ASRACK_3.pdf
1
6.01.2015
15:55
Bilişimle öğretimde yepyeni modeller Doğa’da
C
M
Y
CM
Günümüzün en hızlı büyüyen okulları arasında yer alan Doğa Koleji, bilişim alanındaki yenilikçi uygulamaları ile de ön plana çıkıyor.
MY
CY
CMY
K
Sayfa 9
SAYI
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr
Sayfa
1031 27 Temmuz 2 Ağustos 2015
Girişimcilik yolunu açtı
6
İlknur İlkyaz Gül
ODTÜ Teknokent Girişimcilik Direktörü Gül, ODTÜ Teknokent’in girişimcilik alanında öncü çalışmalarını anlatmanın yanı sıra yeni programlarını da paylaştı.
Sayfa
13
Bahadır Pekkan
Massimo Canturi
‘Türkiye’de yapacağımız daha çok şey var’ Comdata Group; Romanya, Çek Cumhuriyeti, Arjantin faaliyetlerinin yanında, Türkiye pazarında büyümeye ayrı bir önem veriyor.
Sayfa
3D ile Türkiye üretim üssü olabilir
28
Talat Sam
Müşterinin kalbine giden yol tamamen değişti
LTS Teknoloji Grup Başkanı Sam, küresel rekabette yol alabilmemiz için Türkiye’nin Ar-Ge bütçesini yükseltmesi gerektiğinin altını çizdi.
Küresel bilgi hizmetleri şirketi Experian’ın, finansal hizmetler ve telekom şirketleri arasında gerçekleştirdiği ‘2020 Karar Alma Süreçleri Vizyon Araştırması’ sonuçları, her iki sektörde devam eden köklü değişimlerin, özellikle tüketici beklentilerinin gelişimine paralel, sonu olmayan bir süreç olduğunu ortaya koyuyor. Tespit net: Gelişen Sayfa teknolojinin bilgiye kolay erişim sağlamasıyla ortaya çıkardığı ‘daha az sadık’ müşteri tipi, daha fazla veri kaynağı ve Handan Aybars gelişmiş analitik tekniklere olan ihtiyaçlar, bu şirketleri önümüzdeki beş yıl içinde daha da rekabetçi hale getirecek.
Özel Haber
3-4
Gelişmiş tehditler gelişmiş güvenlik* gerektirir. McAfee advanced threat defense *AV-TEST raporuna göre imzasız gelişmiş inatçı tehditlerde (APT) %99,98 oranında tespit
BThaber
GÜNDEM
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
3
Müşterinin kalbine giden yol tamamen değişti Handan Aybars Experian, verinin, analitiğin ve karar alma süreçlerinin bugün yarattığı zorluğu ve önümüzdeki beş yıl içinde bu zorlukların ne aşamaya geleceğini, şirketlerin bu zorlukları aşmak için ne gibi planlar yaptıklarını daha iyi anlamak için EMEA bölgesinde finansal hizmetler ve telekom sektörü şirketleri arasında bir araştırma gerçekleştirdi. EMEA genelindeki 8 bölgede, 195’i finansal hizmetler ve 60’ı telekom sektöründe olmak üzere toplam 255 kredi risk yöneticisiyle bu çalışma yapıldı ve söz konusu yöneticilerden 76’sı Türkiye ve Orta Doğu’daki şirketlerde. Araştırma ile ilgili Experian Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu Bölge Başkanı Cenker Özhelvacı sorularımızı yanıtladı ve her iki sektörde sonu gelmeyecek değişimi, bu değişimin itici güçlerini ve gelişen beklentileri paylaştı. Bilgiye hakim, talepleri ile de zorlayıcı müşteri Bu araştırma kapsamında, Türkiye ve Orta Doğu’dan edinilen veriler, Özhelvacı’ya göre, EMEA bölgesinin belirgin özelliklerini taşıyor. Buna göre, müşterilerin hiç olmadıkları kadar bilgili hale gelmesi, kuruluşları ve stratejilerini müşterilerin bireysel gereksinimlerini karşılayacak şekilde yeniden şekillendirmeye yönlendiriyor. Yeniden şekillendirme süreci için doğru bilgi ve müşterilerin doğru şekilde anlaşılması şart. Daha fazla veri kaynağına ve gelişmiş analitik tekniklere kolay erişilebiliyor olması, verilen hizmetleri ilgi çekici, kişisel ve rekabetçi hale getirme fırsatını da ortaya çıkarıyor. Finansal hizmetler ve telekom sektörlerindeki müşteriler, önceki yıllara göre, özellikle birden fazla
KATMA DEĞERİN İMZASI
Yasal düzenlemelere uyum hiç kolay değil Araştırmaya göre, EMEA’daki finansal hizmet sunan şirketler için veri güvenliği en temel öncelikler arasında. Yasal düzenlemelere uyumlu olup olunmadığının daha iyi izlenmesi raporlanması ise hem şu anda hem beş yıl içerisinde en önemli zorluk olarak öngörülüyor. 2020 yılına kadar, şirketler yeni düzenlemelerin uygulamaya alınmasını hızlandırmaya, kuruluşun tamamında uyumluluğu artırmaya ve karar alma araçlarında uyumluluğu sağlamaya odaklanacak. EMEA’da telekom şirketleri de abonelerini daha iyi tanımak ve doğru iletişim stratejisini geliştirmek için veri ve analitik tekniklerin kullanılması, veri kalitesinin
kanal aracılığıyla hizmet aldıkları kuruluştan çok daha fazlasını talep etmeye başlıyor. Fiyat karşılaştırma siteleri, sosyal medya ve müşteri yorumları çok daha güçlü, bilgili ve nihayetinde daha az sadık müşteriler yaratıyor. Bu müşteriler, doğal olarak kendilerine uygun zaman ve yerde, kendi seçecekleri kanal üzerinden istedikleri kuruluş ile etkileşimde bulunacak. Etkin başvuru süreçleri, kişiye özel ürün ve hizmetler konusunda ön eleme özelliği ve anlık kredi kararları gibi çok hızlı hizmet talepleri burada öne çıkacak. Doğru deneyimi doğru gören kazanır 2020 müşterileri çok daha bilgili ve daha az sadık olmakla birlikte, şirketlerden çok daha kişiselleştirilmiş hizmet talep edecek. Telekom şirketlerinin var olan ve gelecekteki müşteri ihtiyaçlarına daha proaktif yanıt vermesi beklenecek. Araştırmaya katılanların yüzde 87’sine göre müşteri deneyimi, önümüzdeki 5 yılın en temel ve ayırt edici noktası olacak. Değişimi fark eden, doğru
sağlanması, müşteri yaşam döngüsünün her aşamasında müşterilere adil davranmak için otomasyonun sağlanması gibi konulara öncelik veriyor. EMEA’da telekom şirketleri açısından, yasal düzenlemelerle uyumlu olup olunmadığının daha iyi izlenmesi, Türkiye ve Orta Doğu’daki kuruluşlar için öne çıkan bir zorluk. Yeni düzenlemeleri uygulamaya alma ve kuruluşun tamamında uyumluluk sağlama konusunda hızlı ve esnek olmak da ayrı bir zorluk demek. Bununla birlikte, gelecek beş yıl içinde karar alma araçlarında uyumluluk sağlama becerisi şu andaki değer olan yüzde 31’den yüzde 53’e çıkıyor.
kaynakları geliştiren ve doğru metriklere odaklanan şirketler kazanacak. Rekabet avantajı müşteriye ve beklentilerine öncelik veren şirketlerin yanında olacak. Müşterilerle anlamlı ve uzun vadeli ilişkiler geliştirme gereksinimi, Türkiye ve Orta Doğu’da geçerliliği kabul edilmiş bir gerçek. Türkiye ve Orta Doğu’da araştırmaya katılan kuruluşların yüzde 84’ü de zaten EMEA’daki en yüksek oran ve veri ve gelişmiş analitik tekniklere olan gereksinimi artıran en önemli zorluğun ‘mevcut müşterilerle kârlılığı artırmak’ olduğunu belirtiyor. Bu yeni, bilgili ve yetkin müşteri nesliyle iletişim kurmak için kuruluşların müşterilerini yakından tanıması şart. Araştırmaya katılanların yüzde 92’si daha müşteri odaklı olabileceklerine inanıyor. Maalesef kötülük de gelişiyor Acı ama gerçek, Türkiye ve Orta Doğu’da da online dolandırıcılık kuruluşlar Devamı 4. sayfada
Uçtan uca çözümler ile daima iş ortaklarının hayatını kolaylaştıran Arena,yeni markalar ile büyüyor, gücüne güç katıyor.
Sunucu
Ver� Depolama
Ağ Çözümler�
İş İstasyonları
Güvenl�k
Yazılım
value.arena.com.tr | 0212 364 65 66
4
BThaber
GÜNDEM
için en büyük tehdidi oluşturuyor. Kuruluşların yüzde 86’sı online dolandırıcılık oranlarında artış olmasını beklerken, yüzde 78 olan hesap bilgilerinin ele geçirilmesi ve yüzde 68 olan chargeback dolandırıcılık oranlarının, 2020’ye kadar artış göstermesi bekleniyor. EMEA’da araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 79’u 2020 yılına kadar veri analitiği araçlarına yaptıkları yatırımı artıracağını, yüzde 68’i yeni veri kaynakları kullanacağını ve yine yüzde 68’i karar otomasyonuna yatırım yapacağını belirtiyor. Düzenleyici kurumlar, sürecin takipçisi Her iki sektörün düzenleyici kurumları, rekabet ortamındaki değişimin ziyadesiyle farkında. Cenker Özhelvacı, bu farkındalığı Türkiye özelinde şöyle anlattı: “Finansal piyasalarda güvenin sağlanması ve kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını teminen, BDDK, stratejik planlamasını dinamik şekilde güncelliyor. Bu amaçla, kurumun yurtiçi ve yurtdışı ekonomik gelişmeleri çok yakından takip ettiğini, ekonomi yönetiminde yer alan diğer kuruluşlarla da
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Sözün özü: Değişim tercih değil, gereklilik
Experian Doğu Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu Bölge Başkanı Cenker Özhelvacı koordinasyon içinde çalıştığını gözlemliyoruz. Özellikle, sermaye ölçümü ve sermaye standartlarının uluslararası düzeyde uyumlaştırılmasına yönelik Basel II düzenlemelerinin yürürlüğe konulması, ikinci Mali Sektör Değerlendirme Programı (FSAPTürkiye) çalışmalarının yürütülmesi ve İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi çalışmalarına katkı sağlanması gibi konularda kurum, piyasa dinamiklerini yakından izleyip yönlendiriliyor. BTK da tüketiciyi korumak ve sektörün sağlıklı regülasyonunu sağlamak adına tüm değişimleri yakından takip ediyor.”
Araştırma sonuçları, bu iki sektörde önemli değişimlere işaret ediyor: Birden fazla ve yeni veri kaynağı edinme: EMEA bölgesindeki finansal hizmetler ve telekom sektöründeki kuruluşların yüzde 68’inin, önümüzdeki 5 yıl içinde daha fazla veri kaynağına ulaşma ve planlama ihtiyacı olacağını ortaya çıkıyor. Kuruluşların veri gizliliği, veri politikaları ve verinin güvenliği konusundaki düzenlemelere önem verirken, verilerin kalitesi, derinliği ve içeriğinden emin olmaları da gerek. Bu durum, yapılandırılmış ve yapılandırılmamış veriyle birlikte, iç ve dış kaynakların entegrasyonunu gerektiriyor. Müşterilere bütünsel bir bakış açısı kazanma: Kuruluşların yüzde 90’ı, müşteriye bütünsel bir bakış açışı kazanmanın öneminin farkında olmakla birlikte, çok daha müşteri odaklı olmaları gerektiğini belirtiyor. Bu hedefte en büyük engeli ise kurum içi veri siloları oluşturuyor. Kuruluşların yüzde 42’si,
müşterilere ve onların içinde bulundukları duruma bütünsel bir bakış açısı kazanmak için birden fazla veri kaynağını bir araya getirmeyi amaçlıyor ve önümüzdeki beş yıl içerisinde veri silolarını ortadan kaldırmayı planlıyorlar. Gerçek zamanlı, tutarlı ve yetkin kararlar alma: Kuruluşların yüzde 82’si, artan müşteri beklentilerini karşılayan gerçek zamanlı ve güvenilir kararların, genel müşteri deneyimini iyileştiren önemli bir faktör olduğunu düşünüyor. Ancak bu kuruluşların yaklaşık yüzde 43’ü, gerçek zamanlı kararlar alma konusunda kendilerini zayıf olarak değerlendirip, bu konuda gelişime çok açık olduklarını belirtiyorlar. Gerçek zamanlı kararlar için kullanılan sistemlerin mevcut BT altyapısına kolay entegre edilebilmesi gerek. Böylece tüm kanallarda ve müşteri temas noktalarında karar alma süreçleri kolaylaşmış oluyor. Tüm müşteri temas
noktalarında çok kanallı otomasyon: Birden fazla kanal üzerinden yapılan başvuruları entegre etmek, kuruluşların yüzde 69’u tarafından en büyük zorluk olarak görülüyor. Pozitif müşteri deneyimi yaratmak için tüm kanallarda ve müşteri yaşam döngüsünün her aşamasında otomatize edilmiş kararlar uygulanmalı. Bu kararların uygulandığı sistem de var olan altyapı ile kolaylıkla entegre edilebilmeli, yeni teknolojilerle uyumlu olmalı. Kuruluş genelinde gelişmiş analitik teknikler: Önümüzdeki 5 yılda, gelişmiş analitik teknikler uygulamak için güvenilir bir çözüm ortağı tercih edeceğini belirten kuruluşların yüzde 35’i için gelişmiş analitik teknikler, rekabet üstünlüğü açısından gerçek bir fırsat. Gelişmiş analitik teknikler de kuruluş ve müşteri yaşam döngüsü genelinde kârlılığı artırma, müşterinin yaşam boyu değerini anlama ve büyük veriden doğru kararlar alma yönünde faydalanma açısından kullanılmalı.
FULL FLASH ARRAY İÇİN ARANAN ÇÖZÜM
CISCO UCS INVICTA
TURCom Teknoloji Cisco UCS Invicta Authorized Technology Provider
Cisco Unified Computing System (UCS) ailesinin yeni üyesi UCS Invicta Flash Array size güç getirir, data yoğun iş yükleri için yönetimi kolay bir uygulama hızlandırma çözümü sunar. Cisco’nun uygulama merkezli (application-centric) yaklaşımı, müşterilerinin BT mimarilerini, I/O yoğun uygulamalarını gerçek zamanlı analiz ve karar verme süreçlerini kullanabilecek şekilde hızlı ve efektif olarak yapılandırmalarını sağlar.
İşleriniz üzerindeki etkisini düşünecek olursanız The Cisco UCS Invicta, iş yükünüzün olduğu birçok alanda dramatik olarak performans artışı sağlamanın yanı sıra, maksimum hızda sürekli performans sağlar. Kısaca bu iş yükleri analiz ve algılama, toplu işlemler (batch processing), e-mail, Online transaction processing (OLTP), video, sanal masaüstü, veritabanı, high-performance computing (HPC) vb.
Scalability Modularity Application Acceleration Data Optimization Multiple Worksloads Tuning-Free Performance
Neden ihtiyaç var? İş yükü performansı işin hızını belirleyen en büyük etmendir. Veri madenciliği, Microsoft Exchange ve Sharepoint, sanal masaüstü altyapıları (VDI), çeşitli iş analitiği ve web tabanlı işlem kullanım durumları, veriye yakın ve anlık erişime dayanarak çalışmaktadır. Bu uygulamaların etkin bir şekilde çalışabilmesi için hızlı veri erişimi gerektirmektedir.
Cisco UCS Invicta müşterilerine, ham bilgileri veriye dönüştürme sürecinde büyük ölçüde verimli ve gelişmiş iş çevikliği sağlar. Cisco UCS Invicta, müşterilerini iş performans hedeflerine ulaştırırken, enerji tüketimini düşürür ve depolama yoğunluğunu arttırırken zemin alanından tasarruf edilmesini sağlar.
The UCS Invicta Conquers Three Business Objectives Workload Acceleration Fast I/O
Data Reduction Eliminate Redundant Data
High Bandwidth Low Latency
Efficient Storage Utilization
İncesu Sokak No: 7 Etiler 34337 İSTANBUL Tel: 0212 349 29 29 Faks: 0212 349 29 30 info@turcom.com.tr
Data Center Efficiency Reduce Energy Consumption Reduce Floor Space Consumption Reduce Management Overhead
www.turcom.com.tr
6
BThaber
E-TOPLUM
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Girişimcilik yolunu ODTÜ Teknokent açtı ODTÜ Teknokent’in bir ekosistem olduğunu söyleyerek konuşmasına Sedef Özkan başlayan İlknur İlkyaz Gül, ODTÜ Teknokent’te oluşumundan bu yana girişimcilikle ilgili çalışmalar yapıldığını, 2005 yılından itibaren de bu konuya odaklanıldığını kaydedip şunları aktardı: “Teknokentlerin kendi girişimcisini yetiştirmesi gerekir ki sürdürülebilir bir ekosistem çıksın. Silikon Vadisi de bir ekosistem, biz de benzer bir şekilde Türkiye’nin dinamikleriyle yaşayacak bir ekosistem yaratmak istiyoruz. 2005 yılında Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’nı başlattık. 2006’dan sonra programı büyüterek devam ettirdik. Yeni Fikirler Yeni İşler bugün sayısı 40’ı aşan benzer yarışmaların öncüsü oldu. Bu bizim için de önemli bir nokta; bu yolu biz açmışız. Diğer yandan iş birliğinden de yanayız. Bu çalışmalar birleşsin, daha büyük işleri birlikte yapabilelim istiyoruz.” Yeni Fikirler Yeni İşler’in marka değeri var Bir teknokentin gerçekten başarıya ulaşabilmesi için üniversite ekosistemi içinde yer alması gerektiğine dikkat çeken Gül, sadece sanayi içinde teknokentin kurulmasının yeterli olamayacağını ifade etti. Gül, Yeni Fikirler Yeni İşler için açıklamalarını sürdürerek şu detayları verdi: “Yeni Fikirler Yeni İşler’de 2010 yılına geldiğimizde şunu fark ettik; öğrenci fikirleri çok kıymetli ama öğrencilerde de, lisans seviyesindekilerle yüksek lisans seviyesindeki öğrencilerin
ODTÜ Teknokent Girişimcilik Direktörü İlknur İlkyaz Gül, ODTÜ Teknokent’in girişimcilik alanında marka değeri taşıyan öncü çalışmalarını anlatmanın yanı sıra yeni programlarını da paylaştı. fikirleri arasında çok ciddi fark bulunuyor. Birisi ticarileşmeye daha yakın birisi ise daha bitirme projesi perspektifinde. Elbette bunlar da çok kıymetli, çok iyi fikirler çıkabiliyor ama biz özellikle lisans seviyesinin üzerine çıkmamız gerektiğini anladık. Yüksek lisans öğrencileri katılıyor ama biz mezunları da bu yarışmaya davet edelim istedik ve teknogirişimcilerimize de kucak açtık. Geçen sene 1353 başvuru aldık. Bu artık Yeni Fikirler Yeni İşler’in marka değerinin de oturmuş olmasından kaynaklanıyor. Burada yönetim kadrosunun sahipliği de çok önemli. Rektörlerimiz hep yarışmanın arkasında durdu. Paydaşlarımız da bizi destekliyor. ODTÜ kendini üçüncü jenerasyon üniversite olarak tanımlamaya başladı. Bütün dünyada da böyle; girişimci üniversite diye bir yeni jenerasyon çıktı. ODTÜ de Türkiye’de bunu herkesten önce söyledi, girişimcilik eğitimi çok önemli dedi. Bunu Girişimcilik Üniversite Endeksi’nden önce söyledi. Bu büyük bir vizyonerlik.” TEKNOJUMP girişimcilerin başarısına odaklanan bir hızlandırma programı İlknur İlkyaz Gül, iş bulan değil iş kuran mezun yetiştirmeyi hedeflediklerinin altını çizerek “ODTÜ Teknokent’te 304 firma bulunuyor. Bu firmalardan 34 tanesi Yeni Fikirler Yeni İşler’den kurulmuş; yüzde 10 çok büyük bir oran. Diğer yandan Yeni Fikirler Yeni İşler
artık ulusal bir yarışma oldu. Diğer üniversitelerden de katılım çok yoğun” ifadesini kullandı. ATOM’u da 2008 yılında kurduklarını söyleyen Gül, buradaki amaçlarını da yeni bir ön kuluçka programı gerçekleştirmek ama bunu tematik boyutta yapmak olarak aktararak “Oyun, bilişimde varılabilecek en son ve en niş alanlardan biri çünkü çok fazla bileşen ve disiplinlerarası çalışma gerektiriyor. ATOM’dan istediğimiz ivmeyi yakaladık ve bugüne kadar 12 şirket çıkardık. ATOM’un tahmin ettiğimizden çok daha büyük bir marka değeri oluştu. Hem Yeni Fikirler Yeni İşler hem de ATOM ön kuluçka dediğimiz girişimcilerin aslında şirket kurmadan ya da şirket kurdularsa ilk kabuklarını çatlatana kadar geçirecekleri süreç. Bu nedenle biz bunları kuluçka programları diye sınıflıyoruz ve kuluçka desteği veriyoruz. Sistematik bir yapılanmamız var. Hedefimiz uluslararası başarılı bir şirket çıkarmak; 2020 yılında 1 milyar dolarlık bir şirket yaratmak istiyoruz. Bu nedenle bir hızlandırma programı başlattık. ‘İşinizi Dünya ile Buluşturan Köprü: ODTÜ Teknokent İş Hızlandırma Programı TEKNOJUMP’ sloganıyla; Türkiye’nin ilk uluslararası boyutlu hızlandırma programını geliştirdik. TEKNOJUMP, 2013 yılı ortasında teknoloji tabanlı şirketlerin ODTÜ Teknokent tarafından modellenerek hayata
ODTÜ Teknokent Girişimcilik Direktörü İlknur İlkyaz Gül geçirilmesiyle başladı. Programın temel amacı, teknoloji tabanlı şirketlerin uluslararasılaşma sürecini hızlandıracak; bilgi, deneyim ve bağlantıların kısa zaman içerisinde etkin şekilde kazanılmasını sağlamak. Gerek işleyiş modeli gerekse sunduğu tüm imkânlar açısından, TEKNOJUMP, ülkemizde ve dünyada oldukça iyi kurgulanmış ve doğrudan girişimcilerin başarısına odaklanmış bir hızlandırma programı olarak öne çıkmakta. TEKNOJUMP’ta, Türkiye ve ABD olmak üzere 2 ana program bulunuyor. Programın ilk ayağı olan Türkiye kısmında,
girişimcilerin uluslararası alanda müşteri geliştirme ve yatırım alabilmeleri için gerekli temel altyapı oluşturuluyor. 4 hafta süren ABD programının amacı ise girişimcilerin ABD’de iş geliştirmesini ve yatırım almalarını sağlamak. Diğer yandan Silikon Vadisi’nde ‘T-Jump San Francisco’ adı verilen bir merkez kurduk. Burada Türkiye’de belirli bir eğitim aldıktan sonra San Francisco’ya gelecek girişimciler için özel olarak hazırlanmış programlarla girişimcilerin hızlı şekilde pazara uyum sağlaması amaçlanıyor. Amerika’da yatırımcı Türkiye’den yatırım almış bir girişimciye çok daha rahat yatırım yapabiliyor. Bu yüzden biz ilk yatırımı yapıyoruz sonra firmalarımızı Amerika’ya gönderiyoruz ki hızlı yatırım alabilsinler. Dolayısıyla kendimiz de bir yatırım fonu ayağa kaldırmaya çalışıyoruz, bunun biraz vadesi var ama girişimcilik sistemimizin bütünleşik en önemli parçalarından birisi olacak” açıklamasını yaptı. Gül, BİGGTEKNOSTART ile de herkese girişimci olma şansı vermek istediklerine dikkat çekerek “ Hayalinizdeki girişimcilik fırsatını ODTÜ Teknokent bünyesinde, TÜBİTAK 1512 Sermaye Desteği Programı ile sunulacak 150 bin TL’lik destek ile yakalayabilirsiniz. BİGG-TEKNOSTART kapsamında girişimcilere yoğunlaştırılmış bir program ile; ön kuluçka aşamasında 1 hafta sürecek yoğunlaştırılmış eğitim kampı, ODTÜ Teknokent iletişim ağında yer alan deneyimli kişilerden mentorluk ve danışmanlık, yatırımcılarla görüşme, fikir alışverişi ve TÜBİTAK 1512 Aşama-2 değerlendirmeleri için gereken iş planı eğitimleri sunulacak” dedi.
Sabancı, 2015’in en yenilikçi üniversitesi Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2015 yılı sıralaması Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık tarafından TÜBİTAK’ta düzenlenen bir toplantı ile açıklandı. Bakan Işık, TÜBİTAK tarafından, üniversitelerin girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralandığı Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2015’e göre; bu yılın birincisinin 88,40 puanla Sabancı Üniversitesi, ikincisinin 85,96 puanla ODTÜ, üçüncüsünün ise 79,66 puanla Boğaziçi Üniversitesi olduğunu ifade etti.
Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi ile üniversitelerde girişimcilik ve yenilikçilik faaliyetlerinin teşvik edilmesinin amaçlandığını belirten Işık, “Bu çalışma, üniversitelerin eğitim kalitesine göre sıralandığı bir liste veya en başarılı üniversiteyi ortaya koyan bir sıralama değildir” dedi ve konuşmasına şöyle devam etti: “Üniversite ve teknoloji transfer ofisi sayılarında önemli artışlar yaşandı ancak hâlâ arzu edilen noktada değiliz. Üniversitelerdeki kalitenin artırılması gerekiyor. Türkiye’nin mutlaka bilgiyi ve
teknolojiyi üreterek, katma değere yansıtması gerekiyor. Her üniversitenin bir misyon üstlenmesi kaçınılmaz oldu. Bu da ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlayacak. Üniversitelerin rekabet etmeleri şart. Bu endeksi açıklamamızın önemli nedenlerinden biri de budur. İsteğimiz, arzumuz, Türkiye’de dünya ile yarışan üniversitelerin sayısının çoğalması.” Basın toplantısına Bakan Işık’ın yanı sıra, Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu, TÜBİTAK
Başkanı Prof. Dr. A. Arif Ergin, Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Cevahir Uzkurt, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. İlker Murat Ar, TÜBİTAK Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Çelik, Prof. Dr. Erol Arcaklıoğlu ve TÜBİTAK Genel Sekreteri Arif Koyuncu katıldı. Üniversiteler 23 göstergeye göre sıralanıyor Türkiye’de ilk kez 2012 yılında TÜBİTAK tarafından hazırlanan Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi ile ülkemizin
en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesi duyuruluyor. Endeks ile üniversiteler, bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliği, fikri mülkiyet havuzu, iş birliği ve etkileşim, girişimcilik ve yenilikçilik kültürü ile ekonomik katkı ve ticarileşme boyutları altında 23 göstergeye göre sıralanıyor. Bu yıl dördüncüsü açıklanan Endeks çalışmalarına, YÖK ve TÜİK’in yanı sıra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TPE, Kalkınma Bakanlığı, TÜBA, TTGV, KOSGEB ve üniversiteler katkı sağladı.
8
BThaber
E-TOPLUM
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Edip Emil Öymen edip.oymen@gmail.com
Hillary, internet, inovasyon
Marshall McLuhan’ımızdı... Sadece Marshall McLuhan’ımız değil, Noam Chomsky’mizdi de... Hem iletişim kuramcısı bir akademisyen, hem düşünce ve ifade özgürlüğünü önceleyen bir medeni haklar savunucusuydu. Onun sivil toplum faaliyeti, internet özgürlüğünü korumakla, sansüre ve distopik denetime karşı durmakla cisimleştiği için, onu “internet aktivisti” diye tanımlamak şabloncu bir kolaycılık olur. Çünkü Özgür Uçkan, eğer 15’inci Louis döneminde Fransa’da yaşasaydı, “Aydınlanmacı” Diderot Ansiklopedisi’nde çalışırdı. Görüşleri ve inançları yüzünden Voltaire gibi hicret eder, gittiği yeri aydınlatırdı. Eğer 1848 Devrimi’ne denk düşseydi, yine düşünce ve ifade özgürlüğünü temsil eder, yine hicret zorunda kalırdı. Ya da 1871 Paris Komünü’nde onu mutlaka özgürlükleri
savunurken görürdük. 1968’in Parisi’nde de... Özgür Uçkan, şu sırada birincil iletişim aracı internet olduğu için, düşünce ve ifade özgürlüğünü internet bağlamında savundu. Daha ileri bir teknolojik dünyada, internetin yerini “telepatik simbiyosis” (?) falan alacak olsa, ve yine birileri bu iletişim biçimini, düşünce ve ifadeyi sınırlamaya kalksa karşısında yine onu bulacaktı. O, adı gibi özgürdü. Bir isim, bir kişiliğe bu kadar uyar. Temel özellikleri onu, iki akademisyene McLuhan’a ve Chomsky’e yaklaştırıyor. Çok vakitsiz ve talihsiz ölümü ise bizi, onun parlak ve modern zihninden yoksun bırakıyor. Onu, ışık saçan bilge bir kuyruklu yıldız olarak hatırlayacağız. Güzel yüzüyle, güleç sesiyle, fikirlerini cesur ve tavizsiz savunan katıksız, katışıksız % 100 bir aydın olarak özleyeceğiz.
ABD 2016 Başkanlık Seçimi için Demokrat Parti’nin öndeki aday adayı Hillary Clinton, ABD ekonomisine dair vizyonunu açıkladığı 13 Temmuz konuşmasında internet ve inovasyona da değindi. Bir bilgi toplumunun liderliğine aday olan siyasetçinin, seçmenin cüzdanına doğrudan hitap eden ekonomi konularında vaadlerini sıralaması gerekiyor. Uzun konuşmasından, internetle ilgili özet: “Amerikalılar harekete geçtiklerinde (enerjilerini kullanmaya başladıklarında) bütün ülke hareketlenir. Bunun alt yapısını kamu ve özel sektör kaynaklarıyla sağlamalıyız. Bu kaynakları, dünya çapında havalimanları, demiryolları, karayolları, köprüler ve limanlar inşa etmek için kullanmalıyız. Daha hızlı genişbant ağları kurmalıyız ki üretenler, daha çok sayıda müşteriye ulaşabilsin, ve tüketicinin önünde daha çok seçenek oluşsun...Teknolojik değişim çağına gerekli olan beceri ve uzmanlıkları, yeni işlerle; çevrimiçi platformları da, çalışanlarla işyerlerini bağlantılandırmak için (dijital) ağlar kurmalıyız.” Hillary, şirket ismi vermeden (Uber, Airbnb, Lyft vb) inovasyona da değindi: “Bir çok vatandaşımız, evindeki boş odasını kiraya veriyor, web sitesi tasarlıyor, bunları evinden hatta otomobilinden satıyor. Bu iyi bir şey çünkü ekonomik
bir talebe yanıt veriyor. Ekonomi, heyecan verici fırsatlar yaratıp, inovasyonu teşvik ediyor... Milyonlarca çalışkan insanı ekonomiye kazandırarak, 10 yıl içinde GSYH’imizi 700 milyar Dolara çıkartabiliriz. Bilim ve tıp araştırmalarını daha çok desteklemeliyiz ki bunlardan yenilikçi şirketler, yepyeni endüstriler doğsun. Tıpkı 1990’larda Başkan Clinton’ın insan genomu projesini desteklemesi, Başkan Obama’nın beyin araştırmalarını ve tıpta nokta çözüm teknolojisini desteklemesi gibi...” Partisinin başkan adaylığını alacak gibi görünmesine rağmen Hillary, Mayıs’taki bir ankette % 53 oranında “dürüst değil, içten pazarlıklı, güvenilmez” bulunsa bile, aynı ankette % 60 oranında “güçlü liderlik özelliği var” çıktı.
2012’de ABD’nin Libya büyükelçisiyle 3 görevlinin ölümüyle sonuçlanan baskından “aslında” haberi olduğu, ama bilgiyi gizlediğini düşündüren epostalar ortalığa saçıldı. Dışişleri bakanlığı sırasında bakanlığın değil, kendi özel epostasını kullandığı (neyse ki bunun güvenlik zaafı yaratmadığı) anlaşıldı. Ne olursa olsun, bir Amerikan dışişleri bakanı, özel epostasıyla resmi iş görür mü diye herkes sordu... Siyaset gözlem stk’sı Judicial Watch’ın Bilgi Edinme Yasası uyarınca açtığı dava sonucunda mahkeme, Hillary’nin 55 bin sayfa tutan epostalarının, kamuoyuna 30 Haziran 2015-29 Ocak 2016 arasında her ay belli bir sayıda açıklanmasına hükmetti. Eposta içerikleri, Hillary’i kampanyası boyunca onu takip edecek.
kılmaya çalışırken, öte yandan, “şu fotoğrafı çekemezsin, bunun için para ödeyeceksin” gibi akla sığmaz önerileri ciddi ciddi projelendiriyordu
demek ki. Zaten İtalya, Fransa ve Belçika’da ulusal yasalar nedeniyle kamusal alanda olsa dahi bina ve sanat eserlerinin ticari amaçlı fotoğraflarının çekimine izin gerek. AB, bu farklı uygulamayı gidermeye yanaşmıyor. Telif önerisine karşı çıkan Alman Korsan Partisi’nin AP’deki tek üyesi Julia Reda, bu konuda daha anlamlı ve uygulanabilir tanımlar içeren raporunu parlamentoya sundu. Parlamentonun kararı ardından AB Komisyonu bu konuda daha rasyonel bir öneri hazırlamak zorunda şimdi.
Selfie şimdilik kurtuldu Avrupa Parlamentosu, AB ülkelerinde kamusal alandaki tarihi bina ve sanat eserlerinin “telif hakkı olması” önerisini 445 hayır oyu ile reddetti. 65 üye telif hakkı olmalı dedi. 32 üye çekimser kaldı. Bu kadar anlamsız bir önerinin nesine evet dediler veya çekimser kaldılarsa artık? Reddedilen öneriye göre, selfie çeken turistlerden, profesyonel fotoğrafçılara kadar herkes, kamusal alandaki bina ve sanat eserleri
için her çekim başına telif ücreti ödeyecekti. Hangi binanın ne kadar telif ücretine tabi olacağı (ve neden o ücrete?), bunun nasıl tahsil edileceği, nasıl denetleneceği gibi sürüyle bürokratik sorun ortaya çıkacaktı. AB yetkilileri, AB’de çözülecek başka sorun kalmamış gibi, Brüksel bürokratlarına yeni işler ve yeni bürokratik sorumluluklar tanımlamayı normal buluyordu demek ki. Bu,
yeni bürokratik kadro da gerektirecekti kuşkusuz. Bir yandan Dijital Avrupa diyerek, bütün AB ülkeleri arasındaki her türlü ilişkiyi uyumlu
BThaber
E-TOPLUM
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
2002 yılında Beykoz Kampüsü’nde 100 öğrencili bir okul olarak yola Simay Yaylacı çıkan ve günden güne büyüyen Doğa Koleji, yenilikçi yaklaşım ve çalışmaları ile teknolojiyi en iyi kullanan okullardan biri olara öne çıkıyor. Ataşehir’deki uzay konseptli kampüsünde Bilgi Teknolojileri Müdürü Ömer Ömeroğlu ile biraraya geldik ve Doğa Koleji’nin mevcutta eğitim alanında bulunan uygulamaları ve ileride gerçekleşecek planları hakkında konuştuk. n Doğa Koleji’nin bünyesinde kaç tane okul var? Bizim 106 kampüsümüz var. 66’sı bize ait, 40’ına ise Franchise’ımız diyebiliriz. Genellikle Franchise’larımız illerde bulunuyor. İstanbul’da tek Franchise’ımız var, o da Kemerburgaz’da. Bu şekilde Türkiye’de 49 ilde varız. n Eğitim sektöründe nasıl bir strateji ile ilerliyorsunuz? Doğa Koleji’nin tarihi 2002 ile 2015 arası ve bu 13 yıl içerisinde Doğa Koleji’nin hızlı yol almasının sebebi birçok ‘ilk’i bünyesinde barındırması. Doğa Koleji standart eğitim sisteminden çıkarak, biraz daha farklılık yaratarak ilerliyor. Kişiselleştirilmiş öğretime yöneliyor. Doğa’nın çıkış amacı da aslında bu. Biz Türkiye’deki çocukları bir yerden bir yere getirebilmek için bir vesileyiz. Bunları ne kadar değerlendirebilirsek bizim için o kadar avantaj. Örneğin; bulunduğumuz Ataşehir kampüsü, Doğa Koleji’nin uzay kampüsü. Bizim öğrencilerimiz ayda bir NASA ile görüşme yapıyor, astronotlarla görüşüp, soru soruyorlar. Bir de Mars simülatörümüz bulunuyor. Bu alana girerken öğrencilerimiz, astronot kıyafetleri giyip o kimliğe bürünüyorlar. Biz bir nesil yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu nesli en iyi, en faydalı şekilde nasıl büyütürüz, ona bakıyoruz. Eğitim metodu mu değişecek, değişsin. Çocuğun farklı şeyler de alması lazım. Bu kaçınılmaz gereklilik. n Kampüslerinizde öne çıkan yetkinlikler, teknolojik yaklaşımlar neler? Biz bünyemizde 4-5 yıldır ‘konsept okul’ diye bir algı oluşturduk. Bu okullarımıza
Bilişimle öğretimde yepyeni modeller Doğa’da Ömer Ömeroğlu
Günümüzün en hızlı büyüyen okulları arasında yer alan Doğa Koleji, bilişim alanındaki yenilikçi uygulamaları ile de ön plana çıkıyor.
örnek vermek gerekirse; teknoloji konseptli, yabancı dil konseptli, bilim konseptli okullarımız bulunuyor. Oxford ile yaptığımız dil konseptli okulumuzda her şey İngilizce. Intel’le yaptığımız da bambaşka bir deneyim merkezi. Bu konseptler ile çocuklarımıza eğitim veriyoruz. n Gelişen teknolojileri eğitime nasıl uyarlıyorsunuz? Gelişen teknolojileri eğitime uyarlamak pek de kolay olmuyor. Çünkü bu, tek taraflı bir iş değil. Biz teknoloji departmanı olarak birçok fuara gidiyor, firmalarla görüşüyoruz. Ama bunu net bir şekilde saha ile görüşerek, ihtiyaçlar doğrultusunda ve o teknolojiyi eğitime devşirerek hazır hale getiriyoruz. Buna bir örnek olarak 3D baskı cihazlarını gösterebilirim. Biz 3 yıl önce bu cihazları Londra’da görmüştük. Bunu eğitimde nasıl konumlandırabileceğimizi
ilk etapta bilemedik. İkinci yılın sonunda firmaları çağırdık, sonra bu teknolojiyi müfredat ile birleştirdik. Bu noktada eğitim teknolojileri işin içine giriyor. İmkân dâhilinde farklı dersler ile çaprazlama içerik besliyoruz ve bunu en son bir proje, bir yarışma ile besleyip servis ediyoruz. Çok iyi dönüşler alıyoruz. n Okul çalışanlarının eğitiminden bahsettik, sürekli gelişen bir müfredat, sürekli teknolojik yetkinlikler var. Her kampüsün kendine has olduğu bir başlık var ve tüm okul çalışanları belli bir teknolojik yetkinlikte bunu ve sürekliliğini nasıl sağlıyorsunuz? Teknoloji sahasından kopmamaya çalışıyoruz. Bizim sık sık hem iç hem dış eğitimlerimiz olur. Çünkü o farkındalığı yaratmamız lazım. Sahayla ilgili bir çalışma
yapacaksak eğer, ilk önce bir ‘demo okul’ isimli bir yapılanmayı hayata geçirir, bir öğretmenin de bunu sahiplenmesini isteriz. Bir diğer önemli adımımız da öğrencilerimizle işbirliğinin bir sonucu. Şu an yedi kampüsümüzde var. Bizim ‘team and mentor’ adını verdiğimiz öğrencilerimiz var. Bu öğrencilerimiz, teknolojiye en yakın öğrenciler. Öğrencilerimizi de yanımıza alıyoruz. Her okulda bir BT sorumlumuz var. Ancak bunun öğretmenler ya da öğrencilerden gitmesi çok farklı oluyor. O sürekliliği böyle sağlıyoruz. Yurtdışında nasıl eğitim çalışmaları yapılmış, öğretmenler nasıl eğitilmiş, bunların örneklerini de Türkiye’de kendi okullarımızdaki öğretmenlere sunuyoruz. Mesela Intel’in zaman zaman öğretmenlerimize eğitimleri oluyor. Öğretmenlerimize farkındalık eğitimleri aldırtıyoruz.
9
n Bilişim şirketleri ile bağlantılarınız nasıl? Biz Bilgi Teknolojileri departmanını, ‘bilgi teknolojileri’ ve ‘eğitim teknolojileri’ olarak ikiye bölüyoruz. Bilgi teknolojileri kısmı biraz daha donanımsal diyebiliriz. Eğitim teknolojileri dediğimiz ise bambaşka bir şey. Bu iki kodu birbirinden ayırıyoruz. Teknoloji ile iç içe olan firmaların eğer eğitimle ilgili bir fikirleri, öngörüleri varsa onlarla görüşmeye başlıyor, o teknolojiyi eğitime çevirmeye çalışıyoruz. Hemen hemen birçok kurumla görüşüyoruz. Her daim fikir alışverişinde bulunuyoruz. Çünkü bizi beslediklerine inanıyoruz. Türkiye’de IBM dahil birçok firma ile görüşüyoruz. n Gündeminizde bilişim teknolojileri olarak müfredatta eklenmesi planlanan yeni şeyler var mı? Bu yıl eğitim teknolojileri alanında birçok başarılı işe imza attık. Yazılım dersleri, üç boyutlu görsel dersleri bunun ilk akla gelen örnekleri. Bu yıl eğitim teknolojilerinin vizyonunda üç büyük planımız bulunuyor. İlki, Nesnelerin İnterneti (IoT) üzerine bir ders vermeyi planlıyoruz. İkinci olarak en büyük değer verdiklerimizden biri büyük veri (Big Data). Üçüncüsü ise veri madenciliği (Data Mining). Büyük veri nedir ve bu nasıl analiz edilir, nasıl yönlendirilir, bunları çalışıyoruz. Firmalarla görüşüyoruz ve en az lise seviyesinde bunu öğrencilerimize vermeyi planlıyoruz. Bu yılki hedeflerimizden biri de Intel’le gerçekleştireceğimiz bir proje. Bu projede Intel’in belli sensörlü bilgisayarları bulunuyor. Bu bilgisayarlar, öğrencilerin çeşitli hareketlerini anlayarak, hangi online platformda daha rahat çalıştıklarının tepkilerini ölçüyor. Yani bu online platformda öğrenciler çalışma yaparken, o sensörler tarafından algılanacak hareketlere göre bir istatistik, bir veri çıkarılacak. Bu veride çocuklar hangi online alanda daha verimli çalışma yapmış, hangisinde ilgisi dağılmış, bakışları nerde sabitlendi belirlenecek. Bu bir dönem gerçekleşecek ve önümüzdeki yıl olacak. Bu çalışmanın sonucu dünya ile de paylaşılacak. O çalışmada yer alan öğretmenimiz de konferansa davet edilecek ve öğrencilerle yaşayacağı deneyimi anlatacak.
10
BThaber
E-TOPLUM
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Bodrum’da ‘Akıllı Şehirler ve Sanat’ tartışıldı Savunmada nitelikli Ar-Ge için SAYP SSM, Gazi Üniversitesi, ASELSAN, HAVELSAN, STM ve FNSS arasında 9 Temmuz tarihinde, SAYP Mutabakat Metni İmza Töreni SSM Nuri Demirağ Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. SAYP ( Savunma Sanayi İçin Araştırmacı Yetiştirme Programı ) imza törenine; Savunma Sanayi Müsteşarlığı Sanayi Hizmetleri Müsteşar Yardımcısı Dr. Celal Sami Tüfekçi, HAVELSAN Genel Müdürü Sadık Yamaç, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Büyükberber, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Türker, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Uymaz Salamcı, Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Metin Dağdeviren ve Doç. Dr. Yusuf Akta, Rektör Danışmanı ve TTO Yöneticisi Prof. Dr. Hacı Mehmet Şahin’in yanı sıra protokolü imzalayan diğer firmalar adına ASELSAN Genel Müdür Yardımcısı İsmet Atalar, STM Genel Müdürü Davut Yılmaz, FNSS Mühendislik ve Üretim Direktörü Can Özelçi katıldı. Törende SAYP’ın amaçları şu şekilde açıklandı: Savunma sanayi sektörünün öncelikleri doğrultusunda ve SSM’nin yönlendirmesiyle, savunma sanayi şirketleriyle üniversiteler arasındaki bilgi transferinin daha sistematik hale getirilmesi / Savunma sanayi şirketlerinde çalışanlar
tarafından üniversitelerde hazırlanan lisansüstü tezlerin, şirketlerin Ar-Ge ihtiyaçlarına yönelik olacak şekilde yapılandırılması ve savunma sanayi sektörünün öncelikli alanlarına yönlendirilmesi / Lisansüstü eğitim alacak olan öğrencilerin, savunma sanayi şirketleri tarafından sağlanan olanaklarla, savunma alanında nitelikli Ar-Ge elemanı olarak yetiştirilmesi. 7 milyon TL’lik 29 proje hayata geçirildi SAYP, öncelikle 2011 yılında, SSM tarafından ODTÜ, ASELSAN, ROKETSAN ve TAI ile imzalanan iş birliği protokolleriyle hayata geçirildi ve 2012 yılı içerisinde uygulanmaya başlandı. ODTÜ, HAVELSAN, MİLSOFT ve FNSS firmaları 25 Kasım 2013 tarihinde, Gazi Üniversitesi, ROKETSAN ve TAI firmaları 20 Şubat 2014’te, Abdullah Gül Üniversitesi ve ROKETSAN da 30 Haziran 2014 tarihinde imzalanan mutabakat metinleriyle SAYP kapsamına dâhil oldu. SAYP kapsamında 2015 yılı temmuz ayı itibarıyla, toplam bütçesi 7 milyon TL’yi aşan 29 proje hayata geçirildi ve 36 araştırmacı yetiştirildi. Ayrıca SAYP kapsamında, toplam bütçesi 2.800.00 TL’yi bulan, 12 adet proje ön onay aşamasında bulunuyor.
Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü ve Artı Mavi Danışmanlık tarafından düzenlenen ‘Akıllı Şehirler ve Sanat’ temalı özel etkinlik, Bodrum’da Atölye Dut Ağacı’nda 27 Haziran tarihinde gerçekleştirildi. Ülkemizde, çoğunlukla sadece ‘ileri teknoloji’ olarak algılanan ‘Akıllı Şehirler’ kavramının aslında, bütünleşik çözümlerle, vatandaşın yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan ‘insan odaklı’ bir kavram olduğunun, teknolojinin sadece bir enstrüman görevi gördüğünün vurgusunun yapıldığı ‘Akıllı Şehirler ve Sanat’ etkinliğine; Bodrum’dan kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve üniversite temsilcileriyle sanatçılar katıldı. Etkinlikte; ‘Akıllı Şehirler’ kavramı içinde ‘Kültür ve Sanat’ boyutunun ne kadar önemli, birleştirici ve soluk aldırıcı olduğu, deneyimli konuşmacılar tarafından detaylı bir şekilde ele alındı. Bu açıdan Türkiye’de bir ilki oluşturan etkinliğin ev sahipliğini ressam Dilek Uslu’ya ait ‘Atölye Dut Ağacı’ yaptı. ‘Akıllı Şehirler ve Yaratıcı Şehirler’ bağlantısı irdelendi Novusens İnovasyon
ve Girişimcilik Enstitüsü Kurucu Ortağı ve Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü Kurucu’su olan Berrin Benli’nin moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinlikte Benli, ‘Akıllı Şehirler’ kavramının ülkelerin ‘Sürdürülebilir Kalkınma’sında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak “ ‘Akıllı Şehirler’, vatandaşlarına sürdürülebilir, refah seviyesi yüksek ve katılımcı bir gelecek sunmak için etkin olarak bütünleştirilmiş sayısal ve beşeri sistemlerden oluşuyor. Çok geniş bir kapsamı olan ‘Akıllı Şehirler’ aslında şemsiye bir kavram; içinde ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’, ulaşım, enerji, çevre, telekomünikasyon, sağlık, su, atık, eğitim, güvenlik, finans gibi bileşenleri barındırıyor” şeklinde konuştu. Benli, Novusens’in ‘Akıllı Şehirler’ alanında ne gibi çalışmalar gerçekleştirdiğini ve planladığını da paylaştı. Akbank Sanat Müdürü Derya Bigalı ise, ‘Yaratıcı Şehir’ kavramını anlatarak dünyadan çeşitli örnekler eşliğinde, ‘Akıllı Şehirler ve Sanat’ ilişkisinde çok önemli bir yere sahip olan ‘Akıllı Şehirler ve Yaratıcı Şehirler’ bağlantısını irdeledi.
Bilintur Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Hallik, bir şehrin değerini müzelerinin nasıl artırdığını dünya müzelerinden örneklerle sundu. Sanatçılardan gelen çeşitli öneriler hep birlikte tartışıldı ve değerlendirildi. Kapanış bölümünde ise, Artı Mavi Danışmanlık’ın Kurucusu Akınsal Akıncı, şehirlerin markalaşması konusunu gündeme getirerek dünyada markalaşma konusunda başarılı olmuş şehirlerin öykülerinden örnekleme yapıp sanatçıların şehirlerin markalaşması konusunda rollerinin önemine dikkat çekti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi olan flüt sanatçısı Nihan Atalay’ın da flüt dinletisi gerçekleştirdiği etkinlik, katılımcılar tarafından büyük beğeniyle karşılandı. Etkinlik; konuyu özümsemesi ve içselleştirmesi, yakın ve orta vadede, Bodrum’un daha yenilikçi, planlı, sistematik, ‘Kültür ve Sanat’ bileşeniyle örülmüş, akıllı çözümler üreten, sürekli yaşayan vatandaşlarının, yerli ve yabancı turistlerinin, içinde yaşamaktan mutluluk duyacağı, uluslararası markalaşmış bir şehir olması yolunda atılacak etkili bir adım oldu.
BThaber
GÖRÜŞ
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015 TEKNO-POLİTİK
OSMAN COŞKUNOĞLU ocoskunoglu@gmail.com www.coskunoglu.org facebook.com/osman.coskunoglu twitter.com osmancoskunoglu
11
ULUSAL ÖZGÜR UÇKAN GİTTİ AMA ÇITAYI YÜKSELTMEYE DEVAM Kimileri sadece bedenleri ile bir boşluk doldurur, çok ender kişiler ise gidince arkasında bir boşluk yaratır. BThaber’de de önemli yazılar yazmış olan Özgür hoca, arkasında bir boşluk yaratarak gitti. Ama, özgür internet, birey ve toplum mücadelesi için yön gösteren esaslı bir pusula da bıraktı bizlere. Bilişim odaklıydı ama teknolojinin sanat, felsefe ve politika ile kesiştiği alanlardaki bilgisini, kültürel birikimini paylaşarak, iz bırakarak gitti Özgür. Gerçek bir entelektüel ve kanaat önderiydi. Aydın kişiydi ama ülkemiz aydınlarının çoğundan farklı olarak, önyargıları yoktu ve egosunun esiri değildi. Kendisini değil, bilgili ve bilinçli bir özgürlük mücadelesini öne çıkaran bir kişiliği vardı. İnternette ve yaşamda özgürlük… Sadece merkezi otoriteye karşı bir özgürlük değil. Çok boyutlu kültürel birikimden ve bunun paylaşımından haz alan bir düşünce yapısının erişebildiği özgürlük… İnternetin, bireyin ve toplumun özgürleşmesi üzerine sohbetlerimiz sırasında bana bir kitap önermişti: Ori Brafman ve Rod Beckstrom’un beş yıllık yoğun bir araştırma sonucu yazdığı “The
Starfish and the Spider – The Unstoppable Power of Leaderless Organizations” (Denizyıldızı ve Örümcek – Lidersiz Örgütlerin Durdurulamaz Gücü). Örümcek, merkezi bir kontrol altında ağını örer. Örümceğin bacağını kesseniz, kötürüm olur, başını kesseniz ölür. Denizyıldızı ise bir “baş”tan yoksun, “bacak”lardan ibarettir. Bacağı kesseniz, yenisi çıkar, kesilen bacaktan da yeni bir denizyıldızı oluşur. Etkin organizasyonlar denizyıldızı gibi gayrimerkezi (decentralized) olmak zorunda. İnternet gibi ve internet sayesinde... Güç odakları ile özgürlük
BİREYSEL ERGENLERDE TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI TARTIŞMASI Çağımızın ilginç tartışma, hatta münazara konularından birisi de, ergen yaştakilerin teknolojiye bağımlılığı psikolojik bir sağlık sorunu mudur üzerine. Bu konuda, geçen ay Amerika’da yeni bir tartışma vardı (http://nyti. ms/1CFN21d). Ocak yazımda tanıttığım (http:// www.bthaber. com/kitaplar-2014) “It’s Complicated” kitabının yazarı Danah Boyd’a göre, sorun ergenin sürekli baktığı ekranda değil, üstündeki baskılarda. Annebaba baskısı, okul ve sınav baskısı altında sıkışan bir ergen için akranlarıyla sosyalleşmek, dünyayı anlamak, eğlenmek bir ihtiyaç. Dolayısıyla, teknoloji adeta bir emniyet subabı. Çin ve Kore gibi, başarı için okul baskısının aşırı yoğun olduğu ülkelerde,
teknoloji bağımlılığı gerçek bir sorun haline gelirken, Finlandiya ve Hollanda gibi öğrenci mutluluğunu başarı için gerekli gören ülkelerde ise böyle bir sorundan söz edilmiyor. Southern California Üniversitesi’nde eğitim
ve psikoloji doçenti Brendesha Tynes, ekran önünde geçirilen zaman süresinin değil, o sürede karşılaşabileceği taciz ve sataşmaların sorun yaratabildiğini savunuyor.
mücadelesi verenler arasında, Özgür’ün ifadesiyle, bir “çıtayı yükseltme” yarışı süregidiyor. Özgür’ün bu teriminden habersizken, internette sınırlamaların önünü açan 5651 sayılı kanun ilk kez 2007 Mayıs’ında gündeme geldiğinde, TBMM’de yaptığım konuşmada, virüs ile anti-virüs arasındaki mücadeleyi analoji olarak kullanmıştım. Sürekli yeni virüsler çıkacak ve sürekli güncellenen anti-virüslerin koruma duvarı yükselecek. Sansür ve yasaklar ile bunlara karşı mücadeleye analojik süreç, şimdilik sonsuza kadar sürecek gibi görünüyor.
Özgür’ün “çıtayı yükseltme” yarışı ise sansür ve yasaklar ile sınırlı bir alanda değildi. Çok boyutlu bir mücadele olarak bana geniş bir perspektif kazandırdı. Politik bir savaş alanına dönüşen internette, ekonomik ve siyasi güç odakları kaba sansür veya yasaklardan daha farklı, ince ve gizli yöntemlerle egemen olma çabasında. Örneğin, gözetleme, mahremiyet ihlalleri, algı yönetme … Bu yöntemlerden oluşan görünmez duvarlar arasına insanı hapsedip kontrol etmek isteyen ekonomik ve siyasi güç odakları sürekli olarak bu duvarı yükseltirken, karşılarında özgürlük mücadelesi verenler de sürekli bu duvarı afişe etme ve üstünden atlama mücadelesi veriyor. İşte bu savaşta, Özgür’e göre, kazanmak mümkün değil. Savaş, iki tarafın da sürekli olarak “çıtayı yükseltme” yarışı olarak sürüp gidecek. Bu yarışta, özgürlük mücadelesi verenler, denizyıldızı gibi, meseleler etrafında toplananların yatay örgütlenmesi ile ve sürdürülebilir bir dijital aktivizm ile güçlü ve etkin olabilirler. Özgür gitti ama ismi gibi bir internet, birey ve toplum için verilecek mücadelede kullanılacak, düşünsel ve eylem boyutlarında önemli araçlar bıraktı bizlere.
KÜRESEL
SICAK YAZ GÜNLERİ İÇİN “SERİN” BİR KİTAP?! Yale Üniversitesi’nde psikiyatri, çocuk çalışmaları ve nöro-biyoloji profesörü Marc Potenza, internete bağımlılık gibi bir sorun olduğunu iddia edecek bilimsel bulguların olmadığını, bu konularda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor. 2014 yılında okuduğum kitaplar içinde en beğendiklerimden birisi olan “It’s Complicated”ın yazarı Danah Boyd’un görüşlerini okurken, üstelik spor olanaklarından mahrum ülkemiz ergenleri üstüne yüklenen inanılmaz boyutlardaki sınav baskılarını düşündüm. Acaba, sosyal ağ kullanımında ve telefon konuşma sürelerinde önde gelen ülkelerden birisi olmamızın nedenlerinden birisi bu baskılar olabilir mi?
New York Times gazetesi, geleneksel olarak her yıl yaz başında, tatilde, plajda okunacak kitaplar önerir. Bu seneki listesinde (http://nyti.ms/1ekPP4K) şaşırtıcı bir kitap vardı: Jacob Silverman’ın “Terms of Service: Social Media and the Price of Constant Connection” (Hizmet Kullanım Şartları: Sosyal Medya ve Sürekli Bağlantının Fiyatı). Kitabın içeriği, BThaber okuyucularının bildiğine inandığım gerçekler. Ücretsiz kullanılan Facebook, Twitter, Google+ gibi sosyal ağların aslında bir fiyatı var: Kendiniz hakkında verdiğiniz bilgilerin ticari ve diğer amaçlar için kullanılabilmesi. Yazar, bu distopik kitabında sizlerin profilinizde ve mesajlarınızda ifşa ettiğiniz kişisel bilgilerinizin nasıl kullanılabileceği konusunda korkutucu gerçekleri yazıyor. İçerikten daha ilginç olan, bu
kitabı New York Times’ın yaz tatilinde, plajda okunacak bir kitap olarak önermesi. Gazete, Orwell türü – yani distopik – teknoloji kitap pazarının Amerika’da patladığını ve bunların artık – romantik aşk ve benzeri hafif romanlar gibi – plaj kitabı haline geldiğini belirtiyor. Bunu ilginç ve kamuoyu farkındalığı açısından sevindirici buldum. Umarım, ülkemiz kamuoyu da sosyal ağ firmalarının mahremiyetimizi ihlal etmesi konusunda duyarlı, dolayısıyla bilgili ve bilinçli hale gelebilir. Bu yazıda amacım kitabı tanıtmak veya eleştirmek değil. Fakat, son bölümündeki önerilerinin birisini belirteyim: Yalan söyleyin. Yani, sosyal ağlarda hakkınızda yanlış bilgiler sunarak, yanlış bilgi içerikli mesajlar koyarak dezenformasyona başvurun.
12
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Haber Merkezi Huawei’nin küresel bazda sosyal sorumluluk projesi Seeds For Future / Gelecek İçin Tohumlar’ın Türkiye tanıtımı 7 Temmuz tarihinde Ankara’da gerçekleştirilirken, projenin Türkiye ve Hollanda’dan gelen öğrencilere yönelik açılış töreni, 20 Temmuz’da Pekin’de gerçekleştirildi. Huawei’nin küresel bazda bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırım niteliğindeki kurumsal sosyal sorumluluk projesi Seeds For Future / Gelecek İçin Tohumlar çerçevesinde, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden seçilen 15 öğrenci, Çin’de farklı bir eğitim ve bilişim deneyimi yaşamaya hazırlanıyor. Projenin tanıtım toplantısı, ilgili kamu kurumlarının temsilcileri ve üniversitelerin katılımıyla düzenlendi. 2015 yılında Türkiye’de de hayata geçen Gelecek İçin Tohumlar projesi; birçok kamu ve akademik kurumun da desteğiyle Türkiye’de de hayata geçirildi. Bugüne kadar çok sayıda ülkede başarıyla uygulanan proje; Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliği ile başlatıldı. Dünya çapında 60’tan fazla üniversiteden 10 binden fazla öğrencinin katıldığı projenin temel amaçları arasında; genç nüfusa farklı bir kültürel bakış açısı kazandırmak, iş odaklı bir eğitim programının uygulanması, gençlerin kariyer hedeflerine katkı sağlamak, Türkiye’de Huawei teknoloji elçileri yaratmak ve bilişim alanında nitelikli bir insan
Kalıcı öğrenme için ‘Gelecek İçin Tohumlar’ Türkiye tanıtımı Ankara’da gerçekleştirilen Huawei’in Gelecek İçin Tohumlar Projesi’nin açılış töreni Pekin’de yapıldı. kaynakları profili oluşturulması yer alıyor. Türkiye, Çin ve Huawei için çok önemli bir ülke Huawei Türkiye Kamu Kurumları İletişim Direktörü Hakan Bakır, toplantıda projeyle ilgili olarak “Kendimizi yabancı sermayeli ama Türk firması olarak tanımlıyoruz. Ülkemizin değerli üniversitelerinden seçilen 15 genç arkadaşımız, Huawei’nin Pekin ve Shenzhen’de yer alan genel merkezlerinde önemli
bir deneyim yaşayacaklar. Huawei büyüklüğündeki bir bilgi teknolojileri şirketinde, iş kültürünün sürekliliği, teknolojiye bakış açısı, küresel operasyonların işleyişi gibi alanlarda alacakları eğitim ve yaşayacakları farklı deneyimin, genç arkadaşlarımız için ileriki dönemde sektörde farklılık yaratacağını düşünüyoruz. Projeye katılan tüm arkadaşlarımızın, gelecekte bilgi teknolojileri sektöründe önemli başarı hikâyelerine imza atacaklarına inanıyor ve bu başarı hikâyesinin küçük de olsa bir parçası olmaktan şimdiden gurur duyuyoruz” açıklamasını yaptı. Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşavirliği Müsteşarı Zhu Guangyao ise şunları kaydetti: “Türkiye, Çin ve Huawei için çok önemli bir ülke. Huawei ve Türkiye birçok alanda ortak projeler yürütüyor. Bu aynı zamanda iki ülke arasındaki dostluk açısından da oldukça önemli. 1940’tan bu yana iki ülke arasında önemli ekonomik işbirliği anlaşmaları hayata geçiriliyor. Geçen yıl Çin tarafından Türkiye’deki projelere 200 milyon dolar düzeyinde yatırım gerçekleştirildi. Huawei bugün de Türkiye’nin en önemli markaları için endüstriyel
ürün ve servisler sunmaya devam ediyor. Gençlerimiz Çin’de yaşayacakları bu özel deneyimle Huawei’nin teknolojik eko-sisteminde yeni bakış açıları kazanacaklar diye umuyorum.” Gelecek İçin Tohumlar bir süreklilik yatırımı İTÜ Bilişim Enstitüsü Genel Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Karaçuha, “Rekabette üstünlük sağlayan Huawei gibi değerli firmalarla Çin’in gücü artıyor. Bu projeye katılan genç arkadaşlarımız bu başarıyı iyi analiz etmeliler. Çin’in bakış açısı orada iş yapan şirketlere serbest düşünme imkânı sağlıyor. Yönetenlerle üretenler arasındaki iyi ilişkiler, fikir ve sanat özgürlüğü, problemleri hissederek çözme eğilimi, adalet duygusu, spora ve bilime önem verilmesi, Çin gibi ülkelere rekabette üstünlük sağlıyor” değerlendirmesini yaparken Yıldız Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Güner de “Bu proje aslında bir süreklilik yatırımıdır ve unutmamak gerekir ki yatırımların en iyisi insana ve eğitime yapılan yatırımdır. Günümüzü iyi okumamız lazım. Geçmişte ağır sanayi ön plana çıkarken, bugün inovasyon, teknoloji ve dönüşüm ön planda yer alıyor. Huawei, öğrencilerimizi
Pekin ve Shenzhen’e götürecek, burada Çin kültürünü tanıyacaklar. Yurt dışı deneyimleri, kişisel gelişim açısından da çok önemli diye düşünüyorum” dedi. Projenin dil ve kültür özelindeki anlamına dikkat çeken ODTÜ Rektör Danışmanı Prof. Dr. Ayşegül Daloğlu da “Bir ülkeye giderek oranın değerlerini ve kültürünü anlamak çok önemli. Bunun yanı sıra mesleki bilgi ve donanımı yerinde kazanmak da son derece değerli. Eğitimin en önemli boyutlarından biri, kazanımları gerçek yaşama yansıtabilmektir ve hayatta kalıcı olan da budur. Bu programın da bu şekilde bir kalıcı öğrenmeye yol açacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Ali Akçayol ise öğrencilerin yaşayacağı deneyime dikkat çekerek Türkiye’deki teknoloji sektörüne de katkı sağlayacak olan bu programın ileride daha çok üniversite ile devam etmesini dilediğini de ekledi ve “Bu projeyi öğrencilerin sahiplenmelerini istiyorum” ifadesini kullandı. Gelecek İçin Tohumlar projesindeki gelişmeler, @ Turkeyseeds Twitter hesabı üzerinden de takip edilebilir.
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
13
‘Türkiye’de yapacağımız daha çok şey var’ Handan Aybars Telekom, enerji, finans ve medya sektörlerinde önde gelen büyük ölçekli şirketlerin iş süreçleri dış kaynak hizmetleri kapsamında iş ortağı olduklarını vurgulayan Comdata Group CEO’su Massimo Canturi, uluslararası büyüme stratejileri kapsamında Türkiye’yi öncelikli ülke olarak belirlediklerinin altını çizdi. Bu kapsamda hedef; 2018 yılına kadar Türkiye’de hem organik büyümek hem de alım fırsatlarını değerlendirmek, dış kaynak hizmetlerinde ilk üç oyuncudan biri olmak. Türkiye’nin önde gelen çağrı merkezi şirketlerinden Callus’ı KoçSistem’den satın alarak pazarda etkinliklerini artırma yolunda önemli bir adım attıklarını hatırlatan Canturi ile pazarın potansiyelini ve Comdata’nın küresel hedeflerini konuştuk. n Bütünleşik hizmet modeli hakkında bilgi verir misiniz? Bu modelimiz İtalya’da çok başarılı ve bunu diğer ülkelere taşıyoruz. Özellikle Türkiye’ye. İki yıl önce Türkiye’de yerimizi aldık ve burada işin temeli, birçok başlıkta hizmet sunmak. Çağrı merkezi dışında sunduğumuz servislerimiz böylece ortaya çıkıyor. Uçtan uca müşteriye hizmet veriyor, CRM konusunda farklı yapıyı ortaya koyuyoruz. Çağrı merkezi, işimizin en önemli bölümü ama onun yanında doküman yönetimi, arka ofis, kredi toplama gibi farklı hizmetlerimiz var. Tam otomasyon ile en iyi müşteri deneyimini sunmak öncelikli hedefimiz. n Türkiye’yi sizin için farklı kılan ne? Şu anda dört Avrupa ülkesinde faaliyet gösteriyoruz: Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve İtalya. Uluslararası büyüme kararı aldığımızda, Türkiye’yi en önemli nokta olarak gördük. Hizmet odaklı ihtiyaçlar ve yüksek nüfus ile Türkiye, hem çok iyi ve potansiyeli güçlü bir pazar hem de bu tarz hizmetlerin penetrasyonu konusunda hala alınması gereken çok yol var. Bu nedenle 2013 yılında Callus’ı alarak pazarda ayağımızı sağlam basmaya karar verdik.
Dış kaynak hizmetlerinde İtalya’nın önde gelen şirketlerinden Comdata Group; Romanya, Çek Cumhuriyeti, Arjantin faaliyetlerinin yanında, Türkiye pazarında büyümeye ayrı bir önem veriyor. Callus Genel Müdürü Bahadır Pekkan
Comdata Group CEO’su Massimo Canturi
Anadolu potansiyeli ile göz dolduruyor Her ülkede her sektörde önce ilgili şirketin ihtiyaçlarını çok iyi anlamak gerekiyor. Bu tespiti yapan Callus Genel Müdürü Bahadır Pekkan, şu örneği paylaştı: “Bankalar büyük kârlılık baskısı altında. Bir değer yaratıp, bunu bankalara doğru biçimde anlatırsanız dış kaynak kullanımı konusunda akıllarda soru işareti kalmaz.” Pekkan, çağrı merkezi kurulacak il seçimindeki önceliklerini de paylaştı. Dikkate alınan birçok kriter arasında öncelik ise doğal olarak şehrin demografik yapısı. Şehirde
n Türkiye’de iki çağrı merkeziniz var. Biri Konya, diğeri Samsun’da. Şehirleri nasıl, neye göre seçiyorsunuz? Samsun bizim için ilkti ve Callus’ı aldığımızda onların halihazırda Samsun operasyonları vardı. Aradan geçen iki yılda Samsun tam performans çalışmaya başladı ve bu nedenle geçen yıl yeni bir çağrı merkezi açma kararı aldık. Anadolu, büyümek için önemli bir platform ve yeni çağrı merkezimiz Konya’da. Burada istihdam hızlı gelişiyor ve büyüyor. Orada 800 koltuk var. Büyümenin kaynağı Anadolu ve bu yıl büyüme hedefimiz yıllık bazda yüzde 25.
üniversite olması ve genç nüfus, bunlara ek olarak şehirde havaalanı olması ve telekom altyapısı da önem verilen hususlardan. “Konya tüm bu kriterleri karşılıyor” örneğini veren Pekkan, şu bilgileri verdi: “Gelecekte büyüme stratejimize bağlı olarak yeni illerde yerimizi alacağız. Çünkü büyümek istiyorsanız, koltuk kapasiteniz olmalı. Bu kapsamda yatırım yapmak için gündemimizde şehirler var. Ya yatırım teşviki sunulan 6’ıncı bölgede yapacağız ya da İstanbul’a yakın bir
n Yeni çağrı merkezleriniz olacak mı? Türkiye için agresif planlarımız var. Yapmamız gerekenler ve öncelikler konusunda kararlarımızı vereceğiz ve gelecek 3-5 yılı kapsayan stratejimiz netlik kazanacak. Büyüme planlarımız çok kapsamlı. Hedefimizse önde gelen ilk üç çağrı merkezinden biri olmak. Organik büyümeyle mi, yoksa satın almalarla mı bu hedefe ilerleyeceğimizi süreç gösterecek. n Hizmetlerinizi hangi sektörler kullanıyor ağırlıklı olarak? İlk sırada dominant sektörümüz telekom var. Avrupa’da ve Türkiye’de birçok
şehir olması adına başka bir bölgeyi tercih edeceğiz. Her iki yapının da avantajları var. 6’ıncı bölgede sunulan yüksek teşvikler müşteri memnuniyeti ve rekabet avantajı demek. Ama pazarda bir eğilim daha var: Özellikle finans sektöründe gördüğümüz bu eğilime göre, çağrı merkezleri büyük şehirlerin eteklerinde konumlanıyor. İstanbul veya İzmir’in yakınında bir ilde çağrı merkezi bunun örneği. Bunu gündemimize alacağız. Sonuçta ihtiyacı ve potansiyeli görünce, yatırım yapmamız gerektiğini de biliyoruz.”
telekom şirketine hizmet sunuyoruz. Bunu izleyen diğer sektör ise Türkiye pazarında özellikle öne çıkan finans sektörü. Türkiye’de şu anda payı küçük ama gelişme potansiyeli büyük olan bir alan ise enerji dağıtımını da içeren kamu altyapı hizmetleri. Mesela İtalya’da bu, önde gelen ikinci pazar ve sektörün serbest olması ile de doğrudan bağlantılı. Eminim Türkiye’de de sektörde bu bağlamda gelişim kendini gösterecek. Buna hazırız, çünkü benzer gelişim sürecini İtalya’da deneyimledik. n Gerek 2015 yılı gerekse orta vadeye yönelik hedefleriniz neler? Başka pazarlara girme
planlarımız var. İtalya’da pazar lideriyiz ve 2011 yılında uluslararası büyüme planı yaptık. Bu karar bizi Türkiye’ye getirdi. Çek Cumhuriyeti, Arjantin gibi farklı coğrafyalardayız. Genel olarak bu hizmetlerimize yönelik tüm pazarlarda büyüme potansiyeli var. İtalya dışında daha fazla yatırımlar yapacağız. Türkiye bu süreçte odağımız olmayı sürdürecek. İspanya ve Almanya gibi pazarları da takip ediyoruz. İspanya; Güney Amerika’ya daha fazla erişmek için başlangıç noktası. İspanya’daki büyük şirketlerin tamamına yakını Arjantin’de ofislere, Güney Amerika pazarında önemli paylara sahip. İnorganik büyüme konusunda da güçlü planlarımız var. n Ne gibi? Gelecek 12-18 ay içinde satın almalarımız olacak. Bu satın almalardan biri Türkiye’de, diğer 2-3 satın alma da belirttiğim pazarlarda olabilir. Gelirimizi ikiye katlamak, büyümeye devam etmek küresel hedefimiz. Gelecek üç yılda satın almalar ve finans başta olmak üzere öncelikli sektörlerde payımızı artırmak hedefleri yakalamamızı sağlayacak. n Satın alacağınız şirketi nelere göre belirliyorsunuz, kriterleriniz neler? Ya bir pazara ilk girişte ya da bir pazarda gücümüzü artırmak için satın alma yapıyoruz. Örneğin Çek Cumhuriyeti’nde ve Türkiye’de de önce satın alma yaptık. Şimdi organik büyüyoruz, ama bunu yine bir satın alma ile destekleyeceğiz. İlk adım; girmek istediğimiz pazardaki rekabet gücü ve yetkinliği ile öne çıkan şirketi bulmak. Örneğin finansta. Telekomda güçlüyüz ve Türkiye’de telekom pazarı geliriminiz de yüzde 40’ı. Toplam küresel gelirimizde ise telekomun payı yüzde 50. Bu nedenle diğer pazarlarda uzmanlığımızı geliştirmemiz önemli. İkinci adım ise yönetimsel beklentileri karşılamak. Bir satın alma yaptığınızda entegrasyon kolay değildir. Bu nedenle yönetimdeki insanlar ve onların işe, gelişime bakış açısı önem taşır. Ortak vizyonu paylaşmak gerekir.
14
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Artan veriyi yazılımla dizginleyin Araştırma şirketi McKinsey’in raporuna göre, 2020’de sayısal veri kapasitesi 35 ZettaByte’a ulaşacak. Bağımsız araştırma kuruluşu Statista’nın dünya çapında yaptığı araştırmada ise küresel depolama pazar payı, sene sonuna kadar 17,2 milyar doları aşacak. Bu veriler ışığında, gerek ulusal gerekse uluslararası alanda büyük önem teşkil eden veri depolamanın, kurumların operasyonel süreçlerini de doğrudan etkilediği görülüyor. Bu nedenle kurumlar, iş sürekliliklerini kesintiye uğratmamak ve daha çok verimlilik için yenilikçi veri depolama çözümlerine yöneliyor. Veri depolama alanında kullanıcı merkezli bir yaklaşım sunan Synology, pazara sunduğu Diskstation DS715 ve DS215+ ürünleriyle kurumlara yeni depolama seçenekleri sunuyor. İş süreçleri hız kazanıyor DS715 dört çekirdekli işlemciye, DS215+ ise çift çekirdekli işlemci ve iki adet yuvaya sahip. Tek noktadan NAS çözümü sunmak üzere tasarlanan ürünler, şifreleme motoru
FIT Solutions Ar-Ge merkezini kurdu FIT Solutions Ar-Ge merkezi, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın denetim ve değerlendirmelerinin sonucunda Temmuz ayı itibariyle faaliyetlerine başladı. Ar-Ge merkezinde hem FIT Solutions çalışanlarına hem de iş ortaklarına yönelik faydalar elde edilecek. 4 yıllık proje maliyeti 11 milyon TL olan Ar-Ge merkezinde sektörün ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretilirken, yurtiçinde ve yurtdışında rekabet avantajı elde edilmesi de hedefleniyor. FIT Solutions, Ar-Ge merkezinde, teknoloji yönelimlerini belirleyip, bu eğilimlerin de önüne geçecek bir marka haline gelmeyi hedefliyor.
özelliğiyle, KOBİ’lerin verilerini kolaylıkla saklamalarını, korumalarını ve paylaşmalarını sağlıyor. NAS ürünleri KOBİ’lerin ilk yatırım maliyetlerini en aza indiriyor. Fiyat performansı, güvenirlik ve verimlilik göz
önünde bulundurularak tasarlanan ürünler, iş süreçlerini de hızlandırıyor. DS715; üzerinde 1,4 GHz dört çekirdekli işlemci ve 2 GB RAM bulunduruyor. 216 MB/s okuma ve 142 MB/s yazma imkânı sunan
DS715, hızlı veri iletme olanağı sağlıyor. Ayrıca 205 MB/s hızındaki şifreleme motoru sayesinde veri okumayı mümkün kılıyor. 1,4 GHz çift çekirdekli işlemci ve 1 GB RAM ile gelen DS215+ ise 209 MB/s
okuma ve 139 MB/s yazma hızıyla yüksek performans sunuyor. Şifreleme motorunu içerisinde barındıran DS215+, 145 MB/s’lik okuma hızlı ile yüksek veri gönderimine imkân sağlıyor.
MOOCTAB’da güvenlik Kobil’e emanet İnternet ortamında verilen kitlelere açık çevrimiçi dersleri tanımlayan, ‘geleceğin uzaktan eğitim modeli’ olarak gösterilen MOOC (Massive Open Online Course) sistemi kullanılarak MOOCTAB adıyla yeni bir proje hayata geçirilecek. 1 Ocak’ta TEYDEB tarafından hibe desteği alan ve çalışmalara başlanan MOOCTAB, Türkiye’de üç yıl boyunca beş ana ortak ile yürütülecek. Proje, mevcut sistemlere oranla çok daha gelişmiş bir ‘uzaktan öğrenme’ imkânı sunmayı amaçlıyor. 8 milyon avro bütçeli Avrupa Birliği (AB) projesi
MOOCTAB’ın Türkiye’deki güvenlik altyapısından ise üç yıl boyunca Kobil başta olmak üzere toplamda beş ayrı güvenlik firması sorumlu olacak. Kobil, Avrupa’nın en büyük bulut tabanlı dijital eğitim platformu MOOCTAB’ın güvenliğini sağlamak için m-Identity Protection (AST) çözümünü kullanacak. Şirket, proje kapsamında 36 ay boyunca mobil uygulama güvenliği, tablet güvenliği, sayısal hakların yönetimi (DRM), kullanıcıların kimlik doğrulaması ve mahremiyet (privacy - confidentiality)
konularında Ar-Ge çalışmaları yapacak. Kobil Türkiye Ülke Müdürü Ümit Yaşar Usta, güvenlik çözümleriyle desteklenen bu altyapıların önemine dikkat çekti ve şu detayları paylaştı: “MOOCTAB’da yer alan beş farklı güvenlik şirketinden dördü Fransız. Güvenlik alanında Türkiye’yi sadece Kobil temsil ediyor. Ücretli dersler için ödeme sistemleri güvenliği sunacağımız projede ayrıca online sınavlarda kimlik tespitinin yapılmasından ve ders materyallerinin internet üzerinden güvenli bir şekilde satılmasından
sorumlu olacağız. Bulut, mobil ve giyilebilir cihazlar gibi gelişmekte olan yeni teknolojilerin eğitim alanında dünya çapında fayda sağlayacak araçlara dönüşmesi, kurumlara stratejik rekabet kazandırırken, bireylere de kişisel gelişim ve profesyonel eğitim imkânı sunuyor. Örneğin bu proje sayesinde Kars’taki bir üniversitede okuyan öğrenci, İstanbul’daki bir üniversiteden MOOCTAB aracılığıyla ders alabilecek. Bu açıdan Türkiye ve Avrupa’daki e-öğrenme dönüşümünün güvenlik ayağında önemli bir misyonu üstleneceğiz.”
16
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Çalışanların güvenlik farkındalığı Batı’da yüksek
Yeni nesil İK için yeni sistem Kurumsal İK çözümleri alanında hizmet veren Detaysoft, SAP’nin insan kaynakları yazılımı SuccessFactors’u, Y kuşağına özel olarak projelendirdi. Detaysoft’un Türkiye’de şirketlere kurduğu SuccessFactors, bilgisayar oyunları ile büyüyen Y kuşağının, işe uyumuna farklı bir yaklaşım getiriyor. Buna göre, işe başlayan çalışan, bir bilgisayar oyunu oynar gibi oryantasyon süreçlerini tamamlıyor. En karmaşık İK uygulamalarını kullanımı kolay bir hale getiren sistem, şirket içi sosyal medya platformu gibi de çalışıyor. Detaysoft Genel Müdürü Alkin Aksoy, “SuccessFactors bulut tabanlı bir sistem. Bu da birçok şirket ve endüstrinin sahip olduğu bilgi birikimini kullanılabilir hale getiriyor. Sistem çok güçlü ve kullanıcı dostu arayüzleri ile her yerden ulaşılabiliyor” dedi.
Sistem bulut tabanlı bir çözüm ve bu yönüyle donanım ve altyapı yatırımına gerek bırakmıyor. Aksoy’un belirttiği gibi, tıpkı sosyal medya platformlarında olduğu gibi herhangi bir kullanıcı, bilgisayarın başına geçip 10 dakikada sistemi kullanmayı içgüdüsel olarak öğreniyor. Bu da çalışanların şirkete ve kurumsal stratejilere uyumunu kolaylaştırıyor. Kullanıcılar, kendilerine tanımlanan kullanıcı adı ve şifreleriyle sisteme mobilden de giriş yapabiliyor. SAP SuccessFactors, şirket çalışanlarını da aynı ekranda buluşturarak bir şirket içi sosyal paylaşım sitesi gibi işlev görüyor. İnsan kaynakları yöneticileri de aynı ekranda tüm çalışanların verilerini görebiliyor. Yöneticiler, gerek performans, gerekse terfi ve açık pozisyonları bu sistem üzerinde değerlendirerek,
Detaysoft Genel Müdürü Alkin Aksoy bulundukları her yerden değerlendirebiliyor. Çalışanlar da sistemi kullanarak sürece dâhil oldukları için İK üzerindeki iş yükü azalıyor. Sistem, her şirket için kendi yapıları, istekleri doğrultusunda kendilerine özgü olarak uyarlanabiliyor.
HP bünyesine katılan Aruba Networks’ün 23 ülkede 11 bin 500 çalışan üzerinde gerçekleştirdiği mobil güvenlik anketinin sonuçları, risk seviyesi yüksek olan ülkeleri ortaya koyuyor. Hazırlanan ‘Running The Risk’ isimli rapora göre; Batı ülkelerinde, işyerinde mobil cihaz kullanımı konusunda dünyanın en güvenli mobil çalışan davranışları sergileniyor. Genel olarak raporda mobil güvenlik açısından net bir Doğu/Batı ayrımı yapılıyor. İsveç, ABD, Kanada, Birleşik Krallık ve Norveç en güvenli çalışan alışkanlıklarının gözlemlendiği ülkeler olarak dikkat çekerken Malezya, Tayland, Güney Kore, Çin ve BAE bu listenin en alt sıralarında yer alıyor. Raporda çalışanların bilgisayar güvenliği konusundaki alışkanlıkları göz önünde bulundurulduğunda şirketlerin karşılaşacağı potansiyel tehlikelerin altı çiziliyor. Araştırma, ülke bazında bazı detayları da ortaya koyuyor. Buna göre, Türkiye’de her on
çalışandan ikisi (%18) iş için kullandığı akıllı telefonunda şifre koruması kullanmıyor. Malezya’da da neredeyse on kişiden üçü (%29) bu korumayı yapmıyor. Birleşik Krallıkta ise ankete yanıt veren on kişiden sadece biri (%12) iş için kullandığı akıllı telefonunu şifre ile korumuyor. Öte yandan, Çinliler iş için kullandıkları mobil cihazları ayda ortalama 19 kez başkalarına verirken, İsveçliler ise sadece yedi kez paylaşıyor. Birleşik Arap Emirliklerinde (BAE) çalışanların neredeyse yarısı (%48), mobil cihazın amacı dışında kullanılması sonucunda kişisel veriler veya şirket verilerinde kayıp yaşadıklarını itiraf ediyor. ABD’de ise çalışanların sadece dörtte biri (%24) bu şekilde kayıp yaşadığını söylüyor. Aruba Networks’ün Pazarlama Başkan Yardımcısı Chris Kozup, “Çalışanlar işlerin yapılması için şifre veya cihazları paylaşmakta hiçbir sakınca görmezse, bu durum tüm dünyada bilişim yöneticileri için verimlilikgüvenlik ikilemini ortaya çıkaracak” yorumunu yaptı.
Matbaa sektörü kabuk değiştiriyor Teknolojik gelişmelerle kendini tamamen yenileyen matbaa sektörünün sayısallaşma yolunda olduğuna dikkat çeken Matbuu.com CEO’su Onur Afşar’a göre, gelenekçi bir meslek olan matbaacılığın, sayısal ortama taşınması kolay değil. Ama Avrupa ve ABD’de matbaacılığın dönüşümü ışığında, Türkiye’de de önümüzdeki 5 yıl içinde sürecin hızlanacağı, gelecek 10 yıl içinde bu mesleğin tamamen online sisteme dönüşeceği öngörülüyor. Türkiye’de ‘web to print’ (W2P) sisteminin yaygınlaşması hedefiyle yaklaşık 4 yıldan bu yana internet üzerinden hizmet veren Matbuu.com’un bu yönüyle kullanıcılardan ve
sektörden ilgi gördüğünü belirten Afşar, W2P sisteminin tüketici ve üretici için avantajlarını şöyle anlattı: “Bir kartvizit için bile olsa kullanıcı istediği ürüne ulaşabilmek için matbaaya gitmek zorunda kalabiliyor. Özellikle Anadolu’da bu ihtiyaçları karşılayabilmek zor oluyor. Bu durum yalnızca tüketici için değil, aynı zamanda matbaacı için de iletişim açısından zorlu bir süreç. Klasik matbaa anlayışı ciddi bir masraf ve zaman kaybı olsa da, işler yakın zamana kadar bu şekilde yürüyordu. Hızla değişen teknoloji bilgisayar kullanımındaki artış ile matbaa sektörü de kendini yenilemeye başladı.”
Zaman üçte bir oranında kısalıyor W2P sisteminin iletişim ve ulaşım rahatlığı yanında, zaman avantajı da sağladığına değinen Afşar, Matbuu.com için 2 yıla yakın sürdürülen Ar-Ge çalışmaları ile daha hızlı çözümler ürettiklerini belirtti. Afşar, şunları söyledi: “Online matbaa kurgumuz sayesinde, geleneksel matbaalardan 3’te 1 oranında kısa sürede işleri çözüyoruz. Normal matbaa bir işi 10 günde teslim ediyorsa, biz matbuu.com’ da 3 günde teslim ediyoruz. Süreyi kısaltırken, olası tüm hata ihtimallerini de minimuma indirmek için çalışıyoruz. Kullanıcılarımızın verdiği siparişin hatasız teslim
edilebilmesi için farklı kontrol departmanları kurduk. Birinin gözden kaçırdığı hatayı, diğeri yakalıyor. Siparişe dayalı bir üretim bandına sahip olmamıza karşın, binde 5 hata payıyla yolumuza devam ediyoruz. Matbuu.com’da bulunan tüm ürünlere tasarımcı ve grafikerlerimiz yeni yüzler kazandırarak kendi ürünleri haline getirebiliyor. Şu anda 140 grafikerimiz içinde kendi tasarımlarını sattığı sayfamız var. Sistemimizde planladığımız yeniliklerle bu ‘kişiye özel sayfalar’, mağazalar haline dönüştürülüp satışa açılacak. Dernek, kulüp gibi topluluklar da kendi ürünlerini matbuu.com üzerinden mağazalarında sergileyip satabilecekler.”
Matbuu.com CEO’su Onur Afşar
17 BThaber
DOSYA
Kurumsal İçerik Yönetimi
27 TEMMUZ 2 AĞUSTOS 2015 www.bthaber.com
Kurumlar içerik yönetimlerini sağlama alıyor
Ekrem Uçman
Bulut bilişim, büyük veri ve mobilite ile birlikte şirketlerin ve kurumların iş süreçleri kabuk değiştirmeye başladı. Şirketlerin ve kurumların yapılandıramadıkları verilerini yönetmesine imkan tanıyan bu araçlar, kurumsal süreçlerle ilgili içerik ve dokümanların
bulunması, tanımlanması, yönetilmesi, depolanması gibi süreçleri içeriyor. Bu kompakt yapı sayesinde kağıt tabanlı işler ve süreçler yok denecek kadar aza indirildiği gibi iş süreçleri de çok daha sağlam temeller üzerine oturtulmaya başlandı. Kağıtsız
süreçler ile çevreci bir yaklaşım kurumlarda benimsenmiş oldu. Bu çözümler sayesinde tüm işlemlerin izleri kaydedilmekte olup, bilgi güvenliği üst düzeyde tutulmaktadır. Kurumların ve şirketlerin bu uygulamaları seçerken öncelikle ihtiyaçlarına odaklanarak,
detaylı bir analiz sürecinden geçmeleri gerekiyor. İhtiyaçlarını karşılamak için uzman firmalar ile süreç analizlerini net bir şekilde ortaya koymalı ve bu süreçleri en başarılı şekilde uygulama üzerine taşıyabilecek firmayı seçmeleri büyük önem taşıyor.
18
DOSYA
BThaber
KURUMSAL İÇERİK YÖNETİMİ
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Kurum kültürü haline gelmeli Günümüzde teknoloji bir çok iş/ süreç probleminin çözümü olarak görülüyor. Ancak insan faktörünün ve iş/süreçlerin göz önünde tutulmadığı sadece teknolojik yatırımlardan oluşan yeni çalışma yöntemlerinin başarı yerine başarısızlık getirdiğini görüyoruz. Benzer şekilde konulara sadece süreç ve insan faktörü açısından bakılması, olası teknolojilerin göz ardı edilmesi de çözümsüzlüklere yol açıyor. Çözüm “İnsan, Süreç ve Teknolojinin” bir arada ele alınması ile gelecek başarıya odaklanmak olmalı. İçerik yönetiminin geleneksel rolü bir kurum içinde bilginin ham veya katma değerli hali ile paylaşımını ve yayılımını sağlayan süreçler, sistemler tasarlamak, geliştirmek ve kurum kültürüne yerleştirmektir. Temelinde kurumun daha etkin ve verimli çalışması yatar. Amaç bilgi, deneyim, uzmanlık ve dokümanların kurum içinde paylaşımı ve yayılımı vasıtasıyla önceki üretimlerden yararlanılmasını sağlamaktır. İçeriğin hem hacim olarak artması, çeşitliliği ve gittikçe artan karmaşıklığı, içeriği, büyük şirketlerin yanısıra küçük ve orta boy şirketler için önemli bir stratejik araç haline getirdi. Böylelikle, yeni ürün fikirleri, müşteri iletişiminin güçlendirilmesi, uyumluluk risklerinin azaltılıp yönetilebilir hale getirilmesi,
Mind2Biz Informatics Yönetici Ortağı Hakan Kıran verimliliğin artışı ve en önemlisi yeni iş olanaklarının ortaya çıkarılması gibi stratejik konuların temel faktörü haline geldi. Süreçler devinim halinde İçerik yönetimi, başlangıçta doküman tabanlı işlemler için temel bir çözüm olarak görülüyordu. Aynı zamanda büyük kurumların çok sayıda
dokümanlarının hem finansal hem de insan kaynakları açısından saklanması, entelektüel varlıkların kütüphanesi olarak işlevi vardı. Günümüzde bu gereksinim sadece büyük şirketlerin değil aynı zamanda küçük ve orta boy şirketlerinde benzer gereksinimleri için vazgeçilmez hale geldi. Tabii buna olanak sağlayan genişleyen ve dolayısıyla ucuzlayan dijital iletişim olanakları oldu. Yapısal olmayan içerik – eposta, fotoğraf, video, sosyal medya ve diğer formlar – hızla artıyor. Bu büyüklüğün toplam veri içinde yüzde 90’lara vardığı tahmin ediliyor. Örneğin, en çok kullanılan epostayı ele alırsak, 2013 yılında günde 100 milyon epostanın gidip geldiğini ve bu sayının 2017 lerde 132 milyona ulaşacağının tahmin edildiği göz önünde bulundurmak gerekir. Burada önemli olan, gerekli içeriğin ayırt edilmesi ve yönetilmesidir. Artık içerik, sadece kurumun bir varlığı değil, aynı zamanda yeni iş alanları, iş olanakları sağlayan temel bir stratejik olgu olmaya başladı. Kurumlar, eldeki içeriği çeşitli analitik teknolojilerle incelemeye, analiz edip bir takım sonuçlar çıkarmaya başladıkça, pazardaki yeni beklentileri anlamaya ve böylece müşteri gereksinimlerini doğrudan hedeflemeye başlayacaklar.
İçerik yönetim teknolojilerinin sağlaması gereken minimum özellikler • İnsan faktörünü göz ardı etmeyen, herkesin kolaylıkla kullanabileceği ve hatta kullandıkça geliştirebileceği, kişiselleştirebileceği ortamı sağlamalı, • Kullanıcı ile iş bitmiyor, sistemi yönetenlerin de aynı şekilde etkin ve verimli çalışma olanaklarına sahip olması, kesinlikle zaman kaybına yol açabilecek yönetim desteğine yol açmaması gerekir, • Hem kolay paylaşıma olanak sağlamalı, hem de aynı zamanda kurum genelinde ve uyumluluk süreçlerinde gerekli olan güvenlik mekanizmalarının kolaylıkla oluşturulabilmesine olanak vermeli, • Erişilen içerik kütüphanelerinin kontrol altında tutulabilmesi, gerekli zamanda ve gerektiği yerde ulaşılabilmesini sağlayacak ve kurumlara göre ölçeklenebilecek altyapıları desteklemeli, • Meta veri dışında güçlü içerik arama motorlarına sahip olmalı, • Mobil ortamların kurumlarda vazgeçilmez ortamlar haline geldiğini göz önünde bulundurarak gerekli mobil altyapıları desteklemeli, • Bunun yanı sıra hem kullanıma yönelik yaratıcı çözümlere yer verebilmeli, hem de modern altyapılara yönelik ortamlar sunarak toplam sahip olma maliyetini ve yönetim unsurlarını desteklemelidir.
Bulut teknolojileri çekiciliğini hızla artırıyor • Gerektiğinde ve anında erişim imkanı, • BT uzmanlığı gerektirmemesi, • Özellikle büyümekte olan sektörler açısından önemli olan bir özelliği – ölçeklenebilir - olması, - otomatik güncelleme, • Verilerin korunması, • Platform bağımsız olması, • Tahmin edilebilir maliyetlerle sunulması. Buna karşılık, müşteri kontrolünün daha az olması, internet erişiminin zorunlu olması, artan entegrasyon ihtiyaçları, ödeme durduğunda servisin de durması gibi sebepler ise buluta olan temkinli bakışı karşımıza çıkarıyor.
20
DOSYA
BThaber
KURUMSAL İÇERİK YÖNETİMİ
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Şirketlerin karar mekanizması gelişiyor Kurumsal verinin çok hızlı büyümesi ile birlikte içeriğindeki değerli verilerin daha fazla yönetilebilir olmasını sağlayan Kurumsal içerik yönetimi sayesinde kurumlar ve şirketler, kendileri için değerli veriyi daha hızlı sınıflandırarak ulaşma şansına sahip olmaktalar. Ayrıca bu sınıflandırılmış verinin analizini yapma, gerektiğinde tekrar erişim ve güncelleme avantajı sayesinde kurumlar için daha hızlı karar alma ve iletişim imkanları ortaya çıkmaktadır. Büyüyen verinin sınıflandırılmış olarak analiz edilmesinde çok önemli katkılar sağlayan kurumsal içerik yönetimi ile ilgili kurumların ve şirketlerin yatırım hedeflerinde önemli bir yer tutmaya başlamış olup, yatırımlar gün geçtikçe artmakta. Halen kurumsal içerik yönetimi kullanan kurum ve şirketler artık daha uzman çözümler için de yeni yatırımlar planlamakta. Daha rahat takip ediliyor Veriyi etkin yönetmeyi sağlayan kurumsal içerik yönetimi, kurumlar ve şirketler için daha hızlı analiz ve karar alma, iş süreçlerinde etkin iletişim, verinin güncellenebilir olması ve tarihçesinin takip edilebilmesi, veriye her yerden ulaşabilme, sınırsız veri kategorileri oluşturma gibi hayati öneme sahip avantajlar sağlamaktadır. Bu uygulamaları seçerken öncelikle bugünkü ve gelecekteki ihtiyaçlarını analiz ile belirlemeleri çok önemlidir. İhtiyaçlarını karşılamak için uzman firmalar ile süreç analizlerini net bir şekilde ortaya koymalı ve bu süreçleri en başarılı şekilde uygulama üzerine taşıyabilecek firmayı seçmelidir. Firmanın proje planını verimli bir şekilde yürütmesini sağlamak için denetim mekanizması oluşturmalıdır. Projenin hayata geçmesi aşamasında uygulamanın en geniş kullanımını sağlamak için kurum içi eğitimler ile farkındalık oluşturmalı ve kurumsal içerik uygulamasını kurum kültürüne adapte etmelidir. Verilerin dinamik işlenmesi aşamasında dış etkenlerden korumak için doğru bir güvenlik
Bicom Satış Koordinatörü Erhan Şerbetçioğlu politikası oluşturmalı ve bu konuda başarılı veri güvenliği çözümleri ile yönetmelidir. Verilerin arşivlenmesi aşamasında kurum içi veya dışı en az iki kontrol mekanizması oluşturmalı ve bu mekanizmanın doğru işlediğini düzenli olarak denetlemelidir.
Aksis Bilgisayar Hizmetleri ve Danışmanlık A.Ş. Genel Müdürü Burak Müjdeci
Kurumların iş süreçlerindeki hakimiyeti artıyor Kurumsal içerik yönetimi çözümleri sayesinde çalışanlar 360 derece tüm iş süreçlerine etkin bir şekilde hakim olabilmektedir. Yöneticiler süreçleri raporlama ara yüzleri sayesinde anlık olarak izleyebilmekte ve müdahale edebilmektedir. Kaynak yönetimi daha etkin olarak yapılabilmektedir. Kurumsal içerik yönetimi platformlarında süreç yönetimi kapsamında vaka yönetiminize (hasar takip, işe alım, kontrat yönetimi) dair statik ve dinamik akışları yapabilir ve yönetebilirsiniz. Bu modüler yapı sayesinde kağıt tabanlı işler ve süreçler yok denecek kadar aza indirgenmiş olup disipline edildi. Kağıtsız süreçler ile çevreci bir yaklaşım kurumlarda benimsenmiş oldu. Bu çözümler sayesinde tüm işlemlerin izleri kaydedilmekte olup, bilgi güvenliği üst düzeyde tutulmaktadır. Herhangi bir uyuşmazlık durumunda tarihlerdeki ilgili veriyi en hızlı şekilde sağlamaktadır. Kamunun ilgisi artıyor Günümüzde, özellikle devlet tarafında yapılan düzenlemeler ve regülasyonlar ile şirketler bu projelere öncelik vermektedir. Ayrıca, şirketlerde operasyonel verimlilik projeleri kapsamında kurumsal içerik yönetimi bileşenlerinin (süreç yönetimi, karakter okuma ve doküman ayrıştırma vb.) yarattığı farklar nedeniyle tercih edilmektedir. Kurumsal içerik yönetimi
çözümleri platformlarında elektronik postalar ,ofis dokümanları ve taranan dokümanlar başta olmak üzere dosya uzantısı bağımsız olarak tüm belge türlerini saklayabilir ve etkin bir şekilde yönetebilirsiniz. Bu özellikleri farklı ürünler almak ve uzmanlaşmak yerine içerik yönetiminin özelliklerini kullanarak tek platformda BT yatırımları tarafında da ciddi bir tasarruf sağlayacaktır. Kurumların dijital hafızası gelişiyor Kurumsal içerik yönetimi çözümleri sayesinde kurumsal hafıza ve bilgi yönetimine kavuşmaktasınız. Bu çözümler, işleriniz ve süreçleriniz ilgili tüm bilgi ve belgelere zaman ve mekan bağımsız olarak yetkileriniz doğrultusunda bilgisayarınızdan ve mobil cihazlarından erişmenizi sağlamaktadır. Geçtiğimiz 10 sene önceki gibi, diğer bilgisayarın masaüstünde kaldı gibi bir konuyla veya mail ortamında kalmıştı gibi söylemler artık günümüzde yok. Tüm dokümanlarınızı versiyonlayarak sakladığınız için herhangi bir bilgi kaybı yaşamamaktasınız. Özellikle regülasyon kurumları tarafından talep edilen tüm gereklilikleri ve elektronik arşivi bu çözümler sağlamaktasınız. Maliyet soru işareti olmamalı Bir çok şirketin çalışanlarının yorumlarına dayanarak çok maliyetli çözümler olmadığını paylaşarak başlamak isterim. Kurumsal İçerik Yönetim sistemleri günümüzde oldukça esnek lisanslama modelleri ile ekonomik hale gelmiştir. Kurumsal içerik yönetimini etkin olarak isteyen kurumların öncelikle bu konu hakkında yetkin ve sertifikalı danışmanlık firmaları ile iletişime geçmelerini önereceğim. Bu danışman firmalar sizlere en uygun lisanslama ve proje faaliyetlerini sunacak ve projenizi başarılı bir şekilde devreye almanızı sağlayacaklardır. Danışman firma sahip oldukları tecrübe ile gelecek projeleriniz için vizyon ve yön vereceklerdir. Üst düzey kurumsal içerik yönetimi çözümleri , güvenlik özellikleri sayesinde şifreleme yaparak dosyaları disk veya veri tabanı üzerinde saklamaktadırlar. İlgili dokümanlara sadece yetki tanımları olan kişiler tarafından kullanıcı adı ve şifre ile erişim sağlanmaktadır. Web arayüzleri üzerinden erişim yapılan kurumsal içerik yönetimi platformları üzerinde, önceden tanımlanabilen belli bir süre üzerinde işlem yapılmaması durumlarında otomatik sistemden çıkarma ana özellikleri arasındadır. BT Yöneticileri bir önerim ise, özellikle çok gizli evraklar için ise farklı bir doküman sınıfı tanımlayıp bunu farklı güvenlik seviyelerine sahip olan diskler ve şifreleme özelliklerini aktif ederek yönetmeleri olacaktır.
MIND2BIZ bilişim teknolojileri danışmanlık hizmetleri
Çalışanlar zamanlarının yüzde 40’ından fazlasını gerekli bilgiyi aramakla geçiriyor Çalışanlar gerekli bilginin yüzde 20’sinden haberdar, bir içeriğin farklı kişiler tarafından ortalama 9 kopyası oluşturuluyor İçeriğin sadece binde 3’ü kağıt ortamda oluşturuluyor
kurumsal içerik yönetimi
kurumsal içerik yönetimi ile elde edeceğiniz faydalar Her
türlü dijital bilgiyi kurum dağarcığınıza ekleyerek ihtiyaç duyduğunuz anda tek kaynaktan ulaşırsınız
a
Kurum içinde bilgi paylaşımında standardizasyon ve güvenlik sağlar, kişisel performanslara bağımlılığı ortadan kaldırırsınız
a
a
İşinizi daha hızlı ve kısa zamanda yapabilmek için bilgi kümelerine mobil ortamlardan yetkileriniz dahilinde erişebilirsiniz
a
Takım çalışanları, iş ortakları veya üçüncü partilerle olan çalışmalarda işbirliği seviyesini güvenli bir biçimde artırırsınız
a
Bilgiyi kullanma ve işleme süreçleriniz için denetim ortamı sağlar, geçmişe yönelik performans sorgulamaları yapabilirsiniz
Akıllı arama olanakları ile müşterilerinize daha hızlı ve doğru geri bildirimler sağlayarak hizmet kalitenizi artırırsınız
Merkezi yönetim ve bakım olanakları ile olağanüstü durumlara karşı hazırlık seviyenizi yükseltirsiniz
a
a
Sermayenizin en değerli bileşeni olan bilgi birikiminizi iş süreçleri ile bağlantılandırarak bir anlama sahip iş kaydı şeklinde korursunuz
a
Uyumluluk ve risk yönetim gereksinimlerini sağlıklı bir şekilde karşılarsınız
a
1
Kurumunuzda kullanılan içeriğin tümüne kolaylıkla ulaşırsınız
mind2biz.com.tr
İçeriğin dijital ortamda paylaşımı güvenlik ayarları doğrultusunda yapılır
Kurumsal içeriğin gözdesi e-postalarınız artık yönetilebilir hale gelir
twitter/mind2biz
22
DOSYA
BThaber
KURUMSAL İÇERİK YÖNETİMİ
İnternet ve mobil teknolojilerin gelişimi ve iş dünyasında da yaygınlaşması kurumsal içerik yönetimi alanında bir dijitalleşme süreci başlattı. Dijitalleşen iş süreçleri içinde bilgi, kağıt ortamında da olsa, bilgisayar içinde de bulunsa, her ortama kolayca transfer edilebilir, kolayca biçim ve format değiştirebilir hale geldi. Yeni nesil çok fonksiyonlu ofis araçları, üzerlerinde bulundurdukları teknolojik özelliklerle bilgisayarlara ihtiyaç duymadan, istenilen her belgenin istenilen formatta başkaları ile paylaşılmasına imkan vermeye başladı. Bulut ortamlarına entegre çok fonksiyonlu ofis araçları üzerinden yapılan bilgi ve doküman yönetim süreçleri artık ofisten bağımsız çalışmayı sağlıyor, çalışanlar kurumsal dokümanlara istenilen her yerden ulaşabiliyor. Bilgi ve dokümanların dijitalleşmesi, kağıt dokümanlar için ayrılan özel depo ve arşiv alanlarının da başka amaçlar için kullanılmasını sağlıyor. İnternet teknolojilerinin de etkisiyle günümüzde kurumların ve işletmelerin yönetmesi gereken bilgi miktarı çok büyük boyutlara ulaştı. Big Data -başka bir deyişle Büyük Veri- olarak adlandırılan bu boyutlardaki anlamlı bilgiye hızlıca erişmek ve onları doğru analiz edebilmek ise artık şirketler için hayati önem taşıyor. Artık çoğu işletme bunun bilincinde ve bilgi ve doküman yönetimi ile ilgili tüm cihazlarının yönetim ve bakım hizmetlerini bu işin uzmanı firmalara bırakıyor. Böylece iş süreçlerini daha hızlı ve verimli yöneterek, esas faaliyet gösterdikleri alana yoğunlaşabiliyorlar. Hizmetleri kullananlar rekabet ortamında öne geçiyor Kurumsal içerik yönetimi hizmeti alan şirketler, maliyet tasarrufundan iş verimliliğine ve mobil çalışma imkanına kadar çok sayıda avantaj elde edebiliyor. Örneğin Xerox olarak hem doğrudan kendimiz hem de iş ortaklarımız aracılığı ile verdiğimiz Yönetilen Baskı Hizmetleri ile müşterilerimizin bu alanda yaptıkları harcama maliyetlerini yüzde 30’lara varan oranda düşürebiliyoruz. Gereksiz kağıt kullanımını önleyerek ofis içinde yapılan baskı sayısını azaltıyor, dokümanın dijital iş akışı içinde paylaşılmasını sağlıyoruz. Geliştirdiğimiz şifreli/kartlı baskı uygulamalarıyla da gayri ihtiyari olarak basılan ya da basılıp daha sonra yazıcıda unutulan baskı emirlerini kontrol altında tutabiliyor, aynı zamanda gizli dokümanların da güvenliğini sağlıyor ve yetkisiz kişilerce görülmesini önlüyoruz. Yönetilen Baskı Hizmetlerimizden faydalanan iş ortaklarımız çalışan verimliliğini ve iş akışını geliştirmede de önemli kazanımlar elde ediyor.
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Xerox Türkiye Kurumsal Satış ve Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Gençtürk
İş dünyası dijitalleşiyor
Şirketler, kağıt ortamında bulunan doküman arşivlerini kolayca dijital ortama aktarabiliyor. Dijital olarak arşivlenen kağıt dokümanlar sınıflandırılarak indeksleniyor, üzerinde arama yapılabilir ve saniyeler mertebesinde bulunabilir dokümanlara dönüşüyor. Uzman şirketlerden yardım alınmalı Az önce de bahsettiğim gibi şirketlerin kurumsal içeriklerini yönetmek ve bu içeriklerden en iyi şekilde yararlanmak için kendini bu alanda konumlamış uzman firmalardan yardım alması gerekiyor. Bu firmaların şirketleri için yapacağı analizler ile en doğru yöntemler elde edilecektir. Örneğin Xerox olarak, içerik yönetim hizmeti almak isteyen bir işletmede ilk aşamada kullanılan ofis cihazlarının sayısını azaltmak, her masa üstüne bir baskı cihazı konumlamak yerine merkezi noktalardan çok fonksiyonlu daha az sayıdaki cihazla bu ihtiyacı giderme yoluna gidiyoruz. Analizler sonucunda ofis cihazlarını şirketin daha verimli çalışmasını sağlayacak biçimde konumlarken kağıt ve sarf malzeme tüketimini de azaltacak tanımlamalar yapıyoruz. Son teknoloji Xerox ürün ve çözümlerinin sunduğu özellikleri de kurumların ofis verimliliklerini artıracak, iş akışlarını hızlandıracak şekilde kullanımlarına sunuyoruz. Kurumsal ihtiyaçlar ve kullanım alışkanlıklarına uygun modellemeler oluşturarak maliyetlerini azaltıyor ve her şeyden önemlisi şirketleri asıl iş alanlarına odaklıyoruz. Güvenlik göz ardı edilmemeli Günümüzde şirketler, ağlarına bağlı yazıcı ve çok fonksiyonlu ofis cihazları üzerinden de siber saldırılara karşı açık durumdalar. Bu tehlikeye karşı BT yöneticilerinin güvenli bir doküman yönetim hizmeti için, güvenlik önlemlerini ön planda tutan hizmet sağlayıcıları ile iş birliği yapması büyük önem taşıyor. Kullandıkları ofis cihazlarının ne derece güvenli olduğunu ve hangi güvenlik seviyesine kadar koruma sağladığını iyi bilmeliler. Xerox olarak konusunda uzman, dünyanın lider şirketleri Cisco ve McAfee gibi şirketlerle güvenlik konusunda iş birliği yapıyoruz. Cisco ve McAfee’nin Xerox ürünlerine özel geliştirdiği çözümlerle artan yüksek güvenlik standartlarımız, üçüncü kişilerin şirket sistemlerine sızmasını önlüyor, şirket bilgilerinin zararlı yazılım ve virüslerden korunmasını sağlıyor. Ayrıca Cisco ile olan iş birliğimiz, cihazlarımızı Cisco Energywise çözümleri ile tasarruflu, çabuk tepki veren, hızla devreye giren bas-çalıştır prensibi çalışan cihazlar haline getiriyor.
BThaber
KURUMSAL İÇERİK YÖNETİMİ
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
DOSYA
23
Şirketler buluta bakış açılarını değiştirmeli
Tüm dünyanın hızla geçtiği bulut bilişim, ülkemizde hala tam manasıyla kavranamamış durumda. Herkesin farklı bir şekilde yorumladığı bulut bilişim, tam manasıyla anlaşıldığı ve doğru kullanıldığı takdirde şirketlerin ve kurumların iş süreçlerine önemli ölçüde katkı sağlıyor. Şirketlerin bulut bilişimden faydalanabilecekleri alanlardan biri de doküman yönetimi. Doküman yönetim sistemleri büyük belgelerinde saklanabileceği sistemler olduğu için Türkiye’deki bağlantı hızlarının yavaşlığı ve kurumların dışarı veri çıkarma endişelerinden dolayı doküman ve bilgi yönetimi tarafında bulut çözümler çok fazla tercih edilmese de bu su götürmez bir gerçek. Konuyu biraz derinleştirirsek; şirketler bulut çözümleriyle beraber altyapı yatırımı, işletme maliyeti, yetiştirilmiş personel bulundurma maliyetine katlanmadan
ana faaliyet alanına odaklanabiliyor. Doküman hazırlama, arşivleme ve erişim maliyeti de azalıyor. İşletmelerin, zaman ve mekândan bağımsız olarak ihtiyaç duyulan bilgilere erişim sağlayabilmesi ve işletme genelinde herkes için bilgiye erişimin kolay olması, iletişim maliyetini düşürürken iş verimliliğini de artırıyor. Yeni nesille birlikte anlayışlar değişmeye başlıyor Doğal olarak yeni kuşak belge ve doküman yönetimi çözümleri de bu doğrultuda gelişiyor. Özellikle perakende, telekomünikasyon gibi bazı sektörler çok hızlı veri üretiyorlar ve bu verinin yönetimi de kurum performansı açısından oldukça kritik. Belge ve doküman yönetimi çözümlerinin bu doğrultuda farklı tiplerde ve sürekli oluşan belge ve dokümanları yönetmesi ve bu hız ihtiyacına karşılık
verebilmesi gerekiyor. Bulut bilişim ise özellikle büyük yatırım yapamayan, küçük ve orta boy işletmelerin belge ve doküman yönetimi sistemlerini kullanmaya başlayabilmelerine imkân verecektir. Daha araştırmacı ve teknolojiye daha aşina olan yeni kuşaklar, veri analizine önem verirken bu noktada buluttan faydalanmayı ihmal etmiyorlar. Yapılacak bu analizler ihtiyaçların şirketlerin işleyiş biçimlerine göre çözüm üretilebilmesini sağlıyor. Şirketleri atıl yatırımlardan da korumuş oluyor. Bu şekilde daha rasyonel kararlar verilerek verimlilikler artırılırken masraflar da düşürülmüş oluyor. Ekipmanlar, çözüm yazılımları ile daha da anlam kazanmış oluyor. Doküman yönetimi de bu sürecin sonuç alınan, kayıt yaratılan, ihtiyaç kadar evrak yaratılan ve erişimi yetki çerçevesinde kolaylaştıran bir süreci ifade ediyor. Kısa ifade ile doküman yönetimi işletmenin tüm bilgilerinin
birbiriyle bütünleşip depolandığı, tanımlandığı, değerlendirilebilir hale getirildiği, bilgiye hızlı ve kolay ulaşım imkânı sağlayan hizmet biçimine dönüşüyor. Bulutta saklama sürecine ilgi artıyor Bilgilerin bulutta saklanması, uygulamaların bulut üzerinde kullanılması şirketlerin altyapı ve operasyonel maliyetlerini en aza indirmek istemesinin sonucu olarak çıkmış yeni teknolojiler olup günümüzde giderek yaygınlaşan eğilimlerden biridir. Bu doğrultuda evrakların sayısallaşma sürecinin artmasıyla dokümanların bulut üzerinde saklanması süreci de giderek artacaktır. Herhangi bir şirketin dış kaynak hizmeti yoluyla doküman arşivleme sistemini bulut bilişim çözümüyle sağlamasına yönelik süreç önümüzdeki yıllarda daha fazla talep gören bir sistem olmaya doğru gidecektir. Günümüzde şirketlerdeki
her bir birim işleri gereği çok yüksek hacimli verilerle çalışma durumunda özellikle çok daha yüksek hacimli veri toplanmakta ve işlenmekte. Toplanmış olan bilgiyi işlemenin en önemli yöntemi veriye ulaşabilir olmak doküman ve bilgi yönetim sistemi bir şirketin etkileşimde olduğu tüm alanlardan veriyi toplayabilecek saklayabilecek ve bu veriyi analiz edebilecek yazılımlara sahip olmalıdır. Bu miktarda hacimli veriyi ise işletme içinde geniş saklayabilmek için işletmenin asıl faaliyet alanı olmayan bir alanda maliyetli bir operasyon yürütmesi demek olacaktır. Bu operasyonu bu hizmette uzman bir işletmeye devretmekse en akılcı çözümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu noktada kritik bilgilerin buluta tutulması bulut tabanlı yazılımlarla analiz edilmesi ve kararların desteklenmesi en maliyet etkin çözümdür.
24
DOSYA
KURUMSAL İÇERİK YÖNETİMİ
Yeni teknolojik eğilimler bilgi ve doküman yönetimini de dönüştürüyor. Ofise bağlı kalmadan çalışmayı sağlayan bulut bilişim ve mobilite, zaman ve mekân bağımsız bilgi ve dokümanlara ulaşmayı mümkün kılıyor. Ancak tüm bu kolaylıklar beraberinde bilgi güvenliğiyle ilgili kaygıları da beraberinde getiriyor. Günümüzde giderek artan mobilite kavramı yanında güvenlik kaygısını da beraberinde getiriyor. Güvenlik konusu, kurum bilgi sistemlerinin hemen her alanında dikkate alınıyor. Kurumların tüm bilgilerinin mobil ortama açılması yerine uzak çalışanların ihtiyaç duyduğu belli belgelere zaman aşımına uğrayan ve şifreli bağlantılar aracılığı ile erişim sağlaması ortak çözümlerden biri. Sadece kullanılan erişim platformlarında güvenliği sağlamak da yeterli değil, kullanılan tüm çok fonksiyonlu yazıcılar da korunmalı çünkü onlar da haklanıp devre dışı bırakılabiliyor. Kurumların tüm bilgilerinin mobil ortama açılması yerine uzaktan çalışanların ihtiyaç duyduğu belli belgelere zaman aşımına uğrayan ve şifreli bağlantılar aracılığı ile erişim sağlaması ortak çözümlerden biri. Sadece kullanılan erişim platformlarında güvenliği sağlamak
?
Peki ya güvenlik da yeterli değil, kullanılan tüm çok fonksiyonlu yazıcılar da korunmalı çünkü onlar da haklanıp devre dışı bırakılabiliyor. Bunun içinde farklı güvenlik yazılımları geliştiriliyor. Mobil cihazlar bıçak sırtında Mobil cihazlar kötü amaçlı yazılımcıları için cazip bir hedef haline geldi. 2012’de sadece 470 milyon Android cihazı pazara sürülürken, o günden bu yana Android üzerine geliştirilmiş kötü amaçlı yazılım sayısında da ciddi bir artış oldu. Saldırıların önemli bir kısmı mobil uygulamaları ve popüler profil veritabanlarını hedef aldı. Mobil verilerin güvenliğinin sağlanmasına yönelik geleneksel yaklaşımlar ise geçerliliğini yitiriyor. ‘Kendi cihazını getir’ politikalarını yeniden gözden geçirilmeli ve cihaz erişim güvenliği
politikaları ile ilgili riskler belirlenmeli. Buna karşın unutulmaması gereken nokta; güvenlik denince sadece bilgisayar, tablet ya da akıllı cihazlar akla gelmemeli. Baskı ve tarama işlerinde kullanılan çok fonksiyonlu yazıcılarda da gerekli önlemler alınması gerektiği. İş süreçlerini bu ayağı unutmadan gerçekleştirebilen yapılar her zaman için kazanmaya devam edeceklerdir. Verilere ulaşım kolaylaşırken güvenlik soru işaretleri artıyor Artık veriye sadece kurum içinden değil, her an her yerden erişilebiliyor olması, bu erişimin takibi ve güvenliğinin sağlanması açısından da değerlendirilmek zorunda. Belge ve doküman yönetimi çözümlerinin hem farklı platformlardan (mobil gibi) erişilebilen kullanıcı dostu arayüzlere sahip
olması, sürüm takibi yapılabilmesi ve yedekleme çözümlerini sunması; hem de rol tabanlı yetki yönetim altyapılarına destek vermesi gerekiyor. Konuyu biraz daha genişletirsek; bilgi ve doküman yönetiminde en önemli konu belge bazında yetkilendirme yapılması ve sadece ilgili kişilerin ihtiyacı olan dokümanlara erişiminin sağlanmasıdır. Risklerin çoğu kurum içinden gerçekleştirdiği için BT ekiplerinin bile dokümanlara erişememesi ve topluca bir yerden başka bir yere transfer edilememesi gerekir. Özellikle son zamanlarda belgelerin kriptolanması, kullanıcı yetkilerinin elektronik imza ve biyometrik sistemler üzerinden tanımlanması ön plana çıkmaktadır. Son dönemde oldukça tercih edilen biyometrik güvenlik çözümleri ve şirket içi yetkilendirme ile bu tarz güvenlik sorunlarının önüne başlamadan geçilmesi oldukça mümkün olacağı da unutulmamalı. Şirketler ve kurumlar bir araya gelmeli Kurumsal ve bireysel kullanıcıların bilgi sistemlerine güvenebilmesi ise o ülkenin ulusal ve stratejik bilgi
BThaber
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
güvenliği ile yakından ilgili hale geliyor. Bunun için devletin, üniversitelerin ve kurumların ortak çalışması gerekiyor. İlk adımı devletin bilgi güvenliği ile ilgili kanun ve yönetmelikleri hızla çıkartması oluşturuyor. Denetim mekanizmaları ve sorumlulukların açıkça belirlenmesi gerekiyor. İkinci adım ise yapılanma süreci olarak tanımlanabilir. Tüm birimler arası koordinasyon, bilgi paylaşım standartlarının belirlenmesi ve tüm kurumlarda kullanılacak yazılım ve donanımın teknik yeterliliklerini içine alan standartların uygulamaya konulması. Bu konuya müdahale edecek ekiplerin oluşturulması ve toplumla paylaşılması. Üçüncü adım; ilgili birimlerin eğitimleri ve bilinç geliştirme çalışmaları. Son olarak da uluslararası aktif işbirlikleri küresel çözümler olup, küçük ölçekte doküman hizmeti alan kuruluşların, küçük maliyet farkları uğruna sürekliliği ve kadrosal gücü olmayan yapılar ile çalışmamaları. Teknolojiyi temsil eden yapıların gerek donanım açısından gerekse hizmet açısından gelişim ve çalışma standartlarının küresel düzeyde olmasına dikkat etmeleri gerekmektedir.
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
25
Fidye yazılımları durmak bilmiyor Intel Security, yılın ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarındaki patlamaya, siber casusluk grubu Equation’ın gerçekleştirdiği HDD ve SDD aygıt yazılımı saldırılarına ve Adobe Flash multimedya yazılımını hedef alan kötü amaçlı yazılımdaki artışa dair bilgilere yer veren McAfee Labs Threats Report: May 2015 (McAfee Labs Tehdit Raporu: Mayıs 2015) çalışmasını 9 Haziran’da yayımladı. Yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 artış 2015 yılı ilk çeyreğinde McAfee Labs yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında bir artış kaydederken, tespiti zor CTB-Locker ailesinden Teslacrypt adında yeni bir fidye yazılımının yanı sıra, CryptoWall, TorrentLocker ve BandarChor’un yeni versiyonları da artışın gerekçesi oldu. McAfee Labs’a göre; güvenlik yazılımı açıklarını bulmak için kullanılan akıllı teknikler, daha yüksek kalitede oltalama (phishing) e-postaları ve suç ortaklarına siber ortamı oltalama mesajlarıyla doldurması karşılığında belirli bir yüzde ile fidye ödeyen “iştirak” (affiliate) programı CTBLocker’ı başarı kılan nedenler arasında gösteriliyor. Adobe Flash’a dikkat İlk çeyrekte yeni Adobe Flash aygıt yazılımı örneklerinde yüzde 317 artış görüldü. Bu artışın sebepleri arasında Adobe Flash’ın teknoloji olarak popüler hale
gelmesi, kullanıcıların mevcut Adobe Flash yamalarını geç uygulaması, ürün zafiyetlerini kullanmak için geliştirilen yeni yöntemler, Adobe Flash dosyalarını (.swf) çalıştırabilen mobil cihazlardaki artış ve bazı Adobe Flash saldırılarını tespit etmede yaşanan zorluklar var. HDD ve SDD saldırıları gelişiyor Şubat 2015’te siber güvenlik dünyası, HDD ve SDD aygıt yazılımını kötüye kullanan Equation Group olarak adlandırılan gizli bir grubun farkına vardı. McAfee Labs, Şubat’ta ortaya çıkan yeniden programlama modüllerini değerlendirdi ve bu modüllerin daha
önce bildirilen HDD yeniden programlama kabiliyetine sahip olmasının dışında SSD’lerde de aygıt yazılımını yeniden programlamak için kullanılabildiğini tespit etti. HDD ve SDD aygıt yazılımları yeniden programlandığında, sürücüler yeniden formatlansa bile veya işletim sistemi yeniden kurulsa bile enfekte olan sistemlerin önyükleme yaptığı her seferde ilişkili kötü amaçlı yazılımı yeniden yükleyebiliyor ve bu yazılım varlığını devam ettiriyor. Güvenlik yazılımı bir kez enfekte olduğunda, sürücünün gizli alanında saklanan kötü amaçlı yazılımı da tespit edemiyor. McAfee Labs, organizasyonların kötü amaçlı linkler içeren
oltalama mesajları, kötü amaçlı yazılımla enfekte olmuş USB sürücüleri ve CD’ler gibi bilinen ilk saldırı vektörlerinde tehdit tespitini güçlendirmek için tedbir almasını ve verilerin dışarı sızmasını önlemeye yardımcı olabilecek çözümleri değerlendirmesini tavsiye ediyor. Raporda 2015 yılının ilk çeyreğinde tespit edilen diğer gelişmelere de yer veriliyor ve kötü amaçlı bilgisayar yazılımında büyümeye dikkat çekerek, bunun altbaşlıklarını şöyle detaylandırıyor: 1. Kötü Amaçlı Mobil Yazılım: Yeni kötü amaçlı mobil yazılım sayısı 2014’ün 4. çeyreğinden 2015’in 1. çeyreğine kadar yüzde 49
oranında arttı. 2. SSL-Saldırıları. SSLbağlantılı saldırılar, 2014’ün 4. çeyreğine göre sayıca azalsa da 2015 ilk çeyreğinde devam etti. Daha önceki çeyrek dönemlerde kullanılan zafiyetlerin çoğunu ortadan kaldıran SSL kütüphane güncellemesi, bu azalmanın muhtemel sebebi olarak gösteriliyor. Shellshock saldırıları geçtiğimiz yıl ortaya çıktığından bu yana hala yaygınlığını koruyor. 3. Spam Botnetler. Dyre, Dridex ve Darkmailer3. Slenfbot botnetleri, ilk sıralarda yer alan spam ağları Festi ve Darkmailer2’in yerini alarak, çalıntı kredi kartları ve “şüpheli” sosyal medya pazarlama araçlarını artırdı.
Kullandığımız teknolojiyi üzerimizde taşıyacağız Giyilebilir teknoloji ürünlerine ilgi istikrarlı bir gelişim sergiliyor. IDC verilerine göre, 2015 yılının ilk çeyreğinde 11,4 milyon giyilebilir teknoloji ürünü satıldı. 2014 yılının birinci çeyreğinde ise bu rakam 3,4 milyon seviyesinde bulunuyordu. Yıllık bazda dört kata ulaşan bir artış ışığında öngörülerini
paylaşan Quadro Genel Müdürü Serkan Gezici, bu teknolojinin çok yeni ve teknoloji kullanıcılarının yüzde 7-8’lik kısmının bildiği bir ürün grubu olduğuna işaret etti. Gezici’ye göre, bu nedenle ilk yapılması gereken şey giyilebilir teknoloji ürünlerinin, ürün ve işlev olarak kullanıcı tarafından bilinirliğinin
artırılması ve kullanıcıların hayatına hangi işlevleri ile ne gibi kolaylıklar sağladığının anlatılması. İkinci olarak giyilebilir teknoloji ürünlerinin işlevlerinin artırılması gerektiğine işaret eden Gezici, “Donanımın yanında, uygulamaların da geliştirilmesi gerekiyor. Bu da eğitimden sağlığa birçok alanda işlevleri çok daha
fazla artıracak. Bu gelişim elbette süreç içerisinde olacak” yorumunu yaptı. Gelecek birkaç yılda teknoloji kullanan herkesin birden fazla giyilebilir teknoloji ürününe sahip olacağı tahminini dile getiren Gezici, şöyle devam etti: “Bulut teknolojisi, daha ufak mikroçipler ve organik çipler konusunda
çalışmaların gelişimi ile birlikte teknolojiyi ayrı bir ürün olarak taşımaktan vazgeçip, üzerimizde taşımak zorunda olduğumuz bir giysi veya aksesuar olarak taşımaya başlayabiliriz. Giyilebilir teknolojilerde donanım ve uygulamaların hızlı gelişimi ile birçok kişisel teknoloji ürününü ‘yutma’ ihtimali de yüksek.”
26
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Yeteneği yakalamak da tutmak da bir dert Handan Aybars Küresel yönetim danışmanlık şirketi Towers Watson, iki araştırması ile istihdam piyasasındaki değişime ışık tutuyor. Towers Watson’ın “Küresel İşgücü Araştırması” ile “Yetenek ve Ödül Yönetimi Araştırması”nın en önemli bulgusu yetenek savaşının her zamankinden daha yoğun olduğu. Çalışanlar sürekli iş değişikliğine gidiyor ve araştırmaya katılan şirketlerin yaklaşık yarısı geçtiğimiz yıldan bu yana işe alım faaliyetlerinde, üçte biri ise çalışan devir oranında artış olduğunu belirtiyor. Gelişen ekonomilerde şirketlerin yüzde 74’ü kritik becerilere sahip çalışanları elde tutmak konusunda zorluk yaşıyor. Dolayısıyla bu yetenekleri bulmak ve elde tutmak her zamankinden zor. Towers Watson Bilgi Hizmetleri ve Teknoloji Dünya Başkanı Max Caldwell’e göre, bulgular, küresel işgücünün yüzde 18’inin şirketinden ayrılma eğiliminde olduğunu, yüzde 36’sının da, örneğin gelecek iki yıl içinde uygun fırsatı bulduğu takdirde ayrılma riski taşıdığını gösteriyor. Yani Caldwell’in de dikkat çektiği gibi, şirketlerin kritik önemdeki yetenekleri bulmak ve elde tutmak için sadece rekabetçi ödül sistemlerine değil, kariyer ilerlemesine, iş güvencesine, iyi yönetime ve düzgün bir işyaşam dengesine odaklanan değer önermesini sunmaları şart. Caldwell ile araştırma detaylarını ve küresel istihdam piyasasındaki değişimleri konuştuk: n Son iki Küresel İşgücü Çalışması’nı dikkate aldığınızda, küresel ekonominin istihdama etkisi hakkında ne söylemek istersiniz? Daha fazla iş olanağı oluşturmak kolaylaşıyor mu, yoksa zorlaşıyor mu? Şirketler, ekonomilerin iniş ve çıkış dönemlerinde kritik becerilere sahip ve yüksek performans gösteren yeteneklere ihtiyaç duyar. Bu yetenekleri bulmak her iki dönemde de zordur. Kritik becerilere sahip çalışanlar, kısa vadeli
Şirketlerin kritik önemdeki yetenekleri elde tutmak için kariyer ilerlemesine, iş güvencesine, iyi yönetime ve düzgün bir iş-yaşam dengesine odaklanan değer önermesini sunmaları gerek. ekonomik gelişmelerden bağımsız olarak çok daha fazla istihdam seçeneklerine sahip. Genellikle şirket büyümelerinin önündeki en büyük engel ise küresel tecrübeye sahip yöneticiler ya da teknolojinin belirli alanlarında uzmanlaşmış profesyoneller gibi yetenekli işgücünün azlığı. Konu her zaman daha fazla iş olanağı oluşturmanın zor ya da daha kolay olması değil. Asıl sorun, şirketin doğru çalışma ortamını oluşturamadığı sürece bu pozisyonları doğru kişilerle doldurmasının kesinlikle daha zor olduğu. Bu çalışma ortamı da rekabetçi ödüller, zengin gelişim olanakları ve ilham verici liderleri barındırmalı. Söz konusu güçlüklerin yakın gelecekte daha kolay bir hal almasını beklemiyoruz. Kaldı ki demografik trendler, küreselleşme ile teknoloji gibi sektörlerdeki genişlemelerin bir araya gelmesi, kritik becerilere sahip yeteneklere daha büyük önem kazandıracak. Bu noktada iyi haber ise Towers Watson araştırmalarının, gelişmekte olan ülkelerde yer alan şirketlerin çalışanlarına rekabetçi ve kapsamlı bir değer önermesi sundukları takdirde kritik yetenekleri ellerinde tutma konusunda ortalama olarak yüzde 22 daha az zorluk yaşadıklarını ortaya çıkarması. Bu konuda iletişim de kilit rol oynuyor. n BT sektöründe sektöre
Towers Watson Bilgi Hizmetleri ve Teknoloji Dünya Başkanı Max Caldwell yön verenler ve trendler size göre neler? Teknoloji sektörüne yön veren birçok unsur var. Örneğin, bir yanda yazılım ve oyun şirketlerinde bulut tabanlı platformlar ve üyelik hizmetlerinin yaygınlaşması temel iş modellerini yeniden biçimlendiriyor. Diğer yanda internet, sosyal medya ve online perakende şirketleri içerik geliştirmeye ve müşteri ilişkilerini güçlendirmeye odaklanırken, bilgisayar donanım şirketleri de operasyonel başarıya ve maliyet yönetimine yoğunlaşıyor. Ama teknoloji sektörünün tüm paydaşları aslında hızlı değişen piyasa koşulları, yoğun rekabet ve inovasyon baskısıyla karşı karşıya. En iyi yetenekleri çekebilmek de kritik konuların başında. n İK ve istihdam açısından Türkiye’nin BT sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de ve diğer büyüyen ekonomilerde teknoloji firmalarının başarısı pazarlama, yazılım geliştirme, satış ve veri analizi gibi alanlarda kritik, ama hassas bir yetenek havuzuna bağlı. Bu gibi çalışanlar genellikle büyük talep görüyor. Ayrıca araştırmalarımız, teknoloji sektöründeki çalışanların; onları çeken ve elde tutmayı sağlayan belirli unsurlara, genel endüstriden daha fazla önem verdiklerini ortaya koyuyor. Bunlar
arasında kuruluşun ürün ve hizmetlerinin kalitesi, inovasyon alanındaki itibarı, uzun vadeli teşviklerin mevcut olup olmaması, çalışanı geliştiren ve entelektüel açıdan tatmin edici çalışmalarda bulunma olanağının olup olmaması yer alıyor. Kuşkusuz ki, sektör şirketlerinin de yetenek avantajı elde edebilmeleri için liderlerinin yetenekli çalışanlara özgün ihtiyaç ve tercihleri karşılayan kişiselleştirilmiş bir değer önermesi sunmaları gerek. n BT çözümleri, İK departmanlarının işgücünü ve iş yükünü nasıl dönüştürebilir? Tower Watson’ın araştırması, güçlü bir İK teknolojisine sahip olmanın, işgücü bağlığı sağlamakta olmazsa olmaz olduğunu gösteriyor. Örneğin etkin bir değer önermesi sunan şirketler, İK programlarının iletişimini sağlama, iş değerleme, piyasa ücret verilerini takip etme ve çalışanları becerilerine uygun işlerle eşleştirme konusunda teknolojiyi kullanmaya ortalama iki kat daha eğilimli oluyor. n Neden? Çünkü tüm tüketiciler gibi çalışanlar ve yöneticiler de, teknolojiye özel ve iş yaşamını kolaylaştırmanın ve kişiselleştirmenin bir yolu olarak bakıyor. Özellikle İK yazılım çözümleri daha
mobil ve sosyal özelliklere sahip olduğu için bu durum daha da doğruluk kazanıyor. Yöneticiler yalnızca iş başvurularını takip etme şansı elde etmekle kalmıyor, aynı zamanda videolu iş görüşmeleri yapabiliyor ve bir işe hangi özellikte adayların alınma olasılığının daha yüksek olduğunu analiz edebiliyor. Çalışanlar hem bir eğitim kursuna kaydolabiliyor, hem de öğrendiklerini şirket içi iletişim aracılığıyla meslektaşlarıyla paylaşarak kendileri de birer eğitmen olabiliyor. Liderler, çalışan ile müşteri memnuniyeti ve bağlılığı arasındaki ilişkileri daha iyi anlayabiliyor. Dahası, doğru teknolojilerin kullanımı, İK’nın verimli çalışmasına olanak sağlıyor, yöneticilerin ve profesyonellerin bireylerle ilgili konuları kendi başlarına daha kolay yürütebilmelerine olanak sunuyor. Bu şekilde, teknoloji İK’yı yalnızca idari bir fonksiyon olmaktan çıkarıp, iş dünyasının stratejik bir ortağı haline getiriyor. n CIO’ların ekiplerini motive etmek için kullandıkları en yenilikçi yöntemler neler? Liderler, işine bağlı çalışanlar oluşturmak konusunda büyük bir fark yaratıyor. Towers Watson araştırması çeşitli kilit unsurlara işaret ediyor: Çalışanlara ellerinden gelenin en iyisini yapmaları konusunda ilham vermek, veriye dayanan kararlar almak, açık ve ikna edici bir vizyon sunmak, yeni durumlarla başa çıkarken hızlı ve esnek olmak. İlk seviye ve orta düzey yöneticiler de kilit role sahip. Çünkü çalışanlar; doğru hareket edenlere, yani yapacaklarını söyledikleri şeyi yapanlara, işleri tamamlamak için engelleri ortadan kaldıranlara, insanlara saygıyla yaklaşanlara, yüksek ve düşük performans gösterenler arasındaki ayrımı gözetenlere değer veriyor. Liderlerin ve yöneticilerin doğal olmak, samimi şekilde bireylerle ilgilenmek, onlara yol göstermek ve iyi iletişim kurmak gibi temel noktalara odaklanması gerek. Bu da sürdürülebilir ve yüksek performans sunan motive ekipler oluşturulmasını sağlar.
28
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
3D ile Türkiye üretim üssü olabilir Sedef Özkan Türkiye’nin tamamen yerli ilk 3D yazıcısı ‘TeTe’nin üreticisi olan LTS Teknoloji Grup’un Başkanı Talat Sam, ülke ekonomisinin geçmişten bu yana tedarik ve ucuz iş gücü gibi kavramların arasına sıkışıp kaldığını ifade ederek “Eğer 2023 yılında ihracatta 500 milyar dolar seviyeleri yerine ‘sanayi krizi’ ile karşılaşmak istemiyorsak katma değeri yüksek ürünlere yönelmek zorundayız. Türk sanayicisinin dünya pazarlarında söz sahibi olması için ‘yükte hafif pahada ağır, katma değeri yüksek’ ürünler üretmekten başka yolu bulunmuyor” şeklinde konuştu. Sam, Türkiye’nin genellikle montaj ülkesi olarak yoluna devam ettiğine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Küresel Rekabet Endeksi’nde Türkiye 45. sırada yer alıyor. Küresel rekabet yolcuğuna bizimle ya da bizden daha geç başlayan Finlandiya, Şili, Portekiz gibi ülkeler dahi bizim önümüzde. Bunun tek sebebi bahsettiğimiz ülkelerin Ar-Ge yatırım ve çalışmalarına bizden daha fazla önem vermesi. Ülke ekonomilerinin sağlam olması ve sürdürülebilir büyüme oranlarına imza atması için temel yapı taşı Ar-Ge yatırımlarına ayrılan kaynak. ABD, geçen yıl bütçesinin yüzde 16’sını ArGe faaliyetleri için ayırdı. Aynı dönemde Çin yüzde 14,5, Japonya yüzde 4,8 gibi değerlere ulaştı. Türkiye ise Ar-Ge faaliyetleri için bütçesinin sadece yüzde 1,27’sini ayırdı. Ar-Ge bütçelerindeki bu fark, en
LTS Teknoloji Grup Başkanı Talat Sam, küresel rekabette yol alabilmemiz için Türkiye’nin Ar-Ge bütçesini yükseltmesi gerektiğinin ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmek zorunda olduğunun altını çizdi.
verici. Bakan Fikri Işık’ın ‘20 milyon dolarlık pazar oluşturulması’ sözü meyvelerini vermeye başladı. BTYK’nın önümüzdeki 2 yıl boyunca desteklenecek öncelikli alanların ilk sırasına 3D teknolojisini koyması bu desteğin bir örneği. BTYK, 2012 yılından bu yana 650’nin üzerinde projeye 500 milyon TL’nin üzerinde destek sağlayan bir kurum” açıklamasını yaptı.
LTS Teknoloji Grup Başkanı Talat Sam değerli 100 şirket içerisinde neden hizmet sektörünün ve özellikle bankaların öne çıktığını gösteriyor. Maalesef Türkiye, üretmeden tüketen bir yapıda. Önümüzdeki 10 yılı kapsayan süreçte üretimsiz büyüme tuzağı bizi çok kötü yerlere çekebilir. İhraç potansiyeli taşıyan ürünlere imza atmak zorundayız.” 3D yazıcılar, Türkiye’nin geleceğe dair planlamalarında ilk sıraya yerleşti LTS Teknoloji Grup
olarak ilk yerli 3D yazıcı ile önemli bir adım attıklarına inandıklarını ifade eden Sam, “Türkiye’de bizim gibi markalar artmadığı sürece azalan işsizlik oranları, giderek düşen cari açık ve sürdürülebilir büyüme gibi kavramlar hayal olarak kalabilir. Dünya genelinde sağlıktan savunmaya, mimariden iletişim teknolojilerine kadar hemen her sektörde belirleyici rol oynaması beklenen 3D yazıcılar, Türkiye’nin geleceğe dair planlamalarında ilk sıraya
yerleşti. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı çatısı altında faaliyetlerini sürdüren Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) tarafından belirlenen ‘öncelikli alanların’ desteklenmesine dair programda da 20152017 yılları için öncelikli alanın ‘3D Yazıcılar’ olduğunu açıklandı. 3D yazıcı teknolojisi ‘21. yüzyılın sanayi devrimi’ olarak nitelendiriliyor. Ülkemizin de bu güce odaklanması ve Bakanlık düzeyinde adımlar atılması memnuniyet
3D üretim şekillerini değiştirecek bir teknoloji Sam, 3D yazıcıların başta ABD olmak üzere dünya genelinde çok sayıda ülkenin üretim şekillerini değiştirebilecek bir teknoloji olduğunun altını çizerek, “Türkiye geçmiş yıllarda otomotiv, bilgisayar, cep telefonu gibi alanlarda öncü olma trenini maalesef kaçırdı. 3D yazıcı teknolojisi ile ilk kez tüm dünyanın peşinden koşacağı bir teknolojinin üretim üssü olabiliriz” dedi. Sam, LTS Teknoloji Grup’un, her biri Ar-Ge ve inovasyon üzerine başarılı çalışmalara imza atmış şirketlerin bir çatı altında birleşmesi ile 2013 yılında Ankara’da kurulduğunu hatırlatarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı çatısı altında faaliyetlerini sürdüren Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) tarafından belirlenen ‘öncelikli alanların’ desteklenmesine dair program kapsamında 10 milyon TL destek almaya hak kazandıklarını da dile getirdi. Grup, ayrıca Ekonomi Bakanlığı tarafından verilen 5. Bölge Teşvik Öncelikleri’nden de yararlanıyor.
Vektora, SAP PCoE sertifikasını yeniledi Vektora, SAP’nin güncel teknik ve organizasyonel standartlarına uyumluluğunu belgeleyen ve Türkiye’de sayılı SAP iş ortağının sahip olduğu SAP PCoE (Partner Center of Expertise) sertifikasını, tüm destek altyapısı, destek süreçleri ve destek personelinin üzerinde yapılan kapsamlı
bir SAP denetiminden geçerek yeniledi. Vektora Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Demirbaş, “PCoE sertifikamız; SAP çözümlerinin destek operasyon ve servisinde güncel SAP standartlarına uyumluluğumuzu gösteriyor” bilgisini verdi. SAP PCoE sertifikası,
SAP’nin Active Global Support Organizasyonu tarafından sunulan, SAP tarafından tescil edilmiş destek hizmetleri sunabilmek için alınması zorunlu olan bir destek merkezi sertifikası. Bu sertifikaya hak kazanmak için öncelikle destek altyapısı olarak SAP Solution Manager kullanılması ve
destek danışmanlarının (support consultant) SAP sertifikasına sahip olması ile başlayan, destek ve iş süreçlerinde prosedürlerin tanımlanması, test sistemlerinin oluşturulması ve müşteri sistemlerinin küresel SAP ağına dahil edilmesi gibi birçok kapsamlı adımın tamamlanması
gerekiyor. Vektora ise yenilediği sertifika ile SAP Business All in One, SAP HANA, SAP BusinessObjects ve SAP Veri Tabanı ve Teknoloji çözümlerinin tamamında SAP’nin küresel standartlarına uygun destek hizmeti verme yetkisini sürdürüyor.
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
29
Enerji tasarrufunun kestirme yolu asansörden geçiyor Yerel yönetimlerin işlevselliği artıyor Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, 909 muhtarın talep, şikayet ve önerilerini daha hızlı değerlendirmek amacıyla kurduğu Muhtar Bilgilendirme Merkezi (MUBİM), Türkiye’de ilk kez uygulanan bir sistem. Bu sayede muhtarlar hizmet birimlerine gitmeden telefon, faks, dilekçe, SMS ve e-mail yoluyla isteklerini işleme koyup, sonucunu öğrenebiliyor. MUBİM sistemine kayıt edilerek ilgili birimlere gönderilen istek ve şikayetlerle ilgili cevaplar MUBİM tarafından muhtarlara iletiliyor. Muhtarlar isteklerini sistemden takip ederek, hangi aşamada olduğunu öğreniyor. 1 Aralık 2014 tarihinden bu yana istek ve şikayet almaya başlayan MUBİM ‘e bugüne kadar 3 bin 74 talepte bulunuldu. 3 bin 74 istek ve talebin 2 bin 851 tanesi yani yüzde 92,75 ‘i sonuçlandırıldı. Diğer müracaatlar ile ilgili süreç devam ediyor. En çok şikayet ve istekte bulunulan birimlerin başında
Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı ve Yollar Şube Müdürlüğü geliyor. 572 muhtarın istek ve talepte bulunduğu Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı 557 talebi sonuçlandırdı. 420 başvuruyla ASAT ikinci sırada yer alıyor. ASAT 420 başvurunun 380 tanesini sonuçlandırdı. Muhtarların en çok istekte bulunduğu birimler arasında Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı Taşınır Mal Şube Müdürlüğü (328 başvuru), Sağlık İşleri Daire Başkanlığı Mezarlıklar Şube Müdürlüğü (307 başvuru), Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü (208 başvuru), Ulaşım Planlama ve Raylı Sistem Dairesi Başkanlığı Toplu Taşıma Şube Müdürlüğü (149) başvuru, Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Tarımsal Yapılar ve Sulama Şube Müdürlüğü (124 başvuru), Fen İşleri Dairesi Başkanlığı Yatırımlar Şube Müdürlüğü (121 başvuru) yer alıyor.
Toplu taşımada Yandex avantajı Yandex.Metro uygulaması, kullanıcılarının trafiğe takılmadan, toplu taşıma araçları ile varmak istedikleri yere ulaşmaları için yol gösteriyor, metrobüs ve raylı sistemler aracılığıyla yolculukları planlamaya yardımcı oluyor. Uygulama; metrobüs, metro, füniküler ve tramvay hatları dahilinde İstanbullular için gidecekleri yere en kolay yol tarifini sunarken, ortalama yolculuk
süresi bilgisini de paylaşıyor. Yandex.Metro, kullanıcıların gidecekleri noktaya en yakın çıkışta inmeleri için hangi vagona binmeleri gerektiğini de grafik çizimlerle gösterebiliyor. Bu sayede kullanıcılar, zaman kaybına uğramıyor. Uygulama, internet bağlantısına ihtiyaç duymadığı için bağlantı olmayan ya da hattın çekmediği durumlarda bile Yandex. Metro’nun tüm özelliklerinden yararlanmak mümkün.
Yapı endüstrisinin son dönemdeki odak noktası ‘yeşil bina konsepti’ ve binalarda enerji tasarrufu sağlanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay Şarlı, iklim değişikliği ve enerji güvenliği ihtiyacı gibi nedenlerin, daha az enerji tüketilmesi yönünde beklentiyi pekiştirdiğine dikkat çekti. Yapı sektörü de bu beklentinin farkında ve Turgay Şarlı’ya göre, bugün birçok ülkede iki inşaat şirketinden biri ‘yeşil bina’ konusuna odaklanmış durumda. Bu arada ThyssenKrupp tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, 2050 yılına dek şehirlerde yaşayan nüfus yüzde 60 artışla 6 milyarın üstüne çıkacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde, şehirlerin büyümesi sürerken, bina başına tüketilen enerji de bugüne kıyasla yüzde 10-20 artış kaydedecek. Günümüzde dünyadaki enerjinin yüzde 40’ının yapılarda harcandığını, ortalama 30 yıl kullanım ömrü ile asansörlerin de binaların en çok elektrik tüketen ‘kullanıcıları’ olduğunu söyleyen Şarlı, şöyle
ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay Şarlı devam etti: “Doğru fonksiyon ve özelliklere sahip asansörleri seçmek, binalardaki kullanılabilir alanların yanı sıra hız ve erişim kolaylığını artırırken, enerji tüketimini azaltıyor. Örneğin, modern bir asansör sisteminin tercih edildiği bir binada kullanılabilir alan ortalama yüzde 30 artıyor. Standartların değişmesi ve yeni düzenlemeler ile asansörlerin binanın enerji verimliliğine katkısının artması bekleniyor. Bugün piyasadaki en iyi asansör teknolojisi, güç tüketimini yüzde 30’a kadar azaltabiliyor.” Bina içinde elektrik
üretebilen tek cihazın asansör olduğu bilgisini paylaşan Turgay Şarlı, araştırmalara göre, 2030 yılında Avrupa genelindeki binaların üçte birinin 1970 yılından önce inşa edilmiş binalardan oluşacağına dikkat çekti. “Bu da modern enerji gereksinimleri ve standartlarını karşılamak üzere kapsamlı modernizasyon çalışmalarının yapılmasını gerektirecek” diyen Şarlı, eski asansörlerin yenileri ile değiştirilmesi ile enerji tüketiminin, önceki asansör sistemine göre yüzde 70’e kadar değişen oranlarda azalabileceğinin öngörüldüğünü hatırlattı.
e-Ticareti öğrenmek için büyük fırsat Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara Bölge Planı 20142023 öncelikleri doğrultusunda Ankara’nın ticaret hacminin artırılması ve Ankara’daki kurum ve kuruluşlarının e-ticaret kapasitelerinin geliştirilmesi ve uluslararası rekabet koşullarına ulaştırılması hedefi ile düzenlenecek olan “e-Ticaret Eğitimleri” başvuruları devam ediyor. “İşinizi ya internet ile ilerleteceksiniz ya da işi bırakacaksınız” diyen Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Arif Şayık, firmaların küresel ölçekte rekabet edebilmeleri için e-ticaret kavramını ve e-ticaretin usul ve yöntemini en iyi şekilde bilmeleri ve uygulamaları gerektiğine dikkat çekti. Eğitimlerin temel amacı; Ankara iş dünyasında eTicaret ve e-İhracat farkındalığı oluşturmak, bölgenin rekabet gücünün artırmak, ayrıca kurumlar arasında kalkınmaya
Arif Şayık
yönelik işbirlikleri sağlamak olarak gösteriliyor. Eğitimlere ilişkin detaylar www.ankaraka. org.tr sitesinde de yer alıyor. Seminer çalışmaları, Ankara Kalkınma Ajansı’nın Aşağı Öveçler Mah. 1322. Cad. No: 11, 06460 Çankaya / Ankara adresindeki hizmet binasında gerçekleştirilecek ve katılım sağlayanlara program sonunda katılım belgesi-sertifikası
verilecek. Dört ayrı grup halinde düzenlenecek ve konunun uzmanlarınca verilecek eğitim seminerleri çerçevesinde; 1.Grup: E- Ticaret Vizyonu (1 hafta) 2.Grup: E- Ticarete Geçiş (3 hafta) 3.Grup: E- Ticarete Giriş (3 hafta) 4.Grup: E- İhracata Geçiş (3 hafta) konuları ele alınacak.
30
BThaber
BTnet.com.tr
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Alcatel-Lucent ve Korea Telecom 5G altyapısı üzerine çalışacak Günümüzde akıllı telefonlar ve diğer mobil cihazlar nedeniyle ihtiyaçlar çok hızlı bir şekilde artıyor. Diğer yandan, “Nesnelerin İnterneti” ve “Makineler Arası İletişim” gibi gelişen teknolojiler de boy gösteriyor ve yeni ihtiyaçlar doğuruyor. Bu konuda, 5G teknolojisi eski teknolojilere göre çok daha büyük hız, kapasite ve esneklik vadediyor. Alcatel-Lucent ile Korea Telecom’un iş birliğinde 5G şebeke mimarisinin geleceğini şekillendirmek için yapılan anlaşmaya göre ilk etapta AlcatelLucent’ın sanallaştırılmış RAN teknolojisine odaklanılacak. İş birliği ile birlikte Nesnelerin İnterneti alanında daha fazla insan, cihaz ve makine bağlantılı hale gelirken, daha
Alcatel-Lucent, Korea Telecom ile 5G mobil şebekelerine geçişte gerekli teknolojilerin ihtiyacını karşılayacak altyapının testlerini gerçekleştirmek üzere iş birliği anlaşması yaptı. fazla kişiselleştirilmiş deneyim ile beraber Korea Telecom’un büyük bağlantı ihtiyaçları da karşılanmış olacak. Anlaşmayı değerlendiren Korea Telecom’un CTO’su ve Kıdemli Başkan Yardımcısı
DongMyun Lee şu açıklamaları yaptı: “Korea Telecom, AlcatelLucent’ın vRAN ve SDN’de küresel bir lider olduğunun farkında. İş birliğimiz, GiGatopia vizyonumuzda
tanımladığımız 5G mimarisini gerçekleştirmemize yardımcı olacak. Bu yüzden, AlcatelLucent’ın vRAN ve SDN teknolojisini kullanmak için sabırsızlanıyoruz.” Anlaşma bunun yanı sıra, 5G
şebeke mimarisi ve ara yüzü için mobil genişbant erişimi şebeke fonksiyon sanallaştırmasını (NFV) ve yazılım tanımlı şebekeler (SDN) için geliştirme ve test çalışmalarını kapsıyor. Alcatel-Lucent Kore Ülke Müdürü Chi Il Yoo ise konuyu şu şekilde değerlendirdi: “Alcatel-Lucent, dünyanın en büyük iletişim zorluklarını çözmek için yenilikler geliştirme konusunda uzun bir tarihe sahip. Korea Telecom’un vizyonuyla tam olarak uyum içindeyiz ve Korea Telecom’un stratejik şebeke evrimine destek olacağız. Biz, NFV teknolojilerini de tıpkı vRAN gibi bu evrilmenin hayati basamağı olarak görüyoruz. Korea Telecom ile birlikte çalışarak bu alandaki liderliğimizi daha da güçlendireceğiz.”
PayPal eBay ile yollarını ayırdı 3D yazıcıyla hologram üretti Hintli sanatçı Ekaggrat Singh Kalsi, LED ışığı 3D yazıcı hammaddesi olarak kullanarak, hologram görüntüsü elde etti. 3D yazıcı aslında pekte yeni bir uygulama değil; geçmişi 1984’e dayanıyor. Bilgisayar destekli tasarım programlarıyla modellenmiş nesneleri, elle tutulabilir gerçek nesnelere dönüştüren bu yazıcıların baskı işlemleri yaparken birçok hammaddeyi kullanılabiliyor olması, farklı sektörlerde etkili olmasını da kaçınılmaz kılıyor. Hintli ressam Ekaggrat Singh Kalsi’nin de farklı bir fikir aklına geldi ve 3D yazıcıyla
ışığı boyamayı denedi. Bilgisayar modellerinde taradığı kızının portre görüntüsünü, 3D yazıcı yardımıyla havada duran holograma çevirmeyi başardı. Opto izolatör yardımıyla kızının suratını tarayan sanatçı, 3DR Delta yazıcısına RDG LED bağladı. Suratı dönen kızın görüntüsünü, bir GIF dosyası haline getirdi ve 10 farklı açıdan bunu çalışma imkânı taşıdı. Sanatçı, G Code programlama dili kullanarak LED ışığının yön hareketlerini belirleyerek, video kamera kullanarak ortaya çıkan sonucu kaydetmeyi başardı.
PayPal, eBay’den ayrılma sürecini tamamlayarak Nasdaq borsasında PYPL sembolüyle işlem görmeye başladı. PayPal’ın üst yöneticileri, çalışanları ve iş ortaklarından oluşan ekip, PayPal butonuna basarak bugünkü Nasdaq seans açılışını yaptı. Dünyanın dört bir yanındaki insanların dijital paranın avantajlarından yararlanmasını sağlayan PayPal, 2014 yılında toplam 235 milyar dolarlık ödeme hacmine imza attı ve 8 milyar doların üzerinde gelir elde etti. Geçen yıl ayrıca 46 milyar dolarlık mobil ödeme gerçekleştiren PayPal, tüm dünyada 203 ülkede 169 milyon aktif müşteriye hizmet veriyor. Şirketlerin ayrılma süreci kapsamında, kayıt tarihi olarak kabul edilen 8 Temmuz 2015’te eBay hisse senedi sahiplerine 17 Temmuz 2015’te her bir eBay hissesine karşılık bir PayPal hissesi dağıtıldı. 6 Temmuz 2015 tarihinden
bu yana Nasdaq’ta “ihraç edilen” PayPal hisseleri yatırımcılara geçici olarak “PYPLV” sembolüyle sunuldu. PayPal hisselerinin ihracı 17 Temmuz seans kapanışında son buldu. Bugün itibariyle PayPal hisseleri “PYPL” sembolüyle Nasdaq’ta normal yoldan sunulmaya başlandı. Konuyu değerlendiren PayPal Başkanı ve CEO’su Dan Schulman, “Tüm dünyanın kullanımına açık dijital ödeme platformu ve en güvenilen dijital cüzdan olarak bağımsız bir şirket
olmanın ve bizi bekleyen geleceğin heyecanını yaşıyoruz. Günümüzde mobil teknolojiler ödeme sistemlerini dönüştürüyor; daha kolay, güvenli ve ulaşılabilir hale getiriyor. Bağımsız bir şirket olarak PayPal’ı tüketicilerin hakkını koruma, e-ticaret şirketlerinin hayatını kolaylaştırma ve giderek daha büyük bir hızla dijitalleşen ödeme endüstrisinin geleceğini şekillendirme konusunda artan rolüyle daha da büyük fırsatların beklediğini görüyoruz” dedi.
32
BThaber
BTnet.com.tr
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Solar Impulse 2 dünya turuna ara verdi Güneş enerjisiyle çalışan, dünya turuna çıkan Solar Impulse 2 isimli uçak bataryalarının zarar görmesi nedeniyle Hawaii’de dünya turuna ara vermek zorunda kaldı. Aşırı ısınmanın uçağın
bataryalarına kalıcı hasar verdiğini belirten Solar Impulse 2 ekibi, uçağın dünya turuna devam edeceğini ancak nisan ayına kadar ara verildiğini belirttiler. Andre Borschberg’in en uzun havada kalma
rekorunu kırdığı Japonya’dan başlayıp, Hawaii’ye kadar 118 saatte kat ettiği yolculukta, bataryaların aşırı ısındığını ve soğutulamadığını açıkladılar. 2,3 ton ağırlığına ve 72 metre kanat açıklığına sahip
olan Solar Impulse’ın kanatları üstünde tam 17 bin adet güneş enerjisi paneli hücresi bulunuyor ve uçak gündüzleri güneş enerjisi kullanırken, akşam saatlerinde özel bataryasına depoladığı enerji ile çalışıyordu.
Uçağın Kalaeloa Havaalanı’ndaki Hawaii Üniversitesi’nin hangarında tamir olacağını belirten Solar Impulse 2 ekibi, aşırı ısınmayı önlemek için araştırmaların ve testlerin yapılacağını ifade etti.
Uzaylı avı başlıyor! Ruşen Göbel
Plüton’da jeolojik aktiviteler tespit edildi NASA, uzay aracı New Horizons’ın 9 yıl süren yolculuğundan sonra çektiği Plüton’un ilk yüksek çözünürlükte yakın çekim fotoğrafını yayınladı. New Horizons Projesi sorumlusu Alan Stern, Maryland’daki Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Fizik Laboratuvarı’nda gerçekleşen basın toplantısında, Plüton’un yakın çekim ve yüksek çözünürlüklü fotoğrafının gezegende jeolojik aktivitelere kanıt niteliği taşıdığını ifade etti. New Horizons ekibi araştırmacıları Plüton’da dağ benzeri yapıların yer aldığını
ve buzlarla kaplı dağların 3 bin 400 metrelik yüksekliğe sahip olduğunu açıkladı. Araştırmacılar dağların yaşının 100 milyondan daha genç olduğunu tahmin ettiklerini de belirtti. 19 Ocak 2006’da Florida’daki Cape Canaveral uzay üssünden fırlatılarak, güneş sistemi yolculuğuna başlayan New Horizons, 9 yıl 6 aydır görev yapıyor. Saniyede 14 kilometre hıza sahip olan uzay aracı, Plüton’un yüzeyine 12 bin 500 kilometre uzaklıktan geçmiş ve küçük gezegeni görüntülemişti. Plüton’un ayrıntılı
fotoğraflarını çekmek ve diğer bilimsel verileri toplamak için sadece tek bir şansı olan uzay aracı görevini başarıyla tamamladı ve güneş sisteminin ön keşfi tamamlandı. New Horizons, Plüton dışında uyduları Charon, Styx, Nix, Kerberos ve Hydra’da da keşiflerde bulundu. New Horizons tarafından çekilen fotoğraflar, ayrıca Plüton’un en büyük uydusu Charon’da derin vadilerin bulunduğunu gösteriyor. Plüton ve Charon’un çok eski bir çarpışma sonucu oluştuğu ve birçok ortak yönlerinin olması gerektiği düşünülüyor.
Plüton’un geçtiğimiz günlerde çekilen fotoğrafları dünya çapında büyük ses getirmişti. 1935’ten beri varlığından haberdar olduğumuz, Güneş Sistemi’nin en uzak gezegeni olan Plüton’un net fotoğraflarına ulaşmamız bu kadar ses getiriyorken uzaylıların varlığını kanıtlamamız halinde neler olacağını düşünebiliyor musunuz? Bu konu Rus milyarder Yuri Milner’ın da ilgisini çekmiş olacak ki uzayda akıllı canlıların bulunup bulunmadığını araştırılması için 100 milyon dolar ayırdı. Bu parayla dünyanın en güçlü iki teleskobu Parkes ve Green Bank kiralanarak uzay, eskisine göre 10 kat daha geniş bir şekilde taranacak. Teleskoplar 1 ila 10 GHz arasını tarıyor olacak. Bu frekans aralığı, uzaydaki kozmik kaynaklardan etkilenmediği için “sessiz alan” olarak adlandırılıyor. Eğer “biz buradayız” mesajı vermek isteyen uzaylılar varsa bu frekans aralığındaki
radyo dalgalarını araştırması gerektiği söyleniyor. Paranın bir kısmı bu araştırma kısmına ayrılacak. 100 milyon doların kalanı da gelen verinin işlenmesi için gerekli donanımın hazırlanmasına harcanacak. Kaliforniya’daki Campbell Üniversitesi, şimdiden kolları sıvamış durumda. Bundan önce böyle bir donanımın oluşturulması fikri ortaya atılmış fakat kaynak yetersizliği sebebiyle ortada kalmıştı. Milner’ın ortaya koyduğu para ile anında harekete geçildi. Ortaya konan 100 milyon dolar, herhangi bir sonuca ulaşılamaması halinde çöpe gitmiş olacak. Elbette ki bu esnada uzayla ilgili daha fazla bilgi sahibi olacağız. Fakat araştırmanın asıl amacında sonuca ulaşılması halinde getireceği sesin yanında “vızıltı” olacağını söyleyebiliriz. Araştırma sonucunda uzaylıların varlığından emin olduk; hatta bir şekilde koordinatlarını bile almayı başardık. Sonra ne olacak? Sonrası için kaynağımız, şimdilik hayal gücümüz…
BThaber
BTnet.com.tr
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
33
Hesaplı 5.5 inç ekranlı telefon: Vodafone Smart Ultra 6 Ruşen Göbel Operatörlerin akıllı telefon savaşları devam ediyor. Avea’nın ve Turkcell’in ardından Vodafone’un telefonu Smart Ultra 6 ile karşınızdayız. Geçtiğimiz haftalarda incelemesini yaptığımız Turkcell T60 gibi Vodafone Smart Ultra 6 da ZTE tarafından üretiliyor. iPhone 3GS çizgilerini andıran bir kasaya sahip olan Vodafone Smart Ultra 6, arka tarafında plastik malzemesini kullanıyor. Telefon “sağlam” bir his veriyor olmasına rağmen arka kapağında kullanılan malzemeyi
Vodafone Smart Ultra 6, Adreno 405 GPU’sunu kullanıyor. 2 GB RAM’i ve 16 GB hafızası bulunan Smart Ultra 6, oyunlarda çok yüksek performans sergileyemese de arayüzde ve Facebook gibi uygulamalarda akıcı bir şekilde çalışabiliyor. BTnet Vodafone Full HD ekran Smart Ultra 6’nın Ürünün 5.5 inçlik arka tarafında ekranı Full HD yer alan kamera çözünürlük sağlıyor. 13 megapiksel IPS teknolojisini çözünürlüğünde fotoğraf kullanan ekran, her açıdan çekebiliyor. Çekim kalitesi net bir şekilde renk kaybı “ortalama” diyebileceğimiz bu olmaksızın görülebiliyor. Gücünü Snapdragon 615 çipsetinden alan kamera, HDR çekimi özelliğine beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Fakat ergonomik açıdan gayet başarılı. 5.5 inç ekrana sahip bir akıllı telefon olmasına rağmen elde tutuluşu rahat; baş parmak sağ tarafındaki ses ve kilit tuşlarına rahat oturuyor.
test
sahip olsa da bu konuda ne yazık ki çok başarılı değil. Ön tarafında ise 5 megapiksellik bir selfie kamera yer alıyor. Her iki kamera da 1080p 30 fps video çekiyor. Android 5.0.2 işletim sistemini kullanan Smart Ultra 6, stok Android’in üzerine ufak tefek uygulama eklentileri yaparak akıcı bir arayüz deneyimi sunuyor. Ürünün içinde 3000 mAh batarya yer alıyor. Bu batarya ile yaklaşık 1 buçuk günlük bir kullanım süresi sağlayabilen Smart Ultra 6’nın bu alanda başarılı olduğunu söylememiz mümkün. Fiyatı ise 899 TL.
Eğitimde çığır açan teknolojiler
Samsung’un 2250 ppi ekranı yolda Biz teknoloji editörleri olarak 1440p ekranların mobil cihazlar için şimdilik “fazla” olduğundan yakınalım, Samsung 11K çözünürlüklü mobil ekran üzerine çalışmalara başlıyor. Samsung’un hedefi, 2250 ppi piksel yoğunluğuna ulaşmak. Çünkü bu piksel yoğunluğu ile VR gözlük kullanımında pikseller görülemeyecek bir sıklığa ulaşmış olacak. 11.264 x 6.336 piksel anlamına gelen 11K çözünürlük, 5.7 inç boyutuna sıkıştırıldığı takdirde 2250 ppi seviyesi elde edilebiliyor. Başka bir kaynağa göre de Samsung’un bu çözünürlükteki amacı, piksel sıklığı sayesinde bir çeşit 3D efekti elde etmek. Açıkçası bunun nasıl olacağını öğrenmek için ben de sabırsızlanıyorum fakat sanırım bekleyip görmemiz gerekecek.
Samsung bu projesi için 13 tane Kore firmasının yanı sıra Güney Kore Hükümeti’nden de destek alıyor olacak. İlk prototiplerin 2018’deki Kış Olimpiyatları’na yetiştirilmesi bekleniyor. Peki bu çözünürlüğün günümüz telefonlarına etkisi ne olur? 1440p çözünürlüğe sahip telefonların pek çoğu, henüz bu çözünürlüğü kaldırabilecek donanıma sahip değiller. Samsung Galaxy S6 Edge gibi az sayıdaki telefon, bu çözünürlüğü kaldırabilecek donanıma sahip; bu sefer de donanımı kaldıracak batarya sorunu ortaya çıkıyor. Koca koca masaüstü bilgisayarlarda bile akıcı bir şekilde 4K oyun oynamak için yaklaşık olarak 5.000 TL’yi (olan bilgisayarın üzerine ek masraf olarak) gözden çıkarmamız gerekiyor.
Şu anki gidişata bakacak olursak böyle bir sıçramayı karşılayacak bir değişikliğin olmayacağını söyleyebiliriz. Fakat hala geliştirilmekte olan grafen teknolojisi ve 3 boyutlu bataryalar devreye girerse, 11K’dan fazlasını bile kaldıracak güce ulaşabilirler. Henüz grafenden ses seda yok; IBM kendi grafen çip prototiplerini üretmeye devam ediyor. Fakat henüz bir seri üretim söz konusu değil. Bu iki teknolojinin tam anlamıyla ortaya çıkmasıyla beraber teknoloji dünyasında ciddi bir kırılma gerçekleşecek. Eğer 2018’e veya 2019’a kadar bu kırılma gerçekleşirse, 2250 ppi’ı az bile bulabiliriz. Eğer kırılma gerçekleşmez, çip ve batarya güçleri şu anki hızlarıyla gelişmeye devam ederlerse 11K “yalan” olur.
Teknoloji her geçen gün değişim ve gelişim gösteriyor. Şüphesiz ki bilgilerin hızlı bir şekilde dijital ortama taşındığı günümüzde, eğitimin de dijitalleşmesi kaçınılmaz bir hal alıyor. Günlük hayatlarında istedikleri bilgiye istedikleri anda ulaşan öğrenciler, eğitim alanında da aynı kolaylığa sahip olma beklentisini taşıyor. Ayrıca dijital ortamda gerçekleşen eğitimler, öğrencilere daha keyifli ve kaliteli bir çalışma ortamı sağlarken, öğretmenlere de daha detaylı bilgi verme olanağı sunuyor. Online sistem üzerinden erişilen interaktif ders kitapları ve dijital kütüphaneler aracılığıyla eğitimde dijitalleşme sağlamak mümkün… Özel cihazlar ile zengin dijital içerikleri bir araya getiren Intel, sunduğu Intel Eğitim Çözümleri ile öğrencilerin ve öğretmenlerin beklentilerine cevap veriyor. Bu çözümler dijital çağa uygun öğrenme becerileri kazanmada ve bilgiye ulaşmada en etkin araç olan tabletler üzerinden sağlanıyor. Öğrenciler, öğretmenlerinin paylaştığı tüm içeriklere tabletler sayesinde anında ulaşabiliyor. Akıllı tahtada bulunan içeriklere ulaşabilen öğrenciler, aynı zamanda bu içerikleri arkadaşlarına da iletebiliyor. Öğretmenler
ise tabletler aracılığıyla ders içerisinde anlık sorular sorabiliyor, sınav düzenleyebiliyor ve belirlediği süre sonunda yanıtları alabiliyor. Tabletleri ders içerisinde istediği şekilde yönetebilen öğretmenler, yoklama alıp, ders materyallerine anlık olarak ulaşabiliyor. Öğrenciler ve öğretmenler istedikleri zaman birbirleriyle kolayca iletişime geçerken, ödev iletebiliyor. Tabletlerin içerisindeki kütüphane uygulamasında dijital ortama taşınmış sayısız kitap bulunuyor. Öğrenciler ve öğretmenler bu sınırsız kaynak yardımıyla merak ettikleri tüm konular hakkında özgürce araştırma yapabiliyor. Öğrencilere günümüzde ve gelecekte yaşamlarını kolaylaştıracak kaliteli çözümler sunmak için çalışan Intel, sunduğu Eğitim Çözümleri ile Türkiye’nin dört bir yanına ulaşmayı hedefliyor. Intel, ürünlerinin lansmanı için farklı şehirlerde birçok eğitim ve konferans düzenlerken, bayi kanalına Penta Teknoloji aracılığıyla ulaşıyor. Intel Eğitim Çözümleri alanında tek yetkili dağıtıcı olan Penta, sektördeki bilgi birikimi ve yenilikçi çözümler sunan güçlü B2B portalı sayesinde, Intel Eğitim Çözümleri’ni yaygın kanala ulaştırıyor.
34
BThaber
BTnet.com.tr
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Tanklı yazıcıyla kartuş derdine son Ruşen Göbel
6. nesil iPod Touch piyasaya sürüldü Akıllı telefonların hayatımızda yer edinmesinde büyük katkısı bulunan Apple, tüm iPhone özelliklerini üzerinde barındıran fakat aslında telefon olmayan iPod Touch serisini güncellemeye devam ediyor. Normalde her 2 senede bir, ana iPhone cihazlarıyla (iPhone 4, iPhone 5 vs) beraber tanıtılan iPod Touch’lar, geçtiğimiz seneki iPhone 6 tanıtımında es geçilmişti. Geçtiğimiz günlerde Apple sessiz sedasız 6. nesil iPod Touch’ın piyasaya sürdü. Yeni iPod Touch, tasarım olarak 5. nesil iPod Touch ile büyük benzerlik gösteriyor. Arka tarafındaki Loop bağlantısını çıkaran Apple, iPod Touch 5’teki renk seçeneklerini de zenginleştirmiş. Ekran boyutu da iPod Touch
test BTnet
5 gibi 4 inç boyutunda. Çözünürlüğü değişmeyen cihaz, 88 gramlık ağırlığını da koruyarak dünyanın en hafif mobil cihazlarından biri olmayı sürdürüyor. Cihazın içinde ise ciddi değişiklikler var. iPod Touch 5’te kullanılan eski A5 işlemcinin yerine artık iPhone 6’nın işlemcisi olan A8 kullanılıyor. Normalde 1.4 GHz hızında çalışan A8, hızı düşürülerek 1.1 GHz’de çalıştırılıyor. Apple, cihazın CPU performansının 6, GPU (grafik) performansının ise 10 kat artırıldığını belirtiyor. A8’in yanı sıra hareket işlemcisi M8’e de yer veriliyor. RAM miktarı ise 1 GB’ye çıkarılmış. Ekran çözünürlüğünün iPhone 6’dan düşük olması sebebiyle hızı düşürülmüş A8’e rağmen son
derece yüksek performans sergilemesini bekliyoruz. Kamerası yenilenen iPod Touch, artık üzerinde iPhone 5S sensörü barındırıyor. 8 megapiksel fotoğraf çekebilen arka kamera, 1080p 30 fps videonun yanı sıra 720p 120 fps ağır çekim video kaydı yapabiliyor. iOS 8.4 işletim sistemini kurulu halde gelen ürün, 16, 32, 64 ve 128 GB’lik hafıza seçenekleri sunuyor. Fiyatlar sırasıyla 199, 249, 299 ve 399 dolar olarak belirlenmiş. Akıllı telefonlarının şarjını harcamadan oyun oynamak, müzik dinlemek ve film izlemek isteyenlere hitap eden iPod Touch 6, Android telefona sahip olup da Apple ekosistemine dahil olmak isteyenlerin de ilgisini çekecektir.
Ofislerin en önemli ihtiyaçlarından biri olan yazıcılar, genellikle kartuş / toner ihtiyaçları sebebiyle fazlasıyla pahalıya gelebiliyorlar. Yazıcı üreticileri son derece uygun fiyata sundukları yazıcıların kartuşları için genelde neredeyse yazıcının kendisi kadar para talep ediyor olmaları, elbette ki can sıkıcı bir durum. Özellikle yoğun bir şekilde yazıcı kullanan ofisler, kartuş ve toner masraflarıyla boğulabiliyorlar. Yazıcı kullanımı yoğun olan ofisler için en iyi çözüm ise tanklı yazıcılar. Epson L565 de mürekkep masrafını bir hayli düşüren, tanka sahip bir yazıcı, tarayıcı ve faks. Kağıt haznesi üst kısmında yer alan Epson L565, ön yüzeyinde minik bir LCD panel ve kontrol tuşlarını barındırıyor. Üst tarafında yer alan kapak açılarak tarama işlemi gerçekleştirilebildiği gibi basit kağıt taramaları için kapağın üst kısmında bulunan belge girişini de kullanabiliyoruz. Ufak boyutlardaki bu yazıcıyı her yere sığdırmanız mümkün.
kullanan bir hepsi bir arada yazıcı. Kartuş yerine mürekkep tankı kullanıyor olması ise en büyük avantajı. Kartuş kullanmaması, cihazın çok daha hesaplı olmasını sağlıyor. Ürün dakikada 4.5 sayfa renkli, 9.2 sayfa siyah beyaz çıktı alabiliyor. 5760 x 1440 DPI çözünürlükte baskı yapabilen L565, haznesinde 100 kağıt bulundurabiliyor. Ürünün tarayıcısı 1200 x 2400 DPI çözünürlükle tarama gerçekleştirebiliyor. Tek taraflı tarama yapabilen ürün, tarama kalitesi konusunda başarılı. Taramanın yanı sıra faks ve fotokopi işlevlerine de sahip olan ürün, kablosuz veya kablolu ağlara bağlanarak ortak yazıcı olarak kullanılabiliyor. Tabii istediğimiz takdirde kutusundan çıkan USB kablosunu kullanarak bilgisayarımıza direkt olarak da bağlayabiliyoruz. USB bellek desteği ise ne yazık ki bulunmuyor.
test BTnet
Mürekkep püskürtme teknolojisi Epson L565, standart mürekkep püskürtme teknolojisini
Huawei’nin yeni amiral gemisi: P8 Dünyanın en büyük telefon üreticilerinden biri olmayı başaran Huawei, yeni amiral gemisi ürünüyle karşımıza çıkıyor: P8. Yalnızca 6.4 mm kalınlığında olan P8, 5.2 inçlik bir ekrana sahip. Ekran çerçevesinin dar olması sebebiyle telefonun ebatları küçük. Tek elle tutulabilen P8, malzeme olarak alüminyumu kullanıyor. Ürünün 5.2 inçlik IPS ekranı 1080p çözünürlük sunuyor. HiSilicon Kirin 935 model çipset kullanan cihaz, pek çok amiral gemisi akıllı telefonda olduğu gibi 4 çekirdeğini güç tasarrufu, 4 çekirdeğini performans amacıyla çalıştıran 8 çekirdekli işlemci içeriyor. 3 GB RAM’i bulunan P8, 16 GB’lik bir depolama alanına sahip. Bu alan, microSD kart yuvası sayesinde 128 GB daha artırılabiliyor.
Cihazın arka tarafında 13 megapiksellik bir kamera yer alıyor. Çift renkli flaş LED’leriyle flaşlı çekimlerde daha doğal renkler elde edebilen P8, fotoğraf kalitesi açısından -dahil olduğu fiyat segmenti göz önünde bulundurulduğunda- tatmin edici bir performans sergiliyor. Ön tarafta 8 megapiksellik bir kamera bulunan P8 selfie konusunda da başarılı. Apple severleri mutlu edecek bir arayüz Huawei P8, Android 5.0 işletim sistemini kullanıyor. Arayüz konusunda Apple cihazlarından bir hayli esinlendiği dikkatimden kaçmadı. Aslında bunu “kötü” bir şey olarak değerlendirmemek gerek. Zira Android telefon üreticileri genellikle sadelik yerine daha çok “her yerde işlev, her
yerde karmaşa” mottosuyla hareket ediyor. Arayüzde sadelik ve zerafet arayan kullanıcıların Apple harici bir “Huawei” alternatifine sahip olmasının iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Emotion UI bazı hatalar barındırıyor olsa da genel anlamda son derece başarılı ve hoş. Android M’de gelmesi beklenen ve iOS’taki gibi uygulama izinlerinin, uygulamanın o izne ihtiyacı olduğu anda kontrol edilebilir olmasını sağlayan işlevi bir şekilde Huawei P8’e şimdiden entegre edilmiş. Bu da elbette ki güvenliği bir kademe yukarı taşıyor. Ürünün 2680 mAh bataryası bulunuyor. Bu bataryayla beraber 1 günü biraz aşan bir kullanım sağlayan P8, ek güç seçenekleriyle arka planda çalışan uygulamalar kapatılarak daha uzun süre kullanılabiliyor.
BThaber
KARİYER
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Türk Telekom Grubu’nda yeni direktörler Türk Telekom Grubu’nda iki atama ile Yatırım Planlaması Direktörlüğü’ne Aykut Zafer Taşel atanırken, Bireysel Servisler Direktörlüğü’ne ise Şaban İren getirildi. Aykut Zafer Taşel, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Kariyerine 2001 yılında PricewaterhouseCoopers’ta başlayan Taşel, şirketin İstanbul ve Dubai ofislerinde görev yaptı. 2006 yılında Dubai Yatırım Grubuna katılan Taşel, 2008’e dek grubun şirket alım ve satım
Aykut Zafer Taşel
Şaban İren
projelerinde yer aldı, 2008-2011 arasında grubun tek elden yeniden yapılandırılmasının operasyonel ve finansal olarak liderliğini yürüttü. Eylül 2011’de Türkiye’ye dönen Taşel, PwC İstanbul Ofisi
danışmanlık birimine yönetici olarak katıldı. Selçuk Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Şaban İren ise kariyerine 1995 yılında yazılım mühendisi olarak başladı ve 1996-2001 arasında Kombassan Holding’de çalıştı. Ardından Kont Bilişim’de Ürün Müdürlüğü görevini üstlenen İren, sonra Netcom, Bizprosistem Sentim Teknoloji ve Sentim Bilişim şirketlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. İren, 2008’den 2014’e kadar Turkuvaz Medya Grubu’nda Bilgi Sistemleri Grup Başkanlığı görevini üstlendi.
TelecityGroup Türkiye ekibi yeni atamalarla büyüyor 2013 yılının Mayıs ayında SadeceHosting’i bünyesine katan Avrupa veri merkezi pazarı şirketi TelecityGroup’ta, son olarak Teknoloji Direktörü görevine Rıdvan Aysel getirilirken, Murat Kılınç ise TelecityGroup Türkiye veri merkezi operasyonlarından sorumlu olacak. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Rıdvan Aysel, aynı dalda yüksek lisans derecesi aldı. Kariyerine 1990 yılında Alcatel Teletaş’ta ArGe Tasarım Mühendisi olarak başlayan Aysel, 1996 yılında Anadolu Endüstri Holding bünyesine dahil olarak burada 3 yıl boyunca Ağ Uzmanı olarak görev yaptı. 1999 – 2004 yılları arasında Anadolu Grubu bünyesinde Ağ Müdürü olarak görev yapan Rıdvan Aysel, 2004 yılında
Rıdvan Aysel
Murat Kılınç
katıldığı Anadolu Bilişim Hizmetleri bünyesinde 7 yıl boyunca Teknoloji Müdürü görevinde bulundu. Aysel, TelecityGroup Türkiye’ye katılmadan önce DESTEK Bilgisayar’da Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyordu. Aysel, TelecityGroup Türkiye’de ise ağ ve sistem yönetimi ekibinin yanı sıra yazılım ekibini de yönetecek. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Telekomünikasyon Mühendisliği Bölümü mezunu Murat Kılınç, kariyerine 1987 yılında
E T K İ N L İ K L E R 26 Temmuz-1 Ağustos 2015
Taiwan Excellence Media Tour Tayvan AYRINTILI BİLGİ: http://www.taiwanexcellence. com.tw/IND/index.aspx 9-13 Eylül 2015
1st International Conference on Environmental Science
başlayarak, 1989 yılında TRT’de BT Altyapıları Müdürü olarak görev aldı. 1999 yılında ABD’nin önde gelen yazılım firmalarından Peregrine Systems’ın Ottawa’daki Kanada operasyonuna dahil olan Kılınç, burada 2004 yılına kadar ekip lideri olarak görev yaptı. Ekim 2004’te Türkiye’ye dönen Murat Kılınç, Petsoftel Telecommunication şirketinin İstanbul Bölgesinden Sorumlu Teknik Müdürü olarak görev yaptıktan sonra telekomünikasyon sektöründe bilişim çözümleri sunan Tria’nın Teknik Müdürü oldu. 2008’de MedNautilus Türkiye bünyesine dahil olan Kılınç, 6 yıl boyunca burada Mühendislik ve Teknik Operasyonlar Direktörü görevini yürüttü. Murat Kılınç, kariyerini TelecityGroup Türkiye Operasyon Direktörü olarak sürdürecek.
Y U R T D I Ş I
and Technology (ICOEST) Bosna Hersek AYRINTILI BİLGİ: www.icoest2015.com 6-8 Ekim 2015
International Test Conference Anaheim, ABD AYRINTILI BİLGİ: www.itctestweek.org
7-10 Kasım 2015
26th ISF Annual World Congress Atlanta, ABD AYRINTILI BİLGİ: www.securityforum.org/ events/isf-annual-worldcongress/
Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri handana@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz.
E T K İ N L İ K L E R 4-7 Ağustos 2015
International Conference on Advanced Technology & Sciences (ICAT’15) Antalya AYRINTILI BİLGİ: www.icatsconf.org/
Y U R T İ Ç İ
12 Ekim - 14 Ekim 2015
ADVED’15- International Conference On Advances In Education, And Social Sciences Nippon Otel - İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.ocerint.org/adved15/
15 Ekim 2015
CardSmart Bosphorus 2015 Steigenberger Maslak Istanbul Hotel AYRINTILI BİLGİ: www.cardtek.com BTvizyon Anadolu Toplantıları
15 Eylül 2015 Ankara AYRINTILI BİLGİ: www.btvizyon.com.tr/
Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri handana@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz.
35
FIT Solutions’ın yeni CEO’su Bahar oldu 2006 yılından itibaren FIT Solutions bünyesinde çalışan Koray Gültekin Bahar şirketin yeni CEO’su oldu. FIT Solutions’ın tüm idari işlerinin başına geçen Bahar, şirketin Ar-Ge merkezini de açması ile birlikte yazılım ve teknoloji alanlarında atılım yapmaya Koray Gültekin odaklı bir organizasyon hedefliyor. Bahar Koray Gültekin Bahar, 1999 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği bölümüne girdi. Kıbrıs’taki üniversite yıllarında mobil teknolojiler ve web araçları ile ilgili projeler üzerine çalışan Bahar, 2006 yılında FIT Solutions bünyesinde yazılım geliştirici olarak çalışmaya başladı. Burada büyük şirketlerin SAP projelerinde görev aldı ve ekiplerini yönetti. Kurumsal platformlar ve mobil uygulamalar üzerine projeler geliştiren, 2013 yılında CTO’luk görevine gelen Bahar, FIT Solutions ile şirketlerin e-Dönüşüm süreçlerine destek olmaya devam edecek.
BİTES’in Deniz Projeleri Danışmanı Topuz oldu Dz. Kur. Alb. Sinan Topuz, BİTES Savunma, Havacılık ve Uzay Teknolojileri’nde Deniz Projeleri Danışmanı olarak görevine başladı. TSK’da 27 yıl görev yapan Topuz, meslek yaşamı boyunca önemli çalışmalara imza attı ve deniz Sinan subaylığı görevlerinin yanı sıra, Topuz 3 yıl süre ile Brüksel NATO Karargahı’nda da görev aldı.
OMSAN Lojistik’te atama OMSAN; satınalma ve tedarikçi geliştirme süreçlerini ‘direktörlük’ çatısı altında yeniden yapılandırdı. Bu kapsamda OMSAN Lojistik Satınalma ve Tedarikçi Geliştirme Direktörlüğü’ne de Oğuzhan Aygün atandı. İş hayatına 1986 yılında başlayan, 2001 yılından Oğuzhan bu yana da lojistik sektöründe önemli Aygün görevlerde bulunan Aygün, ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümü mezunu.
PayU Türkiye’ye yeni Pazarlama Müdürü PayU Türkiye’nin Pazarlama Müdürlüğü görevine Gaye Ör getirildi. Marmara Üniversitesi Almanca Enformatik bölümünden mezun olan Gaye Ör, 2004 yılında Adisa Danışmanlık’ta başladığı kariyerine Garanti Ödeme Gaye Sistemleri’nde devam etti. 6 yıl Ör süreyle üye işyeri pazarlama, banka kartı ve ön ödemeli kartlarla ilgili ürün ve pazarlama çalışmalarını yürüten Ör, 2011 yılında Bankalararası Kart Merkezi’nde (BKM) Pazarlama Müdürlüğü, 20132015 yılları arasında da PayPal Türkiye Pazarlama Müdürlüğü görevini üstlendi.
36
BThaber
MEKTUP
Yaz finaline geri sayımdan merhaba, Mevsim yaz madem, sana Bodrum’dan güzel bir haber vererek bu haftaki mektubuma başlıyorum. Tasarım Vakfı tarafından hayata geçirilen Bodrum Tasarım Köyü, 2015 sezonu ile yaratıcı alanlardaki tüm aktörlerin ortak yaratım, öğrenim ve deneyim süreçleri için açılış çalışmalarına başlamış. Bodrum Tasarım Köyü’nde, yurtiçi ve yurtdışından uzman isimlerle gerçekleştirilecek atölye çalışmaları ile katma değeri yüksek fikirlerin ve ürünlerin ortaya çıkarılması amaçlanıyor. Bodrum Tasarım Köyü, yıl boyunca düzenlenecek keçe, deri, seramik, kilim, dokuma, mobilya, deneysel fotoğraf, tekstil tasarımı, cam füzyon, alevde çalışma, vitray, giyilebilir teknolojiler, mimarlık, tasarım düşüncesi, açık iş, tasarımla yönetim, sosyal, ekonomik, kültürel inovasyon ve dönüşümlere odaklanan atölye çalışmalarıyla tasarımcıyı sektörlerle buluşturmayı, ürün, hizmet, deneyim tasarımını, katma değerleriyle inovasyona, ekonomiye, kültüre, istihdama kazandırmayı hedefliyor. İçerik çok zengin, sen iyisi mi www. tasarimvakfi.org sitesine bak, detayları bir gör. Yaratıcılığa devam edelim. Dünyanın dört bir yanındaki parlak beyinleri dünyayı değiştirecek fikirlerini paylaşmaya davet eden Google Bilim Fuarı 2015’te titiz değerlendirmelerin ardından bu yılın 90 bölgesel finalisti belli olmuş ve bölgesel finalist olarak seçilen projeler arasında Türkiye’den de beş finalist proje var. Bölgesel finale kalan bu 90 genç bilim insanı, 21 Eylül’de Mountain View Kaliforniya’da düzenlenecek ödül törenine katılacak 20 Global Finalist arasında yer almak için yarışacak. Süreci takip etmek adına www.googlesciencefair. com/tr sitesini gözden
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
Yaratıcılığa devam…
kaçırmayalım. Bu arada, Logo’nun, “6 Saniyede 1 Fikir” yarışmasının kazananları belli olmuş. Yeni iş fikrini 6 saniyelik vine video olarak en etkili şekilde anlatan ve #6saniyede1fikir hashtagi ile sosyal medya üzerinden Logo’ya ulaştıran genç girişimciler arasından finale kalan 11 kişi, workshop etkinliğine katılarak birer sunum yapmış ve jürinin görüşleri doğrultusunda projesini geliştirme fırsatı bulmuş. Projeleri beğenilen iki genç girişimci de Kasım ayında Dublin WebSummit’e gitmeye hak kazanmış. Bu haftanın çevreci haberi de yine gençlerin eseri. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nün,
2015
www.bthaber.com www.linkedin.com/groups/BThaber twitter.com/bthaber www.facebook.com/BThaber
Okur Temsilcisi Behçet Envarlı benvarli@tbv.org.tr
ardından ilan edilecekmiş. Çocuklara yönelik siber zorbalığa karşı düzenlenen kampanyanın bir parçası olarak Kaspersky Lab, önemli bilgileri içeren, yeni bir etkileşimli portal kurmuş: Words Can Save. wordscansave.me ebeveynlerin, çocuklara yakın olmanın ve doğru sözcüklerle destek olmanın önemini anlamalarına yardımcı oluyor madem, çevremizi de haberdar etmekte fayda var. Başarılı girişimlerin gelişimine bir örnek de, senin kullanmayı pek sevdiğin BiTaksi’den gelsin. İki sene önce kurulan ve bugün en başarılı yerli girişimlerden biri haline gelen BiTaksi’nin kurucusu Nazım Salur, yeni girişimi Getir’i
REKLAM SATIŞ GRUBU
YIL 21 SAYI 1031
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS
Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Sistemleri Yüksek Lisans Programı tarafından çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında farkındalığı artırmak ve geliştirmek üzere lise ve üniversite öğrencilerine yönelik bu yıl dördüncü kez düzenlediği “Yılın Yeşil Beyinleri” Uluslararası Proje Yarışması’na bu yıl 31 farklı ülkeden, üniversite kategorisinde 66, lise kategorisinde 188 başvuru oldu ve finalistler, jürinin yapacağı değerlendirme sonunda belirlenecek. Yarışmanın ödül sahipleri ise finale kalan beş takımın projelerini 9 Ekim’de ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda uluslararası jüri önünde yapacakları sunumun
de hizmete sunmuş. Getir, farklı kategorilerde yaklaşık 200 çeşit ürünü 7/24 bulunduğun noktaya getiriyormuş. İlk olarak İstanbul Avrupa yakasında Haliç’ten Sarıyer’e kadar olan bölgede hizmet veriliyor, ama hedef kısa zamanda tüm İstanbul’da bu hizmeti sunmakmış. Acil durumda mobilde imdadımıza yetişsin, yayılımı heyecanla bekliyorum. Sıra haftanın gurur veren ödüllerinde…Tesan’ın, veri depolama ve yedekleme cihazları alanında temsilciliğini yaptığı Qnap, yıllık toplantısında hem 2015 yılının ilk yarısını değerlendirmiş hem de 2016 hedeflerini belirlemiş. Burada projeleri ve yüksek performansı ile Tesan da, Qnap’ın ‘En hızlı büyüyen distribütör firma’ ödülüne layık görülmüş. Türk Telekom Grup şirketi TTNET’in “İnternetle Hayat Kolay” projesi, dünyanın en prestijli halkla ilişkiler ödülleri arasında gösterilen IPRA Altın Küre Ödülleri’nde Toplum İlişkileri kategorisinde ödüllendirilmiş. Daha önce internetle tanışmamış kadınların ağırlık kazandığı 35 yaş üstü yetişkinlere internet okuryazarlığı kazandırmayı hedefleyen, kalkınmada öncelikli 20 ilde hayata geçirilen “İnternetle Hayat Kolay” projesi böylece haklı ödülünü de aldı. Bir ödül haberi de Turkcell Global Bilgi’den… Şirket; Interactive Media Council tarafından düzenlenen Interactive Media Awards yarışmasında Passolig için sosyal medyada yürüttüğü şikayet yönetimiyle sosyal ağ kategorisinde “Sınıfının en iyisi” seçilmiş. Turkcell Global Bilgi, Passolig’in az buz değil, aylık ortalama 3 bin Twitter ve Facebook üyesinin şikayet yönetimini gerçekleştiriyor. Bu emek de ödülü almış. Bu haftalık da bu kadar olsun, fazlası haftaya gelsin,
BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına Sahibi Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr BThaber Grubu Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Bülent Nevres bulentn@bthaber.com.tr
Editörler Handan Aybars handana@bthaber.com.tr Sedef Özkan (Ankara) sedefo@bthaber.com.tr
Görsel Tasarım Nevzat Karataş nevzatk@bthaber.com.tr
Haber Merkezi Ekrem Uçman ekremu@bthaber.com.tr Simay Yaylacı simayy@bthaber.com.tr Ruşen Göbel ruseng@bthaber.com.tr Mukadder Keskingözler mukadderk@bthaber.com.tr
Satış Grubu Evrim Koç Demirci evrimk@bthaber.com.tr Perihan Kıtay Özden perihano@bthaber.com.tr Özge Karataş ozgek@bthaber.com.tr Canan Şahin canans@bthaber.com.tr Saadet Toksöz saadett@bthaber.com.tr
Abone ve Dağıtım Sorumlusu Kutay Göçe btabone@bthaber.com.tr Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBUL Tel 0216- 291 13 90 ISSN 1300-6495
Bültenlerinizi
bulten@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz
Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.
BThaber
ICT NEWS
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
37
The way to the customers’ heart has completely changed Carried out by global information services company Experian between financial services and telecommunication companies; the results of the ‘2020 Decision-Making Processes Vision Research’ reveals that the rooted changes occurring in both sectors are endless processes, paralleling especially the improvement of the consumer expectations. The vision is crystal clear: The ‘Less loyal’ customer type - emerged right after the developing technology provided easy access to the information and the increasing need of data sources and advanced analytic techniques will make those companies more competitive in the following five years. The study was carried out in 8 regions within EMEA; involving 255 credit risk directors in total; 195 being from financial services and 60 being from telecommunication sectors. 76 directors were from companies in Turkey and the Middle East. Experian East Europe, Turkey and Middle East Region President Cenker Özhelvacı answered our questions on research and shared information with us on the improving expectations,
Being one of the fastest growing schools of our day; Doğa College steps forward with its innovative applications in informatics area. Doğa College Information Technologies Manager Ömer Ömeroğlu gives information on their studies: “We have 106 campuses. 66 of them are run directly by us and 40 of them are run by the franchising system. Generally, franchisees are in other cities, we only have one franchisee in Istanbul and it is in Kemerburgaz. We are in the 49 cities of Turkey. Doğa College’s history is only between 2002 and 2015 and the reason why Doğa College has been moving forward very fast in these 13 years
Adaptation to the legal regulations is not easy at all According to the research, data security is one of the most fundamental priorities of financial services companies in EMEA. Monitoring and reporting the conformity to the legal regulations is seen as the most important hardship both now and in the following five years. Until 2020, companies will focus on speeding up the adaptations to the legal regulations, increasing the conformability of the
the endless changes in both sectors and the driving powers of these changes. According to Mr. Özhelvacı, the data collected from Turkey and the Middle East in scope of the research has similar characteristics of the EMEA region. Regarding the matter, customers’ being more knowledgeable than ever guides institutions and their strategies into reshaping in order to meet the customers’ individual needs. For the reshaping process, it is a must to receive the correct information and understand the customers fully. Being
whole institution and providing harmony in decision-making mediums. Telecommunication companies in EMEA also prioritize issues such as using data and analytic techniques for getting to know the customers closely and developing the right communication strategy, providing data quality and setting automation in order to be fair to all customers in the life cycle. For the telecommunication
able to access more data sources and advanced analytic techniques brings out the opportunity of making services more interesting, customized and competitive. Customers in financial services and telecommunication sectors began to demand much more from the institutions which they receive services via more than one channel; relatively to the past years. Price comparison websites, social media and customer reviews create much stronger, well-informed and in the end; less loyal customers.
companies in EMEA, monitoring the conformity to the legal regulations is seen as the most important hardship for Turkish and Middle Eastern institutions. Being fast and flexible on adapting the new legal regulations in the whole institution is a difficulty by itself. However, the ability of adaptation in decision making mediums in the next five years will increase from 31% to 53%.
Those customers, naturally, will interact with the desired institutions at a desired time frame and place from a chosen channel which is most appropriate for them. Very fast service demands such as effective application processes, pre-selection feature in customized products and services and instantaneous credit decisions will become prominent at this point. 2020 customers, besides being more knowledgeable and less loyal, will demand more customized services from the companies. Telecommunication companies
will be expected to reply proactively to the future needs of the customers. According to the 87% of the interviewees, the customer experience will be the most fundamental and differentiating point in the next 5 years. Companies, which notice the changes, develop the right sources and focus on the correct metrics, will win. The competitive advantage will stand by the companies which prioritize the customers and their expectations. The need of establishing meaningful and longterm relationships with the customers is a recognized reality in Turkey and the Middle East. 84% of the interviewees from Turkey and the Middle East state that the biggest hardship in EMEA which is increasing the rates, the need of data and advanced analytic techniques is the aim of ‘increasing profitability with the existing customers’. It is a must for companies to get to know the customers closely in order to communicate with this new, well-informed and competent customer generation. 92% of the interviewees believe that they can become more customer-oriented.
Brand new models of education with informatics in Doğa Schools is because it embraces many ‘firsts’ within. Doğa College proceeds by creating differences and thinking outside of the standard education box. It tends towards customized education. It is the main goal of Doğa, actually. We established a perception as ‘concept school’ in our institution for 4-5 years. For instance, we have schools with technology concept, foreign languages concept and science concepts. In our foreign language concept school set with Oxford, everything is in English. The
other concept is set with Intel; it is a whole another experience center. We give education to children with these concepts. Since, it is not a singlesided adaptation process; it is not very easy to adapt developing technology to the education. As the technology department, we visit many exhibitions and have meetings with many companies. We make the adaptation ready by getting together with the field and converting the technology into education in line with the requirements. I could
mention about the 3D printers example, here. We have seen these devices 3 years ago in London. We were not sure how to locate these devices within education then. By the end of the year 2, we called the companies and merged the technology with the syllabus. At this point, education technologies step up. We feed different courses with cross-contents within possibility and nurture those with a project or a competition and then; serve. We receive great feedbacks.”
Ömer Ömeroğlu
38
BThaber
ICT NEWS
27 TEMMUZ - 2 AĞUSTOS 2015
‘We have a lot more to do in Turkey’ Italy’s one of the leading outsourcing services companies Comdata Group places a great importance to growing in Turkish market besides its activities in Romania, Czech Republic and Argentina. Comdata Group CEO Massimo Canturi, emphasizing on partnering large scale leader companies in telecommunication, energy, finance and media sectors for business processes outsourcing services, says that they define Turkey as a prior country for their international growth strategy and explains: “Our integrated service model is very successful in Italy and we carry this to other countries, too. Especially to Turkey. We took out place in Turkey two
years ago, and the business fundamental here is to give service in many categories. Other services we offer are
slowly but steadily brought out, along with our call center services. We give a thorough service to the
SAYP for qualified R&D in defense SSM, Gazi University, ASELSAN, HAVELSAN, STM and FNSS signed the SAYP memorandum of understanding in July 9th, 2015 in SSM Nuri Demirağ Conference Hall. SAYP (Researcher Training Program for the Defense Industry) signing ceremony hosted Undersecretariat for Defense Industries (SSM) Industrial Services Deputy Secretary Dr. Celal Sami Tüfekçi, HAVELSAN General Manager Sadık Yamaç, Gazi University Rector Prof. Dr. Süleyman Büyükberber, Vice Rector Prof. Dr. Mehmet Türker, Engineering Faculty Dean Prof. Dr. Metin Uymaz Salamcı, and Engineering Faculty Assistant Deans Assoc. Prof. Dr. Metin Dağdeviren and Assoc. Prof. Dr. Yusuf Akta, Rector Counselor and TTO Manager Prof. Dr. Hacı Mehmet Şahin as well as signing companies’ representatives ASELSAN Assistant General Manager İsmet Atalar, STM General Manager Davut Yılmaz, FNSS Engineering and Production Director Can Özelçi. In the ceremony, the goals of SAYP were explained as: Systematize the information transfer
between defense industry companies and universities in line of the sector’s priorities and SSM’s guidance / Master’s degree dissertations prepared by the defense industry company employees being structured in order to be tending towards the company’s R&D needs and being guided towards the defense industry’s priority areas / Students in the master’s degree programs being trained to be a qualified R&D employees for the defense area by the opportunities created by defense industry companies. SAYP was established by SSM via a cooperation protocol signage between METU, ASELSAN,
ROKETSAN and TAI in 2011 and was put into practice in 2012. METU, HAVELSAN, MİLSOFT and FNSS companies were included in the scope of SAYP by signing the memorandum of understanding in 25th of November, 2013, Gazi University, ROKETSAN and TAI companies in 20th of February, 2014, and Abdullah Gül University and ROKETSAN in 30th of June, 2014. 29 projects of exceeding a 7 million TL total budget were put into practice and 36 researchers were trained in scope of SAYP by July 2015. Besides, in scope of SAYP, 12 projects are in the phase of pre-approval covering a total budget of 2.800.00 TL.
customers; we present a different structure on CRM. The call center service is the most important part
of our job however we have different services such as documentation management, back office and credit collecting. Our main goal is to offer the best customer experience by a full automation. At the moment, we are active in those four European countries: Turkey, Czech Republic, Romania and Italy. In our decision of international growth, we saw Turkey as the most important point. By the needs focused on services and a big population, Turkey is a good market with a strong potential. There are also many work needs to be done in penetration of such services. That’s why, we decided to buy Callus in 2013 and set a strong foot in the Turkish market.”
Vektora renewed its SAP PCoE certificate Vektora renewed its SAP PCoE (Partner Center of Expertise) certificate - which only a few SAP partners have in Turkey documenting its conformability of SAP’s current technical and organizational standards by going through an extensive SAP audit on support infrastructure, support processes and support personnel. Vektora Assistant General Manager Mehmet Demirbaş gives information: “Our PCoE certificate proves our conformability to current SAP solutions support operation and service standards.” SAP PCoE certificate is provided by SAP’s Active Global Support Organization and it is a mandatory support center certificate in order companies
to offer SAP registered support services. In order to receive this certificate, firstly SAP Solution Manager’s support infrastructure should be used and support consultants should have SAP certificates. Besides, many extensive steps should be taken such as defining procedures in support and business processes, setting test systems and including customer systems in global SAP network. By the renewed certificate; Vektora holds on to the authorization of giving support services according to the SAP global standard in all SAP Business All in One, SAP HANA, SAP BusinessObjects and SAP Data Base and Technology solutions.
FIT Solutions established its R&D center FIT Solutions R&D center started its activities in July after the reviews and evaluations of Ministry of Science, Industry and Technology. At the R&D center, benefits are going to be received both for FIT Solutions employees and partners. Having 11 million TL project cost in 4 years, R&D
center will be creating solutions towards the sector’s needs as well as providing domestic and international competitive advantage. FIT Solutions aim at setting the technological trends and becoming a brand foreshadowing those in the R&D center.
BREAK THE STATUS QUO:
THINK BIG. START NOW. Brocade and the New IP.
CONTACT BROCADE FOR MORE INFORMATION: Email: emea-info@brocade.com Tel: +90 212 340 76 61 Visit: www.brocade.com www.datacenterfuture.com/tr
Her Açıdan Güvenli Şehirler & Güvenli Alanlar
Yüksek Başarımlı Hesaplama
Sosyal Medya ve Büyük Veri Analizi
/ProlineBilisim
Alan Güvenliği Çözümleri
Güvenli Şehir Çözümleri
Türkiye - Katar - Pakistan
Coğrafi Bilgi Sistemleri
E-Kimlik Biyometri
Kurumsal BT Çözümleri
www.pro-line.com.tr