RDU RAFET BALLI SO DO U PER NÇEK YANITLADI...
Halk hareketi ekonomiden çıkacak İşçi Partisi lideri, seçim sonuçlarının kimseyi yanıltmaması gerektiğini vurguladı ve uyardı:
FEYZİOĞLU’ndan Çankaya formülü Feyzio lu, yeni Cumhurba kan ’n n Türkiye’yi, yerel seçimlerden sonra olu an bölünmü lük görüntüsünden kurtarmas gerekti ini belirtti
Türkiye Barolar Birli i B k. Metin Feyzio lu, yakla an Cumhurba kanl seçimlerini Ayd nl k’a de erlendirdi: “Birle tirici güç ve üsluba ihtiyaç var. Cumhuriyet ve Atatürk, birle tirici gücümüzdür. Atatürk’ü do ru anlarsak Diyarbak r’ da Karadeniz’i de; Ege’yi de Akdeniz’i de birle tiririz.” 11’de
“Önümüzdeki yakın geleceği ekonomik deprem belirleyecek. Sıcak para ekonomisinin sonuna gelindi. Kapıya dayanan yakıcı borç, 2014’te 200 milyar doların üstünde. Kriz, büyük halk hareketlerine neden olacak. Bu arada Washington, Türkiye’yi denetim altında tutabileceği bir hükümet arayışı içinde olacak.” 7’de
YARIN TÜRK YE bölünecek mi? Bedia Akarsu:
Ayd nlanma bir kez ba lad nda Kafda ! Biz Simurg’u ar yoruz BUGÜN
KURULUŞ 1921
4 NİSAN 2014 CUMA - 75 KURUŞ
Olmayan mahkemeden
KİTAP GÜNÜ
‘CİDDİYE ALMIYORUM’
KORSAN BİLDİRİ 1.13
Engin Alan’ı ziyaret etti
26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, dün MHP’li Vekil Engin Alan’ı ziyaret ettiler. Çıkışta açıklama yapan Başbuğ, Ergenekon hâkimlerine “116 bin sayfa da yazsanız, o kararı savunamazsınız” dedi. 11’de
Kapatılan Ergenekon mahkemesinin hâkimleri, basını Silivri’deki duruşma salonuna çağırarak ‘gerekçeli karar’ olduğunu iddia ettikleri bir CD dağıttı. Ancak metnin, imzasız olduğu görüldü
TWİTTER KUŞU UÇACAK AKP’nin Twitter’a koyduğu ama vatandaşların dinlemediği yasak dün sona erdi. Anayasa Mahkemesi’nin yasağa ilişkin verdiği “İfade özgürlüğüne aykırıdır” kararının ardından TİB erişim engelini kaldırdı. TİB artık sadece şikâyete konu olan içeriklere müdahaleyi isteyebilecek. 3’te
Eski Ergenekon hâkimlerinin dün basına verdikleri CD’nin içinden 16 bin 798 sayfalık bir metin çıktı. Kapatılan mahkemenin üyeleri, “Ergenekon’un gerekçeli kararı” iddiasıyla dağıttıkları metni, UYAP’a yüklediklerini açıkladılar. Ancak sisteme bakıldığında gerekçeli kararın girilmediği ortaya çıktı.
BU BU SEFER SEFER HER HER SAYI SAYI KEMİK KEMİK İLİĞİ İLİĞİ İÇİN İÇİN
İ. Ethem GÖNENÇ 2’de
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasıyla görevleri sona eren hâkimler, yetkileri kalmadığı için UYAP’a giriş yapamadı. Dava avukatları, altında imza bulunmayan sözde “gerekçeli karar” için “Olmayan mahkeme karar yazamaz. Hâkimleri de değişti. Korsan bir bildiri yazmışlar” değerlendirmesini yaptı. 10’da
Karar yasadışı... İşte olgular
Cağdaş CENGİZ 2’de
Ara çözümler mezara
Denizel havzalarda kirlilik Özdemir İNCE 8’de
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatıldı. Gerekçeli kararı yazmak için tanınan yasal süre doldu. Hâkimler görevden alındı. Başka illere atamaları yapıldı. Hâkimler tarafından imzasız bir metin, basına dağıtıldı. Metin, UYAP sisteminde avukat incelemesine açılamadı. 10
Bu nas l Türkiye’ye te ekkür?
Enflasyon, Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,39 artarak Temmuz 2013’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Uzmanlar, enflasyonun çift haneli rakamlara doğru ilerlediğini belirtti. İLKAY AKKAYA’nın haberi 5’te
Rus Başkonsolos Yerhov:
Yaptırımlar sembolik Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Aleksey Yerhov, Kırım’daki gelişmeleri değerlendirdi: “ABD-AB tarafından ilan edilen yaptırımlar, sembolik bir anlam taşıyor. Batılı ortaklarımız kendilerini finansal bir zarara sokmak istemiyorlar.” ŞAFAK TERZİ’nin söyleşisi 13’te
İsmet ÖZÇELİK 12’de
CHP’lilerin yeni sorunu Bursalı Kadınlar Veteran Basket Takımı’nda her meslekten oyuncu var: doktor, iş kadını, öğretmen... Bu hafta sahaya kemik iliği nakli bekleyen çocuklar için çıkacak, onlar için yarışacaklar. ŞEHİME TEMEL’in haberi 20’de
Gerilemeyen ne kald ?
İran’ın yeni BM Büyükelçisi 1979’da ABD Büyükelçiliği’ni basan Hamid Ebu Talibi oldu 13
Linç kampanyasına yanıt 9
Mustafa Akaydın’ı hedef alan linç kampanyasına karşı CHP yönetimi suç duyurusunda bulundu
Önce basında linç kampanyası başlatıldı. Ardından AKP’liler, dün Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne baskın yaptı. Bunun üzerine CHP Adayı Mustafa Akaydın, savcılığa başvurdu. 9’da
Lavrov Montrö’yü hatırlattı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Amerikan savaş gemilerinin Karadeniz’de bulunma süreleri Montrö’ye aykırı şekilde uzatıldı. Türkiye’ye antlaşmalara sadık kalmasını tavsiye ediyoruz” dedi. 12’de
YATAĞAN İŞÇİLERİ 10 Nisan’da Ankara’da 6 ISSN 2146-2356
Ahmet SAY 16’da
Ankara’da YSK’ya çelenk polise karanfil
Enflasyon zirve yaptı çift haneye ilerliyor
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Ara çözümler mezara, devrimci çözüm iktidara! Çağdaş CENGİZ
30 Mart yerel seçim sonuçları, “büyük beklentileri” boşa çıkardı. 19 Mayıs 2012’de yüzbinlerce gencin, İstiklal Caddesi’ndeki o dev yürüyüşü ile başlayan, Haziran AyaklanmaTGB Genel Başkanı sı’nda zirve noktasına ulaşan halk hareketi, seçim sandığında yine sistem içi çözümlere hapsedildi. Kaçınılmaz olan sonuca şaşırmıyoruz.
Meydanlara sığmayan kuvvet, sandıkta boğuldu 2 senedir meydanlara sığmayan o büyük enerjinin, sandıkları dolduramamasının en önemli sebebi siyasi partiler düzleminde, sistem içi çözümlere, tutucu bir bağlılıktır. Meclisteki muhalefet, AKP iktidarının karşısında, elle tutulur bir seçenek yaratmadı. Sistemin minderinin dışına çıkmamakta ısrar etti. Kendi yenilgisini ördü.
Gerçek saflaşmaya perde Sistemin kuvvetleri, medya gücüyle, manipülasyon araçlarıyla, 30 Mart seçimine dair saflaşmayı, tamamen AKP-Cemaat saflaşması şeklinde çizdi. Bu güce teslim olanlar, gösterilen saflaşmaya göre konumlandı. Halk kitleleri “AKP’yi yıkmanın yolu, cemaatle ittifaktan geçer” fikri ile zehirlendi. AKP’siyle, F-tipi Çetesiyle bu Mafya-Tarikat-Gladyo sistemine karşı, halk hareketi mevzisinde savaşmayanlar yenildiler. 13 Şubat Kumpas Barikatının Anlamı başlıklı yazımda buna dikkat çekmiştim. Halk hareketine mesafe koyan kaybeder. Barikatın bu yakasına geçme cesareti gösteremeyenler, Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamayacaktır.
Güçbirliği çözümü, gerçek saflaşmadaki çözümdür TGB olarak muhalefet partisi liderleriyle seçim öncesi görüşmeler yaptık. İlk olarak CHP Genel Başkanı Sayıın Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük. “AKP’yi devirmek için CHP, MHP, İP başta olmak üzere, halk hareketinin önderi olan kuvvetleri bir araya getirelim. Zafer kazanalım. Halk hareketinin büyük enerjisine güvenin” dedik. Olumlu bir yanıt alamadık. Sonrasında İP Genel Başkanvekili Sayın Hasan Basri Özbey ile görüştük. Fikirlerimizi ilettik. Güçbirliği için neler yapılabileceğini konuştuk. İşçi Partisi’nin bu noktadaki çabalarına her zaman destek olacağımızı söyledik. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile görüşme talebimize yanıt verilmedi. Tekrar denedik. Ses çıkmadı. Güçbirliği için olağanca çabamızı, milletvekilleriyle görüşmelerimizde, Demokratik Kitle Örgütü temsilcileri ile temaslarımızda ortaya koyduk. Ancak, sistemin gerçek saflaşmayı örten perdesini, yırtıp atamadık.
Ara çözümler mezara, devrimci çözüm iktidara! 30 Mart’ta bir şeyler öldü. Ölen, devrim umudu değildir. Sistem içi çözümler, ham hayaller, fikirler, projeler öldü. Bizi bunlardan, 2012 baharından beri gelen büyük başarılar değil, 30 Mart yenilgisi kurtarabilirdi. Karşıdevrimin tarihi, biraz da bunalım dönemelerinde, krizi hep ileriye taşıyan ara çözümler tarihidir. Artık, ara çözümlerle bunalım aşılamıyor. Devrimci çözümler, artık yegane gündemdir.
Korku satan siyasetin iflası S
eçim öncesinde sosyal medyada dolaşan bir video vardı. Bir disütopya. Eminim hepiniz denk gelmişsinizdir. Videoda sesini Samanyolu TV’den tanıdığımız arkadaş 30 Marttan sonra ne olacağını anlatıyordu. Oldukça karanlık bir tablo çiziliyor, diktatörlük adım adım inşa edilirken, muhteşem prodüksiyonla harmanlanmış görüntüler gözümüzün önüne geliyordu. Nihayet seçim sonuçları açıklandı ve üzerinde etraflıca tartışılmayı hak ediyor. Başlayacaksak diyorum bu videodan başlayalım. Niyetim tasvir edilen olaylar gerçekleşecek diye yaygara koparmak değil. Aksine buradan yola çıkarak bir gerçeği tespit etmek istiyorum; En basit pazarlama tekniğidir korku. Kapitalistler neyin satacağını bir cümle özetler : “Korku satar”. F tipi ve CHP seçim stratejisinin bir kolunu buna odaklamıştı. Projeye göre insanlar korkacak ve korkunun kaynağından hızla uzaklaşarak CHP’nin kucağına düşeceklerdi. “Oyları Bölmeyelim” vakit tartışacak vakit değil “Tatava Yapma Bas Geç” vs. bu fikri merkez alan sloganlardı. Peki, ne oldu? AKP geriletilemedi . Neden? Çünkü siyaset basit bir pazarlama ilkesinden yola çıkılarak dizayn edilemezdi. Kitleler korkuyu iliklerine kadar hissettikleri zaman serinkanlılıkla korkunun kaynağından uzaklaşmayabilir, hatta çoğu örnekte olduğu gibi “cinnet” geçirirler. Geriye kalan ise kendini gerçekleştirecek kehaneti bekleyen ürkek muhalefettir. Dikkat edin Sarıgül de Kılıçdaroğlu da gözlerine fener tutulmuş tavşan gibi beklemektedir. Asıl önemli olan korku duvarını aşmak, devrimcileşmekti. Ne yazık ki başarılamadı. Bir yanıyla da iyi oldu. Artık Yeni CHP projesinin iflas ettiğini, ilkesiz birlikteliklerin toplumu felakete sürüklediğini, taklitlerin aslını bes-
Hain kim? “Hain” sözcüğünün günümüzde kullanıldığı tanımlamalarına bakıldığında, hainin kim olduğu konusunda şaşkınlık yaşadığınızı hissediyorum. Devlet ve milletin varlığına kast içinde davrananlara “hain” denildiğini, gafletle de olsa bu davranışı yapanların hainlikle suçlanarak yaptırımlar uygulandığını bilirdik. İhanet edenler apaçık ortada iken; kelimelerin bazen anlamlarının değiştirilerek kullanıldığı, bazen de başka anlamlarda da kullanıldığı, kavramların ise birbirine karıştırıldığı için, yaşadığımız olaylardan hareketle bu kavram içinde nitelenebilecek davranışları örnekledim. Devlet ve milletin varlığına ve devamlılığına kast içinde davrananlara, toplumun büyük bir kesimiyle kavga edercesine birliğimizi ve beraberliğimizi, iç huzurumuzu bozarak, vatandaş ve devlet görevlilerine küfür etmeyi, hakaret etmeyi maharet sayanlara “hain” denir. Halil Şahin - İzmir
Körler çarşısında ayna satmayalım
lediğini söylemeye gerek yok . AKP ile farkları silikleşen her hareketin kaybedeceği anlaşıldı.
Salya sümük yakarmak mı devrimci çözüm mü ? Peki şimdi ne olacak? Yazının başında bahsettiğimiz disütopyada anlatınlar gerçek olacak ve ortalık mahşer yerine dönünce kaçacak mıyız? Bu görüntüleri yayıma hazırlayan ve cemaatle dirsek temasında olanların kaçacağı, hatta bir kısmının kaçtığı aşikar. Hayatları boyunca bilekleri kelepçe görmemiş, komplolarla tutuklanmamış, TOMA’ların altında ezilmemiş, evlatları sokak aralarında linç edilmemiş, öldürülmemiş, bu acıyı bilmeyen hatta bu acıyı yaşatanların eski ortakları elbette ağlayacaklar. Bırakalım ağlasınlar, onların en iyi bildiği iş budur. Bizim içinse hayat 30 Mart gecesi durmadı, durmayacak. Yapmamız gereken ilk şey kararlılığımızı vurgulamak. Her cümlenin başına yazacağımız gerçek: Diktatörlere bu dünyanın kalmayacağı. Unutmayalım hiçbir şeyimiz yoksa Ethem’e, Abdullah’a, Ali
İsmail’e, Berkin’e ve diğer nice şehitlerimize verilmiş sözümüz var. Önümüzde Mayıs, önümüzde koskoca uzun bir Haziran var.
Ankara’ya erken gelen Haziran Konuşmamız gereken artık yeni Haziran’ın nasıl inşa edileceği. Yuvarlak muhalefetin adresi Sarıgül gibi cemaate payanda olmuş, seçimi dahi evinde izleyen sahte güç imajına mı aldanacağız yoksa Ankara sokaklarında olduğu gibi sandık ve sokak denklemini yerli yerine oturtan bir cepheye mi dahil olacağız. Yanıt basit, tartışmaya dahi gerek yok. Birincisi hali hazırda kaybederken, Mansur Yavaş seçimi kaybetse dahi belediye başkanlığından daha fazlasını, bir ruhu, dönemin yepyeni dinamiğini verdi. Arslanlı Yol’un bu adayı bütün ön yargılara rağmen Ankara’yı birleştirmeyi başardı. Şüphesiz bunda Melih Gökçek’e duyulan nefret ve her kesimden insanın seçim hırsızlığına karşı olan duyarlılığı da var. Ancak Ankara’yı yalnız bu gözlükle okur-
sak yanılırız. Ankara’da olup bitenler basit bir hak arama mücadelesinden, sandığa sahip çıkma refleksinden çok daha fazla. Ankara’da yepyeni bir Haziran ruhunun dolaştığı aşikar. Bu ruhun Cumhurbaşkanlığı konusunda gerçekleşmesi muhtemel Erdoğan- BDP ittifakına, halkı bekleyen baskı-sindirme politikalarına, yasaklara karşı özgürlükçü ve millici kimliği ile daha görünür hale geleceğini söylemek için kahin olmaya da gerek yok. Yani yıllardır anlatmaya çalıştığımız devrimin halkçı, devrimci ve ulusal gururları zedelenmiş geniş bir katmanla başarılacağı tezi 19 Mayıslar’dan, Silivri önlerinde barikatları yıkanlardan, Tekel eylemlerinden, Gezi direnişinden sonra bir kez daha kanıtlanıyor. Bunu bize anlatan kitabi bilgiler değil yukarıda saydığımız eylemlerde bozkurt ve zafer işareti yapan gençlerin birlikteliğidir. Kısır tartışmalarda çözümü hayat üretmektedir. Dolayısıyla neden Mansur Yavaş’ı desteklediğimizin, neden sürekli Arslanlı Yol vurgusu yaptığımızın cevabını sadece Aydınlık Gazetesinden
Bu yeni Haziranın da her halk hareketinde olduğu gibi zikzaklarla ilerleyeceğini belirtmeliyiz. CHP’ye karşı planlanan operasyonda ulusalcı vekillerin tutumu, cemaatin suyu bulandırmak için Cengiz Çandarlar önderliğinde kuracağı “demokratlar” cephesi, HDP’nin PKK’nin işlevsel aracına dönüşüp dönüşmeyeceği mücadelenin seyrini ve sertliğini mutlaka etkileyecektir. Burada bize düşen Ankara sokaklarındaki halk hareketinin altını programla doldurmaktır. Bu programın yakıcı görevi ise ekonomik krize karşı kamucu yönelimi, özerkliğe karşı Ortadoğu halklarının birliğini, olası Suriye savaşına karşı barış cephesini güçlendirmektir. Özürlükçü ve milli duyarlılığı manipüle edecek her akıma karşı önderliği sürdürmek de bu anlamda önemlidir. Bu süreçte devrimci örgütlerin yapacağı en büyük hata ise kibirle omuzlarını silkip, üçüncü cephe hayaliyle Dikmen sırtlarına çekilmek olur. Dişe tırnağa dokunmayan genel geçer Sosyalizm propagandasının oyları nasıl etkilediği Erkin Özalp tarafından yeterince açıklandı, sonuç hüsran oldu. Dolayısıyla kitlelerin beklentilerine cevap vermeyecek politikalar körler çarşısında ayna satmaya benzer. Bu hataya düşmemek önemlidir. Unutmayalım devrimciler kendilerini yalnızlaştırmak için değil Mao’nun deyimiyle denizdeki balık olmak için siyaset üretiriler. Kendimizi açık hedef haline getirmek, kitleleri yalnız bırakmak ve hastalıklı tavrılar ile eylemin rengine burun kıvırmak devrimcileri daha şanlı kılmaz. Tarih bizi bu tabloda göreve çağırıyorsa kabulümüzdür. gokhungocmen@gmail.com
Seçimimiz çevre bilincimiz olduğunu yansıtıyor mu?
Tahtlarını yıkacağız! Bugün görev, sistem içi çözümlerle boğulamayacak ölçüde halk hareketini yükseltmektir. Kendiliğindenci ve kolay çözümler yok. AKP, aslında kendi enkazını devraldı. AKP için o enkaz, yaklaşan büyük ekonomik krizle, Suriye ile boşa çıkarılacak savaş çıkarma girişimleriyle, özerklik eliyle Türkiye’nin bölünmesi hamleleriyle, iyiden iyiye taşınamayacak bir yük haline gelecektir. Biz Atatürkçülere, vatanseverlere, devrimcilere düşen görev, AKP’ye karşı halk hareketinin iktidar seçeneğini yaratmaktır. Örgütlü gücümüzü büyütmeliyiz. 1 Mayıs’ta, 19 Mayıs’ta gerçek saflaşmanın mevzisinde, vatan için, emek için, özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız için ayağa kalkmalıyız. Saltanat heveslilerinin, tepemize kurduğu tahtı örgütlü mücadeleyle alt edebiliriz. Hiç bir taht kendiliğinden yıkılmaz, altlarındaki toprak kaydığında devrilir.
değil; Ankara sokaklarında cemaatin operasyonel kuvveti olmayı reddeden devrimci ve milliyetçi gençlerden alabilirsiniz.
GÖKHUN GÖÇMEN
Y
anıt maalesef hayır. Eğer böyle olsaydı, ülke ekosistemine büyük zararlar veren politikalarla yatırım kararları veren iktidar ve kentsel ekosistemi rant uğruna katleden şehircilik anlayışı ve planlama uygulamalarıyla iktidarın temsilcisi belediye başkanları asla bu oyları alamazlardı. Sadece çevresel tepki olsun diye, oylar diğer partilere kayardı. Diğer tüm sosyoloik ve ekonomik değerlendirmeleri bir kenara bırakıp sadece “çevre bilinci” açısından, her bir denizel havzada analizler yapalım. Bunun için bir taraftan da kıyılarımızda plankton dağılımını, bir yerde ötrofik süreci ve kabaca kirlenmeyi gösteren gösteren şekile birlikte bakalım.
Denizel havzalarda durum Ötrofik fazdaki, yani en kirli Marmara Denizi Havzası’na bak-
tığımızda, çevre bilinciyle oy verilseydi kirlenmede büyük payı olan İstanbul, Kocaeli ve Bursa belediyelerinde değişim beklenirdi. Çevre bilinci olan seçmen sorardı: “Vergilerimizle bu kadar büyük altapı ve atıksu arıtma yatırımları yapmanıza rağmen, sahillerimiz hala neden ötrofik ve kirli?” “Arazi rantları uğruna kent ekosistemimizi neden yokettiniz?” Eğer çevre bilinci etkin olsaydı, Karadeniz Havzası Belediyeleri, kıyılardan başlayarak ta Kayseri ve Erzincan’a kadar, özellikle Ankara dahil, Sakarya nehri alt havzasında yerleşik tüm belediyeler el değiştirmeliydi. Oysa bir tek Sakarya (Porsuk) nehir havzasındaki Eskişehir’de, yıllardır kirlenmeyi önleyerek ekosisteme değer katan belediye için seçim çevre bilinciyle yapılmıştır. Özellikle Karadeniz Havzasının ekosistem açısından en değerli akarsu menbalarında HES’ler kurduran bir iktidara rağmen, üstelik onca direnen halkın yaptığı seçim çok ilginçtir. Ege Denizi Havzası’nda, yoğun yerleşim merkezleri kıyıları dışında durumun iyi olduğu söylenebilir. Ama kıyılardan içeriye doğru Büyük Menderes ve Küçük Menderes akarsu alt havzalarında aşırı kirlenmeler vardır. Ancak her nedense, Manisa hariç
Okuma Araştırmacısı Ferhat Özen 2011 yılında “Türkiye’nin Okuma Haritası”nı çıkarmıştı
bu iç kesimlerde, kirlenmeyi önleyemeyen, hatta nedeni olan iktidar belediyeleri seçilmiştir. Genel olarak kıyılarda kirlenmenin düşük olduğu Akdeniz
Kıyılarımızda planton dağılımı (Prof. C. Saydamın işlediği uydu verisi). Kırmızı en kötü, turuncu kötü, sarı eh işte, yeşil dikkat, mavi iyi.
bölgesinde de durum benzerdir. İktidar iç kesimlerde yine HES’lere rağmen etkisini korumuş, kıyıda ise sadece Antalya’da etkin olabilmiştir. Göller Havzasında Isparta ve Burdur Büyükşehir Belediye seçimleri umarım çevre bilincini yansıtmaktadır. Ama ya diğer ilçeler, ya Konya? Nerede o göllerimiz kurudu, mahvolduk diye fevaran eden halkımız? Doğu-Güneydoğu Havzasında, özellikle büyük yerleşim merkezlerinde ağır altyapı sorunları halen çözülememiştir. Ancak geniş alanlar kaplayan kırsalda, ekosistem ve çevre kirlenmesi açısından havzada durum iyidir. Çünkü henüz iktidarın kentsel rant politikaları havzaya ulaşamamıştır. Sonuçta, Dicle nehri ve Van Gölü alt havzasında BDP, Fırat nehri alt havzasında iktidar belediyeleri hakim olmuştur. Ancak kanımca bu seçimde kesinlikle çevre bilinci değil; kültürel,
dinsel ve etnik yapı ile açılım süreci rol oynamıştır.
Sonuç Sonuç olarak; bu seçimde ne çevre bilinci ne de geçenlerde Özdemir İnce hocamızın yazdığı gibi sınıfsal bilinç sandığa yansımamıştır. Peki neden acaba? Yanıtı seçim sonuçlarıyla birebir örtüşen Türkiye Aydınlanma haritasında bulunabilir. Siyasetçiler farkında dahi olmadan, ortalama eğitim süresi beş yılı aşmayan, bu süreyi de dogmatik ve ezbere dayalı bir eğitim sistemiyle; sorgulama, yargılama, analiz ve sentez yapma yetenekleri köreltilerek geçiren bir Türkiye halkı oluşturulmuştur. Tüm siyasetçilerin bu gerçeği görüp kısa vadede bu özellikteki halka ulaşmanın yolunu bulmaları, orta vadede de onlara sınıf ve çevre bilinci kazandırmaları gerekmektedir. Hadi rastgele...
4 NİSAN 2014 CUMA
Hazırlayan: Osman ERBİL
Twitter kuşu artık özgür A
nayasa Mahkemesi’nin “Twitter yasağı ifade özgürlüğüne aykırıdır” kararının ardından Telekomünikasyon İletişim Başbanlığı (TİB) “Erişim engellenmesi kararı kaldırılmıştır” açıklamasını yaptı ve Twitter internet kullanıcılarına açıldı. Anayasa Mahkemesi’nin Twitter’a erişimin engellenmesiyle ilgili yapılan başvuruları değerlendirerek, “Anayasa’daki ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” hükmetmesinin ardından TİB, dün Twitter engelini kaldırdı. TİB karardan bir süre sonra, internet sitesinde erişimin engellenmesine neden olan mahkeme kararlarının bulunduğu sayfadan, “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından uygulanan bir karar bulunamadı” yazısını çekti. TİB’den konuyla ilgili yapılan açıklamada, “İdari mahkemelerce yargı süreci tüketilmeden Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyma zorunluluğu gereğince erişim engellenmesi kararı kaldı-
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Anayasa Mahkemesi kararının ardından TİB, Twitter’a erişimin engellenmesine yönelik kararını internet sayfasından kaldırdı. Bir süre sonra erişim sağlandı ve Tayyip Erdoğan’ın Twitter yasağı artık sona ermiş oldu rılmıştır” denildi. TİB’in erişim engelinin kaldırıldığına ilişkin yazısının internet servis sağlayıcılarına ulaşmasının ardından da Twitter erişime açıldı.
Tamamen engelleme yerine içerik kalkacak Edinilen bilgiye göre, erişimin engellenmesinin ardından TİB yetkilileri ile Twitter temsilcisi avukatlar arasında bugüne kadar yapılan görüşmelerde ilerleme sağlandı. Vatandaşların şikâyetleri üzerine mahkemelerin benzer “askıya alma” kararları vermesi durumunda TİB, erişimin tamamen engellenmesi yerine öncelikle Twitter yönetiminden şikâyete konu olan içeriklerin çıkarılmasını talep edecek.
‘Böyle özgürleştiren yasak görmedim’ Twitter yasağının kalkmasına kullanıcılardan da ilginç tepkiler geldi. Sosyal medyadaki çoğu vatandaş, yaptıkları yorumlarda yasağın zaten uygulanamadığına dikkat çekti. İşte Twitter’daki o paylaşımlar: BehzatÇapulcu@5Ocak1970: Twitter’a erişim yasağı kaldırılmış. Gerek yoktu, biz zaten her türlü giriyorduk. AbdullahPehlivan@ yazarcizer: Nelerle mutlu oluyoruz, Allahım. Twitter yasağı kalkıyor diye millet mutluluktan uçuyor. Nasıl bir ülkeye çevirdiler burayı. O Cumleler@ocumleler: Twitter yasağı sayesinde VPN’yi öğrendik ve artık tüm yasaklı sitelere girebiliyoruz. Ben böyle özgürleştiren bir yasak görmedim.
Faruk Ağaçe
‘Berkin sürgünü’ öğretmene ÖĞRENCİLERİNDEN DESTEK Haziran Ayaklanması’nda başına gaz fişeği isabet ettikten 269 gün sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan için Adana’da okullarının bahçesinde sessiz eylem yapan öğrencilerine destek verdiği için Aladağ ilçesine sürülen coğrafya öğretmeni Faruk Ağaçe’ye meslektaşları destek verdi. Öğretmenler açıklama yaparken teneffüs ziliyle bahçeye çıkan öğrenciler de, “Faruk öğretmen
yalnız değildir” diye slogan atarak alkışlarla eyleme destek verdi. Adana’nın Çukurova ilçesindeki İsmail Kulak Anadolu Lisesi’nde okuyan 7 kız öğrenci, 12 Mart’ta teneffüs sırasında Berkin Elvan için sessiz oturma eylemi yaptı. Eylemin sonlandırılmasını isteyen okul yöneticileriyle öğrenciler arasında tartışma çıktı. 28 yıllık coğrafya öğretmeni Faruk
Ağaçe ise çocukların eylem nedeniyle cezalandırılacağını söyleyerek idarecilere tepki gösterdi. Bunun üzerine hakkında tutanak tutulan Ağaçe, 21 Mart’ta Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un oluruyla merkez 100 kilometre uzaklıktaki Aladağ ilçesindeki Pınar Madencilik Anadolu Lisesi’ne geçici olarak görevlendirildi. Sürgün edilen meslektaşlarına destek veren öğret-
Öğrencileri Faruk Ağaçe için okul bahçesinde toplanıp ‘Öğretmenimiz yalnız değildir’ sloganı attı
menler bugün İsmail Kulak Anadolu Lisesi önünde eylem yaptı. Öğretmenler adına konuşan Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, “AKP Gezi eylemleriyle simgeleşen toplumsal muhalefetin intikamını eğitim emekçilerinden, öğrencilerden almaya devam ediyor. Öğretmenimizin Aladağ’a sürgün edilmesi kabul edilemez, davanın takipçisi olacağız” dedi.
CHP ‘ye ekonomi dersleri verdi! Dervi , CHP ile ilgili sat rlar nda “Avrupa merkez solunun karde partisinde etnik ovenizme yer olamaz” diye yazd . Dervi ’in yaz s n n devam öyle: “Türkiye’nin merkez sol muhalefeti kasetlere odaklanmaktan kaç nmal , ekonomiye yo unla mal ve t pk 1970’lerde güçlü ekilde gösterdi i gibi büyük bir ço unluk için konu abilme yetene ini yeniden ke fetmelidir. Erdo an’ n iktidar tekeline sadece böyle meydan okunabilir. Üstelik bu tav r, AKP içindeki l ml lara da yard mc olabilir. Böylece, Türkiye’nin Kürtlerine ve Aleviler ile dini vecibelerini yerine getiren Sünniler gibi di er gruplar na da güven verilebilir.”
Derviş krizi kokladı sahneye atladı Eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Başkanı Kemal Derviş, seçim sonuçlarını Financial Times dergisinde yayımlanan yazısında değerlendirdi. Halen ABD’nin öne çıkan düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü’nün Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Derviş, “Türkiye’de muhalefet güçlü yönlerini yeniden keşfetmeli” başlıklı makalesinde AKP oylarının çokluğunu “dağınık ve zayıf muhalefete” bağladı. Türkiye’de olası krizlerin kokusunu
alan ve ABD tarafından daha önce Türkiye’de bakan yapılan Derviş’in, ülkedeki karışıklık sonrası yazı yazması dikkat çekti. Makalede “AKP’nin avantajı, muhalefetin üç partiye bölünmüş olması. Muhalefetin büyük kısmı yasadışı olan dinlemelere dayalı olan seçim stratejisi ters tepti, Başbakan’ı, kimse tarafından kabul edilemez karanlık işlerin hedefindeki mağdur konumuna düşürdü. Bu, Erdoğan’ın
demokratik hakları tahrip etmesi ve yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalmasına rağmen oyların çoğunu elde etmesine yardımcı oldu. Türkiye’nin iyiliği için bu son aylarda görülen mahvedici ve kutuplaştırıcı siyasetin son bulması gerekir. Bu durum, ülkenin çeşitli ekonomik zorluklarla karşılaştığı ve iç ve dış yatırıma ihtiyaç duyduğu şu dönemde daha da zarar veriyor” ifadelerine yer verildi.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
TÜKETMİYORUM, ÇÜNKÜ... (3)
G
Kampanya çığ gibi büyüyor!
erçekten şaşkınım. Seçim şokundan hemen sonra, “Bu iş böyle olmayacak” diye düşündüm ve Facebook’ta bir sayfa açtım: “TÜKETMİYORUZ” koydum adını da... Sonra neden tüketmememiz gerektiğini yazdım birkaç cümle halinde... Bir eylem yaparken sosyalistlerin en çok dile getirdiği slogan, “Üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz”du... Bu ülkede ne yazık ki uzunca bir süredir üretim kalmamıştı. Kamuya ait dev KİT’ler yok pahasına satılmış; tamamına yakınının da kapısına kilit vurulmuştu. Hepsinin kentlerin en değerli yerlerinde kalan arazileri, yandaş yapsatçılara peşkeş çekilmiş, dağ taş betonla örülmüştü... Özel sektör derseniz; üretmek yerine tüketmek daha cazip gelmişti. Bankaları aracılığıyla yurtdışından borç buluyorlar; maaşlı ekonomistlerini televizyona sürerek “Ülkede istikrar var, bir daha da kriz falan olmaz” havası yaratıp, iyi faizle saf vatandaşa kakalıyorlardı. Üretimle, maliyetle, işçiyle, sendikayla, grevle neden uğraşacaklardı ki?.. Bankalarıyla getirdikleri parayı bize konut, araba, düğün, tatil, eğitim, kredi diye dağıtıyorlardı. Kalanıyla da sağlam getirili kredi kartı sistemini finanse ediyorlardı. Madem işçi sınıfı tüketiciye dönüşmüştü; üretim, yerini tüketime terk etmişti; o zaman bu sloganı değiştirmenin zamanı da gelmişti: Üretimden gelen gücümüz yoktu ama tüketimden kaynaklanan büyük bir gücümüz olduğunu inkâr edenin alnı karışlanırdı. Oturdum, bir manifesto kaleme aldım... Sonra da bunu Facebook’ta açtığım “TÜKETMİYORUZ” sayfasında paylaştım. Dedim ki: Onurlu bir insan olduğum için TÜKETMİYORUM! Berkin’in ve Haziran direnişi şehitlerinin katilleri bulunmadığı için TÜKETMİYORUM! Ülkem bölünmeye götürüldüğü için TÜKETMİYORUM! Birilerinin ayakkabı kutularının daha fazla dolmasına katkıda bulunmamak için TÜKETMİYORUM! Yargı, iktidar tarafından ele geçirildiği için TÜKETMİYORUM! Bu ülkede nefes bile alamaz hale geldiğim için TÜKETMİYORUM! Bizi bugüne kadar bir “tüketim makinesi”ne dönüştürenleri protesto etmek için TÜKETMİYORUM! Bu iktidardan kurtulacağım güne kadar TÜKETMİYORUM! Önce Facebook’ta paylaştığım bu sözler; anında binden fazla üyesi olan kampanyaya dönüştü. Sonra dün bu kampanyayı buradan sizinle de paylaştım; katılımcı sayısı iki günde 3 bine yaklaştı. Demek ki hepimiz böyle bir adım bekliyormuşuz.
Herkes kampanyanın milyonlara duyurulması için canla başla çalışmaya başladı. Gaz fişeği yeme, kafayı gözü yardırma riski olmayan bu pasif direniş formülü; toplumdan büyük destek gördü. Bu arada “Başbakan’ın oturma organının kılları” da bu kampanyayı anında duydu elbette... Katılımcıları yıldırmak için Facebook’taki sayfadan hakaretlere, küfürlere, tehditlere başladılar. Sözüm size sevgili katılımcılar: Lütfen kimseyle muhatap olmayın... Amacımız belli: Sandıkta oylarını satarak irademize narh koyanlara, irademizi onların anladığı dilden, yani parayla gösteriyoruz ve zorunlu ihtiyaçlar dışında hiçbir şey almıyoruz... Hepsi bu kadar! Bazı dostlar yasaklı bakkalmarket listesi yapma telaşına düşmüş... Bence bu tür listeleme faaliyetleri, bu kampanyanın amacına uygun değil... Biz her türlü alışverişi, kimden olursa olsun dondurmak üzere yola çıktık... Sandıkta aşağıladıkları gücümüzü görsünler istedik... Bu yüzden “O bizden, bu bizden değil” türü yaklaşımlar, kampanyanın özüne ve ruhuna zarar verir... Kural basit: Aç kalmayacak kadar yiyeceğiz... Örtünecek kadar giyineceğiz... Yakın mesafelere giderken araç kullanmayıp yürüyeceğiz. Telefonla bile az konuşacağız. Bu zalimler iktidarından kurtuluncaya kadar ev, araba, hatta beyaz ve elektronik eşya gibi büyük harcamalarımızı olabildiğince durduracağız... Yeni evlenecek gençlerimiz gibi ihtiyaç sahipleriyle, Facebook’taki sayfa aracılığıyla haberleşeceğiz ve kullanmadığımız malzemeleri onlara vereceğiz. Tekrarlıyorum; amaç belli: PARA HARCAMAYACAĞIZ VE KİMSEYE DE GÜCÜMÜZ YETTİĞİ ORANDA HARCATMAYACAĞIZ... İlerideki aşamalarda hep birlikte karar verip, gerekirse bankalardaki paralarımızı bile çekmeyi düşünebiliriz. (Elbette, parası olanlar için geçerli bu eylem, ben sadece moral destek verebilirim.) Ancak bunları konuşmak için daha almamız gereken çok yol var: Şu anda henüz 3 bin kişi civarındayız. İki gün için çok iyi sayı ama yetmez! Bu nedenle şimdi tüm gücümüzü KAMPANYANIN KATILIMCI SAYISINI ARTIRMAYA veriyoruz... Hadi dostlar; manifestomuzdaki eylem gerekçelerimizi herkese duyuralım. Arkadaşlarımızı, gerekirse defalarca çağıralım. Küçük broşürler bastırıp dağıtalım! Sosyal medyada ulaşmadık kimseyi bırakmayalım. Bizi küçümseyenlerin kâbusu olalım!
GÜNÜN SORUSU Sorum “Hayal görüyorsunuz. Bu ülkede kimse böyle bir kampanyaya katılmaz, rahatından vazgeçmez” diyen umutsuz arkadaşlara: Kurtuluş Savaşı’nı ne çabuk unuttunuz?
GÜNÜN İSYANI! Her seçim yenilgisinden sonra suçlu aramayı alışkanlık haline getiren kalemler; isyanım size: Bir kez de çözüm arasanıza!
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 04:53 Güneş 06:22 Öğle 12:59 İkindi 16:32 Akşam 19:24 Yatsı 20:44 HAVA DURUMU
Ankara: 3/17
b
İstanbul: 7/16
b
İzmir: 11/24
b
Antalya: 11/21
İSTANBUL İmsak 05:06 Güneş 06:36 Öğle 13:14 İkindi 16:48 Akşam 19:40 Yatsı 21:02
b
Adana: 7/23
b
Diyarbakır: 0/18
b
Erzurum: -9/3
b
Sivas: 0/11
b
İZMİR İmsak 05:20 Güneş 06:46 Öğle 13:22 İkindi 16:55 Akşam 19:46 Yatsı 21:04
Tunceli: 2/13
b
Trabzon: 7/15
b
Zonguldak: 8/14
b
Bursa: 5/18
h
Konya: 3/17
b
İsmail dedenin taş ocağı çilesi Milli Eğitim’den okullara Cuma ayarı
Ankara’nın Etimesgut ilçesinde Milli Eğitim Müdürlüğü bir genelge yayımlayarak, Cuma günleri öğrencilerin namaza gidebilmeleri için gerekli hassasiyetin gösterilmesini istedi. Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) gelen şikayetlerin gerekçe gösterildiği genelgede okullarda bay ve bayan mescidi için gerekli düzenlemenin de yapılması istendi. Şube Müdürü Zeki Efil imzasıyla 2 Nisan’da yayımlanan genelgede şu ifadeler yer aldı: “Velilerimiz tarafından BİMER’e yapılan şikayet ve isteklerde bazı okullarımızda mescit olmadığı ya da kız öğrenciler için mescit olmadığı ve erkek öğrencilere Cuma namazına gitmeleri konusunda imkan verilmediği şeklinde istekleri yer almaktadır. Okullarımızda bay ve bayan mescidi düzenlenmesi konusunda yerel imkanların kullanılması, gerekli hassasiyet ve özverinin gösterilmesi hususunda; gereğini rica ederim.” AKP hükümeti, 2013’ün Eylül ayında çıkardığı “Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği” ile okullarda mescit açılmasına olanak sağlamıştı.
İsmail Özdemir
Kezban Özdemir
Mahallenin son sakinleri olan İsmail dede ve kızı taş ocağının tozu nedeniyle sık sık hastalandıklarını belirterek, ‘Bizi kurtarın’ diyor.
Isparta Kasımlar köyünde yaşayan yaşlı baba ve kızının hayatı, HES şirketinin evlerinin tam karşısına kurduğu taş kırma tesisi yüzünden toz cehennemine döndü...
Oto tamircisinin evinden 4 bin yıllık eserler çıktı
Tekirdağ Jandarma Komutanlığı ve Malkara İlçe Jandarma Komutanlığı Asayiş ekipleri, belgesi olmadığı halde kendisini koleksiyoner olarak tanıtan bir kişinin tarihi eser aradığı bilgisi üzerine harekete geçti. Malkara sanayi sitesinde otomobil tamircisi olduğu öğrenilen N.İ.’nin evine ve işyerine mahkeme kararıyla baskın yapıldı. Baskında, Tunç, Roma, Bizans, Kelt, Trak, İskit, Pers, Galat ve Osmanlı dönemlerine ait sikke, çeşitli toprak çömlek ve testiler, barutlu tabanca, ilaç havanı, kilden yapılmış yağdanlıklar, yüzük ve alyanslar, ok uçları, oluklu kama, gözyaşı şişeleri ve Osmanlı dönemine ait 20 tapu ele geçirildi. Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından yapılan incelemede, eserlerin 4 bin ile 2 bin yıllık geçmişe sahip oldukları belirlendi. Tarihi eserler Tekirdağ Müze Müdürlüğü’ne teslim edilirken, N.İ. gözaltına alındı.
yor. r, Özdemir ailesinin evine ve bahçesine yağı HES şirketine ait taş ocağından çıkan tozla
YUSUF YAVUZ
I
sparta’nın Sütçüler ilçesi sınırlarındaki, Yukarı Köprüçay Havzası’nda yapımı sürdürülen Kasımlar Barajı ve HES projesinin yarattığı sorunlar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz günlerde HES şantiyesinden Köprüçay’a beton atıkları dökülmesinin ardından bu kez de aynı firmaya ait taş ocağı bölgede yaşayan yurttaşların yaşamını kabusa çevirdi. Kasımlar köyünün Yalı Mahallesi’nde yaşayan 85 yaşındaki İsmail Özdemir ve 52 yaşındaki kızı Kezban Özdemir evlerinin karşısına taş kırma tesisi ve beton santrali açılınca zor günler geçirmeye başladı. Mahallenin son sakinleri olan baba-kız hayatlarının bir yıldır cehenneme döndüğünü söylüyor. Çünkü yaklaşık 250-300 metre mesafede açılan taş ocağından kalkan tozlar sabah akşam evlerine ve bahçelerine yağıyor. Kezban Özdemir Yalı’daki evlerinden başka gidecek bir yerlerinin olmadığını söylüyor. Özdemir, “Geçen yıla kadar buradaki yaşantımız iyiydi. Bahçemizde yetiştirdiğimiz sebzelerle
Atatürk posterli muayenehane bugün mühürlenecek
Su borcunun faizi susuz bıraktı
Sakarya’nın Akyazı ilçesinde tek katlı bir evde yaşayan 70 yaşındaki Ayşe Kerim’in evinin suyu 850 liralık borcu nedeniyle bir yıl önce kesildi. Yaşlı kadın, yaklaşık iki kilometre mesafedeki sokak çeşmesinde her gün bidonla su taşıyor. Gazi Süleymanpaşa Mahallesi Muhtarı Yaşar Kahraman, Ayşe Kerim’in durumunu ile ilgili olarak Akyazı Kaymakamlığı Sosyal İşler Müdürlüğü ile görüştü. Kaymakamlık, 850 liralık su borcunu ödedi ancak bin 500 liralık borç faizi ve avukatlık ücreti ödenmediği için su açılamadı. Muhtar, durumu tekrar Kaymakamlık Sosyal işler Müdürlüğü’ne bildirdi. Ancak avukat masrafları ve faizin ilgili fondan ödenemeyeceği belirtildi. Bir oğlunun olduğunu ancak onun da kaçıp İstanbul’a gittiğini belirten Ayşe Kerim, “Tek başıma yaşıyorum. Yaşlılık maaşı alarak geçiniyorum. Yaklaşık 1 yıldır sularım kesik. Uzaktan su doldurarak ihtiyacımı karşılıyorum. Kış aylarında çok zorlanıyorum” dedi.
Milletvekilinin evine hırsız girdi
CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya’nın Kırtepe Mahallesi’ndeki apartman dairesine gece saatlerinde hırsız girdi. Evde kimsenin olmadığı sırada kapıyı levye ile açarak içeriye giren hırsız, eşyaları dağıtıp yatak odasında bulunan 2 cumhuriyet altınını alarak kaçtı. Sabaha karşı kapının zorlandığını fark eden komşularının haber vermesi üzerine Ankara’dan gelen Yalçınkaya, olayla ilgili Emniyet Müdürlüğü’nde polisten bilgi aldı. Evde inceleme yapan polis soruşturma başlattı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediği miting öncesi “Atatürk posteri” asan Nörolog Dr. Abdurrahman Akbaş’ın muayenehanesi bugün kapatılıyor. Dr. Akbaş, halkın yanında olduğunu belirterek, “Karnaval havasında olacak. Onlar mühürleyecek ben kıracağım” dedi. Samsun İl Sağlık Mü-
dürlüğü’nden dün yapıbu süreci, Ulu Önderimiz lan açıklamada Dr. AbMustafa Kemal Atatürk’ün durrahman Akbaş’ın posterinin asılmasına yömuayenehanesinin “Tam nelik bir eylem gibi gösteGün Yasası” gereği karerek kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalıştığı göpatılacağı öne sürüldü. rülmüştür” denildi. Açıklamada “İşlem süAbdurrahman Akbaş reci kanunun uygulanDr. Akbaş ise, “Tam masından doğan yasal bir yaptırım Gün Yasası gereği ise neden başka olmasına karşın adı geçen hekimin muayenehanelerle ilgili işlem yap-
‘Köy değil beldeyiz’ isyanı
Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı 62 yıllık Kuşu belediyesinin kapatılarak köye dönüştürülmesi halk tarafından protesto edildi. İl Özel İdaresi’nin belediyeye ait araçlar almak istemesi üzerine halk lastik yaktı. Olayların büyümesinden endişelenen Valilik, geri adım atmak zorunda kaldı. Dün İl Özel İdaresi görevlilerinin kılan belediyenin otoparkındaki 2 kepçe, 2 kamyon, 2 çöp kamyonu, 2 makam aracı, 2 traktör, 1 biçerdöver, 1 balya makinesi, 2 itfaiye aracı, 1 cenaze yıkama aracı, 1 cenaze taşıma aracı, 1 ambulansı almaya gelmesi
üzerine halk, isyan etti. Köy meydanında toplanan yaklaşık 200 kişi, belediye garajındaki araçlara ait 20 hurda lastiği ateşe verip, “Kuşu beldedir belde kalacak” sloganları attı. Olaylar üzerine Kuşu’ya çok sayıda jandarma sevk edildi. Valilik, açıklama yapıp, araç sevkiyatının durdurulduğunu, bir gün önce alınan iki makam aracının da iade edileceğini bildirdi. Bunun üzerine ikna olan Kuşulular, Ankara İdare Mahkemesi’ne açtıkları davanın sonuçlanmasına kadar araçları vermeyecekleri ve bu konuda da yetkililerden anlayış beklediklerini belirtip dağıldı.
Halk sandığa gitmedi Kuşu Beldesi, 2011 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kayıtlarına bakılarak nüfusu 2 binin altına düştüğü gerekçesiyle Yerel Yönetimler Yasası kapsamında köy statüsüne dönüştürüldü. Karara tepki gösteren halk, seçimlerde sandığa gitmedi.
madılar. Yasaya göre hekimlere 18 Nisan’a kadar süre verilmişken burayı neden 4 Nisan’da mühürleme kararı aldılar?” diye sordu. AKP mitinginin yapılacağı 25 Mart’ta polisler, “provokasyona neden olabilir” diyerek Akbaş’ın muayenehanesinden Atatürk posterini indirmek istemişlerdi. BÜLENT KARSLIOĞLU
geçimimizi sağlıyorduk. İki de ineğimiz vardı. Her şeyimiz bize yetiyordu. Geçen yıl buraya taş ocağı açılınca tozdan hiç bir şey yetişmez oldu. Ben de tozdan hastalandım. Yaşantımız kötüleşti. Bizi bu tozdan kurtarın kardeşim” diyor.
‘Bu drama son verilsin’ Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu’ndan yapılan açıklamada ise, yıkım projelerine kurban edilen insan yaşamının hiçe sayılmasının kabul edilemez olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Bir kaç noktada birden yapımı devam eden baraj ve HES inşaatının yarattığı tahribatlar, doğal yaşamın yanında yörede yaşayan halkın gündelik hayatını da olumsuz etkilemektedir. Milli irade söyleminin dillerden düşürülmediği bir dönemde, 85 yaşındaki bir yurttaşa yaşatılan bu eziyet en hafif tabirle büyük bir insan hakları ihlalidir. Yöre halkının yaşadığı bu drama bir an önce son verilmesi için yetkilileri görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz” denildi. Atatürk posteri provokasyon nedeni sayıldı.
4 NİSAN 2014 CUMA
DOLAR
Perşembe 2.1345 Çarşamba 2.1338
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
EURO
Perşembe 2.9294 Çarşamba 2.9360
BORSA
Perşembe 71.867 Çarşamba 70.585
ALTIN
(Cumh.)
Perşembe 595 TL Çarşamba 595 TL
FAİZ
Perşembe % 10.73 Çarşamba % 10.52
*Serbest piyasa satış fiyatları
Enflasyon 8 ayın zirvesinde
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
PETROL (Brent)
Perşembe $ 105.21 Çarşamba $ 104.40
Merkez Bankası: Yükseliş Haziran’a kadar sürer
Enflasyon Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 8,39 artarak Temmuz 2013’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Uzmanlar, enflasyonun çift haneli rakamlara doğru ilerlediğini belirtti baz etkisiyle hafif bir düşme olsa bile yüzde 5’lik enflasyon hedefini tutturması imkansız. Önümüzdeki süreçte kurun seviyesine ilişkin çok ciddi belirsizlik var.
İLKAY AKKAYA / ANKARA
T
ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Açıklanan verilere göre Mart’ta Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE ) aylık yüzde 1,13 arttı. Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ise TÜFE yüzde 8,39 arttı. Böylelikle yıllık bazda enflasyon Temmuz 2013’te gördüğü yüzde 8,88’lik seviyeden bu yana en yüksek düzeye ulaştı. Aylık en yüksek artış da yüzde 2,49 ile giyim ve ayakkabı grubunda gerçekleşti. Ana harcama grupları itibariyle 2014 yılı Mart ayında endekste yer alan gruplardan gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 2,10, lokanta ve otellerde yüzde 1,33, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 1,20, ev eşyasında yüzde 0,90 artış gerçekleşti. Aylık düşüş gösteren tek grup yüzde 0,02 ile alkollü içecekler ve tütün oldu. TÜFE’de bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek artış, yüzde 13,74 ile ulaştırma grubunda gerçekleşti. Bunu, yüzde 12,51 ile lokanta ve oteller, yüzde 10,12 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 9,98 ile eğitim, yüzde 7,97 ile eğlence ve kültür izledi. Geçen ay endekste Müslim Sarı kapsanan 432 maddeden 49’unun ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 297’sinin ortalama fiyatlarında artış, 86’sının ortalama fiyatlarında ise düşüş gerçekleşti.
Enflasyon çift haneye doğru ilerliyor Enflasyon rakamlarını Aydınlık’a değerlendiren TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, bu tablo ile yüzde 5’lik enflasyon hedefinin tutmayacağını belirterek enflasyonun çift haneye ilerleyeceği uyarısında bulundu. Sarı, mevcut enflasyon seviyesinin yıl sonu hedeflerine ulaşılmasını imkansız kıldığını dile getirerek şunları söyledi: “Bu
En kırılgan beş ülkeden biri Türkiye
yıl yüzde 5 enflasyon hedefine hiç kimse inanmıyor. Geçen yılın sonbaharından belliydi bu. Ne piyasalar buna inanıyor nede Merkez Bankası’nın kendisi buna inanıyor. Sebebi de şu. Merkez Bankası bir enflasyon
hedefi açıklıyor bir de enflasyon tahmini koyuyor. Merkez Bankası’nın enflasyon tahmini hedefinin üzerinde. Piyasaların tahmini de yüzde 7’nin üzerinde biteceği yönünde. Yılın sonuna doğru enflasyonda
Türkiye’de bir erken seçim olacak mı olmayacak mı? Cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir siyasal sonuç olacak? Ve Ortadoğu’daki gelişmeler neler olacak? Türkiye’de çok ciddi miktarda döviz pozisyon açığı var. Ekonomik riskte de dünyanın en kırılgan beş ülkesinden biriyiz. Hatta bunlar içinde de en kırılganı Türkiye. Dolayısıyla kurun üzerinde bir baskı olma ihtimali önümüzdeki dönemde çok yüksek. Bununda geçişkenlik etkisiyle enflasyona etki edeceği çok açıktır. Bütün bunlar üst üste konulduğunda bizim yüzde 5’lik enflasyonu bu yılda önümüzdeki yılda tutturmamız imkansız. Ben yılı yüzde 8’lerin üzerinde eğer olağanüstü gelişmeler olursa yüzde 10’lara yakın çift haneli bir enflasyonla tamamlayacağımızı düşünüyorum. Mart ayında beklentilerin üzerinde geldi. Çift haneli enflasyona doğru giden bir trend var.”
Otomotiv sektöründe büyük daralma Otomotiv pazarı son üç aydır ciddi bir daralma içinde. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) Mart 2014 Mart Otomobil ve Hafif Ticari Araç Pazar sonuçlarına göre, Türkiye’de otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı 2014 yılı Ocak-Mart döneminde yüzde 24,46 daraldı. Geçen yılın ilk üç ayında 152 bin 604 olan toplam pazar büyüklüğü bu yıl 115 bin 272’ye geriledi. Mart ayında oluşan rakamlara batığımızda da otomobil ve hafif ticari araç pazarı, yıllık bazda yüzde 30,82 oranında azalarak, 68 bin 774’ten 47 bin 581’e geriledi. Mart ayında otomobil satışları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 26,98 azalarak 37 bin 812’ye ve aynı dönemde hafif
ticari araç pazarı da yüzde 42,5 gerileyerek 9 bin 769’a kadar düştü.
Talep yetersizliği Bir yandan enflasyon rakamları artarken diğer yandan Türkiye’nin ihracatında ilk sırada yer alan otomotiv sektöründe görülen ciddi orandaki daralmayı da değerlendiren TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı şöyle konuştu: “Ekonomide büyümeye ilişkin kaygılar ortaya çıkınca etkilenen bazı sektörler vardır. Otomotiv ve inşaat sektörü önemli sektörler. İnşaat sektörü ciddi bir istihdam sağlar. Otomotiv sektörü de talepten çok etkilenir. Hem yurtiçi
Döviz kurlarındaki hızlı artışın etkisi Özel kesim talebinin önümüzdeki dönemde ivme kaybederken, ihracatın büyümeyi destekleyeceği öngörüsünde bulunan Başçı, “2014 yılında cari işlemler açığında belirgin bir iyileşme gözleneceği tahmin ediliyor” dedi. Para politikasında sıkı duruşun sürdürüldüğünü vurgulayan Başçı, bu sıkılığın enflasyonda yukarı yönlü riskleri önlemede yetersiz kalması durumunda ilave adım atabileceklerini vurguladı. Enflasyonun yarısına yakın bölümünün döviz kurlarındaki hızlı tırmanıştan kaynaklandığını vurgulayan Başçı, sürdürülen sıkı para politikasının, alınan makro önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle tüketici kredilerinde büyüme hızının yavaşlamaya devam ettiğine dikkat çekti.
talepten hem de yurt dışı talepten çok etkilenir. Dolayısıyla öncü sektörlerden biridir otomotiv sektörü. Büyümeye ilişkin kaygılar ortaya çıkınca da otomotiv sektöründe bir daralma ortaya çıkar. Geçmişte de böyle olmuştur. Bizim bu yıl büyüme hedefimiz yüzde 4 civarında ama bu yılı yüzde 3’ün altında bir büyüme ile kapatacağımızı öngörüyorum. Dolayısıyla talepte bir düşme olacağı neredeyse kesin. Buda otomotiv kesimini etkiliyor yurtiçi açısında. Yurtdışında da Avrupa da toparlanma beklenen kadar olmadı. Türkiye’nin otomotiv satışlarının yapılacağı yurtdışı pazarlar açısında talep yetersizliği var. Bunların hepsiyle otomotiv sektörü etkileniyor.
ACI KAYBIMIZ Ulusalcı, Atatürkçü, İşçi Partili, Emekli Öğretmen Meliha Tanrıverdi’nin eşi, Bora Tanrıverdi ve Çiğdem Karababa’nın babaları, Toprak Karababa’nın kayınbabası, Rüzgar Karababa’nın dedesi
HASAN HÜSEYİN TANRIVERDİ 03.04.2014 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 04.04.2014 günü Ankara Karşıyaka Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecektir.
BAŞIMIZ SAĞ OLSUN MEKANI CENNET OLSUN AİLESİ
BAŞSAĞLIĞI Değerli gazeteci Can Ataklı’nın eşi Seyhan Ataklı babası
GÖKHAN SAVAŞ hayatını kaybetti. Ailesinin ve yakınlarının acısını paylaşır, başsağlığı dileriz. Aydınlık Gazetesi
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, enflasyonda tırmanışın yarısından fazlasının döviz kurlarındaki tırmanıştan kaynaklandığını, baz etkisiyle de enflasyondaki yükselişin devam edebileceğini söyledi. Başçı’nın dün Londra’da bankacılar ve yatırımcılara yaptığı “Ekonomik Görünüm ve Para Politikası” sunum TCMB’nin internet sitesinde yer aldı. Sunumunda sıkı para politikası duruşunun, alınan makro ihtiyati önlemlerin ve zayıf seyreden sermaye akımlarının etkisiyle tüketici kredilerinin büyüme hızının yavaşlamaya deErdem Başçı vam ettiğine dikkat çeken Başçı, “Parasal sıkılaştırmanın enflasyon üzerindeki olumlu etkisinin belirli bir gecikmeyle gözlenebileceği değerlendirildiğinde, baz etkisinin de katkısıyla Haziran ayına kadar enflasyondaki yükselişin devam edebileceğinin tahmin ediliyor” dedi.
Binlerce tekstilci 2015 modası için buluştu CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık tarafından, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği ve Konfeksiyon Yan Sanayicileri Derneği iş birliğinde düzenlenen “Texbridge İstanbul-Kumaş ve Aksesuarları Fuarı” 26-28 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleşti. CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenen Texbridge’de 2015 yaz trenleri belirlendi. Fuarı, 3 bin 210’u yabancı olmak üzere toplam 18 bin 300 sektör prefesyoneli gezdi. Texbridge kapsamında düzenlenen trend seminerlerinde konuşan Inkrit Berbee, bayan giyiminde ve aksesuarlarında 2015 yaz trendlerini anlattı.
Koç’un 50’nci Genel Kurulu gerçekleşti Koç Holding’in 50. Olağan Genel Kurul’u önceki gün İstanbul Nakkaştepe’de gerçekleşti. Açılış konuşmasını yapan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, Koç Topluluğu’nun 88 yıldır başarılı ve öncü çizgisini sürdürdüğünü belirterek, “Geçmişimizden aldığımız güç ile, tüm iş ortaklarımızla yarınımızı inşa ediyor; uzun soluklu hedeflerimize, yatırımlarımıza ve istihdam yaratmaya devam ediyoruz” dedi. Konuşmalar ardından Koç Holding’in yönetim kurulu üyeleri seçimi yapıldı. Mustafa V. Koç yeniden Yönetim Kurulu Başkanı seçildi.
‘Büyükşehir belediyeleri tarıma da kaynak ayırmalı’
Çiftçilerin çatı örgütü Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin Başkanı Şemsi Bayraktar, bütünşehir yasası gereğince kırsaldan da oy alarak seçilen büyükşehir belediye başkanlarına “Çiftçiyi, tarım arazilerini ve sulak alanları koruyun, belediyelerde tarımla ilgili birim kurun” çağrısı yaptı. Bayraktar, büyükşehir belediyesi sayısının 16’dan 30’a çıkması ve sınırlarının tüm ili kapsaması ve 30 Mart 2014 mahalli idareler genel seçimleri sonrası bu illerdeki belde ve köylerin hukuki statülerinin mahalle haline dönüşmesiyle tarımın da belediyelerin hizmet götüreŞemsi Bayraktar ceği alanlar içine girdiğine dikkati çekti. Bayraktar, 30 büyükşehir belediyesinin sınırları içinde 135 milyon 270 bin 869 dekar tarım alanı bulunduğunun da altını çizdi.
BAŞSAĞLIĞI Hafta sonu ana haber spikerimiz Seyran Ataklı’nın babası, programcımız Can Ataklı’nın kayınpederi Sayın GÖKHAN SAVAŞ hayatını kaybetti. Savaş ve Ataklı ailelerinin acısını paylaşır, başsağlığı dileriz. Yener Güneş Genel Yayın Yönetmeni
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
TERMİK SANTRALLARIN SATIŞINA KARŞI MÜCADELE EDEN YATAĞAN İŞÇİSİ 10 NİSAN’DA BAŞKENT’TE OLACAK
Direnişi Ankara’ya taşıyorlar İş bulma umudu izdihama dönüştü
Koç Holding ve CNH ortaklığı ile 1954’ten bu yana faaliyet gösteren Türk Traktör’ün Ankara’daki üretim tesislerine ek olarak, 80 milyon dolar yatırımla Sakarya’nın Erenler ilçesinde yapımı tamamlanan Türk Traktör Fabrikası’na 2 bin işçi alınacağının açıklanması Sakaryalı işsiz gençlerin umudu oldu. İş başvurularının alındığı otele ilk gün yüzlerce genç akın edince izdiham yaşandı. Ellerindeki başvuru formları ve CV’leri ile çağrılmayı bekleyen yaklaşık bin genç otel önünde mitingi andıran bir kalabalık oluştururken, bu yoğunluk güvenlik elemanlarına zaman zaman zor anlar yaşattı.
Mülakat ve yazılı sınav Oluşturulan sıranın ön tarafında bulunanlar, arka taraftan yapılan yüklenmeler nedeniyle ezilme tehlikesi geçirirken, bazı gençlerin ise otelin giriş kapısındaki demir kapıların üzerinden atladıkları görüldü. Yaşanan izdiham nedeniyle başvurular geçici olarak durduruldu. Türk Traktör Fabrikası yetkilileri başvurular sonrasında mülakat ve ardından yazılı sınav yapıldıktan sonra işçi alımının gerçekleşeceğini açıkladı.
Türkiye’nin hem elektrik üretimi hem de ekonomisi için büyük değer olan termik santrallar AKP hükümeti tarafından satılmak isteniyor. Ancak işçiler kararlı: Özelleştirmeye geçit vermeyeceğiz
Yatağan işçisi, en son 24 Ocak’ta Ankara’ya yürümek istemiş, polis engeliyle karşılaşmıştı. Ancak polis engeli mücadeleyi gölgeleyememiş, onbinlerce işçi Ankara’daki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde toplanmıştı.
BEHİYE YARAŞCI / YATAĞAN
M
uğla’da üç termik santral ve bu santrallara bağlı çalışan kömür ocaklarının satışı için son teklif verme süresi Nisan ayı içerisinde tamamlanıyor. Yeniköy ve Kemerköy Termik santralları ve bağlı kömür ocakları için son teklif verme tarihi 10 Nisan, Yatağan Termik Santralı için ise 30 Nisan. Aylardır özelleştirmeye karşı mücadele eden maden ve enerji işçileri, Yatağan Termik Santralı önüne kurdukları direniş çadırını Ankara’ya taşımaya hazırlanıyor. 10 Nisan’da Ankara’da bulunan Özelleştirme İdaresi Baş-
kanlığı önüne gidecek olan işçiler, özelleştirmeler iptal edilene kadar Başkent’ten ayrılmayacak. Aydınlık’a konuşan TES-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik, “Biz bu kurumları işyeri değil vatanımız olarak gördük. Ve bedel ödememiz gerekiyorsa ona da hazırız” dedi.
Oturma eylemi “Siyasi iktidarın aldığı oylar bizi korkutamaz. Direnişimizi Ankara’ya taşıyoruz” diyen Er-
çelik, 10 Nisan’da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatacaklarını belirterek, “Erteleme değil iptal istiyoruz” ifadelerini kullandı. Enerji ve maden işçilerinde hiçbir yılgınlık olmadığına dikkat çeken Erçelik, “Daha güçlü bir şekilde mücadeleye hazırız. Biz bu çadırı kurduğumuzda da AKP iktidardaydı, bugüne kadar mücadelemizde en ufak bir yılgınlık dahi olmamıştır. Mücadelemizi sonuna kadar sürdürme-
ye hazırız. Erteleme değil ihalenin iptalini istiyoruz. Şunun açıkça bilinmesini istiyoruz ki, biz bu kurumları işyeri değil vatanımız olarak gördük. Ve bedel ödememiz gerekiyorsa bedel ödemeye de hazırız” şeklinde konuştu.
Türkiye’ye çağrı Tüm yurttaşları mücadelelerine destek vermeye çağıran Erçelik şunları söyledi: “Bu mücadele sadece enerji
Validen işçiye: Başınızın çaresine bakın TUĞÇE YERDELEN / İZMİR
Greif işçisi Boğaz Köprüsü’ne çıktı
İstanbul Hadımköy’deki Greif Çuval Fabrikası’nda çalışan işçiler, işyerleri ve sendika arasında sürdürülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine seslerini duyurabilmek için otobüsle Boğaziçi Köprüsü’ne geldi. Aralarında kadınların da bulunduğu işçiler, araçtan inerek eylem yapmak istedi. Bu sırada tesadüfen köprüden geçen TOMA ile karşılaştılar. Grup TOMA geçtikten sonra eylemlerine başladı.
İzmir’de, İl Özel İdaresi’nin kapatılmasıyla işsiz kalan taşeron işçileri, dün sabah İzmir Valiliği önünde bir araya geldi. İşçiler günler süren beklemenin ardından İzmir Valisi Mustafa Toprak ile görüştü. Görüşmenin ayrıntılarını Aydınlık’a anlatan işçiler, Vali Toprak’ın kendilerine yardımcı olmadı-
ğını dile getirdi. Alkışlarla eylemlerine devam eden işçiler “İşimizi istiyoruz” diyerek yetkililere seslendi.
Validen ‘Eylem yapamazsınız’ uyarısı 2012 yılının Aralık ayında Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda yürürlüğe giren Bütünşehir Yasası ile birlikte tüzel kişiliği sona eren
İşçiye gözaltı Pankart açıp sloganlar atan işçilerin eylemi nedeniyle köprü trafiği felç oldu. Bunun üzerine köprüye gelen polis ekipleri, işçileri eylemlerini sonlandırmaları konusunda uyardı. Polis, trafiği açmak için eylemcileri yol kenarına aldı. Burada da slogan atmaya devam eden işçiler daha sonra gözaltına alındı. Ancak bazı işçiler polise direnince yaka paça götürüldü. Gözaltına alınan grup, Köprü Koruma Şube Müdürlüğü’ne götürdü. Eylem nedeniyle köprü trafiği bir süre aksadı.
ve kepenk kapatan İzmir İl Özel İdaresi’nde çalışan 350 personel adına konuşan işçi Ramazan Kılıç, “Vali ile görüşmek için Pazartesi gününden beri bekliyoruz. Günlerdir Valiliği’nin önündeyiz. Nihayet bugün görüşebildik. Ancak, Vali’den istediğimiz yanıtı alamadık. Vali bey bize ‘Kanuni yollardan bir şey yapmam mümkün değil, dışarıda iş arayın’ dedi. Bize resmen başınızın çaresine bakın deniyor. Ayrıca ‘Dışarıda kalabalık toplayıp eylem yapamazsınız’ diyerek de hepimize uyarıda bulundu. 8 yıldır taşeronu kullandılar, asgari ücretle çalıştırdılar. Karşılığı bu muydu? Bu adaletsiz düzeni kınıyoruz. Hakkımızı yargıda arayacağız ve sonuna kadar mücadele edeceğiz” diyerek Vali Toprak’ın sorunlarına kayıtsız kaldığını söyledi.
‘İcracılara işsiz mi kaldık diyeceğiz’ “Sözleşmemiz bitti kapının önüne koyulduk” diyen işçi
Mehmet Dinler de, “30 Mart’a kadar kimseye ‘İşten çıkın’ denmedi. Valilik bizim sorunumuzu görmezken, İzmir Büyükşehir Belediyesi de bizi görmezlikten geliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile görüşmek istedik, görüşemedik.
‘Mendil gibi kullanıp attılar’ Bizim onların gözünde hiç mi değerimiz yok? Nerede adalet nerede demokrasi? Hepimiz kaç yıllık çalışanız ben 4 yıllık çalışanım. Bizi mendil gibi kullanıp attılar, elimize çıkış kağıdı bile verilmedi. Valimizdir, Vali büyüktür dedik ama Vali bizi umursamıyor. Kendimden vazgeçtim ama hepimizin bir ailesi var. Evlatlarımız var, evler kira icracılar tek tek geldiğinde ne diyeceğiz İl Özel İdaresi kapandı, biz işsiz mi kaldık diyeceğiz, böyle olur mu? Seçimden önce partiler oy oy diye peşimizde geziyordu. Şimdi ne oldu? Seçim bitti, kimse bizim yüzümüze bakmıyor” dedi.
ve maden işçilerinin TES-İş Yatağan Şube değil tüm Başkanı Fatih Erçelik işçi sınıfının mücadelesidir. İnanıyorum ki tüm sendikalar ve işçi kardeşlerimiz bu mücadeleye destek verecektir. Artık Türkiye’nin kaderini belirleyecek, neyin nereye gideceğini gösterecek Türkiye işçi sınıfının mücadelesi olacaktır. Tüm yurttaşları, işçisinden memuruna herkesi bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.”
İşçinin başına demir düştü
Bartın’ın Amasra ilçesinde, özel şirkete ait maden ocağında başına demir düşen işçi 33 yaşındaki Naim Caner yaralandı. Kaza, dün saat 03.00 sıralarında meydana geldi. Sondaj çalışması sırasında vinçteki demir boru Naim Caner’in başına düştü. Ağır yaralanan Caner, ambulansla Bartın Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan Caner’in durumunun ağır olduğu belirtildi. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.
T.C. MALATYA 6. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/2291 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Malatya Merkez Kırçuuval Mah. Altuncuoğlu Mevkii, Tapunun 3901 Ada, 15 Parsel sayılı taşınmazına kayıtlı 270,60m2 alanlı avlulu ev nitelikli taşınmazdır. Mülkiyeti 2850/27070 Hissesi Cahit Yaşar Budan’a aittir. Taşınmaz Malatya Belediyesi imar hudutları içerisindedir. Her türlü alt ve üst yapı hizmetlerinden faydalanmaktadır. İmarı: Bitişik nizam üç katlı alanda kalmaktadır. Hali Hazır Durumu: Üzerinde muhtesat bulunmamaktadır. Boş arsadır. Adresi : Malatya Merkez, Sancaktar Mah. Sivas Caddesi, Mutlu Sok. 1. Ara, No: 18 de bulunan binanın bitişik Kuzey Cephesinde bulunmaktadır. Yüzölçümü : 270,60 m2 Arsa Pay : 2850/27070 mar Durumu : Tapunun Kırçuval Mah. 1901 Ada, 15 ve 16 nolu parseller uygulama imar planına bitişik nizam 3(üç) katlı alanda kalmaktadır. K ymeti : 8.547,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydında olduğu gibidir. 1. Sat Günü : 07/05/2014 günü 11:00 - 11:10 arası 2. Sat Günü : 02/06/2014 günü 11:00 - 11:10 arası Sat Yeri : MALATYA 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ 2 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Malatya Merkez, Kırçuval Mah. Tapunun 3901 Ada, 16 Parsel sayılı taşınmazına kayıtlı 193.98m2 alanlı avlulu ev nitelikli taşınmazdır. Mülkiyeti 4891/19398 hissesi Cahit Yaşar Budan’a aittir. Taşınmaz Malatya Belediyesi imar hudutları içerisindedir. Her türlü alt ve üst yapı hizmetlerinden faydalanmaktadır. İmarı: Bitişik nizam üç katlı alanda kalmaktadır. Hali Hazır Durumu: taşınmaz üzerinde zemin+ iki katlı, zemin katı depo olarak kullanılan birinci ve ikinci katları mesken olarak kullanılan betonarme sobalı bina bulunmaktadır. Zemin kat brüt 130 m2 olup depo amaçlı kullanılmaktadır, birinci ve ikinci katlar brüt 110 m2 olup üç oda bir salon, mutfak, lavabo, antre, hol, ve iki balkondan oluşmaktadır. Islak alanlar mozaik kaplı odalar ve salon tabanları plastik parke kaplı duvarlar plastik doğramalı, kapı ve pencere doğramaları ahşap yağlı boyalı, mutfaklar dolaplı, sobalı meskendir. Toplam inşaat alanı 350,00 m2 (net inşaat alanı 280,00m2) dir. Adresi : Malatya Merkez Sancaktar MAH. Sivas Caddesi, Mutlu Sok. 1. Ara, No: 18 Yüzölçümü : 193,98 m2 Arsa Pay : 4891/19398 imar Durumu : Tapunun Kırçuval Mah. 1901 Ada, 15 ve 16 nolu parseller uygulama imar planına bitişik
nizam 3(üç) katlı alanda kalmaktadır. K ymeti : 41.340,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydında olduğu gibidir. 1. Sat Günü : 07/05/2014 günü 11:30 - 11:40 arası 2. Sat Günü : 02/06/2014 günü 11:30 - 11:40 arası Sat Yeri : MALATYA 6. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/2291 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 29/03/2014 (İİK m.126)_ (*) ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 21845 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
SEÇİM
4 NİSAN 2014 CUMA
Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ
1
Perinçek’le bu kez didişmedim! Düşünmüyordum. Fikir İlker Yücel’den geldi. “Perinçek’le konuşsan. Bir gazeteci görüşmesi. Şöyle dobra dobra.” Üsteletmedim. Çıkmış, “bir insan denizine” girmişti. Uzunca bir hasbihal fırsatı bulamamıştım. Kesintisiz olur diye evinde buluştuk. İstanbul Beşiktaş’taki. 6 yıldır uğramamıştım. Fazla değişmemiş. Kitap miktarı artmış sadece. Poğaça ve kurabiyeler umduğum gibi. Şule’nin (Perinçek) eli ürünü. Bir tek televizyon dijitaliyle değişmişti galiba. Benim gibi o da bilmiyordu açmasını.
Ayrıldığımda gece yarısıydı. Baştan itiraf edeyim. Okuyucular ve gazetedekiler beni bağışlasın. Şöyle bir iki yoklama dışında. Gazetecilik deyimiyle söyleyeyim: Tırmalamadım. Didişmedim. Oysa severim bu tarzı. İzleyenler hâlâ hatırlatır. Geçmişte Ulusal Kanal’da Perinçek’i az kızdırmadım. Bu kez içimden pek denemek gelmedi. Moda deyimle: Mazeretlerim var. Devrimci bir politikacı düşünün. 6 yıl zindanda tutulmuş. Hem de haksız yere.
Kendisiyle birlikte partisi de zincirlenmiş. En affetmez karşıtları bile teslim ediyor. Ergenekon operasyonlarına direnişin önderliğini yapmış. TSK acze düşmüşken, o hareketini büyütmüş. Nereden bakarsanız bakın: Saygı duyuyorsunuz. Bir de sistemin “yok sayma”sı! Hafızalarınızı şöyle bir yoklayın. Medya, Ergenekon davalarında kimlere seçerek ilgi gösterdi? Gazetecilere... Perinçek bu gruptan kabul edilmedi. Oysa Aydınlık başyazarıdır. 40 yıldır sarı basın kartı taşır. Milletvekillerine, politikacılara...
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Rafet Ballı sordu Perinçek yanıtladı
Buraya da alınmadı. Oysa bir partinin genel başkanıdır. Aydınlara... Perinçek kolaylıkla unutuldu! 40’tan fazla kitapta, binlerce makalede imzası var oysa. Akademisyenlere... Görülmedi. Pek konuşulmaz. Doktoralı kamu hukukçusudur Hastalara... Bir tek bu doğruydu. Cezaevinde hastalanma bahtsızlığını yaşamadı. Çıktı.. Yine suskunluk. Sistem medyasının radarları Perinçek’i göremiyor! Oysa, nereden bakarlarsa baksınlar Perinçek bir fenomen. Sistemin merkezinden bir tek
televizyon, bir tek gazete: Kimse aramamış.. Randevu alanlar iptal etmiş: “Özür dileriz. Yukarısı istemiyor!” Bu durumda, gazetecilik mi oynayacaktım! Ben de: Sadece kayıt düşmekle yetindim. Hem, ortada “hatır” da var. Hesap ettim. Perinçek’le 40 küsur yıldır tanışıyoruz. Günlük ilişkilerimde “ağabey” diyorum. Hele bir özgürlükte 100. günü devirsin. Söz, o zaman “sert” bir söyleşi yaparız. R.B.
‘TAYYİP ERDOĞAN, KILIÇDAROĞLU SAYESİNDE KAZANDI’
Perinçek’in hesabı halk hareketi Yakın geleceği ekonomik deprem belirleyecek. Bu, matematik bir olgu. Sıcak para ekonomisinin sonuna gelindi. Kriz çok yakında büyük halk hareketlerine yol açacak. ABD güdümlü merkezler bunları kullanmak isteyecektir. Ama hareketin doğası, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganının dile getirdiği yöndedir
H
İP niçin başarılı olamadı? CHP’yi eleştiriyorsunuz. AKP karşısında başarısız oldular diye. Sizin partiniz de başarılı olamadı... Seçim sonuçları bir çıkmazı yansıtıyor. Seçim, sistemin çıkmazında yapıldı. Seçmen o çıkmazın içine sürüldü. İşçi Partisi (İP) zaten hapisanedeydi, duvarların içine atılan bir partiydi. Türkiye’ye bakarsanız seçimde İP yoktu. Toplum İP’i göremedi bile. Güvenle söylüyorum. Bu sonuçlar Türkiye’nin geleceğini temsil etmiyor. Arkada kalan Türkiye’nin sonuçlarıdır. 3-5 ay sonra bambaşka bir Türkiye’de olacağız. AKP iktidarı? AKP kesinlikle çıkmazdadır, onu yıkacağız. Önümüzdeki büyük halk hareketinin başında İP olacak. Geleceğin özgür seçimlerinde de İP’i çok önemli konumlarda göreceğiz.”
ABD’nin iktidar projesi Seçimde ABD’nin rolü nedir? Başlangıçta ABD, Erdoğan’ın artık Türkiye’yi yönetemeyeceğini gördü. Ve Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu projesine yöneldi. Ama tutmadı. Bu durumda Erdoğan ABD’ye karşı da kazanmış mı oldu? Hayır. Çünkü, Washington yönetimi de Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu projesinin gerçekçi olmadığını gördü ve seçim sonuçlarını bekleyen bir yönelişe girdi.” Sonuçlar belli oldu. ABD’nin AKP ve Erdoğan politikası için öngörünüz? Artık, Erdoğan Türkiye’yi yönetemez. Seçim sonuçları kimseyi yanıltmasın. Kuşkusuz Washington da bunu görüyordur.
Yazarımız Rafet Ballı’nın sorularını yanıtlayan Perinçek, ‘Bu seçim Türkiye’nin çıkmazını yansıtıyor. Büyük çözüm önümüzdedir. Ve seçim sonuçlarını geçersiz kalacağını önümüzdeki süreçte yaşayacağız’ dedi.
İlhan Selçuk teklifimi mümkün görmedi
Rafet Ballı Doğu Perinçek
FOTOĞRAF: ALPAY TUĞLU
aziran halk hareketiyle Türkiye yeni bir döneme girdi. 17 Aralık operasyonları, Ergenekon tahliyeleri ve 30 Mart seçimleri yeni dönemin 3 önemli başlangıç gelişmesi oldu. Türkiye’nin önünde dört önemli gelişme daha var: İkisi seçim. Biri muhtemel ekonomik kriz. Diğeri PKK’nın özerklik girişimi. Ve bu zeminde yükselmesi beklenen halk hareketi. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le yeni dönemi konuştuk. Seçimden başlayalım. Yine AKP kazandı... Bu seçim Türkiye’nin çıkmazını yansıtıyor. Büyük çözüm önümüzdedir. Ve seçim sonuçlarını geçersiz kalacağını önümüzdeki süreçte yaşayacağız. AKP niçin kazandı? CHP’nin başına Kılıçdaroğlu’nun getirilmesinin doğal sonucunu yaşadık. Zaten Onur Öymen de ABD’de kaleme alınan o raporları açıklamıştı. CHP yönetimi AKP’nin B takımına dönüştürüldü. İktidarla birlikte ana muhalefet de avuca alındı. Seçimi AKP’nin A takımının kazanması kaçınılmazdı. Erdoğan, F örgütüyle savaşarak oy topladı. CHP, F örgütüyle birleşerek kendisini yenilgiye mahkum etti.
Özellikle önümüzdeki ekonomik deprem koşullarında Türkiye’yi denetim altında tutabileceği bir hükümet arayışı içinde olacaktır. Belki bunu bugünden tasarlıyordur. 17 Aralık operasyonu, ABD-Erdoğan ilişkilerinde nereye oturuyor? Erdoğan’ı tehdit eden bir operasyon yapıldı. Yıkmak için mi, yoksa itirazsız denetim altına almak için mi? İki ucu da açık. Süreç daha bitmedi.
Cemaat’le kavganın neresindeler? Bazı çevreler, sizin Erdoğan-Gülen kavgasında Erdoğan’a yakın durduğunuzu ileri sürüyor. Siz neredesiniz? Bu iddiayı öne sürenler, sürece Fethullah Gülen’in yanından bakıyorlar. Oradan bakarsanız İP’i yanlış yerde görürsünüz? Türkiye’de bu kamplaşma içinde yer almayan bir tek İP var. Ama Erdoğan, F örgütünün inine girerse elini tutmayız dediniz. Elbette. Gladyoya karşı yürütülen her mücadele Türkiye’nin özgürleşmesine hizmet eder. Gladyo sadece F örgütü mü? Erdoğan bunun dışında bir kuvvet mi? Erdoğan, Gül ve Gülen, bunlar gladyonun tepesindeki isimler. Toptan yıkılıp gidiyorlar. Ancak, bir de Gladyo aygıtının yasa dışı uygulaycıları var. Aralarında keskin çelişmeler ortaya çıktı. F örgütünün
inine girilmesi son tahlilde Gladyonun ağır yara alması anlamına geliyor. Bu durumda Gladyo Gladyoya karşı mücadele mi ediyor? Tam öyle değil. Gladyonun operasyon kadroları F örgütünden. Bu operasyon elemanlarına karşı yapılacak her uygulama halkın yararınadır.
Halk hareketi ekonomiden çıkacak Dikkatimi çekti. Sol gelenek vurguyu siyasal krizlere yapar. Siz ise ekonomik kriz vurgusunu sık ve ağırlıklı yapıyorsunuz. Neden ekonomi? Önümüzdeki yakın geleceği ekonomik deprem belirleyecek. Bu, matematik bir olgu. Sıcak para ekonomisinin sonuna gelindi. Kapıya dayanan yakıcı borç 2014 yılında 200 milyar doların üstünde. Bunun anlamı ithalatta daralma, yükselen fiyatlar, sanayi üretiminde küçülmeler, iflaslar, işten atmalar... Çarşı pazarda kepenkler inecek. Kriz elbette büyük halk hareketlerine neden olacak. Hem de yakında.. Bütün süreci bu olay belirleyecek.
Renkli kaos ihtimali var mı? Halk hareketi beklentisi birçok çevrede var. Siz ekonomi yüzünden mi patlayacağını düşünüyorsunz? Evet. PKK Güneydoğu’da özerklik inşa etmeye kalkışırsa, Türkiye’de vatan bütünlüğü için de çok güçlü halk eylemleri olacak. İkisi birleşecek.
Başka çevrelerde de konuşuluyor. Yaygın sokak hareketleri geliyor diye. Hatta takvim bile veriliyor. Sezgim o ki, bazı “renkli kaosçular” bile devrede. Siz nerede duruyorsunuz? Hiç kimse herhangi bir zemini olmatdan herhangi bir toplumsal hareket tertipleyip ateşleyemez. Önümüzdeki dönemde, derinleşen ekonomik kriz ve vatan bütünlüğü zemininde büyük toplumsal hareketler olacağı apaçık görülüyor. Bu hareketleri ABD güdümlü merkezler kendi amaçları için kullanmak isteyeceklerdir. Ama halk hareketinin doğası, „Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganının dile getirdiği yöndedir. Size ulaşan bilgi var mı? Renkli sokak hareketleri niyetleri olduğuna dair. Turuncu karşı devrimciler bugün zaten iktidarda. Batılı emperyalistlerin, Türkiye’yi Erdoğan eliyle yönetmekten pek şikayetçi olduğunu sanmıyorum. Ancak, artık Türkiye’yi Tayyip Erdoğanlar eliyle yönetemezler. Bu koşullarda Atlantik güçleri, AKP iktidarına karşı yükselen halk hareketine kendi amaçları doğrultusunda yön vermek isteyeceklerdir. Ama halk hareketi bu müdahaleyi etkisiz hale getirecek dinamiklere sahiptir.
YARIN: Türkiye neden artık bölünmeye gitmiyor?
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i ikna ettim ama... Operasyon öncesi başka girişimleriniz? ‘Yine 2007 yılında Doğan Güreş’i aradım. Eski Genelkurmay Başkanı. Cumhurbaşkanı seçimi süreciydi. Size şunu öneriyorum dedim: Yaşayan eski genelkurmay başkanları bir araya gelin. Necdet Üruğ, Necip Torumtay, siz, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu. Toplumun karşısına çıkın. Bir cümlelik bir açıklama yapın: Atatürk Cumhuriyeti’ni yık-
tırmayacağız! Cevabı? Güreş dedi ki: Çok doğru. Gelip sizi partide de ziyaret edeceğim. Fakat saydığınız bu arkadaşları bir masada yan yana getiremeyiz. Tepkiniz? “Fenerbahçe Orduevi bir mezarlık mı komutanım?” dedim. Kenan Evren’in adı geçmedi. O da genelkurmay başkanlığı yaptı. Onu saymadım. 12 Eylülcü olduğu için.
Ergenekon’da tutuklanacağınızı biliyordunuz. Yurtdışına çıkmayı düşüdünüz mü? Hiç düşünmedim. Çıksanız daha iyi olmaz mıydı? Tam tersi. Operasyonu İP Genel Başkanı olarak cepheden göğüslemem lazımdı. Başka türlü püskürtemezdik. İP’in mücadelesi olmadan Türkiye bu operasyonun altında kalırdı. Ne yazık ki TSK direnemedi ama İP direndi. Diğer kuvvetleri de ayağa kaldırdı. Bunu seçim öncesinde komutanlarımızın İP’e destek
bildirisi de saptıyor. Ben size, ‘operasyon geliyor’ diye yurtdışına çıkma teklifleri yapıldığını biliyorum... Tehlike anlarında bu tür teklifler gelir. Gitmek, savaştan kaçmak olurdu. 12 Mart (1971) ve 12 Eylül’de (1980) benzer durumlar oldu. Türkiye’de kalmanın o darbeleri göğüslemekte ne kadar önemli olduğunu kendi tecrübelerimizle yaşadık. Bir köye cip girdiği zaman tavuklar sağa sola kaçışır. Biz tavuklar gibi olamayız.
2007 ortasında Ergenekon operasyonu başladı. Sıranın sizlere geleceği de açıkça konuşuluyordu. Önlemek, toplumu uyarmak için neden toplu bir duruş sergileyemediniz? Uğraştık aslında. 2007 sonlarında İlhan Selçuk’la sık sık konuştuk. Kemal Alemdaroğlu, Uçkun Geray, Servet Cömert, Ferit İlsever, Haluk Dural bunların tanığıdır. Tam da gelmekte olan operasyonu tarif ettik. Ülke bütünlüğünün, TSK’nın, Cumhuriyetin hedef alındığını anlatmaya çalıştık. Söylemek yetmez. Çare ortaya koymalıydınız. Onu da yaptık. Dedik ki: TSK’den emekli bazı komutanlar, Alemdaroğlu, sen, ben halkın karşısına çıkalım. Operasyonun amacını açıklayalım. Cepheden göğüsleyelim... Bir seferinde Ankara’ya gidiyordu. Yine önerdim: Gitmişken bunun görüşmelerini yapın, cepheden meyda okuyalım. “Kimseyi ikna edemeyiz” dedi. Selçuk gözaltına alındı ve bırakıldı. Değerlendirmesi ne oldu? “Doğu bu süreci gördü, Uyardı. Dediklerinin hepsi yaşandı” dedi. Zaten „Ergenekon Mergekekon’” kitabında bunları vurgulayarak yazdı...” Sizin meşhur bir bildiriniz var. İlk gözaltına alındığınızda bir bildiri yayınladınız. Olacakları kahin gibi bir bir saydınız. Doğru. 21 Mart 2008’de gözaltıa alındım. 22 Mart sabahın avukatıma o bildiriyi not ettirdim. Operasyonun amacını o günden anlattım.
TEŞEKKÜR “Beni Türk doktorlarına emanet edin.” ATATÜRK Annemiz Safire ATEŞ’in kalp ameliyatını başarıyla yapan ve ameliyat sonrası yoğun emek veren, çaba sarf eden, anacığımızı yaşama bağlayan, Anadolu insanına has; sıcak, içten yaklaşımlarıyla cana can katan kalp-damar ekibinden: Doçent Dr. Salih Fehmi KATIRCIOĞLU Dr. Şevket ATASOY Dr. Hasan Atilla KESKİN KVC Servis Sorumlu Hemşiresi Canan ILGAZ KVC Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Yeter YAMAN Ameliyat Hemşireleri Zekiye KARATAŞ ile Fatma KARTALOĞLU’na ve hasta yatış bölümündeki Tuğba, Eylem, Gökçe, Suzan ve adını hatırlayamadığım emek veren bütün hemşirelere sonsuz teşekkürler. Ne kadar haklıymışsın ATAM. Türkan-Ali Rıza-Gazi-Hasan-CengizZeki-Nurettin Ateş Sadet Ateş Aykut-Hanım Arslan Adile Aşam-Mürşide Öztürk
Hazırlayan: Emine DÖLEK
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
N TIR’ları durduran savcıdan Başbakan’a suç duyurusu
Adana’da MİT’e ait TIR’ların durdurulup aranmasıyla ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı, Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu. Zaman’ın haberine göre savcı, Erdoğan’ın, ‘Sen bunu nereye servis edeceksin?’, ‘Bunu ne adına yapıyorsun?’ ve ‘paralel savcı’ ifadelerinin hakaret ve iftira suçu oluşturduğunu belirtti. 19 Ocak’ta yaşanan olayda, Tarsus-AdanaGaziantep otoyolundan Ceyhan’a giden ve silah yüklü olduğu iddia edilen 2 TIR, durdurularak aranmış, talimatı veren iki savcı görevden alınmıştı. Savcı Takçı’nın avukatı Alp Değer Tanrıverdi, Başbakan Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programında söylediklerinin kabul edilemez olduğunu savunarak, Erdoğan’ın yürütülen olağan bir yargı faaliyetini özellikle bir casusluk faaliyetiymiş gibi lanse etmeye çalıştığını belirtti. Başbakan’ın Ankara Esenboğa Havaalanı’nda yaptığı açıklama hakkında da bir suç dilekçesi veren Tanrıverdi, Erdoğan’ın TIR’lara yönelik operasyonu, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarıyla bağdaştırdığını söyledi. Tanrıverdi, “Bu ifadeler, müvekkilime karşı alenen hakarettir. Görevini ifa ederken devlet ve millet adına hareket eden bir savcının böylesine ağır bir ithama maruz kalması kabul edilebilir bir durum değildir” diye konuştu.
Başbakan’a hakaretten Uslu için hapis istemi
Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu hakkında, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “hakaret” ettiği gerekçesiyle 1 yıl 4 aydan 2 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu tarafından hazırlanan ve Başbakan Erdoğan’ın müşteki olduğu 3 sayfalık iddianamede, Uslu’nun Taraf gazetesinde 21 Kasım 2013 tarihinde yayımlanan “Toptan kapatın” başlıklı köşe yazısında Başbakan’ın kişilik haklarına saldırı kastıyla ağır hakaretlerde bulunduğu belirtildi. Şikayete konu yazının yazıldığı tarihte Türkiye’nin gündeminde ‘dersanelerin kapatılması’ meselesinin yer aldığı ifade edilen iddianamede, Başbakan Erdoğan ve yönetimindeki hükümetin bu konudaki tavrına karşı, Emre Uslu’nun ve içinde bulunduğu grubun şiddetle karşı durduğu ve Başbakan Erdoğan’ı hedef alan siyasi nitelikte yazılar yazdığı ifade edildi. İddianamede, bir bütün olarak değerlendirildiğinde şikayet konusu yazıda Başbakan Erdoğan’ın hedef alındığı ve itham edildiğinin anlaşıldığı belirtildi.
ecip Fazıl’ın “Başyüce”si R.T. Erdoğan, Zati Sungur’luğa iyice kaptırdı kendini. Hanedan üyelerinin eşliğinde, savaş baltasını sağa sola sallayarak yaptığı zehir zemberek konuşmadan sonra gazetelere “Teşekkürler Türkiye!” reklamilanı vermiş: Savaş miğferinin içinden beyaz güvercinler uçurtarak milletin gözünü küllüyor. Bu teşekkür yağmurunun altında kalmak ayıp olacağı için, bendeniz, her cümlesine bir ısırgan sapıyla karşılık vererek Başyüce’ye bir dostluk buketi sunmak istiyorum: •30 Mart yerel seçimlerinde milletimiz son sözü söyledi. -Seçimin şaibeli olduğu her saat kanıtlanıyor. Seçmen seçimlerde vadeli söz verir ama bazen vadenin sona ermesini beklemeden demokratik insan hakkından birini kullanarak sokağa da dökülür. İllet olmayan her millet son sözünü asla söylemez, bir sözü daha vardır. Seçmen milletin ancak %43’ü (ki bu oranın hesaplanmasına da şeytan karışmıştır) bir söz verdi. O söze pek güvenme! •Demokratik olgunluğuyla yine kendi iradesine sahip çıktı. -Millette belki demokratik olgunluk var ama o olgunluk ne yazık ki sizin zat-ı âlinizde yok. Balkondan yaptığınız konuşmanın videosunu seyrederseniz, metnini yeniden okursanız o olgunluğun yanına bile yaklaşmadığınızı görürsünüz. Siz görmeseniz de
öteki millet (%57) görüyor bunu. •Büyük milletimiz oynanan oyunu gördü. Kasete, ihanete, montaja, şantaja dur dedi. -Size oy veren %43, polisi, yargıcı ve savcıyı engellediğiniz için oynanan oyunu göremedi. Kasete, ihanete, montaja, şantaja millet “Dur!” diyemez, ancak yargı “Dur!” der. Seçimden önce seçmen milletin %57’si size inanmıyordu; seçim dalaverelerini gördükten sonra midesi bulanıyor. Size %43 mü, %57 mi büyük diye sormuyorum; sizin payınız daha büyüktür. •Yalana, ihanete, manipülasyona geçit vermedi. İradesine, geleceğine, memleketine sahip çıktı. -Seçmenin %43’ü gizlenen, üzeri örtülen gerçekleri göremediği için size oy verdi. Görenlerin oyu belli: %57! %43 uykudan uyanırsa sen asıl o zaman kork! •Uzaktan kumandalı siyaseti, ülke düşmanlarıyla beraber kurgulanan oyunları bozdu. İstikrarı, huzuru, kardeşliği bozmak isteyenleri hezimete uğrattı. -Düşmanların adını vermediğiniz için, düşmanların muhalefet olmadığını kabul edersek, hükümetinizin 12 yıllık “paralel” ortağını kastettiğinizi düşünmek özgürlüğüne sahibiz. Bu parelel ortakla birlikte, itiraf ettiğiniz gibi, ülkenin TSK’sına, aydınlarına, yurtseverlerine kumpas kuran siz değil miydiniz? İçinde eşitliğin “e”si bulunmayan istikrarı, huzuru, kardeşliği, paralel ortağınızla birlikte bozmadınız mı? Eşitlik
Özdemir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti’nde fetvaların hükmü yok, inanmıyorsanız, deneyebilirsiniz. •(AK Parti) 77 milyon vatandaşımıza, oy verenvermeyen diye asla ayırmadan hizmete devam edecek. -77 milyon vatandaş konusunda ilkin adlandırma ve sıfatlandırmalardan vazgeçmeniz; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Pomak, Roman, Gürcü, Süryani, Ezidi diye nitelemekten; dindar, dindar olmayan, ateist, Sünni ve Alevi diye sıralamaktan vazgeçmeniz gerekiyor. Yaptığınız ayrımcılık ve bölücülüktür. •Aşkla, sevdayla, azimle hizmet bayrağını daha da yükseltecek. -Aşkla, sevdayla, azimle ama millete sormadan yapacağınız hizmet, eğer Üçüncü Köprü, Üçüncü Havaalanı, Kanal İstanbul gibi çılgınlıklar ise bayrak yerinde dursun, sakın yükseltmeyin. •Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi büyütmeye devam edecek. -Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ancak özgürlükçü, eşitlikçi demokrasi, laik düzen içinde, yeni Siyasal Partiler Yasası, barajsız seçim, özgür ve bağımsız yargı, özgür sendikalar, özgür sivil toplum
örgütleri, siyasete karışmayan cemaat ve tarikatlar, kadınlara eşit haklar, çocukların ve doğanın koşulsuz korunması büyütür. Ancak siz böyle düşünmüyorsunuz. •Millet büyük, hedef büyük, gelecek büyük... -Millet elbette “büyük”, ama sizin hedeflediğiniz büyük gelecek karanlıklar ülkesinde. •Büyük milletimize sonsuz teşekkürler. -Büyük milletin %57’si Mersin’e giderken siz nereye gidiyorsunuz? •Yeni Türkiye yolunda daima ileri. -“Yeni Türkiye” demek ne demek? Demokratik, laik ve sosyal olmayan hukuksuz bir devlet mi? Sayenizde demokrasi kavramı iyice soysuzlaştı. Cumhuriyet düzeninin temeli hukuktur. Biraz “Cumhuriyetimiz!” demeyi öğrenin. Demokrasinizin bir kalabalık rejimi olduğunu, hukukun çoğunluğun hukuku olduğunu, çoğunluğun azınlığı ezdiği bir rejim olduğunu ne yazık ki 12 yıllık saltanatınızda kanıtladınız. Şimdi azınlığın çoğunluğu ezdiğini kanıtlayacaksınız. Siz önce cumhuriyetçi olun, Türkiye Cumhuriyeti’ne saygı gösterin. İlkeleri size demokrasi yolunu gösterir.
‘Danıştay cinayetinin arkasında Gülen var’
Baba Arslan: Alparslan Işık Evleri’ne gitmişti
Alparslan Arslan’ın Fethullah Gülen’le ilişkisi yeniden gündemde. Danıştay üyesinin katili Arslan’ın, yeğen Kemalettin Gülen’le bağlantısına Aydınlık’tan sonra Sabah da yer verdi
S
abah gazetesi Ergenekon davasında gerekçeli kararın açıklandığı gün dikkat çekici bir haber yayımladı. Fatih Ulaş ve Emir Somer imzalı haberde Ergenekon davasına dayanak gösterilen Danıştay cinayetinden, Fethullah Gülen Cemaati’nin sorumlu olduğu belirtildi. Cinayetin gerçekleştiği günden bu yana Aydınlık’ın yazdığı gerçeklerin, iktidara yakınlığıyla bilinen Sabah’ta yayımlanması dikkat çekti. Haberde 17 Mayıs 2006’da Danıştay saldırısını gerçekleştiren tetikçi Alparslan Arslan’ın verdiği ifadelerde Fethullah Gülen’in yeğeni avukat Kemalettin Gülen’i suçladığı belirtildi. Ergenekon davası sürecinde Gülen hakkında birçok iddia gündeme geldi. Bunlardan biri
de Gülen Cemaati’nin Danıştay saldırısını Kemalettin Gülen üzerinden Alparslan Arslan’a yaptırdığıydı. Ancak Gülen hakkında herhangi bir işlem yapılmadığı gibi tanıklığa bile zorla getirildi. Bazı Ergenekon sanıkları, Gülen-Arslan ilişkisi irdelenirse Cemaat’in Danıştay cinayetindeki rolünün çözüleceğini, ancak Kemalettin Gülen’in savcılar tarafından korunduğunu söyledi.
Gülen, Arslan’ın bürosunda Danıştay dosyasında karanlıkta kalan noktalardan biri de, tetikçi Arslan’ın Fethullah Gülen Cemaati’yle olan bağlantısıydı. Arslan, Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’in Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden arka-
Cemaat’in sözcüsü İngiliz pasaportlu Yeni Şafak’ın haberine göre, Cemaat’in Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın başkanı Mustafa Yeşil’in İngiliz pasaportu taşıdığı ortaya çıktı. Dünyada vatandaşlık kazanmanın en zor olduğu ülkelerin başında gelen İngiltere’nin Yeşil’e nasıl pasaport verdiği ise bilinmiyor. Haberde “Yeşil’in, İngiltere pasaportunu kimin veya hangi istihbarat yapısının referansı ile aldığı araştırılıyor” ifadelerini kullanan Yenişafak, Fethullah Gülen’e Amerika Birleşik Devletleri’nin Pensilvanya kentinde oturuma vizesi için mahkemede bir CIA ajanının referans olmasını hatırlattı.
olmadan ne huzur, ne istikrar, ne kardeşlik ne de demokrasi olur! Bunu bir kenara yazın! •Büyük milletimiz, kurulduğu günden bugüne girdiği sekizinci seçimde de yine AK Parti’yi birinci yaptı. Milletimiz kazandı, sağlam irade kazandı. -AKP’niz 8 seçimden birinci çıkmış olabilir ama özgürlük, eşitlik, adalet ve kardeşlik erdemlerinin büyük sınavında sondan birinci oldu. Başta Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay sınavlarında da sınıfta kaldınız, işinize gelmeyen yargı kararlarına saygı göstermediniz. Millet sizin iktidarınızda sadece kaybetti, hiçbir şey kazanmadı. İradenizin hangi konularda tersine sağlam olduğunu milletin %57’si çok iyi biliyor. •AK Parti bu emaneti hem belediyelerde, hem ülke yönetiminde gurur ve sorumlulukla taşımaya devam edecek. AK Parti bugüne kadar olduğu gibi durmayacak, dinlenmeyecek. -Gurur ve sorumluluktan anladığınız şey seçmen-milletin %57’si ile çakışmıyor, örtüşmüyor; tam aksine çelişiyor. Hiç kuşku yok, Balkon söylevinizden de çok iyi anlaşıldığı gibi durmayı ve dinlenmeyi düşünmediğiniz belli. Eğer, durdurulan ve üstü örtülen skandallar konusunda durmayı ve dinlenmeyi düşünmüyorsanız, bu epeyce zor; ihaleleri gene aynı yöntemle vermeyi düşünüyorsanız bu da epeyce zor. Şurasından burasından ilga ettiğiniz Anayasa’yı tamamen ilga edemezseniz, yargı önünde hesap vermeden aklanmanız
TERSİ-DÜZÜ
Bu nasıl ‘Türkiye’ye teşekkür’?
1 Şubat 2013
Aydınlık, Danıştay katili Alparslan Arslan’ın Fethullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’le irtibatını defalarca yazmıştı.
daşıydı. Dava Ankara’da görülürken, Arslan’ın Danıştay üyelerinin resimlerinin bulunduğu gazeteyi kendisine Gülen’in verdiğini söylemesi üzerine Gülen, Arslan’ın akli dengesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle dilekçe verdi. Gülen’in Danıştay 2. Dairesi’nin kamu kurumlarında başörtüsünü yasaklayan kararından 25 Eylül 2013 sonra, bu kararı veren 2. Daire Başkanı s Arslan da Aydınlık’a verdiği Mustafa Birden’i Alparslan Arslan’ın babası İdri ni kabul etmişti evinden telefonla ara- söyleşide oğlunun Işıkevleriyle ilişkisi yarak küfrettiği iddia edildi. Ayrıca Danıştay saldırısından sındaki ilişkinin hangi boyutlara bir hafta önce Arslan’ın Gülen’in vardığını tespit etmek gerekir” dedi. bürosuna gittiği, burada Gülen’in Arslan’a, hakim Birden’in adresini Gülen: Açıklama ve telefon numarasını da verdiği yapmayacağım Kemalettin Gülen ise hakkınileri sürüldü. Ergenekon davasında ise bazı sanıklar ve avukatlar, Gülen daki iddialar nedeniyle mağdur olile Arslan arasındaki ilişkinin iyi duğunu öne sürerek Ergenekon irdelenmesi gerektiğini söyleyip, davasına müdahil olmak için başduruşmada tanık olarak dinlenme- vurdu. Talebi reddeden mahkeme, sini talep etti. Sanıklardan avukat Gülen’i 26 ve 28 Temmuz 2011 taKemal Kerinçsiz, “Arslan’ın Glock rihlerinde Silivri’deki mahkemede marka silahların bedellerini nasıl iki gün boyunca tanık olarak dinledi. temin ettiği konusunu çözümlemek Gülen, Alparslan Arslan ile üniiçin mutlaka Arslan ile Gülen ara- versite döneminde tanıştıklarını be-
Alparslan Arslan babası İdris Arslan, 25 Eylül 2013’te Aydınlık’a verdiği röportajda oğlunun Kemalettin Gülen ile ilişkisinden şüphelendiğini söylemişti. Haber Koordinatörümüz Önder Öztürk’ün yaptığı söyleşinin ilgili bölümü şöyle: Oğlunuzun Cemaat tarafından kullanıldığından şüphelenmediniz mi? Kemalettin Gülen’le görüşmesi şüphelendiriyor. Ama görüşme açık ve hem Alparslan’ın hem de Kemalettin Gülen’in açıklamaları birbiriyle örtüşüyor. Mahkemede, “Fethullah Gülen’i üzdüysem özür dilerim” demişti. Bu da ilginç ama nedenini bilmiyorum. Gülen okullarıyla bir ilgisi oldu mu? Elazığ’da Fethullah Gülen dershanesine kaydoldu. FEM, Elazığ’daki adıyla EFEM’e gitti. Derslerini geliştirmek için Işıkevlerine gittiğini de biliyorum.
lirterek, Arslan’ın kendisinden 3 yıl önde olduğu için fazla muhabbetleri olmadığını ancak zaman zaman aynı ortamlarda bulunduklarını söyledi. Gülen, Arslan ile ilişkilerinin sorulması üzerine, Danıştay olayını Gülen Cemaati’nin üzerine yıkmak için kara propaganda yapıldığını savundu. Ancak Alparslan Arslan 19, 20, 22 Ekim 2009 tarihlerinde Silivri’de 3 gün boyunca yapılan çapraz sorgusunda Gülen’i yalanlıyordu. Arslan, Işık Evleri’nin sorulması üzerine “Cemaat’in evlerinde benim kalmışlığım da var. Gidip gelmişliğim de...” diyordu. Kemalettin Gülen, kendisine telefonla ulaşan Sabah muhabirine herhangi bir açıklama yapmayacağını söyledi.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MÜFETTİŞLERİNİN EMNİYET İÇİNDE BAŞLATTIĞI SORUŞTURMANIN İLK RAPORU HAZIR
Müfettişler, ses kayıtlarını yapanların izini bulamadı 17 Aralık soruşturması sırasında internete düşen ses kayıtlarıyla ilgili soruşturmada, emniyet içinde kayıtları yapanların izine rastlanmadığı öne sürüldü
HABER MERKEZİ
Y
olsuzluk ve rüşvet soruşturması yürütülürken elde edilen, ardından da internete düşen ses kayıtları hakkında, müfettişlerin yaptığı soruşturmada Emniyet içinde bir ize rastlanamadığı iddia edildi. Rüşvet Operasyonu’nun ardından İçişleri Ba-
kanlığı mülki müfettişleri ile polis başmüfettişlerinin emniyet içinde başlattığı, 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarıyla ilgili ‘kozmik’ soruşturmada ilk rapor hazırlandı. Raporda, Tayyip Erdoğan ile oğlu arasında geçen, ayrıca işadamlarıyla bürokratlara ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını yapanların izine, emniyetin içinde rastlanmadı-
ğının belirtildiği öne sürüldü. Raporda, dinleme ve kayıtların Emniyet dışındaki bir merkezden yapıldığı ihtimaline işaret edildiği, ancak hangi birim tarafından yapıldığına ilişkin bir açıklamanın yer almadığı da kaydediliyor. Müfettişlerin, ön raporlarında, 17 Aralık Operasyonu’nun ardından tüm kritik birimlerde görevden
alma ve yer değiştirmelere rağmen dinlemelerin belli bir süre daha devam ettiğine dikkat çektikleri de iddialar arasında. Müfettişlerin ayrıca, 17 ve 25 Aralık operasyonlarında dinlemeteknik ve fiziki takip yapan polisleri de araştırdığı, kritik görevdeki müdür ve amirlerin listesini dahi çıkardıkları da belirtiliyor.
Hazırlayan: Ceyhun BOZKURT
Oy sayılarının başına ‘1’ eklediler YEŞİM ÇATALTAŞ
C
HP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul’un Kağıthane İlçesi’ndeki sandıklarda tespit edilen sahteciliklerle ilgili partisinin İl Başkanlığı binasında bir basın açıklaması düzenledi. Kağıthane İlçe Seçim Kurulu’nda, sahteciliğin yapıldığına karar verildiğini açıklayan Salıcı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacağını belirtti. Sonuçlarıyla oynanmış sandıkların bazılarından örnekler veren Salıcı; 2208 numaralı sandıkta AKP’nin 88 olan oyunun başına “1” eklenerek 188’e çıkarıldığını, 2260 numaralı sandıkta CHP oylarının 54’e indirildiğini, 1381 numaralı sandıkta 154 olan CHP oylarının 54’e düşürülürken, AKP’nin 85 olan oyunun da 185’e çıkarıl-
Oğuz Kaan Salıcı dığını ve bunun gibi onlarca örnek olduğunu belirtti.
AKP’lilerin de imzası var Salıcı, itirazlar sonucunda CHP’nin sadece Kağıthane ilçesindeki oylarında 2 bin 950 oy artış yaşandığını belirtti. Sandık
hilelerinin YSK tarafından da kabul edilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Salıcı Kağıthane’de seçimlerin yeniden yapılması gerektiğini ve bu yönde talepte bulunulacağını açıkladı. Salıcı, Kağıthane İlçe Seçim Kurulu’nun metninin son paragrafını da basın mensuplarıyla paylaştı. AKP’li üyenin de imzasının bulunduğu metinde şu ifadeler yer alıyor: “36 sandıkta yapılan hataların kalemle yapıldığı, hem yazı ile düzeltmeler yapıldığı ve belli bir partiden diğer bir partiye aktarmalar yapıldığı, sahte işlemlerin kim ve kimler tarafından yapıldığı tespiti için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına, kararın ilgisi itibari ile Kağıthane CHP İlçe Başkanlığı’na, AKP Kağıthane İlçe Başkanlığı’na tebliğ edilmesine karar verildi.”
Mehmet Ali
GÜLLER
maliguller@aydinlikgazete.com
ABD ve AKP Suriye’de ayrı mı düştü?
D Kağıthane’deki 2208 nolu sandığın ıslak imzalı tutanağında toplam oy sayısı 254, oy pusulası sayısı ise 353 olarak gözüküyor. Birleştirme tutanağında AKP’ye verilen 88 oyun 188 olarak dijital ortama geçirilmesi dikkat çekiyor.
311 seçmenli sandıktan 347 oy çıktı CHP
’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, seçim sonuçları ve hileleriyle ilgili CNN Türk’te Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı. Yavaş, “CHP 2030 No’lu sandıkta 43 oy almış, YSK’nınkinde bu 14 çıkıyor. 2070 No’lu sandıkta 79 oy almışken YSK’da 17 görünüyor. Çok sayıda örnek var. Kayıtlı seçmen sayısının 311 olduğu sandıkta 347 oy kullanan kayıtlı seçmen var. Bu örneklerin hepsinin izah edilebilmesi gerekiyor. Seçimi sadece CHP değil, ‘Ankara’nın Oyları’ gibi bağımsız gruplar da özenle takip ettiler. Usulsüzlüklerle ilgili pek çok kayıt var” diye konuştu. Yavaş şöyle devam etti: “124 bin geçersiz oy var bunun büyük çoğunluğu muhtar pusulalarınının da aynı zarfa konulması. Tek kabin konulması yüzünden. Yüksek seçim kurumu öğlene kadar, bu durumla ilgili bir uyarı yapıyor. Bazı sandıklarda bu oylar geçerli sayılıyor, bazılarında sayılmıyor”. Seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın sonuçları kamuyu manipüle edecek şekilde yansıttığını da söyleyen Yavaş, “Uzun bir süre veriler AKP’nin daha çok oy aldığı yerlerden geldi. Algı yönetimi yapıldı. Ankara sonuçları verilirken dört saat boyunca veri ekranları dondu. AA Genel Müdürü’nün o gece nerede olduğunu ısrarla sordum. Seçimlerin adil olması çok önemli. Kamu gücünün manipülatif şekilde kullanılması son derece yanlıştır. Tek yetkili seçim kurulu başkanıdır” dedi.
‘Her siyasi görüşten insan YSK önünde adalet bekledi’ “Her siyasi görüşten insan YSK’nın önünde toplanıp adalet bekledi” diyen Yavaş, “Biz YSK’da yapabilecek birşey olmadığını söyleyip itidal çağrısı yaptık. Seçim bizim için her şey değil. Burada önemli olan adalet arayışı. Önemli olan uzlaşarak bir yere varmaktır. Türkiye sokaklarından ayrımcılığı ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağım. Toplumun aradığı dil, birleştirici bir dildir, ötekileştiren değildir. Herkesi kendinize düşman ettikten sonra seçimi kazanmanın ne önemi var?” dedi.
İstanbul Barosu: Seçim sonuçlarına gölge düştü
İstanbul Barosu, 30 Mart yerel seçimlerinin Cumhuriyet tarihinin en büyük hile, şaibe ve yolsuzluk iddialarına konu olduğunu açıkladı. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu çerçevede oy torbalarının açılıp tutanakların karalanması, çöp konteynırlarından ve tuvaletlerden evet mühürlü, yakılmış ve tahrif edilmiş oy pusulalarının bulunması, seçim sonuçlarının ajanslara aktarılma biçimi, veri akışındaki uzun süreli kesinti, bir bakanın o mahalde dahi bulunmaması gerekirken oy sayımına katılması, mühürlerin çalınması, sonuçların elektronik kayıt sistemine girişindeki denetimsizlik, torbaların mühürsüz olması, mühürlerin kaybolması, tutanaklardaki yer ve rakam hataları, tahrifatlar, bazı yerlerde seçmenlerin sandık görevlilerince yönlendirilmesi, seçim gecesi onlarca ilde makul izahı yapılamayan elektrik kesintileri, içişleri bakanının sayım yapılan mahale gelmesi, ıslak imzalı tutanaklarla bilgisayar verilerinin örtüşmemesi, geçersiz oyların fazlalığı gibi sonuçları ve seçimlerin güvenilirliğini etkileyebilecek düzeyde yaygın ve ciddi iddiaların, buna ilişkin bazı somut verilerin bulunduğu görülmektedir. Tüm bu iddialar sonuçlarını ve meşrutiyetini tartışmalı hale getirmektedir.” Açıklamada, tüm bu hile yolsuzluk ve şaibe iddialarına karşılık Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) tarihsel bir görev ve sorumluluk düştüğünü vurgulandı.
Seçimde yapılan usulsüzlüklerle ilgili konuşan CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, ellerindeki bilgilerle YSK’nın verileri arasındaki çelişkilere dikkat çekti. Yavaş, ‘Olağanüstü şikayet hakkımızı kullanacağız’ dedi Mansur Yavaş: Netleşmemesi tam bir skandal 30 Mart yerel seçimlerinde Ankara’da eksik sayım ve usulsüzlük iddiaları üzerine yeniden oy sayımına başlayan ilçe seçim kurulu henüz bir açıklama yapmadı. Mansur Yavaş, sonuçlarının netleşmemesine yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi. Yavaş, “İs-
Gökçek’ten ‘Biz kazandık’ iddiası
tanbul gibi büyük bir metropolün seçim sonucunun akşam saatlerinde belli olmasına rağmen Ankara sonuçlarının sabaha kadar netleşmemesi tam bir skandaldır. YSK’nın yanlışlık varsa düzeltileceğine dair verdiği söz bizim için önemli bir teminattır” dedi.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
UFUK ÖTESİ
4 NİSAN 2014 CUMA
AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Melih Gökçek dün akşam saatlerinde yaptığı basın açıklamasıyla İlçe Seçim Kurulları’na yapılan itirazın sonuçlandığını ve AKP’nin 1 milyon 416 bin 770 oyla kazandığını iddia etti. Gökçek, CHP’nin ise 1 milyon 385 bin 038 oy aldığını söyledi.
ışişleri Bakanlığı’ndaki Suriye’ye savaş tezgâhı konulu dörtlü toplantı yeni bir tartışma yarattı: Acaba ABD ile AKP’nin Suriye stratejisi farklı mıydı? AKP ABD’ye rağmen mi Suriye’ye abanıyordu? ABD AKP’nin Suriye politikasına aslında en başından itibaren karşı mıydı? Bizi yukarıdaki soruların yanıtına götürecek pek çok olgu var ama biz bugün içeriden, AKP-Suriye muhalefeti cephesi içinden bir olguyu dikkatinize sunacağız:
Muhalefet: ABD yorulmamızı istiyor Erdoğan rejimi, Suriyeli teröristlere sadece lojistik destek vermiyor, aynı zamanda onların sözde hükümetine de bina veriyor, güvenliklerini sağlıyor. O bina, yani Suriye muhalefetinin oluşturduğu sözde hükümetin çalıştığı bina Gaziantep’te... El Cezire Türk’ten Özgün Levent işte bu binaya gidip sözde hükümetin başbakanı Ahmet Tuma ile çok önemli bir söyleşi yaptı. Tuma itiraflarla dolu söyleşide sıradışı saptamalar yaptı: 1) “ABD ne rejimin (Esad) ne de muhalefetin askeri anlamda tam bir zafere ulaşmasını istiyor. ABD iki tarafın da yorulmasını istiyor.” 2) “Türk hükümeti bize destek veren en önemli ülkedir. Ve bize her anlamda destek sağlıyor. Ancak biliyorsunuz ki Türkiye bir NATO üyesi. Dolayısıyla NATO’nun yasalarına göre hareket etmek zorunda. Kendi başına askeri bir karar alamaz.” 3) “Biz PYD’yi devrime düşman bir yapı olarak görüyoruz.” 4) “Bizim baştan devrimle ilgili yaptığımız tüm hesap ve değerlendirmeler yanlışmış. Çok net anlaşıldı ki, hiçbir şey Suriye halkının elinde değil, küresel güçlerin elindeymiş. Başta ABD olmak üzere uluslararası camia bu dosyanın sonlandırılmasına ikna olduklarında bu işi sona erdirirler.” (aljazeera.com.tr, 3 Nisan 2014)
Suriye’den ‘Kürdistan’ çıkarmak
YSK’ya çelenk, A polise karanfil
bdi İpekçi Parkı’nda toplanan yaklaşık 50 kişilik grup Mansur Yavaş’a destek amaçlı YSK’nın önüne çelenk bıraktı. YSK’nın bulunduğu Mithatpaşa Caddesi’nin giriş ve çıkışlarında bulunan polis barikatından geçen grup ellerinde karanfillerle YSK önüne geldi. YSK
önüne geldiği esnada güvenlik güçleri tarafından önleri kesilen grup, çelengi YSK önüne koyduktan sonra çevik kuvvete karanfil vermek istediğini belirtti. Güvenlik güçleri ile anlaşmaya varan Mansur Yavaş gönüllüleri
çelengi kapıya koyarak YSK’ya bu süreç içerisinde güvendiklerini belirtti. Daha sonra güvenlik güçleri ve gazetecilere karanfil dağıtan eylemciler çevik kuvvet barikatının önünde hatıra fotoğrafı çektirerek YSK önünden ayrıldı.
Akaydın’a linç kampanyasına sert yanıt Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Akaydın’a karşı dünkü baskınla başlayan linç kampasına CHP’den karşılık geldi. Akaydın, kendisine yönelik sürdürülen AKP operasyonunu anlattı ve savcılığa suç duyurusunda bulundu
C
HP’nin seçimlerin yenilenmesi için yaptığı başvuruyla başlayan ve dün AKP’lilerin Büyükşehir Belediyesi’ne yaptıkları baskınla devam eden olaylarla ilgili Mustafa Akaydın tarafından suç duyurusu ve açıklama yapıldı. CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil, Genel Başkan Yardımcıları Adnan Keskin ve Yakup Akkaya’nın da destek verdiği açıklamada Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Akaydın, CHP İl Başkanı Devrim Kök ve CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’la yaklaşık 5 saatlik toplantı yaptı ve adliye önünde basının karşısına geçti. Prof.Dr. Akaydın kendisine yönelik sürdürülen karşı propagandanın bir devlet operasyonu olduğunu açıkladı. Bir çok kurum temsilcisinin ve binlerce yurttaşın hazır bulunduğu adliye çıkışında ilk sözü alan Prof. Dr. Mustafa Akaydın, Menderes Türel’in kendisine karşı kullandığı evrakların dosyasını basın mensuplarına göstererek şöyle konuştu: “Bu dosyaların hepsi Belediye Meclisi’nin
niteliği yoktur.”
‘Akaydın’ın ayakkabı kutuları yok’
Mustafa Akaydın
yazı işleri kararlar dairesinde vardır. Her ay AKP’li üyeler dahil 31 meclis üyesine gönderilen gündem klasörleri. Bunların içinde imarla ilgili kararlar da vardır. Bütçe varsa gündemde bütçe evrakları da bulunur. 60 aylık belediye başkanıyım. Biriken 60 klasör Belediye Başkanının talimatıyla imha edilmiştir. Bunların hepsi fotokopi. Aralarında imar komisyonu kararları da var. Bunların yolsuzluk
İstanbul’da 395 bin oy geçersiz sayıldı
İstanbul’da 395 bin oy geçirsiz sayıldı. Seçimlerin geçici sonucu 90 saat sonra açıklanabildi. Listeye göre 10 milyon 197 bin 168 seçmeni olan İstanbul’da 9 milyon 116 bin 43 kişi oy kullandı. İlk sayımda 8 milyon 701 bin 489 oy
geçerli sayıldı. Partilerin itirazı üzerine yeniden yapılan sayımda 19 bin 471 seçmenin oyu daha geçerli sayıldı. Böylece geçerli oyların sayısı 8 milyon 720 bin 960’a yükseldi. İl Seçim Kurulu, 395 bin 83 seçmenin oyunu da geçersiz saydı.
Daha sonra sözü alan CHP Genel Sekreteri Adnan Sezgin Akaydın’ın beş yıldır siyasi iktidarın denetim ve kontrolü altında görev yaptığını söyleyerek şunları şu ifadeleri kullandı: “Mustafa Akaydın evinde ayakkabı kutuları içerisinde para saklamadı, kasalarından para çıkmadı, Mustafa Akaydın,konutunda çocuklarının başında bulunduğu vakfa kamudan kaynak aktarmadı. Mustafa Akaydın’ın verilmeyecek bir hesabı yoktur.Buülkede kaçması gerekenler,yavuz hırsız misali televizyon ekranlarının karşısına çıkarak,Mustafa Akaydın’ın yurtdışına kaçacağını iddia etmekle utanç verici bir yaklaşım sergilemişlerdir. Bu bakanı kınıyorum.” Keskin, AKP’li Türel’in Belediye’ye ait bir alana taraftarları ile beraber baskın yapmasın eşkiyalık olarak değerlendirdi. Kalabalıktan sık sık “Faşizme karşı omuz omuza,Mustafa Kemal’in askerleriyiz.”sloganları yükseldi.
MHP kazandı , AKP itiraz etti CHP’ye geçti
Belediye Başkanlığını MHP’nin kazandığı açıklanan Balıkesir Manyas’ta AKP’nin itirazı üzerine başkanlık CHP’ye geçti. Manyas’ta seçimden sonra ilk olarak MHP’nin birinci çıktığı açıklandı. Ancak AKP İlçe Başkanlığı Seçim Kuru-
luna yeniden sayım için itiraz etti ve ortaya şaşırtıcı bir sonuç çıktı. CHP adayı Tancan Barçın’ın, belediye başkanlığını 20 oy farkla kazandığı bildirildi. Yeni dağılıma göre, CHP adayı 5 bin 940 oy, AKP adayı 5 bin 920 oy ve MHP adayı ise 2 bin 821 oy aldı.
Bu saptamalar, ABD’nin ya da ona taşeronluk yapan bölge ülkelerinin derdinin demokrasi ya da Suriye halkı olmadığının muhalefet içinde yavaş yavaş anlaşılmaya başladığını ortaya koymaktadır. Ancak bu, kısa vadede bir durum değişikliğine neden olmaz; fakat ilerisi için kuşkusuz bazı sonuçlar doğuracaktır. Ahmet Tuma’nın açıklamaları, başka bazı muhalif liderlerin açıklamalarıyla birlikte okunduğunda, o cephede ABD’nin esas hedefinin anlaşılmaya başlandığını ortaya koymaktadır. PYD karşıtı keskin açıklamaları da, aslında o hedefi doğru okumaya başlamalarıyla ilgilidir. Nedir o hedef? 4. yılına giren Suriye krizi süresince hep dikkat çektiğimiz gibi ABD’nin asıl hedefi, Irak’ın kuzeyinde 20 yıl boyunca inşa ettiği Kürt devletini, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açmaktır! ABD’nin iki Irak saldırısının da, taşeronları üzerinden yürüttüğü Suriye saldırısının da ana hedefi “Büyük Kürdistan”dır! Bu gerçeği esas almayan her analiz hatalı olacaktır; insan hakkı ve demokrasi gibi kavramlar arasında sıkışacaktır, ulusal ve bölgesel çıkarları atlayacaktır.
El Kaide’li plandan PYD’li plana geçiş zorluğu Gelelim AKP’nin bu noktada ABD’yle bir çelişmesinin olup olmadığına... Kuşkusuz işin sahibi ile işin yüklenicisi arasında her zaman bir çelişme olur ama önemle belirtelim: Suriye’ye saldırının sahibi olan ABD, saldırının stratejisini de belirler; AKP ise yüklenici olarak saldırıyı uygular ve en fazla taktik manevralar konusunda ABD’yle ayrı düşer. ABD ile AKP’nin Suriye’deki en önemli çelişmesi “yapamamakla” ilgilidir. İçeride savaş karşıtı muhalefet, halk hareketi, iktidarın güç kaybı ve “Kürt Açılımı”nın 9 aydır sekteye uğraması, Erdoğan-Davutoğlu ikilisini zorunlu olarak yavaşlatmıştır. Çelişmenin kaynağı iddia edildiği gibi ABD’nin Suriye’ye saldırıdan vazgeçmesi ve masada çözüm istemesi değil, ki burada Rusya faktörlü nesnel zorunluluklar vardır, AKP’nin El Kaide’ye dayalı ABD planından, PYD’ye dayalı ABD planına geçmekte zorlanmasıdır! Zira stratejinin bu 2. aşaması, yani PYD’li saldırı hali, içeride AKP’ye yeni engeller çıkarmaktadır. MİT TIR’ının deşifre edilmesi ve Dışişleri’ndeki savaş konuşmasının sızdırılması, zaten Cemaat’i aşan bir iştir!
Hazırlayan:Mustafa GÜRBÜZ
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
YOK HÜKMÜNDEKİ ERGENEKON MAHKEMESİNİN HUKUKSUZLUĞU BİTMİYOR
Gerekçe değil savunmalarını yazdılar Doğruları söylemek ‘ortak strateji’ Metinin “Önsöz” kısmında davada yargılananların ortak stratejiyle savunma yaptığı savunuldu. Sözde “Ortak savunma stratejileri” şöyle sıralandı: 1-Bu davanın polis içindeki bir çetenin tertibi olduğu ve MİT ile bir kısım mensuplarının oyunlarıyla başlatıldığını devamlı tekrarlama. 2- Suçlamaları devamlı olarak reddetme. 3-Ergenekon diye bir örgütün olduğu iddiasının doğru olmadığını ısrarla ifade etme, Yargılananların büyük çoğunluğunun vatansever ve masum olduklarını yineleme. 4- “Tuncay Güney gibi güvenilmez kişinin beyanları dosyadan çıkarıldığında aleyhte hiçbir şey kalmıyor” beyanını sıklıkla işleme. 5-Hakkında dava açılan asker kişilerin ne ile suçlandığını göz ardı ederek, Türk Silahlı Kuvvetlerini’ nin suç örgütü kabul edildiğini iddia etme, TSK ile kendilerini özdeşleştirerek avantajlı durum elde etme. 6-AKP muhalifi olduklarından dolayı yargılandıklarını savunmaları.
Dava masrafı 317 bin 162 lira 27 kuruş Mahkeme tebligat, bilirkişi avukat ve posta kalemlerinden oluşan toplam yargılama giderini 317 bin 162 lira 27 kuruş olarak hesapladı. Metnin son bölümünde 5 yıl süren davanın yargılama gideri olarak hesaplanan 317 bin 162 lira 27 kuruşun ceza alan 245 sanıktan tahsil edileceği belirtildi.
Ergenekon hâkimlerinin yeni görev yerleri belli oldu Ergenekon davasına bakan eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin yeni görev yerleri belli oldu. HSYK’nın internet sitesinden duyurulan yer bilgilerine göre Eski Ergenekon Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına atandı. Üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Hüsnü Çalmuk Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına, Ercan Fırat Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi üyeliğine, Fatih Mehmet Uslu Kütahya 2. Sulh Ceza Mahkemesi hakimliğine, Nihat Topal Tüketici Mahkemesi hakimliğine getirildi.
ADALET BAKANI BOZDAĞ:
‘17 bin sayfa gerekçeli karar mı olur?’ Bekir Bozdağ
Eski Ergenekon mahkemesi ‘gerekçeli karar’ adı altında korsan bildiri yayınladı. Yetkisiz olduğu için altına imza atamayan hâkimler, dağıtılan metinde uydurma delilleri arka arkaya sıraladı İSTİHBARAT SERVİSİ
E
rgenekon davasına bakan eski 13. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri dün gerekçeli karar olduğunu iddia ettiği bir metin açıkladı. Eski mahkeme heyeti, basın mensuplarını Silivri Cezaevi karşısındaki adliye salonuna çağırarak 16 bin 798 sayfalık metnin ve eklerinin içinde olduğu CD’leri dağıttı. Eski Mahkeme Başkan Hasan Hüseyin Özese, üye hâkimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk tarafından 8 ayda yazılan metin 3 kitaptan oluşuyor. Metne “Önsöz” yazılması ise dikkat çekti.
kanlarından Orgeneral (E) Hilmi Özkök hakkında da yoğun bir karalama ve itibarsızlaştırma faaliyeti yürütmüşlerdir. Mahkememiz kararını bağımsız ve tarafsız olarak, tam bir vicdani kanaatle vermiştir. Sanıklar tarafından ‘Bir genelkurmay başkanından nasıl terörist olur?’ söylemleriyle oluşturulan bir algı söz konusu olmuştur. (...) ‘terörist’ kelimesi hukuki değil, basın yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavramdır.
Hukukta ise ‘terör suçlusu’ kavramı tercih edilir. Yapılan bu çalışmalar ile öncelikli olarak AKP orjinli birinin Cumhurbaşkanlığı’na seçtirilmemesi hedeflenmiştir. (...) AKP’nin kapatılması sürecinde deliller üretilmiştir. Ergenekon Örgütü’nün ele geçen belgelerinde belirtilen gizlilik prensibine ve örgütün farklı birimlerinde hücre şeklinde düzenlenen yapılanmalarına göre, bütün mensuplarının birbirlerini bilemeyecekleri de anlaşılmaktadır.
İMZA YETKİLERİ YOK
UYAP’a yüklenemedi TMK’nın 10. maddesinin kaldırılmasıyla kapatılan mahkemenin başka görevlere atanan hâkimleri, yetkisizlik nedeniyle yazdıkları metni Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) yükleyemedi. Metin imzasız olarak basın mensuplarına verilirken, dava avukatları imzalanamayan ve UYAP’a yüklenemeyen sözde gerekçeli karara ulaşamadı. Öte yandan gerekçeli karar olduğu öne sürülen metinde yargılama süresinde çürütülen iddialar ve kamuoyu vicdanını yaralayan hukuksuzluklar savunuldu. Hâkimlerin adeta haklarındaki suçlamalara yanıt verdiği metinde, dikkat çeken bazı bölümler şunlar: Mahkememizde karara bağlanan davada, Ergenekon Terör Örgütü’nün özellikle Bülent Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümeti ve Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlıklarındaki 58. ve 59. hükümetleri hedef alan faaliyetlerini yoğunlaştırdığı anlaşılmaktadır.
‘Ordu millet elele’ demek yanlışmış! Sanıkların (...) 1960 askeri darbesini, bir devrim olarak değerlendirdikleri, bu tür bir müdahalenin gerçekleşmesini açıkça ifade ettikleri, ordu millet el ele bir araya gelmesiyle ordunun gidişata ‘dur’ demesi gerektiğinden bahsettikleri görülmüştür. Derin Devlet / Kontrgerilla / Gladyo / Süper NATO isimleriyle anılan ‘Derin Yapı’ ilk kez yargı önüne çıkarılmıştır. Susurluk Davası’nda bir hücresine ulaşılabilen, ancak o zamanki şartlar ve delil durumu gereği ancak 14 kişinin, sadece çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında yargılanabildiği derin yapı, 2008’de başlayan yargılamayla daha bütüncül ele alınarak yargılanmıştır.
Ergenekon hâkimlerinin, “UYAP’a yüklendi” dediği metin, gazetemizin baskıya gittiği saatlerde sistemde yoktu. Avukatlar, “Olamaz; çünkü hâkimlerin imza yetkisi yok” dedi.
Avukat Küçük: Karar değil korsan bildiri MELİH YILDIRIM Ergenekon davasında 20 Ekim 2008’den 5 Ağustos 2013’e kadar aralıksız olarak avukatlık yapan Zeynep Küçük, mahkemenin basına dağıttığı “gerekçeli kararı” yorumladı. “Bu karar olduğu iddia edilen bir metin. Korsan bir bildiridir” diyen Küçük, Türk Milleti adına 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin vermiş olduğu bir karar olmadığını söyledi. Ergenekon davasında gerekçeli karar açıklandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Heyet Özkök’ü korudu
Her davada görülebilecek hatalar büyütülmüş, aleyhteki önemli deliller özenle gündemden kaçırılmıştır. Önceki Genelkurmay Baş-
Açıklanan bir gerekçeli karar yok. Şu an elimizdeki metin sadece kaldırılmış bir mahkemenin, atanmış hâkimler tarafından basına “Bu bizim gerekçeli kararımız” şeklinde dağıtılan bir metin var. Hukuki anlamda bir gerekçeli karar ın tanımlanabilmesi için yasada öngörülen usuli birtakım hususlar vardır; oysa bunların hiçbirini içermeyen bir metin var elimizde. Bu, Türk Milleti adına 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin vermiş olduğu bir karar değil. Çünkü usulde öngörülen koşulların hiçbirini taşımıyor. Bir kararda, hukuki gerekçede olması gereken koşulları taşımadığı gibi, hiçbir imza da yok. Bu metni kimin kaleme aldığını bilemiyoruz. Altında imza yok... Dosyanın içeriği açılamıyorsa bile, son yapılan işlem olarak gerekçeli kararın yazılmış olduğunu görmemiz gerekir. Ancak yazılmış olduğuna ilişkin yeni bir bilgi eklenmemiş olduğunu görüyoruz. Mevcut koşullar altında biz sadece Zeynep şu anda 3 hâkimin Küçük
basın mensuplarını çağırarak ellerine tutuşturdukları 16 bin 798 sayflık bir metinden bahsedilebilir.
‘Avukatlar yerine basına dağıtmak suçtur’ Gerekçeli karar olduğu iddia edilen metin, basına dağıtıldı. Bu, bir suçtur. Normal şartlar altında bir davanın muhatabı (sanık ya da sanık avukatı) değilseniz, o davadan çıkan kararı alamazsınız. Yasaktır. Bu şartlar altında henüz bir gerekçe oluşturulmaksızın, bunu sistemde bizim en azından görmemiz sağlanmadan basına bunu CD’lerle servis edilmesini ben ancak bir korsan bildiri olarak tanımlarım. 13. Ağır Ceza Mahkemesi kaldırıldı. Kapanan mahkeme gerekçeli karar yazdığını iddia ediyor. Ama siz bunu kabul etmediğinizi söylüyorsunuz. Bundan sonra ne olacak? Artık 13. Ağır Ceza Mahkemesi diye bir mahkeme yok. Bu hâkimler, olmayan bir mahkeme adına gerekçe yazmaya uğraşıyorlar. Bu hâkimlerin imza yetkisi yok. Geldiğimiz noktada kilitlenen husus bu. Olmayan bir mahkeme adına sonradan karar yazamazsınız. Bu mahkeme kalktı, bitti. Kendisine verilen süreler doldu, uzatılmadı. Kanun em-
redici bir süre öngördü, “Seni tasfiye ediyorum, 15 gün içinde gerekçeli kararı yaz” dedi. Ben bir avukat olarak soruyorum; heyet, 16 bin 798 sayfayı 8 ayda yazdı. Bir avukat olarak hergün 100 sayfa okusam kaç günde bitirebilirim. Fiziken bir düğüm yaratıldı ve çözülmesi mümkün görünmüyor. Allah’tan sanıkların tahliyesi sağlandı da mağduriyetler minimuma indirildi. Metinde sizinle ilgili de tanığın beyanları konusunda şüphe uyandırmaya çalıştığınız belirtiliyor. Mahkeme bizim tanıkları çapraz sorguya tabi tutmamızdan çekindi. Çünkü çapraz sorgu neticesinde o tanıkların ne derece yalan söyledikleri, olayları nasıl yönlendirmeyle aktardıkları açığa çıkıyordu. Onun için de mahkeme direkt bizlere karşı bir tavır alarak sorduğumuz bütün soruları yönlendirme olarak nitelendirdi. Mesela bir tanık “Kafam iyiydi o sırada” diyor. Bunu böyle beyan ettiği için siz soru olarak, “Uyuşturucu kullanıyor musunuz, içki kullanıyor musunuz?” diye sorduğunda “Tanığı yönlendiriyorsun” diye mahkeme soruyu sormanı engelliyor. İşte bunların tamamını da maalesef yönlendirme soru olarak kayda geçiyor.
DOĞU PERİNÇEK 6 YIL ARADAN SONRA YENİDEN ANKARA’DA
ROTA
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ eski Ergenekon Mahkemesi’nin ‘gerekçeli kararı’nı şu sözlerle eleştirdi: “Ben ilk defa böyle bir karar duydum. Bu kadar uzun gerekçelerle ne yazdılar ben de merak ediyorum. Kim okuyacak, nasıl okuyacak, ne kadar zaman içinde okuyacak, analizi nasıl yapılacak? Temyize başvuracak olanlar söz konusu... Bu gerekçeli karar kaç günde incelenecek? Ne kadar zaman içinde temyiz dilekçelerini yazacaklar? Kanunun ön gördüğü süreye herkesin uyması lazım; ona göre yazılması gerekiyor. Bugüne kadar yazılmamış olması da, haklarında karar verilen kişilerin; Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat haklarını da engellemiştir. Gecikme ile kişilerin aleyhine sonuçlar doğurmuştur. Mahkûm olanlar adına hak ihlâlleri yapılmıştır.”
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Yazarımız yoğunluğu nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.
‘Gerekçeyi’ yazanlar o mahkemelerde yargılanacak’ AYDINLIK / ANKARA
İ
şçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Mart 2008 tarihinde gözaltına alınıp, Ergenekon tertibinden tutuklandığı İşçi Partisi Genel Merkezi’nde 6 yıl sonra coşkulu partililer tarafından karşılandı. Yüzlerce İşçi Partili, “Öncü Cesur Doğu Perinçek” sloganıyla karşıladı. Genel Merkez binası önünde partililere seslenen Perinçek, bu seçimlerin “çıkmazda yapılan” bir seçim olduğunu belirterek, “Bu kör çıkmazlardan büyük çözümlerle çıkacağız. Haziran, Temmuz aylarında ayaklananlar, Arslanlı Yol’da yürüyenler karanlığa kapılmasın. Bu sonuçlar, Türkiye’yi devrimci çözümlere muhtaç hale getirdi” dedi.
‘Erdoğan ve Gül Köşk’e çıkamayacak’’ Türkiye’de milli hükümet koşullarının güçlendiğini vurgulayan Perinçek, “Bundan sonra Mustafa Kemal’in askerlerinin Arslanlı Yol’daki çözümü güçlenmiştir. Göreceksiniz 1-2 yıl içinde Türkiye’nin
başında AKP olmayacak. Çünkü Türkiye’yi bir yıl daha taşıyacak bir AKP yok, Türkiye yeniden Atatürk’te birleşenlerin yoluna girecek. Sıcak para diktası yıkılmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Çankaya’ya çıkamayacaklardır. Çankaya yeniden Atatürk’ün Çankayası olacaktır. Bizler İşçi Partisi olarak üstümüze düşen görevleri yapacağız. Bu birlikteliğe önderlik edeceğiz” şeklinde konuştu.
Perinçek’ten ‘gerekçeli karar’ yorumu Bir basın mensubunun Ergenekon davasının gerekçeli kararının yayınlanmasıyla ilgili ne düşündüğünü sorması üzerine Perinçek şu görüşlerini aktardı: “Olmayan mahkemenin korsan bildirisi. 16 bin sayfalık korsan bir bildiridir. Mahkemeler korsan bildiri yayınlar mı? Korsanlık yapıyorlar çünkü yasal yetkileri yok, yasadışılar. Yasanın verdiği 15 günlük süre içerisinde görevlerini yapmadılar. Onu yazan F Tipi örgütün üyeleri artık o kürsülerde yargıç olarak oturamayacaklar, o
6 yıl aradan sonra Ankara’ya giden Perinçek’i partililer ve yurttaşlar genel merkez önünde coşkuyla karşıladı. mahkemelerde yargılanacaklardır. Türkiye o günlere gitmektedir.”
İlk ziyaretçi Canan Arıtman Perinçek’i ilk ziyaret eden Eski İzmir Milletvekili, Cumhu-
riyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Canan Arıtman Başkanlığındaki CKD heyeti oldu. Arıtman ziyaretinde İP liderine geç-
miş olsun dileklerinde bulunarak, AİHM zaferinden dolayı millet adına kutlayarak büyük bir görevi yerine getirdiğini belirtti.
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
BAŞBUĞ’DAN GEREKÇELİ KARAR YORUMU: CİDDİYE ALMIYORUM!
16 bin değil 116 bin sayfa da yazsanız... E
ski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ile birlikte Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan MHP Milletvekili Engin Alan’ı ziyaret etti. Ziyaret sonrası basın mensuplarının Ergenekon’un sözde “gerekçeli kararı”yla ilgili sorularını yanıtlayan İlker Başbuğ şunları söyledi: “Bu saldırılar, sadece kişilere değil, Türk milletine yönelik saldırıdır. Artık Balyoz süreci olmak üzere diğer Casusluk davaları da dahil olmak üzere tutsak bulunanların artık son noktasındayız diye düşü-
nüyorum. Artık yeter deyin.”
‘Alan bu sürecin kahramanlarından’
‘Mahkeme üyeleri kararı savunamaz’ “Kaldırılan, tarih olan bir mahkemenin 8 ay sonra açıkladığı gerekçeli karar var” diyen Başbuğ, “Ben özel yetkili savcıların hazırladığı iddianameyi ciddiye almadım. Özel yetkili mahkemenin 5 Ağustos 2013 günü vermiş olduğu kararı da ciddiye almadım. Bana bu soruyu sormayın. Ciddiye almıyorum. Zamanınızı harcamayın. 16 bin sayfalık gerekçeli karar hazırlamışlar. Ben onlara acıyayım mı; kelime bulamıyorum.
Alan’la ilgili “Engin Alan yaşanılan hukuk cinayetleri sürecinde adeta simge olmuş arkadaşlarımızdan birisi” diyen Başbuğ, şöyle dedi: “TSK mensubu olan diğer arkadaşlarım da aynı niteliklere sahip. Engin Alan bu sürecin kahramanlarından biri. Bütün silah arkadaşlarımızın cezaevlerinde tutsak oluşu sadece onlara yönelik yapılan bir saldırı değildir. Bu, TSK’ya ve milletin iradesine saldırıdır.”
İlker İlker Başbuğ Başbuğ Başbuğ Başbuğ
Sayın mahkeme üyeleri, 16 bin sayfa değil 116 bin sayfa da gerekçe yazsanız siz o kararı savunamazsınız” diye konuştu.
Başbuğ’un avukatı: Terör suçlusu değerlendirmesi yanıltmaca Orgeneral İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer, Ergenekon davasının gerekçeli kararında müvekkiline ilişkin yapılan değerlendirmelerle ilgili yazılı açıklama yaptı. “İlker Başbuğ hakkında ‘terör suçlusu’ değerlen-
dirmesi yanıltmacadır” denilen açıklama şöyle devam etti: “Genelkurmay Başkanı’nın görevi başında iken terör örgütü yöneticisi olarak gösterilmesi ve terörist olarak suçlanarak tutuklanması, kamuoyunca haklı
eleştiri konusu yapılmıştır. 3 Nisan 2014 tarihinde basına dağıtılan ve hukuken tartışmalı metinde ise toplumsal algıyı etkilemek adına müvekkilimize yönelik ‘terör suçlusu’ ifadesinin kullanıldığı görülmüştür.”
Kerem Altıparmak
İlker Başbuğ TBB’yi ziyaret etti şkanı emekli OrEski Genelkurmay Ba n Türkiye Barolar dü general İlker Başbuğ etti. Birliği’ni (TBB) ziyaret . Metin Feyzioğlu Dr f. Pro nı TBB Başka eleri ile görüşen ve Yönetim Kurulu üy ı nezdinde tüm an Başbuğ, “TBB Başk etmeye geldim. avukatlara teşekkür ılama ve adalet Herkes için adil yarg . istiyoruz” diye konuştu
TBB BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU: CUMHURİYET VE ATATÜRK BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜMÜZ
‘Türkiye’yi birleştirecek Cumhurbaşkanı gerek’ Seçilecek Cumhurbaşkanının Türkiye’yi bölünmüş görüntüsünden kurtarması gerektiğini belirten Feyzioğlu, ‘Atatürkçü aday, Hakkâri’den de Zonguldak’tan da destek görür’ dedi AYDINLIK / ANKARA
T
ürkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu.
‘Beklenen uzlaşmayı sağlamalı’ Bu kez Cumhurbaşkanını halkın seçeceğini kaydeden Feyzioğlu, “Cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilecek. Bu nedenle, sembolik olmasının ötesinde anayasal yetkilerini gerçek anlamda kullanacak bir cumhurbaşkanı olacak. Onun için seçilecek cumhurbaşkanı tüm halkı kucaklamalıdır. 27-28 milyon oyla seçilecek. Bu bile cumhurbaşkanının tek başına ne kadar önemli bir figür olacağının göstergesidir”
Metin Metin Metin Metin Feyzioğlu Feyzioğlu Feyzioğlu
dedi. Türkiye’de kamplaşma yaratıldığına dikkat çeken Feyzioğlu, “Seçilecek cumhurbaşkanı toplumda her yurttaşı kucakla-
malıdır. Kimseyi ötekileştirmeyen bir cumhurbaşkanı olmalıdır. Hukukun evrensel dilini kullanıp ona göre hareket eden biri ol-
malıdır” diye konuştu. Türkiye’nin birliğe ihtiyacı olduğunu vurgulayan Feyzioğlu şunları söyledi: “Yeni Cumhurbaşkanı geniş bir uzlaşma sağlayabilecek bir kişi olmalı ve beklenen uzlaşmayı sağlamalıdır. Yerel seçimlerden sonra ortaya çıkan harita gerçek olmasa da bölünmüşlük algısı yaratıyor. Bu nedenle seçilecek cumhurbaşkanı gerçek anlamda birlik sağlamalıdır. Birleştirici güç ve üsluba ihtiyaç var. İnsan haklarının dilini kullanan bir cumhurbaşkanına ihtiyaç var. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi ve Atatürk, bizim birleştirici gücümüzdür. Atatürk’ü doğru anlarsak, Diyarbakır’ı da, Karadeniz’i de, Ege’yi de, Akdeniz’i de, Trakya’yı da, Orta Anadolu’yu da birleştiririz. İnsan hakları ve eşit yurttaşlık bilinci oluşur.”
‘Cumhurbaşkanlığı’nda AKP’de sürpriz olmaz’
‘Yurtseverler esirken Avukatlar Günü kutlanamaz’
B
B
aşbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kırıkkale Belediyesi’nde düzenlenen devir teslim töreninden sonra basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Kesinlikle AKP’de sürprizler olmayacağını söyleyen Atalay, “AKP’de kimse bireysel taleplerde bulunmaz. Bunun en iyi örneği de Cumhurbaşkanımızla Başbakanımızın, partimizin kurulduğundan bugüne kadar karşılıklı, birbiriyle ilgili kardeşlikleri, fedakârlıklarıdır” iddiasında bulundu.
‘Aramızda anlaşırız’ Partilerinin iktidar olduğunda, Erdoğan’ın milletvekili adayı olamadığını hatırlatan Atalay, “O zaman parti olarak genel başkanı-
Beşir Beşir Beşir Beşir Atalay Atalay Atalay Atalay mızın kararıyla Abdullah Bey’in Başbakan olmasıyla, daha sonra Abdullah Bey Başbakan olarak çaba sarf etti. Parti olarak hepimiz Anayasayı değiştirdik. Başbakanımız Siirt’ten aday oldu. Milletvekili oldu. Abdullah Bey ‘emaneti ben size devrediyorum’ diyerek devretti” diye konuştu.
alyoz tertibinde ceza verilen tutsak komutanların avukatlarından Avukat Şule Nazlıoğlu Erol, yargının ve adaletin bir cemaatin vesayeti altında olduğu ortamda kutlama yapılamayacağını söyleyerek, “Cezaevlerinde esir tutulan yüzlerce yurtseverin varlığına rağmen nasıl kutlanabilir?” ifadelerini kullandı.
‘Tek de olsa mücadele’ Nazi Almanya’sı döneminin en ağır koşullarında bile görülmeyen ölçüde savunma hakkına ve avukatlara ağır saldırılar gerçekleştirildiğini ifade eden Erol şöyle devam etti: “Savunmaya ve avukatlık mesleğine yönelik saldırılara karşı mücadele günüdür.
İşte AKP’ye seçim kazandıran gizli güç!.. “Korku imparatorluğu” kaygısı, “Gezi” tepkisi, işsizlik, yoksulluk, “Ergenekon” kumpası, sosyal sorunlar, artan fuhuş, yıkılan yüz binlerce yuva, intiharlar, zirve yapan töre cinayetleri, üniversite sorunları, Suriye batağı, PKK tavizi... Hepsi bir hiçmiş meğer!.. Sanalmış meğer hepsi!.. Ve hiçbirinin kıymeti harbiyesi de ne yazık ki yokmuş... Baksanıza; 12 yıldır ülkeyi inleten AKP, 2011 genel seçim sonuçları açısından birkaç puanlık oy kaybıyla yeniden güçlendi... Hem de zafer naralarıyla, halka ve medyaya meydan okuyarak, muhalefete rest çekerek gövde gösterisi yaptı... Neden, niçin, nasıl oluyor bu peki?.. AKP’nin son yerel seçimleri de muhalefet karşısında büyük farkla kazanmasının o kadar çok nedeni var ki... Üstelik gizemli olsa da gizli bir güç değil bu: Oy deposu gibi kullanılan
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
MED CEZİR
4 NİSAN 2014 CUMA
Doğu’daki feodal ilişkiler, Kürt yurttaşların “açılım” kaosu ve takiyesine sığınarak AKP’yi desteklemesi, 10 milyonu aşkın Yeşil Kartlı’nın çarklarını döndürme kaygısı... “AKP çökerse ekonomi bozulur” teranesi, “koalisyon” korkusu saçmalığı ve kuşatılmış mevkutelerle ekranların siperinde, dezenformasyonculuğun medya bombardımanı... Sermaye ve rant çevrelerinin beklentileri, sandık hâkimiyeti, yolsuzluğa gömülmüş bürokrasinin koltuk kaygısıyla yurdun dört bir yanında militan gibi iktidara hizmet etmesi... Atatürk ve laiklik karşıtı pervasızlıkların dincilere verdiği cesaret, türban serbestisi, gerici çevrelere verilen tavizler, dönek liboşlarla, 2. Cumhuriyetçi densizliğin ikiyüzlü desteği... Ve tabii ki, özellikle Anadolu’da cemaate yönelik tepkiler, kaset bombardımanının yarattığı mağduriyet edebiyatı vs.
Takiye arazisinde rant!.. AKP işte yukarıdaki tüm bu gerekçelerden nemalandı... Hem de her fırsatta, son zerresine kadar... Bu gerekçeler ve beklentilerin arkasına sığınan milyonlar ise hiçbir şeyi umursamadan, hiç kimseyi takmadan, önemsemeden, sorgulamadan yine AKP’nin peşine düştü... Çarkları bozulmasın, rantları kesilmesin, hilafet intikamcılığı büyüsün, Atatürkçüler gerilesin, memleket adım adım dinci yönetime gitsin diye ne kadar rant tüccarı, rejim karşıtı, hesapçı-kitapçı güruh varsa AKP’nin arkasında durdu... Çünkü Türkiye, AKP gibi dinci-takiyeci siyaset için bulunmaz bir politik arazidir...
Bu arazi o kadar verimli ki ülkeyi kaosa sürükleyen, kardeş çatışmasını körükleyen, toplumsal muhalefet üzerinde terör estiren bir iktidar, 12 yıldır rahatlıkla iktidarını koruyabiliyor... Aksine; dünyanın neresinde; işsizlik ve yoksulluğun önlenmesinde, terörün bitirilmesinde, dış politikada ve ekonomik sorunlarda bu kadar başarısız bir iktidar, 12 yıl boyunca ayakta durabilir ki?.. Tabii; yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet rezaletleri, ifşa edilen skandallar ve dinleme kayıtlarının ortaya serdiği pis ilişkilere yönelik vurdumduymazlığı da unutmayınız...
Takım tutar gibi!.. Evet; belli ki “benim hırsızım iyidir” hastalığı da bu ülkede iyice salgın haline gelmiştir... Diyeceksiniz ki; iktidarın 2011 seçiminde, 10 milyon 500 bin Yeşil Kartlı’nın tam iki katı, yani 21 milyon oy aldığı bir ülkede, yoksullaştır-köleleştir stratejisi bir kuşatma değil midir?.. Söyler misiniz; bu kuşatmanın içinde çaresiz bırakılan, devlete bağımlı hale getirilen, kömüre, buğdaya, yağa, pirince muhtaç edilen milyonlar yolsuzluğu, rüşveti ve hırsızlığı önemser mi?.. Önemsemedi, önemsemiyor, önemsemeyecek... Ta ki seçim sandığından önce karnını düşünen kitlelerin üzerindeki ekonomik ve siyasal baskı yok edilene kadar...
Peki, ya zurnanın son deliğine ne demeli?.. Yalnızca muhalefet değil; muhalefeti zorlamayan, “bölünmeyelim, birleşelim” gibi artık ekşimiş ve etkisizleşmiş, üstelik sıradanlaşmış, basit gerekçelerle muhalefetin hatalarına, beceriksizliğine sessiz kalan kitleler de suçlu değil mi?.. Bu yüzden ısrarla, “takım tutar gibi parti tutan” zihniyetlerin siyasete zarar verdiğini yazıp duruyoruz... O yüzden muhalefetin hatalarının, ideolojik sapmalarının getirdiği sorunların yazılmasına bile tahammül edemeyen, devekuşu sendromuyla eleştirilere ve uyarılara direnen gafillerin de muhalefete zarar verdiğini söylüyoruz...
Pervasızlık ve gaflet!.. Farkındayım sıkça kullanıyorum; çünkü pervasızlık ve gaflet sözcükleri son yıllarda ne yazık ki yarış halinde!.. Bakınız kimse farkında olmak istemiyor ama özellikle CHP ve MHP tabanı, muhalefet partilerinin hatalarına, beceriksizliklerine ve eksikliklerine yönelik eleştirilere direnerek aslında dolaylı olarak AKP’ye hizmet ediyor... AKP’nin son seçim başarısı da gösteriyor ki, siyaset matematik işidir... Yani tek bir gerçek vardır: kazanmak ya da kaybetmek...
Çuvaldızı elinizden eksiltmeyin; AKP ne yazık ki başarılı oldu... Muhalefet ne yazık ki topyekûn başarısız... CHP de, MHP de, BDP de başarısız... Çünkü yıllardır AKP’yi deviremediler, son seçimde de önüne geçemediler... O halde şu soruya herkes vicdanıyla yanıt versin: “Hem karşı durduğumuz, hem eleştirdiğimiz ve bir an önce iktidardan gitmesini istediğimiz AKP mi suçlu bu seçim sonuçlarından, yoksa ona karşı 12 yıldır seçenek olamayan, etki yaratamayan topyekûn muhalefet mi?..”
Seçenek tehlikesi!.. Şule Şule Şule Nazlıoğlu Nazlıoğlu Erol Erol Erol 5 Nisan Avukatlar Günü’nü özlediğimiz ve düşlediğimiz gibi kutlayamadığımız müddetçe, bu günü değil ama her anı mücadele ruhu ile yaşamamız her onurlu avukatın beklentisi değil midir? Tek başıma dahi olsa mücadele edeceğim.”
Evet; artık kimse kendini kandırmasın; muhalefet partileri bu kadrolarla, bu kafayla ve bu etkisiz erozyon politikalarıyla AKP karşısında duramıyorsa, gereği bir an önce yapılmalıdır... Kimsenin halkın umutlarıyla oynamaya hakkı yok... Kimse birkaç belediyeyi kazanmakla, tavizkâr ve kiralık oylarla, büyük kentlerde, birkaç geçici puan almakla “başarılıyız” hikâyesinin ardına sığınmasın; çünkü seçim muhalefet açısından büyük bir hezimettir...
Özellikle CHP ve MHP tabanı, muhalefete yönelik haklı medya eleştirilerine karşı durmak ve engelleme çabası yerine, kadroları sorgulamalı, hataları deşmeli, yanlış, rotasız politikaları eleştirmeli ve baskı kurarak AKP karşısında etkili seçeneği ısrarla talep etmelidir... Aksine bir kez daha yineliyoruz: Bu beceriksiz siyaset anlayışına ve takım tutar gibi parti tutan sorgusuz-sualsiz kitlelere kalırsa, 2015 seçimi de tehlike altındadır... Sonra demedi demeyin!..
4 NİSAN 2014 CUMA
İşte CHP ile MHP’nin Çankaya adayı İsmet
ARALIK
ÖZÇELİK
AKP: Biz kazandık CHP: Biz kazandık MHP: Biz kazandık BDP: Biz kazandık Kaybeden kim: TÜRKİYE
S
eçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler sürüyor. AKP de, CHP de, MHP de, BDP de kendisini başarılı buluyor. Hepsi “Biz kazandık” diyor. Ayakkabı kutularına para dolduranlar, yetimin parasına göz dikenler, evdeki paraları sabahtan gece yarılarına kadar taşıyamayanlar mutlu. Türk ordusuna, yurtseverlere “kumpas” kuran F tipi örgütle kol kola dolaşanlar durumdan memnun. Sıkıştığı zaman AKP’ye kol kanat gerenler mesut. ABD ve AKP sayesinde Türkiye’yi fiilen bölenler rahat. CHP’nin eski TBMM Grup Başkanvekili Kemal Anadol’la durumu değerlendirdik. “Bu kadar kazanan varsa mutlaka bir de kaybeden vardır” dedi. AKP de, CHP de, MHP de, BDP de kazandığına göre (!) kaybeden belli: TÜRKİYE
Kılavuzu ABD ve Cemaat olanın... CHP’nin 30 Mart seçim stratejisini ABD ve Cemaat yönetti. ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone ile Sheraton Oteli’nde yapılan gizli buluşma, arkasından ABD ziyareti. F tipi örgüt zaten CHP’nin içinde. En kritik konularda onlar karar veriyor. CHP’nin adaylarını bile onlar belirledi. İş o kadar ileri gitti ki gerçek CHP’liler kenarda kaldı. Daha önce de belirttim. İzmir halkının tüm itirazlarına rağmen “Gölge CIA” Stratfor’un “TR 705” kod numarası verdiği “eleman” İzmir’de bile etkili oldu. CHP tabanı sürekli, “Kim bunlar? Ne zaman CHP’li oldular?” diye sordu, durdu. Yanıt veren bile olmadı. Ama adamlar “etkili (!)”. Her şey onlardan soruluyor. CHP bunlar yüzünden “Arslanlı Yol”la değil F tipi örgütle, “Öcalanlı açılım”la birleşti. Takke düştü, kel göründü. Sonuç ortada. Hani ne derler; “Kılavuzu ABD ve Cemaat olanın ...” Durum aynen böyle!
Bir musibet bin nasihatten iyidir Durum bu hale gelmeden CHP’li dostları hep uyardık. Ama bize kızdılar. “Siz işi gücü bıraktınız bizi eleştiriyorsunuz” diye sitem ettiler. Biz, 30 Mart akşamını yaşamayalım diye uyarmıştık. Dinletemedik. Haksız mıymışız? Neyse, “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” derler. 30 Mart akşamından beri CHP tabanından çok sayıda tanıdığım aradı. “Bir şeyler yapmalı” deyip durdu. Önümüzdeki günler yeni gelişmelere gebe. Öyle veya böyle, önümüzdeki dönemde Türkiye kazanacak. Bunun için de ne gerekiyorsa olacak. “Türkiye cephesi” oluşacak. “Türkiye Cephesi”ne direnenler kenara itilecek. Uyarması bizden!
B
ir şey kesindir. CHP, MHP ve diğer sol unsurlar eğer ortak aday çıkarmaz ise Tayyip Erdoğan ya da onun işaret edeceği isim birinci turda Cumhurbaşkanı seçilecek. Kim bunu engeller ise AKP’ye bu imkânı bahşedecek. Kılıçdaroğlu’nun, ortak aday tespiti noktasında mesajları var. Üstelik kadın demesi kafa karıştırdı. Öyle ki “O kadın Meral Akşener mi” diyenler oldu; lakin teyit görmedi. Çok değil bir aya kalmaz; Çankaya seçimi maratonu ısınmaya başlayacak. AKP’de herkes Erdoğan’ı beklerken muhalif cephede de isimler konuşulmaya başlandı. Meral Akşener’e CHP’den itirazlar var. Metin Feyzioğlu’na ise MHP’den. Her iki kesime makul gelebilecek ve tabanlarının oy verebileceği isim aslında çok fazla değil. Kulislerde fısıldanan isim İlhan Kesici’dir. Kesici’nin özellikleri için şunlar söyleniyor: Merkez sağ kökenli ve
milliyetçi-muhafazakâr imajlı. Hem Özal hem Demirel’in bürokratı. ANAP’ın eski milletvekili. CHP’nin önceki dönem milletvekili ve Deniz Baykal’ın yakın dostu. Öğrencilik günlerinde, yani ODTÜ’lü yıllarında sıkı bir milliyetçi ki Ülkü Ocakları’nın
Tuzhurmatu’da patlama: 5 kişi öldü, 10 yaralı var
sonkibar@gmail.com
genelinde de iyi ilişkileri var. Tek handikabı, Kemal Kılıçdaroğlu ile yakın olmaması.
Evet, kulis fısıltılarına göre İlhan Kesici’nin muhalefetin ortak adayı olması ihtimali hayli yüksek.
S
eçimde kaybeden ya da oyunu düşüren teşkilatlar tasfiye edilecekmiş. Çıkan haberlere bakılırsa MHP’nin son kararı budur. İstanbul’daki düşüş İstanbul teşkilatına, Ankara’daki düşüş Ankara teşkilatına ciro edilecek. Pardon ama İstanbul adayını İstanbul teşkilatı mı belirledi? Keza Ankara, İzmir ve diğer illerin, hatta ilçelerin adaylarını belirleyen MHP Genel Merkezi ve dolayısıyla Devlet Bahçeli değil mi? Öyle ise fatura neden Bahçeli’ye çıkmıyor da
teşkilatlara çıkarılıyor? Mansur Yavaş’ı Ankara’ya aday yapmayan, Ankara örgütü mü; yoksa “Aman başarılı olursa kongrede bana rakip olur” korkusuyla Devlet Bahçeli mi? “MHP’de Mansur Yavaş niye aday yapılmadı” sorusunu soracak bir babayiğit yok mu? Evet, “Ankara’da 2009’da yüzde 27 alan MHP’nin oy oranı 2014’te yüzde 8’e nasıl düştü” diyebilecek bir yürek yok mu? Aynı şekilde, Fethiye’de Behçet Saatçı neden partiden koparıldı ve MHP Fethiye’yi kaybetti, sorgulanmayacak mı?
Sakın asılan afiş olayı demeyin; hadisenin perde gerisi var ve konuyu bir nebze olsun biliyorum. Karadeniz kökenli olan Saatçı, bizim gibi, “NATO milliyetçisi olan Bahçeli ile olmaz” dediği için iki yıl öncesinde dışlanmıştı. Peki ya İzmir’deki çöküş! Adana bile ihanete uğrayan Aytaç Durak’ın şahsi fedakârlığıyla kazanıldı... Durak bağımsız aday olsa idi AKP kazanacaktı. Hem Bahçeli bilmez mi ki seçimleri liderler kazanır. MHP gibi bir partinin genel başkanı, bütün seçim kampanyası boyunca pek
çok kanaldan defalarca çağrılmasına rağmen bir kez olsun ekrana niye çıkmadı? Televizyondan ödü kopan biri siyasetçi ve hele genel başkan olabilir mi? Söyleyin, bütün seçim kampanyası boyunca Bahçeli’nin ettiği hangi söz belleklerdedir? “Özerk Kürdistan” eşikte iken bu konu yerine “Tayyip’i Tursil ile yıkayacağız” söylemiyle alınacak oy ancak bu kadar olur. Hülasa, MHP’de tasfiye edilmesi gereken teşkilatlar değil, Bahçeli’dir ki eğer bu yapılmazsa çok sürmez ülkücü hareket tamamen yok olacaktır...
ERDOĞAN BALKON KONUŞMASINDA ‘SURİYE İLE SAVAŞ HALİNDEYİZ’ DEMİŞTİ
Öymen: Tezkere savaşa izin vermez Meclis’te Suriye’ye asker gönderme kararı alınması ile savaş ilanının farklı durumlar olduğuna dikkat çeken Onur Öymen, Erdoğan’ın açıklaması dil sürçmesi ise düzeltilmesi gerektiğini söyledi AYDINLIK / ANKARA
tirdi.
E
‘Asker göndermek savaş ilanı değil’
mekli Büyükelçi Onur Öymen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Suriye ile savaş halindeyiz” sözlerinin ciddi bir sorun olduğunu belirterek, Meclis’in yurtdışına asker gönderme kararı almasıyla savaş ilan etmesinin farklı durumlar olduğunu söyledi. Öymen, “Suriye ile savaş halinde miyiz?” diye sordu. Savaş ilanının uluslararası hukuk açısından çok ciddi yükümlülükler getirdiğine dikkat çeken Öymen, Erdoğan’ın açıklaması bir dil sürçmesinden ibaretse, bunun düzeltilmesi gerektiğini vurguladı. Öymen, muhalefetin Erdoğan’ın sözleri karşısında sessiz kalmasını da eleş-
Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasına tepki gösterdi. Erdoğan’ın konuşmasında, “Suriye’yle savaş halindeyiz” dediğini hatırlatan Öymen, şunları söyledi: “Başbakan’ın bu sözleri çok ciddi bir durum yaratmıştır. Anayasamızın 92. maddesine göre, savaş ilan etme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Aynı maddede, savaş ilan etme yetkisi belirtildikten sonra, yurtdışına asker göndermek veya yurtdışından yabancı askerleri davete etmek yetkisi de ayrıca
belirtiliyor. İkisi aynı şey değildir. Türkiye, Meclis’ten aldığı yetkiyle birçok ülkeye asker göndermiştir, ama savaş ilan etmemiştir. Hükümetin Suriye konusunda Meclis’e gönderdiği tezkerede de, Meclis’in kararında da savaş sözü geçmemektedir.”
‘Açıklama yapmak zorundalar’ Suriye’ye asker göndermek için yetki verilirken, “zamanı, şumulü ve kapsamı hükümetçe tayin edilmek üzere” ifadesi kullanıldığını vurgulayan Öymen, “Aynı ifade daha önce benzeri yetki tezkerelerinde de kullanılmıştı. Ancak bu sözler Meclis’in ‘savaş ilan etme’ yetkisini hükümete devrettiği şeklinde yorumlana-
maz. Savaş ilanı uluslararası hukuk açısından çok ciddi sonuçlar ve yükümlülükler getirir. Başbakanın sözleri bir dil sürçmesinden ibaretse bunun düzeltilmesi gerekir. Dışişleri Bakanı’nın bu duruma açıklık getirmesi gerekiyor. Aynı şekilde Meclis Başkanı’nın da bir açıklama yapması zorunludur” diye konuştu. Muhalefeti de uyaran Öymen şunları söyledi: “Muhalefetin bu konunun üzerine büyük bir ciddiyetle gitmesi bence zorunluluk haline gelmiştir. Eğer bu ana kadar yapılmamışsa, daha fazla gecikmeden bu konuda bütün muhalefet partilerinin resmi görüşlerini açıklamaları zorunludur.”
Rusya’dan AKP’ye Montrö uyarısı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Boğazlar’dan geçerek Karadeniz’e açılan Amerikan savaş gemilerinin bölgede bulunma sürelerinin Montrö Anlaşması’na aykırı şekilde uzatıldığını söyledi. Lavrov, düzenlediği basın toplantısında AKP iktidarını Montrö Anlaşması’nı hatırlatarak uyardı. Karadeniz’e kıyısı bulunmayan ülkelerin, burada savaş gemisi bulundurma sürelerinin ve tonajlarının anlaşmayla belirlendiğini hatırlatan Lavrov şunları söyledi: “Son dönemde Türkiye Boğazlar’ı üzerinden Karadeniz’e açılan
Sergey Lavrov
Amerikan savaş gemilerinin burada bulunma sürelerinin anlaşmalara aykırı biçimde birkaç defa uzatıldığına şahit olduk. ABD’ye olduğu gibi, Boğazlar’ın sahibi Türkiye’ye de altında imzası bulunan Montrö Anlaşması şartlarına sadık kalmasını tavsiye ediyoruz.” Amerika, Ukrayna’nın Kırım’a katılmasının ardından Karadeniz’e önümüzdeki günlerde bir destroyer daha yollanacağını açıklamıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı, bunun bölgedeki NATO müttefiklerini korumak için olduğunu iddia etmişti.
ÇATIŞMALARIN SÜRDÜĞÜ KESEP’TEN TÜRKİYE’YE KAÇAN ERMENİ KADINLAR KONUŞTU
‘Erdoğan kapıyı açtı, kötü adamlar geldi’
Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Irak’ın Selahattin ili Tuzhurmatu ilçesi Süleyman Beg nahiyesi yakınında bulunan bir restoran önünde, dün öğle saatlerinde bomba yüklü bir araç patladı. Olayda 5 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Restoran önünde park eden 5 araçlık askeri konvoyu hedef alan patlamada, 5 asker olay yerinde hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı, çok sayıda işyerinde de hasar oluştu. Hayatını kaybedenler devlet hastanesi morguna kaldırılırken, yaralılar ise tedavilerinin yapılması için en yakın hastanelere ambulanslarla nakledildi. Olay yerine gelen güvenlik güçleri, geniş çaplı inceleme başlattı.
Sabahattin ÖNKİBAR
MHP’de fatura bakın kime kesiliyor
CHP’lilerin yeni sorunu: CHP’yi F tipi örgütten kurtarmak CHP’de rahatsızlık büyüyor. Sancı giderek artıyor. Ama rahatsız olanları toparlayacak bir merkez şu anda yok. Muhalefette herkes kendi başına hareket ediyor. “Durun bakalım, durun bakalım” diye diye bir dönem geldi geçti. CHP tabanı tedirgin. “Şimdi turp gibi yeni bir sorunumuz oldu. F tipi örgüt. Artık CHP’yi F tipi örgütten kurtarmak gibi bir görevimiz daha var” diyorlar. Yani CHP’de dert çok. “Altı Ok” terk edilince, at izi it izine karışmış durumda!
ilk kurucusu Ramiz Ongun’la aynı ekipte olmuşlar. İlaveten Devlet Bahçeli’ye yakın. Kısa bir süre önce gerçekleşen Tuğrul Türkeş’in oğlunun düğününde Bahçeli’nin talebiyle, iki isim beraber oturmuş ve birkaç saat sohbet etmiş. Aynı şekilde medyanın
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
Hazırlayan: Gizem ERTUĞRUL KOÇ halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Satenik ve Sırpuhi Titizyan kardeşler.
Suriye’deki teröristlerin Kesep’i ele geçirip halka saldırmasının ardından Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan Ermeni kadınlar Agos gazetesine konuştu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ı suçlayan, yaşları 82 ve 84 olan Satenik ve Sırpuhi Titizyan kardeşler, memleketlerinden ayrılırken evlerinin anahtarını kendilerini almaya gelen militanlara verdiklerini anlattı. Yaşadıklarını Lora Baytar’a anlatan Titizyan, “Anahtarı vermeseydim, biz gittikten sonra kapıyı kırıp gireceklerdi” dedi. Türkiye’de Ermeni köyü olan Vakıflı’da misafir edilen kadınlarla yapılan söyleşinin dikkat çeken bö-
lümleri şöyle:
‘Türkçe konuşuyorlardı’ “Sakallı adamlar evimize geldi. 10 kişilerdi. Korktuğumuzu anlayınca ‘Korkmayın’ dediler. Eve girdiler, evi karıştırdılar. Arapça mı konuşuyorlardı? Hayır, Türkçe konuşuyorlardı. Bizi Türkiye sınırına getirdi. Adama sordum, “Bizi Türkiye’ye mi götürüyorsun? Lazkiye’ye gidecektik hani” dedim. Cevap vermedi. Eşyalarımızı taşıdı, bize kötü davranmadı. Sınır kapısından geçtikten sonra bizi büyük adamın (Yayladağı Kaymakamı) yanına götürdüler, parmak izimizi alıp fotoğraflarımızı
çektiler. Tansiyonlarımıza baktılar, pasaportlarımızı aldılar, döndüğümüzde bize geri vereceklerini söylediler. Kâğıtlar imzaladık, sonra bizi Vakıflı’ya getirdiler. Köye bu kadar çok adamın saldıracağını biliyor muydunuz? Yok, ama Erdoğan’ın yolları açtığını söylediler. “Kötü adamlar buraya gelecek” dediler. Eğer Erdoğan yolları açmasaydı, Kesep ve Karaduran’a bu kadar çok kötü adam gelmezdi. Bu sakallı adamlar Türkiye’den geldi. Burada korkuyor musunuz? Korkmuyoruz, köyden komşular geliyorlar, gidenimiz gelenimiz eksik olmuyor, bize iyi bakıyorlar.
Onur Öymen
‘Seçim sonuçları en çok Suriye’deki çeteleri sevindirdi’
Türkiye’deki yerel seçim öncesi AKP’nin olası bir yenilgisinin Beşar Esad karşıtlığında bir kayıp olacağı kaygısını yaşayan Suriyeli muhalifler için, seçim sonucunun rahatlatıcı olduğu belirtiliyor. Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, “Başbakan Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye, Suriye ‘devrimi’ için bir çeşit merkez haline geldi ve muhalefet, başka bir biçimde görmek istemiyor” diye yazdı. WSJ, “Suriye muhalefeti, Sayın Erdoğan’ın muhaliflerinin Pazar seçimlerini kazanması durumunda, herhangi bir ülkeden daha özgür hareket ettikleri Türkiye’de, operasyonel dokunulmazlıklarının baskılanmasından korkuyordu” yorumunu yaptı. Suriye muhalefetinin silahlı kanadının karargâhının İstanbul’da bulunduğuna, çoğu güneydeki kamplarda olmak üzere Türkiye’de 600 binden fazla Suriyeli mültecinin bulunduğuna işaret eden gazete, muhaliflerin Türkiye’nin güneyinde “göreli bir dokunulmazlıktan yararlandığını, Suriye’ye silah ve para sevkiyatını örgütlediklerini, birçok grubun da Türkiye’de gevşemek ve Suriye’nin savaş alanlarına yeni militanları kanalize etmek için kullanılan güvenli evlerinin bulunduğunu” vurguladı.
Hazırlayan: Şafak TERZİ
RUSYA’NIN İSTANBUL BAŞKONSOLOSU ALEKSEY YERHOV, KIRIM’DAKİ GELİŞMELERİ AYDINLIK’A DEĞERLENDİRDİ:
Rusya’ya yaptırım ciddi değil ABD ve AB zarara girmek istemez ‘ABD ve AB tarafından ilan edilen sözde yaptırımlar sembolik bir karakter taşıyor. Mesele, ciddi ekonomik sınırlama seviyesine taşınmadı. Batılı ortaklarımız, kendilerini finansal ve maddi zarara sokmayı hiç istemiyorlar’ ‘Batılılar kendilerini zarara sokmak istemez’
Şafak TERZİ
Kırım Kırım halkı halkı Rusya’ya Rusya’ya katılım katılım referandumundan sonra referandumundan sonra kutlamalar kutlamalar yaptı. yaptı.
hemen açıklığa kavuşturmak gerekiyor: Benim özgürlüğüm ve benim haklarım, diğer insanların özgürlüğü Ukrayna’daki olaylar başla- ve haklarının başladığı yerde biter. madan hemen önce Varşova’da Rus Şehrin olayların yaşandığı kısmı, Büyükelçiliği’ne Neo-Naziler sal- esas olarak gündelik hayata kapandı, dırmıştı. Kiev’de yine Neo-Naziler çevre caddeler ve binalar ise basRusya’yı hedef aldı. Bu gelişmeler bayağı harap oldu. Ardından topRusya’nın Mısır’da ve Suriye’de lumsal-siyasal bir oluşum olarak kararlı adımlar attığı döneme denk Maydan hızlı bir şekilde genel degeldi. Sizce bu bir tesadüf müdür? mokratik çerçevenin dışına çıktı. Doğruyu söylemek gerekirse Birincisi; rejimin değiştirilmesine bütün bu olaylar arasında doğrudan kadar varan siyasi taleplerini dayatmaya başladılar. Bir şehrin meyveya dolaylı sebep-sonuç ilişkisi danlarının birinde toplangörmüyorum. Dolaylı olamış, nüfusun tüm geri rak, belki evet; herkalanı adına söz sahalde kendi milli ‘Kabul etmek hibi olmayan bir devlet çıkarlarını gerekir ki, Hitler insan grubunun kararlılıkla savufaşizminin fikirsel-teorik ültimatom tarnan Rusya’nın ilzında talepler mirası, görüldüğü üzere, keli siyaseti birAvrupa’da kökü kurutulmuş ileri sürmesinin çoklarının hoşudemokrasinin ilna da gitmiyor. olmaktan uzak ve şu an 21. keleriyle bağdaşNeo-Nazizme yüzyılda tehlikeli bir tığını söylemek gelince; kabul etşekilde yayılıyor’ zor. Ayrıca ortaya mek gerekir ki, Hitçıktığı üzere bunlar, ler faşistlerinin fikirselciddi düzeyde Batı güteorik mirası, görüldüğü dümlü komprador burjuva sıüzere, Avrupa’da kökü kurutulmuş olmaktan uzak ve şu an 21. yüzyılda nıfının tepe takımını oluşturan olitehlikeli bir şekilde yayılıyor. Gelin garklar tarafından finanse edildi. İkincisi; Maydan hep daha da bakalım: Kiev’de yaşananların özü nedir? “Maydan”ın toplumsal-sı- fazla tecavüzkâr bir karakter aldı. nıfsal doğası nedir? Devlet Başkanı Çok hızlı bir şekilde iyi eğitilmiş V. Yanukoviç’in AB’yle Ortaklık kendi vurucu güçleri ortaya çıktı. Antlaşması’nı imzalamaktan vaz- Bunlar, açık bir şekilde kamu dügeçmesinden memnun olmayan in- zenini bozarak çevre binaları işgal sanlar sokağa çıktı. Bu insanların etmeye koyuldular. Üçüncüsü ve belki de en önemgörüşlerini ortaya koyma hakkı var lisi; Maydan’ın ideolojisi, aşırı Neomı? Tabii ki, evet. Ancak burada
‘Nazizmin kökü Avrupa’da kurutulamadı’
FOTOĞRAF: GAMZE ÇINLAR
Başkonsolos Aleksey Yerhov, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı.
BAŞSAĞLIĞI Eski ilçe yöneticimiz
HASAN HÜSEYİN TANRIVERDİ vefat etmiştir. Ailesine ve dostlarına başsağlığı dileriz. Cenaze bugün öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı Camisi’nden kaldırılacaktır. İşçi Partisi Yenimahalle İlçe Başkanlığı
Nazi özellikler yansıtan bir karakter kazanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı süresince Hitler faşistlerinin doğrudan işbirlikçiliğini yapan, kendi halklarının ve diğer halkların kelimenin gerçek anlamıyla cellatları olan kişilere açıktan övgüler düzülmeye başlandı. Bütün bunlar, ne yazık ki, Rus ve Rusya karşıtı söylemlerle paralel ilerledi. Genel olarak kabul etmek gerekir ki, Rusya’nın komşusu olan bir ülkede gerçekleşen gayri meşru hükümet darbesinin sonucunda iktidarı ideolojilerini esasen Neo-Nazi eğilimlerin belirlediği insanlar ele geçirdi. Bilmiyorum, bu bir tesadüf mü, ama açık olan şu ki buna en aktif destek yurtdışından sağlandı.
Ukrayna, kendi halkının haklarına tecavüz ediyor Ukrayna, doğusu, Kırım’ı ve batısıyla Batı denetimine girseydi, önümüzdeki süreç nasıl olurdu? Herhalde mesele sadece, o veya bu devletin kimin rotasına girdiği değil. Asıl olan; bu iktidarların ne kadar meşru olduğu ve kanunları, düzeni, bütün vatandaşlarının hak ve çıkarlarını ne kadar koruduğu, ülkedeki durumu ne kadar kontrol edebildiğidir. Dikkat çekmek gerekir ki, şu anki Kiev iktidarının meşruluğu kolay bir şekilde çürütülebilir ve onlar kesinlikle ülkenin bütün topraklarındaki gerekli düzeni garanti altına alma yetisinden yoksun durumdadır. Her gün buna Kiev’de ve diğer şehirlerde silahlı çetelerin malvarlıklarına ve binalara devamlı surette el koymasına, yolcu trenlerinin yağmalanmasına (21 Mart’ta Vinnitsa şehrinde yaşandığı gibi) vb. rezilliklere kadar varan çok sayıda örnek görüyoruz. Kırımlılar, işte tam da bu nedenle Rusya’yla tekrardan birleşme yönünde kararlı bir tercihte bulundular. 21 Şubat’ta sağlanan ama hayata geçirilemeyen durumun normalleştirilmesiyle ilgili mutabakatın yerine getirilmesi gerekliliğinden hareket ediyoruz. Beklenen o ki, Kiev iktidarı, Rusça konuşan nüfus dahil olmak üzere ülkenin bütün vatandaşlarının güvenliğinin ve haklarının korunması konusunda gerekli ön-
ABD ve AB’nin uygulayacağı söylenen ambargoların bir ciddiyeti var mı? Etkisi ne olur? ABD ve AB tarafından ilan edilen sözde yaptırımlar esasen sembolik bir karakter taşıyor. Mesele, ciddi ekonomik sınırlama seviyesine taşınmadı. Bu da anlaşılabilir. Batılı ortaklarımız, bizzat kendilerini finansal ve madde zarara sokmayı hiç istemiyorlar. Çok az sayıdaki Rus siyasetçisine, bürokratına ve işadamına ABD’ye ve Avrupa’ya giriş yasağı kondu. Rusya da buna benzer adımlarla cevap verdi. Amerikalıların ve Avrupalıların bu sene planlanan G-8 Zirvesi’ne katılmaktan vazgeçtikleri açıklandı. Biz, bu formata muhtaç değiliz. G-8 hiçbir zaman Rusya için nihai amaç olmadı. Biz onu eşgüdüm mekanizmalarınlemleri almalı. dan biri olarak gördük. Zaten G-8’in uluslararası önemi Kırım’la birleşme süreci de sürekli olarak azalmıştır. Öyle 18 Mart’ta başladı ki G-8’e Çin, Hindistan gibi eko Kırım’ın katılım süreci resmi nomik devler, aynı zamanda Türkiye olarak nasıl ilerleyecek? ve diğer etkili devletler de girmeHukuki açıdan yeniden birleşme miştir. Onsuz da yaşanır. Esas olarak 18 Mart 2014’ten başlayarak ger- tarih, birçok kez kesin olarak gösçekleşti. İlgili devletlerarası prose- termiştir ki yaptırımlar, Rusya’yla dürler tamamen yerine getirildi. ilişkiler için uygun bir metot değilŞimdi çok sayıdaki finansal, ekono- dir. mik ve toplumsal karakterdeki ön Çin’in Kırım yaklaşımını nalemin hayata geçirilmesi işi önü- sıl değerlendiriyorsunuz? müzde duruyor. Kırım sakinlerine Kırım’daki adımlarımıza anlaşimdiden Rusya hüviyet yışla yaklaşan herkese mücüzdanları ve hatta teşekkiriz. Yönetiminin sürücü ehliyetleri ‘Asıl mesele; Kırım çevresinde yaverilmeye başşanan olayları tarihi Kiev’deki iktidarın ne landı. Finans ve siyasi bütünlüğü kadar meşru olduğu, sisteminin (Kıiçinde değerlendirvatandaşlarının hak ve rım’da Ukraydiği Çin halkına çıkarlarını ne kadar na para birimi minnettarız. Grivna bir koruduğu, ülkedeki Aynı zamanda süre daha Rubdurumu ne kadar bu röportajı gerçekleyle birlikte doleştirdiği için sizin gakontrol laşımda duracak), zetenize de minnettaredebildiğidir’ emeklilik siteminin lığımı ifade etmek isterim. ve sosyal sigortaların Eminim ki, bu röportaj, Türk Rus hukukuna göre yeniden halkının Ukrayna ve Kırım’da yaörgütlenmesine dair büyük bir iş şanmış ve yaşanmakta olanlar önümüzde duruyor. Eğitim yapısının hakkında daha etraflı, nesnel ve yeniden inşası önümüzde duruyor. tarafsız bilgi almasına yardımcı Esasen uçsuz bucaksız işler bizi olacaktır. bekliyor.
Tatarların yüzde 40’ı ‘Rusya’ dedi Kırım Tatarlarının referanduma katılımı genel anlamda nasıl oldu? Kırım Tatar toplumunun bazı liderlerinin çağrılarına rağmen bu toplumun temsilcileri seçim sürecine aktif olarak katılmışlardır. Resmi rakamlara göre yüzde 40’lara kadar varan Kırım Tatarı oy kullanmıştır. Referandum sonuçları (yüzde 97 Rusya’yla yeniden birleşmeyi destekledi) göz önünde bulundurulduğunda neyin lehine oy kullandıklarını kolayca anlayabiliriz. Kırım Tatarları daha önceden sahip olmadıkları hangi hakları elde ettiler? Haklar konusuna gelince;
Devlet Başkanı V. V. Putin’in çok kısa bir süre önce açıkladıklarını şimdi size sayabilirim: Birincisi; Kırım Tatar dili, Rusça ve Ukraynacanın yanında yarımadada resmi statü kazanacak. Ve ayrıca Kırım Tatar toplumunun kamusal ve siyasal hayata, başta Kırım iktidar organlarına geniş şekilde katılımları garanti altına alınacak. Elbette, camianın diğer hayati meseleleri de çözüm bulacak.
Katar’dan İhvan liderlerine sürgün Katar’da yaşayan Müslüman Kardeşler liderlerinin Latin Amerika ülkelerine sürgün edilmeye başlandığı bildirildi. Suudi Arabistan’da yayımlanan Ukaz gazetesi, Doha yönetiminin Katar’da yaşayan Müslüman Kardeşler liderlerine ülkeyi terk etmeleri için bir hafta süre verdiğini öne sürdü. Haberde Katar yönetiminin Müslüman Kardeşler liderlerine İngiltere’ye gitmelerini önerdiği; ancak
İran’ın BM Elçisi ABD’yi gerdi İngiltere önerisini reddeden Müslüman Kardeşler liderlerinin Latin Amerika ülkelerine sığınmayı kabul ettikleri belirtildi. Hint kökenli bir İngiliz avukatın Doha’da yaşayan 9 İhvan liderine güvenlik takibatına uğramamaları için Asya veya Latin Amerika ülkelerine gitmelerini önerdiği bildirildi.
İran’ın BM Daimi Elçiliği’ne 1979-81 yıllarındaki “Rehine krizinin” aktörlerinden olduğu iddia edilen bir diplomatı ataması, ABD’li eski rehinelerin tepkisine neden oldu. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran’ın BM Daimi Elçiliği’ne deneyimli diplomat Hamid Ebu Talibi’yi atadı. İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra Tahran’daki ABD Büyükelçiliği 4 Kasım 1979’da
Hamid Ebu Talibi
A
leksey Yerhov, Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu ve Rusya Federasyonu’nun önde gelen diplomatlarından. Başkonsolos Yerhov, Ukrayna ve Kırım üzerine Aydınlık gazetesinin sorularını yanıtladı. Başkonsolos bizi İstanbul’un İstiklal Caddesi’nde bulunan Rus Büyükelçilik binasının görkemli S.Petersburg Salonu’nda ağırladı. Sovyetler Birliği dönemindeki adı Leningrad olan Peterssafakterzi@yandex.com burg kentinin saray mimarisine uygun olarak tasarlanmış bir salon. Bina, Osmanlı döneminin Çarlık İmparatorluğu Büyükelçiliği olarak inşa edilmiş. Başkonsolosluk Özel Kalemi Gülnara Ziganşina Hanım’ın rehberliği ve yardımıyla, son derece dostane bir ortamda söyleşimizi yaptık.
İranlı öğrenciler tarafından işgal edildi, içerideki 66 Amerikalı rehin alındı. 444 gün süren kriz ABD-İran ilişkilerinde önemli izler bıraktı.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Prof. Dr. Semih
KORAY
ksemih@bilkent.edu.tr
AVRASYA SEÇENEĞİ
4 NİSAN 2014 CUMA
Seçim sonuçları ışığında önümüzdeki dönemin görevleri
S
eçim sonuçlarını değerlendirmenin doğru ölçütü nedir? Eğer amacınız gerçekten dünyayı değiştirmekse, bu sonuçlara, değişik siyasetler üstündeki etkileri açısından bakarsınız. Seçim sonuçlarını, hangi siyasetlerin yelkenine rüzgâr doldurup, hangilerini güçten ya da gündemden düşürdüklerine göre değerlendirirsiniz. Bu ölçüt, sadece devrim cephesinin değil, karşıdevrim cephesinin merkezi için de geçerlidir. Çünkü onların dünyasının sahteliği, insanlığın kendi dışlarında kalan bölümü içindir. Kendileri için, her gelişmeyi dünya üstündeki gerçek etkisiyle değerlendirirler. Seçim sonuçlarını bir dönem sonu karnesi gibi ve sadece kendi “konum”ları üstündeki etkisi açısından değerlendirenler, ufku başka bir gücün yörüngesinde yer almakla sınırlı olanlardır. Çünkü bu “konum”un tek başına bir değeri yoktur. “Konumun değeri”, ancak başka bir gücün yörüngesinde sağladığı yer ve işlevle ölçülür.
ABD hanesine yazılması gereken geçici bir başarı Ülke ve bölgemizde milletlerin dalgalar halinde mücadele sahnesine çıkması, hem ABD’nin enstrümanlarının hareket alanını daraltmış, hem de ABD’nin kendi enstrümanlarını gütme yetisini zayıflatmıştır. Devrimin çekim gücünün, geleneksel olarak kendi yedek gücü olarak gördüğü kesimleri bile etkilemeye başlaması, ABD’yi alarm durumuna geçirmiş ve yeni iktidar arayışlarına yöneltmiştir. Ülkemizdeki karşıdevrim ittifakının parçalanması, bu sürecin sonucudur. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin yerel seçimlere Gülen cemaatiyle kol kola girmesi ve seçim sürecinin adeta ErdoğanGülen kutuplaşması ekseninde cereyan etmesi, ABD’nin başarı hanesine yazılmalıdır. Çünkü böylelikle ülkemizde karşıdevrime duyulan öfkenin yerel seçimlerde bir milli devrim enerjisine dönüşmesinin önüne geçmeyi başarmıştır.
ABD hâlâ arayış içindedir ABD, bu süreçte “düğmeye basan” ve Gülen cemaatine “lojistik destek” sağlayan güç olmasına karşın, bütün gövdesiyle Cemaat’in arkasında yer alan bir görüntü vermekten kaçınmıştır. Bu süreci şimdiye kadar adeta “kontrollü bir güçleri sınama deneyi” gibi yürüttüğünü söylemek yanlış olmaz. Çünkü nasıl yerel seçimlerde “Milli Güçbirliği Siyaseti” bir iktidar seçeneği olarak ete kemiğe bürünemediyse, ABD’nin de Türkiye konusunda henüz kendi içinde mutabakata vardığı bir iktidar tasarısı mevcut değildir.
Erdoğan iktidarı için ancak bir soluklanma süresi Öte yandan, yerel seçimlerin Erdoğan iktidarına sağladığı, bir soluklanma süresinden ibarettir. Çünkü elde ettiği şey, şimdilik “ihaleyi kazanmış güç konumu”dur. Varlığını sürdürmesinin tek dayanağı, ABD’nin “teknik şartnamesinde” yer alan yükümlülükleri yerine getirmektir. Üstelik bu görevleri yapmaya çalışırken, tepesindeki Demokles’in kılıçları sallanmaya devam edecektir. Kevgire dönmüş olan “devlet güvenliği”ni yeniden sağlamak, ancak emperyalizmle arasına kesin bir çizgi çeken milli bir iktidarın başarabileceği bir iştir. Önümüzdeki dönem, ABD’nin, Erdoğan iktidarının yükselişinden olduğu gibi yıkılışından da sonuna kadar yarar sağlamaya çalışacağı bir dönem olacaktır.
Milli Güçbirliği’ne kurulan tuzakların üstesinden gelmek Seçim sonuçları, ABD yörüngesinde Cemaat’le işbirliğinin, “Birleşe birleşe kazanacağız” şiarındaki “güçbirliği” değil, tam tersine “milli güçbirliği”ni engellemek için kurulmuş bir tuzak olduğunu göstermiştir. Bu, kuşkusuz herkesin çıkarması gereken önemli bir derstir. Önümüzde “bölgesel özerklik inşası”, Suriye’ye karşı savaş kışkırtıcılığı ile birlikte açık belirtileri şimdiden ortaya çıkmış derin ekonomik bunalım nedeniyle, sıcak bir dönem bulunmaktadır. Böyle bir dönemin üstesinden ancak “Atatürk’te birleşme”nin gücüyle gelinebilir. Gericilik içindeki çatışmanın ülkemizi kırk katırla kırk satır arasına sıkıştırmasını engellemek ve bu çatışmadan Türkiye adına yarar sağlamak da, ancak Atatürk’te birleşenlerin gücünü inşa etmekle mümkün olacaktır. Ülkemizi yeniden Atatürk Devrimi yoluna sokacak güç, sadece başarısızlıklardan çıkarılan derslerle yaratılamaz. Böyle bir gücün inşası, ancak milli güçbirliği siyasetinin başarıları temelinde gerçekleştirilebilir. Türkiye’nin ihtiyacı, bütün partilerin içindeki yurtseverleri heyecanlandırıp seferber edecek bir milli güçbirliği rüzgârının yaratılmasınadır. Bu, hâlâ önümüzdeki en yaşamsal görev olmaya devam etmektedir.
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 94 Sayı. 2336
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Oran - Tanrı alemi 2. Nefesli bir çalgı türü - Bilgiçlik taslayan, çokbilmiş 3. Brom’un simgesi - Kartalgillerden yırtıcı bir kuş türü - bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı 4. Yapılmış bir inceleme veya araştırmanın sonucunu bildiren yazı - Saygın ve zengin bir kadına arkadaşlık eden kadın 5. Eski Türkler’de “deniz tanrıçası” - Aktinyum’un simgesi 6. Üflemeli bir çalgı, türü - Asya’da bir ülke - Fikir, düşünce 7. Tatlı bir besin maddesi - Meslek, uzmanlık 8. Az şeyle yetinme - Bir seslenme sözü 9. Bir binek hayvanı - Boyun bağı - Berkelyum’un simgesi 10. Tibet’te, Asya’nın bazı yörelerinde yabani veya evcil olarak yaşayan, kılları uzun bir öküz türü - Argoda “hazır”,” tetikte” 11. Eski Türkler’de çocukları koruyan tanrıça - Ateş - Bir ticaret senedinin, alacaklı tarafından başkasına çevrilmesi ve senedin arkasına gereken yazının yazılıp
ve imza edilmesi 12. Öğrenim belgesi - Favori Yukarıdan aşağıya 1. Sert ve gönül kırıcı olan, kaba Karabasan 2. Aklama - Boyutlar - Kuzu sesi 3. Başlıca içeceğimiz - Son, sonuç, nihayet - Sevgili 4. Hipodromda yarış atlarının yedekte gezdirildikleri yer Umursamaz, aldırmaz 5. Bir ekin biçme aracı - Su yolu, kanal 6. Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, sorguç - Cümle sonlarına konulan işaret - Trabzon’un bir ilçesi 7. Kesimevi, mezbaha - İki dağ arasındaki uzun geçit, koyak 8. Kuş yuvası - Bir işten anlayan kimse 9. Arnavutluk’un plakası Rusça’da “evet” - Gericilik 10. Dış politika işleri - İlgi eki 11. Toparlak kemik ucu - Bir bulunma hali eki - Bir rüzgar türü 12. Birbirinden uzak iki yüksek yer arasında, havada gerilmiş bir veya birkaç kablo üzerinde kayarak hareket eden asılı taşıt Osmiyum’un simgesi
Soldan sağa 1 Bedevi Araplar’ın başlığı olan kefiyeyi tutturmakta kullanılan düğümlü kordon 5 Baş çevresine yerleştirilen ince şerit biçiminde taç 10 Pars 12 Erkekler 14 Şikar 15 Büyükelçi (kısa) 16 Bağlama 17 Niue (kısa) 18 Bir çalgı 20 Bir dil 23 Büyüklük, yücelik 25 Çin parası 26 Evren pulu 28 Uyum 30 Çağdaşlık 32 Sınır nişanı 34 Yapılan iş 35 Lityum’un simgesi 36 Balık avlama aracı 38 Tahta sedir, kerevet 40 Kayınbirader 41 Başlıca içeceğimiz 43 Yapay dokuma ipliği 45 Kanada’da bir göl 47 Belleme 49 Bir bilim dalı 51 Köpek 52 Yerleşim alanları dışında kalan yerler 53 Malezya ve Endonezya’da odun kömüründe pişirilen çok baharatlı şiş et
Yukarıdan aşağıya 1 Afrika yerlilerinin çalı çırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak 2 Budanan dallarda kalan kuru uç 3 Yabancı 4 Dudak 5 Dakika (kısa) 6 Çölde bulunan işaret taşı 7 Tasarım 8 Ekvator (kısa) 9 Kedi, köpek yiyeceği 11 Hastalık anında gelen titreme 13 Angola’nın başkenti 16 Yüzeysel 19 Yazarın dış dünyaya zihninde bir şekil verip eserine aktarması 21 İnciler 22 Paralar 24 Bir oyun aracı 27 Geri verme 29 Ekonomi (kısa) 31 Aşırı dereceye varan alışkanlıklar 33 Hırvatistan’da bir liman kenti 34 Oldukça, hayli 37 Afrika’da bir ülke 39 Ani iflas 40 Kayınbirader 42 Belediye 44 Aşı boyası 46 Tanzanya’nın plakası 48 Bir çalgı 50 Montserrat (kısa)
4 NİSAN 2014 CUMA
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
Yandaş medya çöplükte Hırsızlara siper olan, seçimlerde ortaya çıkan binlerce skandalı en ufak şekilde haber yapmayan yandaş medya, Antalya’da kurgulanan evrak yakma iddialarını canlı yayınla ekranlara taşıdı
Y
üz yılın en büyük yolsuzluklarına, rüşvet belgelerine karşı hırsızları cansiper savunan yandaş medya, Antalya’da AKP’li aday Menderes Türel’in, Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ı suçlamasını manşetlere taşıdı. Yıllardır yolsuzluk haberi yapmayan, seçimlerde doruğa çıkan skandalları görmezden gelen yandaş gazetelerin, dün servis edilen “yakılmış belge” fotoğraflarına “mal bulmuş mağribi” gibi atlamaları tepki çekti. Gazeteler, AKP’lilerin iddiaları gerçekmiş gibi yayımlayarak Akaydın’ı peşinen suçlu ilan etti. Akaydın’ın basın mensuplarına evini gezdirmesini ve yaptığı açıklamaları görmezden gelen gazeteler, Akaydın’ın sözlerini çarpıtarak istedikleri gibi yayımladılar. Yandaş medya Antalya haberlerini ağız birliği yapmışcasına aynı sözlerle manşete taşırken, yurdun dörtbir yanından gelen yakılmış oy pusulası fotoğrafları ve binlerce şaibe haberini yayımlamamalarına sosyal medyadan tepki yağdı.
Yavuz hırsız misali Sabah gazetesi dün sürmanşetinde Antalya ve Demirci’de belediye başkanlarının evrakları imha ettiğini iddia ederek “Kaybedenlerin ‘imha’ paniği” başlıklı habere imza attı. Star gazetesi “Türel CHP’yi çöpten topladı”
başlığını atarken, Akşam gazetesi “Giderayak belgeleri yaktı” başlığını kullandı. Takvim gazetesi “Akaydın tutuştu” başlıklı haberinde belgelerde “ıslak imza”ya dikkat çekti ama ne belgesi olduğuna değinmedi. Güneş gazetesi
“Devrik başkana suçüstü” başlıklı manşetinde Akaydın’ın ABD’ye kaçacağı iddialarını öne çıkardı. Güneş ayrıca Adana’da AKP’nin kaybetmesinin “paralel müdahale” olduğunu iddia etti. Akit gazetesi “İmhaya suçüstü” başlıklı habe-
rinde “Kaçamadan enselendi” ifadelerine yer verdi. Akit’in Akaydın’ın bira içerken çekilmiş fotoğrafını birinci sayfadan yayımlaması dikkatlerden kaçmadı. Yeni Şafak gazetesi ise “İzmir’de suçüstü” manşetiyle diğer
gazeteleri sollayarak CHP’nin farkla kazandığı İzmir’de seçimlere hile karıştığını iddia etti. Akaydın’a yönelik suçlamalar da “Giderayak imha” başlığıyla Yeni Şafak’ın birinci sayfasında yer aldı.
TGC Suriye yayın yasağına karşı dava açtı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) yayın organı Bizim Gazete adına Suriye ile ilgili Dışişleri Bakanlığı’nda yapıldığı iddia edilen toplantının yasa dışı dinlenmesi konusunda verilen yayın yasağına karşı dava açtı. Dava TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük tarafından İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığı kanalıyla açıldı. TGC Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada kararın bu haliyle ba-
sın özgürlüğüne müdahale ve “sansür” niteliğinde olduğu için dava açılmasına karar verildiğini belirtti. Açıklamada mahkeme eliyle yapılan sınırlamanın; aynı zamanda demokratik toplumun gereklerine uygun olarak yapılmış bir sınırlandırma olmadığına da dikkat çekildi.Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28 Mart 2014 tarihli kararıyla alınan yayın yasağına karşı açılan davanın dilekçesinde
şu noktalara dikkat çekildi:
Basın yayın yapma hak ve özgürlüğüne sahiptir “Basın bu içeriği değerlendirmek, eleştirmek, ülkenin savaşa sokulması hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve bu konuda yayın yapma hak ve özgürlüğüne sahiptir. Ülke vatandaşları da bu haberleri bilmek, öğrenmek hakkına sahiptirler. Savcılığın yapacağı
soruşturmanın gizliliğine halel getirecek herhangi bir müdahale söz konusu olamaz. Kısaca gerçekleri öğrenmek, bilmek herkesin hakkıdır. Bu hak zedelendiğinde gerek yargı hakkında gerek olay hakkında gerçek olmayan, spekülasyona dayanan bilgiler ortalıkta dolaşmaya büyümeye başlayacaktır ki asıl tehlike de bu olacaktır. Bu nedenle asıl olan yasak değil, halkın haber
Aydınlık gazetesi yayın yasağını 28 Mart’taki sayısında böyle çiğnemişti. alma hakkının sağlanmasıdır. Karar bu nedenlerle hukuka ve yasaya aykırıdır. Kaldırılması gerekir.”
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Umutsuz olmaya gerek yok Sandık her şey demek değil. Bu ülkede sapına kadar devrimciler, Atatürkçüler, vatanseverler var. Atatürk’ü düşünün; Samsun’a çıktığında yanında sadece birkaç güvenilir arkadaşı ve büyük umutları, kafasında daha o günlerde şekillendirdiği planlar vardı. Sonuç malum. Bu ülkede asgari ücretle çalışan veya bin liralık emekli maaşı ile geçinmek zorunda olan milyonlar var. Bu basiretsizlik sürgit devam etmeyecek. Bugünler, vatanseverlerin başlarını dik tutma günleridir; yapılacak daha çok iş vardır ve bunun için potansiyel de mevcuttur. Sevgili Peygamberimizi (O’na selam olsun) düşünün; Mekke’den hicret etmeden önce bir avuç mümine sahipti, Mekke oligarşisinin aklına ipotek koyduğu binlerce kişi O’nu taşlıyor, Vatan bildiği topraklardan hicrete zorluyordu. Sonuç malum. Bugün, her ne kadar kafaları bir hayli karışık da olsa, 1.5 milyar kişi onun açtığı yolda ilerlemeye devam ediyor. Sevgili vatanseverler! Gerçeğin bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Gerçek bir gün ortaya çıkacak, haklılar bir gün hak ettiklerini kazanacaklardır. Bu zulüm sürgit devam etmeyecektir; bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır... Türkiye büyük çalkantılı günlere gebedir. Bir taraftan yaklaşan büyük ekonomik kriz, bir taraftan Güneydoğu’daki muhtemel kalkışma, vatanseverleri her zamankinden daha fazla tetikte olmaya zorlamaktadır... Türkiye’nin, Vatanımızın bunu her zamankinden fazla ihtiyacı vardır. Görev, halkı bilinçlendirmek için daha yoğun bir çabayı gerektirmektedir; çünkü devrim bu halkla yapılacaktır... Müslümanlara düşen görev ise daha büyüktür. Allah’ın muradı; milyonlarca kişinin yoksulluk sınırının altında yaşaması, bir o kadar kişinin açlık sınırının altın inlemesi, milyonlarca kişinin işsiz olarak ortalıkta çaresizce dolaşması değildir. Sonuç olarak, hem vatanseverler, hem de Müslüman aidiyetini ön plana çıkaranlar seçim sonuçlarından dersler çıkarmak zorundadırlar. Türkiye büyük çalkantılara gebedir ve teorik olarak devrim şartlarına her zamankinden daha yoğun bir biçimde girmektedir. Aynı görev, Türkiye’nin yoksullarına da düşmektedir; yoksullar, bu seçim sonuçlarının yaşam şartlarını değiştirmediğini göreceklerdir, görmek zorundadırlar. Bunu görmelerini sağlamak da her zamanki gibi devrimcilere, Atatürkçülere düşmektedir. Yapılacak çok iş vardır. Devrimcilerin, umutsuzluğa kapılmak gibi bir lüksleri yoktur. Mücadele yeni başlamakYılmaz Yunak tadır. Allah’a emanet olun.
Cemaatin inine girilmeyecek iddiası
Uykusuz’da bu hafta Haftalık mizah dergisi Uykusuz’un dün çıkan sayısında iki kapak dikkat çekti. Derginin kapağında Taner Yıldız’ın açıklamaları dalga konusu olurken, arka kapakta Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’e yer verildi.
CNN Türk’e konuşan Zaman gazetesi yazarı ve Gülen Cemaati sözcülerinden Ahmet Turan Alkan, Cemaat’e yönelik sınırlı sayıda bir operasyonun yapılacağını söyledi. Alkan, “Fakat ‘inlerine gireceğiz’ şeklinde bir operasyon beklemiyorum” diyerek operasyonun sınırlı olacağını iddia etti. Alkan şöyle konuştu: “Sınırlı sayıda bir operasyon yapılması mümkündür. Çünkü Başbakan söz vermiş oldu. Ülkenin koca başbakanı kendi sözüyle kendini izam ettiği için bir operasyon bekliyorum. Fakat vaadettiği ölçüde, etkili, Ahmet Turan Alkan ‘İnlerine gireceğiz’, ‘Darmadağın edeceğiz’ şeklinde bir operasyon beklemiyorum. Çünkü buralarda in yok. Herkes akşam olunca evine gidiyor, gündüz olunca işine geliyor. İşine gücüne bakıyor. Kaldı ki böyle bir fesat yuvası verdıysa da şimdiye kadar beklenmesi de büyük bir hatadır.”
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Haftaya Bakış 12.00 Haber Masası 14.00 Edebiyat Cephesi (t) 15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Çift Vuruş 22.00 Kral Çıplak 00.00 Gece Raporu
08.00 Güne Başlarken 10.00 Haber Saati 10.37 Cüneyt Akman ile Ekonomi 11.10 Halk Arenası “T” 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Rota 22.00 Ezberbozanlar 00.00 Günsonu Haber
Mustafa Mutlu bu akşam 22.00’de 07.00 Kahvaltı Haberleri Kral Çıplak 08.30 Nihat Hatipoğlu Sorularınızı programıyla Cevaplıyor Ulusal Kanal’da 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Huzur Sokağı 22.50 Film: Hırsızlar Şehri
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 13.00 Haber 13 13.30 Türk Filmi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Gündem 21.00 Açık Tribün 22.00 Gündem Ehl-i Beyt 00.00 Belgesel 01.00 Gonca Elmas 7 Renk
09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 15:30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi’de Bu Hafta 18.00 Spor Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.30 Bekleme Odası 23.30 Ata’nın Mirası
09.00 Parametre 10.00 Haber 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Ana Haber 19.30 Habere Dair 20.45 Eğrisi Doğrusu 22.15 Baştan Sona
10.00 Haber Merkezi 12.00 Haber 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 16.20 Dünya Bülteni 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 33. İstanbul Film Festivali Kırmızı Halı 21.20 Tadı Damadığında 21.15 Panorama 23.00 Gece Bülteni
06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Yalan Dünya 23.15 Beyaz Show
06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.30 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Ana Haber 20.00 Medcezir 23.30 Dizi
08.30 Show Dünyası 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Misafir Ol Bana 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.30 Show Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Dila Hanım 23.15 Makina Kafa
07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 19.00 Flashpoint 20.00 Garfield Geri Dönüyor 21.30 Film: Kara Şahin Düştü
08.30 Küçük Hanımefendi 10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 12.40 İyi Şeyler 13.00 Haber 13.25 Elde Var Hayat 14.50 Aileler Yarışıyor 16.50 Zengin Kız Fakir Oğlan 19.00 Haber 19.55 Böyle Bitmesin 22.40 Gönül Hırsızı 00.35 Film: Üç Renk: Beyaz
10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 14.00 Haber 16.10 Türkiye Ajansı 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.20 Sadece Sinema 20.00 Ana Haber 21.00 Yol Arkadaşım 23.05 Kırımoğlu 23.40 Sadece Sinema
09.00 Haber 10.45 Ekonomide Görünüm 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 16.00 Güne Bakış 17.00 Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.30 Özel Dosya 23.00 Gece Bülteni
09.30 Gündem Özel 11.00 Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 21.30 Analiz 23.00 Film
07.00 Geri Sayım 10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 17.30 Piyasaya Bakış 18.30 Kung Fu Panda 19.00 The Big Bang Theory 20.00 2 Broke Girls 21.00 CSI: NY 22.00 Film: Her Şey Güzel Olacak
09.30 Mike ve Molly 10.00 The Wedding Band 11.00 Taht Oyunları 12.00 Ellen Show 14.00 The Wedding Band 15.00 Taht Oyunları 16.00 Ellen Show 18.00 The Wedding Band 19.00 Taht Oyunları 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show 23.00 Treme
06.45 İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Karagül 23.45 Dizi
09.10 Annem 11.00 Kavak Yelleri 13.00 Menekşe ile Halil 15.00 Hanımın Çiftliği 16.40 Music Box 17.10 Yeşil Öyküler 18.10 Donanım Haber 19.10 BKM Mutfak 19.30 Film: Tehlikeli Miras 21.30 Film: Yakın Koruma 23.30 Program
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İktidarın cebinde şımaran entelektüel
Gerilemeyen ne kaldı?
Gerçek aydını görüp onu tanıyabilmeli. Dogma üretime karşı çıkan, ve öyle kimsenin ‘adamı’ olmayan aydını... Nazım gibi, Pir Sultan Abdal gibi Voltaire, Marx ve büyük önder Mustafa Kemal Atatürk gibi!
İ Derviş ERGÜN
nsanın, çevreye uyum özelliği diğer canlılara göre çok daha fazla, en kötü koşullarda bile yaşama şansı elde ediyor. Dünyada gidilmedik, yurt edinilmedik yer yok, her yer yurttaş ülküsü etrafında örgütlenen insanların mülkiyeti altında. Descartes, “insan aklının en iyi ürünü ulus devlet kurumudur” der, yurttaşı, gelişmiş araçlarla donatılmış devlet kurumunun bir üyesi olarak düşünür. Kendisini yönetmesi için haklarını devrettiği bu karmaşık yapı, yürütme, yasama, yargı temelinde işleyen kurumlar bileşkesi devlet, insanın kendini ehlileştirme zorunda hissettiği, geliştirdiği ya da hakların kazanıldığı mücadele alanıdır.
Emperyalizmin kucağındaki sözde aydınlar İnsan ile yurttaş tarihte iki şeye kaynak olmuştur; insan olarak yurttaş hakkına ve siyasal hakkına. Yurttaş olduğu için elde ettiği siyasal haklar; can güvenliği, mal güvenliği, açlık, barınma, kültürel mirasın korunması, vb. kısaca insan haklarının tamamını kapsar. Kazanımlar, yurttaşın insana eklenmesi değil, özgürce haklarını kullanma iradesidir. Ötekine radikal biçimde bağımlılık, feodal yada inanç temelinde itaat ilişkisi, insanlık dışıdır, insanı kendisinden ayıran ilkel yaptırımdır. İnsan hakları çıplak insan hakkı değil yurttaş hakkı, birey hakkı, insan hakkıdır. Ancak ülkemizde emperyalizmden beslenen “sözde aydınlar”, insan hakkını etnik, mikro
Fernando Botero, ‘Abu Ghraib’, 2007 milliyetçilik hakkı olarak göstermeye çalışmakta. Amaç, “devlet” kurumunu zayıflatmak gerekirse parçalamak ve küresel sermayeye sömürge alanı açmak. Emperyalizmin isteği budur; bütün yaşam alanlarını kontrol etmek. Yeni görev tanımını ve bahanesini belirlemiştir. Hakları olmayanların haklarını aramak için gerektiğinde başka ülkeye müdahale etmek, insanların hakkını kendi topraklarında savunmak için devreye girerek, koruyucu tehdit olmak, görünmez ve her yerde hazır durumda düşmana uygulanacak sonsuz adaleti göstermek, insani savaş(!), yada
diğer seçenekler(!). Peki Irak’ta, Suriye’de, Bosna’da, Afrika’da diğer pek çok ülkede yaşanan savaşta işlenen insanlık suçunun akıbeti ne olacak? İşte Fernando Botero, Irak’ta, Abu Ghraib hapishanesindeki vahşeti insanlığa göstermiştir.
Aydın kimdir? Asıl takip edilmesi gereken değer, gerçek aydını görüp onu tanıyabilmektir. Gerçek “entelektüel, kamu adına bir mesajı, görüşü, tavrı, sanatı, felsefeyi ya da kanıyı temsil etme, cisimleştirme, ifade etme yetisine sahip olan bireydir. Bu sahiplik
ilkesi; özel, ayrıcalıklı bir boyutu vardır ve kamunun gündemine sıkıntı verici sorular getiren, dogma üretmektense bunlara karşı çıkan, kolay kolay hükümetlerin veya büyük şirketlerin adamı yapılamayan, devamlı unutulan yada sümenaltı edilen insanları ve meseleleri temsil etme hissiyatıdır. Aydın bunu evrensel ilkeler temelinde yapar. Tüm insanların dünyevi güçlerinden, ülkelerden özgürlük ve adalet konusunda doğru dürüst davranış standartları beklemeye hakkı vardır. Bu standartları kasti veya gayri ihtiyari ihlallerine tanıklık eden
ve cesaretle karşı koyandır.” Edward Said, aydın tanımını böyle açıklarken, risk alabilen kişiyi aydın kabul etmektedir. Başta Atatürk, Hallac-ı Mansur, İmadeddin Nesimi, Pir Sultan Abdal, Nazım Hikmet, Sokrates, Spinoza, Voltaire, Nietzsche.... gerçek aydınlardır, onların insanlığa hangi evrensel değerleri bıraktıkları gören gözler görüyor. Oysa emperyalizmin kucağındaki “sözde aydınlar” ihanet içindedirler. Onların büyük bir iş kotardığı görülmektedir, sayelerinde pusudaki siyasetin talepleri karşılanmaktadır. Sosyolog Alvin Gouldner, aydınların yeni bir sınıf halini aldıklarını ve eski para babası mülk sahibi sınıfların yerini artık büyük ölçüde aydın yöneticilerin varlığından bahseder. Doğru bir tespit... Kara koyunun görevi sürüyü arkasına takıp kesimhaneye götürmek, kurbanları orada bırakıp arka kapıdan sıvışmaktır! Ancak insanın en büyük hazinesi aklının oluşu ve değerleridir, oyunu bozmak için organize olmaları biraz zaman alır. 1938’den bu yana karşı devrim ideolojisi, küresel ekonominin yedeğinde toplum mühendisliği yapmakta. Amaçlanan yarı aydın, köksüz yurttaş projesini hayata geçirmek, ulus devleti savunacak ilkeleri ortadan kaldırmak ve doğacak boşluğa kafası karışık yurttaş zihniyeti yerleştirmek. “Ne olacak bu memleketin hali?”/ “Korkma!. Bu memlekete hiç bir şey olmaz!” / “Ben çorbama bakarım.! Memleketi ben mi kurtaracağım!” / “Bu memleket adam olmaz.! Memleketin çivisi çıkmış!” / “Memleket deniz, yemeyen keriz.!”
Hocam, yerel seçimler üzerine değerlendirme yapmanız için size soru sormaya kalksam, beni tersleyeceğinizi düşünüyorum. Terslemek mi? O zaman tadı kaçar bu soru-cevap köşesinin... Bak, seçimler üzerine değerlendirmeyi, geçen hafta cuma günü, yani seçimlerden iki gün önce yayımlanan söyleşimizde yapmıştım. Ne demiştim, hatırlıyor musun? Yineleyin lütfen... “Çoğunluğu aydınlanmamış olan bir toplumda, kırk kere seçim yapılsa, kırkını da en gerici parti hangisiyse o parti kazanır” demiştim. Üstelik o parti, hemen seçim öncesi yolsuzluk skandallarıyla ve “paralel yapı” sürtüşmeleriyle epeyce yıpranmış olsa da... Evet, haklı çıktınız. Peki, konuyu değiştirelim: Türkiye’de halk müziği ve halk müziğimizin geleceği üzerine birkaç soru sorsam ne dersiniz? Beni sevindirecek bir konu buldun derim. Önce halk müziğimizin durumunu konuşalım... Hiç de iç açıcı değil: Bilindiği gibi, halk müziğimiz kırsal kökenlidir, geleneksel nitelik taşır ve din dışı özelliktedir. İşte tam da burada, izin verirsen, bir kez de ben sana bir soru sorayım: Kırsal kesime ait olup da gerilemeyen ne kaldı yurdumuzda? Her şey geriledi. En başka tarım geriledi yurdumuzda. “Köylü” dediğimiz geniş halk kitleleri, tarımla ya da hayvancılıkla geçinemeyecek duruma düşerse bu yüzden kırsal kesimde çöküntü başlar tabii... Teşekkür ederim. Soru cevap sırasını umursamayıp sana bir soru daha sorabilir miyim? Tabii hocam... Kırsal kesimdeki ekonomik çöküntü, kültürel çöküntüyü getirdiğinde bunun ne gibi sonuçları çıkar ortaya? Kültürel kısırlık ve kültürel yozlaşma! Buna da teşekkür... Dilersen, yurdumuzda kültürel kısırlık ve kültürel yozlaşma durumlarını gelecek hafta konuşalım. Ona göre de bu durumlar karşısında neler yapılabileceğini gelecek haftanın söyleşisine bırakalım. Evet hocam, okurlarımızın içini karartmakta ısrar etmeyelim... Haklısın, şu mübarek cuma gününde, “velinimetimiz” olan okurlarımıza yapamayız bunu...
KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN...
İktidar mücadesi bu oyunda
Çağdaş Alman tiyatrosunun önde gelen yazarlarından, Marius von Mayenburg’un “Taş” (Der Stein) adlı oyunu, bireylerin kişisel tarihlerini anlatırken yaptıkları sahtekarlıklara irdelemek üzerine kurulu bir çağdaş dra- Bo Sahne, İstanbul ma... Oyunda bir ev 10 Nisan 2014 20:30 üzerinden iktidar mükıma, kadınların erkek egemen topcadeleleri veriliyor. Söz konusu ev, lumlarda eve hapsedilmesi ve tüm ikbeş ayrı zamanda görülüyor ve sürekli tidarlarını, kocalarının kirli işleri sayeel değiştiriyor. Bu iktidar mücadelesi sinde sahip oldukları evler ile oluşturkadınlar üzerinden anlatılıyor. Bir ba- maları görülüyor.
‘Bir Halk Düşmanı’
bunca yıldır ne kadar değişmediğinin altını bir kez daha çiziyor. Oyunda Henrik Ibsen’in 1882 yılında ka- Deniz Celiloğlu, Elif Bağcı, Ender leme aldığı oyun, Mehmet Er- Yiğit rol alıyor. gen’in yeni çevirisiyle siyasetçilerin “Otoritenin sesini yükseltmesi medya baskısının ve çıkar ilişkilerinin onu haklı yapmaz. Adaletin öncüleri her zaman azınlıkta kalanlar olacaktır! Çoğunluk, adı üstünde, çoğunluk sağlar ve gücü elinde tutar. Peki bu onu haklı mı yapar? Yani çoğunluk hep haklı mıdır? Çoğunluk tıkanıklığı davet eder; durgunluğu, cehaleti; öteki olan her şeye saldırır... Hiçbir toplum, kendisini yüzyıllar önceTalimhane Tiyatrosu / Şişli sinin inançlarıyla besleBlack Out Sahnesi,İstanbul yerek gelişemez.” 04 Nisan 2014 20:30
‘Söz Meclisten İçeri’
Tiyatrosu Ankara Devlet Ankara Şinasi Sahnesi, :00 20 08 Nisan 2014
Uğur Mumcu’nun gözünzamanı... Uğur den bugüne bakmanın tam ak’ın yönettiği At rat Mumcu’nun yazdığı Mu Murat Atak, Koray de, ri” İçe ten clis Me z “Sö oyun Gürdere, İhsan Ustaoğlu, Ergun, Tuncer Yığcı, Bilal Selim Kalıç, Elif CanHamit Demir, Adnan Çelik, Akdoğan rol alıyor. an bolat, Kamil Ersergin ve Sin
‘Parkta Güzel Bir Gün’ (Trabzon DT)
Tek istekleri güzel bir gün geçirmek... Ancak güzel bir gün geçirmek üzere geldikleri parkta ülkenin sınırlarının değiştiği gerçeğinden habersiz büyük bir sürprizle karşı karşıyadırlar. Acemi Sınır Mu-
Haluk Ongan Sahnesi, Trabzon 4, 10 Nisan 2014, 20:00 5 Nisan 2014, 15:00 - 20:00
hafızı Reıver bir bant parçasıyla oturdukları bankın ortasından ülkeyi ayırır. Arthur ve Olivia iki ayrı ülkededir artık. İkiye bölünmüşlerdir. Ne Arthur kendi ülkesine dönebilir ne de Olivia Arthur’un içinde bulunduğu ülkeye... İki sevgilinin birbirlerine kavuşma çabaları sürecinde, Reiver’ın da dahil olmasıyla bu üç kahraman bir iç hesaplaşmaya doğru sürüklenirler. Bölünmüşlüğün, ayrı bırakılmışlığın kimliksizleştirilmişliğin traji komik öyküsünü sunarlar bizlere...
T.C. STANBUL ANADOLU 10. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/3712 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : İstanbul İl, Üsküdar İlçesi, Validei Atik Mahallesi, Kartalbaba Caddesi, Turşucu Kemal Çıkmazı Sokağı üzerinde kain 66 pafta, 177 ada, 44 parsel sayılı 158,83 m2 miktarlı arsada kurulmuş 4 sokak kapı no’lu KEMAL BEY Apartmanı isimli betonarme karkas binada 36/158 arsa paylı 1. katta (6) no’lu ve çatı arası bağımsız dairenin 1/2 hissesidir. Turşucu Kemal Çıkmazı Sokağı üzerinde 4 kapı no’lu KEMAL BEY Apt. isimli ana bina; Ana bina Bodrum + Zemin + Normal kattan ibaret üç katlı, bitişik nizamda betonarme karkas apartman olup dış cephesi sıvalı-boyalı, üzeri ahşap oturtma çatı üstü kiremit kaplıdır. Binaya çıkmaz sokağından 6 basamak çıkılarak zemin kattan demir doğramalı camekanlı kapıdan girilmekte olup katlar arası mozaik basamaklı ve demir korkuluklu merdivenleri vardır. Binanın bodrum, zemin ve normal katlarında ikişer ve çatı katta merdiven sahalığından irtibatlı bağımsız bir daire olup tamamı mesken olarak kullanılmaktadır. Binada elektrik, su ve doğal gaz girişi tesisatı mevcuttur.KEMAL BEY Apartmanı 1. katta (6) no’lu dubleks daire (mahallen çatı arası bağımsız daire) Çatı kat bağımsız dairenin normal katı görüldü; 1. kat (6) no’lu ve çatı kat bağımsız dairede giriş holü, koridor, mutfak, banyo, WC, salon ve iki oda mevcut olup her biri 80’er m2 miktarlıdır. Giriş holü, koridor, salon ve odaların zeminleri laminant parke kaplı olup duvarları boyalıdır. Mutfak zemini laminant parke, duvarları fayans, üzeri mermer kaplı mutfak tezgahı ve dolapları vardır. Banyo ile WC zeminleri seramik, duvarları fayans kaplı olup banyoda duşa kabin, klozet, lavabo, WC’de alaturka tuvalet taşı ve lavabo vardır. Dairenin kapıları Amerikan panel kapı, pencereleri PVC doğramalı olup cümle giriş kapıları çelik kapıdır. Normal ve çatı katında bağımsız elektrik, su ve doğal gaz kat kaloriferi tesisatı mevcuttur. Adresi : İstanbul İl, Üsküdar İlçesi, Validei Atik Mahallesi, Kartalbaba Caddesi, Turşucu Kemal Çıkmazı Sokağı, No:4, 1. katta (6) no’lu ve çatı arası bağımsız daire Yüzölçümü : 160,00 m2 Arsa Pay : 36/158 imar Durumu : Üsküdar İlçesi, Validei Atik Mahallesi, 66 pafta, 177 ada, 44 parsel sayılı yer 09.06.2006 T.T.’li 1/1000 ölçekli Üsküdar Merkez Bölgesi Uygulama İmar Planında; H:9.50 m. (3 kat) irtifada blok nizam yapılanma ile konut alanında kalmakta olduğu anlaşılmıştır. K ymeti : 170.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydındaki gibi
1. Sat Günü : 07/05/2014 günü 11:40 - 11:50 arası 2. Sat Günü : 02/06/2014 günü 11:40 - 11:50 arası Sat Yeri : ANADOLU ADALET SARAYI MEZAT SALONU - null null / null Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/3712 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 05/03/2014 (İİKm.126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 21581 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
4 NİSAN 2014 CUMA
Hazırlayan: Sema SEZEN
Kuşlar’ın demokrasisi Alfred Hitchcock’un doğa, insan ve diğer canlılar arasındaki ilişkilerini psiko-sosyolojik boyutlarıyla perdeye aktardığı kült filmi Kuşlar (The Birds), üçüncü defa filme alınacak lında insanoğlunun kafesidir. Olayların gelişimi karşısında insanoğlunun düştüğü çaresizlik, evlerini yani kafeslerini terk etmeleriyle sona eriyor. Final sahnesinde halk kasabayı terk ederek o coğrafyayı kuşlara bırakıyor ve böylece şartlar eşitlenmiş oluyor. Ancak finalde kasabayı terk eden halka bu defa kuşların saldırmamasını, kuşlar tarafından insanoğlunun özgür bırakılması şeklinde okuyabiliriz.
VEYSEL BOĞATEPE
L
ogosunda “Mavi kuş” olan Twitter’in sansürlenmesi, bana Alfred Hitchcock’un kült filmlerinden Kuşlar ( The Birds) filmini anımsattı. Korku-gerilim türü filmlerinin öncüsü sayılan Alfred Hitchcock, kuşların insanlara saldırdığına dair okuduğu bir haberi Daphne du Maurier’in aynı adlı kısa hikayesiyle birleştirerek 1963’te çektiği film, Türkiye de 1965 yılında vizyona girmişti. Hikayesi, insan ile diğer canlılar ve doğa dengesi üçgeni üzerine kurulu film, varoluşçuluk kuramının sadece düşünen varlıklar için geçerli olmadığını ön koşul olarak ileri sürmektedir. Filmde, sürü psikolojisine sahip kanatlı Kuşlar (The Birds) ock hayvanların (kuşların) davranışları ve Yönetmen : Alfred Hitch k /ABDcoc tch Hi red Alf : cı insan-doğa ilişkileri psiko-sosyolojik Yapım 1963 boyutlarıyla irdelenerek toplumsal mene du Maurier / ph Da : o ary sajlar, kuşlar üzerinden ve doğrudan Sen nter Hu Evan veriliyor. Aslında kuşların saldırısı inTür : Korku / Gerilim sanoğlundan öç almak değil, özgürr, Jessica Oyuncular: Rod Taylo lükleri için dürtüsel bir dayanışma örtte, Tippi she Ple ne zan Su y, Tand right rtw neğidir. Ca ice Hedren, Veron
Alfred Hitchcock
Kuşların intikamı Mekan olarak seçilen sahil kasabasında cereyan eden olayların başlangıcı, kafesteki kuşlardır. Bu sahne, özgürlük ile özgürlüğün kısıtlanmasına
en anlamı örnektir. Kuşları kafeslerine hapsederek özgürlüğünü kısıtlayan insanoğlunun karşısında müthiş bir dürtüsel dayanışma gösteren kuşları gö-
rüyoruz. Kuşların saldırısı karşısında bu defa insanoğlu evlerine hapsoluyor ki; bu saldırılar kasaba terk edilene kadar devam ediyor. Buradaki ev, as-
Kuşlar geri dönüyor Alfred Hitchcock’un 1963 tarihinde ilkini çektiği Kuşlar (The Birds) filminin ikinci defa çekileceğine dair gazetelerde kısa haberler çıktı. Oysa bu filmin devamı olan “The Birds-2”, yönetmen Rick Rosenthal tarafından 1994 yılında çekilmişti ancak Türkiye’de vizyona girmemişti. İlk filmin başrolünü
üstlenen Tippi Hedren, bu filmde de yer almıştı. Henüz proje aşamasında olan “Kuşlar-3”ün çekimlerine ise yıl sonunda başlanacak. Vizyon tarihi şimdilik belli olmayan filmin başrolünü “21 Gram”ın başarılı yıldızı Naomi Watts, yapımcılığını ise “Transformers” serisinden tanıdığımız yönetmen
Michael Bay’in yapım şirketi “Platinum Dunes” üstlenecek. Kuşlar-3 filmi Türkiye’de vizyona girer mi henüz belirsiz fakat umarım, kuşlar üçüncü defa geri döner ve demokrasi masalıyla uyutulan/avutulan Ortadoğu halkına “hak ve özgürlükler” hakkında bir kez daha ders verir.
“Özgürlüğe Giden Uzun Yol” (“Mandela: Long Walk To Freedom”), Güney Afrika’daki Apartheid - beyazları üstün gören ırkçı rejimin adıdır, yerel dilde ayrılık anlamına gelir- rejimine karşı durduğu için ömrünün 27 yılını
hapiste geçiren, 1994’te Afrika’da ilk defa siyah beyaz ayrımı yapılmaksızın herkesin katıldığı seçimde devlet başkanı seçilen ve 1999’daki ölümüne değin de Afrika Ulusal Konseyi partisinin başkanlığını yütüren, Nobel Barış Ödülü sahibi Nelson Mandela, diğer adıyla Madiba’nın kendi
yazdığı, otobiyografik kitabından, daha çok piyasa işleriyle tanıdığımız Justin Chadwick (“Boleyn Kızı”/ “The Other Boleyn Girl”) tarafından perdeye aktarılmış. Film, Madiba’nın hukuk fakültesinde öğrenci olduğu yıllardan başlayarak devlet başkanı olduğu zamana kadarki bir dö-
Türk resminin ustası hayatını kaybetti
C
umhuriyet tarihinin ilk kadın ressamlarından Naile Akıncı geçtiğimiz gün 91 yaşında hayatını kaybetti. Parkinsonla mücadele eden ve bir süredir hastanede tedavi gören Akıncı’nın cenazesi, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Geçen yıl 75. yılını Kibele Sanat Galerisi’nde bir retrospektif sergiyle kutlayan sanatçı özgün tarzı, portreleri, Anadolu ve İstanbul manzarası temalı resimleriyle tanınıyordu. 1938 yılında Akademi’ye giren Akıncı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olmuş, Şefik Bursalı yönetimindeki “Cour de Soir”da,
Festival bütçesi için suçlanmıştı
Tippi Hedren
nemi anlatıyor. Dolayısıyla sıçramalı bir hikaye kurgusu düşünmüş Justin Chadwick; hal böyle olunca, filmi izlerken ne beyaz rejimin baskılarına şahit olabiliyoruz adamakıllı, ne de Madiba’nın mücadelesini temellendiren aşamalarını görebiliyoruz. Fimin başlarında, beyazlarla siyahların yaşam alanlarının ayrı olduğunun altı çizilmiş ve Madiba, siyasi mücadele içine fırlatılıp atılmış. Fakat bu mücadelenin de etraflıca verildiğini söylemek zor.
Derinliğe ulaşamıyor
Léopold Lévy ve Zeki Kocamemi atölyelerinde çalışmıştı. İlk kişisel sergisini 1964 yılında İstanbul’da açan ve 1997 yılında Japonya-Niigata eyaleti, Kashiwazaki Türk Kültür Kasabası Müzesi’nde düzenlenen retrospektif sergisi ile büyük yankı uyandıran sanatçı, başta
İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Atina ve Japonya-Niigata’da bugüne kadar toplam 48 kişisel sergi gerçekleştirdi. Sayısız sergiye katılan ve işleri pek çok müze koleksiyonunda da yer alan Akıncı Türk resminin en önemli temsilcilerinden ve ustalarından biriydi.
1. Sorun, filmin sıçramalı bir hikaye kurgusu olmasından çok, uç uca eklenmiş ufak hikaye parçacıklarının bir türlü bütünleşmemesi, tek bir ana argümana hizmet edememesi aslında. “Özgürlüğe Giden Uzun Yol”, salt Mandela’nın siyasi hayatına yoğunlaşmıyor tabii, bunun yanına eşi Winnie ile yaşadığı aşkı da ekliyor, gelgelelim aynı izlek ve tema sorunsalı burada da baş gösteriyor ve filmin dramatik yapısını büyük oranda zedeliyor. Film, hayli uzun olan süresine karşılık hiçbir derinliğe ulaşamıyor ne yazık ki. Dünya prömiyeri Beyaz Saray’da yapılan “Özgürlüğe Giden Uzun Yol”, bir proje olarak düşünülüp hız-
Seçimler sonrasında Adana ve Antalya festivali
Y
Eksik bir Mandela portresi ERCAN DALKILIÇ
Burçak EVREN
erel seçim sonuçlarının bu yılki Adana ve Antalya Film Festivalleri’ni etkileme olasılıkları üzerinde durmuş, bir değişimin, bu festivaller üzerinde ne gibi etkiler yapabileceği konusundaki olası kuşkuları dile getirmiştik. Bugünkü durum, bu konudaki kuşkularımızın hiç de yersiz olmadığını ortaya koydu. Bilindiği gibi hem Adana ve Antalya’nın büyük şehir belediye başkanları hem el değiştirdi, hem de farklı bir siyasi partinin yönetimine geçti. Artık bundan böyle Adana Altın Koza Film Festivali belki de ilk kez MHP’li bir başkan tarafından yapılacak, Antalya Altın Portakal Film Festivali de, beş yıl bir aradan sonra tekrar AK Partili Menderes Türel tarafından davam ettirilecek. Yani her iki festival de, olumlu ya da olumsuz, şu veya bu şekilde, bir değişim dönüşümü kaçınılmaz bir biçimde ortaya koyacak. İlk bakışta, her iki festivalin de, Türkiye’nin en büyük ulusal festivalleri olması, yapıldıkları kente marka açısından sayısız yararlar sağladığı ve de bir hizmet devamlılığı ilkesiyle eskisi gibi devam ettirileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun aksini düşünmek mümkün değildir.
Yalanın demokrasisi Filmde anne rolünü üstlenen Tippi Hedren, avukat rolündeki oğlu Rod Taylor’a; “ Demokrasilerde insanlar eşittir ve hukuk karşısında eşit yargılanırlar” şeklinde bir uyarıda bulunuyor. Anneye yanıtı ise 11 yaşındaki kızı;”bu demokrasi masallarını çok dinledik anne !” şeklinde veriyor. Avrupa’dan ithal edilen ve bizim siyasilerin Arap sakızı gibi çiğnediği “demokrasi”yi 11 yaşındaki bir ilkokul öğrencisinin 51 yıl önce “masal” olarak tanımlamasını; 11 yaşındaki kendi vatandaşını demokrasiye inandıramayan ABD’nin bugün Ortadoğu halkına ihraç etmesi şeklinde okuyabiliriz. Kuşlar filmi, benzer konuları işleyen pek çok filme ilham kaynağı oldu ve bu yıl serinin üçüncüsünün çekilmesi planlanıyor. 1963/Amerika kıtasında yaşayan ve dönemin elit insanlarının takip ettiği modayı yansıtan pahalı ve tüylü kürkler, yüksek topuklu ayakkabılar, diz altı etek ile ceket, kısa saçlar ve boyunda tekli kolye ya da inciler gibi kostüm ve aksesuarlar, dönemin ruhunu tam olarak yansıtmaktadır.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
lıca çekilmiş ve servis edilmiş bir film izlenimini uyandırıyor. Justin Chadwick’in yorumunun Batı gözüyle gelişigüzel, yetersiz bir Madiba portesini çizdiğini söylemek mümkün. Madiba’yı tanımayanlar için iyi başlangıç olabilir, ama biz gerçek ve etkili bir aktivist portesi izlemek isteyenlere Steve McQueen’in IRA lideri Bobby Sands’i anlattğı “Açlık”ı (“Hunger”) salık veririz. Son olarak; Madiba’ya can veren Idris Elba, bu kompozisyonla Altın Küre’ye aday gösterilmiş, fakat alamamıştı. Filmde açıkçası ahım şahım bir performansı yok Elba’nın, fakat orta düzeyde olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Burada önemli olan, festivallerin devam edip ettirmemesinden daha çok, nasıl ve kimlerle hangi boyutlarda ve ilkeler doğrultusunda yapılacağıdır. Çünkü ülkemizdeki birçok festival- ki bunlar arasında Adana ve Antalya da var- onca geçmişlerine rağmen kurumlaşamamış, belirli bir ilkeler doğrultusunda bir devamlılık ya da tutarlılık ortaya koyamamıştır. Bu tür festivallerin kurumsallaşamaması, yerel yönetimlere doğrudan doğruya bağlılığından, ilkelerini belli edememesi de bu bağlılığın her değişimlerde devamlılığı sağlayamamasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de bu tür festivaller, şu veya bu şekilde her yerel yönetim değişikliğinde, bir önceki etkinlikleri yok saymış, onu eleştirerek işe başlayarak kendi ilkelerini koymayı adeta politik açından zorunlu kılmıştır. Devamlılığın sağlandığı -ki Adana geçmiş yıllarda bu devamlılığı sağlayamayarak uzun bir süre festival yapmaya ara vermişti- ama ilkelerin her yerel yönetimle değiştiği bu festivallerin, bu yıl da, değişen başkanlarla birlikte aynı olumsuzluğu bir gelenek şeklinde sürdürüp sürdürmeyeceğini göreceğiz. Antalya Film Festivali’ne bir önceki başkanlığı sırasında en görkemli yıllarını yaşatan Menderes Türel’in, yerel seçim öncesinde, eski başkan Mustafa Akaydın’ı, kültür ve sanat etkinliklerine büyük bir bütçe ayırmakla suçlaması ya da eleştirmesi, bu festivalle özdeşleşmiş Antalya kenti için bir talihsizlik olarak yorumlanabileceği gibi, bunun yalnızca seçim atmosferinde söylenmiş bir söz olarak da algılanabilir. Tabii bunun sonuçlarını da çok değil, kısa bir süre sonra hep birlikte göreceğiz. Festivallerin yapıldığı kentlerdeki yerel yönetimlerin değişmesi, yalnızca festivallerin ilkelerini değil, aynı zamanda festivallerin yetişmiş, deneyim kazanmış, başarılı kadrolarının da değişime uğramasını kaçınılmaz yapıyor. Çünkü bu deneyimli kadrolar yerine, dışardan taşeron kişi ve kurumların kullanılması sanırım bu tür festivallerin ilkesiz olmasının da en büyük nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Dileriz bu kez böyle olmaz. Yeni başkanlar, bir önceki başkanların ve festival kadrolarının olumlu katkılarını yadsımayıp, onların üzerine bir o kadar da olumluluk ekleyerek bu festivalleri devam ettirmenin üstesinden gelebilirler. Bu yalnızca o festivallerin devamlılığı için değil, saygınlığı için de gerekli ve de yararlı bir adım olarak Türk sinemasına daha büyük ve kalıcı katkılar sağlar. Her iki festivalden de beklentimiz bu.
T.C. STANBUL ANADOLU 10. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/3290 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : stanbul l, Ata ehir lçe, çerenköy Mahalle/Mevkii, 913 Ada No, 261 Parseldeki, mahallen çerenköy Mah. Ayd n Sok., No:37 deki Ferah apartman 2. Kat 9 nolu ba ms z bölümdür. Parsel üzerinde, yaklaşık 16 yıl önce inşa edilmiş, mimarlık hizmetlerine asa, 3. Sınıf B gurubu yapılardan olan, bodrum kat, zemin kat ve 5 normal katlı, betonarme karkas bir bina vardır. Binanın bodrum kat ve zemin kat alanı işyeri, normal kat alanları ise mesken olarak kullanılmakta olup, normal kat alanlarında ikişer adet bağımsız bölüm bulunmaktadır. Bahse konuş 2. Kat 9 numaralı mesken binanın kuzey do u yönlerine cepheli olup, giri holü, koridor, mutfak, salon, 3 oda, banyo, tuvalet ve balkon mahallerinden ibaret ve yaklaşık 110 m2 alanlıdır. Bağımsız bölümün ıslak zemin döşemeleri seramik, oda zemin döşemeleri ahşap laminant malzemeyle kaplanmıştır. Binanın inşasında standart olduğu kabul edilen malzemeler kullanılmıştır. Bağımsız bölüm doğalgaz yakıtlı müstakil kombili, kaloriferli ısınma türündedir. Binanın asansör tesisi vardır. Belediye alt yapı ve ulaşım imkanı olumlu özellikteki parseldir. Adresi : İstanbul İl, Ataşehir İlçe, İçerenköy Mahalle, Aydın Sok., No:37 deki Ferah apartmanı 2. Kat 9 nolu bağımsız bölüm Yüzölçümü : 110m2 Arsa Pay : 9/150 mar Durumu : Söz konusu 261 parsel;İçerenköy Mah., ıslah imar revizyon planına göre; 13/07/1992 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli, imar planında, yapılanma şartları TAKS:0,25, KAKS:2,07 H:Serbest irtifalı, konut alanlarında kalmaktadır. K ymeti : 260.000,00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydındaki gibi 1. Sat Günü : 29/05/2014 günü 14:20 - 14:30 aras 2. Sat Günü : 23/06/2014 günü 14:20 - 14:30 aras Sat Yeri : ANADOLU ADALET SARAYI MEZAT SALONU
Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse icra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/3290 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 26/03/2014 (İİKm.126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 21574 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Fırat KORSAN
4 NİSAN 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Koyuncu: Kışkırtmayı önlemede bir yere kadar başarılı olabiliyorum
‘Aramıza siyaset girmesin’
Kasımpaşa 1453 fikrinin isim babası Ömer Faruk Koyuncu, Aydınlık’a Haziran ayında sokaklara dökülen yurttaşlara saldıran eli sopalılarla ilgili, “Biz kardeşiz. Ancak ben de bir yere kadar başarılı oluyorum” dedi
K
asımpaşa 1453 grubuna isim babalığı yapan, ancak grubun ayrışmasından sonra Kasımpaşa 1921 olarak yoluna devam eden taraftar grubunun lideri Ömer Faruk Koyuncu ile sohbetimize devam ediyoruz. Kendisi kreşi olan ve sürekli kitap okuyan biri. Tribünlerde, kıt imkanlarla konuk taraftarlara yemek dağıtan, “Taraftarlar Barışıyor” projesini hayata geçiren ilginç bir kişi. Kasımpaşalı kimliği net. Memleketi artık önemli değil. Kendini Kasımpaşalı olarak tanımlıyor. Koyuncu ile sohbetimize Burakcan Karamanoğlu’nun ölümünden sonra Ülkü Ocakları’ndan yapılan açıklamayı, Haziran Ayaklanmasında yurttaşlara saldıran eli sopalıları ve Beşiktaş ile rekabetlerinin nedenini konuştuk. Ülkü Ocakları’nın açıklamasında “1453 AKP hegemonyasında bir gruptur” deniyordu. Zaten ben sadece sizin haberlerinizle değil Büyük Birlik’in de, Ülkü Ocakları’nın da yaptığı açıklamalarla uğraşıyorum. Geçen bir soru sordum İlçe Başkanı’na: Cengizhan Safi. Şu an cezaevinde. Büyük ihtimal 15 sene yatar. Ülkü Ocakları başkanıydı ve 1453’ün de tribün lideriydi. Şimdi burada bir tezat var. Şimdi bu adam Ak Partici olmasaydı, Burakcan da yüzde 80 ülkücü olacaktı. Sahip çıkmayacak mıydınız o zaman? Bir tarafı yapayım derken bir tarafı bozarsanız olmaz. Bu açıklamadan sonra burada MHP bitti. Benim derdim AK Parti, MHP,
CHP değil ki. Partiler gider semtler kalır. Ben semtin namusunu korumaya çalışıyorum. Çünkü bu namus Türklüğün namusudur. Sancak düştüğü yerden kalkar. En büyük babalar, evliyalar buradan çıkmış. Her yer tarihi. Böyle tarihi bir semt ancak Kasımpaşa’nın adı bile insanları ürkütmeye başladı. Kasımpaşa’nın adını lekelemişler. Altınboynuz burada olduğu için sigara ve içki kaçakçılığı burada olduğu için, kirli para, haram para burada. Kabadayıların da zamanının çoğunu geçirdiği yer burası. Sedat Şahin, Alaattin Çakıcı, Sedat Peker, Kürşat Yılmaz, Dündar Kılıç, Kürt İdris, Hacı Süleymanoğulları vs. Hepsinin kumarhaneleri, osu busu vardı burada. Ayrıca başka semtler de kendisini Kasımpaşa sayıyor. Örneğin Tarlabaşı görüntüsü Kasımpaşa diye gösteriliyor. Az önce sözünü ettiğiniz toplanma çağrısı engellenemez miydi? Sonuçta sosyal medya olmasına rağmen sizler de burada bir kanaat önderisiniz. Zaten engellendi. Şöyle bir şey var. Dörtyol küstürülmüş bir yer. Oranın liderleri var, çok iyi görüşürüm. Benimle hiçbir sorunları yok ama bu adamlar tribüne gelmiyorlar. Bu iş artık tribünü aşıyor. Bir saatten sonra semtçilik, komşuluk kültürüne giriyor. Mesela ben başta Burakcan’ın şehit olduğuna inanmıyordum. Yani şehitlik makamı bu kadar basite indirgenmemeli. Ama İslami kaynaklara göre, şimdi ismini unuttuğum bir terime göre, şehitlerin komutanı, şu cenazeden önce yapılan
Halit
DERİNGÖR hderingor@hotmail.com
Amerika’yı keşfetmek değil...
R
oberto Mancini Galatasaray’ın bugünkü durumundan yakınıyor. Haklı da. Kendine güvenen bir adam. Bir gazetede okudum. Bakın ne diyor; “Bir takımın 4-3-3 veya 3-5-2 oynatılması önemli değildir. Önemli olan futbolcuların sahada birbirlerine yardım etmesi ve güçlerinin yüzde yüzünü kullanmasıdır.” Realistçe bir düşünce ama Amerika’yı keşfetmek de değil. Bilinmesi lazım olan geçekler. Okuyucularım anımsarlar. 3-5-2, 4-3-3, 4-42 gibi matematiksel dizilişin pek önemi olmadığını, başarıları veya başarısızlıkları da bu dizilişlere bağlamanın yanlış olduğunu, önemli olanın insanın, yani futbolcunun olduğunu zaman zaman bu sütunlarda yazdım. Futbol ağırlıklı sohbetlerimizde de bu fikrimi söylemişimdir. Aslında üzerinde çok konuşulması gereken bir konu ama şimdi tekrarlamak istemiyorum. Ancak, bu anlamda yazdığım yazılara futbol oynamadan, futbol profesörü olan kişiler pek önemsememiş hattâ dudak bükmüşlerdi. Ben demiştim diye böbürlenmek istemem. Bunu kendime de yakıştırmam ama aklın yolu birdir diye bir deyiş vardır. Bu çok doğru. Mancini’nin düşüncelerinde katılmadığım taraf da var. Eğer bir futbolcu sahada istenileni veremiyorsa veya vermiyorsa Mancini’nin bir teknik direktör olarak bunu verdirtmesi gerekir. Olmuyorsa da gereğini düşünmesi lazım. Mancini batılı bir adam. Büyük şöhret. Zamanında İngiltere’yi fethetmiş. Ama burası Türkiye. Okka her ülkede 400 gr. değil. Biz lahmacuncu bir ülkeyiz. Abe Mancini sen belki bazı şeyleri bilmiyorsun ama, görev yapacağın ülkeyi en azından teknolojiyi kullanarak bir araştırsaydın ya. Türkiye’ye büyük teknik direktörlerin geldiğini, kimine itfaiyeci, kimine sığır çobanı, kimine casus, hattâ kimine de homoseksüel bile dediğimizi Türkiye’ye gelen teknik adamların mesleki özgürlüklerinin olmadığını, bu ülkedeki yaşamlarının 1 yıldan fazla olamayacağını, kararların kulüp başkanlarının iki dudağı arasında olduğunu duymamışsın herhalde. Eğer bunları duysaydın, ya da bilseydin belki de ülkemize gelmezdin. Ne yapalım hem para hem ayva olmuyor. Değerli yazarımız, Cüneyt Akalın bazı nedenleri anlattıktan “Mancini a Casa” evine dön anlamındaki başlıklı yazısını yine aynı şekilde bitirmiş. Haklı ama kendi arzusu ile geri dönen teknik direktör pek yok. Artık tazminat ödeme yüzünden midir? Yoksa tazminat alarak gitmek istemelerinden midir? Bilemiyorum...
‘Beşiktaş büyük düşmandı’ 10 bin kişilik yürüyüşe katılıp, galeyana getirmeden Allah rızası için katılan herkes şehitlik sevabı almış. Bunu kim söylüyor? Evliyalar söylüyor. Ve biz ne yaptık, yürüyüşü kolkola yaptık. Daha sonra döndük, arabayı parkettim, yine 1453’ten bir arkadaşım vardı. “Yine mevzu oluyor galiba. Gidelim de şu meydanda CHP seçim irtibat bürosunu patlatmasınlar” dedik. Yürürken, büyük bir tuğla yüzümün yanından geçti. Belki de bu genç yaşta yüzümüzün güzelliği gidecekti. Kim için, Burakcan için, Berkin Elvah için, Rotschild için. Benim tek düşmanım Linç Adası Grubu. O adam oradan düğmeye basıyor Berkin Elvanımız ölüyor, Burakcanımız ölüyor. Kime yarıyor bu? Fethullah Gülen’e, CHP’ye yarıyor. Olan da bize oluyor. CHP’yi zaten semt tarihinden beri sevmiyor.
Mezhepçi misiniz, Osmanlıcı mı? Biz İslam, Osmanlı kültürülüyle kaynaşmış bir semt olduğumuz için Aleviler Osmanlı’yı sevmiyor ama biz Alevileri seviyoruz. Ama Aleviler bize Osmanlıyız muamelesi yapmıyorlar, devlete, fi tarihindeki Osmanlı’ya yapıyorlar kısmen. Ama bu CHP tamamiyle bize karşıtı olduğu için biz de CHP’yi sevmiyoruz. Ayrıca benim gözümde dinini bilmeyen profesör profesör değildir. Çünkü nasıl makinelerin kılavuz kitapçığı vardır, insanın kılavuzu da Kuran-ı Kerim’dir. Şimdi “Biz Osmanlı’yı yıkmak için 300 sene uğraştık” diyen O. P. Cihangir’de geziyor. Siz kimsiniz? Bizim tek derdiğimiz siyaset dışında kalmak, tribünlere ayrılım sokmamak. Tayyip Erdoğan’ı seviyoruz. Örneğin ben Mustafa Erdoğan (Tayyip Erdoğan’ın ağabeyi)’la bir gün otu-
rurken, ki her zaman oturuyoruz, jargonu da bilmediğim için Ak Parti yerine AKP’ci değilim dedim. Gözleri yerinden çıkacaktı. “Ben Tayyip Erdoğancıyım” deyince rahatladılar. Biz 12 sene öncesine kadar ülkücüydük hepimiz. AK Parti de, MHP de, Türkiye Cumhuriyeti de gelip geçici. Ancak Kasımpaşa’nın toprağı gelip geçici değil. Dünya kurulduğundan beri var, biteceği güne kadar da var. Bu güç tarihimizin olsun istiyorum. Dedik ya sancak düştüğü yerden kalkar, kalktığı yerden düşer. İstanbul iki kere fethedilecek. Bizde naçizane Mehdi Aleyhisselamın askeriyiz edalarıyla bugüne kadar büyütüldük. Mehdi Aleyhisselam 3 Horasan’dan bir yerden çıkacak. Türkmenistan, Erzurum ve İstanbul Horasan’ı. İstanbul’un en güzel semti Kasımpaşa. -BİTTİ-
Dostlarınız kimler? Burası altın boynuz. Biz Karagümrük’le, Eyüp’le, Kağıthane, Alibeyköy’le, Hasköy’le dostuz. Karşımızda da en büyük düşmanımız Beşiktaş. Onlarla da dostuz. İnşallah ket vuracağız Allah’ın izniyle. Beşiktaş neden düşman? Düşmandı. Her şey zıttıyla kaimdir. Bizim en yakın komşumuz onlar. Beşiktaş’ı yapmışlar solcuların kalesi. Oradan darbe vurmaya çalışıyorlar. Bizde İslamcıyız, şeriatçı bir semtiyiz. Bizi de buradan vurmaya çalışıyorlar. Buradan da yeni hasımlar yaratmaya çalışıyorlar. Bunu da Kasımpaşa’dan yapmaya çalışıyorlar. Ben de naçizane bir kişiyim. Bir de ağabeyim var. Biz ikimiz bir kişiyiz. Bu tür karşı karşıya gelmelerin önüne geçmeye çalışıyoruz.
Akaretler’e devlet kuşu kondu! Beşiktaş, iletişim komitesinin başına Erdoğan Aktaş’ı, BJK TV’nin başına ise, Erdoğan’ın başdanışmanı Yiğit Bulut’un uzun süre sağ kolu olarak çalışan Fuat Çağlar getirdi kınlığı ile bilinen Kanal 24’e GYY olarak geçtikten sonra, Fuat Çağlar’ı eşiktaş, kurumsal iletişimin yö- da Yayın Akış ve Planlama Koordinanetim kadrosunu yeniden şekil- törü olarak transfer etmişti. Bu transfer lendirecek köklü değişikliklere Bulut “Habertürk’ün ‘hard diskini’ imza attı. Kulübün resmi sitesinden söktü” şeklinde değerlendirilmişti. yapılan açıklamada, İletişim Beşiktaş’ta yaşanan bu geKomitesi’nin başkanlığına ATV lişme, akıllara birçok soruyu da Haber Genel Yayın Yönetmeni beraberinde getirdi. Bunlardan Erdoğan Aktaş’ın getirildiği biri de, yerel seçim öncesi sosyal belirtildi. Açıklamada ayrıca, medyaya yansıyan Beşiktaş’la ‘Aktaş, BJK TV’nin yeniden ilgili Erdoğan’a ait olduğu iddia yapılandırılması ve Beşiktaş edilen tapeler. Ses kayıtlarında, A.Ş.’nin bütün mecralarda şefBeşiktaş Başkanı Fikret Orfaf, doğru ve bilgilendirici şe- Erdoğan Aktaş man’ın ‘Çarşı grubunun Gezi’ye kilde yer alması için çalışacaktır’ ifa- katılmasını yanlış bulduğu’ yönündeki delerine yer verildi. haberin, kulübün sitesinden yalanlan2 Nisan itibariyle göreve başlayan masına Başbakan’ın büyük bir tepki Erdoğan Aktaş’ın ilk icraatı ise, BJK gösterdiği görülüyor. Tv’nin Genel Müdürlüğü’ne Fuat ÇağAktaş’ın, teknik malzeme temini, ları getirmek oldu. Çağlar, Başbakan canlı yayın aracı ve destek personel Erdoğan’ın Başdanışmanı görevini yü- gibi konularda da A Haber bünyesinreten Yiğit Bulut’un uzun yıllar sağ den takviye yapacağına dair söykolu olarak birlikte çalıştığı bir isim. lentiler var. Kulislerde ayrıca, bu Çağlar, Yiğit Bulut’un Haber Türk desteğin boşa olmadığı, Aktaş ve Tv’de Genel Yayın Yönetmeni olduğu Çağlar üzerinden, AKP iktidarının dönemde, kanalın yayın müdürü gör- Beşiktaş camiasını kontrolünde evindeydi. Bulut, AKP iktidarına ya- tutmak istediği de konuşuluyor. HÜSEYİN ŞUEKİNCİ
B
Taha Akgül Avrupa Şampiyonu!
Beşiktaş’ın uzun süredir peşinde koştuğu Joleon Lescott’ta mutlu sona yakın olduğu bildirildi. The Sun gazetesinin haberine göre sezon sonunda Manchester City ile kontratı bitecek olan 31 yaşındaki oyuncuya siyah-beyazlılar teklifini yaptı. Deneyimli savunmacının takımıyla yeni bir sözleşme imzalamayacağı ve yazın ayrılacağı belirtilen haberde, “Büyük ihtimalle gelecek sezon Siyah-Beyaz forma giyecek” ifadesi kullanıldı. Beşiktaş Futbol Genel Direktörü Önder Özen, dün yaptığı açıklamada, “Lescott hala listemizde” açıklamasında bulunmuştu.
TURGAY OĞUZ
Alper derbide yok!
Ergün: Mancini kalacak Galatasaray Basın Sözcüsü Şükrü Ergün SKY360’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. UEFA’dan mali tablo için gelen ihtar yazısı üzerine konuşan Ergün, “Biz 2012-2013 hesaplarında sene sonunda oluşan hukuk haklarından dolayı gelir-gider hesaplarında bir sapma olduğunu iddianamede belirttik. Bundan UEFA’nın da haberi vardı. Durum bundan ibarettir” dedi. Mancini’nin sezon so-
Lescott bu kez geliyor
F
nu istifa edeceği yönündeki iddiaları da değerlendiren Ergün, “Basın toplantısını izledim. Maç içinde aldığı reaksiyon sonrası kendisinin söylemek istediği şu; ‘Eğer problem ben isem, benim gitmem sorun çözüyorsa, yarın sabah giderim’. Bu, ‘Burda benim işim bitti’ anlamına gelmez. Mancini’nin ayrılmak istemek gibi bir düşüncesi yok” ifadelerini kullandı.
enerbahçe Takım Doktoru Burak Kunduracıoğlu, Alper Potuk’un son durumu hakkında bilgiler verdi. FBTV’ye açıklamalarda bulunan Kunduracıoğlu, “Alper Potuk önümüzdeki hafta çalışmalara katılacak. Alper’in 11-12 gün sürecek yırtılma ve kanama problemi var, 5-6 gün oldu.
Bu sürede Alper, orta seviyede koşular ve kuvvetlendirme çalışmaları yapacak” dedi. Kunduracıoğlu, Alper’in derbide oynayıp oynamayacağı yönünde kendisine yöneltilen soruya ise, “Haftasonuna kadar iyileşir ama haftaya takımla çalışmaya başlayacak. Ağrısı yok. Ama maç başka bir şey, asimetrik hareketler yapılıyor. Maçta oynaması zor. Risk almak istemiyoruz” cevabını verdi.
Fenerbahçe’den büyük üstünlük 6 Nisan Pazar günü Galatasaray’a konuk olacak lider Fenerbahçe’nin, Galatasaray’a karşı son yıllarda lig maçlarında galibiyet sayısı açısından büyük üstünlüğü bulunuyor. SarıLacivertliler, Galatasaray ile oynadığı son 20 lig maçından 13’ünü kazandı, 4’ünde berabere kalıp, 3 kez yenildi.
Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen Avrupa Büyükler Güreş Şampiyonası’nda üçüncü gün müsabakaları sona erdi. Taha Akgül, 125 kiloda Avrupa şampiyonu oldu. 3. kez Avrupa şampiyonluğu isteyen Akgül, 1. tur ilk maçında Ermenistanlı Andranik Galstyan’ı 10-0 yenerek çeyrek finale çıkarken, bu turda ise Belaruslu Shvedau’yu 11-0 teknik üstünlükle yendi ve yarı finale yükseldi. Yarı finalde Ukraynalı rakibi Oleksandr’ı 10-0’la rahat geçen sporcumuz, finalde Rus rakibi Alan’ı 10-0 teknik üstünlükle kazanarak adını üçüncü defa Avrupa şampiyonu oldu. Serbest Güreş Milli Takımı Avrupa Şampiyonası’nda bu güne kadar 4 madalya kazandı. İlk gün Servet Coşkun Gümüş, ikinci gün Hefize Şahin Gümüş, Soner Demirtaş bronz ve Taha Akgül ise Altın madalya kazandılar. Öte yandan Avrupa Serbest Güreş Şampiyonası’nda bugün 4 sporcumuz mindere çıkıyor. Kadınlarda: 63 kiloda Buse Tosun-İndre Buuelyte, 75 kiloda Yasemin Adar-Vasillisa Marzaliuk, Erkeklerde: 70 kiloda Yakup Gör-Samed Dülger (Almanya), 86 kiloda Fırat Binici-Abdulhamidov Aibue ile karşılaşacak.
Trabzonspor’un cezasına indirim Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) Trabzonspor’a verdiği 5 maç seyircisiz oynama cezasını 3 maça indirdi. Öte yandan düzenlenen toplantıda, Göztepe’ye de taraftarların neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat sebebiyle 32 bin TL para cezası verildi. Daha önce 80 bin TL para cezası alan K.Erciyesspor’un bu cezası da 66.666 TL’ye indirildi.
SPORDA DÜN:
CEYHUN BOZKURT
Haziran ayında İstiklal Caddesi’nde eli sopalıların Kasımpaşa taraftarları mıydı? Kuyuya düşmüş kurbağanın dünyası yukarıya baktığı kadardır. Veya Ferhat’a sormuşlar sen bu Şirin’in neresini beğendin. “Sen ona benim gözümle baktın mı” demiş. Herkes Hanım dersin Padişah, Hanım dersin bayan sanabilirsin. Ben de gördüm onları. Sonuçta Taksim’e gidenler de bizim insanımızdı, eline birilerinin sopa verdikleri de... Ancak sopalıların Kasımpaşa taraftarı olduğu söylendi. Burada biraz evvel Gezicilerin Cumhuriyet gazetesine çıkmış basın sözcüsü vardı. İş Kasımpaşa’da siyaseti sokamıyorlar. Ve bende bunun savaşını veriyorum. Aramıza siyaset girmesin. Biz düşman değil, dostuz, din kardeşiyiz, komşuyuz vs. Ben bir yere kadar başarılı oluyorum. Ülkü Ocakları son açıklamalarından pişman oldu. En azından aklı selim biri sizin gibi gelip bize de sorardı.
FUTBOL: 1.Lig Adanaspor 1-1 Samsun VOLEYBOL: Kadınlar Bakırköy 0-3 Vakıfbank Beşiktaş 0-3 F.Bahçe
4 NİSAN 2014 CUMA
Hazırlayan: Anıl BUDAK
Derbinin sonucunu hızlı oyun belirler karşı farklı kazanıyor. Bursaspor ve Akhisar Belediye karşılaşmaları buna örnektir. Galatasaray’ın iç ve dış sahada aldığı beraberlik sayısının fazla olması ise rakiplerin kendi alanında fazla oyuncu bulundurup Galatasaray’ın pas yapma yeteneğine engel olmaktan kaynaklandı. Galatasaray berabere kaldığı maçların bazılarında çok gol pozisyonu bulmuş olabilir. Ancak kalabalık savunmalar gol durumundaki Galatasaraylı futbolcuya baskı yapmaktan ötürü, onun istediği vuruşu yapmasına engel olmakta giderek psikolojik yıpranmaya
da neden olmaktadır. Fenerbahçe’nin bu denli çok maç kazanması ve rakipleriyle arayı açmasının en önemli nedeni hızlı oyun yapısıdır. Hızlı oyundan anlatmak istediğimiz çok pasa dayalı bir hız değil. Tam tersi, Fenerbahçe fazla pas yapan bir takım değil. İleri uçta bireysel olarak hızlı oyuncuları var. Emenike ve Sow gerek topla gerekse önlerine atılan uzun paslarda çok hızlı hareket edebliyor, bu hıza ulaşmışken topu da gereği gibi kullanabiliyorlar.
Arda’ya dinlen çağrısı
Zaten Fenerbahçe bu sezon elinde bulundurduğu orta alan oyuncularıyla maça pasa dayalı bir hız kazandıracak yapıda değil. Beklerinin oyuna katılımı ve ilerideki süratli oyuncularıyla sonuca çabuk gidiyor ama izlemesi hoş bir futbol da üretemiyor. Türkiye’de önemli olanın sonuç olduğuna göre Fenerbahçe’nin izlemesi hoş olmayan futbolu da sorun yaratmıyor. Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki bir fark da teknik direktörlerinin oyun felsefesi ve elindeki futbolcularına yaklaşım şeklidir. Burada
derdim kimin daha iyi teknik direktör olduğu sorusuna yanıt aramak değil. En iyi teknik direktörlük, elindeki futbolcuların ne yapabileceklerini bilmektir. Ersun Yanal’ın Mancini’ye karşı avantajlı olmasının bir nedeni de bu noktadadır. Mancini oyuncularından aşırı istekler bekliyor, Ersun Yanal ise yapabileceklerinden fazlasını beklemiyor. Bu yüzden Ersun Yanal oyunu orta alanda biçimlendirmeden bir an önce maça hız kazandıracak oyuncuları
TÜKENMEZ KALEM
T
eknik direktörler bir futbol maçında oyunun süratini ne derece düşünürler, süratli futbolu kurgulamak için kafa yoran yerli teknik direktör var mı? Baştan şunu belirtmeliyim ki, Türkiye’de bir takımda uzun süreli çalışan teknik adam yok denilecek kadar azdır. Süratli futbolun kurgulanması ve uygulanması için ise belli bir süre birlikte oynayan, teknik adam ile uyumlu çalışma dönemi geçiren futbolculara gereksinim vardır. Bu da yetmez süratli futbol oynamak için çok kaliteli oyunculara sahip olunmalıdır. Bizde topla oynamak isteyen, topla ilişkileri iyi olan futbolcular sürat arttıkça oyunda kaybolurlar. Futbolcu iyi, yeterli değilse süratli oyun içerisinde topa sahip olması, topu gereği gibi, amaca yönelik kullanması olanaksızdır. Eğer elinizde üst düzey oyuncular yoksa, karşınızdaki rakip sizden daha iyi futbolculara sahipse, bu durumda takım kendi alanında daha fazla oyuncu bulundurup, rakip futbolcuların hareket alanını daraltmalıdır. Yani birim alana düşen adam sayısı çoğaltılmalıdır. O zaman karşımızda bizden daha iyi oyunculara sahip takımın hem hızını kesmiş hem de oyuncularının hareket yeteneğini sınırlamış, kısıtlamış oluruz. Bu şekilde hücum eden hızlı takımın görüş alanını daraltıp, yakınındaki arkadaşına oynatmak zorunda bırakırsınız. Uzaktaki oyuncuyu görmekte ya da uzun pas kullanmakta zorlanacakları için oyunu karşıt kaleye yıkmak da zor olacaktır. Galatasaray ile Fenerbahçe’yi oyunun hızına ne kadar katkı yaptıkları açısından bakarsak Fenerbahçe’nin önde olduğunu görürüz. Çünkü Galatasaray oyunu hızlı oynamıyor. Üçüncü bölgede Drogba’nın öncülüğünde Sneijder’in katılımıyla yaratıcı pas organizasyonlarıyla sonuca gidiyor. Bu oyun yapısına izin veren takımlara
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Metin TÜKENMEZ metintukenmez@aydinlikgazete.com
devreye sokuyor. Mancini ise Drogba’ya aşırı sayılabilecek görev ve sorumluluklar yükledi. Onu alandaki antrenör gibi kullanmaya çalıştı. Ancak adı Drogba da olsa sonuçta o bir futbolcudur. Verdiklerinizi geri almaya çalışırsanız sorun yaşanır. Drogba ile Mancini arasında şimdilerde yaşanan gerginlik aralarındaki alışverişin futbolcu aleyhine terse dönmesiyle başladı. Futbolda
herkes kendi görev ve sorumluluklarını net olarak bilmeli, uygulamalıdır. Bu bağlamda Ersun Yanal oyuncularıyla kurduğu ilişki ve onların kapasitelerini ortaya çıkarmak konusunda Mancini’ye üstünlük sağlamıştır. İkinciliği korumak gerilimi ile oynayacak olan Galatasaray’ın derbide işi daha zordur. Buna karşılık şampiyonluğa doğru koşar adım giden Fenerbahçe için kazanıp kaybetme gibi bir sorun yoktur. Bireysel olarak
kuvvetli ve süratli oyuncularıyla Galatasaray’ı zorlayacaklardır...
Ersun Yanal’ın takımları... Bizim medyamız gerçekten çok ilginç. Biri ortaya çıkıp ilginç olmak için bir şey söylüyor, bilen bilmeyen onun peşine koşuyor. Neymiş, Ersun Yanal’ın çalıştırdığı takımlar ligin ikinci yarısında düşüş yaşarlarmış... Bugün Türkiye Ligi’nde Ersun Yanal kadar bilimi futbolda kullanan başka bir teknik adam var mı? Yanal, geçmişte de bilimsel antrenman yöntemlerini uygulayarak bugünkü konumuna gelmedi mi? Peki, bu denli yaptığı işe hakim bir teknik adam futbol takımının hangi dönemlerde düşüş yaşayacağını bilip, ona göre önlemler almaz mı? Kaldı ki, bir futbol takımının düşüşü tek başına teknik direktöre bağlanamaz. Yönetim verdiği sözleri tutmuş mudur? Futbolcuların kafası rahat mıdır? Biraz öne çıkan takımdaki futbolculara türlü türlü teklifler yapılmakta mıdır? Sorular çoğaltılabilir... Ersun Yanal önce Denizlispor’da dikkatimizi çekti, söylendiği gibi bir düşüş söz konusu değil. Sonra Ankaragücü’nün başına geçti. Ankaragücü’nün ilk 6 ya da 7 haftada bir yenilgisi vardı, sonradan ligin en iyi takımlarından biri oldu. Bir yıl sonra Gençlerbirliği’ne geçti yine başarı var. Sanırım Avrupa Kupası’nda son 16’ya kaldı, kupayı kazanan Valencia’ya elendi. Sadece Manisa’da söylendiği gibi bir düşüş yaşandı, bunun nedeni de lig bitmeden futbolcularının yağmalanmasıydı. Trabzonspor’da ligin sonuna kadar şampiyonluğu kovaladı. Ulusal takımdan ayrıldığında grup ikincisiydi, yerine gelen Fatih Terim de ikinci bitirdi. Peki, düşüş nerede?
Atletico Madrid’in Devler Ligi çeyrek finalinde Barcelona ile 1-1 berabere kaldığı maçın ikinci yarısında oyundan çıkan Arda Turan’ın “Pupis” sakatlığı yeniden nüksetti. Milli futbolcunun kasık bölgesinde görülen aşırı kullanım sakatlığı olan ‘Pubis’ için doktorlar, ‘’bu futbolcunun dinlendirilmesi şart’’ tavsiyesi yaptı. Doktorlardan edinilen bilgilere göre, ‘Pubis’ hastalığına yakalanan sporcu, yeterince dinlenmeden ve tam iyileşmeden ağır antrenmanlara maruz kalırsa hastalık nükseder ve bu durum sakatlığın bir ileri konumu olan “Osteitis Pubis”e yol açar uyarısı yaptılar. Testlerden geçen Arda Turan’ın şimdilik bu tehlikede olmadığı ve takımının La Liga’da oynayacağı Villareal karşılaşmasında dinlendirildikten sonra Barcelona karşısında Şampiyonlar Ligi rövanş maçında forma giyebileceği belirtildi.
Fatura Mourinho’ya kesildi! Şampiyonlar Ligi 2. turunda Galatasaray’ı geçen Chelsea, çeyrek final ilk maçında PSG’ye 3-1 yenilirken, İngiliz futbol otoritelerinden sert eleştiriler aldı. Karşılaşmanın ardından kendi futbolcularından “şapşallar” diye bahseden ve yedikleri üçüncü gol için görüşü sorulduğunda “komedi gol” yanıtını vererek, kendi defansını eleştiren Portekizli teknik adam Jose Mourinho, bugüne kadar kendisinden övgüyle bahseder İngiliz basınından bu kez büyük eleştiri aldı. Daily Mirror, “Paris patlatıcısı” manşetli haberinde Mourinho’nun, “Savunmamız şaka olmalı ve takımda gerçek bir forvet oyuncum yok” dediğini vurguladı. Metro gazetesi de, David Luiz’in kendi kalesine attığı golün Jose Mourinho’yu vurduğunu yazdı.
Vural: İlk iki şansımız azaldı Mersin İdmanyurdu Teknik Direktörü Yılmaz Vural, 1-0 yenildikleri Balıkesirspor maçının ardından ilk iki şanslarının azaldığını belirterek, takımın artık daha çok Play-Off’a konsantre olacağını söyledi. Kalan maçlarının hepsine kazanmak için çıkacaklarını belirten Vural, “Biz ligin sonuna kadar mücadelemizi en iyi şekilde vereceğiz. Fakat tamamen ilk Yılmaz iki şansımız bittiği anda Vural artık B planına geçip, oyuncularımızı Play-Off maçlarına hazırlayacağız. Sakatlık olmamasına özen göstermemiz gerekiyor” dedi. Balıkesirspor maçında ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen Vural, maçın başından sonuna kadar oyunun hakimi bizdik, fakat sonuca gidemediklerini kaydetti.
T.C. EDREM T 1. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2012/2779 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Sat a Sunulan 1 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Karatepe mevkiinde bulunan, 536 ada 27 parsel numarada kayıtlı, 6394,96 metrekare miktarlı zeytinlik vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n Özellikleri : Taşınmazın etrafı zeytinlik arazileri ile çevrili olup içinde 30-40 yaşlarında, 90 adet zeytin ağacı, 10 adet incir ağacı, 4 adet armut ağacı ve 20 adet badem ağacı bulunmaktadır. Toprak yapısı itibariyle kıraç toprak yapısında olup %3-5 eğim vardır. Arazinin güneyi yol olup ulaşımı kolaydır. imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. Zeytin A açlar n n Bedeli : 22.500,00 TL ncir A azlar n n Bedeli : 500,00 TL Armut A açlar n n Bedeli : 120,00 TL Badem A açlar n n Bedeli : 1.000,00 TL Ç plak Arazi De eri : 25.579,84 TL Arazinin Meyve A açlar ile Birlikte Toplam De eri: 49.699,84 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:00 - 14:05 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:00 - 14:05 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 2 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Köyiçi Çamlık mevkiinde bulunan, 152 ada, 2 parsel numarada kayıtlı bulunan avlulu kerpiç ev vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n Özellikleri : Taşınmaz iki katlı ve taban alanı 54 metrekare olan binadır. Binanın alt katında iki adet bölüm depo yada işyeri amaçlı yapılmış, üst kat konut olarak yapılmıştır. Duvarları yığıma tuğla, içi dış sıva ve boyası yapılmış, pencereleri plastik, betondur. Bina takribi olarak 15-20 yıllı olup oturulur durumdadır ve ikamet edilmektedir. Yapı sınıfı olarak 3-A yapı grubuna girmektedir. imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 40.910,00 TL KDV Oran :%1 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:10 - 14:15 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:10 - 14:15 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 3 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Karacaoluk mevkiinde bulunan, 552 ada 55 parsel numarada kayıtlı bulunan, 16.370,43 metrekare miktarlı tarla vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n Özellikleri : Taşınmazın etrafı telle çevrili, batı-kuzeybatısı arazi yolu olup, % 15-20 eğim vardır. Arazi içinde münferined 3-5 adet çam ağaçları ve kenarlarda ekonomik değeri olmayan meyve ağaçları vardır. Toprak yapısı itibariyle kıraç toprak yapısında, kuru tarım yapılan ekilip biçilmeye elverişli tariz arazisidir. mar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 24.555,64 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:20 - 14:25 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:20 - 14:25 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 4 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Köyiçi-Çamlık mevkiinde bulunan 124 ada 2 parsel numarada kayıtlı 95,70 Metrekare miktarlı avlulu kargir kahvehane vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n Özellikleri : Taşınmaz tek katlı taban alanı 66 metrekarelik binadır. Bina kahvehane olarak kullanılmaktadır. Duvarları yığma tuğul, iç dıs sıva ve boyası yapılmış, pencereleri plaktis betondur. Bina takribi olarak 30-40 yıllıktır. Kullanılır durumda olup kahvehane olarak kullanılmaktadır. Yapı grubu olarak 3-A sınıfı yapılar içindedir. imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 20.675,00 TL KDV Oran : %1 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:30 - 14:35 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:30 - 14:35 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 5 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Köyiçi Çamlık mevkiinde bulunan, 259 ada 4 parsel numarada kayıtlı bulunan 155,85 metrekare miktarlı avlulu kerpiç ahır nitelikli taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n özellikleri : Taşınmaz 65 metrekarelik yığma bina şeklindedir. Duvarları taş ve yığma tuğla, pencereleri ahşap, çatısı ahşap ve marsilya tipi kiremitle kaplıdır. Bina yaklaşık 30-40 yıllık olup kullanılır durumdadır. Keşif tarihi itibariyle hayvan damı olarak kullanılmaktadır. Yapı grubu olarak 1-B sanıfı yapılardandır. imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 12.550,00 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:40 - 14:45 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:40 - 14:45 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası
Sat a Sunulan 6 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Yanıktepe mevkiinde bulunan 534 ada 62 parsel numarada kayıtlı bulunan, 1568,84 metrekare miktarlı zeytinlik vasıflı taşınmaz, borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n özellikleri : Taşınmazın etrafı tarım arazileri ile çevrilidir. Taşınmazın içinde 30-40 yaşlarında, düşük verimli, 15 adet zeytin ağacı bulunmaktadır. Toprak yapısı itibariyle kıraç toprak yapısında olup % 15-20 eğim vardır. imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. Zeytin A açlar n n de eri : 3.000,00 TL Ç plak Arazi De eri : 2353,26 TL Arazinin Meyve A açlar ile Birlikte Toplam De eri: 5.353,26 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 14:50 - 14:55 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 14:50 - 14:55 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 7 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, Kocaseyit köyü, Aktaş mevkiinde bulunan, 102 ada 47 parsel numarada kayıtlı, 573,66 metrekare miktarlı tarla vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n özellikleri : Taşınmazın etrafı tarım arazileri ile çevrilidir. % 5-10 eğim vardır, arazi içinde dağınık durumda, 5-30 yaşları arasında değişen 10 adet badem ağacı vardır. Toprak payısı itibariyle kıraç toprak yapısında, turu tarım yapılan ekilip-biçilmeye elverişli tarım arazisidir. Arazi telle çevrili olup köye yakındır, imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. Badem A açlar n n de eri : 300,00 TL incir A açlar n n de eri : 15,00 TL Nar A açlar n n de eri : 10,00 TL Ç plak Arazinin De eri : 2294,64 TL Arazinin Meyve A açlar ile Birlikte Toplam De eri: 2.619,64 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014günü 13:00 - 13:05 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 13:00 - 13:05 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat a Sunulan 8 No’lu Ta nmaz: Ta nmaz n Tapu Kayd : Balıkesir ili, Havran ilçesi, İnönü köyü, Hüseyinpınarı mevkiinde bulunan, 109 ada 34 parsel numarada kayıtlı bulunan 270 metrekare miktarlı zeytinlik vasıflı taşınmaz borçlu adına tam hisse ile kayıtlıdır. Ta nmaz n özellikleri : Taşınmazın doğusu dere, kuzeyi ise arazi yolu olup, killi tınlı toprak yapısındadır. %1-2 meyili olup etrafı zeytinliklerle çevrilidir. İçinde 100+ yaşında 4 adet zeytin ağacı bulunmaktadır, imar Durumu : Taşınmaz Belediye Onaylı İmar ve Mücavir alan sınırları dışındadır. Zeytin A açlar n n De eri: 1600,00 TL Ç plak arazi de eri:810,00 TL Arazinin toplam de eri:2.410,00 TL KDV Oran : %18 1. Sat Günü : 09/05/2014 günü 13:10 - 13:15 arası 2. Sat Günü : 05/06/2014 günü 13:10 - 13:15 arası Sat Yeri : Edremit Adliyesi Zemin Kat Satış ve Fotokopi Odası Sat artlar : (Mü terek Hükümler) 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2012/2779 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 23/03/2014 (İİK m.126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 21139 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Füsun İkikardeş
füsunikikardes@aydinlikgazete.com
Engelliler için okuma tiyatrosu
KURULUŞ 1921
T.C. Haliç Üniversitesi Mecidiyeköy Yerleşkesi’nde Marmara Üniversitesi Mizah Kulübü, Altı Nokta Körler Derneği ve Altı Nokta Körler Vakfı’nın işbirliği ile 5 Nisan Cumartesi Günü gör-
4 NİSAN 2014 CUMA
Her sayı hayat kurtarmak için
Prof.Dr.Coşkun ÖZDEMİR coskunoz@superonline.com
Yaşlı insan ve sağlık
Her biri bir zamanlar çeşitli spor kulüplerinde basketbol oyuncusuydu. Gün geldi, mesleklerini ele aldılar, doktor, öğretmen, ticaret erbabı oldular. Basket sevdasından vazgeçmediler, Kadın Veteran Basketbol takımında biraraya geldiler. Bu haftaki maçın geliri ilik nakli bekleyen çocuk hastalara gidecek
B
ursa Uludag Kadın Veteran Basketbol takımı olarak 3 yıldır idman yapmaktayız. Takımımızda iş kadınları, akademisyenler, öğretmenler kısacası her meslekten oyuncumuz var. Hepimiz daha önce bir dönem profesyonel basketbol oynamış oyuncularız. TOFAS, DSİ ve BELEDİYESPOR hepsinden oyuncumuz var. Bizler artık bu isi amatör ruhla yaparken bir de baktık ki çok büyük işlere imza atmaya başlamışız... Kadın veteran basketbol takımları Türkiye’de İzmir, İstanbul, Ankara ve Bursa ile başladı. Bunlara Bergama takımı da eklenmek üzere... Bizler Ulusal Veteran turnuvalarında oynarken kendimizi birdenbire Dünya Şampiyonasında ve Avrupa turnuvalarında bulmaya başladık. Tabii ki bunları da spora gönül veren Bursalı hayırsever firmalar ve bazı belediyelerimizin katkısı ile yapabildik. Halen haftanın iki gününde sporsever okul sahiplerinin bize salonlarını açması ile idman yapmaktayız. İdmanlarımızı çalışmaya başladığımız ilk andan beri yanımızda olan erkek basketbol severler ile birlikte yapmaktayız. Tabii ki erkekler ile oynamak bizleri bir hayli güçlendirdi...
Emre Yıldız anısına oynamıştık Basketbol oynarken sosyal sorumluluk projelerine ilk kez Smyrna Veteran Kadın Basketbol takımı ile imza attık. İzmir Smyrna Kadın Veteran Basketbol Takımının daveti üzerine geçen yıl 17
En önemlisi ise bu maçı TOFAŞ Erkek Basketbol Takımının maçı öncesi yıllar sonra profesyonel bir takım gibi Bursa Atatürk Spor salonunda yapma imkanı bizlere verildi. Ayrıca TOFAŞ erkek basketbol takımı yönetimi maçtan elde edecekleri tüm geliri de Bursa LÖDER’e Uludağ Üniversitesi Çocuk Kliniği Nakil Ünitesi’nde kullanılmak üzere bağışlayacağını bildirdi.
Karayel ve Vatansever’in destekleri Desteklerin arkası kesilmedi. Saygın dizi oyuncularımızdan Emre KARAYEL bizlere destek vermek üzere bizlerle birlikte sahaya çıkacağını bildirdi. Daha bitmedi eski bir basketbolcu olan ve halen Sporcunun Psikolojik Sağlığı ile ilgilenen Saygıdeğer Psikolog Serdar Vatansever bizler için bateri çalacağını bildirdi.
Büyük Kalpler’e ÇAĞRI
Mart 2013’de İzmir’de bir maç yaptık. Bu maçın özelliği lösemi hastalığı nedeni ile kaybettiğimiz bir basketbolcu kardeşimiz Emre Yıldız anısına oluşuydu. Bu proje ile elde edilen gelir LÖSEV’e iki takım tarafından bağışlanmıştır. Peki 5 Nisan’da yapacağımız bu proje aklımıza nasıl geldi? Uludağ Üniversitesi
Takım kaptanı Yesim Evke, emlakcilik yapıyor. İkinci kaptan Doç. Dr. Şehime G. Temel, tıp doktoru. Antrenör Engin Sungur eski basketbolcu ve beden egitimi öğretmeni. Yardımcı antrenör Kenan Akdeniz de eski basketbolcu.
Doku tahlil gideri 700 bin avro ziyan oldu
Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Teoman Soysal, Türkiye’de gönüllü kök hücre vericisi olan bazı kişilerin adres ve telefon bilgilerini yenilememesinden dolayı 10 bin civarında kaydın silindiğini ve doku tahlil gideri olarak yaklaşık 700 bin Euro maddi kaybın olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Teoman Soysal, kemik iliği ve kök hücre nakli yapılırken doku tahlillerinin de yapılması gerektiğini belirterek, bir kişinin doku tahlillerinin yapılmasının 70 Euro’yu bulduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Soysal, şu uyarıyı yaptı: “Bir kısmımız sadece o kanı verdiğinde ilik vericisi olmayı tamamladığımızı zannediyoruz, bu birinci hata. İkincisi ise yeterli bilgilendirme yok. Bağışı yaptığımız zaman, adresimizi değiştirdiğimiz zaman tekrar oraya dönüp ben artık şu adresteyim dememiz lazım. Aksi takdirde sistemde kayıtlar silinmek zorunda kalınıyor, çünkü geri dönüp aradıklarında çoğu gönüllü adreslerinde yok.”
Tıp Fakültesi’ndeki odamın kapısında bir gün Bursa Lösemili Çocuklara Yardım Derneği’nin (LÖDER) dergisi bırakılmıştı. Derginin kapağında “Çocuk Kemik İliği Nakil Ünitesi için Büyük Kalpler Aranıyor” diyordu. İşte, dedim “tam bizim takımlık bir proje”. Hemen heyecanla Bursa LÖDER Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Çocuk Hematoloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi Prof. Dr. Adalet Meral Güneş ile bu heyecanımı paylaştım, kendisi de bu projeye çok olumlu baktı. Daha sonra takım kaptanımız ve takım yöneticilerimiz ile bu konuyu değerlendirdik ve onlarında onayı ile “Minik Kalpler için Büyük Kalpler Elele” projesi start aldı. Bu konuyu Uludağ Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Kamil DİLEK ile de paylaştık kendisi bize destek olarak elinden geleni yapacağını memnuniyetle iletti. Uludağ Üniversitesi ve Bursa LÖDER işbirliği ile o günden beri canla başla çalışmaktayız. Projemiz her gün yeni bir destek ile büyüdü. Bilet satışlarımız hızla sürerken Türkiye Basketbol Federasyonu bize destek ve izin verdi.
İşte bu kadar renkli bir projeye imza atacağız 5 Nisan 2014 saat 14.00’da. Bu sosyal sorumluluk projesinden elde edilen gelirin tamamını da Uludağ Üniversitesi Çocuk Kemik İliği Nakil Ünitesi’nde kullanılmak üzere Bursa LÖDER’e bağışlayacağız. O yüzden buradan herkese bir kez daha sesleniyoruz. Haydi “Duyarlı Büyük Kalpler” gelin bu projede sizin de bir imzanız olsun. Maçımıza “Tüm Büyük Kalpleri” bekliyoruz. İl dışından gelemeyecek olan Büyük Kalpler sizleri de bağışlarınız için www.bursaloder.org sayfasını ziyarete çağırıyoruz...
Boğaziçi kıtalararası yarışları 20 Temmuz’da!
T
ürkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından ilki 1989 yılında yapılan Boğaziçi Kıtalararası Yarışları bu yıl 26. kez, 20 Temmuz 2014 tarihinde düzenlenecek. Yarışlar, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin himayesinde yapılan yarışlar, Ace of Mice 2013 Ödülleri yarışmasında “En İyi Spor Etkinliği Ödülü”nü kazandı. Bu yılki yarışlar, “2 Kıta 1 Yarış” sloganıyla 20 Temmuz tarihinde İstanbul boğazında yapılacak. “26. Boğaziçi Kıtalararası Yarışları”nın İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana seçmeleri sonucu belirlenecek yüzücüler bu efsanevi parkurda yüzmeye hak kazanacak.
Benzersiz bir kıtalararası yüzme yarışı Seçmelere katılabilmek için yaşı, sağlığı, yüzme kabiliyeti uygun olan herkes aday olabilecek. İlk başvuru için http://bogazici.olimpiyat. org.tr/ adresinde internet üzerinden devam eden kayıtlar 15 Nisan’da son bulacak. Posta ile gönderilmesi gerekli evrakların son teslim tarihi ise 30 Nisan. İstanbul, Avrupa ve Asya kıtaları
üzerine kurulmuş olması, içinden “boğaz” su yolu geçmesi özelliğiyle bu yüzme yarışını toplum sporu olarak yaptırmaya doğal bir ortam oluşturuyor ve “Benzersiz” bir kıtalararası yüzme yarışı yapılıyor. Anadolu yakasında Kanlıca’dan başlayarak, Avrupa yakasında Kuruçeşme’de sona eren Boğaziçi Kıtalararası Yarışları, Tür-
me engelli vatandaşlara okuma tiyatrosu düzenlenecek. Tiyatro okumasına 90’ı görme engelli, 110’u engelli adayı olan toplamda 200 kişinin katılımı bekleniyor.
kiye ve İstanbul’un tanıtımı için de özel bir öneme sahip. Dünyanın hiçbir yerinde kıtalararası bir yarış düzenlemek mümkün olmadığı için bu açıdan ülkemiz farklı bir konumda. 1989 yılında 4 kadın ve 64 erkek sporcunun katılımı ile başlayan serüven, Türk spor takviminde önemli bir yer edindi. Bu yıl 50 farklı ülkeden olmak üzere yurtdışından gelen yoğun ilgi nedeniyle, 800 yabancı kontenjanına ulaşıldığı için yabancı yüzücü kayıtları erken kapatıldı. Bu yıl yine en fazla başvuru Rusya’dan oldu.
Y
aşam süresi hemen tüm ülkelerde uzuyor. Gelişmiş ülkelerde 80’i aştı. Bizde de buna yakın artık. Yaşlı insan çeşitli hastalıklara adaydır. Alzheimer (bunama) bunların başında geliyor. Bu olasılık 65-70 yaşlarında %5, 80 yaşını aşanlarda %20- 25, 90’dan sonra %50’ye kadar çıkıyor. 40 yaşından sonra ortalama günde 10-15 bin nöron (beyin hücresi) kaybediyoruz, unutkanlıklar başlıyor... Hala yeterince iyi bilinmeyen nedenlerle bu kayıp bazı kişilerde daha hızlı oluyor ve yıllar içinde yavaş ilerleyen bir demans meydana geliyor. Çok sayıda aile bu çok can yakan hastalıkla boğuşmaktadır. Hala bellibaşlı bir tedavi yok. Aileler için ağır zahmetli, yakıcı bir sorun.
Damar Sertliği (ateroskleroz) Alzheimer (bunama) nedeni değil Hastayı bitkisel hayata sürükleyen ve uzun yıllar sürebilen bir hastalık Alzheimer. Onlarca yıl önce 50’ler 60’larda demans hallerinde serebrosklerozdan bahsederdik. Yani bunamayı beyin damarlarındaki bozukluğa bağlardık. Bunun yanlış olduğunu patoloji incelemeleri yapan araştırmacılardan öğrendik. Bugün dejeneratif bir beyin hastalığı olan Alzheimer’in başlıca demans nedeni olduğunu biliyoruz. Demans’ın elbette başka nedenleri de var: B12 eksikliği, hipotiroidi, normal basınçlı hidrosefali, mültiinfarkt (küçük çok sayıda damar tıkanması) gibi. Açıktır ki unutkanlık, davranış bozuklukları belirgin hale geldiğinde gecikmeden bir uzman hekime başvurmak gerekiyor. Doğru teşhis için, Alzheimer için, risk faktörleri olarak sayılanlar pek dikkate değer şeyler sayılmaz. (Binlerce hastalıktan sorumlu tutulan sigaranın Alzheimer’i koruduğunu ileri sürenler vardır). Bunlar arasında genetik etkenler ve düşük eğitim düzeyi var. Yüksek eğitim, fiziksel ve zihinsel aktivite, antioksidanlar ve kırmızı şarap koruyucu faktörler arasında sayılıyor. Televizyonlarda dinlediğiniz havuç ve benzeri gıdaların elbette ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Alzheimer’e bağlı demans halinde belli başlı bir tedavi olmadığı için gerekli olan, iyi bir bakımdır. Ailelerin yükünü bakıcılar (care giver) yetiştirerek azaltmak bir hedef olmalı. Tüm kronik dejeneratif hastalıklarda olduğu gibi. Yaşlı insanda fizyolojik rezervlerde bir azalma söz konusudur. Sıvı elektrolit dengesi bozulabilir.Tamir mekanizmaları aksamaktadır. Kas kitlesi ile birlikte protein sentezi azaltmakta yıkımı artmaktadır. Damarlardaki bozulmanın 20 yaşlarından önce başladığını 50’lilerde Kore’de ölen askerler üzerinde yapılan nekropsi çalışmalarından beri biliyoruz. Yaşla prevalansı (görülme sıklığı) artan aterosklerozdan (damar sertliği) ileri gelen felçler ve ölüm, koroner kalp hastalığı ve kanserlerin ardından 3’üncü ya da 4’üncü sırada (Amerika) yer alıyor. Damar sertliğindeki risk faktörleri sırasıyla hipertansiyon, diyabet, sigara ve yüksek kan kolesterol olarak uzun yıllardır biliniyor. Bunlara kilo fazlalığını, fizik aktivite azlığını katmak ve hiç unutmamak lazım. Kardiyologlar “göbek çevresi kadında 86, erkekte 96 cm’yi geçmemeli” diyorlar. Kolesterol ile ilgili kafa karıştırıcı bazı iddialar ortaya atılıyor. Kötü kolesterolun (LDL) lipidlerin buradaki olumsuz rolü sayısız çalışma ve araştırma ile ispatlanmıştır. Ama bu, ara sıra öteki gıdalarla dengeleyerek yumurta yiyemeyeceğiniz anlamına gelmez. Türkiye’nin medarı iftaharı kalp cerrahı öğrencimiz beni hoş görsün, öyle “günde iki yumurtayı afiyetle yiyin” tavsiyelerini pek rasyonel bulmuyorum. Değiştirilemez (yaş, cins, genetik, kalp hastalığı) ve değiştirilebilir faktörler (tansiyon, şeker, sigara, kolesterol, kilo aktivite) inmelerde rol oynuyor. Fransa’da diyet benzerliğine karşın damar hastalıkları öteki Avrupa ülkelerinden daha az görülüyor. Bunun Fransa’daki kırmızı şarapın koruyuculuğundan ileri geldiği kabul ediliyor. Böylece bilime değer veren inançlı Müslümanlar için en azından şarap içimi konusunda bir mazeret ortaya çıkmış oluyor. Günah kolaylıkla doktorlara yüklenebilir... Sebze meyve ve yeşillikler öncelikli, et yerine balık tercihli beslenme şekli damar sertliği yönünden en yararlısıdır. Tansiyon kontrolünün önemini vurgulamak isterim Bunu sık sık tekrarlamam boşuna değil. Çünkü iyi okur yazarların bile buna özen göstermediklerini görüyorum. Bir kez daha yineleyeceğim: Ben yurdumuzda tansiyonunu gerektiği gibi tedavi ettiren çok az insan tanıyorum. Hocam “tansiyonum var ama bana dokunmuyor” diyen iyi okur yazarlardan birkaç kez söz ettim. Kilonun da sigaranın da fizik aktivitenin de önemi iyi kavranmıyor. Bilime ve bilimsele güven, bilime saygı ülkemizde yazık ki çok eksiktir. Bilim toplumu olmak kolay değil. Kanserin her çeşidi yaşlı insanlarda ortaya çıkabilir. Erkeklerde prostat, kadınlarda meme ve rahim, over, her iki cinste akciğer, kolon. İmmün sistemi güçlendiren ilaçlar ve aşılarla kanserde kemoterapiye gerek kalmayacağı konusunda iddialar var. İleri sürülen her yeni iddiayı ihtiyatla karşılamak lazım. Mesnetsiz, kanıtsız çok şey ileri sürülüyor serbest pazar ekonomisinde.