Fiyat:10¨ Yıl:3 Sayı:13 Ocak-Şubat 2015
Süheyl Demirtaş
GİSAŞ sektöre profesyonel hizmet veriyor Hüseyin Mengi
“Yat inşaya devlet eli şart”
Alperen Ağbaş
Doğru Yatırımlarla Büyüyen AES Yat
İÇİNDEKİLER
16
4
Ülke kazanmasın da kim kazanırsa kazansın!
16
GİSAŞ sektöre profesyonel hizmet veriyor
22
“Yat inşaya devlet eli şart”
26
Doğru Yatırımlarla Büyüyen AES Yat
30
Su Marine her şeyi kendi tesislerinde üretiyor
32
Huzur Yat sektörde huzur arıyor
38
Tuzla’daki işler Antalya’ya kayıyor
40
Korkmaz Yat için kalite birinci sırada
42
2015 Sezonu, Ülkemizde Yatçılık ve Dünyadan Trendler
44
Çalışmalarımız Boşa Değil
46
Deniz ile kaynaşan yaşam
Reklam ve Abone Reklam ve Halkla İlişkiler Md Ebru İşcan reklam@7deniz.net
50
Amerika’da Kabotaj kanununda değişiklik çalışmaları
İletişim adresi Osmanağa Mah. Reşit Efendi Sok. No: 66/22 Kadıköy / İstanbul Tel: 0216 550 55 46 e-mail: info@7deniz.net
52
Nehir taşımacılığında Rusya hegemonyası
56
Karayolu taşımacılığı ve yarınlarımız
60
TSK’nın ilk uçak gemisi 2019’da Akdeniz’de
62
Çubuklu’dan Kosta Rika’ya balıkçılık sevdası
Yönetim 7 Deniz Basın Yayın Reklam, Danışmanlık, Turizm ve Org. Tic. Ltd. Şti. adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kocamış ibrahim@7deniz.net Genel Yayın Koordinatörü Derya Altuntepe derya@7deniz.net
22
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Çilem Kocamış Editör Cengiz Tepebaş cengiz@7deniz.net Muhabir Gamze Kahraman gamze@7deniz.net Katkıda Bulunanlar Kapt. Kubilay Ulucan, Derya Altuntepe, Sedat Altunay, Can Besev, Dr. Pervin Ersoy, Hüsnü Murat Erenli
26
Görsel Yönetmen Polat Sarıgül polatsarigul@hotmail.com Yayın Danışma Kurulu Altan Köseoğlu, Can Besev, Kapt. Kubilay Ulucan, Prof. Dr. Ahmet Dursun Alkan, Prof. Dr. Güldem Cerit, Kapt. Savaş Ercan, Bahadır Tonguç, Rıza Arslan Semih Ege, Av. Pekcan Türkeş Temsilcilikler ABD Temsilcisi: Kapt. Kubilay Ulucan, İngiltere Temsilcisi: Tahsin Özalan
CTP ve Baskı Özkan Basım Tanıtım Hizmetleri San. Tic. Ltd Şti. Yayın Yerel - Süreli Yayın 7deniz Dergisi’nde yayınlanan tüm yazı ve fotoğrafların hakları, logosu ve isim hakkı 7 Deniz Basın Yayın Reklam, Danışmanlık, Turizm ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. İzinsiz hiçbiryerde kullanılamaz. Yayımlanan ilanların sorumluluğu sahibini bağlar.
50 56
Makale OCAK - ŞUBAT 3
Ülke kazanmasın da kim kazanırsa kazansın!
Editör
Yerli üreticinin korunması sadece yat sektörünü değil ülkemizi de kalkındırmayacak mı? 7Deniz’in Ocak-Şubat sayısı, ağırlıklı olarak Avrasya Boat Show için hazırlandı. Yat sektörü her ne kadar son yıllarda gündemden uzak olsa da bizler biliyoruz ki sektörün ilerlemesi için aşmakla mükellef olduğu sorunlar gün gibi ortada. Bir tarafta sektörün içinde yer alan, halihazırda var olan problemlerle yüz yüze kalan, problemleri aşmak ve sektörü kalkındırmak için tabiri caizse çırpınan bir kesim bulunuyor. Diğer tarafta da bir türlü son bulmayan sorunlar ve bürokratik engeller…
4 OCAK - ŞUBAT
Yat inşa firmalarına ister sektörün beli kemiği, istersek de direği diyelim fark etmez. Fark yaratacak tek bir nokta var o da sektörün dibinde, hamurunda, mayasında onların olduğu. Hal böyle olunca onların görüşleri, fikirleri, önerileri ve tespitleri güzel günlerin anahtarı. Bu bakış açısıyla yaklaştık sektör paydaşlarına, elimizden geldiği kadarıyla dile getirmeye çalıştık problemleri ve çözüm için gidilecek yolda onlarla birlikte ilerlemek istediğimizi gösterdik. Gördük ki 2008’de başlayan ve etkileri hala devam eden ekonomik krizin denizcilik sektörümüzdeki varlığı hala devam etmekte. Yat yapım tersaneleri, ayakta kalmak, var olmak için yeni inşa siparişi almakta zorlanıyorlar. Farklı bir ifadeyle yaşam mücadelesi veriyorlar. Bu mücadeleye bir de bürokratik engeller ekleniyor. 2009’da yürürlüğe giren “Deniz Turizmi Yönetmeliği”nin 46. maddesi sektörün çilesi. Bu maddeye göre yabancı bayrak taşıyan bir yat ülkemizde ikinci el olarak çok rahat bir şekilde kullanılabiliyor. Söz konusu yatların bakım, onarım ve kışlama faaliyetleri sadece bakanlık belgeli deniz turizmi tesislerinde yapılıyor. Sektörün haklı olarak karşı çıktığı ve sorguladığı nokta ayan beyan ortada; niçin yabancı bayraklı yatlara böylesi avantajlar sunuluyor ve neden onların bakım ve onarımları Ulaştırma, Denicilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Gemi Sanayi Veri Tabanı Programı’na (GSVP) kayıtlı tüm yat üreticileri tarafından yapılamıyor? Çok mu zor sadece yerli üreticinin ürettiği yatların Türk Bayrağı’na geçişine müsaade edilmesi? Bu önerinin ayakta kalma mücadelesi veren yat tersanelerine can suyu olacağı
aşikar değil mi? Ya da yerli üreticinin korunması sadece yat sektörünü değil ülkemizi de kalkındırmayacak mı? Yat inşa az buz sıkıntıyla boğuşmuyor. Devletin yerli imalatı teşvik edecek tedbirleri alması kaçınılmaz ama uygulama bunun tam tersi. Sektörün gelişimi için yat üretebilme kabiliyeti çoktan geride kaldı. Bu ülke çok uzun zamandır yat üretiyor! Hem de öyle böyle yatlar üretmiyor, ortaya çıkardığı ürünler ödül alıyor. Fakat üretemiyor çünkü üretmek için talep bulamıyor; tekne yaptırmak isteyen Türk vatandaşı dağ gibi vergiyle baş başa bırakılıyor. Sanki “Ülke kazanmasın da kim kazanırsa kazansın” der gibi… Yat inşa sektörümüz sadece kendine, içinde bulunduğu sektöre kazandırmıyor ki! İstihdam oluşturuyor bu sektör, ülkeye döviz girişi sağlıyor, yan sanayiye katma değer yaratıyor. En önemlisi de yaptıklarından çok daha fazlasını yapabilecek potansiyeli olmasına rağmen desteklenmiyor. Küresel alanda “bende varım” demek için yeterli tesise, teknolojiye, eğitime ve işgücüne sahip olmak zorunda. Özellikle Uzakdoğu ve bazı Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet edebilir hale gelmesi için devlet desteği şart. Gelelim yat limanları ve çekek yerlerinin yetersizliğine. Altyapı ve üstyapı eksiklikleri sektörün faaliyet alanını daraltıyor. Güçlü bir sektör için tek bir açıdan bakmak yeterli değil. Yat limanları, yat turizminin olmazsa olmaz koşulu. Ülkemizin arzu ettiğimiz yat turizm sektöründeki payını artırması amatör denizciler için yeni yat limanlarının hizmete sunulması ile mümkün. Büyüme potansiyeli yüksek bir sektör var karşımızda. O sektörü büyütmek için varını yoğunu, zamanını emeğini sorgusuz sualsiz harcayacak sektör çalışanları da firmaları da mevcut. Olması gereken bir tek şey eksik, o da devlet desteği. Atılacak bir adım, sektör için bambaşka günlerin habercisi… Sağlıklı, mutlu ve başarılarla dolu günler geçirmeniz dileğiyle…
İbrahim Kocamış
Makale OCAK - ŞUBAT • 5| 5 | EYLÜL-EKİM
7 DENİZ
Aliağa 42 milyon ton elleçleme miktarına ulaştı
Kısa Kısa
İZMİR’in Aliağa ilçesi, 2014 yılı içerisinde 42 milyon ton elleçleme yaparak bir önceki yılın elleçleme miktarını geçti. Aliağa, bir önceki yıla göre 40 milyon 14 bin 873 ton elleçleme miktarını artırarak toplam 42 milyon 365 bin 293 ton elleçleme miktarına ulaştı. Aliağa İlçesinde bulunan TÜPRAŞ, PETKİM, EGE ÇELİK, İDÇ, POAŞ, EGE GÜBRE, HABAŞ, NEMPORT, BATIÇİM, EGE GAZ, TOTAL, ALPET ve MİLANGAZ liman işletmelerinden yıl içerisinde toplam 4 bin 814 gemi hareketi olurken konteyner hareketleri 536 bin 518 TEU olarak gerçekleşti.
6 OCAK - ŞUBAT
“Vali Mutlu” DTO’da konuştu
İSTANBUL Eski Valisi Hüseyi Avni Mutlu, “Geleceğimizi ümitli görüyoruz. Sektör yoğun bir sektör. Dönem dönem krizlerden etkilenen bir sektör ancak yelkenlerini şişirip sevgi ile yürüyen bir sektör. Bir dönem Karadeniz ve Akdeniz’e kadar geniş bir coğrafyayı milletimizin gölü haline getiren denizcileri kutluyorum” dedi. “Denizvari vatanın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan'ı daha çok önemsemeliyiz” diyen Mutlu, Türk denizciliğinin tarihteki o eski gücüne ulaşması temennisinde bulunarak denizcilere başarılar diledi.
Lojistik destek gemileriyle donanma tatbikatı TÜRKİYE’nin Donanma Komutanlığı’na bağlı Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu tarafından İzmit Körfezi açıklarında bir tatbikat düzenlendi. Türk Donanması’na bağlı vurucu gemilerin lojistik açıdan desteklenme zorunluluğunu gidermek amacıyla 1940’lı yıllarda kurulan Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu’na bağlı 7 gemi, düzenlenen tatbikatta hünerlerini sergiledi. Tatbikatın ilk aşamasında TCG Albay Hakkı Burak akaryakıt gemisi TCG Mızrak Hücumbotuna denizde akaryakıt ikmali yaptı. Daha sonra Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu’na bağlı TCG Darıca Römorkörü, tatbikat senaryosu icabı makine sistemlerinde arıza oluşan TCG Yüzbaşı İhsan Tulunay gemisine yedekleme çalışması gerçekleştirerek, onarım amacıyla karaya çekti. Tatbikatın sonunda ise sağlık imkanları ile bilinen ve Türk Donanması’nın en büyük gemisi olma özelliğini taşıyan TCG Yarbay Kudret Güngör Lojistik Destek Gemisi’ne tatbikat senaryosu icabı yaralanmış bir asker helikopter ile nakledildi. Helikopter ile getirilen asker TCG Yarbay Kudret Güngör gemisi içerisinde bulunan tam teşekküllü revire götürülerek tedavi altına alındı. Yaralı askerin revire kaldırılmasının ardından TCG SalihreisFırkateyni TCG Yarbay Kudret Güngör Lojistik Destek Gemisine yanaşarak seyir halinde yakıt ikmali gerçekleştirdi. Yaklaşık 1 saat içerisinde 400 ton akaryakıt TCG Salihreis gemisine aktarıldı. Yakıt ikmalinin tamamlanmasının ardından marş eşliğinde TCG Yarbay Güngör Lojistik Destek Gemisi, TCG Salihreis Fırkateynini selamladı. Ardından TCG Yarbay Kudret Güngör Lojistik Destek Gemisi personeli savaş yerlerini alarak hava savunma harbi düzenine geçti. Havadan gelecek herhangi bir saldırıya karşı önlemlerini alan denizciler, geminin vurulması ve yangın çıkması halinde yapılacak olan müdahaleleri gerçekleştirdi. Türk Donanması’nın vurucu gücü kadar lojistik imkanlarının da fazlalığını gösteren tatbikatta, Lojistik Destek Gemileri Komodorluğu kuvvetini gösterdi.
Makale OCAK - ŞUBAT 7
Konforun rüya takımı iş başında ÜSTÜN Alman tasarımı, sessiz, hafif ve kompakt Fischer Panda jeneratörler, Dometicmarin klima sistemleri ve üst düzey teknolojisi ile tamamen sessiz çalışan, enerji dostu Schenker su yapıcılarının Türkiye temsilcisi Eltesan mobil konforun rüya takımını, 1422 Şubat tarihleri arasında düzenlenecek olan CNR Avrasya Boatshow’da çok özel paket koşulları ile denizseverlerin beğenisine sunuyor.
Kısa Kısa
Etis 2015’te dağıtım lojistiğine yoğunlaşacak
8 OCAK - ŞUBAT
ENTEGRE lojistik çözümleriyle sektörde dikkat çeken ve son üç yılda sektörde yarı yarıya bir büyüme oranı yakalayan Etis, 2015 yılında dağıtım lojistiğine ağırlık verecek. Etis Lojistik Genel Müdürü Erdal Kılıç, 2014 yılını 210 milyon TL ciro ile kapattıklarını hatırlatarak, bu yılki ciro hedeflerini ise 300 milyon TL olarak açıkladı. Geçen yıl yüzde 60’lık bir organik büyüme sağlayan Etis Lojistik, yılı 210 milyon TL ciro ile kapattı. Etis Lojistik Genel Müdürü Erdal Kılıç, “Bu rakam öngörülenin yüzde 10 üstünde oluştu. Bu, son üç yılda ortalama yüzde 50 civarında büyüyen bir lojistik organizatör olarak hem sektörün alışkın olmadığı, hem de sürdürülebilirlik açısından yönetilmesi gereken önemli bir büyüme trendi demektir. Böyle bir büyüme hacmi kuşkusuz bize ve sektöre önemli bir ivme kazandırıyor” dedi. Kılıç,
büyüyen iş hacmiyle doğru orantılı olarak organizasyon yapılarını, insan kaynaklarını ve yatırım varlıklarını da genişletip yenilediklerini ifade etti. Hızlı ve yaygın saha kabiliyetine sahip bir Lojistik organizatör olarak Türkiye’nin 13 merkezinde operasyon noktaları ile hizmet sunduklarını vurgulayan Erdal Kılıç, 2015 yılında da iddialı olduklarını kaydetti. Kılıç başta entegre lojistik olmak üzere, insani yardım lojistiği ve özellikle dağıtım lojistiği alanlarında hem İK, hem IT hem de varlık yatırımı planladıklarını ifade etti. 2015, lojistik yatırımlar yılı olacak Bu yıl sektörde özellikle lojistik yatırımlara ağırlık verileceğini öngördüklerini kaydeden Genel Müdür Erdal Kılıç, lojistik sektörünün 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefi koyduğunu
hatırlatarak bu çerçevede öncelikle orta vadeli programın içerisinde lojistik yatırımlar ve bunların ortaya çıkardığı fırsatların konuşulacağını belirtti. “Lojistik köylerin, demiryolu yatırımlarının, liman ve liman arkası yatırımların takip edileceğini ve yeni yatırımların hayata geçeceğini düşünüyoruz” diyen Erdal Kılıç, sektöre yönelik tahminlerini şöyle sıraladı: “Demiryolu Serbestleşmesi Kanunu ve bu kanun çerçevesinde yeni yatırım fırsatlarıyla sektöre yurt içi ve yurt dışından yeni yatırımcıların gelmesini bekliyoruz. Bir diğer tahminimiz ise kabotaj deniz taşımacılığına ağırlık verileceği. Bu anlamda özellikle Marmara Denizi’nde Ro-Ro pazarının hareketleneceğine ve böylece İstanbul’un her iki yakasındaki lojistik hareketin güney Marmara bağlantılarının çok yönlü gelişeceğine inanıyoruz.”
Makale OCAK - ŞUBAT 9
Derince Limanı devrediliyor DERİNCE Limanı’nın işletmesi 25 Şubat’ta Safi Katı Yakıt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye devredilecek. Devir sonrasında Safi Holding, 2054 yılına kadar Derince Limanı’nın işletmecisi olacak. 2014 yılının Haziran ayında yapılan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'na (TCDD) ait Derince Limanı’nın özelleştirme ihalesi 39 yıl süreyle ‘işletme hakkının verilmesi’ yöntemi ile Safi Katı Yakıt Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye verilmişti. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB)’de gerçekleştirilen ihalede Safi Holding, 543 milyon dolarlık teklif ile ihaleyi kazanan firma olmuştu. Teklifin onaylanmasının ardından 31 Aralık’ta tamamlanması beklenen devir işlemleri için 2 ay ek süre istenmişti.
Kısa Kısa
Türk Armatörler Birliği Hurda Teşviki Kanunu’nu değerlendirdi
10 OCAK - ŞUBAT
Takalar baştan yaratılacak TRABZON Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) tarafından hazırlanan 36 milyon liralık "Yeniçam Tersanesinde Üretim Destek ve Hizmet Merkezi Kurulması" projesiyle unutulmaya yüz tutmuş, kendine özgü formlara sahip Karadeniz tipi ahşap tekneler, günümüz teknolojisiyle öz formlarını koruyarak modernize edilecek. TTSO Yönetim Kurulu Başkanı Suat Hacısalihoğlu, Sac Gemi, Ahşap Tekne ve Kotra İmalatçıları Küçük Sanat Kooperatifi'nin "Yeniçam Tersanesinde Üretim Destek ve Hizmet Merkezi Kurulması" projesini hazırladığını ve projede Karadeniz Teknik Üniversitesi ile proje ortağı olarak yer aldıklarını ifade etti. Sürmene ilçesindeki Yeniçam Tersane Sahası içerisinde 20 dönümlük bir alan üzerinde projenin hayata geçirilmesinin planlandığını belirten Hacısalihoğlu, projenin 2018 yılında tamamlanmasının hedeflendiğini kaydetti.
TÜRK Armatörler Birliği İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Salonu’nda toplandı. Toplantıda 2013-2014 yılları çalışma değerlendirmesi yapıldı. Toplantıda; TOBB Türkiye Denizcilik Meclis Başkanı ve Türk Armatörler Birliği Başkan Vekili Erol Yücel, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticaret Müdürlüğü Denizcilik Uzmanı Bülent Sönmez, Marvel Uluslararası İşletmecilik ve Taşımacılık Yönetim Kurulu Başkanı Levent Karaçelik birer konuşma yaptılar. Armatörlerimiz can çekişiyor Açılış konuşmasını yapan TOBB Türkiye Denizcilik Meclis Başkanı ve Türk Armatörler Birliği Başkan Vekili Erol Yücel, armatörlerin zor durumda olduğunu ve adeta can çekiştiği belirterek, “Biz armatörler birliği olarak bir sivil toplum örgütüyüz, üyelerimizin çıkarlarını korumalıyız. Biz bu doğrultuda her şeyi söyleriz. Esnafa, çiftçiye müjdeler verildi ama benim üyem arıyor 80 yaşındaki babam sokağa çıkamıyor. Borçlarımı ödeyemedim. Belki Başbakanın bunca işinin arasında bizim dertlerimizden haberi yoktur ama ona bunu anlatmalıyız. Önce sizi dinleyip öğrenip ona göre anlatmalıyız. Bu toplantıyı biraz da onun için yapıyoruz. Burada sizin yapacağınız katkılarla biz sektörümüzün dertlerini tek bir noktada başbakana iletmek için çalışmalarımızı yapacağız”şeklinde konuştu.
Koster Yatırım A.Ş. Kuruldu sını oluşturan Koster Armatörleri ve İşletmecileri olarak, Türk armatörlerin bölgesel pazar payının artırmak, genç ve rekabetçi bir filo ile Türk gemi sahiplerinin rekabet gücünü artıracak politikalar üreterek denizciliğimize ve çalışanlarımıza olan borcumuzu ödemek adına “Yeniden yapılanma” kararı ve “Güçlü denizcilik, ancak Güçlü birlikteliklerle başarılabilir’’ inancı ile 10 Ocak 2014 tarihinde Geniş Katılımla Koster Armatör Ve İşletmecilerinin Yeniden Bir Dernek Çatısı Altında Toplanma Kararı Alınmış, 21 Ocak 2014 tarihi ile Koster Armatörleri Ve İşletmecileri Derneği’nin (KOSDER) kuruluş işlemleri ve resmi prosedürleri yerine getirerek, Dernekler Masasına tescili ile kuruluşunu tamamlamıştır" dedi.
Makale
ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’ın, ekonomik ömrünü tamamlayan kosterleri, birebir hurda teşviki vererek hizmetten çekecekleri müjdesi sonrası, Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği harekete geçerek, Koster Yatırım A.Ş.’nin kuruluş çalışmasını tamamladı. Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği (KOSDER) Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Çakır’ın kamuoyuna yaptığı açıklamada, yeni kurulan şirkete ortak olmak isteyenlerin sadece üyeler ile sınırlı kalmayacağını kaydederek, denizcilik sektöründe gönüllülük esasıyla ilgilenen herkesin KOSTER YATIRIM A.Ş.’den hisse satın alabileceği söyledi.Salih Zeki Çakır, “Türk deniz ticaret filosunun temel yapı
OCAK - ŞUBAT 11
Denizde Tam Yol İleri- Eltesan mobil ve TwinDisc
Kısa Kısa
Ukrayna'ya Ro-Ro taşımacılığı yarı yarıya azaldı ZONGULDAK ve Ereğli ilçesi gümrük limanlarından Ukrayna'ya gemilerle taşınan tır sayısında ülkede yaşanan karışıklıklar nedeniyle geçen yıl 2013'e göre yüzde 50'yi aşan oranda düşüş yaşandı. Ukrayna'da Rusya yanlısı ayrılıkçılarla hükümet güçleri arasındaki çatışmalar ve Kırım bölgesindeki gelişmeler, Zonguldak'tan bu ülkedeki limanlara karşılıklı yapılan Ro- Ro seferlerini de olumsuz etkiledi.Sivastopol ve Evpatorya gibi limanlara sefer yapılan Zonguldak'tan, gemilerle son yılların en düşük TIR taşımacılığı gerçekleştirildi.Kent limanlarına 2013'te gemilerle gelen 19 bin 317 TIR sayısı geçen yıl 9 bin 519'a, giden 21 bin 185 tır sayısı da 9 bin 370'e düştü. Zonguldak'tan gerçekleştirilen ihracat ve ithalatta azalma görüldü.
Hoş geldin Mehmet Can Ulucan
12 OCAK - ŞUBAT
YAZARLARIMIZDAN Kaptan Kubilay Ulucan ve eşi Fatoş Hanım'ın 14 Ekim 2014’te Mehmet Can Ulucan isminde erkek evlatları dünyaya gelmiştir. Minik denizciye biz de ailesiyle birlikte sağlıklı, güzel bir ömür diliyoruz.
1918 yılında ABD’de kurulan, denizcilik ve endüstriyel uygulamalar iş kollarında faaliyet gösteren TwinDisc, 77 ülkede 129 distribütörü ile hizmet veriyor. TwinDiscyelpazesinde; şanzıman, manevra pervanesi, şaft, kontrol ve dümen sistemleri, trimtab çözümleri gibi bir teknedeki motordan pervaneye kadarbütün sevk, tahrik ve manevrasistemleri sağlıyor. Dünya denizcilik sektöründe, konusundaki teknolojik yeniliklerin öncüsü olan TwinDisc, Türkiye’de Eltesan mobil ile mümesillik anlaşması imzalayarak 2015 yılı itibari ile bütün satış, projelendirme, mühendislik ve satış sonrası hizmetleri konusunda firmayı yetkilendirerek Türkiye pazarındaki aktivitelerine ivme kazandırma kararı aldı.
Narlı Feribot A.Ş.'nin yeni genel müdürü Kemal Gündüz oldu UZUN yıllardır bilgi teknolojileri konusunda uluslararası birçok firmada orta ve üst düzey yönetici olarak görev yapan Kemal Gündüz, 2 yıldır Negmar Denizcilik ve Yatırım A.Ş. bünyesinde yürüttüğü IT direktörlüğü görevinden, 2006 yılından bu yana NEGMAR Grup çatısı altında başta TIR ve kamyon taşımacılığı olmak üzere Marmara Denizi’nde kombine araç ve yolcu taşımacılığı hizmeti veren İstanbullines markasının Genel Müdürlüğüne getirildi.
Makale
Huzur Huzur Yat Yat
HAYALLERİNİZİ HAYALLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
OCAK - ŞUBAT• | 13 EYLÜL-EKİM 15 |
GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
Adres: Evliya Çelebi Mah. Tersaneler Cad. Nuh San. Sit A Blok No:3 Tuzla - İSTANBUL / TÜRKİYE Telefon: (+90 Mah. 216) Tersaneler 395 29 30 Cad. - (+90Nuh 533) 500 93 /No:3 Fax: (+90 446 68/ 48 Evliya- Çelebi San. Sit76 A Blok Tuzla 216) - İSTANBUL TÜRKİYE 80 Adres: Temmuz Ağustos 2013 E-Posta: info@huzuryat.com.tr www.huzuryat.com.tr Telefon: (+90 216) 395 29 30 - (+90 533) 500 76 93 / Fax: (+90 216) 446 68 48 E-Posta: info@huzuryat.com.tr - www.huzuryat.com.tr
7 DENİZ
Saka: "Hurda teşviki ilçeye önemli katkılar sağlayacak" ALİAĞA Ticaret Odası (ALTO) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Saka, hükümetin koster filosunun yenilenmesi için aldığı hurda teşviki kararının ilçeye önemli katkılar getireceğini belirtti. Saka, hurda teşviki açıklamasının gemi söküm sektörü için çok önemli bir gelişme olduğunu, açıklanan teşvik sisteminin gemi söküm
sektörüyle birlikte armatörlere, tersanecilere ve yan sanayicilere de büyük fırsatlar sağlayacağını kaydetti.GEMİSANDER Başkanı Adem Şimşek ise koster filosundaki 200'ü aşkın geminin yaşının 30'un üzerinde olduğunu, ilk etapta 100 geminin hurda teşvikine girmesinin planlandığını söyledi.
Kısa Kısa
Hollanda devinden Antalya’ya ikinci tersane HOLLANDA’dan Damen Yatçılık, birçok zengin işadamı için birbirinden lüks yatların üretildiği ASBAŞ’ta, 1.5 yıl içinde ikinci tersanesini açtı. 15 bin metrekare alanda kurulan tersanenin açılışına Hollanda Büyükelçisi Ron Keller, Damen Yatçılık Yönetim Kurulu Başkanı Kommer Damen, oğlu Arnout Damen, Genel Müdür Auke Van Derzee ve çok sayıda davetli katıldı. Damen’in çelik gövde 50 metre ve üzeri tekneler inşa edeceği ikinci tersanesinin açılışı, Büyükelçi Keller ve şirket yöneticileri tarafından yapıldı.
Turyol'dan Bakırköy'e yeni iskele
14 OCAK - ŞUBAT
TURYOL Bakırköy'de Ataköy Marina arazisi üzerine yeni bir iskele açtı. DATİ Yatırım Holding A.Ş'nin tesis ettiği arazi üzerindeki iskele, hemen yanındaki İDO iskelesine alternatif sunuyor. TURYOL Yönetim Kurulu
Başkanı Yunus Can yaptığı konuşmada, DATİ'nin yönetim kuruluna teşekkürlerini iletirken, denizci bir kurumun duyarlılığı sayesinde bu projeyi gerçekleştirebildiklerini, devletinse bu tarz denizcilik yatırımlarını görmezden
geldiğini söyledi. Yunus Can konuşmasının devamında, "Eğer denizin ulaşımdaki payını arttıramıyorsak, trafikten şikayet etmeye hakkımız olmadığını düşünüyorum." dedi.
Makale
Geçmişten bu yana süregelen ve gelişmekte olan portföyümüz ve ilkelerimiz doğrultusunda sunduğumuz “kalite”, çalışmalarımızın ciddiyeti ve öneminin en güçlü kanıtıdır.
OCAK - ŞUBAT• | 15 OCAK-ŞUBAT 19 |
Evliya Çelebi Mah. Rauf Orbay Cad. Yasemin Sok. No:10 - Kat 2 Daire 1 İçmeler / Tuzla Telefon: 0216 395 22 35 - 446 01 75 - Fax: 0216 446 01 75
www.korkmazyat.com
7 DENİZ
GİSAŞ sektöre profesyonel hizmet veriyor GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş., 1995 yılında Tuzla Gemi İnşa ve Onarım Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren tersaneler ve yan sanayi kuruluşlarının katılımı ile kurulmuş. Kuruluş amacı; bölgedeki tersaneleri kendi olanakları ile yaptıkları bazı tedarik ve çalışmaların irrasyonel olmasının getirdiği yükten kurtarmak olarak planlanmış.
G
İSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Süheyl Demirtaş, “Kuruluşundan sonraki süreçler dikkate alındığında, özellikle 2011 yılından beri bireylerin kişisel yöntemlerine bağımlı olmadan sürdürülebilir, genişletilebilir bir yapı olan kurumsal yapılanmaya geçilmiştir ve kurumsal yönetim ilkelerinin dört temel unsuru olan; şeffaflık, adalet, sorumluluk ve hesap verebilirlik ilkeleri, yönetimin vizyonuyla birleştirilerek şirketin tüm kademelerine yayılmıştır” dedi.
Röportaj
GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş.’nin Türk denizcilik ve gemi inşa sanayinin bir değeri olduğunu kaydeden Demirtaş, “Mevcut ortakların neredeyse tamamı gemi inşa veya denizcilikle uğraşan şirketlerdir. Dolayısıyla mensubu olduğu bir sektöre hizmet vermesinin artı bir değer olduğunu değerlendirmekteyiz. Murat Kıran’la 2011 yılında başlayan; 2012 yılı Eylül ayında gerçekleşen GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş. Genel Kurulu’nda profesyonelleşmeyle devam eden vizyonu, GİSAŞ’ı sadece Tuzla ve sadece mevcut hizmetlerle sınırlı kalmanın ötesine taşımaktır. Çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz” ifadesini kullandı.
16 OCAK - ŞUBAT
GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Süheyl Demirtaş
GİSAŞ’ın Tuzla Aydınlı Koyu’nda tek başına olarak hizmet verdiğini ve muadili bulunmadığını söyleyen Demirtaş, “Murat Kıran’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’na geldiği 2011 yılından itibaren gerçekleştirdiği yükselişe bakıldığında kurumsallığa, şeffaflığa ve hesap verebilirliğe önem vermesi GİSAŞ’ı bugüne getirmiştir. GİSAŞ, Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş çok ortaklı bir anonim şirkettir. Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarımla birlikte, çok ortaklı bir şirketin sahibinin Yönetim Kurulu değil; Ortaklar Genel Kurulu olduğu inancıyla görev yapıyoruz ve tüm tasarruflarımızda yönetim
GİSAŞ’ta gerçekleştirilen sosyal sorumluluk projeleri Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği tarafından koordine edilen Kapak Toplama Kampanyası kapsamında tekerlekli sandalye temin edilmiştir.
Genova Üniversitesi Yat Dizaynı Yüksek Lisansı eğitimine kabulü gerçekleşen başarılı bir gemi inşa mühendisine eğitim süresi boyunca (iki yıl) burs yardımı yapılmaktadır. Pendik Denizcilik Anadolu Meslek Lisesi’ne on adet yeni bilgisayar bağışlanmıştır. Bahçeşehir Üniversitesi, Özel Olimpiyat Avrupa Oyunları, Tuzla Engelliler Derneği, Kocaeli Üniversitesi Sualtı Sporları, Deniz Temiz Derneği, Pazar Spor Kulübü, Fatih Edirnekapı Ortaokulu ve Çağrıbey İlköğretim Okulu’na bağış yapılmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın başlattığı Temiz Çevre Engelsiz Hayat Projesi kapsamında 150 lt bitkisel atık yağ vererek tekerlekli sandalye kampanyasına destekte bulunulmuştur. Aynı zamanda ambalaj, pil vb. atıklar, GİSAŞ personeli tarafından etkin olarak toplanmakta ve bu sayede yüksek miktarlarda geri dönüşüm sağlanmaktadır.
olarak buna riayet ediyoruz. Her yıl gerçekleşen GİSAŞ Genel Kurulu Toplantısı’nda GİSAŞ’ın her bir lirasının hesabını veriyoruz ve böyle olması gerektiğine inanıyoruz. Böylesi bir anlayış sayesinde hem kazancımız, hem de karlılığımız buna paralel olarak yükseliş gösteriyor” şeklinde konuştu. Demirtaş, “Yenilikçi yönüyle de öne çıkan bir kurum olan GİŞAŞ’ın; eğitime, çevreye, Ar-Ge ve inovasyona verdiğini önemi, Manevra Takip Programı ve Grit Satış Hizmet Programı, AR-GE ve inovasyona verilen öneme ve atılan adımlara örnek olarak verilebilir. Daha önce tamamen manuel olarak yapılan bütün faaliyetlere ilişkin işler şuan tamamen otomasyona dönüştürülmüştür ve bir sistematik dâhilinde, kişilerin inisiyatif kullanmasını ortadan kaldıran, hakkaniyetli, eşitliğe dayalı bir sistem teşkil edilmiştir. Manevra Takip Programı kapsamında pilotaj-römorkaj hizmeti almak isteyen müşterilerimiz veya
sektör paydaşları, tamamen bilgisayarize bir programla müracaatlarını yapmakta, onaylarını almakta ve işlemler tamamlanmaktadır. Aynı şekilde Grit Satış Hizmet Programı’nda da müşteri bazında belirlenen limitler dahilinde tüm işlemlere bilgisayarize bir şekilde yapılmaktadır. Yani kişisel inisiyatifi ortadan kaldıran ve eşit davranılmasını öngören bir takım modeller geliştirilmiş ve hayata geçirilmiştir. 2014 yılında 37 farklı konuda eğitim alınmış/verilmiştir ve kişi başı eğitim saati 15,5 saat olarak gerçekleşmiştir. Hem çevre konusunda, hem de inovasyon konusunda arkadaşlarımız çalışıyor. Bunlarla ilgili birkaç projemiz de oldu. Bu projelerin gerçekleşme durumuna göre bilgi paylaşmanın daha uygun olacağını düşünüyoruz” dedi. GİSAŞ’ın 2014 yılını çok başarılı bir şekilde geçirdiğini ifade eden Demirtaş, “Faaliyet alanlarını azaltmasına rağmen (örneğin bünyemizde önceden Ortak Sağlık
Röportaj
Siirt Şehit Org. Eşref Bitlis Ortaokulu Atletizm Takımı için antrenman ve müsabaka malzemeleri temin edilerek bağışlanmıştır. Yine aynı okulun İlköğretim Okulu bölümündeki bilgisayar ihtiyacı dolayısıyla altı adet yeni bilgisayar temin edilerek bağışlanmıştır.
OCAK - ŞUBAT 17
Birimi mevcuttu), karlılığı yüksek artış gösterdi. Dolayısıyla önümüzdeki dönem GİSAŞ’ın iştirak kapsamındaki yatırımlarını artırmayı düşünebiliriz. Değişik bölgelerde bu hizmeti vermeye ilişkin fırsatları takip ediyoruz. GİSAŞ olarak sosyal sorumluluk projelerini çok önemsiyoruz ve bu projelerde elimizden geldiği kadar yer almaya çalışıyoruz. Tabii şunu da itiraf etmem gerekir ki Murat KIRAN’ın önderliğinde Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) bu konuda çok büyük işler yapıyor ve büyük çabalar sarf ediyor. GİSAŞ’ın bir anonim şirket olması ve ticari yapısı nedeniyle de çok fazla yük getirmeden bu faaliyetleri yürütmeye çalışıyoruz. GİSBİR bu konuda çok önemli mesafe almış durumda ve misyonu gereği bu görevi üst düzey başarıyla yerine getiriyor” açıklamasında bulundu.
Röportaj
GİSAŞ’ın sunduğu hizmetler:
18 OCAK - ŞUBAT
Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri: Aydınlı Koyu’nda 1998 yılında başlatılan hizmet, Tuzla Limanı ve çevre kıyılarında, yangın ve deniz kirliliğiyle mücadele edebilecek donanıma sahip 5 adet römorkör, 3 adet palamar botu ve 2 adet pilot bot ile ve Gemi Adamları Yönetmeliği’nde belirtilen özelliklere sahip, tecrübeli ve dinamik personeliyle 24 saat kesintisiz olarak verilmektedir. Grit Satış Hizmetleri: GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş., yeni inşa edilen veya onarım için havuza alınan gemilerde raspa işleminde kullanılan “Grit” malzemesinin ithalat ve satışı konusunda Türkiye’nin bir numaralı şirketidir. Türkiye genelindeki tersanelerin raspa işleminde kullandıkları “Grit”(nikel cürufu); Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koyduğu koşullar ve dünya normlarına uygun özelliklerde ithal edilerek tersanelerin kullanımına sunulmaktadır. Liman Hizmetleri: Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki tersanelerin denizyolu ile ithal ettikleri gemi inşa malzemelerinin tahmil/tahliyesine yönelik işlemlerin ortak bir platformda çözümlenmesi amacıyla 200 metre rıhtım uzunluğundaki GİSAŞ İskelesi mevcuttur. Acil Müdahale Hizmetleri: GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş., 5312 sayılı Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanun’un 2009 / 4 Tebliğ kapsamında yetki belgesi alan ilk şirketlerden biridir.
GİSAŞ Gemi İnşa San. A.Ş. Denizde Acil Müdahale Hizmeti kapsamında; Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde olası bir çevre faciasında gerekli ilk müdahaleyi yaparak petrol ve diğer zararlı maddelerin deniz yüzeyinde ve nüfuz ettiği takdirde kolonlarında neden olacağı kirliliğe anında müdahale ederek çevreye yayılmasını, çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemek, mevcut bozulmaları gidermek ve rehabilitasyon çalışmalarını yürütmek kabiliyetine sahiptir. Denizde petrol ve diğer zararlı maddelerden kaynaklanan çevre kirliliğini önlemek ve gidermeye yönelik acil müdahale planları ile eğitimli personel ve son teknoloji ürünü ekipmanlarla 7/24 hizmet vermeye hazırdır. Çevre Danışmanlık Hizmetleri: GİSAŞ Gemi İnşa Sanayi A.Ş. bünyesindeki Çevre Danışmanlık Birimi, 14.01.2011 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇDYB- 0470 Numaralı Çevre Danışmanlık Yeterlik Belgesi’ni alarak tersanelere hizmet vermeye başlamıştır. 21.11.2008 tarih ve 27061 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış Çevre Denetim Yönetmeliği ve 29.04.2009 tarih ve 27214 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış Çevre Kanununca Alınması Gereken İzin ve Lisanslar Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan bu tesislere, yedi adet Çevre Mühendisi ve bir adet Kimya Mühendisi olmak üzere toplam 8 adet Çevre Görevlisi ile 12.11.2010 tarih ve 27757 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Çevre Görevlisi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince istihdam edilmiş olup hizmet verilmektedir.
Makale OCAK - ŞUBAT 19
“TARIK 3” mahkeme ihalesinden satıldı “TARIK 3” isimli gemi Güney Afrika’da 04 Şubat 2015 tarihinde mahkeme ihalesinden satıldı. Gemiyi Credit Euro Bank 1.95 milyon dolara satın aldı. Geminin işletmesi HorizonDenizcilik'in bağlı bulunduğu grubun, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yılda 1 milyon ton kömür rezervi çıkaran bir madeninin de işletmeciliğini yaptığı belirtiliyor. Garanti Finansal Kiralama'nın mülkiyetinde bulunan ve Horizon Denizcilik tarafından işletilen 34 bin 142 DWT taşıma kapasitesine sahip TARIK 3 isimli dökme yük gemisi, Hüsnü Özyeğin'in Hollanda Merkezli Bankası, CreditEuropeBank tarafından, Güney Afrika Cumhuriyeti Durban Limanı'nda icra ile bağlanmıştı.
Kısa Kısa
TÜSSİDE ile kıyı sözleşmesi imzalandı
20 OCAK - ŞUBAT
İtalyanlardan Türkiye’ye jest SANMAR Tersanesi’nin geçen yıl 1922 yılından bu yana İtalyan’nın Cenova Limanı’nda römorkör hizmetleri veren RimorchiatoriRiuniti firmasına teslim ettiği römorkörüne İtalyanlar RR Turchia (Türkiye) adını verdi. Sanmar’ın teknik açıdan zorlu ve detaylı bu siparişi yüksek bir performans göstererek, belirlenen tarihten önce teslim etmesi, RimorchiatoriRiuniti tarafından büyük takdir ve övgüyle karşılanmıştı. İtalyan firma, Sanmar’ın bu başarısı karşısında Türkiye’ye olan sevgisini de göstererek büyük bir jest yapmış ve römorköre “RR Turchia” ismini vermişti.
ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü ile TÜBİTAK bünyesinde bulunan Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) arasında “Kıyılarımızda Güvenli Barınma Yerlerinin ve Bağlama Sistemlerinin Etüdü Projesi” sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşmeyle ülkemiz kıyılarının daha etkin kullanılması, seyir emniyeti ve deniz güvenliğinin sağlanması, denizcilik kültürünün yaygınlaştırılması, amatör denizciliğin geliştirilmesi, atıkların yönetilmesi ve çapa atılarak deniz dibine zarar verilmesinin önlenmesi amaçlanmakta.
Yat ve tekne
üreticileri
Dosya
çıkış yolu arıyor
Y
at ve tekne üreticilerinin sesi olmak adına hazırladığımız dosya konumuzda, sektörün merkezinde yer alan üreticilerinin yaşadığı sıkıntılar, kamudan beklentileri ve çözüm önerileri yer alıyor. Özellikle yabancı bayraklı teknelerin sağladığı avantajların Türk Bayraklı gemilere olan ilgiyi azalttığı bir gerçek. Üreticilerin neredeyse tamamı bu konu üzerinde ortak düşüncedeler. Yerli üretimde markalaşma olmamasının sıkıntılarını derinden yaşayan sektör mensupları, diğer ül-
kelerle olan rekabette devletten destek bekliyorlar. 2008’de yaşanan krizin denizcilik sektörü üzerindeki etkileri hala devam ederken bir çıkış yolu arayan ve kişiye özel el emeği, göz nuru tekneler üreten firmalar, devletin sağlayacağı düşük faizli kredilerle yeniden eski günlere dönme beklentisi içindeler. Dosyamızda firma yekililerinin görüşleri ve özel röportajlar yer alıyor.
OCAK - ŞUBAT 21
“Yat inşaya devlet eli şart” H
Dosya
Mengi Yay A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Mengi
22 OCAK - ŞUBAT
üseyin Mengi, devletin yat inşa sektörüne hakettiği değeri vermesini ve gerekli teşvikleri yapmasını beklediklerini söyledi. Mengi Yay A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Mengi,“Türkiye’de tekne yaptırmanın avantajlı hale gelmesini bekliyoruz. Bunu özellikle yerli müşteriler için söylemekteyim. Çünkü yerli müşteriye tekne yapamaz hale geldik, nedeni de, KDV, gümrük ve ÖTV. Tüm bu kalemler yüzde 26 oranında ekstra maliyet demek. Zaten yüzde 20/40 farkla ortalama 25 metre bir tekne yurt dışından getirebiliniyor. Üstelik marka alınmış oluyor, o zaman Türkiye’de yaptırmanın
bir anlamı da kalmıyor. Neden kimse bunu sorgulamıyor? Yerli müşteriye avantajlar sunmalıyız. Burada yerli müşterinin ve imalatçının önünün açılması lazım! Bu sorunların en kısa sürede konuşularak, tartışılarak bir sonuca vardırılması gerekli Aksi takdirde bizim yol almamız mümkün değil” dedi. “2014, 2013 gibi kötü geçti” Yatçılık sektörü açısından 2014 yılının 2013’e göre çok iyi geçmediğini belirten Hüseyin Mengi, “Sektör, biraz toparlandı ama yinede 2013’e çok benzer bir yıldı. 2014, biraz umut yılıydı. Hem firmamız açısından hem de sektör açısından 2014’ün son çeyreği biraz daha toparlanma sürecine girdik.
“Markalaşamadık” Dünyada yaşanan finansal kriz 2008’deydi, bizim sektörümüzü ise 2010’dan itibaren vurdu diyen Mengi, markalaşma yönünde bir enerji sarf edemediklerini şu sözlerle vurguladı;“Bu zamana kadar kendi sıkıntılarımızı aşmakla uğraşmaktan markalaşmaya ağırlık veremedik. Devletle uğraşmaktan, yabancı bayraklı teknelerin imalatıyla uğraşırken biz inovasyon ve ARGE çalışması yapamadık. Dolayısıyla marka çalışması da yapamadık. Daha çok ayakta kalmanın çabasını verdik. 2002 ve 2008 yılları arasında yoğunluk vardı fakat 2010’da yaşanan krizin etkileri hala devam ediyor. Bir işi almak zaten çok zor. Aldıktan sonra üzerinizdeki riskler daha da sıkıntılı. Neredeyse iş yapamaz hale geliyorsunuz. Ben 2014’ün son ayı ve 2015 ocak ayında 27 ve 45 metrelik iki tane ahşap tekne için anlaşma imzaladım. İkisi de yabancı. Emin olun o sözleşmede yazılan şartlar bu işi yapmaya değmez ama biz bu
sektöre yıllarımızı verdik. Böyle olmaması lazım… Bu işi aynı şartlarda yapan Avrupa’da firmala var. Bizim tek avantajımız onlardan farklı olarak kişiye özel tekne yapmamız. Yoksa bizim sektörümüzde ülke adına fazla marka olarak bir ağırlığımız yok. Bir tek bu alanda markayız diyebiliriz. Bizim yaptığımız şekilde kişiye özel olarak Avrupa’da yaptırsa daha pahalıya kendine özel bir yat yüzde 40-60 daha fazla fiyata alacak. Bugün yerli ve yabancı müşterilerimize kullandığımız malzemeleri anlatmakta güçlük çekiyoruz. En son anlaştığımız yabancı müşterimize yapılacak teknenin kapakta olan bir hidrolik sistemi anlatmak için çok büyük çaba harcadık”. “Batmadığımıza şükrediyoruz” Dönem dönem çok başarılı firmalarımız oluyor. Dünya çapında başarılı projelere imza atıyorlar, ödül alıyorlar ancak devamı gelmiyor diyen Hüseyin Mengi şöyle devam etti; “Bunun birden çok sebebi var. Tabiki kurumsal olmamak gibi bir sıkıntı mevcut. Yukarı çıkabiliyoruz ama orada kalamıyoruz. En önemli konu orada kalmayı başara-
bilmek. Burada bunu destekleyen faktörler önemli. Bizim sektörde en iyilerinden olan Proteksan firması gibi bir markamız var. Ne zorluklarla karşılaştı ancak yeni öğrendiğim kadarıyla yabancı ortak alarak toparlayabildiler kendilerini. Ama diğer tarafta bir İtalya firması Ferretti var. Krizin en dibe vurduğu dönemde bu firmanın batmaması için devlet finanse etti, yardım elini uzattı. Neden, çünkü ülkenin marka değeri. Bizim ülkemizde yatçılık dendiğinde ise insanlara lüzumsuz gibi geliyor. Emin olun biz bu yatları denizde yürütebilmek için binlerce parçayı bir araya getiriyoruz. Birçok mühendis arkadaş çalıştığı halde sağlam olduğundan emin olmak için başka dizayn firmalarına test ettiriyoruz. O da yetmiyor yurtdışından destekler alıyoruz. Bunların hiç birinin geri dönüşü yok. Bunun devlet tarafında hiçbir kıymeti de yok. Devlet bize değer vermiyor. Tabiki devletimizin yaptığı icraatlardan gurur duyduğumuz pek çok konu var. Bunlar bize enerji veriyor. Ancak en ufak bir sıkıntıya geldiğinde hiçbir zaman devlet bize sahip çıkmıyor. Kendi sermayeniz ile kalıyorsu-
Dosya
Sektörümüz için genel anlamda konuşursak, şayet bir meslektaşımızda iş varsa bizde de vardır, yoksa bizde de yoktur. Lakin şuana bakarsak, bizim bakım yapmak için tekne çekecek yerimizin olmasına rağmen bakıma bir tekne bile gelmediği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Diğer taraftan son zamanlarda yabancı bayraklı yatların Türkiye’de konuşlandırılması konusu var. Her ne kadar kanunda güzel görünse de yani 5 yıllık kalma süresi olsa da, bunun Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın başlattığı çalışmadan dolayı olduğunu düşünüyorum. Şu anda faal olan teknelerin yüzde 90’ı yabancı bayraklı teknelerden oluşmakta. Ülkemizde bunun bakımı, çekme zorunluluğu sıkıntılı. Benim bildiğim bu işler bize yakın olan Yunanistan üzerinden yapılıyor. Yunanistan’a yaklaşık 4 ay önce bir ziyarette bulunmuştum. Her firma buna hazırdı Hatta bizden de ekip istediler. Bütün tekneler oraya çekildi. Çünkü geçen sene tekne çekecek yer bulamazken, bu sene kızağımız çalışmıyor” ifadesinde bulundu.
OCAK - ŞUBAT 23
Dosya 24 OCAK - ŞUBAT
nuz. Eximbank’tan kullandığınız kredilerde öyle şartlar var ki, özel bankadan hiçbir fark yok. Bu anlamda yükselme şansınız kalmıyor. Müşterinize ekstra bir şey sunamayınca, finans gücünüz zayıf kalınca müşteri kaçıyor. Herkes, Türk işadamlarının yurtdışında çok yüksek fiyatlara tekne aldığını biliyor. Biz bunları bir türlü anlatamıyoruz. İşadamlarına, neden bizden almıyorsunuz, dediğimizde, ‘başımı derde sokmak istemiyorum’ diyor ve gidiyor başka ülkelerden alıyor. Devletimiz en azından bu noktada devreye girmeli ve yerli ürünleri teşvik etmeli. Yoğun emek isteyen bir sektörüz. Bilgisayarda tekneler ne kadar çizilse de tamamen el işçiliği var. 30 metrelik bir teknede ahşapta 18 ay 100 kişi çalışıyor. Çelik yaparsanız 75, kompozitte ve polyesterde 50 kişi. Sektörümüzün 2002-2008 yıllarındaki sıçrama döneminde hedefimiz 2015’e kadar 5 kat büyümekti. Ancak tam tersi 5 kat küçüldük. Şuanda sektör olarak onun şokunu yaşıyoruz. Şükür birşeyler yapıyoruz. Batmadığımıza şükrediyoruz”. “Tek ses olmalıyız” Hüseyin Mengi, “Türkiye’de yatçılıkta GİSBİR modelini uygulamamız lazım. Bir platform altında toplanıp, bu GİSBİR’in olabilir, sorunlarımızı tartışıp, devlete anlatmamız gerek. Bireysel olarak devle-
te gittiğimizde sorunumuza çözüm bulmamız çok zor oluyor. Belki teker teker sorunlarımız kendimiz için çok önemli ama devlet tarafı da bizim tek ses şeklinde hareket etmemizi bekleyebilir. Bu açıdan baktığımızda bu yapıyı bir an önce oluşturup harekete geçmemiz lazım” şeklinde konuştu. “Nuh Sanayi Sitesi’ni GİSBİR gibi yapmalıyız” “Nuh Sanayi Sitesi’nin yönetimini şuanda yönetimde olan iki arkadaşımızın teşvikiyle 2010 yılında 5 kişi olarak oluşturduk. Hedefimiz, Nuh Sanayi Sitesi’nin bir yat merkezi olduğunu vurgulamaktı. Bunun içinde öncelikle dış görüntümüze çekidüzen verdik ve binalarımızın görüntüsünü düzeltmek amacıyla yatırım yaptık. Genel kuruldan geçirerek buraya bir idari bina yapmaya karar verdik. Bunun finansını kendimiz sağladık. Sitenin isim değişikliğinden kaynaklanan bir takım sıkıntılarımız oldu. Resmi anlamda bazı şeyleri yapmak çok uzun sürdü. Girişte sağ tarafta idari binanın kabasını bitirdik. Oraya, herkesin ofisi olmayabilir düşüncesiyle güzel bir konferans salonu yapmayı istedik. Ayrıca
mescit ve sosyal tesisler yapmak için gerekli onayları aldık” diyen Mengi sözlerini şöyle bitirdi; “Şu an ben Nuh Sanayi Sitesi’nde yönetim kurulu başkanı değilim. Kişisel sebeplerden dolayı 5 ay önce görevi bıraktım ama yönetim kurulunda üyeyim. Yeni yönetim kurulu başkanımızın her zaman yanındayım. Görevimin başındayım. Arkadaşlarımızla beraber haziran ayında genel kurulumuzu yapacağız. Başkanlığa aday olup olmayacağım şuan için belli değil. Ben GİSBİR’de çok şeyler edindim, profesyonelliği öğrendim. Bence orası bu sektörün anahtarı ve çatısı. Oradaki toplantıları çok önemsiyorum. Geç kalırsam sanki bir suç işliyormuşum gibi rahatsızlık duyuyorum. Oraya gelen ekip tamamen iş konuşuyor ve toplantı bittiğinde hala iş konuşuyoruz. Oradaki çalışmalar bazen kendi işimin bile önüne geçebiliyor. Orada herkes kendi görevini çok iyi yapıyor…”.
Awlwood sonkat verniği şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici vernik. Öyle ki; her ne zaman seyire çıksak yelkenli gövdesi üzerindeki bakışlar ve hayranlıkları dile getiren yorumlar inanılmaz. ARGAN BAILEY KAPTAN, TEMPUS FUGIT
Image © 2014 Humphreys Yacht Design
AWLWOOD
TM
Awlwood, geleneksel üst sınıf yat verniklerinden dört kattan daha uzun süre olağanüstü bir parlaklık sağlar*. Tescilli formülasyonu ile bu şeffaf sonkat, bilim ve doğayı birlestirerek geleneksel verniklerle kıyaslanamayacak mükemmel sonuçlar kazandırır. www.awlgrip.com
facebook.com/awlgripfinishfirst
twitter.com/awlgrip
* Uygulama ve bakım talimatlarını izleyin. Sadece profesyonel uygulama içindir. Awlgrip ve AkzoNobel logoları AkzoNobel’in tescilli markalarıdır. © AkzoNobel 2014. AN_200435_090414
AES Yat Proje Müdürü Alperen Albaş
Dosya
Doğru Yatırımlarla Büyüyen AES Yat
26 OCAK - ŞUBAT
25 yıllık tecrübeyle sektörde tanınan isimlerden biri olan Hasan Sancak’ın firması AES Yat, gerçekleştirdiği projelerle hem Türkiye’de hem de yurtdışında dikkat çekiyor.
A
ES Yat isim olarak yeni ama yaklaşık 8 senelik bir geçmişin üzerine kurulmuş eski bir firma. AES Yat Genel Müdürü Hasan Sancak, 25 yıllık deneyime sahip bir gemi inşa mühendisi ve yat sektörüne 9 sene önce girmiş bir isim. İlk olarak Çizgi Yat adıyla kurulan firma,AES Yat olarak yoluna devam etdiyor. AES Yat Proje Müdürü Alperen Ağbaş, “Bu sektörde markalaşmak zor ama biz işimizi doğru yaparak büyüyor, doğru zamanda doğru yatırımlar yaparak yolumuza devam ediyoruz” dedi.
2014 senesinin kendileri açısından güzel bir yıl olduğunu belirten Alperen Ağbaş’a nasıl sektörde sağlam ilerleyebildikleri sorusunu yönelttik. “2014 yılı içerisinde bir refit projemiz vardı. Sonrasında yurtdışına bir proje yaptık. Genelde Türkiye’de 51 metrelik bu kadar detaylı refitler yapılmıyor. Biz baştan sona bir refit işini bir yıl içerisinde yaptık. Bu zor projeyi Yalova’da bulunan bir tersaneden devraldık.4 yıldır yarım kalmış ve kimsenin tamamlayamadığı bir projeydi. Klas evrakları dahi alınamamış ve adeta kangren olmuş bir projeydi. Biz bunu canlandırdık” diyerek firma dinamiklerinden kısaca bahsetti. Yurtdışındaki projenin kendilerini ayakta tutan bir proje olduğunu ifade eden Ağbaş, ”Kriz hala devam ediyor. Yurtdışındaki yatla-
rı sıfırdan dekore ediyoruz. 2015 yılından umutluyuz. Daha iyi olacağını düşünüyoruz. Sektörümüz dalgalanma yaşanan bir sektör. O dalgalanmanın artık yukarı doğru ivme kazandığını düşünüyoruz. Antalya bölgesinde projeler geçen sene itibariyle canlanmaya başladı. Bizim konuştuğumuz projeler hayata geçme yoluna girdi. İki sene öncesine kadar hiç konuşmadığımız projeleri konuşmaya başladık. Yatların boyutları da artmaya başladı. Daha önce 40 metrelik yatlar için iyi derken, müşterilerin taleplerinde bu rakam daha da arttı. Sektörümüzde bu gibi dalgalanmalar her 15 senede bir oluyor. Üniversitedeki hocalarımız dahi bunu belirtiyordu. Öğrencilerin henüz ikinci sınıfta tersaneler tarafında kapıldığı dönemleri de gördük 5-6 sene tecrübeli arkadaşlarımızın uzun sürelerce iş bulamadığını da... 1990’lı yıllarda böyle bir kriz
Dosya yaşanmıştı ancak dediğim gibi şuanda yukarıya doğru ivmelenmenin başladığını görüyorum” ifadesini kullandı. Yat sektöründe geçtiğimiz yıllarda üst sıralara tırmanan ülkemizin o yerini kaybettiğini hatırlatan Ağbaş, “Bunu kaybetmesinin en önemli sebeplerinden biri de yaşanan global kriz oldu. Ticari teknelerde krediyle projeler dönüyor. Armatörlerin çok büyük miktarda paralarını sunmaları gerekiyor. Bunu gören ve yat yaptıracak olan-
lar da ticari boyutta bir kriz varken benim yat yaptırmam aşırı lükse kaçar diyerek kendilerini geri çekiyorlar. Aslında bizim potansiyel olan müşterimiz hali hazırda parası bulunan müşteriler. Kriz onları vurmuş olabilir ama yata aktaracakları para hali hazırda kenarda bulunan paradır. Sadece burada mevcut krizin korkularından dolayı ‘ben bunu yata aktarmayayım’ düşüncesi oluşuyor. Bunun yanında yatlarda vergi muafiyeti, yatları ticari olarak değerlendirmeme sorunları var. Bu konular çoğu yat
sahibi tarafından bilinmiyor. Yat sahibi yatını kullanmadığı zaman ticari olarak değerlendireceğini bilmediği için tamamen lüks olarak bakıyor. Halbuki ekstra bir boyutta bir yılda hiç masraf yapmadan bir yat sahibi olabilir hem de bazı durumlarda bırakın masraf etmeyi artı duruma bile geçebilir” şeklinde konuştu. Alperen Ağbaş, “Özeleştiri yapmamız gerekirse bazı yat üreticilerimiz, kimi zaman fiyatı aşağı çekebilmek için kiralamaya uygun
OCAK - ŞUBAT 27
Dosya 28 OCAK - ŞUBAT
olmayan yatlar üretiyorlar. Yatını sadece özel olarak değil ticari olarak da kullanabileceğini söylemiyorlar. Yatı yaptıran müşteri yapım sürecinde bu bilgiye ulaştığında üretici bunu yapmak için geç kalındığını söylüyor. Ticari kiralamaya sonradan karar verilmesi masrafları en az iki katına çıkarıyor. Dolayısıyla o tekne kullanıcı için sadece masraf çıkaran bir yapıya sahip oluyor. Bu da insanları bu işten soğutuyor. Bunun baştan anlatıp bu şekilde müşteriye sunarsanız yat sahibi olma algısının da değiştiğini göreceksiniz. Üreticilerin bu konulara özen göstermesi gerekiyor. Projeye başlamak önemli değil, o projeyi bitirmek önemli. Bitiremezseniz elinizde bir bomba gibi patlar ve size büyük zarar verir” ifadesinde bulunarak başarılı bir Proje Yönetimi bakış açısının da sırlarını bize aktarmakta. Türkiye’nin yat ve tekne üretimi konusunda rekabet yaşadığı ülkelerin başında, Almanya, İtalya ve Hollanda gibi ülkelerin geldiğini kaydeden Ağbaş,“Hollanda’dan Oceanco’nun Proteksan’a yüzde 60 oranında ortak olması Türkiye için güzel bir yatırım oldu. Proteksan piyasada lokomotif konumda aslında. Lokomotif durursa vagonlar da durur. O yüzden Proteksan’ın hareket etmesi gerekiyordu. Oceanco dünya çapında ilk üç firma arasında bulunuyor. Bu da bizim sektör için bir prestij şeklinde algılanabilir. Dünyadaki eski konumuza ulaşmamız açısından bir başlangıç olabilir” dedi.
Röportaj EYLÜL - EKİM• | 29 OCAK-ŞUBAT 23 |
7 DENİZ
Dosya
Su Marine Genel Müdürü Göksen Körezlioğlu
30 OCAK - ŞUBAT
Genel müdürlük koltuğunda Göksen Körezlioğlu’nun oturduğu ve Tuzla Aydınlı Bölgesi’nde kurulu şirketin kendi mülkü olan Su Marine Tesisleri son derece modern bir yapıya sahip. Firma 35 metre üzeri dört yatı aynı anda inşa edebilecek alana sahip olmasının yanında, çok modern bir mobilya imalathanesi ve çok verimli bir paslanmaz atölyesine sahip. Firma tüm ürünlerini kendi tesislerinde imal ediyor.
S
ektöre yıllarını vermiş Su Marine Genel Müdürü Göksen Körezlioğlu, 2014 senesinin yat sektörü açısından çok parlak geçmediğini belirtti. Göksen Körezlioğlu, gerek yurt içindeki siyasi ve ekonomik etkileri gerekse yurt dışındaki krizi potansiyel müşterilerin bu konuda kararlarını ertelemelerine sebep olduğunu söyledi. Körezlioğlu, “Genel olarak baktığımızda, çok temel bir eksiklik
Su Marine her şeyi kendi tesislerinde üretiyor
görmekteyiz, Türkiye’nin yat sektörü ile ilgili bir stratejisi maalesef yok. Bu strateji olmadığı surece sadece Yat sektörü değil her türlü sektörde başarıdan söz etmek imkansızdır. Hedefiniz, analitik bir rotanız yoksa, yaptığınız iş, aldığını yol yeterli midir, yetersiz midir, ölçemezsiniz. Hızlı gittiğinizi sanırsınız ama bakarsınız ki rakip sizden daha hızlı gitmiş, ben bir kazandım diye sevinirsiniz, bakarsınız komşu on kazanmış. Strateji ve hedefin ardından bu hedefe uygun mevzuatın belirlenmesi ve uygulamaya alınması gerekir. Bugün ülkemizde ilgili mevzuat destek olmayı bir kenara bırakın resmen ve alenen köstek olmak konumundadır. Bu durumun, yetkililerce tespit edilememiş olmasını hayret ile karşılıyorum, tespit edilmişse de, çözülmemesine hayret ediyorum” ifadelerini kullandı. Türkiye’de, mevcut altyapıya baktığımızda hala bundan birkaç sene önceki yakıştırmaları yakalayabilecek potansiyeli görebildiğini söyleyen Körezlioğlu, “Doğru adımlar atılırsa, tekrar: Yat Cenneti, Tasarım Lideri, Mega Yat Üreticisi, gibi unvanlar konuşulur. Çünkü o donemde, bu unvanları
kazandıran kişiler. kurumlar ve yatırımları hala yerinde duruyor, hatta daha da gelişti ve genişlediler. Bugün, Avrupa’nın, potansiyeli en yüksek yat tersaneleri ile en donanımlı ve en büyük marinaları Türkiye’de. Ama esas önemli olan, Türkiye bu altyapıdan yeteri kadar istifade edemiyor” şeklinde konuştu. Körezlioğlu, ”Peki ne yapmak lazım sorusu akla geliyor. Gerçekten, bu potansiyelden yeterli verimi almak istiyorsak, öncelikle sektörün tüm oyuncuları (tersaneler, tasarımcılar, bürokrasi, finans sektörü, ilgili belediyeler, vs.) bir araya gelerek, stratejiyi belirlemeli ve her birim bu strateji de kendine düşen rolü doğru oynamalı, üzerine düşeni yapmalı” dedi. Bu konuda hemen yapılacakları şöyle sıralayabiliriz; • Mevzuatımız, Türk Bayraklı tekne sahibi olmayı özendirmiyor, tam aksine uzaklaştırıyor. • Mevzuatımız yabancı bayraklı teknelerin, ekip ve sahiplerinin Türkiye’de kışlamasını özendirmiyor, tam aksi zorlaştırıyor. • Marina yatırımlarımız nerede ise yok denecek kadar az. Şaşırdı-
Dosya nız değil mi yok denecek kadar deyince, evet yok denecek kadar az. Acilen mevcut marina kapasitesinin iki katında daha fazla ilave kapasiteye ihtiyaç var • Genel kavram olarak, makul ölçülerde bir yatın artık bir lüks olmadığının anlaşılması ve kabul edilmesi zamanı çoktan geldi geçti. Vergilendirme buna göre düzenlenmeli. • Sektörün yan sanayii ihtiyacı büyük ve önemli ancak mevcut du-
rumda yan sanayii biraz dağınık ve eğitimsiz. Göksen Körezlioğlu, “Yeni uygulamaya konulan KDV Muafiyet Belgesi sisteminin tam anlamı ile bir facia, uygulaması imkansız, uygulamaya uğraşanlara aşırı ilave maliyet getiren, orta ve üst kademe yönetici veya birçok yerde yatırımcı iş sahibinin aşırı vaktini alacak bir kaos. Ne amaç ile yapıldı ne ise yarayacak, anlamak çok zor. Adeta, KDV muafiyeti kullanmayın der gibi” şeklinde konuştu.
2015’i, önceki yıla nazaran bir miktar daha iyi beklediğini belirten Göksen Körezlioğlu “Az bir miktar daha verimli geçebileceğini düşünüyorum. Bizim hedefimiz ve varmak istediğimiz nokta; Müşterinin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için tüm imkanlarını seferber eden Su Marine’nin önündeki 10 yıllık hedefin konusunda ilk 10 özel yat tersanesi arasına Türk Bayrağı’nı dikmek vardır” ifadelerini kullandı.
OCAK - ŞUBAT 31
Dosya
Huzur Yat
32 OCAK - ŞUBAT
Huzur Yat Genel Müdürü Halil Çelik
Yaklaşık 37 yıldır sektörde sayısız tekne üretimi gerçekleştiren Huzur Yat, Ayvansaray’da başladığı faaliyetlerini bugün Tuzla Nuh Sanayi Sitesi’nde sürdürüyor. Sektörde birçok sorunla mücadele ettiklerini belirten Halil Çelik, tüm yat üreticileri için yaşadıkları sıkıntılara çözüm bulunması gerektiğini belirtti.
sektörde huzur arıyor H
uzur Yat 1978 yılında Balat Ayvansaray’da Ali Çelik ve Mehmet Yıldırım tarafından kurulmuş bir firma. Ayvansaray’daki tersaneler boşaltılınca 1983 yılında Tuzla Nuh Sanayi Sitesi’ne taşınmış. Şuanda ikinci kuşak tarafından faaliyetleri sürdürülen firmanın genel müdürlüğünü yürüten Halil Çelik yılların tecrübesiyle sektöre hizmet ettiklerini söyledi. Bugüne kadar sayısız tekne ürettiklerini belirten Halil Çelik, genellikle yurt içinde kullanılan tekneler ürettiklerini ama bunun yanında yurtdışına da pek çok tekne teslimatı yaptıklarını belirtti. Ürettikleri teknelerin sadece denizde değil, ülkemizin birçok ilinde göllerde ve nehirlerde kullanıldığı ifade etti. Halil Çelik, “Genellikle 10 metreyle 40 metre arası birçok tekneyi suya indirdik. Biz bu işe 4 elle sarılıyoruz ve sektörün içinde bulunduğu sıkıntılı ortamda işimizi en iyi şekilde yaparak müşterimize sorunsuz bir ürün sunuyoruz” şeklinde konuştu.
Halil Çelik, “Bizim bünyemizde çok iyi yetişmiş, gerçekten zanaatkar ustalarımız çalışıyor. Bu ustalarımız belli
Bulundukları Nuh Sanayi Sitesi’nin kendileri için çok değerli olduğunu kaydeden Çelik, “Biz bu siteyi daha işlevli ve kullanışlı olması bakımında elden geçirmek istiyoruz. Ancak bunu yapabilmek için belli bir bütçe ayırmamız gerekiyor. Yatırım yaparsak bize artı değer olarak döneceğini de biliyoruz. Bunun için devletimizden bu konuda bir finansman modeli bekliyoruz. Burada faaliyet gösteren firma sahiplerinin birçoğu ya bu işi bıraktı ya da çocukları devam ettirmedi.
Biz burada taşın altına elini koyacak bir avuç firmayız. Ona da razıyız. Ancak devletimizin bizi makul faiz oranlarıyla desteklemesi gerekiyor. Bizim yerlerimizin iyi olmaması yurtdışındaki üreticilerle rekabetimizi engelliyor. Biz onlardan daha kaliteli üretim yapıyoruz ama iş alma konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Onlarla baş edemiyoruz. Biz kısıtlı imkanlarla iş yapıyoruz. Zaten yurtdışında üretilen teknelerde kullanılan malzemenin aynısını biz de kullanıyoruz. Bizim işçiliğimiz daha kaliteli ve ucuz. Bir tek işçiliğimiz yerli. Farkımız bu. Avrupa’nın 3’te 1 fiyatına iş yapıyoruz” şeklinde konuştu. Nuh Sanayi Sitesi’ne sadece yeni tekne yapımı işleri gelmiyor diyen Halil Çelik, “Boş kalmamak için bakım onarım işleri de alıyoruz. Aslında konuştuğumuz, görüştüğümüz birçok yeni proje var ancak bunların hepsi olacak diye bir şey yok. Sektörün durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Bundan 5 sen önce de aynı sıkıntıları yaşıyorduk ama bugün bu sıkıntılarımız daha da artmış durumda. Yurtdışından da tekneler geliyor. Bu teknelerin çoğu ya icradan ya da kaza sonucu gelen fiyatları uygun teknelerdir. Onlar piyasaya giriş yaptığı zaman bizim gibi üreticilerin işini de engellemiş oluyorlar. Vergiler konusunda da pek çok sıkıntı var. Bakanlığımızın bu konuya da el atması lazım. Bu sıkıntılara ek olarak marinaların yetersizliği ve pahalılığını da eklediğimizde bu bölge yat ve tekne sahipleri için cazibe merkezi olmaktan çıkıyor. Pek çok müşterimiz teknelerini güney illerimizde bağlıyor, bakımını yaptırıyor” dedi.
Dosya
bir yaşın üstündeler. Gönül isterdi ki bu zanaatlarını alttan gelen genç kuşağa da aktarsınlar. Ancak şu anki ortamda bu pek mümkün olmuyor. Çünkü 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi bu işte çalışacak gençleri kazanmamızı sekteye uğratıyor. Liseyi bitirene kadar okulda olan gençlerimiz 17-18 yaşında liseden mezun oluyorlar. Bunun devamında isterlerse 2 yıllık ön lisans programlarında eğitimleri devam ediyor. Sonra askerlik giriyor işin içine. Askerden geldikten sonra ya onlar bu işlerde çalışmak istemiyorlar ya da biz işe aldığımız zaman verim alamıyoruz. Bu söylediklerimizden sakın eğitime karşı olduğumuz anlaşılmasın. Ben mevcut durumu anlatıyorum. Buradan çıraklar, kalfalar, ustalar yetişmezse biz 10 sene sonra çalışacak usta bulamayacağız. Bu bir geçiş sürecidir. Zorunlu eğitimle birlikte çırak-usta ilişkisi bitmiştir. Bu sadece bizim sektör için değil hemen hemen tüm sektörler için geçerlidir. Bu konunun bir çıkış yolunun bulunması lazım. Böylelikle gençlerimiz de hem meslek edinmiş olurlar, hem de istihdam konusunda işsizliğe bir çare bulunmuş olur. Biz elimizde iş olmadığı zamanlarda bile ustalarımıza maaş ödemeye devam ediyoruz. Çünkü bu ustaları elimizde tutmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
OCAK - ŞUBAT 33
Röportaj 34 EYLÜL - EKİM
Röportaj EYLÜL - EKİM 35
Barbaros Teknecilik 60 yıldır sektörün hizmetinde 1957 yılında bu yana faaliyet gösteren Barbaros Teknecilik, sektörün köklü firmalarından biri. Ertuğrul Şişman,“Bunca yıl tekne üretmenin sonucunda bir tecrübe ve birikime sahip durumdayız. Tam teçhizatlı ve usta kadromuzla işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Biz işimizi yaparken teknolojiyi takip edip, son sistemle çalışıyoruz ama sektörün dünya ile rekabet konusunda yaşadığı sıkıntılara da ortak olmuş durumdayız” dedi.
Barbaros Teknecilik Şirket Ortağı Ertuğrul Şişman
Dosya
Y
36 OCAK - ŞUBAT
at ve tekne yapım sektörünün şuanda iç piyasaya dönük çalıştığını, ama bu konuda da sıkıntılar yaşandığını belirten Barbaros Teknecilik Şirket Ortağı Ertuğrul Şişman, Türk firmalarının dünya standartlarında el emeği tekneler ürettiğini söyledi. Ertuğrul Şişman, “20 yıldır Hollanda’ya ihracat yaptık. İç piyasayı da aksatmadık. İçerideki müşteri de bizim için çok önemli. Avrupa’da kriz olduğundan beri 3-4 yıldır Hollanda’ya ihracat durmuş durumdadır. Sadece bizim değil tüm sektör için bunun geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Tabi durum böyle olunca iç piyasaya ağırlık vermeye başladık. Ama yine de bu sektörün geleceğinin yurt dışına olduğuna inanıyoruz. Bizim sektörümüzdeki işler el emeği göz nuru butik bir çalışmadır. Şuna inanıyorum ki yurtdışıyla rekabette sektör olarak önümüz açıktır. Çünkü ustalarımız, mühendislerimiz, çalışanlarımız kabiliyetli ve işini seven insanlardır. Buradaki firmalar yurtdışından iş aldıkları müddetçe daha çok kazanırlar. Kazandıkları zaman yine ülkemize yatırım yaparlar. Yurt dışında Türk işçiliği çok beğenilmektedir. İşinize belli bir standartda kaliteli yapamazsanız yurtdışına seri olarak üretim yapamazsınız. Zaten tekne yapımında kullandığımız hammadde ve donatım malzemeleri dünyada da kullanılan kaliteli ürünlerdir. Firma olarak Avrupa standartlarında tekneler üretmeye çalışıyoruz. Şu ana kadar
Bu zamana kadar 4-20 metre arası tekneler ürettiklerini kaydeden Şişman, “Hedefimiz 30-35 metreye kadar ürünler imal etmektir. Ülkemizde çok kaliteli tekneler üreten firmalar bulunmaktadır ve biz o firmalarla gurur duyuyoruz. Çünkü güzel olan iyi olan bir şeyi herkes gibi biz de beğeniyoruz. Devletin de bu sektöre destek olması gerekmektedir. Yurt dışından kolayca ikinci el tekne gelmekte ve yabancı bayrak kullanıldığı için ülkemiz vergi kaybına uğramaktadır. Bu şekilde istihdam alanı daraltılmaktadır” ifadesini kullandı. İşini büyütmek isteyen firmalara devletin uzun vadeli düşük faizli kredi imkanı vermesi gerektiğini vurgulayan Şişman, “Üreticilerin üretim alanları günümüz şartlarına yeterli olmamaktadır. Dünya ile rekabet edebilmek için dünya standartlarında üretim kalitesine
Dosya
dünyada 8 ülkeye ihracat yapmış durumdayız. İyi bir proje ve tasarım, işini bilen bir ustanın elinde mükemmel bir ürüne dönüşebilmektedir” şeklinde konuştu.
ulaşıp üretim yapabilmemiz gerekmektedir. Firmalar büyüdükçe hem istihdam alanı artar hem de Türkiye yurt dışına artı gelir olarak ihracat yapar” dedi. Ertuğrul Şişman, “Sektörümüzde marka değeri olan bazı firmaların krizden dolayı kapandığını duyuyoruz ve bu duruma çok üzülüyoruz. Sonuçta kaybeden ülkemiz oluyor. Yurt dışındaki fuarlarda Türkler kendilerini gösteriyorlar. Bu da güzel bir şey. Bu işin biteceğini sanmıyorum çünkü bu keyif işi. Biz bu işe gönül verdik.
Bir çocuğu büyütür gibi yapıyoruz işimizi. Aynı keyfi müşterilerimizin de aldığını görebiliyoruz” şeklinde konuştu. 2015 yılından beklentileri olduğunu söyleyen Şişman, “Web sayfamızı sürekli güncel tutmaya çalışıyoruz. Web sayfamızda herkese hitap eden ürünler bulunmaktadır. Yıllardır fuarlara katılan bir firmayız. İnsanlardan bu konuda olumlu tepkiler almaktayız. Bu da bize doğru yolda olduğumuzu göstermektedir” dedi.
OCAK - ŞUBAT 37
Tuzla’daki işler Antalya’ya kayıyor Mural Yat Şirket Ortağı Murat Yüceuluğ
Dosya
Türkiye’de yat ve tekne inşa sektörünün yeni sipariş alma konusunda sıkıntı yaşadığını ve Tuzla’daki işlerin yavaş yavaş Antalya bölgesine kaydığını belirten Yüceuluğ, sektörün yeni inşa konusunda zor durumda olduğunu söyledi.
38 OCAK - ŞUBAT
Y
at sektörü açısından 2014 yılının genel olarak durgun bir sene yaşadığını belirten Mural Yat Şirket Ortağı Murat Yüceuluğ, Tuzla’daki işler biraz Antalya’ya kaydı ve orada daha iyi gidiyor. 40-50 metre altı işler epey düşük seviyede ve artık ahşap tekne olarak piyasa çok ufaldı. Parası olanlar yurt içi yerine daha fazla para verip yurt dışından marka tekne almayı tercih ediyor. 40-50 metreden başlayarak işler biraz daha iyi gidiyor gibi. Türkiye dışında dünya çapında piyasa biraz toparlıyor gibi ve yeni tekne siparişleri artıyor. Her zamanki gibi fiyatları daha yüksek olsa da oturmuş ve bilinen markalar daha iyi iş yapıyor” şeklinde konuştu. Yat sektöründeki büyümenin 2014 içinde dalgalı bir seyir izlediğini söyleyen Yüceuluğ,“2014 ve öncesi Türkiye genel olarak zor günler geçirdi gezi olayları, seçimler vb. Bunlar hep Türkiye’nin dengesine ve Türk lirasını etkiledi ve belirsiz bir ortam yarattı. İnsanlar tekne gibi değeri düşen bir yatırıma girmek istememiş olabilir. Türkiye insanlar ev, daire vb. almayı tercih ediyor. Dünya çapında Türkiye iyi
tekne üreticisi olarak artık kabul edildi. Avrupa, Amerika yerine çok daha uygun fiyata yüksek kalitede tekne yaptırılacak bir yer. Fakat hala Türkiye’de belirli sorunlar var. Bazı sebepler sektör içinden kaynaklanıyor bazıları ülkedeki kültürden. Maalesef Türkiye’de bir işçi Hollanda’daki bir işçi gibi işinden zevk almıyor. Hala ülkemizde eğitim seviyesi düşük ve bir sürü problem buradan kaynaklanıyor. Bunun dışında Türkiye’de bizim piyasada zamanında çok insan dolandırıldı. Hem Türk hem de yabancı müşteriler. Bu tarz şeyler sektörümüzün gelişmesine engel oluyor” şeklinde konuştu. Yüceuluğ, “Türkiye için yat sektöründe geride bıraktığımız yıllarda yat cenneti, tasarım lideri, mega yat üreticisi gibi sıfatların konuşulduğu ve beklentilerin de bu doğrultuda oldukça yüksek olduğunu söyleyenler var. Bence bunların hiç biri doğru değildi. 3 yanımız deniz olmasına rağmen deniz kültürü düşük seviyede olan bir ülkeyiz. Fuarlarda gördüğümüz en çok sorulan soru, kaç motor, kaç beygir ve kaç para. Teknenin yapısı ve denize elverişliliği ile hiç ilgili sorular olmuyor.
Üretilen herşeyin kaliteli olması gerektiği belirten Yüceuluğ,“Neticede Hollanda’da yapılan bir 50m motoryat ve Türkiye’de üretilen bir 50m yat arasında ciddi fiyat farkları var. Hollanda’dan da insanlar alıyor. Çünkü kaliteli mal üretiyor, en iyisine sahip olmak istiyorum diyor. Yüksek kalite üretince alıcı çıkıyor. Düşük kalitede bu her zaman denmez. Marinaların durumu da önemli. Hala marinalarda bulunan yer sayısı yetersiz ve yeni tekne almak isteyenler için sorun oluyor. Ayrıca aldığımız servis için verilen paralar çok yüksek. Marina sayısı artıp rekabet artmasında fayda olabilir” ifadesinde bulundu. İnsanların sektöre güvenebilmesi gerektiğini vurgulayan Yüceuluğ,“İnsanları dolandıran tiplerden kurtulmak gerekiyor. İkinci en büyük sorun Türkiye’de insanlar firmalar arasında bilgi paylaşımı düşük. Yurt dışında bu daha iyi yapılıyor seminerler olsun ve başka türlü çözümlerle bu yapılıyor. Sektör bazı konularda beraber çalışarak daha iyi bir noktaya gelebilir. 2013 sonundan beri üstünde çalıştığımız bir proje var ve inşallah bu ilkbaharda inşa başlayacak. Bu projeyi 2017 yılında bitirmeyi planlıyoruz. Bizim açımızdan yoğun ve güzel geçecek ama aynı zamanda bu bir proje bundan sonrası da gelmeli. Hala yeni proje bulmak zor ve bunun kısa sürede kolaylaşacağını düşünmüyorum” şeklinde konuştu.
Dosya
Çoğu insan hala tekneyi gösteriş için alıyor. Bu kültür seviyesi artıp ve Türkiye kendi tasarımlarını yaratana kadar yukarda yazılı olanlar doğru olamaz. Türkiye’de yapılan teknelerin çok yüksek yüzdesi yurt dışındaki ofislerde çiziliyor. Türkiye’de hala dünya çapında meşhur olan bir dizayn ofisi yok. Yeni yeni genç öğrencilerde ortaya çıkmaya başladı. Yurt dışı tasarım yarışmalarına katılanlar ve derece alanlar da oldu. İnşallah bu bir başlangıç olur. Üretim konusunda daha iyiyiz ama maalesef ekonomik krizlerden dolayı büyük ve bilinen tersanelerimiz bile kapandı” dedi.
OCAK - ŞUBAT 39
Korkmaz Yat için kalite birinci sırada Deneyimli ve uzman kadrosuyla yat ve tekne dekorasyon sektöründe adından söz ettiren Korkmaz Yat, sektörde kaliteden ödün vermeden ve sektörde yaşanan gelişmeleri yakından takip ederek Rıza Arslan önderliğinde bunu işine uygulayan bir aile şirketi.
Dosya
Korkmaz Yat Genel Müdürü Rıza Arslan
40 OCAK - ŞUBAT
2
7 yıldır tekne iç dekorasyon işiyle uğraşan Rıza Arslan, sektörün yıllar içerisinde yaşadığı deneyimleri firmasına aktarmış bir isim. Bugüne kadar 60’a yakın teknenin dekorasyon işini yaptığını anlatan Arslan, yat inşa sektöründeki firmaların büyük bir kısmıyla çalışmalar yaptığını belirtti. 27 yıldır önem verdiği tek şeyim işini sevmek olduğunu söyleyen Arslan, “Bir aile şirketiyiz, işimi seviyorum, teknolojiyi sürekli takip ediyorum. Kendi sektörümle ilgili tüm fuarlara katılıyorum. Yurtdışındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Kalite, tecrübe ve güven bizim için öncelikli sıradadır. Bu açıdan baktığımızda zaten bu şekilde hareket etmezseniz bunca yıl bu sektörde iş alıp çalışma imkanınız olmaz”
şeklinde konuştu. Rıza Arslan, yaptıkları işte tekne çeşidi gözetmeksizin iş yaptıklarını belirterek, belli bir markanın işinde takılıp kalmadıklarını, bünyelerinde bulunan 25 kişilik deneyimli ve uzman kadrolarıyla farklı tipteki teknelerin dekorasyonunu yapacak esneklikte bir çalışma yapısına sahip olduklarını söyledi. “Krizlerde ilk hizmet sektörü etkilenir” Rıza Arslan, tekne sektörünün çok iyi ve çok kötü yıllar yaşadığını belirterek zaman içerisinde kaliteden ödün vermeden çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Arslan, “Sektör 1985 yılından 1992 yılına kadar çok iyi yıllar yaşadı. 3-4 sene sıkıntılı geçen yıllardan sonra tekrar yükselişe geçti. Daha sonra
“Dünyadaki yerimiz çok kötü değil” Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda yat ve tekne üretimi konusunda bulunduğu noktayı değerlendiren Rıza Arslan, “2004-2006 yıllarında Türkiye dünya 4’üncüsü olmuştu. Şu anda da dünyadaki yerimiz çok kötü değil. Çok fazla karamsar bakmıyorum. Uluslararası arenada Türkiye’yi seçen çok ülke var. İşçilik ve kalite çok iyi durumda olduğu için ve işçilik maliyetleri Türkiye’de Avrupa’ya oranla düşük olduğu için ülkemizi tercih ediyorlar. Son 2-3 senedir bir sıkıntı yaşıyoruz. Avrupa’nın girmiş olduğu sıkıntılardan biz de etkilendik. Ama genele baktığımız zaman Avrupa’da yaşanan bu sıkıntıdan biz karlı çıktık. Ülkemizde çok ciddi kalitede tekneler ve tekne yapımcıları var”
ifadesinde bulundu. “2015 yılı parlak bir yıl olacak” Rıza Arslan, “Yeni inşada son birkaç yılda sıkıntı yaşamamız şimdi de devam ediyor ama 2015 yılı yat ve tekne piyasası için çok parlak bir yıl olacak. Normalde Türkiye ekonomisinin sıkıntılı bir yıl geçireceği söylense de yatçılıkta büyük bir atak olacak. Çünkü gelecek ile ilgili projeler var. Tanıdığım 7-8 firma bu yıl içerisinde imalatını yapacağı 2 veya 3 iş aldığını biliyorum. Bu açıdan umutluyum. 201517 yılları yatçılıkta bir atak dönemi olacak” şeklinde konuştu. “Tercih için sadece fiyat yeterli değil” Mesleğini hayatının merkezine koyduğunu belirten Rıza Arslan, firmaların kendilerinden beklentisinin öncelikle fiyat olduğunu ancak fiyatın tek başına yeterli olmadığını söyledi. Arslan, “Firmalar kaliteli malzeme konusunda ödün vermeden çalışmamızı bekliyorlar. Eskiden bu kalite malzemeleri yurtdışından getirtiyorduk ancak artık ülkemizde üretilen çok kaliteli ürünler var. Biz de piyasayı ve teknolojiyi çok iyi takip ettiğimiz için kimi zaman yerli kimi zamansa yurtdışından gelen kaliteli ürünleri teknelerimizde kullanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Dosya
Yeni hükumetle Türkiye genelinde siyasi bir organizasyonla Türkiye dünyada ismini duyurmaya başladı ve yatçılıkta ciddi gelişmeler yaşandı. Bu süreç 2008 krizine kadar devam etti. Daha sonra tüm dünyada yaşanan bu olumsuz finansal durumdan tüm sektörler gibi biz de etkilendik. Hatta biz daha çok etkilendik. Çünkü kriz dönemlerinde insanlar ilk önce bütçelerini kısarken hizmet sektöründen başlıyorlar. Bu da bizi olumsuz etkiledi” dedi.
OCAK - ŞUBAT 41
Ogem Marine Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özdil
Dosya
2015 Sezonu, Ülkemizde Yatçılık ve Dünyadan Trendler
42 OCAK - ŞUBAT
Ogem Marine Yönetim Kurulu Üyesi Özdil, Yeni bir sezonun başlangıcı, öncelikle Avrupa’daki Paris-GenovaDusseldorf BoatShow’ lar ile kendini belli ederken, akabinde bu fuarla ülkemizde de iyiden iyiye kendini hissettirdiğini söyledi.
O
gem Marine Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özdil, “Avrupa’da bu yıl fuarlar geçen yıla oranla biraz daha gerileyen ziyaretçi sayısına dikkat çektirdi ilk olarak. Fakat her ne kadar bir düşüş olsa da, her bir fuarın ziyaretçileri, bizim en büyük fuarımız olan İstanbul CNR Fuar Merkezi’ndeki fuarımızın katlarca üzerinde şüphesiz. Katılımcı sayılarında ki düşüş ise daha azdı. Yeni ürün, tekne ve donanım olarak bir çok farklı alternatif modeller sergilendi. Fakat genelde 100 bin Avro altında tekneler rağbet görürken, diğer yanda özellikle superyacht pavilionlarında hareketlilik oldukça fazlaydı. Ara sınıf ve mali değerdeki modeller ise sanırım bu yıl daha az
satılacak” şeklinde konuştu. Ülkemizde bir yıl içerisinde 5-7 arasında fuar yapıldığını söyleyen Özdil,“Üç tarafı yüzyıllardır denizlerle çevrili olmasına karşın, DNA’sında çimen ve mangalın ayrı bir yeri olan insanımız için bu sayıda fuar doğru mu? Denize gönül veren sayısı 75 milyonda 5-6 bin (yatçılık segmenti) geçmez iken, tekne sahiplerinin ilk yıl sonrası en az yarısı denize en fazla yılda 17-20 kez çıkarken, ülkenin yarısından fazlası henüz yüzmeyi bile bilmiyorken, biz ülkemizde 2 yılda bir otomobil fuarı yapar ama 5-7 arasında tekne fuarı açabiliriz!!! Bu konuyu öncelikle ele alıp, irdelemek, sektörden katılımlar ile sebep-sonuç ilişkilendirmesi yapıp, ülkem insanını
denizle tanıştırmamız gerekmektedir ilk önce. Şahsi kanaatim, bir yıl denizde bir yıl karada fuar yapılması, bizim ülkemiz için fazlasıyla yeterlidir. Bunun üstündeki sayılar DNA’mıza ters düşüyor” ifadesinde bulundu. Bu yaz haziranda yine seçimle olduğunu hatırlatan Özdil,“Bilinmeyen ekonomik süreçler, pariteler ve yakın gelecek karamsarlıkları. Bizler kriz, devalüasyon ve hiç beklenmedik gelişimler içinde büyüdüğümüzden aşılıyız bu gibi durumlara ama yine de etkilenen ve kabuğuna çekilen sayımız fazla. Bu siyasi ve ekonomik durumlarda bu senenin tekne sektörüne olan ilgisini yine derinden etkileyecektir. Böylece yılda 3-5 fuara
Murat Özdil, “Bu kadar karamsarlık yada durum değerlendirmesinden sonra, biraz da işin eğlence tarafına bakalım. BU tarihe kadar gezilen fuar ve yapılan araştırmalarda, yılın en ilgi çeken deniz aracı olarak Quadski’ yi gösterebilirim. Biraz kişisel zevklere hitap etmesine karşın, verdiği özgürlük ve esneklik gerçekten kayda değer. Hem de-
nizde hem karada giden, kısaca amfibi araçlar dediğimiz sınıf ilk kez bu denli konfor özellikleri ve bu süratler ile deniz yaşamımıza girdi. Bu trend önümüzdeki yıllarda çeşitlenen marka ve modellerle artacağa benziyor” ifadesini kullandı. Teknolojinin hızlı ilerlemesi elektronik ekipmanlarda fiyatları, özellikle ileri teknoloji ürünlerinde geriye çekmeye devam ediyor diyen Özdil, “Bu alanda da, gece görüş ve termal kamera sistemleri kendine ciddi yer buldu. Özellikle gece ve sis seyrinde emniyeti arttıran bu kamera/ radar sistemleri, artık bir çok üst konsept marka ile nerdeyse standart ekipmanlar arasında yer almakta. Motoryat devrimimiz önce lobster, sonra kayıcı tip gövdeli hızlı motoryatlar, aka-
binde catamran gövdeler ve sonrasında trawler derken, trend bu yıl genelde düz bodoslamaya sahip (baltabaş), keskin su üstü ve yaşam mahalli hatları olan, minimal iç tasarımlı teknelere kaymış durumda. Hibrit ve green konsept, şuan için başlamadan bitmiş gibi görünüyor. Nedeni ise, bu tip teknelerin maliyet ve dolayısı ile satış rakamları üst seviyede olması ile orta sınıfın tercih edilen modelleri arasında yer bulamazken, diğer yanda bu boyda teknelere çıkan deniz gönüllüleri de yakıt masraflarını pek önemsememekte yada daha fazla sürat beklemektedirler. Son 3-4 yıldır olduğu gibi RIB motoryatlar ise, marketteki yerlerini sağlamlaştırarak pazardan pay almaya devam edeceklerdir” şeklinde konuştu.
Dosya
iştirak eden, yatırım yapıp, harcamalarda bulunan yat sektörü temsilci, servis ve hizmetlilerine artı maliyetler ve gerçekleşemeyen satışlar olarak dönecek, ya ek zamlar ile zararlarını çıkarmaya çalışacaklar yada dükkanı kapamak durumunda kalacaklardır. Sonucunda da, ülke denizciliğimiz ve amatör denizciliğimiz her bir kesiminden darbe alacaktır” dedi.
OCAK - ŞUBAT 43
Çalışmalarımız Boşa Değil A lüminyum ve Gemi, yat sektöründe önemli işler başaran Lider Yat Genel Müdürü Recep Pehlivan, 2014 yılında gerçekleştirdikleri projelere değindi 2015’den umutlu olduklarını ve üretimin daha iyi olmasını umduklarını söyledi.
Dosya
Lider Yat Genel Müdürü Recep Pehlivan
44 OCAK - ŞUBAT
2014 benim için çok iyiydi. Güzel projelerimiz vardı. Yaklaşık 150 ton alüminyum işledik. Alüminyumcu olarak bir firma ile 80 ton alüminyum işledik. Bu projenin içinde gemiler ve yatlar da var diyen Pehlivan, “Piyasada alüminyum kullanım alanı ciddi rakamlara ulaştı. Kaynak imalatı yapabilmek için tecrübeli olmak gerek, malzemeyi iyi tanımak gerek ne yazık ki tersaneler bunu çok iyi bilmiyor” şeklinde konuştu. Önde gelen bazı şirketlerin malzeme tanıtımı için yurt dışından seminer için birini getirdiklerini ve düzenlenen seminere 120 kişinin katıldığını belirten Pehlivan, katılımcı sayısının yüksek olmasını üretici firmaların artışına ancak konu ile ilgili olarak fazla bilgi sahibi olmayışına yordu. Kalifiye elemanlarının bulunduğunu söyleyen Pehlivan her şeyi yapabileceklerini ve rakiplerinin Almanya, İngiltere ve İtalya olduğunu Dubai de ise markalaştıklarını söyledi.
“Kimsenin Hakkını Yemek İstemiyoruz” Üretim yaparken alüminyum bazlı üretim yapıp yapmamanın tamamen müşterinin tercihine bağlı olduğunu belirten Recep Pehlivan, “Biz vergilerle boğuşan insanlarız. Kimsenin hakkını yemek istemiyoruz. Bu anlamda bu işi yaparken işletmeci olarak bu işin vergisini, hukuğunu iyi bilmek gerekiyor. Şartlar bizi öyle bir noktaya getirdi ki üretici firma olduk zaten işten korkan insanlar da değiliz ancak yine de demokrasinin içindeki kanunları tam bilmediğimiz için bazı aksaklıklar yaşıyoruz” dedi. “İş Vereni Dövüyorlar” Devlet katkısının olmadığını belirten şirket sahibi, “işvereni silmişler, dövüyorlar resmen. Çalışanın maaşına göre sigorta primi ödüyoruz bu da bizi zora sokuyor. Örneğin çalışanın maaşı 5 bin lira da olsa Bin lira da olsa ödenen sigorta primi standart olmalı. Bu konuda çok sıkıntı yaşıyoruz. Siyasi müdahaleler olmasa bu işi daha da iyi yapabileceğimizi biliyoruz. Bizi bize bırakırlarsa biz gideriz” dedi. Ancak 2015 de daha iyi olmayı hedeflediklerini söyleyen Pehlivan “İnsanlar bize güveniyorlar çalışmalarımız boşa değil. Siyasi müdahaleler farklı sonuçlara yol açıyor” diyerek sözlerini noktaladı.
Röportaj EYLÜL - EKİM• | 45 EYLÜL-EKİM 17 |
7 DENİZ
Makale 46 OCAK - ŞUBAT
Sedat ALTUNAY Marina ve Kruvaziyer Liman Yatırım ve İşletme Uzmanı
Deniz ile 2 kaynaşan yaşam
015 Şubat ayında Boat Show tekrar kapılarını Deniz ile Kaynaşma yaşamı olan amatör denizcilere kapılarını açmaktadır.
Gelişen bu sektörü bir araya getiren ve her sene bir diğerinden daha ilginç ve görkemli bu fuarlar, aynı zaman da sektörün bir buluşma arenasıdır da. Yat imalindeki önemli gelişmeye paralel olarak yat limanı (marina) alanında da yurt içi ve yurtdışı yatırımlar önemli boyutlara ulaşmıştır. D-Marinin Yunanistan-Atina Flisvos Marina, Yunanistan-Piren’deki Zea Marina, Yunanistan-Lefka’dakiLefkasMarina, Yunanistan Corfu’daki Guuvia Marina, Croatia-Zadar’daki Borik Marina, Croatia-Sukasun’daki Dalmaciya Marina ve Setur’a ait Yunanistan-Midilli Yat Limanları’nın sahibi veya işletmecisi olması ülkemiz sınırlarının ötesindeki başarının bir sonucudur. Bütün bu güzel gelişmelere rağmen amatör denizcilik alanındaki engeller halen devam etmektedir. Denizcilerin yaşam koşullarına uymayan, tekne sahibi olmayı önleyen, teknelerin hareketsiz kalmalarına neden olan mevzuat ve düzenlemeler aynen uygulanmaktadır.
• Kayıt Harcı ve Yıllık Vize Harcı kaldırılmalıdır. • Türk bayraklı özel tekne sayısını arttırarak teşvikler devreye sokulmalıdır. • Yat Limanlarında (Marinalarda) makul düzeyde tespit edilmiş bağlama ücretleri alınabilmesi için Maliye Bakanlığı’nıın aldığı ecrimisile son verilmelidir. • Sahillerimizde küçük teknelerin denize indirilebilecekleri rampa ve kızaklar süratle inşaa edilmelidir. • Deniz ve yelken kulüplerinin deniz sporlarının ve eğitimlerinin yapıldığı mekânlar olabilmesi için devlet destekleri verilmelidir. • Özel teknelerde ÖTV kaldırılmalı, KDV oranı ise %2 seviyesine indirilmelidir. • Yurtdışından kullanılmış tekne satın alma yasakları kaldırılmalı ve bu tekelci anlayışa bir son verilmelidir. • Gezi ve spor amaçlı amatör deniz-
ciler için tamamen doğa ve doğal olan denizlere sınır konulmaması ve onların serbestçe dolaşacakları imkanlar sağlanmalıdır. Her türlü yasak ve belgeden uzak tutulmalıdır. • Ülke gençleri çocukluk yıllarından itibaren deniz sporlarına yöneltilmeli ve her sahil şehrinde Deniz ve Yelken Kulüpleri kurulmalıdır. Rusya Başbakanı Putin bir konuşmasında ‘’Rusya’yı denizci gençlere emanet etmek zorundayız’’ diyerek deniz ile iç içe yaşayan ve eğitilen gençlerin daha sağlıklı ve vizyon sahibi başarılı gençler olduğunu söylemek istemiştir. Ülkemiz’in de bu anlayışa ihtiyacı vardır. Deniz Ticaret Odası, Yelken Federasyonu, deniz kulüpleri, deniz eğitim kurumları ve de Deniz Kuvvetleri amatör denizcilikle ilgili alışılmışın dışında yeni hiçbir şey yapmamaktadır. Türk denizciliği ve amatör denizcilik için gerçek bir reform ve gerçek bir uygulamalar gerçekleştiren Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Başbakan Bülent Ulusu’yu bu vesile ile sevgi ve saygı ile anıyoruz.
Makale
Amatör Denizciler için öncelikle; • Bağlama kütüğü uygulamasından derhal vazgeçilmelidir.
OCAK - ŞUBAT 47
Artvin ve Hopa kruvaziyer turizmine hazırlanıyor HOPAPORT Genel Müdürü Meriç Burçin Özer özellikle Karadeniz Bölgesinin son yıllarda kruvaziyer turizmi içerisindeki payını artırdığını vurgulayarak, profesyonel bir firma ile yürütülen çalışmalarda hopa ve yakın çevresinin Kruvaziyer turizmi potansiyeline sahip olduğunu, fakat yapılması gereken çok iş ve alınması gereken çok yol olduğunu vurguladı. Bu proje de Türkiye Kruvaziyer Platformu'nun
da bizleri sonuna kadar desteklediğini Temizkar’a iletti. Başkonsolos Temizkan Hopa’yı destekleyerek üzerlerine düşeni yaptıklarını ve yapmaya da devam ettiklerini ifade etti. Meriç Burçin Özer’de, bu projenin Batum ayağı ile ilgili çalışmalarında Başkonsolosluk ve ticari ataşelik olarak destek olunmasından da Hopa olarak memnuniyet duyacaklarını sözlerine ekledi.
Demre’ye kruvaziyer limanı şart
Kısa Kısa
ÖZELLİKLE batı ilçelerine gelen turistlerin ulaşımını kolaylaştırmak adına Finike-Demre-Kaş civarına yeni bir havalimanıyla Demre’ye kruvaziyer liman inşa edilmesi önerisini gündeme getiren Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak, yapılması halinde havalimanı ve kruvaziyer limanın bölge turizmine büyük katkı sağlayacağına işaret etti. Antalya’nın gerek tarımsal üretim ve ihracat, gerekse turizm konusunda ülkeye kazandırdığı katma değerin karşılığını alamadığını sözlerine ekleyen ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, KUTSO ve KUTBO ile daha sıkı işbirliği içinde hareket ederek bölge ekonomisinin sorunlarına kalıcı çözümler üretecek projeler üretebileceklerini kaydetti.
48 OCAK - ŞUBAT
‘MSC Cruises İzmir’e 250 bin turist getirecek’
İZMİR Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Üyesi Ekrem Demirtaş, MSC Cruises’in 2015 yılında İzmir’e 250 bin turist getireceğini açıkladı. Ekrem Demirtaş, 2014 yılında İzmir’e 1 milyon 294 bin yabancı turist geldiğini hatırlatarak, turizmi geliştirmek için İZTO bünyesinde turizm müdürlüğü kurduklarını açıkladı. İzmir’in yerli turistte 1 milyon rakamını göremediğini
ifade eden Demirtaş, “İzmir’de ağlayan turizm rakamlarını İZTO olarak güldürmekte iddialıyız” dedi. İZTO Başkanı Demirtaş, 15 Ocak 2015 tarihinde MSC’nin merkezi Cenevre’ye gidip MSC’nin tepe yöneticileriyle yaklaşık üç saat süren toplantı yaptıklarını, MSC’nin, İzmir’den çok memnun olduğunu ve seferlerini daha da arttırmak istediğini iletti. Demirtaş, “MSC
2015 yılında İzmir’e devamlı olarak iki gemi koyacak ve bu gemiler düzenli sefer yapacak. Bir gemi de dönemsel gelecek. Böylece 2015 yılında MSC’nin İzmir’e olan sefer sayısı 46'dan 68'e yükselecek. 220 bin de yolcu getirecekler. MSC’nin 2016 programına göre de İzmir’e 250 bin kişi getireceği öngörülüyor. Kentimizde de yatırım yapması planlanıyor” dedi. Demirtaş, Regent Seven Seas Mariner, Cyristal Serenity ve Oceania Nautica gemilerinin bu yıl ilk kez İzmir’e geleceklerini belirterek, “Celestial Odysey gemileri ise İzmir’e 17 sefer yapacak. Ayrıca yolcu değişimi gerçekleştirecekler. 820 kişilik gemi her hafta yolcu değiştirecek. Yani 820 kişi inecek, 820 kişi binecek. İzmir’in homeport olmasında çok önemli bir adım olacak” diye konuştu.
Türkiye’nin Kruvaziyer Haber Dergisi
Başaran Ulusoy:
Kendimi
Türk turizminin bir neferi gibi
Erkunt Öner: Acaba biz bu gemilerle Türkiye’de tur düzenleyebilir miyiz?
Makale
görüyorum
Ekrem Demirtaş: OCAK - ŞUBAT 49
Umutsuzluğu bir kenara bırakıp
çalışmakta fayda var
Kubilay ULUCAN ATCOM DENİZCİLİK - Başkan
S Makale
enatör McCain Amerikan kabotaj kanunu olarak bilinen Jones Act üzerinde değişim yapılması için tasarıda bulundu ve bu konuda mecliste öncülüğünü yapıyor.
50 OCAK - ŞUBAT
Öncelikle senatör McCain kimdir hatırlayalım. John Sidney McCain III 29 Ağustos 1936 doğumlu Birleşik Devletler Arizona senatörüdür. 2008 yılında yapılanbaşkanlık seçimlerinde de Cumhuriyetçilerinbaşkan adayıydı. Ayrıca kendisi eski bir denizcidir. 1967 Vietnam savaşında donanma pilotu olarak görev yaparken uçağı düşürülmüş ve 1978 yılına dek Kuzey Kore’nin elinde esir kalmıştır. 1982 yılından bu yanada Amerika’da politika içinde yer almaktadır. Bu kısa özgemmiş kendisinin meclisteki oncu ve ağırlıklı rolünü de göz önüne sermeye yeterli. Senatör McCain geçtiğimiz günlerde mecliste kendi sunduğu 1920’de yürürlüğe giren Deniz Ticaret Kanunu, ayni zamanda bilinen ismi JonesAct (Kabotaj’ın) iptali önergesini savunmak için sözaldı. Zamanında meclis tarafından yapılan günümüzde uygulanabilirliğini kaybetmiş ve ekonomiye olumsuz yönde etki yapan kanunlara en güzel örnek olan Kabotaj Kanunudur tezini anlatmaya çalıştı.
Amerika’da Kabotaj kanununda değişiklik çalışmaları
Kabotaj Kanunu çıkartıldığı yıllarda ekonomi için gerekli idi ve görevini yerine getirdi. Ancak şuan negatif etkileri daha yoğun hissediliyor. Kanunun yürürlüğe girdiği yıl 1920’lerde mantıklı açıklamaları ve yansımaları vardı. Bugün ise sadece Amerikan sularında kıyı taşımacılığı masraflarını arttırmaktan ve bu masrafların tüketiciye yansımasından başka bir ise yaramıyor. Kabotaj kanunu yüzünden Amerikan çiftçileri ve küçük üreticiler yurtdışından gelen ürünlerle rekabeti sağlayamamaktadır. 2002’de Amerikan Uluslararası Ticaret Komisyonu’nun yaptığı bir çalışmayagöre Kabotaj Kanunu’nun kaldırılmadığı ülkeiçindeki taşıma masraflarını yüzde 22 azaltacaktır. Bununla beraber Kabotajın kaldırılması senelik refah oranını 656 milyon dolar olumlu yönde yükseltecektir. Bu çalışmaların 10’yildan eski olmasını gözönünde tutarsak bugün için Kabotaj kanunun kaldırılmasının Amerikan ayni zamanda dünya ekonomisine nedenli olumlu etki yapacağını hesap etmek zor olmaz. Halihazırdaki kanun Amerikan Denizcilik şirketleri taşımacılığı ancak Amerika’da inşa edilmiş gemiler ile Amerikan vatandaşları tarafından yapılmasını zorunlu tutuyor. İşte tamda bu kuralın
ekonomiye yükünü örnek olarak verebiliriz. Amerikan konteyner şirketi Matson 418 milyon dolarlık iki 3600 TEU konteyner gemisi siparişini Amerikan tersanesine verdi. Her biri 209 milyon dolara mal olacak bu gemiler Kabotaj kanunu güvencesi altında Amerikan sularında taşımacılık yapma hakkına sahip olacaklar. Bu yüksek maliyetin aksine ayni tip gemiler dünyada ortalama beş kat daha ucuza 40 milyon dolar civarında inşa ettirilebiliyor. Örnek olarak Maersk şirketinin en büyük gemilerinden 18,270 TEU’luk konteyner gemileri milyonlarca dolar ucuza, ortalama 185 milyon dolara mal edilmiştir. İnşa masrafının dışında işletme masrafları üzerinde Amerikan Denizcilik İdaresi tarafından yapılan çalışmalar gösteriyor ki Amerikan bayraklı bir geminin günlük işletme gider 22,000 dolar iken ayni tip gemilerde işletme gideri günlük yaklaşık 6 bin dolardır. Yine Kabotaj kanunun deniz taşımacılığına dolayısı ile tüketiciyegetirdiği kayda değer ek masraflar bunlar. Eninde sonunda bu masrafların tüketiciye ve ürünlerdeki etiketlere yansıtıldığını biliyoruz. Enerji sektöründen çok güncel bir örnek verebilirim bu konuda. Amerika Körfez Bölgesi’nden kuzey doğu limanlarına gönderilecek ham petrol Amerikan bayraklı bir gemi
Tüm kariyerim boyunca ben de serbest ticaret yanlısı oldum. Marketi kendi serbest akışına bırakılması hem iç, hemde dış pazar
için sadece tüketici için değil aynı zaman da denizcilik şirketleri için de avantaj sağlayacaktır, iç pazarda yeni is imkanları yaratacaktır. Bu da ekonominin büyümesine dolayısıyla her bir bireyin direk olarak refah düzeyine yansıyacaktır. Türkiye gibi yakın kıyılarındaki ülkeler ile rekabeti için Kabotajın gerekli olmasına kıyasla Amerika’daki Kabotaj ülkeye zarar vermektedir. 1920’lerde koyulmuş iç pazarı korumaya yönelik bu eski ekonomik bariyerler artık sekil değiştirmiş ekonomide Amerika’nın kendi iç pazarına bir pranga haline gelmiş durumda. Kabotajın Amerikan sularında kaldırılma avantajları bu kadar aşikar iken yine de Senatodan bu yönde bir karar çıkacağını beklemek aşırı iyimserlik olur. Her ülkede politikacılar söz konusu kanunları değiştirirken sponsorlarının çıkarlarınızda göz önünde bulundurmak zorundalar. Cesur ve akli başında bir politikacı olan McCain’nin bu değişimde önculuk yapması bugün için bu değişimin olacağı anlamına gelmese de bu tartışmanın yapılıp zaman içinde hem iç hem de dış piyasanın buna hazırlanması en uygun yöntemdir. Çünkü kısa zaman içinde kamuoyunu ve piyasayı bilgilendirmeden yapılacak böyle bir değişim verdiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi dünya ticaretinde
sadece denizcilik değil tüm ürünlerin üretiminde ve satış şartlarında taşları yerinden oynatacaktır. Amerikan tüketicileri yurt dışında üretilmiş arabaları alabiliyor. Karayolu otobüs ve kamyon şirketleri yurt dışında üretilmiş araçları taşımacılıkta kullanabiliyor. Amerikan tren yolu şirketleri yurt dışında üretilmiş vagon ve lokomotifleri kullanabiliyor. Amerikan havayolu şirketleri yurt dışında imal edilmiş uçakları kullanabiliyor. Peki ya neden Amerikan yükleri kendi sularında yabancı ülkelerde yapılmış gemiler ile taşınamasın? Neden Amerikan tüketicileri ve üreticileri özellikle Hawaii, Alaska ve PuertoRico’da bulunanlar Amerikan üretimi gemiler için 5 kat daha fazla ödeyip 4 kat daha fazla işletme masrafı vermek zorunda kalmaktadırlar! Belki ilk adım da tüm yabancıbayraklı gemilere tüm Amerikan suları ve yükleri açılmayacaktır. Ancak tarihi Amerikan JonesAct (Kabotaj kanunu) miladini doldurmuş ve güncellenmesi gerekmektedir. Tüm üretici ve tüketicilere daha serbest ticaretin yaşanacağı günler diliyorum…
Makale
ile varili yaklaşık 5 ya da 6 dolara mal olurken, bölgeden daha uzak mesafe olan Kanada’ya yabancıbayraklı gemi ile gönderilen ham petrol varil başına 2 dolara geliyor. Petrol üreticileri için bunun anlamı tanker başına ek bir milyon dolar taşımamasrafı demek oluyor. Bu sebepten dolayı körfez bölgesinden Kanada’ya gönderilen petrol miktarı Amerika’nın kuzey doğusuna gönderilenden iki kat fazladır. Gecen yıl bu kanunun getirdiği fahiş fiyatları tüm Amerikan tüketicileri öderken bundan tek faydayı Amerikan gemi inşa sanayi görmekte. Ekonomideki kısıtlanmalar verdiğimiz örnekteki gibi enerji sektörü ile kısıtlı bulunmuyor, örnek olarak Hawaii eyaleti ürettikleri canlı büyükbaş hayvanları Amerika ana kıtasına göndermek için 747 Jumbo uçaklarını kullanıyorlar. Diğer alternatif yol ise sadece Kanada’ya deniz yolu ile göndermek çünkü Amerika’nın canlı hayvan taşıması yapan gemisi mevcut değil. Amerika’nın kanunlarının kendi üreticileri koyduğu bu güncellenmemiş kanunlar sebebi ile hem üretici rekabet hemde tüketici alım gücünü kaybetmekte.
OCAK - ŞUBAT 51
Nehir taşımacılığında Rusya hegemonyası küçük tonajların alternatifi yok. O yüklerin oradan çıkması lazım” şeklinde konuştu.
Abdullah Yıldız
Lojistik
Yaklaşık 20 yıldır İstanbul Gemi Kiralama şirketinde çalışan Abdullah Yıldız nehir marketinde ve özellikle hububat taşımaları üzerine uzmanlaşmış durumda.Yıldız, nehir taşımacılığı konusunda Rusya hegemonyasının olduğu söyledi.
52 OCAK - ŞUBAT
N
ehir taşımacılığında Rusya’nın hegemonyasının olduğu belirten Abdullah Yıldız, “Hem limanlar hem de gemi inşa onların elinde. Şuan o bölgede ciddi bir gemi talebi var ama ellerindeki avantajı kaybetmemek için yeni inşaya da izin vermiyorlar. Yaşlı gemilerle çalışıyorlar. Ortalama 30 yaş gemiler bu market için çok yaşlı sayılmıyor ama 30 yaş ve üzeri gemilerle taşımaları yapıyorlar. Nehirlerin içine Ruslar kendi personelini bulunduran Rus gemilerini sokuyorlar. Şuan taşımalar yeterli değil ve açığı kapatmak için de Rusların başka ülkelerin gemilerine engel olduğunu biliyoruz. Görüşmeler devam ediyor. Kesinlikle nehir taşıması gerekiyor Sakarya’da. Orada
Nehir Marketi Nehir marketi dediğimizde gayri ihtiyari denizcilik sektöründeki herkesin aklına Rusya’nın geldiğini söyleyen Yıldız, “Bu yadsınamaz bir gerçektir. 101,500 km’lik iç su yoluna,131 resmi iç su limanına, 1500 adet deniz nakliyesi yapan şirkete ve yaklaşık 30,000 adet gemiye sahip bir ülke söz konusu oldu mu gayri ihtiyari olarak Rusya’nın akla gelmesinde bir engel yoktur. Son dönemde 105 milyon ton hububat hasadı olan bir ülkeden söz ediyoruz ki, Rusya dünyanın 4. en büyük buğday ihracatçısıdır. Son dönemde yaşanan sosyoekonomik olaylar nehir marketini ciddi bir şekilde etkilemiş ve bu etkiler kısa ve uzun dönemli sonuçlar vermeye başlamıştır. Komünist düzenin yıkılmasından sonra yeni kurulan Rusya Federasyonu ekonomik olarak kaybettiği gücü geri kazanmak ve global dünya ile entegre olmak adına deniz taşımacılığına, ihracata çok önem vermiş ve yatırım yapmıştır. Komünist düzen yıkılana kadar inşa edilmiş gemilere yeni projeler eklenmiş ve Rus deniz filosunun sayısı artmıştır” dedi. Yıldız, “Türkiye’de nehir taşımacılığı maalesef gelişmemiş durumda. Nehirlerimizin kenarlarında bulunan üretim merkezlerindeki yüklerin bir şekilde oradan çıkması gerekiyor. Maliyet açısından diğer taşıma modlarına göre çok ucuz ve hızlı. Bu konuda gerekli şartların oluşturularak hayata geçirilmesi gerekiyor. Tabi orada kullanılan gemilerin maliyeti deniz taşımacılığında kullanılan gemilerden yüksek. Özel alçak tabanlı gemiler bunlar. O açıdan değerlendirdiğimiz zaman uzun vadede daha karlı hale gelmiş olacağız. Bu konuda hem sektörümüzün hem de devletimizin birlikte çalışarak ülkemizin faydasına olacak bu tür bir çalışmayı hayata geçirmesinde son derece fayda görüyorum” ifadesini kullandı.
Makale OCAK - ŞUBAT 53
Deniz Ticareti
Akdeniz ve Karadeniz’in yükünü Arkas Line taşıyor
54 OCAK - ŞUBAT
AKDENİZ, Karadeniz ve Batı Afrika’da düzenli gemi seferleri ile konteyner taşıması yapan Arkas Line, feeder taşıması yapan alt şirketi EMES Feedering ile birlikte 2014 yılında 1 milyon TEU’dan fazla yük taşıdı. 1996 yılında kurulan Arkas Line, Arkas’ın yurtdışındaki ofis yapılanması ve konteyner gemi filosunun gücüyle pazar payını her geçen yıl artırıyor. 2013 yılında 770.490 TEU yük taşıyan şirketin iş hacmi yüzde 30 oranında büyüyerek, ilk defa 2014 yılında bir yıllık taşıma hacmi 1 milyon TEU’yu geçti. Dünya devleri arasında Akdeniz’de söz sahibi bir Türk armatör Arkas Line Dünya çapında denizcilik sektörü piyasa araştırma kuruluşları olan Dynamar ve Alphaliner’ın analizleriyle; işletilen gemi sayısı ve toplam taşıma kapasitesi baz alınarak açıkladığı dünya konteyner hat taşımacıları ligi sıralamasında geçen yıla kıyasla 7 sıra yükselerek ilk 100 içinde 27. sırada yer alıyor.
35 tanesi kendine ait olmak üzere 39 konteyner gemisi çalıştıran Arkas Line’nın taşıma kapasitesi 54.396 TEU. Akdeniz, Karadeniz ve Batı Afrika’da yaptığı hat taşımalarına ek olarak merkezi İtalya’da bulunan EMES Feedering şirketi ile feeder taşımaları da yapıyor. 24 hat işleten Arkas Line, EMES Feedering ile birlikte toplam 67 limana servis veriyor. Batı Afrika’ya yük taşıyor Arkas Line, ticaretin var olduğu ve geliştiği her noktaya düzenli servis koyarak yeni pazarlara girip müşterilerinin taşıma ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Akdeniz ve Karadeniz’in tüm konteyner limanlarını kapsayan servis ağına bu amaçla 2013 yılında Batı Afrika’yı ekledi. Batı Afrika Servisi kapsamında kendi gemileriyle Senegal, Gana, Nijerya, Fil Dişi ve Ekvator Ginesi limanlarına yük taşıması yapıyor.
İhracatın yükü denizyoluyla taşındı
Türkiye’nin 2014 yılı ihracatının yaklaşık yüzde 55’i denizyolu ile gerçekleştirildi. İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan derlemelere göre, Türkiye’nin 2014 yılındaki ihracatı 157 milyar 715 milyon 40 bin dolar, ithalatı ise 242 milyar 223 milyon 959 bin dolar oldu. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamına ulaşılan 2014
yılında, dış ticaretin büyük bölümü deniz ulaşım araçlarıyla yapıldı. Denizyolu ile yapılan ihracatın toplam ihracattaki payı yüzde 54,7 olarak gerçekleşti. Karayolu İkinci Sırada Dış ticarette denizyolundan sonra en çok karayolu kullanıldı. İhracatın yüzde 35’i karayoluyla, yüzde 8,9’u havayoluyla, yüzde 0,5’i demiryoluyla ve yüzde 0,6’sı
diğer yollarla sağlandı. Söz konusu dönemde, ithalatta karayolunun payı yüzde 15,4, havayolunun payı yüzde 10,1, demiryolunun payı ise yüzde 0,5 olarak belirlendi. Demiryolu, karayolu ve havayoluyla yapılan ithalatta bir önceki yıla göre düşüş görülürken, denizyolunun ithalattaki payı 2,7 puan artışla yüzde 58,3 oldu.
TÜRKLİM’de görevi devreden Başkan Kaan Gürgenç, “DTO’da alınan kararlar ne hikmetse hep armatörler lehine çıkıyor. Kendi navlunları için hiç gündeme dahi gelmesini istemedikleri durumları, limanlarımız için uygulayabiliyorlar” dedi. Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) 15. Olağan Genel Kurulu sonrası yeni yönetimini seçti. 10 yıldır görevde olan Kaan Gürgenç, yerini Mustafa Selçuk’a bıraktı. TÜRKLİM üyelerinden POLİPORT Limanı Genel Müdürü Fırat Yemeniciler’in derneğimizin DTO ile ilişkileri niye kopuk? Onların yaptırım gücünden yararlanmak adına, iyi ilişkiler kurmalı ve ilişkilerimizi pekiştirmeliyiz yönündeki eleştiriyi yanıtlayan TÜRKLİM’in önceki Başkanı Kaan Gürgenç, şu açıklamayı yaptı: DTO ile bağlantımız çok daha öncelerde, ilk KDV talimatının çıkarılması sırasında koptu. Her ne kadar DTO’nun üyesi olsam da, doğal olarak temsil ettiğim derneğin çıkarlarını korumalıydım ve onu yaptım. Karar da bizim isteğimiz doğrultusunda değişti, işte orada DTO ile iyi ilişkiler de bitti.
YENİ YÖNETİM LİMANCILIĞI SİYASİ ERKE İYİ ANLATMALI Başkan Kaan Gürgenç, yeni seçilen yönetim kuruluna da, düşündüklerini çekinmeden dile getirme tavsiyesinde bulunarak, “Yeni dönem rüzgarların daha sert estiği bir bölüm olacak. Öncelikle limancılar çok para kazanıyor’ algısını yıkmalısınız. Küçücük limanlar bile el değiştirirken, astronomik bedeller talep edebiliyor. Limancı, 7 kocası olan; arkalarındaki hinterlanda sıkı sıkıya bağlı kalması gereken ve en az önündeki 5 yıl sonrasını görebilme yeteneğine sahip kişidir. Bizim çok kazandığımızı düşünüyorlar. Lütfen, farklı
farklı partilere gidin, bu ön yargıyı çürütecek şekilde tanıtın kendinizi. Yeni yönetimin en önemli görevi, liman olgusunu siyasi erke çok iyi anlatmaktır” dedi ve sözlerini “10 yıl bitti, ben kaçtım görüşürüz” diye tamamladı. Tek liste ile girilen seçimlerin ardından TÜRKLİM’in yeni yönetimi de şu isimlerden oluştu: Mustafa Selçuk (BAŞKAN), (Solventaş) Efe Hatay (YILPORT) Özgür Soy (KUMPORT), Turgay Gül (MARPORT), İbrahim Dölen (BORUSAN), Aydın Erdemir (TOROS TARIM) İ. Hakkı Taş (MİP-MERSİN), Aziz Güngör (EGEPORT), Bülent Çakın (EGE GÜBRE)
Boğazlardan geçen gemi sayısı azaldı ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre, geçen yıl İstanbul Boğazı’ndan 38 bin 155, Çanakkale Boğazı’ndan ise 36 bin 589 gemi geçti. 2014’te boğazlardan geçen gemilerin toplam grostonu 1 milyar 118 milyon 951 bin 985 olarak belirlendi. Gemilerden 36 bin 425’i kılavuz alırken, 73 bin 914’ü seyir planı verdi. Gemilerden 43 bin 931’inin limanlara uğramadığı, 8 bin 567’sinin ise 200 metreden büyük olduğu kaydedildi. Geçiş yapan gemilerden 15 bin 94’ünün tanker olduğu, bunların 162’sinin boğazlardaki seyrini yedekli tamamladığı bildirildi. Bir önceki yıl İstanbul Boğazı’nı 46 bin 532, Çanakkale Boğazı’nı da 43 bin 889 gemi geçiş için kullanmıştı.
Limanlar
TÜRKLİM yeni yönetimini seçti
OCAK - ŞUBAT 55
Karayolu taşımacılığı ve yarınlarımız Dr. Pervin ERSOY Öğretim Görevlisi
Makale
B
56 OCAK - ŞUBAT
ugünü yaşarken yarınımızı ne kadar düşünüyoruz, elimizden geleni gerçekten yapıyor muyuz? Birey olarak sorumluluklarımızın ne kadar farkındayız? Kaynaklarımızı ne kadar verimli ve tasarruflu kullanıyoruz? Evlerimizde, ofislerimizde bulunduğumuz her ortamda gerekli farkındalığa sahip miyiz? Ne kadar sahibiz? Bizlerin yönettiği firmalar (yani biz yöneticiler) ne kadar sahip? Hepimiz birey olarak neyin nasıl ve ne şekilde olması gerektiğini gayet iyi biliyoruz, ancak ne kadar uygulayabiliyoruz ya da uygulamak istiyor muyuz? Bunu sormalıyız öncelikle kendimize… Bugün çevreci olmak, faaliyetleri sürdürülebilir kılmak ve çevreye sorumlu davranmak hepimizin bahsettiği konular arasındadır. Sıklıkla kullandığımız bu kelimeleri kullanıldığımız gibi uygulayabiliyor muyuz? Öncelikle kullandığımız bu kelimelerin bizlere ne ifade ettiğinden başlayalım. Yeşil lojistik, sürdürülebilirlik ve çevreci olmak… Bu kelimeleri doğrudan birbirinden ayırmak çok doğru bir yaklaşım olmaz. Hatta ayırmak yerine birleştirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Sürdürülebilirliğin temel
çerçeve olduğunu düşünürsek çevreci yaklaşımlar ve yeşil lojistik (yeşil paketleme, yeşil depolama, yeşil taşımacılık) sürdürülebilirliğin alt kümeleri olarak adlandırılabilir. Yeşil lojistik faaliyetlerinin temel amacı, gerçekleştirilen tüm faaliyetlerde çevreye en az zarar vermek, çevreci (doğaya dost) ürünler kullanmak, karbondioksit, karbon monoksit, vb. doğaya zararlı gazların salınımını azaltmak kısacası çevrenin korunmasına yardım etmektir. Yeşil lojistiğin temelinde doğaya daha az zarar vermek ve çevreyi korumak yatmaktadır. Bu durumu lojistik firmaları açısından incelediğimizde doğaya salınan zararlı gazlar yani karbondioksit, metan gazı, azot oksit, F gazları olarak tanımlanan fluorlü gazlardır. Bu gazlar doğayı olumsuz yönde etkileyerek küresel ısınmaya neden olmaktadır. Karbon salınımını ve yeşil lojistiği, bu sorunun en önemli etkeni olan karayolu taşımacılığı yapan firmalar açısından inceleyelim… Firmalar çevreyi ve geleceğimizi ne kadar düşünüyorlar… Ticari faaliyetlerin serbestleşmesiyle günden güne mal transferi hızlanmış, bu duruma bağlı talepler atmış ve talebe bağlı olarak da
ürün transferleri artmıştır. Günümüzde bir ülkede üretilen malların neredeyse tamamına yakını farklı ülkelere taşınmaktadır. Bu durum da taşımacılık faaliyetlerini arttırmaktadır. Taşımacılık faaliyetlerinin artması doğaya salınan karbon, metan ve diğer gazların miktarını arttırmakta, bu durum da çevre ve doğa kirliliğini beraberinde getirmektedir. Kaynaklarımızın sınırlı olması faaliyetlerin artması tamda bu noktada firmaların ve özelinde taşımacılık sektörünün sorumluluklarını beraberinde getirmektedir. Firmalar açısından buna yeşil lojistik diyebiliriz, sürdürülebilirlik diyebiliriz ya da kurumsal sosyal sorumluluk da diyebiliriz. Hepsi firmaların çevreye, doğaya ve bizlere daha iyi bir yaşam (daha kaliteli bir yaşam) sunmak adına yaptıkları çalışmalar ve faaliyetler bütünüdür. Nedir peki bunlar ve firmalara, bizlere ve doğaya ne kazandırır? Kurumsal farkındalık diyebileceğimiz bu faaliyetler firmaların, bizleri ve üzerinde yaşadığımız yer kürenin geleceğini düşünerek yaptıkları tüm faaliyetler olarak tanımlanabilir. Bu faaliyetlerin içine yeşili (doğayı çevreyi), havayı (daha az kar-
Ekol Lojistik’in temel felsefesi ise sürdürülebilirlik diyebiliriz. “Daha iyi bir dünya için Lojistik” sloganı ile faaliyetlerini sürdüren firma yeşil lojistik faaliyetlerine oldukça önem vermekte ve faaliyetlerini bu amaç doğrultusunda şekillendirmektedir. Yeşile ve çevreye verdiği önemi yaptığı uygulamalarla gösteren firma “FIATA 2014 Dünya Kongresi”nde bir ilke imza atarak dünyada “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni alan ilk şirket olmuştur. FIATA 2014 Dünya Kongresi’nin aynı zamanda ana sponsorluğunu üstlenen Ekol, sürdürülebilir hizmet anlayışını benimseyerek yürüttüğü faaliyetlerinin başarısını tescillemiş oldu. Ekol, UTİKAD ve Bureau Veritas işbirliği ile dünyada öncü olarak ilk kez Türkiye’de geliştirilen “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni alan ilk şirket olmuştur. Hem yeşile hem de doğaya verdiği önemi karbon salınımı değerlerini müşterileriyle paylaşan lojistik firmalarına Maersk, Reysaş, DHL ve Ekol lojistik örnek olarak verilebilir. Maersk, karbon salınım verilerini web sayfasından ilan ederek karbon salınımını ne kadar azalttığını müşterilerine sunmaktadır. Uyguladığı stratejiler sonucunda firma karbon salınımını 2007 yılına göre %34 azaltmıştır. Ekol lojistik de web sayfasından güncel azalttığı karbon salınımını müşterilerine sunmaktadır. Reysaş Lojistik ise karbondioksidin neden
olduğu sera etkisini azaltmak amacıyla güneş enerjisinden yararlanarak elektrik tüketimini azaltmakta ve bu sayede karbondioksit salınımını azaltmaktadır. Firma bu farkındalık ile yeşil lojistik uygulamaları bakımında çeşitli ödüller almış ve almaya devam etmektedir. DHL, “green solution”- yeşil çözümler ve “Gogreen” programıyla sera gazı emisyonlarının optimize edilmesi ve dengelenmesi için ihtiyaç duyulan süreçlerin planlanmasını sağlar. Firma, müşterilerine yeşil çözümler sunmakta ayrıca tam şeffaflık politikasıyla web sayfasında doğayı korumak adına yaptığı faaliyetleri ayrıntılı bir şekilde raporlamaktadır. DHL ayrıca karbon salınımı ve karbon ayak izi (Carbon Footprint) uygulamaları ile gerçek ölçüm değerlerini müşterileri ile paylaşmaktadır (Karbon Ayak izi birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür). Şirket, lojistik alanında çevreye en fazla zarar veren karbondioksit gazı salınımı olmasına rağmen yeşil lojistik çerçevesinde metan ve azot oksit gibi diğer sera gazlarının (SG) salınımı hakkında da raporlar vermektedir. Firma ayrıca enerji kaynaklarının verimli kullanılması amacıyla alternatif enerji kaynaklarından yararlanmaktadır. Bu sayede elektrik ihtiyacının %60’tan fazlasını yenilenebilir kaynaklardan elde et-
Makale
bon salınımı), suyu (iyi atık yönetimi), enerjiyi (elektrikli araçlar kullanma) verimli ve etkili kullanma stratejileri yer almaktadır. Bugün hemen hemen her firma kendisini farklılaştırmak ve çevreye karşı olan sorumluluğunu vurgulamak amacıyla bir stratejiyi benimsemekte ve bu amaçla yaptığı faaliyetleri paydaşları ile paylaşmaktadır. Peki karayolu taşımacılığı yapan firmalar bu durumun ne kadar farkındalar? Bilindiği gibi doğaya en fazla karbon salınımına neden olan sektör lojistik sektörü ve özelinde karayolu taşımacılık (ton/yük bazında) sektörüdür. Firmalar bu amaçla gerek dünyada uygulanan belli kurallar gerekse de ülkemizde uygulanmaya başlanan ve günden güne arttırılacak kurallar ve yaptırımlar nedeniyle stratejilerine çevreci çözümleri eklemek durumundadır. İlk etapta buna devlet yaptırımı denecek olsa da, bir sonraki aşamada amaç diğer firmalardan bir şekilde farklılaşabilmek ve müşteri gözünde iyi bir yerde konumlanabilme isteği olacaktır. Bu amaçla faaliyetlerinde çevreci çözümler sunan, doğayı ve çevreyi korumaya çalışan firmalar ve onların yapmış oldukları örnek uygulamalar bulunmaktadır. İlk etapta örnek olacağını düşündüğüm birkaç yeşil lojistik uygulamasını firma isimleriyle birlikte paylaşmanın yanlış olmayacağı aksine örnek olacağı düşüncesindeyim. Öncelikli olarak sürdürülebilirlikten bahsedebiliriz. Sürdürülebilirlik açısından örnek olacak firmalara bakacak olursak Ekol Lojistik ve Alışan Lojistik uygulamaları sürdürülebilirlik adına önemlidir. Alışan Lojistik, sürdürülebilir yaşama ve yeşil lojistik uygulamalarına verdiği değeri eFiorino Combi ideal şehir içi elektrikli araç yatırımıyla göstermiştir. Firma bu sayede sadece elektrikli araç sayesinde 1 yılda karbon salınımını 5,76 ton azaltmayı hedeflemektedir. Bu sayede firma daha temiz ve daha yeşil bir çevre için üzerine düşen sorumluluğun bilinciyle çalışmalarına devam etmektedir.
OCAK - ŞUBAT 57
Makale 58 OCAK - ŞUBAT
mektedir ve bu sayede 2012 yılında %42 oranında yenilenebilir enerjiden yararlanan firma bu oranı 2014 yılında % 60’ın üzerine çıkarmayı başarmıştır. Yeşil lojistik ve sürdürülebilirlik açısından uluslararası kabul görmüş standartlar (ISO: Uluslararası Standartlar Örgütü) çerçevesinde belirli standartları benimseyen ve uygulayan firmalar bulunmaktadır. Çevreci standartların temel amacı; ürünün hammaddeden mamul haline gelip müşterilere sunulmasına kadar geçen süreçte çevreye ve doğaya minimum zarar vererek üretilmesini sağlamaktır. Barsan Lojistik ve Omsan Lojistik doğal kaynak kullanımının azaltılması, toprağa, suya ve havaya verilen zararların minimum düzeye indirilmesini amaçlayan firma ISO 14001-Çevre Yönetim Sistemi Belgesi- kapsamındaki denetimleri başarıyla sonuçlandırmış ve “ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi”ni almıştır. Çevre Yönetim Sistemini tüm karar ve uygulamalarında bir yaşam felsefesi olarak benimsemiş olan OMSAN, sektöründe çevresel bilincin oluşturulmasında öncü olmayı, küresel kaynakları korumayı ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmayı hedeflemektedir. Bu düşünceyle; çevre yönetimini işinin ayrılmaz bir parçası olarak görüp, tüm faaliyetlerinde çevre dostu malzemeler kullanmayı, çalışanlarını “Yeşil Tüketici”ler haline getirmek için özendirici ve destekleyici politikalar izlemeyi, mevcut ve yeni yatırımları ile uygulamalarını iyileştirerek çevresel etkiyi en aza indirgemeyi, faaliyetlerini ilgilendiren konularda sektörel ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyi, etik kurallara ve ulusal-uluslararası mevzuatlara uymayı ilkeleri olarak benimsemektedir. Diğer bir uygulama ise firmaların doğaya verdikleri zararı onarmaya çalıştığı uygulamalardır. En önemlisi çevrenin tekrar yeşillendirilmesi durumudur. Borusan Lojistik de yeşil lojistik faaliyetlerine verdiği önemi “kafayı yeşile fena taktık” sloganı ile duyurmaktadır. Bu amaçla firmanın hedefi 2015 yıl
sonuna kadar 1 milyondan fazla ağaç dikmektir. 1991 yılında başlattığı bu kampanya çerçevesinde Borusan Lojistik öncelikle her yıl her çalışanı için 7 ağaç dikmekte, ayrıca çalışanların her birinin doğum günü, yeni doğan bebeklerini ve evlilik törenleri de birer ağaç ile kutlamaktadır. Firma bu aşamada müşterilerini de unutmamış ve müşterilerinin de kampanyaya dolaylı olarak katılımını sağlamıştır. Bu amaçla Borusan Lojistik gerçekleştirilen her 10 taşıma ve her 10 konteyner elleçlemesi için de birer ağaç dikmektedir. Böylelikle Borusan Lojistik, çalışanlarının, iş ortaklarının ve tedarikçilerinin de çevreye katkısına hizmet etmeye çalışmaktadır. Firmanın asıl amacı çevreye verdiği zararı diktiği ağaçlarla azaltmaya çalışmaktadır. Yeşil lojistik demişken yeşil lojistiği iyi uygulayan ve bu uygulamalar sonucu yeşil lojistik ödülünü kazanan firmaları da unutmamak gerekir. Dünyanın en büyük tedarik zincir yönetimi şirketlerinden biri olan CEVA, 2014 Asya Uluslararası Taşımacılık ve Tedarik Zinciri Ödülleri’nde (AUTTZÖ) “En İyi Yeşil Lojistik Şirketi” ödülünü almıştır. Hizmet kalitesinde istikrar, yenilikçilik, müşteri ilişkileri yönetimi ve güvenilirlik kriterleri göz önüne alınarak verilen ödüllerde CEVA “En İyi 3PL” ve “En İyi Yeşil Lojistik” Şirketi kategorisinde ödül almıştır. Bu ödül, CEVA’nın müşterilerine daha yeşil tedarik zinciri çözümleri sağlama konusundaki çabalarını tanıyan sektör tarafından verildiği için çok değerlidir. Firma sürdürülebilirliğe verdiği önem ve israfı azaltma politikaları ile elde ettiği karı müşterileriyle paylaşma yoluna giderek hem müşteri gözündeki değerini farklılaştırıyor hem de yarınlarımızın korunmasına destek oluyor. Diğer önemli bir ödülün sahibi ise UPS dir. Lojistik sektörünün küresel liderlerinden UPS, taşımacılık faaliyetlerinin çevresel performansını artırmak amacıyla çalışan Green Freight Europe (GFE) programının ‘ilk yaprak’ ödülünü alan şirkettir.
YEŞİL LOJİSTİK BİLİNCİ VE DUYARLILIĞI TÜM FİRMALARA KAZANDIRILMALI… Avrupa Birliği’nin taşımacılık ve lojistik sektöründe karbon salınımının azaltılmasına yönelik hedefleri ve bu hedefler kapsamında yapılan özel teşvikler ile 1990 lı yıllara oranla sera gazı salınımını en az %20 oranında azaltılması hedeflenmektedir. Bu amaç ve politika ile faaliyetlerini sürdüren birlik ülkelere çeşitli kısıtlamalar ve şartlar getirilmektedir. Ülkemiz taşımacılık firmalarını da doğrudan etkileyecek bu şartlar; ağır vasıtaların yakıt tüketimi ve karbondioksit emisyonunu sınırlandırmalarını belli standartların sağlanmaması durumunda faaliyetlerinin durdurulması gibi ağır yaptırımları olacaktır. Amaç karbon salınımını çeşitli kısıtlama, ek vergiler ve sertifikalar ile kontrol altına almaktır. Bu aşamada firmalara bazı zorlayıcı kurallar getirilmektedir. Bu durumda ülkemizdeki firmaların gerekli standartları sağlayamamaları durumunda AB ülkelerine girişleri engellenecektir. Bu durum hem firma bazında hem de ülke bazında ticari faaliyetlerimizi etkileyecektir. Ticari faaliyetlerdeki aksama ve engellemeler ülke ihracatını ve paralelinde ekonomimizi olumsuz yönde etkileyecektir. Uygulamaların gittikçe zorlayıcı olduğu günümüz taşımacılık sektöründe firmalar ulusal ve uluslararası arenada faaliyetlerine devam etmek istiyorlarsa çevreci çözümleri ve çevreci yaklaşımları yani yeşil lojistiği firma stratejilerine dahil etmelidirler. Firmaların gelecekte de var olmaları ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Çevreci olmak her ne kadar firmalara ekstra maliyet getirecek olsa da (araç, ekipman yenileme, sistem entegrasyonu vb.) uzun vadede tüm faaliyetlerini etkileyeceğinden firmalar belli maliyetlere katlanarak süreçlerinin her aşamasına çevre dostu uygulamaları eklemelidirler. * İstatistiksel bilgiler için firmaların ve UND’nin resmi internet sayfalarından yararlanılmıştır.
“Hurda desteği ile istihdam iki katına çıkar” yenilemek üzere gemilerini hurdaya verdiklerinde hurda değeri oranında devlet desteği sağlanacağını açıkladı. Gemi İnşa Sanayicileri Derneği (GİSBİR) Başkanı Murat Kıran’a göre uzun yıllardır çıkması için çalıştıkları bu karar, Türk denizciliğini önümüzdeki 25 yıl boyunca Akdeniz ve Karadeniz’de uçuracak. Kıran, “2 bin ila 12 bin DWT kapasiteye sahip kuru yük gemileri yaşlandığından armatörler sıkıntı çekiyordu. Akdeniz ve Karadeniz’de bütün kosterler yaşlı. Eğer Türkiye böyle bir atılım yaparsa bu havzada önümüzdeki 25 yıl boyunca hem navlun belirleyen hem de ana taşıyıcı konumuna yükseliriz” dedi. SEKTÖR DERİN NEFES ALACAK Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği Başkanı Adem Şimşek de sektörün uzun süredir beklediği bu kararla rahat nefes aldıklarını
Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran
söyledi. “Koster filosu değişmeli. Aliağa’daki şirketler bu sürece hazır” diyen Şimşek, hurda desteğinin istihdama katkısının da büyük boyutlarda olacağını ifade etti. Çelik, şu anda bin 500 kişinin çalıştığı Aliağa’da hurda teşvik sisteminin başlamasıyla istihdamın 2 bin 200’leri aşacağını vurguladı.
Gemi ve yat ihracatı ocak ayında kan kaybetti
GEMİ ve yat ihracatı, ocak ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 19,3’lük düşüşle 43 milyon 976 bin dolara geriledi. Ocak ayı sektör ihracatının yüzde 78,70’i İskandinav ülkelerinden Norveç’e gerçekleştirildi. Geçen yılı 1,3 milyar dolara yakın ihracat ile kapatan gemi ve yat sektörü, yeni yıla kayıpla başladı. Sektör ihracatı,
ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 19,3 azalarak 43 milyon 976 bin dolara geriledi. Ocak ayı sektör ihracatının yüzde 78,70’i (34 milyon 608 bin dolar) İskandinav ülkelerinden Norveç’e gerçekleştirildi. İhracattan İstanbul yüzde 71,92, Yalova ise yüzde 21,24 pay aldı. Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarından
derlenen bilgilere göre, 2014’ün ocak ayında 54 milyon 471 bin dolar olan sektör dış satımı, bu yılın aynı ayında yüzde 19,3’lük düşüşle 43 milyon 976 bin dolara indi. Sektör dış satımının dörtte üçüne yakınını karşılayan İstanbul’un 2014 yılı ocak ayında 40 milyon 324 bin dolar olan ihracatı, bu yılın aynı ayında yüzde 21,57’lik azalışla 31 milyon 628 bin dolara düştü. İstanbul, Türkiye’nin toplam gemi ve yat ihracatından yüzde 71,92 pay aldı. İstanbul’a yakın gelecekte rakip olacağı belirtilen Yalova’nın, Ocak 2014’te 9 milyon 533 bin doları gören ihracatı ise bu yılın aynı ayında yüzde 1,99’luk düşüşle 9 milyon 343 bin dolara geriledi. Yalova’nın sektörün toplam ihracatından aldığı pay ise yüzde 21,24 olarak gerçekleşti. Gemi ve yat sektörünü sırtlayan bu iki il, Türkiye’nin toplam gemi ve yat ihracatının da yüzde 93,16’sına (40 milyon 971 bin dolar) imza attı.
Gemi İnşa
KOSTER filosunu yenileme desteği sektörde olumlu karşılandı. Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran, bu teşvikle tersanelerdeki istihdamın da iki kat artarak 40 binlere ulaşacağını açıkladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı koster filosunu yenileme desteği gemicileri coşturdu. İlk etapta yaş ortalaması 24.5 olan 269 geminin 100’ü yenilenecek. Uygulamanın 1 milyar dolarlık sipariş getirmesi bekleniyor. Denizcilik sektörü dört yıldır birebir görüşmelerle elde etmeye çalıştığı hurda desteğini nihayet koparmayı başardı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı destek paketinden Türk denizciliğini Karadeniz ve Akdeniz’de uzun yıllar liderliğe oturtacak koster filosunun yenilenmesini sağlayacak karar çıktı. Başbakan, ‘denizciliğin KOBİ’leri’ diye tabir ettiği koster işletmecilerine, filoyu
OCAK - ŞUBAT 59
Savunma Sanayi
TSK’nın ilk uçak gemisi 2019’da Akdeniz’de
60 OCAK - ŞUBAT
S
on düzenlenen MGK’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da onayı ile Milli Uçak Gemimiz ile ilgili stratejik kararlar alındı. MGK’da, kıtalararasında asgari bir tabur büyüklüğündeki bir kuvveti ana üs desteği gerektirmeksizin, kendi lojistik desteği ile kriz bölgesine intikal ettirebilecek Milli Uçak Gemimiz ile ilgili stratejik kararlar alındı. Milli Uçak Gemimiz TSK envanterine 2019 yılında girecek. Ege, Karadeniz ve Akdeniz harekât alanlarında ve gerektiğinde Hint Okyanusu ile Atlantik Okyanusu’nda kullanılabilecek. “Havuzlu Çıkarma Gemisi – LPD” projesine uçak gemisi ayarı verildi Türkiye’de inşa edilecek LPD gemisine 12 derece eğime sahip kalkış rampası (Ski jump) konulması kararlaştırıldı. Ski Jump isimli rampa, savaş uçakların kalkış mesafesini yarı yarıya kısaltacak. Türkiye’nin satın alacağı yeni nesil savaş uçakları F-35’lerden bir bölümü Milli Uçak gemimizde konuşlanacak. Havuzlu çıkarma gemisi, gerektiğinde bünyesindeki tam teşekküllü hastane ile doğal afet bölgelerinde de kullanılabilecek. Akdeniz ısınıyor Milli uçak gemimiz bağlamında,
Deniz kuvvetlerinin yapacağı sıçramayı düşünelim… Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostancıoğlu, “Doğu Akdeniz’de Yunan veya İsrail savaş gemilerinin karşı karşıya gelmesi durumunda hangi bağlantı kurallarının uygulanacağı” sorusu üzerine şöyle konuştu: “Angajman kuralları Genelkurmay Başkanlığı’na, Genelkurmay da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilmiş durumda. Biz bu konuda herhangi bir durumla karşılaştığımız takdirde verilen angajman kuralları çerçevesinde hareket edeceğiz. Deniz Kuvvetleri unsurlarımız, Akdeniz’de durumsal farkındalık faaliyetlerini sürdürmeye devam edecek.” 15-16-17’inci yüzyıllarda Akdeniz’i Türk gölüne çeviren bir milletin torunlarıyız. Bugünlerde Türk Donanması’nın, Afrika’yı dolaşmasından, Ümit Burnu’ndan 100 yıl sonra yeniden geçmesinden gurur duyuyoruz. Önümüzdeki yıllarda ilk uçak gemimizi denizlere indirme hazırlıkları yapıyoruz. Üç tarafımız deniz, bir kruvazör gemimiz yok. Paramız mı yok? Hayır. Gücümüz mü yok? Hayır. Teknik imkânımız mı yok? Hayır. Nerede bir eksikliğimiz var? Koordinasyon konusunda. Yani kurumlararası işbirliği eksikliğimiz. Peki, 21’inci yüzyılın turizm potansiyeliyle dünyanın
önde gelen ülkelerinden birisi olan, üç tarafı denizlerle çevrili Anadolu topraklarının sahibi olarak, denizlerde neden cirit atmaya çok yakın duruyoruz. İtalyan ve Yunan dev yolcu gemileri arka arkaya limanlarımıza girip çıkarken, Yeni Türkiye gelişmelere elbette sesiz kalamaz. Yılbaşına yaklaşırken gazetelerimizi kaplayan turizm paketleri dikkatinizi çekmiştir. Programlarının büyük bölümünün dev gemilerle yapılan Akdeniz turları olduğu gözden kaçmıyordu. Önceki haftalarda Akdeniz’i son derece profesyonelce kullanan 40 bin yolcu taşıyabilen 12 lüks gemi sahibi İtalyan MSC şirketinin ilginç bir yatırımı vardı. MSC, Rönesans Programı çerçevesinde gemilerini tek tek tam ortasından keserek büyütmeye başladı. İlk olarak dev bir Cruise (Tatil gemisi) gemisine 24 metrelik yeni bir parça ekledi. Gemiye 262 kabin kazandırdı. Firmanın CEO’su 2020 yılına kadar da filolarına 7 yeni CRUISE gemi ve parça ekleyerek gemi hacmini büyütmeyi planlarken “Hedefimiz, Türkiye limanlarını daha çok kullanmak, daha çok Türkiye vatandaşını Akdeniz, Amerika ve Hint Okyanusuna sokmaktır” dedi.
Makale OCAK - ŞUBAT 61
Mos Marine Genel Müdürü Suat Yiğit
Çubuklu’dan Kosta Rika’ya balıkçılık sevdası Beykoz Çubuklu’da sahil kenarında çocukluğunu geçiren Mos Marine Genel Müdürü Yiğit, çocuklukta yaşadığı deneyimlerin kendisini denize bağladığını ve hayatının her döneminde denizle iç içe yaşadığını belirtti.
Hobi
B
62 OCAK - ŞUBAT
alık tutma sevgisinin çocukluk yıllarına dayandığını belirten Mos Marine Genel Müdürü Suat Yiğit, o dönemlerde vaktini akşama kadar denizde geçirdiğini anlatan Yiğit, “Hem iyi vakit geçirirdim, hem de çıkardığımız balıkları yer, artanları da satar harçlığımızı çıkarırdık. Denize ve balığa olan tutkum o dönemden başladı ve hala devam ediyor. Balık tutmak deyince akan sular duruyor. Daha sonra bu aktiviteler devam etti. Ufak balıklarla başladım. O yetmedi, Türkiye sularında daha büyük balıkların peşine düştüm.Adrasan’da balık avı turlarına katılıyorum son 10 senedir. Ama bu balık tutma işinde şöyle enteresan bir duygu var: büyük balık yakaladıkça, daha büyük yakalamak için içinizde büyük bir istek ortaya çıkıyor. Baktım bizim sulardaki balıkların büyüklüğü bana yetmiyor, 3 sene önce Panama’ya gittim. Panama’da orkinoslar, büyük balıklar yakaladık. Bu yıl da Namık Vatansever ve Uğur Kap adlı arkadaşlarımla beraber Kosta Rika’ya gittik. Kosta Rika’da 5 günde her biri 50 kilogramın üstünde 42 yelken balığı, 8 tane de dorado balığı yakaladık” şeklinde konuştu. Kosta Rika’da balık yakalama konusunda çok şey öğrendiklerini kaydeden Yiğit, “ Orada bize eşlik eden ekiptekilerden çok etkilendik. Balık yakalamayı sanat haline çevirmişler. Balık yakalayacakları yemleri bir gün önceden adeta ameliyat ediyorlar. İç organlarını çıkarıyor, yıkıyor, dikiyorlar. Kurşunlar bağlıyor, teknede hazırlıklar yapıyorlar. Onları görünce dedim biz balık avlamak için hiçbir şey yapmıyormuşuz. Onların denediği bütün o aletleri satın aldık. Nisan-Mayıs ayında, kılıç balığı avı başladığında, o taktiklerle en çok balık avlayan ekip biz olacağız” ifadelerini kullandı. Balık yakalamanın nirvanasının büyük beyaz köpekbalığı olduğunu söyleyen Yiğit, “Ancak bütün balıkçıların hayali yelken balığı ve kılıç balığı yakalamaktır. Bana göre en zevklisi, oltanın ucunda en çok mücadele etmeniz gereken ve keyif veren kesinlikle orkinostur. Gökçeada’da 140 kiloluk bir orkinosu 3 saatte tekneye
Önce Panama’ya şimdi de Kosta Rika’ya gittiğini belirten Suat Yiğit, bundan sonraki planları arasında Florida, Brezilya ve Afrika olduğunu söyledi. Yiğit, “Bundan sonra planlarım arasında her sene bir hafta dünyanın bir bölgesine gidip bu şekilde avlanacağım. Namık Vatansever dostumla bir hayalimiz daha var. Emekli
olduğumuzda bir yelkenli alıp dünya turuna çıkacağız. Hazırlıklarımız bu yönde. Bir yılda bitirilebilecek bir macera olacak. Şuanda hayal aşamasında ama gerçekleştirmek için kendimizi hazırlıyoruz. Bunun iyi bir belgesel olacağını düşünüyorum. Bu konuda bir medya sponsoru arıyoruz. Sponsorun göndereceği kişiyle tüm dünyayı dolaşıp kayıt altına alarak bunu yayınlatabiliriz. Bu hem bizim için bir arşiv olur hem de yayınlayan kanal için artı değer olur” şeklinde konuştu.
Makale
alabildik. Balık yakalama işi biraz kısmet işidir. Ben bu işi seviyorum ve yapabildiğim sürece yapmaya devam edeceğim” dedi.
OCAK - ŞUBAT 63
OCAK-ŞUBAT • | 79 |
7 DENİZ
EYLÜL-EKİM • | 63 |
7 DENİZ