öğrenilen inan, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. İnan’ın durumunun ciddi olduğu bildirildi.
Bağırmaktan sesi kısıldı Tayyip Erdoğan’ın dünkü mitinglerinde, sesi herkesi hayrete düşürdü. Erdoğan’ın sesinin kısılmasını Aydınlık’a değerlendiren Doç. Dr. Murat Toprak, Erdoğan mitinglerde bağıra çağıra konuştuğundan gırtlak iltihaplanması olabileceğini söyledi. Muayene etmeden teşhis koymanın
yanlış olduğunu vurgulayan Toprak, “Önceden ses tonu böyle olmadığı için, mitinglerde çok bağıra çağıra konuştuğundan, sanırım larenjit (gırtlak iltihaplanması) olduğunu düşünüyorum. Sesi kötüye kullanmaktan ses tellerinde bir ödem meydana gelmiş gibi duruyor” dedi.
Perinçek ‘Birlik ve Zafer’ için Hatay’da İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün Hatay’da yurttaşlara seslenecek. Defne’de, Uğur Mumcu Meydanı’nda yapılacak miting bugün saat 15.00’da başlayacak. “Birlik ve Zafer Mitingi”nde, İP Defne Belediye Başkan Adayı Dr. Cafer Özenir de yurttaşlarla buluşacak. Grup Çığ ve Mustafa Özarslan, Hataylılara konser verecek. Büyük buluşma öncesinde mahallelerde yapılan toplantılar da miting havasında geçiyor. İşçi Partisi önceki gece Defne ve Samandağ’da binlerce
‘Mustafa Sarıgül’ün mutfağından geliyorum’
Beşiktaş’a hastane ve üniversite
ERDOĞAN’DAN ÖNCE KCK’DAN TAHLİYE HABERLERİ GİTTİ
AYDINLIK / VAN
Tayyip Erdoğan
“Bu şart bizim tüzüğümüzde de var. Kendi üzerine almazsın, yakınının üzerine alırsın. Onun da hesabını vermek lazım. Ancak böyle yönetici olunur. Ancak böyle ülken için çalışabilirsin. Çalarak çırparak yöneticilik olmaz. Belediye başkanı maaşı da 6 bin TL ile 10 bin TL arasında sanıyorum. O para bir insanın geçimine çok rahat yeter. Biz yemeyen, yedirmeyen, rant peşinde olmayan bir belediye olmanın heyecanını yaşıyoruz. Bizim partimizin ilkesi bu. Yapımızda bu var.”
FOTOĞRAFLAR: AKADUR TÖLEĞEN
IRMAK METE
varlığımı eski eşime ve çocuklarıma bırakıp çıktım. Arkama bile bakmadım. Şu anda şahsım üstüne neredeyse 10 yaşında olan bir minibüsüm var. Kirada oturuyorum. Onun dışında birşeyim yok. Benim bütün malvarlığım vatanım” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,dün partisinin Hatay mitinginde Suriye savaşı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yaptığı bazı konuşmalarda Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı diktatör olmakla ve halkını katletmekle suçlayan Kılıçdaroğlu’nun, Hatay’da Esad’ın adını ağzına almaması dikkat çekti. Suriye’de akan kandan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sorumlu olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Suriye’de kardeş kardeşi öldürüyor. Her zaman ‘Yapmayın, kardeşin kardeşi öldürdüğü yere silah göndermeyin. Cihatçı grupları Hatay’da eğitmeyin, başınıza bela olur’ dedim. Suriyeli çocukların Türkiye’nin sokaklarında dilenmesine neden olan kim? Suriye’de akan kanın sorumlusu Erdoğan’dır. Neden siz silah, para gönderiyorsunuz. Acaba Suriye’ye girişin yollarını bulabilir miyiz diye, provokasyonları kendileri hazırlıyor.” Ayrımcılığın kitabında olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Hiçbir yurttaşı ötekileştirmeyeceğiz. Düne kadar sizin başörtünüz üzerinden siyaset yapılıyordu. Onu da elinden aldım. Hepinizin benim başımın üstünde yeri var” diye konuştu. AYDINLIK /HATAY
Sırrı Süreyya Önder
‘HDP’li Önder’den Aysever’e küfür’ HABER MERKEZİ Gazeteci Enver Aysever, Twitter hesabından HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sırrı Süreyya Önder’in kendisine, ailesine ve annesine ağır küfürler ettiğini yazdı. CNN Türk’te yayınlanan “Aykırı Sorular” programının yapımcısı gazeteci Enver Aysever HDP İstanbul Büyükşehir adayı Sırrı Süreyya Önder’in kendisini telefonla arayarak ağır küfürler ettiğini ifade etti. Aysever, Twitter hesabından “(Sırrı Süreyya Önder)Az önce arayıp çok ağır küfürler etti. Bana, aileme, anneme küfür etti. Kamuoyuna duyururum” mesajını paylaştı. HDP’li Önder’in, gazeteci Aysever’in Twitter hesabından, “Postacı Sırrı demokrat değil mi?”, “İstanbul’un truva atı kim?” şeklindeki tweetleri paylaşması üzerine aradığı ve küfrettiği iddia edildi.
Önder: Haketti
duvarların yıkılmasına verilecek oydur.” Gazeteci Halil Nebiler de “Esad’a katil diyenlere mi oy vereceksiniz, yoksa kalbi Suriye halkı ile atan Cafer Özenir’e mi
vereceksiniz” diyerek Özenir’e destek istedi. Şam Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yuva da yaptığı Arapça konuşmada Defne için doğru insanın Özenir olduğunu söyledi.
HDP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sırrı Süreyya Önder, Enver Aysever’in tweetlerine yine aynı yöntemle Twitter’dan ilginç bir yanıt verdi. Önder, “Aysever’i arayıp hak ettiği her şeyi söyledim. Kimsenin anasına sövmem. Mahkemeye veriyorum ona da aynı yöntemi öneriyorum. Aysever’in ırkçı söylemleri halen arşivlerde duruyor. Bana “abi abi” diye yaltaklanmaları da kulağımda.” yazdı.
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
3 Kasım 2002’den 30 Mart 2014’e
71 kişilik F-müdürler listesi
Y
Ahmet Pak Emniyet içindeki F tipi polis müdürleri olduğu iddia edilen 71 kişilik bir liste yayımlandı. İstihbarat raporuna dayandırılan iddiaya göre; Emniyet İmamı Osman Hilmi Özdil, Cemaat’in “polis sekreterliği”ne Ahmet Pak’tan sonra Ramazan Akyürek’i getirdi. Emniyet’teki F tipi yapılanmaya ilişkin yeni bir liste yayımlandı. Sabah gazetesinin bir istihbarat raporuna dayandırdığı habere göre, üst düzey polis şeflerinin 71’i bu yapınlanma içinde. Söz konusu polislerin diğer ortak noktasıysa, farklı illerde emniyet müdürü olarak görev yaparken 17 Aralık sonrası Cemaat temizliğiyle görevden alınmaları. İddiaya göre, Emniyet’teki Cemaatçi polisler Emniyet İmamı’ndan sonra F tipi “sekretere” bağlı olarak çalışıyor. Emniyet’in İmamı olduğu ileri sürülen Osman Hilmi Özdil’in bu göreve eski Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanı Ahmet Paktan sonra eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’i getirdiği belirtiliyor. Pek, istihbarat raporunda F tipinin mahkeme onaylı dinlemelerinden sorumlu kişi olarak gösterilirken, halefi Ramazan Akyürek, her hareketini Osman H. Özdil’e danışan “sekreter” olarak geçiyor. Bilişim Suçları Dairesi Başkanlığı’nı da kuran Pek’in hakkında bir başka çarpıcı iddia da bilişim raporlarını F tipinin istediği yönde çıkarılmasını sağlamak. Pek ve Akyürek dışında, Mustafa Çankal, Muammer Buçak, Ömer Atıparmak, Hakan Özdöl, Mehmet Tüzel gibi yakın geçmişte Emniyet’te önemli görevlerde bulunan müdürlerle ilgili de ciddi iddialar raporda yer aldı.
Albay Temizöz tahliye edildi
Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasıyla Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen Faili Meçhul Cinayetler davasında yargılanan eski Kayseri İl Jandarma Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz’ün, tutukluluk süresi 5 yılı aştığı için tahliyesine karar verildi. Ancak Temizöz, Balyoz davasından hükümlü olduğu için cezaevinden çıkamayacak. Cemal Temizöz’ün avukatları, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne tahliye talebinde bulundu. Dosyayı inceleyen mahkeme Temizöz’ün 25 Mart 2009 tarihinde gözaltına alındığını ve 5 yıl 2 günden bu yana tutuklu olduğunu tespit etti. Mahkeme, yeni yasal düzenlemeyle tutukluluk süresi 5 yılı aşan Cemal Temizöz’ün tahliyesine karar verdi. 8 kişinin yargılandığı davada emekli Uzman Çavuş Burhanettin Kıyak tek tutuklu sanık olarak kaldı.
Çürüyen iddialara müebbet istediler Davanın Diyarbakır’da yapılan son duruşmasında esas hakkındaki görüşünü açıklayan Savcı, Temizöz’ün sorgu ekibi kurduğu, bu ekibin gözaltına aldığı kişileri sorgulayarak öldürdüğünü iddia ederek 1990-2000 yılları arasında Cizre’de tespit edilmiş 48 faili meçhul cinayetin işlendiğini öne sürdü. Savcı, Temizöz için 5 kez ağırlaştırılmış ömürboyu ve 100 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etmişti. Ancak Temizöz ve avukatları tarafından bu iddiaların tamamı çürütülmüştü.
ürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, başta AKP olmak üzeri bütün Cumhuriyet karşıtı İslamcıların ve Kürtçülerin (PKK, BDP, HDP) kaldırmak ya da değiştirmek istedikleri ilk 4 maddesi: 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır. 4- Anayasa’nın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin
çevresi “Armuttur!” diye hünkürmektedir. AKP hükümetinin uyguladığı rejime ancak otokrasi denilebilir. •Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet mi? - Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet değildir. Çünkü laik devletin üzerine oturduğu temel laik okul, laik eğitim ve öğretimdir. AKP hükümeti Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu yürürlükten kaldırarak, laik okul ve liseleri İmam-Hatip okul ve liselerine dönüştürerek, dini devlet kurumlarında gayri resmi referans haline getirerek devletin laiklik niteliğine son vermiştir. •Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlet mi? Anayasa Mahkemesi’nin 1627 Eylül 1967 tarih ve K.1967/29 sayılı kararında Sosyal Devlet kavramı şöyle tanımlanır: “Sosyal devlet; ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen,
Özdemir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadî ve malî tedbirler alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve millî gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını sağlayıcı tedbirler alan adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü sayan, hukuka bağlı kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük rejimini uygulayan devlet demektir.” AKP tarikatı hükümeti uygulamalarının yukarıdaki tanımla uzaktan yakından ilişkisi yoktur. •Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti mi? - AKP tarikatı hükümeti
başta HSYK olmak üzere Adalet Bakanlığı ile Yargı Kurumu’nu özelleştirmiş ve Kuvvetler (Erkler) ayrılığı ilkesini fiilen ortadan kaldırarak, Yasama ve Yargı erklerini Yürütme’nin emrine vermiştir. Bu uygulamalarıyla AKP tarikatı hükümeti Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı fiilen ilga ederek anayasal bir suç işlemiştir. Bu nedenle önce yerel yönetimlerden, sonra Çankaya’dan, son olarak iktidardan uzaklaştırılarak yargılanmalıdır. Sorun şu: Seçmen vatandaş bu gerçeğin bilincinde midir? Söylemesi benden! “Bir Kez Daha” dizisini laf olsun diye yayımlamadım!
ORHAN AYKUT’TAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR
‘Baykal kaseti Akyürek kontrolünde çekildi’
Hüseyin Çobanoğlu
Orhan Aykut
Orhan Aykut, ‘Soruşturmaya müdahil olmamam için tehdit telefonları alıyorum’ dedi. Avukatı Çobanoğlu, konuyla ilgili suç duyurusu yaptıklarını söyledi.
Kumpas davalarına ilişkin tanık olduğu F tipi tezgâhı tüm çıplaklığıyla anlatan Orhan Aykut, Başbakan’ın siyasi danışmanı Mustafa Varank’ın Baykal kasetini 2 milyon dolara sattığını söyledi GAMZE ÇINLAR
M
atkap davası kapsamında tutukluyken, Gülen cemaati yapılanmasıyla ilgili Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade veren ve cezaevinden çıktıktan sonra da Aydınlık’a yaptığı açıklamalarla gündeme oturan Orhan Aykut, “Deniz Baykal kaseti” hakkında konuştu. “Baykal’ın kaseti dönemin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek kontrolünde çekildi” diyen Aykut, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da bu kasetlerden haberdar olduğunu söyledi. Aykut, Erdoğan’ın siyasi danışmanı Mustafa Varank’ın Baykal kasetini 2 milyon dolara sattığını iddia etti. İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi’nde dün avukatı Hüseyin Çobanoğlu ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Orhan Aykut, şu açıklamalarda bulundu:
‘Deşifre ettiğim için beni tutuklattılar’ “Ben, Muşluyum. Celali aşiretine mensubum. 2003 yılında AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ile tanışıncaya kadar itibarı olan bir yurttaştım. Özellikle 2006-2007 yılları arasında Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy vb. tertiplerin hazırlanışına t a nıklık ettim. Yaşadıklarım ve
Ramazan Akyürek
‘Özkan’ı öldürmem için 10 milyon dolar teklif edildi’ “Zaman gazetesi İhsan kurucusu ve sahibi Arslan İhsan Arslan’dır. Bu yapı Tuncay Özkan’ın televizyon kanalı ‘Kanaltürk’ü 1 milyon dolara satın aldı. Ali Fuat Yılmazer, İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek gördüklerim beni rahatsız edince, bildiklerimi rahmetli MHP Milletvekili Mehmet Gül’e anlattım. Tertip çetesi, beni takip etmiş. Bildiklerimi anlatacağımı anlamışlar. Bunun üzerine, “Matkap operasyonu” adı verilen bir tertiple beni tutukladılar.
‘Gerçekler TİB kayıtlarında’ Balyoz belgeleri İhsan Arslan’a Mövenpick Otel’de İskender Pala tarafından teslim edildiğinde oradaydım. Mehmet Baransu da savcılığa verdiği ifadesinde, belgeleri veren kişiyi tarif ederken İskender Pala’yı tarif etmiştir. Poyrazköy’de bulunan silah ve mühimmatlar, 21 plakalı beyaz renkli İsuzu marka kamyonetle getirilmiştir. İhsan Arslan, Orhan Aykut, Ramazan Akyürek, Mücahit Arslan, Ali Fuat Yılmazer’in görüştükleri ve bu-
Tuncay Özkan’ı öldürmek için bana 10 milyon dolar teklif ettiler. Ben reddettim. Tapelerde mevcut. O zaman Tuncay Özkan’a zarar verseydim, MHP’ye, Mehmet Gül’e mal olurdu. Ama ben o oyuna gelmedim.” luştuklarının ispatı çok kolaydır. Telefon konuşmalarına ilişkin TİB kayıtları incelenirse; birçok kez aynı yerden sinyal verdikleri görülecektir.
‘İP’ye tertip yapılacağını bildirdim’ İşçi Partisi’ne tertip yapılacağını iadeli taahhütlü bir mektupla Ocak 2008 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdim. Daha İP’ye operasyon yapılmamıştı. Daha sonra Genelkurmay Başkanlığı’na da, o dönemin İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu’ya da bildirdim.
‘Baykal’ı uyardım inanmadı’ Ben Baykal’a haber gönderdim. “Senin kasetin İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyü-
Aykut: İspatlamaya hazırım 27.12.2007 tarihinde İstanbul Kaşı Beyaz Restoranı’nda Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile birlikte akşam yemeği yediğimi TİB kayıtları ile tespit edebilirler. Ankara İlci Rönesans Oteli’nde, İhsan Arslan, Mücahit Arslan, Ramazan Akyürek ve ben birlikte idim. O gün Ankara Anafartalar’da patlama olmuş idi. O gün saat 21.00 sıralarında silah, mühimmat gömme işleminin tamamlandığını bildirmek üzere sivil
iki şahıs geldi. Ondan sonra dağıldık. 22 Mayıs 2007 tarihinde Zir Vadisi’nde silahlar gömüldü. Aynı hafta içinde Gölbaşı’nda silahlar gömülmüştü. Silahların Akyürek ve Arslan tarafından gömüldüğünü ispatlamaya hazırım. Zaten telefon tapelerinde her şey mevcut.
rek kontrolünde çekildi. Kasetin şu anda İhsan Arslan’da mevcut. Sadece bir tane de değil, nur topu gibi 15-16 tane kaseti var.” O zaman ciddiye almadı Baykal. Şimdi söylediklerimin hepsinin doğru çıktığı görülüyor. O kasetlerin bir kısmı mutlaka Başbakan’da da vardır.
Şahin’in kaseti olduğunu söylüyor. Bu doğrudur. İdris Naim Şahin’in özel hayatına ilişkin kaseti var. Yer olarak Polat Oteli. Tarih: 04.09.2007! Bu arşivleme Başbakan’ın elinde de vardır. Eskiden suç ortaklarıydılar. Abdülkadir Aksu’nun da, 550 milletvekilinin de kasetleri var.
‘Mustafa Varank Baykal kasetini sattı’ “Bunlar sana suilkast yapacak, darbe yapacak” diye Başbakan’ı inandırdılar. Korkuttular. Ama Başbakan’ın da tabii işine geldi. Şimdi saflığa vurmasın. Ortak hareket ettiler. Başbakan’ın sağında bulunan İhsan Arslan’ın oğlu hâlâ danışman. Kimin inine gireceksin, senin inine girdiler. Mustafa Varank, daha dün Baykal’a yapmış olduğunuz komplonun kasetini 2 milyon dolara satmış. Hâlâ yanındasın.
‘İdris Naim Şahin’in kaseti var’ Ramazan Akyürek, İhsan Arslan, Ali Fuat Yılmazer bu paralel yapının içindeler. Şu anda Başbakan eski İçişleri Bakanı İdris Naim
Deniz Baykal
Poyrazköy hâkimi beni arayıp ‘gelme’ dedi Poyrazköy davası sanıkları duruşmalar sırasında sık sık mahkemeden Orhan Aykut’un tanık olarak dinlenmesini talep etti. Ancak bu talep hiçbir zaman kabul edilmedi. Bazı sanıklar Aykut’un neden kamuoyuna açıkladıklarını duruşmaya gelerek anlatmadığını sorguladı. Aydınlık, bu soruyu Orhan Aykut’a yöneltti. Yanıt şöyle oldu: “Ben 1 Nisan 2008’de tutuklan-
dım. Her duruşmada hâkime yalvardım, ‘Gidelim Türkiye’nin muhtelif yerlerinde olan silahları çıkaralım’ dedim. Her defasında reddedildim. Poyrazköy davası hâkimi Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu beni aradı. ‘Seni dinlemeye çağırıyoruz, ama gelmezsen iyi yaparsın’ dedi. Buradan Poyrazköy davası avukatlarına duyuruyorum. İstedikleri zaman duruşmaya katılacağım.”
BAYKAL’IN AVUKATI YILMAZ’DAN BAŞBAKAN’A YALANLAMA
Kaseti Tayyip Erdoğan değil mahkeme kaldırdı
Diyarbakır’a 4 yeni mahkeme Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılmasının ardından oluşan yoğun iş yükü nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından Diyarbakır’da 4 yeni Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu. Diyarbakır’da sayıları 4’e düşen Ağır Ceza Mahkemelerinde yoğun iş yükü oluşmaya başladığı öğrenildi. Kurulacak mahkemeler 4, 5, 6 ve 7. Ağır Ceza Mahkemeleri olarak adlandırıldı. Bazı dosyalar Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken çok sayıda dosyanın da ait oldukları illere yollandığı belirtildi.
nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Bugün 28 Mart 2014, yerel seçimlerin yapılmasına 24 saat var. Devlet yapısının 4 direği ne durumda, bunu bir irdeleyelim: Anayasa’nın dört direği de önemli ama bu eşitler arasında daha önemli (primus inter pares) olan, Hukuk Devleti olmak. Çünkü öteki üç özellik (demokratik, laik, sosyal) hukuk devletini nitelemektedir. AKP tarikatı hükümetinin iktidara geldiği 2002 yılından günümüze bu dört nitelik ne durumda acaba? •Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlet midir? - AKP’nin başında bulunan, Necip Fazıl’ın “Başyüce”si R.T. Erdoğan, demokrasinin “sandık”tan ibaret olduğunu sanmaktadır. Demokrasinin temel özellikleri olan laikliği, sosyalliği ve hukuku baş düşman ilan etmiştir. Cumhuriyetin öteki üç niteliği gibi demokrasiyi de özelleştirmiştir. Elmayı gösterip “bu armuttur” demekte ve
TERSİ-DÜZÜ
Hazırlayan: Osman ERBİL
AYDINLIK / ANKARA
C
HP’nin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’ın avukatı Muzaffer Yılmaz’dan “Baykal’ın kasetini ben kaldırdım” diyen Tayyip Erdoğan’a yalanlama geldi. Yılmaz “Sayın Başbakan’ın bu iddiası gerçek değildir” dedi. Yazılı bir açıklama yapan Av. Yılmaz, Baykal’ın, CHP Genel Baş-
kanı olduğu sırada, kurgulanarak hazırlanan kasetin, 6 Mayıs 2010’da birtakım karanlık güçler tarafından internet ortamında servis edildiğini anımsattı. Başbakan’ın Baykal’ın “Resmi bir açıklama bekliyorum” talebine yanıt vermediğini kaydeden Yılmaz’ın açıklaması şöyle: “Aynı şekilde mahkeme kararı olmasına rağmen, değişik tarihlerde komplo ve montaj kaseti internette
erişime açılmış ve mahkeme kararları ile tarafımızdan erişim engellenmiştir. Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi’nden 1 Kasım 2010 tarih 2011/1341 numaralı erişimin engellenmesi kararı alınmasına rağmen, Telekomünikasyon Kurumu İletişim Başkanlığı kararı uygulamakta gecikmiş ve bunun üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na 2 Kasım 2010’da BDK 576 sayılı
dilekçe verilerek, mahkeme kararının derhal ve gecikmeksizin uygulanması talep edilmek zorunda kalınmıştır. Tüm bu mahkeme kararlarının ve yazışmalarımızın tarih ve sayılarını verme amacımız, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Sayın Deniz Baykal’a ilişkin montaj görüntülerini yarım saatte sosyal medyadan ben kaldırdım’ ifadesinin gerçek dışı olduğunun kamuoyunda hiçbir şüp-
heye yer bırakmayacak şekilde anlaşılması içindir. Bu hususta dahi gerçek olmayan beyanlarını binlerce kişi önünde söyleyen Başbakanın, Baykal’ın konuya ilişkin gerçekleri söylemesi ve resmi açıklama yapması çağrısına karşı, ne derece tutarlı olacağı ve beyanlarının inandırıcı olup olmayacağı kamuoyu tarafından değerlendirilmelidir.”
Hazırlayan: Ceyhun BOZKURT
132 KOMUTANDAN ‘İŞÇİ PARTİSİ’Nİ DESTEKLİYORUM’ İMZASI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mehmet Ali
GÜLLER
İmzacı komutanlar adına yapılan açıklamayı eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin okudu.
UFUK ÖTESİ
28 MART 2014 CUMA
maliguller@aydinlikgazete.com
Erdoğan’ın savaş şifreleri - 2
D
ün Erdoğan’ın siyaset tarzını ortaya koyan iç politikadaki örneklere mercek tutmuş ve şifrelerini çözmeye çalışmıştık. Bugün de dış politika konuları üzerinden Erdoğan’ın şifrelerini çözmeye devam edeceğiz:
İsrail’e ‘one minute’ ama uçağına ‘buyur bombala’
İP Cumhuriyet için KALE GİBİ DURDU 18’i general 132 emekli komutan ‘Gericiliğe karşı kaya gibi durdular’ mesajı vererek İP’ye desteklerini açıkladı AYDINLIK/ANKARA
T
ürk Silahlı Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapan 18’i general toplam 132 emekli komutan İşçi Partisi’ne desteğini açıkladı. Açıklamada İşçi Partisi’nin Cumhuriyet için, ülkenin birliği dirliği için kale gibi durduğu belirtildi. 132 komutan adına yapılan “İşçi Partisi’ni destekliyoruz” açıklamasını Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin okudu. Pekin açıklamasında İşçi Partisi’ne verilen desteğin nedenini açıklarken, “Her zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini ve dirliğini savundular. Atatürk devrimlerinin ve onun açtığı aydınlık yolun meşalesi ve ışığı oldular. Gericiliğin, bölünmenin, adaletsizliğin, sömürünün, halkımızın ortaçağ karanlığına gömülmesinin karşısında yalçın bir kaya
KCK davalarında 45 kişiye tahliye
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kapatılmasının ardından KCK ana davası ve basın davasında 45 kişinin tahliyesine karar verildi. Böylece 71 kişinin yargılandığı ana davada 34, 15 kişinin yargılandığı basın davasında da 7 tutuklu kaldı. Özel Yetkili Mahkemeler ile TMK 10. Maddesi ile Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılmasının ardından davanın görüldüğü İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi kaldırıldı. Söz konusu davalarda tutuklu olarak yargılanan sanıkların avukatları, 6526 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinin ardından, davaya bakmakla görevlendirilen İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesine tahliye talepli başvurularda bulundu. Mahkeme, “Tutuklu kaldıkları süre, mevcut delil durumu ve suç vasfının değişme ihtimali” gerekçeleriyle tahliye kararı verdi. Tahliye edilen sanıklara adli kontrol tedbiri çerçevesinde yurt dışı çıkış yasağı konuldu. Tahliyelerin ardından KCK ana davasında 34, basın davasında ise 8 tutuklu sanık kaldı. Tahliye talebi reddedilen sanıklarla ilgili gerekçe olarak, “atılı suçun vasıf ve mahiyeti, bu suçlara yasada gösterilen olası cezanın alt ve üst sınırı, kuvvetli suç şüphesinin varlığı” gösterildi. Sanık avukatlarının bir üst mahkemeye itirazda bulunacakları öğrenildi.
gibi durdular ve mücadele ettiler. Cumhuriyet’in kurucu felsefesinden, demokrasiden, laiklikten ve sosyal, hukuk devletinden hiç taviz vermediler. Hep halkın, mazlumun, ezilenin yanındaydılar” dedi.
Kumpasçılarla mücadelenin çelik çekirdeğiydiler İşçi Partisi’nin Türk Ordusu’na kurulan kumpaslara karşı mücadele ettiğini kaydeden Pekin şunları söyledi: Türk Ordusuna, Türk Ordusunun vatansever mensuplarına, vatansever aydınlarımıza kumpas kuranlarla mücadelenin ateşleyicisi ve çelik çekirdeğiydiler. Zindanlara atılan, betona gömülmek istenen, çürümeye terk edilen yurtsever askerlerimiz ve aydınlarımızın sesi, gözü, kulağı oldular, onların masumiyetlerini inançla ve inatla
savundular. Onların ve ailelerinin yanında başlangıçtan itibaren sadece İşçi Partisi ve İşçi Partililer vardı. Milli güçlerin birliği ve iktidara gelmesi için oluşturulan platformun öncüsü oldular. İşçi Partisi ve İşçi Partililer karanlık bir dönemin aydınlık tek yüzüydü. İlkeli davranmanın, milli olmanın, milletin yanında ve yolsuzluğa, yoksulluğa karşı olmanın anıtıydı İşçi Partisi. Ve olmaya da devam ediyor. Bu büyük ve kutsal mücadelede İşçi Partisi’nin yanındayız, onunla birlikteyiz.” Pekin şu anda bildiriyi imzalayanların sayısının 132 olduğunu ancak sayının her geçen gün arttığını bildirdi. Pekin daha sonra bütün Türkiye çapındaki silah arkadaşlarına çağrıda bulunarak basın toplantılarıyla bu bildiriye destek olmalarını istedi.
İŞTE İLK İMZACI KOMUTANLAR Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Korgeneral Erdoğan Karakuş, Korgeneral Yaşar Müjdeci, Korgeneral Ayhan Taş, Koramiral Kadir Sağdıç, Tümgeneral Naci Beştepe, Tümgeneral Abdülkadir Eryılmaz, Tümgeneral Can Teler, Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tümamiral Cem Gürdeniz, Tuğgeneral Suat Dicle, Tuğgeneral Cengiz Aycan, Tuğgeneral Levent Ersöz, Tuğgeneral Noyan Umruk, Tuğgeneral Halil İbrahim Tüysüz, Tuğamiral Alaettin Sevim, Albay Yaşar Acar, Albay Hasan Alkaya, Albay M. Erden Alp, Albay Necdet Ar, Albay Mehmet Arıcı, Albay Cevat Arslan, Albay Hasan Basri Aslan, Albay Mehmet Atak, Albay Gültekin Atalay, Albay İsrafil Aydın, Albay Tanju Aygener, Albay Muhittin Aygün, Albay Semih Aygün, Albay Türker Bacaksız, Albay Doğan Bafra, Albay Ahmet Zeki Baydoğan, Albay Muhittin Bayram, Albay Bülent Boyer, Albay Niyazi Bozkır, Albay Necati Çankaya, Albay Zafer Çay, Albay Mehmet Çetin, Albay Ali Derya Çınar, Albay İlhami Çınar, Albay Ali Eftar Çifçi, Albay Doğan Doğan, Albay Süha Doğan, Albay Ahmet Dursun, Albay Yavuz Efe, Albay Ali Elvanlıoğlu, Albay Reşat Erdoğan, Albay İbrahim Erge, Albay Feyyaz Ergezen, Kıdemli Tabip Albay Prof. Dr. Metin Ertürk, Albay Naci Gürkan, Albay Ali Harput, Albay Erkan İncirlioğlu, Albay Hüseyin İrizak, Albay Hızır Kaptan, Albay Kurtcebe Kırmızılaroğlu,
Albay Cemalettin Korkut, Albay Yaşar Kunduh, Albay Turgay Lermioğlu, Albay Zafer Nakışoğlu, Albay Ufuk Narlı, Albay Nebi Nebioğlu, Albay Hakan Onursal, Albay Süer Öner, Albay M. Tarık Özyılmaz, Albay Can Polat, Albay Fuat Selvi, Albay Nuri Sert, Albay Erdinç Sertkaya, Albay Tahir Sındır, Albay Hayrettin Soyupak, Albay Volkan Sucukçu, Albay Mustafa İsmet Suna, Albay R. Teoman Şanal, Albay Şakir Şengül, Kıdemli Albay Akif Şenoğlu, Albay Nami Şimşek, Albay Alican Türk, Albay Hasan Atilla Uğur, Albay Ertan Urunga, Albay Cumhur Utku, Albay Ramazan Ünal, Albay Tamer Ünver, Albay Mehmet Akif Üstüner, Albay Engin Yenilmez, Albay Ercan Yıldız, Albay İzettin Yılmaz, Albay Candan Yıldızhan, Yarbay Ali Bektaş, Yarbay Mustafa Dönmez, Yarbay Birol Demir, Yarbay Cahit Eren, Yarbay Ercan Kayam, Yarbay Salih Sabri Kemahlıoğlu, Yarbay İz Metin, Yarbay Recep Tan, Yarbay Cüneyt Yaşar, Yarbay Ercüment Yaman, Yarbay Ersin Yirmibeşoğlu, Binbaşı Hayrettin Aktepe, Binbaşı Hüseyin Kula, Binbaşı Gürkan Balkan, Binbaşı Adnan Gören, Binbaşı İbrahim Nejat Gülümser, Binbaşı Ferruh Hortan, Binbaşı İbrahim Kılıçoğlu, Binbaşı Semih Özbakay, Binbaşı İsmet Özdurmuş, Binbaşı Zafer Şen, Binbaşı Oğuzhan Topal, Binbaşı Hikmet Vural, Yüzbaşı Ulvi Avcı, Yüzbaşı Yılmaz Pala, Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım.
Üsküdar’a el koyma projesi
Erdoğan’ın İsrail’e “one minute” demesinin İran’ı dengelemek ve Sünnilerin bölgesel lideri olmak için tezgâhlandığını hep söyledik. İsrail’le ilişkilerin sözde kötü olduğu bu yıllarda ticaret hacminin sürekli büyümesine ve İsrail’in sınırlarımızı kullanarak Suriye’yi bombalamasına izin verilmesine dikkat çektik. İsrail konusu, AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’in de Milliyet’e verdiği bir röportajda belirttiği gibi “milletin gazını alma” konusuydu gerçekte. Aynı durum şimdi de devam ediyor. İsrail’le anlaşıldı ama seçim öncesi tabana anlatmak zor olur diye imza geciktiriliyor. Nitekim Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Ağrı dönüşü uçakta Hürriyet’e yaptığı açıklamada şunları anlattı: “Son mutabakat bir ay kadar önce İsrail’den geldi. Ancak bu süreçte, görüyorsunuz, onlar meşgul, biz meşgulüz. Seçimlerden sonra ilk işimiz, tazminat konusunu hukuki bir belge olarak bağlamaktır. Daha sonra da bu belge onay için TBMM’ye gider.”
Türkmenleri MİT TIR’ı yakalanınca hatırladı Erdoğan iktidarının 12 yılının Türkmenler açısından özeti şudur: Irak ve Suriye’de PKK büyüdü, Türkmenler eridi. Telafer’deki, Tuzhurmatu’daki, Kerkük’teki kıyımlarda Türkmenleri unutan AKP, Suriye’ye silah taşıdığı iddia edilen MİT TIR’ı durdurulunca hatırladı. AKP sözcüleri TIR’da Türkmenlere yardım malzemesi olduğunu iddia etti. Oysa Suriye Türkmenleri “Bize hiç yardım gelmiyor ki” diyorlardı...
Kardeş Esad, katil Esed Erdoğan birkaç yıl önce Suriye’yle sınırları kaldırıyor, ortak kabine toplantıları yapıyor, “kardeşim Esad” diyor ve Esad ailesine Türkiye’de tatil yaptırıyordu. Gerçi o günlerde de bunun gerçeği yansıtmadığını, BOP Eşbaşkanlığı görevi gereği Erdoğan’ın Suriye’yi İran’dan koparmaya çalıştığını önemle belirtmiş ve yazmıştık. Ardından “kardeşim Esad”, hızla “düşman Esed” oldu. Erdoğan Esad’ın halkını katlettiğini hep söyledi, Suriye’ye demokrasi tavsiye etti. Oysa gerçek değildi. Erdoğan Esad’a BOP görevi gereği rejim değişikliği baskısı yapıyordu. Esad’dan Müslüman Kardeşler’i hükümetine monte etmesini istiyordu. Artık bu gerçeği Erdoğan da söylüyor. Hafta başında NTV’de şöyle dedi: “Bu olaylar başlamadan önce biz bazı şeyleri kendilerine (Esad) uyardık. Bu olaylar Suriye’ye de sıçrayabilir. Gelin Baas rejimini bir değişime uğratalım.” Yani Erdoğan’ın derdi demokrasi değil, aslında Baas rejimini yıkmak ve Müslüman Kardeşler’i Suriye’de hâkim hale getirmekti. Nitekim Müslüman Kardeşler iktidarı yıkıldığı için Mısır’la ilişkileri bile dondurdu.
Gerekirse türbe bombalarlar
EZGİ HOTALAK
Ç
evre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından gizlice askıya çıkarılan imar planıyla İstanbul Burhaniye’den Kandilli’ye kadar olan tüm geri görünüm bölgesinin yağmalanacağı ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın onayından geçerek Üsküdar Belediyesi’ne gönderilen “Üsküdar Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgesi, Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planı” seçimlerden sonra hayata geçecek. Plan 2013 yılı Eylül ayında İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Balmumcu Merkezi’nde gizlice askıya alınmış ve öğrenen vatandaşlar itiraz dilekçelerini ilet-
mişti. Ancak plan halen gizli tutuluyor. 350 metrekarelik parsel sınırı koyan plana göre AKP’nin yeni rantlar elde edeceği öngörülürken pek çok aile de mağdur edilecek. Aydınlık’a konuşan İşçi Partisi Üsküdar Belediye Başkan Adayı Perihan Işık Özben, seçimlerin yaklaşması nedeniyle gizli tutulan planın AKP Üsküdar Belediye Başkan Adayı Hilmi Türkmen tarafından halka yanlış tanıtıldığını ifade etti.
‘200 bin insan mağdur olacak’ Yeni imar planıyla 14 mahalledeki yaklaşık 200 bin insanın mağdur olacağına dikkat çeken Özben plan hayata geçerse neler yaşanacağını şöyle anlattı: “Bu plan, yüzde 15 oturma tabanı, 2 buçuk kat ve 6 buçuk metre yüksekliğe izin veriyor. Parseli 350
metrekareden aşağı olan arsa sahipleri, ev inşa edemeyecek. Çünkü bu bölgedeki yapılaşma çok sık ve ortalama parsel büyüklüğü 250 metrekare. 350 metrekare olan arsalarda ise en fazla 110 metrekareye izin verilecek. Arsaların yüzde 40’ı belediyeye devredilecek, 350 metrekareden az parsele inşa edilen evler yıkılacak. Bölge pafta pafta istimlak edilecek. Ve büyük şirketlere villa alanı olarak tahsis edilecek. Arsa sahipleri ise yerlerinden edilecekler. Dahası Sulukule, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa da olduğu gibi boşaltılan yerler TOKİ’ye devredilerek zenginlere satılabilecek konutlar yapılacak. Bu planın en önemli amacı fakirleri şehir dışına sürerek zenginlere alanlar açabilmek, yani rant elde etmek. Bu AKP’nin
Perihan Işık Özben Üsküdar Boğaziçi geri görünüm alanına el koyma projesidir.”
‘AKP adayı propaganda yapıyor’ AKP’li aday Türkmen’in plan üzerinden propaganda yaptığını ifade eden Özben, “Türkmen, mahallelileri dolaşarak 6-8 kat imar planı verildiğini ve halkın rahat kavuşacağını iddia ediyor fakat böyle bir şey yok. Plana göre 4 buçuk kat olacak. Biz halkın yerlerinden edilmesine karşı mücadele edeceğiz” dedi.
Biz bu yazıyı tamamladığımızda AKP hükümetinin Suriye’ye saldırabilmek için yanıp tutuştuğunu ortaya koyan ses kayıtları yayınlandı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay 2. Başkanı Org. Yaşar Ünlü ile yaptığı konuşmaya bakılırsa, Erdoğan üç yıldır TSK’yi Suriye’ye sokmaya zorluyordu! Öyle ki Erdoğan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan, savaşa gerekçe yaratabilmek için “Gerekirse Süleyman Şah Türbesi’ni biz bombalarız” diyordu, “Gerekirse içeriye 4 adam sokar, Türkiye’ye 8 füze sallarız” diyordu... Dün “TSK Fatih Camisi’ni bombalayacak” diye yalan haberleri manşet attıranlar, meğer böyle kışkırtmaları kendileri düşünüyor ve kolluyormuş!
28 MART 2014 CUMA
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA’DAKİ SAVAŞ LOBİSİNİN KİRLİ SURİYE PLANI:
AKP’nin kirli savaş planında bombalanması konuşulan Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi
‘Süleyman Şah’ı bombalar Türkiye’ye 8 füze attırırız’ D
ışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in Suriye konusunda yaptıkları toplantının ses kayıtları ortaya çıktı. Ortam dinlemesi yöntemiyle elde edildiği tahmin edilen kayıtta, Suriye’ye karşı yürütülen kirli savaşın planları; asker, silah ve mühimmat sevkıyatı ve Türkiye’yi savaşa sokmayı sağlayacak kışkırtmalar planlandığı duyuluyor. Dışişleri Bakanlığı’nın yalanlamadığı ve yakın zamanda yapıldığı belirlenen toplantıda Suriye’ye olası bir saldırı planlanıyor. Ses kaydında kan donduran ifadeler yer alıyor. Kayıtta, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, El Kaide’ye bağlı Irak-Şam İslam Devleti’ne bir operasyon yapılması durumunda Türkiye içinde bombaların patlayacağını, sınırıların kontrol altında olmadığını söylüyor. Savaş çıkarmak için “gerekçe” aranan toplantıda, Süleyman Şah Türbesi’ne gerekirse saldırılabileceği, Türkiye’ye de 8 füze attırılabileceği konuşuluyor. Çok çarpıcı ifadelerin yer aldığı toplantıda AKP’nin saldırganlığı açıkça görünüyor. Konuşmalarda ayrıca Suriye içinde bine yakın özel harekâtçının 1 yıldır olası bir operasyon için beklediği belirtiliyor. İşte Türkiye’yi sarsan ve AKP’nin saldırgan tutumunu net bir şekilde ortaya koyan o ses kaydı:
‘Uluslararası hukukta açığa düşmeyelim’ Ahmet Davutoğlu: Diğer şeyi yarım kaldı, ben tam anlayamadım. Dışişleri Bakanlığımızın yapması gereken ne? Yok, şey için söylemiyorum. Bizim yapacağımız başka şeyler var. Eğer buna karar verirsek bizim bugün Birleşmiş Milletler’e Suriye rejiminin İstanbul Konsolosluğu’na herhangi şey gerekirse bir bildirimde bulunmamız gerekiyor değil mi? Feridun Sinirlioğlu: Yalnız orada harekâta karar verirsek, sürpriz etkisi olması lazım yani. Böyle bir şey yapacaksak... Ne yapacağımızı bilmiyorum da. Neye karar verirsek verelim önceden haber vererek yapmamız doğru olmaz. Davutoğlu: Yav tamam da onun bir hazırlığını yapmak lazım. Uluslararası hukuk
bağlamında açığa düşmemek için içeride Cumhurbaşkanı ile konuşurken aklıma geldi. Bizim Türk tankı girdiğinde zaten girmiş olmayacak mıyız? Yaşar Güler: Girmiş oluruz. Davutoğlu: Hayır, şimdi uçakla girmek ile tankla girmek arasında... Güler: Suriye Başkonsolosluğu’na şu belki söylenebilir. IŞİD şu anda zaten rejim ile beraber çalışıyor. Oradaki bir Türk toprağıdır. Oraya kesinlikle... Davutoğlu: Ama söyledik. Bu konuda daha önce nota verdik. (...) Kaç defa nota verdik. Onun için açıkçası ben Genelkurmay Başkanımızın bizim bakanlıktan beklentisini bilmek isterim. (...) Sinirlioğlu: Ben orada da söyledim. Bir kere durum farklılaştı. Bir kere IŞİD’e dönük harekâtın uluslararası hukuk zemini var. Bunu El Kaide diye tanımlayacağız. El Kaide çerçevesinde orada bir sıkıntı yok. Ayrıca hele şimdi iş Süleyman Şah Türbesi’ne gelince zaten ülke toprağını savunma söz konusu. Güler: Bizim o konuda bir sıkıntımız yok.
‘Sınır kontrol altında değil’ Fidan: O olduğu andan itibaren içeride birçok bomba patlar. Sınır kontrol altında değil. Sinirlioğlu: Yine içeride bomba momba tabii tabii onları yapacaklar ama 3 sene önce konuşmamızı hatırlıyorum. Güler: İvedi olarak Hakan Bey’in desteklenip silah ve mühimmatı muhaliflere ulaştırmasını sağlamamız lazım. Sayın Bakan’la konuşmamız lazım. İçişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız bunu konuşmamız lazım. Bir yere gitmemiz lazım Sayın Bakanım. Davutoğlu: Kuzey Irak’ta bir tehdit varken biz nasıl Özel Kuvvetler’i devreye sokabildik; orada da sokmalıydık. Oradaki adamları eğitmeliydik. Adamları göndermeliydik. Neyse biz bunu yapamayız ki... Biz diplomaside neyse onu... Sinirlioğlu: Irak’a tankları nasıl soktuk! Özel kuvvetleri nasıl soktuk! Taburları nasıl soktuk! Ben vardım işin içinde ya. Hükümet kararı, hiçbir şey yoktu. Bir emirle soktuk. Gayet açık olarak söyleyeyim. Güler: (...) Suriye’nin yapabileceği şu anda farklı şeyler var. Davutoğlu: Sayın Paşam, zaten adamların kapasitesini bildiğimiz için biz girmeyelim diyoruz. Güler: Şimdi bakın efendim. Makine Kimya Enstitüsü bizim Sayın Bakanın emrinde değil mi efendim. Yani şu anda parayla Katar mühimmat alıyor. Peşin para üretsin, versinler. Sayın Bakanın emrinde. Davutoğlu: İşte burada entegre hareket edemiyoruz. Koordine olamıyoruz. (...)
‘Mühimmat lazım’ Güler: Bir de kalabalık olmasın Sayın Bakanım. Zatıaliniz olsun, Sayın Savunma Bakanı, İçişleri Bakanımız bir de Genelkurmay Başkanımız; dördünüz oturun. Bu kadar kimseye ihtiyaç yok. Çünkü oradaki ihtiyaç Sayın Bakanım, silah ve mühimmat. Silah da değil mühimmat. Biraz önce konuştuk, b i z
şimdi efendim. Bin kişilik bir ordu kuruyoruz diyelim orada. Biz bunun asgari 6 aylık mühimmatını burada depolamadan bu adamları oradaki muharebeye sokarsak Sayın Bakanım iki ay sonra bize döner. Davutoğlu: Döndüler zaten şimdi. (...) Bizim bu zaafımızı o kadar iyi takip ediyor ki o güçler de. Ben burayı elde edeceğim dersin. Orada bunların bulunması risk unsuru dersin. Geri çekersin elde edersin drayı sağlamlaştırırsın. Askerini tekrar gönderirsin. (...)
‘2012’de cesur olsaydık’
‘Bu gece harekat emri verilmiş’ Sinirlioğlu: Pratik olmak gerekirse Savunma Bakanımızın derhal bu millet için gerekli imzayı atması lazım. Tekrar Başbakanımızın çok açık bir şekilde b u tali-
MİT Müsteşarı Hakan Fidan: Şimdi bakın, i d bakın komutanım, şimyi, biz gerekçeyse gerekçee ben öbür tarafa 4 tan e matı n veradam gönderirim, 8 ta m esi boş alana füze de lazım. attırırım. Problem Davutoğlu: Esas beni bu değil o! bu gece.
Sinirlioğlu: Küresel ve bölgesel jeopolitikte ciddi kaymalar var. Şimdi başka yerlere de yayılabilir. Bugün siz söylediniz. Başkaları da destek oldu. Şimdi farklı bir oyuna doğru gidiyoruz. Onları da görmemiz lazım. Bu IŞİD’ler MŞİD’ler gibi ne idüğü belirsiz yapılar manipülasyona, kullanılmaya son derece açık yapılar. Bunlardan oluşan bir alana komşu olmak bizim için fevkalade hayati bir güvenlik riski yaratır. Ve işte içerideki işte PKK’ya karşı da biz Kuzey Irak’a girdiğimizde buraları patlatma ihtimalleri hep vardı zaten. Bu riskleri eğer biz iyi düşünüp somut olarak ama şimdi Sayın Paşamız da dedi yani. Güler: Sayın Bakanım biraz önce zat-ı aliniz içerideyken onu konuştuk, açık açık. Yani bu Silahlı Kuvvetler her dönemde sizlere lazım olan bir tool (araç). Davutoğlu: Tabii canım. Sizin gıyabınızda da hep Başbakan her yerde konuştuğumuzda ben akademisyen şeyiyle söylüyorum. Hard power (Sert güç) olmadan bu topraklarda durulmaz. Ama hard power olmadan soft power (Yumuşak güç) olmaz. (...) Davutoğlu: 2012 yıl, 2011’de yapmadık. 2012 yazında bile cesur kararlar almış olsaydık... Sinirlioğlu: 2012’de en zayıf noktadaydılar. Davutoğlu: Geri dönmüştü içeride Libya gibiydi yani. İçeride o iniyor bu gidiyor bu gidiyor falan ama bizi ilgilendirmiyor. Ama bazı şeyler... Güler: Sayın Bakanım yani bir yanlışlık olmasın, yani 2011’de de bizim ihtiyacımız silah ve mühimmattı. 2012’de, 13’te, bugün de. Aynı gene aynı noktadayız. Bunu mutlak surette bulup burayı da kurtarmamız lazım. Davutoğlu: Orası o kadar silah ve mühimmat gerek değil ki... İnsan unsurunu biz orada düzene sokamadığımız için... Fidan: 2000’e yakın TIR malzeme gönderdik biz oraya. Güler: Bence orada silaha ihtiyaç yok. Benim şahsi görüşüm. Orada mühimmata ihtiyaç var. Evet efendim. Sayın Bakanım, Hakan Bey burada, “Bir tane general verelim” dedik. Hakan Bey burada sağ olsun o başta kendisi istedi. Biz verelim, dedik. Generali belirledik. General gitti.
Güler: Bu gece efendim hiç sorunumuz yok. Sinirlioğlu: Bu gece harekât emri verilmiş zaten. Güler: Biz harekât yıldırım mesajı yayınladık. Hakan Bey kendisi biliyordur belki. Davutoğlu: Hakan, tank göndermeye kalksa orada bunun komplikasyonları nedir? Fidan: Şimdi koordinasyon olmadan, güç dengelerini göze aldığımız zaman... Güler: Zaten biz onun için MİT’in koordinesini istiyoruz Sayın Bakanım. Fidan: Silahlı insan varlığı ve kapasiteleri ile olmaz. Güler: Yani biz onun için başından beri MİT’in koordinasyonunu şart koşuyoruz Sayın Bakanım. Yani sizin bu gece endişe edeceğiniz bir durum yok Sayın Bakanım. Bu gece de yok, sonra da yok ama bizim uzun vadede çözmemiz gereken iş var Sayın Bakanım. Davutoğlu: Şeyi ben opsiyonel hep düşünüyorum da adamları ikna edemedik. Biz tank sokma içeriye tahkim edeceğiz. O andan itibaren biz bir savaş halinin göz önüne almak ve onu yapmakla savaşa girmek arasında harekât işte harekat yapıyoruz. Güler: Direkt savaş sebebi. Yani yapacağımız iş direkt savaş sebebi (...) Fidan: Ama şimdi ben şuna geliyorum; şimdi biz iki iki daha 4 eder biliyoruz. Şimdi eğer biz, orada, oradaki şeyin bizim için bir anlamı stratejik manada yok, imaj vesaire var da... Şimdi biz eğer savaşa gireceksek biz bunu baştan planlayalım ve girelim. Yani şimdi benim.. Güler: Biz başından beri bunu söylüyoruz. Fidan: Yani benim kabul edemediğim şey şu; burada ben almayım, şimdi biz silah kullanma, Süleyman Şah gibi bir türbe için silah kullanmayı şeye alıyoruz, yani işte vatan toprağının işte bu oda kadar yaklaşık 10 d ö nümlük bir y e r için silah kullanmayı göz önü-
S
‘Gerekirse Süleyman Şah’a saldırın’ Davutoğlu: Laf aramızda Başbakan telefonda bu (Süleyman Şah türbesine saldırı) gerektiğinde bir imkan gibi de değerlendirilmeli bu konjonktürde dedi yani. Fidan: Şimdi bakın bakın komutanım şimdi biz gerekçeyse gerekçeyi, ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o! Gerekçe üretilir. Olay böyle bir iradenin ortaya konması. Biz savaş iradesi ortaya koyuyoruz, her zaman yaptığımız şeyi, akıl yürütme hatasına düşüyoruz. Sinirlioğlu: Şimdi şunu söyleyeyim, 10 dönümlük arazi. Burada 10 dönümlük bir yurt toprağı uluslararası hukukta çok sağlam bir gerekçe ayrıca meşruiyeti açısından da böyle bir harekatın IŞİD’e karşı bir harekatı yapıyor olmak bütün Dünya arkamızda olur. Bin kere onda hiçbir tereddüdünüz olmasın (...) Güler: Yani biz oradaki kuvvetler 1 senedir hazır bekliyor sayın bakanım. Dün aldığımız bir tedbir değil, 1 yıldır orda adamlar.
‘Gerekçe üretmek kolay’ Fidan: Biz niye illa Süleyman Şahı bekliyoruz ben onu anlamadım. Davutoğlu: Biz şeyi diplomatik olarak yapılabilecek herşeyi yaptık. Sinirlioğlu: Gerekçe lazım sağlam gerekçe. Fidan: Hayır ben gerekçe üretirim yaa gerekçe problem değil. Sinirlioğlu: Hayır gerekçe üretmek başka da ortada çok sağlam bir gerekçe var yaa Fidan: Gerekirse oraya da (Süleyman Şah Türbesi) bir saldırı düzenleriz, oraya da, oraya da biz saldırtırız önden canım. Şey yaparız yani ben şeyi anlamaya çalışıyorum. Sinirlioğlu: Bunlar yapılır tabii gerekirse her şeyi yaptırırız da yani. Fidan: Yani bu kadar şeyi kullanmaya biz hazırsak yerinde ve zamanında amacını biz belirleyerek yapalım biz (...)
çen gün Genelkurmay’dan bir şey olmuş, bu şey geldi kriz koordinasyon toplantısı yapmışlar. İlk defa ben görüyorum onu. Amerikalılar. Güler: Hayır devamlı yapıyoruz onu! Sinirlioğlu: Hayır hayır Amerikalılar bu toplantıda No Fly Zone planlarını dağıtmışlar. İlk defa bu toplantıda. Senin haberin var mı? Fidan: Şimdi ee benim çizdiğim nokta hocam şimdi bu kadar ciddi bir kararı biz böyle bir nedenden dolayı vereceksek Süleyman Şah Türbesi’nden dolayı bu kadar böyle bir kararı vermeye biz hazırsak Sinirlioğlu: Değil sadece Süleyman Şah değil (...)
‘Devletin enstrümanları çalışmıyor’ Güler: Kararı uygulayamıyoruz, yani çeşitli nedenlerle felç olmuş vaziyetteyiz yani sıkıntımız o anlamda Sayın Bakanım. Devletin enstrümanları çalışmıyor şu anda. Davutoğlu: Ben şunu anlamam açık söyleyeyim, ben kendi kanadıma bakarım, aldığım devlet terbiyesi gereği. Siz şunu kabul eder misiniz; Dışişleri Bakanlığı’nda efendim bir takım siyasi tartışmalar yüzünden işler aksıyor... Şimdi böyle bir şey, meşru bir şey olmaz ki! herkes üzerine düşeni kararlı bir şekide sürdürecek. Dese ki sayın bakanım beni götürebilirler herkesi götürüyorlar dese bir büyükelçi ne yaparsın? Sen emekliye ayrıl yerine bu işi yapacak adam getiririz demez miyiz? Yani böyle bakılır olaya. Demokraside böyle işler... Güler: Sayın bakanım, çok haklısınız Davutoğlu: Şu anda devlet düzgün karar alabiken birkaç birimin ve birkaç kişinin üzerinde yürüyor ben bunu Güler: Kesinlikle efendim kesinlikle Davutoğlu: Peki biz bundan cayacak mıyız yani? Güler: Hayır caymayacağız sayın bakanım caymayacağız. Davutoğlu: Neyse peki öbür tarafa geçelim.
‘Çok ağır bir suç’ Dışişleri Bakanı makamı gibi devletin en hassas güvenlik konularının ele alındığı bir mekanda gerçekleştirilen çok gizli mahiyetteki böyle bir toplantının izlenerek görüşmelerin kamuoyuna servis edilmesi Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça bir saldırı, bir casusluk faaliyeti ve son derece ağır bir suçtur. Bu olay, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu siber ve elektronik saldırı tehditlerinin boyutunu gözler önüne sermektedir. Bunu yapan ihanet şebekeleri devletimizin ve milletimizin düşmanlarıdır. Devletimizin ve milletimizin güvenliğine yönelik bu saldırının faillerinin en kısa zamanda tespit edilerek ortaya çıkartılmaları ve adalete teslim edilerek yasalar çerçevesinde hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılmaları
Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarının internete sızdırılmasıyla ilgili olarak soruşturma başlattı. Dün Youtube’de paylaşılan ses kayıtlarının ardından Youtube’a erişim engellendi.
R
TÜK, gizli Suriye toplantısına ilişkin ses kaydıyla ilgili haberlere yayın yasağı getirdi. RTÜK, yayın yasağını “Radyo ve televizyonların kuruluş ve yayın hizmetleri hakkında kanun”un 7. maddesine dayanarak verdi. Bu maddedeki “Savaşlar, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanları” ifadesi dikkat çekti. RTÜK’ten yapılan yazılı açıklamada “Söz konusu kanun hükmü kapsamında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç imzasıyla 27 Mart 2014’te RTÜK Başkanlığı’na gönderilen yazı ile sosyal medyada yer alan Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve askeri yetkili kişilerin ko-
‘Yapılanlar açık bir savaş ilanı’
İsmet Yılmaz sağlanacak; Türkiye Cumhuriyetini hedef alan bu haince saldırı mutlaka akamete uğratılacaktır.”
‘Gaflete düştük’ Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz: “Görüşmelerin kamuoyuna servis edilmesi Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça bir saldırı, bir casusluk faaliyeti ve son derece ağır bir suçtur. Bu nedir, bu devlete karşı, karşı istihbarat yapmaktır. İnşallah hukuk gereğini yapar diyoruz. Burada sıkıntı nedir, bunu yapan insanların biz kendi kardeşlerimiz olduğunu sanarak bu gaflete düştük, öyle diyelim yani.”
BM’den açıklama
Gizli Suriye toplantısını değerlendiren BM sözcü yardımcısı Farhan Haq, “Suriye konusunda BM’nin tavrı açık ve nettir. Suriye konundaki diplomatik çabalarımızı herkes biliyor. Bunlar devam edecek. Suriye’de devam eden çatışmada daha fazla silahlandırmaya karşıyız. Tüm ülkelere, özellikle bölgedeki ülkelere çatışmalara engel olunması konunda yardımcı olmalarını ve hükümet ile muhalifleri barış için masaya oturtacak çabalar göstermeleri için cesaretlendiriyoruz” dedi.
Türkiye’yi savaşa sokma planının deşifre olmasıyla Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) olağanüstü toplantı kararı aldığı yönündeki haberler yalanlandı. MGK Genel Sekreterliği’nden yapılan yazılı açıklamada, “27 Mart 2014 tarihinde çeşitli basın-yayın organlarının internet sayfalarında yer alan “Milli Güvenlik Kurulu’nun olağanüstü toplanacağına” ilişkin haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur” denildi.
RTÜK’ten ‘olağanüstü hal’ yasağı nuşması olarak iddia edilen ses kaydıyla ilgili olarak geçici yayın yasağı getirilmesinin uygun görüldüğü bildirilmiştir” denildi.
Olağanüstü dönemlerde yayınlar RTÜK’ün atıfta bulunduğu olağanüstü dönemlerde yayın politikasını belirleyen maddesi şöyle; 1- Savaşlar, terör amaçlı saldırılar, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında da ifade ve haber alma özgürlüğü esas olup, yayın hizmetleri önceden denetlenemez ve yargı kararları saklı kalmak kay-
Gizli Suriye görüşmesi, dün akşam saatlerinde video paylaşım sitesi youtube.com’dan kaldırıldı. dıyla durdurulamaz. Ancak, millî güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hâllerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle
REYHANLI VE SAMANDAĞ’A TOP MERMİLER DÜŞTÜ
H
‘Amerika ile savaşa karar verdik’ Güler: Efendim biz verdik, 100 kere verdik. Amerika’yla... Siniroğlu: Şimdi bakın 3 gün önce ge-
ROTA
Ahmet Davutoğlu
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Yazarımız yoğun seçim çalışmaları nedeniyle bugünkü yazısını yazmamıştır.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: “Bakanların son derece kritik devlet görevi yürüten yetkililerin telefonlarının ortam dinlemesinin yapılması açık bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletine savaş ilanıdır. Benim başkanlığımda MİT Müsteşarımızın, Dışişleri Müsteşarımızın, Genelkurmay ikinci Başkanımızın ki o anda ilgili birimlerimizin bütün temsilcileriyle birlikte bu toplantı sonrasında da Süleyman Şah Türbesi’ne dönük olarak alınabilecek askeri tedbirler, güvenlik tedbirleri ele alınmıştır. Bu saldırıyı gerçekleştirenler açık bir şekilde bir vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’nin korunmasına dönük çalışmalarımıza sekte vurmak istemektedirler. Veyahut ta oradaki askerlerimizin güvenliği ile ilgili ciddi bir tehdit oluşturmuş bulunmaktadırlar.”
MGK: Olağanüstü toplantı yok
HÜSEYİN GÜLER / SAMANDAĞ-REYHANLI
Davutoğlu: Adam der ki sen kendi toprağını bile savunmadın, efendim biz çoğu kere dostane görüştük aramızda, çoğu zaman Kerry bana aynen şunu söyledi peki siz kararınızı verdiniz mi dedi bu vurma ve şey yapma.
Yaşar Güler
uriye ile ilgili internete düşen ses kaydı AKP hükümetinde tam anlamıyla deprem yarattı. Başbakan Erdoğan, Diyarbakır mitinginde ‘Bu ahlakızlıktır’ derken, Dışişleri Bakanlığı, ‘Bu ulusal güvenliğimize alçakça saldırıdır. Sızdıranlar en ağır cezaya çarptırılacaktır’ dedi. İşte ses kaydına AKP cephesinden tepkiler: Başbakan Tayyip Erdoğan: “Ulusal güvenliğimizle ilgili bir görüşme yapılıyor ve bu YouTube’a düşüyor. Şu hale bak ya bu kadar önemli bir görüşmeyi ortam dinlemesi yaparak sen kime servis yapıyorsun. Bunun adı ahlaksızlık, namussuzluk, bu adiliktir. Diyorum ya bunların inine gireceğiz. Bu kadar önemli görüşmeyi sen kime servis ediyorsun?” Dışişleri Bakanlığı: “Genel olarak Suriye’deki çatışmaların ülkemiz için yarattığı risk ve tehditlerin değerlendirilmesi, bu tehditler karşısında alınabilecek tedbirlerin görüşülmesi, bu bağlamda da, Suriye içinde yer alan vatan toprağı Süleyman Şah Saygı Karakolu’na yönelik tehditlerin ele alınması amacıyla, ulusal güven-
liğimizle ilgili konularda birinci derecede yetkili olan devlet görevlilerimizin katılımıyla gerçekleştirilen bir kriz yönetimi toplantısının ses kayıtlarının, dün (27 Mart) internet üzerinden sosyal medya aracılığıyla bazı bölümleri tahrif edilerek yayınlandığı görülmüştür.
Fidan’ın ısmarlama bombaları mı?
‘Kerry bana dedi ki...’
Mehmet FARAÇ
Dışişleri kaydı kabul etti HABER MERKEZİ
ne alıyoruz, ordaki 22-28 tane askerimizin şeyi için, yahu kaç bin kilometre vatan toprağı var sınırda kaç milyon insanın hayatı için almıyoruz. Bakın bu mantık değil! Onu söleyeyim. Eğer biz silah kullanacaksak baştan bunu yapalım, Bu adamlar tehditse.. Sinirlioğlu: Şimdi bir gerekçesi var onun. (...)
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
AKP HÜKÜMETİ SES KAYDINI İNKAR ETMEDİ, GÜLEN CEMAATİNİ ADRES GÖSTERDİ
Suriye ile ilgili internete düşen ses kaydı AKP’de deprem yarattı. Başbakan Erdoğan, ‘Bu ahlaksızlıktır’ derken, Dışişleri Bakanlığı, ‘Sızdıranlar en ağır cezaya çarptırılacaktır’ dedi
Hakan Fidan
Feridun Sinirlioğlu
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
afta başında Hatay iline bağlı Yayladağı’nın karşısında yer alan Suriye sınırları içindeki Kesep’e yönelik terörist saldırının ardından, Reyhanlı ve Samandağ’a top mermilerinin düşmesi bölgede tedirginliği artırdı. 26 Mart’ta Reyhanlı’ya, 27 Mart’ta da Samandağ’da denize top mermileri isabet etti. Akşam saatlerinde de Yayladağ ilçesine bir top mermisi düştüğü öğrenildi. Her iki mermiyle ilgili resmi kaynaklardan yapılan açıklamalarda Suriye rejim güçlerinin suçlanması dikkat çekti. Çünkü, bu durumda “angajman kuralları gereği” iddiasıyla misilleme yapılmasının yolu açılımış oluyor. Kesep’e yönelik terörist saldırının, TSK’ya bağlı tank ve topların desteğinde yürürtüldüğü yerel kaynaklarca ısrarla vurgulanmıştı. Yerel kaynaklar, 26 Mart saat 18.30’da Reyhanlı Yeşilova mahallesi yakınlarına düşen havan mermisinin Suriye rejim güçlerince ateşlenmiş olamayacağını kaydetti. Kaynaklar, Suriye Ordusu’nun merminin düştüğü yere yaklaşık 300 kilometre uzaklıkta bulunduğunu vurguladı. Yerel kaynakların üzerinde durduğu ikinci önemli nokta, o bölgelerin tümüyle muhaliflerin elinde olması. Suriye Ordusunun uzun süredir terörist grupların elinde olan İdlip ve çevresine uçakla saldırı düzenlediği
Mustafa Avcı biliniyor. Reyhanlı’da silah ticaretiyle uğraşan Mustafa Avcı, konuyla ilgili şöyle konuştu: “Ben yüzde, yüz bu havan mermisinin muhalifler tarafından atıldığından eminim. Çünkü; Suriye ordusu bizim sınırlarımıza o bölgede 300 kilometre uzaklıktadır. İkincisi ise havan mermisinin düştüğü yer ve daha önceki düştüğü alanlar muhaliflerin elinde olan Atme, İdlip, Harim kasabaları yönünden atılmıştır. Oğlum iki havan mermisi atıldığını söylemektedir. İkinci merminin ise biraz daha sınıra düştüğünü belirtiyor. Kesep’e gelince burada halen çatışmalar sürmektedir. Ben dün akşam görüştüm ve benim akrabaların kanlı çatışmaların sürdüğünü belirtti.
Sarma denilen deniz kenarına inmemişler, Kesep’ten çıkamamışlar. Ben Türkiye-Suriye savaşının zemini hazırlandığını düşünüyorum.”
Havan mermileri buradan gidenler Bölgeyi iyi bilen ve Suriye’den yıllar önce gelen Mustafa Şamlıoğlu durumu şöyle değerlendirdi: “Türk Ordusunun bu savaşa girmesini amaçlayan bir provokasyon diyebiliriz. Çok açık söylüyorum ve araştırsınlar bu roket atarlardan, havan mermileri bizim Türkiye’den MİT kontrolünde giden silahlar olarak çıkacaktır. Bakın yine iddia ediyorum ve
muhtemel olduğu durumlarda, Başbakan veya görevlendireceği bakan geçici yayın yasağı getire-
bilir. 2- Medya hizmet sağlayıcı, Cumhurbaşkanının veya Hükümetin; millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın ve genel ahlakın gerekleriyle ilgili bildirilerini, bildirinin ulaştığı gün saat 23:30’a kadar yayınlamakla yükümlüdür. 3- Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca alınacak kararlar aleyhine açılacak iptal davaları doğrudan Danıştayda açılır. Danıştay bu davalara öncelikle bakar ve karara bağlar, yürütmeyi durdurma talepleri hakkında kırksekiz saat içerisinde karar verir.
Türkiye Suriye’yi top atışına tuttu Hatay Valiliği tarafından Yayladağı İlçesi’ne düşen top mermisiyle ilgili yapılan açıklamada, angajman kuralları çerçevesinde, Suriye’ye topçu birlikleri tarafından top atışı yapılarak karşılık verildiği belirtildi. Açıklamada şu bilgilere yer verildi: “27 Mart 2014 Perşembe günü saat 17.35 sıralarında Yayladağı İlçesi yerleşim alanı dışında bulunan boş araziye Suriye tarafından geldiği değerlendirilen bir top mermisi düşmüştür. Top mermisinin düştüğü bölge sınıra kuş uçuşu 3 kilometre mesafede olup, herhangi bir can ve mal kaybına neden olmamıştır. Olayla ilgili olarak, değişen angajman kuralları çerçevesinde sınırda bulunan topçu birliklerimiz tarafından atışın yapıldığı bölgeye misliyle karşılık verilmiştir.” biliyorum ki, Suriye Ordusu bize çok uzaktır. Ancak uçakla bazı bombalar atılıyor ama bizim buraya atmazlar. Ancak biliyorsunuz Harim, El Kaide, El Nusra ve ÖSO gibi terör guruplarının elinde. Bu silahlar oradan bizim sınırlarımız içine atılmaktadır.”
farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
B
irkaç gün önce bu köşede; “Türkiye, tarihin hiçbir döneminde bu kadar kaos içinde, gergin bir seçim ortamı görmedi” diye yazmıştık ya?.. AKP’den CHP’ye, MHP’den BDP’ye, İşçi Partisi’nden DSP’ye kadar herkes aynı kaygıda ve ne yazık ki benzer uyarıları yapmaya devam ediyor: “Sandıklara sahip çıkın!..” Ne kadar tehlikeli bir algı bu farkında mısınız?.. Yalnız siyasette değil, halk arasında da seçim güvenirliği konusunda endişe giderek büyüyor... Medyaya yansıyan vahim iddialar ise kaygıları ve korkuları iyice deşiyor!.. Baksanıza medyadaki kaos başlıklarına: “Sandıkları kaçıracaklar”, “Pusulaları değiştirecekler”, “Sahte oy kullanacaklar”, “Sonuçlara müdahale edecekler” vs. Zaten özellikle Ankara’da
MED CEZİR
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
Vahim soru: Seçimin sonucu açıklanacak mı?
Mansur Yavaş ile Melih Gökçek’in sıklıkla dillendirdiği “Suikast olacak” şeklindeki iddialar da toplumdaki gerginliğe zirve yaptırıyor... Ciddi kaygılardan biri de terör tehdidi... Bu kaygı son olarak Ulukışla’da, iki güvenlik görevlisini de şehit eden dinci IŞİD teröristlerinin sızmalarından da dışavurdu... Anlaşılıyor ki, El Kaide türevlerinin mühimmatlarla büyük kentlere sızması, emniyetin intihar saldırısı için çalınmış 25 kayıp kamyonetin peşinde olması da eklenince, güven-şaibe kıskacında bir seçim süreci iyice tehdit altında!.. Peki ya, AKP’nin Van mitinginden sonraki kargaşada bir kişinin silahla vurulması ve Muğla’nın Fethiye ilçesinde 9 Mart’ta ilçe binası saldırıya uğrayan HDP’nin, seçimlerin ertelenmesi için seçim kuruluna başvurmasına ne demeli?..
CHP’li Okay’ın uyarısı...
C
HP’nin eski genel başkan yardımcılarından Hakkı Süha Okay, seçim güvenliği ve sonuçlarıyla ilgili endişeleri dile getirirken, cemaate bağlı ajansla yandaş yayın organlarının seçim akşamı vereceği farklı sonuçların da gerginliği artıracağına dikkat çekti... Dün konuştuğumuz Okay kuşkularında çok haklı... Çünkü AKP ile cemaat arasında savaşa dönüşen gerginlik, seçim akşamı dezenformasyonla büyütülecek ve seçmenin kafası farklı sandık sonuçlarıyla iyice karışacak... Yani, sonuçta kimin, neye güveneceği konusunda yaşanacak kaos da seçimleri tamamen şaibeli hale
getirecek... Şu soru öne çıkacak o zaman: “Bu kadar güven kaybı yaratan bir seçimin sonucu güvenli olabilir mi?..” Peki, söyler misiniz; AKPcemaat kavgasının zaten bir iktidar mücadelesine döndüğü, bu uğurda kaset-şantaj girdabının iyice büyüdüğü bir ülkede; hükümdarlıklarını korumak isteyenlerin olası dayatmalarıyla sonuçlanacak bir seçim, ciddi bir kaosa dönerse nereye gider bu ülkenin sonu?.. Velhasıl, cemaat kavgası ve kaset gerginliğiyle, yolsuzluk, rüşvet hattının tamamen ele geçirdiği bir psikoloji, seçimin sonucunu vurmaya hazır halde bekliyor!..
Devlete derin ihanet!..
Ş
u günlerde yaşanan olağanüstü kaset olayları, aslında seçim çıkarı ve devleti ele geçirmek isteyen iki dinci grup arasındaki pervasız kavganın sonucu... Ne yazık ki bundan siyasetten çok artık devlet zarar görmeye başladı!.. Baksanıza; yasadışı dinlemeler olsa da Başbakan ve çevresindekilerin konuşma kayıtlarının internetten yayımlanması kimi çevrelerde büyük coşku yaratıyor... Doğrusu özel yaşamı vurmadığı için yolsuzluk ve rüşveti deşifre eden kayıtları ben de dehşet içinde izliyorum... AKP yönelik tepkilerle birlikte bunlar olağan sayılabilir ama cemaatin, TSK’nın “kozmik oda”sına girmesiyle başlayan “devletin mahremiyeti” kaygısı ne olacak acaba?.. Tamam; kimi çevreler asker, polis, MİT, rejim hatta devlet düşmanı da bu dinleme işi sizce de iyice zıvanadan çıkmadı mı?.. Ne yani şimdi; AKP’nin
yıpranması ve haklı olarak artık iktidardan gitmesi beklenirken, “devletin sırları” konusunda “at izi it izine” karışmadı mı, “yaşla kuru birlikte yanmaya” başlamadı mı?.. Baksanıza; Genelkurmay toplantıları, Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, istihbarat görevlileri ve devleti yöneten kim varsa mahrem konuşmaları pervasızca ortalığa saçılırken son olarak “Suriye’ye girmek” meselesiyle ilgili bir ses bandı da deşifre oldu... Devletin provokasyon yapmasına, faili meçhul, suikast ve kaos yaratma gibi karanlık işlere girmesine kesinlikle karşıyım ama; dört bir yanı düşmanla çevrili bir ülkenin güvenlik sırlarının bile bu kadar pervasızca ortaya serilmesinin ileride yaratacağı tehlikelerin farkında mıyız?... Söyler misiniz, siyasetin de iktidarların da cehenneme kadar yolu var ama bu ülkenin gemisi su alırsa, hepimiz, hep birlikte batmayacak mıyız?..
Antalya’nın Akaydın’ı...
B
azı kentler vardır ki varlıklarıyla karanlığa rest çekerler... Çünkü aydınlık yakışır o kentlere... Hele bir Mustafa de kum, deniz, Akaydın güneş, kültür, tarih ve sanatın bağrındaysa; o kent, sanatın yüzüne tüküren anlayışlara teslim edilemez!.. Yalnız bunlar değil; bu ülkede belediye denilince akla ihalevurgun-yolsuzluk üçgeni geldiği için; aydınlanmacı belediyeciliğin yürüyeceği tek bir güzergâh vardır; temiz siyaset-şeffaf yönetim... Antalya; bir dönem AKP’nin eline geçince reklam panolarındaki mayolu kadın fotoğraflarının bile sansürlendiği, ulusal bayramların meydanlardan uzaklaştırıldığı bir şehir haline gelmişti... Bu güzelim kent, tarih, kültür ve sanatla, güler yüzünü kaybetmeye başlamış, gerici bir anlayış turizmin geleceğini de ürkütmüştü... CHP’li Mustafa Akaydın tam da bu dönemde teslim aldı
Antalya’yı... Hakkını yemeyelim; Altın Portakal etkinlikleri sırasında da gördük ki; Akaydın 5 yılda kentin çehresini değiştirmiş, 60 ayda, 60 büyük proje kente can vermiş... Toplam 300 proje kente değer katmış... Antalya; son dönemde Türkiye’nin parlak vitrini haline getirilmişse bunda Akaydın ve ekibinin başarıları da yadsınamaz... Mustafa Akaydın son dönemde Antalya’yı, “Çalmadan, çaldırmadan büyüyeceğiz” gibi bugünlerde bayağı önem arz eden bir sloganla öne çıkartmışsa geriye yapılacak tek şey kalıyor: Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, ulusalcısıyla çağdaş bir kentte, aydınlığı benimseyen Akaydın’la devam etmek... Hiç kuşkunuz olmasın; CHP’nin etkin olduğu İzmir, Mersin, Aydın, Ordu, Sinop, Giresun, Edirne, Tekirdağ, Çanakkale ve benzeri yerlerde olduğu gibi Antalya da kazanır, Türkiye de...
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ARALIK
İsmet
ÖZÇELİK
AKP için ölüm kalım meselesi!
S
eçim eşikte yazmayayım dedim ama artık dayanamayacağım. Ulusalcı bildiğimiz CHP’liler bile bu kadar savruldu ise eyvahlar olsun! Yılmaz Büyükerşen gibi biri F tipi örgüte selam çakma noktasına geldi ise bu CHP adına alarm zilidir. Türkçe olimpiyatlarını
A
KP, “dağılıyor” görüntüsünü silmek için mitinglere ağırlık verdi. Merkezde yapılan toplantılarda “Görkemli miting” kararı alındı. Sonra da bütün olanaklar harekete geçirildi. “Para sorun değil, ne gerekiyorsa yapın” talimatı verildi. Bu nedenle AKP mitingleri seyahat acentesi faaliyeti gibi oldu. Şule Perinçek Pazar günkü yazısında dikkat çekti. İzmir mitingi bir alemdi. AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Binali Yıldırım pot kırdı. Mitinge katılanların büyük çoğunluğunun İzmir dışından olduğunu bildiği için, “İzmir’e hoş geldiniz” dedi. Her şeyi açık etti. Hatay’da da durum aynıydı. Mitinge katılanlar sağa sola adres sormaktan, Hataylılar sorulara yanıt vermekten yoruldu. Ankara mitingine Kütahya’dan bile gelen vardı. “Madem otobüs var. Yemek bedava, su bedava. Eee üçbeş kuruş da para. Hadi bir dolaşıp gelelim” havası vardı.
Güçle güç toplama Hep söylüyoruz. AKP mağduriyetle değil, güçle güç toplama peşinde. Seçim öncesinde her şeyi darmadağın etmesi de bundan. “Güçlüyüm, istediğimi yaparım” havası vermeye çalışıyor. Twitter yasağı efeliği de bundan! Ama her kuşun eti yenmiyor işte. Twitter kuşunun eti sert geldi. Hesap ters tepti. Türkiye eski Türkiye değil! Halk “Haziran Direnişi”nde staj yaptı. “Aslanlı Yol”da uzmanlaştı. Onlar da artık “ustalık” döneminde.
Eskişehir’de yaparız demek neyin nesidir ki aynı şeyi MHP’nin Erzurum Belediye Başkanı da söyledi. Büyükerşen bilmiyor mu bu cemaatin emperyal olduğunu? Peki ya sevgili Mustafa Akaydın Hoca? CNN Türk’te Fethullah’ın misafiri olarak ABD’ye
gittiğini açıkladı. Dahası, tarikatlar bu ülkenin olgusudur dedi. En dramatiği Atatürk yaşasaydı tarikatları kaldırmazdı sözünü etmesi. Pardon Tekke ve Zaviyeleri kim kaldırdı Akaydın Hoca? Tekke ve Zaviye dediğiniz İslamın bünyesini saran
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
CHP Genel Merkezi’nde Fethullah portresi Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com
kanserdir ve emperyalizmin inancımıza nüfuz alanıdır. Bu gidişle CHP Genel
5 dakika 3 gün!
5
dakika içinde Deniz Baykal’ın görüntülerini kaldırtmışmış! Öyle diyor Tayyip Erdoğan! Peki Erdoğan’ın bu açıklaması hakikat mı?
Deniz Baykal’ın avukatı Muzaffer Yılmaz dün şu açıklamayı yaptı: -”Görüntüler 6 Mayıs 2010’da sızdırıldı. -7 Mayıs’ta o görüntülerin kaldırılması için mahkemeye
Başbakan’a ‘Seni öldürecekler’ diyen kimdi?
U
tanmadan defalarca televizyona çıkıp kendince ifşaatlar yapıyor.. Evet Ali Fuat Yılmazer’den söz ediyorum. Operasyon emirlerini Başbakan vermişmiş! Evet doğru verdi tersini söylemiyoruz ama onu nerede ise gün aşırı “Ergenekon Örgütü sizi öldürececek, işte belgeler” deyip kinlendirip gaza getiren
kimdi acaba? Hiç kıpraşmayın suç ortağısınız ve yaptıklarınızın hesabını hukuk önünde mutlaka vereceksiniz! 30 Mart seçim sürecinin bazı çevreler tarafından emperyal F tipi örgütün aklanmasına dönüştürülmesi hicap vericidir. Bizim hükmümüz şudur: Kinlerinizi biriktirin, dünü unutan yarını inşa edemez!
gittik. -Mahkeme kaldırılma talimatını vermesine rağmen Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı o görüntüleri ancak 9 Mayıs’da kaldırdı.” Erdoğan 5 dakika derken
Baykal’ın avukatı somut verilerle 3 gün olduğunu ispat ediyor. Bu kadar aleni çarpıtma yapan biri maalesef bu ülkede 12 yıldır Başbakandır, ne diyeyim!
Seçim sonrası ihtimaller -AKP yüzde 45’i bulur ve İstanbul ile Ankara’yı alırsa Tayyip Erdoğan aleni diktatör olur. Dahası, BDP ve bazı CHP’lilerle beraber Anayasa değişikliğiyle Başkanlık rejimi ile Federal yapıya geçişi zorlar... -AKP yüzde 38’in altına düşer ve İstanbul ile Ankara’yı kaybederse içinden çatırdar. Böyle bir sonuç ile Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hayal olur ve AKP cenahında Abdullah Gül öne çıkar. -AKP yüzde 35’in altına
düşerse seçim gecesi partiden istifalar başlar ve çöküş hızlanır. -CHP yüzde 30’ü geçemez ve İstanbul ile Ankara’yı yitirse Kılıçdaroğlu seçim gecesi istifa eder. -MHP yüzde 13’ün altına düşerse Bahçeli’ye karşı başkaldırılar başlar ama Bahçeli hiçbir şey olmamış gibi postunda oturmaya devam eder. -BDP Güneydoğu’da alacağı yüksek oyu refarandum olarak dünyaya ilan eder.
Merkezi ile teşkilatlarına Atatürk yerine Fethullah portresi asılırsa şaşırmayın!
Öcalan Diyarbakır’da böyle karşılanacak! Haberi Leyla verdi. Tayyip Erdoğan’ın çok değer verip makamında ağırladığı Barzani kankası Leyla Zana! Diyor ki seneye Nevruz’da önder Öcalan Diyarbakır meydanında olacak! Olur mu olur! Bu konuyu herhalde en iyi Leyla bilir zira Başbakanlıkta gizli ve özel konuşmalar onunla yapılıyor. Yalnız açıklanmayan bir şey var. Öcalan Diyarbakır’a hangi sıfatla gidecek? Dahası Diyarbakır’ın statüsü ne olacak? Açıklayın, Öcalan Özerk Kürdistan’ın müstakbel Başkanı diye mi karşılanacak?
Kamera numaraları! Sadece Ajda Pekkan, Hülya Avşar, ... gibileri kamera numaraları yapmıyor. Onlar görüntülerini inceltirken AKP tersini yapıyor. Kamera numaraları ile 5 bin kişi 50 bin, 10 bin kişi 100 bin gibi gösteriliyor. Görüntüler, fotoğraflar hep tek merkezden. Her türlü ayarlama yapılıyor. Haklılar tabi! Ne de olsa Erdoğan için ölüm kalım meselesi! Bu arada, seçime üç gün kala Erdoğan’ın sesi kesildi. Ancak şu andaki teknik olanaklarla ona bir çözüm bulunamıyor.
ABD Türkiye’yi kimle denetleyecek?
YOLSUZLUĞU TESPİT EDEN SAYIŞTAY, İNFAZI SEÇİM SONRASINA BIRAKMIŞ
Gökçek’i Sayıştay kurtardı Meclis’ten kaçırılan raporlardan birinin, Ankara Belediyesi’nin 70 milyon liralık usulsüzlüğüne ait olduğu öğrenildi. Dosyayı Sayıştay İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Bu durum ‘Hükmün seçim sonrasına erteleme’ olarak yorumlandı AYDINLIK / ANKARA
A
Yanıtı aranan soru bu? ABD önümüzdeki dönemde Türkiye’yi nasıl denetleyecek. “AKP seçeneği” şıklar arasından çıkarılıyor. En fazla bir iki yıl gündemde kalır. Sonrası malum! ABD’li uzmanlar harıl harıl çalışıyor. Ankara’da, İstanbul’da, Washington’da arka arkaya toplantılar yapıldığı konuşuluyor. Ama gelen bilgiler iç açıcı görünmüyor. Bizim açımızdan değil, onlar açısından. Kadrolu, bordrolu ABD elemanları, “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” demişlerdi. Ama Türkler kararlı! Türkiye’yi Türkler yönetecek!
nkara Büyükşehir Belediyesi’nin 70 milyon liralık usulsüzlüğünü Sayıştay’ın bir yıl önce karara bağladığı halde, İçişleri Bakanlığı’ndan yazı isteme bahanesiyle süreci geciktirdiği ortaya çıktı. Kısa süre önce internete düşen ses kaydında da, Meclis’e gelmesi durumunda iktidarı duman edeceğinden söz edilen Sayıştay raporlarının iç yüzü aydınlanıyor. Meclis’ten kaçırılan o raporlardan birinin, AKP’li Melih Gökçek’in yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 70 milyon liralık usulsüzlüğüyle ilgili olduğu ortaya çıktı.
ABD’nin işi zor!
İhale kıyağı şirketlere faturası vatandaşa
Öyle koyuyorlarmış olmuyormuş, böyle koyuyorlarmış olmuyormuş. Hesap bir türlü tutmuyormuş. Arayışların sürdüğü konuşuluyor. “Hele şu 30 Mart’ı bir görelim” denmiş. Haa unutmadan söyleyelim. ABD Büyükelçiliğindeki buluşmalarda da bir sonuç çıkmamış. “Davetlilerin” formülleri itibar görmemiş! Sadece Erdoğan’ın değil, ABD’nin işi de zor! Bakalım ne yapacak. Erdoğan bütün gücünü harcadı. 30 Mart’ta iyi oy alırsa ABD’nin kendi ile yola devam edeceğini düşünüyor. Milletvekilleri ile yaptığı kahvaltıda, “Yabancılar da 30 mart’ı bekliyor” demişti. Şimdi sona geliyoruz. Ne diyelim! Hayırlara vesile olur işallah!
‘Dikkat! Seçim torbaları değiştirilebilir’
30 Mart’ta yapılacak seçimlere hile karıştırılacağı iddialarını eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan Aydınlık’a anlattı. Okuyan, “Çok iddialı bir şey söylüyorum Ankara ve İstanbul’da seçim torbalarını değiştirebilirler” ifadesini kullandı. Esenyurt’ta çalınan ‘evet’ seçim mühürlerinin çalınmasının çok ciddi bir konu olduğunu belirten Okuyan, “30 tane mühür dediğiniz vakit eğer bir de filigranlı oy pusulalarından birisi bile ele geçirilmişse eğer İstanbul’da 500-600 bin seçmen kağıdını manipüle edilmesi demek anlamına gelir” diye konuştu. Okuyan, “Geçmiş dönemlerde yapıldı, bu dönemde de yapılabilir. Ankara ve İstanbul’da seçim torbalarını değiştirebilirler” dedi. Seçimlere hile karıştırmasını engellemek için ise muhalefet partilerine görev düştüğünü vurgulayan Okuyan, “Muhalefet partileri bütün avukatları ilçe seçim kurulunda olmalıdır. Seçim yapılacak okulları önceden kontrol edecekler, gerekirse noter getirecekler” ifadelerini kullandı. YEŞİM ÇATALTAŞ
Rapora göre Sayıştay, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin KuzuUlubol İnşaat’a ihale edilen Dikmen Vadisi 3. Etap’ın satışına ilişkin dosyada tespit ettiği usulsüzlükleri 4 Nisan 2013 tarihinde, Sayıştay Kanunu’nun 49’uncu maddesi gereğince kendi bünyesinde yaptığı yargılamada karara bağladı. Karar duruşmasında, “Taksitle yapılan satışların geri ödemelerinde vade farkı alınmaması veya eksik tahsil edilmesi” ile “Şartname ve sözleşmede taksit ödemelerinin geciktirilmesi durumunda ayrıca gecikme cezasının uygulanmaması nedeniyle kamu zararı oluştuğu”na ilişkin denetçi raporu incelendi ve tarafların savunmaları alındı. Duruşmada denetçinin, “hükümlere uygun olarak, yaptırımların uygulanmaması nedeniyle vade farkının hatalı tahsil edilmesinden 7 milyon 149 bin 665 TL, gecikme cezasının da hatalı tahsil edilmesi nedeniyle 62 milyon
849 bin 986 TL olmak üzere toplam 69 milyon 999 bin 651 TL kamu zararının sorumlulara ödettirilmesinin uygun olacağı” görüşüne savcı da katıldı.
‘Suç sabit ama bir de bakanlığa soralım’ Duruşma sonucunda ise oyçokluğuyla, “Konunun İçişleri Bakanlığı tarafından incelendiğinin belirtilmesi üzerine, İçişleri Bakanlığı’nca bu hususla ilgili inceleme/soruşturma yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise müfettiş raporu, bilirkişi raporu ve Bakan onayının bir örneğinin tarafımıza gönderilmesinin sağlanması amacıyla İçişleri Bakanlığı’na yazılmasına, istenilen bahse konu bilgi, belge ve raporların Dairemize intikaline değin konunun hüküm dışı bırakılması” kararı verildi.
Melih Gökçek
Usulsüzlük sabit, bakanlık bu yazıya ne cevap verebilir ki? CHP Yolsuzlukları Araştırma Birimi Başkanı İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, usulsüzlüğün bir yıl önce saptanmasına rağmen, Sayıştay’ın bu dosyayı İçişleri Bakanlığı’na göndermesinin tamamen “davayla ilgili hükmü seçim sonrasına erteleme” amacı taşıdığını belirterek, “Niye bunu İçişleri Bakanlığı’na gönderiyorsun? İçişleri Bakanlığı’nın sözleşmenin mali hükümlerine yönelik bir şey söylemeye hakkı yok ki. Ortada bir sözleşme var ve bu sözleşme şartlarını bile bile şirket ihaleye girmiş. İçişleri Bakanlığı buna ne cevap verecek? Zaten aradan 1 yıl geçmesine rağmen cevap verememesi de amacın ne olduğunu gösteriyor. Topu taca değil, stadyum dışına atmışlar” diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde evrak temizliği başladı Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde telaş başladığı öğrenildi. Gökçek’in, Büyükşehir Belediyesi’nin kritik pozisyonlarda bulunan bürokratlarına, “evrakları temizleyin” talimatı verdiği bildirildi. Aynı talimatın, belediyelerin bağlı kuruluşlarına da gittiği, kritik dosyaların yeniden gözden geçirilmesinin ve eksikliklerin tamamlanmasının istendiği ifade edildi. Aydınlık’ın edindiği bilgilere göre şu sıralar Ankara Büyükşehir Belediyesinde yoğun bir telaş var. Gökçek’in seçimleri kaybetme riskine karşı hazırlık
yapıldığı kaydediliyor. Belediye çalışanları Aydınlık’a yaptıkları açıklamalarda, “Son günlerde ortalık birdenbire hareketlendi. Özellikle ihalelerle ilgili bölümlerde hareketlilik var. Duyumlarımıza göre ‘Dosyaları temizleyin’ denmiş. Kritik ve tartışmalı bütün dosyalar avukatların da katılımıyla elden geçiriliyormuş. Duyduğumuza gör ebelediyelerin şirketlerinde de hareketlilik varmış. Bu durum kurumda ‘Gökçek kaybedecek, temizlik yapılıyor’ şeklinde yorumlandı” dediler.
‘Büyük para karşılığında saldırı planlandı’
C
HP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, CNN Türk’te katıldığı programda “Kamu görevlilerinden bana ve yakınlarıma fiili zarar verileceği, dikkat edin korumasız gezmeyin. Çok büyük paralarla anlaşıldı” şeklinde bilgi geldi ifadesini kullandı. “100’den fazla silahlı kışkırtıcının seçim günü kargaşa ve kaos çıkarmak için Ankara’ya geldiği” şeklinde istihbarat aldığını
önceki gün açıklayan CHP Ankara Adayı Mansur Yavaş, bu kez de para karşılığında kendisine saldırı planlandığı bilgisini paylaştı. Yavaş, cep telefonuna gönderilen tehdit mesajlarını da okudu. Yavaş “Ankara’daki kavgayı bitireceğim. Ankara’nın, huzura barışa ihtiyacı var. Ankara’da akşamları 100-150 kişilik gruplar dolaşıyor. Savaşmıyoruz, seçim yapıyoruz. Gerginlik ortamının artık son bulmasını istiyorum.
Bu gerginlikler bitsin. Lütfen herkes üslubuna dikkat etsin” dedi. Yavaş telefonuna gönderilen tehdit mesajları için ise “Bu cep telefonu mesajları ve konuşmalar, savcılığa verildi. Bunlardan korkacak halimiz yok” şeklinde konuştu.
Batıkent’te saldırı Ankara Batıkent’te seçim bildirisini dağıtanlara önceki gün AKP’li bir grup satır ve
sopalarla saldırdı. AKP’liler Bağımsız Aday Melek Altıntaş’ın için çalışma yapanların seçim otobüsünü tehdit ve küfürlerle taciz ettikten sonra çevredekilerin tepkisiyle karşılaştı ve uzaklaştı. Kısa bir süre sonra ellerinde satır ve sopalarla yeniden gelen grup aynı kişilere saldırıya başladı. Olay sırasında bir kişi ağır yaralanırken polisinse saldırıyı protesto edenlere müdahale ettiği gözlendi.
‘AKP gider, Gökçek hapse girer’ Başkent kulislerinde Gökçek’in seçim sonrasında açılacak davalardan korktuğu için, kendisini şimdiden garanti altına istediği ve bu konu ile bizzat ilgilendiği konuşuluyor. Sayıştay raporlarında Gökçek’le ilgili çok sayıda suç tespit edildiğine dikkat çeken bazı belediye görevlileri de “AKP iktidardan gittiği an Gökçek kendini hapiste bulabilir. Sayıştay raporlarında bütün belgeler var. Suç sabit” ifadelerini kullandılar.
Mansur Yavaş
Hazırlayan: Şafak TERZİ
İşte Erdoğan’ın ‘savaş’ muhabirleri! tirilmiş” gazetecilik tarzına uygun hareket etmektedirler.
*Dr. Bessam
ABU ADBULLAH dr.bessamabuabdullah@gmail.com
S
uriye güvenlik güçlerinin yakaladığı veya yaralı ele geçirdiği Kafkas, Balkan, Uygur, Arap, Türk, Kürt ve Suriyeli dinci militanların paylaştıkları bilgilere binaen, “farklı istihbarat birimleri ile derin ilişkiler içinde olan ve koordinatörlük görevi üstlenen” gazeteci kimlikli “muhabirler” arasında isimleri en çok telaffuz edilenler arasında Çetin Çetiner, Hakan Albayrak ve Fatih Tezcan isimleri yer almaktadır. Zaten, bu isimlerin çalışmaları ve üslupları yakinen incelendiğinde gazetecilikten ziyade “özel görevli” gibi davrandıkları görülecektir. Bu isimlerin yandaş medya organlarında her fırsatta parlatılmaları tesadüfi değildir. Bazen “dinci” bazen “Kürtçü”, bazen de “Türkçü” kimliklerle tedavüle sokulan oluşumlarla “militan” düzeyde sıkı ilişkiler içinde olan “gazeteciler” ABD’nin “embedded” yani “iliş-
Hakan Albayrak
Sadullah Ergin ile aynı karede Seyfullah El-Çeçeni öldükten sonra yerine Müslim El-Çeçeni (Abu Velid El-Çeçeni) tayin edilmiştir. Müslim Kafkasya’da Ruslarla savaşırken öldürüldü. Lazkiye vilayetine yapılan saldırıları organize eden Abu Musa El-Çeçeni’nin Müslim El-Çeçeni ile birlikte çalıştığı iddia edilmektedir. Halep Alermon mıntıkasında organize edilen terör faaliyetlerini Salaheddin El-Çeçeni yürütmektedir. Kuzey halep bölgesinde yer alan ve Türkiye topraklarını kullanarak saldıran yüzlerce teröristin saldırısına maruz kalan ve 9 ay boyunca direnen Ming askeri havalimanına yapılan saldırıları Ömer El-Çeçeni yönetmiştir. Kafkas ve Balkan kökenli terör grupları aileleri ile birlikte özellikle HatayLazkiye sınır bölgesi ile Hatay-Antep-Halep-İdlib hudut bölgelerine yerleştirilmişlerdir. Ukrayna, Kırım, Uygur, Kafkasya, Rusya, Balkanlar, Irak ve Suriye coğrafyasında kullanılan bu gruplar ile “Türk” istihbaratı ve medyası arasındaki ilişkileri “gazeteci” kimlikli şahıslarla bazı “sivil
Erdoğan-Davutoğlu Kesep ile neyi hesaplıyor Kuzey Halep bölgesinde Abu El-Benet olarak maruf olan bir Çeçen kökenli azılı katil, Hristiyan papazları kaçıran, bazılarının başını kesen ve nice katliam ve yağmaya adı karışan Çeçen grubun bu komutanı Suriye güvenlik birimleri
Prof. Dr. Semih
KORAY
Fatih Tezcan
ksemih@bilkent.edu.tr Yazarımız yoğunluğu nedeniyle yazısını yazamamıştır.
Çetiner Çetin toplum örgütü” kuruluşları koordine etmektedir. Hiçbir cezai işleme maruz kalmamaları, vilayetler ve hatta ülkeler arasında sorunsuz hareket etmeleri, koruma altında yaşamaları ve her türlü lojistik desteğe sahip olmaları için Erdoğan-Davutoğlu rejimi devreye girmektedir. Eski Adalet bakanı Sadullah Ergin’in Kuzey Lazkiye katliamından sorumlu bir kanun kaçağı olan Ramiz Karaali ile ofisinde fotoğraf çektirmesi işin vahameti ve pervasızlığını göstermesi açısından önemlidir.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
AVRASYA SEÇENEĞİ
28 MART 2014 CUMA
Kırım savaş yunusları artık Rus
tarafından sıkıştırılınca Suriye’den Türkiye’ye kaçmış ve Erdoğan Hükümeti ona karşı kanuni hiçbir tahkikat yapmamıştır. Suriye’de icra edilen terör ve talanın en önemli destekçisi olan ErdoğanDavutoğlu rejiminin Kafkas ve Balkan kökenli bu profesyonel Vahhabi katillerini kullanarak özellikle son Kesep hadisesi ve Suriye uçağının düşürülmesi ile neyi amaçladığını analiz edelim: 1- Erdoğan ve ekibi gündem değiştirme sanatında ustadır. Yolsuzluk içinde yüzen hükümetini Suriye ateşine benzin dökerek gündemden düşürmeye çalışmaktadır; 2- Anti-Demokratik uygulamalarına Twitter’i yasaklayarak taç giydiren Erdoğan “Suriye ile savaş” “Milli güvenlik tehlikede” korkusu ile bu uygulamalarına hukuki kılıf hazırlamaktadır; 3- Batı’da kaybettiği itibarı Su-
riye krizini derinleştirerek tekrar kazanma hamlesi içindedir; 4- Suriye krizinin çatısını yükselterek ABD ve İsrail’in talebi olan “Kürt koridoru” projesini yerine getirebilirim mesajı ile “deliğe süpürülmekten” kurtulmak; 5-Benden vazgeçerseniz “Türkiye dâhil bütün bölgeyi ateşe atarım” mesajı ile herkese şantaj yapmak; 6-Kalamun bölgesi (Yabrud kenti) yenilgisi terör grupları ve onların efendilerini derin bir moral ve askeri çöküntüye sürükledi. Lazkiye bölgesinde Erdoğan’ın direkt askeri müdahalesi ile sağlanan “zafer” ile moral pompalamak ve Erdoğan-Davutoğlu rejiminin iddiaların aksine terör gruplarından vazgeçmediğini göstermek.
Kırım savaş yunuslarının artık Rusya Deniz Kuvvetleri’nin bünyesi altında hizmet vereceği belirtildi. İsmini vermek istemeyen akvaryumda çalışan bir görevli Rus haber ajansı Ria Novosti’ye yaptığı açıklamada, Sivastopol devlet akvaryumunun hayvanları Rus filosunun yeni programıyla çalıştırmaya başlayacağını bildirdi. Daha önce savaş yunusları ve fok balıkları Ukrayna Deniz Kuvvetleri tarafından Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeniden hazırlanan programa göre çalıştırılıyorlardı. Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasıyla akvaryum ve yunuslar Rusya’nın himayesi altına geçti.
* Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Çeviren: Prof. Dr. Mehmet Yuva
DÜNYACA ÜNLÜ MISIRLI MAKSİST SAMİR AMİN, MURSİ SONRASI ÜLKESİNİ AYDINLIK’A DEĞERLENDİRDİ
‘İdama mahkûm edilen İhvancı sanıklar mağdur değil suçlu’ ‘Yargılanan İhvancılar kesinlikle sistematik suç işlediler. Ancak bu suç örgütü yargılanırken öncelikle halkın aydınlatılması esas alınmalıydı. İdam cezasının nedenleri ortaya konmalıydı’
T
ürkiye tarihinin belki de en önemli yerel seçimleri yaklaşırken, sosyalist çevrelerin ve ezilen dünyanın en saygın bilim insanlarından Prof. Dr. Sasafakterzi@yandex.com mir Amin ile Türkiye’ye benzer bir süreçten geçen Mısır ile ilgili bir söyleşi yaptık. Halk hareketinin Türkiye’deki gibi yükseldiği, Amerikancı İslam’ın ise Türkiye’deki gibi çöktüğü Mısır’da, Mursi sonrası son sekiz ayın bilançosunu çıkarmaya çalıştık. Senegal’in başkenti Dakar’da bulunduğu sırada telefon üzerinden konuştuğumuz Samir Amin, 5340 km öteden 83 yaşındaki devrimci coşkusunu enerjik sesiyle bize hissettirdi. Bu heyecanını paylaşabilmek için Prof. Amin’in ifadelerini mümkün olduğunca değiştirmeden vermeye çalıştık. Şafak TERZİ
‘Mursi’yi ordu değil 30 milyon devirdi’
Kamuoyunu aydınlatacak bir yargılama olmalıydı Müslüman Kardeşler üyesi 528 kişi idam cezası aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu insanlar suçsuz değil, mağdur da değiller. Gerçek anlamda suçlular. Yalnızca polisleri öldürmediler, birçok insana karşı da suikast düzenlediler. Özellikle de Minya bölgesindeki Kıpti Hıristiyanları katlettiler. Hepsi kriminal ve söz konusu suçları işlediler. Mısır yasalarına göre mahkum olmalılar, buna ölüm cezası da dahildir. Ancak!.. Ancak, ben bu yargılamanın yapılış şeklini onaylamıyorum. Neden? Çünkü hızlı bir şekilde, neredeyse kurgulanmış askeri bir mahkemede yargılandılar. Ama aslında sivil bir mahkemede halka açık bir şekilde yargılanmaları gerekirdi. Gerçekten de suçlu oldukları kanıtlarıyla ortaya
Prof. Dr. Samir Amin serilmeliydi. Böyle bir sürecin sonunda idama mahkum olmaları farklı olurdu... Peki bu şeffaf yargılama yolunu neden seçilmedi? Çünkü rejimin de bu süreçteki rolü ortaya serilecekti... Eğer yargılama normal bir mahkemede yapılsaydı, bu suçlarda bazı suç ortaklıklarının olduğu görülecekti; devlet aygıtındaki suç ortaklıkları; güvenlik güçlerindeki suç ortaklıkları, polis ve tüm güvenlik birimleri arasında; mülki amirlikler(sivil otoriteler) arasındaki suç ortaklıkları, özellikle de illerin valileri ve etraflarında... Ve rejim böyle bir şeyin olmasını istemiyordu. Yani, suçlarının koşullarının(conditions of their crimes) ne olduğunu açıkça ortaya koymadan, çok hızlı bir şekilde mahkum olmalarını istediler. Madem bu İhvancıların katliam yaptığı ispatlı, o zaman yargılama şeklinin ne önemi var? Meseleye bütüncül bakmak gerekir. Çünkü Müslüman Kardeşler şimdi çıkıp, “bakın, biz mağduruz, adaletsizliğin kurbanıyız, falan, filan” benzeri ifadelerde bulunuyorlar... Hayır, kesinlikle suçlular, kriminaller. Ama kriminal olarak başka türlü yargılanmaları gerekirdi. İşlenen suçu ve arkasındaki tüm mekanizmayı İdama mahkûm olan İhvan liderleri mahkeme huzurunda.
İhvan lideri Muhammed Bedii
Müslüman Kardeşler’in terörüne karşı ellerinde Kuran-ı Kerim ve Hıristiyan Haçı taşıyan mısırlı kadınlar. (Pankartta Mursi’ye istifa çağrısı yapılıyor: ‘terk et!’.) aydınlatan cinsten, kamuoyunu bilgilendirecek bir yargılamayla... Çünkü kamuya malolmuş bu tür davalar aynı zamanda toplumu aydınlatma hizmetini de içermektedir.
dev boyutta muazzam gösterileri sonucunda yenilgiye uğratıldı. 2011 Ocak ayının 25’inde Mübarek... 2013 Haziran ayının 30’unda Mursi halkın ayakları altında kaldı... ‘Ordu değil, halk’ Devasa boyutta! Milyonlar ve mil Mursi sonrası Mısır’ın son 8 yonlar, on milyonlar ayakayını değerlendilandı... Yani neredeyse bürirsek, dış siyasettün ulus Mübarek ve Murn e ir Mursi’yi dev teki yeni yaklaşım si ve Müslüman Kardeşn si e k , il ğ nedir? Amerikan ler’e karşı ayaklandı! Bu e d ordu kanadına mı daha çok açık... . ır likle Mısır halkıd yakın, yoksa daha Ama hala bir aslı ır ıs M Avrasyacı bir siyaset keri müdahaleden, darn o y il m 0 3 mi izleniyor? beden söz ediliyor... ayaklanmış, yani Bu, anında yanıt Olgu milyonların han veremeyeceğimiz bir kesinlikle tüm ulus. Ordunu reketiydi... soru değil. Öncelikle, buydu. Ve bu olguyla k e n Mısır’da devam etkarşı karşıya gelen önünde iki seçe mekte olan iç kavgayı ordunun komuta vardı Mursi’den ve ordunun bu kavga kademesinin, halk hakarşısında nasıl koyana tavır alsaydı, reketine karşı verebinumlandığını bilmek iki olası cevap yenilgiye uğrardı leceği gerek. Böylece Mısır’ın vardı: Birincisi, mevcut değişen iç ve dış siyarejimi savunmak. Yani setinden neler bekleyebileceğimizi ve Mübarek döneminde Mübarek’in, nelerin beklenmemesi gerektiğini bi- Mursi döneminde Mursi’nin yanında lebiliriz... yer almaktı. Ordu’nun Mursi’ye destek Şimdi bak, işi baştan ele almak vermesi, Müslüman Kardeşler lidergerek. Birinci nokta şu... Ki bu nok- liğini, -sonsuza dek olmasa da- muhtanın son derece açık bir şekilde ay- temelen uzun dönemler boyunca kabul dınlatılması gerekiyor: Mübarek ve etmesi anlamına gelecekti. Ve iktidara Mursi askeri müdahale ile değil, halkın tabi olacaktı. Aynı Türkiye’de olduğu
‘Suriye uçağının düşürülmesi bir provokasyon’ Türkiye, Suriye’nin savaş uçağını düşürdü, Lazkiye kırsalında da Türkiye’den sızdırılan teröristler saldırı düzenliyor. Tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ayrıntılarla ilgili fazla bilgi sahibi değilim çünkü bu konuda gizli detaylar var. Ama çok açık bir şekilde şunu ortaya koymak gerekiyor; Türkiye, Batılı güçler; özellikle ABD ve Fransa ve Körfez ülkeleri; başta Suudi Arabistan; Suriye’ye karşı yürüttükleri savaşta bir başka aşamaya geldiler. Surigibi... Müslüman Kardeşler orduyu aşamalı olarak dincileştirecekti. Kendi adamlarını ordunun tepesine koyacaklardı... Olası seçeneklerden bir tanesi buydu... Ordu komutası için diğer bir seçenek ise halkın yanında tavır almaktı. Bu da Mübarak ve Mursi’nin uzaklaştırılmasında katkıda bulunmak anlamına gelecekti. Ki zaten de bu yolu seçtiler... Bu çok akıllı bir seçim, son derece zekice alınmış bir karar... Aksi takdirde yenilgiye uğrayacaklardı. Ama halk hareketi tarafından değil, aşırı sağ ta-
ye’de rejime karşı savaşan Müslüman Kardeşler ve diğer Selefilere verdikleri desteğe bir meşruluk kazandırmaya çalışıyorlar. Ve meşruluk kazandırmak için her yolu deniyorlar. Buna Suriye uçağının “sınır ihlali yaptığı” yönündeki iddialar da dahil. Ama biliyorsun, kuzey bölgelerinde, Halep çevresinde olsun, diğer bölgeler olsun, sınır çevreleri çok iç içe ve terör unsurlarına karşı bu mevcut koşullarda sınırın geçilmiş olması ihtimali de olabilir. Sonuçta bir provokasyon olduğu kesin. rafından... Aşırı sağ ve Müslüman Kardeşler orduya boyun eğdirecekti. Yani ordu kendisini mi kurtarmaya çalıştı? Sisi çok akıllıca davrandı ve halkın yanında durdu, Mursi’yi indirdi. Bu birincisi. Bunu vurgulamak lazım, çünkü söylediğin gibi Batı’nın baskın medyası, sanki kitlesel halk ayaklanması olmamış gibi, temcit pilavı gibi tekrarlayıp durdu; “bu bir darbeydi, askeri darbeydi!” diye... Birinci nokta bu... (İkinci nokta ve devamı yarın...)
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 94 Sayı. 2329
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Spor Anıl Budak Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Bilgi İşlem Güven Karakurt Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. İlkel toplumlarda topluluğun ondan türediği sanılan ve kutsal sayılan hayvan, ağaç, vb. gibi herhangi bir nesne - Bir şeyi korunması için güvenilir birisine bırakma, vedia, inam 2. Uykusu sırasında kalkıp gezen, yürüyen kimse - Nikel’in simgesi 3. Parıldayan, parlak - Normal sıcaklıkta doğada katı durumda birtakım maddelerle karışık veya birleşik olarak bulunan veya kimyasal yollarla elde edilen inorganik madde 4. Yırtıcı bir hayvan Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü 5. Göz - Ku’ran cümlesi - Ek çizgisi 6. Tantal’ın simgesi - Divit, yazı hokkası - Engerek yılanı 7. Kendisine özgü, kişisel, özel Açıklamalar 8. Benzemeye çalışma, uyma - Tabaklanmış ceylan derisi 9. Söz, laf - İsimler - Bir nota 10. Eşek sesi - Uzun süre çalıştığı görevinde çok emeği bulunan 11. Bir kimse veya bir kurula verilen özel görev - Kir, leke 12. Rütbesiz asker - Birinin bir tarikat mürşidine başvurarak tarikata giriş izni alması - Adalet, doğruluk
Yukarıdan aşağıya 1. Yazılı metni olmayan, kararlaştırılmış taslağı, yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun, doğaçlama - Yerine kullanma 2. İnce dantel - Bohça, yemeni, baş örtüsü gibi şeyler yapmakta kullanılan, üstüne boya ve fırça ile veya tahta kalıplarla desen yapılmış bez - İridyum’un simgesi 3. Don, şalvar - Harita kitabı 4. Yunan mitolojisinde “kavga tanrıçası” - Gelecek - “Kötü” karşıtı 5. Magnezyum’un simgesi - Dokunma duyusu - Bir sayı 6. Üzeri emayla kaplanmış olan Göktürkler’e yol gösteren dişi kurt 7. Çanakkale’nin bir ilçesi Mahkeme sonucunu gösteren belge 8. Yasaklama - Çabuk, süratli - Bir ağaç türü 9. Mitolojide “savaş tanrısı” - Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum veya öğe, ayırmaç 10. Güzel koku - Çöl 11. Bön, avanak, budala - Birbirlerine kan yoluyla bağlı olan kimseler, hısım 12. Kur’an’ı güzel ve yüksek sesle, usulünce okuma - Gaye, maksat, amaç
Soldan sağa 1 Yüksekçe bir tepe üzerinde konumlanmış bir kale ya da şatonun üzerine oturduğu zeminin kaymaması için yapılmış istinat duvarı 9 İnce urgan 11 Esasi 12 Pers saraylarının taht salonlarına verilen ad 14 Din dışı konu 16 Dar ve hafif, düz dipli bir yarış teknesi türü 17 Genişlik 18 Kimsesiz, yalnız 20 “... Güler” (fotoğrafçı) 22 Orta 24 İlk sayı 26 Yabancı 27 Alfabe 29 Kılaptan ipekle işlenmiş, kalın ve iri desenli bir tür kumaş 31 Bulgaristan’ın para birimi 33 Edipler 35 “... Gündüz Kutbay” (ney üstadı) 36 Haşin, kaba 37 Japonya’da buda rahibesi 39 Padişah ya da vezir kavuklarında bulunan tül ya da püskül biçimindeki sorguç 41 Yazım 43 Arnavutluk’un plakası 44 Tantal’ın simgesi 45 Çocuğu olan kadın 46 Sodyum’un simgesi 48 Giyiminde, tavır ve davranışlardında, beğenilerinde aşırı bir özenti içinde olan erkek 50 Üzüm 52 Kutup 53 Hayvan türlerinin davranışlarını biyolojik açıdan inceleyen bilim Yukarıdan aşağıya 1 Fin milli destanı 2 Eski bir Hindu tapınağı tipi 3 Rüzgar 4 Kısa, ince boyunlu, şişkin yuvarlak gövdeli,
Kütahya ürünü çini sürahi tipi 5 Din ile devlet ve yönetim işlerini birbirinden ayrı tutan, dini kuruluşların yetkisi dışında kalan 6 Bir haber ajansı 7 Uzun 8 Bayağı, sıradan 9 Küçük mağara 10 Sardalya balığının küçüğü 13 “... Gündüz” (yazar) 15 Nasıl, niçin 19 Sonsuza kadar sürecek olan, ölümsüz 21 Satürn gezegeninin beşinci uydusu 23 Esas maddesi gümüş sülfür olan siyah bir minenin, gümüş bir levhanın önceden hazırlanmış bölümlerine kakılmasıyla gerçekleştirilen süsleme tekniği 25 Tanrı 28 Eskiden yaşmak yapımında kullanılan çok ince yarı-saydam bez 30 Bir Ortadoğu tanrısı 32 Bir bilim veya sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul 34 Ardıç ağacının meyvesi 36 Akanyıldız, ağma, şahap 38 At eğitimi 40 “Oğuz ...” (yazar) 42 Eğilimi olan 43 Mezopotamya panteonunda tüm tanrıların babası ve kralı olan gök tanrısı 45 İlişkin 47 Ağabey (kısa) 48 Rusça’da “evet” 49 Bir bulunma hali eki 51 Numara (kısa)
28 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
Şimdi de
kapatıldı
Türkiye Twitter yasağını konuşurken, Suriye ilgili tapelerin sızmasının ardından video paylaşım sitesi Youtube hakkında da erişim yasağı getirildi. Erişim yasağı, Türkiye’yi ayağa kaldırdı
Y
outub’a getirilen yasak kararı önce 3G internet erişimi sağlayan GSM operatörleri ile internet erişim hizmeti veren TTNET ve Superonline gibi ISP şirketlerine tebliğ edildi. Yasaklama kararı, gün içinde operatörler ve şirketler tarafından aşama aşama uygulanarak yasak hayata geçirildi. Bu arada, kapatmanın mahkeme kararı olmadan yapıldığı ve idari tedbir uygulandığı öğrenildi. Siteye Türkiye içinde erişim sağlanamazken, DNS ayarlarını değiştiren ve VPN uygulamalarını kullananlar siteye girebiliyor.
Skandal kaydın ardından Suriye’ye yönelik savaş planlarının yapıldığı ses kaydının internette yayınlanmasının ardından yasak kararının alınması dikkat çekti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu iddia edilen yeni ses kaydında Suriye ile savaş senaryoları yapılıyordu. Savaş için gerekçe aranırken, Hakan Fidan’ın “Gerekirse oraya da ( Süleyman Şah Türbesi) bir saldırı düzenleriz, oraya da, oraya da biz saldırtırız önden canım” dediği idddia edilen kayıtta “ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım” ifadeleri yer alıyor.
‘Twitter’ın arkasında Youtube var’ Tayyip Erdoğan, üç gün önce katıldığı televizyon programında, Twitter’ın kapatılmasıyla ilgili olarak “Twitter’ın arkasında Youtube var” demiş ve kapatmanın sinyallerini vermişti. “Twitter dediğiniz olay nedir? Bir şirket. Bu olayın arkasında aslında Youtube var. Youtube’un avukatlarıyla çalışıyorlar” diyen Erdoğan, mahkeme kararlarının
büyük haber ajansları tarafından “flaş” olarak duyuruldu. Dünyaca ünlü haber ajansı Associated Press, Türk basınını referans aldığı haberinde “Türk hükümeti, YouTube’u yasaklamak için harekete geçti,” ifadelerini kullandı. İngiliz devlet televizyonu BBC, söz konusu yasağı “Türkiye, YouTube’u engelledi.” başlığıyla dünyaya ulaştırdı. BBC ayrıca Tayyip Erdoğan’ın yasağı desteklemesine atıf yaptı. Reuters, Türkiye’deki Youtube yasağını dünyaya, “Twitter’ın ardından YouTube da yasaklandı” şeklinde duyurdu. Perşembe günü TİB’in alacağını açıkladığı “idari önlemleri” hatırlattı. Rusya’nın saygın medya kuruluşu Russia Today ise “Türkiye, Başbakan’ın karıştığı yolsuzluğa ilişkin ses kayıtlarının yayılması üzerine Youtube’u yasakladı” başlığını kulandı. Haberde bir hafta önce kapatılan Twitter’a atıf yapıldı. İsrail’in önde gelen basın organlarından Haaretz, “Türkiye, Twitter yasağının kaldırılmasından bir gün sonra Youtube’a
uygulanmadığını iddia etmişti.
Abdullah Gül’e de tepki yağdı YouTube’un TİB tarafından mahkeme kararı olmadan engellenmeye başlanmasının ardından Abdullah Gül de tepkilerden nasibini aldı. Gül’e yönelik tepki özellikle AKP’nin desteğiyle Meclis’ten geçen ve internete yasaklarına genişleten yasayı onaylamasına dayanıyor. Yasa, TİB’e doğrudan erişimi engelleme yetkisi getirmişti. Cumhurbaşkanı Gül, henüz yasaklar gelmeden iki hafta önce Tayyip Erdoğan’ın “Gerekirse YouTube ve Facebook’u kapatırız” sözleriyle ilgili, “Özel hayata saldırı ve hakaret yoksa, böyle bir şey söz konusu olamaz” açıklaması yapmıştı.
‘Savaş suçlusu olacaklarını biliyorlar’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, TİB’nın Youtube’a erişimi yasaklamasıyla ilgili yaptığı açıklamada Suriye’de savaş çıkarma planının deşifre olduğu için sitenin kapatıldığını belirtti. “Seçime üç gün kala, yasaklar vaad eden bir hükümetle karşı karşıyayız” diyen Tekin, “Süleyman Şah Türbesi üzerinden kirli senaryolarının deşifre olduğunu görenler, rezaletlerini örtmek için sosyal paylaşım sitelerini kapatıyor’’ açıklamasında bulundu. Yayınlanan ses kaydının, AKP hükümetinin Süleyman Şah Türbesi üzerinden bir provokasyonu teşhir ettiğini söyleyen Tekin, hükümetin bunun korkusuyla Youtube’u kapattığını söyledi. Tekin, konuyla ilgili olarak, “Dünya bu gerçeği öğrenmesin diye şimdi Youtube’u yasakladılar. Savaş suçlusu olacaklarını biliyorlar ve bunun paniğiyle ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Sonunda internetin ana kablolarını kökünden kesecekler” ifadelerini kullandı.
A
Kim Kim Kim Kim Kim Jong JongUn Un Un Jong Jong Un Un
Yandaş medya Kim’e kafayı taktı
erişim engellendi” şeklinde bir başlık kullandı. Haaretz ayrıca yasağın, kritik bir toplantının kayıtlarının basına sızdırılmasından hemen sonra geldiğine vurgu yaptı. Al Arabiya televizyonu, “Türkiye, Twitter’dan sonra Youtube’u da kapatmak için harekete geçti” manşetini attı. Yasağın, Suriye’ye askeri müdahale seçeneklerinin değerlendirildiği kritik bir toplantının internete sızmasının ardından geldiğine vurgu yapıldı. Amerikan CNBC kanalı, Türkiye’deki Youtube yasağını izleyicilerine “Türkiye, Twitter’dan sonra Youtube’u da kapatmak için harekete geçti” manşetiyle duyurdu. Haberde Baş-
bakan Erdoğan’ın daha önce gerçekleştirilen Twitter yasağına ilişkin söylemlerinin, politikacılar tarafından sert bir şekilde eleştirildiğine yer verildi. Wall Street Journal gazetesi, “Kritik seçimlerden sadece üç gün önce atılan bu adım, yurt içinde ve dışındaki eleştirileri körükleyecek gibi” yorumunu yaptı. WSJ, YouTube’yu bloke etme kararının, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla yapılan ve “Suriye’deki cihatçılara karşı bir Türk saldırısına götürebilecek senaryoların tartışıldığı” iddiasına ilişkin sızdırılmış bir ses kaydının sosyal sitede yayınlanmasından birkaç saat sonra alındığını belirtti.
Yasağa anında tepki yağdı Youtube’un yasaklanmasına bir başka yasaklı site Twitter’dan tepki yağdı. Twitter’da Türkiye ve dünya listesinde Youtube yasaklarıyla ilgili etiketler TT oldu. #twitterblockedinturkey ve #youtubeblockedinturkey etiketleri dünya gündemine oturdu. Ayrıca #müjdeYOUTUBEdaGitti etiketi de saatlerce TT listesinde kaldı. İşte Twitter’dan seçtiğimiz bazı seslenişler: Mehmet Faraç: Youtube kapatıldı! Şimdi tartışalım ba-
Yasak dünya basınında
kalım, devletin sırları mı özgürlüğe kurban edildi, özgürlük mü devletin sırlarına? ya da hangisi önemli Kaan Yakuphan: Aradığınız ülkeye şu an ulaşılamıyor. 30 Mart’tan sonra tekrar deneyiniz. Şahin Mengü: Youtube’u kapattıracağına dört tane adamın ülkeyi harbe sürükleme çabasını engelle. Önce bunların istifasını al. Alper Turgut: Şimdi tüm bu kayıtlar dublaj ve montaj ise, harbiden niye kapatıyorsun
Twitter’ı, YouTube’u? Barış Pehlivan: “Youtube ve Twitter’a girerken suç üstü yakalanan bir avuç azılı...” diye başlayan haberlere ramak kaldı Balçiçek İlter: Yasakla olmaz.. Yasakla bir yere varılmaz.Twitter, şimdi youtube? Sırada ne var yahu? Olacak iş değil...Bu arada hala ses yok Dışişleri’nden? Ceyda Karan: Konya’da kahvehanede amcalar Youtube’da yayınlanan ‘savaş planlarından’ haberdarlar. ‘Bi de kapatmışlar’ dediler
Youtube yasağı dünyanın en
kararının kaldırılması talep edilmişse de sitenin kapatılmasıyla ilgili karar bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildi” dedi. 5. Sulh Ceza Mahkemesi ayrıca twitter.com’un taraf sıfatının bulunmadığını ifade etti. Avukatları arcalığı ile mahkemeye dilekçe sunan Binali Yıldırım ve Erkam Yıldırım’ın talebi mahkemece yerinde bulundu. Anadolu 5. Sulh Ceza Mahkemesi, şikayette bulunanlar hakkında Anayasa’nın 29. madde ve devamında düzenlenen maddelerce güvence altına alınan basın hürriyeti kapsam ve sınırlarını aşan, kişilik haklarını ihlal edici nitelikte isnatlarda bulunulduğunu belirtti. Binali Yıldırım ve oğlu Erkam Yıldırım’ın söz konusu sitelerde adlarının zikredilmesinin
dahi başlı başına hak ihlali olduğunu vurgulayan mahkeme, “http//twitter.com/oyyokhırsıza” ve “http//hirsizaoyyok.wordpress.com” adreslerindeki yayınlara erişimin engellenmesine karar verdi. Mahkeme kararını Erişim Sağlayıcıları Birliği’ne gönderdi. Söz konusu karar 18 mart 2014 tarihini taşıyor. Geçen hafta erişime kapa-
Dün çok sayıda gazetede Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) lideri Kim Jong Un’un saç kesimini halka zorla uygulatacağına yönelik haberler yayımlandı. Habere Kuzey Kore erkeklerinin, saçlarını genç liderleri gibi kestirmek zorunda kaldıkları için pek memnun olmadıklar belirtildi. Oysa aynı haberde erkeklerin on farklı saç biçimi arasından seçim yaptığı belirtildi. Böyle bir sınırlama var mı bilinmez ancak haberin içeriği bile başlığı yalanlamaya yetiyor. Kuzey Kore vb. ülkelere karşı onlarca yıldır yürütülen antikomünist propoganda, sık sık basına yansıyor. Yabancı yayın organınlarındaki iddialar, ertesi gün sorglanmadan televizyonlara, gazetelere haber oluyor.
‘Köpeklere yedirdi’ demişlerdi Kısa süre önce Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un amcası Jang Song Thaek’i idam ettirdikten sonra köpeklere yedirdiği günlerce hem Türk medyasında hem de dünya medyasında konuşuldu. Çok sayıda gazete, televizyon ve internet sitesinde yer alan haberlerde yüzlerce aç köpeğin Thaek’i yediği iddia edilmişti. Oysa bu haberler tamamen yalan çımış, ancak haberi apan yayın organları gerçeği yazmamıştı. Jang Song Thaek’n aç köpekler bulunduğu kafeste öldüğüne ilişkin ilk haber Pyonyang’dan Çhve Sın Ho imzalı Çin satirik blogunda yayınlanmıştı. Blogda bizdeki Zaytung gibi hiciv dolu haberlere imza atılıyordu. İşte bu “Zaytung haberi” onlarca gazete ve televizyona haber olmuştu. KDHC’nin önceki lideri Kim Jong İl 69 yaşında geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesinin ardından Kuzey Kore yalanları zirve yapmıştı. Halkın Jong İl’in ölümünün ardından duyduğu üzüntüyü çarpıtan medya, ABD menşeili yalanları piyasaya sürmüştü. Haberlerde Jong İl’İn aşırı viagra tüketiminden öldüğü, Kuzey Kore’nin yolsuzlukta dünya birincisi olduğu, Kim’in yılda 850 bin doları konyak içmek için harcadığı vb. iddialar dile getirilmişti.
Yasak yasalara aykırı
Twitter’ın itirazı reddedildi nadolu 5. Sulh Ceza Mahkemesi, “http//twitter.com/oyyokhırsıza” ve “http//hirsizaoyyok.wordpress.c om” adresindeki yayınlara erişimin engellenmesine yönelik geçtiğimiz günlerde tedbir talebi aldı. Sosyal paylaşım sitesi Twitter ise dün @oyyokhirsiza isimli hesaba tekrar erişilebilmesi için 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne dava dilekçesi vermişti. Mahkeme dün Twitter’ın dava dilekçesini reddettiğini açıkladı. Twitter.com adına itirazda bulunan avukatlar, önceki gün @oyyokhirsiza hesabına tekrar erişim yolunun açılması için Anadolu 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne dilekçe sundu. Mahkeme, “Tedbiren kapatılması
twitter.com/medyaninhalleri
tılan Twitter Türkiye’deki erişim engelleme kararının geri çekilmesi için mahkemeye başvurmuştu. Twitter’a erişimin engellenmesinin şirketin eline ulaşmayan üç mahkeme kararı ve bir de savcılık talebine dayandığı ifade edilen açıklama şu ifadelere yer verilmişti:
“Türkiye hükümetinin Twitter’a erişimi engellemesinin üzerinden 6 gün geçti. Bu süre boyunca Türk yetkililerle temas halindeydik; onların kaygılarını dinledik, platformumuzun ve prensiplerimizin nasıl işlediği konusunda onları bilgilendirdik, bir çözüm bulmaya çalıştık. Fakat Türkiye’de seslerini duyurmak için Twitter’a güvenen milyonlarca insan, hâlâ bundan mahrum bırakılıyor... Yasağa hukuki dayanak olarak (hiçbiri bize yasaktan önce verilmeyen) üç mahkeme kararı ve bir savcının talebi gösteriliyor. Bu üç mahkeme kararından ikisi, bizim kendi kurallarımızı da ihlal eden
içerikle ilgiliydi ve bu içerik zaten askıya alındı. Son kararındaysa bizden, eski bir bakanı yolsuzlukla suçlayan bir hesabı kapatmamız isteniyordu. Bu karar bizde endişe yaratıyor. Siyasi söylem, özellikle de muhtemel bir hükümet yolsuzluğuyla ilgiliyse, tüm söylemler arasında en önemlisidir. Bugün kullanıcılarımız adına mahkemeye başvurarak bu kararın da geri alınmasını talep etmemizin nedeni bu... Söz konusu yasağa bir dizi dayanak gösterilse de, Türkiye’deki hizmetimizin engellenmesi için hiçbir yasal zemin bulunmamaktadır. Dahası, Twitter’a erişimin toptan yasaklanması yönündeki orantısız be
yasadışı idari uygulama hakkında bugün yargı alanında yaşanan olumlu gelişmelerin ardından, vatandaşların bu hafta sonundaki seçimler öncesinde açık bir diyalog ortamına tekrar kavuşabilmesi için hükümetin Twitter’a erişimi derhal yeniden sağlamasını bekliyoruz.”
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Haftaya Bakış 12.00 Haber Masası
10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 10.37 Cüneyt Akman ile Ekonomi 11.10 Halk Arenası “T” 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi Piyasalar Kapanıyor 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 21.00 En Ana Haber 22.00 Ezberbozanlar
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 13.00 Haber 13 13.30 Türk Filmi 14.10 Yereli Yönetenler 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Gündem 21.00 Açık Tribün 22.00 Gündem Ehl-i Beyt 00.00 Belgesel 01.00 Gonca Elmas 7 Renk
09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 20.45 Spor Saati 21.30 Bekleme Odası 23.30 Ata’nın Mirası
10.45 Uludağ Ekonomi Zirvesi 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 15.56 Uludağ Ekonomi Zirvesi 16.00 Dünya Hali 16.30 Uludağ Ekonomi Zirvesi 16.45 Afiş 17.00 Haber 17.40 Uludağ Ekonomi Zirvesi 18.00 Ana Haber 19.30 Habere Dair 20.45 Eğrisi Doğrusu 22.00 Tarafsız Bölge
11.00 Haber Merkezi 12.20 Ekonomi 12.30 Spor Aktüel 13.00 Öğle Bülteni 15.25 Dünya Bülteni 16.00 Günün İçinden 16.25 Seçim Aktüel 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 Ana Haber 20.40 % 100 Futbol Devre Arası 21.10 Tadı Damadığında
06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Yalan Dünya 23.15 Beyaz Show
06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.30 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Ana Haber 20.00 Medcezir 23.30 Dizi
07.00 Kahvaltı Haberleri 08.30 Nihat Hatipoğlu Sorularınızı Cevaplıyor 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Huzur Sokağı 23.00 Film
08.30 Küçük Hanımefendi 10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 12.40 İyi Şeyler 13.00 Haber 13.25 Elde Var Hayat 14.45 Aileler Yarışıyor 16.30 İyi Şeyler 16.45 Zengin Kız Fakir Oğlan 19.00 Haber 19.55 Böyle Bitmesin 22.30 Gönül Hırsızı 00.30 Film: Üç Renk: Mavi
11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 14.00 Haber 15.30 Haber Özet 15.35 Sadece Sinema 16.10 Türkiye Ajansı 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.20 Sadece Sinema 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Derin Analiz 22.35 Yol Arkadaşım
09.00 Haber 10.45 Ekonomide Görünüm 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.05 Emre Her Yerde 22.00 Özel Dosya
09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Analiz 23.00 Film
10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 17.30 Piyasaya Bakış 18.00 Avatar 18.30 Kung Fu Panda 19.00 The Simpsons 20.00 2 Broke Girls 21.00 Revolution 22.00 Film: Güzel Bir Hayat Düşlerken
10.00 The Wedding Band 11.00 Taht Oyunları 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 14.00 The Wedding Band 15.00 Taht Oyunları 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 The Wedding Band 19.00 Taht Oyunları 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show 23.00 Treme
08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Film: saklı Kalan 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.30 Show Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Dila Hanım 23.15 Makina Kafa
07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 19.00 Flashpoint 20.00 Film: Bakış Açısı 21.45 Film:
14.00 Edebiyat Cephesi (t) 15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Çift Vuruş 22.00 Kral Çıplak 00.00 Gece Raporu
06.45 İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Karagül 23.45 Dizi
09.10 Bir Bulut Olsam 11.10 Kavak Yelleri 13.00 Menekşe ile Halil 15.00 Hanımın Çiftliği 17.00 Music Box 17.30 Yeşil Öyküler 18.30 Program 19.10 BKM Mutfak 19.50 Film: Neredeyse Evli 21.30 Film: Geriye Kalan 23.30 Program
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Hocam, seçim konusuna girmek istemediğinizi söylemiştiniz. Tamam, öyle olsun. Peki bunun gerekçelerini sorabilir miyim? Neden? Ben “sandık demokrasisi”nin gerçek demokrasiyi temsil ettiğine inanmıyorum da ondan. Neden inanmıyorsunuz? Çünkü demokrasi, seçimlerle sınırlı olamaz. Seçimler, sandık başında oy verirken yurttaşlarımızın eşit olduğunu varsayar. Doğru. Kadın ile erkek, toprak ağası ile maraba, patron ile işçi, sömürenle sömürülen, oy verirken eşittir. Kim olursa olsun her yurttaşın bir oyu vardır. Ama bu eşitlik, yani sandık demokrasisi, oy verme işlemi bittikten sonra, eski düzeni yine aynen sürdürür: Patron ile işçi, hep olduğu yerde kalır. Kırsal kesimde ise toprak ağaları yine toprak ağasıdır; marabalar, azaplar, ırgatlar da aynen eski perişan konumundadır. Demek ki seçimler, toplumun ekonomik, toplumsal ve kültürel yapısında olumlu yönde değişiklikler yapmanın yolunu açmıyor... Bu söylediklerinize biz de katılıyoruz. Ama bu gerçekliğin hesabını vermek durumundayız... Teşekkür ederek başlıyorum: Seçimlerde her yurttaşa eşit oy hakkı tanınarak sağlanan eşitlik, yoksulluğu, sömürüyü, bütün yönleriyle toplumsal adaletsizliği ortadan kaldırmadığına göre, bence bir yutturmacadır. “Sandık demokrasisi” işte bu kadarla kalır. Yine de demokratik bir adım değil midir “sandık demokrasisi”? Bu geldiğimiz noktada, “demokrasi”nin, yani sizin anladığınız anlamdaki “gerçek demokrasi”nin bir tanımını yapar mısınız? Yaparım: Toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun, yurttaşların her birine, toplumsal, ekonomik ve kültürel açılardan eşit olanaklar sağlamayı amaç edinen katılımcı yönetim biçimine demokrasi denir. Peki, seçimlerin yapılması buna aykırı mı? Söyledim ya: Seçimler bu yolu açıyorsa aykırı değildir. Halkın toplumsal, ekonomik ve kültürel açılardan eşitliğini sağlamayı amaçlamıyorsa “seçim” denen işlem, bir “demokrasi oyunu”nun ötesine geçmez. “Çok partili sistem” denen uygulama, bu oyunu önleyemiyor mu? Bakın, Türkiye’de 1946 yılından bu yana, “çok partili sistem” uygulanıyor. Yaklaşık 70 yılda, toplumsal yapıda ne değişti? Bunun nedenlerini nasıl açıklarsınız? Aydınlanmamış bir toplumda, yani, dinsel dogmaları ve gelenekleri aşamamış bir toplumda, hangi parti daha çok dinsel dogmalar ve geleneklerden yana gözüküyorsa, seçimlerde o parti kazanır, bunu bilmeyecek ne var? Teşekkür ederim hocam, ilginç bir soru-cevap formatı yaşattınız bize...
Sembollerin gizlediği sırlar Semboller, şekiller, tamgalar, hâlâ bizim merakımızı çeken sihirli nesneler... ‘İçlerinde hangi sırları barındırıyorlar?’, ‘Niçin varlar?’ gibi bir çok düşünce yanıt bekliyor
B
u şekiller gizlenen konuyu soyut anlamda adlandıran özel stiller gibi görülebilir. Değer açısından tarihe ışık tutan bir işaret veya toplumsal vesika... Belki kollektif bir yaşamın iz düşümü yada ilkel topluluklarda yazısız sözlü tarih... Bu işaretler basit olsalar bile okunabilenler son derece anlamlı içeriklere sahiptir. Çoğu hala gizemini koruyor, bir bakıma duygu ve düşünce alanını, sosyal yaşamı temsil ediyor. Tarihin başlangıcında farklı bölgelerde farklı çizerlerin aynı konuyu ele alma biçimlerindeki benzerlik şaşırtıcı olduğu gibi. Derviş ERGÜN
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
Uzak diyarlar, benzer bir anlatım dili
Derviş Ergün, ‘Yitirilen Sesler’, 2011
Mitolojik inançlarda yaşanan değişiklikler belirleyici olmasına rağmen, Anadolu, Afrika, Meksika, Kore, İtalya, İspanya ve daha bir çok bölgede bulunan yazılı kaya örnekleri üzerinde yapılan incelemeler birbirlerinden etkilendikleri izlenimi uyandırıyor. Ancak birbirinden uzak bölgelerin benzer anlatım dilini nasıl kullandıkları hala bir sır. Bu konuda Levi Strauss’un temel tezi, “Kültür
ürünlerinin görünüşte çok çeşitlilik gösterdiği halde, yüzeyin altında yapısal düzeyde evrensel bir takım ortak ögelere sahip bulunduğunu ve böylece yüzeyde kalan biçim doğru bir yöntemle ele alınıp çözümlendiğinde tüm kültürlerde ortak olarak bulunan unsurlara ulaşılabileceğini, kültür yapısının esas mesajının da bu düzeyde bulunduğunu” söyler.
Tamlık olgusu adına bu anlamlı izleri teorikleştirmek ya da kavram olarak sınırını çizmek dışarıdan bir müdahale sayılabilir. Ancak bu şekillerin etkisi yüksek, sanat üretme gerekçesini oluşturma nedenleri canlıdır. Önemli olan bu sembollerin nerede ve nasıl ortaya çıktıkları değil, kültürel bir dil olması ve sanat içeriğinin konusu olması. Bu sihirli izler zaman içinde değişim gösterse de yaşama dair tanıklığı süreklidir. Karakter özelliği açısından soyut ve geometrik kesinlik arz eden şekiller, üçgen, kare, daire, dikdörtgen, vb. gibi çizginin farklı elemanlarıyla kompozisyon içinde, bağımsız anlam oluşturur. İşaretlerin kaynağı çoğunlukla hayvan, insan, bitki ya da anlamsız soyut şeyler olur. İlk bakışta aynı gibi görünen şekillerin, yüklenen anlam bütünlüğü açısından farklı olduğu görülür. Örneğin bir kadını anlatmak için pupis üçgeni, bir öküz başı için oval bir yayın ters bir açıyla birleşmesi gibi sembolize edilen basit geometrik çizimler. Bu nesnelerin etkileyici özellikleri sanatın var olmasında hala aktif bir görev için ısrarlıdır. Burhan Doğançay’ın çalışması, sembol değeri olan, organik soyut elemanların resim dili olarak kullanmasıdır. Resmin ana çatısını
F
eyziye Mektepleri Vakfı’na ait Galeri Işık, bir halkın onurlu mücadelesine ev sahipliği yapıyor. Dün açılışı gerçekleşen “Suskun Afganistan” sergisi Sınır Tanımayan Fotoğrafçılar ekibinden Nasuh Mahruki, Naz Köktentürk, Mustafa Bilge Satkın, Zekai Demir’in bu ülkeye yaptıkları yolculuklar sırasında çektikleri fotoğraflardan oluşuyor. 30 yıllık savaşların sonrasında, hala tankların, dikenli tellerin, silahların, dış güçlerin, kum torbalarının, jammerların ardında Ta-
‘Suç ve Ceza’ sahnede
Dostoyevski’nin ölümsüz eserlerinden “Suç ve Ceza” seyirciyle buluşuyor. XIX. yüzyıl Rusya’ sından tüm zamanlara ve tüm toplumlara atılan bir çığlık... Dostoyevski, kimi zaman Raskolnikof, kimi zaman bir fahişe, kimi Hayal Perdesi Beyoğlu, İstanbul edicilikle davrandığını gös28 Mart 2014 20:00 zaman öldüteriyor. Bu devasa eser, Yarülen yaşlı bancı Sahne’de Deniz Şen bir kadın, kimi zaman da cinayeti Hamzaoğlu uyarlaması ve rejisiyle, soruşturan bir savcının sesi olup; romanı çok iyi bilenlerin dahi ezaslında sistemin herkese aynı yok berini bozan bir yorumla sunuluyor.
‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’ İzmir’de
Brecht’in savaş döneminde yazdığı ve Hitler’in iktidara yürüyüş öyküsü ile ünlü Chicago’lu gangster Al Capone’un öyküsünün örtüştü-
İzmir AKM Yunus Emre Salonu, İzmir 2 Nisan 2014 20:30
oluşturan soyut formlar resimde bir aksesuar değil kurucu ana unsur olarak görev yapmaktadır. Resmin yüzeyini kaplayan elemanlar strüktürel yapının kütlesel katmanını oluşturmakta ve böylece üç boyutlu bir algının ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
İlkel formdan yazıya Sembollerin ilkel form özellikleri zamanla çok farklı karakterlere dönüştü, bunlardan en önemlisi yazı form karakteridir. Yazı karakterinde olan şekiller (piktogram) bir nesneye ya da bir varlığa gönderme yapar. Bir çeşit resim yazıları olan bu işaretler bir araya geldiğinde (ideogram) bir düşünceyi aktarır. Yazı elemanları işlevselliğin yanında, form özellikleri açısından, yüksek imgelem fırsatı vermesiyle “hat sanatı” gibi yeni bir sanat dalının da ortaya çıkmasına vesile olur.
Pek çok kültürde hat sanatı örnekleri hala devam eder. Çin (ressam Zao Wou Ki’nın çalışmaları) ve Japonya bu sanatı, resim diline taşıyan ülkeler arasındadır ve çoğu batı sanatına esin kaynağı olmuştur. Görüldüğü gibi bu çalışmalar tarihsel bir dönemi kapsamaz. Özellikle Japon’ya soyutlama örneklerinde, kendi kültür değerlerini evrensele taşıma başarısını elde etmiştir. Eğer daha geniş bakarsak, her ülkenin ulusal değerleri evrenselde bir zenginlik nedenidir. Ancak asıl amaç bu değerleri evrenselde sanat diline aktarabilme başarısıdır. Ülkemizde ise hat sanatı, kült bir kültürün devamını sağlayan geleneksel sanat anlayışında devam etmekte. Arap yada Latin abecesinden alınan sembolleri resmin tamamlayıcı elemanı olarak kullanıldığı örnekler bugün sıkça gördüğümüz bir durum.
Suskun bir halkın onurlu mücadelesi Düşüncelerden kopan fotoğraflar
liban’ın, canlı bombaların, mayın tarlalarının gölgesinde insan olmak... Yarın ne olacağını bilmeden yaşamak... Her yerde olduğu gibi Afganistan’da da savaş şartlarından en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar. Konuyla ilgili “Savaş Kurbanı Çocuklar” fotoğraf ve
yazılarıyla Prof. Dr. Ercan Türeci’nin çalışması da sergide yer alıyor. Afganistan’ın zor yaşam koşullarını, savaşların bıraktığı ağır etkileri ve Afgan halkının onurlu mücadelesini aktarmayı ve farkındalık yaratmayı amaçlayan sergi; savaş ve adaletsizliğe direnen binlerce ve milyonlarca Afgan’ın ‘’sessizlerin sesi’’ olmaya çalışıyor... Yani ‘’Suskun Afganistan”ın. Sergi 5 Nisan’a kadar Feyziye Mektepleri Vakfı Galeri Işık’ta görülebilecek. Adres: Teşvikiye Cad. No:6 Nişantaşı, İstanbul
KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN...
Whispering’, 1986 Burhan Doğançay, ‘Dinner II
rüldüğü oyunda, iktidar ve sermaye günübirlik çıkarlar adına, yasaları çiğneyerek işbirliği yaptığında; ülke siyasetinin, toplumsal düzenin onarılmaz bir baskı rejimine dönüşebileceği gerçeği anlatılıyor. Tiyatroadam’ın sekiz oyuncusunun dönüşümlü bir şekilde oynadığı, müziklerin oyuncular tarafından, akapella (insan sesi) olarak yapıldığı, Epik Tiyatro’nun özüne uygun, çağdaş bir yorumla sahneye koyulan “Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı” ile, seyirciye tam bir tiyatro ziyafeti sunuyor.
Genç Macar fotoğrafçı Flóra Borsi “Düşüncelerimin Parçaları” adlı sergisiyle ART350’de sanatseverlerle buluşuyor. Eserlerinde “fiziksel imkânsız” olanları gerçekleştiren fotoğrafçı duygu, hayal ve mutluluğun birleşimini bir arada izleyiciye sunuyor. Çalışmalarında genellikle fikirlerini daha kolay yansıtabildiği düşüncesiyle kendisini kullanmayı tercih eden Borsi kendi tarzının henüz tam anlamıyla ortaya çıktığını düşünmediğini söylüyor: “ Hala gelişmekte olan bir şekil-
lendirme devam etmekte.” Çok sayıda koleksiyonda yer alan çalışmaları ile uluslarası basınında ilgi odağı olan Borsi’nin sergisi 20 Nisan 2014’e kadar ART350’de görülebilecek. Adres: Bağdat Cad. No.350, Erenköy, İstanbul
‘Duman Şehrine Geliyor’
uman Son albümü Darmad mern ide yen a ile hayranların bu gru k roc ılı şar ba en haba diy or liy Ge Duman, Duman Şehrine rana konsepti ile çıktığı Tü Otel Seyhan , Ad :30 kiye turnesinde seven21 28 Mart 2014 leriyle ile buluşuyor.
...Ve artık İkinci Cihan zamanı!
İlk albümü Cihan’ı 2009 yılında yayınlayan Birsen Tezer uzun süredir sahnede de birlikte çalıştığı müzisyen arkadaşları Derin Bayhan (davul), Emre Tankal (elektrik gitar), Gürol Ağırbaş (bas gitar), Tunç Öndemir (akustik gitar) ile yola ikinci albümleri KadıköySahne İkinci Cihan ile deİstanbul 28 Mart 2014 22:30 vam ediyor.
Dinar Bandosu’ndan konser
Bir İstanbul psychedelic (saykodelik) rock grubu olan Dinar Bandosu, Türk yeraltı karşıkültür müziğinin 70’li yıllarda belirginleşen ve 90’lı yıllarda ikinci dalga olarak karşımıza çıkan geleneğini miras alarak ve evrensel boyutta geleceğe taşımayı hedefliyor. Adını Ece Ayhan’ın Dinar Bandosu hayalinden alan grup, yeni albümlerinin ardında müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
02 Nisan 2014 21:30 Babylon, İstanbul
T.C. BAKIRKÖY 1. CRA VE FLAS MÜDÜRLÜ ÜNDEN BAS T TASF YEDE ALACALILARI DAVET LANI DOSYA NO: 2014/3 İflas MÜFL S : SATHO HAZIR G Y M SANAY VE T CARET A Adresi : Merkez mh. Kestane sk.29-31 Halkalı K.Çekmece İst. Tic.Sic.No : (İst.Tic. Sic. Mem.nun 273009 sicil numarasında kayıtlı)’nin dosyasının tetkikinde; FLAS TAR H : Bakırköy 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/166 sayılı dosyasından 21/01/2014 tarihinde iflas kararı vermiştir, kayıtlı müflisin dosyasının tetkikinde;
Yukarıda adı yazılı müflisin, iflas dairesince defteri tutulan mallarının bedelleri tasfiye giderlerini koruyamayacağı anlaşıldığından, basit tasfiye usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Bu sebeple alacaklıların, ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde alacaklarını ve iddialarını bildirmeleri, bu müddet içinde alacaklılardan birinin giderleri peşin vermek sureti (Yön. Md. 53) ile tasfiyenin adi şekilde (Md.219) yapılmasını isteyebileceği, İİK.nun 218. maddesi gereğince ilanen tebliğ olunur. 23/03/2014 (İİK. Md.218) BASIN: 20040 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
28 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Sema SEZEN
Talana karşı oyunlu direniş 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde sanat kurumlarına sahip çıkan tiyatrocular ‘Başrol Dayanışmanın’ diyerek Atatürk Orman Çiftliği’ndeki talana karşı Güvenpark’ta Ankaralılara ücretsiz oyun sergilediler diye konuştu. Eylemin ardından Ankaralılara, 29 Mart Cumartesi günü yapılacak olan AOÇ’deki mühürleme eylemine katılma çağrısı yapıldı.
OLCAY KABAKTEPE/ ANKARA
27
Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle Başkent Dayanışması bileşenleri ve tiyatrocular ortak bir etkinlik düzenledi. Ankara Halk Tiyatrosu önünde toplanan tiyatrocular, “Başrol dayanışmanın” pankartını açarak Güvenpark’a yürüdüler. Tiyatrocular yürüyüş boyunca ellerinde, “Sokak lambayla değil sanatla aydınlanır”, “Yaşanılabilir bir Dünya için sanat”, “#direnAOÇ” yazılı dövizler tutarak, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Özgür sanat özgür Türkiye” sloganlarını atarak yürüdüler. Tiyatrocuların eylemine Ankaralılar da destek verdi. Tiyatrocular, Güvenpark’ta Ankaralılar için ücretsiz bir oyun oynadı. “Alo Babacığım 3 gün kaldı” isimli oyunda ellerinde dövizlerle, bayraklarla birleşen halk kötülüğü temsil eden ve çeşitli güçleri olan kişiyi yendi. Oyunu izleyen Ankaralılar da oyun sonunda, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganını attılar.
Sanat başkaldırıdır Oyun sonunda Dünya Tiyatro Günü nedeniyle Başkent Dayanışması bileşenleri ve tiyatrocular bir bildiri okudu. Bildiride, “Bizler tiyatrocular, tiyatro dostlarımızla birlikte bu özel günümüzü şenliklerle kutlamak isterdik. Ama ne yazık ki ülkemizde sanat kanayan bir yara ERCAN DALKILIÇ Uğur Yücel sinemasını iki bölümde değerlendirmek mümkün. Birincisi Yücel’in ‘yönetmen kimliği’ ile kamera arkasına geçtiği, kendi hikayelerini anlattığı “Yazı Tura” ve “Soğuk”; ikincisi de daha sektörel işler olan “Hayatımın Kadınısın” ve “Ejder Kapanı”. Bizde 32. İstanbul Film Festivali’nde ilkgösterimi yapılan, 63. Berlinale’nin panorama seçkisinde de yer alan “Soğuk”, bir anlamda “Yazı Tura”nın devamı niteliğinde; Yücel, bütün hikayesini “Yazı Tura”da anlattığı Güneydoğu gazisi iki askerin üçüncüsü olarak kurguladığı Enver’in çevresinde örmüş. Enver, evlilik arifesindeki sıradan bir Anadolu erkeği; maço, meyhaneden beri durmuyor, hem abisi, hem de babası tarafından baskı altında tutuluyor, evlenecek ve totaliter aile rejiminin devamını sağlayacak... Karlar altındaki bir Kars kasaba-
Tiyatrocular ‘Alo Babacığım 3 gün kaldı’ isimli oyunu ücretsiz sahnelediler. durumunda. Ülkemizde iktidara sahip olanlar, kendi kişisel çıkarları için güzel olan her şeyi yok etmeye çalışıyorlar. Rant uğruna AOÇ’ne ,Taksim Gezi Parkı’na, sit alanlarına, sanat kurumlarına saldırmaktalar. Şimdilerde Macunköy’de İrfan Şahinbaş Sahnesi’nin topraklarına göz dikmiş durumdalar. Bu talanı ülkenin her yanında, her alanda görmekteyiz. Devlet Tiyatrolarını, Devlet Opera Balesini, Senfoni Orkestralarını yok edebilmek için şimdi de TÜSAK denilen ne idüğü bilinmez bir yasa tasarısı hazırlamaya koyuldular. Hey-
kellerimize tükürdüler, ucube dediler. Sansürü artık gündelik hale getirdiler. Şimdi de Twitter gibi sanal iletişim araçlarını kapatmaya çalışarak tüm dünyayı kendilerine güldürdüler. Bizler sanatçılar, her koşulda sanatımızı yapacağız. Çünkü sanat eleştirendir. Sanat başkaldırıdır” ifadeleri kullanıldı.
Ege’den TÜSAK yasa tasarısına eleştiri Eyleme katılan tiyatro sanatçısı ve Devlet Tiyatrosu Sanatçıları Derneği Başkanı Mehmet Ege de bir
açıklama yaparak TÜSAK yasa tasarısını eleştirdi. Ege, “Ortaya TÜSAK denen bir yasa getirdiler. 11 tane adam seçecekler. Bunu Kültür Bakanı seçecek, Başbakan ve kabinesi bunu onaylayacak. Onayladığı kişiler, Devlet Tiyatrosu’nu, Devlet Opera ve Balesi’ni, Güzel Sanatlara bağlı tüm sanat topluluklarının var olan yasalarını yok edecekler. Böylece bu kurumlar kapatılacak. Buna sonuna kadar karşı çıkmaya devam edeceğiz”
Çok katmanlı bir drama Enver’i kontrol altına alması gereken ağabey, tren yolu işçisi Bala-
bey’se, tutuyor bu Rus kadınlardan birine aşık oluveriyor. Erkekler aşık olmadığı kadınlarla evleniyor, bu kadınlar evde erkeklerin pavyondan dönmesini bekliyor, herkes kendine biçilen rolü mutsuzca oynuyor kısaca. Çatışma ağı bu minvalde kurulurken,
diğ e r yanda da bedenini satarak ayakta kalmaya çalışan Rus kadınlarının trajedilerine tanık oluyoruz. Yücel’in birbiri içine geçen çok katmanlı draması, A. Emre Tanyıldız imzalı görkemli görüntü yönetimiyle birleşince “Soğuk” üstün bir çalışmaya dönüşmüş bana kalırsa. Kıyıda, köşede gibi gözüken karakterler dahi etkin olarak çatışmanın içinde, etkileşim halindeler. Ve bu karakterlerin hepsi işinin ehli isimler tarafından canlandırılmış: Şebnem
Bozoklu, Ezgi Mola, Rıza Sönmez... Özellikle iki kardeşe can veren Cenk Medet Alibeyoğlu ve A. Rıfat Şungar, inanılmaz başarıya ulaşmışlar! Uğur Yücel’in oyunculuğu hakkında zaten kelam etmeye gerek yok, yönetmen olarak da sinemamızda çok önemli bir boşluğu doldurmaya başladığını rahatlıkla belirtebiliriz. Yücel, kırk yıllık usta yönetmenden beklenebilecek olgun bir üslupla, iki filmdir ataerkil düzenin deşifresini ve yarattığı tahribatın fotoğrafını çok iyi aktarıyor. Sonuç olarak, iktidarın hastalıklı yapısını deşen, onu masaya yatırıp öğelerine ayıran “Soğuk”, “Yazı Tura”yı tamamlayan, ‘iktidarın iktidarsızlığı’ üstüne söylenen önemli bir deneme. KÜNYE: Soğuk (7/10) r Yücel senaryo: Uğu Yönetmen ve Medet Alibeyoğlu, nk Oyuncular: Ce t Şungar, A. Rıfa hodova Valeria Skorok e / 105 dk. iy rk Tü / 13 20 Yapım:
Ahmet Erkanlı’ya veda Karikatür sanatçısı Ahmet Erkanlı (1953 - 2014) tedavi gördüğü Başkent Hastanesi’nde 26 Mart 2014 Çarşamba günü, yaşama veda etti. Maddi imkansızlıklar yüzünden kazandığı Güzel Sanatlar Fakültesi re-
sim bölümünü tamamlayamayan Erkanlı, karikatüre 1979 yılında Gırgır Dergisi’nde başladı. Karikatürleri Cumhuriyet Gazetesi’nin Ciddiyet sayfası, Çarşaf Dergisi, Hürriyet GazetesiDalga Sayfası, Genç Sosyaldemokrat Dergisi, Kültür ve Sanatta Tavır Dergisive yurtdışında birçok yayın organlarında yayınlandı. Ulusal ve uluslararası yarışmalardan 50’ye yakın ödülü vardı. 1993 ve 1994 yıllarında 3 karikatürü yüzünden toplam 30 ay hapis cezası alan Ahmet Erkanlı 4.5 ay cezaevinde kaldı. Sağlık sorunları nedeniyle, gerçekleşen özel bir girişimle tahliye edildi. Ahmet Erkanlı, 27 Mart 2014 tarihinde Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Şakirin Camii’nde sevenleri tarafından sonsuzluğa uğurlandı.
Belcea Quartet CRR’de The Guardian Gazetesi’nin “dünya çapında bir dörtlü” olarak tanımladığı Belcea Quartet, Purcell, Haydn ve Britten’ın eserlerinden oluşan zengin repertuvarla 28 Mart’ta CRR Konser Salonu’nda müzikseverlerle buluşuyor. Belcea Quartet dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden Gramophone Ödülleri’nde en iyi albüm, Britten yorumuyla MIDEM
Burçak EVREN
Tekellere karşı bir umut
T
ürk sinemasına öteden beri egemen olan dağıtım ve gösterim tekeli, ana akımın dışında kalan birçok nitelikli Türk filminin seyircisinin karşına çıkmasını büyük ölçüde etkiliyor. Bu etki, günümüzde neredeyse engelleme boyutlarına ulaşmış durumda. Örneğin, en büyük ulusal film festivallerinde büyük ödülü kazanmış filmler bile neredeyse vizyon bulamama tehlikesiyle karşı karşıya. Vizyon bulabilenler ise, ancak bir ya da iki yıl gibi uzun bir aradan sonra seyircisinin karşına çıkabiliyor. Bu filmlere, hem dışarda, hem de içerde hatırı sayılır ödüller kazanmış filmleri de dahil edebiliriz. Hatta onların durumu daha kötü. Bir ülkede, ana akımın dışında yapılan ve tecimsel amaçlar gütmeyen ama sinemamızın geleceği ve de saygınlığı için önemli filmlerin vizyon bulamaması her açıdan endişe verici bir durum ortaya koymaktadır. Önümüzdeki dönemlerde bu durumun daha da korkutucu boyutlara ulaşacağını şimdiden iddia etmek sanırım bir kehanet sayılmamalıdır. Çünkü elimizdeki veriler ve uygulamalar, ana akımın dışında kalan filmler konusunda ne yazık ki umutlu olmamıza yetmiyor.
‘Başka Sinema’ hareketi
İktidarın iktidarsızlığı üstüne sındayız; buradaki erkeklerin geceleri yaptığı tek sosyal aktivite var, o da Rus kadınların çalıştığı pavyonda eğlenmek. Enver, bu Rus kadınlardan üçünü mekandan çıkararak arkadaşlarıyla birlikte bir bekarlığa veda partisi yapmaya girişiyor. Ama ne girişme! Enver’in bunca yıldır baskıladığı ataerkil damar, Kars kırsalında bir bağ evinde patlıyor ve ortalığı kan gölüne çeviriyor.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Cannes Ödülleri’nde ve Bartok ‘un tüm yaylı dörtlü eserleriyle Echo Klasik ödüllerinde en iyi oda müziği topluluğu ödüllerine layık görülmüştü. 02014’te Mark- Anthony Turnag’in diğer projesi olan Music of the 20th century - Schœnberg, Webern & Berg eserlerinden oluşan bir başka dünya prömiyerinde sahne alacaklar. TURGAY OĞUZ
Ülkemizde, dağıtım ile sinema salonlarının büyük bir kısmı birkaç büyük tekelin elinde. Onların da bu tür filmlere ticari açıdan sıcak baktığını söyleyemeyiz. Bu tekeller, yalnızca büyük iş yapacakları ticari amaçlı filmleri tercih etmektedir ki, bu tavırları da pek yanlış sayılmaz. Sonuçta onlar, birer sanat ya da hayır kurumu değil, ticari kurumlardır ve yalnızca iş yapacakları filmleri tercih ederler. Bir yanda dağıtım ve gösterimin büyük bir bölümünü elinde tutan tekeller, öbür yanda ana akımın dışında kalan, yaygın bir söyleyişle gösterime çıkmakta zorluk çeken sanat filmleri. Ticari bakış açısından doğal bir durum, sinema sanatı ve ortamı açısından ise garip bir durum. Ticari filmlerin sanattan, sanat filmlerinin ise ticari konumdan bir haberi yok. Ya da ikisinin de üstlendiği görev bilinçli bir seçim. Birileri gişeye, diğerleri ise festivallere, ödüllere oynuyor. Ama ulusal festivallerde kazanılan çoğu ödül, ne yazık ki bir filmin bırakın belirli bir seyirci toplaması bir yana, gösterime girecek bir sinema salonu bile bulamıyor, ya da bulmakta zorluk çekiyor. Genç insanların yaşama geçirdiği Başka Sinema hareketi, işte bu çelişkiyi bir nebze ortadan kaldırmak için oluşturulmuş olumlu bir girişim. Küçük çaplı da olsa, tecimsel amaçlı olmayan Türk filmleri için bir mekan sunumu, bu filmlerin seyircisiyle buluşmasına olanak sağlayan iyi niyetli bir girişim. Bazen, bu ve buna benzer adımlar, büyük tekellerin varlığına rağmen, bir şeyleri yeşertebilirler. Eğer bugün nitelikli Türk filmleri ile aynı konumdaki kimi yabancı filmleri izleme şansına sahip olabiliyorsak, bunu genç insanların yaşama geçirdiği Başka Sinema’ya borçluyuz. Başka Sinema oluşumunun tek düşündürücü tarafı ise, tekellere alternatif olup da, çoğunlukla tekellerin salonlarını kullanmasıdır. Ne kadar yaygınlaşıp büyürler, orasını da zamana bırakmak gerek.
Arif Sağ yeniden MESAM başkanı
Başkanlığını Arif Sağ’ın yaptığı, Türkiye Musıki Eser Sahipleri Meslek Birliğine (MESAM) İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından kayyum atanmıştı. Bu gelişme sonrası MESAM’ın 13. Olağan Genel Kurul toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda gerçekleştirilen oylamada birliğin yönetim kurulu da seçildi. Arif Sağ, Cahit Berkay, Orhan Gencebay, Ali Haydar Timisi, Emre Saltık, Burhan Bayar, Ahmet Selçuk İlkan, Suat Suna, Metin Karataş, Attila Özdemiroğlu ve Recep Ergül’ün yönetim kurulu üyeliklerine seçildikleri kurul sonrası görev bölümü için toplanan yönetim kurulu, Arif Sağ’ı yeniden başkan seçti. Atilla Özdemiroğlu başkan yardımcısı, Metin Karataş da sayman oldu.
Hazırlayan: Fırat KORSAN
KARABÜKSPOR BEŞİKTAŞ SAAT: 20:00 STAT: Dr. Necmettin Şeyhoğlu HAKEM: Tolga Özkalfa YAYIN: Lig TV
28 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Kartal zorlu deplasmanda Süper Lig’in 27. haftasında Beşiktaş, deplasmanda Karbükspor ile karşı karşıya gelecek. 20:00’da oynanacak mücadelede hakem Tolga Özkalfa düdük çalacak. Ligde ikinci sıradaki yerini korumak için mutlaka kazanmak zorunda olan Siyah-Beyaz-
lılar, Karabük’te rakiplerinin yapamadığını yapmak istiyor. Karabükspor bu sezon kendi sahasında şampiyonluğa oynayayan takımlardan Fenerbahçe’yi yenmiş, Trabzonspor ve Galatasaray ile de berabere kalmış, hiç yenilmedi.
Kartal İstanbul’a bıraktı Voleybol Bayanlar Challenge Kupası finali ilk maçında Beşiktaş, Zarechie Odintsovo’ya konuk oldu. Setlerde bir ara 2-1 öne geçen temsilcimiz maçı 3-2 kaybetti. Karşılaşmanın ilk setini 25-23 alan Beşiktaş, ikinci seti ise 2519 kaybetti ve setlerde durum 1-1 oldu. Siyah-Beyazlılar, maçın üçüncü setini 2514 kazandı ve setlerde 2-1 öne geçti. Üçüncü setteki oyununu dördüncü sete taşıyamayan Beşiktaş, bu sette rakibine 25-18’lik sonuçla boyun eğdi. Maçın final setinde rakibinin sayılarına cevap veremeyen temsilcimiz, 1510’luk sonuçla seti kaybetti ve karşılaşmadan 3-2 mağlup ayrıldı. Bu maçın rövanşı 30 Mart Pazar günü saat 18:00’de Burhan Felek Spor Salonu’nda oynanacak.
FERNANDES 4 GÜNDÜR ORTALARDA GÖRÜNMEDİ. AĞIR PARA CEZASI ALACAK VE KADRO DIŞI BIRAKILACAK
KAYIP YILDIZ
3-2
Karabük’te 7 eksik Karabükspor ile karşılaşacak Beşiktaş, 7 eksikle Karabük’e gitti. Ahmet Kavalcı’nın başkanlığında kara yoluyla Karabük’e hareket eden kafileye, sakatlıkları bulunan ve tedavileri süren Sivok, Escude, Ersan Adem Gülüm, Gökhan Töre, Holosko, Fernandes ve Ömer Şişmanoğlu dahil edilmedi.
Kulüpten izin almadan tedavi olma bahanesiyle ülkesine giden Manuel Fernandes, Beşiktaş’la ipleri kopardı. Yıldız oyuncunun bu tavrına sinirlenen yönetimin, teknik heyetten Fernandes’in sezon sonuna kadar oynatılmamasını istediği belirtildi
B
eşiktaş’ta Manuel Fernandes sıkıntısı yaşanıyor. Galatasaray derbisinde sakatlanan ve tedavisi süren Portekizli futbolcunun teknik heyet ve yönetim kurulundan izin almadan ülkesine gittiği belirtildi. Fernandes milli takım doktoruna görünmek için gittiği Portekiz’den 4 gün sonra döndü ancak yönetim oyuncunun disiplinsiz davranışı nedeniyle teknik heyetten rapor istedi. Yönetim ayrıca Fernandes’in izinsiz olarak İstanbul’dan ayrılması ve kendisine verilen programı uygulamamasını da hazırlanacak tutanakla belgeleyecek. 1 hafta önce kulüp doktoruna ülkesine gidip, milli takım doktoruna görüneceğini söyleyen Fernandes olumsuz yanıt almıştı. Doktor Er-
tuğrul Karanlık tedavisinde son aşamaya gelindiğini ve ülkesine gitmesine gerek olmadığını vurgulamasına rağmen Fernandes kimseye haber vermeden Portekiz’e gitti.
Son 8 hafta oynamayabilir Teknik heyetten rapor isteyen yönetim kurulu, disiplinsiz hareketi nedeniyle büyük olasılıkla Fernandes’in süresiz kadro dışı bırakılmasına karar verecek ve yıldız futbolcuya yüksek miktarda para cezası kesilecek. Sezon sonu Beşiktaş ile mukavelesi bitecek olan Portekizli futbolcunun, alınacak bu kararlar sonrası ligin son 8 haftasında forma giymemesi tahmin ediliyor.
Halit
DERİNGÖR hderingor@hotmail.com
İyi teknik direktör, kötü teknik direktör
G
alatasaray’ın teknik direktörü Mancini yalnız İtalya’da değil dünyada evrensel bir şöhret olmuş bir teknik adam. Ancak son maçlarda saha kenarında, Galatasaray’ın başarısızlığı karşısında ıstırap çektiği gözle görülüyor. Durumuna üzülmemek elde değil. Değil Galatasaray’ı iyi duruma getirmek, Galatasaray, kendi yörüngesinden bile çıktı. Mancini’nin bu durumu, bir gerçeği bir kere daha ortaya çıkardı. Teknik direktörleri iyi veya kötü diye sınıflandırmak son derece hatalıdır. Gelişi güzel böyle hükümler verilmemelidir. Futbol taraftarlarının anlayışına göre, iyi teknik direktör, “Takımı iyi oynatan ve takımı şampiyon yapan teknik direktördür.” Böyle düşünülüyor. Böyle bir hüküm, gerçekten yanlış. İşte çok iyi teknik direktör dediğimiz Mancini yönetimindeki Galatasaray’ın durumu ortada şimdi kariyerinde bu kadar başarılı olan Mancini’ye biz başarısız teknik direktör mü diyeceğiz? Elbette ki hayır. Demek ki gerçekleşen olaylar, düşüncelerle doğru orantılı değil. Eğer Mancini’nin yerinde yerli bir teknik direktör olsaydı durum farklı mı olurdu? Bir örnek daha. Daum, Avrupa’nın başarılı teknik direktörlerden biri. Fenerbahçe’de görev yaptığı dönemde de başarılı oldu. Neredeyse 1 yıldır Bursaspor’u çalıştırıyor. Kamuoyunda, “Bursa’da istenilen randımanı vermediği” konuşuluyor. Daum’un gelmesinin takıma bir şey katmadığı, hatta Bursaspor için eski yıllarından daha bile kötü olduğu söyleniyor. Oysa Daum, bu sene çok umutlu idi. Ama Galatasaray’a 6 gol ile yenilince kolu kanadı kırıldı ve Bursa Yönetim Kurulu tarafından dışlandı. Bir süre, yerine Elvir Baliç’in geleceği konuşuldu. Hatt Baliç Bursaspor’un son maçını çok yakın plandan izledi. Görüldüğü gibi Salı günkü Galatasaray maçında Bursaspor 2-0 yenik durumda iken, oynadığı güzel oyun ile arka arkaya 2 gol attı ve beraberliği sağladı. Ve Türkiye Kupası yarı final kapısını açtı. Şimdi bakarsanız Daum, kariyeri ile iyi bir teknik direktör ama başarısız, teknik direktörlükte, Daum kadar kariyeri olmayan ve Daum’un yardımcılığını yapan, İrfan Buz ya da göreve geleceği konuşulan Elvir Baliç başarılı teknik direktör. Bu yargı eşyanın tabiatına aykırıdır. Özetle; demek ki “iyi teknik direktör büyük maçları kazanır. şampiyon olur, bunları yapamayan ise kötü teknik direktördür” yargısı yanlış bir yargı.
Meireles Avrupa’da 1 numara oldu! İngiliz futbol dergisi Match, en ünlü sakallı 10 futbolcu arasında Fenerbahçeli Raul Meireles ve Arda Turan’a yer verdi. Raul Meireles 1., Arda Turan 9. sırada gösterildi. Match, Avrupa’da sakallı en büyük 10 futbolcuyu açıklarken birinci sıraya koyduğu Fenerbahçeli Raul Meireles’i “Büyük Ekran Şoku”, dokuzuncu sıraya koyduğu Arda Turan’ı ise “Çene Isındırıcısı” diye tanıttı.
Kampl F.Bahçe’ye mi? Avusturya basını, Fenerbahçe’de transferin ilk sırasında yer alan Kampl’ın İstanbul’a gitme ihtimalinin yüksek olduğunu yazdı
F
Salih Uçan’ın ilk 11 heyecanı Fenerbahçe’nin genç yıldızı Salih Uçan ilk 11’e dönme heyecanını yaşıyor. Sarı-Lacivertli takımın teknik patronu Ersun Yanal’ın, Gaziantep’te 35 dakika oynattığı ve verim aldığı oyuncusunu
Emre’nin yokluğunda ilk 11’de oynatmanın planlarını yapıyor. Bu sezon hiç bir maça 11’de başlamayan ve sadece 1 asistle oynayan Salih, formsuz Alper Potuk’tan formayı kapmak istiyor.
enerbahçe, yaz transfer sezonunda yabancı oyuncularını gençleştirmeye gidecek. Sarı-Lacivertlilerin listesinde ilk sırada bulunan Salzburg’un Sloven yıldızı Kevin Kampl için Avusturya basını, oyuncunun İstanbul’a gitmeye sıcak baktığını yazdı. Salzburg takımının yıldızlarının yaz aylarında takımdan ayrılabileceğini yazan gazeteler, K e v i n Kampl’ın gidebileceği yerler arasında Fenerbahçe’yi ilk sıraya yazdı.
‘Yapamıyorsa gider’ G.Saray’ın Eski İkinci Başkanı Turgay Kıran, Mancini’ye ateş püskürdü. Kıran, “Hiç bir teknik direktör böyle konuşamaz. Bedava çalışmıyor. Belli taahhütleri var. Doğru yapamıyorsa özür dileyip gider” dedi
K
ıran, takımın Kayserispor maçında ısınmaya, kulübün twitter adresini yazan eşofmanlarla çıkmasından 2 gün sonra, kulübe maliyeden ceza gelmesiyle ilgili olarak ise, “Türkiye’de düşünce özgürlüğünün artık yerleşmiş olduğunu sanıyordum; ama anlaşılıyor ki biraz daha yolumuz var; yol katetmemiz gerekiyor” diye konuştu. Radyospor’a konuşan Kıran, Roberto Mancini’nin sözleriyle ilgili olarak ise, “Galatasaray’a gelen ve başarısız olarak gördüğümüz bir teknik direktörümüz var şu anda. Nasıl ki Fatih Terim’i ‘elemanımız’ diyerek yolladıysalar. Bu teknik direktörü de ‘beğenmedik’ diyerek yollarlar. Hiç bir teknik direktör, böyle ‘Burası gelişmeye
açık bir futbol ortamı değil. Göz önünde olmayan bir lig. Ben hemen bavulumu toplar giderim’ şeklinde bir söz söyleme hakkına sahip değildir. Bedava çalışmıyorlar. Belli taahhütleri var. Doğru yapamıyorlarsa, özür dileyip gidecekler. Hiç kimsenin Galatasaray’dan daha büyük olmadığını 100 yıllık kulüp olan Galatasaray’da herkes bilir” şeklinde konuştu.
Drogba Konya’da da yok
Sıkıntılı günler geçiren Galatasaray, Konya deplasmanında da Drogba’sız mücadele edecek. Sarı-Kırmızılı ekibin golcü yıldızının kasığındaki sakatlığın iyiye doğru gittiği ancak risk edilmemek amacıyla Konya’ya götürülmeyeceği öğrenildi. Konya maçında Drogba’nın sakatlığnın yanısıra, cezalı olan Melo da kadroda yer almayacak.
Fenerbahçe taraftarının kadroda görmek istediği ve dönem dönem Sarı-Lacivertli teknik heyetin ve yönetimin gündemine gelen Kevin Kampl konusunda, Avusturya basını, Salzburg’a önlemini al mesajı gönderdi. 23 yaşındaki oyuncunun Salzburg’da oynamaktan zevk alsa da Liverpool ve Fenerbahçe gibi takımların kıskacında olduğu ve bunun Avusturya kulübünü yaz aylarında zorlayacağı ifade edildi. Slovenyalı yıldız için konuşulan rakamın ise 7.5 milyon avro civarında olduğu belirtildi.
Kouyate iddiası Adı birçok kez Galatasaray’la anılan Anderlect savunma oyuncusu Cheikhou Kouyate yaptığı açıklama ile sezon sonunda takımdan ayrılacağını açıkladı. Belçika basını ise, Kouyate’nin transferi için Arsenal ve Galatasaray büyük bir rekabetin içine girdiğini, yıldız oyuncunun sezon sonunda iki takımdan birine transfer olacağını aktardı.
FUTBOLDA BUGÜN Süper Lig
20:00 Kasımpaşa-K.Erciyes 20:00 Karabük-Beşiktaş
1.Lig
14:00 Denizli-K.Maraş 18:00 Buca-Ankara 19:00 A.Demir-Manisa 20:00 Fethiye-İstanbul BB
‘Ülkeler Ligi’ geliyor
Kazakistan’ın Başkenti Astana’da gerçekleşen 38. Olağan UEFA Kongresi’nde ilginç kararlar alındı. Bunlardan en dikkat çekici “Ülkerler Ligi” oldu. Bu turnuvanının milli takımlar arasında yapılan dostluk maçlarının yerini alacağı, ligin 2018 yılında başlayacağı belirtildi. “Ülkeler Ligi”ne katılacak 54 takım, UEFA’nın yaptığı milli takımlar sıralamasına göre 4’lü gruba ayrılacak ve turnuvada üst gruplara yükselenler veya şampiyon olanlar Avrupa Şampiyonası play-off’larına katılmaya hak kazanacak.
Ali Adnan inanıyor
Rizespor’un FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası’nda Irak Milli takımında mücadele ederken keşfettiği ve renklerine bağladığı defans oyuncusu Ali Adnan Kadhim’i, ligde kalacaklarına inandıklarını söyledi. Kalan haftalarda en iyi şekilde mücadele ederek yeniden çıkışa geçeceklerini belirten Adnan, “Önümüzde Akhisar ile oynayacağımız zorlu bir maç var Bu maçı mutlaka kazanacağız. Rizespor Süper Lig’de kalacak. Bundan kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın. Taraftarımıza söz veriyorum” dedi.
Jose, Costa’yı istiyor
Atletico Madrid santrforu Diego Costa için Chelsea 40 Milyon Pound’u gözden çıkardı. Özellikle Mourinho’nun kadrosunda görmek istediği Costa’yı Chelsea yetkilileri, önceki akşam oynadıkları Granada maçında izledi. Costa için Atletico’nun zorluk çıkarması durumunda, B planı olarak bonservisi Londra ekibinde olan Atletico’nun yıldız kalecisi Courtois’in Madrid’de kalmasında kolaylık yapılacak. Chelsea’nin bonservisi hafifletmek için CostaTorres takasını da düşündüğü belirtildi.
Çağla veda etti
Milli tenisçi Çağla Büyükakçay, Fransa’da katıldığı GDF Suez Açık turnuvasına, teklerden sonra çiftlerde de veda etti. 50 bin dolar para ödüllü ITF turnuvasında çeyrek final mücadelesinde Çağla Büyükakçay, Ukraynalı partneri Yuliya Beygelzimer ile bir numaralı seribaşı Sandra Klemenschits-Andreja Klepac ikilisine 64, 3-6 ve 12-10’luk sonuçla yenildi. İstanbul’a dönü hazırlıklarına devam edecek olan Çağla, 31 Mart haftası İngiltere’deki ITF turnuvasında boy gösterecek.
28 MART 2014 CUMA
Bilic ne demek istiyor?
“
Elimizde 7-8 Necip olmalı, ya da futbolcular en az Necip kadar iyi olmalı. Öncelikle altyapı, sonrasında Türk futbolcular, ardından yabancı oyuncular.” Bu sözler Beşiktaş’ın Hırvat teknik direktörü Slavan Bilic’e ait, yani sosyalist Bilic’e... Bu sözlerin bir Türk teknik direktöre ait olmasını ne denli çok isterdim bilemezsiniz... Tam da sosyalist düşünce yapısına, sınıf bilincine sahip bir insana yakışan düşünceler. Daha önce, futbolumuzun ön saflarında yer almış hiçbir yerli ve yabancı teknik adamdan duymadığım, futbolun üretici güçlerini, öz değerlerini öne çıkartan bir görüş. Yıllardır altyapının önemine ve öz güçlerimize güvenmenin getireceği ayrıcalıklı, özel durumlardan söz ettikçe, liberal ekonominin peşine koşanlar tarafından hayalci olmakla eleştirildim. Bugünün küreselleşen dünyasında yerlilere dayalı bir düzenin olmayacağını savunanlara karşı çalışan ve üreten bir yapının kurulması ile bizim insanlarımızın ağırlıklı, belirleyici olabileceği takımları kurabileceğimizi savundum. Beşiktaş teknik direktörü Bilic’in savunduğu gerçek de budur. Çünkü bugün dünyanın en iyi takımları hep bu konumlarını altyapı üretimi ile sağlamıştır. İster Real Madrid’i, ister Barcelona’yı,
isterse Manchester United’i göz önüne alın. Hepsi altyapılarıyla, gençlere yaptıkları yatırım ile bugünkü konumlarına geldiler. Dünyanın en çok ve en pahalı transferlerini yapan Real Madrid, Del Bosque zamanında alt yapıdan dokuz futbolcusunu birinci takımda oynattı. O altyapı ürünü ile iki kez şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’nu kazandılar. Biz bir spor ülkesi değiliz, futbol ülkesi de değiliz. Futbol ülkesi olmanın öncelikli yolu milyonlarca çocuğu altyapılarda doğru eğitimden geçirmekle olur. İşte o zaman her takımın 7-8 Necip’i olur. İşte o zaman Galatasaray’ın olduğu gibi Chelsea karşısında aciz kal-
Fikret Orman doğru söylüyor Beşiktaş’ta kapalı tribünün büyük desteğini almasına karşın Siyah-Beyazlı takıma zarar vermekten öteye geçmeyen Quaresma, şimdilerde Porto’da ikinci baharını yaşıyormuş. Yaşasın! Hiç ama hiç sorun değil. Tersine Beşiktaş ondan kurtulduğu için
şanslı bile sayılmalı. Futbol oynamayı, ayağına top geldiğinde ilk önce çalım atmak olarak algılayan Quaresma’nın oyun kültürü bize uymadı. O, kendinin de söylediği gibi futbolu bir eğlence olarak görüyor, futbol ile ilişkilerini ise ona göre kuruyor. Biz-
mayız. Beşiktaş, Gordon Milne döneminde genç bir kadroya sahipti. Çoğu alt yapı ürünüydü. Avrupa kupalarında başarılı olamadılar ama hiçbir Avrupalı rakibinin karşısında da aciz duruma düşmediler. Hatta Sovyetler Birliği takımı Dinamo Kiev ile oynadığı maçlardan sonra Kievli yöneticiler Beşiktaş’ın oynadığı futbolu öven bir mektup yazmışlardı kulübe. 1980’li yıllarda 2000’li yılların futbolunu oynayan Valeri Lobanovski’nin Dinamo Kiev’i, o günlerde Avrupa’yı sallıyordu. Beşiktaş Kiev’de 2-0 yenildiği halde futbol olarak rakibini sallamış, bu da Kievlileri etkilemişti. Galatasaray’ın, Türklerin ağırlıklı olduğu bir takımla Avrupa şampiyonu olduğunu da yadsımayalım. Altyapıya ve gençlere önem vermek hem bir futbol politikası, hem felsefi bir bakış açısı hem de yürek ister. Türkiye’de ne yazık ki, ne politikası, ne felsefesi ne de yüreği olan yönetici ve teknik adamlar var. Teknik adamlar işlerini bilgi ve beceriye dayalı değil de ahbap çavuş ilişkileriyle yürütüyorlar. O çavuşlardan biri kendini Türk futbolunun sahibi konumuna getirdi ama gözü ülkemizin gençlerinde değil, dışarıda, devşirmelerde... Kendini çok yürekli gösterenlerin ne denli korkak olduğunu, özellikle bilgiden ve bilimden korktuklarını iyi bilirim...
de futbola bakış başkadır. Kendi ülkesinde, kendi kültürü içinde başarılı olması, burada da başarılı olacağı anlamına gelmiyor, nitekim olmadı da. Bu bağlamda Fikret Orman’ın Quaresma hakkındaki düşünceleri de, izlediği transfer politikası da doğrudur. Beşiktaş Quaresma konusunda hiçbir şeyi elden kaçırmış değil...
TÜKENMEZ KALEM
Hazırlayan: Anıl BUDAK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Fenerbahçe kritik virajda
Metin TÜKENMEZ metintukenmez@aydinlikgazete.com
Bocce’yi Türkiye’ye kim getirdi? Çok da yadırgamıyorum. Vefa’nın İstanbul’da bir semt adından öteye anlam taşımadığını çok zamandır biliyorum, zaten bugünkü toplumun vefa diye bir sorunu, kaygısı da yok. Ancak gene de Bocce sporunun Türkiye’ye gelişinin 20. yılı kutlamalarına bir rastlantı sonucu sanal ortamda karşılaştığımda yüreğim buruldu. 1990’lı yılların hemen başında Fuat Yılmaz’ın öncülüğünde Bocce’yi Türkiye’ye getirdiğimiz ve Ataköy’de İstanbul Bocce Spor Kulübü’nü kurduğumuz günler aklıma geldi. Fuat Yılmaz’ın İsviçre’nin Olimpia Bocce Spor Kulübü ile ilişkiye geçip 25 kişilik bir ekibi Türkiye’ye getirmesi, kendi olanakları ile onları bir hafta İstanbul’da ağırlaması bugünkü gibi belleğimdedir, bize hediye olarak verdikleri Bocce kadranlı saatler ve rozetler hala kolumuzda ve yakamızdadır. Fuat Yılmaz, Metin Tükenmez, Hasan Al, Antrenör olarak Yılmaz Balaban, Bocce sporunun Türkiye’deki ilk ne-
ferleridir. Hadi biz neyse, Bocce’den söz edip Fuat Yılmaz adını en başköşeye yazmamak vefasızlıktan da öte bir şeydir. İstanbul Bocce Spor Kulübü’nü kurduktan sonra Bayrampaşa’da yaptırdığımız üç Bocce sahasının yapımı ve açılışı sırasında duyduğumuz heyecanı ne yazık ki Bocce Bilardo Dart Federasyonu öldürmüştür. Federasyonun sitesinde Bocce tarihinden söz edilirken Fuat Yılmaz adının yok sayılması büyük bir ayıptır. Türkiye’de Bocce adını ben de dahil kimse bilmezken, Sevgili Fuat Yılmaz Ağabey’im bizlere tanıtmış, bu sayede kulüp kurma çalışmaları başlamıştır. Bocce’nin ilk sporcularını da bizim girişimimiz ile antrenör Yılmaz Balaban yetiştirmiştir. Yılmaz Balaban’ı ilk kez bir televizyon programına çıkartıp Bocce’nin tanıtımını yaptıran da bu satırların yazarıdır. Sevgili Yılmaz hocamın adı Bocce’nin bir yerlerinde geçiyor. Yılmaz Balaban bu gerçekleri bilmeyenlere neden anl a t maz?
Euroleague Top 16 turunda son 3 haftaya girilirken Fenerbahçe, bu akşam grup ikincisi Milano ile çok kritik bir maça çıkıyor. Fenerbahçe Arena’da oynanacak müsabaka saat 21.45’de başlayacak. Grupta 5. sırada bulunan Sarı-Lacivertli takım, zorlu karşılaşmadan galibiyetle ayrılmayı hedefliyor. Euroleague’de Final Four hedefiyle yola çıkan Fenerbahçe’de Obradovic son 3 maçı kazanıp grubu avantajlı bir şekilde bitirmenin hesaplarını yapıyor. Milano maçını kader maçı olarak gören Sarı-Lacivertliler bu maçın kazanılması halinde çok rahatlayacak.
E-bilet uygulamasında geri sayım Futbol Federasyonu’nun 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Kanunu kapsamında çalışmasını yaptığı elektronik bilet sistemi 14 Nisan’dan itibaren yürürlüğe girecek. Futbolseverler, yeni uygulama ile Süper Lig ve 1.Lig maçlarında kağıt bilet yerine isimlerine tanımlanmış elektronik kartlarla statlara girecek. İnternetten ve gişelerden alınacak kartmar, Türkiye’nin her yerindeki statlarda geçerli olacak. Statlarda aşırılık yapanlar, sahaya yabancı madde atanlar tribünlere konumlandırılan kameralarla anında tespit edilecek. Projeyle yasa dışı bilet satışının, kuyrukların, stat kapama cezalarının önüne geçilmesi, medeni şartlarda maç izlenmesinin sağlanması planlanıyor. Kulüplere konuyla ilgili bilgilendirme yapılırken, Ege’deki statların turnikeleri de değişiyor. Statlara kamera gözlem merkezleri de yapılıyor.
Valdes’in sakatlığı büyük kayıp
Mandıralı fedakârlık bekliyor Trabzonspor teknik sorumlusu Hami Mandıralı, tüm futbolculardan fedakarlık istedi, “Bu önemli süreci en az hasarla atlatıp Trabzonspor’un sezon sonunda Avrupa kupalarında mücadele etmesini sağlamalıyız” dedi
T
rabzonspor’da son dönemde sahada oynanan futboldan çok Fenerbahçe maçında yaşanan olaylar ve kulübün ekonomik durumunun konuşulması teknik sorumlu Hami Mandıralı’yı rahatsız etti. Tüm futbolculardan bu önemli ve kritik süreçte gereken fedakarlığı göstermelerini isteyen Mandıralı, “Bu şehrin en önemli moral kaynağı futbol. Zaman zaman tabi
ki sıkıntılar olacaktır. Her kulüpte böyle sıkıntılar yaşanır. Önemli olan bu süreçleri en az hasarla atlatmaktır. Biz de bu önemli süreci en az hasarla atlatıp Trabzonspor’un sezon sonunda Avrupa kupalarında mücadele etmesini sağlamalıyız” diyerek uyarılarda bulundu. Bordo-Mavili yöneticiler de Mart ayı ödemelerinde sorun yaşanmaması için çalışmalarını sürdürüyor.
EMRE GÜRAL GÖREV BEKLİYOR Trabzonspor’un forvet oyuncusu Emre Güral, haftasonunda deplasmanda oynayacakları Elazığspor maçında forma giymeye hazır olduğunu söyledi. Bu maçın kendileri için çok önemli olduğunu belirten Emre, “Bir rahatsızlık geçirdim ama bu çok önemli bir şey değildi. Şu anda kendimi gayet iyi hissediyorum. O kötü sü-
reçte hem takım arkadaşlarım, hem de teknik heyet bana oldukça yardımcı oldu. Taraftarlarımız da yakın ilgi gösterdi. Ben de bana gösterilen bu ilginin karşılığını sahada goller atarak vermek istiyorum. Kendimi oynamaya hazır hissediyorum. Umarım hem kendim için hem de Trabzonspor için iyi bir geri dönüş olur” dedi.
Bu sezon sakatlıklardan çok çeken Barcelona’da son olarak Valdes’in sakatlanması moralleri bozdu. Barcelona Teknik Direktörü Tata Martino, kaleci Valdes’in sakatlığından dolayı büyük kayıp yaşadıklarını söyledi. Barcelona’nın Celta Vigo’yu 3-0 yendiği maçtan sonra açıklamalarda bulunan Tata Martino, şu ifadeleri kullandı: “Valdes’in sakatlığı bizim için çok büyük kayıp. Ancak bu takım bu tarz kayıpları aşarak buraya kadar geldi. Bunun da üstesinden gelmeliyiz. Bir sezon içerisinde başımıza gelebilecek her türlü problemi yaşadık.”
T.C. ADANA 9. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/64 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Adana ili seyhan ilçesi Kurtuluş mahallesi 506 ada 79 parsel Kurtuluş mahallesi Ramazanoğlu (Pandora sıkak) caddesi arzuamber aprtması B Blok 4 Katında 21 nolu 7 numaralı bağımsız bölüm betonarme karkas tarzında inşaa edilmiş 145 M2 oturum alanlı 3 oda 1 salon banyo mutfak tuvalet seramik kaplamalı duvarlar plastik badana kapı ahşap pencereler PVC dir. G.K cephelidir. değeri 180.000-TI dir Adresi : Kurtulu mahallesi ramazano lu (Pandora sok.) cad.arzuanber aprt. B Blok 4 kat 21 nolu (7 kap numaral ) Seyhan/Adana Yüzölçümü : 145-M2 Arsa Pay : 10/540 imar Durumu : seyhan fen işleri md.lüğünün 04/03/2013 tarih ve 2115/21 sayılı imar çapında konu G.menkulün H1 ön bahçesiz 9 katlı tek yapı nizamı 060/240 yoğunluklu merkezi iş alanı K ymeti : 180.000.00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : tapu kayd ndaki gibidir 1. Sat Günü : 05/05/2014 günü 10:20 - 10:30 arası 2. Sat Günü : 30/05/2014 günü 10:20 - 10:30 arası Sat Yeri : Adana adliyesi Ek-2 bina asma kat 107/B ihale odası T Cemal beriker bulvarı sakarya mahallesi no:16/A (Şhell petrol yanı)-seyhan/Adana - null null/null Sat artlar :
1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır: aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/64 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 20/03/2014 BASIN: 20268 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. KIR EH R CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/38 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Kırşehir İl, Merkez İlçe, 3939 Ada No, 2 Parsel No, YENİCE MAHALLESİ Mahalle/Mevkii, 10 Bağımsız Bölüm Konut bina olarak 3 yıllık bir bina olup, konut şu mahallerden oluşmaktadır. 1 adet salon 3 adet oda 1 adet mutfak 1 adet banyo 1 adet wc/lavabo ile bir adet antre holünden ibaret brüt 130 m2 dir. Taşınmazın bulunduğu mesken güney ve doğu cepheli iki cephesi açık olup diğer iki cephesi komşu daireler ile çevrilidir. Taşınmazın bulunduğu yer çarşı merkezine 2,5 -3 km mesafededir. Her türlü Belediyecilik alt yapı hizmetlerinden olan, imar yolu, içme suyu, kanalizasyon, elektrik, telefon, doğalgaz vb gibi birçok hizmetlerden yararlanmaktadır. Taşınmazın bulunduğu konutun mahal kaplamaları, salon ve oda zeminleri ahşap parke, ıslak hacimler, mutfak ve antre zemin kaplaması, seramik yer döşemesi, ıslak hacimler ile mutfak duvar kaplamaları, tavana kadar duvar seramiği ile kaplı, antre ve salon ile odaların duvar kaplamaları, sıva üzeri saten alçı yüzeyleri plastik boyalıdır. Bütün mahallerin tavan kaplamaları sıva üzeri plastik tavan boyası ile boyalıdır. Taşınmazın bulunduğu apartman, binası asansörlü, ısıtma sistemi doğal gazlı kaloriferli müstakil kat kombilidir. Doğramalar pencereler plastik çift cam ünitelidir. Daire giriş kapısı çelik kapı, iç kapı ve kasa ve kanatları ahşap Amerikan panel kapıdır. Yüzölçümü : 130m2 Arsa Pay : 47/1445 imar Durumu : Taşınmaz şehrimiz imar planı içeresinde ayrık nizam 5 kata müsaadeli, konut alanında kalmaktadır, inşaat alanı ise arsa yüzölçümünün en fazla %40’ı kadardır. K ymeti : 100.000,00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : TAPU KAYDINDAK G B D R. 1. Sat Günü : 26/05/2014 günü 10:00 - 10:10 arası 2. Sat Günü : 23/06/2014 günü 10:00 - 10:10 arası Sat Yeri : KIRŞEHİR ADLİYESİ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ KALEMİ - null null / null 2 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Kırşehir İl, Merkez İlçe, 1711 Ada No, 13 Parsel No, YENİCE MAHALLESİ Mahalle/Mevkii, 9 Bağımsız Bölüm Taşınmaz bodrum kat 9 nolu bağımsız bölüm dükkan Hayriye Kımçak Anadolu Lisesi karşısında Arda Apartmanının bodrum katında yer almakta olup, mahallinde alınan ölçümlere göre dükkan 5,40m eninde 14,70m uzunluğunda: 79,38 m2 yüzölçümüne sahiptir. Taşınmaz dükkanın bulunduğu binanın imar yolu içme suyu elektrik telefon doğalgaz vb gibi bir çok Belediyecilik hizmetlerinden faydalanmaktadır. Taşınmaz şehir merkezine 1,5 - 2km mesafededir. Yüzölçümü : 79,38 m2
Arsa Pay imar Durumu
: 6/95 : Taşınmaz şehrimiz imar planı içeresinde blok nizam 4 kata müsaadeli, konut alanında kalmaktadır. İnşaat alanı ise arsa yüzölçümünün en fazla %40’ı kadardır. K ymeti : 55.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : TAPU KAYDINDAK G B D R. 1. Sat Günü : 26/05/2014 günü 10:15 - 10:25 arası 2. Sat Günü : 23/06/2014 günü 10:15 - 10:25 arası Sat Yeri : KIRŞEHİR ADLİYESİ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ KALEMİ - null null / null Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki besinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse icra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/38 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 16/03/2014 BASIN: 20011 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
füsunikikardes@aydinlikgazete.com
İlik naklinde başarılı, bağışda ise gerideyiz
KURULUŞ 1921
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Teoman Soysal, Türkiye’de yılda yaklaşık 4 bin kişiye kök hücre nakli yapılması gerektiğini belirterek, “Kök hücre nakil sayısı 2012 yılında toplam 2 bin 500’ü aşmıştır. 2013 yılının sadece ilk 6 ayında bin 500’e yakın nakil gerçekleşmiştir. Bundan 10
28 MART 2014 CUMA
Yürüyüşün bilinmeyen faydaları BAHADIR ÖZDİLEK
İ
nsanların kilolarından yakındığı bu dönemde fazlalıkları atmak için çeşitli ve ilginç yöntemler izlediğini görüyoruz.Özellikle yurdumuz mankenlerinin ve bu gibi medyatik isimlerin sağlıklı yaşam koçluğu sıfatında insanlara uygulattıkları yöntemlere girmiyorum bile. Mutlaka onlar da insanlara sağlıklı kalmanın yollarını anlatma çabası içersindedirler.Peki duyduğumuz hatta uyguladığımız bu olağanüstü faydaları olan egzersizleri bir kenara bırakıp , engeli olmayan tüm insanların yapabileceği yürüyüşün size ne kadar faydalı olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Hangisini saysak? Tempolu ve belli bir süreyi kapsayan yürüyüşlerin faydaları saymakla bitmez. Ama kısaca sıralamak gerekirse ; Yürüyüş, kalp dolaşımını iyileştirerek kalp damar hastalıkları riskini ciddi ölçüde azaltır. Kalbin tek defada pompaladığı kan miktarını artırarak daha düşük nabızda bir yaşam sunar.Böylece daha hızlı yürüyor olsak dahi eskisi kadar yorgunluk yaşamayız. Kalp kasının yan damarlarından da destek almasını sağlayarak , ana damarlarda oluşacak tıkanıklıkları azaltır. Şişmanlığın önlenmesini sağlar. Sindirimi kolaylaştırır. Beyine giden oksijen miktarını artırarak düşünce gücünü yükseltir. Büyümeyi ve sakatlık sonrası iyileşmeyi olumlu yönde etkiler. Kolestrol dengesini düzenler.
Egzersiz sonrasında yapılacak esneme çalışmaları ile kasların esnekliğini artırarak bel ve boyun ağrılarını azaltır. Kemiklerin güçlendirir, sağlamlaştırır. Uykusuzluğu azaltarak gün içinde uyku hali yaşamamızı azaltır. Endorfin (mutluluk) hormonunu artırır. Yaşlanmayı geciktirir, Özgüveni artırır. Metabolizmayı uyararak hızlanmasını sağlar. Böylece vücut daha az yağ depolar.
Dikkat edilmesi gerekenler; Hipertansiyon ve şeker hastalarının sık sık doktor kontrolünden geçmesi gerekmektedir. Yemek yedikten bir buçuk veya iki saat sonra aktiviteye başlanmalıdır. Kişi yanında mutlaka içme suyu bulundurmalıdır ve aktivite sırasında azar azar içmelidir. Aşırı sıcak ve soğuk havalarda uygun kıyafetler seçilmeli , uzun süre yürüyüş yapılmamalıdır. Ayakkabı seçiminde tabanların kalın ve yumuşak olmasına dikkat edilmelidir. Yürüyüş için belediye parklarındaki veya yürüyüş parkularındaki yumuşak zeminler tercih edilmelidir. Aktivite sonrası mutlaka esneme çalışmaları ile sonlandırılmalıdır. 40 yaş üzeri ve sağlık problemi olanlar doktor kontrolünden geçerek yürüyüşe başlamalıdır. Aktivite sırasında hissedilen herhangi bir rahatsızlık anında aktivite bitirilmeli ve en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Sağlıkta süregelen sahtelikler, skandallar
Ü
zerinden epey zaman geçti hatırlayacaksınız suların kirliliği, kaynakların, imalathanelerin güvensizliği, damacanaların tehlikesi ile ilgili haberler halk arasında dalga dalga yayılmış ve doğaldır ki kaygılara yol açmıştı. Uzmanlar televizyonlarda yine aylar önce bu konuda tavsiyelerde bulundular ama net ve açık bir şey de söyleyemediler. Şehir suyunun en güvenilir olduğu belirtildi, ya da en güvenilir hale getirilmesi en iyi çözüm olarak ileri sürüldü. Plastik damacanalar, pet şişeler yerine cam şişeler üzerinde ısrarla duruldu. Firma isimleri yayınlandı. Onlar itirazlar yaptılar. Bir kaos oluştu diyebiliriz bu durum için... Şimdi öyle zengin bir gündemimiz var ki, bu iddialar unutuldu gibi. Sağlık, eğitim gibi konulara sıra gelmiyor. Keşke sağlıkla ilgili derdimiz sudan ibaret olsa! Piyasada çok sayıda güvensiz ürün var.Kozmetik ürünler, kolonyalar, pudralar, tıbbi aletler, giysilerde kanserojen boyalar, meyve ve sebzelerde tarım ilaçları, salam, sucuk... Hepsi şüpheli! Balların çoğunluğunun sahte olduğu ileri sürülüyor. İşte böyle bir ortamda ne yapabilirsiniz? Çok iyi çok etkili denetim mekanizmaları lazım ve vazgeçilmez. O da bizde yok. Bakın yıllardır bu sahte tedavi ve ilaçlardan söz ederim. Örnekler veririm. Bunlar hiçbir şekilde önlenemiyor. Bir süre gündemde kalıyor ve unutuluyor. O nedenle sık sık yineliyorum. Çünkü ciddi bir halk sağlığı sorunu. TV’ lerde, internette, gazetelerde yıllardır her hastalığı tedavi eden mucize, uydurma ilaç pazarlamaları yapılıyor. Bazen bakıyorsunuz, galiba önlendi diyorsunuz. Sonra yeniden görünüyorlar. Bunları büyük paralar ödeyerek yapabildiklerini öğreniyorum. TV’lerin de gazetelerin de paraya ihtiyacı var. Para karşılığı bu sahtekarlıkları yayınlıyorlar.
Sorguladığımda “ne yapalım maaş ödüyoruz” diyorlar. Ne hazin değil mi? Peki bu kadar parayı nasıl ödüyor bu pazarlamacılar? Benim eğitim yoksunu zavallı halkım bunlara kolaylıkla inanıyor ve satın alıyor. Sağlık Bakanlığı bazı yasaklar getirdi, para cezaları verdi, ama bunu umursamıyor mucize ilaç mucitleri. Bir tanesi ve en ünlüsü bir doktor,yıllarca devlete, tıp fakültelerine yardım talebinde bulundu! “Benim ilaçlarım tüm hastalıklar a(beyin tümörü dahil) iyi geliyor, iyileşmez denilen hastalıkları iyileştiriyorum, şifasız hastalık olmaz, üniversiteler, uzman kişiler bunları bilmiyorlar, gelsinler öğreteyim onlara” diye meydan okudu. Sağlık Bakanlığı’na da aynı çağrıyı yapıyor bu cesur ve cüretkar adam! Bir de HACAMAT merkezleri var... Bu tedavi de çok etkili, peygamber efendimiz göğe çıkmadan önce (Miraç) bunu yaptırmış ve “en iyi tedavi hacamattır” diye tavsiyede bulunmuş! Bununla ilgili hadis olduğunu ileri sürüyor hacamatçılar... Bir de YUNUS merkezleri var. Yunus terapi merkezleri, sarılıyorsunuz yunusa şifa veriyor. Hem de egzersiz ve fizik tedavi yapmış oluyorsunuz... Kas hastalarına otizme engellilere iyi geliyor. Sanırım kurucusu bir profesör. Magnetik yatak da var, o da ölü hücreleri canlandırıyor. Biz binasını büyük şehirden kurtarmaya çalıştığımız derneğimizde bir tarafta tedavisi olmayan genetik kaynaklı kas hastalarına destek vermeğe, yaşam kalitesini yükseltmeye, öte yandan onların sahte tedavilerle aldatılmalarını önlemeye çalışıyoruz. Bugünlerde bazı aileler kas hastası çocukları için “ben onu bioenerji ile 4 ayda ayağa kaldırırım” diye umut veren vicdan yoksunlarından bahsettiler. İsim de veriyorlar. Nasıl bu kadar insafsızca bir yalanı bu kadar pervasızca söyleyebiliyorlar? 4 ay sonra parasını
yıl önce 300 nakil yapılırken, şu an yılda 3 bin nakil yapıyoruz, ancak yetersiz” dedi. Prof. Dr. Soysal, ruhsatlı kök hücre nakil merkezinin her geçen gün arttığını ve 2013 yılında yurt içi bilgi bankalarına ulaşan tarama başvurularının Ankara için 651, İstanbul için 489 olduğunu söyledi.
Prof.Dr.Coşkun ÖZDEMİR coskunoz@superonline.com aldıkları o ailenin yüzüne nasıl bakacaklar? Ünvanlı insanlarımızla birlikte her alanda nasıl bir ilkelliğin, sahtekarlığın içinde olduğumuzu görüyor musunuz? Bir profesörün tavsiye ettiği şeker hastalığı için bire bir doğal ürün var, gazetelerde sık sık rastlanıyor. Gümüş çamaşırlar var. Tansiyon için TİNG tong bilezikler. Tüy dökücü jel ve basur şurupları altın çilek çok rağbette. Bir genç kadın zayıflama ilacı ile ölüverdi. Birkaç kelime de kök hücre hakkında yazacağım. Daha önce de yineledim. Kök hücre dejeneratif hastalıklar için bir umuttur. Ancak çalışmalar ve denemeler henüz klinik uygulama aşamasına ulaşmamıştır. Ama sorumsuz yayınlar milyonlarca hasta ve ailede olmadık umutlar yaratıyor.
Sevgili Okuyucular Bütün bunlar ilkel bir kapitalizm ortamında metalaşan sağlık alanımızda halka sunulan ama bilimsel bir denetimden geçmeyen maddeler, aletler, çeşitli araçlar... İlaç, tedavi adı altında kullanılan, pazarlananlar, ne olduğu ne içerdiği bilinmeyen şeyler. Bu ülkenin bilinen ortamında bunlarla başa çıkmak zor görünüyor. İstanbul Tabip Odası geçtiğimiz yıllarda övgüye değer bir girişimde bulundu ve bir komisyon kurarak tüm bu konuları izleyip, inceleyerek ve, raporlar hazırlayarak ilgili makamlara sunmak ve bu aktiviteyi sürdürme kararı aldı. Ben de bu komisyonda yer aldım. Komisyonun bu konuda söz konusu raporu hazırlayarak ilgili makamlara sundu. Ne sonuç verdiğini bilmiyorum. Belli başlı bir değişiklik olmadı sanırım. Demokrasimiz için olduğu gibi sağlık için de bilinçli yurttaş lazım. Halkı o bilince ulaştırmak yönetimin görevidir. Ama ne yapalım ki bilinç yoksunu halk daha kolay aldatılıyor. Bunu tercih edenler de ülkeyi yönetiyor. Sağlığınızı her şeye karşın iyi koruyacağınızı, bunu başaracağınızı umarım coskunoz@superonline.com