Back On Stage - No:8

Page 1

TEMMUZ 2019 NO:8

#herseyealternatif

Caz yazı bambaşka!

Dilhan Şeşen-Fantastic Negrito-Franz Ferdinand


İÇİNDEKİLER

18

12 FRANZ FERDINAND ANLATIYOR

İYİ Kİ DOĞDUN SEZEN AKSU

24 24 SAATLİK ONE LOVE YAŞAYAN ÖLÜ METAL

36 CAZA DOKUNAN ELLER İSTANBUL'DA

47

Genel yayın yönetmeni Ece Ulusum Yazı işleri müdürü Arda Aşık Görsel yönetmen Deniz Kuyumcu

Temmuz 2019 Sayı: 8 Aylık süreli dijital dergi

Back on Stage bir Hayhuy Ajans ürünüdür.

Yayın ve yönetim merkezi Nisbetiye Mah. Gazi Güçnar Sk. Uygur İş Merkezi No:4 Beşiktaş/İstanbul

Kapak Zeynep Kaya

İletişim 0 (212) 337 57 70 iletisim@yellowbos.com

Fotoğraf editörü Emre Kırdar, Emre Namoğlu

@yellow.bos

Konular editörü Zeynep Beşerler

yellowbos

Editör Çağatay Yılmaz, Gökhan Kaya

yellow_bos

Muhabir Ahmet Yatğın, Arif Hür, Barış Karaalioğlu, Gizem Yıldırım, Hakan Varol, Kübra Dalman

yellowbos www.yellowbos.com

60

YENİ SEZONDA TUGFO


PANO

TEMMUZ 2019

3

5 DUYUYA HİTAP EDEN ALBÜM Pop hayat kurtarır Auto Express ve IAM RoadSmart geçen ay ilginç bir araştırma yayımladı. Araç simülasyonunda sürücülere müzik dinletilerek yapılan sürüşlerde, heavy metal müziğin tehlikeli olduğu sonucuna varıldı. Metal dinleyen sürücülerin direksiyon başında soğukkanlılıklarını kaybetmeye ve aşırılığa meyilli olduğu görüldü. Hız ve fren kontrolünde mükemmel ortamı yaratan müzik türünün klasik müzik olduğunu düşünenleriniz varsa yanılıyor. Cevap pop!

WUBBA LUBBA DUB DUB! Teenage Engineering, Rick and Morty modelinde mini synthesizer üretti, bu ay piyasaya sundu. PO-137 modelindeki cep operatöründe diziden imajlar ve sözler var. Satın almak isteyenler firmanın web sitesindeki kayıt formunu doldurmalı.

Unkle acayip projeler peşinde. The Road: Part I ve The Road: Part II / Lost Highway kulağa değil tüm duyulara hitap ediyor. Colin Nightingale, Steven Dobbie ve James Lavelle'nin 3 boyutlu albüm olarak tasarladığı proje aslında bir sergi. Müzik ve görsel tasarımın buluştuğu Beyond The Road adlı sergisi, 24 Temmuz'a kadar Londra Saatchi Galeri'de görülebilir. Sergiyi dolaşırken neşe, hüzün, yalnızlık gibi kavramları irdelenmesi hedefleniyor.

Kane'lendik!

Vodafone Red, Redli müşterilerine İstanbul'un popüler mekanlarından biri olan DasDas etkinliklerinde sunacağı ayrıcalıkları tanıtmak amacıyla özel bir gece düzenledi. Vodafone Red Gecesi'nde, Türk rock müziğinin efsane isimlerinden Mor ve Ötesi sahne aldı. Geceye Mert Fırat, Gonca Vuslateri, Umut Eker ve Çiğdem Batur gibi tanınmış pek çok sanatçı katıldı.

34 yıl Miles Davis’in 1985'te kaydettiği ancak plak şirketi değişikliğinden dolayı bir türlü yayınlanamayan albümü Rubberband, 6 Eylül’de piyasaya çıkacak.

Miles Kane'den sürprizler bitmiyor. Önce Alex Turner ile yeni bir The Last Shadow Puppets projesi yapacaklarını söyledi. Şimdi de Can You See Me Now teklisi ve video klibiyle karşımıza çıktı. Video Miles hastalarına deva niyetine.

15

2005'te Doğuş grubuyla yola çıkan Bodrum Müzik Festivali, 15. yılında Türkiye ve dünyadan ünlü isimlerle beraber, müzikseverlere 4 gün boyunca sürecek festivale hazırlık yapıyor. Bodrum Müzik Festivali 22-25 Ağustos tarihlerinde sizleri bekliyor olacak. Biletler Biletix'de!

9 yıl sonra İstanbul'da! Bugüne kadar 32 ülkede 64 kentte 190 bini aşkın seyirciye ulaşan Sidi Larbi Cherkaoui ve Sadler’s Wells London yapımı Sutra, İKSV ve PSM iş birliğiyle 9 yıl sonra yeniden İstanbul'a gelecek. Sutra, 16-17 Eylül'de saat 20.30'da Zorlu PSM'de.


4

PANO

TEMMUZ 2019

PRIMAVERA SINIRLARI AŞIYOR

FAME, TÜRKİYE'DE

Avrupa'nın en iyi müzik festivallerinden Primavera Sound Festivali önümüzdeki yıl 20'nci yılını kutlayacak. Kutlamalar İspanya dışında da olacak. Festivalin yurt dışı ayağı 20 Eylül 2020 tarihlerinde Los Angeles State Historic Park’ta gerçekleşecek.

80'lerin unutulmaz ikonu Fame Müzikali, 30.yıl turnesinde dansın tüm coşkusunu yansıtacak. 75. yılını kutlayan Yapı Kredi'nin ana sponsorluğunda Londra'nın dünyaca ünlü müzikal sahnesi West End'den İstanbul'a geliyor. Müzikal, 10-15 Aralık tarihleri arasında, sadece 8 performans için Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde izleyicilerle buluşacak.

SLAYER SHOT Efsane müzisyenlere özel koleksiyonluk şişeler tasarlayan Jägermeister, Slayer koleksiyonunu piyasaya sundu. Özel ahşap bir kutuda gelen şişeden sadece 500 adet üretildi ve fiyatı 100 euro. Mezatlarda 10 katı fiyatına almaya çalışırsınız, bizden söylemesi.

MİLYAR $

JIM'DEN BOB DYLAN TABLOSU Şu sıralar aktör ve komedyen kişiliğinden çok ressamlığıyla gündeme gelen Jim Carrey, Twitter'da yeni bir çizim yayınladı. Bob Dylan çiziminde şarkılarından altınlar var. Tweet'inde şöyle yazıyor: "Silver, purple, month, ninth, pint, wolf, opus, dangerous... other words that keep songwriters up at night."

EFSANE İKİLİ Sezen Aksu ile Nazan Öncel, yıllar sonra bir araya geldi. Nazan Öncel sosyal medyada birlikte çekildikleri fotoğrafın altına “İzmir'in kızları… Sürpriz mi desem, albüm mü desem… Anladınız siz onu” yazdı. Düet mi yoksa yeni bir albüm iş birliği mi merakla bekliyoruz. Bu arada kulağımıza geldi, Sezen Aksu rap müzisyen Ezhel ile ara ara buluşup özel bir müzik projesi üzerinde çalışıyor.

1

Forbes, Jay-Z'nin dünyanın ilk dolar milyarderi rapçisi olduğunu duyurdu. Forbes'a göre müzisyenin serveti 1 milyar doları aştı. Rapçinin yatırım yaptığı markalar arasında Armand de Brignac, D'Usse, Uber, Tidal var ve 50 milyon dolarlık sanat koleksiyonuna sahip.

THOR COVER'I Koca Thor ne hallere düştü? Chris Hemsworth canlandırdığı karakter, Endgame'de hayata küsmüş bira göbekli haliyle karşımıza çıkmıştı. (Yine de hiç fena değildi.) Şu ara film değil, Thor'un Hurt cover'ı konuşuluyor. Eksik kalmayın...

White Lines çekimleri başladı Çıktığı günden bu yana popülerliğinden hiçbir şey kaybetmeyen dizi La Casa De Papel'in yaratıcısı Alex Pina'nın kaleme aldığı Netflix dizisi White Lines'ın çekimleri başladı. 60 dakikalık 10 bölümden oluşacak dizinin konusu ise kısaca şöyle... Efsanevi bir DJ'in İbiza'da kaybolmasından 20 yıl sonra cesedi ortaya çıkıyor ve olaylar gelişiyor diyelim, bırakalım siz izleyin... Yine aksiyon var ama bu sefer işler bir maskeyle kurtulamayacak kadar karmaşık!


5 Kevin Morby ile şehrin müziği

BAĞIMSIZ

Esra GÜNDOĞDU esragundogdu

Y

ıl 2019, aylardan Temmuz. İstanbul’da hava tahminlerin üzerinde sıcak. Asfaltlardan yüzümüze ateş püskürüyor. Kalabalık sokaklarda yürürken içinizden bağırarak ıssız ve gölge bir yere kaçmak geliyor, biliyorum. Bense hayatımın bu 27. Temmuz’unda İstanbul’a direniyorum, hava durumuna direniyorum, sebebiyse aylardır beklediğim ve yaklaşmakta olan bir konser. Evet, sonunda size Kevin Morby’den ve kendisinin nasıl tam bir ‘husband material’ olduğundan bahsetmenin zamanı geldi. Kevin’le muhtemelen çoğunuz gibi ben de Harlem River’le tanıştım. Aşkından Harlem Nehri’nin kıyısına oturup, nehirle dertleşen bu adamın müziğinde ilk dikkatimi çeken şey doğal olarak hikaye anlatıcılığı oldu. 25 yaşındayken yazdığı bu şarkı ve şarkıdaki basit fakat derin anlatım, beni anında yakaladı. Zaten az şey değil, Kevin’in yeni nesil Leonard Cohen olduğu söyleniyor. Kevin Morby şu anda 31 yaşında. Texas’ta doğmuş ve babası ona ilk gitarını 10 yaşındayken almış. Sakin görüntüsüne ve yaşından birkaç beden olgun şarkılarına bakmayın. Morby 17 yaşında sisteme kafa tutmuş ve okulu bırakıp New York’a taşınmış bir punk. Brooklyn’deki yaşam mücadelesinde neler yapmamış ki, bisikletli kuryelik, garsonluk… Bu şekilde hayatta kalmış ve müzik yapmaya devam edebilmiş. Morby için bu adanmışlığının ilk meyvesi, 2009’da Woods’da bas gitar çalmaya başlaması olmuş. Ardından Brooklyn’deki ev arkadaşı ve kader ortağı, Vivian Girls’ün solisti Cassie Ramone ile The Babies adlı proje grubuyla bir albüm yapmış, albüm epey de sevilmiş. Woods ve The Babies'den sonra kariyerine solo devam etmeye karar veren Morby 2013 yılında, içinde Harlem River’ın da bulunduğu aynı adı taşıyan ilk albümünü yayınlamış. Kevin’in alametifarikası, Amerikan folk müziğini klasik rock ve indie ile başarılı sentezi diyebilirim. Zira buna en güzel örnek de 2016 yılında çıkardığı 3. stüdyo albümü Singing Saw. Bu albümden Destroyer, gerideki kadın ilahi kadın korosu ve benzer gitar soundu ile Morby’nin Leonard Cohen güzellemelerinden biri. Yeri gelmişken eklemeliyim, son albümü OMG, tamamen bu ilhamın ve çeşitlemelerinin üzerine kurulu olduğu için çokça eleştirildi. Kevin’in müziğinin diğer ilham perileri ise kliplerinde de sık sık fotoğraflarına yer verdiği Nina Simone ve Patti Smith. Singing Saw’un başarısına rağmen 2016 yılı Kevin için cehennem gibi bir yılmış. Grubuyla albüm için uzun bir turnedeyken gittikleri her yere başkanlık seçimleri yüzünden politik bir gerginlik hakimmiş. Turnenin sonlarına doğru da seçimi Trump kazanınca öyle demoralize olmuşlar ki, Kevin gruptakilerin günün her anı içtiğini ve bu turu çok zor bitirdiklerini anlatıyor. Nihayet eve dönme vakti geldiğindeyse Kevin, Los Angeles’taki evinin yandığını öğrenmiş. Evi yandığı yetmiyormuş gibi, o sırada bir de ayrılık

acısı çekiyormuş. Dertler komboymuş anlayacağınız. Gelelim Morby’nin ‘husband material’ özelliklerine. Öncelikle müzik yapmaya karar vererek New York’a gelişi ve bu konudaki adanmışlığı çok etkileyici. Aşkından ay ışığında nehir kıyısında oturup şarkılar yazacak kadar da içli ve derin biri. Ayrıca kazandığı paralarla hemen gidip kendine memleketi Kansas City’den bir ev almış. Geleceği düşünüp yatırım yapıyor. Birlikte yaşadığı sevgilisi, kendisi gibi şarkıcı Katie Crutchfield’e burdan sevgilerimi gönderiyorum. Bu ev alma hikayesi de aslında çok komik. Bir gün müzisyen arkadaşı Pixies’in davulcusu Kim Deal’a öğüt veriyor: ‘Eğer müzikten iyi para kazanmaya başlarsan kendine hemen bir ev al.’ Kim Pixies’le para kazanmaya başladığında hemen kendine bir ev alıyor. Sonra bunu Deerhunter’ın solisti Bradford Cox’a söylüyor ve Brad de ev sahibi oluyor. Brad’in aynı öğüdü Kevin’e vermesiyle o da Kansas City’den müstakil bir ev alıp orda kendine bir hayat kuruyor. Bravo Morby, evlenilecek adamsın. Tüm Kevin Morby şarkıları içinde, City Music’in çok ayrı, muhteşem bir enerjisi var. Tam olarak cuma, cumartesi akşamları dışarı çıkmadan dinlenecek bir şarkı. Dünyadaki her şehrin sesi olabilir, her nota çok evrensel bir kıpırtı taşıyor. Şarkının klibi de son zamanlarda izlediğim en iyi müzik videosu. Postmodern bir aşkın kısa film tadında anlatıldığı klip, hikayeyi özetleyen küçük bir diyalogla başlıyor. Üstelik Rodrigo Amarante’yi de bu indie aşk hikayesinin kahramanlarından biri olarak, dondurmacı rolünde izliyoruz. İkili çok yakın arkadaş ve 2015’te birlikte Amerika turnesi yapmışlıkları var. Kevin Morby’yi 2017 yılında Pitchfork Paris’te canlı dinleme fırsatım olacaktı, ama son anda değişen uçak biletim yüzünden dinleyememiştim. Türkiye’de hatırı sayılır bir kitlesi var mı, onu burada dinleyebilecek miyiz, emin değildim. Derken Salon İKSV’den gelen 17 Temmuz‘daki konser müjdesiyle, aylar öncesinden gün saymaya başladım. Şanslıyız çünkü Kevin küçük mekanlarda konser vermeyi daha çok sevdiğini her fırsatta dile getiriyor. Canlı performansları ve konserlerinde seyirciyle iletişim kurmayı sevdiğini de düşünürsek Salon, Kevin Morby konseri için seçilebilecek en iyi

2019 Oh My God

2017 City Music

mekan. Konserden önce City Music, Come To Me Now, Harlem River gibi popüler şarkılarını mutlaka dinleyin. KEXP, KCWR gibi canlı müzik performanslarına mutlaka göz atın. Kişisel favorimse Morby’nin Porto sokaklarında elinde gitarıyla dolaşırken kendinden bahsettiği, Primavera Sound Festival 2015 performansının bir kısmını da gördüğümüz video. 1 saatlik hızlandırılmış Kevin Morby 101 seansının ardından bence severseniz biletinizi hemen alın. Sıcak günler geri geldi, Morby tutunacak dalınız olsun!

SICAK GÜNLER GERİ GELDİ

Yeni dalga

TEMMUZ 2019

Şehirde alternatif bir yazın temel prensipleri

PLAYLIST

Sıcak Günler Geri Geldi – Palmiyeler Melt – Nilüfer Yanya Summer – Weyes Blood Mosquito – Stella Donnelly Heat Wave – Snail Mail I’m Fried – Frankie Cosmos Pressure To Party – Julia Jacklin I’m On Fire – Soccer Mommy Sad Nudes – Cate Le Bon I-Scream – Al’york

934 . bin

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı


6

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'Müziği matematik için yapmıyorum' Zeynep BEŞERLER

R

ap müzik dünyasının önemli isimlerinden Ege Çubukçu yepyeni single'ı BADD' trip'le karşımıza çıktı. Ege Çubukçu ile kariyer hayatını, yeni single'ını ve bizleri bekleyen sürpriz projesini konuştuk. ❏ Yeni şarkı için tebrikler, bize ortaya çıkış sürecini anlatır mısın? Yeni şarkı BADD' trip. Derya albümünün sonrasında yazılan parçalardan biri. Kendi kendine ortaya çıktı biraz da. 2019 yılında dinleyicilere sözüm vardı çok fazla ara vermeyeceğim müziğe diye o yüzden biraz daha farklı hazırlanmıştım. Derya albümünün devamı gibi zaten, o yüzden albüm kapağında Derya-Ege Çubukçu diye yer alıyor. ❏ İlham aldığın unsurlar neler oldu bu şarkıda? “Yayılıyor ateşler, düşünceler suç işler” derken bizlere neyi anlatmak istiyorsun? Dinlerken aklınızda ortaya çıkmış olan duygu ve düşünceyle oynamamam gerektiğini düşünüyorum. Sözleri paylaşıyor olmamın sizin hayal dünyanızdaki, duygu ve düşüncenizdeki şeyleri değiştireceğine, büyüyü bozacağına inanıyorum. ❏ Şarkılarında kendi hayatımdan ilham aldığım dediğin var mı? Şu an İzmir'de yaşıyorum, evime geri döndüm. Ondan önce yaklaşık 12-13 sene metropolde yaşadım. Başka bir hayatla geldim İstanbul'a, kariyerimin de başlarıydı. Pek çok şeyi yaşarken öğreniyordum. Ne yapmak istediğimi, bu zamana kadar neleri doğru, neleri yanlış yaptığımı düşündüm. Aslında ilham demek yanlış olur ama kendi hayatımdan örnek almaya çalıştım. ❏ Derya albümü de bir değişim olduğunu gösteriyor sende. O albümle beraber Derya gitti ve Ege geldi. Ruhen değişimin tamamı yansımış mıydı bu albümde? Derya benim ailemin, yakın çevremin kullandığı bir isimdi. Çemberin dışındaki insanlar Ege olarak bilirlerdi. Takma ad kullanmadan müzik piyasasına girdim. Bu sefer de olduğum isim olmadığım birine dönüşmeye başladı. Bu yargıları kırmak için ben sadece Ege Çubukçu'dan ibaret değilim ben Derya'yım da gel sana onu tanıtayım dedim Derya albümünde... ❏ Müzik hayatına lise yıllarında amatör olarak başladın, yükseliş sürecinde yaşadığın sıkıntıları içinden attığın Kanatlanıp Uçacaksın şarkısının sözleri yeterli mi? Kısa ve öz geliyor bana. O şarkıyı yazarken ikinci bir bölümü yazılabilirdi ama ilk kısımda anlatmak istediğim her şeyi anlattım o yüzden yazmadım. Sürenin bir önemi yok, ben müziği matematik için yapmıyorum. ❏ Birçok ünlü isimle düet yaptın. Düet yaptığın isimler arasında Ayşe Hatun Önal, Pamela gibi tamamen farklı tarzda olan isimler de var ve bu isimlerle yaptığın düetler kariyerinin en dikkat çeken parçaları arasında yer aldı. İleride buna benzer projelerle karşılaşma olasılığımız var mı?

156.335

Spotify geçen ayki dinleyici sayısı 2019 BADD' trip

Çok yakın zamanda karşınıza çıkacak. Derya şarkısını dinledik işte BADD' trip'te. Şimdi de bir Ege Çubukçu şarkısı dinleteceğiz Temmuz ayında. Hem de düetli gelecek, ben de çok özlemiştim. Bir süredir mutlu şarkı yazmıyordum, o yüzden mutlu bir şarkı yazdım. ❏ Yakın bir zamanda düet gelecek dedin ama albüm gelmeyecek mi? Albüm yakın bir zamanda geldi aslında, 5 ay önce çıktı. Dinleme alışkanlıklarına bakınca tek bir şarkının ön plana çıktığını gördüm. Çoğu albümde görüyorum, sadece kendi albümüm için değil. Hikayenin öneminin olduğu playlistler çıkarmayı hedefliyorum. ❏ Kliplerinde tek bir kadrajdan çekim var, bazen de sadece tek bir unsur yer alıyor. Bunun özel bir sebebi var mı? Fikir benden çıktı ama No Flat ekibiyle çalıştım. Derya albümü çok naif, samimi bir albüm. Görsellerin albümü anlatacak derecede basit tutmak istedik. Şarkının modu neyi anlatmak istiyorsa, ipucu verebilecek bir görsel olsun, o hikayenin devamını izleyici kursun dedik. ❏ Şehirden aldığını şehre geri veren program olarak duyurduğun Şehrin Azizleri radyo programıyla Türkiye'deki rap kültürünün belgeselciliğini yaptın bence. Ben mesleğe radyoculukla başladım. Radyoda elimde öyle bir stüdyo varken bunu müzikle beraber değerlendirme şansım oldu, müzikal kariyerim de hızlandı. Radyo benim için sonra geride kalmaya başladı müzik kariyerim başlayınca. Açık Radyo'da Ömer Madran'ın da desteği ve isteğiyle başlamıştım. Rap müzik camiasını birebir tanıma fırsatım oldu. Hiphop kültürü adına ev sahipliği yapma şansım oldu. ❏ Hayalini kurduğun bir ödül var mı? Umrumda değil. Yüz bin tane ödül alsam da hiç içimden geçmeyen şarkılar yaparsam ödülün ne anlamı kalır ki...

2018 Derya

Ege Çubukçu


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

7

'PEÇETEYLE İSTEKLER GELİRDİ'

40.300

Spotify geçen ayki dinleyici sayısı Zeynep BEŞERLER

,, Dilhan Sesen

M

üzik piyasasının yeni isimlerinden biri o... Caz müzisyenlerini andıran buğulu ve dingin sesiyle 21 yaşındaki Dilhan Şeşen'le kariyer hayatını, kliplerindeki dikkat çekici unsurları ve gelecek projelerini konuştuk. ❏ Müzik piyasasında yeni isimlerdensin. Bu süreçte baban Burhan Şeşen'in kanatları altında mısın? Seni hayata karşı hazırlarken aynı zamanda müzik piyasasında da yönlendiriyor dersek doğru olur mu? Olur tabii. Babamın 30 seneyi aşkın bir geçmişi var müzik piyasasında, o yüzden bana deneyimleriyle hep yardımcı olur. “Bence şöyle yapma, sen bilirsin” der ve çekilir. Benim kendi yolumu kendim çizmem gerekiyor. Ben dilim yanmadan anlayamıyorum bazı şeyleri... Bana çok inanıyor, içten bir gururu var. ❏ Müziğini farklı kesimlere duyurabilmek adına düşündüğün projeler var mı? Yurt dışı veya farklı tarzları amaçlayarak çok hareket etmiyorum, o an neyse ona göre hareket ediyorum. Senfonik müzik de yapmak istiyorum. Daha 21 yaşındayım şu an içimden bu geliyor, 30 yaşımda içimden ne gelir bilmiyorum. Ölene kadar aynı tarzlayım diyemem. ❏ Işık Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü mezunusun. Okul zamanlarından bugünlere gelişini anlatabilir misin? Müziğe ilgin bu yıllarda mı başladı? Daha mezun değilim. Okul hayatım hiçbir zaman iyi değildi. Sinemayı her zaman çok severdim, puanım tuttu ve tamam dedim. Sinema TV okumam da işimle çok bağlantılı zaten. Kendi çapımda çektiğim kısa filmler var. İlerde kendi klibimi kendim çekmek istiyorum. Müziği de ben yaparsam, klibimi de kendim çekersem çok mutlu olurum. ❏ Çocukluktan müziğe ilgin var mıydı? Bu kuşak içerisinde müzikle büyümüşsün. İlham perin ordan geliyordur belki? İlla ki. Bir sürü profil vardı karşımda ve çocuktum onların arasında büyürken. Babamın Yorumsuz programı vardı ben çocukken, geceleri onu izlerdim. Tutup da kolumdan müzik yapacaksın diye zorlayan olmadı. Aksine uzak tutmaya çalıştılar, ne istiyorsa onu yapsın diye. Şarkılarımı YouTube'a koymadan önce farkında değildim olayın... Duşta söylüyordum herkes gibi, annemden özür dilemek için beste yapıyordum. İnsanlar “Sen iyisin” dediklerinde,

evet galiba iyiyim birilerine dokunuyorum dedim. İnsanların sayesinde farkedebildim kendimi... ❏ Bir Yaz Daha Bitiyor şarkısının sendeki önemi ne? 3 kuşağı bir araya getiren bir şarkı demek doğru olur sanırım... Benim için en duygu dolu sahneydi. Ağladım, annem ağladı, sonra babam ağladı... Garipti, çünkü babam benim babam ama orada bizi fark ettim... Orada bambaşka bir atmosfer oluştu. Çok büyük bir duygu boşalması oldu ve orada akan gözyaşları teşekkürler demek gibiydi... ❏ Ses tonun caz müzisyenlerini andıran hipnotize edici bir güzellikte ve dinginlikte. Sesini keşfetme yolculuğun nasıl ilerliyor? Yaklaşık 2 sene caz dersi aldım. Müzisyen olduğumuz için değişik janraları da dinlememiz gerekiyor. Farklı şeyler dinledikçe kendini buluyorsun, o kadar kalabalığın içerisinde. Kendime özgü şeyler yapmaya başladıkça ruhum da, sesim de oturdu. ❏ Kliplerinde dikkat ettiğin unsurlar neler? Ben her klipte bir sanatçıyla çalışmak ve onlarla beraber büyümek istiyorum. Görselliğe çok önem veriyorum. Şarkı ile bağdaşmayabilir, benim için sorun değil ama onu başka bir şey gibi izlemeleri çok hoşuma gidiyor. Bir sonraki klipleri kısa film tadında yapmak istiyorum. ❏ En son Acıtır Yara teklisiyle seni dinledik, klibin de oldukça ilginçti. Can Evrol'la bu süreçte beraber yola devam ediyorsun. Bu yolculuğun başlangıcı nasıl oldu? Yollarınız nerede kesişti? Zengin ve ünlü olsak da Can Evrol'la çalışsak diye hayal kuruyordum hep. Bir gün arkadaşımla Moda tarafında sokakta bir şey beklerken karşılaştık. Ben tabii kalakaldım, orada yoktum gibi... Elimde Rolla May'in Yaratma Cesareti kitabı vardı. Sonrasında sosyal medyadan Can Evrol'a yazdım. “O güzel kitabı okuyan sensin demek” dedi ve uzunca muhabbet ettik. Ona demoyu atma cesareti gösterdim, benim için çok zor bir karardı. Evrol çok beğendi. Profilimi incelemiş, abimle ilkokuldan arkadaş çıktılar. Ailecek babamı çok severlermiş. Aslında bir sürü hikayede birbirimize denk gelmişiz yani. ❏ Ufukta yeni bir albüm süreci var mı? Dört tane single çıkaracağız. İkincisi için bir iki gün sonra stüdyoya gireceğiz. Birisi yabancı beste olacak, sonrasında albüm. ❏ Sahnede yaşadığın ilginç bir anın var mı? Peçeteyle istekler gelirdi, çok garip değil herkese oluyordu zamanında. En garibi sanırım sahnede 2019 Acıtır Yara ağlamamdı.


8

HABER

TEMMUZ 2019

18 yıllık uygulama nalları dikti 2

001 yılında Apple firmasının çıkardığı iTunes, özellikle iPhone ve iPod kullanıcılarının vazgeçilmez yazılımı olarak karşımıza çıktı. Müzik dinleyip, video izleyebileceğiniz aynı zamanda programı haftalık keşifler, kişiye özel şarkılar, kullanarak dosya, video, bugünün modları gibi pek çok seçenek resim yükleme yapabilme var. Sizi arkadaşlarınızdan, ailenizden özelliğe sahip iTunes ile bile çok tanıyan bir müzik platformu film izleme ayrıcalığınız olarak popülerlik kazandı Spotify. bile mevcut. Bunlarla sınırlı Google neyse Spotify da müzik kalmayıp aynı zamanda alanında o gibi görülüyor, sınırsız bir birbirinden renkli oyunları arama alanı adeta. da rahatlıkla cihazlarınıza Günümüzde iTunes'un işlevini indirebiliyorsunuz. Kitap yitirmesinde insanların artık müziği okumaya meraklı kullanıcıları indirmemesi, depolama alanında içinde e-kitap uygulamasıyla çok yer kaplaması, şikayet edilen ön plana çıkıyor. Özellikle teknik sıkıntılar gibi nedenler başta müzik dünyasında devrim geliyor. Genellikle Windows ve yaratacak, müzik dinleme macOs'ta sıkıntılarla mücadele eden alışkanlıklarını kökten kullanıcılar, burada müzik ve video değiştirecek bu hizmet dışında istedikleri gibi cihazlarını da günümüzde kapanma sıfırlayabiliyorlardı. Açıklamalara sürecine girdi. Peki çıkalı 18 göre, bütün sorunları göz önüne yıl olan popüler uygulamanın alarak Apple'ın yakın zamanda sonunu ne getirdi? iTunes'un yerine TV+, Müzik, Rakiplerine oranla her Podcast uygulamalarının kullanacağı zaman bir adım önde olan söyleniyor. iTunes kullanıcılarının Apple, stream konusunda medya kütüphanelerinde yer alan satın biraz farklı. Bu konuda alınmış müzikler bu süreçten sonra özellikle son zamanlarda korunacak ve kullanıcılar bu içeriklere tercih edilen Spotify Apple Music uygulaması üzerinden uygulaması da Apple gibi devam edecek. Filmler için ise TV+ yalın ve sade platformuyla uygulamasından kontrol etmeye yarış halinde... Spotify'da devam edebileceksiniz.

50 milyon .

800 milyon

Uygulamada elli milyondan fazla şarkı var.

Caza 'dokunmatik' eller O

ldu, olacak derken geldi çattı, artık sinemasal çalışmalar sektörde geleneksel olarak kullanılan büyük kamera ekipmanları yerine iPhone’la çekilmeye başlandı. 26. İstanbul Caz Festivali’nin tanıtım filmi de örneklerinden biri. Filmin yönetmeni Ediz Anavi’ye göre, cihazın düşük ışık performansı, yüksek kare çekim seçenekleri ve görüntü stabilizasyon özelllikleri filmi fazla açıdan, epey tekrar alarak farklı bir boyuta çekimler yaptık. En estetik açıları taşımış. Çekimleri yakalamak için çok uğraştık” diyor 5 gün süren video, Anavi. Ama akıllı telefonu kolayca adeta bir Rönesans istedikleri yere yerleştirilebilmeleri tablosu gibi ellere işlerini çok kolaylaştırmış. odaklanıyor. Elleri “Alternatif yollar varsa bunları çekmenin zorlukları değerlendirmek zorunda da olmuş, “Tüm olduğumuz bir dönemdeyiz. Biz de filmin duygusunu el öyle yaptık ve günün sonunda çok hareketleriyle vermek sevdiğimiz bir iş üretmiş olduk” zorundaydık. Çok diyor yönetmen. İKSV’nin sosyal medya hesaplarından duyurduğu film, büyük kameralar için sonun habercisi olabilir!

.

2013 verilerine göre iTunes kullanıcı sayısı


TAKİP

TEMMUZ 2019

CHEESY BUTİK

Ahmet YATĞIN

H

em ihtiyaç duyduğum işlevi yerine getiren hem de etkileyici tasarımlara sahip olan her şey beni çok heyecanlandırıyor. İşte Cheesy Instruments Co.’nun yaptığı da tam olarak bu. Heyecanla markanın yaratıcısı Ozan Çam ile görüştüm ve kendisine Cheesy’yi sordum. Müthiş bir sohbet eşliğinde kendisinden markayı dinledim. O zaman anlatmaya başlayalım. Cheesy Instruments; iki yıla yakın süredir gitar pedalları, efekt aletleri, synthesizer’lar ve çeşitli deneysel ürünler üreten bir müzik markası. Ozan ise bu markanın yaratıcısı. Tüm bu cihazları sadece el aletleri, çeşitli elektronik parçalar ve bol bol boya kullanarak ortaya çıkarıyor. Kendi serileri de olan Cheesy, daha çok özel sipariş üzerine kişiye özel tasarımlar yapıyor. Sipariş veren kişiye göre Cheesy serileri ya da kişiye özel ürünler oluşturuluyor. Örneğin iki düğmenin yanına bir başka özellik barındıran üçüncü bir düğmeyi ekleyebiliyor; ya da çevirmeli düğmeleri switch çubuğu haline getirebiliyorsunuz. Bir diğer yandan tasarımı ise tamamen kendi isteğinize göre şekillendirebiliyorsunuz. Hatta hayranı olduğunuz müzik grubunun logosunu ya da herhangi bir şeyin fan art'ını bile isteyebiliyorsunuz. Bu tip özel tasarımlarda ise önce taslak tasarım çıkarılıyor ve onay alındıktan sonra ise üretim başlıyor. Ürünlerin daha çok hangi müzik türüne uygun olduğu bir başka merak konusu. Bu konuya Ozan, “Gitar pedallarını düşünecek olursak aslında skala çok geniş. Bu tip efekt aletlerini nasıl kullandığınıza göre çokça farklı sonuç alabiliyorsunuz. Ama genelde gitar içeren rock, metal benzeri müziklerde kullanılıyor. Daha da alt janralara dair bir örnek vermem gerekirse Fuzzodharma isimli bir fuzz pedalımız var. Stoner, doom, garage gibi türleri yapan gruplar bolca kullanıyor. Ürettiğimiz synthesizer’lar ise genellikle ‘gürültü üreteci’ olarak adlandırılabileceğinden daha çok deneysel

,psychedelic, elektronik müzik türlerinde kullanmak için daha elverişli” sözleriyle açıklık getiriyor. Peki, Cheesy Instruments’tan ürün almak için ne yapmak gerek? "Öncelikle kişinin gerçekten ne istediğini iyi bilmesi lazım" diyor Ozan. Sonra kişinin ne istediğine uygun birkaç çözüm yolu oluşturuluyor. Çözüm yollarından en uygun olanınaysa birlikte karar veriliyor. Taslak hazırlandıktan ve onay alındıktan sonra üretime geçiliyor. Kişinin elinde belirli referanslar ve örnekler varsa işler daha düzgün ve hedefe yönelik işliyor. Tüm bu süreç ortalama 1 hafta sürüyor. Bazı müzisyenler çok aykırı şeyler isteyebilir... Peki Ozan ne gibi durumlarla karşılaştı acaba diye merak ettim. “Anlatabileceğim şok edici bir anım yok. Ama genel olarak yaptığım şeyler bir oyuncak bebeğin kafasının içine birtakım devreler yerleştirmek ya da muz şeklinde bir synthesizer yapmak olunca ister istemez benim adıma sürekli ilgi çekici şeyler yaşanıyor. O yüzden ben de bu tip tasarımlar üzerine çalışırken fazlasıyla heyecanlı oluyorum.” Bu gini yaratıcı ürünler satan markaları ilgiyle takip ediyoruz. Sizin de ilginizi çektiyse bir kenara not edin.

9

Aklınızdaki tasarımlar önce kağıda kaleme dökülüyor, sonra tasarlanıyor ve eğlenceli enstrümanlara dönüşüyor. İşte bir örnek!


10

ALBÜM AJANDA

TEMMUZ 2019

Anil Piyancı, Zeynep Bastık Bırakman Doğru Mu Rap Yeşil Oda Yapım 1 Parça, 4’ 21’’

Natalia Lacunza Otras Alas R&B Universal Music 7 Parça, 20’

Nicki Minaj Megatron R&B Young Money/ Cash Money Records 1 Parça, 3’ 11’’ Santana Africa Speaks Latin Rock Starfaith 11 Parça, 64’

John Shima The Lonely Machine Elektronik FireScope Records 10 Parça, 71’ King Gizzard and the Lizard Wizard Organ Farmer Thrash Metal Flightless Records 1 Parça, 2’ 39’’

Robyn Ever Again Nu-disko Konichiwa Records 1 Parça, 4’ 24’’

Madonna Madame X Pop Boy Toy 15 Parça, 64’ Avicii Tim Tropical House Avicii Records 12 Parça, 38’

Bill Callahan Shephard in a Sheepskin Vest Alt-country Drag City Inc. 20 Parça, 63’

Future Save Me Trap Epic Records 7 Parça, 20’

As Cities Burn Scream Through the Walls Post-Hardcore Rude Records 10 Parça, 35’

Somi Birthday K-pop The Black Label 2 Parça, 6’ 14’’ Drake The Best in the World Pack Trap Frozen Moments, LLC 2 Parça, 7’ 5’’


ALBÜM AJANDA

TEMMUZ 2019

Sisso Mateso Singeli Nyege Nyege Tapes 16 Parça, 72’

Willie Nelson Ride Me Back Home Country Sony Music Entertainment 11 Parça, 43’

Thom Yoker Anima Glitch pop Unsustainbubble 9 parça, 47'

Khontkar & Ben Fero Jenga Rap RedKeys Music 1 parça, 4' 4''

The Disconnect Heart of a Coward Metal Arising Empire 10 Parça, 37’

Valiska Numbers Elektronik Trouble in Utopia Ltd 4 Parça, 37’

Merve Özbey Devran Pop DMC 8 parça, 29'

Two Door Cinema Club False Alarm Synthpop Prolifica Inc. 12 parça, 47'

Lagartijeando Jallalla Latin Elektronik Wonderwheel Recordings 10 Parça, 51’

Bent Knee Catch Light Art rock InsideoutMusic 1 Parça, 4’ 45’’

Katerina 22K Synthpop KATERINA 10 Parça, 30’ Bedük Dünya Hep Böyle Dönsün Elektropop Delises Entertaintment Ltd 7 Parça, 26'

11

Bob Dylan Rolling Thunder Revue: The 1975 Live Recordings Folk Rock Columbia Records 10 Parça, 47’ Youngs Teflon Blood Hip-hop Youngs Teflon 6 Parça, 20’


12

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'En iyi şarkımızı daha yazmadık'

Kübra DALMAN

S

ahnede ne kadar yükseliyorlarsa backstage'te o kadar ayakları yere basıyor Franz Ferdinand'ın. Normalde burnundan kıl aldırmayan yıldız gruplardandır diye düşünürken, ekip neredeyse tüm röportaj taleplerini kabul etti, herkesle tek tek konuştu. 19 Haziran'da sold out olan Zorlu PSM'deki konseri öncesi buluştuğumuz Franz Ferdinand üyeleriyle müzik etrafında ama komikli bir sohbet gerçekleştirdik. Grup 12 yıl aradan sonra İstanbul’da konser verdi. Geçen yıllarda İstanbul'u unutmamışlar aksine daha da yakından takip etmişler. Rock'n Coke Festivali'nin artık düzenlenmemesine onlar da üzgün ya da medyaya yansıyan hükümet baskılarına... Bu derin mevzuları bir kenara bırakıp ilk sorumu soruyorum. Aralarda küçük notlarım olacak ortamı anlatabilmek adına ancak röportajın videolu halini sosyal medyalarımızdan izleyebilirsiniz.

❏ Bir önceki gelişinizden bu yana 12 yıl geçti. Bu kadar süreden sonra İstanbul’da olmak nasıl hissettiriyor? Alex: Arayı bu kadar açacağımızı düşünmemiştim ama geri dönmek güzel. ❏ Yeni albümle birlikte aynı zamanda gruba yeni iki üyeniz katıldı. Hem albüm hazırlığı hem de üyelerin gelişi nasıl bir süreçti? Alex: Julian ile ortak bir arkadaşımız aracılığıyla tanıştık ve Dino’yu da uzun bir süredir tanıyorduk. Süreç de oldukça doğal bir şekilde gelişti. Bir odaya toplandık, birlikte çaldık ve kulağımıza iyi gelene kadar devam ettik! ❏ Böylece sound değişti diyebilir miyiz? Alex: Bence yüzde 12 civarında bir gelişme kaydettik. (Gülüşmeler.) ❏ Geri dönüşler nasıldı? İnsanlar gerçekten çok beğendiklerini söyledi. Çünkü kayıt yaparken şarkılar hakkında çok heyecanlı oluyoruz ama başkalarının da aynı şekilde heyecanlanıp heyecanlanmayacağını bilmediğimiz bir döneme de giriyoruz. Ama sanırım albüm çıkmadan önce albümü canlı olarak çalmıştık değil mi? Bob: Hayır, o başka bir albümdü. Alex: Aa belki de başka bir albümdü. (Hangi albümdü, çaldık, çalmadık münakaşası…) Alex: Çaldık, o bu albümdü, Amerika’da çaldık! Ben doğru hatırlıyorum, sen yanlış… Bob: Soruyu kaçırmışım… Alex: Az önce de dediğim gibi albümü yayınlanmadan önce canlı çalınca

Franz Ferdinand 2018

Always Ascending

dinleyicinin tepkisini görmek iyi oluyor. İnsanların dans edip eğlendiğini görünce de kaydı beğeneceklerini düşünüyoruz. ❏ 17 yıldır sahnede olan köklü bir grupsunuz. Bu kadar uzun yıl sahnede kalmanın bir formülü var mı? Tanrım… (Bakışmalar.) ❏ Bir formülünüz var mı yoksa akışına mı bırakıyorsunuz? Paul: Akışına bırakıyoruz aslında. Alex: Evet, grupta olmaktan ve konserlerden çok keyif alıyorum. Dino: Ben iki yıldır gruptayım. Daha taze… Paul: (Dino adına) Ama daha uzun hissediyor… Aslında bu birlikte çalmaktan daha derin; birbirine karşı saygılı olmak da önemli. Alex: Biz konserlerden keyif alınca dinleyiciler de keyif alıyor. ❏ Take Me Out, Spotify’da hâlâ en çok dinlenen parçanız. Uzun süre de öyle kalacak gibi duruyor. Sizce Take Me Out’un üzerine çıkacak bir parçanız yok mu? En iyi parçanızı hala yazmamış olabilir misiniz? Alex: Evet, onu daha yazmadık. Ama üzerinde çalışıyoruz ve üç yıl içinde yayınlamayı planlıyoruz. Henüz bir isim de vermedik. Sadece dünyayı sallandıracak bir şey olduğunu söyleyebilirim. (Grupça gülüşler.)


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

13

'Dışarıdan kimseyi almıyoruz ve gizlilik yemini ediyoruz' ❏ Alex sana sormak parodisi gibi… istiyorum. Gitar çalarken Paul: Elinde blush ile Freddie zıplamaların çok meşhur. Mercury… Burada da meşhur Alex: Rock gruplarının sıkıcı kulisleri sıçrayışlarını izleyebilecek yokmuş gibi göstermeye çalışıyorlar miyiz? ama… Alex: Evet aslında pek Dino: Kapıyı kapatıyoruz, dışarıdan yapmak niyetinde değildim kimseyi almıyoruz ve gizlilik yemini ama sorduğun için yapacağım. ediyoruz. (Gülüyor.) Alex: Her şehirden seçmelerle masaya ❏ Konserden birkaç kim ne getirirse… gün önce geldiniz. ❏ 17 yıl içerisinde grupta değişen İstanbul’da neler yapmayı çok şey var. Peki değişmeyenler nedir? planlıyorsunuz? Alex: Sürekli devam eden Alex: Burdan sonra Paul’la mükemmellik hiçbir zaman değişmedi. birlikte hamama gideceğiz. Bob: Bass’ımın tellerini Paul: Evet. Türk yemeklerini değiştirmedim. En azından ben… yiyeceğiz, (Çok heyecanlı bu Paul: İç çamaşırım? sırada) ve etraflıca bir yürüyüş Alex: Sanırım sesim aynı. Sizce sesim yapmak istiyoruz. değişti mi? Alex: Evet. Türk yemeği Paul: Evet sanırım aynı. yiyeceğiz, çünkü çok seviyoruz! Alex: Paul, simballarını değiştirdin Eskiden Londra Türklerin çok mi? olduğu Dalston’da yaşardım ve Paul: Evet. Aslında burada yapmak çok fazla Türk yemeği yerdim. istediğim şeylerden biri da simbal Çok seviyorum. alışverişi ve yapıldığını izlemek. ❏ Sormadan edemeyeceğim Alex: Evet, Türkiye simbal favori Türk yemeğin? bakımından oldukça meşhur, en iyi Alex: İmambayıldı simballar burada yapılıyor. Türkiye’de kesinlikle favorim ve malzeme sazları da çok seviyorum. bakımından çok zengin. ❏ Çalmayı hiç denedin mi? Sumağın tadını da çok Alex: Evet, hatta evimde bir beğeniyorum. Yakınlarımda bağlamam var. Türk marketi vardı ve ❏ Son olarak Türk dinleyicileriniz orada alıp yemeklerimde için bir şey söylemek ister misiniz? kullanıyordum. Alex: Bizi hoş karşılamanız, radyo ❏ Franz Ferdinand’ın programlarında ve sosyal medyadaki kulisi nasıl bir yer? Neler mesajlarınız için çok teşekkür ederiz. yapıyorsunuz, nasıl Konser için sabırsızlanıyoruz. konuşmalar dönüyor? Paul cebinden telefonunu çıkarıyor ve karıştırmaya başlıyor: “Beş kişinin bu şekilde oturduğunu hayal et…” Diğer grup üyeleri: Boooo… Alex: O kadar müthiş ki hakkında konuşmak istemiyorum. Harika, Geçen ayki Spotify fantastik… Rock star'larının kulisinin dinleyici sayısı

ÇOK AMA ÇOK YÜKSEK!

Franz Ferdinand öncesi sahne BaBaZuLa sahne aldı. Alex'in çok sevdiği bir grup, bizim de! Grup bizi iyice ısıttıktan sonra Franz Ferdinand fırtına estire estire girdi. Grubun enerjisi aynı 12 yıl önceki gibiydi. Take Me Out şarkısı başladığında hepimiz adeta çığlıklar eşlinde kafayı yedik. Ekip sahnede zıplıyor, biz aşağıda. Konser sonrasında Zorlu PSM'nin sosyalleşme yeri amfide müzik devam ediyordu. Şansa tekrar Take Me Out çıkınca hep bir ağızdan eşlik ettik. İçerideki coşku adeta dışarı taştı. Böyle sizi mutluluktan yoran konserlere az rastlanır, niceleri gelse de izlesek! Bu konuda Zorlu PSM'nin hakkını vermek gerek. İzleyiciye sunduğu fırsatlar inanılmaz. Yeni sezonda kimler olacak acaba...

1. .2

milyon

Fotoğraflar: Zorlu PSM / Facebook

Fotoğrafl: Emre KIRDAR


14

BÜLTEN

TEMMUZ 2019

W

I

S

H L

Marshall The Book of Loud 85 TL

Artiphon Multi-Instrument 2330 TL

DoreMusic - Boomwhackers BWDG C Major Diatonic - 159 TL

I

S

One Two pin deniz anası rozeti 45 TL

Nike M2K Tekno Camo ayakkabı 640 TL

Funko Toy Rick & Morty Portal Gun - 300 TL

T

Zuhal Müzik - ROLI Beatmaker Kit 2310 TL

Sakin Leather tütün kesesi 180 TL

Uncommong goods-Kid's Classic Drum Set - 351 TL

Guardians Of The Galaxy Vol 2 paspas - 150 TL

Ward Wallau enstrümandan dönüştürülmüş açacak - 555 TL

Paşabahçe kaktüs obje 215 TL

Mooshu- Iris kırmızı güneş gözlüğü - 340 TL


LİSTE

TEMMUZ 2019

TOP 10 KAPANAN MEKAN Damla KAAN

1

Ghetto

2004'te kurulduğundan bu yana, kendine has indie-caz sound'uyla büyük ses getirmeyi başaran mekan 2013'te kapandı. Mekanın kapıları, Fatima Spar & The Freedom Fries performansından hemen sonra, The Freedom Fries'ın bas gitaristi Viyanalı Philipp Moosbrugger'ın DJ'liğinde After Hours Swing Party ile kapanmıştı.

10

Machine

Gece 02.00’den sonra girişlerin ücretsiz olmasıyla kısa sürede adını duyurmayı başarmıştı. Taksim Balo Sokak’taki bu underground bar, geçen yıl kapanana kadar elektronik ve tekno müzikseverlerin gözdesiydi. Üstelik aşırı kalabalık, dar ve havasız bir mekandı. Yeri hâlâ boş.

9

High End Etiler

8

Nicky's Ankara

Yangınla biten bir son daha, High End. Etiler’in zamanında en popüler gece kulüplerinden biri olan High End’de dönemin en iyi DJ’leri çalar, en iyi barmenler çalışırdı ve gelenler de çok şık olurdu. Sebebi bilinmez ama çoğu kez kundaklanmaya çalışıldı. Ancak 2004'te çıkan ya da çıkarılan yangından sonra bir daha kendine gelemedi ve kapanmak zorunda kaldı.

Tam anlamıyla müdavim mekanı olan Nicky’s’in duvarlarında albüm kapakları yer alırdı. Her zaman iyi DJ’lerin müzik yaptığı mekanda Dio, Iron Maiden, Judas Priest, Running Wild, Rainbow, Black Sabbath gibi efsanelerin parçaları çalınırdı. Rock müzik dinlemek ve bira içmek için Ankara’nın gençliğinin buluştuğu mekan Ankaralıların hâlâ en çok özlediği mekanlardan biridir.

2

Köprüaltı Kemancı

Şimdi balıkçılarla ve nargilecilerle dolan Galata Köprüsü’nün altındaydı. O zamanlar kendi hâlinde bir mekanken, zaman geçtikçe efsanevi bir buluşma noktasına dönüştü. 1992'de çıkan yangının ardından Sıraselviler’e taşınan Kemancı, Türk rock müziğinin efsanevi isimleri Özlem Tekin, Şebnem Ferah, Kargo, Pentagram gibi isimleri yetiştirdi. 2011’de kapanana kadar ülkemizin bir nevi Hard Rock Cafe’si konumunda olan Kemancı’da hiçbir yerde olmayan bir ses sistemi de vardı.

4

Hayal Kahvesi Beyoğlu

Kapanışıyla şaşırtan mekanlardan biri de Hayal Kahvesi Beyoğlu. Mekan açıldığı ilk günden beri sahnesinde farklı müzik türlerinden birçok ünlü ismi ağırladı. Ancak Türkiye çapında birçok şubesi olmasına rağmen, Beyoğlu şubesinin ettiği zararı karşılayamayacak hale geldiği için burayı kapatmak zorunda kaldılar. Yeri hâla dolmadı...

3

15

Shaft Kadıköy

Kadıköy’ün ruhunu en iyi yansıtan mekanlardan biriydi Shaft. 1997'de açılmasıyla birlikte kısa sürede İstanbul’un önemli blues ve caz mekanlarından biri haline gelmişti. Sahnesinde birçok ünlü müzisyeni ağırlayan mekanın en dikkat çeken işlerinden biri Açık Sahne geceleriydi. Ayrıca Kadıköy’ün en sevilenlerinden Gür Akad ve Çağatay Ateş’in her perşembe sergiledikleri performanslar da Türk rock müziği tarihinde yer alacak kadar önemliydi. Ancak mekan 2017'de maddi yetersizlikler yüzünden kapandı.

5

Laila Kuruçeşme

Kuruçeşme’de ilk açılan yazlık kulüplerden biri olan Laila, 2000’lerin başında tam bir ünlü mekanıydı. Televizyondaki magazin programlarında ünlülere hep Laila’da rastlanırdı. Hatta bir dönem o kadar popüler oldu ki çok ünlü bile olsanız buraya giremiyordunuz. 2004'te içinde çıkan yangından sonra el değiştiren mekanın yerine Sortie açıldı. Ama bugün ünlülerin takıldığı bir yer değil.

6

Crimson Kadıköy

Kadife Sokak’ta önce Crimson vardı! Kadife Sokak günümüzdeki gibi popüler olmadan önce İncir Pub’ın yerinde bulunan Crimson 2000’li yılların efsanevi mekanları arasında hak ettiği yeri almıştı. Harika bir bahçesi vardı ve müthiş bir ses sistemine sahipti. O zamanki en cool grupları Crimson sahnesinde performans sergiliyordu. Kadıköy’ün ünlü gruplarından Raindog her perşembe bu mekanda The Smiths, Placebo, Radiohead gibi bilindik isimlerin cover'larıyla müzikseverlerin kulaklarının pasını siliyordu.

7

Limon Bar

Ankara’nın limonlu biralarıyla ünlü rock barıydı. 2004'te yaşanan ölümlü kavga sonrası kapanan mekanda sahne alan grupların birçoğu hit albüm yapmıştı. Ankaralıların en çok özlediği mekanlardan olan Limon Bar zamanında Ankara’nın alternatif gençliğinin sığınaklarından biri haline gelmişti.


16

TEMMUZ 2019

YAKIN TAKİP

Kolaj: Çağatay YILMAZ


YAKIN TAKİP

TEMMUZ 2019

17

BİLDİĞİNİ OKUYAN YILDIZ

JOSS STONE

Çağatay YILMAZ

J

oss stone, ailesinin ona verdiği isimle Jocelyn Eve Stoker, 1987’de İngiltere’nin Kent bölgesinde dünyaya geldi. Çocukluğunu Uffculme adında küçük bir köyde geçirdi. Dört çocuktan üçüncüsüydü... Sahneye ilk kez yaşadığı köyde gittiği okulda çıktı ve Jackie Wilson'ın Reet Petite şarkısını söyledi. Aretha Franklin ve Dusty Springfield gibi isimlerin soul ve R&B parçalarını dinleyerek büyüdü. 2001'de Londra'da Bir Gecelik Yıldız adlı yetenek yarışmasına katıldı, Whitney Houston'un It's Not Right But It's OK ve Aretha Franklin'in Natural Woman adlı parçalarını seslendirerek birinciliği kazandı. Disleksi olduğundan 16 yaşındayken okulu bırakması gerekti. Joss, bu olayla ilgili şunu söylüyor: "Aptal olduğumdan değil, biraz disleksi hastası olduğumdan biraz da sanatsal yönüm ağır bastığından bıraktım okulu." Ama bu onun için çok dert olmadı, 13 yaşından beri şarkıcılık yapmayı istiyordu zaten. Yeteneğini göstermek için Mercury plak şirketinin sahibi Steve Greenberg ile görüşmeye gitti ve Donna Summer'ın 1979 tarihli On The Radio parçasını yorumladı. Greenberg yeteneğinden etkilendi. O günden sonra James Brown, Smokey Robinson, Donna Summer, Gladys Knight, Tom Jones, Robbie Williams, Melissa Etheridge, Rob Thomas, Rod Stewart ve Blondie gibi isimlerle sahne aldı. Nota okumayı bilmeyen, hiçbir enstrüman çalamayan bir müzisyen için harika bir olay, kendisi de böyle söylüyor. R&B ve soul müziğin öncülerinden Betty Wight ilk kaydında Joss Stone’a katıldı. Anında mentorü, yardımcı

1.2 milyon

prodüktörü ve yedek vokali oldu. Little Beaver, Timmy Thomas, Angie Stone ve Roots grubu stüdyoda şarkı listesinin oluşmasına yardım etti. Böylece, yalnızca dört günde hazırlanan çıkış albümü The Soul Sessions ortaya çıktı. Albüm Amerika’da 500 bin, Birleşik Krallık’taysa neredeyse iki katını sattı. Albümde White Stripes’ın Fell In Love With A Girl’ünün akıllara kazınan bir cover’ı da vardı. İkinci albüm Mind, Body & Soul ilkine göre çok daha özgündü. 14 parçanın 12’sini ya tamamen Stone yazmıştı ya da yazılışının bir parçasıydı. Yayımlandığında İngiltere listelerini altüst etti. Albüm 3 Grammy Ödülü adaylığı ve 2 BRIT Ödülü getirdi. Stone artık iyiden iyiye ünlüydü… 2007’deki Kuzey Amerika turneleri ve Grammy Ödülleri'nden sonra plak şirketi EMI ile arasında çok büyük bir gerilim yaşandı, Stone, şirketle olan anlaşmasını feshetmek için 2 milyon pound tazminatı bile gözden çıkarmıştı. Şirket geri adım atmadı, neticede Color Me Free! iki yıldan fazla gecikti. Eleştirmenlerden iyi not alsa da, sanatçının en az satan albümü oldu. Bu süreçte müzisyenin kendine has, güçlü vokal tekniği de oturmaya başlamıştı. Müzik sevgisi ve bağımsızlık tutkusu her zaman ortadaydı. Müziğin pek çok farklı türünde keşifler yapmaktan da hiç vazgeçmedi. 2015’te yayımladığı albümü Water For Your Soul, Billboard dergisi tarafından yılın en iyi

500

reggae albümü seçildi. 2017’de Afropop, funk ve soul etkileşimli kolektif projesi Project Mama Earth’te Nitin Sawhney, Étienne M'Bappé, Jonathan Shorten ve Jonathan Joseph ile yer aldı. Bütün bunlar olurken bir yandan da oyunculuk yaptı, fantastikten aksiyona, tarihi dramalardan animasyon filmlere kadar pek çok türde dizi ve filmde boy gösterdi. Son Of A Preacher Man cover’ıyla da dimağlara kazınan müzisyen, bir yandan da YouTube kanalından Total World Tour adıyla dünyanın farklı yerlerinden müzisyenlerle düetlerini paylaşıyor, müzik içerikli gezi programı nasıl olur gösteriyor. Sanatçı her albümde farklı bir tarzla ortaya çıkıyor. Bir röportajında “Müzik endüstrisi hiç umurumda değil. Tek umursadığım şey müzik. Yeter ki yaptığım müzik insanlara ulaşsın. Bunu önceden de söylemiştim, bu endüstri kim parıltılıysa onu alıyor ve sadece o şarkıcıların ne kadar para ettiğiyle ilgileniyor. Ben sadece müzik yapmak istiyorum, diğer hiçbir şey beni ilgilendirmiyor” diyor. Asi denilir mi, bilemiyorum ama kendi yolunu çizmeye niyetli bir kadın olduğu kesin... Joss Stone, 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 11 Temmuz, 21.00’de Volkswagen Arena’da olacak. Kaçırmayın.

.

16

bin

Çıkış albümü The Soul Sessions'un ABD'de satış miktarı

İlk albümü çıktığındaki yaşı

.

Stone’un geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

200 Stone’un Total World Tour kapsamında görmeyi planladığı ülke sayısı.

2017

2015

2012

Mama Earth

Water For You Soul

The Soul Sessions Vol.2


18

NOSTALJİ

TEMMUZ 2019

1.2 MİLYON Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

40 MİLYON -

-

-

-

IYI KI DOGDUN

Ece ULUSUM

A

"

SEZEN AKSU

ğlaması da çoktur, gülmesi de çoktur, her şeyi çoktur...” Sezen Aksu'nun oğlu Mithat Can Özer annesini bu sözlerle anlatıyor. Yalan mı, aşkı delicesine yaşıyor, mutlu olunca kahkahaları Mars'tan duyuluyor. Karşısındakini hem hüzünlendirir hem de güldürür... Harbiye Açıkhava'daki konserinde "Gitme dur n'olursun" derken, birden oyuncak bir atın üzerinde şarkı söyleyebiliyor ya da taklitler yapabiliyor. Hatırlayanlarınız vardır, 1982'de Laklak'ta mizah yazıları yazdı. Okumak isteyenler Sezen Aksu'nun web sitesinden ulaşabilir. Müzik yapabilmek için yüreği hop ede ede evden ayrıldı, 1975'te ilk 45'liğini çıkardı. Aksu, "Benim başarı öyküsü denilebilecek tek öyküm, babama rağmen o evden çıkıp bu işi yapabilmiş olmam" diye özetliyor her şeyi. O günden bugüne 400'ü aşkın şarkı yazdı, albümleri dünya çapında 50 milyonun üzerinde sattı. Sen Ağlama albümü Türkiye'de rekor kırdı; 56 hafta hit listesinde başı çekti. Sezen'e liste sorulunca utanarak şöyle diyor, "Bekliyordum ama bu kadarını değil. Ne yalan söyleyeyim, 1 yılı aşkın sürece listelerde kalacağımı sanmıyordum." 2010'da Amerikan radyosu NPR'ın 50 Büyük Ses listesinde yer aldı. Bir sürü başarıya ve ilke imza atsa da Sezen Aksu'nun unutamadığı dönem, bizler için de efsane olan Onno Tunç - Aysel Gürel - Sezen Aksu dönemi... Tüm bunlara rağmen hâlâ "Öyle bir şarkı yazmalıyım ki hepsini bastırmalı" diyor. Aklı hep yeni parçalarda. Aşk hakkında şarkılar yazdığından olsa gerek aşk hayatı magazin gündeminden düşmedi. O da hiç gizlemedi zaten. Her hayranı onunla rakı eşliğinde aşk konuşmak istiyor, acılarını anlatmak istiyor. İyi de, onun aşkta iyi olduğunu kim çıkardı? Milliyet Sanat'tan Asu Maro'ya verdiği röportajda âşık Sezen'i şöyle anlatıyor: "Yerlerde sürünebiliyorsun, hiç kendine benzemeyecek şeyler yapabiliyorsun, bir şey söylerken aslında tam onun tersini söylüyorsun, korkuların yönlendiriyor, üstüne fazladan bir haller geliyor, 'Rezil oldum' diye düşünüyorsun, gördüğün halde kendine mani olamıyorsun, yani şahane bir rezillik hali..." Çok az röportaj veren hatta artık vermeyen sanatçı sahnelere ara verdiğini açıkladığında büyük tepki topladı. Bu ay başında Change.org'da başlatılan "Bu sefer sen Geri Dön Sezen Aksu" kampanyasında binlerce imza toplandı. Aksu dayanamadı, "Ben de sizi çok özledim ama sahneyi değil, anlayacağınızı ümit ediyorum. Sahne dışında her zaman müziğin içindeyim, bırakmaya da niyetim yok yani" dedi. Kim bilir, her an sürpriz yapabilir. Bir yandan otobiyografi kitabını yazıyor, diğer yandan Nazan Öncel'le albüm çalışmaları yapıyor. Sezen Aksu unutulmaz, unutursanız gökyüzünden size göz kırpar. Zira 2009'da keşfedilen bir gök taşının adı 266854 Sezenaksu...

Aksu, bugüne kadar dünya genelinde 40 milyondan fazla albüm sattı.

400 Sezen Aksu'nun 400'den fazla şiir ve bestesi var.

56

Sen Ağlama albümünün hit listelerinde ilk üçte kaldığı hafta sayısı.

44

1975’te ilk 45’liğini çıkardı.

Sezen Aksu, 13 Temmuz 1954'te doğdu.


BACKSTAGE

TEMMUZ 2019

19

'Stüdyoda sanki hep evde gibiyiz'

Gizem ERTÜRK

İ

lk solo teklisi Şenol Abi'yi müzikseverlerin beğenisine sunan Mert Gider ve kendisi gibi şarkıcı olan ses mühendisi Mert Tunçmakas ile stüdyoda geçirdikleri kayıt sürecini konuştuk. ❏ Şenol Abi’nin kayıtları için ilk kez ne zaman stüdyoya girdiniz? Mert Tunçmakas: Şarkının ilk demosunu 19 Ocak 2016'da hazırladık. ❏ Kayıtlar ne kadar sürdü? Mert Gider: Kayıt süresi çok uzun sürmese de düzenleme kısmı 2-3 haftada tamamlandı. ❏ Şarkı için haftada kaç kez, günde kaç saat çalıştınız? Gider: 3 hafta boyunca haftanın en az 6 günü stüdyoda zaman geçirdik. Çalışma saatlerimiz düzensizdir. Modumuza göre bazen 3 saat bazen de 13 saat çalıştığımız zamanlar olmuştur. Bazı günler bir şey çıkmayacağını anlar ve erken bırakırdık. Kimi zaman da yeni bir ışık yanar ve saatin farkına varmadan sabahlardık. ❏ Şarkı ilk halinden yayınlandığı versiyonuna kadar ne gibi değişimlerden geçti? Gider: Güzel soru. Şarkıyı naylon telli gitarla besteledim, iskeletinde çok fark olmamasıyla beraber Mert ve Rıza Abi'nin katkılarıyla epey bir değişimden geçip dinlediğiniz sound'una kavuştu. ❏ Şarkıyı aranje ederken ne gibi kıstasların var? Tunçmakas: Bana göre tekniği uygularken duygudan uzaklaşmamak çok önemli. ❏ Hem işin mutfağında hem de sahne önünde olmanın avantajları neler? Gider: Stüdyoda vakit geçirmek, kafanda çalan müziği gerçeğe ne kadar yansıtabileceğini görmek ve başka kulaklarla fikir alışverişi yapmak adına oldukça önemli. Tüm bunları yaparken de hem sound hem de teknik olarak sahneyi gözeterek çalıştığımız için bize katkısı büyük oluyor. Sahnedeyken de stüdyo ortamında yaptığımız bir şeyin canladırmasını yapıyoruz aslında. Kimi müzisyenler kayda en yakınını sahnede sergilerken, kimisi bambaşka bir sound'la sahneye çıkabiliyor. Kendi adıma bu ikinci gruba daha yakın olduğumu söyleyebilirim. ❏ Rıza Erekli’yle çalışmak size neler kattı? Tunçmakas: Rıza Erekli'nin birçok sanatçıda büyük emeğinin olduğu bir gerçek. Kendisiyle çalışmak, sanata ve sanatçıya farklı açılardan bakabilmeyi ve müziğin içindeki derinliği daha net görebilmeyi öğretti. Gider: Rıza Erekli sadece inanılmaz müzik yeteneği ve bilgisiyle değil, hayatla ve daha birçok konuda kafanızı açar, ilham verir. Siz ne kadar hayalciyseniz Rıza Abi de o kadar gerçekçidir. Ondan öğrenecek bir şey her zaman vardır. Bu yüzden çok şey kattı. ❏ Stüdyo günlerinizi biraz anlatır mısınız? Tunçmakas: Hep yapacak bir şey vardır stüdyoda. Erekli&Tunç stüdyosunun havası ise bambaşka. Odama geçip yeni prodüksiyonlar için çalışmak büyük keyif. Gider: Müzik gibi yaratıcılığımızı zorladığımız bir alan deyince aklıma gelen ilk şey orada kendini rahat hissetmek. Çünkü dün ortada olmayan bir şey

yarın karşınıza bitmiş bir şarkı olarak çıkıveriyor. Dolayısıyla bu sancılı doğum sürecinde size inanan insanlarla beraber rahat bir ortamda çalışmak gerçekten çok önemli. Stüdyodaki günlerimiz de evdeymişim hissiyle gayet güzeldi. ❏ Stüdyo günleri size neler kattı? Tunçmakas: Müziğin bütününü duymak konusunda geliştiğimi düşünüyorum. Gider: Şarkı söylemek... İlk zamanlar biraz fazla bağırarak söylemeye çalıştığımda, Rıza Abi'nin beni sakin ve doğal söyleme konusunda uyarışlarını asla unutamam. ❏ İyi bir kayıt yapmanın altın kuralı ne? Tunçmakas: Bu sorunun iki cevabı var. Kayıt yapmak için ortamın ve ekipmanın uygun olması önem taşıyor tabii ki. Kaydedilecek işle ilgili net fikir sahibi olmak ve yeniliklere açık olmak da önemli. Gider: Tabii ki hissiyatı kayda en iyi şekliyle geçirebilmek. Bu da teknik ekipmanın önemini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Bazen de teknik olarak her şey harikayken hisler unutulabiliyor. Bu yüzden ikisinin dengesini tutturmak, iyi kulaklar ve işinin ehli miks yapan kişilerden geçiyor. ❏ Miks sırasında genel olarak en çok hangi konuda orta yolu bulmakta zorluk çekiyorsunuz? Tunçmakas: Orta yol bulmakta zorlandığımı söyleyemem. Fikir ayrılıklarını avantaja çevirmek önemli bir nokta bence. Gider: Mikste sevdiğim bir ses kısılırsa çok bozuluyorum fakat bana vokalime odaklanmam söyleniyor. Çünkü o ses vokalle çakışıyor, aslında haklılar. Bu tür tatlı tartışmalar olabiliyor. ❏ Şarkının daha çok dinlenebilir olması için fedakarlık yaptığınız şeyler oluyor mu? Gider: Kısaca şöyle; en basit örnek olarak süre konusunu söyleyebilirim. Şarkı süresi normalden biraz uzunsa radyo için ayrıca kısaltılmış bir versiyon yapmak zorunda kalıyoruz. Ayrıca tanıtım konusunda zorluklarla karşılaşabiliyoruz. Göz önünde olmak için harcayacak yeterince paranız yoksa her gün yayınlanan yüzlerce şarkı arasında kaybolup gidebiliyorsunuz. Tunçmakas: Açıkçası, Rıza Abi'yle kendi albümümü hazırlarken bunu hiç düşünmedik. Şarkı yapma gerçeğinden uzaklaşmamak, özgür kalabilmeyi başarabilmek gerekiyor. Bu gibi şeylerden fedakarlık edilmemeli.

Mert Gider ve Mert Tunçmakas, stüdyo sürecini anlattı. İkili bu süreçteki gerginliklerin verimli olduğunu söylüyor.


20

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

Hakan VAROL

H

'ÇEKİNGEN BİR İNSAN OLMAMA ŞAŞIRIYORLAR'

er müzisyen şüphesiz eşsizdir. Loreena McKennitt’in dünyadaki yeri öylesine farklı ki... Kendi alanının öncüsü, hem sayısız enstrüman çalıyor, hem vokal yapıyor, hem de yazıyor. Yıllar, on yıllar bile geçse yerine gelebilecek bir ses bulmak mümkün olmayacaktır. Onunla aynı yüzyılda yaşadığımız için çok şanslıyız. 29 Haziran’da İzmir’de, 30 Haziran’da Ankara'da konser veren dünyaca ünlü müzisyen, 1 Temmuz’da yıllar sonra tekrar İstanbul Volkswagen Arena’da sevenleriyle buluşmanın heyecanını yaşayacak. Konserden önce, özel yaşamından müziğe merak ettiğim ne varsa sordum. ❏ Müziğinize yansıyan ruhani kimliğinizi neyle besliyorsunuz? Doğa benim için muazzam bir ilham kaynağı. Doğanın bize öğretebileceği her şeyi özümsemeye, her şeyden ders almaya çalışıyorum. Spiritüel birçok öğretide olduğu gibi aşkın ve sevginin değerine inanıyorum. Türler arası bir bütünlük ve uyum içinde yaşamaya çabalıyorum, mümkün olduğunca daha az zarar vererek… ❏ Türkiye'ye karşı sevginizin altında Kelt'lerin Anadolu'dan geçmiş olmasını gösteriyorsunuz. Bu böyle olmasaydı, Türkiye sizin için bu kadar özel olmaz mıydı? Olur mu hiç… Türkiye’ye dönem dönem seyahatlerim oldu. Tarih ve kültür zenginliğiyle beni büyüleyen bir ülke Türkiye. Coğrafya olarak muazzam bir çeşitliliğe sahip, ülkenin her bölgesi başka güzel… Ama benim gibi arkeolojiye ve antik dönemlere meraklıysanız Türkiye’yi daha bir başka seviyorsunuz.

Örneğin Ankara, Konya, Safranbolu ve Kapadokya’daki kazı alanlarını ziyaret etmiştim. Bu kazı alanlarına gitmek ve oradaki havayı solumak beni çok etkiledi. Oradaki ovalar, çayırlar bana büyüdüğüm Manitoba’yı anımsatmıştı. Ankara’da Kelt dönemine ait tarihi eserlerin sergilendiği müze çok çarpıcıydı. Bu ziyaret sayesinde Kelt kültürüyle ilgili bilgimi arttırma şansım oldu. Frig, Lidya ve Osmanlı kültürüyle ilgili de birçok bilgi edindim, hatta tarihimizin belli noktalarda nasıl kesiştiğini anladım. Kapadokya’ya yaptığım ziyaretler de benim için çok özel, Peri Bacaları'na, erken dönem Hristiyan kiliselerine karşı müthiş bir merakım var. Bölge halkının sıcaklığı, ikramları, misafirperverliği de her zaman kalbimde… Kısacası Türkiye’yi sevmem için çok nedenim var.

❏ İstanbul'daki bir imza gününüzde 4 saat sizi bekleyip sizden imza ve fotoğraf almıştım. Sizi gördüğümde sanki güne yeni başlamış gibiydiniz. Ne bir sıkılmışlık ne bir yorgunluk... Bunun nedeni insanları sevmek mi, müziği sevmek mi? Her ikisi de… Yaptığım işe kıymet veren, müziğimi severek dinleyen insanlarla birlikte olmak, emeğimin bu denli güzel karşılık görmesi çok mutluluk verici. ❏ Sizi biraz daha yakından tanısak hangi özelliğinize çok şaşırırız? İnsanlar genelde çekingen bir insan olmama şaşırıyor. Bu kadar büyük kitlelere şarkı söyleyince daha dışa dönük bir insan bekliyorlar belki de… Ama benim her zaman biraz utangaçlığım oluyor. Kalabalık önünde, çok büyük kitlelere şarkı söylemek hâlâ biraz tuhaf hissettiriyor. ❏ Peki sahne stresiyle nasıl baş ediyorsunuz? Biraz çekingen olduğum ve kalabalık önünde olmayı yadırgadığım için bu duygumu bastırsın diye arkadaşlarımla oturuyormuşum ve bir müzik ziyafetini paylaşıyormuşum gibi düşünüyorum. Ziyafetteki birkaç lezzeti seveceklerini umarak… ❏ Hayatınızda büyük kayıplar yaşadınız ama devam etme gücünü de bulabildiniz. Müzik bu anlamda size destek oldu mu? Müziğin iyileştirici gücüne dair neler söylersiniz? Hepimizin kayıpları, kırılganlıkları, arızaları var. Müzik bizim tüm bu farklı ihtiyaçlarımıza ilaç gibi geliyor. Bunu işitsel bir terapi olarak da adlandırabiliriz. Birçok insan da özellikle belli türdeki müziklerin sakinleştirici etkisi üzerinde hemfikirdir. Birçok kişi müziği aynı zamanda bir meditasyon takviyesi olarak görüyor. Müziğin insanların duygu durumları üzerindeki etkisi gerçekten büyüleyici.

291 .

BIN

McKennitt'in geçen ayki Spotify dinleyici sayısı.

Loreena McKennitt

2018 Lost Souls


'ÖZLEDİĞİM YERLERİ GÖRECEĞİM'

RÖPORTAJ

❏ Tango To Evora şarkınızı Türkiye çok iyi tanıyor. Nilüfer’in yorumladığı bu versiyon için siz neler söylersiniz? Şarkıyı Nilüfer’den dinlemek son derece heyecan verici ve harikaydı. Daha gelişmiş bir düzenlemeyle seslendirdi. Hatta onun sayesinde Türkiye’de çok daha fazla insan benim müziğimden haberdar oldu. ❏ 2018 yılında yayınlanan Lost Souls albümünüzün hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Aslında albümün hikayesi ve oluşum süreci epey eskiye dayanıyor. Ages Past, Ages Hence, Hundred Wishes, Spanish Guitars, The Ballad Of The Fox Hunter gibi şarkılarımı yazdığımda 'Bunlar biraz kayıp ruhlar gibi oldu' dediğimi anımsıyorum. Lost Souls isimli şarkımı ise Antropolog Ronald Wright’ın A Short History Of Progress (İlerlemenin Kısa Tarihi) isimli kitabından esinlendim. Uzun zaman önce kaleme alınmış o kitapta Wright şundan söz ediyordu: Sanayi Devrimi’nden önce insanlar etik ve ahlaki değerleri teknolojik ilerlemeden daha çok önemserken, Sanayi Devrimi’nden sonra teknoloji, etik ve ahlaki değerlerin önüne geçti. Bunlar benim de fazlasıyla kafa yorduğum konular. Az önce de bahsettiğim gibi bu şarkıların çoğunu uzun yıllar önce yazdım. Ve şimdiye kadar yaptığım albümlerde onlara uygun bir yer bulamamıştım. Buradaki çoğu şarkının Kelt müziğiyle doğrudan bir bağı yok.

TEMMUZ 2019

Albümü hazırlarken beklenmedik bir şekilde karşıma çıkan ama kendine uygun bir yer bulan şarkılar… Bu albümü farklı kılan özelliklerden biri de şu, şarkıları seslendirmemin yanı sıra bu albümümde piyano, klavye, akordeon ve arp da çaldım. ❏ Sosyal meseleler, çevre ve hayvanlar sizin için öncelikli konular arasında. Bu konularla ilgili çalışmalarınızdan ve girişimlerinizden de bahseder misiniz? Yaşadığım yerin yakınında Stratford, Ontario’da bir aile merkezim var, işletmesini de ben sürdürüyorum. Modern hayatta çocukların ve ailelerin yeterince anlaşıldığını ve desteklendiğini düşünmüyorum. Onun dışında iklim değişikliğine karşı bulduğum her yere ağaç dikmeye, kendi hayatımı bu doğrultuda düzenlemeye ve geliştirmeye çalışıyorum, elbette çevremi de bunun bir parçası haline getirmeye çabalıyorum. ❏ Son olarak uzun bir aranın ardından İstanbul, Ankara ve İzmir’de konserler vermek üzere Türkiye’ye geleceksiniz. Nasıl hissediyorsunuz? Nasıl bir repertuvar olacak konserlerde? Ağırlıklı olarak Lost Souls albümümden söyleyeceğim ama çok sevildiğini bildiğim eski şarkılarımdan da birkaçını seslendireceğim konserlerde. Türkiye’nin özlediğim yerlerini göreceğim ve dinleyicilerle buluşacağım için çok mutluyum. Türkiye’nin müziksever insanlarını konserlere bekliyorum.

21

Kelt müziğinin efsane ismi McKennit Müzikli seyahat yazarı olarak anılan Kelt müziğinin efsanesi 1957 doğumlu Kanadalı şarkıcı Loreena McKennit dünyanın yerel sanatçısı olarak adlandırılıyor. 30 yılı aşkın kariyerinde eklektik kelt müziğiyle dünya çapında 15 milyona yakın albüm satan, dört kıtada rekor satış rakamlarına ulaşan şarkılarıyla adeta ziyafet yaşatıyor. Müziğini tanımlamak biraz güç... Kimine göre dünya müziği, kimine göre ise new age olarak görülüyor. Kanada müzik endüstrisinin popüler ödülü Juno'yu iki kere kazandı. 1997'deyse Billboard'un Uluslararası başarı ödülünü kazandı. Şarkıları Jade, Highlander 3, The Holy Man, The Santa Claus Hollywood filmlerinde kullanıldı ve Live In Paris And Toronto albümü 17 Ağustos depremzedelerine bağışlandı. No Journey's End adındaki McKennit'in hayatı ve müziği hakkındaki belgesel pek çok ülkede yayınlandı. Türkiye, Kanada, ABD, Yeni Zelanda, İtalya, İspanya'da altın ve platin plak kazandı. 1985 yılında kurduğu bağımsız plak şirketi Quinlan Road'da yürüttüğü tüm çalışmalarla müzik endüstrisinde başarılı bir iş insanı olarak yer aldı.


22

SEYAHAT

TEMMUZ 2019

Senay Akkurt’la , Hayat Bana GUzel senayakkurt

ATEŞİN VE RÜZGARIN ŞEHRİ BAKÜ K

ardeş ülke Azerbaycan bir görünümde. Yeşili ve parkı hepimizin bildiği bol. Nüfus çoğunlukla Müslüman tanıdık bir olmakla birlikte Ortodoks tanım. Havalimanından Hristiyanlarla birlikte yaşıyor ve çıktığım andan itibaren ezan sesi duyulmuyor, herkes özgür. gerek insanlar, gerek dil Ülkeye girişte havalimanındaki gerekse Türk markaların makinelerde kişisel bilgileri girip 11 fazlalığıyla yabancı bir yerde dolar ödeyerek 15 günlük vizenizi değilim hissi oluyor. Türk alıyorsunuz. Yalnız o fişi saklayın olduğunuzu anlayınca, çıkışta da lazım oluyor. Rusça ve uzaklardan gelen kardeşleri Azeri Türkçesi yaygın. Azerbaycan gibi sevgi ve ilgi gösteriyorlar. Türkçesi hem çok tanıdık geliyor Bakü, Azerbaycan’ın kulağıma hem de bir o kadar başka. başkenti. Hazar Denizi’nin Birkaç gün içinde alışılıyor. Onlar batı kıyısında konumlanmış bizim Türkçemizi daha kolay Kafkasların en önemli anlıyor. Türk dizileri sağ olsun.Şehre kentlerinden. Rüzgarıyla girdiğiniz anda yol boyu uzanan meşhur Bakü çok büyük duvarların ardına ne var soruma ve kalabalık değil, oldukça aldığım şu, şehrin fakir semtlerini temiz ve güvenli. Şehrin ve eski binalarını duvarlar ardına görünümünde mimari yapılar gizlemek gibi bir yöntem seçmişler. dikkat çekici. Petrolün Bu arada para birimi manat, TL zenginliğiyle fakirlik arasında karşısındaki değeri bizden 3.5 kat kalmış bir kent. Bir yanda değerli... sarı taştan yapılmış mimari yapılar ki bunlar Azerbaycanlı petrol milyonerlerinin Avrupa’da görüp Haydar Aliyev beğendiği mimari binaları Bakü’de Kültür Merkezi'nin yaptırmaları ile ortaya çıkmış. Bu büyüklüğü, 100 bin metrekareden binalar gece çok güzel aydınlatılıyor. fazla. Diğer yandan da modern mimari örneği tasarım binalar var, şehir ilginç

100 . bin

Gobustan

Bakü gezisinde mutlaka görülesi bir alan. Açık alan ve kapalı müze olmak üzere iki farklı alandan oluşan, rehberle gezilen oldukça etkileyici kaya sanatı alanı. 40 bin yıllık geçmişi ile UNESCO Dünya Kültür Mirası alanı olarak kabul edilmiş. Binlerce yıl öncesinden günümüze kalmış kaya sanatıyla antik çağlarda yaşamış insanları, yaşadıkları çağın bitki ve hayvan yapısını, avcılık, Şaman kültürü gibi çağının yaşam koşullarını kayalara kazımışlar. Bakü’ye 40 kilometre mesafede, birçok tur şirketinin otobüsleri ile gidiliyor. Giriş kişi başı 14 manat.


SEYAHAT

TEMMUZ 2019

23

Ateşgah Dünyadaki 3 Ateş Tapınağı’ndan biri Bakü’de. Petrol ve doğalgaz nedeniyle yanar kayalar denilen yerler var. Tapınakta da yeraltı gazlarının yüzeye çıktığı noktalarda sürekli ateş yanıyor. Ateşgah denen bu tapınak, Zerdüştlerin kutsal mabedi. Zerdüştlük dünya üzerindeki ilk tek tanrılı din olarak kabul ediliyor. Zerdüşt, İran asıllı bir kişi ve tek tanrılı dinlerdeki gibi, Tanrı inancı bu dünya ve öteki dünya kavramından bahsediyor. Ateş ise tanrı Ahura Mazda’yı, ona teşekkürü ve arınmayı simgeliyor.

BAKÜ’NÜN İKONİK BİNALARI Haydar Aliyev Kültür Merkezi: Mimar Zaha Hadid tasarımı bina, muhteşem dalgalı formuyla bembeyaz bir kültür sanat merkezi. 3 bölümden oluşuyor. Haydar Aliyev’in hayatını ve Azerbaycan tarihini muhteşem bir sunumla görebildiğimiz alanda yerel kültür, giysiler, müzik, sahip olduğu zenginlikler ve hatta ülkeye hediye edilenler sergileniyor. Güncel sergilerin yapıldığı bölüm var. Giriş 15 manat. Alev Kuleleri: Şehrin neresine giderseniz gidin, her yerden görünen alev formundaki bu 3 kule Bakü’nün simgesi. LED ekranla kaplı kavisli dış yüzeyi, gece aydınlatmasıyla gökyüzüne yükselen alevler gibi görünüyor. Letif Kerimov Halı Müzesi: Dev bir rulo halı formunda tasarlanmış 3 katlı binada Azerbaycan’ın en önemli kültürel mirası olan el dokuması halıları var. Ayrıca geleneksel yaşamda kullandıkları giysi ve eşyalar da sergileniyor. Müzeye giriş 7 manat. Çekim yapmak için kameraya 10 manat bilet kesiyorlar. Bilginize! Mugam Merkezi: Mugam, Azerbaycan’ın geleneksel müziği. Bu müzikte tar, keman, kaval denilen zilli bir tür def, kanun ve ud gibi enstrümanlar kullanılıyor. Binanın formu da geleneksel enstrümanları tar şeklinde tasarlanmış. Bu bina bir konser

mekanı. Sadece mugam müziği konserleri verilmiyor, benim bulunduğum dönemde 3. Uluslararası Bakü Caz Günleri konserleri vardı. Salonun girişinde cam kutular içinde geleneksel enstrümanları sergileniyor, aynı alanda yan yana kaideler üzerinde ünlü mugam müzisyenlerinin büstleri teşhir ediliyor. Solistlere hanende, tar sanatçılarına tarzen deniliyor. İçinde eğitim ve kayıtlar da yapılıyor. Kristal Salon: 2015'te Eurovision yarışması için inşa edilmiş. Gece ışıklarıyla kristal gibi parlayan binada Rihanna, Madonna gibi sanatçılar da gelip konserler vermiş. Kız Kulesi: İçerişehir denen eski kent duvarları içinde kalan alandaki 8 katlı taş kule. Gözetleme kulesi olarak da kullanılmış. Dış cephesinde kırlangıçların yuva yapmasına uygun delikleri ve etrafında sürekli uçuşan yüzlerce kuşla başı dumanlı bir hali var. Tepesindeki terasa çıkınca şehre ve Hazar Denizi’ni tepeden bir bakışla görebiliyorsunuz. Şirvanşahlar Sarayı: Bakü’de hüküm sürmüş olan Şirvanşahlar’ın yaşadığı saray, bizim saray algımıza göre oldukça sade ama Bakü için önemli turistik noktalardan biri...

İçerişehir: Surlarla çevrili alanda Şirvanşahlar Sarayı, Kız Kulesi, Minyatür Kitap Müzesi'nin yanı sıra geleneksel yemekleri tadabileceğiniz pek çok restoran var. Ayrıca hediyelik dükkanları ve halı alışverişi seçenekleriyle turistler için cazibe noktası. Port Bakü: Lüks mağaza ve alışverişseverlere hitap ediyor. Öğle saatlerinde plaza çalışanlarıyla oldukça kalabalık hale geliyor. Port Bakü avlusunda şık kafeleriyle de oldukça ünlü. Bayrak Meydanı: Bu bölgede 100 metrenin üzerinde bir bayrak direği var. Hemen yakınında cuma ve cumartesi akşamları canlı müziklerle hareketlenen, bahçesi olan restoran ve barlar bulunuyor. Meksika, İspanyol ve Akdeniz mutfağı, şarap barları gibi hoş seçenekler sunan mekanlar yan yana konumlanmış. Yemekten sonra dans edip eğlenmek isteyenler için hemen yanlarındaki gece kulübüne geçilebiliyor. Şehitlik: Bakü'ye yukardan bakan yüksek bir noktada konumlanmış Şehitlik'te, hem Azeri hem de Türk şehitler bir arada yatıyor.

sikusu @hTaaylm an YILMAZ

5.000 feet Sevgili okuyucular bu ayki fotoğrafımızı Almanya’nın en güzel kentlerinden biri olan Baden-Baden’e yağmurlu bir günde inişe geçtimiz sırada çektim. 5 bin feet yükseklikte yağmur dolu bulutlara yaklaşırken bedava uçak yıkama servisinden faydalandık. Bahar ve yaz aylarında sıkça karşılaştığımız bulutlar zaman zaman bize ekstra manevra yaptırıyor. Hepinize bol güneşli bir ay diliyorum...


24

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'Tozlu zeminde koşan

tavukların sesi'

Ece ULUSUM

G

'Bol bol yeni parça olacak' Gökhan KAYA

M

Al’York

oda Sahnesi'nde izlediğimiz, alternatif müzik dünyasına özlenen sound ve duruşlarıyla giren AI'York'u henüz izlemediyseniz One Love Festival 15'te sahne alacaklar, bilginize. Grup yeni havadisleri anlattı. 2018 ❏ Festival sahnesinde neler olacak? We're Gonna Bol bol yeni parça olacak. Henüz Burn Here yayımlamadığımız EP’den parçalar çalacağız ve her konserimizde olduğu gibi tüm enerjimizle seyirciyle bir olmaya çalışacağız. ❏ Sizi Moda Sahnesi'nde izledik. Sahnedeki enerjinize bayıldık. Sahnedeyken sizi yükselten şeyler neler? Bugüne kadar her sahneye çıktığımızda öncelikle aramızdaki iletişimle birbirimizi yükseltiyoruz. Seyircinin de bize dahil olmasıyla her şey birbirini tamamlamış oluyor. ❏ Türkçe şarkılar gelecek mi? Üçümüz de çocukluğumuzdan beri İngilizce sözlü müzikler dinleyerek büyüdük. En önemlisi blues, folk, rock’n roll, soul gibi müzik türlerinin sanatçıları bizi harekete geçirdi. Dolayısıyla İngilizce bize kendimizi müzik diliyle ifade edebildiğimiz en doğal yol gibi geliyor. ❏ İmajınız, sahnedeki duruşunuz gerçekten epey havalı. Yayınlanan bir klibiniz var ama o sahnedeki hisleri alamadık. Yeni klipler çekilecek mi? Tabii ki yeni klipler çekilecek. Bu yöndeki deneyimlerimizi zenginleştirmeye her zaman hevesliyiz. Hatta biri yolda! ❏ Sokakta videounuz var, yine var mı böyle bir plan? Galata’daki videomuz anlık gelişti. Bir konserimiz gürültü endişesi sebebiyle iptal edilince 'Madem öyle, biz de Galata Kulesi’nin önünde çalalım!' dedik. O gün yaşananlar grubun oluşumunda önemli bir yere sahip. ❏ Gruptaki herkesin vokal ve enstrüman yeteneklerini sahnede sergiliyor olabilmesi sizi özel kılıyor. Grup içindeki görev dağılımı nasıl; sahnede ve stüdyoda? Beraber şarkı söyleyebilmek bizim için çok keyifli. Parçalarımızı yazarken kimsenin görevi baştan belli olmuyor. Bunu çıkan müziğin kendisi belirliyor. ❏ Sırada neler var? Yeni teklimiz çıkmak üzere ve yeni EP’miz de yolda! Yeni gelişmeler için takipte kalın!

ün geldi çattı. One Love Festival, 20 Temmuz'da gerçekleşecek. Festivalde canlı sahnesini merakla beklediğimiz Skinny Pelembe de sahne alacak. İlginç sesler keşfetmeyi seven müzisyen sorularımızı yanıtladı. ❏ One Love Festival heyecanla bekleniyor. İstanbul'da büyük bir festivalde sahne almak senin için nasıl bir his? İstanbul’a gelmek benim için çok özel. Çoğu kişinin yaptığı gibi seyahat planları yapmadım pek. Bunu müzikle yapabileceğim gibi delice bir hayale sahiptim ve şimdi gerçekleşiyor. İstanbul'un hayal kırıklığı yaratmayacağına eminim. Ayrıca çocukluğumda Röyksopp’un Istanbul Forever remiksini duyduğumdan beri en iyi gece hayatını burada bulacağıma eminim! ❏ Spotify'da seni en çok dinleyenler listesinin ilk 5 şehrin hepsi farklı ülkelerden. Süper, farkında değildim! Harika hissettirdi. Dünya hakimiyetim çok yakın! ❏ Stüdyodaki Skinny Pelembe ile sahnedeki Skinny Pelembe arasında nasıl ruh hali farkları var? Stüdyodaki mutlu, oyuncaklarla oynarken iç dünyamla iletişim kurmaya çalışan halim. Sahnedeki de iç dünyasıyla iletişim kurmaya çalışan ama daha dışa vurumcu... Sahnede olmayı çok seviyorum ama iletişimi hissedemezsem her şey çok anlamsız geliyor. 10 kereden 9’unda hissediyorum gerçi... ❏ Algoritmalara sıkışmış

playlist'lerden kaçanlar bağımsız radyoları dinlemeye başladı. Ne dersin stream listeleri mi yoksa radyolar mı? Kesinlikle radyo. ‘Akşam yemeği için caz’ isimli bir listeyi çalmak çok depresif bir fikir ama banyoda Sarah Ward’ın Akşam Yemeği Cazı programını dinlemek sevecen sayılabilecek bir şey. ❏ Sesleri değiştirmeyi seviyorsun. Fil sesini bile kullandın. Şu sıralar favori sound'un nedir? Güzel bir perküsyon sesi üzerinde çalışıyorum, aslen tozlu zeminde koşan tavukların sesi. ❏ Favori enstrümanın nedir? Yeni Gretsch Streamliner’ım. 10 yılda bir gitar alıyorum, yani elimi bir Harmony Bobkat’a sürmek için 10 yıl beklemem gerekecek sanırım! ❏ Festivalde sahne aldığında izleyicileri neler bekliyor? Sahneden önce hamama gitmeyi planlıyorum. Çok rahat ve 'yumuşamış' bir performans bekleyebilirsiniz yani.

2019 Dreaming Is Dead Now

Skinny Pelembe


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

24 saatte 2 mekan 5 sahne ile

Rap müzisyen, Barış Demirel, Özgün Tuncer, Yiğit Avcı, Caner Şahin, İbrahim Bayçöl ve Ufuk Alkan ile sahnede olacak.

H

2018 Abe Bilader

Kamufle

'Spotify'daki gibi çalmayacak'

Ece ULUSUM

Y

erli rap müzik tarafında çeşitli iş birlikleri kulağımıza çalınıyor. Kamufle işleri sahne projesine dönüştürdü. Caz ve rap müziği sahneye taşıyan Nazdrave'den sonra, Volkswagen Arena'da orkestra eşliğinde sahneye çıkan Kamufle, One Love Festival 15'te rap şarkılarını farklı sound'larla seslendirecek. Ana akımın göbeğine oturmasıyla birbirine benzeyen rap şarkılar dinleyiciyi yormuşken bu tür projeler ufuk açıcı. Nicelerine. Kamufle ile rap ve caz müziği konuştuk. 20 Temmuz'da da izleyeceğiz... ❏ One Love sahnesine Kamufle & Brothers projesiyle çıkacaksın. Bu proje nasıl ortaya çıktı? Hangi enstrümanlarla sahnede olacaksın? İlk başladığım dönemlerden beri hayalimdi enstrüman eşliğinde konser vermek ama o dönemler hem sosyal çevre hem de imkanlar çok elverişli değildi. İlk olarak Moral grubuyla bu projeyi Kamufle Moral Band olarak hayata geçirip sonrasında kendi bireysel ekibimi kurarak funk bir orkestraya dönüştürdüm. Barış Demirel (Trompet), Özgün Tuncer (Saksafon), Yiğit Avcı (Klavye), Caner Şahin (Bas gitar), İbrahim Bayçöl (Davul), Ufuk Alkan (Elektro gitar) ile bir ekip oluşturduk ve enerjilerimiz gayet uyuşuyor. ❏ One Love'da sahne almak senin için ne ifade ediyor? One Love daha öncelerde seyirci olarak gittiğim ve 'Ulan şurada sahne alsam ne güzel olur' diye dillendirdiğim babacan bir festival. Sonunda burada sahne alacak olmam benim için her şeyin yolunda gittiğini kanıtlıyor. Çok mutluyum. ❏ Back on Stage yarı yıl raporu

25

ONE LOVE FESTİVAL 15

er şey müzikle, yaz coşkusuyla ve festivallerle çok güzel olacak! Yazın gelmesiyle birlikte açılan festival sezonunda bu sene özlenen bir tat geri geliyor. Son olarak 2015’te düzenlenen One Love Festival'in 15'incisi 20 Temmuz’da müzikseverlerle buluşuyor. 20 Temmuz Cumartesi günü öğlen 12’de başlayacak festival 21 Temmuz sabahına kadar devam edecek. Etkinlik eskisi gibi İstanbul Parkorman’da başlayacak, Volkswagen Arena'ya uzanacak. İki ayrı mekanda beş farklı sahnede gerçekleşecek One Love Festival’de yer alacak isimler de epey sıkı. Sahne alacak isimler arasında kimler var kimler... Parkorman, Birlikte Güzel Sahnesi’nde Fransız müzik prodüktörü ve yönetmen Guillaume ve Jonathan Alric ikilisinin dans müziği projesi The Blaze; İngiltere çıkışlı elektro-pop üçlüsü Years & Years ve Türkçe rap müziğin önemli isimlerinden Kamufle yer alacak. Festivalde Kendine Has Sahnesi’nde yer alacak isimlerin bazıları ise; ilk kez birlikte performans sergileyecek Türkçe hip-hop ve trap müziğin önemli ismi Ezhel ve son albümleri Fırtınayt ile elektronik müziğe adım atan Büyük Ev Ablukada, albümleriyle uluslararası başarı kazanan şarkıcı, söz yazarı, yapımcı ve işitsel-görsel kavramcı Gaye Su Akyol; İngiltere müzik sahnesinde dikkatleri hızla üstüne çeken müzisyen ve şarkı yazarı Skinny Pelembe ve daha birçok isim… Parkorman’da programlaması Red Bull tarafından yapılan sahnede ise; Kerem Akdağ ve Ece Özel gibi uluslararası başarı sağlamış Türk DJ ve prodüktörlerin yanı sıra Hollanda’nın ünlü ve çok sevilen dans festivali Dekmantel’in kurucusu olan DJ ikilisi Dekmantel Soundsystem, One Love Festival 15 katılımcılarını eğlendirecek. Bugüne kadar yüzden fazla grup ve 1.600’den fazla sanatçıyı, toplamda 220 bini aşkın müzikseverle buluşturan One Love Festival, iyi müzikle eğlenme ve şehrin içinde özgürleşme zevkini, eğlence ve festival deneyimi ile bir kez daha yaşatacak. Biletler de Biletix’te satışa çıktı. Festival biletinin fiyatı 150 lira. 24 saatlik konsere değer!

konumuzda rap ve caz müziği daha çok bir arada göreceğimizi yazdık. Seni Ediz Hafızoğlu'yla sıkı bir proje de görmüştük. Senin yorumun nedir? Bu tarz yeni projeler olacak mı? Bu kültürün kökü Amerika'dan geliyor. Caz, soul ve funk müzik olmasaydı ya da Afro-beat olmasaydı hip-hop ritimleri break dance ve beat making kültürü katiyen olmazdı. Bu işin hamurunda caz var. O bakımdan Nazdrave ekibiyle dirsek temasına geçmek bir hayalimi gerçekleştirdi. Nazdrave x Rap projesi yakın zamanlarda sesini daha da çok duyuracak. ❏ Rap müzikte DJ dışında çoğunlukla sahnede tek başınasın. Orkestrayla sahneye çıkmak senin için nasıl bir deneyim? İkisinin de tadı bambaşka öncelikle! DJ ile beraber başladı bu iş. Onlar plakları loop etmeseydi biz dörtlük ölçülere rap yapamazdık. Ama orkestra bu işin ne kadar zengin ve heybetli yapılabileceğini kanıtlıyor. Arkanda güçlü bir destek ve müzikal hakimiyet hissettiriyor. Ekip arkadaşlarınla uyum ve prova sonucunda ortaya çok değişik doğaçlamalar ve enerji patlamaları çıkıyor. ❏ Videoyla beat yapımı hakkında bilgiler veriyorsun. O fikir nasıl ortaya çıktı? Önceliğimi şu an solo albüme verdim! Yıllardır beat yaparım. Evde boş zamanlarımı 'İnsanlara neden arz etmeyeyim' diyerek videolama kararı aldım ve Kamufle Biit Yaptı serisi ortaya çıktı. ❏ Festivalde nasıl bir şarkı listesi olacak? Hayale Daldım, Olumsuzluklar albümümden seçkiler ve çıkardığım solo işlerden oluşan bir repartuvar olacak ama bunlar albümde ya da Spotify'da duyduğunuz gibi çalmayacak! Funky groove ve hafif rock'n roll harmanlayarak salt hiphop dinleyeceksiniz.


26

FOTOROMAN

14 bin kişilik Enter The Music

TEMMUZ 2019

FestİVAL KAPILARI AÇILIR AÇILMAZ ALAN NEREDEYSE YARI YARIYA DOLDU.

KüçükÇiftlik Park'ı uzun zamandır böyle kalabalık görmemiştik. 19 Haziran'da 14 bin kişinin katıldığı Epifoni organizasyonu Enter The Music Fest'19'daydık. Duman, Ezhel, Ben Fero, Hey! Douglas ve Nova Norda gibi isimlerin sahne aldığı etkinlikte bir backstage'te bir sahnedeydik. Back on Stage ekibinden Çağatay Yılmaz, Ece Ulusum ve Emre Kırdar'ın kareleri ve hatıralarıyla aktarıyoruz.

Hey! Douglas sahneye orkestrayla çıktı. Yenİ ALBÜMÜNDEN PARÇALARLA COŞTURDU.

BACKSTAGE'TE SOHBET KOYU. RAP MÜZİSYENLER SARDI DÖRT BİR YANI.

NOVA NORDA

EZHEL SAHNE PERFORMANSI ÖNCESİ BACKSTAGE'TE HAYRANLARI İÇİN FOTOĞRAF MESAİSİ YAPTI.

EZHEL HAYRANI


FOTOROMAN

TEMMUZ 2019

BEN FERO VE SIX PACK'İ SAHNeYE ÇIKTIĞINDA HERKES YERİNDE ZIPLAMAYA BAŞLADI.

27

FERO KÜFÜR İÇERİKLİ ŞARKISI yaylan'ı SÖYLEMEDEN ÖNCE ÇOCUKLARIYLA GELEN VELİLERDEN ÖZÜR DİLEDİ...

KOVL! KOVL! KOVL!

SAHNE ÖNCESİ KULİS EPEY FARKLI. MENÜDE BOL ACILI KEBAP, ÇİĞ KÖFTE VE RAKI VAR. ŞEHRİMİN TADI AĞZIMDA YİNE...

FERO ŞARKISIN DA SERCAN'A SESLE NİNCE EZHEL DAYANAM ADI ve SAHNEYE GELDİ.

ARKADAŞLAR RAP TEKNİK EKİPTEKİ IŞ GİBİ! MÜZİĞE ISINAMAM


28

FOTOROMAN

TEMMUZ 2019

VE SAHNE EZHEL'İN! HER ŞEY ALO ŞARKISIYLA BAŞLADI.

FERO SAHNEDEN İNdİğİnde ONU BEKLEYEN İKİ KİŞİ OLDUĞUNU DUYUNCA EPEY ŞAŞIRDI.

BİRİ model DENİZ AKKAYA, DİĞERİ aktör ufuk bayraktar. Akkaya, Ezhel'le de fotoğraf çektİRDİ.

BUGY VE DJ ARTZ

FERO'DAN EZHEL'E İADE-İ ZİYARET. HEM DANS ETTİLER HEM DE ŞINAV ÇEKTİLER.

EZHEL'İN PERFORMANSI 1 SAAT SÜRDÜ.


FOTOROMAN

TEMMUZ 2019

29

DUMAN EKİBİ KULİSE GİRİNCE ORTALIK DURULDU. EKİPTEKİLER ODASINDA KALMAYI TERCİH ETTİ. BİR ARA ARİ barokas KAPIYI AÇIP SAĞ SOLU KOLAÇAN ETİ.

AKLADIM... İ KENDİME S N E S a ç r a p İlk

ÇOK SAAAĞOLUUN...


30

FOTOROMAN

1 gece 2 konser: HVOB & DJ MABBAS

TEMMUZ 2019

Dinlemesi kadar seyretmesi de güzel olan Viyanalı grup HVOB, albümleri Rocco Turnesi kapsamında 19 Haziran'da Zorlu PSM Turkcell Sahnesi'nde performans sergiledi. Konser boyunca sade bir ışıklandırma hakimdi ancak şov epey etkiliydi. PSM kıyağıyla, HVOB sonrasında DJ Mabbas %100 Studio'da çalmaya başladı. HVOB bizi ne kadar yerden yükselttiyse Mabbas baslarıyla bir o kadar ayaklarımızı yere bastırdı. Fotoğraflar: Emre KIRDAR Yazı: Ece ULUSUM

Elektro-pop ve tekno’nun dİnamİk İkİlİsİ HVOB sahnede... Anna Müller'İn vokal yeteneklerİ İnanılmazdı.


FOTOROMAN

TEMMUZ 2019

After party DJ MABBAS'TAN. Studio'da adım atacak yer yoktu.

BİR ARA dj MABBAS'IN ELLERİNE KİLİTLENDİK.

BİLENLERİNİZ VARDIR kapüşonlu sweat ya da ŞAPKA, BAŞKA TÜRLÜ ÇIKMAZ SAHNEYE.

31


32

FOTOROMAN

CHILL-OUT FESTIVAL 2019

TEMMUZ 2019

15-16 Haziran'da bu kez Garden Fiesta'da gerçekleşen Chill-Out Festival'in ilk gününde alandaydık. Festival kapıları açılır açılmaz alandaki köşeler tutulmuştu. En güzeli de festivalde aileler ve köpeklerin olmasıydı. Böyle şehir festivallerini çok seviyoruz. Bu arada festival sahnesinde David August, Pantha Du Prince, Blond:ish, Sebastien Leger, Hraach ve Umami gibi birçok dans müziğinde iyi isim vardı. Bizim canlı sahnesini merak ettiğimiz isim Blond:ish idi ve bayıldık!

BİR YANDA DANS DİĞER YANDA KEYİF....

Fotoğraflar- Yazı: Emre KIRDAR

FESTİVAL IŞIKLARI SADIK AVCI'YA EMANET.

EN SEVDİĞİMİZ FESTİVALCİLER!

hazİran sıcağına çare KAHVE DÜNYASI'NDAN SOĞUK KAHVELER...

FESTİVALİN RENGARENK RUHU ALANA YAYILMIŞTI. GÜNDÜZ SAHNESİNİ EN ÇOK SEVDİĞİMİZ İSİM BLOND:ISH OLDU. SET'İNİN BAŞINDAYKEN İZLEYİCİLERLE KÜÇÜK SOHBETLER ETMEYİ UNUTMADI.


MIDSOMMAR FESTIVAL 2019

FOTOROMAN

Türkiye’de ilk kez About Nights sunumu ve Profun Creative Events organizasyonuyla 22 Haziran'da Midsommar Festival gerçekleşti. KüçükÇiftlik Park'taki festivalde yazın gelişi kutlandı, çeşitli atölyeler gerçekleşti. Müzik bir an durmadı. Sahnedeki isimler müzik tınılarıyla yaz sıcağını unutturdu. Sahnede Kadebostany, Roosevelt, Jan Blomqvist & Band, Darius, Jakuzi ve Club Bangkok vardı...

TEMMUZ 2019

33

FestİValİn son sahnesİ Kadebostany'e emanettİ. Festİvale gelenlerİ şovlarıyla coşturdu!

Fotoğraflar: Emre NAMOĞLU Yazı: Ece ULUSUM

SOSYAL MEDYAYA MALZEMELER TOPLANDI...

Avrupa sahnesİNİN BAŞARILI İSİMLERİNDEN ROOSEVELT ORKESTRAYLA PERFORMANS SERGİLEDİ.


34

AUDIOBAN

TEMMUZ 2019

Audioban 1 yasinda! , K

urulduğu günden bu yana Audioban, sınırlarını genişletmeye ve müzik üretimini desteklemeye devam ediyor. Birinci yılını dolduran platform, etkinliklerin yanı sıra yayımladıkları plaklarla müzik dünyamızı zenginleştiriyor. Bu yıl neler oldu ve şimdi neler olacak, Audioban ekibinden Hatice Arıcı anlattı. ❏ 1 yılda neler oldu? Sayılara dökersen... 2018 Haziran’da başladığımız Audioban yolculuğumuzda ilk etkinliğimizi Eylül 2018’de yaptık. 8 şehirde, 50 ayrı mekanda 80 konser, 120 DJ set, 30 söyleşi ve farklı etkinlikler yapmışız. İşleri sayılara dökünce sayılar biraz garipleşiyor. Açıkçası, büyük rakamlar koyup 'O hedeflere ulaştık artık tamam' demiyoruz. Biz, ayda kaç etkinliği sağlıklı bir şekilde yaparız diye bakıp takvim oluşturuyoruz. Olabildiğince farklı yerlere erişebilmek istiyoruz. Ocak ayında şehir dışı etkinliklerimize başladık. Audioban Label’ı ile 3 albüm, 3 EP yayınladık, 2 plak bastık, 3 plak da şu an Çekya'da test press’te. Bu yıl 3 plak daha yayımlama ve dijital olarak daha da çok albüme yer verme planımız var. ❏ Bir yılını doldurdunuz ancak uzun zamandır müzik dünyasında varmışsınız gibi hissediliyor. Bu kadar hızlı benimsenmenizin altında neler var?

Bunu duymak ve hissedildiğini görmek bizim için mutluluk verici. Bu his ilk aylardan itibaren vardı aslında. Ekibimizdeki herkes müzik dünyasının içinde yıllardır bulunan, müzisyen, müzikolog, müzik yazarı ve içerik üreticisi insanlar. Ancak en temelde Audioban’ın benimsenmesi ve sürekli yeni iletişimlerle büyümesinin özünde açık, net ve müzik odaklı olması var. ❏ Plak basımları oldu ve olacak. İsimlere nasıl karar veriyorsunuz? Plak sayısı daha da artacak mı? Gün itibarıyla ilk plağımız olan “Dark Pulse – Audioban Selections: New Era of Turkish Dark Scene” Compilation’ı ve The Kites - Sunset Vibes plaklarımız plak dükkanlarında bulunuyor. Non-Square, Brek, In Hoodies plaklarımızın test press dinleme sürecindeyiz. Tahminimce One Love Festival’da Audioban Music Embassy merch masasına yetişeceklerdir. Plak basımında ise In Hoodies'le olduğu gibi, başka label’larla iş birliklerine gidebiliyoruz. Plak basımı belirli sayılarda kalmak üzere sürecek ancak dijital yayımlarımız da başlıyor. Müziğinizin fiziki çıktısını elde tutmak çok keyifli, ancak önemli olan Audioban’ın müzisyenler için fayda sağlayacak yerlere, isimlere, fikirlere, konulara erişebildiği bir alt alan olabilmesi. ❏ Kendi konserlerinizi veriyor ve festivallere içerik üretiyorsunuz. İkisi

arasındaki fark ne? Bulunduğumuz her yerde etkinlikleri kurgulama, sahiplenme ve üretme yaklaşımımız aynı aslında. Büyük ya da küçük tüm etkinliklerde süreci en baştan müzisyen, mekan ve ilgili ekiplerle tasarlayıp yürütüyoruz. Bizim için her etkinlikte müzisyenin, mekan teknik ekibinin ve dinleyicinin mutlu olması çok değerli. Festivallerde bizden ayrı ve çok daha geniş bir ekip oluyor. Orada içine sızdığımız bir süreç var, bunu da yine ekibimizle festival ekibini koordine ederek, onların yönlendirmeleri doğrultusunda kurgumuzu gerçekleştirerek ilerletiyoruz. ❏ Audioban'ın nasıl bir kitlesi oluştu? Keşfetmeyi seven, müzik dinleyen, merak eden, içeriğe önem veren, eğlenmeyi çok seven, bizimle iletişime geçen bir kitlesi var. Etkinlik türlerimiz çok farklı. Aynı hafta ofiste merch kültürü üzerine bir söyleşi, 40 kişilik bir alanda klasik müzik konseri ve 200 kişilik bir black metal konseri olabiliyor. Anime severlerle, plak dinleyicileriyle, ambient müzik takipçileri ile, pop müzik dinleyicileriyle 20 kişilik mekanlarda da festival alanlarında da farklı tür ve boyutta etkinlik kurguları ile bir araya geliyoruz. Dolayısıyla yolu, eli, kulağı müzikten geçen herkes Audioban kitlesi bizim için.


AUDIOBAN

TEMMUZ 2019

35

8

Audioban, İstanbul'un yanı sıra İzmir, Eskişehir, Ankara gibi 8 farklı şehirde etkinlik düzenledi.

50

80

Müzik çeşitliliği kadar mekan çeşitliliği de var. 50 farklı mekanda etkinlik gerçekleştirildi.

❏ Audioban, bağımsız müzik platformu diyebilir miyiz yoksa yakında ana akım müzik türleriyle ilgili projeler de görebilir miyiz? Audioban’da türe dair bir kısıtlama yok. Sadece bağımsız müzikle ilerliyoruz gibi bir kuralımız da yok. Yaptığımız herhangi bir şeyin, yapılış amacına uygun ve etkili bir sonuç ürün çıkmasına elverişli olmasını önemsiyoruz. Bu etkinlik kurgularında da, albüm yayım sürecinde de, söyleşilerde de, ofiste toplantı yaparken de böyle aslında. Önceliğimiz, yaptığımız işin müzisyene, dinleyiciye ve fiziki mekana faydasını sorgulamak. Birçok marka, şirket, kolektif, ekip ya da bireyle ortak üretimler yapıyoruz. Ancak Audioban’ın yapısı ve etkinlik gösterebileceği sınır, çok büyük şirketlerle çalışmakta olan müzisyenler için de Audioban için de bir fayda sağlamayacaksa, ortak bir nokta yoksa birlikte üretim doğal olarak olmuyor. Yoksa türler ya da bilinirlikle ilgili bir sınır ya da limitimiz yok. ❏ Atölye ve söyleşi sayıları artacak mı? Her ay Audioban Ofis'te yaptığımız Audiobanspace söyleşi ve atölyelerimiz, festival ve etkinliklere eklemlediğimiz söyleşiler gibi işler artarak devam edecek. Yakın zaman planlarımızda, müzik odaklı ve herkese açık söyleşilerin yanı sıra, müzik endüstrisi içerisinde emek ve üretim veren insanlar için bilgi ve deneyimleri paylaşabilecekleri daha ilgili kitlesine odaklı söyleşiler, atölyeler üretmek, enstitü ve okullarla birliktelikler yaparak alternatif eğitim çıktıları alabileceğimiz deneyimler oluşturabilmek de var. ❏ Podcast ya da radyo programı

planlarınız var mı? Açık Radyo için Murat Seçkin ile birlikte hazırladığımız, müzik dünyasındaki tüm seslere yer açan radyo programımız Mazruf’un 16'ncısını geride bıraktık. Radyo Modyan’da da her hafta yakın dönem üretimlere odaklanan bir saatlik bir programımız var. Eylül ayında podcast üretimine başlıyoruz. Ankara Radyo ODTÜ ve Eskişehir Radyo A için program içerikleri üretmek üzerine fikirler geliştiriyoruz. Radyo bizim ekibin çok sevdiği bir konu, bağımız hiç kopmasın istiyoruz. Radyo Eksen partilerini Anadolu yakasına taşıdığımız Audioban Sunar: Radyo Eksen Geceleri yaz aylarında güney sahillerine iniyor, Ekim itibarıyla İstanbul’dan devam edeceğiz. ❏ Gelecek planları neler? En temelde, Audioban kendini tanımladığı şekliyle, müzik odaklı yaratıcı içerikler üretmeye devam edecek. Yakın tarihlere bakarsak; Temmuz ayında Rock Off ve One Love festivallerinde Audioban Music Embassy alanında farklı müzik deneyim alanları ve bir sahne ile yer alacak, Ağustos ayında Brewstival Festivali'nin müzikal kürasyonunu yapacak ve Audioban Stage ile yer alacak, bu arada İstanbul’da ve ağırlıklı olarak Ege & Akdeniz sahillerinde etkinlikleri sürüyor olacak. Sonbahar ile geride bıraktığımız yıla göre daha fazla etkinlik yapan, yeni alanlar oluşturabilen bir takvim kurgusu ile yola devam edecek. Umudumuz o ki müzisyenler, kolektifler ve müzik odağında fikri olan insanlar ve görsel tasarımcılar ile daha fazla birliktelikler üretebilecek. Basılı ve dijital yayımları sürecek. Yurt dışıyla temas ettiği organizasyonlar ve etkinlik kurguları başlayacak. Takipte kalın.

Gerçekleştirilen konser sayısı

❏ Audioban ofisinde neler oluyor? Audioban ofisinde keşifler, toplantılar, partiler, hararetli tartışmalar, söyleşiler, atölyeler olan şeylerden ilk aklıma gelenler... Günün çoğunu ofisteki büyük masanın çevresinde geçiriyoruz. Fikirler orada üretiliyor, takvim oluşuyor, müzikler dinleniyor, toplantılar yapılıyor. Müzisyenler, içerik üreticileri, tasarımcılar, müzik odağında bir fikri, sorusu, söyleyecek sözü olan herkese kapısı açık bir ofisiz, bu masanın etrafına sık sık müzisyenler de ekleniyor. Dolayısıyla masa hareketli bir masa. ❏ İlk yıla özel merch ürünleri gözlerimiz çok aradı. Bu yıl bir şeyler olacak mı? İlk sene sadece plak çantalarımız vardı, yolda tanımadığınız birinin kolunda görmek çok ilginç bir duyguymuş gerçekten. Bu sene çok çeşitli merch’ler olacak. Görsel tasarımcılarla iş birliği yapmayı çok sevdiğimiz bir alan merch alanı. 2019’dan itibaren aylık programlarımızı tasarlayan Burak Beceren bizim için t-shirt ve hoodie merch’ler tasarladı, bu ay içerisinde ürünler yelpazeye eklenecek ve umuyoruz ki Burak’la da, diğer tasarımcılarla da birçok birliktelik yapacağız. ❏ YouTube içerikleri de hazırlamaya başladınız. Yeni programlar gelecek mi? YouTube bizim çok eğlendiğimiz bir alan. Şu an önümüze rastgele koyulan objelerden bir müzik çağrışımına gitmeye çalıştığımız “Gibi Geliyor Bana” ve müzik odaklı bilgiler paylaştığımız “Müzik Monolog” serilerimiz var. Yakın zamanda müzisyenlerin özel kurgulanmış performanslarını paylaşacağımız Live Sessions, Studio Sessions gibi serilerimiz başlayacak. Müzik odaklı yeni içerikler üzerinde çalışıyoruz. Abone olmayı unutmayın.


36

TEMMUZ 2019

CAZ YAZI BAMBAŞKA! B

300 Sahne alacak müzisyen sayısı 300'den fazla.

27

u yıl da çağdaş müziğin en iyi ve yeni örneklerini müzikseverlerle buluşturacak 26. İstanbul Caz Festivali 29 Haziran'da başladı ve 18 Temmuz'a kadar tüm coşkusuyla devam edecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen festivalin sponsorluğunu 22 yıldır olduğu gibi Garanti BBVA üstleniyor. Festival, cazda ufuklara bakmak, özgün akımları takip etmek ve caz müziğin iyi ve yeni isimlerini keşfetmek isteyenlere göre bir programla karşımızda. 300 müzisyenin performans sergileyeceği etkinlik, dünya caz müziği sahnesinden renkli bir demeti İstanbul'a getiriyor. Üstelik birçok sürprizle... Festival sahnesinde kimler nerede olacak, kaçırılmaması gereken konserleri yazacağız ancak eklemek isteriz; festivalin en önemli özelliklerinden biri İstanbul'da 27 farklı mekanda gerçekleşecek olması. Kimi konsere sırf mekanı görmek için bile gidilir. Kendi kentine turist olmak gibi bir şey, üstelik rehberiniz de müzik... İstanbul Caz Festivali Direktörü Harun İzer, röportajımızda "İstanbul'un festivaliysek her yerde olmalıyız" demişti. Keşifler ve yeni yer arayışları devam ediyor. Bu yıl konser mekanları arasında Beykoz Kundura, The Marmara Esma Sultan Yalısı, Boğaz vapuru, Venedik Sarayı Bahçesi, Halıcıoğlu Parkı, Fenerbahçe Parkı ve All Saints Moda Kilisesi gibi müzikle bambaşka yüzünü gösterecek özel yerler var. Festival sayesinde Temmuz sıcağı farkına varmadan geçip gidecek zira "Caz yazı bambaşka!" Hazırsanız festival programına göz atalım.

WITHERS ŞARKILARIYLA JOSÉ JAMES Festival açılışı ardından yükselerek devam edecek. Uluslararası isimlerden sahneye ilk çıkacak isim José James. 3 Temmuz akşamı Swissotel The Bosphorus Sultan Park'ta izleyeceğimiz James, bugüne kadar yedi albüm yayımladı. Her albümü müzik eleştirmenleri ve caz meraklılarından övgüler toplamayı başardı. Bill Withers repertuvarıyla sahne alacak müzisyenin açıkhavadaki canlı performansını izlemeli. 4 GÜNLÜK VİTRİN TURU Tek biletle üç farklı mekanda konser izleme fırsatı sunan Vitrin: Türkiye Güncel Müzik Buluşması, 3-6 Temmuz'da gerçekleşecek. Uluslararası müzik profesyonellerinin de izleyeceği konser serisinde; Aydın Esen Group, No Land, Efe Demiral, Duru And Jazz Project, Gülşah Erol Band, Tolgahan Çoğulu & Sinan Ayyıldız, Turgut Alp Bekoğlu Love Jazz Quartet sahnede.

GECE GEZMESİ KADIKÖY MODA HATTINDA

Konser gerçekleşecek mekan sayısı.

TSU!

ÖZEL BİR GECE Festival, 29 Haziran'da Parklarda Caz etkinliğiyle başladı ancak açılış konseri 2 Temmuz, 21.00'de Avusturya Konsolosluğu Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi'nde gerçekleşecek. Bu hem konser hem de kutlama etkinliği zira festivalin Yaşam Boyu Başarı Ödülü usta caz davulcusu Hasan Hürsever ve usta ses Ömür Göksel'e verilecek. Gecede Hasan Hürsever, oğulları Volkan ve Hakan Hürsever’le kurduğu triosu, cazın yeni nesil keşiflerinden dokuz kadın müzisyenden oluşan Balkan Paradise Orchestra sahne alacak.

Gaye Su Akyol

Festivalin kendine has konsept projelerinden biri de Gece Gezmesi etkinliği. 5 yıldır devam ediyor ve müzikseverler tarafından büyük ilgi görüyor. Hatırlayanlar vardır, geçen 4 yılda biletleri anında tükenmişti. Yerli sanatçıların ağırlıkta olduğu konser serisinde bu yıl Gaye Su Akyol, Ah! Kosmos, Elz & The Cult, The Kites, Eda And, Cava Grande, TSU!, Lalalar, Hedonutopia, Flux Duo gibi bağımsız sahnenin güçlü ve alternatif isimleri ağırlanacak. Dünya müziğindense İsrail’den Liraz sahnede olacak. İşin içinde Kadıköy'ü müzik eşliğinde gezmek var. Mekan çeşitliliği de bol; All Saints Moda Kilisesi, Bant Mag Havuz / Bina, Kadıköy Sahne, Kadıköy Sineması, KargART, Mecra ve Moda Sahnesi... Unutmayın, Gece Gezmesi 4 Temmuz'da!

Liraz


TEMMUZ 2019

3 YIL SONRA YENİDEN FESTİVALDE 23. İstanbul Caz Festivali'ndeki efsane konserinin etkisi hâlâ geçmemişken, Joss Stone anılarımızı tazelemeye geliyor! Kariyeri Grammy ve Brit gibi prestijli ödüllerle dolu Stone, vokal yeteneklerini 11 Temmuz'da Volkswagen Arena'da sergileyecek. Stone, sahnede konuşkan ve çok enerjik. Özlemiştik... SARAYDA 'YAZ ESİNTİSİ' Trompetçi Paolo Fresu ve kontrbasçı Lars Danielsson ikilisinin tınılarıyla Venedik Sarayı Bahçesi'nde özel bir konser... İkili, ilk albümleri Summerwind’den parçalarla 12 Temmuz Cuma akşamı Venedik Sarayı Bahçesi'nde olacak. Danielsson, "Benim için de özel bir gece olacak" diyor... ÇOKSESLİ KAMASI The Epic albümüyle festival sahnesinde izlediğimiz Kamasi Washington yeniden İstanbul'da. Geçen yıl yayımladığı Heaven and Earth'e neredeyse hiçbir müzik yayını kayıtsız kalamadı, kalmak da pek mümkün değil. Her geçen yıl seslerine yeni renkler katan Washington'ı 10 Temmuz'da Volkswagen Arena sahnesinde izleyeceğiz. TEK RUHTA BİRLEŞEN KALABALIK GRUP Bas gitarist ve besteci Michael League’in 15 yıl içinde giderek büyüyen ve gelişen grubu Snarky Puppy, 9 Temmuz'da Uniq Açık Hava Sahnesi'nde olacak. Sofistike besteleri çığır açıcı bir emprovizasyon stiliyle yorumlayan grubun canlı performansı hem renkli hem de çok hareketli.

Lars Danielsson

50

Kamasi Washington

Melanie De Biasio

Festivalde ellinin üzerinde konser gerçekleşecek.

Bu yıl 17'ncisi düzenlenen Genç Caz'ın kazananları Bilge Günaydın Trio, Bluemonk, Document1, Kazım Quintet, Mines Two ve Standart Mafyası Parklarda Caz’da sahne aldı.

22

Joss Stone

RYMDEN

İstanbul'un dört bir yanında gerçekleşecek festival, şehrin sularına da iniyor. 9 yıl aradan sonra Caz Vapuru geri döndü! İstanbul Boğazı boyunca yapılacak seferde, efil efil deniz havası eşliğinde müzik dinlenecek. Vapur, 14 Temmuz Pazar günü saat 11.00’de Kabataş İskelesi’nden kalkacak ve Anadolu Kavağı’na yol alacak. Bu müzikal turda Talking Horns, The Busquitos ile Brassist’in yanı sıra DJ kabininde Murat Meriç ve DJ Barthezz yer alacak. Anadolu Kavağı’nda verilecek öğle molasından sonra vapur 14.30’da kalkacak ve 15.30’da Kabataş’a varacak.

UR U

DAHA KALABALIK BİR BUGGE WESSELTOFT 90’lardan milenyumun başına kadar İskandinavya’da pek çok müzisyen ve gruba ilham veren iki grup New Conception of Jazz ve e.s.t.’in üyeleri arasında yer alan ödüllü piyanist Bugge Wesseltoft, klavyeci Dan Berglund ve davulcu Magnus Öström’den oluşan RYMDEN 6 Temmuz Cumartesi, Beykoz Kundura'da olacak. Üçlü ilk albümleri Reflections and Odysseys'i bu yılın başında yayımladı.

'DÜŞ HIRSIZI' PİYANİST MAESTRO Kuşağının en yetenekli caz piyanistlerinden Shai Maestro, Avishai Cohen Trio'dan ayrılıp kendi yolunu çizmeye karar verdi ve 5 albüm yayımladı. Piyanosu başında harikalar yaratan müzisyen, triosuyla yayımladıkları The Dream Thief albümünden parçalarla 17 Temmuz'da Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi'nde olacak.

DEN CAZ V YENİ AP

BLUES, SOUL, CAZ TINILARI Festivalde öne çıkan isimler arasında caz, blues ve soul melodilerini ustalıkla bir araya getiren Belçikalı caz şarkıcısı, söz yazarı, besteci ve multi-enstrümantalist Melanie De Biasio var. 5 Temmuz'da Uniq Açık Hava Sahnesi'nde karakteristik vokallerini işiteceğiz. Sevgili Biasio, "İstanbul'da müziğimin tamamını göreceksiniz" diyor.

37

İstanbul Caz Festivali 22 yıldır Garanti BBVA sponsorluğunda düzenleniyor.


38

TEMMUZ 2019

XXXXX


FESTİVAL

TEMMUZ 2019

39

'TÜRK MÜZİĞİNİ BÜYÜLEYİCİ BULDUM'

Batuhan Kerim OCAKÇI

❏ Bu seneki İstanbul Caz Festivali'nin teması caza dokunan eller. Bu deyiş sizde neler uyandırıyor, aklınıza neler getiriyor? Biraz düşünmem gerekebilir. Oldukça zor soru. (Gülüşmeler.) Caza dokunan eller sanırım enstrüman çalmayı seven ve çalabilen herkesin bu işin içinde olabileceğini ve caz için farklı enstrümanların da dahil olabildiği bir ortamı

266.000

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

2019 Reflections & Odysseys

çağrıştırıyor. ❏ Nasıl sahnelerde müzik yapmak size iyi hissettiriyor? Çok farklı iyi sahneler, çok farklı festivaller ve kulüpler var. Ben genel olarak dinleyiciler için çalmayı daha çok seviyorum. Sahnedense seyirciye daha düşkünüm. ❏ Festivalde trio olarak sahne alacaksınız. Sahnede yalnız başına çalmakla, grupla çalmak arasında nasıl farklar var sizce? Ben ikisini de çok seviyorum ama trio ile çok mutluyum ve İstanbul'da trio ile olacağım için çok heyecanlıyım. ❏ Günümüzde playlist’lerde yer almak başarı sayılıyor. Sizce bugün bir müzisyenin başarısı neyle ölçülebilir? Kendi örneğimden gitmem gerekirse bugün eskisine kıyasla daha başarılıyım ve insanların müziğimizi tanıması ve ismimizi duyduğunda tanınıyor olmak müthiş bir his. Bu başarı için bir kriter olabilir. ❏ Caz sınırları olmayan bir müzik, her türe dokunabiliyor. Sizce yıllar sonra caz nasıl bir yol çizer? Bence caz müzik sürekli gelişiyor. Son zamanlarda elektronik müzikten birçok fikir ediniliyor. Farklı enstrümanlar dahil oluyor. ❏ Konserde bizi neler bekliyor? Trio sahnede akustik piyanoyla yer alıyor fakat folk müzik ile yeni elementleri harmanlıyoruz. Umarım seyirciye güzel bir müzik sunacağız. Konserde görüşmek üzere.

Bugge Wesseltoft 'Şarkılar geliyor ve gidiyor'

Zeynep BEŞERLER

srailli Shai Maestro, çıkışından beri adından övgüyle söz ettiren bir piyanist. 2008’de Avishai Cohen Trio’ya katılan ve 2011’e kadar grupla birlikte turnelerde sahne alan müzisyen, 2010’da kendi topluluğu Shai Maestro Trio’yu kurdu. Bugüne kadar birlikte beş albüm yayımlayan topluluk, son olarak da geçen yıl The Dream Thief albümünü cazseverlerle buluşturdu. 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 17 Temmuz’da Zorlu PSM Platinium Sahnesi’nde olacak müzisyen Back on Stage’e konuştu… ❏ Sahnede her şeyi unutanlardan mısınız? Evet kesinlikle. Sahne, müzik yapmanın en iyi kısmı. Bir meditasyon... Çalarken başka hiçbir şeyin önemi yok. ❏ Albüm kapakları çok güzel. Sizin fikir aşamasında katkınız oluyor mu? Evet. Benim için müziğin, sözlerin, görsellerin yani tüm paketin bir şey ifade etmesi çok önemli. ❏ Piyanistler, özellikle de caz piyanistler doğadan esinleniyor. Şarkılarının isimleri de doğayla ilgili oluyor. Sizce nasıl bir bağ var? Açıklamak için biraz soyut bir konsept… Ben piyanoda mümkün olduğu kadar ustalaşmaya

İ

çalışıyorum. Böylece müziğim kendine bir yol çiziyor. Yani, benim dışımda olan bir şeyden ilham almaya çalışıyorum. Bu da kaçınılmaz biçimde doğayla bağlantılı. ❏ Piyanoyla ilk karşılaştığınız anda neler hissettiniz? Özgürlük. Merak. Heyecan. Oyun alanı gibi bir ortam. Ait olduğun yeri bulmanın verdiği engin mutluluk. ❏ Avishai Cohen ile yeniden bir araya gelip sahne almayı düşünür müsünüz? Gently Disturbed'daki performanslarınız unutulmaz... Teşekkürler! Ağustos ayında New York The Blue Note’da beraberiz aslında. ❏ Sahnede çalacağınız parçaları şehirlere göre değiştiriyor musunuz? Sahnede hiçbir zaman setlist'imiz olmuyor. Bir noktadan başlıyoruz ve her konser doğaçlama yaptığımız için farklı oluyor. Şarkılar geliyor ve gidiyor, bazen sadece bir kısımları ve keşfetmeye devam ediyoruz. Ofri Nehemya ve Jorge Roeder ile çalmak büyülü bir his zira açık fikirli, maceracı ve enstrümanlarının ustası ikisi de. Dolayısıyla kural yok, limit yok. Yalnızca özgürlük…

2018 The Dream Thief

Shai Maestro

9

0'lı yılların başında cazı farklı konseptlerle üreten caz piyanisti ve besteci Bugge Wesseltoft, 10 yıldan beri çıktığı dünya turneleri ve yaklaşık 400'den fazla konseriyle 'müziğin dahi çocuğu' olarak anılıyor. Dünyanın her yerinden müzikleri dinleyen, müziğin yeni formlarını keşfetmeyi seven Wesseltoft, 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 6 Temmuz'da Beykoz Kundura'da sahne alacak. Wesseltoft ile İstanbul Caz Festivali hakkındaki görüşlerini, kariyer hayatını ve İstanbul hakkındaki düşüncelerini sorduk. ❏ Cazı yeniden konseptleyen müzisyen olarak sizin yeni fikirlerinizi merak ediyorum. İstanbul'a ilk olarak New Conception of Jazz albümü konseri için sanırım 1996'da festival dahilinde gelmiştim ve benim için inanılmaz bir deneyimdi. O konserden sonra her sene İstanbul'a gelmeye ve konser vermeye devam ettim ve bunu sürdürmek istiyorum. ❏ İstanbul’a çok sık gelen isimlerdensiniz. İstanbul’a gelince neler yapıyorsunuz? İstanbul'u seviyor musunuz? İstanbul'a bayılıyorum inanılmaz derecede sanatsal bir şehir. Şehrin birçok yerinde yakın arkadaşlarım var ve sanırım dünyadaki favori şehirlerimden bir tanesi de İstanbul. Taksim ve Bebek'te dolaşmayı, müzik dükkanlarında yeni keşifler yapmayı çok seviyorum. Yemeklerinin hastasıyım. Türk müziğini burada keşfettim ve büyüleyici buldum.


40

FESTİVAL

TEMMUZ 2019

‘Bence insanlar rakamlardan daha önemli’

Ece ULUSUM

çalışıyorum, egomla değil. Zor iş! ❏ Bir röportajınızda müziğin sizin için ritim demek olduğunu söylediniz. Açıklayabilir misiniz? Ritim benim için müziğin en önemli kısmı. Yenilikçiliğin öne çıktığı kısım. Davul seti, vokal tonlamalar ya da rap olması önemli değil, hepsi ritim. İnsanları dans ettiren ve müziğin bedenlerimizde olduğunu gösteren şey bu. Muhteşem. ❏ Yaşadığımız çağda müzikte başarılı olmayı nasıl tanımlarsınız acaba? Müziğe doğal bir yeteneğin olması yeterli oluyordu eskiden. Günümüzde ne değişti sizce? Sanatçıların kendi ‘başarılı olma’ tanımlarını yapmaları gerek. Şimdi her zamankinden de fazla. Bazıları için başarı büyük bir plak şirketiyle anlaşmaktır. Bazıları için iyi bir grubun olması ve turnede olmaktır. Başkaları için de insanların sevdiği şarkılar yazmak ya da müzikten kazandığın parayla bir ev almak olabilir. Bence dengeli bir kariyer olmalı, yazmak, çalmak, belki bir film ya da TV projesinde olmak. Limit yok, müzik her yerde. Hayalleriniz değişebilir, problem değil. ❏ Caz müzik tarihinin hangi noktasında sahnede olmak istersiniz, bahseder misiniz? Dürüst olmak gerekirse, tam da şu an hayatta olmayı tercih ederim. Yaşamak için güzel bir dönem. Ella Fitzgerald, John Coltrane, J Dilla gibi isimlerin ürettikleri her şeyin keyfini çıkarabiliyorum, yeni üretilenlerin de. ❏ Her zaman ocakta iki-üç projeniz var gibi gözüküyorsunuz. Sırada bir şey var mı? Yeni bir albüm üzerinde çalışıyor musunuz? No Beginning No End 2 üzerinde çalışıyorum, ilk albümün devamı niteliğinde olacak. Albümde Pino Palladino, Nate Smith, Kris Bowers, Ben Williams gibi harika müzisyenlerle çalışıyorum. Mart 2020’de yayımlanacak olmalı ama öncesinde tekliler de paylaşacağım. Ayrıca Rainbow Blonde isimli bir plak şirketi de kurdum, harika şarkılar ve yeni sanatçılarla tanışmaya hazır olun!

303 . bin

2018 Lean On Me

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

José James

H

ip-hop neslinin caz sanatçısı José James, çağdaş caz sahnesinin övgü toplayan isimlerinden. Caz müziğini hip-hop ve R&B unsurlarıyla harmanladığı toplam yedi albüm yayımladı ve cazseverlerin takdirini kazandı. Usta isim Bill Withers’a atfettiği repertuvarıyla 3 Temmuz’da 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında Swissotel The Bosphorus’ta sahne alacak sanatçıyla konuştuk… ❏ Öncelikle izleyicileri nasıl bir performans bekliyor? Festivaller gerçekten eğlenceli oluyor. Büyük bir parti gibi düşünüyorum. Arkadaşlarınla buluşmak, dans etmek, güzel yemekler yemek ve iyi müzisyenleri dinlemek için fırsat oluyor. Benim gösterim de funk, R&B ve caz dolu büyük bir parti. Grubum çok ateşli, herkes harika vakit geçirecek yani! ❏ Konserlerinizi herkes beğeniyor ve şarkılarınızı dinlemeyi çok seviyoruz. İstanbul dinleyicisiyle aranızda özel bir bağ var gibi. 2016’da da İstanbul’daydınız… Katılıyorum! Benimle bu şehir arasında özel bir bağ var. Şehre geri dönüp arkadaşlarım ve hayranlarıma müziğimi tekrar çalma şansım olduğu için minnettarım. ❏ Dünya turnelerinden nasıl deneyimler elde ediyorsunuz? Bir sürü deneyim. Bir sürü yeni insanla tanışıyorum ve yeni gruplar keşfediyorum. Yeni yemekler yiyorum ve farklı kültürleri anlama fırsatım oluyor. Bir de daha büyük sahnelerde oluyorum, böylece tüm yetenek ve enerjimi bir araya getirip seyirciye büyük bir gösteri sunabiliyorum. Çok eğlenceli ve grubum da yolda olmayı seviyor. ❏ Parçalarınızı oluştururken hangi enstrümanları kullanıyorsunuz? Neyi kullanabilirsem... Beatbox, insan sesleri, piyano ve gitar çoğunlukla. Bir de milyonlarca fikir ve düşüncelerle dolu Moleskine defterlerim var. Bence yazmak önemli, sadece günlük tutmak olsa bile. Düşünceleri hızlandırıyor. ❏ YouTube ve Spotify dinleyici sayılarını gösteriyor. Bu sayılar sizin için önemli mi? Bu verilere bakıyor musunuz? Verilere bakabilirim ama o sayılar insanların nasıl dinlediğini ölçmüyor. Instagram, Facebook gibi ortamlardan gerçek yorumları duymayı tercih ediyorum. Müziğimin hayatlarını nasıl etkilediğinden bahsediyorlar çünkü ve bu çok özel bir şey. Çeşitli platformlardan şarkılarımın dinlenmesini ve kliplerimin izlenmesini seviyorum tabii ki ama bu rakamlara takmış değilim. Benim için insanlar rakamlardan daha önemli. ❏ Kendinize her gün sorduğunuz ve cevabını düşündüğünüz bir soru var mı? Evet, bir sürü. 'Tanrı nedir?'ve 'Tanrının planını müziğim aracılığıyla uyguluyor muyum?'gibi sorular. Bence müzik Tanrı armağanı bir şey. Hürmetle yaklaşmaya


FESTİVAL

TEMMUZ 2019

41

‘Yerel ezgilerden çağdaş coğrafyalara’ Çağatay YILMAZ

A

yarlanabilir mikrotonal gitarın mucidi Tolgahan Çoğulu ve bağlama virtüözü Sinan Ayyıldız’ı solo ve grup çalışmalarıyla olduğu kadar, müziğin teorisine dair akademik çalışmalarıyla da tanıyoruz. İkilinin mikrotonal gitar, çift saplı saz ve klasik gitarla seyircisine unutulmaz bir deneyim vadettiği konserleri 26. İstanbul Caz Festivali kapsamında 6 Temmuz’da gerçekleşecek. Öncesinde sohbetimiz... ❏ Bambaşka bölümlerde eğitim alırken müzisyenlikte ilerlemeye karar vermek, üstelik yeni bir enstrüman üretmek çok heyecanlı bir hikaye gibi. Bahseder misiniz? Tolgahan Çoğulu: Müzisyen olmaya Boğaziçi Üniversitesi’nde karar verdim. Folklor Kulübü’ndeki Gitar Topluluğu en büyük şansım oldu. Düzenli konserler veriyorduk, okuyup araştırıyorduk. 2000'de düzenlediğimiz ve moderatörlüğünü yaptığım Yerel Ezgilerin Gitar ile Çalınması etkinliğinde Erkan Oğur’a bağlama perdeli gitarımı gösterip fikir almıştım. 2008'de İTÜ’de doktora yaparken tasarladığım Ayarlanabilir Mikrotonal Gitar’ın temelleri Boğaziçi yıllarıma dayanıyor. Sinan Ayyıldız: İTÜ'de Kimya Mühendisliği okurken müziğe başladım. Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde yüksek lisans yaparken, müzik üzerine düşündüğüm için deney tüplerinin sırasını karıştırdığımda artık müzikle arama daha fazla mesafe koyamayacağımı anladım. Biraz sancılı bir süreç oldu diyebilirim. ❏ Sizce müzik eğitimine sonradan dahil olmak bir avantaj mı? S.A.: Kesinlikle şöyle bir avantajı var: Öğrendiğiniz her bilgiyi akıl süzgecinden geçirip sorgulama fırsatınız oluyor. Çocukluktan itibaren müzikle iç içe olan bazı müzisyenlerde görülen kalıplaşmış davranışlar ve kalıpların dışına çıkamama durumunu ben pek yaşamadım. ❏ Son zamanlarda dünyanın her yerinde müzik türlerinin birbirine karışmasını izliyoruz. Müzisyenler artık üretimlerini tür etiketlerine sığdırmak istemiyor gibi. Eşit-taksimat sistemin yetersiz olduğunu söyleyenler bile var. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? T.Ç.: Ben müziğin geleceğini mikrotonal müziklerde görüyorum. 12 yarım sesle o kadar farklı türde o kadar güzel eserler bestelendi ki, artık tekrarlar başladı. Her dinlediğimizi başka bir şeye benzetiyoruz. Şu an birçok müzisyen birçok türde mikrotonal örnekler üretiyor, yavaş yavaş popülerleşmeye başladı. Örneğin, oğlumun izlediği Sünger Bob ve Gum Ball çizgi filmlerinin müzikleri mikrotonal... ❏ Hem yerel, hem de dünyaca ünlü müzisyenlerle dünyanın pek çok yerinde çalıyorsunuz. Türk-Doğu müziğine nasıl bakıyorlar? Gördüğünüz ilgiden memnun

Tolgahan Çogulu & Sinan Ayyıldız musunuz? S.A.: Şu anda gerçekten azımsanmayacak bir ilgi olduğunu söyleyebilirim. Bunu, özellikle yabancılar tarafından çağırıldığım konserler ve atölye çalışmaları gibi etkinliklerin sıklığından anlayabiliyorum. Gerçekten güzel bir ilgi görüyorum ve çok memnunum. Özellikle sazım ve kullandığım tekniklerle ilgili çokça soru geliyor. Öğrenmek isteyen çok kişi oluyor. Yapmaya çalıştığım müziği gerçekten anladıklarını düşünüyorum. ❏ Stereognosis'in yeni albümünü de geçen ay dinleme fırsatımız oldu... S.A.: Stereognosis, önce Amerika ve Avrupa, daha sonra da tüm dünyaya yayılan, şehir kültüründeki stillerle Orta Doğu ve Afrika Müziği melodilerini sentezlemeyi amaçlayan bir proje. Haziran ayında çıkan albümde yer alan düzenlemelerin çoğu tüm müzisyenler tarafından ortaklaşa yapıldı. Ayrıca bir bestem de yer aldı. ❏ Tolgahan, King Gizzard and the Lizzard Wizard grubuyla bir gönül bağınız var gibi. Bahseder misiniz? T.Ç.: Çok güzel bir Anadolu rock albümü olan Flying Microtonal Banana’yı dinlediğimde Sleep Drifter’ın yıllardır çaldığım Âşık Veysel’in Kara Toprak düzenlemesine çok benzediğini gördüm. Bu iki eseri karşılaştıran bir video yaptım. Ben Ricardo Moyano’nun düzenlemesini çalıyordum. Birkaç videomda da akort sistemini ve perde yerlerini göstermiştim. Gördüm ki grubun üç mikrotonal gitarı da

Moyano’nun Fa diyez akort sistemine göre tasarlanmış ve bu gitarlardan Hüseyni makamında besteler doğmuş. Videomu yayınladıktan sonra grubun gitaristi Stu’dan email aldım. Londra’daki konserlerine davet ettiler, tanıştık, arkadaş olduk. İstanbul’da da buluştuk. ❏ Geçen yıl da Perez ile birlikte mikrotonal gitar metodunu yayınladınız. Süreç nasıl gelişti? T.Ç.:2014’te İTÜ’de dünyanın ilk mikrotonal gitar bölümünü kurdum. Öğrenciler standart klasik gitar repertuvarı içinde mikrotonal gitar da görüyorlar. Fernando ile yazdığımız metot da bu ihtiyaçtan doğdu. Daha kapsamlı bir metot da yapmam gerekiyor, şu an üzerinde çalışıyorum. ❏ Gitar ve bağlama birbirine çok yakıştırılan enstrümanlar. Mikrotonal gitarla da farklı bir deneyim olmalı… S.A.: Evet, özellikle ülkemizde bağlamagitar ikilisi kültürü oluşmaya başladı. Gerçekten çalışmalar var. Mikrotonal gitar da hemen her müziğin içinde kendisine yer bulabilecek bir çalgı. Tolgahan gibi geleneksel müziklerimizi hissedebilen bir müzisyenle çalınca daha da keyifli oluyor… İstanbul Caz Festivali için enerjisi yüksek ve yerel ezgilerden çağdaş kompozisyonlara uzanan bir repertuvar hazırladık. Dinleyicileri geçmişten bugüne, farklı coğrafyalara uzanan bir gezintiye çıkaracağız.


42

FESTİVAL

TEMMUZ 2019

'İstanbul'da müziğimin tamamını göreceksiniz'

Arda AŞIK

S

kype'tan bağlandığım Melanie, oldukça neşeli yanıtladı çağrımı. Evi bir inziva atmosferine sahipti. Zaten ev sıradan bir ev değilmiş, bahsetmeden edemedi. Kitaplığı Coleman Barks'ın Mevlânâ çevirileriyle dolu, onları da gösterdi. İşte Talk Talk'u, Portishead'i, 21'inci yüzyıl blues'unu ve Mevlânâ'yı caz potasında eriten Melanie de Biasio'la BoS sohbeti. ❏ Sesinizi kaybettiniz ve bir yıl kadar kullanamadınız. Atlattıktan sonraki ilk konserde nasıl hissettiniz? İlginç şekilde ilk konserimi hatırlamıyorum. Ama birkaçı aklımda. Bir turnedeydim. Burada çok ünlü olan ve Chet Baker'la çalmışlığı olan bir cazcıylaydım. Çok mutluydum. Benim için yeniden doğmaktı. ❏ Peki müziğiniz nasıl yıllık bir işti. Blackened Cities'in yayımlanması etkilendi bundan? da... Şu an görüyor olduğun ev de bir mihenk Sesim, zorlamaktan taşı. Belçika'da böyle bir ev yok. Bu bir sanat kırıldı. Onu tekrar inşa evi. Sonbahara kadar hazır olacak. Diğer ettikten sonra çok mülayim, sanatçılarla burada kalacağız. yumuşak parçalar üzerine ❏ Son albümünüz Lilies'in yapım çalışmaya başladım. sürecinden bize yansımayanlar Artık asla yüksek sesle neler? söylemiyorum. Bir stüdyodansa daha ev ❏ İnsanlar müziğinizin benzeri bir yerde yapmayı tercih huzur verdiğini ettim. Çok basit mikrofonlar düşünüyor. Karanlık bir kullandık. Sm58 gibi, canlıya yanınız yok mu? uygun ama kayıt için çok ideal Tabii ki var. İkisine değil. Her şeyi bu mikrofonla de ihtiyacımız var. Bakış yaptık. Param da yoktu. Nasıl açısına göre değişir. en az malzemeyle müziğimi İstanbul'da müziğimin yapacağımı düşündüm. Lilies'in tamamını göreceksiniz. sound'u... Hiçbir şey tahmin Karanlığın ve daha az edilebilir değildi. Bir hafta karanlığın karışımını boyunca oradaydık, bütün göreceksiniz. şarkılar oradaydı. Birçok tek ❏ Hangi şarkıcı, grup ve parçalık kayıtlar aldık. Bir şarkı kitaplar etkiledi sizi? söylüyordum, flüt alıyordum, Nina Simone, Miles sonra klavye... Hızlı hızlı Davis, Jimmy Hendrix, yapıyorduk. Çok sezgiseldi, Talk Talk ve Mark Hollis... mantıksal bir hazırlığı yoktu. Leonard Cohen. Rûmi'yi ❏ Albümün kapağı da çok biliyor musun, o benim ilginç... hayatımı kurtardı! Resim çizmeyi ve kaligrafiyi ❏ Rûmi'den biraz seviyorum. Ben çizdim! Küçük bahseder misiniz? bir şey... O aşkın özünü inceliyor, ❏ Türk seyirciler sizden ne tekil bir şekilde. Çok beklemeli bu konser? samimi, özel ama aynı Deneyim sunmak istiyorum. zamanda evrensel. Şiirini Hiçbir konserimizde sahne icra ederken basit bir yol hazır değil, kendimiz izliyor ancak çok dürüst. düzenlemeliyiz. Çünkü her ❏ Kırılma noktalarınız konser birbirinden farklı neler? ve eşsiz. Bir çalma listemiz Kesinlikle sesimi var ama ne yapacağımızı kaybettiğim zaman! bilmiyorum, belli değil. Ve Kesinlikle sesimi geri bunu seviyorum! Seyirciyle aldığım zaman! No Deal'ın etkileşimde olacağız. Saçmalık yayınlanmazı, benim için olmayacak, ilhamımızın en temel bir rahatlama, kurtuluştu. 5 kaynağıyla orada olacağız!

91 .

2014 No Deal

bin

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

2017 Lilies

Melanie De Biasio


FESTİVAL

TEMMUZ 2019

'Şu an en ilginç zamanımdayım'

Arda AŞIK

K

Lars Danielsson

ökleri klasik müziğe dayanan İsveçli basçı kalıpların dışında icra ediyor müziğini. İmzasını taşıyan albüm sayısı yirmiyi aşıyor. Earworm etkisi yapan basit ama dahiyane müziği akla kazınıyor. Trompetçi Paolo Fresu'yla çıkardıkları Summerwind albümü sonrası 17 Temmuz'da 26. İstanbul Caz Festivali'nde sahne alacak. Lars Danielsson Back on Stage'e konuştu. ❏ Buradaki bazı insanlar, müziğinizi 'sessizliğin müziği' olarak tanımlıyorlar... Notalar kadar sessizlikler de önemli. Notaların arasındaki boşluklar, müziği müzik yapar. Bana kalırsa bu, müziğin doğal bir biçimde nefes alabilmesi için önemli. ❏ Peki tınınız nereden geliyor? Bence müziğim, yıllarca farklı türlerde çalmamın ve sevdiğim şeyleri dinlememin bir sonucu. Başından beri klasikten caza, folktan rock'a birçok türde çalıyorum. Tüm bu farklı türler bana, kendi türümü bulmam için ilham verdi. Önemli olan tınınızın doğal olarak ortaya çıkması, zorlayarak değil. ❏ Klasik müzik ve caz arasındaki ilişki sizin için ne ifade ediyor? Çoğu caz müzisyeni, müziğe Bach'la başlamıştır. Ben, standart tonda doğaçlama yapacaksam, Bach'ı düşünürüm. Çünkü çok fazla benzerlik var. Özellikle günümüzde bu

iki türün harmanlanması çok ilgi çekici. ❏ Yaratıcılık zor bir süreç olsa gerek. Sizin epey albümünüz var. Bu bereketin sırrı nedir? Hayatım boyunca bir şeyler üretmek için uğraştım. Müzik yaratmanın yeni yollarını bulmakla ilgilendim. ❏ Bunun sonu ne? Yaşadığım sürece üreteceğim. Hayatımın amacının bu olduğunu düşünüyorum. Daha çok kültür, müzik keşfettikçe daha da güzelleşiyor. Şu an en ilginç zamanımdayım. ❏ Paolo Fresu'yla çıkardığınız Summerwind'in hikayesi nedir? Paolo'yla ikili olarak hiç çalmamıştık. Stüdyoya tamamen hazırlıksız geldik. Parçaların yarısını ben, yarısını o getirdi. Stüdyoda tanıştık. Yani planlı değildi. Ama bunun olumlu yanları da var. Çok taze oldu. Çünkü bunlar bizden çıkan ilk tatlar. Sonuç beni tatmin etti. Paolo mükemmel bir müzisyen olduğu için, onunla müzik yapmak çok kolay oldu. ❏ Albümle vermek istediğiniz nedir? Saflık. Direkt bir şey göstermek. ❏ Siz dijital platformlardaki sayıları önemsiyor musunuz? Müzik yapan herkes bir kereliğine de olsa, kaç kez dinlendiklerine bakar. Müziğin anlamlarından biri bu zaten, olabildiğince çok insana ulaşmak. Bu büyük bir mücadele. Ancak müzik sadece bu kaygıyla yapılmamalı. Ben, sevdiğim müziği yaparım. ❏ Caz mekanları ve konserlerinin sayısı artıyor. Popüler olmaya devam edecek. Müziğe başladığım zamana kıyasla, şimdi daha çok caz yapacak mekan var. Ben çalmaya başladığımda, çok Amerikan işiydi. Gençler çok ilgili, gelecek için umutluyum. Devlet desteği önemli. ❏ İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz? Fantastik bir şehir! Oraya ilk geldiğimden beri âşığım. Sadece orada bulunup muhteşem yemekler, köfte yemek ve harika insanlarla tanışmak bile heyecan vericiyken orada sahne almak...

2017 Lilies

43

ARCHIVIST

Hüseyin NECİPOĞLU huseyin_nc

Şarkılarıyla hikaye anlatanlar

Ş

arkılarıyla hayata dokunan, hikayeler anlatan sanatçıları ve müzik gruplarını her zaman sevmişimdir. Hayatımın belirli dönemlerinde sarıldığım şarkılarım oldu. En zor zamanlarımda sığındığım limanlar: Şarkılar ve içlerinde barındırdıkları anlamlı sözler. Bazen mırıldanır dururum aklıma kazınan o güzel sözleri. Hep ilgimi çekmiştir, yaşamdan bir hikayeyi müziğiyle kusursuz biçimde birleştiren sanatçılar. 1990’ların başından itibaren haşır neşir olduğum müzikler tamamlar beni. Kim bilir belki de ayakta kalmamı, tutunmamı sağlayan bu şarkılardaki duygulardır. Hayatımın kısa bir özeti misali... Kimler mi bu şarkıcılar ve sözleri? Düş Sokağı Sakinleri grubunun şarkılarından Hoşça kal ile dindirdim içimdeki hasreti. “Zaman durdu/ Bir gurbet olmuşken Ankara yüreğimde/ Ellerim tutuldu sanki dudaklarım kendime kilitlendi/ Hoşça kal sevgilim” Şarkıyı her dinlediğimde bana umut olur, içinde barındırdığı tüm hüzne rağmen. Benim için müzikteki en büyük hikayecilerden ve bestecilerden biri de hiç kuşkusuz Leonard Cohen’dir. Şarkılarını konuşur gibi anlatır. Müziğe eşlik eden bariton sesi hikayeler anlatır. Bir şiir gibi incelikle dokunmuş mısralarla bize eşlik eder, tıpkı So long Marianne şarkısında olduğu gibi... “Hoşça kal Marianne, bu başladığımız zaman/ Gülmek ve ağlamak için/ Ve her şeye yine gülmek için” Beni etkileyen bir başka şarkıcı ozan da yakın zamanda Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Bob Dylan. Tartışıldı ama bence hak ettiği bir ödüldü çünkü müziğe edebiyatı ve şiiri katıyordu. Sadece bir ozan değil rock müzikte farklı bir dönemi de başlatan şarkıları ve şiirleriyle başkalarına ilham oldu ve seslendirildi. Hayatıyla filmlere esin kaynağıydı. (Bkz. Todd Haynes’in Beni Orada Arama) Şarkılarına yağmuru, acıyı, sevgiyi, hüznü, aşkı, nefreti, neşeyi, farklı kültürleri, kısaca insana ait olan ne varsa onları konu edinen bir sanat adamı. Şu sözler güçlü bir ozan olduğunun kanıtı: “Bir adam kaç kez yukarı bakmalı/ Gökyüzünü görebilmesi için/ Evet ve bir adamın kaç kulağı olmalı/ İnsanların ağladığını duyabilmesi için...” Şarkıları müzikli hikaye gibi olan ve şiir albümleri de bulunan bir başka isim de Jim Morrison ve grubu The Doors. Seslendirdiği şarkılar ve yazdığı lirikler de ilham oldu benim için. Özellikle When The Music Over... Hüzünlü olduğumda ya da olmadığımda kulağımda sesini duyduğum diğer bir isim ise aynı zamanda yazar olan Nick Cave ve Grubu The Bad Seeds. Notalara işledikleri sözlerle ve hikayelerle, hayatımın fon müziği diyebilirim şarkılarına. İlk albümlerinde punk rock'ın sert tınılarını benimseyen grup zamanla evrilen müzikleriyle rock müziğe sayısız hit'ler armağan etti. En sevdiğim albümlerinden Let Love In'deki şarkılar; aşkın ve hayatın içinden gelen karanlık, kederli ama bir o kader umut verici sözler içeren şarkılar. Do You Love Me'nin sözlerinde olduğu gibi: “Onu ateş ve gürültünün bir gecesinde buldum/ Vahşi çanlar çaldı vahşi bir gökyüzünde/ O anda olacağını biliyordum/ Onu oldüğüm güne dek seveceğim/ Ve binlerce gözyaşı öptüm” Bu albümdeki Red Right Hand, Wes Craven’in unutulmaz korku filmi Scream'de kullanıldı. Listeye ekleyebileceğim daha çok sanatçı var ama ben yazımı burada noktalamayı tercih ediyorum sevgili okur. Usta şair Attila İlhan’ın çok sevdiğim Ayrılık Sevdaya Dahil şiirinden esinlenerek 'şarkılar da hayata dahil' diyerek. Müzik evrensel bir olgu ve bu evrenselliğin içinde yaşamanızı ve müziksiz kalmamanızı diliyorum. Sağlıcakla kalın. Not: Bu yazı yazılırken günümüzün bir başka ozan şarkıcılarından Bill Callahan’in yeni albümü Shepherd in a Sheepskin Vest'i dinledim. Meraklısına...


44

TEKNOLOJİ

TEMMUZ 2019

Tekno Safari Timur AKKURT timurakkurt

YAZ TATİLİNE ÇIKARKEN... Y

az geldi, seçimler, sınavlar sonunda bitti. Bu ay biraz daha yazlık bir konudan bahsedeyim istiyorum. Belki bu yazımı bir yıl heyecanla beklediğiniz ve sonunda gittiğiniz tatilinizde okuyorsunuz. Umarım öyledir... Tatile çıkarken teknoloji anlamında yanınıza neler alabilirsiniz ya da almalısınız? Çok hantal ve kullanma ihtimalinizin az olduğu şeyleri almamanızı öneririm. Boşuna yükünüzü arttırmayın, dinlenmeye ve kafanızı dağıtmaya ihtiyacınız var. Eğer tatilde biraz fotoğraf ve video çekeyim diyorsanız, biraz bütçeniz de varsa size harika bir önerim var. Baştan söyleyeyim, Türkiye’de bulmak biraz güç olabilir. Moment diye bir marka var. iPhone ve Samsung cihazlar için harika lensler yapıyorlar. Mevcut telefonunuzun neler çektiğine inanamayacaksınız. Geniş açı, anamorfik, tele, makro gibi çeşitli lenslere sahip. Anamorfik lens en değişik efekti almanızı sağlayacaktır. Tıpkı sinema kamerasıyla çekilmiş gibi görünen planlar kaydedebilirsiniz. Moment'in internet sitesini ziyaret edebilirsiniz ya da benim YouTube kanalımda bu lensleri anlattığım bir video var ona bakabilirsiniz. Makro fotoğrafla çok enteresan kareler yakalayabilirsiniz. Hazır tatildeyken ve doğayla iç içeyken güzel şeyler çıkacaktır diye tahmin ediyorum. Tele objektif ile cep telefonlarının en büyük sıkıntısı olan yakınlaştırma yani zoom sorunu çözülmüş olacaktır. Geniş açı lensle hem ailenizi hem de çevrenizdeki objeleri çok farklı görüntüleme şansınız olabilir. Hem

biraz hobi gibi hem de tatilinizin en iyi görüntülenmiş hali için güzel bir lens seti çantanızda olabilir. Bunun dışında müzik ve ses kalitesi çok önemli. Kimi zaman tek başına kalmak istediğiniz anlar olacaktır. 'Kalabalıklar beni üzer' diyorsanız size iki önerim var. Biri Bose QuietComfort 35 benim efsanemdir. Gürültü kesme özelliğine bayılıyorum. Kimi zaman hiç müzik dinlemeden bu özelliği açarak sessiz kalabilirsiniz. Bu özelliğiyle piyasada olan gürültü kesme özellikli kulaklıkların pek çoğundan iyi bir performansa sahip. Kulak dışı değil de daha pratik bir çözüm arıyorum diyorsanız, o konuda da bence en iyi alternatif Apple AirPods 2 olacaktır. Ses sorunu çözüldüğüne göre gelelim kaynak cihazımıza. Her modelin ortak özelliği suya ve toza dayanıklı olması.

ÖNERİ 1

Apple iPhone XS Max ilk önerim olabilir. Video performansı inanılmaz. Karanlık ortamlarda değilseniz, fotoğraf konusunda da başarılı bir telefon. Diğer iPhone’lardan daha uzun pil ömrü var. Aksesuar ve uygulama zenginliği en fazla olan cihaz ve stabilite en üst seviyede.

ÖNERİ 2

Samsung Note9 fonksiyonel kalemiyle kalbimi çaldı. Geçen yıldan beri iPhone ile birlikte en yoğun olarak kullandığım telefonum diyebilirim. Büyük ekran, kalem, batarya ömrü, fotoğraf ve video performansı ile başınızı ağrıtmayacak bir model. Ayrıca dizi, film, YouTube gibi videoları izlemek için de büyük ekranı bir avantaj.

ÖNERİ 3

Fotoğraf benim için çok önemli diyorsanız P30 Pro 'Ben buradayım!' diyerek size el kaldırıyor. Leica lensiyle gerçekten çok farklı bir kalite sunuyor. Optik ve hibrit zoom özellikleri bir telefondan beklemeyeceğiniz kalitede. Pil ömrü diğer iki modelden de uzun. Üstelik


TEKNOLOJİ

ters şarj özelliğiyle kablosuz şarj özelliği olan diğer cihazlarınızı şarj etmenize olanak tanıyor. Bu ailenize de faydalı olduğundan hep yanınızda birileri olabilir demek oluyor. Ekranı diğer telefonlarda olduğu gibi büyük. Bence tek eksiği video konusunda diğerlerinden geri kalması. Ancak onun da öyle büyük bir artısı var ki neredeyse alternatifsiz diyebilirim. Gece ve düşük ışık fotoğraf performansı tatilinizin en güzel karelerini yakalamanıza olanak tanıyabilir. Eğer çok lazım değilse bilgisayar almamanızı öneririm. Onun yerine iPad Pro en iyi alternatif. Hem bilgisayar gibi bir performansa hem de en az 2-3 kat fazla pil ömrüne sahip. Üstelik ondan daha hafif ve taşınabilir. Mobil müziğinizi başkalarıyla paylaşmak isterseniz bu konuda en iyisi Ultimate Ears. Çok farklı modelleriyle ihtiyacınıza en uygun olanı tercih edebilirsiniz. Suyun üzerinde yüzen ve birbirine bağlanan model mi istersiniz yoksa suya toza dayanıklı ortalığı yıkabilecek performansta olanına mı ihtiyacınız var, karar verin yeter. Tüm bu modellerin birbiriyle bağlanarak çok daha geniş bir alanda çalışabilmesi ayrıca çok keyifli oluyor. Uzun pil ömrüyle sizi müziksiz bırakmıyor.

GÜNEŞİ KULLANIN

Tüm bunlar tamamsa şimdi sıra enerji kaynağına geldi. Fantastik bir öneri ama Güneş enerjisiyle telefon, tablet şarj edebilen cihazlar var. Performansları bir powerbank gibi değil elbet ancak güneşlenirken telefonların şarj olması hiç fena bir fikir değil. Şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim aman telefon, tablet güneşe direkt maruz kalmasın. Canınız çok sıkılır, hatta yakınınızda olanların bile canları fena yanabilir. Teknolojik cihazların patlama riski yüksek ısıya maruz kaldığı zamandır. Unutmayınız... Powerbank çantanızda mutlaka olması gerekenlerden. Tabii onun da ısıdan uzak durması gerektiğini söylemek lazım. Promosyon, markası belli olmayan güç

TEMMUZ 2019

kaynaklarından uzak durun. Evinizi, arabanızı, kendinizi yakabilirsiniz. Markalı ürün kullanmaya özen gösterin. Sony, Samsung, Huawei, Anker, TTEC gibi markalar bu alanda epey iyi durumda. Zaten bu tip bir ürünü bence ya markaların kendi mağazalarından ya da operatör mağazalarından almanızı tavsiye ederim. Araçla seyahat edecekler için yine markalı çakmak şarjı veya telefon asma aparatlarını tercih edebilirsiniz. Bu arada aracınızın camına vantuzla telefon asmamanızı öneririm. En çok güneşe maruz kaldıkları yer cam içleri. Havalandırmaya takılan modeller biraz daha gölgede kalabiliyor. Üstelik arkasından klimanın serin havası geldiği için telefonlarınız çok daha sağlıklı oluyor. Bu da böyle bir not olsun. Son olarak bu kadar teknolojik cihazı yanınıza aldınız, kafanızı kaldırmadan bunlarla takılacağınız bir tatil yapacaksanız hiç gitmeyin daha iyi. Etrafımda çok görüyorum. Elden düşmeyen telefonlar, tabletler kafalar hep önde! Öyle olmayın, hayata karışın, sosyalleşin, denizin, güneşin doğanın tadını çıkarın. Zaten sayılı gün, sonra hiç istemeseniz de o teknolojik dünyanıza, işinize döneceksiniz. Hayatı yakalayın, tadını sonuna kadar çıkarın. Başta söylediğim gibi bu ay sadece performansı kriter alarak önerilerimi yazdım. Ağustos sayısında bir aksilik olmazsa fiyat/performans önerilerimi sizinle paylaşacağım. Şimdilik benden bu kadar, keyifli bir Temmuz geçirmenizi dilerim…

45


46

ARAŞTIRMA

TEMMUZ 2019

Çağatay YILMAZ

YAŞAYAN ÖLÜ METAL MÜZİK

G

ürültülü gitarlar, şarkıyı sesinin en tepesinden söyleyen bir vokal, gümbür gümbür bir bas ve davul sesi… Bir de hiçbir şeye değişemeyeceğim bir özgürlük hissi. Bir metal müzik dinleyicisi olarak, tarzı ancak böyle tanımlayabilirim sanırım. Bu aralar çevrede sıkça duyduğum "Rock öldü, metal müzik bitti, Türkiye’de zaten hiç yoktu abi" laflarının da bir bitmemesiyle içimi endişe kapladı, haklı olabilirler mi acaba? Önce olayın tarihine bir bakmak lazım. Dumanı ve yıldırımları severim Ağır metal gürültülerini Rüzgarla yarışmayı… Yukarıdaki sözler, Steppenwolf ’un Born to be Wild’ından. 60’lardan beri akıllarımıza kazınan parçanın bir ilk olma özelliği de var, metalin ilk defa bir şarkıda kullanılmasını da işaretliyor. Buradan çıkan kıvılcım Black Sabbath ve Alice Cooper gibi ‘ağır metal işçileri’yle daha da büyüdü, hâlâ yanıyor. Biraz gecikmeli olsa da Türkiye bundan nasibini aldı. 80’li yılların başında Türk müzik sahnesi Whisky grubuyla hard rock-metal müzikle tanıştı. 1979'da kurulan grup, 1982’de ilk kez TRT onayını alabildi. 1984'te de ilk Türkçe sözlü metal albümü Babaanne’yi yayımladı, aynı yıllarda Devil başta olmak üzere bir sürü yeni isim ses çıkarmaya başladı. Sonra yıllarca Türk metal müziğini durdurabilene aşk olsun. Gerçi Türk Silahlı Kuvvetleri bir hasar vermiş ama… Yanlış anlaşılmasın, darbeden falan değil gruptaki adamların askere gitmesinden bahsediyorum. Tuhaf gelebilir ama askerlik Türk metal sahnesine gerçekten bela olan bir mesele. Keza Whisky’i de tam üç yıl durduruyor. Gruplar oturuyor, parçalar hazırlanıyor derken müzisyenler askere gidiyor, ya döndüklerinde grup yok ya da bambaşka dertler edinmişler… Buradan gruplardaki cinsiyet eşitsizliğine dair bir konu da çıkabilir elbette, şimdilik o başka bir yazının konusu olsun. Grupların tek problemi bu da değil. Dünyanın her yerinde metalseverlerin karşılaştığı ötekileştirmelerle karşılaşıyorlar. Saçı uzun diye takılmalar, küpe takanlara laf atmalar, satanist demeler… Ama bunlar kitlenin genişlemesine engel olamıyor. Kramp, Darkphase, Pentagram, Antisilence, Asafated ve daha niceleri… 80’ler ve 90’lar boyunca sahne giderek kalabalıklaşıyor. REHİN BIRAKILAN MÜZİK ALETLERİ Seyirci de çılgın, konserlerde masalar sandalyeler havada uçuşuyor. Dönemi Pentagram’ın davulcusu Cenk Ünnü, Hürriyet’e şöyle anlatmış: “Pangaltı’da İnci Sineması vardı, orayı maalesef telef ettik. Seyircilerimiz sevgilerini biraz değişik bir dilde anlatıyordu, bu da bazı hasarlara yol açıyordu. Moda Sineması’nda da aynı şey oldu, çok kalabalık bir kitle geldi, normalde sevinmemiz gerekirken sinemada oluşan


ARAŞTIRMA hasardan dolayı müzik aletlerini rehin bırakmak zorunda kaldık…” Bu tip ‘taşkın’ hareketler dönemin medyasının da abartmasıyla fazlaca tepki çekti. Avrupa ve ABD’nin 70’li yıllarda yaşadığı satanist metalci paranoyası Türkiye’nin 90’lı yıllarına damgasını vuran konulardan oldu. Zaten bir alt kültür olan metal müzik, iyice underground’a itildi ve tabutuna ikinci bir çivi çakıldı. Ama olsundu... METAL ÇOK BÖLÜNDÜ Daha sakin, rock ya da pop rock isimler hâlâ ilgi çekiyordu. Türk kadınları da 90’lardan itibaren rock sahnesinde görülmeye başladı. Metal için Kırmızı’yı beklemek gerekecekti ama Şebnem Ferah ve Özlem Tekin’in öncülüğünde oluşan Volvox grubu Bursa’dan çıkıp tüm Türkiye’nin ilgisini kazandı. O dönem genç üyelerin üniversite için farklı şehirlere gitmesi bile engel olmadı, sürekli konserdelerdi. Sonra, Türkiye’de her güzel şeye olan oldu, çok bölündü. Grup, 1995’te Özlem Tekin ve Şebnem Ferah’ın solo albüm tekliflerini kabul etmesiyle dağıldı. Yine yakın dönemlerde neredeyse tüm rock ve metal gruplarında ekip değişiklikleri oldu. Dahası olaylar seyirci kitlesine de yansıdı, tayfalar arasında tartışmalar hatta fiziksel kavgalar yaşandı. Zaten marjinal görülen kitle, iyice ‘yaramaz’ bir görüntü çizdi. Pentagram’ın Popçular Dışarı’sı Harbiye’yi sallasa da tutmadı, 2000’ler metal için çok suskun bir dönemin başlangıcı oldu. Elektro gitarları en fazla pop rock tınılarında duyabilirdiniz… Yeni bir şey üretilemedi mi, yoksa seyircinin nostalji sevdası mı bilinmez, kalanlar da hep aynı şarkıları dinledi. 'METAL DİNLEYİCİSİ HEP AYNI' Undertakers’tan kısa bir süre önce ayrılan bas gitarist Hakan Şener de aynı konudan şikayetçi: “Metal dinleyicisi hep aynı. 20 senelik şarkıyı önüne koy ilk günkü heyecanla dinler, yeni işlerden hiç haz almaz” diyor. Biraz bakıldığında bu durumun aynı grupların farklı şarkılarında bile geçerli olduğu görülüyor, örneğin YouTube’da Pentagram’ın 2007 konserinden bir kayıt 4 milyondan fazla izlenirken yeni parçalardan oluşan MMXII’nin izlenmeleri 1 milyon civarında. Onlar da seyircilerinin ne istediğini fark etmiş olacaklar ki, 2017’den itibaren eski parçaları tekrar yorumlamaya girişti. Şener’e göre sıkıntı bununla da sınırlı değil, “Mekanların teknik kapasitesi yeterli fakat teknik eleman kısmında sorunlar yaşıyoruz. Bazı mekanların kendi sesçisi bile yok, yandaki türkü barın sesçisi gelip ayarlamaları yapıp işinin başına dönüyor” diyor. Grubun yakın zamana kadar bateristliğini yapan Anıl Kuru daha iyimser, bugüne kadar beraber çalıştıkları insanların beklenmedik davranışlarına sitem etmekle yetiniyor. KAÇ KİŞİ KALDIK? Bir durup rakamlarla yüzleşmek

TEMMUZ 2019

47

gerek. Bugün Spotify’da metal yazınca ilk bakışta 50’den fazla liste çıkıyor, 1000’e yakın takipçisi olan da var 778 bine ulaşan da. Aramalara Türkçe’yi katınca işler biraz değişiyor, liste sayısı fazla olsa da takipçi sayıları düşük. İşin farklı bir boyutu da var, listelerde Türkçe olsa da metal müzikle pek alakası olmayan Duman gibi isimler de görülüyor. Metal müziğin ne olduğunu mu unuttuk acaba? GERİ DÖNEN FESTİVALLER Metallica, Slayer, Anthrax, Mastadon, Rammstein, Manowar, Iron Maiden gibi ağır toplar, hem yerli hem yabancı sahneden pek çok isim… Stadyumlara, parklara sığılamayan festivalleri özlüyorduk. Malum, Sonisphere yıllardır yok, Rock Off'da geçen sene yapılamamıştı… Festivalleri çok seviyoruz, 2019’a da "Festivalle gel 2019" diyerek girmiştik. Totemlerimiz metal müzik için de tuttu, metal festivalleri de döndü. Genel resme bakınca, ilk korkularımın yersiz olduğu sonucuna varıyorum. Gaddar’ın bateristi Kerem Sedef de metal müziğin ölmeyeceğini savunuyor, “Evet, Türkiye'de popüler değil şu an ama burada ve dünyada her zaman kemik bir kitlesi olan bir tarz.” Şirketlerin ilgisizliğinden de şikayetçi, “Plak şirketlerinden yatırım alan, desteklenen bir müzik türü değil Türkiye'de. Çoğu grup ve sanatçı kendi imkanları veya çok ufak bütçelerle bu işi yapmaya çalışıyor. Bu durum da insanlara ulaşmasını zorlaştırıyor. Biz Sülfür Ensemble ile ilk konserimizde süper bir seyirciyle karşılaştık ve bu bizi çok umutlandırdı.” Sonuçta Steppenwolf ’un üzerinden elli, Whisky’in Babaanne’sinin üzerinden otuz beş yıl geçmiş olmasına ragmen, metal müzik halen bir kitle sahibi. Piyasada gedikli isimler de var, gümbür gümbür gelen yeni nesil de… Metal müziğin öldüğünü ya da size göre olmadığını düşünebilirsiniz elbette. Gittiğim konser ve festivallerde hem yaşça büyüklerime hem de küçük kardeşlerime bir bakıyorum da, size o kadar da ihtiyacımız yok…

4.1 .

milyon Spotify’da Steppenwolf’un geçen ayki dinleyici sayısı

Metallica'nın 2008 yılında Ali Sami Yen Stadyumu'nda verdiği efsane konserden bir kare. Tıklım tıklım...

95 . bin

Spotify’da Pentagram’ın geçen ayki dinleyici sayısı


48

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'Her albümde değişik şeyler denemeye çalışıyoruz' Çağatay YILMAZ

2

003’te hayatına başlayan TesseracT, değişen metal sahnesinin öncülerinden. Djent akımının dikkat çeken isimlerinden biri sayılıyorlar, dev isimlerle turluyorlar... Bugüne dek 6 kez vokal değişikliğine gittiler, kariyerlerine 4 stüdyo albüm, 3 EP, 8 single ve bir akustik albüm sığdırdılar... Bir özetleyelim. Çıkış albümleri One 2011'de müzikseverlerle buluştu. Grup 2012’de vokal değişikliğiyle Perspective EP’sini çıkardı. 10 şarkılık ikinci TesseracT albümü Altered State 2013'te yayımlandı. Albüm, tüm zamanların en iyi metal albümü ve dönemin en iyi grubu gibi övgü dolu yorumlar aldı. 2015’e geldiğimizde Daniel Tompkins ile yeniden bir araya geldiklerini açıkladılar ve üçüncü albümleri Polaris yayınlandı. Albüm yılın en iyi djent albümlerinden biri olarak gösterildi. Geçtiğimiz yıl Luminary ve King teklilerini yayınlamalarının ardından dördüncü albümleri Sonder’ı Nisan ayında sevenleriyle paylaştı. Grupta Acle Kahney’e 2006 yılından beri ritim gitarda James Monteith, bas gitar ve back vokalde Amos Williams, bateride ise Jay Postones’un eşlik ederken, vokalde ise halen Daniel Tompkins eşlik ediyor. 8 Temmuz'da Zorlu PSM %100 Studio'da sahne alacak TesseracT, Back on Stage'e konuştu. ❏ Sonder diğer albümlere göre oldukça farklı, süresi de kısa. Planladığınız bir şey miydi? Her albümde değişik şeyler denemeye ve yeni şeyler keşfetmeye çalışıyoruz. Bu albümde de, 7 şarkı birbirini tamamlayarak bir vücut halini aldı ve fazlasına ihtiyaç duymadık. TesseracT’ın önceki dönemlerini de tekrar keşfetmeye çalıştık, daha agresif vokaller kullanmak gibi. ❏ Son albümünüzde özellikle gitarlarda bolca gain ve sustainli açık notalar duyuyoruz. Bu yeni ve daha sert bir tarzın habercisi mi? Bu albümde daha uç tonları keşfetmek için bilinçli bir çabamız oldu. Bir sonucu olarak da bazı anlar müziğimiz daha sert bir hal aldı. Önceki albüme kıyasla daha agresif vokaller ve daha metal ağırlıklı enstrümantasyonlar var. Bir yandan da atmosferik

ses boyutu tarafında da yeni keşifler… ❏ Daniel Tompkins'in gruptan ayrılması ve geri dönmesi bir grup olarak ilişkinizi ve müziğinizi nasıl etkiledi? Dan gruba tekrar katıldığında yeni keşfettiği bir heves ve enerjisi vardı. Eskisine göre daha güçlü bir solist olarak da döndü, grubun her açıdan daha iyi olmasına yardımcı oldu. Dönüşüyle çıkan Polaris albümü, TesseracT için yeni, heyecanlı bir dönemin başlangıcı gibi hissettirdi. ❏ Tarzınız pek çok elektronik üretimi tınılara da sahip. Stüdyoda ürettiğiniz müziği sahnede yeterince yansıtabiliyor musunuz sizce? Bu anlamda, çalmaktan ekstra keyif aldığınız bir sahne oldu mu? Konserlerimizde elektronik seslerin önceden kaydedilmiş hallerini kullanıyoruz. Yanlızca biraz ambiyans yaratmak için kullanıyoruz, bu yüzden

canlı olarak tekrar üretmeye gerek duymadık. Sahne ortamından ya da setlist’in bir parçasından bahsediyorsak, hepsini seviyoruz! ❏ Geçtiğimiz yıllarda Megadeth, Meshuggah gibi 'eski toprak' metal gruplarıyla turnedeydiniz. Bu isimlerle birlikte olmak nasıl hissettirdi? Bu çapta gruplarla turnede olmak önemli bir öğrenme deneyimi. Harika müzisyenler ve icracılar, ekipleri ve prodüksiyonları da bizi yükselten ve fikirler veren bir seviyedeler. Ayrıca küçük yaşlardan beri sevdiğimiz gruplarla çalmak gurur verici! ❏ Şarkılarınız kompleks ritimler ve zor tuşelerle dolu! Sizi cover'lamak isteyen gruplara bir öneriniz var mı? Müziğin arkasındaki teoriden çok desenine odaklanın. Parçaların nasıl inşa edildiğini anladıktan sonra işler çok kolaylaşıyor. Ayrıca kullanılan tonlara da çok dikkat edin. Doğru tonları kullanmak doğru zamanlamayla çalmak kadar önemli! ❏ İstanbul konserinde seyirciyi neler bekliyor? Her albümden şarkılarla oluşturduğumuz bir seçki çalacağız. İstanbul’daki ilk sahnemiz olacak, mümkün olduğunca dengeli bir set olacak. Sahne için çok heyecanlıyız!

TesseracT 2018 Sonder

2016 Polaris

206.400 Spotify geçen ayki dinleyici sayısı


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

49

'ŞU AN GADDAR'I TANITMA ZAMANLARI' Çağatay YILMAZ

T

ürk metal sahnesinin yeni gruplarından biri Gaddar. Grup yeni olsa da üyeleri gedikli isimler, hepsini farklı projelerden tanıyoruz. Grubun bateristi Kerem Sedef ’le 'az nefes alalım' niyetiyle kurdukları grubu ve planlarını konuştuk… ❏ Tanışıklığınız uzun yıllara dayanıyor anladığım kadarıyla. Grubu oluşturma fikri nasıl ortaya çıktı? Grubun ismi nasıl oluştu? Övünç ile eski arkadaşız. Bir dönem Jülyen adında bir cover grubumuz oldu. İlk o zaman sahneyi paylaşmıştık. Sonrasında Jülyen durdu ama biz müzik yapmaya devam etmek istiyorduk. Bir gün 'Kendi istediğimiz tarzda ve kendi kurallarımızla müzik ne zaman yapabileceğiz?' diye düşünürken Gaddar'ın temellerini attık. Can Çalışkan ve Gürkan Bozacı’nın da katılmasıyla Gaddar tamamlanmış oldu. ❏ Yat Kalk Her Gün Aynı teklisi nasıl oluştu, bahseder misiniz? Şarkının altyapısı bitmişti ve sözleri yazılıyordu. Bir aradaydık ve günlük rutinlerden bahsediliyordu. Beyaz yakalı bir arkadaşımız da vardı. Övünç'e ilham veren bu konuşmanın ardından, kendisi birkaç gün sonra beni aradı ve''Abi şarkıyı bitirdim, dinleyebilirsin'' dedi. ❏ Sizin yorumunuzda Düriye nasıl biri sizce, Barış Abi'nin anlattığı Düriye'den farklı mı? Bizim Düriye'yi en güzel Oky anlattı sağ olsun. Düriye'yi ilk demo haliyle dinleyen kişidir. “Ben buna bir bir kapak çizmek istiyorum” dedi ve yolladığı çizime sadece 'İşte bu!' diyebildik. Aynı zamanda Gaddar logosunun da yaratıcısı kendisi. Desteği için ne kadar teşekkür etsek azdır. ❏ Miks ve mastering sürecinde neler oldu? Şarkı nasıl evrimler geçirdi? Aramıza Can ve Gürkan'ın katılımıyla çok olumlu bir evrim geçiriyor şarkılar. İkisinin de enstrüman hakimiyeti ve müzik bilgisi tartışılmaz. Başta demiştim, biz nasıl istiyorsak öyle diye. Şimdi şarkıları tekrar gözden geçirip yeni hallerine kavuşturuyoruz. Çok acayip şeyler geliyor! ❏ Cover işleri devam edecek mi? Gerçek anlamda cover yapmak sevdiğimiz bir şey. Demek istediğim bir ritmini değiştirip sadece servis etmek değil. Tam anlamıyla bir değişim. Bunu Düriye'de yaşadık. Tepki

olarak Doğukan Manço'nun "Abi şu ana kadar dinlediğim en orijinal ve başarılı Barış Manço cover'ı" demesi bize görevin başarıyla tamamlandığını gösteriyor. Bir cover'ımız daha var yolda. ❏ Şarkının klibini de kendiniz çekip kurgulamışsınız. Bu bir tercih miydi? Tercih oldu ve mutluyuz. Öncelikle profesyonel anlamda klip çekmek pahalı bir iş. Biz kendi işimizi kendimiz yapmayı sevdiğimiz için stüdyoda bir pazar günü toplaşıp, kayıt dedik. Akıllı telefonlarla çekip, tabletle editledik. Burada bize Gaddar'ın gizli kahramanı Suat Yılmaz'ın inanılmaz desteği oldu. Tamamen mobil olması işi çok rahatlattı. Ben kurguya Ürdün'e uçarken uçakta başladım mesela. Sonra bir araya gelip bitirdik. Böyle devam etmeyi düşünüyoruz. ❏ ABD'de Instagram klipleri ve şarkıları popüler olmaya başladı. Türkiye'de rap müzisyenler de buna sardı. Sizden birer dakikalık şarkılar ve klipler beklenebilir mi? Müziğinizi orijinal projelerle buluşturma planınız var mı? Bizim önceliğimiz albüm ve konserler. Bu tarz promosyonlar çok etkili ama biz bir araya geldiğimizde çıkardığımız şeyler hep şarkıya evriliyor! Bir dakikayla sınırlı kalamıyoruz. Bu hiç olmayacağı anlamına gelmiyor, her an sürpriz yapabiliriz. Şu an Gaddar'ı tanıtma zamanları. Bir iki proje var. Tekliflere de açığız. Biraz daha zaman geçince bunları da duymaya

başlarsınız sanırım. ❏ Gruptaki herkesin kendi kariyerleri var. Gruba ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Kendi zamanımız ve kendi hızımız oluştu. Bu tembellik ediyoruz ve ne zaman uyarsa bir araya geliyoruz anlamına gelmiyor, 2019 bizim yapımıza uyan çözümler Düriye buluyoruz. Zaten biraz fazla ara verirsek hemen birimiz dürtüyoruz ‘haydi beyler’ diye. ❏ Yakında bir albüm bekleyebilir miyiz sizden? Kesinlikle. Aslında teklilerle gidelim diye bir yol haritası çizmiştik ama kısa bir süre önce albüme çevirdik rotayı. Belki bir şarkı daha yayınlayacağız ve sonra kış dönemi albüm gelecek. ❏ Grubun gelecek için nasıl planları var? Bizim istediğimiz Gaddar’ın kendi sound’unun olması. Bunun için çalışıyoruz. İçimizden geleni sunabilmek ve farklı yerlerde farklı kitlelere canlı duyurabilmek hemen arkasından geliyor. Kısa vadede albüm ve bol canlı performans planlarımız arasında. 19 Temmuz'da Karga Bar'da Cosmic Wings ile çalıyoruz. Herkesi bekleriz. Her şey Gaddar için!

Gaddar


50

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

Zeynep BEŞERLER

F

ransa’da başlayan, kısa sürede ülke sınırlarının çok ötesine taşan ülkemizdeki hayranlarınca yere göğe sığdırılamayan elektro-pop ikilisi Agar Agar’la 30 Haziran’da gerçekleşen konserleri öncesinde konuştuk. Ya da konuşmaya çalıştık diyelim, röportajlara pek sıcak bakmayan gruptan cevap almak bizim için de biraz zor oldu… ❏ Müziğiniz çok güçlü. Spotify’a göre sizi en çok dinleyen beş şehir Paris, İstanbul, Mexico City, Berlin ve Londra. Farklı ülkeler, farklı kültürler… Bu kadar çeşitli seyirciye ulaşmanızı ne sağlıyor sizce? Bu pek de beklediğim bir şey değildi ama sınırlara takılmadan geçmek her zaman iyi haber. Nedenini tam olarak anlamıyorum ama, belki internet? Belki de müzik evrensel bir dildir, fuck yeah! ❏ Vokal ve yapımcı tarafınızın nasıl farkları var? İkisi de desen kullanmayı sever aslında… Farkı biz yaratmıyoruz aslında ve evet, desenleri kullanmayı seviyoruz. Herkes desenleri sever. Hayat desendir, bu da en iyi asit dersi. ❏ İnsanları dans ettiren bir müzik yapmak nasıl hissettiriyor? Ah, bu beklediğimiz bir şeydi! İlk andan beri müziği canlı çalmak ve insanların iyi vakit geçirmelerini, dans etmelerini falan sağlamak için yapıyoruz. Bu yüzden insanların eğlendiği bir şeyi yaparken biz de eğlendik. Desenler, işe yaradığı ve yaramaya devam ettiği için

çok mutluyuz! ❏ Farklı müzik türlerinde, farklı gruplarla çalışmalar yapmayı düşünür müsünüz? Tabii ki. Neden olmasın? İçten ve cömert olmak için farklı şeyler yapmamız gerekirse, yaparız. Agar Agar dışında farklı müzik çalışmaları da yapıyoruz aslında. İyi hissettiriyor. ❏ Yeni bir albüm haberi var mı? Kesin bir şey yok ama üzerinde çalıştığımız bir şey var. ❏ Seyirciyi konserde neler bekliyor? Vay, bence bilmek pek mümkün değil. Ne bekliyorsunuz? Ben olsam iyi vakit geçirmeyi beklerdim sanırım.

FUCK YEAH!

459.102 Spotify geçen ayki dinleyici sayısı

2018

Agar Agar

The Dog and the Future

Ahmet YATĞIN

T

ek bir tarza sahip olmak istemeyen, kendilerini durmadan ileriye taşıyacak sound'lar arayan Sepya'ya grubun hikayesini ve gelecek projelerini sorduk. ❏ 2016'da kurulan bir grup olarak hâlâ oturmayan şeyler var mı? Kendinizi tamamlanmış hissediyor musunuz? 2016’da yola çıktığımızda ben, Mert ve Filip 3 kişiydik. Sepya’nın kök kadrosu Burak (Klavye) ve Ozan’ın (Gitar-Synthesizer) da gruba dahil olmasıyla tamamlandı. Teklilerimizde ve önümüzdeki yıl yayınlamayı planladığımız albümümüzde bu 5 kişinin oluşturduğu Sepya’nın oturmuş sound'unu tam anlamıyla duyabileceksiniz. ❏ Sony bünyesi altında müzik yapmak sizin için ne ifade ediyor? İkinci teklimiz Kadıköy Rıhtımı'nı Sony etiketiyle yayınlama fırsatı bulduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. Gerçekten alternatif müziğe destek veren, sanatçıyla iletişim anlamında çok nazik ve düşünceli olan bir şirket. ❏ Indie rock tınıları hakim parçalarınızda. Daha da elektronik-pop

18 . 2019 Kadıköy Rıhtımı

bin

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

sound'lara gitmeyi düşünüyor musunuz? Indie rock ve alt türleri grupça en sevdiğimiz tarz diyebiliriz. Bundan sonraki işlerimizde daha elektronik bir portföy ortaya koyacağız. Daha fazla elektronik ritimleri ve alışılmışın dışında melodileri duymaya hazır olun deriz. ❏ Hayaliniz kült bir grup olmak. Türkiye'de kült grup sizce ne demek? Bizim kült grup olmak istemekle bahsettiğimiz şey yeni bir yol açmak. Kendi çizgisinde devamlı üreten ve kendini yenileyen, farklı konsept ve kareografilerde sahneleri olan bir Sepya olmak istiyoruz. ❏ Bundan sonraki hayalleriniz neler? Daha fazla şarkımızı dinleyicilerle buluşturmak istiyoruz. Bu yıl içerisinde yayınlayacağımız teklilerimiz olacak. Önümüzdeki yıl da en büyük hayallerimizden birini gerçekleştirmeyi, albüm çıkarmayı umut ediyoruz. En büyük hayallerimizden biri Türk müziğinde yeni bir yol açabilmek.

'Daha fazla elektronik'

Sepya


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'Hayat üretkenliğe izin vermedi'

51

Arda AŞIK

M

üzik yazarları tarafından yılın en çekici albümü olarak gösterilen ilk albümlerinden 8 sene sonra Ait ve Dair ile sahalara geri dönen Kül grubuyla bu süreçte yaşadıklarını, yeni albümlerini ve gelecek planlarını konuştuk. ❏ Ara vermek sizde neleri değiştirdi? Mehmet: Hiç durmadık, neredeyse 2,5 sene önce elimizdeki materyalleri toplamaya başladık. O zamana kadar birlikte çalabilmeye, kendimizi geliştirmeye daha çok odaklandık galiba... Hayat da çok etkin bir şekilde üretken olmamıza pek izin vermedi diyebiliriz. ❏ Stüdyo ve lansman süreçleri nasıldı? Arın: Biraz ince eleyip sık dokuyan bir ekibiz. Albüm kayıt süreci biraz zorlu oluyor. Müzik grubunun kendini geliştirdiği ve yeni şeyler keşfettiği iki habitat var kanımca: Stüdyo ve sahne. Kayıt sürecinden kendi adıma en büyük kazanım, kendimde ve arkadaşlarımda gelişen, değişen şeyleri gözlemlemek oldu. Lansman ise çok keyifliydi. Nicedir sahneye çıkmamıştık, o enerji insana çok güzel şeyler hatırlatıyor. Akay: Kayıt süreci biraz sancılı ama çok eğitici bir süreç oldu hepimiz için. Daha doğrusu ortaya çıkan işin içimize sinmesi biraz zaman aldı. ❏ Başka kariyerleriniz var. Müzikten öncelikli beklentiniz para değil. Nedir sizi albüm çıkarmakta motive eden? Arın: Ben albümleri grupların günlüklerine benzetiyorum. 'Sevgili günlük...' diye başlıyor her albüm. O dönemde neler yaşamışız, neler görmüşüz, neler hissetmişiz... Bu sound ile ana akım endüstride bir köşe başını tutabilmek zor malum; o yüzden evet, öncelikli beklentimiz para değil. Gönlümüz. Akay: Kül olarak temelde müzikle para kazanmak hedefimiz değil ama bazı şeyleri hayata geçirebilmek için paraya ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. ❏ Bundan sonra teklilerle mi ilerleyeceksiniz? Mehmet: Albüm çıkarmaya karar versek bile öncesinde tekli çalışmalar yapacağız.

❏ Müzik dünyasında bağımsız gruplar menajerlerle çalışmayı reddetmeye başladı. Sizde bu işleyiş nasıl gidiyor? Mehmet: Bu konuda şanslıyız yakın dostumuz, yol arkadaşımız Serkan Fidan bize destek veriyor ve birçok konu olacağından daha kolay hallediliyor. Bir yandan da aramızda menajerlik konusunda hem okullu hem de tecrübeli olan Akay da grup içinden menajerlik yaparak ona destek oluyor. Akay: Müzisyenlerin katıksız bir şekilde üretimlerine odaklanabilmeleri için yönetim konularında profesyonel menajerlerin elzem olduğuna inanıyorum. Tabii ‘Ne de olsa menajerimiz var’ deyip bu konuları hiç merak etmemek de bir müzisyenin gelişimi için pek akıllıca değil doğrusu. Dengeyi bulmak lazım. Ben elimden geldiğince grup içi iletişimde ona destek olmaya çalışıyorum. ❏ Albümde şarkılara isim verme süresi nasıl oluyor? Arın: Şarkıları oluşturduğumuz temaların, gitar riff'lerinin belirli tılsımları oluyor. Kendi adıma bu hisler ve şarkıları oluşturan dizeleri birbirlerine bağlamaya çalışıyorum. Bir çeşit şiir formatında küçük hikayecikler kuruyoruz; benzetmeler ve anlam kesişimleri ile örülü. Şarkıların isimleri de bu süreçte belli oluyor. Akay: Albümün iskeleti ortaya çıkınca tek tek şarkıların ve bütün hikayenin gidişatını da göz önünde bulundurarak şarkıların isimlerine genelde hep birlikte karar veriyoruz. Ait ve Dair özelinde, süreç boyunca şarkıların isimleri en az 2-3 kere değişmiştir. Albümün ismini belirlememiz kabaca 3 haftamızı aldı. ❏ Konser takviminiz nasıl? Mehmet: Ay sonu yayınlanmasını beklediğimiz bir klibimiz var, albümün ilk video klibi. Akay: Albümü sahnede canlı icra etme konusunda çok heyecanlıyız. Önümüzdeki dönem için planlanmış Kuşadası Gençlik Festivali, İstanbul Milyonfest ve Zeytinli Rock Festivali konserlerimiz var. Herkesi bekleriz.

2019 Ait ve Dair

Kül

RockA T

'Evet şimdi oldu'

arkan'ın Ölürüm Sana şarkısının cover çalışmasıyla adından oldukça bahsettiren, sahne performanslarıyla tanınan RockA grubuyla konuştuk. ❏ Unutulur Her Şey albümün habercisi mi? Evet, önümüzdeki sonbahar dönemine bir albüm yetiştirmek için çalışıyoruz. ❏ Bu tekli diğer parçalarınıza oranla daha yumuşak tınılı ve hatta rock pop denebilecek türden. Neden sound'unuzda böyle bir yol izleme kararı aldınız? 2012'de Ölürüm Sana ve ardından 2013'te 101 albümlerimizi yayımladıktan sonra yaşadığımız bazı kişisel olaylar nedeniyle yaklaşık 4 senelik bir geri çekilme dönemi yaşadık. Albüm çıktığında ve 6-7 şarkıyı dinleyebildiğiniz zaman daha rahat anlaşılacak sanırım. ❏ Şarkının hikayesi nedir? Unutulur Her Şey'in ilk ortaya çıkışı aslında 2008'e kadar gidiyor. Ancak şarkı, içinde bir şeylerin eksik olduğu hissiyatıyla bu zamana kadar hep demo sıfatıyla rafta duruyordu. Sözlerinde ve düzenlemesindeki değişikliklerle “Evet, şimdi oldu!” diyebildik. ❏ Spotify'da en çok dinlenen şarkınız Ölürüm Sana. Orijinal parçalarınızdan çok cover bir parçanızın dinlenmesi sizi rahatsız ediyor mu? Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Tarkan şarkısı olduğu için basından ve dinleyiciden ilgi görmesi çok doğal. Son albümümüzü çıkartığımız tarihte Spotify, Türkiye'de açık bile değildi. Ayrıca klibinde Tarkan'ın da bize eşlik ettiği Ölürüm Sana cover'ı bizim için bir kalite göstergesi. ❏ Kariyerinizde Razaki Müzik ile çalışmanın size nasıl bir yol açacağını düşünüyorsunuz? Profesyonel müzik hayatımızda yaklaşık 8 yıldır tüm basın iletişim işlerimizi İnci Razaki yürütüyor. Kendisinin sektördeki başarısı, dürüstlüğü ve işini sektördeki çeşitli dalavereler yerine müzik ve müzisyen odaklı yapması bizim için yeterli. ❏ Sırada neler var? Öncelikle Unutulur Her Şey klibi ve çalacağımız festivaller var. Sonbahara yetiştirmek istediğimiz bir albüm var ve sonrasında güzel 2019 bir Anadolu turnesi planlıyoruz. Unutulur Her Şey


52

FESTİVAL

TEMMUZ 2019

Adalı caz festivali başlıyor

Zeynep BEŞERLER

Y

az geldi, festival programları dolup taşıyor. Bu cıvıl cıvıl günlerde hafta sonu kaçamağı yapmayı planlıyorsanız rotanızı Bozcaada'ya çevirin. Deniz, doğa ve müziğe ayrılmış keyifli bir hafta sonu geçireceğinize eminiz, caz festivali ruhuyla adanın dört bir yanını saracak. Sabırsızlıkla beklediğimiz Bozcaada Caz Festivali, 19-21 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek. Yaza caz yakışır, tadından yenmez! Bozcaada'nın farklı noktalarında ilginç atölyeler, keşif rotaları, sürpriz konserler, sosyal projeler ve tadım etkinlikleriyle dolu dolu bir program müzikseverleri bekliyor olacak. Tüm bu projeleriyle festival açık havanın ve doğanın tüm enerjisini adaya yayacak. Bugüne kadar genç yetenekleri ve farklı disiplinlerden müzisyenleri bir araya getiren Bozcaada Caz Festivali'nin 2019 programında kimler yok ki... Londra caz sahnesinin hiperaktif ve yetenekli isimlerinden biri olan davulcu Yussef Dayes, insani zaaflardan, kurallardan müziğin saf halini vermeyi amaçlayan Erkan Oğur Anatolian Blues Project yer alıyor. Berlin'in genç seslerini temsil eden, dijitalden de analogdan da ilham alan, caz, hip-hop ve doğaçlama türlerini kendilerine özgü harmanlayan dinamik grup Bobby Rausch ft. Giw de sahne alan isimlerden biri... Türk müziğinden ise tanıdık isimler var. Birsen Tezer, Tuluğ Tırpan,

Eylem Pelit, Volkan Öktem'in projesi Pow Trio, Bozcaada Ensemble, Selin Sümbültepe ve Emir Ersoy gibi pek çok isim ağırlanıyor olacak. Ayrıca Bozcaada'nın dört bir yanında gerçekleşecek sürpriz konserler, tadım ve gastronomi etkinlikleri, söyleşiler, beden odaklı atölyeler, çocuk atölyeleri ve keşif rotaları da olacak. Üçünkü kez düzenlenecek olan festival, Kendine Has ve Volkswagen'in katkılarıyla 3dots, allaturca ve Pavli Bozcaada iş birliğiyle gerçekleşecek. Festivalin perde arkasını Pavli Bozcaada ekibinden Gizem Gezenoğlu anlatıyor. ❏ Sayılı gün kaldı nasıl gidiyor? Festivalin hazırlık sürecinde çok büyük bir emekle ortaya çıkarılan müzik ve yan etkinlikler programımız var. Dünyanın her yerinde bu tip festivaller yerel hükümetlerden, şehirlerden ve ilgili kültür kurumlarından destek alırlar. Bizler, herhangi bir destek olmadan ve kişisel risklerle bu işleri gerçekleştirebiliyoruz ve programımızda yer alan tüm sanatçılarımıza eşit alanda yer verebilmek için gayret ediyoruz. Festivalin programını açıklarken lineup dizilimi gibi detayları alfabetik sıraya göre düzenlemeye dikkat ediyoruz. ❏ Festival adayla iyice bütünleşti

değil mi? Evet. Festivalin, ada halkının da ulaşmak istediği misafir kitlesi için cazip etkinliklerden biri olması, bölgeye halihazırda olan ilginin artmasına sebep oluyor. Ayrıca bu yıl, bir festivalin yapıldığı bölge üzerindeki etkilerini daha iyi anlayabilmek adına profesyonel bir anket çalışması yapmayı planlıyoruz.

3

Müzik ve doğanın iç içe olduğu festival üç gün sürecek.

ULAŞIM

Bozcaada'ya ulaşmak için ilk adım olarak Çanakkale'nin Ezine ilçesindeki Geyikli beldesine gitmeniz gerekiyor. Geyikli Bozcaada feribot iskelesinden ada feribotlarıyla yarım saatlik bol rüzgarlı ama bir o kadar da keyifli yolculukla ulaşabilirsiniz. Arabanız ile geçecekseniz mutlaka feribot seferlerinin saatlerini kontrol etmeniz gerekiyor. Karayolunu tercih etmeyenler ise Çanakkale Havalimanı'na varınca oradaki otobüs veya minibüslerle 1,5 saatte Bozcaada'ya ulaşabilir. Festival bitişinde şehir merkezinde vakit geçirmeyi unutmayın, grafitili duvarları, sevimli dükkanları bol renkli sokaklarıyla sizleri başka diyarlara sürükleyeceğine eminiz. İmkanınız olursa özellikle adanın ünlü plajı Ayazma Plajı'nı da görmelisiniz.

KONAKLAMA

Bozcaada şehir merkezi otelleri, bağ evleri, kamp alanları ve butik otelleri ile size pek çok olanak sunuyor diyebiliriz. Merkez oteller hem festivale gidiş için, hem de ulaşım açısından sizlere daha kolaylık sağlayacaktır diyebiliriz. Gitmeden önce rezervasyonunuzu yapın, festival zamanı yer bulmak zor olacaktır, oda kalmayabilir aklınızda bulunsun deriz. Tertemiz havasıyla ve festivalin yorgunluğuyla mışıl mışıl uyuyacağınıza eminiz...


FESTİVAL

TEMMUZ 2019

53

'Bir menajerimin olması tuhaftı' Çağatay YILMAZ

K

imbra, Yeni Zelanda’nın bize kattığı en büyük güzelliklerden. 2011’de Gotye’nin hit'i Somebody I Used to Know’daki cameo’suyla tüm dünyada tanınır oldu. O günden beri de sürekli büyüyor. Festtogether Festivali kapsamında 14 Temmuz’da KüçükÇiftlik’te sahne alacak sanatçıyla konuştuk. ❏ Çocuk yaşta müziğe başlamak nasıldı? 14’ümde ulusal bir yarışmada solist olarak ikinci oldum. Birçok fırsat ve plak şirketlerinin ilgisini getirdi ama baştan beri kimsenin müziğimi değiştirmesini istemedim. Sanatçılara büyük baskılar uygulandığını biliyordum ve inandığım müziği yapmak benim için ünlü olmaktan daha önemliydi. Nihayetinde 17’imde arkadaşlarım üniversitedeyken bir menajerimin olması tuhaftı ama hayattaki amacımın müzik yapmak olduğunu düşündüm hep. ❏ Bu yılın başında ilk kez DJ setinizi duyduk. Tekrar yapacak mısınız? Kesinlikle! İnsanları esin kaynaklarımla ve dinlemeyi sevdiğim müziklerle tanıştırmak çok eğlenceli. Bana yaratıcı ve deneysel olma fırsatı da veriyor, bu da her zaman önemli. ❏ Primal Heart müzikal olduğu kadar duygusal açıdan da güçlü bir albüm... Albümün ortaya çıkış hikayesinden bahseder misiniz? Bir albüme başladığımda nadiren hikayesine dair kesin bir fikrim olur. Primal Heart’ın cesaret hakkında olacağını biliyordum ama albümün adı en son belli oldu. Albümdeki şarkıların insan olma deneyiminin mühim bir parçasına hitap ettiğini fark ettim. İlerledikçe bu fikir daha da belirgin oldu. ❏ Albümün bir de farklı bir versiyonu çıktı. Eserlerinizin tekrar yorumlanması nasıl hissettiriyor? Şarkılarımın yeniden hayal edildiğini duymak çok

değerli. Bir şarkıyı yayımladığımda insanlar bir sözü farklı yorumlayabiliyor. Böylece şarkılar dinleyiciye göre büyüyor ve değişiyor. Bu süreç de sanatı yaşatmak ve insanlarla yeni bir bakış açısı paylaşma biçimim. ❏ Çok etkileyici bir şarkı var albümde, The Good War. Şarkıyı yaratırken neler hissettiniz? Albüm sürecinde ilk kez bir protestoya katıldım. İnandıkları bir şey için kolektif bir hareket yaratan insanların içgüdüsel enerjisini hissettim. Amerika’da yaşayan biri olarak, savaşın etkisini ve yarattığı hisleri düşünmemek imkansız. İyilik uğruna savaştığına inanan, kendisini buna ikna etmesi gereken genç askerlerin deneyimini yakalamak istedim. Hassas konu ama kendinden büyük bir şeye inanmak çok insanca bir duygu. ❏ Top of the World de çok sansasyoneldi. Yaratım sürecine nasıl bir katkınız oldu? Hikaye Skrillex’in bir beat’iyle başladı. Heyecanlandım ve şarkıya dönüştürmek istedim.

Klibin yönetmeniyle de hikayeyi oluşturmak için oldukça yakın çalıştık. Klip, güç ve nüfuz için sürekli daha yukarılara çıkan ve sonunda ‘zirveye’ ulaştığında yalnız ve insanlardan kopan birini anlatıyor. Politikada sıkça gördüğümüz gibi. ❏ Etiyopya'daydınız. Orada neler oldu? Tirzah isimli, Üçüncü Dünya ülkelerinde kadınlar için sürdürülebilir iş fırsatları yaratan bir organizasyonla gittim. Tirzah ile yolculuklarım normalde yaptığım şeylerin dışına çıkmanın bir yolu, inanılmaz hayat dolu hissettiriyor. Bu kadınların cesaretle yeni işlere atılmasını çok ilham verici buluyorum. Geri dönüp hayatlarının ne kadar geliştiğini görmek de bir mutluluk. ❏ Version of Me'de içimizdeki iyi versiyonu anlatıyorsunuz. Siz buldunuz mu? Kendimizin ideal versiyonu olabilir miyiz, emin değilim. Değiştirmeyi istediğimiz yönlerimizle her zaman mücadele etmemiz gerekecek... Kendimizi olduğumuz gibi görmeyi başardığımızda ve hiç mükemmelliğe erişemeyecek olsak da en iyisi için uğraştığımızda huzur bulabiliyoruz. ❏ Tekrar burada olmak nasıl bir his? Selda Bağcan'ı ve 70’ler Türk müziğini çok seviyorum. Tekrar İstanbul’da olmak çok heyecanlı. Son sefer çok keyifliydi ve sevenlerimle tekrar buluşmak için sabırsızlanıyorum. Yanımda iki harika müzisyen getiriyorum, Spencer Zahn ve Jacob Bergsen. 3 albümden de şarkılar çalacağız ve görselliği güçlü bir şov olacak.

'FESTİVAL ALANINI KORUMAK İSTEDİK' Festtogether Festival Direktörü İlken Başarır

❏ Festivalin temasına nasıl karar verdiniz?

349 . bin

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

2018 Primal Heart 14 Temmuz'da KüçükÇiftlik Park'ta gerçekleşecek festivale evcil hayvanlarınızla katılabilirsiniz.

Kimbra

Sürdürülebilirlik, iklim ve çevre temaları üzerinden hareket etmek istedik. Araştırmalara baktığımızda dünyadaki büyük festivallerde kişi başı üretilen atık 2,8 kg. Üstelik geri dönüşüm kullanımı da çok düşük. Biz festival alanını ve çevresini korumak istedik. Tüm katılımcılarla da bir arada hem bu amacı birlikte gerçekleştirmek hem de tüm dünyanın en önemli sorunu iklim değişikliğine dikkat çekmek istiyoruz. ❏ Festivalde müzik dışında neler olacak? Sabah itibarıyla STK'ların düzenlediği atölye ve paneller olacak. Burada hep birlikte konuşarak fikir alışverişi yapacağız. Daha fazla ne yapabiliriz, neyi daha iyi yapabiliriz onu bulmaya çalışacağız. Festivale alınan her biletle katılımcılar STK'lara destek vermiş olacak. ❏ 2020 planları var mı? 2020 Temmuz ayında Festtogether Çanakkale, Troya Kültür Rotası üzerinde yapılacak. Detayları yakında.


54

TEMMUZ 2019

B'r ,Seyler Eks'k

'Beton duvarları yıktık'

Gökhan KAYA

yelerini Çağıl Kaya, Alper Yılmaz, Tamer: Mitanni diye bir caz kulüp Tamer Temel, Serhan Erkol ve vardı. Bir gün piyano, gitar çalan Volkan Öktem’in oluşturduğu B'r arkadaşlarımızdan hiçbiri uygun değildi. Şeyler Eks'k grubunun albümüne bayıldık. Çağıl, Alper ve Serhan çaldılar. Çok güzel Grubun hikayesini ve yeni albümlerini bir tını olduğuna karar verip, böyle devam konuştuk. Babylon’da buluştuk. Bu arada ettik. Bu gruba uygun parçalar çalarken Volkan Öktem katılamadı, umarız başka yavaş yavaş grup için parçalar çalmaya zamana... Bu grupta gerçekten B'r Şeyler başladık. Eks'k ama bu eksiklikler beraberinde ❏ Yeni albümünüzün kayıt süreci ne gibi artıları getiriyor? Şimdi sizi nasıl geçti? Albümdeki şarkılara nasıl sohbetimizle baş başa bırakıyorum. karar verdiniz? ❏ Grubun adını Bülent Somay’ın Bir Çağıl: Gruba uygun parçalar çalarken Şeyler Eksik kitabından almışsınız. Bu grup için parçalar çalmaya başladık. kitabın kapağında da “Aşk, cinsellik ve Dolayısıyla kendiliğinden gelişti her şey. hayat hakkında bilmek istemediğimiz Her birimizin ayrı yerlerde kaydettiği şeyler” yazısı var. Grubun adını sesleri daha sonra birleştirdik. koymanızda kitabın içeriğinin ilgisi var Alper: Aslında popüler müzik alanında mı? yapılan kayıtların çok büyük bir kısmı Çağıl: Hayatın aşk, cinsellik ve bütün böyle. Ama çoğu inorganik gelir kulağa. bunlarla ilgisi var ama grubun adının yola Sürekli birbirimize Wetransfer’den dosyalar çıktığı nokta burası değil, sadece bir şeyler aktararak çalıştık. Sonrasında miks eksik noktası. Grubun içinde bir eşlik mühendisimiz Emre Malikler, Tamer’le enstrümanı yok. Grupta davul, bass, iki çok uzun çalıştılar. Müziği de organik bir saksafon ve vokal var. Gitar ya da piyano şekilde birleştirdiler. gibi eşlik enstrümanı yok. Yani ismin asıl ❏ Kızmazsanız bir görüş belirteceğim. nedeni bu. Kalk parçası beni kendimden geçirdi. ❏ Eşlik enstrümanının olmaması İlk 1 dakika hiçbir enstrüman çalmadan sizleri nasıl etkiliyor? sözler başlıyor ve 4 dakika boyunca Serhan: Daha fazla özgürlük alanımız susmuyorsunuz. Dinlerken hiçbir şey oluyor müzikal açıdan. Ne çalıyorsam anlamadım. Kendimi filmdeymiş gibi onu çalıyorum her zaman. Genel olarak hissettim. Bu parçanın hikayesi nedir? müziği daha cool yapıyor. Nefes almayı, Alper: Burada hangi unsura kızmamız dinlemeyi kolaylaştıran bir hale sokuyor. gerekiyor? Bir piyano veya gitar olduğu zaman Çağıl: Evet niye kızalım? bu kişiler kalifiye bir insan değilse (Gülüşmeler.) Tam tersi bu güzel genellikle bize blok halinde akorları bir şey. Didem Kırış adlı bir çalarlar. O akorlar da bizim karşımıza arkadaşımızın yazdığı bir metin. beton duvarlar gibi çıkar ve hiçbir Aslında bir çeşit bilinç akışı yere kıpırdayamayız. Biz o beton diyebiliriz. Didem dans eden, fiziksel duvarları yıktık. performans yapan biri. Bunu kendi 2019 B'r Şeyler Eks'k ❏ Grubun hikayesi nedir? Sizi performansı için yazmıştı ve benden bir araya ne getirdi? de söylememi istedi. Sonrasında

Ü

RÖPORTAJ

Soldan sağa; Tamer Temel, Alper Yılmaz, Çağıl Kaya, Volkan Öktem ve Serhan Erkol.

benim çok hoşuma gitti ve albüme koymak istedim. Tamer: Bilinç akışı tekniğiyle yazılan edebi eserleri ben çok severim. Bu türü seven insanların da beğenebileceği edebi bir metin haline gelmiş bu parça. ❏ Albümde rap müziği çoğunlukla duyuyoruz, bunun bir nedeni var mı? Çağıl: Oturup da “Rap yapalım, yazalım” demedik. Grubun dinamiğiyle ve sahne performansıyla çok uydu. Alper: Ben rap müzik takip eden biri değildim. Yavaş yavaş ilgi duymaya, Spotify’dan takip etmeye başladım yeni neler çıkmış diye. Hâlâ çok takip ettiğim bir tarz değil ama ben bizimkini çok sevdim. ❏ Günümüzde projelerin çoğu grup olunca uzun soluklu devam ediyor. Alper: Bu söylediğine katılıyorum. Genelde rock gruplarına baktığınızda kişilere göre daha uzun soluklu olabiliyor. Biz de kendi adımıza bir şeyler yaptığımız zaman sürdürülebilirliği daha zor. Yani grup müzikleri bir şekilde daha iyi yürüyebiliyor.


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

55

'Bir daha beni kimse tutamadı' Hakan VAROL

C

az dünyasında yaptığı önemli işleri ile tanıdığımız Başak Yavuz, bu kez Türk edebiyatının önemli şairlerinden Ahmet Muhip Dıranas’a ait iki şiirden oluşan çalışmasıyla karşımızda. Sanatçı, Dıranas’ın Ağrı ve Esmer şiirlerini besteledi, düzenledi ve yorumladı. Bir şarkı yazarı bir şair ile buluştu ve ortaya duygusal atmosferi yoğun, zamansız şarkılar çıktı. Yavuz, BoS'a konşutu. ❏ Başak Hanım, son çalışmanızı biraz hatıra defteriniz gibi günlük gibi görüyorum. Çocukluğunuzun en özel yansımalarından notlar var sanki? Bunları nasıl okumalıyız? Küçüklüğümden beri şiire büyük ilgi duyarım. Lise çağlarımda elimde bir şiir kitabıyla sokaklarda dolaştığımı, insanları gözlemlediğimi hatırlıyorum. Birçok şiir kitabını defalarca okudum. İngilizce şiirleri besteleme çalışmalarım oldu ama Türkçe bir şiiri bestelemeye bu yaşıma kadar cesaret edemedim. Dilimiz çok özel bir dil ve çok zengin bir geçmişi var. Dıranas ise şiirde biçime ve tınıya son derece önem veren bir şair. Sanırım içten içe Dıranas'ın şiire olan bu yaklaşımı beni onun şiirlerini bestelemeye yönlendirmiş olabilir. Kişisel bağım ise apayrı bir konu. ❏ Ahmet Muhip Dıranas ile bu kesişme olmasaydı belki de bu çalışma olmayacaktı? Aranızda nasıl bir bağ var? Muhip Bey ile aramızdaki asıl bağ Ağrı; kendisinin Ağrı'da askerlik yapmış olması, benim de küçükken doktor olan annemin mecburi hizmeti sebebiyle bir süre Ağrı'da yaşamış olmam. Ağrı Dağı gibi nice efsanelere konu olmuş nice acılara sahne olmuş bir yer, orayla ilgili bir yaşamışlığı olan herkesi birbirine bir şekilde bağlar diye inanıyorum. ❏ Avrupa ve Amerika geçmişiniz var. Bu eksende Türkiye'yi de göz önüne aldığımızda caz dünyası bizim yakada nasıl hayat buluyor? Caz dünyası özellikle 21. yüzyıl itibarıyla ülkemizde caz bölümlerinin açılmaya başlamasıyla birlikte büyük ivme kazandı. Artık bu müziği illa alaylı olarak sahnede öğrenmek mecburiyeti geride kaldı. Caz çaldığı için konservatuardan atılma hikayesine yeni nesil gülüp geçiyor. Caz teorisi her geçen gün ilerliyor, gençlerin sınırsız bilgiye erişimi var ve tüm dünyayla iletişim halindeler. Bence lokasyon müzikte büyük bir bileşen olmaktan çıktı. Teknolojiyle arası iyi olan, enstrümanını çalışma saatlerini akıllı ve verimli kullanan, yabancı dil bilen, iletişimi kuvvetli olan, vizyonu olan, yani dünya

vatandaşı olan kazanıyor. ❏ Caz söylemeyi ben avantajlı görüyorum. Halihazırda çok fazla festival var, az caz müzisyeni var ve bu farklı bir talep doğuruyor diye algılıyorum yanılıyor muyum? Zira birçok festivalde hep aynı caz müzisyenleri yer alıyor? Hem dünyada hem de ülkemizde eskiye göre daha fazla sayıda caz festivali olduğu doğrudur. Ancak bir taraftan caz müzisyenlerinin sayısı da her geçen yıl büyük artış göstermekte. Okullar açıldı, her yıl mezun genç kan aramıza katılıyor. Bu beni müthiş mutlu ediyor çünkü birlikte müzik yapacak müzisyenlerin sayısı artıyor. Haliyle festivaller, mekanlar bize yetmiyor. Her meslekte olan eski hikayeler bizim meslekte de mevcut, hani derler ya dünyanın çivisi çıkmış diye. Kendi adıma bunlara çok takılmayıp var gücümle müziğe odaklandım, önüme bakıyorum. ❏ "Doğaçlama varsa caz vardır" deyişi bir kural mı? Doğaçlama tabii ki kökeni cazdan çok daha eskiye dayanan birçok müzikte mevcut ve bir yandan cazın da vazgeçilmez bir unsuru. Caz doğaçlamasındaki swing hissi dediğimiz olgunun izini bile barok döneme kadar sürebiliyoruz. Bence birçok caz müzisyeninin caza başlama sebebi olan doğaçlama olmasa caz, suyu gitmiş yalnızca posası kalmış bir meyve gibi olur. Tanıdığım birçok usta müzisyenle yaptığım sohbetler ve çalışmalarda görüyorum ki doğaçlamasını geliştirmek isteyenler sıklıkla farklı müziklerden besleniyorlar. Caz müzisyenleri, Türk müziğinden

tutun da Hint müziği, Gamelan müziği, Latin müzikleri ve dünyanın tüm müziklerinden etkilenerek bu etkileri caz doğaçlamalarında ve yazılarında kullanıyorlar. ❏ Çalışmalarınızın klip serüveni nasıl yol alacak? Klip çalışması yapmayı planlıyoruz. Şu an görüşme aşamasındayız. Bir yandan da gerek şiirleri şarkı formunda bestelemek olsun gerek daha özgür müzikler olsun birkaç proje üzerinde çalışmaktayım. Caz vokal metodu yazdım onu baskı aşamasına getirmek de vakit alıyor. Bi' Şarkım Var projemizin ikinci albümü miks aşamasında. Doktora çalışmalarımı ve öğretim görevlisi olarak işimi de düşünürsek o kadar çok projeyle aynı anda ilgileniyorum ki bir vakit bulabilsem hazır okullar tatil olmuşken klibi de çekeceğim. ❏ Hayatınızın u dönüşünü sağlayan olay neydi müzik kariyerinizde öğrenmek isterim. Hayatımın u dönüşünü sağlayan olaylardan biri 2008 yılında Nardis Caz Vokal Yarışması'nı birincilikle kazanmam oldu. Bu sayede hem kendime güvenim arttı hem de caza olan sevdam ailemin dikkatini çekmiş oldu. Ama asıl itekleyici güç Randy Esen'den geldi. Hayal bile etmezken New York'taki okullara başvurmaya beni ikna eden odur. O olmasaydı belki de şu an sahip olduklarımdan çok daha azına razı olmuştum. Tabii ki kendi dalımda o yıl Manhattan School of Music'i kazanan üç kişiden biri olunca beni bir daha kimse tutamadı.

2019 Muhip Bey

, Yavuz Basak


56

KONUK

TEMMUZ 2019

Burak ABATAY

S

iz müziğinizi nasıl dinliyorsunuz? Apple Music, Spotify, Fizy, Muud, Deezer, Tidal, YouTube? Günde kaç şarkı dinliyorsunuz? Kaç müzik listesini takip ediyorsunuz? Evde kaç tane CD’niz, kasediniz veya plağınız var? 2000’lerin ortalarında ‘korsanla mücadele’, müziğe dair harcamalarımızdan telif haklarının adil dağılımına kadar birçok meseleyi de beraberinde getirmişti. Şöyle sorular soruluyordu, 'Berbersiniz ya da restoran işletiyorsunuz. Dükkanınızda çalmak istediğiniz müziği çalacaksınız. Bunun için sanatçıya ödenmesi gereken telif nasıl toplanacak ve plak şirketleriyle beraber sanatçılara ulaşacak?' Bugünlerde müziğe ne kadar para harcanıyor sorusunun yanıtını aramadan önce gelin önce müziğin dijitalleşme sürecini hatırlayalım: › En sevdiğimiz dijital formatlardan MP3, yıllarca süren araştırmaların ardından Fraunhofer Enstitüsü tarafından icat edildi. › 1997 yılında, MP3.com adlı site, kullanıcıların telif haklarına sahip olmaları koşuluyla çevrimiçi olarak müziklerine erişmelerini sağlamak amacıyla kuruldu. › eMusic, MP3 dosyalarının yanı sıra bir abonelik hizmeti sunan ilk web sitesi haline geldi.

› Koreli bir elektronik üreticisi olan Saehan, dünyanın ilk MP3 çaları olan MPMan'i üretti. › P2P yani Peer-to-peer, iki aygıt arasında veri paylaşımını sağlayan protokol. 1999 yılında Napster isimli şirket, Boston öğrencisi Shawn Fanning tarafından kuruldu. Böylelikle yüklediğimiz MP3’ler başkaları tarafından da indirilebildi. Aynı yıl Shazam kuruldu. › Nisan 2000’de ABD’li bir yargıç MP3. com’u telif haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle suçlu buldu. › 2001’de ilk yasal müzik aboneliği hizmetlerinden birisini de sunacak KaZaa kuruldu. KaZaa’yı kuran ekip daha sonra Skype’ı da yarattı. › Aynı yıl telif hakları gerekçesiyle Napster kapatıldı. › 2001 sonunda Apple ilk iPod’unu sattı. 200 milyondan fazla satılarak, dijitalleşmeyi başka bir boyuta getirdi. Bundan sonra artık MP3’e muhtaçtık. › 2002 yılında Last.fm, Londra’da kuruldu. Bu internet radyosu dünyada böyle bir platformda ilk reklam alan işletme oldu. Apple bu durur mu? Onlar da dijital müzik satışlarının büyük kısmını elinde tutacak iTunes’u kurdu. › Roxio’nun Napster’ın kalan varlıklarını açık arttırmayla devralmasının ardından ücretli

bir modelle tekrar ayağa kalktı. 2003 yılıydı ve işler kızışıyordu. LimeWire, Scour, Grokster, Madster ve eDonkey2000 gibi platformlar da epey popülerdi. › Londra’da iklim dijitalden esti ve satın alınıp indirilen single’lar fiziki kopyaları ilk kez geçti. Listelere dijital satışlar da eklendi. HMV ve Virgin Megastores gibi fiziki satış yapan mağazalar elbette ki partiye geç kaldılar. 2005 senesinde Apple, 500 milyon adet şarkı sattı. Pazar herkesi iştahlandırdı ve Microsoft, Zune’u kurdu. › Radiohead, 2007 yılında In Rainbows’u online satışa çıkardı ve dinleyisine şunu söyledi: Gönlünüzden ne koparsa verin. › 2008’de İngiltere’de plak şirketleri, meslek örgütleri ve medya şirketleri bir uzlaşı belgesi imzaladı. › Tarihin en hızlı büyüyen şirketlerinden biri olacak Spotify bir sene sonra kuruldu. RAKAMLAR NE SÖYLÜYOR? Spotify’ın 2018 itibariyla 87 milyonu aşkın abonesi var. Apple Music ise 56 milyon abone ile bir diğer dev. Goldman Sachs’ın geçen ay yayımladığı rapora göre işler biraz daha fantastik bir boyut alacak. Müzisyenleri ve türleri, üretim koşullarını ve

Ne kadar bir stream üyeliği? 152

dolar

62.000.000.000$ 2018’de müzik endüstrisinin ekonomik boyutu

Yıllık müzik harcamalarımızın ortalaması


KONUK

TEMMUZ 2019

57

1milyar .

2030'da 1 milyar kişi müziği streaming platformlardan dinleyecek.

30milyar .

%18

Müzik endüstirisinin 30 milyar dolarını kaydedilen müzikler oluşturuyor.

Gelişmiş ülkelerde streaming payı 2018’de yüzde 18 büyüdü.

tüketim koşullarını, hatta alt kültürleri bile derinden etkileyen müziğin dijtalleşmesi meselesi bahsettiğim rapora göre 2018’de müzik endüstrisinin boyutu 62 milyar dolar. Bunun 26 milyar dolarını canlı müzik oluştururken, 30 milyar dolarını kaydedilen müzik oluşturuyor. 6 milyar dolar ise söz yazarı ve besteciler için temsilcilik yapan, kendi adına telif hakları toplayan ve dağıtan müzik yayıncılığı şirketleri tarafından toplanan gelir. 2018’de 18-34 yaş arası insanlar müziğe yıllık 163 dolar harcıyor. 13-17 yaş arası ise 80 dolar harcıyor. Toplamda ise yıllık harcamamız 152 dolar. Gelişmiş ülkelerde ‘streaming’ payın 2018’de yüzde 18 büyüdüğünü ifade eden rapor, bu büyümenin 2030’da yüzde 37 olacağını öngörüyor. Çünkü küresel anlamda yeni ödeme çözümleri, iş modelleri ve fikri mülkiyet haklarının tanınması büyüme için zemin hazırladı. RİSKLER NELER? Kaç tane streaming hizmeti sunan şirket vardır sizce? Tam 400 şirket, online müzik dinleme hizmeti sunuyor. Streaming kullanıcılarının yüzde 76’sı bütün şarkılara tek seferde erişimi çok önemli görüyor. Rapor diyor ki, bunun sonucunda her şey yolunda gitmezse tüm bu alışkanlıklara sahip olmuş jenerasyonlar korsana yol alabilir. Özgürleşmeyi öğrenmiş bir müzik sektöründe streaming ve plak şirketlerini atlamayı seçip doğrudan sanatçılarla iş yapmaya kalkarsa, plak şirketleri bütün kataloğunu geri çekebilir. Eğer müzisyenler ya da plak şirketleri streaming şirketlerine ücretsiz hizmetlerini kısıtlamaları ya da ‘premium’ hizmetlerine zam yapmak noktasında baskı uygularsa fiyatlar da

yükselebilir. Mesela Spotify’ın üç major plak şirketi olan Universal, Sony ve Warner ile yaşadığı problemi örnek gösterirsek, şirketin 2016 yılında endüstrideki payı yüzde 55’ten yüzde 50’ye düşmüştü. PLAK ŞİRKETLERİNİN ROLÜ Mesela Deezer’ın CEO’su Hans-Holger Albrecht de meselenin farkında. Verdiği röportajda sektördeki rekabete ilişkin “Plak şirketlerinin rolü ne olmalı?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “Apple'ı ele alalım, küresel akıllı telefon pazarının yaklaşık yüzde 20'sine sahip. Yani Apple cihazları kullanmayan yüzde 80'lik bir popülasyon var. Bu da diğer oyunculara yer açmak ve başarılı olmak için stratejiler demek. Amazon, Google, Apple gibi rakiplerle rekabet etmek kolay değildir. Ancak güvenebileceğiniz alternatif stratejiler ve rekabet avantajları vardır. Tam da burada plak şirketlerinin rolü konusunda, download pazarının yüzde 80'ine hakim olan iTunes’tan deneyimler edindiklerini düşünüyorum. Onların rolü, pazardaki rekabet baskısını korurken müziğin fiyatının olmasını sağlamaktır. YAYINCILAR NE DÜŞÜNÜYOR? Raporda yer alan röportajlardan birinde İngiltere’nin Müzik Yayıncıları Birliği CEO’su Jane Dyball şöyle anlatıyor: “Öncelikle, ücretli aboneliği reklam destekli akış modelinden ayırmak önemli. Reklam destekli modelin müzik yayıncıları için bir meydan okuma olduğunu düşünüyorum, abonelik modeli ise bir fırsat. Geleneksel modele göre, yayıncılar rekor satışlar açısından düşünmek için kullanılıyor. Satılan albüm başına yaklaşık 50 peni kazanacaklarını biliyorlar. Bu nedenle kârlarını telafi etmek için kaç albüm satmaları gerektiğini tahmin edin. Akış ile gelen trilyonlarca veri dizinini

(daha önce milyonlarca dizindi) kolayca işleyebilmek için gereken teknoloji ile hâlâ mücadele ediyoruz. Bu yüzden teknik bir zorluk var. Streaming henüz hâlâ gerçek zamanlı değil. Bu da bir yayıncının Spotify'da yayınlanan bir şarkının ödemesinin ne olacağını bilmesini çok zorlaştırıyor.” YETER Kİ MÜZİSYENLER KAZANSIN Akıllı telefonlar, tabletler, telekomünikasyon şirketlerinin yatırımları, arabalardaki müzik dinleme sistemleri gibi teknik gelişmeler ve yatırımları da düşündüğümüzde pazar geleceğe dair herkesi iştahlandırıyor. Rapora göre 2030 yılında, 1 milyar kişi, müziği streaming platformlardan dinleyecek. Rapora göre insanlar bugün harcadığı paradan daha az para harcayan tüketiciler olacak. Bugün müzik hayatımızın göbeğinde olan streaming’in gelecek yıllarda daha büyük alışkanlıklarla hayatımızdaki yerini sağlamlaştıracağı büyük bir gerçek. Burada da sanırım önemli olan bağımsız müzisyenlerin, daha zayıf durumdaki plak şirketlerinin, büyük streaming ağlarından alacağı parayı arttırması. Umarım bu durum sanatın, sanatçının ve sanatçıya yatırım yapıp para kazanmak isteyenleri bir nebze rahatlatır. Yoksa Napster’ın yok olması, iTunes’un ölmesi, Spotify’ın, Apple Music’in, Amazon Music’in akıbetinin ne olacağı çok da önemli değil. Müzisyenler kazandığı sürece üretim ve tüketim var olacak, o denli niteliğini arttıracak. Yeter ki az parayla çok hizmet alalım; yeter ki müzisyenler kazansın; yeter ki devletler ve kanunlar telif haklarını göz etsin. Çünkü yarın sabah hep çok güzel olacak.


58

ARAŞTIRMA

TEMMUZ 2019

Spotify klasik müziğin kurtuluşu MU?

Çağatay YILMAZ

M

üzikten para kazanmak zor iş. Klasik müzik icracıları için daha da zor...Dijital çağın müziği söz konusu olduğunda, yaş almış opera sanatçıları konuşmasını beklediğimiz Spotify'ın Composer Weekly ilk isimler değil aslında. Ama bu konu hesabının takipçi sayısı. Şu ana üzerine İspanyol tenor Placido Domingo kadar 180 klasik müzisyen listesi kadar konuşan az kişi var. "Müzisyenlerin paylaştı. Her listenin 60 bin üzerinde takipçisi var. üretimleriyle geçinme haklarını şiddetle savunuyorum" diyor sanatçı ve ekliyor: "Ancak sanatçılar olmak farklı şeyler. Klasik müzikte bir ve onlara yatırım yapanlar de değişmeyecek bir koleksiyoner gururu dijital dünyadaki haklarının var” diyor dijital müzik dünyasının ağır korunduğunu görürlerse toplarından Jonathan Gruber. “Bence olay sevdiğimiz müzikleri üretmeye dijitalin kaçınılmazlığını kabul etmek. Soru devam edebilirler." aslında bunu benimseyecek miyiz üzerine: 90’ların sonunda Napster eğer benimsemezsek dijital platformlar ve sonrasında LimeWire, hoşumuza gitmeyecek şekilde gelişecek. Torrent siteleri gibi dosya Dünyanın kalanıyla beraber hareket paylaşım ortamlarının etmezsek de klasik müzik güncelliğini oluşmasıyla bu hakları tamamen yitirebilir.” korumak ziyadesiyle zorlaşıyor elbette. Öyle ki Napster’in MÜZİK ENDÜSTRİSİNİN hayatımıza girdiği 1999'dan ÇARESİ Mİ? 2014 yılına kadar global Yeni nesil dijital platformlar aslında iyi müzik mecraları ekonomik bir çözüm zira hem dev müzik arşivlerine anlamda büyümüyor, 2014’te kolayca ulaşmak isteyen dinleyicileri tatmin de bu büyüme yalnızca ediyor hem de eser hak sahiplerini tazmin binde üç. Spotify ve Apple ediyor. Böylece sorunlu müzik endüstrisini Music gibi platformlar de kurtarmış olabilirler aslında. Caz ve klasik son yıllarda müzikseverleri müzik gibi türlerin listelerini yeni kitlelere lisanslı müzik dinlemeye ulaştırıyorlar. İşin bir de maddi boyutu ikna konusunda ilerleme var elbette. Her yıl, her türden müzisyene kaydetse de, farklı kaynaklarda dinlenme sayılarına oranlı milyarlarca dolar lisanssız müzik dinleyen telif bedeli ödeniyor. internet kullanıcılarının Milyarlarca dolar basit bir rakam değil ama oranları yüzde 32 ile yüzde yeterli de değil gibi. Keza pek çok sanatçı 54 arasında gösteriliyor hâlâ. ödenen telif ücretlerinin yetersizliğinden Büyük sayılar. Dijitalde şikayetçi. Üstelik aralarında dünyanın ana akım müzik için işler en çok dinlenen pop yıldızları bile var. bu durumdayken, klasik Endüstrinin küçük bir kısmını oluşturan müzik için durum daha da klasik müzik icracıları daha da şikayetçi. belirsizleşiyor. BBC’den Celemency Burton-Hill’e konuşan klasik müzik plakçısı Hyperion’dan Simon DİNLEMEK BAŞKA Perry de bu isimlerden. “Yalnızca dijital KOLEKSİYON BAŞKA yayın platformlarından gelecek paraya Eskiden bir müzik güvenseydik birkaç ay içinde kapanırdık” kütüphanesi oluşturmak diyor ve ekliyor, “Spotify ve YouTube gibi fiziksel bir eylemdi, evinizde hizmetler kullanıcılar için çok iyi ama zamanla büyüyen plak, seyirciyi klasik müziğin parasal anlamda bir kaset ya da CD koleksiyonu kıymeti yok diye düşündürüyor.” Hyperion anlamındaydı. Şu an lisanslamalarını dijital yayın platformları Spotify’da uzayan listeler ya da üzerinden değil kendi web sitesi üzerinden YouTube’dan aynı parçanın 30 yürüten şirketlerden. farklı icrasına saniyeler içinde Eleştirilecek ve iyileştirilecek yönleri ulaşmak anlamına geliyor. elbette var ama dijital yayın platformları Ortalama bir klasik müzik klasik müziğin yeni nesillere aktarılması dinleyicisi, bir pop müzik için çok önemli. Özellikle klasik müzik dinleyicisine göre daha yaşlı yayını yapan mecraların da azalmasıyla ve muhtemelen teknolojiyle daha da kıymete binecek gibi. Kaydedilmiş arası çok iyi değil, bununla klasik müziğin altın çağı geride kalmış gibi yüzleşmek gerek. Bu da klasik görünebilir ancak dijital platformlarda klasik müzik sanatçılarıyla çalışan müziğin hem liste hem de aylık dinleyici plak şirketlerini tuhaf bir sayıları sürekli artıyor. Daha yürünecek çok durumda bırakıyor. yol var yani… “Dinlemek ve koleksiyoner

30bin .


59 10 yıllık serüven: Opera Festivali

OPERA

TEMMUZ 2019

Gökhan KAYA

T

ürkiye’nin kültür sanat yaşamının desteklenmesi amacıyla 10 yıl önce başlatılan Uluslararası İstanbul Opera Festivali, pek çok ülkeden sanatseveri İstanbul’da buluşturuyor. Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde 2-14 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festivalde Turandot ve Troya operaları, ilk yerli Türk oratoryosu Yunus Emre sanatseverlerle buluşuyor. Ayrıca festivale ilk kez iki gala konseriyle Bolşoy Tiyatrosu solistleri de katılacak.

TURANDOT (2-3 TEMMUZ)

Turandot, Giacomo Puccini tarafından bestelenmiş üç perdelik bu opera gösterisi 2-3 Temmuz'da Zorlu PSM’de sanatseverlerle buluşacak. Gösteri toplamda 3 perdeden oluşuyor. Konusunu anlatmak istiyorum; istirham ediyorum vaktiniz varsa izleyin, kaçırmayın. İlk perde Efsane çağlarında Pekin, göklerin oğlu İmparator Altoum tarafından yönetilmektedir. Kendisini kutsal ve Tanrı kızı olarak kabul ettiren Prenses Turandot, yıllar önce öldürülen ninesinin intikamını almak için kendisiyle evlenmek isteyen asilzade gençlere üç bilmece sormakta, yanıtları doğru olmazsa onların başlarını kestirmektedir. Bu gösterilere alışmış ve bundan adeta vahşi bir zevk duymaya başlamış olan halk, saray önünde toplanmıştır. Sorulanlara doğru yanıt veremeyen yakışıklı İran prensi, sabaha karşı idam edilecektir. İkinci perde Ping, Pang, Pong sarayda dertleşmekte ve iç dünyalarından söz etmektedirler. Bu kanlı olaylardan bıkıp usanmışlardır.

İmparatorluk Sarayı uyanmaktadır. Duyulan boru sesleri, üç arkadaşı düş aleminden gerçeğe döndürür. Ünlü bilmece savaşının işkencesini izleyeceklerdir. Üçüncü perde Sarayın bahçesinde Prens Calaf gezinmektedir. Halk, Turandot'un emriyle uykusuz bir gece geçirir. Meçhul Prens'in adı mutlaka bulunmalıdır. Prens, Turandot'a olan aşkını anlatan şarkısına başlar. Ping, Pang, Pong halkın arasından prense yaklaşır. Onu kandırmaya çalışarak adını söylemesini isterler. Tüm önerileri geri çeviren Calaf, yalnızca Turandot'un aşkını istediğini söyler. Halk delikanlının bu inadına kızmıştır.

TROYA (6-7 TEMMUZ)

2018 yılının sonbahar aylarında, Truva’nın UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne girişinin 20. yılına özel olarak Devlet Opera ve Balesi tarafından Troya opera gösterisi, 6-7 Temmuz’da seyircilerle buluşuyor. Toplam 2 perde, 8 sahneden oluşuyor. Troya ayrıca bir yabancı besteci tarafından yazılan ilk Türkçe opera olma özelliğini taşıyor. Operadaki ilk perdenin ilk sahnesi şöyle başlıyor: Sparta, Kral Menelaos'un sarayı. Bu hikaye bundan yüzyıllar öncesinde yaşanmış bir savaşın ve destansı bir aşkın dramıdır. Her şey Sparta'da gerçekleşen Thetis ve Peleus'un düğününde başlar…

YUNUS EMRE (10 TEMMUZ)

Devlet sanatçısı Ahmet Adnan Saygun’un 13. yüzyılda ünlü halk ozanı ve düşünürü Yunus Emre’nin yazdığı şiirlerden bazılarını kullanarak 1943 yılında tamamladığı oratoryo, Uğur Seyrek ve Işık Noyan’ın yeniden yorumuyla seyirci karşısına çıkacak.

Saygun'un, araştırmaları sonrasında Yunus Emre'nin dizelerinin üzerine bestelediği, ilk yerli Türk oratoryosu, Uğur Seyrek'in koreografisiyle ilk kez dans eşliğinde sunulacak.

BOLŞOY TİYATROSU SOLİSTLERİ GALA KONSERİ (13-14 TEMMUZ)

Bolşoy Tiyatrosu solistlerinin yer alacağı, 13-14 Temmuz'da düzenlenecek Bolşoy Solistleri Gala Konseri'nde, zengin bir repertuvarla sanatseverlere müzik ziyafeti sunulacak. Uluslararası birçok ödülün sahibi soprano Anna Nechaeva, mezzosoprano Yulia Mazurova, tenor Fyodor Ataskevich ve bariton Pavel Yankovsky, sevilen ve bilinen ünlü operalardan arya ile düetler seslendirecek. Konserde seslendirilecek operalar arasında Turandot, Hoffman'ın Masalları, Sevil Berberi, Carmen, Maskeli Balo, La Forza del Destino, Samson ve Dalila, Manon Lescaut, Don Carlo, Don Giovanni ve La Traviata yer alıyor.


60

KLASİK MÜZİK

TEMMUZ 2019

S

YIL

Orkestra 2007'de Cem Mansur tarafından kuruldu.

at tr

es rk 'O Ece ULUSUM

12

❏ TUGFO üyeleri, bu yıl da 8-23 Temmuz'da Sabancı Üniversitesi’nde kampa girerek hazırlıklarını yapacak. Kamp sürecinde neler oluyor? Her yıl olduğu gibi, Türkiye’deki tüm konservatuarları dolaşarak gerçekleştirdiğimiz seçme sınavlarını Şubat ayında tamamladık ve 2019 TUGFO kadrosu ortaya çıktı. Orkestra üyeleri her yıl yüzde 30-60 arası değişen bir oranda yenileniyor. Sabancı Üniversitesi’ndeki kamp dönemi projenin en az görünen, ama en önemli ve anlamlı kısmı. Burada amaç sadece-grup çalıştırıcılarının da teknik desteğiyle- çok üst düzeyde bir orkestra oluşturmak değil. Tabii ki genç müzisyenlerin kendilerinden beklentilerini yükseltmek, doğru motivasyon ve yönetim kültürüyle potansiyellerinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymak önemli. Bunun yanı sıra bir diğer amacımız da müzisyenin sosyal sorumluluğuyla ilgili çalışmalar yapmak, gençlerle müziğin zamanı ve sınırları aşan gücünü paylaşırken, müzisyenin toplumsal işleviyle ilgili de bir bilinç oluşturmak. Evrensel müzik sadece bu gençlerle aynı sosyo-kültürel kesimden gelenlere ait değil (Gerçi orkestra üyeleri bu açıdan da büyük çeşitlilik gösteriyor). Paylaşmayı, canlı

lu

op

abancı Vakfı’nın ana desteğiyle 2007'de türünün ilk örneği olarak Cem Mansur tarafından kurulan Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası çalışmalarına devam ediyor. Orkestra 1622 yaşları arasında Türkiye’nin tüm konservatuarlarından sınavla seçilen ortalama 100 genç müzisyenin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Her yıl orkestranın yarısı değişiyor, yeni gençler ekleniyor. TUGFO, her yaz, alanlarındaki en iyi eğitmenlerin yönetiminde üç haftalık bir hazırlık dönemi sonrasında Türkiye ve yurt dışında bir dizi konser veriyor. TUGFO üyeleri, bu yıl da 8-23 Temmuz arasında Sabancı Üniversitesi’nde kampa girerek hazırlıklarını yapacak. 21 ve 22 Temmuz’da İş Sanat’ta, 24 Temmuz’da Berlin’de, 26 Temmuz- 4 Ağustos arasında Sicilya’da konser vererek Avrupa turnesini sonlandıracak. Orkestra hakkında Şef Cem Mansur ve Sabancı Vakfı Genel Müdürü Nevgül Bilsel Safkan ile konuştuk.

un

m

Her yıl yarısı değişen orkestra 100 genç müzisyenden oluşuyor.

ı'

as

yn

ra

bi

100

müziğin iletişim gücünü hissettirmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Akşam sohbetlerimizde genellikle bu konuları tartışıyoruz. Kimi zaman farklı disiplinlerden uzmanlarla (Sporcu, iş insanı, psikolog, tarihçi vb.) gerçekleştirdiğimiz sohbetlerin yanı sıra futbol ve masa tenisi turnuvalarımız ve çok eğlendiğimiz müsamereler de kamp süresince birlikte zaman geçirdiğimiz diğer etkinlikler arasında. Bu anlamda Sabancı Üniversitesi bize ideal bir çalışma ortamı sağlıyor. ❏ Türkiye'nin dört bir yanından gelen, farklı sesler çıkaran gençleri bir orkestra çatısı altında topluyorsunuz. Sizce gençlerin orkestradaki ahenkleri neyi gösteriyor? Sizin gözlemleriniz nedir? Orkestra, bir anlamda var olduğu toplumun bir aynası, hatta ideal bir resmi. Farklı yerlerden gelip, bazen barışamaz görünen seslerin ahenk içinde var olma amacı ve bunun olabilirliği, müziğin bize verebileceği en büyük armağan. Çoksesli evrensel müzik bize farklı kimlikleri çatışmasız bir şekilde bir arada bulundurabileceğimizi gösteriyor. Hızla değişen dünyada yüzyıllar öncesinden bize seslenen uygarlık değerlerinin ancak müziğin diliyle herkes tarafından algılanabileceği ve benimsenebileceği gerçeğinin bir hayal olmadığını ben bu orkestrada görüyorum. ❏ Yurt içi ve yurt dışı programlarınızdaki eserleri nelere göre seçiyorsunuz? Eser seçme sürecinde hangi detaylara dikkat ediyorsunuz? Repertuvar oluştururken dikkat ettiğimiz birkaç kriter var. Öncelikle bir eğitim programı olduğumuz için genç müzisyenlerin büyük bir çeşitlilik gösteren eserleri çalışması önemli. Yurt dışından davet edildiğimiz festivallerin içeriği ve temaları da bazen eser seçiminde etkili olabiliyor. Eşlik edeceğimiz solistlerin çaldıkları eserler de öyle. Bir de her

Cem Mansur


KLASİK MÜZİK

TEMMUZ 2019

61

SABANCI VAKFI GENEL MÜDÜRÜ NEVGÜL BİLSEL SAFKAN

'Bizim için büyük gurur kaynağı'

yıl, Türkiye’den çağdaş bir bestecinin eserine de yer veriyoruz. Dünya literatürüne katkıda bulunabildiğimizi göstermeyi de önemsiyoruz. Bu yaz Füsun en iyilerle kıyaslasınlar. En iyiler arasında Köksal’ın Silent Echoes adlı olabileceklerini bilen festival yönetimleri de eserini de çalıyoruz. zaten önemli radyo ve televizyon yayınları ❏ Yurt dışında ilgi ve için TUGFO konserlerini önerebiliyorlar. yorumlar nasıl? Müzisyen her zaman meraklı olmalı, en Sıklıkla davetli olduğumuz profesyonel düzeye geldikten sonra da festivallerde Türkiye gençliği, öğrenme ve her konserde yeniden paylaşma dünyanın önde gelen heyecanını kaybetmemeli. Asıl paylaşımın orkestralarıyla aynı afişi canlı müzik yapmak olduğunu, kayıtların paylaşıyor. 2017 yazında sadece birer suret olduğunu unutmamalı. Berlin konserimizin Arte Canlı müzik yaparken zamanın akışını televizyonu tarafından canlı ve dolayısıyla yaşamın değerini kavramak yayınlanması, konserlerimize mümkün. 'Konserve' müziğin bu kadar gelenlerin ötesinde büyük kolay ulaşılır olması bunu unutturmamalı. kitlelere ulaşabildiğimiz ❏ Filarmoni orkestraları izleyicisine etkinliklerden sadece biri. karşı tabiri caizse ketumdur. Sanatçılar Birçok kez böyle önemli yayınlarda yer aldık. Salonları kuliste ne yapar, neleri sever, nasıl hissederler anlaşılması çok güçtür. Müzik dolduran dinleyicilerin dinleyicisi bu gibi detayları öğrenmekten tepkileri de müthiş heyecan hoşlanıyor. Dijital alanlarda bu gibi verici. TUGFO, çok yüksek içerikler sunmayı düşünür müsünüz? teknik seviyesinin yanında Bu yaz sosyal medya paylaşımlarımızı harika bir enerji sahibi izlemenizi öneririm. Bu paylaşımların ve konserleri dinleyenler yapılmasını tabii ki doğru buluyorum, bu enerjiyi sonuna kadar müzisyenler olarak bizim kulisimizde hissediyor. Dolu salonlar, ayakta alkışlar, uygar dünyaya gizlimiz saklımız yok. İnsanların müziğin mutfağını merak ettiklerini biliyorum. ait olabileceğimizin tek Bu nedenle, kulisimizden ve kamp tartışılmaz kanıtı böyle bir sürecimizden mümkün olduğunca çok orkestranın, Türkiye’nin güzel anımızı sosyal medyada paylaşacağız. eğittiği bu gencecik ❏ İstanbul Müzik Festivali'nde yer müzisyenlerin varlığı. almanızı dinleyici olarak çok isterdim. ❏ Genç orkestrayla TUGFO konservatuarlar yaz tatiline çalışmak size neler kattı? girince bir araya gelebildiği için maalesef Meslek yaşamımda “İyi festival zamanında hazır olmuyor. ki yapıyorum” dediğim bir Türkiye’de diğer yaz festivallerinin azlığı çalışma oldu TUGFO. Genç da maalesef kendi ülkemizde çok az konser müzisyenler, benim onlara verebilmemizin bir diğer nedeni. Bu yıl kattığımdan fazlasını bana İstanbul konserlerimiz 21 ve 22 Temmuz’da katıyorlar. İş Sanat’ta gerçekleşecek. ❏ Bir röportajınızda ❏ 2020 planlarınız neler? Türkiye Gençlik Filarmoni Farklı ülkelerde turne düşüncelerimiz Orkestrası'nı milli takıma ve hazırlıklarımız var, sonbahar aylarında benzetiyorsunuz. Milli kesinleşir. Yine, orkestraya daha önce takıma girmek kolay katılmış olan arkadaşlarımızın yanı sıra değildir... Gençlere daha önce yer veremediğimiz gençlere de tavsiyeleriniz neler olur? Hiçbir zaman “Fena olmadı, kapımızı açacağız ve dinleyenlere bu enerji patlamasını yaşatmaya devam edeceğimize Türkiye için yeterince iyi inanıyorum. oldu” demesinler, kendilerini

❏ Sabancı Vakfı genç sanatseverlere her zaman destek oldu, olmaya da devam ediyor. Ancak bizim için Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası'nın yeri ayrı. Vakfın bir filarmoni orkestrasının arkasında olması sizin için ne ifade ediyor? Sabancı Vakfı olarak gençleri sanata ve müziğe teşvik eden çalışmalar gerçekleştirmek odağımızdaki konulardan biri. 2009'dan bu yana Şef Cem Mansur yönetiminde desteklediğimiz Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası ise son derece değer verdiğimiz projeler arasında. Kültür-sanat faaliyetlerimiz arasında kıymetli bir yeri olan gençlerin müzik eğitimine katkı sağlamak kadar, onlara sosyal sorumluluk bilinci kazandırmayı da hedefliyoruz. Sanatın bizlere daha duyarlı ve iyi insanlar olma yolunda önemli katkılar sunduğuna inanıyorum. Sanatın pek çok alanında gençlerin yetiştirilmesi ve onların gelişimine fırsat sunmak bizim ana hedeflerimiz arasında yer alıyor. ❏ Cem Mansur'un şefliğindeki orkestrayı izlerken müzik dinleyicisi olarak siz neler hissediyorsunuz? Bir dinleyici olarak farklı şehirlerden ve kültürlerden gençlerle çok sesli evrensel müzik çalışmaları yapmalarının yanı sıra Türk insanını ve kültürünü tanıtmaya, ön yargıları yıkmaya ve seslerini dünyaya duyurmaya çalışmaları bizim için oldukça gurur verici. TUGFO’nun birbirlerine destek olma heyecanlarına hayran olmamak mümkün değil. Orkestranın her yıl yeniden bir araya gelişine, Türkiye’nin farklı illerinden gelen genç müzisyenlerin büyük bir uyum içinde bir eser ortaya çıkarmalarına şahit olmak keyifli bir deneyim. Onların heyecanlarını görünce Sabancı Vakfı olarak verdiğimiz desteğin ne denli önemli olduğunu tekrar tekrar hatırlıyorum. Hem ben hem de Sabancı Vakfı'ndaki çalışma arkadaşlarım, gençleri provalarda ve konserlerde ilgi ve keyifle izliyoruz. Onların TUGFO’da yaşadığı deneyim ve eğitimin ilerde müzik yaşamlarına katkı sunduğunu görmek, onlar için adeta bir okul olan TUGFO’dan sonra da devam eden başarılarını takip etmek bizim için büyük gurur kaynağı. ❏ Sabancı Vakfı'nın genç müzisyenler ve dinleyiciler için yeni planları olacak mı? Ülkemizde çok sayıda yetenekli genç var. Bu gençleri destekleyerek ülkemize daha fazla değer kazandırmaya, gençlerin sanat ve müzik ile iç içe olup hayallerinin peşlerinden gitme hedeflerinde yön gösterici olmaya devam edeceğiz. Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası sayesinde her sene daha çok sayıda gencin müzikle buluşmasına şahit oluyoruz. Orkestra aracılığıyla gençlerin kendilerini geliştirerek dünyaya açılacaklarına da inancımız sonsuz. Bu alanda bugüne kadar sunduğumuz desteği bundan sonra da sunmayı arzuluyoruz.


62

RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

'Dini olmayan bir kilisenin peşinde' Arda AŞIK

F

Fantastic

Fotoğraflar: Ece ULUSUM

Negrito

2

antastic Negrito, anlatacak çok The Last Days of hikayesi olan bir müzisyen. Somali Oakland ve Please kökenli göçmen bir babanın ve Don’t Be Dead albümleri Yılın En ABD’nin güneyinden bir annenin oğlu. İyi Çağdaş Blues Oakland’ın kendine has mücadeleciliği Albümü dalında ruhuna işlemiş, ama bunu inanılmaz bir Grammy kazandı. zerafetle yapıyor. 1999’da neredeyse ölümüyle sonuçlanan, haftalarca komada kalmasına neden olan ❏ Orada öne çıkan bir an oldu mu? bir trafik kazası geçirdi. 2007'de Yakalandınız mı hiç mesela? müzik yapmayı bıraksa da 2014 Öne çıkan anlar oldu ama yakalanmakla yılında yeni şarkılarıyla geri döndü. ilgili değil. Oakland’dan geliyorum, 2015’te ise Amerika’nın en saygın mücadele etmeyi biliyorum. Bir şeylerin haber ve kültür sanat yayınlarından olmasını sağlamayı da… Tatlı bir kız vardı, NPR’ın canlı konser serisi Tiny bence kaçak girdiğimi biliyordu ama sadece Dest Concerts yarışmasını kazandı. bana gülümsemekle yetinirdi. 2016’da Fantastic Negrito adını ❏ Orada olmanın müziğinize etkisi oldu aldı, çıkış albümü The Last Days of mu? Faydalı mıydı? Oakland Yılın En İyi Çağdaş Blues Ölçüleri öğrendim sanırım. Müzik ölçüsü Albümü dalında Grammy kazandı. okumayı bilmiyordum, kulaktan çalıyordum. En son albümü Please Don’t Be Diğer öğrencileri dinleyip onlar gibi çalmaya Dead de 2019’da aynı ödülü aldı. çalışıyordum. Yani faydası oldu aslında. 18 Haziran’daki konseri, ‘5 YIL MARIJUANA ÇİFTÇİLİĞİ orada olduğumuz için kendimizi YAPTIM DİYEBİLİRİM’ şanslı saydığımız bir deneyim ❏ Müziğe uzun bir ara verdiniz… Bu oldu. Negrito, sahnede anlattığı sürede neler yaptınız? Bu ara müziğinizi hikayeleri ve seyircisiyle iletişimiyle nasıl etkiledi? konserini bambaşka bir boyuta 5 yıl durdum. 5 yıl sonra enstrümanıma getiren bir sanatçı. Kendi parçaları tekrar dokundum ve Fantastic Negrito olmak da, In The Pines gibi müzik tarihine için toplam 7 yıl gerekti. Bence ilham veren mâl olmuş şarkıların cover’ları bir şey hissetmediğinde ara vermek gerek. Bir da sizi bir yolculuğa çıkarıyor… sanatçı için en kötü şey ilham hissetmemek. Konser öncesinde kendisiyle Gerekirse bırakmak normal, sadece geri konuşma fırsatımız da oldu. dönebilmek gerekli. Anlamlı şeyler söylemek ❏ Müziğiniz blues tabanlı ama gerekli ve bunu yapabilmek, hissettiğim pek rock’n roll tınısı da yok gibi. müziği yansıtabilmek için durmam Müziğinizi nasıl tanımlarsınız? gerektiğini düşündüm. Hissetmezsem Müziğimi kalbimde, ruhumda, yapmam. Gidip çiftçilik yapmayı tercih köklerimde, geleneklerimde ederim. 5 yıl marijuana çiftçiliği yaptım buldum. Her zaman oradaydı, diyebilirim aslında! benimle konuşuyordu. Gerçekten ❏ Bazılarına göre, stüdyo sizi özgün olmanın zorlayıcılığını da kısıtlıyor. Yani sahnede tüm enerjinizi istedim. Pek blues değil, rock’n yansıtabiliyorsunuz ama stüdyo kısıtlayıcı roll değil, soul değil. Gerçekten bir ortam. Ne dersiniz, stüdyoda çalmakla ruhumdan ve köklerimden gelen sahnede çalmak arasında bir fark var mı? bir müzik. Büyük bir fark var. Stüdyodayken bir ❏ Berkeley Üniversitesi’nin kayıt almaya çalışıyorsunuz, kayıt da canlı müzik derslerine gizlice performanstan farklı elbette. Sahnede girdiğinizi duydum. Doğru mu? seyirciyle yaşanan güzel anlar var. Fark olması Aslında, çalışma odalarına. normal ama bence tek kısıtlama kendinize Öğrenci değilsen girmene izin koyduklarınız. vermiyorlardı. ❏ Sahnede olmak favoriniz yani? Aslında, çocuğum varmış gibi. Farklılar ama aynı sevgiyi hissediyorum. ❏ Prince’in sizin için bir idol olduğunu biliyorum. Sanatınıza etkisi olan başka biri var mı, bir kitap ya da film belki? Dinin müziğinizde bir yeri var mı? Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı Babanız dini bütün bir müslüman sanırım…

460.000


RÖPORTAJ 12 yaşındayken evden kaçtım, din olmadan yaşamak istedim çünkü. Bir problem yok aslında, hepimiz farklıyız. Babamı tekrar görmesem de, onu seviyorum ve saygı duyuyorum. Bazen Amerika’da bir çocuk olmak zor, belki tüm dünyada böyledir. Tüm dinlere bir saygım var, kalbinde sevgi olan herkese saygı duyuyorum. İlham kaynaklarıma gelince; Robert Johnson, Howland and Wolf, Charlie Patton gibi isimler Fantastic Negrito’yu derinden etkiledi. Punk’tan da ilham aldım, erken dönem hip-hop’tan da. Anlatacak bir şeyi olan müzikler, biraz kirli olan müzikler. O kiri, duyguyu hissetmeyi seviyorum.

‘BİR KULÜBE GEREK YOK’ ❏ Hayatınızda müziğinizi etkileyen bir

TEMMUZ 2019

2014 Fantastic Negrito Deluxe EP

2016 The Last Days of Oakland

an oldu mu? Var, 3 haftalık komadan uyandığım an. Hayatımı ve ne yapacağımı düşündüğüm büyük bir andı. Night Has Turned The Day’i bu anı düşünerek yazdım. Büyük bir 2018 andı çünkü köklerimle bağlantı hissettim Please Don't ve albümlere kapıyı açan da bu oldu. Bir Be Dead de, çalmak için sadece bir sokağın yeterli olduğuna karar verdiğim an. Gerekirse bir tren Kendimi hip-hop, rap ya da farklı bir tarza istasyonu da olabilirdi, ait olmak için sınırlamam, ben müziğini illa bir kulübe gerek yok. yapan bir adamım sadece. Bu albümü Kendim olmak için bir yaparken de 1986’da çıkan albümleri plak şirketinin ya da düşündüm. Hendrix’in, Beatles’ın başkasının iznine de gerek albümleri. O tip bir özgürlüğü istedim. yok. Bu gerçekten hayatımı Şarkıların çoğunu da internetten aldığım değiştirdi, tüm sanatçılara 89 dolarlık bir bas gitarla yazdım. Konsept bunu söylemek isterim. de Amerika üzerine kuruluydu. ‘Lütfen Her birey özgün, kendiniz ölmüş olma’ derken özgürlük, demokrasi, olmaktan korkmayın. açık fikirlilik, konuşma özgürlüğü gibi Ünlü olmalıyım, zengin konulardan bahsediyordum. olmalıyım, güzel kadınlarla ❏ Müziğiniz özgürlüğün müziği olmalıyım, en iyi araba diyebilir miyiz? bende olmalı diye Sizin için ne ifade ediyorsa onu düşünürdüm gençken diyebilirsiniz. Bir şarkı yazdığımda ama Fantastic Negrito başkaları için ne ifade eder bilemiyorum, olarak döndüğümde tek bence özgürlük yeterli. Bir de ilham elbette! istediğim şeyin insanlara İnsanlara ilham verdiğim düşüncesini bir şey katmak olduğunu seviyorum. farkettim. ❏ Uzun yıllardır müzik yapıyorsunuz. ❏ Son albumünüz Hâlâ ilk açlığınızı hissediyor musunuz? Please Don’t Be Dead’in Yapacak yeni şeyler var mı? çıkış sürecinden bahseder Açlık doğru kelime olmayabilir de, misiniz? gerçekten heyecanı hissediyorum. Açlık Albüm sürecinden önce, bir şeyi istediğiniz anlamına gelebilir, ben şarkıların tek başına bir şey katkı sağlamak istiyorum. Benim için bir ifade etmesini sağlamaya sanatçı hatta insan olarak önemli olan bu. çalışıyorum. Bu bence çok Gelecekle ilgili de, sanatımı sürdürmek önemli. Sözler, besteler istiyorum. Değişiklikler olabilir, değişiklik kalbimden gelen hikayeleri iyidir. anlatmalı. Prodüksiyon ❏ İstanbul ile ilgili ne kısmında da, biraz hipdüşünüyorsunuz? hop tipi gidiyorum Eski bir şehir, bir batılı için çok egzotik. diyebilirim sanırım. Farklı Güzel mimari, güzel yemekler, güzel performanslardan kısımları kadınlar… Ve sert polisler. bir araya getiriyorum. ❏ İstanbul’da seyirciyi ne bekliyor Birinci nesil hip-hop peki? neslinin çocuğuyum, bu Heyecan duyulacak, moral yükseltecek genlerimde var diyebilirim. bir şey bekleyebilirsiniz. Siyahi köklere Bass'ın en iyi kısmı, gitarın sahip bir müzikle geliyorum. Oakland, en iyi kısmı, belki aralara Kaliforniya’nın müziği. Dini olmayan bir bir alkış sesi… Kayıt kilisenin peşinde. esnasında özgür olunmalı.

63


64

SİNEMA

TEMMUZ 2019

FERDA VE ZAFER

Ve olaylar gelişir... Ercan Meral ercanmeral

Y

aprakların uçları rüzgarda bir şeyler anlatmaya çalışan iki kol gibi dalgalanıyordu. Sanki sessizce bir derdini anlatmaya çalışıyorlardı. Önündeki çayın yarısı kalmıştı, hepsini içememişti, çünkü çok koyuydu. Kan rengi çaya bakarken 22 saat 01 dakika sonra kendi kanının halı üzerinde aynı renkte aynı, soğuklukta perde aralığından gelen güneş ışığında parlayacağını bilmiyordu. Oturduğu kafede arkada Lia Pamina’dan Cards On The Table diye bir şarkı çalıyordu. Elini çantasına soktu, kredi kartını çıkardı, sabah 9.30 uçağına İstanbul’a bilet aldı. Eğer geçen aldığı parfümün taksidi bitmemiş olsaydı, bileti alamıyordu, şükretti. Ölümünü 8 gün 12 saat erteleyebilirdi, bilmiyordu. İzmir sıcaktı, güneş muhtemelen olanca dikliğiyle bu şehre bakıyordu. Terli garson hesabı getirdiğinde üç gündür giydiği tişörtü Ferda’ya “Abla sponsor firma yeni logolu formaları vermedi daha, sırtı delik beni iki senedir giyiyor bu adam” dedi. Yüzünü ekşiterek hesap kutusunun içine 10 lira attı ve kalktı. Üniversite yılları bayunca gittiği bara doğru yürümeye başladı. Ev arkadaşı ile buluşacaktı. Okul bir dönem uzamıştı, arkadaşı ise bitiriyordu iki hafta sonra. Arkadaşı ayrıldıktan sonra evde tek başına kalmaya ne cesareti ne de parası vardı. Yeni sevgili bulmak kadar kolaymıydı acaba yeni ev arkadaşı edinmek. Karşıdan kısa dar, paçası kısa pantolonlu üç genç geliyordu. "Bu kısa paçalar modası ne zaman bitecek, daha paçalar ne kadar daha kısalacak?" diye içinden geçirirken, hayatı boyunca giyimi kuşamı yüzünden kim bilir ne kadar çok insanı içinden ya da yüzüne karşı eleştirmiş olduğu aklına geldi. Ortadaki çocuk yanından geçerken yemyeşil gözleriyle utangaç bir bakış attı. O da güldü çapkınca. Aslında çok hoşmuş ya... Mekana girdiğinde arkadaşını gördü masaya yanaştığında kız ayağa kalkıp onu sanki haftalardır görmüyormuş gibi sarıldı ve öptü. Kendi de bir kadın olmasına rağmen bu tarz abartılı haraketlere hiçbir zaman anlam veremezdi. "Şimdi neden bu kadar sıkı sarıldı, okulu bitirdiğine mi acaba, benim bitirememiş onun bitirmiş

olmasının psikolojik üstünlüğünü mü kurmaya çalışıyordu? Yeni erkek arkadaş yapmış olabilir mi? Ya da kesin kıyafetimi beğenmedi kendini benden daha güzel hissettiği için mutlu mu oldu? Ne kadar da kötüsün Ferda" dedi içinden. 3-4 günlüğüne İstanbul’a gidiyorum, sonrasında da o memleketine geri dönecek, beni özleyeceğini düşünüyordur... Arkadaşı hemen konuya girdi “Kızııım babam bana iş buldu Ankara’da, daha okul bitmeden işim oldu yaa!” "Çok sevindim, umarım mutlu olacağın bi iş olur", dedi. "Manyak mısın kızım nasıl mutlu olmayacağım, bu işsizlikte ne kadar zor biliyor musun istediğin işi direkt almak? Hem geçen sene bi üst sınıftan mezun olan Umut var ya. O da Ankara’da çalışıyor, direkt onu aradım, hemen buluşalım gelince dedi. Oh bi de onunla bir şeyler falan olursa efsane olur." Evet psikolojik üstünlük ondaydı. Kendisi okulu bitirmeden arkadaşı bitirip iş bile bulmuştu, yeni yakışıklı onu bekleyen bir çocuk da cabası.. Bir de kendi haline baktı 4 senedir aynı çocukla beraberdi. Üstelik aynı şehirde bile değillerdi. "İstanbul’a gitmek için verdiği yol paralarıyla İzmir’in moda ikonu olacak kadar kıyafet alabilirdim" diye düşündü. İzmir’e Samsun’dan okul için ilk geldiği günü hatırladı. Üstündeki eski kazağı ile İzmir’in Eylül sıcağında kim bilir ne kadar da komik görünüyordu. Çok güzel sayılmazdı ama 500 bin nüfuslu şehirden kaçmış, 3 milyonluk şehirde eli boş kalmış, şansını 17 milyonluk şehirde denemiş de ancak bi erkek arkadaş bulmuş gibi hissetti. Kendine acıdı, arkadaşını kıskandı, İstanbul’dan nefret etti, Samsun’dan tiksindi. İzmir’e hâlâ nötrdü. Arkadaşıyla mekandan kalktılar, o eve giderken arkadaşı alışveriş yapmaya gitti. Diğer gün erken kalkacağı için çok erken yattı. Tam 8 saat 44 dakika uyudu. Çok ilginç bir rüya gördü. Rüyasında yaz tatilinde Samsun’a gitmişti. Amcasının oğlu Zafer gelir gelmez onun bileğine dirseğine kadar altın takmıştı. Ne olduğunu anlayamadan önce anne babasını sonra da kahverengi


SİNEMA

TEMMUZ 2019

bir atı gördü. Üstelik at da dahil herkes gelinlik giymişti. Bir sonraki karede balıkçı kıyafetleriyle Zafer onu bir sandalyeye oturttu. Hemen nikaha geçtiler. "Olamaz hayır kabul etmiyorum!" diye bağırdı ama kimse onu dinlemiyordu. Zafer’in cebinde balıkları ayıklamak için kullandığı 14 santimlik bıçağı çekti ve Zafer’e defalarca sapladı. Zafer’in eli Ferda’nın yüzünde kalmıştı. Kanlı elleri balık kokuyordu. Ter içinde uyandı. Allahın belası ensest tutkunları diye rüyasını gerçekmiş gibi kınayarak söylendi. Kırsaldaki bir akraba ile evlendirme huyu babasında da vardı. Zafer, 12 yaşından beri onun dibinden ayrılmıyordu. Babası ile amcasının okul bittikten sonra şimdilik rüyalarda cereyan eden ama rotası daha önceden çizilmiş bu plan için çalışacaklarını hayal edebiliyordu. Acaba okulu daha da mı uzatsaydı? Bu iş için birkaç gönüllü ders tanıyordu. Yaz tatilleri için Samsun’a geldiğinde zaman geçmek bilmiyordu. En yakınında Zafer vardı. O köylü üslubuyla ve tabiriyle Ferda’ya yanıktı. O da aslında can sıkıntısından dolayı Zafer’le uğraşmayı seviyordu. Evde mini etek deneyip Zafer’e puan verdirmeler, denizde suya batırmalar, saçlarını okşamalar... Ona göre modern dünyada çok normal karşılanan bu küçük flörtler Zafer’i nükleer reaktöre çevirmişti kesin. Ama olsun haddini bilsin hepsi diye düşünüyordu. Hem akrabam hem de cahil ve fakir bir balıkçıyla mı evlenecekti... Sabah kalkınca hızlı hızlı hazırlandı. Hayatında çok gitmek istediği tatiller dışında hiçbir zaman akşamdan hazırlık yapmazdı. Hep son dakikiya bırakırdı. Uçağa yetişti. Uçak rötarla birlikte 1 saat 44 dakikada İstanbul'a ulaştı. Beşiktaş’ta oturan erkek arkadaşının yanına gidiyordu. Otobüsten indi, yürümeye başladı. Balık pazarından geçerken Gümüşhaneli akrabası aklına geldi balık pazarındaki. Destursuz bir akrabayı ziyaret edeceğime sahile iner bi çay içerim dedi. Sahildeki İmge Çay Bahçesi'nde az şekerli bir Türk kahvesi söyledi. Sade kahve geldi, içince yüzünü ekşiterek Kastamonulu garsona baktı, "Bu sade" dedi, “Abla sade söyledin” dedi “Yenisini getireyim.” Yok

"Sağ ol" dedi, masaya 5 lira bıraktı kalktı. Kastamonulu arkasında “Yavşak” dedi. Erkek arkadaşının yaşadığı Kiler Sokak'ın başına geldiğinde köşedeki her zaman gittikleri dar aralıklı masaları olan bara girdi. Bir bira söyledi. Manisalı garson onun göğüslerini süzerek masaya buz gibi bir bira bıraktı. Birayı 6 dakika 44 saniyede hızlı hızlı içti, tam ücreti masaya bıraktı ve kalktı. Sanki tanımadığı gizli bir kadere yetişmek ister gibiydi. Yüz metrelik yokuşlu sokağı tırmandı. Binaya girdi, kapıyı açtı. "Hoşgeldin" dedi erkek arkadaşı. “Üff çok sıcak” diye kapıyı kapattıktan 10 saniye sonra karnında bir acı hissetti. Karnında bir bıçak deliğinin olduğunu ve eteğinden aşağı kanların süzüldüğünü fark etmesi de bir 10 saniye kadar sürdü. Ağzından tek bir kelime çıktı: “Neden?” “Sen akrabalarıyla yatan bir orospusun!” cümlesi hayatında duyduğu son cümle oldu. Acısı vardı ama uyumadan önce uykunun verdiği ağırlık ve az sonra uyuyacağını bilmenin rahatlığı da damarlarına yayılıyor gibiydi. Erkek arkadaşı kapıyı sinirle hızlı kapatmak ile yakalanmamak için temkinli kapatmak arasında bir sesle kapatarak dışarı çıktığında, o kurtulmak için değil de son kez güneşi görmek için salona doğru süründü. Koltuğun kenarında içinden ev arkadaşının yeni işi ve yeni sevgilisi için sevindi. O sırada Zafer, Harem’de cebinde 14 santimlik balık ayıklamak için kullandığı Samsun işi bıçağıyla otobüsten inmişti.

65


66

TEMMUZ 2019

B

RÖPORTAJ

'Gezegenlere drama dizi karakteri gibi davrandık'

elgesel yapımları artık popüler kültürün vazgeçilmezleri. Gerçek hikayelere dayanmayan yapımlar artık demode. Belgesel yapımları arasında iddialı birçok seri yayınlanmaya devam ediyor. Onlardan biri de BBC Earth’ün bir gezegen. Mars'ın hikayesi İki Kızkardeş ilginç yeni serisi Gezegenler (The haline geldi. İki kız kardeş gezegen Dünya Planets). Seri sekiz gezegenin ve Mars’ın çelişen hayatları ve değişen heyecan verici hikayesini anlatırken, kaderleri ortaya çıktı. Güneş Sistemi tarihindeki ❏ Mars ve Jüpiter’in yer aldığı en unutulmaz olayları film bölümler için hiç heyecan verici bir endüstrisinde çığır açan görsel destinasyona gittiniz mi? efektleri kullanarak yeniden Aktif volkan Stromboli. Jüpiter'in canlandırıyor. volkanik ayı Io için serimizde gerçekten Gezegenleri kalıcı ve değişmez muhteşem bir konumda çekim yaptık. olarak düşünmek kolay ancak Ada, okyanusun derinliklerinden 1 sunucu Profesör Brian Cox geçmişte kilometre yukarısına kadar yükseliyor. Mars gezegenlerin yaşamlarının ne kadar bölümünün başını ve sonunu çektiğimiz aktif olduğunu, nasıl birbirleriyle iç Umman’ın çok güzel bir sahil şeridi ve dağ içe geçtiğini ve hatta geleceklerinin manzarası var. Burayı Mars’ın yüzeyinde ne olacağını son derece sürükleyici su olduğu ilk zamanlarını temsil etmesi bir şekilde aktarıyor. için seçtik. Jüpiter bölümlerinin çoğunu 4.5 milyar yıl önce gezegenlerin çektiğimiz Arizona ve Colorado ile Brian doğuşu ile başlayan seri Mars'taki Cox ile dizinin açılışını başlangıcını görkemli kayıp şelalelerin ipuçlarını, çektiğimiz Sedona. tarihin başlangıcında meydana gelen ❏ Bu dünyadan değilmiş hissi veren yer gezegen göçlerini ve hatta Satürn'ün neresiydi? aylarından birinin olağanüstü bir su Mars bölümlerini Ürdün'deki Wadi dünyası oluşturmak için uyanmasını Rum'un çöl manzaralarında çektik. konu alıyor. Serinin yapımcısı ve Gerçekten dünya dışı bir yer ve yönetmeni Stephen Cooter merak Kızıl Gezegen'e inanılmaz derecede ettiklerimizi yanıtladı. benziyor. NASA’nın Mars’a gönderdiği ❏ Belgesel görsel olarak araçların birinden kolayca dünyaya muhteşem görünüyor. Bu geri gönderilebilecek bir manzara gibi programı yapmaya karar görünüyordu. verdiğinizde aklınızda bir yön var ❏ Bu yapımı yaparken öğrendiğiniz bir mıydı? şey oldu mu? Brian’ın önceki serilerinin Projeye başladığımızda bilimin büyük tümü görsel olarak çok farklı ve bir kısmı benim için yeniydi. Jüpiter'in ilk belirleyici bir tarza sahip. Daha zamanlarda Güneş Sistemi'nin etrafında önce yapılanlarla bağlantı kurmanın dolaştığını veya asteroit kuşağında Ceres gibi önemli olduğunu hissettim. Fakat cüce gezegenlerin olduğunu bilmiyordum. gezegenlerin gerçek hikayelerinin ve Film yapımı açısından bakıldığında, benim onları keşfetmemizin bilim kurgu için en önemli şey sesin görsel efektleri kadar şaşırtıcı olduğu konusunda satma gücü oldu. Ses kayıtçısı Andy çok erken karar verdim. Ben de bu Paddon’un, rüzgardan volkanik patlamalara diziye sinema, bilim kurgu havası ve kırılan buzlara kadar yerinde topladığı vermek istedim. inanılmaz sesler dizisi ve Jay Price ve ❏ Gezegenler’in diğer bilim Richard Addis'in ses tasarımı gezegenlerin yapımlarından farklı olduğu hayata geçirilmesinde büyük rol oynadı. hissediliyor. Hedef farklı olmak ❏ İzleyicinin diziden almasını istediğin mıydı? en önemli mesaj nedir? Evet, en başından beri fikrimiz Muhtemelen dizinin benim için gezegenlere belgeselin konusu mesajı, Dünya'daki heybetli görünüşüne olarak değil bir drama dizisindeki rağmen Güneş Sistemi'nin de sonsuza karakterler gibi davranmaktı. dek sürmeyeceği, sistemin dinamik bir Gezegenler hakkındaki bilimsel olduğudur. Gezegenler hareket eder, keşiflere odaklanmak yerine atmosferler kaybolabilir, okyanuslar belgeselin ana anlatıcısı gezegenlerin kaybolabilir ve yörüngeler bozulabilir. bilime dayalı hayat hikayeleriydi. Dünyada bu yaşanabilirlik derecesine Böylelikle Jüpiter The Godfather sahip olduğumuz için inanılmaz derecede oldu. İnanılmaz etkisini iyi ya da şanslıyız. Korumak için elimizden geleni kötü için kullanma gücüne sahip yapmalıyız.


HABER

TEMMUZ 2019

67

ACAYİP MERCH'LER! T

urnelerde en sevdiğiniz grubun hatıra tişörtünü alıp koleksiyonunuza eklemek, yıprana kadar üzerinden çıkarmamak müzikseverliğin gereğidir. Gerçi Türkiye'de müzisyenler hayranları için ürün tasarlayıp üretmiyor. Üretse neler olurdu pek bilinmez ancak sizler için tam koleksiyonluk ürünleri derledik. Bizim favorimiz tabut...

Eminem, 2000 yılında Marshall Mathers albümüyle yıkılan çocukluk evinden kurtardığı 700 tuğlayı web sitesinden sattı. Tuğlanın yanında albümü de veriyordu, tuğla yeterince iyi değilmiş gibi...

Grubun 1983’te çıkardığı albümleri Undercover of the Night’a özel bir ürün piyasaya sundu. Rolling Stones'un ikonundan bir telefon! Dilli ahizeyi kullanan epey kişi olmuştu. Rammstein'in fantastik ürünleri arasında en unutulmazı dildo kitiydi. Kitin içinde dildonun yanı sıra kelepçe, şişe ve kayganlaştırıcı var. Her üründe grubun logosu yer alıyor.

Yatak odasında müzik yapmasıyla popüler Billie Eilish internet sitesinden yastık kılıfı ve battaniye satıyor. Tam çeyizlik.

Birçok grup tişört, anahtarlık ya da bardak gibi daha makul fan ürünleri piyasaya sunuyor. One One Direction'ın yüzüyse bir koli bandının üzerinde.

Justin Timberlake Instagram'ında baltalı boy boy fotoğraflarını yayınladı. Birkaç hafta sonra yayımladığı Man of the Woods albümüyle birlikte 300 dolarlık baltalarını satışa sundu.

Trash metal grubu Gwar'ın tarzı ve yaptıkları her zaman ilginç oldu. Ancak fanlarına barbekü sosu satmaları kadar tuhaf olmamıştı. Bol acılı aynı müzikleri gibi. Gerçi bunu yapan ilk grup değiller, Bastille ve State Champs da kendi acı soslarını satışa sunmuştu.

Kiss çılgınlarının talebi üzerine yapılan bir ürün: Tabut. Ölümüne hayran olmak böylesi bir şey olmalı. 4 bin dolarlık tabutun içinde de logolar var.

Justin Bieber'ın adıyla yatıp kalkan fanlarının favori ürünleri arasında bir diş fırçası var. Bieber kafası şeklinde falan değil, bildiğiniz düz diş fırçası ancak ağızdayken şarkı söylemeye başlıyor. Diş ipi ve macunu var var, Amazon'dan alabilirsiniz.


68 TELEFONSUZ FESTİVALE NE DERSİNİZ?

ARAŞTIRMA

TEMMUZ 2019

T

elefonsuz müzik festivali sizin için ütopik mi yoksa distopik bir kurgu mu? Denemeye ne dersiniz? İskoçya'da gerçekleşen FLY Open Air Festival ekibi küçük alanlarından Boiler Room'a telefon sokmayı yasakladı. Başka kimse gitmez diye düşünülmüştü ancak bu deneysel konsere yüzlerce kişi gitti. Festival bu kararını birçok alana yaymayı düşünüyor. Belki bu hastalıktan hepimizi kurtarırlar. Hastalık diyorum çünkü güncel araştırmalara göre paylaşım yapmak ve paylaşımlara bakmak, uyumadığımız zamanın yarısını alıyor hatta uykumuzdan alıyor. Feel Uniq adlı internet sitesi 2 bin kişiyle bir araştırma yaptı. Sonuçlara göre, 16-25 yaş arası insanlar, gördüklerini akıllı telefonlarından fotoğraflamak için günde ortalama 1 saat harcıyor. Ardından, doğru etiket (hashtag) ve filtreyi bulmak için 1 saat daha... Gün içerisinde kaç beğeni aldıklarına bakmaları da 48 dakika tutuyor. Bir günde uykuya ortalama 8, mesaiye de 9 saat harcayan bir kişi, kalan 7 saatin yarıya yakınını akıllı telefon ve tabletlerde sürüp giden sanal hayata ayırıyor. Deneyim çağında deneyimi mobil telefonlarına yaşatıyoruz, kendimize değil. Türkiye’ye The Life of School'a gelen Alain de Botton, açılış konuşmasında “Deneyimlemek her şeydir” diyordu. Ama izleyiciler Botton’un videosunu çekmekle meşguldü. Ne ironi! 2 hafta oluyor... Zorlu PSM tıklım tıklım, sahnede piyanist Ólafur Arnalds var. Konser öncesi 2 kez anons geçildi: “Etkinlik sırasında fotoğraf ve video çekmek yasaktır.” Kimse oralı değil. Çaktırmadan video ve fotoğraf çekenleri görevliler defalarca uyarsa da bu çılgınlık durmadı. Sahi, bu insanlar ne ara konseri izledi? Festival ekibi, konser mekanları ve müzisyenler telefonlara konser yapmaktan iyice sıkıldı. 2014'te İstanbul’da konser veren Jack White, “O lanet telefonlarınızı aşağı indirip konseri izleyin” demişti de hiç bir işe yaramamıştı! FLY Open Air Festival ekibini kim suçlayabilir ki... Festival direktörü Tom Ketley, performansların çok daha sürükleyici bir deneyim haline gelmesi için kararın verildiğini açıkladı ve “Dışarıda dans ederken, istediğin en son şey yüzünde parlayan bir el feneri. İnsanların şu anda yaşamasını ve müziğin keyfini çıkarmasını istiyorum” dedi. BİRAZ MESAFE ŞART Gitmek için can attığımız, biletlerine yüksek meblağlar ödediğimiz ortamları neden yaşamıyor da yaşamış gibi

yapıp bunun kanıtlarını göstermeye çalışıyoruz? British Psychological Society, 2 yıl önce İngiltere’deki festivallerde paylaşım alışkanlıkları hakkında 1500 kişinin katıldığı bir anket yaptı. Sonuçlara göre, insanların yüzde 57’sinin derdi o etkinlikten keyif almak değil, sosyal medyada paylaşacak birkaç görüntü yakalamak. Hatta çoğu, fotoğraf çektikten sonra konserin bitmesini bile beklemeden basıp gidiyor. ABD’nin Wisconsin Üniversitesi’nde 2015'te yaptığı araştırmada, sosyal medyayı her gün kullananlar, fotoğrafladıkları şeyleri tümüyle yaşanmış; okumasa da bir e-kitabı indirdiğinde de doğal olarak okunmuş sayıyor. Velhasıl neyin değerli olduğuna dair algılar değişiyor. Dijital bir yayın olarak telefonu kötüleyecek değiliz, aksine paylaşmanın kıymetini biliyoruz. Ancak kontrolsüz paylaşım zararlıdır. Küçük bir hatıra alıp müziğin kollarına kendinizi bırakın, orada olduğunuza değsin. Şarkıya eşlik edenlerin videoya alan olmak sıkıcı, hatırlayacağınız şey tam olarak ne olacak? Kamerayı nasıl tuttuğunuz mu?

İnsanların yüzde 57’sinin derdi o etkinlikten keyif almak değil, sosyal medyada paylaşacak birkaç görüntü yakalamak.

4 saat Telefonsuz festival için hazırlanan özel kılıf kasa. Telefonunuzu koyup kilitliyorsunuz. Kilidi ancak kapıdaki anahtar açıyor. Yani ya konseri feda edeceksiniz ya da sosyal medyayı.

%57 Genç sosyal medya kullanıcıları günde ortalama 4 saatini telefonlarına bakarak harcıyor.


RÖPORTAJ

'Görevim her konserde büyüye ulaşmak'

smi İzlanda'yı çağrıştırsa da elektronik müzisyen Rey&Kjavik aslında Alman! Mistik sesleri elektronik müzikle birleştiren müzsiyen, 5 Temmuz’da Zorlu PSM %100 Studio’da sahne alacak. Son EP'si Anela'yla heyecan verici melodilerini Spotify geçen ayki dinleyici sayısı dinleyeceğimiz müzisyen sorularımızı yanıtladı. ❏ Yeni EP'niz Anela'yı yayımladınız. Müziğinizde spiritüel ögeler her zaman baskındır ancak bu EP'de daha az. Ve daha yoğun synth tınılar var. Yeni bir şeyler mi deniyorsunuz? DJ'in Smek remiksinin Spotify'da Müzik benim için yazılı kelimelere dinlenme sayısı dönüştürülemeyecek bir his, kitap olurdu yoksa. Anela sevgi, Anela ben, Anela olabildiği kadar bir dans ulaşmak... parçası. ❏Yolculuklardan ilham aldığınızı ❏ Spotify'da en çok söylüyorsunuz. En son sizi etkileyen yer dinlenen ilk iki parçanız neresi oldu? remiksler. Remikslerin daha İlhamımı günlük durumlardan çok ilgi görmesini nasıl alıyorum. İlham her yerde ve basitçe yorumluyorsunuz? söylemek gerekirse, kendi içine bakmaktan İnsanların remikslerimi geçiyor. Dünyayı kendi başıma gezerken dinleyip iyi hissetmeleri beni çok şey öğrendim… Birçok şeyi farklı çok mutlu ediyor. Spotify görüyorsunuz çünkü memkeketinizdeki Türkiye’de Quatro Vientos iyi günlük hayhuya sıkışmış olmuyorsunuz. gidiyordu özellikle. Türün en ❏ Yolculukları seven ve çok beğenilenler listesinin bir yolculuklardan ilham alan biri için numarası oldu uzun bir süre. stüdyoda vakit geçirmek nasıl bir süreç? ❏ Spotify'da en çok Stüdyo günlerinizi nasıl anlatırsınız? dinleyen şehirler listesinde Seyahatte olduğum zamanları müzik beşinci sırada İstanbul var. üretmek için akıllıca kullanmaya Türk müzikseverlerin ilgisini çalışıyorum, böylece trende ya da uçakta neye bağlıyorsunuz? olduğum zamanlar boşa gitmemiş oluyor. İstanbul ve genel olarak Bilgisayarım, midi klavyem, ses kartım Türk halkıyla ülkeyi gezmeye ve kulaklıklarım hep benimle. Bu da başladığımdan beri özel bir işimde yaratıcı olmamı ve fikirler kafamda bağım oldu. İlk albümüm belirdiği an kaydetme sağlıyor. Çoğu Rkadash’ın en önemli esin şarkım böyle oluştu; İstanbul, Burning kaynaklarından biriydi İstanbul. Man, Berlin ya da Ibiza arasında gidip Indigo’daki ilk seferimi ve orada gelirken. Şarkıları yaratırken de çok tanıştığım, şu an iyi arkadaşım düşünmemeye çalışıyorum. Modumun olan insanlarla geçirdiğim ortamı oluşturmasını ve en otantik halimi anları asla unutmayacağım. yansıtmasına izin veriyorum. Seyirci çok dürüst ve bağlı. ❏ Bir zamanlar vokallerle çalıştınız. Kalplerine dokunabilirseniz İleride böyle bir planınız var mı? aradaki bağı çok iyi biçimde Böyle şeylerin stüdyoda doğal olarak hissedebiliyorsunuz. oluşmasını seviyorum, müzik söz konusu ❏ Burning Man'deki olduğunda hiçbir şey planlı değil yani. sahne deneyiminizi nasıl İnsan sesi bir hediye. Sesler iletişim için yorumlarsınız? Açıkhava var, ben de müziğim aracılığıyla iletişim sahneleri mi yoksa kapalı kurmayı seviyorum. Yeni çalışmalarımda mekan sahneleri mi tercih vokaller kesinlikle olacak. edersiniz? ❏ İstanbul konserinizde izleyiciyi 2015’teki ilk Burning Man neler bekliyor? deneyimim benim için çok şeyi Dünyadaki en güzel şeylerden biri, değiştirdi. Hem kişisel hem yarın ne olacağını bugün söyleyemiyor de müzikal anlamda. Mekan oluşumuz. Gece bize rehberlik edecek. sıra dışı ve enerjisi inanılmaz. İstanbul’un mükemmel bir gecesini Hiçbir mekanı ya da konseri deneyimlemek için tüm enerjim ve diğerleriyle kıyaslayamayız sevgimi vereceğim. gerçi. Her mekanın kendi ❏ Son olarak, en son ne dinlediniz? büyüsü var çünkü ve görevim Ailemin sesleri, dinleyebileceğiniz en her konserde bu büyüye güzel ses.

İ

69

283.100

2.148.000

2019 Anela

Fotoğraf: Mowrez PEZESHKI

Ece ULUSUM

TEMMUZ 2019

Rey&Kjavik


70

TEMMUZ 2019

SPOR

BOĞAZ'A KARŞI ULUSLARARASI YOGA GÜNÜ MEDİTASYONU Zeynep BEŞERLER

G

ünlük hayatınızın veya ofiste yaşanılan stresi azaltmak, daha huzurlu ve sakin hissetmek bununla beraber vücudunuza hareket ve esneklik kazandırsın istiyorsanız mutlaka her gün yoga yapmalısınız. Yoga'nın en önemli amacı sizi günlük yaşamınızdaki stresten arındırmak, zihninizi tazelemek ve huzura ulaştırmak. Kaslara ve kemiklere baskı yapan diğer spor türlerine göre yoga vücudu yavaşça canlandırıyor. Doğru nefes, doğru egzersiz ve beslenmeyle yaşam kalitenizi üst seviyeye çıkardığı gibi odaklanma ve meditasyon uygulamalarıyla sizi kendine daha da bağlayacak. Yoga için tek gereken rahat kıyafetler giymek, mat ve Apple Watch'ınızı yanınıza almak... Üstelik spor salonu şart değil,kendinizi nerede rahat hissederseniz matınızı alıp hemen başlayabilirsiniz. Sadece videolara bakarak değil, yoga derslerinizi gerçekleştirirken size eşlik edecek yoga gurusu bir antrenör fena olmazdı değil mi? Apple Watch Series 4'teki proaktif sağlık izleyicileri, nefes uygulaması ve nabız uygulaması epey yardımcı olacak. Kalp atış hızı, vücudunuzun kalori göstergesi, ne kadar aktif olduğunuzu izleyen yardımcınız, kişisel bilgilerinizi de haftalık olarak bir tablo oluşturuyor. Pek çok fonksiyonu bir arada bulunduran Apple Watch, nefes egzersizleri, meditasyon özelliği ve yoga dersleriyle sizleri daha planlı hale getirip, uygulamalı hareketlerinde bir o kadar yardımcı olacak. Özellikle yoga uygulamalarında size sürekli bildirim gelmeyeceği dikkatinizi dağıtmayacağı gibi dersiniz bitene kadar sessiz olma özelliği mevcut. Unutmadan ekleyelim, bilek algılama opsiyonu her daim açık olmalı. Özellikle yeni başlayanlar için büyük en önem taşıyan uygulamalarıyla, sizi nefes alma ve yoga yapma pratiklerinde zamanla uzman seviyeye taşıyacak. Mesela çok hızlı nefes alırsanız o anda basit bir titreşimle sizi uyaracak. Yoga yaparken en önemli şeylerin başında gelen nefes egzersizinde zihninizin ve bedeninizi eş zamanlı kontrolünü takip edecek. Restoratif yogadan Power Vinyasa Flow'a kadar her türlü yoga seansınızı gerçekleştirebileceksiniz. Uygulamada en çok tercih edilen ise Pocket Yoga ve YogaGLO göz atmayı unutmayın. Dünyaca ünlü yoga ve meditasyon eğitmenlerine ulaşacağınız gibi hepsi bir tık uzağınızda olacak.

DÜNYA YOGA GÜNÜ

Geçen ay 21 Haziran Uluslararası Yoga Günü'nde güzel bir etkinlik gerçekleşti. Cihangir Yoga bu özel günde Sakıp Sabancı Müzesi'nin bahçesinde, Boğaz manzarasına karşı sabah 05.00'ten akşam 20.00'ye kadar çeşitli meditasyon ve atölyeler yapıldı. Her seviye yoga meraklısına açık etkinlik ücretsizdi. Katılımın çok yoğun olduğu bu huzurlu günden kareleri Derya Turgut çekti. Göz atın, bir dahaki etkinliği kaçırmayın...

(@_deryaturgut) #shotoniphone


KİTAP AJANDA

UMPİ Eyüp Oy Roman Dorlion Yayınevi 402 sayfa

TEMMUZ 2019

KOMŞU KAPANI Mark Edwards Roman Epsilon Yayınevi 296 sayfa

BİR DEMET KURU SOĞAN Feridun Oral Sanat-Tasarım Kırmızı Kedi 232 sayfa

71

DÜŞSEL ROTALAR A. Nalan Avcı Gezi Dağarcık Türkiye 328 sayfa

YUMURTA NASIL KIRILIR? Mehmet Yaşin Yemek ve Mutfak Kültürü Remzi Kitabevi 224 sayfa

OKO İdris Baluken Roman Dipnot 186 sayfa

DİABOLİK S.J. Kincaid Roman Pegasus 400 sayfa

YABANCI Stephen King Roman Altın Kitaplar 544 sayfa

SU KÜRÜ Sophie Mackintosh Roman Can Yayınları 288 sayfa

SOPHIE'NİN SEÇİMİ William Styron Roman Doğan Kitap 736 sayfa

ON DAKİKA OTUZ SEKİZ SANİYE Elif Şafak Roman Doğan Kitap 392 sayfa

POPÜLER KÜLTÜR NEDİR NE DEĞİLDİR? Fatoş Altınbaş Sarıgül Araştırma Altınbaş Üniversitesi Yayınları 258 sayfa

Ayşegül Kumova aysegulkumova

SAFE SPACE

SÖZ B ARSIZI

azı akşamlar yalnız oluyorum; yalan değil ya, yalnız işte! Aylardan sonra sesim sonuna kadar açılmış. Bağıra çağıra, gürül gürül şarkı söylüyorum; kimse beni duymuyor. Söyleyecek bir iki çift sözüm var. Onları çıkarsam içimden biraz ferahlayıp, uykuya dalacağım sanki. Yok! İyi ki bu boş sayfa var. Sesimi duymuyor belki ama sözlerimi cebren yontuyorum boşluğuna… Hep ama hep bir şey unutuyorum. “Dur şunu yazdım ama bir şey daha vardı, neydi o?” diyorum. Ya anlatacak çok şeyim var ya da söz arsızı oluyorum yazmaya başlayınca. Aslında onun yerine biraz yürüsem açık havada; doldursam oksijeni içime, belki uyurum sahiden. Hem de hemen, oracıkta...


72

LEZZET

TEMMUZ 2019

Ekin TÜRKANTOS ekinturkantos

Ç

AÇIK YEŞİL

Çiçeklerin yaz bakımı

içeklerimize uzun süreli, güzel bir bakım sağlamak elimizde. Yaz aylarında birkaç ufak noktaya dikkat etmek gerekli... Evlerimizin içinde, balkonlarımızda baktığımız güzeller güzeli bitkilerimizi, yaz aylarında tatile çıkacağımız zaman ne yapacağımızı bir türlü kestiremiyoruz. Ya yakın bir komşuya rica etmek ya da varsa bahçeye bırakıp apartman görevlisinden sulamasını istemek dışında başka bir şey gelmiyordu bugüne kadar elden. Bakabileceğimiz kadarına sahip olmak elbette en önemlisi. Ancak tüm sene gözünüz gibi baktığınız bitkinizin sırf siz tatile gideceksiniz diye ölmesine göz yummak da iyi bir fikir değil. Güzel haber şu ki, artık çoğu botanik markası ve yeni oluşumlar, bitkinizi tatiliniz süresince misafir ediyor ve bakımını üstleniyor. Bitkinizi emin ellere bırakmak da iyi bir tatil geçirmenizi sağlar kuşkusuz. Kadıköy Yeldeğirmeni’ndeki Nadas İstanbul bünyesindeki Green Square Meter, bitki bakımı konusunda bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı bir platform. Aynı zamanda bir bitki dükkânı ve danışmanlık, bitki oteli hizmetleri de sunuyor. Türkiye’nin ilk bitki hastanesi Beykoz'da yer alan Cem Botanik ise ziraat mühendisleri ve personeliyle birlikte bitkilere gereken bakımlarını yapıyor, sizin yerinize onları misafir ediyor. Başakşehir’de yer alan Greenline Peyzaj Bitki Oteli de yine bakım hizmetleri sunuyor. Yaz sıcağı bizleri etkilediği kadar bitkilerimiz için de olumsuz koşullar doğurabiliyor. Bitkiyi güneşe bırakmak, fazla ışık almasını sağladığı için bitki strese girebiliyor. Yağmur yağdığı günlerde bitkilerin en sevdiği yağmur banyosu yaptırmanız gerektiğini söylüyor uzmanlar. Ben de şahit oldum ki, zıpçıktı çiçeklerim yağmur suyunu yiyince bir gecede coşuverdi. Bitkiler için nasıl ki sulama, gübreleme, yeterli ışık almaları önemliyse bakımı da bir o kadar önemli. Bahçede ya da balkonda baktığınız bitkilerin yaprak biti kapması olağan. Bitkinizi kaybetmemek için yarım bardak zeytinyağına sıkacağınız limon suyunun üzerine su ekleyip, karıştırıp bitlenen bitkilerinizi bir bez yardımıyla yavaşça silebilirsiniz. Ya da bir litre suya bir iki damla sıvı bulaşık deterjanı damlatıp püskürtme usulüyle bitkilerin yaprak altı kısımlarını da unutmamak koşuluyla temizleyebilirsiniz.

Soğuk İspanyol

Gazpacho

Gülçin BEREKET

Y

az aylarında sıcacık bir çorba fikri size pek parlak bir fikir gelmeyebilir, peki ya hastaları ayağa kaldıran 7 gün süreyle tüketildiğinde insanlar üzerinde mucizevi etkisi olan Gazpacho çorbasına ne dersiniz? Kahraman çorba olarak adlandırılan, İspanyolların sıcak yaz günlerinde eksik etmedikleri çiğ sebzelerden yapılan soğuk servis edilen bu çorba vücutta strese bağlı molekülleri azalttığı, yaşlılarda damar tıkanıklığını azalttığı gözlemlendi. Domates bazlı İspanya'nın güney bölgesinde keşfedilmiş bu çorbanın avokadolu, karpuzlu, deniz mahsüllü, üzümlü çeşitleri de bulunuyor, aklınızda olsun. Daha pürüzsüz hale gelmesini istiyorsanız, püre haline gelen çorbanızın karışımını süzdükten sonra da içebilirsiniz. Unutmadan ekleyelim, çorbanızı yaptıktan sonra buzdolabında 24 saat kapalı bir kabın içerisinde bekletip tüketmeniz gerekiyor.

Malzemeler ➡ 4 büyük orta boy domates ➡ 2 adet orta boy kuru soğan ➡ 3 diş sarımsak ➡ 2 adet salatalık ➡ 1 adet orta boy yeşil dolmalık biber ➡ 1 adet orta boy kırmızı dolmalık biber ➡ 4 adet dilim ekmek içi ➡ 5 su bardağı su ➡ 4 yemek kaşığı zeytinyağı ➡ 2 yemek kaşığı üzüm sirkesi ➡ 1 yemek kaşığı mayonez ➡ ½ çay kaşığı tuz ➡ ½ çay kaşığı karabiber

Keşfet

Yapılışı Kabuklarını soyduğunuz domates, kuru soğan ve salatalıkları iri küpler halinde doğrayın. Sarımsakların kabuklarını soyun. Sarımsakların aromasını daha çok hissetmek isterseniz kabuklarını soyduktan sonra yarım su bardağı suda yaklaşık 2 dakika kaynatın. Soğuk suda durulayıp çorba karışımına ekleyebilirsiniz. Daha sonra sarımsaklarınızı ortadan ikiye kesip, çekirdeklerini çıkarttığınız kırmızı ve yeşil biberleri kesin. Doğradığınız tüm malzemeleri mutfak robotundan geçirin. İri parçalar halinde ufaladığınız ekmek içlerini ekledikten sonra püre haline getirin. Çorba malzemesini derin bir cam kaseye aktarın, suyu ekledikten sonra çırpıcı yardımıyla karıştırın. Zeytinyağı, üzüm sirkesi, mayonez, tuz ve karabiberi ekledikten sonra karıştırmaya devam edin. Koyu kıvam alan çorbanızı ılık hale geldikten sonra bir kaba boşaltıp, buzdolabında 24 saat bekletin. İsterseniz soğuduktan sonra da içebilirsiniz ama mucizevi etkileri için bir gün beklemek gerekiyor diyebiliriz. Afiyet olsun!

Bir kadeh bi'şi

Lüsyen Karaköy Deniz ürünleri

Avokado Bar Kokteyl, atıştırmalık


Adım Adım Gurme

Süray CİNGÖZ ATIŞ

TEMMUZ 2019

adimadimgurme

adimadimgurme.com

LEZZET

73

Nerede şarap içelim?

Ö

nce nasıl şarap tadılacağını öğrendin ve buradaki asıl amacımız, senin hangi anda hangi şarabı sevdiğini veyahut seveceğini bulmaktı; ilk aşamada ulaşılması gereken nokta buydu. Bunlara değindikten sonra söz konusu öğrenme sürecine katkı vermesi açısında altı yerel şaraplık üzümümüzün ortaya çıkardığı şarapların neye benzeyebileceği ve hangi yemeklerle eşleşeceği üzerinde durduk. Bilgi, her ne kadar altyapının geliştirilmesi için gerekli olsa da şarabı öğrenmek konusunda tek gerçek var: Durmaksızın yeni şaraplar denemek! Çünkü her bir şarap bilinmezliğe açılan başka bir kapıdır. O kapıdan adımın atıp, yeni bir dünyayı keşfetmek ise müthiş bir duygudur. O halde gel bakalım, sana şarap içmeyi en sevdiğim yeri anlatayım. İşte bir numaram ve favorim: Evim. Farklı bir cevap beklediysen üzgünüm ama hiçbir mekan insanın evindeki rahatlık ve konforu sunamıyor. Hatta çoğu mekân şarapları fahiş fiyatlarla satıyor, menüsünde kısıtlı sayıda ve türde şarap bulunduruyor, doğru ısıda servis etmiyor ve kalitesiz kadehler kullanıyor; kısacası bir insanın keyifle şarap içmesini engelleyecek her şeyi yapıyorlar. Bu nedenle en azından ülkemiz özelinde, dışarıdansWa, evde bol bol şarap tüketmek gayet mantıklı. Peki, evde şöyle masaya kurulup da güzelce şarap içmek için ne yapmalı? İlk iş birkaç farklı kadeh almak. İkinci gereklilik ise şarabı havalandırmak için bir karaf. Son olarak da tirbüşon ile düzgün bir şekilde şarap açmayı öğrenmen yeter. Emin ol ki havalı görünen o diğer şarap açacaklarının hiçbiri kaliteli bir tirbüşonun yerini tutmaz. Bunlar tamamsa, farklı farklı şarapları evde deneyip, onları değişik yiyeceklerle eşleştirmeye hazırsın demektir. Hatta belki de benim yaptığım gibi şarapları, farklı parçalarla eşleştirirsin. Müzik dinlerken şarap içmenin keyfine varırsın. Ayrıca, bir süre geçtikten sonra şarapsever arkadaşlar edinmeyi veya arkadaşlarını şarapsever hale getirmeyi düşünebilirsin çünkü tek başına tadabileceğin şarap sayısı sınırlı olacakken grup genişledikçe hem daha fazla şarap tatma imkânı bulunacak hem de şaraplar hakkında yapılan fikir alışverişi sayesinde öğrenme hızı ve keyif katlanacaktır. Hatta şarapsever bir arkadaş grubu kurmayı başarırsan, şarap tadılacak günlerde özel kurgular yapabilirsin. Örneğin, Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen Öküzgözü şaraplarını tadarak, iklim ve coğrafya farkının şaraba ne şekilde yansıdığını görebilirsin

veyahut bir İtalyan gecesi düzenler, İtalyan yemekleri ile şaraplarını eşleştirirsin. Düşünen için seçenekler bol. Tabii arada insan kendini evden dışarı atmak da istiyor ki o aslında bu yazıda şarap içmeyi sevdiğim mekânlara da yer vermek amacındaydım ancak bu aşamaya kadar fazla laf kalabalığı yapmışım. O nedenle İstanbul’daki şarap içmeyi sevdiğim mekanları anlatmayı bir sonraki yazıya bırakıyorum. O zamana kadar yaz sıcaklarıyla mücadele etmek için beyaz ve pembeleri yanından eksik etme!


74

GÜNCEL

TEMMUZ 2019

Streaming çevre için kötü mü? Ç

evreye verdiğimiz hasar, çok düşünülen bir konu. Tüm dünyada günlük yaşamdan büyük fabrikalara her alanda çözümler üretiliyor son yıllarda. Müzik endüstrisi de payını almalıydı elbette. Oslo Üniversitesi’nden Profesör Kyle Devine’ın çalışması tam da buna yönelik. Profesör, müzik dinleme alışkanlıklarının çevreye etkisini plaklardan cloud serverlara tüm gelişimi boyunca incelemiş. Sonuç şöyle, 2000’lerin başında fiziksel kayıtların üretimi için 61 milyon kilogram plastik kullanılırken bu rakam 2016’da 8 milyon’a kadar düşmüş. Güzel haber! Madalyonun diğer yüzü de var ama, müziğin dijital olarak yayınlanmasını sağlayan cihazların ürettiği sera gazı miktarı aynı sürede 157 milyon kilogramdan 350 milyona kadar yükselmiş. Farkına varanlar çalışmalara başladı. Spotify 2017’de ilk halka açık sürdürebilirlik raporunu yayınladı ve server'larını Google Cloud Platform’a taşıyarak karbon ayak izini azaltma sözü verdi. 2018 raporuna göre 7 server’ından 6 tanesi platforma taşınmış ve karbon ayak izi neredeyse 1.500 ton azalmış. Sonuncusunun da 2019 sonuna kadar taşınması bekleniyor. Rapora göre bu işlemin sonunda Spotify’ın karbon izi sıfır olacak.

Arda AŞIK

Diğer platformlar da farklı değil. SoundCloud Amazon Web server'larında çalışıyor, kendi platformları Amazon Music de öyle. Apple ise Apple Music, iTunes ve Beats 1 Radio’yu kendi server'larında tutuyor. İki şirket de yenilenebilir enerjiye yatırım yapıyor. Amazon CEO’su Jeff Bezos, Mart ayında 2019 sonuna kadar halka açık ilk raporlarını yayınlayacağını söylemişti. Apple bu konuda daha şeffaf, 2018’de yayınlanan raporda tüm elektrik tüketimlerinden kaynaklı karbon ayak izlerini sıfırlamaya çok yakın olduğunu iddia ettiler. Burada satır aralarını okumak gerek. Google, Apple ya da Amazon, cloud server'lar da tamamen yenilenebilir enerjiyle çalışmıyor, üstelik bu enerji kaynakları ile ilgili tartışmalar da bitmiş değil. Ayrıca Wired’dan Nicole Kobie’nin haberine göre, karbon ayak izi ve temiz enerji sertifikalarının güvenilirliği tartışmalı olabiliyor, zira bu sertifikalar teknoloji şirketleri fosil yakıtla üretilen ana şebeke enerjisini hâlâ kullanırken de verildi. Server'ların çok hızlı genişlemesinden dolayı data merkezlerinin yeşil enerjiye geçişinin asla mümkün olamayacağını söyleyenler de var. Fiziksel baskı albümleri alsak çevre için daha mı iyi acaba?

Müzik festivallerinde son durum nedir?

B

urning Man, Coachella ve niceleri... Biz ellerinde telefon, kafelerde festivalleri takip ederken "Çok sahte, ruh yok!" diyerek kınayanlar, "Reklam kokuyor" diyenler... Acaba, kedi ulaşamadığı ciğere mundar mı diyor? Sermaye gerçekten festivalleri baltalıyor mu? Benim gittiğim ilk festival İTÜ'nün bahar şenlikleriydi. 2014 olsa gerek. Yerlilerden Teoman, Şebnem Ferah, Gökhan Türkmen gibi isimler, yabancılardan ise Eva Simons, Chris Willis gibi ikinci sınıflar. Ama keyifler tıkır. Kalabalık ama alan bol. Herkes öğrenci, kimse sahne önünden alamamış kombineyi. Sahne önünün kapılarını açmaya karar verdiler. Şarkılara eşlik ediliyor, interaktivite zirve yapıyor. Ruh sağlam. Ben daha geriye gidemiyorum. Ancak bir İngilizin 1986 Glastonbury anısı elde mevcut. Şehir dışındaki festival alanında kaybolmalar, çevre dostu Green Fields'ta susmayan müzik sistemi. Üstelik bisikletin pedalı döndükçe çalıyor. Onlarda da gruplar çok şaşalı değilmiş. The Cure, Gil Scott-Heron izlenmiş. Artık festivaller çok daha pahalı, fazla güvenli, çok popüler. Tuvaletler daha temiz olabilir... Coachella'da içkinizi kafesli bar alanı dışarı çıkarmak yasakmış!

DAVA KORKUSU

Entertainment Weekly'den Kyle Anderson, organizatörlerin davalık

olmaktan korktuklarını, bu yüzden güvenlik önlemlerinin had safhada olduğunu söylüyor. Tabii bunun iyi yanları da var. Lollapalooza'yı fırtına vururken 90 bin kişi başarıyla tahliye edilmişti.

KAMP

Çadır kültürünün, ulaşımın kolaylaşmasıyla yok olacağını öngörenler var. Rolling Stone'dan Gavin Edwards ise bunun kötü bir şey olmadığı görüşünde. "San Francisco'daki Outside Lands'e her gün birer saat yol çektim otobüsle, diğer katılımcılarla yolculuk gayet eğlenceliydi."

MAINSTREAM

Edwards, mainstream grupların artışını ise ekonomik açıdan olumlu buluyor. Zira tek bir sanatçı ya da grubun konseri cep yakarken, festivalde bir paket olarak düşününce ucuza geliyor.

ÇOK-KÜLTÜRLÜLÜK

Budapeşte'de gerçekleşen Sziget'in program direktörü Fruzina Szép, çadır kültürü yerini otel konaklamalarıyla değiştirse de çok-kültürlü ve liberal sosyal etkinliği etkilemediğini söylüyor. Eşcinsel performansçılar için bir, dünya müziği için bir ve Afro-Latin müziği için bir sahne var. Festivallerin ruhu aynı kalıyor ve sadece gerçekleşme yolu mu değişiyor?


RÖPORTAJ

TEMMUZ 2019

75

'Hayat beni müzik eşliğinde karşıladı' Hakan VAROL

C

az müzik zordur, Türkçe caz daha zordur. Bunu başarabilen ender isimlerden Ceren Gündoğdu yeni çalışması Ben Hep Seni Sevdim ile tekrar dinleyicisi ile buluştu. Ruhunun iç ritmini şarkılarına ve oyunculuğuna aktaran Ceren Gündoğdu ile oyunculuğunu, şarkılarını ve sunuculuğunu konuştuk. Son parçasının tanımını da şu sıra dışı sözlerle ile tamamladı: “Bağıra çağıra sevmek yerine; gizliden, derinden, sabırla ve her şeye rağmen sevmeyi bilenlerin şarkısı Hep Seni Sevdim” ❏ Müzik kariyerinizde klişe olacak ama yavaş ancak emin adımlarla ilerliyorsunuz. Bu alınan bir karar mı hayat mı böyle şekillendiriyor? Dünyaya gözlerimi açtığım evin salonunda hem piyano hem bağlama vardı. Yani hayat beni müzik eşliğinde karşıladı ve kucakladı aslında. Ben de bu doğal akışı bozmadan devam ettim yoluma; içimi dinlemeye, sevdiğim şarkıları söylemeye ve yazmaya devam ediyorum kendimi bildim bileli çünkü kariyerden öte uyumak ve nefes almak gibi yaşamımın temel parçası benim için şarkı söylemek, böyle de akıp gidiyor hayat. ❏ İstanbullu Gelin dizisinde ara ara sesinize şahitlik ettik, geri dönüşümü nasıl oldu bu projenin? İstanbullu Gelin çok sevilen, izleyici tarafından çok benimsenen bir proje oldu. Bunun en büyük sebebi de temelinde sıcacık bir aile hikayesi yatıyor olması bence. Bu kadar ilgi gören bir projenin içinde şarkı söylemek insanlarla temas etmenin en güzel yollarından biri oldu benim için. 2. Bölümde söylediğim tek bir şarkı için hala bugün bile güzel mesajlar alıyorum. Bu tam olarak müziğin büyüsü işte, ne mutlu ki bir şekilde hem hafızada hem kalpte yer açıyor bize! ❏ Diğer yandan tv ve oyunculuk hayatınız da devam ediyor? Özellikle Damdaki Kemancı projesi çok heyecan verici. Müziğin dışındaki bu projelerinizden bahseder misiniz? Müziğin ve tiyatronun birleşimiyle bir

hikaye anlatmak çocukluk yıllarımdan beri bana çok büyülü geliyordu. Ardından İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı MüzikalTiyatro bölümünden mezun oldum. Kendi şarkılarını yazıp söyleyen biri olarak tek derdim hikaye anlatmak aslında şarkılarda ve sahnede. Broadway müzikalleri de müzikle hikaye anlatımının en güzel örneklerini oluşturuyor ve bu noktada bana oldum olası yol gösteriyorlar diyebilirim. Zaten oyunculuk yaptığım projelerin hepsi tam kalbine müziği yerleştirmiş projelerdi. Daha önce İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda yine bir Broadway müzikalinde başrol olarak görev yaptım. Dizi macerası da şarkı söylediğim bir karakterin etrafında şekillendi… Damdaki Kemancı müzikali ise oldum olası en sevdiğim müzikallerden biriydi, böyle bir projenin bana gelmesi sanki evrene gönderdiğim enerjinin ve dileklerin geri dönüşü gibi oldu. Sonbaharda 3. Sezonumuzla Zorlu PSM’de oynamaya devam ediyor olacağız. Müzikal yapmaya her zaman da devam etmek istiyorum, zaten ilgi gittikçe artıyor bence daha fazla müzikalin sahnelendiğini görmeye başlayacağız ilerleyen zamanlarda da. ❏ Son klibiniz ve parçanız adeta su gibi akıyor. Bu ritmi nasıl yakalıyorsunuz? Çok çok teşekkür ederim. Bir akşam evde, kendimi bir anda şarkıyı yazarken bulduğumu hatırlıyorum. Sanki bir şeyler

95 . bin

beni bir anda oturduğum yerden kaldırıp piyano başına sürüklemişti. Niyetim cidden filmleştirmek değil hikayeyi! En kısa zamanda yazıp tamamladığım şarkı oldu diyebilirim, sadece içimi dinlemeye odaklanabildiğim bir anıma denk geldi demek! Bir de benim için güzel müzik dinlemeye vakit ayırmak çok önemli. Güzel şarkılar ve şarkıcılar keşfetmek için mesai harcıyorum, yani şarkılar bir anda ortaya çıkıyor olsalar da öncesinde insanın kendini beslediği uzun bir zaman dilimi var aslında. ❏ Ben Hep Seni Sevdim'i “Bağıra çağıra sevmek yerine; gizliden, derinden, sabırla ve her şeye rağmen sevmeyi bilenlerin şarkısı” diye tanımlıyorsunuz. Bu kavram bana platonik aşkı hatırlatıyor, yanılıyor muyum? Bu sözün altındaki mesajı sizden daha net öğrenmek istiyorum? ‘Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi’ demiş ya Nazım… Biraz o misal. Platonik aşk da diyebiliriz buna, ya da platonik olmayan karşılıklı duyguları barındırsa da yaşanamayan bir aşk da diyebiliriz. Dinleyenlere bırakıyorum yorumu... Bana ise, aşk’ı yaşamak kadar değerli geliyor aşk’ı hissedebilmek ve içinde koruyabilmek, bu sözün altında yatan hissiyatım da tam olarak bu. ❏ Daha önce Zorlu PSM'de konseriniz vardı bundan sonra konser programınız var ise paylaşır mısınız? Yeni sezonda Zorlu PSM’de konser yapmayı planlıyoruz, tarihleri sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyor olacağım. Sonbaharla beraber de konser takvimimiz yoğunlaşacak çünkü hem yaz bitmeden hem de Eylül’de iki yeni single daha yayınlayacağız. Şu an biraz şarkıların kayıtlarına ve aranjelerine yoğunlaştık dolayısıyla. Önümüzdeki en yakın konser ise haziran sonunda Datça Tiyatro Festivali’nde olacak.

2019 Ben Hep Seni Sevdim

Geçen ayki Spotify dinleyici sayısı

Ceren Gündogdu


76

TAKİP

TEMMUZ 2019

BU AY DA EĞLENCELİ VE DOPDOLU Şenay Akkurt ile Hayat Bana Güzel’de bu ay önce kardeş ülke Azerbaycan’a gidip başkent Bakü’nün güzelliklerini görüyoruz. Daha sonra ülkemize geri dönüp Batı Karadeniz’e uzanan yemyeşil ve masmavi bir yolculuğa çıkıyoruz. Şenay Akkurt’un eğlenceli anlatımıyla gerçekleşen bu harika iki geziyi sakın kaçırmayın!

Şenay Akkurt ile Hayat Bana Güzel Nurkan Renda ile Gitar Vlogları’nda bu ay Cenk Eroğlu’nun oğlu Reis Ali Eroğlu'nun tüm enstrümanlarını kendi çaldığı Slipknot’ın “Duality” parçasının kayit hikayesini ve akustik gitar telinin nasıl değiştiğini izliyoruz. E ne duruyorsunuz? Bu eğitici videolar için hemen Allianz Motto Müzik YouTube kanalına gelin!

Nurkan Renda ile Gitar Vlogları

Yekta Kopan’la Noktalı Virgül Yekta Kopan’ın Noktalı Virgül’de bu ay ki konukları Ceyda Pirali, Baki Duyarlar, Merve Çalkan ve Fuat. Birbirinden güzel bu sohbetleri sakın kaçırmayın!

Geçen ay Allianz Motto Müzik’te Neler İzledik? Zeynep Toker ile Bi’ Bakıp Çıkıcam’da Temmuz ayında Allianz Motto Müzik olarak yeni medya sponsoru olduğumuz Rock Off festivaline gidip Pentagram, Opeth gibi harika gruplarla müziğin tadını çıkaracağız!

Zeynep Toker’le Bi’ Bakıp Çıkıcam

YILLAR YILAN

Murat Meriç, Plak Dolabı'nda bu ay Türk pop müziğinin önemli seslerinden Ömür Göksel’i ağırlıyor. Müzik dolu bu hoş sohbeti sakın kaçırmayın!

Gaye Su Akyol ve Melikşah Altuntaş Yıllar Yılan’ın Haziran bölümünde 2000 yılına ışınlandı. 2000’lerin müzikten, sinemaya ilgi çeken konularını eğlenceli anlatımlarıyla paylaştıkları bu bölümü hala izlemeyenler varsa 2000’lere ışınlanmak üzere hemen kanala gelsin!

Kerem Sedef'le 59 saniye

Murat Meriç ile plak dolabı

Kerem Sedef’le 59 Saniye’de sosyal medya hesaplarımızda her hafta farklı bir mottoyla harika davul soloları dinledik. Haftaya Kerem Sedef’in mottolarıyla başlayın!


ENSTRÜMAN

Zeynep BEŞERLER

TEMMUZ 2019

M ız ık an ın se si ...

MIZIKA TASARIMI

G

ece çökerken yalnız kovboyun yaktığı kamp ateşine derin derin bakarken gömleğinin cebinden çıkardığı hüzünlü melodilerle dolu küçük bir çalgı aleti olarak gelir akıllara... Kolay taşınabilmesi ve her yerde bulunabilmesiyle yalnızlığın can dostu olarak kovboyların vazgeçilmez çalgısıdır. Tüm western filmlerinde rastlarız buna, hatta Red Kit gibi çizgi romanlarını da es geçmemek gerek! Blues, country ve western müzik dallarında oldukça yaygın bir alet. Çoğumuzun bildiği bu küçük alet aslında armonika, ağız armonikası, harmonika olarak da adlandırılıyor fakat genel olarak mızıka adıyla biliniyor. İtalyanca armonica kelimesinden türeyen bu küçük alet, nefes ve dille çalınan delikli bir çalgıdır. Üflemeli çalgı grubu ailesi içerisinde en küçük müzik aleti olan mızıka, üflenen havanın etkisiyle titreşerek değişik tonlarda ses veren metal levhacıklar içeriyor. Bu levhacıklar ağaçtan yapılmış kutunun içerisinde ayrı ayrı oluklara yerleştirilmiş kutunun üst ve alt kademesinde koruyucu metal levhalarla kaplanıyor. Çalacak olan kişi de mızıkanın ön yüzündeki deliklere basarak ya üflüyor, ya da içine çekerek kutunun içinde bir akım yaratıyor. Bu hava akımı da metal levhacıkları iterek iki yana doğru serbestçe titreşmelerini sağlıyor. Dünyada yıllardır popülerliğini koruyan mızıka, 1820'lerde Christian Friedrich Buschmann'in kardeşine yazdığı bir mektupta yeni buluşunu bahsetmesiyle ortaya çıkıyor. “Klavyesiz tam 21 nota değeri verebiliyor. Üstelik notayı istenilen uzunlukta seslendirebiliyorsun...” O zamanlar Buschmann'in çalgısına Mundaoline ismi verildiği söyleniyor.. Almanya ve Avusturya'da da popülerliğe erişen mızıka o dönemler Lincoln'un yürüttüğü seçim kampanyasında halka aynı konumda olduğunu göstermek için armanikayı kullandığı söyleniyor. İki farklı türü olan mızıkalar, diyatonik ve kromatik olarak ikiye ayrılıyor. Ritcher olduğu iddia edilen kişi tarafından on delikli diatonik mızıka icat ediliyor ve adını Vamper şeklinde duyuruluyor. Günümüz mızıkalarına çok yakın dizaynı bulunan alet, Alman saat tamircisi Mathias Hohner'in de elini değdirmesiyle bugünkü şeklini alıyor. Diyatonik mızıkanın kromatik mızıkadan tek farkı ise sadece major notaları çalabiliyor olması... Kromatik mızıkalarda tüm notalar çıktığı için her ton şarkı çalabiliyorsunuz.

1820

Mızıka 1820'lerde, Christian Friedrich Buschmann tarafından tasarlandı.

77

EN SEVDİĞİMİZ MIZIKALI 10 ŞARKI 1. The Beatles Love me Do 2. Aerosmith Crazy 3. Bob Dylan Oh, Sister 4. Metallica Tuesday's Gone 5. Blues Traveler - Hook 6. Led Zeppelin - Bring it on Home 7. Pink Floyd Hey You 8. Mumford and Sons - I Will Wait 9. The Lumineers Hey Ho 10. Extreme More Than Words

10.100$

En pahalı mızıka Hohner Silver Concerto'nun fiyatı 10 bin dolar.


78

MODA

TEMMUZ 2019

Pride Month zamanı markalar birçok ürün piyasaya sundu. Biz en çok Adidas'ın ayakkabılarını beğendik. LGBTQ bayrağını 3 farklı model ayakkabı tasarımında kullanan marka klasik duruşundan vazgeçmemiş.

ÇİVİ GİBİ TARZ PROGIDY'DEN İLHAMLA Yarattığı tarzlarla her zaman gündemde olan Donatella Versace, 2020 İlkbahar-Yaz erkek koleksiyonunu Milano'da görücüye çıkardı. En dikkat çekense bu yıl ölen Keith Flint'e adanan parçalar oldu. Versace ile Flint yakın arkadaştı.

A BATHING APE® ve Swatch iş birliği yaptı. Dünyanın en büyük şehirlerinden esinle sınırlı sayıda üretilmiş 6 saati piyasaya sundu.

Cartier'in yeni koleksiyonu Clash de Cartier'in yeni yüzü Kaya Scodelario oldu. Yalın ve feminen, çivi tasarımlı mücevher serisi klasikler arasına girdi bile. Sade şıklıktan hoşlananlara göre... Çivi modeller bu ara gözde. Hautlence, bilinen modeli HL2.0 modelini yeniden tasarladı ve punklaştırdı. Saatte, 14 farklı boyutta 84 çivi var. KAWS, Blizzard Entertainment’ı ile işbirliği yapınca ortaya efsane tişörtler çıktı. Diablo III, StarCraft II, Hearthstone ve Heroes of the Storm oyunlarından esinlenen parçalar gamer'lara, özellikle de Twitch'ten yayın yapanlara göre. Tişörtler 15 dolar.

Dev logo devri bitti diye düşünürken Dolce&Gabbana ters köşe yaptı ve yeni gözlük serisini sundu. Geometrik modeller kontrast oluşturan detaylara sahip.

KIM'İN KORSESİ BU Kim Kardashian, KKW Beauty ürünlerine 7 farklı tondan oluşan vücut fondötenini ekledi. Anında tükendi. Vücut fondöteninden sonra korse sektörüne girdi. 4XL'a kadar bedeni olan; Kimono adlı korsesi, yırtmaçlar için özel tasarlandı. Ürünün adı Japon kadınların tepkisini çekti.

GUCCI'DEN YENİ SERGİ Gucci, Floransa’da ünlü sanatçı Livia Carpenzano ile yeni bir sergi açıyor: He Male – Androgynous Mind, Eclectic Body. Maria Luisa Frisaa'nın küratörlüğünü üstlendiği sergi, markanın sınırsız yaratıcılığının altını çiziyor. 1999 ve sonrasındaki birçok sezondan ikon parçaları yıl sonuna kadar görebilirsiniz.

TARZ BEBEKLER

EMNİYETLİ BİKİNİ

Popüler evcil hayvan giyim ve aksesuar markası Baby Milo, İlkbahar-Yaz 2019 evcil hayvan aksesuarlarını sundu. Sırt çantasından çiğneme oyuncaklarına, yağmurluktan yatağa birçok tasarım ürün var. Fiyatlar 20 ila 55 dolar arasında. Bizim favorimiz sırt çantası!

Deniz kıyafetleri markası ASOS farklı bir bikini üstü piyasaya sundu. Emniyet kemerli daha doğrusu tokalı mikro bikini üstü çok havalı. Ancak yüzerken çok konforlu mu bilinmez. Öne çıkan tasarım bikinin fiyatı sadece 15 dolar.


YENİ

TEMMUZ 2019

79

A serisi genişliyor Magico yeni iki yönlü loudspeaker’ını duyurdu, A1. Cihaz ASUB isimli güçlü bir subwoofer sistemine de sahip, düşük bas aralıklarında da performanstan ödün vermiyor. 550W gücündeki amfisi ve 28mm berilyum tweeterıyla dikkat çeken cihazın fiyatı ise henüz belli değil.

Mantardan kulaklık Fin dizayn ekibi Aivan’ın yeni kulaklığı, çevreci ürün tanımını değiştirecek gibi. Doğanın sunduğu sağlam malzemeleri teknolojide kullanmayı hedefleyen markanın çıkış ürünü mantar, biyoplastik ve diğer materyalleri birleştirerek üretilen bir kulaklık. Henüz konsept aşamasında olsa da, heyecanlanmaya değer. Takipteyiz!

Şıkır şıkır B&O Lexicon’un dönüşü

Bang&Olufsen Beoplay H4 , iyi ses kalitesini şık tasarımla birleştiren kulaklıklardan. Kulak pedleri ve kafa üstü bandında yumuşak bir malzeme kullanılırken ürünün geri kalan kısımlarında paslanmaz çelik ve alüminyum kullanılarak sağlamlığa özen gösterilmiş. Bir de farklı renk opsiyonlarıyla her kıyafet kombinasyonuna uygun...

Samsung, Lexicon’u premium bir ses ekipmanı markası haline getireceğini söylemişti zaten. B&O’nun BeoLab 90’ına net bir rakip çıkararak sözünü tutuyor. Lexicon’un SL-1’i, rakibi gibi çok sayıda drive kullanıyor, tam 33 tane. Ayrıca birden fazla onboard amfisi de var, her birine 650W enerji de sağlayabiliyor. Canavarın fiyatıysa kırk bin pound civarında.

Hegel’in Robin Hood’u Norveçli elektronikçi Hegel Audio H360 entegre amfisine yeni bir muadil ürettiğini duyurdu, H390. 250W’luk amfi onboard DAC’i, dijital ve analog girişi desteklenmesi gibi özellikleriyle göz dolduran cihaza ‘Robin Hood’ denmesinin sebebiyse şu, markanın ‘high-end’ ürünü H590’ın özelliklerini alıp ‘fakirlere’ vermesi…

E3’ün en önemli parçası E3, oyun severlerin buluştuğu en büyük etkinliklerden biri ve yıllardır ilgiyle takip ediliyor. Bizce bu yılın en önemli parçası bir oyun değil retro bir güzellik, Atari Videomusic system. VMS, müziği görselleştirmenin öncüsü, teknik olarak iTunes Visualiser’ın atası da sayılabilir. Cihazın önündeki düğmelerle görüntüde değişiklikler de sağlanabiliyor. 1977’de satışa sunulan cihaz, döneminde Saykedelik’in çok sevilmesine rağmen pek tutmamış olsa da gönüllerdeki yeri ayrı.


80

GEEK

TEMMUZ 2019

Popüler kültürde 'felaket' dizi sevdası

CHERNOBYL Fatih GÜÇLÜ

1

5

Mini dizinin bölüm sayısı

986 yılında yaşanan insan elinden çıkmış en büyük felaketi konu alan Chernobyl dizisi HBO tarafından ekranlara geldi. 5 bölümlük bu mini seri ekrana geldiği gibi IMDB üzerinde de 9,6 gibi rekor bir puan alarak tüm zamanların zirvesine yerleşti. Game of Thrones final sezonu ile sevenlerini çok büyük bir hüsrana uğratmıştı ancak HBO resmen günah çıkarırcasına bu muhteşem diziyle tekrardan dizi sevenlerin gönlünü aldı diyebiliriz. Daha önce 9,5 puan ile zirveyi uzun süre işgal eden Breaking Bad ise şu anda ikinci sıraya gerilemiş durumda. Her ne kadar final sezonu yerden yere vurulmuş olsa da Game of Thrones ise 9,4 puanla IMDB sıralamasında üçüncü sırada kalmaya devam ediyor. Peki Chernobyl bu kadar kısa sürede bu kadar büyük başarıyı nasıl sağladı? İşin büyüsü nedir birlikte inceleyelim. Öncelikle gerçek bir felaket üzerine bu diziyi işlemek gerçekten zor bir karar. Diziyi bir belgesel kadar sıkıcı olmadan ve gerçeklikten çok uzaklaşmayıp, kurguyu abartmadan bir kıvamda tutturmak muazzam bir başarı. Gereksiz diyaloglardan oldukça uzak dizide abartılmış dram unsurlarına da pek rastlamıyoruz. İnsanca bir dizi olması belki de bu kadar sevilmesinde en büyük etken diyebiliriz. Zaten konu yeteri kadar vahim ve trajik. Bir de abartılı insan tepkileri ve duygularından gayet uzak bir sade anlatım söz konusu. Bunun yerine oyuncuların mimiklerinden ve vücut dilinden atmosferin korkunçluğunu hissetmek mümkün. Ayrıca bunun yanında çok can alıcı sahneler de vardı. Özellikle patlama sonrası ilk müdahalede bulunan itfaiye erlerinden Vasily Ignatenko’nun cenaze töreni sahnesi tek bir kelime diyalog içermemesine rağmen baştan sona seyirciye resmen asla unutamayacağı kareler yaşatıyor. Dizide karakterlerin pek çoğu gerçek hayattan alınma. İnternet üzerinden kısaca bir araştırma yaptığınızda oyuncuların ve gerçek insanların karşılaştırmasına baktığınızda ne kadar doğru tercihler yapıldığını görebilirsiniz. Dizide tek kurgu karakter olarak İngiliz oyuncu Emily Watson tarafından oynanan Ulana Khomyuk karakteri karşımıza çıkıyor. Dizi bitişinde durumu zaten anlatmış durumda çok da yerinde yapılmış bir hareket. Khomyuk karakteri aslında o dönemde Çernobil ve etrafında çalışan bütün bilim insanlarını temsilen oluşturulmuş bir karakter. Khomyuk karakterinin santraldeki insanlarla kendi kaynaklarıyla yürüttüğü soruşturma birazcık sırıtıyor bu bakımdan ama o kadar kusur da olsun. Oyuncu seçiminin başarısının yanında, yapım öncesi çok ciddi bir sorun olarak dil konusunda tartışmalar sürmüş. Normalde karakterlerin Rusça konuşması planlanmış ve ilk çekimler bu şekilde yapılmış fakat oyuncuların gerekli duyguyu veremediği gözlemlenmiş. Düşününce bu gayet olağan bir sorun. Bilmediğiniz bir dilde elinize replikleri veriyorlar ve bu bilmediğiniz dilde vurgu, duygu ya da ifade vermeniz bekleniyor. Bunun yerine karakterlerin Rus aksanıyla konuşması düşünülmüş ancak bu sefer çok karikatürize karakterler ortaya çıkmış. En son “Herkes bildiği gibi konuşsun” denerek durum çözülmüş.


GEEK Dizi içerisinde o geceye ait telefon konuşmaları ve halka yapılan anonsların Rusça orijinalinde bırakılması bir başka muhteşem detay. Daha önce Sherlock Holmes filminde Moriarty karakteri olarak gördüğümüz Jared Harris, Valery Legasov olarak muhteşem bir iş çıkarmış desek abartmış olmayız. Dizi anlatım tekniği olarak düz bir zaman çizelgesi de kullanmamakta. Patlama anı ve sonrasında yaşananları izledikten sonra son bölümde patlama anı ve öncesi sorunları görüyoruz. Bu sayede o an, orada bulunan bir insan da olsak olayları bu sırayla idrak edeceğimiz gerçeğini anlıyoruz. Sonuçta patlama anı ve sonrası gelişen olayları herkes zaten yaşadı ama olayların perde arkası sonradan ortaya çıktı. O yüzden farklı zaman çizelgesi seyirciyi tamamen olayın içine çekiyor. Facianın insanlara, hayvanlara ve çevreye etkisini dizi çok güzel işlemiş durumda. İnsanların zaten bilmedikleri bu felaket karşısında ilk başta umarsız yaklaşımları çok ciddi sorunlar oluşturuyor. Bunun yanında hayvanların itlaf edilmek zorunda kalması ve de temiz su kaynaklarının durumdan etkilenmemesi için yapılan çalışmalarla bu çevresel felaketin bütün etkileri göz önüne serilmekte. Dizi bunları yaparken yine temel sihrini kullanıyor. Daha önce dediğimiz gibi insanca, pek insanca yaklaşıyor. Patlama sonrası ülkede birçok insan silah altına alınıyor ve askeri operasyonlarda kullanılıyor. Dizide hayvanların itlaf edildiği sahnelerde eli ilk kez silah tutan bir insanın da, deneyimli bir askerin de hayvanlara yaklaşımı insanca işlenmiş vaziyette. Dizinin çekildiği mekanlar, zamanın atmosferini yansıtmakta oldukça başarılı. Dizi Litvanya ve Belarus gibi eski Demir Perde ülkelerinde çekilmiş. O döneme ait Sovyet mimarisi ve tasarımlarda etkili olan art deco havası çok güzel yansıtılmış. Dizide beni belki de en çok şaşırtan konu kablolu telefonlar oldu. “Böyle bir teknoloji vardı değil mi ya?” diye tekrar tekrar şaşırdım. Asıl şaşırdığım nokta çoğumuzun çocukluğunda gördüğü kullandığı bu aletlerin günümüzde neredeyse hayatımızdan tamamen çıkmış olması. Dizide birçok sahne direkt olarak gerçek vakalardan alınmış vaziyette. YouTube üzerinde ufak bir araştırma yaparsanız Sovyet arşivlerinden yayınlanan görüntü kayıtlarında dizide gördüğümüz pek çok sahne neredeyse birebir kayıtlarıyla durmakta. Çatıda çalışan 'biyorobot' olarak adlandırılan insanların görüntüleri ya da çekirdek yangınını söndürmek için çalışan helikopterin düşüş anının gerçek hayattan görüntülerini bulmak mümkün. Bu arada helikopter kazası olayı gerçekte facianın hemen arkasından gerçekleşen bir olay değil. Yaklaşık 6 ay sonra hâlâ sürmekte olan çalışmalar sırasında vinç zincirine pervanesini kaptırarak düşen bir helikopter kazası durumu var. İlk bölümü izlerken yönetimden sorumlu insanların kalın kafalılığı ve olayı tamamen istedikleri gibi algılamaları gerçekten sinir bozucu ama yine o altın kelimelere geliyoruz; insanca, pek insanca. Gerçek hayatta yaşanan sorunlar karşısında istediğini gören ya da olayı tamamen kendi algılarıyla yaşayan insanlar çok fazla. Zaten Çernobil’in bir faciaya dönüşmesinde en büyük etken de bu insan faktörü denebilir. Pripyat’ta oturan

TEMMUZ 2019

insanların geç tahliye edilmesi, Moskova’ya yanlış yönlendirme yapılması gibi durumlar bir kar topu efektiyle olayları tamamen içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Yönetimdeki insanların bu derece inatçı ve anlamsız hareket etmesi karşısında “Ya bunu da abartmışlar bu kadar olmaz” diyen izleyiciler olmakta. O zaman çok uzağa gitmeden o dönem ülkemizde yaşanan olaylara bakalım. Çernobil sonrası İngiltere ve Fransa’da bile çok ciddi önlemler alınırken olayın yaşandığı noktaya oldukça yakın olan ülkemizde ne gibi önlemler alındı? Hiç. Evet hem de hiç. Önlem almak yerine YÖK üniversitelere “Konu hakkında halkı sakinleştirecek açıklamalar yapın” diye mektuplar gönderiyor. Sonrasında Sağlık Bakanlığı kanser vakalarından ölümlerin kayıtlarını ortadan kaldırıyor. Şu an günümüzde hala 1986 ve öncesinde kanser vakalarının incelenmesi imkansız, çünkü kayıtlar yok. Belki de en sinir bozucu kısım ise dönemin siyasilerinin aldığı tutum. Dönemin Başbakanı Özal o dönem gazetelere "Azıcık radyasyon sağlığa iyi bile geliyor” açıklaması yaptı. O dönem bulutlarla taşınan radyasyon en çok Karadeniz ve Trakya bölgesini vurdu ülkemizde. İnsanlara direkt etkileri olduğu gibi toprağa ve de tarım ürünlerine de etkisi çok büyük. Karadeniz’de yetişen fındık ve çay radyasyon değerleri tehlikeli sayıları gösterdi. Yine o dönemin Sanayi ve Tarım Bakanı Cahit Aral’ın yaptığı açıklamaları ise çok

111 . bin

Dizi öyle dikkat çekti ki IMDB'de birkaç ayda 111 bin oy aldı ve şu an izlenmesi gereken yapımlar listesinde başı çekiyor.

Jared Harris'in oyunculuğuna övgüler bitmiyor.

81

tanıdık “Dinine, imanına inanan radyasyon var demez. Radyasyon haberlerinin büyütülmesi yüzünden turizm de, ticaretimiz de aksadı” ya da demlenince çaydaki radyasyonun azaldığını iddia edip bir de kameralar karşısında çay içmesi de Türk siyasi tarihinin unutulmazlarındandır. O dönemde Almanya’ya gönderilen Karadeniz çayı radyasyon miktarından ötürü geri gönderildi ve dönemim ÇAYKUR Genel Müdür Yardımcısı Tarık Araslı “Bu çayların imhası söz konusu değil. Eski üretim çaylarla harmanlanıp piyasaya sürülecek” açıklamasında bulundu. Sonrasında gelen tepkiler üzerine vazgeçildiği söyleniyor ama bu radyasyonlu çayların akıbeti hiçbir zaman tam olarak belli olmadı. Bu ve benzeri açıklamaları çoğaltmak mümkün ama insanların kriz anlarında oldukça saçma kararlar alabileceğine dair bizden güzel örnekler. Dizi aynı zamanda birçok farklı kuşağı zaman yolculuğuna çıkarmakta. Gerek dönemi yaşayıp şahit olanlar için bir hatırlatma olurken, facianın olduğu zamanı görmeyen ama etkilerini yaşandığı dönemde bulunan insanlara da tam olarak ne olduğunu anlatmakta. Genç izleyicinin de belki de hiç duymadığı bu faciayı öğrenmesi için de iyi bir fırsat. Ayrıca Soğuk Savaş dönemini, Sovyet Rusya’yı ve Batı-Doğu Almanya ayrımının olduğu zamanları ve de bunların aslında çok da yakın tarih olduğunu hatırlamak izleyiciyi şaşırtan bir başka nokta.


82

00072019

Deborah De Luca

ARABESK

Opeth

➡ 10 yılına 5 albüm sığdıran, Türkiye’nin ilk arabesk grubu İstanbul Arabesque Project 13 Temmuz, 22.00’de Antalya Arşipel Performance Hall’da. ➡ Kimselere benzemeyen sahne performansı ile Yıldız Tilbe 17 Temmuz, 22.00’de İzmir Alaçatı Jolly Joker’de sevenleriyle buluşacak.

CAZ

Marshmello

Karsu

➡ Geçtiğimiz sene tadı damağımızda kalmıştı! Yoğun istekler ve kaçıranlar için yeniden ve bu sefer Play My STRING Oda Orkestrası'yla Karsu 6 Temmuz, 20.30’da Aya İrini Müzesi’nde dinleyicileriyle buluşacak. ➡ Çağdaş Türk caz sahnesinin önemli isimlerinden Efe Artun Yüksel’in önderliğindeki Efe Artun Yüksel Trio 11 Temmuz 21.30’da Nardis Jazz Club’ta. ➡ Konserler ve albüm çalışmalarıyla dolu sanat yaşamıyla tanıdğımız Fuat Tuaç’ın önderliğindeki Fuat Tuaç Band 19 Temmuz, 22.30’da Nardis Jazz Club’ta sahne alacak.

ELEKTRONİK

Max Cooper

➡ Fortnite oyunundaki canlı performansıyla 10 milyon kişi tarafından izlenen ve tüm dünyanın gündemine oturan, gizemli müzisyen Marshmello, dans müziği ve pop dünyasının en büyük yıldızlarından olan genç

KONSER AJANDA müzisyen Kungs ile birlikte Electric Playground festivali kapsamında 3 Temmuz, 16.00’da KüçükÇiftlik Park’ı sallayacak. ➡ ModeXL’ den tanıdığımız VEYasin, 70’li yılların psychedelic, funk ve soul şarkılarını kendi tarzıyla yeniden bizlere sunduğu solo projesi Hey! Douglas ile 5 Temmuz, 20.00’de IF Performance Hall Beşiktaş’ta olacak. ➡ Elektronik müziği mistik ve ruhani bir bağlamla işleyen Alman DJ Rey&Kjavik, son albümü Rkadesh’le 5 Temmuz, 23.00’te %100 Studio’da.

ELEKTRO POP ➡ Son dönemin ilgi toplayan isimlerinden Nova Norda 17 Temmuz, 20.00’de IF Performance Hall Beşiktaş’ta. ➡ Tüm hit parçaları ve dans kareografileriyle Jason Derulo 10 Temmuz, 20.30’da Regnum Carya Golf & Spa Resort’ta olacak. Onu 2009 yazının hiti Watcha Say ve dinlenme rekorları kıran Swalla’dan tanıyoruz.

FESTİVAL ➡ 2014’ten beri metal müzik dünyasının dev isimlerine ev sahipliği yapan Birlikte Güzel Sunar: Rock Off 2019 6 Temmuz, 13.00’da kapılarını açacak. Parkorman’da gerçekleşecek festivalin

00072019

KONSER AJANDA

TEMMUZ 2019

açıklanan ilk headliner’ı İsveçli progresif metal grubu Opeth. ➡ Türkiye’nin en uzun soluklu elektronik müzik buluşması Electronica Festival, 16. yılında merkezine doğayı alarak 13-14 Temmuz’da bu kez Life Park’ta. Matador, Max Cooper, Schlepp Geist, Deborah De Luca, Ferhat Albayrak, Jonathan Kaspa gibi isimler festivalde olacak. ➡ ‘Tüm Renkleri Buluşturan Festival’ sloganıyla Trakya Fest, 17-21 Temmuz tarihleri arasında Edirne Uzunkum, Mavikum Beach’te festival severlerle buluşacak. Festivalin programında Ezhel, Büyük Ev Ablukada, Feridun Düzağaç, Can Bonomo, Dolu Kadehi Ters Tut, Nilipek, Suzan Kardeş, Ozbi, TNK, Seksendört, Pera, Jehan Barbur, Melek Mosso gibi isimler var. Bu üç günlük festivali yakın takipteyiz! ➡ İstanbul ayağını eğlenceli karelerle geçen Chill-Out şimdi Bodrum'da. 19-20 Temmuz'da Xuma Yalıkavak'ta gerçekleşecek festivalde sahne alacak isimlerden bazıları şöyle: Christian Löffler, Fatoumata, BLOND:ISH, Lazare Hoche, Kerala Dust... ➡ Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen MilyonFest İstanbul, 18-21 Temmuz tarihleri arasında Milyon Beach Kilyos’ta gerçekleşecek. Festivalde 4 günde 40 farklı müzisyen sahne alacak.


KONSER AJANDA

INDIE ➡ 2016 yazında hayatımıza bir daha çıkmamak üzere giren Kalben, duru sesi ve sahil kasabaları, kayıp fotoğraflar ve kaybolmamış dostların hikayeleriyle 5 Temmuz, 22.00’de KadıköySahne’de olacak. ➡ Genç sanatçı Deniz Tekin 11 Temmuz, 20.30’da Antalya Holly Stone Performance Hall sahnesinde. ➡ Yerli alternatif müzik dünyasının ilgi çeken gruplarından Adamlar, Nisan ayında yayınladıkları Dünya Günlükleri albümünden şarkılarla 13 Temmuz, 22.30’da IF Performance Hall Ataşehir’de.

KLASİK ➡ Operanın mabedi sayılan La Scala Tiyatrosu’nun oda orkestrası, şef Hakan Şensoy ve henüz 18 yaşında olmasına ragmen kırk yıllık solistlere parmak ısırtan Daniel Lozakovich’in eşliğiyle 47. İstanbul Müzik Festivali kapsamında 8 Temmuz, 20.00’de Aya İrini Müzesi’nde olacak. ➡ Dinleyicilerini düşsel yolculuklara çıkaran tarzı ve duygusal besteleriyle adını tüm dünyaya duyuran genç piyanist Evgeny Grinko 28 Temmuz, 21.00’de Balıkesir Ayvalık Amfitiyatro’da.

LATİN ➡ Latin Bolero’lar, salsa’lar, özel sürprizler… Ülke sınırlarını aşan şovlarıyla Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars 17 Temmuz, 21.00’de Denizli Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak.

METAL ➡ Ankaralı Metallica tribute grubu The Five Horsemen 16 Temmuz, 22.30’da Dorock XL Kadıköy’de. ➡ Heavy Metal bayrağını 40 yıldır en tepelerde taşıyan Manowar, sadece en büyük hit’lerinden oluşan bir setlist ve Final Battle konseptiyle

TEMMUZ 2019

%100 Metal kapsamında 20 Temmuz, 17.00’de Küçükçiftlik Park’ı sallayacak. Metal severler kaçırmamalı.

POP ➡ Şarkıları nesiller boyu anılarımıza fon müziği olan duayen isim Erol Evgin, geçmişten günümüze şarkılarıyla 3 Temmuz, 21.15’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda sevenleriyle buluşacak. 90’lara damgasını vuran isimlerden Bendeniz 5 Temmuz, 22.00’de Mask Beach’te. ➡ Yıllardır söylediğimiz şarkıları kendi tarzlarında yorumlamasıyla dikkat çeken Rubato 7 Temmuz,21.00’de İzmir Alaçatı Jolly Joker sahnesinde olacak. ➡ Sevilen sanatçı Kenan Doğulu, DenizBank Açıkhava Konserleri kapsamında 18 Temmuz'da Harbiye Cemil Topuzlu Sahnesi'nde sizlerle... ➡ 5 yıllık suskunluğuna geçtiğimiz aylarda Aşık albümüyle son veren Ebru Gündeş, 19-20-21 Temmuz tarihlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak.

PROGRESİF METAL ➡ Djent akımının öncülerinden olan İngiliz progresif metal grubu TesseracT 8 Temmuz, 20.30’da %100 Studio’da olacak.

RAP ➡ Son dönemin dikkat çeken isimlerinden Bossy 4 Temmuz, 20.00’de IF Performance Hall Beşiktaş’ta. ➡ Türkçe rap müziğin üretken isimlerinden Patron, 5 Temmuz 22.00’de Sanat Performance Açıkhava Sahnesi’nde olacak. ➡ Yeni teklisini yaynlayan Ben Fero, yazlık konserlerine devam ediyor. Fero 24 Temmuz'da Aydın Jade Beach Club'da sahne alacak.

REGGAE ➡ Kolombiya tarzını ve hiphop ritimlerini özgün bir tarzla harmanlayan, Reggeaton’un öncü isimlerinden biri olan 3 grammy ödüllü J Baldwin 26 Temmuz, 15.00’te Küçükçiftlik Park’ta olacak.

ROCK ➡ Yerli rock sahnesinin önemli isimlerinden mor ve ötesi 4 Temmuz, 21.15’te ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak. ➡ Kısa sürede beğeni toplayan, şarkıları geçtiğimiz yıllarda pek çok dizide kullanılan Adanalı grup Tilt 5 Temmuz, 22.00’de Hayal Kahvesi Atakent’te. ➡ Sosyal medyada büyük ilgi toplayan Ufuk Beydemir 6 Temmuz, 21.00’de Ankara IF Performance Hall sahnesinde. ➡ Türk rock müziğin demirbaş isimlerinden Teoman, Türkiye turnesine devam ediyor. Sıradaki durak Balıkesir. Teoman, 29 Temmuz saat 21.00'de Ayvalık Amfitiyatro sahnesinde olacak. Karanlık dünyasına açılan kapılar bu konserde... ➡ Coşmaya hazır olun! Efsane grup Athena 13 Temmuz tarihinde saat 21.00'de Vadi Açıkhava sahnesinde performans sergileyecek.

Fatoumata

Manowar

Ebru Gündeş

SYNTH POP ➡ Kendine has tarzları ve heyecanlı sahne performanslarıyla kuruldukları günden beri büyük ilgi toplayan Büyük Ev Ablukada 6 Temmuz, 22.00’de Jolly Joker Kartal İstMarina'da olacak.

Evgeny Grinko

TÜRK HALK MÜZİĞİ ➡ Anadolu müziğinin usta isimleri Sabahat Akkiraz, Arif Sağ ve Erdal Erzincan Üç Usta Bir Muhabbet konseri kapsamında 24 Temmuz, 21.00’de Antalya Konyaaltı Açıkhava Tiyatrosu’nda sevenleriyle buluşacak.

Patron

83


84

SAHNE AJANDA

TEMMUZ 2019

❏ "Herkesin geçmişinde hikayesine eşlik ettiği romanlar vardır. İşte bunlardan biri de Cervantes’in ölümsüz eseri Don Kişot...” İki pür vicdanın sırasında gelen şarkılar, olmazsa olmaz düellolarla dolu eşsiz hikayeyi ve deliliğin dünyasına birebir tanık olmak isteyenler, Don Kişot'um Ben oyununu 2 Temmuz'da ENKA Açıkhava Tiyatrosu’nda saat 21.15'de gidip izleyebilir. Dikkat! Delilik bulaşıcıdır, gidip görün!

❏ BKM Mutfak kadrosunda tanıdığımız başarılı mizahsever Okan Çabalar'la eğlenmeye ne dersiniz? Yer aldığı pek çok skeç programı, dizi ve filmlerdeki başarılı tiplemelerle gönlümüzde taht kuran, mizahseverlerin de beğenisini kazanan Okan Çabalar'ın stand-up gösterisi 2 Temmuz'da Moda Kayıkhane'de saat 20.30'da sizleri güldürmek için bekliyor olacak, biletler tükenmeden mutlaka alın!

❏ Osmanlı saray dansları, oryantal danslar ve ritm gösterisi ile harmanlanan sahne, 360 derece görsel efektler ve ilginç kostümleriyle izleyenleri adeta büyülemeye devam ediyor. Dansın Ritmi, 2 Temmuz'da Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’nde saat 20.30’da sahne alacak. Unutmadan ekleyelim, program öncesinde dilerseniz, Dervish Experience sergisini de gidip görebilirsiniz!

❏ Aleksandar Popovski'nin yönettiği aşk ve rüyalar üzerine yazılan danslı, bol komedi dolu Bir Yaz Gecesi Rüyası oyunu, ödüllü oyuncular Levent Üzümcü, Neslihan Yeldan, Sezai Aydın ve Arda Aydın'dan oluşuyor. Ünlü yönetmenin yönettiği Bir Yaz Gecesi Rüyası oyunu 10 Temmuz'da Ayvalık Amfitiyatro'da saat 21.00'de sahne alacak, sizleri kırmızı ormanın derinliklerine çekecek...

Bir Yaz Gecesi Rüyası

❏ Ali Poyrazoğlu'nun yazıp yönettiği, kendi anılarından yola çıkarak, kukla sanatıyla ilgili bilgileriyle birlikte tiyatroyu, doğaçlama ve müziği, seyirciyle kurduğu ilişkiyi birebir harmanlayarak müthiş bir performans sergilediği Asi Kuş oyunu sizlerle buluşmaya geliyor. Asi Kuş oyunu, 19 Temmuz'da Bodrum Kalesi'nde saat 21.00'de yer alacak, biletler tükenmeden mutlaka alın!

❏ Nazım Hikmet'in ölümünün 54. yıl dönümü için Genco Erkal'ın uyarlayıp, yönettiği oyunda eşi Piraye'ye duyduğu tutkulu aşkını, ağırlıklı olarak Bursa Cezaevi'ndeki yaşamını ve sürgün yıllarını, vatanına olan hasretine odaklanarak yaşamındaki izleri sahneye taşınıyor. Piyano ve viyolensel eşliğinde oynanacak oyunda başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere diğer bestecilerinde Nazım şarkılarının seslendirileceği Yaşamaya Dair müzikli gösteriyi, 2 Temmuz'da Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu'nda saat 21.00'de izleyebilirsiniz.

❏ Sosyal medyadaki çektiği videolarla, onadığı skeçlerle ve çeşitli karakter tiplemeleriyle büyük beğeni toplayan BKM Mutfak ekibinden oyuncusenarist Tahsin Hasoğlu, kendi tabiriyle “Mizah İşçisi” Böyleyken Böyle oyunu ile sizleri 9 Temmuz'da Moda Kayıkhane'de saat 20.30'da bekliyor olacak, kahkaha dolu gösteriyi kaçırmayın, biletler tükenmeden mutlaka alın!

❏ Tamamen gerçek olaylara dayanan, yaşanan olayları pek çok farklı kaynaktan edinen Adamın Hikayesi'nde Atatürk'le ilgili az bilinenleri ortaya çıkarıyor. Gösteride Atatürk'le tanışma fırsatı yakalayan çiftçiden, ordu komutanlarına kadar yerliyabancı tüm insanlarla ilgili anılar yer alıyor. Olayların kimi mutlu ediyor, kimi ise insanın yüreğini burkuyor, zaman zaman da heyecanla dolduruyor diyebiliriz. Gidip bu zevke ortak olmak, daha önce duymadıklarınızı öğrenmek isterseniz, Adamın Hikayesi, 6 Temmuz'da Datça Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21.00'de.

❏ Dionysos Tiyatro 20182019 tiyatro sezonunun 3 ödüllü oyunu Fransız komedisi Salaklar Sofrası'nda toplumsal hicive doyacaksınız. Ayrıca oyunun en önemli yanı kullanılacak olan sanat eserlerinin Türk resim ve heykel sanatının gelecek vaat eden genç ressamlarından ve heykeltraşlarının özel çalışmalarından oluşuyor. Sahnelenen gösteri sonrasında eserleri sahiplenmek isteyen izleyiciler gidip sanatçılardan bu eserleri satın alabiliyor. Sanat içinde sanat felsefesinden yola çıkan Salaklar Sofrası oyunu, 4 Temmuz'da Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu'nda saat 21.15'de.

❏ Büyük doktorlar delinin, takıntılının altında yatan insanı görmenin, keşfetmenin, düzeltmenin yollarını arıyor. Ya bunların hepsi zincirlerinden boşanıp aramıza karışırsa? Tak Tak Takıntı, gündelik yaşam içinde farkına varmadığımız, sıradan sandığımız küçük olayları kabuğundan ayırıp bizlere sunan ilginç bir güldürü. Tak Tak Takıntı oyunu, 5 Temmuz'da Bodrum Kalesi'nde saat 21.00'de sahne alacak güldürü sizleri bekliyor olacak.


SERGİ AJANDA ❏ Akbank Sanat'ın çağdaş sanat dünyasına en büyük katkılarından biri olarak 37 yıldır sürdürdüğü genç yeteneklere destek olmaya ve onların başarılarının görünür olmasına sağlamaya yönelik Akbank 37. Günümüz Sanatçıları Ödülü Sergisi'nde 20 sanatçının eseri sergileniyor. Küratörlüğünü Prof. Melih Görgün'ün yaptığı sergiyi, 31 Temmuz tarihine kadar Akbank Sanat'ta gidip görebilirsiniz.

❏ Sanatçıların kamerayı video çekmek, fotoğraf çekmek gibi bir alet olarak kullandığı gibi konunun asıl unsuru olarak da kullanılabildiği durumlardan yola çıkan Zilberman Gallery'nin sergisi Bir Gözüm Ben, Mekanik Bir Göz'de mobese kameralarına varıncaya kadar pek çok ilginç deneyimler göreceksiniz. Bir Gözüm Ben, Mekanik Bir Göz adlı sergi 5 Temmuz'a kadar Zilberman Gallery'de gidip keşfedebilirsiniz.

TEMMUZ 2019

❏ “Ne kadar özgür olduğumuzu bilmiyoruz. Düşünmek için alan bulabiliyor muyuz peki? Emin değiliz.” Sanatçıların kendi belirledikleri konularda özgün yeteneklerinden oluşacak bu seçkide düşünme alanınızı ihlal edenlere “Pardon konu neydi?” şeklinde ifadelere yer veriyor. Pardon Konu Neydi? adlı sergiyi 1 Temmuz'a kadar Konu:Atölye'de gidip görebilirsiniz.

❏ Birbirinden farklı 42 sanatçının bir araya geldiği All in One’01 adlı sergide, güncel sanat tekniklerinin ve zengin anlatım biçimlerinin olduğu dile sahip pek çok heykel, video, fotoğraf ve illüstrasyon gibi önemli çalışmalar yer alıyor. All in One’01 adlı sergi 15 Temmuz'a kadar Galeri Bu Pavillion'da ziyaretçilerini bekliyor olacak.

85

❏ 1966'da doğduktan sonra sürgüne gitmek zorunda kalan ve mülteci kamplarında yaşayan ardından Fransa'dan evlat edinen ve ilticanın tüm renklerini kat ve kat yaşayan bunu kimliğine birebir yerleştiren biri o. Hem Fransız hem Laous'lu olarak kendini tanıtan Lâm Duc Hiên’in fotoğrafçılık çalışmalarını göreceksiniz. Anne, Anneler sergisi 25 Ağustos'a kadar İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde ziyaretçilerini bekliyor olacak. ❏ Latince anlamı kaçmak ve uçmak anlamına gelen fuga sözcüğünden türeyen füg kelimesi etrafında şekillenen küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer'in yaptığı füg sergisinde, Müze Evliyagil Koleksiyonu ve koleksiyon dışındaki üretimlerden oluşan 16 sanatçının eserleri bir araya getiriliyor. Füg sergisini 14 Temmuz tarihine kadar Müze Evliyagil'de ziyaret edebilirsiniz.

❏ Burçak Bingöl'ün unutmak ve anımsamak üzerine psikolojik olduğu kadar politik de oluşan peyzaj çalışmaları, kaybolmuş hafızaları incelediği, materyallerin kültürel çağrışımlarını gösterdiği sergi, sanatçının öznel duruşlarıyla tarihsel ve kültürel etkileşimlerinin önerilerini gözler önüne seriyor. Bir Masalın İçinde ve Sadece Onunla Yaşamak adlı sergi, 5 Temmuz'a kadar Zillberman Gallery'de yer alacak.

❏ 2000'li yıllara ait farklı zaman, mekan ve coğrafyalardaki kadınerkek imgelerinin üzerinden üretilmiş 21 sanatçının eserleri bu sergide bir araya getiriliyor. Gerçekleri arayan izleyiciye toplumsal ve siyasi düzen içerisinde kadın ve erkek kimliklerinin bir kez daha incelenmesini ve keşfedilmesini öneren Ben Her Zaman Öteki'nin Alanındayım adlı sergiyi 14 Temmuz'a kadar Müze Evliyagil'de gidip görebilirsiniz.

❏ Nancy Atakan ve Maria Andersson'un 20 yüzyıl başında İsveç jimnastiğinin, modernleşme sürecindeki Türkiye'nin beden eğitimi sistemine olan katkısını ve temelini ele alan Uygun Adım Marş sergisini 30 Ağustos tarihine kadar Salt Beyoğlu'nda gidip görebilirsiniz.

❏ Farklı alanlarda çalışan 26 sanatçının yapıtlarını bir araya getiren Art Market II adlı sergiyi 11 Temmuz'a kadar Anna Laudel Contemporary'de gidip görebilirsiniz. Genç sanatçıları ve eserlerini destekleyen sergide resim, heykel, gravür, baskı, neon, seramik de dahil olmak üzere farklı alanlardaki üretimler gösteriliyor.


86

VİZYON

TEMMUZ 2019

Tür: Macera, aksiyon

ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA

Dağıtım: Warner Bros. nhaal Marisa Tomei, Jake Gylle Oyuncular: Tom Holland, tiği 'ın okul arkadaşlarıyla git er rk Pa Yönetmen: Jon Watts ter Pe an lış ça a ını izlerken aklarının üzerinde durmay seyahatindeki maceralar pa ru Av Film, Endgame sonrası ay 'ın er rk Pa ter Pe canlandırdığı a. geziyi ele alıyor. Holland'ın ınız. 5 Temmuz'da vizyond ks ca ya ma ra du e izd rin heyecandan ye

COLETTE

Dağıtım: Başka Sinema Tür: Biyografi, dram Oyuncular: Keira Knightle y, Dominic West, Eleanor Tomlinson Yönetmen: Wash Westm oreland Yazar Sidonie-Gabrielle Co lette, taşındıktan sonra, kocası için yarı otobiyogr kabul ediyor fakat kitabın afik bir roman yazmayı başarısının ardından kısa sürede kocasının gölgesin kimliğini sunmak için sava den kurtulup yeni ve özgü şmaya başlıyor. 12 Temm r uz'da sinemalarda.

Tür: Korku

BRAHMS: THE BOY II

Dağıtım: CGV Mars D. lph Ineson, Owain Yeoman Ra , es lm Ho tie Ka : lar cu Oyun aya taşınan Bell en habersiz bir şekilde or Yönetmen: William Brent nd işi çm ge n nü ü' şk Kö e The Boy 2, Heelshir cukları bu süreçte Brahms ço k çü kü in en ail n Lanetli Çocuk'un devamı ına taş alıyor. Eve henüz yeni vizyonda. ailenin yaşadığı olayları ele aya başlar. 26 Temmuz'da rm ku k şlı da ka ar kle be adını verdiği oyuncak be

BRIGHTBURN: ŞEYTANIN OĞLU

Dağıtım: Warner Bros. Tür: Korku, gerilim Oyuncular: Elizabeth Bank s, David Denman, Jackso n A. Dunn Yönetmen: David Yarove sky Uzaydan düşen minik bir bebek, çiftçi tarafından bü yütülüp süper kahraman yetiştirirlerse ne olur? Ba yerine kötü bir güç kalım ailemiz nereden ge ldiğini bilmedikleri bu ço bulacak mı, merakla bekli cu ğu durdurmanın bir yolun yoruz... 19 Temmuz'da viz u yonda.

ASLAN KRAL

Tür: Animasyon, macera

Dağıtım: UIP l Ejiofor , Donald Glover, Chiwete ter ar -C les ow Kn e nc yo Oyuncular: Be ı lukta babası kral Mufasa'y lcu Yönetmen: Jon Favreau yo bu an an uz ına lar , bu yavru ğduğu, Afrika savana kaderine doğru ilerlerken ylu Film, geleceğin kralının do so ba Sim r. yo alı nu ceralarını ko uz'da vizyonda. örnek alan Simba'nın ma hoş karşılamıyor. 19 Temm es rk he ki tte ye ali kr ini aslanın geliş


SEYİRLİK

TEMMUZ 2019

PROGRAM

Yıl: 2019 Bölüm sayısı: 5 Tür: Talkshow Süre: 00:50:00 Oyuncu: Kanye West, Ellen DeGeneres, Jay-Z Platform: Netflix

Yıl: 2019 Tür: Belgesel Süre: 01:53:00 Yönetmen: Petra Costa Oyuncu: Dilma Rousseff, Eduardo Cunha, Petra Costa Platform: Netflix

FİLM

David Letterman ile Sıradaki Konugum David Letterman ile Sıradaki Konuğum, Letterman'in yeni konuklarını doyasıya sohbetle birleştirdiği 2. sezonuyla karşınızda. Pek çok Emmy ödülünün yanı sıra Peabody Ödülü'nü ve Mark Twain Amerikan Mizah Ödülü'nü kazanan televizyonun efsane isimlerinden Letterman'in programını mutlaka izlemelisiniz. Bu talk show programında dünyaca ünlü kişilerle yaptığı derin sohbetlere şahit olacaksınız.

The Edge of Democracy

I Am Mother Bir robot tarafından büyütülen genç kadının hikayesini ele alan filmde, dünya büyük bir yıkımla karşı karşıya kalıyor. Dünya üzerindeki tüm insanların nesli tükeniyor fakat bunu tekrar canlandırmak için özel bir robot tasarlanıyor. Anne adı verilen robot bu genç kadını büyütmekle komuta ediliyor. Aralarındaki bu ilişki yaralı bir yabancının gelişiyle farklı bir yön alıyor. Genç kadın yabancı kişinin gelişiyle dış dünyadan bilgi almaya başlar ve olaylar gelişir diyelim... Macera ve aksiyonu oldukça hissedeceğiniz bu filmi kaçırmamanızı öneriyoruz.

KEŞİF I S A T K O N

Petra Costa'nın yönettiği, Demokrasinin Kıyısında belgeseli yapımcının siyasi geçmişini, Başkan Lula'nın görev süresi boyunca Dilma Rousseff'in görevden alınmasına son veren, Brezilya'nın kutuplaşmasını analiz eden samimi bir belgesel. İki Brezilya başkanlığının ardındaki ilginç gerçeği keşfe çıkan bu yapımı hem siyasi hem de kişisel anıların harmanı olarak görebilirsiniz.

BELGESEL

87

Stranger Things

Stranger Things'in 3. sezonunu sabırsızlıkla beklediğinizi duyar gibiyiz. 1983 yılında genç bir çocuğun adeta sırra kadem bastığı dizide arkadaşları, ailesi ve kasabanın yerel polisleri yanıt bulmaya çalışıyor. Bunların yanında doğaüstü güçlere sahip gizemli bir kız da ortaya çıkınca işler farklı bir boyut kazanıyor. Dizininüçüncü sezonunda ise 1985 yılının yazına odaklanılıyor. Nostaljik ancak gerilim dolu bir sezon var önümüzde.

DİZİ

Yıl: 2019 Tür: Gerilim-Bilim kurgu Süre: 01:54:00 Yönetmen: Grant Sputore Oyuncu: Hilary Swank, Luke Hawker, Clara Rugaard Platform: Netflix

Yıl: 2019 Bölüm sayısı: 8 Tür: Macera Süre: 00:55:00 Yönetmen: Matt Duffer Oyuncu: Winona Ryder, David Harbour, Finn Wolfhard Platform: Netflix


88

YURT DIŞI

İNGİLTERE

Chuck Mead

Metallica

2016’da playlistlerimize bir daha çıkmamak üzere giren Lucy Dacus 6 Temmuz’da Prag Chepau Rouge sahnesinde.

Metal müziğin köklü grubu Metallica, 6 Temmuz’da Berlin Olimpiyat Stadı’nı sallayacak. Gruba sahnede Bokassa ve Ghost da eşlik edecek.

FRANSA

Jessie J

HOLLANDA

Neurosis

40 yıldır müzik dünyasının en tanınan isimlerinden biri. Neil Young 10 Temmuz’da Amsterdam Ziggo Dome’da sevenleriyle buluşacak.

Metalin deneysel gruplarından Neurosis 16 Temmuz’da Barcelona Sala Apolo’da.

Caz

Caz

İTALYA

İSPANYA

Neil Young

Soul

Çağdaş R&B müziğinin öne çıkan isimlerinden Jessie J 8Temmuz’da Paris Le Trianon’da sahne alacak.

ALMANYA

Lucy Dacus

Folk

R&B

BR5-49 grubuyla tanıdığımız, country müziğin sevilen isimlerinden Chuck Mead 3 Temmuz’da Londra The Borderline sahnesinde.

ÇEKYA

metal Sludge

Coun

try

ock Indie r

metal y v a e H

TEMMUZ 2019

İRLANDA

POLONYA

Macy Gray

Sendecki & Spiegel

Mayıs sayımızda röportaj yaptığımız, çağdaş cazın en kayda değer isimlerinden Madeleine Peyroux 18 Temmuz’da Roma Villa Ada’da.

Tüm zamanların en iyi vokallerinden biri olarak gösterilen Macy Gray 19 Temmuz’da Dublin The Sugar Club’ta sevenleriyle buluşacak.

Mart sonunda çıkardıkları Two in the Mirror albümüyle beğeni toplayan Alman caz ikilisi Sendecki & Spiegel 21 Temmuz’da Krakow Piwnica Pod Baranami’de.

DANİMARKA

e Tranc

Art pop

ouse Deep h

Madeleine Peyroux

İSVEÇ

Kelsey Lu

Jayda G

Klasik eğitim almış bir Çellist, girift bestelerden çekinmeyen bir pop icracısı... Kelsey Lu 25 Temmuz’da Kopenhag Søpavillonen’de olacak.

Retro funk davulları ve house tınılarıyla bezeli setleriyle dikkat çeken Jayda G 25 Temmuz’da Stockholm Berns’de.

MACARİSTAN Giuseppe Ottaviani Trance müzik sahnesinin son on yılına damgasını vuranlardan Giuseppe Ottaviani 26 Temmuz’da Budapeşte Track Terrace’ta olacak.


TB

TEMMUZ 2019

#1978 #ROLLINGSTONES

89

#KONSER #ABD

1978 yazında Filedelfiya John F. Kennedy Stadyumu’nda gerçekleşen Rolling Stones konserinden bir kare... Malverne Lisesi’nin fotoğraf hocası Joseph Szabo’nun öğrencilerinin teklifiyle gittiği konserden nasıl bir beklentisi vardı bilemiyoruz ama kendi sözleriyle hayatta sadece bir kez olacak bir deneyim yaşadığı kesin. 35mm kamerasıyla çoğunluğunu öğrencilerinin akranı gençlerden müteşekkil seyircilerin arasına dalan fotoğrafçı, enerjilerinden oldukça etkilenmiş. Keza bu atmosferin tekrar yaşanma ihtimali sorulduğunda da görüşünü tekrarlıyor: “Hepimiz orada olduğumuz için müteşekkir olmalıyız…”


90

TEMMUZ 2019

‘nun saçma sapan anıları

19. yüzyılın viyana’sında bir kış akşamı ludwig van beethoven ile aramda şöyle bi diyalog geçmişti...

XXXXX

son eserinin ismi neydi beto? 9. senfoni!

instagram.com/efrovski

eçen yaz karadeniz turuna çıkmıştım... fatsa’ya gittiğimde ilk işim gaga gölü’ne uğramak olmuştu... orada bi ihtiyarla tanıştım...

aferin!..

müsaade var mı kardeş? şarap içelim?..

olur abi. onra adam bi anlatmaya başladı... köyde bunun hoşlandığı bi kadın varmış da, kadın da bunu seviyomuş filan... ama başkasıyla evlendireceklermiş kadını. sonra evleneceği kişi bu ikisi arasındaki aşkı öğrenince ihtiyarı teke tek düelloya davet etmiş... fakat...

regor samsa bunaltıcı düşlerinden uyandığı bir sabah...

sözünü tutmadı tabii pezevenk! bi yığın adam toplayıp geldi, yaylım ateşine tuttular beni!.. izimki çemberi bi şekil de aşıp kurtulmuş. ama artık şehirde yaşa yamayacağını anlayarak dağa kaçm ış. o gün bugündür de dağlarda...

böyleyken böyle işte... neyse çok kafanı s*ktim kardeş... bi 20 dolar var mı, şarap alacam?.. var abi, veriyim bi saniye...

tünden, kuzenlerle ıllar geçti bu olayın üs ruz... çakır, tv’de kurtlar vadisi izliyo söylüyor... kuzen “hekimoğlu” türküsünü şladı hekimoğlu bi sigara yaktı. sonra ba latmaya... o an anladım. türküsünün hikayesini an i ihtiyarın bana meğerse gaga gölü’ndek ’nun hikayesinin lattığı hikaye, hekimoğlu anl ıymış... kendi hikayesi neredeyse tıpkısının aynıs tüne bi de 20 dolarımı diye bana kakalamış. üs aldı terbiyesiz herif...

ha bi de... ilk yanıma geldiğinde şarap içek demişti ya... bi yudum bile vermedi pislik!..

napıyonuz amk sabah sabah !..


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.