Aydinlik 20140411

Page 1

SUÇ YASASINI DURDURUN Hükümet telaşta: Suriye’ye silah taşıyan MİT TIR’larının yakalanmasına, Dışişleri’ndeki savaş toplantısının ortaya çıkmasına ve Öcalan’la görüşmelere yasal kılıf aranıyor. MİT yasa teklifi Meclis’te kabul edilirse tüm bu faaliyetler, yasa eliyle meşru hale getirilmiş olacak.

Haldun Çubukçu

Malaparte’den fa izme direnen insan n destan

İktidar ve muhalefet milletvekillerine sesleniyoruz:

Nazan İpşiroğlu

Mozart ve Verdi’de E itlik Özgürlük BUGÜN KİTAP GÜNÜ

YASA EL YLE ‘SUÇ ÖRGÜTÜ’ YARATILIYOR

MİT; Bakanları ve milletvekillerini bile izleme ve görüntüleme hakkına sahip olacak. Uzmanlar uyardı: “MİT’e, her suçu işleyip ceza almadan yürüyüp gitme hakkı veriliyor. Mahkeme kararı olmadan istediği yerde arama ve operasyon yapma yetkisi getiriliyor.” 11’de

1 yüzbaşı tutuklandı 150 polis uzaklaştırıldı Adana’da durdurulan TIR’larla ilgili soruşturma kapsamında dün Ankara’da 7 muvazzaf asker ifade verdi, 1 yüzbaşı tutuklandı. Öte yandan İçişleri Bakanı Efkan Ala, yasadışı dinleme soruşturması kapsamında şimdilik 150 polisin görevden uzaklaştırıldığını açıkladı. 10’da

‘Kadın kapanarak özgür olamaz’ Türbanla ilgili sözlerinin ard ndan yanda bas n n hedefi olan P nar Kür, Ayd nl k’a konu tu

KURULUŞ 1921

“Kad n n, ikinci s n f insan görülmesine kar ç kt m. Örtünmeyle özgürlü ü e de er görenler, derin bir kavram karga as içinde. En çok da Ahmet Hakan’a a rd m. Ben, soyunan kad n ile örtünen kad n örne inde; üreten bir ‘insan’ de il, cinselli i ile erkekleri ba tan ç kard na inanan ki iler olduklar n belirttim.” 3’te

11 NİSAN 2014 CUMA - 75 KURUŞ

SON UYARI Ankara’ya çıkarma yapan Yatağan işçileri, Özelleştirme İdaresi’ne yürüdü ve hükümeti uyardı: Santralların satılması halinde üretimden gelen gücümüzü kullanır, şalter indiririz

TÜRK-İŞ: 1 Mayıs’ta Kadıköy’e

E

mekçilerin 1 Mayıs’ı kutlama programları netlik kazanmaya başladı. Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş, Emek ve Dayanışma gününde halkı Kadıköy’de buluşmaya çağırdı. Yapılan açıklamada, emekten yana tüm kesimlerin birlikteliği vurgulandı. 6’da

AKP: Sessiz kalalım CHP: Ortak aday

anlığı Erdoğan, Cumhurbaşk siz es “S ne konusunda örgütü P CH n ke rir kalın” talimatı ve k blo bir tı rşı MYK’da AKP ka a 9’d u. uld un oluşturulması sav

Perinçek’in AİHM zaferine ödül

Yatağan ve 1 Mayıs

Esin TURHAN

6

Termik santral ve kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı mücadele eden Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy işçileri, Ankara Valiliği’nin yasağını dinlemedi. Özelleştirme İdaresi’ne yürüyen işçiler “Türk-İş göreve, genel greve” sloganı attı. Türk-İş Gen. Bşk. Ergün Atalay da “Bu ülkeyi peşkeş çektirmeyiz” dedi.

Şule Perinçek

Eyleme polis müdahelesi

Bina önündeki işçiler adına, Tes-İş Genel Başkan Yrd. Hasan Tahsin Zengin konuşma yaptı: “İşverenlere sesleniyorum; santrallar için teklif vermeyin, ihaleye girmeyin. Bu işçi sizi oralara sokmaz, vatanını sattırmaz. Hükümete sesleniyorum; yol yakınken ihaleleri iptal edin. Bu işçi, Muğla’ya geçit vermez.” 6’da

Tayyip Erdoğan ve kimyasal katliam

Ben tarım işçisiyim

O “kiralık saldırganı” tutup da üzerine gönderen adamlardan korkmuyorsan; aslanlar gibi şikâyetçi olur ve bu işin sırrının çözülmesini sağlarsın... Unutma ki o tokat sana, senin kişiliğine atılmadı.

ISSN 2146-2356

imyasal silah kullanıldığı zaman, ABD’nin, Suriye’ye müdahale edeceği hatasına düşmüştür. Bütün emareler bu işin sadece Erdoğan ve yakın çevresine muhakkak kesileceği yönünde. Erdoğan “Zararın neresinden dönsen kârdır” atasözüne kulak vermeli. Bessam Abu ABDULLAH’ın yazısı 13’te

USTA SANATÇI EŞREF KOLÇAK SİNEMAYI ANLATTI:

Pısırık demokrat!

Mustafa MUTLU

K

İhaleye teklif verenleri uyarmak için Özelleştirme İdaresi’ne giden işçilere polis biber gazıyla saldırdı. İşçiler “Yarın da burdayız” karşılığını verdi.

3

‘Umut davası’nda Tribünlere hapis cezaları E-bilet’ten onandı Çalık Holding çıktı 18 11

Türk sinemasına 70 yıl emek veren Eşref Kolçak, vergi ödediğinde sinema sanatçısı, fakat telifini istediğinde tarım işçisidir. VEYSEL BOĞATEPE’nin söyleşisi 17’de

İP lideri Doğu Perinçek’e, AİHM zaferi nedeniyle ödül veriliyor. Perinçek’in yurtdışı yasağı olduğu için, Türk Amerikan Dernekleri Birliği’nin vereceği ödülü onun adına Şule Perinçek alacak. 3’te

Rafet BALLI 4’te

Erdo an’ n Çankaya ifresi Mehmet FARAÇ 11’de

Truva k sraklar n n derin plan Sabahattin ÖNKİBAR 12’de

mam hatip ve cami eksenli 2. paralel yap Ahmet SAY 16’da Eşref Kolçak

Veysel Boğatepe

Nedir bu müzik dü manl ?


Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Türkiye’nin Türkiye’den yönetilmesi meselesi!

Y Tamer ABUŞOĞLU

eni bir doğumun sancılarıyla kıvranan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafyanın adı, Anadolu. Ezeli ve ebedi vatan. Bedeli tekrar tekrar ve misliyle ödenmiş olan özyurdumuz. Tarih kavimleri zaman zaman imtihana tabi tutar. Türlü kumpas, entrika ve ihanetlerle dolu bir gayya kuyusundan çıkmayı başaranlara millet, o milletin yaşadığı topraklara ise vatan adı verilir. Toprağı vatan kılmanın, kavmiyeti milletleştirmenin en keskin ve yakıcı sonucu bu sürecin sonunda ortaya çıkar. Sahipsiz vatanın batması haktır Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır Mehmet Akif Ersoy’’un bir asır önce bu dizeler vasıtasıyla dile getirdiği realite, içinde bulunduğumuz konjonktürel durumu özetlemesi açısından son derece önemli. Türk toprakları, muhtemel bir iç savaşın senaryolaştığı ve topraklarının parçalanacağı bir plana göre yeniden dizayn edilmektedir. Bu manada tarih, Türkleri yeni bir sınavın eşiğine kadar getirmiştir. Düşman unsurlar siyasal ve ekonomik donanım açısından tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar güç depolamış, içerideki ve dışarıdaki odaklar aynı nihai hedefe kilitlenmiştir. Gaflet ve delalet evrelerini geçerek, üçüncü evreye demir atan siyasi erk, Türk milletine Anadolu’nun yeniden fethedilmesinden başka bir alternatif bırakmamıştır. Bakatalı soysuzlar ve Pilihozlu cibiliyetsizler tarafından yönetilme bahtsızlığına mahkûm edilen millet bu sürecin sonunda yeni bir Ergenekon çıkışı için kapıları ardına kadar açacaktır. “Türkler başa Türk ister” çığlıklarıyla başlayan sosyosiyasal isyanları bugün olduğu gibi Kuyucu Murat Paşa gibi devşirmelerle bastıranlara, en güzel cevabı M.Ö. 36 yılında Çiçi Kağan vermişti. “Boyun eğmeyeceğiz. Çünkü bu, şan ve şerefle yaşamış olan ecdadımıza karşı büyük bir ihanet olur. Atalarımız, bizlere geniş ülkelerle birlikte Hürriyet ve İstiklali de emanet ettiler. Savaşçı ve süvari hayatımız sayesinde yabancıları titreten bir millet olduk. Korumakla vazifeli bulunduğumuz bütün bu emanetleri adi bir ömür uğruna feda edemeyiz. Hepimizin bildiği gibi, savaşta erlerin kaderi ölümdür. Biz ölsekte kahramanlığımızın şanı yaşayacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin öncüsü olacaktır.” Çiçi Kağan ordusundan 10 kat daha güçlü olan Çinlilere karşı son savaşçı toprağa düşünceye kadar mücadele etti. Türk milletinden başka hiçbir millette olmayan bu haslet yaklaşık 2 bin yıl sonra Mustafa Kemal’in işaret ettiği, “Ya istiklal, ya ölüm” şiarına dönüştü. Sonuç; Türkiye Türkiye’den, Türkiye Türkler tarafından yönetilmelidir. Dengelerin aksi yönde değişmesi demek. Emperyalizmin giderek şımaran işbirlikçilerle bölgeyi bir alev topuna dönüştürmesi demek olacaktır. Bu tespitleri paranoya ya da evham olarak niteleyenlere, “bekleyelim görelim” demekten başka çaremiz yok. Zira en büyük dehşet, tarihin rahminde sizin için biriktirdikleriyle karşılacağınız o günlerin tanıklığı olacaktır.

Güneydoğu Anadolu ve seçim sonuçları FURKAN MAHMAT

K

CK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, 28 Mart 2014’te yapmış olduğu açıklamada, “Mesela bu seçimlerde Güneybatı’da Urfa Büyükşehir olarak BDP tarafından kazanılırsa, orta sahada Diyarbakır’ı zaten BDP kazanır. Botan’da Mardin’i kazanırsa, Serhat’ta Van Büyükşehir olarak kazanırsa Kürdistan’da dört büyükşehir dört kanton olabilir. Kürtlerin artık buna kilitlenmesi gerekir’’ demişti. Böylelikle yerel seçimlere başka bir boyut yüklenmiş oldu. Bir bakıma seçimlere belediye başkanı değil de eyalet valisi seçimi manası yükletilmek istendi. Daha önceki seçimlerde BDP’nin (DTP) temel propaganda argümanı kimlikti. Yani Kürt dili, Kürt tarihi, Kürt kimliği... Ancak özerklik argümanı da alttan altta dillendiriliyordu. 2014 seçimlerinde ise bu argümanların yerlerini değiştirdi. Kampanyasını özerklik temeli üzerine kurdu ve kimlik argümanı propagandasında tali unsur olarak kullanıldı. Esasında bu, böyle olmak zorundaydı. Artık BDP önüne yönetimle ilgili hedefler koymak durumundadır. Zira artık kimlik üzerinden önüne koyacağı bir hedef kalmamıştır. Peki, BDP’nin bir bakıma kendini devam ettirebilmek için önüne koyduğu özyönetim (özerklik) hedefi nasıl karşılandı? Bunun için de BDP’nin hedeflediği dört büyük ilin seçim sonuçlarına bakmak gerekir.

Diyarbakır’da %10 oy kaybı Öncelikle “kale” olarak nitelendirilen Diyarbakır sonuçlarına bakıyoruz. 2009 yerel seçimlerinde %65 oyla kazanılan Büyükşehir Belediyesi bu seçimlerde %55 oyla tekrar kazanılıyor. Büyükşehir Yasası kapsamında merkez ilçe statüsünde olmayan diğer ilçeler de bu seçimde Büyükşehir belediyesine oy vermiştir, Diyarbakır’ın diğer ilçelerinde BDP’nin hâkimiyeti düşünüldüğünde, gözle görülen bir kayıp söz konusudur. Osman Baydemir’in Diyarbakır’dan Urfa’ya gönderilmesi, yeni adayın Diyarbakırlı olmaması, AKP adayı olan Galip Ensarioğlu’nun Diyarbakır’da geniş bir çevreye sahip olması, bu oy kaybını kanımca açıklamaya yetmemektedir. Diyarbakır’daki oy kaybı, bence BDP’nin temel propaganda argümanı olan özerklikle birlikte düşünülmelidir. Diyarbakır halkı yoğun bir şekilde dillendirilmeye başlanan özerklik meselesinin Kürt ve Türk halkı açısından ne kadar vahim sonuçlara yol açabileceğini görebilmiştir. BDP’nin Diyarbakır’da yaşadığı kaybın da bundan kaynakladığını düşünmekteyim.

Urfa’da büyük mağlubiyet Yine burada belirtme ihtiyacı duydum. Hüda-Par’a duyduğum sevgiden değil, ama Selahattin Demirtaş’ın “bir üyesinin bulunmadığı Lice’de ne işi var’’ dediği Hüda-

Par Lice’de %0,54 ile üçüncü parti olmuştur. Yine bu seçimde en merak edilen illerden olan Şanlıurfa sonuçlarını incelemek çok belirleyicidir. BDP’nin almak için en çok çalıştığı, bütün imkânlarını seferber ederek seçime girdiği bir yerdi. Osman Baydemir gibi iddialı bir adayla seçime girmişti. Ayrıca AKP’nin Fakı Baba gibi Şanlıurfa özelinde doğal önder olan ve bir önceki seçimde AKP’ye rakip olarak, bağımsız belediye başkan adayı olarak seçime giren ve %44 oyla seçimi kazanan birini aday göstermemesi kafaları karıştırıyordu. Ancak %30 oy alarak BDP Şanlıurfa’dan mağlubiyetle ayrıldı. Yine Şanlıurfa’nın ilçesi olan Ceylanpınar; 2009 yerel seçimlerinde BDP’nin elindeydi. Ceylanpınar ilçesi Suriye’nin kuzeyine açılan Resul Ayn Sınır Kapısı’nın bulunduğu ilçedir. BDP’ nin deyimiyle “Rojava’ya açılan kapı”dır. Ancak 2009 yerel seçimlerinde (BDP) DTP’nin kazandığı ilçe, 2014 seçimlerinde kaybedilmiştir. Suriye’nin kuzeyiyle yakın temas halinde bulunda Ceylanpınar ilçesinin kay-

bedilişi düşündürücüdür.

Mardin’de Büyükşehir Yasası kazandı Mardin Büyükşehir Belediyesi BDP’nin yeni kazandığı belediyelerden birisidir. Mardin ilinde önceki 2009 yılında %36 olan DTP (BDP) oyları bu seçimde %52 olmuştur. Bu noktada 1775 sandık bulunan ilde, Derik, Kızıltepe ve Nusaybin gibi BDP’nin hâkimiyetinin olduğu ilçelerdeki sandık sayısı ise 900’dür. Büyükşehir Yasası’yla, Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin kazanıldığı aşikârdır. Mardin merkezinde alınan oylar her seçimde BDP’nin aleyhine olurken 2014 seçimlerinde Büyükşehir Yasası ile ilçelerin seçime katılması Mardin özelinde BDP’ nin lehine durumu çevirmiştir. Bunun neticesinde Mardin Belediyesi’ni kazandırmıştır. Ancak bu yasanın getirmiş olduğu uygulamaları

Diyarbakır’daki oy kaybı, BDP’nin tem el propaganda argümanı olan özerklik le birlikte düşünülm elidir. Diyarbakır halk ı yoğun bir şekilde dillendirilmeye başlanan özerklik meselesinin Kürt ve Türk halkı açısında n ne kadar vahim sonuçlara yol açab ileceğini görebilmişti r

ancak pratikte göreceğiz Kızıltepe, Nusaybin ve Derik seçmen sayısı açısından belirleyici ilçelerin Büyükşehir Belediyesinin seçilmesinde bu kadar etkili olması, kanaatimce bu yasanın biraz da seçimler açısından çıkartıldığı göstermektedir. İlgili yasanın Türkiye’nin batısında AKP’ye, Türkiye’nin doğusunda ise BDP’ye seçimlerde yarar sağladığını görmek de belirttiğim fikri destekler niteliktedir.

Van’da Bekir Kaya kazandı 2014 yerel seçimlerinde BDP açısından en başarılı sonuç Van ilinde yaşanmıştır. Zira 2009 yılında %53 olan oy oranını BDP bu ilde %54’e yükselmiştir. Yani mevcut durumun da bir artış söz konusudur. Van ili özelinde halkın BDP belediyelerinde görülmeyen bir özelliği olan belediyecilik hizmetinin yapıldığı için seçimi mevcut belediye başkanı olan Bekir Kaya kazanmıştır. Zira Van Depremi sonrası Van yerelinde belediyecilik anlamında yaptığı çalışmalarla halkın büyük sevgisini kazanmıştır.

Özerklik söylemi kaybettirdi Sabri Ok’un açıklamasında bahsettiği “dört büyük kantonda’’ yapılan seçimlerin sonuçları bu şekildedir. BDP’nin bu seçimde önüme koyduğu “özyönetim’’ (özerklik) argümanı açıkçası kazandırmaktan ziyade kaybettirmiş gibi görünüyor. Burada ise Kürt halkının gelecek kaygıları ve birlikte yaşama iradesinin büyük bir etkisi olduğu düşünülmelidir.

İztuzu kumsalı yapılaşmaya mı açılıyor? Kılıçdaroğlu karikatürüne tepkiler Dün gazetemizin birinci sayfasında yer alan Mustafa Bilgin’in karikatürüne bazı okurlarımızdan tepki geldi. Karikatürde Kılıçdaroğlu’nun yumruk yedikten sonraki hali, sanki mizah unsuru olmuş gibi algılanmış. Oysa verilen mesaj, Kılıçdaroğlu’nun yüzünde beliren morlukta saklı. Orda yer alan siluetin sahibi, yumruğun arkasındaki güç. Bazı okuyucularım bu silueti, Obama’ya benzetmiş. Örneğin, İzmir’in Narlıdere ilçesinden yazan okurumuz Tevfik Arslan, “Obama şekilli karikatürü son derece seviyesiz buldum” diyor. Bizce karikatür ve mesajı gayet açık. Kılıçdaroğlu’na yapılan alçak saldırıya karşı tavrımız nettir. Bu karikatürdeki yüz de gayet net. Kaçıran okurlarımıza tekrar hatırlatalım.

Eleştirilerinizi, önerilerinizi yazın, yayımlayalım Okurlarımızdan her konuda eleştirilerini, önerilerini, ayrıca “Özgürlük Meydanı”nda yer almasını istedikleri yazıları göndermelerini bekliyoruz. halklailiskiler@aydinlikgazete.com Tel: 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks: 0212 251 55 06 Adres: İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul

10

B

u hafta, yurdumuzun cennet köşelerinden Köyceğiz-Dalyan Lagünü’nde yolculuk yapalım. Ben bu havzayla 1995 yılında tanıştım. O yıldan beri de, çeşitli yıllarda NATO, İTÜ, TÜBİTAK ve son olarak AB tarafından desteklenen araştırmalar yapmaktayım. Tüm havza ekosistemini ve yerüstü/yeraltı sularını modellememize ve de havzada ta 2100 yılına kadar iklim değişikliği etkilerini bile hesaplamamıza rağmen, halen yanıt bekleyen onlarca soru var! Doğanın gizemi işte, ser veriyor sır vermiyor; ama durmak yok, araştırmaya devam.

uzunluğunda, 40-150 metre genişliğinde, 2-4 metre derinliğinde Dalyan kanalını geçerek, dantela gibi örülmüş onlarca kanal ağıyla ve arada birçok göl (Alagöl, Sülüngür, İztuzu) oluşturarak, İztuzu kumsallarında Akdeniz’le buluşur. Yaklaşık 100-150 metre genişliğinde ve 4-4,5 km uzunluğundaki İztuzu kumsalı, arada dar bir geçit bırakarak lagünü Akdeniz’den ayırır. İztuzu kumsalındaki dar geçitten lagüne tuzlu Akdeniz suyu girer ve kanalların diplerinden akarak Köyceğiz Gölü’ne kadar ulaşır. Kanalların yüzeyinden ise tatlısular, ters istikamette gölden denize doğru akar. Yani sanki üst üste, birbirinin tersi doğrultuda akan iki nehir vardır. Yıllar önce hem Köyceğiz hem de Dalyan’da yapılan ileri biyolojik atık-

su arıtma tesisleri sayesinde lagün suları kirlilikten korunmuştur. Halen lagün mezotrofik ile ötrofik faz arasındadır.

Ekosistem Balıklarda dipten Akdeniz orijinli suyla Köyceğiz Gölü’ne kadar gider, gölde dinlenir, yemlenir, yumurta bırakır ve sonra Akdeniz’e tekrar geri dönerler. Bu dönüşlerinde balıkçılar kapanlarla önlerini kesip, balıkları kendi göletlerine yönlendirirler. Bu nedenle yörenin adı “Dalyan”dır. Lagünün farklı kesimlerinde çeşitli tatlı ve tuzlu su balıkları ile su ürünlerine rastlanır. Su ortamı ile su-kara kesişiminin tamamı sulak alan olup, sazlıkların hâkim olduğu muhteşem bir ekosisteme ve biyoçeşitliliğe sahiptir. Havza; karada hariku-

Köyceğiz-Dalyan Lagün havzası modeli

Havza özellikleri Köyceğiz-Dalyan Lagün havzası, Toroslar’ın devamı olan 2000 metre yükseklikte Sandras dağlarından başlar. Bu dağlardan inen Namnam, Kargıcak, Yuvarlak çay havzalarını ve tümüyle Köyceğiz Gölü’nü içine alarak Dalyan’a ulaşır ve yaklaşık 7 km

İztuzu kumsalı

lade Akdeniz ormanlarının içlerinde ve sulak alanlarda çok sayıda endemik bitkilere, hayvanlara ve envai çeşit kuşa ev sahipliği yapar. Ayrıca endemik Sığla (liquidambar orientalis) ağaçları da havzada yer alır. İztuzu kumsalı ise, dünyaca bilinen endemik deniz kaplumbağları “Caretta caretta”ların yumurtlama alanıdır. Bu nedenlerle Köyceğiz-Dalyan Lagün havzasının çok büyük bir kısmı, uzun yıllar önce “Özel Çevre Koruma Alanı” ilan edilmiştir. Havzada pek çok bölge aynı zamanda arkeolojik, doğal SİT ve yaban hayatı koruma alanıdır. Havza yeraltı suları açısından da çok zengindir. Havzada çok sayıda soğuk su (menba) ve sıcak su (kaplıca) kaynakları vardır. İzotop çalışmalarıyla da kanıtla-

dığımız gibi, lagün “yeraltı sularına bağlı bir ekosistem”dir.

Yapılaşma açılımı Şimdi sen gel, bu İztuzu kumsalına, “Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma, Rehabilitasyon ve Bilgilendirme Merkezi” kurmaya kalk. Üstelik ilgili Bakanlıklardan, mevzuatları da zorlayarak, planlanan merkez için gerekli yaklaşık 1000 metrekare alana karşılık, orman alanında ihtiyacının yirmi iki katı, yani 22 dönüm alan tahsisi yaptır. Pamukkale Üniversitesi ile DEKAMER’in Sayın Yetkilileri, size sesleniyorum !!! Her ne adına olursa olsun bu eşsiz, kırılgan kumsalla oynamayınız ve ilerde yapılaşmaya neden olacak bu kurnaz ve art niyetli hareketlere öncülük etmeyiniz. Tuzlu su arıyorsanız Dalyan kanalları alt tabakalarında istediğiniz kadar var, gidip Dalyan yerleşimi içinde kurunuz merkezinizi! Yirmi yıla yakın bu havzada, ulusal ve uluslararası uzman ekiplerle beraber araştırmalar ve yayınlar yapan ve havzayı çok iyi gözlemlemiş bir bilim insanı olarak diyorum ki: “İztuzu kumsalına, her ne amaçla olursa olsun asla ve asla hiçbir yapı kurulmamalıdır” Not: Daha fazla bilgi ve destek için İztuzu Kumsalını Kurtarma Platformu https://www.facebook. com/groups/saveiztuzubeach/başvurabilirsiniz.


11 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Osman ERBİL

ATAA’dan Perinçek’e AİHM zaferi ödülü FUAT ŞAHİN / YEŞİM ÇATALTAŞ

T

ürk Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA), İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e Ermeni soykırımı iddialarına karşı kazandığı AİHM zaferi üzerine ödül verecek. Kurul, ödül davetini 18 Şubat’ta Perinçek tutukluyken yapmasına rağmen İP Lideri Amerika’ya gidemiyor. Ergenekon davasından hakkında yurtdışına çıkış yasağı bulunan Perinçek’e eşi Şule Perinçek vekalet edecek. Washington’da 12 Nisan’da yapılacak ödül törende Perinçek’in “Türkiyemizin kendi geleceğine, kendisinin karar vermesine karışmayın” mesajını vereceğini öğrenildi. Eşi adına dün Amerika’ya giden Şule Perinçek, yolculuk öncesi Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. “Bu ödülü kendi ülkemdeki demokrasiden, kendi ülkemde yapılan siyaset adına utanarak almaya gidiyorm” diyen Şule Perinçek şunları

söyledi: “Ödülü Doğu Perinçek adına benim almam doğru değil. Doğu Perinçek’e bu ödül memleketi adına kazandığı başarıdan dolayı, veriliyor; ama “terörist” olarak! Ergenekon sanığı olarak 6 yıldır cezaevinde kaldıktan sonra mücadeleyle çıkardık ama yurtdışına çıkartamıyoruz” dedi.

‘Kararı söke söke aldık’ Perinçek’e Amerika yerine Türkiye’nin ödül vermesi gerektiğini kaydeden Şule Perinçek, “Ben kendisi adına eşim olduğu için büyük bir gurur ve onur duyuyorum. AİHM kararından önce verilen bir mücadele var. Biz bu kararı söke söke aldık. Çıkarılan engelleri aşarak aldık. Büyük bir başarıdır Doğu Perinçek’in

Pısırık demokrat!

K

Şule Perinçek

18 Aralık 2013 gösterdiği bu zafer. Ama ödülünü almaya ne yazık ki kendisi gidemiyor” açıklamasını yaptı.

Konferansta konuşma yapacak 1979’dan beri ABD’de faaliyet gösteren Türk Amerikan Dernekleri Kurulu’nun bu yıl 34.’sü düzenlenen Türk-Amerikan Konferansı 10 ila 12 Nisan arasında ya-

pılacak. Etkinlik kapsamında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de konuşma yapması bekleniyordu. Ancak Şimşek’in yerine İP Genel Başkan Yardımcısı Şule Perinçek’in konuşma yapacağı öğrenildi. Perinçek, konuşmasında “Vatanımıza dokunmayın. Türkiyemizin kendi geleceğine, kendisinin karar vermesine karışmayın” mesajını vereceğini söyledi.

Örtünmeyi özgürlük sananlar yanılıyor

Pınar Kür

Soyunan kadın ile örtünen kadın arasındaki benzerlik, her ikisinde de gözlenen ‘kendini yalnızca cinselliği ile tanımlayan, erkeğe sunulmuş bir arzu nesnesi’ olmayı kabullenme durumudur

B

ir televizyon konuşmasında iki zıt görüntülü kadın karakterin portrelerini çizerken kimi çevrelerin sözlü ve yazılı saldırısına uğrayan ünlü roman yazarı Pınar Kür, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Türk edebiyatına yazdığı yirmiye yakın kitapla katkı sunan Kür, soyunan ve örtünen kadın arasında kurduğu benzerlik nedeniyle “kadın, din ve özgürlük düşmanı” olmakla suçlandı. Televizyondaki söyleşinizde kadının giyimine yönelik iki değişik görüşü belirttiniz ve eleştirel bir yaklaşım getirdiniz. Bu konudaki görüşünüzü açıklar mısınız? Ülkemizde kadını ikinci sınıf insan olarak görmek hatta insan yerine koymamak alışkanlığı ne yazık ki erkekler kadar kadınlar arasında da yaygın. Öteden beri karşı

çıktığım bu eşitsizliğe dikkat çekmek istedim. Soyunan kadın ile örtünen kadın arasındaki benzerlik, her ikisinde de gözlenen “kendini yalnızca cinselliği ile tanımlayan, erkeğe sunulmuş bir arzu nesnesi “ olmayı kabullenme durumudur.

‘Örtünmeyi normal görme modası’ Ben bu düşüncemi yazdığım romanlarda da dile getirdim. Ne acıdır ki ülkemizde doğru dürüst okuma yazma bilmeyen, okuduğunu da anlamayan bir kitle var. Analitik düşünce yeteneği olmayan bu gibi kişilerin duyduklarını da anlamadığı ortaya çıktı. Sözlerinizle ilgili bazı çevrelerce hedef alınmanızdan sonra özellikle kadın derneklerinin bu konudaki suskunlukları için ne düşünüyorsunuz? Kadın derneklerinin suskunlu-

ğuna gelince.... Artık örtünmeyi “normal” görme modası var ya, o yüzdendir herhalde. Oysa örtünmeyle özgürlüğü eşdeğer görenlerin derin bir kavram kargaşası içinde olduklarını düşünüyorum. İnsanın üstünü baştan ayağa kapamakla nasıl özgür olabildiğini anlayabilmiş değilim. Size yönelik eleştirileri nasıl karşıladınız? Demokrat olduğunu savunanlardan en çok Ahmet Hakan şaşırttı beni. Sanırım programı izlememiş, şurdan buradan duyduğu ya da Twitter’da okuduğu nefret söylemli cümlelerden etkilenmiş. Ben başörtüsünün “gericilik” ya da “normal” olmadığını söyledim. Birilerinin “ileri demokrasi” hakkında ileri geri konuşma hakkı var da benim kendimi ifade etme hakkım yok mu? Soyunan kadın ile örtünen

kadın örneğini verdiğimde kendilerini düşünen, üreten, yaratıcılığı olan bir “insan” değil, cinselliği ile erkekleri baştan çıkardığına inanan yaratıklar olduklarını belirttim. Herhalde Ahmet Hakan da benimle ilgili yaptığı benzetmelerden utanacaktır günün birinde.

‘Sıkıyönetimde yargılandım’ Bir de “faşist” olduğum söylenmiş. Bu çok yanlış. Aklımın erdiği yaştan beri, babamın yolundan gitmiş bir solcuyum. Bu yüzden sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandım. Ama bu günlerde gördüğüm o ki artık solculuğun da modası geçmiş, geçerliliğini kaybetmiş bir düşünce olduğunu sananlar var.

Twitter yetkilileri Ankara’ya gelecek

Youtube yasağına devlet sırrı bahanesi İSTİHBARAT SERVİSİ

U

laştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’ın “Youtube yasağı” için “Devlet sırrı olduğundan açılmıyor” sözleri tepki çekti. Youtube’nin Türkiye dışındaki diğer ülkelerde erişime açık olması “Türkiye’nin devlet sırlarının diğer ülkelerde yayınlanması sorun oluşturmaz mı?” sorusunu akıllara getirdi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) erişime engellenen video paylaşım sitesi Youtube ile ilgili açıklama yaptı. BTK, kapatma kararının “devlet sırlarının ifşasının önlenmesi” amacıyla uygulandığını belirtirken Ulaştırma, Denizcilik ve

Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da dün yaptığı açıklamada “Özellikle devlet sırrı niteliği taşıyan taşıyan hususlara yönelik yer alan içeriklerin tamamen kaldırılmasını temenni ediyoruz. Bu içeriklerin çıkarılması halinde de zannediyorum ki TİB, Youtube’yi açacaktır” diye konuştu.

Lütfi Elvan

Gerekçe: Gizli Suriye toplantısı Youtube, 27 Mart 2014 günü Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan “gizli Suriye toplantısı” kayıtlarının yayınladığı gerekçesiyle TİB, tarafından erişime kapatılmış ve mahkeme kararıyla erişimi yasaklanmıştı.

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com

HEDEF ALINAN YAZAR PINAR KÜR, AYDINLIK’A KONUŞTU:

HAYATİ ASILYAZICI

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Kararın ardından önceki gece BTK tarafından yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada şunlar ifade edildi: “Bu içeriklerin çıkarılması için Youtube’ye bildirimde bulunulmuştur. Youtube tarafından bu içeriklerin bir kısmının kaldırılmış, bir kısım linklerin ise içeriğe sadece Türkiye’den erişimin engellendiği fakat yurtdışından erişilebildiği tespit edilmiştir. Söz konusu içerikler çıkarılmadığı için 27 Mart’tan itibaren ilgili internet sitesinde hâlâ yayınlanmaya devam ettiği için, youtube.com internet sitesine uygulanan erişimin engellenmesi tedbirine devam edilmektedir.”

Erişime engellenmesinin ardından gözlerin çevrildiği sosyal paylaşım sitesi Twitter’ın yetkilileri, 14 Nisan’da Ankara’ya gelecek. Tayyip Erdoğan’ın “Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız” şeklindeki açıklamalarından sonra Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından erişime engellenen ve yaklaşık iki hafta kapalı olan sosyal paylaşım sitesi Twitter’ın tekrar açılmasının ardından Twitter yetkilileri Ankara’ya geliyor. Twitter yetkilileri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile TİB yöneticileriyle görüşecek. Görüşmede, Türkiye’de ofis açılmasının da aralarında bulunduğu karşılıklı taleplerin ele alınacak olması bekleniyor.

Kuzu’dan bireysel başvuru TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile sakıncalı içeriğin kaldırılması, bu mümkün değilse Twitter’in kapatılması talebiyle bireysel başvuru hakkını kullanarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Kuzu, Türkiye’de muhattap bulamadığı söyledi.

emal Kılıçdaroğlu bunu hep yapıyor: Kendine bir tokat atana öbür yanağını gösteriyor! Adam gelmiş, kutsal bir çatı altında, herkesin gözü önünde saldırmış; iki tane de yumruk sallamış, gözünü morartmış, gözlüğünü kırmış, ceketini yırtmış... Ama bizimki şikâyetçi bile olmuyor! Neden? Çünkü çok demokrat! Kusura bakmayın CHP’li dostlar; yerim böyle demokrasiyi! Bakın artık seçim de geçti, “Şimdi sırası mı?” diye hakaret maili de döşenemezsiniz; o yüzden yazıyorum: Bunun adı demokratlık falan değil, pısırıklıktır. Kendi hakkını bile koruyamamaktır. O “kiralık saldırganı” tutup da üzerine gönderen adamlardan korkmuyorsan; aslanlar gibi şikâyetçi olur ve bu işin sırrının çözülmesini sağlarsın... Unutma ki o tokat sana, senin kişiliğine atılmadı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı’na, hem de kutsal Meclis çatısı altında atıldı! Tamam ılımlı adamsın, barışçısın, kibarsın, çelebisin falan da... Gerçekten artık yeter! Sen çelebi kalacaksın, kimsenin kalbini kırmayacaksın diye bu ülkenin değerlerinin hırpalanmasına bari izin verme... Bilmiyorsan oku da öğren Kemal Bey: İddialara göre hiçbir işte

dikiş tutturamayan ve gırtlağına kadar borçlu olan bu adamın eline, sana saldırmadan sadece üç gün önce toplu bir para geçmiş... O da bu parayla gidip banka borcunu kapatmış! İnsan hiçbir şey merak etmezse, bu parayı kimin, neden verdiğini merak eder! Bu, senin için bir anlam taşımıyorsa bir bilgi daha vereyim: Sana yumruk atan o adam, o gün Meclis’e elini kolunu sallayarak girmiş; dahası bir polis memuru kapıda kendisini karşılamış ve elini omzuna atarak bir süre sohbet etmiş! Bu polisin kim olduğunu, saldırganı nereden tanıdığını da mı merak etmiyorsun Allah aşkına! Sorun bir garibanla uğraşmak, küçük hesapların peşinde olmak falan değil Kemal Bey... Sorun; sizin “saldırgan”lar karşısındaki pasif ve teslimiyetçi tavrınız! Tetikçi karşısında da böylesiniz; siyasetçi karşısında da... Bu yüzden önüne gelen tokat atıyor size ve bize! O tokat belki sizin yüzünüzde patlıyor; sizin gözünüzü şişiriyor ama bizim değerlerimizi yaralıyor! Beni tanırsınız Kemal Bey; çevrenizdeki ikbal beklentisi içinde olanlar gibi lafı eveleyip gevelemem; ağzıma geldiği gibi söylerim: Eğer bir dahaki saldırıda size bir yumruk atana siz iki yumruk atmaz; yakasından tutup ayağınızın altına almazsanız; yazıklar olsun size! İşte; benden de bu kadar!

TÜKETMİYORUM (9) Gölge etmeyin! Bizde âdettir; birileri ne zaman iyi bir şeyler yapmaya kalksa, umutsuz yurttaşlar (ya da gamlı başkuşlar) korosu aynı nakaratı tutturuverir: “Olmaaaz bu iiiişşş... Yapamazsıınıııızzz... Eksiğiiiinzzz varrr... Yanlışııınııız vaaar!” Biz Facebook’ta bir “Tüketmiyoruz” sayfası açtık ve Türkiye’nin en geniş katılımlı sivil toplum

hareketini hayata geçirmeye baş koyduk, bir haftada 20 binden fazla kişiye ulaştık ya... Koro yine devrede: “Başaramazsınız, yapamazsınız, edemezsiniz!” Amaçları moral bozmak, yıldırmak, bezdirmek, umutsuzluk şırınga etmek! Bu kez sert kayaya çarptınız beyler; bizi durduramayacaksınız... Gölge etmeyin, başka ihsan istemez!

GÜNÜN SORUSU Daha yerel seçimlerin tozu dumanı yatışmadan medyadaki “Yeni anayasa isteriz”ciler harekete geçti... Sorularım onlara: Elimizdekini adam gibi uygulatmak için hiç kılınızı kıpırdattınız mı? Amacınız demokratikleşme mi; bu ülkenin bölünmesini kolaylaştırmak mı? Ve son soru: Sizi kim besliyor?

Ağlanacak bir durum! AKP iktidarı döneminde devlet kadrolarına yerleştirilen Fethullahçı polisler, bu ülkenin tüm aydınlarını ve muhaliflerini fişlemeyi ve izlemeyi görev edindi. Bunun için ya kendileri gibi Fethullahçı ya da işlerini ciddiye almayan sorumsuz hâkimleri kullandılar! O hâkimlerin önüne “dinleme” kararı almaları için milyonlarca vatandaşın telefon numaralarından oluşan listeleri koydular; onlar da okumadan bastı imzayı... Peki ne oldu? Onlarca, yüzlerce, binlerce değil; toplamda milyonlarca vatandaşın telefonu dinlendi. Demokrasinin olmazsa olmazlarından özel hayatın

gizliliği ilkesi ihlal edildi! Çok sayıda vatandaşın aile ve iş hayatları sırf bu yüzden bozuldu; yüzlercesi intihar etti! Dün ortaya çıktı ki Fethullahçı polisler, bu tembel hâkimlerle resmen dalga geçmişler! Dileme kararı alınması için o hâkimlerin önlerine koydukarı listelere, hâkimlerin cep telefon numaralarını da yazmışlar. Bizim saftirik hâkimler, böylece kendi telefonlarının dinlenmesi için gereken mahkeme kararını da bizzat vermişler. Sakın gülmeyin, dalga geçmeyin... Çünkü bu; gerçekten ağlanacak bir durum!

GÜNÜN İSYANI! Yerel seçimlerden sonra muhalefet partilerinin itirazlarının tamamına yakınını reddeden Yüksek Seçim Kurulu, AKP’nin itirazlarını oybirliğiyle kabul etmeye devam ediyor. İsyanım YSK’ya: Adınızın açılımının, Yandaş Seçim Kurulu olmadığının farkındasınız değil mi?


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04:41 Güneş 06:11 Öğle 12:57 İkindi 16:35 Akşam 19:31 Yatsı 20:53 HAVA DURUMU

Ankara: 5/17

b

İstanbul: 10/17

b

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

Erdoğan’ın Çankaya şifresi: Seçime ‘sıfır’ sicille gitmek 17 Aralık operasyonlarının hedefi? Biliniyor: Erdoğan’sız AKP’ydi. Yakın hedef: Bir: Erdoğan’a Çankaya yolunu kapatmak. İki: Gül merkezli bir iktidar inşa etmekti. Gül-Gülen? 30 Mart hesapları tutmadı. Kendi mahalleleri yine “Erdoğan” dedi. “Eski” oyun düzeni bozuldu. Erdoğan da “fabrika ayarları”na dönüş yaptı. Sloganı belli: Bütün iktidar “bana”! Gerçekçi mi? Ayrı tartışma konusu. Bir şey kesindir: Bütün hesapları Çankaya üzerinden tartışacağz. Tek tek bazı kuvvetlerin tutumuna bakalım. Milli Merkez? Perinçek açıkladı: “Çankaya, Atatürk’ün Çankaya’sı olacak.” Karşılığı var mı? Güçlü bir halk hareketine muhtaç. Değilse, temenni olarak kalır. CHP? Kılıçdaroğlu: “Bekleyelim, Erdoğan’ın elini görelim.” Bir Genel Başkan Yardımcısı ile konuştum. Umudu AKP cenahındaki çatışmada: “Bekleyelim, kavga edecekler.” Cevabını arayan soru: CHP hep taktik derdinde. Niçin, “önce program” diyemiyor? Neden, programı için mücadele örgütleyemiyor? Abdullah Gül’ün hesabı belliyd: Erdoğan, Cemaat, hatta CHP... Herkes yıpranacak. Kapısına geleceklerdi: “Aman, düzen kurucu ol!” Bu yüzden “ortada” durdu. Evet: Herkes belli oranda yıprandı. Fakat: Bunun Gül’e bir getirisi olmadı. Demek ki ne imiş: Ne kadar mücadele, o kadar iktidar! Hele kriz dönemlerinde. Şimdi Gül endişeli. Gördüğü: Erdoğan’ın oyun planında kendisine yer yok. Alana indi. Erdoğan karşısında ikinci kez inisiyatif aldı. İlki, 2007 seçiminden sonraydı. Köşk’e Erdoğan’a rağmen aday olmuştu. Yine benzer tutumda. Kuveyt’ten seslendi. Gül’ün tarzı bilinir. Fakat bu mesajları hayli köşeliydi. Bir: “Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşmanın günü geldi.” İki: “Nasıl olur, ne olur... Oturur konuşur, ona göre karar veririz.” Üç: “Ben yarın gazete manşetinden bir şey duymam.” (Ama kendisi mesajlarını medya üzerinden verdi.) Dört: “(Erdoğan sürpriz yapar mı?) “Açıkçası ben Başbakan’a yapmam. O da bana yapmaz.” Beş: “Nisan sonunda Mayıs başında bunlar netleşmiş olur.” (3 Nisan gazeteler) Gül ne yapmak istiyor? Görünenler: Bir: Pazarlıkta ısrar edecek. İktidar paylaşımı peşinde. İki: Takvim de açıkladı. En geç Mayıs başında netleşme istiyor. Oysa yasal zorunluluk yok. Seçim dönemi 28 Haziran’da başlıyor. Reddedilmekten çekinmiyor mu? Neyine güvenerek pazarlık tutumuna girdi? Öyle anlaşılıyor ki: Gül bir hesaba dayanıyor. Fakat çelişkili bir hesaba. Dayandığı kendi elinin kuvveti değil. Erdoğan’ın elinin yeterince güçlü olmamasına güveniyor. Biliyor ki: Erdoğan’ın yönetme meşruiyeti parçalandı. Toplumun en az yarısı Erdoğan tarafından yönetilmek istemiyor. Diğer yarıya gelince. Erdoğan’ın orada iç kavgaya cesaret edemeyeceğini düşünüyor. Sadece Gül’de değil, birçok kuvvetteki algı böyle. Yani: Gül, Erdoğan’daki sokak korkusunu görüyor. Cemaat cenahı? Bu aşamadaki hesapları: Devletten tasfiye edilmemek. Razı oldukları ara çözüm: Tamam, Erdoğan Çankaya’ya çıksın. Fakat, hükümetten elini çeksin. Başbakanlığı Gül’e bıraksın. Biz onun yolsuzluk dosyalarını kapatalım. O da bizimkileri. Mümtazer Türköne yazdı. Cemaat’in gazetesi Zaman’da (4 Nisan). “Çankaya Köşkü, Türkiye’nin en iyi korunan yerlerinden biri.” “Erdoğan için çok korunaklı bir yer; aynı zamanda Türkiye’nin geri kalanı için de.” “Neticede hepimiz korunmuş olacağız. Öyleyse cumhurbaşkanı Erdoğan olacak.” Erdoğan cenahına gelince. 30 Mart sadece bir nefeslenme sağladı. Daha fazlası değil. Ne yapacağını biliyor mu? Bir eski Bakan’la konuştum. Hem Gül, hem de Erdoğan’a yakın duran. Hatırlattım: “Gül, Erdoğan’ı elini göstermeye zorluyor.” Güldü: “Erdoğan da elinde ne var bilmiyor ki!” Nasıl bilmez: “Çünkü, henüz karar vermedi.” Yani: Hiç rahat konumda değil. Erdoğan’ın işi hâlâ zor. Siyasette çıkmazlar. Ekonomide deprem riski. Hiçbiri çözülmedi. Ayrıca biri var ki, bütünüyle şahsî. Daha doğrusu adlî. Hem kendisi, hem ailesi için. Eğer bir genel af çıkaramazsa. Yolsuzluk dosyalarını da kapsayan. Hiçbir yerde rahat bırakılmayacağını biliyor. Bu yüzden: Artık genel af ortak taleptir. Hem Erdoğan’ın, hem de Öcalan’ın. Oyun planlarının merkezinde hep genel affı göreceğiz.

İzmir: 10/22

b

Antalya: 12/18

İSTANBUL İmsak 04:53 Güneş 06:25 Öğle 13:12 İkindi 16:51 Akşam 19:48 Yatsı 21:12

i

Adana: 13/20

h

Diyarbakır: 6/19

h

Erzurum: 3/9

h

Sivas: 3/15

h

İZMİR İmsak 05:07 Güneş 06:35 Öğle 13:20 İkindi 16:56 Akşam 19:52 Yatsı 21:12

Tunceli: 7/18

h

Trabzon:9/13

d

Zonguldak: 6/13

b

Bursa: 6/19

b

Konya: 5/17

g

Kars’ta öfke dinmiyor:

KATİLİ BULUN Boğaz Köprüsü’nde oturma eylemi

Yürüyüşe katılan binlerce Karslı yurttaş, katilin bulunmasını istedi.

K

arslılar, hunharca katledilen 9 yaşındaki M.A. için okutulan mevlidin ardından sokaklara döküldü. Dün kentte dükkânlar açılmadı. Ziya Gökalp İlkokulu 3’üncü sınıf öğrencisi M., 6 Nisan Pazar günü İstasyon Mahallesi’ndeki evlerinden çıkarak babası, Yolcu A.’nın Faik Bey Caddesi’ndeki telefon bayisine yemek götürdü. Evine bir daha dönmeyen M.’nin cesedi 7 Nisan günü kent merkezine 5 kilometre uzaklıktaki Karadağ çöplüğü civarında kullanılmayan boş tabyada bulundu. Cinsel istismara uğradıktan

sonra öldürüldüğü belirlenen çocuğun en son Digor pazarında 4045 yaşındaki bir erkekle birlikte yürüdüğü tespit edildi.

6 kişi M.’nin evine yürüdü İnsanlık dışı bir olaya kurban giden M. A. için dün tarihi Fethiye Camisi’nde mevlit okutuldu. Mevlit sırasında cami önünde toplanan yüzlerce kişi M.’nin ailesine destek olmak için cami önünde toplandı. Mevlidin ardından Cumhuriyet Meydanı’na yürüyen yurttaşların sayısı kısa sürede 6 bini buldu. Katilin bulunmasını isteyen Karslılar slo-

rüsü M.A.’nın yakınları Boğaz Köp tı. yap i em eyl ganlar eşlia rm gişelerinde otu ğinde M. A.’nın İstasda katilleri yakaladıktan sonra bayyon Mahallesi’ndeki evine yürüdü. ram yapacağız” dedi. Aileye toplu başsağlığı dileğinde bulunan ve destek veren yurttaşlar, Maskeli kişi arandı bu yüzden işyerlerini açmadı. Okul Öte yandan polis ihbar üzerine pencerelerine çıkan öğrenciler de, maskeli bir kişiyi de aramaya başladı. sloganlarla yürüyüşçülere destek Halitpaşa Mahallesi’ndeki su deposu verdi. yanında oyun oynayan iki kız çocuYürüyüşü yakından izleyen Kars ğunun iddiasına göre, maskeli bir Emniyet Müdürü Ercan Çakmak, kişi yanlarına geldi. Değişik harevatandaşlara sağduyu çağrısında bu- ketler yapan orta yaşlı, siyah montlu lundu. Çakmak, “Polis Haftası kut- maskeli kişi, daha sonra taş atarak lamalarını iptal ettik. Emniyet olarak uzaklaştı. Polis, çevredeki güvenlik M.’nin olayına odaklandık. Katil ya kameralarını incelemeye aldı.

M.A.’nın İstanbul’daki yakınları da dün Boğaziçi Köprüsü gişelerinde oturma eylemi yaptı. Aralarında M.’nin amcası Cemil A.’nın da bulunduğu 30 kişilik grup, dün saat 12.30’da Boğaziçi Köprüsü Anadolu Yakası’ndaki gişeler önünde toplandı. Yu r t t a ş yar, “Çocuklar uyurken s u s u l u r, ölürken değil” ve “Katil hesap verecek” yazılı pankartlar açarak sloganlar attı. Amca Cemil A., “Emniyet çalışıyor ama bize bilgi vermiyor. Katil kimdir neyin nesidir ortaya çıkarılsın. Küçücük cocuğa işkence yapmışlar, bu bir vahşet. Derhal katilini istiyoruz. Bir tek M. ölmedi, hepimiz öldük” dedi.

Efe Boz davasında sona yaklaşılıyor M altepe Dumlupınar İlköğretim Okulu tuvaletinde 3,5 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz davasından sona yaklaşılıyor. 8 tutuksuz sanığın yargılandığı davanın 12. duruşması dün Kartal’daki Anadolu Adalet Sarayı 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya tutuksuz sanıklar, okulun inşaat ihalesini alan firmanın müdürü Aslan Yavuz Haberdar ve tuvaleti yapan taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya ile Efe Boz’un annesi Nurdan ve babası Kemal Boz ve tarafların avukatları katıldı. Duruşma, tuvaleti yapan taşeron firmanın mahkemeye sunduğu yeni raporları incelemek ve kararı açıklamak için 17 Nisan’a ertelendi. Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Okul Müdürü Mustafa Katırcılar, yardımcıları Pınar Tan Aslan ve Fatma Metin ile anasınıfı öğretmeni Gökçen Gökalp’in görevi ihmalden 2 yıla kadar; inşaat firması

Efe Boz sahibi Aslan Yavuz Haberdar, kontrolör Halim Cüneyt İşyar, taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya ve mühendis Murat Kılıç’ın ise taksirle ölüme neden olmaktan 3 yıldan 6 yıla kadar hapisleri isteniyor. Efe Boz’un ölümüne ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda ise, taşeron firmanın müdürü, ihaleyi alan firma yetkilisi, kalite kontrol görevlisi, okul müdürü ve anasınıfı öğretmeni asli kusurlu bulunurken; taşeron firmada mühendislik yapan Murat Kılıç ve okulun Müdür Yardımcısı Pınar Tan Aslan ile Fatma Metin’in de görev ve sorumlulukları belirlenemediği için kusurlu görülmediği belirtilmişti.

Ölümün kıyısındaki bebek 5 saat ambulans bekledi MEHMET ŞAHİNCİLEROĞLU / ANAMUR

M

ersin’in Anamur ilçesi Alataş köyünde yaşayan Emine Çelebi, dün sabah Anamur Devlet Hastanesi’nde sezaryenle bir bebek dünyaya getirdi. Uzman Dr. Taner Kafadar, 25 gün erken doğan bebeğin sağlık durumunun iyi olmadığını, acilen donanımlı bir hastaneye sevk edilmesi gerektiğini bildirdi. Mersin Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilmesi kararlaştırılan bebek için, Sağlık Bakanlığı’ndan ambulans helikopter talep edildi. Ancak helikopter ancak 5 buçuk saat sonra gelebildi. Helikopterin indiği sahaya kadar küvezde götürülen bebeğin durumunun ciddiyetini koruduğu öğ-

renildi. Baba Hakkı Çelebi, gecikmeyi sağlık skandalı olarak niteleyerek, “Bebeğim ölürse bunun hesabını kim verecek?” diye isyan etti. Bebeğin yakınları da “Bu olay Sağlık Bakanlığı için bir skandaldır. ‘Şöyle hastaneler yaptık’, ‘Böyle hastaneler yaptık’ diye övünen yetkililere sesleniyoruz, bu bebeğe yazık değil mi?” diyerek tepkilerini dile getirdiler.


11 NİSAN 2014 CUMA

DOLAR

Perşembe 2.1018 Çarşamba 2.1182

Hazırlayan: Recep ERÇİN

EURO

Perşembe 2.9170 Çarşamba 2.9270

BORSA

Perşembe 73.096 Çarşamba 72.861

ALTIN

Perşembe 600 TL Çarşamba 596 TL

(Cumh.)

FAİZ

Perşembe % 9.88 Çarşamba % 9.99

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL (Brent)

Perşembe $ 107.64 Çarşamba $ 107.80

*Serbest piyasa satış fiyatları

Körfez sermayesine rant havucu

BDDK’NIN HAKSIZ ÜCRETLERİ YASALLAŞTIRAN DÜZENLEMESİNE TÜKETİCİLER TEPKİ GÖSTERDİ

Soygunun önü açıldı

RECEP ERÇİN

BDDK’nın yeni düzenlemesini eleştiren TÜKODER, hükümetin tüketicinin sesine kulak tıkadığını, BDDK’nın da aldığı kararlarla bankaları kayırdığını savundu EKONOMİ SERVİSİ

A

KP hükümeti, yeni tüketici yasasıyla bankaların aldıkları haksız ücretleri yasal hale getirdi. 28 Mayıs 2014’te yürürlüğe girecek olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’unun 4/3. Maddesinde bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlara ayrıcalık tanınarak bu kuruluşların tüketicilerden faiz dışında birçok bedel alabilmelerine hak tanındı ve bu konuda düzenleme yapma yetkisi de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) verildi.

BDDK bankaların yanında BDDK’ın hafta başında görüşe açtığı “Finansal Tüketicilerden Faiz Dışında Alınacak ücret, komisyon ve masraflara ilişkin usul ve esasları belirleyen Yönetmelik Taslağı” ile de anlaşıldı ki Kurum bu konudaki düzenlemelerini tamamlamış görünüyor. Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) de, bankaların va-

tandaşlardan aldığı ve Yargıtay kararlarına haksız bulunan ücretlerin yasal hale gelmesine ilişkin süreç işlerken bu duruma karşı çıkan bir açıklama yaptı. TÜKODER Genel Merkez Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada, BDDK’nın tüketicilerden değil bankalardan yana taraf olduğu savunularak, söz konusu ücretlerle ilgili Kurum’a yetki verilmemesi gerektiği dile getirildi. Kanunda yapılacak düzenlemede bankaların ve kredi veren kuruluşların faiz dışında hiçbir kesinti yapamayacaklarının hüküm altına alınması gereğini kaydeden TÜKODER’in açıklamasında, “Ancak paranın patronları banka lobisi, hükümet ve siyasiler üzerinde kurduğu baskı neticesinde kanunun bu maddesi tasarıdan çıkarılmadı, gerek Başbakan’a, gerekse Cumhurbaşkanı’na yaptığımız yazılı başvurular da hiçbir netice vermedi’’ denildi. AKP hükümetinin her zaman olduğu gibi bu yasada da egemen sınıfları kayırarak ve paranın patron-

larının yanında yer alarak tüketicilerin soyulmasına sessiz kaldığını vurgulayan TÜKODER, yeni yasayla “yargının haksızdır alınamaz’’ dediği birçok kesintinin yasallaştırıldığını kaydetti.

BDDK, tüketicileri hiçe saydı “Yandaş televizyonlarında ve gazetelerinde tüketiciyi koruduklarından ve mükemmel bir yasa yaptıklarından bahseden hükümet ve Başbakan maalesef sesimize kulaklarını tıkamış ve yasa yoluyla soygunun önü açılmıştır. Bundan böyle tüketiciler bu kesintiler için yasal yollara başvuramayacaklar, başvurduklarında da yasada madde olduğundan bahisle şikâyetleri reddedilecektir’’ ifadelerine yer verilen açıklama, BDDK’nın ise bugüne kadar yaptığı düzenlemelerde bankalar ve finans kuruluşlarıyla masaya oturup,

Körfez sermayesinin uluslararası yatırım fonları ve yatırımcıları dün İstanbul’da düzenlenen “Uluslararası Yatırım Zirvesi”nde (UYZ) bir araya geldi. İstanbul Yatırım Derneği ve Ortadoğu Ekonomi Platformu’nca (OEP) düzenlenen zirvede gününde, UYZ Başkanı Haşim Süngü, OEP Başkanı Erdin Özel, İstanbul Yatırım Derneği Başkanı Mehmet Ulusoy, Özelleştirme İdaresi (ÖİB) Başkanı Ahmet Aksu, TOKİ Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Şahin, Ağaoğlu Şirketler YK Başkanı Ali Ağaoğlu, Zamil Grup Başkanı Dr. Abdulrahman Al Zamil ve Retaj International Başkanı Mohammed Jawhar birer konuşma yaptı.

Türk Bakan’dan Araplara İngilizce sunum onları memnun ettiği savunuldu. BDDK’nın tüketici derneklerini ve örgütlerini hiçe saydığını belirten TÜKODER’in açıklamasında ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Nitekim son olarak görüşe açtığı taslağı geri çekerek tavrını ortaya koymuş, önce bankalarla masaya oturacağının sinyalini vermiştir. Taslakta hala kredi tahsis ücreti alınabileceğinden bahsedilmektedir. Yargıtay içtihatlarında bankaların aldıkları tüm bedelleri belgelemeleri şartı getirilirken BDDK düzenlemesinde bu konuda tek bir satır bile bulunmamaktadır. Kredi için yeterince faiz ödeyen tüketiciler bir de ne olduğu belli olmayan tahsis ücreti ödemeye mahkûm edilmektedirler. Keza yıllardır tartışma konusu olan hesap işletim

TÜKODER Genel Başkanı Şükran Eroğlu ücreti alınması kabul edilmektedir. Yani tüketici hem parasını bankanın emrine verip onun paradan para kazanmasını temin edecektir, hem de üstüne üstlük hesap işletim adı altında bedel ödeyecektir. Bu ve bunun gibi birçok kesintinin hukuki mesnedi ve açıklaması bulunmamaktadır. Ancak BDDK tüm yargı kararlarını bir kenara itip, hukuku da yok sayarak bankaları kayıran düzenlemelerine devam etmektedir.’’

Zirvenin açılışında konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’ye girmek için doğru zaman olduğunu savundu. Körfez katılımcılarına İngilizce sunum yapan Maliye Bakanı, ekonomiye ilişkin pempe tablolar çizerken yüksek cari açığın ise kırılganlık yarattığını anlattı. Bakan Şimşek, konuşmasının sonunda, “Şahsen ben Türkiye’ye yatırım yaparım” derken, Uluslararası Yatırım Zirvesi Başkanı Haşim Süngü de, “Biz dostlarımızla, kısa süreli yatırımlar değil uzun süreli yatırım ilişkileri ve beraberlikler beklemekteyiz” diye konuştu.

Ertelenen enerji özelleştirmeleri Zirvenin ilk gününde daha çok “Mega Projeler ve İnşaat” başlığı altında paneller düzenlendi. İnşaat firmalarının yöneticilerinin üst düzey katılımları dikkat çekerken, zirvenin, Türkiye’de daha çok gayrimenkul yatırımı yapan Arap zenginlerinin, yatırımlarını artırmaları amacıyla düzenlendiği algısı oluştu. Zirvede ÖİB Başkanı’nın da yer alması, ertelenen termik santral özelleştirmelerine Körfez sermayesini çekmek amacı mı taşıyor?’’ sorusunu akıllarda bıraktı.

Bankalar Birliği’nden hareketsiz hesap uyarısı

T

ürkiye Bankalar Birliği (TBB), “Kullanılmayan banka hesaplarına dikkat” şeklinde basında yer alan haberlere ilişkin dün bir açıklama yaptı. “Bankaların kullanılmayan mevduat hesaplarını kapatmayan müşterilerden hesap işletim ücreti alacağı, bu türlü hesapların 28

Nisan 2014 tarihine kadar kapatılması gerektiği’’ şeklindeki haberler nedeniyle kamuoyunun daha doğru bilgilendirilmesi amacıyla yapıldığı belirtilen açıklamada şöle denildi: “Bankalar, kullanılmayan hesaplardan müşterinin onayı ve bilgisi olmaksızın ücret alama-

maktadırlar. Bankalar ile bireysel müşterileri arasında akdedilecek sözleşmelerin asgari unsurları, Türkiye Bankalar Birliği’nin 1 Eylül 2013 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemesinde belirlenmiştir. Buna göre, 180 gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları,

vadesiz mevduat hesapları ve diğer bankacılık ürünleri hareketsiz hesap olarak tanımlamıştır. Müşterilere bilgi verilmeksizin bu türlü hesaplardan ücret alınamayacağı hükme bağlamıştır. Bilgilendirme, hareket görmeyen hesaplardan ücret alınacağını değil, bu hesapların kapa-

tılması halinde ücret alınmayacağı hususunda müşterilere bilgi vermeyi amaçlamaktadır. Uygulamaya ilişkin herhangi bir süre kısıtı yoktur.’’

‘Çiftçinin borçları faizsiz ertelensin’

Don olayı nedeniyle yaşanan zararı tespit çalışmaları sürüyor. AYDINLIK / ANKARA

M

art sonunda birçok ilde meydana gelen don olayı sonucu oluşan zararların tespit çalışmaları sürüyor. Don yaşanan illerin afet bölgesi ilan edilmesini isteyen İşçi Partisi Köylü Bürosu’ndan yapılan açıklamada, çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi çağrısı yapıldı. Yurdun önemli bölümünde 29-31 Mart tarihlerinde yaşanılan soğuk hava ve don olayı nedeniyle zarar gören tarım alanlarında hasar tespit çalışmaları sürdürülüyor. Konuya ilişkin bir açıklama yapan İşçi Partisi Köylü Bürosu Başkanı Mustafa Güleç, “Özellikle meyvecilikle uğraşan üreticilerimiz dondan büyük zarar görmüşlerdir’’ dedi.

Zararı devlet karşılasın Niğde, Kayseri, Malatya hattındaki illerde meydana gelen don olayını hatırlatan Güleç devletin, zaten çok zor şartlarda üretim yapan çiftçilerin elinden tutması gerektiğini söyledi. Acilen alınması gereken önlemleri sıralayan Güleç, “Derhal bölgede bir inceleme yapılmalı zararlar tespit edilmelidir. Sigortası olsun olmasın tüm zararlar devlet tarafından karşılanmalıdır. Çiftçimizin başta banka borçları tarım kredi borçları sosyal sigorta kredi borçları elektrik ve tüm kamu borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Don olayı olan bölgeler affet bölgesi ilan edilmelidir.”

Kabuklu fındık şimdiden 8 TL oldu Diğer yandan dondan zarar gören Karadeniz bölgesinde de, fındık pürçeklerinin büyük bölümünün yandığı bildirildi. Don nedeniyle fındıkta yüksek oranda rekolte kayıpları beklenirken, Ağustos ayında toplanacak kabuklu fındığın kilo fiyatı tüccarda şimdiden 8 liraya yükseldi. DHA muhabirine konuya ilişkin bilgi veren, Yozgat Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ziyaattin Özdemir, Türkiye’nin önemli tarım bölgeleri arasında yer alan Yozgat’ta kaplama olarak adlandırılan meyve bahçesinin bulunmadığını, çiftçilerin kendi ihtiyaçları için dikimini yaptığı meyvelerin bulunduğunu, bunların da ilk belirlemelere göre ciddi zarar gördüğünü hatırlattı.

Kuraklık, tahılda rekolte kaybı yarattı Çiftçilerin bazı tahıl ekili alanlarda da don olayının yaşandığına ilişkin ihbarda bulunduklarını hatırlatan Özdemir, “Devam etmekte olan alan taraması çalışmalarında ilk belirlemelere göre don olayına bağlı fazla bir zarar görünmüyor. Ancak, mevsimsel yağışların az düşmesine bağlı olarak genel olarak yüzde 20 civarında bir rekolte düşüklüğü beklentimiz var. Eğer beklenilen yağışlar zamanında düşerse, zarar telafi olabilir” dedi.

Zirvenin katılımcıları.

GAZİANTEP ŞEHİT KAMİL BELEDİYE BAŞKANLIĞI’NDAN AÇIKLAMA:

Asla vurgun yok Gazetenizin 18 Ocak 2014 sayısında “Temizlik İhalesinde Vurgun” başlığı ile yayınlanan yazı gerçeklerle ağdaşmamaktadır. Söz konusu yazıda; “Gaziantep Şehitkamil Belediyesi’nin temizlik ihalesine, aynı Büyükşehire bağlı Şahinbey Belediyesi’nden yıllık 14.5 milyon lira daha pahalı olduğu ortaya çıktı. Birkaç kez tekrarlanmasına rağmen ihaleyi hep aynı şirketin Güney Atık ve Yeşil Alan Yönetimi İnş. San. Tic. Ltd. Şirketi’nin aldığı, Belediyenin Park Bahçeler ihalesi ile katı atık dönüşüm tesislerinin de aynı firmanın ortaklarına verildiği” gibi ve devamı niteliğinde gerçeklerle bağdaşmayan ifadelerle gerçek dışı gündem yaratılmak istenilmiş olup, yanlış ve gerçeklerle ilgisi olmayan iddialar yer almıştır. Gazetenizce yapılan haber ile kamu tüzel kişisi olan Belediyemzin ve Belediye Başkanımızın kişilik haklarına doğrudan saldırıda bulunulmuş, şeref ve haysiyetini ihlal edici, toplumönünde küçük düşürücü gerçeğe aykırı yayım yapıldığından işbu tekzip tarafımızdan gönderilmiştir. Gazetenizce; yerel seçimlere birkaç ay kalan bir dönemde kamuoyu gözünde Belediye Başkanımızı ve kurumumuzu küçük düşürücü ve adeta suç yaratmak mantığıyla, oluşmamış bir suçu isnat etmek üzere bir haber yaratılmıştır. Yapılan haber kesinlikle gerçek hiçbir bilgiye sahip olmaksızın siyasi manipülasyon yaratmak için hazırlanmıştır. Habere konu yapılan ihale; haberde açıkça çarpıtılmış ve ihalenin birden fazla kez yapılmış olması bile kötü niyetli olfarklı bir gerekçeye bağlanmıştır. Gerçekte ise, yapılan ihale yasa hükümleri gereği en uygun bedeli veren iştirakçiye, 4743 sayılı yasanın tüm prosedürleri yerine getirilerek, usule ve yasalara uygun gerçekleştirilmiştir. Her ihalenin şartnamesi ve yapılan işi farklı özellikler arz ettiğinden, başkaları ile kıyasının yapılması yanlış sonuçlar doğurur. Amaç gerek Belediye Başkanımızı gerekse mensubu olduğu partiyi ve adaylarını, içinde bulunduğumuz bu hassas dönemde kamu vicdanında suçlu konuma getirmektir. Böylesine hassas bir konuda en ufak bir araştırma dahi yapmaksızın ve hatta haberin başlığında ve içeriğinde doğrudan suçlamayı yeğleyerek yapılan haber, gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Gazetenizin böylesine asılsız, yanlış ve olayları çarpıtan nitelikteki yalan haberi nedeniyle okuyucularından özür dileyerek gerçekleri düzelttiğimiz şekliyle kamuoyuna yansıtılması gazeteniz açısından bir görevdir. T.C. Şehit Kamil Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü Av. Lebriz Keçeci Güzelbey Başkan a. Başkan Yardımcısı


EMEK DÜNYASI

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Esin

TURHAN esinergenc@gmail.com

Yatağan ve 1 Mayıs

Y

atağan işçisi Ankara’da. Ankara sokaklarında TEKEL eyleminin ardından tekrar işçilerin sesi yankılanıyor. 1 Mayıs arifesinde yapılan eylem, bu yılın 1 Mayıs mesajını da veriyor. Yatağan işçisi ellerinde Türk Bayraklarıyla ülkenin değerlerinin satılmasına, peşkeş çekilmesine, talan edilmesine “DUR” diyor. Yatağan işçisi bağımsızlığa, birliğe vurgu yapıyor. Ama bu mücadelenin zaferle sonuçlanmasının bir tek yolu var: birlik olmak. Satılacak termik santrallar ve kömür ocakları Türkiye’nin varlıkları. İşçi sınıfı ve AKP hükümetinin ekonomi politikalarından, çalışma hayatında yaptığı tahribattan şikâyeti olan herkes söylenmeyi bırakıp, enerji ve maden işçilerinin mücadelesine ortak olmalı. Çünkü bu özelleştirme yağma demek, işsizlik demek, sendikasızlaştırma demek, taşeronlaştırma demek, esnek çalışma demek...

Taksim: 1, işçilerin sorunu: 0 İşçi sınıfı bu yakıcı sorunlarla 1 Mayıs’a gidiyor. Enerji ve maden işçilerinin özelleştirmeye karşı yaktığı meşaleyi büyütmek, 1 Mayıs’ı tam da gerçek anlamıyla kutlamak demek. 1 Mayıs için Taksim Meydanı çok anlamlı, ama hayatın getirip dayattığı zorunluluk ise alan tartışmalarının çok daha üstünde bir önem taşıyor. Yıllardır 1 Mayıslarda yapılan alan tartışması ve 1 Mayıs sabahı alana ulaşmak için verilen amansız mücadele işçi sınıfının sorunlarının önüne geçiyor. Bu yıl yine böylesi bir gidiş var. Yatağan işçisinin vatan-emek mücadelesinin yansıtılmadığı bir 1 Mayıs, sadece yasak savmak için yapılmış bir etkinlikten öteye gitmeyecektir. Ayakkabı kutularını alıp eline, AKP hükümetini protesto etmek popülizmden başka bir şey olmayacak, etliye sütlüye dokunmayacak bir eylem tarzı. Bu tür eylemleri bireysel olarak haklı görebiliriz; ancak işçi sınıfının örgütleri, bu ülkenin kurumları göz göre göre yağmalanırken, hâlâ Taksim’e çıkmaktan öte gidemiyorsa sorun, iktidar kadar bu örgütlerdedir de. Sadece sendikalar değil, programlarında emeğe yer veren siyasi partiler de özelleştirme talanına, ülkenin işçi sınıfıyla birlikte uçuruma sürüklenmesine karşı bu yıl 1 Mayıs’ta alanlarda olmalı.

Taksim’in mesajı ne olacak? 1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Özellikle AKP iktidarıyla daha da önem kazanan bir gün oldu. Çünkü her zamandan daha çok birlik ve mücadeleye ihtiyaç duyulan bir süreç başladı. 1 Mayıs alanından verilecek mesaj da bu anlamda çok önemli. “İşçi neden Taksim’e gelecek?” sorusunun yanıtı verilemez ise işçinin Taksim’e getirilemeyeceği gerçeği göz ardı edilmemeli. Bu sorunun yanıtı, sorunları alt alta sıralayarak değil, çözüm gösterilerek verilir ise Taksim ısrarı da sanırım anlam bulacak. Yatağan işçisi Türk-İş’e sesleniyor: “Türk-İş göreve, genel greve.” 1 Mayıs’ın sloganı ve mesajını da böylece vermiş oldu. “Çözüm sandıktan mı çıkar, sokaktan mı?” tartışmasına da verilen devrimci bir yanıt bu. Yatağan işçisi, sendikaları görevini yapan bir işçi örgütü olmaya davet ediyor. 1 Mayıs günü televizyon ekranlarından sendikacıların biber gazı ve tazyikli su sıktıran iktidara nasıl da celallendiklerini görür gibiyim. “Faşizm bu, ileri demokrasileri bu, baskı ve şiddet kabul edilemez” Hadi o zaman, Sendikalar Göreve, Genel Greve!

Greif işçilerine şafak baskını

İstanbul Hadımköy’de bir çuval fabrikasında üretimi durdurarak, yaklaşık 2 aydır eylem yapan Greif işçilerine, Çevik Kuvvet ekipleri dün sabah erken saatlerde müdahalede bulundu. Müdahalenin ardından 91 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. İşçilerden 71’i

emniyetteki sorgularının ardından serbest bırakıldı. Gözaltındaki 21 işçi ise İstanbul Adliyesi’ne sevkedildi. 12 işçi ise fabrikanın çatısına çıkarak eylem yaptı.

ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞI ANKARA’YA ÇIKARMA YAPAN İŞÇİLER MESAJI VERDİ:

Türk-İş göreve, genel greve Yatağan işçileri, iki günlük ‘Olağanüstü Hal ilanı’na rağmen Ankara’ya ulaştı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na yürüyen işçiler hükümeti son kez uyardı: İhaleleri iptal edin, yoksa şalteri indiririz AYDINLIK / ANKARA

Y

Yatağan işçisine polis müdahalesi İhale için teklif verme süresinin dolmasının ardından işçiler, kimlerin teklif verdiğini öğrenmek için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) gitmek istedi. Ancak polis, işçileri barikatla engelledi. İşçilerin ÖİB binasına gitmeye çalışması üzerine polis biber gazıyla müdahale etti. Müdahale sırasında çok sayıda işçi gazdan etkilenerek fenalaştı. Müdahalenin ardından sendikaların Yatağan Şube Başkanları binaya girerek bilgi aldı. Görüşmenin ardından TES-İş Yatağan Şube Başkanı Fatih Erçelik, yetkililerin,

tekliflerin alındığını ama İhale Yasası’ndan dolayı bilgi verilemediğini söylediklerini aktardı. Erçelik, ÖİB yetkililerinin iki haftalık bir sürenin sonunda ihalenin sonuçlandırılacağını bildirdiklerini kaydetti. Erçelik, “Bizim mücadelemiz yeni başladı. Teslim olmayacağız, bırakmayacağız. Yarın tekrar burada olacağız. Bizler en başta “Bu mücadele Türkiye’yi aydınlatacak” demiştik. Türkiye’yi aydınlatmak için de başkente geldik. Biz buradan sonuç almadan dönmeyeceğiz” dedi. Erçelik, işçilerden temsili

bir heyetin Ankara’da kalarak her gün saat 08.00-17.00 arasında Özelleştirme binası önünde olacağını, ihalenin yapılacağı gün de Ya t a ğ a n Milas halkıyla ve çocuklarıyla beraber geleceklerini duyurdu.

atağan, Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralları ile kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı Ankara’ya gelen işçiler Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) önünde hükümeti uyardı. Santralların ve kömür ocaklarının satılması halinde üretimden gelen güçlerini kullanacaklarını kaydeden işçiler, “Şarteli indiririz” dedi. Özelleştirmeye karşı direnen işçilerden bir grup bütün engellemelere rağmen dün Ankara’ya ulaştı. İşçiler, Ankara Valiliği’nin iki günlük eylem yasağına rağmen dün sabah Sıhhiye Toros Sokak’ta toplandı. Burada işçilere hitaben bir konuşma yapan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Bu kavgayı sonuna kadar götürürüm. Bize güvenin. Birbirinize güvenin. Bu birlikteliğimizi biz devam ettirdiğimiz sürece bu yolun sonunda rahatlık, ferahlık görürüz. Biz bu ülkeyi idare edenlere peşkeş çektirmeyiz” dedi. Atalay’ın konuşmasının ardından işçiler, “Türk-İş göreve, genel greve” sloganları attı. İşçilerin yürüyüşüne İşçi Partisi ve Türkiye Gençlik Birliği kitlesel destek verdi.

İşçi korkuttu Eyleme CHP Milletvekilleri İzzet Çetin, Dilek Akagün Yılmaz, Süleyman Çelebi ile Türkİş ve DİSK’ten bazı yöneticiler de destek verdi. Daha sonra, “Özelleştirme yağma, talan, soygundur” pankartı açan işçiler kortej oluşturarak ÖİB binasına yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca sık sık “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”, “KİT’ler hal-

kındır, satılamaz”, “Her yer Yatağan, her yer direniş”, “Türk-İş göreve, genel greve” sloganları atıldı. Bir gün öncesinden TOMA, Akrep ve bariyerlerle ÖİB binasının etrafını çeviren polisin, güvenlik önlemlerini daha da artırdığı görüldü. Ziya Gökalp Caddesi trafiğe kapatılırken, ÖİB binası 6 adet TOMA ve 2 Akrep’le korumaya alındı. ÖİB önünde TES-İş ve Madenİş adına ortak açıklamayı TES-İş Genel Başkan Yardımcısı Hasan Tahsin Zengin yaptı. Zengin hükümete, “İhaleleri iptal edin” çağrısında bulundu. İhaleler iptal edilene kadar mücadelelerinin süreceğini belirten Zengin şunları söyledi:

‘Sizi oraya sokmayız’ “Bugün Türkiye’de tüm taşlar yerinden oynamış durumda. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Ama sizin talebiniz çok masum. Sizin talebiniz iş ve aş. Sizin talebiniz villalar, gemiler, yedi yıldızlı oteller değil. Sıcak bir yuva, sıcak bir sofra. İşte onlar bunu anlamıyor.” Zengin, hükümete ve işverenlere de şöyle seslendi: İşverenlere sesleniyorum. İhalelere girmeyin. Bu işçi sizi oralara sokmaz. Bu işçi vatanını sattırmaz. Bunu bilin. Hükümete sesleniyorum. Seçimler öncesinde ihaleyi ertelediniz. Ama gördünüz, yetmedi. Yol yakınken bu ihaleleri iptal edin. Çünkü bu işçi Muğla’ya geçit vermez.” Maden-İş Genel Başkanı Nurettin Akçul da, “Biz ekmeğimizin, aşımızın peşindeyiz. Özelleştirme İdaresi’ne sesleniyorum. Bizi kendinize mal yapmayın. Önce kendinizi satın” diye konuştu.

İŞÇİ VE MEMUR KONFEDERASYONLARININ 1 MAYIS PROGRAMI NETLEŞMEYE BAŞLADI

TÜRK-İŞ: 1 Mayıs’ta Kadıköy’de buluşalım EMEK SERVİSİ

‘Halaylarımızla türkülerimizle alanlardayız’

E

mek ve meslek örgütlerinin 1 Mayıs takvimi netleşmeye başladı. Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu olan Türkİş, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü İstanbul Kadıköy’de kutlayacağını açıkladı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) da “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz” dedi. Hak-İş ise bu yıl 1 Mayıs’ı Kayseri’de kutlayacak. Memur konfederasyonlarından ise Memur-Sen, Türkiye KamuSen ve Birleşik Kamu-İş’in 1 Mayıs programı daha netleşmedi. KESK ise DİSK ile birlikte Taksim’de olacak. Önceki gün Türk-İş Genel Merkezi’nde toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs programını netleştirdi. Toplantı sonrası kamuoyuna yazılı açıklama yapan Türk-İş Başkanlar Kurulu, “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü”nün merkezi kutlamasının İstanbul Kadıköy Meydanı’nda ve ayrıca tüm illerde Türk-İş öncülüğünde ve girişimiyle yapılmasını kararlaştırmıştır” dedi. “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, çalışanların demokratik, ekonomik ve sosyal hak taleplerini dile getirdikleri, toplumun emekten yana tüm kesimleriyle birlik ve dayanışma içinde bulundukları

DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) ortak basın açıklamasıyla, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını açıkladı. DİSK Genel Merkezi’nde yapılan açıklamaya, KESK Genel Başkanı Lami Özgen, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Özdemir Aktan da katıldı.

‘Milyonların adalet isteği’ DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Vali Hüseyin Mutlu ile randevu taleplerinin olduğunu ancak henüz kendilerine bir geri dönüş olmadığını belirtti.

önemli bir gündür” denilen açıklamada şunlara yer verildi:

Emekten yana olanlara davet “Çoğulcu, özgürlükçü ve katılımcı demokratik yapının tüm kurum ve kurallarıyla kurulması ve sürdürülmesinde, sosyal devlet ve sosyal adalete dayalı bir yapının oluşturulmasında, işçi sınıfının yü-

rüttüğü mücadelenin önemli katkısı olmuştur. ‘1 Mayıs’ bu mücadelenin ve emeğin değerini ortaya koyan yönüyle toplumda karşılık bulmaktadır. Türk-İş Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün tüm illerde ve tüm emekten yana kesimlerce birlikte ve en geniş biçimiyle alanlarda barış içinde kutlanmasından yanadır.”

Açıklamada, 1 Mayıs’ın merkezi düzeyde ve aynı yerde kutlanması yönünde işçi konfederasyonları arasında bir öngörüşme ve toplantı yapılmadan bazı açıklamaların yapıldığına dikkat çekilerek, Türk-İş’in İstanbul Kadıköy Meydanı’nda olacağı ifade edildi. Emek ve demokrasiden yana tüm kesimler Kadıköy’e davet edildi.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko, ortak açıklamada özetle şunları söyledi: “1 Mayıs alanlarını, milyonların adalet isteğinin kürsüleri haline dönüştüreceğiz ve taleplerimizle, türkülerimizle, halaylarımızla, tarihten gelen ve uluslararası hukukun onayladığı hakkımızı kullanarak Taksim 1 Mayıs Alanı’nda olacağız.”


GÜNDEM

11 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Osman ERBİL

‘Hersh’ muhalefeti hareketlendirdi

Kandil’in mektubunu Öcalan’a Bakan iletecek BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, PKK’nın Kandil’deki yönetiminin Erdoğan’ın son açıklamalarına öfkelendiğini ve Öcalan’a yazılan 5 sayfalık mektubu yarın Adalet Bakanı’na vereceklerini söyledi

A

KP’nin PKK ile yürüttüğü açılım sürecinde gelinen noktada verilen tavizler PKK’ya yetmedi. Irak’ın kuzeyindeki Kandil Dağı’ndaki PKK merkezinde KCK yöneticileriyle görüşen BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, örgütün Erdoğan’ın “Yasal çerçeve uygun değil” şeklindeki son açıklamalarına öfkelendiğini ve bir an önce müzakere yasal çerçevesinin çıkarılmasını istediklerini açıkladı. Buldan, Kandil’den Öcalan’a yazılan 5 sayfalık mektubu yarın Adalet Bakanı’na vereceklerini söyledi.

‘Bazı uygulamalar sürecin ruhuna aykırı’ymış

taben yazmış olduğu 5 sayfalık mektup şeklinde belirtti: “Biz orada mektubu okuduk, ama bize sözlü olarak da KCK yetkilileri mektubun içeriğiyle ilgili bir aktarım yaptılar. Mektubun içeriği daha çok seçim sonuçları, Başbakanın süreçle ilgili tutumu, tavır ve söylemle-

rini kapsıyor. Seçimlerde Ağrı, Ceylanpınar, Urfa, Hasankeyf gibi yerlerde belediyeleri BDP’nin kazanmasına rağmen hileyle oyların alınması ve belediyelerin BDP’nin elinden alınmasını da belirttiler. Dolayısıyla AKP’nin tutumunun, söyleminin, en son Başbakanın yaptığı

Bingöl’de ‘taziye çadırı’ kurdular Bingöl kırsalında çeşitli tarihlerde çıkan çatışmalarda ölen 79 PKK’lı için Diyarbakır’da taziye çadırı kuruldu. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı BDP’li Gültan Kışanak, ölenlerin

Dün Kandil Dağı’nda KCK (PKK) yöneticileriyle 6 saat süren bir görüşme yapan BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Balûken bugün uçakla Türkiye’ye döndü. Kandil’deki ziyareti değerlendiren BDP Grup Başkanvekili Buldan, görüşmenin ana çerçevesini; seçim sonuçları, sürecin gelmiş olduğu nokta, Başbakan’ın açılımla ilgili son açıklaması ve Kandil’in Öcalan’a hi-

yakınlarıyla taziyeleri kabul etti. BDP Diyarbakır İl Teşkilatı, Bingöl kırsalında çeşitli tarihlerde çıkan çatışmalarda ölen 79 PKK’lı için taziye düzenledi. Koşuyolu Parkı’nda kurulan taziye çadırına BDP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, İl Başkanı Zübeyde Zümrüt ile çatışmalarda ölen PKK’lıların yakınları geldi. Ölen PKK’lıların posterlerinin asıldığı taziye çadırında Türkçe, Kürtçe dualar okundu. Başkan Gültan Kışanak ölenlerin yakınlarını sararak taziye dileklerinde bulundu.

açıklamanın sürecin ruhuna uygun olmadığı, süreci ilerletme yönünde pozitif yansımadığı ve Başbakan’ın ve AKP hükümetinin acilen müzakerenin yasal çerçevesini çıkarması gerektiğini belirttiler.

‘Pratik adımlar atılmalı’ talebi BDP’li Buldan, KCK yöneticilerinin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açılım süreciyle ilgili olarak söylediği, “Yasal çerçeve uygun değil” söylemine çok öfkeli olduklarını ifade ederek, “Bir an önce bu konuda bir düzenlemenin yapılmasını artık pratik, somut adımların bir an önce atılmasını ifade ettiler” dedi. Pervin Buldan Kandil’in Öcalan’a yazdığı 5 sayfalık mektubu yarın Adalet Bakanı’na vereceklerini söyleyen Buldan, “Önümüzdeki haftada muhtemelen sayın Öcalan ile bir görüşme gerçekleştireceğiz” dedi.

AYDINLIK / ANKARA

Yol kesip işçileri tehdit ettiler ANKARA / AYDINLIK Genelkurmay Başkanlığı, bölgedeki terör olaylarıyla ilgili dün üç açıklama yaptı. Açıklamada, Hakkâri’nin Yüksekova ilçesindeki Ortaklar Köprüsü inşaatında çalışan 5 işçinin yolunun, önceki gün teröristler tarafından kesildiği belirtildi. Yeşiltaş ile Dağlıca yolunda işçilere propaganda yapan PKK’lılar, köprü inşaatında çalışmamaları için işçileri tehdit etti. PKK’lılar tarafından bir süre alıkonulan işçiler, daha sonra serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Siirt’in Eruh ilçesinde ise jandarma ekiplerinin girişimleri sonucunda bir PKK’lı, ailesi tarafından Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye getirildi. Yeniçizmeli Jandarma Karakolu’na, silahsız olarak teslim edilen PKK’lı, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı.

ÖCALAN’IN ‘BATI’DA HDP, DOĞU’DA BDP PROJESİ’ HÜSRAN GETİRDİ

BDP tabelayı indirecek mi?

Karakol önünde eylem devam ediyor

Hakkâri’deki Mesken Dağı’nda inşa edilecek karakollara karşı BDP’liler tarafından kurulan çadırda 4 gündür nöbet tutuluyor. Öğle saatlerinde bölgeye giden Çukurca ve Şemdinli BDP ilçe yöneticileri, Hakkâri BDP il yöneticilerinden “nöbeti” devraldıklarını açıkladı. Hakkari’ye 60 kilometre uzaklıkta 2 bin 600 rakımlı Mesken Dağı’nda askeri hareketlilik görülmesi ve karakol inşa edileceği bilgisi üzerine, 4 gün önce BDP’liler bölgeye gitti. Asker ve polis burada gruba müdahale ederek zirveye çıkmalarına izin vermedi. Müdahale ardından bölgeden ayrılmayan BDP’liler, çadır kurarak beklemeye başladı. 4 günden bu yana çadırda bekleyen Hakkâri Belediye Başkanı Dilek Hatipoğlu’nun da aralarında bulunduğu BDP’liler, bugün yerini Çukurca Belediye Başkanı Servet Tunç ve Şemdinli Belediye Başkanı Seferi Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu BDP’lilere bıraktı.

HABER MERKEZİ BDP ve HDP’nin, Mayıs ayı içinde eşzamanlı kongreler yaparak, önceden planlanan birleşme sürecini tamamlamaları bekleniyor. Ancak yine de bu konuda son sözü, bu hafta sonu BDP-HDP ortak heyetiyle görüşecek olan Abdullah Öcalan’ın söylemesi bekleniyor. BDP, seçimlerin hemen ardından, kurultay sürecini tartışmaya başladı. BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ın Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesi, diğer Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş’ın da, kritik bazı meselelerde, parti içindeki görüş ayrılıkları nedeniyle görevi bırakma isteği, partide yeni eş genel başkanların kimler olacağı tartış-

masını da beraberinde getirdi. İddialara göre Demirtaş’ın gönlü, Mardin’e belediye başkanı seçilen Ahmet Türk’ten boşalan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanlığı’nda yana.

Kararı Öcalan verecekmiş İmralı heyetinin, hafta sonu İmralı’ya gideceği ve Abdullah Öcalan ile hem açılım hem de HDP-BDP birleşmesi konularını masaya yatıracağı öğrenildi. Öcalan’ın, büyük umutlar bağladığı, ancak 30 Mart’ta genel anlamda beklediği rüzgârı estiremeyen HDP için hâlâ net bir görüş oluşturmadığı, bu hafta sonu yapılacak görüşmede PKK yönetiminden gelen görüşlerle, heyetteki BDP ve HDP’lilerin görüşlerini değerlendirip bir karar vereceği belirtiliyor. Öcalan bu

konudaki kararını, aynı görüşmede veya bir sonrakinde taraflara ileteceği söyleniyor.

Mayıs’ta ‘paralel’ kurultay Kimlerin yeni yapıda eşbaşkan olacağı, henüz netleşmese de; BDP milletvekilleri kısa süre içinde “çatı partisi” olarak nitelenen

HDP’ye geçecek. BDP kaynaklarından edinilen bilgilere göre, en geç Mayıs ayında, her iki parti karşılıklı kurultaylar yapacak. Kurultayların sonucunda HDP çatısı altındaki diğer partiler gibi BDP de varlığını sürdürecek, ancak TBMM’deki çalışmalara HDP olarak devam edilecek.

Bozdağ’dan ‘Öcalan’a özgürlük’e yeşil ışık

Bekir Bozdağ

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşen “Barış için Öcalan’a Özgürlük Platformu”, Öcalan ile görüşme konusunda önümüzdeki günlerde yeni gelişmelerin olabileceğini bildirdi. “Barış için Öcalan’a Özgürlük Platformu” adlı grup, Abdullah Öcalan’ın durumuyla ilgili olarak dün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’la görüştü. ANF’nin haberinde yer alana bilgilere göre, Beşir Atalay ile yarım saat görüşen heyet, bu görüşmede platformu tanıttı ve yaptıkları çalışmaları anlattı. Heyette yer alan isimlerden

Kaymakam Kemal Bey anıldı

Milli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, ölümünün 95’inci yıldönümünde mezarı başında anıldı. Anma törenine emekli komutanlar, İşçi Partisi ve çok sayıda kitle örgütü katıldı. Kartal Belediyesi tarafından organize edilen anma töreni, dün Kadıköy Kuşdili Mezarlığı’nda yapıldı. Emekli Orgeneral Necati Özgen, Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz, Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal Kurt, Aydınlar Ocağı Genel Merkezi, Anadolu Aydınlar Ocağı. Türk Ocakları’nın Ümraniye, Kadıköy, Maltepe, Pendik şubeleri, İşçi Partisi ve siyasi partilerin temsilcileri, Türk Eğitim Sen’in 2 ve 3 No.lu şubeleri ve pek çok kitle örgütü katıldı.

‘İngiliz istedi, Osmanlı uyguladı’

AKP’NİN VERDİĞİ BİR SÖZ DAHA YERİNE GETİRİLİYOR

AYDINLIK / ANKARA

CHP, Suriye’de kimyasal silah kullanılarak yapılan katliamda “Türkiye’nin rolü” olduğuna ilişkin iddialar üzerine TBMM’de genel görüşme açılmasını istedi. CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı imzasıyla TBMM Bakanlığı’na sunulan genel görüşme önergesinin gerekçesinde, Suriye’de kullanılan Sarin gazıyla ilgili ortaya çıkan yeni iddialara dikkat çekerek, “21 Ağustos 2013 tarihinde Suriye’nin Şam-Guta bölgesine, Sarin gazı kullanılarak düzenlenen ve 1300 kişini öldüğü katliamda Türkiye’nin rolü olduğuna dair iddialar, uluslararası kamuoyunda giderek artmaktadır” denildi. Gerekçenin devamında şu ifadeler yer aldı: “Milli İstihbarat Teşkilatı, elinde bulunan kimyasal madde ayrıntılı raporlarını, uluslararası raporlarla, şeffaf şekilde karşılaştırarak başta halkımıza ve tüm dünyaya açıklamamıştır. 30 Mayıs 2013’te basına yansıyan, ‘El Nusra Cephesi’ne yönelik operasyonda, Adana’da 2 kilo Sarin gazı yakalandı’ şeklindeki haberlerin, ‘Sarin gazı tedarikinde Türkiye’nin rol aldığı’ algısını desteklediği anlaşılmaktadır.” Aynı zamanda Suriye sınırının etkili şekilde kontrol edilemediği de vurgulanarak MİT Müsteşarının Suriye’ye TIR dolusu binlerce silah ve mühimmat gönderdiği bilgisine dikkat çekildi.

BAŞAK KAHVECİ

KCK’da 14 tahliye Diyarbakır’daki Özel Yetkili Mahkemelerin kapatılması üzerine Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesine devam edilen 38’i tutuklu 68 sanıklı Şırnak KCK davasında tensip duruşmasında tahliye kararı çıkmayınca avukatlar karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren aynı mahkeme bugün aralarında eski Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal’ın da bulunduğu 14 sanığı tahliye etti.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

biri olan Zübeyde Teker, Beşir Atalay’a, Öcalan’la görüşme taleplerini de aktardıklarını belirterek “Sayın Atalay bize, çözüm sürecinin olumlu ve güven çerçevesinde sürdüğünü, bazı aksaklıklar olduğunu, ancak dünyada da bunların örneklerinin çok olduğunu söyledi. Sürecin kararlıkla sürdüğünü tekrarladı” dedi.

Bozdağ, ‘olumlu gelişmeler olacak’ dedi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile yaptıkları ve yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmede ise dört başlığın öne çıktığını kaydeden Teker, bu görüşmeye ilişkin şu ayrıntıları paylaştı: “Sayın Bozdağ’a, Öcalan’ın sağlık durumuna ilişkin endi-

şelerimizi ilettiğimizde, bize kanser ve ameliyat konusunda çıkan haberlerin asılsız olduğunu ve Öcalan’ın sağlığının iyi olduğunu söyledi. KCK ana davasındaki hukuksuzluğu ve mahkemelerin takındığı tavırdan söz ettiğimizde bize yargıya müdahale edemediklerini, ancak önceliklerinin tutuksuz yargılama yönünde olduğunu ve bu konunda da ellerinden geleni yaptıklarını belirti. Öcalan ile görüşme talebimizi aktardığımızda Bozdağ, bize gelecek günlerde bu konuda olumlu gelişmeler yaşanacağını söyledi. Bozdağ sürecin olumlu bir biçimde sürdüğünü ve iyi gelişmelerin olacağı habercisi oldu.”

Yrd. Doç.Dr. Namık Kemal Kurt ise şunları kaydetti: “10 Nisan 1919’da o yakışıklı 35 yaşında genç Beyazıt Meydanı’na geldi. Kaymakam Kemal’in son sözü şöyle oldu: ‘Ben devletin bir memuruyum, gö-revimi yerine getirdim. Beni ecnebi milletlere yaranmak için asıyorlar.’ O günler hazin günlerdi. İngiliz istedi. Osmanlı uyguladı. Çünkü asıl amaç, Osmanlı’nın parçalanıp yok olmasıydı. Bugün de bizi bu durumlara düşürmeye çalışıyorlar” dedi.

BAŞSAĞLIĞI Belgin Kütükçü ve değerli parti üyemiz Süreyya Kütükçü’nün oğulları, Rana Kütükçü’nün kardeşi

HASAN KORAY KÜTÜKÇÜ’yü kaybettik. Ailesine başsağlığı diliyor, derin üzüntülerimizi belirtiyor acılarını paylaşıyoruz. Stuttgart İşçi Partisi Temsilciliği Ulusal Gönüllüleri Almanya


İZMİR ASKERİ CASUSLUK DAVASINDA SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI:

Tüm sanıklar tahliye edilsin

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

49’u muazzaf asker toplam 357 sanığın yargılandığı İzmir Askeri Casusluk davasında savcı tüm sanıkların tahliye edilmesi yönünde görüş bildirdi. Dava kapsamında 15 tutuklu sanık bulunuyor. İddianamede, 357 sanık hakkında 2 yıl ile müebbet hapis arasında değişen cezalar istenmişti. Davada tutuksuz yargılanan Donanma Komutanı Koramiral Veysel Kösele için ise “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, yasaklanan bilgileri temin etmek” suçlamasıyla 2 ila 6 yıl hapis cezası talep edilmişti. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2012 yılı Nisan ayında görülmeye başlanan davada bugüne kadar, 44’ü Bursa 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından olmak üzere 64 tutuklu serbest bırakıldı. TMK 10’uncu maddesiyle görevli 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin ardından 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi kararlaştırıldı.

‘Askerler askeri mahkemede yargılansın’

Gadınlar reiz olamaz agam!

7

Nisan 2014 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan şu şenlikli haberi okuyalım: [Bingöl’de 30 Mart’ta yapılan Belediye Başkanlığı seçimini Ak Partili Yücel Barakazi kazanırken, aynı partiden l’inci sırada meclis üyeliğine kentte mali müşavirlik yapan Nurten Ertuğrul seçildi. Ertuğrul, ilk toplantıda Belediye Başkanı Yücel Barakazi’nin, kadınlara başkan vekilliği ve yardımcılığı konusunda görev vermeyeceğini söylemesinden sonra meclis üyeliğinden istifa ettiğini söyledi. Ertuğrul, dün yapılan toplantıda Belediye Başkanı Yücel Barakazi’nin, belediye başkan yardımcılığı ve belediye başkan vekilliğine kadınları getirmeyi düşünmediğini, toplumun bunu hazmetmeyeceğini, bunun dinen ve örfen de uygun olmadığını söylemesi üzerine istifa kararı aldığını söyledi. Ak Parti’nin 3’ü kadın 20 belediye meclis üyesinden biri olan ve istifa eden Nurten Ertuğrul, şöyle dedi: “Seçim zamanında gecegündüz demeden toplum, din, örf gibi kuralları gözetmeden kadınları çalıştıran, kapı kapı dolaştıran, seçim koordinasyon merkezlerinde gece geç saatlere kadar erkeklerle birlikte çalıştıran bir anlayışın bugün çıkıp kadını geri planda tutmak adına bu tür mazeretleri öne sürmesi tam anlamıyla çelişkidir. Gecegündüz 24 saat kapı kapı dolaşıp çalışma yapacağız, sonra bize dinen ve örfen kadınların görev alamayacağı söylenecek. Bunu kabul etmem söz konusu değildi, bu nedenle istifa ettim. Din adına

kimse bize bunu dayatmaya kalkmasın. Dolayısıyla onurlu ve haysiyetli hiçbir partili kadının bu duruma sessiz kalmayacağını umut ederek belediye meclis üyeliği görevimden istifa ettim. Partisinden değil sadece belediye meclis üyeliğinden istifa ettiğini belirten Ertuğrul, aynı düşüncede olmadığı için Ak Parti’den istifa etmediğini belirterek, şöyle konuştu: “Orada bulunan kadın ve erkek arkadaşlarımın bana destek vermemesini yadırgadım. Bingöl’den yüzde 65 kadın desteği alan bir partide belediye başkanının çıkıp böyle konuşması doğru değildir. Ben kadınların desteğini alarak seçildim. Bu yapılan, sanki seçim döneminde kadınları aday gösterip tribünlere oynamak gibi bir şeydir.” BİNGÖL DHA, Milliyet] Bu konuyla ilgili olarak Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar “AKP’yi Kapattıracak Olay!” başlıklı bir yazı yayımladı. Okuyalım: “Türkiye bırakın hukuk, kanun devleti olsa Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dün AKP için kapatma davası açardı. Niçin mi? AKP’nin yeni seçilen Bingöl Belediye Başkam Yücel Barakazi’nin; “Belediyelerde kadın temsilci ile kadın çalışana dinen ve örfen gerek yok” dediği ve bu söylemi sonrasında AKP’li kadın Belediye Meclisi üyesi Nurten Ertuğrul anında istifa ettiği için. Diyeceksiniz ki o Belediye Başkanının sözü AKP’yi bağlar mı?

AKP bu beyana itiraz edip hemen o ismi ihraç ederse bağlamaz, ama dün Başbakan’ı dinledik, herkese laf yetiştirirken bu dehşet lafı eden adam suspus. İşte bizim AKP’nin gizli ajandası dediğimiz hadise budur... Atatürk Cumhuriyeti adım adım böyle tasfiye ediliyor...” (Aydınlık, 9.4.2014) Kapatmaya dayanak olacak konuşmayı, AKP’nin temizlik konusunda uzman ve kitap yazarı ve R.T. Erdoğan hükümeti sözcüsü Hüseyin Çelik, resmi bir ağız ve dil olarak hukuksal kanıtı verdi: [AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Kadınlara görev vermeyeceğiz. Dinen uygun değil” diyen AKP’li Belediye Başkanı Yücel Barakazi’ye sahip çıktı. Çelik, Barakazi’nin sözlerine karşılık istifa eden Nurten Ertuğrul’u ise eleştirdi. Bingöl’de AKP’den Belediye Başkanı seçilen Yücel Barakazi yaptığı ilk toplantıda “Başkan vekilliği ve yardımcılığı için kadınlara görev vermeyeceğiz. Dinen ve örfen uygun değil” dedi. Bunun üzerine birinci sırada Belediye Meclis Üyesi seçilen Nurten Ertuğrul görevinden istifa etti. Ertuğrul’un istifasının kişisel beklentilerinin karşılanmamasından kaynaklandığını öne süren Barakazi, “Görev dağılımı ardından diğer kadın meclis üyelerimizin kararlara saygılı yaklaşımı, bu istifanın hangi maksatla yapıldığının açık göstergesidir. Bingöl Belediyesi’nin kapıları kadınlara asla kapanmamış, kapanmayacaktır da” dedi. AKP Genel Başkan

TERSİ-DÜZÜ

Hazırlayan: Emine DÖLEK

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

Yardımcısı Hüseyin Çelik ise Twetter hesabından yaptığı açıklamada “Bingöl’de Partimizden Belediye Meclis üyesi seçilen Nurten Ertuğrul’un başkan yardımcısı seçilmemesi üzerine istifa etmesini de şık bulmuyoruz” dedi.] (Aydınlık, 9.4.2014) Hoppala! Nurten Ertuğrul adaylığını koymuş da seçilmemiş gibi yorum yapıyor, AKP’li yetkililerin yaptığı “maksadını aşmış” konuşmaların, kullandığı cümle ve sözlerin tamircisi Hüseyin Çelik, “Nurten Ertuğrul’un başkan yardımcısı seçilmemesi üzerine istifa etmesini de şık bulmuyoruz” diyor. Bu iddialı yorum gerçek değil. Çünkü: Bayan Ertuğrul, Belediye Başkanı Yücel Barakazi’nin yekten “Belediye başkan yardımcılığı ve belediye başkan vekilliğine kadınları getirmeyi düşünmediğini, toplumun bunu hazmetmeyeceğini, bunun dinen ve örfen de uygun olmadığı”nı söylemesi üzerine istifa kararı aldığını söylemiş. Bu rezalet sadece AKP’yi ilgilendiren ve “şık” olmadığı iddia edilen bir olay değil. Tam anlamıyla Türkiye Cumhuriyeti hukukunu, yasalarını ilgilendiren bir durum.

Türkiye’de gazete köşemenlerinin yüzde 99’u farkına varmadan büyük bir yanlış yapıyorlar. Başta ülkenin başbakanı olmak üzere iktidar partisinin ileri gelenleri ve muhafazakâr ya da İslamcı âlimler herhangi bir olayda İslamın ilkelerini ve dayanaklarını referans aldıkları zaman, örneğin kadınların devlet başkanı ya da belediye başkanı ve yardımcısı olamayacağını ileri sürdükleri zaman hemen davranıp Kur’an ya da hadislerden karşı kanıt sıralamaya başlıyorlar. Cumhuriyet’in vatandaşlık hukukunda, idare hukukunda, ticaret hukukunda, kara, deniz ve hava hukukunda bir olgu hakkında Kutsal Kitab’ın, Hz. Peygamberin, hadis yazarlarının, sahabenin ne dediğine bakılmaz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, yasalarına göre, Belediye Başkanı Yücel Barakazi suç işlemiş ve hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik bu suçu hükümetinin ve partisinin sırtına yüklemiştir. Bu konunun Anayasa’nın ve Siyasal Partiler Yasası’nın hangi maddesine ya da maddelerine girdiğini söylemek bana düşmez. Bunu Cumhuriyet’in savcıları ve şikâyete niyetli siyasal parti varsa onların hukukçuları bilir. Tabii olan biteni anladılarsa...

AKP’Lİ BAKANLARIN FEZLEKESİNDE SARKUYSAN YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRME PLANI

İzmir Askeri Casusluk davasında, Genelkurmay Başkanlığı’nın geçen Aralık ayında mahkemeye gönderdiği yazıda, asker sanıkların askeri mahkemede yargılanması yönünde görüş bildirdiği ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanlığı’nın, davanın asker sanıklarıyla ilgili inceleme yapmak üzere kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği temsilcilerinden oluşan bir inceleme heyeti oluşturulduğu öğrenildi. İstihbarat, harekat, lojistik, elektronik harp, muhabere, adli ve teknik konularda uzman 3 albay, 5 yarbay, 11 binbaşı ve 1 yüzbaşıdan oluşan inceleme heyetinde; kurmay, mühendis, pilot ve özel kuvvetler ihtisaslı personelin de görev yaptığı kaydedildi. Heyetin incelemeleri sonucunda yaptığı değerlendirmelerin, Genelkurmay Başkanı adına Adli Müşavir Dr. Hakim Albay Muharrem Köse imzasıyla, 9 Aralık 2013 tarihinde İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, geçen ay davaya bakan TMK 10’uncu maddesiyle görevli 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da dava dosyasına konulduğu öğrenildi.

ABD’deki temsilciliklere operasyon mektubu

YeniŞafak gazetesi, Fe t h u l l a h Gülen’in fahri başkanı olduğu Barış Adaları Enstitüs ü ’ n ü n ABD’deki yabancı Fethullan Gülen ülke temsilcilerine Türkiye’yi karalayan bir mektup gönderdiğini yazdı. Mektupta, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında asılsız iddialara yer verildiği, Türkiye’nin özgürlüklerin kısıtlandığı ve boğazına kadar yolsuzluk ve rüşvete batmış bir ülke olarak gösterilmeye çalışıldığı savunuldu. YeniŞafak’ın haberinde, mektupta, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili 24 Nisan öncesi, ABD’de Türkiye aleyhine yoğun bir lobi faaliyeti yürütüldüğü sırada Türkiye’nin yabancı temsilcilik ve lobilere şikayet edildiği yazıldı. Cemaat’in dinler arası dialog faaliyetlerini yürüten Barış Adaları Enstitüsü Küresel İlişkiler Direktörü Mehmet Kılıç imzasıyla gönderilen mektupta, 17 Aralık operasyonun anlatıldığı ve operasyonu yapan polis ve yargıçların görev yerlerinin değiştirilmesinin şikayet edildiği belirtildi. Haberde, ilgili mektupta, Fethullah Gülen’in 17 Aralık operasyonunda bir rolü olmayıp, operasyonu yapanların hiçbirini de tanımadığının savunulduğu yazıldı.

‘Reza Zarrab’a destek talimatını Başbakan Tayyip Erdoğan verdi’ Güler, Zarrab’ın Sarkuysan yönetimine girmesi için oğluyla birlikte faaliyet yürütüyor. TBMM’ye gönderilen fezlekeye göre Güler, Zarrab’ın genel kurula girmesinin Başbakan’ın talimatı olduğunu söylüyor HABER MERKEZİ

İran’la ticaret arayışı mı?

üyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından savcılığın eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış hakkında hazırlayıp Meclis’e gönderdiği fezlekede, Güler ve Çağlayan’ın Reza Zarrab lehine yürüttükleri faaliyetler dikkat çekti.

B

Kocaeli Valisi’ne ‘rica’

Reza Zarrab

Fe z l e ke ye gö re eski ba-

kanlar Güler ve Çağlayan, Sarkuysan A.Ş’yi ele geçirmek isteyen Reza Zarrab’a yardım ediyor. Fezlekedeki telefon tapelerine göre Güler, Zarrab’ın genel kurula girmesinin “Başbakanın talimatı” olduğunu söylüyor. Sarraf ve kuyumcuların öncülünde kurulan Sarkuysan’da yüzde 1.5 oranında hissesi olan Zarrab, yönetim kuruluna görmek için Aykut Menetlioğlu ve Hayrettin Çaycı ile birlikte Genel Kurul toplantısının yapılacağı 20 Mayıs 2013 öncesi Bakanları devreye sokuyor. Bakanlık tarafından şirket genel kurulu toplantısına daha önce de gönderilen ve kendilene yakın olmayan ismin tekrar gönderilmemesini isteyen Zarrab, önce Ekonomi Bakanlığı’nın referansıyla Kocaeli Ticaret İl Müdür Vekili Veysi Uzunkaya ile görüşüyor. Ardından İçişleri Bakanı Muammer Güler’den Uzunkaya’nın Bakanlık temsilcisi olarak top-

Muammer Güler

Zafer Çağlayan

‘Önüne yatması’ boşa değilmiş Bakan Güler ile Zarrab arasında 1 Haziran 2013’te geçtiği belirtilen görüşme de şöyle: Muammer Güler: Barışla konuşmuşsunuz. O notları takip ediyorum ben. O şeyle ilgili o pay sahibi olanlarla ilgili şeyi sürdürüyoruz onu. Zarrab: Allah razı olsun. Güler: Onlar eklenince sizinki yüzde 50’yi buluyor mu? Zarrab: Buluyor buluyor. Güler: Sizin şu anda yüzde

lantıya gönderilmesi için Kocaeli Valisi’ne ricada bulunmasını istiyor.

Zarrab ve oğul Güler arasındaki konuşma Fezlekeye göre, Reza Zarrab ve Barış Güler arasında 15 Mayıs 2013’te şu telefon görüşmesi

42’lerde mi? Zarrab: Yüzde 40’lardayız sayın bakanım. Güler: 40’larda ama yani senin ümidin var mı yani diğer taraftan da bu konuya çalışanlar oluyor mu?... Şöyle yani senin sana oy vermesi gerekenlerle ilgili çalışmla yapılıyor mu yani diğer... Zarab: Yapılıyor yapılıyor tabi ki Güler: Ben de yapıyorum

yapılıyor: Reza Zarrab: Kocaeli Vali Beyine rica etsek... beyefendi rica etseler, bu il müdürümüz yani bu başkomiserlerin başı olan bu Veysi Bey, Veysi Uzunkaya Beyefendi kendisi o gün bizzat genel kurulda bulunsunlar. Barış Güler: Tamam.

ben de yapıyorum... ben o Niğde’dekileri tanıyorum ben... Niğde’dekilere haber gönderdik şeylerdekine O Rıza beyi koyuyoruz devreye inşallah İzmir’dekilerle... Zarrab: İnşallah alacağız sayın bakanım. Güler: İnşallah ya sayın Başbakanın talimatı var tabi ki alacağız... diğer notları da inşallah takip ediyoruz merak etme sen.

Zarrab: Veysi Bey kendisi çünkü laf arasında işaret etti. Dedi ki Vali Bey bana emretsinler en son ben Tüpraş’ınkine katıldım. Herhalde kendi de katılırsa çok daha faydalı olur. Güler: Tamam, ben aynen bu şekilde söylüyorum. Zarrab: Müdür Bey kendisi

Reza Zarrab’ın ABD’de de bir iştiraki bulunan Sarkuysan yönetimine girme sebebinin, İran’a başta altın olmak üzere kıymetli maden ticareti için yeni bir kanal arayışı olduğu yorumları yapılıyor. Sarkuysan’ın web sitesinde yer alan bilgiye göre, 1975 yılında üretime geçen ve 1976 yılından itibaren de hemen her yıl ortaklarına temettü veren kuruluşun bugün tahminen 5000 civarında ortağı bulunuyor. Öte yandan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun yapıldığı 17 Aralık’tan sonra 38. yılını kutlayan Sarkuysan’ın yönetiminde bulunan Zarraf bu görevinden istifa etti. Sarkuysan’dan Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamada, “20.06.2013 tarihli Olağan Genel Kurul kararıyla yönetim kurulu üyeliğimize seçilmiş bulunan Sn. Rıza Sarraf, 06.01.2014 tarihinde, gördüğü lüzum üzerine, yönetim kurulu üyeliğimizden istifa etmiştir” denildi.

teşrif ederse hem çok şeref duyarız hem de kurul toplantısının çok sağlıklı bir şekilde geçeceğinden hiçbir şüphem yok. Güler: Tamam. Ben şimdi ben onu organize ediyorum merak etmeyin. Fezlekeye göre Muammer Güler, seçimlerin Zarrab lehine sonuçlanması için pay sahibi üyelere ulaşarak bizzat çabalıyor. Hatta Güler Zarrab’ın genel kurula girmesinin Başbakanın talimatı olduğunu söylüyor.


11 NİSAN 2014 CUMA

BİRLEŞİK KAMU-İŞ GENEL BAŞKANI İSMAİL TUTOĞLU:

Mehmet Ali

Emekten yana Cumhurbaşkanı istiyoruz AYDINLIK / ANKARA

B

irleşik Kamu-İş Genel Başkanı İsmail Tutoğlu, Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkacak, emekten yana tavır koyabilecek bir Cumhurbaşkanı istediklerini söyledi. Birleşik Kamu-İş Genel Baş-

kanı İsmail Tutoğlu, emekçilerin, ‘Nasıl bir Cumhurbaşkanı’ istediğini Aydınlık’a anlattı. Tutoğlu, Cumhurbaşkanı olacak kişinin geçmişinin temiz ve şaibesiz olması gerektiğini belirtti. “Herkesin Cumhurbaşkanı olmalı” diye konuşan Tutoğlu, “Toplumu ötekileştiren, toplumun çeşitli kesimlerini birbirine

düşüren, hukuku göz ardı eden birisi olmamalı” dedi. Cumhurbaşkanı olacak kişinin en önemli özelliğinin Cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkacak, demokratik, laik, hukuk devletinden yana taraf olması olacağının altını çizen Tutoğlu, “Biz emekçiler olarak, tabi ki emekten yana tavır ko-

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

yabilecek, emek hareketini destekleyebilecek veya gelişmesi için çaba sarf edecek bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Önüne gelen yasaları kabul edip onaylayan makamı değil, toplumun ihtiyaçlarına göre gerektiğinde iade ederek tavır alan Cumhurbaşkanı olmalı” şeklinde konuştu.

ABD’yle anlaşma ABD’de ayrışma

S

AKP karşıtı blok oluşturmalı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündeme geldiği CHP MYK toplantısında AKP karşıtı bir blok oluşturma eğilimi öne çıktı. Bazı MYK üyeleriyse BDP dışlanmasın uyarısı yaptı ZİHNİ ERDEM /ANKARA

C

Kemal Kılıçdaroğlu

Taksim Dayanışması’ndan karşı dava

Taksim Dayanışması, Haziran ayaklanmasında yaşanan hak ihlalleri nedeniyle karşı dava açacak. Dayanışma üyelerinden Cem Tüzün, davayı çözüm bulamadıkları takdirde uluslararası boyuta taşımakta kararlı. Aydınlık’a konuşan Tüzün, suç duyurularını yaptıklarını belirterek “Bunlarla ilgili gereken Türkiye’nin iç hukuk yollarını tüketmek kaydıyla elimizden geleni yapacağız. Olmadığı takdirde bunu hukuki boyutlarını uluslararası boyuta taşıyacağız. Gerektiğinde evrensel hukukun tüm gerekli araçlarından da yararlanacağız” dedi.

‘İçişleri Bakanlığı haddini aşmış’ İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin hazırladığı raporu da değerlendiren Tüzün şöyle konuştu: “Bu raporu hazırlayan ve imzalayanlar haddini aşmış çünkü Başbakan bu konuda raporu zaten ‘Bu işlerin talimatını ben verdim’ diyerek verdi. Yapılan işleri zaten Başbakan sahiplenmişken İçişleri Bakanlığı, Başbakanı yok sayarak haddini aşan bir rapor hazırlamış.”

HP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, sadece MHP ile değil, BDP’yi de kapsayacak bir AKP karşıtı bir bloğun desteğini sağlayacak bir formül bulunması gerektiği görüşü savunuldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında önceki gün toplanan MYK’da, Cumhurbaşkanlığı seçimi, 30 Mart seçimlerine yönelik analizler ve önceki gün yaşanan

yumruklu saldırı konuları ele alındı.

81 il mercek altında Toplantıda, 30 Mart yerel seçimlerine yönelik kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Bazı MYK üyelerinin 81 ilin sonuçlarının tek tek mercek altına alınması gerektiğini söylediği toplantıda, bu talep doğrultusunda kapsamlı bir sunum hazırlığı yapıldığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu’nun, seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede “Sandıklara sahip çıkmakta eksik kaldık. Sandıklar bir çok kentte sahipsiz kaldı. Bu bağlamda hem genel merkez hem örgütlerimiz sonraki seçimler için yeni bir çalışma modeli

oturtmak zorundayız” dediği öğrenildi. Bazı MYK üyelerinin ise “partinin zayıf olduğu bölgeler bir yana Ankara, İstanbul ve Antalya gibi metropollerde bile sandık tutanaklarının parti yönetimine sağlıklı şekilde ulaşmadığına” dikkat çektikleri ifade edildi.

İttifak zamanlamasına dikkat Toplantıda, 10 Ağustos’ta ilk turu yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin izlenecek yol haritası da ele alındı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu çerçevede özellikle muhalefet partileri arasında yapılması beklenen olası ittifaklara kapıyı kapatmadığı ancak ittifakların zamanlamasına

ilişkin uyarıda bulunduğu öğrenildi. Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanlığı seçim takvimini sonuna kadar kullanmalıyız. AKP’nin nasıl hareket edeceğini görmeden atılacak bir ittifak adımı aleyhimize kullanılır. Özellikle CHP-MHP ittifakı, AKP tarafından kullanılarak diğer partilerin kemikleşmesine neden olacaktır” dediği belirtildi.

BDP’yi dışlamayan formül arayışı Bazı MYK üyelerinin ise ittifak arayışlarında yalnızca MHP’nin değil, aynı zamanda BDP’nin de içinde olacağı AKP karşıtı bir blokun toplam desteğinin sağlanması görüşünü savundukları öğrenildi.

Erdoğan’dan örgüte ‘sessiz kalın’ talimatı DENİZ KAHRAMAN

Fiili yarı başkanlık için hukuksal zemin aranıyor

Y

erel seçimlerin ardından gündeme gelen Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda AKP’de kafaların karışık olduğu ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı konusunun tartışılmasını “şimdilik” istemeyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın örgüte, “sessiz kalın” talimatı verdiği öğrenildi. Kulislere yansıyan bilgilere göre Cumhurbaşkanlığı seçimine dört ay gibi kısa bir süre kalmasına karşın AKP’de henüz net bir yol haritası ortaya çıkmadı. AKP’nin önde gelen isimlerinin çoğu, artık net bir tutum belirlenmesi görüşünü savunuyor ancak, Erdoğan’ın zamanlama konusunda sıkıntısı olduğu belirtiliyor. Parti içinde Erdoğan, Gül veya üçüncü bir isim konusunda nasıl bir orta yol formülü bulunabileceği konusunda da kafaların karışık olduğu dile getiriliyor. Kulislere yansıyan değerlendirmeler şöyle: AKP yerel seçimden birinci parti çıkmış olmasına karşın, Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı konusunun şim-

Tayyip Erdoğan

dilik tartışılmasını istemiyor. AKP örgütlerine, “sessiz kalın, bu konunun tartışıldığı mahfillerden uzak durun” talimatı giderken, Erdoğan’ın Ağustos ayı öncesinde parti içinde bloklaşma oluşmasından çekindiği belirtiliyor. Ancak, seçime doğru parti içinde Cemaat ayrışmasının nasıl bir noktaya geleceği tahmin edilemiyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı konusunda nihai bir karar

vermesinden önce partili hukukçuların bir araya gelerek, Cumhurbaşkanı’na halen Anayasa ile verilmiş olan yetkilerin kullanımı konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapması sözkonusu. Bu değerlendirme ile sorumsuz ve yetkisiz bir Cumhurbaşkanı’nın, Hükümette olan bazı yetkileri nasıl kullanabileceği konusunda bir çalışma üretmesi bekleniyor.

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Çankaya Köşkü’ne çıktıktan sonra dile getirdiği, “Bu yetkilerin bazılarının benden alınması gerekiyor” sözünden aksi yönde hareketle, sözkonusu yetkilerin daha fazla nasıl esnetilebileceğinin hukuksal yönleri aranacak. Anayasanın, Cumhurbaşkanın görev ve yetkilerini düzenleyen 104. maddesi, Cumhurbaşkanı’nın gerektiğinde Bakanlar Kurulu’nu toplayıp başkanlık etmesine ve kanun hükmünde kararnameler yayımlamasına olanak veriyor. Bu da, nihai kararını vermesi durumunda fiili yarı Başkanlık sistemi için Erdoğan’a hukuksal zemin veriyor.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MÜFETTİŞLERİNİN HAZIRLADIĞI RAPORDA SKANDAL İFADELER YER ALDI

66genci genciöldüren öldürenpolis polisdeğil, değil, çadır çadıryakan yakanzabıta zabıtasuçluymuş! suçluymuş!

Rakı içen öğretmenlere Gezi incelemesi

Antalya’da 3 buçuk yıl önce piknikte rakı içtiği gerekçesiyle ‘Lisede Ahlaksızlık’ başlığıyla Akit gazetesinin hedef aldığı öğretmenlere, üzerinden 10 ay geçtikten sonra Haziran ayaklanmasına katıldıkları suçlamasıyla inceleme başlatıldı. Antalya Lisesi’nde görev yapan 8 öğretmene, isimsiz bir şikayet üzerine inceleme başlatıldı. İl Milli Eğitim Müfettişleri tarafından yürütülen incelemede, öğrencilerini Gezi eylemlerine katılmaya yönlendirdikleri, AKP il binasını taşlamaya teşvik ettikleri, bu süre zarfında okula gelmeyen öğrencilerin devamsızlıklarını izne çevirerek sorun olmaktan çıkardıkları suçlamaları yöneltildi.

H

aziran Ayaklanması sırasında yaşanan polis şiddetine ilişkin İçişleri Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin hazırladığı raporda İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve polis şeflerinin suçsuz bulundukları ortaya çıktı. Raporda polis müdahalesinin mevzuata uygun ve hatta yetersiz kaldığı iddia edilirken zabıtalar suçlu ilan edildi.

İnceleme yapılmayacak Hazırlanan raporda ayaklanmada yaşanan polis müdahaleleriyle yaralanan binlerce kişi ve yaşamını yitiren 6 genç görmezden gelinerek Vali Mutlu, eski Emniyet Müdürü Çapkın ve polis şefleri suçsuz bu-

lundu. Buna göre Mutlu, Çapkın ve emniyet görevlileri hakkında ön inceleme yapılmayacak. İçişleri Bakanı Efkan Ala dün, “Benim gelmemden 3 ay önce bitirilmiş bir rapor. Benim imzam yok” dedi. Raporda olayların “yanlış anlama” sonucu başladığı, polisin ise bazı münferit olaylar dışında kanuna aykırı eyleminin olmadığı iddia edildi. Çadırları yakan zabıtalar ise suçlu gösterildi.

‘AVM yanlış anlama’ “Yanlış anlama” raporda şöyle açıklandı: “Olayların oluşumuna, aslında amacın Taksim’in yayalaştırılması kapsamında yaya yolu açılmak üzere Gezi Parkı’nın kenarın-

dan 3-4 metrelik bir alanın tıraşlanması iken keyfiyetin Büyükşehir Belediyesi’nce kamuoyuna açık ve net bir şekilde anlatılamamasından dolayı Gezi Parkı’nın tümünün tıraşlanak AVM yapılacağı önyargısı oluştuğu.”

‘Zabıta çadırı yakınca’ Sorumluluğun zabıtalara yüklendiği ve olayların vandalizme dönüştüğü ileri sürülen raporda süreç ise şöyle anlatıldı: “(...) elverişli durumu değerlendiren her türlü ve ideolojik ve marjinal grupların da gecikmeden sahne almasıyla olayların polise ve siyasi otoriyete karşı gösteri ve eyleme, ardından vandalizme dönüştüğü, hatta Dolmabah-

UFUK ÖTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

çe’deki Başbakanlık Ofisi’nin de hedef alındığı...”

Sorumlulara inceleme yok Vali Mutlu’nun Twitter hesabından verdiği mesajların karşılık bulmamasıyla Taksim’e operasyon yapıldığı da öne sürülen raporun sonunda şunlar kaydedildi: “Polisin sevk ve idaresinde, müdahalelerin tarz ve uygulanmasında kanuna aykırı bir işlem tesis edilmediği anşılmakla, İstanbul Valisi Mutlu ve eski İl Emniyet Müdürü Çapkın ile diğer emniyet görevlileri hakkında ön inceleme ve disiplin soruşturması yapılması ile idari tasarrufa gerek olmadığı kanaatine ulaşıldığı...”

eymour Hersh’in Suriye’deki kimyasal komployla ilgili yazdığı makalenin ve sonrasında açıkladığı ABD Senato İstihbarat Komisyonu raporunun ayrıntıları süreci anlamamız bakımından oldukça yararlı oldu. O makale ve raporda Aydnlık’ın dün belirttiği gibi hem “Suriye’de ObamaErdoğan anlaşması” vardı, hem de Amerikan devlet aygıtındaki Suriye ayrışması...

Anlaşma 2012 başında Seymour Hersh’in Erdoğanile Obamaarasında yapılan gizli anlaşmayı tüm çıplaklığıyla sergileyen şu sözlerini yeniden anımsayalım: “Raporun halka açık olmayan gizli bir ekinde, Erdoğanve Obamaarasında 2012 yılı başlarında imzalanan gizli bir anlaşmadan bahsediliyordu. Bu anlaşma ‘gizli hat’a dâhildi. Anlaşmaya göre, parasal kaynak Türkiye’den, Suudi Arabistan ve Katar’dan geliyordu. CIA ise MI6 desteği ile Kaddafi’nin Libya’daki cephaneliklerinden ele geçirdiği silahlardan sorumlu idi. (...) 2012’de oluşturulan ‘gizli hat’ Libya, Türkiye’nin güneyi ve Suriye üzerinden muhaliflere silah ve mühimmat akışında kullanılmıştı.” Hersh’in ABD istihbarat raporundan aktardığı bu bilgiler kuşkusuz bizi şaşırtmadı. Zira dikkatli okurlarımızın da dün belirttiği gibi Ufuk Ötesi’nde “gizli hat”tın nasıl çalıştığını en somut şekliyle ortaya koymuştuk: Libya’dan İskenderun’a gelen Al Antisar gemisi dersek, eminim sizler de anımsayacaksınız...

Anlaşma Al Antisar’la uygulandı Al Antisar’ı ilk defa 21 Ağustos 2012’de Aydınlık’ın sürmanşetinde “İnsani yardım gemisiyle Libya’dan 24 militan getirdiler” başlığı ile duyurmuştuk. 19 Kasım 2012 tarihli Ufuk Ötesi’nde ise Al Antisar’ın sadece militanları değil, Suriye’ye sevk edilecek uçaksavar, RPG ve MANAD tipi füzeleri de getirdiğini yazmıştık. Ancak İskenderun açıklarında demirleyen Al Antisar’ın İHH alıcılı “tıbbi malzeme” görüntülü 400 tonluk yükü, bazı yetkililerin çıkardığı “yasal izin” problemi nedeniyle bir türlü boşaltılamamıştı. Devreye, daha sonra üç diplomatla birlikte öldürülecek olan, yükün sahibi ABD’nin Bingazi Büyükelçisi Chris Stevens girmişti. Sonra 2 Eylül’de CIA Başkanı David Petraeus Türkiye’ye gelmiş ve Al Antisar’daki yük 6 Eylül’de “yasallık” kazanmıştı. Konu, Chris Stevens’ın ölümü nedeniyle önce ABD Kongresi’ne geldi, ardından da TBMM’de soru önergesi oldu. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in verdiği bilgilere göre, Libya bandıralı gemi, 14 Ağustos’ta İskenderun Limanı demir sahasına demirlemiş, 29 Ağustos günü İskenderun Limanı’na yanaşıp Bingazi’den getirdiği 353 ton yükü, İHH Vakfı için boşaltmıştı. Geminin boş ve yolcusuz olarak 3 Eylül günü Türkiye’den ayrıldığını söyleyen Şahin, 24 Libyalının izni konusunda da topu Dışişleri Bakanlığı’na atmıştı. Yani Al Antisar, Erdoğanile Obamaarasında 2012 yılı başında yapılan Suriye anlaşması nedeniyle İskenderun’a gelmişti.

Pentagon ile Dışişleri-CIA karşı karşıya Gelelim Amerikan devletindeki Suriye ayrışmasına... Seymour Hersh”Kırmızı çizgi ve gizli hat” başlıklı makalesinde şöyle diyor: “Libya’ya alelacele dalmakta hiç tereddüt etmediği halde, Obama, niçin Suriye saldırısını önce erteledi, sonra geri bastı? Bunun cevabı, yönetimde kırmızı çizgiyi yürürlüğe koymaya kararlı olanlar ile savaşa girmenin hem meşru olmadığını ve hem de potansiyel olarak feci olacağını düşünen askeri liderler arasındaki ayrılıkta mevcut.” Yani Hersh açıkça Pentagon’un Dışişleri ve CIA’yla Suriye’ye saldırıda ayrıştığını, Beyaz Saray’ın da en sonunda Pentagon’u desteklediğini ortaya koymuş oluyor. Bu bizim o dönemde yaptığımız analizlerle de örtüşüyor. Dahası yeniden “ABD’yle anlaşma” bölümüne döner ve hem ABD Kongresi’nin kuşkulu bulduğu Chris Stevens’ın öldüğü Bingazi saldırısını hem de David Petraeus’un “gönül ilişkisi” nedeniyle CIA Başkanlığı’nı bırakmak zorunda kalmasını dikkate alırsak, ayrışmanın ne kadar sertçe yaşandığını da anlarız.

183 Haziran direnişçisine beraat

Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Haziran ayaklanmasında Manisa’daki eylemlere katıldıkları için haklarında dava açılan 183 yurttaş hakkında, Anayasa’nın verdiği hakları kullandıkları gerekçesiyle beraat kararı verdi. Öte yandan duruşmanın başında, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın avukatı Avukat Ahmet Özel, davaya müdahillik talebinde bulundu. Haziran ayaklanmasında Erdoğan’ın hakarete uğradığını öne süren Özel, mağdur sıfatıyla davaya kabul edilmelerini istedi. Hâkim, dava dosyasında Başbakan Erdoğan ile diğer devlet büyüklerine yönelik bir hakaret bulunmadığını belirterek, talebi reddetti.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

CHP ADAYLARI AYDINLIK’A SEÇİM HİLELERİNİ ANLATTI:

İhsan Özkes

Oylarımız geçersiz hale getirildi SEDA AKYÜZ

Yerel seçimlerde yapılan hilelerin yankıları hâlâ sürüyor. Seçimlerin ardından CHP birçok il ve ilçede seçim sonuçlarına ilişkin itirazlarını Yüksek Seçim Kurulu’na sundu. CHP Üsküdar Belediye Başkanı adayı İhsan Özkes ve Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman Aydınlık’a konuştu.

‘Başbakan’ın yüreğini ağzına getirdik’ Üsküdar’da CHP olarak büyük başarı gösterdiklerini vurgulayan Özkes şunları ifade etti: “Halk bizi kucakladı. Burada Üsküdar’ın eski müftüsü olarak görev yapmam, tanınan biri olmamın da etkisi oldu. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, siyaset yaptık. Büyük bir başarıya doğru gideceğimiz belliydi. Bunu zaten AKP gördü ve rahatsız oldu. Başbakan Bursa mitinginde beni hedef alan konuşma yaptı, Trabzon mitinginde de benimle ilgili sözler söyledi. Yani Başbakan’ın yüreğini ağzına getirdik. Belki rüyalarına girdik, AKP’nin kimyasını bozduk. Aslında biz Üsküdar’da seçimi kazandık. Ancak AKP ne pahasına olursa olsun Üsküdar’da seçimi bize vermemek için, gayrimeşru her yolu denedi. Sandıkta hileler yapıldı. Mesela Ümraniye Belediye Meclis üyelerine ait oy pusulaları Üsküdar sandıklarında çıktı. Neden yapıyorlar? Çünkü bizim seçimi alacağımızı onlar da biliyorlardı.”

‘Yenilen pehlivan güreşe doymaz’ Seçim gecesi 1 oy farkla AKP’nin kazandığı belirtilen Yalova Belediyesi için CHP seçim akşamının ertesi günü oyların yeniden sayılması için il seçim kuruluna itirazda bulunmuştu. İtirazı değerlendiren il seçim kurulunun sonucunda ise 6 oy farkla belediyeyi CHP’nin kazandığı belirtilmişti. Ancak önceki gün AKP yeni bir başvuru yaparak karara itiraz etti. Mazbatasını alan ve Belediye Başkanlığında hafta başında göVefa Salman reve başlayan Belediye Başkanı Vefa Salman konuyla ilgili şunları söyledi: “Sandıkta biz aldık. Oy farkının 6 olması nedeniyle yenilen pehlivan güreşe doymazmış gibi eski belediye başkanı her türlü yönteme başvuruyor. Önceki gün YSK’ya 63 kişinin ismini vermişler. Kimisi ölmüş, kimisi özürlü, kimisi asker oy kullandılar diye. Bunu CHP’ye mal etmeye çalışıyorlar. Bu 63 kişiden ‘2 tane asker var’ demişler. 2 tane askeri ben tanıyorum. Kullanması mümkün değil, biri Gemlik ilçe Jandarma’da askerlik yapıyor. O gün görevli hastanede ve Yalova’ya hiç gelmemiş. Diğeri Maltepe’de askerlik yapıyor. Cumartesi izni dahi vermemişler. Burada hile yapıldıysa hileyi yapan onlar.”

‘YSK sınıfta kaldı’ Seçimlerde kıyasıya geçen bir diğer il de Ankara Büyükşehir Belediyesi oldu. AKP’nin adayı Melih Gökçek’in kazandığı belediye için CHP’nin adayı Mansur Yavaş “seçim hilesi” oldu diyerek önce il seçim kuruluna daha sonra YSK’ya itirazda bulundu. Her iki itirazı reddedilen Yavaş dün Ankara’da basın açıklaması yaptı. Yavaş, “YSK bu seçimde sınıfta kalmıştır. En büyük gerekçelerinden bir tanesi yeterli eğitimi vermemiş ve farkındaysanız Türkiye’nin her yerinde muhtarlık puMansur Yavaş sulaları zarfların içine girmiştir. Hal böyle iken YSK, seçim günü bu durumu fark etmiş bütün sandık başkanlarına mesaj çekmek zorunda kalmıştır. Mesaj atılana kadar vatandaşlar muhtarlık pusularını oy pusularının içine koymak suretiyle oy kullanmışlardır. Bu yüzden oylarını geçersiz hale getirmişlerdir.”

ROTA

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Yazarımız yoğunluğu nedeniyle bugünkü yazısını yazamamıştır.

TIR’ı arayan yüzbaşı casusluktan tutuklandı

‘180’i aşkın soruşturma devam ediyor’

Adana’da, MİT’e ait TIR’ların aranması gerekçesiyle ‘casusluk’ soruşturması kapsamında Ankara’da gözaltına alınan Jandarma Yzb. Hakan Gençer tutuklandı HABER MERKEZİ Efkan Ala

A

dana’da, MİT’e ait TIR’ların aranması nedeniyle ‘casusluk’ iddiasıyla başlatılan soruşturması kapsamında Ankara’da gözaltına alınan Jandarma İstihbarat Yüzbaşı Hakan Gençer dün tutuklandı. Suriye’ye 19 Ocak’ta giden MİT’e ait 7 TIR’dan 3’ünün Adana’da aranmasının ardından kapatılan özel yetkili mahkeme savcıları ile bazı jandarma subayları kısa sürede başka görevlere ve illere atanmış, bu aramanın yapılması ile ilgili olarak da ‘casusluk soruşturması’ açılmıştı.

21 OCAK 2014 kılan Yüzbaşı Hakan Gençer hakkında tutuklama kararı çıkartıldı.

Cezaevine gönderildi

7 muvazzaf asker ifade verdi

Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında daha önce gözaltına alınan ve ifadesinin ardından serbest bıra-

Yüzbaşı Gençer dün sabah Ankara’daki evinde gözaltına alınmıştı. Ankara’dan Adana’ya getirilen ve nöbetçi mahkemeye çıkartılan Yüzbaşı Gençer, tu-

tuklama kararı yüzüne okunduktan sonra cezaevine gönderildi.Bu arada soruşturma kapsamında Ankara’da 7 muvazzaf asker Ankara Adliyesi’nde ifade verdi. Muvazzaf askerler ifadelerin ardından adliyeden ayrıldı. Askerlerin ifadelerinin Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatı ile alındığı belirtildi.

TIR’lardaki cephane ortaya çıkmıştı Aydınlık da 21 Ocak’ta, TIR’larda çıkan cephanenin fotoğrafını yayınlamıştı. Arama yapılan 3 TIR’da insani yardım değil, top mermilerinin olduğu ortaya çıkmıştı. Mühimmatın, Suriye’deki terörist gruplara gönderildiği belirtilmişti.

BAŞBAKAN’I ‘KELLE’ SÖZÜNDEN MAHKUM ETTİREN HAKİM YAŞADIKLARINI İLK KEZ ANLATTI

Erdoğan’ı mahkum ettirdi, ‘hırsız’ girdi Başbakan’ın Apo’ya “sayın”, şehitlere “kelle” demesinin ardından şehit ailelerinin açtığı davada Erdoğan’ı 3 kuruşa mahkum ettiren hakimin karardan sonra odasına ‘hırsız’ girdiği ortaya çıktı men arkadaşlarına haber vermiş, kapının fotoğrafını da çekmişti. Etrafında toplananlar kendi aralarında konuşurken, o sessizliğini koruyarak dakikalarca kapıyı inceledi. Bir hırsız adliye binasına neden girmek isterdi? Odada her şey yerli yerinde duruyordu. Bir terslik olduğunu hemen sezdi. Aslında kapısının hırsızlık için açılmadığını da o an anlamıştı...”

CEYHUN BOZKURT Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2000 yılındaki bir radyo kanalında yaptığı konuşma, 2007’nin mart ayında ortaya çıkmış ve Erdoğan’ın Abdullah Öcalan’a “sayın” şehitlere ise “kelle” dediği tespit edilmişti. Bunun üzerine Şehit Aileleri Derneği dava açmış, Kartal 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Başbakan Erdoğan üç yeni kuruş tazminata mahkum olmuştu. Sıkça tartışılan bu kararın ardından Hakim Sevgi Övüç’ün neler yaşadığı ilk kez gazeteci Can Özçelik’in Destek Yayınları’ndan çıkan “Hüküm giyen adalet” adlı yeni çıkan kitabında yer aldı. Başbakan Erdoğan, karara adeta ateş püskürmüş, olayı, “hile-i şeriye” olarak niteleyerek partililerine grup toplantısında şöyle seslenmişti: “Ben, Türkiye Cumhuriyeti başbakanıyım. Şahsımla alakalı, düşünebiliyor musunuz, dava açıldı. Neymiş birisine ben ‘sayın’ demişim

Tayyip Erdoğan

Sevgi Övüç

ve bundan dolayı açılan dava ne biliyor musunuz? 3 kuruşluk manevi tazminat davası...”

Hakim Övüç’ün odasına girilmiş Beraat eden Hakim Övüç’ü yargı yoluyla cezalandıramayanlar bu kez farkı yollara başvurdu! Hakim Övüç’ün adliyede yaşadıklarını Özçelik kitabında şöyle anlattı: “Hâkim sabah Kartal Adliyesi’ndeki odasının önüne geldiğinde ne yapacağını şaşırmıştı. Böyle bir şey meslek hayatı boyunca ilk defa başına geliyordu. Dikkatlice kapıya yöneldi. Gözleri mi yanılıyordu yoksa? Gözlükle-

O hakim beraat etti

rini taktı ve bu sefer daha dikkatlice baktı kapıya. Yanlış görmemişti, odasının kapısı açıktı. Zorlanarak açılmıştı kapı. Kim, neden odasına girmek istemiş, nasıl girmiş ve yakalanmamıştı? Gece girildiği belliydi ama nasıl? Tüm bu soruları düşünürken he-

Tayyip Erdoğan’ı mahkûm eden Hâkim Sevgi Övüç hakkında, Adalet Bakanlığı müfettişleri tarafından, “görevinin ifasında gerekli hassasiyeti göstermediği” iddiasıyla soruşturma izni istenmiş, bu izin 2008 yılında dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından verilmişti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından yargılanan Sevgi Övüç, 2009 yılında da beraat etmişti.

CHP’Lİ METİN LÜTFİ BAYDAR: 99 MİLYON 999 BİN 990 DOLARI KİM GÖNDERDİ?

TÜRGEV’e yurtdışından gelen 99 milyon

TÜRGEV ile ilgili yıllık beyannameler (2008-2012) üzerinden yapılan incelemede; son 5 yılda sosyal hizmetler alanında toplam 15 milyon 663 bin 602 TL harcama yapıldığı gözlenmiştir.”

AYDINLIK / ANKARA

B

aşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TÜRGEV’e yurtdışından gelen 99 milyon 999 bin 990 doların kim tarafından geldiğini gizledi. CHP Aydın Milletvekili Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar ise, 99 milyon 999 bin 990 doların peşini bırakmayacaklarını söyledi. Arınç, Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) yurtdışından parasal destek geldiğini doğruladı. Arınç, TÜRGEV’e yurtiçinden 29 milyon lira, yurtdışından ise 99 milyon 999 bin 990 ABD doları bağış ve yardım yapıldığını bildirdi. Arınç, CHP milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın soru önergesine verdiği yanıtta, vakıflara yapılan yurtdışı yardımların 27 Şubat 2008 tarihinden önce İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı tarafından izlendiğini, bu tarihten sonra ise Vakıflar Yasası kapsamına alındığını ifade etti.

Yurt içinden 29.6 milyon TL Arınç yanıtında, “Kurumsal kayıtlarda yapılan incelemede; eski kısa adı İSEGEV olan TÜRGEV’e 27 Şubat 2008 tarihinden sonra muhtelif gerçek ve tüzel kişilerce yapılan yurtiçi bağış ve yar-

sır

Baydar: 99 milyon dolar neyin karşılığı?

Bilal Erdoğan dımlar 29 milyon 666 bin 533 TL, yurtdışı bağış ve yardımlar 99 milyon 999 bin 990 Amerikan Doları’dır” bilgisini verdi. Baydır önergesinde TÜRGEV’e yurtdışından yapılan yardımın kim tarafından yapıldığını sormasına rağmen Arınç bu soruya yanıt vermedi. Arınç, TÜRGEV’in mali durumu ile ilgili şunları söyledi: “Mali bilgileri de kapsayan yıllık beyannamelerin Genel Müdürlüğe teslimi, her takvim yılının ilk altı ayı içerisinde gerçekleştirilmektedir. TÜRGEV vakfının 2013 yılı beyannamesi henüz Kuruma intikal etmediğinden, vakfın bütçesi 2012 yılı beyannamesinde yer alan verilerinden der-

Bülent Arınç

Metin Lütfi Baydar

lenmiştir. TÜRGEV’in 2012 yılı bütçesi; gelir toplamı 156 milyon 789 bin 614,34 TL, gider toplam 16 milyon 379 bin 410,85 TL’dir.

CHP milletvekili Metin Lüfi Baydar, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın TÜRGEV’e yurtdışından gelen parayı itiraf ettiğini belirterek, “Arınç parayı doğruladı ama bu paranın kimden geldiğini gizledi. Bu paranın kimden geldiğinin aydınlığa kavuşturulması gerekiyor. Bu para TÜRGEV’e ne için verilmiştir. Bu paranın verilme nedeni nedir? Yoksa bir hizmetin karşılığı mı? Bu konuların aydınlatılması gerekiyor” dedi.

Şener: Sevda Tepesi rüşveti mi? Arınç’ın açıklamalarının ardından eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Twitter hesabından TÜRGEV’e yurtdışından gönderilen paralarla ilgili “Sakın Sevda Tepesi imar rüşveti olmasın?” sorusunu ortaya attı. Üsküdar Kandilli’deki Sevda Tepesi’nin 2012’de imara açılması tartışma yaratmıştı. Sevda Tepesi’nin sahibi Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Abdüllatif imar izni için başvurmasının ardından “imar Şener bütünlüğünü bozmayacak şekilde yapılanma hakkı verilmesi”ne karar verilmişti.

İçişleri Bakanı Efkan Ala, yasa dışı dinleme ve yasa dışı sorgulama ile ilgi olarak şu ana kadar 180’i aşkın soruşturmanın devam ettiğini açıkladı. Ankara’da 4 polis müdürünün ifadelerinin alındığı haberlerinin doğru olmadığını söyleyen Bakan Ala, “Ankara ve İstanbul’da zaman zaman ifadelere başvuruluyor. Hem müfettişler başvuruyor. Bazen müfettişler görevden uzaklaştırıyor bazen adli makamlar soruşturma yürütüyor. O bakımdan bazen size yanlış bilgiler gelebiliyor. Yargılama tamamlandıktan sonra karar verilir. Bazılarına idari yaptırımlar oluyor. Meslekten uzaklaştırmalar oldu. 180’i aşan soruşturma usulsüz dinleme ve usulsüz sorgulama ile ilgili” açıklamasında bulundu.

‘Beni seks skandalı ile ilişkilendirmek istiyorlar’ Ahmet Davutoğlu

Fethullah Gülen Cemaati’nin yayın organlarından Today’s Zaman’da yayınlanan, “Davutoğlu Dışişleri Bakanlığı’ndaki seks skandalı için özür dilemelidir” başlıklı haber, Dışişleri Bakanı’nı kızdırdı. Davutoğlu, kendisinin seks skandalı ile ilişkilendirilmek istendiğini belirterek, “Beni İngilizce yayında seks skandalı gibi bir lafla irtibatlandırarak özür dilemeye çağıran bir yazı yayınlanabiliyor” dedi.

‘Cumhurbaşkanı tartışması doğru değil’ Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kanal 24 televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 30 Mart seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinden daha kritik olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Öyle bir yatırım yaptılar ki 30 Mart’a. Cumhurbaşkanlığı seçimini de 30 Mart üzerinden belirlemeye çalıştılar. Hesap oydu. Bu hesap tutmayınca başka şeyleri gündeme getirdiler. Hemen cumhurbaşkanı seçimi tartışmasını ben hiç doğru görmüyorum. Bu tartışmayı başlatarak mahalli seçimlerde tattıkları yenilgiyi bir şekilde yeni bir mücadele alanı açarak kendi kitlelerini mobilize etmeye çalışıyorlar” diye konuştu. Davutoğlu, yurtdışındaki Türk okullarına ilişkin, “Hayır kapatmak diye bir talimat yok. Nerden çıkmış? Dışişlerinin herhangi bir kararında böyle bir şey yok ama şu talimat açık ve net vardır: Türkiye Cumhuriyeti devletine bir şekilde hakaret eden ya da onun aleyhine faaliyet yapan, her türlü, kim yaparsa yapsın gereği yapılır. Bu devlet yaşayacaksa bu devlet hepimizin” ifadelerini kullandı.

‘Bazı şeylere sabrediyoruz!’ Kendileri hakkındaki yayınlara da değinen Davutoğlu, “Bazı şeylere sabrediyoruz. Yanlış anlaşılmasın, sabrımız olgunluğumuzdan ve hala bu çevrelerde vicdan sahibi insanlara duyduğumuz saygıdandır” dedi.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Umut davası cezalarına onama Y

argıtay 9. Ceza Dairesi; gazeteci Uğur Mumcu, Prof. Dr. Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy’un öldürülmesiyle ilgili Umut davasında 8 sanığa verilen cezaları onadı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 17 Ocak 2013’te, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok’un öldürülmesi dahil çok sayıda olayı kapsayan “Umut” operasyonu sonucu dava açılmıştı. Mahkeme, 3 sanığı “yasadışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu” örgütünü kurmak ve yönetmek suçundan 12 yıl 6’şar ay, 5 sanığı ise aynı örgüte üyelikten 6 yıl 3’er ay hapse mahkum etmişti. Kararın temyiz edilmesi üzerine

Muammer Aksoy Ahmet Taner Kışlalı dosyayı görüşen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını onadı.

18 ayrı saldırı yapıldı Kararda, “Tevhid Selam Kudüs Ordusu Örgütü”nün, 19881999 yılları arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 18 ayrı saldı-

Bahriye Üçok

Uğur Mumcu

rıyı gerçekleştirdiklerinin anlaşıldığı ifade edildi. “İslami Hareket Örgütü”nün ise Çetin Emeç ve Turan Dursun’un öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu 1990-1994 yılları arasındaki 5 olayı gerçekleştirdiğinin tespit edildiği belirtildi. Kararda, “Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu”nun ve “İslami Hareket Örgütü”nün, silahlı terör örgütü niteliklerinin, Yargıtay’ca

2002’de kabul edildiği hatırlatıldı. Bu nedenle örgütlerin silahlı terör örgütü niteliğinde olduğu ifade edilen kararda, sanıkların terör örgütlerinin üyesi ve yöneticisi oldukları, İran’da Kudüs Ordusu ve İran gizli servisi Sawama ile bağlantıya geçtikleri, İran’da örgütün amaçları doğrultusunda siyasi ve askeri eğitim aldıkları, istihbarat çalışmaları yaptıkları, silah ve patlayıcı madde temin etmek gibi faaliyetlerde bulundukları yönündeki kabul ve uygulamada isabetsizlik görülmediği belirtildi. Sanıklar hakkında verilen hükümlerde isabetsizlik görülmediğinden, yerel mahkeme kararının oybirliğiyle onanmasına karar verildiği bildirildi.

MİT TEKLİFİ MECLİS GENEL KURULU’NDA

Yasayla MİT’e suç işleme serbestliği getiriliyor AKP’nin, Suriye’deki teröristlere silah gönderme ve PKK’yla açılım yürütme gibi örtülü faaliyetlerini MİT teklifiyle yasallaştırmak istemesi Meclis’te sert tartışmalara yol açtı AYDINLIK / ANKARA

S

uriye’ye yönelik MİT eliyle savaş kışkırtmalarının gündeme geldiği süreçte kritik MİT teklifi görüşmeleri TBMM Genel Kurulu’nda başladı. Gergin geçen görüşmelerin soru-cevap bölümünde söz alan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak arasında PKK açılımı tartışması çıktı. Bu sırada MHP sıralarından “Şerefsiz” sözünün kullanıldığını iddia eden Atalay, MHP’li Vekil Uzunırmak’a yine aynı cümleyle yanıt verdi. MİT yasa teklifinin Genel Kurul’daki görüşmelerine Başbakan Yardımcısı Atalay’ın MİT ile PKK arasındaki temaslarla ilgili açıklamaları damga vurdu. Görüşmeler sırasında söz alan Atalay, “Biz çözüm süreci yürütüyoruz. MİT örgütle de görüşüyor. Biz BDP ile görüşüyoruz. Siyasi boyutunu biz yürütüyoruz. Bu devam edecek. Gerekirse MİT başka örgütlerle de görüşecek” dedi. Atalay konuşmasında MİT mensuplarının yargılanmasına ilişkin maddelere de değindi. MİT mensuplarının her yerde yargılanabildiğini savunan Atalay, “Sa-

‘Gösteririm ama vermem’ Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay elindeki MİT Yönetmeliğini görmek isteyen CHP’li Aytuğ Atıcı’ya önce bekle dedi; daha sonra ise yönetmeliği veremeyeceğini söyleyerek MİT yönetmeliğini uzaktan gösterdi.

Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

O yüzden “Ergenekon” ve “Balyoz” teranelerinde İşçi Partisi’nin, CHP’nin, MHP’nin, Cumhuriyetçi sendikaların, Atatürkçü yazarların, gazetecilerin, siyasetçilerin ve TSK’nın hedefe oturtulmasında, suçluların çemberini daraltmayınız sakın... Operasyon duraksamış görünse de bir koldan devam ediyor çünkü... Dönek liboşlar, 2. Cumhuriyetçi zerzavatçılar, sahte solcular, rant şebekeleri, sırtını tarikata-cemaate dayayan balon belediye başkanları, partilerin içine sızmış Cumhuriyet düşmanları, Atatürkçülerin kalesinde risale reklamı yapan Nursi sempatizanı, vekil kılıklılar... Ve de en önemlisi de medyanın taşeronluğuna amelelik yapan uşaklar!.. Bunlar, yüzde 80’i iktidar ve tarikatların denetimine giren medyada, kiralık kalemleriyle, cumhuriyet yanlısı ne kadar kurum varsa saldıran taşeronlar değil yalnızca... Büyük medyanın içine sızdırılmış siyaset uzantıları da var ki, onlar içimizde dolaştıkları için daha da tehlikeliler... Ya da “Atatürkçü” geçinen köklü mevkutelerin içine yuvalanmış, hikmeti kendinden menkul korkak ve yalancı, cemaat kucağındaki kaz tüccarları... Onları besleyen ve teslim olmuş korkak gazete yöneticileri... İkinci Cumhuriyetçiler, Nişantaşı kankaları, Şişli Belediyesi’nden kardeşlerine reklam ihalesi alan zavallılar... Foyalarını biliyoruz hepsinin...

Göstermelik taarruz piyonları!.. gizleyemiyorlar!.. Hep açık veriyorlar çünkü... Rantiye çamuruyla şekillendirilmiş asıl yüzlerini her defasında, asli planlarını anlatmaya çalışırken deşifre ediyorlar çünkü!.. Toplum, takiye dergâhlarından, çağdaş yaşamın içine yuvalanınca rotasını şaşıran bu Atatürk, Cumhuriyet, Altıok, “ulusalcılık”, solculuk düşmanlarının asıl niyetini çok iyi biliyor... Ve toplum, bunların kirli sakallarının ardında nasıl bir piyon beslediklerini de yürekten seziyor, teyakkuzda duruyor...

İçimize sızan zavallılar!.. dece MİT Başkanı -bugün valilerde, büyükşehir belediye başkanlarında ve devletteki müsteşarlarda olduğu gibi- Yargıtay’da yargılanacak. Sadece o farkı getiriyoruz. Aranan MİT görevlisi ise yok. Görev suçundan dolayı yargıda

vermeden önce MİT ile temasa geçecek. MİT’in kendi faaliyeti olduğu beyan etmesi halinde ise işlem yapılamayacak. Bu konudaki isimsiz ve imzasız ihbarlar işleme konulamayacak. MİT mensuplarını yargılamaya Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkili olacak. MİT Müsteşarı

‘Mustafa Kemal’in polisleriyiz’

limesinin kullanıldığını iddia eden Atalay, MHP Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’a tepki gösterdi ve Uzunırmak’a dönerek aynı sözü kullandı. İkili arasında sözlü sataşmanın sürmesi üzerine bileşime ara verildi.

olan 5 kişi, kişisel suçlardan yargıda olan da 2 kişi, birisi de tutukluymuş” şeklinde konuştu. Beşir Atalay konuşmasının ardından komisyon üyelerinin bulunduğu yere geçti. Bu sırada MHP sıralarından “Şerefsiz” ke-

ise Yargıtay’da yargılanabilecek. Yargılamalar Başbakan’ın iznine tabi olmaya devam edecek. MİT belgelerini ele geçiren, kaydeden, sahte olarak üreten, başkasına veren veya yayan kişiye 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilecek. Bu belgelerin yayılması halinde süreli ve sü-

resiz yayın sahibi, içerik sağlayıcı, eser sahibi, muhabir, yazar, sorumlu müdür, yayımcı ve basımcı hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor. MİT, bankalar dahil istediği her bilgi-belgeye erişme yetkisi olacak.

CHP Antalya’da seçimin iptali için YSK’ya başvurdu AYDINLIK / ANTALYA

İzmir’de Türk Polis Teşkilatı’nın 169’uncu kuruluş yıldönümü kutlamalarının ardından, bu kez polis eşleri sokağa çıktı ve yürüyüş yaptı. Polis eşleri, “Mustafa Kemal’in polisleriyiz”, “Polise uzanan eller kırılsın”, “Polis laiktir, laik kalacak” sloganları attı. Törenlerin yapıldığı Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan yaklaşık 50 polis eşi ve çocuğu, Konak Meydanı’na kadar yürüdü. Büyük bir Türk bayrağı da taşıyan, başlarına da polis şapkası takan kadınlar, sık sık sloganlar attı. İzmir Büyükşehir Belediyesi önüne kadar

S

iz bu soylu Cumhuriyet’e yönelik derin ve karanlık kuşatmanın yalnızca AKP’den kaynaklandığını mı sanıyorsunuz!.. “Gezi”de süren vahşetten de, cinayet ve baskılardan da anladık ki; 12 yıldır adeta bir “korku imparatorluğu” yaratan siyaset midir tek suçlu?.. Sizce hilafet isteyen ve bu uğurda sinsice çalışan yalnızca tarikat ve cemaatler mi ortak suçlu?.. Bu Cumhuriyet sanıyor musunuz ki; yalnızca iktidarlarla onların dümen suyunda egemenlik kurmaya çalışanların hedefidir?.. Peki; “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi, Cumhuriyet’in varlığını ve direnen güçlerini hedef alan kumpası yalnızca AKP ile cemaat mi kurdu?.. Evet, asli aktörler zaten bellidir... Cumhuriyet’e yönelik yıkım çabaları, bu iki gücün ortaklığıyla oluşturuldu... Bugünlerde birbirine düşman olsalar da hatta biri, tehlikenin kendisinden de büyük olduğunun farkına vararak uyansa da, taarruza geçse de kuşatmanın kolları bellidir!.. Ama gerçeği derinlemesine kurcalamak lazım; Cumhuriyet’le özdeşleşmiş ne varsa işte tüm onlara karşı yürütülen kumpas, kıskaç, kuşatma operasyonunda yalnızca iktidar ve ona sırtını dayayarak büyüyen “paralel” anlayışlar yok... Bu; planlı, projeli, dinlemeli, takipli, sehvenli, kumpaslı entegre bir kuşatmadır ve hormonlu ahtapot gibi kolları da vardır...

Cumhuriyet, Atatürk, laiklik ve ulusalcılık karşıtı bu rantiye güruhunun, medya köşelerinde, kirli mürekkep ve kiralık kalemlerle sergiledikleri teraneciliğin iki gerekçesi var: En önemlisi ve ahlakı kalbinden vuran misyonları da şu: Dolaylı yoldan, sinsice ve ikiyüzlüce aslında AKP’ye hizmet etmek... Bunun için kiralık köşelerinde ara sıra AKP’ye ve Erdoğan’a üstü örtülü de olsa, “eleştiri” adı altında minik ve göstermelik taarruzlar ederken aslında, ezeli müttefiklerinin Truvaları olduğunu

MİT teklifi neler getiriyor? Teklif yasalaşırsa MİT mensuplarının, PKK ve Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeler yasal zemine oturacak. Bu maddeyle Öcalan’ın “süreci yasal altyapıya oturtalım” talebi de karşılanmış olacak. TIR’ların aranması gibi konularda savcılar arama talimatı

İşte Truva kısraklarının derin planı!..

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

MED CEZİR

11 NİSAN 2014 CUMA

yürüyen protestocu polis eşleri basın açıklaması yaptı.

Polis intiharlarına işaret etti Polis eşleri adına konuşan Rana Aydemir “Polisimiz devletin bölünmez bütünlüğü, halkının mutluluğu için görev yapmaktadır. Bu zorlu süreçte, biz polis eşleri olarak onlara her türlü desteği vermekteyiz. Polislerin maaşlarının yetersizliğinden şikayet eden Rana Aydemir geçim sıkıntısından dolayı bunalıma giren polis intiharlarına işaret etti. Yürüyüşü, az sayıdaki polis takip etti.

CHP Antalya İl Başkanlığı ve Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Akaydın, Antalya’daki seçimlerin iptali için Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu. CHP’nin Antalya’da daha önce il ve ilçe seçim kurullarına yaptığı 29 itiraz reddedilmişti.

Geçersiz oy rekoru Açıklamasında, oy pusulalarının ve “Evet” mühürlerinin bir kısmının seçimden önce çalındığını hatırlatan Akaydın, Antalya genelinde 54 bin Mustafa 445 oyun geAkaydın çersiz sayıl-

dığına dikkat çekti.

‘Tutanaklar geçersiz’ Akaydın, il genelindeki 5 bin 287 sandığa ait ıslak imzalı tutanaklardan 2 bin 300’ünün hukuken geçersiz olduğunu savundu. Yaklaşık 800 tutanağın mühürsüz olduğunu belirten Akaydın, tutanaklara oyların geçersiz sayılma gerekçelerinin yazılmadığını, tutanaklarda belirtilen rakamların toplamda birbirini tutmadığını söyledi. Akaydın’ın verdiği bilgiye göre, geçerli sayılan tutanaklardaki seçmen sayısı yalnızca 700 bin. Ancak Antalya’da 1 milyon 513 bin 972 seçmen bulunuyor. Akaydın ayrıca mazbatanın da hukuksuz olduğunu öne sürerek, Anayasa Mahkemesi’ne, eğer sonuç alınamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi.

Gelelim ikinci misyonun zavallılarına... “AKP’ye muhalif” görünürken, alttan alta AKP’ye hizmet etmenin en önemli tezgâhı da şudur: muhalefeti güçsüzleştirmek, erozyona uğratmak için dizayn etme küstahlığı... Siz sanıyor musunuz ki, CHP üzerine uyduruk kol-kanat germe hikâyeleri yazan, kıt zekâlarıyla yol göstermeye kalkışan dönek dinci yazarcıklarla liboşların Atatürk’e hayran olduğunu, Altıok’un peşinden gittiğini... Pehhhh!.. Bu zirzopların; Altıok’tan arınmış, Atatürk’ü geriye itmiş, laiklik demeyen, sol demeyen, tam aksine tarikattan-cemaatten medet ummaya zorlanan bir muhalefet yaratma çabalarının asıl gayesi çok bellidir: AKP karşısında aslında, CHP

üzerinden seçenek yaratmak değil, tam aksine kitleleri ideolojik erozyona zorlayarak CHP’den uzaklaştırmak ve AKP’yi hep seçeneksiz bırakmak!.. Uyanın ve tanıyın bunları... Hayatında “sol” demeyen, solun erdeminden bihaberken, sola oy vermeyi ihanet sayarken; birileri şimdilerde kendi kafasından, ezilmiş bir muhalefet yaratmak için, en büyük muhalefet partisinin asli tabanına düşmanca, ikiyüzlüce saldırıyorsa tehlike vardır burada... Birileri köşelerinden ulusalcılar için “ona buna düşman” diye utanmazca iftiralar atıyorsa; coşkulu zırvalarla ahkam kesmeye kalkıyorsa, bilin ki onun asıl amacı bizden görünmek değil, bizi düşmana karşı etkisizleştirmektir...

Birleşmeyi engelleyenler!.. Evet; bugünlerde birileri CHP’den yana görünüp, hatta “ulusalcılar, Atatürkçüler varken bir şey olmaz” densizliğiyle dizayn operatörlüğüne soyunmuşsa... Birileri Doğu Perinçek cezaevinden çıktığından bu yana, “Atatürk’te birleştik” diyen İşçi Partisi’ne, internet fareleri ise Ulusal Kanal ve Aydınlık’a utanmazca taarruzlara kalkışıyorsa, bilin ki Cumhuriyet üzerindeki tehlike devam ediyor... Yani “Ergenekon” ve “Balyoz” tezgâhlarının, Cumhuriyet yanlılarını zayıflatma çabası adli ve polisiye operasyonlar üzerinden durmuşsa bile, medya üzerinden devam etmektedir...

İşte bu yüzden uyanın... İşte bu yüzden takiyeci medyacıları, dönek kalemşorları, bizden görünen kiralıkların Truva kısraklığını ve sinsi çabalarını sakın göz ardı etmeyin... Bir yıl sonra genel seçimler var... AKP’nin yüzde 45 oy aldığı yerel seçim sonucuyla doymayacaktır bunlar... Yandaş-candaş kalemşorlarla onları besleyenler; Cumhuriyet, Atatürk, laiklik diyen, CHP ve İşçi Partisi’nin asli tabanını oluşturan ulusalcıları, “vatan bölünmesin” diyenleri, gericiliğe-bölücülüğe karşı duranları, Doğu-Batı hattında hep kardeşliği savunanları hedef almaya devam ediyorsa, Cumhuriyet’i kuşatma operasyonu da sürüyor demektir...

OKURLARA DUYURU: Bu gece saat 22’de CNNTÜRK’te Akif Beki’nin sunduğu programa katılacağım. MİT Yasası’nın

tartışılacağı programda, “Türkiye, istihbarat devleti mi oluyor” sorusuna yanıt aranacak.


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İsmet

ARALIK

ÖZÇELİK

AKP’de korku hat safhada!

İ

şçiler, Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri ile kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı büyük bir direniş başlattılar. Bütün Muğla’yı birleştirdiler. Ellerinde Türk bayrakları ile dağa çıktılar. “Mustafa Kemal’in işçileriyiz” diye meydanları inlettiler. Bütün engellemelere rağmen Ankara’ya ulaştılar. İhaleyi ertelettiler. Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri işçileri, 30 Mart seçimleri sonrası yeniden Ankara’ya gelmek istedi. Yatağan’dan çıkışlarına izin verilmedi. Polis otogarlarda, otobüslerin içinde işçi aradı. Ama işçi bir yolunu buldu, Ankara’ya geldi. Sendika misafirhaneleri polis gözetimine alındı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı TOMA’larla çevrildi. İşçinin önüne yüzlerce polis dizildi.

İşçilere karşı OHAL Bu da yetmedi, Ankara Valiliğinden 12 Eylül sıkıyönetim bildirilerini andıran açıklamalar geldi. Valilikten Tes-İş ve Türkiye Maden-İş Sendikalarına gönderilen yazıda, Ankara’nın önemli merkezlerinden Bayındır Sokak, Mithat Paşa caddesi, Ziya Gökalp Caddesi, Kurtuluş Kavşağı, Kolej Kavşağı, Özelleştirme İdaresi önü, Kurtuluş Parkı, Kızılay Bölgesi ve TBMM çevresinde, 9-10 Nisan 2014 tarihlerinde her türlü toplantı, gösteri ve yürüyüşün yasaklandığı bildirildi. AKP Hükümetinde panik büyük. Daha 10 gün önce seçim kazanmış(!) bir parti havası yok. Neredeyse, “Yatağan işçileriyle selamlaşmak yasak”diyecekler. “Talimat yukarıdan”deniliyor. İşçilerin Ankara’yı mesken tutmasından korkuyorlar.

F

Tipi Cemaatin devlette örgütlenmesi ülke adına beka sorunudur. Dolayısı ile behemehal tasfiye edilmelidir. İktidarın bu yapıya karşı başlattığı operasyonu bunun için destekliyoruz. Ancak bir hususu gözden kaçırmamamız gerekiyor. AKP iktidarı ve liderliği bu operasyonu devletin geleceği adına yapmıyor. Kendi kini ve hesapları adına yapıyor.

Büyük tehdit Öyle çünkü devlette F Tipi paralel bir yapı varsa -ki var- bunun sorumlusu 12 yıldır iktidarda olanlardır. Dahası eğer bu F tipi yapı 17 Aralık taarruzuna kalkışmasaydı her şey 12 yıldır olduğu gibi devam edecek ve Başbakan asla paralel yapı lafını ağzına almayacaktı. Diyeceksiniz ki durum bu ise F tipi örgüte karşı yapılan operasyona desteğiniz niye? Esas olan mikrobu bünyeden atmak ise onu

kimin ve neden yaptığı önemli değildir. Evet AKP iktidarının derdi devletin içinde yeni devletçiklerin oluşması değildir. Öyle olsaydı güneydoğudaki fiili PKK devletini açılım safsatası ile bizzat kendisi inşa etmezdi. Dahası İmam Hatip ve Camiler ekseninde yeni paralel bir devletin inşasına açıktan omuz vermezdi... Lafı dolandırmayacağım. Bugün en az F tipi örgüt kadar ülke bekası adına bir diğer tehdit devletteki imam hatip kadrolaşmasıdır. İktidarın gözünde İmam Hatipli olmak adeta seçilmiş insan olma anlamındadır ve devletin en kilit noktaları bunların kontrolüne verilmiştir.

Arka bahçe ve Harbiye Sakın ama onlar devletin okulları demeyin! Öyle kuruldular ama bugün Cumhuriyetin değerleri ile sorunludurlar. Necmettin Erbakan’ın

DENİZ KAHRAMAN

D

ışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’nin 2015-2016 BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği için kulis çalışmalarına geçen hafta New York’ta start verdi. Davutoğlu, Karayipler Birliği (CARİCOM) üyesi ülkelerin daimi temsilcileriyle buluştu, Afrika Birliği Misyonu’nda Afrika Grubu daimi temsilcilerine de ayrı bir toplantıda biraraya geldi ve daha sonra da Kalkınmakta Olan Küçük Pasifik Ada Devletleri çalışma toplantısına katıldı. Seçimler, gelecek Eylül ayında yapılacak. Yani, Türkiye’nin önünde beş ay gibi kısa bir süre kaldı. Türkiye daha önce Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği seçimlerinde, 1’inci turda üçte iki çoğunluğu alarak 151 oyla ipi göğüslemişti. Ancak, bu kez, 2015-2016 dönemi için yapılacak seçimler, AKP hükümeti için “çantada keklik” olmayacak. Haziran Ayaklanması ile başlayan süreçte, polisin aşırı güç kullanması ve 17 Aralık büyük rüşvet operasyonu sonrasında yaşanan gelişmeler, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın giderek daha totaliter bir yaklaşım sergilemeye başlaması, demokrasinin giderek zayıflaması; son bir yıl içinde Tür-

Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşayan Suriyelilerin, ilçe nüfusunun üçte birini oluşturduğu saptandı. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre 62 bin 124 nüfuslu ilçe merkezinde, 32 bin 245 Suriyeli yaşıyor. Böylece toplamı 94 bin 369’ü bulan ilçe nüfusunun üçte birini Suriyeliler teşkil ediyor. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı, Ocak ayında ilçe merkezini oluşturan 16 mahallede yaşayan Suriyelileri kayıt altına aldı. Çalışmanın sonunda; yaklaşık 20 bin Suriyeli’nin yaşadığı tahmin edilen ilçenin yalnızca merkezinde 32 bin 245 Suriyeli bulunduğu tespit edildi. Bütünşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen ilçeye bağlı 31 köyde de aynı çalışmanın yapılıp tamamlanmasının ardından, bu sayı daha da artacak.

paralel yapı kurmakla aynı şeydir.

MGK göreve Bir başka şey, bugünkü iktidar F tipi Cemaat misali Diyanet mensupları içinde kendine karşı bir kalkışma olsaydı emin olun Başbakan F tipi örgüte takındığı tavrın aynısını onlara takınırdı. Şu halde iktidara göre hadise devletin içindeki örgütlenme ya da ikinci bir paralel devletin inşası değil, AKP’nin o yapıyı kendi ekseninde ya da çıkarında görüp görmemesidir. Camilerin İmam Hatipler misali siyasi kimliğe büründürülmesi devletle beraber inancımız adına da büyük tehdittir. MGK’yı göreve çağırıyoruz...

kiye’nin imajının giderek bozulmasına neden oldu. Bu da, Türkiye’ye özellikle Batılı ülkelerden gelecek oyları tehlikeye soktu.

AKP’nin kimyasal saldırıyla ilişkisi rahatsızlık yarattı İkinci olarak da, Türkiye’nin AKP hükümetinin Mısır’daki gelişmelerde, Arap ülkeleri ile farklı bir yaklaşım içine girmesi,

Mısır ve Suudi Arabistan gibi iki önemli Arap ülkesinin Türkiye ile karşı cephelerde yer almasına neden oldu. Üçüncü bir etken olarak da Suriye konusu öne çıktı. AKP hükümetinin, Suriye’deki el Kaide bağlantılı gruplarla olan ilişkisi ve son olarak gazeteci Seymour Hersh’in, Guta’daki kimyasal silah saldırısının AKP ile bağlantısını açıklaması, uluslararası kamuoyunda rahatsızlık yarattı.

Türkiye’nin oy beklediği bölgelerin başında gelen Afrika’da ise AKP hükümeti Cemaat açmazı ile karşı karşıya kaldı. 2007 yılından itibaren, Afrika ülkelerinde Fethullah Gülen cemaatinin önünü açan AKP, TİKA’nın da bu bölgede etkin olmasını sağlamıştı. Ancak, son dönemde, AKP ile Cemaat arasında patlak veren kriz, hükümetin Afrika ülkelerinde yürütülecek lobi faaliyetleri konusunda elini zayıflattı.

‘Futbol topu ve su kuyusu’ oy getirecek mi?

Polisin Gezi protestocularına orantısız güç kullanmasına özellikle Batılı ülkelerden tepki gelmişti.

BM Genel Kurulu’nda her ülkenin bir oyu olduğu için Türkiye’nin daha önce yürüttüğü “Top diplomasisi” işe yaramış, 2009-2010 yılı için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine neden olmuştu. AKP hükümeti, oy alabilmek için adı sanı pek duyulmayan ülkelere “şaka gibi” rüşvetler vermişti. Ada ülkesi Palau’yu devlet başkanının resmi konuklarını taşımak için VIP aracı hibe edilmiş, Zimbabwe’ye pazar yeri inşa yapılmış, Antigua, Dominica, St Lucia, St Vincent, St Kitts’e 50’şer tane bilgisayar verilmiş, Nijer’e su arıtma tesisi kurulmuş, Gana’ya “Ülke nasıl yönetilir” konusunda teknik eğitim verilmiş, Tuvalu’ya da çok sayıda futbol topu “hediye” edilmişti.

Kaçak saatler Başkonsolosu harekete geçirdi Ambarlı Gümrüğü’nde değeri 23 milyon TL olan İsviçre saatlerinin taklitleri ele geçirildi. Gümrüğe gelen İsviçre Başkonsolosu saatlerin orijinallerine çok yakın olduğunu ifade etti CEYHUN BOZKURT

Reyhanlı’nın üçte biri Suriyeli

gibi dindar bir nesil yetiştirmek için kurulmamıştır. Laik hiçbir devlet inanç eksenli genel bir eğitim yapmaz ve kendi altını oymaz. Bir başka problemimiz camilerin siyasi örgüt hücrelerine dönüştürülmesidir. Son seçim kampanyasında gördük, AKP’li güruh caminin içinde minberlerin önünde siyasi propaganda yaptılar. İşte bu yapılan Allah ile aldatmaktır ve camiler buna araç yapılmıştır. İmam ve müezzinler tamamı olmasa da büyük ölçüde politize edilmiş parti militanı konumundadır. Bu tablo devlet içinde polis veya yargıda örgütlenip

Haziran Ayaklanması ile başlayan süreç ve 17 Aralık operasyonu, Erdoğan’ın giderek totaliter bir yaklaşım sergilemesi son 1 yıl içinde Türkiye’nin imajını bir hayli bozdu. Türkiye’ye Batılı ülkelerinden gelecek oylar tehlikeye girdi

AKP Türk bayraklı işçiden korkuyor?

Ankara’da Toros Sokaktan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önüne kadar işçilerle yürüdüm. Sık sık “Türk-İş göreve, genel greve”sloganı attılar. “Üretimden gelen güçlerini”kullanacaklarını vurguladılar. “Türkiye’yi nasıl aydınlatıyorlarsa, tersini de yapmasını bildiklerini” söylediler. AKP’liler, Başbakanlıktan, Genel Merkez’deki odalardan ettikleri telefonlarda, “Yılanın başını küçükken ezin”talimatı veriyorlar. “Yeni bir Tekel işçileri olayı yaratmayın. Sakın çadır kurmalarına izin vermeyin” diyorlar. Ama uyarması bizden. Yatağan, Muğla halkı parti farkı gözetmeksizin birlik içinde. Tüm Türkiye onlarla beraber. En önemlisi de işçi kararlı!

İmam Hatiplerin misyonundan çıkarıp eğitimde yaygınlaştırılması sadece eğitim sistemimize değil, devletin geleceğine suikasttır. Evet İmam Hatipler bazılarının dediği

sonkibar@gmail.com

Erdoğan BM’yi de tehlikeye soktu

Son dönemlerde valiler işi iyice azıttı. AKP’lilikte, AKP il başkanları ile yarışıyorlar. Yatağan işçileriyle sohbet ettim. Yaşadıklarını anlattılar. Kamu görevlilerinin tavrını eleştirdiler. “Uşaklar efendilerinden daha zalimdir”sözünü hatırlattılar.

İşçi kararlı!

Örgüt hücreleri gibi

Sabahattin ÖNKİBAR

DIŞ POLİTİKA HATALARI, TOTALİTER REJİME DOĞRU GİDİŞ AKP’Yİ GERİDE BIRAKTI

Valiler AKP il başkanlarıyla yarışıyor

AKP iktidarında terör örgütlerinin dokunulmazlığı var. Güneydoğu’da, hatta İstanbul, Ankara, İzmir’de PKK bayrakları ve Apo posterleri ile eylemler yapılıyor. Hükümetten çıt yok. Güvenlik güçleri seyrediyor. Terör örgütü militanları silahları ile şehirlerde mitinglere katılıyor, herkes gözünü kapatıyor. Suriye sınırında da durum aynı. Terör örgütleri her türlü silah ve cephane ile cirit atıyor, güvenlik birimleri başını çeviriyor. Ama iş işçilerin hak aramasına, vatandaşın AKP’yi protestosuna geldi mi hepsinin gözü açılıyor. Nevruz’da Özelleştirme İdaresi Başkanlığının yan tarafında dev Öcalan posteri taşınmasına ses çıkarmayan Ankara Valiliği, Yatağan işçilerine aslan kesiliyor. Seçimlerde bayrak reklamlarıyla oy avcılığı yapan AKP, Türk bayrakları ile yürüyen, “Mustafa Kemal’in işçileriyiz” diyen Yatağan işçisinden korkuyor. AKP iktidarının gerçeği bu. Gerisi laf ü güzaf!

“İmam Hatipler bizim arka bahçemizdir” ifadesi kayıtlardadır. Dünyada hiçbir demokrasi devletin eğitim kurumunu siyasete ya da onun bir eğilimine bu şekilde peşkeş çekmez. Evet imam hatipler sistemsel olarak bugünkü konumu ya da algılanma biçimi ile ayrılıkçılık aracıdır. İmam Hatipler adı üstünde askeri liselerle harp okullarının subay yetiştirmesi misali imam yetiştirmek için kurulmuştur. Askeri liseliler nasıl sadece Harbiye’ye gidebiliyor ve doktor ya da baytar olamıyorsa imam hatipler de imamlık dışı bir mesleğe yönelemezler zira bu okulun kuruluş amacı bellidir.

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

İmam Hatip ve Cami eksenli ikinci paralel yapı

A

mbarlı Gümrüğü’nde geçen ay yapılan operasyonda, piyasa değeri 23 milyon TL olan kaçak saat ele geçirildi. Kaçakçıların gümrüğe bavul beyan ettikleri, durumdan şüphelenen görevlilerin aramasıyla ortaya çıkan olayın soruşurmasının Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütüldüğü öğrenildi. Bu arada İsviçre Başkonsolosu’nun da kaçak saatleri incelemek için gümrüğe gittiği öğrenildi.

Kaçakçılık x-ray’da ortaya çıktı Aydınlık’ın ulaştığı kaçakçılık olayı, akıllara durgunluk verdi. İstanbul’da saat kaçakçılığını organize eden bir firma Hong Kong’dan 6 bin 104 kg ağırlığındaki 600 kap bavul seti için Ambarlı Gümrüğü’nde işlem başlatır. Gümrükte,

14TR34310000109123 sayı tarihle tescil onaylı NTCT transit refakat belgesi ile Sarı Hat kriterleri uygulanarak işlemler tamamlanır. Konteynır tam Halkalı Gümrüğü’ne hareket edecekken, gümrükçüler firmanın diğer ithalat işlemlerinden de şüphelenerek Gümrük Kanunu’nun kendilerine vermiş olduğu yetki ve Gümrük Kanunu’nun 65. maddesi gereğince ikinci muayene yapmak ister.

Bu çerçevede firmanın konteynırları xray cihazına yönlendirilir. X-ray cihazında aşırı yoğunluk görülmesine üzerine eşyanın fiziki muayenesi yapılımkak için konteynerler açılır. Konteynerlerin içinden beyan edilen bavul setleri dışında 63 bin 106 adet tanınmış markaların saatleri ve çok sayıda muhtelif eşya ortaya çıkarılır. Olay üzerine yetkililer kaçakçılığa karışan kişilerle ilgili Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunur. Soruşturmanın Başsavcılıkça yürütüldüğü ve önümüzdeki günlerde iddianamesinin açıklanacağı öğrenildi.

Başkonsolos inceledi Aydınlık’ın edindiği bilgiye göre, dünyanın en ünlü saat üreticilerinin bulunduğu İsviçre’nin Başkonsolosu Monica Schmutz Kırgöz de olay üzerine Ambarlı Gümrüğü’ne gelerek, yetkililerden bilgi aldı. Başkonsolosun, yakalanan saatlerde inceleme yaptığı ve yetkililere kaçak saatlerin orjinale yakın olduğu bilgisini verdiği bildirildi.

ABD ve Fransız savaş gemileri Boğazlar’ımızı geçti

Çanakkale Boğazı’ndan geçiş yapan ABD Donanması’nın füze destroyeri “Donald Cook’ Karadeniz’e doğru yol aldı. ABD savaş gemisi Donald Cook ‘tan sonra bu kez de Fransız savaş gemisi 759 borda numaralı DUPUY DE LOME geçiş yaptı. ABD Donanması’na bağlı 75 borda numaralı füze destroyeri “Donald Cook’ dün sabah saat 07.00’de Ege Denizi’den Çanakkale Boğazı’na giriş yaptı. Türk Sahil Güvenlik Botu’nun eşlik ettiği gemi saat 08.00’de Çanakkale önlerine ulaştı. Ardından Nura Burnu’nu döndü. Savaş gemisinde askerlerin olduğu görüldü. Saat 09.30’da 36 millik boğaz geçişini tamamlayacak olan füze destroyeri “Donald Cook’un, Marmara Deniz’ne açılarak Karadeniz’e doğru yol alacağı öğrenildi. ABD Donanması’nın Kırım krizi yaşanmaya başladıktan sonra bu yıl Karadeniz’e 2. gemisini göndermiş oldu.


Hazırlayan: Şafak TERZİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ŞAM’IN ÖNEMLİ STRATEJİSTLERİNDEN YAZARIMIZ BESSAM ABU ABDULLAH, SEYMOUR HERSH’İN İDDİALARINI DEĞERLENDİRDİ:

Erdoğan ve KİMYASAL KATLİAM Erdoğan, kimyasal silah kullanıldığı zaman, zaten Erdoğan, MİT ve Jandarma’nın işin içinde olduğu net. Esad’ı devirmek isteyen ABD’nin, kayıtsız şartsız Esad’ı Ancak faturanın tümünü Erdoğan’a kesmek isteyenler sorumlu tutacağı ve Suriye’ye müdahale edeceği derin de kimyasal saldırı ve katliamdan büyük sorumluluk yanılgısı ve hatasına düşmüştür. Bu yanılgı ve Erdoğan’ı taşıyor. Ancak, bütün emareler bu işin sadece Erdoğan ve yönlendirmede Davutoğlu’nun rolü büyüktür. yakın çevresine muhakkak kesileceği yönünde.

D *Dr. Bessam ABU ADBULLAH

ört bakanın neden istifa ettiğini, oğlu Bilal’in neden rüşvet ile ilişkilendirildiğini, yığınla hukuksuzluk vakasını, kapıda bekleyen ekonomik krizi, Suriye ve bölgemizdeki terör ateşini ve keyfi yönetme iradesini sorgulamayan kitle, Erdoğan ile devam etmeyi yeğledi. Benden vazgeçerseniz dr.bessamabuabdullah@gmail.com imtiyaz ve kazanımlarınızdan olursunuz temasını işleyen Erdoğan ve şürekâları paralel yapı ve dış tehdit unsurları üzerinden Türkiye’yi yeniden tanzim ediyorlar.

Rus uydu görüntüleri açığa çıkarmıştı Türkiye halkının seçim hakkına müdahale etme gibi bir arzumuz olamaz. Lakin Türkiye’nin milli ve vatan maslahatlarına zarar veren müdahaleler söz konusu olduğunda Türk halkı lakayt davranma lüksüne sahip değildir. Erdoğan ve temsil ettiği zihniyeti sorgulamak zorundadır. Bu meselelerin başında 21 Ağustos 2013’te Şam Doğu Ğuta bölgesinde kullanılan ve onlarca çocuk ve sivili katleden kimyasal sârin gazı ile alakalıdır. Erdoğan-Davutoğlu rejiminin istismar ettiği bu vahşet, ABD’nin Suriye’ye saldırması, daha çok Suriyelinin katledilmesi ve daha çok tahribata sebebiyet vermesinin önünü açacaktı. Kimyasal saldırıdan Suriye devleti ve Başkanı Esad’ı sorumlu gösteren karanlık güçleri deşifre etmiştik. Aydınlık gazetesi bu olayın arkasında kimin olabileceğini ve hangi amaçla tertip edildiğini henüz ilk günden itibaren ortaya koymuştu. Bugün bu hakikat daha net görülmektedir. Mahalli kaynaklar ve olaya tanık olanların ifadeleri ile kimyasal saldırıyı terör grupların organize ettiğini paylaşmıştık. Rus uydu görüntüleri tedavüle sokulan yalanları yalanlayan nitelikteydi.

ğan’ın talimatı ile MİT ve Jandarma kuvvetlerinde güvenilir personele El-Nusra sorumluları ile birlikte sârin gazının elde edilmesi, transferi ve kullanımı için çalışmalar yaptığı, ABD istihbarat kurumları tarafından ABD Savunma Bakanlığına rapor edilmiştir. Tayyip Erdoğan

Hakan Fidan

Beyaz Saray’da hayal kırıklığı

John Kerry Barack Obama

Ahmet Davutoğlu Erdoğan-Hakan Fidan ve Davutoğlu’nun Mayıs 2013’teki Washington ziyareti tam bir hayal kırıklığı. Obama, kırmızı çizgiden bahseden MİT Müsteşarı Fidan’ın sözünü keserek: “Biliyoruz...!” diyor... Erdoğan söz alarak: “Sayın Başkan, Suriye kırmızı çizginizi çiğnedi” nakaratını tekrarlayınca, Obama MİT Müsteşarına hitaben: “Sizin Suriye’de radikal gruplarla ne yaptığınızı biliyoruz” diyor. (Sağda) Yandaş basın bu görüntüleri servis ederek Esad’ı suçlamıştı. yonun raporu. Suriye devletinin elinde olan ve BM Güvenlik Konseyini takdim ettiği terör grubu mensuplarının itirafları. En nihayet, Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’in 4 Nisan 2014’te konu ile alakalı kaleme aldığı detaylı araştırma ve analiz yazısı. Ortaya koyduğu verilerin askeri ve sivil istihbarat kaynakları tarafından servis edildiği aşikâr. ABD, Rus ve Suudi istihbaratın elinde daha çok bilgi, fotoğraf ve ses kaydının olduğu da gizli değil. Erdoğan, MİT ve Jandarma’nın işin içinde olduğu net. Ancak faturanın tümünü Erdoğan’a kesmek isteyenler de kimyasal saldırı ve katliamdan büyük sorumluluk taşıyor. Ancak, bütün emareler bu işin sadece Erdoğan ve yakın çevresine muhakkak kesileceği yönünde. Erdoğan’ın Suriye’ye dış müdahalenin gerekçelerini yaratmak istediği ve işgal arzuladığı Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığında patlayan dinleme skandalı ile daha net ortaya çıkmıştır.

Erdoğan’ı kimyasal silah tuzağına düşürdüler

personelinden elde edilmiştir. ABD kimyasal saldırı ile alakalı düzenlenen raporu tahrif etmeye çalışmıştır. İlk etapta Erdoğan’a kırmızı çizgimiz olan kimyasal silahların kullanımı çiğnenirse müdahale ederiz, itikadı verilmiştir. Saddam’ı Kuveyt tuzağına düşüren ABD, Erdoğan’ı da Kimyasal Silah tuzağına düşürmüştür. Başından itibaren Suriye’deki rejimi ve Esad’ı devirmek isteyen Erdoğan, dış müdahalenin ancak kimyasal bir saldırı söz konusu olduğunda gerçekleşeceğini biliyordu. Bundan dolayı kimyasal silah kullanımı fikrine sıcak bakmış ve yapılması için MİT ve Jandarmayı bunun için kullanmıştır. Erdoğan, kimyasal silah kullanıldığı zaman, zaten Esad’ı devirmek

Ahmet Davutoğlu

Tayyip Erdoğan

isteyen ABD’nin, kayıtsız şartsız Esad’ı sorumlu tutacağı ve Suriye’ye müdahale edeceği derin yanılgısı ve hatasına düşmüştür.

Davutoğlu’nun yıkıcı rolü Bu yanılgı ve Erdoğan’ı yönlendirmede Davutoğlu’nun rolü büyüktür. Davutoğlu, Erdoğan’ı Kimyasal saldırı, işkence fotoğrafları, “Suriye’de savaşı kazanıyoruz” “ABD ve dış müdahale için şartlar olgun ve hazır” telkinleri ile Erdoğan’ı Suriye bataklığında tutan isimlerin başında gelmektedir. ABD Devlet Başkanı Nixon’u Vietnam da satan, Vietnam yenilgisi ve savaşın sorumlusu olarak gösteren, Watergate skandalında Nixon’u yalnız bırakan onun Dışişleri Bakanı Yahudi-Siyonist Kissinger misalidir. 21 Ağustos 2013’te ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve Genel Kurmay Başkanı Martin Dempsey için hazırlan çok özel bir raporda, Suriye ordusunun ilerleme kaydettiği ve silahlı grupların gerilediği, bundan dolayı ABD’nin müdahalesi için Erdoğan’ın ne pahasına olursa olsun muhakkak bir gerekçe hazırlama peşinde olduğu, rapor edilmiştir. 2013’ün baharında, Erdo-

ABD’nin harekete geçmediğini gören Erdoğan yanına Davutoğlu ve Hakan Fidan’ı alarak Obama’yı ziyaret etmiştir. İlk görüşme ve Beyaz Saray’ın bahçesinde yapılan basın açıklaması Erdoğan’da büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Hersh, o akşam Erdoğan’ın onuruna verilen yemekte, Erdoğan’ın Obama’ya Suriye’nin ABD’nin kırmızı çizgisini çiğnediğini Hakan Fidan’ın konu ile alakalı kendisine daha ayrıntılı açıklama yapacağını söyleyince, Obama MİT Müsteşarı’nın sözünü keserek: “Biz biliyoruz...!” demiştir. Erdoğan tekrar söz alarak: “Sayın Başkan, Suriye kırmızı çizginizi çiğnedi” nakaratını tekrarlayınca, Obama MİT Müsteşarına hitaben: “Sizin Suriye’de radikal gruplarla ne yaptığınızı biliyoruz” demiştir. Hersh, Suriye’de onlarca masum çocuk ve sivili katleden sarin gazının terör grupları tarafından yapıldığı ve terör gruplarına bu gazı MİT ve Jandarmanın Türkiye üzerinden ulaştırdığını belgeleyen kanıtlara sahip olduğunu iddia etmektedir. Hersh’e binaen, Erdoğan’ın başında bu kadar bela varken en tehlikeli meydan okumanın, Suriye ordusu önünde ezilen yüzlerce teröristin Türkiye topraklarına girdiklerinde olacağını söylemektedir. Erdoğan “zararın neresinden dönülürse kardır” ve “donu ile inatlaşan donuna eder” atasözlerine kulak vermesi elzemdir. Türk halkının Türkiye’nin ulvi menfaatlerine zarar veren Erdoğan ve şürekâsına bunu hatırlatması tarihi bir görevdir.

BM raporunda mevcut olan yığınla soru. Kimyasal saldırıyı tahkik etmekle görevli komis-

Somut verilere ve yaşadığımız sürecin ortaya koyduğu gerçekler ile Seymour Hersh’in özetlediği şudur: Elimde mevcut olan bilgiler belgeye dayalı olup yüksek rütbeli siyasi, askeri ve güvenlik

AKPM, Rusya’nın oy hakkını askıya aldı

‘ABD Doğu Avrupa’ya asker gönderebilir’

Sorumluluğu sadece Erdoğan’a yakınlar da suçlu

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla 1996’da kuruluşa katılırken bulunduğu taahhütleri çiğnediğine karar verdi. Bu sebeple Rus delegelerin oy haklarının askıya alındığı, seçim gözlemci heyetlerine katılımının durdurulduğu belirtildi. 145’e karşı 21 oyla alınan karar, 2015 yılı ortasına kadar geçerli olacak.

Bolivya, ABD USAID’i sınırdışı etti

Bolivya Devlet Başkanı Morales, ABD’nin Uluslararası Kalkınma Örgütü USAİD’i sınır dışı etme kararı aldığını duyurdu. Morales, bu kararı almalarındaki sebebin, USAID aracılığıyla ABD’nin Bolivya’nın içişlerine karışmaya çalışmasının olduğunu ifade ediyor. Morales, kuruluşun Bolivya halkının aleyhinde çalışmalar yürüttüğünü söyleyerek, halkının onurunu koruduklarını söyledi.

USAID’in Roma kurdundan farklı olarak mafya ve terörü beslediği belirtiliyor.

Philip Breedlove

Erdoğan’ın Suriye’ye dış müdahalenin gerekçelerini yaratmak istediği ve işgal arzuladığı Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığında patlayan dinleme skandalı ile daha net ortaya çıkmıştır.

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı Philip Breedlove, ABD askerlerinin Ukrayna sınırındaki Rus ordusuna karşı önlem olarak Doğu Avrupa’ya konuşlandırılabileceğini söyledi. Ukrayna sınırı yakınlarındaki yaklaşık 40 bin Rus askerinin tehdit oluşturduğunu belirten General Philip Breedlove, Doğu Avrupa’daki NATO müttefiklerine ABD askeri konuşlandırılabileceğini söyledi.

Breedlove, Rus ordusunun Ukrayna’ya gözdağı vermek, ilhak ettikleri Kırım ile bir köprü oluşturmak ya da Ukrayna’nın doğusunu işgal etmek gibi denemelerde bulunabileceğini söyledi. “Halihazırda en doğudaki müttefiklerimize garanti sağlamak için karadan, havadan ve denizden alınacak önlemler paketi üzerinde çalışıyoruz. Planı gelecek haftadan önce tamamlayıp sunmaya çalışıyoruz” dedi. NATO üyesi ülkelerin dışişleri bakanları, Rusya’ya karşı adımlar

‘Uçak kaçırıldı, rehineler Pakistan’da’ Rusya medyası, 32 gündür kayıp Malezya Havayolları’na ait yolcu uçağının kaçırıldığı ve rehinelerin Pakistan’da yerin altında tutulduğunu ileri sürdü. Rusya’nın Sesi radyosunun haberine göre, Rusya istihbarat servisinden otorite sahibi bir kaynak, “Moskovskiy Komsomolets” gazetesine demecinde, Malezya Havayolları’na ait Boeing 777 tipi yolcu uçağının ‘’Hiç’’ lakaplı bir adam tarafından kaçırıldığını iddia etti. Diğer bazı ülkelerin istihbaratlarının da aynı görüşte olduğunu belirtti. Radyonun haberinde, adının açıklanmasını istemeyen aynı kaynak, Boeing pilotlarını, içinde toplam

239 kişinin bulunduğu Malaysia Airlines (Malezya Havayoları) şirketine ait MH-370 sefer sayılı uçağı kaçırmaya zorlayan kişinin adının Hiç (lakap) olduğunu, suç ortakları hakkında henüz hiçbir şey bilinmediğini iddia etti. Söz konusu kaynak, “Boeing-777’de bulunan 20 Asyalı özel uzman daha mart ayında Pakistan’daki yeraltı sığınaklardan birine götürüldü. Uzman rehineler arasında bir Japon var. Uçak yolcuları hâli hazırda sağ salim ve Afganistan’ın Kandahar şehrinin güneydoğusunda dağlık bir bölgede bulunuyorlar. Bazı ülkelerin is-

tihbaratları da aynı görüşte.’’ dedi. 8 Mart’ta Kuala Lumpur’dan Pekin’e giderken radardan kaybolan ve 32 gündür haber alınamayan Malezya Havayolları’na ait MH370 sefer sayılı uçağını arama çalışmaları sürüyor. Ancak tüm arama çalışmalarına rağmen uçağın enkazı yada kara kutusuna ait net bir bulgu bulunmuş değil.

* Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Çeviren: Prof. Dr. Mehmet Yuva

atması için Breedlove’a gelecek haftaya kadar süre tanımıştı. Rusya’nın Ukrayna sınırına askerlerinin yanı sıra sahra hastaneleri, haberleşme birimleri, savaş uçakları, helikopterler ve ağır silahlar da konuşlandırdığını söyleyen Breedlove, “Bence bu, çeşitli muharip sınıflardan oluşan bir ordu. Bir başka deyişle bölgede kendisine verilecek askeri görevleri yerine getirmek için gerekli tüm tedariklere sahip bir Rus ordusu var” diye konuştu.

Prof. Dr. Semih

KORAY

ksemih@bilkent.edu.tr

Ağır top mu, hafif top mu? Yoksa?

Ç

apları aynı olan iki toptan birinin kütlesi, diğerinin iki katı olsun. Her ikisi de aynı anda ve aynı yükseklikten bırakıldıklarında, hangisi daha çabuk yere düşer? Bu soru, “(a) kütlesi büyük olan, (b) kütlesi küçük olan, (c) ikisi de aynı anda düşer” seçenekleriyle bir sormacada yer alsa, sonuç acaba ne olur? Sormacayı uygulamadan, sonucunu kesin olarak “bilmemize” olanak yoktur. Ama diyelim ki, sonuç ne olursa olsun, çoğunluğun desteğini alan seçeneği “doğru” kılan “fizik kurallarını” uygulamaya karar verdik. İşte o zaman ciddi bir olasılıkla uçaklarımız düşer, bina ve köprülerimiz çöker, o “fizik” kurallarına dayanan hiçbir işimiz rast gitmez.

‘Kadrolu münazaralar’da ne olur? Sormacayı hemen uygulamak yerine, halkı “aydınlatmak” amacıyla, önce bir süreliğine ekranlarda yer alan “kadrolu münazara”ların konusu yaptığımızı düşünelim. Kimi münazaracılar, kütlesi büyük olan topun daha büyük bir çekime maruz kalacağından yere daha çabuk düşeceğini söylerken, diğerleri de, hafif bir şey ağır bir şeyden daha kolay hareket ettirilebileceği için, doğru yanıtın “hafif top” olduğunu ileri sürebilir. “Her iki top da aynı anda düşebilir” diyen çıkarsa, diğerleri “ağırla hafif bir olur mu?” diye buna şiddetle karşı çıkar. Bazı izleyiciler, internette Galile’ye erişim engellenmemişse, Galile’nin bu konuda bir deney yapmış olduğunu keşfedip, doğru yanıtı ondan öğrenmeye çalışabilir. Bazıları, doğru yanıtın “duruma bağlı” olacağını ileri sürerek, kendilerini her ihtimale karşı koruma altına alacak esnek bir konumu tercih edebilir. Tartışma “derinleştikçe”, önce her seçeneğe duyulan “saygı” ilan edildikten sonra, “hafif seçeneğini savunmanın yine de hafifmeşreplik olduğu” ya da “küreselleşmeyle girdiğimiz hız çağında artık ağır olanlara molla denmediği” türünden yaratıcı gerekçeler ileri sürülmeye başlanabilir. Kimileri, fiziğin “tüketim hayatında” gerekmediği için ortaöğretim müfredatından büyük ölçüde çıkarılmış olmasına hayıflanırken, diğerleri üniversite giriş sınavlarında fizik sorularına zaten ezici bir çoğunlukla yanlış yanıt verildiğinden yakınabilir.

Bilimde seçim olmaz Bilimde doğrular seçimle belirlenmez. Toplumsal gelişme nesnel bir yasalılığı içermese, toplumbilim de olmazdı. O zaman toplumsal olarak neyin ileri neyin geri olduğu da, seçimin değil bilimin konusudur. Hangi iradenin milletin gelişmesinin önünü açıp, hangisinin onu yıkıma sürükleyeceği, ancak nesnel bir çözümlemeyle belirlenebilir. Ama milletin önünü açacak toplumsal irade, kendiliğinden oluşmaz. O iradenin yolu açmaya yetecek bir toplumsal güç olarak tecelli etmesi, mücadelenin konusudur. Kuşkusuz seçimler de, bu mücadelenin önemli bir parçasıdır. Ama seçimlerde, milletin mevcut konumunu veri olarak alıp, kendi siyasal konuşlanmasını oyunu en çoklaştırmak amacıyla bu konuma uydurmak, mevcut konumu pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Oysa ihtiyaç, mevcut konumun dönüştürülmesinedir. Milletin öncülerine düşen görev, “sormacadaki doğru seçenek” etrafında güç toplamaktır. Doğru seçenek de, olgulara dayanarak ve bilimin yol göstericiliğinde belirlenir. Sahi nedir doğru seçenek? Ağır top mu, hafif top mu, yoksa?

BAŞSAĞLIĞI

BAŞSAĞLIĞI

Eski Ataşehir İlçe Başkanımız

Eski İlçe Başkanımız

Kasım Yeşilkaya’nın ağabeyi

Kasım Yeşilkaya’nın ağabeyi

ŞEVKET YEŞİLKAYA’yı

ŞEVKET YEŞİLKAYA’yı

kaybettik.

kaybettik.

Yeşilkaya ailesinin ve

Kasım hocamızın,

yakınlarının acılarını paylaşır

Yeşilkaya ailesinin ve

başsağlığı dileriz.

yakınlarının acılarını paylaşır başsağlığı dileriz.

Osman Bilge Kuruca İşçi Partisi İstanbul İl Başkanlığı

AVRASYA SEÇENEĞİ

11 NİSAN 2014 CUMA

İşçi Partisi Ataşehir İlçe Örgütü


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Yıl. 94 Sayı. 2343

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi

Kakuro 2

Kare

Önder Öztürk Dünya Şafak Terzi Erdem Atay Emek Esin Turhan Toplum Özlem Konur Usta Cansu Yiğit Spor Anıl Budak Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Gece Haber Müdür Osman Erbil

Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım Dağıtım Md. Cumali Karagöllü

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Yanıltarak veya yıldırarak bir işten vazgeçirmek için takınılan aldatıcı tavır, veya söylenen asılsız tehdit - Tazelik, körpelik 2. Köklü, kesin - Henüz 3. Argoda “esrar” - Söz - Ata 4. Yumuşak ve yağlı bir toprak türü Ambalajda kullanılan, koyu renkli ve sağlam bir kağıt türü - Boru sesi 5. Bozulmuş veya eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır bir duruma sokmak, tamir etmek Ters, huysuz 6. Allah’tan hayır dileme - Belli bir anlamı olan iz, işaret - Oy 7. Üzüm - İşaret olarak veya çeşitli amaçlarla kullanılan küçük bayrak 8. Japonya’da bir şehir - Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan canlı 9. Kurşun’un simgesi - Gelir - Engel 10. Çıplak - Kökboyası 11. Bozma, bozukluk, eksiklik Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren araç - Sodyum’un simgesi 12. Efsanevi bir masal kuşu - Hileci Yukarıdan aşağıya 1. Bir sebze - Fiyat, kıymet 2. Eskiden İtalya’da yaşayan Latiumlar’dan olan kimse - Sert ve

gönül kırıcı olan, kaba 3. Karaciğerin salgıladığı sindirime yardımcı bir salgı, safra Tavuğun Y biçimindeki kemiğiyle oynanan iddialı bir oyun türü Başlangıçta yer alan 4. Bir hayvan - Dört mısralı bir divan edebiyatı şiiri türü, dördül Sümerler’de su tanrısı 5. Üzerinde açılan yuvalara altın, gümüş, sedef gibi süs maddeleri kakılıp oturtularak yapılmış olan Hükümdar 6. Kendisini olduğundan büyük gösterip böbürlenme - Etkin, aktif 7. Arnavutluk’un plakası - Akıllı - Kar fırtınası 8. Kaliforniyum’un simgesi Soğurma, emme - Bir uyarı aracı 9. Sanki, hemen hemen - Bir fikri savunmak veya desteklemek amacıyla yazılan gazete veya dergi yazısı 10. Motor güç birimi - Küçük tuzlu bisküvi 11. “Fena değil” anlamında bir söz Türk Standartları Enstitüsü (kısa) - Yunanistan’ ın başkenti 12. Bir şeye veya bir kimseye bağlı olma, bağımlılık, bağlılık İstemiyormuş gibi görünerek ilgi toplamayı amaçlayan davranış, cilve, işve

Soldan sağa 1 Dişçi kerpeteni 6 Merkür 11 Süresi uzatılan 13 Sınır nişanı 14 Habeş soylusu 15 Bir gemiye veya kıyıya göre açık deniz tarafı 17 Bir armut cinsi 19 Nehir 21 Büyük fare 23 Bir dağ konutu türü 25 Nikel’in simgesi 26 Tarım 28 Grönland’ın başkenti 30 Aktinyum’un simgesi 31 Lübnan (kısa) 32 İnci 34 Eski toplarda kullanılan, mermi ve demir parçaları taşıyan silindir biçiminde kap 37 Yemin 39 İlave 40 Bir göreve getirilme 42 Üflemeli 45 İsviçre’de bir nehir 47 Karakter 48 Kertenkele derisi 50 Vietnam (kısa) 51 Yok etme, yok olma 52 Bilgi ve kültür Yukarıdan aşağıya 1 “Albrecht …” (Alman ressam ve

gravürcü) 2 Üye 3 Ortalama 4 Mayotte (kısa) 5 Erek 6 Muğla’nın bir ilçesi 7 Çıplak ve zayıf 8 Sakağı 9 İridyum’un simgesi 10 Soruşturma 12 Eyere alıştırılmamış binek hayvanı 16 Bir süs taşı 18 İnce softan yapılan bir tür cüppe 20 Mezopotamya panteonunda tüm tanrıların babası ve kralı olan gök tanrısı 22 Oldukça az 24 Bir spor dalı 27 Yiğit 29 İlave 30 Erozyon 33 Bir göz rengi 35 Gönenç 36 İnleme, inilti 38 Satürn’ün bir uydusu 41 Sarhoş bağırması 43 Otlar 44 El Salvador (kısa) 46 Burun 49 Bir haber ajansı


11 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Ercan DOLAPÇI

Fehmi Koru: ‘Dinlemelerin kaynağı ABD’

GAZETECİLERİ KORUMA KOMİTESİ (CPJ)’NİN ERDOĞAN’A MEKTUBU:

‘Baskılara son verin’

C

Washington büyükelçiliğine fakslanan mektupta ‘Türkiye’nin gerçek demokrasiyi ifade eden ilke ve uygulamalardan uzaklaşan bir ülke olarak eleştirildiği’ vurgulandı

G

azetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup göndererek Türkiye’de bağımsız medyanın sınırlanmasına yönelik atılan adımlardan endişe duyduğunu ifade etti. Türkiye’nin Washington büyükelçiliğine fakslanan 9 Nisan tarihli mektupta, yakın geçmişte bölgede model olarak gösterilen Türkiye’nin bugün “gerçek demokrasiyi ifade eden ilke ve uygulamalardan uzaklaşan bir ülke olarak eleştirildiği” vurgulandı.

sini ve internete sınırlama getirilmesini de eleştirdi. CPJ başkanı Joel Simon imzalı mektupta, “Yolsuzluk ve gizli bilgilerin sızdırılması her hükümet açısından zorluk içermekle birlikte, sızan bilgilere yönelik haber yapan medya ve gazetecilerin, -ki bu onların işidir- peşine düşmek demokrasiye ve ulusal güvenliğe hizmet etmez” denildi.

CPJ, basının zaten ağır baskı altında olduğu Türkiye’de hükümet yetkililerinin gizlice dinlenen konuşmalarının internete düşmesi üzerine Twitter ve YouTube erişimlerinin engellenme-

‘Otoriter yolda ilerliyor’ Son dönemlerde medyaya yönelik baskılardan örnekler sı-

ralanan mektupta, bu önlemlerin, gazetecilerin hapsedilmesi, protestolara yer veren basına karşı şiddet uygulanması, muhalif gazetecilerin işten atılmasının Türk demokrasisi açısından geri bir adım olduğu ve Türkiye’nin otoriter bir yolda ilerlediği yönündeki uluslararası algıyı desteklediği kaydedildi. Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkelerine ve İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına tabi olduğu belirtilen mektupta,

H

ürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, ‘yazılarına son verildi’ söylentileri üzerine dün köşesinden cevap verdi. Özdil, kısa yazısında, “Tatilde değildim. Klavyeye kedi kaçtı. Yayını kestim.Yarın başlıyoruz” dedi. Özdil 30 Mart yerel seçimlerinden sonra 1 ve 2 Nisan’da yazı yazmış, sonra ara vermişti. Bu ara verme ‘zorunlu izne gönderildi’ söylentilerine neden olmuştu. Hürriyet Gazetesi ise söylentiler üzerine 5 Nisan’da yaptığı açıklamada “Yılmaz Özdil, iznini tamamladıktan sonra gelecek hafta yazılarına başlayacaktır” demişti.

Tesadüf olacak, yazarımız Sebahattin Önkibar da dünkü yazısında ‘Yılmaz Özdil’i diyet mi verdiler?’ Özdil’in yazı yazmamasına değinmiş ve “Yılmaz Özdil bir sene içinde sekizinci defa izne çıkarılınca bu sütunda kovuldu mu diye sormuştum. Ertesi gün Hürriyet Gazetesi, ne kovulması izinde diye açıklama yapmıştı. Derken sevgili Yılmaz yine izne çıkarıldı. Bizim meslekte senelik izin bir, bilemedin ikiyi geçmez ama Yılmaz Özdil için galiba bu dokuzuncu oluyor. Benim Doğan Grubunda çalıştığım dönemde böyle bir şey yoktu. Ancak kimileri bu sefer bu izin başka demeye başladılar. İddia-

Milliyet gazetesi yazarı Melih Aşık, hafta sonuna kadar izinde olduğunu yazdı. Aşık dünkü “Federasyona giriş” başlıklı yazısının sonuna şu notu düştü: “Sayın Okurlar. Hafta sonuna kadar izin rica ediyoruz... İzninizle.”

Federasyona giriş Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Bülent Serim’in Türkiye’nin yarınıyla ilgili görüşlerini dün aktarmıştık. Serim Odatv’deki yazısında “Bütünşehir yasası”na da dikkati çekiyor... Bu yasa çıkarken CHP’li ve MHP’li milletvekilleri epey itirazda bulundular. Bu yasanın federasyona hazırlık olduğunu anlatmaya çalıştılar. Ama sesleri duyulmadı. Bunun bir sebebi de Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuya ilgi duymaması oldu. Bir kısmı yürürlüğe giren, bir kısmı da ilerde yürürlüğe girecek olan bu yasa ile ilgili olarak Bülent Serim diyor ki: - Bütünşehir yasasıyla, merkezi yönetimin temsilcisi

lara göre, Doğan Grubu 28 Şubat soruşturmasının medya ayağına girilmemesi için Yılmaz’ı diyet olarak vermişmiş! Yakıştırmadır, inanmam... Aydın Bey her şeye rağmen merkez medyanın en dik duran ismidir... Hürriyet’ten yeni açıklama bekliyoruz” demişti.

Laikliğin yeni bir türü...

İ

lahiyatçı Prof. İlhami Güler, laikliğin yeni bir türünü düşünmek gerektiğini söylüyor. Siyasette “dini değer, sembol ve kişilere aleni atıf yapılmamalıdır” diye yazıyor. Değerli bir düşünür olan Güler’in bu yazısı Star gazetesinin “Açık Görüş” ekinde yayınlandı. Daha çok cemaati eleştiriyor. Dini değerleri kullanarak siyaset yapmanın yanlışlığını anlattığı için iktidara yönelik eleştirileri de var. Din temelli siyasi mücadelelerin tarihte nelere yol açtığını hatırlatan Prof. Güler, son particemaat kavgasının “bizi laikliğin yeni bir türünü kendi maslahatımız açısından tekrar düşünmeye zorunlu kıldığını” belirtiyor. Daha önce de değerli yazar Sibel Eraslan, yine Star’da, parti-cemaat çatışmasını analiz eden makalesinde, “neredeyse laiklik işte bunun için gerekirmiş diyecek noktaya geldik” diye yazmıştı.

Kin, nefret, şiddet Hemen lehinde veya aleyhinde tavır almadan önce “Niye?” diye düşünmeliyiz. Niye “laikliğin yeni bir türü”, yani bana göre

liberal bir laiklik lazım?... Ve niye siyasette din temelli siyasi kavgalardan sakınmak gerekir? Evvela radikal ve baskıcı bir laikliğin nasıl toplumsal çalkantılara yol açtığını hem kendi tarihimizden hem Fransız tarihinden biliyoruz. Dini söylemle siyaset yapılmasına gelince... Prof. Güler “tarih boyu toplumlara musallat olmuş dinden kaynaklanabilecek totalitarizm, fanatizm ve bağnazlıkları” hatırlatıyor. Din üzerinden siyasi kavga yapmanın, İslam’daki af, merhamet, sabır, hakkaniyet gibi değerleri unutturduğunu, “kin, nefret, şiddet, iftira, dogmatizm ve bağnazlıkları güçlendirdiğini” söylüyor. Yaşanan da bu değil mi? Hiç “af, merhamet, sabır, hakkaniyet” değerlerini işitiyor muyuz? Müzakere toplantıları olması gereken parti grupları bile öfke gösterilerine döndü.

Geriye ne kaldı? Örnekleri az değildir; dinsel ya da etnik kimliklerin öfkesiyle siyasi husumetler birleştiğinde, büyük

“fakat hükümetinizin aldığı birçok önlem ve yaptığı yasalar bu sorumlulukları ihlal etmiştir” denildi. Son aylarda basın özgürlüğü ihlallerinin arttığı ve Türkiye’de medya ortamının giderek daha baskıcı bir hal aldığı vurgulandı. CPJ, hükümeti, basın özgürlüğünü engelleyen önlem ve yasaları kaldırmaya, YouTube üzerindeki yasağa ve sosyal medyayı sınırlama çabalarına, gazeteciler üzerindeki baskıya ve basına karşı kullanılan saldırgan dile son vermeye çağırdı.

NN Türk’te Aslı Aydıntaşbaş’ın Karşı Gündem programında konuğu olan Star gazetesi yazarı Fehmi Koru, 17 Aralık’tan sonra internete düşen tapelerin ve ses kayıtlarının kaynağına ilişkin açıklamalarda bulundu. Koru, son dönemde ortaya saçılan ses kayıtlarının ABD’nin dinlemeleri ile elde edildiğini ileri sürdü. Dinlemelere ilişkin olarak Koru, Aydıntaşbaş’a şunları söyledi: Dinleme konusunda şunu söyleyeyim. Snowden açıkladı ABD tüm dünyayı dinlemiş. Ama bir ülkeyi son üç yıl içinde herşeyiyle dinlemişler. Tüm telefon konuşmalarını, tüm internet yazışmalarınız.. Merkel’i dinlediğini biliyoruz mesela. Brezilya cumhurbaşkanını dinlemişler biliyoruz. Bizde kimlerin dinlendiğini bilmiyoruz... O ülkenin hangisi olduğunu bilmiyoruz. Ama ben o ülkenin Türkiye olduğuna inanıyorum. Liderleri de dinlediler. En önemli konuşmaları da dinlediler. Şu ortalığa saçılan tapelerin, ses kayıtlarının yerli olmadığını savunuyordum. Ben Amerikalıların dinlediği kanaatindeyim.

Fethullah Gülen, 1500 gazeteciye dava açmış!

Melih Aşık da izne ayrıldı

Özdil bugün yazacak!

kavgalar çıkıyor. 1970’lerde sağ-sol diye kutuplaşıp birbirimizi öldürdük. O kavgalardan geriye fikir diTaha AKYOL yebileceğimiz ne kaldı?! Batı’da liberal, muhafazakâr ve sol partilerin ardında asırlara uzanan büyük felsefi birikimler vardır. Sözcülerini dinleyip yazarlarını okuduğunuzda bu derinliği, bu kaliteyi görürsünüz. Bugün öfkeyle kavga eden kalemşorlarımızdan genç nesillere ne kalacak?! Tarihte Sünni mezhepler arasında bile kanlı kavgalar oldu; mezheplerini kabile ruhuyla algıladıkları için. Aidiyet duygusunun bağnazlık, siyasi rekabetin de kavga haline gelmesinin acı ve kanlı tecrübelerinden artık ders almış olmamız gerekmiyor mu? Kılıçdaroğlu’na yapılan çirkin saldırı, kutuplaşmanın nelere yol açabileceği konusunda bizi derinden derine düşündürmelidir.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Saldırganı içeriye hangi AKP’li soktu Bir kadın okur diyor ki: “Ben Kılıçdaroğlu’na saldırı yapılmadan biraz önce bir milletvekili ile görüşmek üzere yeni odalarının bulunduğu binaya gitmek istedim. Adımı yazdıramadım; sistem bir hatadan dolayı girmedi. Güvenlik görevlisi, milletvekilinin sekreterini aradı ve “Birisi gelsin misafirinizi alsın” dedi. Milletvekiline haber verdiler, o da sekreterini gönderdi, kapıdan beni teslim aldı... Yani

orada kimse elini kolunu sallayarak istediği yere gidemiyor. Daha önce de Meclis’e gittim, bu işler çok sıkı... Kılıçdaroğlu’na saldıran kişi de öyle elini kolunu sallayarak girmemiştir oraya, mutlaka birisi yardım etmiştir. Bu milletvekili de olur. AKP üyesi olduğu açıklandığına göre kendisini hangi milletvekili içeri sokmuştur. AKP bu sorunun yanıtını nasıl verecektir?” Yalçın Bayer-Hürriyet

Gül’ün en çok nesini seviyorlar? Gül üzerinden nifak çıkartmayı deneyecekler. Çünkü hep denediler, ve hiç vazgeçmeyecekler. Daha evvel söylemiştim ya, sadece ve sadece Gül’ün Erdoğan’a karşı çıkma ihtimalini seviyorlar. Yoksa Gül’ü de hiç sevmiyorlar. İçlerinden çok önemli bir isim bundan 3 yıl önce,

Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak Gazetesi’nde Yasin Doğan imzasıyla kaleme aldığı yazısında Fethullah Gülen’in medya mensuplarına açtığı davaları ele aldı. Yasin Doğan’ın yazısının ilgili bölümü şöyle: “Hatırlanırsa bir ara Başbakan Erdoğan’ın açtığı davalar çok konu olmuş ve haksız bir şekilde ‘tahammülsüzlük göstergesi’ olarak yaftalanmıştı. Şimdilerde bunu çok aşan bir durum yaşanıyor. Bugün çıkan gazete ve köşeyazılarından sonra sayısı artmış mıdır bilinmez ama dün itibariyle Fethullah Gülen’in açtığı dava sayısının 1.500 civarında olduğu söyleniyor. Hoşgörü söylemiyle dava sayısı arasında büyük bir tenakuz görünüyor. Neredeyse muhafazakar camianın gazetelerinden mahkemeye verilmeyen kalmamış. Özellikle paralel yapıya yönelik her eleştiriyi sahiplenmek ve üzerine almak ayrıca manidar bir durumdur. Bunu da milletimizin takdirine havale ediyoruz.”

valinin yetkisi çok azaltılmış; İl genel meclisleri kapatılmış; Belediye meclisleri tek yetkili kılınmış; Belediye sınırları il sınırlarına çıkarılmış; Merkezi idarenin illerdeki gücü kırılarak üniter devlet yapısı sonlandırılmış; Seçilmiş belediye başkanlarının yetkileri tüm ili kapsayacak biçimde artırılmış, Merkezi yönetimin gücü yerel yönetime devredilmiş; “Kürt Açılımı” kapsamında federasyon yapılanmasına, kanton oluşumuna kapı aralanmıştır. Bülent Serim devam ediyor: - Anayasa’ya aykırı biçimde, bir yetki yasasına dayanılarak, kanun hükmünde kararnamelerle bakanlıkların tümü yeniden yapılandırılmıştır. Bu düzenlemede “Başkanlık” sistemi ve “Kürt açılımı” da gözetilmiştir...

Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı hakkında, ‘İngilizlerin adamı’ demişti. O kadar yakışıksız ihsaslarda bulunmuştu ki, ‘İngiliz casusu’ demesine ramak kalmıştı. Kim mi? Cumartesiyi bekleyin, belgesiyle açıklayacağım. Salih Tuna- Yeni Şafak

Foto muhabiri Kerim Ökten yıldırım kurbanı EPA Ajansı’nın dünyaca ünlü Türk foto muhabiri Kerim Ökten, Çanakkale’de motorsikletine düşen yıldırım sonucu yaşamını yitirdi. 42 yaşındaki Ökten, Çanakkale’den Ezine’ye doğru giderken kullandığı motosikletine ilçe girişinde yıldırım düştü. 112 Acil sağlık ekiplerince Ezine Devlet Hastanesi’ne götürülen Ökten, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. İngiltere’den bir ay önce İstanbul’a dönen ve EPA Türkiye Temsilcisi olarak mesleğine devam eden Ökten’in, Çanakkale’nin Bozcaada İlçesi’ndeki yazlıklarında kalan eşi Aybüke Ökten’in yanına gitmek için yola çıktığı belirtildi. Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) yaptığı açıklamada Kerim Şevket Ökten’in ölümünden büyük üzüntü duyulduğunu belirterek, “Ailesi,yakınları ve basın camiamıza başsağlığı diliyoruz” denildi. Kerim Ökten’in Gezi olayları sırasında Taksim’de çektiği bu kare 2013 yılının fotoğrafları arasına girmiş ve yurtdışında bir çok saygın gazetede yer almıştı.

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 12.00 Haber Masası 14.00 Püf Noktası

10.37 Cüneyt Akman ile Ekonomi 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi Piyasalar Kapanıyor 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Rota 21.00 En Ana Haber 22.00 Ezberbozanlar

10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Rota 13.00 Haber 13 13.00 Türk Filmi 14.00 Yabancı Dizi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Törenin Türküsü 21.00 Açık Tribün 22.00 Gündem Ehl-i Beyt 00.00 Keyifli Sabahar

10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi’de Bu Hafta 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 20.45 Spor Saati 21.30 Bekleme Odası 23.30 Ata’nın Mirası

09.00 Parametre 10.00 Haber 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Ana Haber 19.30 Habere Dair 20.45 Eğrisi Doğrusu 22.15 Baştan Sona

11.00 Haber Merkezi 12.20 Ekonomi 12.30 Spor Aktüel 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 15.25 Dünya Bülteni 16.00 Günün İçinden 16.20 Dünya Bülteni 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 Ana Haber 21.10 Tadı Damadığında

06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Yalan Dünya 23.15 Beyaz Show

06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.30 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Ana Haber 20.00 Medcezir 23.30 Dizi

08.30 Show Dünyası 09.15 Pepee 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Misafir Ol Bana 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.30 Show Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Dila Hanım 23.15 Makina Kafa

07.00 Gülhan’ın Galaksi

07.00 Kahvaltı Haberleri 08.30 Nihat Hatipoğlu Sorularınızı Cevaplıyor 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Huzur Sokağı 22.30 Kara Para Aşk

10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 12.40 İyi Şeyler 13.00 Haber 13.25 Elde Var Hayat 14.55 Aileler Yarışıyor 16.35 İyi Şeyler 17.00 Seksenler 19.00 Haber 19.55 Böyle Bitmesin 22.40 Gönül Hırsızı 00.35 Film: Üç Renk: Kırmızı

12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 14.00 Haber 14.35 Gündem 15.30 Haber Özet 15.35 Sadece Sinema 16.10 Türkiye Ajansı 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Yol Arkadaşım

10.45 Ekonomide Görünüm 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 16.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.30 Özel Dosya 23.00 Gece Bülteni

09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Analiz

10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 17.30 Piyasaya Bakış 18.00 Back at the Barnyard 19.00 The Big Bang Theory 20.00 Believe 21.00 Revolution 22.00 Film: Polytechnifue

10.00 The Wedding Band 11.00 The Newsroom 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 14.00 The Wedding Band 15.00 The Newsroom 17.00 Cleveland Ateşi 19.00 The Newsroom 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show 23.00 Treme

06.45 İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Karagül 23.45 Dizi

09.10 Annem 11.00 Kavak Yelleri 13.00 Menekşe ile Halil 15.00 Hanımın Çiftliği 16.40 Music Box 17.15 Yeşil Öyküler 18.15 Donanım Haber 19.10 BKM Mutfak 19.30 Film: Yeniden Başlamak 21.30 Film: Savaş Günahları 23.30 Ah Biz Kadınlar

Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 19.00 Flashpoint 19.45 Film: Zor Baba 21.45 Film: Kapışma

15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Çift Vuruş 22.00 Kral Çıplak 00.00 Gece Raporu


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Özgür sanat’ polemiği Sanatı dar anlamda tanımlamak, sanatın kimliğini riske sokar. Çünkü sanat, model olan bir gerçeğe gönderme yapan ve salt onun gerçeği üzerinde çözümlemeler sunan bir görünüm değildir

S

Derviş ERGÜN

anatı; kavramlar eşliğinde sanat kimliğiyle ele almak, form özelliğini irdelemek yada aranan nitelikleri tanımlamak çetrefilli bir konudur. Nereden baktığına göre değişkenlik gösteren oynak bir durum. Ancak biz doğru analizi yapmak zorundayız. Sanatın kendi iç hesaplaşması sonunda ortaya çıkan ve ancak bir gerçeği anlatan, tanımlanabilen çelişkiler yada görev tanımı veya felsefenin nesnesi olma durumu... gibi üst anlatılar, sanat konusunun derinlikli bir disiplin olduğunu gösterir. Sanatın var olma nedeni görev aldıkları davadan değil, konunun uzlaşmazlığından yada derindeki çelişkiden alıyor aslında. Sanat sadece felsefeyle değil diğer disiplinlerle de özel ilişki kurar. Çok daha geniş alandan beslenen uzlaşmazlık veya çelişkiler pratiğidir bir bakıma. Sanatı dar anlamda tanımlamak, sanatın kimliğini riske sokar. Sanat, model olan bir gerçeğe gönderme yapan ve salt onun gerçeği üzerinde çözümlemeler sunan bir görünüm değildir. Görünüm ile gerçek, madde ile form arasında, etkinlik ile edilgenlik, anlama ile duyarlılık arasındaki alışık bağları askıya alan nitelikli bir deneyimdir.

Sanat ancak sanat olduğu sürece siyasaldır Bu günkü tartışma, estetiğin; analitik açıklamasından başlayıp, sanatın varlık nedenini sınırlayan ve onu esir alan bir yaptırım olduğunu iddia eden görüşe kadar

Kazimir Malevich, kompozisyon,1916

uzanır. Adorno “sanat eserleri hoşa gitmemelidir, tüketim nesnelerine duyulan arzudan kendini ayırmalıdır” diyor. Lyotard estetiği, “nihilist zehir” diyerek reddediyor. Schiller ise estetiği “uyum” olarak kabul ediyor. Marksizm geleneğinde ise; Sanat ancak sanat olduğu sürece siyasaldır... Tüketim nesnelerinin statüsünden radikal biçimde farklılaşan nesneler ürettikçe sanattır, demektedir. “Sanat nedir?” ya da “nasıl tanımlanabilir” konusunda üç büyük kavramdan söz etmek gerekir. Birincisi; Ploton’dan gelen kavram, modeli taklit etmeye dayalı sanat eylemi. Bu çalış-

malarda ister birebir taklit yada sahte taklit olsun, bir sanat kavramı bulunmaz. Daha çok modele yaklaşma çabası hakimdir. İkinci; Aristo’nun taklit “mimesis” kuramı. Sanatın taklit etme kuralına göre, yarar gözetmeksizin, gerçeği anlatmadaki özgürlük yada im-

geler üzerinde yaptırım gücünden bağımsız olarak temsil etme eylemi. Taklit etmek, kendine göre ölçütleri olan, gerçekle taklit edilen arasındaki sınıflandırma, sanat olup olmadığını kendi iç düzenleme pratiğine dışarıdan yargı da bulunabilme fırsatı veren karşılaştırma ilkesi. Sanatın kendine özgü bir tanımlaması olmadığı, üretilen çalışmaların ne olduğunu belirlemek ve takdir etme ölçütlere göre temsil etme düzeni şeklinde açıklanabilir. Üçüncü kuram ise; estetik eleştiriye dayalı sanatın tanınma ilkesi. Temsil mecburiyetinden kurtulan sanatın, özerk hale gelmesiyle sanatın sanat olma kriterleri estetik eleştiri kuramına dahil olması. Modernizm, “sanatın özerkliği” ve “sanatın özgürleşme kavramı” gibi özgürlükleri, estetik eleştiri kuramı nezninde çözüleceğini düşünmektedir. Ancak sözü edilen bu estetik kavramlar arsında uzun çelişkiden başka bir şey yoktur. Avangard, bu iki kavramın nasıl bir karşıt sorun içerdiğini aslında açıklıyor. “Sanatın özgürleşmesi” eski formlardan farklı, yeni dünyanın formlarını yansıtan yeni bir gerçeklik olduğunu, (Kazim i r Malevich’in

Joseph Beuys, kızak, 1969

çalışması) “sanatın özerkliği” ise, sanatı her türlü iktidar pratiği yada siyasal mücadele alanında veya kapitalist dünyanın hayat pratiğinden bağımsız, metanın yada iktidarın her türlü estetik dayatmalarına karşı kendini koruma mücadelesi olarak görmektedir. (Joseph Beuys’un çalışması) Sadece “sanat için sanat” kavramına dahil olan estetik haz değil, kapitalist sistemin zorbalığı karşısında çözülmemiş çelişkinin kayda geçirilmesi de söz konusudur.

Asıl mesele yabancılaşmaya direnmek Asıl mesele özgürleşme vaadini korumak değil, her türlü özgürleşme vaadinin bir yalan olduğunu bilmek ezeli yabancılaşmaya direnmek olmalıdır. Sınıf çelişkisinin buharlaştığı bir ortamda kültürün ticaretleşmesi ve sanatın etkisinin yok olduğuna tanıklık etmek, bireyin nasıl kuşatıldığı, etik ve estetiğin ötekinin yasasına, emri itaatına nasıl tabi olduğunu görmek zor değil. Pratik yaşamdaki sanal hayatlar başka bir dünyayı tarif etmektedir. Yolda yürüyen kızın, bir yıldız olarak henüz Hollywood’dan yeni gelmediğini yanındaki annesinin sınıfından çıkartıyorsunuz. Erkeğin, moda giysiler içinde, pop şarkıcısı olmadığını hizmet sektöründe güvenlik görevlisi (bekçi) olduğunu geç de olsa anlıyorsunuz. Burada söz konusu olan sosyal figür görüntüsü değil sosyal birey olgunluğu görme biçimidir ve yaratılan simülasyonda travma geçiren bireyin beyin bulanıklığına şahit olmak, insan kıymeti bilen herkesi sorumlu kılar.

KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN...

İspanyol Ulusal Balesi ile flamenko şöleni İspanyol dansında ekol olan Ballet Nacional de Espana, 31. Uluslararası Ankara Müzik Festivali kapsamında Anakralılarla buluşuyor. 2011’de sanat yönetmenliğine

getirilen Antonio Najarro ile yeni ufuklara yol açan ve İspanya’nın Flamenko ve İspanyol dansında ekol kurumu olan topluluk, ilk kez Türkiye’de olağan üstü bir flamenko gösterisi ile sahne alacaklar. Congresium Ankara, Ankara 11 Nisan 2014 20:30

MÖTBE Kültür Merkezi, zmir 11 Nisan 2014 20:00

Nazım İzmir misafiri Nazım Hikmet’in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği oyunda, Tülay Günal da oynuyor. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyunda, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendiriliyor. Ağırlıklı olarak ozanın Bursa Cezaevi’ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım’a olan tutkusunu anlatan oyun, daha sonra sürgün yılları ve vatan hasretine odaklanarak, destansı yaşamından izlenimlerle noktalanıyor.

CerModern’de sıra dışı bir oyun İlk oyunundan itibaren her oyununda bir ilke ve yeni olana yer veren Bitiyatro, bu kez yeni ve yerli bir yazar Polat Niloğlu’nu seyirciyle buluşturuyor. Polat Niloğlu’nun yazdığı, başrollerini Defne Şener Günay ve Sefa Tantoğlu’nun paylaştığı, Özlem Ölçeroğlu ve Yaşar Alparslan’ın rol aldığı rejisinde Nihat İleri’nin olduğu Düğün (Sandık Lekesi) aile miraslarını yıllardır taşımaktan yorgun düşmüş bir kadın ve bir erkeği konu

alıyor. Evin içinden hiç çıkmayan koku, bir türlü hatırlanamayanlar ve yer altından gelen sesler, bütün bunların arasında kendilerini tanımak ve var etmek isteyen iki insanın kanlı mücadelesini, aile miraslarını yıllardır taşımaktan yorgun düşmüş bir kadın ve bir erkek üzerinden anlatan Düğün (Sandık Lekesi) 13 Nisan’da CerModern’de. Stüdyocer - CerModern, Ankara 13 Nisan 2014 17:00

‘Leyla’nın Evi’ Manisa’ya gidiyor

Cazın en iyi yorumu Caz müziğin güçlü iki yorumcusu Kerem Görsev ve Allan Harris bir dizi konser ile klasik cazın en iyi yorumlarını sahneliyor. MEB ura Salonu, Ankara 11 Nisan 2014 20:30

Zülfü Livaneli’nin büyük ses getiren romanından uyarlanan Leyla’nın Evi, Nedim Saban tarafından sahneye taşınıyor. Oyunda, Roxy rolündeki başarısıyla adından söz ettiren, Ayça Varlıer’in ardından, Celile Toyon da oyundaki Leyla karakteri ile büyük beğeni topluyor.

Bir yalının el değiştirmesinden yola çıkarak kuşak çatışmalarının anlatıldığı oyunda, Livaneli’nin eski İstanbul şarkıları ile Ayça Varlıer’in yorumladığı yeni hip hop tarzı müzikler hoş bir çelişki oluşturuyor. Manisa Kültür Merkezi, Manisa 11 Nisan 2014 20:30

Nedir bu müzik düşmanlığı? Hocam, bugün değişik bir konu üzerine konuşmayı öneriyorum: İktidarın sürdürdüğü kültür politikasının bir parçası olan müzik düşmanlığı, aynı hızla müzik eğitimine de zarar vermiş durumda. Bu konu, tam da sizin alanınız... - Evet, yakından izlediğim ve ön bilgi verebileceğim bir konu. Şöyle bir giriş yapabilirim: Müzik eğitimi, genelde üçe ayrılır: Profesyonel müzik eğitimi, okullarda uygulanan genel müzik eğitimi ve amatör müzik eğitimi. İktidar, bu üçünün de kökünü kazımak isteğinde görünüyor.

İktidar müzik eğitimin köküne kibrit suyu döküyor Söz konusu “profesyonel”,”genel” ve “amatör” müzik eğitimi konularını biraz açar mısınız? - “Profesyonel müzik eğitimi” demek, meslek olarak müzikçiliği seçen yetenekli öğrencilerin yetiştirilmesi demektir. Bunun okullarını sırasıyla şöyle sayabiliriz: Anadolu güzel sanatlar ve spor liselerinin “Müzik” bölümleri; onun devamı olarak üniversitelerin eğitim fakültelerine bağlı bulunan “Müzik Öğretmenliği” bölümleri ve güzel sanatlar fakültelerine bağlı olan “Müzikbilim (müzikoloji)” bölümleri. Konservatuvarlardaki öğretim, doğal olarak tiyatro, şan-opera, bale ve çalgı sanatçısı yetiştirerek hem sahne sanatlarını hem de çalgı sanatlarını kapsar. Kimi konservatuvarlarda müzikbilim öğretimi de verilmektedir. Sonuçta bu okullar, profesyonel müzikçi yetiştirir. Genel müzik eğitimi ise okul öncesi eğitiminde ve ilköğretim okullarının ders programlarında yer alır. Bu tür eğitimin amacı, çocuklarımıza müzik kültürü kazandırmaktır. Amatör müzik eğitimi ise, her yaştaki insanın “müzik sevgisi”ni güçlendirmek için yapılır. Bu alanda, çeşitli yaş grupları için örneğin koro, müzik eşliğinde dans, hatta bando çalışmaları örgütlenir. Ama iktidar, Türkiye’de profesyonel, genel ve amatör müzik eğitiminin köküne kibrit suyu döküyor...

Müzik dersleri azaldı Sadede geldik: İktidar nasıl döküyor bu kibrit suyunu? - Sulamada kullanılan arazözlere kibrit suyu doldurdular şimdi, oradan fışkırtıyorlar: Senfoni orkestralarımızın, opera-bale kurumlarımızın köküne kibrit suyu dökerek TÜSAK Yasası ile kapatılacağı açıklanınca, profesyonel müzik eğitimi veren okulların varlık nedeni kalmadı. Konservatuvar ve benzerleri okulları bitirenler nerede iş bulacak da mesleğini sürdürecek? Sen çocuğunu, işe yaramaz, geleceği olmayan bir okula gönderir misin? Gelelim “genel müzik eğitim”ine... “4+4+4” denen yapılanmaya göre, müzik dersleri yalnızca ilk dört yılda uygulanacak, bir daha yok! Şarkı öğrenmek, şarkı söylemek yasak hemşerim! Eskiden haftada iki saat olan müzik dersleri, “4+4+4” yöntemiyle haftada bir saate düşürüldü. Bu genel havada kibrit suyu etkisine kapılan amatör müzik çalışmaları tavsar mı, yalnızca “müzik sevgisi” için yapılan bu çabayı onlar sürdürür mü, bilemem... Peki, ileri insanlıktan yana, sanat sevgisiyle dolu, demokrat aydınlarımız ne yapmalı bu durumda? - Her alanda olduğu gibi, müzik düşmanlığına da karşı, elden ne geliyorsa onu...

T.C. AYVALIK CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2008/3561 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Tapu kayd ve özellikleri : Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Küçükköy köyü 6355 Parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz. Taşınmazın 1/3 hissesi borçlu Sabiha Tura adına kayıtlı olup bu hisse satılacaktır. Taşınmaz içerisinde herhangi bir yapı emaresi bulunmamaktadır. 06/09/2004 tarih ve 4377 yevmiye sayısı ile Stratejik ve 2. Derece Kara Askeri Yasak Bölgesi içindedir beyanı bulunmaktadır. 07/07/1995 tarih ve 2555 yevmiye sayısı Bak. Kur. Kar. Uyarınca Ask. Yasak Böl. Ve Güvenlik Böl. İçer beyanı bulunmaktadır. Adresi : Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Küçükköy köyü 6355 Parsel Ayvalık Yüzölçümü : 5.000,22 m2 imar Durumu : İlgili belediyesinde mevcut imar durum belgesine göre A 5/3-2 çekme mesafeli Taks; 0. 20. Kaks: 0,40 iki katlı yapılaşma yapımına müsaittir. 3. Derece sit alanı kapsamındadır. Parseller Tabiat Parkı sınırlarında kalmaktadır. K ymeti : 200.000,00 TL KDV Oran : % 18 Kayd ndaki erhler : Dosyasında mevcuttur. 1. Sat Günü : 30/05/2014 günü 10:00 - 10:10 arası 2. Sat Günü : 25/06/2014 günü 10:00 - 10:10 arası Sat Yeri : Ayvalık Adliyesi İcra Dairesi Ayvalık/Balıkesir 2 NO’LU TA INMAZIN Tapu kayd ve özellikleri : Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Küçükköy köyü Sarımsak mevkii, 6357 Parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz. Taşınmazın 1/3 hissesi borçlu Sabiha Tura adına kayıtlı olup, bu hisse satılacaktır. Taşınmaz içerisinde herhangi bir yapı emaresi bulunmamaktadır. 06/09/2004 tarih ve 4377 yevmiye sayısı ile Stratejik ve 2. Derece Kara Askeri Yasak Bölgesi içindedir beyanı bulunmaktadır. 07/07/1995 tarih ve 2555 yevmiye sayısı Bak. Kur. Kar. Uyarınca Ask. Yasak Böl. Ve Güvenlik Böl. İçer beyanı bulunmaktadır. Adresi : Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, Küçükköy köyü Sarımsak mevkii, 6357 Parsel Yüzölçümü : 4.000,21 m2 imar Durumu : İlgili belediyesinde mevcut imar durum belgesine göre A 5/3-2 çekme mesafeli Taks; 0,20. Kaks: 0,40 iki katlı yapılaşma yapımına müsaittir. 3. Derece sit alanı kapsamındadır. Parseller Tabiat Parkı sınırlarında kalmaktadır. K ymeti : 160.000,00 TL KDV Oran : %18

Kayd ndaki erhler : Dosyasında mevcuttur. 1. Sat Günü : 30/05/2014 günü 10:20 - 10:30 arası 2. Sat Günü : 25/06/2014 günü 10:20 - 10:30 arası Sat Yeri : Ayvalık Adliyesi İcra Dairesi Ayvalık Balıkesir Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkada bilgi almak isteyenlerin 2008/3561 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 01/04/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 22949 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


11 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Sema SEZEN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

SİNEMA EMEKÇİSİ OLAN USTA SANATÇI EŞREF KOLÇAK İLE SİNEMA ÜZERİNE...

Bu başlık, Türk sinemasına 70 yıl emek veren Eşref Kolçak’a ait. Eşref Kolçak, vergi ödediğinde sinema sanatçısı, fakat telifini istediğinde tarım işçisidir VEYSEL BOĞATEPE

İ

stanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından onuncu kez Akbank desteğiyle düzenlenen 33. İstanbul Film Festivali’nin açılışı 4 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Uluslararası Sergi ve Kongre Sarayı’nda yapıldı. Sunuculuğunu Meltem Cumbul’un yaptığı ödül töreni, Tuncel Kurtiz anıldıktan sonra başladı ve ardından Türk sinemasına yıllar boyu emek ve-

ren Umur Bugay, İrfan Tözüm, Abdurrahman Keskiner, Atilla Özdemiroğlu, Sevda Ferdağ ile Eşref Kolçak’a “Sinema Onur ödülü” verildi. Türk sinemasının başlangıç tarihi hakkında her ne kadar farklı tarihler verilmiş olsa da 1914 yılı sinemanın Türkiye’ye girişi olarak kabul edilir. Bu yıl 100’ncü yılını dolduran sinemamıza 70 yıl emek veren Eşref Kolçak ile sinemamızın Dün’ü ve Bugün’ü üzerine kısa bir söyleşi yaptık. Eşref Kolçak, sinema sanatçısı mı yoksa tarım işçisi

Veysel Boğatepe

mi? Eşref Kolçak Duruma göre değişiyor. Hangi durumunuza göre? Ben bir sinema sanatçısı olemeklisi değil, tarım işçisi emek- sun ben lisiyim. Yani devlete vergi öde- köylü çocuğuyum ve bundan guyeceğim zaman sinema sanatçısı rur duyuyorum, onurumu da ama telif haklarımı istediğimde hiçbir zaman kaybetmedim. Sinemanın en eski ve boşa güretarım işçisi emeklisiyim. 1944 yılında “Atilla Revü- şenleri olarak üç beş kişi kaldık sü”, 1945 yılında ise “Ses Ope- zaten. Hatırladığım kadarıyla reti”nde sahneye çıktınız. İlk fil- ben, Ahmet Mekin, Fikret Haminizi ise 1947 senesinde çektiniz. kan bir de kadınlardan Muhteİlk sahneye çıkışınızı başlangıç rem Nur. Teknolojiyi saymazsak, o sayarsak, tam 70 yıl olmuş. Eski günden bugüne Türk sinematüfeklerden kimler kaldı? Sinema, ancak sanatçılarıyla sında neler değişti? Genelde hiçbir var olabilir ve ben sinemaya 70 şey. Büyük adam yılını vermiş bir tarım işçisiyim. Bizi görmezden geliyorlar ama Mustafa Kemal

Emek’siz bir festival daha... FOTOĞRAF: HATİCE ÖZBEY

‘Sinemaya destek Atatürk’ten sonra kesildi’

Burçak EVREN

Atatürk’ün 1938 yılında aramızdan ayrılmasından sonra sinemamıza devlet tarafından gereken ilgi gösterilmedi, destek verilmedi. Utanarak söylüyorum ki; yüzyıllık sinemamız hala niteliksiz filmlerle bocalıyor. Çünkü; sanattan önce ticari getirisi ön planda tutuluyor. Bizim zamanımızda yalnız ve yalnız “ ben kasama giren paraya bakarım” zihniyeti hakimdi. Bugün de durum farklı değil. Filmin başarısı gişe ile ölçülüyor ki bu doğru değil, sinema sanatını yok edersiniz.

‘Rol yapmadan oynamak zorundasınız’

Eşref Kolçak “Sinema Onur Ödülü”nü, usta sanatçı Yıldız Kenter’in elinden aldı.

50’li yıllardan sonra, Türk sinemasının önemli sanatçılarıyla beraber, tiyatro ve sinemayı iki ayrı sanat alanı haline getirdiklerini söyleyen Eşref Kolçak, o dönemin şartlarını anlattı. Özgün senaryo sıkıntısı mı yoksa başka nedenleri mi var? O günkü şartlara göre tiyatro eserleri sinemaya aktarılıyordu. 1950’li yıllara kadar sinemada tiyatro sanatçılarını görürsünüz çünkü günün şartları bunu gerektiriyordu. 1950’den sonra ben, Ahmet Mekin, Ekrem Bora ve Ayhan Işık tiyatrodan sinemayı kopardık desem yalan olmaz. O günlerde böylesine dar alanda sinema yapılırken bugün ki şartlar, imkanlar aynı mı? Dolayısıyla özgün senaryo, hikaye sıkıntısı gibi mazeretler böylesine zengin dil ve kültürü olan memlekette gerçekleri göstermeye yetmiyor. Bugüne kadar çektiğiniz filmler 200’ün üzerinde sanırım. Günümüz oyuncuları için neler söylersiniz? Yeşilçam, Türk sineması demektir. Bizimle başlayan sinema, onlarla devam edecektir ve varacağı yeri de birbirini devam eden kuşaklar belirleyecektir. Hiç kimseyi hedef göstermeden şunu söylemek istiyorum, sinemada rol yapamazsınız. Rol yapmadan oynamak zorundasınız. Bugün tarım işçisi emeklisi değil de, sinema sanatçısı olarak “Sinema Onur Ödülü” alacaksınız öyle değil mi? Bu benim ilk ödülüm değil ki çocuğum. Sayısız ödüller aldım ama benim tarım işçisi olduğum gerçeğini değiştirmez ve bundan da gurur duyduğumu bir kez daha tekrarlıyorum.

H

er biri farklı dünyalar sunan filmlerle İstanbul Film Festivali devam ediyor. Ustalar, gençler, yeni keşifler ve de ülkeler birbirinden ilginç ve şaşırtıcı güzellikteki filmleriyle kelimenin tam anlamıyla bir sinema şöleni sunuyorlar. Festival etkinliklerini sunan hangi sinemaya giderseniz gidin, perdeye yansıyanlar sizi düş kırıklığına uğratmıyor, belli ki her biri titizlikle seçilmiş, festival seyircisinin beklentilerini karşılayacak düzeyde ve kalitede filmler. Filmler denli festival seyircisi de öyle. Her festivalde görmeye alıştığımız deneyimli-yaşlı değil- seyircinin yanında, çoğunluğunu gençler ve de hanımlar oluşturuyor. Bir zamanlar yakındığımız, hatta şikayet ettiğimiz, ama günümüzde, biraz nostaljiden olsa, görmekten hoşnut olduğumuz gişe önündeki kuyruklar ve tükenen biletler festivale bir başka heyecan, bir başka önem katıyor. Ama ne var ki festivalin büyüklüğüne ve yoğunluğuna sinema salonları pek ayak uyduramıyor, seyirci çoğaldıkça, salonlar yetmiyor, o bilinen devasa salonların önemi bir kat daha artıyor. İşte bu anlarda; o eski, büyük, görkemli salonların önemi bir kez daha anımsanıyor, eksikliklerinin boşluğu bir kez daha duyumsanıyor. Elbette ki, bir zamanlar -çok değil çok yakın zamanlar- her biri festivale kucak açan, festivalin o güzelim, unutulmaz filmlerini daha anlamlı ve coşkulu yapan Alkazar’dan, Sine-Pop’tan, Lale, Dünya, Fitaş, son anda bu zincire kısa bir süreliğine katılan Rüya’dan ve de Emek’ten söz ediyoruz. Ama ille de Emek. Gerçekten de, Emek sineması kadar, dünyada, bir festival ruhu ile bu denli örtüşüp özdeşleşen bir sinema yoktur dersek pek abartmış sayılmayız. Emek sineması bir festivalin yalnızca filmlerinin gösterildiği sıradan bir mekanı değil, onun da ötesinde, nice dostların festival nedeniyle fuayesinde buluşup, filmler ve de sinema üzerine konuşup tartıştığı bir sanat-kültür platformu gibiydi. Yalnızca fuayesi mi? Hayır, dahası; o küçük, dar ve salaş denilebilecek, bir ucunda Sine-Pop sinemasın da barındıran sokağı ile de, festivalin heyecanını açık hava taşıyan, festival coşkusunu sinemaya giden gitmeyen her bir kişiye gösteren, kısacası bir kente festivalin geldiğini adeta müjdeleyen bir yerdi. Ama ille de Emek’in, film izlemeyi bir ayrıcalık haline getiren o görkemli mekanı...Ve bu mekanın içinde nice kuşakların, nice anılarını saklayan geniş rahat koltuklarıyla, nice hüzünleri ve de sevinçleri kıvrımları arasında saklayan devasa borda renkli kadife perdeleri...Bu mekan yalnızca filmlerin izlendiği bir yer değil, dahası, kentli olmanın gururunu okşayan, geçmişin izleyeni ile geleceğin sinemaseverlerini buluşturup, daha sonraki kuşaklara taşıyan, nadide bir mücevher gibi korunması gereken bir kültür mirası, kelimenin tam anlamıyla sinemanın ve de festivalin orta yeriydi. Evet...İstanbul festivalinde salonlar hınca hınç, ama sokaklar boş... Günümüzün salonlarına ne seyirci, ne anılar, ne de geçmişe duyulan özlem artık sığmıyor. Biz mi yaşlandık, yoksa kent mi değişti? Bilemiyorum...

SETEM ödülleri için geri sayım

T

ürk Sineması’nın 100. yılının kutlandığı bugünlerde SETEM (Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği) ve SETEM Akademi Derneği tarafından düzenlenecek 2. BAK (Belgesel, Animasyon ve Kısa Film) SETEM Akademi Ödülleri için geri sayım başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul TV Forum ve Fuarı’nın katkılarıyla 2. BAK (Belgesel, Animasyon ve Kısa Film) SETEM Akademi Ödülleri, internet üzerinden oylama sistemi ile belirlenecek. İlk aşamada yarışmada yer alan belgesel, animasyon ve kısa film ekiplerinin oy kullanacağı sistemde isteyen izleyiciler de oy kullanabilecek.

Ödüller Türkçe konuşan ülkeler arasından seçilecek Her kategoride en çok oy alan 10 filmin finalist olacağı yarışmanın ikinci aşamasında ise SETEM üyeleri ve SETEM Akademi Derneği üyeleri arasından belirlenecek jürinin oylarıyla birinciler belirlenecek. Bu yıl ilk kez 2. BAK SETEM

Akademi Ödülleri kapsamında uluslararası bölüm gerçekleşecek. Türkçe konuşan ülkelerin (Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan Kırgızistan, KKTC) ve Türkçe konuşan toplulukların katılacağı kısa film yarışmasında En İyi Kısa Film ödülü verilecektir. Başvuru ve ödül takvimi; Başvurular 25 Mayıs 2014 tarihine kadar internet üzerinden yüklemeler yapılabilecektir. 26 Mayıs - 05 Haziran 2014 tarihleri arasında internet üzerinden herkese açık oylama yapılacaktır. Ayrıntılı bilgi www.setemakademi.com adresinden ve yarışma başvuru katılım koşulları şartnamesinden edinebilir. (İletişim: SETEM Akademi( Kazım Orbay Cad. No: 3B Bomonti Park AVM 205F Bomonti-Şişli/İstanbul) de gösterilecektir. Gösterim programı SETEM Akademi web sayfasından duyurulacaktır. Ayrıntılı bilgi için; SETEM Akademi - 0212 232 35 42, Levent Bıyıklıoğlu 0534 499 43 01 Nazım Özdemir 0532 509 20 12)

Gezi korkusu salonu iptal ettirdi Adana’nın Ceyhan Kaymakamlığı, EğitimSen’in bir devlet okulunda sahnelenmek istediği “Çarşı Pazar Geziyorum” adlı tiyatro oyunu için yaptığı salon tahsisini iptal etti. Eğitim-Sen Ceyhan Temsilciliği, Haldun Açıksözlü’nün yazdığı ve oynadığı Gezi olaylarına vurgu yapan tek kişilik “Çarşı Pazar Geziyorum” oyununu 11 Nisan 2014’te Yaltır Kardeşler Ortaokulu Salonu’nda üyelerine sahnelemek amacıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurdu. İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yaylacı’nın isteği ve Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş’un da oluruyla okul salonu, oyun için 21 Mart 2014’te Eğitim-Sen’e tahsis edildi. Gerekli izni alan oyunun duyurusu yapıldıktan ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yaylacı, “Oyunla ilgili kurumumuzda herhangi bir onay bulunmadığından 21 Mart 2014 tarihli onayın iptal edilmesi uygun görülmektedir” diye Ceyhan Kaymakamlığı’na yazı gönderdi. Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş da, bu talebi uygun bularak oyun için yapılan salon tahsisini 7 Nisan’da iptal etti. DHA


Hazırlayan: Fırat KORSAN

11 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TARAFTARLARI E-BİLET SÖZLEŞMESİNDEKİ ‘KÖLELİK HÜKÜMLERİNE’ KARŞI ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ!

E-Bilet fişlemesinden Çalık Holding çıktı!

Ahmet Çalık

Milyonlarca spor seyircisini kapsayan TFF’nin E-Bilet projesini Çalık’a ait Aktif Bank yürütecek. 14 Nisan Pazartesi gününden itibaren maç izlemek için başka seçeneği kalmayacak olan sporseverleri bu kölelik sözleşmesine direnmeye çağırıyoruz

14

Çetin SUSAN

Nisan Pazartesi günü yürürlüğe girecek olan elektronik bilet uygulaması, stadyumlarda önemli bir kargaşaya yol açacak gibi görünüyor. Yeterince duyurulmadan hayata geçirilecek olan uygulama uyarınca, elektronik bilet almayanlar, Süper Lig ve 1.Lig futbol karşılaşmalarında tribünlere giremeyecekler. Uygulama, zamanla yaygınlaştırılacak. Futbol izleyicilerinin tamamını “holigan” sınıfında değerlendirerek, farklı bir fişlemenin daha yolunu açan ebilet uygulaması uyarınca; her izleyici, “Passolig” adı verilen plastik kartlardan edinmek zorunda. Aynı zamanda, banka kartı, kredi kartı, ulaşım kartı, mağaza indirim kartı gibi tüketim tuzaklarıyla cazibesi artırılan bu kartlar, tamamen kişisel kullanıma özgü olarak tasarlandı.

İşin arkasında kimler var? Futbol Federasyonu, elektronik bilet sahiplerinin kendi koltuklarında oturacağı gibi bir fantezinin yanı sıra; koleksiyonerlerin ve tutkulu taraftarların vazgeçilmezi olan maç bileti arşivlemeyi yok edecek bu uygulamayı tanıtırken, bilet yırtılma derdinin ortadan kalkacağından dem vuruyor. Peki, milyonlarca futbol seyircisini kapsayan bu dev projenin ardında kim, kimler

var? Projenin sistem entegratörü ihalesi, 100 milyon lira bedelle, E-Kent / Netaş ortaklığına ihale edildi ve geçen yıl 29 Ağustos’ta sözleşmesi imzalandı. İşin bankacılık boyutu ise, Çalık Holding’e ait Aktif Bank’a verildi. Bunun ihalesine ilişkin bir duyuru ise Futbol Federasyonu’nun web sitesinde yer almıyor! Spor kamuoyu, 4 gün önce televizyonda, “Canım istedi diye mi, federasyonun başına geldim sanıyorsunuz?” itirafıyla, “görevlendirildiğini” itiraf eden Federasyon Başkanı’nın, bu pastayı da “talimatla” sunmuş olabileceği düşüncesinde.

‘Bizim Çalık’ kârda sınır tanımıyor Başbakanın, 6 yıl kadar önce Ceyhan Rafinerisi için, “Bizim Çalık’a söz verdim” diye söz ettiği Ahmet Çalık’ın Aktif Bank’ı, 1999 yılında kurulmuş bir yatırım bankası. 2007 yılında yeniden yapılanan banka, bir yıl sonra Aktif Bank adını almış. 2012 yılını 82.2 trilyon eski lira net karla kapatan banka, bu anlamda önceki yıla göre yüzde 64’lük bir artış sağlamış. Çalık’ın adını, çoğumuz, 2007 Aralık ayında 1.1 milyar dolara, devlet bankalarının kredi desteğiyle satın aldığı Sabah-atv grubuyla duymuştuk. Hatta işlem sonrası Çalık Grubu adına konuşan hukuk müşaviri Serhat Demir, “Temel yayın çizgisi değişmeyecek” demişti. Grubun yayımlarını izledikçe, fikri oldu Türki-

Protesto!.. İtiraz!.. Boykot!.. Anlaşılacağı üzere bankanın tek sorumluluğu, Federasyonun “tek yön” levhasıyla kasasına akıttığı milyonlarca taraftarın parasını istiflemek... Önce Çalık Holding’e seslenelim; kendilerini tanımlayan “değerlerimiz” başlığında diyorlar ki: “İşlerimizin eleştirilmesine karşı açık ve rahat bir tutum sergiler, bunlardan faydalanırız.” O halde gereğini yapın! İyi de, taraftar, seyirci ne yapacak bu arada? Bu sözlemeyi onaylamadan kart almak ve maç izlemek mümkün olamayacağına göre... Bence taraftara düşen; protesto, itiraz, boykot... Bir süre maç seyretmemek pahasına da olsa, bu kölelik sözleşmesine, bu fişlemeye, kişisel güvenliğin hiçe sayılmasına karşı çıkmak!

Bu sözleşmeyi imzalamakla; kişisel bilgilerinizin ticari nedenlerle paylaşılabileceğini; promosyon ve istatistik amaçlı kullanılabileceğini; site üzerinden gelebilecek bilgisayar virüslerinden korunma konusundaki tüm sorumluluğun sizde olduğunu; sitenin kullanımı sırasında oluşacak herhangi hata, eksiklik, kesinti, izinsiz olarak kayıtlara girilmesi, değiştirilmesi veya kullanılmasından, doğrudan veya dolaylı ortaya çıkan herhangi bir zarardan banka ve / veya çalışanlarının sorumlu tutulamayacağını; bankanın, dilediği zaman haber vermeksizin sitede sunulan hizmetleri

ve içerikleri değiştirebileceğini, yeniden organize edebileceğini, kullanıcıların sisteme yükledikleri bilgileri ve içerikleri, kullanıcılar da dahil olmak üzere, erişime kapatabileceğini, silebileceğini, sitenin herhangi bir bölümünü iptal edebileceğini, değiştirebileceğini ya da sitedeki bazı özelliklere ve bilgilere veya sitenin bazı bölümlerine erişimi sınırlandırabileceğini; bankanın, sizi yönlendireceği 3.kişilerle ilgili herhangi beyan ve garantisinin olmadığı, sorumluluk ve taahhüt taşımayacağı gibi “kölelik” hükümlerini de kabul etmiş oluyorsunuz.

İşte kölelik sözleşmesi!

BÜYÜK MAÇLARIN ADAMI

Halit

DERİNGÖR

Galatasaray’a geldiği günden bu yana istikrarsız performansıyla eleştirilen Sneijder, zorlu maçlardaki performansıyla dikkat çekiyor. Yıldız oyuncu Juventus ve Fenerbahçe maçındaki golleriyle öne çıkıyor

hderingor@hotmail.com

Saha içinde öfke saha dışında öfke

ANIL BUDAK

T

B

H

erkes öfkeli. Hiç kimse burnundan kıl aldırmıyor. Canım desen canın çıksın diyor. Her kesimde öfkeli ve gözü dönmüş insanlar var. Sanki insanların burnunda kan kokuyor. Öfkeli bir toplum olduk. Tepeden aşağıya kadar böyleyiz. Son seçimlerde başbakan ve parti başkanları arasındaki sürtüşmeye hepimiz şahit olduk ve üzüntü ile izledik. Devlet adamlarının nezaketi ve zarifliği kalmadı. Başka ülkelerde bir benzeri daha olduğunu sanmıyorum nezaketsizlik ve saygısızlık konusunda. Böyle bir durumda kulüpleri iktidardan soyutlamak olabilir mi? Derbi maçında bildiğiniz ve gördüğünüz gibi Galatasaray’da Melo Fenerbahçe’de Emre kırmızı kart görüp oyun dışı oldular. Hem kendilerini hem de takımlarını zor duruma soktular. Ama görünen odur ki takımları onlara sahip çıkmaya çalışıyorlar. Düşünülmüyor ki sadece iyi futbol oynamak önemli değildir. Spor yürüyen ahlaktır felsefesine göre sporcularda spor ahlakı olması gerekir. Şunu da kabul etmek gerekir ki bir futbolcunun sahada hem iyi top oynamayı hem de sertlik yapmayı aynı anda düşünemezler. Bu imkansızdır. Hem tekme vuracağım hem iyi oynayacağım. Olmaz böyle şey. Yıllar yılı top koşturduk. Bize de tekme atıyorlardı moralimizi bozmak için. Şahsen ben bu tekmeler karşısında gülerdim. Rakip, benim moralimi bozmak isterken kendisinin morali bozulurdu. Tekmeciler bu alışkanlıklarından vaz geçebilirler mi? Çok zor. Artık alışmışlar. Ne söylerseniz söyleyin bu tip oyuncular bir türlü yola gelmiyor. Derbi Maçı günü yazdığım yazıda, “Her zaman yeniyor veya yeniliyorsunuz. Bu gün başka bir şey yapın. Başkanlar ve taraftarlar birbirine çicek versin” demiştim. Ben de hayale kapılmışım. Tabii çiçek vermek mecaz anlamda idi. Bu rekabete barış gelemeyecek anlaşılan. Zaten bunun için çaba gösteren de yok. Durumu bu hale getiren yöneticiler de şikayetçi ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Biz bu barışı göremeyeceğiz. Kulüpler birbirleri ile kavga etmek için adeta sorun yaratıyorlar. Son örneği “kılçık göndermesi Trabzonspor-Fenerbahçe derbisinin, hükmen Fenerbahçe’nin galibiyetine karar verilmesinin ardından Fenerbahçe’nin 0-3 skorunun altında eti yenmiş bir balık kılçığının, üstünde ise 2 tane uçan kanaryanın fotoğrafının internette paylaşması, Trabzonsporluları kızdıracak gibi görünüyor. Alın size gereksiz bir sorun işte. Eğer bu yapılan bir espri ise çok banal bir espri. Bir dergide okudum “esprinin ardından aptallar koşar” diye. Bu tip esprileri bazı Fenerbahçeli akıllı kimseler de kabul etmezler. Ben de bunu eski bir futbolcu olarak doğru bulmuyorum.

ye’nin Çalık hakkında... Gelelim işin futbolseverleri ilgilendiren yönüne... İnternette “Passaolig”in başvuru sayfasına girdiğinizde, detayları gösterilmeyen “sözleşme şartları”nı onaylamanız isteniyor. Mesele de, sözleşme şartlarında zaten... Bir kere, sözleşmenin 9.maddesine göre, bu hükümleri yayımlamak yasak! Peşinden; bankacılık sektörünün, dur-durak bilmeden uyguladığı, “nalıncı keseri” şartlar sıralanıyor.

Derbi faturası: 1 maç ceza PFDK, Süper Lig’in 28. haftasındaki Fenerbahçe derbisinde taraftarların yaptığı kötü ve çirkin tezahüratlardan dolayı, Galatasaray’a bir maçlık seyircisiz oynama ve 80 bin TL para cezası verdi. Sarıkırmızılı takım cezasını ligin 30. haftasında Arena’da oynayacağı Kasımpaşa maçında çekecek. Kurul ayrıca, Konyaspor’a da bir maç seyircisiz oynama cezası verdi. AntalyasporKonyaspor maçında, yeşil-beyazlı taraftaların kötü tezahüratı nedeniyle Konyaspor’a da bir maç seyircisiz oynama ve 80 bin TL para cezası verildi.

üyük oyuncu olmak için ilk şartlardan biri, büyük maçlarda iyi performans göstermektir. Wesley Sneijder de bu tarife fazlasıyla uyan bir oyuncu. Galatasaray’a geldiği ilk günden bu yana beklentileri tam anlamıyla karşılayamayan Sneijder, kritik maçlarda attığı gollerle takımını sırtlamayı başardı. Bu sezon takımının istikrarsız performansına birçok maçta ayak uyduran ve etkisiz gözüken Hollandalı yıldız, buna rağmen Galatasaray’ın bu sezon için en önemli iki galibiyetinde, yani Şampiyonlar Ligi’ndeki Juventus zaferi ve Arena’daki Fenerbahçe derbisinde başrolu oynayan isim oldu. Yaşadığı formsuzluklara rağmen büyük maçlarda kilidi açmayı başaran Sneijder’in, Galatasaray’a, Juventus karşısında kaydettiği golle turu, Fenerbahçe maçındaki golüyle belki de Şampiyonlar Ligi biletini getirdiğini söyleyebiliriz.

‘Düşsek de Avrupa’ya gitsek’ diyenler oldu’

Eto’o bitecek mi? Y

F.Bahçe’ye sert cevap Galatasaray, Fenerbahçe’nin yaptığı açıklamaya sert bir cevap verdi. Açıklamada yer bazı ifadeler şunlar: Cümleler arasına sıkıştırılan “paralel” sözcüğüyle, Galatasaray Spor Kulübüne yönelik bir algı yaratma çabasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Üstü kapalı söylemlerle, Galatasaray’ın adını, son dönemde ne anlama geldiği bilinen “paralel” sözcüğüyle birlikte anmaya tevessül etmek kimsenin haddine değildir. Kendileri, uluslararası bütün yargı organlarınca mahkûm edilmiş şike sürecinin içinden , “paralel” mazeretini kullanarak sıyrılacaklarını düşünebilirler. Başka çareleri kalmamış olabilir. Türk sporunu, kendi kısa vadeli çıkar hesapları uğruna, bu tür tartışmaların içine çekmeye çalışmak herkes açısından son derece tehlikeli bir oyundur ve çok büyük bir aymazlıktır. Uyarıyoruz!”

rabzonspor’un yetenekli oyuncusu Özer Hurmacı, Fenerbahçe’de oynadığı dönemle ilgili olarak, “Fenerbahçe’ye transfer oluktan sonra asla armayı öpmedim. Ama Trabzonspor’a gelince ilk işim bu oldu” dedi. Özer, Trabzonspor’a transfer olduğunda boş bir odaya geçip sevinçten ağladığını da vurguladı. Trabzonspor dergisine konuşan Özer, şike süreciyle ilgili de açıklamalarda bulunarak, “Benim ayağım kırılmış, ben ter dökmüşüm, karşılığında biri bunlara ihanet etmiş ve sonra da benim için ahlaksız diye açıklama yaptırıyor. Hem UEFA, hem CAS, hem de yargı suçu onaylamış. Şimdi bu durumda ben mi ahlaksızım?” dedi. Fenerbahçe’de oynadığı dönemde Trabzonlu Özer olarak dışlandığını da ifade eden Hurmacı, “Fenerbahçe küme düşerse kim kalacak diye liste yaptılar. 3 oyuncu, ‘kalırım’ dedi. Bunlardan biri de bendim. Takım düşse de Avrupa’ya gitsek diye can atanlar vardı. Ben Trabzonluyum, Trabzonlu olmak böyle bir şeydir” ifadelerini kullandı.

Bilic’ten önlem

eni sezona Vodafone Arena’da girmenin planlarını yapan Beşiktaş, bir yandan da transfer çalışmalarını sürdürüyor. SiyahBeyazlı yönetim yeni stada bir dünya yıldızını getirmek gibi bir düşüncesi var. İngiliz basını ise dün önemli bir iddia ortaya attı. Habere göre; Beşiktaş, Chelsea’nin golcüsü Samuel Eto’o ile görüşmelere başladı. Kamerunlu golcünün kontratı sezon sonunda bitiyor. Beşiktaşlı yöneticiler bu hafta Londra’ya uçup Eto’o’nun önüne iki yıllık kontrat koyacak. Siyah-Beyazlıların, teklifi cazip hale getirmek için kontrat sonunda teknik ekibe dahil olma garantisi sunacağı iddia edilmekte.

Beşiktaş ile Konyaspor Süper Lig’in 29. hafta açılış maçında bu akşam Konya Atatürk Stadı’nda kozlarını paylaşacaklar. Slaven Biliç, Konyaspor’da oyunu yönlendiren iki isim olan Hleb ve Djalma ile forvette Gekas’a dikkat çekiyor. Defansın önünde görev yapacak Veli ve Atiba’dan Hleb ile Djalma’ya sürekli pres yapmalarını isteyen Biliç bu sayede Konyaspor’un pas trafiğini kesmeyi amaçlıyor.

KONYASPOR BEŞİKTAŞ SAAT: 20:00 STAT: ASY Arena HAKEM: Çağatay Şahan YAYIN: Lig TV

Eurolague kadınlarda yarı final günü ikinci olan Fransız Tango Bourges ile oynarken, Rusya’nın Ekaterinburg kentinde düzenlenen 2 galibiyet ve 1 mağlubiyetle ikinci sırada bitiBasketbol FIBA Kadınlar Avrupa Ligi Sekizli Firen Galatasaray, ise B Grubu’nun lideri UMMC nal’de yarı final maçları bugün yapılacak. DIVS Spor Salonu’nda gerçekleştirilen organizasyon- Ekaterinburg ile karşı karşıya geliecek. da mücadele eden Türk takımları Fenerbahçe Günün programı ve Galatasaray final için parkeye çıkacak. 16.00 Ekaterinburg-Galatasaray / NTVSpor A Grubu’nda mücadele eden temsilcilerimizden 3’te 3 yapan Fenerbahçe, B Grubu’nda 18.30 Fenerbahçe-Tango Bourges / NTVSpor

70’lik şampiyon!

71 yaşındaki süper senior Türk kadın milli tenisçimiz Ruhan Esen, Garanti Koza’nın sponsorluğunda çıktığı ilk yurtdışı turnuvasından şampiyonlukla döndü. Fas’ta düzenlenen Oxygen Agadir turnuvasında korta çıkan Esen, ilk maçında Fransız Christiane Bockel’i 6-1 ve 6-0, ikinci turda Belçikalı Camille Cruyt’u 6-0 ve 6-0, finalde de İsviçreli Francoise Summermatter’i 6-0 ve 6-1’lik setlerle mağlup ederek şampiyonluğa ulaştı. Süper senior milli tenisçimiz Esen, bu başarısıyla ITF klasmanında iki basamak daha tırmanarak, dünya sıralamasında 23.’lüğe yükseldi.


11 NİSAN 2014 CUMA

Bunun adı ‘Mahalle derbisi’

D

eğerli büyüğümüz Halit Deringör, Çarşamba günü Aydınlıkta yayımlanan köşesinde Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasını Mahalle Derbisi olarak değerlendirdi. Son derece doğru bir saptama. Halit Ağabey geçmişten yaşanılmış örnekler vererek geleceğimize ışık tutacak yazılar yazmaktadır. Ondan çok şey öğreniyoruz. Gerçi günümüzde İstanbul’u yönetenler mahalle ve mahalle kültürünün köküne kibrit suyu ektiler. Ama zamanında benim de tanık olduğum, içinde bulunduğum, henüz İstanbul’da mahalle kültürünün ölmediği, yerini gökdelen yaşamının almadığı günlerde mahalle oyunları bugünkü derbileri anımsatırdı. 1960’lı yılların sonlarına doğru Beşiktaş yönüne gidilince Balmumcu’nun solunda bizim mahalle, yolun sağında ise karşı mahalle bulunurdu. Genelde tek ya da iki katlı evlerde yaşardık. Bu evlerin tamamı Boğaz Köprüsü’nün yol inşaatları için yıkıldı. Sonra bizim evlerin üzerinde Korukent binaları yükseldi. Karşı mahalle ile Ağabeylerimizin yaptığı her maçta kavga çıkardı. Bir gün, bugün hala yerinde duran Balmumcu Askeri Kışlası’nın içindeki sahada maç yapılmak üzere anlaşma yapıldı. Böylece olay çıkmayacaktı. Ne var ki, maçın henüz birinci yarısı tamamlanmadan iki takım birbirlerine girdi. Askerler kışladan boşalıp kavgayı zor ayırdılar. İki tarafın oyuncularının kaşlarından, burunlarından akan kanlar

belleğimden hiç gitmez. Aslında kavgayı sevmeyen, biz mahallenin çocuklarını her zaman futbola özendiren Arap Yalçın Ağabey kaşına aldığı bir darbenin sonucunda yüzünden akan kanlarla tutulması olanaksız bir yapıya bürünmüştü. Birkaç Mehmetçiği sürükleyerek kalabalığın arasına dalması da

unutamadığım çocukluk anılarımdan biridir. O günlerde 10 yaşlarındaydım. Bugün altmışa iki var, ne değişti? Çocukluğumda izlediğim o mahalle derbilerinden sonra gerek İstanbulspor’da oynarken gerekse 30 yılı aşkındır yaptığım futbol yazarlığı döneminde hiçbir futbol karşılaşmasından zevk almadım. Buna yerinde izlediğim Galatasaray’ın Avrupa Şampiyonu olduğu karşılaşma da dahildir. Sözüm ona futbol mahalle aralarından alınıp arenalara, profesyonel ortamlara getirildi. Eski mahalle derbilerinde çıkan kavgalar daha içtenlikliydi.

Onlar amatörce renk aşkı, mahallesi için mücadele ediyorlardı, şimdilerde her şeyin belirleyicisi para oldu. Para her şeyi bozuyor, içtenliği bile... Mahalle kültürü almayan, mahallesi olmayan çocuklar gençlik çağına gelince masumiyet de bozuluyor. Başka kültürlerden gelen, ortalama 5-6’sı

başlangıçtaki 11’lerde yer alan yabancı futbolcular da kısa zamanda içinde bulundukları kültürü özümsüyorlar. Juventus’da oynarken kişilik bozukluğu gösteren yapısıyla dikkat çeken Felibe Melo gibi oyuncular ise bizdeki kavgacı yapıya katkı yapsın diye transfer ediliyor büyük olasılıkla. Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde spora ve futbola yakışmayan insanlık dışı davranışların nedeni hiç kuşku yok ki ülkenin genel yaşamının futbol alanlarına yansımasıdır. Bu bağlamda geneldeki haksızlıklar, hukuksuzluklar, şehir yaşamındaki hırsızlıklar ve talanlar, emek vermeden kolay

TÜKENMEZ KALEM

Hazırlayan: Hüseyin ŞUEKİNCİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

84 yıl süren futbol maçı

Metin TÜKENMEZ metintukenmez@aydinlikgazete.com

edinilen servetler(rant) uğruna kişiliğini örseleyip yüzsüz bir şekilde yaşamayı seçmekten arlanmayanlar toplumsal yaşamın içinde oldukça derbilerin “Mahalle Derbileri” ne dönmeleri kaçınılmazdır. Genel eğitim yerlerde sürünüyor, spor eğitimi diye bir şey zaten yok. Mahalleler ortadan kaldırıldığı için eskiden olan geleneksel saygı hak getire. Ülkeyi yönetenlerin kabadayılık kültürüyle beslendiği bir ortamda nasıl bir derbi bekliyordunuz? Bir ülke de her şey düzgünse futbolun bozuk olması olanaklı değildir. Tersi de doğrudur. Yani bir ülkede futbol bozuksa diğer alanların, yaşamın düzgün olması da olanaklı değildir. En başta, bir ülkenin vatandaşları düzgün olmazsa aileleri, apartman yaşamları, okulları, işyerleri, medyası, fabrikaları, emniyet teşkilatı, valileri, belediye başkanları, milletvekilleri, parti başkanları, başbakanları futbol kulüpleri, kulüp yönetim kurulları ve başkanları düzgün olamaz. Taraftarlar düzgün olmazsa, futbolcular, antrenörler, hakemler, yöneticiler ancak Mahalle Derbisinde olduğu gibi karşımıza çıkar. Bütün bu yazdıklarımın içerisinde en az suçlu olan medyadır. Çünkü medya toplumun yaşadıklarını topluma yansıtır. Yaşamı düzgün olup da medyası bozuk olan bir topluma henüz rastlanmamıştır. Futbolun içindeki unsurlar, futbolcular, teknik adamlar, hakemler ve

yöneticiler bozuk olduğu için medya onların görüntülerini yansıtmaktadır. Her şeye körü körüne inanan parti yandaşları olmazsa yandaş medya da olmaz. Futbola salt kendi renkleri ile bakan insanlar olmazsa renktaş medya da olmaz. Bozkırdan kentlere hücüm etmiş, bozkırlarda kalanlar da hükümetlerin ya da belediyelerin sadakalarına muhtaç olmuş insanlar olmazsa seçimlerde hırsızlık olmaz. Gerçek anlamda birey olmuş, haklarını ve sorumluluklarını bilen insanlar her türlü hırsızlıktan rahatsız olur, utanır. Futbol karşılaşmalarında rakiplerinin emeğine göz dikmez, bozkır kültürüyle başkalarına muhtaç bir biçimde yaşayanlar ise iktidarların hırsızlıklarına bile aldırış etmez. İstanbul Teknik Üniversiteli büyüğümüz Doğan Kuban benim zorlanarak özetlemeye çalıştığım durumları bir özdeyiş tadında şöyle özetlemiştir: “ Bozkır insanı değişmez. Okusa da değişmez. Adının önüne akademik unvanlar koysa da değişmez. Apartmanda otursa da, elinde cep telefonu ile dolaşsa da değişmez. Türkiye’nin ve geri kalmış ülkelerin sorunu budur. Gelişmemiş ülkelerde silahlar, demokrasi gereği bozkırın elindir.” Son söz yine benden: Seçimlerden sonra ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin bozkır haritası değişmedikçe ne iktidarlar ne de GalatasarayFenerbahçe derbileri değişir...

Türk-Yunan dostluğunu geliştirmek üzere Karşıyaka ile Sakız Adası takımlarından Lailapas arasında 7 Aralık 1930’da oynanan ancak yoğun yağmur nedeniyle maçın 3. dakikasında ertelenenen mücadelenin geri kalan 87 dakikası, 84 yıl sonra oynanacak.Teklif kulüp arşivlerinde bu maça rastlayan Lailapas teknik direktörü Michalis’ten geldi. Karşıyaka başkanını arayan teknik adama olumlu cevap veren Başkan Fatih Diniz, yaz aylarında yapılması planlanan 84 yıllık dostluk maçında, skor ne olursa olsun dostluğun kazanacağımı söyledi.

İspanya’da büyük skandal!

İpanya’da futbol tarihine geçecek ilginç bir başkan kaçırma olayı yaşandı. İspanya’nın dünyaca ünlü Valencia Kulübü eski başkanı Juan Soler, kendisinden sonra başkan seçilen Vicente Soriano’yu adam tutarak kaçırmaya kalkıştı. Soler’in, yeni başkan Soriano’nu kaçırması için Doğu Avrupalı bir mafya çetesine 100 bin Avro para ödediği belirtildi. Eski başkanın bu skandal girişiminin sebebi olarak, Soriano’nun kulübün başına gelirken satın aldığı hisselerin bedelini (85 milyon Avro) eski başkana ödememesi gösteriliyor.

T.C. ANKARA 26. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2014/63 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : ANKARA ili YENİMAHALLE ilçesi. AVCILAR mahallesi Akgüvercin sokak üzerinde yer alan, imarın 61376 ADA 4 PARSELİ TEŞKİL EDEN 2.629 m2 ALANLI “arsa” nitelikli taşınmazda bulunan 54/2629 arsa paylı “Avcılar Mahallesi Akgüvercin Sok. Medine apt. No:6/14 4.KAT Yenimahalle/ANKARA” adresinde kain 14 NO.1/ --- mesken bir borçtan dolayı açık artırma usulü ile satışa çıkarılmıştır. B NANIN ÖZELL KLER : Bina 1 bodrum, zemin, 11 normal katlıdır. Binanın girişi sağ yan cepheden zemin kattandır. Binada toplam 44 daire, 2 dükkan, normal katlarda 4’e daire vardır. MESKEN ÖZELL KLER : Daire 4.KATTA, 3 oda, salon, antre, mutfak, 2 banyo, WC, 2 adet balkondan ibarettir. Salonun ve odaların zemini laminant parke, antre, mutfak ve ıslak hacimlerin zemin seramik kaplıdır. Salon, antre ve odalann duvarları kağıt kaplı, tavanları plastik, boyalıdır. Mutfakta; duvarları alçı sıvalı ve boyalı olup, granit tezgahlı, suntalam gövdeli, ahşap mutfak dolapları bulunmaktadır. Banyoda duvarlar fayans kaplı olup, içinde lavabo, kabinli duş teknesi ve klozet bulunmaktadır. Ebeveyn banyo depo olarak kullanılmaktadır. WC de duvarlar fayans kaplıdır. İç kapılar hazır panel kapıdır. Pencere doğramaları çift camlı PVC doğramalıdır. Isınma sistemi doğalgazlı merkezi sistemlidir. İmar yönetmeliğine göre meskenin faydalı net kullanım alanı 116 M2 olarak ölçülmüştür. Daha geniş bilgi dosyadaki bilirkişi raporu mevcuttur. Adresi : Avcılar Mah. Akgüvercin Sk.Medine Apt.No: 6/14 4.Kat Yenimahalle /ANKARA Yüzölçümü : 116M2 Arsa Pay : 54/2629 imar Durumu : imarl K ymeti : 175.000,00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : Yaln z ipotek 1. Sat Günü : 22/05/2014 günü 10:20 - 10:30 arası

2. Sat Günü : 17/06/2014 günü 10:20 - 10:30 arası Sat Yeri : ADLİYE 3 NO.LU MEZAT SALONU - null null / null Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklılar toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki besinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplam ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi dikecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü göçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masraftarı alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarım dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak süreti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaktır ve ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2014/63 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 21/03/2014 BASIN: 23403 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. ARKÖY CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2010/258 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TA INMAZIN Özellikleri : Tekirdağ İl, Şarköy İlçe, Mürefte Köyü, Kirazlı Altı Mevkii, 3770 Parsel, F blok zemin kat 65 nolu Bağımsız Bölüm mesken. Taşınmaz salon, açık mutfak, 1 yatak odası, banyo, hol ve balkondan ibarettir. Pencere doğramaları ahşap olup hepsinde demir parmaklık takılıdır. Balkon zeminleri kale bodur kaplıdır. Balkonda barbekü mevcuttur. Toplam 2 katlı betonarme-karkas binanın zemin katında bulunmaktadır. Taşınmaz dışarıdan bakıldığında bakımsız görülmektedir. Boya ve badanasının yenilenmesi, duvarda oluşan sıva döküntüleri ve çatlakların tamiri gereklidir. 2 yıldan bu yana kullanılmaz durumdadır. Konum itibari ile şehir merkezi dışında olup yazlık sitelerin olduğu mevkidedir. Deniz manzaralıdır. Mürefte Belediyesinden son olarak 20/07/2006 tarih ve 6 no ile ruhsat almıştır. Adresi : Mürefte Yolu Üzeri Kirazlı Altı Mevki Moroğlu Sitesi Şarköy Yüzölçümü : 33 m2 Arsa Pay : 10/1000 K ymeti : 26.904,50 TL KDV Oran : 5582 sayılı yasanın 35.maaddesi gereğince muaf 1. Sat Günü : 22/05/2014 günü 14:45 - 14:55 arası 2. Sat Günü : 17/06/2014 günü 14:45 - 14:55 arası Sat Yeri : Şarköy Adliyesi Bodrum Katı Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verile-

bilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmakızın dairemzce tahsil olunacak, fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/258 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 7- Satış ilanı ilgililerin adreslerine tebliğe gönderilmiş olup, adreste tebligat yapılamaması halinde ve adresleri bilinmeyen ilgililere de gazete ilanının tebliğ yerine geçeceği ilanen tebliğ olunur. 31/03/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 23466 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. MERS N 5. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/303 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin İl, Akdeniz İlçe, Taşınmaz Mersin ili, Akdeniz ilçesi, İhsaniye Mahallesi, 772 Ada, 1 nolu parselde kayıtlı, 221m2 yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmaz üzerinde kurulu, 12/48 arsa paylı, mesken nitelikli 2.kat, 2 nolu bağımsız bölüm tam hisse olarak Akan ERGÜN adına kayıtlıdır. Taşınmaz Toroslar ilçesi, Sağlık mahallesi, 86027 sokak No:2 adresinde konumlanmış, 207 Caddeye ve 86027 sokağa cepheli, binaya giriş 86027 sokaktan yapılmakta, ana taşınmaz tek bloktan oluşmakta, blok Z+3 katlı betonarme karkas olarak yapılmış, zemin katı işyeri kullanımlı, normal katlar konut kullanımlı, normal katlarda tek daire bulunmakta, taşınmaz GMK bulvarının yaklaşık 220 metre kuzeyinde, Devlet Hastanesinin yaklaşık 330 metre kuzeydoğusunda Kuvayi Milliye Caddesinin yaklaşık 370 metre doğusunda yer almakta, Çakmak Caddesine, okula, sağlık ocağına, AVM’ne yakın konumda, eski yapılaşmaların yoğun olduğu bir bölgede yer almakta, taşınmazın bulunduğu bölgede genelde 4-5 katlı yapılaşmalar bulunmakta, taşınmaz belediyenin alt yapı hizmetlerinden faydalanmakta, ulaşım toplu taşıma araçları ile sağlanmaktadır. Taşınmaz Z+2 katta bulunmakta, Toroslar Belediyesince verilen 27.04.2005 tarih ve 1/42 sayılı inşaat ruhsatına göre yapılmış, Üç oda, salon, mutfak, WC-banyo, Üç balkon ve müştemilatından oluşmakta, dört cepheli, 142m2 brüt alanlı, dairenin giriş kapısı çelik kapı üstü demir panjurlu kapı, iç kapılar WC-banyo dışında Amerikan kapı, pencereler ve WC-banyo kapıları PVC, duvarlar sıvalı ve plastik boyalı, WC-banyo yer döşemesi ve duvarları seramik kaplı balkonlar kromaj korkuluklu, mutfak dolabı ve tezgahı mevcut, taşınmaz konut olarak kullanılmaktadır. mar Durumu : Taşınmaz 1/1000 ölçekli uygulama imar planında (A-4) Ayrık Nizam 4 katlı konut adasına isabet etmektedir. K ymeti : 110.000,00 TL 1. Sat Günü : 15/05/2014 günü 09:30 - 09:35 arası 2. Sat Günü : 10/06/2014 günü 09:30 - 09:35 arası Sat Yeri : MERSİN ADLİYESİ 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ÖNÜ AKDENİZ/MERSİN Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün

sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/303 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ve İşbu satış ilanının gazetede ilanına, gazete ilanının tebligat yapılamayan ilgililere ilanen tebligat yerine kaim olacağı ve 5582 Sayılı Yasa’nın 35. mad. İle 3065 sayılı K.D.V. Kanu’nun 17. maddesinin 4. fıkrası gereği tüm katılımcıların K.D.V. den muaf olduğu ilan olunur. 08/04/2014 BASIN: 23618 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Füsun İkikardeş

füsunikikardes@aydinlikgazete.com

Parkinson hastalığına hareket ile karşı duracaklar

KURULUŞ 1921

Çağımızın önemli hastalıklarından biri olan Parkinson Hastalığı, “Dünya Parkinson Hastalığı Günü” olarak kabul edilen bugünden (11 Nisan) başlayarak hafta boyunca tüm dünyada çeşitli ile-

11 NİSAN 2014 CUMA

tişim araçları ile kamuoyuna anlatılacak. Ülkemizde ise Parkinson Hastalığı Derneği, Parkinson’da erken teşhisin ve egzersizin önemini vurgulamak için bu yıl “Hareket” teması ile farkında-

Bilim Alzheimer ’a derman bulma peşinde

lık oluşturmayı amaçlıyor. Bu kapsamda 12 Nisan Cumartesi günü saat 10.00’da İstanbul Yıldız Parkı’nda düzenlenecek etkinlik ile hastalar, hasta yakınları ve hekimler bir araya gelecekler.

Prof.Dr.Coşkun ÖZDEMİR coskunoz@superonline.com

27 Mayıs devrimi ve halk sağlığı

Ü

lkemizde pratisyen hekimliğin önemi ve değeri iyi anlaşılamamıştır. Hemen hiçbir tıp fakültesi mezunu pratisyen kalmak istemez, çünkü talibi ve itibarı yoktur, bir an önce uzman olmak ister. Türkiye’de pratisyen doktorun, ilk basamak hekimliğinin, halk sağlığının, koruyucu hekimliğin önemini ve önceliğini kavramış, bunun için çeşitli alanlarda savaş veren bir büyük hekim var olmuştur: Prof Nusret Fişek. 27 Mayıs ihtilalini izleyen 60’lı yıllarda Sağlık Bakanlığı müsteşarı idi. “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleşmesi” adlı yasanın destek verdiği Sağlık Ocakları örgütlenmesine gönül vermişti Fişek Hoca.

Alzheimer hastalığı

6 ay sonra

A

lzheimer Hastalığından (AH) dünya genelinde 35 milyon kişinin etkilendiği bildirilmiş, bu rakamın 2050 yıllarında ise 115 milyon kişiye ulaşmasının beklendiği önemle vurgulanmıştır. Ülkemizde tahmini Alzheimer hastası sayısının 250 bin dolayında olduğu öngörülmektedir. İlerleyen yaşla birlikte, AH’nın görülme sıklığı artar. Ancak bu demek değildir ki; AH, normal yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Normal yaşlanma sürecinde beyinde yapısal bir takım değişiklikler olmasına rağmen, bilişsel/zihinsel yetilerde belirgin bir kayıp söz konusu değildir.

Alkol bağımlılığı da riskler arasında AH’nın kesin nedeni henüz bilinmemekle birlikte riski artıran bazı durumlar vardır; Risk faktörlerinin içinde birinci sırada yaşlanma (65 yaş üzeri) gelmektedir. Ayrıca bazı genetik özellikler, AH’nın ortaya çıkışını kolaylaştırır. Ailede Alzheimer hastası bulunması önemli bir risk faktörüdür. Bir kolesterol taşıyıcı protein olan Apolipoprotein (APOE)’nin epsilon 4 aleline sahip olmak, AH riskini 2-10 kat artırır. Stres ve depresyon bağımsız risk faktörleridir. Ayrıca düşük eğitim düzeyi, kronik alkolizm, kafa travması, damar hastalıkları, kalp hastalığı, hipertansiyon

12 ay sonra

Halk arasında ‘bunama’ olarak bilinen ‘demans’, ‘hafıza, lisan, aritmetik, karar verme yetisi, dikkat ve diğer bilişsel fonksiyonlarda ilerleyici kayıp’ demektir. Her Alzheimer hastasında bunama vardır ama, her bunamalı hasta Alzheimer hastası değildir risk faktörleri olarak bildirilmiştir.

Kan Testi Alzheimer’i tahmin edecek Eğerki Alzheimer hastalığı (AH) hafıza kaybı ve fonksiyon azalması olmadan önce tesbit edilebilirse mevcut tedaviler daha etkin biçimde kullanılabilinir. Ve gelişmekte olan tedavilerin; belirtileri geciktirmek için daha fazla şansı olabilir. Hatta 2050 yılında 115 milyon insanı etkileyeceği düşünülen hastalığın tedavisi bile mümkün olabilir. Bugüne kadar AH’nın başlangıcını tahmin için amaçlanmış testlerin sınırlı yararları olmuştur. Bu testler, manyetik rezonans ve beyin amiloid görüntüleme gibi görüntüleme tekniklerini, beyin omurilik sıvısı tau ve amiloid beta seviyeleri gibi biyobelirteç tekniklerini içerir. Girişimsel (invazif), zaman alıcı ve pahalı olması nedeniyle klinik kullanım açısından çok etkin ve başarılı olamamıştır.

5 yıllık araştırma Georgetown Üniversitesi bildirimine göre 70 yaş ve üzeri 525 sağlıklı katılımcı çeşitli noktalarda kan örnekleri verdiler. Beş yıllık çalışma boyunca, 74 katılımcı hafif AH veya hafıza kaybı belirgin olan amnestik hafif bilişsel bozukluk için ölçütleri sağladı. Bunlardan 46’sı kayıt sırasında teşhis edilirken geri kalan 28’inde çalışma süresince aMCI veya hafif AH’ı gelişti (sonraki grup dönüşenler olarak adlandıralabilinir). Çalışmanın üçüncü yılında araştırmacılar, lipit biyobelirteç keşif fazı için (18 dönüşenler dahil) aMCI/AD gelişmiş 53 katılımcı ve 53 bilişsel olarak normal eşleştirilmiş kontroller seçilir. Lipitlerin çalışmanın başlangıcından önce hedeflenmediğini, ancak çalışmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığını araştırmacılar önemle vurgulamıştır. Yeni denemeler planlandı Daha sonra araştırmacılar biyopaneli doğrulamışlardır. Buna ek olarak araştırmacılar biyo-

Yeni teknik ucuz ve uygulanabilir olacak Bugünlerde yapılan bir çalışmada; AH’nın başlangıcını tahmin etmek için bir kan testinde 10 tane lipit kullanılmıştır. 9 Mart’da Dünya’nın saygın dergilerinden “Nature Medicine’da” yayımlanan çalışmaya göre %90’lık doğruluk ile 2-3 yıl içerisinde testin amnestik (genel tıbbi bir duruma bağlı olarak ortaya çıkan bellek bozukluğu ), hafif bilişsel bozukluk (aMCI) veya AH’da dönüşümü tahmin edebile-

BİBER GAZI

T

ürkiye’nin en büyük göğüs hastalıkları uzmanlık derneği olan Türk Toraks Derneği’nin (TTD) 17’nci Yıllık Kongresi’nde, biber gazı gündeme girdi. TTD Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, biber gazının kısa sürede etkili olmasının yanında uzun dönemde de etkili olduğunu söyledi.

Üç ana oturumdan biri oldu Türkiye’nin en büyük göğüs hastalıkları uzmanlık derneği olan Türk Toraks Derneği’nin (TTD) bu yılki kongresinde tema “Doğayı Korumak” olarak belirlendi. Kongre etkinliklerinde “Sağlıklı Bir Nefes İçin” korumanın önemi vurgulandı. Kongre Başkanı Kıvılcım Oğuzülgen, “Derneğimizin 17’nci yılını kutluyoruz. 1 bin 500’e yakın katılımcımız var. Türkiye genelinden ve uluslar arası 400 konuşmacımızın olduğu, 163 toplamda bilimsel oturum yaptığımız bir kongre oldu. Kongremizde üç ana oturum gerçekleşti. Bunların birincisi sağlık ve hukuk açısından göz yaşartıcı gaz-

kısa ve uzun dönemde zararlı

ların kullanımı, ikincisi küresel iklim değişikliğinin sağlık üzerine etkisi ve son olarak güncel sağlık politikalarının hekimler üzerine etkileriydi” dedi.

Amaç akciğer sağlığını korumaksa... Biber gazının kısa sürede etkili olmasının yanında uzun dönemde de etkili olduğunu söyleyen Türk Toraks Derneği Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, “Türk Toraks Derneği’nin amacı akciğer sağlığını korumaktır. Bu kapsamda göz yaşartıcı gazlar solunabilen gazlar olduğu için akciğerde olası zararları olabileceği göz önünde bulunarak Ankara ve İstanbul’da Gezi Olayları ve sonrasında yaşananlar sonucunda 546 kişi üzerinde anket uygulaması ve solunum fonksiyon testleri yapıldı. Bulmuş olduğumuz sonuçlardan katılımcıların 5’te 1’inin kapalı alanda ya da bir metre mesafeden biber gazına maruz kaldığını gördük. Kimyasal silah sözleşmesinde tarif edilenin dışın-

da kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Bizim iki bulgumuz oldu. Bunlarda birisi biber gazı kısa süreli etkisi olduğu için kullanılabilir bir gazdır. Ancak bizim çalışmalarımızda 3 haftaya kadar solunum sıkıntısı, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı gibi belirtiler olduğu görüldü. Dolayısıyla biber gazının etkileri kısa süreli değildir. İkinci bulduğumuz önemli nokta ise, gaza maruz kalmak üzere protestonun içinde bulunmayan, ama iş yerleri ve ya evlerinin protesto alanlarına yakın olması nedeniyle bir aya yakın sürekli olarak gaza maruz kalmış insanlarda aynı belirtilerin ortaya çıktığı gözlendi. İnsanların 5’te 1’inde akciğerlerin içerisindeki küçük hava yollarında tıkanıklık olduğu saptandı. Dolayısıyla bu gaz çok fazla ve yoğun olarak uygulandığı zaman sadece hedeflenmiş grup dışında kişileri de etkilediği saptanmıştır. Bunun için bu gazın kimyasal silah sözleşmesindeki serbest bırakılmış gaz olmaktan çıkarılması için bilimsel çalışmaları sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

panelin doğru tanıya sahip vakalar ile eşleştiğini doğrulamak için elde edilen bilgiyi kör olarak analiz etmişlerdir. Son olarak, AH’nın gelişmesi için risk faktörü olan APOE4 geninin gruplar arasında katkısını incelemişler, ancak yapılan bu çalışmada önemli bir belirleyici faktör olmadığını görmüşlerdir. Araştırmacılar risk taşıyan bireyleri belirlemek için geniş çaplı taramalar için yararlı olabilecek, hastalığın klinik öncesi teşhisi için bir biyobelirteç testinin kullanıma sunulması adına önemli bir adım attıklarını belirtmişlerdir. Çalışmanın sorumlu yazarı nöroloji profösörü ve Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi Sağlık Bilimleri Başkan Yardımcısı Dr. Howard J. Federoff da “Alzheimer hastalığının ortaya çıkmasını önleyebilecek veya geciktirebilecek tedavi edici bir maddeyi test etmek için bu paneli AH için yüksek risk taşıyan insanları belirlemek adına kullanabileceğimiz bir klinik deneme tasarlıyoruz “ diyerek sözlerini bitirmiştir.

ceğini belirtmişlerdir. Bu çalışma Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi’nde bulunan araştırmacıların yaptığı bir çalışmadır. “Plazma fosfolipitleri yaşlılarda öncel bellek bozukluğunu tesbit eder” başlığı olan çalışmaya göre; “10lipit biyopanelinin hücre zarı bütünlüğünü yansıttığını ve klinik öncesi AH’nın erken sinir hasarına duyarlı olabileceğini” ve ayrıca “ Kan testinin bilişsel bozukluk belirtileri gelişen AH’lıklı katılımcıların sinir hücrelerinin zarlarında oluşan hasarı ortaya çıkarttığını” vurgulamışlardır.

Küresel ısınma da solunumu bozuyor Küresel iklim değişiklikleri, küresel ısınma, özellikle solunum ve kalp kaynaklı hastalıklarda artışa neden olduğunu belirten Türk Toraks Derneği 17. Yıllık Kongre Basın İlişkiler Sorumlusu Prof. Dr. Ayşın Şakar Coşkun, “Bütün dünyanın sorunu küresel iklim değişiklikleridir. Küresel ısınma, hava kirliliğinde giderek artan kötüleşmedir. Küresel iklim değişiklikleri, küresel ısınma, özellikle solunum ve kalp kaynaklı hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Bu hastalıklara sahip kişilerin durumunu kötüleştirmektedir. Özellikle Kalp ve solunum hastalıkları olanları öldürmektedir. Bu durum çok önemli bir konu vurgulamak istedim. Bu durum yaşlı popülasyonda daha dikkat çekici ve ülkeler arası dağılıma bakıldığında gelişmemiş ülkelerde çok dikkat çekici bir durum olarak görülüyor. Bunun yanında alerjik hastalıkları, polen haritasını değiştirmek suretiyle arttırmaktadır iklim değişiklikleri. Çok önemli bir diğer konu ise hava kirliliği. Ülkemizde de birçok şehrin ana sorunu hava kirliliği. 2013 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından hava kirliliği kanser yapan önemli nedenlerden biri olarak saptanmıştır. Akciğer kanserinin de çok sık olduğu ülkemizde özellikle de hava kirliliğine de dikkat çekmek istiyoruz. Bunların önlenmesini önemsiyoruz” dedi.

Her 7000 kişi için bir sağlık ocağı açılacak, burada iyi yetişmiş doktorlar hizmet verecek, koruyucu hekimlik öncelik kazanacak, çocuk ve hamilelerin kontrolleri aşılar, sağlık ocağında ya da gerekiyorsa evlerinde yapılacak ve ciddi çevre sağlığı önlemleri ile bu hizmet bütünlük kazanacaktı. 1977 yılına kadar tüm ülke bu sağlık ocaklarıyla kapsanmış olacak ve ilk basamak hekimliği gerçekleşmiş olacaktı. Mao Che Tung’un çıplak ayaklı doktorlar (bare foot doctors) projesinden örnekler veren Nusret Fişek’i sağlık ocakları projesini heyecan içinde anlatırken dinlemiştim. Uğur Mumcu’nun deyimi ile bu kalpaksız Kuvayı Milliyeciyi saygı ile anıyorum.

Bugün sağlıkta neler oluyor? Ama böyle bir sosyal bir programın başarısına bu yapıdaki bir ülkede izin veremezlerdi. Tıpkı 1961 Anayasası gibi o da bol geldi. Şimdi h?l? yer yer onun adını da taşıyan sağlık ocakları var... Ancak bu örgütlenme, ülkeyi kapsayacak şekilde gelişemedi, benimsenmedi. Bugün aile hekimliği var. Türkiye, sağlıklı kaliteli hizmet sağlayan bir örgütlenmeden yoksundur. Tıp fakültelerinin sayısı insan gücü planlaması yapılmadan arttırılıyor. Bunların ürünü nedir? Nasıl hekimler yetişiyor, bu sorgulanmıyor. Hastanelerde performans uygulaması harcamaları arttırıyor. Kaliteli hizmeti önlüyor. Tıp fakülteleri durmaksızın değişen, yenilenen kurallarla garip bir tam gün uygulaması ile en iyi elemanlarını kaybediyor. Öğretim üyeleri özel hastanelerde çalışacak, alınan ücretler fakültelere aktarılacak gibi anlaşılması güç bir sistem. SGK ile anlaşma yapan hastanelerde katkı payı yüzde 30’dan yüzde 200’e çıkarılıyor. Yani artık hastalar cepten küçümsenemeyecek bir para ödeyecekler. Bir de evlere şenlik bir torba yasa var. Onun kapsamı içinde sokaktaki, parktaki hastaya müdahale eden yardım etmeye çalışan doktora 2 yıl hapis cezası var. Yüzlerce doktor ve sağlık elemanı özellikle Gezi olaylarındaki etik, insani davranışından ötürü yargılanıyor. Ülkemizdeki akıl almaz, vicdana sığmaz çok sayıdaki icraatdan biri. Gözünüz aydın olsun sevgili meslektaşlar, vatandaşlar, hastalar! Yiyecek bulamayan, karnını doyuramayan, eve et meyva götüremeyen vatandaşa çeşitli diyetler, beslenme reçeteleri sunan meslektaşlarım! Gelin bu çıkmazlarla, bu yanlışlıklarla uğraşalım. Bir dahaki yazımda bu çıkmazlar için somut örnekler sunacağım.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.