Aydinlik 20140407

Page 1

SECIM kurbanları 3. Köprü’de meydana gelen göçükte 3 işçinin yaşamını yitirmesi, AKP hükümetinin seçim nedeniyle hızlandırdığı projelere tepkiyi artırdı 6’da

DEV DERBİ G.SARAY’IN

Perinçek’ten Akit röportajını çarpıtanlara yanıt:

F TİPİ’YLE DE 1 0 AKP’YLE DE BİZ SAVAŞIYORUZ

Haftalardır beklenen, ko nuşulan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi Sarı-Kırmızılıların galibiyetiyle so nuçlandı. Kartların havada uçuştuğu, gerginliğin za man zaman zirve yaptığı, futbolun ise sınıfta kaldığı derbinin skorunu, Sneij der’in golü belirledi. SPOR’da

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Yeni Akit’teki röportajında bazı ifadeleri Cemaat basını tarafından çarpıtılmak istendi. İP liderine psikolojik savaş ağzıyla saldırılması dikkat çekti.

Perinçek, “F Gladyosu temizlenmeden Türkiye’de halk yönetimi olmaz. Tayyip Erdoğan’ın “Üçe kapat” yolsuzluklarını bir tek İP ortaya çıkarma cesaretini gösterdi” dedi. 8’de

KURULUŞ 1921

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ - 75 KURUŞ

ABD’Lİ GAZETECİ HERSH’TEN SURİYE’DEKİ KATLİAMLA İLGİLİ ÇARPICI İDDİA:

KİMYASAL SALDIRIDA ERDOĞAN PARMAĞI Suriye’de geçen Ağustos’ta meydana gelen ve ABD’nin askeri müdahale gerekçesi olarak kullandığı kimyasal saldırının, Tayyip Erdoğan’ın onayıyla teröristlere yaptırıldığı iddia edildi

İddiaya göre, Doğu Guata’daki Sarin gazı saldırısı aslında Türkiye’nin desteklediği El Kaide’ye bağlı “Nusra Cephesi”nce yapıldı. Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde MİT ve Jandarma da kimyasal silah yapımında kullanılan malzemeleri gizli yollardan teröristlere ulaştırdı. Bu gerçeğin ortaya çıkmasıyla ABD’nin askeri saldırısı ertelendi.

Pamir’i böyle büyütmek istemiştik

Pamir’in babası Serdar Dikdik, Twitter hesabında, oğlunun fotoğraflarını paylaştı ve Pamir’in Atatürk’le tanışmasını anlattı. Dikdik, “Böyle çocuk büyütmek istedik. Kaderde yokmuş” dedi. 4’te

Pulitzer Ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, bu iddiayı “London Review of Books”ta yer alan haber-analizinde paylaştı. Yazı, Amerikan istihbarat ve savunma yetkilileriyle yapılan görüşmeler ve uzun bir araştırmanın sonucunda hazırlandı. Haberde, Tayyip Erdoğan’ın, Esad’ın savaşı kazanmasını kendisi için felaket olarak gördüğü ifade edildi. 11’de

Serdar Dikdik

Org. Hasan Iğsız:

Yıldırım KOÇ 6’da

1. Ordu Komutanı E. Org. Hasan Iğsız, Aydınlık’a konuştu: “Arkadaşlarımın tahliyesinden daha fazla arzu ettiğim bir şey yok. Bunu sakin sakin söylüyorum ama bu bir haykırış.” SEZİM ÖZADALI’nın söyleşisi 12’de

Mansur Yavaş ‘Seçim yenilensin’ başvurusu yaptı

11

Cemaat sendikac l dönemi

nönü dü man m s n z Kemal Bey

Özdemir İNCE 8’de

Feridun ANDAÇ 17’de

Laik-dindar kar tl z rvas

Yeni Edebiyat ve Sabahattin Âli

Daraltılmış bölge özerklik için AKP-PKK milletvekili sayısının, anayasayı değiştirecek düzeye ulaşması planlanıyor

45 dakikalık PKK saldırısı

1 ASKER YARALI PKK’lılar, Şemdinli kırsalında görev yapan askerlere, BİXİ ile 45 dakika boyunca aralıksız saldırdı. Olayda, Piyade Uzman Çavuş Erkan Yavuz yaralandı. Yerel kaynaklar, askerlerin sadece ateş ederek karşılık verdiğini, operasyon yapılmadığını bildirdi. 10’da

AKP’nin yeni seçim planı, “Daraltılmış bölge”. Amaç: Güneydoğu’yu PKK’ya; Karadeniz, İç Anadolu, Ege ve Akdeniz’in iç bölgelerini tamamen AKP’ye vermek. Arkasından da PKK’ya “özerklik”, Tayyip Erdoğan’a “Başkanlık” getirmek. 10’da ISSN 2146-2356

Silah arkadaşlarım için haykırıyorum

Şahin MENGÜ 7’de

Dedim Pamir, o Atatürk. Bu yaşadığımız ülkeye, onun sayesinde sahibiz. Sonra alnına bir öpücük kondurdum Ata’nın. Ben öpünce, bizim küçük insan, kaldırdı ellerini havaya. “Al beni kucağına” der manasında. Kaldırdığım gibi oturdu Gazi’nin önüne ve tam gözlerinin içine baktı. Diyemedim “Oğul, Atam yaşarken bakamazmış kimse o çakmak çakmak gözlere”. Ama bakmak yetmedi o engin gözlere, babası gibi kondurdu bir öpücük Atam’ın alnına.

Kanser değil zorunlu yollar öldürüyor Onkoloji servisinin bulunmadığı Yalova’da, kanser hastaları tedavi için otobüsle başka bir şehre gitmek zorunda. 70 hastanın bu yolculuk sonrasında öldüğü belirtilirken Yalova Kanser Hastaları Birliği, onkoloji servisi için kampanya başlattı. 4’te

Hasan Korkmazcan:

Köşk AKP’den alınmalı Eski TBMM Başkanvekili Hasan Korkmazcan, Cumhurbaşkanlığı konusunda toplumu kucaklayan bir adayın tehlikeyi giderebileceğini vurguladı: “Bu halk, tehlikeyi görürse gereğini yapar. O zaman AKP’nin oyuna BDP’yi ilave etseniz de kazanmaları mümkün olmaz.” 9’da

Silivri’de Bastille hapishanesi Sandıktan çıktım, diye balkonsal, sülalesel böbürlenmelerde. Sandıktan trafoperver ak kedi çıktı... Mücadele sokakta kazanılacak. Fitil ateşi almış durumda. Diren “Gezi ruhu”!

Ferhan ŞENSOY

2


SUDAKİ DUMAN

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Silivri’de Bastille hapishanesi

Tuna

T

KİREMİTÇİ tunakiremitci@aydinlikgazete.com

Türkler Kürtleşiyor mu?

G

ezi eylemleri sırasında, twitter’a yazmıştım. “Bir saniye... Biz Diyarbakır’ı da 30 yıl bu medyadan izledik, di mi?” Kürt bir arkadaş kara mizahla cevaplamıştı. “Şu an Van Gölü manzarasına bakarak viskimi yudumluyor ve İstanbul’da yaşananları televizyondan şaşkınlıkla izliyorum.” İlginç günlerdi vesselam... Havadaki heyecan ve gerilime her zaman mizah eşlik ediyordu. Kürtler uzun yıllar kendilerini haksızlığa uğramış hissettiler. Bu yüzden belli bir direniş kültürleri oluştu. Bu direniş, onların fikir düzeyini de yükseltti. Nitekim Diyarbakır bugün hâlâ “sahilden” daha entelektüel. Kendilerini haksızlığa uğramış hisseden diğer kesimse İslamcılardı. Onlar da Kürtlerinkine benzer bir süreçten geçti. Bizim gençliğimizde okuyan, tartışan, blinçlenenler Kürt ve İslamcılardı genellikle. Kendine “Türk” diyen bizlerse, iktidar olmanın rahatlığıyla 90’lar popuna salmıştık kendimizi. Sahiden “abone” idik alemlere. Kafamızı bozanlara “kıl oldum abi” diyor, “oynatmaya az kaldı” makamında takılıyorduk. Nasılsa ordu vardı başımızda. Bizi Kürt ve İslamcılara karşı korurdu. Bizim bir şey öğrenmemize gerek yoktu. Siirtli bir çocuğun ya da türbanlı bir kızın hangi açmazlarla karşı karşıya olduğu pek gelmezdi aklımıza. Sonra yıllar geçti, devran dönüverdi. Şimdi İslamcılarla Kürtlerin bir nevi koalisyonu tarafından yönetiliyoruz. “Türklerse” kendilerini zencileşmiş hissediyor. Aynen eskiden Kürtlerle İslamcıların hissettiği gibi. Bu da onlara “hak arama” denen şeyi öğretiyor. Belki de Kurtuluş Savaşı’ndan beri ilk defa haklarını arıyorlar. Sokakta, meydanlarda, parklarda arıyorlar haklarını... Aynen Kürtlerle İslamcıların vaktiyle aradığı gibi. Seçim sandıkları başında, TOMA’lara ve biber gazlarına karşı, kızlı-erkekli arıyorlar. Hatta Nişantaşı bir zamanların Fatih’ini, İzmir ise bir zamanların Diyarbakır’ını hatırlatıyor insana bazen. Pop yerine iyi müzik dinliyorlar: Duman, Mor ve Ötesi, Redd, Kazım Koyuncu, Aylin Aslım, Ahmet Kaya... Bunları Ertuğrul Özkök’ün “Bir Beyaz Türk’ün Hafıza Defteri” kitabını okurken düşündüm. Özkök “Dünyada ne suç ne günah varsa Beyaz Türklerin üzerine yıkılıyor” demiş, Fatih Altaylı’ya verdiği röportajda. “Bildiğin Gibi Değil” diye br kitap vardır; alt başlığı “90’larda Güneydoğu’da Çocuk Olmak” olan... O kitabın yazarları Özkök’ün cümlesini okudularsa, acı acı gülümsemişlerdir herhalde.

Yerin dibi... -Kedilerin seçim gecesi trafolara, -Böceklerin bakan odalarına, -Erzak torbası, nakit para takviyeli oyların seçim sandıklarına, -Milyonlarca dolar nakit paranın yatak odalarına, -Evinin penceresinden boş ayakkabı kutusu sallayanların nezarethaneye, -Yalakların “göze” girdiği, -Başbakan’ın on bir yıl evlerine girdikleri cemaatin şimdi “inleri”ne gireceklerini ilan etmek gereğini duyduğu, -Seçim gecesi “hanedan” görüntülü ve mesajlı balkon çıkarmasının medyada dile getirilmediği, toplum tarafından önemsenmediği, -Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvetle suçlananların meydanlarda, hava alanlarında “Türkiye seninle gurur duyuyor”çığlıkları ile karşılandığı, -Hak ve özgürlük kavramlarının giderek yozlaştırıldığı, silindiği, -Devletine, ülkesine yıllarca hizmet etmiş insanların beş yıl hapiste tutularak yargılandıkları, haklarında verilen en ağır hükümlerin gerekçelerinin ancak sekiz ayda yazılabilen on altı bin sayfalık “karar”la açıklanabildiği, -Utancından yerin dibine girmesi gerekenlerin göklere çıkarıldığı... bir ülkede yaşamaktan rahatsız olanların sayısı olmayanlardan fazla ol(a)madığı sürece o ülke “devlet” değil, ancak “kabile” olarak var olabilir. Uluslar arası platformlardaki saygınlığı da, güvenirliliği de “kabile” boyutundan ileri gidemez. Yabancıların; “Türkiye’de neler oluyor” sorularına “gerekçeli yanıt” verebilmek her geçen gün zorlaşıyor. Gerçeği söylemek insana zor geliyor, gerçekleri gizlemeye çalışmak ise alay konusu oluyor! Sıtkı Ergüney

rafonun içine ciğer koymuşlar! Kedi ne yapsın, tabii girer. Kediye bir şey olmuş mu? Hayır, olan trafoya olmuş. Süper kedi aynı anda, 40 ayrı kentte trafoya girmiş olamaz. En az 40 kediden oluşan bir örgütle karşı karşıyayız demektir. Ceryan kesen ak kediler çetesi! Dandini dandini das kedi, kediler girmiş sandığa! Trafolarda kediler için giriş kapısı bulunmaz. Kedi zaten sezgisi çok güçlü hayvandır, kömür olmak üzere trafoya girmez. Miyadı dolmuş, miyadla cebelleşiyor! Miyad da ondan az inatçı değil! Sandıktan çıktım, diye balkonsal, sülalesel böbürlenmelerde! Sandıktan çıkmadın, sana sandıktan piyango çıktı! Sandık-

Ferhan ŞENSOY tan trafoperver ak kedi çıktı! Ankara CHP belediye başkan adayı Mansur Yavaş’ın oy kullandığı sandıktan hiç CHP oyu çıkmamış! Lan, bari bir tane koysaydınız. Mansur Yavaş da AKP’ye oy vermedi ya! Anlaşılmıştır ki, bu diktatörden sandık yoluyla kurtulmamız mümkün değil! Mücadele sokakta kazanılacak! Fitil ateşi almış durumda! Diren “Gezi ruhu”! Bir veda yazısı bu. Nisan

2011’den beri yazıyorum Aydınlık’ta, bunu görev addederek, Aydınlık’ın yeniden gazete olarak varolmasına katkıda bulunmak için. Bu süreçte gazete ciddi bir okur sayısına ulaştı. Bunda karınca kararınca payım olduysa, onur duyarım. Aydınlık yazıları benim için hafta sonunu işgal eder bir biçime dönüştü. Hafta sonu 3 oyun oynuyorum. Cuma akşam oyununa uçakla zor yetişiyorum. Lingo lingo turneler! Turneler

olmazsa, Ortaoyuncular’ın yaşaması ve talan edilmiş Beyoğlu’ndaki son tiyatro Ses-1885’in korunması olası değil. -Mesleğim sorulduğunda; -Yazarım. Akşamları tiyatro oyunculuğu yapmaktayım! diyorum. Aslında, önce mesleğimi, sonra yan işimi yapmam gerekirken, tiyatro tüm zamanımı çalıyor. Son 34 yıl böyle geçti. 100 yıl yaşayacağımı sanmıyorum. Ama derhal bir tiyatro oyunu yazmak zorunda olduğumu biliyorum. Kitap imzalatan izleyiciler; -Gecedeste, ne zaman yayınlanacak? Dündeste, ne zaman çıkacak? -Özgeçmişsel romanınızın 3. cildi ne zaman çıkacak? gibi sorular taarruzunda bulunuyorlar.

-Aydınlık’taki uzun dönem askerliğim bitince! diye yanıtlıyorum. -Ne zaman yani? diye soranlara; -Doğu Perinçek özgürlüğüne kavuşunca! diyordum. Ülkedeki direniş mücadelesinde, Ses Tiyatrosu’nu ve Ortaoyuncular’ı korumak ve kitaplarımı yazarak sürdürmek istiyorum kavgayı. Gazeteci değilim. Her yazarın ardında, tamamlanmamış soluk dosyalar, kağıt yığınları kalmıştır. O dosyalarımı temize çekmek istiyorum. Aydınlık’ta bana gösterilen teveccühe teşekkür ederim. Yolumuz açık, Aydınlık’ın yolu aydınlık olsun! Ayaklanmış bekliyor, Silivri’de Bastille hapishanesi!

ABD/AB’nin Türk ve Türkiye düşmanlığı devam ediyor MURAT İNCE

E

mperyalizm bizim gibi ülkelere güç yetiremediği yerde, zayıf düşürmek için başka yöntemlere başvurur. Coğrafya ve nüfus bakımından görece büyük ölçekli devletler emperyalizm açısından her zaman tehlikeli sayılmıştır. Ülkeler bölündükleri ölçüde emperyalizmin peyki haline gelmeleri kolaylaşır. Emperyalizm karakteri itibariyle bölücüdür, yıkıcıdır. İşbirlikçileri vasıtasıyla yarı müstemleke haline getirdikleri Türkiye gibi ülkelere dahi tahammül göstermezler. Çünkü bu tür devletlerde direnme potansiyeli her zaman vardır. Devletlerin bağımsızlık isteklerini tamamen yok etmeleri mümkün olmadığına göre zayıf halka haline getirmek gerekiyor. Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal önderliğinde başardığı İstiklal Harbi’nin neticesinde birleşikliğini sağlamış ve milletleşme yolunda azımsanmayacak mesafe kaydetmiştir. Eldeki insan malzemesiyle devrim içinde oluşturulan milletin bileşenleri, ortaçağ ilişkileri çözüldüğü oranda birbirine karışmıştır. Cumhuriyet devrimleriyle pekiştirilen Türk milleti vatanına son derece düşkündür.

ABD - İngiltere - Fransa Almanya dörtlüsü ABD’de sözde “Ermeni soykırımı” yalanı pek çok eyalette tanındı. Bunu Ermeni diasporasını üzerine atanlar yanılıyorlar. Neymiş efendim, çok güçlü olan Ermeni Lobisi o eyalette çok etkin olması nedeniyle başarılı olmuşlar! Çok yanlış bir anlayış ve ABD derin devletini aklamaya yarayan argümanlardır. ABD’nin devlet çıkarlarına ters düşmediği müddetçe bölücülük her açıdan desteklenir. ABD’nin yanı sıra Alman devleti de 2005 Haziran ayında Parlamentolarında geçirdikleri yasa ile Türkleri soykırımcı olarak göstermeyi resmileştirdiler. Bununla da yetinmeyip bazı eyaletlerde ders kitaplarına dahi koydurdular. Uyumdan sıkça bahseden Alman politikacıları, suçluluk duygusu içinde, kendi kirli tarihlerinin bir parçasına ortak aradıkları görülüyor. Almanya’da devlet/kilise ikilisi Türkiye üzerine tıpkı Alman Vakıfları gibi bilgi-işlem merkezi görevi ifa etmektedirler. Berlin derin devletinin şubeleri olan kiliseler Türklerin etnik ve dini farklılıklarını sürekli kaşımaktadır. Sözde “Ermeni soykırımı” yalanı için kamuoyu oluşturmasında birincil derecede Alman Kiliseleri rol oynamıştır. Katolik ve Protestan Kilise Akademileri Almanya’da ki Ermeni kurum ve kuruluşlarını mali ve manevi bakımdan düzenli olarak desteklerler. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya dörtlüsü bir Amerikan projesi olan, Yeni Dünya Düzeni’nin hayat bulmasında kader birliği yapmışlardır. Türkiye’de Ermeni meselesi olmadığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bizim Ermenilerimiz, esas olarak herhangi bir baskıyla özel olarak karşı karşıya değillerdir. Türkiye halkının yaşadıkları sorunların

benzerlerini Ermeni kardeşlerimizde yaşamaktadır. Türkiye Ermenilerinin Batıdan bu yönde bir talepleri de olmamıştır. Barış içinde bir arada yaşayan halkları birbirine düşürmeye çalışan emperyalist Batı devletlerinin oyununu bozmak hepimize düşmektedir. Bizim adımıza proje üretmelerine kesinlikle müsaade edilmemeli ve elbirliğiyle böylesi girişimlerin önüne ortaklaşa set çekilmelidir. Bizim Ermenilerimize büyük görev düşüyor. ABD/AB’nin oyununa gelmeyiniz! Ortak vatanımız Türkiye’ye karşı kullanılan sözde “Ermeni soykırımı” yalanına karşı kaya gibi durmalıyız.

Devlet/Kilise birlikteliği ABD emperyalizminin etkisinin en çok hissedildiği kapitalist ülkelerin başında Almanya gelmektedir. Almanya’nın Baden Württemberg eyaleti Protestan Kilisesi’ne bağlı Bad Boll Akademisi 8 - 10 Haziran 2004 tarihinde düzenlediği “Ermenistan’da Hıristiyanlığın 1700 Yıllık Geçmişi” konulu sempozyumda konuşmacıların tümü, Türklerin, tarihte ilk defa Ermenilere “soykırım” uygulamasını başlattıklarını Hitler Almanya’sı karşılaştırmasıyla anlattılar. Sempozyumda, Alman - Ermeni Derneği Başkanı Raffi Kantian “Soykırım” konulu konferansında Türkleri ağır suçlamalarla itham etti ve Almanya’ya “soykırım ortağı” yaratmaya çalıştı. Sempozyumu düzenleyen Alman Protestan Kilisesi’nin gelir kaynakları incelenmeye değer. Alman devletinin bizzat topladığı kilise vergileriyle, Alman Dış İstihbarat Teşkilatı BND’nin kaynak aktarımının yanı sıra, Hitler döneminde yapılan bir anlaşma gereği kiliseye hibe edilen gayrimenkullerin gelirleri ile çalışmalar finanse edilmektedir. Alman Kiliseleri, Nazi Almanya’sı

sırasında iyi bir sınav vermemiş ve onlar için kara bir sayfa olarak kalmıştır. Alman devletinin hem Kürtçülüğe, hem de “siyasal İslamcılık”a kiliseler kanalıyla maddi destek akıttığı, bilinen bir gerçek. “İmralı süreci”nden sonra Apo çizgisine PKK’ye karşı “Berlin Kürtçülüğü”nün bayraktarlığını yapan NAVEND ve KOMKAR gibi oluşumların dergi, bildiri ve konser masraflarını Protestan Kilisesi’nin Pax CHristi örgütü karşılamakta. Kiliselerin aynı yoğunlukla “siyasi İslam”ada ilgi duymaları, Alman devletinin ülkedeki Türk azınlığını mümkün olduğu kadar fazla “etnik” ve “dinsel” dilimlere ayırma projesinin bir gereği”. Almanya’da bulunan Ermeni dernekleri de Kilise Akademileri’nden en çok destek alan kuruluşların başında gelmektedir. Berlin’de faaliyette bulunan “Berlin Ermeni Cemaati” ise Türkiye kökenli bölücü örgütlerle iç içe çalışmakta ve desteklemektedir. Bu çevrelerin hepsi istisnasız sözde “Ermeni soykırımı” yalanını kabul etmekte ve desteklemektedir.

Bölücülükte sınır tanınmıyor ABD/AB emperyalistleri Türkiye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasında “soykırım” tezlerini sadece bir koz olarak kullanmaktadırlar. Esas hedefleri “Büyük Kürdistan” hayallerini hayata geçirmek! ABD/AB emperyalistleri Kürtlerle, Ermenilerin yanı sıra Lazlara da el attılar. Lazların etnik köken olarak Türklerden ayrı olduklarını ispat için her yolu mubah sayıyorlar. İngiliz ve Alman Kafkas uzmanlarının eserlerinde Doğu Karadeniz bölgesine resmen “Lazistan” deniyor. İngiliz Alan S. Kaye’e göre “Doğu Karadeniz”de beş ayrı halk yaşıyor:

Türkler, Gürcüler, Hemşinliler, Poşa’lar ve Lazlar. Tabi Lazlar özel ilgi alanları içinde yer alıyor. Alman Üniversiteleri, Türkiye’de yaşayan, Kürtler, Ermeniler, Keldaniler, Yezidiler, Süryaniler, Aleviler, Rumlar üzerine sayısız araştırmalar yapmakta ve bunu özendirmektedirler. Bu araştırma bilgileri ABD ile istişareli ve ortak bilgi alışverişi çerçevesinde yapılıyor.

Türk olma! Batılı güçlerin hedefinde ki ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Tarihsel kinleri olduğu gibi, stratejik önemi bakımdan da her zaman emperyalistlerin dikkatini çekmiştir. Bütünlüğünü koruması o kuvvetleri rahatsız etmiş ve çıkarlarına uymamıştır. Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında, Türk milleti kavramı farklı kökenden gelen kesimleri birleştirme yeteneğini dosta düşmana göstermiştir. İşte bu birlik ruhunun tarumar edilmesi gerekiyordu. Türkiye birleşikliğini devam ettirerek dünyaya da kötü örnek oluyordu! 21 yüzyıl Ulusal Kurtuluş çağı değil ulusal bölünmeler yüzyılı olmalıydı ve buna takoz koyanlar temizlenmeliydi. 1986 tarihli Alman devlet belgesi olan Tiedt Raporu’nun üçüncü maddesi şöyle: “Sürekli Türkiye’nin sorunlarını gündemde tutarak genç nesilleri hem Türkiye’ye kilitlemek, hem de Türkiye odaklı konularda Almanya’nın onların yanında olduğu hissini vermek.

Emperyalizmin Kemalizm düşmanlığı Emperyalizm Kemalizm düşmanıdır ve bunu işbirlikçileri vasıtasıyla Türkiye’de de sürdürmektedir. ABD’li strateji uzmanları ve CIA’nın istasyon şefleri Türkiye’de esas engelin Kemalizm olduğunu sıklıkla dile getirmekten

çekinmemişlerdir. AB’nin bir dönem Türkiye Elçiliği görevinde bulunan ünlü Karen Foog’da Atatürk’e olan kinlerini defalarca dile getirmiş ve bu yönde faaliyet içinde bulunmuştur. Emperyalizmin sözcülerinden Reiner Albert, Almanya’nın Mannheim kentinde Katolik Teoloji Fakültesi’nde “dinler ve kültürler arası diyalog” dersleri verirken şöyle diyor: “Türklerin Almanya’ya uyum sağlayamamalarının en büyük sorumlusu, Türkiye’de aldıkları Kemalist eğitimdir. Farklılıklara karşı son derece hoşgörüsüz bir ideoloji olan Kemalizm insanları ister istemez, Almanya’ya karşı mesafeli, hatta düşman yapıyor”. Sanıyoruz bu sözler Türkiye’de birilerini hatırlatıyor! Atatürk düşmanlığının ana karargâhı emperyalist merkezlerdir. Onlardan bağımsız Türkiye ve Atatürk düşmanlığı düşünülemez.

Sonuç 1)Sözde “Ermeni soykırımı” yalanının ana hedefi, Kukla Kürdistan projesinin hayata geçirilmesidir. 2)Türk Milleti’nin asli unsurlarının ayrıştırılması ve birbirine düşürülmesi sürecinde, soykırım malzemesi piyasaya sürülerek sorunların karmaşık hale gelmesi amaçlanmaktadır. 3)Türkiye Cumhuriyeti coğrafyası sınırları, yani Misak-ı Milli tartışılır hale getirilmek isteniyor. Lozan Antlaşması devre dışı bırakılmaya uğraşılıyor. 4)Türk Milleti diye bir ulusun olmadığı savı ispatlanmaya çalışılıyor. 5) Türk/Kürt çatışmasının altyapısı hazırlanırken, sorunlar Türkiye’nin önüne yığılarak boyun eğdirilmek isteniyor. Eğer, gelecek birkaç yıl içinde milli bir hükümet iş başına gelmez ise, Türkiye daha büyük tehlikelerle baş başa kalacaktır. muratince1959@yahoo.de


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hadımköy’den ilk fotoğraf

Mustafa MUTLU

Balyoz kumpasında komutanların tutsak edildiği Hadımköy Askeri Cezaevi ilk kez görüntülendi. Aydınlık, komutanların toplu halde çektirdiği üç fotoğrafa ulaştı. Komutanların başı dik, yüzleri de gülüyor

mustafamutlu@aydinlikgazete.com

Yazıklar olsun o üniformanıza!

M

uazzez İlmiye Çığ, bu yıl 100’üncü yaşını süren genç bir kadın... Bu ülkenin bütün çağdaş insanları, yüreği Atatürk ve vatan sevgisiyle dolu olan bu genç Sümeroloğu çok seviyor. O da bu sevgiye layık olabilmek için (hâlâ) gece gündüz demeden var gücüyle çalışıyor. Dünyada böyle bir şey kaç insana nasip olur bilemem ama Muazzez Hanım, 100 yaşında bu kadar koşuşturmanın arasına bir de kitap sıkıştırdı. Bu kitap onun Başbakan Erdoğan’dan Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e, Deniz Baykal’dan Kemal Kılıçdaroğlu’na, Doğu Perinçek’ten Ertuğrul Günay’a çok sayıda isme yazdığı mektuplardan ve güncel konulardaki kısa yazılardan oluşuyor. Muazzez İlmiye Çığ, bu mektupların birçoğunda saygı sınırını asla aşmadan çok sert eleştirilerde bulunuyor. İşte 15 Şubat 2013’te Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e yazdığı mektupta şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti Türk Orduları Genelkurmay Başkanı Sayın Necdet Özel Paşa’ya, Ben 99 yaşında, en ince hücrelerine kadar Türk olan ve bizi ortaçağ karanlığından kurtarmak için başını koyan, bizlerin bu günlere gelmemizi sağlayan aziz, sevgili Mustafa Kemal Atatürk’ün en sadık takipçisi bir kadınım. Yurdumuzun ve devrimlerimizin en büyük güvencesi de dünyada adı söylenen ordumuzdu. Devletin başına demokrasi bayrağı altında gelen bir hükümet bu muazzam orduyu dağdaki eşkıya teröristlerle bir tutarak, tek tek hapislere atıp dağıtmaya başladı. Beni en çok şaşırtan ve üzen, buna gönlünüzün tahammül edip o mevkide yüzünüz kızarmadan, hiç sesiniz çıkmadan oturmanız. Siz Türk milletinin ordusunun başısınız, AKP hükümetinin değil. Arkadaşlarınızın, değerli kumandanlarınızın terör örgütü üye-

Formalı komutanlar: Arka sıra (soldan)- Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü, Jandarma Kurmay Albay Murat Özçelik, Deniz Kurmay Albay Hüseyin Hançer, Deniz Kurmay Albay Koray Eryaşa, Deniz Kurmay Albay Mücahit Erakyol, Hava Pilot Kurmay Albay Mehmet Erkorkmaz, Hava Pilot Kurmay Yarbay Tunç Sözen, Jandarma Kurmay Albay Aziz Yılmaz, Deniz Hâkim Albay Onur Uluocak. Ön sıra (soldan)- Hava Tuğgeneral Erhan Pamuk, Hava Tuğgeneral Kubilay Baloğlu, Deniz Kurmay Albay Ümit Metin, Jandarma Kurmay Albay Erhan Kubat, Hava Orgeneral Bilgin Balanlı, Koramiral Can Erenoğlu, Hava Tümgeneral İsmail Taş, Tuğamiral Şafak Yürekli. ÖZER SÜRMELİ

B

alyoz davasında hüküm giyen Hadımköy Askeri Cezaevi’ndeki komutanların ilk kez fotoğrafları ortaya çıktı. Komutanların birlikte çektirdiği “kumpas hatırası”na Aydınlık ulaştı. Üç fotoğrafın çekildiği tarih 19 Eylül 2012. Yani Balyoz davasında tartışma yaratan hükmün açıklandığı tarihten iki gün öncesine ait. Sahte deliller ve ayarlanmış mahkemelerle ağır hapis cezaları verilen komutanların başları dik. Yüzleri de gülüyor.

İlk fotoğraf Denizcilere ait Havalandırmada çekilen ilk fotoğraf Denizcilere ait. Tertip davalarının en fazla etkilediği Deniz subayları omuz omuza gülümsüyor. Fotoğrafta Koramiraller Deniz Cora ve Abdullah Can Erenoğlu; Tümamiral Ahmet Sinan Ertuğrul; Tuğamiraller Şafak Yürekli, Osman Kayalar ve Levent Görgeç ile Kur. Albaylar Tayfun Duman, Mücahit Erakyol ve Dora Sungunay yer alıyor. Onlar cezaevine “TCG Hadımköy” adını verdiler ve tertiplere karşı özgürlük mücadelesini TCG Hadımköy’ün güvertesinden veriyorlar.

Aziz Yıldırım’ın hediyesi formalar İkinci fotoğraf ise farklı bir anlam taşıyor. Balyoz tertibiyle hedef alınan komutanlar, Şike davasıyla hedef alınan Fenerbahçe’nin formalarıyla poz veriyor. Bu fotoğrafta da yüzler gülüyor. Komutanların giydiği formaların ise Şike davasında tutuklanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım tarafından hediye edildiği öğrenildi. Üçüncü fotoğrafta ise Hadımköy Askeri Cezaevi’nde kalan komutanların tamamı bulunuyor. Her rütbeden subayın aralarında olduğu 47 komutan yan yana.

Forma hediyesinin hikâyesi Aziz Yıldırım’ın hediye ettiği ve fotoğraflarda da dikkat çekici olan formaların hikâyesini tutsak komutanlardan Semih Çetin, Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Nerede Kalmıştık? Kumpas Açığa Çıktı” kitabında anlattı. Kendisi de Fenerbahçeli olan Çetin, 3 Temmuz tertibi sonrasında Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ve taraftarlarının direnişinden sonra heyecanlandıklarını ve Aziz Yıldırım’a destek mektupları yazdıklarını anlatan Çetin, kitabında mektupları gönderdikten sonra yaşananları şöyle aktardı:

“Karşılığında, herkese arkalarında ismimiz yazılı çubuklu forma ile eşofman gönderme nezaketini gösterdi. Amiral Osman Kayalar koyu Beşiktaşlıydı. Ancak kongreden çok etkilenmiş, biz teklif etmeden başkana yazdığımız mesajı imzalamıştı. Başkanın gönderdiği formalar geldiğinde odasında kitap okuyordu. Arkasında ismi yazılı formasını kaptığım gibi odaya daldım. Formayı sadece ön tarafı görünecek şekilde göğsüme yerleştirmiştim: -Osman, şu renklerin asaletine, formanın zarafetine bakar mısın! -Ne fanatik adamsın; fol yok yumurta yok, bu ne şimdi? -Benim değil ki oğlum bu forma! -O zaman Can Amiral’indir. Farkınız yok zaten. -Bilemedin. Bu, Fenerbahçe hayranı başka bir amirale ait. -Bunları söylerken formayı çevirip kocaman harflerle yazılmış “OSMAN KAYALAR” yazısını gösterdim. Az kalsın yataktan düşecekti. -Bu ne yaa! Ne muzip adamsın, hiç işin yok mu senin? Formayı benim yazdırdığımı düşünen arkadaşıma işin aslını anlatmaya çalışırken, gülmekten karnıma ağrılar giriyordu.”

Süleyman Aslan

‘Kutucu Başkan’a görev aranıyor

Ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar saklayan ve halen tutuksuz yargılanan Süleyman Aslan’ın, Ziraat Bankası’nda göreve getirilmek istenmesine tepkiler yükselince AKP, Aslan’ı nereye “koyacağını” bilemedi. Vatan gazetesinden Gülümhan Gülten’in haberine göre, Halkbank’ın eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın, Ziraat Bankası Yönetim Kurulu yerine, TÜRKSAT Yönetim Kurulu’na gireceği öğrenildi. Başka bir iddiaya göre ise Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, kamuoyunda yanlış algıya yol açacağını belirterek bu atamaya karşı çıktı. Ziraat Bankası Yönetim Kurulu’na atanması banka Genel Kurul toplantısında görüşülen Aslan’ın, yeni bir kararla göz önünde daha az olan bir kuruma atanması gündemde.

Prosedür inceleniyor TÜRKSAT yönetiminin, Başbakanlık ve Ulaştırma Bakanlığı müşavirlerinden danışmanlarına kadar çok sayıda ismin adresi olduğu belirtilirken, ilave ücret alınması amacıyla bürokratların da zaman içinde buraya atanarak görev yaptığı biliniyor.

İSTİHBARAT SERVİSİ

Ö

zel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasının ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmesi kararlaştırılan “Askeri Casusluk (Gizli bilgi ve belge bulundurma)” davasına bugün devam edilecek. 10’u muvazzaf asker, 15’i tutuklu 357 sanığın yargılandığı davada 3 hâkimden oluşan mahkeme heyetine Hâkim Orhan Kızıltaş başkanlık edecek.

‘Birleşen yeni dosya ayrılsın’ Aydınlık’a konuşan bazı sanıkların avukatı Nevzat Güleşen, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasından kısa bir süre önce TMK 10. maddesiyle görevli Zafer Kılınç’ın hazırladığı ek iddianamenin ilk iddianameyle birleştirildiğini hatırlattı. Duruşmada, birleşen dosyaların ayrılmasını isteyeceklerini belirten Avukat Güleşen, asker sanıklar için yargılamanın askeri mahkemeler tarafından yürütülmesi gerekçesiyle reddi hâkim talebinde bulunacaklarını kaydetti.

‘Tutuklama kararına imza atmıştı’ DHA’ya konuşan sanık avukatlarından Atilla Ertekin de heyet içerisinde yer alan bir hâkimin, daha önce sanıklar hakkında tutuklama kararına imza attığını belirterek, yargılamanın bu heyetle adil olamayacağını ifade etti. Ertekin, şöyle konuştu: “400 klasör evrakı okuyup incelemek fiilen mümkün değildir. Mahkemeye atanan hâkimlerden

birisi daha önce bu dosyayla ilgili tutuklama kararlarına imza atmıştır. Genelkurmay’dan raporların istendiği aşamada bu hâkim, söz konusu raporların bilirkişi raporu olmadığı yönünde karar vermiş ve talepleri reddetmiştir. Pazartesi yapılacak olan duruşmaya dosyayı hiç bilmeyen bir heyetin çıkması hukuken izah edilemeyecek bir durum olup bu şartlarda tutuklu kalan sanıklar için ağır hak ihlalleri söz konusu olacaktır. Tutuklu sanıkların aylardır bugünü beklediği düşünülecek olursa telafisi mümkün olmayan durumla karşı karşıya kalındığı bir kez daha görülecektir.” Son duruşması 16 Ocak günü yapılan ve 7 Nisan’a ertelenen dava, yine İzmir Adliyesi Sosyal Tesisleri Konferans Salonu’nda görülecek.

si olduğuna inanıyor musunuz? Sesiniz çıkmadığına göre kabul ediyorsunuz demek. Yazıklar olsun size, o üniformanıza! Hayatımın son günlerinde ülkem için, halkımız için içim yanıyor. Ülkemiz korkunç bir uçuruma doğru gidiyor. İçimiz, dışımız düşmanlarla sarılı, gemi batmakta. Bunları görmüyor, fark etmiyorsanız; keyfinize bakın paşa hazretleri! Not: Bir: Bildiğime göre askerler, sivil büyükleri baş, bel eğerek değil, asker selamıyla selamlar. İki: Afyon’da patlayan cephanelikten namaz kılma bahanesiyle kurtulan askerin ifadesi alındı mı? Alınmadı ise neden alınmadı? Alındı ise sonucu neden açıklanmadı? Muazzez İlmiye Çığ”

UYANIN ARTIK!

Türü: Mektuplar ve güncel değerlendirmeler Yazan: Muazzez İlmiye Çığ Yayınevi: Kaynak Yayınları Baskı tarihi: 2014, Mart Sayfa sayısı: 287 Fiyatı: 17 lira.

Atatürk, Türkiye’nin bu hale geleceğini biliyordu!

‘Askeri Casusluk’ta dosyalar ayrılsın

64 kişi tahliye edilmişti Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli Savc Zafer K l nç, “Askeri gizli bilgi ve belgeleri ele geçirme, bulundurma” suçlamas yla, 49’u muvazzaf asker, 357 san k hakk nda haz rlad iddianamede san klar hakk nda 2 y l ile ömür boyu hapis aras nda de i en cezalar istemi ti. Davada bugüne kadar, 44’ü Bursa 6. A r Ceza Mahkemesi taraf ndan olmak üzere, tutuklu 64 ki i tahliye edildi; 10’u muvazzaf asker 15 ki i tutuklu kald .

OKUDUKLARIM

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Atatürk, kuşkusuz ki çok başarılı bir asker ve donanımlı bir liderdi. Ancak ona bu özellikleri kazandıran kişisel özelliği, öngörülerindeki isabetti. Aydın Keleşoğlu yıllar süren titiz bir çalışmayla Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı, Dünya Savaşı, dünya barışı, dış politika, iç politika, sosyal, kültürel hayat, çağdaşlık, bilim, teknoloji, ekonomi, eğitim, öğretim, din, devlet, demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık konularındaki öngörülerini araştırmış... Atatürk’ün söylevlerindeki ve konuşmalarındaki bu öngörüleri, bugünkü tablo ile karşılaştırmış... İşte bazıları: Atatürk’ün Suriye ve Ortadoğu ile ilgili öngörüsü (1923) “Bir gün, Birinci Cihan Harbi’nden sonra Ortadoğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde yeni kurduğumuz cumhuriyetimizin yöneticileri, bu halkların değil, emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri uğrayacaktır. Ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onların da hakkından gelecektir.” Devletin kuvvetlerini kendilerine bağlayan başbakanlar hakkında öngörüsü (1919) “Millete dost görünüp de ilk fırsatta iktidara geldikten sonra onun gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde, ülkeyi kendi istediği yöne götüren, laf anlamayan, yetkililerin uyarılarına kulak asmayan, devletin mevcut kuvvetlerini şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan hayli zarar görüldü.” Başbakanların kişisel ihtirasları vatan hizmetinin üzerine çıkarsa... (1921) “...Arkadaşlar. Bir toplumda, özellikle bir ülkenin yönetiminden sorumlu yöneticiler kişisel

ihtiraslarını ve tartışmalarını, ulusal görevin ve vatan hizmetinin gerektirdiği yüce duyguların üzerine çıkarırsa, o ülkede dağılma ve çökme kaçınılmazdır.” Ülkenin bölünmesi ihtimali konusundaki öngörüsü (1919) “Ülke mahvolacak derecede bir bölünmeye uğrar ve Hükümet’le Meclis de bunu kabul ederse, millet hiçbir şey dinlemeden isyan etmelidir.” Dünden Yarına Atatürk’ün Öngörüleri, son dönemde okuduğum en ilginç ve yararlı kitaplardan biri... İnsan bu kitabı okuyunca, büyük önderin Gençliğe Hitabe’yi ve Bursa Nutku’nu neden kaleme aldığını çok daha iyi anlıyor... Çünkü o, bu kadar öngörü sahibi bir lider olarak, kurduğu Cumhuriyet’in bir gün bu hallere getirileceğini de biliyordu!

ATATÜRK’ÜN ÖNGÖRÜLERİ Türü: Araştırma, inceleme Yazan: Aydın Keleşoğlu Yayınevi: Bilgi Yayınevi Baskı tarihi: 2014, Mart Sayfa sayısı: 446 Fiyatı: 22 lira.


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

7 NİSAN 2014 PAZARTESI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04:53 Güneş 06:22 Öğle 12:59 İkindi 16:32 Akşam 19:24 Yatsı 20:44 HAVA DURUMU

Ankara: 3/17

b

İstanbul: 7/16

b

Boşanmak istemeyince öldürüldü

İzmir: 11/24

b

Antalya: 11/21

İSTANBUL İmsak 05:06 Güneş 06:36 Öğle 13:14 İkindi 16:48 Akşam 19:40 Yatsı 21:02

b

Adana: 7/23

b

Diyarbakır: 0/18

b

Erzurum: -9/3

b

Tunceli: 2/13

b

Trabzon: 7/15

b

Zonguldak: 8/14

Yalova’daki kanser hastaları tedavi için şehir dışına gitmek zorunda. Yaklaşık 70 hastanın yollarda öldüğü belirtiliyor. Yalova Kanser Hastaları Birliği onkoloji servisi kurulması için kampanya başlattı

ARZU YAZAR

İ

ki yüz yirmi bin nüfuslu Yalova’da onkoloji servisi yok. Kanser hastaları, tedavi olabilmek için İstanbul’a ya da Bursa’ya gidiyor. Yalovalılar, onkoloji servisi talebiyle bir araya geldi. İlk hedef, Yalova Devlet Hastanesi’ne onkoloji servisi. İlk adımı, 2 kardeşini kanser hastalığından kaybeden Volkan Tümgan attı. Sosyal medya üzerinden Yalova Kanser Hastaları Birliği’ni kurdu. Beş yüzü aşkın

ulaşımı için devreye girmiş. Hastaları hastane kapısına kadar bırakıyor. Aydınlık’a konuşan Yalova Kanser Hastaları Birliği Başkanı Volkan Tümgan, “Oradaki ortam korkunç... Bu hasVolkan Tümgan taların, mikrop kapmaları kaçınılmaz. Ben 2 ‘Ortam korkunç’ kardeşimi de bu yollarda Kanser hastaları kemoterapiyi kemoterapiye gidip gelirlerken de şehir dışında görüyor. Üç yüz kaybettim. Yaklaşık 70 hasta bu kadar hasta kemoterapi için şehir yollar yüzünden öldü” diyor. dışına gidiyor. Bir firma hastaların Yalova Kanser Hastaları Birliği,

kanser hastasının olduğu Yalova’da üye sayısı kısa sürede 1800’e ulaştı. “Yolları kısaltalım, ömürleri uzatalım” sloganıyla bir araya gelen Yalovalılar, onkoloji servisi ve kemoterapi merkezinin açılması için 20 bin imza topladı.

Pamir artık dedesiyle kucak kucağa Sunakuşu avcısını Facebook ele verdi

Sakarya’da Av Komisyonu kararı uyarıhca avlanması yasak olan ve koruma alanında bulunan sunakuşlarından 4’ünü vurduktan sonra Facebook’taki sayfasında fotoğraflarını paylaşan avcı, hayvanseverler tarafından şikâyet edildi. Hayvan Hakları Federarasyonu (HAYTAP) üyesi hayvanseverler, ihbarda, avcının kullanıcı profilinde yer alan ismini, fotoğraflarını, hangi araçla gittiğine dair bilgileri ve işyeri adresini belirtti.

2 bin lira para cezası Bunun üzerine harekete geçen Sakarya Orman ve Su İşleri Müdürlüğü ekipleri koruma altındaki yaban hayvanlarının avlanması nedeniyle 302 TL, 4 adet suna için de 1800 TL olmak üzere toplam 2102 lira para cezası verdi.

Çöpe atılan kimyasal bomba gibi patladı

Sakarya’nın Sapanca ilçesine bağlı Yanık köyü merası içerisinde çöplük olarak kullanılan bölgede önceki gün saat 17.00 sıralarında şiddetli bir patlama meydana geldi. Büyük korkuya neden olan patlamanın ardından bölgeye 112 ve jandarma ekipleri sevk edildi.

Kutular bulundu Patlamanın olduğu yerde inceleme yapan jandarma ekipleri, çöplükte kimyasal madde kutuları buldu. Patlamaya da çöplüğe atılan bu kimyasal maddelerin neden olduğu belirlendi. Jandarma olay sonrası patlamaya yol açan kimyasal maddenin hangi fabrika tarafından atıldığını tespit etmek için araştırma başlattı.

b

Bursa: 5/18

h

Konya: 3/17

b

‘Tedaviyi reddedenler var’

Hastalar, kanserle mücadele ederken maddi manevi zorluk yaşıyorlar. Volkan Tümgan, yaşanan sıkıntıları anlatıyor: “Türüne bağlı olarak ayda 3-4 kez kemoterapi görmek zorunda olanlar var. Çoğu ailecek maddi ve manevi çöküntü içerisinde. Benim babam da kanser hastası. Tedaviyi reddediyor. Bu yollar yüzünden tedaviyi reddeden başka hastalar da var.” Volkan Tümgan’ın “Asrın Projesi Marmaray” diyenlere de bir çift sözü var. “Asrın projesi Yalova’da onkoloji servisidir. 20 binin üzerinde imza topladık. Biz sandıktan çıkana değil, bozuk düzene karşı çıkana bakarız. Bürokrasinin halkın gücü karşısında eriyeceğine inanıyoruz.” Kanser Hastaları Birliği’nin gönüllüleri bir yandan bürokratik engelleri aşmak için çalışıyor, bir yandan da hastaların ihtiyacı olduğunda yanlarında oluyorlar. O gönüllülerden biri de İşçi Partisi Yalova Belediye Başkan Adayı Hüseyin Irızak. Irızak, kanserle savaşırken onlarca kilo kaybetmiş bu hastaların yollarda gücünün daha da tükendiğini söylüyor. Hüseyin Irızak şöyle konuşuyor: “Yataktan kalkamayacak durumda hastalar var. Bu hastalar, şehirlerarası otobüs ya da halk otobüsü kullanarak hastaneye ulaşmak zorunda kalıyorlar. Yakınlarının kucaklarında oradan oraya taşınıyorlar. Birliğimiz kan ihtiyacı olduğunda destek veriyor, ulaşım konusunda da yardımcı oluyor. Sağlık Bakanlığı bu sorunla ilgilenmiyor.”

Emekli polis Dinçer, iddiaya göre, Cumartesi akşamı eşini arayarak “Benden boşanmazsan seni öldürürüm” dedi. Eşinin kabul etmemesi üzerine Dinçer, dün sabah 07.00 sıralarında eşinin yaşadığı evin önünde beklemeye başladı. Öfkeli koca evden çıkıp dolmuşa binerek çalıştığı 100. Yıl Mahallesi Galip Avşaroğlu Bulvarı’ndaki işyerine giden eşi Sevgi Dinçer’i takip etti. İşyerinin önünde iddiaya göre, “Son kez soruyorum; benden boşanacaksın. Boşanmazsan burada seni öldüreceğim” dedi. Sevgi Dinçer’in, boşanmayacağını söylemesi üzerine Dinçer, tabancasını çekip eşinin boynuna dayayıp ateş etti. Ardından da sağ koltuk altına bir el daha ateş ettikten sonra kaçtı. Ağır yaralı halde hastaneye kaldırılan Sevgi Dinçer kurtarılamadı.

b

Yalovalı kanser hastaları YOLLARDA CAN VERİYOR

Dur durak bilmeyen kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendi. Adana’da polislikten emekli olduktan sonra taksicilik yapan 52 yaşındaki Cemal Dinçer, kendisinden boşanmak istemeyen 46 yaşın- Sevgi Dinçer daki eşi Sevgi Dinçer’i sokak ortasında öldürdü. İddialara göre, çiftin arasında 1,5 yıl önce şiddetli geçimsizlik başlayınca Cemal Dinçer boşanma davası açtı. Ancak, eşi boşanmayı kabul etmeyince öfkelenen adam karısına şiddet uygulamaya başladı. Sevgi Dinçer eşini birkaç kez Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet etti. Ardından da babasından kalma eve yerleşerek bir şarküteride işe başladı.

Evin önünde pusuya yattı

Sivas: 0/11

İZMİR İmsak 05:20 Güneş 06:46 Öğle 13:22 İkindi 16:55 Akşam 19:46 Yatsı 21:04

İstanbul Zekeriyaköy’de kaybolan ve önceki gün cansız bedeni bulunan 3 buçuk yaşındaki Pamir dün gözyaşlarıyla toprağa verildi. Kaybolan 3 buçuk yaşındaki Pamir için tüm İstanbul seferber olmuş ve vatandaşlar küçük çocuğu bulmak için evlerinin bulunduğu Zekeriyaköy semtinde arama kurtarma çalışmalarına katılmıştı. Arama Kurtarma Teşkilatı (AKUT), Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Jandarma ve çok sayıda vatandaş, küçük Pamir’i bulmak için evinin çevresinde aramalar yaptı. Ancak önceki gün Pamir’in cansız bedeni komşu villadaki havuzda bulunmasıyla umutlar yitirildi. Küçük Pamir’in cansız bedeni havuzdan çıkartıldıktan sonra Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Yapılan otopsinin ardından dün sabah saatlerinde baba Serdar Dikdik oğlunun cenazesini almak için Adli Tıp Kurumu’na geldi. Pamir’in cenazesi buradan Zekeriyaköy Camii’ne getirildi. Baba Serdar Dikdik burada yaptığı açıklamada, “Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Gönüllü olarak aramaya katılan vatandaşların, AKUT, AFAD, Jandarma ekipleri hepiniz elinden, ayağından öpüyorum. Şimdi diyecek bir şey yok. Gönül isterdi ki Pazar günü oğluma balon şişirseydim” dedi.

Yağmur’u emniyet kemeri kurtardı

‘Kondurdu bir öpücük Ata’mın alnına’ Pam

‘Yavrum gitti, meleğim gitti’ Pamir’in tabutunun önüne “Meleğimiz daima kalbimizdesin” yazısı koyuldu. Cenaze törenine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç de katıldı. Genç, baba Serdar Dikdik’e Sarıyer’de 3-6 yaş çocukların gittiği bir kreş açacaklarını ve buraya Pamir’in ismini vereceklerini söyledi. Pamir’in naaşı cenaze arabasına konulurken gözyaşları içerisindeki acılı baba “Yavrum gitti, meleğim gitti” diye haykırdı. Ayakta zor duran anne ise oğlunun tabutuna bakarak gözyaşı döktü. Kılınan ikindi ve cenaze namazlarının ardından, Pamir’in naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’nda dedesinin yanına defnedildi. Küçük Pamir’in mezarı kapatılırken birkaç oyuncağı, balon ve eşyası da mezarın içerisine atıldı.

çözüm için İl Sağlık Müdürlüğü’yle görüşmüş. Tümgan aktarıyor: “Onkolog atamışlar. Gerekli araç gereç olmadığı için gelmemiş. Konuyla ilgilenmiyorlar. Bu durum, sağlık sisteminin çöktüğünü gösteriyor.” Kanser hastaları ve yakınları çıktıkları bu yolda, bürokratik engellerle de karşılaşmışlar. Denilmiş ki “Onkoloji servisi açılması için Yalova’nın yeterli nüfusu yok”. Volkan Tümgan, “Bizim gibi 8 il vardı. Buralara onkoloji servisi getirdiler. Sırf bu yüzden kardiyoloji servisini de açmıyorlar” diyor.

yakınları tarafından Pamir’in küçük bedeni omuzlarda taşındı.

ülürken baba Oğlunun tabutu götür krizi geçirdi. Serdar Dikdik ağlama

ir’in babası Serdar Dikdik Twi tter hesabında “Oğlum için 1 sen e önce eşe dosta gönderdiğim bir yaz ıyd Böyle çocuk büyütmek istedik ı. . Kaderde yokmuş” sözleriyle oğl unun Atatürk büstü önünde çekilm iş bir fotoğrafını paylaştı. Fotoğrafın yanında baba Dikdik tarafından kaleme alınan yazı da yer aldı. Bab ası, 3 buçuk yaşındaki Pamir’in Atatürk’le tanışmasını şöyle anlattı : “Daha dünyaya geleli 953 gün oldu ama; bugün kanı çek ti dedi “bu ne” konuşabildiği 3-5 kelimeyle. Dedim Pamir, o Ata türk. Bu yaşadığımız ülkeye onun sayesinde sahibiz. Sahip old uğumuz her şeyi ona borçluyuz. Son ra alnına bir öpücük kondur dum Ata’nın. Ben öpünce, bizim küç ük san kaldırdı ellerini havaya. Kuc inağıma kaldırdığım gibi oturdu Gazi’ni n önüne ve gözlerinin içine baktı. Diyemedim oğul Atam yaşarken bak amazmış kimse o çakmak çakmak göz lere. kâsı, asilliği, kıvılcımı başını dön Zedürürmüş bakan insanın. Ama oğu l baktı o gözlere yaklaşık 30 saniye, ina n o süre bir ömür gibi geldi. Belki yen i nesil olarak ‘merak etme geliyoruz Atam’ dedi. Ya da sadece o yüzü yaz dı aklına, ‘Merhaba Atam’ diyerek kondur du bir öpücük Atam’ın alnına.”

Balıkesir’in Bandırma ilçesinde oturan Gülizar Özcan, önceki gün 1,5 yaşındaki kızı Yağmur’u bebek arabasına bindirerek dışarı çıktı. Özcan, İsmet İnönü Caddesi’nden Kaşif Acar Caddesi’ne geçtiği sırada, bebek arabası virajı almakta olan bir otomobilin sağ arka lastiğine sıkıştı. Genç kadın, bağırarak sıkışan bebek arabasını çekti. Bu sırada devrilen arabada bulunan Yağmur emniyet kemeri takılı olduğu için düşmeyince ölümden döndü. Uzun süre şokun etkisinden kurtulamayan Gülizar Özcan, plakasını alamadığı beyaz renk otomobilin sürücüsünden şikâyetçi olduğunu söyledi.

Isparta’da kaza: 6 yaralı

Isparta’da, sebze yüklü kamyonun, özel halk otobüsüyle çarpışması sonucu 6 kişi yaralandı. Kaza, dün saat 12.00 sıralarında meydana geldi. Antalya’dan Ankara’ya giden Muhammet Alp yönetimindeki sebze yüklü kamyon, Süleyman Demirel Üniversitesi Çünür Kavşağı’nda Kenan Çatak yönetimindeki özel halk otobüsüyle çarpıştı. Çarpışmanın şiddetiyle kontrolden çıkan kamyon, devrilerek metrelerce sürüklendi. Aralarında araç sürücülerinin de bulunduğu 6 kişinin yaralandığı kaza sonrasında olay yerine çok sayıda ambulans sevk edildi.


DOLAR

Cuma 2.1117 Perşembe 2.1345

Hazırlayan: Recep ERÇİN

EURO

Cuma 2.8948 Perşembe 2.9360

BORSA

Cuma 72.367 Perşembe 71.867

ALTIN

(Cumh.) (Cumh.)

Cuma 597 TL Perşembe 595 TL

FAİZ

Cuma % 10.58 Perşembe % 10.73

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent) (Brent)

Cuma $ 106.65 Perşembe $ 105.21

*Serbest piyasa satış fiyatları

AKP’nin faiz açmazı

Prof. Dr. Ali

AKDEMİR aliakdemiral@gmail.com

AKP hükümetinin izlediği politikalar Türkiye’yi faiz açmazına sürükledi. Başbakan, MB’ye ‘faiz indir’ baskısı yapsa da, bu siyasi söylemin ekonomiyi Ocak’taki tabloya geri döndüreceği belirtiliyor

T

Recep ERÇİN

ürkiye ekonomisi geçen bir yıllık sürede, yapısal kırılganlıkları nedeniyle dış şoklardan en çok etkilenen ülkelerden oldu. Mayıs ayında yükselmeye başlayan döviz kurları Ocak’ta tarihi rekor seviyelerine yükseldi. Bu süreçte dolar kuru 2.38 TL, avro da 3.27 TL’ye kadar çıktı. Türk lirasındaki devalüasyon ve piyasa faizlerinde görülen hızlı artışa Türkiye gibi diğer gelişen ekonomilerdeki faiz artışları eklenince T.C. Merkez Bankası (MB) faizleri yüzde 5.5 puan artırdı. Bu süreçten sonra dışarıdaki ekonomik gelişmelere, ABD Merkez Bankası FED’den gelen ılımlı mesajlar eklenince seçim öncesi ve sonrasında kurlarda sert yönde bir geri gidiş gözlendi. Aydınlık sayfalarında piyasaladaki bu yumuşamanın kaynağının aslında FED’den destek alan yabancı sermayenin sıcak para ile Türkiye gibi ülkelerde son bir vurgun peşinde olmasından ileri geldiğini belirtmiştik.

Erdoğan: Olağanüstü toplansın Nitekim yerel seçim sonuçları ve piyasalarda görülen yalancı bahar havasını

arkasını alan Başbakan Tayyip Erdoğan dün yaptığı açıklamada MB’nin olağanüstü toplanarak faizleri indirmesi gerektiğini dile getirdi. Erdoğan reel ekonomideki olumsuz tabloyu görmezken piyasalardaki durumu örnek gösterek, “Buyrun borsa 70’in üzerine çıktı. Faiz düşüyor. Şu anda herhalde Merkez Bankası da tekrar Para Kurulu’nu olağanüstü toplar. Buna göre de bu dönemde yeniden nasıl Avrupa’da, Avrupa Bankası faizde bu düşüşü gözönüne alarak yeni bir ayarlamayı düşünüyorsa, ki büyük ihtimalle FED’de bu noktada açıklamasını herhalde yapacaktır. Aynı şekilde Merkez Bankası da, bu noktada gözden geçirip daha önce olağanüstü toplanmak suretiyle nasıl yükselttiyse bu seferde bunu düşürmesi gerekir’’ dedi.

Ekonomi Bakanı’ndan destek Erdoğan’dan sonra açıklama yapan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de, “Şu anda Merkez Bankası’nın elinde faizle ilgili aralık olduğuna inanıyorum. Merkez Bankası bunu değerlendirecektir. Başbakan’ın sözleri kısa bir sözdü ama iyi

Türkiye yönetim krizine girdi

değerlendirilmeli. Faizin bu şekilde devam etmesini zaten kimse beklemiyor. Başbakanımızın bu görüşünü kesinlikle destekliyorum. Olması gereken zamanda faizler aşağı yönlü gelecektir” diye konuştu. Diğer yandan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise daha temkinli konuşarak kararın Merkez Bankası tarafından verileceğini belirtti. AKP iktidarı 12 yıldır uyguladığı sıcak paracı ekonomi politikalarıyla Türkiye

ekonomisini yabancı sermayenin insafına bıraktı. Gelinen süreçte de piyasalar zorlayınca topu MB’ye atarak faiz artırıma karşıymış gibi görünüp aslında onay verdi. Faiz yılanına sarılan hükümet enflasyonun yükseldiği, reel ekonominin hızla durgunluğa koştuğu, kurların ise artık eski seviyelerine inmeyeceğinin görüldüğü bir dönemde siyasi nedenlerle ‘faiz indirimi’ baskısına başladı.

Ocak ayına geri döneriz Bunun nedeni Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi önce durgunluğa ardından da reel sektör krizine sürüklenen ekonominin ağır bedeller pahasına geçici bir süre de olsa bu risklerden uzaklaşması. Otomotiv sektörünün son üç ayda yüzde 24 daraldığı, sektörel ve tüketici güven endekslerinin kötümserliğe işaret ettiği, çekirdek enflasyonun çift haneye çıktığı bir dönemde olası bir faiz indiriminin ise, Türkiye’yi Ocak ayındaki ortama geri döndüreceği belirtiliyor.

Uygulanan politikaların bedeli

Merkez zorla faiz indirecek

MB’ye faiz indirim baskısının geldiği gün konuştuğumuz Radikal yazarı ekonomist Uğur Gürses, olası bir faiz indirimi durumunda piyasanın dengesinin bozacağını kaydetti. ‘’Enflasyon oranı bu noktadayken ve artıyorken faiz indirimi bizi Ocak ayındaki tabloya geri döndürür’’ diyen Gürses’e; faizler indirilmezse ekonominin durgunluğa sürükleneceğini, indirilirse kurların rekora koşacağını belirterek bu açmazın nedenini sorduğumuzda, şunları kaydetti: ‘’Geçmişteki

AKP’nin Cumhurbakşanlığı seçimi öncesi ekonomiyi acilen canlandırmaya ihtiyacı olduğunu kaydeden ekonomist Dr. Atilla Yeşilada da, ‘’Bu öncelikle bütçe yoluyla yapılacak. Bütçede gözlenen iyileşmeye aldırmayın, müteahhitlerin parası ödenmemiş, onlar da şikayet etmemişler. İlerki aylarda harcamalarda patlama başlayacak. Ama yetmez, düşük faizin iç talebi canlandırma potansiyeli daha çabuk ve belirgin’’ dedi. Paraanaliz sitedeki makalesinde faiz tartışma-

politikaların bedelleri ödeniyor. Faizleri yarım puan bir puan aşağıda tutmak için yapılanlar şimdi açmaza neden oldu. SiUğur Gürses yasi söylemler yerine Merkez Bankası’na ve ekonomiye güvenin sağlanacağı bir politika izlenmeli. Özet olarak yaşananlar bugüne kadar izlenen olumsuz politikaların bedeli.’’

sına da değinen Yeşilada, ‘’MB, önümüzdeki 2 ay içinde zorla, dövülerek, faiz indirimine götürülecek. Bu karar belki sonbaharAtilla Yeşilada da Türkiye ekonomisi için felakete neden olacak. Nasıl olsa Ağustos’da Büyük Usta Köşk’e çıkmış olacak, sonra gelen her facia yerine bırakacağı bahtsızın suçu olacak’’ görüşünü savundu.

AYDINLIK / ANKARA

Taksit sınırlaması esnafı vurdu

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, taksitli satışların sınırlandırılmasının ardından enflasyonun da çift hanelere tırmanmasının piyasaları endişelendirdiğini kaydetti. Palandöken “Kredi kartıyla yapılan bazı alışverişlerde taksit sınırlamasına gitmesinin ardından bu tür harcamalarda 2 ayda 7 milyar 970 milyon lira azalarak, işlerimizi yavaşlattı. Enflasyonun da yükseliş trendine girmesiyle kredi faizlerinin daha da yükselmesi endişelerimizi artırıyor” dedi. Seçimlerin ardından çözüm bekleyen sorunlara odaklanılmasını isteyen Palandöken, Meclis gündeminde bekleyen sorunlarını çözüme kavuşturacak yasaların bir an önce ele alınmasını beklediklerini söyledi.

İçerde daralan otomotiv dış pazarda rekor kırdı

Yılın ilk üç ayında iç pazarda geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 24 oranında daralan otomotiv sektörü Mart’ta 2 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Yılın ilk çeyreğinde de 2013’ün aynı dönemine göre yüzde 8 büyüme sağlayarak 5 milyar 546 milyon dolarlık dış satış yakalayan sektör, 2008 Eylül ayından bu yana en yüksek dış satışına ulaştı. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği’nin (OİB) hazırladığı Mart ayı ihracat verilerine göre bu artışın kaynağı AB ülkelerine yapılan ihracat oldu. Rakamları değerlendiren Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Başkanı Orhan Sabuncu, Mart ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14 artışla 2 milyar 128 milyon dolarlık ihracata imza attıklarını söyledi. EKONOMİ SERVİSİ

T

Zarar, yüzde 70-80 Birliğin, ziraat odalarından topladığı bilgilere göre bölgeler itibariyle oluşan hasar şu şekilde: Karadeniz Bölgesi: Bölgede yüksek kesimlerinde 250 ile 750 metre rakımda etkili olan kar yağışı fındıkta don riskinin artmasına neden oldu. Yağan kar ve devamında sıcaklıkların eksi değere düşmesi nedeniyle Karadeniz Bölgesi’nde fındık ve kivi bahçelerinde özellikle yüksek kesimlerde yüzde 70-80’lere varan oranlarda don zararı meydana geldi. Don zararı en fazla Ordu, Giresun ve Trabzon il ve ilçelerinin yüksek kesimlerinde görülmekle birlikte, fındık üretiminin yapıldığı diğer illerde de yer yer zararlar oluştu.

Malatya’da don nedeniyle zarar gören meyve ağaçları

İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Geçiş Bölgeleri: Hububatta Konya, Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Yozgat, Nevşehir illerinde sararmalar görüldü. Aksaray’da şekerpancarı ve ayçiçeğinde de don zararı var Malatya’da kayısı, Amasya’da elma bahçelerinin tamamına yakını dondan etkilenirken, elmada, Niğde’de yüzde 70-80’lere ve Karaman’da yüzde 50’lere varan don zararı görüldü. Don zararı tarım alanlarında kayısı, şeftali, badem, erik ve elmalar ile bağlarda değişen oranlarda zarara neden oldu. Malatya’da kayısı, elma, şeftali, kiraz, ceviz ve bağlarda zarar meydana geldi. Kahramanmaraş’ta ceviz, Adıyaman’da Antep fıstığı başta olmak üzere, meyve bahçelerinde don yaşandı. Isparta’da kayısı, badem, şeftali, erik, kirazda yüzde 60-70’lere varan zarar var. Örtüaltı sebze yetiştirilen alanlar da yörelere göre

değişen oranlarda zarar gördü.

Borçlar faizsiz ertelenmeli Olumsuz hava koşulları oluşmadan önce meteorolojik bilgilerin erken uyarı sistemiyle çiftçiye aktarılması, üreticilerin de bu uyarıları dikkatle takip etmeleri gerektiğini anımsatan TZOB’un, bu konudaki diğer uyarıları şöyle: “Çiftçiler, sigorta yaptırmayı ihmal etmemeli. Tarım sigortalarından beklenen faydanın sağlanabilmesi, üreticinin tarım sigortasına talebinin artması için prim miktarları ve muafiyet oranları düşürülmeli. Üreticilerin Ziraat Bankası, özel bankalar, Tarım Kredi Kooperatifleri, Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçları ile elektrik borçlarının faizsiz olarak ertelenmeli, bir sonraki üretim dönemi için ihtiyaç duydukları finansman sağlanmalı.”

Büyümenin yüzde 40’ı devlet harcamalarından AYDINLIK / ANKARA

C

HP, 2013’te ekonomide yaşanan yüzde 4’lük büyümeyi masaya yatırdı. CHP’nin hazırladığı rapora göre; büyümenin yüzde 23’ü kamunun yatırım harcamalarından, yüzde 16’sı kamunun nihai tüketim harcamalarından kaynaklanıyor. Rakamlar, AKP’nin 2013’de ciddi bir seçim ekonomisi uyguladığını gösteriyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın koordinasyonunda hazırlanan raporda, 2013’deki yüzde 4 olarak gösterilen büyümenin motorunun kamu yatırımları ve şişen iç talep olduğu belirtildi. Raporda,

yurtiçi talebin 2013’te büyümeye 6.4 puan (%158) katkı yaptığı, net ihracatın büyümeyi 2.3 puan (%58) aşağı çektiği belirtildi. 2013 büyümesinde asıl dikkat çeken gelişmenin “kamu tüketim ve yatırım harcamalarından” büyümeye gelen ciddi katkı olduğunun ifade edildiği raporda, “2013’te yüzde 4’lük büyümenin yüzde 23’ü kamunun yatırım harcamalarından, yüzde 16’sı ise kamunun nihai tüketim harcamalarından kaynaklanmıştır. Bir diğer ifade ile yüzde 4’lük büyümenin 1.5 puanı kamu kesimi tüketim ve yatırım harcamalarından gelmiştir. Rakamlar AKP’nin 2013’de ciddi bir seçim ekonomisi

3

0 Mart 2014 öncesi Türkiye manzarası, bulanık ve kaosa sürüklenmeye eğilimli bir ortamı betimliyordu. Yolsuzluk iddialarını resmeden telefon konuşmaları ve görüntülerin kuşattığı sosyal ve siyasal yaşamda; kaosa, krize ve özellikle de ekonomik krize girilebileceğine yönelik bir beklenti vardı. Bu duyguların ve düşüncelerin etkisinde ve gölgesinde yerel seçimlere gidildi. Beklenti; halkın yerel seçimleri fırsat bilerek, Türkiye’de yolsuzluklarla yüzleşmeyi olanaklı kılacak, yolsuzluğa bulaşmış olanlardan hukuksal alanda hesap sorulacak bir tercihi iktidara getirebileceğine yönelikti. Ancak, halkımız böyle bir yüzleşme ve hesap sorma sürecini başlatmak yerine; şaibeli AKP iktidarını ekseriyetle tercih ederek, ülkeyi yönetim krizi sürecine soktu. Daha doğrusu, AKP icraatlarının neden olduğu krizin önünü açtı 30 Mart 2014 seçimlerindeki halkımızın tercihleri... Evet, yolsuzluk iddialarıyla zor günler geçiren AKP’ye sahip çıkan halk; belki ekonomik krizi erteledi ancak, bu kez de hızla yönetim krizine gidişe zemin hazırlamış oldu. 17 Aralık sonrası BİST düştü, çökecek; döviz yükseldi, daha da yükselecek; kredi derecelendirme kuruluşları görünümü nötralize etti, not düşürecek derken, bir başka kriz kapıya dayanıverdi. Seçime 3 gün kala; seçime dönük bir siyasal mühendislik mi dersiniz, anket sonuçlarının yasaklara karşın sızdırılması mı dersiniz ya da ABD ekonomisindeki gelişmelere sevinen piyasa oyuncularına mı bağlarsınız; BİST aniden yükselmeye başlayıp 70 bine doğru yol aldı, döviz kuru da düştü. Ancak, ne denilirse denilsin; ekonomik kriz ertelendi, yönetim krizi geldi...

AKP icraatları

Fırtına, don ve dolunun faturası ağır ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım alanlarında meyve bahçeleri, sebze alanları, hububat, şekerpancarı, ayçiçeği tarlalarında yörelere göre 29-31 Mart tarihleri arasında yaşanan don, bazı yerlerde fırtına ve dolunun zarara neden olduğunu bildirdi. Bayraktar, açıklamasıda, Mart’ın son günlerinde bazı bölgelerde yüksek kesimlere yağan kar ve devamında sıcaklıkların bölgelere göre değişmekle beraber eksi 10’lara varan derecelere düşmesi nedeniyle İç Anadolu, Doğu Anadolu, Karadeniz bölgeleri ile geçiş bölgelerinde yaşanan dondan fındık, kayısı, elma, kiraz, vişne, erik, şeftali, kivi, badem, narenciye, bağ alanları ve karpuz tarlaları etkilendiğini vurguladı.

HALKIN EKONOMİSİ

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

uyguladığını göstermektedir” denildi. Büyümeyi etkileyen yatırım harcamalarda aslan payı kamudan gelirken özel sektörün yatırım harcamalarının büyümeye katkısı ise yüzde 0.1’le sınırlı kaldı. Raporda, “2013’de özel kesimin yatırım iştahı kaçmış, buna karşın ailelerin borçla şişirilen tüketim iştahı büyümeyi desteklemiştir” değerlendirmesinde bulunuldu. Rapora göre 2013’de kamu harcamaları ve iç talebe yaslanarak sağlanan büyümenin 2014’te sürmesi zor görünüyor. Mevsim ve gün etkilerinden arındırılmış rakamlara göre büyüme 2013’ün ikinci yarısından başlayarak giderek hız kaybediyor.

Yıllarca ülkenin sorunlarını çözmek yerine, Cumhuriyetin kazanımlarını tasfiye etmeye çalışıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularıyla uğraşmakla meşgul oldu AKP’liler ve Tayyip Erdoğan. Cumhuriyetçi, Atatürkçü rektörlerin tamamını tasfiye ederek, çoğu üniversitelere AKP’nin profesyonel militanlarını monte etmeyi asli ve ulvi görevi bildi RTE. Yandaşlara iş vermeyi, ihale vermeyi, öz yandaşı zengin etmeyi icraat sanıp toplumu yoksullaştırmayı ekonomi politikası yaptılar AKP’nin kurmayları. Suriye ile savaş planı yaparak, ABD’nin ilk tepkisini fırsat bilip mezhepçi fanatikleri iktidara getirmek için dereyi görmeden paçayı sıvadı RTE. İstihdam ile, ihracat ile, katma değer ile ulusal değerler olan işletmelere yandaş olmadıkları için ve sırf cahillerden, kara cahillerden alkış almak için cezalar yağdırttı RTE... Cumhuriyetçi, Atatürkçü devlet valilerinin tamamını tasfiye ederek, hükümetin valilerini atamayı misyonları bildi kararnameleri hazırlayan ve imzalayan AKP’liler... Eleştirenleri işten attırdı,çalışanlara soruşturma açtırdı,çalışmayıp ayrılana dava açtırdı ileri demokrasi kahramanı RTE. 14 yaşındaki çocuğu katledilenleri adeta alkışlarcasına, ‘’sapanla dışarı çıkmış’’ demeyi başarabildi ileri demokrasili Başbakan. Twitter’ı, youtube’u kapatıp bir zamanlar övündüğü ve kendisini iktidar getiren uluslararası topluma meydan okudu AB değerlerine bağlı olduğunu söyleyen RTE. Bütün bunlar, kendinden menkul ve tescilli ileri demokrasili AKP icraatları, bugün ulaştığımız yönetim krizinin kilometre taşlarıdır. Bütün bu olumsuzlukları yok sayıp AKP fahiş hatalarını alkışlayanlara, yüzde 43-45 oranındaki oylara karşın yönetim krizi gelmiştir. AKP ne zaman eleştirilse, aldığı oy öne sürülmektedir. Halbuki tüm otoriter, baskıcı ve faşist yönetimlerde rastlanır bu oy düzeylerine. ‘’Yandaşı ödüllendir,yandaş olmayanı cezalandır’’ anlamındaki otoriter yönetimi başarıyla uyguladıkları için alkış ve oy almaktadırlar AKP’liler. Uygar rejimlerde belki destekçilere ilave mütevazi olanaklar sunarsınız ancak, olmayana ceza veremezsiniz, herkesin hakları teminat altındadır. Otoriter rejimlerde, fanatik destekçiler rant elde etmekle yetinmez, kendilerine karşı olanların da, destek oldukları iktidarca cezalandırılmalarını beklerler. Bunu başarıyla uygulayan AKP, böylelikle safları sıkılaştırmakta, yüzde 40’lara ulaşan oy desteklerini almaktadırlar. Özetle, alınan oy, herkesin Başbakanı olmayan, yandaşçı RTE ve AKP’nin oyudur. Oyu verenlerle, alanlar aynı duygudadırlar. Herkesin Başbakanı olsa, bu denli yüksek oyu alamayacağı yüzde yüzdür.

Deniz bitti, AKP yönetemez artık Yolsuzluklarını, komplo planlarını ortaya koyanları ihanetle suçlayan RTE ve AKP’liler; onları güçlendirdiklerini, makam, para dağıttıklarını ne de çabuk unutmaktadırlar... Olanak yağdırdıklarını bizatihi ‘’ne istediler de vermedik?’’ diyen RTE açıklamış olmaktadır. Gün gibi açık suç iddialarına, yolsuzluk iddialarına karşın, ‘’yine de dünya dönmüyor’’ diyen AKP’liler yolun sonunun göründüğünü bilmelidirler. Ağlayarak, kısık sesle konuşma fantezileriyle öz yandaşlarınızın alkışlarını, acıma hissiyatlarını kazanabilirsiniz ancak, kamuoyunu ve uluslararası toplumu ikna edemezseniz. Telefon konuşmalarını dinleyip paylaşmak,görüntüleri paylaşmak suç bile olsa, konuşmaların, görüntülerin içeriği yolsuzluğu ve hukuksuzluğu çağrıştırmamakta mıdır? 30 Mart 2014’ü yönetim ve politik krizi önlemek için fırsat bilmeyen halkımız; öyle ümit ederim ki, cumhurbaşkanlığı seçimini ve olası erken seçimi fırsat değerlendirerek, yönetim krizinin çözümüne, olası ekonomik krizin de önlenmesine uygun bir tercih yapacaktır.


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

BAŞBAKAN İŞTEN ATILMALARA TEPKİ GÖSTEREN İŞÇİYİ İCRALIK ETTİ

Yıldırım

KOÇ

yildirimkoc@aydinlikgazete.com

Cemaat sendikacılığı dönemi

H

er şey 2 yıl önce, 2012 yılı Nisan ayının ilk günlerinde başladı. Eğitim hizmet kolunda çalışan bazı kamu görevlileri Ankara’da Aktif Eğitimciler Sendikası adıyla bir örgüt kurdular. Aktif Eğitimciler Sendikası’nın tanıtıldığı bir yazıda şöyle deniyordu: “Sonuç olarak hizmet odaklı bir sendika kurulmuşsa başarılı olma şansı yüzde 100’dür. Çünkü hizmet yaptığı her işi mükemmel yapar ve başarılı olur.” 2012 Nisan’ının son günlerinde AktifSen’in üyelik formunun üstünde şu açıklama yer alıyordu: “Sendikacılıkta siyaset üstü bir sendika olarak yola çıkan, siyasetçilerin hükmettiği bir sendikanın ötesinde siyasetçilere hükmedecek bir sendika olmaya aday Aktif Eğitimciler Sendikası.”

Aktif Eğitimciler Sendikası’na övgüler Kamudanhaber sitesinin haberinde Aktif Eğitimciler Sendikası konusunda şu değerlendirmeler yer alıyordu: “Türkiye’de ilk kez sitemizden duyurulan hizmet gönüllülerinin kurmuş olduğu Aktif Eğitimciler Sendikası üye çalışmaları için alanlara bile inmeden, teşkilat yapısını bile oluşturmadan 150 üzerinde üye yaptı. “Aktifsen.org sitesini bile aktif hale getirmeyen, temsilciliklerini kurmayan Aktifsen eğer ki Haziran ayından sonra teşkilatlanma çalışmalarına başlar ve üye kaydı yapmaya başlarsa diğer bütün sendikaların işi çok zor. “Hizmet erleri yapmış oldukları bütün işlerde başarılı olmuşlardır. Hizmetin başarısız olduğu bir tane iş bile gösteremezler. “Hizmet gönüllülerinin kurmuş olduğu sendikanın şu an için alanlara inmeme sebebi noktasında her kesim farklı bir sebep gösterse de, bu konuda son sözü söyleyecek olan Hocaefendi’nin bu hizmet oluşumuna evet demesinin ardından daha ilk yılında bile çok ses getirecek bir üye sayısına ulaşacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın... “Yapmış olduğu her işi mükemmel şekilde Allah rızası gözeterek yapan hizmet erlerinin, sendikacılık noktasında da çok güzel işlere imza atacağının ve sendikacılık alanına yeni bir soluk getireceğinden şüphemiz yok. “Aktifsen’in sadece Eğitim Bir-Sen’den üye alacağı, Türk Eğitim-Sen içerisinde hizmete gönül vermiş üye kalmadığını iddia edenler ise yanılmaktadır. Türk Eğitim-Sen içerisinden de hatırı sayılır sayıda üye Aktifsen’e geçecektir. “Aktifsen’in hizmetin diğer kolları gibi sendikacılıkta da başarılı olacağı hiç tartışılmaz bir gerçektir. Şöyle ki, Aktifsen teşkilatlanma yapısını oluşturup üye çalışmalarına başladığı andan itibaren 3-5 yıl içerisinde yetkiyi alır.”

Aktif-Sen’den Cihan-Sen’e Ancak 2013 yılı Şubat ayı başlarında AktifSen’in faaliyetinin durdurulacağı yolunda haberler çıktı. 2013 yılının son ayları ve 2014 yılının ilk aylarındaysa birbiri ardı sıra yeni sendikalar kuruldu. İşçi sendikalarının isimlerinin ilk sözcükleri “Pak”, kamu çalışanları sendikalarının isimlerinin ilk sözcükleri “Ufuk” idi. Kamu çalışanları sendikaları da 2014 yılı Şubat ayında Cihan-Sen Konfederasyonu’nu kurdu. Konfederasyon genel başkanlığına Aktif Eğitim-Sen Başkanı Osman Behçe getirildi. Türkiye sendikacılık hareketi tarihi içinde çok farklı siyasal eğilimlerin etkili olma çabasını görmüştük. Tarihimizde ilk kez bir cemaat bu alana el attı. İşin ilginç yanı, bu cemaat hem işverenleri, hem de işçileri ve memurları örgütleme çabasına girdi. TUSKON, cemaatçi işverenlerin örgütüdür. Cemaatçi kamu çalışanlarının Cihan-Sen’i kuruldu. Seçim yenilgisinden sonra geri adım atmazlarsa, “Pak” sendikaları da yakında bir konfederasyon kurar. “Pak”, temiz, saf, kutsal, mübarek anlamına geliyor. Bakalım adlarına yakışır bir çizgi izleyecekler mi?

Tayyip Erdoğan işçinin 800 lirasına göz dikti Başbakan Erdoğan TEKEL’in British American Tobacco’ya satılmasının ardından işten atılan işçilerin eyleminde kendisine, ‘Lanet olsun’ diyen işçiye dava açtı, ica yoluyla mahkeme masrafını istedi

T

EKEL özelleştirmesinin ardından sigara fabrikalarının British American Tobacco (BAT) devriyle birlikte birçok işçi işten çıkartıldı. BAT’ın üretimi sürdürdüğü Samsun Sigara Fabrikası’ndan da 2011 yılının Nisan ayında 120 işçi işten çıkarıldı. İşten atılan işçiler, işlerine geri dönmek için eyleme başladı. 11 Nisan 2011 günü sabah işçi servislerinin fabrikaya girişi sırasında servis araçlarının önüne yatan işçilere polis yolu kapattıkları gerekçesiyle müdahale etti. Bu müdahale sırasında arkadaşlarına destek olmak için eyleme katılan BAT işçisi Ersan Er, “Hepinize lanet olsun, BaşbaEsin ERGENÇ TURHAN

SINIF GÖZLÜĞÜ

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

kan’a da lanet olsun. Alayınıza lanet olsun” sözleriyle tepki gösterdi. Bu sözler karşısında Tayyip Erdoğan, Ersan Er’e hakaret davası açtı. Ancak işçiden mahkeme masraflarını alıncaya kadar işin arkasını bırakmadı. Erdoğan adına 6 avukat 834 liralık icra takibi başlattı.

Olmayan trafiği ‘Engellediniz’ müdahalesi Polis tutanaklarında eylem yapılan alanın BAT Fabrikası’nın girişi olduğu ve trafik akışı olmadığı anlatılıyor. Ancak işçilere “Trafiği engelliyorsunuz” diye müdahale ediliyor. Bu müdahale sırasında işçilerden biri fenalaşıyor. Ersan Er de, fenalaşan arkadaşına yardım etmek için yanına gidiyor. Bu sırada Güvenlik Şube Müdürü ile Er tartışmaya

hakaret var, hem bize, hem Başbakana.

İşçiye 6 avukatla icra takibi Samsun’da BAT Sigara Fabrikası önünde yapılan eylem ve Ersan Er’in sözleri hiçbir gazete ve televizyonda yer almasa da Tayyip Erdoğan tarafından öğrenildi. Bu sözden haberdar edilen Erdoğan, hakaret davası açtı. Dava sonucu 6 Kasım 2012 tarihinde Er hakkında 14 ay hapis cezası verildi. Daha önce hiç ceza almamış olması nedeniyle mahkeme, Er hakkındaki hükmün açıklanmasını geri bıraktı. Bafra Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Er’in mahkeme masraflarını ödemesine hükme-

dildi. Mahkemenin kararının ardından Erdoğan’ın 6 avukatı devreye girdi ve toplamda 834 lira olan masrafları Er’den tahsil etmek için icra kararı çıkarttı.

3. Köprü ‘2015’e yetişsin’ dedi Vicdan ve adalet için 28. nöbet işçiler iş cinayetine kurban gitti İş kazalarında yakınlarını kaybeden aileler 28. kez Galatasaray Lisesi önünde eylem yaptı. Her ayın ilk pazar günü Galatasaray Lisesi önünde toplanan grup dün yine eylemdeydi. Basın açıklamasını, Nihat Güler okudu. Açıklamada, “Biz aileler olarak diyoruz ki; bütün sorumluların yargılanması hususunda hükümet edenler etkili tutum almadıkça,

EMEK SERVİSİ

Vinç yardımıyla kurtarıldı

B

İhbar üzerine olay yerine çok sayıda 112 Acil Sağlık ekipleri, itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. İtfaiye ekipleri ve inşaatta çalışan işçilerin kurtarma çalışmaları sonucu 3 işçinin cansız bedenine ulaşıldı. 1 işçi ise yaralı olarak kurtarıldı. Beton blok üzerinde mahsur kalan 11 işçi de vinç yardımıyla kurtarıldı. Yaralı işçi ise vince binen 112 görevlileri tarafından sıkıştığı yerden çıkartılarak hastaneye kaldırıldı.

aşbakan Tayyip Erdoğan’ın “29 Mayıs 2015’e yetişsin” dediği 3. Köprü’de meydana gelen göçük sonucu 3 işçi yaşamını yitirdi. Aydınlık’a konuşan İş Güvenliği Uzmanları, hızlı çalıştırmanın iş kazalarına davetiye çıkardığına ve iş kalitesini düşürdüğüne dikkat çekti. İstanbul’da inşaatı devam eden 3. Köprü’nün Reşadiye-Çamlık bağlantı yolu üzerindeki 35 No’lu viyadüğünün başlık kirişinin beton dökümü esnasında kalıbın açılmasıyla göçük meydana geldi. Göçük sırasında elli metreden toprak zemine düşen 3 işçi enkaz altında kaldı. Yapılan kurtarma çalışmaları sonucu 3 işçinin cesedine ulaşıldı. Olay önceki gün saat 21.00 sıralarında 3. Köprü Beykoz Çavuşbaşı mevkii bağlantı yolu çalışmaları kapsamında inşası süren viyadükte meydana geldi. Beton dökme çalışmaları sırasındaki göçük nedeniyle bloklar üzerinde çalışan işçilerden 3’ü yaklaşık 50 metreden toprak zemine düştü, 1 işçi de viyadükteki beton bloklar arasına bacağının sıkışması sonucu yaralandı. Bazı işçiler ise köprü inşaatının beton blokları üzerinde mahsur kaldı.

‘Hızlı çalışma iş kazalarına davetiye çıkarıyor’ A Sınıfı İş Güvenliği (İSG) Uzmanı Metin Acar, bir projenin uluslararası standartlar çerçevesinde öngörülen süreç içerisinde tamamlanması ve “İSG Risk Değerlendirmesi” yapılarak gerekli önlemlerin uygulanması halinde ölümlü iş kazalarının yaşanması olasılığının çok düşük olacağını ifade etti. Özellikle proje süreçlerinin kısaltılmasının, işveren ve çalışanlar üzerinde ciddi bir stres oluşturduğunu ve bunun sonucu olarak 7 gün boyunca günlük 12 saat sürelere varan çalışma yapılmak zorunda kalındığını söyledi. Son dönemlerde Başbakan’ın müteahhitlerle pazarlık yaparak örneğin 3 yılda planlanan bir projenin 2 yılda tamamlanmasını istediğini, ancak Başbakan’ın bu pazarlığın daha fazla ölümlü iş

başlıyor. Tutanaklara göre müdürün “Alanı boşaltacağız” demesi üzerine Ersan Er ile aralarında şu diyalog geçiyor: Ersan Er: “Hangi yasal hakla ya, hangi yasal hakla? Ben üç yıldır burada çalışıyorum. Karayolları nerede kardeşim? Bu yol delik deşik, ne zaman sahip çıktınız bu yollara ha? Bitti BAT’ın sınırları bitti kardeşim, BAT’ın sınırları bitti. Bana yalan söylediler, Başbakan bana yalan söyledi. Yatan işçi demedi mi, ben çalışıyorum. Çalıştığımı kanıtlamak için buradayım. Hepinize lanet olsun, hepinize, hepinize, hepinize! Başbakana da aynı, alayınıza lanet olsun, alayınıza!” Güvenlik Şube Müdürü: Bu adamı alın! Güvenlik Kuvveti: Burada

kazasına davetiye çıkardığını bilse bu pazarlığın gereksiz olduğunu fark edeceğini düşündüğünü anlattı. Acar şunları kaydetti:

İş kazalarını artıran faktörler “Özellikle köprü ve baraj inşaatlarında zemin etüdünün gerektiği şekilde uygun yapılmaması toprak kayması ve çökme boyutlu iş kazalarına neden olmaktadır. Ayrıca işyerlerinde, inşaat çalışmalarında mesleki yeterliliği olmayan ve yeterli İSG eğitimi almamış elemanların çalıştırılmasını da iş kazalarını artıran diğer bir faktör olarak sayabiliriz. Elbette bu yaşanan iş kazasının, uzmanlarca ve ilgililerce yapılacak incelemeyle nedenlerine ulaşılabilir.”

İşçiler defnedildi Göçükte hayatını kaybeden işçilerin cenazeleri Yenibosna Adli Tıp Kurumu’ndan aileleri tarafından alındı. Lütfü Bulut ve Yaşar Bulut’un Yalova Tavşanlı köyünde, Kahraman Baltaoğlu’nun ise Samsun’un Çarşamba ilçesinde defnedileceği öğrenildi.

‘Başbakan istifa etmelidir’ 3. Köprü’de meydana gelen göçük sonrası 3 işçinin yaşamını yitirmesi üzerine İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi konuya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “İşçi katliamlarının sorumlusu sermaye ve iktidarı AKP’dir” denildi. Başbakan’ı, Ulaştırma Bakanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın istifaya çağrıldığı açıklamada şunlara yer verildi: “Uzun zamandır iş kazalarının önlenebileceğini, önlenebileceği halde yaşandığı için işçi ölümlerine iş cinayeti dediğimizi haykırıyoruz. Televizyonlarda inşaat şirketlerinin ışıldayan binalarının pazarlandığı, iktidarın kentsel dönüşüm süreciyle büyük rant kapıları açarken paralelinde iş cinayetlerini artıracağı bir dönemden geçiyoruz, yaşıyoruz. İş cinayetlerine karşı mücadeleyi yükseltmemiz ve yaşananlara DUR! dememiz gerekiyor. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalıdır. İşçilerin hayatı hiçbir ekonomi-politikadan önce gelemez. Başbakan Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Elvan ve Belediye Başkanı Topbaş istifa etmelidir. İşçi ölümlerinin sorumluları yargılanmalıdır.”

hâkimler, savcılar ve bilirkişiler her iş cinayetini ‘kamu düzenine dair bir suç’ olarak görmedikçe, kamusal denetim mekanizmaları etkili olarak yerine getirilmedikçe, işverenlerin iş ve işçi güvenliği tedbirleri almasında caydırıcılık artırılmadıkça, taşeron sistem devam ettikçe, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadıkça, sendikalaşan işçileri işten

atan işverenler cezalandırılmadıkça, iş cinayetleri sürmeye devam edecektir” denildi. Bu ayki nöbete konuk olarak çağırılan gazeteci Özcan Yüksek, ailelerle, iş kazalarında kaybettikleri yakınları, yaşadıkları ve devam eden hukuki süreç üzerine konuştu. Ailelerin avukatı Erbay Yuka da, süren davaların son durumlarıyla ilgili bilgi verdi.


Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

Ergenekon’da asker-sivil silah arkadaşlığı

Şahin

MENGÜ sahinmengu48@gmail.com

İnönü düşmanı mısınız Kemal Bey?

Y

‘Subaylar düşmanın cepheden atacağı füzelere, mermilere göre eğitilmişlerdi. Ankara’daki devletten sırtlarına bir hançer saplanacağını hesaplamamışlardı. Bu, onlara çok acı geldi’

İ

şçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le söyleşimize devam ediyoruz. Bugün, TSK’ya ilişkin değerlendirmelerini vereceğiz. Perinçek’e göre subaylar, Ergenekon sürecinde derin bir bilinç değişimi yaşadı. “Mustafa Kemal’in askerleri oluyorlar” diye özetledi bunu. Çok sayıda subayla hapisane arkadaşı oldunuz. Aynı ya da benzer davalarda yargılandınız. Subaylar nasıl bir sınav verdi? İçeriye düşen komutanlar başarılı bir sınav verdiler. Hep öyle miydiler? Başlangıçta siyasi hatları düzgün değildi. Önce bir şaşkınlık... Acı dönemi yaşadılar. Onların acısını ben çok yakınlarında yaşadım. İki sene kadar özel kuvvetlerin seçkin subaylarından Emekli Albay Levent Göktaş, Deniz Kuvvetleri SAT komandalarının komutanı Emekli Binbaşı Levent Bektaş ile bitişik hücrelerde kaldım. 24 saatimiz beraber geçti. Duruşmalarda diğer komutanlarla beraber oldum. Mektuplaşıyorduk da.

Birilerinin tarihi hatası: Atatürkçü-sosyalist ittifakı Kısaca not ediyorum. Perinçek’in TSK değerlendirmeleri... İki kelimeyle özetlenebilir: Özenli. Umutlu. TSK’nın maddesine do-

4

Rafet Ballı sordu Perinçek yanıtladı

kunmuş. Ruhuyla, bilinciyle hemhâl olmuş. “İçeri”den biri olarak konuşuyor. Canlı tanık çünkü. Ergenekon’da birileri tarihi bir hata yaptı. Devrimcilerle subayları aynı hücrelere kapattı. Aynı dava süreçlerinde yargıladı. Nesnel olarak bir arada

olmalıydılar. Fakat: 12 Mart ve 12 Eylüllerde kopmuşlardı. Hatta: “Düşman” edilmişlerdi. Şimdi: Süreç tersine döndü. Buluşmanın çekirdeğine dikkat. Atatürkçü-sosyalist ittifakı yola çıktı. “İşçi Partisi’ne destek” bildirisi bir ilk.

Sormak farz oldu. O zaman ABD neye dayanak parlamento dışı modellere yönelebilir? Onun için ABD’nin çıkmazından söz ediyoruz. Yönelmek serbest. Ama başarı şansı yok. ABD bunu göremiyor mu? Görmesi yetmez. Şansını deneyebilir. Hatta Türk ordusuna bazı başarılar armağan ederek geçici uzlaşmaları da deneyebilir. Bütün bunlara hazırlıklı olmamız lazım. Sözlerinizden, ABD, PKK’yı Türk ordusuna ikram edecek iması seziyorum. İkram edebileceği başka bir şeyi var mı?

Devletin hançerini hesaplayamadılar

TSK neredeyse o taraf kazanacak var... Evet, Atlantik döneminde NATO bağlantıları bu geleneği belli ölçülerde tahrip etti. Ne var ki, Türk ordusuna karşı son Ergenekon-Balyoz tertipleri Türk subayının devrimci karakterini canlandırdı. Türk subayı Atlantik saldırısı karşısında milletiyle, halkıyla Subay ya devrimcidir ya da... buluştu. Zindanlarda devrimcileşti. Subaylarla Silivri’de birlikte Bu yalnız duvarlar arasında kalmadı. yargılandınız. Artı ve eksileriyle Bugün Türk ordusu Mustafa Kesubayları nasıl buldunuz? malleşiyor. ABD’nin Türk ordusu Türk subayı ya devüzerindeki ideolojik hegemonrimcidir ya da subay yası büyük ölçüde yıkıldı. ‘ABD’nin değildir. Çağdaş Türk subayı devrimci Türk ordusunun köklerine kavuşmakTürk ordusu oluştuğu yakın tadır. Bu, Türkiye’nin üzerindeki ideolojik tarihe bakarsak geleceği açısından hegemonyası büyük bunu çok iyi göçok ama çok önemli rürüz. Kuşku- ölçüde yıkıldı. Türk subayı bir gelişmedir. Tayyip devrimci köklerine suz binlerce yılErdoğan’ın ordusu lık imparatorluk yok. ABD’nin Türk orkavuşmakta’ geleneği var. Ama dusu için güvenilir dayaçağdaş Türk Ordusu nakları da kalmadı. ABD’nin bu geleneklerden beslenerek bir çıkmazı da buradadır. son 200 yılın milli demokratik devrim sürecinde yeniden kuruldu. O nedenle devrimcilik ile Türk subayı kavramları örtüştü. Ama bir de NATO süreci şarısından yana. Mustafa Balbay, Mehmet Haberal da imzalamadı? Onlar da bildirinin içeriğini destekliyor, halk hareketinin başarısını kuşkusuz istiyordu. Ancak CHP yönetiminden etkiler nedeniyle geri durdular.

YARIN: CHP değerlendirmesi

Başbuğ’un hedefi Çankaya mı? İlk Başbuğ ile aynı davada yargılandınız. Diyaloğunuz oldu mu? Orgeneral İlker Başbuğ çok değerli bir komutanımız. ABD ve Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi de onun hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapmışlar ki, hedef aldılar. Hapse attılar. Bu olgu onun değerini anlamaya yeter. Çok sıcak dostluğumuz, arkadaşlığımız vardı. Güzel sohbetlerimiz oldu. Duruşmalardaki tutumu? Özellikle hükmün okunduğu 5 Ağustos 2013 duruşmasındaki tutumu hatırlanmalıdır. Biz duruşma

salonunu terk ettikten bir süre sonra Sayın Komutanımız da, Orgeneral Sayın Hurşit Tolon ile birlikte mahkemeyi protesto ederek salondan ayrıldılar. Biz tutukluların salondaki konuşmalarını bütün milletimizin duymasını çok isterdim. Buyurun nakledelim. Salona geldi. Önemli bir konuşma yaptı. Buşbuğ’un sağlam karakter ve devrimci kişiliğini o gün daha derinden anladık. Büyük devrimci Atatürk üzerine yazdığı kitaplar incelenmelidir. Türkiye’nin bir devrimle kurulduğunu çok güzel anlatmaktadır.

Yüzlerce subay imzaladı. Birçoğu general ve amiral. İçeriye, dışarıya yansımaları olacak. Karşı güçler hatalarının farkında. Öncelikli hedefleri de belli: Ergenekon sürecinde kurulan ittifakı bozmak. Bakalım, kimin stratejik aklı üstün gelecek? R.B.

ABD, PKK’yı ikram edecek!

İP lideri Perinçek(‘le söyleşinin bugünkü bölümünde Ergenekon ve Balyoz tertiplerinde TSK’nın konumu masaya yatırıldı.

”Şaşkınlık” dediniz. Önemli bir tespit. Bir subay niye şaşırır? Kafalarındaki şemaya oturmayan bir saldırı ile karşılaştılar. Devletin silahlı kuvvetlerinin mensubuydular. Fakat devletten gelen çok şiddetli bir saldırıyla karşılaştılar. ”Acı” dediniz... Çok derin bir ‘Ergenekon-Balyoz ihanete uğramışlık duygusu yaşadıtertipleri Türk subayının lar. Bizim bilindevrimci karakterini cimiz farklı. Bu Sadece canlandırdı. Atlantik saldırısı içeridekiler mi? devletin Atlankarşısında milletiyle buluştu. tik denetiminde İçeridekilerolduğunu biliyorZindanlarda devrimcileşti. le sınırlı değil. duk. Milli devlet Türk ordusunun Türk ordusu Mustafa olmadığını biliyorbütün subayları ve Kemalleşiyor’ duk. Tecrübelerimizle astsubayları için geçerli biliyorduk. Sürecin doğası bir süreçtir bu. Suriye ile bizi şaşırtmadı. Hazırlıklıydık. savaş tehlikesi çıkınca, birçok ko Subayların farkı? mutana sordum. ‘Suriye ile savaş Onlar düşmanın karşı cephe- çıkarsa, kimin tarafındasınız’ diye. den atacağı füzelere, mermilere Hepsi ‘mazlum Suriye’nin taragöre eğitilmişlerdi. Ankara’daki fındayız’ cevabını verdiler. devletten sırtlarına bir hançer Bir de Haziran (2013) halk saplanacağını hesaplamamışlardı. hareketini yaşadık. Bu, onlara çok acı geldi. 2013 Haziran-Temmuz’unda halk ayaklanması olunca, Silivri’den Mustafa Kemal askeri ortak bir bildiri yayınladık. Halk oldular ayaklanmasını desteklediğimizi be Ergenekon-Balyoz musibet- lirttik. TSK’ya da halkın üzerine lerinin, subayın bilincini değiş- sürülmeyi kabul etmemesi için tirdiğini söyleyebilir miyiz? çağrıda bulunduk. Korgeneraller Elbette. Onları yeniden Mus- dahil hepsi imzaladı. Bildiriyi betafa Kemal’in askeri konumuna raber yazdık. getirdi. Omuzlarındaki yıldızları kaybettiler. Anadolu göklerindeki ‘Or’lar niye imzalamadı? yıldızlara kavuştular. Pasinler yay Niye orgeneral ve oramilasındaki bir çobanın veya Şarkış- raller imzalamadı? la’daki bir köylünün veya LüleO komutanlarımızın çeşitli soburgaz’daki bir çiftçinin yıldızlarıyla rumlulukları var. Çok iyi biliyoruz buluştular. Halklaştılar. ki, gönülleri halk hareketinin ba-

Komutanın sorumluluğu ‘Türk Ordusunda Strateji Sorunu’ kitabınızda Başbuğ’u da eleştiriyorsunuz. Bu konu Silivri’de hiç gündeme geldi mi? O Genelkurmay Başkanıydı. Omuzlarında önemli yükler taşıyordu. Biz ise hukuk devleti ve insan hakları vurgularıyla Ergenekon ve Balyoz saldırısının defedilemeyeceğini görüyorduk. Farklı konumlardan farklı sorumluluklar dile getiriliyor. Doğrudan sorayım. Hapisaneden çıktıkta sonra bir İlker Başbuğ portresi var. Dava sürecini

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ŞAHİN BAKIŞI

SEÇİM

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

toptan mahkûm edip hesap sorulmasını istiyor. İçerideki arkadaşları özgür olmadan kendinin özgür olmayacağını söylüyor. Sessiz çığlık eylemlerine katılıyor. Silivri nöbet çadırını ziyaret ediyor. İmza günlerine katılıyor. Algı: Başbuğ bir kampanya başlattı. Cumhurbaşkanlığı kampanyası. Yanlış mı söylüyorum? İlker Başbuğ bir komutandır. Bugün savaş devam ediyor. O da komutan konumunda kendisine görevler tanımlıyor. Ama bu tanımların içeriğini kişisel amaçlar belirlemiyor.

Hapisanede generallerle, amirallerle ilişkileriniz nasıldı? General ve üst rütbeli subay diye bir ayırım yok. Hepsiyle ilişkilerimiz akadaşçadır. Onlarla silah arkadaşı olduk. Seçimden sonra 300’e yakın general/amiral ve subay partinize destek bildirisine imza attı. Ama “or” rütbesinde kimse yoktu. Neden? 0 imzalar 24 saatte toplandı. Orgeneral ve oramirallerden de bildirinin içeriğini yürekten benimsediğini söyleyen komutanlarımız var. Niye sadece subaylar? Asker partisi mi oldunuz? Diğer meslek grupları niye yoktu? Sendikacılar, işçi önderleri, sanatçı ve aydınlar, üniversite kadroları da böyle bir bildiri yayınlayabilirdi. Komutanların bildirisini kendileri yazdı. Bu bildirinin önemini önümüzdeki aylar ve yıllarda anlayacağız. Önümüzdeki süreçte TSK hangi tarafta ise o kazanacak. Halkın tarafında ise halk kazanacak, Amerika’nın tarafında olursa geçici olarak ABD kazanacak. Ama göreceksiniz. Türk ordusu kesinlikle Türk milletinin ordusu olduğunu bir kez daha kanıtlayacaktır.

Balyozcuları da karşılayacağız Balyoz davalarındaki subaylar hâlâ içeride. Onlar ne olacak? Çok yakında komutanlarımızı Silivri kapısında, Maltepe Baransel Kışlası önünde, Mamak’ta, Sincan’da, Hasdal’da, İzmir Şirinyer’de davulla zurnayla karşılayacağız. Silivri Nöbet Çadırı hâlâ görevi başındadır. Onların nöbetindeyiz. Hiçbir kuvvet, komutanlarımızı duvarların arkasında tutamayacaktır.

erel seçimlerden sonra Türkiye’nin hemen hemen her yerinde seçime itirazlar oluyor. Haksızlığa uğradığına inanan CHP’liler tek başlarına ellerinden geldiğince bir hukuk mücadelesi veriyorlar. Elbette başka parti adaylarının oyları da AKP tarafından gasp edilmiş, sandıkta usulsüzlükler olmuştur. Ağrı da AKP tarafından gasp edilmek istenen yerlerden biri olabilir. BDP’lilerin buna karşı mücadele etmeleri en doğal haklarıdır. Cumartesi günü sosyal medyaya, CHP’nin, Sırrı Sakık’a destek vermek üzere, bir heyeti Ağrı’ya göndereceğine dair herkesi hayretler içinde bırakan bir haber düştü. Kılıçdaroğlu’nun, CHP’ye verilmeyen böyle bir desteği, BDP’li Sırrı Sakık’a vermesinin bir anlamı olduğunu, TBMM tutanak dergisine göz gezdirirken anladım. CHP tarihine ve onun eski Genel Başkanlarına kin ve nefret duygusuyla dolu bir kişiye, hem de açılım politikalarında uzlaştığı AKP ile girdiği mücadelede yardımcı olunmasının altında yatan asıl neden, o kişinin İsmet Paşa’yı “Dersim”de katliam yapmakla suçlamış olmasıdır. Kamu ihale kanunu görüşülürken, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba kürsüde İsmet Paşa’nın Malatya Sümerbank’ta kendisine hediye edilen üç metre bezin bile bedelini ödediğini, bunun faturasını gerektiğinde ibraz etmesinin bir erdemlilik olarak nitelemesi üzerine Muş Milletvekili Sırrı Sakık söz almıştır. Sırrı Sakık İsmet Paşa’nın Dersim’de 1937 de 1938’de katliamlar yaptığını söyledikten sonra, kendilerinden özür dilenmesini istemiştir. Sırrı Sakık’ın İnönü düşmanlığı, haksız da olsa ideolojisi açısından, önlerine koydukları ayrılıkçı hedef bakımından anlaşılabilinir. Başka herhangi bir partinin yaptığı bu tür hukuk mücadelelerine destek verilmezken, Sırrı Sakık’ın yaptığı hukuki mücadeleye destek verilmesinin altında yatan asıl neden, Kılıçdaroğlu’nun sırf İsmet Paşa’nın katliam yapmakla suçlanmış olmasına duyduğu sempati midir? Ayrıca, böyle yapılarak Doğu ve Güneydoğu’da partinin oylarını arttırılacağımı düşünülüyor? Bakın o bölgelerde, CHP milletvekilleri “oyunuzu CHP’ye vermiyorsanız DTP’ye verin” demişlerdi, buna rağmen o bölgede oylarımız artmadı, tam aksine düştü, birçok yerde MHP’nin de altında kaldı. Aslında bu İnönü düşmanlığı Kılıçdaroğlu tarafından ilk defa açığa vurulmuyor. Hatırlar mısınız, Tayyip Erdoğan ve şürekasının Adnan Menderes’i İnönü astırdı, “Dersimde katliam yaptı “şeklindeki asılsız suçlamalarından sonra, İsmet Paşa’ya yapılan bu haksız çirkin iddialara destek verircesine Kılıçdaroğlu yanına Sezgin Tanrıkulu’nu alarak rahmetli Menderes’in mezarına gitmişti. Sayın Kılıçdaroğlu, İnönü’den nefret edebilir, ama tarih Paşa’yı “Çağın yetiştirdiği en büyük devlet adamlarından biri” diye anacak. İlk defa Genel Başkan seçildiği Kurultay’da da Kılıçdaroğlu “Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın koltuğunda oturduğumu unutmayacağım” demişti. Halbuki o zaman o Kurultay delegelerine doğruları söyleyip, kendisinin CHP tarihi ile onun eski genel başkanları ile sorunları olduğunu söyleseydi, acaba o aldığı oyu alabilir miydi? Hatta Genel Başkan seçilebilir miydi? Tarihle yüzleşmek, yalan yanlış kulaktan dolma bilgilerle bilimselliği olmayan dedikodulara destek vermekle olmaz. Atatürk ve İsmet Paşa’nın “Dersim” de katliam yaptıklarına inanılıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, o dönemin Fransız, Rus ve İngiliz arşivlerini de kapsayacak şekilde bir bilimsel araştırma yaptırması için ön alınıp, Meclis’e teklif sunulmalıdır. İsmet Paşa’yı devirdiği için olsa gerek Kılıçdaroğlu’nun kendisine idol olarak seçtiği rahmetli Ecevit’in bir sözünü kendisine anımsatayım, “Kin insan yüreği için bir yüktür” derdi. Bu kin duygusundan kurtulmaya çalışsın, hem o iki büyük adamın ardılı olarak o koltuğa oturacaksın, hem de birine açıktan, öbürüne açıktan yapmaya yüreğin yetmediği için örtülü olarak saldıracaksın. Çevresindeki devşirmeler bundan mutlu olabilirler, ama gerçek CHP’liler buna izin vermezler.


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Emine DÖLEK halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi önünde 26 Şubat tarihinde basın açıklaması yapan asistan hekimlere soruşturma açıldı. Hastane yönetimi, İzmir Katip Çelebi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki asistan hekimlere destek için yapılan eylemi “disiplinsizlik” olarak nitelendirdi. Asistan Doktor Çağdaş Balcı ve Dr. Pırıl Erbay’a yazı gönderilerek savunmaları istendi. Çanakkale Tabip Odası Başkanı Naci Hasanefendi konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Söz konusu basın açıklamasının ÇOMÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi önünde okunması sırasında hastane yetkilileri ve güvenlik görevlileri engel olmaya çalışmış ancak hekimler demokratik haklarını kullanmakta kararlı olduklarını ifade ederek basın bildirisini okumuş ve kısa sürede dağılmışlardır” dedi. Türk Tabipler Birliği üyesi hekimlerin eylem haklarının Anayasa ile korunduğunu vurgulayan Hasanefendi “26 Şubat 2014 tarihinde okunan basın açıklaması asistan hekimlerin ülke çapında 36 saate varan zorlu çalışma koşullarını, yetersiz eğitim ve yetersiz ücret sorunlarını dile getirmeyi amaçlamıştır. Meslek mensuplarının demokratik hak arama çabalarının gerçek dışı beyan ve iddialarla soruşturulması yerine, dile getirilen sorunlara çözüm aramak, hekim ya da hasta tüm yurttaşlarımızın yararına olacaktır” ifadelerini kullandı.

Sarısülük davası yeniden başlıyor

Haziran Ayaklanması’nda Ankara’da yapılan eylemler sırasında Ethem Sarısülük’ü başından vurarak ölümüne neden olan polis memuru Ethem Sarısülük Ahmet Şahbaz hakkında açılan davaya bugün devam edilecek. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya sanık polis perukla gelmiş ve duruşmada olaylar çıkmıştı. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi de, “müdahil avukatlarının mahkemenin adil olmadığına, rengini belli ettiğine yönelik eleştiriler ve ilk duruşmada yaşanan arbede” nedeniyle, “yargılamadan çekilme” kararı almıştı. Kararı inceleyen Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi “çekilme kararının uygun olmadığına” karar vermiş, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi bunun üzerine Adalet Bakanlığı’na başvurarak, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kanun yararına bozulmasını talep etmiş, bakanlık bu istemi yerinde görmemişti. Bu kararın ardından 6. Ağır Ceza Mahkemesi yeni duruşma tarihini 7 Nisan 2014 olarak belirlemişti. Sarısülük Davası nedeniyle Ankara Adliyesi’nde geniş güvenlik önlemleri alınması bekleniyor. Daha önceki duruşmalarda da benzer önlemler alınmıştı. Bir önceki duruşmada sanık polisin sorgusu telekonferans sistemiyle Şanlıurfa’dan yapılmış ancak tamamlanmamıştı. Bugün yapılacak duruşmada çapraz sorgunun devam etmesi bekleniyor. AYDINLIK / ANKARA

Öğretmene ‘kızlı erkekli’ soruşturması

Hatay Kırıkhan Yatılı Bölge Okulu’nda 4 yıldır İngilizce öğretmenliği yapan Eylem Bab hakkında, öğrencilerini ‘kızlı erkekli’ oturttuğu gerekçesiyle soruşturma açıldı. Birgün gazetesinden Serbay Mansuroğlu’nun haberine göre, Okul Müdürü Ali Rıza Yılmaz ‘Sınıf yerleşim planları’ başlıklı bir yazı kaleme alarak, öğretmenlere gönderdi. Yazıda şu ifadelere yer verildi: “Öğrencilerden gelen şikâyet ve velilerden gelen dilekçelerden anlaşıldığına göre sınıflarda öğrencilerin kızlı erkekli oturtulduğu anlaşılıyor. Bu şekilde uygulamanın yapılmaması gerekiyor. Sınıf rehber öğretmenlerinin yerleşim planlarının bir nüshasını okul müdürüne onaylatıp bir nüshasını sınıfa asmaları, öğretmenlerin de bu plana uymaları hususunda gereğini önemle rica ederim.” Bab hakkında ‘Kızlı-erkekli’ oturmayı reddeden öğrencileri notla tehdit ettiği gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Bab’ın ders verdiği sınıf da elinden alındı. Okula gelen İlçe Milli Eğitim Müdürü Kemal Turan’ın da, Bab’a “Neden öğrencileri kızlı erkekli oturtuyorsun? Sen Başbakana muhalif misin?’ diye sorduğu iddia edildi. HABER MERKEZİ

Laik dindar karşıtlığı zırvası

1

Nisan Salı akşamı, HaberTürk’te, Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı’nın “Teke Tek” programına konukmuş, Ülker aşağıdan haber verdi. Söyleşinin belki de beni en çok ilgilendiren bölümünün üzerine düştüm: Seyircilerden biri Fatih Altaylı’ya e-mail göndermiş: “28 şubat döneminde, tek parti döneminde dindarların çektiklerini unutmayın!” diyesiymiş... “N’apalım şimdi sıra laiklerde” anlamında... “Laikler” yanlış bir tanımlama, Türkiye’de “Cumhuriyetçiler” demek gerekir. Akademisyeninden köşemenlere, acemisinden kaşarlanmışına kadar gazeteci milletine her gün ders vermek gerekiyor. Ertuğrul Özkök ile Fatih Altaylı, adama hak veriyorlar, “Ama böyle intikam duyguları doğru değil, geçmişte olmuşsa olmuş, geleceği kurmak için geçmişi unutmak gerek” diyorlar. Doğrudur ama yüzeysel olarak. İlkin; Cumhuriyet’in de 28 Şubat hareketinin de dindarlara zulmettiği kuyruklu yalandır. Tıpkı tek partinin camileri kapattığı, ahır ve meyhane yaptığı iftirası gibi... Cumhuriyet dindarlarla değil; devrim karşıtı İslamcılarla, şeyhlerle, şıhlarla, tarikatlarla, tekke ve zaviyelerle mücadele etti. Üstelik durup dururken değil; Menemen olayından, Şeyh Sait İsyanı’ndan, şeriat kökenli kalkışmalardan sonra. “Yahu kardeşim, günümüzde, Necip Fazıl’ın Başyüce’si Erdoğan efendibeyi, düne kadar birlikte

kumpas çevirdiği, canciğer kuzu sarması olduğu Fethullah Hoca ve cemaati ile neden mücadele ediyor, neden casus ve vatan haini ilan ediyor, neden inlerine girip bit gibi ezeceğini söylüyor?” diye sormak iki koskoca adamın aklına bile gelmiyor. Çünkü ikisinin de kafasında temel gösterge yok. Nedir o temel gösterge? Efendim, Cumhuriyet Devrimlerini savunan olağanüstü bir mahkeme olduğu için, ayrı bir konu olarak, İstiklal Mahkemelerini bir yana bırakalım. Yassıada Mahkemesi de, adı darbe olsun, devrim olsun, 27 Mayıs’ın özel mahkemesidir. 2000’li yılların Ergenekon, Balyoz ve uzantılarına benzer davalar yoktur geçmişte. Bu nedenle, tıpkı bu mahkemelerin mukayese edilemeyeceği gibi laik/dindar karşıtlığı da ileri sürülemez. Çünkü (İyi dinleyin Ertuğrul ve Fatih Beyler) Cumhuriyet ve Laiklik herhangi bir dine ve onların dindarlarına karşı değildir. Dincilerin (İslamcıların, Kilisenin), dini, devlet işlerine (hukuk, adalet, yasa, yasama, okul, eğitimöğretim) referans yapmalarına karşıdır. “Dindar” denen kişi inancını hukuk, adalet, yasa, yasama, okul, eğitim-öğretim işlerine referans yapmaya kalkışırsa dindar olmaktan çıkar, dinci militan olur. Dinci militan, laik anayasaya, laik yasalara, laik devlet kurum ve kuruluşlarına karşı olur. İlkin; dindar ile dinci militan arasındaki farkı iyice belirlemek gerekir. Tamam mı?

O belirleme çizgisi nedir? Şudur: Dindar kişi laik bir devlet düzeninde yaşamayı gönüllü kabul eder, laik devlet onun dindarlığına karışmadığı gibi, kimsenin karışmasına da izin vermez. Dindarın bir din devletinde yaşayabilip yaşayamayacağı beni hiç mi hiç ilgilendirmez; kendi bileceği iş ve denemesi bedava. Türkiye Cumhuriyeti denen devletin şekli belli: “Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti”. Nasıl bir hukuk devleti? Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti. Her türlü dindar böyle bir hukuk devletinde yaşayabilir, yaşayabilmelidir. Ama Mustafa Sabri, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Sait, Sait Nursi, Necip Fazıl Kısakürek, Fethullah Gülen, Milli Görüş Hareketi, R.T. Erdoğan ve AKP’nin gizli politbürosunun Cumhuriyet’le bir temel çelişkisi, karşıtlığı vardır. İnançları devlet yönetiminde referans olsun istiyorlar. Anayasaya, yasalara aykırı ve karşı olan bu isteklerinde inatla israr ediyorlar. Ne olacak şimdi? Cumhuriyet kendini savunamayacak mı? Savundu, ama 1950’den önce “Pekiyi”, 50-60 yılları arasında “İyi”, 60-70 yılları arasında “Orta”, 1970-2000 yılları arasında “Zayıf”, 2002’den sonra “Sıfır” düzeyinde savundu. Tekrar laik/dindar ilişkisine gelelim: Bir hukuk rejimi olan cumhuriyette laik/dindar karşıtlığı, çelişkisi yoktur.

TERSİ-DÜZÜ

ÇOMÜ, hak arayışını disiplinsizlik saydı

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

Yoktur! Zaten birbirlerinin karşıtı değildirler. Laik bir düzende, bütün din ve inançların mensupları (Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Hindu, Budist, Şintoist, Deist, Ateist, Nihilist, Agnostikler, Putperest, Animist vb.) eşit haklara sahip olarak yaşarlar. Örneğin, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı dahil hiç kimsenin “Nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu ülkemizde!” diye bir cümle kurma hakkı yoktur. Laik bir ülkede, dini inançlar ya da inançsızlıklar herhangi kamu kurumu ve özel sektörde görev almada ölçüt olamaz. Valilik, kaymakamlık, polislik, astsubaylık ve subaylık dahil... Bir cumhuriyetçi olması gereken cumhuriyet vatandaşı, cumhuriyetin kuruluş ilkelerine, anayasal ilkelerine karşı çıkamaz, çıkmaz. Bu konum ve duruş onun statükosudur! Bütün kitap ehli dindarlar, tıpkı putperestler, deistler, ateistler, agnostikler, nihilistler gibi bu cumhuriyet statükosunu kabul etmek, ona saygı duymak zorundadır. Bu ilkelere saygı duymayanların yasayla başı belaya girer. Telefonda şikâyetçi olan kişinin sözünü ettiği insanlar dindarlar değil, cumhuriyet

karşıtı dinci militanlar ve geçmişin Müslüman Kardeşler militanları, El Nusracıları, El Kaidecileridir. Fatih Altaylı’yı es geçelim ama Ertuğrul Özkök türünden insanların bu gibi şeyleri, temel bilgileri bilmesi, “Geçmişte zulüm gören dindarlar” masalları karşısında apışıp kalmaması gerekir. Ertuğrul Özkök, şarap, şarkı-türkü bildiği gibi, gelecekte gündelik hayat tarzını ölüm pahasına savunmaya kalkışmadan önce bunları da bilmek zorundadır. Geçmişi, bugünü ve geleceği anlamak ve kavramak için, karşı olduğunu bildiğim şu benim sekter (!) düşüncelerime gereksinimi vardır. İlk iş olarak modernleşme, demokratikleşme ve cumhuriyet karşıtı olan Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemi “Ulema Sınıfı”nı iyice bellemesi gerek. Bunun için bir kitap var: “Amit Bein, Çev: Bülent Üçpınar, Osmanlı Uleması ve Türkiye Cumhuriyeti, Kitap Yayınevi”. Recep Tayyip Erdoğan gibi cumhuriyet ve demokrasi karşıtı fanatikleri düşünsel olarak yenmeden sandıkta yenemezsiniz.

Halkın yanında olmayanlar Gülen ya da Erdoğan’a yaslanır İ

şçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Yeni Akit gazetesinde dün yayımlanan röportajındaki bazı ifadeler Cemaat basını ve onların sosyal medya gruplarınca çarpıtılmaya çalışıldı. Tayyip Erdoğan iktidarına dün ortak olanların İP liderine psikolojik savaş ağzıyla saldırması dikkat çekti. Perinçek, söz konusu röportajda da dile getirdiği “Gladyo”yla mücadeleyi ayrıntılarıyla Aydınlık’a anlattı ve “Biz ne Tayyip Erdoğan’la ne de F tipiyle birlikte oluruz. Gerçek kavga, ikisi arasında değil; halkla bu iki gerici odak arasında yaşanıyor. Biz her zaman halkın yanındayız” dedi.

Perinçek şunları söyledi:

Doğu Perinçek

“F Gladyosu; Türkiye’nin, devletin, hükümetin, siyasetin, yargısının ve çeşitli devlet kurumlarının içerisine yerleşmiş. Bu, Türkiye’nin genel meselesi. F Gladyo temizlenmeden Türkiye’den milletin egemenliği, halk yönetimi olmaz. Bunun için 1970’den bu yana, yani 44 yıldır bunun savaşını veriyoruz. Kontrgerilla ile mücadelede merkez hep bizim partimiz olmuştur.

‘Kılıçdaroğlu ve Bahçeli yürüsün’

mızdan rahatsızlar.

Şimdi bunların üzerine kim yürür? Kılıçdaroğlu yürüsün, onunla sonuna kadar beraberim. Devlet Bahçeli yürüsün, onunla sonuna kadar beraberim. Yani burada Türkiye’nin bir özgürlüğe kavuşması ve halk iradesinin oluşması için onun önünde engel olan bu yeraltındaki gizli örgütlenme, yeraltı hükümetinin temizlenmesini istiyoruz. Bunlar arkada kalan dönemde Atatürk Cumhuriyeti’ne, milli devlete ve Türkiye’nin vatan bütünlüğüne karşı büyük tertipler yaptılar; polis, yargı, savcılık içinde. Bu tertiplerle İşçi Partisi mücadele etti. Şimdi aralarında bir kavga çıktı. Bu ortamada F Gladyosu üzerine Tayyip Erdoğan yürüdüğü zaman bu, önemli bir şey halk için. Öte yanda “Hırsız var” diye Tayyip Erdoğan’ın üzerine yürüdüğün zaman bu da olumlu. Burada biz ne Tayyip Erdoğan’ın yanındayız ne Fethullah Gülen’in yanındayız. Bazıları Fethullah Gülen’in yanında. Bizim bağımsız halkın gücünü oluşturma-

İşçi Partisi Türkiye’de tek güç. Yani Fethullah Gülen’le, Tayyip Erdoğan’ın dışında üçüncü güç İşçi Partisi’dir. Başka da bir parti yok. Diğer partilere bakın, ya Tayyip Erdoğan’ın yanında ya Fethullah Gülen’in yanında. Tayyip Erdoğan’a karşı mücadelede Türkiye’de merkez biziz. Bunun kim söylüyor? Ali Fuat Yılmazer ne dedi? ‘İşçi Partisi üzerine gitmesek AKP’yi kurtaramazdık. AKP’nin kapatılmasının karşısındaki engel İşçi Partisi’dir.

‘Ali Fuat Yılmazer ne dedi?’

‘Üçe kapat’ı İP gündeme getirdi BOP eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yolsuzluklarını, “Üçe kapat” yolsuzluklarını Türkiye’de bir tek İP geçmiş dönemde ortaya koydu. En son Tayyip Erdoğan ve oğlu arasındaki telefon konuşmalarını birçok gazete Aydınlık’tan sonra yayımladı. Onun için bizim burada en ufak bir kendimize güvensizliğimiz yok. Öte yandan Tayyip Erdoğanlara mücadelede herkesin önün-

deyiz ve en başta mücadele ediyoruz. Fethullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın ortaklaşa düşman, hedef gördüğü bir örgütüz biz İP olarak. Bu kadar önemli bir örgütüz, yani ABD’yi hedef aldığı örgütüz Türkiye’de. Fethullah Gülen ile Tayyip Erdoğanların hedef aldığı tek siyasi örgütüz. Onun için bu kuvvetler bizi yıpratmak için böyle gerçeklere dayanmayan kampanyalar sosyal medyadan yürütür. Bunlardan korkumuz yok. Cemaat ve AKP beraberlerdi ama bir ayrışma oldu. O ayrışmada biz üçüncü halk gücüyüz. Tayyip Erdoğanlar, Fethullah’ın üzerine yürürken bu, Türkiye halkı için olumlu bir şey. Onun için o ikisi arasındaki savaş aslında ikisi arasında değil. Üçüncü güç olmayanlar, Erdoğan-Gülen savaşında bir tarafa yaslananlar Türkiye halkını yok sayıyorlar. Üçüncü güç Türkiyehalkı, ne Tayyip’in yanında ne Fethullah’ın yanında. İşte biz oradayız. Fethullahçı gazeteler bize saldıracak. Burada üçüncü güç olmak, halkın tarafında olmak önemli.

27 öğrenciye Berkin soruşturması Berkin Elvan için Kocaeli Üniversitesi’nde eylem yapan öğrencilerden 27’si hakkında soruşturma başlatıldı. Öğrencilerin önümüzdeki Perşembe günü savunmaları alınacak MUSTAFA K. EROL

H

aziran Ayaklanması’nda, ekmek almak için evinden çıktığı sırada başına isabet eden gaz fişeğiyle yaralanan ve 269 gün komada kaldıktan sonra yaşam mücadelesini kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan için, 11 Mart’ta Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Yerleşkesi’nde yapılan eylem nedeniyle 27 öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlatıldı.

Savunmalarını yapacaklar “Özel güvenliğe saldırma, Rektörlük binasını işgal etme ve polise görevini yaptırmama” iddialarıyla haklarında soruştur-

ma açılan öğrenciler, önümüzdeki Perşembe günü üniversite yönetimine savunma verecek. Öğrenciler, saat 16.00’da verecekleri savunmadan önce Rektörlük binası önünde bir basın açıklaması yapacak. Açıklamaya bazı akademisyenlerin de katılması bekleniyor.

Resmi tebliğde çelişki Haklarında soruşturma açılan öğrenciler, soruşturmayı kendilerine tebliğ eden resmi belgesindeki bazı çelişkilere dikkat çekti. Belgede, öğrencilerin 11 Mart’ta Umuttepe Yerleşkesi Sosyal Tesisleri önünden saat 15.00 civarında başlattıkları eylemin saati 13.30 olarak belirti-

Berkin Elvan için yapılan eylem nedeniyle haklarında soruşturma açılan öğrenciler, Aydınlık’a yaptıkları açıklamada, eylem yapmanın anayasal ve demokratik hakları olduğunu vurguladılar. liyor.

‘Eylem yapmak hakkımız’ Öğrenciler Aydınlık’a yaptıkları açıklamada, eylem yapmanın anayasal ve demokratik hakları oldu-

ğunu vurguladılar. Öğrencilerden Ersin Dargın, “Suçlamaları kabul etmiyoruz. Özerkliğini yitiren üniversite maalesef apolitik, sorgulamayan gençler yaratmak için, sorgulayan ve tepki veren öğrencileri

yıldırmaya çalışıyor. Biz o gün, Rektörlük önünde basın açıklaması yapıp dağılmayı amaçlıyorduk. Ama önce özel güvenlik, sonra da polis açıklama yapmamızı engellemeye çalıştı” diye konuştu.


Hazırlayan: Osman ERBİL

MİT yasasında belirsizlik sürüyor MİT’e dokunulmazlık ve yurtdışında operasyon gibi olağanüstü yetkiler tanıyan düzenlemenin, Meclis Genel Kurulu’na getirileceği tarih henüz belli değil. Erdoğan’a TSK’dan ve Gül’den itirazlar geldiği biliniyor tığı açıklama da MİT yasası ile ilgili olarak “Şu anda söyleyeceğim şey, hiçbir şeyin reaksiyoner olmamasıdır. Bizim için güvenlikçi değil özgürlükçü politikaların esas olması gerektiğidir” demesi, bu iddiayı destekler nitelikteydi.

AYDINLIK / ANKARA

Y

erel seçimler nedeniyle tatil kararı alan TBMM, çalışmalarına yarından itibaren yeniden başlıyor. Genel Kurul gündemi önceden kesinleştirilmese de, MİT’e yeni yetkiler veren düzenleme gündemin en sıcak maddesi durumunda. Ancak tasarının akıbeti, henüz net değil! TBMM Genel Kurulu Salı günü, belediye başkanlığını kazanan 10 milletvekilinden, mazbatasını alanların belediye başkanlığı görevini tercih ettiğine ilişkin dilekçelerini işleme koyarak, seçim sonrası mesaisine başlayacak. Belediye başkanlıklarına aday olan 26 milletvekilinden 10’u belediye başkanı seçilirken, Meclis’teki sandalye sayısı da 538’e düştü.

MİT yasasının akıbeti Erdoğan’a bağlı Tatil dönüşü TBMM Genel

Rafa mı kalkacak?

Kurulu’nun gündemindeki en sıcak konu başlığıysa, MİT’e yeni olağanüstü yetkiler veren düzenleme olacak. Muhalefetin bütün itirazlarına rağmen Şubat ayı içinde komisyondan geçirilen

düzenleme, tepkinin büyümesi ve asker kanadının da MGK’da düzenlemeye itirazlar yöneltmesi üzerinde Genel Kurul aşamasında askıya alınmıştı. Abdullah Gül’ün de, MİT yasa tasarısının

mevcut halinden rahatsız olduğu öne sürülüyor. Hatta Gül’ün, geçen haftaki görüşmede Erdoğan’a bu rahatsızlığını ilettiği de iddia edildi. Abdullah Gül’ün hafta içi Kuveyt dönüşünde yap-

MİT’e, yurtdışında operasyon da dahil olmak üzere olağanüstü yetkiler tanıyan düzenlemenin tatil sonrası Genel Kurul’a getirilip getirilmeyeceği, işte bu gelişmeler nedeniyle hala netleşmedi. Başbakan Erdoğan’ın kararını bugün vereceği ve kararına göre partisinin TBMM gurubunu yönlendireceği belirtiliyor. Erdoğan’ın, tasarıdaki bazı maddelerin değiştirme yada cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda aleyhine kullanılmaması için, bütünüyle rafa kaldırma seçeneklerini de değerlendireceği konuşuluyor.

ESKİ TBMM BAŞKANVEKİLİ HASAN KORKMAZCAN BAŞARI İÇİN MİLLİ ANAYASA FORUMLARINI ÖRNEK GÖSTERDİ

‘Cumhurbaşkanlığı AKP’den alınmalı’ AYDINLIK / ANKARA

E

ski TBMM Başkanvekili ve Türk Parlamenterler Birliği Onursal Genel Başkanı Hasan Korkmazcan Cumhurbaşkanlığı’nın AKP’de olmaması için gereken her şeyin yapılmasını istedi. 12 Mart Muhtırası’nın TBMM’de okunmasına karşı çıkan tek isim olan, AP, DP, ANAP’ta uzun yıllar milletvekilliği yapan Hasan Korkmazcan yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Türkiye’nin çok kritik bir dönemden geçtiğini kaydeden Korkmazcan, “Cumhurbaşkanlığı mutlaka AKP’den alınmaTayyip lıdır. Türkiye’nin geleceği Erdoğan açısından bu şarttır. Bu gerçekleşmezse Türkiye büyük sıkıntılara girer. Bu durum vatandaşa iyi anlatılmalı ve Türkiye bu tehlikeden kurtarılmalıdır” dedi.

Milli Anayasa Forumları gibi...

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

Kuzey Irak’ta neden hükümet kurulamıyor?

K

uzey Irak’ta parlamento seçimleri yapılmasının üzerinden altı ay geçti ama hâlâ bir hükümet kurulamadı. Üstelik Irak parlamento seçimleri de artık kapıda... 111 sandalyeli Kuzey Irak Parlamentosu’nda Barzani’nin partisi KDP’nin 38, Goran’ın 24 ve Talabani’nin partisi KYB’nin 18 sandalyesi var. 21 Eylül 2013’te yapılan seçimlerden bu yana hükümet kurulamasının hem siyasi hem de teknik nedenleri var, hem iç hem de komşularla ilgili dış nedenleri var. Bugün saptayabildiğimiz tüm bu nedenleri madde madde inceleyeceğiz:

Silaha sahip olma sorunu 1) KYB’den kopan Goran’ın seçimlerde KYB’den daha çok oy alması ve Goran’sız bir hükümetin istikrarsız olacağı gerçeği nedeniyle hükümet kurmak zorlaşıyor. 2) Üçlü koalisyon arayışı ise silahlı kuvvetlere kim hükmedecek sorunu yaratıyor. Hem KDP’nin hem de KYB’nin geçmişten beri var olan silahlı birliklerine rağmen Goran’ın böyle bir askeri varlığı olmaması eşitsizlik sorunu yaratıyor. Goran bu eşitsizliği giderebilmek için ya İçişleri Bakanlığı’nı, ya da Peşmerge Bakanlığı’nı istiyor. Ancak Goran’ın İçişleri Bakanlığı’nı istemesine KYB, Peşmerge Bakanlığı’nı istemesine de KDP karşı çıkıyor.

Abdullah Gül

3)Mevcut durum, yani hükümet kurulmaması, KDP’nin işine geliyor. KDP’nin ağırlıklı olduğu ve yasa gereği istifa etmesi gereken hükümet, hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam ediyor. Başbakan Neçirvan Barzani yabancı heyetleri kabul ediyor, komşu ülkelere gidip anlaşmalar imzalıyor, Türkiye ile yeni sınır kapıları görüşmesi yapıyor. 4) Barzani, 30 Nisan’da yapılacak Irak parlamento seçimlerine kadar KYB ve Goran’ı oyalamayı hedefliyor. Barzani, Maliki’nin seçimi kaybetmesi ya da en azından güç kaybetmesine göre pozisyonunu yeniden tahkim etmek istiyor.

H.Korkmazcan

Ankara ile Bağdat-Tahran çekişmesi

Emrullah İşler: Gül Başbakan olamaz

‘Cumhurbaşkanlığı seçimi yetki kavgası çıkarır’

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, 30 olacağını kaydederek, “ Abdullah Bey tekrar Mart seçimlerinin sonuçlarına göre, Tayyip siyasete dönmek ister aday olursa parti genel Erdoğan’ın aday olması durumunda çok rahat başkanlığına bu da mümkün. Ama bunların bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimlerini ka- hepsi Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız zanabileceğini savunurken, “Başbakanımız arasında yapılacak görüşmelerle belirlenecek” önümüzdeki günlerde kararını vediye konuştu. recek” dedi. Cumhurbaşkanlığı ‘Cemaat’e operasyon için seçimlerine ilişkin gerekli görüşhazırlık yapılıyor’ melerin yakın zamanda yapılaca“Paralel yapılanmayla ilgili opeğına işaret eden İşler, “Başbakarasyonlar mı bekleyeceğiz” sorusunu nımızın cumhurbaşkanı olduğu yanıtlayan İşler, “Önümüzdeki güntaktirde bir başbakan görevi üstlerde herkes ne olacağını görecek. lenecek. Şu an cumhurbaşkanıŞu an devlet kurumları gerekli çamızın milletvekili olmaması hasalışmaları, hazırlıkları yapıyor. Mesele, biyle hemen bu görevi üstlenmesi Emrullah İşler yargıya intikal edecek. MİT TIR’ına söz konusu olmayacağını ben düşünüyorum. Teknik olarak mümkün değil” yapılan operasyonlar bağışlanabilecek operasyonlar değil. Burada kusuru, kastı olan dedi. İşler, katıldığı televizyon programında, kim varsa yargı önüne çıkarılacak. Milli gücumhurbaşkanlığı konusunun Erdoğan ile venlikle ilgili ses kayıtlarında da aynı durum Gül arasında yapılacak görüşmelerle belli söz konusu” yanıtını verdi.

Davutoğlu: Cemaat Türkiye’yi şikâyet ediyor

AKP, fezlekeli eski bakanları kurtarma peşinde

Mehmet Ali

Mevcut durum Barzani’nin işine geliyor

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Milli Anayasa Forumlarına benzer bir çalışma yürütülmesini isteyen Korkmazcan, “Milli Anayasa Forumlarının daha geniş kapsamlısı yapılmalıdır. Toplumun geniş kesimlerini kapsayan bir adayla ortaya çıkılmalıdır” diye konuştu. Toplumun geniş kesimlerinin mutabık kaldığı iyi bir adayla ortaya çıkılması halinde ilk turda sonuç alınabileceğini vurgulayan Korkmazcan şunları söyledi: “İyi bir aday, toplumu kucaklayan bir aday tehlikeyi giderir. AKP’nin oyunun iyi bir sayımla, hile karışmamış bir sayımla yüzde 40’ın altında olduğu ortada. Buna BDP’yi de ilave etseniz kazanmaları mümkün değil. Bu halk tehlikeyi görürse gereğini yapar. Hem de tam yapar. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.”

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yurtdışındaki Gülen okullarının kapatılması için faaliyet yürütmeleri konusunda Türk büyükelçilerine yazı gönderildiğini doğruladı. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi geçici üye adaylığına destek vermek için Newyork’ta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, bir gazetecinin Gülen okullarıyla ilgili sorduğu soruya “ABD’de bulunan bu okullarla ilgili bazı sivil toplum kuruluşu liderlerinin, yabancı temsilcilere Türkiye’yi şikâyet eden mektuplarını gördüğümüzde, gerçekten nereye hizmet ettiklerini sorgulamak gerektiğini düşündüm. Eğer Türkiye’ye yönelik kara kampanya yürütülüyorsa, buna karşı tedbir almak hakkımızdır” diyerek büyükelçilere gönderilen yazıyı doğruladı.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

AYDINLIK / ANKARA

A

KP, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası istifa eden eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış’ı kurtarmak için çalışıyor. Yarın açılacak olan Meclis’in gündeminde yolsuzluk ve rüşvet nedeniyle istifa etmek zorunda kalan fezlekeli bakanların durumu var. Eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış için AKP de, CHP de soruşturma komisyonu kurulmasını istedi. Önergesinde “rüşvet alma” iddiasını yer vermeyen AKP, CHP’nin tüm iddiaların soruşturulması yönündeki önergesi doğrultusunda komisyon kurulmasını istemiyor. Komisyonun nasıl kurulacağı konusunda formül arıyor. Anayasa ve içtüzük hükümleri gereği soruşturma önergelerinin 1 ay içinde TBMM

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, mevcut sistemde gerçekleşecek Cumhu rbaşkanlığı seçiminin ‘yetki kavgası’na ned en ola ledi. Radikal gazetesinden Öm cağını söyer Şahin’in sorularını yanıtlayan Çiçek şöy le konuştu: “Bugünkü sistem GDO’su bozuk bir demokrasi oyunu sahneye koyuyor. Cumhurbaşkanı halk tarafından hem de ikinci kez seçilebilecek. Yetkili ama hiçbir sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanı. Buna karşın halCemil Çiçek kın seçtiği, parlamentonun çoğunluğunu almış bir başbakan olacak. Cumhurbaşkanı ile yar gı-yasama ilişkileri nasıl tanzim edilecek? Cid di problemleri bünyesinde taşır.”

Genel Kurulu’nda görüşülmesi gerekiyor. AKP ve CHP’nin önergelerinin görüşmeleri 8 Nisan’dan başlayarak 1 ay içinde gerçekleştirilecek. Zafer Çağlayan

Egemen Bağış Muammer Güler CHP önergesinde bakanlarla ilgili 4 ayrı komisyon kurulması öngörülürken AKP önergesinde tek komisyon kurulması yeterli görülüyor. AKP önergesinde ilgili bakanların suçları,

“görevi kötüye kullanma ve nüfuz ticareti” ile sınırlı tutuluyor. Şu ana kadar önergelerin nasıl görüşüleceği netleşmedi. İki partinin önergelerinin birleştirilerek mi görüşülüp oylanacağı, yoksa önergelerin ayrı ayrı mı görüşülüp oylanacağı bilinmiyor. AKP’nin TBMM’de çoğunluğu olduğu için AKP’nin tavrının belirleyici olacağı ifade ediliyor. Son kararın Erdoğan tarafından verileceği belirtiliyor. Anayasa gereği soruşturma komisyonunun kurulması için oylama gizli yapılıyor. Bu durum da AKP’lileri tedirgin ediyor. Bir AKP TBMM Grup yöneticisi parti grubunun kafasının karışık olduğunu belirterek, “Milletvekillerimizin çoğu ‘birileri cebini dolduruyor, ceremesini biz çekiyoruz’ görüşünde. İnternete düşen kayıtlara inananların oranı da yüzde 80’in altında değil. Eğer 30 Mart seçimlerinde yüzde 40’ın altında oy alsaydık iş karışırdı. Ama şimdi biraz rahatladık.” dedi.

5) AKP Hükümeti petrol gelirleri için Barzani’ye açık destek veriyor. Tahran ise Ankara’yı dengeleyebilmek için KYB’nin mutlaka hükümette olmasını istiyor; yani KDP ve Goran koalisyonuna karşı çıkıyor. 6) Bağdat ile Erbil arasındaki AKP hükümeti merkezli kriz hâlâ çözülebilmiş değil. Erdoğan’ın Bağdat’a rağmen Erbil’le petrol anlaşması yapması ve Barzani’nin de bu anlaşmayı Bağdat’tan kopuşun zemini olarak değerlendirmesi ilişkileri iyice gerdi. Bağdat, 5 milyon 400 bin kişinin yaşadığı ve 1 milyon kişinin maaş aldığı Kuzey Irak bölgesine üç ay boyunca maaş ödemedi. Bu durum mevcut Barzani hükümetinin elini zayıflatıyor ve Erbil’i Bağdat’a mecbur hale getiriyor.

Goran: Önceliğimiz Kerkük’ün ilhakı 7) Seçimlerden ikinci parti olarak çıkan Goran’ın lideri Noşirvan Mustafa, Irak merkezi hükümetiyle petrol payları konusunda savaşmak yerine Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne bağlanması için çalışılması gerektiğini söyledi. (YDH, 2 Nisan 2014) Goran bu çıkışı, hükümet kurma sürecinde daha Kürdistancı bir çizgide olduğunu göstermek için yapıyor kuşkusuz. Tabi Goran’ın bu hedefi komşu ülkelerle iyi geçinmek zorunda olan ve adım adım ilerlemeyi esas alan KDP ve KYB’yi de rahatsız ediyor.

Kuzey Irak partilerinin mecburiyeti Sonuç olarak Irak parlamento seçimleri kapıya dayandı ve hâlâ Kuzey Irak’ta bir hükümet kurulamadı. Kurulacak gibi de görünmüyor. Tüm bu belirsizliğin asıl nedeni ise Kuzey Irak’ta ikili yapıdan üçlü yapıya geçilmiş olması ve her üç partinin de başat rol alabilmek için komşu devletlere dayanmaya mecbur olmasıdır. Bu da ayrılıkçılığın doğal bir sonucudur!


Hazırlayan: Ceyhun BOZKURT

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

SEÇİM TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR PKK GÜNEYDOĞU’YA, AKP KARADENİZ, İÇ ANADOLU, AKDENİZ VE EGE’YE YERLEŞİYOR

AKP’nin ‘daraltılmış bölge’ planı Hükümetin, ‘daraltılmış bölge’ sistemini hayata geçirmek için düğmeye bastığı öğrenildi. Uygulamanın AKP ve PKK’ya yarayacağı belirtiliyor PKK’nın gençlik yapılanması YDG-H geçtiğimiz yıl Haziran ayında Şırnak’ın Cizre ilçesinde sözde mezuniyet töreni düzenlemiş ve caddelerde kimlik kontrolü yapmıştı.

Ağrı 1 Haziran’da sandığa gidecek

Y

erel seçimlerin ardından siyasi partilerin, “seçim hilesi” olduğu gerekçesiyle Yüksek Seçim Kurulu’na itirazda bulunmaları sonucu birçok ilde oylar yeniden sayılırken Ağrı’da seçimlerin iptaline karar verildi. Ağrı, 1 Haziran’da tekrardan oy kullanacak.

Yırtık torba BDP adayı Sırrı Sakık’ın kazandığı belirtilen ancak AKP’nin itirazları üzerine defalarca sayım yapılan Ağrı’da seçimler ‘yırtık torba’ yüzünden iptal edildi. Sayım kararının ardından 24 sandıktaki oylar sayıldı ve geriye 172 sandık kaldı. Sayılanlardan 1066, 1068, 1125, 1145, 1195 nolu sandıklarda tespit edilen hatalara ilişkin tutanaklar tutuldu ve 1125 nolu sandığın oy torbasının yırtık olduğu ortaya çıktı. Sakık, seçimin yeniden sayımından beliren noksanlıklar yüzünden İlçe Seçim Kurulu’na iptal için başvurdu. Ağrı Merkez İlçe Seçim Kurulu’nun dün gece tuttuğu tutanakta 24 sandığın sayım işleminin tamamlandığı belirtilirken yırtık torbalar da yer aldı. Yetkililer, 1 Haziran’da sadece Ağrı Belediye Başkanlığı ve Ağrı Belediye Meclisi seçimi yapılacağını, diğer ilçelerde belediye başkan ve belediye meclisi seçimlerinin iptalinin söz konusu olmadığını söyledi. Ağrı merkezde yapılan seçimin iptal kararı üzerine BDP’nin Dörtyol kavşağındaki seçim bürosu önünde yaklaşık 4 bin partili toplandı. İl Emniyet Müdürü Bayram Çoşkun da seçim bürosu önüne gelip parti yöneticileriyle görüştü. Polis ekipleri çevrede önlem aldı. Gelen seçim otobüsünün üzerine Sırrı Sakık, çevre illerin BDP’li milletvekilleri ile belediye başkanları çıktı. Konuşmaların tamamlanmasıyla seçim otobüsü gitti ve toplanan vatandaşlar olaysız dağıldı.

Urfa’da seçim şaibesi eylemi Şanlıurfa’da Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, BDP’nin kaybettiği Ceylanpınar’da seçimlere şaibe karıştığını ileri sürerek protesto yürüyüşü yaptı. Resmi olmayan sonuçlara göre AKP’li Menderes Atilla’nın kazandığı belirtilen seçimlerde BDP’lilerin usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla düzenlediği protesto gösterileri olaylara dönüştü. BDP’nin Seçim Kurulu’na itirazından sonuç alınmayınca, çeşitli sivil toplum örgütleri ile sendikaların bir araya gelmesiyle oluşturulan Şanlıurfa Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri dün, Topçu Meydanı’nda bir araya gelerek seçim sonucunu protesto etti.

AYDINLIK/ANKARA

A

KP, “daraltılmış bölge” için adım atmaya hazırlanıyor. Plan Güneydoğu’yu PKK’ya, Karadeniz, İç Anadolu, Ege ve Akdeniz’in iç bölgelerini tamamen AKP’ye vermeyi öngörüyor. Bu sistemle AKP-PKK milletvekili sayısının anayasa değiştirecek düzeye ulaşması planlanıyor. Arkasından da PKK’ya “özerklik”, Erdoğan’a da “Başbakanlıkta Başkanlık” planlanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken AKP’de de tartışma büyüdü. Erdoğan’ın bugünkü yetkilerle Cumhurbaşkanlığı’na sıcak bakmadığı, Başbakanlık’taki gücünü kaybetme endişesi yaşadığı bildirildi. Yakın çevresindeki bazı kişilerin de Özal ve Demirel örneklerini hatırlatarak Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlı-

ğı’ndan caydırmaya çalıştıkları öğrenildi. Cumhurbaşkanlığı tartışmaları sürerken, AKP’de bir başka çalışmanın daha yürüdüğü belirlendi. Hükümete yakın Sabah gazetesinde yer alan haberde AKP’nin seçim sistemini değiştirmek için çalışma yaptığı ve hem AKP’ye, hem PKK’ya yarayacak, “daraltılmış bölge” sistemi üzerine yoğunlaşıldığı ortaya çıktı.

‘Daraltılmış bölge’de iki amaç AKP, “Daraltılmış bölge” sisteminde iki amaç güdüyor. Birincisi, az oyla çok milletvekili çıkarılması. Bu sistem bugünkü güç dengesinde sadece AKP ve BDP’ye yarayacak. Az oyla AKP ve BDP’nin çıkaracağı milletvekili sayısı arttırılarak, anayasa değiştirme çoğunluğuna ulaşılması planlıyor. Anayasa

Korkmazcan: AKP ve PKK’ya yarar Uzun yıllar AP, DP, ANAP’ta milletvekilliği yapan TBMM eski Başkanvekillerinden Hasan Korkmazcan da “Daraltılmış bölge” sisteminin sakıncalarına işaret etti. Korkmazcan şu görüşleri dile getirdi: “Bu sistem

bölgelerde 1. Partilere yarar. Yani esas olarak AKP ve PKK’ya yarar. AKP kısa vadede kazanacağını hesaplıyor olabilir. Ama Türkiye’ye büyük sıkıntı getirir. Bunu görmek için illa yaşamak gerekmez.”

değiştirme rakamına ulaşılması halinde ABD’ye ve PKK’ya verilen özerklik sözü konusunda yeni adımlar atabilecek. İkinci amaç da Erdoğan’ın anayasayı değiştirerek yapmak istediği, “Başkanlık sistemi”ni, “Başbakanlıkta başkanlık sistemi”, diğer bir deyişle “süper yetkili başbakanlık” olarak yürürlüğe sokabilecek. Bu konuda PKK ile pazarlıkların sürdüğü Abdullah Öcalan’ın da buna sıcak baktığı ifade ediliyor. “Ver süper başbakanlığı, al özerkliği” durumu gündemde. AKP bu yolla PKK taleplerine karşı genel seçimlere kadar süre kazanmayı da hesaplıyor.

Hesap tutmaz Konu ile ilgili olarak Aydınlık’a değerlendirmelerde bulunan bir AKP kurucusu, Başbakan’ın etrafındaki kişilerin sürekli Başba-

kan’ı yanlış yönlendirdiğini öne sürerek şunları söyledi: “Ben İmralı’da Öcalan’la yapılan konuşmalarda bu konunun gündeme geldiğini duymuştum. Öcalan özerklik şartıyla sıcak yaklaşmış. Zaten bu nedenle kendisini ziyarete gelen milletvekillerine ‘Şimdilik Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki çekinceler kaldırılsın yeter’ demiş. Yani ‘daraltılmış bölge’de asıl amaç özerklik. Bunu partide birçok kişi biliyor. Ama partililere başka türlü sunuluyor. ‘Daha fazla milletvekili çıkaracağız, BDP ile anayasayı değiştirebiliriz. O zaman istediğimiz her şeyi yaparız. İstediğimiz bir Türkiye yaratırız’ diye anlatılıyor. Ama kediyi bile çok sıkıştırırsan tırmalar. Haziran’da yaşananlar ders olmamış gibi. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olma riski çok yüksek. Hem de çok yüksek. Seçim kimseyi aldatmasın.”

Adil Gür: Etnik yapı öne çıkar Kamuoyu araştırmacısı Adil Gür, “Daraltılmış bölge” sistemini şu sözlerle değerlendirdi: “Getirecek kişi elbette kendi çıkarına göre ayarlayacaktır. İktidar lehine olacaktır. Güneydoğu’da BDP’nin mil-

letvekili sayısı artar. Etnik yapı önem kazanır. Mezhepsel yapı öne çıkar. Şu anda yasanın nasıl olacağını bilmediğimiz için, neyin neyle daraltılacağını bilemediğimiz için fazla bir şey söylemek zor.”

TAYYİP ERDOĞAN: Bizim tercihimiz daraltılmış bölge Başbakan Erdoğan, yerel seçimler öncesi “Demokratikleşme Paketi” olarak sunduğu açılım paketini açıklarken seçim sistemiyle ilgili değişiklik önerilerini de kamuoyuna açıklamıştı. Erdoğan muhalefete şu üç seçeneği sunmuştu: - Yüzde 10 barajıyla devam edilmesi - Barajın yüzde 5’e çekilip, 5’li gruplandırmayla “Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi”nin uygulanması - Ülke barajının tamamen kaldırılarak, “Dar Bölge Seçim Sistemi”nin getirilmesi. Erdoğan daha sonra yaptığı açıklamada da muhalefetin önerilerine yanıt vermemesi halinde kendisinin “Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi”nden yana olduğunu ve buna uygun yasal düzenlemeleri TBMM gündemine getireceklerini vurgulamıştı.

Hamzaçebi: AKP, BDP’ye böyle taviz veriyor CHP TBMM Grup Başkanvekili M. Akif Hamzaçebi de AKP’nin “Daraltılmış bölge” planıyla ilgili Aydınlık’a yaptığı değerlendirmede, “Başbakan Erdoğan 30 Eylül 2013 günü bu konuyu gündeme getirdi. Daraltılmış bölgeyi planladıkları konusunda bilgiler alıyoruz. Bu sistem AKP ve BDP’ye yarar. AKP BDP’nin güçlü olduğu yerlerde kayıplar yaşayabilir. Ama mevcut durum baz alındığında diğer bölgelerde bunu telafi eder ve daha az oyla milletvekili sayısını arttırır. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde AKP BDP’ye bu yolla bir taviz vermeyi planlıyor” dedi. Hamzaçebi, özerklik konusunu ise ‘zaman gösterecek” sözleriyle değerlendirdi.

‘Tercih’ yerine ‘evet’ oyu çıktı Esenyurt’ta, seçimler öncesi “evet” yazılı mühürlerin çalındığını, bunun üzerine İlçe Seçim Kurulu’nun “evet” mührü yerine “tercih” mührünün kullanılması konusunda karar aldığını iddia eden Esenyurt Belediye Başkan Adayı Çetin Çapan, sandıklardan “evet” mühürlü oylar çıktığını söyledi. Çapan, “Bu seçimde şaibe var” dedi.

GENELKURMAY: BİR UZMAN ÇAVUŞ YARALANDI

Melih Gökçek’e methiyeler düzüp mazbata verdi

Beyşehir’de sonuç değişmedi

AYDINLIK/ANKARA

Konya’nın Beyşehir ilçesinde, MHP’nin Yüksek Seçim Kurulu’na itirazı üzerine oyların yeniden sayılması ardından sonuç değişmedi. AKP adayı Murat Özaltun, başkanlığa seçildi. Seçimlerde AKP adayı Murat Özaltun resmi olmayan sonuçlara göre 20 bin 616, MHP adayı Süleyman Şenol 19 bin 217 oy almıştı. İtiraz sonrasında yapılan yeni sayımda AKP, 20 bin 589, MHP 19 bin 427 oy aldı.

45 dakikalık PKK saldırısı

Zihinsel engelli oy kullandı

ROTA

Niğde’nin merkeze bağlı Bağlama Beldesi’nde CHP’li Muammer Afşar’ın 2 oy farkla kazandığı belediye başkanlığı seçimine MHP’li rakibi Murat Karakuzu ve MHP İlçe Başkanlığı’nın yaptığı itiraz sonucu zihinsel engelli 3 kişinin oy kullandığı saptanınca seçim iptal edildi. Niğde İl Seçim Kurulu, seçimin 1 Haziran’da yenilenmesine karar verdi. Seçimlerde CHP’li aday Muammer Afşar 570 oy, MHP’li aday Murat Karakuzu 568 oy, AKP’li aday Ahmet Erdoğa 323 oy almıştı.

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Yazarımız yoğunluğu nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.

SEÇİM KURULU BAŞKANI DEĞİL PARTİ MİLİTANI

AYDINLIK/ANKARA PKK’nın Şemdinli’de güvenlik güçlerine saldırması sonucunda bir uzman çavuş yaralandı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan internet yoluyla yapılan duyuruda, 5 Mart günü saat 14.00 sıralarında askerlerimize saldırı gerçekleştirildiği belirtildi. Duyuruda şöyle denildi: “10-12 kişilik bir bölücü terör örgütü grubu tarafından, Şemdinli/Derecik Mamraş Tepe Üs Bölgesinde bulunan unsurlara, Üs Bölgesinin yaklaşık bin metre batısında, Irak Kuzeyinde yer alan Çiftkapı Sırtı Bölgesinden PKM Mk.Tf. (BİXİ) ile 50-60 atım taciz ateşi açıldı. İlk ateşten sonra atışlar

aralıklı olarak 45 dakika boyunca devam etti.” Açılan ilk ateş esnasında, Piyade Uzman Çavuş Erkan Yavuz kolundan hafif şekilde yaralandığı kaydedilirken “Taciz ateşine üs bölgesinde bulunan silahlarla derhal karşılık verilerek, Çiftkapı Sırtı Bölgesindeki söz konusu 10-12 kişilik bölücü terör örgütü grubu ateş altına alındı. Bir taarruz helikopter kolu, bölgede bulunan bölücü terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek maksadıyla, bölgede silahlı keşif uçuşu yaptı” ifadelerine yer verildi.

‘Mülki amirler engelliyor’ Yerel kaynaklar PKK saldırı-

larına askerlerin sadece karşı atış yaparak karşılık verdiklerini, saldırı yapılan bölgeye yönelik bir operasyon gerçekleşmediğini bildirdiler. Aydınlık’a bilgi veren bir kamu yetkilisi bölgede askerin operasyon yapmasını mülki amirlerin engellediğini belirterek, “Mülki amirler sanki teröristlere operasyonu engellemek için bölgedeler. Yaptıkları tek iş bu. Açılım zarar görür, Hükümet fırça atar diye panik halindeler. Türkiye bölünüyormuş hiçbirinin umurunda değil” dedi. Bu arada Genelkurmay Başkanlığı, Reyhanlı/Beşaslan Köyünden hudut hattına giren 50-60 kişilik bir grubun askerlerimizi taciz ettiğini duyurdu.

Ankara İl Seçim Kurulu Başkanı ‘Hakim’ Ramazan Kaya’nın, Melih Gökçek’e mazbata verirken düzdüğü methiyeler “seçim kurulu başkanı mı, parti militanı mı?” sorusunu akıllara getirdi. CHP’nin seçimin iptali istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na başvurduğu Ankara’da, seçimin adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlamakla görevli olan il seçim kurulu başkanının, Melih Gökçek’e mazbata verirken sergilediği tavır yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. CHP’nin itirazlarını tümden reddettikten sonra Melih Gökçek’i seçimin galibi ilan eden Ankara’nın İl Seçim Kurulu Başkanı Hakim Ramazan Kaya’nın, Gökçek’e mazbatasını verirken

“Bu seçimde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini bir dönem daha kazanan ‘ismi artık Ankara ile özdeşleşen, Türkiye rekoruna imza atarak beşinci kez başkanlık koltuğuna oturan’Sayın İbrahim Melih Gökçek’i başarısından dolayı kutluyorum” sözleriyle methiyeler düzmesi büyük tepki toplandı. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a göre Ankara ili genelinde seçimin düzenle yürütülmesini sağlamakla görevli kurulun başkanı olan Kaya sarf ettiği su sözlerle, yine aynı kanunun 63’üncü maddesinde işaret edilen ve bütün kamu görevlilerini kapsayan ‘tarafsızlık’ ilkesini de ayaklar altına almış oldu.

Adana’da 482 sandık yeniden sayılacak 30 Mart’taki Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde MHP’li Aday Hüseyin Sözlü’nün 410 bin 349 oy ve yüzde 33.42 oranla birinci çıkmasının ardından, yaklaşık 19 bin oy fark yiyen AKP’li Abdullah Torun ve AKP İl Başkanı Fikret Yeni, yaklaşık 4 bin 500 sandığın bulunduğu 11 ilçede oyların büyükşehir yönünden yeniden sayılması için İl Seçim Kurulu’na itirazda bulundu. İl Başkanı Fikret Yeni, İl Seçim Kurulu’nun itirazları değerlendirdiğini ve 4 ilçede toplam 482 sandıkta geçersiz oyların yeniden değerlendirilmesine karar verildiğini bildirdi.


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Masum GÖK

MHP yönetimi, faturayı teşkilatlara kesecek

DEVLETİN RESMİ AÇIKLAMASI:

Reyhanlı’yı El Kaide yaptı! A

Tacan Tacan Tacan İldem İldem İldem

vrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndaki (AGİT) Türkiye Büyükelçisi Tacan İldem, Reyhanlı saldırısını El Kaide’nin yaptığını açıkladı. İldem AGİT toplantısında Ermeni temsilcilerin dile getirdiği Kesep’teki saldırıların arkasında Türkiye’nin olduğu iddialarını yalanlarken, El Kaide’nin Türkiye’ye yönelik saldırganlığına örnek vererek “Reyhanlı’da 52 kişinin yaşamını yitirmesine ve 146 kişinin yaralanmasına neden olan bombalı saldırılar, El Kaide unsurları tarafından yapıldı ve El Kaide unsurlarının Suriye dışındaki operasyonudur” dedi.

Ermenistan: Türkiye sorumlu Al Monitor’den Tülin Daloğlu’nun haberine göre; AGİT’in 27 Mart’ta yapılan 992’nci toplantısında, El Kaide’nin Suriye’de yaptığı katliamlar gündeme geldi. Ermenistan Barolar Birliği’nin

ABD Başkanı Barack Obama’ya 25 Mart’ta gönderdiği mektupla birlikte Ermeni toplumu, Türkiye’nin 1 Suriye savaş uçağını düşürdüğü Kesep’teki İslamcıların saldırılardan doğrudan Türkiye’yi sorumlu tuttu. Ermenistan Büyükelçisi Arman Kirakossian da Türkiye’yi suçlarken şunları söyledi: “Ermenistan delegasyonu olarak, kuzeybatı Suriye’deki Ermenlerin antik yerleşim bölgesi olan Kesep’teki saldırılar nedeniyle büyük kaygı taşıyoruz. Son birkaç gündür Kesep, Türkiye’den gelen El Kaide bağlantılı grupların saldırısı altında. Kaba saldırılar sivilleri de hedef alıyor ve yerel Ermeni nüfusun bölgeyi boşaltarak daha güvenli yerlere kaçmasına neden oluyor. Aşırıcı gruplar kasabayı işgal etti, Kesep’teki Ermeni dini değerlerine ve üç Katolik kiliseye saygısızlık yapıyorlar. Türkiye’yi terörist grupların kendi topraklarını kullanarak Kesep’e yaptığı saldırılara

karşı acil ve etkili önlemler almaya çağırıyoruz.”

Büyükelçi’den itiraf Ermenilerin dile getirdiği Kesep’teki saldırıların arkasında Türkiye’nin olduğu iddialarını, Büyükelçi Tacan İldem yanıtladı. İldem, Ermenistan’ın iddiasına yanıt olarak, Reyhanlı’daki patlamaların El Kaide tarafından yapıldığını söyleyen ilk Türk yetkili olurken, “Reyhanlı’da 52 kişinin yaşamını yitirmesine ve 146 kişinin yaralanmasına neden olan bombalı saldırılar, El Kaide unsurları tarafından yapıldı ve El Kaide unsurlarının Suriye dışındaki operasyonudur” ifadelerini kullandı. Tacan İldem, AGİT toplantısında, Ermeni meslektaşlarının kaygısına katıldığını belirtirken, Kesep’teki saldırıların, Türkiye’de üslenmiş olan El Kaide unsurlarının operasyonu olduğu iddialarının saçma olduğunu savundu. Dışişleri Bakanlığı’nın bu iddiaları

bir basın açıklamasıyla şiddetle reddettiğini vurgulayan İldem, “Türkiye, El Kaide’nin üssü değil, hedefidir. Dört büyük El Kaide saldırısının İstanbul’da yaşandığını unutmayalım” dedi. Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde 11 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen patlamada resmi rakamlara göre 52 kişi yaşamını yitirmişti. Patlamanın ardından hükümet adına konuşan Başbakan Erdoğan, Suriye rejimini suçlamış, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşen CHP heyetini de dolaylı olarak Reyhanlı’da yaşananlardan sorumlu tutmuş; “Elimizde belgeler var” demişti. Saldırı ile ilgili hazırlanan iddianamede de, THKP/C’nin de saldırıda parmağı olduğu iddia edilmiş, örgütün Suriye istihbarat servisi Muhaberat ile ilişkisi olduğundan söz edilmiş, Mihraç Ural’ın adına vurgu yapılarak Muhaberat ile birlikte saldırıyı planladığı belirtilmişti.

Hersh: Suriye’deki kimyasal saldırıyı Erdoğan yaptırdı Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Suriye’deki Doğu Guta saldırısında Erdoğan’ın rolü olduğu ve MİT’in El Nusra’ya kimyasal silah malzemesi sağladığı iddia edildi

Bazı il-ilçe yönetimlerinin de, başarısızlık nedeniyle görevden alınıyormuş gibi gösterileceği; ancak parti içinde muhalefet hareketi oluşması durumunda, muhalefetten yana tavır koyabilecekleri için görevden alınacakları öne sürülüyor. Ancak bu adımın, tartışmanın seyri ve çapına göre atılacağı öngörülüyor.

Yavaş: Bütün seçimler şaibeli hale gelir

Seymour Hersh

Ankara’da seçim kurullarına yaptıkları başvuruların reddedilmesi üzerine CHP, olağanüstü itiraz hakkını kullanarak seçimlerin iptali ve yenilenmesi istemiyle YSK’ya başvurdu. CHP’nin Ankara Büyükşehir Adayı Mansur Yavaş, dün YSK’ya yaptıkları başvuru öncesi bir basın toplantısı düzenledi. Yavaş yaptığı konuşmada, Türkiye tarihinde böyle tartışmalı bir seçim yaşanmadığını belirterek “Hukuki hakkımızı koruyacağız. Bu mücadele ayrıştırıcı Mansur Yavaş anlayışın Türk siyasetinden tasfiyesi mücadelesidir” dedi.

‘Mühürlüde CHP, mühürsüzde AKP’ Öncelikle ilçe seçim kurullarına reddedilmesi üzerine İl Seçim Kurulu’na, daha sonra da YSK’ya başvurduklarını ifade eden Yavaş şunları kaydetti: “Bilgiler içinde tutarsızlık olan 710 adet tutanak vardır. Gerekçesi yazılmayan 1208 tane tutanak var. Biz bu tutanakları YSK’nın verilerine göre görebiliyoruz. Bunların oylamasına baktığımızda mühürlü tutanaklarda CHP, mühürsüzlerde AKP önde.”

Aylar süren araştırmaya dayanıyor

‘Bütün seçimler şaibeli hale gelir’

yetkilileriyle yapılan görüşmeler ve uzun süren bir araştırmanın sonucunda yazıldığı belirtilen analizde şu ifadeler yer aldı: “Erdoğan, Suriye’deki savaşın Beşar Esad tarafından kazanılmasının kendisi için felaket olacağının farkındaydı. 2012 baharından itibaren savaşta ibrenin Esad’a dönmesiyle birlikte ne yapıp edip Amerikalıları işin için

sokma arayışına girdi. Bu amaçla, MİT ve Jandarma işbirliğiyle, Esad rejimine karşı mücadele veren El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’ne gizli yollardan kimyasal silah yapımında kullanılan malzeme sağlandı.” Analizin ABD’nin askeri saldırıdan vazgeçmesiyle ilgili olan kısmı da da söz konusu iddiayla

şöyle ilişkilendirildi: “Amerikan yönetimi kimyasal silah kullanılması ‘kırmızı çizgi’sinin ihlal edildiğini bildirerek Suriye’ye karşı askeri harekât için düğmeye basmıştı. Ancak tüm dünya Amerikan bombardımanı eli kulağında diye düşünürken ABD Başkanı Barack Obama, Kongre’ye başvurma kararı alıp harekâtı ertelemiş, Rusya’nın arabulucu-

ğuyla Esad rejimi kimyasal silah stokunu eritme sözü verince de iptal etmişti. Söz konusu harekâttan vazgeçilmesinin nedeni, Sarin gazı saldırısının Suriye rejimi tarafından değil, cihatçı muhalif gruplardan El Nusra Cephesi tarafından yapıldığının anlaşılmasıydı. Çok daha önemlisi, El Nusra Cephesi’ne malzeme sağlayan da eğitim veren de Türkiye’ydi.”

Güneydoğu’da Hüda Par’ın önü açılıyor Ö

ler Hüda-Par için boyunun ölçüsünü almaktı. Kendileri boylarını belki kısa bulurlar ama PKK’nın baskısını da hesaba katarsak aldığı oy çok önemli. Hüda-Par açılım ve başka meselelerde “Artık ben de varım’ diyecektir” diye yorumladı:

Masum GÖK

zellikle 90’lı yıllarda işlediği cinayetlerle bilinen kontrgerilla örgütlenmesi Hizbullah’ın partisi Hüda-Par yerel seçimlerde Güneydoğu’da kritik illerde üçüncü parti durumuna yükseldi. Seçimlerden önce BDP ile arasında çıkan kavgalarla gündeme gelen Hüda-Par Diyarbakır’da Büyükşehir Başkanlığı seçimlerinde aldığı 34 bin 543 oyla üçüncü parti oldu. Bu ilde Hüda-Par’ın aldığı oy oranı yüzde 4,78 olarak belirlendi. Hizbullah’ın çıkış noktası olan Batman’da da Hüda-Par 12 bin 733 oyla yine üçüncü parti olurken, oy oranı yüzde 7,8 oldu. Hüda-Par Bingöl ve Bitlis’te de yüksek oy alırken, Bingöl’de, yüzde 3,07 ile dördüncü, Bitlis’te yüzde 5,58 ile üçüncü parti oldu. Hizbullah’ın geçmişte güçlenemediği yerlerde Hüda-Par oy aldı. Şanlıurfa’da 6 bin 77 oy çıkarken ilçelerinde de Hüda-Par yüksek oy oranına ulaştı. Birecik’te yüzde 3,24, Akçakale’de yüzde 1,33, Ceylanpınar’da yüzde

Seçim sonuçlarına ilişkin tartışmanın partiye zarar vermemesi için önlem almaya çalışan MHP yönetiminin, teşkilatlara yönelik bir operasyon yapabileceği iddia ediliyor. Sonuçların parti tabanında başarısızlık olarak algılanması ve bunun sebebi olarak da genel merkezin aday belirleme politikasının gösterilmesi, partide yeni bir tartışma yarattı. Tartışmanın hızla büyümesi üzerine, parti yönetimi, iddialara göre çözümü “teşkilatlara operasyon”da buldu. Buna göre adayları, partinin genel oy oranının altında oy olan, bir önceki seçime kıyasla oy oranı gerileyen ve elindeki belediyeyi başka partilere kaptıran seçim çevrelerinde, il yönetimleri görevden alınacak.

Parti içi muhalefete izin verilmeyecek

Suriye’de Ağustos ayındaki kimyasal saldırının, Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde ve MİT tarafından “El Nusra”ya kimyasal silah malzemesi sağlanarak yaptırıldığı ileri sürüldü. İddiaya göre, ABD saldırıyı Esad’ın değil, cihatçı teröristlerin yaptığını öğrendikten sonra Suriye’ye operasyondan vazgeçti.

Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, 21 Ağustos 2013’te Suriye’nin Doğu Guta bölgesinde meydana gelen kimyasal saldırının Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde cihatçılara yaptırıldığı ileri sürüldü. ABD’nin de hemen sonrasında Suriye’ye askeri müdahaleyi gündeme getirdiği Sarin gazı saldırısının aslında Türkiye’nin desteklediği El Nusra Cephesi’nce yapıldığı ifade edildi. İddiaya göre, MİT ve Jandarma da kimyasal silahın malzemelerini gizli yollarla El Nusra’ya ulaştırdı. Pulitzer Ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, bu iddiayı saygınlığıyla bilinen “London Review of Books”ta yer alan haber-analizinde paylaştı. Amerikan istihbarat ve savunma

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Milletvekili çıkarabilir

Hüda-Par, 2013 yılında kuruldu ve bölgede esas olarak Hizbullah’ın tabanına dayanıyor. 2,62, Hilvan’da yüzde 6,25 oranında oya ulaşan Hüda-Par, Ağrı’da da 616 oyla yüzde 1,38, Şırnak’ta 630 oyla yüzde 2,32, Mardin’de 6 bin 456 oyla yüzde 2,01, Muş’ta 551 oyla yüzde 1,46, Siirt’te de 729 oyla yüzde 1,16 oy oranına ulaştı. Hüda-Par’a BDP’nin de güçlü olduğu illerde 69 bin 453 kişi oy verdi. Hüda-Par’ın örgütsel merkezi kabul edilen Diyarbakır ve Batman’da aldığı oyların büyük bölümü şehir merkezlerinden geliyor. Diyarbakır’daki oyun büyük

bölümü merkez ilçelerden geliyor. Şehir merkezinden uzaklaştıkça Hüda-Par’ın oylarında büyük düşüş yaşanıyor. Batman’da da durum aynı.

bakır’da belediye başkanlığı için yüzde 65 oy almışken, 30 Mart seçimlerinde yüzde 55’e gerilemesinin nedenlerinden biri olduğu belirtiliyor.

Mezhepçi propaganda yaptılar

‘Hüda-Par ben de varım’ diyecek

Konuştuğumuz bölge kaynakları Hüda-Par’ın Diyarbakır’da yüzde 4 gibi bir oy almasının diğer bir nedenini HüdaPar’ın mezhepçi söylemlerine bağladılar. Bu etkenin,BDP’nin 2009 yerel seçimlerinde Diyar-

Bölgede Hüda-Par dışında “Kürt partileri” PKK’ya karşı tutunamadılar ve halkın desteğini alamadılar. Hüda-Par’ın yerel seçimlerden sonra aldığı oyla üçüncü parti olmasını, konuştuğumuz bölge kaynakları “Seçim-

“Hüda-Par’ın aldığı oya bakarsak normal işleyişe göre gelecek yıl yapılacak olan genel seçimlere bağımsız adaylarla girmesi durumunda Diyarbakır’da bir milletvekili çıkarabilir. Batman’da ise biraz daha zorlaması durumunda bir bağımsız vekil çıkarma durumu var. Hüda-Par’ın genel seçimlere bağımsız adaylarla girmesi halinde Ankara’da TBMM sıralarında bir Hizbullahçı vekil görebiliriz.” Bölgeden konuştuğumuz kişiler “Hüda-Par’ın şiddetten uzak ve dini yönü ağır basan propagandasına devam etmesi durumunda genel seçimlerde oylarını daha da artıracağını” özellikle belirttiler.

Mühürsüz-geçersiz oylar ve hukuka aykırı durum nedeniyle Ankaralıların iradesinin seçime yansımadığını kaydeden Yavaş “Tüm bu nedenlerle YSK’nın seçimin yenilenmesi kararı vermesini bekliyoruz. Tek dileğimiz adaletin gerçekleşmesi. Bu seçim böyle şaibeli hale gelirse Cumhurbaşkanlığı seçimleri de diğer bütün seçimler de şaibeli hale gelir” dedi.

CHP seçim sonuçlarını PM’de tartışacak ZİHNİ ERDEM / ANKARA

CHP’de seçim sonuçları 18 Nisan’da yapılacak Parti Meclisi’nde tartışılacak. Toplantı öncesi seçim sonuçlarının faturasının birkaç yöneticiye yüklenemeyeceğini belirten muhalefet, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifasını ve kurultayın toplanmasını istiyor. CHP’de seçim sonuçlarına ilişkin tartışma yeniden alevlendi. Seçim sonuçları analizi bu hafta yapılacak MYK’da yapılmazsa 18 Nisan’daki Parti Meclisi toplantısında ya- Kemal Kılıçdaroğlu pılacak. Bu arada, önümüzdeki süreç içinde CHP MYK içinde de tartışmaların yaşanması, farklı tavırlar içinde olan Haluk Koç, Gürsel Tekin ve Umut Oran gibi isimlerin eleştirel tavır takınmaları ve seçim sürecine ilişkin eleştirilerini gündeme taşımaları bekleniyor. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Parti Meclisi üyesi, “Parti dışında birileri bizim yerimize aday belirliyor. CHP’ye dayatıyor. Genel Başkan ve MYK da bize dayatıyor. Adaylarımızı biz değil başkaları belirliyor. Parti kararlarında Cemaat kadar etkimiz yok. Durum bu olunca da sonuç böyle oluyor” dedi.

‘Cemaat çizgisi’ hedefte Parti Meclisi’nde muhaliflerin, Kılıçdaroğlu’nu özellikle İstanbul ve İzmir adayları konusunda eleştireceği belirtiliyor. CHP’de PM üyeleri ve milletvekillerinin, Kılıçdaroğlu’nu Fethullah Gülen cemaati konusunda izlediği çizginin yanı sıra, Tunceli’deki konuşmasında “Açılımı sürdüreceğiz” sözünü de eleştirmesi bekleniyor. Doğu ve Güney Doğu’da alınan sonuçlardan sonra Sezgin Tanrıkulu’nun konumunun da sorgulanacağı ifade ediliyor.


Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

EMEKLİ ORGENERAL HASAN IĞSIZ SİLAH ARKADAŞLARINI UNUTMADI ARALIK

ÖZÇELİK

Durmak yok! AKP ile Türkiye’yi söğüşlemeye devam!

H

ocaların Hocası Prof. Dr. Korkut Boratav, “Uluslararası sermaye ısrarla AKP’yi gözetiyor” dedi. Örnekler de verdi. Hocam haklı. ABD AKP’yi çöp sepetine atma konusunda aceleci değil. İki nedeni var. Birincisi yerine alternatif yaratamadı. İkincisi, hâlâ Türkiye’nin biraz daha söğüşlenebileceğini düşünüyor.

Nasıl mı? Anlatalım

Onlar çıktığı gün hayat yeniden başlayacak 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Hasan Iğsız, ErgenekonBalyoz tertibiyle yaklaşık 3 yıl hapis tutulduktan sonra serbest bırakıldıktan sonra Aydınlık’a konuştu: Iğsız, ‘Mahkemeye saygı duymadığım için kararı ciddiye almadım’

E

Erdoğan söğüşletiyor

Tesadüfün bu kadarı...

12 yıldır aynı yöntem

Başbakan Erdoğan seçim meydanlarında, “Faiz lobisi bize tuzak kuruyor, bize darbe yapıyor” diye gırtlağını yırttı. Veriler ortada. Faiz lobisi Erdoğan’dan niye şikayet etsin ki! Şimdi de durum aynı. AKP’nin izlediği politikalar nedeniyle havadan para kazanmada ilk göze batan ülke Türkiye. Faiz lobisi ABD’de 8-10 yılda kazanacağını, Türkiye’de bir yılda kazanıyor. Uluslararası sermaye bu nedenle AKP’yi gözetiyor. Başına bir şey gelmesin diye dikkatli. Kendileri için sigorta olarak görüyorlar.

Onlar da işin farkında Tabi onlar da gelişmeleri yakından izliyor. Hem de çok dikkatli izliyor. Erdoğan’ın son kullanma tarihinin yaklaştığının farkındalar. Türkiye’yi söğüşlerken ekonomide yaşanan sıkıntı nedeniyle riskin büyüdüğünü biliyorlar. Ancak, “Ne kadar söğüşlesek kârdır” mantığı geçerli.

Borsada kim kazanıyor? Başbakan 30 Mart seçimleri sonrası yaptığı açıklamalarda zaman zaman “Borsa yükseliyor” ifadelerini kullanıyor. Bunu da bir kahramanlık gibi sunuyor. Bizim borsamızın derinliği belli. Üstelik de yüzde 60-70’i yabancıların elinde. Hani şu Başbakanın “faiz lobisi” dediklerinin kontrolünde. Yani borsa yükselince en çok “faiz lobisi” kazanıyor. Borsayı istedikleri gibi indirip kaldırdıkları için onlar hiç kaybetmiyor, hep kazanıyor. Zaman zaman da “keriz silkelemesi” denilen hareketler yapılıyor. Zengin olma umuduyla borsaya giren zavallılara vuruluyor. “Keriz” dedikleri de bu zavallılar. Garibanlar. Kısacası sistem aynen yürüyor. Yabancılar, AKP sayesinde Türkiye’yi söğüşlemeye devam ediyor...

Derviş Eroğlu

Stefan Füle

AB ve ABD Kıbrıs turunda

Kıbrıs sorununa ilişkin Türk ve Rum tarafı arasında görüşmelerin sürdüğü süreçte bu hafta başında AB ve ABD’den adaya üst düzey ziyaretlerin yapılacak olması dikkat çekiyor. Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle bugün, ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Eric Rubin ise yarın Kıbrıs’a gidecek. Avrupa Komisyonu, geçen Cuma günü yaptığı bir açıklamada Stefan Fules’in bugün ve yarın Kıbrıs’ı ziyaret edeceğini duyururken Füle’nin ziyaretinin amacının, “Avrupa Komisyonu’nun birleşme sürecince güçlendirilmiş desteğini vurgulamak olduğunu” söyledi. Stefan Füle, Kıbrıs’ta sırasıyla Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile bir araya gelecek, her iki toplumun siyasi parti ve sivil toplum örgütleri ile buluşacak.

Sezim ÖZADALI

Ecevit Hükümetini yıkmak için ekonomiyi krize soktular. 2002’de AKP geldi, “istikrar içinde faiz vurgunu” dönemi başladı. Türk parası baskı altında tutularak uluslar arası sermayeye en büyük kıyak çekildi. Dolar bazında yüzde 60’lara kadar varan kazançlar sağlandı. Japon ev hanımları bile Türkiye’de köşe dönmenin yolunu arar oldu. AKP’nin 12 yıllık iktidarı faizciler için “altın yıllar” oldu.

mekli Orgeneral Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak 2009 yılı YAŞ toplantısının 2. gününde “İnternet Andıcı” soruşturması kapsamında ifadeye çağırıldı. Iğsız, teamüllere aykırı davranıldığı için değil, kuvvet komutanı olmaması için yasal kılıf uydurulmasını hazmedemediğini söyledi. Aydınlık’ın sorularını Fenerbahçe Orduevi’ndeki evinde yanıtlayan Iğsız, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarından tutuklu silah arkadaşlarının hâlâ cezaevinde olmasına ise “Onlar çıktıktan sonra hepimiz için hayat yeniden başlayacak” dedi.

ABD’de finans kuruluşları ve bankalar çok düşük maliyetlerle para topluyor. Bu paraları TL’ye çevirip Türkiye’de hazine bonosuna ve faize yatırıyor. Şu anda faiz yüzde 12’lerde... Üstelik de her iş sanal alemde gerçekleştiriliyor. Bugünkü verilere göre masraflar çıktıktan sonra yılda ortalama yüzde 10 kâr ediyorlar. Borsa oyunları ile kazanılan milyar dolarlar da cabası!

2009 YAŞ kararlarının 2. gününde Kara Kuvvetleri Komutanı olmanız beklenirken ifadeye çağırıldınız. Ne oldu o dönem? Neler yaşandı? TSK teamüllerine göre benim bu göreve atanmam gerekiyordu. Ancak demokrasilerde, siyasette diğer kurumlarda olduğu gibi Silahlı Kuvvetler’in en üst kademesindeki kişiler arasında bir ayrım yapma hakkı olabileceğini düşünüyordum. Tercihi başka yönde olabilir, benimle çalışmak istemeyebilir, ben bunu demokrasinin bir gereği olarak kabullenirim ve saygı duyarım. Ancak benim rahatsız olduğum konu, teamüllere aykırı hareketten ziyade, tamamen bu kararla aynı anda senkronize bir şekilde İstanbul’daki savcılıktan ifade vermeye çağırılmam. Sanki böyle bir şey varmış, bu kişi şaibelidir, bu kişinin üzerinde gölge dolaşıyor, bu şartlarda biz bunun tayinini yapamayız tarzında bir görüntü beni fevkalade rahatsız etti. Çirkin olan şey, sanki bu karara yasal platformda bir gerekçe yaratmak istenmesiydi. Böyle tesadüf olamaz. Fazla inandırıcı gelmedi. Dolayısıyla ben yürütmenin kararına saygı duyarım ancak bu kararı uygularken bunu yargının bir şekilde devreye girerek ona gerekçe oluşturur görüntüsünde olmasını hiçbir zaman hazmedemedim. Bugün de o rahatsızlığı hissediyorum.

şürüz. Üstelik o gün önemli bir şey olmuş. Genelkurmay Başkanı’na Dursun Çiçek olayıyla ilgili soruşturma başlatma konusunda danışıyorum. Neticede soruşturma açıldı. Daha sonra bütün bilgisayarlara kadar her şeye bakıldı. Savcılık akla gelebilecek herkesin ifadesini aldı. Sonuçta hiçbir şey çıkmadı ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Neticede bir insan suçluluğu kanıtlanıncaya kadar masumdur. Biz tabi bunun tersini görüyoruz ülkemizde. Önce siz mahkûm ediliyorsunuz, sonra kendini temizle temizleyebilirsen... Medya onu linç etti diye biz de mi linç edelim? Hukuk çerçevesinde yürütmeye çalıştık ama asimetrik bir güçle karşı karşıya kaldık. Çünkü karşı taraf herhangi bir kuralla kendisini bağımlı hissetmedi. O her türlü vasıtayı kullanıyordu. Çektiğimiz sıkıntıların temelinde de bu yatıyor. Hukuk dışı olursa neler oluyor görüyorsunuz. Her gün yeni bir şeyler yaşıyoruz. Buna bizle başladılar, sonra devam ettiler.

İdamın karşılığında 2 saat savunma süresi

Iğsız’ın eşi Ayşe Iğsız’a soruyoruz tutuklu yıllar sizin için nasıl geçti diye... “2 yıl 7 ay... Zor geçti” diyor ve ekliyor: “Biz hepsinin suçsuz olduğunu, bir gün çıkacaklarını biliyorduk. Suçsuz yere içeride yatanların hepsi çıkınca sevincimiz tam olacak. Birileri bunun hesabını vermeli...”

Cezaevindeki bardağını gönderdiler

FOTOĞRAFLAR: EZGİ HOTALAK

İsmet

Iğsız’ın evinin baş köşesinde mobilyalarla uyumlu olmayan bir bardak görüyoruz. Tahliye olduktan sonra arkadaşlarının çay içtiği bardağını gönderdiğini öğreniyoruz. Iğsız Paşa heyecanla anlatıyor bardağın hikayesini: “Ben tahliye olduğumda o bardağı bırakmıştım. Hepsi imzalamışlar üzerine bana yolladılar. Beni duygusal olarak nakavt ettiler diyebilirim. Onlar çıkacak sonra hepimiz için hayat yeniden başlayacak.”

“Hukuka aykırı olarak savunma süremizi kısıtladılar. 2 saatte bana “senin için müebbet hapis istiyorum ama savunmanı 2 saatte özetle” diyorlar. Bu şu anlama geliyor: Sen ne söylersen söyle bir anlamı yok! Bizim kararımız zaten verildi. Benim için idamın karşılığı bir ceza isteyeceksiniz ve diyeceksiniz ki “savunmanı 2 saatte özetle.” Bunun adına biz savunma diyemeyiz. O mahkemede adil olarak yargılanmadığımı mahkeme heyetine gerekçeleriyle beraber açıkladım. Savcının mütalaasına baktığımız zaman özellikle delil niyetine ortaya konmuş şeylere baktığımızda bu savunmanın çok kolay olacağını söylemiştim. Gerçekten de bu kadar temelsiz, varsayımlara dayalı suçlamalara karşı savunma çok kolay olurdu ama eğer mahkemenin dinleme niyeti olduğunu anlasaydık... “50 sene üniforma giymiş bir kişi olarak size müebbet hapis cezasını uygun görmüşler. Size uygulanan yargıya saygı duymuş olsanız üzülürsünüz. Ben bu saygıyı duymadım. Onun için de alınan karardan kendimi incinmiş hissetmedim.

1 saat bile kalmamalılar “Ordu’ya kurulan kumpas yıllar sonra yetkili kişiler tarafından söylendi. Bu laf Türkiye’yi yönetenler tarafından söylendiyse önemlidir. Ama söylendikten sonra aşağı yukarı 3 ay geçti hâlâ bir sürü insan içeride. Bunu kabullenebilmek çok zor. Hakikaten çok zorlanıyorum. Siz diyorsanız ortada bir kumpas var, bazı kişilere senaryo gereği bir

şeyler yapılmıştır; bu kişilerin artık içeriden çıkartılması için elden ne geliyorsa yapılması gerekiyor. Şimdi Balyoz davasında rakamı artık ben de bilmiyorum ama bin 500’ün üzerinde sakatlık var. Normalde bir hukuk devletinde bunların bir tanesi dahi bir davanın çöküşü için yeterlidir. Bunlar yargının yetkili organlarında bir müddettir değerlendiriliyor. Diliyorum o incelemeler bir an önce sonuçlanır. Çünkü kesinlikle mağduriyetten bahsediyorsunuz, bir yandan da bu mağduriyetlerin devam etmesini uzaktan seyrediyorsunuz. Şu anda bunu inceleyenlerin, mümkün olan en kısa zamanda sonuçlandırması çok önemlidir. Çünkü bir haksızlık söz konusuysa geçen 1 saat bile adalet adına hiç uygun bir şey değildir. Genelkumay’ın yürüttüğü soruşturmanın da en kısa sürede sonuçlanmasını diliyoruz.”

‘Bu bir haykırış’ Silah arkadaşlarınız hâlâ tutuklu... Ben belki bunu sakin sakin söylüyorum ama bu bir haykırış... İnanın, arkadaşlarımın tahliyesinden daha fazla şu anda arzu ettiğim bir şey yok. Şu anda ben huzur içinde değilim. Bu konunun mümkün olan en kısa zamanda çözülmesi gerekiyor. Bir adli hata olduğu anlaşıldı ama şu an sürüncemede bırakıldı. Bundan sonra yargıya saygı duyabilmemiz için bu konunun ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Ben normalde meslek yaşamımda her zaman mantık üzerinde durmuşumdur. Ama bu konuda duygularımı engelleyemiyorum.

Karşı tarafın herhangi bir kuralı yoktu Dursun Çiçek tutuklanıp serbest bırakıldığı dönemde sizin “Arkasındayım” diye bir açıklamanız olmuştu. Ancak TSK’ya “Askerini verdi”, “Askeri yargıda yargılanabilirlerdi” şeklinde eleştiriler yapıldı. O dönem karargâhta nasıl bakılıyordu bu davalara? Silahlı Kuvvetler gerçekten hukuk kurallarına, talimatlara, emirlere sıkı sıkıya bağlı olan bir kurumdur. Değil bir kanuna aykırı hareket etmek, verilmiş bir emre aykırı hareket etmek bile kimsenin aklının köşesinden geçmez. Biz, tabi olan bitenin büyük ölçüde farkına vardığımızda da mücadelemizi hep hukuk çerçevesinde yürütmeye çalıştık. Hukuka aykırı bir şey yapmak, kendimizi savunurken dahi hukukun dışına çıkmak aklımızın köşesinden geçmedi. Ama o dönemde medyanın bir bölümü de dahil olmak üzere yargısız infaz olaylarına giriştiler. Dursun Çiçek olayı ortaya çıktığı zaman aynı gün sabah -ki o zaman Genelkurmay Başkanımız yurtdışında, ben 2. Başkanım. Kendisiyle telefonda görüştüm. O telefon görüşmesine de örgüt bağlantısı dediler. (Gülüyor) Yurtdışındaysa her gün rutin olarak Genelkurmay Başkanı’yla görü-

‘Ülkenin parçalanmasını düşünmek kabul edilemez’ BDP mitinglerinde “Ya müzakere ya savaş” pankartı açıyor. PKK özerklik istiyor. Ne olacak? Bu ülkenin parçalanmasını düşünmek kabul edilebilecek bir şey değil.

Ülkeyi vermek gibi bir şey kimsenin aklından bile geçemez. Bunlar siyasi olarak da açık açık halkla paylaşılmadı. Ne düşünüldüğü, ne yapılmak istendiği kaba

hatlarıyla söylendi. Ama net olarak nereye doğru gidildiği konusunda kamuoyu aydınlatılmadı. Herhalde bazı şeyler düşünülüyor.


Hazırlayan: Hasan BÖĞÜN

İSVİÇRE’NİN PERİNÇEK KARARINA İTİRAZ METNİ ERMENİ SİTESİNDE

AİHM’ye baskı kurma çabaları ABD’nin desteklediği Ermeni gruplar 24 Nisan yaklaşırken eylemlerini artırdı. Amerikan gazetesi California Courier, İsviçre’nin AİHM’nin Perinçek kararına itiraz metnini yayımladı ALİ RIZA TAŞDELEN / PARİS

T

he California Courier gazetesinin 3 Nisan 2014 tarihli sayısında, gazetenin editörü Harut Sassounian İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Perinçek kararına yaptığı itiraz metninin kopyasına ulaştığını yazdı. Sassounian, itiraz metninin 6 sayfa olduğunu ve 5 yeni yargıcın itirazı 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire’ye gönderip göndermeyeceği kararını vereceğini belirtiyor. Sassounian’ın İsviçre’nin itiraz metninden özetlediği bölümler şöyle:

İtirazdan özet bölümler: “Karar, AİHM tarafından hiç incelenmeyen bir sorun -Ermeni soykırımı- ile ilgilidir. Bu dava, AİHM’nin hiç ele almadığı iki temel hukuki sorunu ortaya çıkarıyor: Ermeni soykırımının hukuksal niteliğini belirleme ve Konvansiyonun imzacılarından bir devletin ırkçılığa karşı mücadele çerçevesinde soykırımın inkârının cezalandırılmasını ifade özgürlüğü kapsamında ele alması. “Karar, AİHM içtihadına göre İsviçre’nin ‘takdir marjını’ yersiz bir şekilde küçültüyor. Perinçek, Ermeni soykırımı üzerine tutumunu değiştirmeyeceğini birçok kez tekrarlamıştır. İnkârcı kanısını ifade etme biçimi ‘özellikle saldırgandır’. Böyle bir kişinin, bu sorun üzerine ‘tarihi araştırma ve tartışma’yla ilgili belirli bir değer getirmesi, ‘Mahkemenin dengeli ve kurulu içtihatından uzaklaşmasına’ neden oldu. “Bu kararla yapay ayrımlar yaratılmış

Harut Sassounian oldu. Perinçek soykırım terimine karşı çıkmakla kalmıyor, Ermenilerin katledilmesini ‘uluslararası yalan’ olarak niteliyor. Diğer taraftan Ermeni soykırımıyla ilgili uluslararası bir karar olmamakla birlikte, 1919’da Ermeni soykırımı kışkırtıcılarının Türk mahkemesinde yargılanmaları, Uluslararası Adalet Divanı içtihatları doğrultusunda olumsuz davranışları ve olayı doğrulayan inandırıcı kanıtlar içeriyor. Diğer taraftan, Nürnberg mahkemesi bile soykırım terimini kullanmamış ve Nazi sorumlularını soykırımdan değil, barışa karşı suçtan, savaş ve insanlığa karşı suçtan mahkûm etmiştir.”

Kışkırtmalar Öte yandan, ABD’nin desteklediği Ermeni çevreler, 24 Nisan yaklaşırken AİHM üzerinde baskı kurma çabalarını yoğunlaştırdılar. Kanada’da “Ermeni soykırımı” yalanını savunan bir grup, Toronto’da Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu önünde bir gösteri düzenledi. Kanada’da yaşayan Türkler de erken saatlerde konsolosluk çevresinde Türk bayraklarıyla toplanarak, grubun konsolosluk binasına girmesine karşı önlem aldı. Kanada polisi iki taraf arasına girerek

Paris’teki gösteri. çatışma çıkmasını önledi. Ermenistan bayraklarını taşıyan grup, Türkiye karşıtı sloganlar attı. Türkler karşılık olarak İstiklal Marşı’nı okudu. Akşama kadar süren gösteri, olay çıkmadan sona erdi. 24 Nisan’da Kanada’nın başkenti Ottowa’daki Türkiye Büyükelçiliği önünde gösteri yapılacağı öğrenildi

Kesep saldırısını istismar Ermeniler ABD’de, Fransa’da ve Bulgaristan’da benzer gösteriler düzenlediler. Bu gösterilerde AKP hükümetinin Suriye’ye yönelik saldırgan politikası ile “Ermeni soykırımı” yalanı arasında ilişki kurulmaya çalışıldı. ABD’nin Los Angeles kentinde Türkiye Konsolosluğu önünde toplanan bir grup, Suriye bayrakları taşıyarak gösteri yaptı. Grup, AKP’nin Suriye’nin sınır kasabası Kesep’e Ermeniler ya-

şadığı için saldırı düzenlediği, 100 yıl önce de Osmanlıların Ermenileri katlettiği iddialarını dile getirdi. Ermeni gruplar Fransa’nın başkenti Paris’te Kesep saldırısına karşı çıkan Suriyelilerin gösterisini istismar etmeye çalıştı. Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanan Suriyeliler Kesep saldırısını kınadılar. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın resimlerini ve Suriye bayrakları taşıyan göstericiler, “Suriye’nin egemenliğine saygı”, “Türk ve yabancı müdahelesine hayır”, “Erdoğan’ın Türklerle Suriyeliler arasında fitne çıkarmasına izin vermeyin” sloganları attılar. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da da yine Ermeni gruplar Kesep saldırısını protesto gösterisini saptırmaya kalkıştı. Ancak Suriyeliler bu grişimlere itibar etmedi.

ALİ RIZA TAŞDELEN

30

giderek artan kamu borcu, Sosyal Demokrat Jean Marc Ayrault’un başını yedi. Başbakan Ayrault yenilgiyi kabul ederek “Mesajı aldım” dedi ve istifa etti. Hollande kabineyi kurma görevini İçişleri Bakanı Manuel Valls’a verdi. Valls, Sosyalist Parti içinde hırçın ve saldırgan kişiliğiyle, bakanlığı sırasında yabancılara, özellikle de Romanlara karşı izlediği ırkçı söylemleriyle tanınıyor. Partinin sağ kanat temsilcisi. “Romanların yaşam tarzları bizden farklı. Fransız toplumuna uyum sağlayamazlar, sınır dışı edilmelidirler” diyerek yüzlerce Roman kampını yıktırmış, on binlercesini sınır dışı etmişti.

Irkçı başbakan

Solun Sarkozy’si

İşsizliğin engellenemeyen yükselişi, sosyal politikaların iflası, bir türlü düşürülemeyen bütçe açığı ve

Valls’ın bu ırkçı ve sağ politikaları muhafazakâr çevrelerde prim yapıyor ve en “başarılı” politikacı olarak gö-

Hasan

BÖGÜN hasanbogun@aydinlikgazete.com

Kerry’den iflas itirafı

F

ilistin tarafının veya İsrail’in “Ortadoğu barış görüşmelerinden çekiliriz ha!” tehdidinde bulunduklarını sık sık duymuştuk. Çekildikleri de olurdu. Bu tehditlerin kendince bir mantığı vardı. Taraflar, pazarlık güçlerini artırmak için, barış görüşmeleri mekanizmasını kuran ve yöneten ABD’ye bir bakıma şantaj yapardı. ABD, biraz işaret parmağını sallayarak, biraz rüşvetler vererek tarafları yatıştırır, yeniden masaya çekerdi. Böylece ABD’nin asıl politikası olan “ne savaş ne barış” durumu baki kalırdı. Şimdi oyuncular değil, oyunu yazan ve sahneye koyan yönetmen “Çekilirim” diyor. Amerika’nın Sesi’nin haberine göre, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Filistin ve İsrail taraflarını “üzücü adımlar” atarak görüşmeleri baltalamakla suçladı ve görüşmelerden tamamen çekilmeyi değerlendirdiğini açıkladı. Kerry’nin kastettiği “üzücü adımlar,” Filistin’in Birleşmiş Milletler’e devlet olarak başvurması ve İsrail’in Filistinli tutukluları serbest bırakmaması.

Askeri güç yoksa yumuşak güç yok

Hollande’ye yerel seçim şamarı Mart pazar günü Fransa’da da yerel seçimlerin ikinci turu yapıldı. Cumhurbaşkanı François Hollande’nin Sosyalist Partisi tam bir hezimete uğradı. 150 civarında il ve ilçeyi Nicolas Sarkozy’nin Halk Hareketi Partisi’ne (UMP) kaptırdı. Merkez sağ ve sol iki partinin korkulu rüyası Le Pen’in Milli Cephe’si 10 il ve ilçenin belediyelerini aldı. Bu seçimin belirleyeni sandık başına gitmeyen yüzde 35’lik kitle oldu. 43 milyon seçmenin 15 milyonu oy kullanmadı. Yapılan analizlerde Sosyalistlerin kendi seçmenini harekete geçiremediği belirtiliyor. Sol seçmenin Hollande’ye güvenmediğinin altı çiziliyor. Merkez sağ muhalefet olan UMP, Marsilya, Toulouse, Quimper, Limoges ve Saint-Étienne gibi şehirlerde başarılı oldu. Sosyalistler Yeşillerin desteğiyle Paris’i ellerinde tuttu. Hükümetin politikalarını belirleyen Cumhurbaşkanı Hollande, yenilgiyi kabul ederek “Sorumluluk benim” dedi.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İZDÜŞÜM

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Kerry’nin barış görüşmelerini yeniden başlattığı 2013 Temmuz’unda girişimin başarıya ulaşmayacağını öngörmüştük. 30 Temmuz 2013 tarihli Aydınlık’taki yazımızda öngörümüzü dayandırdığımız nedenleri de yazmıştık. Gelinen noktada tekrarlamakta yarar var. ABD’nin barış kuruculuğu “yumuşak güc”ünden geliyordu. “Yumuşak güç” son tahlilde askeri caydırıcılığa ve ekonomik güce dayanıyor. ABD askeri caydırıcılığını Yugoslavya’da, Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da ve bir ölçüde Suriye’de istediği hedeflere ulaşamadan harcadı. Şimdi, eskiden olduğu gibi dünyanın herhangi bir yerine ordu sevk edemiyor. Ekonomisi de krizden kurtulamıyor. Dış borcu 17 trilyon dolar sınırını aştı ve milli hasılasının üstüne çıktı. En büyük alacaklısı ise Çin.

Suriye’de başarısızlık Ortadoğu’da bir denklem vardır; “Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış olmaz” denilir. Kerry’nin geçen yaz barış görüşmelerini yeniden başlatması, Suriye’deki “örtülü savaş”ın seyriyle ilgiliydi. İsrail’in Suriye askeri hedeflerini vuran hava saldırıları Şam’ı denklemin dışına çıkarmak içindi. Terör gruplarının İsrail kontrolü altındaki Golan’dan Suriye’ye sızarak terör eylemleri yapmaları da... Kerry’nin görüşmelerin başarısızlığa uğradığını söylemesi, dolaylı olarak Suriye’deki “örtülü savaş”ın başarısız olduğunu itiraf anlamına geliyor. Caydırıcılık yerle bir... Bu olgular doğal olarak şu soruya yol açıyor: Mademki barış ve düzen kuramıyor, o halde ABD’nin Ortadoğu’da işi ne? Bölge ülkeleri aralarındaki sorunları kendileri çözebilir. Nitekim gidiş o yönde. ABD’nin Filistin’i içeriden zayıflatmak için kullandığı Hamas da yeniden İran ile “stratejik ittifak” yaptı.

Tek kutupluluk bitti ve işzizlik kurumuna kayıtlı olanları da eklersek toplam 5 milyon 230 bin.

Sistemin çıkmazı Hollande

Valls

rülüyor. Bu yönleriyle Sarkozy’ye benzetiliyor, “Solun Sarkozy’si” diye anılıyor. Partinin sol kanadı huzursuz. Şimdiden eleştiri bombardımanına başladılar. Ortakları Yeşiller yeni hükümette yer almadı. Dışişleri Bakanı Laurent Fabuis ve Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian yerlerini korurken birçoğunun yeri değişti ve yeni isimler kabineye girdi. Valls’ın başbakanlığındaki hükümet, Ayrault hükümetinin politikalarını devam ettireceğini açıkladı. Hollande, “Yeni hükümet mücadele hükümeti olacak. Eğitim, işsizlikle mücadele ve alım gücünü yükseltmek üç ana hedefimiz olacak” diye konuştu. İyi de nasıl? Hollande, “Milli Eğitime 60 bin yeni kadro alacağız” dedi; olmadı. “İşsizliği düşüreceğiz” dedi; aralıksız her ay yükseldi. Bugün tamamen işsizlerin sayısı 3 milyon 600 bin, yarım yamalak çalışan

Buna bir de yapılan bütçenin tutturulabilmesi için hükümetin 2017’ye kadar 50 milyar avro tasarruf etmesini eklediğimiz zaman, yeni hükümetin daha bugünden başarısız olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu öngörüyü teyit etmek için yapılan anketlere bakmak yeter: Yeni başbakana halkın güveni yüzde 45, Hollande’ye ise yüzde 25. Aslında kapitalist sistem, esaslı bir sosyoekonomik ve politik çıkmaz içinde. Halk, Sarkozy’e karşı Hollande’ye oy vermişti. Şimdi Hollande’ye karşı Sarkozy’nin partisine oy veriyorlar. Sarkozy, neoliberalizmin temsilcisiydi, Hollande ise kendi deyimleriyle sosyal liberal. Biri sistemin sağ, diğeri sol ayağı. Sistem tıkanmış ve halktan yana ilerici bir çözüm üretemiyor. Böyle olunca aşırı sağ büyüyor. Bu durumda “aşırı” solun da büyümesi gerekiyor değil mi? Ama bir ışık gözükmüyor.

ABD, Ortadoğu barış görüşmelerini “Ortadoğu Dörtlüsü” adına yürütüyor. Dörtlünün içinde Birleşmiş Milletler (BM) ve Rusya da var. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçen Mayıs ayında, Kerry’nin Ortadoğu Dörtlüsü’ne bilgi vermesi gerektiğini söylemişti. Lavrov daha o zamandan ABD’yi “İşi yapamıyorsan devret” diye sıkıştırmıştı. Kerry’nin görüşmelerin başarısız olduğu yönündeki itirafı, Ortadoğu Dörtlüsü’ne “Ben bu işin altından kalkamadım, buyrun ne yaparsanız yapın” demek anlamına gelir. Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitri Rogozin, “Dünya artık tek kutuplu değil” derken boşuna dememiş. Ortadoğu’daki bu gelişmeler, Ankara’daki Eşbaşkanlık rejiminin yıkılmasını kolaylaştıran dış etkenlerdir.

NATO’dan Polonya’ya asker Polonya Başbakanı Donald Tusk, NATO’nun Ukrayna’daki durumla bağlantılı olarak Doğu Avrupalı üyelerinin güvenlik endişelerine yanıt vermek için Polonya’daki askeri varlığını artıracağını açıkladı. İngiliz gazetesi Independent’in haberine göre Tusk, Rusya ile çatışma riskini en aza indirmek için NATO’nun, ülkeye kalıcı bir garnizon yerleştirmek yerine sürekli değişen askeri kontenjan kullanacağını belirtti. Tusk, önceki günlerde, NATO’yu Polonya’daki askeri varlığını artırmada çok yavaş davranmakla suçlamıştı. NATO Konseyi, Mart ayı sonunda, Polonya ve Romanya hava sahalarında keşif uçuşlarının yapılmasına karar vermişti.

T.C. TÜRKO LU CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/184 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Kahramanmaraş İl, Türkoğlu İlçe, 245 Ada No, 1 Parsel No, Öznecik Mevkii, Merkezde kain Taşınmaz üzerinde hali hazırda herhangi bir yapı yoktur, arsa vasfındadır. Borçlu hissesi tamdır. Arazi yapısı düzdür. Köşe parseldir. Zemin yapısı inşaat yapmaya müsaittir. İmar durumuna göre 2 katlı, her katta oturum alanı 251,20 m2 yapı yapılabilir, üzerine yapı yapıldığı taktirde belediye hizmetlerinden faydalanabilir. Değeri: 628,54m2*70,00TL/m2= 43.997,80 TL’dir. Adresi : Türkoğlu / KAHRAMANMARAŞ Yüzölçümü : 628,54 m2 Arsa Pay : mar Durumu : A-2 (Ayrık nizam 2 katlı) konut alanındadır. K ymeti : 43.997,80 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : 1. Sat Günü : 29/05/2014 günü 10:00 - 10:10 arası 2. Sat Günü : 25/06/2014 günü 10:00 - 10:10 arası Sat Yeri : TÜRKOĞLU İCRA MÜDÜRLÜĞÜ 2 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Kahramanmaraş İl, Türkoğlu İlçe, 120 Ada No, 3 Parsel No, Gaziler Mevkii, Merkezde kain Taşınmaz, arsa vasıflıdır, borçlu hissesi tamdır. Taşınmaz üzerinde hali hazırda iki katlı ev vardır, cinsi betonarme karkastır, ısınma sistemi sobalıdır. Üzerindeki ev iki katlı olup, istasyon mah. no.7’de zemin ve normal kattan oluşmaktadır. zemit kat oturum alanı balkonlar dahil 154,50 m2’dir. Girişte hol 4 oda+salon+mutfak+banyo wc vardır. Yer kaplamaları seramik duvarlar plastik boya, tavan kireç badanadır. Banyo wc duvarları fayans kaplamadır. Kapı doğramaları ahşap, pencere doğramaları pvc ahşap karışıktır. Mutfak alnı fayans kaplamadır. Mutfakta tezgah ve basit dolaplar vardır. Dış cephe sıvalı boyalıdır. Hali hazırda kullanılmaktadır. İnşaat ruhsatı yoktur, suyu, elektriği vardır. Yapının oturum dışında kalan kısımlar bahçe olarak kullanılmaktadır. Edinilen bilgilere göre 17-18 yılıktır. Normal kat oturum alanı balkonlar dahil 189,09 m2’dir. normal kat ortadan ikiye bölünerek 2 adet ev olarak kullanılmaktadır. 1 nolu ev; oturum alanı 80 m2’dir, girişte hol 2 oda+salon+mutfak+banyo wc vardır. Yer kaplamaları seramik duvarlar plastik boya tavan kireç badanadır. Banyo wc duvarları fayans kaplamadır, kapı doğramaları ahşap, pencere doğramaları pvc ahşaptır. mutfak alnı fayans kaplamadır. Mutfakta tezgah ve basit dolaplar vardır, dış cephe sıvasız, boyasızdır. Hali hazırda kullanılmaktadır. İnşaat ruhsatı yoktur, suyu, elektriği vardır. Yapının oturum dışında kalan kısımlar bahçe olarak kullanılmaktadır. Edinilen bilgilere göre 17-18 yıllıktır. 2 nolu ev; oturum alanı 80m2’dir. Girişte hol 2 oda+salon+mutfak+banyo wc vardır. Yer kaplamaları seramik duvarlar plastik boya tavan kireç badanadır. Banyo wc duvarları fayans kaplamadır. Kapı doğramaları ahşap, pencere doğramaları pvc ahşaptır. Mutfak alnı fayans kaplamadır. Mutfakta tezgah ve basit dolaplar vardır. Dış cephe sıvasız, boyasızdır. Hali hazırda kullanılmaktadır. İnşaat ruhsatı yoktur, suyu elektriği vardır. Yapının oturum dışında kalan kısımlar bahçe olarak kullanılmaktadır. Edinilen bilgilere göre 17-18 yıllıktır. Çevre ve şehircilik bakanlığı 2013 yılı yapı birim maliyetine göre mevcut ev 4 sınıf A grubu yapılara girmekte olup m2 birim fiyatı 490,00 TL/m2’dir. 16-20 yıllık yığma karkas yapılarda yıpranma payı %20’dir. Zemin kat evin oturum alanı 154,50m2*490TL/m2*0,80 (yıpranma payı)*0,95(inşaat durumu)= 57.535,80TL, Normal kat 1 nolu evin oturum alanı 80m2*490TL/m2*0,80(yıpranma payı)*0,95(inşaat durumu)= 29.792,00TL, Normal

kat 2 nolu evin oturum alanı 80m2*490TL/m2*0,80(yıpranma payı)*0,95(inşaat durumu)= 29.792,00TL, Arsanın değeri : 932,56m2*70TL/m2=65.279,20 TL Toplam (arsanın+evin) değeri : 182.399,00 TL’dir. Adresi : Türkoğlu / KAHRAMANMARAŞ Yüzölçümü : 932,56 m2 Arsa Pay : imar Durumu : Ayrık iki nizam katlı konut alanındadır. K ymeti : 182.399,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : 1. Sat Günü : 29/05/2014 günü 10:20 - 10:30 arası 2. Sat Günü : 25/06/2014 günü 10:20 - 10:30 arası Sat Yeri : TÜRKOĞLU İCRA MÜDÜRLÜĞÜ Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/184 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 22/03/2014 (İİK m. 1261 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 22319 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Kakuro 2

Yıl. 94 Sayı. 2339

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek

Kare

Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi

Önder Öztürk Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Erdem Atay Dünya Şafak Terzi Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Spor Anıl Budak Recep Erçin Bilgi İşlem Güven Karakurt Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Suyun çıktığı yer, kaynak, memba - Korku, yılgınlık gibi sebeplerle konuşmamak, hareket etmemek veya tepki göstermemek 2. Arap üslubunda olan, girişik bezeme - En küçük sosyolojik birim; familya 3. Tantal'ın simgesi - Bir yazıyı, bir düşünceyi alma, aktarma, alıntı 4. Yapma, meydana getirme - Bir haber ajansı - Köpek - İlgi eki 5. Gönül ayartıcı, cilveli – Bir renk 6. Dört bir taraf - Kumrugillerden bir kuş türü 7. Hz.İsa, Meryem veya azizlerin tahta üzerine yapılan boyalı resimlerine verilen ad – Akarsu yatağı 8. Ut çalan kimse - Ailesinin geçimini sağlayan - Eski Çin ve Moğol hükümdarlarına verilen ad 9. Lantan'ın simgesi - Burun Samsun'un bir ilçesi 10. İğdiş edilmiş - Kaba baston Evin bir bölümü 11. Akşam yemeği - Çalım, caka Bir yüzölçümü birimi 12. Vücuda giren mikropları zararsız hale getirmek için organizmanın çıkarttığı madde -

Düzgün kesilmiş uzun ve ensiz tahta Yukarıdan aşağıya 1. Keçiyolu - Bilginler 2. Uzak - Yeni yetişen ağaç veya ağaççık 3. Sodyum'un simgesi - Nesnel, objektif - Tanzanya'nın plakası 4. Ağabey (kısa) - Yankı, aksi seda - Limon ve sirke tadında olan 5. Namazda, bir kıyam, bir rüku ve iki secdeden oluşan bölüm Ekmek - Beyaz 6. Kamu kuruluşlarının ve devlet memurlarının temel hak ve yükümlülüklerini belirleyen yasalar - Bir işi, bir görevi yerine getirme 7. Kayak - Saf, sersem - Öç, intikam 8. Binmeye ayrılmış şey - Söz 9. Hz.Muhammed'i övmek amacıyla yazılan kaside - Giyside boyun bölümü - İçeri taraf, dahil 10. Güzel kokulu bir madde - Bir Japon imparatoru unvanı 11. Yabancı - Bir kömür türü - Bir derneğe belirli sürelerde ödenen üyelik parası 12. Büyük, ulu - Başkentimiz

Soldan sağa 1 Osmanlılarda cam yapımcısı 6 Çift kürekli sandal 10 Bir göz rengi 11 Dil 13 Köpek 14 Ana motifin tekrarına dayanan canlı ve hareketli beste 16 Bazı böceklerin katı ve sert olan üst kanatları 18 Açık karşıtı 20 Geri çevirme 21 Vakit, zaman 23 Fiji'de bir dağ 25 Pastacılık ve şekercilikte kullanılan çok ince öğütülmüş şeker 27 Bolivya'nın başkenti 29 Uganda (kısa) 30 Serap 32 Lümen (kısa) 33 Demir'in simgesi 34 Hususi

35 Kehle 37 Mutavassıt 39 Gök, gökyüzü 42 Öz 44 Bir seslenme sözü 45 "... Gündüz Kutbay" (ney üstadı) 47 İtalya'da bir nehir 49 Kar kuyusu 50 Bir hastalık Yukarıdan aşağıya 1 Koyun, keçi gibi hayvanların boynuna takılan çıngırak 2 Bir telefon sözü 3 Delikli tahta üzerinde taşlarla oynanan bir oyun 4 Yarı efsanevi Yunan masalcı 5 Bir nota 6 Gösterişli 7 Kayınbirader 8 Dikişte kullanılan pamuk ipliği 9 Devletçilik

12 "Hay hay", "olur" anlamında bir sözcük 15 Veri 17 Hendek, tuzak 19 Şamandıralarda, rıhtımlarda halat bağlamaya yarayan, sağlam mapalara geçirilmiş demir halka 22 Roma yığma toprak inşaatı 24 Hezaren 26 Hoşnutsuzluk 28 Sunak 29 Biraz ufak 31 Yumuşak deri 34 Umacı 36 Damıtıcı 38 Hattat cilası 40 Bir tür sandalet 41 Kat, yan 43 Kanal 46 Kiloamper (kısa) 48 Brom'un simgesi


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

twitter.com/medyaninhalleri

Okyanus ve deniz gözüyle ABD’de Bipartisan Policy Center adlı strateji merkezi uzmanlarından Dr. Svante Cornell ile Aydınlık’ta Şafak Terzi’nin yaptığı röportaj, ABD’den Türkiye’ye bakış konusunda ipuçları veriyor. Soru: Erdoğan’ın bu seçimlerden sonra daha güçlü olduğunu düşünüyor musunuz? Hayır. Daha önce “Bu seçimler, ancak AKP çok kötü sonuç alırsa önem teşkil eder” diye bir tespitte bulunduk. Ama kötü sonuç almadılar. Genel duruma bakınca giderek otoriterleşen bir hükümet var ve iktidarda kalabilme koşullarını tüm baskı araçlarını kullanarak sağlıyor. Bu konuda bir değişim yok. İktisatçılar büyük ekonomik krizin geldiğini söylüyor, Erdoğan bununla başa çıkabilir mi? Bence onu iktidarda tutan temel etken ekonomi oldu. Ve

ekonomik kriz gerçekten de beklendiği gibi gelirse, insanlar artık onun liderliğini sorgulamaya başlayacaklardır. Bunun üstesinden gelmesi çok zor gibi duruyor. Erdoğan’la Gülen’in ortak düşmanı ordu muydu? Bir bölümü orduydu. Kemalist rejimdir aslında... Muhalefetin çıkış yolunu nasıl görüyorsunuz? Asıl sorun programsızlık... Bir alternatif görüş ortaya atmak gerekir, ülkenin başına geçtiğinde ne yapacağınla ilgili bir alternatif program... Türkiye’de asıl sorun, muhalefetin zayıflığıdır. Sayın Cornell’e not: CHP’nin zayıf kalması ABD’nin verdiği reçeteyi uygulamasından kaynaklanıyor olmasın... CHP yönetimi CHP ilkelerinden ABD’yi memnun edecek şekilde saptığı halde güçlü bir alternatif parti

olamıyorsa bu neyin göstergesidir?

Denizci gözüyle... Balyoz hükümlülerinden emekli Tümamiral Semih Çetin, “Bir İhanetin Öyküsü” adlı kitabından bir yıl sonra ikinci kitabını yazdı: Nerede Kalmıştık... Semih Çetin kitabında hapishane hayatını, yaşadığı mutluluk ve mutsuzlukları, Türkiye’nin hallerini, siyasetin kendi penceresinden görünümünü, iktidar - cemaat savaşına bakışını akıcı bir dille anlatıyor. Balyoz davası en büyük darbeyi Deniz Kuvvetleri’ne vurmuştur... Amiral kadrosunun yüzde 50’si tasfiye edilmiştir... Bu oran Hava Kuvvetleri’nde yüzde 25, Kara’da yüzde 6’dır. Semih Çetin kitabında Kara Kuvvetleri’nden emekli edilen Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in

görüşlerine yer veriyor... Pekin özetle diyor ki: “... Denizcilerimiz kendi gemisini, gemilerinin komuta kontrol sistemlerini milli imkanlarla yapabilecek, istenilen bölgede her türlü görev ve harekat icra edebilecek seviyeye ulaşmış ve çok büyük mesafeler almıştır. Fakat bu sefer de birikimli amirallerimiz/subaylarımız üretilmiş deliller, varsayımlara dayalı iddianameler ve mahkeme kararlarıyla tasfiye edilmişlerdir. Deniz Kuvvetleri’nin dalları değil kökleri kesilmiştir.” Semih Çetin’i en çok şaşırtan ise Karacı General İsmail Hakkı Pekin’in şu sözleridir: “TSK’yi, Kara Kuvvetleri ağırlıklı yapıdan çıkarıp; Deniz Kuvvetleri ağırlıklı, modern fakat yeterli hava gücüyle desteklenen bir yapıya kavuşturmalıyız.”

Acun Ilıcalı ve Rıdvan Dilmen, Erdoğan’la görüştü

Semih Çetin bu sözleri görevdeki bir karacı general söylemiş olsa ilk fırsatta emekli edileceğini kaydediyor. “Nerede kalmıştık” Melih Aşık okunması çok yararlı bir kitap.

Gazetecilere saldırı emri veren AKP adayına tepki dinmiyor Muğla’nın Marmaris İlçesi’nde, AKP’den Marmaris Belediye Başkan adayı olan ancak seçilemeyen, İngiltere’nin Marmaris Fahri Konsolosu Doğan Tugay’ın, katıldığı bir toplantıda görüntü alan Marmaris TV sorumlu müdürü ile iki kameramanını talimat verip tartaklattığı belirtildi.

Doğan Tugay Doğan Tugay’ın talimatı üzerine Marmaris TV çalışanları darp edildi.

Yaşananlar, kameralar tarafından saniye saniye görüntülenirken, taraflar birbirlerinden şikayetçi oldu. Tugay, toplantıda Marmaris TV’nin kendisini görüntülemesine sinirlendi. İddiaya göre, Tugay, korumasına, “Oğlum çektirmeyin. Ne çekiyorsun. Çektirmeyin şu adama. Hala çekiyor. Alın makinesini. Versinler mahkemeye. Gidin üç ay yatın” diyerek, talimat verdi. Bunun üzerine Tugay’ın şoförü ve koruması Şeref T., AKP Marmaris İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Anıl B. ve partililerden Barbaros T., Marmaris TV Sorumlu Müdürü Hayriye Akok ile kameramanlar Özgen Kemer ve Murat Arıkan’ın görüntü almalarını engelleyip, tartakladı. Polisin gelmesiyle, olaylar yatıştı.

Güncelleşme zamanıdır Gezi direnişinin yükselerek devam ettiği, AKP iktidarının kendi halkını bombalamak dâhil, her turlu rezilliğinin ortaya saçıldığı bir ortamda, 30 Mart yerel secimi tamamlanmış olup, sonuçlarla ilgili kavga ise devam etmektedir. Görüldüğü kadarıyla ise, cemaat ve ABD nin muhalefetine rağmen AKP nin gecen seçimlere göre oy kaybı, sadece bir kaç puanla sınırlı kalmıştır. Seçim sonrasına baktığımızda da, seçim güvenliği konusunda bile güç birliği yapmayan veya yapamayan tüm muhalefetin bu konuda da sınıfta kaldığı açıkça gözükmektedir. Cemaatle işbirliği yapıp ABD’den icazet almaya çalışan CHP, 1923 den beri olduğu gibi bir kez daha açık bir başarısızlığa uğramıştır. BDP’nin uydusu HDP’nin Kürtler dışındaki halklarımız tarafından

benimsenmemesi ise seçimin olumlu yönlerindendir. İzmir’den görebildiğim kadarıyla, bu seçimde en çok çalışıp gayret gösteren partilerden birisi de ulusalcı İşçi Partisi dir. TGB’li gençlerin özverili çalışmaları dışında TBMM deki partiler kadar modern iletişim kanallarını kullanmaları, semt, semt dolaştırıp, adaylarını ve partilerini tanıttıkları minibüslerin etkili propagandalarının, SOL adına içimi burktuğunu söyleyebilirim. Seçimin mağluplarından olmaları ise.90 yıl önceki Kemalist söylemlerle halkla buluşmanın mümkün olmamasından kaynaklandığı ise açıkça ve bir kez daha anlaşılmıştır. Umudum, bu partideki özverili ve çalışkan kadroların da, tek seçeneğin SOL olduğunu kısa sürede anlamalarıdır. Bu arada Genel Başkanları Doğu

Marmaris Devlet Hastanesi’ne giden Akok ve iki kameraman darp raporu alıp, Çarşı Polis Merkezi’ne şikayetçi oldu. Tugay’ın da Marmaris TV’nin üç çalışanından şikayetçi olduğu öğrenildi.

TGC’den kınama Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Marmaris TV kameramanlarının tartaklanmasını kınayan bir mesaj yayınladı. TGC’den şu açıklama yapıldı: Marmaris Televizyonu haber ekibi, 3 Mart Perşembe günü Marmaris Otogarı’nda yapılan bir toplantıyı görüntülemek isterken saldırıya uğramıştır. Olay DHA görüntüleriyle de medyaya yansımıştır. Görüntülerde meslektaşlarımıza saldırı talimatını

AKP’den belediye başkanlığına aday olan Doğan Tugay’ın verdiği açıkça görülmektedir. Meslektaşlarımız, Doğan Tugay ile kameramanları darp eden kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Kendini hukukun üstünde gören Doğan Tugay’ın bu ilkel tavrını, toplantıda bulunan ve görevi vatandaşın güvenliğini sağlamak olan Marmaris Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin saldırıya seyirci kalmasını kınıyoruz. Halkın haber alma ve gerçekleri öğrenmesi için görev yapan gazetecilerimize yönelik bu çirkin saldırı emrini veren, saldırıyı gerçekleştiren kişiler ve seyirci kalan polislerle ilgili olarak işlem yapılması için Muğla Valisi’ni göreve davet ediyoruz. Meslektaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz

Ergenekon neyin adı? Perinçek in, tekrar TİP’i kurup sola açılma kararı ise, hala milli burjuvadan medet umduğunu söylese de SOL adına değerlendirilmesi ve izlenmesi gereken önemli bir husustur. Tabii ki bizi asıl ilgilendiren konu seçimlerde SOL’un ne yaptığıdır. Üzülerek söylesek de, TKP, ÖDP ve EMEP iyle on binde oranlarında oy alıp, geçen seçimlerin bile gerisine düşen SOL un başarısızlığı açıkça gözükmektedir. Geleceğin SOL’ a ait olduğunu unutmadan, örgütsel disiplin içinde eleştiri ve özeleştiri bizim en büyük silahımız ve mücadeleyi ileri Mete Gönenç taşımanın tek yoludur.

Davaya, olmayan bir örgütün adını koyarsınız... Medya, dava hakkında haber yaparken o adı kullanır... Böylece olmayan bir örgütün adı varmış gibi belleklere yerleşir... “Ergenekon” adı işte böyle bir süreçle tarihe geçmiştir. Yandaş yazarların sürekli olarak “Ergenekon” adını bir örgüt olarak kullanması da bu süreçte elbette büyük bir katkı sağlamış, böyle bir örgüt olduğu algısını topluma iyice yerleştirmiştir. “Ergenekon davası” kararlarının gerekçesi nihayet yayımlandı; önce bu gerekçeyi yazan mahkemenin durumunu anımsayalım: Bu mahkeme önce kaldırılmış ama elindeki davaları bitirmesi öngörülmüştü... Daha sonra tümden yok edildi çıkarılan yasayla... Yargıçları ve savcıları da farklı illere, farklı görevlere gönderildi. İşte kaldırılan yani “yok edilen” bu mahkeme, verdiği kararın gerekçesini dahi aylardır yazmadı, yazamadı...

Davaya zaten “kumpas” diyen iktidar çevreleri bile buna isyan etti... En sonunda da mahkemeye gerekçeyi yazıp bitirmesi için 15 günlük ek bir süre tanındı... Mahkeme bu süre içinde de gerekçeyi bitiremedi... Aslında sadece gerekçe konusu değil, bütün bir yargılama “süreci”, eski deyimle “safahatı” (safhaları), rahmetli İsmet İnönü’nün deyimiyle tam bir “maskaralık” olarak yansıdı kamuoyuna. Ergenekon davasının durumu, Balyoz davası açısından da geçerli olduğu halde, o davanın Yargıtay aşaması da tamamlanmış olduğu için, mağdurlar için henüz harekete geçilmemiş olması kamuoyu vicdanını rahatsız etmektedir. Hurşit Tolon’un içler acısı hukuki durumu ve mağduriyeti ise ayrı bir yazı Emre Kongar konusudur.

Tayyip Erdoğan, Sütlüce’deki AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda, partisinin ilçe ve belediye başkanlarıyla toplantı yaptı. Toplantının ardından televizyon programcısı Acun Ilıcalı ve futbıl yorumcusu Rıdvan Dilmen il başkanlığına geldi. Tayyip Erdoğan, Ilıcalı ve Dilmen ile yaklaşık bir saat görüştü. Acun Ilıcalı ile Rıdvan Dilmen, basına kapalı görüşmenin ardından il başkanlığından ayrıldı. Tv8’i alarak medya patronluğuna da soyunan Acun Ilıcalı, daha önce defalarca AKP ve Tayyip Erdoğan sevgisinin dile getirmişti. Acun Ilıcalı’nın Tv8’i Tayyip Erdoğan’ın yönlendirmesiyle satın aldığı ve Show’dan 20-30 milyon dolarlık alacağı olmasına karşın kendisine tam 102 milyon lira ödendiği iddiaları basına yansımıştı. Rıdvan Dilmen de, geçtiğimiz aylarda Fenerbahçe taraftarlarının maç sırasında AKP ve Tayyip Erdoğan aleyhine tezahurat yapmasına sinirlenmişti. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda “Hırsız Tayyip Erdoğan” diye bağıran on binlerce taraftarı hedef alan “şeytan” lakaplı yorumcu, “Bir Fenerbahçeli olarak gerçekten çok üzüldüm. Çok ciddi hizmetleri olan ülkenin Başbakanına haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Zaten Fenerbahçe kulübüne siyasetin karışmaması lazım. Sayın Başbakan herkesten fazla Fenerbahçelilik yapmıştır hiç haketmedi” demişti. Sonraları Erdoğan’ın Fenerbahçe kongresine müdahale ettiğini gösteren ses kayıtlarının internette yayınlanması üzerine Rıdvan Dilmen’den bir yorum gelmemişti.

Gülerce kimseye yaranamadı AKP-Cemaat kavgasının ardından Cemaat’in yanında yer alan Nazlı Ilıcak ve AKP’ye yakınlığıyla bilinen Rasim Ozan Kütahyalı, Zaman yazarı Hüseyin Gülerce konusunda “birleşti”. Gülen Cemaati’nin sözcüsü olarak tanınan ama son dönemde Cemaat içerisinden sıkça eleştiri alan Gülerce’nin seçimlerden hemen sonra İnternet Haber’e verdiği röportaj iki yazarın da hedefindeydi. Gülerce röportajda, “Cemaat’e yakın bazı şahısların sert üslubunu ve Hizmet Hareketi’nin CHP için oy toplamasını yanlış bulduğunu” ifade ediyordu. Ilıcak bu konuda “Keşke özeleştirilerini kendine saklasayHüseyin Gülerce dı” derken, Kütahyalı da “Gülerce’nin kimliğinin sorgulanması gerektiğini” ima etti. Ilıcak, Bugün gazetesindeki köşesinde, Gülerce hakkında şu yorumu yaptı: “Keşke, hemen seçimlerden sonra, Cemaat tam da hedefe konulmuşken bu özeleştirileri kendisine saklasaydı.”Kütahyalıise “Şimdi önümüzde şu soru var... Gülerce samimi bir demokrat mı yoksa iyi polis rolü oynayan paralel bir truva atı mı?” dedi. Ancak Ilıcak Gülerce’ye, Tayyip Erdoğan’ı eleştirmediği için de sitem ediyordu: “Gülerce’nin, ‘Cemaat’e yakın kişilerin daha nezih bir dil kullanmasına’ ilişkin arzusunu anlıyorum. Keşke bu hislerini dile getirirken aynı röportajda, AK Parti’nin ve Başbakan’ın üslubunu da eleştirseydi. O zaman kimse ‘Cemaat’te çatlak’ gibi bir izlenim edinip bu sözlerini istismar etmeye kalkışmazdı” dedi.

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Haftaya Bakış 12.00 Haber Masası 14.00 Ne Dersiniz? (t) 15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Matruşka 22.00 Kırmızı Klasör 00.00 Gece Raporu

08.00 Güne Başlarken 10.00 Haber Saati 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Ana Haber 19.30 Hakan Aygün Analiz 20.00 Neler Oluyor 21.00 En Ana Haber 22.00 Zamanın Ruhu 00.00 Günsonu Haberleri

07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Yereli Yönetenler 13.00 Haber 13 13.45 Film 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Canlı Performans 22.00 Türkü Pınarı 00.00 Belgesel

09.00 Haber 09.20 Sormak Gerek 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 18.00 Spor Haberleri 20.00 Ana Haber 21.30 Sanatın Adımları 22.30 Beyaz Perdenin Notaları 23.00 Şehrin Sesi

09.00 Parametre 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 15.30 Spor 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Tarafsız Bölge

09.30 Ekonomi Notları 10.00 Haber Merkezi 10.25 Seçim Aktüel 11.00 Haber Merkezi 13.00 Öğle Bülteni 16.00 Günün İçinden 16.45 Dünya Gündemi 18.15 Gece Gündüz 20.00 Ana Haber Bülteni 21.10 45 Dakika 22.00 Yakın Plan 23.00 Haber

06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Bir Milyon Canlı Para 23.00 Arkadaşım Hoşgeldin

06.45 Sabah Haberleri 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Survivor 23.30 Kardeş Payı

07.00 Cennet Mahallesi 08.30 Show Dünyası 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Misafir Ol Bana 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.30 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Sammy’nin Maceraları 21.45 Güldür Güldür 23.15 Hey Canlı

07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Oynat Bakalım 18.30 Film: Bela İş Başında 20.00 Film: Hayalet Şehir 22.15 Saba Tümer’le Bu Gece 23.45 Film: Şehrin Azizleri: Azizler Günü

07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Karlı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Karadayı 23.15 Kara Para Aşk

08.10 Küçük Hanımefendi 10.00 Sağlık Sıhhat 11.15 İye Şeyler 11.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.30 Elde Var Hayat 15.00 Aileler Yarışıyor 16.45 Seksenler 19.00 Ana Haber 19.55 Beni Böyle Sev 22.55 Film: Next 00.50 Aileler Yarışıyor

10.00 Haber 10.35 Gündem 11.10 Türkiye Ajansı 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 15.35 Gündem 16.10 Türkiye Ajansı 18.30 İnsan 20.00 Ana Haber 21.00 Fazla Mesai 22.00 Haber 22.30 Pazartesi Sendromu

09.35 Bakış 10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Masası 12.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.05 Söz Sende 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.30 Neyim Var Ne Yapayım?

09.30 Gündem Özel 11.00 Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.30 Ana Haber 21.30 Haftanın Sohbeti 22.30 Top Ağlarda 00.30 Gece Haber

10.30 Piyasa Ekranı 11.00 Finans Ekranı 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 15.30 Piyasa Ekranı 16.00 Kapanışa Doğru 17.00 Son Baskı 17.30 Piyasaya Bakış 18.30 Sünger Bob 20.00 Two and a Half Men 22.00 Game Of Thrones 23.00 Revolution

10.00 Wedding Band 11.00 The Newsroom 12.00 Ellen Show 14.00 Wedding Band 15.00 The Newsroom 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 Wedding Band 19.00 The Newsroom 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show

06.45 Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 22.45 O Hayat Benim

09.10 Annem 10.45 Kavak Yelleri 12.45 Merhamet 14.50 Hanımın Çiftliği 17.00 5 Yıldızlı Şefler 18.10 Painkiller Jane 20.00 Çok Güzel Hareketler Bunlar 21.30 Film: Geri Kalan Hayatının İlk Günü 23.45 Entourage


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Yeni Edebiyat’ın kurucu kimliği: Ankara’nın müzik festivali başladı

Ankaralı müzikseverlere dopdolu bir program sunmak üzere hazırlanan 31. Uluslararası Ankara Müzik Festivali geçtiğimiz gün Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenlenen açılışla başladı. Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası, Çaykovski ve Frank’ın eserlerini seslendirildiği konser ile yapılan açılış büyük beğeni topladı. 30 Nisan 2014 tarihleri kadar sürecek olan festivalde bu yıl pek çok ilk ve gençlere yönelik ilginç etkinlikler bulunuyor.

SABAHATTIN ALI FERİDUN ANDAÇ

A

Bach’ın yapıtları üzerinde uzmanlaşmış Alman çellist Pieter Wispelwey, Avrupa’daki festivallerin aranan topluluğu Borodin Quartet ve piyanist Alexei Volodin, Venezuella varoşlarından müzikle fışkıran Simon Bolivar Quartet, bir Türk ve üç Yunan müzisyenden oluşan Atina’nın aranan dörtlüsü Tetraktys Quartet, vokal, çello ve gitarı buluşturan Trio Anka, Hollanda’dan Duo Pehlivanlı-Safonova viyola-piyano ikilisi festival programını oda müziği dalında zenginleştirip renklendiren topluluklar. Pink Floyd, Liszt ve Piazzola sevenler için, üç konsepti aynı konserde Londra merkezli çalışan genç piyanist Ayşe Deniz Gökçin buluşturuyor. Pink Floyd uyarlamalı topluluğun da beğenisini kazanarak internette tıklanma rekorları kıran Ayşe Deniz Gökçin, Güney Amerika ve Avrupa’dan peşpeşe aldığı davetlerle verdiği konserlerden sonra, bu düzenlemelerini ilk kez Ankara’da seslendirecek.

ziz Nesin’le bunu enine boyuna konuştuğumu hatırlarım. Vakıf’ta önüme bir dosya koymuş; “her şey burada, yazacağım, herkes şaşıracak” demişti. Yazmamam kaydıyla anlattıkları şaşırtıcıydı doğrusu! Burada bu türden bir değerlendirmeye girecek değilim. Ama böylesi bir yaklaşımın bir yazarın dünyasına bakarken neleri içermesi gerektiğini bize anımsatması açısından, satır başlarıyla da olsa, değinmenin yararlı olabileceği görüşündeyim. Bilinir, yazarımız öyküler, romanlar yazdı. Yazın tarihindeki yerini de bunlarla pekiştirdi. Yazdığı şiirler, yazılar, oyun yazınsal uğraşının bir parçasıdır. Edebî kimliğini belirleyen bu birikimi göz ardı etmeden aydın kimliğine baktığımızda, onun başına gelen “olay”ın ipuçlarını İçimizdeki Şeytan romanında bulmamız mümkün. Ama onu ölümün kıyısına asıl getiren “Marko Paşa” dönemiyle birlikte, çevresindeki “aydın”ların “ihanet”idir de. Walter Benjamin’in sürüklenişi/yazgısı, aydın olma serüveniyle Sabahattin Ali’nin buluşma noktalarını bir araya getirdiğimizde, aslında, aydınımızın faşizmin karanlık döneminde ülkemizdeki yüzünü ve işbirlikçilerinin neler yaptıklarını da görebiliriz. Bu kaydı buraya düşerek, Sabahattin Ali’nin edebiyatımızdaki yerine/onun edebî yolculuğuna bakalım öncelikle. Bu imlediğim gerçeklik/ortaklık ise bir başka yazının konusu olsun.

Yepyeni konseptiyle Al di Meola

Aydınlanmacı bir yazar

Atina’nın aranan dörtlüsü

Geniş kitlelerin beğenisini kazanmış ünlü gitarist Al di Meola da, yepyeni konseptiyle 31. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin dikkati çeken konuklarından biri. Al di Meola,”Beatles and More” adını verdiği konserinde Beatles parçalarını bir yaylı çalgılar dörtlüsü ve kendi triosuyla birlikte 3000 kişilik Congresium salonunda seslendirecek. Ankara’nın bu yüksek kapasiteli salonu festivalde, Türkiye’de ilk kez “Ballet Nacional de Espana / İspanya Devlet Balesi”nin flamenko gösterisine de sahne olacak. Festivalin kapanışı da gene Congresium’da, dünyanın en ünlü Rus topluluklarından biri olan Vladimir Ponkin şefliğindeki büyük Ossipov Balalayka Orkestrası ile yapılacak. Konserde senfonik balalayka orkestrası bazı parçalarda mezzosoprano Irina Dolzhenko ile tenor Alexander Zakharov’a da eşlik edecek.

Çağdaş Türk edebiyatının öncülerinden Sabahattin Ali’nin (25 Şubat 1907-2 Nisan 1948) ilk öyküsünü (“O Arkadaşım”) yayımlamasının (Irmak dergisi, Şubat 1928) üzerinden 86 yıl geçmiş. Şiirlerini 1934’te Dağlar ve Rüzgâr adıyla ilk kitabı olarak yayınlamıştı. İlk öykü kitabı Değirmen ise, bundan bir yıl sonra çıkmıştı. Bugün, öldürülüşünün 66. yılında yapıtları geniş bir okur kitlesince okunmaya, onun edebî değeri daha iyi anlaşılmaya başladı. Sabahattin Ali’nin yenilikçi, aydınlık yüzü bir kez daha okurla buluşuyor. Sabahattin Ali, ilk kitabını izleyen, ömrünün 14 yıllık dönemine kalan diğer yapıtlarını (Öykü: Kağnı,1936;Ses,1937; Yeni Dünya, 1943; Sırça Köşk,1947. Roman:Kuyucaklı Yusuf, 1937; İçimizdeki Şeytan,1940; Kürk Mantolu Madonna,1943) sığdıracaktı. Soluk soluğa yaşanan bir ömrün birikimi: Altı öykü kitabında 63 öykü, üç roman, yazılar ve şiirler... Tüm bunlarla edebiyatımızda etkileyici bir iz bırakan Sabahattin Ali’nin yaşamının trajik sonunu her anımsayışta, 41 yıllık ömrün öyküsüne döneriz.

Yaşamından izler Sabahattin Ali, Gümülcine’ye bağlı Eğridere’de doğdu. Subay olan babasının görevi nedeniyle İstanbul’da başladığı ilk ve ortaöğrenimini Edremit İdadisi’nde bitirdi (1921). Balıkesir Dar-ül Muallim’e

(Öğretmen Okulu) girdi. Öykü ve şiirler yazmaya bu dönem başladı. Yazdıkları okul gazetesinde, Yeni Yol çıktı.1926’da İstanbul’a gitti. İbrahim Alaaddin Gövsa’nın aracılığıyla girdiği İstanbul Muallim Mektebi’nde son sınıfı okudu. Buradaki edebiyat öğretmeni şair-yazar Ali Canip Yöntem’dir. Yazdığı şiirleri Çağlayan, Güneş ve Servet-i Fünun dergilerinde ya-

Sabahattin Ali’nin yazınımızdaki duruşuna dair söylenenlere ek getirecek bir bakışın gerekliliğine hep inanmışımdır. Nedir bu derseniz? Öncelikle şunun altını çizmeliyim: Yazar Sabahattin Ali ile aydın/muhalif Sabahattin Ali’nin duruş yerlerinin ardındaki gerçekliğin yeterince değerlendirilemediği

ABBA ilk zaferin 40. yılını kutluyor ABDULLAH GÜRGÜN / STOCKHOLM

A

BBA melodi festivalinde birinci olmasının 40. yılını 400 sayfalık, 600 resimli bir kitapla kutluyor. Kitabın adı da “Resmi Resimli ABBA kitabı”. Kitap bugün altı dilde piyasalara çıktı. Kitapta ABBA üyeleri Benny Andersson, Agneta Fältskog’ Frida Lyngstad ve Björn Ulveaus’un ağzından 40 yıllık sanat serüveni anlatılıyor. Kırk yıl önce 6 Nisan 1974’te İsveçli müzik grubu ABBA “Woterloo” isimli şarkıyla Brighton’da melodi festivalinde birinci olmuştu.

Bu utku ABBA’nın uluslararası başarılarının ilk adımı oldu. Onbeş yıl önce, 6 Nisan 1999’da ise “Mamma Mia” isimli müzikalleri Londra’da sahneye kondu. ABBA şimdiye dek 380 milyon album sattı, Elli milyon kişi “Mamma Mia” müzikalini izledi. Grup artık dağılmış olmasına karşın facebook’ta dört milyondan fazla ABBA hayranı var. İsveçli yazarlar, Jan Gradvall, Bengt Wanselius, Petter Karlsson ve Jeppe Wikström’ün imzalarını taşıyan kitap İsveç, Norveç, İngiltere, Avusturalya, Almanya, Hollanda ve Yeni Zelanda’da kitapçılarda yerini aldı.

yımlamaktadır. Ayrıca öyküler de yazmaktadır. 1926’da Akbaba dergisinde gülmece öyküleri (“Yangın”,”Bekar Kiracı”,”Telefon Olsaydı”) yayımlanır. Bunu Servet-i Fünun, Irmak ve Meşale’deki öyküleri izledi (192728). 21 Ağustos 1927’de İstanbul Muallim Mektebi’ni bitirdi. Aynı yılın Ekim ayında Yozgat Cumhuriyet Mektebi’ne öğretmen olarak atandı.1928 yazında, tatilde İstanbul’a geldi. Maarif Vekaleti’nin yabancı dil öğretmenleri yetiştirmek üzere, Avrupa’ya göndereceği öğrenciler için açılan sınava girdi, kazandı. Kasım sonunda Almanya’ya gitti. Bu dönem onun yoğun okuma, Dünya Edebiyatı’yla tanışma dönemini içerir. Özellikle Rus edebiyatından Turgenyev, Gorki onu çeker. Ayrıca Kleist, T.Storm, Y.Vasermann, Ham-

savıyla tutuklandı. Üç ay sonra aklanarak serbest bırakıldı. Bu kısa hapishane deneyimi onu halkla yüz yüze getirdi. İleride yazacağı öykü ve romanları için birer tanıklıktı tüm bunlar. 30 Eylül 1931’de Konya Karma Ortaokulu’nda Almanca öğretmenliğine atandı. Burada şiirler, öyküler yazıp, çeviriler yapmaktı. Kuyucaklı Yusuf romanı Yeni Anadolu gazetesinde on beş sayı kadar tefrika edildi.1932’de, gazetenin sahibi Cemal Kutay’ın bir komplosu sonucu, Cumhurbaşkanına “ima yoluyla hakaretten” bir yıla hüküm giydi. Hapisliğinin ilk dört ayını Konya’da, kalan süresini de Sinop’ta geçirdi. Sinop Cezaevi’nde bir yandan okuyup, bir yandan da öyküler şiirler yazıp, çeviriler yapmaktadır. Esirler oyununu burada tamamlayıp, Jack London’ın Demir Ökçe romanının çevirisini bu dönemde yapmıştır. 29 Ekim 1933’te Cumhuriyet’in 10. Yı-

Çağdaş Türk edebiyatının öncülerinden Sabahattin Ali sun, T. Mann okuduğu diğer yazarlardır. Potsdam’dan Berlin’e geçit, yatılı okula yerleşti. 1930’da buradaki öğrenimini yarıda bıraktı, yurda döndü. Bir süre İstanbul’da kaldı. Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atanarak Bursa’ya gitti. Gazi Terbiye Enstitüsü’nün açtığı yabancı dil sınavını kazanınca, 1930-31 öğretim yılında Aydın Orta Mektebi’nde Almanca öğretmenliğine başladı.

Yazın yaşamının yansıları 1930’lu yılların başında “Bir Orman Hikayesi”, “Bir Gemicinin Hikayesi” öyküleri Resimli Ay’da yayımlandı. Nâzım Hikmet’le tanışması bu vesileyle oldu. Resimli Ay çevresi onun düşünsel açıdan gelişimini etkiledi. Aydın’da “yıkıcı propaganda” yaptığı

lındaki Af Kanunu nedeniyle serbest bırakıldı. Ankara’ya döndü, Maarif Vekaleti’nde göreve başladı. 16 Mayıs 1935’te Aliye Hanım’la evlendi. Kuyucaklı Yusuf romanı, bu kez, tam olarak Tan gazetesinde tefrika edildi (Kasım 1936Ocak 1937). Askere çağrıldı, İstanbul’a geldi. 30 Eylül 1937’de kızı Filiz doğdu. 1938 kışında yedeksubay olarak Eskişehir’e gitti.3 Aralık 1938’de Musiki Muallim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliğine atandı. İçimizdeki Şeytan romanı Ulus’ta tefrika edilmeye başladı. Yeniden askere alındı. Kürk Mantolu Madonna’yı bu sürede yazdı; roman, Hakikat gazetesinde tefrika edildi. (Aralık 1940-Şubat 1941).

Yarın: Yaşamının dönemecinde

Emel Mathlouthi ile Tunus ezgileri

E

mel Mathlouthi, Tunus müziğine ilgi çekici bir tavır getiren bir isim. Şarkı sözü yazarı, besteci, gitarist ve solist olan sanatçı, müziğe 8 yaşında başlamış. 25 yaşından sonra Fransa’ya taşınan Emel Mathlouthi, 2005 yılında, Filistinli ozan Macel Khalife’nin şarkılarını kendine has üslubu ile düzenlemiş. Ardından ünlü ulusal şair Mahmoud Darwish’in bütün eserlerini besteleyip, bir yandan da kendi şarkılarını yazmaya başlayan Matlouthi, sesiyle Joan Baez, Sister Marie Keyrouz ve Lübnanlı diva Fairouz’u hatırlatıyor. Tunus müziğinin usta ismi Emel Mathlouthi, 8 Nisan günü (yarın) saat 20:00’de CRR Konser Salonu’nda İstanbullu müzikseverlerle buluşacak.

FOTOĞRAF: JAMES NACHTWEY, 1994

Soykırımın silinmeyen izleri... Hutu ölüm kamplar ndan kurtar lm bir genç... 1994 y l nda Orta Afrika’da küçük bir ülke olan Ruanda’da, yakla k yüz gün içinde 800.000’den fazla Tutsi ve l ml Hutu, a r uç Hutular (Interahamwe) taraf ndan katledildi. Fransa, soyk r m gerçekle tiren Hutu hükümetinin o dönem içerisinde en yak n dostu ve destekçisiydi.


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Sema SEZEN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Takkeli Firavunlar’ı tanıyın Aydınlık yazarlarından Sabahattin Önkibar’ın ‘Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar’ adlı kitabı yayımlandı. Önkibar, cemaatlerin emperyallerle olan ilişkilerini konu alana kitabını Aydınlık’a anlattı

S

Fethullah Gülen de var

Hayati ASILYAZICI

abahattin Önkibar’ın Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan kitabı “Takkeli Firavunlar ve Büyük Siyasi Sırlar” şimdiden 2014’ün çok satılan kitaplar listesinde yer almayı garantiledi. Kitap ile ilgili Önkibar’la yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz: Kitabın adı olan “Takkeli Firavunlar”la kastedilen kimler? Kişiler kastedilmiyor, zihniyet sorgulanıyor. Hangi zihniyet? Siyasal İslam... Anektotlarla siyasal İslamın gerçek yüzü ortaya konuluyor. Siyasal İslamın mini tarihine atıflarda bulunularak cemaatler olayı enine boyuna masaya yatırılıyor. Daha açık anlatımla cemaatlerin gerçek ve duru İslamın bünyesini saran tümör misali olduğu somut verilerle aktarılıyor. Bu şekilde Atatürk’ün Tekke ve Zaviyeleri kaldırmakla aslında İslamın temiz kalmasına hizmet ettiği sonucu ortaya çıkıyor. Evet Cemaatlerin emperyal ilişkilerine dikkat çekiliyor. Tabii bunun yanında İslamın nasıl siyasi ve ticari meta haline getirildiği yine yaşanılan olaylarla ortaya konuyor. Kitap sadece siyasal İslam ve cemaat analizini mi yapı-

Sabahattin Önkibar

yor? Hayır kitabın o noktada öyle büyük bir iddiası yok. Kitap, aslında anı derlemesi yani 29 yıllık bir gazeteci olarak yaşadıklarımın mini bir özetidir. Kitapta tarikat ve cemaat dışında da çok anektot var. Hangi konularda? Siyaset ve medyadan var. Sadece gördüklerinizi ve duyduklarınızı mı aktardınız? Geneli öyle ama son bölümde Türkiye’nin bugünkü siyasi manzarası bilgi yorum harmanlaması ile sunuluyor. Hangi dönemi anlatıyorsunuz? Benim tanıklık ettiğim son

40 yıl ki buna 12 Eyül öncesinin hatırlatılması da dahildir. O dönemle alakalı neyi anlattınız? Gençliğin savrulması ve yeşil kuşak benzeri emperyal projlere figüran olmalarını. Siyasi anektotlarınızda neler var? Türkiye’de siyaset yapanların kalitelerini olayları naklederek sunmaya çalıştım. AKP ve Tayyip Erdoğan’la ilgili anılarınız var mı? Var ve bunlara epey yer verdim. AKP’nin kuruluş hikayesi ile ardındaki küresel iradeyi göstermeye çalıştım.

Sabahattin Önkibar’ın kitabında, Fethullah Gülen’le ilgili bölümler de yer alıyor. Peki ya Fethullah Gülen? Onunla ilgili bölümler de var ama ben TGRT ile Türkiye Gazetesi’nde çalıştığım için kitapta İhlas camiasındaki tanıdıklarım daha fazla yer aldı. Sırada başka bir kitap çalışmanız var mı? Var... Medyayı yazacağım ve o kitap daha ilgi çekecek zira okunduğunda vay be dedirtecek şeylere tanığım. Ağırlıklı olarak kiminle alakalı? Bütün medya ile alakalı. Malumunuz ben Enver Ören’in, Aydın Doğan’ın, Cem Uzan’ın, Ömer Göktuğ’un ve Ahmet Çelik’in gazete ve televizyonlarında 20 küsür sene Ankara temsilciliği yaptım. İşim gereği son 25 yılın tüm medyanın genel yayın yönetmenleri ile Ankara temsilcilerini tanırım. Dahası dönemin iktidarları ve devletle kurdukları ilişkileri bilirim. Bunları yazacağım.

Kitabınızı özellikle mi kısa tutuyorsunuz? 25 yıl her gün yazı yazan biri olarak uzun yazı ve kalın kitabın daha az okunduğunu gördüm. Bir de malum insanlar dedikoduya meraklı. Ayrıca ben mütefekkir değil, gazeteciyim. Toplumu değiştirmek gibi bir misyonu kendimde görmüyorum. Benim yaptığım malumat aktarıp tarihe dip not düşmek...

İ

stanbul Şehir Tiyatrosu Afişleri Sergisi, Levent Kültür Merkezi’nde açıldı. Sergi, İstanbul Radyosu’nda uzun yıllar dramaturg olarak görev yapan Rezan Alpay’ın o dönemde izlediği ve programına aldığı tiyatro oyunlarından kendi özel merakıyla oluşturduğu koleksiyondan yola çıkılarak hazırlanmış. Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi üyesi Deniz Banoğlu’nun ortaya attığı sergi açma düşüncesini gerçekleştirmede İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı avukat Nazan Moroğlu’nun katkıları da önemli. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu Rezan Alpay, 1965’te Türkiye’nin ilk dramaturg u

olarak İstanbul Radyosu’nda “Radyo Tiyatrosu”, “Çevremizde Sanat”, “Sanat Dergisi” programlarını hazırlamış, daha sonra “Arkası Yarın” programında 25 yıl boyunca sorumlu görevli, seçici ve editör olarak görev yapmış. “Aslında, Dünya Tiyatro Haftası için hazırladığımız sergi, teknik nedenlerden ötürü gecikmeyle açıldı. TRT’nin kuruluş yıllarında İstanbul Radyosu Tiyatro Bölümünde görevliydim. Arkası Yarın’ların yeni başladığı yıllardı. Behçet Necatigil, Haldun Taner, Refik Erduran, Tur a n Oflazoğlu, Rezan Alpay

Recep Bilginer gibi yazarlar bize radyo oyunlarını getirirlerdi. Şehir Tiyatrosu sanatçılarının katılımıyla C stüdyosunda yaptığımız yoğun çalışmalarda efektler ilkel yollarla canlandırılır, oyun banda alınırdı. Biz de bu oyunları kaçırmamaya çalışır, gider keyifle izlerdik. Bu afişler o güzel günlerde biriktirildi” diyen Rezan Alpay, o yıllarda İstanbul’un tüm tiyatro, müzik, resim etkinliklerini izlemiş, sanatçılarla

yaptığı söyleşilerin radyoda yayımlanmasını sağlamış çok deneyimli ve birikimli bir sanatçı.

10 Nisan’a kadar görülebilir Burçin Oraloğlu, Dinçer Sümer, Engin Gürman, Engin Uludağ, Erol Keskin, Gül Gülgün, Haldun Dormen, Leonid Heifetz, Tunç Yalman, Turgut Arseven gibi birçok değerli yönetmenin 1985/86/87 oyun sezonlarında yönettiği Anto-

İlk Türk balesi Antalya’da sahnelenecek

TURGAY OĞUZ

A

ntalya Devlet Opera ve Balesi, 8 Nisan Salı akşamı saat 20.00’da “Judith” ve “Çeşmebaşı” balelerinin prömiyerini gerçekleştirecek. Müziği Çetin Işıközlü’ye ait olan, librettosunu Medeia Magalasvili’nin yaptığı ve ilk koreografisi Alfred Rodriges tarafından yapılan tek perdelik “Judith” balesi bu kez Nugzar ve Medeia Magalasvili tarafından sahneye koyuluyor. Alfred Rodrigues, Frenc Suba ve Rene Pegliasco gibi ünlü koreograflar tarafından sahneye konan eser, James Urbain gibi ünlü dans-

çılar tarafından icra edilerek dünya repertuvarına giren ilk ve tek “Türk Bale Eseri” olma niteliğini kazanmıştır.

İlk Türk bale suiti ‘Çeşmebaşı’ Ferit Tüzün’ün en ünlü yapıtı olan ve ilk koreografisi Dame Ninette de Valois tarafından yapılan ilk Türk bale suiti “Çeşmebaşı” balesi ise ünlü koreograf Uğur Seyrek tarafından sahneye konuluyor. Seyrek eserle ilgili “Çeşmebaşı’nda aşkın dışavurumu ve genel olarak insanların davranış ve yaşayış biçimleri modernleşmenin sancılı sürecinden nasibini alıyor. Bu bağlamda su imgesi kurtarıcı bir rol üstleniyor. Şöyle

ki, altı bölümlük ‘Çeşmebaşı’nda insanların kendini bulması suyun arınma, tazelenme gücüyle mümkün oluyor. Yeni yorumda ‘Çeşmebaşı’ eserinde su, yeni bir umudu vaat ederken yine doğanın bir parçası olan papatyalarla kadınlar sevgilileri tarafından kutsanıyor.” yorumunda bulunmuştur. Her iki balenin orkestra şefliğini Hakan Kalkan üstleniyor. Dekor tasarımı Gürcan Kubilay, kostüm tasarımı Sevtaç Demirer ve ışık düzenlemesi Mustafa Eski imzasını taşıyor.

çocuk festivali var!

K

üçükÇiftlik Park’ta düzenlenecek 23 Nisan Çocuk Festivali’nde Keremcem ve Emir Yargın’ın yanı sıra Barış için Müzik ve okul grupları da sahne alacak. Ayrıca Barış Manço da hologram teknolojisi kullanılarak en sevilen şarkılarıyla 23 Nisan Çocuk Festivali’nde yeniden çocuklar ile buluşacak. Uzman pedagog, çocuk terapisti, psikolog ve danışmanlardan oluşan 40 kişilik bir ekip tarafından hazırlanan festival, Caillou’nun müzikli interaktif gösterisi, dev masal kitapları, masal labirenti, düşünce gücüyle araba yarışı, çocuk tiyatrosu, palyaço ve kukla gösterisi, animasyonlar, resim atölyeleri ve ritim gösterileriyle renklenecek.

Aileler için de özel bir program hazırlandı

Tarih kokan tiyatro afişleri sergileniyor BEYAZIT KAHRAMAN

23 Nisan’da

nius ve Kleopatra, Bir Şehnaz Oyun, Büyük Jüstinyen, Gazete Gazete, Lüküs Hayat, Genç Osman, Katherina Blum’un Çiğnene Onuru, Eski Fotoğraflar, Hırçın Kız, Yalnız Adam, Rumuz Goncagül, Vişne Bahçesi vb. ünlü oyunların afişlerinin yer aldığı ve açılışa katılanların yoğun ilgisini çeken sergi 10 Nisan’a kadar Levent Kültür Merkezi’nde sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.

Her yaştan çocuğun katılabileceği, sosyalleşerek iyi vakit geçirecekleri 23 Nisan Çocuk Festivali’nde ebeveynler için de özel bir program bulunuyor. Aileler çocukları atölye ve gösteriler ile vakit geçirirken uzman bir danışman tarafından hazırlanan atölyeye katılarak çocuk gelişimi ve iletişimiyle ilgili eğitim alabilecek. Kapı açılışından etkinlik sonuna dek ailelerin tüm günü rahat geçirebilmeleri için planlanan yaşam alanlarında yiyecek içecek standlarının yanı sıra bebek bakım merkezi de bulunacak.

Tiyatroda ‘Çin Kahvesi’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, “Çin Kahvesi” adlı yeni oyunu seyirciyle buluşturuyor. Ira Lewis’in yazdığı Can Doğan’ın yönettiği Çin Kahvesi, 9-13 Nisan 2014 tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde oynanacak. Çin Kahvesi, New York’ta yaşayan ve orta yaş bunalımıyla boğuşan Harry ve Jake’in hikâyesini anlatıyor. Her iki adamın da yarım kalan hayalleri, kurtulamadıkları geçmişleri vardır. İkisi de hayata karşı öfkeli ve huzursuzdurlar. İçlerinden biri bu döngüyü kıracak ve arkadaşının hayatını çalmak pahasına da olsa özgür içselliğine kavuşacaktır. Dramaturgluğunu Özge Ökten’in, sahne-kostüm tasarımını Emra Albayrak Şahin’in, ışık tasarımını İlhan Ören’in yaptığı oyunda; Aziz Sarvan ve Can Başak rol alıyor.

‘Nereye’ oyunu Macaristan’da Macaristan Ulusal Tiyatrosu tarafından Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 1. Madách Uluslararası Tiyatro Buluşması (MITEM) bugün sona eriyor. Festivalin son gün programında Ankara Devlet Tiyatrosu, “Nereye” adlı oyunla yer alacak. Alp Tahmaz’ın yazdığı ve Volkan Özgömeç’in yönettiği “Nereye” adlı oyunla Türk tiyatrosu, Macaristan Ulusal Tiyatrosu Gobbi Hilda Sahnesi’nde Macar tiyatroseverlerle buluşacak. Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçıları, Macaristan’da Macaristan Ulusal Tiyatrosu’nun davetlisi olacak. Festivale 13 farklı ülkeden, toplam 19 oyun katıldı. Festival bitiminde Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncuları ülkeye 8 Nisan 2014 Salı günü dönecek.


Hazırlayan: Cenk ÇINAR

7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ASLAN’IN DEDİĞİ OLDU

Orhan

SALKINAZ Kazanan futbol değil

E

ğer bir maçın adı Galatasaray-Fenerbahçe ise, hayat durur, herkes sahadaki oynanan ve oynanmayan oyuna kilitlenir. Dün de öyle oldu. Birkaç saatliğine ne seçim ne geçim düşünüldü. Matematiksel olmasa da şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe’ye karşı, akılcı bir dağılımla sahaya yayılan Galatasaray, oyun alanını geniş tutarak ilk yarı boyunca üstünlüğü elinde tuttu. Sneijder’in erken golüyle de rahatlayıp, rakibini strese sokmayı ve aceleci davranmalarını sağlayıp düzenini bozdu. Düzeni ile birlikte sinirleri de bozulan Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu’nun tartışılmaz iki kart ile dışarda kalması, konuk ekibi bir de eksik bırakınca, Galatasaray’ın lehine gelişti bütün şartlar. Topla oynama oranları eşit de olsa, 4 net pozisyon ve bir gol bulan Galatasaray, soyunma odasına 1-0 önde giderken, rakip kalede etkili bir tek pozisyonu olmayan Fenerbahçe, üstüne bir de 10 kişi gitmek zorunda kaldı. İkinci yarı beklendiği gibi gol isteyen Fenerbahçe ve eksik rakibinin yorulmasını bekleyen Galatasaray’ın mücadelesiydi. İlk yarıda nispeten güzel ama faul ve kartlar nedeniyle sürekliliği olmayan futbol, ikinci yarıda tamamen kayboldu. Ara ara rakip ceza alanında saman alevi gibi parlayıp sönen Galatasaray, hemen hemen her uzun topu ofsayttaki oyuncuya giden Fenerbahçe, ikinci yarıda da bolca çıkan rekor sayıda kartlar, Melo’nun da atılması ve tribünlerin istediği ikinci golün gelmemesinin gerginliği ile devam etti uzun dakikalar. Aslına bakarsanız maçın en heyecanlı anları da bolca çıkan kartlardı. Maçın bitiş düdüğünde kazanan ise maalesef yine futbol olmadı. Sonsöz: Mancini’nin, ilk yarıdaki skordan memnun olmalı ki, 10 kişi kalmış rakibi karşısında agresif/saldırgan futbol yerine oyunu soğutarak oynatma tercihinin nedeni yine anlaşılamadı.

PUAN DURUMU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

FENERBAHÇE GALATASARAY BEŞİKTAŞ KARABÜKSPOR KASIMPAŞA SİVASSPOR TRABZONSPOR ESKİŞEHİR G.BİRLİĞİ AKHİSAR BURSASPOR G.ANTEPSPOR KONYASPOR RİZESPOR A.Ş. K.ERCİYESSPOR ANTALYASPOR ELAZIĞSPOR KAYSERİSPOR

O 27 28 28 28 28 28 26 28 27 28 28 28 28 28 28 28 28 28

G 19 14 15 11 10 12 10 10 11 10 10 10 9 7 8 5 8 6

B 3 11 8 9 10 4 9 8 4 7 7 6 6 9 5 13 4 7

M 5 3 5 8 8 12 7 10 12 11 11 12 13 12 15 10 16 15

A 59 48 47 27 44 49 36 28 33 35 32 34 36 33 30 29 33 23

Y 28 22 26 25 34 50 29 26 34 42 40 48 38 39 42 34 54 45

Av. P 31 60 26 53 21 53 2 42 10 40 -1 40 7 39 2 38 -1 37 -7 37 -8 37 -14 36 -2 33 -6 30 -12 29 -5 28 -21 28 -22 25

1

GALATASARAY

Onur

BELGE onurbelge@aydinlikgazete.com

Çirkinliğin başı Melo

FENERBAHÇE

Kırılma a nı

Fenerb doğru G ahçe ilk yarının a s ye başla latasaray kalesin onlarına dı. Anca e yüklenm k görmesi, hem sah Emre’nin kırmızı eErsun Ya adaki fu kart tbolc nal’ı hamle y etkiledi. Yanal, uları hem apma bu se taraftarı kta gecikirken, E beple ndan da m tepki top re ladı.

Galatasaray son derece gergin geçen derbiyi Sneijder’in attığı golle 1-0 kazanarak Şampiyonlar Ligi için önemli bir adım attı. 14 sarı 2 kırmızı kartın çıktığı müsabakayı iki takımda 10 kişi tamamladı

S

GALATASARAY

(Dk.67 Sabri **), Semih Muslera **, Eboue ** Yekta **, Selçuk ** **, ***, Hakan **, Telles **, Sneijder *** (Dk.90 lo (Dk.85 Veysel *), Me rak ** Bu Koray ?), Drogba **, ni T.D: Roberto Manci

FENERBAHÇE

0

**, **, Bekir **, Alves Volkan **, Gökhan (Dk.88 Webo *), Mei** et hm Me **, Caner yt **, Sow ** (Dk.76 reles **, Emre *, Ku ke ** Mehmet T. **), Emeni T.D: Ersun Yanal latasaray) Gol: Dk.9 Sneijder (Ga eijder, Hakan Telles, Sn Sarı Kartlar: Eboue, Mehmet, Emenike, n, (Galatasaray), Gökha bo, Bekir (F.Bahçe) , We Caner, Alves, Volkan ahçe), Melo (G.Saray) Kırmızı Kart: Emre (F.Blent YIldırım Hakem: Bü Stat: ASY Arena

üper Lig’in 28. haftası derbi mücadelesine sahne oldu. Zorlu 90 dakika Galatasaray’ın etkili futboluyla başladı. Henüz ilk dakikalarda Fenerbahçe kalesinde tüm hatlarıyla giden ev sahibi ekip, 10. dakikada Sneijder ile golü buldu. Erken gelen golün şokunu üzerinden atamayan Fenerbahçe ise, orta alanı geçmekte zorlandı. Sarı-Kırmızılı takım Sneijder ile net bir pozisyondna da yararlanamazken, Fenerbahçe’de 41. dakikada 2. sarıdan kırmızı kart gören Emre Belözoğlu takımını 10 kişi bıraktı. İkinci yarıya F.Bahçe etkili başladı. Henüz maçın başında G.Saray yarı sahasına yerleşen konuk ekip, son vuruşlarda oldukça etkisiz kaldı. Sarı-Lacivertlilerin bu baskısını püskürten Galatasaray, bu kez rakip kaleye giden taraf oldu. 71’de çok net bir şanstan daha yararlanamayan G.Saray, 10 kişi kalan rakibinin açıklarını değerlendirmek istedi. 87’Melo’nun kırmızısıyla eksilen ev sahibi ekip, derbiden 1-0’lık zaferle ayrıldı.

SPORDA BUGÜN FUTBOL Süper Lig 20.00 Trabzonspor - G.Birliği

1.Lig 20.00 Bucaspor - Adana 20.00 Samsunspor - Mersin İ.Y

BASKETBOL Erkekler 19.15 Beşiktaş - Anadolu Efes 20.45 Galatasaray - Karşıyaka

VOLEYBOL Kadınlar 15.00 Çanakkale - Ereğli 17.00 Halkbank - Sarıyer BLD

SPORDA DÜN FUTBOL Süper Lig Erciyesspor 3-0 Elazığspor Bursaspor 4-3 Sivasspor Galatasaray 1-0 Fenerbahçe

1.Lig 1461 Trabzon 1-1 Karşıyaka Denizlispor 3-0 T.Linyitspor Boluspor 1 -0 K.Maraş Balikesirspor 2-2 Orduspor Gaziantep BB 0-1 Manisaspor

BASKETBOL Erkekler Gaziantep BB 76-78 Fenerbahçe Aliağa Bld. 74-82 Mersin Banvitspor 68-61 Uşak Sportif

VOLEYBOL Erkekler B. Plevne 3-0 Anka Konak 3-1 İnegol

Kadınlar Fenerbahçe 3-0 Beşiktaş Çanakkale 3-2 Halkbank Vakıfbank 3-0 Yeşilyurt Ereğli 0-3 Sarıyer Galatasaray 3-2 Bursa

Futbol oynamaktan çok her türlü çirkinliği yaparak, hakemi aldatarak maçı kazanmaya çalışan futbolcularla dolu bir derbi maçı izledik. Her harekette rakip daha dokunmadan yerlerde dokuz takla atıp kıvranan ve böylece oynadıkları şeyi futbol zanneden çirkinlerin başında da Melo vardı. Kendisiyle yarışan Emre Belozoğlu ikinci sarı kartı görüp dışarı atıldığında yaptığı hareketler bile disiplin cezası alması için yeterlidir. Ama bunun için sahada yetersiz bir hakem vardı. Yazık ki, Melo gibi ahlak dışı futbol oynayanlar el üstünde tutulup bir de usta profesyonel olarak kabul ediliyor ve itibar görüyorlar. Beni şaşırtan Melo , Emre, Eboue gibiler değil, onlardan zaten bekleniyordu. Ama Selçuk İnan, Sneider, Gökhan Gönül, Yekta gibilerin de bu kervana katılması GalatasarayFenerbahçe derbisine gölge düşürdü. Sarı kırmızılıların galibiyeti belki yönetimi ve Mancini’yi kurtaracak. Fenerbahçe açısından ise yenilgi büyük bir olasılıkla şampiyonluğa engel olmayacaktı. Öyleyse sahadaki bu durumu Türkiye’nin futbol karakterinin tipik bir görüntüsüdür. Fenerbahçe, bazı maçlarda yaptığı gibi kendisinin olmayan vur ve koş şeklindeki oyunla maça girdi. Bu da 3 ön libero, Selçuk, Yekta, Melo ile oynayan Galatasaray’ın işine yaradı. Sneider solda serbest adam olarak böylece istediği topları buldu. Selçuk’un ara pasında da takımını erken bir golle öne geçirdi. Sinirleri gerilen Fenerbahçeli futbolcular, sert müdahaleler yapınca Emre ikinci sarı karttan oyun dışı kaldı. Sonra bir de Drogba’nın şutu yan direkten döndü. Maçın bundan sonraki bölümü yine Galatasaray’ın üstünlüğü altında geçti. Sadece ikinci yarının başlarında 10 kişilik sarı lacivertliler kıpırdanış gösterdiler. Ama Hakan Balta ile Semih karşısında tek başına kalan Emenike, kanatlara kaçtığında Telles ve Eboue tarafından kolayca durduruldu. İlerleyen dakikalarda Galatasaray Sabri’yi oyuna sokarak ikinci kartı görmesin diye Eboue’yi çıkardı.Zaten bundan sonraki kartlar saymakla bitmez.Maçtan başka her şeye benzeyen oyunun çoğu futbolcuların birbirleri ile dalaşmasıyla geçti, gitti. Maçın sonunda hakemin sudan bir bahaneyle Melo’yu atması komik oldu.

Avrupa, duy sesimizi Zirveden uzaklaşan ve gözünü ikinciliğe çeviren Beşiktaş, Devler Ligi’ne kalarak hem taraftarına özlettiği Avrupa arenasında yeniden mücadele etmek hem de finansal olarak rahatlamak istiyor

Durmak YASAK! Karabükspor yenilgisiyle Lig’de yara alan ancak Kayserispor galibiyetiyle moral bulan Beşiktaş, Konyaspor maçı hazırlıklarına ara vermeden başladı. Sezonu ikinci kapatarak Şampiyonlar Ligi biletini cebine koymayı hedefleyen Siyah-Beyazlılar, 20 Nisan’da sahasında ağırlayacağı Fenerbahçe maçı öncesi fire vermek istemiyor. Öte yandan Veli Kavlak’ın sağ diz iç yan bağlarında zorlama olduğu tespit edilirken, MR’ı çekilen Ömer Şişmanoğlu’nun durumu ise sağlık heyetinden gelecek rapordan sonra netlik kazanacak. Beşiktaş hazırlıklarına bugün saat 11:00’de yapacağı antrenmanla devam edecek.

CENK ÇINAR

Ş

ampiyonluk yolunda çok büyük bir avantaja sahip olan Fenerbahçe’nin Avrupa cezası, bilindiği üzere lig ikincisine Şampiyonlar Ligi’ne direk katılım hakkı sağlıyor. Bu durum da bu seneki ikinciliği çok önemli kılıyor. En son 2009-2010 sezonunda bu arenada mücadele eden ve taraftarına Şampiyonlar Ligi’ni özleten Beşiktaş, artık buna bir son vermek istiyor. Kayserispor’u 2-1 mağlup ederek bu yolda önemli bir galibiyet alan Beşiktaş, sezon sonuna kadar Galatasaray ile ikincilik yarışında olacak. Siyah-Beyazlılar, son haftalarda deplasmanda yaşadığı sıkıntıları giderebilirse, ligi ikinci olarak bitirmesi işten bile değil.

Finansal sıkıntılar Beşiktaş, Yıldırım Demirören döneminde yapılan finansal tahribatları tamir edebilmiş değil. Bu kadar kısa bir sürede bu sorunların çözülmesi zaten mucizeden öte bir şey olurdu.

SiyahBeyazlılar, son derece endişe verici olan finansal durumunu, Şampiyonlar Ligi’ne direk katılarak bir nebze olsun giderebilir. Televizyon ve gişe gelirlerini de hesaba katarsak, Siyah-Beyazlıların bu turnuvaya direk katılması, en azından bir sene için problemlerin askıya alınması demek oluyor ki, yaklaşık 10 senedir bir türlü huzura kavuşamayan, hep stresli hep gergin olan bir camia için, herkesin ihtiyacı olan bir mola olacaktır bu. Sonuç olarak, Şampiyonlar Ligi’ne direk katılım Beşiktaş için çok şey ifade ediyor. Bu başarılabilir ve gelen para iyi kullanılırsa, Siyah-Beyazlılar beklenenden çok daha erken düzlüğe çıkabilir.

Şampiyona Şampiyona sona sona erdi erdi

F

inlandiya’nın başkenti Helsinki’de gerçekleştirilen Büyükler Avrupa Güreş Şampiyonası, sona erdi. Şampiyonanın son gününde Selçuk Çebi finali kaybetti ve gümüşs madalyada kaldı. Yunus Özel ise bronz madalyanın sahibi oldu. Türkiye takım halinde ise ikinciliği elde etti. Türkiye şam-

piyonayı serbest stil erkeklerde, 2 altın, 1 Gümüş, 1 bronz, kadınlarda 1 Gümüş, grekoromen stilde ise 1 altın, 2 Gümüş ve 2 bronz, toplamda 8 madalya ile tamamladı. Grekoromen stilde milliler, takım halinde ise Avrupa ikinciliğini elde etti. Şampiyonada Rusya birinci, Azerbaycan da üçüncü oldu.

Fener yarı finalde Bayanlar Voleybol Ligi play-off çeyrek final serisi ikinci maçında Beşiktaş’ı 3-0 mağlup eden Fenerbahçe, seriyi 2-0’a getirerek yarı finanele yükseldi. İlk seti 2516, ikinci seti 25-21 kazanan sarı lacivertliler, çekişmeli geçen son seti de 25-22 kazanarak adını yarı finale yazdırdı. Fenerbahçe yarı finalde, İlbank’ı eleyen Eczacıbaşı ile karşılaşacak.


7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Hüseyin KAYA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TFF’DE KAMUOYU F.BAHÇE LEHİNE ‘3-0 HÜKMEN GALİP’ KARARI BEKLESE DE, TFF HENÜZ KARARINI VEREMEDİ: KARAR SKANDALI!

Tekrar mı oynanacak?

3 Temmuz sürecinde hem F.Bahçe hem Trabzonspor ile ters düşen TFF, tatil edilen Trabzonspor-F.Bahçe maçının kararını 15 gün içerisinde vereceğini ifade etmesine rağmen hâlâ karar çıkmadı. Federasyon F.Bahçe’nin şampiyonluğunu ilan etmesini bekliyor

3-0

Erciyes’e hayat öpücüğü

Süper Lig’in 28. haftasında Kayseri Erciyesspor, Elazığspor’u ağırladı. Sahadan galibiyet ile ayrılan taraf 3-0’lık skor ile Kayseri Erciyesspor oldu. Ev sahibi ekibe galibiyeti getiren golleri 4. dakikada Edinho, 17. dakikada Senijad Ibricic ve 45. dakikada Yasin Öztekin kaydetti. Konuk ekip Elazığspor ise mücadelede boyunca gol sevinci yaşayamadı. Alınan bu sonucun ardından Kayseri Erciyesspor puanını 29’a yükseltip 15. sıraya yerleşerek düşme hattından da kurtulurken, Elazığspor ise 28 puanda kaldı.

3-0 HÜSEYİN KAYA

F

utbolda şike iddialarına yönelik davanın başlamasıyla birlikte Fenerbahçe ve Trabzonsporla ters düşen Türkiye Futbol Federasyonu bir krizin daha önüne geçmek istiyor. Sarı-Lacivertli takımın şike yapmadığını ifade ederek yaptırım uygulamayan TFF, Trabzonspor ca-

miasının tepkisini çekmişti. Ligin ikinci yarısında oynanan ve taraftarların sebep olduğu olaylar sebebiyle tatil edilen TrabzonsporFenerbahçe maçının kararının henüz verilmemesi, yeni bir gerginliğe yol açtı. Fenerbahçe camiası her ne kadar şampiyonluğa açık ara farkla yürüyor da olsa, kendi lehine hükmen 3-0’lık sonucu beklerken, Trab-

Trabzonda kritik mücadele Süper Lig 28. hafta kapanış maçında Trabzonspor, bu akşam sahasında Gençlerbirliği’ni konuk edecek. Mücadele her iki takımın da Avrupa kupalarına katılma iddiasını sürdürebilmeleri açısınTRABZONSPOR dan büyük bir önem taşıyor. Trabzons- GENÇLERBİRLİĞİ por’un 39, GençlerStat: Hüseyin Avni Aker birliği’nin ise 37 puaSaat: 20.00 nı bulunuyor. BaşHakem: İlker Meral kent’te oynanan ilk Yayın: Lig TV maçı Gençlerbirliği 3-2 kazanmıştı.

zonspor da ise karşılaşmanın yeniden oynanması düşüncesi hakim. 12 Mart tarihinde açıklama yapan, TFF Basın Sözcüsü Mete Düren, “Karar 15 gün içerisinde açıklanacak” ifadelerini kullanmıştı. Ancak aradan geçen xx güne rağmen henüz nihai kararı vermeyen Türkiye Futbol Federasyonu’nda fikir ayrılıkları başgösterdi. Bazı yöneticiler Trabzons-

por ile olası bir gerilim daha yaşamak istemiyor. Bu sebeple Fenerbahçe’nin şampiyonluğu garantilemesini bekleyen yönetim, karşılaşmayı yeniden oynatarak, hem bu kararın Fenerbahçe’yi direkt etkilemesini hem de Trabzon camiası ile bir kez daha ters düşmeyi engellemek istiyor.

KasımpaşaBeşiktaş örneği Süper Lig’in 15. haftasında oynananan ancak kural hatası tartışmalarıyla gündeme bomba gibi düşen Kasımpaşa-Beşiktaş müsabakasının kararı, 27 gün sonra verilmişti. Türkiye Futbol Federasyonu fikir ayrılıkları sebebiyle 5 saat süren toplantıda maçın tekrar oynanması kararını verirken, bu müsabaka 11 Şubat’ta, karşılaşmanın normal gününden yaklaşık 2 ay sonra oynanabilmişti.

TFF KARAR VEREMİYOR Türkiye Futbol Federasyonu son yıllarda veremediği kararlarla futbol gündemine damgasını vurdu. 3 Temmuz sürecinde, Mehmet Ali Aydınlar yönetiminde olan TFF, şike iddialarıyla ilgili kararı bir türlü veremezken, Demirören yönetimin TFF’ye gelerek şike davasının kendileri açısından kapandığını belirtmişti. Öte yandan bu sezon maçın son anlarında tatil edilen Beşiktaş-Galatasaray derbisinin ‘hükmen 3-0’ kararı tam 1 ay sonra verilirken, Kasımpaşa-Beşiktaş maçının tekrar kararı 27 gün sonra alınmıştı.

Bir veda daha Haksızlığa karşı büyük dayanışma Süper Lig’in 28. haftasında evinde Karabükspor’a 1-0 yenilen Rizespor’da teknik direktör Uğur Tütüneker, yedikleri golden sonra Rizespor taraftarının kendisine ana avrat küfretmesine sitem ederek, “Hakikatten bugün saha tribünde olanlar normal şeyler değil. İstemiyorlarsa gideriz. Bu kadar tepkinin anlamı yok ki. Tribünden sular atılıyor. Ne anamız kaldı ne babamız kaldı. Ana avrat küfrettiler. Biz milli futbolcuyuz. 30 yıl bu işe kendimizi verdik. Herkesin bir değeri vardır. Bu nefret nedir. Tribüne çıksam bizi linç edecekler” dedi.

Euroleague’de bu hafta bir temsilcimizin daha vedasına sahne oldu. Fenerbahçe, Laboral Kutxa’ya deplasmanda 95-73 yenilerek Avrupa defterini kapadı. Galatasaray ise, umutlarını sürdürüyor CENGİZ UYGUR

F

enerbahçe, LaboralKutxa’yadeplasmanda kaybederek Top 16 Turu’nda elenmekten kurtulamadı. Sarı-Lacivertliler bu sene çok iddialı bir kadro kurmuş ve bu ekibin başına Zelijko Obradovic gibi dünya çapında bir ismi getirerek iddiasını ortaya koymuştu. Başlangıçta çok iyi giden işler, ilk turun son haftalarında ve Top 16’da sekteye uğradı. Sarı-Lacivertliler, pota altındaki eksikliğinden çok çekti ve son 3 haftada çeyrek final yolundaki direk rakipleri Panathinaikos ve Milano’ya yenilerek umutlarını azalttı. Son iki haftaya girilirken Fenerbahçe’nin küçük de olsa bir umudu vardı ancak, Laboral mağlubiyeti bütün umutlara son verdi ve Fenerbahçe, Euroleague macerasına son verdi. Galatasaray ise bu hafta destansı bir performans ortaya koydu.Bayren Münih

Denizli evinde çok rahat 1. Lig’de Denizli Atatürk Stadyumu’nda Ferhan Kestanlıoğlu’nun yönettiği maçta Denizlispor ve Tavşanlı Linyitspor karşı karşıya geldi. Mücadeleden 3-0’lık galibiyetle ayrılan taraf Denizlispor oldu. Ev sahibine galibiyeti getiren golleri 59. dakikada penaltıdan Kahe, 68. dakikada Ömer Alp Kulga ve 90. dakikada Ilian Yordanov’dan geldi. Denizlispor bu sonucun ardından puanını 40’a çıkardı. Tavşanlı Linyitspor ise 31 puanda kalarak düşme hattından uzaklaşmayı başaramadı. Önümüzdeki hafta Tavşanlı Linyitspor, Adana Demirspor deplasmanına çıkacak. Denizlispor ise Fethiyespor’a konuk olacak.

1461 Trabzon’da umutlar tükeniyor 1.Lig’in 34. haftasında 1461 Trabzon ile Karşıyaka karşı karşıya geldi. Avni Aker’de oynanan zorlu 90 dakika 1-1’lik eşitlikle noktalandı. Bordo-Mavili ekibin golünü 52. dakikada Alim Öztürk kaydederken, İzmir ekibinin eşitlik sayısı 76’da Can Erdem’den geldi. Hakem Ali Palabıyık, Karşıyaka’da Rıdvan Şimşek’e, 15 ve ve 25. dakikalarda gösterdiği sarı kartlarla, oyundan ihraç etti. Bu sonucun ardından 1461 Trabzon puanını 31’e yükseltirken kümede kalma şansını zora soktu. Konuk takım ise 40 puana ulaşarak orta sıralarda tutunmaya devam etti. 1461 Trabzon gelecek hafta Manisaspor’a konuk olurken, Karşıyaka ise Balıkesirspor’u ağırlayacak.

ve Lokomotiv Kuban’la dördüncülük için çekişen Galatasaray, CSKA Moskova deplasmanında tarihi bir galibiyeti son saniyelerde kaçırdı. Zoran Erceg’in 35 sayı attığı maçta rakibine uzatmaların sonunda 86-85 yenilen Sarı-Kırmızılılar, bu kadar az farkla yenilerek bile önemli bir işe imza attı. Zira Kuban ile ikili avraj eşit durumda ve Galatasaray son iki maça girilirken genel avrajda 1 sayı öndeydi. Kuban’ın Real Madrid’e deplasmanda farklı yenilmesiyle genel averajda hayli öen geçen Sarı-Kırmızılılar, son haftadaki Partizan maçını kazanarak adını çeyrek finale yazdırabilir. Artık iddiası kalmayan ve an itibariyle grubunda sonuncu olan Anadolu Efes ise, Olympiakos’u konuk etti. İddiasız kalmasına rağmen iyi mücadele etti Lacivert-Beyazlılar. Ancak, bu çaba yeterli olmadı ve Anadolu Efes, Olympiakos’a 7883 kaybetti.

1-1

Hadlerini aştılar! Karşılaşma sonrası yayıncı kuruluşa açıklamalarda bulunan Karabükspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas da, Uğur Tütüneker’e destek verdi. Başarılı teknik adam, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Uğur Tütüneker bu ülkenin yetiştirdiği en değerli antrenörlerinden bir tanesi. Çok kaliteli, çok iyi bir antrenör. Adamın tillahı. Artık şunu bırakmak lazım. Ben aynı şeyi kendim için de söylüyorum. Gol olur. Birileri şampiyon olur. Birileri düşer. Biz de namussuzluk yapmıyoruz. Namusumuzla bir iş yapmaya çalışıyoruz. Umrumda dahi değil ama hiç hak etmeyen insanlar bazen hak etmedikleri şeylere maruz kalıyorlar. Buna bir önlem almak lazım. Bunları düzeltmek lazım. Bundan sonrası hiç de önemli değil.”

K Yunanistan’da oynanan futbol müsabakasında, Yunanistan bayrağı açıldı, Türk bayrağı ise yakıldı!

ıbrıs Rum Kesimi’nde 1. Lig Şampiyonluk grubunda Omonia Nicosia ile APOEL Nicosia takımları arasında 5 Nisan Cumartesi günü oynanan derbi karşılaşmasında tribünlerde şoke edecek görüntüler vardı. APOEL tribünleri Türk sempatizanlığı olduğu belirtilen ezeli rakiplerine Türk bayrağı üzerinden göndermede bulundu. 00 biten maçta tribünlerde Yunanistan bayrakları açılırken, bir Türk bayrağı da yakıldı. Lefkoşa bazlı Atletik Kulüp Omonia Lefkoşa kulübü ile yine aynı bölgenin takımı olan Lefkoşalı Rum-

lar’ın Atletik Futbol Kulübü olarak bilinen APOEL Nicosia mücadelesine taraftar olayları damga vurdu. Lefkoşa’nın Rum kesiminde yer alan GSP Stadyumu’ndaki mücadelede APOEL Nicosia tribünlerinde adeta hadlerin aşılarak yakılan Türk bayrağına Türk sporseverlerin tepkisi sert oldu ve taraflar arasında sert tartışmalar yaşandı. Konuyla ilgili devlet kanadından da tepki bekleniyor. Konuyla ilgili Türkiye Futbol Federasyonu’nu ve Türk yetkililerin UEFA’ya karşı bir başvurusunun olup olmayacağı da merakla beklenenler arasında.

Bekele Paris Maratonu’nda zirvede Erkekler 5 bin ve 10 bin metre dünya rekortmeni Etiyopyalı Kenenisa Bekele, maraton mesafesindeki ilk yarışı olan Paris Maratonu’nu kazandı. Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen 42 bin 195 metrelik mücadelede bitiş çizgisini, 2 saat 5 dakika 3 saniyede geçen Bekele, 2012 yılında Stanley Biwott tarafından kırılan yarış rekorunu (2:05:11) 8 saniye geliştirerek, erkekler kategorisinde birinciliğe ulaştı.


Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

fusunikikardes@aydinlikgazete.com

Katliamın sırları Elysee Sarayı’nda Soykırımda aktif rol almış olan Pascal Simbikangwa, Fransa’da yargılanıyor. Ruanda hükümetinin Simbikangwa’yı yargılama talebini Fransız makamlar reddetti. Yargılamalar sonucu Afrika operasyonlarıyla ilgili pek çok belgenin gün ışığına çıkması 7 NİSAN 2014 PAZARTESİ

RUANDA KATLİAMININ 20’NCİ YILI

‘Soykırım’ diyenlerin utanç günü!

Barbaros

ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com

TOPLU İĞNE

KURULUŞ 1921

endişesinden de söz ediliyor. Ayrıca, Fransız basını, Afrika politikalarının meclis denetiminde olmayan Elysee Sarayı’nda özel bir ofis olan Afrika Birimi’nde belirlendiğini, diplomatlar, palamenterler ve bürokratlardan oluşan bir ağ olduğunu yazdı.

Okan, bize ekrandan Disko’nun hikayesini anlatsana!

U dar her yerde Interahamwe adı verilen yerel yarı-askeri örgütler kurularak Tutsiler ve ılımlı Hutular fişlendi. Bütün bu hazırlıkların farkında olan Hutu hükümeti önlem olarak hiçbir şey yapmadı. Selçuk ÖZCAN

6

Nisan 1994’te tarihin gördüğü en kanlı katliamlardan birisi radyoda yapılan anonslarla başladı. (“Yüksek ağaçları kesin”) O gün, bir Hutu olan devlet başkanının uçağı düşürüldü. Kaostan yararlanan milisler ellerindeki listelere bakarak satır ve bıçaklar, sivri sopalar ve baltalar kullanarak kitleler halinde Tutsi’leri ve ılımlı gördükleri Hutu’ları katlettiler. Parası olanlar kurşun satın alabiliyor ve az acılı ölümü seçebiliyordu. Yorulan katiller insanların aşil tendonlarını kesip kaçmalarını engelliyor ve dinlendikten sonra insan kasaplığına devam ediyordu. Köpeklerin cesetlere saldırmasını sindiremeyen Interehamwe birlikleri o dönemde ülkede neredeyse hiç köpek bırakmadı... 90’lı yıllarda ücra köylere ka-

Fransa’nın soykırım atağı Katliam haberlerini alan Ruanda Yurtseverler Birliği (RYB) üyeleri ülkenin doğusundan girip katliamcılarla savaşarak başkente kadar ülkede hakimiyet kurmayı başardı. O ana kadar bölgeye müdahaleden uzak durmaya çalışan Fransa, ani bir kararla, katliamı destekleyen ve o anda “legal” ola-

rak tanınan Hutu hükümetine askeri yardıma başladı. Bölgede hızla ilerleyen Fransız askerleri, Kigali’nin batısından Kongo’ya kadar olan bölgenin yönetimini ele geçirdi ve oraya RYB askerlerinin girmesini engelleyip, bölgedeki katliama müdahale etmedi. O ana kadar 600 bin insan öldürülmüşken, kendi sorumlulukları altındaki bölgede 200 bin kişinin daha öldürülmesine seyirci kaldılar. 100 gün içinde bölgede 1 milyona yakın insan öldürülmüş, 2 milyona yakın Hutu, komşu ülkelere mülteci olarak sığınmıştı. Tüm devlet kurumları çökmüş, ekili alan kalmamıştı.

Deliller Fransa’yı gösteriyor Fransa’nın o dönemde Cumhurbaşkanı olan Mitterrand “O ül-

Fransız askerleri soykırımı yapan Hutu militanlarının yanından geçiyor. Gisenyi, Batı Ruanda, 27 Haziran 1994. kelerde soykırım yaşanması o kadar da önemli değil” açıklamasında bulundu. (dans ces pays là, un génocide, ce n’est pas trop important, 12.01.1998 - Le Figaro) 1992 yılında Ruanda Cumhurbaşkanlığı Muhafızları’nı eğitmek için bölgede bulunan emekli Ulusal Jandarma Müdahale Grubu Komutan Yardımcısı Thierry Prungnaud, devlet radyosu Fran-

ce-Culture’e verdiği mülakatta “1992 yılında Fransız askerlerinin Ruandalı sivil milislere atış eğitimi verdiğini gördüm.” dedi. Emekli komutan, mülakatı yapan gazetecinin ‘Fransa’nın Ruandalı milisleri eğittiğini reddettiğini’ hatırlatması üzerine “Fransa bunu her zaman inkâr etti, başka şeyler gibi. Ama önemli değil, ben doğruluyorum.” dedi.

ABD-Fransa cephe cepheye geldi Yüzbinlerce Ruandalı katledildi Ruanda Soykırımı, ABD’nin Afrika’da adım adım ilerlemeye çalıştığı ve Fransa ile Belçika’nın eski sömürgeleri üzerindeki etkisini kırmaya çalıştığı dönemde gerçekteşti. Karşı karşıya gelenler ABD ve Fransa ölenler Tutsiler

A

frika’nın en önde gelen iktisatçılarından Mısırlı Prof. Dr. Samir Amin ile Ruanda soykırımını konuştuk. 7 Nisan 1994 günü başlayan sorkırımın 20. yıl dönümü nedeniyle yaptığımız söyleşide Ruanda’daki cepheleşmenin arkasındaki gerçek küresel güçleri ortaya koymaya çalıştık. Yaşananlarla ilgili bugün bile birkoç ayrıntının bilinmediğini belirten Prof. Amin yaşanan acıların günümüze tam bir felaket olarak yansıdığını anlattı. Ömrünü Afrika’nın kalkınmasına adayan Prof. Dr. Samir Amin’e sorularımız ve yanıtları şu şekilde:

Evet... Ama artık böyle bir cepheleşme yok çünkü Fransa nihayetinde ABD’nin politikalarını kabul etmek zorunda kaldı. Yani ABD kazandı... Evet.

Şafak TERZİ

Asıl önemli olan Kongo

‘Fransa soykırımdan sorumlu’ Ruanda Soykırımında Fransa’nın rolü nedir? Fransa Ruanda soykırıma kesinlikle müdahil olmuştur. Ama bu konuda yalnız değil. ABD de Ruanda’da yaşanan soykırım olaylarında müdahil oldu. Ve nihayetinde hala, bu soykırımın tam olarak kim tarafından organize edildiği tam olarak bilinmiyor. Yani Fransa mı başlattı, ABD mi? Yoksa ikisi de mi değil? Bu tam olarak net değil. Neden net değil? Çünkü orada Fransa ve ABD arasında bir çelişki vardı, yani Ruanda konusunda çatışıyorlardı. Şimdi, bir yandan Fransa’nın çoğunluk Hutu hükümetini desteklediği çok açık ve kesin. Ki soykırımı yapan grup bu insanların içinden çıktı. Bu açık... Ama kesin olmayan neydi? Bu hükümet uzun bir süredir, azınlık olan Tutsilere karşı soykırımı ahlaki ve manevi açıdan ırkçı propagandalarla hazırlıyordu. Ve Fransa da bu hükümeti destekliyordu, yani bu açıdan bakarsak Fransa’nın olan olaylar konusunda bir sorumluğu olduğunu söyleyebiliriz.

Ama Fransa’nın bu soykırıma izin verdiği, ya da organize ettiği kesin değil. Çünkü Hutu hükümetinin Başkanı, uçağı bombalanarak öldürülmüştü. Bu eylemi kimin yaptığı belli değil. Bunlar soykırım için bahane yaratmaya çalışan ve daha sonra Başkan’ın ölümünden faydalanan Başkan’ın çevresindeki Hutular mıydı? Bu imkansız bir senaryo değil. Ama bu görüş kanıtlanmış ve sabit değil... Başka bir olasılık var mı? Diğer bir görüş de, uçağın Tutsiler tarafından bombalandığı yönünde. Böylece hazırlık içindeki soykırımı başlatarak Uganda’dan gelecek bir askeri müdahale için bahane oluşturmuş olacaklardı. Şimdi tüm bu olasılıklar Fransa’nın dahilinde olan şeyler. ABD’ye gelirsek, ABD de

her zaman azınlık olan Tutsileri destekledi. Hatta bunun yanında kuzey komşu Uganda’daki mülteci konumundaki Tutsileri de destekledi ve onların askerileşmelerini ve silahlanmalarını vs. sağladı. Bunların hepsini ABD yaptı. Şu anki Ruanda Başkanı Paul Kagame ise, en başından beri ABD’ye çok çok yakın ve Kagame’nin Amerikan planlarının göbeğinde olduğu bilinir. Bu plana göre Ruanda Fransa’nın elinden alınıp ABD kontrolüne girecekti.

Amerika kazandı... Bu planı nasıl gerçekleştireceklerdi? Bunu da Uganda’daki silahlandırılmış askeri azınlık Tutsi gruplarıyla Ruanda’yı işgal ederek gerçekleştirmeyi planlıyor-

lardı. Bu nedenle orada tam olarak nelerin döndüğünü bilemiyoruz. Yani bu mesele hiçbir şekilde aydınlığa kavuşturulmadı. Ruanda’nın şimdiki Kagame hükümetinin, soykırımı yapan bir önceki Hutu hükümetinden daha iyi olduğunu söyleyemem. Her ikisi de kökten ırkçı ve ana yurtlarını kökten imha ediyorlar. Kagame düşmanlarından daha iyi değil. Ve ABD tarafından desteklendi ve şimdi de herkes tarafından destekleniyor, buna Fransa da dahil çünkü Fransa da sonuçta ABD’nin bölge politikasına boyun eğmiş ve hizaya girmiş. Yani bu soykırım aslında Fransa ile ABD’nin çıkarlarının o bölgede karşı karşıya gelmesinden kaynaklanıyor?

Ruanda çok küçük bir ülke, stratejik önemi nedir? Yer altı kaynakları mı var? Yok, öyle zengin bir ülke değil. Yer altı kaynakları çok mu, yani bu açıdan hiç gündeme gelmiyor. Batı komşusu Kongo’da çok önemli doğal kaynaklar var. Kongo’yla sınır var. Ruanda’nın sürekli silahlanması ve Kongo’ya devamlı müdahil olmasının nedeni bu. Çünkü asıl yer altı kaynaklarının zengin olduğu ve stratejik anlamda çok önemli olan nokta Kongo’nun Ruanda sınırı ve ABD bu bölge ile çok ilgileniyor. Belçika’nın da müdahil olduğu söyleniyor. Kongo’da da yaptığı soykırımlar göz önüne alınınca... Tabii ki Belçika da bu işin içinde. Ama Belçika da aynı Fransa gibi, o bölgede ABD’nin gücünü ve siyasetlerini kabul etti ve hizaya girdi. Şu an Kagame hükümetinin Ruada ordusu asıl olarak Kongo’nun doğusundaki bu zengin yer altı kaynaklarının yoğun olduğu sınırın ötesindeki bölgeleri zaman zaman denetim altına almaya çalışıyor. Peki bu Ruanda’da yaşanan soykırımın bugünkü hayat üzerinde nasıl bir etkisi var? Etkileri felaket düzeyinde... Tam bir felaket yaşanıyor. Ve sadece Ruanda için değil. Belki de ondan da fazla komşu ülkeler için, özellikle de Kongo’nun doğusu için... Çünkü bu Ruanda ordusunun devamlı müdahalesi ve tabii Hutulardan ve çeşitli silahlı militan gruplardan gelen cevaplar, çok büyük bir kaosa ve bölgedeki yaşayabilen toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın toptam bir yıkımına yol açtı.

ğur Kantar KKTC’de “vatani” görevini yaparken almış olduğu disiplin cenzası sonucunda “insani’’ görevlerini yerine getiremeyenlerden dolayı yaşamını yitirmişti! Maruz kaldığı işkencenin ardından 26 Temmuz 2006 yılında NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in prostat ameliyatının da yapıldığı Ankara GATA’ya sevk edilip kontrol altına alınmaya çalışılan Uğur, 12 Ekim 2011 tarihinde hayatını kaybederek ülke genelinde yankı uynadırmıştı. Olayın sanıkları Ayhan Arsan ve Fırat Keser’e “neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence”, Recep Tekin’e “beş kez kamu görevlisinin sahip olduğu yetkiyi kötüye kullanmak sebebiyle kasten yaralamak” ve Ayhan Şentürk’e “ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak” suçundan davalar açılmıştı! Ancak geçtiğimiz günlerde çıkan mahkeme kararı Uğur Kantar’ın acılı ailesine bir darbeyi de askeri mahkemeden vurdu. Savcının 119 yıl hapis istemesine rağmen, mahkeme tutuklu sanıkların tahliyesine karar verdi! “Sanıkların tutuklu kaldıkları süre, sorgu ve savunmalarının tespit edilmiş olması ve delillerin büyük ölçüde toplanmış olması” tahliye kararına gerekçe gösterlmişti... Zaman zaman yaptığım Silivri, Hasdal, Maltepe ziyaretlerimde gördüğüm durumla paralelliği yok elbette. Ama “Disko” tabiri bir kez daha düşünmeye yetti bile. Almış olduğu disiplin cezasının ardından “Disko” diye adlandırılan disiplin koğuşuna atılan Uğur Kantar, tekme, tokat, yumruk ve sandalyeye kelepçelenmiş halde güneş altında bekletilme şeklinde işkenceler yüzünden hayatını kaybetmişti. Yaşanan olaylara şahitlik eden Adil Vural adlı silah altındaki kişi, Uğur Kantar’a uygulanan işkence ile ilgili bilgi vererek şunları kaydetmişti: “Ayhan ve Fırat sürekli herkese vuruyorlardı. Güneş altında bekletiyorlardı. Cezaevinde bulunduğumuz yer duvarları yüksek tepeden güneş vuran bir yerdi. Neredeyse 50 derecelik sıcaklık oluyordu... “... Nezaman su istesek izin vermiyorlar, 40 dakika, 1 saat gibi süreler geçtikten sonra topluca su içmemize izin veriyorlardı. Ayrıca bu su, cezaevinin çatısındaki su deposundan geldiği için sıcaktı. Bu şekilde güneş altında kaldığımızdan böbreklerimiz ve ciğerlerimiz adeta kavruluyordu!’’ Buna ek olarak bir de Uğur Kantar’ın haykırışına şahit olan Adil Vural: “Allah aşkına su verin’’dediğini de birçok kez duyduğunu ifade etmişti. Ve Uğur birden fenalaşıp kendinden geçtiğinde ise apar topar alıp götürmüşlerdi. Uğur Kantar’ın işkence ile öldürülmesinin cezası 32 ay ile sınırlı kaldı ve geride, bir yanda sorgulanacak vicdanı bile olmayanlar ile en azından “adalet” beklerken bir “darbe” de mahkemeden alan bir aile kaldı. Görünce bu yüzden moralim bozulduğundan bu yazıyı kaleme aldım. Akşam kanal kanal gezip bakacağım. Kim bilir belki Okan bizi diskoya götürür, hava güneşliyken güzel olan günler yağmur yağdığında değil balçık kaldığında çamur olur sürtünür.

Samir Amin kimdir?

Prof. Dr. Samir Amin 1931 Mısır doğumlu Arap Marksist iktisatçı ve teorisyen. Monthly Review dergisinin yazarlarından. Samir Amin’in bir kısmı Türkçe’ye de çevrilmiş olan otuzdan fazla kitabı var. 1957-1960 yılları arasında Nasır döneminde, Mısır Ekonomik Yönetimi Kurumu araştırma memuru olarak çalıştı. 19601963 yılları arasında Mali Planlama Bakanlığı başdanışmanı oldu. Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Kalkınma ve Planlama Enstitüsü’nde (IDEP) çalıştı. 1980 yılında Dakar’daki Üçüncü Dünya Forumu’nun Başkanı oldu.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.