BThaber Sayı 1044

Page 1

ASRACK_3.pdf

1

6.01.2015

15:55

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

SAYI

HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr

Sayfa

Problemi anlamak, çözümün yarısıdır

10

Tarkan Ersubaşı

Çağrı merkezi pazarı önemli bir büyüme potansiyeli taşıyor fakat bu konuda dikkat edilmesi gereken birtakım unsurlar var.

Sayfa Tümüyle ‘dijital’

25

kongre merkezine hoş geldiniz Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin, BT alanındaki kapsamlı yatırımı, Kasım ayından itibaren organizasyonlarda kendini göstermeye başlayacak.

1044 2 - 8 Kasım 2015

Faturaları arşivlemede yeni döneme geri sayım

Güniz Atıs Azrak

Sayfa

27

Handan Aybars

Oyunlar da buluta taşınıyor e-Spor sektörü büyümeye devam ederken, oyuncuların oyunu oynayabileceği platformlarda da yenilikler gerçekleşiyor.

Özel Haber

Sayfa

3

İnternet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve belli bir hasılat sınırını geçen mükellefler, 1 Ocak 2016 tarihine kadar e-Arşiv Fatura uygulamasına geçmeli. Uygulama kağıt fatura karmaşasını azaltacağı gibi, e-Dönüşüm’de önemli adımı da oluşturacak.


Akaryakıt sektörü Vodafone ile yarına hazır Vodafone ve Opet işbirliğiyle geliştirilen Otofilo teknolojisi sayesinde, işletmeler tek ekran üzerinden araçlarının nerede olduğunu ve yakıt tüketimlerini kolayca takip edebiliyor.

yarinahazirim.com Vodafone

“Vodafone ile geliştirdiğimiz teknoloji sayesinde Otofilo, müşterilerimizin hayatını kolaylaştırıyor.”

Hakan Koca OPET Teknoloji, Otomasyon ve Mühendislik Direktörü

İşOrtağım Vodafone Group, 20 yıldır Makineler Arası İletişim Teknolojisi alanında hizmet vermektedir. Vodafone İş Ortağım Makineler Arası İletişim Çözümleri’ne ait detaylı bilgi için vodafone.com.tr/isortagim/m2m’yi ziyaret edebilirsiniz.


BThaber

GÜNDEM

2 - 8 KASIM 2015

3

Faturaları arşivlemede yeni döneme geri sayım Handan Aybars e-Arşiv Fatura uygulamasında ilgili şartlar; 433 nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde belirtiliyor. Buna göre internet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve 2014 yılı gelir tablosu brüt satış hasılatı tutarı 5 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler, en geç 1 Ocak 2016 tarihine kadar e-Arşiv Fatura uygulamasına geçmek zorunda. Temel kriter; 2014 yılı brüt satışlarının 5 milyon TL ve üzerinde olması. Bu şartı sağlayan tüm e-ticaret şirketlerinin 2015 yılı sonuna kadar sisteme geçmesi gerekli. Burada e-ticaret şirketlerinin kendi hesaplarını inceleyip, bu kriteri sağlayıp sağlamadığını tespit etmeleri ve eğer bu kriteri taşıyorlarsa, vakit geçirmeden başvuru işlemlerini yapmaları şart. Bu arada, e-Arşiv Fatura kayıtlı kullanıcılarının sayısı Ekim ayı itibariyle 140’ı geçmiş durumda. Ciro sınırı ve küçük ölçekli e-ticaret siteleri e-Arşiv Fatura uygulaması; kağıt fatura düzenlenmesi uygulamasını önemli ölçüde azaltacağı için şirketlerin üzerinde hem ciddi bir maliyeti hem de önemli bir iş yükünü ortadan kaldırmış olacak. Ancak, bu uygulamanın her ölçekte e-ticaret yapana bir zorunluluk olmadığını unutmamak gerek. e-Arşiv Fatura uygulamasına geçiş zorunluluğu; 2014 yılı brüt satış hasılatı 5 milyon TL ve üzerinde olan şirketler için getirildi. Bu nedenle E-Hukuk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Gökhan Uğur Bağcı’nın da belirttiği gibi, örneğin internette bir pazaryeri içerisinde satış yapan ve küçük çaplı ciroları olan e-ticaret yapılarının bu sisteme geçeceği pek düşünülmüyor. Çünkü bu sisteme geçiş için yapılacak masraf ve harcanacak zamanın anlamlı olabilmesi için e-ticaret satış düzeyinin de yüksek olması

Tüm taraflar İçİn net fayda Özellikle internet üzerinden satış yapan şirketlerin iş yapış şekillerini değiştirmesi beklenen bu uygulama ile işletmeler, fatura oluşturma, saklama ve erişme konularında işgücü, zaman ve kaynak tasarrufu sağlayacak. Kâğıt faturaların elektronik ortamda saklanması, faturaları fiziki olarak arşivlemekten kurtulmak ve önemli bir tasarruf fırsatı elde etmek demek. E-Arşiv Fatura uygulaması

gerek. Bağcı’ya göre, ancak bu şekilde bu konuda harcanan paraya ve emeğe değer. Yumurta kapıya dayanınca adım atmayın Belirttiğimiz brüt satış rakamı sınırını yakalayan e-ticaret şirketlerinin bir an evvel e-Arşiv Fatura sistemine geçmek için başvuru yapmaları gerek. “Zaman oldukça daraldı ve malum, bizim ülkemizde birçok şey son dakikaya bırakıldığı için yoğunluk olması da kaçınılmaz” hatırlatmasını yapan Uğur Bağcı’ya göre, kriteri sağlayıp bugüne kadar adım atmayan şirketlerin, verilen tarih öncesinde işlemleri tamamlama ihtimalleri de her geçen gün azalıyor. Bağcı, bu rötarın ve unutkanlığın bedelini eklemeden geçmiyor: “Eğer bu sisteme geçmesi gereken ama geçmeyen bir e-ticaret şirketi olursa, kestiği her fatura başına usulsüzlük cezası ile karşı karşıya kalabilecek. Uygulama kriteri itibariyle ciro rakamının da yüksek olacağını düşünürsek, oldukça yüklü cezalar kesilmesi söz konusu olabilir.” Hizmet tarafı rahat edecek Bağcı’ya göre, e-ticaret şirketlerinde özellikle ürün teslimi yapmayıp, sadece hizmet satışı yapanlarda fiziki fatura kesilmesi ve karşı tarafa gönderilmesi çok

sadece sorumlu olan işletmelere değil, tüketicilere de önemli avantajlar sunacak. Fatura alımı konusunda yenilikler, tüketicileri de bekliyor. Çünkü tüketiciler alışveriş yaptıklarında, yasal geçerli bir belge olarak saklanabilecek faturaları cep telefonlarına veya e-posta adreslerine gönderilebilecek, kredi kartı satış bilgilerini de e-Arşiv Faturası ile eşleştirebilecek.

ciddi bir sorundu. e-Arşiv Fatura uygulaması bunu tamamen ortadan kaldıracağı için internet üzerinden hizmet satışı yapan şirketlere tartışmasız büyük bir rahatlık getirecek. Ürün satışlarında ise halen irsaliyeli fatura gönderimi gibi durumlar söz konusu olduğu için onların da e-Arşiv Fatura sistemindeki faturanın çıktısını alarak gönderime eklemesi gerekli olacak. Konsolidasyon ihtimali zayıf “Ama her iki ihtimal için de fatura basımı, muhasebe kaydı gibi birçok işten ciddi zaman ve para tasarrufu olacağı çok açık” yorumunu yapan Uğur Bağcı, önemli bir beklentiyi dile getiriyor: “Pazarın rahatlaması ve yabancı yatırımcıların ülkemizin e-dönüşüme uyum sağladığını görmelerini açısından, bu olumlu bir durum.” Elbette bu sistemin eksik ve geliştirilecek yönleri de var. Ama bunların kısa vadede toparlanacağı beklentisini dile getiren Bağcı, “E-ticaret şirketleri arasında konsolidasyon konusunda ise sadece e-Arşiv Fatura uygulaması ile şirketler arası bir konsolidasyona gidilmesini söylemek bizce çok mümkün değil” yorumunu ekliyor. www.efatura.gov.tr sitesinde tüm bilgilere ulaşmak mümkün.

DNA

Yüz

İris

Parmak izi

Hareket

3D Yüz

Ses

Göz

damar izi

Parmak damar izi

-Geçiş kontrol -Kimlik doğrulama -Personel devam kontrol -Windows Logon/Login -Mobil ve İnternet bankacılığı

www.olcsancad.com +90 212 216 5080


4

BThaber

E-TOPLUM

2 - 8 KASIM 2015

BT standartları tartışıldı Haber Merkezi

Devlet desteklerinde farkındalık yaratıldı 20-21 Ekim’de, Ankara Kalkınma Ajansı Yatırım Destek Ofisi tarafından düzenlenen Devlet Destekleri Bilgilendirme Toplantısı’na rekor düzeyde katılım oldu. Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Arif Şayık’ın katılımı ve Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü İbrahim Erkan’ın açılış konuşmasıyla başlayan program 2 gün sürdü. Girişimci, işadamı ve potansiyel yararlanıcıların yoğun ilgi gösterdiği toplantı, katılımcıları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacına hizmet etmek amacıyla düzenlendi. Ayrıca bu toplantıyla; sanayi ve

tarım yatırımları, girişimcilik, ArGe, dış ticaret, sosyal güvenlik gibi yoğun başvuru alan ve Yatırım Destek Ofisi’ne en çok sorulan devlet destekleri ve yatırım teşviklerine ilişkin en doğru kaynaklardan bilgilendirme yapılması ve ilgili kurum kuruluşlarla destekler hakkında bilgi almak isteyenlerin bir araya getirilmesi hedeflendi. Tüm paydaşlara açık olarak düzenlenen toplantılar, ücretsiz olarak gerçekleştirildi. Etkinlikteki sunumlar; https://drive.google. com/file/d/0B2FUPC69USapQ3p 0UVFxYV9acUE/view linkinden indirilebilir.

Tasarım ile yeni iş fırsatları Autodesk’in ‘Üretimde Yeni Dönemi Konuşuyoruz’ başlıklı etkinlik dizisinin Ankara ayağı 8 Ekim tarihinde düzenlendi. Autodesk, üretim şirketlerinin yeni eğilim ve teknolojileri keşfetmelerine yardımcı olmak, gelecek için yararlı ipuçları vermek amacıyla İstanbul ve Ankara’da bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Etkinlik dizisinin son ayağı 3 Kasım’da İzmir’de organize ediliyor. Teknoloji yazarı Serdar Kuzuloğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen etkinliklerde; Autodesk Orta Doğu ve Türkiye Mimarlık, Mühendislik, İnşaat ve Üretim Sektörü Lideri Naji Atallah, Autodesk Türkiye Ülke Lideri Murat Tüzüm ve farklı disiplinlerden uzmanlar, yeni teknoloji ve üretim eğilimlerini paylaştı. Tüzüm, “3D baskı, akıllı üretim ve ‘Nesnelerin İnterneti’ gibi gelişmiş yeni teknolojiler iş yaşamını büyük bir hızla dönüştürüyor. Tüm sektörlerde tasarım ve üretim şekillerini değiştiren, tasarım ve üretimin yakınlaştığı yeni bir ‘Bağlantı Çağı’na girmek üzereyiz. Yakın dönemde tüm sektörlerde çalışanlar benzer zorluklarla karşılaşacak ve benzer yeteneklere ihtiyaç duyacak. Bu

etkinlik dizisinde; katılımcıların, rekabetçi iş dünyasında inovasyon ve farklılaşmayla güçlü kalabilmek için bu yeni eğilimlerden yararlanmalarını hedefledik” dedi. Autodesk, üreticilerle çok yakın Tüketici ve üretici kavramlarındaki yer değiştirme sürecine vurgu yapan Tüzüm, üreticinin kendi ürününü tükettiği bir değişim süreci içinde olduğumuza dikkat çekti. Tüzüm, “Artık ürünlerin yaşam döngüsü kısalıyor. Kalite algısı, yeni iş fırsatları doğurabilecek şekilde değişiyor. Bu kavram; Autodesk’in simülasyonlarıyla iş fırsatları sunuyor. Autodesk, sadece yazılım geliştirici bir firma olmanın dışında üreticilerle çok yakın ilişki içinde” ifadesini kullandı. Kuzuloğlu da, inovasyon kavramının altını çizerek “İnovasyon, bugün hayatta kalıp kalmayacağımızı belirleyecek bir etken. Bugün insan DNA’sından alınan örnekle, insan dokusuna uygun organ üretildi. 3 boyutlu yazıcılar 100-120 dolara kadar indi. Hayal ile gerçek arasındaki çizgi çok incelmiş durumda!” şeklinde konuştu.

Bilişim sektöründeki standartlar ve belgelendirme süreçleri, siber güvenlik, e-ticaret, bulut bilişim, veri merkezleri, bankacılık sektörü güvenliği, sızma testi ve adli bilişim uzmanlıkları gibi konuların ele alındığı 4. Bilişim Teknolojileri Standartları Konferansı’nın açılış konuşmasında; TSE Yazılım Test ve Belgelendirme Dairesi Başkanı Mariye Umay Akkaya, ulusal ve uluslararası standartlara göre akredite olarak test ve belgelendirme faaliyetlerini sürdürdüklerini ifade etti. Türksat Genel Müdürü Yardımcısı Dr. Halil Yeşilçimen, bilişim ve standardizasyonun son derece önemli bir eşleşme olduğuna dikkat çekerek standartlar sayesinde uluslararası alanda da mal ve hizmet alışverişinin sağlandığını kaydettti. Yeşilçimen, “Standartlar olgunluğumuzu artırmalıyız. Türksat olarak da her türlü desteği vermeye hazırız” dedi. TSE Başkanı Sebahittin Korkmaz, bu alandaki tüm faaliyetlerin birbirini tamamlayacak şekilde standartlaştırılması gerektiğinin önemini vurgulayarak “Siber alanda da ne tür savunma teknolojileri geliştirmeliyiz, bunları nasıl standarda dönüştürmeliyiz? Standartları, ürün – üretim alanında gerçekleştirenlerin yapması gerekiyor” şeklinde konuştu. UDHB Siber Güvenlik Daire Başkanı Emine Yazıcı Altıntaş, USOM ve SOME’lerin oluşturulduğunu hatırlatarak

TSE’nin düzenlediği 4. Bilişim Teknolojileri Standartları Konferansı, Ankara’da gerçekleştirildi.

kurumsal SOME sayısının 370’e ulaştığını söyledi. Siber güvenlik konusunda uluslararası iş birliklerinin de bulunduğunu aktaran Altıntaş, 2015-2017 Ulusal Siber Güvenlik ve Eylem Planı’nın da oluşturulduğunu, plana üniversiteler, STK’lar ve özel sektörün de dahil edildiğini belirtti. Siber güvenlikte uzman eksikliği bulunuyor Etkinlikte konuşan ISACA Başkanı Doç. Dr. İzzet Gökhan Özbilgin, siber güvenliğin artık sadece bilişimin konusu olmadığına, üst düzeyde ele alınması gerektiğine dikkat çekerek “Siber güvenlik alanında ciddi uzman eksikliği bulunuyor. Siber güvenlikte sadece teoride kalınırsa tehditler daha da büyür.

ISACA olarak bu konuda da destek vereceğiz” dedi. Hafıza analizinden bahseden ADEO Genel Müdürü Halil Öztürkçi, “Sadece sabit disk analizi artık tek başına olayları çözümlemede yeterli değil” açıklamasını yaptı. Eş zamanlı üç oturumun gerçekleştirileceği konferansta aynı zamanda; Siber Güvenlik Uzmanı Eğitimleri, Senaryolarla Gerçek Zamanlı ‘Hacking’, Sosyal Medya, Botnet ve Zararlı Yazılımlar, Halka Açık Ağlarda Güvenlik Tehditleri, Adli Bilişim: Siber Dedektifliğe Giriş, Güvenli Yazılım Geliştirme Kriterleri-TSEK 322 konularında ücretsiz seminer verildi. Konferans kapsamında, TSE’den ‘Beyaz Şapkalı Hacker Belgesi’ almaya hak kazananlar için de belge töreni gerçekleştirildi.

PTT, hizmetleri teknolojinin gücüyle birleştirdi PTT’nin kuruluşunun ‘175. Gurur Yılı’ dolayısıyla tarihi Sirkeci Büyük Postane binasında düzenlenen toplantıya, PTT Yönetim Kurulu Başkanı Harun Maden de katıldı. Toplantıda konuşan PTT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Harun Maden, “PTT iki asra yakındır sunduğu hizmetlerle ülkemize ilkleri getiren ve ilkleri yaşatan öncü bir kuruluş. Toplumun 175 yıllık güvenini teknolojinin gücüyle birleştiren PTT, bugün iletişim alanındaki tüm hizmet beklentilerini karşılamakta. Türkiye’nin en köklü ve saygın markalarından biri olan PTT, yepyeni projelerle

PTT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Harun Maden daha ileriyi hedefliyor” ifadesini kullandı. Maden, “40 bini aşan personelimiz ve 4500’ün üzerinde işyerimizle, en geniş hizmet ağına sahip bir ‘Anonim

Şirket’ olarak yolumuza devam ediyoruz. 175 yıllık tecrübemizle, ulusal ve uluslararası alanda itibarlı bir marka değeri oluşturuyoruz. Her yıl 20 milyon insanımızın işlem yaptırmak için uğradığı PTT banklarda, özel şahısların yanı sıra kamu kurum ve kuruluşlarıyla özel hukuk tüzel kişiliklerine de hizmet sağlıyoruz. Ayrıca lojistik hizmetler alanında; depolama, taşımacılık, organizasyon gibi faaliyetleriyle de bu alandaki ağırlığını daha etkin hale getirmeyi hedefliyoruz. Bu konuda üzerinde çalıştığımız somut projeler 2016 başlarında işler duruma getirilecek” açıklamasını yaptı.


İşte yeni bir fikir: Bugüne kadarki en küçük, en hızlı, en akıllı, HP LaserJet’lerle tanışın . 1

Yepyeni HP LaserJet’ler Şimdi %40’a kadar daha küçük ve %40’a kadar daha hızlı. Beyaz bir sayfa açtık ve kendimize “İşletmeler bugün neye ihtiyaç duyuyor?” diye sorduk. Bunun sonucunda, toner kimyasında çığır açan bir teknoloji etrafında geliştirilen, tamamen yeni HP LaserJet yazıcıları ürettik. JetIntelligence özellikli yeni Orijinal HP Toner sayesinde yeni LaserJet’ler %40’a kadar daha küçük, %40’a kadar daha hızlı ve %53’e kadar daha az enerji harcıyor1.

Dünyanın en çok tercih edilen yazıcıları

Detaylı bilgi için; EKS-PA Genel Müdürlüğü

EKS-PA Bölge Müdürlüğü

Adres : Aşağı Dikmen Mah. Turan Güneş Bulvarı 576. Sokak No: 30 06450 Çankaya / Ankara / TÜRKİYE Telefon : +90 (312) 463 88 88 Fax : +90 (312) 463 88 89 E-Posta : info@eks-pa.com.tr Web : www.eks-pa.com.tr

Adres : Maslak Mah. Akasya Sok. Eclipse Maslak Buisness C Blok D: 29 / 30 Sarıyer / İstanbul / TÜRKİYE Telefon : +90 (212) 329 23 50 Fax : +90 (212) 276 59 14 E-Posta : info@eks-pa.com.tr Web : www.eks-pa.com.tr

Dünyanın en çok tercih edilen yazıcıları: Dünya çapındaki yazıcı pazar payları ve 2014 yılında 9 pazarda yürütülen HP yazıcı marka bilinirliği, algı ve tercih araştırması. 1Daha önceki cihazlar üzerinde yapılan ve Ocak 2015’te tamamlanan HP kurum içi testlerini veya yayınlanmış bilgileri baz alır ve cihaz ayarlarına bağlıdır. Gerçek sonuçlar değişiklik gösterebilir. Daha hızlı ifadesi, İlk Sayfa Çıkış Süresine (First Page Out Time. FPOT) atıf yapmaktadır. Enerji verimliliği bakımından önceki modellere göre HP M252 %15, HP M277 %16 ve HP M553 %53 daha az enerji tüketmektedir. Ayrıntılar için bkz: hp.com/go/ljclaims. © Telif hakkı 2015 Hewlett-Packard Development Company, L.P.


6

BThaber

E-TOPLUM

Haber Merkezi Mitsubishi Electric Türkiye’nin, 21 Ekim Çarşamba günü, ‘Türkiye’nin Geleceği İçin Çalışıyoruz’ temasıyla Ankara’da gerçekleştirdiği etkinliğine, Türkiye genelinden çok sayıda kamu, özel sektör ve taahhüt firması temsilcisi katıldı. Elektrik, elektronik ve otomasyon alanındaki çalışmalarını üç yıldır Türkiye pazarında kendi yapılanmasıyla sürdüren Mitsubishi Electric’in Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa, etkinliğin açış konuşmasında, gücüne ve enerjisine inandıkları Türkiye’de yatırım yapmaya devam edeceklerini kaydetti. Fujisawa, dünyada 120 binden fazla çalışanıyla 42 ülkede faaliyet gösteren ve 36 milyar dolar konsolide net satışa sahip olan 94 yıllık dünya oyuncusu Mitsubishi Electric Corporation’ın, 2012 yılından bu yana Türkiye’de, İstanbul merkez ofisinde faaliyet gösterdiğini belirtti ve “Türkiye’de temelde fabrika otomasyonu, ileri robot teknolojileri ve klima sistemlerinin satış ve satış sonrası hizmetlerini sürdürüyoruz. Bu faaliyetlerimizin yanı sıra uydular, asansör, görsel veri sistemleri, güç kaynakları ve

Ankaralı teknoloji firması Emesys’in Genel Müdürü Hakan Ertan, “90’lı yıllarda bilgisayar sahibi olmak ne kadar önemliyse, şu anda da 3D yazıcı almak aynı oranda değerli” dedi. Geleceğin teknolojisi olarak gösterilen 3 boyutlu yazıcılar günden güne daha fazla hayatımızda yer alırken, sektör temsilcileri bu teknolojinin yakın zamanda vazgeçilmez olacağını belirtiyor. 3 boyutlu bilgisayar tasarımının özel yazıcılar sayesinde gerçek objelere dönüştürüldüğü sistem; sağlık, inşaat, havacılık gibi sektörlerin yanında artık evlere de girmeye başladı. Emesys Genel Müdürü Hakan Ertan, yaklaşık 2 yıl süren Ar-Ge çalışmaları sonucunda ürettikleri yazıcıları 3gen ile evleri, 4gen ile ise de kurumsal firmaları hedeflediklerini aktararak şu açıklamayı yaptı: “Yazıcılarımız; tamamen Türk üretimi ve çift renk kullanılıyor. 90’lı yıllarda bilgisayar sahibi olmak ne kadar önemliyse, şu anda da 3D yazıcı almak aynı oranda değerli. 3D yazıcı teknolojisi ilk kullanıma başladığı günden

2 - 8 KASIM 2015

Mitsubishi Electric, Türkiye’de yatırım yapmayı sürdürüyor ulaştırma bağlantılı altyapı işlerine de destek veriyoruz. Türkiye’de özellikle Türksat uyduları ve Marmaray projesinde kullanılan teknolojimizle tanınıyoruz” açıklamasını yaptı. Tüksat 4B uydusu başarılı bir şekilde fırlatıldı Türkiye’deki altyapı projelerinin ve sanayi tesislerinin çözüm ortağı olma hedefi doğrultusunda ileri teknolojisi ve kalitesiyle sunabileceği farklılık ve avantajlarını tüm Türkiye’ye anlatmak için başkent Ankara’da olduklarını kaydeden Masahiro Fujisawa, konuşmasına şöyle devam etti: “Mitsubishi Electric Corporation, Türksat 4A’nın ardından Türkiye’de iletişim ve yayıncılık altyapısının güçlendirilmesine yardımcı olacak Tüksat 4B uydusunu da başarılı bir şekilde fırlattı. Aralık başına kadar yörünge testlerini yapacak olan Mitsubishi

Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa Electric, sonrasında Türksat 4B’nin Türksat’a devir teslimini resmen gerçekleştirecek. Mitsubishi Electric olarak üretmekten gurur duyduğumuz uyduların ve yapım aşamasından yörüngeye yerleştirilme sürecine kadar sorumluluğunu üstlendiğimiz projenin tamamında, ileri teknolojimizi kullanarak üstün

güvenilirlik sağladık. Türksat 4A ve Türksat 4B aracılığıyla Türkiye’nin ve komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık altyapısına katkıda bulunmaktan memnuniyet duyuyoruz.” e-F@ctory geleceğin dijital fabrika teknolojisini sunuyor Etkinlik kapsamında,

Her eve 3D yazıcı! herkesin kullanabileceği bir konuma geldi.”

bu yana sürekli gelişiyor. Bu teknoloji, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça yaygınlaştı. Daha önce

kullanabilmek için sistem bilgisi gerektiren, dev boyutlu 3D yazıcılar, gelişen teknolojiyle hem oldukça küçüldü hem de

Önümüzdeki 3 yıl içinde her evde 3D yazıcı olacağı öngörülüyor 3D yazıcıların yakın zamanda Türkiye’de kullanımın daha da yaygınlaşması hatta evlere bile girmesini beklediklerini kaydeden Ertan, “Önümüzdeki 3 yıl içinde her evde 3D yazıcı olacağını öngörüyoruz. Bu sayede çocuklara sağlıklı oyuncak yapabilecek, bir parçası kırıldığı için bozulan porselen yemek takımındaki boşluğu kendiniz doldurabileceksiniz” dedi. Ertan, “Geleceğin teknolojisine ulaşmak herkesin hakkı. Doğada çözülen nişastayla yapılmış plastik kullandığımız yazıcılarımız, 300 watt enerji ile ceplere de zarar vermiyor” şeklinde konuştu. SIGN İstanbul 17. Uluslararası Endüstriyel Reklam ve Dijital Baskı Teknolojileri

Mitsubishi Electric’in Marmaray’da gerçekleştirdiği ‘İstasyon Bilgi ve Yönetim Sistemi Projesi’ sunumu yapıldı. Dünya genelinde 71 binin üzerinde kurulumu bulunan Mitsubishi Electric Videowall görüntüleme sistemlerinin de tanıtıldığı Türkiye buluşmasında, arıtma ve atık su tesislerindeki su otomasyonu konusu örnek uygulamayla anlatıldı. Yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric’teki karşılığı olan e-F@ctory temasıyla geleceğin dijital fabrika teknolojisini sunan ürünlerden uygulamalar büyük ilgiyle karşılandı. Mitsubishi Electric, 100. yıldönümü olan 2021 yılına denk gelen uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu ‘Çevre Vizyonu 2021’ çerçevesinde de; çevresel duyarlılığı teşvik etmeyi, düşük karbon salınımı ve geri dönüşüm konularında bilinç artışına katkı sağlamayı hedefliyor.

Fuarı’na da katıldıklarına dikkat çeken Hakan Ertan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni Sanayi Devrimi, yerli üreticiyi harekete geçirdi. Bilişim ve sanayiyi bütünleştirerek, yeni sanayi devriminin önünü açan 3D yazıcılar Türk teknoloji firmalarını da etkisi altına aldı. Yerli bilişim firmaları da yatırımlarını 3 boyutlu üretime çevirmeye başladı. Ülkemizde alım gücünün düşüklüğü ve hobiye harcanan paranın az olması, 3D yazıcıların gelişimini de yavaşlatıyor. Tamamen Türk üretimi 3D4E markası altında ürettiğimiz 3gen ve 4gen 3D yazıcılarla katıldığımız bu fuarda, yerli ürünlerin sayısının ve kalitesinin arttığını gördük. Bu durum bizi gelecek için oldukça ümitlendirdi. Fuarda açtığımız stant ve ürünlere ilgi oldukça yüksekti. Hem katılımcılar hem de ziyaretçilerden ürünlerimiz hakkında çok olumlu geri bildirimler aldık. Bu da bizi daha iyi ürünler geliştirmek için motive etti. Bu pazardaki gelişmeler ülkemizi dünya 3D yazıcı ligine taşıyabilir.”



8

BThaber

E-TOPLUM

2 - 8 KASIM 2015

Edip Emil Öymen edip.oymen@gmail.com

Yeni Şafak, 17.10.15

Yazılım Sektörü Stratejisi BST Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü, yazılım sektörü için 201619 arasını kapsayacak, 30 sayfalık bir strateji ve eylem planı taslağı hazırladı. Bunun, son şeklini aldıktan sonra Ocak 2016’dan itibaren Strateji Belgesi olarak uygulanması gerekiyor. Genel amaç: “Yazılım pazarını büyütmek, ihracatı ve sektörün istihdamını artırmak amacıyla, yazılım ve bilgi teknolojileri alanlarında uluslararası standartlarda ürünler ve hizmetler üreten, sektörde söz sahibi ülke konuma gelmek.” Taslakta “en birinci” hedef, sektörün işgücü ihtiyacı belirlemek. Kamu-üniversite-sanayi işbirliği mekanizmaları ile insan kaynaklarını geliştirmek için 12 hedef. Altyapıyı güçlendirmek için 12 hedef. Uluslararası rekabet gücünü artırmak için 6 hedef. Hukuki ve idari düzenlemeleri yapmak için 10 hedef. Fikri ve sınai mülkiyet hakları ile ilgili

düzenlemeler yapmak için 3 hedef. Toplam 43 hedef için çalışacak paydaşlara baktığımızda “STK’lar” denilen grup (tanımı yok) 17 hedefte var, 26 hedefte yok. Bu arada, YASAD Başkanı Doğan Güneş diyor ki: “Geçen yıl 700 milyon Dolar ihracat söz konusu oldu. Bu yılın sonunda bunu 1 milyar Dolarlık hedefimize getireceğiz. Yazılım ihracat ekibiyle birlikte Almanya’da otomotiv yan sanayi şirketleriyle görüşmeler oldu. Gömülü yazılımlar, M2M, mobil, harita konum üzerine yazılımlarda görüşmeler yapıldı. ABD’de de şirketleri eğitim programından geçirip venture capital sermayesiyle görüştürmek istiyoruz. Ortadoğu’da ise mobil finans yazılımları, giyilebilir cihazlar üzerine yapılan yazılımlar, uzaktan eğitim konusunda bulutta çöüzm sunanlar üzerine heyet gidecek. Ayrıca savunma alanında faaliyet gösteren şirketler de heyette olacak.” (Ekonomist, 18.10.15)

Julian Assange, Asterix’te Fransızca konuşulan ülkelerde gayet iyi tanınan Asterix çizgi roman dizisinde yenilikçi girişim: Yeni romandaki kahramanlardan biri Julian Assange’dan “esinlenerek” yaratıldı. Fransız çizgi ustası Didier Conrad ve senarist Jean-Yves Ferri, “Asterix ve Sezar’ın Evrakı” (Le Papyrus de César) macerasına “Duble Polemik” (Doublepolémix) adlı “yeni” bir karakter kattılar. Romanın ingilizcesinde bu isim Confoundtheirpolitix oldu. Latinceyi çağrıştırıyor ama uydurma bir sözcük. Anlamı: “Onların politikalarını allak bullak et, karman çorman et.” Ferri, bu karakter için Julian Assange’den esinlendiğini söyledi. Bizim kültürde çocuklar için çizgi roman sayılan Asterix’in, Fransız popüler yazılı ve görsel kültüründe sadece çocuklar değil, büyükler için de önemi büyük. Roma İmparatoru Jül Sezar’ın zar zor zaptettiği ama elinde güçlükle tutabildiği Galya (bugünkü Fransa) Roma’ya karşı sürekli baş kaldırmış, sorun

yaratmıştı. Fransa’nın bugün de süren bir tür “biz herkesten farklıyız” tavır ve davranışlarının tarihsel kökeninde bu bağımsızlık ve özgürlük ruhu yatıyor. “Kahramanları” Galyalı olan Asterix romanları aslında Fransız ulusal kimlik bilincini komik bir sunumla kuşaktan kuşağa taşıyor. İlk Asterix romanını Albert Uderzo ve René Goscinny 1959’da çizmişti. O günden bugüne dünya çapında 365 milyon sattı. Yeni roman 4 milyon basılacak. Yarısı yabancı dillerde olacak. Uderzo, UNESCO’nun yaptığı araştırmaya göre Fransızcadan en çok tercüme edilen 10’uncu yazar. Asterix sayesinde Fransa’nın en yüksek nişanı olan Légion d’honneur sahibi. 88 yaşında ve artık çizmiyor. Bu kadar etkili ve küresel bir ürüne çağdaş, güncel ve tartışmalı bir karakter katarak şimdi bir de yenilikçilik yaptılar. Asterix’in 22 Ekim’de yayınlanan 36’ıncı cildinde kahraman

Çetin Altan’dan 2 referans Ülkemizin, bilgisayar eğitimi konusunda ilk teknik lisesinin adı neden Gazeteci Çetin Altan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’dir? İzmir Karşıyaka Soğukkuyu’da, bilgisayar üzerine 2, elektronik üzerine 1 bölümü olan 12 derslikli, 4 laboratuvarlı bu okulu 2003’te yaptıran işadamı Cengiz Sani şöyle açıklamıştı: “Çetin Altan’ın yazılarını sürekli takip ediyorum. Mesleki eğitim konusundaki yazıları beni çok etkiledi. Bu yüzden okula onun adını vermeye karar verdim.

Kendisiyle tanışmıyorum. Yazılı izin istedim, kabul ettiği için çok mutluyum.” Neydi bu meslek tanımı: “Meslek, belirli bir alanda insan enerjisinin, o alandaki bir öğrenim ve donanım birikimi sonucu, somuta dönüşmesidir. Örneğin bir terzi, terzilik alanındaki öğrenim ve donanım birikimi sonucu, enerjisini somut giysilere dönüştürür. Bir marangoz da öyle, bir diş doktoru da öyle, bir elektrik teknisyeni de öyle, bir inşaat mühendisi de öyle, bir cerrah

Vizon Dergisi Ocak 1988: Masadaki bilgisayar ve yazıcıya dikkat

da öyle...(16.10.2004) Mesleğin önemini sürekli olarak yazılarında vurgulayan

Çetin Altan, bilişime dair de Türk basınında ilk gözlemi yapan kişiydi her halde? 54 yıl

Galyalılara bir de Assange tarzında gözüpek “muhabir” katıldı. Çalıştığı “gazete” (!) var hatta: Condatum Echo. Bugün Fransa’nın Brötanya bölgesindeki Rennes’in adı Roma döneminde Condatum’du. Şehir, bir zamanlar Fransa’nın başkentiydi. Echo sözcüğü de gazetelere verilen jenerik isimlerden... Yeni romanda “ana tema,” Sezar’ın bir türlü ele geçiremediği bir Galya köyünü, kara propagandayla ele geçirmeye uğraşması. Bunun için Sezar, kötücül birini kafaları karıştırmak için görevlendiriyor. Asterix çizerleri bu karakteri, Fransa’nın çok ünlü (hem iyi hem kötü anlamda) siyasi reklamcısı Jacques Séguéla’ya benzettiler. Adını da Bonus Promoplus koydular! Roman için bir yenilikçilik daha yaptılar: Asterix meraklılarını, aynen onlar gibi giyinerek çevrimiçi bir beceri yarışmasına katılmaya davet ettiler. Seçilen iki kişi, yeni romana “karakter” olarak çizildi.

önce şöyle yazmış: “Karayolları Genel Müdürlüğü Amerika’dan elektronik beyin almış. Bu beyin bilmem kaç memurun, bilmem kaç ayda yaptığını, bir kaç dakikada yapıyormuş… Yalnız insanın içine bir şüphe düşüyor; biz Allah’ın verdiği beyni kullanamazken Amerika’nın verdiğini nasıl kullanacağız bakalım.” (05.02.1961, Milliyet) Aradan geçen 50 yıl, kuşkularını gidermemiş: “Şimdilik cep telefonu, bilgisayar, TV sahibi olmakla; çağdaşlığa kanca atmış saymamız gerekiyor kendimizi.” (18.10.2012, Milliyet)

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



10

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

Problemi anlamak, çözümün yarısıdır Kurumlar için müşteri memnuniyeti hiçbir zaman olmadığı kadar Ekrem Uçman büyük önem taşıyor. Bu noktada anahtar rolü ise çağrı merkezleri üstleniyor. Müşterileriyle kesintisiz olarak, sağlam bir bağ kurmak isteyen kurumlar ve şirketler, doğru bir yapılanma ile müşteri memnuniyetini eksiksiz olarak sağlayabiliyor. Çağrı merkezleri üzerinde 2004 yılından bu yana çalışmalar gerçekleştiren Procat kurumlara ve şirketlere uzman kadrosu ile birlikte A’dan Z’ye anahtar teslim çağrı merkezi kurulumu, üçüncü parti ürün ve çözümler ile entegrasyonu, uygulama geliştirme, raporlama, izleme, denetleme ve kalite değerlendirme için gereken tüm ürün ve hizmetleri sunuyor. Procat CEO’su Tarkan Ersubaşı ile çağrı merkezi sektörünü, sektörün eksiklerini ve Procat’in son dönem çalışmalarını konuştuk. n İlk etapta çağrı merkezi sektöründeki son durumu değerlendirebilir misiniz? Çağrı merkezi pazarını değerlendirmek için olaya biraz tepeden bakmak gerekiyor. Türkiye’de çağrı merkezi pazarı önemli bir büyüme potansiyeli taşıyor. Fakat bu konuda dikkat edilmesi gereken bir takım unsurlar var. Bu unsurların

Türkiye’de çağrı merkezi pazarı önemli bir büyüme potansiyeli taşıyor, fakat bu konuda dikkat edilmesi gereken bir takım unsurlar da var.

Procat CEO’su Tarkan Ersubaşı

başında da artık işe sadece insan üzerinden bakmak yerine, paket halinde bir sistem çözümü sunmak geliyor. Bu konuda Türkiye de, diğer ülkelerin yaşadığı gibi bir geçiş sürecinde. Sahip olunan önemli potansiyeli göz önüne aldığımızda, Türkiye’de iş yapan yapıların bu süreci iyi değerlendirerek iş hacimlerini organik bir şekilde büyütebileceklerini söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra önümüzdeki süreçte Türkiye’deki çağrı merkezi sektöründe konsolidasyon sürecinin yaşanacağını öngörüyoruz. Uzun süredir yabancı şirketlerin sektöre

giriş yapmasını bekledik. Yavaş yavaş çağrı merkezi sektörüne giriş yapan yabancı şirketler, buradaki daha ufak yapıları satın alarak bir araya getirerek, sektörde aranan kan olan standardı yakalayacaktır. n Peki Türkiye’deki çağrı merkezi algısını, dünyadaki diğer örneklerle kıyaslayabilir miyiz? Türkiye’deki iş yapış modelleri, biraz da ekonomi ile bağlantılı olarak farklı. Türk şirketler piyasadaki belirsiz hava sebebiyle genellikle sınırlarda hareket etmek zorunda kalıyorlar. Şirketler çalışanlarını ekonomik olarak kullanıyor, binalarını yine aynı şekilde kullanıyorlar ve maliyetlerini yine aynı şekilde oldukça dengeli bir şekilde ayarlıyorlar. Hal böyle olunca da net bir kıyas yapmak pek de mümkün olmuyor. Yurtdışındaki örneklere bakacak olursak, öncelikle bu bölgelerdeki çağrı merkezi yasalarının çok daha kalın ve net çizgililerle belirlendiğini görüyoruz. Bu sayede hareket alanı belirlenmiş olan şirketler, yatırımlarını yaparken çok daha geniş bir manevra alanına sahip olurken, çalışanlarına karşı da aynı şekilde ‘rahat’ bir politika belirleyebiliyorlar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise

işe bakış açısı. Şirketler çağrı merkezi kurmak istedikleri zaman yaptıkları yatırımı en az seviyede tutarak, bu işten kar etmeyi hedefliyor. Bu aslında oldukça yanlış bir bakış açısı. Şirketler çağrı merkezi yatırımlarını yaparken, katma değeri en yüksek çözümü veren iş ortağını belirleyerek daha kaliteli ve verimli bir çözüme sahip olabilirler. Bu sayede müşteri memnuniyetini üst seviyede tutacak olan şirketler, bunu cirolarına da yansıtacaktır. Şirketlerin ve kurumların bu noktayı tekrar gözden geçirip, geniş bir perspektiften bakmaları ve mutlaka uzun süreli plan yapmaları gerekiyor. n Özellikle Salesforce konusu dikkat çekici bir anlaşma olarak göze çarpıyor. Procat’in son dönemdeki hamlelerinden ve Salesforce konusundan söz edebilir misiniz? Son dönemde bir takım yeni iş ortağı ile çalışmaya başladık. Şirket olarak müşterilerimize sadece teknolojik destek vermiyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi anlayarak onlara paket halinde çözümler sunarak, danışmanlık rolünü de üstleniyoruz. Müşterilerin de bu konudaki algılarının değiştiğini tekrar belirtmek gerekiyor. Müşteriler ve markalar

arasındaki ilişki değiştiğinden, otomatik olarak çağrı merkezlerinin de konumu değişiyor. Bu noktada da iş ortaklarının önemi çok daha bir şekilde ortaya çıkıyor. Salesforce anlaşmasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Müşterileriniz ile olan iletişimde deneyimi mükemmelleştirmek için müşterinizin nerede olduğunu bulmanız öncelikli önem arz ediyor. Kısa mesaj veya e-posta kampanyaları ile veya elinizdeki veriye aramalar yaparak müşterinize ulaşmak gün geçtikçe zorlaşıyor. E-postalara ve kısa mesajlara geri dönüşler de azalıyor. Çünkü akıllı cihazlara, giyilebilir teknolojilere, sosyal medya mecrasına ilginin arttığı yepyeni bir dönemdeyiz. Bu yeni dönemde, müşterinin tüm kanallardaki yolculuğuna hakim olmak ve yenilikçi uygulamalar geliştirmek adına dünyanın en büyük bulut bilişim firmalarından Salesforce ile iş ortaklığı yaptığımız için son derece mutluyuz. n Sektöre dönersek, iş yapış modellerinde yakın gelecekte ne gibi değişimler bekleniyor? Bu konudaki bakış açınızdan bahseder misiniz? Türkiye özelinde değerlendirirsek, yakın gelecekte konsolidasyon sürecinin başlamasıyla birlikte “birlikte iş yapma modeli”nin önemli ölçüde şirket ve kurum kültürüne yerleşeceğini düşünüyorum. Şirketlerde görülen “Küçük olsun, benim olsun” ve “İşin bir kısmını siz yapın, kalanı biz yapalım” gibi algıların değişmesi gerekiyor. Bu tarz yaklaşımların yerini birlikte çalışma modeline bırakması gerekiyor. Bu atılım gerçekleşmese bile sektöre giren yabancı yatırımcıların ve şirketlerin de etkisiyle bu dönüşüm öyle ya da böyle yaşanacak. Bu sayede çok daha sağlıklı bir iş modeline kavuşacak şirketler, yapacakları iş ortaklıklarıyla sahip oldukları çözümlere farklı bir bakış açısı getirecekler. Bu doğrultuda müşterilerine daha kaliteli ve bütün çözümler sunacak şirketler, cirolarını da aynı ölçüde artırma imkanı yakalayabilecekler.


BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

11

“Yemek sektöründe edindiğimiz yeri sağlamlaştırmayı hedefliyoruz” Türkiye’nin ilk paket servis yapan gurme ev yemekleri zinciri Meal Simay Yaylacı Box’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Murat Demirhan ile, yeni restoran girişimleri ve kullandıkları teknolojik altyapılar üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. n Meal Box fikri nasıl ortaya çıktı? Meal Box Türkiye’deki ilk gurme ev yemekleri zinciri. İlk kez bizim uyguladığımız bu iş modelinde bir yıl içinde 28 şubeye ulaşarak hızla büyüdük ve hem Türkiye’den, hem de dünyadan en önemli yatırım gruplarının ilgi odağı haline geldik. Meal Box tüm süreçlerini (yemek pişirme, sipariş alma, adrese teslimat, müşteri hizmetleri) kendisi yöneten, bayilik (Franchising) modeliyle büyüyen bir yemek zinciri. Bu nedenle özgün ve yaratıcı bir iş modelimiz bulunuyor. Bizim sistemimizde şubeler yemek pişirmiyor. Yemekler merkezi mutfaktan deneyimli şeflerin elinden çıkıyor. Şubelere günlük ve taze olarak ulaştırılıyor. Kurduğumuz şube ağı ve moto-kuryeler üzerinden siparişleri sıcak ve 30 dakika içinde adrese teslim ediyoruz. Meal Box olarak müşteri vaadimizi; her gün her şubemizden 60 farklı ev yemeğini, 30 dakika içinde sıcak şekilde ve özel - ödüllü bir sunumla müşterilerinin

Okul, iş derken hayatın yoğunluğundan yemek hazırlamaya vakit bulamamak günümüzün problemi. Bu yönüyle Meal Box, sağlıklı beslenmek ve yemek hazırlamakla vakit kaybetmek istemeyenler için büyük bir hizmet. kapısına getirmek olarak tanımlıyoruz. n Şu an kaç şubeniz bulunuyor? Meal Box 2014 yılında kurulan bir marka olmasına rağmen kısa zamanda hızlı bir büyüme ve gelişme gösterdi. 2014 yılı Haziran ayından bu yana şube sayımızı 28’e çıkarttık. 2015 yılı sonunda şube sayımızı 42’ye çıkartmayı hedefliyoruz. n İlerleyen dönemlerdeki planlarınızdan söz edebilir misiniz? Firma olarak yemek sektöründe edindiğimiz yeri sağlamlaştırmayı hedefliyoruz. Güçlü ve kalıcı markalar yaratacağız. Meal Box markası bu anlamda yoluna emin adımlarla devam ediyor. Bununla beraber önümüzdeki dönemde pazara yeni markalar getirmek ve yeni perakende formatları ortaya çıkarmak istiyoruz. 2016 yılının sonunda, en az 5 adeti büyük restoran formatımızda ve en az 60 tanesi de Gel-Al konseptinde olmak üzere tüm formatlar dahil toplamda 90 şubeye ulaşmayı hedefliyoruz. Ayrıca 2016 yılında toplam 4 milyon kap yemek siparişinin

üzerine çıkacağımızı düşünüyoruz. Yaptığımız araştırmalar ve aldığımız talepler doğrultusunda da sağlıklı, lezzetli ev yemeklerine duyulan ihtiyacın sadece İstanbul’un sorunu olmadığını gördük. Bununla ilgili Meal Box olarak uzun zamandır sürdürdüğümüz hazırlıkları tamamladık, yılsonuna doğru Ankara, Bursa ve Eskişehir’de de şubeler açmayı planlıyoruz. Meal Box, 2016 sonuna kadar Türkiye’de en az 20 farklı şehre ulaşmış olacak. n Teknolojik altyapınızdan söz edebilir misiniz? Meal Box’ın en büyük önceliklerinden biri, teknolojiyi mümkün olan en verimli şekilde kullanmak. Bu hedefe ulaşmak için operasyonel süreçler, müşteri arayüzleri ve müşteri ilişkileri yönetimi konularında sürekli olarak iyileştirme ve geliştirme çalışmaları yürütüyoruz. Mevcut alt yapımız, bulut çözümleri üzerine kurulu. Şu an dünyanın her yerinde operasyonlarımızı yürütebilir durumdayız. Hızlı büyüyen operasyonumuzda mevcut alt yapımız kolay bir şekilde

Meal Box’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Murat Demirhan ölçeklenmemizi sağlıyor. Teknolojiyi sadece BT süreçlerinde değil aynı zamanda, sağlıklı ve doğal yemek üretiminde de kullanıyoruz. Gelişen teknolojileri yakından takip edip, kendi operasyonumuzu sürekli olarak geliştiriyoruz. BT altyapısında müşteri arayüzlerini ve yönetimsel araçları kendi geliştirme ekibimizde üretiyoruz. Bu konularda konusunun uzmanı kişi veya firmalarla birlikte çalışarak, en iyi çözümü üretmek hedefindeyiz. Önümüzdeki dönemde, müşteri arayüzleri, sosyal medya ve iletişim kanalları ve iş süreçlerini bir bütün halinde entegre olarak yönetip takip edebileceğimiz bir platformun çalışmalarını başlattık. n Mobil teknolojilerden nasıl yararlanıyorsunuz? Meal Box, IOS ve Android gibi popüler mobil

işletim sistemlerine özel geliştirdiği uygulamalar ile hali hazırda müşterilerine mobil platformlarda hizmet veriyor. Geçen zaman içerisinde biriktirdiğimiz yeni bilgiler ve müşteri geri dönüşlerini de kapsayan, çok daha kullanışlı ve daha fazla ihtiyacı karşılayan yeni mobil uygulamamızın geliştirme süreci devam ediyor. Çok yakında kullanıcılarımızın karşısına yepyeni bir mobil deneyim ile çıkacağız. Sipariş sorgulama, kurye takibi, müşteriye özel kampanya modülü, popüler CRM platformları ile entegrasyon ve daha geniş ödeme yöntemi seçenekleri ile müşterimize çok daha iyi bir deneyim sunacağız. n Meal Box kullanıcılarının bilgilerinin güvenliğini nasıl sağlıyorsunuz? Öncelikle Meal Box veri tabanında müşterilerimizin kredi kartı bilgilerini saklamıyoruz. Sistem alt yapımız ise dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı dayanıklı olarak geliştirildi. Tüm Web arayüzlerimiz ve API’larımız 128 bit güvenli sertifika ile güvenli port üzerinden (https) üzerinden çalışıyor. Şirket içerisinde ise, müşteri bilgisine ihtiyaç duyan kişilere sadece gerektiği kadar bilgi erişimi sağlıyoruz. Müşteri bilgilerini şirket dışından herhangi başka kişi veya kurum ile paylaşmıyor ve kullandırmıyoruz.


12

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

EPDK e-yazışma projesini başlattı Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK), 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren elektrik ve doğalgaz dağıtım ve perakende lisansı verdiği şirketlerle ve kamu kurumlarıyla kurum olarak yazışmalarını, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) sistemi üzerinden e-yazışma paketi olarak gönderip alacak biçimde yürütecek. Bu kapsamda EPDK; kendi kurum web sitesi, BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi), CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı üzerinden gelen bilgi edinme ve şikâyet başvurularını ilgili lisans sahibi şirkete KEP üzerinden e-yazışma paketi (EYP) olarak iletip, yine EYP olarak KEP üzerinden yanıtlanmasını sağlayacak. Böylece posta yapısında olası gecikmelerin önüne geçilirken, istatiksel çalışmaların da daha sağlıklı yürütülmesi hedefleniyor. Lisans sahiplerine e-yazışma şartı EPDK; elektrik ve doğalgaz dağıtım ve perakende lisansı verdiği şirketlerle ilgili bilgi edinme ve tüketici şikâyetleri hakkındaki yazışmaları, Kalkınma Bakanlığı’nın elektronik teknik rehberine uygun olarak hazırlanacak e-yazışma paketi olarak KEP sistemi üzerinden

yapacak. Bu kapsamda, ilgili lisans sahiplerinin 1 Ekim 2015 tarihine kadar kurumsal KEP adreslerini EPDK’ya yazılı olarak bildirmeleri ve 1 Aralık 2015 tarihine kadar e-yazışma için gerekli teknik altyapı çalışmalarını ve testlerini tamamlayıp çalışır hale getirmeleri, yıl sonuna kadar tam geçiş için EPDK’dan yazılı onay alarak 1 Ocak 2016 itibariyle sistemi kullanmaya başlamaları gerekiyor. TÜRKKEP’ Genel Müdürü Yüksel Samast, EPDK’nın e-Yazışma projesinin mevzuatta “Resmi bir yazıya ilişkin bilgilerin Kalkınma Bakanlığı Elektronik Yazışma Teknik Rehberinde tanımlanmış e-Yazışma kurallarına uygun şekilde tek bir elektronik dosya şeklinde oluşturulmuş hali” olarak tanımlandığını belirtti. Samast, elektrik ve doğalgaz dağıtım ve perakende lisans sahiplerinin ihtiyaçlarına yönelik kendi içyapısını, iş süreçlerini, kullandığı belge yönetim yazılımları gibi özelliklerini değerlendirerek kurumlara özel çeşitli TÜRKKEP e-Yazışma çözümleri sunduklarını ve elektronik imzalı e-Yazışma Paketi tipinde KEP iletisi oluşturmaya, göndermeye ve almaya imkân sağladıklarını da hatırlattı.

ZyXEL güvenlik çözümlerinde iddialı Şirketlerin sahip olduğu en önemli varlıklardan biri olan bilgi ve verilerin hızla dijital ortama taşınması, güvenli veri paylaşımı ihtiyaçları, nesnelerin interneti (IoT – Internet of Things) kendi cihazını kendin getir (BYOD) ve bulut teknolojilerinin yaygınlaşması ile birlikte şirketlerin güvenlik çözümlerine olan ihtiyaçları arttı. ZyXEL ise bu ihtiyaca Türkçe arayüze sahip Yeni Nesil Güvenlik Duvarı Serisi (NGFW) ile cevap veriyor. Artık mobilite odaklı teknolojilerin, tüm sektörlerin iş süreçlerine dokunduğunu ve kuruların dijital bir dönüşüm yaşadığına dikkat çeken ZyXEL Türkiye Kurumsal Ürünler ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Erünsal, çalışanların akıllı telefonlarını kullanarak şirket ağlarına bağlanmaları durumunda tedbir alınmadığı takdirde bilgi güvenliğinin büyük tehdit altında olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: “Şirketler, UTM Firewall kullanarak yerel ağlarını ve kablosuz iletişim trafiğini koruma altına almalı. Mobil araçlar, bilginin istemeyerek de olsa paylaşılmasına neden olabilir. Mobil kaynaklı virüsler ve kötü yazılım içeren uygulamalar, şirket ağlarını etkileyebilir

ZyXEL düzenlediği bir basın toplantısı ile Yeni Nesil Güvenlik Duvarı Serisi’ni tanıttı.

ZyXEL Türkiye Kurumsal Ürünler ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Erünsal ve kişisel ya da kurumsal bilginin çalınmasına veya ifşa edilmesine olanak tanır. Bir UTM Firewall yardımıyla, gerçek zamanlı olarak iş ile ilgili akıllı telefon trafiği kapsamlı bir şekilde optimize edilebilir.” ‘Kendi cihazını getir’, riski de artırıyor Kendi cihazını getir kavramının hayatımıza girmesiyle birlikte şirketlerin aşina olmadıkları güvenlik tehditleriyle karşı karşıya

kaldıklarını ifade eden Erünsal, “Özellikle BT yöneticileri çareyi personelin kendi cihazını getirmesini engellemeye çalışmakta arasa da ZyXEL’in yeni NGFW serisi bugünün ve yarının siber tehditleri için uçtan uca koruma sağlayarak bu soruna çözüm sunuyor. Erünsal’a göre sadece büyük ölçekli kurumlar değil, küçük ve orta ölçekli şirketler de büyük tehdit altında ve güvenlik alanına yatırım yapmaları gerekiyor. Kullanılacak ürünlerin yönetimi, adaptasyonu ve kullanımının kolay olmasının yanında Türkçe desteğinin olması büyük önem taşıyor: ““Küçük ve orta ölçekli işletmeler, ürün konumlandırma, konfigürasyon ve teknik destek gibi hizmetleri deneyimli ZyXEL çözüm ortaklarımızdan temin edebiliyor. Böylece firmaların teknik destek harcamaları da minimize ediliyor.” ZyXEL, ağ ve güvenlik çözümleriyle ilgili kurumlara ücretsiz eğitim imkanı sunuyor ve KOBİ’ler için özel olarak geliştirilmiş çözümler sağlıyor.

Tedarikçilere yönelik güven azalıyor Kaspersky Lab ve B2B International tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, şirketlerin üçte birinden fazlası tedarikçilerine güvenmiyor. 2015 yılında bu rakam yüzde 37 ile, geçen yıla göre yüzde 4 daha fazla. Bu eğilim, KOBİ’ler ve büyük kuruluşlar için aynı. Sebep ise tedarikçilerin neden oldukları

BT güvenliği olaylarının sayısının artması, tedarikçilerin 2015 yılında gerçekleşen siber olayların yüzde 18’inden sorumlu olmaları. Araştırmaya göre, bu tür olayların şirketlere ortalama maliyeti de 3 milyon doları aşıyor. Araştırmada da görüldüğü gibi, üçüncü şahıs tedarikçileri ilgilendiren olaylar, doğrudan

şirketin altyapısına yönelik siber saldırılardan daha az tehlikeli değil. Her iki durumda da, olayların sonuçlarını ortadan kaldırmanın maliyeti aynı derecede yüksek. Araştırmaya göre, tedarikçiler ile ilgili siber olaylar KOBİ’lere ortalama 67 bin dolar, büyük kuruluşlara ise ortalama 3,27 milyon dolara mal oldu.



14

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

Comparex, Dataserv’i aldı EMEA bölgesinde yayılım kapsamında bu yılın başında İstanbul’da şube açan Comparex Grubu, coğrafi büyüme ve portföy stratejisi çerçevesinde 1997 yılında kurulan, yazılım lisanslama ve bulut hizmetleri sunan Dataserv Bilişim Teknolojileri’nin çoğunluk hissesini satın aldı. Microsoft Lisans Çözümleri Sağlayıcısı olan Türkiye Comparex şubesinin Dataserv portföyü ile doğrudan hukuksal ve operasyonel entegrasyonu, şirketin Türkiye’de yayılma stratejisinin de bir sonraki adımı. Şirket, proje müşterilerine sağladığı hizmeti devam ettirirken, kurumsal müşterilerle iletişimini genişletecek. Kapsamlı danışmanlık sunulacak Bu yeni şirket yazılım danışmanlığının yanı sıra, bulut dönüşüm danışmanlığı da sunacak. Comparex’in SoftCare çözümünü Dataserv’in katma değerli hizmetleri aracılığıyla Türkiye pazarına sunmak da planlar arasında. SoftCare; yazılım lisanslarının satın alma, kullanım ve yönetimini kolaylaştırmak için müşterilerin kullandıkları bulut tabanlı bir sistem. SoftCare’in bir parçası olarak SAM2GO, yazılım envanterini ve kullanımını sürekli kaydederek şirketleri ve kullanıcıları destekliyor. Bu satın alma ile ilgili konuşan Comparex Başkan Yardımcısı Alexander

Herkesin bir bulutu olacaksa… Irmak Pakdemir Kutowski, “Dataserv geçtiğimiz aylarda Türkiye pazarındaki uluslararası ve yerel müşterilerimize verdiğimiz destekte önemli bir rol oynadı” derken, yönetim ekibi ile birlikte idari kadroda yer almaya devam edecek Dataserv CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Irmak Pakdemir şunları söyledi: “Bilişim pazarı sürekli yeni çözümler üretiyor ve biz de profesyonel hizmetlerimiz ve seçkin uzmanlığımız ile dinamik bir şekilde bu çözümlere karşılık veriyoruz. Comparex ile birleşerek bu dinamikleri daha büyük çapta gerçekleştirme fırsatı buluyoruz.”

İş yükü gün geçtikçe artan BT birimlerinin onayı olsun olmasın, kurumsal verileri saklamak adına sektörlerde genel kanı; Google Drive, SharePoint ve Dropbox gibi paylaşım platformlarının da kullanıcılara ücretsiz olarak sınırsız depolama alanı sunacağı yönünde. Bu da, çalışanlar sayesinde şirketlerin “Bring Your Own Cloud - Kendi Bulutunu Getir” platformlarına dönüşmesini sağlayacak. Citrix’in de kabul ettiği gibi, bu eğilim, BT yöneticilerinin durdurabileceği veya engelleyebileceği bir şey değil. Bu nedenle işin başı, çalışanların bu eğilimini kabullenmekten geçiyor. BT yöneticilerinin, yönetimi gerçekten önemli olan noktaları tespit etmeleri ve soruna uygun bir çözüm belirlemeleri de şart. Yani her şeyi üstlenen büyük çaplı

OKI, geniş formatlı yazıcı şirketi kurdu

Yüksek katma değerli yazıcı iş kolunu önde gelen bir büyüme alanı olarak konumlandıran OKI Data Corporation, Seiko Instruments’ın yazıcı alanında faaliyet gösteren iştiraki Seiko I Infotech hisselerini satın alarak, ‘OKI Data Infotech’i kurdu. Yeni şirket, 1 Ekim itibariyle

OKI Group bünyesindeki faaliyetlerine başladı. OKI Data Corporation’ın Avrupa ve ABD’deki yurtdışı iştirakleri de SII’nın Avrupa ve ABD grup şirketlerinden geniş format yazıcı iş kolları ve varlıklarının satın alımını tamamladı. OKI Data Infotech, halen geniş format yazıcı iş kolunda SII’nın

Avrupa ve ABD grup şirketleri tarafından sağlanmakta olan tüm hizmet ve ürünlerin de sorumluluğunu alacak. Bu satın alma ile, Sign ve LED grafik plotter için kullanılan geniş formatlı inkjet yazıcılar portföyünün yanı sıra, bunlar ile bağlantılı teknolojiler, ürün geliştirme kaynakları ve satış kanallarına da sahip olundu.

çözümlere girişmek her zaman en iyi bir seçenek olmayabilir. Bu nedenle verilerin mi, yoksa cihazların mı korunacağına karar vermek gerek. Avantaj ve riskler başa baş Şirket çalışanlarının bu hizmetlerde kurumsal verileri depolamasına izin vermenin bazı avantajları var. Citrix’e göre, bunlar arasında mobil kullanım, verim artışı, kullanıcı deneyiminde iyileşme ve artan çalışan memnuniyeti ilk sırada. Konu çekinceler olduğunda ise değerli fikri mülkiyetin yanı sıra finansal veriler ve İK verileri gibi şirket içi bilgilerin kaybı ile verilerin sızdırılarak güvenlik açıklarına ve hassas müşteri verilerinin kaybına yol açma riski. Öte yandan, sağlık, finansal hizmetler ve telekom gibi sektörlerde devlet düzenlemeleriyle ilgili politikaların ihlal edilmesi

riskini de unutmamak gerek. Citrix’e göre, şirketlerin BYOD ortamlarında cihazların değil, verilerin güvenliği ve yönetimi konusuna odaklanan çözümler bulması gerek. Bu noktada geleneksel yöntemlerle cihazları kilitleme özelliği, BYOD ortamında BT yöneticilerinin güvenebileceği bir özellik değil. Bunun yerine BT güvenliği sıkı olan çalışma alanları sunumu, geçerli ortamda bulunan sistemlerle de entegrasyon gerek. Şirket verilerinin bulunduğu yerlere entegre olabilen bir veri yönetim çözümü seçmek, verilerin tek bir noktaya taşınmasından daha uygun ve daha kolay bir çözüm. Güvenlik açısından bakıldığında, seçilecek çözüm BT yöneticileri için yeterli güvenliği sağlayacak kadar esnek olmalı ve şirketin sahip olduğu sistemlere entegre edilebilmeli.


BThaber

GÖRÜŞ

2 - 8 KASIM 2015

TEKNO-POLİTİK

OSMAN COŞKUNOĞLU ocoskunoglu@gmail.com www.coskunoglu.org facebook.com/osman.coskunoglu twitter.com osmancoskunoglu

ULUSAL YAVAŞLATILAN İNTERNET İÇİN BTK’DAN İLGİ BEKLİYORUZ Geçtiğimiz aylarda, internetten bazı sitelere zaman zaman girilemedi. Ortada bir mahkemeden veya Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan kaynaklanan bir erişim engelleme kararı da yoktu. Facebook’a, Twitter’a ve hatta Cumhuriyet gazetesine erişilemez olduğu günler yaşadık. Sözde bir erişim engellemesi yoktu ama internetteki olağan dışı yavaşlama nedeniyle Facebook’a, Twitter’a, Cumhuriyet gazetesi ve diğer bazı sitelere erişilemiyordu. Genel olarak internete, özellikle de sosyal ağlara karşı hükümet ve cumhurbaşkanı olumsuz bakışlarını defalarca dillendirdi. Dolayısıyla, doğal olarak acaba siyasi iktidar kontrolü altındaki ISS’lerin ve telekom firmalarının maksatlı ve kasten uyguladığı bir yavaşlatma mı var sorusu ulusal medyada

KÜRESEL MAKİNE İLE İNSAN ARASINDAKİ GERİLİM geniş yer aldı. Hatta, bir suç duyurusu da yapıldı (http://bit.ly/1NuBkI5). Siyasi bir amaçla internette kasten yavaşlatma ve erişim engellemesi yapıldığı kuşkusu sadece ülkemizde değil, Avrupa’daki medya ve sivil toplum kuruluşlarınca da dillendirildi (http:// bit.ly/1OPCH7q). Hatta, bu satırların yazıldığı sıralarda, ABD’den de bazı kuruluşlar bu konu üzerine bir açıklama yapma hazırlığında ve bizden bilgi istemiştir. Bu gelişmeler, internetin siyasi nedenlerle keyfi ve maksatlı bir şekilde

güvenilemez olduğu bir ülke durumuna düşmemiz, hem iş dünyamız olarak sakıncalı hem de yurttaşlar olarak inciticidir. Ayrıca, internet erişiminde seçici olarak uygulanan yavaşlatma, teknik olarak ağ tarafsızlığını ihlaldir. Dolayısıyla, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun sorumluluğu ve yetkisi içinde bir durum vardır. BTK’nın konu ile ilgilenip, varsa kasten yavaşlatmayı cezalandırması, yoksa durum hakkında kamuoyunu bilgilendirici bir açıklama yapması beklenir.

BİREYSEL MERAKLI ÇOCUK BEYNİ NASIL DARALIYOR? Mikrogliyal hücre, beyinde bulunan kritik bir bağışıklık hücresidir. Yakın zamana kadar bu hücrenin işlevinin beyinde oluşabien yangıyı azaltarak ve yabancı maddeleri yok ederek koruma görevi görmekle sınırlı olduğu düşünülürdü. Fakat, bu hücrenin ayni zamanda, çocuk beyninde fazlalık olarak bulunan bağlantıları da zamanla ortadan kaldırdığı anlaşıldı. Bu buluşu yapan Beth Stevens, Harvard Üniversitesi’nde nörobilim alanında yardımcı doçent. Kendisi geçtiğimiz ay önemli maddi kaynak sağlayan, prestijli Mac Arthur Fellow’u seçildi. Stevens’a göre, birey doğduğunda beyninde aşırı yoğun sinaps (sinir kavşağı) bulunuyor. Büyüdükçe, öğrendikçe ve dünyayı yaşadıkça bu sinapslerin gerekli olmayan bir kısmı budanıyor. Böylece, sadece gerekli sinapslerle, beyin daha verimli çalışabiliyor. “Başka bir deyişle, kullan veya kaybet durumu var”

15

diyor Stevens “Nasıl bir ortamda, çevrede yaşayacağı bilinmediği için, bebek beyninde fazlalık sinapslarla doğuyor. Zamanla, kullanılanlar güçlenirken, kullanılmayanlar zayıflıyor ve giderek budanıyor.” Bunları gözlemlerle biliyorduk zaten; fakat, genç bilim kadını Stevens beyindeki bu gelişmenin nörolojik nedenini bulmuş oluyor. Bir yandan gözlediğimiz bu gelişmenin bilimsel kanıtını sağlarken, bir yandan da

olası patolojik durumların (aşırı bağlantıların yok olmadığı otizm ve gerekli bağlantıların kaybolduğu Alzheimer gibi) nasıl tedavi edileceği yönünde araştırmalarına devam ediyor. Bu bilgi ışığında, çocuk bireye nasıl davranılması ve kendisinin nasıl eğitilmesi gerektiği de tekrar çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. Tekrar ortaya çıkan bir önemli nokta daha var. Ödülü üzerine konuşurken, Stevens, daha lisedeyken

kendisini araştırmaya yönelme konusunda motive eden biyoloji öğretmenini anıyor. Kimya dalında Nobel ödülünü kazanan Aziz Sancar da benzer bir anısını paylaşmıştı. Bu bilimsel bulgunun ve paylaşılan anıların açıkça ortaya serdiği anlamlara değinmeme gerek yok. Fakat, gözden kaçan iki noktayı vurgulamak isterim. Birincisi, “evinde annebabanın ‘icat çıkarma’ sözleriyle büyüyen çocuklar, bu kültürde inovasyon yapabilir mi” diye retorik bir soru sık sık sorulur. Özellikle, risk almayı sevmeyen büyük firmalarımızda da genellikle egemen olan “icat çıkarma” anlayışından ise fazla söz edilmez. İkincisi, okullarda analitik düşünme ve yaratıcılığa önem verilmediği de sık vurgulanır. Özellikle büyük firmalarımızda staj yapan öğrencilerimizin bu yönde gelişmelerine katkı yapılmadığı ise söz konusu olmaz.

Harvard Üniversitesi ile Massachussets Institute of Technology (MIT), ortak bir etkinlik başlatırsa, bunun olağanüstü önemli ve çarpıcı olması kaçınılmaz. Silikon Vadisi teknoloji merkezi olabilir; fakat, Boston daima bilim, sanat ve teknolojinin entelektüel merkezi olmuştur. Birçok şeyin çıkış ve dağıtım merkezi anlamına gelen İngilizce “hub” kavramını içeren “HUBweek” etkinlikleri, bu iki üniversitenin ortak girişimi olarak 3-10 Ekim’de gerçekleşti (http://hubweek. org/about). Bilim, sanat ve teknoloji konularının kesiştiği alanda yer alan, çağımızın en zor ve en derin sorularına yanıt aramaya yönelik tartışmaların en yetkin kişiler tarafından yapıldığı bu etkinlik her yıl gerçekleştirilecek. Etkinliğin açılış toplantısını yöneten, Harvard siyaset felsefesi profesörü Michael Sandel, birey ile teknoloji arasındaki gerilim üzerine odaklandı. Özetle şöyle konuştu (http://news.harvard. edu/gazette/story/2015/10/ man-vs-machine/): “Göz kamaştıran yeni teknolojilerle tartışmaya başlamak kaçınılmaz. Fakat, nihai analizde tartışma konumuz teknolojiden çok, bizi ilgilendiren konular. Biribirimizle ve içinde yaşadığımız dünya ile ilişkilerimizi anlamak ve tartışmaktır esas konu. Okulda veya işyerinde başarılı olma arzumuz etrafında oluşan gerilim, kolaylıklar ve kısa yollar sunan teknolojiye aşırı önem vermemize yol açabilir. Bunun fiyatı da düşünmek, merak etmek, (doğayı ve insanlığı kastederek) saygı duymak gibi duygulardan uzaklaşmak olabilir. “App’ler, genetik mühendislik ve akıllı makineler çağında, yaşamımızı ve olayları

kontrol etmek ve bunlara hükmetmek peşinde olabiliriz. Acaba bu dürtü bireyin dünyayı dikkatle ve ilgiyle izlemesi yerine, onu dünyayı bir kalıba sokma peşine düşmesine neden olabilir mi? “Sonuçta, teknolojik gelişmenin ve buluşların yavaş yavaş bizi ele geçirmesinden önce, makineleri en iyi nasıl kullanacağımız hepimiz için güçlü bir tartışma konusu. Bilim ve teknoloji mucizeler yaratabilir ama bize onlardan en iyi yararlanmanın nasıl olacağını belirtemez. Bunu belirlemek bizlere, demokratik dünya yurttaşlarına kalmıştır.” Konuşmasından sonra Sandel, teknoloji ile toplum arasındaki ilişkiye ilişkin zor soruları seçkin isimlerin yer aldığı panele sorar. Ayrıca, dinleyici kitle de ellerindeki plakaları kaldırarak evet veya hayır diye yanıt verir soruya. Bu başlangıç oturumundan sonra, HUBweek süresince yer alan çok sayıda ve her biri sıradışı ilginçlikte etkinliklerde ortaya çıkan görüşlerin yukarıda verdiğim bağlantılardaki sitelerden izlenmesini öneririm. Daha iyisi, bu tartışmaların Türkçe’ye çevrilerek daha yaygın bir şekilde izlenmesi sağlanabilir. Hatta, daha da iyisi, benzeri ülkemizde de tekrarlanabilir. Siyasetin egemen olduğu, boğucu ve üretkenlikten uzak gündemimize renk katabilecek, insanımıza nefes aldırabilecek, gençlerimize ışık tutabilecek bu çabaları, ortak bir çalışma ile yerine getirebilecek üniversitelerimiz, STK’lar ve düşünce kuruluşlarımız var mı? Yok ise, siyasi ortamın yarattığı bunaltıcı ve karanlık havadan yakınmaya, gençlerimizin içine kapanık bir ülkede çağın gerisinde kalmasından kaygılanmaya hakkımız var mı?


16

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

“Amacımız hem sağlıklı hem de adil şartlarda üretilen ürünleri tüketiciye sunmak“ Simay Yaylacı Türkiye’nin en köklü markaları arasında yer alan ilk organik pamuk iplik üreticilerinden Topkapı İplik’in 2013 yılında hayat verdiği marka ”Organickid” bebek ürünleri, fermuardan ipliğe, etiketten ambalaja kadar tamamen organik. Türkiye ve Avrupa’nın da birçok yerinde satışa sunulan Organickid markasının yaratıcısı Merve Akıncı ile girişimi hakkında bir röportaj gerçekleştik. n Organik bebek kıyafeti tasarlama fikriniz nasıl ortaya çıktı? 1985 yılında İstanbul’da doğdum. Amerika’da North Carolina Üniversitesi Tekstil Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. New York’ta düzenlenen bir “Haute Couture” (Kişinin özel beğenisine göre tasarlanmış, özel tasarım elbise anlamına gelen Fransızca kökenli bir moda terimi) defilesinde asistanlık yaparak profesyonel iş hayatına başladım. 2008 yılında asıl işi iplik ve kumaş üretimi olan ve aile şirketimiz Topkapı İplik’in hazır giyim bölümünün başına geçtim. Bu görevdeyken kurduğum profesyonel ekiple iç pazara yönelik bay, bayan ve çocuk hazır giyim ürünleri tasarlayıp ve ürettim. 2012’de kızımın doğumuyla birlikte, bebek hazır giyim sektörüyle daha yakından ilgilenmeye başladım. Bu sırada yine Amerika’daydım ve buradaki organik bebek giyim pazarını yakından inceleme fırsatı buldum. Topkapı İplik’in organik iplik üretiminden aldığı güç ile 2013 yılında şirket bünyesinde ve ailemin de desteğini alarak, Organickid markasını hayata geçirdim. Her zamankinden renkli, canlı ve ekonomik organik ürünler sunmak istedim. n Türkiye’de girişiminizi ilk internet üzerinden gerçekleştirmenizin nedeni nedir? Mağaza açma planlarınız var mı? Organik bebek kıyafetlerinin satışı konusunda Türkiye pazarı yurtdışından çok farklı, çok geride. Mağazalaşma konusunda Türkiye’de sayacağınız örnekler bir ya da iki olur. Güçlü bir satış ağından da bahsetmek mümkün değil. Dolayısıyla bu işe başlamak için en güzel platform internet olur diye düşündük ve bu şekilde

Türkiye’ye online satış platformları ile giriş yapan Organickid; aldığı uluslararası GOTS ve Fairtrade sertifikaları, bunu tamamlayan ‘yüzde 100 organik olma’ özelliği ile farklılaşıyor.

Merve Akıncı

başladık. Aslında markamız doğduğu andan itibaren yurtdışında pek çok noktada bulunurken, Türkiye’de kendi e-ticaret satışımız ve iyi e-ticaret kanallarının desteği ile yola çıktık. Bebek ve çocuk giyimi üzerine çalışıyoruz. Markamız yüzde 100 organik renkli ve ekonomik ürünler sunuyor. Giyim ürünleri, aksesuarlar, kozmetik ürünler ve anne ve anne adaylarına özel ürünler de sunuyoruz. Evet, mağazalaşmayı hedefliyoruz. Ürünlerimize Ataköy A Plus’ta, ve City’s’deki mağazalardan da ulaşabilirsiniz. Kapbula mağazalarında satışlarımız başladı. Şu an için kendi sitemizden ve bir takım e-ticaret kanalları üzerinden satışa devam ediyoruz. Mağazalaşma planlarımız da var. Öncelikle İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere büyük şehirlerde AVM ve cadde mağazalarda bizi de görmeye başlayacaksınız. n Organik giyimle ilgili Türkiye’de bilinmeyen bir sürü gerçek var. Siz bu konuda insanları nasıl bilgilendirmeyi düşünüyorsunuz? Organik ürünleri diğer ürünlerden farklı kılan özellikleri

arasında en başta gelen sağlığa zararlı kimyasal kullanılmadan üretilmiş olmasıdır. Bu yüzde 100 organik olarak üretilen gıdadan giyim ürünlerine kadar her ürün için geçerlidir. Buna ek olarak organik bir ürün aynı zamanda ekolojik bir üründür. Yani üretim aşaması çevreye, tarımcıya, hayvanlara, havaya ve suya zarar vermeden gerçekleşmektedir. Organickid’te etiketinden fermuarına, ipliğinden ambalajına kadar her şey yüzde 100 organik. Tamamıyla organik olduğumuzu uluslararası GOTS sertifikasıyla tescilledik. Organik renksizdir algısını kırıyor ve 600’ün üzerinde renk ve model alternatifi sunuyoruz. Bu sezondan itibaren siyah renk bile kullanmaya başladık. Erkek çocuklar için yüzde 100 organik siyah pantolonlar ürettik. Bununla birlikte ülkemizde yaygın olan organik pahalıdır algısını da kırıyor ve ürünlerimizi oldukça ulaşılabilir fiyatlarla sunuyoruz. n Farklı ülkelerde e-ticaret deneyiminiz olmuş. E-ticaret alanında Türkiye ve diğer ülkeler arasındaki kullanıcıların farkları var mı? Varsa nelerdir?

Daha farklı modellere ve renklere ilgi gösterebiliyorlar. Burada çok ilgi görmeyen bir model orada çok ilgi çekebiliyor. n Hedef kitleniz kimlerdir? 24-40 anne ve anne adayları. Birçok zaman baba adayları ve babaların da alışveriş yaptığını izliyoruz. n İnsanların çoğu artık internet kullanımını akıllı telefonlardan yapıyorlar. Kullandığınız mobil çözümler var mı? Tabi, organickid.com.tr aynı zamanda mobil uyumludur. Beraber çalıştığımız diğer e-ticaret siteleri de aynı şekilde çalışmaktadır. n Yakın dönem planlarınız ve hedefleriniz nelerdir? Gerek Türkiye gerek küresel stratejiniz nedir? Ürünlerimizdeki kaliteyi tamamıyla oturttuk. Kalite konusunda hiçbir konuda ödün vermeden özenle çalıştık. Kumaş kalitesi ve dikiş kalitesinde 43 senelik tecrübemizle hareket ettiğimizden en iyi kumaş kalitelerini kullanarak temiz bir üretim algısı oluşturduk.

Başta sadece yeni doğan bebeklere odaklanarak koleksiyonlarımızı hazırlamıştık. Arz ve talep arttığından ve organik giyimde Türkiye’de fazla marka olmadığından 6 yaşa kadar koleksiyon hazırlamaya başladık. Ayni zamanda home collection adı altında, bebekler için organik nevresim takımları hazırladık. Ek olarak çeşitli tamamlayıcı ürünlerin distribütörlüğünü aldık. İtalya’dan bebek ve yetişkinler için organik sebze ile üretilen Linea Mamma Baby markalı banyo bakim ürünlerini getirdik. Gıda konusunda da yine İtalya’dan Rustichella markasının çocuklar için özel olarak ürettiği organik, glütensiz ve sebzeli Zerotre adı altında makarnalar getirdik. Bir konuya daha dikkat çekmek isterim. Organickid ürünleri organik sertifikalı olması yanı sıra bir de Fairtrade sertifikalıdır. Bu dünyada bilinen bir organizasyon olmasına rağmen şu anda Türkiye’de bu konuyu bilen kişi sayısı ne yazık ki çok az. Fairtrade, adil ticaret, anlamına gelmekte olup çeşitli ülkelerde (Afrika’daki ülkeler gibi) güçsüz üreticilerin ekonomik olarak kendi kendilerine geçinmelerini sağlama amaçlı bir kuruluştur. Bizim alıyor olduğumuz pamuklar ve üretim şartlarımız da Fairtrade üretimine uygundur. Amacımız hem sağlıklı hem de adil şartlarda üretilen ürünleri son tüketiciye sunmak. Ayrıca, Organickid şu anda sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın da birçok yerinde satışa sunulmaya başladı. Türkiye’de çeşitli şehirlerde, Avrupa’da ise çeşitli ülkelerde bayiliklerimizi vermeye başladık. En son olarak, İsviçre, Almanya, İngiltere ve Fransa’dan sonra şimdi de İtalya’dayız! Üretimimizin yüzde 90’ını ihraç ediyoruz ve sahip olduğumuz GOTS ve Fair Trade sertifikalarıyla da yurtdışında adımızdan sıkça söz ettiriyoruz. Organickid ürünleri bundan böyle İtalya’da da satışta olacak. Başladığımız noktadan bu yana ekibimizde, üretimimizde ve ciromuzda yüzde 50’lik bir artış söz konusu. Önümüzdeki süreçte ise hedeflerimiz yine kapasiteyi arttırmak olacak. Organik ve Fairtrade sertifikalı ürünlere dünyada hızla artan bir ilgi mevcut, çok yakında Amerika ve Asya pazarlarına da girmeyi hedefliyoruz.


17 BThaber

DOSYA

Network ve Sistem Yönetimi

2-8 KASIM 2015 www.bthaber.com

Doğru ağ yapılandırmanın anahtarı:

Doğru ihtiyaç analizi

Ekrem Uçman

Şirketler ve kurumlar için ağ ve sistem yönetiminin önemi giderek artıyor. Günümüzde şirketlerin ve kurumların sinir sistemi haline gelen ağlar ve buna bağlı sistemler, özenli ve dikkatli bir şekilde yönetilmediği takdirde büyük sorunlara sebep olabiliyor. Siber saldırılar, doğal felaketler

ve insana bağlı hatalar sistem ağlarını tehdit ederken, önceden alınacak önlemler ve belirlenecek politikalarla bu tarz sorunların önüne geçmek mümkün. Doğru bir şekilde kullanıcıların ve çalışanların ihtiyaçlarını analiz etmeden yeni bir ağ oluşturmak da beraberinde

birçok riski de getiriyor. Bir yazılım yapılmadan önce aylarca analiz süreçleri işleniyor, hatta bu durum yazılım sürerken ve tamamlandıktan sonra da devam ediyor. Yeni bir ağ yapısı kurmadan önce bu gibi analizlerin yapılması çok önemlidir. Aksi halde yatırım

maliyeti ya çok yükseliyor ya da ihtiyaçları karşılamayan atıl yapılar ortaya çıkabiliyor. Şirketler ve kurumlar bu tarz problemlerle karşılaşmamak adına ihtiyaçlarını doğru şekilde belirlerken, bir yandan da bu iş ihtiyacını en iyi şekilde karşılayacak doğru iş ortağını belirlemek durumundadır.


18

DOSYA

BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

nesnelerin interneti ile yeni bir dünya Şirketler ve kurumlar sanallaştırma ile verilerinin önemli bir kısmını sanal ortama taşıdılar. Haliyle bu veriler siber saldırganlar için hedef haline gelirken, saldırganların başlıca hedefi ağlar oluyor. DDoS ve benzeri saldırı metotlarıyla şirketlerin ve kurumların ağlarına sızan saldırganlar, uzman bir ekip tarafından tasarlanman ağ planını kolaylıkla ele geçirebiliyorlar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, şirketlerin ve kurumların yeni bir ağ sistemi oluşturmadan önce mutlaka uzman bir ekipten destek almaları gerektiği olmalı. Konusunda uzman bir ekip tarafından ihtiyaçları analiz edilecek yapılar, bu sayede ihtiyaçlarına göre, güvenliği sağlanmış yen nesil bir ağ sistemine sahip olacaktır. Şirketlerin ağ güvenliği oluşturabilmek için ilk olarak kadrolarında konusunda uzman bir ekip bulundurması gerektiğini ifade eden ZyXEL Türkiye Ürün ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Faruk Erünsal sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetkin uzman çalışan ihtiyacını doğru konumlandırmış ve bu konuda gerekli yatırımı yapmış olan kurumların şirket bilgilerini eksiksiz koruyabilmesi için doğru bir güvenlik politikası oluşturması ve oluşturmuş olduğu bu politikayı çeşitli teknolojik cihazlar ve yazılımlar ile tam olarak desteklemesi en önemli unsur. Bu üç ana bileşenden herhangi birinin eksik kalması, ilgili kurumun kendi ağ ve bilgi güvenliğini tam olarak sağlayamadığı anlamına gelir ki bu da bir şirketin

maddi kaybına ek olarak yanında kurumsal imajını da zedeler. Bu bağlamda kurumlar bazında öncelikle, güvenlik risk ölçümlemesini yapılmalı ve mevcut ya da alınması düşünülen ağ donanımının kontrol edilmesi gerekir. Ayrıca bulut uygulamaları ve iş modellerindeki yapısal değişiklikler ile birlikte şirketlerin en önemli değerlerinden biri olan veri güvenliği, firmaların en hassas olduğu konuların başında geliyor. Bu alanda siber saldırılar, bilgisayar korsanlığı ve hedefli saldırılar gibi güvenlik tehditleri söz konusu. Bu konuda kurumların bilgi ve işletim sistemlerini güvenlik açığı oluşmayacak şekilde, düzenli olarak en ileri teknolojilerle test ettirmeleri bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Hedefli saldırıların genelde hassas verilerin elde edilmesi için yapıldığı göz önünde tutularak; veri odaklı bir koruma anlayışı benimsemeli, kritik verilerin erişimi kayıt altına alınarak sınırlandırmalı, sunucu ve ağlar dikkatli bir şekilde izlenerek sıra dışı durumlara karşı dikkatli olunmalı ve zararlı yazılımların yaratacağı değişiklikleri fark edebilmek için gelişmiş görüntüleme araçları kullanılmalı. Şirket içinde belirli periyotlarda gerçekleştirilen eğitimler ile de personelin olası saldırılardaki hareket tarzları belirlenmeli ve bu konuda belirli bir seviyede yeterlilik oluşturulmalı.” “KOBİ’ler de dikkat etmeli” Ağ güvenliği konusu sadece büyük

ölçekli şirketleri değil, küçük ve orta ölçekli şirketleri de ilgilendiriyor. Yeni yatırımlar konusunda kesin adımlar atmaktan kaçınan küçük ve orta ölçekli işletmeler, özellikle dijital gasp ve dijital fidyecilik konularıyla sıkça yüzleşmek durumunda kalıyorlar. Konuyu bu açıdan değerlendiren Erünsal, günümüzde sadece büyük ölçekli kurumlar değil, küçük ve orta ölçekli firmalar da ağ güvenliği konusunda yatırım yapmak zorunda olduğunu ifade ediyor. Erünsal sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Son dönemlerde karşımıza sıkça çıkan Dijital Gasp ve Dijital Fidyecilik konuları, kurumları ölçeklerinden bağımsız olarak çoklu bir güvenlik

mekanizması oluşturmaya zorluyor. Dijital gasp yani bilgi ve cihazların rehin alınması durumu geçtiğimiz yıla kıyasla tam 45 artış gösterdi. Benzer bir biçimde, ransomware adı verilen ve Cryptolocker gibi yüklendiği bilgisayardaki tüm dosyaları şifreleyerek bu şifreye erişim için para talep eden saldırı yöntemleri de 2014 yılında yüzde 113 oranında arttı. Bu eğilimin 2015 yılında da sürmesi öngörülüyor. 2016 yılı için güvenlik eğilimlerini incelediğimizde ise öncelikle internet güvenliği bir bütün olarak ele alındığında ve tehditler penceresinden baktığımızda söylenebilecek tek şey; tehditlerin sürekli yenilendiği ve artış gösterdiği.”

yeni saldırılara hazırlıklı olun “Internet of Things (Nesnelerin İnterneti) sıcak bir konu ve yeni bir hedef. İşyerlerimizde kullandığımız cihazların ağ teknolojisi ile birbirlerine ve internete bağlı olmaları, evimizdeki klima, buzdolabı, çamaşır makinesi, akıllı TV, güvenlik sistemi gibi aygıtları uzaktan yönetebilmemiz çok yenilikçi bir fikir. Ancak bu alanda oluşabilecek güvenlik açıkları ve bu açıkları istismar etmeye hazırlanan saldırı vektörleri henüz çok net değil. 2016 yılında akıllı evlerle birlikte, nesnelerin interneti konusunda da yeni saldırı vektörleri görmeye hazırlıklı olmak gerekiyor. Bunun dışında ATM’ler, ev Router’ları, ağ bağlantılı diğer cihazlara yönelik saldırılar da artış bekleniyor. BYOD kavramının hayatımıza girmesiyle birlikte işletmeler çok da aşina olmadıkları güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kaldı. Özellikle BT yöneticileri

çareyi personelin kendi cihazını getirmesini engellemeye çalışmakta arasa da yeni NGFW serisi ürünlerimiz bugünün ve yarının siber tehditleri için uçtan uca koruma sağlayarak bu soruna çözüm sunuyor. Şirketler klasik siber saldırılar dışındaki tehditlere de yeterince hazırlıklı değil. Örneğin çalışanların iş ve özel hayatında aynı cihazı kullanmaları (BYOD) ve kurumsal verilere bu cihazlarıyla da erişim sağlamaları, artık daha merkezi bir koruma gerekliliğini artırıyor. Sadece çalışanların bilgisayarlarını koruma dönemi sona ermiş durumda, aynı zamanda iş istasyonları, sunucular, sanal makineler ve tabii ki çalışanların mobil cihazlarını da korumak şart. Bu bağlamda tüm bu cihazları içeren bütünleşik bir kurumsal güvenlik politikasının uygulanması ve uygun güvenlik çözümlerinin kullanılması gerekiyor.”



20

DOSYA

BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

Gerçek ağ güvenliği için çift tabanlı koruma Veri trafiğinin son yıllarda hiç olmadığı kadar yüksek bir noktaya ulaşmasıyla birlikte siber saldırganların metotları da değişim göstermeye başladı. Daha önceleri sadece kendilerine kazanç sağlamak adına son kullanıcıyı hedef alan saldırganlar, günümüzde şirketlerin kritik ve önemli bilgilerini ele geçirerek çok daha büyük kazançlar peşinde koşuyorlar. Bu duruma karşı şirketler sistemlerini ve ağlarını sağlam temeller üzerine oturtmak isterken, zaman zaman bu noktada sorunlar yaşıyorlar. Konuya bu açıdan yaklaşan Arbor Networks Türkiye Ülke Müdürü Serhat Atlı, bu konuda çok fazla değişkenin olduğunu ifade ediyor. Ölçek ve kapasiteden, hizmet ve performansa kadar pek çok nokta olduğunu söyleyen Atlı, şirket olarak odak noktalarının DDoS saldırıları gibi tehditlere karşı ağı korumak olduğunun altını çiziyor. Gizlenmiş uygulama katmanı saldırılarına karşı yerinde koruma, geniş hacimli saldırılara karşı da bulut tabanlı koruma gerektiğini

savunan Atlı, bu iki koruma yönteminin şirketler için olmazsa olmaz olduğunu vurguluyor. Atlı sözlerine şöyle devam ediyor: “Ağın geleceği sanaldır. Yazılım Tanımlı Ağ Sistemi (SDN), taşıma ağındaki iletimin, hizmet/uygulama ilkelerinin ve öncelik tanımlarının merkezi olarak bağlanımı ve kontrolünde yeni bir yaklaşımdır. Ağ İşlevlerinin Sanallaştırılması (NFV) kavramı, hizmet ve uygulamaların ulaştırılmasında taşıma ağına güvenen uzmanlaşmış ağ işlevlerinin hizmet zincirine dahil edilmesini, organize edilmesini ve sanallaştırılmasını ifade eder. SDN ve NFV kavramlarına olan ilgi, telekomünikasyon ve hizmet sağlayıcı alanlarında bulut bilişimi ve sanallaştırılma gibi BT yeniliklerinin artan etkilerini yansıtır. Şirketler ve İSS’ler gibi ağ operatörleri bu yükselen iki teknolojiyi donanım masraflarını düşürmek ve kontrol ile iletimi birbirinden ayırmak için, yazılımı temeldeki fiziksel altyapıdan

soyutlama yöntemi olarak görmektedir. Nihai hedef ağı basitleştirip “düzleştirmek” ve ağ süreçlerini hizmet faaliyetleriyle daha dinamik bir şekilde birleştirmeye imkan vermektir; başka bir deyişle sanallaştırılmış bir kaynak havuzundan hizmetleri daha çevik bir şekilde dağıtabilmek için bir yapı oluşturmaktır. Bu azimli teknik hedefler ve iş hedeflerinin ışığında, SDN ve NFV hem işleyişi olanaklı kılan hem de bunları kesintiye uğratan önemli hususları beraberinde getirir. Geleneksel mimarilerin artan bir şekilde zorlanmasıyla, SDN ve NFV teknolojileri, ağları daha açık, öngörülebilir, esnek, kullanıcı ile hizmet dostu ve işletme maliyeti daha düşük hale getirme sözünü tutabilir. Ancak, bunlar ağları neredeyse kesinlikle büyük ölçeklerde daha zor entegre edilir, yönetilir, desteklenir ve güvenli hale getirilebilir kılacaktır. Bu durum da operasyonel varsayımlarda ve ideal uygulama yöntemlerinde radikal değişiklikler getirecektir.”

Müşterİler bİr gösterge gördüklerİnde... • Gösterge tespit edilmeden önce ne olduğunu görebilmek için nereye bakılacağını bilmek? • Bir ağ hizmetine veya varlığına odaklanan organize çabaların ilk olarak nerede başladıklarını görmek için geri gitmek? • Bundan sonra ne yapılacağını bilmek? Ekibiniz, faaliyete dair ilk işaretlerden itibaren saldırganlarla sunucular arasındaki iletişim takibine nereden başlayacak? • Buradan itibaren, takımınız şüpheli iletişimlerde izi sürülen sunucu veya varlığa dair resmi nasıl oluşturacak? Ne olduğunu görebiliyor ve hukuk departmanınıza veya IR olay çözüm ekibinize sunmak üzere doğru bir resmi oluşturabiliyor musunuz?

Tehdİt türlerİ artıyor İki tür ana tehdit vardır; birincisi, kullanılabilirliği doğrudan hedef alan, çevrimiçi hizmetleri meşru kullanıcılar için kullanılamaz hale getirmeye çalışan saldırılar. İkincisi de kullanıcı bilgilerini, fikri mülkiyetleri, finansal bilgileri, şirket sırları vb gibi bilgi hırsızlığını amaçlayan içeri sızma saldırıları. Haber başlıklarında da görüldüğü üzere bu tür sızmaları önlemek çok zordur. Bu tehditler hedef seçimini çok iyi yapar ve saldırganlar

da iyi hazırlanmış ve son derece sabırlıdır. Ağ içerisinde bir yıl veya da uzun süreyle tespit edilmeden pusuya yatar ve saldırmak için doğru zamanı beklerler. Gelişmiş tehditler, hedefli saldırılar veya Gelişmiş Kalıcı Tehditler olarak da bilinen bu saldırılar modern iş dünyasına karşı en büyük tehdittir. Gelişmiş tehditler: değerli varlıkları çalmak veya yok etmek amacıyla ağa sızan bir dizi planlı saldırı. Bunlar, neler

olup bittiğinin hızlıca anlaşılabilmesi için farklı bir düşünce yapısını ve birtakım eylemleri gerektirirler. Bunlar, ilgili göstergelerin hızlıca ortaya çıkarılması ve öncelikli hale getirilmelerinin yanında, az önce ne olduğuna, nerede olduğuna ve kim(ler) tarafından yapıldığına dair tatmin edici bir görünümün de oluşturulmasıyla ilgilidir. Az önce neler olduğuna dair parçaların

birleştirilmesi, saldırı yolunun ateşe verilmesinden ziyade “Gri” alana odaklanmaktır: gösterge ortaya çıkmadan önce ve ortaya çıktığında ne olduğuna dair doğru ve tam bir resim oluşturmak için parçaların ve ayak izlerinin bir araya getirilmesidir. Bu da göstergenin bir suça dair iyi bir ipucu olup olmadığının belirlenmesi için akıllı, güçlü bir görsel yetenek ve bir dedektiflik kabiliyeti gerektirir.


BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

DOSYA

21

Açık ağların dönemi başlıyor Ağ ve sistem yöneticileri değişen bilişim trendleri sebebiyle artan ihtiyacı karşılarken geleneksel ağ çözümlerini kullanmakta zorlanıyorlar. Gartner’ın araştırmalarına göre, önümüzdeki yılların en önemli teknolojilerinin açık ağlar ve yazılım tanımlı ağların olması bekleniyor. Açık ağ inisiyatifinin (Open Networking Initiative) piyasaya radikal değişiklikler getireceğini belirten Gartner, ağ endüstrisinin tüm düzenini altüst ettiğini ve diğer tedarikçilerin benzer çözümler üretmeye çalıştığını açıkladı. “Açık ağ sayesinde kurumlar istedikleri teknolojileri hiçbir engel olmadan kullanarak kapasitelerini artırabiliyor ve tercihlerini yapabiliyorlar” bilgisini veren Dell EMEA Kurumsal Pazarlar Ürün Müdürü Tunç Erkan, bu sayede açık ağ kurumların, ağ donanımını satın alırken ağ yazılımına bağlı kalması sorununun önüne geçilebildiğini ifade ediyor. Buna sebep olarak son 20 yıldır kullanılan çözümlerle günümüzdekiler arasındaki farkı gösteren Erkan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “SDN, piyasaya açıklık, tercih şansı ve esneklik getirerek yeniden tanımlanan bilişim ve depolama ile aynı yolu izliyor. Bilişimde ya da depolamada ne olduğuna bakarsanız, bunun ağ çözümlerine de geldiği görülüyor. Geniş bant internete ihtiyaç duyan günümüz uygulamalarının dinamik doğasına uygun yönetim imkanı sağlayan SDN çözümleri, bulut bilişim, büyük veri ve nesnelerin interneti gibi kavramların temelini

oluşturacak altyapıyı sağlıyor. Dell Güvenlik Yıllık Tehdit Raporu, 2014 yılı sonu itibarıyla internet bağlantılarının yüzde 60’ının SSL kullanılarak şifrelendiğini gösteriyor. Endişe verici olan ise, meşru SSL trafiğinin artışıyla birlikte sanal suçluların da saldırılarını SSL trafiğinde eski ağ güvenliği ürünlerinden saklamaya başlamış olmaları. Günümüzde müşteriler yoğun ağ trafiğiyle başa çıkmaya çalışıyor ve sürekli artan geniş bant hızlarını karşılayacak, sınırlı bütçelerine uygun güvenlik çözümlerine ihtiyaç duyuyorlar. Birçok uluslararası araştırma şirketinin verilerine göre, siber saldırılar ve saldırı çeşitleri her geçen yıl artıyor. Dell’in yaptırdığı araştırmaya göre, dünya çapındaki kurumların yüzde 73’ü son 12 ayda güvenlik sızıntılarıyla karşı karşıya kaldı. Shellshock, Heartbleed gibi önemli saldırılar ile dev kurumların başına gelen veri sızıntılarının gündeme damga vurmasıyla, hem içeriden hem de dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı alınması gereken güvenlik önlemleri tartışılıyor.”

“Ayrıntılar atlanmamalı” Dell standartlarına göre, kurulacak ağın aşağıdaki özellikleri barındırıp barındırmadığına bakmak gerekiyor. • Tehditlere göre hareket edebilmeli. Değişen BT altyapılarına uygun güvenlik mimarisi önleyici, sürekli tarayan, geçmişi hatırlayan ve öngörülü olabilmeli. Bağlam ve içerik farkında güvenlik altyapıları oluşturulmalı. Bu bağlamda toplanan verilerle güvenliğin her zaman geliştirildiği mimariler oluşturulmalı. • Kurumların özel ihtiyaçlarını karşılayabilmeli. Kurumlardaki güvenliği sağlayabilmek için bazen onlarca çözüm kullanılırken bazen de tek bir çözümle tüm açıkların kapatılması hedefleniyor. Ancak her iki durumda da yüksek maliyetler, esnek olmayan güvenlik mimarileri, uzun zamana yayılan çözüm süreçleri gibi zorluklar kurumların adım atmasının önüne geçiyor. Kurumlar;

sadelik, verimlilik ve bağlantıda kalmayı gözden kaçırmadan uygulanacak kuralları ve ilkeleri belirleyerek, son kullanıcıların kolayca uyum sağlayabileceği güvenlik çözümlerini uygulamalılar. • Son kullanıcıya tamamen uyumlu olabilmeli. Birçok kurumda güvenlik çözümleri uygulansa da alınan önlemlerin çalışanlar tarafından anlaşılmaması ve kurallara uyum sağlanmaması nedeniyle BT birimleri zor durumda kalabiliyor. Ayrıca çalışanlar kendilerini daha üretken hissettikleri BYOD gibi kavramları hızla benimseyerek güvenliği hiçe sayarak hareket edebiliyorlar. Tüm bu sebeplerden çalışanlara özel eğitimler ve yol gösterici içerikler verilmesi, hem çalışanları tehditler hakkında güncel tutacak hem de çalışanlar nedeniyle ortaya çıkan tehditleri düşürecektir.


22

DOSYA

BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

Ağ güvenliğinde bilinçli çalışanlar öne çıkıyor Günümüzde şirketler ve kurumlar için başarının anahtarı doğru ihtiyaç analizi ve buna bağlı belirlenen doğru iş ortağı olarak dikkat çekiyor. Kurmak istedikleri yapı için bu adımları izleyen kurumlar ve şirketler, çalışanlarının ihtiyaçlarına göre kurdukları yapılarla rakiplerinin bir adım önüne geçmeyi başarıyorlar. Bununla birlikte gereksiz yatırım maliyeti ve ihtiyaç dışı yapılarla uğraşmak zorunda kalmayan şirketler ve kurumlar, iş süreçlerini doğru bir temelin üzerine oturtabiliyorlar. Prolink Sistem Mühendisi Mustafa Üneri’nin verdiği bilgiler de bunu doğrular nitelikte. Üneri, konuyu şu şekilde değerlendiriyor: “Şirketlerin ve kurumların yeni bir ağ kurmadan önce yapması gereken ilk çalışma kullanıcı ihtiyaçlarının analizi olmalıdır. Bir yazılım yapılmadan önce aylarca analiz süreçleri işleniyor, hatta bu durum yazılım sürerken ve tamamlandıktan sonrada devam ediyor. Yeni bir ağ yapısı kurmadan önce bu gibi analizlerin yapılması çok önemlidir. Aksi halde yatırım maliyeti ya çok yüksek ya da ihtiyaçları karşılamayan atıl yapılar ortaya çıkabiliyor. Beklentinin ne olduğu çok önemli. Kanunlar kullanıcının ve cihazının tanınmasını, nerede ne zaman bağlandığının bilinmesini ve sorulduğunda bu sorulara cevap verilmesini gerekli kılabiliyor. Bu nedenle ağ yapısının tasarlanmasında sadece erişimin sağlanması değil, kurumun izleme ve raporlama

yönteminin de bir arada tasarlanması gerekiyor. Sistem yöneticilerinin yaptığı operasyon ve yönetsel süreçlere destek olması adına, kurulan sistem içerisinde kullanılan çözümlerin analizlerini yapacak ve profesyonel danışmanlık sağlayacak işletmelerden bu konuda hizmet desteği alınması da önemli bir gereklilik. Bunun yanında tasarım ve uygulama için planların ayrı ayrı hazırlanması uygulama ardından sonucun tasarım ile karşılaştırılması önem taşımaktadır. Önceki yıllarda teknoloji eğrisi bu kadar hızlı yükselmemişken asıl hedef kullanıcı erişiminin ve hizmetin aksamaması yönünde idi. Şimdi kullanıcı ihtiyaçları değişti. Erişim ihtiyacı her koşulda her an karşımıza çıkıyor. Burada alınan en büyük şikayet yavaşlık ve bu nedenle hizmet alamama. İnsanlar artık kaynaklar ve konfor için para öder hale geldi, sadece ihtiyaçlar için değil, yeni nesil akıllı ve taşınabilir mobil cihazların bu denli yaygınlaşması, bu cihazlara sahip olmanın kolaylaşması kullanıcı beklentisinin yönünü değiştirdi. #GenMobile olarak değerlendirdiğimiz yeni bir nesil ortaya çıktı. Mobil olan, işini her yerden yürütebilen, zaman mekan bağımlılıkları olmayan ve her zaman ulaşılabilen şeffaf bir nesil. Bu yapıda kişilerin kişisel kullanımında alışkın olduğu cihazların kurumsal platformlara entegre ve erişebilir olması ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu cihazların

kurumsal platformlara erişmesi için cihazın sahibinin tanınması teknolojinin yeni yönü olarak nitelendirilebilir. Bu gün bir çok akıllı mobil cihaza farkında olmadan yüklediğimiz uygulamalar ve oyunlar içerisinde konumumuzu ve alışkanlıklarımızı analiz eden içerikler mevcut. Bir alışveriş merkezinde, bir kafede alışkanlıklarımıza ilişkin özel bildirimleri alır hale geldik. Bu gelişmelerin tamamı ile teknoloji eğrisinin, artık erişim sağlayan cihaz ile değil, kullanıcının erişim yetkilerinin düzenlenmesi üzerine kurgulanması yönünde ilerlediğini söyleyebiliriz.” “Bilgi güvenliği konusu atlanmamalı” Şirketler yeni bir ağ oluştururken ya da genel bir bilgi işlem eğitimi vermeye karar verdiklerinde, bu eğitim çoğunlukla bilgisayar okur-yazarlığı üzerinden veriliyor. Bilgi güvenliği konusuna yeterince önem verilmediği gibi bu konuda oluşabilecek sorunlar haddinden fazla hafife alınabiliyor. Prolink Sistem Mühendisi Mustafa Üneri, şirket ağlarını tehdit eden en önemli faktörün kullanıcı profilinin konu hakkında ne kadar bilgi olduğuna göre değiştiğini ifade ediyor. Bilgi güvenliği konusunda yeterince bilgiye sahip olmayan çalışanların, şirket içerisinde oluşturulacak yeni ağlar için büyük br risk oluşturduğunu söyleyen Üneri, şirketlerin ve kurumların bu konuya ağırlık vermesi gerektiğinin altını çizdi. Üneri sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kullanıcıları bilinçlendirmek,

yaptıkları şeyin nelere yol açabileceği konusunda bilgilendirmek oldukça önemli. Belirtiği üzere, kullanıcıları kimliklendirmek, kullanıcıya sorumluluk vermek otokontrol sağlayacaktır. Bunun yanında bilgi işlem departmanlarının sistemlerini sürekli izlemesi ve raporlar alması da olası tehlikeli durumları önleyecektir. Sosyal mühendislik yöntemleri günümüzün en büyük güvenlik problemleri arasında yer almaktadır. Son yıllarda yapılan saldırılara bakıldığında hedef sistemlerin susturulması değil, değerli olanın alınması yönünde olduğunu görebiliriz. Bu nedenle izlenebilir, analiz edilmiş, konforlu erişimi her zaman önceliklendirilmelidir. Şirketler ve kurumlar kurdukları ağı yönetirken, her bir kullanıcı cihazını önce kimliklendirmeli, erişim haklarını belirlemeli, bunları raporlayabilmeli, değişikleri analiz edebilecek bir sisteme sahip olmalıdır. Bu tasarımda bilgi işlem departmanlarına fazladan yük getirmemelidir. Çoğu konu otokontrol ile sağlanmalıdır. Çok fazla kısıtlamanın insanların ihtiyaçlarına karşı bir engel olabileceği de dikkate alınarak şirket politikası çerçevesinde sorumluluk ve limitler kullanıcılara atanmalı ve kullanıcı konforu hangi koşulda yaşayabiliyorsa orada o noktada desteklenmelidir. Bu sayede iş verimliliğinin artırılması ve bilgilendirme ile de ağlarda içeriden gelecek saldırıların önüne geçilmesi daha kolay olacaktır.”


BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

23

DOSYA

“Şirketler uzun vadeli planlarla yola çıkmalı” günümüzde geliştirilip gerçekleştirilmektedir. İyi bir ağ güvenliği sağlayabilmek için öncelikle firewall ve antivirüs yazılımları iyi seçilmelidir. Firma, internet paylaşım kurallarını yazılı hale getirerek çalışanlarıyla paylaşmalıdır. Bunun yanı sıra atak algılama ve önleme sistemleri de iyi kurgulanmalıdır. Birçok ağ saldırısının e-posta yoluyla yapıldığı gerçeği unutulmamalıdır.”

IDC Finans Teknoloji Konferansı

IDC Perakende, Üretim, E Ticaret Teknoloji Konferansı

11 Kasım 2015 / Wyndham Grand Levent, İstanbul

19 Kasım 2015 / Wyndham Grand Levent, İstanbul

Yeni Nesil Teknoloji Temini İş Süreçleri Optimizasyonu Veri ve Analitik Bilgi Güvenliği

Kurumsal Altyapı ve Güvenlik

Yeni Nesil Teknoloji Temini

Kurumsal Altyapı İş Süreçleri Optimizasyonu

Veri ve Analitik

Çoklu-Kanal Ödeme Sistemleri

Pazarlama ve Müşteri Deneyimi

Pazarlama ve Müşteri Deneyimi

1-

Yuvarla

Den

r

ları um

DATASERV

uluşmala 1B

asa Otur kM

1-

uluşmala 1B

r

“Dijital Finans Dünyasında Küresel Trendler: Önümüzdeki On Yılın Belirsizliklerine Hazır Olmak”

im Paylaşı ey

ları m

Genel Müdür IDC Financial Insights & BT Yöneticileri Programı

asa Otur kM

ları um

Cyrus Daruwala

Çoklu-Kanal

Nesnelerin İnterneti

im Paylaşı ey

Yuvarla

Den

Risk ve Uyumluluk ları m

Günümüzde şirketlerin en dikkat çekici sorunu olarak yapılan yatırımların ardından yaşanan “süreklilik” göze çarpıyor. Ağ ve sistem altyapıları oluşturulmadan önce yapılan planların kısa vadeli oluşu, şirketleri ve kurumları ilerleyen süreçte dar boğaza itiyor. Sürecin devamında şirketler ve kurumlar ekstra yatırımlar yapmak zorunda kalırken, iş süreçlerinde yaşanacak olan belirsizlikler ve tutarsızlıklar da bu yapıların başını ciddi bir şekilde ağrıtıyor. Şirketlerinde yeni bir ağ ve sistem kurmadan önce ihtiyaç analizi yaptıklarını ve planlamalarını bu analiz üzerinden gerçekleştirdiklerini söyleyen Sistema Danışmanlık Teknik Hizmetler Yöneticisi Nedret Bilge, bunun sonucunda sanallaştırma teknolojisini kullanmaya başladıklarını ve bu sayede kullandıkları uygulamaları sanal sunucular üzerinde paylaştırarak devamlılığını önemli ölçüde artırdıklarını söylüyor. Moral sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Şirketler yeni bir ağ kurmadan önce ağ yapısını düşünürken güvenliği birinci öncelik olarak almalılar. Ağ güvenliği dendiğinde genelde insanların algısı dışarıdan gelecek saldırılara yöneliktir. Oysa durum hiç de öyle değildir. İç ağda da firma çalışanları istemeden de olsa ağı tehdit ederler. En çok rastlanılan örnek ise günümüzde herkesin cebinde taşıdığı flaş belleklerdir. Dolayısıyla sadece antivirüs korumaları veya benzer yazılımlar ile önlem alınmasının yanı sıra firmalar çalışanlarına sık sık eğitimler vererek kullanıcı bilinçlendirmesini ön planda tutmalıdır. Önceleri sistem güvenlik uzmanları sadece firmanın sunucu ve bilgisayarlarından sorumluyken şimdi akıllı telefonların tamamen hayatımıza girmesi ile onları da kontrol altında tutmak zorunda kalıyorlar. Önceleri saldırılar genellikle bankacılık işlemleri için yapılmaktaydı fakat şimdi durum çeşitlendi ve daha çok bilgi toplama saldırıları yapılmakta. Saldırı çeşitlerinden bahsedecek olursak şuan DDoS olarak adlandırdığımız IP saldırıları çok yaygın biçimde gerçekleşmektedir fakat bunun dışında milyonlarca saldırı yöntemi hackerlar tarafından

DATASERV

www.idc-cema.com/events/retail2015 Basın partnerleri Şule Saltık, ssaltik@idc.com, 0212 356 00 87 • Pelin Pırnal, ppirnal@idc.com , 0212 356 02 18 Onur Hamitoğlu, ohamitoglu@idc.com, 0533 301 89 98

ILAN-3.indd 1

02.10.2015 17:04


24

DOSYA

BThaber

Network ve Sistem Yönetimi

2 - 8 KASIM 2015

Yeni ağlar güvenlik ve süreklilik ekseninde kurulmalı Veri, günümüzde şirketlerin en değerli kaynakları haline geldi. Özellikle büyük veri kavramının iş hayatına girmesiyle daha da önem kazanan veri, anlamlı hale getirildiğinde işletmeler için en iyi pazarlama araçlarından biri haline gelebiliyor. Şirketler ve kurumlar doğru ihtiyaç analizinin yanı sıra, kurdukları yeni ağın güvenliğine ve sürdürülebilir bir yapıda olmasına özen göstermek durumundalar. Bu noktada doğru iş ortağının önemi kadar şirketin sahip olduğu bilişim bilinci de aynı oranda önem taşıyor. Çözümlerini “güvenlik” ve “süreklilik” ekseni içerisinde oluşturduklarını söyleyen Platin Bilişim Profesyonel Hizmetler Müdürü Erdem Öcal, günümüzün dünyasında işletmelerin şirket bilgilerinden muhasebe kayıtlarına kadar tüm değerleri bilgisayar ortamında tutulduğunu ifade ediyor. Yaşanacak bir kesinti, erişilemeyecek bir bilgi ya da dışarıya sızacak bir dosya şirketlere ciddi zararlar verebildiğini söyleyen Öcal, firmaların BT yatırımlarını yaparken bunları göz önüne alarak, konusunda uzman şirketlerin danışmanlığında planlama yapmasının, ileride yaşanabilecek veri kayıplarının önüne geçmek için en önemli adım olacağını altını çiziyor. Öcal sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Güvenlik sistemleri geliştikçe saldırı yöntemleri de daha karmaşık ve akıllı bir hal alıyor. Birçok tipte yapılan saldırıya karşı, farklı

özelliklerde güvenlik sistemleri konumlandırılıyor. Firmaların güvenlik ürünlerini yönetebilmesi ve anlamlandırabilmesi için bilgiye, insan gücüne ve en önemlisi zamana ihtiyaçları oluyor. Bu ihtiyaçları minimize edebilmek için akıllı log yönetimi araçları (SIEM) ile merkezi olarak tüm olaylar toplanarak, birbirleri arasında ilişki kurulabilir. Firma yetkililerin önüne daha kolay anlaşılabilir, süzgeçten geçmiş bir bilgilendirme çıkartarak doğru noktaya odaklanılması sağlanabilir. Gelişen güvenlik sistemlerine karşı kötü niyetli yazılım geliştiricileri güvenlik sistemlerinden kaçmanın yollarını aramaya başladı. Virus, worm, sniffer, logger gibi klasikleşmiş saldırı yöntemleri temel güvenlik yazılımları ile engellenebilir duruma geldi. Artık hedef odaklı ve daha akıllı “Advanced Persistent Threat” adı verilen saldırı yöntemleri geliştirildi. Eskiden imza ve güvenilirlik seviyesine göre yapılan kontrollerin yanında, dosyaların davranışlarını izleyebilecek güvenlik ürünleri ön plana çıkmaya başladı (ATP). Tabii veriyi yaratan biz insanların oluşturduğu risk her zaman en tehlikeli güvenlik unsurlarından olacaktır. Firmadan ayrılan kullanıcının verilerini USB disk’e aktarıp götürmesi, kritik postaları 3. kişilere iletmesi gibi olayların önene geçmek için de geliştirilen “Veri Sızıntısı Engelleme (DLP)” araçları temek güvenlik

ürünleri arasına sayılabilir. Güvenlik altyapıları kendini güncel tutması gereken, izlenmesi gereken ve yeri geldiğinde aksiyon alınması gereken sistemler olacaktır. Öncelikle bu sistemlerin işletilmesini, izlenmesini ve güncel tutulmasını sağlayacak güncel ekibin kurulması gerekmektedir. Firmalar bu noktada gerekirse maliyetleri, bilgi gereksinimlerini düşünerek “dış kaynak kullanımı/ ürün yönetim servisleri” gibi yöntemler tercih

edebilirler. Tehdit ve zafiyetleri doğrulayacak hizmet ve ürünleri konumlandırmak, kritik bilgilerin belirlenmesi gibi adımlar sürekli güvenliği sağlamak adına kritik noktalardan olacaktır. Şirketin mevcut güvenlik politikalarıyla verisini ne oranda güvenli tuttuğunu gözlemleme ihtiyacı bulunmaktadır. Sonrasında belirlenen risk ve olaylara karşı alınabilecek aksiyonlar rahatlıkla ve sürekli olarak belirlenebilir.”


BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

Toplantılar ve etkinlikler için düzenli sıklıkta ziyaret ettiğimiz bir nokta Handan Aybars olan İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı, kapsamlı bir BT yatırımını 1.5 yıl önce başlattı. Merkez hem güncel teknolojileri takip edip, bunu organizatör ve katılımcılara daha yetkin biçimde sunar hale geldi, hem kendi içinde görev ve sorumlulukları netleştirerek bu konuda küresel bir derneğin 28’inci üyesi oldu, yetmedi ödül aldı, üstüne fon desteği de edindi. Bu yeni ve kapsamlı BT yapısı için siftahı 25-26 Kasım’da Perakende Günleri etkinliğinde yapacakları bilgisini veren İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Genel Koordinatörü ve CEO’su Güniz Atıs Azrak, dijital ekranlardan navigasyona uzanan yeniliklerini anlattı: n Proje ve kapsamı hakkında bilgi verir misiniz? Üç yıldır bu merkezde görev yapıyorum. Bina ve buradaki organizasyonlar büyük. Her organizasyon için bir sürü doküman, posterler, yönlendirmeler basılıyor. Etkinlik sonrası kalanlar çöpe gidiyor ve çevresel zarar büyük. Görüntü kirliliği cabası. Oysa bunlara gerek olmadan insanların binada yollarını bulabilmesi gerek. Bir yurtdışı etkinliğinde, etkinlik programını QR kod ile mobil cihazınıza alarak, baskı maliyetinin ortadan kalktığını gördüm. Programı takviminize ekleyip, katılacağınız toplantıları seçebiliyorsunuz. Yapı, özellikle yönlendirmeler için fayda sunuyordu ve bu konuda adım atmak istedik. n Nasıl ve bunun için destek aldınız mı? Bu yöntem, birçok başlıkta fark yaratma imkanı demek. Buna fon da sağlamak gerekiyordu. Sonuçta bina, 40 bin m2’lik büyük bir yapı. ‘Bina içinde görevlilerin yönlendirmesi yerine, bir navigasyon koyamaz mıyız?’ dedik. BT ekibimizle, nasıl bir süreç takibi ile bunu yapabileceğimizi ve buna fon nasıl elde edebileceğimizi ele aldık. Binanın inşaat tarihi eski olduğu için bazı öncelikleri farklı ele almak gerekiyordu. Bu esnada İstanbul Kalkınma Ajansı’nın (İSTKA) ‘Küresel Turizm Merkezi İstanbul Mali Destek Programı’ açılıyordu. Biz de İSTKA desteği için

Tümüyle ‘dijital’ kongre merkezine hoş geldiniz Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, BT alanındaki kapsamlı yatırımını Kasım ayı itibariyle hayata geçirecek. Bu, organizatör ve sponsor için avantaj ve hız, katılımcı için de kolaylık demek.

AMAÇ, HERKES İÇİN KATMA DEĞER SUNMAK “Amacımız bu BT yapısını anormal rakamlara satmak değil ve bu bedel, kağıt baskı ve sonra bunları toplamak gibi adımlardan da daha kolay ve daha hesaplı” diyen Güniz Atıs Azrak, şunları kaydetti: “Bu aldığımız yapı, temelde yazılımı yapan şirketin faydası. Bizim bunu sunma amacımız, müşteri için katma değer. Bu yazılımı sıfırdan kendimiz yapmak yerine, bu konuda uzman bir yazılım firmasının desteğini alıyor, onların yazılımının bizim ihtiyaçlarımıza göre uyarlanmasını, kendi kod yapısını beklentilerimize göre geliştirip değiştirmesini sağlıyoruz. Bu yapıyı kullanmak büyük bir maliyet olmadığı ve sağladığı faydalar net olduğu için giderek daha çok tercih edilecek.”

İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Genel Koordinatörü ve CEO’su Güniz Atıs Azrak

‘Dijital Çağın Küresel Kongre Merkezi: Lütfi Kırdar’ projemizi hazırladık. n Bu proje ile amacınız ne oldu? Dünya dijitalleşirken, böyle büyük bir merkezin de dijitalleşmesi gerek. İkinci adım ise çevreyle duyarlılık. Bu başlıklarda proje hazırladık. Projeye başlarken danışmanlık desteği alınması ve standartlaşma gerekiyordu. Böylece bir adım daha attık. Tüm dünya kongre merkezlerinin üye olduğu

Association International des Palais de Centres (AIPC), yani Uluslararası Kongre Merkezleri Derneği’nin standartlaşma programı var. Küresel bir otel zincirine gittiğiniz zaman ne bekleyeceğinizi bilirsiniz. Ama kongre merkezleri başlığında Türkiye’de bu çalışma yapılmamış. Herkes kendine göre bir yönetim tarzı belirliyor. n Siz bu standartları nasıl konumlandırdınız? Bu standartlar çerçevesinde size göstergeleri veriyor, denetimi yapıyorlar. Tüm ekip

bu konuda çalıştık ve sadece dijitalle ilgili değil, tüm kongre merkezi standardının ne olması gerektiği ile ilgili tüm adımları kağıda döktük, sorumluluk çerçevesini belirledik. Bunların ne oranda fiiliyata döküldüğü de küresel bazda bir denetim firmasının gelip gizli kontrolü ile görüldü. Hatta bunun sonunda bir ödül aldık, dünyada bunu alan 28’inci kongre merkezi olduk. Bu denetim ve onayın ardından İSTKA projesine ‘tanınırlığı’ koyduk. Hem dijitalleştik hem çevre ödülü aldık, hem kongre

Organİzatörlerİn elde edeceğİ faydalar BÜYÜK Bu kapsamlı teknoloji; organizasyona da fayda sağlıyor, etkinlik kapsamında organizatöre de prestij katıyor. Güniz Atıs Azrak, “Aldığımız ödül de özellikle yabancı organizatörler için artı değer. Organizatöre

bir fayda kağıt ve basım maliyetinden kurtulması. Bina içi yönlendirme için bizim çalışanlarımız yetmiyordu. Şimdi bu teknolojimiz ile çalışanlarımızı daha verimli ve daha doğru yerlerde kullanabiliyoruz. Organizasyon

firmalarının dönüşleri olumlu. Burada ekrana para vermiyor, yani kendisi ekran getirmek veya kiralamak zorunda kalmıyor. Bu zamanla diğer kongre merkezleri arasında da bir tercih kriteri halini alacak, yatırımımız örnek olacak” dedi.

25

merkezi standartlarını kağıda dökmüş olduk. Kurumsal yapı daha da güçlendi. n Yatırım sürecinde neler yaptınız? Projeye yaklaşık 1.5 yıl önce başladık ve son noktaları koyuyoruz. Dijitalleşmeden başlarsak, önümüzde bunun nasıl yapılması gerektiğine dair binlerce örnek yok. Dolayısıyla ekiple oturduk, eksikler neler, neler oluyor, bunun için ne gibi çalışmalar yapılıyor, bunlar için doğru adres kim sorularına yanıt bulmaya odaklandık. İkinci süreçte belirlediğimiz öncelikler için kiminle çalışacağımıza karar verdik. Ekranı alabileceğimiz yerler belli. Ama ‘içindeki yazılımı kiminle ve nasıl bir önceliklendirme ile yapacağız?’ sorularına yanıt adına, beraber ilerleyebileceğimiz bir firma önemliydi. n İlk kullanım ne zaman olacak? Tüm dijital ekranlar binada. Dolasıyla kağıt tasarrufu gibi avantajları sağlıyoruz. Yazılım bitti, ilk kullanıma da 25-26 Kasım’da Perakende Günleri etkinliğinde başlayacak ve bina içinde navigasyonu kullanıma sunacağız. Bu yeniliği çok yoğun bir dönemde başlatacağız ki sunduğu fayda daha çok insan tarafından görülsün. Dijital ekranlar hep orada olacak. İsteyen kendi görselini bu ekranlarda katılımcılara gösterebilecek. Sonuçta bu ekranların hepsi kişiselleştirilebiliyor. Organizatör ve sponsor için bu apayrı bir avantaj ve hız demek. n Yapı, katılımcılara neler sağlayacak? Kongre ve toplantılarda birçok stand kuruluyor. iBeacon’lar binada olduğu ve sizi bulunduğu nokta itibarıyla tanımladığı için, standınıza gelen kişileri tespit etme, sizin veya yanınızdaki standı ziyareti tercih edenlerin sayısını görebilme imkanınız olacak. Bu da organizatörün müşterisine sunabileceği bir artı değer. Misal ‘senin standının etrafından 3 bin kişi gezdi, sana 300 kişi uğradı, durup standa bakma süresi ya da pas mı geçtiği’ gibi detayların hepsine organizatör erişebilecek. Merkeze gelip şifrenizi girdiğinizde, sistem sizi bina içinde tanımlıyor. Programı indirip kendi takviminize atabileceksiniz. Bu katılımcı için artı değer ve Türkiye’de modern bir merkezi, böyle bir teknoloji kullanmanın faydalarını görecekler.


26

BThaber

BİLİŞİM DÜNYASI

2 - 8 KASIM 2015

Invento yeni çözümlerle büyüyor Ruşen Göbel 2010 yılında faaliyetlerine bilgi güvenliği ve BT yönetimi konularında danışmanlık ve denetim hizmetleri ile penetrasyon testleriyle başlayan Invento, daha sonra portföyüne bu konularda ilgili ürünleri dahil ederek büyümeye devam ediyor. Bilgi güvenliği ve teknolojileri alanında danışmanlık, denetim ve eğitim tecrübesini güvenlik çözümleri yetkinliği ile birleştirerek uçtan uca güvenlik sağlamayı amaçlayan firma, ISO27001, COBIT, ISO22301, PCI DSS, ISO20000 ve ITIL standartlarında danışmanlık sağlıyor. Geçtiğimiz günlerde iş ortaklarından Globalscape ile müşterilerini bir araya getiren Invento, etkinlikte dosya transfer çözümlerinden bahsetmesi için Globalscape Uluslararası Pazarlama Müdürü Chris Thacker’a söz verdi. Thacker, etkinlik sonrasında “Globalscape güvenli bilgi

Invento Kurucu Ortağı Aslı Doğrusöz değişimi çözümleri sunan bir firmadır. Globalscape, kapsamlı güvenlik, otomasyon ve kontrol özelliklerine sahip ürünleriyle kuruluşların veri güvenliği, veri iletişimi ve saklanması konusunda güvenlik standartlarına ve bu konudaki mevzuata

uyum sağlamalarına destek olmaktadır. Globalscape, ortağı Invento ile birlikte Türkiye pazarına hizmet vermeye devam etmeyi hedeflemektedir.” dedi. Etkinlik esnasında Invento Kurucu Ortağı Aslı Doğrusöz, yeni yazılımları olan Invento

Pro’dan bahsetti. Yeni yazılım ile ilgili Doğrusöz “Invento, Boğaziçi Üniversitesi Teknopark’ında gerçekleştirdiği Ar-Ge çalışmaları sonucunda Invento Pro adında butik bir GRC uygulaması geliştirdi. Bu uygulama kuruluşların operasyonel risk yönetimi,

uyum ve denetim yönetimi yapmalarına destek sağlayan ve detaylı raporlama özellikleri olan bir uygulamadır. Bilgi güvenliği ve BT yönetişimi kapsamında kuruluşların uyduğu standartlar ve mevzuat kapsamındaki kontrolleri, risklerle birlikte uygulama dahilinde takip edilebilmekte, sürdürülebilmekte, denetlenebilmekte ve ilgili bulgu ve aksiyonlar girilerek detaylı raporlama ve iyileştirmeler yapılabilmektedir.” dedi. 2015 yılının Invento açısından yoğun geçtiğine değinen Aslı Doğrusöz, “Bilgi güvenliğiyle ilgili ihtiyaç artmaya devam ediyor. Siber tehditler ve saldırılar arttıkça hem bilgi güvenliği süreçleri tarafında kuruluşlar yapılarını iyileştirmeye çalışıyor, hem de teknik çözümler tarafında da güçlü olmaya çalışıyor. Dolayısıyla hem ürün, hem de danışmanlık hizmetleri, teknik hizmetler tarafında yoğun bir yıl geçirdiğimizi söyleyebiliriz” dedi.

Proje Baharı için geri sayım başladı Hosting Komitesi geçici başkanı ve Mobil PR’ın yöneticisi Mustafa Şapçı

Hosting Komitesi kuruluyor Hosting firmalarını tek çatı altında toplamayı hedefleyen ‘Hosting Komitesi’nin önceliği; sektör içinde teknolojik gelişmeleri takip etmek olacak. Hosting Komitesi kuruluş aşamasında 5 büyük hosting şirketinin desteğini aldı. Komitenin çeşitli kolları olması planlanıyor. Komite ilk toplantısını Kasım ayının ikinci haftasında yapacak. Öte yandan, Hosting Komitesi’nin kuruluş organizasyonunu geçtiğimiz yıl Bilişim Zirvesi çalışmalarında görev alan ve çok sayıda bilişim şirketine hizmet veren Mobil PR üstlendi. Konuyla ilgili bilgi veren Hosting Komitesi geçici başkanı ve Mobil PR’ın yöneticisi Mustafa Şapçı, şu bilgileri verdi:

“Türkiye’de hosting konusu Avrupa’nın çok gerisinde. Bu nedenle birçok profesyonel kullanıcı yurtdışından hizmet almayı tercih ediyor. Buna karşılık, birçok hosting şirketinin yöneticisi ileriyi görüp ciddi yatırımlar yapıyor. Biz bu alanda faaliyet gösteren tüm şirket ve kişileri bir çatı altında toplamayı planlıyoruz. Komite çeşitli organizasyonlar yapacak, sosyal sorumluluk projeleri üretecek. Bu arada, Hosting Komitesi’nin profilini oluştururken, BT alanında başarılı bir örneği, Göker Sarp tarafından yönetilen ERP Komitesi’ni kendimize model seçtik. Çok başarılı çalışmalara imza atan ERP Komitesi ile aynı prensiplerde çalışacağız.”

Elektrik-Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği’nin (TET) düzenlediği Proje Baharı’nın beşincisi için hazırlıklar başladı. Etkinliğe 12 Şubat 2016 tarihine kadar başvuru yapılabilecek. TET AR-GE Proje Baharı etkinliğinde; Bilgi ve İletişim Teknolojisi Uygulamaları, Çevre ve Enerji Verimliliği Uygulamaları, Enerji Üretim, İletim ve Dağıtımına Yönelik Uygulamalar ve Diğer olmak üzere 4 farklı kategoride projeler yarışacak. Geçtiğimiz yıl 500 proje başvurusunun alındığı Proje Baharı’nda ön elemeden geçirilen projelerin sahipleri sunum için İstanbul’a davet ediliyor. Değerlendirme sonrası seçilen projeler, 6 Nisan 2016’da düzenlenecek etkinlikte sergilenecek. Gün boyu sürecek panellere de ev sahipliği yapacak etkinliğin ardından ödül töreni gerçekleşecek. Geçtiğimiz yıllarda yarışmaya katılarak başarı gösteren ve ticarileşen projeler de etkinlik günü sergi alanında olacak.

Seminerler, deneyimi taşıyor Öte yandan, TET, Proje Baharı’nın tanıtım çalışmaları kapsamında üniversite gençlerini sektörün başarılı girişimcileri ile buluşturmaya da devam ediyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi ile başlayan seminerlerin ikinci durağı Çukurova Üniversitesi oldu ve gençlere Proje Baharı etkinliğinin hedefleri, proje sahiplerine sağladığı kazanımlar

hakkında bilgi verildi. Bu kapsamda Vestek Genel Müdürü Metin Salt, üniversite öğrencilerine, “Girişimcilik” üzerine kendi gözlemlerini ve sektördeki deneyimlerini aktardı. Salt, üniversite ve alınan eğitimin ötesinde, kendini geliştiren, girişken kişiliğe sahip insanların başarıyı yakaladıklarına dikkat çekerek, yalnızca olumsuzluklara odaklanmamak gerektiğinin altını çizdi.


BThaber

BTnet.com.tr

2 - 8 KASIM 2015

27

Oyunlar da buluta taşınıyor Günümüzün hızla gelişen sektörlerinden olan oyun sektörü, Ruşen Göbel tamamen dijital bir temelde olması sebebiyle büyük bir hızla yenileniyor. Profesyonel tarafta e-spor sektörü agresif bir şekilde büyümeye devam ederken, oyuncuların oyunu oynayabileceği platformlarda da ciddi değişiklikler ve yenilikler gerçekleşiyor. Bilgisayarlarda ağırlıklı olarak performans ve görüntü kalitesi anlamında geliştirmeler gerçekleşirken konsol tarafı, ilginç kontrol yöntemleri ile farklı bir oyun deneyimi yaşatmaya çalışıyor. Günümüzde görsel tasarımdan sonra en yüksek yatırıma ihtiyaç duyan bilgisayar tipi ise oyun bilgisayarı. Oyunların her gün gelişen görsel ve işitsel kalitesi, üst seviye donanımlara ihtiyaç duyulmasına sebep oluyor. 3D atmosferin maksimum seviyede gerçekçi olması için sürekli olarak yapılan gölge hesapları, nesnelerin sürekli

e-Spor sektörü agresif bir şekilde büyümeye devam ederken, oyuncuların oyunu oynayabileceği platformlarda da ciddi değişiklikler ve yenilikler gerçekleşiyor.

Günümüzün bulut oyun servİslerİ Yurt dışında yavaş yavaş emekleme dönemlerini atlatmakta olan bulut oyun servisleri, çeşitli markaların katılımlarıyla beraber bu sektörü büyütmeye devam ediyorlar. Sony’nin PlayStaton Now servisi, PS3 oyunlarının PlayStation Vita el konsolunda veya Sony / Samsung akıllı televizyonlarda oynanabilmesini mümkün kılıyor. Ünlü grafik çipi üreticisi Nvidia da

olarak hesaplanan çarpışmaları, suların dalgalanması, oyun içi karakterlerin yapay zekalarının yönetilmesi, yüksek çözünürlüklü kaplamaların çizilmesi derken inanılmaz bir işlem gücüne ihtiyaç duyuluyor. Donanım firmaları bu ihtiyaçları karşılayabilecek işlemcileri, RAM’leri, ekran kartlarını

GeForce Now servisi ile akıllı telefon gücündeki Shield cihazlarında, oyun bilgisayarlarını bile zorlayan Witcher 3, Metro Last Light Redux, GRID Autosport gibi oyunların maksimum kalitede, saniyede 60 karede oynanabilmesini sağlıyor. Servisin ücreti aylık 8 dolar gibi cüzi bir miktar. Yurt dışında bunlar haricinde pek çok firma, ibreyi bulut oyun sektörüne çevirmiş durumda.

ve anakartları üretiyor fakat elbette ki bu kadar yüksek performanslı ürünler oldukça yüksek maliyete sebep oluyor. Bu noktada artan donanım ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkan bulut oyun servisleri ise çok daha düşük maliyetlerle yüksek kalitede oyunu kullanıcılarla buluşturuyor.

Bulut oyun servİslerİ nasıl çalışıyor? Öncelikle oyunların standart bir bilgisayarda nasıl çalıştığını ele alalım. Klavye, fare ve joypad gibi giriş birimleriyle verdiğimiz komutlar bilgisayarımızda hesaplanır. Gerçekleştirdiğimiz komut algılanıp 3D ortam çizilir; tüm fizik hesapları, yapay zekası işlemci ve ekran kartı tarafından hesaplandıktan sonra çıkış birimleri olan monitör ve ses sistemine gönderilir. Tüm hesaplar bilgisayar üzerinde yapıldığı

için bilgisayarın performansı son derece önemlidir.(Şema 1) Bulut oyun servislerinde ise giriş birimleriyle verdiğimiz komutlar, çok daha düşük performanslı bir istemci bilgisayarımızda algılanır. Bu komutlar bulut servisine gönderilir; fizik hesapları, yapay zeka vb hesapların tamamı bulut sunucularında hesaplanır. Bulut sunucuları, görüntüyü bir video akışı olarak istemci bilgisayarımıza

Şema 1

Şema 2

Komutlar

Video ve ses

gönderir. İstemci bilgisayar da bağlı olduğu monitöre ve ses sistemine video akışını ileterek işlemi tamamlar. (Şema 2) Alışılagelmiş oyun bilgisayarlarının maliyetleri günümüzde 4000 – 5000 TL’yi bulur, hatta geçerken bulut oyun servisleri için irice bir USB bellek boyutunda olan Intel Compute Stick gücünde bilgisayarlar bile yeterli olabiliyor. Bu cihazların maliyetleri de 500 TL civarında.


28

BThaber

BTnet.com.tr

2 - 8 KASIM 2015

YouTube’a özel abonelik sistemi YouTube yeni servisi “YouTube Red” ile kullanıcılarını birçok yenilik sunacak. İlk etapta 28 Ekim tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde hizmete girecek uygulamanın, ilerleyen günlerde kademeli olarak dünyanın diğer bölgelerinde de hizmete girmesi bekleniyor. Ayda 10 dolar karşılığında abone olunabilen YouTube Red ile kullanıcılar, video izlerken dakika başı karşılarına çıkan reklamları izlemekten kurtulacaklar. Bunun yanı sıra videoları

çevrimdışıyken de izleyebilecek olan kullanıcılar, bilgisayarlarına indirebilecekleri videolar ile kendilerine ufak bir arşiv yaratabilecekler. Uzun bir süre video konusunda neredeyse rakipsiz olan YouTube, pazara giren Spotify benzeri uygulamalarla birlikte kendisini yoğun bir rekabet ortamının içerisinde buldu. Spotify’ın ücretli aylık üyelik modelinden esinlenen YouTube, ilk etapta kullanıcılara 1 aylık ücretsiz kullanım imkanı sunacak.

Sony eski çalışanlarına tazminat ödeyecek Günümüzde internetin her alanda yoğun kullanılmasıyla birlikte, siber saldırı olayları artarak bilginin korunması ciddi bir tehdit taşımaya başladı. Siber saldırılar, başka bir deyişle sanal saldırı olayları, büyük küçük bütün şirketlerin kâbusu haline geldi. Geçtiğimiz yıl uğradığı siber saldırının ardından zor günler geçiren Sony, hatırlanacağı üzere çalışanları tarafından dava edilmişti. Çalışanlarının verilerini iyi bir şekilde koruyamayan şirket, davada çıkabilecek olası felaket senaryolarıyla karşılaşmak yerine eski çalışanları ile uzlaşmaya çalışıyor. Sony, geçtiğimiz yıl yapılan

siber saldırının etkilerini hala yoğun bir şekilde hissediyor. Siber saldırıdan bu yana önemli bir prestij kaybı yaşayan şirket, çalışanlarının “kişisel verilerini” koruyamadığı gerekçesiyle çalışanlar tarafından dava edilmişti. Dava süreciyle uğraşmak istemeyen şirket, davalılara 8 milyon dolarlık bir uzlaşma paketi sunmaya hazırlanıyor. Çalışanlarının maaş bordrolarından, özel bilgilerine kadar birçok önemli veriyi geçtiğimiz yıl düzenlenen saldırı sonucu kaybeden Sony, saldırıdan etkilenen çalışanlarının kendilerini olası yeni saldırılardan korumaları için harcadıkları zararı, bütün

dava ve avukat masraflarını karşılayacak. Bunun yanı sıra veri hırsızlığın yol açtığı sorunları gidermek amacıyla 2,5 milyon dolarlık bir bütçe oluşturan şirket, bu bütçe üzerinden saldırıdan etkilenen çalışanlara belirli bir miktar ödeme yapacak. Sony’nin son dönemde hem mevzu bahis veri hırsızlığı, hem de PlayStation üzerinde oluşan veri açığı sebebiyle gerek çalışanlarının gerekse de tüketicilerin güvenini sarsmış durumda. Bu çerçevede düşündüğümüzde, eski çalışanlara önerilen 8 milyon doların uzlaşma için ne kadar yeterli olacağını kestirmek de bir o kadar zorlaşıyor.

Volvo da elektrikli otomobil pazarına giriyor Küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını önleme ve enerjinin verimli kullanımı açısından elektrikli otomobiller geleceğin taşımacılığını temsil ediyor. Elektrikli araba üreteceğini açıklayan Audi, Peugeot ve Mercedes markalarından sonra Volvo’da elektrikli araba üreteceğinin müjdesini verdi. Bugün dünyada otomotiv endüstrisi, azalan fosil yakıtlar

nedeniyle bir değişim sürecine girdi. Bu yeni süreçte otomotiv uygulamalarında elektriğin önemi giderek artmaktadır. Petrol rezervlerinin dünyanın ihtiyaçlarını ekonomik ve çevresel kriterlere uygun bir şekilde karşılama yeteneğini her gün kaybetmekte olduğunun bilincine varan büyük üreticiler bir bir elektrik motoruna geçiş yapmaya başladılar. Bu teknolojiyi son olarak benimseyen firma ise

Volvo oldu. Elektrikli araç fikri şuan Volvo için daha geliştirme aşamasında. Ancak şirket ilk elektrikli otomobilini 2019 yılında piyasaya sürmeyi amaçlıyor. Volvo’nun yeni otomobili hakkında çok fazla bilgi olmasa da, şirket tarafından SUV bir model ile elektrikli otomobil pazarına gireceği belirtiliyor. Öte yandan başka bir kaynakta yer alan habere göre; Volvo önümüzdeki yıllarda her modeli için birer plug-in hibrit versiyonu çıkarmayı planlıyor. Şirketin CEO’su Hakan Samuelsson iki yıl içerisinde Volvo otomobillerinin yüzde 20’sini plug-in hibrit ve elektrikli modellerin oluşturacağını belirtiyor.

Asus kendi HoloLens’ini hazırlıyor Teknoloji dünyası şu sıralar giyilebilir teknolojilerle yakından ilgileniyor. Elbette ki son kullanıcıya en çok hitap eden ve merak uyandıran giyilebilir teknoloji ürünü VR gözlükler. Oyun ve film konusunda çığır açması beklenen bu gözlükler son kullanıcıya ulaşmak üzereyken, Microsoft artırılmış gerçeklik gözlükleriyle bambaşka bir etki yarattı. Zira artırılmış gerçeklik gözlükleriyle hali hazırda gerçek dünyayı görebiliyorken, gözlüğün camının üzerindeki saydam ekranlar sayesinde

bu gerçek dünyaya çeşitli görüntüler eklenebiliyor. Böylece mahallemizde yürürken tepemizden uçan gök kuşağı renginde Unicorn’lar görebiliyoruz. Microsoft’un HoloLens adını verdiği bu ürün henüz hazırlanma aşamasında. 2016’nın başında yazılım geliştiricilere 3000 dolar gibi bir fiyat etiketiyle satılacak olan ürüne Asus da alternatif üretmeyi planlıyor. Ürünün henüz adı, sanı hiçbir şeyi belli değil. Firma, gözlüğün henüz evrimini tamamlamadığını belirtiyor.


BThaber

BTnet.com.tr

2 - 8 KASIM 2015

29

Tabletiniz için fonksiyonel klavye Son dönemlerde iyiden iyiye yetenek kazanan mobil cihazlar, bazı noktalarda PC’leri aratmaz oldu. Artık pek çok işimizi Windows platformuna bile ihtiyaç duymadan gerek iOS, gerek Android yüklü tabletler üzerinden gerçekleştirebiliyoruz. Fakat yıllardır kullanmaya alıştığımız kontrol biçimimiz var ve dokunmatik ekranlı cihazlar henüz bu alışkanlığımızı yıkabilmiş değil: Klavye ve fare. Logitech’in K480 model klavyesi, bir bilgisayardan ziyade mobil cihazlara hitap eden bir ürün. Şık tasarımlı, kolay taşınabilir Logitech K480, standart bir klavyede bulunan neredeyse tüm tuşları üzerinde barındırıyor. Sadece numerik klavye, Insert – Page Down tuşlarının bulunduğu bölüm ve hemen üzerindeki Print Screen – Scroll Lock – Pause tuşları eksik. Geri kalan tüm standart PC klavyesi tuşları (F tuşları dahil) K480 üzerinde mevcut. Back, Enter, Shift, Tab, Caps Lock ve Alt tuşları, PC klavyelerindeki gibi büyük boyutlarda. Yarısından kesilmiş Enter tuşuyla karşılaşmamak güzel. Tuş yüksekliği standart PC klavyelerinden alçak fakat dizüstü bilgisayarlarda kullanılan klavyelerden yüksek. Bu haliyle yazı yazmanın son derece rahat ve keyifli olduğunu söylememiz mümkün. Bu klavye ile tabletiniz e-posta, internette sörf, sohbet gibi işlerinizi çok çok daha hızlı yapmanız mümkün. Beni yazı yazma konusunda 3 – 4 kat hızlandırdığını çok rahat söyleyebilirim. Ürünün Türkçe karakter desteğinin bulunduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Ürünün üst kısmında minik bir “hendek” yer alıyor. Bu boşluğa mobil cihazımızı ister dik, ister yatay olarak yerleştirebiliyoruz. Cihazımızın zarar görmemesi için bu kısım kauçuk bir madde kullanılarak hazırlanmış. Tabletimizi veya akıllı telefonumuzu bu bölüme yerleştirip bluetooth üzerinden bağlandığımız anda ortaya minik bir

dizüstü bilgisayar çıkıyor. 3 cihaz arasında kolay geçiş Bluetooth üzerinden bağlantı kuran Logitech K480, 3 ayrı bluetooth profiline sahip. Sol tarafında yer alan buton sayesinde bu üç profil arasında kolayca geçiş yapabiliyoruz. Mesela 1. profile masaüstü bilgisayarımızı, 2. profile tabletimizi, 3. profile ise akıllı telefonumuzu atadık.

Sol taraftaki butonu 3’e çektiğimiz anda telefona, 1’e çevirdiğimiz anda ise masaüstü bilgisayara komutlarımızı veriyor olacağız. Gelelim K480’in tek dezavantajına. Ürün maalesef 2 tane kalem pille çalışıyor. Böyle güzel bir BTnet cihazın dahili, şarj edilebilir bataryasının olmasını isterdik doğrusu.

Inceleme


30

BThaber

BTnet.com.tr

2 - 8 KASIM 2015

Evinizde internetsiz oda kalmasın

Asus yeni tabletlerini tanıttı Asus, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği etkinlikte yeni tablet modellerinin tanıtımını yaptı. 7, 8 ve 10 inç boyutlarında toplam 4 yeni modele yer veren Asus, ürünlerinin fiyat etiketleriyle dikkat çekiyor. Android 5.0 işletim sistemini kullanan yeni modeller, ZenUI arayüzüyle bezenmiş. Arka tarafında PixelMaster kamera barındıran tabletler 4 çekirdekli 64 bit Intel Atom x3 işlemcilerinden güç alıyor. Ekran tipi olarak IPS’i seçen Asus, böylece kullanıcılarına yüksek renk kalitesi sunmayı hedefliyor. 8 inçlik modellerinden biri (ZenPad S) 2048 x 1080 ekran

çözünürlüğü kullanıyorken diğer modellerde 1280 x 800 piksellik bir çözünürlük bulunuyor. Düşük çözünürlüklü ekran elbette ki görsel açıdan 1080p ekranların gerisinde kalıyor fakat bu durum, aynı zamanda performans ve pil ömrü olarak geri dönüyor. Yeni Asus ZenPad’lerin fiyatlandırması ise oldukça ilgi çekici. 7 inçlik modelde Intel Atom C3200 işlemcinin yanı sıra 1 GB RAM ve 8 GB depolama alanı yer alıyor. Fiyatı ise 359 TL. 8 inçlik ilk modelde aynı işlemci, 2 GB RAM ve 16 GB depolama alanı bulunurken 529 TL’lik bir fiyat etiketine sahip. Yüksek çözünürlüklü ekranıyla ön plana çıkan ZenPad S, Intel

Atom Z3530 işlemciye, 2 GB RAM’e, 16 GB depolama alanına ve 749 TL fiyat etiketine sahip. 10 inçlik en büyük modelde ise standart 8 inçlik modelde kullanılan donanımın aynısı yer alıyor; C3200, 2 GB RAM ve 16 GB ROM. Bu modelin de fiyatı 639 TL. Giriş seviyesi fiyatlarıyla dikkat çeken ürünler, hem öğrenciler hem de Android dünyasıyla tanışmak isteyen kullanıcılar için oldukça ideal görünüyor. Dizi – film izlemek, müzik dinlemek, oyun oynamak ve çeşitli uygulamalardan faydalanmak için kullanılabilecek tabletlerden özellikle 7 inçlik olanı, taşınabilirliğiyle de ön plana çıkıyor.

Artık teknolojiyle ilgilenen hemen herkesin internete bağlanan onlarca cihazı var. Pek çoğu taşınabilir olan bu cihazlar, elbette ki internete bağlanmak için kablosuz internet bağlantısını kullanmak durumundalar. Fakat ne yazık ki kablosuz internet bağlantısının ulaşamadığı kör noktalar da bulunuyor. Modeminizden uzak kalan odalara kablosuz bağlantı ulaştırmak için kablosuz genişletici veya powerline adaptör kullanmak gerekiyor. ZyXEL, WRE2205 modeli ile kablosuz genişletme çözümü sunuyor.

Fişe tak, ayarla, unut Küçük bir adaptör boyutunda olan WRE2205, fişe takılarak kolayca çalışır hale getirilebiliyor. WPS desteğinin olması, kurulumu oldukça kolay hale getiriyor. Bu ürünü, modeminiz ile kablosuz bağlantının ulaşamadığı noktanın arasında, ortalara bir yerlere konumlandırmanız gerekiyor. Cihazın çalışma mantığı gelen WiFi yayınını alıp, kopyalayarak yeniden yaymak olduğu için hem modeme, hem de ulaşmasını istediğimiz noktaya olabildiğince yakın olmalı. Dolayısıyla bu iki noktanın arasın yerleştirmek en mantıklısı.

Inceleme BTnet

Ethernet portu da var Kurulum sonrasında ürün, WiFi yayınını kopyalayarak internetin daha geniş bir alana yayılmasını sağlıyor. Alt tarafında açma kapama bulunan ürünün ön kısmında gelen bağlantı, WiFi yayını, güç, WPS ve ethernet LED uyarıları bulunuyor. Ürünün sol tarafına da bir adet ethernet portu yerleştirilerek gerekli durumlarda kablolu bağlantıdan da faydalanılması amaçlanmış. Ev veya ofis içi kablosuz ağ problemleri çekenlere önerebileceğimiz bu ürün, yaklaşık 110 TL’lik fiyat etiketine sahip.

Vertex Standard yeni VX-260 telsiz serisi

Street View artık Türkiye’de de çalışıyor Google’ın pek çok ülkede sunduğu Street View, sokaklarda gezen Google arabalarının her noktayı 360 derece fotoğraflayıp, internet üzerinden sunulması esasına dayanıyor. Tepesinde ilginç bir çubuk olan bir araba görürseniz, bunun büyük ihtimalle Google Street View arabası olduğunu düşünebilirsiniz. Bugün, Google Street

View hizmetine Ukrayna ve Makedonya ile beraber Türkiye de eklendi. Bu fotoğrafların ne kadar süredir çekildiği bilinmiyor fakat BTnet ofisindeki arkadaşlarımızın 1 sene önce çekilmiş olduğu fotoğraflar mevcut. Street View’dan faydalanmak için Google Maps sayfasından bakmak istediğiz adrese gidip, sağ alt köşedeki adamı sokağa sürüklemeniz

gerekiyor. Google Maps’in mobil uygulamasında ise gideceğiniz yeri işaretledikten sonra sokağa veya caddeye koyduğunuz kırmızı ok işaretini seçip, al tarafta çıkan fotoğrafı tıklayarak Street View’a geçiş yapabiliyorsunuz. Bu uygulama, tanıdığımız bir bölgedeki adrese giderken yeri tam olarak anlayabilmemiz için ciddi avantaj sağlıyor. Kullanmanızı tavsiye ederiz.

Çift yönlü telsiz üreticilerinden biri olan Vertex Standard, güvenlik, fabrika, otel ve bina yönetimi gibi çok çeşitli sektör ve kullanım alanlarının ihtiyaçlarına cevap veren yeni VX260 analog telsiz serisini duyurdu. VHF/UHF bantlarında çalışan VX-260 serisinin özellikleri arasında geliştirilmiş ses çıkışı, genişletilmiş birlikte çalışabilirlik desteği ve programlanabilir acil durum alarmının yanı sıra evrensel batarya sistemi de yer alıyor. UNI adı verilen evrensel batarya sistemi, kullanıcıların tüm Vertex Standard ürünleri için tek bir batarya ve şarj

platformunu kullanmalarına olanak tanıyor. Yeni Vertex Standard telsiz serisinde 16 kanallı ve iki isteğe göre programlanabilir tuşu bulunan VX-261 ile 128 kanallı altı programlanabilir tuşu ve yerleşik ses evirme şifrelemesi özellikleri bulunan VX-264 yer alıyor. Vertex Standar bu yeni ürünlerle birlikte telsiz serisini tamamlamaya yönelik geniş bir dizi aksesuarı da piyasaya sürdüğünü duyurdu.


BThaber

KARİYER

2 - 8 KASIM 2015

31

Dersimiz; endüstriyel robotlar İstanbul Gedik Üniversitesi Robot Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde GeKa Robot işbirliği ile mühendis ve teknik elemanlara robotik ve otomasyon konularında eğitim vermek amacıyla Robot Akademiyi kuran Gedik Holding, endüstriyel robotları yerli imkanlarla üretmek için kolları sıvıyor. 21-22 Ekim tarihlerinde WOW Convention Center’da düzenlenen Robot Yatırımları Zirvesi’nde konuşan

Gedik Holding CEO’su Mustafa Koçak, Ar-Ge çalışmalarına önem verdiklerini ve robot teknolojilerine yatırım yaptıklarını söyledi. Koçak, şu bilgileri verdi: “İki yıl önce Gedik Üniversitesi Robot Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde Robot Akademisi’ni kurduk. Burada robotik teknolojiler hakkında teorik ve uygulamalı eğitimler veriyoruz. İsteğimiz; fabrikaların istihdam edeceği gençlerin, özellikle yeni nesil

E T K İ N L İ K L E R 2-4 Kasım 2015

Infor EMEA Partner Summit Palais de Congres & Hyatt Hotel, Paris AYRINTILI BİLGİ: http://www.infor.com/eps2015/ 7-10 Kasım 2015

26th ISF Annual World Congress / Atlanta, ABD AYRINTILI BİLGİ: www.securityforum.org/ events/isf-annual-worldcongress/

teknisyenlerin, bu teknoloji hakkında yetişmiş eleman olarak işe başlamalarını sağlamak.” İstanbul Gedik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Mekatronik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Robot Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Savaş Dilibal da, eğitimler hakkında bilgi verdi. Dilibal, eğitimlerin ilk gününde robot sisteminin çalışma prensibi, temel seviye program veri bilgisi, programların otomatik

Y U R T D I Ş I

10-12 Kasım 2015

SAP TechEd Barselona, İspanya AYRINTILI BİLGİ: http://events.sap.com/teched2015-emea/en/registration 8-12 Kasım 2015 Gartner Symposium/ITxpo 2015 Barselona AYRINTILI BİLGİ: www.gartner.com/events/ emea/barcelona-symposium

1 – 2 Aralık 2015

HPE Discover 2015 ExCel Londra AYRINTILI BİLGİ: http://discover.hp.com/ Discover/Events 2 - 5 Aralık 2015

Bakutel /Bakü, Azerbaycan AYRINTILI BİLGİ: www.bakutel.az/2015/

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri handana@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz.

E T K İ N L İ K L E R Autodesk “Üretimde Yeni Dönemi Konuşuyoruz” Etkinlikleri: İzmir: Tarih : 3 Kasım, 2015, Tuesday Mekan: Swissotel Izmir Saat : 09.00 – 17.00 AYRINTILI BİLGİ: Ayrıntılı bilgi ve kayıt için: http://autodesketkinlik.com/ uretimdeyenidonem 3-5 Kasım 2015 Infor EMEA Partner Summit Palais de Congres & Hyatt Hotel, Paris AYRINTILI BİLGİ: www.infor.com/eps2015/ 4-6 Kasım 2015 EIF – 8. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı ATO Congresium AYRINTILI BİLGİ: www.enerjikongresi.com 5 Kasım 2015 BT Vizyon Toplantıları Trabzon AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr/ www.btvizyon.com.tr 5 Kasım 2015 “Akıllı Altyapı Günü 2015 – Uçtan Uca Bütünleşik Sistem Yönetimi” Hilton Kozyatağı AYRINTILI BİLGİ: www.odya.com.tr

Y U R T İ Ç İ

11 Kasım 2015 IDC Finans Teknoloji Konferansı Wyndham Grand Levent AYRINTILI BİLGİ: http://idc-cema.com/eng/ events/62187-idc-financetechnology-conference-2015/7overview?g_clang=TR&c_ active=eventMenuComponent 12-14 Kasım 2015 4. Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı / İzmir AYRINTILI BİLGİ: www.tbd.org.tr 12-15 Kasım 2015 ITP - Bilişim Profesyonelleri Semineri Antalya Xanadu Resort Belek Otel AYRINTILI BİLGİ: www.itp.web.trr 18-19 Kasım 2015 9. İstanbul Bilişim Kongresi İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.tbd.org.tr 19 Kasım 2015 BTvizyon Toplantıları / Konya AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr/ www.btvizyon.com.tr 19 Kasım 2015 IDC Perakende, Üretim, E-ticaret Konferansı Wyndham Grand Levent AYRINTILI BİLGİ: Wyndham Grand Levent - http://

idc-cema.com/eng/events/48579idc-retail-manufacturingecommerce-technologyconference/7-

modda çalıştırılması, arıza kod ve bilgileri, temel robot emniyet, ikinci günü ise temel robotlu kaynak sistemleri, robotlu kaynak uygulamalarında kullanılacak kaynak makinelerinin standart fonksiyon bilgileri, robotlu kaynak uygulamaları, robotlu kaynak sistemlerinde kullanılan opsiyonlar hakkında teorik ve uygulamalı eğitimler verildiğini söyledi. Dilibal, eğitimlerin farklı seviyelerde hız kazanarak devam edeceğini sözlerine ekledi.

İş tanımı ‘net’ olsun Secretcv.com’un son anket çalışması, adayların dahil olmak istedikleri ekiplerde aradıkları ilk özelliğin işin tanımlama aşamasındaki anlaşılırlık ve netlik olduğunu ortaya koyuyor. 24 Ağustos – 13 Ekim arasında sitenin ana sayfası üzerinden “Nasıl bir ekibin parçası olarak çalışmak isterdiniz?” sorusunun sorulduğu anket çalışmasına 16 bin 52 aday katıldı. Adayların yüzde 43’ü ‘iş tanımlarının belli olduğu ve yapacağı işin açık ve net biçimde belirtildiği bir ekibin parçası olmak’ istiyor. Bunu, yüzde 35’lik oranla ‘ekipteki herkesin her işin

sorumluluğunu alabildiği ve farklı alanlarda gelişmeye fırsat veren ekipler’ izlerken, yüzde 16’lık kesimin tercihi ise ‘yaratıcılık odaklı, renkli çalışma ortamına sahip ve esnek çalışma saatleri bulunan’ ekipler. Satış odaklı ve net hedeflerin olduğu ekiplerde çalışmak isteyen adayların oranı ise yüzde 6. Sonuçları değerlendiren ve ekip çalışmalarında iletişimin oldukça önemli olduğunu belirten Secretcv.com Genel Müdürü Okan Tütüncü, “Bu uyum şirkete zaman tasarrufunu, kaliteyi ve başarıyı beraberinde getirir” yorumunu yaptı.

1- 3 Aralık 2015 20. Türkiye’de İnternet Konferansı İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi/ Beyazıt AYRINTILI BİLGİ: http://inet-tr.org.tr 3-5 Aralık 2015 Bilişim 2015 (TBD 32. Ulusal Bilişim Kurultayı) ve CITEX 2015 (2. Ankara Bilişim Fuarı) Ankara AYRINTILI BİLGİ: www.tbd.org.tr 10 Aralık 2015 BTvizyon Toplantıları Girne AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr/ www.btvizyon.com.tr 11-13 Aralık 2015 Code The Bank 2 Deniz Kule AYRINTILI BİLGİ: http://www.intertech.com.tr/tr/ CodeTheBank.aspx 19-20 Mart 2016 III. Ulusal Yönetim Bilişim Zirvesi Beykent Üniversitesi- Ayazağa Kampüsü AYRINTILI BİLGİ: http://ybzirvesi.com

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri handana@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz.

Turkcell Akademi’den eğitim fırsatı Turkcell Akademi, üniversitelerle işbirliklerine devam ediyor. Çağrı merkezlerinde “müşteri hizmetleri yetkilisi” olarak çalışanlara ve çalışmak isteyenlere eğitim fırsatı sunan Turkcell Akademi, Ege Üniversitesi işbirliğiyle “Çağrı Merkezi Sertifika Programı”nı hayata geçirdi. Eğitim programıyla birlikte bireysel gelişimin yazılı ve sözlü iletişim boyutuyla desteklenmesi, çağrı merkezlerine yetişmiş insan kaynağı kazandırılması, çağrı merkezi sektörünün bilinirliğinin artırılması hedefleniyor. Turkcell Akademi Grup Başkanı Banu İşçi Sezen de, “Neredeyse 2 yılı geride bıraktığımız Turkcell Dijital Akademi’de

Türkiye’nin ve dünyanın saygın üniversiteleriyle işbirliklerimizi sürdürüyoruz” bilgisini verdi. Programla birlikte katılımcılara çağrı türleri, çağrı merkezi terminolojisi, çağrı merkezi teknolojileri; telefonda etkin ve başarılı bir çağrı yönetimi, akıcı ve anlaşılır konuşma gibi eğitimler veriliyor. Toplam 5 buçuk saat süren program; 32 eğitim videosu, toplam 60 soruluk 7 mini test ve 20 soruluk final sınavından oluşuyor. Eğitime katılanların sertifika almaya hak kazanmaları için program sonundaki final sınavından yüzde 70 başarı sağlaması bekleniyor. “Çağrı Merkezi Sertifika Programı”nın ücreti ise 49,90 TL.


32

BThaber

KARİYER

2 - 8 KASIM 2015

Yeni nesil esneklikten yana Tümleşik iletişim hizmetleri sunan Unify’ın “Yeni Çalışma Şekli” (NW2W) araştırması, çalışanların esnek çalışma şartlarına verdiği önemi ortaya koyuyor. Farklı eğitim geçmişine sahip ve değişik sektörlerdeki 900 çalışanın katıldığı araştırmanın sonuçlarına göre, direktörlerin yüzde 34’ü ve yöneticilerin yüzde 38’i, esnek çalışma şartlarını sağlayan işler için şirketlerinden ayrılabileceklerini ifade ediyor. Milenyum kuşağının da yüzde 43’ü esnek çalışma koşulları için iş değiştirebileceklerini söylüyor. Araştırmaya göre, 2015 yılında 1,3 milyar olan dünyadaki toplam çalışan sayısının yüzde 37,2’sini mobil çalışanlar oluşturuyor. Bu sayının 2020 yılında, Y ve Z kuşağı ile birlikte yüzde 50’lere ulaşması bekleniyor. Araştırmaya katılan çalışanların yüzde 47’si esnek çalışma şeklinin ‘istedikleri yerde’, yüzde 43’ü ise ‘istedikleri an’ çalışabilmek anlamına geldiğini ifade ediyor. İK birimleri dönüşüm yaşayacak Araştırma, mobil hayat tarzını benimseyen Milenyum kuşağının yüzde 89’unun 09.00-18.00 zamanlı bir iş yerinden ziyade, esnek çalışma saatleri sunan firmaları tercih edeceğini gösteriyor. Katılımcılar da mobil çalışma planlaması yapabilecekleri iş yerlerinde daha mutlu olacaklarını belirtiyor. Çalışanların akıllı cihaz, bireysel

bulut ve mobil uygulamaları kullanmaları, kurumsal bazda da değişim demek. Milenyum kuşağının beklentilerinin farklı olduğunu ifade eden Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu, esnek çalışma saatlerinin teknoloji alanında yaşanan gelişmelerle birlikte hızla yaygınlaşacağına işaret etti. “Küresel çapta hizmet veren firmalar, esnek çalışma uygulamasına geçip çalışanlarına yenilikçi bir çalışma ortamı sunuyor” diyen Erda Tütüncüoğlu, bu eğilimin Türkiye’de de yaygınlaşacağı, özellikle İK departmanlarında hızlı bir dönüşüm yaşanacağı öngörüsünü paylaştı. Kurumların ve bireylerin iletişim alışkanlıklarının değiştiğini belirten Tütüncüoğlu, şu bilgileri verdi: “Çalışanlar, artık daha fazla hareket halinde ve fiziki olarak belirli mekânlarda bulunma zorunluluğu olmadan da iş süreçleri kesintisiz devam edebiliyor. Akıllı telefonlar, tabletler, video konferans olanağı ve tümleşik iletişimin sağladığı avantajlar, bu eğilimin hızla yaygınlaşmasını kolaylaştırıyor. Ses, sohbet, video gibi farklı kanallardan gerçekleştirilebilen iletişim; satış, pazarlama, iş geliştirme, içerik ve tasarım gibi çalışma alanlarında yoğun olarak kullanılıyor.”

TÜBİSAD’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı Karaca Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), yeni Yönetim Kurulunu belirledi. 21 Asil, 9 Yedek üyeden oluşan Yönetim Kurulu’nun Başkanı ise Erman Karaca oldu. Karaca, 1979 yılında kurulan ve Türkiye bilişim sektörünün yüzde 95’ini temsil eden 200’den fazla üye kuruluşu olan TÜBİSAD’ın ilk kadın Yönetim Kurulu Başkanı. Ege Üniversitesi Matematik ve Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı mezunu olan Karaca, 1983-1984 yıllarında Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde araştırma görevlisi, 1984 – 1991 arasında da online bankacılık sisteminin geliştirilmesinde, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Akbank teknoloji kuruluşlarında yazılım uzmanı, sistem programcısı ve yazılım geliştirme müdürü, koordinatör olarak görev yaptı. 1991 yılından itibaren 11 yıl süreyle Körfezbank’ta Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Karaca, 2007 – 2014 yılları arasında Tradesoft Genel Müdürlüğü’nü üstlendi. Erman Karaca, halen TFI (Tab Food Investments ) Chief Technology Officer (CTO) olarak görev yapıyor.

TÜBİSAD’ın yenİ Yönetİm Kurulu

Erman Karaca Yüksek temsil gücü ve ortak ses TÜBİSAD Olağanüstü Genel Kurul’da açılış konuşması yapan TÜBİSAD Yönetim Kurulu eski Başkanı Prof. Dr. Kemal Cılız, 3 yıllık dönemde sektörün ülke ekonomisine katkılarını ve çözüm önerilerini, kamu yönetimi, iş dünyası örgütleri ve STK’lar dahil olmak üzere geniş bir platformda dile getirdiklerini belirtti. Erman Karaca da konuşmasında, Türkiye’nin ekonomik büyümesi ve toplumsal gelişimi açısından stratejik öneme sahip BT sektörünün, yüksek temsil gücüne sahip güçlü ortak sesi olmaya devam edeceklerini vurguladı.

Asil Üyeler (isme göre alfabetik sıralama) • Ahmet Öngün (Gantek) • Ali Kançal (Index) • Burak Aydın (İntel) • Cenk Kıvılcım (Cisco) • Coşkun Şahin (Avea) • Emre Kurttepeli (Mynet) • Erman Karaca (TFI) • Güngör Kaymak (HP E) • Hasan Süel (Vodafone) • İbrahim Özer (Toshiba) • İlker Kuruöz (Turkcell) • Levent Kızıltan (Eczacıbaşı) • M. Kemal Cılız ( Infonet) • Mehmet Nalbantoğlu (KoçSistem) • Murat Kansu (Microsoft) • Mustafa Çağan (Arena) • Nazım Özdemir – Y.K. Bşk. Yrd. • Ramazan Demir (Türk Telekom) • Veli Tan Kirtiş (Akfa Holding) • Zeynep Keskin (SAP) Yedek Üyeler (isme göre alfabetik sıralama) Adnan Metin (Borsa İstanbul) Barış Öney (Global Turk Capital) Burak Ertaş (Sahibinden.com) Nil Bağdan (Software AG) Önder Sönmez (Alcatel) Serpil Mermer (Detaysoft) Tijen Armağan (Enocta) Ümit Cinali (Tradesoft) Zafer Küçükateş (Vestel)

İK yönetimi bulutta SaaS oldu Şirketler için yüksek maliyetlere ve zaman açısından büyük kayıplara neden olan, geleneksel personel değerlendirme yöntemlerine çözüm olmak için geliştirilen, Pusula360 Performans Değerlendirme Sistemi insan kaynakları departmanlarında süreçleri kolaylaştırıyor. İçinde yer alan sektör ve birimlere

özel hazır değerlendirme formları, yeni soru ve parametre ekleme imkanı, şematik ve metin bazlı raporlama, pek çok temel teknik, onlarca yönetsel yetkinlik ve yüzlerce davranışa bağlı ölçeklerle esnek formlar yaratma imkânı sunan bu yapı, insan kaynakları performans değerlendirme süreçlerini

kısaltıyor. Dünya standartlarında ağ, veri ve fiziksel güvenlik koşullarıyla donatılan bir ortamda hizmet sunan bulut tabanlı programlar, yüksek veri güvenliği de sunuyor. İlk kez Temmuz ayında kullanıma başlayan SaaS tabanlı bulut performans değerlendirme sistemi hakkında Pusula360’ın Kurucu

Ortaklarından Emrah Uzunok şu yorumları yaptı: “İK süreçlerinde geleneksel yöntemlerde Excel ve yardımcı programlar kullanılarak formlar hazırlanır ve süreç tamamen manuel olarak yürütülür. Bu da soru yanlışlığı, imla hatasından kaynaklı yanlış anlaşılmalar, sıra yanlışlığı, fazla veya eksik

sorular, baskı hataları, formların dağıtımı, toplanması gibi birçok hataya açık bir operasyon olur. Oysa bulut tabanlı yazılımlarda operasyonel yük, yok denecek kadar az. Dünyada pek çok örneğini gördüğümüz bu uygulamaların ülkemizde de tercih edilen yöntemler arasında yer alacağını düşünüyoruz.”



34

BThaber

MEKTUP

Sakinleşmesini beklediğimiz bir siyasi gündemle merhaba diyorum sana, Siyasetin değil insan hayatının öne çıkacağı günleri görürüz umarım. Çünkü 2014 zordu, ama 2015 bu belirttiğim konuda kırıklarla dolu karnemizi iyice berbat bir görünüme kavuşturdu. Dilerim, siyaset şuur ve vicdan kazanır, biz de tanımadığımız insanların başına gelenler yüzünden üzülmeyiz daha fazla. Her türlü gündemi her şeye rağmen takip etmemizi sağlayan Twitter, yeni ve güzel bir çalışmaya imza atıyor. Artık Twitter’da anket oluşturulabilecek, böylece aboneler her konuda öneride ve fikir alışverişinde bulunabilecek. Mobilden ve masaüstünden denesek fena olmaz. Bu sosyal medya haberini, kahve ve teknoloji ile bütünleştirmek de anca benden beklenir. Arçelik, geleneksel lezzet ve farklı aromalarda kaliteli Türk kahveleri üreten Selamlique ile işbirliği yapmış. Selamlique markasının deneyimi ile Arçelik’in Ar-Ge gücü Arçelik/ Selamlique Kapsüllü Türk Kahvesi Makinesi’nde buluşacakmış. Böylece tek tuş ile geleneksel Türk kahvesi saniyeler içinde hazır olacak. Makine yakında Arçelik bayilerinde ve Selamlique mağazalarında tüketicilerle buluşacakmış, takip edelim, orta şekerliyi bir de böyle deneyelim. ‘Yarının teknoloji liderlerini geleceğe hazırlama’ hedefiyle 110’dan fazla ülkede uygulanan Microsoft Student Partner programının 2015-2016 eğitim dönemi Türkiye’de başlamış. 14 farklı şehirden 34 üniversitenin öğrencilerinin yer aldığı program öncesi Microsoft Türkiye yetkilileri

2 - 8 KASIM 2015

Mülteciler için önemli işbirliği

ile Microsoft Türkiye’nin genel merkezinde bir araya gelen öğrenciler, program boyunca alacakları eğitimler hakkında bilgi edinmişler. Öğrencilerin teknoloji ve iletişim becerilerini artırmanın yanı sıra kariyer hayatlarında yeni fırsatlar yakalamalarını sağlayan programda MSP’ler, Microsoft teknolojileri konusunda detaylı bilgi ediniyor ve etkinlikler, hackathon’lar, kamplar ve atölyeler de cabası. Gelelim çevre gündemine… Bilkom, geçtiğimiz yıl kutladığı 30’ncu yılı anısına ve tüm paydaşları adına İzmir Urla’da hatıra ormanı oluşturmuş, Kadıovacık mevkinde “Bilkom 30. Yıl Hatıra Ormanı” açılmış. Bilkom, sene sonunda dikilmiş fidan sayısını ilk etapta 10 bin ve iki yıl içinde 20 bine çıkararak orman alanlarının

REKLAM SATIŞ GRUBU

YIL 21 SAYI 1044

2 - 8 KASIM 2015

www.bthaber.com www.linkedin.com/groups/BThaber twitter.com/bthaber www.facebook.com/BThaber

Okur Temsilcisi Behçet Envarlı benvarli@tbv.org.tr

genişletilmesi için TEMA desteğine devam edecekmiş. #topraklarimizikoruyoruz Twitter hesabında yapılanları takip edebilirsin. Bu arada, IBM, güneş enerjisi ile çalışan otomobillerin daha verimli hale gelmesini hedefliyor. Orta Avustralya’da Bridgestone World Solar Challenge Yarışı’nda Michigan Üniversitesi ekibinin güneş enerjisiyle çalışan otomobilinde IBM Araştırma Birimi tarafından geliştirilen güneş enerjisi tahmin teknolojisi kullanılıyormuş. Otomobil yalnızca güneş enerjisiyle çalıştığından daha doğru tahminlerle, öğrencilerin daha verimli bir sürüş için neyin gerekli olduğuna karar

vermelerine yardımcı olmayı hedefliyormuş. Gelelim ödüllere… Workattack tarafından Acer için gerçekleştirilen ‘Hayatımın Macerası’ kampanyası, 13. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde “Yılın En İyi Sosyal Medya Kampanyası” ve “Halkın Favorisi Ödülü”nü almış. Hayatiminmacerasi.com adresini ziyaret eden kullanıcılar, kendilerine sıra dışı bir macera seçmiş ve Facebook hesabı üzerinden maceralarını sanal olarak yaşamışlar. Kampanyaya katılanlar, seçtikleri maceranın bulunduğu yerde, istedikleri arkadaşlarıyla check-in olup, kendi gözlerinden çekilmiş gibi gözüken bir fotoğraf albümü paylaşmışlar. Bu sırada, hikayeleriyle ilham veren 4 ismin videoları kullanıcıları mikrositeye davet etmiş. Uluslararası Tasarım Birliği tarafından tanınan dört ödülden

biri olan, bu yıl 3 bin 600 başvuru yapılan ve Japonya Tasarım Destek Enstitüsü tarafından verilen İyi Tasarım Ödülleri’nde de (Good Design Awards) Asus’un akıllı saat, dizüstü, tablet ve aksesuarlardan oluşan 13 ürününe ödül verilmiş. Kendini tamir özelliğiyle bina yalıtımında “mucize ürün” olarak tanımlanan “flexobit”in üreticisi Hollandalı Bitufa firması, distribütörleri arasında en büyük iş hacmine ulaşan Türkiye distribütörü Canpa’ya da ödül vermiş. İnşaat sektöründe bütünsel çevrecilik adına önemli parçalar bunlar, ne dersin… Haftanın finalini, özellikle gelişmiş ülkelerin yeni fark edip yüzleştiği mülteci krizi ile yapıyorum. SAP ve ünlü müzik grubu Imagine Dragons mülteciler için güçlerini One4 Projesi için birleştirmiş. Imagine Dragons’un sadece iTunes üzerinden satışa sunulan “I Was Me” şarkısının tüm geliri Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) bağışlanacakmış. SAP de ilk 5 milyon indirme işleminin her biri için kuruluşa 10 sent bağışta bulunacağını açıklamış. One4 Projesi hakkında bilgi veren Imagine Dragons solisti Dan Reynolds, “Mültecilerin yaşadıkları, acilen müdahale edilmesi gereken bir konu ve biz de fark yaratabilmek amacıyla SAP ve Apple ile ortak bir çalışma yürütüyoruz” demiş. Proje hakkında detaylı bilgi için SAP.com adresinde One4 Projesi sayfasına bakabilirsin. Bu arada destekçiler, “I Was Me” şarkısını iTunes’dan indirmenin yanı sıra, ilgili fotoğrafları da #one4 etiketiyle Twitter, Facebook ve Instagram’daki One4 Projesi sayfalarında paylaşarak kampanyaya ayrıca destek olabilecekmiş. Takip edelim, etrafı bilgilendirelim. Bu hafta da bu kadar, dirlik düzen içinde haftaya görüşelim,

BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına Sahibi Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr BThaber Grubu Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Bülent Nevres bulentn@bthaber.com.tr

Editörler Handan Aybars handana@bthaber.com.tr Sedef Özkan (Ankara) sedefo@bthaber.com.tr

Görsel Tasarım Nevzat Karataş nevzatk@bthaber.com.tr

Haber Merkezi Ekrem Uçman ekremu@bthaber.com.tr Simay Yaylacı simayy@bthaber.com.tr Ruşen Göbel ruseng@bthaber.com.tr Mukadder Keskingözler mukadderk@bthaber.com.tr

Satış Grubu Evrim Koç Demirci evrimk@bthaber.com.tr Perihan Kıtay Özden perihano@bthaber.com.tr Özge Karataş ozgek@bthaber.com.tr Canan Şahin canans@bthaber.com.tr

Abone ve Dağıtım Sorumlusu Kutay Göçe btabone@bthaber.com.tr Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBUL Tel 0216- 291 13 90 ISSN 1300-6495

Bültenlerinizi

bulten@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz

Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.



36

BThaber

ICT NEWS

Conditions for implementation of e-invoice archive are stated in Tax Procedure Law No. 433 General Notification. Accordingly, those selling goods and services online and those have the 2014 income statement gross sales of 5 million TL and above must integrate e-archive invoice application until January 1st, 2016. The basic criteria is to have a gross sales of 5 million TL and above in 2014. All e-commerce companies complying with the criteria must integrate the system by the end of 2015. E-commerce companies should examine their accounts, and determine if they meet these criteria. If the answer is yes, they must apply without any delay. Meanwhile, the number of e-Archive invoice registered users is over 140 as of October. The turnover limit and small scale e-commerce websites E-archive invoice system will eliminate a significant cost and workload of preparing a hard copy invoice. However, we must not forget that this system is not compulsory for all e-commerce companies regardless of the company scale. E-archive invoice application is a must for companies with 5 million or above gross sales in 2014. Therefore, as E-Law Association Chairman Lawyer Gökhan Uğur Bağcı states, it is not foreseen that small-scale e-commerce companies making sales in a marketplace over the internet would integrate to the e-archive invoice system. The reason is that to make this transition meaningful with all costs and time being consumed on it, the e-commerce company should have a high volume of sales. According to Bağcı, only under these circumstances, money spent for the system would not be wasted. Do not take an action at the last possible moment E-commerce companies getting near to the above

2 - 8 KASIM 2015

Countdown to the new era of invoice archiving Taxpayers that trade online and obtain over a certain turnover should integrate e-archive invoice application until January 1st, 2016. The new system will reduce the paperwork and be an important milestone for e-transformation.

mentioned gross sales figures should apply to switch to the e-archive invoice the system as soon as possible. “Time is quite limited and as it is known, our people leave everything to the last minute, the over crowdedness is inevitable.” reminds Uğur Bağcı by adding that the eligible companies which has not taken a step towards implementation have even slimmer changes every passing day to complete the transactions before the given deadline. Bağcı warns companies on the consequences of the delay and procrastination: “If there is a company which must comply with this system but have not, it could face with the penalty on infraction of rules by each invoice issued. As one criteria of application is a high

turnover, the penalties may cause quite high costs.” Great convenience for the service department According to Bağcı, it was a very serious problem to issue and send an invoice for e-commerce companies which only sell services. As e-archive invoice system will eliminate this problem, e-commerce companies selling service over the internet will reach a great convenience. In cases where there is a product sale, companies are required to send a consignment invoice by adding a print out of the e-archive billing document. Consolidation possibility is weak Uğur Bağcı comments on the issue as: “For both possibilities,

there will obviously be a great deal of cost and time savings out of invoice printing and keeping accounting records. Mr. Bağcı expresses an important expectation: “It is a positive situation for market relief and for foreign investors to see that our country is adapting the e-transformation. Of course, there are aspects of this system which are incomplete and in need to be developed. However we expect them to be improved in a short period of time. When I talk about the consolidation among e-commerce companies, it is not very possible to say that a consolidation among companies is probable over e-archive invoice application.” For detailed information, www. efatura.gov.tr website should be visited.

Net benefits for all parties Businesses making sales over the internet will save time, effort and resource on issues like preparing an invoice, keeping and accessing the documents via this new system by changing their way of doing business. Electronically storing the invoices and getting rid of the physical archives mean a significant savings opportunity for such companies. E-archive invoice application will offer significant advantages not only for responsible businesses, but also to customers as well. Some changes in invoice system are up for consumers. For instance, when a customer purchases something, a legally accepted document will be sent to his/her mobile phone numbers or e-mail addresses and credit card sales information can be matched with e-archive invoice.

Hosting Committee is being established The priority of the Hosting Committee which aims at gathering all hosting companies under one roof is to follow the technological developments in the sector. The Hosting Committee received the support of five large hosting companies in the establishment phase. The Committee is

planned to have several branches. The Committee will hold its first meeting in the second week of November. On the other hand, the establishment organization of the Hosting Committee is carried out by Mobil PR which gives services to many informatics companies and

took part of the last year’s ICT Summit organization process. Interim Chairman of the Hosting Committee and Mobil PR Manager Mustafa Şapçı gives the following information on the issue: “Turkey is far behind Europe on the hosting issue. For this reason, many professional

users prefer to receive services from abroad. In contrast, many hosting company managers see the future and make significant investments. We plan to gather all the companies and individuals operating in this area under one roof. The Committee will make a variety of organizations and produce

social responsibility projects. While creating the Hosting Committee’s profile, we chose ERP Committee managed by Göker Sarp as a model, being a successful example in the field of IT. We will work on the same principles with the ERP Committee which undertakes many successful works.”



38

BThaber

ICT NEWS

2 - 8 KASIM 2015

Welcome to the fully ‘digital’ congress center Invento grows with new solutions

Invento began its activities in 2010 with information security and IT management consulting and audit services with penetration testing, then incorporated related products to its portfolio and continued its growth. The company; aiming at providing security from end to end by combining its experience in information security and technology consulting, auditing and training with competence; provides consultancy on ISO27001, COBIT, ISO22301, PCI DSS, ISO20000 and ITIL standards. Recently, Invento brought together its customers with one of its partners Globalscape, and gave the floor to Globalscape’s International Marketing Manager Chris Thacker in order to explain file transfer solutions at the event. Thacker, after the event said that: “Globalscape is a company that offers secure information exchange solutions. Globalscape, with its products having comprehensive security, data security and control features, provides support for companies on adapting standards and legislations on data security, data communication and storage. Globalscape aims to continue to serve to the Turkish market with its partner Invento.” During the event, Invento

Founding Partner Aslı Doğrusöz talked about their new software Invento Pro. Doğrusöz gave information about this new software: “Invento developed a boutique GRC application named as Invento Pro as a result of its R&D studies in Boğaziçi University Technopark. This application has features supporting institutions on operational risk management practices, compliance and audit management and providing detailed reports. Via the application, standards and legislations which institutions comply with on information security and IT management can be monitored and controlled in order to assess the risks and detailed reports can be prepared by entering the relevant facts and actions and improvements can be made.” Referring to the fact that 2015 has been a very busy year for Invento; Doğrusöz said that: “The need for information security continues to increase. As cyber threats and attacks increase; both information security processes in organizations trying to improve their structures, as well as trying to stay strong in the technical solutions department. Thus, we can say that we had a busy year in the products and consulting services as well as the technical services.”

One of Istanbul’s most important congress centers Lütfi Kırdar Congress Center will be implementing a comprehensive IT investment as of November. This means advantage and speed for the organizers and sponsors, and convenience for the participants. Lütfi Kırdar Congress Center, visited regularly by many of us for various meetings and events, launched a comprehensive IT investment 1.5 years ago. The Center became a facility both following the current technologies and offering this advantage to the organizers and participants competently, became the 28th member of a global association by clarifying the duties and responsibilities of its employees and received an award as well as a fund support. Lütfi Kırdar Convention Centre CEO Güniz Atıs Azrak says that they will show their new and comprehensive IT structure for the first time in Retail Days event on 2526th of November; telling the innovations from digital monitors to navigations: “I have been working at the Lütfi Kırdar Congress Center for three years. The building and its organizations have been great. A lot of documents, posters and directions are being printed for each organization. After the events, all these documents go to waste and a major environmental damage is being done; not to

mention the visual pollution. However, people should be able to find their ways in the building wit hout needing them. In an international event, I saw that the printing costs disappeared by taking the event program into smart phones via a QR code. You can add the program to your calendar and choose the meetings you would like to attend. This structure especially was beneficial for directions and we wanted to take a step in this regard. This method gives you the opportunity to make a difference in many topics. This was supposed

to be funded. The building has 40 thousand m2; it is a large building. “We asked ourselves, instead of the officers directing people inside the building; could not we place navigation? We discussed how to make it possible and receive a fund for it with our IT team. Some priorities were to be considered as the building has an old date of construction. Meanwhile, the Istanbul Development Agency (ISTKA) was opening the ‘Global Tourism Center Istanbul Financial Support Program’. We prepared our project ‘Global Convention Center of the Digital Age: Lütfi Kırdar’ for ISTKA’s support. While the world is being digitalizes, such a big center also needs to be digitalized. The second step is environmental sensitivity. We prepared projects on these topics. Consultancy and standardization were needed in order to start the project. So we took another step. Association International des Palais de Centres (AIPC), I mean the International Association of Congress Centers which all congress centers are a member of; has a standardization program. You know what to expect and when to expect something when you stay in a global hotel chain. But yet, no studies have been done in Turkey for convention centers. Everyone sets its own management style.”

Countdown began for Project Spring Preparations began for the fifth of the Project Spring organized by Electrical, Electronics and Services Exporters Association (TETA). Applications can be made to the event until February 12th, 2016. In the TET R&D Project Spring event, projects will compete in 4 categories being Information and Communication Technology Applications, Environment

and Energy Efficiency Practices, Energy Production, Transmission and Distribution and Other. Last year, 500 project applications were received. Project owners who have successfully passed the prescreening of applications in the Project Spring are being invited to Istanbul for a presentation. The projects selected after evaluation will

be exhibited at the event to be held on April 6th, 2016. In the event, as well as an award ceremony, there will be panels held all day long. Projects which participated in the competition previous years and are now commercialized will be presented in the event’s exhibition area. On the other hand, TET continues to bring together

successful entrepreneurs of the sector with university students within the Project Spring’s promotion activities. Started in Karadeniz Technical University; the second stop of the seminar became Çukurova University. The students were informed on the aims of the Project Spring and on benefits the project owners gain. In this context, Vestek General Manager

Metin Salt passed his observations and experiences to the university students about “Entrepreneurship”. Salt highlighted that beyond the university education, people who care about selfimprovement, and have an outgoing personality usually reach success. He also noted that it is important not to focus on problems and disadvantages.




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.