HANGİ ÜLKEDE
NASIL
DAVRANMALI
SANAYI
LIFE
OKAY TEMİZ’LE
RİTİM
BAŞLIYOR
+
TÜBİTAK’TAN
KOBİ DESTEKLERİ
Yıl:1 Sayı:1 EYLÜL 2013
YENİ YENİ
KENDİ İCATLARIYLA
ÖLDÜLER ÖNCE BİLİM KURGU
SONRA BULUŞ
iCAT ÇIKARDILAR
TÜRK SANAYİSİNİN MUCİTLERİ
Berma Sutuğ AYDIN
Başıma icat çıkardım oğumuz hatırlarız, çocukken ne zaman ortaya ilginç bir fikir atmaya kalksak, annelerimiz “durup duruken başıma icat çıkarma” derdi. Benim sorunum da aynısı. Bir kadın girişimci olarak fikir üretmeden başıma icat çıkartmadan duramıyorum. Acaba ne yaptı diyenler için açıklıyorum. Dergi yaptım. Kimin için. Sanayiciler ve işadamları için. Uzun zamandır organize sanayi bölgelerindeki işletmelerle birlikte çalışmalar gerçekleştiren, sektörleri yakından takip eden birisi olarak, bu dergi ile; üretimi, sürdürülebilir rekabeti ve katma değeri ile ekonominin yapı taşlarından sanayicilerimizin ve KOBİ’lerimizin sesi olmaya çalışacağım. Yayın kurulu ve ekibimle birlikte, tarafsız ve özgür görüşlerimizle, mesleki değerler çerçevesinde, iş yaşamına farklı bir bakış açısı katmak amacıyla objektif ve hakkaniyetli bir yayın politikası izleyeceğiz. Bunun yanı sıra, yayıncılığın klişeleşmiş üslubuna takılmadan, işin dışında, yaşama dair neler varsa sizlerle paylaşacağız. İlk sayımızda, durup dururken icat çıkarmış kişileri ve ses getiren buluşları sizlere tanıtmak istedik. Bizleri şimdiden tebrik eden ve başarı dileklerini ileten tüm okuyucu ve dostlarımıza teşekkür ederiz. Saygılarımla,
Ç
Makam odası bulunmayan
tek OSB başkanı
MURAT ÖNAY
RÖPORTAJ
16
20
SANAYI
129 GÜNDE OTOMOBİL DEVRİM’İN BİLİNMEYENLERİ
LIFE İmtiyaz Sahibi (Sorumlu Yazı İşleri Müdürü) Ajna Reklam Adına Berma S. Aydın berma@ajna.com.tr Haber Merkezi Ceren Gümüşbaş dergi@sanayilife.com Reklam Müdürü Zehra Sarıkaya Keşaf zehra@ajna.com.tr Görsel Yönetmen Güngör Yılmaz
RÖPORTAJ Tasarım dünyasının duayeni
YILMAZ ZENGER
OYUN
54
24 GÜNCEL 52 MEKAN 66 SANAT 68 SAĞLIK 74
GO: Hata yapmak serbest ve maliyetsiz
TÜBİTAK destekleri KOBİ’lerin yanında
ARAȘTIRMA
60
+
DOĞUNUN OSB’LERİ ȘANTİYEYE DÖNDÜ Çözüm süreci Yatırımları arttırdı
Beluga’da toplantılarınız deniz lezzetileriyle... Okay Temiz ile müziğin ritmi hiç bitmiyor
Bel Fıtığının tarihi insanlık kadar eski...
Yayın Kurulu Berma S. Aydın, Eray Beceren, Levent Karadağ, Mehmet Emin Barsbey, Serkan Özburun Danışma Kurulu Murat Fırat (Dudullu OSB Bölge Müdürü) Mücahit Sönmez (İmes San. Sit. G.M.) Melih Tunçay (Des San. Sit. G.M.) Yönetim Merkezi AJNA Reklam Tanıtım Basım Yayın ve Ajans Hizmetleri Dudullu Organize Sanayi Bölgesi, DES Ticaret Merkezi No:3/21Ümraniye – İstanbul T: 0216 313 0013 F: 0216 420 2727 www.ajna.com.tr www.sanayilife.com info@ajna.com.tr dergi@sanayilife.com Baskı Yeri Hat Baskı Sanatları Litros Yolu 2. Matbacılar Sitesi A Blok No: ZA 5 Topkapı – İstanbul T: 0212 567 77 66 F: 0212 613 75 96 www.hatbaski.com Ulusal – Türkçe – Aylık Sanayi Life Dergisi, AJNA Reklam tarafından ayda bir yayınlanır. Bu yayındaki tüm yazı ve görsellerin hakkı Sanayi Life Dergisine aittir. İzin alınmak suretiyle kaynak gösterilerek kullanılabilir. Copyright © 2013 Ajna Reklam All rights reserved.
FOTOĞRAF HABER
Dönüşüm
MUHTEŞEM
oldu!
Usta eller bir araya geldi ve ortaya hurdalardan oluşan heykeller çıktı. Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Akdeniz Sanayi Sitesi Kooperatifi işbirliğiyle atık metallerden yapılan heykel sergisinin ikincisi açıldı. Atık Malzeme Heykel Müzesi’nin 2’nci Etap sergisi Akdeniz Sanayi Sitesi Parkı’nda gerçekleşti.
KISA KISA GÜNCEL
World Finance Akbank’ı ‘En İyi Banka’ seçti Uluslararası finans yayınlarından World Finance tarafından düzenlenen, ‘Dünya’nın En İyi Bankaları’ değerlendirmesinin 2013 sonuçları açıklandı. Buna göre Akbank, Dünya’nın En İyi Bankaları 2013 değerlendirmesinde ‘Türkiye’nin En İyi Bankası’ seçildi. Performanslarının bankayı farklı ödül platformlarında önemli başarılara taşıdığını vurgulayan Akbank Genel Müdürü, Hakan Binbaşgil, “2012’de çok başarılı bir dönemi geride bıraktık. 2013’te de bu performansımızı sürdürüyoruz” dedi.
Varlık barışında üçkâğıtçıya dikkat! Maliye Bakanlığı , varlık barışı üçkâğıtçılarına karşı vatandaşları dikkatli olmaya çağırıyor. Maliye yetkilileri, varlık barışından yararlanıp borç para isteyenlere inanılmamasını istedi. Varlık barışı kurnazları genellikle önce vergi dairesine gidiyor, beyanda bulunuyor, beyanda bulunduğuna ilişkin belgeyi alıp, başvurusunun ‘resmi’ olduğunu gösteriyor. Daha sonra da vatandaşı ‘resmi başvurusu’ olduğuna inandırıp borç para istiyorlar diye konuştu.
Perakende sektörü 'savaş' dinlemedi Yükselişini sürdüren perakende sektöründe yılın ilk 7 ayında cirolar yüzde 21 arttı. Temmuz ayında sektör istihdamında ise yaşanan artış yıllık bazda yüzde 9 oldu Temmuz ayında organize perakende sektörünün cirosu yıllık bazda yüzde 17 artarken, istihdamda ise yüzde 9 artış yaşandı. Alışveriş Merkezleri ve Perakendecileri Derneği Başkanı Mehmet Nane’nin açıkladığı verilere göre organize perakende sektörü ciroları, temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 33 arttı. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 08
İSTİHDAMA EN BÜYÜK KATKI TURİZMDEN Türkiye'de son beş yılda ülke genelindeki sigortalı çalışan sayısı artışında yüzde 16.2 ile turizm sektörü ilk sırada yer aldı. Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Ar-Ge biriminden yapılan açıklamaya göre, mayıs ayı verilerine göre Türkiye'de sigortalı çalışan sayısı, son 5 yılda 3.8 milyon artarak 12.3 milyona ulaştı. Bu dönemde,
turizmdeki sigortalı çalışan sayısı da 277 binden 902 bine yükseldi. Ülke genelindeki sigortalı sayısındaki artışın yüzde 16.2'si turizmden kaynaklandı. Sektör bu performansıyla ilk sırada yer alırken, yüzde 12.4'le inşaat ikinci, yüzde 10.9'le perakende üçüncü oldu. İstihdamdaki artışa yiyecek-içecek yüzde 9, konaklama ise yüzde 6 katkı yaptı.
Turkcell'den 'akıllı' rekor Turkcell 2013'ün ikinci çeyreğinde akıllı telefonlar sayesinde yüzde 42 artan mobil internet aboneleriyle tarihinin en yüksek gelirine ulaştı. Turkcell , 2013’ün ikinci çeyreğinde gelirlerini yıllık bazda yüzde 11 arttırarak, 2.86 milyar lira ile tarihinde bir çeyrekte elde ettiği en yüksek gelire ulaştı. Turkcell, bu büyümede, Türkiye ’de yüzde 4 artan ses gelirlerinin yanı sıra akıllı cihaz kullanımının gelişimiyle yüzde 42 artan mobil internet gelirleri ve yüzde 29 büyüyen grup şirketlerinin katkısının etkili olduğunu vurguladı.
KISA KISA GÜNCEL
Türk nakliyeci, İsrail’i keşfetti Türkiye ile Ortadoğu ülkeleri arasındaki en önemli ticaret yolu olan ve iç savaş nedeniyle kullanılamaz hale gelen Suriye güzergahı, Türk nakliyecileri bir hayli zorluyor. İşleri neredeyse durma noktasına gelen nakliyeciler, bu krizi aşabilmek için farklı yollar bulma arayışına girdi. Bazı firmaların, az bilinen bir yol olan İskenderun-Hayfa güzergahını kullanmaya başladığını belirten Financial Times gazetesi, geçen yılın kasım ayından bu yana yaklaşık 2 bin Türk kamyonunun bu yolla yük taşıdığını bildirdi.
Mısır'ın Türkiye'ye maliyeti 300 milyon $ Mısır'daki gerilimin ardından, Suriye'ye dönük olası müdahale ile petrol fiyatları son ayların en yüksek seviyesini görürken, Enerji Bakanı Taner Yıldız, petrol fiyatlarının 113 doları aşmasıyla Türkiye'nin enerji maliyetlerinde 300 milyon dolarlık yük oluştuğunu söyledi. Yıldız, "Ham petrolün varil fiyatı 103 dolardı, şimdi 113 doları geçti. Döviz ile alıp TL ile satıyoruz. Mısır'a uzak deyip geçmeyin. Mısır olayları nedeniyle petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı Türkiye'nin enerji maliyetlerinde 300 milyon dolarlık yük oluştu" dedi.
TÜRK YOĞURTÇU DEVLERİ ÇARESİZ BIRAKTI Amerikan devleri, bir Türk girişimcinin yarattığı yoğurt markası "Chobani" fenomeni karşısında çaresiz kaldı. Tuncelili Hamdi Ulukaya, New York'taki 85 yoğurt fabrikasının arasından sıyrılarak, hızla büyümeye devam ediyor. Bu yıl sonuna kadar 1 milyar dolarlık ciroya ulaşmayı planlayan Ulukaya, yoğurtta aslında oldukça
eski bir tarifi uyguluyor. Meyvelerle beraber servis edilen Chobani yoğurdu, Danone ve Yoplait gibi dünya devlerini zorluyor. Ulukaya, bugünlerde yeni bir reklam kampanyası başlattı. Danone'nin ise Ulukaya'nın şirketiyle rekabet edebilmek için 100 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleştirdiği belirtiliyor.
Beşiktaş'ın yeni stadının adı 'Vodafone Arena' olacak Beşiktaş, Vodafone ile yaptığı anlaşmayla forma reklamı, stat isim hakkı reklam haklarını 145 milyon dolara devretti. Beşiktaş'ın yeni yapılacak stadının adı 'Vodafone Arena' olacak!. Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Gökhan Öğüt "Vodafone Türkiye olarak, Türk spor tarihinin en büyük ve en önemli anlaşmasına Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile imza atmanın mutluluğu ve heyecanı içindeyiz. Beşiktaş ve Vodafone markalarının bir araya gelmesi bize mutluluk veriyor” dedi. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 10
ajna.com.tr
KISA KISA GÜNCEL
7 bin kişilik kongre merkezi Antalya Belekte 250 milyon liralık yatırımla ‘Palazzo’ markasıyla otel açılışı yapan Kaya Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Burak Kaya, İstanbul’da da şehir oteli açmayı hedeflediklerini söyledi. Kaya, şehirlerdeki yabancı marka üstünlüğüne yerli zincir olarak dur demek istediklerini belirtti. Eylül ayında Belek’te Palazzo Kongre Merkezi’nin hizmete açılacağı bilgisini veren Kaya, kongre merkezinin toplam 15 bin metrekare alana kurulu olduğunu ve aynı anda 7 bin kişinin toplantı yapabileceği şekilde tasarlandığını söyledi.
Dünya çelik üretiminde sekizinciyiz Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin geçen yıl 36 milyon ton sıvı ham çelik üretimiyle dünyada 8'inci, Avrupa'da ise 2'nci sırada yer aldığını belirterek, "Ancak bu üretim kapasitesi ve becerisine rağmen entegre paslanmaz çelik üretimi konusunda yeterli çalışmamız yoktu. Şimdi yeni adımlar atıyoruz" dedi. Ergün, ülkenin bundan sonraki süreçte daha fazla üretmekten ziyade daha nitelikli, yüksek katma değerli üretim yapması gerektiğini vurguladı.
Para basımında bir dönem kapanıyor Merkez Bankası, para basımında "dijital" sisteme geçiyor. Artık banknotların basımı sonrasındaki kontroller "elle" yapılmayacak. Merkez Bankası (MB) 2014 yılı itibariyle para basımında “elle kontrol” dönemini kapatacak. MB, Banknot Matbaası'ndaki kontrol sistemini yenileyecek, dijital sisteme geçecek. Para, hiç el değmeden basılacak. Banknot matbaasındaki mevcut sistemde para basımı makinelerde yapılıyor. Ancak banknotun basımı sonrasındaki kontrolleri, çalışanlar yapıyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 12
KIZ KULESİ SATIŞA ÇIKTI Kız Kulesi'ni 49 yıllığına kiralayan Hamoğlu Holding, kullanım hakkını satışa çıkardı. 2 bin 500 yıllık tarihi binaya 22 milyon Euro isteniyor. İstanbul'un en önemli simgelerinden olan 2 bin 500 yıllık Kız Kulesi'ni 49 yıllığına kiralayan Hamoğlu Holding, geriye kalan 38 yıllık kullanım hakkını satıyor.
Sabah gazetesinin haberine göre, bir süredir büyük alıcılarla görüşen Hamoğlu Holding Başkanı Ahmet Hamoğlu'nun, özellikle yabancı yatırımcılardan büyük ilgi gördüğü öğrenildi. Kulislere göre Kız Kulesi için 22 milyon Euro isteyen Hamoğlu'na ilk ciddi teklif Körfez'in en büyük holdinglerinden birinden geldi.
Çay ve karpuzdan vazgeçemiyoruz Türkiye'de en çok çay ve karpuz tüketiliyor. Kişi başına yıllık çay tüketimi 13,8, karpuz tüketimi de 45,2 kilogramı buluyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlenen bilgilere göre, yılda 1,2 milyon tondan fazla çay üretilen ülkemizde kişi başı günde 40 grama yani 10 bardaktan fazlaya karşılık geliyor. Rakamlar, Türkiye'nin geleneksel içeceklerinden çaya özel bir ilginin olduğunu ortaya koyarken, benzer bir durumun karpuz için de söz konusu olması dikkati çekiyor.
KISA KISA GÜNCEL
TSE, 80 firmanın sözleşmesini feshetti TSE 80 firmanın sözleşmesini feshetti Türk Standardları Enstitüsü (TSE), çeşitli nedenlerle 80 firmanın hizmet yeterlilik belgelerinin geçerliliğinin kalmadığını söyledi. Resmi Gazete'de yayımlanan ilana göre, 62 firmanın belge yenileme talebinde bulunmaması ve 12 firmanın ara kontrol olumsuzluğu nedeniyle, 6 firmanın ise isteğiyle, mevcut sözleşmeleri feshedildi.
Sahte altına mıknatıs da kar etmiyor Ankara Kuyumcular ve Saatçiler Odası Başkanı Hasan Çavuşculu, altının gerçek mi sahte mi olduğunu mıknatısla kontrol etmenin, vatandaşları yanıltacağını, sahte altını bu yöntemle ayırt etmenin mümkün olmadığını söyledi. Son günlerde sahte altınla ilgili, "altının gerçek mi sahte mi olduğunun mıknatısla ayırt edilebileceği" yönünde haberler yapıldığını belirten Çavuşculu, mıknatısın böyle bir işlevinin olmadığını kaydetti. Söz konusu haberlerin vatandaşı yanılttığına işaret eden Çavuşculu, "Mıknatıs çekerse altın değil, çekmezse altın gibi yalan ifadeler kullanılıyor, bu doğru değil. Vatandaşlar, alacakları ürünleri mıknatısla kontrol etmesinler, yanılırlar” diye konuştu.
TUZA HEM RENK HEM DE UYARI GELİYOR Sigara ve alkollü içkilerin ardından tuz paketlerinde de uyarı uygulaması başlıyor. Tuz paketlerinde, hangi kaynaktan üretildiği ve içerisinde yer alan arsenik, kurşun gibi ağır metal bulaşık oranları ile "Tuzu azaltın, sağlığınızı koruyun" ifadesi yer alacak. Artık renkli tuz da üretilebilecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tuz kullanımı
azaltmak için yürütülen çalışmalarda yeni bir uygulama daha başlatıyor. Bakanlığın Türk Gıda Kodeksi Tuz Tebliği Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, tuz yabancı madde içermeyecek, işlenmiş tuz rafine edilmeden veya yıkanmadan piyasaya sunulmayacak, yeraltı kaynak ve deniz tuzlarında rutubet miktarı kütlece en çok yüzde 2, diğer tuzlarda yüzde 0,5 olacak.
İnşaat malzemesinde 40 milyar $'lık hedef Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) verilerine göre Türkiye inşaat malzemeleri ihracatında dünyada 5'inci ülke konumuna yükseldi. İMSAD Başkanı Dündar Yetişener, "2015'te 40 milyar dolar ihracat hedefliyoruz" dedi. Yetişener, 2012'de sektörün pazar büyüklüğünün yaklaşık 100 milyar lira olduğunu belirterek, sektörün işsizliğe de büyük bir katkısı bulunduğunu, 1.5 milyon kişiye doğrudan istihdam sağladığını söyledi. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 14
YENİLİK VE FARKLILIK BAŞARIYI GETİRİR B. Murat Önay, 15 yıldır İstanbul’un en büyük organize sanayi bölgelerinden Dudullu OSB’nin Yönetim Kurulu Başkanı. Ağrı’lı hukukçu bir aileye mensup, ilkokulu bitirince ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş. Önce İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini, ardından Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra 8 yıl avukatlık yapmış. 1988’den beri sanayicilik yapıyor. Başarılı işadamı B. Murat Önay ile iş hayatı serüveninden hobilerine kadar bilinmeyen yönlerini konuştuk.
Röportaj Berma Sutuğ Aydın
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 16
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 17
‘
RÖPORTAJ
Türkiye’de, Yönetim Kurulu Başkanı makam odası olmayan tek organize sanayi bölgesi Dudullu OSB’dir. Ben bölge müdürlerinin bu görevi yürütmesinden yanayım. Neticede profesyonellerin işine çok fazla karışılmadığı için işler düzgün ilerliyor.
Büyüyünce avukat olacağım
Sanayici olarak, Önaysan, Dudullu OSB Yönetim Kurulu Başkanlığı, ISO Meclis Üyeliği ve bunların yanı sıra bir çok dernek ve vakıfta üyeliğiniz var. Geçmişe dönersek tahsil hayatınız devam ederken büyüyünce ne olacağınızı düşünüyordunuz? Liseyi Kuleli Askeri Lisesinde okudum. Asker olmaya niyetim vardı fakat şartlar devam etmeme müsaade etmeyince ailemden gelen hukukçu genler ile avukat olmaya karar verdim. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini kazandım fakat üniversite okurken yeniden sınava girerek hukuk fakültesini kazandım. Aklımda ve gönlümde hep avukat olmak vardı. 8 yıl avukatlık mesleğini sürdürdüm.
Adalet sistemimiz kurumsal değil Neden devam etmediniz, sanayici olmak nerden aklınıza geldi? Sanayici olmak hiç aklımın ucundan geçmezdi. Fakat Türkiye’de adalet sistemi Avrupa’daki gibi işlemiyor. Bugün avukat dediğimiz zaman sadece İstanbul’daki sicil numaraları 50 bine yaklaştı. Oysa benim numaram 12 binlerde. Bu da avukatlık mesleğinin çok dejenere olduğunu ve bir saygınlığının kalmadığını gösteriyor. Bir de Türkiye’de hukuk her dönemde siyasal olduğundan, bağlı bulunduğu siyasal ideolojiye göre karar alındığı için gerçek hukuk uygulanamıyor. Hala kurumsallaşmamış bir kanun yapımız var. Yeterli saygıyı görmediği için cezbedici tarafı kalmadı. Bu sebeple kardeşim ile birlikte İmes’te 200 metrekare bir dükkanda sanayiciliğe başladık. Büyüme sürecinde başka şehirlerde fabrikalar kurarak bugünlere geldik. Askerlik-İktisat-Avukatlık. Böyle bir mozaik içerisinde profesyonel bir yöneticilik hayatınız var. Sanayicilikteki başarınızda, eğitiminizdeki farklılığın katkısı oldu mu? Lisede askeri eğitimin yanı sıra askerliğimi de Antakya Yayladağ’da askerlik şubesi başkanı olarak yaptım. Askerliğin kazandırdıklarının dışında hukuk insanı sosyalleştiriyor. Yönetim bilimlerinde daha teknik ve cesaret sahibi oluyorsunuz. İktisat ise mali düşünce yapınızı güçlendirdiği için iş hayatımda bu değerlerin çok faydasını gördüm. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 18
İşi profesyonellere bırakıyoruz 15 yıldır Dudullu Organize Sanayi Bölgesi başkanlığını başarıyla sürdürüyorsunuz. Her yıl güven tazelemenizin sırrı sizce nedir? Bizler diğer organize sanayi bölgelerindeki bazı yönetici arkadaşlarımız gibi zamanımızın çoğunu burada geçirmiyoruz. Hepimizin ayrı şirketleri ve iş hayatı var. Sadece gerekli zamanlarda veya yönetim kurulu toplantılarında burada bulunuyoruz. Türkiye’de, Yönetim Kurulu Başkanı makam odası olmayan tek organize sanayi bölgesi Dudullu OSB’dir. Ben bölge müdürlerinin bu görevi yürütmesinden yanayım. Neticede profesyonellerin işine çok fazla karışılmadığı için işler düzgün ilerliyor.
Yenilikçi ve çevreci yönetim Başkanlığınız süresince OSB’ye sağlamış olduğunuz katkılar nelerdir? Yeni hedefleriniz var mı, bizleri hangi yenilikler bekliyor? Biliyorsunuz, Türkiye’nin en modern itfaiye binasını yaptık. Bu tesisi ne belediye bizim kadar güzel yapardı ne de biz belediye itfaiye teşkilatı gibi iyi yürütebilirdik. Dolayısıyla ilk defa böyle bir model geliştirmiş olduk ve başarı ile bu işbirliğini sürdürüyoruz. Teknolojik kolaylıkların yanı sıra çevre bilinci de bizim için çok önemli. Bölge müdürlüğüne ait yeşil alanların oranı yüzde 15. Buna firmaların kendilerine ait bölümleri de eklenince yeşil alan oranı yüzde 50’yi buluyor. Açıkçası, altyapı, trafik gibi problemler olmadan tam kapasiteyle çalışan ve bu oranda yeşil alana sahip başka bir OSB görmedim. Bunun yanı sıra spor merkezimizin yapımına devam ediyoruz. Içerisinde nizami ölçülerde baketbol ve voleybol sahalarının, yarı olimpik kapalı yüzme havuzunun, iki adet tenis kortunun, 500 metrekare fitness salonu ve squash, raketbol gibi bir çok aktivitenin yer alacağı spor kompleksimizi 2014 yılının ilk aylarında bölgemizin hizmetine açmış olacağız.
Sanayi ve üniversite iç içe olacak Yönetim olarak eğitime verdiğiniz önemi biliyoruz. Dudullu Sürekli Eğitim Merkezi ile başlayan eğitim yatırımlarınız kampüs ve daha sonrasında üniversite olarak sonuçlanacak mı? Türkiye’de bir ilk olarak ve ciddi yatırımlar ile, bu büyüklükte ve tüm amaçları karşılayan bir kreş ve anaokulu yaptık. Dudullu OSB Kampüs Kreş olarak şu anda yüzde 70 olmakla beraber Eylül ayında doluluk oranımız yüzde 100’ü bulacaktır. Eğitime verdiğimiz önem doğrultusunda kar amaçlı değil, bölge çalışanlarının hayatını kolaylaştırmak amacıyla yapılmış bir yatırım oldu. DOSEM ile başlayan mesleki eğitimlerimizin devam etmesi ve yeterlilik düzeyinin arttırılmasına yönelik hedefimiz, 2014 yılında YÖK izni alınırsa Dudullu OSB Teknik Üniversitesi ve Yüksek Okulunu kurmak ve eğitime açmak.
“
DOSEM ile başlayan mesleki eğitimlerimizin devam etmesi ve yeterlilik düzeyinin arttırılmasına yönelik hedefimiz, 2014 yılında YÖK izni alınırsa Dudullu OSB Teknik Üniversitesi ve Yüksek Okulunu kurmak ve eğitime açmak.
Evet, dalış hobim var. Özellikle senenin altı ayında, ilkbahardan sonbaharın sonuna kadar dalış yapıyorum. Kendime vakit ayırdığım ve beni çok mutlu eden bir uğraş. Bunun yanı sıra eski eşyaya ilgim var. Modern dekorasyondan ziyade eski eşyayı, eski dokuları daha çok seviyorum. Mümkün olduğunca eski objeler kullanmaya çalışıyorum. Eskiden kastım, başkalarının o eşyayı kullanarak ona ruh vermesi. Bu eşyalarla başkalarının hangi zamanlarda, hangi anılarla yaşadığını merak etmek ve o enerjiyi almak çok güzel. Bütün bu yaşadıklarınızdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir, yeni girişimcilere neler öneririsiniz? Girişimciliğin tanımı ve sınırları çok değiştiği için tek tavsiyem bulundukları zamanı yakından takip edip ihtiyaçları doğru analiz ederek, yenilikçi fikirler ortaya koymalarıdır. Yapılmışı tekrar etmek değil, farklı işler yapmak sizi bir adım öne çıkartır.
Eskici ve dalgıç Bu kadar yoğunluğun içinde kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Özel ilgi alanlarınız var mı? EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 19
129 OTOMOBİL
V E R Ö G
GÜNDE
ÜRETMEK
22 Nisan 1961’de Ulaştırma Bakanlığı’na gelen ‘Çift aylı’ bir yazı, ‘Memleketimize has bir binek otomobil ve motorunun imal edilmesi’ni istiyordu. O dönemde böylesi bir projeyi ancak Devlet Demiryolları gerçekleştirebilirdi. Çok geçmeden 23 mühendis tümüyle yerli bir otomobil üretmek için Eskişehir Cer Atölyesi’nde çalışmalara başladı. Otomobilin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yetiştirilmesi isteniyordu ve önlerinde sadece 129 gün vardı. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 20
ürkiye’de otomobil üretmeye yönelik ilk adımlar daha 1929 yılında atıldı. Türk hükümetiyle Amerikan Ford şirketi arasında imzalanan 25 yıllık bir imtiyaz anlaşması uyarınca Amerikalılar otomobil, kamyon, traktör hatta uçak parçaları için üretim izni aldı. Birçok aleyhte görüşe rağmen, Salıpazarı’ndaki gümrük alanında montaj fabrikası kuruldu. Bugün olduğu gibi Türkiye’yi üretim üssü olarak gören Ford Firması, üretilen araçları Ortadoğu, Balkanlar ve Sovyetler Birliği’ne de ihraç ediyordu. Ancak aynı yıl başlayan Büyük Buhran nedeniyle üretim gerilemeye başladı ve 1934 yılında tamamen durdu. Otomotiv üretiminde ikinci deneme için 20 yıl beklemek gerekti. Nejat ve Ferruh Verdi kardeşlerin ortağı olduğu Türk- Willys Owerland fabrikası, 1955 yılında o dönemin bozuk yolları için en iyi araç kabul edilen cip üretimine başladı. Ardı ndan birkaç yıl içinde kamyon ve traktör üretimine geçildi. Artık her yerde sıranın otomobile geldiği konuşuluyordu. “Büyük Buhran” nedeniyle Salıpazarı’ ndaki montaj tesisini kapatmak zorunda kalan Ford Firması, pes etmemişti. Büyüyen bir pazar olan Türkiye’nin ABD ile ilişkileri gelişiyordu. Başkan Eisenhower’ın Türkiye’yi ziyaret ettiği 1959 yılında, Ford şirketi Koç grubuyla Otomobil Sanayi A.Ş.’yi kurdu. 1960 yılında üretime geçen fabrika, günde 8 Thames model kamyon ve 4 adet de Consul binek otomobili üretmeye başladı. Ancak aynı yıl beklenmeyen bir şey oldu: 27 Mayıs’ta Türk ordusu yönetime el koydu. Yeni yönetim, Türkiye’nin sanayide başarılı olduğunu kanıtlamak istiyor, bunun için çeşitli vesileler yaratıyordu. Bunlardan biri, belki de en önemlisi, Türk otomobilini üretmek olacaktı.
T
MEMLEKETE HAS OTOMOBİL YAPIN 22 Nisan 1961’de Ulaştırma Bakanlığı’na gelen ‘Çift aylı’ bir yazı, ‘Memleketimize has bir binek otomobil ve motorunun imal edilmesi’ni istiyordu. O dönemde böylesi bir projeyi ancak Devlet Demiryolları gerçekleştirebilirdi. Çok geçmeden 23 mühendis tümüyle yerli bir otomobil üretmek için Eskişehir Cer Atölyesi’nde çalışmalara başladı. Otomobilin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına yetiştirilmesi isteniyordu ve önlerinde sadece 129 gün vardı. 16 Haziran 1961 günü yapılan toplantıda, çalışmalar için en uygun yerin, (bugünkü TÜLOMSAŞ) Eskişehir Demiryolu Fabrikalarında dökümhane olarak yapılıp kullanılmayan bir bina, en uygun yöntemin de elden geldiğince çeşitli tipten otomobil yapısını yakından
inceleyerek fikir edindikten sonra, üretilecek otomobilin nasıl tasarlanıp imal edileceği üzerinde durulması olduğu sonucuna varıldı.
ÜÇ FARKLI MOTOR ÜRETİLDİ
14.
GÜN
29.
GÜN
86.
GÜN
92.
GÜN
113.
GÜN
115.
GÜN
129.
GÜN
Atölyede yapılan ilk toplantıda “Yönetim Grubu” açıklandı. Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu başkanlığında, Fabrikalar Dairesi Başkanı Orhan Alp, Cer Dairesi Başkanı Hakkı Tomsu, Cer Dairesi Başkan Yardımcısı Nurettin Erguvanlı, Eskişehir Demiryol Fabrikaları Müdürü Mustafa Ersoy, Adapazarı Demiryol Fabrikası Müdürü Celal Taner, Ankara Demiryol Fabrikası Müdürü Mehmet Nöker’den oluşan grupta iki de emekli subay vardı: Genel Müdürlük Müşaviri Hüsnü Kayaoğlu ve Necati Peköz. Ardından çalışma grupları belirlendi: Dizayn, motor-şanzıman, karoseri, süspansiyon ve fren, elektrik donanımı, döküm işleri, satın alma işleri ve maliyet hesapları grupları. Önce otomobilin ana hatları saptandı. Dört ila beş kişilik, yaklaşık 1100 kg ağırlığında, orta boy bir araçta karar kılındı. Motor 4 zamanlı, 4 silindirli ve 50-60 beygir gücünde olacaktı. Karoseri için hazırlanan 1:10 ölçekli maketlerden seçilen birinin 1:1 ölçekli alçı modeli yapıldı. Karoserin damı, kaput ve benzeri saçları, bu modelden alınan kalıplarla yapılmış beton bloklara çekilmek ve çekiçle düzeltilmek suretiyle tek tek imal edildi. Bir yandan da Willy’s cip, Warswa, Chevrolet, Ford Consul, Şat 1400 ve 1100 motorlarının incelenmesinden sonra Warswa motoru örnek alınarak yandan supaplı 4 silindirli motorun gövde ve başlığı Sivas Demiryolu Fabrikasında dökülüp, Ankara Demiryolu Fabrikasında işlendi. Piston, segman ve kolları Eskişehir’ de yapıldı. Motor Ankara Demiryolu Fabrikasında monte edildi. Frenlemede 40 BG’ den fazla güç alınamayan bu motora alternatif olarak Ankara Fabrikası aynı gövde ve krank milinden yola çıkarak başka bir tip geliştirdi. B- motoru adı verilen üstten supaplı bir üçüncü motor da Eskişehir’de imal edildi. Süspansiyon grubu ön takımlar için “Mc Pearson” sistemini önerdi ve numuneye göre Eskişehir’de imal edildi. Eylül sonlarına doğru ön ve arka camları piyasada bulunabilenlere intibak ettirme zorunluluğu nedeniyle modele göre biraz değiştirilmiş, iki gövde çakılmış ve biri A, öteki B tipinden iki ayrı motor hazırlanmış bulunuyordu. Şanzı- manlar, Ankara Fabrikasınca EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 21
‘
TARİH
Batı kafasıyla otomobil yaptınız, doğu kafasıyla benzin koymayı unuttunuz... Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel
tümü yerli olarak yapılmıştı.
AYARLI DİREKSİYON İLK DEVRİM’DE OLACAKTI Montaja geçildiğinde karşılaşılan en büyük sorun, gövde–motor uyumunu sağlamak, debriyaj, gaz ve fren kumanda mekanizmalarını yerleştirmek ve direksiyonun en uygun konumunu bulmaktı. Ayarlı direksiyon önerisi kabul edilmedi. İki yıl sonra Cadillac bunu bir yenilik olarak getiriyordu. Nihayet Ekim ortalarında Devrim otomobillerinden ilki tecrübeye hazır duruma gelebildi. Elektrik donanımı ile diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları ve motor yatakları ile cam ve lastikleri dışında tüm parçaları yerli idi. Bir yandan bu ilk otomobilin yol tecrübeleri sürdürülürken bir yandan da Cumhurbaşkanı’na sunulmak üzere B- motoru ile donatılan ikinci otomobilin yetiştirilmesine çalışılıyordu. Siyah renkteki bu 2 numaralı Devrim’in son kat boyası ancak 28 Ekim akşamı vurulabildi. Pasta ve cilası Ankara’ya sevk edilirken gece trende yapıldı. 23 mühendis, geceyi gündüze katarak toplu iğnenin bile ithal edildiği bir ülkede 129 günde üç Devrim otomobilini yoktan var ettiler.
DEVRİM NASIL YOLDA KALDI? Nihayet büyük gün geldi. Biri bej, diğeri siyah renkli iki Devrim, Eskişehir’den Ankara’ya doğru trenle yola çıkarıldı. Buharlı lokomotiften sıçrayabilecek kıvılcımlara karşı önlem olarak da, arabaların benzin depoları boşaltıldı. Bu önlem, Devrim’in kaderini belirleyecek bir dizi talihsizliğin de başlangıcıydı. Tren Ankara’ya vardığında, depoların yeniden doldurulması planlanıyordu. Ancak işler planlandığı gibi yürümedi. Sabırsız bürokratları n işgüzarlığı EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 22
ı DEVRİM'İN
KÜNYESİ İmal Tarihi: 1961 Ağırlık: 1250 kg Uzunluk: 4500 mm Genişlik: 1800 mm Yükseklik: 1550 mm İmal Yeri: Eskişehir Demiryolu Fabrikası İmal Süresi: 4,5 ay Üretim Sayısı: 4 Adet Silindir Sayısı: 4 Silindir Çapı: 81 mm Silindir Hacmi: 20, 70 cm Strok: 100 mm Kompresyon: 6,8 : 1 Güç: 50 Hp Devir: 3600 d/d
nedeniyle Sıhhiye’deki Mobil benzin istasyonundan benzin almaları planlanan Devrim’ler, depolarındaki son benzinle TBMM’nin önüne kadar getirildi. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in bindiği siyah Devrim, 200 metre ilerledikten sonra durdu; benzin bitmişti. Aslında bu aşamada sorun yok gibi gözüküyordu; Cumhurbaşkanı, her ne kadar “Batı kafasıyla otomobil yaptınız, doğu kafasıyla benzin koymayı unuttunuz” dese de; hemen deposu doldurulan bej renkli Devrim’le Ankara caddelerinde dolaşmış, Anıtkabir’e gitmiş, Hipodrom’daki geçit törenine katılmıştı. Ancak ertesi günün gazeteleri, ağız birliği etmişçesine sadece yolda kalan siyah Devrim’i ve Cumhurbaşkanı’nın tarihe geçen sözünü anlatıyordu. “Devrim yolda kaldı”, “Devrim yürümedi”, “Devrim 200 metre gidebildi” manşetlerinin altında, milletin parasının boşa harcandığı yorumları yapılıyordu. Kimse geçit törenine katılan, Anıtkabir’e çıkan bej renkli
TARİH
Projenin başında bulunan Emin Bozoğlunu’nun oğlu
Projeden neden vazgeçildi?
'Devrim'in Yapımında Çalışan Kaportacı:
Devamını Getiremedik Devrim otomobillerinin yapımında çalışan ve kaportalarına şekil veren işçilerden Ahmet Yılmaz, yerli araç üretilmemesinden dolayı büyük bir üzüntü duyduğunu söyledi. Dönemin rakamlarıyla 1 milyon 400 bin TL’ye mal olan ve 4.5 ayda bitirilen Devrim arabasının üretim aşamasında ve sonrasına yaşananları anlatan kaportacı Ahmet Yılmaz, Devrim arabalarında çalıştım, kaportasına çekiç salladım. Yaklaşık 80 kişi çalışıyorduk. Devrim’in yapılması sürecinde hiç kimseyi bu atölyeye sokmuyorlardı. Yabancı arabaların teknik resimleri çizildi. O atölyede, öyle mühendisler, müdürler gördüm ki, onlara bugün de minnet borcum var. Ahmet Yılmaz, Devrim’in üretilmesi ardından Ankara’da TBMM bahçesinde karşılaştıkları talihsiz olayın, ekibe büyük bir mutsuzluk yaşattığını anlattı. Devrim arabalarının devamı gelmemesinden büyük üzüntü duyduğunu vurgulayan Yılmaz; sözlerini şöyle sürdürdü: “İçim, bugün de kanıyor, yarın da kanayacak. Bir gün oğlumun işyerinde çalışanların işi savsaklamalarına kızdım. Hava almak için dışarı çıktım. Sokakta, simsiyah, pırıl pırıl bir Japon arabası duruyordu. O arabaya baktım, ağlamamak için kendimi zor tuttum. 1945’te iki atom bombasına maruz kalan, hürriyetini Amerika’ya bağlayan Japon milleti uyanıyor ve dünyaca ünlü bir araba üretiyor. Güney Kore’de Endonezya’da araba yapıyor ama biz yapmıyoruz. bunun ızdırabını hissediyorum. Biz bir Devrim arabası yapmışız, devamını getiremiyoruz. Yerli araba yapamamamızın ızdırabını duyuyorum” dedi.
Projenin en genç mühendisi
Araca benzin konulmaması imkansız Devrim’i 129 günde üreten 23 mühendisin en genci Kemalettin Vardar "Devrim bizim için ’yapamazsınız’ diyenlere karşı bir namus davasıydı. Yaşadığımız birçok şey hiç kolay olmadı. 75 yaşındayım ve hálá çok öfkeliyim" dedi. Vardar, "Demiryollarında mühendisken Cemal Gürsel’in talimatıyla bizden yapmamız istenen proje aslında bize gelmeden önce birçok aşamadan geçmiş. Ancak bir türlü sahibini bulamamış. Ulaştırma Bakanlığı’nda bir süre sümen altında bekledikten sonra Devlet Demiryolları bu ilk yerli otomobil projesine el atmış. Bizi toplayıp Cemal Aga’nın talimatını okuduklarında inanın hiç şaşırmadık. Tek endişe uyandıran zaman meselesiydi. Saate karşı yarışıyorduk. Zaman kaybetmeden hemen başladık." Devrim’in meclisin önünde ilk kez halkla buluştuğu gün dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel içindeyken yolda kalış nedeninin hiçbir zaman araştırılmadığının altını çizen Vardar, "Otomobil yolda kaldıktan sonra projeyi her zaman savunan Cemal Aga duygusallaştı. O ilgisini kesince de bir daha sorunun neden kaynaklandığına bile bakan olmadı. Paşanın bindiği otomobili kullanan Rıfat Serdaroğlu çok titiz bir adamdı. Araca benzin koymamış olması imkansız. Sorun iki şeyden kaynaklanmış olabilir. Birincisi biz başlangıçta otomobilin 800-850 kilo olacağını düşünmüştük. Ancak 1 tonu geçtik. Bunun üzerine motoru ’ya yetmezse’ düşüncesiyle tadil ettik. Ama motor yetersiz kalmış ve otomobili kullanan Rıfat’ın sürüşüne de yansıyan heyecanı nedeniyle boğulmuş olabilir. Ya da benzin deposu ile gösterge arasındaki bağlantıda da bir sorun yaşanmış olma ihtimali de var." diye konuştu.
ı 2009 yılında yönetmen Tolga Örnek'in senaryosunu Murat Dişli ile birlikte yazdığı film, halktan ve resmi kurumlardan gelen yoğun talep üzerine ikinci kez seyirciyle buluşmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'i Sait Genay'ın canlandırdığı filmde, Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Altan Gördüm, Vahide Gördüm, Seçil Mutlu, Uğur Polat, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal, Selçuk Yöntem ve Haluk Bilginer rol almıştı.
Devrim Arabaları'yla ilgili projenin başında bulunan Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu'nun o zamanlar 17 yaşında olan oğlu Attila Bozoğlu, “o zamanki basın ne hikmet ise baştan sona köstekledi bu projeyi. Bu projeye milyarlar harcandı ve neticede de başarılamadı, imal edilen araba bozulup yolda kaldı diye yayın yaptılar diyen Bozoğlu, o tarihlerde Türkiye'de en gözde arabalar Chevrolet, Ford ve Pontiac gibi markalardı. Amerikalıların bu olayı organize ettiği bir gerçek. Nitekim yalnız Devrim arabaları değil, şakır şakır imalat yapıp Hollanda ve Polonya'ya ihracat edilen çift motorlu uçak fabrikaları kapatılıp traktör fabrikası oldu. Yine gariban babam 1949 yılında Kırıkkale silah fabrikasında bazuka, roket ve roket atar, çukur imhalı tahrip kalıbı prototiplerini imal edip, tecrübelerini yaptı. Tecrübelerin başarıya ulaşması üzerine seri imalata geçilmesi için Genelkurmaya bir rapor gönderdi. Devrim arabalarında olduğu gibi bu olay da sumen altı edilmiş. İlk Türk roket fabrikası 1988'de kuruldu. Kırk senelik bir kayıptan sonra. Benzinin unutulmuş olması çok saçma siyah arabaya (resmi araba rengi) Cemal Gürsel Paşa'nın bineceğini herkes önceden biliyordu. Diğer iki arabaya benzin konmuştu da, neden siyah arabaya benzin konmamıştı veya az konmuştu? Unutulmuş iddiası, bana çok çok saçma geliyor. Devlet Başkanının bineceği araba özellikle kontrol edilmez mi? Devrim arabalarının gösterge panelleri saat gibi çalışır durumdaydı. Üstelik de göstergeler Türkçe yazılı idi. Arabayı kullanan şahıs, benzin olmadığını neden görmemişti? En önemlisi de, Devrim Arabaları Projesi'nden neden vazgeçildiğini anlayamadığını söyledi.
1961 yılında 4 adet üretilen DEVRİM Otomobillerinden sadece birisi günümüze ulaşmıştır. TÜLOMSAŞ Müzesi bahçesinde, özel olarak yapılan camlı garajda muhafaza edilen DEVRİM Otomobili halen çalışır durumdadır.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 23
Hata yapmak serbest ve maliyetsiz...
GO Her kararı yüzlerce, binlerce insanı etkileyen, bir günde birkaç milyon dolarlık hatalar yapabilecek birisine bunları söylemek kolay değil tabi. Profesyonel yaşamda hataya pek az yer vardır. O halde değişimi denemek için kendimize paralel bir dünya yaratabiliriz.
Mehmet Emin BARSBEY EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 24
İstanbul Go Okulu kurucusu Go Oyuncuları Derneği İstanbul İl Temsilcisi
OYUN
işisel hayatımızda ister iş dünyasında olsun değişmeye çalışıyoruz, daha doğrusu buna mecburuz. Karşımıza çıkan yeni sorunlarda ya da hızla değişen dijital dünyada dünün çözümleri ile yetinemiyoruz. Ama kalıplarımızı, alışkanlıklarımızı birden bire terk etmek sanıldığı kadar kolay değil. Bunun için bize nüfuz edecek, bizi gerçekten etkileyecek araçlara ihtiyacımız var. Her zaman için oyun, değişim için ideal araçlardan biridir. Oyunda roller, kararlar, stratejiler vardır ve farklı yolları hiçbir bedel ödemeden deneyebilirsiniz. “Denemek” önemli çünkü yeni bir yol izlerken her şeyi elinizle koymuş gibi bilemezseniz. Ancak deneye yanıla doğruyu bulabilirsiniz. Her kararı yüzlerce, binlerce insanı etkileyen, bir günde birkaç milyon dolarlık hatalar yapabilecek birisine bunları söylemek kolay değil tabi. Profesyonel yaşamda hataya pek az yer vardır. O halde değişimi denemek için kendimize paralel bir dünya yaratabiliriz. Orada piştikten sonra gerçek dünyada bir kararı daha isabetli alabiliriz. Benim burada size önerdiğim paralel dünya oyunun dünyası. Aslında hepimizin bildiği ama yaşlandıkça uzaklaştığı bir dünya bu. Oyunun dünyası kendi içinde oldukça zengin ama ben size bu köşede kariyerimi de adadığım tek bir oyunu anlatacağım en çok. Oyunumuzun adı Go. Uzak Doğuluların yaklaşık 4.000 yıldır oynadıkları bir oyun bu. Bugün Güney Kore’de Go üzerine eğitim veren 4 yıllık bir fakülte, 24 saat yayın yapan TV kanalları var. Japonya’da ülkenin zirvedeki oyuncuları birkaç milyon dolarlık yıllık gelirlere ulaşabiliyorlar. Çinli oyuncular ülkelerinde saygı görüyorlar ve her sene uluslararası arenada daha yükseklere tırmanıyorlar. Yani Go, sadece eski bir uğraş değil aynı zamanda bugün halen dünyanın en iddialı klasik strateji oyunu. Go’yu bu kadar farklı kılan basit kurallarına rağmen satranç dahil bildiğimiz
K
ı Go bir alan oyunudur. 19×19’luk bir tahtada 181 siyah ve 180 beyaz taşla oynanır Oyuna siyah başlar, oyuncular sırayla tahtadaki yatay ve dikey çizgilerin kesişim noktalarına taş koyar Tahtaya konan taşlar hareket etmez, esir alınıp tahtadan kaldırılmaları dışında konuldukları yerde kalırlar. Taşların arasında herhangi bir hiyerarşi bulunmaz, bütün taşlar eş değerdedir; sadece oyun sırasında bazı taşların daha önemli ya da önemsiz bir konuma gelmesi sözkonusudur. Oyunun amacı alan çevirmektir. Oyun sırasında alınan esir taşlar rakibin alanlarına yerleştirilir, geriye kalan boş noktalar sayılarak galip belirlenir.
hemen her oyundan çok daha karmaşık olması. İçine girdikçe oyunun derinliği sizi içine çekiyor. Bu da oyunu yalnızca hesap ederek, önceden planlar yaparak oynamanıza engel. Analiz etmek ve plan yapmak çok önemli ama yeterli değil. Go’nun neredeyse sınırsız olasılık hacmi size belirsizliklerle mücadele etmeyi öğretiyor. Kararlar almalı, stratejiler geliştirmelisiniz ama olabildiğince de esnek olmalısınız. Kişisel gelişimi ya da ilerlemeyi parlak sunumlarda ya da çok satan kitaplarda aramaya eğilim var. Ama bu araçlar bize sadece bir şeyleri öğretiyor, değişmek için asıl olan ise deneyimlemek. Birey olarak sadece okuyarak ya da dinleyerek değişemeyiz. Değişmek için “eylemek” gerekir. Tabi eylemden kastım kas gücü demek değil illa ki, farklı davranmak, değişik kararlar almak ya da hiç izlemediğimiz tarzda bir film izlemek bile olabilir. Böylelikle algılarımız, anlam ve kavram dünyamız değişir ve zenginleşir. Go benim kendi kişisel hayatımda bu amaca en iyi hizmet eden araçlardan biri. Ezbere kalıpları yıkması, sizi sabırlı olmaya ve dikkatinizi toplamaya teşvik etmesi ve doğru zamanı beklemeye alıştırması gibi birçok yan faydasından söz edebiliriz. En önemlisi ise Go her şeyden önce bir oyun, oyun demek eğer bu yeteneğimizi kaybetmediysek aynı zamanda eğlenmek ve kaybetmeyi bilmek demektir. Eğer kaybettiysek de yine aynı yerden başlamak EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 25
SANAYİNİN Türkiye patent başvuru ve başvuruların tescile bağlanması açısından birçok ülkenin gerisinde. Gelişmiş ülkelerin patent başvurularında da ön sıralarda olduğu açık. Gelişmekte olan ülke konumundan, gelişmiş ülke konumuna geçildiğinin bir kanıtının da patent başvuru ve patent tescil sayısı olduğunu söylemek mümkün. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 26
MUCİTLERİ Türkiye’ den iller bazında 2013 yılında en çok başvurunun yapıldığı illeri sırasıyla belirtmek gerekirse, İstanbul 1939, Ankara 569, Bursa 288, İzmir 264, Kocaeli 225, Konya 144 olarak sıralanıyor. Yapılan başvuruların birçoğu yeni olmadığı için tescil edilmiyor burada buluş sahibi, mucit, mutlaka ehil bir Patent Vekili, hatta Avrupa Patent Vekili ile çalışmalı. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 27
KAPAK
ERLER PLASTİK CANA CAN KATIYOR
DAMLACAN Bilgisayarlı kaynak makinası 30 yıldır Oltu Doğutaş Sanayi Sitesi'nde tornacılık yapan Parkinson hastası 47 yaşındaki Mikail Koçak, El ile kaynak yapanların sıklıkla karşılaştıkları göz rahatsızlıklarını yakından bildiğini ve kendisine gelen bu yöndeki talepleri dikkate aldığını dile getiren Koçak, "Kaynak yapan sanayi esnafına destek olmak amacıyla bilgisayara bağlı kameralı bir kaynak sistemi geliştirdim. Böylelikle esnaf arkadaşlarım bundan böyle kaynak yaparken gözlerini kaynak almayacak ve daha rahat bir kaynak yapma imkanına kavuşmuş olacaklar" dedi.
Aracı ses komutu ile çalıştırıp stop ettirdiler Ankara da başkent Oto Sanayi Sitesi nde kiraladıkları küçük bir atölyede bir araya gelen 5 mucit , yılladır üzerinde çalıştıkları devrim niteliğindeki önemli bir projeyi hayata geçirip , bir aracı anahtar kullanmadan Ses komutuyla çalıştırmayı başardı. Araç sahipleri , bu sistem sayesinde soğuk kış gününde algılayabilme mesafedeki aracını evinden çalıştırıp , motoru ısıtıp , direksiyon başına geçtiğinde beklemeden zamandan tasarruf kazanmış olacak.
Erler Plastik, damla sulama teknolojisi ve yüksek ölçü hassasiyeti ile ürettiği doğa dostu çiçek sulama apartı “Damlacan” ile iç ve dış mekan bitkilerinin ömrünü uzatıyor. Türkiye’de ilk olarak Erler Plastik tarafından geliştirilen ve patent belgesi alınan, Damla ayarlı çiçek sulama aparatı olan “Damlacan”, ultrasonik montaj makinaları kullanılarak ileri teknoloji ile üretiliyor. Damlacan; saksıdaki süs bitkilerinin damla ayarlı sulama aparatı olarak kullanılıyor. İç ve dış mekan süs bitkilerinizin ihtiyacı olan su ve vitamini günlük olarak düzenli bir şekilde vererek, onları sağlıklı ve canlı tutuyor. Damlacan sayesinde uzun bir tatile çıkarken çiçeklerinize bakması için komşunuza anahtar bırakmıyor, döndüğünüzde emek verdiğiniz çiçeklerin solduğunu görmüyorsunuz. Evde bulunmayacağınız dönemlerde, çiçeğinizin köküne aynı miktarda sıvı ve besin sağlayan bu ürün, çiçeğe birden ve fazla miktarda su dökülmesinin sebep olduğu olumsuz sonuçları da ortadan kaldırıyor. Erler Plastik, insan sağlığını ön planda tutan üretim politikası ile ürünlerinde tamamen orijinal mühendislik plastikleri kullanıyor. Üretim bölümünde ise CNC plastik makinaları yanında özel kalıp ısıtma, merkezi soğutma, havalandırma ve fırınlama sistemleri mevcut.
Balya Toplama Makinesi Gölhisar'da yaşayan tornacı Emin Altınok, kendi olanakları ile "balya yükleme makinesi" yaparak patentini aldı. 55 yaşındaki Altınok, çiftçilerin tarladan balya yükleyecek ve indirecek işçi bulmakta sıkıntı çekmeleri üzerine çalışma başlattı. Altınok, traktöre monte ettiği ve hidrolik kol yardımıyla en fazla 200 kilogram kaldırabilen "paket yükleme ahtapotu" adını verdiği yeni bir araç icat etti. Altınok, makineyi insan elinin yapısından ilham alarak yaptığını söyledi. Başka balya toplama makinelerinin traktörden bağımsız olarak harekete edemediklerini anlatan Altınok, kendi yaptığı makinenin ise elle kumanda edilebildiğini kaydetti. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 28
KAPAK
150 dairelik sitenin aylık elektrik ve ısınması 5-15 TL Faik Şenol Özyaman ve Hayri Demirel'in ürettikleri kazan sistemi Tam Yazılımlı Yakma Kazanı büyük bir tasarruf sağlıyor İki Türk mucit, kömürün kalorisini artıran ve 'kaya gazı' içeren 'bitümlü şist' yakabilen kazan üretti. Isıtan ve soğutan kazan, elektrik de üretecek. Kazan seri üretim için hibe kredisi bekliyor. Faik Şenol Özyaman ve Hayri Demirel, 110 cm çapındaki bir kazan, 5-15 TL arasındaki bir aidatla 150 dairenin ısınmasını, soğutulmasını ve türbin eklenerek elektriğini sağlıyor" açıklamasını yaptı.
Tüplü televizyonları bilgisayara çeviriyor
YERALTI TIKANIKLARINA
Roteksan robotları Dünyanın gelişmiş ülkelerinin altyapı sistemlerinde yaygın olarak kullanılan CCTV Kanal Görüntüleme Robotları, Kanal Freze Robotları, Mini Kamera (El İtmeli) sistemleri, kapsamlı olarak Türkiye’de ilk defa ROTEKSAN Robot Kamera Freze Sistemleri tarafından üretiliyor. Ar-Ge odaklı çalışan ve geliştirdiği ürünleri yüzde yüz yerli imalat olarak İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde üreten, Roteksan, Robotları 4 metreküp ile 15 metreküplük araçlara monte edilebilen yada mobil kullanılabilen Roteksan Robotları kullanıcısına, taşıyıcı araç seçimi bakımından geniş yelpazede seçenek sunarak bu konuda ayrıca ekonomi sağlıyor. APEX Kanal Görüntüleme Robotları, DN200mm ile DN3000mm ve InterCAM Kanal Görüntüleme Robotları, DN200mm ile DN2400mm çap aralığındaki tüm boruları tekniğine uygun olarak görüntülemek amacıyla dizayn edilmiş, Robotlar iki kamera (ön ve arka), otomatik damper ünitesi ve 6x6 tekerden çekiş özelliklerine sahip. CityCAM Kanal Görüntüleme Robotları ise DN150mm ile DN1200mm çap aralığındaki ve Robotlara manuel Damper ünitesi ilave edilmek sureti ile 1600 mm çaplı kanallara kadar görüntüleme yapılabiliyor. Altyapı sistemlerindeki kanal içerisinde tıkanıklıklara neden olan beton, ağaç kökü, PVC, HDPE ve metal malzemeleri keserek temizliyor. Bunun yanı sıra, yönetmeliksel zorunluluk olan, yeni yapılmış atık su kanallarının eğiminden, düzgün döşenip döşenmediğine kadar kalite kontrol ve raporlarma işlemlerini yapıyor.
Kemal Karadağ isimli mucit, tüm ekranları android işlemcili bir bilgisayara çevirmenin yöntemini buldu. Flash bellek boyutundaki bir çiple HDMI veya UV girişi olan ekranları android işletim sistemlibilgisayara çevirebilen Karadağ, bu işlemi tüplü televizyonlara bile uygulayabiliyor. Karadağ'ın geliştirdiği cihaz sayesinde televizyonlardan internete de rahatlıkla girilebiliyor.
Aynı proseste siyah ve yeşil çay Muradoğlu Çay Sanayi, ilk defa aynı proseste siyah çay ile yeşil çayı buluşturdu. Muradoğlu Çay 2001 yılında başladığı Ar-Ge çalışmalarını 2005 yılında başarıyla sonuçlandırarak, çay soğdurma ve kurutma proseslerinde, dünyada eşi olmayan bir teknoloji ile elektromanyetik dalgaların belirli frekanslarıyla kurutma yapan bir mikrodalga sistemi kurdu. Muradoğlu Çay şimdi mikrodalga kurutma sisteminin yanı sıra, siyah çaydan yeşil çay üretiyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 29
KAPAK
Rafları artık yerli robot dizecek Raf sistemleri sektöründe faaliyet gösteren Temesist, 1.5 milyon liralık yatırımla depolarda kullanılmak üzere yüzde yüz yerli akıllı mekik robotlarını üretmeye başladı. Depo ve raf sistemleri sektöründe 26 yıldır faaliyet gösteren Temesist’in Yönetim Kurulu Başkanı Halil İbrahim Gül, “Yerli olarak üretim yapan ilk firma olmanın yanında ve yerli yazılım noktasında Türkiye’de ilkiz. Bu robotlar tamamen insansız çalışan akıllı depolar için de bir başlangıç olacak. Önümüz deki 3 yıl içerisinde tamamen yerli tam otomasyonlu depolara yerli üretim olarak projelendirilecek. ” dedi.
TÜRKİYE’NİN İLK CNC SAC SIVAMA MAKİNALARI TÜBİTAK tarafından 2011-2012 yılları arasında hibe desteği alınarak, Türkiye’de sadece Kılıçoğlu Makina tarafından üretilen CNC SAC SIVAMA MAKİNASI ile başta havalandırma, mutfak eşyaları, otomotiv ve silah sanayi gibi birçok sektöre ait binlerce ürün daha pratik ve kaliteli üretiliyor. İlyas Kılıçoğlu, metal sıvama çalışmalarının halen ilkel yöntemlerle manüel tezgâhlarda eski ustalar tarafından el ile sıvama yöntemiyle yapılmasını, günümüz Türkiye’si açısından ciddi bir kayıp olarak değerlendiriyor. İnsan gücü ile yapılan sıvama çalışmalarının, ciddi sağlık sorunları ile birlikte önemli oranda yaralanma, sakatlanma hatta ölümcül tehlikeleri barındırdığını anlatan Kılıçoğlu, “5-10 yıl içerisinde el ile metal sıvama işinin bitmesi ve üreticilerin mecburi olarak yurtdışından makine alınıyor. Bu durum Türkiye’nin sayısız metal sıvama makinesi satın alması anlamına gelmektedir. Bu sorun kapımıza dayanmadan AR-GE çalışmalarımızı tamamlayıp, 2014 yıllı itibariyle seri üretime geçerek yurtdışından makine ithalatını bertaraf etmeyi hedefliyoruz.
Kütahyalı 2 mucitten gürültülü ampul! Kütahya'da, 2 lise öğrencisi gürültüyü elektrik enerjisine dönüştürerek ampul yakmayı başardı. Berkay Yıldız ve Aydın Demirci, okulun Fizik Öğretmeni Cahit Bardakçı koordinatörlüğünde davul, zurna gibi enstrümanlarla sesler çıkarıp ses titreşimlerini toplayarak, oluşturdukları prototipte bulunan ampulü, gürültüden elde ettikleri enerjiyle yaktı. Bardakçı, "Büyük çaplı elektrik üretimi için büyük fabrikalar, konser alanları, statlar gibi gürültülü ortamlardan yararlanılabili”. dedi
Çift taraflı kulak mikrocerrahi aletleri İstanbul Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı öğretim üyesi olan Tuncay Uluğ'un kulak ve kafa tabanı cerrahisi için tasarladığı mikro cerrahi aletleri ile kendi ismiyle dünya pazarına bir ürünü sunulan mucit olarak Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Prof. Dr. Tuncay Uluğ'un tasarımlarını yaptığı çok fonksiyonlu kulak mikro-cerrahisi aletleri, 2007 yılından beri dünyanın önde gelen cerrahi alet üreticisi olan Tuttlingen/Almanya merkezli Storz firması tarafından üretiliyor. Aletler, uluslararası cerrahi alet üretim sektöründe, tüm aletlerin her iki uçları da işlev görecek şekilde tasarlanan ilk set olmasıyla reform oluşturmuştur. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 30
KAPAK
Türkiye’nin ilk toz boya üreticisi Pulser Pulver Kimya, 1991’den bu güne, yüksek kalitede üretim politikası ile Türkiye'de ilk toz boya üreticisi olarak, Gebze’deki modern tesislerinde üretimine devam ediyor. Pulver Kimya faaliyete geçtiğinden beri özellikle metal malzemelerin kaplamalarında kullanılan toz boya ürünlerini beyaz eşya, alüminyum profil sanayi, metal mobilya, ışıklandırma, dekoratif yüzeyler piyasasına sunuyor. Özellikle dış cephe kaplamalarında bir numara olan Pulver, bugün Türkiye Dış Cephe Toz Boya ihtiyacının % 50-sini karşılıyor. Yıllık 20.000 ton-luk üretim kapasitesine sahip olan Pulver Kimya-nın yaklaşık 220 çalışanı bulunuyor.
Fındık kabuğunu betona karıştırdı Akçakoca İlçesi'nde, ortaokul öğrencisi 13 yaşındaki İsmet Canberk Coşkun, fındık kabuğunun ısı yalıtımına ve betonun sağlamlığına etkilerini araştırmak için mercimek tanesi büyüklüğündeki fındık kabuklarını harca karıştırdı. Coşkun fındık kabuğu karıştırılarak yapılan betonun ısı yalıtımına katkı sağladığını, hafif ve dayanıklı olduğunu söyledi. Türkiye'nin en çok fındık üretimi yapılan ülke olduğunu söyleyen Coşkun, "Ancak biz fındık kabuğunu yakacak olarak kullanıyoruz dedi. Dayanıklılık testinde ise Fındık kabuğu kullanılarak yapılan beton daha hafif olmasının yanı sıra daha dayanıklı çıktı.
HAREKET HALİNDEYKEN
UYDUDAN KOPMAYIN NETA Elektronik, mobil uydu anten ve dijital alıcı sistemlerinde, sektörde ilkleri gerçekleştiriyor. NETA, Türkiye’de ilk dijital uydu alıcısı ve hareket halindeyken uydu yayınlarını izlemeye olanak sağlayan sistem tasarımı ile İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yer alan 3 bin metre karelik fabrikasında üretimlerini gerçekleştiriyor. TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı desteğiyle projelendirilen, çeşitli üniversitelerimizle ortak çalışmalar sonucu geliştirilen bu ürünler birçok patent ve tasarım tescil belgesine sahip. Bu birikimler ile profesyonel yayın alıcıları alanında da ürünler tasarlayıp üreten NETA, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen TVRadyo kanallarına da hizmet sunuyor. Dijital uydun yayıncılığı alanında öncü firma olan NETA, 1997 yılında aldığı “ISO 9001 Kaite Yönetim Sistemleri” belgesini kesintisiz olarak 16 yıl boyunca devam ettirdiğinden dolayı, 2013 TSE tarafından ödüle layık görüldü.
Talat Mollaoğlu'ndan Yüzyılın İcadı! Talat Mollaoğlu “KO66 ‘Yakıt Tasarruf Cihazı’ T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı onaylı ilk ve tek, ‘Yakıt Tasarruf Cihazı’ olma özelliğine sahiptir. Cihaz; yakıtla çalışan dizel, benzin, LPG, deniz araçları, doğalgaz kombi olmak üzere her yerde kullanılabilir. Yüzde 30'lara varan tasarruf sağlayan cihazımız; Avrupa, Amerika dahil 27 ülkede test edildi ve kabul edildi. Başta İstanbul Teknik Üniversitesi olmak üzere; Gazi Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi ve Ege Üniversitesi'nde profesörler tarafından test edilip onaylandı” dedi. Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük kuruluşlarından olan NASA da cihazın başarısını onayladı. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 31
KAPAK
Elektrik motorlarında tek isim GAMAK GAMAK, sanayide kullanılan makine ve aksamları için her türlü motorları dizayn edip üreten Türkiye’nin ilk elektrikli motor üreticisi ünvanına sahip. İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde yer alan tesislerinde IEC 56 yapı büyüklüğünden 450 yapı büyüklüğüne kadar sanayinin ihtiyaç duyduğu, geniş yelpazede asenkron elektrik motorları üretiyor. En son IEC 450 yapı büyüklüğünün dizayn edilip imalata alınmasıyla, alçak gerilim serisinde 0,06 kW'tan başlayıp 1250 kW'a kadar üretim yapma imkanına kavuşan GAMAK, 900 çalışanı ve eşsiz Ar-Ge departmanıyla, 1 milyon 200 bin adet/yıl kapasitesi ile çalışıyor.
İNSANSI ROBOT AKINCI 2
Hayat kurtaran ‘Can Küre’ İzmirli mucit Ali Ceyhan, deprem ve tsunami gibi doğal afetler ile savaşta bombardıman sonrası oluşabilecek bina yıkımlarının neden olduğu can kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla yeni bir sistem oluşturdu. Darbeleri emme özelliğinin yanı sıra içerisindekilere depolanmış gıda, su ve oksijen ile hayata kalma imkanı tanıdığı iddia edilen ''Can Küre'' adlı sistemin mucidi emekli albay Ali Ceyhan, kürenin metrekareye 25 ton gücünde darbe ile metrekareye 100 ton moloz ağırlığına dayanabildiğini söyledi.
Konya'da robotik teknolojiler alanında yapay zeka ve insansı robotlar üzerinde çalışmalar yapan AKINSOFT yazılım firması tarafından geliştirilen "AKINCI-2" adlı insansı robot kamuoyuna tanıtıldı. Firma tarafından daha önce geliştirilen "AKINCI-1" adlı insansı robotun, sorulan sorulara cevap verebildiği, matematiksel işlemleri yapabildiği, görüntü takibi yapıp verilen komutları yerine getirebildiği, insan kas sistemini ve hareketlerini de bire bir taklit etme yeteneğine sahip İnsansı mobil robot AKINCI-2 ise AKINCI1'in gerçekleştirdiği özelliklerin yanı sıra, ayakları üzerinde durabiliyor, yürüyebiliyor, odaklama yaparak birden fazla nesneyi tanımlayabiliyor, dışarıdan aldığı fiziksel etkilere karşı dengesini koruyabiliyor. Bulunduğu ortamı 3 boyutlu olarak algılayabiliyor, yakınında bulunan kişilere doğru odaklanabiliyor, ellerini kullanarak cisimleri tutup kavrayabiliyor, kendisinden araştırması istenen şeyleri interneti kullanarak ansiklopedik veri bankalarından tarayabiliyor ve anlatabiliyor. Ayrıca ses işleme ve kablosuz ağ aracılığıyla kontrol edilebiliyor ve durumu izlenebiliyor. 65 kilogram ağırlığında ve 160 santimetre boyunda olan AKINCI-2, gövde üzerinde 26, ellerde 20 eklem olmak üzere toplamda 46 eklemden oluşan insansı bir yapıya sahip.
Böbrek taşı kırmada çığır açan teknoloji Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Remzi Sağlam ile Türk mühendislerden oluşan ekibi tarafından bulunan ve dünyaya "İbni-i Sina (Avicenna)" isimli robotla yapılan lazer taş kırma ameliyatında, 3.5 santimetreden daha büyük taşlar, açık cerrahiye gerek kalmadan küçük parçalar halinde kırılarak kuma dönüştürülüyor ve hastanın idrar yoluyla dışarı atması sağlanıyor. Açık cerrahinin yerini alan yeni yöntemde "fleksibil üreterorenoskop" denilen kıvrılabilen aletlerle, idrar kanallarına girilerek böbreğe ulaşıldığını ve böbrek içinin ekrandan net şekilde görülüyor. Böbrek içindeki tüm boşlukların tek tek kontrol edilerek, taş bulunup bulunmadığının tespit edilliyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 32
KAPAK
İlk yerli WallWasher üreticisi TÜRKLED
Çinliler'in peşinde olduğu Türk mücit 25 yıl önce icat ettiği makineyle tarihi eserlerin kopyasını yapan Yılmaz Kılıkçı'nın başı Çinliler ile dertte! İlkokul mezunu 83 yaşındaki Yılmaz Kılıkçı, icat ettiği makineyle orijinalleri müzede bulunan tarihi eserlerin kopyasını yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle 25 yıldır 100’ün üzerinde tarihi eseri kopyalayan Kılıkçı’nın gerçeğinin birebir kopyası olarak ürettiği heykeller, başta Bill Clinton olmak üzere çok sayıda devlet adamına hediye edildi.
Türkiye'de ilk kez pres baskılı kapı kolu
Endüstriyel led aydınlatma sektöründe yüzde yüz yerli üretim yapan Türkled, son iki yılda ağırlık verdikleri Ar-Ge çalışmaları sonucunda yeni ürünlere imza attı. 8 aylık Ar-Ge çalışmaları sonrasında faaliyete başlayan Türkled, led aydınlatma, led armatür üretiminde, hem yurtiçi hem yurtdışı anahtar teslim projeler sunuyor. Işığı 120 metre öteye verim kaybetmeden ulaştırmayı başaran Türkled, özellikle stad ve köprü gibi alanlarda bugüne kadar ithal edilen sistemlerin önüne geçti. İç mekanlar için ampullerdeki led imalatı, floresan ve ampul çeşitleri üretiminin yanı sıra Tükiye’de ilk defa tarihi eserler ve yüksek binaların aydınlatılmasında kullanılmak üzere, 80 ila 100 metre endüstriyel wallwasher RGB üretecek. Böylece her mevsimde kullanılmaya yönelik, düşük maliyetli ve tasarruflu dekoratif aydınlatma sağlanacak. 26-29 Eylülde Istanbul fuar merkezinde yeni ürünlerini sergileyecek olan Türkled, ilerleyen süreçte yeni yatırımlarla birlikte ürün çeşitlerini arttırmaya yönelik Ar-Ge çalışmalarını sürdürmeyi ve Afrika, Ortadoğu ve Rusya pazarına girmeyi hedefliyor.
Türkiye'de ilk kez pres baskı kapı kolunu üreten Şahinoğlu Bronz Pres Döküm, 1967 yılından bu yana ürünleri ile mobilyaları güzelleştiriyor. Şahinoğlu Bronz Pres Döküm, özel vernik boyalarla kaplanarak, 5-7 yıl arası garantili ürünlerde, bini aşkın renk ve model yelpazesiyle yaratıcı bir kimlik oluşturuluyor. Özel ürünlerinde sırlanmış 24 ayar gerçek sert altın kullanılıyor. Bunun yanı sıra özel tasarımlara dönük üretim altyapısına da sahip firmanın bütün ürünlerinde patent ve tasarım tescil numaraları bulunuyor. Felsefe olarak çok üretim anlayışı değil, hep daha kaliteli üretim prensiplerini belirleyen Şahinoğlu, kurdukları arıtma tesisi sayesinde doğayı kirletmeden üretim yapıyor.
Karpuz şaplatmaya son! Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Teknik Eğitim Fakültesi Elektronik Bilgisayar Eğitimi Bölümü öğrencisi Orhan Abaoğlu’nun geliştirdiği “Olgun Karpuzu Belirleme Projesi' sayesinde, karpuzun olgunlaşıp olgunlaşmadığı, ses dalgaları sayesinde saptanabilecek. Abaoğlu,"Karpuzun alt tarafından ses dalgaları veriyoruz. Üst tarafta ise mikrofon bulunuyor. Alttan verilen ses dalgaları mikrofona geliyor ve sesler bilgisayar ortamına aktarılıyor. Geliştirdiğimiz yazılım sayesinde karpuzun içindeki hava boşlukları tespit ediliyor. Eğer hava boşluğu belli orandan fazla ise karpuzun olgunluğa eriştiğini anlayabiliyoruz"dedi. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 33
KAPAK
Müthiş canlı bomba icadı! Türk mühendisler son yıllarda başarılı icatlara imza atmaya başladı. Şimdi de TÜBİTAK öncülüğünde çalışma yapan mühendisler, canlı bombayı 10 metre uzaktan tespit edecek x-ray'dan güçlü bir sistem geliştirdi. Ayrıca Bakan Ergün’ün açıklamasına göre uzaktan algılama sistemine sahip bu icat, insan sağlığına da zararlı değil. Büyük tehlike arz eden "canlı bombalar" artık anında tespit edilebilecek. Uzaktan algılama olarak bilinen bu sistem ile bomba, silah, bıçak, uyuşturucu taşıyan insanlar uzaktan anlaşılabilecek.
Cerrahları şaşırtan buluş Hacettepe Teknokent'te faaliyeti sürdüren bir firma, vücuda uyumlu sentetik kemik ve kıkırdak üretti. Üretilen malzeme, kanser veya kazaların yol açtığı travmalarda oluşan kemik ve kıkırdak kayıplarında kullanılabiliyor. Vücuda uyumlu sentetik kemik ve kıkırdak üreten firmanın Bilimsel Operasyonlar Direktörü ve HÜ Biyomühendislik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Murat Aydın, 2009'dan bu yana temel olarak seramik ve polimer tabanlı, doku mühendisliği yaklaşımıyla iyileşmeyi sağlayan ürünleri ürettiklerini ve bu yıl da Almanya'da ilk vaka çalışmalarına başladıklarını söyledi.
ARTESİS MCM ARIZA ERKEN UYARI CİHAZI Mevcut elektriksel ve mekanik arızaları anında tespit edebilen AMT adlı portatif bir test cihazı ve kritik ekipmanları sürekli takip edebilen MCM arıza erken uyarı cihazları üreten Artesis, makineleri izleyerek arızalanacaklarını aylar öncesi haber veren özgün ve patentli teknolojisi ile endüstriyel tesislerde üretim ve enerji verimliliğini artırmayı hedefliyor. Endüstride kullanılan elektrik motoru, pompa, kompresör fan ve diğer elektrik motorları ile sürülen ekipmanları izleyip arızaya kalan sure ve enerji verimliliği ile ilgili bilgi veren teknolojisini 1999 yılından bu yana endüstriyel sistemlere uyguluyor. Artesis teknolojisinin en belirgin özelliği kullanım kolaylığı sağlaması. Artesis teknolojisi ve ürünleri elektrik motorlarında arıza erken uyarısı ve arızaların enerji verimliliği üzerindeki etkilerini bildiriyor. Ürünler zahmetli ve zor olan analiz için gerekli data yerine açık ve anlaşılır bilgi veriyor. Verilen bilgi bakım ve üretim planlamasının yapılabilmesi amaçlı olup, arızanın ne olduğu, bozulmaya kalan sure ve ne yapılmasını içererek uzmanlık gereksinimini ortadan kaldırıp mühendis, teknisyen ve usta seviyelerinde kullanım kolaylığı sağlıyor.
Yalıtımda yeni buluş Panel Tuğla Dünyada ilk kez bir Türk tarafından geliştirilen Setblok ise doğrudan bina yapılırken kullanılan yüksek yalıtımlı bir duvar yapı elemanı yani bir cins tuğla olarak ayrıca mantolama yapılması gerekliliğini ortadan kaldırıyor. Dayanıklı, çevreci, sağlıklı ve ekonomik bu yeni ürün, yüzde yüz geri dönüşümlü oluşu, doğal hammadelerden üretilmesi ve yapısında radyoaktif ve toksik maddeler kullanılmamasıyla hem doğa ve çevre dostu hem de insan sağlığına saygılı. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 34
KAPAK
Dünyanın peşinden koşacağı Türk buluşu! Ege Üniversitesi (EÜ) Tekstil Mühendisliği Bölümü'nde televizyon, bilgisayar, baz istasyonları ve birçok elektrikli aletin yaydığı elektromanyetik dalgalara karşı koruyucu kumaş geliştirildi. EÜ Tekstil Mühendisliği Bölümü Tekstil Teknolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Kadoğlu, Bu proje özellikle çocuk giysilerine yönelik çocukların bu tip dalgalara karşı korunabilmesi için özel giysiler geliştireceğiz. Bu çalışmalarımız da gayet iyi bir şekilde devam ediyor. Aslında hamile bayanlar içinde elektromanyetik dalgalar büyük bir risk teşkil ediyor. Hamilelerde içinde giysiler geliştirilmesi mümkün" dedi.
Topivac yara bakım cihazı Yanık ve tara tedavileri alanında çalışmalar yapan Teknomar, Tübitak’ın desteğiyle “Topivac” adında dünyada bir ilk olan, yara ve yanık tedavisinin süresini kısaltan, yaraların çabuk iyileşmesini sağlayan yara bakım cihazı geliştirdi. Cihazın en önemli özelliği, vakum ve oksijen/ozon nemlendirme uygulamasının aynı anda uygulanması. Cihazı geliştiren Teknomar Genel Müdürü Hasan Tahsin Özbek, bu üç tedavi yöntemini tek bir cihazla sağladıklarını belirterek, yaranın iyileşmesi için oksijeni homojen olarak verdiklerini, yarayı dezenfekte etmek için ozon terapi uyguladıklarını ve bakteri tabakalarını vakum ile çekerek sağlıklı dokuların gelişmesini sağladıklarını ifade etti.
BORŞEN PASLANMAZ BORU
İLKLERE İMZA ATIYOR Türkiye’de ilk paslanmaz dikişli boru, proses ve TIG kaynaklı borunun yanı sıra, hem ülkemizde, hem de çevre ülkelerinde bir ilk olan dubleks boru üretimini Borşen gerçekleştiriyor. Üstün teknolojileri ile, TIG kaynaklı borulardan, vanaya; fittingsten, endüstriyel paslanmaz çelik akış ekipmanlarına kadar uzanan 18 binin üzerindeki ürün yelpazeleri ve satış sonrası hizmetleriyle; enerji yatırımcılarının en güçlü partneri olmayı sürdürüyor. Paslanmaz çelik konusunda tam donanımlı kalite kontrol laboratuvarına ve TSE EN ISO / IEC 17025 akreditasyona sahip ilk ve tek firma olan Borşen Boru, korozyon dayanımı olan, yüksek nitelikteki proseslerde mutlak suretle kullanılması gereken boru, vana ve fittingsleri kapsayan paslanmaz çelik üretiyor. Borşen Boru, kendi kalite kontrol ve test laboratuvarı ile bütün bu testleri yapabildiği için ürün taleplerine 24 bin metrekare alanda ve günlük 3 bin metre kapasiteyle, kolayca cevap verebiliyor. Ürün çeşitleri arasında AISI 304 / 304L,AISI 316 / 316L,SAF2205 / 1,4462 dubleks paslanmaz çelik ürünleri bulunuyor. Bu ürün, yüksek sıcaklıklarda kimyasal aşındırıcılara karşı dayanıklı bir yapıya sahip. Diğer paslanmaz gruplarına göre iki kat daha fazla çukurcuk ve strese bağlı olan çatlak korozyonu dayanım sağlıyor. Özellikle; petrol ve gaz istasyonlarında , petrokimya tesislerinde, kimyasal hammadde üretim tesislerinde, kimyasal tankerlerde tuzun kullanıldığı arıtma ve genel üretim tesislerinde kullanılıyor.
Türkiye’nin en büyük yüz tanıma projesi PCC Elektronik, güvenlik sektöründe bir ilki gerçekleştirerek, yüzde yüz yerli, kalite ve marka tescilli ürünleri, ICS ve 3DEyes markalarını güvenlik pazarına sundu. 3DEyes yazılımı, Dijital Görüntü Aktarımı ve Kayıt Sistemleri konusunda bir çok fonksiyona sahip ilk Türkçe yazılım. 3D-Eyes yazılımı sayesinde, kameradan alınan görüntüler, bilgisayara kayıt edilebiliyor, istendiği zaman bu kayıtlar tekrar izlenebiliniyor. Görüntüler, istenirse LAN, WAN, intranet, internet üzerinden de takip edilebliyor. Gözetim ve araç trafiği veritabanlı sistem; site, otopark , otoyol ve otobanların yanı sıra,bankalar, marketler, eğitim ve kamu kurumlarında kolay kurulumu sayesinde rahatça kullanılabiliyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 35
KAPAK
2
Henry Winstanley Deniz Feneri (1703) Eddystone kayaları üzerinde bulunan ilk deniz fenerini yapan İngiliz deniz feneri mimarı Winstanley, yaptığı deniz fenerinin sağlamlığını kontrol etmek için bir fırtına sırasında deniz fenerinin içinde bulunmak istedi Deniz feneri yıkıldı ve Winstanley yanındaki beş kişiyle birlikte hayatını kaybetti.
KENDİ
İCATLARIYLA
ÖLEN
10
MUCİT
Otto Lillienthal-Planör Çocukluğundan beri en büyük hayali uçmak olan Otto Lillienthal planörü icat ederek havacılık tarihine büyük katkıda bulunurken kendi hayatının sonunu hazırlamıştır. Fırtınalı bir günde uçmak istemesinin ardından kontrolü kaybeden Lillienthal kendi evinin çatısına düşerek öldü.
1
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 36
3
Michael Dacre - Uçan Taksi (2009) Michael Dacre, 8 koltuklu uçan taksisi ile malezya'da bir tarlaya çakıldı
4
Henry Smolinski - Uçan araba (1973) Bir diğer uçan araba trajedisi 1973'te gerçekleşti. Smolinski, mekanik bir arıza sebebi ile düşen 'uçan arabasında hayatını kaybetti
KAPAK
Thomas Andrews Jr - Titanic gemisi (1912) Gemi mühendisi Thomas Andrews, suya indirildiği dönemde dünyanın en büyük transatlantiği olan Titanic'i tasarladı ve inşaa etti. İlk seferine çıktıktan yanlızca 4 gün sonra buz dağına çarparak batan bu dev gemide ölen 1517 kişinin içinde o da vardı.
5
6
Donald Campbell - Mavi Kuş K7 (1967) Hydroplane türü jet motorlu bir deniz aracıyla rekor üzerine rekor kırarken Mavi Kuş adlı deniz aracı ile 510 kilometreye ulaştığı sırada kaza geçirip feci şekilde öldü.
Marie Curie - Radyum / Radyasyon (1934) Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki kez Nobel Ödülü kazanan Marie Curie aynı zamanda Nobel Ödülünü alan ilk kadın ve bu ödülü iki kez kazanan ilk biliminsanı olmuşur. Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. Toryumun radyoaktif özelliğini buldu ve radyum elementini ayrıştırdı. Ancak bu deneyler sırasında o kadar çok radyasyona maruz kaldı ki aşırı radyoaktiviteye bağlı kan kanserinden öldü.
7
8
Soucek Karel - Kapsül (1985) Kanadalı profesyonel bir dublör olan Karel Soucek Niagara Şelalesi'nden aşağı atlamasını sağlayacak modifiye edilmiş bir varil geliştirdi. Niagara şelalesinden atladıktan sonra ufak birkaç kanamayla hayatta kaldı. 1985 yılında Teksas'ta Houston Astrodome adındaki özel olarak yapılmış 180 fit yüksekliğindeki şelaleden yapacağı atlayışı finanse etmesi için bir şirketi ikna etti.Maalesef atlayış başarısızlıkla sonuçlandı ve Karel Soucek havuzun merkezi yerine kenarına çarptı. Kapsül parçalara ayrıldı ve Karel Soucek hayatını kaybetti.
9
Alexander Bogdanov-Kan nakli (1928) Kan nakli ile hastalıkları tedavi edebileceğini ispatlamaya çalışan Rus bilimadamı bu deneyleri kendisi üzerinde de yapmaya kalkınca asistanından kaptığı sıtma ve verem bakterileri nedeni ile hayatını kaybetti.
10
William Bullock - Döner parçalı matbaa (1867) William Bullock klasik matbaalar yerine dönen merdanelerle çok daha hızlı baskı yağılabileceğini ispatlamak için bir matbaa geliştirdi. Ne hazindir ki makinalardan birini tamir etmeye kalkarken ayağını dişlilere kaptırdı. hemen ameliyata alınan Bullock, aşırı kan kaybından öldü. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 37
KAPAK
DENİZALTI
ÖNCE
YAZAR
DÜŞÜNMÜŞ
Sonra mucit
İcadın anafikrini Jules Verne’ün Denizler Altında Yirmi Bin Fersah’tan alan Amerikan mucit Simon Lake, modern denizaltıların babası olarak bilinir. Lake, safra tankı, dalgıç kompartımanı ve periskop dahil birçok icadında Jules Verne’ün bu güzel eserinden esinlenmiştir. Kurduğu şirket 1898’de açık okyanusta kullanılabilen ilk denizaltı olan Argonaut’u üretmiştir.
HELİKOPTER
Bilimkurgu romanları okumak vakit kaybı diyenleri mahcup edecek bu haberde esin kaynağı bilimkurgu olan icatlar yer alıyor. Cep telefonu ve helikopter gibi icatların arkasında, ‘Star Trek’ ve ‘Dünyalar Savaşı’ndan ilham alan mucitler var. Bakın hayatımıza hayal gücü yüksek insanların kattıkları nelermiş... ŞOK TABANCASI Gençler için yazılmış bilim kurgu romanlarının zeki kahramanı Tom Swift 20. yüzyılın başlarının en ünlü edebi karakterlerinden biriydi. NASA fizikçisi Jack Cover Taser’ı bir fan olarak icat etmişti. Taser adını Swift’in kurgusal icatlarından “Thomas A. Swift’s Electric Rifle” (Thomas A. Swift’in Elektrik Tüfeği) ın baş harflerinden almış.
Jules Verne asıl kurguladığı denizaltıyla ünlüyken, Nautilus’la geleceğin uçağını öngördü. Modern helikopterin mucidi Igor Sikorsky de gençken okuduğu Jules Verne’ün Fatih Robur adlı kitabından esinlenmiştir. Sikorsky sık sık Jules Verne’ün “Birinin hayal ettiğini, başka biri gerçeğe dönüştürebilir,” sözünü dile getirir.
NÜKLEER ENERJİ H. G. Wells 1914’te 'The World Set Free' adlı kitabını yayınladı. Bu kitapta Wells, 1933’te 'yapay' bir nükleer enerjinin üretileceğini, bunun dünya savaşına neden olacağını ve daha sonra dünyanın barış içinde yaşayacağını yazdı. Kitabı okuyan fizikçi Leo Szilard çok etkilendi ve bu kitaptan aldığı ilhamla 1932’de nükleer zincir reaksiyonları problemini çözdü. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 38
KAPAK
MUHAREBE BİLGİ MERKEZİ
ROKET
Amerikan bilim insanı Robert H. Goddard, 1898 yılında gazetede H. G. Wells’in Marslıların istilasını anlattığı Dünyalar Savaşı adlı klasik romanıyla ilgili yazı dizisini okuduktan sonra çok etkilendi ve uzun uğraşlar sonucu 16 Mart 1926’da ilk akaryakıtla çalışan roketi üretti. Goddard’ın daha sonra söylediğine göre gezegenler arası uçuş kavramı “onun hayallerini son derece cezbeden bir şey” olmuş.
THE WALDO
1930’larda ve 40’larda E.E. “Doc” Smith okuyucularının gönlünü fütüristik Galactic Patrol’ün maceralarını anlattığı 'Lensmen' öyküleriyle fethetti. 1947’de yazdığı romanda kontrollü savaş gemilerinden bahsederek Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne ilham verdi.
CEP TELEFONU Motorola’nın araştırma ve geliştirme müdürü Martin Cooper, 1970’lerin başlarında ilk cep telefonunu tasarlarken ‘Star Trek’ten ilham almıştır. Yüzyılın neredeyse en büyük icadı olarak tanımlanan cep telefonunun mucidi Cooper icadını, “Bu bizim fantezimiz değil, amacımızdı,” diye tanımlıyor.
QUICKTIME
Ünlü bilim kurgu yazarı Robert Heinlein 1942’de yayınladığı kısa öyküyle uzaktan kumandalı mekanik eli icat eden Waldo F. Jones’a ilham kaynağı olmuştur. Gerçek hayata uyarlanan kollar 1940’ların ortalarında nükleer endüstri için üretilmiş olup “waldos” adını almışlardır.
Apple’ın bilim insanı Steve Perlman çığır açan multimedya programı QuickTime’ı yaratma fikrini karakterlerden birinin bilgisayarda müzik parçaları dinlediği ‘Star Trek: The Next Generation’ı izledikten sonra düşündüğünü söylüyor.
SECOND LIFE Neal Stephanson’ın 1992’de yazdığı Snow Crash, insanların kendileri yerine ‘avatar’larıyla var oldukları üç boyutlu online ‘Metaverse’ (gerçeğe yakın sanal dünya) i tüm detaylarıyla tanımlıyor. Ünlü online ortamlardan biri olan Second Life’ın yaratıcısı Philip Rosedale, liseden beri sanal dünya fikriyle ilgilenmiş ve Snow Crash’ı izledikten sonra “yakın gelecekte sanal dünyanın nasıl görüneceğiyle ilgili” fikre vasıl olmuş. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 39
KAPAK Fotoğraf: Serhat Özdek
işleyişini şöyle açıklıyor; “Sistemin sırrı boruların iç haznesindeki özel bakterilerde. Özel bir solüsyonun içinde yaşayan bakteriler atık suyu hiçbir kimyasal kullanmadan, organik olarak arıtıyor. Arıtılan su, bahçe sulamasında, otomobillerin yıkanmasında veya klozetlerde kullanılmak üzere binaya yeniden kazandırılıyor.”
En iyi proje seçildi Türkiye dâhil dünyanın birçok ülkesinde müstakil evlere de uygulanabilen ilk atık su arıtım sistemi olan BioPipe, insanların atık su arıtımına bakış açısını değiştirmeyi hedefliyor. Her eve uygun bir maliyetle uygulanabilen Biopipe ile birlikte belediyeler artık yüksek maliyeti olan kanalizasyon sistemleri kurmaktan ve büyük atık su arıtma tesisleri inşa etmekten kurtuluyor. Gep-Turkey yarışmasında, Amerikalı ve Türk yatırımcılar tarafından Türkiye'nin en iyi projesi seçilen BioPipe sisteminden belediyeler, ev kullanıcıları ve müteahhitler faydalanabiliyor.
Kullanıcı sayısına göre uyarlanıyor
Bakterilerin temizlediği ilk atık su arıtma sistemi
BIOPIPE
Mevcut olan teknolojinin her zaman daha iyisini arayan Enes Kutluca, her ev nasıl kendi atık suyunu arıtıp yeniden kullanabilir sorusundan yola çıkarak dünyada benzeri olmayan bir atık su arıtma sistemi icat etti. ikrin oluşma sürecini anlatan Enes Kutluca, hem dünyada bir ilk, hem sürdürülebilir, hem de çok uygun maliyetli bir ürün ortaya koymak isteğini belirtiyor. Dünyamızda atık suyun arıtılmasının her geçen gün daha çok önem kazandığını, ancak mevcut literatürde bulunmayan bir şey icat etmenin hiç kolay olmadığını söylüyor. Enes Kutluca, henüz Bahçeşehir Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü 2. Sınıf öğrencisi iken, bir yıl boyunca kendi evinin garajında yaptığı sistemi geliştirmekle uğraştıktan sonra, dünyanın ilk atık su arıtım borusu olan BIOPIPE’ı geliştirdi, patentini aldı ve Enver Mısırlı ile ortak oldu.
F
Özel bakteriler kullanıyor Binaların ana atık borusuna bağlanan küçük bir depo ve bu depoya bağlı kalorifer petekleri gibi kıvrılmış plastik borulardan oluşan BioPipe, dışarıdan oldukça basit görünüme sahip. Kutluca sistemin EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 40
ı Firmalarının daha iyi noktaya gelmesi için çalışan Enes Kutluca, Türkiye'nin en başarılı girişimcisi seçildikten sonra, dünyanın en büyük genç işadamları organizasyonu olan JCI tarafından çevre alanında Türkiye'nin en başarılı genci seçildi.
En temel BioPipe sistemi, dünyadaki benzerlerinin dörtte birine mal oluyor. İki kişinin yaşadığı bir eve bile monte edilebiliyor. Günde ortalama bir ton su harcayan beş kişinin yaşadığı bir binanın arıtma ihtiyacına göre tasarlanan BioPipe, yapılardaki konut ve kişi sayısı arttığında yeni boru petekleri eklenerek, sistem yeterli hale getirilebiliyor. Biopipe.co sitesinde bir maliyet hesaplama cetveli ile binanın yaşı, suyun nasıl temin edildiği ve benzeri kriterlere göre sistemin ne kadar sürede kendini amorti edeceğini kabaca gösteren bir formül bulunuyor.
KAPAK
‘
Daha fazla yol ateşe barutla gitmektir
"Yıllardır devam eden gecekondulaşma sorununun çevreye de çok olumsuz etkileri mevcut. Bunu önlemek için şehrin dışından arazi satın aldık. Özel imar yerleri kurduk. Şehrin etrafındaki arazilerde izinsiz konut yapımının önüne geçmiş olduk. Zenginleştikçe daha iyi evlerimiz, şehirlerimiz ve hayatımız olacağını sanıyoruz ama zengin oldukça daha fazla araba ve trafik sıkışıklığı oluyor. Peki İstanbul'da bu problemi nasıl çözeceğiz? Daha fazla yolla bu sorunu çözmek ateşe barutla gitmek gibidir. Trafik sorunlarını daha fazla yol yapmakla çözemezsiniz. Amerika'da da trafik son yıllarda daha fazla sıkışmaya başladı. Oysa daha geniş yollar yapmanın trafik sıkışıklığını önleyeceğini düşünürüz ama tam tersi oluyor. Trafik sıkışıklığın oluşturan şey, arabaların sayısı değil. Bu sadece üç nedenden biri. Bu yapılan yolculukların uzunluğu ve sayısına da bağlı. 'Araba kullanımını nasıl sınırlayabiliriz?' diye düşünüyor şimdi uzmanlar.
Metrobüsün mucidinden
İstanbul’a öneriler
Penalosa, geniş yollarda otobüs ve bisiklet yolu ile kaldırımların olması gerektiğini ifade ederek, "Toplu taşımanın ilerletilmesi gerekir. Bizim Bogota'da plakalarla ilgili bir kısıtlama yöntemimiz var. Yine park alanlarının da sınırlandırılması gerekir.
Metrobüsün mucidi, İstanbul'daki trafik sorununu çözebilmek adına önerilerde bulundu. etrobüsün mucidi olarak kabul edilen ve Kolombiya'nın başkenti Bogota'nın eski belediye başkanı da olan Enrique Penalosa, Kiev ve İstanbul'da birkaç köprü daha yapmak istendiğini belirterek,"Oysa New York'ta kimse daha fazla köprü ya da tünel yapmaktan bahsetmiyor. Çünkü yeni köprü ve yollar yaparak trafik sorununu çözemeyeceklerini anlamışlar. Toplu taşımaya ağırlık vermeleri gerektiğini fark ettiler" dedi. Arkitera Mimarlık Merkezi'nin Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlediği gayrimenkul sektörünün aktörlerini bir araya getiren "ArkiPARC 12 Buluşmaları"nın açılışında konuşan Penalosa, bütün vatandaşların şehrin sağladığı imkanlardan eşit bir şekilde yararlanma hakkına sahip olduğunu söyledi. Penalosa, bir şehirde insanların parkları, bahçeleri, koşu ve bisiklet yollarını tercih etmesinin o şehrin insanlarının mutlu olduğunu gösterdiğini belirterek, iyi şehirlerin çocuklara, engellilere ve yaşlılara özgürce yaşam alanı sunduğunu kaydetti. Ülkesindeki gecekondu sorununa vurgu yapan Penalosa, sözlerini şöyle sürdürdü:
M
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 42
‘ ‘
‘Genişyol-Bisiklet yolu’
‘Otobüs yoldan çıkarsa İstanbul’da yolun içinde kalıyor’
Park bulamayan insanlar toplu taşımaya yönelir. Dünyadaki eğilim böyle, İstanbul'da bu uygulanabilir. Yayalara iyi davranan şehirler yapmak lazım. Bir de elektrikli bisiklet kullanımı da teşvik edilmeli İstanbul'da. Ancak bunun için bir alt yapıya da ihtiyaç var. Bisiklet yolları aslında bir sembol, eşitlik sağlıyor"
Ülkesinde metrodan daha hızlı yolcu taşıyan bir otobüs sistemi kurduklarını anlatan Penalosa, "Bu sistemde otobüsler için ayrı bir yol açtık. Otobüs bozulunca yoldan çıkarabiliyorsunuz ama bu İstanbul'da mümkün değil. Yolun içinde kalıyor. Ufak tefek bazı değişikliklerle bu sorunu çözebilirsiniz. Ayrıca otobüs sayısı daha arttırabilir. Otobüs kaldırıma daha yakın durmalı. Engellilerin daha rahat binebilmesi için İstanbul'un sorunları çözmek aslında teknik değil, politik bir sorun" şeklinde konuştu. Bogota'da geniş bir bisiklet yolu açtıklarını dile getiren Penalosa, 10 binlerce insanın bisiklet kullandığını, bunun da ulaşımı büyük ölçüde rahatlattığını söyledi. Kaldırım, yürüyüş ve park alanlarına yer ayrılması ve binaların sağlam zeminde olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Penalosa, sahilleri de özel kişilere vermek yerine kamuya açılmasının şehri güzelleştireceğini kaydetti.
KAPAK
Çocuk yaşlardan gelen mucitlik merakıyla 16 yaşından bu yana tabir yerindeyse yemiyor içmiyor icat yapıyor! Bu ilgisi ona pek çok ödül getirmiş. Üstelik öyle sıradan ödüller de değil. Geçen yıl en genç bilim adamı unvanına sahip olurken, iki yıl önce de ‘Dünya İcat Şampiyonası’nda ikinci olmuş. Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Nürnberg kentinde düzenlenen fuarda Almanya hükümeti tarafından ‘en iyi icat’ ödülünün sahibi oldu. Sajjad, Aydın Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi. Liseyi İran’da okumuş ve sağlık üzerine eğitim almış. Bir buçuk yıldır Türkiye’de. Çalışmaları genellikle sağlık üzerine. Elektrik elektronik okumasının sebebi ise sağlık eğitimiyle mekaniği birleştirip daha farklı icatlar yapabilmek. Genç mucit, hedefini çoktan belirlemiş: “İnsanların günlük hayatta yaşadığı hastalıklar ya da sorunlar üzerine kafa yoruyorum. Şu güne kadar 11 patentli icadım ve 18 tane de uluslararası düzenlenen yarışmalardan ödülüm var. Aslına bakarsanız benim için önemli olan ödül değil. İcatlarla bir kişinin bile herhangi bir rahatsızlığı giderilirse o zaman gerçek başarıya ulaşmış olacağım.”
Başımıza
Baş ağrısına çözüm...
icat çıkartıyor Sajjad Yaghoubi, Aydın Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi. Hayattaki en büyük mutluluğu ise icat yapmak. Çocuk yaşlarda tutkuyla başladığı bu uğraş ona ‘dünyanın en genç bilim adamı’ unvanını getirdi. Geçtiğimiz hafta da Almanya hükümeti tarafından verilen ‘en iyi icat’ ödülünün sahibi oldu. ajjad Yaghoubi, Aydın Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi. Hayattaki en büyük mutluluğu ise icat yapmak. Çocuk yaşlarda tutkuyla başladığı bu uğraş ona ‘dünyanın en genç bilim adamı’ unvanını getirdi. Geçtiğimiz hafta da Almanya hükümeti tarafından verilen ‘en iyi icat’ ödülünün sahibi oldu. Sajjad Yaghoubi, henüz 21 yaşında bir üniversite öğrencisi. Birçokları için 20’li yaşlara kadar hayatta gelişmeler bellidir: Lise devam ederken dershaneye gidilir ve üniversiteye hazırlanılır. Ekstra işler yapılmak istense de buna çok vakit bulunamaz. Sajjad bu genellemenin biraz dışında.
S
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 44
ı Sajjad’a Almanya’dan en iyi icat ödülünü getiren proje, yavaşlayan göz kaslarının çalışmasını sağlayan bir ürün. Her geçen gün bilgisayarla çokça hemhal olduğumuz neticesinden doğmuş bir fikir bu. İnternet başında fazla vakit geçirenler, çok kitap okuyanlar, yoğun iş hayatında gözlerini yoranlar için tasarlanmış. Cihaza 5-6 dakika bakmanız, sertleşen göz damarlarının açılması ve yoğunlaşmasına yardımcı oluyor. Böylece gözde oluşan kızarıklık ve ağrılar yavaş yavaş azalıyor.
Baş ağrısı hemen herkesin yaşadığı bir rahatsızlık. Sajjad Yaghoubi, geçtiğimiz yıl hem kendisi hem de çevresindeki pek çok kişinin bundan muzdarip olduğunu görünce bir şey icat etmeye karar vermiş. Uzunca araştırmanın neticesinde ‘headbelt’ isimli bir cihaz geliştirmiş. Bu cihaz sinir sistemini uyararak beyinde bulunan kılcal damarlardaki kan akışının düzenli olmasını sağlıyor. Böylelikle organlar işlevlerini sağlıklı bir şekilde yerine getirebiliyor ve baş ağrısı hissedilir şekilde azalıyor. Romanya’da düzenlenen Euroinvent yarışmasına Türkiye’den sadece Sajjad katıldı ve birincilikle döndü. Bu ödül aynı zamanda ülkemize biyomedikal konusunda en iyi icat ödülü kazandırdı. (Fatma Turan)
FİNANS
Finansbank’tan
KOBİ’lere
finansal destek
‘Bizce Mümkün’ yaklaşımı ile müşterilerinin ihtiyaçlarına yönelik çözümler sunan Finansbank, KOBİ’lere destek olmaya devam ediyor. Sektöre yeni giriş yapan KOBİ’ler için Avrupa Yatırım Fonu garantörlüğünde sunduğu finansman desteğini artırarak sürdüren Finansbank, girişimci KOBİ’leri yalnız bırakmıyor. irişimciliğin desteklenmesi için KOBİ’lerin artan ihtiyaçlarına yönelik özel çözümler üreten Finansbank, sektöre yeni giriş yapan ve finansal kaynağa ihtiyacı olan yeni girişimci KOBİ’lere desteğini sürdürüyor. Son 3 yıldır Avrupa Yatırım Fonu (AYF) garantörlüğünde KOBİ’lere teminat desteğini yükseltmeyi başaran Finansbank, girişimci kredisi programı ile tüm yeni kurulan veya 3 yıldan kısa süredir faaliyette olan işletmeleri destekliyor. Finansbank kaynağının önemli kısmını, sadece sektöründe belirli bir yere gelmiş ve kendini kanıtlamış işletmelere
G
“
Finansbank Kobi Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Metin Karabiber, "2013 yılında da Avrupa Yatırım Fonu'nun Türkiye'deki ortaklarından biri olarak desteklerimizi hız kesmeden sürdüreceğiz
değil, yeni kurulan işletmelere finansman ve teminat desteği olarak aktarıyor. Tüm KOBİ'lerin her tür finansal ihtiyacında yanında olmayı hedeflediklerini söyleyen Finansbank Kobi Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Metin Karabiber, "2013 yılında da Avrupa Yatırım Fonu'nun Türkiye'deki ortaklarından biri olarak desteklerimizi hız kesmeden sürdüreceğiz. Bunun yanı sıra Mayıs ayında başlattığımız ‘Geleceğin Patronları’ yarışmamız ile fikirlerini hayata geçirmek üzere iş kurmak İsteyen girişimci adaylarını bir araya getirdik. Ekim ayında sonlanacak yarışmanın amacı yeni bir iş fikri olan ve kendi işini kurmak isteyen yaratıcı girişimcileri cesaretlendirmek, yönlendirmek, ödüllendirmek…Bu kapsamda katılımcılara sadece finansman anlamında değil, üç aşamada devam eden Bilkent Üniversitesi Fikirden Değere Girişimci Eğitim Programıyla da eşsiz bir bilgi edinme fırsatı sunuyoruz” şeklinde konuştu. AYF Girişimci Paketi kapsamında, 2010 yılının Mart ayından bu yana, 60 ay vadeye yaygın 6 aylık ödemesiz dönem seçeneği ile azami 52 bin TL tutarındaki, toplam 29 bin KOBİ'ye 968 milyon TL kredi kullandırdıklarını söyleyen Metin Karabiber, 2013'ün ilk yarısında 9 bin KOBİ’ye 240 milyon TL finansal destek verdiklerini vurguladı. Devam eden süreçlerde de AYF'nin olanaklarını sektöre sunmayı planladıklarını ifade eden Karabiber, "320 milyon avroluk 3. dilimi çok cazip fırsatlar sunan paketler ile KOBİ'lerin hizmetine sunuyor olacağız" dedi. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 45
KAPAK
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
NİHAT ERGÜN
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 46
Ülkemiz sanayisinin sınai mülkiyet haklarından bir rekabet aracı olarak gerçek anlamda faydalanabilmesi için tüm boyutlarıyla ve aşamalarıyla etkin işleyen bir sınai mülkiyet sistemine ihtiyacı var. Bir yandan nitelikli buluş ve tasarım üretimi sağlarken, diğer yandan bu buluş ve tasarımların etkin bir şekilde korunarak sanayiye aktarılmasını sağlayacak mekanizmaları da oluşturmak durumundayız. ilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak patent konusunu ve patentleri de kapsayan sınai mülkiyet haklarını çok geniş bir perspektifle ele alıyoruz. Çünkü patent deyince aklımıza sadece buluşların tescil edilmesi gelmemeli. Sınai mülkiyet sistemi dediğimizde buluşların yapılması, tescil edilerek korunması, uygulanması ve sanayiye aktarılması gibi birçok önemli aşamayı ve bu süreçlerin her birinden sorumlu farklı aktörlerin, kurum ve kuruluşların bulunduğu bir yapıyı anlamamız gerekiyor. Bakanlık olarak bu sistem içerisinde görev ve sorumluluklarımız itibariyle önemli bir konumumuz var. Ar-Ge’ye ve inovasyona yapılan yatırımların en somut çıktıları olan patent, faydalı model, marka ve endüstriyel tasarım alanlarında Türkiye önemli bir atılım gerçekleştirmektedir. Öncelikli olarak marka başvurularında son 2 yıldır Avrupa’nın zirvesinde olan bir Türkiye’den bahsediyoruz. 2011 ve 2012
B
yıllarında 110 binin üzerinde gerçekleşen marka başvuru sayıları bize Türk insanının ekonomik ve ticari hayatın içerisinde aktif bir şekilde yer alma arzusunu gösteriyor. Aynı şekilde bu sayılar, en büyük işletmesinden en küçük firmasına kadar Türk sanayicisinin dinamizmini gösteriyor.
Başvuru sayılarındaki artışlara odaklanmıyoruz 2012 yılında Türk Patent Enstitüsüne 15 binin üzerinde patent ve faydalı model başvurusu, 40 binin üzerinde tasarım başvurusu yapıldı. Bu başvuruların belirli bir kısmını yabancı başvuruları oluşturuyor. Ancak özellikle yerli patent başvurularındaki artışlara baktığımızda, bu artışların %15-20’ler civarında bir aralığa oturduğunu görmekteyiz. Benzer şekilde tasarım başvurularında da artışlar %10’un altına düşmemektedir. Bütün bu olumlu gelişmeler yaşanırken, biz sadece başvuru sayılarındaki artışlara odaklanmayı doğru bulmuyoruz. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizin daha nitelikli bir sınai mülkiyet üretim yapısına geçişini sağlamayı hedefliyoruz. Çünkü ülkemiz sanayisinin sınai mülkiyet haklarından bir rekabet aracı olarak gerçek anlamda faydalanabilmesi için tüm boyutlarıyla ve aşamalarıyla etkin işleyen bir sınai mülkiyet sistemine ihtiyacı var. Bir yandan nitelikli buluş ve tasarım üretimi sağlarken, diğer yandan bu buluş ve tasarımların etkin bir şekilde korunarak sanayiye aktarılmasını sağlayacak mekanizmaları da oluşturmak durumundayız.
Ar-Ge yatırımlarını vergiden muaf tutuyoruz Yüksek potansiyele sahip buluşların üretilmesi noktasında üniversitelerimizi aktif hale getirmek için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Üniversitelerimizin daha yenilikçi ve girişimci yapılara dönüştürülmesine yönelik yoğun çalışmalarımızı sağlam bir zemine oturtmak amacıyla, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminde olan kanun tasarısıyla patent konusunda üniversitelerimize farklı bir rol veriyoruz. Sınai mülkiyet sisteminin geneline yönelik birçok düzenleme ve iyileştirme içeren bu kanun tasarısının yasalaşmasıyla birlikte üniversitelerimizi patentlerde hak sahibi konumuna getireceğiz. Bu düzenleme ile
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 47
KAPAK
mekanizması daha başlattık. TÜBİTAK’ın 1512 Programı vasıtasıyla girişimci gençlerimizin teknoloji odaklı fikirleri, proje aşamasından üretim, ticarileşme ve pazar aşamasına kadar desteklenmektedir.
3.5 milyon lira hibe makina-techisat desteği Bakanlığımız gerek KOBİ'lere, gerek büyük firmalara, gerekse yeni girişimcilere çok önemli destekler vermektedir. Bakanlığımız, öncelikle orta-yüksek ve yüksek teknolojili alanlarda ArGe projesini tamamlamış girişimcilerimize, bu projelerini üretime dönüştürebilmeleri için 3,5 milyon liraya kadar hibe makine-teçhizat desteği ve bu rakamın üzerinde finansman için ise kredi faiz desteği vermeyi planlamaktadır. Bununla birlikte Ar-Ge’si Türkiye de tamamlanmış olan projelerin ulusal ve uluslararası tanıtım, pazarlama ve fuar desteği için 75.000 liraya kadar desteği yürürlüğe koymuş olup müracaatlar devam etmektedir. Ayrıca Ar-Ge merkezi kuran firmalar için gelir vergisi muafiyeti 2023 yılına kadar uzatılmış ve Ar-Ge merkezi kurmak için asgari şart olan tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısının 50 kişiden 30 kişiye düşmesi için de gerekli yasal altyapı çalışmaları tamamlanmış olup, ilgili yasal düzenlemenin en kısa zamanda meclise sevk edilmesi planlanmaktadır. Böylece şu an 142 olan Ar-Ge merkezi sayısının 250’lere çıkması hedeflenmektedir.
Rekabet gücü ucuz işgücü ve hammadeyle olmaz aynı zamanda ülkemiz sanayisi açısından büyük önem taşıdığına inandığımız üniversite-sanayi işbirliğinin çok daha profesyonel ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak ortamı tesis etmiş olacağız. Küresel rekabetin geldiği bu aşamada, dünyaya hitap eden mal ve hizmetler üretebilmek için teknoloji tabanlı ve katma değeri yüksek ürünler üretmek zorundayız. Bu bilim, teknoloji, Ar-Ge ve yenilikçilikle mümkün olacak bir faaliyetler bütünüdür. Burada en önemli husus, üniversitelerimiz ve sanayicilerimizin bir araya gelerek bilginin ve girişimciliğin gücünü kamunun da desteğini alarak harekete geçirmektir. Ar-Ge alanında Bakanlık olarak ilgili kuruluşlarımızdan TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte çok önemli destek programları yürütüyoruz. Aynı zamanda yeni destek programlarını da uygulamaya almak için çalışmalarımız sürüyor. Bakanlar Kurulu kararı ile Ar-Ge yatırımlarını bazı vergilerden muaf tuttuğumuz gibi, ayrıca bu yatırımlara faiz desteği de sağladık. Ayrıca, Yeni Teşvik Sistemine göre Bakanlığımız ile ilgili kuruluşlarımızdan TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından desteklenen Ar-Ge proje yatırımlarının, hangi ilde yapılırsa yapılsın 5’inci bölge desteklerinden faydalanabilmesine imkân sağlıyoruz. Yine yaptığımız bir önemli çalışmada, sanayideki üretimin teknoloji düzeyini yükseltmeye katkı verecek yeni bir destek EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 48
“
Biz kamu olarak firmalarımızın Ar-Ge etkinliklerini arttırmak için uyguladığımız bu destek programlarına Organize Sanayi Bölgelerinde faaliyet gösteren firmalar başta olmak üzere tüm girişimcilerimizden ilgi bekliyoruz. Üretimde yüksek katma değer oluşturmanın yolu ancak Ar-Ge alanındaki çalışmalardan geçmektedir.
Biz kamu olarak firmalarımızın Ar-Ge etkinliklerini arttırmak için uyguladığımız bu destek programlarına Organize Sanayi Bölgelerinde faaliyet gösteren firmalar başta olmak üzere tüm girişimcilerimizden ilgi bekliyoruz. Üretimde yüksek katma değer oluşturmanın yolu ancak Ar-Ge alanındaki çalışmalardan geçmektedir. Türkiye’de bilim, teknoloji ve inovasyon alanında çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Geçmişte ülkemizde Ar-Ge faaliyeti yürüten işletme sayısı oldukça sınırlı iken, bugün Anadolu’daki birçok firmalarımız Ar-Ge’ye, tasarıma, yenilikçiliğe ve markalaşmaya yöneliyor. Ülkemizde her geçen gün girişimcilik, Ar-Ge ve inovasyon iklimi süratle pozitif yönde değişiyor. Bu süreci en iyi şekilde yönetmek için, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarımızla birlikte, sanayi yoğun bölgelerimizde Ar-Ge etkinliklerini artırmak için büyük bir çaba harcıyoruz. Bunun mukabilinde bütün sanayicilerimizden ve girişimcilerimizden, Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarımızdan TÜBİTAK ve KOSGEB’in destek unsurlarından azami derecede faydalanmalarını bekliyoruz. Çünkü rekabetçi olmanın yolu bu alanlara yönelik yapılacak yatırımlardan geçmektedir. Türkiye’nin rekabet gücünü ucuz işgücü, ucuz hammadde, ucuz enerji gibi alanlarda bulamayacağı çok açıktır. Türkiye’nin rekabet gücünü markalaşmada, yenilikçilikte, Ar-Ge ve
KAPAK tasarım gibi alanlarda araması gerekmektedir. Artık üretmeye olduğu kadar, daha verimli üretim yapmaya, ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünler üretmeye önem vermeliyiz. Bir yandan mevcut işletmelerin kendilerini yenilemelerini sağlarken, diğer yandan ülkemizde nitelikli girişimlerin önünü açmalıyız.
OSB’leri nitelik olarak geliştirmeye önem veriyoruz Türkiye, büyüme, ihracat ve istihdam gibi alanlardaki hedeflerine ulaşmak için, çok daha rekabetçi bir üretim yapısı oluşturmak zorundadır. İşte bu rekabetçi üretim yapısını oluşturmak için kullanacağımız en önemli altyapı unsurlarının başında OSB’ler gelmektedir. Ülkemizde bugüne kadar 268 adet OSB tüzel kişilik kazanmıştır. Biz ülkemizdeki OSB’lerin sayısını artırmaya verdiğimiz önem kadar, OSB’leri nitelik olarak geliştirmeye, sanayicimize çok daha iyi imkanlar sunmaya da büyük önem veriyoruz. Biz sanayinin OSB’lerde yoğunlaşmasına büyük önem verdiğimiz için, yeni teşvik sisteminde OSB’lerde yapılan yatırımların bir alt bölge desteklerinden yararlanmalarının da önünü açtık. Yatırım teşvikleri, OSB’leri oldukça cazip yerler haline getiriyor. OSB’ler de dahil olmak üzere, tüm bölgeler için çok boyutlu Ar-Ge teşvikleri veriyoruz.
KOSGEB ve TÜBİTAK kanalıyla teşvikler Gerek Bakanlığımızca gerekse de ilgili kuruluşlarımızdan KOSGEB ve TÜBİTAK kanalıyla bütün işletmelerimize çok önemli Ar-Ge destek ve teşvikleri veriyoruz. OSB’ler planlı sanayileşmeyle birlikte üretim yapmak amacıyla kurulan yerler olduğu için bu yerlerde üretim ve yatırım teşvikleri söz konusu. Bununla birlikte, OSB’de yerleşik firmalarımız bulundukları yerlerdeki en yakın Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Ar-Ge faaliyetlerini gerçekleştirebilirler. Teknoparklarda yapılan Ar-Ge faaliyetleri için, vergisel olarak çok önemli teşvik unsurlarımız vardır. Bütün işletmelerimizi bu teşviklerden yararlanmaya davet ediyorum. Ayrıca, imalat sanayi birimlerimizin toplu olarak faaliyet gösterdiği Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) yönetim birimleri içerisinde;
“
Türkiye artık eski Türkiye değil, çok şükür ki hedeflerimize ulaşmamız için girişimcilerimize, yatırımcılarımıza destek olmak noktasında paramız da var, kaynağımız da, hatta IMF’ye borç verebilecek kadar var. Girişimcilerimizin yeter ki hayalleri, planları, projeleri olsun, biz o hayallerin gerçekleşmesi için her türlü desteği sağlamaya hazırız.
t Yeni teknolojileri takip eden, t OSB’deki işletmelere teknolojik ihtiyaçlar bağlamında yol gösteren, t Gerektiğinde bu ihtiyaçlar doğrultusunda proje üreten, t Kamu Ar-Ge destekleri hakkında (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, KOSGEB, Ekonomi Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve TTGV Ar-Ge destekleri gibi) OSB’deki işletmeleri bilgilendiren, t Geliştirilecek projelerin bu desteklerden nasıl yararlanacağı hakkında bilgi veren, t Proje dokümanlarını hazırlayıp ilgili kuruma iletebilen, t OSB’de yer alan firmaları, Türk Patent Enstitüsünün faaliyetleri ile fikri ve sınai mülkiyet hakları bağlamında bilgilendiren, t Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, TEKMER, Kuluçkalık, Ar-Ge Merkezleri gibi kamunun desteklediği uygulamaları üyelere tanıtan, kısaca ülkemizin Ar-Ge ekosistemi ve yapılanması ile işleyişi hakkında bilgilendirme, yönlendirme yapabilecek bir ofisin OSB’lerde kurulması yönünde çalışmalar sürdürülmektedir.
Araştırmacı insan gücü ve sayısı daha da artırılacak OSB, TGB, KSS ve Endüstri Bölgeleri uygulamaları geliştirilerek, daha nitelikli hizmet verebilmeleri için kurumsallaşmalarının tamamlanmasına çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde, Ar-Ge desteklerinde koordinasyon sağlanacak ve mevcut destek programları etki analizi çalışmaları yapılarak gözden geçirilecektir. Ar-Ge faaliyetleri, öncelikli alanlarda oluşturulacak ortak hedefler çerçevesinde, ticarileştirmeyi de içerecek şekilde piyasa şartları gözetilerek bütünsellik içinde desteklenecektir. Araştırma merkezleri, kuluçka merkezleri, teknoloji transfer ve yenilik merkezleri ve teknoloji geliştirme bölgelerinin belli alanlarda odaklanmaları, birbirleriyle bütünleşik bir biçimde çalışmaları sağlanacak ve bu yapıların ilgili küme faaliyetlerini desteklemeleri özendirilecektir. Araştırmacı insan gücünün sayısı ve niteliği daha da artırılacak, özel sektörde araştırmacı istihdamı teşvikine devam edilecektir. Son olarak şunu ifade etmek istiyorum; Türkiye artık eski Türkiye değil, çok şükür ki hedeflerimize ulaşmamız için girişimcilerimize, yatırımcılarımıza destek olmak noktasında paramız da var, kaynağımız da, hatta IMF’ye borç verebilecek kadar var. Girişimcilerimizin yeter ki hayalleri, planları, projeleri olsun, biz o hayallerin gerçekleşmesi için her türlü EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 49
Türkiyenin küresel rekabet gücünün göstergesi
yerli patent sayısıdır Türkiye’de (TPE) son 17 yılda (1995- 2012) alınan yerli patent sayısının toplam patent sayısına oranı % 6 iken, bu oran yabancı patentlerde % 94’dür. Bu durum, Türkiye’nin halen % 94 oranında dış teknolojiye bağımlı olduğunu gösteriyor .
Dr. Sungu BAZOĞLU Buluş Adamları Derneği Başkanı sungubazoglu@gmail.com
D
ünyada bir ülkenin gelişmişlik derecesi, o ülkede yılda geliştirilen buluşa verilen yerli patent sayısının yüksekliğine bağlıdır. Osmanlı devleti döneminde patentin önemi kavranmış ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu çıkartılmıştır. 1995 yılında bu kanun yürürlükten kaldırılarak 551 sayılı “Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” çıkartılmış olup daha sonra Patent Kanunu’na çevrilmiştir. Aynı yıl 544 sayılı kararname ile Türk Patent Enstitüsü kurulmuştur. Yaklaşık on yıldan beri verilen etkin patent teşviklerinin etkisiyle Türkiye’de yılda alınan yerli patent sayısı önemli artış göstermişse de TPE’de alınan toplam patent sayısının içinde yerli patent sayısı hala çok küçüktür. TPE’nin kurulduğu 1995 yılında TPE’de 58 yerli patent alınmıştır. Önemli patent teşvikleri sonucu bu sayı 2012 yılında 1025’e çıkarak 17 kat artmıştır. 1995 – 2012 yıllarını kapsayan son 17 yılda Türkiye’de, 4329 yerli ve 54.469 yabancı olmak üzere toplam 54.469 patent alınmıştır. Son 17 yıl ortalamasına göre TPE’ de alınan patentlerin % 6’sının yerli, % 94’ünün yabancı olması, Türkiye’nin% 94 oranında dış teknolojiye bağımlı olduğunu gösteriyor.
Türkiye bulunanı bulmaya çalışıyor; boşa kürek çekiyor Patent almak için başvuru yapılacak buluş konusunun önceden patent ile korunup, korunmadığına
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 50
yönelik ön incelemenin yeterli yapılmaması bu rasyonel olmayan sonuca yol açıyor. On patent başvurusundan dokuzu için yapılan enerji ve kaynak harcamasının yanı sıra hazineden harcanan patent başvuru teşvik kaynağı da boşuna heba edilmiş oluyor. Oysa TPE’deki yabancı patent başvurularının hemen tümü patent belgesini alıyor. (Tablo 1 ve 2). Bu vahim durumu ivedi düzeltmek için TPE’nin Avrupa Patent Ofisinin patent arşivinde yapılacak buluş ön incelemesi için kapsamlı bir kılavuz kitapçığı hazırlayarak Buluş Adamlarının kullanımına sunması, Türkiye’nin teknolojide atılım yapması açısından yaşamsal önem taşıyor.
Yıl 2008 2009 2010 2011 2012
Yıl 2008 2009 2010 2011 2012
Patent Başvuru sayısı
Tescil edilen patent
2268 2588 3250 4087 4534
338 456 507 847 1025
Başvuraların patente bağlanması (%) 0.15 0.18 0.16 0.21 0.23
Yabancı Tescil edilen Başvuraların Patent patente yabancı Başvurusu patent bağlanması (%) 4869 4531 0.93 4653 5154 0.90 5093 4868 0.95 6154 5692 0.92 7056 6791 0.96
Tablo 1 Son beş yılda (20082012) TPE’de yapılan yerli patent başvuru sayıları, tescil edilen patent sayıları ve başvuruların patente bağlanma oranları (Kaynak: TPE) Tablo 2 Son beş yılda (2008 – 2012) TPE’de yapılan yabancı patent başvuru sayıları, tescil edilen patent sayıları ve başvuruların patente bağlanma oranları (Kaynak: TPE)
Artık dünyada daha çok uluslararası düzeyde korunan patenler tescil ettiriliyor. Nitekim 1995 yılında yabancılar tüm patentlerini yalnız TPE’de tescil ettirirken günümüzde bu temayül değişmiştir. 2012 yılında TPE’de tescil edilen yerli patentlerin büyük çoğunluğunun (4360 adet) yalnız Türkiye korumalı olduğu görülüyor; Yalnız Türkiye korumalı olan bu patentler dünyada taklit edilebilirler. Oysa aynı yılda, 2012’de yabancıların TPE de tescil ettirdikleri patentlerin büyük çoğunluğunun (6824 adet) uluslararası düzeyde korumalı Avrupa Patent Ofisi (EPC) kaynaklı olduğu
görülüyor. Örneğin enerjide dünya genelinde büyük bir ihtiyaca cevap verecek bir yeni teknolojiyi korumak için yalnız Türkiye’de patent belgesi alınırsa, patent konusu buluş hiçbir cezai yaptırım olmadan rahatça çalınabilir ve bütün dünyada uygulanabilir. Bu durumda yeni teknolojiyi geliştiren, buluşunu dünyaya adeta bedelsiz olarak hibe ederek taklitçilere servet kazandırmış olur. Çaba ve masraf Türk buluş adamına ait, gelir dünyadaki üreticilere ait! Bu tür teknoloji hırsızlığının önlenmesi için dünya genelinde korunacak yerli patentler için yapılacak uluslararası başvuruların da devlet tarafından etkin olarak desteklenmesi önem taşıyor. Artık dünyada, bir ülkede değil çok sayıda ülkede korunan patent sayısı giderek artmakta. Çünkü zamanımızda rekabet yerel değil, küresel.
Patentli buluşların ticarileştirilmesi gerekiyor Amerika’da pending patent belgesi ve Avusturya’da geçici faydalı model belgesi verilerek buluşların daha patent belgesi alınmadan hemen ticarileştirilmesine olanak sağlanıyor. Oysa Türkiye’de patent almaktan caydırıcı etkenlerin en başında, yıllık patent ücretlerinin çok yüksek olması gelmektedir. Yıllık patent ücretlerinin ülkenin milli gelir düzeyine orantılı olarak alınması durumunda Türk vatandaşının ödeyeceği yıllık patent harcı çok ucuzlayacaktır.
Teknolojide yeniden yapılanma modeli önerisi Kamunun aşağıda açıklanan organizasyonları kurarak Türkiye’nin teknolojide ivedi güçlenmesine önayak olması sonucunda, kronikleşen ve giderek büyüyen dış ticaret açığı azaltılabilecek ve buna bağlı olarak cari açık azaltılabilecektir. Teknolojide yeniden yapılanma modeli şu şekilde olabilir: 1. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2. Teknoloji Bankası, 3. Teknolojiyi Teşvik Kanunu, 4. Teknolojiyi Teşvik Fonu Etkin bir kamusal organizasyon yanında etkin Finansman sağlanması önem taşımaktadır. Eğer devlet teknoloji teşvikine diğer ülkelerdeki gibi etkin teşvik veremeyip küçük çaplı, çerez mahiyetindeki teşviklerle yetinirse, yerli teknoloji gelişemez ve halk ezelden beri olduğu gibi dış teknoloji boyunduruğunda ezilmeye devam eder gider. Amerika’nın yıllık ArGe harcaması Türkiye’nin yıllık milli gelirine yakın düzeydedir. Eldeki sınırlı kaynak KOSGEB kanalıyla Türkiye’deki 3 milyon KOBİ’ye teşvik olarak dağıtılınca, işletme başına verilen teşvik miktarı çok
düşüyor. Oysa teknoloji teşviki 300.000 dolayındaki Küçük ve Orta boy sanayiciye verilirse, işletme başına verilecek teşvik miktarı çok daha büyük ve etkin olacaktır. Gerek KOSGEB yasasına gerek Teknoloji Geliştirme Bölgeleri yasasına bakıldığında, ancak ileri teknolojiye yönelik çalışmaların destekleneceği görülüyor. Teknoloji desteği uzun yıllar bilişim, yazılım, ileri malzeme, robotik, elektronik gibi sektörlerle sınırlandı. Ancak son yıllarda destek kapsamının genişletildiğini ve makine, kimya gibi teknoloji dallarına da destek verildiği görülüyor. Türkiye 750.000 Dolar/kg değerinin altındaki teknoloji çalışmasını desteklemeyince, ileri teknoloji ürünü olmayan ithal oyuncaklar piyasayı dolduruyor. Yerli oyuncak sanayi çöküyor. Teknolojinin alt – orta – ileri sınıflaması yapılmadan ve parasal değer sınırlaması olmadan desteklenmesi Türkiye’nin yararınadır.
Teknoloji Destekleri, Teknoparklar, Teknokentler Türkiye’de Teknoparklarda önemli Ar-Ge desteği veriliyor. Ancak Gebze OSB teknoparkı hariç, teknoparkların hemen hemen tümünün üniversite kampüsü içinde düzenlendiği görülüyor. Çoğu üniversitede teknoparka verilebilecek arazi çok kısıtlı olduğu için genelde bir büro binası teknokent diye adlandırılarak faaliyette bulunuluyor. Bu yapılar gerçekte teknopark değil, Ar-Ge merkezidirler. Bir yerleşimin teknokent diye adlandırılabilmesi için, küçük bir kent büyüklüğündeki alan üzerine kurulması gerekir. Dünyadaki uygulamalara bakıldığında, Japonya’daki Tsukuba teknoparkının 2000 hektar gibi çok büyük bir alanda kurulduğu ve içinde, Ar-Ge merkezleri yanında kuluçka merkezleri ve akademi bulunduğu görülüyor. 5 kilometre genişliğinde ve 5 kilometre uzunluğundaki 2500 hektar büyüklüğündeki alanlarda kurulan teknoparkların yaklaşık % 60-70’i yeşil alandır. Japonya’da akademi teknoparkın içinde; Türkiye’de teknopark üniversitenin içinde! Ortada fonksiyon açısından büyük bir çelişki var. Bizdeki büro biçimindeki teknopark binalarına karşın İsrail’in meşhur Tefen teknoparkının, bir üniversitenin fakülte binaları ile bir OSB’nin üretim atölye – fabrika binalarının harmanlanması ile oluşturulan bir yerleşim biçiminde düzenlendiği görülüyor. Bunun ana amacı teoriyi ve uygulamayı bir araya getirerek piyasada kendisini ispatlayacak, yüksek rekabet güçlü sanayi çıktısı almaktır. Oysa Türkiye’deki teknoparklarda üretime izin verilmiyor. Bilgi teoride kalıyor. Anlaşılıyor ki KOSGEB kanununa dayanılarak çıkartılan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun değiştirilmesi ve yurt dışındaki uygulamalar örnek alınarak yeni, etkin teknopark – endüstri parkı düzenlemelerine gidilmesi gerekiyor.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 51
KOBİ DESTEK
TÜBİTAK
DESTEĞİNİ ARTTIRDI
TÜBİTAK olarak, 2012 yılından itibaren Ar-Ge ve yenilik çalışmaları ile öne çıkmak isteyen KOBİ’lerimizi, başlangıç firmalarımızı ve bireysel girişimcilerimizi desteklemeye yönelik yeni destek programları başlattık, mevcut programlarda da iyileştirmeler gerçekleştirdik. Ülkemizin rekabet gücünü ve refahını artırmak ve sürekli kılmak için, TÜBİTAK; ulusal öncelikleri doğrultusunda Ar-Ge, yenilikçilik ve girişimcilik faaliyetlerini destekliyor, araştırma sonucunda ortaya çıkan bilginin sanayiye aktarılması süreçlerine de katkı sağlıyor. TÜBİTAK bu işlevlerini yerine getirmek için destek mekanizmaları geliştiriyor. Bugün gelinen aşamanın önemine değinen, TÜBİTAK Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkan Vekili, Fatih Yülek; Türkiye’nin 2000 yılında, 2012 sabit fiyatlarıyla 3,4 milyar TL olan Ar-Ge harcamasının, 2011’de yaklaşık 11,2 milyar TL’ye çıkarttığını belirtiyor. Ar-Ge harcamasının GSYİH’ye oranın da 2000 yılındaki %0,48 değerinden, 2011 yılında %0,86 değerine ulaştığını, Ar-Ge harcamalarının sektörel dağılımına bakıldığında ise özel sektörün %43,2 pay aldığı görüldüğünü söylüyor. Bu göstergeler ileriye doğru olumlu bir eğilime işaret etmekte olduğunu ifade eden Yülek, sözlerine şöyle devam ediyor.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 52
12.045
12.000
Proje Başvurularının Firma Ölçeklerine Göre Oranları
9.000
%80
Proje Başvurusu
Proje başvurusunda bulunan KOBİ’lerin oranı 1995-2001 yılında %49 iken 2007-2012 yıllarında %80
6.000
3.000
2.601 1.776
%66 %49
0 1995-2001
2007-2012
2002-2006 KOBİ
Büyük Ölçekli Firma
7.000
6.611
Desteklenen Projelerin Firma Ölçeğine Göre Oranları
6.000
Destek Kararı verilen Proje Sayısı
5.000 4.000 3.000 2.000 1.000
Desteklenen projelerin 1995-2001 yılları arasında %46’sı KOBİ’lere ait iken, bu oran 2007-2012 yılları arasında %76
1.855 1.255
%63 %46
1995-2001
0
%76
2007-2012
2002-2006 KOBİ
2.200
Hibe Destek Miktarının Firma Ölçeğine Göre Oranları
2.000 1.800 1.400
Yapılan bu yenilikler gerek internet ortamında (eseminer, e-posta, video-tanıtım) gerekse il bazında yapılan tanıtım etkinlikleri ile duyurulduğuna ve paylaşıldığına dikkat çeken Yülek, bu kapsamda, 2012 yılında 9, 2013’ün ilk 6 ayında ise 4 OSB’de tanıtım toplantısına katılım sağlandığını belirtiyor.
%51
1.200 1.000 800 600 400 200
675 %37 246 %23
0 1995-2001
2007-2012
2002-2006 KOBİ
Büyük Ölçekli Firma
2008-2012 OSB’lerde Yerleşik Firmaların TÜBİTAK’a Başvuruları Firma Proje Başvuru Sayısı 2.310 Kabul Edilen Proje Sayısı 1.431 Hibe Destek Miktarı (Milyon TL) 340
Genel Oranı %22 %25 %20
BAŞLATILAN YENİ DESTEK PROGRAMLARI n 1505 TÜBİTAK Üniversite-Sanayi İşbirliği Destekleme Programı (2011) n 1511 TÜBİTAK Öncelikli Alanlar Araştırma Teknoloji Geliştirme ve Yenilik Projeleri Destekleme Programı (2012) n 1512 Bireysel Girişimcilik Aşamalı Destek Programı (2012) n 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı (2012)
2.025
Verilen Hibe Destek Miktarının 1995-2001 yılları arasında %23’ü KOBİ’lere sağlanırken, 2007-2012 yılları arasında KOBİ’lere sağlanan destek miktarının genele oranı %51
1.600
Hibe Destek Tutarı
“Ülkemiz dünya sıralamasında yeterli düzeyde değildir. Bu nedenle başta genç girişimcilerimiz ve KOBİ’lerimiz olmak üzere özel sektörün Ar-Ge ve yenilik çalışmalarına daha fazla yoğunluk vermesi, TÜBİTAK gibi destekleyici kurumların da yüksek riskli bu çalışmaları kolaylaştıracak daha etkili mekanizmalar geliştirmesi beklenmektedir. Bu bilinçle TÜBİTAK olarak, 2012 yılından itibaren Ar-Ge ve yenilik çalışmaları ile öne çıkmak isteyen KOBİ’lerimizi, başlangıç firmalarımızı ve bireysel girişimcilerimizi desteklemeye yönelik yeni destek programları başlattık, mevcut programlarda da iyileştirmeler gerçekleştirdik.”
Büyük Ölçekli Firma
%8
%4
Teknoloji ve Yenilik Destek Programlarına OSB de yer alan 1.100 firma proje başvurusunda bulunduğunu ve yapılan 2.310 proje başvurusunun %60’ı kabul edilerek desteklendiğini anlatan Fatih Yülek, TEYDEB tarafından OSB’lerde yer alan firmalara, 2008-2012 döneminde yaklaşık toplam 340 Milyon TL Hibe Desteği sağlandığını vurguluyor.
%14
OSB Firmalarının Başvuru Yaptıkları Teknoloji Grupları
%8
Makina-İmalat Elektrik-Elektronik Malzeme,Metalurji ve Kimya Ulaştırma, Savunma, Enerji ve Tekstil Biyotaknoloji, Tarım, Çevre ve Gıda Bilişim %17 %49
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 53
TASARIM DÜNYASININ DUAYENİ HALA ÜRETiYOR HALA ÖĞRETİYOR
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 54
‘
YILMAZ ZENGER
Röportaj Berma Sutuğ Aydın
Birinci kapıyı merakınız, ikinci kapıyı akıl yürütme beceriniz, üçüncü kapıyı ise bilgi birikiminizle, gereken malzeme ve kullanma beceriniz açıyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 55
‘
RÖPORTAJ
Dünya ile farkımızın en temelinde eğitim var. Üretken, akıllı bir nesil yerine, kendilerine tabi bir nesil yaratmaya çalışılıyor. Toplumsallaşmanın önünü kesen kopyacılığı özendiren bir niyet sergiliyorlar.
asarım dünyasının duayenlerinden, endüstri ürünleri tasarımcısı, mimar, sanatçı, akademisyen... Yılmaz Zenger kendisini daha çok eğitmen ve problem çözücü olarak tanımlıyor. Problem çözmek için akıl yürütmeyi öğrenmek gerektiğini savunan Zenger, yaratıcılığı öğretmek için de öğrenmek için de pek çok yönteme ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Bu nedenle öğrencilerine akıl yürütme alışkanlığı edindirmenin, onları problem çözücü kılabilmenin önemine değiniyor.
T
Tasarımcı olmaya nasıl karar verdiniz? İstanbul’lu bir aileden geliyorum. Dedem Beyoğlu su müteahhidi imiş. Çocukluğumu yanında geçirdiğim amcam da baba mesleğini seçmiş. Kısacası İstanbul’un altını en iyi bilen adamdı. Onunla birlikte yaşarken merakımdan bütün su yollarını öğrendim. Çocukluğumdan gelen bir tavır bu benim. Bir kere merak etme alışkanlığı çok önemli. Çocukken müdehale edebileceğim oyuncakları seçerdim. Mutlaka sağı solu kurcalanabilir, değiştirilip farklılaştırılabilir olurdu seçtiklerim. "Ben de akıl yürüterek, alternatif bir şey yapabilirmiyim” derdim. İşte yaratıcı olmaya bu tür tercihlerle başlıyorsunuz. Birinci kapıyı merakınız, ikinci kapıyı akıl yürütme beceriniz, üçüncü kapıyı ise bilgi birikiminizle, gereken malzeme ve enstrümanları kullanma beceriniz açıyor. İstanbul’un alt yapısı kültür geçmişi derken mimarlığa ısındım. İTÜ’de mimarlık okumaya başladım. İlk yaptığım proje, çocuk yuvası oldu ve okulda büyük beğeni yarattı.
Neden çocuklar üzerinde odaklandınız? Çok sağlıklı bir çocukluk geçirdim. Diğer çocuklardan farklı bir algı içerisinde büyüdüm. Kendi kurguladığım dünyamda yaşadım, okuldaki sisteme boyun eğmedim. Oradan başladı çocuğa dönük tasarım maceram. Birleşmiş milletlerdeki görevim sürecinde 3-10 yaş arası çocukların yaratıcılıklarına yönelik Amerikalı bir bilim adamıyla birçok proje gerçekleştirdim. International Nutrition Foundation için küçük çocuklardan başlayıp; doğru beslenmenin mantığının ve ayrıntılarının sergileneceği bir beslenme müzesi hayata geçiriyoruz. Bu proje için bir mutfak aparatı dizayn ettim. Her gün yediklerinizi simgeleyen, alt gözdeki küçük parçacıkların ilgili bölümlere yerleştirilmesi, beslenmenizle ilgili ayrıntıları, günün sonunda dolup EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 56
RÖPORTAJ taşmış ya da boş kalmış alanlarla bir kerede algılanır kılınıyor. Yan tarafta, "Bu alanı boş tut!" diyen bir kısım var ki, gün içinde fazla yediklerinize ayrılmış. Bunun yanında bir çeşit mutfak bilgisayarı da, beslenmeye yönelik yürüttüğüm ayrı bir projeydi. Ayrıca yine ebebeyn-doktor ve çoçuk ilişkisine yönelik, Kanada hükümetinin desteğiyle Communication For Health, Communicating For Health ve Better Parenting adlı 3 adet belgesel yaptım.
Çoğunluğun tüketici olduğu bir dönemde, sürekli üreten biri olarak devamlılığı nasıl sağlıyorsunuz? Bu bir özveri aslında. Anlamsızca içimizden gelen, sorun çıkarttığını bile bile sürdürdüğüm bir dürtü. Altmışlarda ve yetmişlerde deneysel malzemelerle pekçok tasarım yaptım. Okulda asistan iken de sanayiye dönük işlerle de uğraştım. Bu da beni endüstriyel tasarımda derinleştirdi. Üretimlerime dönük aparatlar ve makinalar tasarlayıp ürettim. Yoğun olarak da kompozitleri kullandım. Herşeyi öğrenmek isteyen bir asistandım. En büyük farkım herşeyin nedenini merak eden araştıran bir tasarımcı olmam. İlgi alanım ne ise onun en alt katmanındaki bilgileri öğrenmekle başlarım. Bu bilgi açlığım çok işime yaradı ve süregeldi. Bu birikimimle, gelecek nasıl gelecek, geleceğin malzeme ve prosesleri gibi konularda konferanslar, dersler veriyorum. Her ne yaparsam yapayım, akıl yürütüp, o akılı yürütmenin beni taşıdığı yolda bütün birikimlerimi kullanarak yol almayı seviyorum. Mobilya yapacaksanız örneğin, insan-beden ilişkilerini ayrıntılı olarak bilmeniz gerekir. Ben bunu öğrenmek için iki yılımı harcadım. Bir doktor gibi kemik yapılarını, vücudun psikolojik rahatlama noktalarını inceledim. Bir tasarımcının yeni bir alana girerken yapacağı, o alandaki temel bilgileri edinmek ve bu bilgilerle taşıyıcı iskeleti kurgulamanın ardından kişisel yaklaşımlarla, kendi kişiliği doğrultusunda tasarım sürecini sonlandırmaktır. Her yaptığım tasarımda benzer altyapılar vardır. Örneğin heykellerim bir sanat objesi olduğu kadar
tümüyle bir mühendislik yapıtı, mobilyalarım ise bir yere kadar heykeldir de aynı zamanda.
Türkiye’de mucitlik oranları sizce neden düşük?
“
Köy enstitülerini ortadan kaldırılarak, kendi kendine yeterlilik yolunda üretkenliğin, köylüden başlayarak tabanda yaygınlaşması durduruldu. Mesela, Ankara Hasanoğlu Köy Enstitüsü ilk açıldığında babam beni oraya götürdü. İkinci yaratıcılık sürecim böylece tetiklenmiş oldu.
Evvela politik nedenlerden dolayı. Mesela 1950 yılına gelindiğinde demiryolu sistemi, tümüyle elektrifikasyona dönük yeni teknolojiler talep eden, dolayısıyla da yaratıcı üretkenliği zorlayan bir dönüşüm yolunda iken, yeni iktidar, tüm projeleri iptal etti. Ve sistem tamamen çökertildi. Köy enstitülerini ortadan kaldırılarak, kendi kendine yeterlilik yolunda üretkenliğin, köylüden başlayarak tabanda yaygınlaşması durduruldu. Mesela, Ankara Hasanoğlu Köy Enstitüsü ilk açıldığında babam beni oraya götürdü. İkinci yaratıcılık sürecim böylece tetiklenmiş oldu. Çünkü orada köylü çocukların kendilerini nasıl geliştirdiklerine, nasıl doğru bir eğitim altında hayatlarını yaratıcı ve üretim odaklı biçimlendirdiklerine, nasıl hızlıca farklılaşabildiklerinine şahit oldum. Ne var ki, köy ağaları köyde ki değişimi farkettiğinde, Ankara’ya yığılıp yönetimlere oy tehdidiyle baskı yaptılar ve köy enstitülerinin kapattırılmasının yolu açıldı. Kısaca eğitim herşeyin başı ve gelişmiş dünya ile aramızdaki farkın en temelinde yaratıcı eğitim eksikliğimiz var. Politik güçler daima üretken, akıllı bir nesil yaratmak yerine, akıl yürütmek yerine, tabi olmaya alıştırılmış bir nesil yaratmayı seçtiler.
Buluş ve inovasyon arasında farkı nasıl tanımlıyorsunuz? Çağdaş dünyanın yarattığı etiketlerden biri inovasyon. Herkesin yaşamında inovatif dedikleri tür eylemler var. İnovasyon kelimesi bir pazarlama malzemesine dönüştü. Tasarımı da dar alanlara sığdırıyorlar. Oysa tasarım her alanda var. Belki de, tasarım yaptığının farkında olmayan insanlar, gerçek tasarımcılardır. İnovasyon çok çarpıcı bir değişim, dönüşümdür. Yoksa her inovasyon diye sunulan buluş içermez. Buluşun sürekliliği ve sürdürülebilirliği gerekir. İnovasyon, kişilerin deneme, araştırma, soru sorma, cevap arama gibi EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 57
RÖPORTAJ alışkanlıklarıyla başlar. Bu toplumsal isteğe dönüşürse ancak o zaman inovatif bir toplum olabiliriz. Değer yargılarımız da problem çözmek üzerine kurgulanmalı. Özetle akıl yürütmeye başlamalısınız. Türkiye’de bu yaygın değil. Ezberler var. Yeni birşey yaratmak yerine neyi kopyalayabilirim diye bakıyoruz. Bunu üretkenlik değil, cin fikirlilik diye adlandırıp kendimizi aklamaya çalışıyoruz.
Geri dönüştürülebilen tasarımlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Yeni çağa farklı isimler verdiler; atom çağı, elektronik çağı, hidrojen çağı vs. Bence verilebilecek tek isim “Sürdürülebilirlik” ve “Kendi kendine yeterlilik çağı”. Bu iki kavram ikiz kardeş gibidir. Sürdürülebilirlik geri dönüşümü de içeriyor. Kendi kendine yeterlilik ise elimizdeki kaynakları doğru kullanıp, daha az tüketmeyi ve çıktıların girdiye dönüştürülmesidir. Geri dönüştürülmesi gerekmeyecek tasarımlar, geri dönüştürmeye en anlamlı katkıdır diye düşünüyorum. Öğrencilerime bir çok proje öneriyorum. Ne yazık ki onlar, adlarına anıt dikilecek, isim yapacak projeler yapmak istiyorlar. Önce basit çözümlere yönelerek başlamak gerekir. En önemli buluşlar çoğu kez en basit olanlardır. Promlem çözmek kadar çözümleri geliştirmek, iyileştirmek te onur vericidir. Şeytan ayrıntıda gizlidir sözü ufak bir ayrıntının bazan ne denli etkin olabileceğini anımsatır. Bir tasarımcı en başında yaratıcılığın bir erdem olduğunu, ahlaki kuralları olduğunu öğrenmeli. Eğer basit şeylerden doyuma ulaşan insan olmayı başarırsanız, ileride daha mükemmel ve görkemli işleri başarabilme şansınız artar. Tevazu iyi tasarımcı olmanın önünü açar. Kendim de dahil; tasarımcıları, bir hizmet erbabı olarak görüyorum. Her eğitilmiş insanın topluma kendi bilgi ve becerisiyle hizmet etmesi, tasarımcının da kendi alanında problemler çözerek bu kervana katılması gerekli diyorum.
Dolayısıyla bilgisayarda görmekle gözümüzün önünde görmek arasında, ne görsel değerler ne de, fiziksel değerler olarak mutlak bir örtüşme teorik olarak olanaksızdır. Bu durum, tasarımın sanat tarafı baskınlaştıkça önem kazanır, örneğin makina tasarlamada etkisini doğal olarak yitirir. Araba tasarımında, karoseri bilgisayarla tasarlanışının hemen ardından, birebir olarak yontulmaya eklenmeye uygun bir malzemeden üretilip üzerinde heykel yontarcasına çalışılıp son halini alır ve tekrar o haliyle bilgisayara geri döner. Kural şudur; eğer bir nesne gözünüzün önünde değerlendirmeye sunulacaksa, gözümüzün önünde son biçimini kazanmalı, sinema ya da fotoğraf yapıtı gibi, bir objektiften süzülerek değerlendirilecekse, ona da objektif üzerinden bakarak biçim kazandırmalıyız.
Son olarak genç tasarımcılara önerileriniz nelerdir?
Bilgisayar teknolojisinin kullanıldığı günümüzde bilgisayarsız tasarım yapmak sizce mümkün mü? Tasarımcının kendisi geçmişte tezgahının başında iken, bugün hemen tümüne yakını bilgisayarının başında. Cep telefonunuz elinizden alındığında yaşayacaklarınızın bin beterini, bilgisayarı elinden alındığında tasarımcıların büyük çoğunluğunun yaşayacağı yadsınamaz. En başta eğitim kurumları, kağıda kalemle çizmeyi unutturma yolunda. Ben bunu ortalamanın çok üstünde bir bilgisayar kullanma becerisi olan bir kişi olarak söylüyorum. “No Computer’” adlı, bilgisayarsız tasarıma zorlayan workshoplarım çok ilginç ve ufuk açıcı oldu. Ellerinizle yaratacağınız bir formu, bilgisayarda oluşturmak sadece pratik olarak mümkün. Oysa teoride mutlak benzerlik olanaksız. Nedeni de bilgisayardan, gözümüzün gördüğü gibi değil objektifin gösterdiği gibi okuruz nesneleri. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 58
“
Tasarlamak; aslında bir nesneyi, yaşam biçimi üzerine yerleştirebilmektir. Geçmişte herkes üreticiydi. Üretkenliğin ortadan kalktığı toplumlarda da tasarımcılık, medyatik bir formata dönüşüyor.
Bence üretmeyi; malzemeyi, üretim yöntemlerini ve ürüne bu yoldan erişmeyi öğrenmeliler. Üretmeyi bilmek, problem çözmek için yeterli destek olur. Üretken olmak, sadece tasarımcılar için değil, herkes için önemlidir. Üretken bir çöpçü, değerli saygın bir çöpçüdür. Gençlerin üretmeye, ellerini kullanmaya alışmaları lazım. Ellerini sadece mouse tutmak ya da klavye kullanmak için değil, çekiç, zımpara ya da başka aparatları tutmak için kullanmaya da alışmaları gerekir. Olabildiğince fazla üretim yöntemi group, mantığını kavramalılar ki yeni üretim yöntemleri hayal edebilsinler. Eskiden atölyelere yabancıların girmesi, sırların açığa çıkacağını düşündürdüğünden çoğu kez engellenirdi. Bugün ise anlamını önemli ölçüde yitirdi. Bunu ayıplamıyorum ama ben tam tersine 50 yılı aşkın atölye sürecimde gençlerin gelip görmesini, burada gördüklerini başka yerlere taşımalarını istedim. Birşey öğretmenin, birinin önünü açmanın ve bilgiyi paylaşmanın kazancı
OSB
Çözüm süreci ile artan yatırım talebine cevap vermek isteyen Doğu ve Güneydoğu kentleri, imar tadilatı yapmak, OSB'lerini genişletmek ve yeni OSB'ler açmak için düğmeye bastı.
arış rüzgarlarının estiği Doğu ve Güneydoğu kentlerinde yatırım için de hareket başladı. Bir taraftan kente yatırım yapmak için gelen firmalar inşaata başlarken, yatırım isteklerine yetişmek için imar tadilatı ve genişleme alanları için altyapı çalışmaları yapmaya odaklanan bölge müdürlükleri, OSB'leri adeta dev bir şantiyeye çevirdi. Diyarbakır'da 100 firmaya tahsis yapılabilmesi için genişleme çalışmalarında son aşamaya gelindi. Altyapı için Diyarbakır OSB'ye 1.1 milyon liralık kaynak ayrılacak. En fazla yatırım talebi toplayan Şanlıurfa'da ise 3'üncü OSB için kollar sıvandı. Sadece bir OSB'si bulunan Batman da 2'nci OSB'yi yapmak için harekete geçti. Erzurum'da da 2'nci OSB için altyapı çalışmalarının tamamlanması acilen bekleniyor. İmar tadilatı yaparak sanayi parsellerini artıran Bingöl OSB'de de genişleme için çalışma başlatılıyor. Özellikle İstanbul'da yaşayan Bingöllüler'in kente ilgisi büyük. Bölge sadece yatırım konusunda bakir olması nedeniyle talep toplamıyor. Özellikle teşvikte 6'ncı Bölge olan kentlerde işçilik maliyetleri de Uzakdoğu'dan daha avantajlı. Bunun yanında bölgenin hemen yanıbaşında bulunan pazarlar da yatırımcının iştahını kabartıyor. Özellikle Irak, İran, Suriye ve Türki Cumhuriyetlere ihracat yapmak isteyen firmalar lojistik avantajları nedeniyle bölgeyi tercih ediyor.
B
DOĞUNUN OSB’LERİ ŞANTİYEYE DÖNDÜ DİYARBAKIR OSB 100 yeni işletme için genişliyor
Mehmet Özel Diyarbakır OSB Müdürü EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 60
1992 yılında kurulan Diyarbakır OSB 532 hektar alana sahip. OSB içerisinde üretimde 140, inşaat aşamasında 27 proje aşamasında ise 30 işletme var. Ayrıca 12 kapalı tesis bulunmakta. OSB de boş yer yok. Ek OSB tahsisi için çalışmalar son aşamada. Yaklaşık 188 hektar alanda 100 işletmeye arsa tahsisi yapılması planlanıyor.
BATMAN İkinci OSB için kollarını sıvadı
Osman Nasıroğlu Batman TSO Başkanı
Barış sürecinden önce 60 olan yatırım talebi miktarı 2 katına çıkarak 120'ye yükseldi. OSB'miz yüzde 100 dolu. 2'nci OSB'yi kurmak için uğraşıyoruz. OSB'mizde ağırlıklı olarak tekstil, inşaat malzemeleri, plastik, tarım, gıda maddeleri üzerine faaliyet gösteren 53 firma bulunuyor.
GÜNCEL
VAN 60 yatırımcı süreç ile geldi
GAZİANTEP 6. bölge için harekete geçti
Çözüm süreciyle birlikte yatırım noktasında Van'da ciddi talep oluştu. Van OSB'ye çözüm süreci başladığından beri 60 firma başvuru yaptı. Bölgemize ciddi talep var. Özellikle gıda sektörüne ağırlık oldu. Yine tekstil kent projemizin startı verilmişti. 30 Mirza Naziroğlu firmanın yanı sıra çözüm Van TSO Başkanı süreciyle birlikte 25 firma daha ilave oldu. Çözüm süreci Van'ın ekonomisine ayna gibi yansıdı. Umarım sekteye uğramaz, uğratılmaz. Beyin göçünü engellemiş olacağız. Şimdi ekonomik atılımı gerçekleştiriyoruz.
Gaziantep OSB Türkiye'nin ilk kurulan bölgeleri arasında. İlk arsa tahsislerinin 1972 yılında yapıldığı OSB bugün 24 milyon metrekarelik 4 kısımdan oluşuyor. Tümüyle dolu olan 4 kısımda aktif 790 firmamız faaliyet gösteriyor. 5. OSB'nin tamamlanmasıyla 35 milyon Cahit Nakıboğlu metrekarelik bir alana ulaşarak Gaziantep OSB Başkanı Türkiye'nin en büyük OSB'si olacağız. 5. OSB 350 yatırımcıya tahsis edilecek. Bu ay içinde 5. OSB'nin de arsa tahsis çalışmalarını yapacağız. Bir çok talebi geri çevirmek zorunda kaldık. Her sektörden 4 kat talep aldık. Bu talep fazlalığı nedeniyle 6'ncı bölge için çalışma yapmak gündemimizde yer alıyor.
ERZURUM 2.OSB'nin bir an önce bitmesini bekliyor
ŞIRNAK Yatırım yapmakta geç kalan pişman olur Çözüm süreci yatırım ortamında güzel bir hava estiriyor. Bizim Şırnak'ta iki tane OSB'miz var. Biri merkezde biri Cizre'de. Merkezde 17 sanayi parselimiz var. Cizre'de 20 parsel. 4 tane talep almış durumdayız. Ancak henüz beklediğimiz bir Osman Geliş hareketlenme yok. Çözüm Şırnak TSO Başkanı sağlam temellere oturursa çok ciddi yatırım çekeriz. Çünkü fiziki konum itibariyle Hakkari bir sınır şehri. Komşu ülkelerde her üretilen malın pazarı var. Biz buraya gelmekte geç kalan yatırımcının pişman olacağını düşünüyoruz.
BİNGÖL Boş arsa yok genişleme çalışması başladı Şu anda OSB'mizde boş parsel yok. Yeni teşvikten sonra OSB içinde imar tadilatına gittik ve 8 sanayi parseli açtık. 4 sanayi parselini de gerektiği gibi çalıştırılmadığı için geri aldık. Toplamda oluşan bu 12 sanayi parseli için talep topladık. 26 talep geldi. Bir platform kurduk Murşit Aytekin ve 11 kriter üzerinden bu Bingöl OSB Müdürü dosyaları inceledik. 12 sanayi parselini 12 sanayiciye dağıttık. Şimdi OSB'mizdeki 44 sanayi parselimiz tamamen dolu. Bu arada yeni talep dosyaları da geliyor. Bizim öngörümüz 250 hektar daha genişlemek. OSB'mizin etrafından hem hazine arazileri hem de özel sektör arazileri var. Bunlar için bir kamulaştırma çalışması yapılması gerekiyor.
ı 6. Bölge'nin 10 ilinde OSB sayısı 'bir' 6'ncı Bölge'de yer alan 14 kentten 10 tanesinde sadece bir tane OSB var. Bu kentler Ağrı, Ardahan, Batman, Bingöl, Bitlis, Hakkari, Iğdır, Muş ve Siirt. 6'ncı bölgede Diyarbakır'da biri 'tarıma dayalı ihtisas besi' olmak üzere 2 OSB bulunuyor. Aynı durum Kars için de geçerli. Kars'ta hem merkezde bir bölge hem de Besi OSB bulunuyor. Mardin ve Şırnak'ta ise 2'şer OSB var. Mardin'in Kızıltepe ilçesinde bir bölge bulunurken, Şırnak'ın da Cizre kentinde bir OSB yer alıyor.
Sanayici, işadamı, tüccar güvenli limanlar arar. Kaos ortamlarından uzak durur. Güvenliğin üst düzey olduğu yerlerde yatırım yapmayı düşünür. Yıllardır bölgenin başına sıkıntı olmuş terörden mütevellit yatırımcılar bölgen uzak durdu. Çözüm süreci Zafer Ergüney Erzurum 1. OSB Başkanı noktasında huzur ortamının doğuda olabileceği inancının yerleşmesinden dolayı doğal sonucu olarak bölgedeki Organize Sanayi Bölgelerine işadamlarının yatırım yapma talebi oluşmuştur. Bu bağlamda Erzurum 1. OSB de boş olan 3 adet parsele talep gelmiş, yatırımcılara mevcut arsalar tahsis edilmiştir. Bu yılın sonuna kadar da yatırımcı taahhüdünü yerine getirecektir. Şu anda tahsis edilecek arsa kalmamıştır.
ŞANLIURFA Yatırım tutarı 980 milyon TL'yi buldu Şanlıurfa sanayisi gelen büyük firmalarla beraber daha da hareketlendi 2. OSB ye ciddi yatırım talebi aldık ve yatırım talepleri devam ediyor. Gelecek olan yeni yatırımlarla şuan 980 milyon TL'ye ulaşan yatırım miktarının çok daha fazla Remzi İnalı olacağına inanıyoruz. Şanlıurfa OSB Müdürü Şanlıurfa OSB müdürlüğü olarak OSB'lerin alt yapısını tamamlamış durumdayız. OSB'nin 6. bölge teşvik paketinde olması da dikkate alınarak yatırımların artmasını beklemekteyiz EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 61
ARAŞTIRMA
Hangi ülkede
nasıl davranmalı Türkiye’deki firmaların uluslararası piyasalarda ürünlerini başarılı şekilde pazarlayabilmeleri için diğer ulusların iş kültürlerini yakından takip etmeleri gerekiyor. İşte sizlere firmaların ürünlerini pazarlarken kültürel açıdan pazarlama stratejileri ve firma temsilcileri için kâbus haline gelen karşı kültürlerle nasıl baş edilebileceği ile ilgili modeller ve örnekler... EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 62
ÇİN
ENDONEZYA
Ziyaretiniz öncesinde teklifinizden en az 20 kopya yapılmasında fayda vardır. Sunuş materyalleriniz siyah ve beyaz olmalıdır. Renkler bu kültürde farklı anlamlar içerebilir ve çoğunluğu olumsuz anlama gelebilir. Komünist parti inancı bütün müzakerelerde etkisini göstermektedir. Çin iş kültüründe toplumcu düşünce geçerlidir, hatta özel sektörde dahi bunun etkisini görmek mümkündür. Çinliler kartvizit değiştirme konusunda çok isteklidirler, bu yüzden görüşmeye gitmeden önce yanınızda bol miktarda kartvizit götürmeyi ihmal etmeyiniz.
Endonezyalılar sizinle hemen arkadaşlık kurmak isteyeceklerdir, siz de onların bu isteklerine karşılık vermenizde fayda vardır. Onlara saygı gösteren ve içten davranan kişilerle iş yapmak isteyeceklerdir. Sunuş malzemenizin ve şirket tanıtım broşürünüzün Bahasa Endonezcasına tercüme edilmesi gerekmektedir. Ayrıca resmi bütün temasların bu dilde yapılması gerekir. Bu dilin kullanımı reklamlarda ve yayınlarda zorunludur. Devlete ait kurumlarda İngilizce konuşulsa dahi, toplantılarda Bahasa Endonezyacası konuşulmaktadır. Ancak toplantılarda İngilizce bilen tercümanlar bulunmaktadır.
HİNDİSTAN İlk tanışmalarınızda kartvizitinizi mutlaka sununuz. Kartvizitinizin herhangi bir Hint diline tercüme edilmesine gerek yoktur. İş ilişkilerinizde bir Hintli aracı kullanmanızda fayda vardır. Toplantılarınıza Hintli bir meslektaşınızı da götürebilirsiniz. Diğer bir seçenek olarak da karışık Hint bürokrasisini çok iyi bilen birisini kiralayıp bürokrasideki işlerin takibini sağlayabilirsiniz. Hint Toplumu aşağıdaki üç toplumdan oluşmaktadır. 1.Sindhis 2.Marwaris 3.Gujratis Hindistan’daki iş hacminin büyük bir çoğunluğu aile kaynaklıdır.
BREZİLYA Brezilya’da hakim olan dil Portekiz'cedir. Brezilyalılar kendilerini “hispanics” olarak kabul etmemektedirler, ayrıca kendilerine İspanyolca hitap edildiğinde de bozulmaktadırlar. Brezilya iş kültüründe İngilizce kullanımı yaygındır. Görüşme ekibinizi değiştirmemeniz tavsiye edilmektedir. Temas sağlayan kişilerin değişikliği işbirliğinizi tehlikeye sokabilir, hatta bu davranış Brezilya iş protokolünün ihlali anlamına gelebilir. Çok miktarda kartviziti yanınızda bulundurunuz. Çünkü Brezilyalılar kartvizit değiştirmek konusunda çok heveslidirler.
SUUDİ ARABİSTAN
ı Dünyadaki iş görüşmelerinin büyük bir çoğunluğu ürünün dışında kalan unsurlardan dolayı başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Karşı kültürden insanların birbirlerini tam olarak anlayamaması, birbirlerinin gelenek ve göreneklerine yeterince saygı gösterememesi iş görüşmelerindeki başarısızlıkların arkasında yatan ve görünmeyen sebepler arasında yerini alıyor.
Müslüman olmayanların izinsiz olarak ülkeye girişlerine izin verilmemektedir. Ziyaretçilerin tanınan bir Suudi tarafından davet edilmesi gerekmektedir. Size kefil olan kişi de randevularınızı sizin adınıza ayarlamalıdır. Suudi kefiliniz burada başarılı olabilmeniz için hayati önem taşımaktadır. Bu yüzden yumuşak mizaçlı, etkili akrabaları olan ve nüfuzlu bir kefil bulunmasında fayda vardır. Kefilinizi belirledikten sonra bir daha onu değiştirmenize izin verilmemektedir. Kartvizitlerinizin bir tarafının İngilizce, diğer tarafının da Arapça olarak hazırlanmasında fayda vardır.
ALMANYA Yanınızda bol miktarda kartvizit götürün, çünkü Almanlar kartvizit değiştirme işleminden çok hoşlanmaktadır. Kartvizitinizde pozisyonunuzu ve konumunuzu mutlaka belirtiniz. Üniversite derecenizi veya sahip olduğunuz bazı özellikleri de belirtmenizde fayda vardır. Eğer çalıştığınız kuruluşun bilinen bir saygınlığı varsa, şirketinizin kuruluş tarihini de yazmanız uygun olur. Almanlar analitik düşünce yapısına sahiptir. İş hayatlarında duygu ve hislere asla yer verilmemektedir. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 63
ARAŞTIRMA
İTALYA Yazışmalarınızı mutlaka Rusça yapmaya özen gösterin, bu size hızlı bir yazışma olanağı sağlayacaktır. Ayrıca gönderdiğiniz kişinin mutlaka isminin de belirtilmesine çabalayın. Rusya'daki iletişim sisteminin tam olarak oturmaması ndan dolayı, ilgilendiğiniz kişi ve devlet kuruluşları ile kolaylıkla telefonda iletişim kuramayabilirsiniz. Rusya'da çok az iş yerinde gerçek otoriteye sahip kadın yöneticilere rastlanmaktadır. Bayanlara seyahatleri esnasında her zaman profesyonelce giyinmeleri önerilmektedir.
İtalyanların büyük çoğunluğu iyi İngilizce konuşamamaktadır, bu yüzden iş görüşmelerinizde yanınızda tercüman bulundurmanızda fayda vardır. Görüşmelere gittiğinizde organizasyonunuzdaki en önemli ve kıdemli kişilerin katılmalarına özen gösteriniz, çünkü İtalyanlar bu konuya önem vermektedirler. İtalyan kültüründe uygun davranış ve formalite her zaman geleneksel olarak beklenmektedir. Bu kavram " bella figura"olarak adlandırılmaktadır.İlk toplantıların ofiste yapılmasında fayda vardır. Bu toplantıda İtalyan ortağınız sizi, önerinizi ve şirketinizi değerlendirecektir.
ABD
FRANSA
İş görüşmeleri aşırı derecede hızlı bir tempoyla yürümektedir. Toplantılar genellikle kısa bir açılış konuşması ile başlar. Amerikalıların büyük çoğunluğu ülkelerinin dünyanın en başarılı ekonomik ve demokratik gücüne sahip bir ülke olduğuna ve attığı her adımın doğru olduğuna inanmaktadırlar. Bu inanış aslında diğer kültürlerle olan bilgi eksikliklerinden kaynaklanmakta ve böylece diğer ülkelere olan ilgilerinin azalmasına neden olmaktadır. Amerikalılar düşüncelerini pek saklamazlar. Kendi merkezli bir kültüre sahip olup, dışarıdan gelen bilgiye karşı da biraz kapalıdırlar.
Fransa’da işadamlarının büyük çoğunluğu İngilizce yazı dilini okuyabilir, bu yüzden kartvizitlerinizi Fransızca diline çevirmenize ihtiyacınız olmayabilir. Fransa’da düzgün bir Fransızca konuşmanız konusunda size yardımcı olunacaktır. Fransızlar uzun vadeli amaçlara odaklanmaktadır. Aynı zamanda karşı tarafa kişisel ilişkileri oluşturma çabası içine girmektedirler. İlk toplantıda nazik ve içten davranmaya özen gösteriniz. Ayrıca erken oluşan arkadaşlıklardan şüpheye düştüklerini de aklınızdan çıkarmayınız. Fransızların doğrudan, sorgulayıcı ve araştırmacı bir yapıları vardır.
RUSYA
İNGİLTERE İngiltere, Birleşik Krallığın dört önemli bölgesinden birisidir. Diğer bölgeler sırasıyla Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda'dır. İskoçya, Galler ve İrlandalıların kendilerini İngiliz olarak tanıtmadıkları akıldan çıkarılmamalıdır. Ayrıca Birleşik Krallığın vatandaşları kendilerini AB vatandaşı olarak da kabul etmemektedirler. Toplantılarda daima zamanında olunuz. Karar verme süreci yavaş olabilir, bu yüzden iş ortağınızı acele karar verme durumuna getirmeyiniz. Mümkün olabilirse İngiltere’ye yaşlı temsilcilerinizi gönderiniz. Daha yaşlı kişiler ciddi bir otorite havasını vermesi açısından önemlidir. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 64
ı Dünya gün geçtikçe daha da küçülüyor ve iş ilişkileri küresel pazarda büyük bir rekabet içerisinde yürütülüyor. Rekabet ederken de fiyat avantajlarına ilaveten karşı kültürü çok iyi bilen, onun değerlerine saygı gösteren ve onların istek ve arzuları doğrultusunda ürün adaptasyonunu sağlayan ülkeler ve firmalar daha başarılı oluyor.
İRAN İran'a gelirken iki şeyin çok iyi bilinmesinde fayda vardır. İşin başarılması karşılıklı olarak aranızda oluşturduğunuz etkili bir ilişkiye ve iyi sunulmuş bir teklife bağlıdır. İran'da işler kişisel ilişkilerle yürütülmektedir. Birçok iş yeri aile işletmesidir. Hatta devlet dairelerinde bile arkadaşlık ve dostluk ilişkilerinin kurulması gerekebilir. Eğer İran'da etkili görevlerde arkadaşlarınız var ise, onları da işin içerisine dahil etmekten çekinmeyiniz. İlk toplantı her iki tarafın da birbirlerini iyi bir şekilde tanımasına imkan tanımalıdır.
ARAŞTIRMA
YUNANİSTAN
FİLİPİNLER
Yunan iş dünyası Haziran sonundan başlayarak Temmuz ve Ağustos ayları boyunca devam eden dönemde tatil yapmayı tercih etmektedir. Eylül ortasında düzenlenen Selanik Uluslararası Fuarına kadar iş hayatı adeta kesintiye uğramaktadır. Bu dönemde Yunanistan'da iş görüşmesi ayarlanması hatta en basit ticari bilgiyi toplamak bile neredeyse imkânsızdır. Bu dönemde ticari tekliflere cevap verilmesi beklenmemelidir. Bu yüzden belirtilen zaman dilimi içerisinde Yunanistan'a iş amaçlı seyahat yapılmaması tavsiye edilmektedir. Görüşme programı 1 veya 2 hafta öncesinden ayarlanmalıdır.
İlişkilerinizi kendi başınıza düzenlemek yerine aracı bir firma bularak halletmeniz çok daha kolay olacaktır. Ayrıca işinizi sonuçlandırmadan önce bu ülkeye birçok defa seyahat etmeniz gerekebilir. Kartvizitlerinizin başka bir dile çevrilmesine gerek yoktur. İngilizce hazırlananları burası için uygun ve geçerlidir. Öfkenizi belli etmek veya topluluk içerisinde utanmaya neden olacak herhangi bir harekette bulunmak bu kültürde olumsuz neticelere neden olabilmektedir. Filipinlilerin şiddet konusunda bir ünleri olduğundan, diğerlerini kışkırtacak hareketlerden uzak durulmasında fayda vardır.
HOLLANDA
MALEZYA
Tanıtım malzemeleriniz Dutch diline tercüme edilmese de dağıtılacak materyallerin temiz ve özlü olmasına özen gösteriniz. Konuşma esnasında sizlere biraz mesafeli durabilirler. Oturma düzenlerinde de bu olayı gözlemleyebilirsiniz. Bu yüzden görüşme esnası nda sandalyenizi karşıdaki kişinin sandalyesine doğru çok fazla yaklaştırmayın. Hollandalılar taleplerini biraz detaylı isteyebilir. Bu yüzden fikirleriniz veya ürünlerinizle ilgili olarak ikna edici bilgileri toplamanız gerekebilir. Basit ve doğru tanıtım takdir görmektedir. Son karar verme durumunda veya bir teklifin değerlendirilmesinde, sübjektif değerlere çok az önem verilmektedir.
Kartvizitleriniz mümkünse kabartılmış biçimde ve İngilizce dilinde hazırlanmalıdır. Malezyalı iş adamlarının büyük bir kısmı Çinli oldukları için kartın diğer yüzünün Çince hazırlanmasında fayda vardır. Ayrıca altın rengi mürekkep kullanılması da kartvizitlerinizin daha fazla beğenilmesini sağlayacaktır. Gerekli tanıştırmalar yapıldıktan sonra kartvizitinizi herkese sunmanız gerekmektedir. Kartvizitinizi iki elinizle birlikte sunun. İkinci bir seçenekte de kartı sağ elinizle verin ve sol elinizle hafif bir şekilde destekleyin.
ı
SİNGAPUR Singapur iş adamı karar verme ve problem çözme sırasında hisleri ile hareket edebilmektedir. Milliyetçiliğin düşünce sisteminde büyük etkisi vardır. Singapur çalışanları arasında şirket sadakati daima ön plandadır. Ferdiyetçilikten ziyade grup çalışması ön plandadır. İlaveten fertler grubun bir alt üyesi olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. En yaşlı ve yetenekli olan kişi lider pozisyonundadır. Grup üyeleri içerisinde her bir kişi ile ayrı ayrı iletişim kurulması çok önemlidir. Görüşmeler neticelenmeden önce birçok defa seyahat etmeniz gerekebilir.
Başınızı “Hayır” anlamında geriye doğru kaldırmak dünyanın pek çok ülkesinde ve Batı’da “hayır” anlamına gelmez. “Hayır”, başı iki tarafa sallayarak ifade edilir. Muhatabınız sizi dinlerken elini çenesinde tutuyor veya gezdiriyorsa söylediklerinize katılmadığı veya kuşkuyla dinlediği anlamına gelebilir.
İSPANYA Sizden daha alt derecede bir kişi ile zaman kaybederek iş yapmaya çabalamanız pek işe yaramayabilir. Şirketinizle ilgili birçok dokümanı beraberinizde getiriniz ve bunları sunumuzdan önce dağıtınız. Hazırladığınız sunumunuz anlaşılır olmalıdır. Toplantı veya sunum sırasında, dinleyicilerin sizi anlayıp anlamadığı konusunda inisiyatifi ele almanızda fayda vardır. Bu kültürde utanma önemli olduğu için soru sormakta güçlük çekilmektedir ve herkesin önünde rezil olmak istemedikleri için onların sorularını teşvik edip rahatlamalarını sağlamanızda fayda vardır. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 65
MEKAN
Beluga’da toplantılarınıza enfes deniz lezzetleri eşlik ediyor Ataşehir’in yepyeni, “buharı üzerinde” balık restoranı Beluga Fish Gourmet, enfes deniz lezzetlerini organize sanayi bölgeleri firmalarına özel indirimler sunuyor.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 66
nadolu yakasının iş ve ekonomi merkezi Ataşehir, her geçen gün daha popüler hale geliyor. Bölgede yepyeni lezzetler sunan Beluga Fish Gourmet işletmecisi, aileden balıkçı olan Sanayici-İş Adamı Mişel İpekoğlu, kızları Suzet ve Nancy ile birlikte balık severlere her gün 40 çeşit meze ve taze balık sunuyor. Basın ve Halkla ilişkilerin başında ise Fatoş Metin Göksu bulunuyor. Adını siyah havyarın en makbul cinsi olan Beluga’dan alan Beluga Fish Gourmet, deneyimli ve profesyonel kadrosuyla olduğu kadar, sunduğu Aplus servis kalitesiyle de oldukça iddialı bir restoran. Beluga Fish Gourmet’in mutfağından çıkan kusursuz lezzetler, usta aşçı Hamit Ay’ın imzasını taşıyor. Başarılı mutfak şefi Hamit Ay, “Herkes balık yapar ancak Beluga’da balık farklı işleniyor” diyor. Örneğin lüfer balığını ızgara veya kiremitte pişiren Ay, konukların bu
A
yöntemi çok beğendiklerini ve Slow Food’un başlattığı balık boyları projesini de desteklediklerini söylüyor. Beluga’nın çeşitli soslar ve farklı otlarla zenginleşen balık çeşitleri arasında şu sıralar tandırda balık, kiremitte levrek ve şişte balık gibi lezzetler en çok tercih edilenler arasında yer alıyor. Balık-rakı, balık-şarap uyumu göz önüne alınarak hazırlanan Beluga menülerine zengin bir şarap kavı eşlik ediyor. Beluga’da zengin meze ve balık çeşitleri ile birlikte; havyar, paella ve moules mariniere gibi kabuklu deniz mahsulleri de servis ediliyor. Beluga’da ayrıca, kabuklu canlı deniz ürünlerinin sergilendiği mini akvaryum ve tamamı kapalı, modern balık mostrası sayesinde sayesinde dilediğiniz deniz ürününü rahatlıkla seçebiliyorsunuz.
Alakart olarak hizmet vermekte olan Beluga’nın gruplara özel “fix menu” alternatifleri de bulunuyor. Organize sanayi bölgelerindeki firmalara özel kampanya ile öğlen yemeklerinizde yüzde 20, akşam yemeklerinizde yüzde 10 indirim başlatan Beluga, toplantılarınızda ve misafirlerinizi ağırlamada kullanabileceğiniz ayrı bölümleri de bulunyor. Alt katta 150 kişilik ana salon, üst katta ise özel iş toplantıları için tercih edebileceğiniz 90 kişilik VIP Lounge salonu ve 80 kişilik ayrı bir bölümü de bulunuyor. Beluga’da ayrıca doğum günlerinden, butik düğünlere, nişan organizasyonlarından baby shower’a ve eğitim seminerlerine kadar her türlü toplu organizasyonlarınızı da gerçekleştirebiliyorsunuz. Beluga her öğlen saat 12:00’de kapılarını açıyor ve son misafirlerini uğurlayana dek açık kalıyor. Beluga’da çocuklar için oyun alanı, vale ve otopark imkanları da mevcut.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 67
SANAT
MÜZİĞİN RİTMİ HİÇ BİTMİYOR Uzun yıllar yurtdışında yaşayarak sayısız konser ve albümlere imzasını atan , uluslararası vurmalı çalgılar ustası Okay Temiz, şirketlerde verimli olmaya yönelik projelerle iş yaşamının da ritmini tutuyor. Okay Temiz, kendi yaptığı enstrümanların dışında Türkiye'nin ilk ritim atölyesinin de kurucusu.
Tophane Sanat Okulunda okumuşsunuz. Oradan mezun olanlar, Motor, Kaynak, Döküm, Torna konularında teknik eleman oluyorlar. Siz nasıl oldu da müziği seçtiniz?
ı Yıllarca çiftlikte hayvanlarla iç içe, yeri geldiğinde çadırda yatarak hayvanların, tabiatın ve kullandığım traktörün sesini dinleyerek yaşadım. Bunlardan esinlenerek aletlerimi yaptım. Örneğin koyun ve deve çanından Artemiz, koyun derisinden davullar, su kabağından birçok alet yaptım.
Annem paşa kızıydı ve ut çalardı. Babam da subaydı. Babam subaylığı bıraktıktan sonra Çatalca'da bir çiftlik aldı ve oraya yerleştik. Akşam yemeklerinde annem babama ut çalarken ben de bir yerde onları izleyerek ritim tutardım. Müzik duygum böyle oluşmaya başladı. Gelişmesi ise, çiftlikte küçük yaşta kullanmaya başladığım traktör ile başladı. Okula bile traktör ile giderdim. Çiftlikte hep mekaniğin içinde üstüm başım yağ içinde dolaşırdım. Ortaokulu bitirince annemin de isteğiyle Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarına yazıldım. Fakat o klasik eğitimi pek sevmedim, hep caz çalma hevesim ve başka müzikler arayışı içerisindeydim. O zamanlar çok katı disiplin vardı ve bu tutumum okul ile ters düşmüştü. Çok iddialı olmama rağmen caz çaldığım için beni okuldan çıkarttılar. Okuldan çıkınca babam da subay olduğu için subay olmamı istediler. En kısa yoldan nasıl subay olunur derken, Tophane Sanat Enstitüsüne yazıldım. Zaten çiftlik hayatımdan traktörleri, motorları biliyordum ve orada aldığım, elektrik, kaynak, torna ve döküm eğitimleri sonradan çok işime yaradı. Kendi enstrümanlarımı yapmayı bu sayede başardım. İlk davulumu okulda yaptım.
Müziğinizde hayatın içinden gelen aletleri kullandığınızı görüyoruz. İnsan hayatındaki ritim ile müziğin ritmi arasındaki bağlantı sizce nedir? Hayatın ritmi demek, yaşam şekli demektir. Mevcut yaşam şartlarıyla oluşacak müziği düşünürsek, İstanbul'un ritmi ile agresif bir müzik ortaya çıkacaktır. Müzik hep hareketlilik demek değildir. Oysa doğanın içinde sakin bir yerde kendinizi akort ederek daha değerli besteler elde edebilirsiniz. Uzayın, gezegenlerin, insan bedenin ve hatta ruhumuzun bir tınısı, ritmi vardır. O nedenle müziksiz bir yaşam düşünülemez.
Müziğin insan hayatında yeri nedir, ne kadar olmalıdır? Müzik insan hayatında hep olmuştur ve olmalıdır da. Özellikle müzisyen isen hep müzik öğrenmen, çaldığın müziğe göre yaşamına yön vermen ve ciddi anlamda müziğin içinde olman gerekir. Müzik o kadar büyük bir kültür ki, dünya müziklerini biliyor olmanız, çok çalışmanız, bu işe gönlünüzü vermeniz ve çaldığınız enstrüman sanki vücudunuzun bir uzvuymuş gibi, onunla bütünleşmeniz gerekiyor. Düşünün ki vurmalı çalgılar dünyasında binlerce alet var. Her aletin çalma tekniği farklı, oturup bunları tek tek çalışmak gerekir. Lüks bir hayatın içinde veya yoğun iş temposu içerisinde bunları yapamazsın. Yani müzik senin hayatın olmalıdır.
SANAT
RİTİM ATOLYESİ İLE TAKIM ÇALIŞMALARI BAŞLIYOR Okay Temiz’in firmalar için geliştirdiği “Ritim Eğitim Programı” Organize Sanayi Bölgelerine özel workshoplar ile başlıyor. Eğitimlerle, bireyin ve firma çalışanlarının takım ruhu ile firmadaki her kademeden kişinin ritmi kullanarak ortak bir amaç etrafında bir araya gelmeleri sağlanıyor. En üst düzey yöneticiden, güvenlik görevlisine kadar, firma çalışanlarına birlikte üretmeleri sağlanarak, aradaki iletişimi güçlendirmek ve “biri olmadan diğeri olamaz” kavramını farkına vardırmayı amaçlıyor.
Ritim çalışmalarının ana temaları
ı OkayTemiz, firmalar için de, ürünlerinden yaptığı enstrümanları geliştiriyor ve çalınabilecek hale getiriyor. Endüstri boruları Paslanmaz borular PVC boruları Araba cantları İçi boşaltılmış otomobil, minibüs Mutfak eşyaları Seramik ürünler Mermer mamulleri Porselen ürünler Cam ürünleri Plastik, karton kutular Demir- Çelik ürünleri Petrol varilleri Gaz tenekeleri Oyuncaklar Futbol topları Tenis raketleri
n Takım ruhunun geliştirilmesi n Uyum ve beraberlik n Dinleme sanatı n Refleks kontrolü n Kendine güven n Beyin jimnastiği n Renk ayrımlarındaki uyumu sağlama n Farkına varma n Farklılıkları bir arada kullanma n Disiplin n Ahenkli çalışmanın sanatla buluşması
Eğitimde Öğretilen Ritimler n Afrika n Latin Amerika n Orient
Eğitimde Kullanılan Enstrümanlar n Djembe n Tumba n Bongo n Darbuka n Claves n Cowbell
n Marakas n Tamburin(Tef) n Cabasa n Guiro n Parmak zili n Shaker
Eğitim Akışı n Program, Okay Temiz ve Eğitim Ekibi’nin 5 - 10 dakikalık kısa açılış konseri ile başlar. Ya da programın sürpriz kısmını oluşturan bölüme geçilir. n Bu bölümde firmanın tespit ettiği firma üst düzey yöneticileri sahneye çıkar, Okay Temiz ve Eğitim Ekibi ile birlikte aynı sahnede çalarlar. n Bunun için eğitim öncesinde, firmanın tespit ettiği özel grupla gün içinde yaklaşık 1 saatlik gizli bir ön çalışma yapılır. n Özel grup ile Okay Temiz ve Eğitim Ekibi’nin konserinin ardından, Okay Temiz tarafından, çalınan ritimler, enstrümanlar ve vuruş teknikleri hakkında genel bilgiler verilir. n Bu aşamada amaç; tüm katılımcıları çalınan ritme ortak etmek, her kademeden her ünvandan insanı ritim yolu ile aynı amaç etrafında birleştirmektir. n Bunu sağlamak için katılımcılar, çalacakları enstrüman tiplerine göre gruplara ayrılır ve her gruba enstrümanları dağıtıldıktan sonra bu enstrümanların nasıl çalınacağı ayrı ayrı açıklanır, bu kez onlarca değişik ritim aletinden oluşan dev bir orkestra kapanış parçasını icra eder. Bilgi ve teklif için; info@ajna.com.tr EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 69
Bilişim Levent Karadağ Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi
Dijital Șirket Yolculuğu Yakın gelecekte işletmeler; interneti, işe kattıkları oranda pazarda olacaklar ve 2020 yılında ticaretin %90’ı e-ticarete taşınacak. İnternet ve mobil teknolojilerindeki baş döndürücü değişimler, kurumları da “Dijital Şirketlere” dönüştürüyor. üketiciler; online veya online olmayan ortamlarda ürün alacaklarsa %96 oranında Google’dan araştırma yapıyor ve bu ürünleri satın alıyorlar. Hedef kitlenize ulaşmanız ve satış potansiyelinizi arttırmanız için Google’da görünür olmanız gerekiyor. O zaman internet sitelerinizi Google’ un anladığı dilden geliştirmeniz gerekiyor. Kurumunuzun web sitesi de kullanıcının kolay dolaşabileceği şekilde olmalıdır. Kullanıcılar bir web sitesinde ortalama 8 saniye kalıyor ve dört tıklamada aradıklarını bulamadıkları zaman siteden çıkıyorlar. Sitelerdeki flaş uygulamalardan ve ana sayfaları çok yoğun olan sitelerden de kaçıyorlar. Ülkemizde 43 milyon 3G teknolojisine sahip telefon var. Yani 43 milyon telefondan internete bağlanılabiliyor. Tüketiciler ürün ve hizmet alırken artık mobil teknolojileri kullanıyorlar. Eğer firmanızın web sitesi, cep telefonlarına uygun değilse bırakın yeni müşteri bulmayı, eski müşterilerinizi bile elinizde tutamayacaksınızdır. Tüketiciler, bir ürün hakkındaki tavsiyelere sosyal ağlar (Facebook, Linkedin, Youtube, Twitter) yoluyla ulaşıyorlar. Türkiye’de 30 milyondan fazla kişi Facebook kullanıyor. Linkedin profesyonel bir sosyal ağ, firmalar müşterilerini ve elemanlarını buradan buluyorlar. Hatta sizin elemanınızı bile rakipleriniz buradan kapabiliyor. İnternet kullanıcılarının %90’ı video seyrediyor ve Youtube gibi ücretsiz bir vi-
T
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 70
deo paylaşım sistemi var. Peki işleriniz için siz ne kadar kullanıyorsunuz? Sizler de ulusal ve uluslararası ticaret portallarını, ürün karşılaştırma sitelerini, sektörel portalları kullanarak yeni müşteri edinebilirsiniz. IDC’nin (Yurtdışı kaynaklı araştırma firması) araştırmasına göre, Avrupa’da şirketlerin sermayesinin %40’nı bilişim teknoloji ve uygulamaları oluşturuyor. Buna paralel olarak, yöneticiler de bilişim konularında %40 bilgiye sahipler. Ülkemizde de birçok kurum, tüm operasyonlarda bilişim teknoloji ve programlarını kullanmaya başladı. Yeni Ticaret Kanunu ile başlayan Dijital Şirket Yolculuğu, gün geçtikçe kurumları dijital alt yapıya taşıyor. Kayıtlı e-posta sistemiyle, sözleşmeler, faturalar ve daha birçok işlem artık e-posta yoluyla olacak. E-postanın sağlıklı alınıpverilmesi için de güvenli bilgisayar sistemleri olması gerekiyor. Eğer güvenli bir bilgisayar sistemine sahip değilseniz, para ve müşteri kaybetmenin yanı sıra hukuki olarak da ciddi zorluklar yaşanabilir. E-fatura şimdilik belirli ölçekteki firmalara geldi ama çok yakında KOBİ’lere de gelecektir. Arkasından e-defter, e-irsaliye derken firmaların iş süreçleri internete taşınacaktır. Müşterilerinizi ve işinizi kaybetmemek için bir an önce ‘Dijital Yol Haritanızı’ işinin uzmanı kişilerle belirleyin ve yola koyulun!
BİLİŞİM
‘KOBİ Bilişim Atölyeleri’
yol arkadaşınız olmak için sizleri
bekliyor
Bilişim ve internet uzmanlarının oluşturduğu “bilisimatolyeleri.com” ve “Ajna Reklam” İşbirliği çerçevesinde, Dudullu Organize Sanayi Bölgesine “Kobi Bilişim Atölyeleri” düzenleniyor.
ATÖLYE ÇALIŞMALARI 1. Farkındalık Seminerleri Bilişime odaklı ürün ve hizmetler konusunda farkındalık seminerleri
2. Eğitim Atölyeleri Beceri kazanmaya yönelik kısa süreli eğitim faaliyetleri
3. Ek Hizmetler Kurumların bilişim ve internet imkanlarını etkin kullanmalarına yönelik hizmet üretimi. Ürün fotoğraf çekimi, grafik tasarım, web tasarım, teknoloji ve yazılım danışmanlığı, e-ticaret danışmanlığı, e-imza, m-imza danışmanlığı, dijital şirket danışmanlığı.
EYLÜL -EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 19.09.2013 Perşembe 1- Müşteri Odaklı Sunum Hazırlama Atölyesi t Sunum Senaryosu Hazırlama t Görsel Öğelerin Kullanımı t Sözel ifadelerin kullanımı t Mizah ve özlü söz kullanımı t Sunum geçiş öğeleri t Powerpoint ile etkili sunum hazırlama ipuçları t Ulusal ve uluslar arası başarılı sunum örneklerinin incelenmesi t Atölye çalışması : Ürün / Hizmet Tanıtım Sunumu
26.09.2013 Perşembe 2-Excel atölye çalışması t Bilgileri Sıralama/sorgulama/Süzme t Tablolar Üzerinde Senaryolar Hazırlama ve Çözücü Özet tablolarla çalışma t Grafiklerle Çalışma tAtölye Çalışması: Satış Raporu Hazırlama ve Grafiğe Dönüştürme grafiği hazırlama atölyesi
03.10.2013 Perşembe 3-Görsel tasarım atölyesi
İ
nternet ve mobil teknolojilerindeki baş döndürücü değişimler, kurumları “Dijital Şirketlere” dönüştürüyor. Ticaret, iş ve hatta özel yaşamda, değişen dünya ile rekabet edebilmek için eğitilmiş insan gücüne ihtiyacınız var. Teknoloji; öğrenme şekillerini ve öğrenme çevreleri çeşitliliğini arttırmanın yanında öğrenmenin sürekli olmasını da zorunlu hale getirdi. Bilişim Atolyeleri ve AJNA, Dudullu OSB içerisinde faaliyet gösteren kurumlara ve kişilere, rekabet üstünlüğü sağlamaları için öğrenme ortamları ve çeşitliliğini göz önüne alarak bir dizi eğitim faaliyeti gerçekleştiriyor. Bunların bir kısmı; sınıf içi eğitim, sanal sınıf, e-öğrenme, m-öğrenme, videolu öğrenme, sosyal ağlarda öğrenme, atölye çalışmaları, eğitim kampları, online ve online olmayan yayınlar.
ı KOBİ Bilişim Atolyeleri, her ay farklı eğitim programları ile Dudullu OSB’de sizleri bekliyor. Eylül ayı programı hakkında bilgi almak için; AJNA Reklam 216 313 0013 info@ajna.com.tr
t Fotoğrafları düzenleme t Videoları düzenleme t Youtube’a video yükleme t Youtube’den video indirme t Facebook’a video yükleme t Facebook’tan video indirme t Atölye çalışması: Ürün tanıtım videosu hazırlama, Youtube ve Facebook’a yükleme
10.10.2013 Perşembe 4-Google Aramalarda Ön Sıralarda Çıkma t Google Örümceklerinin Çalışma Prensipleri t Websitenizde Yapılacak Çalışmalar t Websitenizin Sosyal Ağlarla İlişkisi t Atölye Çalışması: Başarılı veya Başarısız Websitelerin Incelenmesi EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 71
Kişisel Gelişim Eray Beceren Öğrenme Partneri eray@anahtaregitim.com
Kișisel gelișim ve duygusal zeka Son yılların en popüler başlıklarından biri olan “kişisel gelişim”; iş ve özel yaşamımızda da önemini koruyan, üzerinde konuşulan, düşünülen, tartışılan, yazılan ve eğitimler düzenlenen bir kavramdır. Düşündüklerimizin ve yaptıklarımızın kapsamı farkına varamadıklarımızla sınırlanır. Farkına varamadığımız şeylerin farkına varamadığımız için onları değiştirmek üzere yapabileceğimiz pek bir şey yoktur; ta ki farkına varamamanın düşüncelerimizi ve eylemlerimizi nasıl biçimlendirdiğinin farkına varana kadar. R. D. Laing Bu konu ile ilgili bazı saptamaları kısa kısa sıralamak gerekirse karşımıza şunlar çıkabilir: t Kişisel gelişimin ilk adımı, farkındalık, kişisel farkındalıktır. t Kişisel gelişim; özdeğerlendirmemiz sonucunda belirlediğimiz hedeflerimize ulaşmada bizi motive eden birçok teknik ve strateji içerir. t Kişisel gelişim; başkalarıyla iyi ilişkiler kurmak ve bunları sürdürmek anlamında büyük önem taşır. t Kişisel gelişim; içimizdeki olumsuz düşünce, yargı ve inanç kalıplarını, olayların ve insanların iyi taraflarını görme çabası ile olumlu olan yeni düşünce, yargı ve inanç kalıpları ile değiştirebilmektir. t Kişisel gelişim; kişinin iş ve özel yaşamında kendisini iyi hissetmesine katkı sağlamaktadır. Yukarıda sıralanan konular kişinin iç ve dış dünyasını kapsayan kavramlardır. Bu konulardan hareketle “kişisel gelişim” süreci birbirini tamamlayan iki kulvarda ifade edilebilir.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 72
Kişinin iç dünyası; Özetle, t Kişinin kendini tanıması; kişinin hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ile bir mevcut durum analizi yapılması, hangi konularda güçlü, hangi konularda gelişime açık ve hangi konularda zayıf olunduğunun ortaya konulması, t Güçlü ve gelişime açık yönler ile ilgili olarak kişisel hedeflerin belirlenmesi, kişisel inisiyatifin kullanılarak kendini geliştirmeye karar verilmesi. Zayıf yönlerin iş ve özel yaşamı olumsuz yönde etkilememesi için gerekli tedbirlerin alınması, t Kendini iyi tanımaya bağlı olarak kişinin özgüveninin yükselmesi, t Gelişim süreci esnasında karşılaşılan olumsuz durum ve insanların iyi taraflarını görebilme, olumlu düşünebilme becerisine odaklanılması, t Süreç esnasında kişinin yaşadığı duyguların ve bu duyguların etkilerinin farkına vararak, farkındalık sürecine duyguların yönetilmesi ve ifade edilmesi aşamaları ile devam edilmesi, t Sürecin başarılı olması halinde, kişilerin, uyumlu ve saydam bir duruş sergilemeleri olarak ifade edilebilir. Kişinin dış dünyası; Özetle, t Süreç boyunca kişi yalnız başına değildir. Bu nedenle kişinin birlikte olduğu kişileri anlama çabasında olması, onların arasındaki ilişkileri anlamaya çalışması, gereken zamanlarda yardım ve destek vermesi gerekir.
t Süreç esnasında iletişim kurulan kişiler ile iyi ilişkiler kurmak ve bunları sürdürmek önemlidir. t İletişimin en önemli aracı dili etkin kullanmak, ikna becerilerini kullanabilmektir. t Kişilerarası çatışma ihtimali olan durumların farkına varmak, çatışma kaçınılmaz ise etkin bir şekilde yönetebilmek gerekir. t Sürecin işbirliği ve yardımlaşma anlayışıyla sürdürülmesi hem başarıyı, hem de keyifli çalışma ortamını sağlar. Kişisel gelişim sonu olmayan bir döngüdür. Yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Kişisel gelişim ve öğrenme sürekli bir faaliyettir. Süreci bu şekilde ortaya koyduğumuzda dikkat çekici bir şey çıkar ortaya; Sürecin başarılı olması için kişinin duygusal ve sosyal zekası çok önemlidir. Çoklu zeka teorisinden yararlanılarak ortaya konulan Duygusal ve Sosyal Zeka yaklaşımı, kişisel gelişimin omurgasıdır. Duygusal ve Sosyal Zeka, hayatın her alanında, her konumda, her bilgi ve beceri seviyesindeki kişiler için çok önemli bir destektir.
Duygusal ve Sosyal Zeka; t Anne-babalar için çocuklarının yetiştirilmesi, aile birliğinin sürdürülmesi açısından, t Çiftlerin ilişkilerini sürdürebilmeleri açısından, t Çalışanların kendilerini geliştirme, yöneticileri ve iş arkadaşları ile uyum halinde çalışabilmeleri açısından, t Satıcıların kendilerini geliştirme, müşterileri ile satış sürecini uygun sürdürebilme ve iş arkadaşları ile uyum halinde çalışabilmeleri açısından, t Yönetici / yönetici adaylarının kendilerini geliştirme ve iş arkadaşları ile uyum halinde çalışabilmeleri açısından önemlidir. Bu konu ile ilgili en güzel haber ise; Duygusal ve Sosyal Zeka becerilerinin öğrenilebilir ve geliştirilebilir olmasıdır. Bu köşede Duygusal ve Sosyal Zeka’nın temel alındığı bir yaklaşım ile iş yaşamında beni, bizi ve ilişkileri gözden geçireceğiz. Sizlerin paylaşımları ve katkıları bu köşeyi zenginleştirecektir. Çok iyi hissettiğiniz ve hissettirdiğiniz bir iş yaşamı dilerim.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 73
SAĞLIK
BEL FITIĞI
Bel ağrısı eskiden beri insanların yaşadığı en büyük ağrılardan biri. Hastalığın tarihi insanlık tarihi kadar eski. İnsanların % 80 % 85’i hayatlarının bir döneminde bel ağrısı şikayeti ile karşılaşıyorlar. Medicine Hospital Beyin Omurilik ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr . Hüseyin Doğu bel fıtığı hakkındaki akıllardaki soruları cevapladı... EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 74
Bel fıtığının belirtileri nedir? Bel fıtığının en büyük belirtisi belde ve bacakta oluşan ağrıdır. Hasta doktora gittiğinde belimin ağrısı bacağıma vuruyor der. Ama sadece bel veya sadece bacak ağrısı da olmuş olabilir. Bacakta uyuşma, güç kaybı görülebilir. Ayrıca daha önce yaptığı hareketleri yapmada zorlanma, hareket kabiliyetinin kısıtlanması ve yürürken topallamak görülebilir. Bel fıtığının daha ilerlemiş ve şiddetli şekillerinde cinsel bozukluklar, idrarını ve büyük abdestini yaparken zorlanmak ya da idrarını tutamamak görülebilir. Bacaklarda felç oluşabilir ya da bacağın hissetmesi azalabilir.
Bel fıtığı neden oluşur ve nasıl önlenebilir? Meslekle ilgili olan faktörler: Devamlı öne eğilme, eğilerek dönme gerektiren meslekler, araba, otobüs, kamyon, kullanma gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan meslekler, uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler, futbol, halter, kürek ve güreş sporlarıyla uğraşan kişilerde bel ağrısı ve bel fıtığı sıklığı artmaktadır. Hareketsizlik: Hareketsiz yaşam, düzenli egzersiz yapmama gibi durumlarda kaslar yeterince güçlü olmadığından, kasların taşıması gereken vücut ağırlığı da omurganın üzerine ek yük getirir. Bu yük, disklerin üzerine binerek fıtıklaşmalarına neden olur. Obezite: Aşırı kiloluluk bel fıtığının en sık nedenidir. Vücudumuzun ağırlığını omurgamız tasır. Omurganın esnekliğini sağlayan ve bir tür destek yastığı olarak görev gören disklerin aşırı baskıya maruz kalması, deforme olmasına ve şeklinin bozulmasına yol açar. Sigara içme: Sigara disk dejenerasyonlarını artırır Omurga fizyolojisine uygun hareket etmemek: Günlük yaşantımızda farkında olmadan yük kaldırma, nesneleri itme, çekme gibi yaptığımız bir dizi hareket fıtığa neden olur.
Bel fıtığı ameliyatı sonrası nasıl geçiyor?
Bel Fıtığı Teşhisi Nasıl Konur? Günümüzdeki modern tanı yöntemleri, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans ile bel fıtığı teşhisi kolaylıkla konulmakta ve derecesi belirlenebilmektedir.
Cerrahi tedavi ne zaman tercih edilir? Fizik tedaviye rağmen hastanın ağrıları devam ediyorsa veya geriletilmeyen bir güç kaybı, bacakta incelme, dayanılmaz ağrılar varsa veya çekilen tomografi veya MR filmlerinde diskten bir parça koptuğu tespit edilirse çözüm cerrahi müdahaledir. Ameliyatla omurilikten çıkan sinirlere olan mekanik bası giderilmelidir. Eğer cerrahi müdahale yapılmaz ve sinire bası devam ederse hastada idrarını tutamama, seksüel gücün kaybı, ayaklarda felç gibi sorunlar gelişebilir. Maalesef halk arasında ameliyat olursam sakat kalırım, uzun süre yataktan kalkamam, korse takmak zorunda kalırım veya fıtığım tekrarlar, tekrar ameliyat olurum gibi inanışlar mevcuttur. Ama mikrocerrahi sayesinde bu tip korkulara gerek kalmamıştır.
ı Mikrodiskektomi: Ameliyat mikroskobu yardımı ile yapılan müdahaleye mikrodiskektomi denilmektedir. Ameliyat yeri yaklaşık 2 – 2,5 cm olmaktadır.Dikiş konulmasına gerek kalmamaktadır. İyileşme süresi daha kısa olmaktadır. Ameliyat daha güvenli ve cerrah açısından daha rahat olmaktadır.
Hasta ameliyat sonrası yatağına alınır, anestezinin etkisinden çıkan hasta yeniden doğmuş gibidir, o dayanılmaz ağrılardan kurtulmuştur. 5 - 6 saat sonra yürütülür ve yemek yiyebilir. Hasta genellikle ertesi günü evine dönebilir.
DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR Bel fıtığı konusunda toplumda çok yaygın inanışlar vardır. Bu düşüncelerin bir kısmı doğru olduğu gibi büyük bir kısmi yanlış düşüncelerdir. İlk akla gelenler n Ağrıyan bölgeye doktor tavsiyesi dışında bir şeyler sürmek,yapıştırmak. n Bu konuda uzman olmayan kişiler tarafından yapılan müdahale , masaj ve çekme gibi yöntemler. n Tahta gibi sert zeminlerde veya yerde yatmak. n Şiddetli ağrı durumlarında zorlayıcı hareketler yapmak. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 75
NE
OKUMALI
STRATEJİ MELİS İNAN
KARTLARINLA MUCİZE YARAT ÖZLEM DENİZMEN
GELECEĞE YATIRIM ATİLLA KÖKSAL
Stratejiyle ilgili hiçbir şey okumadıysanız buradan başlayabilirsiniz! İş dünyasında da değişmeyen tek şey değişimdir. Ya kendimizi buna adapte etmeli ya da demode olmayı, daha kötüsü yok olmayı göze almalıyız. Strateji belirlemek ve uygulamak tam da bu nedenle hayati bir önem taşıyor. Şirketinizi rakiplerinizden nasıl farklılaştıracaksınız?
250 kilometre hızla giden kırmızı bir araba. Kaza yapıyor. Suçlu kim? Hızlı gidebiliyor diye araba mı, yoksa sürücü mü? Nasıl araba kullanmak için sürücü ehliyeti gerekiyorsa, kredi kartı kullanmak için de “ehliyet” lazım. Sizin ehliyetiniz var mı? Kredi kartını doğru kullanmayı biliyor musunuz? “Tabii ki kredi kartı kullanmayı biliyoruz. İstediğin yerde limitin kadar alışveriş yapıyorsun. Sonra kasadaki görevliye kartı veriyorsun, o da pos makinesini sana uzatıp şifre yazdırıyor. En son olarak da fişini alıyorsun, iş bitiyor.
En karmaşık bilgisayar programlarından anlayan, en zor matematik sorularını çözen ve en ince ayrıntılara dikkat eden kişilersiniz. Ekonomik yönden özgür olmak sözünü mutlaka duymuşsunuzdur. İstediğiniz evde yaşamak, istediğiniz arabaya binmek, istediğiniz yere gitmek ve daha bir çok şey. Tüm bunları ekonomik yönden özgür olduğunuz zaman yapabilirsiniz. Ekonomik yönden özgürlüğün kapısını açan anahtar, parayı iyi tanımaktır. O muhteşem aklınızı para konusunda geliştirmek ister misiniz? Cevabınız evet ise haydi...
GERÇEK MAD MEN ANDREW CRACKNELL
GOL FERRAN SORIANO
KÜÇÜK YATIRIMCI MUSTAFA ÖZTÜRK
“O günler yaşanan tüm zamanların en güzel günleriydi. En güzel! 1950’lerde New York’ta beyaz, yakışıklı ve zeki bir reklamcıysan eğer, tarihe geçmişsin demektir,” diye anlatıyor Andrew CracknellGerçek Mad Men adlı yeni kitabının önsözünde. Cracknell, Mad Men televizyon dizisinin ortalığı kasıp kavuran etkisinden nasibini aldığı için değil, dizide Madison Bulvarı’nda yaşanan olayların tam olarak gerçeği yansıtmadığını gördükten sonra bu araştırma kitabını hazırlamaya girişmiş.
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 76
Barcelona Futbol Kulübü’nün eski başkan yardımcısı Ferran Soriano işletmelerin strateji, risk ve karar alma süreçlerinde futbol kulüplerinden neler öğrenebileceğini anlatıyor. Soriano, GOL kitabında zor şartlarda takımınızı nasıl yöneteceğinizi, üzerinde çok düşünmeden yaptığınız tercihlerin gelecekte işlerinizi nasıl etkileyeceğini gözler önüne seriyor. Kitap Soriano’nun iş tecrübelerinden edindiği, uluslararası futbol dünyasına ait muazzam iç görülerle dolu.
Türkiye gerçekten kavram kargaşası yaşıyor.. Mustafa Öztürk ilk kitabını küçük yatırımcılar için yazmış.. Amatör yatırımcılar amatör kumarbazlar küçük kumarbazlar da denilebilir.. Köşeyi dönmek isteyen bir sürü adam olunca ve bunu süratle yapmak isteyince kaçınılmaz sonla karşılaşmak uzun zaman almıyor. Türkiye bu konuda esasında çok büyük ve vahim bir örnek.. İnsanlarımız son 25 yılda borsaya hangi tarihte hangi kademeden girmiş olurlarsa olsunlar alıp tutmak kaydıyla bugün kendi çaplarında bir servetin sahipleri olurlardı..
NE
İZLEMELİ
WALL STREET
CLERKS 1994
1980’lerin iş dünyasının perde arkasına bakan bu filmde, genç ve hırslı bir broker Wall Street efsanesi Gordon Gekko’nun gücü, statüsü ve finansal sihirbazlığı tarafından baştan çıkartılır ve yasadışı ve çekici şirket ajanlığı dünyasına girer. Gekko parasını iyi çocuklarla oynayarak kazanmış biri değildir. Saygısız, para ve güce aşık bir adamdır Ve Bud Fox'u sınırlara itmeye zorlar. Bu filmi Oliver Stone yönetmiştir.
İşin yüksek riskli finans, hukuk davaları, medya ve emlak imparatorluklarıyla ilgili oluğunu kim söyledi? Çalışmış ve lisede bir markette çalışmakla kısıtlandırılmış olan biri olarak bu duygusal amaçlar listesinde bulunuyor. 27,575$'lık tutumlu bütçesine rağmen, market kasasının arkasından hayata histerik olarak bakan bu gözler ileride bir tarikat oluşturuyor. Clerks tembel bir işçi sınıfı ayyaşının hikayesi.
GOODFELLAS 1990
JERRY MAGUIRE 1996
KAPIDAKI BARBARLAR 1993
Bir zamanlar bilge bir adam “iş yaşamında gidip birinin kafasına balyozla vurmanıza gerek yok ama agresif olmak zorundasınız.” demiş. Geleneksel işler perde arkası anlaşmaların, gizli el sıkışmaların, arkadan vurmaların, anlaşma sonrası şok edici sürprizlerin kaynağı olmuştur. Goodfellas’ı seçtik çünkü bir grubun dinamiği üzerinde yoğunlaşmış: bireylerin rollerinin ve başarılarının nasıl değiştiğini gösteren açgözlülük, aşk, onur, güven ve aldatmanın motiflediği başarılı bir film.
Jerry Maguire , menajer Lee Steinberg'ın hayatından esinlenmiş. (müşterisi olan Dallas Cowboys'ın quarter back oyuncusu Troy Aikman la olan başarı hikayesi) Film spor menajerliğinin diğer taraflarını da göstermektedir ama üzgünüz bayanlar ama tüm menajerler Tom Cruise’a benzemez. Kendine odaklanmış olan atletleri temsil eden Rod Tidwell (Cuba Gooding Junior). Başka bir uyarı: Bu ilk randevu için güzel bir filmdir.
80’ler... herkesin büyük vurgunlar yaptığı bir zaman, fakat R.J.R. Nabisco'nun CEO'su F. Ross Johnson, her fırsatı servet yapmak için kullandı. Johnson ( James Garner), Nabisco’nun tüm hisselerini alıp şirketi ele geçirmeye karar verdiğinde hiçkimse bu yayılmaya hazırlıklı değildi. Güçlü bir kahvaltının ardından sizi öğlen yemeğinde yiyebilirler. Film Bryan Burrough ve John Helyar tarafından yazılmış bir kitaptan alınmıştır.
YURTTAŞ KANE 1941
Bugüne kadar çekilmiş en iyi film olmasa da, iş dünyası filmleri arasında en iyisidir. Orson welles'in yazdığı ve yönettiği filmde zengin medya patronu Charles Foster Kane’in çalkantılı hayatını konu almaktadır. Bu filmde William Randolph Hearst’tan esinlenilmiştir. Kullanılan ışık teknikleri ve kamera açılarI uzun süre derslere konu olmuştur. 1941'de en iyi film ödülünü aldı.
1987
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 77
SMM Mehmet Akçay Serbest Muhasebeci Mali Müşavir info@mehmetakcay.com
e-Fatura uygulamasına hazırmısınız 14 Aralık 2012 tarihinde yayımlanan 421 numaralı “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği” kapsamında zorunlu olan mükellefler e-Fatura uygulamasına bu ay geçiyorlar.
Ü
lkemizde 397 sıra no.lu VUK tebliğine ile hayata geçirilen ve 5 Mart 2010 tarihinden itibaren uygulamada olan e-fatura, veri format ve standardı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen, VUK gereği bir faturada yer alması gereken bilgilerin içerisinde yer aldığı, satıcı ve alıcı arasındaki iletiminin merkezi bir platform (GİB) üzerinden gerçekleştirildiği elektronik bir belgedir. E-fatura yeni bir belge türü olmayıp, kâğıt fatura ile aynı hukuki niteliklere sahiptir. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yönetilen e-fatura uygulamasında amaç tek format ve standarda göre satıcı ve alıcı arasında güvenli, zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan bir sistem oluşturmaktır. Bunun için yurt dışı uygulamalar incelenmiş ve kendisine de kaynak oluşturmak amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından açık kaynak bir standart olan XML tabanlı ticari hayatın tüm süreçlerini içerecek şekilde etiketlemelere sahip olan uluslararası bir standart olan UBL-TR benimsenmiştir. Bu sistem ile aynı zamanda işverenlerin de işini kolaylaştırmak ve işyerlerindeki oto kontrol sistemini sağlıklı hale getirmek amaçlanmıştır. Aynı mal veya hizmet satışları için kâğıt ve elektronik faturanın bir arada düzenlenmesi mümkün değildir. E-fatura uygulamasından yararlanan kullanıcılar; sistemde kayıtlı kullanıcılara e-fatura gönderebilir, sistemde kayıtlı kullanıcılarda e-fatura alabilir ve söz konusu e-faturalarını bilgisayar ortamında muhafaza ederek istendiğinde ibraz edebilirler. Kapsama dâhilindeki mükellefler iki başlık altında toplanabilir. a) 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında madeni yağ lisansına sahip olanlar ile bunlardan 2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31.12.2011 tarihi itibariyle asgari 25 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olanlar. b) 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (III) sayılı listedeki malları imal, inşa veya ithal edenler ile bunlardan
EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 78
2011 takvim yılında mal alan mükelleflerden 31.12.2011 tarihi itibariyle asgari 10 Milyon TL brüt satış hasılatı olanlar. n Bu kapsamdaki mükelleflerin e-fatura uygulamasına 2013 takvim yılı içinde geçmeleri zorunludur. Gelir İdaresi Başkanlığı'na başvurulması için son tarih 1 Eylül 2013’tür. E-defter uygulamasına ise kapsa dâhilindeki mükellefler tarafından 2014 takvim yılı içerisinde geçilmesi zorunludur. Gelir İdaresi Başkanlığı'na başvurulması için son tarih 1 Eylül 2014’tür. n Uygulama kapsamındaki mükelleflerin ; n a) http://www.efatura.gov.tr Uygulamasına başvuru yapmaları gerekmektedir. n b) Tüzel kişi mükellefler için "Elektronik Mali Mühür Sertifika Sahibi Taahhütnamesi" için başvuruda bulunmaları gerekiyor. n c) Gerçek kişiler ( Şahıs firmaları ) 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri çerçevesinde üretilen nitelikli elektronik sertifikaya sahip olmaları şartı aranıyor. n Uygulamadan yararlanmak isteyen mükellefler internet sitesindeki yazılı belgeler ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılı olarak başvuruda bulunacaktır. ( Başvuru sırasında detaylı bilgiler mevcut olup, gerekli telefonlardan yardım alınabiliyor ) n Belirlenen mükelleflerden mal veya hizmet alan ve tespit edilen hadlerin altında kalan mükelleflerin de istemeleri halinde elektronik defter ve elektronik fatura uygulamasından yararlanabilecekleri tabiidir. n e-fatura uygulaması işyerinde kullanılan bilgisayar sistemlerinin Gelir İdaresi Başkanlığının http://www.efatura.gov.tr adresine entegre edilmesi yoluyla çalışmaktadır. Sonuç olarak; Uygulama yeni, kapsamlı, bir o kadar da karışık olmasına rağmen bakanlık tarafından yeterli bilgi sunulmamıştır. Konunun etraflıca anlatılmasının gerektiğine inanıyorum.
çükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yaygın olduğu yörelerde bulunduğu için, dokumacılığı da taşrada gelişti. İstanbul'da satılan abanın büyük bir kısmı Halep, Gaziantep, Kahramanmaraş, Antakya ve Balıkesir gibi vilayetlerden gelmekteydi. Bununla birlikte İstanbul'da da imalathaneler vardı. Aba yapımında dink ve dolab çalıştırmak için bolca su gerektiğinden bu imalathaneler Beyazıt, Eyüp, Yenikapı ve Samatya'da toplanmıştı. Sonraları Feshane'de de üretilmeye başlandı. Burada üretilen abaların oldukça kaliteli oluşu, "Feshane Abası"nı haklı bir şöhrete kavuşturdu. Abadan giysi ve eşya imal eden, bunlar üzerine çeşitli motifler işleyen zanaatkarlar ve bu eşyaları satanlar ise Kapalıçarşı'da toplanmışlardı. Çelebi'ye göre Abacılar, Kapalıçarşı ve Eski Bedesten'in dış esnafından olup, İstanbul'da toplam üç yüz dükkanları vardı; bu dükkanlarda yedi yüz kadar usta ve kalfa çalışmaktaydı. Kentte birkaç tane Abacılar Çarşısı bulunmakta, bu meslek gruplarının toplandığı sokaklar abacılar" olarak anılmaktaydı. Örneğin 19. yüzyılda Eminönü Zindankapısı ile Odunkapısı arasına, yakın zamana kadar halk arasında "Abacılar Caddesi" denirdi. Fakat şimdilerde onlardan bize birkaç sokak isminden başka bir şey kalmadı. Kala kala Abacı Halim, Abacı Latif, Abacı Mahmut sokakları kaldı yadigar...
Abacılar Gelisen Endüstri ile insanlığın talep ve ihtiyaçları zamanla bazı mesleklerin kaybolmasına sebep olmustur. Bütün bu meslekler büyük bir el emegi, maharet ve ustalik gerektirmektedir. Sizlere bu meslekleri ve eski geleneklerimizi tanıtmak için o dönemlere ait görseller ile birlikte bir yazı dizisi hazırladık.
Vaktiyle sevdalar alınır, ihanetler satılırmış bu çarşıda, hem de tanesi üç kuruşa.
KAYBOLAN MESLEKLER 1
VURUN ABALIYA Zenginlerin çuha şalvar, fakirlerin aba giydiği devirlerde, Balıkesir Çarşısı’nda zavallı bir köylü ile şehirli bir ağa arasında bir kavga çıkmış. Mesele, namus meselesi... Ağa, çarşıda köylünün avradına na-müsaid bir nazarla nazar eylemiş. Hal böyle olunca cidal kaçınılmaz olmuş. Kısa süre zarfında tekmeler, tokatlar havada uçuşmaya başlamış. Hemen etrafa meraklı bir kalabalık toplanmış. Herkes seyirlik peşinde. Allah'tan, dükkan sahiplerinden birini kan tutuyormuş da, kavgayı sona erdirmek için uzaktan çıraklarına bağırmış: 'Ulan, ne bakıyosunuz ööle? Vurun, ayırın! Çıraklar şaşkın: -İyi de usta hangisine vuralım? Usta, kısa süren bir düşünmeyle, başına dert açmaması gerektiği sonucuna varmış: 'Ulan, demiş, bu da sorulur soru mu? Tabii ki Vurun Abalıya!
SERKAN ÖZBURUN
Y
ünden dokunan, sonrasında uzunca bir süre suda dövülen kaba bir tür kumaş olan aba, Osmanlı'da en evvela dervişler, ilmiye sınıfı mensupları ve medrese talebelerince tercih edilen bir giysi oldu. Bu yüzden uzunca bir süre yoksulluğun alameti farikası addedildi. Ne zaman ki bu kumaşın elverişsiz hava koşullarına uygunluğu ve de su geçirmezliği keşfedildi işte o vakit kibar çevrelerce de benimsenmeye başlandı. İstanbul'da, yeniçerilerin yağmurluklarının, bahriyelilerin üstlüklerinin bu kumaştan yapılmasıyla birlikte de büsbütün yaygınlaştı. 18. yüzyılda Alemdar Mustafa Paşa zamanındaysa, Sekban-ı Cedid Ocağı askerlerinin dizlik ve tozlukları abadan imal edilecekti. Bundan böyle Osmanlı ahalisi, sako, şalvar, çakşır, potur, cepken, salta, yelek, cübbe, yağmurluk, terlik, kukuleta yapımının yanı sıra binek hayvanlarının teçhizatında da abadan istifadelenir oldu. Ancak abanın hammaddesi olan yün daha çok taşrada, kü-
Abanın hammaddesi olan yün daha çok taşrada, küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yaygın olduğu yörelerde bulunduğu için, dokumacılığı da taşrada gelişti. İstanbul'da satılan abanın büyük bir kısmı Halep, Gaziantep, Kahramanmaraş, Antakya ve Balıkesir gibi vilayetlerden gelmekteydi. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 79
TEKNOLOJİ
Hız tutkunlarına özel fotoğraf makinesi
Sunum ferahlığı
Otomatik odaklama ile tam çözünürlüklü fotoğrafları, saniyede 12 kare hızda arka arkaya çeken Sony α77, ileri seviyedeki amatörlere ve fotoğrafla ciddi olarak uğraşanlara hitap ediyor. Sony’nin yeni geliştirdiği etkin 24,3 megapiksel çözünürlüğe sahip sensörü barındıran ürün, kaliteli vizörü ile ISO 16 bine kadar çıkan çok hassas çekimler yapabiliyor ve Full HD video çekebiliyor.
Çok fonksiyonlu ve pratik sunum cihazı Media Pointer 1000, sunum yaparken konferans salonunda rahatça dolaşmaya olanak tanıyan 10 metre menzile sahip. Titreşim ve saat ayarı özellikleri, sunumlarda saat ayarı yaparak zamanı etkin kontrol etmeyi sağlıyor. Tek tuşla medya moduna geçerek ses ve video dosyalarını oynatıyor.
Philips’in
güçlü
iPad’e eğlence desteği
Logitech’in hem hoparlör, hem stand, hem de şarj istasyonu görevi gören Logitech AV Stand For iPad’i, tam bir stereo ses deneyimi sunarken tabletinin eğlence keyfini daha da arttırıyor. Uzaktan kumandalı ürün, bağlantı kablosu ile iPad’deki görüntüyü daha büyük ekrana yansıtabiliyor ve televizyondan izlemeye olanak tanıyor. MP3 çalarlar ve diğer ses kaynakları için 3,5 mm'lik ek girişi de bulunuyor.
yeni HD medya oynatcısı
Philips’in yeni HD medya oynatıcısı HMP5000/12, zengin bağlantı desteği, yüksek kaliteli ses ve görüntü sunması ve kablosuz internet erişimi sağlaması ile dikkat çekiyor. İnternet veya PC arşivindeki video, müzik ve fotoğrafları televizyona aktaran ürün, DLNA, USB portu ve SD bellek kartı girişlerine sahip.
Küçük ofisin
pratik yazıcısı Samsung ML-2540/ML-2545’i monolazer yazıcı serileri, ekonomik özellikleri ve yüksek performansları ile özellikle küçük ofisler ve ev-ofislerde kullanım için ideal. Dakikada 24 sayfa yazdırma kapasitesine sahip seriler, kullanıcıların bilgisayar ekranlarında gördüklerini yalnızca tek bir tuşa basarak kolayca ve hızla yazdırmalarını sağlayan One Touch Print Screen-Tek Dokunuşla Ekranı Yazdır tuşu ile kolay kullanım sağlıyor. EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 80
Smart Philips TV’ler
raflarda yerini aldı Philips TV, 5500 serisi Smart TV teknolojisine sahip son modeliyle 81cm (32 inç) ile 117cm (46 inç) ekran genişliği ve 1899 TL’den başlayan fiyat seçenekleriyle raflardaki yerini aldı. Açık gümüş renk, metal çerçeve ve ince tasarıma sahip seri, “Simply Share”, “Control”, “Net TV” ve “Program” gibi Smart TV teknolojileri ile televizyon programlarını durdurup kaldıkları yerden tekrar izlemeye ve kaçırılan programları sabit diske kaydedip sonradan izlemeye olanak tanıyor. Televizyonlar 3D desteğine de sahip.
SUDOKU
CEVAPLAR GELECEK SAYIMIZDA
SATRANÇ
SİYAH OYNAR 2 HAMLEDE MAT
BEYAZ OYNAR 2 HAMLEDE MAT
SİYAH OYNAR 2 HAMLEDE MAT
BEYAZ OYNAR 3 HAMLEDE MAT EYLÜL 2013 SANAYİ LIFE 81
MUHAMMET ŞENGÖZ