SANAYİ LIFE SAYI 7

Page 1

SANAYI

LIFE Yıl:2 Sayı:7 KASIM-ARALIK 2014

SORUMLUYUZ ŞİRKETLER, ARTIK SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİYLE DEĞERLENDİRİLİYOR




SANAYI

LIFE ISSN:2148-0826 İmtiyaz Sahibi (Sorumlu Yazı İşleri Müdürü) Ajna Reklam Adına Berma S. Aydın berma@ajna.com.tr Editörler Zehra Sarıkaya Keşaf Ceren Gümüşbaş dergi@sanayilife.com Görsel Yönetmen Aytekin Yılmaz Web Tasarım Hüseyin Ateş Yayın Kurulu Berma S. Aydın, Eray Beceren Levent Karadağ, Mehmet Akçay Mehmet Emin Barsbey Serkan Özburun, Ümit Ünker, Özgür Karaduman

30 ZEYTİN AĞACI

SMMM

Danışma Kurulu Murat Fırat (Dudullu OSB Bölge Müdürü) Mücahit Sönmez (İmes San. Sit. G.M.) Melih Tunçay (Des San. Sit. G.M.) Kapak Fotoğraf Akbank Çocuk Tiyatrosu “İçerisi dışarısı” Yönetim Merkezi AJNA Reklam Tanıtım Basım Yayın ve Ajans Hizmetleri Dudullu Organize Sanayi Bölgesi, DES Ticaret Merkezi No:3/21Ümraniye – İstanbul T: 0216 313 0013 F: 0216 420 2727 www.ajna.com.tr www.sanayilife.com info@ajna.com.tr dergi@sanayilife.com Baskı Yeri Şan Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Hamidiye Mahallesi, Anadolu Caddesi No:50 Kağıthane - İstanbul T: 0212 289 24 24 F: 0212 289 07 87 www.sanofset.com Ulusal – Türkçe Sanayi Life Dergisi, AJNA Reklam tarafından iki ayda bir yayınlanır. Bu yayındaki tüm yazı ve görsellerin hakkı Sanayi Life Dergisine aittir. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Copyright © 2014 Ajna Reklam All rights reserved.

+

TARİHTEN DE ESKİDİR

80

Şirket ortakları sigortanız atabilir

BİLİŞİM

20

Hayri İnönü: Siyaset değil görev insanıyım

34 Mustafa Kartal: Nefes almıyoruz! YAZI DİZİSİ

Türk Mucit

kadınlar 31

70 GO

73

Kurumları geleceğe taşıyacak ‘Y’ kuşağı da kim? Hipopotamı düşünmeyin

KİŞİSEL GELİŞİM

76

Özgüvenimizi korumak ve kollamak için

HER İŞİ YAPARIM DEVRİNE SON!

26


Yeni yılda dijital bir Sanayi Life ile karşınızda olacağız oğayı ve ekolojik dengeyi koruma adına yazıcılarımıza en az şekilde başvurduğumuz ve asgari sayıda kağıt tüketimi yaptığımız bu zamanlarda, yeni nesil teknoloji ürünlerinden olan iPad ve Android tabletlerde kullanılabilen dijital dergiler, kataloglar ve bültenler, interaktif alanda iyi bir tanıtım aracı olması sebebiyle mesajınızı daha fazla kitlelere ulaşmanızı sağlayan bir yöntem. Sosyal medya, son dönemlerin en parlak kitle iletişim aracı olarak yerini almış durumda. Özellikle yeni kuşak artık dünyayı ceplerindeki akıllı telefonlardan ve tabletlerinden takip etmeyi tercih ediyor. Dijital çağa geçişle birlikte, gazete ve dergi okuma konusunda bir nesil değişikliği söz konusu ve gençler mürekkep baskı mecralara artık ilgisiz. Orta yaşlı jenerasyon alışkanlıkları gereği hala gazete ve dergi okuyor ancak bunun ne kadar daha devam edeceğini bilmiyoruz. Dijital dergiciliğin tercih edilmesinde diğer etken de birçok paralı basılı yayının internet versiyonlarının ücretsiz olması. Yalnız burada dikkatimi çeken durum; bizim yayınımız da dahil, genelde internet sitelerinde basılı versiyonunun yer alması ve pdf dökümanından öteye geçmemesi. Sanayi Life olarak dijital dergicilik olayına farklı yaklaşmak istedik. Zengin medya içeriği ile ses, video, fotoğraf albümünün yer alacağı ve sayfa üzerinden direkt internet sitelerine bağlantının olacağı, hem masaüstü, hem de mobil uygulamaların da yer alacağı bir fotmatla karşınızda olacağız. Böylece, dergimizde yer alan bülten ve reklamlar dilerseniz sesli veya video olarak yer alabilecek, dilerseniz de kendi internet sitenize yönlendirebileceksiniz. Böylece okuyucularımızı sıkmadan, daha hızlı gezinebileceği, daha kolay taşıma ve saklanabilme özelliğine sahip yine ücretsiz bir mecra olarak yayın hayatımıza devam edeceğiz. E-posta, sosyal medya platformları ve dijital dergi portallarında yer alarak milyonlarca insana ulaşabileceğiniz yayınımızın okunma raporlarını da aylık olarak internet sitemizde sizlerle paylaşmış olacağız. 2014 yılının son günlerini yaşarken, tüm okuyucularımızın yeni yılını kutluyor, dünyamıza barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum. Dijital sayımızda görüşmek dileğiyle…

D

Berma Sutuğ AYDIN


’de 0 2 0 2 a t a Çikol

r a d a k havlyı oalarbilir!.. paha

ri, üreticile a t la o ik nç n önde gele ikle Asya’da arta ın n a y n ü ığını ll D e rsiz kald e unun, öz t ğ e o y t s a d o a ğı” kak masın olata kıtlı u karşılan ik ç in “ r a le d p ın le b ta 2020 yıl irmalar, n F e i. d t z k ü e y ç ve bu yar dikkat ının, hav eceğine r il la b t a a n y a fi ş ya a olata sonra çik eği konusunda d k c tarihten ile büyü halı olab yanın en n ü d i kadar pa r le aha önce Brezilya’nın artık uyardı. D a n azalmay eticisi ola kakao ür ladığını, stokların ya’da talebin As aş ithalata b arılarına rağmen , daha önce y iler ıu de başladığ en üretic t r li e b ı içbirinin ın h ığ t t ın r r a a t ıl r a a 7k uy dılar. a yapılan bu konud madığını vurgula lın dikkate a



KISA KISA GÜNCEL

İthal ayakkabıların yarısı Çin’den Son günlerde kanserojen madde içeren ürünlerin piyasaya sürüldüğünün tespit edilmesiyle gündeme gelen ithal ayakkabıların yarısından fazlası Çin'den temin ediliyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli'nin "zararlı olduğu gerekçesiyle imhasına karar verilen ama sonraki denetimlerde kullanılmış ayakkabılarla değiştirilerek piyasa sürüldüğü anlaşılan 33 bin civarında ayakkabı olduğuna ilişkin açıklamaları" ithal ayakkabı konusunu yeniden gündeme getirdi.

Parayı nereden buldun? İspatla! Kayıtdışı ekonomiyle mücadele ve vergi kaybını önlemek amacıyla mükellefe ispat yükümlülüğü getirilmesi gündemde. Vergi Usul Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, yıllık 50 bin lira gelir beyan ettiği halde 250 bin liralık ev alan kişiye Maliye, “Evi hangi parayla aldığını ispatla” diyebilecek. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “İnşallah önümüzdeki dönemde ispat yükümlülüğünü Maliye’den alıp mükellefe, vatandaşa veririz Anglosakson ülkelerinde olduğu gibi” diye konuştu.

‘ÜNLÜ ÇARŞILAR AÇIK AVM OLSUN’ Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Hulusi Belgü, organize perakendenin sağlıklı büyümesi için ilginç bir öneride bulundu. Belgü, “Şehir merkezlerinde, belediyelerle ve mülk sahipleriyle işbirliğine gidilerek, Çarşılar yeniden düzenlenebilir” dedi. Ünlü çarşıların açık AVM formatında dizayn edilebileceğini kaydeden Belgü, “Bu mekanlar tek elden yönetilen, marka karmasının doğru yapıldığı yerler olarak organize edilebilir” diye konuştu. Şehir merkezlerinin eskidiğini hatırlatan Belgü, “Bölgenin bu sayede eski dokusu korunarak yenilenmesi de sağlanır” dedi.

İşte yerli otomobil “Gelişim 1”

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 08

İstanbul Gelişim Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından yaklaşık bir yılda geliştirilen ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurulu (TÜBİTAK) tarafından da tescil edilen elektrikli otomobile Japon bilim adamları büyük ilgi gösterdi. “Gelişim 1” ismi verilen aracı inceleyen ve teknolojik gelişimine katkı sağlamak için Gelişim Üniversitesiyle işbirliği protokolü imzalayan Nagazaki Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Fujio Kurokawa Türk bilim adamlarına övgüler yağdırdı. Türkiye’de bilim adamlarının ciddi çalışmalar yaptığını söyleyen Kurokawa; “Türk bilim adamları gelişen teknolojiyi yakından takip ettikleri için böyle gelişmelere imza atıyorlar” dedi.



KISA KISA GÜNCEL

6 aylık reklam yatırımı 3 milyar TL’ ye ulaştı Reklamcılar Derneği üyesi medya ajanslarının verileriyle hazırlanan 2014 yılının ilk altı ayındaki Reklam harcamalarına göre, medya yatırımlarında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2.69’luk büyüme sağlandı. Yıl başında medya yatırımlarında tahminlerinin üzerinde büyüme olduğunu vurgulayan Reklamcılar Derneği Başkanı Alper Üner, “Ama ilk altı ay beklentilerin altında yüzde 2.7 büyüme ile 2.98 milyar TL düzeyinde gerçekleşti. Yılın ikinci yarısında bir ivmelenme olsa da hedef en fazla yüzde 7 seviyesinde büyüme” dedi.

‘Yolsuzluk mazur görülüyor’ TÜSİAD’ın “İş Dünyası Bakış Açısıyla Yolsuzluk: Algı ve Politika Önerileri” araştırmasına göre, katılımcıların yüzde 37’si sektörlerinde yolsuzluğun sık veya yüksek boyutta olduğunu, yüzde 46’sı ise önümüzdeki dönemde daha da artacağını düşünüyor. Yolsuzluğu en fazla sorun olarak algılayan sektör ulaştırma ile iletişim olurken, en az sorun olarak algılayan sektör ise inşaat olarak dikkat çekti. Yapılan araştırma 801 kişilik örneklem grupla hazırlandı.

BANKA VE PİZZACININ SMS’İ DEVAM Aldatıcı SMS’lere ilk ceza geçtiğimiz günlerde kesildi. Asıl büyük ceza, organik denilerek TV’den pazarlanan sahte gıdaları ve internetten satılan sahte zayıflama haplarını bekliyor. Banka ve pizza SMS’leri ise yasanın kapsamı dışında. Geçtiğimiz günlerde bir soru önergesini yanıtlayan Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, bankalar tarafından tahsil edilen kredi kartı aidatı ve dosya masrafının geri alınabileceğine ilişkin hizmet sunulduğu izlenimini uyandıran tanıtımların mercek altına alındığını belirterek, “Bir firma hakkında Reklam Kurulu, 25 bin TL ceza verdi. 15 telefon numarası için sürdürülmekte olan incelemelerin tamamlanmasıyla sözkonusu dosyalar Reklam Kurulu gündemine alınacak” demişti. Cinsel gücü artırma’ ve ‘zayıflama’ vaadiyle internetten satılan ürünler yeni yasayla gündeme girdi. Ulusal kanallardaki aldatıcı reklamlara ise 200 bin lira ceza verilebiliyor.

Akbil yeni yılda tarihe karışıyor İETT'den yapılan açıklamada, 15 milyon kullanıcısı olan İstanbulkart'ın, 2009'da hizmete girdiği ve bu süreçte Akbil'in ikinci planda kaldığı belirtildi. Açıklamada, 280 bin kullanıcısı kalan Akbil'in kullanımının yeni yıldan itibaren sonlandırılacağı kaydedildi. Akbil için son kontör yüklemelerinin 30 Kasım'da yapılacağı bilgisi verilen açıklamada, yolcuların İstanbulkart yükleme bayilerinden Akbillerini teslim etmeleri durumunda İstanbulkart'ı ücretsiz alabilecekleri bildirildi. İsteyen vatandaşların internet üzerinden başvurmaları halinde İstanbulkart'ın adrese ücretsiz kargo ile ulaştırılacağı aktarılan açıklamada, İstanbulkart'ın, otoparklarda, spor salonlarında ve üniversitelerde kullanılması için entegrasyon çalışmaları başlatıldığı belirtildi. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 10



KISA KISA GÜNCEL

BAĞKUR'a prim borcu olana kredi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ATO Congresium'da düzenlenen 4. Esnaf ve Sanatkarlar Şurası'na katıldı. Erdoğan, 279 bin BağKur’luyu ilgilendiren bir gelişmeyi açıkladı. SGK ile Halk Bankası arasında bir protokol imzalanacağını söyleyen Erdoğan, bununla birlikte emeklilik imkanı olup, borçları olup da emeklilik imkanı kazanamayan BağKur’lulara 0.97 aylık faizle 36 ay vadeli bir kredi vererek bu borçları ödeme imkanı verileceğini duyurdu.

Çalışanın maaşına devlet garantisi Şirketi zora düşen ya da iflas eden çalışanların maaşı devlet garantisi altında. İŞKUR bünyesindeki fon, maaşını alamayan işçilerin 3 aylık ücretini ödüyor. İşyerlerinin mali anlamda sıkıntıya düşmesi, çalışanlarını da doğrudan etkiliyor. Çalışanlar maaş alamama durumuyla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak çalışanlar çaresiz değil. Şirketi zora düşen ya da iflas eden çalışanlar için devreye Ücret Garanti Fonu giriyor.

DAKİKADA 2 KONUT SATILDI Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, bu yılın 10 aylık dönemi konut satışları açısından oldukça verimli geçti. Büyük gayrimenkul projeleriyle birlikte çeşitliği artan konut sektörü, ev sahibi olmak isteyenler ve yatırımcılar için yeni fırsatlar sundu. Yeni emlak projeleri de satışlara da olumlu yansıdı. Böylece, bu yılın ilk 10 ayında Türkiye genelinde satılan konut sayısı 926 bin 932'yi buldu. Bu dönemde Türkiye'de günde ortalama 3 bin 90 konut el değiştirdi. Satılan konut sayısı saatte 129'a, dakikada ise 2'ye karşılık geldi.

'Kötü şöfor'ün cebi çok yanacak

Çalışan annelere erken emeklilik fırsatı

İçişleri Bakanlığı'nın trafik kazalarının önüne geçmek için trafik cezalarını ağırlaştırmaya hazırlandığı ve Trafik Kanunu’nda köklü değişikliklere gidileceği bilgisinin edinildiği belirtildi. Değişiklik öncesinde farklı ülkelerdeki uygulamaların incelendiğinin ifade edildiği açıklamada Trafikte kural ihlali sigorta primlerini artacağı belirtildi. Bu sisteme göre; sadece trafik kazası yapan değil, trafik kurallarını çiğneyen de daha yüksek trafik sigorta primi ödemek zorunda kalacak.

Yalnızca erkeklere değil, çalışan annelere de erken emeklilik fırsatı var. Bunun üzerine 6 sene beklemeden erken emekli olabilecek. Doğum borçlanması hakkı yeni bir tatbikat değil ancak, torba yasa ile kapsamı genişletildi. Daha önce sadece SSK'lı kadınlara tanınan doğum borçlanması hakkı, torba yasa ile Bağ- Kur'lu ve memur kadınlara da verildi. Daha önce en çok 2 çocuk için borçlanma yapılabilirken, borçlanma yapılabilecek çocuk sayısı da 3'e çıkarıldı.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 12



OSB

Sanatsal Atatürk heykeli Dudullu Organize Sanayi Bölgesi tarafından yapılan Atatürk heykeli görenleri büyülüyor. umhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk anısına Cumhuriyetimizin 91’inci yılında Dudullu OSB tarafından yaptırılan eser, aynı zamanda bir anıt özelliği taşıyor. Tasarımı ve uygulaması Muzaffer Dikici tarafından gerçekleştirilen eser, lazerle kesilmiş 8,70 metre yüksekliğinde 40 adet figürlü çelik sütundan oluşuyor. Bir insanın neleri başarabileceğini ve tüm dünyaya nasıl ilham olabileceğini gösteren anıt, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde Baraj Yolu ana kavşak noktası üzerinde bulunuyor.

C

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 14



ŞİRKET

Kennametal, Dudullu OSB’de Dünya çapında 40’tan fazla ülkede temsil edilen Kennametal’in, yeni hızlı çözüm merkezi İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde açıldı.

D

ünya çapında 40’tan fazla ülkede temsil edilen Kennametal’in, yeni hızlı çözüm merkezi İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde açıldı. 75 yıllık geçmişi ile uzayhavacılıktan gıda işletmeye, tıptan madenciliğe, ulaşımdan enerjiye kadar hayatın her alanında çözümler sunan Kennametal, zaman içerisinde pazarının büyümesi ve müşterilerine daha hızlı çözümler sunabilmek için RRC (Rapid Response Center) yeni hızlı çözüm merkezini DES Sanayi Sitesinde açtı. Açılış konuşmasını Kennametal Türkiye Genel Müdürü

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 16

İlhan Eryener’in gerçekleştirmesinin ardından, Kennametal CEO ve Başkanı Carlos Cardoso, Endüstriyel Başkan Yardımcısı Jeswant Gill, Avrupa-Ortadoğu ve Afrika Genel Müdürü Joost Berting davetlilere hoşgeldiniz mesajlarını ilettiler. Daha sonra Dudullu OSB Başkanı B. Murat Önay ve Carlos Cardoso’nun kurdele kesimi ile davetliler ile birlikte merkezi gezdiler. 1999 yılından bu yana

Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren Kennametal Kesici Takımlar Sanayi A.Ş., DES Sanayi Sitesi içerisinde 1800 metrekare alanda hizmet vermeye devam edecek. Endüstriyel faaliyetlerin olduğu tüm şehirlere hızlı destek vermek ve çözüm merkezi olmak amacıyla ulaşılabilir ve şehrin merkezinde bir lokasyona sahip yeni yerinde eğitim faaliyetlerine ağırlık vermeyi hedefliyor.


T İ C MU KAN ALMADAN ÜRE TESPİTİ ZELİHAGÜL DEĞİM

Z

UZAYAN BACAK PROTEZİ

K R TAÜDINLARI B K

elihagül Değim, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Bölümü’nde profesör. Sibel İlbasmış da aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Bu iki bilim insanının geliştirdikleri buluş, insan kanındaki ürenin herhangi bir kan veya biyolojik örnek almadan, kısa sürede ve hastaya acı vermeden tespitiyle ilgili. İnsan vücudunun çeşitli besinlerin yanı sıra kırmızı et, balık, tavuk eti, süt ve yumurta gibi besinlere yani hayvansal proteinlere de ihtiyacı var. Ancak vücudumuza giren proteinin bir bölümü görevlerini yerine getirdikten sonra zararlı bir madde olan üreye dönüşüyor. Ürenin böbrekler vasıtasıyla süzülüp idrar yoluyla vücuttan atılması gerekiyor. Üre böbrekler tarafından süzülüp idrarla dışarı atılmadığı takdirde kanda birikiyor ve vücut için zehir etkisi yapmaya başlıyor. Hastalarda kandaki üre oranının sık sık kontrol edilmesi ve anormal yükselmeler halinde tıbbi önlemlerin alınması yaşamsal önem taşıyor. Ancak, bilindiği gibi hastalardan sık sık kan alınması zahmetli bir iş; hastayı yoruyor, moral açıdan olumsuz etkiliyor. Değim ile İlbasmış’ın geliştirdikleri ve Türk Patent Enstitüsü’ne başvurusunu yaptıkları buluş işte hastalardan kontrol için üre alınmasını kolaylaştırmasıyla ön plana çıkıyor. Değim ve İlbasmış, buluşlarının özelliğini şöyle anlatıyorlar: “Üre, insan derisinden, elektrik akımı kullanılarak, deri üzerine yerleştirilmiş bir hazne içindeki çözeltiye alınıyor ve bu yolla kandaki ürenin oranı bulunuyor. Böylece kandaki üre miktarı herhangi bir kan veya biyolojik örnek alınmadan görülebiliyor.” Bu arada, Değim ve İlbasmış’ın, diyalizi kolaylaştıran bir buluşla daha Türk Patent Enstitüsü’ne başvurduklarını da ifade edelim. Söz konusu başvuruda özetle şöyle deniyor: “Bu buluş, böbrek yetmezliği olan hastalarda, elektrik akımı vasıtasıyla ürenin daha kısa sürede kandan uzaklaştırılmasını sağlayan bir kartuşa ilişkindir. “

aşbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığının verileri Türkiye’de 8.5 milyon engelli yurttaş olduğunu gösteriyor. Bunun anlamı, engellilerin nüfusun yüzde 12’sini oluşturmaları, bir başka KAYIŞ deyişle her 9 kişiden birinin engelli NURİ olması. Erkek engellilerin oranı kadın engellilerden yüzde 2 fazla. Farklılığın nedeni, erkeklerin trafik ve iş kazalarına, silahla yaralanmalara kadınlara göre daha fazla maruz kalması. Sosyal devlet olmanın gereği, engellilerin bakımlarının, tedavilerinin, rehabilitasyonlarının yapılmasını, ilaç ve protezlerin sağlanmasını zorunlu kılıyor. Aynı şekilde engellilerin eğitimleri, meslek sahibi yapılmaları, bazı işkollarında istihdam edilmeleri de sosyal devletin gereği olarak çıkıyor karşımıza. Engellilerin yaşamlarını kolaylaştırmak için çeşitli kanunlar ve yönetmelikler çıkarılmasına karşın bu konuda henüz Batı ülkelerinin standartlarının yakalandığını söylemek zor. Bu açıklamanın ardından, Türk Patent Enstitüsü’ne İstanbul-Bahçeşehir’den Zeynep Bayram, Naz Geyikçi, Ruken Hazan Sucu, Gizem Oran, Zeynep Demiroğlu ve Senem Bilir’in yaptıkları başvuruyu anlatabiliriz. Adları geçen bilim insanları, çocuk yaştaki ortopedik engellileri çok rahatlatacak bir buluşla çıkıyorlar karşımıza: “Boy uzamasına bağlı uzayabilen bacak protezi.” Buluş başvurusunda şöyle deniyor: “Sağlıklı bacak ile engelli bacağın ayak tabanları arasında büyümeye bağlı olarak bir basınç farkı olur. Buluşumuz bu farkı ölçen ve bu verileri kullanarak protezin uzamasını sağlayan bir sistemdir. Sistem bir çift ayakkabı ve protezden oluşmaktadır. Ayakkabılarda bulunan basınç sensörleri her iki ayak tabanındaki basınçları ölçer ve verileri protezdeki işlemciye gönderir. Basınç farkı algılandığında işlemci motoru çalıştırarak farkı sıfırlayana kadar protezin boyunu uzatır. Söz konusu buluş, doğuştan ya da herhangi bir sebepten dolayı ampute bacağa sahip büyüme çağındaki engelli bireylere rahatça uygulanabilir. Böylece bu bireyler doktor kontrolüne daha az gidebilir ve daha konforlu bir yaşam sürebilir.” Tabii, bütün bunların olabilmesi için buluşun endüstriyel bir ürün olarak üretilmesi, sağlık kuruluşlarında uygulanabilir duruma gelmesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun protezin uygulanma masraflarını karşılaması da gerekiyor.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 17


Mücevher ihracatı uçtu Türkiye’nin külçe altın hariç mücevher ihracatı ekimde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 70.4 artışla 330.2 milyon dolar, ocak – ekim döneminde ise ortalama yüzde 20.61 artışla 2.2 milyar dolar oldu.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 18


Mücevher İhracatçıları Birliği (MİB) Başkanı Ayhan Güner, dünya çapında döviz kurlarının çok hareketli olduğunu ve altın fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 50 gerilediğini hatırlatarak, “Miktar olarak mücevher ihracatımız artsa bile altın fiyatlarındaki gerilemeden dolayı değer olarak aynı oranda artmıyor. Şu anda aylık bazda yüzde 70.41, 10 aylık dönemde de yüzde 20’nin üzerinde artış gerçekleştirdik. Oysa miktar olarak artışımız yüzde 35’in üzerinde. Altın eğer geçen seneki seviyelerinde olsaydı yıllık ihracat değer artışımız yüzde 50’lerde olacaktı” dedi. En iyi müşteri BAE MİB verilerine göre ekimde miktar bazında 187.815 kiloluk mücevher dış pazarlara satıldı. Ekimde altından mamul mücevherci eşyası satışı 309.2 milyon dolar, gümüşten mamul kuyumcu eşyası satışı 9.7 milyon dolar, pırlantalı altından mamul satışı ise 7.7 milyon dolar olarak gerçekleşti. İlk 10 aylık dönemde ise altından mamul mücevherci ve kuyumcu eşyası satışı 2 milyar dolara yaklaştı. Verilere göre en çok altından mamul takı ihracatı 58.8 milyon dolar ile Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yapılırken, bu ülkeyi Irak, ABD, Kazakistan ve Almanya izledi.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 19


RÖPORTAJ

HAYRİ İNÖNÜ

ŞİŞLİ BELEDİYE BAŞKANI

SİYASET DEĞİL GÖREV İNSANIYIM Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ilk torunu. Sarıgül’den sonra interaktif belediyecilik anlayışı ile başkanlığı başarıyla sürdürüyor. Kendisi ile çalışmalarını ve Şişli için hedefleri hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Röportaj BERMA SUTUĞ AYDIN

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 20


Soy ismim Belediye başkanı olmamı çok az sağlamıştır. Yaşamımda İnönü ismini ne ben kullandım, ne kardeşim, ne de ailem.

alakası yoktur. O açıdan politikacı değilim. İlerisi ne gösterir bilemem.

“BELEDİYE BAŞKANI OLMAMI SOY İSMİM SAĞLAMADI” İsmet İnönü’nün torunusunuz, soy isminiz sizin önünüze geçiyor mu? Hayır. Soy ismimi öne çıkarmadığım için bununla ilgili bir derdim yok. Belediye başkanı olmamı az çok sağlamıştır. Yaşamımda İnönü ismini ne ben kullandım, ne kardeşim, ne de ailem.

“ALMANLAR GİBİ KURALLI VE PRENSİPLİ ÇALIŞIRIM” Alman eğitimi almanız, yurt dışı iş deneyiminiz, şimdiki kariyerinize kazandırdıkları oldu mu? Alman disiplini ile Alman Lisesi’nde yetiştim. Ardından Alman Üniversitesi. Onlar gibi prensipli çalışmayı severim. Kurallara uymanın işi her zaman kolaylaştıracağına inanan bir insanım. Yabancı insanları tanımanın getirdiği avantajlar tabi ki var. Özellikle Almanları çok iyi tanıdığımdan ne demek istediklerini, ne isteyeceklerini çok iyi bilirim.

“POLİTİKACI DEĞİLİM VE OLMAYACAĞIM” Nasıl oldu da siyasete girdiniz? Aslında siyasetten çok bir görev bu. İlla siyasi olmak zorunda değilsiniz. Siyaseten seçiliyorsunuz fakat görev yaptığınız süre boyunca tarafsız olmak zorundasınız. Doğrusu bu. Benim karşıma kim gelirse gelsin aynı hizmeti vermek zorundayım. İnsanları, bana oy verdi vermedi diye ayırma düşüncem yok. Herkese aynı derecede yakın olmam lazım. Tabii ki iyi bir CHP’liyim. CHP’ye inanıyorum ama görevimle inancım ayrıdır. Görevim Şişlililere ve bölgemde oturan kişilere hizmet götürmektir. Bunun partimle

ALMAN DİSİPLİNİ İLE ALMAN LİSESİ’NDE YETİŞTİM. ARDINDAN ALMAN ÜNİVERSİTESİ. ONLAR GİBİ PRENSİPLİ ÇALIŞMAYI SEVERİM. KURALLARA UYMANIN İŞİ HER ZAMAN KOLAYLAŞTIRACAĞI İNANCINDA BİR İNSANIM.

Mustafa Sarıgül’den önce AK Parti’den de teklif almışsınız neden reddetmiştiniz? Ak Parti’nin düşünce tarzı, benim düşünce tarzımdan farklı olduğu için kabul etmedim. Ama bana teklifi getiren kişiyi çok iyi tanıyorum. Bir nezakettir o. Hoşuma da gitti onu da söylemem lazım. Böyle bir taleple gelinmesi herkesin hoşuna gider. Alakasız taraftan da size bir işbirliği talebi de gelebilirdi. O da güzel. Demek ki bana değer verilmiş ki talepte bulunulmuş.

“DAHA ÇOK EĞİTİM ALANLARINA AĞIRLIK VERMEK İSTİYORUZ“ Hayri İnönü ve Mustafa Sarıgül arasında belediyeci olarak fark var mı? Şimdilik bir farkımız yok. Sarıgül çok sevilen bir belediye başkanı olmuş. Hala da seviliyor. 15 sene Şişli’yi iyi bir şekilde yönetti ve bana sorunsuz bir belediye bıraktı. Ufak tefek işleri de hallediyoruz. Yapacaklarımız daha ziyade sosyal ağırlıklı işler. Mustafa Sarıgül sosyal ağırlıklı çalışmadı mı? O da çalıştı. Ama bitmiyor. Her zaman yapacak bir şeyler var. Biz de daha çok eğitim alanlarına ağırlık vermek istiyoruz.

“ŞİŞLİ’NİN PARASINI POPÜLER OLMAK İÇİN DEĞİL HİZMET İÇİN KULLANMALIYIM” Standart belediye anlayışını kırmak adına marjinal bir uygulamanız olacak mı? Ben marjinal bir insan değilim. Daha çok ayağı yere basan işleri, imkanlarım dahilinde KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 21


RÖPORTAJ

yapmak istiyorum. Projeleri bir taraftan finanse etmek lazım. Yapamayacağım bir işe girişmek istemiyorum. Sırf benim adım duyulsun veya popüler olayım diye bir işe girişmek istemem. Benim param değil, Şişli’nin parasını harcıyorum. Onu da dikkatli kullanmak zorundayım. Hizmet olarak dönsün istiyorum. LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü çok ses getirdi. Buna bağlı belediye yönetmeliği hazırladınız mı, belediye çalışanlarına eğitimler veriliyor mu? Bunları CHP’nin ideolojisi olsa da olmasa da yapardım. Benim ofisimde çalışan LBGT hareketinin faal üyesi bir arkadaşım var. Bütün LBGT hareketinden kendisi sorumlu. Çok da başarılı bir arkadaşım. Ayrıca sosyal medya bacağını yürüten ekibin de içerisinde. Bunların reklamını da çok yapmak istemiyorum. Sağa sola resimlerimin asılmasından çok da hoşlanmıyorum. Önemli olan işin yapılması. Bunu benim ya da ekibimden birinin yapması önemli değil.

“KENDİNİ HERKES GİBİ HİSSETMEYEN VATANDAŞLARIMIZI FARKLI GÖRMEMEMİZ LAZIM” Toplumun her kesimini kucaklayan misyonunuz var. Peki engelliler için uygulamalarınız ve projeleriniz neler? Çok fazla engelli dernekleri var. Benim istediğim şu. Engelli kişi evinden çıktıktan sonra kimsenin yardımı olmadan istediği yere gidebilmeli. Bunu başarabilir miyim bilmiyorum. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 22

SOSYAL MEDYAYI KULLANIYORUM AMA GENELDE CEVAP VERMİYORUM. EKİPTEN BİR ARKADAŞIMIZ ARACILIĞIYLA SOSYAL MEDYAYI BİLGİLENDİRMEK İÇİN KULLANIYORUZ. BUNA KARŞILIK ŞİKÂYET GELİRSE; BURADA LAMBAM YANMIYOR, ŞURADA ÇÖPÜM TOPLANMIYOR GİBİ, BUNLARA CEVAP VERİYOR TALEPLERİ YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ.

Çünkü çok zor. Kaldırımlar dar. Engellilere engel teşkil edecek o kadar çok şey var ki. Örneğin mazgalların yönlerinin tekerlekli sandalye yönünde olmaması lazım. Çünkü tekerlekli sandalyelerin tekerleği mazgallara takılıyor, devrilip düşüyorlar. Bunlar insanın aklına bile gelmiyor. Yolların ortasına bir şey koyuyorlar. Sağlıklı insanların geçmesine imkân yokken engelli nasıl geçecek. Bazı şeyler var ki biz daha emekleme aşamasındayız. Daha bu çocuğa yürümesini, konuşmasını öğreteceğiz. Bütün bunlar bir süreç, birden olmuyor. Toplumun kendini herkes gibi hissetmeyen vatandaşlarımızı farklı görmememiz lazım. Biz hangi haklara sahipsek herkesin aynı haklara sahip olması lazım. Bu doğrultuda uygulamalarımızı yapacağız. Engelli konusunda da daha yapılacak çok şey var. Engelli dernekleri ile de iyi ilişkiler içerisindeyiz. Engellilerin toplum içerisindeki yaşam kalitesinin yüksekliği genel toplumun statüsünü gösteriyor.

“SOSYAL MEDYADAN GELEN TALEPLERİ VE ŞİKAYETLERİ CEVAPLIYORUZ” Bilgisayar teknolojileri ile aranızın iyi olduğunu ifade etmişsiniz, sosyal medyayı da kullanıyor musunuz? Sosyal medyayı kullanıyorum ama genelde cevap vermiyorum. Ekipten bir arkadaşımız aracılığıyla sosyal medyayı bilgilendirmek için kullanıyoruz. Buna karşılık şikâyet gelirse;


burada lambam yanmıyor, şurada çöpüm toplanmıyor gibi, bunlara cevap veriyor ve bu tarz sosyal medyadan gelen talepleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Ama birisi bana sen şunu yaptın da neden yaptın da gibi tenkit edici şeyler yazarsa bunlara cevap vermiyorum, tartışmaya girmiyorum. Yani kendim açıp bana karşı yazılan şeylere cevap vermiyorum.

ŞİŞLİ’NİN TİCARET MERKEZİ OLMASINDAN ZİYADE KONUT AĞIRLIKLI OLMASINI İSTERİM Maslak, Ayazağa, Sanayi mahallesi semtleri 2012 yılında Şişli’den ayrılarak Sarıyer belediyesine geçmiş. İş ve finans merkezi ünvanı da Sarıyer Belediyesi’ne mi devredilmiş oluyor? Şişli sadece buralardan ibaret değil. Şişli’de az yerde ticaretin olduğunu söyleyebiliriz. Burada küçük sanayi olarak tekstil sanayi var. Şişli’de sanayiden ziyade işyerleri ve ticaret yapılan yerler var fakat Şişli’nin ağırlıklı olarak konut olmasını isterim.

“SLOGANIMIZ ŞİŞLİ SANATTIR” Kültür ve sanat alanında yeni projeler var mı? ‘Şişli Sanattır’ sloganıyla, geçmiş yıllarda sanatsal faaliyetlerle anılan ve operetlere konu olan Şişli, yeniden kültür ve sanat alanında adından söz ettirmeye başladık. Yaz döneminde ücretsiz sokak tiyatroları düzenledik. Ramazanda senfoni ve ilahiler konserimiz oldu. Gençlik temalı kültür ve sanat etkinliklerine ağırlık veriyoruz. Bu kapsamda “Genç Cumartesi Konserlerini” geleneksel hale getirmek de önceliklerimiz arasında. Yine aynı kapsamda, genç heykeltraşların yapıtlarını, İstanbullularla buluşturarak, Nişantaşı Sanat Park'ında çağdaş sanatın en önemli isimlerinden bir araya getiren “Genç Heykel” sergisi düzenledik. 91. Yıl Cumhuriyet haftası etkinlikleri kapsamında; duayen tiyatrocu Dilek Türker ve Tiyatro Ayna tarafından sahnelenen “Latife – Mustafa Kemal’le Bin Gün” oyunu, Tiyatro Kare’nin çocuk oyunu “Şişli’de Cumhuriyet Ekspresi”, Belediye Halk Koromuzun Ekrem Ataer şefliğinde “Türkülerle Kurduk Cumhuriyeti Konseri” ve nihayetinde halkımızın büyük bir çoşku ile her yıl katıldığı Cumhuriyet yürüyüşümüz ve ardından Volkan Konak dinletisi ve Zülfü Livaneli’nin de katılımıyla, ‘Çocuk Kalbim Seni Söyler Çocuk Korosu’nun Livaneli şarkılarını seslendirdiği bir konser gerçekleştirdik. Ne kadar topluma şeffafsınız, bunu paylaşıyor musunuz? Bana sorulduğunda söyleyebileceğim her şeyi söylerim. Ama tabii her şeyi paylaşamıyorsunuz. Faaliyet raporu her sene çıkıyor. Diğer belediyelerin de yaptığından farklı

RUM AZ, ERMENİ DAHA ÇOK. BEN ASLINDA SOKAK, PARK İSİMLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE KARŞIYIM. NE YAZIK Kİ DEĞİŞTİRİYORUZ. HERKES POLİTİK DÜŞÜNCESİNE GÖRE İSİMLERİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR.

bir şeyimiz yok. İhalelerimiz şeffaf. Gizli kapaklı bir şey yaptığımız yok. Meclis konuşmalarımızı sosyal medyadan izleyebilirler. Her şey herkese söylenemiyor. Ama iş hayatında da bu böyle. Bazı şeyleri yayınlayamıyorsunuz ama talep ettiğinizde o bilgiyi öğrenebiliyorsunuz.

“POLİTİK DÜŞÜNCEYE GÖRE SOKAK İSMİ DEĞİŞTİRMEK YANLIŞ” Peki ya azınlıklar? Onlarla aranız nasıl? Talep ettikleri sokak ve bina isimlerinin eski hallerini geriye dönmesi söz konusu mu? Ben aslında sokak, park isimlerinin değiştirilmesine karşıyım. Ne yazık ki değiştiriyoruz. Herkes politik düşüncesine göre isimleri değiştirmek istiyor. Örneğin Necip Fazıl’ı, Nazım Hikmet veya Necip Fazıl’ı Nazım Hikmet yaparız. İkisi de yanlış. Nişantaşı’nda kayınvalidemlerin oturduğu eski Kuyulubostan Sokak, şimdi Prof. Dr. Orhan Ersek Sokak oldu. Sokak isimlerinin değiştirilmesinin ne manası var anlamıyorum. Benim dönemimde sokak isimleri değiştirilmeyecek. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 23


RÖPORTAJ

“KENTSEL DÖNÜŞÜMDE SOSYAL FAKTÖRLER GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALI” Kentsel dönüşümde Şişli’de sadece Nişantaşı, Teşvikiye gibi semtleri güzelleştirmeye yönelik çalışmalar yapıldığı ile ilgili genel bir kanı var. Bunların dışındaki alanların güzelleştirilmesi için neler yapıyorsunuz? Diğer semtlerde bu çalışmaları yapmak daha zor. Diğer semtlerde sosyal bazı faktörler var. Onları göz önüne almamız lazım. Mahmut Şevket Paşa, Kuştepe gibi semtler var. Bu gibi yerlerde oturan kişilerle birlikte düşünülüp hareket edilmesi lazım. Biz gidip burayı böyle istiyoruz diye baskıyla yapılmasını istemiyorum. Yaşayanların kendi evinden uzaklaştırılmasına karşıyım. Kentsel dönüşüm yapılacaksa o yerde oturan kişinin de o yerde oturmaya devam etmesi lazım.

“ŞİŞLİNİN EN BÜYÜK SIKINTISI TRAFİK VE OTOPARK SORUNU” Sizce Şişli’nin en büyük sorunu nedir? Trafik ve otopark. Yeşil alan azlığı da var ama onun için yapacak çok bir şey yok. Birinin arsasının sırf yeşil alan olsun diye elinden alınıp yeşil alan yapılmasına da karşıyım. Çünkü birinin varlığını elinden almış oluyorsunuz. Mesela tapuda boş arsa var. Kamulaştırıp otopark yapıyorsunuz. Bunlara da karşıyım ben. İnsanın kendini o kişinin yerine koyması lazım. Devletin halkın karşısında değil, yanında olması lazım. Yeni park ve bahçeler olacak mı? Bir iki yer var. Buralara yeşil alan yapacağız. Belediyeye ait boş yer bulursak orayı yeşil alan yapmak istiyoruz. Üzerine bina yapmak istemiyoruz. Keşke devlet de böyle düşünebilse.

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM DEPREM ÇALIŞMALARINI ELE ALACAĞIZ” Şişli depreme hazır mı? Bununla ilgili bir çalışma yapılıyor mu? Tüm İstanbul ne kadar hazırsa Şişli de o kadar hazır. Okulları yeniden yapıyoruz. Sadece okulla bitmiyor tabii. Binaların bu kentsel dönüşüme yönelik işlerini sosyal boyutuyla birlikte ele alıp yapmamız lazım ki önümüzdeki dönem o işleri de ele alacağız. Hizmet süreniz bittikten sonra devam etmeyi düşünüyor musunuz? Hiç bilmiyorum. 4 sene sonra konuşalım. Hiç belli olmaz. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 24



GÜNCEL

'Her işi yaparım' devrine son Hükümet, iş güvenliği yasasına neşter vuracak. Riskli sektörlerde 'her işi yaparım' mantığı bitecek. Sertifikasız işçi dönemi kapanacak. Firma ve denetim şirketlerine ağır yaptırımlar getirilecek

H

ükümet, İstanbul'da yaşanan asansör faciasının ardından iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına neşter vurma kararı aldı. İşçi-işveren kesimiyle görüşen Başbakan Ahmet Davutoğlu, en tehlikeli sektörlerden başlayarak sertifikasız işçi çalıştırmanın önünün kapatılması mesajı verdi. Sendikalar da, başbakanlığa bağlı geniş tabanlı Ulusal İş Güvenliği Konseyi KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 26

oluşturulmasını önerdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, mesleki yeterlilik sertifikası, iş güvenliği danışmanlarının yetkileri, iş ekipmanlarının kontrolü, riskli sektörlerde güvenlik önlemlerini içeren paketi Bakanlar Kurulu'nun gündemine taşıdı. AĞIR CEZALAR GELİYOR Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, önceki gün işçi ve işverenlerle bir araya gelerek iş kazaları başta olmak üzere çalışma hayatına ilişkin sorunları masaya yatırdı. Türk-İş, Hak-İş'in aralarında bulunduğu taraflar iş güvenliği konusundaki önerilerini sundu. Bakanlar Kurulu'nda yapılacak değerlendirmenin ardından çerçevesi belirlenecek paket Üçlü Danışma Kurulu'nda şekillenecek. Bu kapsamda iş sağlığı ve güvenliği

yasasının uygulamaları, verimlilik analizi yeniden yapılacak. Çalışma kapsamında iş güvenliğinde yaptırımlar ağırlaştırılacak. Denetim firmaları başta olmak üzere yetki ve sorumluluk konularında caydırıcı cezalar getirilecek. Çalışma Bakanlığı'nın hazırladığı paket kapsamında Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun yapısı güçlendirilecek. Meslek standartları belirlenirken, sertifika zorunluluğu getirilecek. Kurumun temsilcisi sendikalar eğitim merkezlerindeki programları artıracak. İnşaat sektöründe, kalıpçı, betoncu sertifika aldığı işi yapabilecek. Özellikle riskli sektörlerde "her işi yaparım" dönemi kapanacak. Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, toplantıda mevzuattaki kör noktaların neler olduğu, yasaya rağmen kazaların niye devam ettiği konularının değerlendirildiği söyledi.


GÜNCEL

Türkiye’de

19 yıllık

petrol

rezervi kaldı

Yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bu yılki aylık ortalama üretim seviyeleri ile Türkiye'de 19,3 yıllık ham petrol rezervi, 12,2 yıllık doğalgaz rezervi kaldı

E

nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri hız kesmeden sürüyor. Yılın 8 ayında, ruhsat sahalarında 3 bin 61 kilometresi denizlerde, 262 kilometresi karalarda olmak üzere toplam 3 bin 323 kilometre iki boyutlu sismik arama, 8 bin 933 kilometrekaresi denizlerde ve 593 kilometresi karalarda olmak üzere toplam 9 bin 526 kilometrekare üç boyutlu sismik arama çalışması gerçekleştirildi. Bu dönemde petrol ve doğalgaz bulmak amacıyla, 65 arama ve tespit kuyusu, 62 üretim kuyusu olmak üzere toplam 127 kuyu açıldı. Açılan bu kuyularda 249 bin metraja ulaşıldı. Arama faaliyetleri kapsamında 1934'ten bu yana 2 bin 726 arama ve tespit, bin 840 üretim kuyusu olmak üzere toplam 4 bin 566 kuyu açıldı ve toplam 8 bin 497 kilometre sondaj yapıldı. Açılan kuyuların

yüzde 70’i Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, yüzde 22’si Trakya Bölgesi'nde, yüzde 8’i ise diğer bölgelerde yer alıyor. Bu çalışmalar sonucu 130 ham petrol sahası, 56 doğalgaz sahası keşfedildi. Bu sahalarda halen bin 309 kuyudan ham petrol, 235 kuyudan ise doğalgaz üretimi yapılıyor. Bu yılın 8 aylık dönemde 1,6 milyon ton ham petrol, 343 milyon metreküp doğalgaz üretimi yapıldı. Ortalama günlük ham petrol üretimi 46 bin 536 varil, doğalgaz üretimi ise günlük 1,41 milyon metreküp olarak gerçekleşti. Türkiye'de 1934'ten bu yılın ağustos ayı sonuna kadar toplam 144,3 milyon ton ham petrol ve 13,9 milyar metreküp doğalgaz üretimi yapıldı. Ağustos sonu itibarıyla Türkiye'nin 46,3 milyon ton ham petrol, 6,3 milyar metreküp

doğalgaz rezervi kaldı. Yeni keşifler yapılmadığı takdirde, bu yılki aylık ortalama üretim seviyeleri ile Türkiye'de 19,3 yıllık ham petrol rezervi, 12,2 yıllık doğalgaz rezervi kaldı. Türkiye, yılın 8 ayında 1,6 milyon tonluk ham petrol üretimine karşılık, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 10,8 milyon ton da ithalat gerçekleştirdi. Ham petrol üretimi, ithalatın yaklaşık yüzde 13'üne karşılık geldi. Aynı dönemde 343 milyon metreküp doğalgaz üretimine karşılık 32 milyar 256 milyon 700 bin metreküp doğalgaz ithal edildi. Doğalgaz üretimi ise ithalatın yaklaşık yüzde 1'inde kaldı. Türkiye'de 29 yerli, 17 yabancı olmak üzere toplam 46 petrol şirketi, 189 arama, 89 işletme ruhsatında ham petrol ve doğalgaz arama faaliyetinde bulunuyor. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 27


GÜNCEL

Hurda gemiler

karaborsada İzmir’in Aliağa İlçesi’nde bulunun gemi söküm tesisleri hurda gemi bulmakta zorlanınca, Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıklarıyla görüşüp hurda savaş gemilerini almaya başlayarak B planına geçti.

A

liağa’da faaliyet gösteren 22 şirketin gemi geri dönüşüm tesislerinde, geçen yıl rekor kırılırken, sökülen gemilerden 900 bin tonun üzerinde hurda elde edildi. Yine bu gemilerdeki, yakıt ve diğer atıklar da, fabrikalarda üretim amaçlı enerji olarak kullanıldı. 2 bin 500 kişiye iş imkanı sağlayan, yılda 320 geminin sökümünün yapılarak önemli ekonomik getirisi olan tesislerde, son 3 ayda görülen kriz önemli gerilemeye neden oldu. Çin’in kütük demiri düşük fiyattan dünya piyasasına sürmesiyle zorluk yaşayan KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 28

şirketlerin, Avrupa ülkelerinin savunma bakanlıklarıyla görüşüp hurda savaş gemilerini almaya başlayarak B planına geçtiklerini belirten Gemi Geri Dönüşüm Sanayiciler Derneği Başkanı Adem Şimşek, “Önümüzdeki yıl devreye girmesini beklediğimiz Honkong konvansiyonuna göre, AB bayrağı taşıyan gemiler, bizim tesislerden başka yerde sökülemeyecek. Bu da bizim için çok önemli biri adım olacak” dedi. Türkiye’deki hatta Avrupa’da birkaç küçük tesis dışında, gemi sökümü yapılan tek ve en büyük yer durumunda bulunan Aliağa’daki

gemi geri dönüşüm tesisleri, 2008 yılından itibaren önemli gelişme sağladı. Özellikle İstanbul’da bulunan dernek merkezinin, 2002 yılında Aliağa’ya taşınması ardından yeni yönetim anlayışı geliştirildi. Zaman içerisinde 22 şirket de, çeşitli kurumların belirlediği kuralların yanı sıra, kendi şartlarını da belirledi. İş sağlığı ve güvenliğinin geliştirilmesinden, gemilerin ne şartlarda kıyıya çıkartılması gerektiğine kadar tüm şartlar, tek tek saptandı. GEMİ SADECE METAL OLARAK KIYIYA ÇIKABİLİYOR Gemilere, sahil güvenlik, gümrük muhafaza, kıyı sağlığı ve emniyeti ile Aliağa Liman Müdürlüğü’nün yanı sıra dernek görevlilerinin de katıldığı bir heyetin, açıkta kendi konularıyla ilgili araştırma yapıp verdikleri onayla, ancak tesislere kabul edilme şartı getirildi. Denetimin ikinci aşamasında ise, dernekteki uzman heyet, gemide asbest gibi katı ve sıvı atık ile diğer kimyasal maddelerin bulunduğu yerleri belirliyor. Denetimin son aşamasında, gemideki bu tehlikeli maddeler korumalı alanlara alınıyor. Gemiler, sadece metal bölümleri kalmış şekilde kıyıya çıkartılıyor.


GÜNCEL

Kilosu 10 milyon dolar! Türkiye'de üretilecek Dünyanın en pahalı yüksek teknoloji ürünü kuantum Türkiye'de üretilecek.

firma tarafından yapılabildiğini, bu yüksek teknoloji ürününün endüstriyel olarak kullanılabilmesi için bir günde kilogram ölçeğinde üretiminin mümkün olması gerektiğini ifade etti.

C

ep telefonundan kanser tanı sistemlerine kadar çok geniş bir alanda kullanımı bulunan " kuantum noktaların" kilogram ölçeğinde üretimi için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde (İYTE) çalışma başlatıldı. Bir günde gram ölçeğinde üretimi başaran laboratuvar, yıl sonunda bir günde kilogram ölçeğindekuantum nokta üretmeyi planlıyor. Çalışmanın ana amacı, özel sektörün dikkatini çekmek. LED televizyonlar ve cep telefonlardaki canlı renkleri, saç kılının 20 binde biri boyutundaki yarı iletken nano kristallere borçluyuz. "Kuantum nokta" adı verilen ve farklı işlevler yüklenebilen parçalar, sıvı ya da toz halde üretilebiliyor. Halen tamamı ithal edilen kuantum noktaların yerli imkanlarla üretimi için Kalkınma Bakanlığı desteğiyle kurulan İYTE Fen Fakültesi laboratuvarlarında bir TÜBİTAK projesi başlatıldı. Dekan Prof. Dr. Serdar Özçelik'in liderliğindeki araştırma ekibinin yürüttüğü çalışma kapsamında sıvı ve toz formlarda kuantum noktalar elde edilerek farklı uygulamalarda

denenmeye başlandı. Dünyada çok ender olarak üretilen 4 farklı atom bileşeninden oluşan kuantum noktalarını üretmeyi başaran ekip, bu malzemeyi yeni nesil ekran teknolojileri ve kanser tanı kitlerinin geliştirilmesi için kullanmaya başladı. Ekip ayrıca özel bir firma ile ortaklaşa kuantum noktaların endüstriyel kullanımına imkan verecek bir projeye de adım attı. Prof. Dr. Özçelik, yaptığı açıklamada kuantum nokta üretiminin dünyada henüz bir iki

"KİLOSU 10 MİLYON DOLAR" Halen sadece ABD'deki iki yüksek teknoloji şirketinin bir günde kilogram ölçeğinde kuantum nokta üretebildiğini anlatan Özçelik, uluslararası piyasada bu ürünün miligram fiyatının 10 dolar ile 150 dolar arasında değiştiğine dikkati çekti. Özçelik, şöyle konuştu: "Kilogramı en az 10 milyon dolar olan bir maddeden bahsediyoruz. Bu ürünler gündelik yaşamın merkezinde yer alıyor ve dünyanın önde gelen üniversitelerinde geliştirme ve endüstriyel üretim konusunda projeler yürütülüyor. Biz de özel sektör işbirliğiyle büyük ölçekte kuantum nokta üretimi için çalışmaya başladık. Şu anda bir günde gram ölçeğinde üretim yapar duruma geldik. Hedefimiz yeni aldığımız reaktörlerle yıl sonunda günde 1 kilogram kuantum noktası üretebilecek seviyeye gelmektir" dedi. Kuantum noktaların ticarileşmesi için büyük ölçekte üretim yapabilmenin en kritik aşama olduğunu vurgulayan Özçelik, dünyada özellikle yeni nesil ekranlarda kuantum noktaların kullanıldığına işaret etti. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 29


ÖLMEZ AĞACIN PEŞİNDE ARTUN ÜNSAL’ın kitabından…

Tarihten de eskidir

Zeytin Ağacı… Antik çağlardan günümüze, gün görmüş gövdesi, dört mevsim güneşte parlayan yeşil gümüş yaprakları, esen rüzgarda mağrur salınması, tane yüklü dalları ve eşsiz şifa kaynağı yağı ile geçmişle geleceğimiz arasındaki sarsılmaz bağın simgesi. Tanrıça Athena’nın insanoğluna hediyesi, “Ölmez Ağaç Zeytin”…

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 30


İ

rade ve uğraş karşılığı bir nimet olan zeytin, ağacıyla, meyvesiyle, yağıyla bir yaşam biçimi, bir kültür ve Akdeniz uygarlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Botanik ismi Olea olan bu meyve ağacından dünyada 30 değişik tür saptanmıştır. Bunlarda en önemlisi “Olea europea” cinsinin anayurdu Doğu Akdeniz’dir. Bunun da yabani (olea europea oleaster) ve ehli ( olea europea sativa) iki al türü bulunmaktadır. Bu meyvelerden çıkan eşsiz yağ kandil olarak önce gecelerimizi aydınlattı, mabetlerimizi kutsadı, ruhumuzu rahatlattı, cildimizi, saçlarımızı temizledi, güzelleştirdi ve şifalandırdı. Sonra nihayet mutfağımızın baş tacı oldu. Dile kolay; Zeytin 39 bin yaşında! Ne var ki yabani zeytin ağacının varlığı, zeytin üretiminin de yapıldığı anlamına gelmiyor. Güney Kafkasya’dan İran’a, buradan da Akdeniz’de Suriye ve Filistin kıyılarına uzanan bölgede zeytin ağacı ve kültürünün varlığı, bu tartışmaları daha da alevlendiriyor. Yabani zeytinin asıl yurdunun Güneydoğu Anadolu ve özellikle, Mardin, Maraş ve Hatay üçgeni olması en güçlü olasılık. Torosların eteklerinde Antalya ve İçel’de batıda Muğla’da, Aydın Çine’de kendi kendine yetişen ve çoğalan yabani zeytin ağaçları “delice” lerin bolluğu, Bafa ve Kuşadası yörelerinde adeta ormana dönüşmeleri, İzmir Çeşme’de dağda taşta karşımıza çıkmaları, daha kuzeyde Çanakkale, Balıkesir ve Bursa’ya kadar yer yer kendini göstermesi, zeytin ağacının anayurdunun Türkiye olabileceği savını destekliyor. Nice uygarlıklara ev sahipliği yapmış Anadolu’nun eşsiz arkeolojik zenginliklerinin ancak yüzde 10’u bile geçmeyen bölümünün bugüne dek gün ışığına çıkartılabildiğini düşünürsek, zeytin ağacı ve zeytincilikle ilgili her yeni buluntunun bu görüşün savunulmasını kolaylaştıracağı ortadadır.

Altı bin yıllık hasat… Bundan binlerce yıl önce hangi insanoğlu, bu yabani ağacı aşılayarak daha bol, daha az acı, daha büyük ve yağlı zeytin tanelerini elde etmeyi, yağını sıkarak günlük yaşamında kullanmayı başardı? Efsaneler dışında sadece varsıyımlar söz konusu olduğundan bilimsel olarak kimse bilemiyor. Uluslararası saygınlığa sahip Dünya Zeytinyağı Ansiklopedisi yazarı Jose M. Blazquez “Zeytin yetiştiriciliği yaklaşık altı bin yıl önce Anadolu’da başlamıştır” görüşünü savunuyor ve bu bölgede eski dönemlerde yaşamış halklar içinde yalnızca Asur ve Babillilerin zeytincilikle ilgili bilgi sahibi olmadıklarına dikkat çekiyor. Zeytinin bir kültür bitkisine dönüşmesi, M.Ö. 4000’lerde KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 31


GÜNCEL gerçekleşti. Ancak meyvesinin sıkılıp yağının çıkartılması, zeytinyağının yaygınlaştırılması için yaklaşık 15002000 yıl daha gerekecekti. Gerçekten de, Tunç Çağı’nda Akdeniz’de zeytinciliğin yaygınlaştığı sadece zeytin çekirdeklerinden değil, bulunan yağ presleri, saklanan kaplar, vazo ve fresklere yansıyan artistik çalışmalarda ortaya çıkıyor.

Efsanelerde ve dinlerde zeytin ve zeytinyağı… Derler ki, cennette iki ağaç vardır. İncir “Gerçek Ağacı”dır, zeytin ise “Hayat Ağacı”. Her insan topluluğu bir dönem ağaca tapmış, her kültür varlık nedenini bir tanrıda, bir “Hayat Ağacı”nın gölgesinde aramıştır. Zeytin, yeryüzünde bir hayat ağacıdır. Zeytin merhametin yağının sağlayacak simgesel bir ağaçtır. Tanrının gazabının sona erdiği müjdesi onun aracılığı ile verilir. Efsaneye göre, havva ile birlikte cennetten yer yüzüne kovulan Adem 930 yaşındayken öleceğini hisseder ve Tanrı’dan kendisini ve dolayısı ile tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar verir. Bu amaçla oğlu Şit’I cennet bahçesine gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine iyi-kötü ağacından (bilgi ağacı) aldığı üç tohumu ona verir ve bunları öldükten sonra babasının ağzına koyup öyle gömmesini söyler. Adem ölür ve Tabor dağı yakınında Hebron vadisine gömülür. Ademin ağzında yeşeren ve kök salan 3 tohumdan Akdeniz ikliminin simgesi üç ağaç filiz verir: Zeytin, Sedir ve Selvi… Nuh’un tufan efsanesinde de görülen “Yeniden doğuş” temasında zeytinin özel bir yerinin olması rastlantı değildir. Zeytin insanın bir yandan Tanrı, bir yandan da doğa ile barışmasını simgeler.

Adada zeytincilik M.Ö. 1700’e doğru taş silindirlerin kullanılmasıyla daha da önem kazandı. Girit’teki Kral Minos’un ünlü Knossos’un Sarayı (M.Ö. 17001100) kalıntıları arasında yer alan kuzey girişinde kutsal boğanın bir zeytin ağacına tos atan rölyefi, ayrıca zeytinlikte dans eden insanları gösteren bir küçük duvar resmi bulunmuştur. Yine aynı sarayda, iki metre yükseklikte sayısız dev küplerde ( Pithoi ) 75-100 ton yağın saklanabileceği büyüklükteki depolar, o günlerin hala yaşayan bir tanığıdır. Giritliler zeytinyağı ihracatından çok zenginleşeceklerdi. Ancak, ülke ekonomisini tek bir ihraç ürününe bağlamanın ne kadar sakıncalı olabileceğine ilişkin dünyadaki ilk acı derslerden birinin de alacaklardı: Aniden patlayan savaş, zeytinyağı ihracatını güçlendirdiği gibi, başka ülkelerden alınması gereken yiyecek maddelerinin girişini de engelleyebiliyordu.

Giritliler

Mısırlılar

Akdeniz havzasında gün ışığına çıkartılan arkeolojik eserlerde zettin sık sık karşımıza çıkar. Söz gelimi M.Ö. 3000’lerde kaya oyukları veya taş havanlarda tanelerin kırılması ve sıkılması ile başlayan ilkel zeytin yağcılık gelişti. M.Ö. 2475 dolaylarında Girit’te zeytin ağaçlarının özel yetiştirildiği ve üstelik dışarıya zeytinyağı ihracat edildiği de biliniyor.

Kutsallık ve mutluluğu çağrıştıran zeytin ağacının M.Ö. 1600’de Mısır’da Nil deltasında ekilmeye başladığı ileri sürülür. Ne var ki eski Mısır inançları, Mısırlıların zeytinden yağ çıkartmayı Filistinliler e Yunanlılardan önce bildikleri iddasını da taşıyor. Efsaneye göre, iyilik ve sonsuz yaşam tanrısı Osiris’in annesi, kardeşi ve sonra karısı olacak evlilik tanrıçası inekbaşlı

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 32

İsis, Mısırlılara zeytin ağacını dikmeyi ve ürünlerinden yararlanmayı öğretmiş. Gerçekte de dünyanın en eski pramidi Sakkarah’da (M.Ö. 2500) bir zeytin sıkma aletinin bulunması rastlantı değil. Sakkarah’ın duvarlarında da zeytin sıkma işlemini gösteren süsler bulunuyor. Henüz 19 yaşındayken ölen büyük firavun Tutankamon’un (M.Ö. 13541346) zeytin dallarından örülmüş “Adalet tacı” giydiği duvar resimlerinde izleniyor. Bir seçkinlik ve onur simgesi olan zeytin dalından taç geleneği sürecekti. Zeytinyağının dinsel açıdan önemi büyüktü. Örneğin; Firavun III. Ramses’in (M.Ö.1191-1168) Güneş tanrısı Ra için yaptırdığı tapınağı “sonsuza dek” aydınlatacak zeytinyağı için özel zeytinlikler kurdurduğu biliniyor.

Semitler İsrailoğullarının ilk kralı Saul M.Ö. 1035’te tahta çıktığında, alnına zeytinyağı sürülerek kutsanıyordu. Yerine geçen oğlu Davud ise dini törenlerde, ayrıca tapınakları aydınlatmada kullanılan altı kollu şamdanlar için zeytinyağı üretimini sağlayan zeytinlikler ve depoların korunması için özel bekçiler görevlendiriliyordu. Ellerinde zeytin ağacından yapılmış asalar tutan krallar ve rahipler bu kutsal yağdan sürünüyor ve sıradan insanlardan farklılaşıyorlardı. İsrailoğullarının


GÜNCEL

Romalılar

bekledikleri kurtarıcı “Mesih” sözcüğünün kökü, “merhem”den (vücuda sürülecek yağ) geliyordu. Eğer bir gün Mesih çıkar gelirse, zeytinyağı içinde adeta yüzeceği açıktı.

Romalılar, hemen hemen tümüyle Yunan mitolojisinden esinlenmiş, kahramanları benzer ancak isimleri farklı adlandırılmıştır. Efsane bir yana, yoksul ya da zengin Romalıların kahvaltısında birkaç zeytin ve bir salkım üzüm muhakkak yer alırdı. Savaştan dönen Roma imparatorunun başına zeytin dalından bir taç konurdu. Romalı atlı askerlerinin her yıl yaptıkları geçit töreninde zeytin dallarından yapılmış taçlar kahramanların başlarını süslerdi. Romalılar, Akdeniz havzasındaki toprakları; Filistin’den Cebel-I Tarık’a, Efes’ten Kartaca’ya, Mısır’dan Dalmaçya’ya uzanan alanda, zeytin, zeytinyağı üretim, ticaret ve kültür alışverişinin ana ekseni olmuşlardır.

Hititler, Asurlular ve Babilliler Hitit ve Asur belgelerinde de zeytinyağı sözcüğü sık geçmektedir. Hitit imparatorluğu’nun (M.Ö. 17001200) başkenti Hattuşa, şimdiki Yozgat Boğazköy kazılarının da ortaya çıkardığı gibi, örneğin Telipinu (Telebinu) efsanesinde, rahiplerin tarım ve bitki tanrısı Telipinu’nun dönmesi ve kızgınlığının giderilmesi için yaptıkları büyüde, çeşitli özelliklere sahip meyvelerle birlikte, “hani içinde yağ olan” diye tanımlanan zeytin de yer alıyor. Babil kralı Nabukodonosor dönemine ait çivi yazılı tabletlerde de M.Ö. 713’te hayvancılığı ve sadeyağ ile ünlü Urartu’ya saldırdığında askerlerinin karanavasını tahıl, şarap ve zeytinyağı ile takviye ettirmeyi unutmayacaktı.

Araplar

Yunanlılar Eski Yunan uygarlığından günümüze kalan ince boyunlu ya da çukur vazolarda, amforalarda usta ressamların fırçasıyla zeytin hasadından sahneler sergilenmiştir, ama zeytin anlı şanlı bir efsanedir aynı zamanda. M.Ö. 17. Yüzyılda kurulan, geleceğin en güçlü sitedevleti Atina’yı hangi tanrı koruyacaktı? Efsaneye göre, tanrıların en güçlüsü Zeus’un topladığı Tanrılar Meclisi, tanrı ve tanrıça adaylar arasında bu yeni kente en değerli armağanı verenin yarışı kazanacağını açıklar. Deniz tanrısı Posedion, hızlı ve güçlü, savaşta çok yararlı olacak güzel bir at sunar. Akıl, bilim ve sanat tanrıçası Athena ise aşıladığı bir yabani zeytin ağacını armağan eder. Bu ağaç büyüyecek ve yüzyıllarca yaşayacaktır. Bu güzel renkli ağacın meyvesi, insanları besleyecek yiyeceklerin hazırlanması için boğazdan kayan ve lezzeti olağanüstü bir sıvı verecek, yaralarına derman olacak, ayrıca gecelerini aydınlatacaktır. Gölgesi ve odunuyla da zeytin, gerçekten insanlığa çok yararlı bir ağaçtı. Yarışı Athena

kazanır, zeytin ağacı Akropolis’e dikilir ve koruyucusu (Pallas) olduğu kente onun adı verilir. Bir taş duvarla çevrili olan ve savaşçılar tarafından korunan bu ağaç, M.Ö. 480’deki Pers işgalinde Akropolis’le birlikte yakılır. Yunanlılar Salamis savaşında Persleri yener ve Atina’yı işgalden kurtarır. Akropolis’in yıkıntıları arasında zeytin ağacı yeniden fışkırır ve sürgünleri tüm Yunanistan’a ekilir. Zeytin ağacı yeniden dirilişin, ölümsüzlüğün simgesidir. Akropolis’in ışığı zeytinyağıyla yanıyordu. Zeytin ağacının dalları ise ateşi besliyordu. Tıpkı akıl ve bilimin insanlığı aydınlattığı ve beslediği gibi…

Romalıların ardından, Araplar çıktı sahneye, M.S. 638’de Kudüs kentini ellerine geçiren Araplar, halka her zeytin ağacı başına bir altın vergi koydular. Emeviler, Endülüs’ü zeytinliklerle güzelleştirecek, Fenikelilerin, Foçalıların, Kartacalıların ve Romalıların zeytin ağacı ve yağıyla zenginleştirdikleri Akdeniz kültürüne yeni bir soluk katacaklardı. 1492’de Endülüs Arap hanedanına son veren Katolik İspanya Krallığı döneminde de zeytin fidanları ve zeytin kültürü bu kez misyonerler aracılığıyla Güney, daha sonra Kuzey Amerika’ya, sonraki yüzyıllarda da İspanya ve Çin’e kadar taşınacaktı. Zeytin, kutsal kitapların ağacıdır. Museviler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için aynı simgesel anlamı taşır: Bereket, barış, akıl, uzun ömür ve olgunluk… Kur’anı Kerim’de; Nahl Suresinde, Tin suresinde, Abese suresinde, Mü’min suresinde ve Nur suresinde de zeytin ve zeytinyağı yer bulmuştur. Türk islam tasavvufunda, özellikle Bektaşilikte, zeytinin “tinsel” anlamı gerçekten önemlidir. Bolluğun, adaletin, sağlığın, barışın, zaferin, gururun, bilgeliğin, aklın, ölümsüzlüğün, arınmanın ve yeniden doğuşun simgesi zeytinin, insanlık tarihinde binlerce yıla sığmayan öyküsünden kesitler… KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 33


RÖPORTAJ

NEFES

ALMIYORUZ

Röportaj BERMA SUTUĞ AYDIN

Tüm dinlerin, kültürlerin, öğretilerin ve tıbbın hem fikir olduğu iyileştirici yol NEFES. Peki yaşamımız boyunca bu kadar çok tekrarladığımız bu eylemi doğru yapıyor muyuz? Özellikle sanayi ve betonlaşmaya maruz kalmış kentlerde yaşayan bizler doğru nefes alıyormuyuz, bunun için neler yapmalıyız ve daha birçok merak ettiğim sorularımı, Nefes teknikleri konusunda çalışmalarını uzun yıllar sürdüren ve bu işin uzmanı Mustafa Kartal’ a sordum. Maltepe’de bulunan Nefes Okulu’nda sorularımızı Sanayi Life okurları için cevaplandırdı. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 34

Mustafa kartal kimdir, kısaca sizi tanıyabilirmiyiz? Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Şan bölümünü kazanmakla başlayan sanat eğitimimi Opera Yüksek Bölümünde devam ettirdim. 1979 senesinde İstanbul Devlet Opera ve Balesinin açmış olduğu yeterlilik sınavını kazanarak devletin kadrolu sanatcısı ünvanını kazandım. Günümüze kadar Devlet Opera ve Bale bünyesinde sergilenen opera, operet, müzikal ve konserlerin birçoğunda yer alamaya devam ediyorum. Kişisel gelişime olan ilgim olgunlaştığında ICF Coaching master eğitimi aldım. Bu senelerde akademik eğitimini aldığım nefes konusunu kişisel gelişim üzerinden anlattığım “Nefesin Sihirli Gücü” isimli kitabım yayınlandı. Daha sonra olağanüstü bilinç hallerini ve bilinçaltı sağılımı konularını anlatan “Nefes Terapisi” İsimli kitabımı hazırladım. Ray Yayınevini kurduktan sonra Konservetuar, TV Enstütüleri ve Müzik Yüksek Okullarında ders kitabı olarak kabul edilen “Ses ve Nefes Teknikleri” kitabını ve sonra sırasıyla; “Birşey Değişir Herşey Değişir”, “Nefesle İyileşme”, “Nefes Farkındalığı” ve “Nefes Alma Sanatı” kitaplarını hazırladıktan sonra, farkındalık


artırma ve kişisel gelişim konularını içeren "İzin Ver Olsun", “Her Zaman Daha İyisi Var” ve 30 Günde Adım Adım Verimlilik kitaplarımı yayınladım. Hazırladığım kitapların bir kısmı Bulgaristan ve Rusya başta olmak üzere yurt dışında da ilgi görmeye devam ediyor. Diyaframı kullanmak, doğru nefes almak, düzgün konuşmak, şarkı söylemek, nefesle şifa, kişisel farkındalık ve nefes kapsamında kalan konularda birçok dergi, gazete ve değişik portallara yazılar hazırlamaktayım. Ayrıca yurt içinde ve dışında seminerler vermekte, workshoplar, atölyeler ve koçluk eğitimleri düzenlemekteyim.

Nefes terapisinin geçmişi varmı, dünyada uygulanıyormuydu? Nefes Terapisi, insanlık tarihinin başından beri bilinen en önemli tedavi yöntemi olmaya devam etmektedir. İnsan sağlığıyla ilgilenen her bilimsel sistem, nefes uygulamalarını fizik beden, duygu ve düşünce arasında bir bağlantı olarak algılamıştır. Nefes Terapisinde uygulanan hızlı ve derin nefes alışverişleri ile bilinci etkilemenin ve fiziksel iyileşme sağlamanın mümkün olduğu kadim zamanlardan beri biliniyordu. Günümüze dek süregelen birçok spiritüel ve mistik gelenekte, nefesin ani şekillerle tetiklenmesi ile bilinç açılımları oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bir

NEFES TERAPİSİ, İNSANLIK TARİHİNİN BAŞINDAN BERİ BİLİNEN EN ÖNEMLİ TEDAVİ YÖNTEMİ OLMAYA DEVAM ETMEKTEDİR. İNSAN SAĞLIĞIYLA İLGİLENEN HER BİLİMSEL SİSTEM, NEFES UYGULAMALARINI FİZİK BEDEN, DUYGU VE DÜŞÜNCE ARASINDA BİR BAĞLANTI OLARAK ALGILAMIŞTIR.

zamanlar spiritüel, mistik ve okült topluluklara katılmak isteyenler uzunca bir süre suyun altında kalma sınavını başarmak zorundalardı. Esenilere ait vaftiz törenlerinde suyun altında uzunca bir süre kalmanın yanında ayrıca yoğun dumanda bırakılarak, uzunca bir süre nefesi tutabilme başarısını göstermeleri istenirdi. Dumandan zehirlenme, dumandan nefesin kesilmesi ve boyun damarlarının sıkışması sonucunda boğulma ile karşılaşılsa bile nefes uygulamaları bilinç açılımı için vazgeçilmez bulunuyordu. Hint nefes bilimi pranayamada oldukça geliştirilmiş olan agresif ve hızlı soluma teknikleri bütün yoga ekollerinin ve meditasyonlarının birer parçası olmuştur. Modern bilim son yüzyıla kadar hızlı solumaya patolojik bir rahatsızlık gözüyle bakmaktaydı. Hızlı solunumuna tepki olarak ortaya çıkan hiperventilasyon sendromunun iyileştirici gücünün farkına varılması elli sene önceye dayanır. Son senelerde batılı terapistler, hızlı solumanın iyileştirici potansiyellerini yeniden keşfettiler. Hint ve Tibet nefes uygulamalarıyla modern bilimin ortaya çıkardığı araştırma sonuçlarını harmanlayarak yeni teknikler ortaya çıkardılar. Binlerce kişi üzerinde bilimsel deneyler ve gözlemler yapılarak bilimin kabul etmek zorunda kaldığı Nefes Terapileri ortaya çıkarıldı.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 35


RÖPORTAJ

Nefes koçu kavramı Türkiye’ye nasıl girdi ne zamandır var? Yaklaşık 15 sene once Prf. Stanislav Grofun çalışmalarından etkilenerek “Holoterapi” adını verdiğim nefes terapisini oluşturdum. Konuyu ayrıntılarıyla anlattığım Nefes Terapisi (Holoterapi) kitabımı hazırladım. Holoterapi Nefes Çalışması ile ilgili eğitimler vermeye başladım. Eğitim alan öğrencilerim kendilerince çalışmayı yorumlayarak değişik terapiler hazırladılar. Bu günlerde bilinçaltını açığa çıkarmayı amaçlayan birçok farklı çalışma disiplini oluşmuştur.

Nefes okulu insanlara neler vadediyor? Nefes okullarımız kişisel gelişim ve danışmanlık verme konularında faaliyet göstermektedir. Kişilerin ve kurumun temel ve güncel ihtiyaçlarına, gelişimine ve yükselişine yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetleri sunmaktır. Eğitimlerimiz; kişilerin iş ve özel hayatında bireylerin ve kurumların bilinçlerini en üst seviye de yeniden yapılandırmayı hedeflemektedir.

Nefes terapisinde nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz? Nefes Terapisi uygulaması; belli bir disiplinle 10-15 dakika sürdürülen derin ve hızlı nefes aşılverişleri ile bilincin Tetha seviyesine getirilmesini amaçlar. Teta bilinç seviyesinde bağımlılık oluşturmuş olan geçmiş an’a veya bilginin içeri alındığı anıya gidilir. Olumlama ve afirmasyonlarla bilinç değiştirilir. Genellikle hiçbir olumlama yapılmadan kişi kendi sorununa çözüm oluşturacak bir anlayışa kendiliğinden ulaşır.

Kaç seansta bağımlılıklarından kurtulabilirler? Nefes Terapisi herhangi bir bağımlılıktan özgürleşmek için uygulanacaksa dört seans alınmasını uygun buluyorum.

Nefes terapisinin hamileler üzerindeki etkisi nedir? Hamileliğin son ayına gelinceye kadar uygulanmasında sorun yoktur. Son ayda uygulama yapmıyor oluşumuzun nedeni, diyafram kullanımının bebeğin rahime doğru itilip erken doğuma sebebbiyet vermemesi içindir.

Migren ile nefes çalışmasının bağlantısı var mı? Psikolojik nedenlere bağlı migrenlerin iyileştirilmesine Holoterapi Nefes Çalışmasının birçok farklı açıdan olumlu etki oluşturduğunu söyleyebilirim. Bedenin herhangi bir yerinde enerji blokajını, tıkanıklığını, dolaşım sorununu lenf drenajı yeniden organize ederek, iyileşmenin önünü açmaktadır. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 36

Peki ya kanser?

NEFES OKULLARIMIZ KİŞİSEL GELİŞİM VE DANIŞMANLIK VERME KONULARINDA FAALİYET GÖSTERİYOR. KİŞİLERİN VE KURUMUN TEMEL VE GÜNCEL İHTİYAÇLARINA, GELİŞİMİNE VE YÜKSELİŞİNE YÖNELİK DANIŞMANLIK VE EĞİTİM HİZMETLERİ SUNMAKTIR.

Nobel ödüllü Dr. Otto Warburg oksijenin hücrelere etkisi üzerinde çalışmalar yapmış, sağlıklı hücrelere verilen oksijen oranı azaldığında bu hücrelerin kanserli hücre/ habis hücre haline dönüştüklerini gömüştür. Daha sonra Dr. Harry Goldblatt, sağlıklı fareleri kullanarak bir deney yaptı. Deneyinde yeni doğmuş farelerden alınan hücreleri üç gruba ayırdı. Deney tüpüne aldığı bir grubu otuz dakika oksijensiz bıraktı. Birkaç hafta sonra bu hücrelerin birçoğu öldü, kalanlardan bir kısmının hareketleri yavaşladı ve geriye kalanlar da habis hücre görünümünü alacak şekilde yapılarını değiştirmeye başladılar. Bu arada diğer iki grup hücre de sürekli atmosferik koşullarda oksijen alabilecek şekilde deney tüplerinde incelemeye alındılar. Otuz gün sonra Dr. Goldblatt bu hücreleri üç ayrı grup fareye enjekte etti. İki hafta sonra iki normal grup hücrenin enjekte edildiği farelerde herhangi bir anormallik görülmedi. Ancak oksijensiz bırakılan hücrelerin enjekte edildiği farelerde habis büyümenin/kanserin geliştiği görüldü. Bir yıl sonra aynı fareler tekrar gözlendiğinde habis büyümenin devam ettiği, diğer hücrelerin ise normal kaldığı gözlendi. Sonuç yeterli oksijenlenme şansı bulamayan hücreler anaurobis beslenmeye/şekerle beslenmeye ve habis hücre tanımı durumuna geçiyorlar. Nefes terapileri duygusal blokajları iyileştirmekle kalmıyor, hücrelerin yeterli oksijenlenmesine de katkı sağlıyor.

Kış mevsimine girdiğimiz bu aylarda bağışıklık sistemimizi nefesle güçlendirmemiz mümkün mü? Lenf sistemi yirmi dört saat çalışmazsa, hücrelerin etrafında oluşan fazla sıvı ve kan


RÖPORTAJ

proteinleri yüzünden insanın öldüğü bilinir. Dolaşım sisteminin pompası kalp olduğu gibi lenf sisteminin pompasıda soluk alma işlevi ve diyafram kullanımıdır. Etkin bir lenf ve bağışıklık sistemiyle birlikte sağlıklı bir kan dolaşımına sahip olmak istiyorsanız; bu sistemleri harekete geçirmek zorundasınız. Nefes Terapisi vucüttaki tüm toksit ve ağır metallerin hızla temizlenmesi için, yani detoks için en uygun çalışmadır.

Holoterapi dediğiniz tedavi yöntemi nedir? Holoterapi, bütünlüğe ulaşma çalışmaları olarak kurgulanmış kişilerin derin bilinçaltı derinliklerini keşfetmelerini sağlayan, bilincin hızlı solunum ve belirli afirmasyonlarla değiştirilme çalışmasıdır. Holoterapi’de uygulanan hızlı ve derin nefes alışları; sınırların aşılmasını, kalıpların kırılmasını, potansiyellerin ortaya çıkarılmasını, anlayış ve bilinç seviyesinin yükseltilmesini sağlar.

hemen arkasında yer alan, bağışıklık sisteminin organizatörü olarak bilinen bir bezin adıdır. Tymus bezi aynı zamanda sevgi, şefkat, merhamet duygularınıda yönetir.

Nefes terapisinde sıklıkla kullanılan, Bioenerji –konka açmak –körük nefesi – timus bezi kavramları çoğumuza yabancı. Bunları kısaca açıklarmısınız? Biyoenerji: Vucudun manyetik alanıdır. Aura diye de tanımlanır. Doku düzeyinde gerçekleşen sodyum- potasyum pompası tarafından üretilen elektrikten oluşur. Bu enerjinin yeterli miktarda üretilmesi metabolizmanın iyi çalışması ve yeterli oksijene ulaşmakla sağlanabilir. Konka Açmak: Herhangi bir sebeple kapanan veya tıkanan burun kanallarını yeniden organize etmek demektir. Çok özel nefes kullanımı ile burun original yapısına yeniden kavuşturulur. Körük Nefesi: Daha fazla olarak kaburga arası kaslarla , mide kaslarının hızlı bir şekilde kullanılması ile gerçekleştirilen nefes çalışmasıdır. Tymus Bezi : Göğüste strenum kemiğinin

Kurumsal eğitimler de verdiğinizi biliyorum. Bu eğitimler neleri kapsıyor?

KİŞİ İŞYERİNDE OTURDUĞU YERDE GÖZLERİNİ KAPATIP ARKA ARKAYA ÜÇ DERİN NEFES ALDIĞINDA BİLE TÜM DUYGU DURUMUNUN DEĞİŞTİĞİNİ FARK EDERSE, NEFES ALMANIN İYİ BİR TAKİPCİSİ OLABİLİR.

Kurumlara verilen eğitimlerde nefes yöntemiyle heyecan kontrolü, sters kontrolü, öfke yönetimi, odaklanma, motivasyon, doğru ve etkili konuşma eğitimleri vermekteyiz.

Zamanımızın çoğu iş hayatında geçiyor. Çalışırken doğru nefes alabiliyormuyuz? Evet çalışanlar nefes almak için özel birşey yapmayı bilmiyorlar. Bu konuda eğitim almadıkları için iş yaşamında daha üst bir başarının nefes kontrolü ile gelebileceğini bilmiyorlar.

Çalışırken stresi azaltmak için ofiste nasıl nefes egzersizi yapabiliriz? Kişi işyerindeki oturduğu yerde gözlerini kapatıp arka arkaya üç derin nefes aldığında bile tüm duygu durumunu değiştirebildiğini fark ederse, nefes uygulamalarının iyi bir takipcisi olabilir.

Yaşam koşullarından ve çevresel etkilerden dolayı sürekli agresifiz. Nefesle öfke ve kızgınlık kontrolü mümkün mü? Stres ve öfke yönetiminin ilaç kullanımı dışında bilinen tek yolu NEFES ÇALIŞMASI dır.

Nefes terapisi ile ömrümüzü uzatmak mümkün mü? Bu çevresel koşularda nasıl yaparız? Nefes ve metabolizma üzerinde araştırma yapan bilim adamları nefes çalışmaları yapan kişilerin en az on yılda fazla yaşadıklarını söylüyorlar. Koşullar değiştirilemese bile nefes çalışması ile kendi sağlık koşullarınızı oluşturmanız mümkün. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 37



Sorumluluğunuzun farkındamısınız? Kurumsal sosyal sorumluluk konusunu ciddiye alan şirketler önemli kazanımlar sağlamaktadırlar. Başta, şirketlerin marka değerleri ve dolayısıyla piyasa değerleri artmaktadır. Günümüzde tüketiciler bir ürünü sadece kalitesi ve maddi değeri ile değil, bu ürünü üreten işletmelerin sosyal sorumluluk faaliyetleri ile birlikte değerlendirerek de tercih etmektedirler.


KAPAK

BORUSAN HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ ŞULE YÜCEBIYIK

“Annemin İşi Benim Geleceğim” Bu yıl 70. Kuruluş yıldönümünü kutlayan Borusan Grubu’nun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işbirliği ile hayata geçirdiği “Annemin İşi Benim Geleceğim” adlı projemiz ülkemizde kadın istihdamını desteklemeyi amaçlıyor.

A

nnemin İşi Benim Geleceğim” sosyal sorumluluk projesi kapsamında 10 ilimizdeki 10 organize sanayi bölgesinde 0-6 yaş grubu çocuklar için Borusan Neşe Fabrikası adı verilen kreş ve gündüz bakımevleri inşa edilecek. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için kadın istihdamının artırılması gerekiyor. Borusan olarak geliştirdiğimiz kurumsal sosyal sorumluluk projesinin çıkış noktasını ülkemizde kadın istihdamının yetersiz düzeyde KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 40

olması oluşturuyor. Ülkemiz halen toplamda % 28 seviyesindeki kadın istihdam oranı ile Avrupa ülkeleri arasında kadınların en az istihdam edildiği ülkelerden biri durumunda bulunuyor. Bu oran sanayide ise sadece % 15,2 düzeyinde seyrediyor. Türkiye’de kadın istihdam oranı, özellikle köyden kente doğru yaşanan büyük göçün etkisi ile son 20 yılda yüzde 34’ten yüzde 28’e düştü. Bu düşüşün nedenlerini incelediğimizde ise karşımıza, evde çocuk bakmak zorunda kalan ve bu yüzden herhangi bir işte çalışamayan kadın tablosu ortaya çıkıyor. İşgücüne katıl(a)mayan 100 kadından 61,2’si bunun nedeni olarak 'ev kadını' olmalarını gösteriyor. Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımız ekonomik yaşama yeterli düzeyde katılamadığı sürece ülkemizin kalkınmasını sürdürülebilir bir zemine oturtmanın çok zorlaşacağı açıktır. PROJEMİZ HIZLA İLERLİYOR Borusan olarak işte bu gerçeklerden yola çıkarak Annemin İşi Benim Geleceğim projesini hazırladık ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işbirliği içinde 2013’ten bu yana

uygulamaya geçmiş durumdayız. Proje kapsamında ilk kreş ve gündüz bakım evi Temmuz ayında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı temsilcileri ve Borusan Holding CEO’su Agah Uğur’un katılımıyla Adıyaman’da açıldı. Afyonkarahisar’da yapımı tamamlanan ikinci Borusan Neşe Fabrikası’nın ise yakında hizmete girmesi planlanıyor. Devamında, Balıkesir, Malatya, Şanlıurfa, Çorum, Karaman, Ordu-Fatsa, Mardin ve Diyarbakır Organize Sanayi Bölgeleri’nde yeni Borusan Neşe Fabrikaları açılacak. Bu merkezlerde 0 – 6 yaş grubundaki çocukların gündüz bakım ve eğitimleri uzmanlar tarafından sağlanacak. Mayıs ayında yaşanan ve hepimizi derin kedere boğan Soma maden kazası nedeniyle Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi’nde yapılacak olan Borusan Neşe Fabrikası çalışmalarına da bu yıl içinde başlama kararı aldık. Bu kreşte, mağdur madenci ailelerin çocuklarına öncelik verilecek ve Borusan tarafından eğitim bursu sağlanacak. Proje kapsamındaki tüm kreşlerin 2017’de tamamlanmasını hedefliyoruz.


KAPAK

Eczacıbaşı Hijyen Projesi ile yatılı okulların tuvalet ve banyoları yenilendi Eczacıbaşı Topluluğu, Topluluk kuruluşlarından İpek Kağıt’ın 2002 yılından bu yana sürdürdüğü Selpak İlköğretim Okulları Kişisel Hijyen Eğitimi ile edindiği bilgi ve birikimi, 2007’den itibaren farklı bir platforma taşıdı.

T

opluluk markalarından VitrA ve Artema, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin işbirliğiyle Yatılı Bölge Ortaokulları’nın (YBO) tuvalet ve banyolarının yenilenmesini kapsayan bir proje tasarladı. Proje kapsamında, ıslak mekanları yenilerek hijyenik hale getirilen okullarda, Selpak tarafından kişisel hijyen ve tuvalet eğitimi verilmeye başlandı. YBO’lara yönelik çalışmalar, Topluluk çalışanlarından oluşan Eczacıbaşı Gönüllüleri’nin düzenlediği sosyal etkinliklerle zenginleştirildi. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 41

Eczacıbaşı Topluluğu, Ocak 2010’da YBO’ların fiziki şartlarını iyileştirerek çağdaş, kaliteli ve sağlıklı yaşam koşulları sağlamaya katkıda bulunmayı hedefleyen Eczacıbaşı Hijyen Projesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği protokolü imzaladı. Protokol kapsamında, öncelikli ihtiyaç sahibi YBO’lardaki ıslak mekanların tesisat altyapısının Bakanlık tarafından onarılmasının ardından, banyo ve tuvaletleri VitrA ve Artema markalı ürünlerle yenileniyor. Eczacıbaşı Hijyen Projesi, uluslararası platformda ödüllerle taçlandırıldı. Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) Altın Dünya Ödülleri (Golden World Award) kapsamında “Sosyal Sorumluluk” dalındaki ödülü ve Birleşmiş Milletler Özel Ödülü’nü alan proje, ABD’nin Stevies Uluslararası İş Dünyası Ödülleri kapsamında Avrupa’nın En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi seçildi. ABD’de halkla ilişkiler ve pazarlama iletişimi üzerine çalışmalar yürüten PR News tarafından verilen Platin Ödüller’in “Toplumla İlişkiler” dalında finalist olan proje, Active Academy’nin “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” ödülünü aldı.

ECZACIBAŞI HİJYEN PROJESİ KAPSAMINDAKİ YATILI ORTAÖĞRETİM OKULLARI (YBO) LİSTESİ: Birecik YBO (Şanlıurfa) Maçka Esiroğlu YBO (Trabzon) Ulaş Cumhuriyet YBO (Sivas) Hizan YBO (Bitlis) Pazaryeri YBO (Bilecik) Tufanbeyli Atatürk YBO (Adana) Dargeçit Gazi YBO (Mardin) Aziziye Yavuz Selim YBO (Erzurum) Osmancık Ahmet Çörekçi YBO (Çorum) Kulp YBO (Diyarbakır) Kahta Cumhuriyet YBO (Adıyaman) Tuzluca YBO (Iğdır) Arpaçay YBO (Kars) Tercan YBO’da (Erzincan) Ardanuç Tütünlü YBO (Artvin) Yavuz Sultan Selim YBO (Aksaray) Ermenek Fikret Ünlü YBO (Karaman) Eskil Atatürk YBO (Aksaray) Şarkışla Şehit Tuncer Çeliker YBO (Sivas) K.Maraş Merkez Alaeddin Özden Ören YBO Merkez 75. Yıl Tekel Taşoluk YBO (Muş) Gaziantep Islahiye Fevzi Paşa İMKB YBO Araklı Bereketli YBO (Trabzon) Kozan YBO (Adana) * Kırıkhan YBO (Hatay) Karabulak YBO (Ağrı) * K.Maraş Türkoğlu Atatürk YBO Zübeyde Hanım YBO (Balıkesir) * Gürpınar Güzelsu YBO (Van) M.Hacı İzzet Kurmel YBO (Kayseri) * Çeşmeören YBO (Çorum) Yaşar Topçu YBO ( Sinop) * Taşköprü YBO (Kastamonu) Zübeyde Hanım YBO (Giresun) * Kavak Atatürk YBO (Samsun)


KAPAK

12 AY 12 KONSER

Hayatı paylaşalım engelleri ortadan kaldıralım Sosyal sorumluk alanında farkındalık yaratmak amacıyla “12 Ay 12 Konser” projesiyle tematik konserlerler veren Tenor Aykut Yılmaz, yaşlılar ve engelliler ile birlikte hayatı paylaşmayı ve engelleri ortadan kaldırmayı hedefliyor.

A

tatürk haftası nedeniyle “Atam’a Şarkılar” konseptiyle, Kadıköy Belediyesi ile 5 Kasım’da Caddebostan Kültür Merkezinde ve 10 Kasım tarihinde ise Şişli Belediyesi ile Şişli Kent Kültür Merkezinde gerçekleştirdiği anma konserlerinde Atatürk’ün sevdiği şarkıları dinleyicileri ile birlikte seslendirdi. Sosyal Sorumluluk kapsamında aylık temalar ile sürdürdüğü “12 Ay 12 Konser” projesinde bugüne kadar bir dizi konserler veren Tenor Aykut Yılmaz, Aralık ayı içerisinde ‘Yeni Yıl’ teması ile gerçekleştireceği konserlerinde, sivil toplum kurumlarını ve duyarlı tüm firmaları, engelliler ve yaşlılar için destek olmaya davet ediyor.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 42


KAPAK

ANADOLU SİGORTA

Bir usta bin usta projesi 2010 yılında 85. kuruluş yılını, geniş kapsamlı bir proje ile taçlandırmak isteyen Anadolu Sigorta, kurum stratejisine ve hedef kitlelerinin beklentilerine uygun olarak bir sosyal sorumluluk projesi geliştirdi. Projenin ismi, içeriği ve kapsamı ile en iyi örtüşecek şekilde, “Bir Usta Bin Usta” olarak belirlendi.

B

ir Usta Bin Usta” projesinin amacı; kamuoyunun ilgisini, kaybolmaya yüz tutan mesleklere ve yerel değerlere çekmek, bu mesleklerin yeniden canlanmasını sağlamak ve meslek ustalarının deneyimlerinin geleceğe taşınmasını sağlamaktır. Proje, Kültür Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Müdürlüğü'nün teknik danışmanlığında yapılmaktadır. Proje süresince Kültür Bakanlığı; iller ve illerdeki kaybolma riski olan meslekleri önermekte, STK'ları belirlemekte ve İl Kültür Müdürlükleri’ni yönlendirmektedir. Proje kapsamında her yıl Kültür Bakanlığı’nın önerdiği iller arasından 5 il ve meslek seçilmekte ve her meslek için 15 ile 20 arasında kursiyer eğitilmektedir. Proje ile 10 yıl boyunca 50 mesleğin ve toplam 1.000 usta adayının desteklenmesi

hedeflenmektedir. “Bir Usta Bin Usta” projesi kapsamında 2010 yılında Karagöz Tasvir/Bursa, Lületaşı İşlemeciliği/Eskişehir, Edirnekâri/Edirne, KutnuDokumacılığı/Gaziantep, Kazaziye/Trabzon olarak 5 il ve meslek belirlendi. Bu beş ilde Kültür Bakanlığı'nın belirlediği sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen kurslarda kursiyerler meslekle ilgili temel eğitim aldı. 2011 yılındaki iller ve meslekler; Çorum/Kargı Bezi Dokumacılığı, Hatay/İpek Dokumacılığı, Mardin/ Taş İşlemeciliği, Sivas/ Boynuz Tarak, Van/Savatlı Gümüş İşlemeciliği oldu. 2012 senesi içerisinde ise Ankara’da Sedef Kakma, Kars’ta Kilim ve Heybe Yapımı, Muğla’da Cam Üfleme, Nevşehir’de Çömlek Yapımı ve Tokat’ta Yazma Baskı kurslarının başlatıldı. Projenin 4. senesinde gerçekleştirilen kurs ve şehirler; Kahramanmaraş’ta Ahşap Oyma, Manisa’da Gördes Halıcılığı,Mersin’de Namrun İğne Oyacılığı, Rize’de Sepet Örücülüğü ve Tekirdağ’da Karacakılavuz El Dokumacılığı şeklindedir. 2014 yılında projenin 5. senesindeki kurs ve meslekler ise; Çanakkale’de ‘Çini İşlemeciliği’, Erzurum’da ‘Oltu Taşı İşlemeciliği’, Isparta’da ‘Deri Aksesuar Yapımı’, İzmir’de ‘Keçe Aksesuar Yapımı” ve Şanlıurfa’da ‘Kehribar Taşı İşlemeciliği’dir. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 43


BİZİM SOKAĞIN ÇOCUKLARI PROJESİ KOORDİNATÖRÜ PERİHAN DURUK:

Bu insani, vicdani ve ahlaki projeyi, hayata geçirelim KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 44


Kurumların etik ilkeler esas alınarak hazırladıkları “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” Projeleri, günümüzde giderek önem kazanmakta, toplum, çevre ve ekosistemlerin bütünlüğüne yönelik çalışmaları zorunlu kılmaktadır. İklimlendirme sektöründe faaliyet gösteren ve bu değerlerin farkında olan Friterm, Avrupa Birliği’nin finansman desteği ile TİSK’in liderliğinde yürütülen “Herkes İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Projesi” kapsamında KOBİ kategorisinde TİSK 2014 Kurumsal Sosyal Sorumluluk “Etkililik” ödülünün sahibi oldu. Friterm Proje Koordinatörü Perihan Duruk ile ödül alan projeyi ve sosyal sorumluluk kavramını konuştuk.

Röportaj

BERMA SUTUĞ AYDIN

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 45


RÖPORTAJ Türkiye’de ilk defa, Organize Sanayi Bölgelerinde Sokak Hayvanlarını korumaya yönelik, bir sosyal sorumluluk projesi ödül aldı. Bu proje nasıl doğdu? Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, şirketlerin toplumsal hizmette önemli göstergelerinden biridir. Birçok batı ülkesinde buna göre endeksler ve sıralamalar yapılmakta ve şirketlerin gelişimi ve büyümeleri bu perspektifte oluşmaktadır. Şirketimiz bu bağlamda TEİD (Türkiye Etik ve İtibar Derneği) üyesi olup, kurumsal olarak bu ilkelere uymayı taahhüt etmiştir. Tüm eğitim, sosyal ve çevreyi koruma faaliyetlerinde bu ilkeleri hayata geçirmektedir. Friterm Akademi ve Avrupa Fonları KOBİ projelerinde de bu etik anlayış egemen olmaktadır. Bizim “Organize Sanayi Bölgelerinde Sokak Hayvanları için Sosyal Sorumluluk Projesi” bir pilot ve “ Hayvan Hakları” uygulama modeli niteliğindedir. Birinci Proje 2009 yılında İstanbul Deri Organize Sanayi Bölgesinde, ikinci proje 2011’de (Dilovası) Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgesinde Friterm öncülüğünde başladı. Bu proje ile Organize Sanayi Bölgelerinde, sahipsiz, kontrolsüz, evcil sokak hayvanlarının koruma altına alınarak, kontrollü evcil hayvanlar haline getirilmesi, insanlar için güvenli çevrenin ve birlikte yaşamanın şartlarının sağlanması ve uygulamayı sürdürerek, tüm OSB’ler için model oluşturup yaygınlaştırılmasını amaçladık.

Bu kapsamlı projede kimler nasıl destek veriyor? Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, yönetimlerin inanç ve desteği ile oluşturulan ve ortak bir çalışma platformuna gerek duyan faaliyetlerdir. Kısaca söylemek gerekirse “takım oyunu” büyük önem taşıyor. Bu takımı oluşturan iç ve dış paydaşlardır. İç paydaşlar Kurumun yönetim kurulu, komisyonları ve çalışanlarıdır. Dış paydaşlar ise bizim projemizde ortak çalışmaya

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 46

BU PROJE İLE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDE, SAHİPSİZ, KONTROLSÜZ, EVCİL SOKAK HAYVANLARININ KORUMA ALTINA ALINARAK, KONTROLLÜ EVCİL HAYVANLAR HALİNE GETİRİLMESİNİ, AMAÇLADIK.

katılan OSB yönetimleri ve belediyelerdir. Çalışmalarımızın mevcut destekçileri projenin birinci etabında, İstanbul Deri Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu, Sosyal Sorumluluk Komisyonu ve Bölge Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Aydınlı Geçici Hayvan Bakımevi Birimi ve Tuzla Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü, projenin ikinci etabında ise Makine İhtisas OSB Yönetim Kurulu, Sosyal Sorumluluk Komisyonu ve Bölge Müdürlüğü ile bazı sanayiciler, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Gebze Bakımevi ve Dilovası Belediyesidir. Belediyelerin projedeki rolü nedir? Nasıl projeye dahil oluyorlar? Burada 5199 sayılı kanun ve Uygulama Yönetmeliği devreye girmektedir. Bu kanunda temel görev ve sorumluluk bağlı belediyelere ve topluma (gönüllü kişi, kurum ve kuruluşlar) verilmiştir. Bu yasa tüm eksikliklerine karşın, temel ilkeleri ile


RÖPORTAJ omurgası sağlam, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir kanundur. Olması gereken aşılama ve kısırlaştırmanın yanı sıra sağlık hizmetleri de verebilen bir belediye yapılanmasının gerçekleştirilmesidir. Bunun yanı sıra büyükşehir belediyeleri de tam teşekküllü ve uzman kadrolu hayvan hastaneleri kurmalıdır. Belediyeler STK’lar ve gönüllülerle eşgüdümlü çalışarak sokak hayvanlarının bulundukları mahallerde, hayvanların sağlıklı yaşamasını sağlamak zorundadır.

Proje kapsamında neler uygulandığını anlatır mısınız? Sahipsiz, kontrolsüz ve evcil hayvanlarımızı koruma altına alarak, sahipli, kontrollü hayvanlar olarak OSB alanlarında yaşamalarının şartlarını yarattık. Bunu nasıl sağladınız derseniz; • Beslenme, sağlık sorunlarını çözdük. • Belediye ile işbirliği yaparak; kuduz aşılarını yaptırdık. • Belediye ile işbirliği yaparak; bölgemizdeki tüm hayvanlarımızı kısırlaştırıp nüfus kontrolü sağladık. • Hayvanlarımızı koruyarak, organize bölge çalışanlarımız için İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği) yönünden “güvenli çevre” oluşturduk.

Bu projeyi uygulamada dayanaklarınız diğer hedefleriniz nelerdir? Dayanaklarımız aynı zamanda alt hedeflerimizi oluşturmaktadır. Bu projede de sosyal sorumluluk bilincinin oluşturulması ve bu bilincin yaygınlaştırılması söz konusudur. 5199 Hayvanları Koruma Yasasının ve Uygulama Yönetmeliğinin temel ilkesi olan “Yaşam Hakkına Saygı”yı hayata geçirerek, uygulanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini sağladık. Modern Biyolojinin en yeni verileri ışığında, doğal denge çerçevesinde bulunan tüm türlerin varolma haklarının eşitliği üzerine kurulu bir ETİK’ in (ahlakın) kurallarını öneren HAYVAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ’ni hayata geçirmeyi

TÜRKİYE’DE 254 ADET OSB, KENDİ YASASI, UYGULAMA YÖNETMELİĞİ VE BÜTÇESİ OLAN BİR YAPILANMA OLUŞTURMASI NEDENİYLE, SOKAK HAYVANLARINI KORUMAYA UYGUN KOŞULLARA SAHİP.

hedefledik. Çevre Hukuku ve Hayvan Hakları hukukunu birlikte yorumlayarak, ekosistemi bir bütün olarak ele alarak, insanla doğa arasındaki uyumu sağlayacak bir yaklaşımı bu proje bazında OSB’lerde gerçekleştirmeyi temel aldık. Organize Sanayi Bölgelerinde Sokak Hayvanları için Sosyal Sorumluluk Projesi ile sokak hayvanları sorununu, BİYOETİK’in alanına çekerek, biyolojik yaşamın, ekonomik olarak değil, AHLAKİ olarak sorgulanmasını hedefledik.

Diğer OSB’ler neden dahil olmalılar? Türkiye genelinde, 7 bölgede 77 şehirde ve 59750 hektarlık bir alana sahip 254 adet OSB, kendi yasası, uygulama yönetmeliği ve bütçesi olan bir yapılanma oluşturması nedeniyle, sokak hayvanlarını korumaya uygun koşullara sahip. Bu anlamda bizim Etkililik Ödülü ile Organize Sanayi Bölgelerindeki sokak hayvanları için bir model ortaya çıktı. Projemizi anlatmak ve OSB’leri kazanmak istiyoruz. Bu insani, vicdani ve ahlaki projeyi, gelin hayata geçirelim diyoruz.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 47


KAPAK

OPET

‘Trafik dedektifleri’ işbaşında O Türkiye’nin önemli sorunları arasında yer alan trafik kazalarını önlenmek için, pek çok kurum kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü ve bireyin birlikte çalışacağı ve daha bilinçli nesiller yetiştirmeyi amaçlayan ”Trafik Dedektifleri” projesi, trafik sorununa kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla hayata geçiriliyor.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 48

PET’in desteğiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Polis Eşleri Kaynaşma- Yardımlaşma Derneği (Pekay) ve Uluslarası Polis Birliği Türkiye ortaklığında uygulamaya alınan proje ile bu kez işe ‘çekirdek’ten başlanıyor. Trafik Dedektifleri Projesi; 3 yıl içerisinde Türkiye’nin 81 ilindeki okullarda 3-17 yaş arasındaki toplam 1,5 milyon çocuk ve genç ile dolaylı olarak ailelerine trafik bilinci aşılamayı hedefliyor. Proje ile

önce öğretmenlere, daha sonra çocuklar ve gençlere 9 ana konuda verilecek eğitimlerle, trafik kazalarının engellenmesinde kalıcı bir çözüm yaratılması hedefleniyor. Ancak klasik bir eğitimden farklı olarak çocuk ve gençlere ‘Trafik Dedektifi’ unvanı verilerek trafik konusunda bilinçli bir davranış modeli gerçekleştirmeleri bekleniyor. Bu doğrultuda verilecek eğitimler; trafik işaret ve levhaları, emniyet kemeri ve çocuk koruma sistemleri, yaya geçidi, üst ve alt geçit kullanımı, güvenli bisiklet kullanımı, yaya güvenliği, görünürlük, araçta güvenli yolculuk, karşıdan karşıya geçme ve güvenli oyun alanları başlıkları altında düzenleniyor. Proje kapsamında; trafik güvenliğinde toplumsal duyarlılığın artırılarak, trafik kazalarının azaltılması, trafik denetimlerinin gerekliliği konusunda kamuoyu algısının güçlendirilmesi, trafik kuralları konusunda farkındalık oluşturulması yoluyla mevcut algıda değişikliğin sağlanması ile trafiği güvenli, ulaşımı konforlu bir ülkeye dönüşüm hedefleniyor.


KAPAK

AKBANK

Akbank Çocuk Tiyatrosu Türkiye’nin en uzun soluklu çocuk tiyatrosu olan Akbank Çocuk Tiyatrosu, perdelerini açtığı ilk günden bu yana tam 42 yılı geride bıraktı. Tiyatrosever bir kuşağın yetişmesinde büyük etkisi olan Akbank Çocuk Tiyatrosu, bu yıllar içinde yaklaşık 2 milyonun üzerinde çocuğa ulaştı, birçok sosyal sorumluluk projesi içinde yer aldı ve Anadolu’nun dört bir yanında binlerce çocuğun hayatına farklı pencereler açtı.

B

aşarılarla dolu uzun bir dönemi geride bırakırken 40. yaşını kutladığı 2012 yılında Akbank Çocuk Tiyatrosu, dünyaca ünlü bir müzikal olan Shrek’i Türkiye’de ilk kez Türk oyuncular ile Türkçe dilinde sahneledi. Büyük ilgi gören oyun, Anadolu turnesi kapsamında birbirinden eğlenceli temsiller gerçekleştirdi ve birçok çocuğa tiyatronun sihirli dünyası ile tanışma imkanı sağladı. Akbank Çocuk Tiyatrosu, 2013 yılında yine bir ilki gerçekleştirerek, 1979’dan bu yana çocuk ve gençlere yönelik oyunlar sergileyen,

farklı atölye çalışmaları yapan Londra’daki Polka Tiyatrosu ile işbirliğine girdi. Londra Polka Tiyatrosu'nun çocuklara yönelik düzenlediği atölye çalışmaları sonucunda katılımcı çocuklar tarafından yazılan metinler çerçevesinde ortaya çıkan eğlenceli, komik ve sürprizlerle dolu “İçerisi Dışarısı” adlı oyunu Türkiye’de ilk kez sahneledi. Akbank Çocuk Tiyatorosu, 2014 yılına da her zaman olduğu gibi özgün ve eğitici bir oyun ile merhaba diyor. Yazarlığını İngiliz Rachell Barnett’ın yaptığı “Aile Ağacı” isimli oyun miniklere tasarruf bilicini aşılamayı hedef alıyor.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 49


KAPAK

Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Burak Sevilengül, kurumsal sosyal sorumluluk projelerinden biri olan “Kadın Gücü” projesi ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Dar gelirli girişimci kadınları desteklediğiniz Ekonomiye Kadın Gücü projesiyle ilgili hedeflediklerinizi bizimle paylaşabilir misiniz? Kadınlarımıza eşit fırsat sağlandığında yapabileceklerini hepimiz biliyoruz. Dünyanın hemen her ülkesinde kadınlar, hayatlarında ekonomik güçlükler ve fırsat eşitsizlikleriyle karşılaşıyor. TÜİK’in Hane Halkı İşgücü verilerine göre, Türkiye’de 37 milyonluk kadın nüfusu var. Ancak sadece 7 milyonu çalışıyor. Her 5 kadından biri yoksulluk sınırında. Okuryazar olmayan veya okul bitirmeyen kadınlarda bu oran %30’lara çıkıyor. En gelişmiş 20 ülkede kadınların işgücüne katılım oranı ortalama %51 iken, Türkiye’de bu oran %28. Bu tablo, ekonomiye dahil olamamış gizli bir potansiyele işaret ediyor. Küçücük desteklerle kadınların hayallerinin gerçek olmasının, hayatlarının değişmesinin mümkün olduğunu biliyoruz. Bunun için ne yapabiliriz, KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 50

Turkcell’in imkanlarını, teknolojisini nasıl kullanırız diye düşündük. Böylece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın himayesinde, TİSVA (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı) ile işbirliğine giderek “Ekonomiye Kadın Gücü” projesini Eylül 2012’de hayata geçirdik. Turkcell olarak teknolojimizi ve inovatif çözümlerimizi devreye sokarak, dünyada ilk defa bir mobil operatörle mikrofinans kuruluşunun bir araya gelmesiyle girişimci kadınlarımız için “cepten kalkınma seferberliği” başlattık. Bu hedef doğrultusunda projenin bugün itibariyle geldiği noktadan söz eder misiniz? Aradan geçen zaman içinde ne gibi gelişmeler kaydettiniz? Ekonomiye Kadın Gücü projemiz kapsamında, Iğdır’dan Edirne’ye Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınlarımız el emeği göz nuru ürünler üretiyor. Projemizle ilk etapta 55 bin kadın girişimci Turkcell’in teknoloji ve iletişim gücüyle buluştu. Bu sayı Eylül


Mikrokredi alarak kendi işini kuran kadınlara Turkcell’in Mobil Eğitim altyapısı kullanılarak kendilerini daha fazla geliştirmeleri için mobil eğitimler verdik.

“ 2012’den bu yana geçen zaman içinde 70 bine ulaştı. Kadınlarımızın ürettiği el emeği ürünlerin alıcıyla nasıl buluşturulacağı projenin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyordu. Bu noktadan yola çıktık ve kadın girişimcilerimize yeni bir pazarlama kanalı yarattık. Turkcell El Emeği Pazaryeri internet sitesini, kadınlarımızın el emeği ürünlerini sergileyebilecekleri, el yapımı-yöresel ürün arayanlara satabilecekleri bir kanal olarak hayata geçirdik. Artık 70 bin kadın girişimcimiz Turkcell El Emeği Pazar Yeri sayesinde tüm Türkiye’den alıcılara direkt ulaşabiliyor, daha çok üretip kazanıyor. Ayrıca projeden faydalanan girişimci kadınların ürünlerini önde gelen elektronik ticaret sitesi n11.com ile

ARTIK 70 BİN KADIN GİRİŞİMCİMİZ TURKCELL EL EMEĞİ PAZAR YERİ SAYESİNDE TÜM TÜRKİYE’DEN ALICILARA DİREKT ULAŞABİLİYOR, DAHA ÇOK ÜRETİP KAZANIYOR.

yaptığımız işbirliği sayesinde Turkcell El Emeği Mağazası’nda da milyonların beğenisine sunmuş durumdayız. Bunun dışında mikrokredi alarak kendi işini kuran kadınlara Turkcell’in Mobil Eğitim altyapısı kullanılarak kendilerini daha fazla geliştirmeleri için mobil eğitimler verdik. Temel satış-pazarlama, temel iletişim ve finansal okuryazarlık gibi konularda verdiğimiz eğitimlerle kadınların işlerini büyütebilmelerini hedefledik. İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Samsun, Sinop, Denizli, Şanlıurfa, Tokat ve Aydın olmak üzere 10 ilde 11 ayrı programla toplam 500 girişimci kadına Özyeğin Üniversitesi eğitmenlerinin katkılarıyla yüz yüze eğitimler düzenledik. Ekonomiye Kadın Gücü projesiyle kullandıkları mikrokredinin yanı sıra Turkcell’in iletişim ve teknoloji birikimini de arkalarına alarak iş kuran ve girişimlerini büyüten kadınlara uzman isimlerden koçluk alma fırsatı tanıdık. İlk koçluk çalışması mankenlikte uluslararası işlere imza atan top model Tülin Şahin gerçekleştirildi. Nasıl bir sistem var projenizde? İhtiyaç sahipleriyle yardım etmek isteyenler nasıl buluşacaklar? Türkiye’de bir ilk olan sosyal borçlanma modelimiz sayesinde dileyen herkes ister cepten (m.ekonomiyekadingucu.com), ister web’den (www.ekonomiyekadingucu.com) dar gelirli, girişimci kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel destek verebiliyor. Ayrıca dilediğiniz miktarı size geri ödenecek şekilde havale/EFT, kredi kartı ya da Turkcell Cüzdan üzerinden borç veya bağış olarak verebiliyorsunuz. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 51


KAPAK

TURKCELL

Kardelen Projesi Kardelenler Projesi, Turkcell ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği işbirliğinde, Türkiye genelinde, okuma azmi ve kararlılığı gösteren 5 bin kız öğrenciye eğitim bursu vererek 2000 yılında başladı. Turkcell, 2007 yılında projenin kapsamını genişleterek her yıl verilen burs sayısını 10 bine çıkardı.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 52

K

ardelenler Projesi'nde, ailelerinin ekonomik yetersizliği nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlanması, meslek sahibi, ufku açık "birey"ler haline gelmeleri amaçlanıyor. Kardelenler, yıllar içinde kamuoyundan aldığı desteklerle çığ gibi büyüdü ve bugün 10 binlerce genç kıza eğitim olanağı sağlayan Türkiye'nin en önemli sosyal sorumluluk projelerinden biri haline geldi. Eğitimlerini üniversitede sürdürmeye hak kazanan "Kardelenler"in, sosyal ve davranış becerilerinin gelişimine katkıda bulunan ve üniversite eğitimine paralel bir destek süreci olan Yönderlik Programı ise, 2004 yılında Kardelenler Projesi'nin bir parçası oldu. İlk olarak

Turkcell yöneticileri, basın camiasının önde gelen kadın gazeteci-yazarları ve başarılı iş kadınları arasından seçilen ve "yol gösterici" rolünü üstlenen gönüllü adaylar, uzun ve titiz çalışmalar ve eğitim sonucunda bilinçli birer yönder olarak programa katıldılar. İlk yıl 46 yönder ile başlayan Yönderlik Programı her yıl gelişti ve bugüne dek toplam 160 yönder, Kardelenleri ile buluştu. Proje, kısa bir süre önce farklı açılımlarla genişleyerek, yurtdışında da tanınır hale geldi. 2008 yılında National Geographic ekibi, projenin belgeselini çekmek için 11 kişilik bir ekiple Eylül 2008'den Nisan 2009'a kadar İstanbul, Kars, Erzurum ve Mardin'de Kardelen kızları ve aileleriyle görüştü. Böylelikle ilk kez Türkiye'den bir sosyal sorumluluk projesinin belgeseli National Geographic Channel'da yayınlandı. Belgesel sırasında çekilen fotoğraflardan oluşan Kardelenler fotoğraf sergisi ise Türkiye'nin dört bir yanındaki illerde kamuoyu ile buluştu. Kardelenler Projesi, Mart 2010'da, Birleşmiş Milletler tarafından örnek proje seçilerek bir dizi etkinlikle tüm dünyaya tanıtıldı. Kar tanesinden çığa dönüşen Kardelenler projemizle her sene 10 bin kızımıza burs veriyoruz. 2000 yılından bu yana yaklaşık 20 bin kız öğrenciye burs verdik. 9 bin 634 öğrencimiz liseyi bitirdi; 3 bin 437 öğrencimiz üniversiteyi kazandı ve 976 öğrencimiz de üniversiteden mezun oldu.


KAPAK

DOĞAN GAZETECİLİK

Baba Beni Okula Gönder Doğan Gazetecilik, Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin eğitim olduğu ve özellikle kız çocuklarının eğitimden mahrum kaldığı gerçeğinden yola çıkarak 2005 yılında gelecek nesillerin yetişmesinde önemli bir işlev üstlenecek “Baba Beni Okula Gönder” (BBOG) sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdi.

D

oğan Gazetecilik, Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin eğitim olduğu ve özellikle kız çocuklarının eğitimden mahrum kaldığı gerçeğinden yola çıkarak 2005 yılında gelecek nesillerin yetişmesinde önemli bir işlev üstlenecek “Baba Beni Okula Gönder” (BBOG) sosyal sorumluluk projesini hayata geçirmiştir. Projeyle birlikte, nüfusun yarısını oluşturan kız çocuklarının eğitim yoluyla üretken bireyler haline getirilmesi amaçlanmaktadır. 23 Nisan 2005’te başlatılan “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasının hedefi bu eğitim seferberliğini tüm Türkiye’ye yaymak ve her kız çocuğunu okullu yapmaktır; bu çerçevede kız çocuklarının okula gönderilmesiyle ilgili sorunlar saptanmış, maddi destek çalışmalarının yanı sıra toplumsal bilincin geliştirmesine yönelik bir dizi etkinlik düzenlenmiştir. Fikir anneliğini

Doğan Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner’in yaptığı bu geniş kapsamlı kampanya çerçevesinde, öncelikli olarak belirlenmiş 15 ilde, yurt, derslik yapılması ve burs sağlanması konusunda pek çok kuruluş destek vermiştir. Doğan Gazetecilik, kampanyaya 1 milyon TL’lik katkıda bulunmuştur. Kampanya kapsamında geçen altı buçuk yıl içinde 33 yurdun ve 11 ilköğretim okulunun yapımı çeşitli kişi ve kuruluşlar tarafından tamamlanmış; 10.524 kız çocuğuna eğitim bursu sağlanmış; Aydın Doğan Vakfı da 5 kız öğrenci yurdu yaptırarak kampanyaya destek vermiştir. Bunların dışında AÇEV ile birlikte 5 ilde, 500 anne babaya “çocuğum ve ben” konulu eğitim seminerleri verilmiş; yatılı ilköğretim bölge okulları ve pansiyonlu ilköğretim bölge okullarının yöneticilerine yönelik iki günlük özel bir eğitim gerçekleştirilmiş; Kamil Koç Otobüsleri ise yurtların sosyal odalarının donanımlarını üstlenmiş; yurtlarda kalan kız öğrencilere müzik dersleri verilmeye başlanmıştır. Öte yandan üniversitelerle çok yönlü işbirliği zemini oluşturulmuş; Sabancı Üniversitesi toplumsal duyarlılık dersi kapsamında Kars merkez Sabancı Kız Öğrenci Yurdu ve Sarıkamış Milliyet Kız Öğrenci Yurdu’na ziyaretler düzenlenmiş; Işık Üniversitesi de toplumsal sorumluluk dersini müfredatına eklemiş ve Mardin Milliyet Kız Öğrenci Yurdu’nda çeşitli etkinlikler gerçekleştirmiştir. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 53


KAPAK

DOĞUŞ GRUBU

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası D Şefliğini ve Genel Müzik Direktörlüğünü Prof. Dr. Rengim Gökmen'in, Psikolojik Danışmanlığını ise Dr. Erdal Atabek'in üstlendiği; Türkiye'deki çeşitli konservatuvarların 11-18 yaş grubu öğrencilerinden oluşan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, Türk çocuklarına senfonik müziği yaygınlaştırmayı hedeflemektedir.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 54

oğuş Çocuk Senfoni Orkestrası (DÇSO), Doğuş Grubu'nun bünyesinde 2006 yılında kuruldu. Orkestra, kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği konserlerde, Türkiye'den ve dünyadan pek çok ünlü isme eşlik etmiştir. Bu isimler arasında; dünyaca ünlü Türk piyanistler Fazıl Say ve Gülsin Onay ile flamenkonun efsane gitaristi Jose Maria Gallardo Del Rey, Antonio Marquez Dans Kumpanyası, ünlü tenor Nicola Martinucci ve Rus kemancı Alexander Markov gibi isimler de bulunmaktadır. Orkestra, bugüne kadar çeşitli projelerde Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'yla da sahne almıştır. 2006 yılından beri Türkiye'nin çeşitli noktalarında konserler düzenleyen DÇSO, 2008 yılı itibarıyla ikili ve uluslararası platformlarda da Türkiye'yi temsil etmeye başlamıştır.

Bu kapsamda; n Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in Türkiye ziyareti şerefine bir konser vermiştir. (2008) n İstanbul'da gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu Avrupa ve Orta Asya Toplantısı kapsamında gerçekleştirilen gala yemeğinde de sahne almıştır. Dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan'ın ev sahipliği ile Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleştirilen yemekte orkestra, genç keman virtüözü Hasan Gökçe Yorgun'a eşlik etmiştir. (2008) n DÇSO, yurt dışındaki ilk konserini ise Bavyera Devlet Senfoni Orkestrası bünyesindeki Attaca Çocuk ve Gençlik Orkestrası ile Münih'te gerçekleştirmiştir. (2008) n DÇSO, Münih konserinin ardından Türkiye'nin onur konuğu olarak katıldığı İsviçre'nin Basel kentinde açılış töreni yapılan Culturescapes Festivali'nin gala gecesinde de bir konser vermiştir. (2008) n T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'yla yapılan iş birliği kapsamında; DÇSO, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çocuk Korosu ile özel bir konser gerçekleştirmiştir. gerçekleştirilen (2012) n Orkestra, "Dünya Sergisi EXPO" etkinliğinin 2020 yılında hangi şehirde yapılacağına karar verecek yaklaşık 300 delegenin, İzmir'de ağırlandığı etkinlikte bir konser vermişti. (2013)


KAPAK

KOÇ HOLDİNG

Ülkem için engel K tanımıyorum Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, "İlk olarak çalışanlarımız ve bayilerimizden başlayarak ülkemizin sosyal alandaki ihtiyaçlarıyla ilgili farkındalığı tüm Türkiye'ye yaymayı amaçladığımız bu projemiz, her geçen gün daha da zenginleşiyor" dedi.

oç Holding açıklamasına göre, engellilerin iş ve sosyal hayata daha fazla katılmaları için fiziki şartların iyileşmesine destek veren ve bu konuda toplumsal bilinç ve duyarlılığın yaratılmasını amaçlayan Koç Holding, "Ülkem İçin Engel Tanımıyorum Projesi" kapsamında çalışmalarına devam ediyor. Mayıs 2012'den bu yana Koç Holding'in, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Alternatif Yaşam Derneği işbirliğinde yürüttüğü "Ülkem İçin Engel Tanımıyorum Projesi" kapsamında 83 bin 500 Koç Topluluğu çalışanı "Engelliliğe Doğru Yaklaşım Eğitimleri"ne katıldı. "Ülkem İçin" gönüllüsü bayiler aracılığıyla da 35 ilde, 20 bin öğrenciye ulaşıldı. Şirketlerin, bayii ve mağazaların fiziki şartlarının iyileştirilmesi konusunda da 64 farklı uygulama gerçekleştirildi. Sosyal sorumluluk

çalışmaları kapsamında bugüne kadar toplam 13 okulun engelli dostu kılınması sağlandı. Koç Topluluğu Şirketleri, gerek birbirleriyle, gerek sivil toplum kuruluşları, gerekse de resmi kurumlar ile işbirliği içinde "Ülkem İçin Engel Tanımıyorum Projesi"ni destekleyici 39 sosyal sorumluluk projesi hayata geçirdi. Mustafa Koç, "Ülkem İçin" gönüllüsü olarak, proje kapsamındaki çalışmalara destek verdiğini ve projeyi çok önemsediğini belirterek, "İlk olarak çalışanlarımız ve bayilerimizden başlayarak ülkemizin sosyal alandaki ihtiyaçlarıyla ilgili farkındalığı tüm Türkiye'ye yaymayı amaçladığımız bu projemiz, her geçen gün daha da zenginleşiyor" dedi. Engelli bireylerin hayatına dokunan farklı ve etkili uygulamalar hayata geçtikçe bu konuda gereken duyarlılığın yerleşeceğine inandığını vurgulayan Koç, başarılarının arkasında bir olmanın, birlik olmanın gücü ve motivasyonu olduğunu aktardı. Koç, "Ülkem İçin Engel Tanımıyorum Projesi"nde, engellilik konusunu bütünsel bir bakış açısıyla ele aldıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: "Hedefimiz ve dileğimiz, kamuoyunun dikkatini bu alana çekerek, projeye katılımın Koç Topluluğu çalışanlarıyla sınırlı kalmaması ve topluluk olarak bu konuda öncü olabilmek, sürdürülebilir, tekrarlanabilir modeller ortaya koymak” dedi. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 55


KAPAK

Üç yılda 400 ton plastik kapak toplandı Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği'nin 3 yılda önce başlattığı "plastik kapak" kampanyası çerçevesinde bugüne kadar 400 ton plastik kapak toplandı.

K

apakların satışından elde edilen gelirle 408 özellikli manuel tekerlekli sandalye, 28 akülü tekerlekli sandalye ile çok sayıda yara minderi ve akü alınarak ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. TOFD Genel Başkanı Ramazan Baş, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı açıklamada, dernek kurulduğundan bu yana ulusal ve uluslararası birçok projeyi başarıyla yürüttüğünü belirterek, bunların en önemlilerinden birinin de toplumda "mavi kapak" olarak bilinen "plastik kapak kampanyası" olduğunu söyledi. Kampanyanın öneminin bazı kesimlerce yeterince anlaşılamadığını dile getiren Baş, çöpe atılan plastik kapakların bu yolla nasıl işe yaradığının gösterildiğini ifade etti. "2011 yılının ekim ayından beri 400 ton kapak toplamışız. Çöpe atılacak, bir değeri olmayan hem

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 56

çevre kirliliğine hem de doğal kaynakların kaybına neden olacak ürünleri gönüllü olarak topluyorsunuz ve onlar akülü veya manuel tekerlekli sandalye, yara minderli sandalye gibi insanların özgürce hareket edebilmelerini sağlayacak araçların alımını sağlıyor" diyen Baş, bazen bu konuda kendilerine eleştiriler geldiğini belirtti. Bu eleştirilerden birinin "Bu tekerlekli sandalyeleri vermek devletin görevi değil mi?" sorusunun olduğuna işaret eden Baş, devletin bu sandalyelerden bir kısmını verdiğini, belirli kriter koyduğunu, o kriterleri uymayıp da tekerlekli sandalyeye ihtiyaç duyanların bulunduğunu aktardı. Baş, TOFD olarak ilgililerle sürekli bu konularda görüştüklerini ifade ederek, bu konuda ihtiyaçların giderilebilmesinin takibini yasal yollardan yaptıklarını, 4 duvar arasında yaşayıp evlerinden hiç çıkamamış insanların özgürce hareket edebilmeleri için bu tür projeleri gerçekleştirdiklerini söyledi.

"YÜZLERCE İNSANIN İHTİYACI KARŞILANDI" Kampanyaya bütün halkın katılımını sağladıklarını ve bu süreçte farkındalık oluştuğunu dile getiren Baş, şöyle devam etti: "Yüzlerce insanın akülü veya manuel tekerlekli sandalye ve diğer ihtiyaçları karşılandı. Türkiye'nin en çok ihtiyacı olan projelerinden biri bence. Çok farklı ideolojilere sahip insanlar her gün kamplara ayrılarak birbirleriyle ideolojik tartışmalar yaparken bir yere konmuş kutuya hepsi aynı anda kapak atıyor. İnsanları birleştiren bir proje. Ayrıca biz sonuçlarını da en güzel şekilde insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Nerede ne kadar fayda sağlandı biz raporlandırıyoruz. Törenlerle dağıttığımız ya da gelemeyen kişilere gönderdiğimiz araçların kimlere ulaştığı bilgilerini veriyoruz. Bugüne kadar 3 yılda 400'ün üzerinde özellikli manuel tekerlekli sandalye verildi” dedi.


KAPAK

“İslam’da Kurumsal Sosyal Sorumluluk” tartışılarak şekilleniyor "İslam'da Kurumsal Sosyal Sorumluluk" etkinliği, ilk kez İstanbul'da Kadir Has Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.

T

ürkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği (KSS Türkiye), Hollings Center for International Dialogue ve Kadir Has Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen etkinlikte, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı uluslararası boyutta ele alındı. Konferansta farklı ülkelerden gelen panelistler, KSS çalışmalarının İslami ekonomide bir seçenek değil bir zorunluluk olduğu görüşünü ön plana çıkardı. Üç gün süren etkinlikte söz alan KSS Türkiye Başkanı Serdar Dinler Demokrasi ve KSS arasındaki bağlantıya dikkat çekerek bu uygulamanın Türkiye'deki kökenlerinin Osmanlı İmparatorluğundan beri varlığını sürdüren Ahilik Sistemine ve onun dört temek unsuruna (iyi ahlak, doğruluk, kardeşlik, yardımseverlik)

dayandığına işaret etti. İslam'da Kurumsal Sosyal Sorumluluk etkinliği, kurumsal sosyal sorumluluk alanında ve farklı kültürler arasında bir köprü görevi görüyor. Açılış konuşmacılarından Sermaye Piyasası Başkan Yardımcısı Tevfik Kınık ise, Türkiye'deki KSS gelişmelerinden ve İstanbul'un uluslararası finans merkezlerinden biri olması hedeflerinden bahsederken "Finans merkezi olmak için regulasyon yeterli değil. yatırım kültürü de gereklidir" diyerek sosyal yatırımın öneminden bahsetti. Yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde sürdürülebilir kalkınma için

benzersiz bir öneme sahip ve kamuya açık olarak yapılan etkinliğin ilk paneli "İslami Ekonomik Model ve KSS"'de uluslararası akademisyenler KSS'nin geçmiş kökenlerini, KSS'nin eski ve yeni ekonomi paradigmasındaki yerini ve İslami değerlerin ülkelerde uygulanma düzeyini ölçen İslamilik Endeksini (Islamicity Index) tartıştı. Bu endekse göre İslami değerlerin en çok uygulandığı ülkeler arasında nüfus çoğunluğu Müslüman olan ülkelerden sadece Malezya ve Kuveyt ilk 50'de yer alıyor. Türkiye'nin sıralaması ise 103. Etkinliğin ikinci paneli "Bölgesel KSS Uygulamaları"nda ise Pakistan, Kazakistan, Bosna Hersek ve Ortadoğu KSS ağından katılımcılar KSS'nin ilgili bölgelerde nasıl hayat bulduğunu anlattı. İslam'da Kurumsal Sosyal Sorumluluk etkinliğinin her yıl yapılarak kültürler arası KSS ağını güçlendirmesi planlanıyor. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 57


KAPAK

TISK 2014 KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK ÖDÜLLERİ VERİLDİ Avrupa Birliği’nin finansman desteği ile TİSK’in liderliğinde yürütülen Herkes İçin Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Projesi kapsamında “TİSK 2014 Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülleri” sahiplerine sunuldu. Yarışmaya 58’i büyük ölçekli şirket, 10’u küçük ve orta ölçekli şirket olmak üzere toplam 68 şirket başvurdu. Yarışmanın ilk aşamasında, 68 başvuru ile TİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen Adaylık Kurulu Toplantısı’nda KSS Uzmanları tarafından değerlendirildi. Yapılan ön eleme sonucunda, 17’si büyük ölçekli şirketlere, 3’ü küçük ve orta ölçekli şirketlere ait olmak üzere, 20 Proje finale kalmaya hak kazandı.

ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLEN ŞİRKETLER

Marriott Hotel’den güleryüzlü hizmet Marriott otelleri zincirinin en güçlü halkalarından Istanbul Marriott Hotel Asia, turizm sektöründe hizmet vermek için erken yaşlarda hazırlanmaya başlayan turizm ve otelcilik meslek lisesi öğrencilerini desteklemek ve sektörde hizmet kalitesini arttırmak için Güleryüzlü Hizmet Hareketi'ni başlatıyor. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 58

İ

stanbul Marriott Hotel Asia Güleryüzlü Hizmet Hareketi kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında, turizm ve otelcilik meslek lisesi öğrencilerine misafir memnuniyetini sağlamak ve turizm ve otelcilik alanında başarılı olabilmek için hizmetin en önemli parçası olan güleryüzlülük ile ilgili olarak güleryüzlü hizmet eğitimi veriyor. İlk olarak Tuzla Asım Kibar Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi'nde uygulanan proje ile otel direktörleri ve çalışanlarını öğrenciler ile buluşturan Istanbul Marriott Hotel Asia, güleryüzlü hizmetin önemini vurguluyor. Sektöre girmeye erken yaşta hazırlanan öğrencilerin sorularının yanıtlandığı ve kariyerleri konusunda da rehberlik yapıldığı Güleryüzlü Hizmet Hareketi projesi, diğer turizm ve meslek liselerinde de uygulanmaya devam ediyor.

Büyük Ödül Büyük Ölçekli Şirket - Koç Holding Meslek Lisesi Memleket Meselesi KOBİ - Ç ̧ evreci Eczacılar Kooperatifi Engelsiz İlaç Etkililik Ödülü Büyük Ölçekli Şirket - Opet -Temiz Tuvalet Kampanyası KOBİ - Friterm A.Ş. - Bizim Sokağın Çocukları İyi Uygulama Ödülü Boyner - Nar Taneleri Kapsayıcılık Ödülü Borusan - Annemin İsi̧ Benim Gelecegim Ödülü Sürdürülebilirlik Ödülü Anadolu Cam - Cam Yeniden Cam Yenilikçilik Ödülü IBM - On Demand Community Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki çalışmaları, gelecekte de her yıl düzenlenecek TİSK KSS Yarışması ile değerlendirilecek ve iyi örnekler ödüllendirilecektir. Gönüllü teşkilatlanma esasına göre faaliyette bulunan ve Türk işverenlerini endüstri ilişkileri alanında yurtiçinde ve yurtdışında temsil eden tek üst kuruluş olma özelliğini taşıyan TİSK, ekonominin değişik sektörlerinde etkinlik gösteren Üye 22 İsv̧ eren Sendikası ile “İsļ etmelerin Sesi” yaklaşımını sürdürerek İş Dünyasına hizmet vermektedir.


KAPAK

Başarılı bir sosyal sorumluluk nasıl yapılır KSS, kurumlar için önemini giderek artırırken “KSS’de başarılı sonuç nasıl alınır?” sorusunun yanıtı kafa karışıklıkları yaşanıyor.

M

arkalar dünyasına başarılı projelerin benzersiz kazanımları ile giren sosyal sorumluk projelerinin cazibesi, her geçen gün artıyor. Marka ile toplum arasındaki ilişkide, sosyal sorumluluk projeleri ile üretilen değerin, marka değerine dönüşmesi, markayı güçlendirmesi ve markalar güçlendikçe toplumun zenginleşmesi hemen her şirketi doğal bir arayışa yönlendiriyor. Gündemimizi en çok meşgul eden soru ise “Bir sosyal sorumluluk projesinden nasıl başarılı sonuçlar alırız?” Sosyal sorumluluk projelerinden beklediğimiz sonuçları almak için öncelikle markanın özyapısı, özvarlıkları ve toplumsal algısına uyumlu bir sosyal hedef belirleyerek başlamalıyız.

SS mi, KSS mi? Sosyal Sorumluluk projesi, Kurumsal Sorumluluk çatı kavramının toplumsal halkasını oluşturuyor. Kurumsal Sosyal Sorumluluk ise yaşamsal öneme sahip sürdürülebilirlik ilkesine göre yaşam becerilerimizin gelişmesi sürecinde kurumların ‘gönüllü’ liderliğini işaret ediyor. Yaklaşık otuz yıldır dünya gündeminde gittikçe artan yoğunlukla yer alan Kurumsal Sosyal Sorumluluk, özde yaşamın sürdürülebilirliği için hep birlikte

ürettiğimiz evrensel-ortak değerler sistemine geçişimize öncülük ederken, gittikçe artan ilgi ve ihtiyaçla hemen herkesin zorunlu katılımına da yol gösteriyor. Kurumlar bu uzun, zorlu ve herkes için yüksek maliyetli geçiş sürecinde, ihtiyacımız olan kaynakları aktarırken, Markalar şirketlerin toplumla ilişkisindeki rolleri ile süreçte yerlerini alıyorlar.

Markalardan beklentiler Toplumsal sorunları çözmek için markaların daha iyi yaşam birikiminden faydalanmak ve geleceğe umutla bakmak istiyor, geleceğe umutla bakmamızı sağlayan markaları geleceğe taşıyoruz. Toplumsal ihtiyaçlarla ilgili sorumluluk alanımızı ise yapabileceklerimiz sınırlıyor. Markanın toplumsal algısını oluşturan kimliği, karakteri, faaliyet alanına göre sosyal hedefimizi belirlemeliyiz. Çünkü bir sosyal sorumluluk projesinin başarısında en önemli gösterge aldığı kamuoyu desteğidir. Kamuoyu; markayı tercih etmemizi veya arzu etmemizi sağlayan, markanın kendine özgü nitelikleri –özyapı- ile uyumlu sosyal sorumluluk projesine ilgi gösteriyor, samimi ve gerçekçi buluyor, destekliyor.

Markanın özyapısı Markanın özyapısı, markanın sosyal sorumluluk projesinin de

temel yapıtaşı olarak konumlandırıldığında, tüketici ihtiyaç ve beklentilerine dair öngörülerimizle çıkardığımız yeni bir ürün gibi, beklentilerimizi aşan ilgi ve çözüme talep patlaması ile karşılaşıyoruz.

Marka çözer! Pazarlamanın ilahı olarak kabul edilen Theodore Levitt’in altını ısrarla çizerek belirttiği gibi, insanlar ürün almaz, sorunlarına çözüm alırlar. Bu ifadeyi “Marka çözüm sunar” biçiminde de dile getirebilir ve insanların markaları “çözümle” özdeşleştirdiklerini söyleyebiliriz.

Marka için çözüm nedir? Bir sosyal sorumluluk projesini başarılı kılan, markanın ihtiyaçları ile uyumlu olmasıdır ki projeyi gerçekçi kılan zemin ancak bu şekilde oluşturulabiliyor. Yapabileceğimiz sosyal sorumluluk projesinde bireyin ve toplumun markayla özdeşlik kurabileceği yatırıma yönelirken, bileşenlere ait ihtiyaçların kesişim kümesini eksen almalıyız. Marka ile uyumlu, markanın bugünü ve gelecek vizyonu ile örtüşen sosyal sorumluluk projeleri, markanın pazarlama iletişimi ihtiyacına da karşılık verebilmeli ki aslında bu sabit de yine ihtiyaçların kesiştiği alanın eksen alınması gereğini doğruluyor. Çünkü, üreteceğiniz değeri topluma kazandırmanın yolu etkili iletişimden geçiyor. Işık Elpek KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 59


KAPAK

Martin Türkiye’den Somalı madenci çocuklarını ısıtan destek Martin Engineering, kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında Soma’ya yardım kampanyası düzenledi. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 60

D

ökme malzemelerin taşınmasını daha temiz, daha güvenli ve daha verimli hale getiren yeniliklerin üreticisi ve tedarikçisi olarak 1944 yılından beri maden endüstrisi için ürünler ve hizmetler sunan Martin Engineering, kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında Soma’ya yardım kampanyası düzenledi. Martin Türkiye, Soma’da ihtiyaç sahibi ailelerin okul çağındaki çocukları için Kasım ayında kışlık mont ve bot dağıtımı gerçekleştirdi. Soma Merkez Öğretmenevinde başlayan organizasyon, Avdan, Karaçam ve Ularca köyleriyle tamamlandı. Mutlulukları gözlerinden okunan çocuklara giyeceklerin yanı sıra birer

Jenga oyunu da hediye eden Martin Türkiye Genel Müdürü İlker Tan bu yardım kampanyası için yaptığı açıklamada; “Bu öğrenciler bizim geleceğimiz. En iyi ortamlarda hayatlarını devam ettirmelerine ve iyi şartlarda eğitim almalarına destek olmamız gerekiyor. Biz de bağlı bulunduğumuz topluluklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek istedik.” dedi. Yüksek etik standartlarının yanı sıra dürüstlük, doğruluk ve şeffaflığa önem veren bir kültürü sürdürmeye çalışan Martin Engineering, çalışma alanlarının yanı sıra sorumlu olduğu topluluklara da değer veriyor. Martin Türkiye hem aktif olarak katılarak hem de gönüllülük kültürünü geliştirerek, topluluğun yardımlaşma yoluyla ilerlemesi için sektörü teşvik ediyor.



KAPAK

EN SORUMLU ŞİRKETLER

DOĞAN GAZETECİLİK’İN “BABA BENİ OKULA GÖNDER”İ, OPET’İN “TEMİZ TUVALET PROJESİ”, HÜRRİYET’İN “AİLE İÇİ ŞİDDETE SON” KAMPANYASI VE TURKCELL’IN “KARDELENLER”İ… BU PROJELERİN HER BİRİ, BU İŞE GÖNÜL VEREN BİRKAÇ İSİMLE, İDEALİST LİDERLERLE YOLA ÇIKTI. ARADAN GEÇEN YILLAR, ONLARI GİDEREK BÜYÜTTÜ. SONUNDA ÖYLE BİR NOKTAYA GELDİLER Kİ ŞİRKETLERİNİ AŞIP TEK BAŞLARINA KAMUOYUNA MAL OLDULAR, BİRER MARKA HALİNE DÖNÜŞTÜLER. ARTIK HER BİRİNİN MİLYON DOLARLIK BAĞIMSIZ BÜTÇELERİ, AYRI YÖNETİM EKİPLERİ VAR. ÜSTELİK SADECE ONLAR DA DEĞİL. BENZER BAŞARILARA ULAŞMIŞ, ONLARCA MARKA KSS PROJESİ BULUNUYOR. HER BİRİ TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ BİR YARASINA MERHEM OLUYOR. İŞTE TÜRKİYE’NİN MARKALAŞMIŞ KSS PROJELERİ...

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 62

n ARKAS HOLDİNG Sosyal sorumluluk projelerinde spor, sanat, çevre ve eğitim konularına odaklanıyor. Spora katkısını Arkas Spor Kulübü aracılığıyla sürdürüyor. Kulübün erkek voleybol takımı, CEV Avrupa Challenge Kupası’nda Avrupa Şampiyonu olan ilk Türk erkek takımı olarak tarihe geçti. Kulübün spor okullarında 700’e yakın öğrenci yetiştiriliyor. Arkas, sanat alanında birden fazla proje yürütüyor. İzmir Kordon’da açtığı Arkas Sanat Merkezi ve Bornova’da açtığı Arkas Deniz Tarihi Merkezi ile İzmir’in sosyokültürel hayatına katkı sağlıyor. Arkas Deniz Tarihi Merkezi ise 95 gemi maketi, 126 gemi antikası, 67 tablodan oluşan sabit sergisiyle denizcilik tarihinin gelişimini göstermeyi amaçlıyor. Çeşme’de 16 bin fidan dikerek Arkas Ormanı yaratan holding, DenizTemiz TURMEPA’nın önerisiyle Arkas TURMEPA II atık alım teknesinin yapımı ve işletimini üstlendi.

n AVEA Türk futboluna 10 yıldır destek veren AVEA’nın bu alandaki ilk projesi “Türkiye’nin Minikleri, Dünyanın Yıldızları” ile “Türkiye’nin Minikleri İyi Taraftar” projeleri oldu. “Türkiye’nin Minikleri Dünyanın Yıldızları” ile 18 genç, futbol kulübü FC Barcelona’nın altyapısında eğitim aldı. Gençlerden dördü bu yıl genç milli takıma seçildi. Proje, FC Barcelona işbirliğiyle Türkiye’nin gelecekteki futbol yıldızlarını yetiştirmek amacıyla başlatılan “FCBEscola Camp Avea”nın temelini oluşturuyor.

n SABANCI HOLDİNG Sabancı Ailesi de topluma desteğinin önemli bölümünü Sabancı Vakfı aracılığıyla yapıyor. Türkiye’de stratejik hibe programlarını başlatan ilk vakıf olan Sabancı Vakfı, toplumsal gelişme için yeni projeler arıyor. Bugüne kadar hibe programlarıyla 360 bin kişiye dokunan vakfın, kadın, genç ve engellilerin sorunlarına

çözümler üreten STK’ların desteklediği “Toplumsal Gelişme Hibe Programı”na (TGHP) başvurular başladı. Seçim sürecinde, engelli kadın, genç kadın ya da engelli genç olduğu için iki kez ayrımcılığa maruz kalan grupların sorunları için kapsamlı çözüm önerileri geliştiren projelere öncelik verilecek. Vakfın 2013 yılında vereceği toplam hibe tutarı olan 1.2 milyon TL ile birlikte bugüne kadar yaptığı toplam destek 7 milyon TL’yi aşacak. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, kadın, genç ve engellilerin toplumsal yaşama katılabilmeleri için çalıştıklarını belirtiyor ve “Toplumumuzun büyük bir kısmını oluşturan kadın, genç ve engelliler odak noktamızı oluşturuyor. Onların hayatlarında fark yaratmak adına tek başına değil, elbirliğiyle çalışmak gerektiğine inanıyoruz” diyor.

n ÇALIK HOLDİNG Çalık Holding her yıl bahar aylarında “El ele evden eve” yardım kampanyası düzenliyor. Bu kapsamda toplanan temiz eşya, kıyafet, oyuncak ve kitap gibi ayni yardımlar ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılıyor. Holding, “Workentainmert” adıyla üniversite gençliğini iş hayatına hazırlamak için de bir kampanya yürütüyor. Bu yıl “Workentainment” etkinliğinin yeni bir adımı olarak İstanbul’da belirlenen üniversitelerde kariyer noktaları açılarak insan kaynakları uzmanları eşliğinde öğrencilere, özgeçmiş hazırlama, mülakata hazırlanma ve kariyer planı çizme konularında destek verilecek. Çalık Holding her yıl çalışanları için düzenlediği iftar yemeğini, geçen yıl çalışanlarının önerisi üzerine iptal etti. Bunun yerine “İftarımızı Anadolu’da Açıyoruz” adıyla deprem mağduru Van’ın Erciş ilçesinde Ramazan ayı boyunca her gün ortalama bin kişi ağırlandı. Çalık Grubu’nun KSS anlayışı sadece Türkiye ile


sınırlı değil... Holdingin Arnavutluk’taki iştiraklerinden BKT (Banka Kombetare Tregtare), Aleksander Moisiu Üniversitesi ile birlikte FASTIP Bankacılık Programı başlattı. Bu programda öğrencilere, üniversitede öğrendikleri teorik bilgilerin yanı sıra iş hayatının pratik bilgileri de aktarılıyor. Programı başarıyla tamamlayan öğrencilere iş imkanı sağlanıyor. Pakistan’da, milyonlarca kişinin etkilendiği ve binlerce kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi sonrası Türk Kızılayı’nın işbirliğiyle yardım kampanyası başlatan grup, yine benzer bir kampanyayı Somali’de gerçekleştirdi. Sabah Gazetesi, son 60 yılın en ağır kuraklığını yaşayan ve 11 milyon kişinin ölüm sınırında olduğu Somali’de Türk Kızılayı ve TİKA ile birlikte 100 milyon TL maddi yardım topladı.

n GARANTİ BANKASI Kurduğu Öğretmen Akademisi Vakfı’nın (ÖRAV) ilk projesi olan “Öğretmenin Sınırı Yok”u başlattı. Bu kapsamında 73 bin 349 öğretmene yüz yüze eğitim verildi. 2013 yılı sonuna kadar 100 bin öğretmene ulaşılacak. Garanti’nin desteğiyle gerçekleştirilen İstanbul Modern eğitim programlarıyla 80 binin üzerinde çocuk ve genç eğitim aldı. 1998’den bu yana, 15 yıldır “Garanti Caz Yeşili” sloganıyla, Türkiye’de cazın sevilmesine öncülük ediyor. 2005’ten bu yana A Milli Kadın Basketbol Takımı Potanın Perileri’nin sponsorluğunu üstleniyor. Bu kapsamda basketbol kültürünün Anadolu’da yaygınlaşmasını sağlamak için Türkiye Basketbol Federasyonu’nun işbirliğiyle 12 Dev Adam Basketbol Okulları’nı başlattı. Bugüne kadar 70 merkezde 40 binin üzerinde genç basketbol eğitimi aldı. Yine KAGİDER ile kadın girişimcilere pazarlama, yönetim ve teknoloji gibi konularda ipuçları vermeyi amaçlayan Kadın Girişimci Buluşmaları’nı düzenliyor. 2008’den bu yana 4 bin 500 kadın girişimciyle buluşuldu. Garanti Bankası’nın en yeni projesiyse, Boğaziçi Üniversitesi

Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’yle birlikte hayata geçirdiği “Kadın Girişimci Yönetici Okulu” eğitim programı...

n MEDICAL PARK Medical Park Hastaneler Grubu sağlıklı nesiller yetişmesi için sporu destekliyor. Birinci lig takımlarından Medical Park Antalyaspor futbol takımı ve Galatasaray Erkek Basketbol takımına isim sponsoru olan Medical Park, Süper Lig’de top koşturan 18 takımdan dokuzunun da sağlık sponsoru. Medical Park Hastaneler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Usta, “Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yanı sıra Kasımpaşa, İBBSK, Gaziantepspor, Elazığspor, Tokatspor ve Batmanspor gibi birçok Anadolu takımına destek veriyoruz. Ayrıca basketbol, tenis, hentbol, yüzme ve halterde de birçok amatör ve profesyonel kulübü destekliyoruz” diyor. Verilen desteklerde özellikle Medical Park Elazığ Sosyal Yardımlaşma Spor Kulübü Kadın Hentbol Takımı ile Samsun Engelligücü Futbol Takımı ve Samsun Engelligücü Basketbol Kulübü sponsorlukları öne çıkıyor.

n MICROSOFT TÜRKİYE Firma “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor”, “Hayal Okulu”, “Açık Akademi”, “DreamSpark”, “YouthSpark” gibi genellikle birden fazla paydaşı barındıran projelere destek veriyor. Bunlar içinde en yenisi “Microsoft YouthSpark” girişimi. Bu projeyle gelecek üç yıl boyunca Türkiye’nin de dahil olduğu 100’ü aşkın ülkede 300 milyon gence fırsat yaratılacak. Youth- Spark programıyla gençler, eğitim, çalışma ve girişimciliğe yönelik fırsatlarla buluşturularak potansiyellerini ortaya koymaları için desteklenecek ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara bağış yapılacak. Microsoft Türkiye Kamu İşleri ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk Programları Müdürü Erdem Erkul, “Projelerin çoğunda

Microsoft kendi kurumsal desteğini vermenin yanı sıra, tek başına bir firmanın verebileceğinin daha ötesinde desteklerin verilmesini koordine ediyor. Global olarak Microsoft çalışanlarının verdiği sosyal sorumluluk desteği geçen aylarda 1 milyar dolara ulaştı” diyor.

n MİGROS 2009 yılından bu yana sürdürdüğü “Genç Formalar Projesi” ile 11-12 yaş grubu kız ve erkek takımlarından oluşan amatör spor takımlarına, sporcu etiği anlayışına dayalı futbol bilgisi veriyor. Bu eğitimleri gerçekleştirdiği TEGV’in (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) eğitim parklarını, futbol sahalarını yeniliyor. 2012’nin ilk yarısına kadar 11 farklı ilde 3 bin 550 çocuğa eğitim verildi. Şirket, Migros Çocuk Tiyatrosu sayesinde, “El Ele Geleceğe” sloganıyla bugüne kadar binlerce çocuğu tiyatroyla buluşturdu. Migros çatısı altındaki markalardan Tansaş, beş yıldır küresel ısınma tehdidine dikkat çekiyor. Şirket, Ege Orman Vakfı ile birlikte Ege’de yanmış ve tahrip olmuş binlerce ağacın yerine, İzmir Dikili, Torbalı, Şirince, Çeşme, Seferihisar ve Urla’ya 390 bin fidan dikti. Tansaş mağazalarında sıfır atık hedefiyle “Entegre Atık Yönetim Planı” oluşturup en ideal bertaraf metodunu uygulamaya geçiriyor. Migros mağazalarına geri dönüşüm için katı atıkları getiren müşteriler, WWF- Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Derneği) aracılığıyla deniz kaplumbağalarının Adana Akyatan kumsallarında özgürce yaşamasına destek veriyor. Şirket geri dönüşüm kioskları aracılığıyla bugüne dek yaklaşık 8 milyon adet atık topladı.

n PANASONİC Çevresel Eğitim Vakfı (FEE) ile birlikte geliştirdiği“Okulumuz Yeşil” eğitim programı, iklim değişikliği ve gezegenin korunma yollarına dair öğrenim olanağını ilköğretim KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 63


öğrencilerine sunuyor. İlköğretim çağındaki çocuklara yönelik çevreci bir eğitim sunulan program kapsamında üç yılda İstanbul, Balıkesir, Antalya ve Gaziantep’te 35 bini aşkın öğrenciye ulaşıldı. Öğrenciler çevreci günlükler tutarak Türkiye çapında yapılan “Çevreci Resimli Günlük” yarışmasına katılıyor. Yarışmanın birincisi Türkiye’yi ve okulunu uluslararası yarışmada temsil ediyor. 2011’de UNESCO’nun Paris’teki merkezinde yapılan etkinlikte Türkiye’yi temsil eden beş öğrenci okulları adına 5 bin euro para ödülü kazandı. 2012’de Türkiye birincisi olan öğrenciyse 33 ülkenin katıldığı Japonya’daki etkinlikte Türkiye’yi temsil etti. Projenin illerden ve okullardan gelen taleplerle büyüdüğünü söyleyen Panasonic Türkiye Genel Müdürü Ahmet Telatar, “2013 yılında bu projede yerel bir işbirliğine girmeyi de hedefliyoruz” diyor.

n PFIZER TÜRKİYE Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile 2005’ten bu yana yürüttüğü “Gençlere Sağlık” projesi kapsamında 17-25 yaş arası üniversite öğrencilerini temel sağlık konularında eğitiyor. Bugüne kadar 2 bin 300 gence doğrudan eğitim verilerek bu gençler vasıtasıyla 23 bin kişinin temel sağlık bilgilerine ulaşması sağlandı. Pfizer Türkiye’nin “Toplum Takımı” da yetiştirme yurdu ve huzurevi ziyaretlerinden bilgisayar, tekerlekli sandalye bağışlarına, kan verme aktivitelerinden kullanılmış eşya toplama kampanyalarına kadar birçok sosyal proje gerçekleştiriyor. Mayıs ayında, Pfizer Türkiye Toplum Takımı, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği (BEDD) aracılığıyla Bursa Yıldırım Belediyesi’nde ihtiyaç sahibi vatandaşlara tekerlekli sandalye bağışında bulundu. “Mutlu Kelebek Kampanyası” ile şimdiye kadar 5 bin öğrenciye okul çantası ve kırtasiye desteği veren Pfizer Türkiye Toplum Takımı, Eylül ayında içleri kırtasiye malzemeleriyle doldurulup KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 64

hazırlanan 500 çantayı, Çanakkale’de ihtiyaç belirlenen 23 okulda birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine dağıttı. Firma son 10 yılda sağlık ve eğitim alanında 8 milyon TL’nin üzerinde nakdi katkı ve ilaç desteği sağladı.

Büyüklerin Dünyası’ adlı projesiyle anaokulu çocukları için bir yol güvenliği eğitim sınıfı hayata geçirip 100’den fazla çocuğu eğittiler.

n TEKFEN HOLDİNG

Şirket altı yıldır Kızılay’la çeşitli projeler gerçekleştiriyor. İhtiyaç sahiplerine Ramazan’da erzak kolisi ve Kurban Bayramı döneminde paketli kurban bağışı yapan şirket, Kızılay’a bir de kan bağış aracı aldı. Şirket Kipa mağaza çalışanları arasından seçilen ve sayıları 70’e ulaşan “toplum elçileri” ile her ay aktiviteler yapıyor, ihtiyaç duyan farklı gruplara yardım eli uzatıyor. Eğitim alanında, “Kipa İle Okullara Destek” kampanyasıyla Tesco Kipa müşterileri mağazalardan yaptıkları alışverişlerde aldıkları fişleri okullara destek için kullanabiliyor. Kampanya kapsamında Kipa markalı ürünlerden elde edilen gelirle 500 öğrenciye burs desteği veriliyor. 2006 yılından bu yana karbon emisyonunu yüzde 32 oranında azaltan şirketin hedefi, 2050’de “sıfır karbon” üretmek.

Tekfen Holding’in kurucuları KSS projelerini 1999 yılından beri Tekfen Vakfı aracılığıyla gerçekleştiriyor. Vakfın iki ana faaliyet alanı var; eğitim ve sanat. Her yıl maddi desteğe ihtiyaç duyan lise ve üniversite öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu veriliyor. Bugüne kadar bin 500’e yakın öğrencinin mezun olmasında katkısı olan vakfın burs verdiği öğrencilere Tekfen şirketlerinde staj ve mentorluk olanağı sunuluyor. Sanat alanındaysa Tekfen Filarmoni Orkestrası 1992’den beri destekleniyor. Vakıf geçen yıl Efes Vakfı’nın Efes kazılarına sponsor oldu. Ayrıca Ziyaret Tepe kazılarına vakıf destek verdi. Vakıf, 2012 yılında bu projeler için yaklaşık 3 milyon TL harcadı. 2013 yılı için bütçe öngörüsü ise 4 milyon TL. Tekfen Grubu şirketlerinden Toros Tarım ise “Çiftçi Eğitim Toplantıları” ile bugüne kadar 100 bine yakın çiftçiye ulaştı.

n RENAULT MAIS “Sokakta İlk Adımlar” yol güvenliği eğitim projesi, 20022003 eğitim döneminde başladı. Bu proje, okula gidip gelen, yalnız başına sokağa çıkmaya başlayan çocuklara trafikte kendilerini korumayı öğretmeyi ve erken yaşta trafik güvenliği bilinci aşılamayı amaçlıyor. Proje, 10 yıl içinde 1 milyon 200 bin öğrenciye ulaştı. İkinci 10 yılda hedeflerinin 5 milyon öğrenciye ulaşmak olduğunu belirten Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, bir diğer projeleri olan “Sizin Fikriniz Sizin Projeniz” yarışmasını şöyle anlatıyor: “Bu proje BM Yol Güvenliği Eylem 10 Yılı kapsamında yer alan bir yarışma. Geçen yıl yarışma kapsamında Zeytinburnu Anadolu Lisesi öğrencileri ‘Küçüklerin Gözünden

n TESCO KİPA

n BANKALAR BİRLİĞİ Türkiye Bankalar Birliği (TBB), 2003’ten bu yana bebeklere yeterli tıbbi müdahale sunulmasına katkı sağlıyor. Bunun için başlattığı “Çok Yaşa Bebek” projesiyle hastanelere cihaz desteği veriyor. Projeyle bugüne kadar 66 ildeki 133 hastaneye bağışta bulundu. Monitörden fototerapi cihazına, kuvözden açık yatağa kadar bin 34 farklı tıbbi cihaz hibe edildi. Bu bölümlerde tedavi gören çocuk sayısı 30 bini aştı. TBB Genel Sekreteri Ekrem Keskin, “Projenin başladığı 2003’ten bugüne yaklaşık 10 milyon TL bütçe ayrılan proje, her yıl yeni il ve hastanelere yapılan yardımlarla genişliyor” diyor.

n TÜRK TELEKOM Firma, “Türkiye’ye Değer” çatısı altında, Telefon Kütüphanesi, EFatura Ormanları, İnternet Evleri, Türk Telekom Okulları, Türk


Telekom Amatör Spor Kulüpleri ve Doğayla Dost İletişim adlı KSS projelerini yürütüyor. 2011 yılının sonunda başlattığı Türkiye’nin ilk ücretsiz telefon kütüphanesiyle 16 farklı içerik ve kategoride 356 adet sesli kitabı görme engellilerle buluşturuyor. Türk Telekom Okulları projesi ile 76 eğitim tesisi inşa edip Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlayan firma, bu tesislerde 30 binden fazla öğrenciye eğitim imkanı sunuyor. Türkiye’nin 12 bölgesinden 140 gönüllü çalışanı olan TTAKE ise Türk Telekom çalışanlarından oluşan bir sivil savunma hareketi. Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe karbon ayak izini raporlayan ilk şirket olan Türk Telekom, 2012 sonuçlarına göre sürdürdüğü projelerle 86.5 milyon lirayı aşkın tasarruf sağladı.

n VODAFONE TÜRKİYE Projelerini “Türkiye Vodafone Vakfı” aracılığıyla yürütüyor. Vakıf çatısı altında Düşler Akademisi, Geleceğe İlk Adım, Teknolojide Kadın Hareketi projeleri yer alıyor. KAGİDER ve TBV işbirliğiyle gerçekleştirilen “Teknolojide Kadın Hareketi Projesi”nin hedefi, çalışmayan kadınları ev ortamından çıkararak işgücüne dahil etmek, işgücündeki kadınları da girişimciliğe özendirmek. Bu kapsamda yürütülen “Teknolojide Kadın Hareketi Yarışması”nın birincisine 15 bin lira, ikincisine 10 bin lira ve üçüncüsüne 7 bin 500 lira can suyu sermayesi sağlanacak. Engelli bireyleri topluma kazandırmak üzere UNDP, Kalkınma Bakanlığı ve AYDER ile hayata geçirilen “Düşler Akademisi”, bünyesindeki sanat atölyeleriyle bugüne kadar bin 720 gencin hayatına dokundu. “Geleceğe İlk Adım Projesi” kapsamında 53 ilde 545 anasınıfı açılarak toplam 75 bin anne, çocuk ve eğitmene ulaşıldı. Proje, 2012-2013 eğitim-öğretim döneminde 28 yeni anaokuluyla Türkiye’nin 81 iline yayılacak. Türkiye Vodafone Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Süel, vakfın kuruluşundan bu yana

sosyal sorumluluk programına yaklaşık 15 milyon TL tutarında yatırım yaptıklarını vurguluyor.

n ÜLKER Yıldız Holding, KSS projelerini ana markası Ülker çatısı altında yürütüyor. “Önce Çocuklar” diyen holding, “Çocuklar İçin Futbol” ve “Ülker Çocuk Sinema Şenliği” etkinliklerini düzenliyor. Çocuklar için spor programı sayesinde, bugüne kadar 230 binden fazla çocuğun spor yapması sağlandı. Haftada beş gün faaliyette olan Futbol Eğitim Merkezleri’nde eğitimler veriliyor. Futbol Köyleri projesinde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yetenekli çocuklar, 10 gün yoğun bir programa tabi tutuluyor. Futbol köylerinden keşfedilen kız ve erkek öğrencilerden 15 yaş altı milli takıma seçilenler var. Beş yılda 645 bin çocuk, 145 bin yetişkin ile 790 bin kişi Ülker Çocuk Sinema Şenliği’ne katıldı.

n BOSH EV ALETLERİ Firma geleceğe karşı sorumluluğunun bilinci ve doğa dostu nesiller yetiştirilmesine katkıda bulunmak hedefiyle geçen yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde www.boschcevrekulubu.com web sitesini hizmete açtı. 4-7 yaş grubu “Minikler” ve 8-13 yaş grubu “Yıldızlar” kategorileri olmak üzere iki kategoride yayın yapan web sitesi, bir yılda toplam 120 binin üzerinde ziyaretçi sayısına ulaştı.

n BOYNER “Nar Taneleri” projesiyle, yetiştirme yurtlarında yetişmiş 18-24 yaş arası genç kadınların istihdama katılarak kendi yaşamlarını kurmalarını destekliyor. Boyner Holding ve grup şirketlerinin önderliğinde yürütülen projede, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Türkiye Personel Yönetimi Derneği (PERYÖN), Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile ortaklık ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile işbirliği yapılıyor.

n PEPSICO “Kızlarımız Okuyor” projesiyle Güneydoğulu genç kızların geleceğine ışık tutuyor. Proje kapsamında, lise düzeyindeki kızların eğitim ihtiyaçları karşılanıyor. Kızların öğrenimlerini sürdürmeleri için bir fon oluşturulmuş durumda.

n YAŞAR HOLDİNG Yaşar Holding Gıda ve İçecek Grubu, Pınar ürünleriyle çocukların kişisel gelişimlerine katkı sağlamayı hedefliyor. Bunun için Pınar Resim Yarışması, Pınar Çocuk Tiyatrosu ve Pınar Karşıyaka Basketbol Takımı sponsorluğu 20 yılı aşkın süredir sürdürülüyor. Tiyatro 25 yılda Türkiye’nin dört bir yanında 3 milyon çocuğa ücretsiz olarak ulaştı. Pınar, çocuklarda bilimsel düşünmeyi geliştirmek amacıyla Londra Bilim Müzesi tarafından oluşturulan interaktif atölye çalışması “Gizemli Kutular”ı Türkiye’ye İnformel Eğitim/Çocukistanbul ile birlikte getirdi. Grubun boya markası DYO da Türk resminin gelişimine katkı sağlamak için 45 yıldır resim yarışması düzenliyor. Yaşar ailesi, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı aracılığıyla halen Nysa Antik Kenti kazı çalışmaları destekliyor. Vakıf bugüne kadar altı okul yaptırıp 5 binin üzerinde öğrenciye burs sağladı. Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı, KSS projeleri için yıllık pazarlama bütçelerinin yüzde 15’ini ayırdıklarını söylüyor.

n TÜRDEV Türkiye Deri Vakfı (TÜRDEV), deri okullarında eğitim gören öğrencilere burs imkanı sağlayan bir projeye imza attı. TÜRDEV tarafından hazırlanan workshop’ta, deri tasarımcıları Bora Aksu ve Ümit Ünal moda yazarları ve editörleriyle sezonun deri trendlerini belirledi. Ortaya çıkan tasarımlar DESA tarafından üretildi ve DTG çatısı altındaki firmalar tarafından satın alındı. Elde edilen gelirle 2013’te 12 deri meslek öğrencisinin bir yıllık tüm eğitimi harcamaları karşılanacak. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 65


Mersin'in tarih sahnesine çıkışı 19. yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. Bu dönemde henüz bir köy olan bölge, konar göçer bir Türkmen aşiretine ev sahipliği yapmış ve adını da bu aşiretten almıştır. Tabiplerin piri Lokman Hekim Tarsus'ta yaşamıştır. Aynı zamanda yılanların kraliçesi Şahmeran ile ilgili rivayetler de söylenir. FOTOĞRAFLAR: DENİZ KOÇAK



GEZİ

K

entin kaderi özellikle Amerikan İç Savaşı sırasında dünyadaki pamuk kıtlığını gidermek amacıyla Çukurova'da gelişen pamuk üretimi ve bölgenin 1866'da demiryolu ağına bağlanması ile değişmiştir. Bu dönemde Mersin hızla, Çukurova'nın tarım ürünlerinin ihraç edildiği bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehrin bugünkü durumuna gelmesinde, şu anda çok küçük bir azınlık olsalar da Hıristiyan Levantenlerin önemi yadsınamaz. Şehirde halen Levantenlere ait iki kilise bulunuyor, Latin-İtalyan Kilisesi ve ArapOrtodoks Kilisesi. Latin- İtalyan Katolik Kilisesi, 19.yy'ın ilk yarısında dışarıdan gelen göçlerle, yavaş yavaş nüfusu artmaya başlayan Mersin’de inşa edilen ilk yapılar arasında yer almaktadır. Eskiden Mersin limanına yanaşan gemilerin uzaktan ilk gördükleri yapı kilisenin çan kulesiydi. Bunun içindir ki liman inşa edilene kadar çan kulesinde bir deniz feneri bulunmaktaydı. Deniz kıyısına inşa edilen kilise 1930'lu yıllarda denizin doldurulması çalışmaları sonucunda, şuanda 300 metre kıyıdan içeride kalmıştır.

SU KEMERLERİ Mersin’de su taşıma sisteminin içerisinde ana kayaya oyulmuş galeriler, ana kaya oyularak veya harçlı duvar tekniğinde yapılmış üstü açık kanallar ve su kemerleri de bulunmaktadır. Mersin'in Arslanköy beldesinde, Helenistik Roma Dönemi'ne ait olduğu sanılan su kemeri bulunmuştur. Mersin-Silifke karayolunun 50. km.’ sindeki Kumkuyu Belediyesi sınırları içerisinde yer alan su kemerinin ise M.Ö. 2. yüzyılın sonlarında kurulduğu düşünülmektedir. Kemer özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılmıştır.

AYAŞ Antik Dönem'deki adı Elaiussa "zeytin yetiştiren" anlamına gelmektedir ve Ayaş'ın da bu isimden geldiği söylenmektedir. Ayrıca edinilen bir bilgiye göre de Ankara ilinin Ayaş ilçesine yerleşen Türkmen aşiretlerinden bazılarının buraya yerleşmesinden dolayı Ayaş adını aldığı belirtilmektedir. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 68

KARADAKİ KALE Korykos Kalesi yapılırken genelde Roma Dönemi mimari parçaları devşirme olarak kullanıldığı için Ermeni işçiliği çok az görülebilmektedir. Kale çeşitli düzenlemeler ve eklemelerden sonra bugünkü haline 13. yüzyılın ortalarında gelmiştir. Aynı merkezli iki sıra surdan oluşmuştur. Dış sur daha geç inşa edilmiş olmalıdır. İç surların kapladığı alanın avlusunda üç kilise bulunmaktadır. Yine burada bulunan bir kapının üzerinde haç kabartması vardır. Bunun yanı sıra sarnıçlar ve kare planlı bir yapı da görülmektedir. Kalenin doğusunda malzeme olarak küçük kesme taşın kullanıldığı geniş bir mezar vardır. Kalenin doğusunda ana kaya kesilerek oluşturulmuş büyük bir hendek bulunmaktadır.


GEZİ

TARSUS KALESİ Tarsus ilçe merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çay'ı üzerindedir. Berdan nehrinin bu bölümünde nehir suyu 4-5 metrelik bir yükseklikten dökülerek şelale meydana getirmektedir. Romalılar döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Şelalenin bulunduğu alanda konalemera yapıya sahip kayalara oyularak yapılmış mezarlar nehrin akış yükseltisi altında ortaya çıkmasından sonra oldukça tahrip olmuş durumdadır.

CENNET-CEHENNEM Bir yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyondan dolayı tavanın çökmesi sonucu oluşmuştur. Çoğu antik 452 basamak, çöküğün tabanında bulunan 260 m. uzunluğundaki mağaraya götürür. Mağaranın girişindeki küçük kilise M.S. 5. veya 6.yy'a ait olup, Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana'ya ithafen yaptırılmıştır.

KIZKALESİ Kızkalesi, tarih içinde Selevkoslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler, Fransızlar (Kıbrıs Krallığı), Karamanlılar ve Osmanlıların hâkimiyetinde kalmış önemli bir yerleşim bölgesidir. Yapılan ilk kazılar buraya ilk yerleşimin MÖ. 4. yüzyıla ait olduğunu gösteriyor. Ünlü tarihçi Herodot, bu şehri Georges adında Kıbrıslı bir prensin kurduğunu yazar. Milattan sonra 72 yılında Roma hâkimiyetine giren Kızkalesi, 450 yıl Roma yönetimine bağlı kalmıştır. Bu dönemde zeytincilikte büyük bir gelişme göstermiş ve zeytinyağı ihraç merkezi olmuştur. Bizanslılar döneminde Arap saldırılarına karşı çevresi surlarla çevrilmiştir. Daha sonra burası Selçukluların ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın eline geçmiştir. Ermenilerin 14. yüzyılda artan Karamanoğlu saldırıları nedeniyle Kıbrıs Krallığı'na sattığı ve önemli bir ticaret limanı olan Kızkalesi, 1448 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından ele geçirilmiş ve yeniden imar edilmiştir. 1471'de Osmanlıların eline geçen Kızkalesi bu dönemde önemini kaybetmeye başlamıştır. Cem Sultan, 1482 yılında, Rodos Şövalyeleri'nin yolladığı gemiye binmeden önce bir süre burada kalmıştır.

SİLİFKE KALESİ Temel tespitlerine göre Helenistik veya erken Roma dönemine ait olduğu anlaşılan kale, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Ortaçağ kalesi görünümündedir. Silifke'ye hakim, 185 m yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 69


Bilişim Levent Karadağ

e-Dönüşüm Uzmanı karadag@sanayilife.com

Kurumları geleceğe taşıyacak Y kuşağı da kim?

Y

kuşağı, 1980 – 2000 yılları arasında doğan kuşağa deniyor ve Türkiye nüfusunun % 35’ini ve istihdamın da %40’nı oluşturuyor. Bilgiyi geldiği gibi kabul eden değil, sorgulayan kuşaktır? Her şeyi sorguladığı için İngilizce neden sözcüğü olan “whY” sözcüğünün “Y” harfinden dolayı bu kuşağa “Y Kuşağı” denilmektedir. Y kuşağı, hırslı ve motive edilmeyi seven ancak anlamlı bir yaşam dengesi kurmaya çalışan, hayattan zevk alma anlayışını tüketime yansıtan ama bilinçli tüketici durumunda olan, inovasyonu seven, değişime ayak uyduran ve teknolojiyle iç içe yaşayarak ‘Neden” sorusunu sorarak ilgisiz veya adaletsiz olan ile mücadele etmeyi bilen bir kesimdir. Böylelikle, Y kuşağını yönlendirmek yönetmekten daha doğru bir karardır. Y kuşağı birçok konuda diğer kuşaklardan farklı. En büyük nedeni de dijital teknolojiler ile büyümüş olmaları. Dijital çağı iyi anlayan, teknolojiyi iyi kullanan Y kuşağı, değişime çabuk ayak uyduruyor. İnovatif düşünceye sahip, hırslı, çalışkan, girişimci ve enerjisi yüksek olan bu kuşak, projelere katıldığı zaman harikalar yaratıyor. 10 çalışandan 1’i yüksek lisans mezunu. Aç kalırlar ama özgürlüklerinden vazgeçmezler. Bu yüzden de emirle değil iknayla çalışırlar. Y kuşağı, iş yaşamında genellikle önceki kuşağa ait “yöneticileri” tarafından “zor”, “bencil”, “talepkâr” olarak nitelendirilmekte... Marka ve kuruma bağlılık duyguları azdır. Kariyer hayatları boyunca 10-14 iş değiştirecekleri öngörülmektedir. Narsist, bireyci, girişimci olup, sadakat duyguları azdır. Klasik aile

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 70

şirketleri onları anlamıyor. İyi yönetildiğinde ve ilham verildiğinde, Y Kuşağı çalışanları çok zengin bir yetenek kaynağı. Çünkü Y Kuşağı’nı anlamak yeni ekonomiyi, yeni iş dünyasını, yeni iş yapma biçimlerini anlamak demek. Kurumları, global rekabette üstünlük sağlayacak ve geleceğe taşıyacak olan “Y kuşağı” çünkü... Y Kuşağıyla çalışacak kurumlara öneriler; organizasyonlar stratejilerini değiştirmelidir. Kurumlar gelişimi sağlamada kitlesel çevrimiçi kurslardan yararlanmalıdır. Bilgiye erişebilirlik ve yeniden yapılandırmak. Güvenli ve yapıcı sosyal ağları kullanma. Dijital çağda dijital toplumda öğrenmeye odaklanma. İletişim ve işbirliği içinde takım ruhunun geliştirilmesi. Dönüşümcü liderlik anlayışı. Takım ruhu temelli yönetim ve proje süreçlerinin oluşturulması. Örgüt iklimi ve verimlilik. Bilişim ve personel yönetimi, öğrenen örgüt olma ve 21. yüzyılda öğrenmeyi öğrenen bireyler. Yetişkin eğitimi. İş ortamı ve eğitimi entegre ederek iş yaşamı temelli öğrenme. Sürdürülebilir iş stratejik plan ve eylem planlarının hazırlanması Türkiye’de çalışan sayısının 25 milyon olduğu düşünülüyor. Yenibiriş’in verilerine göre 2012’de 7,5 milyon kişinin istifa ettiği görülüyor. Ayrılanların %75′i işlerini değil patronlarını/ yöneticilerini/ müdürlerini terk ediyorlar, kısacası üslerinden ayrılıyorlar. Y kuşağı, bir şirkette ortalama 2 yıl çalışıyor. 2 yıl yöneticilik yapmış bir profesyonelin işten ayrılması şirkete 200 bin liraya varan ek maliyet oluşturabiliyor. Her açıdan Y kuşağıyla çalışmak ve onlara sorumluluklar vermek zorundayız.


GÜNCEL

DOLANDIRILIYORUZ ! Teknolojinin getirdiği olanakları kullanarak; her dönem yeni bir imajla karşımıza çıkan bir sorunumuz var ki; nerede yakalanacağımız belli olmayan dolandırıcılar…

E

ski tip bir uygulama olan kapıda pazarlama yoluyla yapılan dolandırma yöntemlerinin yerini şimdilerde çok daha tehlikeli olanları aldı. Nitekim Ajans Press'in kayıtlarına geçen dolandırıcılık haberleri, son 1 yılda, 11 bin 932 adet. Özellikle telefon veya internet yoluyla yapılan iletişim dolandırıcılığı; yapılan tüm uyarılara, resmi bildirimlere rağmen bitmek bilmiyor. Merkezi İstatistik Kurumu (CBE) 2013 yılında 450 bin kişinin internet yoluyla dolandırıldığını raporladı. Bankaların adının geçtiği dolandırılma hikâyeleri ise büyük çoğunlukta. Kredi kartının ve internet bankacılık bilgilerinin çalınması, kopyalanması ile mağdur olan kişilere bir de farklı bir kimlikte tanıdığı dolandırıcının hesabına kendi isteğiyle para aktaranlar eklendi. Belirli periyotlarda ortaya çıkan ve hızla yayılan dolandırma yöntemleri halkın bilinçlenmesi ile bir süre sonra ortadan kalksa da; sessiz sedasız farklı bir türde yeni dolandırıcılıklar ortaya çıkıyor. Dolandırıcılar hedefledikleri kişiler hakkında birkaç bilgi edindikten sonra korkutma ya da fırsat sunma yoluyla paralarını almayı başarıyorlar. Son 1 yıllık verilere bakıldığında, yaşlı ve emekli çok sayıda mağdur; telefonda savcı ve polis olduğunu sandığı kişilere parasını kaptırdı. Dolandırıcılar aradıkları kişileri terör örgütüne yardım etmekle

suçlayarak, onlardan yüklü paralar talep ettiler. Çok sayıda mağdur bu tuzağa düşerek, dolandırıcılara kendi istekleriyle para gönderimi yaptılar. Tüketici Hakları Koruma Yasası'nda yeni yönetmelik yayımlanacağı açıklamasının ardından; banka komisyonu, kredi kartı aidatı, hesap işletim ücreti gibi ödemelerini geri alabilme vaadi sunan dolandırıcılardan da kaçmak mümkün olmadı. Online alışverişin yaygınlaşmasını fırsat bilen dolandırıcılar gösterişli web siteleri ile sahte ürünler satarak amaçlarına ulaşabiliyorlar. Yaz döneminde çok sık duyduğumuz tatil sitesi dolandırıcılığı bunlardan

birisi. Tatilin parasını peşin ödeyenler, rezervasyon teyidini yaptırmak istediklerinde kötü sürprizle karşılaştılar. Banka, telefon, internet gibi aracılarla olduğu kadar yüz yüze yapılan dolandırıcılıklar da kolay kolay bitecek gibi değil. "Hayır İşleri" adı altında para isteyenler, hediye kazandırdığını söyleyen satıcılar, film setlerinde oyunculuk vaadi sunanlar, ücretsiz ameliyat kurguları, sahte çek, senet ve para verenler, devlet büyüğü tanıdığı olduğunu söyleyerek bağış toplayanlar, düzmece eğitim kurumları son 1 yılın dolandırıcılık haberlerinden sadece bazıları. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 71


SATIŞ Ümit Ünker Satış koçu ve Eğitmen unker@sanayilife.com

Mağaza müziklerinin satın alma davranışı üzerindeki etkisi

Y

oğunlaşan rekabet ortamı ve seçenekli tüketici kararları nedeniyle satın alma davranışlarını etkileyebilmek amacıyla birçok alanda bir takım teknikler kullanılmaktadır. İnsanların satın alma davranışlarını olumlu etkileyerek mağazalarda tüketicilerin karar verme aşamaları yönetilebilir. Bunun için mağazalarda kullanılan renk/renkler, ışık, görsel, koku, ulaşılabilir tasarım, sıcak bir ortam, özgür dolaşım alanı, ürün sıralamaları, ürünlerin çapraz ürünlerle bütünleştirilmesi ve en nihayetinde de müzik bu alanda önemli rolü olan tetikleyicilerdendir. İnsanların daha kolay ikna edilebilmesi için fiziki ortamda kullanılan bu görsel, işitsel ve duyusal etmenler son derece önemlidir. Atmosferik elemanlar satış ihtimalini artırmaya yönelik davranışları desteklemek için kullanılan müzik, koku, renk, ışıklandırma gibi unsurlardır (Kotler, 1973: 50-51). İşletmeler mağaza atmosferi oluştururlar çünkü mağaza atmosferi ile tüketiciler arasında duygusal bir iletişime geçme imkanı elde ederler. Bu duygusal iletişimde ise müzik önemli bir değişkendir. (Beverland vd., 2006: 982). Araştırmalara göre mağazalar içinde kullanılan müziklerin ne ses seviyesi ne de temposunun alışveriş ortamında geçirilen süre ve harcama miktarına bir etkisi bulunmamıştır. İnsanların beğendikleri müzikleri duymaları bu ortamlarda harcama ve kalma sürelerini arttırmıştır. Yalch ve Spangenberg (1993: 632) yaptıkları bir diğer araştırmada 25-49 yaş arasındaki müşterilerin ön plan müziklerinde yani hızlı tempolu sözlü müziklerde harcamaları ve kaldıkları süre artarken, 50 yaş üstü müşterilerin ise arka plan yani yavaş ve sözsüz müziklerde geçirdikleri süre ve satın almaları artmıştır. Hui, vd. (1997) tarafından yapılan araştırmaya göre müzik tüketicilerin mağazaya olumlu yaklaşımını sağlayabilmektedir. Aynı zamanda kullanılan doğru müziklerle mağaza içinde bekleme ile

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 72

oluşan olumsuz duyguları azaltarak mağaza içi servisler ile olumlu duyguları arttırabilmektedir. Areni ve Kim (1993: 336) tarafından şarap satılan bir yerde popüler top 40 ve klasik müziğin etkisinin araştırdıkları bir çalışmada arka planda klasik müzik çaldığında daha pahalı şarapların satıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu da pahalı ürün satan mağazaların arka planda klasik müzik çalarak tüketicilerin daha pahalı ürünlere yönelmesini ve satın almasını hızlandırır. Tüm bunların yanında mağaza içinde müzik, ışık, görsel v.b. tüm etkenlerin ambiyans içinde kurgulanması son derece önemlidir. Çünkü çalınan müzik ile ortam ışığı arasında doğrusal bir bağ vardır. Bu da doğru şekilde aydınlatılmış bir mağazada, kullanılan müziklerin etkisini arttırmaktadır. Örneğin loş ışık ve klasik müzik gibi. Tendai ve Crispen (2009: 102) tarafında Güney Afrika’da yapılan araştırmada ise fiyat ve kupon gibi faktörlerin plansız alışverişlerde müzik ve koku gibi atmosferik elemanlarda daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir araştırmada ise mağaza ambiyansının tüketicilerin plansız alışverişlerini arttırdığını gözlemliyoruz. Yapılan çeşitli araştırmalarda müziğin; ruh halini, zaman algılamasını, yiyecek hizmetlerinde satışları, satıcılar ve alıcılar arası etkileşimleri, ürün seçimini, alışveriş zamanını ve satın alınan miktarını etkileyebildiğini göstermektedir (Karkın ve Akkuş, 2009: 304). Müziğin bu olumlu etkisini ve diğer etkileyicileri kullanarak tüketicilerin daha rahat ve satın almaya daha yatkın bir davranış sergilemelerini sağlamak mümkün. Tam tersi ise aynı şekilde tüketici davranışlarını olumsuz şekilde etkileyebilir. Elbette bu konuda uzmanlardan destek almak ve tüm bu etkileyicilerin seçimini onların yapmasını sağlamamız gerekir. Ancak müzik ve etkisi kültürler arası değişiklikler de gösterecektir bu nedenle hedef kitleye ve ülke yapısına göre uygun seçimler son derece kritiktir.


YAZI DİZİSİ

SERKAN ÖZBURUN

KAYBOLAN MESLEKLER

7

BAĞÇEVANLAR

O

smanlı konak ve saray bağçelerinde çalışan bağçevanlar, umumiyetle bekâr uşağı olup efendilerinin kefaleti altında bulunurlardı ve istisnasız, o kapunun arabacısı, seyisi, ayvazı gibi müstahdemleri ile beraber kendilerine tahsis edilen bir yanaşma odasında yatıp kalkarlardı. Şehrin sair esnafı gibi gedik usulüne tâbi idiler. Gedik sahibi bağçevanlar, bostan ve bağçelerinde çalışan bekar uşaklarına kefil olurlardı. Yanlarında çalışan yanaşma ve ırgatların sayısı ise bağçe ve bostanlarının büyüklüğüne göre tespit ve tahdit edilmişti. Pirleri ve yiğitbaşıları ile bir esnaf loncası halinde toplanmışlardı. Bir de hükümet tarafından tayin edilen bağçevanlar kethüdası bulunmakta idi. Devlete verdikleri vergi de Tersaneli Amire ye tahsis edilmişti. Gedikli bağçevanların vergisi tersaneye senevi beş yüz nefer imdadiye olarak tespit edilmişti; yani tersanede daimî olarak çalışan beş yüz ırgadın temini bağçevanlara tahmil edilmişti. Bu ırgatları kaptanpaşalık tutar, onar para üzerinden yevmiyelerini de bağçevanlar kethüdası toplayıp memur-ı mahsusu marifetiyle ırgatlara dağıtırdı. Beş yüz nefer ırgadın senelik yevmiyesi 88,500 kuruş tutardı. Fakat bağçevanlardan tersane iradiyesinin tahsili daima sızıntılara yol açardı. Zaman zaman

Şehrin sair esnafı gibi gedik usulüne tâbi idiler. Gedik sahibi bağçevanlar, bostan ve bağçelerinde çalışan bekâr uşaklarına kefil olurlardı. Yanlarında çalışan yanaşma ve ırgatların sayısı ise bağçe ve bostanlarının büyüklüğüne göre tespit ve tahdit edilmişti. Pirleri ve yiğitbaşıları ile bir esnaf loncası halinde toplanmışlardı. Bir de hükümet tarafından tâyin edilen bağçevanlar kethüdası bulunmakta idi. Devlete verdikleri vergi de Tersane-i Amire ye tahsis edilmişti.

bağçevanlar «Tersanemiz vardır!..» diyerek İstanbul Kadılığı tarafından konulan narha riayet etmezler, meyva ve sebzelerini narhtan üstün fiyatla satarlardı. Bağçevanlar kethüdası tarafından tersane imdadiyesinin tahsili de hayli güç bir iş olduğundan gedikli bağçevanlardan bazılarına hakikaten gadredilirdi. 1826 yılında, bugünkü manada belediyeye ciddî bir adım atılarak bir İhtisab Ağalığı kuruldu ve bir nizamname tanzim edilerek bağçevanların tersane imdadiyesi de esaslı bir şekilde tespit edildi. İstanbul'un dört kadılığında kayıtlı ne kadar gedikli bağçevan esnafı varsa, bağçevanlar kethüdasıyla beraber İhtisab Ağalığı'na çağrıldı. Tersane imdadiyeleri olan 88,500 kuruş bağçe ve bostanlarının büyüklüğüne ve dolayısıyla gedikli bağçevanların servet ve kudretlerine göre aralarında bir suret-i adilanede taksim edildi ve senede dört taksit ile bu parayı kethüdalarına teslim etmeleri tebliğ edildi. Bundan gayri kendilerinden her ne isim altında olursa olsun gerek para, gerek sebze veya meyva talep edilirse vermemeleri; talep karşısında kalırlarsa hükümete şikâyette bulunmaları bildirildi. Bağçevanlar kethüdası, taksitleri toplayınca İhtisab Ağalığı'na yatıracak, İhtisab Ağalığı da bu parayı tersaneye verecekti. Buna karşılık gedikli bağçevanlar da, mevsimine, gününe göre, İhtisab Ağalığı tarafından tespit edilen narhtan fazlasına sebze ve meyva satamayacaklardı. Bu usul, devlet vergi sisteminin ve tersane teşkilatının esaslı bir şekilde ıslah edilmesine kadar devam etti. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 73


GO YAŞAM

Mehmet Emin Barsbey İstanbul Go Okulu Kurucusu barsbey@sanayilife.com

Hipopotamı düşünmeyin

S

orunlar sorunlar sorunlar... Bozulan elektronik aletler, tıkanan trafik, yerine getirilmeyen talepler. Dertler hiçbir zaman bitmez. Zaten Murhy kanunlarına göre her çözüm yeni sorunlar yaratır. Aksayan tedarik ağınızı organize etmek için otomasyon sistemine geçersiniz. Her şey daha güzel gitmeye başlarken bu sefer de otomasyon yazılımı çöker ve tedarik sistemi birden bire işlemez hale gelir. Gün içerisinde problemlerle karşılaşmamız olağan olandır. Garip olan her şeyin harikulade gitmesini beklememizdir. “Bu da mı beni buldu?” dediğimizde bizi bulmayan ve yolunda giden çok daha fazlasını görmezden geliriz. Kötümserliğin kökeni ideal hayat çizgisinden en ufak bir sapmayı öfkeyle karşılamaktan gelir. Ve bu öfke hali sürekli negatif telkine yol açtığı için biz artık sorunları üstüne çeken kişi oluruz. Eğer şanssız olduğunuzu ya da o gün çirkin olduğunuzu düşünürseniz, zihninizi buna hazırlamış olursunuz. Ve olduğunuzdan daha çirkin ve şanssız olmaya başlarsınız. Bilincinizde geliştirdiğiniz her düşünce bilinçdışınıza da yansır ve sizi belki de hiç istemediğiniz bir yöne doğru çekmeye başlar. Dışımızdaki dünyayı kontrol edemiyor olsak bile - ki zihnin

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 74

dış dünyayı da kontrol edebileceğini düşünenler dahi var- kendi dünyamızı en iyi şekilde yönetebiliriz. Aksilikler bizi bulduğunda veryansın etmenin bir faydası olmadığı gibi sorunları mıknatıs gibi kendimize çekmeye başlarız. Yapmamız gereken sorunlarla yüzleştiğimizde olabildiğince en olumlu dili kullanmaktır. Mesela kronik olarak işe geç kalıyorsanız “Yarın işe geç kalmayacağım.” demekten ziyade kendinize şunu söylemelisiniz: “İşime rahatça varıyorum ve güne en iyi şekilde başlıyorum.” Bunu söylemekle yetinmeyin, sabah kendinizi iş yerinde kahvesini rahatça yudumlarken koltuğuna yaslanmış biri olarak düşleyin. Aksini yaparsanız geç kalmaktan bahsettikçe kendinizi geç kalma eylemiyle özdeşleştirmiş olursunuz. “Hipopotamı düşünmek istemiyorum” diyerek hipopotamı düşünmekten kendinizi alıkoyamazsınız. Bunun yerine her nasıl olmak istiyorsanız ona odaklanmanız gerekir. Kendinizi ve dertlerinizi düşünürken bunun hayatın olağan akışı olduğunu aklınızdan çıkarmayın ve enerjinizi pozitif telkinlerle yönlendirin. Bu size problemleri aşmakta yardımcı olacağı gibi en önemli başarı olan huzuru da yanında getirecektir.


SAĞLIK

HASTALIKLARIN BAŞI Stresin sizde bir miktar gerginlik ya rattığını ve güzel bir masajın her şeyi halledeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuk sahibi olamamaktan nefes darlığına kadar birçok sıkıntınızın kaynağı yoğun stres altında yaşamanız olabilir. Stres ve sebep olduğu hastalıklar oldukça fazladır; MİGREN Stres tek başına migrenin bir nedeni olmasa da, migrene sebep olan diğer faktörlerin etkisini artırıyor. Öte yandan stresli dönemlerde yaşam tarzının değişmesi, daha yağlı ve şekerli beslenilmesi ile uyku düzeninin bozulması migrene sebep olabiliyor. ÜST SOLUNUM YOLU HASTALIKLARI Ani bir olaydansa daha uzun süreli olaylar nedeniyle ortaya çıkan kronik stres üst solunum yolu hastalıklarına karşı hassasiyeti artırıyor. KALP HASTALIKLARI Stresin kalp hastalıklarına etkisi konusunda henüz fikir birliğine varılmış değil; tek başına kalp hastalıklarına neden oluyor mu, yoksa diğer risk faktörlerinin etkisini mi artırıyor sorularına halen yanıt aranıyor. Ancak yine de hayatınızdaki stres faktörlerini azaltmanın kalp hastalıkları riskini de azalttığını inkar etmek imkansız . Çünkü kronik stresin etkisi altındayken kalp atışlarınız hızlanıyor, tansiyonunuz yükseliyor, yağ asitleri kanınıza karışıyor ve karın bölgesinde yağlanma başlayabiliyor. Tüm bu faktörlerin varlığı ise kalp hastalıkları ile sonuçlanıyor. SOĞUK ALGINLIĞI Sık sık hastalanmanızın sebebi strese bağlı bağışıklık sistemi zayıflığı olabilir. Araştırmalar işsizlik, ailevi problemler gibi nedenlerle ortaya çıkan ve bir aydan fazla süren kronik stresin soğuk algınlığına yakalanmayı kolaylaştırdığını gösteriyor. ASTlM Tek başına birer etken olmasalar da ruhsal sıkıntıların, çaresizlik ve endişe gibi duyguların astımı tetiklediği

biliniyor. Stresli dönemlerde astım atağı geçirme riski artıyor. BEL AĞRISI Ofiste stres altında olan kadınlar, tıpkı aşırı ağırlık kaldırmışçasına bel ağrısı çekiyor. Çünkü stres hormonları kasların gerilmesine ve normalde hiçbir etkisini hissetmeyeceğiniz bir hareket nedeniyle yaralanmanıza neden oluyor. KİLO ALMA Yemek yeme düzeninizde bir değişiklik olmadığı halde kilo almaya başladığınızı fark ediyorsanız bunun sorumlusu kortizol hormonu olabilir. Vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili olan bu hormon, hem metabolizmayı yavaşlatıyor hem de vücudu zararlı etkenlere karşı korumak amacıyla organların etrafında koruyucu bir yağ oluşturuyor.

EGZAMA Bu uyarı egzama hastaları için … Hastalığı tetikleyen gıdalardan ve alerjenlerden uzak duruyor olsanız dahi bazen şikayetlerinizin arttığını fark edebilirsiniz. O zaman bir durup son günlerde stres altında olup olmadığınızı kendinize sorun, çünkü stres egzamanın alevlenmesine sebep oluyor. KISIRLIK Stres ile birlikte ortaya çıkan hormonlar, seks hormonlarını etkileyerek kadında yumurtlamayı baskılıyor, erkekte ise sperm sayısını düşürüyor. Yeni bir araştırma ise stresin üreme hormonlarını da doğrudan etkilediğini gösteriyor. Bunun yanı sıra stresin cinsel arzuyu azalttığı da biliniyor. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 75


Kişisel Gelişim Eray Beceren Öğrenme Partneri

beceren@sanayilife.com

Özgüvenimizi korumak ve kollamak için...

K

urbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: ''Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!'' Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış: ''Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!'' Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş; ''Bu işi nasıl başardın?'' diye. O anda farkına varmışlar ki; kuleye çıkan kurbağa sağırmış! Birçok konuda başarma azmimizi olumsuz etkileyen hususların başında çevremizde söylenen sözler, onlardan etkilenerek ya da bağımsız oluşan iç sesimiz gelir. Bu duruma engel olabilmek için öncelikle bu durumun farkına varmak önemlidir. Çok genel anlamıyla bu tür durumlarda kişiye ve duruma bağlı olarak şu duygu halleri yaşanabilir. n Bizi kendimizden ve diğer insanlardan

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 76

uzaklaştıran, kendimizi değersiz görmemize neden olan ve yavaş yavaş olumsuz etkileyen duygu hali. n İstediğimiz bir şey olmadığında, başaramadığımızda hemen yakamıza yapışan bu duygu, bizim yaşam sevincimizi elimizden alan “Umutsuzluk Hali”. n Sosyalleşmeyi ve girişim halini engelleyen “Utanma Duygusu”. n Bir engelle ya da olumsuz bir durumla karşılaştığımız zaman ilk tepkimizin üzülmek olması doğaldır. Bu duygunun uzun sürmesi, alışkanlığa dönüşmesi özgüveni olumsuz etkiler. n “Ben Yapamam", “Benden ne köy olur ne kasaba” gibi olumsuz ve genelleyen düşünceler kişide olumsuz duygu hali yaratır. n Süreçten daha çok sonuçla ilgilenme hali sadece özgüveni değil, gelişimi ve gelişim fırsatlarını da olumsuz etkiler. Bu olumsuz hallerin aşılabilmesi için yapabileceklerimizi şöyle sıralayabiliriz: n Kişinin kendini iyi tanıması, n Geçmişte yaşanan olumsuzlukları unutma çabası, n Kişinin kendi ile ilgili “ben bunu yaparım” gibi olumlu cümleler kurması, düşünceler üretmesi, n Eyleme geçme konusunda gecikmeye izin vermeme, erteleme yapılmaması, n Hedefin açık ve net olarak belirlenmesi, geleceğin planlanması, n Zaman zaman geçmiş başarıların hatırlanması, paylaşılması, n Başarılı kişilerin kullandığı yöntemlerin gözlemlenmesi ve ilham alınması, n Beynin olumlu bir şekilde başarıya odaklanması, iç sesin olumluya dönüştürülmesi.


NE

OKUMALI

KAN YAĞMURU CENK ÇALIŞIR

TOPLU PAZARLIK DENIZ KAĞNICIOĞLU

Suç Edebiyatının dikkat çeken ismi Cenk Çalışır, son romanı Kan Yağmuru ile polisiye severlerin dördüncü kez karşısında. Kan Yağmuru, daha ilk satırından itibaren başlayan heyecanı bir an olsun kaybetmeden finale kadar taşıyabilen, okuru aksiyonun içine çeken, son sayfasına kadar gizemini koruyan, hayrete düşüren bir dünya sunuyor.

Toplu pazarlık günümüzde devletin mevzuat yoluyla oluşturduğu hukuki çerçeve içinde, işçi ve işverenlerin çalışma hayatının kurallarını, kendi iradeleri ve güçleri ile yapacakları pazarlıklarla belirlemelerini esas almaktadır. Toplu pazarlığın dayandığı temel felsefe, işçi ve işveren taraflarının serbest ve gönüllü biçimde bir araya gelmesi ve pazarlık masasında çıkarlarının temsil edilmesidir.

TÜRKİYE'DE ENFLASYON OSMAN ZEKAYI ORHAN Tarihin her döneminde insanlar, para ve paranın değerini gösteren fiyatlar genel düzeyi ile yakından ilgilenmişlerdir. Paranın değeri ile onun satın alabildiği mal ve hizmet miktarının kasdolunduğu açıktır. Latince kökenli bir kelime olan enflasyon, fiyatlar genel düzeyindeki devamlı bir artış sürecini ya da aynı anlama gelmek üzere paranın değerindeki sürekli bir düşmeyi ifade etmektedir.

SANAYİLEŞME VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER M. TUBA ONGUN İktisadi kalkınma/gelişme konularıyla, iktisadi kalkınmanın özünü oluşturan ve onun "olmazsa olmaz" kabul edilen sanayileşme (sınaileşme), II. Dünya Savaşı'nın bitimini izleyen yıllarda önemli bir ilgi odağı haline gelmiştir. İktisat literatürü, bu yıllarda gerek kalkınma iktisadına, gerekse sanayileşme stratejileri ve onun bir alt dalı olan sanayi politikalarına yapılan katkılarıyla zenginleşmiştir.

KAPİTALİZM HAKKINDA SİZE SÖYLENMEYEN 23 ŞEY HA-JOON CHANG

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE KRİZLER NOURIEL ROUBINI

Ha-Joon Chang dünya ekonomisinin işleyişine ilişkin mitleri büyük bir ustalıkla yıkıyor. Çamaşır makinesinin dünyayı internetten daha çok değiştirdiğini, aslında sanayi sonrası çağda yaşamakta olmadığımızı, zenginleri daha da zenginleştirmenin yoksulları daha da yoksullaştırdığını ve aslında serbest piyasa diye bir şey olmadığını ikna edici ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Türkiye ekonomisinde krizler, cumhuriyetin kurulduğu yıllardan başlayarak, günümüze kadar uzanan; ekonomide derin izler yaratan, kimi kısa sürede atlatılan kimi ise yapısal değişimlerle birlikte geride değişik ekonomik miraslar bırakan bir sarmal şeklinde ilerler. Prof. Dr. Gülten Kazgan bu değerli çalışmasında cumhuriyet döneminin tüm krizlerini incelerken, özellikle yaşanan beş büyük krizi ele alıyor. KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 77


MİNİ TEST

KENDİNE NE KADAR

GÜVENİYORSUN

?

Öz güveniniz ne kadar ? O ne kadarsa sen de o kadarsın. Eğer sahipseniz başaramayacağınız şey yoktur ama bir giderse başınıza çok dertler açar. Ama sakın öz güveni küstahlıkla karıştırmayın. Testi çözerken verdiğiniz şıkları sayın ve değerlendirmenizi okuyun. 1. Verdiğiniz kararlar üzerinde ne kadar güveniniz var? a) Oldukça fazla b) Yeterince c) Yanlış yapmaktan korktuğum için pek fazla güvenmem 2. Sosyal toplantılarda farklı gruplar içine dağılıp yabancılarla konuşmayı mı tercih edersiniz yoksa kendi gurubunuz içinde kalmayı mı? a) Yabancılarla konuşurum b) Tercihim yok, her ikisini de yaparım c) Kendi gurubumda kalırım 3. Ünlü birisi ile tanışma ihtimaliniz olsa heyecanlanır mısınız? a) Hayır b) Biraz c) Oldukça fazla 4. Dış görünümünüze ne kadar önem verirsiniz? a) Fazlasıyla önem veririm b) Arada bir dikkat ederim c) Hiç vermem 5. Dışardan pozitif biri olarak mı görünüyorsunuz? a) Kesinlikle evet b) Umarım c) Sanmıyorum

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 78

6. Oyun oynarken kazanmak için mi yoksa eğlenmek için mi oynarsınız? a) Her zaman kazanmak için oynarım b) İkisi için de oynarım c) Sadece eğlenmek için oynarım 7. Hiç televizyondaki yarışma programlarından birine katılmak için başvurdunuz mu? a) Evet b) Düşündüm ama hiç gerçekleştirmedim c) Hiç olmadı, düşünmedim bile 8. Kalabalık bir gruba, bildiğiniz herhangi bir konuda seminer vermeniz gerekse nasıl hissedersiniz?

a) Hiç sorun değil b) Çok mutlu olmam ama önerilirse kabul ederim c) Kesinlikle yapmayı istemem 9. Fırsat bulursanız etkili ve güçlü insanlarla konuşmaktan hoşlanır mısınız? a) Evet b) Özellikle uğraşmam c) Hayır 10. Pozitif düşünmenin gücüne inanır mısınız? a) Evet b) Bazen c) Hayır. İnsanın kaderinde ne varsa o olur


11. Hayatınızda hiç herhangi bir televizyon ya da radyo programını arayıp bir tartışmaya katıldınız mı? a) Evet b) Hayır ama gelecekte olabilir c) Hayır ve asla yapacağımı sanmam 12. Kaç defa patronunuza gidip herhangi bir konuda onunla aynı fikirde olmadığınızı söylediniz? a) Pek çok defa b) Sadece çok gerektiğinde c) Asla 13. Bir gurup içinde tartışmaya katıldınız ve görünüşe göre guruptaki herkes şiddetle sizin fikrinize karşı çıkıyor. Eğer haklı olduğunuzdan eminseniz nasıl davranırsınız? a) Tartışmadan daha büyük zevk alırım ve kendi fikrimi kanıtlamak için uğraşırım b) Fikrime sadık kalırım ama ‘Bu konuda farklı düşünüyoruz anlaşılan’ diyerek tartışmayı bir an önce bitiririm. c) Tartışmaktan vazgeçerim ve yanılmış olabileceğimi düşünürüm 14. Yardım toplamak için farklı bir görevi (palyaçoluk mesela) yapar mısınız? a) Evet b) Belki yapabilirim ama çok zorlanırım c) Hayır 15. Tren bileti alabilmek için uzun süredir sırada beklediniz ve nihayet gişeye geldiğinizde gişe memuru oldukça kaba ve negatif davrandı. Nasıl tepki verirdiniz? a) İdarecinin kim olduğunu sorar ve arkamda bekleyen insanların önünde gürültülü bir şekilde şikayet ederim. b) Sadece görevliye pek yardımcı olmadığını söylerim c) Şikayet etmem ama görevli ne

istediğimi anlayana kadar sabırla devam ederim. 16. Kaç defa bir tartışma sırasında güçsüz tarafı desteklediniz? a) Oldukça fazla. Doğru olduğunu düşündüğüm sürece her zaman destek olurum b) Zaman zaman c) Çok ender. Mümkün olduğunca tartışmalardan uzak dururum. 17. Çalıştığınız iş yerinde yeniden kadrolaşmaya gidileceği söylendi, nasıl hissedersiniz? a) Eğer mümkünse yeni kadroda yer almaya çalışırım sonuçta daha iyi bir kariyer fırsatı olabilir. b) Biraz endişelenirim. Her şeyin olduğu gibi kalmasını tercih ederim. c) Oldukça endişelenirim, bunun anlamı işten çıkarma yada görevlerin değişmesi anlamına gelebilir. 18. Uçakla seyahat etmekten ne kadar rahatsız olursunuz? a) Hiç rahatsız olmam, istatistiksel olarak uçaklar en güvenilir araçlardan biri b) Oldukça gergin olurum c) Rahatsızlıktan öte dehşete düşerim 19. Toplantıların yıldızı olmayı, buralarda espriler yapmayı sever misiniz? a) Evet b) Toplantıların yıldızı değilim ama belki bir iki şaka yapabilirim c) Hayır 20. Boş bir yolda hız yapmaktan hoşlanır mısınız- ister misiniz? a) Evet olabilecek en hızlı şekilde giderim b) Zaman zaman hız limitini aştığım olur c) Hayır, hızlı araba kullanmak beni korkutur.

DEĞERLENDİRME: c şıkkı çoğunlukta ise Sizi tanımlayan kelimeler: Karamsar, içe dönük, çekingen, gösterişsiz. Yetenekleriniz üzerinde güvensiz olduğunuzu ve Başarılarınız konusunda aşırı alçak gönüllü olduğunuzu söyleyebiliriz. Pek çok insan alçak gönüllülüğü önemli bir meziyet olarak görür, özellikle kendinize verdiğiniz krediden daha fazlasını yapmışsanız. Fakat yinede oturup, kendine aşırı derecede güvenen insanlara kıyasla, hayatta neler başardığınızı ve ne tür yetenekleriniz olduğunu düşünmek iyi bir fikir olabilir. Bu tür bir analiz başkalarının o kadar da çok yetenekli olmadığını görebilmeniz açısından sizi şaşırtabilir ve gelecekte kendi yeteneklerinize daha fazla güven duymanız gerektiğini gösterebilir. b şıkkı çoğunlukta ise Sizi tanımlayan kelimeler: Güvenilir, pozitif ve düşünceli. Sizin genelde pozitif bakan ve kendine güvenen biri olduğunuzu söyleyebiliriz. Güven konusunda aşırıya kaçmadığınız için, muhtemelen arkadaşlarınız arasında oldukça sevilen birisiniz. İnsanlar ile üstünlük taslamadan aynı seviyede iletişim kurabiliyorsunuz. a şıkkı çoğunlukta ise Sizi tanımlayan kelimeler: Dışa dönük, kendinden emin. Yaptığınız her alanda Başarılı olacağınıza dair inancınız sonsuz. Tek dikkat etmeniz nokta Başarılı olmak konusunda aşırı güven duymanız. Başarı siz istiyorsunuz diye birden gerçekleşmez aksine çok çalışarak elde edilir.

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 79


SMMM Mehmet Akçay akcay@sanayilife.com

Şirket ortakları sigortanız atabilir!

Ş

irket ortaklarının sigortalılığını 5510 Sayılı Genel Sağlık Sigortası Kanunun 53 maddesi düzenlemiştir. Uygulamada sıkça sorulan soru olması nedeniyle bu konuyu sizlere aktarmaya çalışacağım. Sigortalılık konusunun bir an önce tek çatı altında toplanması ve A.B,C şıklarından kurtulması gerekir. Temelde bu kurumlar aynı çatı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. Uygulamaya gelince değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz. Devlet kurumlar arasındaki birleşmeyi bir an önce gerçekleştirmelidir. Gerçek anlamda sağlanan birleşme, ülkemize sonsuz katkı ve tasarruf sağlayacaktır. “Sigortalılık” ve “Emeklilik” anlaşılır olmalı. Eşitlik ilkesi hakim kılınmalıdır. Şirket ortaklarının sigortalılık durumu n Çalışan bir kişinin çalıştığı şirkete 01.10.2008 tarihinden önce ve sonra ortak olması hali dikkate değer bir durumdur. Konuyu birkaç örnekle açıklayayım. Hizmet sözleşmesi ile çalışan, çalıştığı şirkete 01.10.2008 öncesi veya sonrasında ortak olursa, sosyal güvenlik açısından 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) (ücretle çalışan) bendine mi, yoksa (b) (Bağımsız çalışan/ İşveren ) bendine mi tabi olacak? n Anonim şirkete 01.10.2008 tarihinden önce işe giren personel, SGK’lı olarak çalışırken, 01.10.2008 tarihinde veya sonrasında çalıştığı şirkette pay sahibi olup, yönetim kuruluna seçildiğinde, yönetim kuruluna seçildiği tarihten bir gün önce 4/a sigortalılığı sona erer, 4/b sigortalılığı başlar. Kısaca bu ortak için 4/a kapsamında işten ayrılış bildirgesi verilmeli ve 4/b kapsamında işe giriş bildirgesi ile kuruma bildirilmesi gerekmektedir. n Limited şirkete 01.10.2008 tarihinden önce işe giren personelin SGK’lı çalışırken

KASIM-ARALIK 2014 SANAYİ LIFE 80

01.10.2008 tarihinde veya sonrasında çalıştığı şirkette pay sahibi olması durumunda, 4/a kapsamında işten ayrılış bildirgesi verilip 4/b kapsamında işe giriş bildirgesi ile kuruma bildirilmesi gerekmektedir. n Anonim veya limited şirkete 01.10.2008 tarihinden önce işe girenler, 01.10.2008 tarihinden önce, çalıştığı anonim şirkette ortak ve yönetim kurulu üyesi, limited şirkete ortak olanların, 4/a sigortalı çalışmalarında boşluk olmadığı müddetçe, kesintiye uğramadığı sürece 4/a kapsamındaki sigortalılık halleri aynen devam eder. Ancak; 30 gün yerine 10 gün, 20 gün çalışması durumunda bile 4/a sigortalılığı sona erdiren durumdur. Kanun gereği çalışılmayan günlerde bağkur devreye girer. Sigortalılıklarında boşluk olduğunda 4/b kapsamındaki sigortalılıkları başlar. Sigortalının başka bir şirkete ortak olması 5510 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine göre 4/a ( Çalışan ) ve 4/b ( İşveren ) kapsamında aynı anda çalışmalarında hangi sigortalılıklarının geçerli olacağını örnekle açıklayacak olursam; n Limited şirkette ortak sıfatıyla, anonim şirkette ortak ve yönetim kurulu üyesi vasfıyla (4/b) işveren statüsünde çalışan kişi hizmet sözleşmesi ile ortağı olmadığı başka şirkette çalışmaya başladığında, bu şahsın, 4/a kapsamında işe giriş bildirgesinin verilmesiyle, (4/b) sigortalılık vasfı sona erecektir. n Hizmet sözleşmesiyle bir anonim şirkette çalışmaya başlayan sigortalının, 4/a kapsamdaki sigortalılığı devam etmekte iken, bir limited şirkete ortak olması, 4/a kapsamındaki sigortalılığı sona ermediği sürece, 4/b kapsamındaki sigortalılığı başlatılmayacaktır. Faydalı olması dileği ile,


SUDOKU

GEÇEN SAYININ CEVAPLARI SUDOKU

ZEKA GELİŞTİRME

n Anahtarlardan birini açık konumuna getirin. Bir süre bekleyin. Onu kapalı konumuna getirin, başka birini açık konumuna getirin. Diğer odaya geçin. Yanmakta olan lambanın anahtarı, ikinci olarak açtığınızdır. Sönük olanlara dokunun, sıcak olanın anahtarı ilk açtığınızdır. n Sami Salih'in güvenilir bir adam olup olmadığını son bir defa daha denemek

SATRANÇ 1-) 1…..Vg3 2.Şf1 Axd4+ 3.Şe1 Axb3 2-) 1.Ka6+ bxa6 2.Vc6+ Fd6 3.Vxd6# 3-) 1.Ve1+ Şxe1 (berabere)

istemişti. Vasiyetine, "mirasımdan istediğini AL, kalanını karıma ver," diye yazmadı, ama Salih'in böyle anlamasına yol açacak bir cümle kullandı. Bu nedenle, "mirasımdan istediğini karıma VER, kalanı senin olsun," diye yazdı. Salih mirastan 40 bin dolar dışında kalan kısmı istiyordu. Hakim de, vasiyet gereği, Salih'in isteği olan kısmın Sami'nin ailesine bırakılmasına karar verdi.


MUHAMMET ŞENGÖZ muhammetmetsengoz@gmail.com

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014 SANAYİ LIFE 82




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.