1907 TARAFTARLA
ATATÜRK İMZASI Fenerbahçe, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram ’nda s rad ve anlaml bir kutlama yapt . ükrü Saraco lu Stadyumu’nda 1907 ki i yan yana geldi ve Atatürk’ün imzas n olu turdu. Etkinli e kat lan binlerce taraftar, stiklal Mar ’n n okunmas n n ard ndan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” slogan n att .
23 Nisanʼda Berkin gözaltısı KURULUŞ 1921
İstanbul Valisi’nin katıldığı 23 Nisan etkinliğinde “Berkin Elvan ölümsüzdür” pankartı açan çocuklar yaka paça gözaltına alındı. 9
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE - 75 KURUŞ
Hangisi Türkiye’nin
BAŞBAKANI
YARIN KİTAP GÜNÜ
Kandilli Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Dikran Kevorkyan, vatanımızı ve bayrağımızı savundu. Başbakanlık koltuğuna oturan Erdoğan ise emperyalizmin ve diasporanın tezlerini dillendirdi TAYY P ERDO AN:
D KRAN KEVORKYAN:
Dış güçler ve diaspora birliğimizi bozamaz
24 Nisan özel bir anlam taşıyor Sözde “Ermeni soykırımı”nın yıldönümü kabul edilen 24 Nisan’da, ilk kez bir “Başbakanlık açıklaması” yapıldı. “Ermeni vatandaşlarımız ve dünyadaki tüm Ermeniler için özel bir anlam taşıyan 24 Nisan, tarihi bir meseleye ilişkin düşüncelerin özgürce paylaşılması için bir fırsat sunmaktadır” dedi.
Kandilli Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Dikran Kevorkyan’a 24 Nisan’ı sorduk, söze “100 sene önceki olay” diye girdi ve şunları söyledi: “100 sene önce olan olay soykırım değil, tehcir. Burada mutlaka acılar da çekilmiştir. Ama bu acıları soykırıma tahvil etmek, abesle iştigaldir.”
Türkiye’deki Ermenilerin büyük çoğunluğunun birlik ve beraberlik istediğini vurgulayan Kevorkyan şöyle devam etti: “Dış güçlerin bunu karıştırmasına tahammül edemeyiz. Ne bugün ne 2015’te aramıza nifak sokabilirler.” FÜSUN İKİKARDEŞ ve SEDA AKYÜZ’ün haberi 11’de
Erdoğan’ın 9 dilde yayınlattığı bu açıklamanın, 24 Nisan tarihine atıfla yapılmış olması bile “Soykırım iddialarını kabul etmesi anlamına gelir” şeklinde değerlendirildi. Erdoğan, 1. Dünya Savaşı’nda yaşanan tehcir için de “Gayri insani sonuçlar doğuran hadiseler” ifadesini kullandı. 10’da
Türkiye Başbakanı 24 Nisan açıklaması yapamaz NÜZHET KANDEMİR EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
Türkiye’nin tezlerinde büyük zafiyet yaratacak
çi Partisi Genel Ba kan Do u Perinçek, “Bu aç klamay yapan Türkiye Ba bakan olsayd , ‘diz çöktü’ derdim. Türkiye’nin toprak bütünlü ünün hedef al nd bir ortamda, Tayyip Erdo an ne vatan savunuyor, ne ba ms zl , ne de egemenli i” ifadesini kulland . 10’da
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
AİHM’nin Doğu Perinçek kararı oyunu bozmuştu
İsmail Hakkı PEKİN 2’de 10
BA YAZI
Türkiye’nin zaferine ihanet Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Başbakanı olsaydı AİHM’de kazandığımız zaferi selamlar, “‘Ermeni soykırımı’ yalanı çöpe gitti” derdi. Olmadığı için, manşetimizde ayrıntılarını okuyacağınız sözleriyle terör örgütlerinin şehit ettiği diplomatlarımıza bir kurşun daha sıktı. Açıklamasıyla, ABD’ye “Beni deliğe süpürmeyin” mesajı yolladı. Diplomatların yüzyılın zaferi olarak adlandırdığı AİHM zaferine hançer saplamaya kalkışarak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturamayacağını bir kez daha kanıtladı. Ama biz biliyoruz; dertleri 1915 değil, 1923’tür. Türkiye’nin geleceğidir! Karga avazları şahinlerin uçuşunu engelleyebilir mi? ilkeryucel@aydinlikgazete.com
Perinçek: Bu açıklamayı ancak emperyalizmin sözcüsü yapabilir
M. İlker Yücel
Ortado u’dan Mafyaistan’a do ru
Rafet BALLI 4’te
Renkli ‘devrim’ mi halk hareketi mi?
Özelleştirmeye karşı mücadele eden işçiler, 23 Nisan kutlamalarında çocuklarının yanında olamadı. Ama çocukların, onlara bir sürprizi vardı... BEHİYE YARAŞÇI’nın haberi 6’da
BM heyeti G. Antep’te PYD ile toplantı yaptı 7
Vanlı kız öğrenciler: Ticari mal değiliz Van İpekyolu’nda kız öğrencilerin “Bizi erken yaşta evlendiriyorlar” ihbarı üzerine öğretmenler harekete geçti. 4’te
Hüseyin Çelebi’yi kaybettik
15
Mehmet FARAÇ 11’de
Sabahattin ÖNKİBAR 12’de
Erdo an hangi kasetten korkuyor?
AKP, Perinçek’in yapt n yapamad
Soykırım yalanına PKK’dan destek PKK-KCK ile soykırım yalanını savunanlar el ele verdi. KCK, diaspora tezlerini tekrar ederken, BDP de Diyarbakır’da açacağı sergiyle emperyalist yalana destek veriyor PKK-KCK, 24 Nisan için yaptığı açıklamada, “Ermenilere karşı büyük katliam” ifadesini kullandı. Ermenileri Suriye’nin kuzeyindeki bölücülüğü desteklemeye çağırdı. Diyarbakır Belediyesi de bugün “Soykırımından Hayatta Kalan 99 Kişi” adıyla bir sergi açacak. Öte yandan BDP Muş Milletvekili Demir Çelik, İstanbul’da Ermeni meselesinin konuşulduğu bir panelde, “Perinçek AİHM’den olumlu bir sonuç almışsa, biz de bu kararın tersini almak için her türlü mücaleyi yapacağız” dedi. 12’de
ISSN 2146-2356
ONUR ÖYMEN EMEKLİ BÜYÜKELÇİ
Kemerköy’deki direnişin çocukları
Hazırlayan: Osman ERBİL
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
23 Nisan’da Suriye’de çocuklar
Talat Paşa Komitesi, 15 Mart 2006 tarihinde toplanarak sözde soykırıma karşı “Büyük Yalan” diye adlandırdığı kampanyasını başlattığını ilan etti.
Çocuk düşmanlığı, gelecek düşmanlığıdır. Toplumun değişmesini, özgürleşmesini ve ilerlemesini istemeyenler çocuklara güderler düşmanlığı. Konuşmayı sökememiş bebeğe namlu doğrultan katiller, gelecekten de öte, insanlık düşmanıdırlar. Herkes anladı neyi kastettiğimizi, bu satırları kaleme alırken gözümüzün önüne hangi fotoğrafın, -düzeltelim- karanlığın geldiğini. Kendilerine Özgür Suriye Ordusu diyen ancak özgür de, Suriyeli de, ordu da olmayan böcek sürülerinin paralı yaratıklarından bahsediyoruz; küçük bir çocuğa silahlarını doğrultan vicdansızlardan ve dünyadaki en ağır küfrün, en küçük düşürücü hakaretin yanlarında iltifat sayılacağı nesnelerden. Bir çocuk var aralarında, 1 yaşında var ya da yok, başının etrafında sayısız tüfek namlusu. Fotoğrafı paylaşan yaratıklar övüne övüne yazıyor: “En genç rehinemiz.” Rehine? O yaştaki çocuk, çocuk demek için bile birkaç yıl gerek, bebek. TRT giriyor haberi: “Esad çocuklara da acımıyor”; dünyanın tüm basını ÖSO’yu teşhir ederken TRT kol kanat geriyor akbaba sürülerine. Bunlara akbaba dediğimiz için akbabalardan özür diliyoruz; siz ki tabiatın kanununu yerine getiren hayvanlar, onlar baş kesen, öldürdükleri insanların iç organlarını yiyen yaratıklar.
Suriye halkı onları temizleyecek Başa dönüyoruz: Çocuk düşmanlığı, gelecek düşmanlığıdır. Halkı yok etmek isteyenler çocuklardan başlar öldürmeye, kendisine benzemeyen ve benzetemediği çocuklardan. Suriye halkına düşman, tüm halklara, insanlığa düşman yaratıklardan temizlemektir bu dünyayı görevimiz. Parayla çalışan, çabuk düşer; dava güden, düşmek bilmez. Bu yüzdendir ki Esad kazanıyor ve kazanacak, bu yaratıkların kökünü kazıyor ve kazıyacak! Sınıf savaşımları kanlı olur, diyalektik gereği. Esad, yürümeyi öğrenememiş çocuklar ve o çocukların kuracağı gelecek için bu katilleri temizlediği zaman; bizler sevinecek ve bu zaferi selamlayacağız. Esad, o namluların ucundaki çocuğun ve geleceğine sahip çıkmak için mücadele eden Suriye halkının somutlaşıp vücut bulmuş halidir; Esad Suriye halkıdır. Onları temizleyen Esad değil, Suriye halkı olacak. Kağan Kaya
İtaat edenler değil direnenler kazanacak Aydınlık gazetesini bugünün Türkiye’sinde emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı verdiği mücadelen dolayı kutluyor, şükranlarımı iletiyorum. Her karış toprağında kan ve gözyaşı bulunan vatan toprağımızın bugün başbakanın, tabiri caizse diktatörün elinde bulunduğu için üzüntümü dile getirmek istiyorum. Kan ve gözyaşı bulunan vatanımızın iyiye gidişat göstermesi için verdiğimiz bir savaş var. Biz “Vatanseverler” olarak bu savaşın adını 2. Kurtuluş Savaşı olarak adlandırıyoruz. Bir nevi teokrasi sistemi olan ülkemizi Mustafa Kemal ve Devrimlerinin, Cumhuriyetin yeniden gelmesi için emperyalizme ve işbirlikçilere mücadele veriyoruz ama gördüğüm kadarıyla Türkiye halkı bunun bilincinde değil. Yüce Türk milleti bu doğru yola telkin etmemiz gerekmektedir. Lütfen herkes bunun bilincinde olsun, kulaktan dolma değil de araştırarak öğrenerek! Yüce Türk milleti at gözlüğünden bakmamalıdır. Türkiye itaat edenlerin değil, direnenlerindir. Bu yüz sene önce de böyleydi, bugün de böyle olmalı, olacaktır. Onur Küçük
FİKİRLERİNİZİ BEKLİYORUZ Okurlarımızdan her konuda eleştirilerini, önerilerini bekliyoruz. halklailiskiler@aydinlikgazete.com Tel: 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks: 0212 251 55 06 Adres: İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul
Avrupacılık ve soykırım yalanı Soykırım yalanı hiçbir uluslararası mahkeme tarafından kabul edilmediği gibi, AİHM’nin ‘Perinçek-İsviçre’ kararında belirttiği üzere ‘soykırım’ ifadesinin kullanılması için gereken hukuki temel oluşturulamamıştır AYTEKİN KAAN KURTUL
Aytekin Kaan Kurtul, bu ayki Teori sayısında “Uluslararası Hukuk, AİHM Zaferi ve Diyalektik” başlıklı makalesinde, soykırım iddialarına karşı hukuki mücadelenin geldiği noktayı anlatıyor.
A
vrupacılık, Avrupa’nın sadece sınıf mücadelesini, bilimsel ilerlemesini ve kültürel fetihlerini benimsemeyi öngören bir fikir değildir. Avrupacılık, bilhassa Avrupa’da, Avrupa’nın siyasi ve toplumsal varlığını ön planda tutan, diğer dünyanın gerçekliğinden uzak bir gaflettir ve bizdeki yansıması, daha alçak mertebede taklitçiliğe ve bilinç mevcudiyetinde işbirlikçiliğe tekabül etmektedir. Bu retorik, sözde soykırım hususunda da Avrupa sınırlarını aşarak Türkiye’de akademik çevreleri ele geçirmeye çalışmış ve varlığını koloniciliğe borçlu olan bir medeniyetin kanlı dayatmalarını “ademi merkeziyetçilik” adı altında topluma aşılamaya çalışacak kadar pervasız özneler tarafından kullanılmıştır. Ne var ki Avrupa’nın hukuk alanındaki kazanımları, sınıf mücadelesindeki kazanımları gibi hâkim siyasi zümreyi gafil avlamış ve ifade özgürlüğü, sermaye diktatörlüğünün kültürel hegemonyasını belli alanlarda yenilgiye uğratabilmiştir.
Mutlakiyet ve ötesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “Perinçek-İsviçre” davasındaki kararı bu yenilgilerin sonuncusu olmakla birlikte, Türk ulusunun tarihsel bir yalan karşısında yıllardır yürüttüğü mücadelenin hukuki meşruiyetini tanımış ve mevzubahis mücadelenin Avrupa’da akademik tartışma platformlarına taşınmasının önünü açmıştır. AİHM’nin “Perinçek-İsviçre” davasında verdiği karar ve soykırım yalanına karşı mücadelenin geleceği, tam olarak bu hukuki ve tarihsel çerçevede incelenmelidir. Ben de söz konusu çerçeveyi sunduğum araçlarla özetlemeye çalışacağım. Soykırım yalanı ile mücadelede öncelikle bilinmesi gereken veriler-
Doğu Perinçek, 2005 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde soykırımın tarihsel ve emperyalist bir yalan olduğunu söylemiş ve İsviçre bu yüzden Perinçek’i mahkûm etmişti. den biri, yalanın emperyalist niteliğinden ötürü sermaye merkezlerinde “tartışılmaz bir gerçek” olarak değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme, sadece soykırım yalanına özgü değildir; zira Avrupa’da hâkim siyasi zümre, halklarına “Avrupa’nın değerlerinin üstünlüğünün mutlak olduğu” fikrini erken kolonicilik döneminden beri aşılamaktadır. Öyle ki, Saint-Simon ve Augustin Thierry gibi ütopik sosyalistler dahi bu fikirden etkilenmiş ve “birleşik, federe bir Avrupa birliği” üzerine çeşitli tezler yazmışlardır (De la réorganisation de la société européenne, 1814). Bir kuşak sonra, büyük yazar Victor Hugo da “Avrupa Birleşik Devletleri” hayalini kurmaktan geri kalmamış ve bu devletin “İnsanlığın yansıması” olup “mutlak barış” getireceğini ifade etmiştir (Discours à l’occasion du Congrès international de la paix de Paris, 1849).
Görüldüğü üzere, Avrupa’nın “damarlarına işlemiş” olan bu fikir, siyaset malzemesi haline getirilmek için her zaman uygun olmuştur. Basit ve güncel bir örnek verecek
AİHM’nin ‘Perinçek-İsviçre’ davasında verdiği karar, Avrupa’nın hukuk alanında ve işçi hakları konusundaki ilerlemeleri gibi, etkili bir mücadele sonucu hâkim siyasi zümrenin işine gelmeyen sonuçlar doğurmuş ve ‘serbest pazar ekonomisi’ miti gibi ‘soykırım’ miti de fiilen ‘mutlak’ niteliğini kaybetmiştir
Ortadoğu’dan Mafyaistan’a doğru
B
atı, tehdit olarak belirlediği radikal İslamın yerine yeni bir tehdit koyma hazırlığında mı ya da bu yeni tehdidi dillenlendirmeye başladı mı? Bölgede ayrı ayrı veya bir halifeye bağlı İslam devletleri/birleşik İslam devleti tesis edilmesini tehdit olarak algılayan Batı’nın yeni ortaya sürdüğü tehdit, Robert Fisk’in tanımlamasıyla “terör” ve “para” mı? Fisk 19 Nisan 2014 tarihli, The Independent’daki makalesinde, petrol zengini Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri’nin parayla militan, terörist, silah, mühimmat, hatta asker temin ederek bölgeyi kan gölüne çevirdiğini, para-siyaset ilişkisinin, bu ülkelerin yanı sıra Mısır, Irak, Afganistan, Pakistan vb. ülkeleri de kapsadığını belirterek sonunda bölgenin bir bütün olarak “Mafyaistan”a dönüşeceğini ifade ediyor.Bu uygun bir saptama ama, oldukça geç kalındığını söylemeliyim.
Suudilerin petrol parasıyla petrol ihracı ABD, AB, -özellikle İngiltere ve Fransa- İsrail, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve bölgedeki otoriter liderlerin Batı ile iyi geçinmek için uyguladıkları kirli politikalarla, bölge adeta söz konusu kirli yola itildi. Üstelik bu kirli politikalar ve pusu kurup arkadan vurmalar Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana hız kazanarak devam ediyor. 1976-1990 yılları arasında cereyan eden Lübnan İç Savaşı’nın Suudi Arabistan’ın
mali desteğinde, yabancı ülkelerden gelen savaşçılar tarafından yürütüldüğünü artık bilmeyen ya da duymayan yoktur sanırım. Suudi Arabistan ve bölgedeki müttefikleri -bunlara İsrail’i de dahil etmeliyiz- petrolden elde ettikleri parayı kullanarak, asker temin emekten, iç savaş çıkarmaya, terörist ithal/ihraç etmekten, diğer ülke yöneticilerini satın almaya kadar aklımıza gelebilecek her türlü mafyavari yöntemleri kullanmayı bir yöntem haline getirmişlerdir. Suudi Krallığı, Afganistan’da, Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele eden Afganlılara hem parasal destek sağlamış hem de El Kaide ve Taliban örgütünün tesisine öncülük etmiştir. Aynı dönemde Pakistan’a hem bu terör örgütlerinin oluşturulması hem de nükleer silah yapımı için sağladığı finans desteğini de hatırlamakta yarar var.
İstihbarat örgütlerini kullanarak örtülü destek Bütün bunlara ABD ve Batı’nın fırsattan istifade ederek, hatta bizzat onlar tarafından manüple edilen tehdit algılamalarını kullanarak her yıl on milyarlarca dolarlık silah satmasına ne demeli? Bu legal silah satışlarının -bölge ülkelerince kullanılma imkânı olmayan, sadece gövde gösterisine ve tören geçişlerine yarayan- yanı sıra bölgeye terör örgütleri için, istihbarat örgütleri marifetiyle sokulan -bunların da parası ödeniyor- silah, teçhizat ve
mühimmatın hesabını yapmak çok zor. Bu illegal satışların merkezi de Dubai. ABD ve Batı’nın ambargo uyguladığı ülkelere -İran gibi- ve terörist örgütlere illegal silah, teçhizat, mühimmat vb. girişi ve dağıtımı buradan yapılıyor. Hem de istihbarat örgütlerinin kontrol ve denetiminde. Buna karşılık Rusya ve İran da kendi destekledikleri ülkelere ve örgütlere legal ve illegal silah, teçhizat ve mühimmat vb. satıyor ve/veya temin ediyorlar. ABD’nin 1991 ve 2003’teki Irak işgali, 2001’deki Afganistan işgali, ABD, Batı ve onların bölgedeki müttefikleri tarafından desteklenen Arap Baharı ve özellikle Suriye iç savaşı bölgeyi tam bir mafyavari yapıya dönüştürdü. Para verilerek, bazı ülkeler ve terör örgütleri diğer ülkelere karşı kullanılıyor ve bu bütün hızıyla devam ediyor. Ortada kirli paralar dolaşıyor ve her türlü hizmet parayla satın alınıyor. Yönetimler devriliyor, yüz binler öldürülüyor, ülkeler viraneye dönüyor, hiç kimsenin umurunda değil, önemli olan ihtiyacı olanın parayı alması, paranın kirli olup olmaması ve karşılığında yapılacak hizmetin ne olduğu önemli değil.
Türk hükümetine karşılığında ne veriliyor? Türkiye iç savaşı destekleyen ülkelerle birlikte, Suriye’deki terör örgütlerini destekliyor ve bütün varlığıyla işin içine girmiş
olursak, Avrupalı siyasetçilerin Kiev’deki faşist darbeyi “demokratik devrim” olarak yansıtması, “Avrupa’nın değerlerini savunanlar” sokağa dökülünce daha kolay olmuş ve Slavojek Zizek gibi birçok Avrupalı “sol aydın”, Yahudi ve Rus azınlıklara karşı işlenen suçlara rağmen darbe şakşakçılığı yapmaktan çekinmemiştir.
Dogmatik yaklaşım ve yalanın yayılması Söz konusu ilkel ve dogmatik yaklaşım, soykırım yalanının nasıl yayıldığı hususuna da ışık tutmaktadır. 1. Dünya Savaşı’nda, döktükleri kanı meşrulaştırma arayışında olan İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti sınırları içinde “Ermenilere zulmedildiği” yönündeki bildirisinden (1915) “İtilaf Devletleri’nin diplomatik işlerini yürüten” ABD İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau’nun “aldığı duyumlar üzerine” ABD Senatosu ve Dışişleri’ne yolladığı
raporlara kadar nesnellikten uzak kaynaklar Avrupa kamuoyunun “önde gelenleri” tarafından kutsanınca yıllar süren endoktrinasyon sonucu “mutlak doğru” konumuna getirilmiştir. Ne var ki bu durum, kaynakların zayıflığını ve küresel temelde bir görüş birliği olmadığı gerçeğini örtememiş ve soykırım yalanı, küresel çapta bağlayıcı karar verme yetkisine sahip hiçbir uluslararası mahkeme tarafından kabul edilmediği gibi AİHM’nin “Perinçek-İsviçre” kararında belirttiği üzere “hukuki bir kavrama tekabül eden ‘soykırım’ ifadesi”nin kullanılması için gereken hukuki temel oluşturulamamıştır. Bir başka deyişle; AİHM’nin “Perinçek-İsviçre” davasında verdiği karar, Avrupa’nın hukuk alanında ve işçi hakları konusundaki ilerlemeleri gibi, etkili bir mücadele sonucu hâkim siyasi zümrenin işine gelmeyen sonuçlar doğurmuş ve “serbest pazar ekonomisi” miti gibi “soykırım” miti de fiilen “mutlak” niteliğini kaybetmiştir.
Şovenizm ve dogmatizmle mücadelede AİHM zaferinin önemi Bir kripto-şovenist düşünce olarak Avrupacılığın “mutlak” bilgileri, epistemolojinin doğası gereği somut olan gerçekliğe yenik düşmektedir. Bu “bilgiler”den biri olan soykırım yalanı da AİHM zaferi ile birlikte yenilmiş; fakat henüz uluslararası kamuoyu nazarında tamamen yıkılmamıştır. Bununla birlikte, söz konusu tabuyu yıkmak amacıyla yürüteceğimiz bilimsel tartışmaların önü AİHM zaferiyle birlikte açılmıştır. Bundan sonraki süreçte, özellikle Avrupa’da, soykırım yalanı hakkındaki gerçekler her platformda tartışılmalıdır. Sürecin gidişatı ve edinilebilecek siyasi sonuçlar, bu tartışmaların etkinliğine bağlıdır.
İsmail Hakkı PEKİN durumda. İnsan şu soruyu sormadan edemiyor: Acaba Suudi Arabistan, Katar vb. petrol zengini ülkeler Türkiye’nin cari açığını karşılamak ve ekonominin dönmesini sağlamak için, bu hizmetimiz karşılığında bize de mali destekte bulunuyorlar mı? Görünen o ki böyle bir gerçek söz konusu. Bir tarafta petrol zengini ülkeler, diğer tarafta parasal desteğe ihtiyacı olan ülkeler ve bunların hepsini yıllardır kullanan ve kullanmaya devam eden ABD ve Batı. Gerçekten de zaten çoğu aşiret ve kabile mantığıyla yönetilen ve devlet olamamış ülkeler tamam da, binlerce yıllık devlet geleneğine sahip, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in aynı pozisyona düşürüldüğünü görmek hem çok acı hem de bu ülkenin bir felakete doğru sürüklendiğinin bir ifadesi.
Ortadoğu=Mafyaistan Fisk’in tanımlaması doğru. Ortadoğu bir mafyaistan olma yolunda. Parayı verenler diğer ülkelere ve terör örgütlerine sadece bu bölgede değil ABD ve Batı’da da istediklerini yaptırırlar. ABD ve Batı’daki demografik durum ve sosyal yapı buna müsait. Tabii aynı tehdit parayı alan ülkeler için de geçerli. Yaratılan bu tehditten
hiçbir ülke kendini kurtaramaz. Evet kirli para, kirli siyaset ve terör böyle giderse bütün dünyayı içine alacaktır. Hiçbir ülkenin bu tehdide karşı bağışıklık sistemine sahip olduğunu veya geliştirdiğini sanmıyorum. ABD, Batı, Rusya, Çin ve bölge ülkeleri, bölgede üreyen bu tehlikeli virüsü bir an önce yok etmek zorundadırlar. Bölgede yaşayan halklar ve halk önderleri bu tehdidi önlemek için ayağa kalkmalı, yaşama haklarını ve özgürlüklerini savunmalıdırlar. Aynı öneri ABD ve Batı halkları için de geçerli. Vakit çok geç ama bu tehdidin mümkün olabilecek en az zararla atlatılması önemli olan. Halkların sağduyusu ve onlarnı örgütlü hareketi, kirli para, kirli siyaset, terör üçlüsünün yaratacağı mafyaistanı önleyecek güçtedir. Yeter ki halkların önderleri onlara öncülük etsin ve yaklaşan tehlikeyi anlatabilsin. ABD ve Batılı liderlere de tavsiyem, kendilerine yeni bir tehdit yaratmak için ortaya çıkmakta olan bu olguyu kullanmasınlar ve sonunda kendilerine de dönecek tehdidi büyütmesinler. Felaket kapımızın eşiğinde ama hâlâ eşikten girmesini önlemek mümkün. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan halkların oluşturduğu Türk Milleti, ülkemizin böylesi bir tehlikenin içine çekilmesine set çekecektir.
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
a d l ı y 5
Hazırlayan: Osman ERBİL
21 hava filosu yok oldu
Emekli Hava Pilot Tümg. Beyazıt Karataş, son 5 yılda 814 pilotun TSK’dan ayrıldığını ifade etti. Karataş, ‘600 muharip pilot 15 filo, 214 ulaştırma pilotu 6 filo demektir’ değerlendirmesini yaptı GAMZE ÇINLAR
Mevcut pilotların yarısı gitti
Yetkililer günü kurtarma peşinde 2014’te 140 olmak üzere toplam 814 olmuştur. Türk Hava Kuvvetleri’nin vurucu gücü Muharip Filo Komutanlıklarıdır. Başka bir deyişle 5 yıl içerisinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli pilotların yarısı, yani mevcut pilotların %50’si ayrılmış demektir.
Emekli Tümgeneral Karataş kaldığı Silivri Cezaevi’nden Aydınlık’a yolladığı mektubunda şu bilgileri verdi: “Askerlik Kanununda mecburi hizmet süresinin uzatılmasını öngören düzenlemenin onaylanmasından önce Hava Kuvvetleri’nden emekli veya istifa ederek ayrılan pilot sayısı Ocak-Şubat 2014 aylarında 74 iken, bu rakam Şubat 2014 ayı sonu itibariyle 140 pilota ulaşmıştır. Böylece son 5 yılda ayrılan muharip ve ulaştırma pilotu sayısı; 2010’da 147, 2011’de 149, 2012’de Tümg. Beyazıt Karataş Emekli Emekli Tümg. Beyazıt EmekliTümg. Tümg.Beyazıt BeyazıtKarataş Karataş Karataş 174, 2013’te 214, Emekli
Ayrılanların çoğunluğu lider pilotlar Çoğunluğu Yüzbaşı ve Binbaşı rütbesinde olan lider, öğretmen pilot gibi tecrübeli pilotların, ‘kıymetli değerlerin’ Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılması önemli bir zafiyet olarak değerlendirilmektedir.
Hava Kuvvetleri’nin diğer önemli bir gücü de hiç şüphesiz ulaştırma birlikleridir. 2010-2014 yılları arasında ayrılan 814 pilot içerisinde yaklaşık 214 ulaştırma ve helikopter pilotu olduğunu kabul edersek bu rakam 6 Ulaştırma Filosuna eş demektir. Hava Kuvvetleri’nden ayrılan ulaştırma pilotlarının uçak komutanı seviyesinde olduğu dikkate alındığında konunun önemi daha açık anlaşılacaktır.
Pilotların Türk Silahlı Kuvvetleri’nden erken ayrılması ile ilgili olarak yetkililerin yaptığı açıklamalar, sorunun çözülmesinden çok, günü kurtarmaya yöneliktir. Türkiye’nin bekasına yönelik önemli bu problemin ve asıl nedenlerinin ülkenin içerisinde bulunan ‘belirsizlik ortamında’ devlet refleksi ile görmezlikten gelinmesi ileride daha büyük sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır.”
Savunma Bakanı ‘Gideni tutmayız’ demişti Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Askerlik Kanunu’nda mecburi hizmet süresinin uzatılmasına ilşkin düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce gündemde olan pilot istifalarıyla ilgili bir soruya, “Hava Kuvvetleri’nde yeterince pilot
var. Tarihinde olmadığı kadar güçlüdür Hava Kuvvetlerimiz” açıklamasını yapmıştı. İstifaların kabul edilmemesi gibi bir durumun olup olmayacağına yönelik soruya ise Yılmaz “Hayır. Gideni tutma gibi bir şeyimiz yok” yanıtını vermişti.
KARADENİZ GİDEREK ISINIRKEN, TÜRK DONANMASI KARADENİZ’DE ‘EKSİK’ KALDI
Türk gemilerini Afrika’ya ABD mi gönderdi? DENİZ KAHRAMAN
U
krayna’daki kriz nedeniyle Rusya ve ABD arasındaki kriz, Karadeniz’de suların yeniden ısınmasına neden olurken, Başkent’te kritik bir iddia gündeme geldi. Türk gemilerinin, üç aydan fazla bir süreyi kapsayacak şekilde Afrika seferine çıkması konusunda ABD’den “telkin geldiği” belirtiliyor. Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarının çok sayıda uluslar arası görevde yer alması nedeniyle, Karadeniz’de sürekli gemi bulundurma sıkıntısı yaşıyor olmasına karşın, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı dört firkateynden oluşan Barbaros Türk Deniz Görev Grubu’nun Afrika turuna çıkması, “Karadeniz’de bile bile zaafiyet gösteriyor” yorumlarını da beraberinde getirdi.
Karadeniz ısınırken güç artırımı planı Aydınlık, bir süreden buyana Başkent kulislerinde gile getirilen önemli bir iddianın ayrıntılarına ulaştı. Geçen yılın sonundan itibaren Ukrayna krizinin giderek
TCG TCG TCGGediz, Gediz, Gediz,TCG TCG TCGOruçreis, Oruçreis, Oruçreis,TCG TCG Heybeliada ve veTCG TCG TCGYarbay Yarbay YarbayKudret Güngör Kudret Güngör KudretGüngör TCG TCG Gediz, Gediz, TCG TCG Oruçreis, Oruçreis, TCG TCGHeybeliada Heybeliada Heybeliadave ve ve TCG TCG Yarbay Yarbay Güngör gemilerindenoluşan gücü17 17Mart tarihindesefere sefereçıktı. çıktı. gemilerinden gemilerinden Mart tarihinde oluşangörev görevgücü gemilerinden oluşan görev gücü gücü 17 17 Mart tarihinde sefere çıktı.
büyüyeceği ve Karadeniz’de gerginliğin de artacağı yönünde sinyaller ortaya çıkmaya başladı. İşte bu dönemde gerek Dışişleri Bakanlığı’nda gerekse Genelkurmay Başkanlığı’nda olası kriz durumunda Türkiye’nin pozisyonuna ilişkin “ihtimaliyat planlamaları”nın yapılması gerekiyordu. Dışişleri Bakanlığı, siyasi açıdan belli bir çalışma yaptı. Bu çerçevede, Karadeniz’de daha fazla gemi bulundurulması, gerek istihbarat gerekse caydırıcılık anlamında güç artırımı
yapılması sözkonusu olacaktı. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı bu noktada kritik ve tartışmalı bir karar alarak, Deniz Kuvvetleri’nin dört önemli gemisi için Afrika seferi planlamasını uygulamaya koydu.
Çekincelere rağmen gemiler gönderildi Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre Genelkurmay Karargahının bu planlamasına Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ve karargahın
alt kademelerinden itirazlar ve çekinceler geldi. Ancak, Genelkurmay bu çekinceleri ve itirazları dikkate almayıp, gemilerin Afrika seferini ertelememeyi tercih etti. Gemiler, Ukrayna bunalımının en kritik aşamasında, TCG Gediz, TCG Oruçreis, TCG Heybeliada ve TCG Yarbay Kudret Güngör gemilerinden oluşan görev gücü 17 Mart tarihinde sefere çıktı. Gemilerin 105 gün boyunca seferde olmasının, çok sayıda denizci subayın da cezaevinde bulunmasının, Türkiye’nin çevresindeki krizlere bağlı olarak yapılacak kuvvet planlamalarında da önemli sıkıntı yarattığı belirtiliyor.
ABD telkinleri devreye girdi İşte bu noktada, kritik bir iddia başkent gündemine düştü. Buna göre, Türk Deniz Kuvveti unsurlarının daha fazla gemiyle Karadeniz’de bulunmasını istemeyen Washington yönetimi “arka kapı diplomasisi” ile Afrika seferinin ertelenmemesini sağladı. ABD’nin bu konuda birden fazla kanalı kullanıp, telkinde bulunduğu bilgisi de kulislere yansıdı.
OĞUL ERBAKAN’IN GENEL BAŞKANLIĞI PARTİ KULİSLERİNDE BÖYLE DEĞERLENDİRİLDİ:
Erdoğan’dan Saadet’e ‘Erbakan’ operasyonu
E 23 Nisan bayramın kutlu olsun Ali İsmail Haziran Ayaklanması şehidi Ali İsmail Korkmaz’ın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocukluk fotoğrafı paylaşıldı. Fotoğrafı Twitter’dan paylaşan Ağabey Gürkan Korkmaz, “Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar. Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar” mesajını yazdı.
Ali Ali İsmail İsmail Korkmaz
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Devler cüce çıktı!
D
B
alyoz davasından 16 yıl hapis cezasına mahkûm edilen eski 2. Hava Kuvvet Komutan Yardımcısı emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş, Hava Kuvvetleri’nden bu yıl istifa eden pilot sayısının Subat 2014 itibariyle 140’a ulaştığına dikkat çekti. Son 5 yılda 600’ü muharip (savaşçı), 214’ü ulaştırma alanında olmak üzere toplam 814 pilotun ayrıldığını belirten Karataş, bu rakamın 15 muharip ve 6 ulaştırma filosuna eşdeğer olduğunu söyledi. Karataş, bir başka değişle her yıl yaklaşık Belçika veya Hollanda Hava Kuvvetleri bünyesinde bulunan muharip pilot sayısı kadar pilotun Hava Kuvvetleri’nden ayrıldığını ifade etti.
rdoğan’ın Fatih Erbakan’ın genel başkanlığını desteklediği iddia edildi. Parti kulislerinde Erbakan’ın liderliğindeki Saadet Partisi’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ı destekleyeceği konuşuluyor Necmettin Erbakan’ın çocuklarıyla birlikte hareket eden bir grup Saadet Partili, Ankara’daki bir otelde partinin 4 Mayıs’ta yapılacak 5. Olağan Kongresi için hazırlık toplantısı gerçekleştirdi. Partinin bazı Yüksek İstişare Kurulu, Kurucular Kurulu ve Genel İdare Kurulu üyeleri ile il ve ilçe başkanlarının katıldığı toplantıda Fatih Erbakan, kongrede genel başkanlığa aday olduğunu açıkladı. Erbakan’ın söz konusu toplantıda “Şu anda Milli Görüş fikriyatının tek temsilcisi Saadet Partisi’ni
kaybediyoruz. Toprak ayağımızın altından kayıyor. Eğer partimizi kaybetmek söz konusuysa, bizler birer dava adamı olarak, biz kaybedersek ne yapacağız hesabına asla girmeyiz ve öne çıkarız” diye konuşması dikkat çekti.
Fatih Erbakan
‘Erbakan’ın liderliği Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasına yarayacak’ Fatih Erbakan’ın, partinin mevcut Genel Başkanı Mustafa Kamalak’a karşı kongrede aday olduğunu açıklaması, parti kulislerini bir kez daha hareketlendirdi. İddiaya göre, Erbakan’ın adaylığı sadece Saadet Partisi ile sınırlı bir konu değil. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle de doğrudan ilişkili. Planın sahibi ise, Tayyip Erdoğan. Buna göre Fatih Erbakan, Saadet Partisi’nin başına geçebilirse, parti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı
destekleyecek. Erdoğan da bu yolla yüzde 2-3 civarındaki Milli Görüş oyunu hanesine yazma hesapları yapıyor. Erdoğan’ın kurgusuna göre, sonuç ne olursa olsun sürecin son aşamasında, Saadet Partisi ya fiilen kapatılarak AKP’ye geçecek ya da partinin kanaat önderleri olan ve Aksaçlılar diye nitelenen kadro tasfiye edildikten sonra Fatih Erbakan ve ekibi AKP saflarına katılacak. AYDINLIK/ANKARA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı... Sabah saatlerinde gazeteye gelmek için İstanbul’un Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçtim. Boğaziçi Köprüsü’nü arkamda bırakmıştım ki İstanbul’un yeni silueti denilen devasa kuleler tek tek belirmeye başladı. Kimi siyah camla kaplanmıştı, kimi gri... Kimi şişmandı, kimi cılız... Kimi daha estetikti, kimi gerçekten çirkin! Ancak dün, biri hariç (Şişli Belediyesi’nin binası) hepsi Atatürk’e ve bu ülke halkına çok büyük ayıp etti... İstanbul’un ve Türkiye’nin en yüksek binası, Dördüncü Levent’teki Sapphire Kulesi... Eski İETT Garajı’na büyük tartışmalar sonucu yapılan 66 katlı bu binanın kule yüksekliği 261 metre... Dün yanından geçtiğim Zorlu Center ise 42 katlı ve 170 metre! Vestel’in de sahibi olan bu grubun patronu Ahmet Nazif Zorlu, (Allah daha da versin) ülkemizdeki dolar milyarderlerinin başında geliyor. Bundan yıllar önce, televizyondan naklen yayınlanan bir ihale sonucunda satın aldığı Zincirlikuyu’daki Karayolları arazisine tam 2,5 milyar dolar harcadı. Araziye, içinde alışveriş merkezi, rezidansı, sanat merkezi, oteli ve ofis alanları bulunan devasa binalar kondurdu. Bu kompleksteki ofisleri, daireleri metrekaresi 18 bin doları bulan fiyatlardan sattı. Servetine servet kattı. Tekrar söyleyeyim; vallahi de billahi de gözüm yok... Ama kardeşim; insan bu kadar zengin olunca vatanına, milletine daha fazla bağlanmalı... Şükran ve minnet hisleriyle dolmalı... İktidardan miktidardan da korkmamalı... Cebindeki paranın fazlalığıyla paralel olmalı efeliği... Gelin görün ki bizde böyle olmuyor: Zenginlerimiz daha da zenginleştikçe, nedense yürekleri küçülüveriyor! Tabii; yürekleriyle birlikte, o dev
kulelerine layık gördükleri Türk bayraklarının boyutu da... Net söylüyorum; çünkü ölçtüm, biçtim: Bu 23 Nisan’da 42 katlı, 170 metrelik Zorlu Center’a asılan bayrağın boyu sadece dört katı kaplıyordu... Tam da “kelebek konmuş” misali... Yani dolar milyarderi Ahmet Nazif Bey’in parası; her türlü gösterişe yetmiş de... İş; bayramlarda asılacak bayrağa gelince, suyunu çekmiş! Ya da Ahmet Nazif Bey’in cimriliği tutmuş... Kim bilir; belki de üçüncü şık; Ahmet Nazif Bey, iktidar adamlarının hışmına uğramaktan korktuğu için büyük bayrak asmayı aklının ucuna bile getirmemiş! Nedeni her ne olursa olsun; ben, bu kadar güçlü adamların, bu kadar güçsüz ve aciz olmalarını anlayamıyorum! Ve Allah’tan ülkemize “zenginin de yurtseverini vermesini” diliyorum!
ACIYORUM! Ankara’nın Gölbaşı ilçe merkezinde bulunan Atatürk heykeli, bundan 15 ay önce çirkin bir saldırıya uğramıştı. Kimliği belirsiz bazı yobazlar, 2013’ün Ocak ayında, ellerine aldıkları keserle, çekiçle, balyozla anıta büyük zarar vermişti. Ancak bu gerçeğin üzeri örtülmüş, anıtın rüzgârdan yıkıldığı öne sürülmüştü! Neyse; Gölbaşı Belediyesi tahrip edilen anıtın yenisini yaptırmış ve yerine koymuş... Ancak büyük bir olasılıkla aynı saldırganlar, bu kez 22 Nisan gecesi, yani bayramdan sadece bir gece önce yeni anıta da saldırmış... Üzerine benzin dökerek yakmak istemiş... Sözüm onlara: Size değil; sizi “sizi, atalarınıza bile bu kadar düşman hale getirenlere” acıyorum!
GÜNÜN SORUSU Bugün sözde “Ermeni soykırımı”nın yıldönümü... Daha birkaç yıl önce Türkiye’deki Ermenileri sınır dışı etmekten söz eden Başbakan dün bir mesaj yayınladı ve Ermenilerin ağızlarına bir parmak bal çaldı... Bir tek açıkça özür dilemediği kaldı! Sorum kendisine: Bir gün ülkeyi terk etmek zorunda kalırsanız diye, kendinize yeni bir ülke mi ayarlıyorsunuz?
Ben de bağırıyorum! Dün Eyüp Feshane’de gerçekleştirilen resmi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliğinde “Berkin Elvan ölümsüzdür” pankartı açan ve slogan atan dört çocuk gözaltına alındı. Videodan izledim: İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, tam öğrencilere ödül vermek için sahneye çıkmıştı ki biri erkek iki çocuk “Berkin Elvan ölümsüzdür” diye pankart açıp slogan atmaya başladı... Sonra iki çocuk daha! En çok dikkatimi çeken şey ise; polislerin çocukların ağızlarını kapatmak için gösterdiği gayret oldu. Bırak bağırsın kardeşim; kötü bir şey söylemiyor ki çocuk...
Bunun için “çocuk” dövülür mü? Taş atan, adam yaralayan çocuklar serbest bıakılırken, anayasal protesto haklarını kullanan çocuklara polis şiddeti uygulanır mı? Bu yazıyı yazdığım saat itibarıyla o çocukların akıbetini bilmiyorum. Ama size söz çocuklar; Berkin Elvan’ı öldüren polis ya da polisler yakalanıncaya kadar, verdiğiniz bu onurlu mücadelede yanınızda olacağım. İşte; ben de buradan bağırıyorum Hüseyin Avni Mutlu Bey... Hadi; yüreğiniz yetiyorsa, susturun bakalım: “Ber-kin El-van Ö-lüm-süzdür!”
GÜNÜN İSYANI! Dün ailesiyle birlikte Anıtkabir’i ziyaret eden iki buçuk yaşındaki Düş Akan isimli bebek, günün kahramanı oldu. Mozele ziyaretinin ardından Anıtkabir’den ayrılmak istemeyen Düş, “Atatürk uyansın artık” diye gözyaşı döktü. İsyanım, iki buçuk yaşındaki bu bebeğin hissettiklerini hissetmeyip Atatürk anıtına saldıranlara: Siz gerçekten insan mısınız? Not: Facebook’taki TÜKETMİYORUZ’a katılımlarınızı bekliyoruz.
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 04:19 Güneş 05:53 Öğle 12:54 İkindi 16:38 Akşam 19:43 Yatsı 21:09 HAVA DURUMU
Ankara: 11/26
i
İstanbul: 15/22
i
İzmir: 19/26
d
Antalya: 18/25
İSTANBUL İmsak 04:30 Güneş 06:07 Öğle 13:10 İkindi 16:54 Akşam 20:00 Yatsı 21:29
b
Adana: 14/29
b
Diyarbakır: 9/25
b
Erzurum: 3/18
b
Sivas: 7/23
b
Tunceli: 7/25
İZMİR İmsak 04:47 Güneş 06:18 Öğle 13:17 İkindi 16:59 Akşam 20:03 Yatsı 21:27
b
Trabzon: 11/19
b
Zonguldak: 14/22
i
Bursa: 13/26
i
Konya: 15/26
h
Rafet
BALLI rafballi@gmail.com
Nereye gidiyoruz: Renkli ‘devrim’ mi, halk hareketi mi? Bir İslamcı çevre. Geçen sonbaharda uyarmıştı: “AKP yerel seçimde yine kazanırsa...” “Türkiye, Tunus’a döner.” Dedikleri: Halk sandıkta çözüm umudunu kaybeder. AKP’ye oy verenler “halk” değil mi? Kastettikleri o değildi. Bir: Erdoğan Türkiye’yi aşırı kutuplaştırdı. İki: Yumuşatma yerine daha da tırmandırıyor. Üç: Halkın en az yarısı Erdoğan tarafından yönetilmek istemiyor. Dört: Gezi’de meydanlara indiler. Güçlerinin farkına vardılar. Beş: Muhalefetin seçim kazanma yeteneği yok. 30 Mart, beklendiği gibi oldu... Tayyip Erdoğan sandıkta yine kazandı. Seçim neyi çözdü? Sorunlarımız: Duruyor. Endişelerimiz: Büyüyor. Kavgalarımız: Sürüyor. Türkiye yönetilemezliğe doğru gidiyor. Meclisteki muhalefet aciz. Tabloyu okuyamıyor. Fakat Erdoğan farkında. Kendisini derinleştiriyor. Halkı: Bölüyor. Yetkileri: Kendinde topluyor. Tasavvurunu saklamıyor. Belediye başkanı: Anlıyorduk. O idi. Başbakan: Biliyoruz. O. AKP: Balkona çıkarıp gösterdi. Genişletilmiş ailesi. Cumhurbaşkanı: Takdiri ilahi! Olacak. Meclis: Hesabı belli. Ekstra dar bölge. Aşırı geniş çoğunluk. Uhdesindeki fahri görevleri? Emlak müdürü: Arsa tahsisleri. İmar müdürü: AVM inşaatları. Vali: Miting meydanları. İhale dağıtımı: Hangi sıfatıyla bakıyor, bilmiyorum. Fakat manevi şahsiyetinde mündemiçtir. Seyredemedim. Tarhan Erdem CNNTürk’te demiş ki: “Bir felakete gidiyor Türkiye.” Radikal yazarı iyi bilir! Çünkü: AKP tablosunun müelliflerindendir. Açıkça görülüyor. Erdoğan’ın bir tek tercihi var: İktidarda kalmak. Ne pahasına olursa olsun. Yolunu da çizmiş: Baskı ve zor. Mesele, Erdoğan’a verilecek cevapta. Meydanlar Erdoğan’a hangi dilde karşılık verecek? İki seçenek konuşuluyor. Bir: Sorosçu renkli “devrim”. İki: Halk hareketi ve bir milli hükümet. Renkli devrimciler faal. İlk örnekler sahaya sürüldü. “Occupy CHP!” denemeydi. CHP yönetimi mutlu oldu! Fakat gençler rağbet etmedi. Bir tespit: Renklicilerin Ankara’da zemini zayıf. Sırada 1 Mayıs var. Erdoğan beklendiği gibi: Taksim’i yasakladı. Belli ki, zıtlaşma tırmanacak. 1 Mayıs’ta Taksim’de ne göreceğiz? Kesin gelecek olanlar: Bir: Radikal sol grupçuklar. İki: KESK, bazı mühendis odaları Üç: Gezi’nin liberal damarından bazı çevreler. Bilinmeyenler. Bir: Emekçi katılımı. İki: Üniversite gençliği. Üç: Aydın katılımı. Tekrarlıyorum: Erdoğan karşıtlığı yaygın, derin. Dolayısıyla: Erdoğan’a muhalefet kolay taraftar topluyor. Bu yüzden: Her çevreden katılım az olmaz. Cevabı bilinmeyen soru: Kavgaya girerler mi? PKK/BDP’nin konumu. Sözcüleri “katılma” yönünde kuvvetli vurgular yaptı. Fakat: PKK/BDP, Erdoğan’ın en uslu çocuğudur. Onu acze düşürecek bir kavganın içinde olmazlar. Tersine: Varlıklarıyla Taksim’e kitlesel katılımı caydırırlar. Kadıköy doğru seçim mi: Kuşkuluyum. Doğru olan: Erdoğan’a muhalefet alanını boş bırakmamak.
İzmir’de, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarının adresi Cumhuriyet Meydanı’ydı. Büyük coşkuya evsahipliği yapan meydana çoluk çocuk binlerce İzmirli akın etti.
Özleminle büyüyerek Atam! Çocuklar, yurdun dört yanında Atatürk’ün armağanı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı renkli etkinliklerle kutladı. Törenlerde özlem, coşku, umut vardı
‘Atatürk uyansın artık’ Anıtkabir’e ailesiyle birlikte giden 2.5 yaşındaki Düş Başkentin yanısıra yurdun dört bir yanından çocuklar Anıtkabir’e akın etti. Gün boyu Akan ziyaretin ardından Anıtkabir’den ayrılmak aileleri ve öğretmenleriyle Anıtkabir’e gelen minikler, ellerindeki istemedi. Ailesi Düş’e ölümü anlatamadığı için bayrakları Atatürk’ün mozelesinin önüne bıraktı. mozelenin içinde Atatürk’ün uyuduğunu söyledi. Bunu duyan minik kız “Atatürk uyansın artık” diye gözyaşı döktü. Atatürk’ü çok sevdiğini ve görmek istediğini belirten Düş “Atatürk ölmedi” şarkısını okudu.
İzmit’te 41 ülkeden 100 çocuk
Zonguldak’taki kutlamalar Valilik önünde gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında öğrencilerin sergilediği biribirinden renkli halk oyunu gösterileri ilgi topladı.
23 Nisan İzmit’e 41 ülkeden 1000 çocuğun katılımıyla kutlandı. Resmi tören Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında Conk Bayırı Okulu’nun öğrencilerinin hazırladığı tiyatro gösterisi büyük ilgi gördü. Ardından Slovakya ve Kırgizistan’dan gelen öğrencilerin dans gösterileri izleyenler tarafından büyük beğeni topladı.
Vanlı kızlar: Evlendiriliyoruz, kurtarın!
V
an’ın İpekyolu ilçesine bağlı Erçek Mahallesi’ndeki Erçek Çok Programlı Lisesi’nde okuyan kız öğrenciler, “Erken yaşta evlendiriyoruz, bizi kurtarın” diyerek öğretmenlerinden yardım istedi. Bunun üzerine harekete geçen okul müdürü ve öğretmenler 500 öğrenci kapasiteli liseye, köylerden taşımalı olarak gelen 10 ve 11’inci sınıf kız öğrencilerin sayısında azalma olduğunu fark etti. Okula gelmeyen kızların çoğunluğunun nişanlı veya evli olduğunun
tespit edilmesi üzerine harekete geçen yönetim halkı çocuk gelinler konusunda bilgilendirmek için seminer düzenledi. Mahallenin taziye evinde düzenlenen toplantıya konuşmacı olarak, İslam Hukukçusu Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli uzman Sema Gökbayır, Doktor Zuhal Altınbaş, Avukat Bedia Özgökçe, Erçek Lisesi Müdürü Zeynel Abidin Akkuş, Erçek Mahallesi Muhtarı Muhittin Katılmış, Yaşam Kadın Çevre Kültür ve
İşletme Kooperatifi üyesi Gülmay Gümüşhan ve Erçek Mahallesi İmamı Yılmaz Ergün katıldı. Konuşmacılar Erçek halkına konunun hukuk, din ve sağlık boyutunu anlattı. Kız öğrenciler erken yaşta evlililkleri protesto etmek için okul formaları ve başlarına taktıkları beyaz eşarpla toplantıya katıldı. Toplantıya katılan erkek öğencilerde, “Çocuklarını evliliklerde ticari bir mal gibi görmeyin” yazılı pankart açtı.
DOLAR
Çarşamba 2.1512 Salı 2.1401
Hazırlayan: Recep ERÇİN
EURO
Çarşamba 2.9743 Salı 2.9558
BORSA
Çarşamba 73.170 Salı 73.435
ALTIN (Cumh.)
Çarşamba 599 TL Salı 597 TL
FAİZ
Çarşamba % 9.84 Salı % 9.84
Batı hattı kesilirse Türkiye gazsız kalacak Mavi Akım’dan gelen gaz kapasitesinin artırılmasını ‘göstermelik’ olarak değerlendiren enerji uzmanı Necdet Pamir, Battı hattında kesinti olursa gelecek gazın yeterli olmayacağını savundu DENİZ KAHRAMAN
Fax: 0312 467 78 93 ufuksoylemez@aydinlikgazete.com
Yazarımız seyahatleri ve yoğun programı nedeniyle yazılarına bir hafta süre ile ara vermiştir.
SEÇİMLERİ KAZANAN İSMAİL GÜLLE:
‘SASA’nın satışını RK’ya taşıyacağım’
Kesinti olduktan sonra artışın anlamı kalmaz
Babacan ihracatçılara Çin’i işaret etti
Dünya Gazetesi ve DHL Express işbirliği ile bu yıl 12’incisi düzenlenen “İhracatın Yıldızları-Teşvik Ödülleri” önceki gece yapılan törenle sahiplerini buldu. Törendeki konuşmasında ihracatçı firmalara seslenen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çin’in iç tüketime ağırlık verdiğini bu nedenle Çin’e ihracata önem verilmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi için ihracatın önemini vurgulayan Babacan, “Gelişmekte olan ülkelerin 5 yıl boyunca, hatta 10 yıl boyunca büyüme hızı geçtiğimiz 5-10 yıllık dönemlere göre daha düşük olacak” dedi.
Çin’e dikkat edin Gelişmekte olan ülkeler içerisinde Çin’e özellikle dikkat çeken Babacan,, “Çin’in içinden geçmekte olduğu çok önemli bir reform süreci var ve ekonomi politikalarında da çok yönlü bir değişikliği var’’ diye konuştu. Bu yeni durumun Çin’e yapılacak ihracat için önemli fırsatlar sunduğunu; iç tüketime daha çok ağırlık veren, daha çok ithalat yapmak üzere yola çıkmış bir Çin olduğunu kaydeden Babacan, ihracatçılara Çin pazarına yönelmelerini ve Çin’deki yeni döneme dikkat etmelerini önerdi.
İhracatın Yıldızı: ASELSAN İhracatın Yıldızları ödül töreninde 500’ü aşkın firma arasından 10 kategori ve özel değerlendirmeler ile toplam 18 firmaya ödül verildi. ASELSAN, “2013 Yılında İhracatın Yıldızı” ödülüne layık görüldü. RECEP ERÇİN
Mavi Akım
kendi politikaları çerçevesinde farklı fiyat uygulamaları yapıyor. Mesela, kendi yanında yerel alan Ukrayna’ya yani Yanukoviç döneminde 268.5 dolardan satıyordu. O sırada 2013 Botaş, 420-430 dolar ödemiş bin metrekübüne. Avrupa ortalaması 380 dolar, 2013’te. Mesela İngiltere’ye 313’ten vermiş de, diğerlerine 400’den filan, yani Botaş, 30-40 dolar daha pahalıya almış” görüşünü dile getirdi. “Ama enteresandır, kontrat devrettiği şirketler çok çok daha ucuza alıyor. 2012’de Botaş 450 dolar ödedi ortalama Batı hattından gelene. Ama bu özel şirketler, kontrat devralanlar, 2012 yılında daha 4 milyar metrekübü devralanlar söz konusuydu, 250 dolar ödemişler. 200 dolar daha az
EKONOMİ SERVİSİ
nü dile getirdi.
A
Düyun-u Umumiye’ye yol açar
Yabancı bankalar ‘Hazine garantisi var mı?’ diyecek Kişisel internet sitesinde yayımladığı yazısında konuya başka bir boyuttan dikkat çeken eski Hazine Müsteşarı ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez de, “Bu yeni yönetmelik, özel kesim dış borçlarının tümüyle Hazine garantisi altına alınmasının ilk adımıdır. Yakında özel kesime borç veren yabancılar bu model dışında da Hazine gaMahfi rantisi sorEğilmez maya başlarlar’’ görüşü-
Türkiye’de tekstil sektörünün en büyük örgütü olan İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin (İTHİB) Genel Kurulu dün gerçekleştirildi. Seçimlere tek aday olarak giren İsmail Gülle yeniden başkan seçildi. Seçime katılan 217 üyenin tamamının oyunu alan Gülle, birlikte dört yıl daha başkanlık yapacak. Genel Kurul’da üyelere hitaben konuşan Gülle, Sabancı Holding’e ait SASA Polyester Sanayi A.Ş.’nin satılacak olmasının sektörün moralini bozduğuna dikkat çekti. Şirketin aldığı karara karışma haklarının olmadığını fakat bunun bir sağduyu meselesi olduğunu ifade eden Gülle, şöyle konuştu: “Milli değerlerimize sahip çıkma adına uzun süre verdiğimiz uğraşlar sonucu ithalata vergiler koydurduk. Bunları yapmasaydık, çoğu yerli fabrikanın iflasını seyredecektik. Pahalı olmasına rağmen elyaflarımızı da SASA’dan almayı sürdürdük. Tüm tekstilciler olarak, az kazansak da heyecanla yolumuza devam etmeye çalıştık. Geldiğimiz noktada SASA’nın bir köfteci markasından bile daha az bir fiyata satışı, tüm morallerimizi alt üst etti. Bizler, Türkiye’de üretmek adına tarafız. Bu satışa da karşıyız. Konuyu Rekabet Kurumu’na (RK) götüre EKONOMİ SERVİSİ ceğiz.”
Alemdar’ın tüm hisselerini satın aldı
ödemişler. Bunlar zaten konutlara vermiyor. Bunlar sanayiye veya elektrik üretenlere veriyorlar” bilgisini veren Pamir, “Aradaki fark bunların ya da birilerinin cebine gidiyor. Ben bunları duyumların var diye söylüyorum. Yani ucuza da vermiyorlar. Gazprom, buradakilerle danışıklı olarak özel şirketlere ucuza veriyor. Oysa 1986’dan beri müşterisi olan arkasında Hazine garantisi olan Botaş’a vermiyor. Botaş ucuza alamıyorsa, bunun arkasındaki siyasilere bunun hesabının sorulması lazım. Esas ballı börek Batı hattı, çünkü müşterisi hazır. Altyapı yatırımı tamam, bir masa, bir sandalye şirketler malı götürüyor” şeklinde konuştu.
Eskiden yap-işlet-devret modelinde Hazine’nin yatırım garantisi olduğunu şimdi buna “borç üstlenmesi adı altında’’ geri ödeme garantisinin eklenmiş olduğunu kaydeden Dr. Eğilmez, “Yani eskinin yap-işlet-devret modeli dönüp dolaşıp yap-işletdevlet modeli oldu’’ dedi.
Ekonomide riskler artınca garanti sınırları genişler “Hazine’de çalıştığım yıllarda işin bu noktaya eninde sonunda varacağını, üretim ve satın alma garantisinin finansman sağlayıcılara yetmeyeceğini biliyordum’’ diyen Dr. Eğilmez, şöyle devam etti: “Bir ekonomide riskler artınca o ekonomide Hazine garantilerinin sınırları genişler. Bu yeni yönetmelik, özel kesim dış borçlarının tümüyle Hazine garantisi altına alınmasının ilk adımıdır. Bunlara ek olarak belirtmem gerekir ki bu yönetmelikle getirilen borç üstlenim meselesinin bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce tamamlanmış bulunan ihalelere uygulanmaması ya da ihalelerin bu koşul da göz önünde tutularak yenilenmesi gerekir. Çünkü söz konusu ihaleler böyle bir garanti öngörülerek yapılmamıştır ve Hazinenin vereceği bu garanti işin fiyatını değiştirecek türden bir garantidir.’’
Özel kesimin döviz açığı 174r. ımladığı T.C. Merkez Bankası’nın yay verilerine göre onu Uluslararası Yatırım Pozisy sektörünün l öze k Tür la; 2013 sonu itibarıy Özel kesimin ar. dol yar mil .9 döviz açığı 173 lülüğüne üm 266 milyar dolarlık döviz yük varlığı iz döv k karşılık 92.2 milyar dolarlı
Cargill Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tarakçıoğlu konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ana hedeflerinin yerel kaynaklardan ham madde elde etmek suretiyle Türkiye ekonomisine değer katmak olduğunu söyledi. Tarakçıoğlu, “Bu satın alma ile birlikte, gıda dışı endüstriyel ürünlerde de üretimi Türkiye’de ve yerli ham madde kullanarak gerçekleştireceğiz” diye konuştu.
innovation denilen bu tür finansal buluşların neredeyse tamamı Osmanlı’nın son 200 yıllık döneminde denenmiş ve sonuç Düyun-u Umumiye’ye gidiş olmuştur.’’
İhaleler yenilenmeli Hazine’nin ise bu modele soğuk baktığını ifade eden Dr. Eğilmez, şu tarihi bilgiyi hatırlattı: “Bunun temel nedenlerinden birisi Hazine’nin kurumsal hafızasında bu tür imtiyazların sonunda bir takım sıkıntılar yaratabileceğinin yer etmiş olmasıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde çeşitli yabancı şirketlerle yapılmış olan imtiyaz sözleşmelerine dayalı yatırımlar bu modelin öncülleridir. Bu aşamada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: İngilizce’de financial
Bitkisel yağ bazlı endüstriyel ürünlerini Türkiye’de üretme kararı alan Cargill, Türkiye’nin yağ kimyasında uzmanlaşmış şirketi Alemdar Kimya Endüstrisi A.Ş.’nin tüm hisselerini satın alarak Gebze’deki üretim tesisi ile isim haklarının yeni sahibi oldu. Şiketten yapılan açıklamada Cargill’in bu satın alma sonucunda başlangıç yatırım miktarı ile birlikte toplamda 50 milyon dolarlık yatırıma imza attığı ifade edildi. Alemdar Holding’e bağlı Türkiye’nin ilk ve tek oleo kimya (yağ) üretimi yapan şirketi Alemdar A.Ş’nin hisselerinin devralınması neticesinde Gebze’deki üretim tesisi ile isim haklarına sahip olan Cargill Türkiye’nin, Cargill’in bugüne kadar sadece ABD ve Brezilya’da kurulu iki fabrikasında gerçekleştirdiği bitkisel yağ bazlı çevre dostu endüstriyel ham maddelerinin üretimini Türkiye’de gerçekleştireceği kaydedildi.
‘Amacımız yerelden üretim’
Şirketlerin borcu vatandaşa ödetilecek KP hükümetinin yeni icraatı hafta sonu Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla açığa çıktı. “Hazine Müsteşarlığı Tarafından Gerçekleştirilecek Borç Üstlenimi Hakkında Yönetmelik’’e göre, yap - işlet - devret modeli ile yapılacak yatırımlarda en az 1 milyar TL, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarına ait projeler için ise 500 milyon TL, tutarındaki projeler için sağlanan dış kredilere Hazine garantisi verilecek. Hazine garantisi verilen projeyle ilgili sorunlar çıkması halinde de alınan kredinin geri ödenmesinden Hazine sorumlu olacak. Yönetmeliğe ilişkin bugüne kadar yapığımız haberlerde; özellikle AKP döneminde mega projelerde aldıkları ihalelerle gündeme gelen ve 2013 yılında kurun değerlenmesiyle birlikte finansman sıkıntısı çeken yandaş şirketlere devlet garantisi getirildiğini gündeme taşıdık.
(Brent)
Çarşamba $ 109.34 Salı $ 109.19
SÖYLEMEZ
T
Batı gaz hattı
PETROL
H. Ufuk
ürkiye, giderek derinleşen Ukrayna’daki kriz nedeniyle, Batı hattından gelen doğalgazın kesilmesi durumunda, göstermelik bir önlem aldı. Rusya’dan Türkiye’ye doğrudan gelen Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın yıllık kapasitesinin 16 milyar metreküpten 19 milyar metreküpe çıkartılması konusunda mutabakata varıldı. Yıllık üç milyar metreküplük artışı değerlendiren, enerji uzmanı Necdet Pamir, “Batı hattında bir kesinti olursa buradaki günlük 9 milyon metreküplük bir artışı dişinin kovuğunu doldurmaz” dedi.
CHP Enerji Komisyonu Başkanı petrol mühendisi Pamir, Ankara ile Moskova arasında varılan mutabakatı Aydınlık’a değerlendirdi. Gazprom’un iki numarası gelmeden önce “gaz fiyatında indirim yapmayacağız” yönündeki açıklamaları anımsatan Pamir, “Bu ne ifade eder, günlük bazda, bizim orası ile alışverişimiz 48 milyon metreküp. Bizim 48 milyon metreküp Mavi Akım’dan, 40 milyon metreküp 200 milyon metreküp tükettiğimiz çok soBatı hattından geliyor. Eğer herhangi bir ğuk kış aylarında büyük sorun olur bu” diye konuştu. şey olursa, ister Ruslar yapsın, Sözlerini, “Bu birşeydir, yani ister Ukrayna yapsın; Batı’dan hacmin artması... üstelik direk gelen hatta bir kesinti olursa, geldiği için Ukrayna’dan geçmebunun artması bir anlam ifade diği için Ruslar kesmediği takdirde eder, yani 16 yerine 19 demek, sıkıntımız filan yoktur diyebiliriz. 48 yerine 57 demek kabaca. O anlamda krizden çok etkilenYani ama 40’lık bir kesintinin mez, yeter ki Türkiye Rusya’nın ne kadar süreceğine bağlı olarak, çok karşısında yer almasın, Rusburada bir kesinti olursa senin ya’yı çok fazla rahatsız etmesin” burada 9 milyon metreküplük şeklinde sürdüren Pamir, “Mesela bir artışın dişinin kovuğunu dolNecdet Pamir Kırım konusunda tanımadık, yani durmaz” değerlendirmesinde Batı kampı ile birlikte hareket ettik. Ama bulundu. yarın öbür gün Rusya’yı tedirgin ettiniz Yüzde 40’lık kesintinin telafisi yok mi, ister Batı hattından ister Mavi Akım’dan Bu artışın Türkiye’nin derdine deva çünkü yüzde 58 bağımlıyız Rusya’ya, bu olmayacağını vurgulayan Avrasya Stratejik da bir kritik eşiktir” diye konuştu. Araştırmalar Merkezi (ASAM) Genel Koordinatörü Pamir, “Kış şimdi yumuşak Özel şirketler ucuza alıyor Pamir, fiyat indirimi tartışmasının yageçti. Ama 130-140 milyon metreküp civarında günlük bir harcama var. Burada pıldığına da işaret ederek, “Gazprom bu 40’lık bir kesinti olsa, oraya ne koyacaksınız. işin profesyoneli, dünyada birçok ülkeye
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
UFKA BAKIŞ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
milyar dolar
bulunuyo 2014 Şubat sonu Diğer yandan özel sektörün si gereken itibarıyla bir yıl içinde ödeme yar dolar. toplam borç rakamı 138.7 mil ödeyeceği dış rın şla Finansal olmayan kurulu ar. dol yar mil borç tutarı da 51.2
Ayakkabı fuarını çocuklar açtı
Ayakkabı sektörünün en kapsamlı fuarlarından CNR İstanbul Uluslararası Ayakkabı Moda Fuarı (AYMOD), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşkusuyla açıldı. Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın ise üçüncü büyük ayakkabı moda fuarı olan CNR AYMOD’un açılışı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem, Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Hüseyin Çetin, Deri Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Şenocak, CNR Holding Fuarcılık Grubu CEO’su Cem Şenel ve Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun katılımıyla yapıldı. Fuarın açılış kurdelesi günün anlam ve önemine uygun olarak çocuklar ile birlikte kesildi.
Bu yıl 51.’si düzenleniyor TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, CNR AYMOD Fuarı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, fuarın 51. kez düzenlenmesine dikkat çekti. Büyükekşi, “Dile kolay. Türkiye’de 51. kez fuar düzenleyen başka bir sektör yok. Bu sektörün mensubu olmaktan gurur duyuyorum” diye konuştu.
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mehmet
AKKAYA mehmetakkaya@aydinlikgazete.com
23 Nisan’da direniş çadırı çocukların Yatağan işçileri özelleştirmeye karşı mücadelelerini sürdürürken onlara çocuklarından büyük moral desteği geldi. 23 Nisan kutlamalarında çocuklarının yanında olamayan işçilere çocukları bayramı getirdi
BDP ve PKK’nın 1 Mayıs ile ne ilgisi var?
1
997?de 450 bin 215 olan toplam pancar üreticisi, 2010?da 196 bin 901?e düşürüldü.2003?teki 334 bin 296 tütün üreticisi, 2010’da 80 bin 766 “ya düşürüldü. 250 bin aile tütün ekemez oldu. Bunların 67. 479?u Doğu ve Güneydoğu’da idi. Doğu Anadolu’da üretici sayısı 2.603’ten 1.334?e, Güneydoğu Anadolu ise 98 bin 828?den 22 bin 165?e düşürüldü. Güneydoğu’da 66 bin 123, Doğu’da ise, 1269 aile tütün ekemez oldu. Kotalarla on binlerce köyü toprağını bırakmak zorunda kaldığında BDP seyrediyordu. Kürt köylüsü umurlarında değildi. Malatya ve Bitlis Sigara Fabrikalarının da içinde olduğu 5 sigara fabrikası satılıp, kapılarına kilit vurulurken, Malatyalı ve Bitlisli işçimiz sokağa satılırken ne sokağa atılan ve sürülen işçiler ne de Bitlis’in tek fabrikasının kapatılması umurlarında olmadı. Adıyaman, Besni, Kahta, Malatya, Batman, Bekirhan, Beşiri, Kozluk, Kurtalan, Sason, Bitlis, Buldan, Kale, Diyarbakır, Silvan, Bismil, Muş Yaprak Tütün İşletmeleri ve Diyarbakır Müdürlüğü kapatılırken, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas, Van Tütün Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlükleri kapatılırken, BDP ve PKK sadece seyrediyordu.. Sivas, Kars, Adıyaman, Elazığ, Göksün, Kızıltepe, Erzurum, Siirt, Diyarbakır, Tunceli, Tatvan, Van, Hilvan ve Muş Yem Fabrikaları satılıp kapatılırken, Erzincan, Erzurum, Siverek, Yüksekova, Muş, Adilcevaz, Sivas, Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya SEK İşletmeleri satılıp kapatılırken, Malatya, Kars, Elazığ, Şanlıurfa, Gaziantep, Tatvan ve Ağrı Et Kombinaları satılıp kapatılması, BDP’nin ve PKK’nın zerre kadar umurunda olmadı. KÖYTEKS’in Erzincan, Siirt ve Diyarbakır Hazır Giyim Tesislerini satılırken, SÜMER HOLDİNG’in Malatya, Erzincan, Şanlıurfa, Diyarbakır, Sarıkamış, Adıyaman, Erhaz, Sihaz ve Sarıkamış İşletmeleri, Hakkâri mağazaları satılırken, BDP ve PKK’nın kılı bile kıpırdamadı. Elazığ, Van, Kars, Kurtalan, Gaziantep, Şanlıurfa, Aşkale, Adıyaman, Ergani Çimento Fabrikalarını satılırken, ETİBANK’ın Elazığ Sodyum Bikromat İşletmesi satılırken, Türkiye Zirai Donatım Kurumunun Diyarbakır, Muş, Erzurum, K.Maraş İşletmeleri ve Şanlıurfa Sosyal Tesisi satılırken BDP ve PKK’nın içi sızlamadı. Besni, Adilcevaz, Ahlat, Girlevik, Otluca, Kiti, Telek, Derme, Erkenek, Kemek, Mardin-Çağ, Malazgirt, Sönmez, Koyulhisar, Uludere, Çemişgezek, Endil, Hoşap, Erciş ve Koçköprü HES’leri satılırken, Bitlis, Hakkâri, Muş ve Van illerini kapsayan Van Gölü Elektrik Dağıtım A.Ş, Elazığ, Bingöl, Malatya, Tunceli illerini kapsayan Fırat EDAŞ, Erzurum, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır ve Kars illerini kapsayan Aras EDAŞ’ı satılırken BDP ve PKK’nın “Hayır satılmasın” diye bir çabaya girdiğini gören duyan oldu mu? Peki ya Köy Hizmetleri kapatılırken BDP ve PKK’nın kılı kıpırdadı mı? Ya İl Özel idareleri kapatılır, buralarda çalışanlar sokağa atılırken, Mardin, Hakkari, Diyarbakır başta olmak üzere işten atılan işçiler feryat ettiklerinde BDP ve PKK’nın itiraz namına bir şey yaptığını söylediğini duyan gören oldu mu? Ya Belediyeler? Bütün belediyeler taşeron cehennemine döndüğünde, BDP’nin yönettiği belediyelerde taşeronluk kaldırıldı mı? Tam tersine, bütün BDP belediyelerinde de taşeron cehennemleri yaşanıyor. Daha da ötesi, bazı belediye başkanları, aynı zamanda taşeron şirketi kurarak soygun sisteminin ve işçiyi azgınca ezen sömüren sistemin patronları olarak da rol üstlendiler. PKK ve BDP işte bunca yıkımdan beslendi. Yıkımın beslediklerinin yıkıma karşı çıkması beklenebilir mi? Daha çok yıkım, daha çok bölücülük... Ya esnek çalışma, ya işçi kiralama, ya kıdem tazminatının yok edilmesi? BDP ve PKK suspus. BDP ve PKK 1 Mayıs’a neden katılır? KESK, DİSK, TMMOB, TTB, EMEP, ÖDP, TKP, ve BDP tabanı, bunları sorgulamak zorundadır.
Seyitömer’de 3 işçi tutuklandı
Kütahya’da Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş.’de işten çıkarılmalarına tepki gösterip nizamiye binası ile yemekhaneyi ateşe verdikleri iddiasıyla gözaltına alınan ve yapılan sorgulamalarının ardından jandarmalar tarafından adliyeye sevk edilen 20 işçiden 3’ü tutuklandı, 17 işçi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. İsimleri açıklanmayan 3işçi jandarma aracıyla Kütahya E Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürüldü. Geçen hafta Perşembe günü, işten çıkarılacakları açıklanan 109 işçi tesis bahçesinde toplanıp protesto yürüyüşü yapmıştı. Bazı işçiler tesislerdeki yemekhane ve nizamiye binasını ateşe vermiş, çıkan olaylarda 11 kişi hastaneye kaldırılmıştı
BEHİYE YARAŞÇI / KEMERKÖY
23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Kemerköy direniş çadırı, aileler ve çocuklarla doldu. Çadırda nöbette olduğu için çocuklarının bayram kutlamasına gidemeyen babalara, çocuklar direniş çadırına gelerek sürpriz yaptı. Okuldan çadıra gelen çocuklar bayramı direniş çadırında kutladı. Aylardır özelleştirmeye karşı direnen enerji ve maden işçileri yeri geliyor ailelerini, çocuklarını bile göremiyor. Direniş çocukları Ulusal Egemenlik Bayramı’nı babaları ile birlikte direniş çadırında
kutladı. Kiminin babası Ankara’da Özelleştirme İdaresi Başkanlığı önünde, kiminin babası termik santrallar ve madenlerin önünde direnişte... Direniş çadırında nöbetleri bitenler ise işyerinde vardiyaya başlıyor. Neredeyse hiç evlerine gitmeyen işçiler çocuklarının önemli günlerinde dahi yanlarında olamıyor. Akşamdan babalarına “Baba beni izlemeye gelecek misin?” diye soran çocuklar babaları okullara gidemeyince anneleri çocuklarını alıp babalarının yanına götürdü. Çocuklar, hem 23 Nisan’ı kutladılar, hem de babalarına destek oldular. Bugün belki de onların hayatında
ceğimizi sattırma, sen al.” Sinem Tortu: “Buraların satılmasına göz yumamam mücadele edeceğiz hakkımızı savunacağız. Seni seviyorum babacığım.” Berke Karakan: “Babacığım hakkımızı alana kadar mücadeleden vazgeçme, seni seviyorum.” Hekim Sekman: “Baba ne yap et, bir şekilde para topla ve Kemerköy’ü al” İrem Acar: “Hakkımızı yedirmeyeceğiz, sattırmayacağız.” Babalarına yazdıkları mektupları okuyan çocuklar, “Mustafa Kemal’in askereleriyiz” sloganı ile babaları kadar kararlı olduklarını gösterdi.
önemli bir dönüm noktası olacak ve bunu ancak büyüdüklerinde anlayacaklar.
‘Babacığım para biriktir, geleceğimizi sattırma, sen al’ Direnişteki çocuklar Aydınlık aracılığıyla Ankara’da mücadele eden babalarına Direniş Çadırı’ndan destek mesajları gönderdi. İrem Acar: “Benim ve arkadaşlarımın geleceği için hakkımızı yedirmeyeceğiz, sattırmayacağız.” Enver Efe Uysal: “Babacığım seni çok seviyorum sonuna kadar yanındayım.” Öykü Çilenger: “Babacığım çok çalış, para biriktir, bizim gele-
‘1 Mayıs’taki birliktelik Türkiye’ye örnek’
Suriyeli çocuklar bayramı kutlayamadı TUĞÇE YERDELEN / İZMİR
1
Mayıs İşçi Bayramı’na sayılı günler Türkiye işçi sınıfı kutlamalar için hazırlarken, İzmir’de ortak kutlanma kararı alındı. Türk-İş, DİSK, Türkiye Kamu-Sen, KESK, Birleşik Kamu-İş, TMMOB ve İzmir Tabip Odası 1 Mayıs’ta Gündoğdu Meydanı’nda bir araya gelecek. İzmir’de ortak 1 Mayıs kutlamasına ilişkin Aydınlık’a konuşan Eğitim-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Prof. Ömer Lütfü Değirmenci, “Kutlamaların ortak yapılmasında Birleşik
Kamu-İş’in etkisi büyüktür. Bu birliktelik, Türkiye’ye örnek teşkil etmektedir. Çalışanların öteden beri özlediği bu birlikteliğin sağlanmasının altında yatan nedenler arasında Birleşik Kamu İş’in istikrarlı ve sağlıklı büyümesi ve kurumsallaşmasını, İzmir yerelinde üstlendiği ve yürüttüğü birleştirici duruş ve söylemlerini sayabiliriz” dedi.
‘Ulusal değerlerimize sahip çıkıyoruz’ Ulusal Marşımız olan İstiklal Marşı ile kutlamanın başlayacak olmasından söz
eden Değirmenci, “İstiklal Marşı, Atatürk ve silah arkadaşları ile Cumhuriyetimizin kuruluşunu ifade etmektedir. İzmir’de yer alan bazı kitle örgütleri bu tarz düşünce ile ters düşmüştür. Bir yandan barış, eşitlik ve özgürlük, insan haklarını savunurken bu ilkelerle çelişip, İstiklal Marşı’nın felsefesinden uzak kalmışlardır. İzmir ulusal değerlerine sahip çıkarak, onurlu bir duruş sergileyecektir. Bu nedenle 1 Mayıs kutlamaları İstiklal Marşı ile başlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeli ailelerin çocukları 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı çalışarak geçirdi. Kimi kuşlar için yem sattı, kimi kağıt topladı,
BDP/HDP: 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz
Y
erel seçimlerde PKK’nın batıdaki partisi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP), düzenledikleri basın toplantısı ile 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlayacaklarını açıkladı. HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Şamil Altan, “HDP olarak bu 1 Mayıs’ı bütün bileşenlerimizle, kuvvetlerimizle 1 Mayıs Taksim alanında kutlayacağız, hazırlıklarımız sürüyor” dedi. BDP İs-
İzmir Taşeron İşçileri Derneği kuruldu TUĞÇE YERDELEN / İZMİR
Birgül Kurutaş
T
ürkiye’de her geçen gün sayıları artan taşeron işçilerine sahip çıkmak için kurulan İzmir Taşeron İşçileri Derneği’nin yöneticileri, önceki gün Birleşik Kamu-İş binasında bir araya gelerek, kuruluşunu duyurdu. Seda Albaş’ın başkan olduğu İzmir Taşeron İşçileri Derneği’nin duyuru toplantısına Aydınlık yazarı Mehmet Akkaya da katıldı.
‘Köleler ordusu yarattılar’ Seda Albaş yaptığı açıklamada, yönetim kurulu üyelerini tanıttı. Albaş, taşeron işçilerinin sorunlarını şöyle sıraladı: “Her yeri taşeron cehennemine çevirdiler. Belediyelerde taşeron işçisini 1.5 milyona çıkardılar. Toplam taşeron işçisi sayısı ise, 4 milyona yaklaştı. Azgınca sö-
Kızılcan Sönmez
Yönetimde yer alan isimler: Av. Deniz Yiğitoğlu, Av. Mehmet Erdoğan, Kızılcan Sönmez, Kaan Besceli, Muhammet Özkan ve Cihan Ali Bozkurt mürülen, yasal hakları bile gasp edilen köleler ordusu yarattılar. Taşeron işçileri, işçi sınıfımızın en sahipsiz, en çok ezilen, en çok sömürülen ve en çok horlanan kitlesidir. Örgütsüz oldukları, sendikalarda yeterince sahip çıkmadığı için, kanunda
kimi tezgah başında meyve sattı. İzmir Bornova İlçesi’nde el arabasıyla kağıt toplayarak ailesine destek olmaya çalışan Suriyeli Ahmet Ali Casim, her şeye rağmen gülümsemeyi sürdürdü.
yazılı olan hakları bile uygulanmıyor. Gelecek güvenceleri yoktur.”
Tecrübeli hukukçular var “Kıdem tazminatı alacaklar” kandırmacası ile taşeron işçilerin yasalarda var olan hakla-
Seda Albaş
Mehmet Akkaya
rının ortadan kaldırılmaya çalışıldığına dikkat çeken Albaş, “Oysa 4857 Sayılı İş Yasası’ndaki haklar, bütün işçilerin haklarıdır. Ama kanunla saptanmış hakları olmasına rağmen, uygulanmaz. Artık bu duruma son veriyoruz. Derneğimiz, büyük tecrübe ve birikim sahibi uzmanları ve uzmanlaşmış hukukçuları ile ortaya çıkmıştır” dedi. Taşeron işçilerine seslenen Albaş şunları söyledi: “Artık sahipsiz değilsiniz. Dernek ile irtibat kur, üye ol, eğitimlerine katıl. Burası başın sıkıştığında derdine derman olacak yerdir.”
tanbul İl Eşbaşkanı Arife Çınar da il ilçe örgütleriyle 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklarını belirterek “Halkımızla, kimliğimizle 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz. Barışı, eşitsizliği haykırmak için yine çocuk yaşta işçi sayısının artması, taşeronlaştırmanın yaygınlaşması, kadınların sömürülmesini haykırmak için 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz. Tüm halkımızı Taksim’e çağırıyoruz” diye konuştu.
Özel güvenlikçiler dernek çatısı altında birleşti
Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde özel güvenlikçiler dernek kurdu. Sayıları 2 bini bulan özel güvenlik görevlileri bir dernek çatısı altında birleşti. Çorlu Özel Güvenlik Görevlileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kuran güvenlikçiler yaşadıkları sıkıntıları gidermek için dernek kurduklarını belirtti. Çorlu’da bulunun dernek lokalinde bir basın açıklama yapan Dernek Başkanı Mustafa Özkara, özel güvenliklerin taşerona mahkum edildiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Hak kayıplarımızı gidermek için derneğimizi kurduk ve bu derneğimiz çatısı altında arkadaşlarımızın sorunlarına çözümler arayacağız. Tüm meslektaşlarımızı derneğimize katılmaya çağırıyorum” dedi. İMDAT ŞAHİN / ÇORLU
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Hazırlayan: Gizem ERTUĞRUL KOÇ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ABD’den gelen heyet Antep’te PYD ile buluştu PYD kontrolünde çalışan Rojava Halk Meclisi Eşbaşkanı Sinem Mihemed, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerine yardım etmek isteyen BM heyetiyle 5 Nisan’da bir araya geldiklerini belirtti
Sinem Mihemed
Barzani: Açılımın neferiyim
Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Selahaddin kentinde bir araya geldiği Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti üyesi gazetecileri kabulünde ‘barış sürecini desteklediğini’ söyledi. Barzani, “Nefer olarak destek veriyorum. Dönem silah dönemi değil. Bu barış süreci olumlu devam ederse, dört parçadaki Kürtler de rahata ve huzura kavuşacaktır” dedi. Diyarbakır’dan gelen gazetecileri makamında kabul eden Barzani, “Amed hep rüyalarımda. Daha önce de çok gelmek istiyordum. Ancak Başbakan Erdoğan davet edince gelebildim” dedi. PKK ile açılım sürecinin birlik zamanı olduğunu iddia eden Barzani, “Dört parçadaki Kürtlerin birlik olmalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı. Milliyet’in haberine göre Barzani, Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istediklerini de kaydetti. Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirdiğini belirten Barzani, “Ancak Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Kürtler çok eziyet çekti” dedi. Başbakan Erdoğan ile sürecin olumlu gelişeceğine inandığını da kaydeden Barzani, “Bir nefer olarak destek veriyorum. Dönem silah dönemi değil. Bu barış süreci olumlu devam ederse, dört parçadaki Kürtler de rahata ve huzura kavuşacakt ı r ” şeklinde koMesut nuştu. Barzani
HABER MERKEZİ
yardımlar oluşturdu.
S
İlk toplantı Norveç’te
uriye’nin kuzeyinde fiili Kürt devleti kurma çabalarının yoğunlaştığı süreçte, Türkiye’de kritik bir toplantının gerçekleştiği ortaya çıktı. ANF’ye konuşan PKK’nın Suriye kolu PYD kontrolünde çalışan Rojava Halk Meclisi Eşbaşkanı Sinem Mihemed, 5 Nisan’da ABD’den Türkiye’ye gelen Birleşmiş Milletler (BM) heyetiyle Gaziantep’te toplantı yaptıklarını açıkladı. Toplantının ağırlıklı gündemini ise Suriye’nin kuzeyine yapılacak
BM yetkilileriyle yaptıkları toplantı hakkında bilgi veren Mihemed şöyle konuştu: “Daha önce Norveç’te BM yetkilileriyle görüşmelerimiz oldu. ‘BM’nin Rojava’ya yardımda bulunmasını ister misiniz?’ diye sordular. Biz de kabul ettiğimizi söyledik. Daha sonra Antep’te bizi toplantı yapmaya davet ettiler. Kararlaştırdığımız gibi 5 Nisan’da, ABD’den gelen üst düzey bir heyetle görüşme gerçekleştirdik. Yoğun ve yararlı bir toplantı oldu. İlk kez açık ve resmi olarak bizimle ilişkiye geçtiler. BM’nin Rojava’da insani yardım amaçlı faaliyet yürütmesi için bazı şartları olduğunu söylediler ve bize bir protokol sundular. Protokoldeki şartların
hemen hemen çoğunu biz zaten pratikte Rojava’da bugün uyguladığımız şeylerdi. Onlara madde madde açıkladık.”
‘Uluslararası çalışma istiyoruz’ Halk Meclisi Eşbaşkanı Mihemed bölgede yapılacak yardım faaliyetlerinin uluslararası zeminde yürütülmesi gerektiğini savunarak taleplerini şöyle sıraladı: “Bu isteklerine karşı biz de, eğer bu insani yardımın olacaksa, bu çalışmanın sürekli devam etmesinin çok önemli olduğunu özellikle vurguladık. Yani kısa süreliğine bir proje değil de uzun süre devam edecek bir proje geliştirebileceğimizi ve her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu anlattık. Biz Rojava kantonları olarak BM normlarına
göre onlarla çalışmaya hazırız.”
BM temsilcisinden ‘Rojava’ ifadesi BM yetkililerinin Suriye’nin kuzeyindeki fiili oluşuma sıcak bir yaklaşım sergilediklerini işaret eden Mihemed, “BM yetkilileri toplantıda ‘Rojava’ya yardım etmek istiyoruz’ dediler. Özellikle ‘Rojava’ kelimesini kullandılar. Bizim için önemlidir, değerlidir böyle demeleri. 3 yıldan beri ilk kez BM bizimle irtibata geçip yardımda bulunacağını söylüyor. Bu durum Rojava için önemli bir durumdur. Heyeti özellikle kurduğumuz sistemi görmeleri için Rojava’ya davet ettik. Önümüzdeki günlerde tekrar bir araya geleceğiz. Rojava ile ilgili projeleri var” diye konuştu.
BDP’li başkanlara özerklik eğitimi siyasal taleplerinin de uygun hale getirildiği oranda başarılı olacağız.”
AYDINLIK / DİYARBAKIR BDP’nin yerel seçimlerde seçilen belediye başkanlarına “demokratik özerklik ve mevzuat” konulu eğitim seminerleri verilmeye başlandı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GAAB) çatısı altında Diyarbakır’da düzenlenen seminerlere Diyarbakır BüGültan Kışanak yükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduğu BDP’li belediye başkanları katıldı. Eğitimlerde yerel yönetimler aracılığıyla özerkliğin inşası adına atılacak adımlar ve bunların yasal ve ekonomik zemini
‘Zorlu ve zahmetli süreç başladı’
üzerine tartışmalar yapıldığı belirtiliyor.
‘Yerelden yarının cumhuriyetine’ BDP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik, eğitim toplantısında demokratik siyaset, yerel yönetimler, demokratik özerklik ilkelerine ilişkin değerlendirmeler yaptı. Çelik, şunları söyledi: “Siyaset demokratik olsun istiyorsak, bizzat toplum ve halk
kendi kendisini yönetebileceği mekanizmalara sahip olmalıdır. Sahip olduğu demokratik mekanizmalarla politikanın öznesi olmalıdır. Demokratik siyasetin böylesine siyasal, tarihsel meşru bir pozisyonu söz konusu iken, halkımızın bize verdiği bu emaneti bu yönüyle başarıya ulaştırmak özgür, özerk demokratik yerelde yönetim ve yarının demokratik cumhuriyetine ulaştırmak gibi bir köprü görevimiz var. Yereldeki rolün ve misyonun
TAYYİP ERDOĞAN, IŞİD’İN AÇIKLAMASINI DOĞRULADI
GABB Genel Sekreteri Ahmet Ertak, 15 gün sürecek eğitimin yeni belediye yönetimlerinin üzerine düşen görevler sebebiyle gerekli olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Zorlu ve zahmetli bir görev, bir faaliyet süreci başladı. Böylesi zorlu görevi yerine getirebilmek için sadece bir belediyenin kendi olanaklarıyla hareket etmesi yetmeyecektir. Bu anlamda birliğimizin misyonu ve görevi itibari ile yerel yönetimlerimizin etkin hale getirilebilmesi için teknik anlamda, eğitim alanında ve kısmen de olsa belediyelerimizin küçük ölçekli projelerine mali destek sunarak elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz”
Bakanlık’tan ‘Kürdistan’a onay
Türk Ordusu Suriye’ye girdi Suriye’deki radikal dinci terör gruplarının başında gelen Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) yakın Twitter hesaplarından paylaşılan “Türk ordusu Suriye’ye girdi” haberlerine Başbakan Tayyip Erdoğan’dan kısmi doğrulama geldi. Süleyman Şah Saygı Karakolu’na yardım gönderildiğini belirten Erdoğan, “Dert IŞİD değil” ifadesini kullandı. Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) yakın Twitter hesapları, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait tankların ve zırhlı araçların, Su-
riye’deki Süleyman Şah Türbesi’ne konuşlanmak için Suriye’ye girdiğini yazdı. 6 tank ve 12 zırhlı araçla yüzlerce askerin, IŞİD mevzilerinin 200 metre kadar yakınında konuşlandığı, IŞİD’in de bölgeye doğru takviye birlikler göndermeye başladığı iddia edildi.
‘Süleyman Şah’a yardım konvoyu’ Başbakan Tayyip Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle Baş-
bakanlık’ta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Suriye sınırında IŞİD’e yönelik bir hareketlilik olduğu iddialarına ilişkin soruya Erdoğan, “Dert IŞID ile değil. Konvoyumuzun bütün şeyi Süleyman Şah Saygı Türbesi’ne götürülecek yardımlarla alakalı. İlgili sorumlu arkadaşlar bunu sürdürmektedir” yanıtını verdi. Konvoyun Suriye devletinin mi konhtrolündeki bölgelerden mi yoksa IŞİD’in kontrolündeki bölgelerden mi gönderildiği merak konusu.
Türkiye Kürdistan Demokrat Parti (T-KDP) kurucu Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş, kuruluş dilekçesi verdikleri İçişleri Bakanlığı’nın kendilerini aradığını belirterek, onay yazısı almak için Ankara’ya çağırdıklarını söyledi. Kardaş, “Pazartesi günü gidip onay yazımızı alacağız. Demokratik yaşamın ön plana çıktığı bir dünyada Türkiye artık izin vermeme riskine giremezdi diye düşünüyorum. Bugünkü hükümet artık klasik kanunların önüne hukuku biraz daha koymuş gibi görünüyor. Partimize onay çıkması bizi sevindirmiştir” açıklamasında bulundu. Kardaş, partinin faaliyet alanı ve genel merkezinin Diyarbakır’da olacağını ve idari işlerin Ankara’da yürütüleceğini söyledi. 36 kurucu üyeden oluşan ve isminde ‘Kürdistan’ olan ilk siyasi parti olan ‘T-KDP’, “Bağımsız Kürdistan” tezini savunuyor.
Şahin
MENGÜ sahinmengu48@gmail.com
ŞAHİN BAKIŞI
PYD: BM’NİN DESTEK ŞARTLARINI ROJAVA’DA ZATEN UYGULUYORUZ
Korku imparatorluğunu yıkmak
C
HP 30 Mart yerel seçim sonuçlarını tartışıyor gibi yapıyor. Günümüzün moda söylemiyle “miş” gibi yapıyor. Bir seçim sonucu tartışılıyor. PM bir gün, kapalı grup toplantısı da gene bir gün... Büyük bir ihtimalle il başkanları toplantısı da yine bir gün olacaktır. Böyle bir seçim hezimetinden sonra bu kadar kısa toplantılarla işi geçiştirmek, tam anlamıyla “miş” gibi yapmaktır.
Ne kadar tahammülsüzsünüz Kapalı grup toplantısından basına sızan haberlere göre, milletvekillerinin konuşmaları beş dakika ile sınırlandırılmış. Sınırlandırmakla da kalınmamış, eleştiri getiren vekillerin konuşmaları çeşitli laf atmaların yanında “Bir dakikanız kaldı”, “Toparlayın” gibi müdahalelerle kesilmeye çalışılmış. Geçmiş dönemleri parti içi demokrasi olmamakla suçlayanlar, kendileri parti yönetiminde oldukları zaman çok ağır bir seçim yenilgisi üstüne bile eleştiriye tahammül edemeyerek, yönetimi eleştiren milletvekillerini “Bize ders vermeye kalkanlar bunun bedelini çok ağır şekilde ödeyeceklerdir” diye tehdit edebilmişlerdir. Geçmiş dönemlerde şu oldu, bu yapıldı gibi savlarla kendinizi savunmaya kalkmayın. Siz partiden ulusalcıları tasfiye ettiğiniz gün, “KORKU İMPARATORLUĞUNU YIKTIK” diye açıklamalar yapıyordunuz. Yıktığınız o korku imparatorluğunun yerine kendi korku imparatorluğunuzu mu kuruyorsunuz? Nasıl bir demokrasi anlayışıdır bu? Ne kadar tahammülsüzsünüz. Siz bu partinin tarihi kişiliği olan Genel Başkanlarını katliam yapmakla, faşist olmakla suçladınız. Bilip bilmeden “Nazım Hikmet’i CHP hapsettirdi”, “Sebahattin Ali’yi CHP öldürttü” diyeceksin, ama seçim sonuçlarının sorumlusu olduğunuz söylenince eleştiriye tahammül edemeyeceksin.
En büyük yanlışı susarak yaptılar Bu partiye gönül verenler, içleri burkularak, tarihi gerçeklerle bağdaşmayan, bilimselliği olmayan söylemlerinizi sineye çektiler. Aslında galiba en büyük yanlışı da bu çirkin saldırılarınız karşısında susarak yaptılar. O zaman parti tarihine yapılan saldırılara tepki verselerdi, siz bugün “Bize ders vermeye kalkanlar bunun bedelini çok ağır şekilde ödeyeceklerdir”diyemezdiniz. Tayyip Erdoğan’dan haklı olarak, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygılı olmasını, demokrasinin evrensel kurallarına uymasını isteyeceksiniz, ama siz kendi partinizde buna uymayacaksınız. En ufak eleştiriye tahammül edemeyeceksiniz. Hakikaten, çok merak ettim, “size ders vermeye kalkanlara” nasıl bir bedel ödeteceksiniz. Ne yapacaksınız o insanlara, bir daha milletvekili adayı mı yapmayacaksınız? Bu söyleminizden, aday belirleme de ön seçim yapmayacağınızı mı anlamamız gerekiyor? Halbuki o korku imparatorluğunu yıktığınızı söylediğiniz konuşmalarda, geçmiş yönetimleri suçlarken, siz daima ön seçim yapacağınızı söylemiştiniz. Şimdi siz buna uymazsanız, kendinizi kimseye inandıramazsınız.
CHP’de biat kültürü yoktur Bir an için şaşırdınız, yaygın olarak ön seçim yapma kararı aldınız diyelim. Bu kızdığınız insanlar ön seçime girip, kazanıp gelirlerse ne yapacaksınız? Bunların ön seçimden başarılı çıkmamaları için bildiğiniz, hemşericilik, etnik kökencilik gibi diğer ayrımcı yöntemleri mi uygulatacaksınız? Şimdi bazı milletvekilleri bir daha aday göstermezseniz diye seslerini çıkartmayabilirler, en ufak bir eleştiride bulunmayabilirler. Bunlar şimdilik sayıca çoğunlukta da olabilirler. Ama unutmayın ki CHP de biat kültürü yoktur, KAPI KULLUĞU HİÇ YOKTUR. CHP’liler bireydir, istihbarat elemanı değillerdir ki, ağa babalarının talimatına göre davransınlar. O eleştiriyi getiren milletvekilleri, istihbarat elamanı olmadıkları için, önce CHP’nin, dolayısıyla Genel Başkanı olduğunuz için de, sizin yararınızı göz önünde tutarlar. Yani daha açık söylemek gerekirse parti içindeki gerçek dostlarınız, bu yerel seçimlerde sizi yanlışa sürükleyenler değil, seçime giden süreçte yapılan yanlışları dile getirenler, seçimden sonra da bu alınan sonuçtan dolayı sizi eleştirenlerdir.
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Arslanlı Yol’un İkisi de Cumhurbaşkanı olamaz, olmamalı (3) 1 yolcuları işaret bekliyor O
tobüsüm Ankara AŞTİ’ ye girdiğinde saat 06.15’ti. 2014 23 Nisan, günlerden Çarşamba. Genç bir anne uyumuş oğlu Burak’ı uyandırıyor. “Kalk bebeğim. Ankara’ya geldik. Anıtkabir’e, Atatürk’e geldik” diyerek sarı saçlı oğlunu uyandıTANJU rıyor. Burak sapsarı saçlı, mavi CILIZOĞLU gözlü bir lokum oğlan çocuğu. Yaşı beş. Kreşini temsilen Anıtkabir’e geliyor. Döndüğünde arkadaşlarına Anıtkabir’i anlatacak. Saçlarını okşuyorum. “Sen Anıtkabir’e mi geldin?” soruma küskün bir kızma ile yanıt veriyor: “Hayır Atatürk’e geldim.” Aramızdaki olumsuzluğu yumuşatmak için “Ben de Atatürk’e gidiyorum” diyorum. Burak 5 yaşında. Ben seksenin kapısına ay sayıyorum. Eğer Anıtkabir yolunda beş yaşındaki Burak’la yollarımız kesişiyorsa diyorum, içime bir sevinç düşüyor. Burak bu yaşamda yolunu daha uzun yıllar yürüyecek. Benimse son görüşmelerim hep vedalaşmak. Burak’ı kıskanıyorum. O Anıtkabir’e “Ata”sına nasıl alnı yukarıda varacaksa, dedesi sayılan ben o kadar boynum eğri bir suçlu ezikliğinde varacağım Anıtkabir’e. Mustafa Kemal kalkacak da hiddet edecek diye bir korkunun gölgesi var içimde.
Önümüzdeki fırsat Cumhurbaşkanlığı seçimleri Ne yaptık, neleri yanlış yaptık da ülkeyi bölünme ateşinin kıskacına düşürdük. Nasıl oldu da Mustafa Kemal devrimlerinin renklerini soldurttuk. Yanlış neredeydi? Nasıldı? Kumpas kurulurken biz hiç aymadık mı? Daha da ayılma konusunda savsaklanıyoruz. Siyasetin sözüm ona “Mustafa Kemal” diyen kuklaları toplumun Arslanlı Yol’da akışını görmüyor, gördüklerini algılamıyorlar mı?
8.4.2014 Cuma günkü yazımda, Abdullah Gül’den verdiğim iki örneğin birincisi 19 yaşından, ikincisi ise 1995 yılında Refah Partisi milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyon üyesi olduğu günlerden hatıra. Bugünkü örneğimiz, 22.5.2013 tarihli Anadolu Haber Günlüğü sitesinde bulabileceğiniz, Çankaya’dan gönderilmiş bir kutlama metni. Okuyalım: [Himayemde düzenlenen “Vefatının 30. yılında Necip Fazıl Kısakürek’i Anma Etkinlikleri”ne programım müsaade etmediği için katılamıyorum. Birkaç cümle ile sizlere selam vermek ve Üstad’ı anmak isterim. Necip Fazıl, hem benim hem de neşet ettiğim siyasi hareketin kollektif muhayyilesini şekillendiren en önemli düşünce adamlarından birisidir. Başta rahmetli Erbakan Hoca olmak üzere, muhafazakar düşüncenin siyasal söylemini inşa eden kadrolar, Üstad’ın perspektifine çok şey borçludur. Üstad, sadece bir düşünce adamı değildi; aynı zamanda bir siyaset adamı, eylem adamıydı. Coşkulu bir hatip, naif bir âşıktı. Onda aşk düşünceden, düşünce, aksiyondan, aksiyon da imandan bağımsız değildi. İşte bu yüzden bu kadar geniş bir alanda etkisi oldu. Kısakürek, kendi yerli değerlerimizin modernite ile problematik yüzleşmesini çözümlemeye çalışan ilk mütefekkirlerimizdendir. Bugün kendi değerlerimizin modernite ile, demokrasi ile olan yüzleşme sürecinden
yerli, orijinal ve başarılı sonuçların doğması, Üstad’ın da aralarında bulunduğu o dönemin muhafazakar aydınlarının sayesindedir. Necip Fazıl, bir zamanlar devlet eliyle empoze edilen jakoben bir modernleşmenin toplumumuzda daha önce eşi görülmemiş bir yabancılaşmaya ve beraberinde büyük sosyal yıkımlara yol açtığı bir dönemde, insanlara inancımızı, değerlerimizi ve tarihimizi hatırlatmak, anlatmak gibi cesur ve ulvi bir misyon üstlenmiştir. Üstad bu misyonu icra ederken estetik boyuttan hiçbir zaman uzaklaşmamış, siyasal söylemini derinlikli bir sanat ve edebiyat ile bir araya getirebilmiştir. Üstad’ı son yıllarda daha önce olduğundan daha zengin, daha çoğul çalışmalarla hatırlamaya, anmaya başladık. Tek tip, tek boyutlu övgülerin yerini çok boyutlu değerlendirmeler, analizler aldı. Üstad’ın bize bıraktıklarından daha farklı alanlarda faydalanmamızı sağlayacak bu yeni yönelim, aynı zamanda onun düşüncesinin yeni nesillere aktarılmasını da sağlayacaktır. Bu etkinliklerin de bu yolda önemli bir vazife icra edeceğine can-ı gönülden inanıyor; organize eden, hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşları ve desteklerini esirgemeyen Konya’daki tüm kurumlarımızı tebrik ediyor, herkese selam ve sevgilerimi iletiyorum. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı] Geçmişten gelen aleyhte
bu kadar kanıt yeter. Şimdi, Cumhurbaşkanı Hazretlerinin 2007 yılında göreve başlarken içtiği andı okuyalım ve bir de denek taşında deneyelim: Cumhurbaşkanlığı Andı: Anayasanın 103. maddesine göre cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini tam anlamıyla koruduğu söylenebilir mi? PKK’nın, Başbakan ve AKP’nin toprak, inanç ve etnik köken bağlamında yaptıkları acımasız saldırılara karşı görevini tam anlamıyla
TERSİ-DÜZÜ
Hazırlayan: Emine DÖLEK halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Özdemir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
yerine getirdiği söylenebilir mi? Cumhurbaşkanı Gül, “Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma... ant içerim” demiş. Peki, andını yerine getirmiş mi? Cumhurbaşkanı Gül göreve geldiği 28.8.2007 tarihinden 20.2.2014 tarihine kadar 836 yasayı onaylamış. Sadece 4’ünü veto etmiş. Oysa, Cemal Gürsel 2 yasa, Fahri Korutürk 13 yasa, Süleyman Demirel 14 yasa, Cevdet Sunay 18 yasa, Turgut Özal 18 yasa, Kenan Evren 26 yasa, Ahmet Necdet Sezer 34 yasa veto etmişler. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en hukuk ve yasa tanımaz TBMM ve hükümetinin çıkardığı yasaların sadece 4 tanesini veto etmiş. AKP tarikatı ile R.T. Erdoğan hükümet dönemini eleştirenler, anayasayı ilga denemelerinin, hukuk ve yasa tanımazlığın yıl olarak tarihini verirler. Erdoğan’ın otoriterleşmeye, otokratik ve despotik yönelimler göstermeye 2007 yılından
itibaren başladığını söylerler ama işin bam telini görmezler. 28.8.2007 günü, 34 yasa veto etmiş olan Ahmet Necdet Sezer görevden ayrılmış ve önüne gelen 836 yasanın sadece dördünü veto etmiş olan Abdullah Gül göreve başlamıştır. Bu olgu, Cumhurbaşkanı’ nın veto yetkisinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Acaba Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığı görevine devam etseydi önüne gelen 836 yasanın en azından bir 34’ünü daha veto etmez miydi? Kesinlikle ederdi. Zaten onun Cumhurbaşkanlığı makamında bulunması, AKP grubunun ve hükümetinin cesaretini kırar, onlara Anayasayı, Cumhuriyet ilke ve devrimlerini hatırlatırdı. A.N. Sezer, 4+4+4 yasası ile İmam-Hatip okullarının laik okulları boğmasına izin veren yasaları kesinlikle onaylamaz, veto ederdi. A.N. Sezer, Cumhurbaşkanlığı makamında bulunsaydı 30 Mart yerel seçimleri kesinlikle bu denli hileli ve şaibeli olmazdı. AKP tarikatı hükümeti ile Başbakan Erdoğan’ın hukuk, demokrasi ve insan hakları sınırları dışına çıkmasının en büyük sorumlusu Abdullah Gül’dür. (Devam edecek)
23 NİSAN’DA ANKARALILAR 7’DEN 70’E ANITKABİR’E YÜRÜDÜ 23 Nisan saat 13.00... Burak’la Ankaray’ın Kızılay durağında ayrılıyoruz. Bana el sallıyor. Küslük bitiyor. Ve Tandoğan kapısından Anıtkabir’e giriyorum. Arslanlı Yol’da bir sel akıyor. Mustafa Kemal’in askerleri ellerinde ay yıldızlı, Atatürk’lü, “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazılı bayrakları sallayarak, kimi örtünerek yürüyorlar. İnsan mutluysa tüm davranışları, adımları, duruşları soft bir arılık, netlik kazanıyor. Ve Arslanlı Yol’a iyi ki varmışım. Görerek anlıyorum ki Mustafa Kemal’in askerleri gün gün çoğalıyor. Osman Bölükbaşı, gençliğimizin gözde siyasetçilerindendi. Meydanlara kalabalıkları toplardı da sandıkta oy devşiremezdi. Bir gün bir konuşmasında coşkulu kalabalığa baktı, baktı... “Sapınız çok da daneniz az” deyiverdi. Şimdi Arslanlı Yol’dan akan insan seline bakıyorum. Bu coşkuyu kim nasıl devşirecek? Ülkenin esir alınmışlığını nasıl sonlandıracak? İşte önümüzde bir fırsat. Cumhurbaşkanlığı seçimi... Arslanlı Yol’un yolcularını bir işaret, bir umut fişeği bekliyor. Yandaş medyaları, dolarları, tüm afra tafraları ile gömülür giderler, gidecekler. Yapamazsak, yapılamazsa Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizelerine çakılacağız. Çoğunluk azınlığın kumpasına düşecek.
Elimizi çabuk tutmazsak... Böyle giderse biline, Mustafa Kemal’le bile yokuz. Diktatörlere zebun olan halklar hep kandırılmadılar mı? Sonunda ayılsalar da, bedeller ödendi. Arslanlı Yol’un üstünde yürüyorum. İçime umut akıyor. Nasıl bu inançlı, umutlu ve kararlı yürüyen insanları Mustafa Kemal çimentosuyla karacağız? Ya da dilim varmıyor ama, elimizi çabuk tutmazsak, belki de Arslanlı Yol’da bizi yürütmeyecekler. Bir gün karşıdevrimin bir mollası buradan da yol geçirecek. “Mustafa Kemal de sağ olsa bu yola evet derdi” diyerek beyin yıkayacaklar. Biri çıkacak, Anıtkabir’in arazisine sokacak kepçeleri, greyderleri... Mustafa Kemal’i bekleyen çamları, ardıçları biçip geçecek. Anıtkabir’in belki içine de alışveriş merkezleri kuracaklar. Düşündüklerini, akıllarından geçirdiklerini biliyorum. Ama henüz güçlerini çatıyorlar. Hele bir şu cumhurbaşkanlığı işini, başkanlık sistemiyle şavullasınlar. Dar bölge masalıyla azınlık çoğunluğu bir esir alabilse... Bu ülkenin, muhalif olduğunu söyleyen siyasileri Arslanlı Yol’da akan milyonları hiç mi görmez. Bu kararlı coşkudan hiç mi etkilenmezler. Hiç mi Anıtkabir’e akan bu insan selini yüreklerinde serinleterek akıllarında süzmezler. Neden varlıkta yokluk çekilir ve niçin kaba, hiçbir sosyal estetiği olmayanların tafraları çekilir? Kumpasları yaşanır. İçimdeki cevahir seksen yılda hiç sönmedi. Korkuya teslim de olmadım. Ama yine bu 23 Nisan’da Arslanlı Yol’da bir suçluluğun ezikliğini çekiyorum. Her yaşın harman olduğu o insan seli başarıyı yakalayamıyor, Arslanlı Yol’da onarmaya çalışıyorsa hepimiz bunu düşünmeliyiz. Ne yapmalıyız? Nasıl yapmalıyız? Varsak, yokları oynuyorsak bunu birileri bize, biz birilerine anlatmalı, açıklamalıyız.
Arslanlı Yol’da Çankaya sözü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, kitle örgütü temsilcileri Anıtkabir’den muhalefeti göreve çağırdı. ‘Çankaya Cumhuriyet yıkıcılarına teslim edilemez’ mesajı verildi OLCAY KABAKTEPE / OSMANCAN GÜRDOĞAN
23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda halk 7’den 70’e Anıtkabir’e yürüdü. Annesinin kucağında gelen de vardı, formasıyla gelen de. Verilen mesajlarda “Çankaya’da Cumhuriyetin Cumhurbaşkanını görmek istiyoruz” denildi.
Muhalefet ortak hareket etmeli
‘Engelsiz Sema Grubu’ Anıtkabir’de
ADD Genel Sekreter Yardımcısı Öner Tanık, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, halkın siyasi iktidarın belirlediği seçeneklerden kurtulması gerektiğini vurguladı. En önemli görevin, muhalefet partilerine düştüğünü ve muhalefetin siyasi iktidara karşı ortak hareket etmesi gerektiğini kaydeden Tanık, “Çankaya’da, Cumhuriyet değerlerine sahip, AtatürkçüCumhurbaşkanı görmek istiyoruz” diye konuştu.
Anıtkabir ‘Minik’ askerlerle doldu Açıklamaların ardından yurttaşlar Tandoğan girişinden Anıtkabir’e yürüdü. Yürüyüş boyunca, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Atatürk gençliği görev başında” sloganları atıldı. Anıtkabir’de bin-
Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz” sloganı da atıldı.
‘Türkiye yıkıcıları Cumhurbaşkanı olamaz’ lerce çocuk Atatürk’ün huzuruna çıktı. Anaokulu, ilkokul ve henüz okullu olmayan çocuklar, büyükleriyle birlikte, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı attı. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan, çocukların yanına geçerek birlikte slogan attı. Zaman zaman “Tayyip
Anıtkabir’de kitle örgütü temsilcilerine nasıl bir Cumhurbaşkanı istediğini sorduk. ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan: Burada bulunan halk Cumhuriyet yıkıcılarına karşı ayaktayız mesajı veriyor. Ülkenin oturmuş anayasal temellerinden ödün vermeyecek bir Cumhurbaşkanı lazım. Partilerin de ayrışmamaları
gerekir. Türkiye’nin, Tayyip Erdoğan veya Gül dışında bir Cumhurbaşkanına layık olduğunu göstermeleri lazım. Halk olarak bunları bekliyoruz. TESUD Başkanı emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş: Ülkemizin güvenliği açısından, “Yurtta barış dünyada barış” felsefesini benimseyen bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız var. Atatürk’ün felsefesini taşıyan bir Cumhurbaşkanı istiyoruz. Bunu herkesin iyi anlaması ve ona göre de Cumhurbaşkanı seçmesi lazım.
Bugün 23 Nisan gergin oluyor insan ZİHHİ ERDEM / ANKARA
T
BMM’nin, açılışının 94. yıldönümü nedeniyle özel gündemle toplanan Genel Kurulu gergin geçti. Başbakan Tayyip Erdoğan, muhalefeti yabancı odaklarla işbirliğiyle, muhalefet de Erdoğan’ı diktatörlükle suçladı. Konuşmasının bir bölümünü 17 Aralık
sonrası yaşanan tartışmalara ayıran Erdoğan, “Aradan 94 yıl geçmesine rağmen TBMM’nin, tüm makam ve mercilerin üzerinde olduğunu kabul edemeyen kesimler olduğunu görüyoruz. Çetelerin illegal yapıların Meclis’i hiçe sayarak kendi çıkarları adına milli iradeye kastettiklerini görüyoruz ve yaşıyoruz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Ge-
nelkurmay Başkanı, bakanları hedef alındı.”
‘Diktatörlük’ suçlaması CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise isim vermeden Başbakan Erdoğan’ı diktatörlük kurmaya çalışmakla suçladı. Kılıçdaroğlu, “Dikta rejimi kurmaya kalkışanların, öncelikle Mustafa Kemal
Atatürk’ün, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir’de yaptığı konuşmayı iyi öğrenmeleri gerekir” dedi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması sonrası diktatörlük tartışması yaşandı. Karşılıklı laf atmalar üzerine oturumu yöneten Cemil Çiçek, tarafları uyardı.
Eskişehir’de kurulan ve dünyada ilk engelli sema ekibi unvanına sahip “Engelsiz Sema Grubu” da Almanya turneleri öncesi Anıtkabir ziyaretindeydi. Grubun koordinatörü Halil İbrahim Sarıkaya, “Bu gün bizim için önemli bir gün. İlk yurtdışı turnemize çıkmadan önce bize bağımsızlığı hediye eden Atamızı ziyaret etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Turne öncesi bu bizim için önemli bir moral kaynağı oldu” dedi.
TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz: Millet Çankaya’da Cumhuriyetin Cumhurbaşkanını ister. Biz gençler, Cumhuriyet, emek ve özgürlük düşmanlarının Çankaya’ya çıkmasına izin vermeyeceğiz.
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
AKP’DEN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI HEDİYESİ
4 çocuğa Berkin gözaltısı Feshane’de gerçekleştirilen resmi 23 Nisan etkinliğinde ‘Berkin Elvan ölümsüzdür’ pankartı açan ve slogan atan 4 çocuk yaka paça gözaltına alındı. Görüntü almaya çalışan kameramanlar ise polisin saldırısına uğradı İSTİHBARAT SERVİSİ
İ
stanbul’un Eyüp ilçesindeki tarihi Feshane binasında resmi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliğinde “Berkin Elvan ölümsüzdür” yazılı pankart açan 4 lise öğrencisi gözaltına alındı. İstanbul’da resmi 23 Nisan kutlamalarının adresi, Eyüp’te bulunan Feshane binası oldu. Buradaki törene katılan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, çocuklar tarafından protesto edildi. Vali Mutlu, öğrencilere ödül vermek için sahneye çıktığı sırada iki çocuk “Berkin Elvan ölümsüzdür” yazılı pankart açarak slogan attı. Polis protesto eden iki çocuğu yaka paça gözaltına
aldı. Polisler çocukları Feshane’deki kapalı alana götürdü. Kapıları kapatan polis memurları gazetecilerin görüntü almasını engelledi. Ardından törenin devam ettiği sırada 1 çocuk daha slogan atmaya başladı. 3’üncü çocuk da hızla gözaltına alındı. Olayı görüntülemeye çalışan kameramanlar bir sivil polisin saldırısına uğradı. Gözaltına alınan çocuğu götürmeye çalışan polislerden biri yere düştü. Yere düşmesinin ardından ayağa kalkan polis, olayı görüntüleyen kameramanlara saldırdı. Lise öğrencisi olduğu belirtilen bir çocuk daha eylem sırasında gözaltına alındı.
2
İstiklal Marşı okuyan vatandaşa 180 TL ceza kesildi
CHP VE İP’DEN ALTERNATİF TÖREN
‘23 Nisan’ı kutlamak boynumuzun borcu’ MUSTAFA IŞIK / ADANA
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Adana’da iki ayrı törenle kutlandı. Resmi tören, Valilik bahçesinde, demir parmaklıklar ardında ve yoğun güvenlik önlemleri altında, halktan kopuk biçimde yapıldı. Aynı saatlerde, CHP ve İşçi Partisi Atatürk Anıtı önünde kutlama töreni düzenledi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından her iki partinin il yöneticileri anıta çelenk sundular. CHP İl Başkanı Orhan Sümer yaptığı konuşmada ulusal egemenliğin zedelendiğini ve tendit altında olduğunu söyledi. İşçi Partisi İl Başkanı Hayrettin Çavuşoğlu da “Bugün cumhuru Cumhuriyetten ayırarak milli bayramları kutlamama törenleri düzenlenmektedir. Bunu kabul etmiyoruz. Adana’da bayramlarımızı kutlamak boynumuzun borcudur. Cumhuriyetimize saldıranları buradan püskürteceğiz” diye konuştu.
alanına girdi. Asker selamı vererek İstiklal Marşı okumaya çalışan Maden, polis tarafından uyarıldı. İstiklal Marşı’nı okumaya devam eden Maden, önce tören alanından uzaklaştırıldı, daha sonra da gözaltına alındı. Gözaltı işlemi sırasında Maden’in direnmesi üzerine arbede yaşandı. Maden’e 180 TL ceza kesilerek serbest bırakıldı. CHP, İşçi Partisi ve DSP alternatif tören düzenledi. Partiler çelenklerini Taksim Anıtı’na bıraktıktan sonra İstiklal Marşı okudu.
‘Egemenlik milletindir’ yasaklandı SEVİM EROL / BURSA
İlköğretim çocukları haykırdı: Mustafa Kemal’in askerleriyiz
B
ursa’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” pankartıyla Atatürk Anıtı’na yürümek isteyen yurttaşlara polis barikat kurdu. Şehreküstü Meydanı’nda toplanan İşçi Partisi, Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalar ve TGB üyeleri, Atatürk Anıtı’na doğru yürüyüşe geçti. Anıta yaklaşık bir kilometre kala yurttaşları durduran polis, pankartın kaldırılmasını ve bayrakların toplanmasını istedi. Pankartı ve bayrakları kaldırmayan 200’ü aşkın yurttaş, polisin tavrını “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Halka değil teröriste barikat”, “Ya istiklal ya ölüm, tam bağımsız Türkiye”, “Hükümet istifa” sloganlarıyla protesto etti.
BURSA
FOTOĞRAF: MÜHÜBE DEMİRBAŞ
SAMSUN
Vali de AKP’liler de törene katılmadı
A
‘Hırsızlık, yolsuzluk soysuzluk’ damgası
Samsun’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenine, bir yurttaşın ‘yolsuzluk’ protestosu damga vurdu. Salim B. adlı yurttaş, törenin yapıldığı Cumhuriyet Meydanı’na, “Hırsızlık, soysuzluk, yolsuzluk deyince aklınıza kim geliyor? Ben ağzımı bile açmadım. Siz hemen nereden anladınız?” yazılı dövizle geldi. Dövizi fark eden polis ekipleri, Salim B.’yi daha il protokolünün önüne gelmeden yaka paça gözaltına alarak Emniyet’e götürdü.
Bursa’daki törenden sonra yapılan yürüyüşe ilköğretim okulu öğrencileri de katıldı. Çocuklar “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attı.
Engellemelere rağmen İşçi Partisi çelengini sundu
ANTALYA
ntalya’daki törene Vali, Garnizon komutanı, AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKP İl Başkanı katılmadı. Tören, İl Milli Eğitim Müdürü’nünAtatürk anıtına çelenk koymasıyla birlikte, kısa sürede sonlandırıldı. Alanı terk etmeyen yurttaşlar, törene katılmayan protokol erkanına büyük tepki gösterdi.İşçi Partisi İl Başkanı Yalçın Armen, “Tarihi bir günde, devletin temsilcisi olan valinin, ülkenin bağımsızlığından sorumlu olan Türk ordusunun temsilcilerinin ve yerel yönetimin başındaki belediye başkanının törende bulunmamasını kınıyoruz. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Atatürk devrimlerini savunan, milli nitelikleri öne çıkan bir Cumhurbaşkanı oturtacağız” dedi.
törene katılmayan devlet temsilcilerinin çelenk bile göndermediklerine dikkat çekti. Hasbi Yıldız, “Cumhuriyet yıkıcıları hangi yüzle cumhurun başına aday oluyorlar?” diye konuştu. Tarcan Bahadır Günendi de “Tüm engellemelere rağmen bayramlarımızı bizden alamayacaklar.” ifadelerini kullandı. DEVRİM AŞKIN KARASOY / ANTALYA
E
skişehir Valilik Binası önünde çelenk koyma törenine İşçi Partisi’de üyeleri de hazır bulundu. Ancak İP üyelerinin oluşturduğu kortejin önüne polis tarafından kırmızı şerit çekildi ve çelenk bırakmalarına izin verilmedi. Yurtseverler polisin engeline karşılık olarak ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ sloganı ile cevap verdi. Üyeler ve polis arasından uzun süren konuşmaların ardından İP Atatürk büstüne çelenk koymayı başardı.
ESKİŞEHİR
Vatandaşlardan kınama Alana küçük çocuğuyla birlikte gelen bir kadın, “Böyle bayram olur mu? Bayramları da bize zehir ettiler” dedi. Bengi Elikılıç adlı yurttaş da iktidara hakkını helal etmediğini söyledi. Milli güçleri Cumhuriyet yıkıcılarına karşı birleşmeye çağıran Hüseyin Demir,
maliguller@aydinlikgazete.com
ABD Ukrayna’da çıkış arıyor
Ö
nce CIA Başkanı John Brennan Ukrayna’yı ziyaret etti, ardından da ABD Başkan Yardımcısı Joe Bi-
ABD Çin’e bel bağladı!
3
23 Nisan Taksim’de polis kuşatması altında kutlandı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun katılmadığı törene, yurttaşların tepkisi damga vurdu. Taksim Anıtı’na selam duran bir yurttaş gözaltına alındı, yurttaş kesilen 180 lira cezanın ardından serbest bırakıldı. Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenleYılmaz nen kutlamalar öncesi Maden Yılmaz Maden tören
GÜLLER
den... Her ikisi de Ukrayna’yı Doğu’dan koparma hamlesinin başarısızlığı karşısında çıkış arayanlardan... New York Times’ın yazdığına göre, ABD Başkanı Barack Obama, Rusya’yı dünyada yalnızlaştırabilmek için Çin’i bile kendi cephesine çekme niyetinde!
1
Basın mensuplarına polis saldırısı
Mehmet Ali
UFUK ÖTESİ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Eskisehir’de 23 Nisan nedeniyle TGB tarafından düzenlenen yürüyüşe yaklaşık 500 kişi katıldı.
Peki, Çin’in Rusya’yı yalnızlaştırabilmek adına ABD’yle birlikte hareket etmesi mümkün mü? Rus yetkililerin bu konudaki yanıtları net: Örneğin Rusya Duma Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey Puşkov, ABD’nin Rusya’yı caydırma politikasında Çin’in bir rol oynayacağı umudunun sadece bir yanılgı değil, aptallık olduğunu belirtiyor. Rusya Bilimler Akademisi Uzakdoğu Enstitüsü görevlisi Aleksandr Larin ise ABD’nin Çin’i kullanma umudunun bir taş devri düşüncesi olduğunu belirterek şu analizi yapıyor: “Rusya’yı caydırmak çabasıyla Çin’i kullanmak fikri bir saçmalıktır. Rusya ve Çin stratejik ortaklardır. Aralarındaki sıkı ilişkinin bir başka örneği yok. Rusya’yı caydırma çabalarına Çin’in katılacağını, hele bir araç olarak kullanılabileceğini sanmak boşunadır. Çin, dünyanın en büyük iki devletinden biridir. Bağımsız dış politika izleyen Çin’i bir araç olarak kullanmak, imkânsız bir şeydir. Diplomasisi son derecede zeki ve akıllıcadır.” Rusya Politik Teknolojiler Merkezi Genel Müdürü Sergey Miheyev de ABD’nin bu düşüncesinin tam bir saçmalık olduğunu düşünenlerden. Miheyev’in şu önemli analizini de sizlerle paylaşmak istiyoruz: “Çin’le ABD’nin gerçekten sıkı ekonomik ilişkileri var. Ama Çinliler, ABD’nin Çin’e yaklaşımının özünü iyi bilir. ABD Çin’e 21. yüzyıldaki başlıca rakibi gözüyle bakıyor. Bir zaman önce askeri doktrininin merkezini Pasifik bölgesine kaydırması, sebepsiz değil. Bu, ABD’nin Çin’i caydırmayı, öncelikli amaç edindiğini gösteriyor. Tüm diğer adımları bunu maskelemek çabalarından başka bir şey değil. Bu bir, ikincisi de şudur. Çin Rusya’yı stratejik bir ortağı olarak kaybederse ABD ile baş başa kalacak. Pekin bu konuda yanılgıya düşmez.”
Kissinger ve Brzezinski’nin önerileri Açık ki, Çin’den ABD’ye bir kart olmaz! Peki, ABD ne yapacak? Zira Ukrayna’yı almak isterken, önce Kırım’ı Rusya’ya kaptırdı, şimdi de Doğu Ukrayna ayrılık işaretleri veriyor... ABD’nin ünü stratejisti Henry Kissinger, Washington Post’taki “Ukrayna krizi nasıl sona erer” başlıklı makalesinde özetle şu görüşü savunuyor: “Ukrayna, ekonomik ve politik örgütlere elbette üye olabilir ama NATO’ya üye kabul edilmemeli.” Yani Kissinger, Ukrayna’nın “bir süre” kampsız kalmasını şu anda çıkar yol olarak görüyor. Benzer görüşü ABD’li ünlü stratejist Zbigniew Brzezinski de savunuyor. Ancak Brzezinski, uzun yıllardan bu yana ABD’nin Avrasya egemenliğinin Ukrayna’dan geçtiğini savunan bir isim. Bu nedenle onun Washington Post’taki makalesinin özü, Ukrayna’nın her iki kanadından Rusya’ya baskıyı içeriyor: Aşağıdan Romanya-Polonya hattından yapılacak baskı ve yukarıdan Baltık üzerinden yapılacak baskı.
Kanat baskısı Rusya’yı durdurmaz ABD için Polonya-Romanya kanadı aynı zamanda Karadeniz demektir ve burada Washington’un Montrö’yü sulandırsın diye Ankara’ya yoğun baskı yaptığını görüyoruz. ABD’nin bu hafta yukarı kanat için, yani Baltık bölgesi için de harekete geçtiğini görüyoruz. Önce Pentagon, Rusya’ya komşu olan Baltık ülkelerine 600 Amerikan askeri göndereceğini açıkladı. Ardından da NATO Deniz Komutanlığı Operasyonlar Bölümü Başkan Yardımcısı Arian Minderhoud, 5 NATO gemisinin Baltık Denizi’nde tatbikat yapmak üzere Almanya’nın Kiel Limanı’ndan yola çıktığını duyurdu. Peki, Ukrayna’da büyük yenilgi alan ABD’nin bu iki kanat baskısı Rusya’ya geri adım attırabilecek mi? Rusya, Ukrayna’yı Batı’ya kaptırdığı anda, geri dönülmez şekilde kendi coğrafyasına sıkıştırılacağını görüyor ve bu nedenle çok kararlı bir şekilde mücadele ediyor. Dolayısıyla, Suriye’de yenilmemek için Ukrayna’da cephe açan ABD’nin, bu kez Ukrayna’da yenilmemek için yeni bir cephe açması gerekiyor!
ROTA
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Yazarımız, yoğun görüşmeleri nedeniyle siz değerli okurlarımızdan bir süre daha izin istiyor.
‘ERMENİ MEZALİMİ VE GERÇEKLER’ PANELİNDE AİHM’NİN PERİNÇEK KARARINA VURGU YAPILDI
‘AİHM kararı dönüm noktası’ OLCAY KABAKTEPE / ANKARA
A
nkara’da düzenlenen, “1914 Ermeni Mezalimi ve Gerçekler” konulu panele katılan konuşmacılar, AİHM’nin Doğu Perinçek kararının önemini vurguladılar. Konuşmacılar, AİHM kararıyla birlikte Ermeni diasporasının dize getirildiğini söylediler. Türkiye Sivil Toplum Birliği (Türk Bir) tarafından Ankara’da, “1914 Ermeni Mezalimi ve Gerçekler” konulu panel düzenlendi. Çok sayıda vatandaşın izlediği paneli Milli Düşünce Merkezi Genel Başkanı ve eski Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu yönetti. Panel konuşmacıları soykırım iddialarına yanıt verdi.
Av. Erdem Akyüz: Perinçek kararına maalesef sahip çıkılamadı Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Av. Erdem Akyüz, 24 Nisan 1915 takıntısından kurtulmak gerektiğini kaydederek, “Şu an önemli olan, savunmadan vazgeçip asıl soykırımın Ermenistan tarafından yapıldığını söylemektir. Talat Paşa Komitesi’nin yaptığı önemli çalışmalar var. AİHM’nin Doğu Perinçek kararı çok önemlidir. Bu kararla diaspora dize getirilmiştir. Maalesef bu karara sahip çıkılmamaktadır. Türk tarihinde utanılacak hiçbir şey yoktur” dedi.
Erdoğan, diasporaya L! A D N A K selam durdu S B AYDINLIK / ANKARA
aşbakan Erdoğan, sözde Ermeni soykırımının yıldönümü olarak kabul edilen 24 Nisan’da ilk kez bir “Başbakanlık açıklaması” yaptı. Erdoğan’ın 24 Nisan’ın bir gün öncesinde yaptığı bu açıklama “skandal” olarak değerlendirildi. Açıklamanın sadece 24 Nisan tarihine atıfla yapılmış olması bile AKP hükümetinin Ermeni iddialarını kabul etmesi anlamına geldiği belirtildi. Açıklama 9 dilde yayınlandı ve Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü’nden Ermenice “tweet” atıldı. Sözde soykırım iddialarının yüzüncü yılı için son bir yıla girilirken AKP hükümeti Türkiye’nin haklı davasını savunmak yerine kendini mazur gösterme derdine düştü. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla sözde soykırımın yıldönümü olan 24 Nisan için kapsamlı bir açıklama hazırlandı. Bu açıklama, “Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 olaylarına ilişkin mesajı” başlığıyla yapıldı. Böylece açıklamanın 24 Nisan ta-
Tayyip Erdoğan
Erdoğan özetle şunları söyledi: “1915 olaylarına ilişkin farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir.” “Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayri insani sonuçlar doğuran
hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır.” “Bu anlayışla Türkiye Cumhuriyeti olarak 1915 olaylarının bilimsel bir şekilde incelenmesi için ortak tarih komisyonu kurulması çağrısında bulunduk. Bu
Sözde soykırımın savunucuları açıklamadan memnun Ermeni cemaatinin önde gelen isimlerinden HDP MYK üyesi Garo Paylan Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları üzerine şunları söyledi: “Devletin resmi duruşunu berhava eden bir açıklama. Ancak sanki bunu başka bir devlet yapmış gibi açıklıyor. Osmanlı dönemine gönderme yapıyor. Oysa bunu TC dev-
letini kuran zihniyet yaptı.” Gazeteci Aris Nalcı “Bugüne kadar hiçbir TC Başbakanı Ermeni halkına taziyelerini sunmamıştı. 2015 öncesinde atılan bu adım ‘Ortak acı’ tanımını tekrar gündeme getiriyor. Ortak acı tanımında ne kadar samimi olunduğunu önümüzdeki günler gösterecektir”
dedi. Gazeteci Hayko Bağdat ise “İlk defa bu noktaya geldik. 100 yıl süren acıdan sonra normalleşme için şanstır bu açıklama. Öldürülmüş insanlara, siyasi erkin en tepesinden gelen üzüntü beyanını kıymetli adlediyorum. Bundan sonrasında bu söylemi geliştirmek durumundayız. İyi bir noktadayız.”
çağrı geçerliliğini korumaktadır.” “Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.” Erdoğan, TBMM’deki 23 Nisan resepsiyonunda ise gazetecilerin soruları üzerine “Artık her alanda normalleşmeye gitmek lazım” dedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise açıklamanın konjonktürel olmadığı ve baskı altında yapılmadığını öne sürerek “Bu bir çağrıdır, umarız karşılığını bulur. Diaspora tek bir gruptan ibaret değil” dedi.
‘Söyledikleri özür niteliğinde‘ Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 24 Nisan 1915 olayları için yaptığı açıklamaya diplomatlardan çok sert tepki geldi. Tecrübeli diplomatlar ve siyasetçiler, Erdoğan’ın bu açıklamasının ‘özür dilemek’ anlamına geldiğini söyledi
ESKİ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARI ÖYMEN:
‘İlk kez oluyor’ Onur Öymen
‘Başbakan’ın sözleri büyük zafiyetler yaratacak’ Dışişleri Bakanlığı’nın eski Müsteşarı Emekli Büyükelçi Nüzhet Kandemir: Eğer bu, her iki tarafta da ölenlerin torunlarına, çocuklarına, ne bileyim kendilerine bir başsağlığı bir taziye, bir rahmet ise tabii ki kabul edilebilir. Türkiye öteden beri, 1915 olaylarında ölen herkesin ister Ermeni, ister Türk, ister Arap olsun, her cinsten insan hayatını kaybetti. O günkü şartlar içinde hayatını kaybedenler için
Kılıç: Ermenilerin 100 yıllık edebiyatı Avrasya İncelemeleri Merkezi Başkanı emekli Büyükelçi Alev Kılıç ise konuşmasında AİHM’nin verdiği Doğu Perinçek kararının önemini anlattı. Ermenilerin 100 yıldır soykırım edebiyatı yaptığını bildiren Kılıç, “Biz ise son 20 yılda harekete geçebildik. Aradaki bu farkı kapatmak gerekli. AİHM’nin Perinçek kararı bizim için dönüm noktasıdır. 17 Aralık’taki bu karar Ermeni tezlerinin çökertilmesi konusunda dönüm noktasıdır. Ancak ne yazık ki bu karar gerekli yankıları bulmamıştır. AİHM kararı AİHM açısından rutin, verilmesi gereken bir karardır; ancak Ermeni devleti açısından bir yıkımdır. Karar, Ermeni iddialarına büyük bir darbedir” diye konuştu. Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Norman Stone ise ABD ve Fransa’da maalesef büyük bir diaspora olduğunu kaydetti. Stone, yurtdışında bulunan tarihçilerin çoğunun bazı konularda ikna edildiğini bildirdi. Gelecek yıllarda da büyük kampanyaların yapılabileceği uyarısında bulundu.
rihli gazetelerde yayımlanması amaçlandı. Açıklama öncesinde bütün medya kuruluşlarının uyarılması da dikkat çekti. Başbakan Erdoğan 24 Nisan nedeniyle yaptığı açıklamada, “Ermeni vatandaşlarımız ve dünyadaki tüm Ermeniler için özel bir anlam taşıyan 24 Nisan, tarihi bir meseleye ilişkin düşüncelerin özgürce paylaşılması için değerli bir fırsat sunmaktadır” dedi. Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmanın bir insanlık vazifesi olduğunu kaydeden
öteden beri özür diyemeyeceğim ama bir taziye, bir üzüntü beyan edegelmişizdir. Bu, Türkiye tarafından yapılan bir şeydir. Ama bu kez, sadece Ermenilere bir taziye mesajı göndermesi, bunun bir özür mesajı olarak algılanmasına yol açacaktır. Ermeni taleplerine yönelik bir taviz olarak yorumlanacaktır. Bu, Türkiye’nin de bugüne kadar öne sürdüğü tezlerde büyük bir zafiyet ve gedik açacaktır.
Dışişleri Bakanlığı’nın eski Müsteşarı emekli Büyükelçi Onur Öymen Başbakan Erdoğan’ın 24 Nisan açıklaması ile ilgili olarak Aydınlık’a yaptığı değerlendirmede, “Yapılan çok yanlış. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı 24 Nisan açıklaması yapamaz. Bugüne kadar hiçbir başbakandan böyle bir açıklama duymadım” dedi.
‘Öldürülen diplomatlarımızdan neden hiç söz etmiyor’
Açıklamanın içeriğini de doğru olmadığını vurgulayan Öymen, Erdoğan’ın Ermeni ayaklanmasını mazur gören bir tavır içinde olduğunu ifade etti. Öymen, “Erdoğan tehcir için ‘gayri insani sonuçlar doğurdu’ diyor. Peki, tehcire niye gerek duyuldu; bunları söylemiyor. Erdoğan geçmişte de benzer açıklamalar yapmıştı. Başbakan Ermenistan’ın eski Başbakanı Kaçaznuni’yi okusun. Gerçeği bizzat ondan belirtilmekte- cektir. Değilse kendini inkâr öğrensin. Ermeni teröristler çok sayıda dir. Bu karar olur. Perinçek kararından son- diplomatımızı öldürdü. Erdoğan hiç Ermeni diaspo- ra Ankara’nın eli güçlenmiştir. bunlardan söz etmiyor” diye konuştu. rasının içine Ben yapılan açıklamayı denbomba gibi geli bir yaklaşım olarak gödüşmüştür. İs- rüyorum. Perinçek kararı oyuviçre Ermeni nu değiştirmiştir. Ama ben diasporasının bu açıklamanın Ermenilerin baskısıyla tem- tutumunu değiştireceğini sanCHP’li E. Dışişleri yize gitmiştir. mıyorum. Bu açıklamaya onKomisyonu üyesi AyAma Temyiz Mahkemesi lardan hiçbir olumlu açıklama tuğ Atıcı: Başbakan AİHM’nin kararını kabul ede- ile karşılık verilmeyecektir. Erdoğan’ın bu mesajı planlı bir mesaj. Dünyaya Cumhurbaşkanlığı için beni destekleyin mesajı. ErmeniT. Kamu-Sen Genel etmelidir. Başbakan Erlere el uzatma açıkBaşkanı İsmail Koncuk: doğan’ın 24 Nisan’da melaması. Kendinin neler yapabile“Ermeni soykırımı” id- saj yayınlaması büyük bir ceğini anlatmaya çalışıyor. Beni diası doğru değildir. Ül- zaaftır. Ermeni iddialadeliğe süpürmeyin tavrı. Bu arada keyi yönetenler Türki- rını kabul etmek anlamı 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk ye’yi suçlu gibi gösteren taşır. Kimse Türkiye’ye Bayramı’nı da gölgede bırakıyor. davranışlara girmemeli- hazırlanan tezgâhların dir. Söylemlerine dikkat parçası olmasın.
‘AİHM’nin Perinçek kararı oyun değiştirdi’
Bahçeli: Bu millete bu kadar eziyet fazla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 1915 olaylarına ilişkin mesajıyla ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bahçeli, “Bunun değerlendirilecek hiçbir yanı yok. Bu millete bu kadar eziyet fazla” dedi.
Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ: “Ermeni soykırımı” iddiaları ile ilgili olarak AİHM’nin Perinçek’le ilgili verdiği bir karar var. Bu karar çok kritik önemdedir. Bu kararda “soykırım vardır” denilmemektedir. Soykırım iddialarının tartışmalı olduğu
‘Dünyaya beni deliğe süpürmeyin mesajı’
‘Ülkeyi yönetenler tezgâhın parçası olmamalı’
PERİNÇEK’TEN ERDOĞAN’A SERT TEPKİ: BU AÇIKLAMAYI ANCAK EMPERYALİZMİN SÖZCÜSÜ YAPABİLİR İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başlayan panele Ankaralılar büyük ilgi gösterdi.
‘Trajedi var ama tek taraflı değil’ Panelde konuşan Mehmet Perinçek ise Çarlık Rusyası arşivlerinde bu konularda on binlerce belge olduğunu belirtti. Bu belgelerden, 1915 öncesi olayların soykırım olmadığı, karşılıklı bir kırım yaşandığı, olaylara emperyalist devletlerin müdahalelerinin olduğu gibi sonuçlar çıktığını kaydeden Perinçek, “Çarlık belgelerinde, Osmanlı’da yaşayan Ermenilerin iyi yaşam standartlarına sahip oldukları, herhangi bir sorunlarının olmadığını göstermektedir. 1. Dünya Savaşı’yla ilgili belgelerde de Ermenilere iki misyon verildiği görülüyor. Bunlar, cephe gerisinde ayaklanma çıkartmak ve gönüllü birlik oluşturup Anadolu işgalinde rol oynamaktır. 1. Dünya Savaşı sırasında işgal bölgelerinde Ermenilerin yaptığı katliamların Ruslarda bile rahatsızlık yarattığı belgelerden anlaşılıyor. Sonuç olarak bir trajedi vardır ama bu tek taraflı değildir” ifadelerini kullandı.
‘Tayyip Erdoğan’ın sözleri ihanetin belgesi’ B
aşbakan Tayyip Erdoğan’ın 1915 yılındaki Ermeni tehciriyle ilgili açıklamasına tepki gösteren İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Bu açıklamayı ancak emperyalizmin sözcüsü yapabilir” dedi. Tayyip Erdoğan’ın, bu açıklamayla Ermenistan’ın 1920 yılındaki Başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin vicdanlı tutumunu bile paylaşmadığını vurgulayan Perinçek şunları söyledi:
‘Kaçaznuni’nin tutumunu bile paylaşmıyor’
Doğu Perinçek
Bu açıklamayı yapan Türkiye Başbakanı olsaydı, “diz çöktü” derdim. Bu açıklamayı ancak emperyalizmin sözcüsü yapabilir. Türkiye’nin toprak bütünlüğünün hedef alındığı bir ortamda Tayyip Erdoğan ne vatanı savunuyor, ne bağımsızlığı, ne de egemenliği... Öte yandan Kandilli Ermeni Kilisesi Vakfı Başkanı Sayın Dikran Kevorkyan kardeşimiz ise Türkiye Başbakanı’nın söylemesi gerekenleri dile getiriyor, emper-
yalistlere cephesini dönüyor ve “Bizi bölemezsiniz” diyor. BOP Eşbaşkanı Tayyip Bey ise Türkiye’yi bölen senaryonun aktörüdür. Hele son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra bu açıklama bir ihanet belgesidir. AİHM “Ermeni soykırımı yoktur” diyor, Tayyip Erdoğan ise vatan savunmasının gereği olan tehciri aynı emperyalistler gibi mahkûm ediyor. Bu tavrıyla Tayyip Erdoğan 1920 yılının Ermenistan Başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin vicdanlı ve hakikatsever tutumunu bile paylaşamıyor. Kaçaznuni tehcir için “Bir zorunluluktu, Türkler vatanları için gereğini yaptılar” diyordu.
‘Tayyip Erdoğan’ı yıkmak vatan görevidir’ Unutmayalım; 24 Nisan, İngilizFransız emperyalistlerinin Çanakkale’deki kara harekâtının başladığı gündü. Vatan ve bağımsızlık diye bir sorunu olmayan Tayyip Erdoğan, bu kara harekâtında
ateşe sürülen Anzakların konumuna düşmüştür. Anzaklardan 100 yıl sonra Tayyip Erdoğan da bu kez ABD tarafından Türkiye’mizin üzerine sürülmektedir. Bu ihanet açıklamasından sonra Tayyip Erdoğan iktidarını yıkmanın bir vatan görevi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
‘Hiçbir Türk ‘acılar hiyerarşisi’ demez’ Açıklama hemen görülüyor, İngilizceden çevrilmiş. Hiçbir Türk “acılar hiyerarşisi” demez. Türkçede acıların ağırlığı, hafifliği vardır. Ama hiyerarşisi yoktur. Açıklamanın yazımı da bir Başbakan açıklaması yapılmadığını gösteriyor. Birinci Dünya Savaşı kavramı önce yazıyla, iki satır sonra Romen rakamıyla I diye yazılıyor. Başbakan koltuğunda oturan şahıs, ilkokul düzeyindeki imla bilgisinden dahi yoksundur. Emperyalizmin sözcüsü Başbakan koltuğunda oturamaz. Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak, vatan bütünlüğü ve Cumhuriyetimiz için yakıcı sorundur.
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
Erdoğan hangi kasetten korkuyor?..
‘Ne bugün ne 2015’te hiç kimse nifak sokamaz‘ B DİKRAN KEVORKYAN:
u ülkede işsizin, açın, yoksulun, garibanın ve ekmeğe muhtaç olanın ağlamaya hakkı vardır ama devleti yönetenler ellerinde sürekli ıslak mendille dolaşamazlar!.. Yani devletin koltuğu, çocuk parkındaki bank değil!.. Cumhurbaşkanlığı, hele Başbakanlık makamı da ağlama-sızlama yeri olamaz!.. Tüm bu gerçeklere rağmen AKP lideri Erdoğan son üç aydır sürekli ağlıyor!.. “Benim oyuncağımı alacaklardı” diye isyan eden çocuklar gibi, “Devlete sızdılar, iktidarımı ele alacaklardı” diyerek, birilerine her fırsatta, “yaparım haaa” dercesine uyarı mesajları gönderiyor... Örneğin Erdoğan; aylardır cemaate “çete” diyor “kumpasçı-
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
MED CEZİR
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
lar” diyor, “örgüt” diyor... “Paralelciler, ahlaksızlar, utanmazlar” diyor; diyor da diyor... Hata bu söylemi son dönemde iyice ağırlaştırarak, “bekleyin görün, operasyon yapılacak, hadleri bildirilecek, hesabını verecekler, yaptıkları yanlarına kalmayacak, bunlar affedilecek şeyler değil” diyerek cemaate tehdit içerikli sert mesajlar da gönderiyor... Peki; Erdoğan bu kadar ağlayıp sızladı da, bu kadar isyan etti de tehdit savurdu ve öfkelendi de ne oldu?.. 17 Aralık’tan bu yana; birkaç vali ve emniyet müdürü ve yüzlerce polisin görevden alınması ve birkaç bürokratın da kızağa çekilmesinden başka ne yapabildi ki Erdoğan?.. Koca bir hiç!..
Cemaate ‘teslim ol’ çağrısı!..
Dikran Kevorkyan, 1934’de Büyükada’da doğmuş. Büyükada İlköğretim Okulunu, St. Pulcherie lisesini ve Yüksek Ticaret’i bitirmiş. 48 senedir Kandilli Ermeni Kilisesinin başkanı, 8 yıl Patrikhane Danışma Kurulu üyeliği, 19 yıl Topkapı Ermeni okulu kuruculuğu yapmış.
‘Kilisemde Hıristiyanım, evimde Ermeniyim, kapının dışında Türküm. O Türk bayrağı hem kiliseyi hem evimi korur. Amerika’da Amerikalıyım diyorlar, biz de Türküz. 100 sene evvel olan bir olayı bugün belli menfaat peşinde koşanların istismar etmesi çok acı’ FÜSUN İKİKARDEŞ - SEDA AKYÜZ
D
ikran Kevorkyan Kandilli’deki evinde, bizi kapıda karşıladı. 23 Nisan günüydü, bayram dolayısıyla olacak, penceresinde Türk bayrağı asılıydı. İçeri buyur ettiğinde yüz yıllık, bin yıllık bir komşumuzun evine kahve içmeye gelmişçesine eve adım attık. Mütevazi oturma odasında sohbete daldık, kendi elleriyle yaptığı kahveyi yudumlayarak kardeşliğimizi taçlandırdık.
‘Müslüman Hıristiyan diye ayırmanın alemi yok...’ Dikran Bey’e 24 Nisan’ı sorduk, hemen söze “100 sene önceki olay” diye girdi ve üniversitelere tebliğ olarak sunduğu tezlerinde temel aldığı iki öğeyi özetledi: “100 sene önce olan olay bir kere soykırım değil, onu geçelim. Tehcir. Tehcirde vuku bulan üzücü hadiseler var. Burada mutlaka acılar da çekilmiştir. Ama bu acıları genişletip bir soykırıma tahvil etmek tamamen abesle iştigaldir. Tehcirden evvel ve sonra Ermenilerin uğradığı zulüm kadar İslamların uğradığı zulümler de var. Camiye doldurup yakılan Müslümanlar arasında, arkadaşımın dedesi var! Ermeniler de sütten çıkmış ak kaşık değil. Bütün bunları gözönünde bulundurarak, 100 sene önce olmuş bir olayı bugün menfaat peşinde koşarak Türklerle Ermeniler arasında nifak sokmanın alemi yok!”
‘Dış güçlerin 200 yıl önce soktuğu nifak’ Kim, ne gibi menfaatler bekliyor? Bunun da sebebi var tabii... Asırlardır bir arada yaşamış, ta Alparslan’dan, 1071’den itibaren Ermenilerin Bizans ordusundan Alparslan ordusuna ilticasıyla başlayan beraberlik, kardeşlik, aile bağları, asırlarca devam etmiş. Ne oldu da 1800’lerden, 1856’lardan sonra Ermeniler Berlin Konferansında maşa olarak kullanılmaya başlandı? Ta 1896’ya, 1915’lere kadar gelindi. Bunun da kökünde yine dış güçlerin etkisi var.
‘Diaspora bizdeki Ermenileri ne bilir ki!’ Nifakla nasıl baş ederiz? Biz, Türkiye’de birbirimizi yemeden, birbirimizin ayağına takılmadan hayatımızı idame ettirebilirsek kimse bizim aramıza giremez. Bugün Türkiye’deki Ermenilerin durumunu, diasporadaki Ermeni biliyor mu acaba? Türkiye’de Ermenilerin kilisesi
var, ibadeti serbest. Kültürel faaliyetleri, basını var, daha ne isteniyor? ABD’de daha mı rahatlar? “Jenosit blanche” denen bir şey var, beyaz soykırım. Bugün Avrupa’da ve Amerika’daki devletlerin Ermenilere tatbik ettiği bu “Beyaz Soykırım”. Nedir? Dilini eritiyor. Dini fonksiyonlarını yerine getirmeleri pek kolay değil, o memleketin diliyle ayin yapılıyor. Mesela ABD’de İngilizce ayin yapılıyor. Çünkü bu işi yürütenlerin muhakkak bir menfaatleri var. Ya şeref budalalığı var, ya da beynelmilel politik piyasada onların maşa olma keyfiyeti var.
‘Diaspora bizim Ermenileri kendilerine çekemez’ Propaganda başarılı oluyor mu? Bugün Türkiye’de Dersimliler, Sasonlar falanlar var, bunların dernekleri var. Bunlara da bir şey demiyorum. Yeter ki, Türkiye Cumhuriyeti devletinin aleyhine bir davranışta bulunmasınlar. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletine nankörlük etmesinler. Çünkü Türkiye’deki Ermeni, bütün dünyadaki Ermenilerin mayasıdır. Kültürüyle, dini ritüeliyle, anlayışıyla Anadolu’da ve Türkiye’de kök salmış bir toplum Ermeniler. Onlar, diaspora, istedikleri kadar ötsünler, hiçbir şey elde edemezler. Çünkü buradaki Ermenilerin büyük çoğunluğunu kendilerine çekemezler. Kafalarını yıkayamazlar. Bir-iki zıpçıktı çıkar, o ceridelerin (gazeteleri) bazı iddialarını ve provokatif hareketlerini, bu toplumun büyük kısmı nefretle kınıyor.
‘Mehmet’in sorunuyla Artin’in sorunu aynı’ Toplumda Ermeni düşmanlığı görüyor musunuz? Bunların muhakkak ki, dışarıdan maddi imkanları vardır. 1915’den gelen bir Türk düşmanlığı var. Türklerde Ermeni düşmanlığı yok, ama Ermenilerde Türk düşmanlığı var. Makro planda hiçbir problem yok. Ahmet’in Mehmet’in ne kadar problemi varsa, Artin’in Onnik’in
Türkiye’nin hiçbir günahı yok
de o kadar problemi var. Biz birlik beraberlik içinde olmalıyız. Türkiye’deki Ermenilerde büyük çoğunluğu birlik beraberlik istiyor. TC’ye karşı saplantı içinde değiller. Biz böyle kaynaşmış vaziyetteyiz. Çocukluğumdan beri biz böyleyiz. Ben Büyükada’da müezzinin çocuklarıyla kardeş gibi büyüdüm. Türk’tü Ermeniydi, Hıristiyandı, diye bir şey yok.
‘Türkiye Cumhuriyeti sapasağlam duruyor’ Peki AHİM’in kararı birşeyleri değiştirdi mi? Burada herhangi bir tepki olduğunu duymadım ama dışardakiler kudurdular. İtiraz ettiler. TC devleti bugün dört ayağının üzerinde sapasağlam duruyor. Neyi elde edecekler? Hiçbir şey. Devlet içinde devlet olmaz. Beğenmiyorlarsa defolup gitsinler bu memleketten. Seneye 100. yıl? Düze mi çıkacağız yoksa daha da çıkmaza mı gireceğiz? Neden çıkmaza girsin ki? Bu olay benim dışımda yapılmıştır. Her iki tarafın kurbanlarına saygıyla eğiliyorum deyip bitirmesi lazım. TC devleti ne yapmış Ermenilere? “Biz birlik beraberlik, huzur içinde yaşarken dış güçlerin burnunu sokmasına tahammül edemeyiz” der keser atarsın. Diasporadakilerin davranışları buradakileri rahatsız ediyor. Hem nankörlük diyorlar, hem de rahatsızlık duyuyorlar. Malatya’da, Sivas’taki Ermeniler bundan rahatsız oluyor. Çünkü onlar oralarda birlik beraberlik içinde yaşıyorlar. Bizim birliğimiz beraberliğimizin manasını sulandırdılar. Ne mutlu Türküm diyene dediğimiz zaman İstiklal Marşı’nı okuduğumuz zaman kendimizden geçerdik. Sarsılmaması icap eden bir takım imgeler vardır. Bunların kaybedilmemesi lazım, yalnız din imanla olmuyor. Sen o bütünlüğü beraberliği bozacak şeylerin toplumun zararına olur.
Sizle ben aramda ne fa im rk v Ermeni cema ar? atinde benim fikrim de olanların ora nı yüzde 70-80’i bulur. Çünkü yıllardır birli kte yaşıyoruz.
72 milletin kök salmış vatandaşlık bilinci “Şimdi bu azınlık durumu ortadan kalktı. Hiçbir ayrı gayrı yok. Bu diasporada kudurmalarının sebebi ne? 100 yıl önceki olayı, bugün Türkiye aleyhine bir koz olarak kullanmalarının esbabı mucibesi ne? Belki Türkiye’nin jeopolitik durumundan ötürü, bunları maşa olarak kullanıp Türkiye’nin belli yerlerini ele geçirme keyfiyetidir. Rusya’nın Akdeniz’e inme, öbürlerinin Karadeniz’e çıkma problemi var. Senin bir de madenlerin var. Asala dediler olmadı, PKK dediler olmadı, Alevi-Kürt dediler... Bunların hepsi eriyip gidecek. Çünkü Türk toplumunda 72 millet var. Kürt-Türk-Ermeni diye ayırmıyorum. Kök salmış bir toprağına bağlılık, bir vatandaşlık şuuru var. Dile getirilmese bile bu var. Yapılan bütün rezilliklere rağmen, bu maya duruyor orada. O maya durduğu müddetçe de bu topluma hiç kimse dil uzatamayacak. Kafalarına yerleştirsinler.”
“Osmanlı İmparatorluğu döneminde olan bir olay. Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu, Osmanlı borçlarını ödedi. Osmanlı zamanında yapılan bir olayı yüklemenin alemi yoktu. Biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bunda hiçbir günahımız, kabahatimiz yok diyerek kesip atmadık. Şimdi müdaafaya çekilmiş vaziyetteyiz ve çalışma yok. Diaspora’daki Ermeniler şu ya da bu şekilde kaynaklardan gerçek ya da palavra 300-400 kitap hazırlamış vaziyetteler. Ama yok çalışma yok.”
AKP lideri önceki gün de adeta ağladı ve isyan etti, konuyu yine cemaate getirerek bakınız neler söyledi: “Bunların elinde şantaj kasetleri var... Bu devletin en tepesinden en aşağısına kaset... Cumhurbaşkanı’nın da şantaj kaseti vardı... Benimle ilgili de, Genelkurmay Başkanı’nın da... Benimle ilgili varsa açıklayın diyorum... Açıklamazsanız namertsiniz... Şahsımla alakalı aradıklarını bulamadılar, bulamayacaklar. Çünkü bunlarda o şeref yok. Düşman bile bu şerefsizliği yapmaz. Bunlar bunu yaptılar... Ama AKP olarak gereğini yaparak bu devleti, bu ‘Haşhaşilerden’ Allah’ın izniyle temizleyeceğiz.” Yukarıdaki satırların benzerlerini Erdoğan’dan onlarca kez duyduk... Erdoğan belli ki, bu tür açıklamaları yapmaya devam edecek... Hem de iddiasına göre; kendisinin, Cumhurbaşkanı’nın ve hatta Genelkurmay Başkanı’nın da kaseti olduğunu bil-
diğini iddia ederek, konuşmakla yetinecek!.. Ama sürekli isyan etmesinden de anlaşılıyor ki, beklediği sonucu alamıyor ve Erdoğan belli ki, “kaset” şantajcılarıyla ilgili hiçbir şey yapamayacak... Peki neden mi?.. Ya gerçekten Erdoğan’la ilgili kaset var ve bu kaygıyla cemaati geri püskürtmek için “inlerine girme” operasyonunun hazırlığında... Ya da Başbakan, kasetin boş olduğunu biliyor ve cemaatin, tövbe ederek Cumhurbaşkanlığı ve 2015 seçimleri öncesinde tamamen AKP iktidarına “teslim” olmasını bekliyor!.. Başka bir seçenek olamaz... Olsaydı Erdoğan bu kadar ağlayıp sızlayacağına, laf söyleyeceğine cemaatle ilgili gereğini çoktan yapmış olurdu... Aklıma gelmedi değil hani; ne dersiniz acaba Erdoğan, devletin içindeki “sinsi” cemaati bir türlü bulamıyor mu?..
Okus pokus, Kuala Lumpur!.. Konu bulamamaktan açılmışken; cemaat kadar gizemli bir vakanın, akıllara durgunluk veren “kayıp” meselesine de dikkat çekelim... Günümüz dünyasında teknoloji parmak ısırtıyor değil mi?.. Artık okyanusların ortasında çekilen fotoğraflar, dünyanın bir ucuna tek bir dokunmayla gönderilebiliyor... Uçaklar ve trenler neredeyse ışık hızına ulaşmış... Ayda keşfedilmemiş nokta kalmamış, “Kızıl Gezegen” Mars’ta su aranıyor... Bilgisayarlar insan yerine geçmiş; bir tek gidip banyoda duş alamıyorlar!.. Sanal dünya milyarlarca insanı teslim almış, internet ve cep telefonuyla yapılmayacak bir şey kalmamış... CIA, FBI, MI6, El Muhaberat ve MOSSAD’ın girmediği delik, dinlemedikleri insan, bilmedikleri mesele yok gibi!.. Google amcanın objektifi, sokakta çişini yapan garibanı bile tespit edip dünyaya rezil edebili-
yor!.. Otomobillerimizdeki küçük cihazlar, gideceğimiz güzergâhı bize taraf ederken, velhasıl teknoloji insanı teslim almış, gizlimiz saklımız da kalmamış!.. Peki kardeşim; Kuala Lumpur-Pekin seferini yaparken 227 yolcu ve 12 mürettebatı ile 8 Mart Cumartesi günü ortadan kaybolan “MH370” sefer sayılı Malezya uçağı nerede ve nasıl bulunamıyor?.. 20 ülkenin köşede bucakta, hatta Hint Okyanusu’nun diplerinde bile haftalardır aradığı kocaman uçak nereye kayboldu ki, izine bir türlü ulaşılamıyor?.. Teknoloji nasıl teslim oldu, Google amca nasıl bu kadar uyudu ve anlı şanlı istihbarat örgütleri yanlarından “vınnn...” diye geçen uçağın izini nasıl oldu da bulamadı?.. Uçağın yerini söyleyeyim mi size; kesin Mars’a kaçmıştır; istihbaratı, teknolojiyi, bilgisayarı ve bilimi nasıl mars edebildiğini göstermek için!..
Ballı rüşvet!.. Peki; gıda teröristleri de mi gizli yerlerde acaba, o yüzden mi bulunamıyor ve gereği yapılamıyor?.. Yooo... Hepsi göz önünde!.. Peki, acaba bu ülkenin Sağlık Bakanı ve Tarım Bakanı ile anlı şanlı bürokratları, taşra teşkilatlarının yöneticileri televizyon izlemiyorlar mı?.. Televizyonlar üzerinden pervasızca yürütülen gıda maddesi pazarlaması -pardon terörünü- daha ne kadar görmezden gelecekler acaba?.. Düşünsenize; bu ülkede RTÜK gibi bir kurum, muhalif kanalları susturmak için filmlerdeki sigara sahnelerine bile “sağlığa zararlı” iddiasıyla ceza yağdırırken; bu memlekette televizyonlardan zehir pazarlanmasına göz yumuluyor... Zayıflatma hapları, uyduruk “her derde deva kremler” vs... Hele bir de şu “bal” meselesi var ki, arılar bile ortaya çıkan
rezaletten utanıyor da Türk bürokrasisi utanmıyor... Merdiven altındaki sanal peteklerde üretilen şeker sakızlarının “bal” diye pazarlanmasına kim daha ne kadar izin verecek?.. Düşünebiliyor musunuz; bu ülkede “7 kilo balı 100 liraya” satanlar, üzerine “pırlanta” yüzük, saat ve küpe de hediye ediyorlar!.. Yetmedi bir de “ev ve otomobil” çekilişiyle baldaki zehri, tatlı hale getirmeye çalışıyorlar ki, tam şenlik!.. Çok açık yazacağım; muhatabı kimse, bu gıda terörü madem bu kadar pervasızca sürebiliyor o halde buna yol açabilecek tek güç “rüşvet”tir!.. Diyeceksiniz ki , “be kardeşim bu ülkede rüşvet legal hale gelmiş, sen ne diyorsun?..” Peki o halde, hepimizin ağzına birer parmak bal çalınabiliyorsa; biz de halk sağlığını göz ardı ederek susalım mı?..
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Soykırım yalanına karşı 30 örgüt bir arada AYDINLIK / İZMİR
Talat Paşa Komitesi’nin çağrısıyla 30 örgüt, bugün İzmir’de Şehit Diplomatlar Anıtı’na yürüyecek. “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” sloganıyla yapılacak yürüyüş, saat 17.30’da Bostanlı Vapur İskelesi önünden başlayacak. İşçi Partisi, DSP, Birleşik Kamu-İş, Türk Kamu-Sen, Türk Sağlık- Sen, Eğitim-İş, İzmir Tabip Odası, TESUD, ADD, CKD, TGB, TOBAV gibi kurumların katılacağı yürüyüşün, Talat Paşa Komitesi’nin İzmir’de dört yıldır düzenlediği eylemlerin en büyüğü olacağı belirtiliyor. Düzenleme komitesinden yapılan açıklamada, “Her yıl Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iddiasıyla yapılan gösterilere, ‘Artık dur! Yalana son’ demek için güçlü bir kalabalık toplanacak. Yürüyüşe tüm İzmirlileri bekliyoruz” denildi.
CKD’den ‘Ermeni soykırımı yalanı’ etkinliği AYDINLIK / ANKARA
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), “Ermeni soykırımı” yalanı”nı masaya yatırıyor. CKD Genel Başkanı Dr. Canan Arıtman’ın yöneteceği “Tarihin vicdaCanan Arıtman nını sızlatan Ermeni soykırımı yalanı” konulu açıkoturum 28 Nisan’da yapılacak. Emekli Büyükelçi ve Milletvekili Onur Öymen, Azerbaycan Milletvekili Sabir Rüstemhanlı, Avrasya İnceleme Merkezi Başkanı Alev Kılıç ve araştırmacı-yazar Mehmet Perinçek’in konuşmacı olarak katılacağı açık oturum, Türkiye Barolar Birliği’nin salonunda yapılacak. Saat 17.00’de başlayacak olan oturuma tüm yurttaşlar davetli.
Tayyip Erdoğan iktidardan böyle inecek 1) Tayyip Erdoğan seçmenin adeta satın alındığı ve her türlü oyunun döndüğü göstermelik seçimlerle iktidardan uzaklaştırılamaz. 2) Sıkletleri ortada olan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’li muhalefet cephesi ile Tayyip Erdoğan bin kere seçim yapılırsa yine ipi göğüsler. 3) Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirebilecek
hadiselerin en önemlisi, demokratik sokak hareketleridir ki bu durum Gezi Direnişi sürecinde görülmüştür. 4) Demokratik sokak kalkışmalarının gerekçesi Erdoğan’ın diktacı yönetim üslubu olabileceği gibi, PKK bağlamında beklenen gelişmelere göre de şekillenebilir. Özerklik benzeri adımlar sonrasında
yığınlar sokağa akabilir... Tayyip Erdoğan’ın, kitleleri sembolleşen Taksim Meydanı’ndan ısrarla uzak tutmaya çalışması, bu korkunun eseridir. 5) Erdoğan’ı alaşağı edebilecek bir başka gelişme, onun uluslararası yargı tarafından “terör ve savaş suçlusu” ilan edilmesi ile olur ki bu, ihtimal dışı değildir.
Necdet Özel’in kasetini nereden biliyor? Üçüncü keredir “Cumhurbaşkanı’nı dinlediler, kaseti var” diyor. Derken Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i de dinlenilenlere dahil etti. Dinleyen, Tayyip Erdoğan’a göre, “Paralel Devlet” yani F tipi örgüt ise, Başbakan bu dinlemeleri nereden biliyor? Eğer bunu tahmine dayalı olarak söylüyorsa bunun adı, Cumhurbaşkanı ile Genelkurmay Başkanı’nı şaibe altına
sokmak değil midir? Öyle ya bulunan iklimde biri hakkında “kaseti var” demek, şaibe imasında bulunmaktır. Yoksa o dinlemeler, F tipi örgütte değil başka yerlerde var ve F tipi örgüt siperi ile Tayyip Erdoğan, Gül ile Özel’e mesaj mı gönderiyor? Haşim Kılıç hakkında sızdırılanlar nedense bana bunu hatırlattı. Son bir şey: Pardon, Başbakan ısrarla dillendirdiğine göre yoksa
bu kasetleri Baykal kaseti örneğinde olduğu gibi önceden izledi mi? NOT: TSK’nın Antalya Karpuzkaldıran Eğitim Tesisleri’nde Atatürk’ün resimli kaidesinin giriş kapısından indirilmesini önceki akşam Ulusal Kanal’da sert bir şekilde eleştirmiştim... Dün Genelkurmay İletişim Başkanı Ertuğrulgazi Paşa aradı ve indirilmenin bakım için olduğunu ve bilahare kaidenin yerine konulacağını açıkladı.
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com
Tayyip devleti, Perinçek’in yaptığını yapamadı Dün Başbakanlık’tan gazete ve televizyonlara şu mesaj gitti: “Başbakan’ın 1915 Ermeni mesajını manşete çekin!” Peki; Erdoğan bunu niye mi yaptı? 24 Nisan’da Ermeniler bütün dünyada şov yapıp önemli bir mesafe daha alacak da ondan! Tayyip Erdoğan yazılı bir açıklama ile güya konu ile çok ilgili olduğunu ispata uğraşıyor. Oysa gelişmeler ortada, Ermeni diasporası 90 yılda aldığı mesafenin iki mislini AKP iktidarında aldı. Son 10 yılda Ermeni taarruzuna karşı elde edilen tek başarı, uluslararası yargı arenasında kazanılan hukuk
SOYKIRIM YALANINDA BİRLEŞTİLER
PKK-Diaspora el ele verdi PKK-KCK, Ermeni Soykırımı yalanı kapsamında ‘yıldönümü’ olarak gündeme getirilen 24 Nisan için yaptığı açıklamada ortak mücadele çağrısında bulundu. BDP, Diyarbakır’da da soykırım sergisi açıyor başta Suriye ve Rojava’da yaşayan Ermeni halkımız olmak rmeni Soykırımı” yıl- üzere, tüm halkları ve inanç dönümü olarak su- gruplarını, Rojava ve Suriye’deki nulan 24 Nisan için Demokratik Ulus sistemine yapılan açıklamalar, PKK ile daha güçlü katılmaya; bölgenin soykırım yalanına sarılanlar ara- diğer coğrafyalarında yaşayan sındaki işbirliğini bir kez daha halk ve inanç topluluklarını da bu sistem ve birliği daha güçlü ortaya koydu. Yazılı açıklama yapan KCK bir biçimde sahiplenmeye çağıHalklar ve İnançlar Komitesi, rıyoruz.” KCK’nın bu açıklaması “1915 yılında milyonlarca Er- Suriye’nin bölünmesi hedefinde meni’nin Osmanlı İmparator- Ermenilere de bir çağrı olarak luğu’nun gerici ve milliyetçi re- yorumlandı. jimi tarafından binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan koparıldığını, yüz binlercesinin de çok çeşitli yöntemlerle katledildi” ifadeleriyle soykırım yalanı BDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, ortaklığını bir kez daha ortaya 24 Nisan gerekçesiyle “99 Sürgün Portresikoydu. Ermeni Soykırımından Hayatta Kalan 99 Kişi” Kuzey Suriye göndermesi adlı bir sergi açıyor. Sergi, Marsilya’da Ermeni Bellek Araştırma ve Arşivleme (ARAM) DerKCK’nın açıklamasında dikneği ile Ermeni-Türk diyaloğu alanında çalışkat çeken asıl noktaysa “soykımalar yürüten Lyon merkezli Fransız-Ermeni rım” gerekçesiyle Suriye’nin kukuruluşu olan Yerkir Europe ve Diyarbakır zeyinde oluşturulan fiili duruma Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla Amed Sanat yapılan gönderme oldu. Galerisi’nde bugün açılacak. KCK’dan yapılan açıklamada Sergiyle ilgili açıklama yapan Diyarbakır şöyle denildi: Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanı “Ermeni halkına yönelik büyük katliamı anma vesilesiyle HABER MERKEZİ
Milli Merkez: Soykırım değil, vatan savunması
Milli Merkez, 24 Nisan nedeniyle Ermeni meselesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. “Ermeni soykırımı”nın bir yalan olduğu vurgulanan açıklamada, “Türkiye ve Türk Milleti aleyhine bütün dünyada sürdürülen ‘Ermeni soykırımı’ yalanı her yıl 24 Nisan günü, ABD Başkanı’nın yapacağı konuşma ile tekrar ısıtılıp piyasaya sürülür. Türk hükümetleri ise bu hasmane tavra kapsamlı bir cevap vermek yerine ‘soykırım’ dememesi için ABD Başkanına yalvar yakar olurlar” denildi. Talat Paşa Komitesi’nin soykırım yalanına karşı önemli bir mücadele verdiği vurgulanan açıklamada Rauf Denktaş, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, Vural Savaş gibi isimlerin İsviçre’de “Ermeni soykırımının emperyalist bir yalan” olduğunu açıklamalarının önemine değinildi. “İsviçre’de yargılanıp, mahkûm edilen İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, AİHM’de İsviçre aleyhine açtığı davayı kazanarak AİHM’de soykırım olmadığına dair karar çıkartarak, İsviçre devletini mahkûm ettirmiştir” ifadelerine yer verildi. Açıklamanın AİHM kararına ilişkin bölümü ise şöyle: “Sözde Ermeni soykırım iddialarının hukuki hiçbir dayanağının olmadığı bu uluslararası mahkeme tarafından tescillenmiş ve başta Avrupa Konseyi üyesi ülkeler için bağlayıcı olmuş, diğer ülkelerin Ermeni iddiaları yandaşı kararlar almalarını zorlaştırmıştır. Türk Milleti 1915’te soykırım yapmamış, vatanı savunmuştur.”
Hollande ‘Soykırım’ anıtı önünde olacak ALİ RIZA TAŞDELEN / PARİS
24 Nisan sözde “Ermeni soykırımı” yıldönümü dolayısıyla başta Paris, Lyon, Marsilya, Strasbourg, Grenoble ve Saint Etetinne olmak üzere Fransa’nın birçok kentinde Ermeni diasporası örgütleri anma etkinlikleri düzenliyor. Dün Türkiye’nin Lyon Başkonsolosluğu önündeki parkta düzenlenen miting ve konserin ardından bugün de Paris’in birçok banliyösünde anma etkinlikleri yapılıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da merkezi tören Paris’in Kanada Meydanı’nda bulunan “Komitas Anıtı” önünde düzenleniyor. Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi (CCAF) dünkü açıklamasında, Cumhurbaşkanı François Hollande’ın bu törene katılacağını ve bir konuşma yapacağını belirtti. Önceki yıllarda düzenlenen törenlere eski cumhurbaşkanları Jacques Chirac, Nicolas Sarkozy ve son iki yıldır François Hollande katılarak konuşma yapmışlardı.
zaferidir ki bunun mimarı Tayyip Erdoğan değil, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ile arkadaşlarıdır... Vahim olan husus, AKP iktidarının Ermeni diasporasının yaktığı yalan ateşine kayıtsız kalıp adeta odun taşırken onu söndürmek için çırpınan Perinçek ile arkadaşlarını emperyal taşeron F tipi örgütün teşviki ile esir alıp Silivri hapishanesine göndermesidir... Söyleyin, sırf Lozan’da emperyal güdümlü Ermenilere dikildiği için Perinçek’i derdest edenlerin şimdi yayınladıkları soyut bildirilerin bir anlamı ve etkisi olabilir mi?
Diaspora: Bize en yakın parti HDP
“E
ANF’ye konuşan Hrant Dink ve Zirve katliamı davalarının avukatlarından Erdal Doğan, Ermeni diasporasının yıllarca Türkiye toplumuna “şeytanlaştırıldığını” iddia ederek “önce bu algının yok edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Ermeni meselesi konusunda Türkiye’de yükselen muhalefetin Kürt siyasi hareketinin muhalefetiyle bir araya gelerek bir atmosfer oluşturduğunu belirten Doğan, HDP’nin yaptığı çalışmalara dikkat çekti. Doğan, yerel seçimlerde Ermenilerin en yoğun biçimde içerisinde yer aldığı partinin HDP olduğunu kaydederek “Diasporanın bir kısmı bugün Türkiye’de bulunan partilerin içinde kendilerini en çok HDP’ye yakın gördüklerini bana ilettiler” ifadesini kullandı.
Diyarbakır’da ‘soykırım’ anması Muharrem Cebe, “Ermeni soykırımı” yalanına işaret ederek aynı şeylerin Kürtlerin başına da geldiğini iddia etti. Cebe sözlerini şöyle sürdürdü: “Talan, soykırım, Enfal, büyük göç gibi birçok isimle adlandırılan katliamlar yaşandı. Bu hem Ermeni hem de Kürt halkının başına geldi. Bunların arasında Diyarbakırlı olanlar da vardı, mecburen topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Fransa’ya gittiler. Bugün sembolik de olsa hemşerilerimizin 99 yıl sonra dedelerinin yaşadığı, doğduğu topraklara geri dönmelerinden dolayı çok mutluyuz.”
BDP’Lİ ÇELİK’TEN TÜRKİYE KARŞITI EYLEM PLANI
‘AİHM kararına karşı mücadele edeceğiz’ FUAT ŞAHİN
ABD Büyükelçiliği önünde eylem hazırlığı
T
ürk Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA), sözde ‘Ermeni soykırım’ iddialarına karşı ABD’de yaşayan Türkleri Washington Büyükelçiliği önünde toplanmaya çağırdı. Büyükelçilik önünde yapılacak eylem, kuruluşun “Tek Ses Tek Yürek” başlığını taşıyan kampanyası bağlamında gerçekleştirilecek. Bu kapsamda 1. Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni isyanlarının kurbanlarının anması, karşıt imza kampanyası gibi çeşitli faaliyetler de yürütülüyor. ATAA’dan yapılan açıklamada, “Değerli Türk Amerikan toplumu üyesi, sözde soykırım iddialarına karşı mücadele etmek için herkesi 24 Nisan Perşembe saat 15’te Washington Büyükelçiliğimizin önüne bekliyoruz” ifadeleri kullanıldı.
B
DP Muş Milletvekili Demir Çelik, AİHM’nin İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek için verdiği karara ilişkin “Bu kararın tersini almak için her türlü mücaleyi vereceğiz” dedi. Ermeni meselesine ilişkin düzenlenen panelde sorduğu sorular üzerine Ulusal Kanal ve Aydınlık muhabirleri salondan çıkarıldı. 24 Nisan Ermeni Soykırımını Anma Platformu dün Taksim Hill Otel’de “Ermeni soykırımı ile yüzleşmede siyasetin rolü” konulu panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak BDP Muş Milletvekili Demir Çelik, DSİP Genel Başkanı Şenol Karakaş, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nden Murat Paker katıldı. Ulusal Kanal muhabiri Deniz Adalı, BDP’li Çelik’e “İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM’den Ermeni meselesi ile aldığı sonuç hakkında ne söylersiniz? Ayrıca, Abdullah Öcalan’ın İmralı sorgusunda kullandığı ‘Ben taşeronum’ sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorularını yöneltti. Çelik ise “Perinçek AİHM’den olumlu bir so-
Murat Paker
nuç almışsa, biz de bu kararın tersini almak için her türlü mücaleyi yapacağız. Abdullah Öcalan’ın görüntüleri, devletin azınlıkları itibarsızlaştıma ve karalama çalışmalarıdır. Görüntülerde teknolojik hileler vardır. Görüntülere inanmıyoruz” yanıtını verdi.
Karakaş’tan ‘demokrasi dersi’ Daha sonra salondaki katı-
Ulusal Kanal muhabiri Deniz Adalı, sorduğu soru üzerine zorla salondan çıkarılmak istendi. Demir Çelik
Şenol Karakaş
lımcılar ve DSİP Eşsözcüsü Şenol Karakaş, Ulusal Kanal ve Aydınlık muhabirlerine tepki gösterdi. Karakaş, “Ulusalcıların soru sormasına, konuşmasına izin vermeyelim” diyerek Ulusal Kanal ve Aydınlık muhabirlerinin dışarı çıkarılmasını istedi. Bunun üzerine Ulusal Kanal muhabiri Deniz Adalı, “Mehmet Perinçek, yaptığı araştırmalarla
böyle bir soykırım olmadığını ortaya koydu. Siz soykırım iddiasını destekleyecek herhangi bir belge sunabiliyor musunuz?” sorusu üzerine Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal hakkında ağır iftira ve hakaretler içeren konuşmalar yapıldı. Muhabirlerin söz almasına engel olan katılımcılar basının dışarı çıkarılmasını istedi.
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Hazırlayan: Şafak TERZİ
ALMAN MECLİSİ BAŞKANVEKİLİ, NSU ARAŞTIRMA KOMİSYONU ÜYESİ PETRA PAU AYDINLIK’A KONUŞTU
‘Alman devleti içindeki kumpanya dağıtılmalı’ S
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
*Dr. Bessam
ABU ADBULLAH dr.bessamabuabdullah@gmail.com
Suriye’de Başkanlık seçimi -1
Anayasayı Koruma Dairesi NSU olayında hiçbir cinayeti önleyemedi. Tam tersine, bu Daire ve onu denetleyen eyalet içişleri bakanları organize soygun ve cinayetlerin soruşturulmasını engelledi
A Beyhan YILDIRIM / Berlin
lmanya’yı ve ülkede yaşayan 3 milyon Türk’ü derinden sarsan Neonazi Terör Örgütü NSU’nun işlediği seri cinayetler ile güvenlik bürokrasisindeki zaafları inceleyen Meclis Araştırma Komisyonu Üyesi Petra Pau, Bundestag’daki ofisinde Aydınlık’a önemli açıklamalarda bulundu. Bizzat iç istihbarat tarafından izlendiği bilinen Sol Parti (Die Linke) Milletvekili, Alman Parlamentosu Başkanvekili Pau, 2000-2007 yılları arasında 8’i Türk, 1’i Yunan, bir de polis memurunu öldürdüklerine kesin gözüyle bakılan Uwe Mundlos (1973-2011) ve Uwe Böhnhardt liderliğindeki (1977-2011) NSU terör örgütü seri cinayetlerinin ortaya çıkmasıyla Anayasayı Koruma Dairesi (iç istihbaratın) feshedilmesini talep ediyor. Pau’a göre, devlet içinde yer alan bir kumpanya oluşumu var.
‘Suç işlenmeden önlenmeli’ Bilimsel olarak yoksulluk, işsizlik ve ırkıçılık arasında bir bağ olduğu gerçeğini nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanları dışlamak ve hor görmek için, yoksulluk ve işsizlik kesinlikle mazeret olarak kabul edilemez. Ancak haklısınız, bilimsel olarak özellikle Prof. Wilhelm Heitmeyer’in Alman Durumları (Deutsche Zustände) başlıklı araştırması çeşitli gruplara karşı duyulan nefrette bir artış olduğunu gösteriyor. Oradaki en önemli tespit gerçekten yoksulluğun artış gösterdiği, demokrasinin içinin boşaltıldığı ve bazılarının kendilerini terkedilmiş hissetmeleridir. Ancak tekrar etmeliyim ki, bunları asla aşırı sağın yaptıkları için gerekçe olarak kabul etmeyiz. Aşırı sağı zayıflatmak için neler yapılmalıdır? Eğer polis ve yargı devreye girdiyse, iş işten geçmiş demektir. Bütün siyasi aktörler ortak bir çalışma yürütmelidirler. Bu iş eğitimde ve sosyal politikalarda başlıyor. Ve bu iş aslında burada başlıyor, Meclis’te. Eğer milletvekilleri Genel Kurul’da yapılan tartışmalarda Doğu ve Güney Avrupa’dan gelenlerle ilgili tahrik dolu konuşmalar yapıyorlarsa, eğer mülteci ve göçmenlerin Almanya’nın sosyal devletine göç ettiklerini söylüyorlarsa, bu başkalarını kışkırtır. Kışkırtılanlar da o zaman başka halklardan üstün olduklarını düşünebilirler. O halkların kendi kötü yaşam koşullarından sorumlu oldukla-
Beyhan Yıldırım
Petra Pau
rını düşünebilirler. O nedenle lunan Uwe Mundlos ve Uwe sorumluluğumuz büyük. Tekrar Böhnhardt ile onlara yardım eden ediyorum, emniyet birimleri ve ve 6 Mayıs 2013’ten bu yana yarDevlet tarafından savcılık devreye girmeden önce, gılanan Beate Zschäpe’ye] dair e Neonazi çevreler suçları önlemek için başka bibilgiler iletilmedi. Eğer bu üçlüye ‘Ve ler bir uh rimler görevlerini yapmalıdırdair bilgiler polise iletilmiş olm n ıla dır sız lar. Bu tür oluşumlara yeni saydı, belki bu cinayetler ve U NS r, Şahıslar’ deniyor. Bunla insanların katılmasını da ensoygunlar önlenebilirdi. Vr. du ru su un li em ön gellemek bizim görevimizn ını facias ‘V şahıslar yok edilmeli’ dir. n paralarla Sağ rile ve ’a lar hıs Şa Toplum ve basın ola Tam da bu bağlamda rak ırkçılığa karşı neler yaterör çevreleri desteklenmiştir ya komplo teorileri var. Nasıl pılmalıdır? Ekonomik sınıf olur da bu sorumlular bu da suça karışanlar koruma altına hataları var, yanına bir de etnik sınıf yapabiliyorlar? farkı kurgulanıyor... Birincisi ben komplo teoalınmıştır. Bütün bu V-Şahıslar rilerine itibar edenlerden deEvet, buna karşı uyarıyorum. derhal tasfiye edilmeli. Bunlar ğilim. Ancak şunu itiraf edeDevlete bağlı dairelerin, siyasidevlet içindeki kumpanya- bilirim ki, hiçbir olay ve yeri lerin NSU olayında iflas ettiğini için: “Olay böyle olmuştur” disöylerken, basının da bu konuda nın varlığını yemem. Bunlar elbette komplo görevini yerine getiremediğini ifagösteriyor teorileri için uygun zemindir. de etmeliyim. Ne zaman ki, bir Mutlak bir sorumlulukla, sonuç şey olur, kötü bir şey olur, ancak raporuna ne yazdığımızı bilerek o zaman basında yer alabiliyor. Konuyla ilgili araştırmalar yapan örgütleri reform yoluyla da dü- birlikte şunu yazdık: “Hiçbir gazeteciler de genel yayın yönet- zene sokulamaz. O nedenle, diğer Daire, cinayetlerin planlama, menleri tarafından engellenebili- partilerden farklı olarak, Sol Parti uygulama aşamalarına veya daha yor. Şu soruyu yöneltmeliyiz ken- olarak biz istihbarat örgütlerinin sonra delillerin yok edilmesine dimize, “Gerçek olan toplamsal feshedilmesini istiyoruz. Bilimsel katılmamıştır. Buna ilişkin hiçbir sorunlar karşısında nasıl davran- verilere ve siyasi danışmanlara kanıt bulamadık. Bu yönde bir malıyım, yoksa ben de mi öteki- dayanarak, Parlamento’daki azın- iddiada da bulunamayız. Ancak lerine suçu atarak bazı sorunları lık hakkımızı da kullanarak, yeni bizim gördüğümüz vurdumduybir daire için öneride bulunduk. mazlık, küçümseme vardır. etnikleştirmeliyim?” Önümüzdeki aylarda bu önerinin Üçüncüsü de, bu da rapora girAlman istihbaratının rolü kamuoyu önünde tartışılması ve miştir, satın alınan ajanlardan, Araştırma Komisyonu’nun uygulanması için yoğun bir çaba kiralık katiller ve V-Şahıslar’dan beklenen önerilerinden birisi sarfedeceğiz. Parlamento’da Fe- [devlet tarafından Neonazi çevgerçekleşmedi. Almanya’da eya- deral İçişleri Bakanı tarafından relere sızdırılan muhbirlerden] let sisteminden kaynaklanan is- yapılan diğer önerinin kabul edil- oluşan devlet içindeki kumpantihbarat içinde dağınıklık var... memesi için mücadele edeceğiz. yanın varlığı dikkat çekiyor. Bu Evet, istihbarat örgütleri ko- Bu öneriye göre, Anayasayı Ko- V-Şahıslar, NSU faciasının nusunda Parlamento’da temsil ruma Dairesi’ne (Federal İç İs- önemli unsurudur. Ve bu çeteyi, edilen siyasi partiler mutabakata tihbarat’a), istihbari alanda daha sağ terör çevreleri V-Şahıslar’a varamadılar. Bunun nedenlerin- çok yetki veriliyor. Bu Daire de verilen paralarla desteklemiştir den birisi de, benim ve üyesi ol- [NSU olayında] hiçbir cinayeti veya suça karışanları koruması duğum Sol Parti’nin istihbarat önleyemedi. Tam tersine, bu Dai- altına almıştır. O nedenle Sol dairelerinin NSU faciasının mer- re ve onu denetleyen eyalet içiş- Parti’nin talebi bütün V-Şahıskezinde yer olduğundan kesin leri bakanları organize soygun lar’ın derhal tasfiye edilmesidir. Bu önerinize diğer partiemin olmamızdır, bu bir. İkincisi, ve cinayetlerin soruşturulmasını istihbarat örgütleri öyle kolay engellediler. Örneğin Ocak lerden destek alıyor musunuz? Duyduğum kadarıyla Yeşiller kontol edilebilir değildir. Buradan 1998’de sırra kadem basan üçlüye da şu sonuca varıyoruz: İstihbarat [daha sonra 2011 yılında ölü bu- henüz iç istihbarata bağlı daire-
lerin tasfiyesi konusunda hazır değil. Ancak Yeşiller’de de bu seçeneği görüşen önemli görüşlerin olduğunu biliyoruz. Diğer partilerin tutumu önümüzdeki dönemde netlik kazanacak. Sol Parti kendi önerisinin kamuoyu tarafından tartışılmasını sağlayacak. Yıl sonuna doğru da Meclis’te önergelerle faal olacağız. Bakalım, diğer partilerin tutumu ne olacak... Eğer Anayasayı Koruma Dairesi iç güvenlikten sorumlu olmayacaksa, başka bir güvenlik sistemi iç güvenlikten sorumlu olacak öyleyse... İç güvenlik için Anayasayı Koruma Dairesi’nin uygun olmadığını söyleyebilirim. Kamu güvenliği diyoruz biz. Burada tek sorumlu emniyet olmalıdır. Kendi halkını istihbarat yoluyla inceleyen veya şaibeleri V-Şahıslarla bizzat kendisi suç üreten hizmetlere ihtiyaç yoktur. Önemli olan Anayasa’da tanımlanmış olan bir kurumun Anayasa’yı korumadan sorumlu olmasıdır. Ancak hiçbir istihbaratın böyle bir yetkisi yoktur. O nedenle biz farklı bir öneri getiriyoruz. Siz aynı zamanda Alman Meclisi Başkanvekili’siniz. “Anayasayı Koruma Dairesi’ni feshedelim” öneriniz diğer Parlamenterler’den nasıl karşılanıyor? Meclis Başkanlık Kurulu’nda bu konu gündeme gelmedi. Bizim görevimiz Meclisi temsil etmektir; herhangi bir siyasi partinin siyasi görüşlerini temsil etmek değildir. Ancak şunu biliyorum ki, Meclis Başkanlık Kurulu üyelerinin bir üyenin, benim yani, iç istihbarat tarafından izlenildiğini öğrenmeleri hiç de gülünç karşılanmadı. Geçenlerde Köln Yüksek İdare Mahkemesi’nde Anayasayı Koruma Dairesi’ne karşı söz konusu davayı kazandım. Şimdi benimle ilgili dosyayı inceleyebilirim. Kararı, Daire’nin geleceğinin benim düşüncelerim doğrultusunda şekillenmesinde bir adım olarak niteliyorum. NSU cinayetleri konusunda Türk Hükümeti’nin yaklaşımı nasıl oldu? 2013 yılında Türkiye’ye gittik. Türk yetkililerden çok takdir aldık, destek verdiler. Karşılıklı eleştirel, hassas sorular da oldu. Yanıtlar verildi ve alındı. Önemli olan TBMM üyeleri ile bağların sürekli olmasıdır. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyeleri çok sık Almanya’yı ziyerete geldiler. Meclis NSU Araştırma Komisyonu Raporu’nu görüşürken de çok iyi bir temas oldu. Rapor, Bundestag’ın internet sayfasında da yer alıyor.
Lavrov: Rusya vatandaşlarına saldırı olursa yanıt veririz ABD ve Japonya’ya Diaoyu tepkisi
Çin, ABD-Japonya güvenlik antlaşmasının Diaoyu Adası’nı da kapsamasına büyük tepki gösterdi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Qin Gang dün Beijing’de düzenlediği basın toplantısında, ABD’den toprak egemenliği sorununda tarafsızlık taahhüdüne sadık kalmasını istedi. Çin’in Diaoyu Adası sorununda tutumunun öteden beri belli olduğunu belirten Sözcü Qin, Diaoyu Adası’nın Çin’in egemenliği altındaki toprağı olduğunu kaydetti.
ABD’yi Ukrayna’da şov yapmakla eleştiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, vatandaşlarına yönelik olası bir saldırı durumunda, Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin gereken yanıtı vereceğini dile getirdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün Russia Today televizyonuna özel bir röportaj verdi. CIA Başkanı John Brennan’ın Kiev’e yaptığı ziyaretin ardından Ukrayna yönetiminin ülkenin doğusunda askeri operasyona başlama kararı aldığını hatırlatan Lavrov, “ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in ziyareti sırasında ise operasyonun yeniden başlatıldığı açıklandı. Bu karar, özellikle Biden, Ukrayna’dayken duyuruldu. ABD’nin Ukrayna’da şov yaptığına inanmamak için hiçbir neden yok.” diye konuştu.
CIA, Kiev yönetiminde etkili Lavrov, Rusya vatandaşlarının çıkarlarına yönelik doğrudan bir saldırı gerçekleşmesi halinde yanıt vereceklerini belirterek, “Rus halkına yapılan saldırıyı, Rusya’ya ya-
gösteriyor” ifadelerini kullandı. Kiev’deki muhataplarının Ukrayna halkını en önemli haklardan dahi mahrum bırakması nedeniyle ABD yönetiminin endişe duyduğunu gördüklerini de belirten Lavrov, “Bu nedenle, Washington’un Ukrayna’da şov yaptığı düşüncem pekişiyor” dedi.
‘Cenevre’yi uygulamadılar’ John Kerry pılmış bir saldırı olarak kabul ederiz. Rusya Silahlı Kuvvetleri böyle bir durumda mutlaka gereken yanıtı verecektir” dedi. CIA’nın Kiev yönetimi ile Ukrayna Güvenlik ve Savunma Konseyi’ndeki rolü ve etkisi hakkında birçok bilgi bulunduğunu belirten Lavrov, “ABD’nin Kiev Büyükelçiliği’nin Bağımsızlık Meydanı’ndaki gösterilere katıldığı ve silahlı göstericilerle iletişim kurduğu konu-
Sergey Lavrov sunda sayıda söylenti çıktı. Üstelik bunların hiçbiri yalanlanmadı” dedi.
‘ABD gerçeklerden uzak’ Lavrov, Russia Today televizyonuna verdiği röportajda, “ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile yaptığım her telefon konuşmasında, Kerry, bana Rusya’nın yapması gereken şeyler olduğunu söylüyor. Bu tutum, Washington’un gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu
Sergey Lavrov, Kiev yönetiminin Cenevre Anlaşması’ndaki yükümlülüklerinden hiçbirini yerine getirmediğini de ifade etti. Yönetimin afla ilgili bir yasa tasarısı hazırladığını belirten Rus bakan, “Ancak bu tasarı, siyasi mahkumları kapsamıyor.” dedi. Cenevre’de her türlü şiddet eyleminin sonlandırılması yönünde karar aldıklarını da hatırlatan Lavrov, Ukrayna’nın geçici Devlet Başkanı Aleksandr Turçinov’un yeniden askeri operasyon emri vermesinin ve Sağ Sektör militanlarının silahsızlandırılmamasınınin anlaşmayı ihlal ettiğini vurguladı.
uriye Halk Meclisi Başkanı Muhammed Cihat El-Lahham ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Adnan Zrayk Suriye Arap Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı makamı adaylığı için Anayasanın belirlediği şartları yerine getiren Suriye vatandaşlarının 22 Nisan 2014 tarihinden 1 Mayıs 2014 tarihine kadar başvurularını yapılabileceklerini ilan etti. Aday olmak isteyenlerin başvuruları Anayasa mahkemesi başkanlığı tarafından Suriye Halk Meclisi’ne sunulduktan sonra Halk Meclisi’nde 35 temsilcinin onayını alan resmi aday olur. Yeni Anayasaya binaen devlet başkanlığı seçimi en az iki aday ile yapılmak zorundadır. İlk oy kullanımı yurtdışında yaşayan Suriye vatandaşları tarafından 28 Mayıs 2014 tarihinde yapılacaktır. Suriye vatandaşı olduğunu kanıtlayan ve Suriye devletinin resmi hudut kapılarından yurt dışına legal çıkış yapan her vatandaş bulunduğu ülkenin konsolos veya büyükelçiliklerinde oy kullanabilecek. Suriye içinde ikamet eden vatandaşlar sandığa Salı günü 3 Haziran 2014 tarihinde gidecek. Oy kullanımı sabah 7 akşam saat 7 arasında yapılacak. Seçimlerin organizasyon ve seyrinden Suriye Anayasa Mahkemesi, Suriye Hâkimler Birliği ve Suriye Barolar Birliği sorumlu olacak.
Seçimler Batı’yı tedirgin ediyor Suriye Devlet Başkanlığı seçiminin yapılacak olması Suriye ve halkının düşmanlarında derin bir hüzün yaratmıştır. Bu şer kuvvetler seçim sürecinin sekteye uğraması için finanse edip her açıdan besledikleri terör dâhil her türlü kışkırtma ve kirli senaryolarını deneyeceklerdir. Seçim öncesi ve sonrasında Suriye’nin maruz kalacağı provokasyonları tahmin etmek güç değil: Kanlı Petro-Dolar ile finanse edilen Katar ve Suudi beslemeli El-Cezire, ElArabiya TV kanalları başta olmak üzere TRT-Arapça ve Batı devletlerinin savaş borazanları misali yayın yapan medya, Başkanlık seçiminin “nezih ve demokratik” olmadığını temcit pilavı gibi sunacak. Seçim öncesinde Başkanlık makamını siyasi malzeme yapan ve bunun üzerinden imtiyaz koparmaya çalışanlar Suriye Devleti’nden ve Başkan Esad’tan taviz alamadılar. Suriye halkının seçimi tarihinde yapılmasını kuvvetle arzuladığını ve Suriye halkının sandık başına gideceğini anlayan malum çevreler, seçime katılımın ne kadar düşük olduğunu propaganda edecek.
Baltalama saldırıları Katılımı destekleyen halk, havan topları saldırıları ile korkutulacak. Oy kullanılacak yerlere terör saldırıları artacak. Keseb, Halep, Hama ve Şam kırsalında bütün askeri ölçütlerde toplu intihar olarak telakki edilen terör saldırılarındaki artış, seçim sürecini baltalama amacı güden beyhude çabalardır. Bu çerçevede, Türkiye, Ürdün ve İsrail hudut bölgelerinden Suriye topraklarına yönelik provokasyonlar artacak. Terör gruplarına destek veren ülkelerin başında gelen ErdoğanDavutoğlu rejimi hudut bölgelerinde ve hatta Suriye toprakları içinde yeni askeri maceralara girişerek içeride büyük bir hezimet ve çöküntü yaşayan terör gruplarına moral vermeye çalışacak. Kimyasal saldırı iddiaları yeni boyut kazanacak ve Başkan Esad’ı çocuk, kadın ve yaşlı katili sıfatlarla şeytanlaştırma propagandaları hız alacak.
* Şam Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Çeviren: Prof. Dr. Mehmet Yuva
Hamas ve El Fetih ulusal uzlaşmaya gidiyor
Hamas ve El Fetih heyetleri arasında Gazze’de yapılan ulusal uzlaşma görüşmelerinde ilerlemeler sağlandığı bildirildi. El-Meyadin televizyonunun haberine göre Hamas ve elFetih heyetleri, gelecekte liyakat esasına dayalı bir hükümet kurma konusunda anlaşmaya vardı. Gazze’de yapılan görüşmelerde seçimler, kurulacak hükümet ve Filistin Kurtuluş Örgütü konularının görüşüldüğü ve müzakerelerde ciddi ilerlemeler sağlandığı bildirildi. Gazze’deki hükümetin Başbakanı İsmail Heniye’nin evinde yapılan görüşmelere hem Filistin Kurtuluş Örgütü’nü temsilen katılan heyet temsilcileri hem de Hamas liderleri, müzakerelerde olumlu bir havanın oluştuğunu ve ele alınan tüm konularda ciddi ilerlemeler sağlandığını açıkladı. Beş gün içerisinde liyakat esasına dayalı bir hükümet kurulması konusunda taraflar arasında bir anlaşmaya varıldığı bildirdi.
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Yıl. 94 Sayı. 2356
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi
Kakuro 2
Kare
Önder Öztürk Dünya Şafak Terzi Erdem Atay Emek Esin Turhan Toplum Özlem Konur Usta Cansu Yiğit Spor Anıl Budak Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Gece Haber Müdürü Osman Erbil
Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Gurup Başkanı: Saynur Okuroğlu Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım Dağıtım Md. Cumali Karagöllü
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Ehemmiyet - Şüphesiz 2. Matematik - Akümülatör (kısa) 3. Gözde açık kestane rengi Sarp geçit - İşe yatkın, becerikli 4. Dar ve kalınca kesilmiş tahta Başlangıcı belli olmayan, öncesiz 5. Sonsuza kadar sürecek olan, ölümsüz - Bilgin 6. Verme, ödeme - Bir kan grubu - 2.5-4 yaş arası çocuklara bakılan, okul öncesi eğitim kurumu 7. Ordu (kısa) - Dokunma duyusu - Yabancı 8. Kurtuluş, kurtulma - Büyük ve süslü çadır, otağ 9. Sınır nişanı - Kendisine inanılan kimse - Suriye’nin başkenti 10. Pokerde bir, oyuncunun önündeki paranın tümü Susma, sessizlik - Lütesyum’un simgesi 11. Germanyum’un simgesi Öğütücü diş - Öbür dünya 12. Közlenmiş patlıcan, sarımsaklı yoğurt ve kıyma ile yapılan bir yemek türü - Hitit Yukarıdan aşağıya 1. Eğrilmekte olan yün keten gibi şeylerin tutturulduğu bir ucu
çatal değnek - Kafatasından kuyruk sokumuna kadar sıralanan birbirine eklenmiş omur dizisi 2. Afrikada bir nehir - İlk sayı Gerçek 3. Büyük ve bağımsız il - Habeş soylusu 4. Fas’ın plakası - Kas - Gün doğumundan önceki alaca karanlık 5. Kendisine özgü, kişisel, özel Ahilik ocağından olan Fas’ta bir ırmak 6. Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek - Aman vermez, hiç acımayan 7. Avuç içi - Ağabey (kısa) - Bir haber ajansı 8. Dağ - Rengini, tazeliğini, diriliğini veya parlaklığını yitirmek 9. Aşırı güçlük ve sıkıntı, cefa, zahmet - Toryum’un simgesi 10. Radyum’un simgesi - Koşucu devekuşu - Pişirilerek hazırlanmış yemek - Bir nota 11. Obur - Eskiden “bakanlık” 12. Müzik eşliğinde sergilenen film veya tiyatro oyunu Yumuşak başlı, itaat eden
Soldan sağa 1 Mübalağa yaparak övme 5 Nişancı 10 Saygısız, teklifsiz 12 Enerji 14 Gambiya (kısa) 15 Tiksinti 17 Figür 19 Büyükelçi (kısa) 20 Neon’un simgesi 21 Lider 23 Angola’nın başkenti 26 Kamerun’da bir nehir 28 Beyazperde 30 Hile 31 Görenek 33 Hesap defteri 34 İnci 36 İtalya’da bir nehir 38 Kenya’da bir göl 40 Halis, has 42 Konya’da bir baraj 43 Genelleme 45 General (kısa) 47 Stalagmit 49 Sahip 51 Güncel 52 Porselen fırını Yukarıdan aşağıya 1 Dizginleri koyuverilmiş bir atın
dörtnala koşması 2 Bütün, tüm 3 İtalya’da bir göl 4 Bir kan grubu 5 Alkol kökü 6 Ok 7 Tamu 8 İrlanda (kısa) 9 Adana’nın bir ilçesi 11 İlişkin 13 Ayıplama 16 Kılaptan ipekle işlenmiş, kalın ve iri desenli bir tür kumaş 18 İnce beyaz et ya da balık dilimi 22 Fiil, aksiyon 24 Maharet 25 Dev gibi, çok büyük 27 Ateş 29 “... Kaptan” (ressam) 30 Bir gemiye veya kıyıya göre açık deniz tarafı 32 Delici kılıç 35 Bolu’da bir göl 37 Dizem, tartım 39 Şekersiz (kahve) 41 Us 44 Litvanya (kısa) 46 İlave 48 Vilayet 50 Saat (kısa)
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Hazırlayan: Selçuk ÖZCAN
İsimsiz kahraman Çelebi’yi kaybettik Aydınlıkçı gazeteciliğin isimsiz kahramanlarından Hüseyin Çelebi’yi (65) kaybettik. Hüseyin Çelebi, önceki gün yalnız yaşadığı evinde geçirdiği rahatsızlık sonucu hayatını kaybetti FİKRET AKFIRAT
S
özlüklerdeki anlamı, nazik, saygılı, bey! “Bektaşi ve Mevlevi pirlerine verilen ad” diye de geçiyor. Biz Aydınlıkçılar için ise anlamı, internet çıkmadan önceki google. Herhangi bir haberle ilgili, kişi, olay, tarih vs. bilgiye mi ihtiyacınız var, Çelebi’ye başvurabilirsiniz. Eğer iyi bildiği bir konuysa, hemen yanıt verir, yok değilse bilginin derinlik mahiyetine göre geçecek bir süre sonra mutlaka yanıt alırsınız. Hem de o bilgi herkeste olan değil, sadece konunun birinci derece muhataplarınca bilinen kozmik kıymette bilgidir.
Çelebi bir bilendir Şaşırırsınız Çelebi’yle vakit geçirdiğinizde. Bu yönlerini herkes bilmez. AKP’li bir Bakan’la da, bir Genelkurmay Başkanı’yla da, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile de “merhaba”nın ötesinde bir ilişkisi vardır Çelebi’nin. Her zaman siyasetin göbeğindedir. İlginç olan, son 30 yıldaki devlet yönetiminde yer alan başat figürleri ya yakından tanımaktadır, ya da onların çok
yakınındakilerle ilişkisi vardır. Ama hiçbirinin adamı değildir O. Nasıl olduğunu anlamak ise mümkün değildir. Çelebi özelliğidir bu, başka kimsede yoktur. Aydınlık’ın dosya haberlerinin başta gelen danışmanlarındandı Çelebi. Türkiye’yi sarsan Aydınlık haberlerinde onun katkısı büyüktür. Ya bir haberle ilgili eksik parçayı bulur çıkarır veya o haberi doğrudan o getirirdi. Üstelik, mafyadan emniyete, askeriyeden dış politikaya geniş bir yelpazede ama özellikle ulusal güvenlik konularında ustaydı. Bilgisini esirgemez, herkesle paylaşmaya çalışırdı. Gelişmeye açık acar muhabirleri tanıştırırdık onunla. Birkaç ölçer tartar notunu verirdi, olur veya olmaz diye. Ve çoğunlukla onun dediği gibi çıkardı sonuç.
Cumhuriyetin özel bir neferiydi Elazığ Karakoçanlı. Kürt kökenli ailesinin, sonradan Kürtleştiğini, Orta Asya’dan geldiklerini söylerdi. Alevi kökenliydi. Kendi bölgesinden tanışlarının son yıl-
larda dede diye hitap ettiklerini duydum. Mezhepçiliğe de bölücülüğe de kesin olarak karşı olduğu gibi, bunlarla sonuna kadar mücadele etmeyi savunurdu. Gençliğinde doğu ve güneydoğuda vekil öğretmenlik yaptığını söylerdi. Cumhuriyet’in, Kürt halkını nasıl özgürleştirdiğini, aydınlattığını, iş ve meslek sahibi yaptığını, kendi yaşamından en iyi bilen ve anlatanlardandı. Ergenekon tertibi onu da vurdu. Doğu Perinçek içeride 6 yıl tutuldu ve buna karşı bir şey yapamadı diye nasıl hayıflandığını iyi bilirim. İlerlemiş yaşına rağmen çok sağlıklıydı son birkaç yıla kadar. Çok ısrar ettim anılarını yazalım diye. Ama olmadı. Hüseyin Ulusal Çelebi Kanal’ın kuruluşunda da Aydınlık’ın günlük gazeteye dönüşmesinde de
hep en önde olanlardandı. Hüseyin Çelebi, yeniden Atatürk Türkiyesine ulaşma mücadelesinde katkısı unutulmayacak olan isimsiz kahramanlarımızdan biriydi. Güle güle Hüseyin ağabey. Toprağın bol olsun!
Hezarfen MEHMET ALİ GÜLLER Hüseyin ağabeye, hem soyadı Çelebi olduğu için, hem de gerçek anlamda bir bilen olduğu için aramızda Hezarfen derdik. Aydınlık ve Ulusal Kanal’da sayısız habere imzasız imza attı. İmzayı, ismi önemsemezdi. Kamarasını, fotoğraf makinesini, bilgisayarını yüklenir ve günlerce bir haberin arkasında iz sürerdi. 60 yaşında, 20 yaşındaki bir delikanlı gibi çalışırdı. Gerçek aşkıyla koşanların en önünde gidenlerden Hüseyin ağabey, tam bir çelebiydi... Üst düzey bir bürokratla da, mesleğe dün başlayan genç bir stajyer gazeteciyle de arkadaştı. Çelebi ağabeyimizin en önemli özelliği ise akşam sofralarıydı. O sofralarda sadece yemek yenilmezdi; sohbetle birlikte analizler yapılır, haber berraklaştırılır, siyaset konuşulur, türkü dinlenirdi... Ve artık türkülerini sevdiği o topraklara kavuşmuş oldu... Güle güle ağabey...
Ulusal Kanal’da 23 Nisan
Mehmet Perinçek Erciyes Üniversitesi’ne
Ulusal Kanal’da 15.00’daki haber bültenini 23 Nisan dolayısıyla isimli Aslı Öntaş ve Melisa Yağmur Yıldırım iki çocuk sundu. Ana habere konuk olarak Muazzez İlmiye Çığ çocukların sorularını yanıtladı. Ulusal Kanal sunucusu Gülgün Feyman ise programında sokakta yaşamak zorunda kalan çocukları ağırladı. Devlet yurtlarındaki koşulların iyi olmaması ve kötü muamele nedeniyle sokakta yaşamak zorunda kaldıklarını anlatan çocuklar okula gidemediklerini anlattı.
Tarihteki Ermeni ilişkileri konusunda birikimli bir isim olan Mehmet Perinçek’in öğrenciler tarafından Kayseri Erciyes üniversitesine davet edildiğini ancak Rektörün “Perinçek’in birikimi yeterli değil” diyerek paneli iptal ettiğini yazmıştık... Rektör Fahrettin Keleştimur dün bir açıklama gönderdi... Panelin iptalinin bir yanlış anlamadan kaynaklandığını ifade eden Rektör Bey, Mehmet Perinçek’in önümüzdeki bir iki hafta içinde Üniversite’ye davet edileceğini bildirdi. Yanlıştan dönülmesi bizi de memnun etti. Melih Aşık-Milliyet / 23 Nisan 2014
Misak-ı Millî belgelerinin asılları
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
1915 olayları soykırım olarak kabul edilemez Genellikle ifade özgürlüğü yönünden ele alınan AİHM’nin Perinçek kararının gerekçeleri Milliyet gazetesinde yer buldu Milliyet’in yer verdiği gerekçeler şöyle: “Ermeni soykırımı” lobisinin yaratmaya çalıştığı “1915 olaylarının soykırım olarak kabulü konusunda dünya genelinde görüş birliği olduğu” yolundaki algı doğru değildir. “Soykırım” iddialarının “mutlak kabulü” anlamına gelecek böylesi bir uzlaşma yoktur. “Ermeni soykırmını” günümüzde 190 devletten sadece 20’si tanımaktadır. 1915 olaylarının soykırım olarak nitelendirilmemesi “Ermenilere karşı nefreti körüklemez”, “Ermenileri aşağılamaz”. Bu nedenle “soykırım yoktur” demek “tartışma hakkının kötüye kullanımı olmaz”. Cezalandırılması da “Ermenilerin korunması anlamına gelmez.” 1915 olaylarının “soykırım” olup olmadığının “tartışılması kamu yararınadır”. Bu tartışmanın yasa marifetiyle önlenmesi, bu yararı sınırlandıracağı için, herhangi bir ülkenin takdirinde değildir. “Soykırım” son derece net tanımlanmış ve kanıtlanma koşulları açıkça belirlenmiş bir suçtur. Uluslararası yargı içtihatları da bunu doğrulamaktadır. BM İnsan Hakları Komitesi’nin 34. Genel Yorumu, “tarihi meselelerle ilgili fikir açıklamalarını cezalandıran hukuk normlarını, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile uyumlu olmadığına” dikkat çekmiştir. Anılan Sözleşme geçmişteki olaylarla ilgili beyanların, hatalı ya da doğru olsa dahi yasaklanamayacağını belirtmiştir. 1915 Ermeni olayları tarihsel olarak da hukuki olarak da Yahudilere karşı işlenen Holokost suçlarından farklıdır. Osmanlı Ermenileri ile Alman Yahudileri özdeşleştirilemez. Nazi döneminde Almanya’da Yahudilere soykırım yapıldığına ilişkin kesin, yetkili uluslararası bir mahkeme tarafından da kabul edilen kanıtlar vardır. Yahudi soykırımı bu nedenle tartışılmaz bir tarihi gerçektir. “Ermeni soykırımı” iddiaları ise tartışmaya açıktır. Bir mahkeme kararı da yoktur. Yahudi soykırımı gibi değerlendirilemez. 23 Nisan 2014 Milliyet
’te yayınlandı
Habertürk Gazetesi yazarı Murat Bardakçı ATASE arşivinden edindiği ve bir süredir kayıp oldukları idda edilen Misak-ı Milli belgelerinin fotoğraflarını yayınladı. Günümüz diliyle Misak-ı Millî Birinci Madde: Osmanlı Devleti’nin özellikle Arap çoğunluğun yaşadığı ve 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin kabulünde düşman orduları işgali altında kalan kısımlarının geleceğinin, halkının serbestçe beyân edecekleri oylara uygun olarak tayin edilmesi gerekir. Sözü edilen mütareke hattının içinde ve dışında din, ırk ve ülkü birliği bakımlarından birbirlerine bağlı olan, karşılıklı saygı ve fedakârlık duyguları besleyen, ırk ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin şartlarına saygı gösteren Osmanlıİslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tamamı, ister bir eylem ve ister bir hükümle olsun birbirlerinden ayrılamayacak bir bütündür.
İkinci Madde: Halkı özgürlüğe kavuşunca oylarıyla anavatana katılmış olan üç sancak (Kars, Ardahan ve Batum) için gerektiğinde yeniden halkın serbest oylarına müracaatı kabul ederiz. Üçüncü Madde: Batı Trakya’nın Türkiye ile yapılacak barışa kadar ertelenen hukukî durumunun belirlenmesi işi de, halkının özgürce beyân edeceği oylara uygun şekilde yerine getirilmelidir. Dördüncü Madde: İslam hilâfeti ile saltanatın merkezi ve Osmanlı hü kümetinin başkenti olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği her türlü saldırıya karşı dokunulmaz olmalıdır. Bu esas mahfuz kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz Boğazları’nın dünya ticaretine
ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte diğer bütün ilgili devletlerin müteffiken verecekleri karar geçerlidir. Beşinci Madde: İtilâf Devletleri ile düşmanları ve bazı ortakları arasında yapılan antlaşmaların esasları çerçevesinde, azınlıkların hakları komşu memleketlerdeki Müslüman ahalinin de aynı haklardan istifade etmeleri ümidi içerisinde tarafımızca benimsenip güvence altına alınacaktır. Altıncı Madde: Millî ve iktisadî gelişmemizin imkânlarını elde etmek ve işlerin daha çağdaş ve muntazam bir yönetim ile yürütmesini başarabilmek için, her devlet gibi bizim de gelişmemizin şartlarının sağlanmasında tam bir özgürlüğe ve bağım-
sızlığa kavuşmamız, varlığımızın ve geleceğimizin ana ilkesidir. Bu sebeple siyasî, adlî, malî ve benzeri
alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara (kapitülasyonlara) karşıyız. Belirlenecek borçlarımızın öde-
me şartları da bu ilkelerle çelişmeyecektir. 23 Nisan 2014 Habertürk
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 10.37 Ekonomi 13.00 Haber 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Ana Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Murat Gezici ile 21.00 Uğur Dündar İle Halk Arenası
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Belgesel 13.00 Haber 13 14.00 Dizi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 19.30 Cem İbadeti 22.00 İkrar Yolu 00.00 Cem İbadeti
11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi Haberleri 18.00 Spor Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haben 21.00 Yeniden Yaşama Yolculuk 21.30 Bizim Türküler 23:00 Anı Durdur
10.20 Spor 11.00 Haber 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Ana Haber 19.30 360 Derece 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Dört Bir Taraf 23.30 Burada Laf Çok
11.00 Haber 12.00 Haber Merkezi 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 14.20 Haber Aktüel 15.30 Günün İçinden 16.20 NTV’ye Sorun 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 19.00 Akşam Haberleri 20.00 Ana Haber 21.10 Bugün Yarın 22.05 Benfica-Juventus
11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 19.50 Spor 20.00 Paşa Gönlüm 22.00 Arkadaşım Hoşgeldin “Eğlence”
06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 17.00 Beni Affet 19.00 Ana Haber 20.00 Aramızda Kalsın 22.45 Kardeş Payı
09.15 Pepee
07.00 Galaksi Rehberi
10.00 Her Şey Dahil
08.40 Aramızda Kalsın
12.00 Gülben
12.00 Özge ile Yeni Hayat
18.00 Spor Ana Haber
07.00 Kahvaltı Haberleri
18.40 Günün Yorumu
10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert
08.25 Küçük Hanımefendi 10.00 Anne Elimi Tutsana 11.15 İyi Şeyler 11.30 iyi Fikir 13.00 Haber 13.25 Elde Var Hayat 14.50 Aileler Yarışıyor 16.45 Seksenler 19.00 Haber 19.55 Z. Kız Fakir Oğlan 23.15 Joker 00.50 Yedi Güzel Adam
12.00 Haber 12.35 Foto Muhabiri 13.35 Gündem 14.00 Haber 14.35 Gündem 16.35 Bin Kişiye sordUK 17.10 Dünya Turu 18.00 Haber 18.30 İnsan 20.00 Ana Haber 21.00 Ömür Dediğin 22.40 Foto Muhabiri
09.00 Haber 10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Akşam Haberleri 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Habertürk Özel 23.00 Öteki Gündem
11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Hayat ve Sağlık 22.30 İrfan Vakti
10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 16.00 Kapanışa Doğru 17.30 Piyasaya Bakış 18.00 Robot and Monster 18.30 Monsters vs.Aliens 19.00 Hell on Wheels 20.00 How I Met Your Mother 21.00 Person of Interest 22.00 Film: Küçük Buda
11.00 The Newsroom 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 15.00 The Newsroom 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 Rizzoli and Isles 19.00 The Newsroom 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show 23.00 Mongrels
07.00 Ulusal Haber 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Püf Noktası
14.00 Lezzet Haritası 15.00 Misafir Ol Bana 17.45 Pepee 18.30 Ana Haber
14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Oynat Bakalım 18.00 Komedi Dükkanı
19.15 Büyük Risk
19.00 Survivor Panorama
20.00 Güldür Güldür Show
20.30 Film: Cenova
22.30 Gölgedekiler
22.30 Saba Tümer’le Bu Gece
06.45 Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 FOX Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Umutsuz Ev Kadınları 23.30 Türkiye’nin Trendleri
06.40 Ejder Avcıları 09.30 Annem 11.10 Kavak Yelleri 13.00 Merhamet 14.50 Hanımın Çiftliği 17.20 Yeşil Öyküler 18.20 Painkiller Jane 19.10 BKM Mutfak 21.30 Film: Paranoid Park 23.20 Sesli Güldüm
15.00 Haber Merkezi
13.00 Kızlar ve Anneleri 19.00 Ana Haber 20.00 İkna Odası 22.00 Nasıl Yani?
15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv haber 20.00 Kurtlar Vadisi Pusu
00.00 Gece Raporu
23.15 Dosta Doğru
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
‘Ve daha kurulacak çok hayal var !’ Bu yıl ilk kez Rusya’da Arkhangelsk Tiyatro Festivali’nde Türkçe olarak sahnelenecek olan ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ adlı oyunda Aksentiy İvanoviç Poprişçin karakterini canlandıran Erdem Topuz Aydınlık’a konuştu
Erdem Topuz
tölye Tiyatrosu’nun 2004 yılında prömiyerini yaptığı, “Bir Delinin Hatıra Defteri” 10 yıldır seyirciyle buluşmaya devam ediyor. 26 Nisan Cumartesi günü 20.30’da da Haldun Dormen Tiyatro Sahnesi’nde İstanbullular’la buluşmaya hazırlanan tek kişilik oyun şimdilerde ise Rusya yolcusu... Poprişçin, bir garip dünyalı... En acımasız şekillerde aşağılandığı, itilip kakıldığı, haksız rekabete zorlandığı ve “şanslı doğanlar” tarafından ezildiği günler de olmuş (ki bunlar çoğunlukta!) insan yerine konulduğu, saygı gördüğü günlerde...Evet sıradan bir dünyalı Poprişçin... Nikolay Gogol’un unutulmaz eserindeki farklı yorumuyla dikkatleri çeken Topuz’la, tiyatro ve televizyon projelerinin yanı sıra yakında çıkacak olan 3. albümünü konuştuk. Rusya yolcusu Topuz’un albümde Cem Karaca hayranlarına da bir sürprizi var. Dizi oyunculuğu, şarkıcılık, dans hocalığı... Birçok iş yapıyorsunuz. Kariyerinize nasıl başladınız ? Profesyonel kariyerime başlamamda ortaokul yıllarında Amerikalı Edebiyat Ece KIRBAŞ
A
ve Drama hocam sevgili Billy Talbert’in beni elimden tutup her yıl sahnelediğimiz Broadway müzikallerinde sahneye çıkarması ve bana çok güvenmesi büyük rol oynamıştır.
‘Herşeyin bir ilki vardır denir ya...’ Benim de sanat yolculuğumu başlatan bu değerli öğretmenimin ve dostumun özgüven sahibi ve cesur bir sanatçı olmamda büyük emeği unutulamaz. Ortaokul yıllarında oynadığım müzikaller ve katıldığım liseler arası yarışmaların ardından üniversite tiyatrosu ve Stüdyo Oyuncuları (Şahika Tekand) 1997-2004 yılları geldi... 2001 yılında “Oidipus Nerde” (Sophokles-Şahika Tekand) oyunuyla profesyonel oldum. Oyun Dünya Tiyatro Olimpiyatları’na seçilen ilk Türk tiyatro oyun oldu, yurtiçi ve yurtdışında festivaller ve 2004’te yılında Atölye Tiyatrosu’na geçişim... “Bir Delinin Hatıra Defteri” prömiyerinin ardından 10 yıl boyunca aralıksız 100 den fazla kez sahnelendi. Bu arada “Şahane Züğürtler”, “Dört Mevsim”, “Yerma”, “Elveda Saraybosna”, “Şarap Doktoru” ve “Müzikallerden Seçmeler” gibi oyunlarda rol aldım. Rock grubum BOŞLUK 2 albümünü geride
bıraktı, yeni oyunlar, projeler bir yandan da geçen zaman... İşte sanat yolculuğumun hikayesi...
‘Varoluş motivasyonum, her üretimde aktif olmak’ Farklı kulvarlarda işler yapıyorsunuz. Bu çeşitliliği nasıl sağladınız? Çok karşılaştığım bir soru aslında ve genellikle aynı cevabı veriyorum. Sanırım iyiyi ve güzeli yapa-
Sanatçının hedefi bitmez Çocukken ne olmayı isterdiniz, neden? Çocukken aslında her şey olmak istersiniz. O dönemde en çok futbolcu ya da oyuncu olmak istiyordum. Sizce mesleğinizin sizi en çok zorlayan tarafları neler ? Mesleğimi çok sevdiğim için zorluk çekmiyorum. Mesleğinizle ilgili olmazsa olmazlarınız var mıdır?
Kalite, disiplin, saygı, sevgi ve devamlılık diyebilirim. Kendinizi geliştirmek için neler yaparsınız? Elimden geldiğince çok kitap okumaya çalışırım, sanatın diğer dallarını sürekli takip ederim, seyahat eder yeni yerler keşfetmeye çalışırım, tarihe ve sosyolojiye özel bir merakım vardır. Geriye dönüp baktığınızda hayallerinize ulaşmış görüyor musunuz
kendinizi? Sanatçı için hayaller ve hedefler asla bitmez, bitmemesi de güzeldir. Geçmişte hayal ettiğiniz şeylere ulaştığınızda bu hayaller yeni hayaller ile yer değiştirir.Ve daha kurulacak çok hayal var! Kariyerinizde en büyük desteği kimlerden aldınız? Kariyerimdeki en büyük desteği ailemden ve dostlarımdan aldığımı söyleyebilirim.
bileceğime inandığım her üretimde aktif olmak gibi bir varoluş motivasyonum var benim. Tiyatro, müzik, dans bunlar birbirinden hiç ayrılamaz sanat dalları. Bu sanatların hangisini icra ederseniz edin kaçınılmaz olarak diğer ikisine belli ölçüler dahilinde hakim olmalısınız zaten. Bulunduğunuz yeri seviyor musunuz? Bulunduğumuz yeri değerlendirişimizin iki temel bileşeni olmalı sanırım. Birincisi kendi toplumsal birikimimiz, değer yargılarımız ve hafızamızın getirdiği değerlendirme, ikincisi ise evrensel ölçülerde değerlendirme. Özellikle sanatsal konularda değerlendirme yapılırken ülkemizin dünya kültürel haritasında nerede durduğuna bakmak lazım. “Bizim sanatsal başarı kriteri olarak belirlediklerimiz acaba gerçekten kriter mi yada sanat mı?” gibi soruları da beraberinde getirir bu konu. Kısaca kendimi evrensel boyutlarda geliştirmeye ve cesur eserler vermeye çalışan birisiyim. Burada olmasaydım başka bir ülkede ne olurdu soruları da anlamsız çünkü şikayetin varsa git oralarda çalış derler sana, kendi ülkendeysen de elinden gelenin en iyisini yapmalısın... Çok daha fazla sanatsever insanla buluşabileceğimi bilmek ve onlarla buluşmamızda çok farklı duygu paylaşımlarının olduğunu görmek heyecan verici benim için. Bu anlamda aramızda kurulan bağ anlatılamaz.
Tamirci Çırağı’na ‘Boşluk’ yorumu Kariyerinizde öncelik hangisinde? Kariyerimde öncelik şu sıra tiyatro ve müzikte ama dansı da ihmal etmiyorum. Yeni albümünüz sanırım yakın zamanda çıkıyor. Albümden bahsedebilir misiniz? Evet, 3. albümümüz yakında sizlerle buluşacak. Bu sefer biraz daha alışıla-
gelmiş BOŞLUK sound ve konseptinin dışında bir projeyle geliyoruz. En büyük sürprizimiz ise Cem Karaca hayranlarına... Unutulmaz klasiği “ Tamirci Çırağı” parçasını Boşluk yorumuyla da dinleyicilerimizin çok beğeneceğini düşünüyoruz. Peki yeni dönemde televizyon/tiyatro projeleriniz var mı? Tek kişilik oyunum olan “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni 10 yıldır oynuyorum ve geçen sene sahnelemeye başladığımız Arnold Wesker’in unutulmaz eseri “Dört Mevsim”i de oynamaya devam ediyorum. Yeni sezon için yeni projeler de planlıyorum elbette. Bu arada çeşitli televizyon kanallarında yeni albüm ve oyunlarımıza ilişkin yayınlar da devam ediyor. Televizyon ve müzik dünyasını bir arada ilerletmek zor olmuyor mu? Televizyon ve sahneyi bir arada götürmek elbette çok kolay değil ancak seyirci ve dinleyicilerimle yaşadığım çok güzel paylaşımlar bana bütün yorgunluğumu unutturuyor. Tiyatro oyunculuğu da yapıyorsunuz. Sizce Türkiye’de tiyatro yeteri kadar takdir alıyor mu ? Türkiye’de tiyatronun çok daha iyi yerlerde olması gerektiğine inanıyorum. Çok değerli çok yetenekli tiyatro sanatçılarımız var ve birbirinden güzel oyunlar sergileniyor. Ülkemiz açısından bu umut verici ancak ülkemizin kültür politikaları bu değerli üretimleri kitlelerle buluşturabilecek yönde ilerlemiyor ne yazık ki. Dünya kültür kentleri arasında önemli bir yere sahip olan kendi şehrimiz İstanbul’ da bile çok ciddi bir sahne sıkıntısı var. Basit müdahalelerle çözülebilecek birçok sanatsal sorun sürekli erteleniyor ve ne yazık ki bu anlamda yerimizde sayıyoruz. Türk tiyatrocularının bu durumu kesinlikle hak etmediklerini düşünüyorum.
Karadeniz Tiyatro Festivali’nde takalarda bayraklar! İLYAS GÜMRÜKÇÜ Bu yıl 15’incisi düzenlenecek olan Devlet Tiyatroları Uluslararası Karadeniz Tiyatro Festivali’nde Türkiye dahil, 12 ülkenin tiyatro topluluğu, 16 oyunla 2-15 mayıs arihleri arasında tiyatroseverlerin karşısına çıkacak. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nce Trabzon Devlet Tiyatrosu organizasyonluğunda düzenlenecek festivalde, yerli ve yabancı tiyatro toplulukları sahne alacak. Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürü Birkan Görgün festivalle ilgili düzenlediği basın toplantısında, festivale Türkiye, Almanya, Fransa, İtalya, Macaristan, Portekiz, Gürcistan, Moldova, Tunus, Moğolistan, KKTC ve Rusya’dan tiyatro topluluklarının katılacağını söyledi. Görgün, festivalde Trabzon’un yanı sıra Bursa, Erzurum, İstanbul, Antalya ve Adana Devlet Ti-
yatrosu’nun da oyun sahneleyeceğini bildirdi.
12 ülke katılacak Bu yıl oyunların halka açık alanlarda da oynanacağını dile getiren Görgün, şöyle konuştu:
“Festivalimizin açılışını, Trabzonspor Marina alanında katılımcı ülkelerin tiyatro sanatçılarıyla yapacağız. Denizden takalarla ülkelerin bayrakları marina alanına çıkartılacak. Marina’da oluşturu-
lacak maket gemi üzerine bayraklar çekilecek. Fransa’dan katılacak tiyatro ekibi, açılış günü oyun sahneleyecek. Oyunlar Atapark Haluk Ongan Sahnesi’nin yanı sıra Atatürk Alanı, Zağnos Vadisi,
Trabzon Sanatevi, Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi gibi çeşitli alanlarda sahnelenecek. Trabzon Ticaret Ve Sanayi Odası Avrupa Bilgi Merkezi ortaklığında sosyal sorumluluk projesi gerçekleştireceğiz. Odamız ve tiyatromuzun ortaklığında köyde yaşayan çocuklarımızı festivalin açılışında ağırlayacağız. Fransa’dan gelen tiyatro ekibimizin gösterisini çocuklarla izleme imkanımız olacak.” Festivalle, Trabzon kentinin kültürel ve sanatsal yönünün tanıtılması olduğunu vurgulayan Görgün, “Festivalle Trabzon’un uluslararası arenada, prestijinin yükseltilmesi ve tanıtılmasını istiyoruz. Amacımız, Trabzon kenti ile katılımcı ülkeler arasında, kültürel, sanatsal, ekonomik iş birliğinin sağlanmasına katkıda bulunmak, katılımcı ülkelerin sanat eserlerini Trabzon halkıyla buluşturmak, kültürel dayanışmaya destek olmak” dedi.
VİZYONDAKİLER.. VİZYONDAKİLER.. VİZYONDAKİLER..VİZYONDAKİLER.. VİZYONDAKİLER.. VİZYONDAKİLER.. VİZYONDAKİLER..VİZYONDAKİLER..VİZYONDAKİLER..VİZYONDAKİLER..VİZYONDAKİLER..
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
VİZYONDAKİLER..
‘AŞK BİLMECESİ’ (Casse-tête chinois) Kahramanımız Xavier artık kırk yaşına gelmiş ve henüz boşanmıştır. İngiliz olan eski eşi Wendy’nin peşinden, çocuklarının da yaşadığı New York’a gelir; kendine Çin Mahallesi’nde bir ev tutar. Ne var ki, Xavier’nin varoluşsal sorunları sürüp gittikçe, eski aşk meseleleri sökün ettikçe ve hatta Hegel’in hayaleti de ziyarete gelince an-
laşılır ki, burada da hayat pek öyle sakin geçmeyecektir. Vizyon tarihi: 25 Nisan 2014 ch Yönetmen: Cedric Klapis y dre Au ar: Oyuncul Tautou, Kelly Reilly, in Cécile De France, Roma lt Ho e Duris, Sandrin Yapım: 2013 - Fransa
‘SENSİZ OLMAZ’ (Tengo ganas de ti) Birkaç seneliğine Londra’ya taşınan Hache, Barcelona’ya döndüğünde hiçbir bıraktığı gibi olmadığını görür.. Zaman içinde kendisi de dahil pek çok şey değişmiştir. Aynı kalan tek şey ise; Babi’ye duyduğu aşktır. Fakat Babi bu süreçte hayatını yeniden inşa etmeye koyulmuş ve bir başkasıyla nişanlanmıştır. Bunu öğrenen Hache herşeyi değiştirmeye başlar. Ancak bir partide karşılaştığı Babi, onu şaşkına çevirir ve aklını karıştırır.
Hache artık hiçbir şeye ya da hiç kimseye inanmadığı bir döneme girmiş; zamanını ise güçlü olmaya çalışarak geçirmeye başlamıştır. Vizyon tarihi: 25 Nisan 2014 Yönetmen: Fernando González Molina , Oyuncular: Mario Casas ra Cla , rde Maria Valve Lago, Nerea Camacho, Diego Martín Yapım: 2012 - İspanya
‘LAL’ (Yılmaz Güney’in anısına...) Yıl 1974, ufak bir Antakya köyünde on dört yaşlarında iki çocuğun zorlu ve macera dolu yolculuklarının başlangıcıdır. Oyun oynayıp vakit geçirmek yerine farklı heyecanlar arayan iki sıkı dosttan Cemal, büyüdüğünü kanıtlayarak Safiye ile birlikte olmak, Süleyman ise onunla dalga geçen mahalle çocuklarına kendini kanıtlamak için Adana’da “Endişe” isimli filmini çekmekte olan Yılmaz Güneyin fotoğrafını çekmeye karar verirler. Çaldıkları fotoğraf makinesiyle yola koyulan iki kafadar, Antakya
ile Adana arasındaki vadilerde yol boyunca karşılarına çıkan insanlarla tanışırlar... Her birinin hikâyesi birbirinden farklıdır ve maceralarının değiştirmelerine neden olur... Vizyon tarihi: 25 Nisan 2014 Yönetmen: Semir Aslanyürek Oyuncular: Erkan Can, Gürkan Uygun, Emre Altuğ, Feride Çetin, Asiye Dinçsoy Yapım: 2013 - Türkiye
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Hazırlayan: Zeynep BİLGİN halklailiskiler@aydinlikgazete.com
KİTAPLARI BİRÇOK YABANCI DİLE ÇEVRİLMİŞ VE ÖDÜLLÜ, ÇOCUK EDEBİYATI YAZARI BEHİÇ AK’LA KONUŞTUK
Mimarlıktan yönetmenliğe, yazarlıktan karikatüristliğe uzanan ilgi alanıyla çok yönlü bir yazar olan Behiç Ak Aydınlık’a konuştu. Ülkemizdeki eğitim sistemini değerlendiren Ak, ‘Çocukların doğru sorular sorması önemli’ dedi DAMLA YAZICI
Y
ıllardır karikatür çizimi yapan, birçok çocuk kitabı ve tiyatro oyunu yazarı, film yönetmeni, mimar... Kısacası çok yönlü bir yazar Behiç Ak. Yaptığımız röportaj; Türkiye’deki eğitim sistemi, sanat ve kapitalizm, çocukların kalabalık dünyası gibi, yine çok yönlü bir sohbet ile ilerledi. Biz çok keyif aldık. Onun dışında eserlerinden bahsedecek olursak; çizimlerini de kendi yaptığı kitaplar, çocuklar için oldukça eğlenceli tarzda yazılmış. Tombiş’in hikayesi ve ‘’Gülümseten Öyküler’’, çocuklara neşeli bir öykü okuma fırsatı sunuyor. Öncelikle Astrid Lindgren ödülüne Türkiye’den aday gösterilmenizden başlamak istiyorum. Bu ödül, dünyanın en prestijli Çocuk Edebiyatı ödülü olarak geçiyor. Bunun dışında da birçok ödülünüz var, neler söyleyeceksiniz? Benle ilgili bir şey değil o. Ben hayatımda prensip olarak hiçbir yarışmaya katılmadım. Ama ona rağmen ödüllerim var, birileri yaptığım çalışmaları inceleyip öneriyor o kadar. Bana bunlar çok sıkıcı geliyor. Çünkü aslında hikaye olsun, sanatın diğer dalları olsun; birbirleriyle çok fazla karşılaştırılabilecek, yarıştırılabilecek işler değil benim görüşüme göre. Bu işte sadece kendinle yarışıyorsun asıl hikaye o. Karakter yaratımıyla ilgili bir şey sormak istiyorum. Siz karakterlerinizi evrensel bir çerçeve ile düşünerek mi yazıyorsunuz, yoksa sadece Türkiye’deki bir çocuğun kültürel gelişimini düşünerek, sadece ona hitap etmesi gerektiğini düşünerek mi? Aslında yerellik-evrensellik dışında bir kategori daha var: Çok ulusluluk. Mesela benim kitaplar öyle. Evrensel değil, ama birçok farklı ülkede yayınlanan kitaplar. Mesela Çin’de yayınlanıyor, Japonya’da, Kore’de, Almanya’da yayınlanıyor. “Evrensel’’ edebiyat beni hep korkutuyor. Herkese hitap eden bir şeyin, kendine ait bir takım klişeleri var gibi geliyor. Ben sadece kendi yapmak istediğim karakteri keşfetmeye çalışıyorum; o da günlük hayattan çıkarılan karakterler oluyor. O karakterleri de hikaye içinde geliştiriyorum.Onun dışında bu evrensel bir karakter mi yerel bir karakter mi diye düşünmeden yazıyorum. Sanat eserlerinin metalaştırılması üzerine ne düşünüyorsunuz? Çocuk kitapları bunun şu an çok içinde değil ama mesela resim sanatı öyle. Avrupa’da sanat eserleri o kadar değer yapıyor ki, sigorta şirketleri bunu karşılayamayacak durumda; telif almak da aynı durumda. Her şeyin bu kadar paralılaşması, sanatı büyük şirketlerin
Shakespeare 450 yaşında ASYA KAFKASYALI
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şair ve yazarı kabul edilen William Shakespeare bu yıl 450 yaşını doldurdu. Kilisedeki vaftiz ve cenaze kayıtlarından dolayı hem doğum, hem de ölüm tarihlerinin aynı güne rastladığı uzmanlarca tahmin edilen büyük Shakespeare 1564 yılının 23 Nisan günü İngiltere’nin Stratford şehrinde doğdu (Yine aynı tahminlere göre ölüm tarihi de 23 Nisan 1616). Yaşamı hakkında, ne yazık ki çok az bilgiye sahip olduğumuz bu büyük edebiyat adamı, yaşadığı Ortaçağ’dan bu yana, yüzyıllardır hâlâ ışığıyla insanoğlunu aydınlatmaya devam ediyor. Komedi, dram ve trajedi alanlarında otuz civarında eser vermiş olan Shakespeare’in günümüze kadar gelen çok önemli şiirleri de bulunuyor. Başta oyunların oyunu olarak kabul edilen “Hamlet” olmak üzere, “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, “Venedik Taciri”, “Atina’lı Timon”, “Windsor’un Şen Kadınları”, “Üçüncü Richard”, “Jül Sezar”, “Macbeth”, “Romeo ve Jülyet”, “Othello” ve “Kral Lear”, dünya durdukça yapıtlarıyla bizlere insanlık dersi vermeye devam edecek olan büyük yazarın eserlerinden bazılarıdır.
FOTOĞRAFLAR: DENİZ TOPRAK
eline bırakıyor. Ama sanat tüketicisi bu durumdan sıkıldı, örneğin bankaların açtığı bir takım sanat galerileri bomboş. Niye peki bankalar bu kadar büyük yatırım yapıp bu boş galerileri finanse ediyor-
lar? Çünkü uluslararsı şirketlerin oluşturduğu sanat piyasasına girdiklerini düşünüyorlar. Belki de Gezi’den o yüzden biraz korktular. Çünkü sanat, mizah, müzik sokağa döküldü. Çünkü sanat hep korkulan ve iktidar, kilise vs. tarafından hep kontrol altına alınmaya çalışılan bir şey. Oysa modernizmle birlikte sanatın bağımsızlaşması ve bohem kavramının ortaya çıkması çok önemli. Şimdiki burjuvalar bohem olduklarını iddia ediyorlar oysa bohem, burjuvaya karşıdır. Bunlar insanlar tarafından gezi olayları ile iyice fark edildi. Sanat, sanatçı tarafından sadece sabır ve tutkuyla yapılır; piyasa düşünerek değil. Çocuk Edebiyatı üzerine çok önemli eserler verdiniz; siz nasıl başladınız, küçükken ne olmak istiyordunuz? Ben küçükken çok hayalci bir çocuktum. Az sayıda kitaba ulaşabildiğimiz için kitaplarımızı kendimiz yapardık. Çizimi çok sevdiğim için mimarlık okudum ama sonra piyasaya bağlı bir iş olduğu için yapmak istemedim ve bıraktım. Keşke büyümeseydim mi, yoksa büyüdüm ama hayatın mizahını çocuk gibi alabiliyorum mu? Büyümek güzel bir şey aslında. Önceleri keşke büyümesek diye düşünüyordum, sonra giderek büyümenin de güzel bir şey olduğunu fark ettim. Büyümek ile çocuk yapısını korumak arasında da negatif bir ilişki yok aslında. Son derece büyümüş ve olgunlaşmış bir insan harika bir şekilde kendisinin çocuk yapısını da koruyabilir hatta geliştirebilir de. Fakat bizim toplumda insanların büyümesine çok fazla olanak tanımayan, aileden ve eğitim
Behiç Ak
sisteminden gelen bir yapı var. Ama bu çocuk kalmak anlamına gelmiyor. İnsanlar büyüyemedikleri zaman çocuk kalmıyorlar başka bir şeye dönüşüyorlar.
Güvenlik nereye kadar “Çocuk”, “gelecek” ve “Türkiye”. Bu üç kelimeyi bir araya getirirsek bu konuda ne söylemek istersiniz? Çocuk bir endüstri ürünü gibi oldu artık. Mesela çocuklar 40-50 bin liraya özel okullara veriliyor. O kadar çok para harcayan bir veli, çocuktan bir şey bekliyor. Halbuki çocuk ona verilen imkanlarla daha çok köreliyor. Mutlu ama hayattan da çok fazla beklentisi olmayan, aile ile yaşamaktan mutlu olan, ailenin verdiği olanaklar dolayısıyla büyümemiş bir çocuk tipi ortaya çıkıyor, yani büyüyemeyen. Çok da tehlikeli bir şey bu tarz bir çocuk eğitimi. Eğitim, sadece kurslarla ve eğitimle olmuyor. Kişinin kendi kendisini eğitmesi denen bir süreç var ve önemli olan eğitim de o aslında. Bunu para ile satın alamazsın. Çocukları sokaktan ve mahalleden de güvenlik sebebiyle
devamlı bir uzaklaştırma var. Bu sistem mahaleyi de ortadan kaldıran bir şey. Çocuk kurs, okul ve ev arasında taşınırken hayatla karşılaşmıyor. Belki iyi bir okula gidecek, yabancı dil biliyor ama onun dışında hayatı bilmiyor ve ona kurulan çemberden hiç dışarı çıkamıyor. Bunlar aslında politikanın konusu. Eğer siz devlet okulu sisteminden memnun değilseniz politik argumanlar geliştirip bunu düzeltmeniz lazım. Öğrenim ve eğitimi bağdaştırmak gerekiyor sanırım. Evet, çocukların doğru cevaplar vermesi değil, doğru sorular sorması önemli. Çocuklara farklı sorular sordurmaya farklı paradigmalara yönelik sorular sormaya yönlendirmek doğru bir eğitim sistemi olur. Türkiye’de çocuların iyi bir eğitim alması istenmiyor. İyi eğitim aldıkları zaman onlar kolay yönetilemeyecek diye düşünülüyor, bu Türkiye’nin devlet politikası. Bunun sonucunda Türkiye üçüncü hatta dördüncü sınıf bir ülke oldu. Ben çok teşekkür ederim. Ben de çok teşekkür ederim.
‘Sümerler’den Günümüze Müziğimiz’ ele alındı Deniz Banoğlu’nun düzenlediği “Evde Müzik Keyfi” toplantılarının 10’uncusu bu defa Girgin Piyano Galerisinde gerçekleşti. Prof. Özer Sezgin ‘in konuşmacı olduğu toplantıda “Sümerlerden Günümüze Müziğimiz” konusu ele alındı. Milattan 2000 yıl önce Sümerlerde müzik nasıldı? Günümüze gelinceye dek
çağlar boyunca besteciler müziğe neler kattılar? gibi konular dinletili örneklerle anlatıldı. Sunumda; A.Vivaldi, J.S. Bach, B. Mustafa Itri, IV.Murat, L.v. Beethoven, W.A.Mozart, Saide Sultan, C.R.Rey, A.A.Saygun, B Bartok, İ.Usmanbaş ve N. Kodallı’nın eserlerinden bölümlere yer verildi.
ATAER heceataer@gmail.com
Tam bağımsızlığın neresindeyiz?
T
ürkiye Millet Meclisi, dün 94 yaşına girdi. 1920 yılında Ankara’da kurulan meclisle bir Türk devleti, Göktürk ve Türgişlerden sonra ilk defa “Türkiye” adını taşıyordu. 23 Nisan günü Ankara’da İttihat ve Terakki binasında ilk açılış oturumu yapılan meclise, Anadolu’nun farklı yerlerinden 115 mebus katıldı. Son Osmanlı meclisinin üyeleri de Ankara’daki meclisin doğal üyeleri sayıldı. Türk İmparatorluğu’nun 470 yıllık başkenti bu sefer Anadolu içlerine çekilmişti. İlk meclisin farklı dünya görüşlerine sahip ilk mebuslarının birleştikleri tek şey vardı: Özgür yaşamak. Bunu gerçekleştirdiler de! Atatürk ve yurtseverler sonuna kadar şu cümleyi dillerinden düşürmediler: “Tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız ulusal egemenlik.” Ya özgürlük ya da yok olmak. Amaçları ulusal sınırlar içinde özgür ve uygar bir toplum yaratmak, dış ve iç sömürüyü ortadan kaldırmaktı. 94 yılda çok şey değişti. 2014... Tam bağımsızlığın neresindeyiz? 23 Nisan denince aklıma doğal olarak çocuklar geliyor. -Dün onların bayramıydı ya!- Demokratik ve eşit eğitim hakkına sahip olmayan çocuklar... Yaşamın dört ya da en fazla beş seçenekten ibaret olduğuna alıştırılan, kendi seçeneğini yaratamayan bizim çocuklarımız... Bağımsızlığın ilk ve temel şartı demokratik ve eşitlikçi bir eğitim anlayışı değil mi? Amacımız doğudan ya da batıdan gelen tüm yabancı etkenlerden arınmış, ulusal niteliğimize uyan, akıl ve bilimden yana bir eğitim sistemi değil miydi? İyi bir başlangıç yaptık. Neden arkası gelmedi?
Çocuklar “Yeter” diyor! Tek merkezli imparatorluk kurmaya çalışan güç (!), her şeyi aşama aşama denetim altına aldı. Biz de buna izin verdik. Ülkesinde özgür olamayan insanlardan bağımsız, bilimsel bir eğitim beklemek ne kadar doğru olur ki! Çok kısa sürede insanları robot haline getirmek için eğitim sistemi kışla kültüründe organize edildi. Ana dilini dahi tam öğrenmeden yabancı bir dilin ve kültürün dayatmasıyla başka bir kimliğe bürünen bir kitle ortaya çıktı ve zamanla yaşadığı toplumdan uzak, adeta kendine dahi yabancı bireyler toplumda yerini aldı. Standartlaştırılmış, bilgi depolama ve diploma dağıtma merkezi olarak fabrikasyon üretime benzer biçimde eğitilmiş (!), biçimlendirilmiş insanlar oluşturuldu ve kapitalist pazara sürüldü. Yaratıcılıktan uzak, tek merkezli sınavlar üzerine kurulmuş bir eğitim anlayışıyla sağlıklı bireyler yetiştirmek ne mümkün! Bu çocuk geleceğini yaratabilir mi? Var olan olumsuzluğu değiştirmek için karşı çıkabilir mi? Mücadele edebilir mi? Kendimizi kaybettiğimiz yerde bulma özgürlüğümüz yalnız yaratıcı, sorgulayıcı bir eğitimle mümkün olacaktır. Geleceğin özgür toplum ve bireyini yetiştirmenin tek formülü, sağlıklı bir eğitim modelinden geçiyor. Bu da uzun soluklu bir iş ve bunun için ciddi boyutlarda yatırım ve planlama gerekiyor. Okullar, demokratik müfredatlarla çalıştırılır. Ders programlarının oluşumunda emekçilerin görüş, öneri ve denetimlerine önem verilir. Tek merkezli bir karar mekanizmasıyla değil! Amaç demokratik ve barışçı bir kişilik geliştirmek değil mi? Sözü edilen amaçların gerçekleşmesi için artık bir eğitim seferberliği başlatmak gerekmiyor mu? Mart’ta YGS vardı, 28 Nisan’da TEOG var, ardından LYS. Var da var... Çocukların bir de bayramı var! Ve artık “Yeter!” diyorlar. Duyan var mı?
KIBATEK ödülü, İnci Aral’ın
‘Kayıp Dillerin Fısıldadıkları’ sergisi
T
K
ürk edebiyatının özgün isimlerinden, metinlerinde genellikle kadın-erkek ilişkilerini, sevgiyi, kadının kimliğini, bağlılık ve özgürlük sorunlarını konu edinen İnci Aral, 2014 Kıbrıs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu (KIBATEK) Edebiyat Ödülü’ne değer bulundu. İnci Aral’a ödülü, İstanbul’da, Yıldız Teknik Üniversitesi, Davutpaşa Kampüsü, Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek 26. Uluslararası KIBATEK Edebiyat Sempozyumu’nun açılış töreninde sunulacak. Sempozyum 28-29 Nisan 2014 tarhilerinde gerçekleştirilecek. Ödüle ilişkin yapılan açıklama ise şöyle: “İlk öyküsünün yayımlandığı 1977 yılından bu yana ya-
yımlanmış tüm yapıtlarında Türkçe’nin bir edebiyat dili olarak zenginliğini yansıtmanın yanında, yapıtlarına taşıdığı bireyin hallerini, insani çelişkilerini hayatla olan en sade derinliği yanı sıra toplumsal düzlemiyle de yansıtan İnci Aral,
‘yazarak yaşlanmayı’ hayata tutunma yöntemi olarak benimserken; kendine özgü biçemi ve içtenliğiyle okuyucunun, dolayısıyla edebiyatseverin de hayata tutunmasını sağladığı için bu ödüle değer bulunmuştur.” 1976 yılında yazmaya başlayan ve ilk öykülerini çeşitli dergilerde yayımlayan Aral’ın ilk öykü kitabı “Ağda Zamanı” 1979 yılında basıldı ve bir yıl sonra Akademi Kitabevi Ödülü’ne değer bulundu. 1991 yılında yayımlanan ilk romanı “Ölü Erkek Kuşlar” ise 1992 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü aldı. 2002 yılında yayınlanan romanı “Mor”, Orhan Kemal Roman Armağanı’na değer bulundu. İnci Aral, yeni romanının çalışmalarını sürdürmektedir.
H-ECE
‘Biz kitaplarımızı kendimiz yapardık’
Ece
adir Has Üniversitesi Rezan Has Müzesi, yazının evrimine ışık tutacak çok özel bir sergiyi daha sanatseverler ve tarih meraklıları ile buluşturuyor. Yazının resim olarak doğuşundan bugüne kadarki serüveninin gözler önüne serileceği, yazının ve dilin toplumlar üzerindeki etkisinin anlatıldığı “Kayıp Dillerin Fısıldadıkları-II” Sergisi 24 Nisan - 1 Temmuz 2014 tarihleri arasında ziyaretçilere açık olacak. “Kayıp Dillerin FısıldadıklarıII” Sergisi, Rezan Has Müzesi’nin yayın
sponsorluğunda bulunduğu uluslararası arkeoloji dergisi Actual Archaeology Magazine’in Anadolu’nun Kayıp Dilleri kapak konulu son sayısı ile paralel yürütülüyor. Açılış günü, sergiye ilişkin özel bir panel ile konunun uzmanları katılımcılarla interaktif bir çalışma da gerçekleştirecekler. Bugün saat 15:30’da gerçekleştirilecek panelde Prof. Dr. Recai Tekoğlu, Doç. Dr. Hamdi Şahin ve Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Sami Öztürk konuya ilişkin deneyimlerini paylaşacaklar.
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Akın var Kadıköy’e akın... Kaleciler için ayak çizgisi
B
u iki genç ile olan fotoğraf, geçtiğimiz Pazar çekildi. Eee, ne var diyebilirsiniz. Doğru, ama şimdi gerisini okuyun. Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin oynadığı derbide biliyorsunuz sarı lacivertliler şampiyonluklarını ilan edebilirlerdi. O nedenle öğlenden sonra Atatürk Olimpiyat Stadı’na Fenerbahçe televizyonunun canlı yayınına gittim. Sonra da bu ligimiz için en anlamlı şampiyonluk kutlamalarına tanık olmak için Kadıköy’e, maçı televizyondan izlemek için döndüm. İşte o zaman ne olduğunu, Fenerbahçe taraftarının sarı lacivertli renklere nasıl tutkuyla bağlı olduğunu bir kez daha anladım. Benim gibi düşünen binlerce Fenerbahçe taraftarı Şükrü Saracoğlu Stadı’nın çevresindeydi. Geziniyorlar, oturuyorlar, yemek yiyorlar, şampiyonluk kutlamalarını bekliyorlardı. Bu hafta da
Gelecek sezon ezeli rakipler Galatasaray ve Beşiktaş’ın kadrolarını güçlendirece ğini düşünen Ersun Yanal boş durmuyor. Transfer çalışmalarına şimdiden başlayan deneyimli teknik adamın ilk hedefleri Kampl ve Mevlüt
böyle olacak kuşkusuz. Ve de yollarda pırıl pırıl gençlerimiz benimle sohbet etmek için duruyorlardı. Fotoğraf çektirmek için yanıma geliyorlardı. İki guruba söz verdim, yazıp olayları anlatacağım, fotoğraflarını koyacağım diye. Bana yetişebilmek için nefes nefese kalan Merve kızımızın fotoğrafı elime ulaşmadı. Ama biri Kayseri’den, diğeri İzmit’ten gelen ve Kadıköy’de Fenerbahçe bayrağı altında buluştuğumuz Aykut Korkut’larınki ulaştı. Genç olmak, sevdiğin takımın aşığı olmak, şampiyonluğuna katılmak istemek ne güzel bir şey. Futbolda sürekli kötü şeyler arayan, reyting uğruna olmadık saçmalıklar üreten, kötü kalpliler, kendi kötülükleri içinde yanacaklar. Ama “Usta”nın Güneşe Akın’ını hatırlatarak Kadıköy’e akın edenler ve onlar gibi temiz kalpliler dilerim hep mutlu olurlar.
Fenerbahçe uzun süredir peşinde olduğu Kevin Kampl’da mutlu sona ulaşmak üzere. Başkan Aziz Yıldırım’ın büyük ihtimalle cezaevine girecek olması nedeniyle transfer çalışmalarına hız veren Sarı-Lacivertli yöneticiler
onurbelge@aydinlikgazete.com
Bilic, Gökhan, Caner Bu yazıyı 23 Nisan’da yazıyorum. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği, bu yaşlara gelip hala fırsat buldukça kapağı attığım Kınalıada’dayım. Ben kendimi bu bayramın armağan edildiği çocuklarımız kadar çocuk hissediyorum hala. İyi ki varsın Atatürk, bir kez daha anladım ki, seni silmelerine izin vermeyeceğiz. Evet, Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi’nde okurken orta okuldan itibaren 6 yıl bandı takımındaydım. Boruyu erkekler, trampeti kızlar çalardı. Tüm adaları dolaşır, sokaklardan ge-
yaptıkları son görüşmede Kevin Kampl’la el sıkıştığı iddia edildi.
çerdik. O zamanlar, şimdiki benim yaşlarımda olanlar sevinç ve mutluluk gözyaşları ile boynumuza sarılır, bizi candan alkışlarlardı. Doğrusu ya, bu durum bana biraz abartılı gelirdi. Ne kadar da yanılmışım. Benim öyle pek duygularımı gösterdiğim falan söylenemez. Hatta bazılarına göre biraz sert bile kalırım Ama yollarda, buraya gelene dek çocukları törenlerde gördükçe, onların oyunlarını seyrettikçe, eşimle çocuğumdan, gözümün kenarlarından süzülenleri gizlemek için bayağı uğraştım.
Tüm bunları niye anlattım biliyor musunuz? Son Beşiktaş- Fenerbahçe maçında da aynı, unuttuğum şeyleri yeniden yaşadım da ondan. Oh ya, bizim futbolcularımız, yöneticilerimiz, teknik adamlarımız meğerse bazı şeyleri unutmamışlar. Böylesine gerilimli bir derbide Bilic ile Gökhan arasındaki şakalaşmanın güzelliğini nerede bulursunuz. Ya Caner’in, rakibi Dany’nin bilmediği bir kuralı avantaja çevirmek gibi bir fırsatçılığı reddetmesini... Büyük bir olasılıkla Caner o kuralı kendisi de bil-
miyordu. Üzerine kremayı ise maç içinde futbolun olağan hırsı nedeniyle birbirleri ile atışan Emenike ve tabii ki, Caner koydular. Olur, o anın havası, küfürleşir, sinirlenirsiniz. Ama sonrasında ne büyük bir olgunluktu, Caner’in takım arkadaşının boynuna sarılıp sakinleştirmesi, Emenike’nin de onu anlaması. Bilic’in soyunma odasına gelerek “Çok karakterli futbolcular topluluğusunuz. Şampiyonluğu da hak ediyorsunuz” diyerek iltifat etmesi beni uçurdu. Paylaşmak istedim.
YANAL HIZ KESMİYOR A
rtık şampiyonluk kupası için gün sayan Fenerbahçe’de gelecek sezonun planlamaları başladı. Teknik direktör Ersun Yanal’ın bu sezonki performanstan çok memnun olduğu ve kadroda radikal bir değişikliğe gitmeyeceği öğrenildi. Ancak, bu durum Yanal’ı takıma birkaç ekleme yapmaktan çekindirmiyor. Transfer piyasasındaki ilk hedefleri, yerlilerden milli forvet Mevlüt Erdinç ve yabancılardan Red Bull Salzburg’un başarılı sağ açığı Kevin Kampl. Takımda Sow’u ve Emenike’yi kanat oyuncusuna devşirerek kullanan Ersun Yanal’ın, gerçek pozisyonu açık olan bir oyuncuya ihtiyaç duyduğu ve
bunu Kevin Kampl’ı kullanarak gidereceği belirtildi.
Yerli rotasyonuna ekleme Bildiğiniz üzere, Fenerbahçe’nin bütün forvetleri yabancı. Bu durum yabancı kontanjanını verimli kullanmak isteyen Ersun Yanal’ı sıkıntıya sokuyordu. Bu sıkıntıların milli forvet Mevlüt Erdinç’in takıma katılmasıyla çözülmesi bekleniyor. Ayrıca, Pierre Webo’nun artık 32 yaşında olması ve gelecek seneki kadroda çok fazla düşünülmeyecek olması sebebiyle, Mevlüt Erdinç gibi bir alternatife forvet bölgesinde ihtiyaç duyuluyor.
cak la o r zo a ah d in iç çe ah b er n Fe Ali Adnan: maç olacak. il, asıl Fenerbahçe için zor bir
ıköy’de karşılaşacak Haftasonu Fenerbahçe ile Kad Ali Adnan açıklamaolan Rizespor’da Iraklı sol bek maçtır performans3-4 son larda bulundu. Ligde iren Adnan, “Bizim larının çok iyi olduğunu dile get
rıldı. Sağlık durumu iyi olan Gökhan Töre, dünü evinde dinlenerek geçirdi. Gökhan’ın Beşiktaş’ın bugün yapacağı antrenmana katılması bekleniyor. Olaylı gecenin ardından ilk kez konuşan yapan milli oyuncu emniyete verdiği ifadesinde, “Tanımadığım bir kişi yanındaki kadınla tartışmaya başladı. Tartışma kavgaya dönüştü. Adam masanın üstüne çıkarak silahını çıkarttı ve havaya, sağa sola rastgele ateş etmeye başladı. Sonra vurulduğumu anladım” dedi.
Onur’dan esprili eleştiri UEFA’da yarı final günü Trabzonspor kaptanı Onur Kıvrak, antrenmanda esprili biçimde hakem hatalarından yakındı. Yarı sahada yapılan çift kale maçta Aykut Demir’in takımına yenilen Onur, “Hakemler çok kötü. Ligde çekiyoruz, burada çekiyoruz” dedi.
Onur BELGE
F.Bahçe Kampl ile anlaştı iddiası
Gökhan Töre taburcu oldu Süper Lig’de pazar günü oynanan Fenerbahçe maçının ardından gittiği gece kulübünde yaralanan Gökhan Töre pazartesi g ü n ü ameliyat olmuştu. Beşiktaşlı oyuncu 2 gün boyunca tedavi gördüğü hastaneden bu sabah ay-
Futbolun kurallarının nasıl değiştirildiğini, Futbol Federasyonumuzun kendi içinde basit özel kural uygulamaları olup olmadığını bilemiyorum. Bunu elbette ki, FIFA ve UEFA’nın genel kuralları için söylemiyorum. Ama bazı basit şeyler var ki, sahaları güzelleştirir. Dahası yeşil çimlerin tahribatını da engeller. Bizim çocukluğumuzdan beri vardır. Geçenlerde kendisi de kaleci oynamış Ümit Yanar arkadaşım ile konuşurken paylaştık. Hatta bir de basitçe kroki çizerek elime verdi. Kaleciler, maça çıktıklarında ilk iş olarak yerlerini kaybetmesinler diye kale çizgisinin ortasından penaltı noktasına doğru ayakkabılarının altıyla bir çizgi çekerler. Bu da kale içindeki çimlerin tahrip olmasına nedendir. Orada sekecek olası topların ne durumlar yaratacağını şöyle bir düşünün. Şimdi, normal saha çizgileri gibi kale ortasından penaltı noktasına dek, hadi 6 pas diyelim, bir çizgi çekilse. Hem kaleciler rahatlar, hem de sahanın çimleri tahrip olmaktan kurtulur. Değerli federasyon yetkililerimiz bu konuda öncelik almak isterler mi acaba. Kurallar izin veriyorlarsa Türkiye’de başlatalım. Bir yandan da FIFA ve UEFA’ya resmi teklif yapalım. Böylece futbolda tersinden (!) değil de, bir kerecik olsun düzünden güzelleştirme yapmak için öncü olalım.
SPORDA HALK PAZARI
Hazırlayan: Anıl BUDAK
UEFA Avrupa Ligi’nde yarı final eşleşmelerinin ilk maçları bugün oynanacak. Sevilla, Valencia’yı, Benfica, Juventus’u konuk edecek. Her iki mücadele de TSİ 22.05’te başlayacak. Benfica-Juventus maçını Cüneyt Çakır yönetecek.
için değ . Biz ise İstanbul’a raOnlar şampiyon olmak istiyor ayacak. Fenerbahçe hat gidiyoruz. Zor bir maç olm nıyoruz” dedi. karşısında kazanacağımıza ina
‘Müşteri değil taraftarız’
Roberto Mancini’nin kaderi Şampiyonlar Ligi’ne bağlı
TUĞÇE YERDELEN / İZMİR
Bu sezon liderin 14 puan gerisinde kalan ve yarı final hedeflenen Şampiyonlar Ligi’nden son 16 Turu’nda elenen Galatasaray, sezon sonunda teknik ekiple ilgili radikal değişikliklere gidebilir. Ünal Aysal’ın ligde ikincilik ve kupa şampiyonluğu dışında hiçbir sonucu kabul etmediği, bu şartlar gerçkleşmezse Mancini’nin durumunu ciddi şekilde tartışmaya açacağı belirtildi. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nden gelecek paraya
Taraftar Hakları Derneği (THD) tarafından buluşan taraftarlar önceki gün İzmir Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde toplanarak ,’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ ,’Gerçekleri Tarih Yazar Tarihi’de Mustafa Kemal’, ‘Tribünlerde fişlemeye hayır’ ve’ Müşteri değil taraftarız’ sloganlarını atarak caddenin sonuna kadar yürüdü. Kadın- erkek ve çocukların sokağa dö-
küldüğü yürüyüşte birbirlerine rakip olan takımların taraftarları dostluk içinde bir aradaydı. ‘Rantınız Batsın’, ‘Ezenin Karşısında, Sömürenin Yakasında’ ‘Fişlenmek İstemiyoruz’ pankartlarını taşıyan taraftarlar, sporseverleri direnmeye çağırdı. THD Başkanı Burkal Efe Sakızlıoğlu yaptığı açıklamada, “E bilet uygulanmasını protesto etmeye devam edeceğiz. Uygulamanın kaldırılması için hukuk yoluna başvuracağız” dedi.
bel bağlamış durumda. Sarı-Kırmızılıların finansal vaziyeti pek parlak değil ve Devler Ligi’nden gelecek paralara ihtiyaç duyuluyor. Aysal’ın, Mancini’yi gözden çıkardığı ancak, İtalyan teknik adamın 9 milyon Avro tutarındaki tazminatından çekindiği ve gelecek sezon için transfer bütçesinde ciddi indirime gideceği ifade ediliyor.
Melo ifade için çağrıldı Galatasaray’da Felipe Melo şoku yaşanıyor. Sarı-Kırmızılıların Brezilyalı futbolcusu Etik Kurulu tarafından ifade vermeye çağrıldı. Melo, Fenerbahçe derbisinde Emre Belözoğlu’na dil çıkartmasından dolayı yaptığı profesyonellik dışı hareketler sebebiyle Etik Kurulu’na şikayet edilmişti.
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
Hazırlayan: Cenk ÇINAR
‘Ben de isterdim 5-0 kazanmayı’
‘Sorun yöneticilerde!..’
16
yıl profesyonel futbol oynamış, 11 yıllık yöneticilik geçmişi olan ve 5 yıldır 1.Lig kulüplerinden Fethiyespor’un başkanlığını yürüten iş adamı İsmail Öztürk, iğneyi kendilerine, yani yöneticilere batırıyor: “Görev idarecilere düşüyor. Ancak onların egoları o kadar yüksek ki... Eğitmenlerimiz çok gelişti, dünyayla uyumlular, sorun yöneticilerde. Bilim, antrenörü, futbolcuyu,
3 Bize gelince, kurumsallaşmanın ve uzun vadeli ekonomik planlamanın uğraşındayız. Takım başarısız olabilir, küme düşebilir ancak, ‘kulüp küme düşmemeli’! Bu arada, hükümetin sportif yatırımlarda çok âdil davranmadığını da belirteyim. Bilimden, değişimden, değerlerimizi yitirmeden nasiplenelim; spor, yarıştan öteye gitmesin isterim.”
Pazarlama cephesinden... İsmail Öztürk hakemi eğitip geliştirebiliyor, ya yöneticiyi? Sporla bilimi buluşturmak için ekonomik boyut önemlidir ama vizyon daha önemlidir. Ekonomiyi geliştirebilirsiniz, güçlendirebilirsiniz. Bizim ölçeğimizde bir futbol takımına yapacağınız bilimsel altyapı yatırımı, 12 futbolcunun transfer bedeli kadardır nihayetinde.
Başka bir alana, pazarlama ve iletişime geçelim. Eski milli voleybolcu ve Voleybol Federasyonu başkanlarından Ahmet Gülüm’ün kurucusu olduğu Sportsnet, Türkiye’nin ilk spor odaklı pazarlama iletişimi ajansıydı. Bugün, sportif etkinlikler ve televizyon kanalıyla yelpazesi genişleyen Sportsnet Group’un Strateji Departmanı Başkanı Fırat Türkoğlu, şunları söyledi: “Tüm dünyada belirli
gelişmişlik düzeyine ulaşmış ülkeler spora ve dolayısıyla spor bilimine ülkemizdekinden farklı bir gözle bakıyorlar. Spor bu toplumlarda bir beden faaliyeti veya seyredilen karşılaşmalardan ibaret değil. Spor, bu ülkelerde bir toplumsal geliştirici ve iyileştirici olarak konumlanmış durumda... Örneğin İngiltere, Londra 2012 Olimpiyat adaylığı ve ev sahipliği sürecinde yaptığı yatırımları şu hedeflerle geliştirdi: Spora yaptığımız her 1 sterlin yatırım, sağlık harcamalarından 2 sterlin, şehir düzenleme yatırımlarında 1,5 sterlin tasarruf edilmesine yol açıyor. Spor politikaları böylesine analitik, gelecek odaklı belirlenince insan gücü de bu politikaların ihtiyacına göre
yetiştiriliyor. Kaynakların, araştırmaların, harcanan emeklerin, işgücünün doğru kullanılabilmesi için planlama şart. Ülkemizdeki
temel sorun da planlama... Türkiye’de birçok konuda olduğu gibi spor endüstrisi ve bilimi de el yordamıyla, deneye-yanıla ve bu konuya yüreğini koyan insanların yoğun çabalarıyla gelişiyor. Spor bilimi konusundaki yetişmiş kadrolar katkı sağlamak adına büyük mücadeleler veriyorlar. Spor zaten doğasında pes etmemeyi barındıran bir olgu. Ülkemizde de pek çok değerli insanın çabalarıyla sporumuz ve spor bilimimiz belirli bir düzeyi koruyor.”
Elde gezen tablet En değerli görüşlerden birisi de, uğraş alanı gereği, bilimi sporun göbeğine yerleştiren, 13 yıldır futbol maç analizi üzerine geliştirdiği yazılımlarla kulüplere ve medyaya istatistiksel analiz hizmeti sunan, 7 yıldır çalışmaları Köln Spor Akademisi tarafından kullanılan, aynı konuda Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans dersi veren Bilgisayar Mühendisi Hasan Gören’den geldi: “Sıklıkla duymuşsunuzdur, “futbol bir bilim değildir” denir. Gerçi futbolun başlı başına bir bilim olduğunu iddia eden yoktur. Ancak bilimsel çalışma yöntemleri sporun her alanına olduğu gibi futbola da kaçınılmaz olarak etki etmektedir. Ne işinde ne de düşünüşünde
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
bilimsel yöntemlerin yakınından geçmeyenler için ise, yukarıdaki söz öncelikle bir haddini bildirme amacı taşır. Giderek daha büyük rekabete sahne olan ve küresel ölçekte endüstrileşen bir spor dalı olarak futbolda başarı için bilimsel çalışma yöntemlerinin göz ardı edilmesi ise ancak hüsrana yol açacaktır. Diğer spor dallarında olduğu gibi futbolda da çalıştırıcılar ve sporcular iki şeyi gerçeğe en yakın şekilde bilmek ister: Kendi durumları ve rakiplerinin özellikleri. Futbol insanlarındaki bilimsel bakış, bu iki ana amaç için doğru verilerin toplanması, bu veriler arasında sağlıklı ilişkiler kurulması ve gerçeğe olabildiğince yakın sonuçlara varılması için gereklidir. Bugünün teknolojik olanakları, bilimsel çalışma biçimleri için gerekli araçları da sağlamaktadır. Ancak açıktır ki, teknoloji kullanımı doğru bilimsel bakıştan yoksun kalırsa, yararsız bir reklamın ötesine geçemeyecektir. Dolayısıyla, bilim futbolun neresinde sorusunun yanıtı, elde gezdirilen tabletten önce “çalıştırıcı ve sporcunun düşünüş biçiminde” diye verilebilir.”
YARIN: Söz sahadakilerde...
Chelsea Teknik Direktörü Jose Mourinho, Atletico Madrid maçının ardından yaptığı açıklamalarda iyi bir sonuç aldıklarına değindi. Tüm oyuncularının performansından memnun olduğunu belirten Portekizli teknik adam, “Sadece Cahill hakkında konuşmam haksızlık olur. Hepsi harika iş çıkardılar. Oyuncularım ellerinden geleni yaptılar. Rakibimiz de ilk defa ilk maçı sahasında oynadı. Onları durdurmak gerçekten zor. Elbette buradan 5-0 galip ayrılıp işi ilk maçtan bitirmek isterdim ama çok zor. Buradan mağlup olmadan ayrılmak kolay değil. Şimdi rövanş maçına odaklanacağız” ifadelerini kullandı.
12 Dev Adam’a yeni isim Emporio Armani Milano forması giyen Keith Langford, Türk pasaportu alarak Türk Milli Basketbol Takımı’nda forma giyme hakkı kazandı. Sportando internet sitesinin haberinde, bu sezon Euroleague’de en skorer oyuncu konumunda bulunan Langford’ın bütün resmi evrak problemlerini çözdüğü ve bu sene oynanacak Dünya Kupası’nda Türkiye formasını giymesi için önünde bir engel kalmadığı belirtilirken Milli Takım Başantrenörü olan Ergin Ataman’ın Langford’ı Galatasaray’da görmek istediği ifade edildi.
T.C. S L FKE CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/658 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin ili Silifke İlçesi Kapızlı Köyü 396 parsel C Blok 3.Kat 2.Giriş 8/544 arsa paylı 8 nolu bağımsız bölümün satışına karar verilmiştir, satışına karar verilen taşınmaz, Atakent Gümüşay sitesi içerisinde yer alıp, Mersin Antalya Karayolunun 120 m kuzeyinde yer almaktadır, taşınmaz 2+1 daire olup ara daire özelliğindedir, meskenin doğu ve batı olmak üzere iki çephesi vardır, dairenin merdiven kovası hariç 64 m2 civarında net alanı 76 m2 civarında srüt alanı bulunmaktadır, site sahile 270 metre mesafededir, sitenin bahçe düzenlemesi yapılmış, içerisinde ortak havuzu bulunmaktadır, sitede asansör olmayıp yaklaşık 20 yıllık yazlık daire özelliğindedir. Adresi : Mersin ili Silifke ilçesi (Atakent) Kapızlı Köyü Gümüşay Setisi Yüzölçümü : 3.453 m2 Arsa Pay : 8/544 imar Durumu : Kaydı gibidir. K ymeti : 70.000,00 TL KDV Oran : %1 Kayd ndaki erhler : Kaydı Gibidir. 1. Sat Günü : 02/06/2014 günü 10:20 - 10:30 arası 2. Sat Günü : 27/06/2014 günü 10:20 - 10:30 arası Sat Yeri : Silifke Adalet Sarayı Silifke İcra Müdürlüğü Önü Silifke Mersin Sat artlar : 1- ihale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün
sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/658 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurura fan ilan olunur. 10/04/2014 BASIN: 25185 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. ANKARA 4. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/4459 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Ankara ili Çankaya ilçesi Lodumu(ME) mahallesinde imarın 18983 ada 2 parselini teşkil eden 73.658,00 m2 arsa üzerine inşa edilecek (henüz fiilen inşa edilmemiş) olan B12 Blok Zemin+1 kat 4 nolu Dubleks konut vasıfı île kat irtifakı kurulmuş, taşınmazın arsa payına isabet eden 352,15 m2’si (Dosyada mevcut 10.04.1996 tarihli mimari tadilat projesine göre 2. Kat + Çatı k. Dublkes konut olarak projelendirilmiş projenin gerçekleşmesi halinde arsa payı 215/29112 olarak belirlenmiştir.) bir borç nedeniyle açık artırma suretiyle satılacaktır. (Taşınmazın geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır.) Adresi : Mutlukent mah. Angora evleri sitesi Saltoğlu Angora ccaddesi (Salur sk ile Öykülü sokak köşesi) Boş parselde arsa payı Yüzölçümü : 352,15 m2 Arsa Pay : 165/34512 mar Durumu : Hissenin bulunduğu parselin sıra evler konut alanı olarak ayrıldığı, Hmax 19,50m Adanın max. Konut adedinin 160 Max İnş.alanının 33533 olduğu Çankaya Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 13.02.2014 tarih ve 4610 sayılı yazısı ek’inde gönderilen kroki ile bildirilmiştir. K ymeti : 211.293,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Söz konusu kat irtifak n n tesis edildi i Parsel baz nda 1 M: 18957 parsel üzerinde inşaa edilecek olan kapıcı daireleri için bu parsel Aleyhine 18978 ada 1 parseller lehine irtifak hakkı 2- 14.06.2002 tarih 5492 yevmiye Başkent Edaş Gn. Müd. Lehine 99 Yıllığına kira şerhi mevcuttur. 1. Sat Günü : 27/05/2014 günü 09:30 - 09:40 arası 2. Sat Günü : 24/06/2014 günü 09:30 - 09:40 arası Sat Yeri : ANKARA ADLİYESİ 1 NOLU MEZAT SALONU SIHHİYE
Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve payla t rma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve payla t rma giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında nakit pey akçesi veya bu miktar kadar -dosya numarası belirtilerek, kayıtsız, şartsız, kesin ve süresiz- banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile tahliye ve teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde haklan tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde Ödenmezse İcra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/4459 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.20/04/2014 BASIN: 26604 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. KAYSER 5. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2014/2067 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : TA INMAZ Kayseri ili Kocasinan ilçesi Ahievran Mahallesi 2931 Ada 5 Parsel da kayıtlı H Blok 7.Kat 29 nolu bağımsız bölümde kayıtlı bulunan Mesken vasfındaki taşınmaz mal. Taşınmaz tapuda Ahievran mahallesi olarak kayıtlı olup, taşınmazın çevresi 8-9 katlı apartmanlar ile çevrili olmak ile beraber son 6-7 yıl süre içerisinde özellikle ana arterler üzerinde yüksek katlı yapıların yoğunlaşmaya başlamıştır. Bölge genel olarak düşük ve orta gelirli sınıftaki insanlarca tercih edilen bir konuma sahiptir. Kayseri için gelişimini yıllar önceden tamamlamış bir konum özelliği arz etmektedir. Satış konusu taşınmaz alış veriş merkezleri, cami, okul, sağlık kurumlarına yakın konumda bulunmaktadır. Dolayısı ile taşınmaz kentsel kamu hizmetlerinden tam olarak yararlanabilecek bir konumda kalmaktadır. Bina ayrık nizamda dört daire üzerine betonarme niteliğinde inşaa edilmiştir. Binada 40 adet konut niteliğinde taşınmaz bulunmaktadır. Bu duruma göre daireler merdiven kovasının çıkış istikametinde sağda ve solda konuşlandırılmıştır. Binada iki adet asansör bulunmaktadır. Bina giriş kapısı dekoratif ferforje demir doğramadan yapılmış, bina girişinde aliminyum doğramadan rüzgarlık kapısı bulunmaktadır. Bina girişi yer döşemesi seramik, merdivenler ise karo mozaik kaplama ile kaplanmıştır. Merdiven korkulukları alimünyum doğramadan imal edilmiştir. Binanın dış cephesi akrilik esaslı dış cephe boyası ile boyanmıştır. Binada çatı mevcut olup, binanın giriş istikameti bina yerleşimine göre doğu cepheye bakmaktadır. Daire Brüt: 148 metrekare, Net olarak 110 Metrekaredir. Taşınmaz dört oda+mutfak+banyo+wc olarak projelendirilmiştir. Taşınmazın girişi dekoratif çelik kapılı, daire içerisi oda zeminleri laminant parke kaplamalı, mutfak, wc, banyo, antre gibi ıslak zeminler seramik kaplıdır. Daire duvarları sıva üzeri plastik boyalıdır. Oturma odası ve salonun bir duvarında duvar kağıdı uygulaması yapılmıştır. Islak hacimlerdeki duvarlar fayans kaplanmıştır. Daire oda tavanları sıva üzeri tavan boyası ile boyanmıştır. Pencereler PVC doğramadan imal edilmiştir. Oda kapıları ise Amerikan Panel kapı türünden imal edilmiştir. Mutfakta, mutfak dolabı ve tezgahı mevcuttur. Taşınmaz Kuzey Batı cephesini görmektedir. Dairede 2 balkon mevcut olup, merkezi yakıt sistemi ile ısıtılmaktadır. Adresi : Ahievran Mahallesi Ilıca Caddesi 746 Sokak H Blok No:32 7.Kat Daire:29 Kocasinan / KAYSERİ Yüzölçümü : 110m2 Arsa Payı : 1/330 KDV Oranı : %1 Kaydındaki Şerhler : Dosyasındadır, imar Durumu : 1/1000 ölçekli uygulama imar planında konut alanında kalmaktadır. K ymeti : 140.000,00 TL 1. Sat Günü : 28/05/2014 günü 09:10- 09:15arası
2. Sat Günü : 27/06/2014 günü 09:10 - 09:15 arası Sat Yeri : Kayseri Adliyesi 5.İcra Müdürlüğü Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedelihemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2014/2067 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.07/04/2014 BASIN: 26636(www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ
fusunikikardes@aydinlikgazete.com
Nemrut’un 2000 yıllık esrarı
24 NİSAN 2014 PERŞEMBE
KURULUŞ 1921
Kral Antiochus’un 2100 senelik Çılgın Projesi ‘Geldi geçti ömrüm benim / Bir yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle gelir / Bir göz açıp yummuş gibi’ dedi Yunus Emre bin dörtyüz yıl sonra. Ama ondan bindörtyüz yıl önce Kral Antiochus ‘işte burası’ demişti, 2150 metre yüksekliğindeki granit dağın zirvesine bakıp ta. ‘Hieratheison’umu tam da buraya yapacağım.’
A
Latif BOLAT
ntiochus, Kommagene’nin kralı idi. Yunus’un hayatın faniliği konusundaki düşüncelerine şaşzamanlı bir erken cevap olarak, kendisinin ve halkının ölümsüzleştirilmesi için yollar aramaktaydı ve en iyi yolu bulmuşa benziyordu o gün. Yunanca “Genler Topluluğu” anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Yunan ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktı. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye’nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri’nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştı. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.
Doğu-Batı’nın ilk sentezi Takvimlerin M.Ö.100 civarlarını gösterdiği günlerdeyiz. Büyük Pers İmparatoru Darius’un Balkan topraklarını tarumar ettiği günlerden beri Doğu ve Batı diye bölünmüştü dünya. Büyük İskenderin kişisel hayatında ve kısa süren imparatorluğunda, belki de istemeyerek sebep olduğu DoğuBatı sentezi, işte bu adı çok ta duyulmamış olan Kommagene kültürü ile tüm zamanların en mükemmel örneğine ulaşacaktı. Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, efsanelere göre, baba tarafı Pers Krallarından “Krallar Kralı” olarak anılan Darius ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip
Latif Bolat, Nemrut Dagında Kommagene Krali Antiochus ile birlikte
Zeus artı Ahuramazda - Zeus Oromasdes Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır. Yaklaşık dört asırlık Pers ve Roma mücadelesinin tam da orta orta yerindeki bu dağlık bölgede, yaşamın ve devamlılığın sırrının “sentez ve kapsayıcılıktan” geçtiğini çok erkenden görmüştü en büyük Kommagene Kralı Antiochus. O nedenle de, Kommagene’yi bir sentez kültürü olarak ortaya çıkarmış ve yaklaşık yüz sene kadar Roma ve Perslerden bağımsız olarak yaşatmayı becermişti.
Bir başka kralın çılgın projesi Kültürünü ve elbette ki kendisini “unutulmaz” kılmanın en doğal yolu olarak ta, o güne dek görülmedik bir anıt yaratmayı düşünmüştü. Sonunda ise bu 2150 metrelik Nemrut Dağını seçmişti bu “Çılgın Projesi” için. Ve aklından geçenleri kayadan rölyeflere kazıttığı yazıtlarla tarihe mal edecek ve biz de 2100 sene sonra, Antiochus’un niyetlerini bilebilecektik. Projesi hakkında şöyle der bize büyük Kral: “Gördüğünüz gibi, bu tanrılara layık heykeller diktim. Bunlar Zeus-Oromastes, Apollo-Mithras-Helios-Hermes, Artagnes-Herakles-Ares ve herşeyi besleyen ata yurdum Kommagene’nin yüzü. Tüm bu herşeyi bilen Tanrıların yanıbaşına da, aynı kayadan oyulmuş olan, tahtında oturan kendi heykelimi diktim. Böylece, yüzyıllardır korunmuş olan herşeye kadir tanrılarımızın yüzlerini, benimle aynı yaşta yaptım...” 2150 metrelik bu dağı, kutsal anıt mezar yapmak için, Antiochus dağın tepesini kestirip düzeltmiş olmalı. Ortaya çıkan düzlüğün tam ortasındaki kayaya kendi mezarını oydurtup, üzerini 75 metre yüksekliğinde milyonlarca küçük taş parçaları ile örterek, mükemmel bir piramit haline getirmistir. Hala bu taş parçalarının
altındaki mezara girilememiştir. Düzlüğün Batı ve Doğu taraflarına ise düz teraslar yapılmıştır. Doğu dinlerinde kutsal sayılan güneşin doğup-battığı yönlere yapılan bu teraslarda “Kommagene sentezinin” bir ifadesi olarak Yunan ve Pers tanrılarının muhteşem dev heykelleri sıralanır. Bu teraslar kuzeyden ve güneyden sarılacak şekilde törensel yürüyüş yolları ile bağlanır. Bu patikalarda ise dev kaya tabletler üzerine Tanrılar ile Antiochus ve Kommagene ilişkisini ifade eden rölyefler bulunur.
Haydi Nemrut’un zirvesindeki törene Kutsal günlerde ve kralın doğum gününde, bu dağ başındaki törenlerin nasıl yapıldığı da yazıtlarda açıkça ifade edilir. Gelin hep birlikte, 2100 sene öncesindeki bu törenlerden birine misafir olalım bu 2150 metrelik zirvede. En önde, Pers kostümleri giyinmiş olan rahipler olmak üzere, Kral ve görevlileri Nemrut’un dik yamacını tırmanmaktalar gecenin karanlığı ve soğuğunda. Günes daha doğudaki dağların ardından yüzünü göstermeden, Nemrut’un zirvesine ulaşmaları gerek. Yamaçtaki kıvrılan patika, yol kenarındaki meşalelerin ışıkları ile altın bir kolye gibi zirveyi işaret etmektedir zaten. Tırmanılan her metrede, ovanın karanlığındaki cılız ışıkları ile kutsal şehir Arsemia yok olmaktadır yavaşça. Tören kalabalığı şafağın alacakaranlığında Doğu terasındaki tanrı heykellerinin önünde yer alan sunağa varır. Daha henüz ışımaya başlayan güneşin cılız ışıklarına yönelerek, Tanrılara dua ederler ve kurbanlarını sunarlar. Güneş dağın ardından çıkarken de, zirvenin kuzeyindeki törensel patikada, çalınan davullar eşliğinde yavaşça Batı terasına doğru geçilir. Patikanın her iki tarafında da kayalara kazınmış rölyeflerdeki tanrı figürleri eşlik eder törencilere. Saatler süren dualar, müzik ve şarkılar eşliğinde, Batı terasındaki heykellere ulaşılır ve buradaki tanrılara da dualar edilir.
Bu heykeller, Doğu ve Batı tanrı silsilelerinin gerçek bir sentezidir. Her iki yamaçta da aynı sırayı takip ederek Yunan ve Pers tanrılarının birlikteliği aşağıdaki ovaya ve daha ötelere bakmaktadırlar mağrur bir şekilde. Tanrıların isimlendirilmesi bile bu sentezin bir ürünüdür. Mesela Yunanlı Zeus ile Pers Ahuramazda burada Zeus Oromasdes haline gelmiştir. Nemrut Dağındaki anıtların ve rölyeflerin bazılarının tamamlanamamış hallerine bakınca, Kommagene’nin M.S.72 senesinde sona erdiğini anlarız. O zamandan itibaren, Roma İmparatorluğu Perslere karşı bu toprakları
kendisinin bir eyaleti olarak elde tutmayı tercih edecektir. Ve ikiyüz yıla yakın yepyeni bir “sentez medeniyeti” yaratan Kommagene, kral Antiochus’un tam da planladığı gibi, unutulmamak üzere tarihin sayfalarında yerini alacaktır.
Batar gün kana benzer som kayalarda Nemrut Dağı ziyaretinizi, Batı terasındaki heykellerin yanına oturup, Malatya dağlarının ardından batan güneşin kızıllığını seyrederek bitirmelisiniz. İkibin yıllık heykellerin
solan taşları, her saniye değişen günışığında dile gelir ve size şair Hasan Hüseyin’in yine bir heykel seyrinde söylediği şu dizeleri hatırlatır: “eskizaman heykelinin direnen yalnızlığıyla dikilip O insan topraklarda dokundum, zamanın soğuk etine Seslenen kim? Gelen ne? Kan mı, gelincik mi, ateş mi, gül mü, nedir ayrılık? Nedir bu som kayalardan geçen bu gölge?”
Başka neler yapılabilir? Dağ gündüz ve gece iki farklı iklimi yaşadığı için ziyaretçilerin mutlaka takviyeli giyinmeleri gerekiyor. Mezopotamya’nın en yüksek tepesi olan ve deniz seviyesinden 2150 metre yükseklikte bulunan Nemrut tümülüsü özellikle deniz seviyesinde yaşayıp dağa bir an evvel tırmanmak için acele edenlerde, sigara içenlerde, farklı ve zor iklim koşullarında, yorgun ve ham bünyelerde kalp çarpıntısı yapabilir, bu nedenle yaya 20 dakika civarında süren zirveye çıkışta, hızlı hareket edilmemelidir. Arsameia saray şehri Eski Kahta’dadır. Kommagene’nin tüm felsefesi burada kayalara işlenmiştir. Kahta’ya 26 km. uzaklıkta Memluk yapısı Yeni Kale kayaların tepesindedir. Yine Kahta’ya 20 km. uzakta, Nemrut
Dağı yolundaki Cendere köprüsü Romalılar tarafından M.Ö.200’de yapılmış ve hala hizmet vermektedir. Karakuş kraliyet mezarlığı tepesi ise Kahta’dan 12 km. mesafededir.
dağın tepesine, pek çok Yunan ve Pers tanrısının heykelinin yanı sıra kendi mezar-tapınağını da yaptırmıştır. Mezarda, bir kartal başı gibi, tanrıların taş oymaları vardır. Kzılarda Antiochus’un mezarı bulunamamıştır.
Barbaros
ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com
TOPLU İĞNE
Nemrut Dağı, Adıyaman ilindeki Kahta ilçesi yakınlarında Ankar dağları civarında 2.150 m. bir dağdır. Toros dağ silsilesinde bulunur. 1988 yılından beri millî parktır. Kommagene kralı Antiochus Theos, MÖ 62 yılında bu
Yıl 1977 yer Taksim, günlerden 1 Mayıs...
C
oşkulu kalabalığın doldurduğu meydana, AKM ve İntercontiental otelinden kimliği belirsiz silahlı adamlarca ateş açılıyor. Bir bir vücutlar ortalığa devriliyor. Kazancı yokuşuna yönelen mahşeri kalablıkta ise onlarcası ezilerek ölüyor. Panzerler insanları çiğneyip geçerken, meydandaki insanlar, kırılan kemiklerin sesleri ile dehşet içinde irkiliyorlar. Birkaç saat geçtikten sonra meydan adeta kanlı bir ayakkabı denizine dönüşüyor. Masal değil gerçek ve hala kolay dillendirilemiyor... Aslında o meydana Sezen Aksu’nun yıllar sonra bıraktığı magazin haberi olmuş kullanılmış eylem terliğini es geçeceğim. Çünkü 1 Mayıs 1977’de, şimdiki sahibi, Hürriyet Gazetesi’nin patronu olan Aydın Doğan’ın oteli Hilton’daki başka bir etkinlikten de bahsetmeyeceğim. Yani aynı gün, Erol Simavi’nin o zaman sahibi olduğu Hürriyet gazetesi için verdiği balo davetinden. Kelebek gazetesi, fotoroman, Kar Pulu, Uğur Böceği fırtınası olan yıllardayız. Cağaloğlu’nda, Babı Alinin, İbrahim Tatlıses, Küçük Emrah, Sezen Aksu, Zerrin Özer ürünlerinin hayatımıza sokulduğu sayfaları karıştırmaktayız. Taksim cepheli otelin grev yıllarının anılarındayız. Kliması yetersiz diye tüm tesisatın gazete patronunca değiştirildiği, Lobby’sinde gazeteci, şarkıı, türkücü gezindiği zamanlardayız. Tercüman gazetesinin patronu hala Kemal Ilıcak, Türkiye güzellik yarışması birincisi Hülya Avşar (daha önce evlilik geçridiği için) birilerine göre bakire çıkmayınca tacı geri alınacak ve İzmir Fuarı Göl Gazinosu’nda Erkan Yolaç ile, “Şarkı söylemeyi bilmem. Size manken yürüyüşü yapayım’’ diyecek ve vals yapacak. Güngör Bayrak külotsuz elbise gerekçesi ile Konak Emniyet Müdürlüğünde gözaltında. Ahu Tuğba Tarabya restoranlarında halkın yoğun ilgi kıskacında. O zamanın İstanbul Emniyet müdürleri ise genellikle Giresun’dan İstanbul’a atanmakta. 2 yıl önce tekrar emekçiye işçiye halka açılan Taksim Meydanı bir kez daha kapatılmakta. Arı vızıltıları, ıhlamur kokuları ise bu işlere şaşıp kalmakta. Oysa Polis Teşkilatının kuruluş yıldönümünde görüştüğüm bir emniyet müdürü tanıdığım, “Bu yıl 1 Mayıs için bizce hiçbir sorun bulunmamakta” diye bana şahsen bilgi aktarmakta. Çukur vardı, Çakıl vardı “Gezi Ayaklandı” adları Çapul kaldı, ama o iş artık artık geride kaldı. Şimdi bir kez daha 1 Mayıs yaklaştı. Tartışmalar AİHM kararına rağmen hararetle sürüyor. Galatasaray şampiyon olduğunda ya da başbakan aradığında yatakta takla atan Sertab Erener şarkı yarışması kazandığında Taksim’de onbinlerin toplanması sorun teşkil etmiyor. Futbolmasi ve pop stratejileri bir araya gelince, döner bıçaklı kavgalar ya da ünlülerin uyuşturucu operasyonları nedense hiç akla gelmiyor. O yıllarda Emirgan Korusunda bize bahar bayramı diye sunulmuş 1 Mayıs, sanki şimdilerde İstanbul’un Lale Bayramı olarak ithal soğanında saklanıyor. Memur-Sen ‘’ 1 Mayıs’tan Gezi çıkarmak istiyorlar, DİSK: “1 Mayısta Taksimdeyiz!” Bu arada, İstanbul’un hafriyatının katlettiği çakma deniz dolgularını yeni adrese dönüşüyor. Sanki düşman denize dökiümek isteniyor... Şöyle bir baktım da; İktidar Valisi: “Yenikapı!” Bir başka yetkili: Maltepe! Kimilerine göre “Kadıköy!” Sabancı Üniversitesi: “19 Mayıs stadlarda kutlanmasın!” Bağnaz Partici: “10 Kasımlarda ağaç gibi dikilip durulmasın” İşgüzar siyasetçi: “23 Nisan çocukları üşütüp hasta eder!” Belediye başkanı: “30 Ağustos’da bazı yollar kapanacak” Bilmem ne bakanı: “29 Ekim povokasyondur!” Yandaş Gazeteci: “28 Şubatı’n rövanşı alınmalı!” Köşe yazarı: “Yani açılan AVM’de şarap ve İtalyan makarna harika!” Popçu: “Bebeğimin 40’ı çıkmadan resim çektirmem!” Türkücü: “Twitter beladır!” Gazete Patronu: “İnşaat ve ticaret ihalelerimin vergi borcları af olsun!” Tüm bunlar karşısında; “1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı, sana aşk olsun!”