- 2017 -
tasarım, sanat ve fikir kütüphanesi lıbrary of desıgn, art and ıdea
Ücretsizdir ve üç ayda bir çıkar. For free and published every three months.
Meltem Şahin // Mustafa akkaya // Mojca Juvančič john berger // olmadık projeler // h-art collectıve every cool // hedwıg ve angry ınch
Hakkında // About Box in a Box Idea, ofis mobilyalarında uzmanlaşan Ersa’nın mühendislik yeteneğini ve esnek üretim altyapısını temsil eden mimari bir konsept olarak 2011 yılında doğdu. Yalın Tan Jeyan Ülkü İç Mimarlık imzasını taşıyan iç mimari
konseptinde yer alan “Box in a Box” fikri, dijital dünyada
interaktif alanlara yer verme isteğinden yola çıkarak, farklı bir yöne evrildi. 2012 yılında, yerli ve yabancı tasarımcıları buluşturan en büyük sosyal platform olma vizyonuyla,
Türkiye’nin tasarımcılara özel ilk sosyal ağı BoxinaBoxIdea. com ve Box in a Box Idea dergi hayata geçirildi. Zamanla
farklı akımlara da kucak açan proje; müzik, fotoğraf, video enstalasyon projelerini destekledi; öğrencilerin kendilerini
geliştirmelerine olanak sağladı, sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri bir saha açtı. Mimariden endüstriyel tasarım ve modaya, grafik tasarımdan fotoğraf ve müziğe kadar
uzanan geniş bir yelpazede amatör ve profesyonel sanatçıları bir araya getiren Box in a Box Idea, kültür-sanat alanında Türkiye’nin en büyük sanal kütüphanesini oluşturma hedefiyle yoluna devam ediyor.
// Box in a Box Idea was born in 2011 as an architectural concept representing the infrastructure of flexible
production and high engineering skills of Ersa, which has
become an expert in office furniture. Involved in the interior design concept that holds the signatures of Yalın Tan Jeyan
Ülkü Interior Design, “Box in a Box Idea” has evolved into a different path, emerging from an idea to give a place to the interactive areas in digital world. With the vision of being
the biggest social platform to bring the designers together
in 2012, BoxinaBoxIdea.com, the first social network special
for the investors of Turkey, and Box in a Box Idea periodical were materialized. Embracing the different trends in the course of time, the project has supported the projects of music, photography, video installation; has allowed the
self-development of the students and has created an area
where the artist can express themselves. Bringing together
the amateur and professional designers in every area ranging from architecture to industrial design, from graphic design
to photography and music, Box in a Box Idea is continuing its journey with the aim of creating the biggest virtual
design library of Turkey in the field of art and culture.
PANTONE P 1-8 C
SİYAH 80%
S A H I B I // P U B L I S H E R :
Ersa Mobilya San. Tic. A.Ş.
YAY I N Y Ö N E T M E N I // P U B L I C AT I O N D I R E C T O R
Yalçın Ata VE RS İ Y O N 1 yalcinata@ersamobilya.com
İçindekiler Content
V ERS İYON 2
E D I T Ö R // E D I T O R
Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com
P O R T F O LYO L A R // P O R T F O L I O S
YA Z A R L A R // A U T H O R S
Tuğçe Asya Yaldız Ezgi Genç Damla Yılmaz Hakan Gürel
3 SANAL DA ÖN E ÇIK AN L AR // THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL 4 M E LT E M Ş A H I N i l l ü s t r a s y o n // ı l l u s t r at ı o n 6
K A PA K I L L Ü S T R A S YO N U // C O V E R I L L U S T R AT I O N
Meltem Şahin www.meltemsahin.info
M U S TA FA A K K AYA s a n at // a r t 10
G R A F I K TA S A R I M // G R A P H I C D E S I G N
M O J C A J U VA N Č I Č yoga 13
Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com
JOHN BERGER ya z ı // a r t ı c l e 16
Ç E V I R M E N // T R A N S L AT O R
Aydan Açıkalın a.aydan@gmail.com
OLMADIK PROJELER g i r i ş i m // s ta r t - u p 18
YAY I N T Ü R Ü // P U B L I C AT I O N T Y P E
H-ART COLLECTIVE m o b i l f o t o ğ r a f // m o b ı l e p h o t o g r a p h y 22
Ücretsiz - Periyodik For Free - Periodical
EVERY COOL ta s a r ı m // d e s ı g n 26
B A S K I // P R I N T E D B Y
Ofset Yapımevi I L E T I Ş I M // C O N TA C T
mobilya
VE R SİYON 3
HEDWIG VE ANGRY INCH t i yat r o // t h e at r e 30 mobilya
mobilya
Ord. Prof. Kerim Gökay Cad. No:60 Çamlıca/ Üsküdar / İstanbul info@boxinaboxidea.com 2000 adet basılmıştır // Printed in a run 2000 copies.
issue 15 · 2017 january // 1
Gizem Aralandı! 2017’den beklentilerimiz büyük! Bu yıl sağlık, huzur ve mutluluğun yanı sıra macera, gizem ve heyecan istiyoruz! Yeni yıla, Sir Arthur Conan Doyle’un yarattığı muhteşem karakter Sherlock Holmes’le başlarsak, 2017’de gerçeğin peşinde koşacağımıza inandık. Bu yüzden de sizi polisiye edebiyatının önemli ilk kişiliklerinden biriyle buluşturmak istedik. 12 farklı illüstrasyon sanatçısının çizimleri ile bir araya gelen Sherlock Holmes defter ve 2017 takvimi meraklısı için shop.ersamobilya.com ‘da satışta…. “İmkânsızı çıkardığında elinde kalan şey gerçeklerdir.” Sherlock Holmes
shop.ersamobilya.com
BURCU BİLGİÇ www.burcubilgic.de
İNANÇ SOLAK instagram.com/inanc.solak
BETÜL YAZICIOĞLU behance.net/betulyazicioglu
1995 yılında İstanbul’da doğan Burcu Bilgiç, İstanbul Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi resim bölümünü birincilik, 2013’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi resim bölümünü ikincilikle kazandı. 2015 yılında öğrenci değişim programıyla Münih Güzel Sanatlar Akademisi’ne (Akademie der Bildenden Künste München) gitmesinin ardından 2016’da aynı okula kabul edilen Bilgiç eğitimine Münih’te Prof. Doberauer’ın sınıfında devam ediyor.
Burcu Bilgiç (b. 1995, Istanbul) studied painting at the Istanbul Avni Akyol Fine Arts High School, and went on to graduate from the Mimar Sinan Fine Arts University in 2013. Having entered both schools with excellent scores, ranking first and second respectively, she continued her successful education at the Akademie der Bildenden Künste München (Munich Academy of Fine Arts) as an exchange student in 2015. She was accepted by the same school in 2016 where she currently studies with Professor Doberauer.
1986 yılında İstanbul’da doğan İnanç Solak, Marmara Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde yüksek lisansını tamamlayıp bir süre reklam ajanslarında çalıştı. Daha sonra freelance olarak illüstrasyon yapmaya devam eden sanatçı, hayal gücünü detaylarla işlediği çalışmalarıyla bugüne dek 4 farklı karma sergide yer aldı.
İnanç Solak (b. 1986, Istanbul) earned his master’s degree in Art History at the Marmara University, and worked at various advertising agencies for some time. He later turned freelance as an illustrator who loves depicting the intricate details of his imagination in his works, which have been featured in four group exhibitions so far.
1993’te İstanbul’da doğan Betül Yazıcıoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fotoğraf-video bölümünde eğitim görüyor ve teknoloji odaklı bir düşünce kuruluşu olan Gelecekhane’de videographer olarak çalışıyor.
Betül Yazıcıoğlu (b. 1993, Istanbul) is currently a student at the Yıldız Technical University’s photographyvideo department, and also works as a videographer for Gelecekhane, a think-thank focused on technology.
issue 15 · 2017 january // 3
SANALDA ÖNE ÇIKANLAR THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL
TOBIAS HÄGG Hägg diyor ki: “Mükemmellik, elde edebileceğim bir şey değil biliyorum ama yine de tüm çalışmalarımda mükemmellik için gayret ediyorum.” Deniz ve orman gibi “klasik manzara” ola-
rak kabul edilen Hägg’ın fotoğraflarındaki manzaralar, izleyicinin doğanın şaşırtıcı yönlerini görmesine olanak sağlıyor. // Hägg says: “I strive for perfection in all my work even though I know perfection isn’t something I can achieve.” Often taken
as ‘classic landscapes’, such as the sea and the forest, the places seen in Hägg’s photographs gain a new dimension, allowing the viewer to see a surprising side of nature. instagram.com/airpixels
LIU DI
//
Çinli sanatçı Liu Di’nin sıradan şehir manzaralarına eklediği
Liu Di is a Chinese artist who uses digitally manipulated
boyut katıyor. Devasa karakterlerin duruş ve ifadeleri ile güçlü
world and urban landscapes. The massive inflated animals
üç boyutlu hayvan ve insan karakterleri fotoğraflara farklı bir
bir görüntü ortaya çıkıyor. Liu’nun doğal yaşama özlem içeren bu işleri bizi alıp farklı düşüncelere götürüyor.
photographs to investigate the friction between the natural and human figures inserted into the photographs create
powerful imagery with their poses and expressions. Liu’s
photographs distort the banality of reality to provoke us to review our urban surroundings.
4 // issue 15 · 2017 ocak
artnet.com/artists/liu-di
KATE FICHARD Fotoğrafçı Kate Fichard ve plastik sanatçı Hugo Deniau’nun
ortak projesi ‘Korkuluklar’, ilaç sektörünün gelişmesiyle kaybedilmekte olan bir geleneği hatırlamaya davet eden bir fotoğraf
serisi. Proje, Fichard’ın bitkileri kuşlardan koruma geleneğinin
Fransa’da zayıfladığını fark etmesiyle doğuyor. Fichard, hareket
noktasını şöyle anlatıyor: “Korkulukların artık tarlalarda ve sebze bahçelerinde olmadığını fark ettim. Ne yazık ki günümüzde böcek ilaçları korkuluklarla yer değiştiriyor.” // Photographer Kate Fichard and plastic artist Hugo Deniau’s collaborative project ‘Scarecrows’ is a photography series featuring
contemporary “scarecrow” sculptures, attempting to address how humanity’s relationship with nature has gone beyond scaring pests. Fichard explains how the project was born, “I noticed
some time ago that scarecrows no longer exist in the fields and
vegetable gardens in France. This is largely because pesticides and protection nets have completely replaced them.” www.katefichard.com
ALBERTO SEVESO
//
Seveso kendisini bir ressam olarak görmediğini ve gerçek
Alberto Seveso doesn’t regard himself as an artist and says
lüyor. Ancak kendisi için bir Photoshop dâhisi diyebiliriz
actual paint. In his case, Seveso uses an inkjet printer to cre-
boyalar kullanarak resim yapanlara hayran olduğunu söyzira hazırladığı çalışmalar Adobe uygulamalarının açılış ekranlarında gördüğümüz görsellerin ta kendisi.
that he is inspired by painters who create artwork with
ate stunning, unique artwork. With his high profile works
for the likes of Adobe, he can be described as some kind of a graphic editing genius. www.burdu976.com
MELTEM ŞAHİN Pastel Renkler, Animasyonlar ve Felsefe Pastel Colors, Animations and Philosophy
Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com
Öncelikle seni biraz tanıyabilir miyiz? Marmarisli illüstratör ve animatörüm. Bilkent Üniversitesi Grafik Tasarım bölümün-
den fakülte birinciliğiyle mezun olduktan sonra, Fulbright bursuyla gittiğim Maryland Institute College of Art’ta (MICA) illüstrasyon üzerine yüksek lisans yaptım. 2013 yılında, işlerim dünyanın en büyük çocuk
kitapları fuarlarından, Bologna Çocuk Kitapları Fuarı’nın yıllığına seçildi. 2015 yılında ise robotik ve Arduino ile ilgili olan araştırmalarından dolayı MICA’nın master öğrencileri için olan Araştırma ve Geliştirme bağışını aldım. Can Yayınları için dört kitap resimledim. Ameri-
ka’dayken resimlediğim kitabım, P is for Pussy, Huffington Post, Bitch Media, DesignTAXI
ve BuzzFeed başta olmak üzere birçok yabancı basında yer aldı. Son olarak, “Flow” adlı ani-
masyonum, MICA Animasyon Festival’inde 2D animasyonda birincilik ödülü almış ve dünyanın çeşitli yerlerinde festivallerde gösterilmiştir.
Grafik tasarım çıkışlıyken animasyon ile nasıl bu kadar yakınlaştın, animasyon ile kuklayı nasıl bağladın birbirine? Animasyonla da üç boyutlu işlerle de üniversite yıllarında grafik tasarım okurken ilgilenmeye
başladım. İlk kukla denemem mastırım sırasında lazer kesim çalıştayında oldu. Hatta sonrasında o kuklaların promosyon videosunu çektim.
Bu mekanik oyuncaklarımla animasyonun ilk
birleşimi oldu sanırım. Daha sonra tezim için
oyuncaklar yaratırken de bu birlikteliği kullandım. Amerika’daki yüksek lisansın hakkında neler söylemek istersin, geleceğini belirlemende yardımcı olduğunu düşünüyor musun? Bilkent Üniversitesi ile eğitim açısından seni çok etkileyen bir fark var mıydı?
“Amerika’daki eğitimim tasarım, sanat, bilim ve felsefeye bakış açımı değiştirdi. “
Bilkent Üniversitesi’nde okurken Özlem Özkal ve Orhan
Anaforda adında çok değerli iki hocam oldu. Bauhaus ekolünün
örneklerinden beslenerek klasik ve güçlü bir tasarım eğitimi aldım. Fakat Amerika’daki eğitimim tasarım, sanat, bilim ve felsefeye
bakış açımı değiştirdi. Oraya çocuk kitabı illüstratörü olarak gidip,
yeni medya işlere meraklı, tasarım ve bilimin kesişimlerinden keyif alan daha güçlü bir birey olarak geri döndüm. Kendi sesini oluşturmanın farklı olabilmenin yüceliğiyle karşılaştım.
6 // issue 15 · 2017 ocak
Biraz da tez konundan yani “Negative Pleasure”dan bahseder misin? Neydi içeriği? Nasıl tepkiler aldın hocalarından? Felsefe, lise dönemimde, hormonlarımın ve zihinsel gelişimimin de etkisiyle kendi bireysel çatışmalarım, mücadelelerim arasında hayatıma girdi. Üniversitede okurken sanat
Seriyi oluştururken çok değerli vizyonu geniş hocalarla
özdeşleştirilen oyuncaklarla, çizgi filmlerle anlatarak bu
işlerin alıştığımız illüstrasyon kavramının sınırlarını zorladı-
ise, kullandığım optik illüzyon oyuncakları, tıpkı estetiğin
çalıştım. Bölüm başkanımız Whitney Sherman yarattığım
ğını ve illüstrasyonun tasarım ve sanat arasındaki durumunu sorgulattırdığını savunurdu.
felsefesi ile ilgili dersler aldım, böylece felsefenin akademik
Mixer Galeri’deki serginde Deleuze ve Nietzsche gibi
Art’ta illüstrasyon üzerine yüksek lisans yaparken, “Nega-
kuklalar, çeşitli motorlar gibi malzemeler kullanarak
yönüyle tanıştım. Daha sonra Maryland Institute College of
felsefecilerin teorilerini hareket sensörleri, animasyonlar,
tive Pleasure” serisinin ilk işini ürettim. Ponty’nin Göz ve
anlatma yolunu neden seçtin?
Brook Üniversitesi’nin düzenlediği sanat ve felsefe konfe-
Nietzsche, Deleuze, Ponty gibi filozoflar belirli bir sondan
didaktik bir anlatı içermemesi, filozofun kafasından kendi
masyonların, oyuncakların bu döngüsü, bitmeyen dairesel
Tin kitabı üzerine olan bu animasyonla, New York’a, Stony ransına konuşmacı olarak çağrıldım. Yaptığım animasyon
yarattığı sistemi gözlemlemesi gibi yaklaşımlarından dolayı yenilikçi ve hümanist olarak görüldü ve pozitif yorumlar
aldı. Ben de bunun üzerine Negative Pleasure serisini ortaya çıkarmaya karar verdim.
Immanuel Kant’a göre güzelin hazzı yüceninkinden
farklıdır. Yücenin deneyimlenmesinde haz ve acı aynı anda hissedilir. Negative Pleasure’da yücenin karşı konulmaz
bunaltıcılığının korkusuyla, kendini kaybetmiş olmanın hazzı sürekli birbirine dönüşür.
öte, süreçten, gidişten, akıştan, tekrardan bahseder. Ani-
kontrast üzerinden uzaklığı kırmak istedim. Bunun yanında kendisi gibi görme biçimlerimizi sorguluyorlar.
Bütün işlerinin üretim aşaması eğlenceli görünüyor ama sen daha çok ne tür işleri üretirken keyif aldığını hissediyorsun? Farklı alanlarda iş yapmak, bunları yapabilmek için bir şeyler
öğrenmek, tekniğin doğasından gelen kısıtlama ve özgürlükler bana büyük keyif veriyor. Dolayısıyla spesifik bir türden
ziyade, farklı türler arasında gezinebilmenin beni ve işlerimi beslediğini düşünüyorum.
hareketleriyle bu düşüncelerle örtüşüyor, onları destekliyor,
Neler okuyor, neler dinliyor ve neler izliyorsun? Kısaca
üzerinden çalışıyor. Bu döngü, canlandırma sergimde,
ulaştıran imgeler nerelerden geliyor?
olarak kabul edilen kadınlarda erkeklerde, motorların rahat-
Son 3-4 yıldır yarattığım işler ve akademik eğitimimden
Günümüzde felsefe sadece belli bir kesime hitap eden,
ve sanat teorisi üzerine makaleler ve romanlar okuyorum.
öne çıkarıyor. Sergide olan tüm işler animasyon prensibi
karanlığın içinde flaş ışıklarında, huzur içinde süzülen çirkin sız edici, iç acıtan seslerinde kendini tekrar eder.
toplumdan, insandan uzak bir ilkeler bütünü olarak görülüyor. Ben de bu karmaşık olarak görülen fikirleri çocuklarla
nelerden ilham alıyorsun? Seni bu pastel renk cümbüşüne
dolayı çok az kurgu roman okuyabiliyorum. Genelde estetik Folk müzik, yetmişler rock, Kuzey Afrika müzikleri dinliyorum galiba son zamanlarda. Kısa animasyonlar ve sevdiğim
yönetmenlerin filmlerini izlemekten keyif alıyorum. Negative Beauty kavramı var bir de, tuhaflığı evrenin, melankolisi
“Gestalt’taki bu karanlığı renklerle dengeliyor, belki de zenginleştiriyorum“
zamanın ve güzelliği detayların kusurların.
İşlerin karanlığı da bu formların gerçekliğinden, bize yakınlığındandır belki de, alışkın olduğu-
muz, toleransı düşük belirlenmiş görsel dünyanın dışında bir yerden, bize öyle görünüyordur.
Gestalt’taki bu karanlığı renklerle dengeliyor, belki de zenginleştiriyorum.
Merak edenler işlerini nerelerden takip edebilirler? Kendime ait bir sitem var: www.meltemsahin.info.
Bir yandan da güncel işlerimi paylaştığım instagram hesabım var: @meeltemsahin
issue 15 · 2017 january // 7
//
University, was there any difference that influenced you? I had the chance to study under two very special professors at the Bilkent University: Özlem Özkal and Orhan
Please tell us a little bit about yourself.
Marmaris. I studied
Graphic Design at the
Bilkent University and graduated at the top
supported with examples of the Bauhaus school. But my education in the USA changed my view of design, arts,
I am an illustrator and animation artist from
Anaforda. I received a very strong classical design education
science and philo-
“My education in the USA changed my view of design, arts, science and philosophy”
of my class. Then, I
media, who enjoyed
importance of creating your own voice and the greatness of
I also illustrated four books for Can Publishing House. The
respond?
foreign media including P is for Pussy, Huffington Post,
Philosophy came into my life during my high school years
animation titled “Flow” has won first prize in the 2D ani-
affected by hormonal changes and developments in my
shown during many other festivals around the world. How is it that you became so involved in animation
when you studied graphic design? How did you combine animation with puppets? I became interested in animation as well as three-dimensional works while I was studying graphic design in
college. My first attempt with puppets was at a laser-
cutting workshop during my master’s studies. In fact, I
later shot a promotional video of those puppets. I think
it was the first time that I combined my mechanical toys
with animation. Later on, I used this combination when I made toys for my dissertation.
What would you like to say about your graduate studies in the USA? Do you believe it helped you to determine your future? Comparing your education at the Bilkent
thesis “Negative Pleasure”? How did your professors
at a time of personal conflicts and struggles, which were
thinking. In college, I took courses on the philosophy of
art that introduced me to the academic side of philosophy. Later on, when I was studying toward a master’s degree
on illustration at the Maryland Institute College of Art, I produced the first work of the “Negative Pleasure” series.
With this animation on Maurice Merleau-Ponty’s book Eye and Mind, I was invited to speak at an arts and philosophy
conference at the Stony Brook University in New York. My
animation was regarded as innovative and humanistic because it did not involve a didactic rhetoric and attempted to
observe the system that the philosopher created in his own mind, and received positive reviews. So I decided to create “Negative Pleasure” as a series.
According to Immanuel Kant, the pleasure of beauty is different than that of the sublime. The sublime experience can
be painful in some way and yet it does still involve pleasure. In ‘negative pleasure’ there is a kind of ‘rapid alternation’ between the fear of the overwhelming sublime and the peculiar pleasure of seeing that overwhelm.
I worked with esteemed and visionary professors while I
8 // issue 15 · 2017 ocak
engines to depict the theories of philosophers such as
a certain ending. This cycle in animations and toys with
What can you tell us about the topic and contents of your
mation category at the MICA Animation Festival, and been
to use motion sensors, animations, puppets and various
interested in the new
a stronger individual
for children. In 2015, I was awarded a research grant given
Bitch Media, DesignTAXI and BuzzFeed. And finally, my
For your exhibition at the Mixer Gallery, why did you decide
Philosophers such as Nietzsche, Deleuze, Merleau-Ponty
being different.
book I illustrated while in the USA was featured in several
position of illustration between design and art.
rator and came back as
a children’s book illust-
hip. In 2013, my works were selected for the yearbook of
to MICA fellows for my studies on robotics and Arduino.
ventional illustration concept and made people question the
Deleuze and Nietzsche?
the intersections between design and science. I learned the
Bologna Children’s Book Fair, the world’s leading book fair
suggested that my creations pushed the limits of the con-
sophy. I went there as
earned my master’s degree on illustration at the Maryland Institute College of Art (MICA) on Fulbright scholars-
created the series. Our department head Whitney Sherman
discuss a process, motion, flow, and repetitiveness beyond
their constant circular motions coincides with these ideas,
supports and highlights them. All the works in the exhibition operate on the animation principle. This cycle repeats itself in my animation exhibition in the flashing lights in
the dark, in the women and men who are considered ugly
ducklings as they float peacefully, and in the disturbing and hurting sounds that the engines make.
Philosophy today is seen as a whole of principles distant to the society and the people, and only appealing to a certain segment. I wanted to break this distance by telling the
seemingly complex ideas in the form of toys associated with
children, with animations and demonstrate the contrasts.
What do you read, listen to and watch? In other words, what
Besides, the optical illusion toys I used also question the
inspires you? Where do the images that lead you to this majestic
ways we see ourselves, and aesthetics.
burst of pastels come from?
The creation process of all your works seems to be fun but
Since I have been very busy creating and studying for the last three
what do you enjoy the most when creating? Working in different fields, learning in the process, the
restrictions and liberties brought about by the nature of a
technique give me great joy. I think, rather than a specific type, being able to create in diverse areas nourishes me, and my works.
or four years, I can seldom read fiction. I usually prefer to read
articles, essays and books on aesthetics and the theory of art. Lately I have been listening to folk, seventies rock, North African music
mostly. I also enjoy watching short animated films and movies by
my favorite directors. There is this concept of Negative Beauty about the peculiarity of the universe, melancholy of time, and the beauty
in the details and flaws. The darkness of the works is perhaps due to
“Maybe I am balancing and enriching this darkness in Gestalt with colors. “
the reality of these forms, and their closeness to us; maybe they seem like that to us from a place outside the visual world with low
tolerance that we are accustomed to. Maybe I am balancing and enriching this darkness in Gestalt with colors.
Where do we follow you and your works? I have my own website: www.meltemsahin.info
I also post my latest works on instagram: @meeltemsahin
2016 october // 9
H. MUSTAFA AKKAYA Tipolojiler // Typologies
Hakan Gürel
Gözünüzün önüne, üçboyutlu yazıcıdan çıkarılmış ve son derece sofistike bir ‘post-
prodüksiyonla’ son hali verilerek alışılmadık, absürt bir şekilde bir araya getirilmiş çok sayıda
figür getirin. Kusursuz ölçüde gerçekçi vücutların, grotesk ama eş ölçüde gerçekçi tasarlanmış nesnelerle, örneğin ampul, kaya, kamera, tuğla, pisuar, kalp,
diş veya hatta bir ahtapot kolu ile eşleştirildiklerini düşünün. Sonra, bunları gerçekdışı bir kurguya yerleştirin öyle ki bu figür ve kompozisyonları tanıdık gelen olaylar, mekânlar,
ilişkiler veya insanlarla ilişkilendirme çabalarınız her zaman
boşa çıksın, hatta alay konusu olsun. Akkaya’nın Tipolojileri,
onları gerçek dünyanın tanıdık kodları içinde haritalandırma veya tanıdık bir sanatsal janr ile ilişkilendirme konusunda
yaşadığınız bariz başarısızlık nedeniyle sizi epey rahatsız edecek. Tabiri caizse sevimliler, ama potansiyel olarak kötücüller zira garip ve tekinsizler.
Teknik olarak konuşacak olursak Akkaya’nın Tipolojileri ve kompozisyonları reprodüksiyonlardan ibaret. Dijital sanat
dünyasında yaratılmış, ölçeklendirilmiş, evrimleşmiş, değiştirilmiş, kusursuz hale getirilmiş, tahrif ve maniple edilmiş işler. Boyutları, genelde McDonald’s benzeri restoranlarda
çocuk menülerinin yanında verilen kurgusal kahramanlar ve
sair oyuncaklar ile aynı. Yastıklarımızın altında sakladığımız
ve çocukluk dönemi koleksiyonlarımızı genişletmek için çaresiz bir biçimde değiş tokuş
etmek için kıvrandığımız oyuncak figürlere benziyorlar: GI Joe, Transformers, Batman ve Robin, Örümcek Adam vb. Elbette, Tipolojiler biraz farklı.
“Tipolojiler kahraman değil. Mutlak surette sıradan insanlar, hayvanlar ve nesneler”
Öncelikle, Tipolojiler kahraman değil. Mutlak surette sıradan insanlar, hayvanlar ve nesneler. İkincisi kelimenin sözlük anlamıyla herhangi
bir tipolojik veya karakter özellikleri yok. Gizli güçlerinin olduğu da
söylenemez. Görünürde gerçekliğe ait segmentlerin keyfi kompozis-
yonlarından oluşuyorlar. Ancak bu segmentler, yaratıldıkları ilk andan itibaren özgün tarihsel ve toplumsal bağlamlarından titizlikle çıkarıl-
mışlar. Ayrıca, onları bildik herhangi bir estetik kavrayış ile bağlantılandırma olasılığı da ortadan kaldırılmış.
Ne var ki Tipolojilere uzaylı veya kurgusal yaratık da denemez. Aşina olanla inşa edilmiş bir yabancılık temsili söz konusu. Kompozisyonların keyfiliği, tip ve kompozisyonların anlaşılması veya tanınmasını sağlayacak bir permütasyon veya kombinasyon algoritması keşfetme
olasılığını ortadan kaldırıyor ama insanda her zaman bir tanışıklık duygusu bırakıyor. Bu sizi tipolojileri ilişkilendirme çabanıza devam konusunda cesaretlendiriyor ama aynı zamanda da işleri güçleştiriyor. Dilinizi ucunda ama kelimelere döker dökmez uçup gidiyor.
Tipolojiler, bildik tiplemelerin kusursuz simülasyonları aslında. Polis, iş adamı, bekçi köpeği
veya bir asker gibi hepsi de iktidar, güç ve baskı ile ilişkili olan stereotipler, hızlı ve kolay iliş-
kilendirme çabalarını, özellikle de ucuz siyasal bağlantılar kurma girişimlerini erteleyebilmek için naif bir biçimde tahrif edilmişler. 10 // issue 15 · 2017 ocak
Sözgelimi, ampul kafalı polisin Türkiye’de halen iktidarda olan
siyasal parti ile ideolojik olarak benzer veya bağlantılı olduğu akla gelebilir. Ne var ki Akkaya’nın kompozisyonunda bu bir seçenek
bile değil. Akkaya, çok daha derin bir kavrayış düzeyi talep ediyor.
Sonra, Amerikalı olduğu her halinden belli bir asker ve sadık köpeğinden oluşan kompozisyon, normalde Amerikan askeri ikonuna
atfetmemiz beklenen anlamı değiştiriveriyor. Kamera kafalar sayesinde artık “kötücül” özne olarak tanımlanmaları mümkün değil. Sakil üniformalar içindeki asker ve köpek ekürisi birer nesneden başka bir şey değil: Savaş nesnesi ve hegemonik arzu nesnesi...
Tipolojiler, heykel sanatı için postmodernist bir gelecek yönelimini öngörüyor gibi görünebilir. Ne de olsa çalışmanın bağlamları yok
ettiği, meta-anlatıları reddettiği ve yüzeysel (sıradan, gündelik, ola-
“Tipolojiler bize tanıdık gelen olağan tiplemelerin de esas olarak birer yeniden inşa veya keyfi kompozisyon olduğu gerçeğini hatırlatıyor ”
ğan) olanı ve keyfiliği yüceleştirdiği söylenebilir.
Ancak durum tam olarak bu değil. Zira Tipolojiler bize tanıdık gelen olağan tiplemelerin de esas
olarak birer yeniden inşa veya keyfi kompozisyon olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Akkaya, tiplemelerin form ve kompozisyonunda siyasal iktidarı ve onun baskıcı araçlarını rahatsız edici bir mizah
ile koruyarak ve eş zamanlı olarak onlara meydan okuyarak yalnızca benzer
tiplemelerin çeşitli varyasyonları, başka bir
deyişle kurbanları olduğumuzu söyleyen bir edilginlik, çaresizlik tablosu çizmiyor. Postmodern sanatçının aksine siyasal iktidarın, sistemin keyfi birer yeniden inşası, teces-
sümü olarak bu rollerimizi ‘gerçek’ hayatta
nasıl sürekli olarak prova ettiğimizi ve iradi olarak yeniden ürettiğimizi hatırlatıyor.
issue 10 · 2015 // 11
art. Their sizes are similar to the fictional heroes and other
things difficult. It’s on the tip of your tongue, still, once you
alds. They are similar to the very toys we used to keep it
familiar kind and any attempt will surely fail.
staff usually accompanied the children’s menus at McDonunder our pillows or desperately seek to trade in an attempt to extend our childhood collections: GI Joes, Transformers, Batman and Robin, Spider Man etc. However, things are little different with the Typologies.
//
“The typologies are not heroes. They are absolutely ordinary people, animals, or objects.”
First, the typologies are not heroes. They are absolutely ordinary people, animals,
sophisticated finish brought together in a somewhat unusual or absurd fashion. Perfectly realistic bodies ‘matched’ with grotesque but equally realistic mismatches, e.g. heads
made of an electric bulb, a rock, a camera, bricks, a urinal, a heart, a tooth, or even an octopus tentacle. And place
these figures in a composition featuring a further unrealistic setting, which would always deny and even ridicule your
first attempts to associate them with familiar events, spaces, relations, or people. The Typologies as created by Akkaya make you feel quite uncomfortable given your evident
failure in mapping them in the real world as you conceive it or associate the same with a familiar artistic genre. They are cute, so to speak, yet potentially evil since they are strange and uncanny.
Technically Akkaya’s typologies and compositions are reproductions. They were generated, scaled, evolved, modified,
perfected, distorted, and manipulated in the realm of digital
12 // issue 15 · 2017 ocak
Typologies are perfect simulations of familiar typologies, where such stereotypes as a policeman, businessman, a
watchdog, or a soldier (all having something to do with
power, coercion, and suppression) were naively distorted
with an attempt to defer quick and easy associations, especially with the political ones.
or objects. Secondly, they don’t have
Say, the policeman with an electric bulb head might suggest
assigned to them. They are seemingly
rent political power in Turkey. Yet due to the way Akkaya
any literal typology, or any character
arbitrary compositions of segments of
reality. Only that those segments were
meticulously detached from their original historical and
social context beginning from the moment they were composed. Further, any possibility to link them with a familiar
Imagine a number of 3D printed figures with a highly
articulate it fades away. Thus they are not typologies of a
aesthetical grasp was carefully removed. Nevertheless, they are not aliens or fictitious creatures. They represent the
unfamiliarity made out of familiarity. The arbitrary element excludes any possibility to come up with a permutation
his ideological identification and engagement with the curputs it in composition, this is not an option. He asks for a
far deeper comprehensive attempt. Or, the cameras as fixed to a soldier -evidently American- and his loyal watchdog alter the meaning we expectedly attach to the American soldier icon. It is no more the ‘evil’ subject, thanks to the
cameras. Dressed up with the ridiculous uniform the soldier and dog duo are the objects themselves, objects of war and objects of hegemonic desire.
or combination algorithm to understand or recognize
Typologies may suggest the future orientation of sculpture
ity of acquaintance. This is what encourages you to renew
work perfectly destroys the contexts, distort familiar associa-
their type or associations, yet there always is the possibilyour attempts to associate and at the same time makes
based on the postmodern art. As a matter of fact, the entire tions, deny metanarratives, and sublime the superficial and
“Typologies suggest the fact that familiar typologies are also constructs, or arbitrary compositions”
the arbitrary. Nevertheless, it may not be the
case. Typologies suggest the fact that familiar
typologies are also constructs, or arbitrary compositions. And by maintaining and simultaneously challenging the disturbing embodiment
of political power, and its coercive tools via the
arbitrary Typologies, Akkaya, unlike a postmodern artist, not only reminds us that we may be
similar variations of such typologies, i.e. the constructs of
such political power, but we also continuously rehearse and reproduce the same in ‘reality.’
MOJCA JUVANČIČ “ Yoga yapmak için yeterince esnek olmadığınızı söylemek, duş almak için fazla kirli olduğunuzu söylemek gibidir.” “If you say you are not flexible enough to do yoga, it is like saying you are too dirty to take a shower.” Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Adım Mojca Juvančič, Ljubljana’da (Slovenya) yaşıyorum ve yedi yıldır yoga eğitmenliği yapıyorum. Sosyal bilimler eğitimi gördüm ve çok keyif aldım ama bu alanda çalışmayı hiç planlamadım. Yoga yapmaya nasıl başladınız? Annemle başladım. O sıralar zor bir süreçten geçiyordum, yoga başa çıkmama yardım etti.
Kendinizi kişisel ve mesleki olarak yogaya adamaya ne zaman karar verdiniz? Yoganın bir şekilde kendimi daha iyi hissetmemi
sağlayan bir yanı olduğunu fark edince daha derinle-
mesine araştırmak istedim. Sonuçta yolum Hindistan’a çıktı ve ilk eğitmen eğitimini aldım. Aslında niyetim
bitirdikten sonra yoga eğitmenliği yapmak değildi; daha ziyade kendi kişisel gelişimim için yogaya duyduğum meraktı. Ama Hindistan’daki kursu tamamladıktan
sonra öğrendiklerimi paylaşmak istediğimi hissettim. Eve döndükten sonra haftada bir ders vererek başla-
dım; aslında iyi de oldu çünkü bir yandan okula devam ediyordum. Yıllar içinde ders sayısı arttı. Şu an haftada 14 ders veriyorum ve çok seviyorum.
Yoganın hangi türünü öğretiyorsunuz? Açıklayabilir misiniz? Benim öğrettiğim tür vinyasa yoga. Vinyasa, nefesle hareket etmek demek ama başka anlamları da var.
Budizm felsefesinin dili olan Sanskritçe, yoga uygu-
lamalarında yaygın olarak kullanılıyor. Oldukça ilginç bir dil zira bir kelimenin pek çok tercümesi ve farklı anlamları olabiliyor.
Verdiğim eğitimin merkezinde vücudun, nefesin ve
zihindeki dalgalanmaların farkında olmak bulunuyor. Bu sayede her zaman bilinçli olabiliyor ve anda kalabili-
yorsunuz. Her eğitmenin kendi “yoga türü” olduğunu düşünüyorum. Sanırım herkes kendisinde işe yaradı-
ğını gördüğü yöntemle öğretiyor. En azından ben öyle Fotoğ raf lar // Photos: A lenk a K l ina r
yapıyorum.
issue 15 · 2017 january // 13
Sizce herkes yoga yapabilir ve keyif alabilir mi?
Bir yoga eğitmeni olarak misyonunuz ne? Kime neden ulaşmak istiyorsunuz?
Batı dünyasında yoga kavramı genel olarak yoga duruşları
yani asanalar şeklinde yorumlanıyor. Ama asanalar aslında
Misyonum, insanların kafalarının içinden çıkıp bedenle-
20 yaşındaki birinin yaptığı yoga 70 yaşındaki birininkiyle
geçmelerine yardımcı olmak yani. Dikkatinizi vücudunuza
yoganın sadece bir kısmı. Hatta gerekli bir kısmı bile değil. aynı olmayacaktır. Ama her ikisi de yapabilir, keyif alabilir ve faydasını görebilir. Milliyet, din veya bizim veya başkalarının bize yapıştırdığı etiketlerle alakası yoktur çünkü evrenseldir. Vücudunuz varsa ve nefes alıyorsanız yoga yapabilirsiniz...
rine odaklanmalarını sağlamak. Düşünmekten hissetmeye
Please tell us a little bit about yourself.
verip hareketlerinizi, nefesinizi ve bedeninizdeki duyuları
My name is Mojca Juvančič, I live in Ljubljana (Slovenia)
anda kalabiliyor.
social sciences, which I really enjoyed, but never really
gözlemlemeye odaklandığınızda zihin dinleniyor ve kişi
Hayatınızı neden yogaya adadınız ve sizi nasıl değiştirdi?
Yoganın alternatif bir şifa ve tıp yöntemi olduğuna inanıyor musunuz? Tamamlayıcı olduklarını söylemeyi tercih ederim. Ama yoga ve tıp arasında ters orantılı bir ilişki de var. Ne kadar çok yoga yaparsanız o kadar az ilaca ihtiyacınız oluyor. Yoga bir yaşam tarzı mı yoksa bir egzersiz ve
Akılcı yapılırsa harika bir egzersiz olabilir. Ayrıca farkındalık içinde yapılırsa zihninizi sakinleştirmek için de çok iyi bir araçtır. Disiplinle yapıldığında hayatınızın her alanına nüfuz ediyor ve yaşam tarzı haline geliyor.
dımcı oldu. Çalkantılı zamanlarda sakin kalmamı sağlıyor.
Bana şükretmeyi ve hayatını değerini takdir etmeyi öğrettiği için çok daha dolu ve farkındalık içinde yaşıyorum.
Sizce bazı insanlar neden yogadan çekiniyorlar? Bunu
planned on working in this field.
I started with my mom. I had a rough patch at that time and yoga helped me deal with it.
When did you decide to dedicate yourself to yoga personally and professionally?
nasıl aşabilirler? Bunu aşmak için anlamak gerekir. Bazı insanlar hâlâ bunun kabul etmeleri veya geçmeleri gereken bir dini inanç olduğunu düşünüyor. Yok böyle bir şey!
Yoga aydınlanmaya giden bir yoldur. Zihninizi sakinleştirmenin
bir yöntemidir. Ya da harika bir egzersiz. Ne istiyorsanız, neye niyet ediyorsanız odur zira patron sizsiniz.
Bir şekerciye gitmek gibi düşünebilirsiniz. Bugün istediğiniz bir
şekeri seçersiniz, yarın başka birini denemek iste-
“Yoga aydınlanmaya giden bir yoldur. Zihninizi sakinleştirmenin bir yöntemidir. Ya da harika bir egzersiz. Ne istiyorsanız, neye niyet ediyorsanız odur zira patron sizsiniz “
yebilir ya da istemezsiniz. Hepsi sizin seçiminiz.
Bazıları ise yoga yapacak kadar güçlü veya esnek olmadıklarını düşünüyor. Geçenlerde okuduğum bir deyiş buna çok güzel yanıt veriyor:
“Yoga yapmak için yeterince esnek olmadığınızı söylemek, duş almak için fazla kirli olduğunuzu söylemek gibidir.” Tabii, sağlıklı bir vücut için, kuvvetlenmek ve esneklik kazanmak için de yoga yaparız.
14 // issue 15 · 2017 ocak
and have been teaching yoga for seven years. I studied
How did you start practicing yoga? Yoga, hayatımdaki inişler ve çıkışlarla başa çıkmama yar-
meditasyon yöntemi mi? Kime sorduğunuza bağlı. Benim için bir yaşam tarzı.
//
After I realized there is something about yoga that is
helping me to feel better, I wanted to explore it in depth. This led me to India where I did my first training for
instructors. I didn’t really do it with the intention to teach after finishing; it was more of a curiosity about yoga for my own personal growth and development. But after
finishing the course in India I felt like I wanted to share what I have learned. When I returned home I started
teaching one class per week, which was fine, because I was also still studying at that time. The number of classes has
slowly grown over the years. Now, I am teaching 14 classes per week. And I love it.
What type of yoga do you teach? Can you explain?
Is yoga a way of life or a way to exercise and meditate?
I teach vinyasa yoga. Vinyasa means movement with the
It depends on whom you ask. For me it is a way of life.
philosophical language of Buddhism that is also widely used
with awareness it can be a great tool to calm your mind.
different translations and meanings.
levels of your life and becomes a lifestyle.
ness of the body, the breath and the fluctuation of the mind.
What’s your mission as a yoga instructor? Who are you
breath. It means many other things as well. Sanskrit, the
If done with intelligence it can be a great exercise. If done
for yoga practices is funny in that way. Same word has many
Done with discipline, it consistently starts to creep into all
What I keep at the core of my teaching movement is awareThis keeps one mindful and present in the moment.
trying to reach and why?
bably everyone teaches what works best for them... At least
My mission is to get people out of their heads into their
I think each teacher has his/her own “type of yoga”. Prothis is what I do.
Do you think anyone can enjoy and gain from yoga? In the western world the concept of yoga has been widely
interpreted as yoga poses, asanas. But the asanas are actually
bodies. From thinking to feeling. And once your attention concentrates on the body, observing the movement, the
breath, the body sensation, the mind rests and one is present in the moment.
Why do you devote your life to this practice, and how has
just a part of yoga. Not even a necessary part.
it changed you?
that of a 70-year old. But they can all practice it, enjoy it and
Yoga has helped me deal with the ups and downs of life.
any of the labels that we, or others, put on ourselves. It is
days. It taught me gratitude and appreciation of life, which
The yoga practice of a 20-year old will not be the same as
gain from it. And it is not limited by nationality, religion or universal. If you have a body and breath, you can do yoga...
It helps me keep my head above the water in the stormy enabled me to live more fully and aware.
Do you believe it is an alternative form of healing
Why do you think some may feel intimidated by yoga? How
and medicine?
can they overcome this?
I would rather say that they are complementary. But yoga
One can overcome this by understanding. Perhaps some
The more yoga you do, the less medicine you need.
to accept or convert to. No such thing!
and medicine are also in inversely proportional relationship.
people still feel it is a set of religious beliefs that they have Yoga is a path to enlightenment. It is a way to calm your
mind. Or just a great exercise. You make it what you want, what your intention is. You are the boss.
It is like going to a candy shop. Pick what you want today,
“Yoga is a path to enlightenment. It is a way to calm your mind. Or just a great exercise. You make it what you want, what your intention is. You are the boss“
tomorrow maybe you will want to try something new, or not, your choice.
And other people perhaps think they are
not strong or flexible enough to do yoga. I read this quote the other day that said: “If you say you are not flexible enough to do yoga, it is like saying you are too
dirty to take a shower.” And yes, we also do yoga to keep our body healthy, to develop strength and flexibility.
issue 15 · 2017 january // 15
Bütün Yetim Görüntüler İçin Bir Baba: John Berger Tuğçe Asya Yaldız asyatugceyaldiz@gmail.com 2016’nın son günlerinde en çok düşündüğüm şeyin kayıplar üzerine bir çeşit takıntı olduğunun farkına varmıştım. Zira yıl boyu aramızdan ayrılan onlarca kahraman için düzenlediğimiz anmalardan, inanç ritüelleri çerçevesinde gelişen törenlerden geriye kalan şeyin bir çeşit takıntı olduğunu düşünüyordum. En son Cohen gittiğinde yalnızdım. Beraberinde sesleri silikleştiren bir gidiş, kulaklarımı da götürmüş gibiydi. Oysa bu benzetmenin temelinde bile görüntülerin seslerle, bakışın dille kurduğu ilişkinin yattığının farkında değildim. Bunu kimden öğrenmiştim? Üniversite yıllarından kalma arkaik bir bilincin suratıma iliştirdiği gülümsemenin asıl sorumlusu 2 Ocak 2017 günü, yeni bir yılın müjdeli sersemliği içinde sessizce aramızdan ayrıldı: John Berger. Şimdi bütün görüntüler gibi, onunla bir defa ‘hoşbeş’ etmiş herkes bu kelimenin anlamını iyi biliyor: ‘yetim’. Dünya basını onun ardından yazar, sanat eleştirmeni, düşünür ve ressam gibi nitelemelerle haberler yaptı. Görünür olanın dilde bir çeşit karşılık bulması gerekiyordu. Peki onu az çok tanıyan herkes için bir soru sormak gerekirse, ki bunu hemen hepimizin bildiği ‘Görme Biçimleri’ni okuduktan sonra oluşmuş aydınlanmanın bana verdiği yetkiye dayanarak soruyorum: Foucault’nun görünürlük tuzağında bile bu kadar çaresiz hissetmezken, Berger’in ardından giden gözlerimizi hangi görüntüde, her şeyi söylemek üzere açılmış ağızlarımız susarken kelimelerin anlamsızlığına değinecek fikrin karşılığını hangi dil ailesinde bulacağız? Öyle yazarlar biliyorum; varlıklarıyla doldurdukları boşlukları her gün temas halinde olduğumuz insanlarla dolduramaz, öyle ki bazen ailemizden, arkadaşlarımızdan, sevgilimizden dahi yakın hisseder, yerine bir başkasını koyamayız. İşte tam da böyle bir yerde oturuyordu Berger. Hoş, bir şeyin varlığının bıraktığı boşluğu hiç bir zaman başka bir şeyin varlığıyla dolduramayacağımızı da ondan öğrenmiştim. Çok sonraları bir adam aynı şeyden bahsederken fark ettim; yüzümde yine o arkaik bilinçten oluşmuş bir gülümseme... Türkiye’de basılmış kitapları, ki bazıları ders kitaplarım olmuştur, dışında Berger’ın bizzat ziyaret ettiği ülkelerden birinin de Türkiye olması belki onunla bu denli samimi bir ‘dil’ ile ilişki kurmama sebebiyet veriyor. Zira ölümüne kadar Türkiye’nin tükenmek bilmeyen trajedisinden, siyasi, finansal dinamikler içerisinde eriyen dilin gerçek yüzünden ve hatta politikacıların ve kapitalizmin bize ulaştığı dilin gerçek bir dil olmayışından bahsederek çözümler üretmeye ve yazdıklarıyla, konuştuklarıyla ve hiç kabul etmese de öğrettikleriyle insanları birleştirmeye yönelik çağrılarına devam etmiştir. Sanat eserinin ya da sanatın birincil amaçları içerisinde tartışmalı duruşu devam etse de bu birleştiricilik özelliği hem toplumsal hem de bireysel olarak Berger’ın oldukça başarıyla kullandığı bir silahtı. Okuyucusu üzerinde yarattığı etki, aynı tokadın farkındalığında insanlar yarattı. Bir gazeteci arkadaşımla bir gece ‘O Ana Adanmış’ her şey üzerine konuşurken fark ettim bunu. “80 yıldır yazıyorum” demenin samimiyetinde ve güvencesinde bize önerdiği ittifakı beraber keşfettik. ‘Bir Fotoğrafı Anlamak’ istedik bazen, ‘Anlatmanın Bir Başka Biçimi’ üzerine zihnimizi ciddi anlamda meşgul eden sorular bıraktı bize bazen de. Bütün bu etkinin sebebini anlatabiliyor oluşuna ve anlatabiliyor oluşunu da gerçekten dinliyor oluşuna bağlıyordu. Biz Berger’la belki de dinlemeyi öğreniyorduk. Söyleşilerinde interneti çok nadir kullandığından, iki temel gazete dışında da çok nadir haber kaynaklarına baktığından söz ediyordu. Buna rağmen dünyanın neresinde olursa olsun ‘insanlık’ temelli her soruna çok ciddi bir hassasiyetle yaklaşımı belki de gerçekten dinlemenin ve anlatımdaki dilin bambaşka bir şekilde hayat bulduğunun kanıtıdır. Berger’ın söyleşi ve röportajlarındaki susuşları aslında kelimenin çok ötesinde anlamın nasıl işlenebileceği konusunda çıkış noktaları oluşturuyordu benim için. Oğlu Yves, Berger’ın ölümüyle ilgili “Gözlerini son defa doğru kelimeyi bulmak istermiş gibi kapadı ve huzur içinde öldü” demiş. Bu ifadedeki samimiyetin, bütün genetik kodların dışında, onu bir cümlesiyle tanımış herkese öğütlediği anlamın peşindeki saflıkla dilin imkanları arasında bir yerde olduğunu biliyorum. 1962’de bütün imkanlarına rağmen terk ettiği Britanya’dan Fransa’ya ulaşan hikayesinde, onu tanıyıncaya değin sanat eserlerinin ‘yüceliği’ ile yıkanmış beyinlerin yaşadığı yıkımda, Picasso’nun başarı ve başarısızlığında... Şimdi yazının başında sorduğum soruları tekrar düşünüyorum da aslında Berger gitmeden önce ne yapacağımıza dair soruları müthiş bir açıklıkla ve tek derdi insanlıkla alakalı olan bir yazarın bütün içtenliğiyle cevaplamış: “Gizli bir yetimler ittifakı öneririm. ...Evrendeki yıldızların yarısından fazlası hiçbir takımyıldızına ait olmayan yetim yıldızlardır. Takımyıldızların hepsinden daha fazla ışık verirler.”
16 // issue 15 · 2017 ocak
JOHN
BERGER
A Father For All Orphaned Paintings: John Berger
In the final days of 2016 I realized that what I thought about losses had become some sort of obsession. The memorials we held for all the heroes we lost in a year, and the vigils around rituals of faith had left behind an obsession. The last time I felt alone was when Cohen was gone. A departure that faded the sounds seemed to prove that it had also taken my ears with it. But I wasn’t aware that even on the basis of this metaphor there was the relationship of paintings with sounds, or of a look with language. Who had taught me this? The main culprit of the smile that was affixed to my face by the archaic consciousness of my college years passed away on January 2, 2017 among the goofy optimism of a new year: John Berger. And now, just like those paintings, anyone who has had a ‘chat’ with him once knows what the word ‘orphan’ really means. The world media covered the news, describing him with qualities such as a novelist, art critic, philosopher and a painter. What was visible needed to find some sort of equivalent in the language. So, on behalf of all that knew him one way or another, I ask this question by the power of enlightenment, which dawned on me after – like many others - reading ’Ways of Seeing’: When we did not feel such despair even in Foucault’s ‘visibility trap’, on which painting will our eyes linger after Berger’s passing, in which language family will we find the equivalent of the idea that words can be meaningless as we remain mute with our mouths open as if wanting to tell it all and yet falling silent? I know of such writers that the void they filled with their presence can never be occupied by other people we maintain contact with on a daily basis. So much so that at times we feel a closer bond to them than our family, friends or lover, and no one else can replace them. Berger sat in just that kind of corner. Ironically, I had also learned from him that the void, which something leaves behind, could never be filled with the presence of something else. It was much later that I realized this as some guy talked about the same thing, again with that smile of that very archaic consciousness on my face… In addition to his books published in Turkish, some of which have been my course books, it is perhaps due to the fact that Turkey is one of the countries Berger visited that I establish a relationship with him in such a personal ‘language’. Until the very end, he talked about Turkey’s never-ending tragedy, the true face of the language that eroded among the political and financial dynamics, and even the language of politicians and capitalism not being a true language, as he continued to offer solutions and call the people to unite with his essays, talks and teachings – even if never acknowledging it. Even though his controversial stance in terms of the primary objectives of a work of art or the arts persisted, this unifying approach of his was quite a successful weapon that Berger used in his rhetoric about the society and the individual. The impact he had on the reader created people aware of that very same slap in the face. I realized this one night as I was talking with a journalist friend of mine about everything ‘Dedicated to that Moment’ (T.N. selected essays of Berger in Turkish “O Ana Adanmış”). Together we discovered the conspiracy he proposed for us with the candidness and confidence of being able to say, “I have been writing for 80 years”. Sometimes we pursued ‘Understanding a Photograph’, and sometimes ‘Another Way of Telling’ left us with questions that kept our minds busy. He once said, “If I’m a storyteller, it’s because I listen.” Perhaps we learned how to listen with Berger. In interviews, he would say that he rarely used the Internet, and seldom checked the news sources except for two main newspapers. And yet, he never ceased to approach any ‘humanity’ related issue, wherever it may be in the world, very seriously, which goes to show that listening and the language of expression truly mattered to him. Berger’s pauses in his talks and interviews became departure points for me in understanding how the meaning, beyond the words, could be interpreted. His son Yves said of Berger’s passing, “He closed his eyes, as if he needed once more to find the right words, and died peacefully.” I know that the heartfelt meaning of this statement, in addition to its genetic codes, lies somewhere in between the pursuit of pureness in meaning, which he recommended to all that knew him even if with just one sentence, and the possibilities of language. In his life story that continued in France after he left Britain in 1962, in the devastation felt in the brains washed with the ‘grandeur’ of the art works until they met him, and in Picasso’s success and failure… As I rethink the questions I asked in the beginning, I realize that Berger actually replied our questions about what we should do with great clarity and the candor of a writer whose sole aim was humanity: “I propose a conspiracy of orphans. … More than half the stars in the universe are orphan-stars belonging to no constellation. And they give off more light than all the constellation stars.” Çizer // Illustrator : Ethem Onur Bilgiç
issue 15 · 2017 january // 17
OLMADIK PROJELER “Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz!” “Nothing is impossible!”
Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com
Onları anlamak için belki de iletişimi tersten giymek lazım. Çünkü onlar olabileceklerle değil, oldurulamayanlarla ilgileniyor. “Olmaz olmaz” diye düşünüyor ve yalnızca düşünmek, kafa yormak ve birlikte üretmek istiyorlar. İletişimi işlerinin öznesi yaparak çalışıyorlar. Ve karşınızda Olmadık Projeler… Olmadık Projeler Atölyesi ne yapar? Olmadık Projeler Atölyesi; üreten, çalışan herkese ve her
kuruma karşılık beklemeden ev sahipliği yapan bir mekan… Olmadık Projeler’in aynı adı taşıyan iletişim ajansının
ofisi ve olmadık dükkân’ın (dukkan.olmadikprojeler.com)
showroom’u olarak hizmet veriyor. Aynı zamanda butik bir ortak çalışma alanı, çalışmak isteyen herkese masasında bir yer ayırıyor. Tasarımcı atölyelerinin ev sahibi, kurumların
toplantı mekanı, fotoğrafçıların ücretsiz stüdyosu… Uluslara-
rası ClevverMail sisteminin bir parçası olarak, dünyada 20’den fazla ülkeyi saran bulut ofis ağının Türkiye’deki adresi. Özetle
Olmadık Projeler Atölyesi, “olmadık” her şeyin parçası olmayı seviyor. Kapısı, olmadık her işe ve düşünen, üreten olmadık her akla açık!
Olmadık Projeler Atölyesi fikri nasıl ortaya çıktı? Nasıl kuruldu? Girişimleri destekleyen yapılardan, ortak çalışma alanlarından, kafelerden ve büyüyen kahve kültüründen, yatırım yapmaktan, kanat takıp uçmaktan bahseden çok insan vardı. Tüm bu işler
bir kazanç şekliydi ama kimse gerçekten “birlikte üretmek”ten bahsetmiyordu. Aslında çok temel bir noktasını sorguladık
işin. İnsanlara çalışma alanı kiralayarak ya da onlara para yatırarak para kazanmaya çalışmaktansa, neden oturup birlikte
üretmiyoruz, doğrudan üretim ve yönetim sürecine dahil olup fikirleri birlikte büyütmüyoruz diye sorduk. Birlikte emek
verir, birlikte kazanırız dedik. Hepimizin iletişim alanında
uzmanlığı vardı; yazılımcı, tasarımcı, stratejist derken, baktık ki insanların ihtiyaçlarına cevap verebiliyoruz. Bir iletişim ajansını da dahil ettik iş modeline, girişim fikirlerimizi de hayata geçirdik, hepsini Olmadık Projeler çatısı altında
birleştirip, kendimize bir ofis değil atölye kurduk ve Olmadık 18 // issue 15 · 2017 ocak
Projeler Atölyesi’nin kapısını herkese açtık.
Yardimicinara.org adresinde, iş ortaklarımızın desteğiyle
Atölyenin sistemi nasıl işliyor? Tersinden anlatmak daha kolay olabilir! Atölye gerçekten
de tüm olanaklarını herkese ücretsiz sunuyor. Gelen, giden,
çalışan, üreten herkes, atölyede yalnızca yediğine ve içtiğine para ödüyor. Tüm bu insanlar sayesinde, atölye içerisindeki diyaloglarla Olmadık Projeler’in bilgi dağarcığı genişliyor, her işi yapabilen insanlarla tanışıyoruz. Sadece biz onlara
destek olmuyoruz, onların birikimlerini de diğer projelere
“Gelen, giden, çalışan, üreten herkes, atölyede yalnızca yediğine ve içtiğine para ödüyor”
kanalize ediyoruz.
Olmadık Projeler iletişim ajansı kurumlarla sözleş-
meli olarak çalışıyor, ileti-
Yardımsever Arama Motoru projesini hayata geçirdik ve
her bir internet aramasını 1 kuruşluk bağışa dönüştüren bir platform kurduk, halen de yayında.
http://bultengonder.in adresinde ilk SaaS (hizmet olarak yazılım) Basın Bülteni Dağıtım Servisi’ni yayına açtık ve
küçük bütçelerle kurumların basına ulaşmasını sağlayan bir sistem geliştirdik.
“Benim olmalı!” dedirten ürünleri bünyesinde toplayan olmadık dükkân, dukkan.olmadikprojeler.com adresinde kullanıcılarını nev-i şahsına münhasır tasarımcılarla buluşturuyor. Desteklediğimiz ve bir şekilde parçası olduğumuz projeler ise saymakla bitmez...
şime dair tüm süreçlerine
Gelecek dönemlerde ne gibi projeler var?
projeler üretiyor. Biriken
Olmadık Projeler’in iş modeline HuaaS diyoruz (human
sayesinde, her ihtiyaca cevap verebiliyor. Ajans atölyeyi,
dönüştürüyoruz. İçinde iletişim olan her konuda diyecek
dahil oluyor, onlar için bilgi ve insan kaynağı
atölye insanları finanse ediyor. İnsanlar projelere yetkinlik kazandırıyor ve Olmadık Projeler’in kendi ürettiği
projeler de hızla hayata geçiyor. Yazılım, mimari, tasarım, mühendislik projeleri… Fark etmiyor. Böylece atölye,
ajans aracılığıyla tüm ziyaretçilerine, kurumlarla üretmek için de fırsatlar sunuyor.
Şu zamana kadar ne gibi projeler yapıldı? İlk hayata geçen proje iç mimari konsept projesi olan Tablet & Coffee oldu. Hali hazırda Olmadık Projeler Atölyesi’nin iç mekan tasarımı da bu konsepte sahip.
Olmadık Projeler İletişim Ajansı da aynı dönemde hizmet
intelligence as a service) yani insan yetkinliklerini servise sözümüz, savunacak bir fikrimiz olduğu için, farklı alanlarda işbirlikleri geliştirebiliyoruz. Örneğin yazılım alanındaki yetkinliğimizin artmasıyla birlikte, IdeaSoft’un çözüm
ortağı olarak hizmet vermeye başladık. Koç Üniversitesi
Girişimcilik Araştırma Merkezi K-WORKS’ün girişimcilerine destek veriyoruz. Aynı zamanda TEB Girişim Evi’nin programı kapsamında yer alıyoruz. Biz, iş modelimizle
büyümek istiyoruz ve bu modelle, üreterek daha yaşanabilir bir dünyaya katkı sağlayabileceğimize yürekten inanıyoruz.
Geleceğe dönük hayallerimiz de var, projelerimiz de… Üzerinde çalıştığımız otomat, kütüphane ve tiyatro projeleri var örneğin. 2017 içerisinde yurtdışına açılmayı da planlıyoruz.
vermeye başladı; hali hazırda Ersa, itelligence, VitrA, Kolay İK, Clonera, 49.com.tr, Sinemasal gibi alanında öncü
kurumlarla düzenli ya da proje bazlı olarak çalışıyoruz.
Olmadık Projeler’in atölye ve iletişim ajansının yanı sıra, başka proje ve girişimleri de var:
issue 15 · 2017 january // 19
// We should perhaps try to wear “communications“ inside out to get a better grasp of this unusual approach because these people are more concerned with the impossible rather than what is possible and conventional. They believe that “anything can be possible” and want to think long and hard to create together. Communication, for them, is the subject of their work. Here comes “Olmadık Projeler” (Unusual Projects)…. What does the Unusual Projects Atelier do? It is a co-working space, a welcoming home open freely
to all individuals and organizations… It also serves as the
20 // issue 15 · 2017 ocak
office of the communications agency of the same name
and the showroom of “olmadık dükkân” (dukkan.olma-
dikprojeler.com), an online shop of unique designs. As a
boutique co-working space, there is always a place at the
table for anyone who wants a desk to work on. In addition to hosting designer workshops, the Atelier also offers a
meeting space for organizations and a free photography stu-
dio. As a member of the international ClevverMail system, it is the Turkey address of the cloud office network, which
currently covers more than 20 countries around the world.
In short, the Unusual Projects Atelier loves being a part of everything “unusual”. And its door is open to all kinds of unusual work, and thinking and creative minds!
How was the idea of creating this atelier born? How did you start it? There are many people talking about systems that support
start-ups and initiatives, about co-working spaces, cafés and
the rising coffee trend, about making investments and flying
on your own wings. All of these are a way of generating
income and yet no one really talks about “co-creating”. We started by addressing several key issues. We asked ques-
tions like why don’t we create together rather than trying
to make money by investing in and then renting working
spaces to people, why don’t we get directly involved in the
production and management process to grow ideas together.
We thought we would contribute to the work and earn
collectively. We were already experienced in the communications field; and with software developers, designers, and
strategists on board we saw that we could meet most of the needs. We included a communications agency in the busi-
ness model, and launched our start-up ideas, brought them together under the Olmadık Projeler umbrella, set up an
atelier – not an office – for ourselves and finally opened the
door of the Unusual Projects Atelier to all.
How does the Atelier system function?
In addition to the atelier and communications agency,
It can be easier to explain it in reverse order! The Atelier
Yardimicinara.org is a charitable search engine project that
Everyone who comes in to work, to create only pays for
and launched a platform where each search is converted to
really offers all of its facilities and equipment for free.
“Everyone who comes in to work, to create only pays for what they eat and drink”
what they eat and drink.
By interacting with our
Olmadık Projeler is also engaged in other projects and initiatives: we implemented with the support of our business partners
a donation of 1 kuruş (Turkish Lira denomination); and the website is still active.
visitors who share this
We launched http://bultengonder.in as the first SaaS (soft-
ing in conversations we
is a system we developed to help businesses with small
knowledge and get to meet
And there is also olmadık dükkân (dukkan.olmadikprojeler.
space with us, and engag-
expand our wealth of
new people from all walks of life. We not only provide space but also offer access to new options and alternative projects.
The Olmadık Projeler Communications Agency works with organizations on contract, gets involved in all communica-
tions-related processes, designs and implements projects for
ware as a service) Press Release Distribution Service, which budgets to reach the media.
com), an online shop that offers unique designs on a platform that allows creative designers to connect with the consumer.
On the other hand the projects that we support and are involved in are countless...
them. With its wealth of experience and growing human
What have you got in store for the future?
The agency finances the atelier, and the atelier supports peo-
Olmadık Projeler is based on the HuaaS (human intel-
while Olmadık Projeler’s own projects are rapidly brought
experiences and competencies of people as services. Because
resource, the agency is able to respond to all needs at scale.
ple. People bring their competencies and skills to the table
to life as well. Software, architectural design, product design,
engineering projects and much more… This is how the
Atelier, though the agency, offers its visitors opportunities to produce together with organizations.
What are some of the projects you have implemented so far? The first project we launched was Tablet & Coffee, an inte-
rior design concept, which is also the current interior design
concept of the Atelier.
ligence as a service) business model, meaning we offer
we have ideas to defend, and a say in all communications-
related areas, we are able to develop partnerships in diverse
fields. For instance, as we became even more competent in
software, we began to operate as IdeaSoft’s solution partner.
We provide support to the entrepreneurs at the Koç Uni-
versity Entrepreneurship Research Center K-WORKS. We
also take part in the TEB Entrepreneurship House program.
We aim to grow with our business model, and truly believe that we can contribute to making the world a better place
by producing and creating with this model. We have dreams
The communications agency started around the same
and of course projects for the future… As a teaser for
fields including Ersa, itelligence, VitrA, Kolay İK, Clonera,
machine, a library and a theater stage in the works… We
time. We are working with a number of leaders in their
49.com.tr, and Sinemasal on a regular or project basis.
some of the projects we are working on, there is a vending
also have plans to go international in 2017.
issue 15 · 2017 january // 21
H-ART COLLECTIVE Bir Mobil Fotoğraf Kolektifi Portfolyosu Portfolio of A Mobile Photography Collective
Şener Yılmaz Aslan
Bize biraz H-art Collective’ten bahseder misiniz?
sener.aslan@gmail.com H-art Collective mobil fotoğraf alanında birlikte üretme, dayanışma ve ortak projeler oluş-
turma amacıyla 2014 yılında Sevil Alkan ve Emrullah Eyvallah tarafından kuruldu. Bir kolektif kurmaktaki amacımız, mobil fotoğraf alanında özgün çalışmalar ortaya çıkararak, yenilikçi çalışmalara imza atmak.
Kısaca ekiptekileri tanıyabilir miyiz? Hepimiz İstanbul’da yaşıyoruz.
Sevil Alkan mimardır. Fotoğraf çekmeye 2013 yılında mobil bir cihazla başlamış, şu anda ise Mobil
Sokak ve Belgesel Fotoğraf alanında çalışmalarına devam etmektedir. 2014 yılında diğer fotoğrafçılarla birlikte Mobil Sokak Fotoğraf Kolektifi H-art Collective’i kurmuştur. Güney Tepe serbest fotoğrafçı. Bunun haricinde müzikle ilgileniyor.
İlknur Can uzun zaman çeşitli bankalarda çalıştıktan sonra serbest fotoğrafçı olarak çalışmalarına devam etmekte.
Emrullah Eyvallah özel bir firmada çalışmakta ve son olarak Gökhan Değirmenci serbest fotoğrafçı olarak çalışmalarını gerçekleştirmektedir.
Nedir mobil fotoğrafı mobil fotoğraf yapan şey? Hangi fotoğraflara mobil fotoğraf diyebiliriz, hangilerine diyemeyiz? Neden böyle bir ayrıma ihtiyaç duyuldu? Buradaki ‘’mobil ‘’ ifadesi her ne kadar kafa karıştırıp
tartışma konusu olsa da cep telefonu kamerasıyla üre-
tilen içerikler olarak adlandırabiliriz. Sıklıkla karşılaştığımız sorulardan biri bu. Diğer kameraların taşınabilir olması mobil olduğu anlamına gelmez mi ? Böyle bir ayrımın sebebinin teknolojik stratejiler ve pazarlama olduğunu söyleyebiliriz. Üretici firmaların tanıtım-
larında kameraların ön plana çıkarması örnek olarak
düşünülebilir. Cep telefonu seçiminde kameranın iyi olması bir tercih sebebi artık. Sonuç olarak cep tele-
fonuyla çekilen fotoğraflara mobil fotoğraf diyebiliriz. Kısacası, buradaki tek ayrım tercih edilen cihazdır.
Türkiye’de mobil fotoğrafçılığa yeterince ilgi var mı sizce, takipçilerinizden geri bildirimler alıyor musunuz? Gün geçtikçe ilginin arttığını söyleyebiliriz. Bizi takip Sev il A lk an
22 // issue 15 · 2017 ocak
eden kullanıcılardan geri bildirimler geliyor. Genellikle
instagram üzerinden etkileşimimiz oluyor. Başarılı bulduğumuz kullanıcıları bir hafta boyunca fotoğraflarını paylaşmaları için davet ediyoruz.
Ekip olarak fotoğraflarınızı yalnızca telefonla mı çekiyorsunuz, yoksa farklı ekipmanlar da kullanıyor musunuz? Kolektif çatısı altında her fotoğrafçı sadece üretmiş olduğu mobil fotoğrafları paylaşıyor. Bunun haricinde bireysel işlerde farklı araç ve ekipmanlar kullanabiliyoruz. Merak edenler için telefonunuzda hangi uygulamaları kullanıyorsunuz? Çoğumuz kamera uygulamaları olarak Hipstamatic, Oggl ve ProCamera, edit için de Snapseed ve VSCO kullanıyoruz.
Mobil fotoğrafla ilgilenenler yurtiçinde ve dışında kimleri takip etmeli dersiniz? Yurtiçinden Elif Gülen ve Engin Güneysu, yurtdışından ise Outofthephone ve
Güney Tepe
Hikari Creative gibi hesaplar takip edilebilir.
Gök han Değ irmenci
Emrullah Ey vallah
Gök han Değ irmenci Güney Tepe
Sev il A lk an
issue 15 · 2017 january // 23
//
photography is also mobile? The reasons for such a distinc-
tion include the technological strategies and marketing purposes. Cell phone brands for example highlight the models’ camera specifications in their promotions. Offering a good camera feature is a good reason to prefer a certain model
Please tell us a little bit about the H-art Collective? H-art Collective was formed by Sevil Alkan and Emrullah Eyvallah in 2014 to collaborate, cooperate and create
of cell phone. So, photos taken by cell phones are mobile
photography, and the only difference is the device you use. Do you think there is interest in mobile photography in
joint projects in the field of mobile photography. We aim to
Turkey, and do you get feedback from your followers?
of mobile photography.
We can say that there is growing interest. We get feedback
Can we meet the team?
gram. We also invite users that we find successful to share
produce and present unique, original and innovative works
We all live in Istanbul.
Sevil Alkan, an architect, started to take photos in 2013 with a mobile device, and today she mainly works in the field of Mobile Street and Documentary Photography field. She
from followers, and we usually engage with them on instatheir photos for a week.
As a team, do you use only your mobile phones or do you also work with other equipment?
and her fellow photographers formed the H-Art Collective,
Each photographer under the collective’s umbrella posts
Güney Tepe is a freelance photographer who is also
equipment for personal works.
a Mobile Street Photography Collective in 2014. involved in music.
İlknur Can worked for a number of banks for many years,
only mobile photographs but we may use other gadgets and
Some readers may want to know, which mobile apps
and now she is freelancing as a photographer.
do you use?
Gökhan Değirmenci is a freelance photographer.
Most of us use the camera apps Hipstamatic, Oggl, and
Emrullah Eyvallah works for a private company, and finally
What makes photography mobile? Which photo-
ProCamera, and editing apps Snapseed and VSCO.
graphs are mobile, and which aren’t? Why the need
And for those who are into mobile photography, which
for such distinction?
local and international social media accounts should be followed?
The word “mobile” here can be somewhat confusing but
in fact mobile photography simply means content created
We would recommend following Elif Gülen and Engin
So doesn’t the fact that other cameras are mobile mean their
Creative internationally.
using your cell phone’s camera. We get this question a lot.
Güneysu from Turkey and Outofthephone and Hikari
İlk nur Can
24 // issue 15 · 2017 ocak
Güney Tepe
Emrullah Ey vallah
Sev il A lk an
İlk nur Can
İlk nur Can
Emrullah Ey vallah
issue 15 · 2017 january // 25
EVERY COOL “Kendimi bir çocuğun yerine koyup neyle oynamak istediğimi düşünüp başlıyorum oyuncak tasarımı yapmaya ” “The design of a toy may start when I begin to think about what I would like to play with if I were a child”
Ezgi Genç
every.cool’un hikâyesini paylaşabilir misin?
ezgi@olmadikprojeler.com Gonca Ata: every.cool benim hayalimdi, ancak olgunlaşması için 29 yıl geçmesi gerekti.
Çocukluğumdan beri çizmeyi, üretmeyi, satın almaktan çok kendim yapmayı seven biri oldum.
Hayatımın büyük çoğunluğu resim yaparak geçti. Üniversitede Güzel Sanatlar Fakültesi’ne
girdikten sonra tercihimi İç Mimarlık’tan yana yaptım, bu sayede
endüstriyel tasarıma olan merakım gelişmeye başladı. Mezun olduktan sonra hem iç mimar, hem de tasarımcı olarak farklı
firmalarda görevler aldım, ancak hiçbirisi özgürce tasarlama isteğimi tatmin edemedi. Hayal ettiklerimi anlattığımda
‘’neden bekliyorsun, yapsana!’’ diyen bir adamla tanıştım ve çok
yetenekli bir anneye sahip olma şansımı değerlendirdim. Eşim
tüm yapmam gereken adımlarda yol gösterici oldu, annem de tasarımlarımı hayata geçirmeme. Küçük bir ekip çalışmasıyla
ortaya every.cool çıkmış oldu, çok da iyi oldu.
Koleksiyonlarını neye göre oluşturuyorsun? Tasarımdan üretime her şey sana mı ait? Koleksiyonu oluşturmak tamamen ilham meselesi. Gördüğüm bir martının hikayesini oluşturmaya başladığımda olabiliyor,
aradığımı bulamamakla da. Kendimi bir çocuğun yerine koyup
neyle oynamak istediğimi düşünüp başlıyorum oyuncak tasarımı yapmaya örneğin. Kendi evimde görmek istediğim detayları bulamayınca, ellerim kaşınmaya başlıyor. “Bulamıyorsam
kendim yaparım!” duygusuyla gelişiyor. Tabii ki dünyadaki
trendler, renkler, mimari akımlar gibi birçok etken de koleksi-
yonu şekillendiriyor, bu mesleğimin bir parçası olarak hep içinde
olduğum detaylar.
Tasarımlarını ben yapıyorum, yumuşak ürünleri (yastık, oyuncak gibi) annemle birlikte dikmeye başladık. Ancak şimdi ürün ve
malzeme yelpazemiz genişledikçe, yetenekli zanaatkarlar ve ustalar ile yolumuza devam ediyoruz. En önemli kriterimiz el işçiliği,
iyi malzeme ve özgün olmak.
Malzeme seçimlerin nasıl değişiyor? Ürettiklerini karakteristik hale nasıl getiriyorsun? Her koleksiyonun kendine özgü bir ruhu var. baby.cool’da ever y.cool kur ucusu Gonca Ata ever y.cool founder Gonca Ata
önceliğimiz sağlıklı, kullanışlı ve çocukların ilgisini çekecek
ürünlerken, home.cool koleksiyonunda trend renkler, kumaşlar
olabiliyor. Malzeme seçimi kullanım yerine göre değişkenlik gösterse bile, her zaman özgün
ve sahip olan kişi için kıymetli bir parça olmasını istiyoruz. Geçici ve kolay tüketilen ürünlerin
aksine, yıllarca baş köşede duracak tasarımlar üretmeyi önemsiyoruz. Kişilere/kurumlara özel
çalışmalar da yaptığımız için, iç mimari ve ürün desteğini birlikte vermenin avantajı olarak, taleplere göre mekanlar ve ürünler tasarlama şansımız oluyor. Bu memnuniyeti artıran ve
26 // issue 15 · 2017 ocak
kişiselleştirmenin güzelliğini yaşadığımız bir süreç. Hayal
edileni somutlaştırıyoruz, tek sınır sizin hayal gücünüz!
Nelerden ilham alıyorsun? Sence ürettiklerin nasıl bir
every.cool ürünlerini nereden bulabiliriz? every.cool’un en büyük gücü bir internet sitesi olması. www. every.cool internet sitemizden bize ve tüm ürünlerimize
ulaşabilirsiniz. Dünyanın, Türkiye’nin her yerinden insana
dünya içinde yaşıyor?
ulaşabiliyor ve satış yapabiliyoruz. 7/24 açık bir tasarım
İlham aşktan gelir inancındayım. Doğaya, hayvanlara, çevrenize
dükkanı olma şansı veriyor bize. Çeşitli internet siteler-
Tasarlamak, üretmek benim için çok büyük bir tutku, bu da
tasarım etkinliklerinde yer alıyoruz, hepsini sosyal medya
aşkla baktığınızda ilhamın her yerde olduğunu görürsünüz
yaratıcılığımı ve bakış açımı etkiliyor. Seyahat etmek, güzel
“İlham aşktan gelir inancındayım. Doğaya, hayvanlara, çevrenize aşkla baktığınızda ilhamın her yerde olduğunu görürsünüz…”
bir yemek yemek,
sevdiklerinizle
inde yer alıyor, farklı firmalarla ortak çalışmalar yapıyor,
hesaplarımızdan takip edebilirsiniz. Instagram’da everycool
ismi ile, Facebook’ta every.cool ismi ile bizi takip edebilirsiniz.
müzik dinlemek beni
Son dönem projelerin neler?
damıtıp, biriktiri-
Çeşitli markalarla ortaklıklar yapmaya başladık, ilerleyen
yeterince dolunca,
Çocuklarla ilgili yeni ürünler hazırlıyoruz, fashion.cool kolek-
besliyor, ben o anları
yorum. Cebim
onları ortaya çıkarma
zamanı geliyor. Her tasarımın olgunlaşma süresi birbirinden
farklı. Ürettiklerimin 5 yaşında bir çocuğu da, 45 yaşında
bir doktoru da etkilemesini arzu ediyorum. Herkesin farklı
günlerde every.cool’u bambaşka platformlarda görebilirsiniz. siyonumuzla modanın nabzını tutmaya hazırlanıyoruz. Yeni
koleksiyonlar yolda, bir sonraki konseptin ne olacağı sürpriz, bizi takip etmeyi unutmayın!
zevkleri olsa da, beynin önce güzeli seçtiğine inanıyorum.
Güzel olan, takdir görür. Lokal bir firma olarak başarılı
olmaktansa, evrensel bir değere dönüşmek asıl hedefimiz.
Kalitemizden ödün vermediğimiz sürece, bunun olmasına hiçbir engel olduğunu düşünmüyorum. Dünya çapında
kabul gören kumaşlarımız, ustalarımız var ama kendimize
güvenimiz yok. İnancım bunun ilerleyen yıllarca değişmesi, bir Türk firması olarak uluslararası platformlarda da kend-
imize yer bulabilmek.
issue 15 · 2017 january // 27
//
I am the designer, and my mother and I began to sew the soft
products (like pillows and toys) together. But as the product and
material range expanded, we enlisted the help of skilled craftsmen
and artisans. Our foremost criteria are craftsmanship, quality materiPlease tell us the story of every.cool. Gonca Ata: It was always my dream but it took 29 years for the idea of every.cool to mature. Since my childhood, I have loved drawing, creating, and making things by myself instead of buying them. I
spent most of my life painting. When I entered the School of Fine Arts in university, I chose to study Interior Architecture, which led to a growing interest in product design. After graduation I worked
at different companies as an interior architect and designer but none of them satisfied my desire to create freely. Then I met a man who
said, “What are you waiting for, do it!” when I told him my dreams,
and also made the most of having a very gifted mother. My husband guided me every step of the way, and my mother helped me to bring
my designs to life. And every.cool was born with the efforts of a very small team, and I am so glad it was.
How do you create your collections? Are you in charge of everything from design to production? Creating a collection is purely a matter of inspiration. It can start when I begin to construct a story inspired by a seagull, or when I cannot find what I am looking for. For
example, the design of a toy may start when I begin to think about what I would
like to play with if I were a
child. If I cannot find some details I would like to see
in my home, my hands start to itch, and it evolves into a
feeling of “If I can’t find it, I’ll
make it myself.” Of course, the
global trends, colors, architectural
movements and many other factors also
contribute to shaping the collection, after all
these are the kind of details I am always dealing with as part of my profession.
28 // issue 15 · 2017 ocak
als, and being unique.
How does your choice of materials vary? How do you make sure that your products are characteristic? Each collection has its own spirit; for instance in baby.cool our priority is to offer healthy, practical products that appeal to kids while in the home.cool collection it can be on-trend colors and fabrics. The
choice of materials can vary depending on how the product will be
used, but even so we always want to make sure that it is unique and
valuable for the owner. Contrary to passing fads and easily consumed products, we value the importance of creating designs that will be
treasured for many years. Since we also provide services tailored to individuals / businesses, we have the opportunity to design spaces
and products according to demand; this is the advantage of offering interior design and product support together. This is a process that increases satisfaction and allows us to experience the beauty
of personalization. We transform what is imagined into tangible
products and spaces, so you are only limited with your imagination!
What are your sources of inspiration? What is the world where your products live like? I believe that inspiration comes from love. When you look
at nature, animals and your
surroundings with love, you will see that inspiration is
everywhere.
I am passionate about designing
and producing, which influ-
ences my creativity and perspective.
Traveling, eating good food, listening
to music with a loved one nourish me,
I cherish these moments and accumulate
them. When my box is full, it is time to take them
out. Different designs may take varying amounts of time to mature.
I want my productions to have an impact on a 5-year old kid as
well as a 45-year old doctor, for instance. I know that people have
“I believe that inspiration comes from love. When you look at nature, animals and your surroundings with love, you will see that inspiration is everywhere…”
different tastes but I still
believe that the brain first chooses the nicer looking one. Beauty is appreci-
ated. More than being a successful local com-
pany, our main aim is to
become a universal value. As long as we do not
compromise on quality
production, I don’t think
any obstacle could keep this from happening. We have world-class
textiles and craftsmen but we don’t have confidence. I hope that this will change in the coming years, and we as a Turkish company will carve our own space on international platforms. Where do we find every.cool products? The greatest strength of every.cool is that it has its own website,
www.every.cool where you can access us and buy our products. We
can reach anyone in Turkey or around the world and sell our prod-
ucts. Having a website gives us the chance to be a 24/7 open design store. We are also available on other websites, and we collaborate
with various companies and participate in design events. These are all shared on our social media pages. You can follow everycool on Instagram, and every.cool on Facebook.
What are your latest and upcoming projects? We started collaborating with other brands, and soon you will see every.cool on very different platforms. We will be launching new
products for kids, and we are also preparing to keep the pulse of fashion with our fashion.cool collection. New collections are on the way and the next concept will be a complete surprise so stay tuned!
Fotoğ raf lar // Photos: Şener Yı lmaz Aslan
issue 15 · 2017 january // 29
HEDWIG VE ANGRY INCH Kazan Dairesi’nin Yeni Müzikali... A New Musical by Kazan Dairesi...
Damla Yılmaz damla.yilmaz01@gmail.com
Bu defa sohbetimizi, şahsen tanımakla birlikte, yıllardır beğeniyle takip ettiğim iki değerli insanla gerçekleştirdik. Biri oyuncu Yılmaz Sütçü, diğeri, daha önce sahne paylaştığım yönetmen ve aynı zamanda mimar Barış Arman. Onlarla kısa sürede müthiş başarıya ulaşan yeni oyunları “Hedwig ve Angry Inch”i konuştuk. Öncelikle sizleri tanımayanlar için kendinizi biraz tanıtır mısınız? Barış: Adım Barış Arman. Müzikal tiyatro ve performans
oluşumu Kazan Dairesi’nin sanat yönetmeniyim. Eş zamanlı olarak İTÜ Mimarlık ve İstanbul Devlet Konservatuvarı
Müzikal bölümlerinde okudum. Ardından ikinci lisansımı
okumaya karar vererek Haliç Üniversitesi Tiyatro bölümüne burslu olarak kabul edildim. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda
Sidikli Kasabası Müzikali, Erkek Arkadaş, 57. Alay gibi birçok oyunda oyuncu olarak rol aldım. CKM, Moda Sahnesi ve
Duru Tiyatro’da solist olarak yer aldığım müzikal konserlerim oldu. Aynı zamanda 2005 yılından beri tiyatro çevirisi
yapıyorum. Çevirmiş olduğum oyunlar Moda Sahnesi, Zorlu PSM ve Devlet Tiyatroları’nda sahnelendi ve sahnelenmeye
devam ediyor. 2015 yılında ise Kazan Dairesi’ni kurdum ve ilk büyük prodüksiyonumuz olan Hedwig ve Angry Inch’in de yönetmenliğini üstlendim.
Yılmaz: Ben Yılmaz Sütçü, 1978 İzmir doğumluyum.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarı Tiyatro
bölümü mezunuyum. Lise döneminde radyo programcılığı yaparken müzikle olan bağımı keşfettim. Çok uzun yıllar
müzik gruplarında solistlik yaptıktan sonra konservatuvara
girdim. Okuldan sonra birçok dizi, reklam filmi ve televizyon şovlarında yer aldım. Dramatik tiyatro alanında çalışmalarım olsa da, beni en çok çeken performans alanlarından biri olan
doğaçlama tiyatro bir başkaydı. Uzunca bir dönem doğaçlama tiyatro oyunları oynadım ve konu ile ilgili araştırmalar
yaptım. Daha sonrasında beni derinden etkileyen müzikal
tiyatro hayranlığım galiba beni şu anda bulunduğum noktaya getirdi. Şimdi ne şanslıyım ki; neredeyse hepsini bir arada 30 // issue 15 · 2017 ocak
gerçekleştirebildiğim Hedwig ve Angry Inch’te oynuyorum..
Kazan Dairesi’nden biraz bahsedelim. Nasıl kuruldu? Şu an neler yapıyor? Barış: Önceleri başka bir isim altında bir araya gelmiştik. O
dönemde Devlet Tiyatrosu’nda kapalı gişe 190 oyun oynayan Sidikli Kasabası Müzikali’ni yaptık. Ekibin çoğu benzer
okullardan ve benzer projelerden bir araya gelmişti. Haliyle etkin teatral dilimiz müzikti. Yeni müzikal işler yapmak
istiyorduk. İstediğimiz içerikle ve formla tiyatro yapmanın tek yolu da kendi yarattığımız bir oluşumda buluşmaktı.
Sidikli Kasabası ekibinden bir grup oyuncu olarak Kazan
Dairesi’ni kurduk. Açılışımızı bir müzikal konseri ile yaptık. Yılmaz: Bu aslında bir tiyatro için pek alışılageldik bir durum değildir.
Barış: Evet, Türkiye’de müzisyenler konser, oyuncular
tiyatro yapar. Bizim içinse her zaman amaç bildiğimiz
sanat dillerini bir araya getirerek sözümüzü anlatmak oldu. Bu konserin ardından oyun arayışına girdik ve Yılmaz ile yollarımız kesişti.
Yılmaz: Ekibin ilk halinde ben yoktum. Kazan Dairesi adı
altında buluşulduğunda katıldım. Hedwig ve Angry Inch ile bir araya geldik ama ekibin ilk gününden beri birlikteymişiz
Hedwig ve Angry Inch oyunun başlangıç hikayesinin çok
gibi hissediyorum.
ilginç olduğunu biliyorum. Biraz anlatır mısınız?
adında bir “glam rock” müzikalini sahneliyor. 16 farklı
Yılmaz: Amerika’dayken birçok oyunu izleme fırsatım
Broadway’de kapalı gişe oynuyordu. Sinema versiyonu ise
Neil Patrick Harris oynuyordu, oyun Tony Ödülü almıştı,
Barış: Kazan Dairesi şuanda Hedwig ve Angry Inch
ülkede 13 dilde oynanmış bir müzikal. 2 sene öncesine kadar LGBTİ için bir ikon haline geldi. Biz bu oyunu Türkçe olarak orijinal müziğiyle sahneledik.
Yılmaz: Metnin ve şarkıların uyarlamasını ben yaptım. Aynı zamanda Hedwig rolünü oynuyorum.
oldu ancak Hedwig and the Angry Inch’i izleyemedim.
ayakta izlemek için dahi 300 dolar vermeniz gerekiyordu.
Sabah akşam oyun izledik ama biraz da pahalı olmasından ötürü bu oyunu görme fırsatımız olmadı. Türkiye’ye
geri dönünce Hedwig and the Angry Inch’in kitabını
karıştırmaya başladım. Sonra Neil Patrick Harris’in Tony performansını izledim ve şarkıları dinlemeye başladım.
Barış da önüme metni ve notaları koyunca oyuna tutuldum
“Barış ülkedeki trans cinayetlerini ve homofobi oranlarını içeren bir mektup yazdı. Haftalar sonra cevap geldiğinde şaşkındık. Oynamamıza izin veriyorlardı. Böylece hayal birden gerçek oluverdi”
ve içinde kayboldum. Metne ve şarkılara
afişimizi hazırladılar. Türkiye’nin en iyi kültür sanat
iletişimcisi Banu Zeytinoğlu oyunu bir kere izledi ve bu işi yapıyoruz dedi. Zaten Banu Zeytinoğlu ile birlikte basına ulaştık ve oyun yerini buldu.
Yılmaz: Türkiye’de iyi işler yapan tiyatro sayısı az değil. Bu işleri seyirciye duyurmak oyunu sahnelemekten daha zor
olabiliyor. Seyircinin tepkisi ise çok güzel. Çok uç bir hayatı olduğu halde Hedwig ile seyircinin özdeşlik kurduğunu
görebiliyoruz. Bir seyircimiz “Bize 1,5 saatlik özgürlük alanı
yarattığınız için teşekkür ederiz. Kendimi uzun zamandır ilk kez baskı ortamının dışında hissettim” dedi. Bizim için en büyük ödül bu sözleri duymak.
Harika. Peki Kazan Dairesi bundan sonra ne tip projeler
tekrar tekrar baktım. Türkiye’de
yapmayı düşünüyor?
için başvuruda bulunmaya karar verdik.
Barış: Kazan Dairesi’nde Broadway ve Off-Broadway
trans cinayetlerini ve homofobi oranlarını
kabare ve revüler, müzikal konserler – söz, müzik ve hareket
oynayabilir miyiz diye düşünürken telif
Ret cevabı ile karşılaştık. Barış ülkedeki içeren bir mektup yazdı. Haftalar sonra
cevap geldiğinde şaşkındık. Oynamamıza izin veriyorlardı. Böylece hayal birden gerçek oluverdi.
Oyunun konusundan da biraz bahseder misiniz?
müzikaller, yerli müzikal eserler, orijinal metinler, kara
ile oluşan her türlü şey üretiliyor ve icra edilmesi planlanıyor. Yeni biçimler arayan, yaşamı iyileştirmek için çalışan ve kolektif bilinçle üretim yapan bir tiyatroyuz. Toplumsal
gelişime katkı sağlayacak her türlü söz ve tartışma bizim oyunlarımıza konu olabilir.
Heyecanla bekleyeceğiz. Bu arada Barış’ın mimar oluşu nedeniyle ona şunu sormak istiyorum; mimarlarda tiyatroya
Yılmaz: Doğu Berlin’de yaşayan Hansel’in iki hayali vardır:
ve müziğe bir eğilim oluyor galiba, bunu neye bağlıyorsun?
bir askere aşık olunca ameliyatla cinsiyet değiştirmeyi
Barış: Evet, sanatın çeşitli alanlarında üretim yapan birçok
Rock yıldızı olmak ve öteki yarısını bulmak. Amerikalı kabul eder ama operasyon beklediği gibi sonuçlanmaz
mimar var. Bunun sebebi mimarlık eğitiminin insanın içinde
olarak değiştirir ve Amerika’ya kaçar. Dindar genç şarkıcı
olabilir. Mimarlığın insan üzerine sorduğu çoğu soruyu
ve “bir tutam et öbeği” ile ortada kalır. Adını Hedwig
Tommy’ye aşık olur. Tommy, onun şarkılarını kendine mal edip şöhrete adım atınca Hedwig kendi kurduğu grupla onu gölge gibi izlemeye başlar. Tommy şimdi İstanbul’a
bir konser vermeye gelmiştir. Hedwig de onunla aynı anda
başka bir mekanda konser verecektir. Oyun da tam olarak bu konserin içinde geçer.
Çok enteresan bir konusu var gerçekten. Peki oyuna ilgi nasıl? Barış: Oyunun ilgi çekeceğini biliyorduk ama bu kadar
yaşadığı çevreyle arasındaki ilişkiye odaklanıyor olması
sanat da paylaşıyor. Kendi açımdan mimarlık eğitiminin
içerdiği çeşitliliğin, tiyatro insanı olarak ihtiyaç duyduğum entelektüel birikimi karşıladığını söyleyebilirim. Üstelik
konservatuvarda ve mimarlıkta aynı anda eğitim aldığım
günlerde, tasarım kriterlerinin mimarlığın ötesinde işlediğini ve tiyatro ile tasarım arasındaki farkların ne kadar küçük olduğunu fark ettim. Günün sonunda müzikte azın çok
olduğunu, teatral formun içeriği takip ettiğini görüyorum. Son olarak okuyucularımız sizi ve oyunları nereden
dikkat çekeceğimizi düşünmemiştik. Projeyi kimle paylaşsak
takip edebilirler?
sponsoru olan Mac bize burada da destek oldu. Marka
Bizi Facebook: @kazandairesi, Instagram: @kazandairesi ve
bize destek oldu diyebiliriz. Oyunun Broadway’deki makyaj
tasarım ajansı Quiet’ten Beste Türkön ile Ceyda Türkön tek
kuruş almadan bizim için muhteşem bir çekim gerçekleştirip
www.kazandairesi.org adreslerinden takip edebilirler.
//
on scholarship. I had acting parts in several stage pro-
with the content and in the format we wanted was to come
Kasabası Müzikali”, “Erkek Arkadaş”, and “57. Alay”. I also
the Sidikli Kasabası team we founded Kazan Dairesi and
ductions for the Istanbul State Theater including “Sidikli
took part in musical performances as singer at CKM, Moda Stage, and Duru Theater. I am translating theater plays
Our interview for this issue is with two people that I have personally known and admired for a long time: actor Yılmaz Sütçü and director/ architect Barış Arman with whom I’ve had the pleasure of sharing a stage. We talked about their new play “Hedwig and the Angry Inch”, which became quite a success in a very short time. For those who don’t know you, please tell us about yourselves.
since 2005, and some of those have been and still are shown at Moda Stage, Zorlu PSM and State Theaters. I founded
Kazan Dairesi in 2015, and took on the direction of our first big stage production of “Hedwig and the Angry Inch”.
Yılmaz: My name is Yılmaz Sütçü. I was born in Izmir in
1978, and graduated from the Theater department of Müjdat Gezen Arts Center Conservatory. I was doing a radio show in high school when I discovered my connection to music. After singing with various bands for many years, I entered the conservatory. Following graduation, I played in several TV series, commercials and shows. Even though I played
in dramas, what attracted me the most was improvisation
acting. I acted in improvisation theater plays for quite a long time and did a lot of research. I think, the great admiration I have for musical theater, which has influenced me deeply, led me to where I am today. And I feel so fortunate that I
get to do almost everything I love by playing in the “Hedwig and the Angry Inch”.
Let’s talk about Kazan Dairesi. How was it founded? What
Barış: We initially came together under a different name
and performance group. I studied architecture at ITU while
to a full house at the State Theaters for 190 shows. Most
I also attended the Musical Department of Istanbul State Conservatory. Then I decided to get a second degree and
was accepted to the Theater department at Haliç University
32 // issue 15 · 2017 ocak
opened with a musical performance.
Yılmaz: This is actually not very common for a theater company. Barış: True, in Turkey musicians give concerts, and actors
do theater plays. But for us, the objective has always been combining different artistic expressions to tell our story.
After that concert, we started searching for a play and our paths crossed with Yılmaz.
Yılmaz: I was not part of the team at the beginning, and
joined them when they came together as Kazan Dairesi. It
started with “Hedwig and the Angry Inch” but it feels like I was part of the team since day one.
Barış: Kazan Dairesi is currently doing a glam rock musical titled “Hedwig and the Angry Inch”. This is a musical that
has been played in 16 countries in 13 different languages. It played to a full house on Broadway up until two years ago. And its movie version has become an icon for the LGBTQ
community. We are playing it in Turkish with original music. Yılmaz: I adapted the script and the songs, and I am also playing the role of Hedwig.
I know that “Hedwig and the Angry Inch” has a very interesting origin story. Tell us a little bit about it.
are the latest developments?
Barış: My name is Barış Arman. I am the art director of
Kazan Dairesi (Boiler Room), which is a musical theater
together as a group of our own. So with some actors from
and produced “Sidikli Kasabası Müzikali”, which played
of the team came from similar schools and projects so our
dominant theatrical language was music. And we wanted to do new musical shows. The only way that we could perform
Yılmaz: When I was in the States, I found the opportunity
to see several shows and plays but couldn’t see “Hedwig and the Angry Inch”. It starred Neil Patrick Harris, who won
a Tony Award for this role, and you had to pay $300 for a
standing room ticket. We saw so many shows every day but
this was quite expensive and we missed it. When I returned to Turkey, I started to go through the book “Hedwig and
the Angry Inch”, and then watched Neil Patrick Harris’
to, and gets left with an inch of unwanted extra. He changes
Wonderful. So what is next for Kazan Dairesi?
When Barış brought the script and the musical scores, I got
where she falls in love with Tommy, a religious singer.
Barış: We at Kazan Dairesi are creating and planning all
Hedwig starts following him like a shadow with her rock
local musicals, and working on original scripts, black cabaret
Tony winning performance and listened to the music.
lost in them. I went over the script and the notes again and again. We began to think whether we could play it in Tur-
“Then Barış wrote them a letter, telling all about the trans murders and homophobia rates in the country. Weeks later a shocking reply arrived; they would let us play. This is how the dream became a reality.“ key and applied for copyrights, and got rejected. Then Barış wrote them a letter, telling all about the trans murders and homophobia rates in the country. Weeks later a shocking
reply arrived; they would let us play. This is how the dream became a reality.
What is the play about? Yılmaz: Hansel, a boy living in East Berlin, has two dreams: Being a rock star and finding his other half. He falls in
love with an American G.I. and undergoes a sex-change
operation, which doesn’t work out quite as it was supposed
his name to Hedwig, becomes a she, and flees to America
When Tommy leaves with her songs and becomes famous, band. Tommy is now in Istanbul for a concert and Hedwig will be giving a concert in another venue at the same time. The play takes place during that concert.
It is indeed very interesting. So how is the interest in the show? Barış: We knew that it would attract interest but not
kinds of stuff from Broadway and Off-Broadway musicals to and revues, musical performances - in short, everything that involves words, music and acting. We are a theater company that seeks new forms of expression, aims to improve life
and produces with a collective consciousness. Any topic and discussion that would contribute to the development of the society could be the subject of our shows.
at this level. It would be fair to say that whoever lear-
We will look forward to seeing them all. I have one more
makeup sponsor of the Broadway show, sponsored us
that architects have a tendency toward theater and music;
ned of the project supported us. Mac, which was the
question for Barış, since you are also an architect. It seems
here too. Beste Türkön and Ceyda Türkön of the brand
why do you think that is?
our poster for free. Banu Zeytinoğlu, who we think is
Barış: True, there are many architects producing in different
the show once and said, “We are doing this.” Thanks
education focuses on the individual’s relationship with his/
design agency Quiet did a fantastic job and created
the best in culture and arts communications, watched to her, we reached the media and the show got the attention it deserved.
Yılmaz: There is actually quite a number of good theater companies in Turkey but making yourself
heard by the audiences can be harder than staging a
play. On the other hand, the audiences are responding
very positively. Even though Hedwig is a very extreme character we can see that the audiences connect with
her. One viewer said, “Thank you for creating a space
of liberation for us, even for just one and a half hours.
art disciplines. The reason may be because architectural
her surroundings. The questions that architecture asks about people are quite similar to those of other art forms. In my view, the diversity of architectural education provides the
intellectual basis that I as a theater person need. At the time I was studying both at the conservatory and the school of architecture I realized that the differences between archi-
tecture and theater are very insignificant. At the end of the
day, I can see that less is more in music, and theatrical form follows the content.
For the first time in a long while I felt away from the
And finally, how can our readers follow you, and the shows?
the best reward for us.
They can follow us at Facebook: @kazandairesi,
oppressive environment.” Hearing such comments is
Instagram: @kazandairesi and www.kazandairesi.org.
issue 15 · 2017 january // 33
carnival designed by Ece Yalım Design Studio
acrobat
lobut
trapeze
tambour
Carnival serisi, Design Turkey 2016 ve Good Design 2016 ödüllüdür.
Ofiste Carnival zamanı!
It’s Carnival time In the office
Ersa için Carnival serisini hazırlayan Ece Yalım Design Studio,
Ece Yalım Design Studio, which prepares the Carnival series for
karnavallardan ilham alıyor. Carnival, çalışma ortamlarına
Ersa, is inspired by carnivals. Carnival recommends that you
karnavalların eğlenceli dünyasını taşımayı öneriyor.
bring the fun world of carnivals to work environments.
Trapeze , Lobut , Tambour ve Acrobat!
Trapeze, Lobut, Tambour and Acrobat!
Carnival ile çalışma alanlarınızın limitlerini öteleyin.
Move the limits of your work areas with Carnival.
ersamobilya.com
ersamobilya.com