Box in a Box Idea - 18

Page 1

- 2017 -

tasarım, sanat ve fikir kütüphanesi lıbrary of desıgn, art and ıdea

Ücretsizdir ve üç ayda bir çıkar. For free and published every three months.

Rugül Serbest // Biriken // Feriköy Pazarı // Elif Sanem Karakoç Barış Manço // Mete Kaplan Eker // Melke On The Road // Nevzat Sayın


Hakkında // About Box in a Box Idea, ofis mobilyalarında uzmanlaşan Ersa’nın

mühendislik yeteneğini ve esnek üretim altyapısını temsil eden mimari bir konsept olarak 2011 yılında doğdu. Yalın Tan Jeyan Ülkü İç Mimarlık imzasını taşıyan iç mimari konseptinde yer alan “Box in a Box” fikri, dijital dünyada interaktif alanlara

yer verme isteğinden yola çıkarak, farklı bir yöne evrildi. 2012 yılında, yerli ve yabancı tasarımcıları buluşturan en büyük

sosyal platform olma vizyonuyla, Türkiye’nin tasarımcılara

özel ilk sosyal ağı BoxinaBoxIdea.com ve Box in a Box Idea dergi hayata geçirildi. Zamanla farklı akımlara da kucak

açan proje; müzik, fotoğraf, video enstalasyon projelerini

destekledi; öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağladı, sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri bir saha açtı. Mimariden endüstriyel tasarım ve modaya,

grafik tasarımdan fotoğraf ve müziğe kadar uzanan geniş bir yelpazede amatör ve profesyonel sanatçıları bir araya

getiren Box in a Box Idea, kültür-sanat alanında Türkiye’nin en büyük sanal kütüphanesini oluşturma hedefiyle yoluna devam ediyor.

// Box in a Box Idea was born in 2011 as an architectural concept representing the infrastructure of flexible

production and high engineering skills of Ersa, which has

become an expert in office furniture. Involved in the interior design concept that holds the signatures of Yalın Tan Jeyan

Ülkü Interior Design, “Box in a Box Idea” has evolved into a different path, emerging from an idea to give a place to the interactive areas in digital world. With the vision of being

the biggest social platform to bring the designers together

in 2012, BoxinaBoxIdea.com, the first social network special

for the investors of Turkey, and Box in a Box Idea periodical were materialized. Embracing the different trends in the course of time, the project has supported the projects of music, photography, video installation; has allowed the

self-development of the students and has created an area

where the artists can express themselves. Bringing together

the amateur and professional designers in every area ranging from architecture to industrial design, from graphic design

to photography and music, Box in a Box Idea is continuing its journey with the aim of creating the biggest virtual

design library of Turkey in the field of art and culture.


S A H I B I // P U B L I S H E R :

Ersa Mobilya San. Tic. A.Ş.

YAY I N Y Ö N E T M E N I // P U B L I C AT I O N D I R E C T O R

Yalçın Ata VERS İYO N 1 yalcinata@ersamobilya.com

İçindekiler Content

VERS İYON 2

E D I T Ö R // E D I T O R

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

V E R Sİ Y O N 3

YA Z A R L A R // A U T H O R S

Aynur Yılmaz aynuryilmaz@ersamobilya.com

P O R T F O LYO L A R // P O R T F O L I O S 3

Merve Aktaş merveaktas@ersamobilya.com

SANAL DA ÖN E ÇIK AN L AR // THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL

Melike Bayık melike.bayik@gmail.com

4 RUGÜL SERBEST s a n at // a r t 6

Tuğçe Asya Yaldız asyatugceyaldiz@gmail.com

BIRIKEN t i yat r o // t h e at r e 10

K A PA K I L L Ü S T R A S YO N U // C O V E R I L L U S T R AT I O N

Mete Kaplan Eker behance.net/metekaplaneker

F E R I KÖY E KO L O J I K PA Z A R I e k o l o j i k b e s l e n m e // e c o l o g ı c a l n u t r ı t ı o n 13

G R A F I K TA S A R I M // G R A P H I C D E S I G N

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

BARIŞ MANÇO m ü z i k // m u s ı c 16

M E T I N E D I T Ö R Ü // T E X T E D I T O R

E L İ F SA N E M K A R A KO Ç f o t o ğ r a f // p h o t o g r a p h y 18

Merve Aktaş merveaktas@ersamobilya.com Ç E V I R M E N // T R A N S L AT O R

METE KAPLAN EKER i l l ü s t r a s y o n // ı l l u s t r at ı o n 22

Aydan Açıkalın a.aydan@gmail.com

M E L K E ON T H E ROAD g e z i // t r av e l 26

YAY I N T Ü R Ü // P U B L I C AT I O N T Y P E

Ücretsiz - Periyodik For Free - Periodical

N E V Z AT S AY I N s a n at // a r t 30

B A S K I // P R I N T E D B Y

Ofset Yapımevi I L E T I Ş I M // C O N TA C T

Ord. mProf. Gökay Cad. No:60 o b i l y Kerim a Çamlıca/ Üsküdar / İstanbul

mobilya

mobilya

info@boxinaboxidea.com 3500 adet basılmıştır // Printed in a run 3500 copies.

issue 18 · 2017 october // 1


Yoka

designed by KaCeTu & Ersa Design Team

Tasarımı kadar mühendislik çözümleri ile de dikkat çeken Yoka, özgün detayları sayesinde farklılaşarak çağdaş çalışma alanları yaratıyor. Standing out both in design and engineering solutions, Yoka creates contemporary workspaces with its unique product details.

ersamobilya.com


TERESA ARROYO CORCOBADO laeternaduda.blogspot.com.tr

YAĞMUR ARAZ yagmuraraz.wixsite.com/artist

GÖRKEM EKŞİLER instagram.com/gorkemeksiler

İspanyol illüstratör Teresa Arroyo Corcobado halen Brüksel’de yaşıyor. İspanya’nın kış güneşi altında 1987 yılında doğan sanatçı, erken yaşlarından itibaren hep küçük şehrinden çıkıp yeni yerleri keşfetme ihtiyacı duydu. Bir süre Madrid, Edinburgh ve Granada’da yaşadı. İllüstrasyon alanında uzmanlaşmaya karar verdikten sonra Brüksel’e taşındı ve hala orada yaşamını sürdürüyor. Zamanını Belçika ile İspanya arasında bölen Corcobado’nun serbest illüstratör olarak ürettiği eserleri şimdiye dek her iki ülkesinin yanı sıra başka ülkelerde düzenlenen sanat yarışmaları ve sergiler için seçildi.

Teresa Arroyo Corcobado, is a Spanish illustrator based in Brussels. She was born under the sun of the Spanish winter in 1987 Since an early age, she always felt the need to go away from her small city in order to explore new places. She lived in Madrid, Edinburgh and Granada. After deciding to specialize in the field of illustration, she moved to Brussels, where she have been living in since. She works as a freelance illustrator between Belgium and Spain and her work has been selected in art contests and exhibitions in both countries and abroad.

1992’de İskenderun’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Kariyerine film ve reklam sektöründe devam ediyor. Resim alanında bağımsız çalışmalarını sürdürüyor.

Yağmur Araz (b. 1992, İskenderun) graduated from French Language and Literature at Istanbul University. As she pursues a career in the film and advertising industry, she also continues to create independent works of art as a painter.

1992’de Lüleburgaz’da doğdu. Mühendislik eğitimi almak üzere 2010 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okumaya başladıysa da, 2014 yılında Marmara Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’ne geçti. Halen eğitimine devam ediyor.

Görkem Ekşiler (b. 1992, Lüleburgaz) started studying Engineering in 2010 at Istanbul Technical University. She then decided to change his path, and in 2014 entered the Interior Design Department at Marmara University where she continues his studies.

issue 18 · 2017 october // 3


SANALDA ÖNE ÇIKANLAR THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL

CHRISSY ANGLIKER İlk bakışta Angliker’in resimleri yalnızca renkli fırça

darbeleriyle hazırlanmış soyut resimler gibi duruyor olsa da işin aslı pek de öyle değil. Resimlere birazcık geriden

bakıldığında aslında bilindik kumsal sahnelerini rahatlıkla

görebilirsiniz. Detaylardan uzaklaşan ressam, doğru renkte ve biçimde boya kullanımı ile resim sanatının gücünü de göstermiş oluyor. // Even though Angliker’s paintings look like abstract works created with colorful brush strokes at first glance, there is much more to them. As you take a step back for a wider

angle, the usual beach scenes begin to appear. As the artist

departs from details, she demonstrates the true power of art with the right color and paint choices. www.chrissy.ch

FRANK HERFORT

//

Ödüllü Alman fotoğrafçı Frank Herfort, ‘Time In Between

Award winning German photographer Frank Herfort

ve halkını batılı bir gözle izliyor. Batılılar tarafından çok

photography series ‘Time in Between – Russian Fairytales’.

- Fairy Tale of Russia’ isimli fotoğraf dizisinde, Rusya’yı

da bilinmeyen bu dünya, Herfort’un fotoğraflarıyla gözler

önüne seriliyor ve oradaki günlük yaşamla ilgili fikir sahibi olmamıza olanak sağlıyor. 4 // say ı 18 · 2017 ekim

observes Russia and its people through a Western lens in his This world, which the Westerners do not quite know, is

revealed in Herfort’s photographs, giving clues about everyday life in those places.

lucas-zimmermann.com


AMY JUDD Londra merkezli ressam Amy Judd gizemli kadın portreleri ortaya koyuyor. Sanatçı, geleneksel mitolojilerde yer alan kadın ve kuşların ilişkisinden etkilenerek, kuş tüyleriyle

kısmen ya da tamamen gizlenmiş kadın portreleri resmedi-

yor. Sanatçının resimlerinde yer alan kadınsı nesneler, güç ve cesaret gibi kavramlara gönderme yapıyor. // London-based artist Amy Judd creates portraits of women filled with beauty and mystery. The artist, inspired by

the relationship between birds and women in traditional

mythologies, depicts women fully or partially disguised in

feathers. The feminine objects in her paintings are references to concepts such as power and courage. artfucksme.com/amy-judd

KEN HERMANN

//

Fotoğraf sanatçısı Ken Hermann “Flower

Photographer Ken Hermann’s “Flower Men”

Hindistan’ın Kolkata şehrindeki ünlü Malik

in the famed Malik Ghat flower market in

Man” ismini verdiği bu portre projesinde, Ghat çiçek pazarında bulunan çiçekçileri

fotoğraflıyor. Hermann, bazı çiçekçilerin kutsal oldukları gerekçesiyle çiçeklerinin fotoğraflanmasını istemediğini söylüyor. İzin alabildiği çiçekçileri de nehir kenarında çok sade bir arkaplan ile çekerek ön plana çıkarıyor.

project is a series of portraits of the male sellers Calcutta, India. Hermann says some sellers were

reluctant to be photographed since they believed flowers to be sacred. He took the flower sellers to Hooghly River for a more neutral setting,

allowing the colors of sellers’ wares to stand out against the simple backdrop. kenhermann.dk


RUGÜL SERBEST Gerçeğe Yeni Bir Gerçeklik Eklemek Giving a New Reality to The Real

Röportaj | Interview Melike Bayık melike.bayik@gmail.com Fotoğraflar | Photographs Şener Yılmaz Aslan seneryilmazaslan.com

Öncelikle genç bir sanatçı olarak kendinden bahseder misin? Rugül Serbest kimdir, neyle uğraşır? İzmir doğumluyum. Yaklaşık bir buçuk yıl öncesine kadar da İzmir’deydim. Dokuz Eylül

Üniversitesi’nde lisansımı tamamladım. Şimdi de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim

Bölümü’nde yüksek lisans eğitimime devam ediyorum. Bir buçuk yıldır İstanbul’da yaşıyorum. Şehre ve buradaki sanat ortamına alışmaya çalışıyorum aslında. Küçük bir atölyem var, burada resimlerimi yapıyorum. İzmir’de farklı birçok işle ve disiplinle uğraştım ama burada sadece resim yapıyorum. Genel olarak eserlerinin formundan ve içeriğinden söz eder misin? Resimlerimde kendi bedenimi ve yüzümü biçim olarak ele alıyorum.

“Gerçeği, içinden izleyerek, onunla beraber deneyimlemem gerektiğine inanıyorum.”

İçinde bulunduğum duygu ve ruh durumlarını yansıtmaya çalışıyorum. Gerçeği, içinden izleyerek, onunla beraber deneyimlemem gerektiğine

inanıyorum. Şöyle ki bir anlığına da olsa bir başkası olmamız mümkün değil. Kendi bedenim sayesinde var olduğum dünyaya ulaşabiliyorum

ancak. Kendi bedenim üzerinden de “bizi” anlatmak istiyorum. Kendimden hareketle bedeni “genelleştirmeyi” amaçlıyorum.

Peki eserlerini üretirken konuyu neye göre belirliyorsun? İçerik nasıl ortaya çıkıyor? Otoportreler, doğaları gereği içe bakan resimlerdir. Betimlemek için değil, kavramak ve nüfuz etmek için resmediyorum. Gördüklerimi, hissettiklerimi kavramak... Resimlerimdeki kadınlar, kadınlar diyorum çünkü az önce de belirttiğim gibi

kendimden hareketle genellemeyi amaçlıyorum. Bu kadınlar genelde ev içinde ve yalnızdırlar. Mutfak ya da yatak odası gibi “kadınlarla

özdeşleştirilen” mekanlarda bulunan bazen giyinik bazen de çıplak olan bu kadınlar “modern” toplumda yaşayan kadını yansıtır. Elbette konu tek başına biçimi belirlemez. Bir resim yine

resim olarak vardır sonuçta. Yaşamın içinden

gerçekliği yakalayıp, onu biçime dönüştürmek. İşte benim sanatımın başladığı yer burası.

Genç ve tutkulu bir ressam olarak neden resim? Üretim sürecinde tercih ettiğin başka disiplinler de var mı? Heykel, seramik vb. Aynı anda birçok şeyle ilgilenen sanatçılar var.

Onlara hayranlık ve saygı duyuyorum. Ama ben

bu şekilde çalışamıyorum. Heykel, baskı, fotoğraf

gibi birçok şey denedim ancak şu an sadece resme yoğunlaşmış durumdayım. Yakın zamanda denemeyi düşündüğüm şeyler var ama başlamadan bir şey söylemek istemiyorum.

6 // say ı 18 · 2017 ekim


En temel malzemen boya, tuval ve fırça. Resim yaparken soft renkleri tercih ediyorsun. Boya ve renk seçimini nasıl yapıyorsun, neye göre belirliyorsun?

“ben” ve “o” tek bir varlık haline gelmişiz. Ruh halim bütünüyle ona dönüşüyor. Bu elimde değil.

Tuvale aktarmadan önce kurguyu oluştururken ne gibi ön

Büyük boyutlu tuvallerde çalışmayı seviyorum. Gerçek

ölçülere ne kadar yakın olursa o kadar iyi benim için. Ya da tam tersi, çok küçük tuvaller tercih ediyorum. Ortası yok benim için ara boyları sevmiyorum. Sanırım algıyla oynamayı seviyorum.

Resimlerimde aradığım şey, ilk önce estetik ve uyum.

çalışmalar yapıyorsun?

lerimde Uzakdoğulu sanatçıların en azla yetinerek ulaşmayı

Yapacağım şeyi zihnimde tasarlıyorum ilk önce. Bir resme

bir sanatçı olarak onları yol gösterici buluyor musun?

Boş tuvalin karşısında oturur, uzun uzun izlerim. Resme

Hem de çok var! İtalyan ustalardan, Uzakdoğulu

de tekrarlarım bunu. Bazen hiçbir şey yapmadan sadece

isim sayabilirim. Bunların içinde kendini resme-

Renkler ancak diğer renklere oranla var olurlar. Resimbaşardıkları o sakinliğe ve sadeliğe erişmek istiyorum.

Renklerin yanında aynı zamanda resimlerinde kullandığın farklı bir fırça dili var. Eserlerin realist ya da fotorealist olarak betimlemeye çok uygun ama bu doğru bir tabir değil. Biraz tekniğinden söz eder misin? Nasıl hem gerçekçi gibi görünüp hem de aslında öyle olmayabiliyor?

Üretim pratiğin içinde takip ettiğin sanatçılar var mı? Genç başlamak, uzun bir duygu ve heyecan süreci gerektiriyor.

başlamam için gerekli bir hazırlık bu. Resim devam ederken resmi izlediğim zamanlar olur. Bu yavaşlığı, bu ağırdan almayı seviyorum.

Resimlerinde sakin, derin bakışlı senlerle birlikte tercih Resimlerimde çizgi unsuru benim için çok önemli. Aşama

ettiğin iki ya da üç nesne daha var genellikle. Bunlar bir

diğerini yok etmemeli, üstünü örtmemeli. İzleyici resme

yaparken bu malzemeleri neye göre seçiyorsun?

aşama ilerliyorum. Hiçbir çizgi, hiçbir boya vuruşu bir

kanepe, koltuk, kedi ya da bir örtü olabiliyor. Kurguyu

baktığında her aşamayı görebilmeli, süreci kavrayabilmeli. Gerçeklik meselesine gelince; amacım hiçbir zaman gerçeği

olduğu gibi taklit etmek olmadı. Doğayı taklit etmek çok önemli olsa bile, yine de sanatın amacı

bu olamaz. Benim istediğim ve yapmaya çalıştığım şey “kendi

“Resim sessiz olmalıdır. Eşyalar da aynı şekilde, görmenize izin verdiğim kadarıyla oradalar.”

gerçekliğimi” gerçekleştirmek. Daha önce de bahsettiğin gibi kompozisyonlarında hep kendin üstünden resimler yaptın bugüne kadar. Resimlerde seni görmemize rağmen başka modeller de kullanıyor musun?

Daha önce de dediğim gibi az şeyle çok şey ifade etmek isti-

yorum. Resim sessiz olmalıdır.

ressamlara, Giotto’dan Morandi’ye kadar birçok derek beni ayrıca heyecanlandıran sanatçılar da

var. Van Gogh, Rembrandt, Egon Schiele gibi…

Hiç reprodüksiyon yapmadım. Bunun öğretici olacağına

inanmadım hiçbir zaman. Ya da bir ressamı ele alıp onun

biçimi gibi yapmalıyım diye düşünmedim. Bunun yanlış bir

yol olduğunu savunmuyorum. Bu şekilde çalışanlar da var ve belki onlar için öğretici bir yöntemdir. Ancak ben bu şeklide çalışmadım, çalışmıyorum. Önemli olan ustalardan onların

taklitçisi olmadan bir şeyler öğrenebilmek diye düşünüyorum. Son olarak yeni sergiler, resimler ya da bizi bekleyen

Eşyalar da aynı şekilde,

projeler var mı?

kadarıyla oradalar. Bu kırılgan

6 - 15 Ekim’de Floransa Bienali’nde olacağım. 4 - 12 Kasım tari-

ve anlaşılmaz mekanlar ve

katılacağım. 28 Mart - 22 Nisan 2018’de Kore’de Ab Galeri’de

görmenize izin verdiğim

yaşamın içindeki sessiz, gizli

kediler... Evet kediler hayatımın büyük bir alanını kapsıyor. Resimlerime de girmeleri kaçınılmazdı. Onların sessiz ve

gizemli hallerini, haşin zarafetlerini, muğlaklıklarını seviyorum. Sanırım kedileri kendimle özdeşleştiriyorum.

Başkalarında kendi yaşantım olabilecek yaşantıları görüp

İçerikten forma dönecek olursak, büyük boyutlu tuvaller

rum. Resmedeceğim bir kadın, bir erkek ya da bir mekan,

izleyebiliyoruz. Resim yaparken tuvalin özellikle tercih

onları kendimin kılmakla bütünlüğe varabileceğimi seziyo-

yaptığın kadar küçük boyutlu tuvallerde de resimlerini

hatta durumun kendisi, beni öyle bir kudretle sarıyor ki bir

ettiğin bir boyutu var mı? Varsa neden?

hlerinde ise Galeri Schmidt ile birlikte Tüyap Sanat Fuarı’na bir sergimiz olacak. Şimdilik tarihi netleşen projeler bunlar.

O zaman projelerini görmeyi heyecanla bekliyoruz. Keyifli röportaj için çok teşekkürler!

bakmışım “o” olmuşum. O benim bedenimde şekillenmiş;

issue 18 · 2017 october // 7


//

Self-portraits are by nature paintings looking on the inside. I paint not to depict but instead to grasp and penetrate. To grasp what I see, what I feel… The women in my paint-

Please tell us about yourself as a young artist. Who is Rugül Serbest, what does she do? I was born in Izmir, where I lived up until a year and a half

ago. I completed my undergraduate studies at Dokuz Eylül University. And now I am pursuing my master’s degree at

Mimar Sinan Fine Arts University, Department of Painting. I have been living in Istanbul for nearly one and a half years, and actually trying to adjust to the city and the art envi-

ings – and I say women because as I just mentioned I aim to generalize them based on myself – are usually at home

and alone. These women, who are sometimes clothed and sometimes naked in places like a kitchen or a bedroom,

usually associated with women, reflect the women living in the “modern” society. Of course, the subject alone does not

define the form. After all, a painting only exists as a paint-

ing. To capture the reality from within life and transform it into a form, this is the starting point of my art.

ronment here. I have a small workshop, where I paint my

Why did you as a young and passionate artist choose

pictures. When I was in İzmir, I dabbled in many different

painting? Are there any other disciplines such as sculpture

jobs and disciplines, but I only do painting here.

or ceramics you prefer in the creation process?

What is the general form and content of your works?

There are artists that take up multiple disciplines simultane-

“I believe that I should experience the truth by observing it from within.”

In my paintings I take my own

body and face as a form. And I try to reflect the emotions and moods I am in. I believe that I should

experience the truth by observing it

ously, and I really admire and respect them. But that is not how I work. I’ve tried several disciplines such as sculpture,

printing, and photography, but currently I am only focused

on painting. There are things I am thinking of trying in the

near future, but I do not want to say anything before I start.

from within. What I mean is, it is not possible for us to be

Your basic materials are paints, canvas and brushes. You

in which I exist through my own body. I want to tell the “us”

choose the paints and colors, what are your criteria?

based on myself.

The first things I want to achieve in my paintings are aesthet-

How do you determine the subject when creating your

other colors. I want to reach this calmness and tranquility

someone else even for a moment. I can only reach the world

through my own body as well. I aim to “generalize” the body

works? How does the content emerge?

8 // say ı 18 · 2017 ekim

seem to prefer soft colors in your paintings. How do you

ics and balance. And colors can only exist in comparison to

that the Far Eastern artists seem to achieve with minimalism.


Besides the colors, there is also a different brush technique you apply in your paintings. They can be described as realist or photo-realist in style but it does not sound quite right. Please tell us a little about your technique. How do your paintings look so realistic and yet not so much?

long while. This is the preparation necessary for me to start

as Van Gogh, Rembrandt, or Egon Schiele... I have never

are times when I just watch the painting without doing

be instructional. I never thought about taking a painter and

the painting. I repeat it as the painting progresses. There anything. I love this pace, taking it slow.

There are usually two or three objects of your choice alongside your calm, deep-looking versions. They can be

The lines are very important to me in my paintings. I

progress step by step. No line, no brush stroke should distort

a sofa, an armchair, a cat or a duvet. How do you choose these materials when conceiving the painting?

or cover another. When looking at the painting,

the viewer should be able to see each stage and

grasp the process. As for

reality, my goal has never

from masters without imitating them.

I will be at the Florence Biennale from October 6th to

quiet. The furniture is

Art Fair on November 4-12 with Galeri Schmidt. And

The painting should be there to the extent I let

was unavoidable for them to be in my paintings. I love their

see you in the paintings, do you also use other models?

the past or work now. I think the important thing is to learn

with the minimum.

to express a lot of things

do is to “realize my own reality’”

based your compositions on yourself. Although we always

instructional for them. But this is not how I have worked in

we can await?

you see it. Quiet, secret and inexplicable spaces in this frag-

As you mentioned before, up until now you have always

are certainly people who work this way and maybe it is

As I said before, I want

thing. Even though imitating nature is very important, this should not be the objective of art. What I want and try to

replicating his style. I do not argue that this is wrong. There

Finally, are there new exhibitions, paintings or projects

“The painting should be quiet. The furniture is there to the extent I let you see it.”

been to replicate the real

painted reproductions because I do not believe they would

ile life, and cats… Yes, cats take up a large part of my life. It silent and mysterious ways, their fierce elegance, and their ambiguity. I guess I identify cats with myself.

15th. On my return from Italy, I will take part in Tüyap then, from March 28 to April 22, we will hold an exhibition at the Ab Gallery in Korea. These are the projects with dates already set.

Then we look forward to seeing your new projects. Many thanks for a great interview!

Going back from content to form, we see your paintings on various canvas dimensions, both large and small. Is there a

I sense that I can reach wholesomeness by seeing others’ lives

size you especially prefer when painting? And if so, why?

man, a space, or even the situation itself, that I would paint

I love working on large canvases. The closer I get to the actual

shaped in my body; “I” and “it” have become a one. My whole

small canvases. There is no middle way for me, I don’t like

that could be mine, and making them my own. A woman, a encompasses me with such power that I become “it”. It is mood is transformed into it. I can’t help it.

scale, the better for me. Or, on the contrary, I also prefer very medium sizes. I think I like to play with perceptions.

What kind of preparations do you make before you start

Are there artists you follow as part of your production? As

working on the canvas?

a young artist, do you consider them your guides?

I first envision what I will paint on my mind. Starting a

There are so many! I can count many names from Italian

ment. I sit in front of the blank canvas, and watch it for a

They include artists who have painted self-portraits such

painting requires a long process of emotions and excite-

masters to Far Eastern painters, from Giotto to Morandi.

issue 18 · 2017 october // 9


BİRİKEN “ Yer yer tiyatro odaklı, yer yer başka alanlarla kesişen çalışmalarımıza 2006’dan beri bu isim altında devam ediyoruz.” “Our work occasionally intersects with theater and other disciplines, and we have been using this name since 2006.”

Röportaj | Interview Aynur Yılmaz aynuryilmaz@ersamobilya.com Fotoğraflar | Photographs İpek Çınar cargocollective.com/ipekcinar

Öncelikle grubunuzun kuruluşundan başlayabilir miyiz? “Biriken” ismi nereden geliyor? İkimiz bundan 2 sene önce Fransa’da yaşıyorduk ve disiplinlerin birbiriyle iletişimde olduğu

sanatsal bir üretim birlikteliği yapmaya başladık. Oluşturduğumuz ikiliye “biriken” adını koyduk. Esasen sanatsal ifade dahil her türlü ifadenin biriktirmek ve biriktirilenleri başkalarıyla

paylaşmaktan geçtiğini içeren bu kelimenin esin kaynağı da Gülten Akın’ın aynı adlı şiiridir. Yer yer tiyatro odaklı, yer yer başka alanlarla kesişen çalışmalarımıza 2006’dan beri bu isim altında devam ediyoruz.

Ersa olarak sizinle yollarımız Tatyana oyunuyla kesişti. Bizim için hoş bir tanışma oldu. İlk defa bir tiyatro sahnesinde mobilyalarımız dekor olarak kullanıldı. O zamandan beri de sizi takip ediyoruz. Ersa ile çalışmak bizim açımızdan da çok heyecan verici oldu. Oyunda kullandığımız mobilyalar zaten minimal bir arayışa

girdiğimiz sahnede hayal ettiğimiz dünyayı oluşturmaya imkan veren öğelerdi.

Çok genç bir ekipsiniz ama hep çok iddialı projeler üretiyorsunuz. Bu projelerin ortak özelliği nedir? Beraber çalışmaya karar verdiğimiz andan itibaren sahne için

ürettiğimiz projelerde zaman zaman kendi yazdığımız metinler, zaman zaman da kendimize çok yakın hissettiğimiz Koltès, Özen Yula, Çehov gibi yazarların

metinlerinin sahnelen-

mesi üzerine çalıştık. Oyunlarımızın ya da per-

formans, video gibi diğer

projelerimizin ortak noktası, zamanın ve hızlı değişimlerin

“Kişisel ve ortak alanları iç içe ele almaya çalışıyoruz. Dolayısıyla politik olan da kendine birinci tekil şahıs hikayeleri içinde yer buluyor. “

açtığı yaralar, mekan-birey

ilişkileri şeklinde özetlenebilir. Kişisel ve ortak alanları iç içe ele

almaya çalışıyoruz. Dolayısıyla politik olan da kendine birinci tekil şahıs hikayeleri içinde yer buluyor.

Projelerinizde müzik çok önemli bir yer tutuyor, yanılıyor muyum? İlk işimizden beri müziğin çok önemli bir yeri var üretimimizde. Haklısınız. Şimdiye kadar tüm işlerimizde sahnenin görselliği ve metinlerin dili kadar, müzik de hep çok önemli oldu bizim için. İlk projelerimizden beri müziği hep merkezi olarak kullandık ve bugüne kadar Kim Ki O grubu, Ömer Sarıgedik ve Berk

Çakmakçı gibi çok yetenekli sanatçılarla çalışma fırsatımız oldu.

Müzik, bizim işlerimizde çok önemsediğimiz görsel ve kavramsal dilin üretimindeki en önemli öğe diyebiliriz. 10 // say ı 18 · 2017 ekim


Bu yıl Sharjah Bienali İstanbul ayağında bir performans sergilediniz. Nasıl davet aldınız, anlatır mısınız? Sharjah Bienali’nin İstanbul ayağının küratörlüğünü üstlenen Zeynep Öz’ün daveti üzerine

çalışmaya başladık. Uzun zamandır sahne dışı bir üretim yapmak istiyorduk. “This is the end beautiful friend” adını verdiğimiz yerleştirme performansımızı bir gökdelenin (İstanbloom) -1. katında gerçekleştirdik. Derinlik, nefes, distopik zaman üzerine çalıştığımız işte, bienal

ziyaretçileri önce bu bağlamda kurguladığımız nesne, görsel ve ses yerleştirmesinin içinden geçtiler. Tüm bu dünyayı tamamlayan, birlikte nefes tutma fikri etrafında gelişen, müzik ve ışıkla evrilen otuz dakikalık performans, işi tamamlıyordu. İşin bir diğer yanı da bu defa uzun zaman sonra ikimizin performansçı olarak içinde bulunmasıydı.

Son olarak “Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi” oyununu Paris’te sergilediniz? İstanbul’da ve Paris’te gördüğünüz ilgi ve tepkileri karşılaştırabilir misiniz? “Kıyamete Kadar Kapattım Kalbimi”, 2016’da İstanbul Tiyatro Festivali için yazıp

sahnelediğimiz bir oyun. Paris’te oynamak çok heyecan verici oldu. İçinde bulunduğumuz

festival, özellikle tiyatro alanındaki profesyonellerin takip ettiği bir festival ve bizim oyunu-

muza da bu anlamda yoğun ilgi vardı. Coşkulu alkış ve olumlu tepkilerle karşılaştık. Oyunun Fransa serüveni devam edebilir gibi duruyor şimdilik.

Şu an devam eden veya hazırlığı yapılan projelerinizden bahseder misiniz? Şu aralar Paris’teki Le Carreau du Temple ve Le Cent Quatre gibi iki önemli kültür-

sanat kurumunda, arka arkaya sanatçı rezidansı yapıyoruz. 12-13 Ekim tarihlerinde Fes-

tival Fragment(s) kapsamında “The West Is The Best” adlı yeni sahne projemizin 30-40 dakikalık work-in-progress halini sergileyeceğiz. Proje, Sharjah Bienali’ndeki işimizin

devamı niteliğinde. Metnini ve sahnelemesini üstlendiğimiz işin en heyecanlı tarafı, ilk kez Fransız oyuncularla çalışıp Paris’te bir iş üretiyor oluşumuz. “The West Is The Best”, kendi yolculuklarımızı da merkeze alarak yol, hareket, ev kavramları üzerine düşündüğümüz ve yine The Doors’un The End parçasından ilham alarak oluşturduğumuz bir iş.

issue 18 · 2017 october // 11


You are a very young group and yet you always create ambitious projects. What do these projects all have in common? Since the moment we decided to collaborate, we have been

staging our own writings as well as the works of such writers as Koltès, Özen Yula, and Chekov, whom we feel akin to in

our stage projects. What our plays or

//

“We try to address the personal and common spaces within one another. So a political narrative can find itself within firstperson stories.”

other projects like performances and

France and we started collaborating for an artistic produc-

tion that combined different disciplines. We named our duo,

“Biriken”, which can be loosely translated as being collected or amassed. This word, meaning all kinds of expression including

the artistic, and sharing what has been amassed with the others, was actually inspired by a Gülten Akın poem of the same title. Our work occasionally intersects with theater and other disciplines, and we have been using this name since 2006.

Ersa’s path crossed with you on the occasion of your play

been following you ever since. Working with Ersa was very exciting for us too. The furniture

we used in the play allowed us to create the minimal world we dreamed of creating on stage.

12 // say ı 18 · 2017 ekim

mented this world, conceived around the idea of holding breath together, and evolved with music and lights com-

pleted the installation. This was the first time after a very long while that we were involved as performers.

by time and fast changes, and the

interest and response you saw in Istanbul and Paris?

We try to address the personal and

“I Shut Down My Heart till the Apocalypse” is a play that

So a political narrative can find itself

It was very exciting to show it in Paris. The event is a festival

spatial-individual relationships.

common spaces within one another. within first-person stories.

Since our first work, music has played a very important role in our production, so you are right. Music has always been

till the Apocalypse” in Paris. How do you compare the

we wrote and staged for the 2016 Istanbul Theater Festival.

that theater professionals in particular follow, and our played received great interest. We received joyful ovation and very

positive critiques. For now, it looks like the play’s journey in France may continue.

Please tell us a bit about your ongoing projects or

as important to us as the visual quality of the stage and style

works in progress.

music in a central role since the very beginning, and so far

Currently we are doing back-to-back artistic residencies in

O, the band, Ömer Sarıgedik, and Berk Çakmakçı. We can

culture and arts institutions in Paris. On October 12 and 13,

of writing in all of our works to date. We have always placed had the chance to work with many talents such as Kim Ki

say that music is the most important element of the visual

and conceptual language, which we value very much in our works.

This year you staged a performance for the Istanbul leg of the Sharjah Biennial. How did you get to be invited?

Tatyana. It was a lovely meeting for us. Our furniture was used as décor on a theatre stage for the first time. And we have

dystopic times. A thirty-minute performance that comple-

Most recently you staged the play “I Shut Down My Heart

summarized as the wounds inflicted

Let’s start with the formation of your group. Where does the

The origins of Biriken, 11 years ago we were both living in

we configured based on the context of depth, breath and

videos all have in common can be

Music has a significant part in your projects, if I’m not mistaken. name Biriken come from?

through an installation of objects, images and sounds

We started this project upon the invitation of Zeynep Öz, who curated the Istanbul leg of the Sharjah Biennial. We

were aching to do an off-stage production for a while. We created our installation and performance titled “This is

the end beautiful friend” in the first basement floor of a

high-rise (İstanbloom). The visitors of the biennial passed

Carreau du Temple and Le Cent Quatre, two important

we will show a 30 or 40-minute work-in-progress version

of our new stage project “The West Is The Best” as part of the Festival Fragment(s). The project is a continuation of

our work for the Sharjah Biennial. The most exciting part

of the project that we wrote and staged is the fact that we

are working with French actors and producing in Paris for the first time. “The West Is The Best” is based on our own

journeys at its core, and thinks about the concepts of being on the road, moving, and the home, and is inspired by The Doors song “The End”.


FERİKÖY EKOLOJİK PAZAR “Dünyanın tüm doğal kaynaklarını tahrip ettik ve şimdi doğal olana ulaşmak için çok yol gitmemiz gerekiyor.” “We have destroyed the earth’s natural resources and now we need to travel a long way to reach the natural.”

Feriköy Ekolojik Pazarı, 554 farklı ürün ve 36 tezgahıyla İstanbul’un Şişli ilçesine bağlı Feriköy semtinde, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin 1990 yılında yerel yönetimlerle işbirliği ile kurarak oluşturduğu bir semt pazarı. Her Cumartesi Feriköy halk pazarı alanında 07:00 – 17:00 saat aralığında ziyaret edilebilen bu semt

pazarı, dışarıdan bakıldığında sıradan bir pazar görüntüsü verse de satılan her ürünün sivil toplum kuruluşu ve

kamunun kontrolünden geçmesi, sertifikasız satışın yapılmaması gibi yasal tabanlı faktörlerle benzerlerinden ayrılıyor. Sebzeden şarküteriye, tahıl ürünlerinden meyveye en temel beslenme mahsullerini ziyaretçilerine sunan

pazar, tezgahın diğer tarafında tüm yorgunluğuna rağmen kısa cümlelerle en samimi satışı yapan pazarcıları

Yazı | Article Merve Aktaş merveaktas@ersamobilya.com Fotoğraflar | Photographs Şener Yılmaz Aslan seneryilmazaslan.com

yönüyle benzerleriyle tekrar birleşiyor.

Peki bu pazarı özelleştiren “ekolojik” ne demek? Dünyanın

en büyük internet ansiklopedisi bu kavramı şöyle açıklıyor: “Ekoloji (ya da doğa bilimi), canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen bilimdir. Ekosistemse canlı ve cansız

çevrenin tamamıdır.” 2016 yılında 15 milyona yakın nüfusuyla İstanbul’un 272 bin kişilik nispeten küçük bir parçasını oluştu-

ran Şişli ilçesi, kaldırımlarında yürümekte zorlanılan, solunan nefesin sigara dumanından farklı olmadığı havasında, güneşli bir Cumartesi günü ekolojik bir beslenme yöntemine davet

ediyor, fakat sağlıklı bir domatese bu derece zor koşullar altında sahip olmanın mutluluğunu ve belki de ayrıcalıklı hissini de paylaşmaktan geri kalmıyor.

Gökçeada’dan gelen peynirin, İzmir’in zeytinyağının, Ankara halinden çıkan meyvenin tadını maalesef hiçbir zaman anlayamayacak, şanssız bir neslin çocuğu olarak şunu kendimize itiraf

edebilmeliyiz: Dünyanın tüm doğal kaynaklarını tahrip ettik

ve şimdi doğal olana ulaşmak için çok yol gitmemiz gerekiyor. Bugün geldiği noktada yaşadığımız gezegenden maksimum verimi alabilmek, 100 yıl öncesine oranla gelişen teknolojinin aksine kısalan hayatlarımızın kalitesini ve süresini uzatabilmek için en değerli ve doğal besini elde etmek (belki de sipariş

etmek) üzerine kurulu bir ekosistemde ekolojik bir yaşamdan

bahsedebilir miyiz? İnsan yaşamın merkezindeki konumundan

ayrılıp, başta kendisi olmak üzere yaşadığı çevreye ve o çevreyi oluşturan tüm canlılara saygı duymayı öğrenmediği sürece, bir

süre daha eşsiz gezegenimiz insana ve onun sistemlerine hizmet etmeye devam edecek.

Bir gün güneş ışınlarından korkmayıp, soluduğunuz havanın birbirine karışan çiçek ve ağaçların kokularından oluştuğu, kıpkırmızı bir dağ çileği veya küçücük bir limon mütevazı görün-

tüsünün aksine güçlü tatlar armağan ettiğinde; yaşamın aslında bir bütün olduğunda anlamlı olduğunu görmek, bu dünyayı var eden her detayın önemini kavrayabilmek dileğiyle…

issue 18 · 2017 october // 13


// Feriköy Ecological Market, with over 550 different products

nutrition methods, and also giving a sense of happiness

Buğday Association for Supporting Ecological Living in

difficult conditions.

and 36 stalls, is a neighborhood market created in 1990 by

Feriköy, a district in Şişli, Istanbul in cooperation with local

and privilege for accessing healthy tomatoes under such

administrations. The market, located in the marketplace in

As the children of an unfortunate generation who will never

like any other at first glance and yet it stands apart due to

Izmir or the fruits from Ankara’s wholesale produce market,

Feriköy, is open every Saturday from 7 am to 5 pm, looks

the legal-based factors such as every product sold to be first checked by civil society organizations and public institu-

tions, and not allowing the sale of uncertified products. And yet, the market where you can find a wide range of produce

know the real taste of cheese from Gökçeada, olive oil from we should at least admit that we have destroyed the earth’s natural resources and now we need to travel a long way to reach the natural.

from fruits to vegetables, charcuterie products, and a variety

At this point can we really talk about ecological living in an

that the sellers on the other side of the stalls, despite their

ing) the most valuable and natural food to gain maximum

of cereals among others, is also much like the others in

tiredness, speak in short but sincere words with the visitors, creating a pleasant shopping experience.

So what does the term “ecological” that makes this market special mean? The world’s largest online encyclopedia

describes the concept as: “Ecology is the scientific analysis

and study of interactions among organisms and their environment.” Ecosystems on the other hand are composed of

ecosystem that is built on acquiring (and perhaps orderbenefit from our planet, and to enhance the quality and extend the length of our life that seems shorter despite

more advanced technologies than a century ago? As long as people do not depart from their position at the center

of life, and learn to respect all living including themselves that make the environment, our one and only planet will continue to be devastated by humans and their systems.

dynamically interacting parts including organisms, and the

And so we hope to see the days when we will not fear

tion 272k, is a considerably smaller provincial district in

bright red wild strawberry or a small lemon will taste pow-

non-living components of their environment. Şişli, populaIstanbul with its population of approximately 15 million

people (2016). Going past Şişli’s hard to walk pavements, and air as thick as cigarette smoke, the market beckons on a sunny Saturday, inviting us to discover ecological

14 // say ı 18 · 2017 ekim

sunrays, the air we breathe will smell of flowers and trees, a

erfully delicious despite their humble looks. And to see that

life is meaningful as a whole, and to capture the importance of every single detail that makes the earth exist.


issue 18 · 2017 october // 15


Nick The Chopper ya da Aman Ormancı Tuğçe Asya Yaldız asyatugceyaldiz@gmail.com Doğduğunuz toprakların, zamanın ve yaşadığınız hikayenin

getirişlerinde önemli bir kaynak olarak seslerini duyurmalarını

serüven gibi görmek ve bir kahramandan öte sahiplenmek,

gelişmesinde en önemli isim kuşkusuz Barış Manço’dur.

20. yüzyılda Türkiye’de ve başka başka memleketlerde yediden

1943 yılında dünyaya gelen sanatçı 99 yılında aramızdan

oluşturduğu kimliğin reddi mümkün değildir ancak onu bir

çoğu kez adınızdan ölümsüz sıfatlarla söz ettirmeye yetecektir. yetmiş yediye herkesin ölümsüz bir “abi” olarak belleğinde yer

eden en önemli isimlerden biridir Barış Manço…

Onu anlatacak ve yaşatacak onlarca anı, eskizlerimiz arasında

sağlamıştır. Bu kültürün hem ortaya çıkışında hem de

ayrılana dek Türkiye’de denenmemiş olan pek çok ilkin

temsilciliği ile efsaneleşmiş ve bugün de dahil olmak üzere,

pek çoğumuzun hem müzik kültüründe hem de yaşam

anlayışında unutulmaz izler bırakmıştır. Tıpkı batılılaşma

duradursun; Barış Abi’nin aramızdan ayrılmadan önce

dönemi ve Cumhuriyet dönemi ressamlarının yurt dışında

kendi eserleridir. Zira sanatçının en iyi ifade aracı olan “eser”,

oluşu gibi, İkinci Dünya Savaşı sonrası ülke müzisyenleri ve

belirttiği ve planladığı gibi, onu en iyi anlatacak olan yine

bu yüzyılda biricikliğinin de ötesinde başlı başına bir biyo-

grafik temsil, başlı başına bir “otoportre”dir.

İkinci Dünya Savaşı’nın çocukları ve kendi kuşağının

bohemi içerisinde bir ifade alanı arayan pek çoğu kişinin

eğitim alıp, ülkeye dönerek bu alanda çalışmalar yapıyor

aydınları da çağdaşlaşma sürecinin bir çeşit gerekliliği olarak yurt dışında eğitim alarak yeni girişimlere imza atmışlardır.

Bunlar içerisinde Barış Manço’nun adının duyulmasına sebebiyet veren, dünya görüşü içerisinde sanatın mutlak suretle

anlaşılabilirliğini hedef alıyor oluşudur. İngilizce, Almanca,

içinde onu farklı kılan, sanatı her defasında bir iletişim aracı

Fransızca, Arapça, İtalyanca, Japonca gibi diller bilen sanatçı,

halk edebiyatının bir ürünü olarak değerlendirmeye açık ve

ilk sanatçıdır. Bu sebeptendir ki biz onu el hareketleri ve

olarak benimsemiş oluşudur. Onun şarkıları bu bakımdan

işaret dilini de yine ulaşmak istediği dinleyicisi için kullanan

öğreti niteliği taşıyan pek çok ifadeyle doludur. Tıpkı halk

mimikleriyle hatırlarız. Bir röportajında yirmiye yakın dil

söz edişleri gibi onun şarkılarında da “Barış der ki...” gibi

olduğunu vurgulamıştır. Buradan da anlaşıldığı üzere, onun

edebiyatında ozanların kullandığı mahlaslarla kendilerinden ifadelerle bir mesaj verme, bir iletiyi bilinçaltımıza işleme

çabası görülür. Bu bağlamda çağdaş zaman türküleriyle hem

kitlelere ulaşmış hem de modernleşme sürecinde aileye kadar

inip kendisi de dahil her şeye yabancılaşmaya meyilli bireye

“yerli” bir batılılaşma süreci yaşatmıştır.

Barış Manço dendiğinde akla gelen “Anadolu Rock” tarzı,

ortaya çıkmaya başladığında bu isimle anılmasa da Anadolu

öğrendiğini dile getirirken, içlerinden en güzelinin tatlı dil

sanatsal girişimleri tıpkı adı gibi insanların ruhlarında huzur ve sevgiye dair birkaç dokunuş bırakma çabasındandır.

Yabacı dillerdeki eserlerinin de pek çoğunda, gerek müzikal

gerekse edebi açıdan yerli motiflerin açığa çıktığı görülürken; aslında bunların zamanın çok ötesinde eserler olduğunu

yalnızca bugün üzerinden geçen zamanla tekrar dinleyip

değerlendirerek fark edebiliriz. “Trip To A Fair”, “Ride On

ezgi ve motiflerini batılı anlamda bir altyapıyla incelikle

Miranda”, “Tell Me Old Man”, “Nick the Chopper”ın yanı

noktaya ulaştırmıştır. Çoğu söz ve müziği kendisine ait

Della Mamma Tulipano” gibi eserler bu değerlendirmede

Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Neşet Ertaş gibi önemli usta

Sözlerdeki motifler ya bir öğretinin, ya epik bir hikayenin ya

işlemiş ve dönemin popüler kültürü içerisinde önemli bir bestelerin dışında yine aşık geleneğinin bir parçası olarak

isimlerin eserlerini büyük hassasiyetle incelemiş, seslendirmiş ve bunların yanında klasik tarzdaki Hamamizade Dede

Efendi ve Mustafa Itrî Efendi gibi isimlerin eserlerini kendi yorumuyla dinleyicisine aktarmıştır.

sıra “Bien Fair Pour Toi”, “Ce Sera Le Temps”, “La Casa sözü geçen etkilerin görüldüğü eserlerden bazılarıdır.

da tıpkı halk edebiyatımızdaki gibi efsaneleşen bir aşkın dışa

vurumu iken, müzikal motiflerde Anadolu ezgilerinin yer yer

alenen, yer yer ise ezgi içerisine harmanlanmış olarak ortaya

çıkışı, istediği sentezin başarıyla gerçekleştiğinin bir kanıtıdır.

Bugün tekrar dinlerken de Nick The Chopper’ın 2013 yılı

Manço’nun eserlerinin kültür mirasımız içerisinde, öncekilerin

Türkiye’sinde yeni ve siyasi bir anlam buluşu, Tell Me Old

almayışı; onun yaratıcılığının bir ürünü olmakla beraber, eski

ve barışa dair güncel mesajlar iletiyor oluşu, hem ileri görüşlü

bir taklidi olmayışı ve kendini tekrarlayan bir döngüde yer

temaların kendine has yorum ve eklemlenmelerle çağdaş bir

anlatıya dönüşmesini sağlamıştır. 60’lı yılların Türkiye’sinde,

Man’in her defasında dünyevi kederlerin ötesine geçip sevgiye bir dehanın hem de toplumsal farkındalığın bir ürünüdür.

dünyada The Beatles, John Lennon, The Holding Company

Onun öğretileri, Kul Ahmet’in ceketi gibi üstümüzü örterken;

isimlerin rüzgarı eserken psychedelic rock müziğin de yeni

toplumsal değerlerinde kimlik bulmuş, sosyal davranış

( Janis Joplin), Jefferson Airplane, The Doors gibi efsaneleşmiş bir girişimle yine Barış Manço adının temsilciliğinde ortaya

çıktığı görülmektedir. Bu dönemde Erkin Koray ve Cem

bir eylem adamı olarak varlığı, büyük küçük hepimizin

kalıplarımıza işlemiştir. Televizyon programlarında çocuklar

için bir eğitimci misyonuna sahipken, büyükler için sınırların

Karaca gibi diğer önemli isimler de ilk plaklarını yayınlamış ve

ötesindeki pek çok hayatın ve var oluşun tanınmasında,

bu müzik kültürünün etkisi altında kalmıştır. Bu dönemin

tutmuştur. “Modern Evliya Çelebi” ya da “Barış Abi”, ne

ta ki arabeskin yükselişine dek halk kendini ifade biçimi olarak toplumsal dönüşümünde insanlar yeni şeyler duymak isterken,

Anadolu Rock türünün geleneksel değerleri kaybetmeden batılı bir yenilik getiriyor oluşu, bu kültürün benimsenmesinde etkili

rol oynamıştır. Dönemin sağ ya da sol fark etmeksizin değişik

ideolojilerinden gelen insanlarının, kendi değerlerini dile

16 // say ı 18 · 2017 ekim

kültürler arası etkileşimin gerçekleşmesinde önemli yer

dersek diyelim bugünün üretiminde varlığı yadsınmayacak bir karakter olarak karşımızdadır. Bir süper kahramandan

ziyade, yaşadığı dönemin içerisinde bir anti kahramanın

ruhlarımıza böylesine güzel dokunuşu ise “Kırk yılda bir gelir

Barış gibisi...” dizelerinin yalnızca bir şarkı sözünden ibaret olmadığının en güzel göstergesidir.

BARIŞ


MANÇO

Nick The Chopper or Aman Ormancı There is an identity molded by the land and the time you were born in, and the story you have lived that is impos-

voice and source of expression in this genre. And, the most

prominent musician that helped this culture to emerge and

sible to deny but seeing it as an adventure and owning it

develop was without a doubt Barış Manço.

to immortalize your name. Barış Manço was such a 20th

The artist, born in 1943, became a legend until his passing

much more than like a hero will be more than enough

century figure etched forever in the memory of so many

people, young and old alike, in Turkey and other lands as an

in 1999, as the representative of many firsts that were never tried before in Turkey, and left indelible marks on both the

immortal older brother.

music culture and lifestyle among many of us. Much like

With dozens of memories to tell his story and carry on his leg-

years when they studied abroad and returned to the country

acy etched in our minds, the best thing to portray Barış Manço,

the artists of the westernization era and the Republic’s early to work in their respective fields, musicians and intellectu-

as he himself said and planned before his untimely passing, is

als in the post-World War II era went abroad to study as a

“work of art”, and much more than its uniqueness, it is of itself a

initiatives. What has made Barış Manço stand apart among

again his body of work. An artist’s best tool of expression is a biographic representation, or a self-portrait.

What set him apart among the children born in the World

necessity of the modernization process, and launched new

those is the fact that the worldview then involved the absolute inclusion of arts in an understandable manner. The art-

ist who spoke several languages including English, German,

War II era and many others of his generation that sought

French, Arabic, Italian and Japanese was also the first to use

adopted arts as a communication tool. In this respect, his

we also remember him with his hand gestures and mimics.

different fields of expression, was the fact that he always

sign language to reach his audience. It is for this reason that

songs are filled with expressions that could be interpreted

In an interview, he mentioned that he could speak almost

poets that would refer to themselves in their folk poems, his

This goes to show that his artistic endeavors, like his name

with expressions like “Barış says…” In this manner he has

touching people’s souls with peace and love.

as teachings and products of folk literature. And similar to

songs bear efforts of sending a message to our subconscious

succeeded in reaching masses with contemporary folk songs,

twenty languages but the best one was to use kind words.

(Barış, meaning peace in Turkish), were always aimed at

as well as the families in the modernization process, offer-

In several of his songs in foreign languages, we see local

tendency to alienate themselves from everything.

can only realize that these are timeless creations when we

When we think about Barış Manço, “Anatolian Rock” is the

Fair”, “Ride On Miranda”, “Tell Me Old Man”, and “Nick

at first. He took Anatolian tunes and motifs, created fine

Le Tems”, and “La Casa Della Mamma Tulipano” are

ing a “local” version of westernization to individuals with a

genre that comes to mind, although it did not have a name and elaborate infrastructures with a western approach, and

elevated his songs to a prominent position within the period’s

motifs emerge both in musical and also literary terms. We listen to them again much later. Songs such as “Trip To A

the Chopper”, as well as “Bien Fair Pour Toi”, “Ce Sera

some of the pieces that bear such influences. The motifs

in the lyrics are the expressions of a teaching, an epic tale

popular culture. In addition to the songs he wrote and

or a folk legend, while the musical motifs carry Anatolian

particularly the works of masters such as Pir Sultan Abdal,

that he achieved the synthesis he sought. Finding new and

composed, he meticulously studied the bard tradition and

Aşık Veysel, and Neşet Ertaş, and sang their songs. He also

interpreted classical music by the likes of Hamamizade Dede

Efendi and Mustafa Itri Efendi, giving them his own twist.

Manço’s works have a special place in our cultural heritage

because they are not imitations or in an ever-repeating style.

The fruits of his creativity, enhanced with unique interpreta-

tunes either clearly or sometimes in a harmony, showing

political meaning in Turkey today when listening to Nick

The Chopper again, or Tell Me Old Man still conveying contemporary love and peace messages beyond worldly

sorrows, are both products of a visionary genius and also a social conscience.

He wraps his teachings around us, like the poet Kul

tions and additions of old themes, have become contempo-

Ahmet’s jacket, while his existence as a man of action has

The Holding Company ( Janis Joplin), Jefferson Airplane,

and old alike, and left its mark on our social behavior

rary stories. As legends such as The Beatles, John Lennon,

and The Doors stormed the world in the sixties, psychedelic rock, led by Barış Manço, emerged in Turkey. That was the

period when the likes of Erkin Koray and Cem Karaca

released their first records, and the people were influenced

found an identity in the social values of all of us, young

patterns. He carried the mission of a teacher for children

in his television shows, and also played an important role

for the adults by introducing lives beyond our borders, and

promoting cultural interactions. Call him “Modern Evliya

by this musical culture as a way of expressing themselves

Çelebi” (an ancient world traveler) or simply “Brother Barış”,

ing the social transformation at the time when people

on today’s production. Not as a superhero but more of an

until the rise of arabesque, a genre specific to Turkey. Dur-

sought new music to listen to, Anatolian Rock brought a

western touch without losing its traditional values, playing

an important role in the adoption of this genre. People from

all ideologies of the political spectrum have found their own

Çizer // Illustrator: Kazım Şimşek

he stands before us as a character of undeniable influence

antihero of his time, he touched our souls beautifully. And his words “Once in forty years, there comes someone like

Barış…” are the best sign that it means more than just lyrics.

issue 18 · 2017 october // 17


ELİF SANEM KARAKOÇ “İşlerimi, bazen yüzümü, yazılmış koskoca romanların kapağında görmek garip bir his. Kitaptaki bir karakter olmak gibi!” “It is a strange feeling seeing my works and sometimes my face on the covers of novels. It is kind of like being a character in the book!”

Röportaj | Interview Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Fotoğrafa olan ilgin ne zaman ve nasıl başladı? Ben Elif, 1990 yılında İstanbul’da doğdum. Ressam, İllüstratör bir baba, grafiker bir anne ve

grafiker bir ağabey ile sanatın içinde büyüdüm. Güzel sanatlar lisesinin resim bölümüne yeni

girmişken, annemin film kamerasını ve çektiği eski fotoğrafları görünce başladı fotoğrafa olan

ilgim. Birkaç yanık filmden sonra, daha çok üstüne gitmem gerektiğini fark ettim. Sonra o ilgi, fotoğraf çekmek için resim derslerinden kaçmaya dönüştü. O dönemde çektiğim fotoğrafları internetteki portfolyo sitelerine yüklüyordum. Finlandiya’daki bir fotoğraf galerisi işlerimi

görüp beğendi ve bu sayede 16 yaşımda ilk kişisel sergimi yurt dışında açma şansına eriştim. 2009’da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Fotoğraf bölümünü kazandım.

Aldığın eğitimin fotoğraf hayatında sana yön verdiğini düşünüyor musun? Hangi yönde etkiledi seni? Düşünsel olarak, her gördüğüm görüntünün fotoğrafını

çekemeyeceğimi ve bazı anları yaşamanın, o anları kaydetmekten daha değerli olduğunu öğretti bana okul. Teknik olarak, karanlık odayı, film yıkayıp fotoğraf basmayı

öğrenmiş olmak çok önemli benim için. Bunlar dışında

sürekli üretmenin zorunlu olduğu, farklı fikirlerin havada uçuştuğu, oldukça besleyici bir beş seneydi.

Biraz “The Glitch and Some Veggies” isimli projenden bahseder misin? Nasıl çıktı ortaya? Okul döneminde verilen bir fotoğraf ödeviydi aslında.

Tarayıcı ile fotografik görüntüler üretmemiz istenmişti.

Birkaç denemenin sonrasında, seçtiğim objeleri taranmaya bırakmak yerine hareket ettirerek süreci kontrol edebildiğimi fark ettim. O an benim için tarayıcı, ışık hızının

etkileşime girilebilecek kadar yavaşladığı bir tür mikrokozmosa dönüştü. Nesneler kırılıp spektrumlarına bölündü,

ürpertici bir boşluk ve yıldız tozları arasında ya bambaşka bir evrenin boyutuna girdiler ya da bozularak yok oldular. Los Angeles’ta yaşamaya nasıl karar verdin, fotoğraf hayatın nasıl gidiyor orada? 2009 yılında ilk defa ağabeyimi ziyaret etmek için gelmiştim Los Angeles’a. Havası hep güzel, gökyüzü hep mavi,

insanları pek sakin olduğu için, bir de tabii ki yurt dışında gördüğüm ilk ve tek yer olduğu için anında vurulmuştum. Senelerce ‘Nasıl oraya yerleşebilirim?’ diye düşünüp kıv-

randıktan sonra başardım. Turist olmaktan çok farklıymış

yurt dışına yerleşmek… Bu aralar adapte olmaya çalışıyo-

18 // say ı 18 · 2017 ekim


rum. Geçinmek, yeni insanlar tanımak, şehre ve kültüre

Genelde klasik rock ve blues dinlemeyi seviyorum. Yeni

Gerçekleştirmek istediğim bir sürü projem var, insanla-

dönem fazlasıyla dinlediğim adamlar.

alışmak ve farklılıklardan beslenmek üzerine yaşıyorum. rın sanata değer verdiği bir şehirde yaşayabiliyor olmak

sayılabileceklerden Mac Demarco ve Homeshake de bu

beni çok mutlu ediyor.

Sinemada aklıma Quentin Tarantino geliyor. Onun dışında

Birçok fotoğrafın kitap kapaklarında yer aldı, bunun için özel

ediyorum. Adventure Time, Rick & Morty, Bob’s Burgers,

bir çaban oldu mu yoksa kendiliğinden gelişen şeyler miydi? Yine, en çok fotoğraf çekip paylaştığım dönem, şans eseri editörlerin beğenip kullanmak istediklerini söyleme-

leriyle oldu. Kullanılan fotoğraflar çoğunlukla oldukça

eski otoportrelerimdi. İşlerimi, bazen yüzümü, yazılmış koskoca romanların kapağında görmek garip bir his.

dizileri, çizgi yapımları, absürt komedi ve stand-up’ları takip Horace & Pete, Baskets, Documentary Now! Portlandia ve It’s Always Sunny In Philadelphia favorilerimden.

//

Kitaptaki bir karakter olmak gibi!

Bir yandan kitapların ne anlattığı benim için tamamen

Please tell us a bit about yourself. How and when did your

sır. Bir fotoğrafım ‘Hoogbegaafdheid van Dichtbij’

interest in photography begin?

Türkçe’de tam karşılığı yok. Kim bilir ne anlatıyor o

I was born in 1990 in Istanbul, and grew up in an artis-

isimli çocuk kitabının kapağında kullanılmıştı mesela. kitap? Kapaktaki fotoğraf, hikayedeki hangi detayla

“Ne kadar uzak ve farklı kültürlerden olsak da aynı görsellikte anlaşabilmemiz pek harika!”

örtüştü? Fotoğrafı seçen editöre ya da okuyucuya ne hissettirdi? Ne kadar uzak ve farklı kültürlerden olsak da aynı

görsellikte anlaşabilmemiz pek harika!

Takip ettiğin ve bizim de takip etmemizi önerdiğin fotoğrafçılar var mı? Türk fotoğrafçılar arasında çok severek takip ettiğim üç isim Can Dağarslanı, Aslı Çelikel ve Rengim Mütevellioğlu.

Yurt dışından Jack Davison, Silvia Grav, Justine Tjallinks ve Marilyn Mugot’un işlerini çok başarılı buluyorum. Müzik, sinema ve kitap desem, hangisiyle daha çok ilgileniyorsun, kimler geliyor aklına bu konularda? Bu aralar Noah Harari’nin tarih kitaplarından keyif

alıyorum. Homo Sapiens’in bencillik ve acımasızlık dolu garip evrimine yakından bakabilmek çok etkileyici.

tic environment with my artist, illustrator father, graphic

designer mother and graphic designer older brother. I had

just started Fine Arts High School’s Art department when

I discovered my mother’s old camera and the old photos she had taken, and got interested in photography. After spoil-

ing a few rolls of film, I realized that I should take it more seriously. I began to skip art classes to take photos. At the

time, I would upload my photos to the portfolio sites on the Internet. A photography gallery in Finland saw and liked

my works, and I had the chance to open my first solo exhibition abroad when I was just 16. I was accepted to Marmara Fine Arts School’s Photography in 2009.

Do you believe that your education guides you in your photography career? If so, how has it influenced you? The school taught me that intellectually it would not be possible to photograph every single thing I saw, and sometimes living the moment is more important than recording it.

Technique-wise, learning the darkroom, and to develop and print photographs are important to me. Furthermore, the

five years at school where constant production was required and different ideas were abound nourished me.

issue 18 · 2017 october // 19


What about your project “The Glitch and Some Veggies”?

plete mystery to me. For instance, a photograph of mine was

How did it emerge? It was actually a photography assignment we were given at

school, we were asked to create photographic images using the scanner. After a few

attempts, I realized that I could control the process by moving the objects

rather than letting them stand for scanning. At

that moment, the scan-

On the other hand, what some of those books tell is a comused on the cover of a children’s book titled ‘Hoogbegaafd-

heid van Dichtbij’, which does not have an exact translation. Who knows what the book tells? Which detail in the story

“I think it is simply great that we agree on the same images even if we are from distant and different cultures!”

ner became a sort of

microcosm where the speed of light slowed down enough to

is connected to the cover photo? How did the editor who chose that photo or the readers feel? I think it is simply great that

we agree on the same images

even if we are from distant and different cultures!

Who are some photographers you follow and would

interact. The objects were broken into spectra, and entered

recommend us to follow as well?

just spoiled and disappeared.

The three artists I love and follow among Turkish photographers

Why did you decide to settle in Los Angeles? How is life as

I also find the works of international photographers

an eerie space of stardust or into another universe, or were

a photographer there? I first came to LA in 2009 to visit my brother. The weather is gorgeous all year round, the sky is always blue, the

are Can Dağarslanı, Aslı Çelikel, and Rengim Mütevellioğlu.

Jack Davison, Silvia Grav, Justine Tjallinks, and Marilyn Mugot very successful.

How about music, cinema and books? Which do you like

people are so laid back that it was love at first sight, and

more, who comes to your mind in these fields?

After wondering about how I could settle there and trying,

Lately I have been enjoying Noah Harari’s history books.

being a tourist.

ens into selfish and brutal creatures is quite impressive.

maybe because it was the first place that I saw abroad. I finally made it. Settling abroad is very different than

Nowadays, I am trying to adapt. My life is all about earning a living, meeting new people, adjusting to the city and the culture, and feeding on the differences. There are several

projects I would like to realize, and living in a city where people value arts makes me very happy.

Several of your photographs have appeared on book covers. Did you strive for it, or did they occur spontaneously? Again, it happened when I was taking lots of photographs and posting them that by chance some editors liked and

wanted to use them. Most of the photographs used were

my quite old self-portraits. It is a strange feeling seeing my works and sometimes my face on the covers of novels. It is kind of like being a character in the book!

20 // say ı 18 · 2017 ekim

Taking a close look at the strange evolution of Homo sapiI mostly listen to classic rock and blues. Among the newer

artists, Mac Demarco and Homeshake are two musicians I have been listening a lot recently.

Quentin Tarantino is the first name that comes to my mind when we say cinema. Other than that, I also watch series,

animations, absurd comedy and stand up shows. Adventure Time, Rick & Morty, Bob’s Burgers, Horace & Pete, Bas-

kets, Documentary Now!, Portlandia, and It’s Always Sunny In Philadelphia are some of my favorite shows.


issue 18 · 2017 october // 21


METE KAPLAN EKER “Özellikle rönesans dönemi eserlerindeki karakterlerin ifadeleri ve hareketleri beni çok etkiliyor.” “I am genuinely impressed by the expressions and movements of the characters in the works of the Renaissance period.”

Röportaj | Interview Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

Öncelikle biraz kendinden bahseder misin. 22 Eylül 1986 Tarsus doğumluyum. Çocukluk ve gençlik dönemim Mersin’de geçti. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Tekstil Tasarım Bölümü’nden mezun oldum. Her ne kadar bölümü sevmeyerek okusam da zamanla içerisinde sevebileceğim alanlar keşfettim. Şu anda da kişisel işlerimin yanında tekstil alanında da illüstratör olarak çalışıyorum.

Herkesin farklı bir başlangıç hikayesi var, peki ya sen nasıl başladın çizmeye? Biraz klişe olacak ama kendimi bildim bileli çiziyorum. Özellikle ortaokulun ilk senesinden itibaren, tamamen resim yapmaya

adamıştım kendimi. Disney’in bir ansiklopedisi vardı. Ona

bakarak karakterleri çizerdim. Halen de durur o çizimlerden bazıları. Çizim konusunda biraz takıntıları olan bir insanım öyle ki küçük yaşlarımdan beri. Conan karakterini istediğim gibi

çizebilmek için tüm günümü harcayıp

kendimi heder ettiğimi hatırlarım. Sabah

oturur akşama kadar çizmeye çalışırdım. Bu yıla kadar kafamdaki nizamda çizmek için

kendimi zorlar dururdum. Bu yüzden çizdi-

ğimden de zevk alamaz hale gelmiştim. Artık en iyi şekilde değil, sadece zevk alabildiğim şekilde çizmeyi tercih ediyorum.

Teknik olarak nasıl başlayıp nasıl devam ettiriyorsun çizimlerini? Neler kullanıyorsun malzeme olarak? Koyu zemin üzerine kontrast ve antik renklerde

çalışmayı çok seviyorum. Koyu tonlar, çalışmanın

duygusunu daha da derinleştiriyor. Figür ve floral desen

ağırlıklı çalışıyorum. Pastel, sulu boya ve eskitme efekt-

lerini de bolca kullanıyorum. Eğer müşteriye hızlı bir iş vereceksem, tamamen dijital olarak çalışıyorum. Kişisel

işlerimde vermek istediğim etkiye göre dijital, marker,

sulu boya karışık kullanabiliyorum. Özellikle kağıt üzerinde

sulu boya ve guaj boyanın etkisine bayılıyorum.

Çizimlerindeki tiplemelerin çoğunluğu tipik rönesans karakterlerini andırıyor, nereden geliyor o dönem sanatına/insanına olan bu ilgi? Aslında çalışmalarım bir rönesans eserine benzemiyor. Ancak renk tonları, karakterlerin ifade ve

ayrıntıları nedeniyle böyle bir etki var. Bu kısmen bilinçli, kısmen bilinçsizce oluşmuş bir durum. Belli bir döneme kadar tam anlamıyla oturmuş bir çizim anlayışım yoktu. Sadece çiziyordum.

Daha sonraları müze ve galerileri gezerken bir şey fark ettim. Özellikle rönesans dönemi eser22 // say ı 18 · 2017 ekim


lerindeki karakterlerin ifadeleri ve hareketleri beni çok

isimlere gelirsek Sarı Mercedes, İftarlık Gazoz, İçimdeki

döneme ait eserlerdeki figürler çizme dürtümü harekete

istiyorum. Bambaşka bir oyuncu. Tanışmayı çok istiyorum.

etkiliyordu. Ne zaman müze ya da galeri gezsem, bu

geçiriyordu. Bu farkındalığa ulaştıktan sonra, şu andaki

tarzım oluştu. Elbette ki birer rönesans tablosu değiller.

Ancak o tablolardan aldığım hislerle çizdiğim doğrudur. Genellikle kimler için çiziyorsun, özellikle tercih ettiğin proje tipleri var mı? Farklı farkı yerler olabiliyor. Yayınevlerine, dergilere,

ajanslara vb. Şu sıralar ağırlıklı olarak dergilere çiziyo-

rum. Bir dönem çocuk kitaplarına yoğunlaşmıştım. Son dönemde zamana yayarak rahat rahat çizebileceğim projelere yöneliyorum.

Ses, Vavien. Engin Günaydın’a ayrı bir parantez açmak

Yabancı isimlere gelirsek, Christopher Nolan derim. Tam anlamıyla bir dahi. Gerçek olaylara dayalı yapımlara ayrı

bir ilgim olduğundan Into the Wild, Kon-Tiki, Eddie The

Eagle derim. Müzik, çizim yaparken en büyük yardımcım. Özelikle bir tarza yoğunlaşmadan her tarzın iyi örneklerinden dinlerim. Latin, alternatif, blues çoğunlukla

dinlediğim türlerden. Birkaç isim söylemem gerekirse: Sarah Blasko, Koop, Mon Laferte, B.B. King, Buena

Vista Social Club, Marvin Gaye, Anne Brun, Rodriguez, Andrew Bird, Rodrigo Leao.

Peki çizmek dışında neler yapıyorsun? Resim yapmaktan sonraki en büyük tutkum gezmek.

Uzun ya da kısa tüm tatillerde, daha önce görmediğim yerlere seyahat etmeye çalışıyorum. Yoğunluktan

sürekliliği bir türlü sağlayamasam da düzenli spor

yapıyorum. Pek iyi olmamakla beraber son yıllarda kış sporlarına merak saldım. Bunlar dışında Dexter ile

başlayan bir yabancı dizi tutkum var. Bolca yabancı yapım dizileri takip ediyorum.

Müzik ve sinema desem, aklına hangi isimler gelir? Yakın dönemde izleyip oldukça etkilendiğimden, ilk olarak Yusuf Atılgan’ın aynı adlı romanından uyarlanmış Anayurt Oteli ve Ömer Kavur derim. Bunca zaman izlememekle çok şey kaybetmişim. Yerli olarak aklıma gelen başka

issue 18 · 2017 october // 23


// Please tell us a little bit about yourself. I was born on September 22, 1986 in Tarsus, and spent most of my childhood and teenage years in Mersin. I went on to graduate from the textile design department at Marmara

University, Fine Arts Faculty. Although I did not really like

sense of the work. I mostly focus on figures and floral pat-

What do you do other than illustrating?

If the customer wants fast turnaround, I work completely

My next biggest passion after illustrating is traveling.

terns. I use pastel, watercolor and distressed effects as well.

digital. I can use a combination of digital, markers, and

During breaks, short and long alike, I always try to travel

personal work. I particularly love the effect of watercolor

although sometimes I cannot maintain continuity due

Most of the characters in your illustrations resemble

have become a keen fan of foreign shows that started

watercolor depending on the effect I want to create in my

and gouache on paper.

typical Renaissance figures. Where does this interest in

to places I have not seen before. I exercise regularly,

to my workload. I have taken up winter sports in recent years, but I am not that good yet. Apart from these, I with Dexter. I follow a lot of foreign shows.

what I studied, over time I discovered other fields that I

the period art/people come form?

also work as an illustrator in textile design.

My illustrations do not actually resemble a Renaissance

music and cinema?

Everyone has a different story about how they started

the expressions of the characters and the details. This is in

Off the top of my head I would say, Anayurt Hotel

some time ago, I did not have a fully settled illustration style.

director Ömer Kavur, because I recently watched the film

visited museums and galleries. I was genuinely impressed

having watched it for so long. Other Turkish films I can

could actually enjoy. In addition to my personal projects, I

illustrating. What is yours? It may sound a bit cliché but I have been drawing ever since I can remember. Especially from the first year of middle school I devoted myself completely to drawing. Disney

Who are the first names that come to your mind if I say piece. But there is some of that effect because of the tones, part a conscious choice, and in part unintentional. Up until I would just illustrate. But later I realized something as I

by the expressions and movements of the characters in the

adapted from Yusuf Atılgan’s novel of the same title, and

and was profoundly affected by it. I have missed a lot not name are “Sarı Mercedes,” “İftarlık Gazoz,” “İçimdeki

had an encyclopedia, and I would look in it and draw the

works of the Renaissance period. Whenever I visited muse-

Ses,” and “Vavien.” I want to mention Engin Günaydın

particular about my illustrations; so much so that I remem-

period art. Once I reached this awareness, my current style

like to meet him.

character as I wanted it to be. I would try to draw, sitting

paintings. But it is true that I draw with the feelings I get

characters. I still have some of those drawings. I am rather ber wasting away a whole day trying to perfect a Conan

from the morning until late at night. To this day, I keep

pushing myself to draw exactly like what I envision. That

ums or galleries, I was drive to illustrate figures like in the

began to take form. They are most certainly not Renaissance

from those paintings.

particularly. He’s an actor like no other. I would really

If we come to international director, I would say

Christopher Nolan. He is a true genius. Into the Wild,

Kon-Tiki, Eddie The Eagle, because I have a special

was why I no longer enjoyed it. Now I prefer to draw what I

Who do you usually draw for, and are there specific types

enjoy, and not the best.

of projects you prefer?

my greatest assistant when I draw. I especially listen to

Technically, how do you start illustrating and then

Different businesses including publishing houses, magazines,

Latin, Alternative, Blues are the some of the genres I

ing for magazines mostly. For a while, I concentrated on

be Sarah Blasko, Koop, Mon Laferte, B.B King, Buena

continue? What do you use as materials? I love working with contrasts over the dark background,

and using antique colors. The dark tones further deepen the

24 // say ı 18 · 2017 ekim

agencies, etc. commission my work. Currently I am illustrat-

children’s books. Lately, I have been preferring projects that I

can spread to a longer timeframe and work more comfortably.

interest in productions based on real stories. Music is

good examples of all genres without focusing on one.

usually listen to. If I should mention some, they would

Vista Social Club, Marvin Gaye, Anne Brun, Rodriguez, Andrew Bird, and Rodrigo Leao.


Çizer | Illustrator: Mete Kaplan Eker

Box in a Box Idea

issue 18 · 2017 october // 25


MELKE ON THE ROAD. “İnsanlar, atlatılması çok güç engeller. Ben onlarla barıştım, onları kabul ettim. Böylece benim için bir sorun olmaktan çıkıp sadece gülümsediğim olaylara dönüştüler.” “People are an obstacle that is very difficult to overcome. So, I made peace and accepted them. And they were no longer a problem for me, and turned into events I just smile at.

Avukat Melike’yi bir gezgine dönüştüren neydi? Nasıl ortaya çıktı her şeyi bir

Röportaj | Interview Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

kenara bırakıp bisikletle yollara düşme fikri?

şey, ne kadar da rahat sürüyorum. Feribotla Yalova’ya geçtikten sonra eğimi belki de %3-4 kadar olan bir yokuşta 5 dakikada bir durmaya başlayınca bir şeylerin ters gittiğini fark ettim.

Melike Dede: Şimdi geçmişe dönüp baktığımda, her şey bir sürece yayılmış,

Kendi kendime “Bu ne ya? Hep böyle bayır mı çıkacağım?”

zor. İlginçtir ki bundan bir sene önce biri bana bunu yapacağımı söylemiş

Yokuş gördüğüm zaman söylenmeye başlıyordum. Kendimle

dönemde, aslında bambaşka planlar yapıyordum. Kariyerime devam etmek

alışmaya başladı tabii.

birbirine bağlı halkalardan oluşuyor. O yüzden tek bir sebep söylemek çok

olsaydı çok da ciddiye almazdım. Zira ben yola çıkmaya karar verdiğim

ve yurt dışında yüksek lisans yapmak için epey emek harcadım. Haftalarca

dediğimi hatırlıyorum. İlk günler bu açıdan çok eğlenceliydi. çok dalga geçtim bu yüzden. Ama zamanla vücudum da

süren evrak işlerinden sonra, Almanya’da iki okuldan

İstanbul’dan uzaklaşmak ilk başlarda tuhaf bir histi. Hayalle-

diye düşünmeye başladım ve istediğim şeyin aslında bu

diyenler olmuştu ama ben yapıyordum. Artık günümün 4 saa-

diye kafa patlatırken, seyahat etme hayallerim geldi aklıma.

kendime ve amacıma ayıracaktım. Muazzam bir his. Özgürlük

kabul almıştım. Fakat ne olduysa birden bire “Eee sonra?”

olmadığını fark ettim. Daha sonra ne istiyor olabilirim

Yavaş yavaş bisiklet bir fikir olarak hayatıma girdi. Bundan sonra doğru zamanda ve doğru yerde olmanın da etkisiyle birçok bisikletli gezginle tanışma fırsatını yakaladım.

Toni Morrison’un “Uçmak istiyorsan seni aşağı çeken

rimdeki şeyi yapıyordum. Bisikletle yapıyordum. Yapamazsın

tini işe gidip gelmekte heba etmeyecektim. Zamanımı sadece

fikrinin nasıl bir şey olduğunu az çok orada gördüm.

Hep çadırda mı kaldınız yolculuk boyunca yoksa daha farklı deneyimleriniz de oldu mu? Mesela İran’da nasıl çözdünüz geceyi geçirme işini?

her şeyi bırak.” diye bir sözü var. Sen nasıl vazgeçtin seni bu aşağı çeken şeylerden? Bu da ne yazık ki formülü verilecek, “işte böyle vazgeç-

tim” denecek bir şey değil. Hatta tam olarak bir şeylerden vazgeçtim mi ondan bile emin değilim. Hayat bir takım

Couchsurfing ve Warmshowers kullandık. Bu siteler kısaca

açıklamak gerekirse insanların birbirlerini herhangi maddi bir karşılık beklemeden misafir ettiği, referans sistemine dayalı

çalışan platformlar. Hatta yolculuğumuzun ilk yedi ayında

hayatın verdiği o “bir yerlere yetişmeliyim” yanılgısından

düzgün bir ev bulamadığımız için sanırım son iki ayımızda

kafamızı kaldırıp kendimizi dinlememiz lazım sanırım.

Yani en azından ben öyle yaptım. Önemsiz gördüğüm

sadece iki kez otelde kalmıştık. Sonradan Hindistan’da kalacak

otel ve hostellerde kalmaya başladık.

maddi şeylerin büyük bir çoğunluğundan da böylece

Tahran’da sokak müziği de yaptınız, daha önce böyle bir

değildi. Zaten son birkaç senedir hayatımı en minimal

Nasıldı insanların tepkileri?

tamamlayan iki unsur olmuş oldu. Ama bana sorarsan

Daha önce birkaç başarısız müzik aleti deneyimim olmuştu

atlatılması çok güç engeller. Ben onlarla barıştım, onları

daha önce mızıkaya dokunmuştum ne de sokakta müzik yap-

uzaklaştım. Ama bu yolculuk fikriyle birlikte gelen bir şey

düzeye çekmek için uğraşıyordum. Sadece birbirini

bu aşağı çeken şeylerden en zor olanı “elalem”. İnsanlar,

kabul ettim. Böylece benim için bir sorun olmaktan çıkıp sadece gülümsedi-

ğim olaylara dönüştüler.

İlk adım nasıl atıldı? O ilk yokuş nasıl çıkıldı bisikletle? Özellikle de

deneyiminiz var mıydı, yoksa ilk kez mi deneyimlediniz?

ama hayatımda ilk defa elime mızıka alıp sokağa çıktım. Ne

mıştım. Ne kadar utandığımı söylememe gerek yok sanırım.

Ama bu seyahat benim için yapamam dediğim şeyleri yapma, en azından deneme anlamı da taşıdığı için bazı duvarla-

rımı yıkmak adına sokakta müzik yapmak eşsiz bir fırsattı.

İstanbul’dan uzaklaştıkça neler hissettin?

Tahran’da iki hafta boyunca hemen hemen bütün metro

Çok tuhaf olacak ama ilk bisiklete binip evden uzaklaştığım ana kadar

Ben bir ara acaba bizimle dalga mı geçiyorlar diye düşün-

baya gidiyorum. İlk 20 kilometreyi sahil yolunda sürdüm. Aaa dedim süper bir

ben mızıkadan farklı sesler çıkarıyordum ama o da bilinçli

gerçekten yola çıkabileceğimden pek emin değildim. Sonra bir baktım baya

26 // say ı 18 · 2017 ekim

davet edenler de oldu. İran ve Hindistan’da da çoğunlukla

olaylardan meydana geliyor ve önemli olan bu olayları ne kadar gördüğümüz, ne kadar farkına vardığımız. Biraz

Hindistan// India, Goa

Türkiye’de çoğunlukla çadırda kaldık. Bir iki kez bizi evine

duraklarında müzik yaptık. İnsanların tepkileri şahaneydi. düm. Çünkü aynı üç notayı sürekli tekrar ediyorduk. Bazen


olmuyordu genelde. Ama insanlar “Ne kadar güzel çalıyorsunuz.” “Keşke böyle müzik yapan insanlar daha çok olsa!”

gibi tepkiler veriyorlardı. Tabii bu tepkilerin yanında bir iki

metro durağından da kovulduk. Kovulduk dediysem güvenlik tarafından gitmemiz rica edildi. Tahran’a göre küçük ve daha

muhafazakar sayılabilecek İsfahan’da sokakta müzik yaparken bir adam yasak olduğunu söyleyip gitmemizi rica etti. Sonra bizi dinleyen insanlar müdahale edip kalmamız konusunda

adamı ikna ettiler. Böyle şeyler de oldu.

Peki bir vejetaryen olarak dünyanın en çok vejetaryeninin yaşadığı ülkede yani Hindistan’da bulunmak nasıl hissettirdi? Tabii bu sorunun önüne neden vejetaryen olmayı tercih ettin sorusunu da ekleyelim. En başta kendimi cennete düşmüş gibi hissettim. Senelerdir bütün vegan ve vejetaryenlerin anlatmaya çalıştığı şey bir

köpekle inek arasında hiçbir fark olmadığı. Birini en yakın

dostumuz olarak tanımlarken, diğerini yemenin adil olma-

dığı. O yüzden sokaklarda ineklerin özgürce dolaştığını gördükçe mutluluktan ağlayacak duruma geliyordum. İşin bir

diğer iyi yanı gittiğin her yerde vegan ve vejetaryen seçenekler olması. Normalde hiç tercih etmesem de bazı yerlerde

Bir de hiç hesapta yokken Tayland’da İngilizce öğretmeye başladın, o hikaye nasıl gelişti, nasıl bir

%70’i vejetaryendi. Hijyen ve baharat problemini bir kenara bırakacak olursak,

Hint mutfağı bu açıdan oldukça başarılı.

Neden vejetaryen olmayı tercih ettiğim sorusuna

gelince, hayvanların yaşam

“Hayatta her şey bir sebeple, seni olduğundan bir adım öteye götürmek için oluyor. Ve bu olan şey durduk yere değil, senin verdiğin enerjiyle oluyor.”

haklarına saygı duyuyorum.

Endüstrinin kölesi haline gelmelerine karşı olduğum için

onları yemiyorum ve elimden geldiğince hayvansal ürünler tüketmemeye çalışıyorum. Aynı şekilde bir ürün alacağım

Hayatımın en orta yerine

koyduğum, kalpten inandığım

adım öteye götürmek için olu-

zorunda değil. Eğer tanımadığınız insanların evinde kalama-

sebeple, seni olduğundan bir

yor. Ve bu olan şey durduk yere

tilerle de ilgili. Sonuçta herkes benim yaptığım şekilde gezmek yacağınızı düşünüyorsanız, hostelde 6 kişilik odada yatmak çok

değil, senin verdiğin enerjiyle

mantıklı gelmiyorsa, sokak yemeği yemeyi tercih etmiyorsanız

meni olarak çalışmak da böyle

mın iki katına çıkacaktır.

tesadüfen (ki ben tesadüflere

Bir de şu var, örneğin ben ilk yola çıktığımdan beri

oluyor. İşte İngilizce öğret-

bir şeydi benim için. İran’da

inanmam, lafın gelişi öyle diyorum.) tanıştığım bir Türk

arkadaşım, ben Tayland’a geldiğim esnada İngilizce öğretmeni

olarak çalışıyordu. Okulla senin için de konuşayım dedi. Şans

kullanmıyorum. Aynı zamanda hayvansal gıda sektörünün

yokken hayatıma giren bu fırsat hayatımın en güzel bir ayını

ve evrene en az zararı vermeye çalışıyorum.

yazılarımın sonuna kalem kalem yazıyorum.

Tabii şunu da eklemek lazım para konusu yolculuktan beklen-

eseri öğretmen açığı varmış. Sonuç olarak Tayland’a geldiğim 3.

içinde yüzdüğü katkı maddelerini de hesaba katarak kendime

için sitemde hangi ülkede neye ne kadar para harcadığımı

bir şey var. Hayatta her şey bir

zaman beş dakikamı ayırıp içeriklerini okuyorum, hayvansal

içerik barındıran ve hayvanlar üzerinde denenmiş ürünler

iş fırsatı buldukça da değerlendiriyorum. Bu şekilde gezerek

on ayda 3.000 lira gibi bir para harcadım. Hatta merak edenler

deneyim oldu senin için?

dünyaca ünlü fast food zincirlerine gitmek zorunda kaldık.

Oralarda da yiyeceklerin

harcadığım tek şey çoğunlukla sadece yemek oluyor. Arada bir

günde kendimi çocuklara ders anlatırken buldum. Hiç hesapta geçirmeme sebep oldu.

Ben çocuklardan çok haz etmediğimi sanıyordum. Daha

iş değişiyor. O zaman bütçe otomatik olarak benim harcadığı-

outdoor mağazası olan Kutupayısı bana malzeme desteği veriyor. Aslında güzel bir proje ile sponsor desteği de

sağlanabilir bu tarz seyahatlerde. Tabii bu destek için proje

şart. Şu sıralar dikkatimi çekiyor, herkes bir sponsor arayışı içinde ama projeleri yok.

Var mı sırada bir başka yolculuk planı? Tam olarak bir dünya turuna dönüşecek mi bu başlangıç?

doğrusu çocuklarla oynamayı, sohbet etmeyi çok seviyorum

Ben sağlığım el verdiği sürece yolda olmak istiyorum. Bisik-

Ama bir gün çocukların mızmızlıklarını, yaramazlıklıklarını

içinde veya yurt dışında, kısacası canım nasıl ve nerede isterse

aylık süreçte, doğru iletişimle, öğretme taktikleriyle, sevgiyle

devam edeceğim. Ama şu sıralar gezilerimin güzel bir amaca

yolculuğunda sakin sakin trene bindim, her şey normaldi.

mümkün olmayan bir deneyimdi. Özgürce çizgi film izleme-

verdim. Boş gezmek yerine faydalı olabilecek bir şeyler uğruna

yoktu. Sonra insanlar da trene binmeye başlayınca biraz

bahsetmiyorum bile.

Belki de seni takip edenlerin en çok merak ettiği şeylerden biri Hindistan’daki tren yolculuklarıydı. Panik atağı olan biri olarak öyle bir yolculuğu sorunsuz atlatmana yardımcı olan motivasyonun neydi? Hindistan’da çok fazla tren yolculuğu yaptım. İlk tren Hani daha önceden içine girdiğim bir panik durumu

gerilmeye başladım. Hindistan’ın tren yolu ağı çok geniş ve hemen herkes ulaşım için trenleri kullanıyor. Bir de trenler

o kadar kalabalık oluyor ki, yataklarda, valiz koyma yerle-

rinde, yerlerde, kısaca her yerde insanlar var. İçerisi tuvalet

çünkü hayata baktıkları nokta benim için çok değerli ve ilginç. çekebileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Fakat o bir

ve anlayışla nasıl insanlar yaratılabileceğine şahit olmak, tarifi

nin ve çocuk şarkıları söylemenin ne kadar keyifli olduğundan

Muhtemelen birçok kişi, her şeyi bir kenara bırakıp bir yerlere gidip aylarca kalabilmek için çok fazla paraya ihtiyaç olduğunu düşünüyordur. Senin deneyimlerin nedir bu konuda,

kokuyor. Klima yok. Pencerelerde demir parmaklıklar var.

gerçekten de durum düşünüldüğü gibi mi?

Bu keşmekeş ondan.

Ben de her normal insan gibi yola çıkmaya ilk karar verdi-

Tabii bizim seyahat ettiğimiz vagonlar en ucuz vagonlar.

letle, arabayla, karavanla, otostopla, yürüyerek, koşarak, yurt

ve evren ne şekilde deneyimlememi arzularsa öyle gezmeye

hizmet etmesini de arzuladığım için kendimi proje geliştirmeye

gezmek istiyorum. O yüzden kısa bir bekleme dönemindeyim

diyebiliriz. Ama bu süreçte de boş durmuyorum, benim gibi

Kutupayısı’nın desteğiyle seyahat eden gezgin arkadaşlarımdan oluşan Kutupayısı Rüya Takımı ile bazı aktiviteler yapıyoruz.

Yakında hatta, yeni bir aktivitemizi duyuracağız. Kafamdaki

projeler biraz daha şekillenmeye başladıktan sonra da ayı gibi gezmeye kaldığım yerden devam edeceğim.

Çok teşekkürler cevaplar için, son olarak takip etmek

ğimde paranın büyük bir sorun olacağını düşünmüştüm. Ama

isteyenler seni nerelerde bulabilir?

beni en çok darlayan şeylerdendi. Ama çok fazla seçene-

olan şeyler listesinde ilk üçte bile değil. Burada parasız gezin,

Instagram/ Twitter: @melkeontheroad

Ufak değişikliklerle daha sakin yolculuklar geçirebildim.

olduğum bir fikir. Zira bu şekilde yola çıkıp çok zor durum-

Blog: www.melkeontheroad.com

demir parmaklığı yok. Vagona bindiğim gibi acil çıkış

Demek istediğim şey, benim yaptığım şekilde gezmek için

şiklikler faydalı oldu.

konaklıyorum, bisikletle veya otostop çekerek geziyorum. Para

Özellikle bu kalabalık ve pencerelerde demirlerin olması ğim de yoktu. O yüzden kendimi telkin etmeye çalıştım.

Misal her vagonda 4 tane acil çıkış camı var. O camların

camlarına yakın yerlere oturmaya başladım. Bu tarz deği-

sonradan gördüm ki para, böyle bir yolculuk için gerekli

paraya ihtiyaç yok demek istemiyorum. Aksine bu karşısında

larda kalarak ülkesine dönmek zorunda kalan insanlar tanıdım.

Facebook/Youtube: Melke On The Road

milyarlara ihtiyacınızın olmadığı. Ben Cocuhcsurfing ile

issue 18 · 2017 october // 27


Gürcistan // Georgia

// Hindistan// India, Goa

What was it that transformed Melike, the lawyer into a world traveler? How was the idea born to leave everything

stuff that I considered unimportant. But it was not something that came along with the idea of a trip. In the last few years I had already been striving to minimalize my life. So they just

aside and hit the roads on a bike?

my purpose. It is a powerful feeling. I saw what the idea of freedom was more or less there.

became two complementary factors.

Did you always stay in a tent throughout the trip or did you

interconnected links spread throughout a process. So, it’s

But if you ask me, the most difficult thing that weighed me

accommodation issue in Iran?

someone had told me a year ago that I would do this I would

is very difficult to overcome. So, I made peace and accepted

In Turkey, we mostly stayed in tents Once or twice, there

into events I just smile at.

we mostly used Couchsurfing and Warmshowers. To explain

Melike Dede: Looking back now, everything is made up of so hard to give one specific reason. Interestingly enough, if not take it so seriously. As a matter of fact, when I decided to set out, I was actually making other plans. I spent a lot

of effort to pursue my career and earn my master’s degree

down was “what other would say”. People are an obstacle that them. And they were no longer a problem for me, and turned

abroad. I was accepted into two schools in Germany after

How did you take that first step? How was that first hill

started thinking, “So, what then”, and realized that this was

Istanbul farther and farther behind?

wanted, I remembered my dreams of traveling. Slowly, biking

It may sound strange but I was not even sure that I would

tunity to meet many biking travelers, probably due to being in

and rode away from my house. Then I saw that I was actually

weeks of paperwork. But for whatever reason, I suddenly

climbed up on a bike? How did you feel, especially as you left

not what I really wanted. As I was contemplating what else I

entered my life as an idea at first. And then, I had the opporthe right place at the right time.

Toni Morrison has this famous quote, “You wanna fly, you got to give up the stuff that weighs you down”. What made you give up the things that weighed you down? This is, unfortunately, not a formula that is readily available, and it isn’t something that I can say, “This is how I gave up

stuff ” either. I’m not even sure if I gave up stuff. Life consists of some events, and what matters is how much of these

actually be on the road until I got on my bike the first time

these sites briefly, they are platforms based on the reference system, where people host guests without expecting any

material gain. As a matter of fact, we only stayed at a hotel

twice in the first seven months of our trip. But then, we were unable to find any decent houses to stay at in India, so we

mostly stayed in hotels and hostel in the last two months. You busked in Tehran, did you have previous experience as a busker, or was it a first for you? How did people respond?

quite comfortably.” After I took the ferry to Yalova, I noticed

In the past I had some unsuccessful attempts at musical

on a hill with about 3-4% inclination. I remember thinking,

and took to the streets. I had never touched the harmonica

on the coastal path. I said, “Wow, this is cool, and I’m going

that something wrong when I started to stop every 5 minutes “What is this? Will I always climb uphill like this?” The first days were quite fun in this respect. I would start whining

when I came to a hill. I made a lot of fun of myself for it. But over time, my body got used to it.

Riding away from Istanbul was a strange feeling at first. I was

places” that life instills in us. At least, this is what I did. This

I couldn’t but I was doing it. I would no longer waste 4 hours

is how I was able to move away from most of the material

were people who invited us to their homes. In Iran and India

on my way, and really going. I rode the first 20 kilometers

events we see, how much we are aware of them. I guess we

should free our minds from that misconception of “I must go

have other experiences? For instance, how did you solve the

realizing my dream. I was cycling. There were people who said a day commuting. I would devote my time only to myself, and

instruments but for the first time in my life I got a harmonica before, or played on the streets for that matter. I guess, I don’t need to say how shy I was. But this trip was a wonderful

opportunity to do things that I thought I could never do, or

busking was a chance to at least try and break down some of these mental barriers. For two weeks, we busked at almost

every metro stop in Tehran. People’s response was awesome. I thought for a while that they were surely messing with us because we kept repeating the same 3 chords all the time. I

would sometimes play a different note on the harmonica, but it was never intentional. But people were responding, saying

things like, “You play nice music,” or “I wish there were more people that make music like you”. But of course, we were

also kicked out from a couple of metro stations. By kicked

out, I mean we were kindly asked by the security to leave. In

Esfahan, which is smaller and more conservative compared to Tehran, a guy asked us to leave, saying that it was illegal. But

then the people who were listening intervened and convinced the man to let us stay. Such things happened.

Hindistan // India, Goa

28 // say ı 18 · 2017 ekim

Tayland // Thailand


İran, // Iranian Taht-ı Süleyman

İran, // Iranian, Yazd

As a vegetarian how did it feel being in India, which has the world’s highest vegetarian population? But before that, we should ask why you chose to be a vegetarian. At first I felt like I was in heaven. For years, all the vegans and vegetarians have been trying to explain that there is no dif-

ference between a cow and a dog. That it is not fair to eat one

while we call the other as a man’s best friend. I felt like crying

were what made me feel like suffocating. But I did not have

trip. I do not want to say “travel without money” or “you don’t

changes, I was able to travel a little bit more calmly. For

know people who set out like me but were forced to return to

much choice so I tried to talk myself out of it. So with minor example, every wagon has 4 emergency exit windows. Those

windows do not have iron bars. I started to sit in places near the emergency exit windows as soon as I got on the train. Such changes were helpful.

when I saw the cows wandering the streets freely. Another

And you started to teach English in Thailand although it

wherever you go. But even though I wouldn’t normally prefer

was the experience like for you?

good thing is that you are offered vegan and vegetarian options it at all, we were forced to eat at world famous

fast food chains in some places. But then, 70% of the food options there were also vegetarian.

Indian cuisine, setting aside the hygiene and

spices, is a very successful in this respect.

wasn’t in your plans. How did that story develop, and what

“There is something I wholeheartedly believe, and place at the core of my life. Everything in life happens for a reason, to take you one step further from where you are.

There is something I

wholeheartedly believe, and place at the core of my life. Everything in life happens

for a reason, to take you one step further from where

I also try to cause minimal harm on the environment and myself, considering the huge amount of additives used in the animal food industry.

One of the things that people were most curious about was probably your train trip in India. As someone who has panic attacks, what motivated and helped you in taking the trip without a glitch? I took a lot of train trips India. On my first train ride, I calmly got on and everything was normal. I mean, there was not

a panic situation like I had experienced before. Then when people started getting on the train, I began to get a little

tense. India has a very wide railway network, and almost

energy you give to it. Work

a Turkish friend in Iran purely by chance (I am just saying

much I spent on what in each country.

I should add that money is also about what you expect

from the journey. After all, not everyone has to travel like I did. If you feel that you cannot stay in the homes of

strangers, or staying as a hostel in a room for 6, or if you

do not prefer street food, things change. Then the budget will automatically double.

Kutupayısı has been supporting me with equipment. In fact, ect is a must for such support. I see that everyone is looking for a sponsor, but without a project in hand.

Are there other travel plans next? Will this start turn

a vacancy for a teacher. As a result, I found myself teaching

I want to be on the roads for as long as I am in good health.

nity that came to my life when it wasn’t in the plans was the

hiking, running, at home or abroad, in short wherever and

children on the third day I arrived in Thailand. This opportureason I spent the most wonderful month of my life.

I thought I was not a fan of kids. I mean, I like chatting and playing with children because their view of life is very pre-

cious and interesting to me. But I could never imagine that

one day I would bear the children’s whining and naughtiness. But in that one-month period was an indescribable experi-

ence showing me that with the right communication, teach-

ing techniques, love and understanding people could change.

And I am not even talking about the joy of watching cartoons freely and singing children’s songs.

the beds, in the luggage compartments, on the floor, in short

What was your experience, is it really as they think?

ditioning. There are iron bars on the windows. And, of course,

Like any normal person, I thought that money would be a big

the chaos. The crowds and the iron bars on the windows

is not even in the top 3 on the list of things needed for such a

the wagons we traveled in are the cheapest ones. Hence

I even add a section at the end of my blog posts detailing how

into a world tour?

to the school for me, and by chance they happened to have

Most people probably think that putting everything on hold

everywhere. It smells like a toilet inside. There is no air con-

like this and spent something around TL 3,000 in 10 months.

English in Thailand when I arrived there. She offered to talk

everyone uses trains for transportation. And also, the trains

are sometimes so crowded that there are people everywhere in

is mostly food. Occasionally, I take a job opportunity. I traveled

sponsorship can be possible with such a good project. A proj-

that, there is no such thing as coincidence), who was teaching

use products with animal content or are tested on animals.

modation, I bike or hitchhike. The only thing I spend money

of the blue but with the

is, it does not happen out

enslaving them to the industry, and I try to eat as few

product, I take five minutes to read its contents. I do not

need billions to travel like I did. I use Couchsurfing for accom-

There is this, too, for instance, since I set out, outdoor store

as a teacher of English was such a thing for me. I had met

animal products as possible. Similarly, when I’m buying a

their country due to hardships. What I mean is that you do not

you are. And whatever it

As to why I chose to become a vegetarian, I respect the

animals’ right to life. I do not eat them because I am against

need money”. I am actually against such an idea because I

I will continue to travel on my bike, by car, caravan, hitchhowever I want, and in any way the universe guides me

to experience. Nowadays, I have been developing projects

because I want my trips to serve a good cause. I want to travel for something good instead of just traveling idly. So we can say I am in a short period of waiting. But meanwhile I am

not idle, and we are doing some activities with the Kutupayısı Dream Team, consisting of my fellow travelers supported

by Kutupayısı on their journeys. We will soon announce an

activity. Once the projects in my head begin to take shape a bit more, I will continue from I left off like a bear.

Thank you for the interview. One last thing, how can people follow you?

and leaving for months requires huge amounts of money.

issue when I first decided to set out. But I later saw that money

Instagram/ Twitter: @melkeontheroad

Facebook/Youtube: Melke On The Road Blog: www.melkeontheroad.com

issue 18 · 2017 october // 29


NEVZAT SAYIN “Bütün iyi tasarımlar gibi, kurgulanmış olanla rastlantısal olanın arasında bir yerde duruyor iyi olan şeyler.” “Like all good designs, good things also stand somewhere in between the configured and the coincidental.”

Röportaj | Interview Merve Aktaş merveaktas@ersamobilya.com Fotoğraflar | Photographs Şener Yılmaz Aslan seneryilmazaslan.com

“UrbanObscura” projesinin “Kentler: Değişen Rotalar Değişen Haritalar” sergisinde yer alma süreciniz nasıl gelişti? Burcu Perçin söz etmişti ilk kez bu sergiden. Daha sonra küratör Ayşin Zoe Güneş aradı ve

sergiye davet etti. Davet mektubunun birinci cümlesi “Kent, kentlilik, kent mimarisi ve kent

mekanı kavramları bizim için ne anlama geliyor?” sorusu olunca, katılmaktan başka bir yol kalmamıştı. “... anıları ve deneyimleri zihne kaydedip arşivleyen, hatırlayan ve arzulayan çok geniş

ve kolektif bir hafıza üzerine inşa edilmiş.” diye devam eden metinde, Calvino’nun “Görünmez Kentler” kitabından bir alıntı da görünce iyice pekişti bu sergiye katılma isteğim.

Hem meslek hayatınız hem kişisel yaşantınız açısından coğrafyanın sizin için çok önemli bir konu olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu anlamda bize “bildiğiniz yerlerden” bahseder misiniz? Coğrafya en önemli belirleyici... Bu belirleyicinin genellikle tarih olduğu düşünülür ama

tarih de coğrafyada oluşur ve gelişir. İbn-i Haldun’un “Coğrafya kaderdir.” sözüne bütünüyle

katılıyorum. Şu fani dünyada her yeri bilmemize imkan yok. Üstelik buna gerek de yok. Ama bizim olan yerleri bilmemiz çok önemli. Bu bizim olan yerlerin bir bölümü bizim irademiz

dışında verilmiş kararlarla içine doğduğumuz, içinde büyüdüğümüz yerler, diğer bir kısmı ise


Nevzat Sayın, Bildiğim Yerler

hayatımızın belirli evrelerinde yaşadığımız yerler, içinden

sevip benimseyip bizim kıldığımız yerler. Bu yerlerin izleri

bizde, bizim izlerimiz de buralarda kalıyor. Ne kadar çok iz

bırakırsak ve önceden bırakılmış ne kadar çok ize değersek, o yerler o kadar bizim oluyor.

“Kentler: Değişen Rotalar Değişen Haritalar” sergisindeki işinize Ege Bölgesi’ni konu etmenizdeki sebep nedir? Böyle bir çalışmada ele almayı düşüneceğiniz başka yerler de var mı? Bildiğim başka yerler de var ama en çok Ege’yi biliyorum ve bildiğim sorudan başladım. Ege haritasının bir kısmı

bu. En çok bildiğim kısmı ama Kuzey’e, Güney’e ve Batı’ya doğru uzatılabilir bir harita. Ege Denizi’nin karşı kıyısı da bu haritanın içinde. En önemli belirleyici coğrafya olunca ülke sınırlarının da bir önemi kalmıyor. Kendi hayatımız

Sergide yer alan çalışmanıza benzer şekilde, defterleriniz

sonra da değişecek ama coğrafya çok özel koşullar dışında

da var mı? Bu anlamda geleceğe yönelik bir sergi projesi

içinde bile ne kadar çok sınırın değiştiğini gördük... Bundan

arasında gün ışığına çıkmayı bekleyen başka çalışmalarınız

bu kadar hızlı değişmeyecek.

düşünüyor musunuz?

Bir coğrafyayı anlamak, çözümlemek ve dahası ruhunu

Her şeyi yazıp çizen biri olarak, defterlerimin içinde bana

keşfetmek için o yerle nasıl bir iletişim kuruyorsunuz? Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz? Dikkatle bakmak, yeri dinlemek ve dediklerini anlamaya çalışmak; anladıklarımızı anlamlandırmaya çalışmak ve

ait çok şey var ama bazılarının gün ışığıyla arası iyi değil.

Aklımda bir “labirent” sergisi var ve defterlerimin içinde tek

konuda en çok çizim olan konu bu ama henüz nasıl yapmam gerektiği konusunda karar veremedim.

anlamlandırdıklarımızı anlatmaya çalışmak bu sürecin

İçinde yaşadığımız dönemin bireyde mekana karşı

şuyor. Bir kısmını yönetiyor ama bir kısmını kaçınılmaz

musunuz? Dünyanın “küresel bir köy” olarak

doğal akışı. Böylelikle bizi biz yapan hikayelerimiz olu-

gelişen aidiyet duygusunu zayıflattığını düşünüyor

olarak rastlantıya bırakıyorsunuz. Müslüm Gürses’in şarkı-

tanımlanması sizin için ne ifade ediyor?

gibi, kurgulanmış olanla rastlantısal olanın arasında bir

Bu zaman aralığı birbirine benzemeyen şeyleri bir arada

sındaki gibi; “Hayat tesadüfleri sever.” Bütün iyi tasarımlar yerde duruyor iyi olan şeyler.

Nevzat Sayın’ın Kuzguncuk’taki ofisinden detaylar // Details from Nevzat Sayın’s office in Kuzguncuk

yaşatıyor. Milliyetçilik diz boyu ama adam içinde olduğu coğrafyayı tanımıyor. Gelenekçilikten geçilmiyor ama

“Milliyetçilik diz boyu ama adam içinde olduğu coğrafyayı tanımıyor. Gelenekçilikten geçilmiyor ama adam geçmişini tanımıyor.”

adam geçmişini tanımıyor.

Memleket sevdasını dilden düşürmüyor ama memle-

keti konusunda anlamlı bir

fikri yok. Bu yüzden aidiyet konusu konuşmaktan yor-

gun bir terim olsa bile çok

issue 18 · 2017 october // 31


zayıf bir histen öteye geçemiyor. “Küresel bir köy” tanımı da tam bu durumu anlatıyor; tam bir oksimoron. Küresel ise köy değildir, köy ise küresel değildir.

Aynı zamanda bir koleksiyoner ve mimar olarak farklı kavramları ele alış şekliniz, sanata olan yaklaşımınızı sizce nasıl etkiliyor?

// How did you become involved in the “Cities: Changing Routes Changing Maps” exhibition as part of the “UrbanObscura” project?

Initially, Burcu Perçin had mentioned this exhibition.

yetiyor ve bu yüzden birbirine benzemeyen şeyler yan yana

join the exhibition. When I saw the first sentence of the

durabiliyor. Buna rağmen resimler, heykeller, saatler, bıçaklar ve kalemler özel bir öneme sahip benim için. İsteme-

den içinde olduğumuz ama eğer şanslıysak zaman içinde isteyerek içinde olduğumuz dünyayı anlamlı hale getiren

en önemli şeylerden biri olan sanatın gereksiz şeylerin en gereklisi olduğunu söyleyen tanıma ben de katılıyorum.

aspires…” sealed the desire to take part in the exhibition. Would it be right to say that geography is an important

Bana “koleksiyoner” denir mi bilmiyorum. Sevdiğim şeyleri topladığım doğru ama bunun bir düzeni yok. Sevmem

in our minds, that records and archives, remembers and

Then curator Ayşin Zoe Güneş called and invited me to

invitation letter, “What do the concepts of city, urbanity, urban architecture and urban spaces mean to us?” there was nothing else to do but accept. Seeing an excerpt

from Calvino’s Invisible Cities book in the letter that continued with the words “... built on a vast and col-

lective memory that etches memories and experiences

topic in your professional career as well as personal life? Please tell as a little bit about “the places you know”. Geography is the most important determinant... This determinant is usually considered to be history, but

history also happens and evolves in geography. I totally

agree with Ibn Khaldun’s words, “Geography is destiny.” There is no way of knowing all the places in this mortal world. And there is really no need to, either. But it

is important that we know what is ours. Some of these

places that are ours, are where we were born and raised

based on some decisions made without our involvement, others are places we have loved and embraced as ours

among the places we have lived at certain stages of our

Nevzat Sayın’ın Kuzguncuk’taki ofisinden detaylar // Details from Nevzat Sayın’s office in Kuzguncuk

32 // say ı 18 · 2017 ekim


lives. The traces of these places remain in us, and vice

understand and to explain the meanings we surmise is the

no meaningful idea about his homeland. So even though

past we touch on, the more those places become ours.

that make us who we are – are created. You manage parts

beyond a weak feeling. The definition of a “global village” is

versa. The more traces we leave and the more traces of the

Why did you choose the Aegean region as the subject of your work featured in the “Cities: Changing Routes Changing Maps” exhibition? Are there other places that you would consider for such a project?

natural flow of this process. This is also how the stories of it but inevitably leave some parts to chance. As Müs-

lüm Gürses sang, “Life loves coincidences.” Like all good

designs, good things also stand somewhere in between the configured and the coincidental.

‘sense of belonging’ is a worn out term, it does not go

precisely this; an oxymoron. If it’s global, it is not a village, and if it’s a village, then it is not global.

As a collector and an architect, how does the way you address different concepts and your approach to arts affect you?

In your notebooks, are there other works, similar to the I know other places, but I know the Aegean region best so I started with a familiar question. This is part of the

one in the exhibition, that wait to be revealed? Do you have

Aegean map and one

I am most acquainted with. It is also a map

that can be stretched to the North, South and West. The

opposite shores of

the Aegean Sea are also on this map.

“The guy is knee-deep in nationalism and yet he does not know the geography he lives in. It’s traditionalism all over, but he does not know his past.”

Since geography is

the most important determinant, the borders of a country are not of any significance. Even in our lifetime, we have

seen so many borders change. They will keep on changing but geography will not change as quickly except for very special circumstances.

I am not sure if I can be called a “collector”. It’s true that I

collect things I love, but there is no order to it. It is enough

plans for a prospective exhibition? As a person who writes down and draws everything, there are many things that belong to

me in my notebooks but some of them are not good with daylight. I

that I love them, so things that seem disparate can stand

side by side. And yet, pictures, sculptures, clocks, knives and pens have a special place for me. I agree with the definition

that art, which is one of the most important things that give meaning to the world in which we exist inadvertently, but if we are lucky, live willingly, is the most essential element among all the trivia.

have a “maze” exhibition idea in mind, and this

is one topic with the most drawings in my notebooks, but I have not yet decided on how to go about it.

Do you think the period we live in is diminishing the sense of belonging that individual s develop toward spaces? What does the term “global village” mean to you?

How do you engage with a place to understand and analyze its geography, and more than that to discover its soul? How do you manage the process? Looking carefully, listening to the place, and trying to

understand what it says, trying to make sense of what we

This period of time is making us experience things so

unlike one another. The guy is knee-deep in nationalism and yet he does not know the geography he lives in. It’s traditionalism all over, but he does not know his past.

All he talks about is his love for his country but he has

issue 18 · 2017 october // 33


Hull

designed by Burak Koçak

Ergonomi ve işlevselliğinin yanı sıra minimal bir tasarım anlayışını temsil eden Hull, kusursuzluğun peşinde geliştirilen yeni bir koltuk serisidir. Introducing a new series of a seating collection, Hull offers a full of preciseness underlying a simple, ergonomic and functional design.

ersamobilya.com

ersamobilya.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.