Box in a Box Idea - 12

Page 1

- 2015 -

tasarım, sanat ve fikir kütüphanesi lıbrary of desıgn, art and ıdea

Ücretsizdir ve üç ayda bir çıkar. For free and published every three months.

MERVE ÖZASLAN // EMİR AKSOY // PERFORMANS BELLEĞİ AZİZ NESİN // TAYFUN PEKDEMİR // RULO TİPO HANDE ÜNVER // AYŞENUR ARSLANOĞLU


Hakkında // About Box in a Box Idea, ofis mobilyalarında uzmanlaşan Ersa’nın mühendislik yeteneğini ve esnek üretim altyapısını temsil eden mimari bir konsept olarak 2011 yılında doğdu. Yalın Tan Jeyan Ülkü İç Mimarlık imzasını taşıyan iç mimari

konseptinde yer alan “Box in a Box” fikri, dijital dünyada

interaktif alanlara yer verme isteğinden yola çıkarak, farklı bir yöne evrildi. 2012 yılında, yerli ve yabancı tasarımcıları buluşturan en büyük sosyal platform olma vizyonuyla,

Türkiye’nin tasarımcılara özel ilk sosyal ağı BoxinaBoxIdea. com ve Box in a Box Idea dergi hayata geçirildi. Zamanla

farklı akımlara da kucak açan proje; müzik, fotoğraf, video enstalasyon projelerini destekledi; öğrencilerin kendilerini

geliştirmelerine olanak sağladı, sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri bir saha açtı. Mimariden endüstriyel tasarım ve modaya, grafik tasarımdan fotoğraf ve müziğe kadar

uzanan geniş bir yelpazede amatör ve profesyonel sanatçıları bir araya getiren Box in a Box Idea, kültür-sanat alanında Türkiye’nin en büyük sanal kütüphanesini oluşturma hedefiyle yoluna devam ediyor.

// Box in a Box Idea was born in 2011 as an architectural concept representing the infrastructure of flexible

production and high engineering skills of Ersa, which has

become an expert in office furniture. Involved in the interior design concept that holds the signatures of Yalın Tan Jeyan

Ülkü Interior Design, “Box in a Box Idea” has evolved into a different path, emerging from an idea to give a place to the interactive areas in digital world. With the vision of being

the biggest social platform to bring the designers together

in 2012, BoxinaBoxIdea.com, the first social network special

for the investors of Turkey, and Box in a Box Idea periodical were materialized. Embracing the different trends in the course of time, the project has supported the projects of music, photography, video installation; has allowed the

self-development of the students and has created an area

where the artist can express themselves. Bringing together

the amateur and professional designers in every area ranging from architecture to industrial design, from graphic design

to photography and music, Box in a Box Idea is continuing its journey with the aim of creating the biggest virtual

design library of Turkey in the field of art and culture. İstanbul Showroom


PANTONE P 1-8 C

SİYAH 80%

S A H I B I // P U B L I S H E R :

Ersa Mobilya San. Tic. A.Ş.

YAY I N Y Ö N E T M E N I // P U B L I C AT I O N D I R E C T O R

Yalçın Ata yalcinata@ersamobilya.com VE RS İ Y O N 1

İçindekiler Content

V ERS İYON 2

E D I T Ö R // E D I T O R

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com YA Z A R L A R // A U T H O R S

P O R T F O LYO L A R // P O R T F O L I O S

Marcus Graf Tuğçe Asya Yaldız Seçkin Canan Ezgi Genç

3 SANAL DA ÖN E ÇIK AN L AR // THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL 4

K A PA K I L L Ü S T R A S YO N U // C O V E R I L L U S T R AT I O N

MERVE ÖZASL AN k o l a j // c o l l a g e 6

Elif Demir birelifdemir@gmail.com

E M İ R A K S OY m ü z i k // m u s i c 10

G R A F I K TA S A R I M // G R A P H I C D E S I G N

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

PERFORMANS BELLEĞI // PERFORMING MEMORY

D E R G İ F O R M AT TA S A R I M I

s e r g i // e x h ı b ı t ı o n 13

// F O R M AT D E S I G N O F M A G A Z I N E

Martin Hinze martin.hinze@gmail.com

AZIZ NESIN ya z ı // a r t ı c l e 16

Ç E V I R M E N // T R A N S L AT O R

TAY F U N P E K D E M İ R ı l l ü s t r a s y o n // ı l l u s t r at ı o n 18

Aydan Açıkalın a.aydan@gmail.com YAY I N T Ü R Ü // P U B L I C AT I O N T Y P E

RULO TİPO t i p o b a s k ı // l e t t e r p r e s s 22

Ücretsiz - Periyodik For Free - Periodical

HANDE ÜNVER k a l i g r a f i // c a l l ı g r a p h y 26

B A S K I // P R I N T E D B Y

Ofset Yapımevi I L E T I Ş I M // C O N TA C T

Ord.mProf. o b i l y aKerim Gökay Cad. No:60 Çamlıca/ Üsküdar / İstanbul

VE R SİYON 3

mobilya

AY Ş E N U R A R S L A N O Ğ L U k u k l a // p u p p e t 30

mobilya

info@boxinaboxidea.com 3.000 adet basılmıştır // Printed in a run 3.000 copies.

issue 12 · 2015 // 1


İyi bir mekana... İyi bir mobilya gerek! ERSA; mobilyanın var olduğu her alanda, mümkün olan en fazla kişiye temas ederek, Türkiye ve dünya tüketicisinin mobilya, tasarım, üretim ve mimari ihtiyaçlarına yaratıcı ve kaliteli çözümler geliştirir.

ersamobilya.com


ELİF ÖZDEMİR instagram.com/eliff.ozdemirr

İstanbul’da 1991 yılında doğdu. Kocaeli Üniversitesi

Elif Özdemir (b. 1991, Istanbul) started studying Engineering

Marmara Üniversitesi’nin Seramik ve Cam bölümüne girdi.

the Department of Ceramics and Glass at Marmara Univer-

Mühendislik Fakültesi’nde okurken eğitimini yarıda bırakıp, Burada bir yılı tamamladıktan sonra, Mimar Sinan Güzel

Sanatlar Üniversitesi’nin aynı bölümüne geçti. Ağırlıklı ola-

rak suluboya kullanıyor ve karışık tekniklerden faydalanarak bağımsız illüstrasyon çalışmaları yapıyor.

YAVUZ GİRGİN be.net/ayavuzgirgin

the same department at Mimar Sinan Fine Arts University. She mainly uses watercolor in her works, and mixed techniques for her independent illustrations.

Yavuz Girgin (b. 1992, Bursa) graduated from Bursa High

lar Fakültesi İçmimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi. Mobilya

University Faculty of Fine Arts, Department of Interior

Lisesi’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanat-

illüstrasyon ve çizimler yapıyor.

be.net/selinkurt

sity. A year later she changed schools again and transferred to

Bursa’da 1992 yılında doğdu. 2010 yılında Bursa Erkek

ve iç mekân tasarımının yanı sıra, çeşitli dergi ve kitaplar için

SELİN KURT

at Kocaeli University, but decided to pursue arts, and entered

School for Boys in 2010. He is currently a senior at Marmara Design. In addition to furniture and interior design, he also draws and illustrates for various magazines and books.

Zonguldak’ta 1993 yılında dünyaya geldi. 2015 yılında Anadolu

Selin Kurt (b. 1993, Zonguldak) graduated from Anadolu

Atölyesi’nden mezun oldu. Aynı yıl ilk kişisel sergisini Anadolu

Soğancı atelier in 2015. She opened her first solo exhibi-

Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü İ. Özgür Soğancı

Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nde gerçekleştirdi. Çalışmalarını tuval, duralit ve kağıt üzerine yağlıboya ve karışık teknikle sürdürüyor.

University Department of Fine Arts Instruction, İ. Özgür tion at the Anadolu University Department of Fine Arts

Instruction the same year. She uses oil painting and mixed techniques on various media like canvas, hardboard and paper in her works.

issue 12 · 2015 // 3


SANAL’DA ÖNE ÇIKANLAR THE OUTSTANDINGS ON THE VIRTUAL

CHARLOTTE CARON İşlerinde insan ve hayvan bedenlerini kullanmayı seven

Caron, bu sefer her ikisini bir araya getirerek göze çok tuhaf

gelmeyen yeni biçimler yaratıyor. İnsan portrelerinin üzerine

akrilikle çeşitli hayvan kafaları çizen sanatçının, ortaya çıkardığı eserlerdeki biçimsel uyum şaşırtıyor. // Charlotte Caron loves using people’s images and animal figures in her works, and creates an osmosis of the two mediums that

interestingly does not seem quite odd. She paints animal heads over human portraits with acrylic, resulting in a surprising harmony of forms.

www.charlottecaron.fr

STEPHEN ORLANDO

//

Gjon Mili’nin 1952’de yaptığını, Stephen Orlando günümüze

What Gjon Mili did in 1952, Stephen Orlando does today but

lerinin yaylarına renk değiştirebilen ledler yerleştiriyor. Müzis-

custom color patterns on the strings of different musical instru-

fotoğrafçı birkaç saniyelik uzun pozlama yapıyor. Sonuç olarak

in a dark space, Orlando captures the trails with long exposure

daha renkli bir biçimde uyarlıyor. Fotoğrafçı, çeşitli müzik alet- in more colorful variations. The artist places LED lights with yen karanlık bir ortamda müzik aletini çalmaya başladığında, renk, ritim ve müziğin birleştiği fotoğraflar ortaya çıkıyor.

4 // issue 12 · 2015

ments, and once the musician begins playing the instrument

photography. The resulting images reveal beautiful combinations of colors, rhythm and music. www.motionexposure.com


KEITH NEGLEY New York Times ve New Yorker için sık sık illüstrasyon-

lar hazırlayan tasarımcı, 15 yılı aşkın süredir serbest olarak

çalışıyor. Çizmeyi en çok sevdiği şey ise iç içe girmiş kalabalık

insan bedenleri. Kullandığı renk ve üsluptan, işlerini kolaylıkla tanımak mümkün... // Keith Negley has been working for over 15 years as a freelance illustrator, and is a frequent contributor to The New York

Times and New Yorker. What he loves illustrating the most are entwined crowds of human figures. The use of colors and his distinctive style makes it easy to identify his works… www.keithnegley.com

SEAN YORO

//

Hawaii’de doğup New York’ta yaşayan sokak sanatçısı ve

Born in Hawaii and now based in New York, Yoro is a street

seçiyor. Terk edilmiş ve yıkılmış yapıların bulunduğu bir su

spends days on his paddleboard painting murals of hyper-

sörfçü Yoro, resim yapmak için alışılmışın dışında yerler

kanalında sörf tahtasının üzerinde günlerce çalışarak, duvara hiper realist kadın portreleri çiziyor. Resimler, sudaki yansı-

malarıyla bütünlük sağlayarak gerçekçi görüntüler oluşturuyor. Bu güzel işlerin fotoğraflarını ise Aaron A. çekiyor.

artist and surfer, who chooses unusual locations to paint. He realistic women on the walls of a canal by abandoned and

dilapidated buildings. The partially submerged drawings and

their reflections on the water create beautiful whole and realistic images, which are captured by photographer Aaron A. www.hulaaa.com


MERVE ÖZASLAN Siyah-beyazın içinde doğanın yeşili Green of nature in black-white

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

Mimar Sinan Üniversitesi Seramik Bölümü’nden mezun olan Özaslan, okul döneminde

takı yapmaya başladı ve bir takı projesiyle mezun oldu. Mücevher piyasasına geçtikten sonra çeşitli firmalarda çalıştı, halen serbest olarak tasarım yapmaya devam ediyor. Diğer yandan

ise yurtdışında büyük ilgi gören doğa konseptli kolajlar hazırlıyor. Kendisiyle, Kadıköy’deki Anti-Cafe’de bir araya gelerek kolajlar hakkında konuştuk.

Kolaja ilgin ne zaman başladı? Çocukluğumdan beri benim için bir hobi, bir eğlence ara-

cıydı ve çok uzun süredir devam ediyordum, önceleri tek tük

çalışmalarım vardı ama ilk defa bir konsept üzerinde koleksiyon oluşturdum. Çalışmalarımı internette birkaç yere koydum,

bu şekilde biraz fark edildi. Tabii okul sürecinde, hem dijital

programların kullanımı bakımından hem de göz olarak kendimi geliştirdim. Nelerin bir araya geldiğinde daha iyi sonuçlar vereceğini de öğrendim okulda.

Bunlar tamamen dijital mi? Evet dijital. Makasla kesme biçme yoktur ama sipariş geldiği zaman çıktılarını alıp keserek geleneksel kolaj gibi yapıyorum ve o şekilde satıyorum. Aslında kafamda, tamamen dergileri kesip biçerek bir şeyler yapma fikri de vardı, ancak geleneksel kolaj için kaynak-

ların çok dar olduğunu fark ettim. Sürekli fotoğraf biriktirmek, dergi

biriktirmek gerekiyor. İnternet büyük

“Dijital sanat çok gelişti, artık kabul edilebilir oldu.”

bir mecra, istediğin tonlarda, istediğin

şekilde ve konseptte fotoğraf bulabiliyorsun. Bu yüzden “Neden dijital olmasın ki…” dedim. Zaten dijital sanat çok gelişti, artık kabul edilebilir oldu.

Kimse sorgulamıyor artık dijital mi değil mi diye. Evet aynen öyle, sonuçta hepsini dijital olarak tutuyorum ve eğer birisi orjinalini yani elle

yapılmış ürünü almak istiyorsa, iki fotoğrafın da çıktısını alıp dergiden çıkan fotoğraflar gibi uygun şekilde kesip yapıştırıyorum.

Fotoğraf da çekiyorsun musun peki? Yok hayır, yabancı sitelerde fotoğrafçı olarak yazıyorlar ancak öyle bir şey yok. Sanırım

insanlar siyah beyaz fotoğrafları da benim çektiğimi sanıyor, ancak onlar çok eski fotoğraflar. Fotoğrafları yüksek çözünürlüklü bulabiliyor musun internette?

6 // issue 12 · 2015


issue 12 · 2015 // 7


Evet bulabiliyorum ve zaten genelde yüksek olanları çalışı-

yorum. Flickr’da arşivciler oluyor, yüksek çözünürlüklü eski

//

while but this is the first time that I developed a concept

and created a collection. I posted them on a few websites

fotoğrafları oralardan edinebiliyorum. Çok beğendiğim ama

çözünürlüğü düşük olduğu için kullanamadığım fotoğraflar da

and they got noticed somehow. I had made a few collages

var. Onları da kendim için yapıp saklıyorum.

A graduate of Mimar Sinan Fine Arts University Depart-

Özellikle fotoğraflardaki betonun çıkartılıp yerine

while still at school, and her graduation project was also on

ağaçlar eklenmesi, siyah beyazın yerine renkli bir görüntü

ment of Sculpture, Merve Özaslan began designing jewelry jewelry. After working for various companies in the jewelry

before but this one became the first concept work. Of

course, my education helped me learn and use digital soft-

ware, and develop an eye for such work. At school you learn what to combine to produce better results.

industry, she is currently freelancing, while also creating

Are they totally digital?

Anti-Café in Kadıköy to discuss these collages.

Yes, they are. There is no cutting with scissors, but when

de benim böyle bir konseptim vardı. Asıl mesleğim olan

When did you first begin to take interest in collages?

traditional collage, and this is how I sell them. I had

barındıran bir konsept yaptım. Bu fikir çok hoşuma gitti,

Actually I have been making collages since childhood, and

eklenmesi, ister istemez düşündürüyor insanı, böyle bir gönderme düşüncesiyle mi başladın bu işlerine? Evet böyle bir konsept oluşturdum. Seramik okurken

mücevher tasarımcılığıyla ilgili, seramikten doğa formlarını zevkli işler çıktı, çünkü doğa çok fazla element ve kaynak

barındırıyor. Kolajda, içinde doğa teması barındıran birkaç örnek gördüm ve çok hoşuma gitti. “Neden böyle bir seri

olmasın?” diye düşündüm. Birkaç tane yaptım çok beğenildi, iyi tepkiler aldı ve devam ettim. Şu an 28-30 parçaya ulaştım ama devam ettireceğim, 50-60 parçaya çıkacak. Peki sinema ve müzik desem? Pedro Almodovar’ı çok severim, Miyazaki ve Lars Von Trier severim. Tim Burton zaten küçüklükten beri çok sevdiğim bir yönetmen. Müzik olarak da genelde indie rock dinliyorum.

collage projects that are internationally praised. We met at

it has been a hobby as well as a fun activity for a very long

I receive an order I print them out and cut to make a

an idea to make collages by cutting magazines, etc. but

then I realized that the resources for traditional collage

were very limited. You need to constantly compile photographs, magazines, etc. On the other hand, the Inter-

“Digital art has already evolved, and is widely accepted. “

net is a vast medium, you can find as many photographs as you want

in different styles and concepts. So I thought, why not digital. Digital art has already evolved, and is widely accepted.

Nobody questions whether they are digital or not anymore, right? Exactly, I store them digitally and if anyone wants an original, meaning a hand crafted piece, I print out the images,

and cut them just like I would from a magazine, and make the collage.

So, do you also take photographs? No, I don’t. Some international websites describe me as a

photographer, but that is not the case. I think people assume that I take the black and white photos, but they are in fact very old photos.

Can you find hi-res images on the Internet? Yes, I can and I use hi-res images anyway. There are archivists on Flickr and the likes where I can find high-resolution old photographs. Sometimes I come across photos I

like but cannot use because of their poor quality. But I still use them to make collages for myself.

Cutting out the concrete and replacing with trees, or inserting a colored image into a black and white photo makes one wonder. Was this your reference point when you started? This was a concept I created. I had such a concept while I

was studying ceramics too. My actual profession is jewelry design, and I created a concept that fuses ceramic with

natural forms. I loved the idea, and designed several pieces

because the nature has so many elements, so many resources. I saw some collage examples with the nature theme, and I

liked them. I thought, why not make a series. I made a few, they were very well received, and so I continued. Currently, there are about 28-30 pieces in the collection but it will go up to 50-60 pieces.

What about cinema and music? I love Pedro Almodovar, as well as Miyazaki and Lars Von

Trier. Tim Burton is also a director I have admired since my childhood. As for music, I mostly listen to indie rock. 8 // issue 12 · 2015


issue 12 · 2015 // 9


EMİR AKSOY Kadıköy’ün sakin müzisyeni... A cool and calm musician in Kadıköy...

A. Seçkin Canan

Gitar eşliğinde söylediğin hafif şarkılarınla seni çok sevdik. Peki, kaç yıldır müzikle

aseckinc@gmail.com

ilgileniyorsun ve başka hangi enstrümanları çalıyorsun? 15 yıl olmuş gitar çalmaya başlayalı, bunun son 10 senesinde kendi müziğimi üretmeye gayret ettim. Başına geçtiğim enstrümanlardan basit sesler çıkartabilsem de, gitar dışında “çalabiliyorum” dediğim bir enstrüman henüz yok. Gitarı da şarkılarımı üretecek kadar, yani derdimi anlatacak kadar çalıyorum zaten. Müziğe ilgi duymanda en büyük etkenler nelerdi? Daima müzik dinlenen bir evde büyüdüm, profesyonel olmasa da,

annem ve babam müziğe gönülden bağlı insanlardır. Üstelik, Türkçe müziğin en kalitelilerinin ana akım olduğu yıllarda büyümenin avantajını yaşıyoruz tüm bir nesilce.

Sadece kendi yazdığın şarkıları mı çalıp söylüyorsun ya da feyz aldığın, şarkılarını çalmaktan keyfi aldığın başka isimler var mı? Feyz aldığım, daha doğrusu dinlemekten keyif aldığım çok fazla

isim var; Sezen Aksu ve tüm cemaati örneğin… Ayrıca, alternatif

müzik sahnesinde de birbirinden muhteşem ve ilham verici insanlar var. Hal böyle olunca kendi şarkılarım kadar çalmaktan keyif aldığım onlarca muhteşem şarkı var tabii.

Şarkıları yazarken seni en çok ne motive ediyor? Aslında konusu ne olursa olsun güzel yazılmış sözler beni motive

ediyor. Bazen başka dostlarımın şiirlerini veya yazdıklarını, bazen de kendi sözlerimi besteliyorum, böylece konular da tek tip olmuyor. Çok sesli müzik yerine hafif ve tek enstrümanla kayıtları tercih etmenin sebebi nedir? Aslında senelerce Emir Bey adı altında kalabalık bir kadroyla müzik

yaptım ve bundan da çok keyif aldım, ancak birlikte müzik yaptığım

dostların yoğun olması ve bir araya gelemememiz sonucunda, tek başıma şarkılarımı çalmaya

devam ediyorum bir süredir. Oturma odamda provamı yapıp konsere hazırlanabiliyorum yani! Gitar konusunda özel tercihlerin var mı? Ağacı, markası veya kullandığın diğer ekipmanları... Şu an kullandığım gitar eşimin hediyesi. Bana hediye gelen gitarları tercih ediyorum diye-

bilirim yani.  Kendisi detaylı bir araştırma yapmış ve sonuçta bana pek güzel bir Takamine yakıştırmış. Ağaç konusunda çok bilgim yok, ancak gitarı elime alınca bana verdiği his, ağacın kokusu ve çıkarttığı tını seçimlerimde belirleyici oluyor.

10


Bıyıkları da merak ediyorum aslında! Nedir bu bıyıkların sırrı?

Albüm yapmayı hiç düşünmedin mi? Ya da sence gerekli mi kitlelere ulaşmak için?

Sabır. Şayet bıyığın uzaması esnasında karşılaştığınız o

çirkin dönemlere sabredebilirseniz, uzun ve güzel bir bıyığa

Albüm yapmayı düşünüyorum, hayal ettiğim gibi olması ve

daha fazla ciddiye alıyor bir de. 

gerekli değil tabii, ama kendim için, elimde tutup arabada

ulaşıyorsunuz. İnsanlar bıyıklı olduğum zamanlarda beni çok

Akor çalmak mı, şarkı söylemek mi yoksa gitarı solo olarak çalmak mı sana daha çok keyif veriyor?

içime sinmesi için doğru zamanı bekliyorum sadece. Albüm dinlemek ve arşivime eklemek için basılı bir albümüm olsun istiyorum en azından.

Müzik olmasaydı hayatında, sence yerini ne alırdı? Bunlar arasında en keyif aldığım şey şarkı söylemek. Gitar

çalmanın da her türünü çok seviyorum tabii… Üzerine şarkı söylesem de söylemesem de!

Şu ana kadar kaç besteni yayınladın ve yayınlamadıkların dâhil kaç beste yaptın?

Daha çok yazı yazardım kesinlikle ya da daha çok fotoğraf

çekerdim. Aslında müziğin yanı sıra bu ikisini de yapıyorum ama müzik, hayatımda hiyerarşik olarak hepsinin üstünde yer alıyor.

İstanbul’da yaşayan bir müzisyen olarak senin için en ilham Şarkı formatında diyebileceğim 10-12 kadar bestem var, bun-

verici İstanbul semti hangisi?

o ya da bu şekilde kayıtları var. Bir albümlük iş birikti yani.

Sanırım her yönüyle Kadıköy, yani tüm ilçe. Çarşısı ayrı,

Özel hayattan da soralım; gecelerin adamı denir mi senin için?

bunların sonucu olarak da daha sakin ve güzel insanları…

ların 2 tanesinin içime sinecek kalitede, yaklaşık yarısının da

Eskiden çok fazla konsere giderdim, haftada 2-3 gece yerli

sahnede neler oluyor diye piyasa araştırması yapardım adeta. Artık hem enerjim azaldı hem de arkasına sığınabileceğim

bir “evli barklı adam” mazeretim var. Yine de her ay en azından 1-2 güzel konsere gitmeye gayret ediyorum. Ve klasik bir soru; müzikle karın doyuyor mu? Ben doyurmaya gayret etmiyorum, bir işe para karışınca

Moda ayrı, Cadde ayrı, sahilleri, manzarası, yeşilliği, huzuru, Çok fazla güzel şey üreten insanın burada yaşaması da Kadıköy’ü ilham verici yapıyor bence.

Müzik yaparken batıl inançların veya uğurlu olduğuna inandığın sembollerin var mı? Sanırım yok, sadece giydiklerime dikkat ederim. “Sahne

ciddi iştir” gibi bir cümle oturmuş kafama vaktiyle, çıkmıyor. İyi ki de çıkmıyor..

onun dokunulmazlığı da azalıyor çünkü... Ancak, az da olsa

Sona yaklaşırken; seni en çok etkileyen 5 müzisyeni veya

doyurabilenler görüyorum çevremde, mutlu oluyorum.

müzik grubunu söyler misin?

Peki, müzik dışında nelerle uğraşıyorsun?

Sezen Aksu, Tarkan, Bülent Ortaçgil, Ceyl’an Ertem,

Şu an Rhino Runner adlı bir dijital ajansın stratejilerini

King Crimson

geliştiriyorum. Ayrıca yaklaşık 2 senedir, Pürtelaş 3+1 adında,

Seni en yakın zamanda nerede dinleyebiliriz; Eylül ayı içinde?

uzun yıllardır severek görev aldığım Beykoz Leo Kulübü’nün

Muhtemelen Beyoğlu tarafında 60 m2, Peyote ya da

ListeList’te yayınlanan bir müzik programı hazırlıyoruz. Ayrıca, başkanlığını yapıyorum bu sene. Hayat yoğun yani.

Yeni kayıtlar var mı bu aralar? Yine Youtube’dan mı takip edeceğiz seni?

Galata’da Kamayor’da bir konser olur, belki de Kadıköy’de

Dunia’da ya da daha beklenmedik bir yerlerde… Hep beraber göreceğiz.

İnsanlar seni nasıl takip edebilirler ve müziğini dinleyebilirler? Ufak tefek konser kayıtları, beklenmedik videolar; her an

her şey olabilir tabii, ancak doğrudan “şu tarihte şunu yapacağım” diye planladığım bir şey yok şimdilik.

Facebook sayfam var ve bir şeyler yaptıkça oradan duyu-

ruyorum. Tabii ki şarkılarımı yüklediğim bir SoundCloud hesabım ve müzikal bir günlük gibi kullandığım bir de blogum var!

facebook.com/emiraksoymusiki soundcloud.com/emiraksoy aksoyemir.blogspot.com.tr

issue 10 · 2015 // 11


// We became your fans as you sang softly with your guitar. How long have you been interested in music, and do you play other instruments? It’s been 15 years since I started playing guitar, and for the last ten years of that period I have been trying to play my

own music. I may probably play a few notes on other instruments but other than the guitar, I wouldn’t say that I could really play an instrument. As for the guitar, I play it well

enough to write my songs, meaning enough to tell my story. What were the most important factors that influenced

What about your guitar preferences? Kind of wood, brand

Haven’t you ever thought of releasing an album? Or do you

or other accessories you use…

think it is necessary to reach the masses?

The one I am using is a present from my wife. So I can

I am thinking of releasing an album but I am waiting for

made a detailed research and in the end decided a very

I feel is right. An album is not a must anymore but I want it

say that I prefer guitars that are given as gifts to me.  She beautiful Takamine would be good for me. I am not very

informed about the kinds of wood but the feeling it gives when I hold the guitar, the smell of wood and its timbre determine my choices.

the exact time for it to be just like I imagined and just when for myself, to hold in my hand and play in the car, and add to my archive at least.

If you didn’t have music in your life, what do you think you would do?

I also want to ask you about your mustache! What is the secret of the mustache? Patience. If you are patient enough and can get through the ugly stage of growing it, you can have a nice and long mus-

I would definitely be writing more or taking more photo-

graphs. I am actually doing those along with my music, but right now they come after music in hierarchy.

you for music?

tache in the end. And also people take me more seriously

As a musician that lives in Istanbul, which neighborhood or

when I am mustached.

district is your favorite?

I grew up in a house where the music was always on. Even

Which do you like best, playing chords and singing, or

I think it would be the Kadıköy district as a whole. I think

though they are not professionals, both my parents are

devoted to music. Besides, we as an entire generation had

the advantage of growing up in an era when the best quality Turkish music was mainstream.

Do you sing and play only songs you write, or are there other artists whose music inspires you, or you enjoy playing as well? There are many musicians that I draw inspiration from, or rather that I enjoy listening to; for instance Sezen Aksu

and all her clan… The alternative music scene is also full of amazing and inspiring people. This being the case, I enjoy playing their wonderful songs as much as I enjoy mine.

What motivates you the most when writing your songs? No matter what the subject is, beautifully written words always inspire me. Sometimes I compose my friends’ poems or lyrics, and sometimes my own lyrics so there is variety in themes.

Why do you prefer playing soft songs with a single instrument rather than a band with more instruments and vocals? I actually had a large band called ‘Emir Bey’ years ago and I

really enjoyed it but the friends I played with were busy and we couldn’t get together much. So I have been playing solo for a while, which means I can rehearse in my living room and prepare for a concert!

playing the guitar solo? Singing is what I enjoy most. And I love playing guitar in any style… Singing or not!

How many of your songs have you released so far and including the ones not released yet, how many songs have

Avenue, the coasts, the views, the green and the peaceful

feel all make calmer and nicer people… And the fact that so many creative people live here makes Kadıköy an inspiring place, I believe.

Do you have superstitions or lucky charms when going on stage?

you written in all? I have written 10-12 pieces that are in a song format; I am quite pleased with the quality of two of these songs, and

about half of these have been recorded one way or another. So about to make an album!

I guess not; I only take care about what I wear. The idea that “Being on the stage is a serious thing” has somehow been

instilled in my head, and it doesn’t go away. And I am glad that it doesn’t.

Last questions, which 5 musicians or bands have

What about your private life, are you a night owl?

influenced you the most?

I used to go to too many concerts; it was kind of like market

Sezen Aksu, Tarkan, Bülent Ortaçgil, Ceyl’an Ertem, King Crimson

nights a week. But now I feel less energetic and also I can

Where and when will you be appearing next in September?

try to go to at least one or two good concerts a month.

There will probably be a concert around Beyoğlu, at 60 m2,

And the usual question, can you make a living on music?

We will see.

research checking out the local music scene two or three

hide behind the excuse of “I am a married man”. But still, I

Peyote or Kamayor in Galata, or somewhere unexpected…

I am not trying to because once money enters the equation,

How can people follow you and listen to your music?

still see people around me, even if just a few, that can actu-

I have a Facebook page where I share what I do. I also have

the intangible quality of music seems to diminish… But I ally achieve that, and it makes me happy.

So what else do you do besides music? Currently I am developing the strategies of a digital agency called Rhino

Runner. And for almost two years we are producing a show titled “Pürtelaş 3+1” broadcast on ListeList. I have

lovingly served as a member of the Leo Club for a long time, and this

year I am the president of the Beykoz branch. So life is pretty busy.

Are there new recordings? Will we be watching you on Youtube again? Some concert recordings, unexpected videos… anything can happen any

moment of course but for now I don’t have anything planned for a set date. 12 // issue 12 · 2015

the market place, Moda neighborhood or the Bağdat

a SoundCloud account where I upload my songs, and a blog I use as a musical journal!

facebook.com/emiraksoymusiki soundcloud.com/emiraksoy aksoyemir.blogspot.com.tr


PERFORMANS BELLEĞİ PERFORMING MEMORY

Marcus Graf Kürator // Curator

graf@mekan34.net

50 yılı aşkın bir süredir Performans sanatı, çağdaş sanat tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. İnsan vücudunu ana malzemesi, enstrümanı ve sanatsal çerçevesi olarak kullanırken, sosyo-

politika, psikoloji, sosyoloji, cinsellik veya feminizm gibi toplumsal meseleleri yeniden göz-

den geçirir. Performans sanatçısının izleyici önünde performansını gerçekleştirdiği an temel öneme sahiptir. Fotoğraf veya video gibi mecralarla nakledilen o an, enerjinin büyük bir

kısmı yok olurken, performans sanatçısının zamanı ve mekanı izleyiciyle paylaştığı sürecin

özgünlüğü bu disiplinin ruhunu, özünü oluşturmaktadır. Bu yüzden de performans sanatını

kaydetmek, arşivlemek ve iletmek çok zordur. Asıl soru da budur; performans gerçekleştikten sonra ne olur? Performans sanatını nasıl ve ne şekilde arşivleyebilir ve sunabiliriz?

Türkiye’de sosyolojik sebeplerle performans sanatının çok gelişmiş olduğu söylenemez.

Plato Sanat’taki bu sergi 8 Türk performans sanatçısını bir araya getirmiştir. Bu sanatçılardan bazıları kendile-

rini veya başkalarını video performanslarında kullanırken, bir kısmı da canlı performans temsillerini sun-

muşlardır. Türkiye’de sosyolojik sebeplerle performans

sanatının çok gelişmiş olduğu söylenemez, bu yüzden de Plato Sanat’taki Performans Belleği sergisi bu disiplinin gelişimini desteklemeyi hedeflemiştir.

8 sanatçının eserlerini sunmanın yanı sıra sergi aynı zamanda performans sanatının kaydedilmesi, sunumu ve arşivlenmesi üzerinde de durmuştur. Bu yüzden video ve fotoğraf gibi

geleneksel yöntemlerin yanısıra performanslar sırasında kullanılan türlü objeler de sergilenmiştir. Performans Belleği sergisi

bu bağlamda her şeyin temsili

ve sembolik olduğu sanatsal bir

tecrübe yaratmaya çalışarak canlı

performanslardan bilhassa kaçın-

mıştır. Neticede ‘beyaz küp’ içinde

‘gerçek hayat’ yoktur. Bu yüzden de Performans Belleği sergisi kendi

temsili ve sanatsal özgünlüğü bağlamında performans sanatının sunum biçimine odaklanmıştır.

issue 12 · 2015 // 13


Ferhat Özgür - Çöp Toplayıcısı

Nezaket Ekici - Fountain for 6 Woman

Genco Gülan

Nezaket Ekici Emotion in Motion London photo by Prasanth Visweswaran

Erdal İnci - Schlesisches Tor

14 // issue 12 · 2015


For more than fifty years, Performance Art is an important field in the history and present of contemporary art. Using the human body as material, instrument and framework

of an artistic concept, the performance artist mostly critically reviews existential matters

related to socio-politics, psychology, sociology, feminism or gender discussions. Always, the moment and place of the actual work, where the artist performs in front of an audience is

of fundamental importance. The authenticity and reality of the artistic process, in which the performer directly shares the time and location of his artistic experience with the specta-

tor, gives this discipline a unique aura. When mediated or transmitted via other media like

photography or video, a lot of its energetic and auratic energy get lost. This is why recording, archiving and communicating performance art is so difficult. Without the sharing of the

same moment and place, a lot of the performance’s immediacy and authenticity gets lost.

Then, instead of experience, representation is given. So, the question is: What happens after

the actual performance? How can one store the performance, and how can it be presented in an exhibition?

The previous exhibition at Plato Sanat reviewed the state

In Turkey, performance art is rather under-developed due to art historical and sociological reasons.

of performance art in Turkey by bringing together eight artists, of whom some were important representatives

of life-performance while others use performatif acts of

themselves or other people in their video works. In Turkey, performance art is rather under-developed due to art

historical and sociological reasons. This is the reason why

Performing Memory wanted also to support the discussion of performance art in order to propel its development.

Besides presenting great artists, the show also discussed the recording, presentation and

archiving of performance art. That is why next to traditional ways of its documentation via

video, and photography, relicts and objects that were used during a performance was exhib-

ited. In this context, Performing Memory critically reflected upon the possibility of causing an immediate experience and authenticity of the artistic moment in an exhibition, where

everything is represented and symbolic. There is no real life in the white cube. That is why

consequently the show at Plato Sanat neglected any live performance, and solely focused on

its storage for discussing the mediation of artistic authenticity in the context of its representation in an exhibition.

Didem Erk - Abrogation 1

issue 12 · 2015 // 15


AZİZ GERÇEKLİK ACIDAN KOPAN ‘AZİZ’ BİR KAHKAHADIR Tuğçe Asya Yaldız asyatugceyaldiz@gmail.com İktidarlar kahkahaları idam edemezler. İdam edemedikleri kahkahaları sürgün ederler,

çünkü iktidar ciddiyetinin mizaha tahammülü yoktur. Demirtaş Ceyhun, Asılacak Adam’dan bahsederken bu iktidar ciddiyetinin getirdiği sürgünün Aziz’e mezar olamayacağını söyler.

Çünkü Aziz Nesin bu gün yüzüncü yaşında, hâlâ tüm gerçekliğiyle; bir okul bahçesinde,

bir mahkeme salonunda, bir bakkal dükkânında, -sonucu ne olursa olsun- faydalı bulduğu

düşünceyi söylemekten çekinmeyen bir bilincin, kendine olan korkusundan fırlatılmış bir kahkaha olarak çınlamaya devam ediyor...

Aziz Nesin, düşündüklerini söylemekten çekinmeyişini hayatı boyunca vazgeçemediği

yegâne şey olarak tanımlarken, bedeli ne olursa olsun yine aynı şeyi yapmakta direnç gös-

tereceğinden bahsederdi. Bu anlamda, “Aydın kişilerin görüş ve fikirleriyle topluma yararlı

olmaları, toplumu meydana getiren kişilerin de aydınların görüş ve fikirlerini öğrenerek

“Aziz, tıpkı Nasrettin Hoca gibi, güldürürken düşündürür de.”

kullanmaları kişilikleri geliştirmekte, insanların sosyal,

siyasal, ekonomik ve kültürel seviyelerini yükseltmekte-

dir.” diyerek, “yararlı olan”a duyduğu arzuyu doğrudan

dile getirirdi. Onun hikâyeleri, romanları, şiirleri, tiyatro eserleri ve eleştirileri; kendisinin Türkiye’de ve yurtdı-

şında düşünce ve mizah ustası olarak değerlendirilmesini sağladı. Yaşar Kemal, Nesin’le ilgili “Aziz Nesin’in

bütün özellikleri, daha da çok direnme gücü, onu, çağımızın büyük bir güldürü yazarı

yapmıştır. Gülmesini bilen yaratık, sevmesini de, düşünmesini de, oynamasını da bilir. Aziz,

tıpkı Nasrettin Hoca gibi, güldürürken düşündürür de.” sözleriyle, yazarın edebi üslubunda

mizahın özel bir yer tuttuğuna dikkat çekmişti.

Aziz Nesin ise mizahın bir duygudan çok tümüyle zekâ işlevi olduğunu söyledi. Yazılanlarla

bireyin toplumu harekete geçirebileceğini değil, toplumsal istencin bir ürünü olarak yazıların

ortaya çıktığını savunmuş bir hareket varsa, bunun yazılanlara konu edilebileceğini vurguladı.

Fikirsel farkındalıklara verdiği önemi sadece yazın dünyasıyla sınırlı tutmadı; sanatın her

alanında bir düşünce ürünü olarak, her eserin önemli oluşundan bahsetti. Röportajlarında ise

sanata karşı duyarlılığın bir alışkanlık olduğunu ve her alışkanlık gibi bunun için de çaba sarf

etmek gerektiğini ifade etti. 80 yıllık ömrü boyunca geçmişten ders almanın akli bir gerek

olduğunu savundu. Yaşadıklarımızla geliştiğimizi, belki de en iyi “Bir 70 sene daha yaşasam 2 kat daha verimli olurdum.” cümlesindeki kararlılıkla dile getirdi.

Temmuz ateşleri içerisinde yine bir temmuz günü, her zamanki çalışma telaşıyla aramızdan ayrıldı Aziz Nesin. Öldüğünde, vasiyetine uyulup cenaze töreni yapılmaksızın, yeri belli

olmayacak biçimde Aziz Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü. “Bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi, çocuklar koşsun üzerimizde…” diyordu. Biliyordu çünkü

kendinden geriye kalacak olan bir çocuk sevinci, inatla dünya memleketlerine savrulacak bir kahkahaydı. Bugün ardında bıraktığı ne varsa, yolu Nesin’ den geçmiş herkesin farkındalı-

ğında ağızlarımızdan kulaklarımıza uzanan o akli şeritte büyümeye devam ediyor. Çünkü

artık o, bizzat direnişinde 1 asırlık “beyaz” bir gerçek. İstanbul’da, Bursa’da, dünyanın başka

şehirlerinde, Sivas’ta, Madımak’ta, Roboski’de, Reyhanlı’da ve Suruç’ta ateşin ve acının göbeğine bırakılmış her bilinçte, peşi bırakılmamacasına dirençle atılmış Aziz bir kahkaha...

16 // issue 12 · 2015


NESİN // A ‘BLESSED’ LAUGH RELEASED BY THE PAIN

Rulers cannot execute laughs. So they exile the laughs they cannot execute because the serious rulers have no tolerance for humor. Demirtaş Ceyhun, as he refers to “Asılacak Adam”

(The Man to be Hanged) says that the exile ordered by this serious power could not be a grave for Aziz Nesin because he, who is a hundred years old now, still continues to echo

with all his realness in a school yard, in a court room, or in a grocery store like the laughter

of a being that does not fear expressing a good idea – no matter the consequences.

Aziz Nesin defines the fact that he pulls no punches as the only thing that he has held on to his entire life, and tells that he would act in the same manner no matter the consequences. “The

intellectuals’ contributions to the good of the society with their ideas and opinions, and the

people that form a society learning from these ideas and opinions of the intellectuals, and ben-

efiting from them improves their personalities, and raises people’s social, political, economic and cultural levels,” says Nesin, directly expressing his desire for “what is good”. His short stories, novels, poems, plays and articles have

earned him wide acclaim both in Turkey and

around the world as a thinker, humorist, and master storyteller. “All of Aziz Nesin’s

“Aziz, just like Nasreddin Hodja, makes you laugh and think at the same time.”

unique qualities, and more importantly his

resilience, have made him the great humor

writer of our time. A being that knows how to laugh also knows how to love, think, and have

fun. Aziz, just like Nasreddin Hodja, makes you laugh and think at the same time,” says Yaşar

Kemal, pointing to the special place humor holds in Nesin’s literary style.

Aziz Nesin on the other hand says that humor, rather than being an emotion, is completely

an intellectual function. Instead of the argument that an individual could mobilize a society through their writings, he has defended the idea that writings were born as a product of

the social will, and emphasized that if there was action, it would be the subject of writing.

His welcoming approach to intellectual differences was not limited to literature alone, and he has mentioned that every artistic work, as the creation of an idea in any art form, was

important. In the interviews he gave, he has said that sensitivity toward arts was a habit, and like every other habit, it needed to be developed. Throughout his eighty-year long life, he

defended that learning from the past was an intellectual necessity, and perhaps said it best

with determination, “If I lived another seventy years, I would have been twice as productive”.

It was a hot day in July, the same month as the fateful fire, when Aziz Nesin left us in his usual hurried tempo. According to his will, he was buried in an unmarked grave in the

gardens of the Aziz Nesin Foundation without any ceremony. “Let there be no tombstone

for us, bury us in a school yard, let the children run above us…,” he wrote because he knew that he would leave behind the joy of a child, a purposeful laughter. Today he continues to

grow in the consciousness of all, whose lives he touched in some way, and in the intellectual line that spreads across our faces as we smile. Today he is a century-old reality, surfacing in

every resistance, a ‘blessed’ laughter in the midst of all the pain and misery, be it in Istanbul, in Bursa, or another city in the world, in Sivas, Madımak, Roboski and Suruç…

İllüstrasyon // Illustration : Ethem Onur Bilgiç

issue 12 · 2015 // 17


TAYFUN PEKDEMİR Graffiti ve tasarımları üzerine About graffiti and his designs

Şener Yılmaz Aslan sener.aslan@gmail.com

Nasıl başladın çizim işlerine? Aktif olarak graffiti ile başladım. Lise döneminden önce ilgimi çekiyordu, kendim de

denemek istedim ucuz bir boyayla. Çok berbat bir sonuç almıştım o zamanlar. Oturduğum

muhitten bir arkadaşımla beraber denemiştik. Sonra, kafamda bir şeyler şekillenmeye başlayınca grup kurmaya karar verdik.

Lisede ne okudun? Düz lise okudum, Güzel Sanatlar Lisesi diye bir şey olduğundan

haberim yoktu. Küçük yaşlardan beri çiziyorum, hatta halam çocukken çizdiğim bazı çizimleri saklıyor, ben de halen görmedim ama çok merak ediyorum.

Bu işin seni çeken yanı ne peki? Sınırlarının benim elimde olması... Teknik olarak ne kullanıyorsun peki duvar resimlerken? Sprey boya kullanıyorum çoğunlukla ama fırça kullanmayı da seviyorum. Bazen detaylarda duvarın dokusuna göre marker kalem kullandığım oluyor.

Portre deformasyon serini çok sevmiştim, onlar nasıl çıktı ortaya? Bir okul projesiydi o aslında. İlk defa bir okul projesinden yola çıktım, öyle söyleyebilirim. Sonuçlar hoşuma gittiği için devam ettirmek istedim. Aynı anda birçok şeyi denemeyi

seviyorum ve tek tarza fazla bağlı kalmıyorum. Böylece daha iyi sonuçlar elde edebiliyorum, çünkü gündelik yaşamın etkileri oluyor ve yeni şeyler denemekten çekinmiyorum. Nasıl oluşturdun bunları? Bunları tamamen dijital olarak oluşturdum. Yüksek çözünürlüklü bir fotoğraf üzerin-

den tablet kullanarak işlemeye başladım. Portreleri, daha çok kendi üzerindeki dokuları kullanarak deforme ettim. Daha sonra İngiliz dergisi Practical Photoshop Magazine

işlerimi yayınlamak istedi, seve seve kabul ettim ve sonrasında hemen yayınlandı. Bu da mutlu etti tabii.

Peki graffitilerinde kullandığın “Zest” nick’i nereden geliyor? Çok eskiden bir derginin içinde gördüğüm “Zest” kelimesi, ilk kullandığım tag’dir, halen de

onu kullanıyorum. Lezzet veren, tad veren gibi bir anlamı var ama ben anlamından tamamen bağımsız, bir özel isim olduğunu düşünerek kullandım.

Kadıköy’de “Mural İstanbul” adında bir etkinlik oldu, birçok duvar yerli ve yabancı sanatçılar tarafından resimlendi. Bu konuda ne söylersin? Türkiye’de graffiti yeni yeni oturmaya başladı, mural zaten başlı başına farklı bir boyut. İstan18 // issue 12 · 2015


issue 12 · 2015 // 19


bul henüz bakir bir şehir olduğu için ilgi çekiyor. Bu yüzden sanatçıların severek geldiklerini düşünüyorum.

//

Mural ile graffiti arasındaki fark nedir peki? Graffiti duvar yazısı sanatıdır diyebilirim, her ne kadar

graffiti temelli olsa da mural duvar üzerine yapılan resim anlamında kullanılır. Aralarındaki temel fark budur. Bir

diğer fark ise mural çoğu zaman legal yöntemlerle ve sadece duvara yapılır. Graffiti ise daha çok illegal yöntemlerle

duvarların yanı sıra toplu taşıma araçlarına bile yapılabilir.

Özellikle trenlerin üzerinde çokça görürüz. Tabii bu değiş-

mez bir kural değil, bazen birbirlerinin alanlarına girdikleri ve mural ile graffitiyi aynı anda kullandıkları da olur.

Boş duvar gördüğünde için gidiyor mu? Keşke şu duvarı bana verseler de rahat rahat resim yapsam dediğin oluyor mu? Ne diyorsun... Hem de çok içim gidiyor... Bayıla bayıla

bakıyorsun duvara. “Keşke tamam deseler, anlaşabilsek de yapsam…” dediğim çok oldu yani. Onun dışında, illegal

olarak yapmak istediğim çok fazla iş oluyor. Bu aralar, kısa kısa çatılardan atlayarak daha yükseklere çıkıp, aşağıdan

görülebilen bir yerler keşfetmeye çalışıyorum. Tabii bu biraz zor görünüyor.

Yardıma ihtiyacın olabilir sanırım. Aynen... Yeni projeler var mı, neler var kafanda? Şu an Sabit Fikir’e işler yapıyorum, en son Ada’nın Saçları (Children’s Book) adında bir çocuk kitabı resimledim.

Birkaç çocuk kitabı daha yapabilirim yakın zamanda. Dille

ilgili biraz sıkıntım var, onu çözüp yurtdışına çıkıp çalışmaya niyetim de var.

20 // issue 12 · 2015

How did you start drawing? I started drawing actively with graffiti. I found them interesting so I wanted to try it for myself with a cheap paint

but that was before high school. And the result was terrible. A friend who lived in the same neighborhood and I tried

it together. Later on as some things began to take shape on my mind, we decided to form a group. What did you study in high school? I attended a general high school, I didn’t even know that

there were high schools of fine arts but I have been drawing since I was very young. As a matter of fact, my aunt still

keeps some of the drawings from my childhood. I haven’t

looked at them yet but I am very curious to see what I did back then.

What aspect of this work appeals to you? The fact that I get to determine the boundaries...

and I don’t really stick to one single style. This way I can get better results because the daily life influences the works and I am not afraid of trying new things. So how did you create these? These were created completely digitally. Using a high-resolution image, I began to process it on tablet. In deforming

the portraits, I mainly used their own textures. Later a UK magazine titled Practical Photoshop Magazine wanted to

publish my work; I accepted with pleasure and they immediately published. I was very happy of course.

You use the tag “Zest” on your graffiti; where does it come from? It is a word that I once saw in a magazine and it became my first tag, which I still use. It actually means some thing that

imparts flavor but I adopted it more like a name, completely independent from its meaning.

Recently there was an event in Kadıköy called Mural İstanbul where several local and international artists painted the walls with their works. What is your take on that? Graffiti is just becoming popular in Turkey, and mural is a totally different dimension. Since Istanbul is quite

What technique do you use for graffiti?

untouched in this respect, people find it appealing. Therefore

I mostly use spray paint but I also like using brushes. At

So what is the difference between a mural and graffiti?

times I may even use markers depending on the texture of the wall surface.

I loved your series of deformed portraits. How were they born? It was actually a school project. So I can say that it was born of a school project. I liked the results, and I wanted to con-

tinue the series. I like trying different things simultaneously

I think the artists come here willingly.

I would say graffiti is the art of writing on walls, whereas mural, although it stems from graffiti, is drawing on a

wall. This is the primary difference between the two. One

other difference is that murals are mostly drawn with legal

permission and only on walls. Graffiti on the other hand is


usually unlawful and can be drawn not only on walls but even on public transport vehicles. They can be seen especially on trains.

This is not a definite rule of course, sometimes they intersect, and artists may use graffiti and mural in the same work.

Do you get an itch when you see a blank wall? Do you feel like I wish they would let me paint that wall freely? Totally… I really feel an itch… You look at the wall longingly. I

mean there were many times when I thought I wish they would say ok, I wish we could agree so I could draw on the wall. And

oftentimes there are places I want to draw on illegally. Nowadays, I am trying to discover places that can be seen from way below

by jumping from roof to roof, and climbing higher. But it seems rather difficult.

I think you need help. Exactly… What about new projects, what’s on your mind? I am currently doing some works for Sabit Fikir, most recently I

illustrated a children’s book titled Ada’s Hair. There may be some more illustrations for children’s books soon. I need to improve

my second language, and once I solve this problem I intend to go abroad to work.

issue 12 · 2015 // 21


RULO TİPO En eski baskı tipi - “Tipo Baskı” Oldest printing method - “Letterpress”

Fotoğraflar // Photos : Neslihan Günaydın

Matbaa teknolojilerindeki hızlı değişiminin ardından, kağıt ve mürekkebin birleşmesiyle

oluşan “tipo” baskı türü, artık geleneksel bir hal almış durumda. Tipo, en eski baskı yöntemi olmasının yanı sıra tarih kokan tasarımıyla, günümüzde gelenekselliği devam ettirmek ve farklı tasarımları yakalamak isteyenler için vazgeçilmez bir tür

olmuştur. Farklı olmaya ve farklı şeyler yaratmaya gönül vermiş iki genç tasarımcı Handan Karabulut ve Meriç Karabulut, Anadolu

Üniversitesi’nin Grafik Tasarım bölümünden mezun oldu. Handan ve Meriç çiftinin “Letterpres” yani tipo ile tanışmaları, mezun

olduktan sonra 2007’de San Diego Üniversitesi’ne gitmeleriyle

gerçekleşti. Bu üniversitede farklı bir ders almak isteyen ve tarihi hissettiren eski eşyalara düşkün olan Handan ve Meriç çifti, tipo baskı dersini tercih etti. Tiponun geleneksel havasını tattıktan sonra, tipo baskı çift için vazgeçilmez hale geldi.

İstanbul’a döndükten sonra Handan Alametifarika, Meriç ise

Tribal Worldwide adlı ajanslarda sanat yönetmeni olarak çalış-

maya başladı. Çift, Amerika’da tanıştıkları tipo baskıyı Türkiye’de

kullanmak ve sürekli aynı şeylerin yapıldığı monoton tasarımların haricinde orijinal bir şeyler yapmak istiyordu.

Tarihi İstanbul’a taşımak isteyen Handan ve Meriç, bir atölye

açmak ve tipo baskı için tasarımlar yapmak amacıyla, Türkiye’ye dönmeden önce almaya karar verdikleri tipo baskı makinesini

aramaya başladı. Makinenin Türkiye’de bulunamaması sebebiyle, 2 yıl boyunca uzun uğraşlar verdiler. 350 kiloluk makine ya hatırlanmıyordu, ya da çoktan bir demirciye satılmıştı. Handan, küçük bir

matbaacı pasajı içerisinde rastladığı ayakkabı tamircisinde, 2 yıldır kimsenin hatırlayamadığı makineyi tanıyan ve temin edebilecek

biriyle tanıştı. Sonunda uğraşları sonuç vermiş ve makineyi bulup

hayallerindeki tasarımları tipo baskıyla gerçekleştirmek konusunda büyük bir adım atmışlardı.

Bundan sonraki adım atölye kurmaktı. Meriç ve Handan çifti, 350 kiloluk makineyi sığdıracak bir atölye bulmakta zorlanıyordu. Bu

nedenle, makineyi satın almalarına rağmen 1 sene boyunca yalnızca aldıkları dükkanda ziyaret etmek zorunda kaldılar. 1 yılın sonunda,

“Evden atölyeye, atölyeden eve gidip gelmektense neden atölyeyi eve taşımıyoruz?” düşünce-

siyle Beşiktaş’ta tuttukları 2+1 evin bir odasını Vandercook markalı makineye ayırdılar. Çalış-

malarını “Rulo Tipo” ismini verdikleri atölyelerinde devam ettirmeye karar verdiler. Handan ve Meriç, reklam ajanslarında tam zamanlı çalışsalar da, akşamları bu atölyede merdaneli prova baskı makineleriyle tipo baskı, ahşap baskı ve klişe baskı ürünler üretmeye devam ediyor.

Gündüzleri bilgisayar başında yaptıkları tasarımları, akşamları atölyede dokunarak, hissede-

rek ve özenle seçerek gerçekleştiriyorlar. Makineyi daha illüstratif bir şekilde kullanmak isteyen Meriç, linol baskıyla kendini daha iyi ifade edebileceğine inanıyor. Çift; yüzeyi oyarak, basıla-

cak yüzeyde çıkması istenilen alanların yüksekte bırakılması şeklinde basitçe anlatabileceğimiz 22 // issue 12 · 2015


çalışmada, malzeme olarak ithal yer döşemesi marleyi tercih

genç kesime sundu. Başta amaç, karşı tarafa Türkçe öğretmekti.

nin daha da zor; siyah beyaz dengesini çıkacak sonuca göre

derken bir anda sevilerek marka haline geldi ve “Hello From

etti. Kompozisyon oluşturmanın zor, bunu transfer etme-

tahmin edebilmenin ve ileriyi görmenin sıkıntılı olduğu linol

baskı türünün başarıyla üstesinden geldiler. Meriç, ilk yaptıklarını tişörtlerde, çantalarda vs kullanıyordu, ama sonra kağıt üzerinde orijinal olması gerektiğini düşünerek, tasarımlarını sadece edisyonlu baskı olarak satmaya karar verdi.

Handan ve Meriç, Türkiye’de deneyimleyemedikleri birçok

tecrübeye yurtdışı eğitimi sırasında erişme fırsatını yakaladı.

Türkiye’de tipo baskının bu denli yaygın olmadığı göz önüne alındığında, doğal olarak

“Sanal dünyadan biraz olsun ayrı kalmak isteyen çift için tipo baskı bir kaçış noktasıydı “

malzemelerin bulunması

konusunda sıkıntılar yaşanı-

yordu. Tipo baskı Türkiye’de

artık kullanılmadığından, bu baskı için gereken “hura-

fat” denilen ahşap ve metal

harfleri yurtdışından temin

etmeye çalışıyorlardı. Sipari-

şin aynı gün ellerine ulaşması mümkün olmuyor, gazetelerde

ve sokak posterlerinde kullanılan neredeyse 50-60 senelik bir yaşanmışlığın göstergesi olan harflerin kendilerine gelmesi, 2 ay veya daha uzun sürebiliyordu.

Reklamcı Meriç ve Handan’ın bütün hayatı, bilgisayar

başında tasarımlar yaparak dijital ortamda geçiyordu. İsteseler de kağıda ya da mürekkebe dokunamıyorlardı. Sanal dün-

yadan biraz olsun ayrı kalmak isteyen çift için tipo baskı bir

kaçış noktasıydı ve atölyeyi bu nedenle kurmaya karar verdiler. İstanbul’da hediyelik eşya bakımından çok fazla seçenek var,

Daha sonra üretilen eşyalar, çanta baskıları, tişört baskıları vs

Istanbul” doğdu. İstanbul’u ziyaret eden turistlere kısa Türkçe kelimelerin anlamlarını öğreten, Handan ve Meriç’in elinden

çıkmış “Merhaba means “Hello” in Turkish” yazısının tişörtlere, çantalara, çeşitli bezlere vs tipo baskıyla yerleştirilmesi, orijinal bir eşyanın turistler tarafından ilgiyle karşılanacağı anlamına geliyordu, öyle de oldu.

Handan ve Meriç’in www.rulotipo.com adresindeki internet

sitesinde, ürettikleri ürünlerin fotoğrafları mevcut. Bazı siparişlerini ise interaktif şekilde alıyorlar. Örneğin siteyi açtığınızda

karşınıza çıkan panoda, “Siparişinizi verin, fotoğrafınızı yollayın, damganızı yapalım ve size yollayalım” deniliyor. Ziyaretçi-

lere “Aşkınıza Damga Vuracak Damga” sloganıyla seslenen

Karabulut çifti, orijinal ürünler üretip, birbirine benzeyen, basit ve ilgi çekici olmayan hediyelik veya kullanım amaçlı eşyaların

haricinde, adeta siyah bir tahtanın üzerindeki beyaz nokta gibi,

gözle görülür fark yaratmayı hedefliyor. Sitede ayrıca, lino tekniğiyle üzeri oyularak yapılmış, elle tek tek 300 gr 35x50 cm beyaz

kağıtlara basılmış bir kurt illüstrasyonu da satışa sunuluyor. Çift ürünlerini facebook.com/rulotipo ve instagram.com/rulotipo/ hesaplarından düzenli olarak paylaşıyor.

Yoğun iş temposundan vakit buldukları akşamlarda tipo baskıya devam eden Handan ve Meriç’in önemli gelecek planları

arasında, “Hello From Istanbul” için daha fazla orijinal ürün

üretmek bulunuyor. Kişisel olarak ise Handan tipo poster serisi yapmayı, Meriç ise sergi açmayı planlıyor. Ayrıca, mevcut baskılardan çok daha büyük boyutlarda çalışmalar hazırlamayı ve sergilemeyi amaçlıyorlar.

ama çoğu birbirinin aynı ve orijinal tasarımların oranı ger-

çekten düşük. Özellikle turistlerin, İstanbul’dan alıp götüre-

bileceği orijinal bir hediyenin ne olacağını düşünen Handan, çeşitli Türkçe kelimeleri tipo baskıyla orijinal bir şekilde

issue 12 · 2015 // 23


//

Meriç at Tribal Worldwide. But the couple also wanted to use letterpress, which they learned in the US, and create

authentic things in Turkey, other than the monotonous and With the fast advancements in printing technologies, “let-

repetitious designs.

terpress” that combines paper and ink has turned into a

Aiming to recreate history in Istanbul, Handan ve Meriç

of printing but with its historic style it has also become an

decided to purchase before they returned to Turkey, so that

traditional method. Letterpress is not only the oldest form indispensable technique for those that want to carry on the tradition, and capture different designs. Handan Karabulut and Meriç Karabulut, two young designers dedicated to being different and creating variety, graduated from

Anadolu University Department of Graphic Design. The

couple was introduced to “letterpress” at San Diego University, which they attended in 2007 after graduation. Handan

began looking for the letterpress machine, which they had they could set up an atelier and start letterpress printing. As the machine was not sold in Turkey, they spent about two years searching for it. No one seemed to remember

the 350-kg printing machine, or they had just disposed of

it. Two years had passed when Handan met someone, who actually knew and could procure the machine that no one

else recalled, while she was at a shoe repair shop in a small building of printing houses. The long search was over, and they could finally take the huge step toward turning their designs into actual prints with a letterpress machine.

The next step was setting up an atelier, but Meriç and

Handan had difficulty finding a place to fit the 350-kg

machine. So for the next year or so after they bought the

machine, all they could do was to visit it at the place that

supplied it in the first place. In the end, thinking, “instead

of going between the home and the atelier back and forth,

why not move the atelier to the apartment”, they decided to allocate one room of their small apartment to the Vander-

cook letterpress machine, and named the studio “Rulo Tipo” where they could create their designs. Handan and Meriç

both work fulltime at ad agencies, and come home at night

to this studio where they produce a variety of designs using lino cut, wood cut and letterpress printing techniques. and Meriç, who wanted to take a different course at this

While they design on their computers throughout the day,

And once they had a taste of the tradition, letterpress

selecting each material. Meriç wants to use the machine in a

university, and who are both vintage fans, chose letterpress. became a must have for the couple.

Later returning to Istanbul, they both started working as

art directors at ad agencies, Handan at Alametifarika, and

24 // issue 12 · 2015

they hand print at night, touching, feeling, and carefully

more illustrative manner, believing that he can express himself better with lino cut. The couple chose to use imported

linoleum for the application, which we can simply describe as carving the surface to leave raised sections that would


transfer to the print. Creating the composition is difficult,

Handan and Meriç’s website www.rulotipo.com features

black and white balance based on the outcome and foresee-

orders. “Place your order, send your photo, we will create

and transferring it is even tougher; while predicting the

ing the result is quite a challenge, yet they came through

brilliantly. Initially Meriç was printing on t-shirts, bags, etc. but then, thinking that his designs should be printed on paper, decided to sell them only as print editions.

Handan and Meriç were able to gain many experiences, which they could not in Turkey, during their education abroad. Considering that letterpress is not common in

Turkey, they naturally had problems in finding materials.

Since letterpress is no longer used in Turkey, they tried to

import the wooden and cast typefaces required for this type of printing. Therefore they could not receive the orders the

same day, and the typefaces used in the past for newspapers and street posters, that give a sense of decades-long history could take 2 months or more to reach them.

Advertising professionals Meriç and Handan spent their

images of the products they make. The also accept online your stamp and deliver it to you” says on the home page.

Karabulut couple also reaches out to visitors of the site with the slogan “Mark Your Love With a Stamp”, aiming at cre-

ating authentic gifts that make a difference, and designs that visually stand out almost like a white spot on a blackboard among thousands of lookalike, simple and unattractive

products or souvenirs in the market. Wolf illustrations, each one individually hand printed with lino cut technique on

300 gr, 35x50 cm white paper, are sold on the website. The couple shares their designs regularly on their Facebook

(facebook.com/rulotipo) and Instagram (instagram.com/ rulotipo/) accounts.

When they find the time from their busy work tempo,

Handan and Meriç continue to work with their letterpress at night. They have plans to create more “Hello From

days in the digital world, designing on their computers.

They could not touch paper or ink, even if they wanted.

“Letterpress was an escape for the couple that wanted to stay away from the virtual world.”

Letterpress was an escape

for the couple that wanted to stay away from the

virtual world whenever

they could, and this is why they decided to set up this studio.

Istanbul offers so many options in terms of souvenirs, but most of them are very similar, and the ratio of original

design is really low. Thinking about what kind of authentic souvenirs people, tourists in particular, would want to

take home from Istanbul, Handan designed several words in Turkish and printed them with letterpress, to offer to

a young audience. Initially, the goal was to teach Turkish to others. Then came the products, printed bags, printed

t-shirts, etc., which were very popular, and the brand “Hello

Istanbul” designs, while Handan wants to design a letter-

“Hello” in Turkish” message, designed by Handan and

an exhibition. They are also intending to print and exhibit in

From Istanbul” was born. Printing the “Merhaba means

Meriç, and teaching short words in Turkish to visitors, on

t-shirts, bags, and other materials with letterpress technique

press poster series, and Meriç has his sight set on opening much larger dimensions.

meant that authentic souvenirs would appeal to tourists, and they did.

issue 12 · 2015 // 25


HANDE ÜNVER Kaligrafi ve illüstrasyon harmanı... Bland of calligraphy and illustrations...

Ezgi Genç

Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

ezgiigenc@gmail.com Geleceğe yönelik bilincimin sorgulanacağı zamanlarda, tamamen şans eseri kazandığım ve kesin-

likle mutlu olmadığım Mühendislik Fakültesi’nde okurken, hayatımızı biraz olsun renklendirebil-

mek adına annemle resim kursuna başladık. Hayatımın akışının bu kursla değişeceğini bilemezdim. Kurs sayesinde görsel sanatlara yeteneğim olduğunu keşfedip, Güzel Sanatlar’a hazırlanmaya karar verdim. Anadolu Üniversitesi Grafik

Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonra bugüne kadar geçen 5 yılın

4’ünde, İstanbul’da reklam ve yayın sektörünün önde gelen şirketlerinde

deneyim kazandım. Ardından, hayatımı tekrar gözden geçirme ihtiyacını duydum. Bütün vaktimi illüstrasyon ve kaligrafi alanlarında özgün işler yaparak değerlendirmek istiyordum. Uzun zamandır serbest çalışa-

rak niyetimi gerçekleştirsem de, bunu kurumsal bir bünyeye taşımak

mümkün gözükmüyordu. Bulduğum her fırsatta doğaya çıkıyordum ve

bu sayede doğayla olan bağlarım daha da kuvvetleniyordu. Bir süre sonra

kaçınılmaz şekilde işimden ayrılıp, İstanbul’daki evimi kapatma kararı

aldım. Yanıma gerekli minimum eşyayı alarak yollara düştüm. Yaklaşık 10

ay hem çalışıp hem de yol nereye götürürse gezdim. Niyetim içime sinen,

doğayla kucak kucağa yaşayabileceğim bir yere yerleşmekti.

Kaç yıldır kaligrafi ile ilgileniyorsunuz? Nasıl başladı kaligrafiye olan ilginiz? Görsel bir bölümde okuduğum için güzel yazıya her zaman ilgim

oldu. O zamanlar kendi çapımda karalamalar yapardım. Ama bu ilgiyi gerçek anlamda kâğıda dökmeye başlamam, okul yıllarında aldığımız tipografi dersleriyle oldu. Yaptığımız projelerde fırsat yakaladıkça,

farklı malzemelerle elde çalışmalar çıkarmaya odaklanıyordum. Bu konu özelinde bir eğitim aldınız mı?

Grafik Tasarım bölümünde okurken, sevgili Mehtap Uygungöz hocamdan iki dönemlik seçmeli ders olarak kaligrafi eğitimi aldım. Bu süreçte trilin ile serbest el çalışmaları yaptık. İstanbul’daki iş hayatımdan arta kalan zaman-

larda da, kendi kendime italik, gotik harfleri çalışarak ilerledim. Her gün bu

stillere yenilerini eklemek için çalışmaya devam ediyorum. Kaligrafi sanatıyla uğraşmak hayatınızda ne gibi bir fark yaratıyor?

Kaligrafi çok hızlı sonuç alabildiğim bir beceri olduğu için, artık meditasyonum haline geldi.

Yazma fırsatı bulursam diye sürekli yanımda defter taşır oldum. Duygularımı kâğıda dökme

arzusu, bu akışta beni kaligrafik günlükler tutmaya yönlendirdi. Hatta uzun süre çalışamadığım zamanlarda enerjim değişiyor, topraklanma ihtiyacı duyuyorum.

Yıllardır devam eden bu sanat dalına nasıl bir fark kattığınızı düşünüyorsunuz? Biliyorsunuz, günümüzde pek çok şey gibi sanat, grafik tasarım ve kaligrafi alanında da

tüketilmişlik had safhada. Özgün diyebileceğim işlere rastlamak oldukça zor bir hale geldi.

26 // issue 12 · 2015


“Kaligrafiyi illüstrasyonlarımla harmanlayarak, iki sanat dalına da farklı bir pencere açtığımı düşünüyorum.”

Klasik kaligrafi yaklaşımı yurtdışında

Başlangıçta en çok talep isim yazmak üzerineydi. Daha

bu daha çok zaman alacak gibi görünüyor.

İllüstrasyon ve kaligrafi birlikteliğine geçince ise afiş, kişiye

için de farklı olmak gerekiyor. Kaligrafiyi

yoğun olursam olayım, kendim için her zaman bir şeyler

büyük ölçüde kırılmış olsa da, Türkiye’de

Geriye kalıcı çalışmalar bırakabilmek

illüstrasyonlarımla harmanlayarak, iki

sanat dalına da farklı bir pencere açtığımı

düşünüyorum.

Kaligrafide İslam, Batı, Çin, Arap gibi birçok farklı kültür

sonrasında logo, dövme gibi farklı istekler gelmeye başladı.

özel çalışmalar ve sergi davetleri talep edildi. Ne kadar

yazmaya çalışıyorum. Daha önce de bahsettiğim gibi, boy boy kaligrafik günlükler tutuyorum. Seyahatlere çıktığım

zaman mutlaka yanımda bulunduruyorum.

Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Favoriniz hangisi?

var... Sizin ilgilendiğiniz tür hangisi? Aslında hepsine ayrı ayrı ilgi duyuyorum. Bu türler arasında, öncelikle İslam Kaligrafisi üzerinde çalışmak isterdim. Şu an Batı Kaligrafisi ile profesyonel işler yapıyor olsam da,

geliştirmek için her gün çalışmam gerekiyor. Bahsettiğiniz

Kesik uçlu, fırça uçlu kalemler, trilin, divit uçlar, teneke

kutulardan yaptığım uçlar, tüyler, doğadan bulduğum mal-

zemeler vb. Genellikle çalışmalarımda en az üz farklı uç kul-

lanıyorum. Öncelikli tercihlerim trilin, kesik ve fırça uçlar

oluyor. Günlük eskiz çalışmalarımdaki favorim ise Pilot

her türün eğitimini almak ve hakkını vermek için, en az 4-5

Prallel Pen. Mürekkep olarak Ecoline, Winsor & New-

tense bir ya da ikisinin hakkını verebilmeyi tercih ederim.

oluyor. Bunların dışında kahve, çay, meyve suları, doğadan

Kaligrafi konusunda size ilham veren bir isim var mı?

olarak tercihim 300 gr kalın grenliler. Son zamanlarda farklı

Pek çok yerli ve yabancı kaligrafı takip ediyorum. Ama

Üzerine de guaj ve akrilik gibi daha kapatıcı boyalar kulla-

yıl emek harcamak lazım. Hepsinden bir parça yapabilmek-

aralarından birkaç tanesi, şu anki birikimime basamak oldu

diyebilirim. Mesela çalışmalarıyla beni çok etkileyip gotik

ton Kaligrafi Mürekkebi, akrilik vb öncelikli tercihlerim

bulduğum bitki ve çiçeklerle de denemeler yapıyorum. Kâğıt

teknikleri bir araya getirerek zeminler oluşturmaya başladım.

narak çalışmayı tamamlıyorum.

yazıya başlamama sebep olan Luca Barcellona. Theosone da

Nelerden ilham alıyorsunuz?

Üniversitesi’nde 7.si gerçekleştirilen Kaligrafi ve Tipogra-

En büyük ilham kaynağım şüphesiz ki doğa. İnsan doğadaki

bu konuda benim için ufuk açıcı oldu. Geçen sene Anadolu

finin Sanatsal Yansımaları etkinliğinde, Pokras Lampas’ın

güzelliklere tanık oldukça üretmek ve paylaşmak kaçınılmaz

çalıştayına katılma fırsatı yakalamamla beraber,

oluyor. Bu süreçte en büyük motivasyonum müzik. Zevk

ilerlemeye devam ettim. Ayrıca kaligrafi ve

lediğini görmek, beni hâlâ şaşırtmaya devam ediyor.

gotik yazı konusunda daha sağlam adımlarla

illüstrasyonu birlikte kullanan Jake Weidmann,

kendi tarzımdan dolayı son zamanlarda oldukça

ilgimi çekiyor.

Hat sanatına olan ilgim ise Emin Barın ile

başladı. Ethem Çalışkan, Ali Toy, Savaş Çevik,

Khawar Bilal, Eduard Dimasov, Mouneer

Alshaarani gibi kaligrafların çalışmalarıyla da günden güne artıyor.

Neler yazmanızı istiyorlar genelde? Kendiniz

aldığım tarzdaki müziklerin çalışmanın gidişatını nasıl etki-

Bahsetmek istediğiniz bir projeniz var mı? Önümüzdeki sene İstanbul’da illüstrasyon ve kaligrafiyi bir

arada kullandığım çalışmalarımla ilk kişisel sergimi açmayı

hedefliyorum. O zamana kadar da geridönüşümle ilgili ger-

çekleştirmek istediğim bir projem var. Umarım hayallerimi gerçeklikle buluşturma şansım olur.

Kaligrafiyle grafiği birleştiriyorsunuz, ortaya çok farklı işler çıkıyor. Bu yaklaşım nasıl gelişti?

için bir şeyler yazıyor musunuz? Bu yaklaşım aslında doğal akışında gerçekleşti. İstanbul’da yaşarken işten arta kalan zamanlarımda illüstrasyon ve kaligrafiyi ayrı ayrı çalışı-

yordum. Öyle bir eşik geldi

ki, ikisi bir oldu. Sonrasında birbirinden bağımsız çalış-

malar yapsam da, kaligrafinin illüstrasyonlarımla kaynaşmış

olduğu işlerimin, beni en iyi

ifade edenler olduğunu anladım.

issue 12 · 2015 // 27


//

How long have you been doing calligraphy? What led you to calligraphy? With a background in visual design, I have always been

Please tell us a little bit about yourself.

At a time when my awareness about my future was questionable, while I was unhappily studying Engineering,

which I had gotten into completely by chance, my mother

Anadolu University, and it helped me proceed with stronger steps in gothic script. Jake Weidmann who combines calligraphy and illustration is another name that recently caught my attention.

interested in the art of beautiful lettering. I used to doodle

My interest in Islamic Calligraphy began with Emin Barın’s

university, which led me to really working on this field of

like Ethem Çalışkan, Ali Toy, Savaş Çevik, Khawar Bilal,

back then. But then we started taking typography classes in interest. Whenever I found the opportunity, I would try to use different materials for class projects.

works, and it keeps growing with the works of calligraphers Eduard Dimasov, and Mouneer Alshaarani.

What are some of the most common requests you

and I started an art course to add some color to our lives.

Did you take specialty courses on this subject?

receive? Do you write for yourself?

course. It was thanks to the course that I discovered I had a

While I was studying Graphic Design in university, I took

At first, it was mostly for names. Then I started getting dif-

After spending four of the five years that passed since I

two terms as optional courses. We worked on freehand style,

combine illustrations with calligraphy, requests for posters,

Of course I did not know that my life would change in that talent for visual arts, and I decided to prepare for Fine Arts. graduated from Anadolu University Department of Graphic Design working for leading companies of advertising and publishing industry in Istanbul and gaining experience, I

felt the need to reevaluate my life. I wanted to devote all my time to creating original works in illustration and calligraphy. Even though I was realizing that intent as freelance,

calligraphy from my dear professor Mehtap Uygungöz for using a calligraphy pen. In the free time I could find from my job in Istanbul, I studied on my own, and

your life?

Taking minimum necessities with me, I started traveling.

Calligraphy is a skill that

and worked. I intend to settle somewhere that I really like,

therefore it has become

somewhere in the heart of nature.

“I think fusing calligraphy with my illustrations opens a different window to both art forms. ”

something for myself. As I mentioned

before, I keep calligraphy journals in

new ones to these styles.

ening my bond with the nature. After a while I inevitably

For almost ten months I traveled wherever the road took me

No matter how tired I am, I always try to write

keep working every day to add

What kind of a difference

quit my job, and decided to close my house in Istanbul.

personalized works, and exhibition invitations came along.

worked on italic and gothic scripts. I

it did not seem possible in a corporate structure. I was also

spending time in nature at every opportunity, and strength-

ferent requests for logos, and tattoos, etc. When I began to

various sizes. And I always take one with me on my travels.

does calligraphy create in

What types of materials do you use, and which ones are your favorite?

produces swift results,

Angled nib, brush nib pens,

calligraphy pens, dip pens, nibs

sort of like meditation for

I make from tin cans, quills,

me. I carry a notebook with

materials I find in nature… I

me all the time in case I find

usually use at least three different

an opportunity to write. During

nibs. My first preferences are calligra-

this process, the desire to write down

my feelings led me to keeping a calligra-

phy pens, angled nibs and brush nibs. My

favorite for daily sketches is Pilot Parallel Pen.

phy journal. As a matter of fact, when I am unable to

For ink, I mostly prefer Ecoline, Winsor & Newton Cal-

ground myself.

ment with coffee, tea, fruit juices, herbs and flowers I find

work for a while, my energy level changes, I feel the need to

How do you think you contribute to this historic art form? As you know, art, graphic design and calligraphy, much like

everything else today is consumed excessively. It has become

very difficult to come across works I may call original. The classic calligraphy approach abroad has evolved considerably but it

ligraphy Ink, acrylic, etc. Apart from these, I also experiin nature.

As for paper, I prefer 300-gr grained papers. Lately I started creating surfaces by combining different techniques. I finish the work by applying more concealing paints like gouache or acrylic over it.

looks like it will take much longer in Turkey. We should accept

What are your sources of inspiration?

behind. I think fusing calligraphy with my illustrations opens a

My biggest source of inspiration, no doubt, is nature. When

the fact that you need to be different to leave lasting works different window to both art forms.

There are various calligraphy traditions like Islamic, Western, Chinese, and Arabic… What is your favorite?

you witness the beauty in nature, it becomes inevitable to

create and share. And music is another source of inspiration in this process. It still surprises me to see how the type of music I like influences the way a work evolves.

Actually I am interested in all of them. Among these tradi-

Are there any upcoming projects you would like to mention?

Although I am using Western Calligraphy in my profes-

Next year, I intend to open my first solo exhibition in

at least four or five years to be educated and to excel in all

works. There is also a project involving recycling that I want

tions, I would first like to work on Islamic Calligraphy.

sional works, I need to improve every day. You would need styles. Rather than doing something in each one, I would prefer to do one or two justice.

Who inspires you in calligraphy?

Istanbul with my combined calligraphy and illustration

to complete until then. I hope I get the chance to make my dreams come true.

You combine calligraphy with graphic design, and create very different pieces. How did this approach develop?

I follow a number of local and international calligraphers. But

there are a few names that really helped me step up my skills and

This approach actually developed naturally. While I was

with his works and inspired me to take up gothic script. Theosone

separately. There came a threshold when they fused. I still

know-how. For instance, Luca Barcellona who influenced me

also expanded my horizons. Last year, I found the opportunity to attend a workshop by Pokras Lampas at the 7th Artistic Reflec-

tions of Calligraphy and Typography event in collaboration with 28 // issue 12 · 2015

living in Istanbul, I was doing illustrations and calligraphy do each one separately from time to time but I now know

that my combined works of calligraphy and illustration are the ones that express me the best.


issue 12 · 2015 // 29


AYŞENUR ARSLANOĞLU El yapımı kuklalar üzerine About handmade puppet

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ben üniversiteyi bitirdikten sonra terziliği seçenlerdenim. İktisat okudum. Okuldan sonra soluğu bir şirkette almam beklense de, çoktan başka şeylere kafa yormaya başlamıştım. Hoş karşılanmadı bu kararım. Oysaki ben ne güzel bağlantılar kur-

muştum. Bence ne yapmakta olduğu çok önemli insanın, yaşamın kendisi tasarruf olmalı. Dikişle

beraber, kostüm de çok iyi sebepler çıkaracak gibi hissettim karşıma, ona odaklandım. Sonra bu

yolda bir sürü şeyle, hatta kuklayla bile karşılaştım.

Dikilebilecek bir sürü enteresan şey var. Bu nedenle

biraz dağılıyorum. Yine okuduğum ve dokunduğum şeylerden sanırım, insan toplum doğa vs konuları

bir taraftan çekiştiriyor. Örneğin, gıda meselesinin politik olduğu düşünenlerdenim. Slow food hare-

ketine gönülden bağlı, pek aktivist bir hayatım var. Her gün yediğim şeylerin bir önemi var yani. Kuklaları belirli konsept düşünerek mi yapıyorsunuz? Yapım ve yaratım aşamasında nasıl bir süreçten geçiyorsunuz? Malzemeleri neye göre belirliyorsunuz? Benden bir ürün gibi çıkmıyor kuklalar. Bir

konsepte bağlı olarak gelen sipariş ya da projelerin peşinde sürükleniyorum. Bazen tasarlanmış

bir karakteri canlandırmak oluyor işim, bazen de fikri bularak atlıyorum tezgâha. Örneğin, Ömür

Kökeş’le beraber ürettiğimiz kuklalar, bir markanın reklam filmi için Ömür’ün tasarladığı kukla

karakterlerin üretimiydi. Ömür’le çalışırken kukla

nasıl işliyor beraber izliyoruz. Karakter biraz yolda tamamlanıyor. Ama her işte böyle olmuyor.

Bazı özel projeler için sadece bir fikirlele gelinebiliyor, mesela bir penguen kuklası isteniyor. O vakit süreci ve “nasıl” bir penguen olacağını düşünmek bana kalıyor. Ebatları ve kalıp

çalışmasını beraber götürüyor, dikişi hep tek başıma yapıyorum. Malzemeler için ise durum değişiyor. Reklamlarda, örneğin marka rengi vs. için sanat yönetmenleri, ajanslar, prodüksiyon gibi bağlayıcılar var. Kişisel projelerde, hayalindekine uydurduğu kumaşı kullanmak isteyebiliyor sanatçılar, ya da tecrübe ettiği bir malzemeden gitmek isteyebiliyor. İş bana

kalınca, ben bütçeye, projenin, kuklanın kullanılma sürekliliği ve formunun ihtiyaçlarına

bakarak ilerliyorum. Bazen tasarım malzemeyi, bazen de malzeme tasarımı belirliyor. Her iş bambaşka bir kombinasyon anlayacağınız.

30 // issue 12 · 2015


Nelerden ilham alıyorsunuz? Bu süreci tam olarak nasıl ayıklayacağımı bilemiyorum.

Biraz hayatımdaki farklı disiplinlerin de etkisi var. Farkında olmadan bağlanıyor her şey kafamda. Tanıdığım, izlediğim herkes işin içinde aslında. Hep bir diyalektik dans ediyor.

Jim Henson’ı anmadan edemem. Sadece Kermit’iyle değil

ama doodle’larına yansıyan macerasıyla da önemliydi benim

karakter tasarımı zaten hiç takacağım bir şapka değil ama sadece kuklaya özgü bir karışıklık oluyor. Ayıramıyorum bazen süreçlerini, iç içe geçiyor gibi. Diğer yandan kuk-

layla serüvenim uzun, kendi kuklamı hayal ediyor, dikiyor,

konuşturuyorum da. Şimdi pişiyoruz beraber, bir gün ortaya çıkacak zaten, o vakte kadar ustalara saygı kuşağındayım :) “Rimolar ve Zimolar” filmi gibi başka çalıştığınız bir proje

için. Üretim sürecinde ise kuşların kanatlarından, karşımda

oldu mu? Bize bu deneyimi anlatabilir misiniz?

kaybolabiliyorum. Nasıl birleştirilir ve nasıl dikilir soru-

Kukla filmi olarak, hayır. Rimolar ve Zimolar’da Nermin

sonucu bu da, elimdeki pratiğe bağlı bakıyorum dünyaya, ne

modellemesinden, oturup o yazın göbeğinde birer birer elde

oturan bir insanın çene hareketlerine kadar her detayda

suyla çalışıyor gözlerim adeta. Yoğun çalıştığım dönemlerin görsem ilham veriyor.

Terzihane’den bahsedebilir misiniz? Bir değişik dikiş atölyesi. Seattle’da bir tiyatronun kostüm

atölyesinde yaptığım kısa stajın bana verdiği ilhamdı. Buraya gelince devam etmek istedim ama benzer işleyen kostüm/ dikiş atölyeleri yoktu girip çalışabileceğim. Ben de böyle bir buluşma noktası yaratıp, daha sonra yaratıcı ekiplere

ulaşabileceğimi düşündüm. Öyle de oldu. Ben terzi olarak

bağlandım önce. Mekân ve atölye olarak ise 4 senelik maceranın ardından, bu Eylül itibarıyla daha kapsamlı işlemeye

başlayacak. Bir değişik dikiş atölyesi programı olacak. Terzi işi ürünlerin çıktığı online bir tezgah da açıcak. Asıl hayali olan, sinema ve tiyatro için dikilebilecek her şeye burnunu

Er’le birlikte çalıştım. Nermin’in o kadar karakteri tasarlayıp polar kumaştan dikilmelerine; Sinan, Şevket ve Emrah gibi efsane oynatıcılarla her birinin canlanıp gönlüme girme-

sine kadar tarifsiz bir deneyimdi. Uzun bir maratondu. İki

kasaba kukla yaptık, daha ne olsun! :) Sahiden dünya kukla tarihi böyle bir kukla karakteri bir arada görmemiştir. Ben

de bir daha tek başıma görmek istemeyebilirim. Şakası bir

yana, Nermin’in karakterlerinin farklı bir tekniği var. Onun

kuklaları sahiden başka oynar, başka canlanır. Tabii Şevket’in ve Sinan’ın elinde de keramet, ama ağız fonksiyonu olarak

yapımından kaynaklı bazı belirleyicileri var. Bütün bunları

izlemek, bu yoğunlukla çok keyifliydi. Kuklanın mizahına, tekniğine ve sanatına bağımsız bir girişti.

İlk kukla yapmaya başladığınız zamanlarla şu an ki

sokmaya devam edecek.

kuklalarınızı dışardan bakarak kıyaslarsanız, ne dersiniz?

Kukla konusunda özel bir eğitim aldınız mı? Muppet

elimdeyken konuşturmadan duramıyorum. Şaka bir yana

malzemelerini bulmak Türkiye’de kolay mı? Hayır almadım. Ömür’ün kuklasına ceket dikecektim

aslında. Sonra el dikişimdeki ışığı kuklaya bağladı Ömür.

Tuhaf bir şekilde ülkenin en kuklalı iş aralığına denk geldiğimden, elimden düşmedi sünger ve polar. Sünger ve polar

deyince, Muppet ile ilgili, üretilen ya da önerilen profesyonel malzemelerden burada yok. Özellikle polar alternatiflerinde

bazı teknik avantajları kullanmak istiyorsak, sipariş ediyoruz. Ama pek tabii eldeki kaynakları ve yaratıcılığımızı da kulla-

Şimdi kuklayı konuşturuyorum, sahiden ama… Artık

daha yetenekli kuklalar çıkıyor artık. Malzemeleri tanıdıkça, prodüksiyonları gözlemledikçe oynatıcıya daha konforlu bir oyuncak üretebiliyorum. Performanslarını destekle-

mek adına da önemli bir unsur. Farklı tasarımcılarla, yeni

hikâyelerle karşılaştıkça, daha farklı işlevlerini, tekniklerini gözlemliyorum. Yani sıkı bir tecrübe ediniyorum. Hani

öncekilerim dikişlerinde, bir eksiklik yok, ama ben piştikçe kuklaya dair çıkan her yeni iş bir öncekinden daha havalı oluyor.

nıyoruz. :) Zira muadilleri var.

Son dönem projeleriniz neler?

Kuklalardaki karakter tasarımları da size mi ait?

Yeni bir kuklalı reklam karakteri macerasına atılıyoruz, diğer

Portfolyomda karakter tasarımcılarıyla, sanat ekipleriyle

birlikte çalıştığım işler var çoğunlukla. Yani benim üretici/ yapıcı olarak dahil olduğum projeler. Ve hayır, ben henüz karakter tasarımını üstlendiğim bir iş çıkarmadım. Hani

tarafta pek dinamik ve genç bir ekibin özel siparişi de var.

Benim oğlan cam önünde, bu kış kukla oynatıcılığı ve video çekimi üzerine katılmak istediğim atölyelere kadar biraz

bekleyecek gibi. O sırada Terzihane için de küçük bir plan var, biraz interaktif işler. Güzel şeyler yani…


// Please tell us about yourself. I took up sewing after I studied economy at university. Although I was expected to jump into the corporate

world, I had already started thinking about other things.

My decision was not received well. And yet I had built so

many connections. I believe that what a person does should matter; life itself should be about choices. As I sewed, I felt

that costumes could also bring opportunities, and I began to focus on costumes. On this journey, I came across many different things, even muppets. There are so many interesting

things to sew. Therefore I tend to get distracted. Perhaps it is a result of what I read and what I touch because issues like humanity, society, and nature, etc., affect me. For instance,

I am among the people that think food is a political issue. I am deeply connected to the slow food movement. I am an activist, and what I eat every day is important.

Do you design the muppets based on a concept? What is the design and creation process like? How do you select the materials?

Sometimes people come to me with only an idea, like they want a penguin muppet. Then it is up to me to figure out

the process and “what kind of ” penguin it should be. I col-

laborate with others for the dimensions and patterns, and do the sewing myself. Materials are another issue. For commercials, where brand colors, etc. are important, art directors,

agencies, production can be binding. In personal projects,

artists may wish to use the fabric in their dreams, or choose materials they have tried before. When the decision is left to me, I proceed taking into account the duration that the

muppet will be used, and the requirements of the form. So

sometimes the design dictates the materials, and sometimes it’s he other way around. As you can see, every job is a different combination.

What are your sources of inspirations? I don’t know how exactly I can describe this process. The

various disciplines in my life influence me of course. Before I know it, everything connects in my head. So everyone I

I don’t make the muppets as products. Orders based on

a concept or projects take me on a journey. Sometimes, I

bring a designed character to life, other times I have an idea, and dive right in. For instance the muppets Ömür Kökeş

and I made together were the creation of muppet charac-

ters that Ömür designed for a brand commercial. Working

together with Ömür, we can see how the muppet functions. The character is completed as we go along. But that is not always the case.

know or observe is actually involved. It is like a dialectic

dance. I must of course mention Jim Henson. He was very important to me, not only for Kermit, but also with his

adventure that reflected on his doodles. In the production

process, I can get lost in every single detail, from the wings of a bird to the muscle movements in the jaw of a person

sitting opposite me. It’s as if my eyes are trying to solve the puzzle of how to combine and how to sew pieces together.

Long periods of concentrated work can do that to a person.

But I view the world from a perspective of what I can do, so I draw inspiration from everything I see. What is Terzihane? It’s an alternative sewing atelier. I was inspired by the shortterm training I had at the costume atelier of a theater in

Seattle. I wanted to pursue it when I returned here but there were no costume/sewing ateliers that functioned similarly. So I thought, I could create such a meeting point, and

then reach out to creative teams. And this is exactly how it worked out. First I was the tailor there. After a four-year

adventure, it will start to operate more comprehensively this September. We will also offer an alternative sewing atelier

program. There will be a virtual booth where the joint works of the tailor and the collaborating artists will be sold. But

the real dream of poking my nose into everything that can

be sewn for the movies and the theater plays will continue. Did you train for muppet making? Can you easily find muppet materials in Turkey? No I did not. Actually the plan was to make a jacket for Ömür’s muppet. Then Ömür linked my sewing skills to

muppet making. Interestingly, I happened upon the best

time in Turkey in terms of muppet jobs, and I kept working with fleece and sponge. Speaking of fleece and sponge, the professional materials produced or recommended specifi-

cally for muppet making are not available here. If we want to utilize some of the technical advantages of fleece in

particular, we order from abroad. But we use the resources

available and our creativity as well because there are equivalents. İllüstrasyon // Illustration : Elif Demir

32 // issue 12 · 2015


Do you design the characters of the muppets as well? My portfolio, for the most part, consists of works produced

in collaboration with character designers and artistic teams. Meaning, projects that I am involved in as producer/maker. And no, I have not designed any characters yet. Character design is not something that I would take on, but when

it comes to muppet making, things can be rather mixed. Sometimes I can’t differentiate the processes from one

another because they tend to intersect. On the other hand, my adventure with the muppets is a long one, I dream of

making my own muppets, sewing them, making them talk.

It’s still brewing, and it will eventually emerge so until then I respect the masters.

Were you involved in other animation projects besides the “Rimolar ve Zimolar” film? What can you tell us about the experience? As a muppet movie, no. I worked with Nermin Er for the

‘Rimolar ve Zimolar’ project. Starting with Nermin designing and modeling all those characters to sewing each one in fleece by hand in the heat of the summer, and giving

them life in the hands of legendary puppeteers like Sinan,

Şevket and Emrah, it was an indescribable experience, and

a very long marathon. We made enough muppets to fill two villages, what else can one want? Seriously, I don’t think

there are so many muppet characters in one project in the world muppet history. In fact I may not wish to see them

all together on my own. Kidding aside, Nermin’s characters

have a special technique. Her muppets really act differently,

and come to life differently. Of course Şevket and Sinan are very skilled puppeteers too but in terms of mouth functions there are certain determinants. Observing them all in all its intensity was a great joy. It was an independent entrance to the humor, technique and art of muppets.

How would you compare the first muppets you made and the latest creations? I can really make them talk now, I mean really… But when

they are in my hands, I can’t keep myself from making them talk. Joking aside, the new muppets are more able. As I

get to know the materials, and observe the productions, I

can make more comfortable toys for the puppeteer. This is

important in terms of supporting the performances. Meet-

ing with different designers, and coming across new stories, I find the chance to notice different functions, and observe their techniques. So I acquire serious experience. The older ones are not bad in terms of sewing, but as I become more

experienced each outcome seems cooler than the earlier one. What are your most recent projects? We are embarking on a new adventure involving a muppet character for a commercial. There is also a special order

by a very dynamic young team. With all the workshops

I want to attend about puppetry and video shooting this winter, my boy will have to wait a bit longer. And then tive works. All nice stuff…

Fotoğraf // Photo : Gizem Demirel

there is a small project involving Terzihane, some interac-

issue 12 · 2015 // 33


Yerli ve uluslararası tasarımcıların imzasını taşıyan ödüllü ürünleri ve “Box in a Box Idea” konseptiyle fark yaratan Ersa, özgün fikirlerin tek bir çatı altında toplandığı yeni showroom konsepti “Core Ideas” ile Ankara ve İstanbul’da, yeni web sitesiyle ise dijital platformlarda sizleri karşılamayı bekliyor. Ersa, the furniture producer of award winning local and international designer products, and the creator of the “Box in a Box Idea” concept, welcomes you to its new showroom concept “Core Ideas” where original ideas come together under one roof in Ankara and Istanbul, and invites you to discover its new website and other digital channels.

ersamobilya.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.